TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
100üncü
Birleşim
7
Temmuz 2021 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Erzincan Milletvekili Süleyman Karamanın, 5 Temmuz 1993te
gerçekleşen Başbağlar katliamına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, diyabet tanısı
konulan çocukların sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkanın, Alanyanın
fethinin 800üncü, Antalyanın kurtuluşunun 100üncü yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, Bursa Milletvekili
Erkan Aydının yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünalın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, görev yerleri
değişen Emniyet müdürlerine ilişkin açıklaması
4.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Mersin Tarsusa
yapılan devlet hastanesine ilişkin açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, İstanbul Sözleşmesine
ilişkin açıklaması
6.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün, TEİAŞın
özelleştirilmesine ilişkin açıklaması
7.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, Düzcede yaşanan sel
felaketine ilişkin açıklaması
8.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, Bursa Teknik Üniversitesine
ilişkin açıklaması
9.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Öğretmen atamalarına ilişkin açıklaması
10.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, AK PARTİnin siyasi
tarzına ilişkin açıklaması
11.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğanın, kamuda
çalıştırılan sözleşmeli personele ilişkin
açıklaması
12.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, Sivasa yapılan tarımla
ilgili hizmetlere ilişkin açıklaması
13.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, Öğretmen atamalarına ilişkin açıklaması
14.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, TOKİ projelerine
ilişkin açıklaması
15.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, Çanakkale Geliboluda
çıkan orman yangınına ilişkin açıklaması
16.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, polislerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
17.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, Aile
Sağlığı Merkezi çalışanlarına
ilişkin açıklaması
18.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, elektrik ve
doğal gaza yapılan zamlara ilişkin açıklaması
19.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın,
Kırşehirdeki kamu yatırımlarına ilişkin
açıklaması
20.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, basının
özgür olması gerektiğine ilişkin açıklaması
21.- Antalya Milletvekili Aydın Özerin, Antalya Muratpaşadaki imar
planlamasına ilişkin açıklaması
22.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, fındık
fiyatına ilişkin açıklaması
23.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, şehit olan Astsubay
Çavuş Cihan Çiftçibaşına Allahtan rahmet dilediğine,
Düzcede yaşanan sel felaketine, vatandaşın yaşam mücadelesinde
yorgun düştüğüne, İYİ Parti olarak israf düzenine
itirazları olduğuna, turizm sezonuna ve ihale
skandallarının devam ettiğine ilişkin
açıklaması
24.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Din Âlimleri
Derneği ile Demokratik Toplum Partisi İslam Kongresi üyelerine
yapılan gözaltıları kınadıklarına, Venedik
Komisyonunun kitle imha silahlarına dair kanunla ilgili raporuna ve Soma
Uyar Madencilik çalışanlarının haklarının
verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
25.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, şehit olan Astsubay
Çavuş Cihan Çiftçibaşına Allahtan rahmet dilediğine,
Düzcede yaşanan sel felaketine, Türk lirasının değerinin
giderek düştüğüne ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak yazlık
sarayı engellilere, şehit yakınlarına ve gazilere tahsis
edeceklerine ilişkin açıklaması
26.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, şehit olan
Astsubay Çavuş Cihan Çiftçibaşına Allahtan rahmet
dilediğine, Düzcede yaşanan sel felaketine, Türkiye'nin on dokuz
yılda hangi gelişmeleri katettiğinin ortada olduğuna ve
Cumhuriyet Halk Partisinin saray tartışmasını bir sahte
gerçeklik inşası üzerinden kurguladığına ilişkin
açıklaması
27.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünalın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
28.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
29.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünalın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
30.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, yerli tütün üreticisine
hapis cezası öngören düzenlemeye ilişkin açıklaması
31.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, TEİAŞın
özelleştirilmesine ilişkin açıklaması
32.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işıkın, Vandaki eylem ve
etkinlik yasaklarına ilişkin açıklaması
33.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün, Soma Uyar Madencilik
işçilerine ilişkin açıklaması
34.- Muğla Milletvekili Suat Özcanın, Marmaris Kumlubük Koyuna
ilişkin açıklaması
35.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin,
Cumhurbaşkanlığının tasarrufla ilgili genelgesine
ilişkin açıklaması
36.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, şehit olan Astsubay
Çavuş Cihan Çiftçibaşına Allahtan rahmet dilediğine,
Düzcede ve Sakarya Akyazıda yaşanan sel felaketine ve
aşılama çalışmalarına ilişkin
açıklaması
37.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Adıyaman
Milletvekili İbrahim Halil Fıratın CHP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
38.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, çiftçilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
39.- Zonguldak Milletvekili Hamdi Uçarın, Zonguldakta yaşanan sel
felaketine ilişkin açıklaması
40.- Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, Yozgat Çayıralan Belediyesinin GES
projesine ilişkin açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- (10/4413, 4430, 4431, 4432, 4433, 4434, 4435, 4436, 4437, 4438) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/1669)
2.- Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun Türkiye
Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de
çalışabilmesine dair talebinin uygun görüldüğüne
ilişkin tezkeresi (3/1670)
3.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine
dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1671)
4.- Dilekçe Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde
bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair talebinin uygun
görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1672)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Antalya Milletvekili Feridun Bahşi ve
arkadaşları tarafından, özel güvenlik görevlilerinin
sorunları ile sektörde yaşanan sorunların
araştırılarak özel güvenlik hizmetlerinin geliştirilmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 5/2/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Temmuz 2021 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluç tarafından, çocuk istismarının önlenmesi için
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 7/7/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Temmuz 2021 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere ve
arkadaşları tarafından, tütün üreticilerinin
sorunlarının araştırılması amacıyla 6/7/2021
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Temmuz 2021 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, İstanbul
Milletvekili Abdullah Gülerin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
VIII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın,
selden etkilenen tüm vatandaşlara geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın,
sağlık nedeniyle bir sıkıntı olmaması için Genel
Kurulda maskelerin takılmasını rica ettiğine ilişkin
konuşması
IX.- SEÇİMLER
A) Başkanlık
Divanı Üyeliklerine Seçim
1.- Başkanlık
Divanında açık bulunan Kâtip Üyeliğe seçim
X.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıt ve İstanbul Milletvekili Numan
Kurtulmuş ile 63 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3697) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 274)
2.- Antalya Milletvekili Atay Uslu ve 23 Milletvekilinin Turizmi Teşvik
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/3517) ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu(S. Sayısı: 255)
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Çankırı'nın Kızılırmak
ilçesinde şeker pancarı şefliği, TMO İlçe
Müdürlüğü ve Çankırı Üniversitesi Ziraat Bölümünün
kapatılmasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/46741)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Diyarbakır ilindeki kamu
okulları ve özel okullara dair çeşitli verilere,
-Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan'ın, LGS'de müfredat dışındaki
konularla ilgili sorular bulunmasına,
İlişkin
soruları ve Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçukun cevabı
(7/46835), (7/46972)
3.- Balıkesir
Milletvekili Ensar Aytekin'in, Kars Kafkas Üniversitesi Tıp Fakültesindeki
doktor açığına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/46874)
4.- Ordu Milletvekili Mustafa
Adıgüzel'in, Gülyalı Balıkçı
Barınağı'nın kullanım hakkının belediyeden
alınarak Tarım İl Müdürlüğüne devrine ilişkin sorusu
ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın
cevabı (7/46930)
5.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, bölgesel kalkınmanın
artırılmasına yönelik çalışmalara,
Cazibe Merkezleri Destekleme
Programı desteğinden yararlanan illere,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/47109), (7/47110)
7 Temmuz 2021 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan
Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Emine Sare AYDIN (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
100üncü Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 5 Temmuz 1993te
gerçekleşen Başbağlar katliamı hakkında söz isteyen Erzincan
Milletvekili Sayın Süleyman Karamana aittir.
Buyurun Sayın Karaman. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Erzincan Milletvekili Süleyman
Karamanın, 5 Temmuz 1993te gerçekleşen Başbağlar
katliamına ilişkin gündem dışı
konuşması
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) Saygıdeğer Başkan,
Gazi Meclisimizin kıymetli milletvekilleri, ekranları
başında bizi izleyen değerli vatandaşlarım, sevgili
hemşehrilerim; hepinizi en içten duygularla selamlıyorum.
Derin bir acımız, yüreğimizdeki
dinmeyen sızımız Başbağlar katliamının 28inci
yıl dönümünde tüm şehitlerimize Cenab-ı Allahtan rahmet,
kıymetli ailelerine sabır, sağlık diliyorum; en derin
saygılarımı sunuyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, her yıl
olduğu gibi bu yıl da iktidarıyla muhalefetiyle, Alevisiyle
Sünnisiyle, Türk'üyle Kürt'üyle tüm Erzincan tek yürek, birlik ve beraberlik
atmosferi içerisinde Erzincan'ımızın Kemaliye ilçesi
Başbağlar köyündeydik. Ölü numarası yaparak katliamdan kurtulan
Başbağlar köyümüzün kıymetli muhtarı gazi Ali
Akarpınar, yirmi sekiz yıl geçmesine rağmen menfur
saldırıyı sanki dün yaşanmış gibi içindeki öfke
ve hüzünle karışık titrek sesiyle anlattı. 2 Temmuz günü
Sivas Madımak katliamının ardından, üç gün sonra
Başbağlar katliamı yapıldı. Bu çirkin oyun açıkça
ülkemizin huzurunu, birlik ve beraberliğini bozmak için yapılan bir
provokasyondur ama Türkiye, tüm art niyetli girişimlerden ve kurulan kirli
tezgâhlardan daha büyüktür. Bölücü PKK'lı teröristler akşam
namazı esnasında 33 masum vatandaşımızı gözlerini
kırpmadan, acımasızca katlettiler. Hamdolsun ki aziz milletimiz
oyuna gelmedi, acılarını yüreğine gömdü, yılmadı,
korkmadı; terörle, PKKyla mücadele etmeye devam etti.
Bu toprakların mayasında kardeşlik
var, birlik var, beraberlik var. Rengi, meşrebi ne olursa olsun,
Anadolu'nun hoşgörü ve kardeşlik şehridir Erzincan. Erzincan
şehitler, gaziler toprağıdır, Erzincan kahramanlar
otağıdır, Erzincan vatan için aşkla çarpan kalplerin
sunağıdır. Hiçbir terör eylemi ne Erzincan'ımızı
ne de milletimizi bölemeyecek ve parçalayamayacaktır inşallah.
Kahraman ordumuzun kararlı ve dik
duruşuyla, aziz milletimizin duasıyla şehitlerimizin
kanları asla yerde kalmayacak; onlardan aldığımız
manevi güçle nefesimiz daima hainlerin, bölücülerin ve katillerin ensesinde
olacaktır. Terör ve destekçileri hiçbir zaman bu topraklarda amacına
ulaşamayacaktır. Başbağlarda, Sivasta, Çorumda,
Kahramanmaraşta katledilen vatan evlatlarının anaları
bizim analarımızdır. Özellikle, bu
saydığımız yerlerde bizi birbirimize düşürmek, bu
bölgelerde Alevi-Sünni çatışması meydana getirmek için katliam
yapan o canileri hep birlikte şiddetle kınıyoruz. Bu milletin
birlik ve beraberliğine darbe vurma ya, kardeşi kardeşe,
birbirine düşürmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.
Farklılıklarımızı çatışma sebebi olarak
gösterenlere inat birbirimize daha çok kenetleneceğiz, birbirimizi daha
çok seveceğiz, sayacağız, sahip çıkacağız ve her
türlü şiddet ve terör eylemine karşı aklı, sağduyuyu,
uzlaşıyı savunacağız; olaylara metanetle
yaklaşacağız.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan liderliğinde, devletimiz bu katliamı
yapanların bugün inlerine girmiş, bu bölücülere yurt içi ve yurt
dışında tarihin en ağır darbesini vurmuştur,
terörün beli kırılmıştır. Katliamdan sonra bu bölgeye
yapılan hizmetler dolayısıyla Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğana ve de bu toprakların evladı
Başbakanımız, Genel Başkan Vekilimiz Sayın Binali
Yıldırım Beyefendiye Erzincan halkı adına
şükranlarımı sunuyorum. Katliamın gerçekleştiği
günden bu güne Başbağlardaki analarımızın,
bacılarımızın acılarını paylaştılar;
geriye kalan hüzünlü ailelere, yüzlerce yetim kalan çocuklarımıza
sahip çıktılar; köyün yeniden hayata bağlanması,
yenilenmesi, yaraların sarılması için büyük gayret gösterdiler.
Sayelerinde, şehitlerimizin anısına bu yıl da bir proje
başlatıyoruz, ulaşımı konforlu hâle getirecek bir
proje. Kemaliye ile Başbağlar arasında 7 metre
genişliğinde 19 kilometre uzunluğunda güvenlik yolu
yapılıyor. 14 Temmuzda ihalesi yapılacak olan yolumuz
yaklaşık 30 milyon TLye mal olacak ve iki yıl içerisinde
bitirilecek inşallah. Bu yatırım bölgede sevinçle
karşılanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
SÜLEYMAN KARAMAN (Devamla) Bu
yatırımın hayata geçirilmesinde emeği olan başta
liderimiz, Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğana ve Erzincanımızın
medarıiftiharı, Erzincana yapılan yatırımların
mimarı Başbakanımız, Genel Başkan Vekilimiz,
kıymetli büyüğümüz Sayın Binali Yıldırım'a
teşekkür ediyorum. İçişleri Bakanımız Sayın
Süleyman Soyluya, Milletvekili Sayın Burhan Çakır'a ve Valimiz
Sayın Mehmet Makasa teşekkür ediyorum.
Sözlerime Başbağlar için yazılan bir
ağıtla son vermek istiyorum:
Karanlık gecede kana bulandık.
Kimimiz vurulduk kimimiz yandık.
Yıkıldı, yakıldı,
yandı Başbağlar.
Başbağlarda kalan sağlar hep
ağlar.
Ben bu duygu ve düşüncelerle bir daha böyle
acılar yaşamamak dileğiyle Başbağlar
şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum, mekânları cennetiâlâ
olsun, nur içinde yatsınlar; kederli ailelerine sağlıklı,
uzun ömür diliyor; ekranları başında bizi izleyen
vatandaşlarımı, hemşehrilerimi ve yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
diyabet tanısı konulan çocukların sorunları hakkında
söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın Erkan Aydın'a aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.-
Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, diyabet tanısı konulan çocukların
sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
ERKAN AYDIN (Bursa) - Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Tip 1 diyabet hastası çocukların
yaşadığı sıkıntılarla ilgili söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Diyabet hastalığını hemen hemen
hepiniz bilirsiniz, Tip 2, Tip 1 diye geçen şeker hastalığı
ancak Tip 1 doğuştan ya da çok küçük yaşlarda ortaya çıkan
ve hem çocuklarımızı hem de ailelerini neredeyse ömürleri
boyunca çok fazla sıkıntıya sokan bir rahatsızlık. Bu
çocuklarımızdan bana ulaşanlar oldu, hastanede kendilerini
ziyaret ettim. Gerçekten asgari ücretli, zar zor geçinen aileler aylık
şeker ölçüm striplerini ya da o sensörleri -ki asıl konumuz devletin
ödemediği sensörler- temin etmekte çok büyük güçlük yaşıyorlar.
Eğer o şeker ölçüm sensörlerini temin etme gücü yoksa
çocuklarımızın günde 6 ila 8 defa parmaklarından kan
alınmak zorunda, o acıyı her gün yaşamak zorunda ve o kan
şeker düzeyine göre de insülini kullanmak zorunda yani hem insülin
kullanırken hem şeker ölçerken o acıyı yaşamak
durumunda; bir de ailelerin yaşadığı acıyı
düşünün.
Şimdi, biz hastanede onları ziyaret ettik.
Şu çocukların -ki yaşları gerçekten çok küçük- parmaktan
kan alınırken, şeker ölçerken yaşadıkları
sıkıntılar
Ki büyük insana bile günde 6-8 defa parmak
uçlarının delinmesinin nasıl bir acı
yaşattığını düşünürsek gerçekten çok konforsuz
bir iş.
Peki, dünyada nasıl olmuş bu? Dünyada,
bunu tamamen çözmeseler bile kola bozuk para büyüklüğünde bir sensör
yapıştırarak günde 200 defaya kadar şekeri ölçebilen, hem
yükselmesini hem alçalmasını, hipoglisemi ve hiperglisemiyi ölçen ve
bunun değişen değerlerine göre de şuraya takılan bir
pompayla da insülini vücuda zerk edip hayat standartlarını yükselten,
şeker düzeyinin yükselip alçalmasından dolayı oluşan doku
ve organ hasarlarını engelleyen cihazlar geliştirilmiş.
Ancak Sosyal Güvenlik Bakanlığı, devletimiz maalesef şeker
ölçüm pompalarının neredeyse dörtte 1ini, kartuşların -ki
bunların aylık masrafı 2 bin liraya yakın- neredeyse onda
1ini ancak ödüyor. Yani her şeye para bulan devletimiz, Hükûmetimiz
şu çocukların yaşadığı acıyı
dindirecek
Ki 20 bin civarında tip 1 diyabet 18 yaş altında
çocuğumuz var, toplasanız yılda tutacak para Ahlattaki
kışlık sarayın masrafı kadar bile değil.
Şimdi, kamuoyunda bu hafta gördük. Şurada
yazlık saray, dışarıdan görünüşü -daha anca kamuoyunun
gündeminde- şurada da dış görünüşleri. 640 milyona mal
olmuş arkadaşlar; Sayın Cumhurbaşkanı belki buraya
senede bir hafta gidecek, belki gitmeyecek.
VELİ AĞBABA (Malatya) 640 trilyon.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) 300 oda.
ERKAN AYDIN (Devamla) Milyon dedim, değil mi?
Trilyon eski parayla.
Peki, şu 20 bin çocuğun hepsine siz
şu şeker ölçme sensörünü geri ödeme kapsamına alsanız
yıllık 80-100 milyon civarında bir para. Hadi yazlık
sarayı değil, kışlık sarayı -belki hiç
gitmeyecek- 120 milyon TL. Ya, sadece kışlık saraydan
vazgeçseniz 20 bin çocuğun ve ailesinin günde 8-10 defa
yaşadığı acıyı dindireceksiniz. Bu kadar mı
önemsiz? Bu çocuklar hepimizin evlatları, hepimiz anne babayız.
Düşünün, onların bir parmağının ucuna çakıl
taşı değdiğinde ya da düştüklerinde ne kadar üzülen
aileler bu acıyı günde 8-10 defa yaşamak zorunda.
Sosyal Güvenlik Kurumuna dava
açılmış, bir aile davayı kazanmış -burada
kararları var- ama Kurum Ben sadece kazananınkini öderim. diyor.
2017 yılında Sağlık Bakanlığı görüş
bildirmiş Sosyal Güvenlik Kurumuna Bunları ödeyin, bunlar
hipoglisemiyi ve hiperglisemiyi engellemede, hayat standardını
yükseltmede çok önemli; geri ödeme kapsamına alın. diye ancak Sosyal
Güvenlik Kurumu Olmaz. diyor. Buralara para yok; sarayın kışlık,
yazlık, yüzen her türlü
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Hep
aynı şey ya!
ERKAN AYDIN (Devamla) Hep aynı hikâye
gerçekten çünkü bu hikâyeler vicdanımızı yaralıyor. O
çocukların canı yanarken saraylara trilyonların gitmesi, ayda
60-70 trilyon sadece sarayın giderlerinin olması içimizi
yaralıyor; bu hikâyeler bizi üzüyor. (CHP sıralarından
alkışlar) O hikâyeleri siz bir de gidin o 20 bin aileye anlatın;
o ailelerin, o çocukların yaşadığı o
sıkıntıları bir söyleyin, bana söylemeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AYDIN (Devamla) Toparlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ERKAN AYDIN (Devamla) Sizin için hikâye olabilir
ama o çocuklar için günde 8-10 defa yaşanan büyük bir
sıkıntı ve o acıyı siz eğer bir anne baba olarak
kendi içinizde hissetmiyorsanız gerçekten vicdani değerlerimizi
kaybetmiş sayılırız. İlla kendi çocuğumuzun
olması şart değil; ben hastanede o şeker düşmesinden,
hareketlerinden dolayı on gündür hastanede yatan, 5 yaşından
beri iki üç ayda bir on-on beş gün hastaneye giden o çocuğu gördüm,
anne babasının ağlayışlarını gördüm; size
göre hikâye olabilir ama burada gerçekten büyük acılar var, dram var.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Türkiyede böyle
bir durum yok, böyle bir problem yok.
ERKAN AYDIN (Devamla) Hikâye dediği için
söylüyorum, sayın hatip söylediği için.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Türkiyede
şeker hastalarıyla ilgili hiç problem yok; çocuklarla ilgili de yok,
hiç kimseyle ilgili de yok. Yanlış söylüyorsunuz, yok öyle bir
şey.
ERKAN AYDIN (Devamla) Bakın, ben Sosyal
Güvenlik Kurumu Başkanlığına gittim, bu yazıları
onlar verdi, ödenip ödenmediğiyle ilgili konuyu kendi söyledi, dedi ki:
Parmaktan şeker ölçüm için 55 kuruş veriyoruz ama diğerlerini
maalesef ödeyemiyoruz. Bu yazılar onların yazısı. Çok
basit, bir kararname çıkarırsınız, Sosyal Güvenlik Kurumu
ödemeye alır, bu ailelerin dramları da biter diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AYDIN (Devamla) Kamuoyunu da saygıyla
selamlıyor ve size göre hikâye olan işin aileler için çok önemli
olduğunu buradan sayın hatibe söylüyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL TAMER (Kayseri) Dünyada
şeker hastalarına en iyi yaklaşan ülke Türkiyedir,
Sağlık Bakanlığıdır, Sosyal Güvenlik Kurumudur.
Bunu yanlış söylüyorsunuz.
ERKAN AYDIN (Bursa) Yanlış değil,
ben Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından buldum hepsini.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Yanlış
söylüyorsun.
ERKAN AYDIN (Bursa) Hayır, hiç
yanlış değil.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Ünal.
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünalın, Bursa Milletvekili Erkan Aydının
yaptığı gündem dışı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Türkiye,
sağlık sistemi itibarıyla hastalarına en iyi bakan,
özellikle diyabette hastalarla ilgili en yüksek hassasiyeti gösteren bir
ülkedir. Burada mesele, hatibin dile getirdiği husus, diyabet
hastalarına dönük bir hassasiyetin dile getirilmesinden ziyade, sözde
-daha önce dün de yaptığımız açıklamada ifade
ettiğimiz şekliyle- burada diyabet hastalarının üzerinden
bir istismar dili oluşturup Türkiye'de saray söylemini devam ettirmektir.
Lütfen, kendi söylemlerine şeker hastalarını, diyabet
hastalarını malzeme yapmasınlar. Türkiye Cumhuriyeti devleti,
bırakın içerideki hastalarımızı bu salgın
döneminde yaklaşık 101 ülkeden 75 bin vatandaşını
Türkiye'ye getirmiştir ve bütün dünya da bilmektedir ki Türkiye,
sağlık sistemi konusunda hava ambulansından her türlü
hassasiyete kadar gerekli hizmetleri yerine getirmektedir.
Kayıtlara geçmesi açısından ifade
ettim. Herhangi bir sataşmaya mahal
vermek niyetim de yok.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Aydın.
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Başkanım,
söylediğim ifadelere İstismar etmek için kullandı. diyerek
sataşmada bulunmuştur. İsterseniz yerimden isterseniz kürsüden
BAŞKAN Yerinizden 60a göre bir dakika
vereyim ama hassas bir konu çocuklarımız için, bence varsa bir
eksiklik tamamlanması gerekiyor.
2.-
Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Aynen öyle.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bir defa konunun sarayla örnek verilmesi Türkiye'de
tasarruf tedbirleri yayınlayarak kendini muaf tutanların ve
bugünlerde konu gündemde olduğu için, harcanan rakamlar kamuoyunda
tartışıldığı için ve bu rakamların neredeyse
onda 1iyle bu çocukların günde 8-10 defa yaşadıkları
sıkıntılar çözülebilecekken bu konunun gündeme gelmemesini biz
kıyaslayarak kamuoyunun da daha çok ilgisini çekmesi açısından
örnek verdik. Yoksa bizim saray gündemimiz zaten kaçak sarayın
yapıldığı günden beri var. Ancak, sizin o çocuklara
vereceğiniz yıllık 40-50 milyonluk ödemeyle, onların
hayatlarındaki -bana laf atan hatibin kendisi doktor, çok iyi bilir-
diyabetin ileride göz, böbrek, kalp-damar, sinir sistemi
rahatsızlıklarına, körlüğe giden, bacak kesilmeye giden
rahatsızlıklara neden olduğunu ve bunun engellenebilir
olduğunu ifade etmek açısından kullandık. Sayın hatibin
dediği gibi asla istismar niyetimiz yok.
Sağ olun.
BAŞKAN Anlaşıldı konu.
Mutlaka her sistemde birtakım eksiklikler
olabilir. Mahir Beyin de çok dikkatle dinlediğini buradan gözledim, bu
konuda yapılması gereken bir şey, eksiklik varsa
tamamlayacaklarını düşünüyorum. Bebeklerimiz, çocuklarımız
hepimiz için kıymetli.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Eksiklik yok.
ERKAN AYDIN (Bursa) Var, var.
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.-
Antalya Milletvekili Abdurrahman
Başkanın, Alanyanın fethinin 800üncü, Antalyanın
kurtuluşunun 100üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz,
Alanyanın fethinin 800üncü yılı ve Antalyanın
kurtuluşunun 100üncü yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Antalya
Milletvekili Sayın Abdurrahman Başkana aittir.
Buyurun Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Alanyamızın
fethinin 800üncü yılı ve Antalyamızın kurtuluşunun
100üncü yılı münasebetiyle şahsım adına gündem dışı
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisimizi ve aziz
Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Susamış bozkırı daha deniz,
daha ırmak şuuruyla, kararmış cihanı güneş
tuğ, gök çadır şiarıyla huzura erdirmeyi ülkü edinmiş
atalarımız bu uğurda nice zaferler kazanmış, nice
gönüller fethetmiştir. Kutlu bir mefkûrenin izinde toprak denizle
buluşmuş, yürek sevgiyle birleşmiş, her iklimde her devirde
önce adalet tesis edilmiştir. Akdenizin bağrında inci gibi
duran Alanyamız da sekiz yüz yıl önce bu hasletlerle Sultan I.
Alâettin Keykubatın rüyasını süslemiş, Selçuklunun elinde
yükselmiş, mavi ile yeşilin arasında özenle muhafaza
edilmiştir. Ne mutlu ki sekiz asırdır Alanya Kalesinin burçlarından
destan kokuları yayılmakta, şanlı
ecdadımızın bu nadide mirası gönlümüzde her daim dimdik
durmaktadır.
Kendisini rahmetle yâd ettiğim,
yazdığı eserlerle bizi geçmişimizle buluşturan Mustafa
Necati Sepetçioğlu Kilit isimli eserinde tüm bu düşüncelerimizi
şöyle hikâyeleştirmiştir: Sarı Hoca ölürken Alparslana
hedef gösterir: Bir tek şey istedim Alparslanım; Sarı
Hocanın bir tek dileği oldu ömründe. Senin, Selçukluyu denize
ulaştırdığını görmek
Gözlerimin önünde
Selçuklular, Selçuklular
Mahşere kadar Alparslanım
Deniz
kıyısında
Denizlerin ötesinde gökyüzünde bile var
Sarı
Hocanın Alparslana gösterdiği bu hedef Türk milleti için
kalıcı bir vatandır. Sarı Hocanın bu vasiyetini
Sultan I. Alâettin Keykubat yerine getirmiştir. Evet, 1221 yılında
fethedilen Alanyayla birlikte Selçuklu Devleti denize ulaşmış,
Türk toprakları umudun simgesi olan maviyle buluşmuştur.
Stratejik aklın simgesi olan çift başlı kartal ise bir yönüyle
karaya, diğer yönüyle denize baktığı gibi bir kanadını
maziye, bir kanadını ise atiye doğru açmıştır.
Hiç şüphesiz bu bakış açısı Alanyamızın
önemini artırmış, Alanyayı gözde bir şehir hâline
getirmiştir. Sarı Hoca gibi bilge erenlerin sekiz yüz yıl önce
Akdenizin ve mavi vatanın önemini tespit etmesi Türk aklı ve
öngörüsünün ne kadar ileri bir seviyede olduğunun da bir göstergesidir,
Ne işimiz var Libyada? diyenlere de önemli bir derstir.
Değerli milletvekilleri, yüz yıl önce
yerimizi daraltmak, göğümüzü karartmak için çabalayan işgal
kuvvetleri üstümüze kâbus gibi çökmüş ancak bu emellerine asla
ulaşamamışlardır. 28 Mart 1919da Antalya işgal
edilmiş, 5 Temmuz 1921 tarihindeyse bu işgal son bulmuştur.
Şehri terk eden İtalyan askerleri kendileri için uğurlama töreni
talebinde bulunurken Gazi Mustafa Kemal Atatürk Biz onları törenle
karşılamadık ki törenle gönderelim. diyerek tavizsiz
duruşunun yanı sıra bir anlamda diplomasi dersi de
vermiştir.
Antalya, Kurtuluş Savaşı
yıllarında cephe gerisinin en önemli gücü olan cemiyetlerden birini
ivedilikle oluşturmuş, bu cemiyetle birlikte istiklal yoluna önemli
taşlar döşemiştir. Antalya Müdafaa-i Heyet-i Milliye Cemiyeti
adıyla kurulan ve fedakârlıkla bezenmiş bu yapı,
Antalyamızın kurtuluşu için bünyesinde nice isimsiz kahramanlar
barındırmıştır. Adı daha sonra Antalya Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti olarak değişen dernek, dört yıl
çalışmış ve bu süre zarfı içerisinde işgale
karşı direnç merkezlerinden biri olmuştur.
Alanyaya ad koyan, Antalyaya şan katan Ulu
Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Gidip Toros Dağlarına
bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz, o
çadırda bir duman tütüyorsa şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir
güç ve kuvvet asla bizi yenemez. sözleri âdeta Oğuz Kağandan,
Alparslandan ve Sultan I. Alâettin Keykubattan süzülüp gelen
inanmışlığın, doruğa ulaşmış
görklü bir sevdanın dile gelmiş hâline dönüşmüştür.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, sözlerime burada son verirken sekiz yüz yıl önce
Alanyamızı, yüz yıl önce Antalyamızı bu kutlu
toprakların güzide bir yeri olarak kalmasını sağlayan ve bu
uğurda canlarını veren şehitlerimizin destansı
hayatları önünde şükran ve minnetle eğiliyor, Genel Kurulu ve
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, sisteme
giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
İlk söz Sayın Kılavuza aittir.
Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuzun, görev yerleri değişen Emniyet müdürlerine
ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Uzun bir süredir Mersinimizde Emniyet
Müdürlüğü yapan Sayın Mehmet Şahne Müdürümüz, Resmî Gazetede
yayımlanan Emniyet Müdürleri Kararnamesiyle İzmir Emniyet
Müdürlüğüne atanmıştır. Her insanımızı
kucaklamasıyla, başarılı çalışmalarıyla;
vatan, millet, devlet ve bayrak sevdasıyla Mersinimize güzel hizmetlerde
bulunan, gecesini gündüzüne katarak Mersinimizin huzuru, birliği,
dirliği adına yürüttüğü güzel çalışmalarından
dolayı Mehmet Şahne Müdürümüzü tebrik ediyor, yeni görevinde
başarılar diliyorum. Erzurum Emniyet Müdürüyken Mersin Emniyet
Müdürlüğüne atanan Mehmet Aslan Müdürümüze de yeni görevinde
başarılar diliyorum. Cenab-ı Allah yâr ve
yardımcıları olsun. Bütün polislerimizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şimşek
4.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin,
Mersin Tarsusa yapılan devlet hastanesine ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Mersinin Tarsus ilçemizde
büyük bir devlet hastanesi yapılmış ve önümüzdeki birkaç ay
içinde milletimizin hizmetine sunulacaktır. Hastanemiz girişinde
bulunan NATO yolu üzerindeki SSK kavşağında Karayolları
tarafından bir düzenleme yapılmaktadır. Yalnız, burada
yapılan çalışmalarda yapılan düzenlemenin çok
sağlıklı olmadığı ve burada şimdiden çok
sayıda trafik kazasının meydana geldiği görülmektedir.
Buradaki projenin yeniden incelenerek hastane girişine yakışan
bir kavşak yapılmasını; yine, ayrıca, mevcut
stadın yıkılarak 350 bin nüfuslu olan Tarsus ilçesine
yakışan bir stadyum yapılmasını, kapalı spor
salonunun yıkılıp yeniden yapılmasını ve kültür
merkezinin de restore edilerek Türkiye'nin 54 ilinden büyük olan Tarsus
ilçesine yakışır bir hâle getirilmesini temenni ediyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
5.-
İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemirin, İstanbul Sözleşmesine ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Adalet ve Kalkınma Partisinin uzun bir dönem
Türkiye'nin ilk imzacısı ve adının İstanbul
Sözleşmesi olmasıyla övündüğü Kadına Yönelik Şiddet
ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesine Dair Avrupa Konseyi
Sözleşmesinden Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama hakkı
gasbedilerek bir Cumhurbaşkanlığı kararıyla çekilme
süreci başlatıldı. Aradan geçen bu sürede gerek Meclis
çatısı altında gerekse ilgili sivil toplum kuruluşlarıyla
birlikte bu karardan vazgeçilmesi çağrıları yaptık.
Yürütmenin durdurulması için Danıştaya yapılan başvuru
talebi 1 Temmuza bir gün kala Danıştay tarafından reddedildi.
AKP iktidarının ve Danıştayın verdiği bu kararla
Türkiye, en başta insan hakları ve kadına yönelik şiddetle
küresel mücadele alanı olmak üzere, uluslararası alanda evrensel
değerlerle bütünleşme hedeflerinden biraz daha
uzaklaştırılmış oldu.
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında ilk
işimiz, İstanbul Sözleşmesini tekrar Meclis gündemine getirmek
olacaktır.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ünlü
6.-
Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün,
TEİAŞın özelleştirilmesine ilişkin
açıklaması
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
3 Temmuz tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan
Cumhurbaşkanı kararıyla TEİAŞın 2022
yılının sonuna kadar özelleştirme kapsamına
alınması ve halka arzına yönelik özelleştirme
hazırlık işlerinin tamamlanması hedeflenmektedir.
TEİAŞın özelleştirilmesi, ülke güvenliği,
çıkarları ve geleceğimiz açısından çok önemli ve
kritiktir. TEİAŞ sadece iletimden değil, şebeke
verimliliğinden, planlamasından, projeksiyonlardan, ikili
anlaşmalardan, sisteme dair her türlü altyapı ve ikincil mevzuattan
da sorumludur yani TEİAŞın özelleştirilmesi demek,
elektrik sisteminin kalbinin ve aklının da özelleştirilmesi
demektir. Geçmişte ülkemizde yanlış özelleştirme
politikalarıyla çok önemli kurum ve kuruluşlar kaybedilmiştir.
Bu sebeple tekrardan aynı hatanın yapılmasına neden olacak
bu karardan derhâl
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yılmaz
7.-
Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, Düzcede yaşanan sel felaketine ilişkin
açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
3 Temmuz Cumartesi akşamı yaşanan sel
felaketinin üzerinden dört gün geçmeden yine Düzcede bir sel felaketi daha
yaşanmıştır. Özellikle Çilimli merkez,
Mısırlık ve Kırkharman köyü sel suları altında
kalmıştır. Bunun yanında Cumayerinin Avlayan ve
Yukarı Avlayan köyü, Dilaver, Esmahanım, Davutağa köyü ve
Uğurlu köyü yine sel suları altında kalmış;
Boğaziçi merkezde Akçakoca yolu üzerine ağaç yıkılması
ve sel suyunun getirdiği molozlar nedeniyle yol yarım saatliğine
maalesef trafiğe kapanmıştır. Tek sevincimiz can kaybı
olmamasıdır. Valilik ve belediye başkanlarımızla
yaptığımız telefon görüşmesinde kendilerinin
yağmur yağmadan önce, hemen haberi alır almaz sahada
olduklarını, selin etkisini ortadan kaldırmak için ellerinden
gelen gayreti gösterdiklerini söylediler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan
8.-
Bursa Milletvekili Yüksel
Özkanın, Bursa Teknik Üniversitesine ilişkin
açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sanayi şehri Bursada teknik üniversitenin
kuruluşunun üzerinden on bir yıl geçmesine rağmen YÖK üyelerinin
de belirttiği gibi üniversiteler arası sıralamada istenilen
bilimsel düzeye gelememiştir. Medyada yer alan haberlere göre üniversite
içerisinde farklı cemaat yapılanmaları nedeniyle baskılara
maruz kalan öğretim üyeleri ayrılmak zorunda kalmış,
yerlerine getirilen öğretim üyesi ise eş, dost ve akrabadan
seçilmiştir. İstifa ettirilen bilim insanlarının
yanında çok sayıda alt kadronun da üniversiteyle ilişkisi
kesilmiş ya da sürgün edilmiştir.
Buradan soruyorum: Bilim üretme görevi olan Bursa
Teknik Üniversitesini hangi cemaat ve cemaatler yönetmektedir? Söz konusu
yapılanmalara siyasi desteği kimler vermektedir?
Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Sümer
9.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin,
Öğretmen atamalarına
ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Hiroşimaya atom bombası
atıldıktan bir ay sonra Japonya eğitime yeniden
başladı. Naziler Parisi bombaladıktan sonra
sığınaklarda ders işleniyordu. Pompeide iki bin yıl
önce yanardağ patlaması sonrası enkazlarda yapılan
kazılarda lavlar altında kalan bir sınıf olduğu tespit
edildi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Sakarya Meydan Muharebesinin en kritik
günlerinde Ankarada Maarif Kongresini toplayarak eğitim
çalıştayı düzenledi. Tarihte eğitimin önemini gösteren bu
kadar örnek varken, bugüne geldiğimizde ise AKP iktidarının
Millî Eğitim Bakanı Öğretmene ihtiyaç var ama kaynak yok.
diyor. AKP Genel Başkanı da Öğretmen ihtiyacı yok,
fazlası var. açıklamasında bulunuyor. Eğitime önem
vermeyen hiçbir iktidar, hiçbir devlet çağı yakalayamamış,
ayakta kalamamıştır. Kamuoyunu ve feryat eden öğretmenlerimizi dinlemiyorsunuz
bari tarihten bir şeyler öğrenin, öğretmenlerimizin
atamasını bir an önce yapın.
BAŞKAN Sayın Aydemir
10.-
Erzurum Milletvekili İbrahim
Aydemirin, AK PARTİnin siyasi tarzına ilişkin
açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Değerli Başkanım, siyasi tarzımızın en kestirme
tarifini Aşkaledeki AK PARTİ ilçe yöneticileri yapıyor ve
diyorlar ki: Siyasetimizin amacı, kardeşlik hukukunun
korunması, kardeşlik değerinin bozulmadan gelecek nesillere
taşınmasıdır. Bir başka marka ilçemiz İspirin
AK PARTİ yöneticileri ise maksadı şöyle tarif ediyorlar:
Erzurum özelinde marka ilçeler konseptinin öne
çıkarılmasını önemsiyoruz. Böylelikle, göç olgusu ya da göç
etme zihniyetinin izale edilmesi öncelikli amacımızdır. Ve bir
başka nadide ilçemiz Pazaryolunun AK PARTİ ilçe teşkilatı
ise Işık doğudan doğar. hikmeti çerçevesinde ilimizde,
ilçemizde fikri zenginliğe dikkat çekmek istiyoruz. diyor ve ilave
ediyorlar: Sosyoekonomik kalkınmamız hedefinde beyin fırtınası,
düşünce zemini oluşturmak için gayretimiz vardır, bunu çok
mübarek bir gaye olarak görüyoruz. Biz de, bu millet mabedinden bu yüksek
düşünceleri dillendiren kardeşlerimize
minnettarlığımızı ifade ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Taşdoğan
11.-
Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin
Taşdoğanın, kamuda çalıştırılan
sözleşmeli personele ilişkin açıklaması
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Teşekkürler Sayın Başkan.
Kamuda, kurumların özel kanunları
uyarınca çalıştırılan idari hizmet sözleşmeli
personel, 4924 sayılı Kanuna göre çalıştırılan
sözleşmeliler, 209 sayılı Kanuna göre
çalıştırılan kamu dışı aile
sağlığı personeli, 5393 sayılı Kanuna göre
çalıştırılan sözleşmeli personel, 657 sayılı
Kanunun 4/B maddesi uyarınca çalıştırılan
sözleşmeli personel, 4/Cden 4/Bye geçen sözleşmeli personel ve 3+1
yıl zorunlu çalışmaya tabi sözleşmeli personel gibi 100
binlerce sözleşmeli çalışan bulunmaktadır. Hükûmetimiz
geçtiğimiz yıllarda kamuda çalışan sözleşmelileri
kadroya geçirerek güzel bir uygulamayı hayata geçirmiştir. Yine,
aynı şekilde bir uygulamayla bu kez tüm sözleşmeli
çalışanları kapsayacak şekilde bir kadro
çalışması yapılması ihtiyacı hasıl
olmuştur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ekinci
12.-
Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin,
Sivasa yapılan tarımla ilgili hizmetlere ilişkin
açıklaması
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Teşekkür
ediyorum Kıymetli Başkan.
Sultan şehrim Sivasımızda,
tarım alanında 2019 yılında 563 bin dekar alanda üretim
yapılırken 2021 yılında çiftçilerimiz 700 bin dekar alanda
üretim gerçekleştirmişlerdir. İl tarım ve orman
müdürlüğü tarafından uygulanan Çayır, Mera ve Yem Bitkileri
Üretimini Geliştirme Projesi kapsamında bu yıl 50 ton yonca, 103
ton korunga, 160 ton fiğ, 2 bin paket silajlık mısır tohumu
dağıtımı çiftçilerimize yapılmıştır.
Üretenin ve çiftçilerimizin her alanda her zaman yanındayız.
Ayrıca, belediyemiz ve il özel idaremiz tarafından kurulan
SİVTAŞ Yem Fabrikamız da üretime geçmiş, kasım
ayında da inşallah süt fabrikamız üretime geçecektir. Ben, tüm
hizmetlerde emeği geçen başta Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, emeği geçenlere
teşekkür ediyorum.
Çiftçilerimize bol ve bereketli bir hasat dönemi
diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erel
13.-
Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin,
Öğretmen atamalarına
ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Sayıştay Millî Eğitim
Bakanlığı yetkililerini 2017, 2018 ve 2019 yıllarında
uyarmasına rağmen, planlamadaki zafiyetler nedeniyle öğretmen
açığı sorunu çözüme kavuşturulamamıştır.
Sayıştayın uyarılarına karşın Millî
Eğitim Bakanlığı hemen her yıl öğretmen atamalarında
ihtiyacı karşılamanın çok uzağında kontenjan
belirlemiştir. Sayın Cumhurbaşkanı atama isteyen
öğretmen adayına Biz alacağımızı aldık.
demiştir. Bu cevap, ataması yapılmayan öğretmenlerin
emeklerini ve resmî verilere yansıyan öğretmen ihtiyacını
yok saymaktadır. 2021 yılı için müjdelenen ve
gerçekleştirilen 20 bin öğretmen ataması da Türkiyedeki toplam
öğretmen ihtiyacının yalnızca yüzde 14,45ini
karşılamaktadır. 20 bin kontenjan ihtiyacın çok
altındadır, en az 40 bin öğretmen ataması acilen
yapılmalı, gençlerin ümitleri sona erdirilmemelidir.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Özkan
14.-
Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, TOKİ projelerine ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Türkiyenin geleceğini inşa eden
TOKİ, sosyal konutun yanı sıra şehirlerin ve kamu
kuruluşlarının ihtiyaç duyduğu binaları ve sosyal
donatıları da inşa ediyor. Üniversitelerden stadyumlara, sanayi
sitelerinden öğrenci yurtlarına, camilerden millet bahçelerine kadar
binlerce yapıyı şehirlerimize kazandırdık.
İnşaat sektöründe bulunan yaklaşık 200 alt sektöre iş
olanağı sağlayan TOKİ, pandemi döneminde de projelerine
durmadan devam etti ve bugün 1 milyonuncu konutun anahtarı teslim
edilecek. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde milletimizin yaşam kalitesini yükseltmek için güven ve
huzur inşa etmeye devam ediyoruz. Gerçekleştirilen tüm projelerin
ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ceylan...
15.-
Çanakkale Milletvekili Özgür
Ceylanın, Çanakkale Geliboluda çıkan orman yangınına
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
geçen yıl, Çanakkalenin Gelibolu ilçesine bağlı Ilgardere ile
Eceabat ilçesine bağlı Kumköy ve Yalova köylerinde çıkan orman
yangınında 500 hektar çam ormanı ile tarım alanları
zarar görmüştü. Bu yangından ötürü mağdur olan çiftçilerimizin,
tarım sigortasının olup olmadığına
bakılmaksızın zararlarının karşılanması
için kanun teklifi de vermiştik. AKP Çanakkale Milletvekili ile olay
yerine gelen Bakan Pakdemirli Yangın tarım alanlarını da
etkilemiş durumda. Tarımsal hasarları karşılamak için
fon tahsis edeceğiz. demişti. Ancak, aradan geçen bir yıla
rağmen köylülerimizin zararlarının sadece yüzde 14ünün
karşılandığını öğrendik. Zaten köydeki
üreticilerin ancak yüzde 10u TARSİMli ve onların dahi ödemeleri
yapılamamıştır. 80in üzerindeki çiftçi bir
yıldır zararlarının devlet tarafından tazmin
edilmesini bekliyor. Buradan iktidar yetkililerine sözlerini hatırlatmak
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmazkaya...
16.-
Gaziantep Milletvekili Bayram
Yılmazkayanın, polislerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Her koşulda ve her zorlukta görevlerini yerine
getirmeye çalışan polis arkadaşlar kötü çalışma
koşulları ve uzun mesai saatleri yüzünden mesleki deformasyonla
karşı karşıya. Maç olur, polis çalışır;
asayiş bozulur, polis çalışır; miting olur, polis
çalışır; sokağa çıkma yasağı olur yine polis
çalışır. Gece gündüz çalış, çalış; nereye
kadar?
Mesai mefhumu olmadan çalışan polisler
fazla mesai alamaz, izin hak edemez, hak ettiği 3600 ek gösterge de
verilmez. Polislerin sorunu saymakla bitmiyor. En basitinden terör
tazminatlarında bile adaletsizlik var. Özellikle Gaziantepte terör
tazminatı çok düşük; Gaziantepte 285 TL alan bir polis, çevre
illerde 1.000 TLnin üzerinde almaktadır.
Görevden göreve koşan polislerin psikolojileri
bozuldu. Yıllık on beş gün izni bile zor kullanıyorlar.
Sadece son bir ayda 20 polisin intihar ettiği ifade edilmekte. Polis
arkadaşların intiharları kamuoyundan gizlenmekte. İktidara
buradan sesleniyorum: Yeter artık, polis arkadaşların feryadını
duyun!
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Aycan
17.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, Aile Sağlığı Merkezi
çalışanlarına ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, aile sağlığı merkezi
çalışanları Covid-19 aşısı uygulamasında her
zamanki gibi özveriyle çalışmaktadır; ASMlerde veya
kurdukları mobil ekiplerle evde, iş yerinde aşı
yapmaktadırlar. Aşılanan kişi sayısını
artırmak için yaptıkları çalışmayı takdir
ediyoruz fakat ASMlerin hizmet verdiği binaların fiziki durumu
farklıdır, bazı merkezler hizmet vermeye uygun değildir.
Kiralık binalarda hizmet veren ASMlerin standart fiziki şartlarda
hizmet vermesi sağlanmalıdır. Bu konuda en büyük
sıkıntı İstanbulda yaşanmaktadır.
ASMlerde farklı atama yöntemiyle personel
çalışmaktadır. Özellikle kamu dışı aile
sağlığı çalışanları olarak tanımlanan
personelin özlük hakları diğer personele göre düşüktür. Özlük
hakları eşitlenmeli ve mağduriyet giderilmelidir.
ASMlerin iş yükünü azaltmak için yeni birimler
açılmalı, yeni birimler için ve mevcut ASMlerdeki personel
açığını gidermek için yeni personel ataması
yapılmalıdır.
BAŞKAN Sayın Akın
18.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, elektrik ve doğal gaza yapılan zamlara
ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, teşekkürler.
AK PARTİ iktidarını uyarmaktan
dilimizde tüy bitti. Temmuz öncesinde Elektrik ve doğal gaza zam
yapmayın. diye çağrıda bulunduk, dinlemediler. Mayıs
öncesinde Akaryakıtta ÖTV zammı yapacaksınız,
yapmayın. dedik, dinlemediler; şimdi de akaryakıtta ÖTVye zam
yapmaya hazırlanıyorlar ve bunun yolunu yapıyorlar.
Çağrıda bulunuyorum: Yapmayın! Vatandaş zor durumda.
Elektrik ve doğal gaza temmuz zamlarının enflasyona
doğrudan katkısı yüzde 1, dolaylı katkısı yüzde
1,5; bu oranlar iğneden ipliğe zam demek. Vatandaş artık
zamlardan nefes alamıyor.
Mutfakta emekli Ayşe teyzenin tencereyi
kaynattığı tüpün fiyatı son yedi yılda -yani Recep
Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildiğinden bu yana- 70
liradan 145 liraya, 200 liralık elektrik 504 liraya, 300 liralık doğal
gaz 620 liraya çıktı. Artık yeter, düşün milletin
yakasından! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın İlhan
19.-
Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, Kırşehirdeki kamu yatırımlarına
ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkür ederim Başkanım.
Nadiren de olsa Kırşehire gelen bakanlar
aşırı bol vaatli programlar düzenliyorlar. Biz
Kırşehirliler olarak, gelen bakanlardan, Hirfanlının
suyunun başka yere verilmesini seyreden ve Kırşehirlileri
2013ten beri müjdesi bitmeyen Yamula Barajı Sulama Projesiyle aldatan,
demirleri paslanan Valilik binası inşaatını başka
bakanlığa devrederek unutturmaya çalışan
-beceriksizliğin sonucu 2024e revize edilmesine kurban giden- ve 2019da
tamamlanması gereken 150 yataklı hastane projesi yerine
vatandaşı, Sağlıklı Yaşam Merkezi projesiyle
yetinmeye mecbur bırakan, atıl vaziyette duran kamu
yatırımlarını yüksek brandalarla gizlemeye
çalışan, bir kamu yatırımı olan ve bu yıl bitmiş
olması gereken çevre yolu konusunda derin bir sessizliğe bürünen
iktidarlarının yerel kadrolarına, bir kabine üyesi olarak bu
konuları sormalarını beklerdik. Zira, şirin
Kırşehirimiz iktidar kadrolarının yıllardır bu
beceriksizliklerinin kurbanı olmaktadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çakırözer
20.-
Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözerin, basının özgür olması gerektiğine
ilişkin açıklaması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Basının özgür olmadığı bir
ülkede demokrasi de yoktur. İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun
Cumhuriyet gazetesine açtığı 1 milyon liralık tazminat
davasının tek amacı vardır: Özgür basını
susturmak, halkın haber alma hakkını elinden almak ve
gerçeklerin üstünü örtmek.
İçişleri Bakanlığı
koltuğunda oturan Sayın Soylu, hakkındaki iddiaları
haberleştiren gazeteleri ve gazetecileri hedef almak yerine muhatabı
olduğu son derece vahim iddialara kamuoyu önünde yanıt vermelidir.
Ayrıca, davanın açılmasından hemen sonra,
İçişleri Bakanı ve yakın çevresi hakkında çıkan
haberlere getirilen erişim engellemeleri de basın özgürlüğüne
yeni bir darbedir. İçişleri Bakanının bir süredir
basın kuruluşlarını, gazetecileri isim vererek hedef
göstermesi, bu kurumların ve gazetecilerin güvenliği
açısından kaygı vericidir. Gazetecilik iktidarlara değil,
halkın haber alma, gerçekleri öğrenme hakkına hizmet eden onurlu
bir meslektir.
Türkiyede gazeteler ve gazeteciler üzerindeki
baskılar son bulmalıdır. Hangi yasağı, hangi sansürü,
karartmayı yaparlarsa yapsınlar namuslu, dürüst gazeteciler, ilkeli
gazeteler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özer
21.- Antalya
Milletvekili Aydın Özerin, Antalya Muratpaşadaki imar
planlamasına ilişkin açıklaması
AYDIN ÖZER (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Antalyamızın Muratpaşa
sınırlarında yer alan Kırcami Mahallesi ve imar planlaması
neredeyse kırk yıldır kanayan bir yara hâline gelmiş olup
Kırcami halkı bitmeyen bir mağduriyet sınavı
vermektedir. Yıllar önce, kamu yararı kararı
çıkmış olmasına ve Tarım dışı
kullanılmasına uygundur. kararı verilmiş olmasına
karşın, burasının 100.000lik ölçekte tarım alanı
olduğunu söyleyen mahkeme tüm imar planlarını iptal
etmiştir; oysa 100.000lik ölçeğin hukuki bir tarafı yoktur.
Muratpaşa Belediyemiz tarafından nazım imar ile uygulama imar
davalarındaki bilirkişi raporlarına uyarak tüm revizyonları
yapılan ve kusursuz bir imar planı ortaya çıkarılan
yaklaşık 1.500 hektarlık bir alanın sıfırdan
planlaması çok kolay olmasa da parselasyon işlemlerinde yüzde 95lik
bir oranda memnuniyet sağlanan Kırcamide halkımız, özlemle
beklediği tapularına artık kavuşmak istemektedir.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
22.-
Ordu Milletvekili Mustafa
Adıgüzelin, fındık fiyatına ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Fındık sezonu
yaklaşırken üretici fındığın dalından
tutmadan fiyat açıklanmalıdır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak
halkımızın 35 TL fiyat beklentisini, ilk defa kamuoyuna
Sayın Genel Başkanımızın ağzından ifade
etmiştik. Bizim arkamızdan iktidar partisi milletvekilleri de
fiyatı -en az- 30 TL olarak ifade ettiler fakat -gelen bilgilerden-
kapı arkasında uluslararası kartel ve yerli iş
birlikçileriyle bazı başka işler görüşüldüğünü,
başka oyunlar oynandığını da duyuyoruz. O yüzden
bunları uyarıyoruz: Samimi olun, sizi millet de izliyor.
Öte yandan fındığın dünyada ana
vatanı Türkiye, Türkiyedeyse Ordu ve Giresundur. Giresunda
fındık üretilen bölgenin çoğunda arazi yapısı
fındıktan başka bir şey üretilecek durumda değildir.
Bu bölgede fındığın özellikle desteklenmesini ve
ayrıca diğer bölgelere göre daha fazla teşvik edilmesini
istiyoruz. Bu bölgede insanlar sadece fındık üretmiyor, aynı
zamanda orayı bekliyor, vatanı bekliyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini sırasıyla
karşılayacağım.
İlk söz talebi, İYİ Parti Grup
Başkan Vekili Sayın Lütfü Türkkana aittir.
Buyurun Sayın Türkkan.
23.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, şehit olan Astsubay Çavuş Cihan
Çiftçibaşına Allahtan rahmet dilediğine, Düzcede yaşanan
sel felaketine, vatandaşın yaşam mücadelesinde yorgun
düştüğüne, İYİ Parti olarak israf düzenine itirazları
olduğuna, turizm sezonuna ve ihale skandallarının devam
ettiğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Astsubay Çavuş Cihan Çiftçibaşı
Mardinin Kızıltepe ilçesinde sınır güvenliğini
sağlarken teröristlerce açılan taciz ateşi sonucu
yaralanmıştı, Cihan Çavuşun ne yazık ki acı
haberi geldi; şehidimize Allahtan rahmet diliyorum, ailesine sabır
ve milletimize başsağlığı diliyorum.
Düzcede dün akşam başlayan şiddetli
yağış sele neden oldu. Yağışın en yoğun
olduğu Akçakoca, Çilimli, Cumayeri ilçelerinde ve köylerinde dere
taşkını, ev ve ahırlarda su baskınları meydana
geldi. Birçok vatandaşımız mahsur kaldıkları
evlerinden tahliye edildiler. Tesellimiz şu ana kadar herhangi bir can kaybının
olmaması. Düzceye geçmiş olsun diyorum, umarım böyle bir
felaket bir daha yaşanmaz.
Evet, iktidar, vatandaşın evindeki
yangını göremeyecek kadar izanını kaybetmiş durumda
maalesef, artık bunu herkes görüyor.
İktidardakiler yediğinden içtiğinden,
şatafatından, israfından geri kalmasın diye millet sonu
gelmeyen zamların yükü altında eziliyor. Malatyadayken Sayın
Genel Başkanımıza bir tane ufak çay bardağı hediye
ettiler Bizim öğünümüz, porsiyonumuz artık bu kadar oldu. dediler
ama çay bardağının bir özelliği vardı, çay
bardağının etrafı delikti yani koysanız da bir
şey kalmıyor bardakta. Siz farkında değilsiniz ama bugün
yangın mutfakta değil, ev yanıyor emin olun, evler yanıyor.
Sarayın o atanmış bürokratları
ve ihale şampiyonu yandaş şirketleri için yoksulluk
sıkıntısı yok; doğal gaz, elektrik, su faturası
derdi yok, kira derdi yok, mutfak ya da okul masrafı yok; işsizlik,
umutsuzluk yok; enflasyon, geçim sıkıntısı yok.
Onların huzur hakkı adıyla aldıkları 5er
maaşı, hatta bazılarının 11 maaşı bile var;
lüks var, şatafat var, israf var. Böyle bir rant ve israf düzeninde
elbette ki çiftçi kaybeder, esnaf kaybeder, memur kaybeder, emekli kaybeder,
EYTli kaybeder, orta ve dar gelirliler kaybeder; bu düzende onların
kaybetmemesi mümkün değil. Bir kısım iktidar zengini
sefasını sürerken vatandaşlarımızın yaşam
mücadelesinde yorgun düştüğü bu israf düzenini sürdüremezsiniz.
Türk milletinin yoksulluk tarafından
kuşatıldığı bu düzeni kabul etmiyoruz. İYİ
Parti olarak bizim bu israf düzenine itirazımız var. Sayın Genel
Başkanımız Meral Akşenerin ifade ettiği gibi,
İYİ Partinin varlık nedeni -itirazıma sebep olan- bu vurgun
düzenidir. Biz geleceğiz ve İYİ Parti iktidarında bu israf
düzeni değişecek; kararlıyız, bu düzeni
değiştireceğiz.
Normalleşme kararlarının
ardından içinde bulunduğumuz turizm sezonunda da hareketlilik
yaşanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ülkemizde yerli ve
yabancı turist hareketliliğinin yaşanması elbette ki
sevindirici bir gelişme. Özellikle delta varyantının olduğu
ülkelerden Türkiyeye girişlerde alınan önlemler biraz daha
artırılmalı. Turizm gelirlerinden feda etmeden, garsonundan
temizlikçisine kadar bu sektörde çalışanların durumlarına
dikkat edilmeli. Ülkemizde tatil yapan yerli yabancı insanların
sağlığı her şeyin önünde tutulmalı. Yoksa turizm
için hem güvenli ülke imajını kaybederiz hem de millet olarak eylül
ayında yeniden yasakları görebiliriz, 2022 yılını da
heba etmiş oluruz.
İhale skandalları ne yazık ki bitmiyor.
İlginç bir ihaleden daha söz etmek istiyorum şimdi size, basında
da yer aldı. Millî Eğitim
Bakanlığının yaptığı bir ihale bu,
ihaleyi Millî Eğitim Bakanlığı Yenilik ve Eğitim
Teknolojileri Genel Müdürlüğü 26 Martta yapmış. İhalenin
adı şuydu: Güvenli Okullaşma ve Uzaktan Eğitim Projesi
Görme Engelli Öğrenciler İçin Sesli Betimleme Montajı ve Braille
Anlatım ile Hazırlanmış Video Üretimi Hizmet
Alımı İşi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sizce bu ihaleye kimler
katılır? Prodüksiyon ya da teknoloji veya yazılım
firmaları katılır değil mi? Bakanlık yalnız 2
şirketi davet etti, onlardan da fiyat aldı. Peki, görme engelli
öğrenciler için hazırlanacak video ihalesini kim aldı biliyor
musunuz? Ticaret sicil kayıtlarına göre merkezi Malatyada gözüken,
kurucuları Ankarada yaşayan bir şirket 975 bin lira bedelle
aldı. Peki, şirketin adı ne? Üstün Arıcılık Hayvancılık
Tarım Ürünleri. Bunun adı ihale değil, olsa olsa devleti
arı gibi sokmak olur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Arıcılık ve hayvancılık
üzerine uzmanlaşmış olan bu şirketin sırrını
bizim gibi milletimiz de gerçekten merak ediyor; Sayın Bakan,
inşallah, bizi bu konuda aydınlatır.
Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Söz sırası Halkların
Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Hakkı Saruhan
Oluçta.
Buyurun Sayın Oluç.
24.-
İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Din Âlimleri Derneği ile Demokratik Toplum Partisi
İslam Kongresi üyelerine yapılan gözaltıları
kınadıklarına, Venedik Komisyonunun kitle imha silahlarına
dair kanunla ilgili raporuna ve Soma Uyar Madencilik
çalışanlarının haklarının verilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller; Din
Alimleri Derneği var, DİAY-DER, onun Başkanı Ekrem Baran ve
Demokratik İslam Kongresi üyesi Mehmet Nasın da aralarında
bulunduğu 28 kişi gözaltına alındı birkaç gün önce.
Dün adliyeye getirildiler Kürt din âlimleri ve hiçbir şekilde, avukatlar
dâhil, kimse dinlenmeden gözaltı süreleri dört gün daha uzatılarak
dosyalarına gizlilik kararı getirildi. Namazında niyazında
olan insanların özgürlükleri açıkça engelleniyor bu iktidar
tarafından. Çoğunluğu 70 yaşın üzerinde olan bu kanaat
önderlerinin ciddi sağlık sorunları da bulunuyor. Örneğin,
içlerindeki Halil Bulut 82 yaşında, yürümekte zorlanıyor, bir
gözü hiç görmüyor, diğer gözü ise bir hafta önce geçirmiş olduğu
ameliyat nedeniyle kapalı vaziyette. Din Alimleri Derneği
(DİAY-DER) ve Demokratik İslam Kongresi (DİK) mensubu din
âlimlerinin ve kanaat önderlerinin gözaltına alınmaları somut
bir suçlamaya da dayanmıyor. Bu gözaltını kınıyoruz,
protesto ediyoruz, bir an evvel serbest bırakılmalarını
istiyoruz. Onlar iktidarın fetvacısı olmayı kabul
etmedikleri için bu zulümle karşı karşıya kalıyorlar;
bunu da biliyoruz çünkü onlar İslamın evrensel değerleri
vardır ve bizler bunu korumak için bir çaba içinde olacağız.
dedikleri için gözaltına alınıyorlar, bu zulmü
yaşıyorlar ama iktidar bilsin ki zulümle abat olunmaz. İzmirde
arkadaşımız Deniz Poyrazı açıkça katletmiş olan
kişi on sekiz saatlik gözaltından sonra tutuklamaya sevk edilirken
din âlimleri dört gün gözaltı, dört gün daha uzatma almış
vaziyetteler. İşte, Türkiyedeki adaletin karşı
karşıya kaldığı durum budur. Bir kez daha
kınıyoruz, protesto ediyoruz ve derhâl serbest
bırakılmalarını istiyoruz.
Değerli vekiller, Venedik Komisyonu var, duymuşsunuzdur,
biz zaman zaman burada konuşuyoruz, Türkiye'nin de üyesi olduğu
Avrupa Konseyinin anayasal konularda devletler arası referans ve
danışma organı bu Venedik Komisyonu ve zaman zaman çeşitli
konularda raporlar yayımlıyor. Hatırlarsanız, biz geçtiğimiz
yıl burada bir kanun teklifini uzun zaman tartıştık ve
sonunda Adalet ve Kalkınma Partisi ve MHP oylarıyla kabul edildi.
Konusu kitle imha silahlarının yayılmasının
finansmanının önlenmesine ilişkin olan kanun teklifiydi. Venedik
Komisyonu bu kanunu inceledi, o zaman muhalefet olarak bizler bu kanun
teklifinin yanlış kurgulandığını
anlatmıştık, anlatamadık tabii çünkü iktidar
fırsatçı davrandı ve Venedik Komisyonu bu incelemenin sonunda
bir rapor yayımladı ve o raporda diyor ki: Bu
çıkarmış olduğunuz kanun uluslararası insan
hakları standartlarıyla uyumlu değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bu kanun
mevcut hâliyle sivil toplum kuruluşları açısından riskler
içeriyor ve kanunun revize edilmesini istiyoruz. diye Ankaraya tavsiyelerde
bulunuyor. Şimdi konu ne? Türkiye'nin terörün finansmanıyla
mücadelesini anlayışla karşılıyoruz. diyor Komisyon.
Ama bu mücadelenin uluslararası hukuk yükümlülükleri çerçevesinde
yapılmasını istiyor. Ve diyor ki: Türkiye, Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi kararlarını ve Mali Eylem Görev Gücünün
(FATF) konuya ilişkin tavsiyelerini iç hukuka aktarmak istiyordu -iyidir,
güzel- ama kanunun bu amacı aşan hükümler içerdiğini görüyoruz.
Şimdi, bu eleştirilerin hepsini biz burada, bu kanun teklifi
çıkarılırken dile getirdik Yanlış yapıyorsunuz,
fırsatçılık yapıyorsunuz; tüm dernekleri kapsayarak sivil
toplum kuruluşlarının çalışmalarını
engelliyorsunuz, örgütlenme hakkının önüne geçiyorsunuz. dedik, anlatamadık
ama Venedik Komisyonu bu raporuyla iktidarın bu
fırsatçılığını ortaya koydu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yardım
toplama konusundaki uygulamanın yanlış olduğunu ifade
ediyor raporda ve hak açısından ihlaller olduğunu söylüyor. Bu
konuda zaten Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatovic de
25 Şubat 2021 tarihinde İçişleri Bakanlığına ve
Adalet Bakanlığına bir mektup göndermiş ve demiş ki:
Bu çıkarmış olduğunuz kanun kaygı verici. En
azından Venedik Komisyonu görüş açıklayana kadar kanunun
uygulanmamasını istiyoruz. Mijatovice kim cevap vermiş?
Süleyman Soylu. Ne demiş Süleyman Soylu? Sivil toplum
kuruluşlarının sesini kısmak değil, bilakis, seslerini
daha fazla duyurmak üzerine inşa edilmiş bir sivil toplum stratejisi
belirledik. demiş. Ne inandırıcı değil mi? Ne kadar
ilginç değil mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum efendim.
Yani Süleyman Soylunun söylediklerine tabii ki
Türkiyedeki demokrat olan, vicdan sahibi olan hiçbir insan inanmıyor ama
Avrupadakilerin inanmasını hiç beklemeyin, hiç beklemeyin.
Gerçekten, bir kez daha, uluslararası alanda yanlış bir uygulama
yapılması için bir kanun çıkarıldı. Biz zamanında
eleştirdik, dinlemediniz; Türkiyeyi bir kez daha bu duruma
düşürmüştür bu iktidar; bunu tespit etmek istiyorum.
Son değinmek istediğim konu, Soma Uyar
madencileri. Sadaka değil, haklarımızı istiyoruz. diye
bir kez daha yürüyüşe geçtiler. Yıllardır tazminatları
ödenmeyen Uyar Madencilik emekçileri, verilmeyen haklarını almak için
Ankaraya geldiler. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının
önüne gitmek istediler, izin verilmedi, 5 kişilik bir heyet gitti,
görüştüler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bitiriyorum
efendim.
BAŞKAN Son kez açıyorum.
Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Hatırlarsanız, yine bu Mecliste bir yıl evvel Somayla ilgili
bir kanun teklifini hep birlikte çıkarmıştık ve şu
andaki Ticaret Bakanı Sayın Muş o zaman Uyar Madencilikteki
sorunları da biliyoruz, bu sorunların giderilmesi için gereken önlemi
alacağız. demişti bütün gruplara ve biz bunu kabul ederek o
teklifin altına da imza atmıştık bütün gruplar olarak ama
aradan bir yıl geçti, verilen hiçbir söz tutulmadı. Enerji
Bakanlığıyla yapılan görüşmede -sendikacılar bize
söylediler- denilmiş ki: Biz bir kanun teklifi hazırladık bu
konuyla ilgili ve Sayın Elitaşa ilettik. Nerede? Göremiyoruz. Bu
konuda verilmiş sözler var, bize verilmiş sözler var, madencilere
verilmiş sözler var, İçişleri Bakanlığı
tarafından verilmiş sözler var, Adalet ve Kalkınma Partisi
yetkilileri tarafından verilmiş sözler var ama bir türlü bu sözler
yerine getirilemiyor. Lütfen, madencilerin daha fazla mağdur edilmesine
son verelim ve birlikte bu konuyu bir an evvel bir çözüme
kavuşturalım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Engin Altayda.
Buyurun Sayın Altay.
25.-
İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, şehit olan Astsubay Çavuş Cihan
Çiftçibaşına Allahtan rahmet dilediğine, Düzcede yaşanan
sel felaketine, Türk lirasının değerinin giderek
düştüğüne ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak yazlık sarayı
engellilere, şehit yakınlarına ve gazilere tahsis edeceklerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Zatıalinizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum efendim.
Bugün yine içimize ateş düştü, acı
düştü; Mardin Kızıltepede şehit edilen Piyade Astsubay
Cihan Çiftçibaşına Allahımdan rahmet diliyorum, kederli
ailesine ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum ve
inşallah, bu son olsun diyorum Sayın Başkan. Tabii, bu konuda
Meclisimizin yapması gereken işler var, maalesef yapılamıyor,
bu da ayrı.
Düzce ilinde bir sel felaketi yaşandı,
Düzcedeki vatandaşlarımıza, Düzce halkına geçmiş
olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Sayın Başkan, bu para 200 TL, dolar falan
değil -çok dikkatli baktınız da efendim- yürürlükteki en büyük
banknot. Şimdi -göstereyim- bende yoktu, 15 arkadaşıma sordum,
birinden çıktı; 15 milletvekilimizden Adana Milletvekilimizden
çıktı 200 lira banknot.
BAŞKAN Keşke deşifre etmeseydiniz
Sayın Grup Başkan Vekili.
ENGİN ALTAY (İstanbul) İade
edeceğim kendisine.
Şimdi, Sayın Başkanım,
sayın milletvekilleri, saygıdeğer milletvekilleri; sizin
durumunuz da benden farksız, ben biliyorum. Bu tedavüldeki en büyük
banknotla, 200 lirayla 2002de yani AK PARTİnin kuruluş döneminde
120 dolar alabiliyor idik, 120 dolar. Sonra 2014e geldik, ben ona AK
PARTİ için duraklama devri diyorum, Erdoğanın
Cumhurbaşkanlığında, bu parayla 93 dolar alabiliyorduk.
Sonra 2018, tek adam yönetimi başladı, partili
Cumhurbaşkanlığı, ben o döneme Türkiye için gerileme dönemi
diyorum, bu parayla 43 dolar alabildik. Sonra bugüne geldik, ben bugüne
çöküş dönemi diyorum Türkiye ekonomisi için de AK PARTİ için de, bu
parayla, tedavüldeki en büyük banknotumuzla 23 dolar alabiliyoruz. Şimdi,
AK PARTİnin saygıdeğer milletvekilleri, değerli
arkadaşlarım bu manzaraya hayır diyemezler, bunlar devletin
rakamları. Bu tablo için iyi yönetim derlerse o takdir kendilerinin ama
ben bunun bir kötü yönetim olduğunu düşünüyorum.
Sayın Başkan, 2018de 10 liraya 9 ekmek
alınırken şimdi 5 ekmek alıyoruz, 4 ekmek kayıp,
çalınmış; 2018de 10 liraya 20 yumurta alırken şimdi
13 yumurta alıyoruz, 7 de yumurta çalınmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, 2018de 100 liraya 11 litre ayçiçeği yağı alırken
şimdi 5 litre ayçiçeği yağı alıyoruz yani 6 litre
ayçiçeği yağı da çalınmış. Yani alt tarafı
bir yumurta yiyeceğiz ya, önce zeytinyağı, sıvı
yağı dökeceğiz, tavaya yumurtayı kıracağız,
karıştıracağız, ekmeği banıp yiyeceğiz
fakat iki yılda ne olmuş Sayın Başkanım? 7 yumurta, 4
ekmek ve 6 litre yağ çalınmış. Şu millete tavaya 2
yumurta kırıp ekmek banmayı da çok gören bir yönetimle, üzülerek
söylüyorum, karşı karşıyayız. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, -bugün çok
uzatmayacağım- biraz önce Bursa Milletvekilimiz yazlık
sarayı gösterince tabii, iktidardan doğal olarak refleks gelmiş.
Burada eskiden rahmetli Özalın bir yazlığı vardı,
içinde 2 kanepeyle 1 mutfak vardı.
Şimdi, maşallah, maşallah;
olağanüstü güzel bir bina.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Mehmet Bey, bu
yazlık sarayın kumlarını da Salda Gölünden
getirmişler; evet, Salda Gölünden.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu sarayı
engellilere, şehit yakınlarına ve gazilerimize tatil köyü ve
rehabilitasyon merkezi olarak tahsis edeceğiz;
yıkmayacağız. (CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim, bugün bu kadar.
BAŞKAN Söz sırası, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Mahir Ünalda.
Buyurun Sayın Ünal.
26.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünalın, şehit olan Astsubay Çavuş Cihan Çiftçibaşına
Allahtan rahmet dilediğine, Düzcede yaşanan sel felaketine,
Türkiye'nin on dokuz yılda hangi gelişmeleri katettiğinin ortada
olduğuna ve Cumhuriyet Halk Partisinin saray
tartışmasını bir sahte gerçeklik inşası üzerinden
kurguladığına ilişkin açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Değerli
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Aslında her nöbetimde Bu defa Grup Başkan
Vekili olarak söz almayacağım. diye kendime söz veriyorum ama
sağ olsun Sevgili Engin Altay o üslubuyla yine bir şekilde söz
almamı sağlıyor. O yüzden teşekkür ediyorum.
Öncelikle, Mardin Kızıltepe ilçesi
Şenyurt bölgesinde, Suriye sınır hattında şehit
düşen Astsubay Çavuş Cihan Çiftçibaşına Allahtan rahmet diliyorum.
Yine, Düzcedeki sel felaketinden etkilenen
vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum.
Hükûmetimiz bütün imkânlarıyla vatandaşımızın
yanındadır.
Sayın Engin Altayın ifadeleri hususunda
ise sadece şunu söylüyorum: Muhalefet olarak kendi ifadesiyle de Siz ne
kadar iyi şeyler yapsanız da alkışlayacak hâlimiz yok.
demişti geçmişte. Dolayısıyla, muhalefet olarak kendi
hesabını, çarpmasını, toplamasını, çıkarmasını
bir şekilde yapıp ortaya bir hesap koyuyor. Ortaya koyduğu
hesap, nihayetinde kendi bakış açısıdır. Türkiyenin
on dokuz yıldan bugüne kadar nereden nereye geldiği, hangi alanlarda
hangi mesafeleri, gelişmeleri katettiği ortadadır.
Cumhuriyet Halk Partisi uzunca bir süreden beri
sistematik olarak bir saray tartışmasını bir sahte
gerçeklik inşası üzerinden kurgulamaya çalışıyor.
Tekrar tekrar biz de usanmadan, bıkmadan şunu söylüyoruz: Bunlar
devlete aittir, bunlar millete aittir, bunlar şahıs malı ya da
kişisel mal değildir. Bu konuda onlar da bunun böyle olduğunu
biliyorlar.
Ha, bir gün iktidar olacaklarını
düşünerek de bu konuda ne yapacaklarını ifade ediyorlar. Biz
Cumhuriyet Halk Partisinin kazandığı belediyeler üzerinden hangi
sözleri verip daha sonra, belediyeyi kazandıktan sonra da hangi durumlarla
yüzleştiklerini gördüğümüz için bunları pek ciddiye de
almıyoruz.
Sayın Altay, sataşmayı gerektiren bir
ifadem olmadı. Dolayısıyla, söz alsanız da ben tekrardan
herhangi bir şekilde cevap vermeyeceğim.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani sataşma
da var ama ben 60a göre bir dakika bir düzeltme yapmak istiyorum şu
alkış meselesiyle ilgili.
BAŞKAN Peki, 60a göre bir dakika söz
veriyorum.
27.-
İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim, sağ
olun.
Bu alkış meselesi havuz medyasındaki
bütün kalemşorların üç senedir her akşam televizyonda
kullandıkları bir iştir. Sayın -bakan oldu şimdi,
başarılar diliyorum- Mehmet Muş kardeşim burada Grup
Başkan Vekili iken bir polemikte bana dönerek Bu güzel işte
alkışlamayacak mısınız? ya da işte İltifat
bekliyorum. deyince ben ona dedim ki: Yahu, ne diyorsun kardeşim. Siz
dünyanın en iyi işini de yapsanız bizden niye alkış
bekliyorsunuz? Biz sizi alkışlamayız. Burada 2 sebebim var.
Bir, muhalefet iktidara güzelleme yapmaz. O kalemşorlar beni izliyorsa
devam etsinler. Adımı zikrediyorlar, her akşam adım geçiyor
televizyonlarda; bir mahzuru yok.
BAŞKAN Reklamın kötüsü olmaz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama Sayın
Mahir Ünal, en iyinin iyisi vardır. Biz size İyi
yaptınız. dersek siz yatarsınız, zaten yatıyorsunuz
da daha fena işler yaparsınız. En iyinin iyisi vardır, onun
da iyisi vardır, en iyi yoktur. Onun için de muhalefetin iktidarı
alkışlamak gibi bir mecburiyeti yoktur
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
ama şunu
hatırlatayım: Biz sizinle burada birçok olumlu kanunu hep birlikte
altına imza atarak çıkardık. Buna da herhâlde nankörlük edip
böyle bir şey yok diyemezsiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, cevap vermeyeceğim dedim ama
ENGİN ALTAY (İstanbul) Verme.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
ismim
zikredildiği için
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sen benim
adımı 3 kere zikrettin, ben 3 kere mi söz isteyeyim?
BAŞKAN Sayın Ünal, buyurun.
28.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünalın, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Şimdi,
tabii ki iyinin iyisi vardır ama biz Cumhuriyet Halk Partisinden şunu
bekliyoruz: Bir gün desinler ki: AK PARTİ şu kadar bölünmüş yol
yaptı, biz daha fazlasını yapacağız. Bir gün desinler
ki: AK PARTİ savunma sanayisinde şunları yaptı, biz daha
iyisini yapacağız. Bir gün desinler ki: Türkiye için vizyonumuz,
önerilerimiz, projelerimiz şunlardır. Biz geldiğimizde
şunu yıkacağız, şunu yakacağız, şunu
kaldıracağız, şunu değiştireceğiz. demekten
vazgeçsinler. Önümüze proje koysunlar, vizyon koysunlar, fikir ve düşünce
koysunlar. Biz bu konuda kendileriyle yarışmaya hazırız.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Şimdi, evet, Altaya bir söz
hakkı doğdu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Beni olumsuz
muhalefet, karalayıcı muhalefet yapmakla itham etti,
sataşmadır efendim, söz talep ediyorum.
BAŞKAN Yerinizden söz vereyim, konuyu da
bağlayalım, gündeme geçelim sonra.
Buyurun Sayın Altay.
29.-
İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Biz bölünmüş
yollarla ilgili Niye yapıyorsunuz? demiyoruz ki. Bu yolları
yaparken çaldırıyorsunuz -siz değil, hepiniz benim gibisiniz- bu
yollar yapılırken 5li çeteye devletin kasasından hak
ettiğinden çok fazla para ödüyorsunuz. diyoruz, Çaldırmayın.
diyoruz, Çalınmasın. diyoruz, Devlet soydurulmasın. diyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Hiç kimse
çalmıyor, rahat olun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İhaleye sen de gir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bizim
iktidarımızda ne olacak biliyor musun Mahir Ünal? Bu 200 liralık
banknotla 150 dolar alınacak.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Şimdi, o
200 lirayı zor bulurdun sen.
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Sizin
iktidarınızı da gördük.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bizim
iktidarımızda bu olacak. Sizin yaptığınız gibi 23
dolara mahkûm etmeyeceğiz en büyük banknotumuzu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) 70
sente muhtaç olduk.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum.
Evet, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Sayın milletvekilleri, Başta Marmara Denizi
Olmak Üzere Denizlerimizdeki Müsilaj Sorununun Sebeplerinin
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun
Başkan, Başkan Vekili, Sözcü ve Kâtip seçimine dair bir tezkeresi
vardır, okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
(10/4413, 4430, 4431, 4432, 4433, 4434,
4435, 4436, 4437, 4438) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun,
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/1669)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Komisyonumuz; Başkan, Başkan Vekili, Sözcü
ve Kâtip seçimi için 7/7/2021 Çarşamba günü saat 13.30da
toplanmış ve kullanılan 14 adet oy pusulasının tasnifi
sonucu aşağıda adları ve soyadları yazılı
üyeler karşılarında gösterilen oyu alarak İç Tüzükün
24üncü maddesi uyarınca Başkan, Başkan Vekili, Sözcü ve Kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Hayrettin
Nuhoğlu
İstanbul
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Mustafa Demir İstanbul : 9 oy
Başkan Vekili: Mustafa Canbey
Balıkesir : 8 oy
Sözcü: Jülide İskenderoğlu Çanakkale : 8 oy
Kâtip: Ayşe Sibel Ersoy Adana : 8 oy
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının 3 tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
2.-
Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde
bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair talebinin uygun
görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1670)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve aravermede
bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç
Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Diğerini okutuyorum:
3.-
İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu
dönemde de çalışabilmesine dair talebinin uygun görüldüğüne
ilişkin tezkeresi (3/1671)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve aravermede
bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç
Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Diğerini okutuyorum:
4.-
Dilekçe Komisyonunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine
dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1672)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Dilekçe Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde ve aravermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair bir
talebi olmuştur. Başkanlığımızca uygun görülen bu
talep İç Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, İYİ Parti
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Antalya
Milletvekili Feridun Bahşi ve arkadaşları tarafından, özel
güvenlik görevlilerinin sorunları ile sektörde yaşanan
sorunların araştırılarak özel güvenlik hizmetlerinin
geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 5/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7
Temmuz 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
7/7/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 7/7/2021 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Lütfü Türkkan
Kocaeli
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Antalya Milletvekili Feridun Bahşi ve 20
milletvekili tarafından, Özel güvenlik görevlilerinin sorunları ile
sektörde yaşanan sorunların araştırılarak özel
güvenlik hizmetlerinin geliştirilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 5/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 7/7/2021 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisinin
gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Antalya Milletvekili Sayın
Feridun Bahşi.
Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN
BAHŞİ (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özel güvenlik görevlilerinin sorunları ve çözümü
hakkında vermiş olduğumuz Meclis araştırması
önergesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde kamu
güvenliğini tamamlayıcı mahiyette üç yüz altmış
beş gün, yirmi dört saat ve her noktada olan özel güvenlik hizmetleri
vardır. Sanayi tesislerinde, AVMlerde, eğitim kurumlarında,
limanlarda, havalimanlarında, otogarlarda, sitelerde, kısaca, tüm
yaşam alanlarında varlıkları gün geçtikçe hissedilen ve
kolluk mantığı içinde yer alan bir yapıya
kavuşmuştur. Özel güvenlik görevlilerine olan ihtiyaç daha önceki
yıllara nazaran katbekat artmış gibi gözükse de eldeki veriler
ışığında istihdam aynı oranda
artmamıştır. Özellikle, son on yılın rakamlarına
bakıldığında 350 bin civarında faal çalışan
sektör elemanı vardır. Bunun ötesinde eğitim kurumları,
alarm izleme merkezleri, teknik ve idari çalışanları göz önünde
bulundurulduğunda hiç de küçümsenmeyecek oranlarda çalışan
kitlesine sahip olduğu ortadadır. Bu saydıklarımız
yanında elde net veriler olmamakla birlikte 1,5 milyon da elinde belgesi
olan insan vardır.
Özel güvenlik sektörü dünyada ve Türkiye'de önemli
bir noktaya gelmiştir. Özellikle artan toplumsal olayların yanı
sıra salgın hastalıkla mücadelede de özel güvenlik önemli bir
rol üstlenmiştir. Özel güvenlik birimleri ve görevlileri devletimizin
almış olduğu önlemler çerçevesinde sağlık
çalışanlarıyla birlikte büyük bir özveriyle ve uyumla
çalışmışlardır. Asıl görevleri olan kamu güvenliğini
tamamlayıcı mahiyetteki güvenlik hizmetlerini ifa ederlerken
salgın sırasında kendilerine düşen görevleri de takdir
edilecek bir şekilde ifa etmişlerdir.
Özel güvenlik görevlileri sadece sağlık
kurumlarında değil, fabrika, banka ve AVM gibi halkın yoğun
bulunduğu ticari işletmelerde de alınan önlemlerin
uygulanması noktasında görev almalarıyla dolaylı da olsa
ekonomimize katkı sağlamaktadır, çalışma
hayatının normalleşme sürecinde yerini alarak destek
sağlamaktadır. Bu salgın dönemi özel güvenlik hizmetlerinin
gerekliliğini ve onlara olan ihtiyacı bir kez daha net bir şekilde
ortaya koymuştur.
Değerli milletvekilleri, Türk özel güvenlik
sektörüne bakıldığında kırk yılı geride
bırakmış olmasına rağmen sistem hâlâ tam olarak
rayına oturmamıştır. Hâlihazırda gelişmeye
açık olan özel güvenlik sektörünün yapısal birtakım ihtiyaçlarının
yanında çalışanlarının özlük noktasındaki
ihtiyaçları tam olarak karşılanamamıştır. Özel
güvenlik sektörünün ayakta durabilmesi için bazı çalışmalar
yapılmalıdır. Örneğin, harçlar
kaldırılmalıdır veya sembolik rakamlara çekilmelidir.
Ayrıca, şirketlerden ve eğitim kurumlarından alınan
harçlar makul seviyede tutulmalıdır. Kamu ve özel sektör
ayrımı yapılmaksızın tüm özel güvenlik görevlilerinin
özlük hakları iyileştirilmelidir. Temel eğitim ücretleri
eğitim kurumlarını ve adayları mağdur etmeyecek
şekilde ortak belirlenmeli ve ücret farklılıkları ortadan
kaldırılmalıdır. Yenileme eğitim ücretleri devletin
eğitim fonlarından veya özel güvenlik harç fonundan
karşılanmalıdır. Özel güvenlik görevlileri ve sektör
çalışanları fiilî hizmet zammından yararlandırılmalıdır.
Sağlık kurulu raporlarından alınan ücretler
kaldırılmalıdır. Özel güvenlik hiyerarşik
yapısının temeli mezuniyet esaslı değil, liyakat
esaslı olarak düzenlenmesi gerekir. Meslek hastalıkları
bünyesinde özel güvenlik mesleğine yönelik psikolojik danışma
merkezleri tüm il ve ilçelerde kurulmalıdır. Özel güvenlik
eğitim kurumlarında mesleki yeterliliğe ulaşmış
ve en az on beş yıl fiilen çalışmış özel güvenlik
personelinin eğitimci olabilmesinin önü açılmalıdır. Görev
gereği hassas yerlerde ve özellikli alanlarda çalışan personele
ek tazminat ödenmelidir. Görevi başında ölen ya da sakatlananlara
şehitlik ya da gazilik unvanı verilmelidir.
Gazi Meclisi ve büyük Türk milletini saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grubu
adına söz talep eden İzmir Milletvekili Sayın Kani Beko.
Buyurun Sayın Beko. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KANİ BEKO (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Partinin
grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Sizleri sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Türkiye, işçiye, emekçiye, ücretliye,
emekliye karşı olan ve uyguladığı politikalarla âdeta
tüm bu kesimleri yok sayan bir rejimle karşı karşıya. AKP
iktidarı süresince işçiler, emekçiler hiç olmadıkları kadar
esnek istihdam biçimleriyle çalıştırılmaktadır.
Kuralsızlık kural hâline gelmiş ve bu çalışma
ilişkisi güvencesizliği derinleştirmiştir. Ülkede
olağanüstü hâl uygulamalarının kalıcı hâle gelmesiyle,
binlerce işçinin mücadelesi, grevi yasaklanmıştır.
Taşeron uygulaması kural hâline gelmiş, emeğin her tür
kazanımı ve hukuku büyük oranda etkisiz hâle getirilmiştir. Tüm
bunlara bir de Covid-19 salgını eklenince tüm bu olumsuz tablonun
içinde, bugün, İYİ Partinin önerisini bu kapsamda
değerlendireceğiz.
Özel güvenlik sektörü de aynı şekilde
biriken sorunlarla mücadele etmeye çalışmaktadır. Güvenlik
işçilerinin güvenlik iş kolları dışında
başka iş kollarında tescillenmesi bazı belediyelerde
güvenlik iş kolunda değerlendirilirken, başka belediyelerde genel
hizmet işçisi büro elemanı gibi iş kollarında
tescillenmesi sebebiyle güvenceden ve toplu iş sözleşmesi
haklarından maalesef mahrum kalmışlardır. Özel güvenlik
işçileri, doğrudan kadroya alınmalı, kamuda olduğu
gibi belediyelerde çalışan işçiler kesinlikle kadro işçisi
olmalıdır. Güvenlik işçilerinin maaşlarındaki ücret
farklarından dolayı gelir adaletsizliği bulunmaktadır.
Tayin hakları yoktur, özlük ve yıpranma hakları da bulunmamaktadır.
TYPli yani toplum yararına çalışan
güvenlik işçileri de daimî işçi olarak çalışmak
istemektedir. Okullarda çalışan güvenlik işçilerinin -dokuz ay
çalışmakta- yıllık izin hakları ve sendika
hakları da yoktur. Dokuz ay sonra işbaşı yapıp yapmama
garantisi de bulunmamaktadır. TYPli işçiler de mutlaka daimî
statüsüne alınmalıdır. Yaklaşık 360 bin güvenlik
işçisi maalesef bu durumda, mutsuz bir şekilde ortada
kalmıştır. İçişleri Bakanlığı
hızlıca güvence sağlayacak yeni düzenlemeler
yapmalıdır.
Özel güvenlik görevlilerinin grev
haklarını kullanmalarının önündeki tüm engeller
kaldırılmalıdır. Özel güvenlik görevlilerinin haftalık
mesai saatleri kırk beş saatle
sınırlandırılmalıdır. Özel güvenlik
görevlilerinin çalışma ortamları gereği
yaşadıkları zorluklar bulunması sebebiyle güvenlik
hizmetleri tehlikeli işler sınıfındadır. Bu sektörde
fiilen çalışan özel güvenlik görevlilerinin özlük haklarında
iyileştirmeler yapılmalıdır. Fiilî hizmet süresi
zammından faydalanmaları da ayrıca mümkün hâle getirilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KANİ BEKO (Devamla) Son bir iki cümle
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
KANİ BEKO (Devamla) Terör sonucu
hayatını kaybettikleri, yaralandıkları veya engelli hâle
geldikleri durumda malullük aylığı bağlanması,
ayrıca eş, ana ve babaları ile bakmakla yükümlü olunan kişi
kapsamına giren çocukların nakdî tazminat ve aylık bağlanma
haklarından kesinlikle yararlanması gerekir.
Güvenlik personelinin asıl meselesi nedir
biliyor musunuz sevgili milletvekilleri? Daha önce güvenlik işçisi olan
arkadaşlarımızın kendilerine has sendikaları
vardı; TÜRK-İŞe bağlı, HAK-İŞe
bağlı, DİSKe bağlı sendikaları vardı.
Dolayısıyla, bu iş kolu ortadan kaldırılınca
güvenlik işçileri kendi ekonomik, demokratik, siyasi, sosyal
haklarını işverenlerle ortaya koyup pazarlık
haklarından mahrum kaldılar. Yani burada yapılacak olan tek
şey GÜVENLİK-SENin eski konumuna getirilmesidir.
TÜRK-İŞe, HAK-İŞe ve DİSKe bağlı
sendikalar kendi toplu iş sözleşmelerini kendileri yapması
gerekir inancındayım.
Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür
ederim, saygılar sunarım; sağ olun, var olun diyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz talep eden Gaziantep Milletvekili Sayın Müslüm Yüksel.
Buyurun Sayın Yüksel. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MÜSLÜM YÜKSEL (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti
Grubunun önerisi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun, 26 Haziran
2004te Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olup bu
kanun özel güvenlik alanında bir milat olmuştur. Kamu
güvenliğini tamamlayıcı mahiyetteki özel güvenlik hizmetlerinin
yerine getirilmesini temin etmek üzere çıkarılan bu kanun, ciddi
manada istihdama, suçun önlenmesine, genel güvenliğin
sağlanmasına katkıda bulunmaktadır. Ülkemizde 843.999 özel
güvenlik eğitimi almış kişi bulunmakta olup, bu
kişilerden özel güvenlik görevlisi kimliği bulunan 469.964ü
silahlı, 374.035i silahsız özel güvenlik görevlisi
bulunmaktadır. Bu özel güvenlik görevlilerimizden günümüzde
çalışan 324.258 kişinin yüzde 35,89u kamuda, yüzde 64,11i ise
özel sektörde istihdam edilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
özel güvenlik görevlileri yasal mevzuattan kaynaklanan görev ve yetkileriyle
günümüzde toplumsal hayatın her alanında ve özellikle stratejik önemi
haiz noktalarda görev yapmaktadırlar. Havaalanları, bankalar,
okullar, hastaneler, kamu kurum ve kuruluşlarında görev
yaptıkları yerin güvenliğinin yanı sıra, kamuyla iç
içe olması nedeniyle de kamu güvenliğinin sağlanmasında da
büyük katkıda bulunmaktadırlar.
Hükûmetimiz, ülkemizin tüm sorunlarında
olduğu gibi özel güvenlik sektörünün ve özel güvenlik görevlilerimizin
talep ve sorunlarına karşı da duyarlı bir politika
izlemektedir. Özel güvenlik görevlisi arkadaşlarımızın,
kardeşlerimizin bazı sıkıntılarının
farkındayız; özlük haklarını, sağlık
problemlerini, çalışma şartlarını ve diğer
sorunlarını önemsiyoruz. Kamu güvenliğinin tamamlayıcı
bir unsuru olarak kabul ettiğimiz özel güvenlik hizmetlerinin etkin bir
şekilde yürütülmesi amacıyla yasal çerçeve içerisinde
İçişleri Bakanlığımızca her türlü idari düzenleme
yapılmaktadır. Ayrıca, özel güvenlik görevlilerimizin talep ve
sorunlarına yönelik olarak İçişleri
Bakanlığımız çalışmalarını
sürdürmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle, özel güvenlik
görevlilerimizin talep ve sorunlarının bizim sorunumuz olduğunun
ve sorunlarının titizlikle takipçisi
olacağımızın, gerekli destekleri
sağlayacağımızın bilinmesini istiyor, bu vesileyle
fedakarca görevlerini yerine getiren tüm özel güvenlik görevlilerimizi en derin
muhabbetle selamlıyor, saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Şimdi, 3 sayın milletvekiline 60a göre
yerlerinden birer dakika söz vereceğim.
Sayın Ağbaba
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
30.-
Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın, yerli tütün üreticisine hapis cezası öngören
düzenlemeye ilişkin açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın
Başkan, aileleriyle birlikte 600 binden fazla insan Adıyaman'da,
Malatya'da, Doğanşehirde, Sürgüde, Kurucaovada, Bulamda,
Çelikhanda geçimini tütünden sağlıyor, ancak yerli tütün üreticisine
hapis cezasını öngören düzenleme 1 Temmuzda yürürlüğe girdi.
Dünyanın hiçbir yerinde göremezsiniz, bir ürünü ekmek serbest, satmak
yasak olsun; İngiliz ve ABD şirketlerinin tütünü serbest, yerli ve
millî Adıyaman tütünü yasak. Yerli üreticiye bu kadar zulmetmek için ancak
millete düşman olmak gerekir. Tütün üreticileri 1 Temmuzdan beri
yolları kapatıyor, yasayı protesto ediyor, Tütün yerlidir,
millîdir, alnımızın teridir. diyor. Üreticiler yasanın
ertelenmesini değil, yerli tütüne kaçak muamelesi yapan ucube yasanın
tamamen kaldırılmasını istiyor. Bizim, tütün üreticilerinin
yanında olduğumuzu söylemek istiyorum. Meclisimiz de
tırşikçi kapitalistlerin değil, Adıyamanlı
üreticilerin yanında yer almalıdır diye düşünüyoruz. Tütüne
kalkan eller kırılsın diyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Taşkın
Yok.
Sayın Girgin
31.-
Muğla Milletvekili Süleyman
Girginin, TEİAŞın özelleştirilmesine ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanı kararıyla her şey
satılıyor. Makine ve Kimyayı anonim şirkete
dönüştürerek özelleştirilmesinin önünü açan iktidar,
TEİAŞı özelleştirmeye hazırlanıyor. Elektriğin
üretimi ve dağıtımı yandaşlara peşkeş
çekildi, sıra iletimde. Elektriğe yüzde 15, doğal gaza yüzde 12
seviyelerinde zamlar yağdırarak halkın canına okuyan
iktidarın, TEİAŞı da özelleştirme kapsamına
alması hem işçileri hem de halkımızı mağdur edecektir.
Elektrik alanında daha önce yapılan özelleştirilmelerin halka ve
ülkeye daha kaliteli, kesintisiz ve ucuz elektrik olarak döneceği
söylenmişti, hiçbiri olmadı, tam tersi faturalar arttı.
Tecrübeyle sabittir, özelleştirme zamdır, yoksulluktur, yolsuzluktur;
bu yanlıştan vazgeçin.
BAŞKAN Sayın Aydın
Yok.
Sayın Yeşil
Yok.
Sayın Işık
32.-
Van Milletvekili Muazzez Orhan
Işıkın, Vandaki eylem ve etkinlik yasaklarına
ilişkin açıklaması
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Beraber kol kola yürüdüğünüz
dostlarınızın darbe girişimini Allahın lütfuna
dönüştürüp tüm toplumu baskı altına aldınız. 15 Temmuz
2016dan bugüne kadar Vanda aralıksız süren eylem, etkinlik
yasakları 5inci yılını dolduruyor. Bu uygulanan yasaklarda
bile çifte standart var. İktidar ve kayyumlar bu yasakları sadece
muhaliflere karşı uyguluyor. Bu yasaklarla yükselen tepkileri,
toplumun sesini kısmaya çalışarak
yolsuzluklarınızı, talanınızı,
katliamlarınızı saklayacağınızı
sanıyorsunuz ama yanılıyorsunuz. Bir kenti beş
yıldır tutuklu hâle getirmişsiniz, tutuklulukta bile azami süre
beş yıldır. Bu tutukluluğu daha ne kadar
sürdüreceğinizi sanıyorsunuz. Artık maskeniz düştü, herkes
zihniyetinizi çok iyi gördü. Emin olun ki Van da Türkiye de çok yakında
sizden de zulmünüzden de kurtulacaktır.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan
Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, çocuk
istismarının önlenmesi için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla
7/7/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Temmuz 2021 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
7/7/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 7/7/2021 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
7 Temmuz 2021 tarihinde Siirt Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
verilen (13514) grup numaralı "Çocuk istismarının önlenmesi
için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 7/7/2021
Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin gerekçesini açıklamak üzere İstanbul Milletvekili
Sayın Dilşat Canbaz Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA DİLŞAT CANBAZ KAYA
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
coğrafyamız her gün yeni bir çocuk istismarı haberiyle daha
derinden sarsılmaktadır. Çocuk istismarına yönelik yargı
kararları ise en az istismar kadar çocuğun yaşadığı
travmayı büyütmekte ve halkın vicdanını yaralamakta,
adalete olan inancını da olumsuz etkilemektedir.
Türkiye çocuk istismarının en yaygın
yaşandığı ülkeler arasında yer almakta ve istismar
vakaları sayısı her geçen gün artmaktadır. Urfa Barosu, 1
Ocak 2018 ile 21 Ağustos 2019 tarihleri arasında 1.216 çocuğun
cinsel istismara ve saldırıya uğradığını
mahkeme kayıtlarıyla tespit etmiştir. İnsan Hakları
Derneği İstanbul Çocuk Hakları Komisyonunun Haziran 2018
Raporuna göre on altı yılda 440 bin çocuğun doğum
yaptığı, Türkiyenin cinsel istismarda dünyada 3üncü
sırada bulunduğu bilgiler arasında yer almıştır.
TÜİKin 2019 verilerine göre, suça sürüklenen 206.498 çocuğun yüzde
15,2si cinsel istismarla mağdur olmuştur. Adalet
Bakanlığının yayımladığı adli
istatistiklere göre ise cinsel dokunulmazlığa karşı suç
kapsamında 2012de çocuğun cinsel istismarı davalarında suç
sayısı 17.589 iken bu rakam yedi yılda yüzde 29 artarak 2019da
22.689 olmuştur ancak 2019 ile 2020 yıllarına ait çocuk
istismarlarına ilişkin TÜİK istatistikleri
açıklanmamaktadır. TÜİK bu verileri neden
açıklamamaktadır? Bu verilerin bilinmesinin kime ne zararı ve
yararı vardır? Halktan saklanmak istenen gerçekler nelerdir? Çocuk
istismarıyla mücadelede verileri kaçırarak, haber yasakları
getirerek, toplumun konu üzerindeki ilgisini dağıtmaya
çalışarak bir yere varılmaz.
Türkiye'nin imzacısı olduğu
uluslararası sözleşmeler devletlere, hüküm giymiş cinsel suç
faillerinin bilgilerini kayıt ve muhafaza etme sorumluluğu
yüklemektedir ancak Türkiye'de ilgili bakanlıklar ve kurumlar bu yönde
kapsamlı bir çalışma yürütmemektedirler; bunu yapsalar dahi
şeffaf bir şekilde halka sunmamaktadırlar.
Son olarak, 2 çocuğun cinsel istismara maruz
kaldığı, kamuoyunda Elmalı davası olarak bilinen
dava ile Uşak'taki 2 yaşındaki bebeğe yönelik
gerçekleşen istismar vakası Türkiye'de çocuk istismarının
ne boyuta geldiğini ve ne kadar yakıcı olduğunu bir kez
daha göstermektedir. Pozantı ve Ensar Vakfı örneklerinde de ortaya
çıktığı gibi, çocuk istismarı kamu kurumlarında
ve iktidarın desteklediği kimi dernekler ve vakıflarda meydana
gelmektedir. Ayrıca, bu örneklerde yaşanan şiddet
çoğunlukla birden fazla çocuğa yönelik cinsel saldırı
şeklinde gerçekleşmektedir ancak faillerin önemli çoğunluğu
cezasız kalmaktadır.
Türkiye'de çocuk istismarının gittikçe
artmasında, bu suçların soruşturulması ve
yargılanmasında hâlâ ciddi sorunlar bulunmasına rağmen
çocuğun cinsel istismarı suçunda tutuklama için somut delil
şartını öngören dördüncü yargı paketi gündeme
gelmiştir. Böylesi can yakıcı bir sorunda çocuğun
istismarcı karşısında yalnız ve savunmasız
bırakılmasına neden olan böylesi bir düzenleme çocuk merkezli
bir politikayı ifade etmemektedir. Söz konusu yargı paketinde,
katalog suçlardan tutuklanmalara, kuvvetli suç şüphesinin yanında
somut delil kriterleri de öngörülmektedir. Failin tutuklanması için somut
delil aranmasına dayanan bu düzenlemenin çocuk istismarında ciddi
sorunlar yaratacağı açıktır.
Değerli milletvekilleri,
çocuklarımızın yüksek yararı için, çocuk istismarlarına
karşı daha etkili, kapsamlı ve sonuç alıcı
politikaların yaşama geçirilmesi için, alanda paydaşların
ve mutlaka çocukların da özne olacağı bir mücadele ertelenemez
ve kaçınılmaz bir görev olarak önümüzde durmaktadır. Bu nedenle,
sizlerden, çocuk istismarının önlenmesi, bu şiddetin boyutunun
açığa çıkarılması, buna kaynaklık eden etkenlerin
tespit edilmesi ve bütünlüklü politikaların inşa edilmesi
amacıyla Meclis araştırması komisyonunun kurulması
teklifimize destek vermenizi istiyoruz.
Arkadaşlar, biraz önce de
saydığım gibi birçok rakamdan bahsettik; resmî rakamlar bunlar,
devletin resmî kurumlarının rakamları. Yani bu veriler sadece
rakamdan ibaret değil; çocuklarımızın geleceğinden, bu
çocukların hayatlarından, çocukların ömür boyu
yaşayacağı travmadan bahsediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
DİLŞAT CANBAZ KAYA (Devamla) Bu
çocukların hayatı ve geleceğinden sorumluyuz, buradaki her bir
vekilimizin, hepimizin sorumluluğu dâhilinde bu. O yüzden, bu önemle, bu
araştırma komisyonunu hepimizin desteklemesinin acil olduğunu
bir kez daha -tekrar tekrar- hatırlatmak istiyoruz.
Geleceğimiz olan çocuklarla ilgili cinsel
suçlar, cinsel saldırılar, istismar meselesi hepimizin meselesidir,
sadece o çocukların omuzlarına yüklenen bir yük olarak görülmemelidir
diyorum.
Teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
söz talep eden Isparta Milletvekili Sayın Aylin Cesur.
Buyurun Sayın Cesur. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN
CESUR (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Çocuklarımıza cinsel istismarı
araştıralım mı, onu konuşuyoruz. Bizim ülkemiz, 23
Nisan 1920de, içinde bulunduğumuz bu en yüce kurumun yani milletin
Meclisinin kurulmasının gününü çocuklara bayram ilan eden,
aslında cumhuriyetin demokratik niteliğinin çok önemli göstergesini
çocuklara armağan eden bir ülkeydi ve bugünlere kadar da böyle
gelinebilmişti.
Son yirmi yılda, bakın, neler oldu, nelere
müsaade edildi de bu güzel ülke kendi çocukları için artık bir
cehennem hâline geldi. Şimdi biraz hatırlayalım. Soruyoruz: En
son Elmalı davası ve onun utancı pis bir leke gibi üzerimize
sindi mi, sinmedi mi? Türkiye Cumhuriyeti sona erdi, İslam devleti
kuracağız. filan diye sevinç çığlıkları atan
tarikat şeyhi 12 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismardan tutuklandı mı,
tutuklanmadı mı? Hatırlayan var mı üzerinden kaç gün geçti?
Diyanet İşlerinin resmî internet sitesinden Babasının öz
kızına şehvet duyması haram değildir. diye fetva
verildi mi, verilmedi mi?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Yalan!
AYLİN CESUR (Devamla) Güya soruşturma
filan açılmıştı, ne oldu sonucu? Ülkeyi yönetenlere
soralım, ne oldu? Ben merak ediyorum. Hiç kimse hakkında suç
duyurusunda bulunuldu mu? Rize Kızılay Şube Başkanı ve
İl Özel İdare Genel Sekreter Yardımcısı olan bir
şahıs Çocuk Esirgeme Yurdunda kalan 13 yaşındaki erkek çocuklarına cinsel istismardan
tutuklandı mı? Rizede Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü
yaptığı dönemde çocukları tacizden şikâyet edilen
şahsın din dersi öğretmenliği yaptığı
dönemde Diyarbakır Yetiştirme Yurdunda erkek çocuklarına cinsel
tacizden soruşturma geçirdiği anlaşıldı mı,
anlaşılmadı mı? Sonucu ne oldu bileniniz var mı? Evet,
örnekler çok, üzülerek söylüyorum ki daha da çok çok çoğaltılabilir.
Ne olmuş aslında biliyor musunuz? Bu kişiler bizim
insanımız evet ama sonuçta seçilmişler bir şekilde oralara
gönderilirken, atanmışlar, yollanmışlar. Diyanete
fetvacı seçilmiş biri, biri olmuş yandaşa gazeteci, biri
Kızılay İl Başkanı
yapılmış, biri Çocuk Esirgeme Kurumuna yönetici
yapılmış, yatılı Kuran kursuna okutman
atanmış. Şimdi, herkes için şapkayı artık
çıkarıp bir düşünme zamanı. Devletin aileyi yine de
korumaya çalışması gibi değil;
vatandaşlarını, çocuklarını,
kadınlarını koruması gerekiyor, gibi değil. Bu,
yasalarla belirlenmiş aslında ve devleti yönetenlerin de görevi.
Şimdi, elinizdeki enstrümanlar neyse
onları en iyi şekilde kullanacaksınız ve bunu
yapacaksınız, devleti yönetenler yapacak bunu. Ama yere göğe
sığdıramadığımız dördüncü yargı
paketine bakalım: Çocuğun istismarını da kapsayan katalog
suçlardan tutuklama için kuvvetli suç şüphesi yetmez, somut delil de
isteriz. diyorsunuz. Çocuk gidecek delil bulacak size. İyi bir avukat
bulacak önce, darp ve tıbbi raporlarını alacak. Çocuk bütün
bunları yapacak. Aslında bu nedir biliyor musunuz? Elmalı
davasındaki gibi binlerce istismarcının somut delil yetersizliğiyle
serbest gezdiği, tutuklanmadığı bir hukuk düzeninin
aslında Türkiyeye getirilmesi olacak sonucu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
AYLİN CESUR (Devamla) Kesinlikle
araştırılmalı. Son iki yılın verileri yok mesela
elimizde. TÜİK verilerine göre 2019da 206.498 çocuğun yüzde
57,6sı yaralanmaya, yüzde 15,2si cinsel istismara, yüzde 11i aile
düzenine karşı işlenen suçlara maruz kalmış. Çocuk
gelinler var, ayrı bir yara, aslında 2018 nüfus verileri var -vakit yok,
onlara giremeyeceğim- ve 1 milyon 52 bin çocuk eğitimini yarıda
bırakmış; hepsi hepsi kanayan ayrı bir yara.
Bizim hedefimiz belli; laik, demokratik, özgürce
düşünebilen, soran, sorgulayan, çağdaş, bilimi esas
almış, çağı yeniden yakalamış bir Türkiye.
Başaracağız. Bunu, şapkayı çıkarınca
kendini, etrafını suçlayabilen, yanlış yaptıysa
yanlış yerine iyiyi seçen kim varsa onlarla beraber
başaracağız. Önüne kader diye konulan bu çürümüşlük yerine,
kaderini eline alacak gençlerimizle, kadınlarımızla biz bunu
başaracağız ve çocuklara bu ülkeyi bayram ilan edenlere
bağlı kalarak bunu yapacağız. Başaracağız,
kendimize ve kendi için artık doğru yolu seçecek yüce gönüllü,
sabırlı milletimize güveniyoruz çünkü. Buradan onlara sesleniyorum:
Bunu sizinle başaracağız. Kararıp kalmak yok,
çocuklarımıza bunu reva görenlerden hesabını da
soracağız değerli arkadaşlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz talep eden Ankara Milletvekili Sayın Gamze
Taşcıer.
Buyurun Sayın Taşcıer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GAMZE TAŞCIER (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan, değerli milletvekilleri.
Karanlığın seviyeleri vardır;
kiminde zor da olsa önünüzü görürsünüz, kiminde burnunuzun ucunu dahi
göremezsiniz. Dünyadaki bütün suçları karanlığın renkleri
olarak tanımlarsak herhâlde çocuk istismarı bunun en zifirî hâlidir,
sonsuz bir çukur varsa oranın da en dibidir. Sivil toplum
kuruluşlarının verilerine göre, Türkiye çocuk istismarının
en sık görüldüğü 3üncü ülke. Türkiye Psikiyatri Derneği
yaptığı araştırmada, ülkemizde istismara
uğramış çocuk sayısını yüzde 33 olarak ifade
ediyor. Peki Kanunlarımızda çocuk istismarı suç ama neden bu
denli yüksek? diye içinizden geçiriyor olabilirsiniz. Ben, size bunun
nedenleri şöyle izah edeyim: Eğer bu ülkenin televizyonlarına,
çocuk bedenini şehvet öznesi olarak anlatan, 12 yaşındaki bir
kız çocuğunun doğum yapmasını normalleştirmeye
çalışan sözde hocalar çıkarılır ve bu sözler
cezasız kalırsa; bu Meclis çatısı altında
kurulmuş bir komisyonda devletin İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu Başkanı 15 yaşındaki evliliklerin
önünün açılmasını savunursa; çocuk yaşta evliliği bir
şiddet olarak tanımlayan İstanbul Sözleşmesinden
çıkılıp, çocukların haklarını savunan Lanzarote
Sözleşmesi tartışmaya açılırsa; ülkeyi yönetenlerin
hazırladığı yargı paketinde somut delil adı
altında istismarcıların tutuklanması
zorlaştırılmaya çalışılırsa; iktidardakiler
tarafından ikide bir -tırnak içerisinde- mağduriyet kisvesi
altında çocuk istismarcılarına af getirmeye
çalışılıp, çocuk ve gelin ifadeleri aynı cümle
içerisinde kullanılırsa ve bu teklifler muhalefetin mücadelesi ve
halkın Meclis kapısına dayanmasıyla güç bela geri
çektirilirse; kamuoyuna sürekli ısıtıp ısıtıp af
teklifleri sunulup Şöyle olursa bırakalım, böyle olursa
çıkaralım. diye taleplerle nabız yoklanırsa elbette ki bu
ülkede çocuk istismarı vakaları bitmez çünkü istismarcılar
bundan güç alır, istismarın normalleştirilmeye çalışılmasından
cesaret alır ve oluşan cezasızlık algısından
beslenirler. Bu beslenmenin bir ucu istismarcılardaysa bir ucu da bu
zihniyeti taşıyan iktidar sahiplerindedir. Eğer bu kaynak
kesilir, istismarcılar kollanmaz, kanun da uygulanırsa karanlık
da aydınlanmaya başlar. Aksi takdirde, zifirî karanlık
Türkiyenin her bir yanını kaplayacaktır ama kimsenin
endişesi olmasın, çocuklarımızı bu karanlık
zihniyetin eline bırakmayacağız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
GAMZE TAŞCIER (Devamla) -
ve ilk seçimde
karanlığı aydınlatarak çocukların istismarın
resmini değil, umudun resmini yapacağı bir Türkiye inşa
edeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Abdullah Güler.
Buyurun Sayın Güler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
HDP Grubu önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle,
yüce Meclisi ve saygıdeğer milletvekillerini selamlıyorum.
Tabii, sözlerime İbni Haldunun bir sözüyle
başlamak istiyorum. Bir görüşe ve bir inanca bağlılık
ve taraftarlık insanın ruhuna işledi mi kendi isteğine
uygun düşen haberleri işitir işitmez hemen kabul eder, hiç
sorgulamaz. Bu temayül ve taraftarlık insanın basiret gözünü örter,
tenkit ve tetkikte bulunmasını engeller. der İbni Haldun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sizin için
demiş onu.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Size de diyor. Şimdi
size diyorum, iyi dinleyin, not alın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) He he
BAŞKAN Sayın Güler, Genel Kurula hitap
edelim.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Muhalefet o kadar gözünü
İbni Haldunun sözündeki gibi kör etmiş ki -biraz önce- herhangi bir
olayda ülkesini aşağılamayı, ülkesine hakaret etmeyi bir
vazife sayıyor âdeta ama gerçekler maalesef
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Çocuk
istismarıyla ilgili ne diyorsunuz, onu söyleyin, onu.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Siz ülke
değilsiniz!
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Gözlerinizi
açacağım.
Bakın, 2020 yılında Almanyada 115i
6 yaşından küçük 152 çocuk öldürülmüş, çocuk pornografisi
olayları 18.761 vakayla yüzde 53 artmış, bir yıl içerisinde
14.500 çocuk istismara uğramış, her sınıfta 1 veya 2
çocuk öğrenci istismara uğramış ve şu anda bu manadaki
yargılamaları devam ediyor.
Çocuk istismarı, insanlığın
vicdanında bir yaradır. Bu, asla siyasi istismar konusu edilecek bir
olay değildir; insan biraz utanır. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Bu yarayı,
birilerini suçlayarak, birilerini itham ederek bu şekilde istismar
edemezsiniz.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Pozantıyı
hatırlayın, Pozantının hesabını verin!
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Elmalı davası
diyorsunuz ve olayları bilmiyorsunuz. Türkiye Büyük Millet Meclisinde
26ncı Dönemde, 2016da, başta cinsel istismar olmak üzere, çocuklara
yönelik her türlü istismar olaylarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan bir
Meclis araştırması komisyonu oldu. Okudunuz mu onları?
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Komisyonunuzdan
sonuç mu alınıyor?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Bakın, o öneriler
kapsamı içerisinde
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Sadece göstermelik
komisyonlarınız!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sonuçta
İstanbul Sözleşmesinden çıktık!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın Güler, karşılıklı
diyalog hâlinde sürdürmeyelim lütfen. Soru soruyorsunuz, cevap veriyorlar; soru
sormadan devam edelim konuşmamıza.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Şu anda
Bakanlığımız Mobil Çocuk Sosyal Hizmet
Uygulamasını hayata geçirmiş durumda
AYLİN CESUR (Isparta) Sonuç?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Sosyal Medya
Çalışma Grubunu hayata geçirmiş durumda
AYLİN CESUR (Isparta) Sonuç?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Çocuklar Güvende
Programını hayata geçirmiş durumda, çocukların dijital
risklerden korunması kapsamında eğitimler hayata geçirmiş
durumda.
AYLİN CESUR (Isparta) Sonuç?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) En önemlisi, Ceza
Muhakemesi Kanununun 100üncü maddesi kapsamı içerisinde, herhangi bir
çocuk istismara uğradığında ÇİM merkezlerine
götürülür; öğrenin!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Tamam da
cezaevi çözmüyor bu işleri işte!
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Bunlar çözüm
değil! Failler yine sokaklarda dolaşıyor, cezalar
uygulanmıyor!
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Çocuk izlem merkezlerinde
psikologlar, çocuk gelişim uzmanları ve bu kapsamdaki psikiyatrist
uzmanlar eşliğinde o çocuğun örselenmemesi, ileride yara
oluşturacak herhangi bir mağduriyet yaşamaması için o
çocuğun makul ortamlarda dinlenmesi, gerekirse resim çizmesi; bu manada o
çocuğun yaşadığı olay neyse onun doğrudan
kayıtlara geçirilmesi
Raporlar, resimler, bunların hepsi bir
delildir.
Şu anda dördüncü yargı paketinde
görüşeceğimiz düzenlemede somut delil kavramı keyfî tutuklamanın
önüne geçecek bir durumdur. Lütfen, bunu bazı şeylerle beraber
istismar etmeyin ve karıştırmayın. (CHP ve HDP
sıralarından gürültüler)
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Erkek
yargınız serbest bırakıyor hepsini!
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Çocuklardan bahsediyoruz, çocuklardan!
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) İstanbul
Sözleşmesinden niye çıktınız o zaman?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) PKKnın
kaçırdığı çocukları anlatın!
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç, niçin söz
istediniz?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, sataşmada bulunduğu için
(AK PARTİ ve HDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Grup Başkan Vekilini duyamıyorum.
Buyurun, direkt, sataşmadan size iki dakika
kürsüden söz veriyorum.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Ne
sataşmışım onu da söyleyin.
BAŞKAN Ben duyamıyorum
arkadaşların gürültüsünden, onun için de direkt kürsüden söz
veriyorum.
Buyurun, madem öyle arzu ediyorsunuz.
Müsaade edin duyalım.
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) Koruyorsunuz
onları. Sordunuz mu?
BAŞKAN Bir daha senden öğrenirim
nasıl davranacağımı.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) O
çocukların çizdiği resimler
BAŞKAN Buyurun.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, İstanbul Milletvekili Abdullah Gülerin HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın vekiller; ya, bu iktidar neden
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Ben sizi itham
etmedim ki.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Dediniz. Bakın,
diyorsunuz ki: Ülkesini aşağılamak, ülkesine hakaret etmek
Bunları muhalefet olarak biz yapıyormuşuz. Ne alakası var?
Şimdi, bakın, sayın vekiller,
Memlekette bir mesele var, bunu tartışalım. diyoruz, bunun
sonucunda şu laflarla karşımıza geliyorsunuz: Efendim,
ülkenizi aşağılıyorsunuz, ülkenize hakaret ediyorsunuz. Ne
alakası var? Bir sorun varsa onu tartışalım,
araştıralım, bu Mecliste konuşalım,
değerlendirelim istiyoruz.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul)
Araştırdık.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Bunu gündeme
getiriyoruz. Ülke siz değilsiniz ya! İktidar olmak demek
Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarsa ülke demek değil, bu ülkenin bir
parçasısınız, siyaset alanının bir
parçasısınız. Siz kendinizi
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) Siz de
parçasısınız.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Biz de bir
parçasıyız, siz de bir parçasısınız.
Dolayısıyla, bir yanlış varsa bu toplumda, bu ülkede, biz
bunu tartışıyorsak neden siz bunu ülkeye hakaret olarak
algılıyorsunuz? Sizin yanlışlarınızı
eleştiriyoruzdur. Yanlışlarınızı
eleştirirken bizim eleştirilerimizi dinleyeceksiniz, bunda bir
şey yok.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Yalan söylediniz,
yalan!
BAŞKAN Sayın Güler
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
Dolayısıyla, bakın, biz burada araştırma önergesinde
TÜİKin verdiği rakamları konuşmuşuz, Adalet
Bakanlığının verdiği rakamları konuşmuşuz.
Resmî rakamları konuşuyoruz ya! Biz kendimiz uydurmuyoruz.
Bunları araştıralım. diyorsunuz ve verdiğiniz cevap
bu. Çünkü hiçbir şeyi kabul etmiyorsunuz, yaptığınız
hiçbir yanlışı kabul etmediğiniz için baş
aşağı gidiyorsunuz. Bunu söylüyoruz size, anlamak istemiyorsunuz.
Çocuk istismarı da böyle bir konu işte. Bunu
tartışalım, değerlendirelim. dediğimizde havaya
zıplıyorsunuz Ülkeyi aşağılamak. Ne alakası
var? Ülke siz misiniz ya! (HDP sıralarından alkışlar)
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Terör
örgütü çocukları aşağılamıyor mu?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bizim
konuştuklarımız değil, yaptıklarınız
aşağılıyor.
(AK PARTİ ve HDP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir
müsaade edin.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Güler, buyurun.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Başkanım,
sadece neden farklı davrandıklarını izah etmek istiyorum,
iki dakika.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Güler, bir
sataşma yok. Siz kendi açınızdan...
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Hayır, daha ne
olacak!
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Sataşma yok.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya)
Var, var.
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) Sataşma var.
BAŞKAN Sayın Güler, bir sataşma
olsa ben size söz veririm, hiç sıkıntı yok.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Demin sataşma
olmadı. Ben sadece burada Grup Başkan Vekilimize...
Aşağılamanın sebebi, şu anda eldeki verilerin
tamamı uydurma. Dünyada Türkiye 3üncüymüş! Tamamı yalan
bilgiler ışığında ülkeyi
aşağılıyorlar. dedim. Benim demek istediğim olay
şu: Ortada bir vakıa var. Evet, çocuk istismarı olayları
vardır ve geçen dönem, 26ncı Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi bu
konuda çok uzun toplantılarla beraber bu raporu yayınlamış.
BAŞKAN Anlaşıldı Sayın
Güler.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Bu rapordaki birçok
öneri şu anda hayata geçmiş ama Elmalı davasında
olduğu gibi, şu anda kamuoyunda yalan bilgilerle, gerçeğe
aykırı belgelerle toplum manipüle ediliyor. Bu durumu da
tutanağa geçirmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki, tutanaklara geçti, teşekkür
ediyorum.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan
Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, çocuk
istismarının önlenmesi için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla
7/7/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Temmuz 2021 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
3 sayın milletvekiline yerlerinden birer dakika
söz vereceğim.
Sayın Gülüm...
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
33.-
İstanbul Milletvekili Züleyha
Gülümün, Soma Uyar Madencilik işçilerine ilişkin
açıklaması
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Madencinin
tarafındayım. Soma Uyar maden işçileri Ankara girişinde
beton üzerinde günlerdir bekletiliyor. Hangi hakla işçileri Ankaraya
almıyorsunuz? On beş yıllık hak mücadelesi veriyorlar, 888
işçi hakkını istiyor. Söz verdiniz Sorunu çözeceğiz.
dediniz, oyaladınız; bugün de Ankaraya girişlerini,
yürüyüşlerini engellemeye çalışıyorsunuz. Yasa teklifinin
AKP Grup Başkan Vekili Elitaşa iletildiği söyleniyor, neden
bekletiyorsunuz? İşçileri oyalamaktan vazgeçin. Sermayeyi,
patronları kollamaktan vazgeçin. Yılların alın teriyle hak
edilen alacaklarını ödeyin. Madencinin tarafında olun.
BAŞKAN Sayın Özcan...
34.-
Muğla Milletvekili Suat
Özcanın, Marmaris Kumlubük Koyuna ilişkin
açıklaması
SUAT ÖZCAN (Muğla) Sayın Başkan,
son günlerde, seçim bölgem Muğla için alınan kararlar kamuoyunda
büyük rahatsızlık vermektedir. Marmaris Kumlubük Koyunun
ormanlık alanının millî parkken imara açılacak olması
betonlaşmanın önünün açılmak istenmesini yaratacaktır.
Köyceğiz Toparlarda yıllardır ecrimisil ödeyen
vatandaşlarımızın zeytin ve narenciye bahçelerinin
TOKİ marifetiyle ellerinden alınacak olması büyük
mağduriyet yaratacaktır. Dalaman Akköprü Barajının
özelleştirme kapsamına alınması elektriğe yeni zamları
kaçınılmaz hâle getirecektir. Milas Güllük Körfezine ikinci liman
yapılması kararı sit alanlarına, zeytinliğe, ormana,
balıkçılığa, turizme büyük zarar verecektir. Muğlada
talanın, peşkeşin önünü açan uygulamalardan vazgeçin;
bunların yerine, süt üreticisi hayvan besicilerinin sesine kulak verin.
Hayvan yemine gelen zamlarla besiciler hayvanlarını kesmek zorunda
kalıyorlar. Muğlalı çiftçiler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Filiz
35.-
Gaziantep Milletvekili İmam
Hüseyin Filizin, Cumhurbaşkanlığının tasarrufla
ilgili genelgesine ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanlığının
(2021/14) sayılı Genelgesiyle kamu kaynaklarının azami
tasarruf prensiplerine riayet edilerek kullanılması ve resmî
taşıtların edinilmesi, personel görevlendirilmesi,
kırtasiye ve demirbaş alımları; temsil, tören ve
ağırlama giderleri, personel servis hizmeti ve günlük gazete
alımı konularında tasarrufa gidilmesi istenmektedir. Kamuda
israfın önlenmesi bizim de arzumuzdur ve tasarruf şarttır. Ancak
tasarrufa Cumhurbaşkanlığından başlanarak Emevi
Halifesi Ömer Bin Abdülaziz gibi halka örnek olunması gerekirdi. Ömer Bin
Abdülaziz devletin kendisine bağladığı maaşı
reddeder, çok küçük bir rakamla yetinir; kamu mallarını yetim
malına benzetir, devlet hazinesini sadece halkın refahını
yükseltmek için kullanır, sarayın lüksünü devlet hazinesine
bırakır; köleleri azat eder ama en önemlisi sıradan birisi gibi
yaşar ve Emevilerin şatafatlı uygulamalarına son verir.
Uygulamalar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bülbül
36.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, şehit olan Astsubay Çavuş Cihan Çiftçibaşına
Allahtan rahmet dilediğine, Düzcede ve Sakarya Akyazıda
yaşanan sel felaketine ve aşılama çalışmalarına
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Mardin Kızıltepe Şenyurt sınır
hattında devriye hâlinde olan askerî araca açılan ateş sonucu
Piyade Astsubay Çavuş Cihan Çiftçibaşı karın bölgesine
isabet eden mermi sonucu yaralanarak araç hâkimiyetini kaybedip kaza
geçirmiştir. Kaza sonucu sürücü askerimiz Kızıltepe Devlet
Hastanesine ambulansla götürülmüş ancak yapılan tüm müdahalelere
rağmen kurtarılamayarak şehit olmuştur. Şehidimize
Allahtan rahmet, yakınlarına ve milletimize
başsağlığı diliyoruz.
Sayın Başkan, dün Düzcede yaşanan
sağanak yağışlar nedeniyle Kıran Deresi
taşmıştır. Derenin taşması neticesinde
Akçakocaya bağlı Esmahanım ve Uğurlu köylerine
ulaşım sağlayan yollar kullanılamaz hâle gelmiştir.
Olay yerine intikal eden ekipler alternatif yollar açarak köylülere
ulaşmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Aynı
zamanda, dere yatağına yakın köylerde önlemler
alınmış, vatandaşlarımızın en az zararla
kurtulması için gerekli çalışmalar
yapılmıştır. Şu ana kadar herhangi bir can kaybı
olmamıştır. Selde mahsur kalan 47 vatandaşımız
sağ salim kurtarılmıştır. Şu an bölgede hasar
tespit çalışmaları devam etmektedir. Selden zarar gören bütün
vatandaşlarımıza geçmiş olsun derken yapılan hasar
tespit çalışmasından sonra zararların en kısa zamanda
telafi edilmesini temenni ediyoruz.
Yine, dün akşam saatlerinde başlayan
sağanak yağmur nedeniyle Sakaryanın Akyazı ilçesinde de
sel felaketi meydana gelmiştir. Mudurnu Deresinin taşması
sonucu birçok köprü hasar görmüş, evleri su basmıştır. Dere
yatağında evi bulunan Sami Özkul isimli
vatandaşımızdan henüz haber alınamamıştır; AFAD
ve UMKE ekiplerinin çalışmaları yoğun bir şekilde
devam etmektedir. Bölgede yaşayan vatandaşlarımıza
geçmiş olsun dileklerimizi iletirken kaybolan
vatandaşımızın bir an önce canlı olarak
kurtulmasını temenni ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisi
ülkemizdeki aşı çalışmaları sayesinde
baskılanmış ve hastalığın artması önlenmiştir.
Sağlık Bakanlığımız ve İçişleri
Bakanlığımızın koordinesi sayesinde illerimizde
hastane dışı mekânlarda da aşılama işlemleri
başlamıştır. Özellikle, Hindistan, İngiltere ve
Fransada yoğun olarak görülen mutasyonlu virüsler maalesef ülkemizde de
görülmektedir. Sağlık Bakanlığımızın ortaya
koyduğu aşı seferberliği sayesinde bugüne kadar
aşılanan kişi sayısı 50 milyonu geçmiştir.
Hastalıktan korunmanın ve kurtulmanın en iyi ve etkin yolu
aşı olmaktır. Türkiyede yürütülen aşı
karşıtı propagandaların hastalığın
bitirilmesine sekte vurduğu aşikârdır. Bu nedenle, bütün
vatandaşlarımızdan, aşı sırası gelenlerin
aşılarını yaptırmalarını hassaten rica
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutdere ve arkadaşları tarafından,
tütün üreticilerinin sorunlarının araştırılması
amacıyla 6/7/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Temmuz 2021 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır.
Okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
7/7/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu; 7/7/2021 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere ve
arkadaşları tarafından, tütün üreticilerinin
sorunlarının araştırılması amacıyla 6/7/2021
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin (2701 sıra no.lu)
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 7/7/2021
Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Adıyaman
Milletvekili Sayın Abdurrahman Tutdere.
Buyurun Sayın Tutdere. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. Televizyonları başında bizi izleyen
tüm yurttaşlarımıza ve tütün üreticilerine Türkiye Büyük Millet
Meclisinden saygılar ve selamlar.
Değerli milletvekilleri, geçen hafta sonu,
özellikle seçim bölgem olan Adıyaman, Malatya, Diyarbakır başta
olmak üzere Türkiyenin dört bir yanından, 1 Temmuz 2021 tarihinde
yürürlüğü giren zulüm yasasına karşı halkın tepkisi
vardı. Türkiyenin her tarafında tütün üreticileri, emekçiler, esnaf,
halk bu zulüm yasasına karşı tepkilerini koymak için alanlara
çıktılar, meydanlara indiler, yolları kapattılar.
Tabii, tütün esnafı, tütün üreticisi
yıllardan beri -özellikle yirmi yıldır- AK PARTİ
iktidarından çözüm bekliyor; bu konunun gerçekten bütün
ayrıntılarıyla yasal bir zemine, güvenceye kavuşmasını
bekliyor. Yirmi yıldır halk bekledi ancak gelinen noktada bir arpa
boyu yol alınmadı.
Şimdi, biz, bu eylemler sonrasında
özellikle AK PARTİ cephesindeki açıklamalara
baktığımızda, bu konunun iktidar tarafından
anlaşılmadığını üzülerek görmekteyiz. Onun için
buradan tekrar ifade ediyorum: Tek başına içim özelliğine sahip
tütünler, özellikle Adıyaman, Malatya başta olmak üzere, Türkiyenin
13 ilinde üretilen, tek başına içim özelliği nedeniyle de
dünyada bir marka olan tütünlerdir. Bu tütünle ilgili Türkiyede üreticiler, bu
işin pazarlamasını yapan esnaflar ve bunu tüketenler olmak üzere
birçok kesim bu tütünle yakından ilgilidir. Yani sarmalık tütün
meselesi sadece Adıyamanın meselesi de değil, sarmalık
tütün meselesi Türkiyenin meselesidir, milyonların meselesidir. Sarmalık
tütün meselesi bir ekmek mücadelesidir, bir onur mücadelesidir.
İnsanların ekmeği için, onuru için sahaya dökülmelerine,
taleplerini dile getirmelerine iktidar cephesinden Bunlar provokatör, bunlar
kışkırtıcı! Cumhuriyet Halk Partisi bunun üzerinden meydanları,
sokakları hareketlendiriyor. demek tek kelimeyle gerçekten
insafsızlıktır, vicdansızlıktır! O insanlar
sokakları hareketlendirmek için değil, o insanlar
çocuklarının geleceği için meydana çıktılar, ekmekleri
için meydana çıktılar, onurları için meydana çıktılar!
(CHP sıralarından alkışlar) Onur mücadelesini, ekmek
mücadelesini dile getirmek adına Çelikhanda, Adıyamanda, Sürgüde,
Doğanşehirde meydanlara inen insanlar yıllardır alın
teriyle helal para kazanmak için, çocuklarına helal lokma yedirmek için
mücadele eden insanlardır; onları başka adlarla nitelendirmek
büyük bir ayıptır, büyük bir ayıptır!
Bir de şunu ifade edeyim: Bu insanları
sokağa döken nedir, biliyor musunuz? Sizin beceriksizliğinizdir,
sizin zulüm yasanızdır! Yirmi yıl geçti, her seçimde söylediniz,
Çözdük çözeceğiz, çözdük çözeceğiz; tamamen yasal zemine
oturtacağız. dediniz, yapmadınız; gün geldi, zaman geldi,
1 Temmuz geldi, ortada hiçbir çözüm yok. İnsanlar ne yapsın? Şu
anda 2020 yılı ürünü depoda duruyor; insanlar bunu nasıl
satacak? Üç yıl hapis getirmişsiniz; bu, nasıl bir vicdan?
Tütüncüye üç yıl hapis getirmek AK PARTİ iktidarının
eseridir. Efendim, bu, daha önce de yasaktı. Daha önce yasaktı
ancak bu yasayı, üç yıl hapis cezasını getiren -2017 yılında-
AK PARTİ iktidarıdır, siz getirdiniz. Siz, bu tütüncüye söz
verdiniz, her seçim öncesi Çözeceğiz. dediniz; en son, üreticiyi üç
yıl hapisle karşı karşıya bıraktınız.
Ve onun için şu anda Adıyamanda, Türkiyenin her tarafında
milletin gözü Türkiye Büyük Millet Meclisinde.
Bir kez daha çağrı yapıyoruz: Bir ay
önce bu kürsüde yine çağrı yapmıştım, bu tehlikeye
dikkatleri çekmiştik biz. Malatya Milletvekilimiz, Adıyaman
Milletvekili olarak ben, söyledik, defalarca söyledik. Bakınız, 1
Temmuz geliyor, siz hiçbir çözüm ortaya koyamadınız; bu insanlar
büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalacak. Milyonlardan
bahsediyoruz arkadaşlar, milyonlardan. Siz iktidarsınız, yetkiyi
24 Haziranda aldınız, bunu çözmek de sizin göreviniz.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisinden söz veriyoruz: Dün tütüncünün yanındaydık, bugün
de yanındayız yarın da onların yanında olmaya devam
edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) Hiçbir güç,
hiçbir tehdit, hiçbir baskı Tutdere ve arkadaşlarının, emek
mücadelesi veren tütüncülerin yanında olmasını engelleyemez; biz,
onların sesi olmaya devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen Sayın
Tutdere.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Değerli
arkadaşlar, buradan Meclisteki bütün gruplara tekrar çağrı
yapıyorum: Şu an Türkiyede milyonlar diken üstünde, elimizi çabuk
tutmamız lazım. Özellikle iktidar cephesine sesleniyorum: Geçen hafta
Torba kanunu getireceğiz. dediniz. Bakınız, bugün Meclisin
ikinci çalışma günü; nerede torbanız? Bir an evvel ne
yapacaksanız yapın, insanların sabrını tüketmeyin, bu
insanları zor durumda bırakmayın. Bu memlekette bütün
insanları perişan ettiniz, bari yıllardır ekmeğiyle,
onuruyla geçinen tütün üreticisini mağdur etmeyiniz. O insanlar sizden
ihale istemiyor, iş istemiyor, yandaşlarınız gibi torpil de
istemiyor; ne istiyorlar? Karışmayın bize, üretelim,
alnımızın teriyle çocuklarımızı okutalım;
onlar kalksınlar, büyüsünler, milletine, memleketine hizmet etsin.
diyorlar. Böyle masum bir talebe yirmi yıldır nasıl
karşılık vermezsiniz? Siz vermezsiniz çünkü siz, gözünüzü büyük
sigara şirketlerine dikmişsiniz, onlar ne diyorsa onu
yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) - Ne diyorsa onu
yapıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkanım, ben Adıyamanda,
Malatyada, Türkiye'nin her tarafında ekmek için, onur için mücadele eden
insanlarla dayanışma adına, onlarla birlik olma adına
kürsüyü terk etmeyeceğim Başkanım. (CHP sıralarından
alkışlar)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Süre verelim
Başkanım, önemli bir konu.
BAŞKAN Sayın Tutdere
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Ta ki iktidar
partisi bu milletin sesini duyana kadar.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Güzel
konuşuyor Sayın Başkanım, süre verin lütfen; gayet güzel
konuşuyor.
BAŞKAN Sayın Tutdere
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) - Çözüm için yasa
Meclise gelene kadar ben burada olacağım, millet adına milletin
kürsüsünde olacağım Başkanım. Bunun hiç başka bir
şeyi yok.
BAŞKAN Sayın Tutdere, sözlerimizi
bitirelim, arkada
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Yirmi günden beri
söylüyorum; Genel Kurulda söyledim, oturduğum yerden söyledim, basın
açıklamaları yaptım. Ya, 1 Temmuz geliyor, Allah
aşkına gelin, Allah rızası için bu insanları
mağdur etmeyin. dedim. Yapmadınız. İnsanlar sizden çözüm
bekliyor.
BAŞKAN Sayın Tutdere, konu gerçekten çok
hassas.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Konu hassas
Başkanım. Yüreğimiz yanıyor Başkanım.
BAŞKAN Ben sizin ne kadar hassas
olduğunuzu da biliyorum bu konuda. 2 kez ben de geldim ama bu konuda
diğer siyasi partiden konuşacak arkadaşların sözlerinin de
olduğunu düşünüyorum.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Üreticinin
aleyhine kanun çıkıyor.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) - Üreticiler şu
anda diken üstünde, diken üstünde. İnsanlar ekmeği için bu
Parlamentodan gelecek kararı bekliyor. O insanların sesini duymak
zorundasınız. İktidar olan AK PARTİ bunu duymak zorunda. Bu
insanların talebinin üstünü kapatamazsınız.
BAŞKAN Sayın Tutdere, diğer siyasi
parti grupları adına konuşacak arkadaşların da
görüşlerini alalım, onların da aynı şekilde hassas
düşündüklerini düşünüyorum.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Birtakım
isnatlarla, iftiralarla bu haklı mücadeleyi gerçekten gölgeleyemezsiniz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Başkanım, kürsüyü işgal ediyor.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Çözüm bekliyoruz,
çözüm. Bugün bu torbayı getirin, hep beraber bu zülüm yasasını
bir erteleyelim, sonra oturalım, bunun taraflarıyla beraber
konuşalım, birlikte bir çözüm bulalım, çözüm. Siz
çözümsüzlüğü dayatıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Tutdere, çok rica ediyorum.
Evet, tütün olayı gerçekten sıkıntılı bir olay, sadece
Adıyamanı değil, birçok kenti ilgilendiriyor. Diğer siyasi
parti gruplarını da dinleyelim müsaade ederseniz.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Hapis cezası
getirmekle çözümsüzlüğü dayatıyorsunuz. Bunu kabul etmiyoruz. Bunu
kabul etmiyoruz, bunu reddediyoruz Başkanım.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Böyle bir şey
olur mu? Böyle bir şey olur mu?
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Türkiye Büyük Millet
Meclisi milletin Meclisiyse bu sorunu çözmek zorunda, bu sorunu çözmek zorunda.
İlla Adıyamanda, Malatyada milletin eline kelepçe vurup cezaevine
mi atsınlar? Siz onu mu bekliyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Tutdere, son kez ikaz
ediyorum. Evet, hassasiyetinizi anlıyoruz ama diğer siyasi parti
gruplarını da bir dinleyelim, lütfen.
SABAHAT ÖZGÜRSOY ÇELİK (Hatay) Böyle
yönetilmez!
VELİ AĞBABA (Malatya) Devam, devam
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Şu anda valiler
sıkıntıda, kolluk kuvvetleri sıkıntıda sizin bu
duyarsızlığınız yüzünden. Elinizi çabuk tutun, o
insanların talebini karşılayın, o insanların talebini
karşılayın. Bu insanların talebini
karşılayın ki yurttaşlar kollukla
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.07
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.23
BAŞKAN: Başkan
Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Emine Sare AYDIN (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
görüşmelerinde kalınmıştı.
Söz sırası, İYİ Parti Grubu
adına konuşmasını yapmak üzere Samsun Milletvekili Bedri
Yaşara aittir.
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ Parti
ve CHP sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, tütün üretiminde dünyada sayılı
ülkeler arasında yer almaktadır. Tütün aynı zamanda Türkiye
açısından önemli bir ihraç ürünü konumundadır. Sarmalık
tütün Türkiyede, başta Adıyaman olmak üzere, Bitlis, Samsun,
Çanakkale, Muş, Bingöl, Hatay, Manisa, Denizli, Kütahya, Balıkesir,
Bursa, İzmit illerimizde de üretilmektedir. Yani tütün deyince
Türkiyenin her bir köşesi akla gelmektedir.
Samsunda da adını tütünden alan ve Gazi
Mustafa Kemal Atatürkün 19 Mayıs 1919da Samsuna çıkarken ilk ayak
bastığı yer de Tütün İskelesidir. Yani Samsunda tütün
1900lü yılların başından beri üretilmektedir. Aynı
zamanda Amerikaya da ilk tütün ihracatı Himmet Karaçocuk tarafından
Samsundan yapılmıştır.
Tabii, Adıyaman Milletvekilimiz de konunun üzerinde
durdu, biz de aynı şeyleri söylüyoruz. Bakın, bugün marka
değerlerinden bahsediyoruz. Buradakilerin çoğu
hatırlayacaktır, Bafra sigarasını hepiniz
hatırlarsınız; Samsun sigarasını, Samsun 216yı,
Maltepeyi, Bitlisi değil mi? Bu isimlerden bugün maalesef eser yok, bu
markalardan eser yok. Bunları deyince de akla kalite geliyordu. Bugün,
maalesef, Türkiye'deki tütün üretiminin tamamı yabancılara teslim
edilmiş vaziyette; dengeyi de fiyatı da organizasyonu da bunlar yapıyor.
Aynı şekilde, Bafra, Alaçam, Vezirköprü
gerçekten Türkiye'nin en kaliteli tütünlerinin üretildiği yerlerden,
merkezlerdendir. Burada da bakın, bunun mağduru tümüyle üreticiler,
çiftçiler ve de köylülerdir. İşte, 1 Temmuza kadar
uzattınız; üç yıldan altı yıla kadar bununla ilgili
hapis cezası vardı. Ben size bir şeyi -süre kısa
olduğu için- söyleyeyim: Beni gecenin on ikisinde Vezirköprüden bir
hemşehrimiz arıyor, diyor ki: Biz Vezirköprüden Bafraya tütün
götürürken jandarma bizi durdurdu. Bakın, gecenin on ikisi. Çiftçi bu, üretici;
başka bir şey yok. 2 tane ilçeden ilçeye naklederken, Allah
verdiğinden bu yasanın süresi dolmamıştı, üç
yıldan altı yıla kadar içeriye girmekten de kurtulmuştu.
Aynı şekilde, bakın, bizim her
yönüyle üreticileri desteklememiz lazım. Bu tütün konusunu muhakkak aynen
destekliyoruz, milletvekilimizi destekliyoruz. Kavga konusu değil,
hepimizin ortak paydası. Yani bugün bunda bir sorun var mı? Var.
İnsanlar durup dururken Adıyamanda, Samsunda veya Türkiye'nin
değişik yerlerinde neden sokağa çıkıyorlar? Bunu böyle
düşünün. Onun için, bu konuyla ilgili muhakkak surette adım
atılması lazım. 1 Temmuz geçti, süre geçti. Parlamentoya
getirin, biz şahsen her türlü katkıyı vermeye hazır
olduğumuzu ifade ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Tamamlıyorum
Başkanım.
Kooperatifler kurulsun. diyorsunuz. Bu altı
aylık zamanda yani kooperatiflerin kurulmasıyla ilgili bu kısa
zamanda bunun kurulması şu an zor gibi. Bu süre uzatılırsa,
ileride kooperatifler de kurulursa bu sorun çözülebilir. Ama bizim tütün
ekenleri de alım yapanları da muhakkak surette desteklememiz
lazım. Aslında biz fiyatlarını bile
konuşamıyoruz. Bugün tütün ekenlerin mağduriyetlerini -çünkü tek
alıcısı yabancılar- bile konuşmaya fırsat
kalmıyor bu cezalardan, bu müeyyidelerden.
Dolayısıyla cezayla ilgili düzenlemeyi
torba yasayla mı getiriyorsunuz, acil mi getiriyorsunuz, hangi
şartlarda getiriyorsanız getirin biz desteklemeye hazırız.
Aynı şekilde tütün çiftçisinin sorunlarıyla ilgili
araştırma komisyonunun kurulmasına da destek vereceğimizi
buradan ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz talep eden Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet
Gaydalı.
Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu konuda en çok
canı yanmış illerden bir tanesi de bizim Bitlis ilimiz. Çünkü
bizim yegâne fabrikamız
Bir sigara fabrikamız vardı, TEKEL
sigara fabrikamız; daha sonra 80li yıllarda özel bir fabrika da
kuruldu, her ikisi de kapatıldı. Güya özelleştirme adı
altında TEKEL kapatıldı ama özel sektöre ait olan fabrika da
aynı şekilde kapatıldı. Turgut Özal döneminde bu tütün
kartellerine verilen taviz, daha sonra AKP döneminde adım adım
ilerleyerek fabrikaların kapatılmasına ve ekonomiye
ağır bir darbe vurulmasına sebebiyet vermiştir. Sigarada
kâr marjı yüzde 600dür. Tabii, böyle kâr marjı olan bir emtia sigara
kartellerinin iştahını çok fazla bir şekilde kabartır.
Bitlis ekonomisi tütün üretimi ve sigara
fabrikasıyla dönüyordu. Bitliste TEKEL ve BEST özel sigara fabrikası
olmak üzere 2 fabrikamız vardı. 80li yıllarda Turgut Özal
Başbakanken izin alınarak bu fabrika kurulmuştu. Hatta Rahmetli
Özal Siz bu Virginia tütününü bu sigarada kullanırsanız hiç kimse
sizinle rekabet edemez. Yabancı sigara fabrikaları iflas eder,
Türkiyede satışını yapamaz. diye de ikaz etmişti ama
daha sonra teslim oldu hepsine. Öyle enteresan bir fabrika kuruluşu oldu
ki British American Tobacco sigara kartellerinin temsilcisi Rothmans sigara
fabrikası sadece ortaklarının Bitlisliler olduğu bir sigara
fabrikasına ortak edildi. O kadar enteresan bir yapı oluşturuldu
ki fabrika Bitliste, bütün işçiler Bitlisli ama müdürü her nasılsa,
her ne hikmetse, bir İngilizdi. Tabii, işi yürütemediler.
Baştan direttikleri de şuydu: Efendim, siz bunu natürel kurutmayla
yapıyorsunuz, onun için olmaz, buna kurutma fırınları
lazım. Bizim ortaklarımız: Ya, tamam, fırın
kuralım. dediler. Hayır, fırını buraya
kurmayalım -bu kadar bir tesis için- biz İngilterede onu kurutup
kurumuş tütünü getirelim. dediler. Tabii, Bitlisten giden tütün
İngilterede kurutulup geldi güya, Afrikanın ne kadar çer çöp, saman
tütünleri varsa gönderildi. Bu yüzden, yüzde 600 kâr eden bir sektör Türkiyede
iflas etti. Bunun adı, sadece, British American Tobacco kartellerine
teslim olmaktır, diz çökmektir; bunun başka bir izahı da yoktur.
Üreticileri mağdur etmeyelim. Arz talep
dengesini koruduğu sürece bunda hiçbir sakınca görmüyorum. Bunun
yasal şeylerini yapmak da tabii iktidar partisinin sorumluluğunda ama
buna kesinlikle bir çözüm bulmamız lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz talep eden Adıyaman Milletvekili Sayın İbrahim
Halil Fırat.
Buyurun Sayın Fırat. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM
HALİL FIRAT (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri ve ekranları başında bizleri izleyen
saygıdeğer hemşehrilerim; CHPnin grup önerisi aleyhine AK
PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Sizleri ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki burada bizim bir doğruyu ortaya
koymamız lazım. Yaprak tütün ve sarmalık tütün olarak,
bakın, yaprak tütün
Biz Adıyamanda tütünle büyüdük, tütünle
eğitimimizi sağladık, çocuklarımızın,
evlatlarımızın eğitim masraflarını buradan
karşıladık, biz aynı şekilde, bu tütünle çocuklarımızın
düğünlerini gerçekleştirdik, bütün her şeyi tütünle yaptık
ama Türkiyeyi kurtarmak adına ta Amerikadan getirilip, burada, Kemal
Derviş yasalarıyla seksen yıldır kullandığımız
tütünü 2001 yılında yasakladılar ve tütünümüz ortadan
kaldırıldı. Şimdi, bu tütünle, o zaman iktidarda olan
Kemal Dervişin yasalarıyla bu tütün ortadan
kaldırılmıştır ve bütün milletimiz mağdur duruma
düşmüştür.
Aynı şekilde, bakın, onlar tütünü
yasaklarken bizim almış olduğumuz tedbirlerle Adıyamanda
sözleşmeli tütün üretiminde sürekli artış
sağlanmıştır ve bu, artmaya da devam ediyor. 2011
yılında 2.111 üretici 1 milyon 515 bin kilogram tütün üretirken bugün
10 milyonun üzerinde sözleşmeli tütün üretilmektedir. Bizler yerel
tütünümüzün daha da serbest hâle getirilmesi için -sigara fabrikalarında
yerli tütünün kullanılmasının yüzde 10luk bir opsiyonu
vardı, onu ister kullanırlardı ister kullanmazlardı- bundan
birkaç ay önce, yine bu Meclisin vermiş olduğu kararla sigara
fabrikalarının üretiminin yüzde 30unu yerli tütünden
karşılaması kanununu çıkardık, hatta
Cumhurbaşkanı kararnamesiyle bunu yüzde 45e kadar
çıkarabiliyoruz.
Diğer bir husus, sarmalık tütünü de
biliyoruz, sarmalık tütünü. Ben 46 yaşındayım ama bu
sarmalık tütünün oldum olası yasak olduğunu biliyorum, 1 sigarasının
yasak olduğu dönemleri biliyorum, tütün tabakasını cebinde
taşımanın yasak olduğunu biliyorum, o yasalarla bir
yıla ve üç yıla kadar hapis cezası getirilen durumları
biliyorum. Hatta bizim köyde bu sarmalık tütünü, yarım kilo kadar,
taşırken jandarmanın onları yakalayıp hatta
durmadıkları takdirde kendilerine nasıl şey
yaptıklarını da biliyoruz. Bunun için, bakın, AK PARTİ
iktidarı döneminde, 2008 yılında sarmalık tütünle ilgili
getirmiş olduğumuz yasayla 50 kilogramlık tütünün bir yerden
başka bir yere taşınması serbestisini getirdik ve o günden
bu yana da Adıyamanda sarmalık kıyılmış tütünün
nasıl şekilde satıldığını hepimiz biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla) En
son olarak, 2017 yılında gelecek yasada -o zaman Sayın Tutdere
Tütün Platformu Genel Sekreteriydi- o zaman Ziraat odası
başkanlarımız ile sivil toplum kuruluşları
üreticilerimize geldiler; biz Bu tütünü nasıl çözebiliriz? dedik,
Kooperatif yoluyla çözülebilir. dediler. Tamam
O zaman biz Kooperatifler
Yasasını geçirdik Meclisten, Kooperatifler Yasası geçti.
Kooperatifler Yasasında şöyle diyordu: Tütünün
kıyılması için modern teknoloji kullanılması
gerekiyor. O zaman dedik ki: Ya, bütün vatandaşlarımızın,
bütün üreticilerimizin makineleri var, onun için modern teknolojiye gerek yok;
onu da çıkardık. Normal kendi aletleriyle bu tütünü kıyıp
kooperatif usulüyle, kooperatiflerle
250 kişinin bir araya gelebileceği
şekilde, üretim merkezlerinin olduğu yerde en fazla 1 kooperatif
olması gerekirken, biz onun önünü de açtık, şu anda
Adıyamanda 16 tane tütün kooperatifi bulunmakta.
En son olarak, bu tütün kooperatifleri kendi yasal
çalışmalarını bitiremedikleri için,
tamamlayamadıkları için şunu dedik: O zaman -biz, grubumuzda
yapmış olduğumuz istişareler neticesinde- bunun bir defa
daha altı ay süreyle uzatılması noktasında grubumuzla
konuştuk
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, ek süre vermiyoruz, verdik
zaten.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Siz tamamlayın, kürsüden
tamamlayın, tutanaklara geçsin.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla)
torba yasa gelecek; bu torba yasanın içerisinde, önümüzdeki torba yasada
bunu değerlendireceğiz ve Allahın izniyle bunu Meclisin
onayına sunacağız. Meclisin onayından çıkması
hâlinde, inşallah, altı aylık süre uzatılmış
olacak.
Ben, burada, özellikle ve özellikle şunu
belirtmek istiyorum: Bakın, biraz önce hakikati görelim dedim,
sağduyulu bir şekilde gerçek üreticimizin yanında olalım.
AK PARTİ olarak, yalan, iftira ve manipülasyonlarla üreticiyi mağdur
edenlere ve Türkiyeyi ithal tütüne mecbur eden zihniyete karşı,
çiftçimizin ve tütün üreticimizin her zaman yanında olduk ve bunun için de
tütün üreticimiz için ne gerekiyorsa da bunu çözmeye hazırız. Bu
şekilde yolumuza devam ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Fırat, teşekkür
ediyoruz.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla)
Şu ana kadar, seksen yıllık cumhuriyet tarihi boyunca, bu
şekilde veya bir şekilde iktidara uzak olan CHP, acaba bu
sarmalık tütün için niye bir çözüm bulamadı, köklü bir çözüm
bulamadı?
BAŞKAN Sayın Fırat
Sayın
Fırat
İsterseniz bir ara daha vereyim Sayın Fırat.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla)
Aynı şekilde, diğer tütünü de yasaklayan ve bütün çiftçilerimizin
kullandığı tütünü yasaklayan zihniyet budur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Fırat.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Tutdere
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Sayın
Başkanım, hatip bizzat ismimi kullanarak birtakım beyanlarda
bulundu, cevap hakkımı kullanmak istiyorum.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Ne dedi ya?
Sana bir şey demedi ya, sataşma yok.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman)
Sataştı.
BAŞKAN Maskeyi bir indirseniz
Anlayamıyorum.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Hatip
konuşması sırasında bizzat ismimi kullanarak ve kendisi AK
PARTİ iktidarının yapmış olduğu birtakım
yanlışları -ismimi de kullanarak- bana mal etmeye
çalıştı, bana sataştı.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Ne dedi de
sataştı? Sataşmadı bile ya!
BAŞKAN Sayın Tutdere, 60a göre
yerinizden bir dakika söz vereyim ben size.
Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
37.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, Adıyaman Milletvekili İbrahim Halil Fıratın
CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Sayın
Başkanım, biraz önce hatip özellikle bu yasal süreci, iktidar
partisinin çalışmalarını anlatırken ismimi de
kullandı.
2017 yılında yine AK PARTİ
iktidarı tarafından tütüne ilişkin bir yasa teklifi
getirmişlerdi, o zaman tütünün tohumuna dahi hapis cezası
öngörüyorlardı. 2017 yılında yine Adıyaman halkı bu tasarıya
karşı çıktı, mücadele etti ve biz de o zaman Tütün
Platformu olarak geldik ve bunun yanlış olduğunu ifade ettik, AK
PARTİ geri adım attı. O zaman da işte
Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa düzenleme koydular, üç yıldan
altı yıla kadar hapis cezasını getirdiler.
Şimdi, Sayın Fırata soruyorum: Kanun
2017de çıktı, yönetmelik ne zaman çıktı? Altı ay önce
çıkan yönetmeliği
Şu anda ortalık güllük
gülistanlıkmış gibi anlatmak ne kadar doğru? Altı ay
önce yönetmelik çıkmış. Sizin getirdiğiniz kooperatifler de
saçmalık çünkü Ticaret Bakanlığına
bağladınız. Tütün Üst Kurulunun hazırlamış
olduğu bu yönetmelik sorunu çözmekten uzaktır. Tarım Kredi
Kooperatifleri statüsünde bir düzenlemeyi dahi getiremediniz. Siz üç yıl
beklediniz, büyük sigara şirketlerine verdiğiniz sözün gereğini
yerine getirdiniz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz, konu
anlaşıldı.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Adıyaman)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Fırat, bir hakaret
yok, o da kendi açısından
İBRAHİM HALİL FIRAT (Adıyaman)
Sadece tutanağa geçmesi açısından söylüyorum.
Tütün Kooperatiflerinin söylenmesi
O zaman Tütün
Platformunun Genel Sekreteriydi. Sayın Tutdere geldi, Ahmet Aydın
Başkanımız o zaman Meclis Başkan Vekiliydi, odasında
da oturdu. Hatta, o zaman, Maliye Bakanımız Sayın Naci
Ağbalın yanına da birlikte gittik Bunu nasıl
çözebiliriz? o zamanki teklifleri buydu. Biz bu teklif üzerine eğildik ve
bunu da
BAŞKAN Sayın Fırat, tamam,
şöyle yapalım: Gerçekten, önemli bir problem. Siz de çözüm için
uğraşıyorsunuz, Sayın Tutdere de çözüm için
uğraşıyor; bir araya gelin, gücünüzü birleştirin, hep beraber
tütüncünün derdini çözelim.
Teşekkür ediyorum.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman)
Başkanım
BAŞKAN Sayın Tutdere.
ADDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman)
Başkanım, kayıtlara geçsin diye ben de bir şey söyleyeyim:
Halil Bey herhâlde geçmişi unutmuş. 2009 yılında Tütün Üst
Kurulu Adıyamanda çalışma yaptı, daha sonra 2011
yılında Adıyamanla ilgili bir rapor hazırladı.
Kooperatif önerisi, Tütün Üst Kurulunun 2011 tarihli raporunda Hükûmete
tavsiyedir; o da AK PARTİnin önerisidir, bizim değil.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Tutdere.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutdere ve arkadaşları tarafından,
tütün üreticilerinin sorunlarının araştırılması
amacıyla 6/7/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Temmuz 2021 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
3 sayın milletvekiline yerlerinden birer dakika
söz vereceğim.
Sayın Kayan
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
38.-
Kırklareli Milletvekili Türabi
Kayanın, çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ülkemizde buğday, arpa, yulaf gibi
tahılların rekoltesi geçen yıla göre yüzde 50 oranında
düşük. Çiftçimiz feryat ediyor; bir sonraki hasat bir yıl sonra,
seneyi nasıl geçireceğini bilmiyor. Mazotun litresi 6 lira 60
kuruştan 8 TLye, gübrenin fiyatı 1,60tan 5 TLye yükseldi.
Çiftçinin cebinde 1 kuruş kalmadı. Giderler füze gibi yükseliyor,
evinin geçim masrafları aynı hızla yükseliyor. Çiftçi
yaşaması ve üretim yapabilmesi için borçlanacak. Zaten yaza borçla
çıkmıştı, borcunu ödemeden tekrar borca sarılacak.
Belki de borcunu ödemek için yine, kalan tarlasını satacak. Gübre
fiyatları 3 mislini geçmiştir. Çiftçi bu şekilde gübre
kullanamaz, tohumunu gübresiz ekmek zorunda kalacaktır. Bu da rekoltenin
yarı yarıya düşmesi demektir. Fransız çiftçisini
destekleyenler, Türk çiftçisine, bu kinini, bu nefretini, bu garezini bize
anlatmalıdırlar.
BAŞKAN Sayın Uçar
39.-
Zonguldak Milletvekili Hamdi
Uçarın, Zonguldakta yaşanan sel felaketine ilişkin
açıklaması
HAMDİ UÇAR (Zonguldak) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Dün itibarıyla Batı Karadeniz Bölgemizde
başlayan yoğun yağmurlardan dolayı, öncelikle Akçakoca ve
Çilimli bölgelerimizde doğal afetler oluşmuştur. Bugün de
Zonguldak Ereğli ilçemize bağlı Ormanlı beldemize
yoğun yağmur yağdığından dolayı
yaklaşık 20 köyümüz ve Ormanlı beldemiz sular altında kalmıştır.
Bu vesileyle, vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum.
Ayrıca, Ormanlı Belediyemize, Zonguldak
Merkez Belediyemiz, Kilimli ve Kozlu Belediyelerimizden AFAD ekiplerimizle
birlikte vatandaşlarımızın ihtiyaçlarının
karşılanması, mağduriyetin giderilmesi adına
yoğun bir çalışma içerisinde olduğumuzu ifade ediyor,
teşekkür ediyorum.
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Haydar Akarın, selden etkilenen tüm vatandaşlara
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
konuşması
BAŞKAN Biz de geçmiş olsun diyoruz
etkilenen tüm vatandaşlarımıza.
Sayın Keven
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
40.-
Yozgat Milletvekili Ali Kevenin,
Yozgat Çayıralan Belediyesinin GES projesine ilişkin
açıklaması
ALİ KEVEN (Yozgat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Çayıralan Belediyemiz tarafından ilçemizde
yaptırılmak istenen güneş enerjisi santrali projesi ne
yazık ki iki yıldır İLBANK Genel Müdürlüğünde
bekliyor. Çayıralan ilçemiz için önemli olan bu projenin
finansmanının sağlanması yönündeki verdiğim soru
önergesine Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurumdan gelen cevap
yazısı, cevaptan öte, bir cümleyle geçiştirme
yazısıdır. Sayın Bakan, Çayıralan Belediyemizin
sunmuş olduğu GES Projesinin hayata geçirilmesi çok önem arz
etmektedir. İcralık olan Çankırı Belediyesini 1.400 kwlık
projesine kredi çıkarıyorsunuz AKPli olduğu için, 240 kwlık
Çayıralan Belediyesinin projesini iki yıl tutuyorsunuz sırf
Cumhuriyet Halk Partili olduğu için. Belediyelerimiz arasında siyasi
ayrımcılık yapmayın lütfen. Çayıralanda yaşayan
insanlar da herkes kadar vergisini ödüyor. Belediyemizin sunmuş
olduğu GES Projesinin bir an önce uygulamaya geçmesini temenni ediyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gündemin
Seçim kısmına geçiyoruz.
IX.-
SEÇİMLER
A)
Başkanlık Divanı Üyeliklerine Seçim
1.-
Başkanlık Divanında açık bulunan Kâtip Üyeliğe seçim
BAŞKAN Başkanlık Divanında
boşalan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen Türkiye Büyük Millet
Meclisi Kâtip Üyeliği için İzmir Milletvekili Sayın Sevda Erdan
Kılıç aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Hayırlı olsun diyelim Sevda Hanıma.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Tokat Milletvekili Yusuf
Beyazıt ve İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş ile 63
Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
X.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıt
ve İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş ile 63 Milletvekilinin Ceza
Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3697) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 274) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde, İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 274 sıra sayılı
Kanun Teklifinin tümü üzerindeki görüşmelerin devam etmesine dair
İstanbul Milletvekili Engin Altay ve arkadaşları tarafından
İç Tüzükün 72nci maddesine göre verilmiş olan önergenin
oylamasında kalınmıştı.
Şimdi, teklifin tümü üzerindeki
görüşmelerin devam etmesine dair önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, teklifin tümü üzerinde yirmi dakika
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru-cevap işlemine geçmeden önce,
adlarını okuyacağım sayın milletvekillerinin sisteme
girmelerini rica ediyorum.
Sayın Taşkın, Sayın Köksal,
Sayın Tanal, Sayın Yaşar, Sayın Fendoğlu, Sayın
Girgin, Sayın Yılmazkaya, Sayın Ünlü, Sayın Ünsal,
Sayın Sümer, Sayın Erel, Sayın Kılıç, Sayın
Durmuşoğlu, Sayın Nuhoğlu; lütfen sisteme girsinler.
Sayın Taşkın, buyurun.
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sorum Adalet Komisyonu Başkanımıza
olacak. Sayın Başkanım, 3 adet sorum var.
Birinci sorum: Kanun teklifinde temel hak ve
özgürlüklerin daha etkin korunması, yargıya güvenin
artırılması amacıyla getirilen düzenlemeler nelerdir?
İkinci sorum: Boşanmış eşe
karşı işlenen suçlarda cezada
ağırlaştırıcı sebeplerin uygulanacağı
suçlar nelerdir?
Üçüncü sorum: Teknik imkânların yargıda
kullanılmasına yönelik düzenlemelerin adalete erişim
noktasında yeterli olacağını düşünüyor musunuz?
Çıkacak kanunun ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Köksal
Yok.
Sayın Tanal
Yok.
Sayın Yaşar
Yok.
Sayın Fendoğlu, buyurun.
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür
ederim Başkanım.
Ülkemizde azalan Covid-19 vakaları ve 21
Haziran 2021 tarihli Kabine toplantısında azaltılan pandemi
kuralları göz önüne alınarak yapılan değerlendirme
sonucunda, 4 Eylül Mavi Treni 12 Temmuzda Ankaradan kalkacak, 13 Temmuzda Malatyadan
ilk seferini yapacaktır. Yine, Doğu Ekspresi 12 Temmuzda Ankaradan
kalkacak ve 13 Temmuzda Karstan ilk seferini yapacak. Güney Ekspresi de 12
Temmuzda Ankaradan kalkacak ve 13 Temmuzda Kurtalandan ilk seferini
yapacaktır. Bölge halkımıza ve Malatyalı
hemşehrilerimize hayırlı olmasını temenni ediyor,
emeği geçen ve süreci hızlandıran Ulaştırma ve
Altyapı Bakanımıza, TCDD Genel Müdürümüze ve TCDD
Taşımacılık AŞ Genel Müdürümüze bölge
vatandaşlarımız ve hemşehrilerim adına teşekkür
ediyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN Sayın Girgin
Yok herhâlde.
Sayın Yılmazkaya
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
On yıl önce gelen ve ülkemizin birçok iline
dağılmış olan Suriyeli mültecilerin büyük bir bölümü
Gaziantep ve çevre illerinde yoğunlaşmış durumda. 10
yaşında gelen çocuklar şimdi 20 yaşında genç oldu. Son
on yıla bakıldığında ülkemizde doğan Suriyeli
çocuk sayısı ortalama 1 milyon 100 bin dolayında. Sokaklarda
başıboş gruplar hâlinde gezen ve eğitim hayatından
uzak olan bu çocuklar kahvelerde, yollarda çeteleşmiş,
gruplaşmış bir şekilde toplumu tehdit eder bir noktaya
gelmiş durumda. Sosyokültürel kopukluklar dâhil birçok açıdan ulusal
güvenliğimizi tehdit eden noktaya ulaşan Suriyelilerin bulunduğu
illerde dilencilik, taciz, hırsızlık, uyuşturucu ve
asayiş olaylarındaki artış toplumda büyük kaygılara
neden olmaktadır. İleride yaşanacak toplumsal travmaların,
patlamaların, kaosun ve kültürel çatışmaların yanı
sıra bölgede doğabilecek Kürt-Arap-Türk iç sokak
çatışmasının önüne geçmek ve gerekli önlemleri almak
adına AKP ve MHP Hükûmetini bu konuda bir kez daha uyarıyor, gerekli
önlemleri almaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ünlü
Yok.
Sayın Ünsal
SERVET ÜNSAL (Ankara) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Aşılamanın öneminin hem ülke olarak
hem de dünyada çok iyi görüldüğü bu dönemde özellikle bir noktaya
dikkatinizi çekmek istiyorum: Rahim ağzı kanseri nedeniyle her
yıl yüz binlerce kadınımız yaşamını
yitiriyor. En yaygın kanser türlerinden biri hâline gelen bu
hastalığın önlenmesi için Human Papilloma Virüs
aşısı hayati bir önem taşıyor. Ancak, 3 doz olarak
uygulanan, maliyeti 2 bin liradan fazla bu aşı devlet tarafından
karşılanmıyor. Çok sayıda kadının hayatını
kaybetmesine ve hastalanmasına yol açan rahim ağzı kanseriyle
mücadele zor değil. Yetkililere sesleniyorum: Halk
sağlığı için HPV aşısı ücretsiz olmalı.
Şu Mecliste bir kere olsun doğru bir iş yapın,
kadınlarımızı ve analarımızı sevindirin.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Sümer
ORHAN SÜMER (Adana) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
2002 yılında Türkiye'nin dış
borç stoku 129 milyar dolar düzeyinde bulunuyordu. AKP döneminde dış
borç stokunda toplam 318 milyar dolarlık artış yapıldı
yani AKP Hükûmeti, son on dokuz yılda, önceki seksen yıldaki
dış borcu 2,5 kat artırdı. Son üç yılda, neredeyse
tamamı kamu kurum ve kuruluşlarına ait arsa ve arazilerin
satışları yapıldı. Özelleştirme gelirleri sadece
bu yıl 86 milyon dolar düzeyine ulaştı; yapılan
özelleştirmelerin 84,5 milyon dolarlık kısmı ise arsa
satışlarından. AKP iktidarı Bir karış
toprağımızı dahi kimseye vermeyiz. diye yerlilik ve
millîlik söylemlerinde bulunuyor ancak karış karış, parsel
parsel vatan topraklarını, kamu binalarını satmaktan
vazgeçmiyor. Hiç kimse unutmasın ki satılan araziler, kamu
kurumları AKPnin babasının malı değil, cumhuriyet ve
bağımsızlığı için bedel ödemiş yüce Türk
milletinindir.
BAŞKAN Sayın Erel...
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkürler
Başkanım.
Hukuk fakültesi mezunu kamu
çalışanları çalıştıkları için staj
yapamamaktadırlar. Maddi ve manevi büyük fedakârlıklarla hukuk
fakültesini bitiren kamu çalışanlarına staj yapabilmeleri için
hukuki bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Yine, son günlerde ehliyet affıyla ilgili
kamuoyunda büyük bir talep var. Ölüme sebebiyet veren, olası ve bilinçli
taksirle yaralamaya sebep veren trafik kazaları dışındaki
sürücülerin ehliyetlerinin geri verilmesi ve bunun
karşılığında da belli bir idari para cezası
verilmesi olabilir mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç...
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İdari yargıda idarenin cevap süresi
altmış günden otuz güne indirilmektedir. Bu durum, idari
davaların hızlandırılması açısından önemli
bir düzenlemedir. İdarenin cevap verme süresi bakımından
İdari Yargılama Usulü Kanunu dışındaki süreler bakımından
da otuz gün süresi geçerli olacak mıdır?
Ayrıca, Kahramanmaraşımız ve
ilçelerine 1 milyar TLlik yatırımla içme suyu, kanalizasyon,
yağmur suyu, atık su arıtma tesisleri ile katı atık
bertaraf tesisi inşa edilecektir. İller Bankası Avrupa
Birliği hibe kredisiyle ilgili imzalar dün atılmıştır,
hayırlı olsun.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu....
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
CHPden istifa ederek yerli ve millî siyasetin
merkezi AK PARTİ ailesine katılan Düziçi Belediye Başkanımız
Sayın Alper Önere Hoş geldiniz. diyorum.
2023 hedeflerine her geçen gün daha da güçlenerek
yaklaştığımız günümüzde, Osmaniye olarak Cumhur
İttifakıyla birlikte emin adımlarla yürümekteyiz. AK PARTİ
olarak, kurulduğumuz günden bugüne birçok tuzak ve saldırıya
maruz kaldık, yine birçok mücadele ve kahramanlığa şahit
olduk. Hamdolsun saldırı ve ihanet safı başarısız
olmuş, mücadele ve kahramanlık safı yani Cumhurun safı
alnının akıyla çıkmıştır.
Başarıyla taçlandırdığımız her mücadele
geleceğimize daha güvenle bakmamızı
sağlamıştır. Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde Türkiyeyi dünyanın en büyük
10 ekonomisi arasına sokarak, siyasi ve diplomatik gücümüzü zirveye
çıkararak, yatırım gücümüzü artırarak, üreterek,
istihdamı artırarak büyük ve güçlü Türkiyeyi hep birlikte inşa
edeceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Nuhoğlu
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Asıl adı Yüksel Kılıç olan
Tokatlı şair Ozan Bindebirin 15 kıtalık Kanal
İstanbulu İstemiyoruz şiirinden 3 kıtayı ilgililere
duyurmak için okumak istiyorum. Türk toplumunun geniş bir kesimini temsil
eden ozanın bu sesine kulak vermelerini diliyorum.
Para varsa depreme yap hazırlık,
Vatandaşa zaten zırnık yok
zırnık
Bu ne pervasızlık, bu ne
hınzırlık?
Kanal İstanbulu istemiyoruz!
Amerikan oyununa gelmeyin,
Montrö Sözleşmesini sakın delmeyin,
Trakyayı ortasından bölmeyin,
Kanal İstanbulu istemiyoruz!
Saygı duymaz isen akla, bilime,
Yabancılar elbet güler hâlime.
Bu proje dönüşmeden zulme,
Kanal İstanbulu istemiyoruz! (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Topal
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Seçim bölgem Hatay ilinde geleneksel yöntemlerle
üretilen ve dünyanın pek çok ülkesine ihraç edilen, ülkemize hem ekonomik
girdi sağlayan hem de tanıtımını yapan domates ve
biber salçamız var. Bu konuyla ilgili Hatayda 20si küçük 55 tane fabrika
bulunmaktadır. Yıllık 200 bin ton kapasite var. 6 bin kişinin
istihdam edildiği tesislere 1.800 çiftçimiz ürün vermektedir. 6.500 aile
bu sektörden ekmek yemektedir. 2017de yayımlanan Türk Gıda
Kodeksine göre bu yöresel ürünlerde koruyucu oranı düşürüldü.
Tarım ve Orman Bakanlığına ve Sağlık
Bakanlığına sesleniyorum: Bu oranları, raf ömürlerini de
düşünerek tekrar gözden geçirin. Aksi hâlde bu yöresel lezzet yok
olacağı gibi binlerce insan da işsiz kalacak, ciddi ekonomik
kayba neden olacaktır. Lütfen gereğini yapınız.
BAŞKAN Sayın Gülüm
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Kadına ve
çocuklara yönelik şiddeti önlemek için bu yasal düzenlemeyi
getirdiğinizi söylüyorsunuz. Peki, İstanbul Sözleşmesinden
neden çıkıyorsunuz? Kadınlara, çocuklara, LGBTİ+lara
karşı erkek şiddetini önleyebilecek en etkili sözleşme olan
İstanbul Sözleşmesinden çıkılması bir çelişki
oluşturmuyor mu? Bugün bile 6284 sayılı Yasanın
uygulanması konusunda geri adımlar atılmaya başlandı.
Erkek şiddetinin artmasından siz, sizin iktidarınız sorumlu
olacak. Siz Çıktık. deseniz de bizim için İstanbul
Sözleşmesinden çıkılması yok hükmündedir. İstanbul Sözleşmesi
kadınlarındır, bizimdir.
BAŞKAN - Sayın Purçu
ÖZCAN PURÇU (İzmir) - Sayın
Başkanım, SMA hastalarıyla ilgili bir açıklamam var, onu
okumak istiyorum: Türkiyede 1.619 SMA hastası çocuk var, bu
çocukların ancak Zolgensma adında bir ilaçla tedavi edilmesi
mümkün. Avrupada ve dünyada bu ilaç kabul edilmesine rağmen Türkiyede
SGK tarafından bu ilaç kabul edilmiyor ve SMA hastası
çocuklarımız ölüme terk edilmiş durumda. Bu konuda 1.619
çocuğumuz şu an kendi kaderine terk edilmiş, kendi kaderiyle
baş başa bırakılmış durumda. Bir an önce SGK'nin
bu ilacı ödeme kapsamına alması gerekmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Güneş
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) -
Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidara geldiği günden
beri, sosyal devlet olma yolunda, tüm vatandaşlarımızın
sosyal güvenlik şemsiyesi, çatısı altında toplanması,
ekonomik yönden dezavantajlı vatandaşlarımızın
yanında olması gibi önemli projeleri hayata geçirmiştir. Son on
sekiz yılında Uşak ilimizde 883 milyon TL sosyal yardım,
29,3 milyon TL sosyal ve ekonomik destek ve 1,1 milyar TL teşvik olmak
üzere toplam 2,6 milyar TL destekte bulunmuştur. Katkılarından
dolayı Sayın Cumhurbaşkanımıza ve
bakanlarımıza teşekkür eder, Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
BAŞKAN - Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
DAP gübresinin tonu 6.500 liraya, üre gübresinin
tonu 4.500 liraya çıktı. Çiftçi tarladayken yani buğday ve arpa
hasat ederken siz son iki haftada 1,5 milyon ton buğday ve arpa
ithalatı yaptınız. 41 ilde kuraklık var, verim çok
düşük; siz üreticiye destek vermek yerine ithalatı teşvik
ediyorsunuz. Gübre fiyatlarının artışını sürekli
seyrediyorsunuz. Çiftçimiz zaten borçlu, önümüzdeki sene tarlalarını
nasıl ekecek? Borcunu nasıl çevirecek? İthalat ne zaman duracak?
Gübre fiyatlarına, yem fiyatlarına müdahale etmeyi düşünmüyor
musunuz? Bu konuda bir önleminiz var mı?
BAŞKAN Evet, Sayın Komisyon, buyurun.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Soru soran milletvekillerimize de teşekkür
ediyorum.
Bazı sorular teklifle alakalı; teklifle
ilgisi olmayan, farklı konulara değinen milletvekili
arkadaşlarımız da oldu, onlara da teşekkür ediyoruz.
Onların soruları da tutanaklara geçti. Sayın Fendoğlu,
Sayın Yılmazkaya, Sayın Ünsal, Sayın Sümer, Sayın
Durmuşoğlu, Sayın Nuhoğlu, Sayın Topal, Sayın
Purçu, Sayın Güneş ve Sayın Gaytancıoğlu teklif
dışında bazı konulara değindiler; teşekkür
ederiz.
Teklifle ilgili sorusu olan milletvekillerimizin
sorularına geldiğimizde, şunu ifade edebiliriz: Özellikle Mersin
Milletvekilimiz Sayın Ali Cumhur Taşkının kanun teklifinde
temel hak ve özgürlükleri daha etkin kılacak düzenlemeler noktasında
sorusu oldu. Gerçekten, kanun teklifinde İnsan Hakları Eylem
Planında da ifade edilen hedefler doğrultusunda, Yargı Reformu
Strateji Belgesinde de yerini alan birçok önemli husus, temel hak ve
özgürlüklerin etkin korunmasını içeren önemli hükümler var. Bunların
bazılarından örnekler verecek olursak, tutuklamada somut delil
şartının katalog suçlar bakımından da geçerli
olacağına ilişkin düzenleme çok önemli bir düzenleme.
Aslında Ceza Muhakemesi Kanununun 100üncü maddesinin (1), (2) ve
(3)üncü fıkralarını birlikte değerlendirmek gerekiyor. Aslında
tüm suçlar bakımından somut delil şartı tutuklama
kararı verilirken dikkate alınmalı ancak katalog suçlar
bakımından somut delil şartının aranmaması
yönünde uygulamada birtakım tereddütler vardı, katalog suçlarda somut
delil olmasa da tutuklanabileceğine ilişkin bir inanç vardı; bu
kanun teklifiyle bu düzeltiliyor. Burada, tüm suçlar bakımından,
artık tutuklama kararı verilecekse dosyada somut delil
şartı aranacak. Katalog suçlar bakımından fark nedir?
diye soracak olursak, katalog suçlar bakımından fark, katalog
suçlarda, toplumun özellikle önem atfettiği ve ağır
cezalık suçlar dediğimiz suçlar bunlar, bunlarda somut delil
şartı aranmasının yanı sıra, kaçma şüphesi
ve delilleri karartma şüphesi aranmayacak, diğer suçlardan farkı
bu. Bu önemli bir yenilik aslında temel hak ve özgürlükler
açısından.
Yine, sulh ceza hâkimliğinin tutuklama
kararlarına karşı bir başka numaralı sulh ceza
hâkimliğine itiraz söz konusuydu ve eleştirilen bir husustu. Burada
da tutuklama ve adli kontrol tedbiriyle ilgili kararlarda sulh ceza
hâkimliğinin kararına asliye ceza hâkimi tarafından itiraz
hâlinde karar verilmesi gibi dikey bir itiraz sağlanmış oluyor.
Yine, tutuklamada adli kontrolün yetersizliği
gerekçelendirilmeli. Tutuklama, istisnai bir tedbirdir, bu istisnai tedbiri her
olayda almamak gerekir. Adli kontrol yeterliyse tutuklama kararı
verilmeyecektir, tutuklama kararı veriliyorsa da adli kontrol neden
yetersiz, bunu hâkim gerekçesinde belirtecek. Yine, adli kontrolün devamı
en geç dört ay arayla incelenecek. Bu da hak ve özgürlükler
açısından, adil yargılanma hakkı açısından önemli
bir düzenleme. Adli kontrole üst sınır getirilmesi, azami bir süre
getirilmesi de kişinin özgürlüğü açısından, adil yargılanma
hakkı açısından önemli bir düzenleme. Adli kontrol cezalarının
üst sınırı yoktu dolayısıyla bu bir eksiklikti temel
hak ve özgürlükler açısından. Teklifle, ağır ceza
dışındaki suçlarda iki artı bir yıl, zorunlu hâllerde
bir yıl uzatılabilecek, yine ağır cezalık suçlarda da
üç yıl, zorunlu hâllerde üç yıl daha uzatılabilecek, terör ve
anayasal suçlarda da bu uzatma süresi dört yılı geçemeyecek.
İfade için yakalamada da kişi bir defaya
mahsus serbest bırakılabilecek. Bu da önemli bir düzenleme. Sadece
ifade almak için yakalama kararları var. Bu kararlar kişinin çok
olmadık bir zamanına denk gelebiliyor; tatilde, oteldeyken ya da bir
düğüne, nikaha giderken yolculuk sırasında ailesiyle beraber
çevrildiğinde Senin yakalanman var. deniliyor. Sadece ifade almak içinse
bu, kişi ne zaman ifade vereceğini taahhüt ettiğinde cumhuriyet
savcısının kararıyla bir defaya mahsus serbest
bırakılabilecek. Tabii, bu taahhüdünü yerine getirmezse bunun
yaptırımı da idari para cezası olarak verilecek.
Yine, konutu terk etmeme adli kontrol cezasında
da tabii, evde cezayı çekiyor evdeki iki gün cezaevinde çekilmiş
gibi bir gün şeklinde cezasından mahsup edilecek.
İddianamede suçla ilgili olmayan bilgilere yer
verilmemesi, yine, beraat ve takipsizlik kararlarında dinleme
kayıtlarının dosyadan silinmesi; bunlar da özel hayatın
korunmasına ilişkin, kişi hak ve özgürlüklerinin daha etkin bir
şekilde korunmasını sağlayan önemli düzenlemeler.
Sayın Taşkına sorusu için teşekkür ediyorum.
Ayrıca, boşanmış eşe
karşı işlenen suçlarla ilgili bu, tabii, Sayın Züleyha
Gülümün sorusuyla da doğru orantılı, bu teklifte çok önemli,
kadına karşı şiddetle mücadelede önemli bir düzenleme
kasten öldürmenin ya da kasten yaralamanın ya da eziyet suçunun ya da
kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun boşanmış
eşe karşı işlenmesi durumunda da ağırlaştırıcı
sebep olarak uygulanması söz konusu olacak. Bu, Ceza Kanunumuzda ve
mukayeseli hukukta da özellikle yaşam hakkı ve vücut
bütünlüğünün korunmasını ihlal eden suçlarda eş, çocuklar,
altsoy, üstsoy, bunlara karşı işlenmişse, akrabalara
karşı işlenmesi ağırlaştırıcı
sebep. Boşanmış eş de aslında boşanıyor ama
nafakadır, çocukla şahsi ilişkidir eski eşiyle irtibat,
münasebet devam ediyor ve bazen bu husumete de dönüşebiliyor.
Dolayısıyla, eski eşe karşı işlenmiş olan,
boşanmış eşe karşı işlenmiş olan suçlarda
da cezanın ağırlaştırıcı sebep olarak
uygulanması kadına karşı şiddetle mücadelede önemli
bir düzenleme olarak dikkat çekiyor.
Sayın Ayhan Erelin sorusu
Hukuk fakültesi
mezunlarının kamuda çalışırken ya da farklı
meslekleri yaparken staj yapabilmeleriyle ilgili düzenleme bu teklifte yer
almadı ancak Sayın Cumhurbaşkanımız
açıkladığı İnsan Hakları Eylem Planında
hedefler arasında hukuk fakültesi mezunu olup kamuda ya da özel sektörde
başka meslekleri yapanların staj yapma imkânını
getirebileceğimizi ifade etmişti. Bu da önümüzdeki yargı
paketleri içerisinde mutlaka değerlendirilebilecek önemli bir husustur ve
bu problem de çözülecektir.
Sayın Kılıç idari yargı ve
idarenin cevap süresiyle ilgili önemli bir konuya değindi. Burada birey
odaklı bir yönetim anlayışına geçilmiş olması,
teknik ve ekonomik imkânların artmış olması nedeniyle idari
yargıda idarenin altmış günlük cevap verme süresi aslında
uzun bir süre.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayalım, buyurun.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Bu süreyi kısaltan, altmış günden otuz güne
düşüren bir düzenleme içeriyor teklif. İdari yargıda idarenin
cevap süresi artık altmış günden otuz güne iniyor. Üst makamlara
başvuru süresi de aynı şekilde, altmış günden otuz
güne düşüyor. İdari eylemler için zorunlu başvuru süresi de
yine, altmış günden otuz güne indiriliyor. İdari yargıda
gerekçeli kararın otuz gün içinde yazılacak olması da yine,
yargılamayı hızlandırıp vatandaşların
haklarına daha çabuk kavuşmasını sağlayacak önemli bir
düzenleme.
Sayın Kılıçın sorusu: Bu idari
yargılama usulü dışında da süreler var, başka
başka kanunlarda farklı kurumların cevap verme süreleri var,
altmış günlük süreler. Bu süreler aynen geçerli, bunlar özel
kanunlarda geçerli. Belki ileriki paketlerde yeniden bir değerlendirme
yaparak, bir tarama yaparak, ilgili kurum ve kuruluşlarla da
görüşerek bu sürelerin de kısaltılması yoluna gidilebilecektir.
Yine, Sayın Taşkın sormuştu
elektronik imkânların artık yargıda da kullanılabilmesiyle
ilgili.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen, buyurun.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Bu teklifte de önemli düzenlemeler var. UYAP Sistemi dünyada
örnek gösterilen bir sistem. Elektronik imkânlar adalet
teşkilatımızda da artık yoğun bir şekilde
kullanılıyor. İddianamenin sanığa, mağdura,
şikâyetçiye elektronik yollarla bildirilmesi önemli. Yine, zorla getirme
kararlarının elektronik yöntemlerle bildirilmesi
Tabii, Tebligat
Kanunu hükümleri yine devam ediyor, tebligatın usulü devam ediyor ama
bunlar da ekstra yine, vatandaşı bilgilendirme açısından
bir kolaylık olacak.
Bilişim suçlarında mağdurun
yerleşim yerinin de yetkili olması, burada mağdurla suçun
işlendiği yer arasındaki uzaklık nedeniyle suç
mağdurunun mağdur olmaması için kendi ikametgâhında da bu
davaların görülmesine yönelik önemli düzenleme.
Seri muhakeme usulü Anayasa Mahkemesi kararıyla
uyumlu hâle getiriliyor.
Yine, Anayasa Mahkemesinde hâkim adayları ve
avukat stajyerlerine staj yapma imkânı getiren düzenlemeler var.
Temel hak ve özgürlükleri güçlendiren, İnsan
Hakları Eylem Planıyla uyumlu ve Yargı Reformu Strateji
Belgesinde de belirtilen hedeflerle uyumlu çok önemli düzenlemeler getiren
kanun teklifinin hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, teklifin
tümü üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelere geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz. Birinci bölüm 1 ila 14üncü maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde İYİ Parti Grubu
adına söz talep eden Antalya Milletvekili Sayın Hasan
Subaşı.
Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN
SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
274 sıra sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin birinci bölümü hakkında partim adına söz
aldım.
Bu kanun teklifi, 5 kanunda değişiklik
öngören 28 maddelik sıradan bir torba yasadır. Birtakım pansuman
tedbirlerini içermekle birlikte bunu dördüncü yargı paketi olarak
adlandırmak doğrusu çok fazla bir misyon yüklemek demektir.
Yargıda önemli sorunlar olduğunu ilk kez
Adalet Bakanı Sayın Abdulhamit Gül 26 Aralık 2018 tarihinde
Adalet Komisyonu üyelerine verdiği yemekli toplantıda onların da
görüşlerini almak suretiyle gündeme getirmişti. O tarihte
yargıda reform yapmak gerekliliğini vurgulamıştı.
Yargının bağımsız ve
tarafsızlığını güçlendirmek, kaybettiği güveni
tekrar tesis etmek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesiyle uyumu
düzeltebilmek adına bir yargı reformuna ihtiyaç olduğunu
belirtmişti. İlk 2018 yılında bu teklif görüşülmeye
başladığında, ben de hatırlıyorum, şöyle
demiştim: Sayın Bakanım, yargıda çok ciddi sorunlar var.
Sizin de bu sorunları tespit etmiş olmanız sevindiricidir ama
bunların düzeltilmesi için doğru teşhis gerekir demiştim ve
sonrasında da Cumhurbaşkanının da sunumlarıyla 30
Mayıs 2019 tarihinde Yargı Reformu Strateji Belgesi, yine, hemen
ardından 2 Mart 2021 İnsan Hakları Eylem Planı olarak yine
Cumhurbaşkanının sunumları gerçekleşmiş ve
kamuoyuna takdim edilmişti. Yargıda ciddi reform gerekliliği
olduğundan ve ardından da birinci paket, ikinci paket, üçüncü paket
ve şimdi de konuşulan paketin dördüncü olduğundan bahsedilmeye
başlandı.
Şimdi, dördüncü paketin gerekçesine
baktığımızda, bu görüşmekte olduğumuz paketin
gerekçesinde temel hak ve özgürlüklerin daha etkin korunması, yargı
bağımsızlığı ve
tarafsızlığının geliştirilmesi, hukuk
güvenliğinin güçlendirilmesi, adalete erişimin
kolaylaştırılması, makul sürede yargılanma
hakkının gözetilmesi, yargıya güvenin artırılması
ve insan odaklı hizmet anlayışının
geliştirilmesi gibi büyük büyük hedefler
sıralanmıştır. Bu gerekçeler 2018, 2019, 2020 ve 2021
sunumlarında da aynen yer almıştı; bu dördüncü pakette
öngörülen gerekçe birinci, ikinci, üçüncü pakette de yer
almıştı.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
yargıda bir sorun olduğundan bahsediyorsak bu paket
ihtiyaçlarından da söz ediliyorsa bunun tespitinin, teşhisinin
doğru yapıldıktan sonra tedavinin de doğru olması gerekir
ama doğru teşhis ve tespit yapamazsak bu sorunlar büyür gider,
sorunlara asla çözüm bulamayız. Yargıdaki sorunlar, hepimiz kabul
ediyoruz ki, Türkiyenin en önemli sorunudur çünkü yargı görev yapamaz
hâle gelmişse adalet zarar görmeye başlar, adaleti çökertirsek
devletin de çökeceğini anlatmaya gerek yok diye düşünüyorum.
Ben, dün AK PARTİ adına konuşan
Sayın Akbaşoğlunun konuşmasını dinledim ve
tutanaklardan da şu cümlelere yer verdiğini size belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir demokratik hukuk
devletidir. Yasama, yürütme ve yargı arasında kuvvetler
ayrılığı caridir. Yargı olarak bağımsız
ve tarafsız ilgili adli merciler bu kuvvetler ayrılığı
sisteminin bihakkın yerine getirilmesi noktasında kendi üzerlerine
düşeni yapmaktadır. Şimdi, diğer sayfalara da
baktığımız zaman Sayın Akbaşoğlu da diyor
ki: Yargıda hiçbir sorun yok. Biz hukuk devletiyiz ve yargı hem
kendi bağımsız ve tarafsızlığıyla görevlerini
de ifa etmektedir. Şimdi, bir taraftan gerekçede Yargının
tedaviye ihtiyacı var. derken, dün konuşmasında Sayın
Akbaşoğlu yargıda her şeyin mükemmelen yürüdüğünü ve
Türkiyenin bir hukuk devleti olduğunun altını çiziyor.
Değerli arkadaşlar, yargıyla oynamak şaka kaldırmaz,
ciddiyet ister. Bu konuda sorunları doğru teşhis ve tespit edip
doğru tedaviler uygulamalıyız.
Bakın, Birinci yargı paketini
uyguladık. dediğimizde ne yapmıştık? Terörle Mücadele
Kanununda 7/2nci maddeye bir ek yaparak Sorunlar bizim, basını
özgürleştirmemiz lazım. denilmişti. Biz de birinci yargı
paketi diye hem Adalet Komisyonunda konuştuk hem de buraya
geldiğinde kanunlaştı teklif ve Eleştiri
sınırını aşmayan söylemler ve haber içeriklerine ceza
verilemez. cümlesini ekledik. Biz Bu zaten Anayasanın 26ncı
maddesinde güvence altındadır, TCK 301inci maddenin de güvencesi
altındadır. Böyle bir maddenin eklenmesine gerek yok. Bu konu zaten
Türkiyede güvence altındadır, bunu mükerreren niye yazıyoruz?
dedik ama bu kanun çıktıktan sonra basına özgürlük nidaları
atıldı, basında algı yaratıldı, Türkiyede
basın artık özgürdür. müjdesi verildi. Hemen ardından altı
ay sonra, hatırlarsınız, basından Barış Pehlivan,
Barış Terkoğlu, Müyesser Yıldız, Hülya
Kılınç ve daha birçokları tutuklandı; Cumhuriyet ve Sözcü
gazetelerine FETÖye yardımdan cezalar verildi. Yani basına
özgürlük dedikten sonra, birinci yargı paketinden sonra
başımıza bunlar geldi.
Sonrasında ikinci ve üçüncü yargı
paketlerini Meclisten geçirdik. Bunlar da bir pansuman tedbiridir. Bu
kanunların karşılığı Anayasamızda ve
kanunlarda vardır. dedik ama ikinci yargı paketinden sonra
baroların yürüyüşü engellendi, anayasal hakları engellendi ve
etrafları çevrelenmek suretiyle gösteri ve yürüyüş hakları
engellendi. Üçüncü yargı paketinden sonra ise neler oldu? İlk defa
Türkiye'de bir mahkeme, 14. İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi
açıkça Anayasa Mahkemesi kararını tanımadı. Yani
yargı paketlerinden sonra başımıza gelenler bunlardır
diye özetliyorum.
İstanbul Başsavcısı ise Gezi
olayları ve Osman Kavala iddianameleriyle tanındı, Hükûmetin
gözüne girdi. Hepimiz biliyoruz ki teamüllerin dışında o
vatandaş hem Yargıtaya hem de Anayasa Mahkemesine hukukun ve
teamüllerin dışında gerekli terfileri sağlamış
oldu. Ardından İstanbul Sözleşmesinden tek taraflı
çıkıldı ve yine ardından 2.500 civarında savcı,
başsavcılıklara bağlanmak suretiyle artık cumhuriyet
savcıları da yargısal faaliyetlerinde bağımlı
hâle geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN SUBAŞI (Devamla) Bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Yine dördüncü pakette
Vergi Usul Kanunuyla ilgili, 359uncu maddeyle ilgili değişiklik
var. denip bir beklentiye alınırken maalesef bu pakette görülmedi.
Ama inanıyorum ki önümüzdeki günlerde, yine sözler devam ettiğine
göre, bununla ilgili düzenleme olacak diye bekliyoruz, yine takipçisi
olacağız.
Değerli arkadaşlar, teşhis ve tespiti
doğru yaptıktan sonra tedaviyi doğru uygulamamız gerekir.
Bütün bu gelişmelerden şunu biliyoruz ki: İktidar
kanadının itiraf etmekten çekindikleri husus Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin dayattığı bozuk düzenin sonucu baskı ve
etki altında kalan yargının görevini yapamaz hâle gelmesidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz talep eden Tokat Milletvekili Sayın Yücel Bulut.
Buyurun Sayın Bulut. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YÜCEL BULUT (Tokat) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 274 sıra sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun Teklifinin birinci bölümü üzerinde MHP
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye'de yargı her zaman
tartışmaların merkezinde olmuştur. Bunun nedeni tüm
kesimlerin ve iktidarların ve elbette siyasi kurumların en ideal adalet
dağıtımına yönelik arayışları olmuştur.
Yargının geçmişten bugüne kadar var olan ve elbette ki
uygulamanın takibiyle tespit edilen eksiklikleri bulunmaktadır. Her
siyasi iktidar da doğal olarak yargı
dağıtımının daha etkin, daha adil ve daha verimli bir
fonksiyon kazanması için çeşitli tedbirler almış,
çeşitli düzenlemeleri hayata geçirmiştir. Yaşamın her geçen
gün karmaşık bir hâle gelmesi, kitle iletişim
araçlarının son yirmi yılda devrim mahiyetinde bir gelişme
göstermesi, farklı meslek gruplarının ortaya çıkması
ve yükselen nüfus artışı toplumsal ilişkileri de mahiyeti
itibarıyla hem değiştirmiş hem geliştirmiş ve hem
de karmaşık bir görünüme sürüklemiştir. Adliyelerin iş
yükünün artması da doğal olarak adalet bekleyen
vatandaşlarımızın daha süratli ve daha etkin ve adil bir
karar mekanizmasına ilişkin beklentisini
artırmıştır. Maalesef, 15 Temmuz ihaneti ve sonrasında
devlet ve yargı sistemimizde yapılan köklü temizlik yargıdaki
kadro sıkıntısını ve ayrıca iş yükünü de
artırmıştır. Bugün revize edilen yargı
teşkilatımıza yeni katılan kadrolarla birlikte
yargının personel sıkıntısı en kısa zamanda
azalacak ve hâkim, savcı sayımızdaki artış da
kişi başına düşen iş yükünü önemli ölçüde
azaltacaktır. Peki, bu neden önemlidir? Tüm yargı
tartışmalarının gelip dayandığı nokta hiç
şüphe yok ki adaletin tecellisindeki süredir. Gerçekten de adalet
arayışındaki en temel nokta adalete sığınan ve
hak arayan vatandaşın hakkının en süratli şekilde
temin ve teslimidir. Maalesef, cumhuriyet tarihi boyunca, özellikle süratli bir
şekilde yargılama tesisi konusunda alınan tedbirler istenen
sonucu bütünüyle temin edememiştir.
İşte, Cumhurbaşkanımız
tarafından ilan edilen Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan
Hakları Eylem Planının temelinde yurttaşların adalet
arayışına derhâl yanıt verecek güçlü, etkin ve süratli bir
yargı teşkilatı oluşturma ve bu sayede daha demokratik bir
toplum ve adalete güven konusunda tereddüt yaşanmayacak daha güçlü bir
yargı teşkilatını oluşturma gaye ve gayreti
bulunmaktadır. Bu çerçevede, TBMMde görüşülmekte olan yargı
paketlerinde sistemi daha hızlı işletmeye yönelik tedbirler yer
aldığı gibi, tutuklama ve kadına yönelik şiddet
konusunda da düzenlemeler yer almaktadır. Özellikle, dilekçe hakkı
kapsamında yıllardır İdari Yargılama Usulü Kanununda
uygulanan ve idareye altmış gün cevap hakkı tanıyan
düzenlemede değişikliğe gidilmiş, idarenin yanıt verme
süresi altmış günle
sınırlandırılmıştır. Vatandaşların
adalete erişimi ve mahkemelere başvuru yapabilmesi için
altmış günlük yanıt süresini bekleme mecburiyetleri
düşünüldüğünde bu sürenin yarı oranında
azaltılması vatandaşlarımızın özellikle idari
yargı kapsamındaki ihtilaflarda idarenin yanıtını
bekleme süresini otuz gün azaltmaktadır. Ayrıca, idari yargı
mercilerinden verilen nihai kararların da otuz gün içerisinde gerekçesiyle
birlikte yazılarak imzalanması kanuni bir düzenleme hâline
getirilmiştir. Maalesef, uzun süren yargılamaların nihayetinde
aylarca gerekçesi yazılması beklenen kararların olduğu bir
gerçektir. Bu nedenle, hükümlerin otuz gün içerisinde gerekçesiyle birlikte
yazılarak imzalanması ve bunun bir kanuni düzenleme hâline
getirilmesi adaletin gecikmesini bir nebze önleyecek bir düzenleme olarak
yargıdaki verimliliği artıracaktır.
Yine, son zamanlarda özellikle kadına yönelik
şiddetin her birimizi derinden yaralayan örnekleri nedeniyle kanuni bir
düzenlemeye gidilmiştir. Teklif paketiyle Türk Ceza Kanununun Kasten
öldürme başlıklı 81inci maddesinin
ağırlaştırılmış hâllerini düzenleyen 82nci
maddesine ek yapılarak boşandığı eşe
karşı işlenen öldürme eylemi de
ağırlaştırıcı hâller arasına
sokulmuştur.
Paralel bir düzenleme de Kasten yaralama
başlıklı 86ncı maddenin
ağırlaştırılmış nedenleri düzenleyen
(3)üncü fıkrasında yer bulmuş ve boşandığı
eşe karşı kasten yaralama suçunun işlenmesi hâlinde tesis
edilecek cezanın artırılacağı öngörülmüştür. Bu
artırımın uygulanmasında bir cinsiyet ayrımı da
yer almamaktadır.
Türk Ceza Kanununun 96ncı maddesinde
düzenlenen eziyet suçunun da boşandığı eşe
karşı işlenmesi hâlinde cinsiyet ayrımı gözetmeksizin
ceza miktarının artırılacağı ayrıca kanun
metni içerisinde düzenlenmiştir.
Türk Ceza Kanununun 109uncu maddesinde yer alan
kişi hürriyetinden yoksun bırakma suçuna ilişkin olarak da
paralel bir düzenleme getirilmiş, boşanılan eşe
karşı bu suçun işlenmesi bir ağırlaştırma
sebebi olarak değerlendirilmiştir.
Her ne kadar haklı olarak, cinsiyet
ayrımı gözetilmeksizin, boşandığı eşe
karşı suç işleyenlerin cezalandırılmasında daha
etkin ve daha ağır bir ceza tesisi öngörülmüşse de bu neviden
suçların muhataplarının ağırlıklı olarak
daha savunmasız konumda bulunan kadınlarımızın
olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu düzenlemelerin, büyük oranda,
şiddet mağduru kadınlarımızı korumaya yönelik
değişiklikler olduğu kabul edilmelidir. Bu düzenleme,
kadına yönelik şiddeti bir siyasi istismar konusu olmaktan
çıkarmak ve sağlam temellere oturtmak konusunda
atılmış önemli bir adım olarak değerlendirilmelidir.
Paket kapsamında bir başka önemli değişiklik
de banka veya kredi kurumlarının ya da banka veya kredi
kartlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenen
suçlarda mağdurun yerleşim yeri mahkemelerinin de yetkili hâle
getirilmesidir. Bu tip suçların mağdurlarının genel olarak
toplumun yüksek gelir grubuna dâhil olmayan kişiler olması nedeniyle
ikametgâhları dışında mağduru oldukları
yargılamaları takip etmeleri mağdurlara ek bir mali külfet
getirmektedir. Bu nedenle çoğu zaman bu imkândan yoksun bulunan toplum
kesimlerinin dolandırıcılık suçunun mağduru
olmaları hâlinde suçun işlendiği yer mahkemesinde davayı
takip etme imkânından yoksun olmaları nedeniyle haklarını
arayamadıkları görülmektedir. Bu düzenlemeyle artık suç mağdurları,
bulundukları ve ikamet ettikleri şehirlerdeki mahkemelerin yetkili
kılınmasıyla davalarını daha rahat, daha ekonomik ve
daha etkili takip edebilecekledir. Bu düzenleme yargı teşkilatı
ve yargı işleyişi açısından hayati bir düzenlemedir ve
suç mağduru binlerce insanımız açısından adalete
erişimi oldukça kolaylaştıracak bir düzenleme olarak
kanaatimizce hayırlı bir gelişme olacaktır.
Son zamanlarda birçok kanun teklifinde olduğu
gibi huzurdaki teklifte de teknolojik gelişmelere uyum sağlamayı
ve teknolojik gelişmelere yasal dayanak oluşturmayı amaçlayan
düzenlemeler bulunmaktadır.
Teklifin 11inci maddesiyle zorla getirme
kararlarının telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi
iletişim araçlarıyla da tanığa bildirilmesine imkân
tanınmakta, böylece hem yargılamanın daha süratli yürütülmesi
hem de zorla getirme kararının bizzat infazından kaynaklı
huzursuzluklara, rahatsız ve tedirgin edici görüntülere de son verilmesi
sağlanacaktır.
Bu teklifle özellikle ifade alınması
amacıyla çıkarılan yakalama kararlarının infazına
ilişkin uygulamada yaşanan temel bir soruna da esaslı bir çözüm
getirilmektedir. İfadesi alınmak üzere hakkında yakalama emri
düzenlenen kişilerin mesai saatleri dışında
yakalanması hâlinde kişilerin ifadesi alınmak üzere
gözaltında tutulması yerine, savcının emri üzerine ve
belirtilen tarihte yargı mercisi önünde bulunmayı taahhüt etmesi
üzerine bu kişilerin serbest bırakılacağı
düzenlenmiştir. Gerçekten, çoğu zaman hukuk düzeniyle
barışık ve hukuk düzenini ihlal etmeyen birçok yurttaşımız,
mahkemeler önündeki ifadelerini süresinde vermedikleri ya da veremedikleri için
haklarında yakalama kararı çıkarılmakta ve ifadeleri
alınmak için yakalandıklarında saatlerce gözaltında
tutulmaktadırlar. Bu düzenleme bu rahatsız edici görüntüyü ortadan
kaldıracaktır.
Son olarak, tutuklama kurumu hakkında
düzenlemeler esaslı bir yer tutmaktadır. Gerçekten, tutuklama bir
hukuki tedbir olmasına rağmen sık sık başvurulan bir
tedbir hâline gelmesiyle istisna olmaktan çıkmıştır.
Tutuklamanın gerekçelerinin kararda açıkça belirtilmesi kanuni bir
zorunluluk olmakla birlikte, uygulamada tutuklama gerekçesi artık
klişe hâline gelmiş birkaç cümleyle özetlenmekte ve matbu metinlerle
tutuklama kararlarına gerekçe yazılmaktadır. Huzurdaki kanun
teklifiyle birlikte, tutuklama kararlarının gerekçeli
yazılmasına ek olarak tutuklama dışındaki tedbirlere
başvurulmamasının gerekçelerinin de kararda yazılması
zorunluluğu getirilmiştir. Böylece, tutuklama kararlarının
daha gerekçeli ve dayanakları daha somut bir şekilde verilmesi
sağlanacak ve ayrıca alternatif tedbirlere başvurulması
daha mümkün hâle getirilecektir. Ayrıca, tutuklama kararlarına dikey
itiraz yolunun öngörülmesiyle tutukluluğa itiraz kurumunun da daha
işlevsel, daha etkin ve daha verimli olması, dış
etkenlerden daha uzak tesis edilmesinin sağlanması mümkün
olacaktır.
Bu hâliyle huzurdaki kanun teklifini Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına desteklediğimizi bir kere daha ifade
ediyor, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Züleyha
Gülüm.
Buyurun Sayın Gülüm. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Merhabalar.
Evet, çok güzel laflar ediyor iktidar. Demokrasi,
hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, adil
yargılanma hakkı, reform, ne güzel cümleler ama maalesef, iktidar
bunları kurduğunda, biz Acaba yine başımıza ne
gelecek, toplumsal muhalefete nasıl bir saldırı dalgası
olacak? diye hep düşünmek zorunda kalıyoruz; zira, bütün
planları böyle kuruluyor. Şimdi, siz adil yargılanma deyince,
demokrasi deyince, hukuk devleti deyince ne oluyor? Arkasından, 6
milyon insanın, seçmenin oyunu almış HDPye kapatma davası
geliyor. Sizin bu yargı paketlerinin süresi boyunca gelenlerden bir tanesi
bu. Ne oluyor? Aslında her türlü baskıya rağmen, her türlü
engellemelerinize rağmen tasfiye edemediğiniz partimizi bu sefer
yargı yoluyla, talimatlı yargınız yoluyla tasfiye etmeye,
ortadan kaldırmaya çalışıyorsunuz; bunun adına da
tarafsız yargı diyorsunuz, ne diyeyim size?
Diğer bir mesele, diyorsunuz ki: Demokrasi
var. Demokrasinin en temel kriteri basın özgürlüğüdür. Ne
yapıyorsunuz? Basın emekçilerine şiddet uyguluyorsunuz,
gözaltına alıyorsunuz, tehdit ediyorsunuz, ayaklarınızla,
polisin ayakları altında ezdiriyorsunuz, ondan sonra da diyorsunuz
ki: Demokrasi var. Öyle mi? Milletvekillerimizi, belediye
başkanlarımızı, parti
çalışanlarımızı, kumpas davalarıyla
gözaltına alıyorsunuz, yıllara varan cezalar veriyorsunuz,
bağımsız yargı var, öyle mi? Toplumsal muhalefet bir hak
aramak istediğinde önünü kesiyorsunuz, aynı bugün Somadan gelen
maden işçilerinin Ankaraya girişine izin vermediğiniz gibi
Yürürseniz gözaltına aldırırız, yargı yoluyla
sustururuz. demeniz gibi işlemler yapıyorsunuz, ondan sonra
Yargı bağımsızlığı var. diyorsunuz, öyle
mi? Kadınlar İstanbul Sözleşmesinden çıkmıyoruz.
diye sokaklara, meydanlara çıktığında polis şiddetiyle
karşı karşıya bırakıyorsunuz, gözaltı
tehditleriyle karşılıyorsunuz, ondan sonra bu ülkede demokrasi
var, öyle mi? Boğaziçi Üniversitesinde atadığınız
kayyum rektöre karşı öğrenciler protesto haklarını
kullanıyorlar, sözlerini söylüyorlar, onların sözünü kesmeye
çalışıyorsunuz, öğretim üyelerini kendi üniversitelerine
almıyorsunuz, ondan sonra diyorsunuz ki: Bu ülkede demokrasi var, paketlerimizle
demokrasiyi getireceğiz. Gerçekten mi söylüyorsunuz bu sözleri? Siz, bir
taraftan yazlık sarayları inşa ederken tazminat
haklarını alamayanlar, milyonlarca işçi yoksullukla,
işsizlikle karşı karşıya, açlıkla karşı
karşıya ama bu ülkede adalet var, öyle mi? İkizderede taş
ocağına karşı duran kadınlar işkence edilerek,
zorla, tehdit edilerek susturulmaya çalışılıyor; taş
ocağını açacak şirketi koruyan uygulamalar
yapıyorsunuz Bu ülkede demokrasi var. diyorsunuz, gerçekten mi?
Şimdi, sizin ne yapmaya
çalıştığınızı çok iyi biliyoruz.
Mafya-siyaset düzeni, çete düzeni içerisinde bu ülkeyi aslında bir uçuruma
sürüklediğinizi hepimiz çok iyi biliyoruz. Yandaş medyanızla,
yargınızla, sürekli kullandığınız
ortalığı terörize eden cümlelerinizle herkesi susturmaya
çalıştığınızı, sessizleştirmeye
çalıştığınızı da çok iyi biliyoruz.
Şimdi, bunlar yaşanırken diyorsunuz
ki: Yeni bir yargı reformu paketi getirdik. Yargı reformunun
gerekçesine baktığınızda bile, aslında kendi kendinizi
ele veren bir düzenleme olduğunu çok açık ortaya koyuyorsunuz.
Diyorsunuz ki: Bundan sonra somut delil olmadan tutuklama verilmesin belli
suçlar için. Zaten bu ana, temel kural değil midir? Tutuklamanın
verilebilmesi için somut delil aranması gerekmez mi? Ama sizin
getirdiğiniz yargı, artık, AKP bürolarına dönen sulh ceza
mahkemeleri ya da ağır ceza mahkemeleri öyle bir hâle geldi ki
özgürlük falan onların umurlarında değil. Saraya bakıyorlar
Ne talimat var, kimi gözaltına almalıyız, kimi
tutuklamalıyız, kime ceza vermeliyiz. diye. Bunun üzerinden verilen
bir kararlar silsilesinde, siz Delil arayın. deseniz ne olacak
Aramayın. deseniz ne olacak? Zira kararları veren zaten mahkemeler
değil. Sizin talimatınızla hareket eden bir yargıda,
istediğiniz kadar oraya güzel cümleler yazın, sonucun
değişmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Zira herkes terörist;
herkesin terörist ilan edildiği bir ülkede, dolayısıyla bu
kavrama soktuğunuzda herkesi zaten tutukluyorsunuz.
Şimdi, bu tutuklama maddesinde diğer bir
sorunumuz da şu: Getirdiğiniz somut delili kadına yönelik cinsel
saldırı suçlarında, çocuklara yönelik cinsel istismar
suçlarında da uygulayacağız diyorsunuz. Bu ne demek, biliyor
musunuz? Erkek yargınızın bu tür suçlarda tutuklama
vermeyeceği, cezalandırma yapmayacağının garantisini
vermek demektir. Erkekleri, erkek şiddeti uygulayan erkekleri koruma
kalkanına alacağız. demektir ve bunu da yine güzellemelerle
yapıyorsunuz. Kadınlar açısından, çocuklara yönelik cinsel
istismar suçları açısından bu suçların hariç tutulması
gerekirken, siz bu düzenlemeyi buraya getirerek aslında kadına
yönelik şiddetin de önünü açmış olacaksınız.
Demin söyledim, madem şiddeti engellemek
istiyorsunuz, İstanbul Sözleşmesinden niye çıkıyorsunuz?
Neden İstanbul Sözleşmesinin uygulanmasından bu kadar kaygılısınız?
Çünkü siz, erkek egemen sisteminizi, düzeninizi devam ettirmek istiyorsunuz.
Kadınları dört duvar arasına sıkıştırmak,
makbul kadınlar yaratmak ve oralarda mahkûm hâle getirmek istiyorsunuz.
Daha şimdiden 6284 sayılı Yasa bile tartışılmaya
başlandı, bu konuda tedbir kararlarında geri adımlar
atılmaya başlandı; zira, siz, bunun böyle
olacağını zaten biliyordunuz.
Şimdi, yargı
bağımsızlığı diyorsunuz ama gerçekten
yargıya dair bir düzenleme yapacaksanız öncelikle şu TMKyi
kaldırmanız gerekiyor. Bu çifte standartlığın, herkesi
terörist ilan eden yasal düzenlemenin ortadan kaldırılması
gerekiyor. Gerçekten samimiyseniz, gelin, TMKyi hep birlikte
kaldıralım.
Diğer bir madde; kasten öldürme, kasten
yaralama, eziyet ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
suçlarının boşandığı eşe karşı da
işlenmesi hâlinde ceza artırım maddesi getirdiniz. Eyvallah da,
mesele sadece boşandığı eş meselesi değil ki.
Kadınlar, sırf kadın oldukları için bu şiddete maruz
kalıyorlar, kadın kimliğinden kaynaklı, bu ülkedeki kadın-erkek
eşitsizliğinden kaynaklı, patriyarkadan kaynaklı
şiddete uğruyorlar, öncelikle bunu kabul edin. O nedenle, sadece
boşanmış eşe karşı değil, kadınlara
karşı işlenmiş suçlar diye tarif edilmesi gerekiyor, bu
düzenlemenin de bu hâle çevrilmesi gerekiyor. Bu ülkede kadınlar
öldürülüyor, katlediliyorlar, LGBTİ+lar nefret suçlarına kurban
ediliyor ve tabii ki bu, iktidarın beslemesiyle, sözleriyle, cümleleriyle
gerçekleşiyor. Öbür yandan da kadınlar öz savunmasını
gerçekleştirmek zorunda kaldığında, yaşamlarını
savunmak zorunda kaldığında, aynı erkek yargı
kadınlara meşru müdafaa hakkını kullandırmıyor,
haksız tahrik hükümlerini uygulatmıyor ve o erkek yargınız
kadınlara ağırlaştırılmış cezalar
veriyor. Şimdi, siz bu maddeyi getirdiğinizde, eğer suça konu
meselede yargılanan kadın arkadaşsa ona da ağır
cezalar vermiş olacaksınız. O nedenle, bizim önerimiz
şudur: Kadına yönelik suçlara ilişkin ayrı bir düzenleme
yapılmalıdır. Erkek şiddetinin erkek egemenliğinden
kaynaklandığı, kaynağını buradan
aldığı, bu eşitsizlik ilişkisinden
aldığı açıkça yazılmalı ve buna göre ayrı
bir bent de düzenlenmelidir, karmanın içerisinde yer
almamalıdır.
Yine, diğer bir mesele ev hapsi. Şimdi,
siz ne yaptınız? Hep böyle yapıyorsunuz, bir şeyi fiilen
uygulamaya başlıyorsunuz, bir güzel yerleştiriyorsunuz, hukukun
içerisine alıyorsunuz -hukuksuz olduğu hâlde alıyorsunuz- ev
hapsini de böyle yaptınız. Dediniz ki: Ev hapsini kadınlara
yönelik suçlar için uygulayacağız, kadınlara yönelik suçlarda
erkeklere kelepçe takacağız. Ne yaptınız? Onlara
değil, toplumsal muhalefete yönelik gözaltılarda kelepçe
uygulamasına başladınız, ev hapsi uygulamasına
başladınız. Toplantı ve gösteri yürüyüşü
hakkını kullanana ev hapsi vermeye başladınız, en
demokratik hakkını kullanana ev hapsi vermeye
başladınız; şimdi de bunu normalleştirmeye
çalışıyorsunuz, meşrulaştırmaya
çalışıyorsunuz, buna da diyorsunuz ki: İnfazda indirim
yapacağız. İnfazda indirim yapın da önce ev hapsinin
verilme koşullarına bir bakın. Suçun bile
olmadığı birtakım demokratik eylemlerde siz ev hapsi
vermeye başladınız.
Yine, diğer bir mesele adli kontrol meselesi.
Adli kontrol hangi durumlarda veriliyor, hiç gördünüz mü, yargıya bir
bakıyor musunuz? Yine aynı şey; ne zaman birilerini susturmak
isteseniz hemen anında kararlar adli kontrolle çıkıyor, imzalar
veriliyor, yurt dışı çıkışı yasakları
veriliyor, insanların yaşam koşulları
zorlaştırılıyor, sürekli bir denetim mekanizması kuruluyor.
Aslında, bu adli kontrol denilen sistemin kendisini, cezaevlerinde
kuramadığınız sistemi dışarıda
insanların üzerinde baskı uygulamak üzere kurmanın yol ve
yöntemi olarak uyguluyorsunuz; bunu çok iyi biliyoruz, yoksa hukuki bir durum
falan yok aslında adli kontrollerde. O da yetmedi, süre sınırı
diyorsunuz. Ya, süre dört yıl olabilir mi? Bir adli kontrolde süre dört
yıl olabilir mi? İyi bir düzenleme gibi getirdiğinizi
söylüyorsunuz ama aslında mahkemeye diyorsunuz ki: Dört yıl boyunca
o adli kontrolü kaldırma. Süreleri azami diye koyduğunuzda sizin bu
talimatlı yargınızın nasıl süreleri sonuna kadar
kullandığını hepimiz biliyoruz. Güya dolaylı olarak
adil yargılanma hakkına dair bir şey söylüyormuş gibi
yapıp aslında, tam tersine özgürlükleri kısıtlayan,
hakları yeniden gasbeden bir düzenleme getiriyorsunuz.
Yine, bir diğer düzenlemeniz infaza ara verme.
Daha önce getirmiştiniz infaz paketinde, şimdi de bunu uzatmaktan
bahseden bir düzenleme eklediniz son dakikada. Peki, bu pandemi denen şey
cezaevlerinde siyasileri etkilemiyor mu? Aslında haksız, hukuksuz bir
şekilde siyasi davadan cezaevlerinize attığınız
insanlara pandemi değmiyor mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Pandemi siyasi mahkûmlara
dokunmayan bir hastalık mı? Nasıl oluyor da onlar etkilenmiyor?
Yine, her zamanki bu ayrımcı, aslında düşman hukukunu bir
kez daha önümüze getirdiniz. O zaman da itiraz etmiştik, demiştik ki:
Siyasi mahpuslara da bunun uygulanması gerekir. Bugün uzatırken de
siyasi nedenlerle tutukladığınız, tutsak ettiğiniz
insanlara yine Uygulamayacağım. diyorsunuz.
Diğer bir mesele idari yargı. Eyvallah,
süreleri kısaltıyorsunuz da idari yargıda sorun bu değil
ki. İdari yargı talimatlı kararlar veren bir yargıya
dönüştü; siz nasıl istiyorsanız, AKP nasıl talimat
veriyorsa, vatandaşın aleyhine ama sizi koruyan kararlar veriyor
idare artık. KHKlerin kararları açık değil mi, ortada
değil mi? Nasıl kararlar aldıklarını bilmiyor muyuz?
Süreleri kısaltmakla bu iş olmuyor, önce idari yargının
bağımsız, adil, tarafsız karar vermesi sağlanmalı,
arkasından da uzun yıllara varan davalar değil, idari
yargıda kararların nasıl daha hızlı
verilebileceğinin değerlendirilmesi gerekiyor. Şimdi, tüm
bunları yapmadan, adil yargılanma, demokrasi hikâyeleri yazmayın
bize, bunların gerçek olmadığını hepimiz biliyoruz.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Zeynel Emre.
Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, dördüncü yargı
paketi olarak Genel Kurula gelen işbu kanun teklifini görüşüyoruz. Bu
yargı paketlerinin hikâyesine baktığımızda Bu nereden
çıkmıştı? diye, hatırlarsanız Mayıs 2019
tarihinde, AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan tarafından
Yargı Reformu Strateji Belgesi açıklandı. Bu belgeye istinaden,
işte, yargı daha iyi olacak, daha iyi bir noktaya gidecek vesaire
gibi büyük hedefler var, iki yıldır bu kapsamda bu Mecliste
çıkarılan yasalar var; iki yıla göre çok daha kötü noktaya
geldik.
Bakın, hedefler neydi, bizde
gerçekleşenler ne oldu?
1) Hak ve özgürlüklerin korunması ve
geliştirilmesi. Ben şimdi bunları söylerken aslında
insanların içinden kıs kıs güleceğine eminim. İki
yıl önceki iddia bu.
Yargı
bağımsızlığı ve yargının
tarafsızlığının ve
şeffaflığının geliştirilmesi.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Çok
geliştirdiler canım (!)
ZEYNEL EMRE (Devamla) 3) İnsan
kaynaklarının nitelik ve niceliğinin artırılması.
Mesela, veterinerden hukuk fakültesi dekanı gibi falan.
4) Performans verimliliğinin
arttırılması.
5) Savunma hakkının etkin
kullanımının sağlanması. Mesela, işte,
baroları böleceksiniz, yürüyüş yapan baro başkanlarına
gündüz vakti açık gözaltı işlemi uygulayacaksınız.
6) Adalete erişimin
kolaylaştırılması ve hizmetlerden memnuniyetin
artırılması. Arkadaşlar, memnuniyet oranı emin olun,
artık yüzde 20 bile değil. Tosuncuk dosyasında bile hemen
gizlilik kararı alınıyor. Yani insanlar aman bilmesin gerçekte
yargıda ne olduğunu.
7) Hukuk yargılaması ile idari
yargılamanın sadeleştirilmesi ve etkinliğinin
artırılması. Şimdi, bir hukukçu olarak söylüyorum, ceza
dosyalarını sıklıkla inceleyen biri olarak söylüyorum,
birisinin ceza dosyasında mahkûmiyet aldığında ne kadar
infaz kararı olduğunu hesaplamak için matematik profesörü olmak
lazım. Sadeleştirmeyi bırakın, karman çorman; dörtte 3 var,
üçte 2 var, yüzde 40 var, bir yıl var, adli kontrol; üç yıl var,
aynı suç maddesi arasında farklılıklar var.
8) Alternatif uyuşmazlık çözüm
yöntemlerinin yaygınlaştırılması.
Şimdi, değerli arkadaşlar, kanunlar
çıkarıyoruz, bakın, sonuçları ne oluyor? Mesela, birinci
yargı paketi kapsamında Terörle Mücadele Kanunu'na bir ek
yaptınız, dediniz ki: Eleştiri sınırını
aşmayan söylemler ve haber içeriklerine ceza verilemez. Türkiye
hâlihazırda gazetecilere operasyon yapan en baştaki ülkelerden biri.
Ya, kimi eleştirse
Vatandaş Facebook'ta bir şey yazsa içeri
giriyor. Bugün bu ülkede bir apartman görevlisi bir konuyu konuşurken Telefonda
konuşmayalım. diyor. Herkesin birbirinden korktuğu bir durum
içerisindeyiz.
Şimdi, ikinci yargı paketi geldi, orada ne
var? Orada da özel af var, kişiye özel af var. Şimdi, ben dedim ki:
Değerli arkadaşlar, bu özel afla, özel af kanunuyla Türkiye'de ne
kadar insan tahliye olacak? Sayısını bilmek hakkımız
değil mi? Komisyonda sorduk, söylemediler; Genel Kurulda sorduk,
söylemediler; yazılı olarak Adalet Bakanına sordum, on beş
gün içinde cevap vermek mecburiyeti var, söylemiyorlar. Niye? 100 bine
yakın insan çıktı. Hangi suç tipinden, kimlerin
çıktığını soruyoruz, söylemiyorlar. Vatandaş bunu
bilmesin. Ne kadarı geri cezaevine döndü bugün, onu da bilmiyoruz.
Üçüncü yargı paketi... Yine Hukuk Muhakemeleri
Kanununda vesairede değişiklik yapılacak. İşte,
orada, bakıyorsunuz, seri muhakeme usulü geldi, onu da Anayasa Mahkemesi
iptal etti.
Şimdi, devamında bakıyorsunuz,
aynı iki yıllık dönemde gerçekleşenler
Gazetecilere aleni
saldırı oluyor; önce bir hedef gösteriliyor, silahla, sopayla,
bıçakla kafaları, gözleri kırılıyor, ondan sonra o
insanlar kısa süre içinde tahliye oluyor herkesin gözü önünde. Bugün
liyakatsiz atamalar özellikle yargıda zirve yapmış durumda.
Başka hangi kanun teklifi geldi? Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi. Burada ne
var? Burada da Türkiyedeki dernekleri zapturapt altına alacak, kayyum
atanacak düzenleme. Yargıda reform yapıyoruz. Vergi Usul Kanununda
değişiklik yaptık. Yine bir infaz kanunu
değişikliği geldi geçtiğimiz hafta, bir de bu. İki
yıllık süre içerisinde olan biten düzenlemeler bunlar.
Şimdi, arkadaşlar, Türkiyede bir reform
yapılıyor mu yargıda, bir de bunun üzerine İnsan
Hakları Eylem Planı açıkladılar. Yani böyle büyük iddialar
yazıyorlar falan, Şunu gerçekleştireceğiz, şöyle
olacak, böyle olacak.
Şimdi, mesele ne, biliyor musunuz? Önce
gerçekten bu sistemin düzeltilmesi isteniyorsa yargıyı çürüten
sebeplerle yüzleşmek lazım. Neden çürüyor yargı sistemi?
1) Çünkü Türkiyede yargının tek bir
amacı var: Recep Tayyip Erdoğanın siyasi ikbalini gerçekleştirmek.
Yargının bağımsızlığı
Bakın,
bugün cumhuriyet savcılarının tespitleri var, diyorlar ki: 2010
referandumundan sonra yargıdaki FETÖ kadrolaşması, liyakatsiz
atamalar yaygınlaştı, hatta 15 Temmuza giden yol
açıldı. 2010, 2017 değişikliği yargı bağımsızlığını
Türkiyede toptan bitirdi değerli arkadaşlar. Şimdi, bu
gerçeği kabul etmek lazım. Liyakatsiz ve partizan bakış
açısıyla kadrolaşma oldu.
2) Anayasa dinlenilmiyor bu ülkede. Anayasanın
beğenilen, hoşa giden kararlarına uyuluyor, ötekilere uyulmuyor.
Anayasa Mahkemesi kararları da hakeza yani bazılarına uyuluyor,
bazılarına uyulmuyor; artık hangisi işlerine gelirse.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyulmuyor,
rahatsız edici bulunursa kesinlikle uyulmuyor hatta şöyle itiraflar
oluyor: Ne olacak ki? Para cezası verirler vesaire.
3) Yüksek Seçim Kurulu, Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu ve Basın İlan Kurumu gibi yargısal ve idari ceza
mekanizmaları AKP Genel Başkanının siyasi ikbaline göre
şekilleniyor; cezalar buna göre, ilanlar buna göre, işlemler buna
göre.
4) Ülkede muhalifler, gazeteciler, siyasetçiler
saldırıya uğruyor, yargı izliyor. Bakın, bu ülkede
Anayasa Mahkemesi bile aleni tehdit ediliyor, en yüksek mahkeme.
5) Değerli arkadaşlar, Türkiyede
rüşvet serbest. Bakın, Türkiyede rüşvet serbest. Kim suç
diyorsa, yalan söylüyor. Daha alt tabakada, daha böyle ufak tefek suçlarla
ilgili rüşvet işlemi olursa olur ama malı büyük götürene
rüşvet serbest, yüzlerce örneği var. Bakın, gerçeği söyleyelim,
vatandaşımız bilsin.
Antalya Serikte, 2 Bakanın olduğu bir
ortamda 500 bin liralık aleni rüşvet itirafı var: Ben
değil, önceki Belediye Başkanı aldı. diyor. Bizim Antalya
milletvekillerimiz gitti, Serik Cumhuriyet Başsavcılığına
suç duyurusunda bulundu; hiçbir şey olmuyor, sıfır.
128 milyar nerede? diye pankart
asılıyor, ilçe başkanlıklarımıza polis geliyor,
hakaret var diye pankartı indiriyor.
10 bin dolar alan siyasetçi
kim? diyoruz -ya, sizin Bakanınız söyledi bunu- tek bir kişi
kalkıp da bir kelime söylemiyor.
Değerli arkadaşlar, şimdi gelelim
yapılması gerekenlere, bunları siz yapamazsınız ama
milletimiz bilsin, nelerin yapılması lazım:
1) Bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç
var. Hukuka saygı, hukuka inanç ihtiyacı var bu ülkede.
2) Anayasaya saygı. Anayasadan en çok
şikâyet eden bir parti olarak söylüyoruz; mevcut Anayasayı
değiştirene kadar buna uymakla yükümlüyüz.
3) İlgili yasal ve anayasal düzenlemeler
yapılacak. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak muhalefet şerhimizin
ekinde genel çerçeveyi sunduk; oradaki düzenlemelerin yapılması bile
ülkedeki birçok soruna çare üretecektir.
4) OHAL mevzuatından kaynaklanan
haksızlıkların ayıklanması lazım. Ya, bu ülkede
su altı adamlarının yapacağı iş bile OHAL Kanunu
kapsamında çıkarıldı; kış lastiğinden tutun
da vesaire vesaire, ilgili ilgisiz bir sürü düzenleme; mağduriyetler,
bunların sonuçları
OHAL kalksa da o mevzuattan kaynaklı
sıkıntılar hâlâ yürürlükte.
5) Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki
engelleri kaldırmakla yükümlüyüz.
6) Parti başkanından
Cumhurbaşkanı olmaz. Türkiye bunu acı bir şekilde tecrübe
etti. En son 2018 seçimine kadar ülkede dolar 4, euro 5ti; bu sistemde
çarpı 2 olduk, ülkemizdeki varlıkların yarısı gitti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ZEYNEL EMRE (Devamla) 7) Türk Ceza Kanununun
299uncu maddesi Cumhurbaşkanına hakaret. Cumhurbaşkanına
hakaret diye bir düzenleme olmaz. O, parlamenter sistemde tarafsız
Cumhurbaşkanı için getirilmiş bir düzenlemedir. Siyaset yapamayan,
devleti temsil eden birinin güncel polemiklerden korunabilmesi amacıyla
getirilmiştir. Sabahtan akşama kadar millete hakaret eden,
siyasetçiye, partilere hakaret eden AKP Genel Başkanını korumaya
yönelik kanun olmaz.
Bakın, sadece bu dönem, 27nci Dönem içerisinde
-buraya gelirken aldım- Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun fezlekeleri;
26sı Genel Başkanımıza ait. Fezleke yağıyor,
yüzde 80-90ı Cumhurbaşkanına hakaret ki
ağırlıklı olarak ettiği hakaretlere cevap verilen düzenlemeler.
Peş peşe dizili, Cumhurbaşkanına hakaret. Yani, sen hakaret
edeceksin, küfür edeceksin, partiye kurumsal olarak demediğini
bırakmayacaksın, ben sana cevap verince o Cumhurbaşkanına
hakaret olacak.
Değerli arkadaşlar, son cümlelerim olsun.
Bunların hiçbirinin bir önemi yok. Türkiye'nin bir hukuk devletine ihtiyacı
var, bunu da yapacak olan ilk seçimde bizleriz diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, birinci
bölüm üzerinde grupların söz talepleri karşılandı,
şimdi şahısların söz taleplerine geldi sıra.
İlk söz, Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan
Erele ait.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifiyle ilgili görüşlerimizi yirmi
dakikalık süre içerisinde ifade etmiştik, bugün Aksarayda
yaşanan bir adaletsizlikle ilgili bilgileri sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Türkiye'nin ortasında bulunan
Aksarayımızda bundan elli yıl önce sanayi sitesi
yapılmış. Bu sanayi sitesi şehrin ortasında
kaldığından dolayı, belediye ile TOKİ iş
birliği yaparak yeni sanayi sitesinin üniversiteyle organize sanayi
arasındaki bir yerde yapılmasına karar verilmişti.
Zamanın belediye başkanı sanayi esnafıyla bir araya
gelmiş ve görüşmeler neticesinde, 1.620 dükkânın altyapı ve
çevre düzenlemesiyle birlikte, adı geçen alanda, 365 hektara yakın
bir yerde yeni bir sanayi sitesi yapılmasına karar verilmişti. O
zamanki fiyatlara baktığımız zaman metrekare fiyatı
880 TL artı KDV olarak belirlenmiş ve 2019 yılının
Temmuz ayında da bu sanayi sitesinde yapılacak iş yerlerinin
teslimine karar verilmişti. Aradan iki yıla yakın zaman
geçtiği hâlde, bugüne kadar bu sanayi sitesindeki dükkânlar hak
sahiplerine verilmediği gibi, bu hak kaybından dolayı da
ecrimisil veya emsal kira bedeli ödenmemiştir. O dönemde, müracaat
tarihinde ekonomik durumları müsait olmadığı için sanayi
esnafından yaklaşık 250-300 esnafımız bu projeye
müracaat edememişti. Yine, 775 esnafımız da TOKİden daha
avantajlı bir şekilde dükkân sahibi olmak amacıyla kendi
aralarında kooperatif kurmuştu ancak bu kooperatife gerek belediye
gerekse TOKİ yetkilileri sıcak bakmamış, kooperatifin
istediği taleplerini yerine getirmemişti. Bu kooperatif üyelerinden
596sı da yeni sanayi sitesinde iş yeri elde edemez hâlde.
Dolayısıyla, Aksarayda sanayi sitesinde şu anda yeri olan 850
esnafımız yeni sanayi sitesinde yeri olmayacak duruma gelmiştir.
250-300 esnafımız, o günkü şartlarda ekonomik durumu müsait
olmadığı için yeni sanayi sitesine müracaat etmemişti,
dükkânsız kalıyor. Dolayısıyla eski sanayi sitesinden
taşınmayacağı için bu durum da birtakım problemleri
beraberinde getirecektir.
TOKİnin amacı dar gelirli esnafı
dükkân sahibi, iş yeri sahibi yapmak ise, baktığımızda
365 hektarlık alan yeni sanayi sitesi olarak ayarlanıyor, bunun
yanında 160 hektarlık yer de yine TOKİye
bağışlanıyor. Yani bugün yaklaşık 850 esnaf yeni
dükkân sahibi olmak istediğinde, ot bedeli karşılığında,
Aksaraylıların malı olan, Aksarayın malı olan hazine
arazisini bugün TOKİ bin lira metrekare fiyatından ihaleye
çıkarıyor. Dolayısıyla Aksarayın tarlasını,
Aksarayın arazisini, TOKİ birilerine haklı veya haksız
kazanç sağlamak amacıyla esnafın alın terinden, göz
nurundan alarak bunlara verme yoluna gidiyor. Zaten ekonomik sıkıntılar
içerisinde olan esnafımız bunu alacak durumda değildir.
TOKİ Aksaraylılardan aldığı taşınmazı
Aksaraylılara bedelsiz vermek zorundadır, bu mağdur olan
vatandaşlarımıza da proje doğrultusunda işlem
yapmalıdır.
Yine, TOKİ burada Aksaraya hizmet değil,
ticaret yapmaya gelmiş. Yeni sanayi sitesinde en değerli 25 parseli
kendi uhdesine almış ve buraları da günümüzde 2.100 lira
metrekare fiyatından satışa çıkararak birilerine kazanç
sağlamıştır. Bizim, TOKİden istediğimiz, bu yer
sahibi olmayan, dükkân sahibi olmayan esnaflarımıza bir an önce bir
çözüm bulmasıdır.
Yine, sözleşme imzalanırken metrekare
fiyatı 880 lira artı KDV idi, günümüzde, şimdi, iki yıl
geçmesine rağmen teslimden, zam getirerek 1.221 lira artı KDV hâline
getirmiştir. İki yıldır iş yapamayan, evine ekmek
götüremeyen, elektrik, su parasını yatıramayan, SSK borcunu
ödeyemeyen bu esnafa, yeni yapılan bu zamlar karşısında
dükkân bedellerini ödemesi çok zor gelmektedir.
Yine, projelere baktığımızda 100
metrekarelik bir dükkânda 1 tuvalet, 1 duş bulunmaktadır. 500
metrekarelik bir dükkânda bu hesaba göre 4 tane daha tuvalet, 4 tane daha
duş olması gerekirken sadece yine 1 tuvalet ve 1 duş
olmaktadır ama her 2 dükkânın da metrekare fiyatı aynıdır.
TOKİ, 3 duvarı ve 3 duvarın önündeki bir camekânlı
dükkânı dünyanın parasına Aksaraylı esnafa
satmaktadır, Aksaraylı vatandaşlarımız bundan
muzdariptir. TOKİyi vatandaşımıza yaptığı
bu eziyetten vazgeçmeye davet ediyoruz. Aldığımız fiyatlara
göre bu fiyat TOKİnin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYHAN EREL (Devamla) Bağlayayım
sözlerimi.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
AYHAN EREL (Devamla) Evet, TOKİyi göreve
davet ediyoruz; mağdur vatandaşlarımızın
mağduriyetini gidermesini, yaptığı zammı geri
almasını, bu pandemiden dolayı ödemelerin de ileri bir tarihe
ötelenmesini talep ediyoruz.
Yine, özellikle marangoz esnafı çok
sıkıntılı. Daha önce 2021in Ocak ayında 170 liraya
aldığı bir tabaka MDF günümüzde 450 lira olmuş, bunun
yanında diğer malzemeler de çok pahalı Peşin para
olmayınca tüccar vermiyor. diyorlar. Devletimizin de bu konuya bir el
atmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına son söz
talebi Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeçe ait.
Sayın Gözgeç, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; birinci bölüm üzerine
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. 2002den bu
yana, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde,
milletimizden aldığımız destekle temel hak ve
özgürlüklerden hukuki güvenliğe, sosyal devlet anlayışından
sağlık ve ekonomiye kadar her alanda reform niteliğinde
adımlar attık. Ancak çok da kolay olmadı; değişime,
reformlara direnen statükocularla, vesayet odaklarıyla mücadele ettik, 15
Temmuz gibi eşi benzeri görülmemiş bir ihanetle karşı
karşıya kaldık ve hâlen ülkenin birliğini, aslında tüm
toplumu hedef alan en kapsamlı şiddet hareketi terörle topyekûn
mücadelemiz devam ediyor. Bu mücadelelerin her birini hukukun üstünlüğü
ilkesi çerçevesinde, insan odaklı anlayışla sürdürdük, sürdürüyoruz.
Zamanın ruhunu okuyarak kadim medeniyetimizden
aldığımız güçle reformlara devam ediyoruz.
Bugün görüşülen yargı paketiyle de
kişi hürriyeti ve güvenliğinin korunmasına yönelik güvenceleri
artıran, idarenin daha etkin hizmet sunumunu ve birey odaklı yönetim
anlayışını geliştiren düzenlemeler öngörülüyor.
Özellikle, kadına şiddetle mücadelede önemli bir düzenleme
yapıyoruz. Yapılan düzenlemeyle, kasten öldürme, yaralama, eziyet,
kişi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının fail
tarafından boşandığı eşine karşı
işlenmesi nitelikle hâl olarak değerlendiriliyor ve ceza
artırılıyor.
Değerli milletvekilleri, dün olduğu gibi
bugün de kadına şiddetle mücadelede sıfır tolerans
ilkesiyle amasız, fakatsız şiddetin her türlüsüyle
mücadelede kararlıyız ve bu kararlılığımız
iktidar olur olmaz başlamıştır. 2004te Anayasaya
Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. hükmünü getirdik.
2010da Anayasada 10uncu maddeyle pozitif ayrımcılık ilkesini
düzenledik. Biz daima kadını politikalarımızın
merkezine koyduk. Nüfusun yarısını oluşturan
kadınların hayatın her alanında hiçbir
ayrımcılığa uğramadan var olması için önündeki
engelleri biz kaldırdık. Özellikle, ekonomik hayatta var olması
amacıyla hibe desteklerini hayata geçirdik. Bu desteklerle, istihdam
oranları, kadın girişimci sayıları her geçen gün
artıyor. Ceza Kanununda kasten öldürme suçunun töre saikiyle
işlenmesinin ağırlaştırıcı sebep
sayılmasını düzenledik. 81 ilde ŞÖNİMleri kurduk. Alo
183ü, elektronik kelepçeyi, UYAP-POLNET altyapı oluşumunu, KADES
uygulamasını hayata geçirdik. Tedbir mahkemeleri kuruldu,
yaygınlaştırılıyor; özel soruşturma büroları
kuruldu, sayıları artırılıyor. 25 Kasım 2019da
Aile Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri
Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı,
Sağlık Bakanlığı ve Diyanet İşleri
Başkanlığı arasında, eş güdümlü mücadele için
protokol imzalandı.
Geçtiğimiz günlerde, Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan Kadına
Yönelik Şiddetle Mücadele 4üncü Eylem Planında somut hedeflerimiz,
öngörülen faaliyetler var. Mağdurun adalete erişiminin daha da
kolaylaştırılması, şiddetle topyekûn mücadele,
önleyici hizmetlerin güçlendirilmesi, toplumsal
farkındalığın artırılması, veri analizi,
veri toplanması belirlenen hedefler ancak önemli olan, şiddeti
doğuran sebeplerin ortadan kaldırılması. Bu noktada
sağlıklı ailenin varlığı çok önemli.
Sağlıklı, huzurlu bir ailede yetişen çocuk şiddet
uygulamaz çünkü şiddet, öğrenilen bir davranış.
Bizim, medeniyetimizle
bağlarımızı yeniden sağlamlaştırmaya
ihtiyacımız var. Biz, hasta leyleklere dahi hastaneler
açmış bir medeniyete sahibiz.
Velhasıl, biz, her bir kadının, her
bir erkeğin, her bir çocuğun yaşam güvencesi için samimiyetle
mücadele ediyoruz. Bizim, bu konudaki samimiyetimiz açıkça ortada.
Diğer yandan, kız çocuklarını dağa kaçıran,
onları terörist olmaya zorlayan terör örgütlerine sırtını
dayayanların samimiyetsizliği de açıkça ortada.
Ve buradan diyorum ki: Gelin, bu konuyu siyasi
çekişme malzemesi olmaktan çıkaralım, gerçekten samimi
olalım. Dağa kaçırılan, küçük yaşta eline silah
verilen kız çocukları için de sesiniz çıksın. Gelin, evlat
hasreti çeken Diyarbakır Annelerinin acısını
yüreğimizde hissedelim; çocuklara umut olan gencecik kadın
öğretmenlerin hayatına kasteden en kapsamlı şiddet hareketi
terörle topyekûn mücadele edelim diyor, saygılarımı sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birinci bölüm üzerinde
şahıslar adına söz talepleri karşılandı.
Şimdi on beş dakika süreyle soru-cevap
işlemini yapacağız.
Sayın Güneş
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Öncelikle, tabii, bu yargı paketinde pek çok
güzel hizmetler var. Bunlardan bir tanesi de idari yargıda idari
başvurulara cevap verme süresinin altmış günden otuz güne
indirilmesi.
Diğer bir düzenleme de tebligatın
yanı sıra, iddianamenin elektronik ortamda SMSle ve e-mail adresiyle
şahıslara gönderilmesi. Bu elektronik ortamdaki gönderimlerden
eğer kişi haberdar olmazsa yine de tebligat yapılmış
sayılacak mı?
Diğer taraftan, tabii, bugün HDP çocuk
istismarıyla ilgili bir önerge verdi. Tabii, AK PARTİ dönemlerinde
çocuk haklarıyla ilgili pek çok düzenleme yapılmıştır.
Eksikler var mıdır? Mutlaka vardır ama diğer taraftan,
çocukları öldüren, çocukları katleden, çocukları dağa
kaçıran ve çocukları istismar edenlere hiçbir şey
söylemeyenlerin böyle bir önerge vermelerinin ben hakları olmadığını
düşünüyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın...
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Pandemi sürecinde küresel ticaretin güçlü üretim ve
tedarik ülkesi olarak öne çıkan Türkiye ihracattaki yükselişini sürdürüyor.
Haziran ayı ihracatı yüzde 47 artışla 19,8 milyar dolar
oldu. Aylık, çeyreklik ve altı aylık bazda cumhuriyet tarihinin
en yüksek değerlerine ulaşıldı, tüm dönemlerin
rekorları kırıldı. İhracatın ithalatı
karşılama oranı haziran ayında geçtiğimiz yıla
göre 4,8 puan artışla yüzde 87,3e yükseldi. Ocak-haziran döneminde
ise ihracatın ithalatı karşılama oranı geçtiğimiz
yıla göre 7,3 puan artışla yüzde 83,2ye yükseldi.
Yılın ilk altı ayında 105 milyar dolarlık ihracat
yapan Türkiye, yıl sonunda 210 milyar dolara doğru
koştuğunu gösterdi. Birileri görmek istemese de
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde Türkiye ekonomisi rekorlar kırmaya devam edecektir
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Purçu...
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Türkiyede 100 bini aşkın konut
mağduru var, ön ödemeli satışla dolandırılan 100 bin
vatandaşımız var. Yaklaşık olarak 10 milyar
liralık bir yolsuzluk var. Hükûmetin de içinde olduğu birçok
açılış yapıldı, Fikirtepe bunlardan en önemlileri
yalnız bu binaların hiçbiri tamamlanıp verilmedi. Engin
Yeşil, Osman Nuri Bakırcı, Fadıl Akgündüz, Necmi
Kadıoğlu, Raci Şaşmaz gibi birçok zengin iş
adamı, belediye başkanı vatandaşlarımızı
dolandırdı, mağdur etti ve vatandaşlarımız kendi
kaderleriyle karşı karşıya kaldı. Bu konuda Dilekçe
Komisyonunda konut mağdurlarıyla alakalı bir alt komisyon
kuruldu, maalesef bu konuda da bir çözüme ulaşılamadı. Biz en
kısa sürede iktidar olacağız, Cumhuriyet Halk Partisinin
iktidarında umarım bu vatandaşlarımızın
sorunlarını çözeceğiz.
BAŞKAN Sayın Ünsal
Yok.
Sayın Sümer
Yok.
Sayın Yılmazkaya
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Geçtiğimiz günlerde milletvekili
arkadaşlarımızla vatandaşlarımızın
sorunlarını dinlemek için Diyarbakırda çeşitli ziyaretler
yaptık. Maalesef kentte sorunlar dağ gibi yığılmış.
Ulaşım sorunu yaşayan Diyarbakır Beşyüzevler
Mahallesinde afet konutlarında yaşanan mağduriyetler bitmiyor,
vatandaşlarımız çok dertli. Ulaşım sorununun yanı
sıra su sorunu yaşanan afet konutlarında oturan
vatandaşlarımız TOKİye ödemelerini yapmalarına
rağmen tapuları çeşitli bahaneler gösterilerek verilmemektedir.
Ödeyenlerin tapuları bir an önce verilmeli, ödeme güçlüğü çeken veya
ödeyemeyen afetzedelerin zor durumları göz önünde bulundurularak gerekli
kolaylıklar sağlanmalıdır.
2 bin kişilik nüfusa sahip Serap Güzeli köyü
Diyarbakır merkeze 20-25 kilometre mesafede olmasına rağmen
köyün uzun yıllardır yaşadığı içme suyu sorununa
bir türlü çözüm üretilememiş. Evlerde şebeke suyu yok, kuyulardan
-hijyenik olmayan sular- köy meydanından taşıma yoluyla evlere
su çekilmektedir. 21inci yüzyılın Türkiyesinde Diyarbakır
merkeze 20-25 kilometre mesafede Serap Güzeli köyünde yaşayan emektar ev
kadınlarının yıllardır çektiği çile ne zaman
bitecek? On dokuz yıldır iktidar olan AK PARTİ
vatandaşın bu temel sorunlarına ne zaman çözüm bulacak?
BAŞKAN Sayın Şanverdi
HÜSEYİN ŞANVERDİ (Hatay)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ilk kurşunun Dörtyolda atılmasının
ardından başlayan bağımsızlık mücadelesine Hatay
halkı sonuna kadar destek vermiştir. Kahraman ecdadımızın
başlattığı millî mücadele kararlılığı 5
Temmuz 1938 günü Türk askerinin Hataya gelişine kadar sürmüştür.
Kuvayımilliye ruhundan bir an olsun vazgeçmeyen Hatay halkı, kendini
ana vatanından ayrı görmemiştir. Bu topraklarda tarih yazarak
bizim geleceğimizi kurtaran, vatanının birlik ve bütünlüğü
uğruna canlarını feda eden aziz şehitlerimizi ve
gazilerimizi minnet, şükran ve rahmetle anıyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle İskenderun,
Kırıkhan ve Reyhanlı ilçelerimizin düşman işgalinden
kurtuluşunun 83üncü yıl dönümünü kutluyorum.
BAŞKAN Sayın Karahocagil
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
AK PARTİnin, 3 Kasım 2002de iktidara
geldiği günden beri en çok değer verdiği
yatırımların başında sağlık geliyor. Şu
an dünyada sağlıkta bizim kadar başarılı, bize eş
ikinci bir devlet gösterilemez. Sağlıktaki
yatırımlarımız dünya çapında ses getiren, parmak
ısırtan başarılarımızdır; bu
başarıda en büyük pay, istisnasız, yine, dünyanın en büyük
lideri Recep Tayyip Erdoğana aittir.
2002de 164 bin olan yatak sayımızı
2020 yılı itibarıyla 253 bine çıkardık. Nitelikli
yatak sayımızı 19 binden 162 bine, sağlık
çalışanı sayımızı 378 binden 1 milyon 177 bine
yükselttik. Kırk beş günde 1.008 yatak kapasiteli 2 adet şehir
hastanesi yaptık. Düşünüyorum da kırk beş günde bitirilen
şehir hastanemizin yolunu yapamayan şahıs, reisimizin
karşısında kendini rakip görüyor. Ayinesi iştir
kişinin, lafa bakılmaz.
BAŞKAN Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sorum şu: Katalog suçlarda tutuklama
kararı verilebilmesi için somut delil şartının
getirilmesinin çocuk istismarı suçunda suçla mücadelede çocukları
korumasız bırakacağı yönündeki eleştiriler
hakkındaki düşünceniz nedir?
Saatlerce bilgisayar başında oturduğu
için çok ciddi sağlık sorunları yaşayan gençlerin
haberlerini sıkça duyuyoruz. Sakat kalmaktan kalbin durmasına kadar
uzanan, geri dönüşü olmayan hastalıklara yol açan bu durum ciddi bir
risk oluşturuyor. Uzun süre çevrim içi oyun oynayan veya internette vakit
geçirenlerde oturuş bozukluğundan kaynaklı kas gerilmeleri ve
tutulmaları görülüyor. Uzun süre ekran başında kalmak, gözde
türlü hastalıklara, beslenme dengesizliği ile hareketsizliğin
birleşip metabolizma hızının düşmesine ve obeziteye
sebep olmaktadır. Her bir faaliyetin azı ve çoğu zarar, ortası
karardır.
BAŞKAN Sayın Filiz
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2021 Haziran ayı itibarıyla ceza hukuku ve
idari yargıda derdest dosya sayısı 4 milyon 121 bin; cumhuriyet
başsavcılığı soruşturma sayıları 5
milyonun üzerinde. Dosya sayılarının bu kadar yüksek
olmasının sebepleri konusunda Adalet Bakanlığımız
ve ilgili diğer bakanlıklarımızca bir araştırma
yapılmış mıdır? Ceza İnfaz Kurumunda bulunan
kişi sayısı 287.094 kişidir. Hükümlü statüsünde -en çok
işlenen suçlardan- yüzde 15,2 hırsızlık, yüzde 12,4
yaralama, yüzde 7 uyuşturucu madde imal ve ticareti suçu
işlenmiştir. Görüldüğü gibi hırsızlık en üst
düzeydedir. Bu suç sebepleri konusunda Adalet Bakanlığımız
ve ilgili diğer bakanlıklarımızca bir araştırma
yapılmış mıdır?
Teşekkür ediyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Komisyon
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Soru soran milletvekillerimize tekrar teşekkür
ediyorum. Sayın Taşkın, Sayın Purçu, Sayın Yılmazkaya,
Sayın Şanverdi ve Sayın Karahocagil sorularıyla teklif
dışında bazı değerlendirmelerde de bulundular,
tutanaklara da geçti; teşekkür ediyoruz.
Teklifle ilgili Sayın İsmail Güneşin
sorusu önemli Tebligatın elektronik imkânlarla yapılması durumunda
eğer teknolojik imkân eksikliği varsa ya da bir internet çekmemesi,
cep telefonu olmaması ya da çekmemesi durumunda tebligatın
yapılmış sayılacağı noktasında
vatandaşlar burada mağdur olmaz mı? diye bir soru yöneltti,
önemli bir soru. Burada, kanun teklifinde, teknolojik imkânların
yargıda kullanılması da adalete erişimin güçlendirilmesi
açısından önemli. Teklifteki düzenlemeye
baktığımız zaman iddianamenin elektronik ve diğer
araçlarla da sanığa, mağdura, şikâyetçiye bildirilecek
olması ya da zorla getirme kararlarının yine elektronik
imkânlarla ilgililere bildirilecek olması Tebligat Kanunu hükümlerinin
dışında ekstra bir imkân. Burada vatandaşların iddia
edilen suçlardan, iddianamelerden haberdar olabilmesi için ayrıca bir
imkân. Bu imkân, Tebligat Kanunu gereğince yapılan tebligatın
yanı sıra getirilen bir imkân. Burada çağrı
kâğıdına bağlanan sonuçlar bu elektronik tebligatta
sayılmıyor. Tebligat Kanunu hükümleri gereğince posta yoluyla
yapılan tebligatlara bağlanan sonuçlar aynen geçerli. Bu ise vatandaşa
bir bildirim. Burada, itiraz süresini vesaireyi kaçırma durumu söz konusu
değil; asıl tebligat yine posta yoluyla yapılacak olan, Tebligat
Kanunu hükümleri gereğince gönderilecek olan tebligatlardır.
Yine, Sayın Kılıç Katalog suçlarda
somut delil şartının getirilmesi çocuk istismarı suçuyla
mücadelede bir zafiyete yol açar mı? diye sordu. Bu da çor
tartışılan bir konu. Burada da aslında bir tereddüt söz
konusu değil. Tutuklamada somut delil şartı aslında
kanunumuzda var, kanunumuzun ruhunda da var. Katalog suçlarda da aslında
tutuklama kararı verilirken somut delil aranması gerekiyor yani orada
(1)inci, (2)nci ve (3)üncü fıkraları birlikte değerlendirmek
gerekiyor ancak uygulamada bu değerlendirmenin farklı şekilde
yapılması nedeniyle keyfî tutuklamalara yol açan hususlar da
hepimizin malumu ve eleştirdiğimiz hususlar bunlar. Burada somut
delil şartının tüm suçlar bakımından aranması
zaten hukukun bir gereği. Katalog suçlar bakımından aranmayacak
husus sanığın, şüphelinin kaçma tehlikesi, kaçma şüphesi
ya da delilleri karartma tehlikesi; bu iki şart katalog suçlar
bakımından aranacak.
Çocuğun cinsel istismarı suçunda
farklı bir durum söz konusu. Burada, çocukların soruşturma
aşamasında ifadeleri çocuk izlem merkezlerinde alınıyor.
2012 yılında Başbakanlık genelgesiyle çocuk izlem
merkezleri kurulmuştu. Mağdur çocukların örselenmeden
ifadelerinin alınması ve ifadelerin dosyaya delil teşkil edecek
şekilde alınabilmesi için bu ifadeler uzmanlar eşliğinde
-psikologlar, sosyologlar ve sosyal çalışmacılar
vasıtasıyla- alınıyor ve orada tutulan tutanaklar, tutulan
raporlar, çocuğun psikolojik durumu vesaire hepsi gözleniyor ve çocuk
istismarı suçunda çocuk izlem merkezinde sadece bir ifadeden
bahsetmiyoruz, başka deliller de var. Bu bakımdan çocuk istismarı
suçunda somut delil aranıyorsa zaten bu tutanaklar, uzmanların
tuttuğu raporlar da yargı tarafından somut delil olarak
değerlendirilebilecektir. O nedenle, çocuk istismarıyla mücadele
konusunda çok hassasız. Bu anlamda tek bir çocuğumuzun bile istismara
uğraması hepimizin yüreğini yaralar. Bu suçlarla mücadelede de
çok önemli yasal düzenlemeleri burada hep beraber gerçekleştirdik. Türk
Ceza Kanununun 103üncü maddesiyle ilgili düzenlemeleri, cezaların
ağırlaştırılmasıyla ilgili
çalışmaları burada gerçekleştirmiştik.
Yine, Aile Bakanlığının, Millî
Eğitim Bakanlığının, İçişlerinin, bu
konudaki ilgili bakanlıkların da çocuk istismarının
önlenmesi konusunda aldığı idari tedbirler var.
Yine, Meclisimizde geçmiş yasama dönemlerinde
çocuk istismarının önlenmesi ve alınması gereken
tedbirlerle ilgili bir araştırma komisyonu kurulmuştu ve bu
araştırma komisyonu da önemli bir rapor
hazırlamıştı ve bu raporda belirtilen tedbirlerin de büyük
ölçüde gerek yasal düzenlemeler gerek idari düzenlemeler anlamında hayata geçtiğini
söylemek mümkün. Elbette ki daha yapılacak çok şey vardır,
çocuklarımızı korumak elbette ki hepimizin, ailelerin,
başta devletimizin en önemli görevi. Bu konuda alınması gereken
tedbir ne varsa yine hep beraber almak durumundayız.
Teşekkür ediyorum soru soran
milletvekillerimize.
Sağ olun Başkanım.
BAŞKAN Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.22
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.52
BAŞKAN: Başkan
Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Emine Sare AYDIN (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
274 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
1inci madde üzerinde 4 önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinde geçen beşinci
cümlesinde yer alan altı ibaresi dört şeklinde ibaresinin
maddeden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal Peköz Züleyha Gülüm Dilşat Canbaz Kaya
Adana İstanbul İstanbul
Mahmut Celadet Gaydalı Erol
Katırcıoğlu Hüseyin
Kaçmaz
Bitlis İstanbul Şırnak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Şırnak Milletvekili Sayın Hüseyin Kaçmaz.
Buyurun Sayın Kaçmaz.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak)
Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kanun koyucu yasayı toplumsal sorunların
çözümü için yapar ancak mevcut düzenlemede de gördüğümüz şekliyle
iktidarın pratikleriyle birlikte aslında iktidar bir
sıkışmışlığı aşmak ve bundan
kurtulmak için bunu yaptığını net bir şekilde
düzenlemeyle de gösteriyor. Gerçek anlamda insan haklarına
saygılı bir hukuk devleti olmak istiyorsak yargı
bağımsızlığı ve kuvvetler
ayrılığı ilkelerini yaşama geçirmemiz gerekiyor.
Bununla birlikte, HSK ve Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçim usulü
değiştirilmeden ve yine AİHM kararlarına uyulmadan,
yargıya talimat vermekten vazgeçilmeden insan haklarına
saygılı bir hukuk devleti olabilmemiz mümkün değil ve
yargıdaki bu sorunların bu şekliyle, bugünkü mevcut pratiklerle
düzelmesinin mümkün olmadığını hepimiz görebiliyoruz.
Tek adam rejiminde yargı
bağımsızlığının artık esamesi
okunmuyor. Sadece 2 örnek üzerinden bile, aslında, dediğimiz gibi, bu
tek adam rejimindeki yargı bağımsızlığının
artık kalmadığının net bir şekilde ortaya
çıktığını görebiliyoruz. Kobani kumpas ya da Kobani
utanç davası tek başına yargının
bağımlı olduğuna, bağımsız bir
yargının kırıntılarının dahi
kalmadığına en büyük işarettir, en büyük
kanıttır. Yine, partimize yönelik kapatma davası da tek
başına yargının siyasete eklemli iktidar bloğunun
hesaplarına hizmet eden bir kurum hâline gelmesinin sonucudur. Yargı
iktidarın iplerinden kurtulmadıkça paketler, reformlar çözüm
getirmez. Yargıda reform paketiyle toplumda bir beklenti oluşturuldu
ancak yapılan, getirilen düzenlemelerde aslında gerçek anlamda bir
çözüm sunulmadığı -dediğimiz gibi- sadece bir
sıkışmışlığın aşılması
gayesinin olduğu net bir şekilde ortaya çıkmakta. İnsan
hakları ve ifade özgürlüğü noktasında iyileştirme
yapılacaksa öncelikle Terörle Mücadele Kanunu kapsamında
değişiklikler yapılması gerekiyor çünkü bu kanun, hak
ihlallerine sebep olan ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan maddeler
barındırıyor, ihtiva ediyor ve bunlar
kaldırılmadığı sürece de yine özel görevli mahkemeler
kaldırılmadığı sürece de maalesef ki insan
hakları, ifade özgürlüğü konusunda palyatif düzeltmeler hiçbir sorunu
çözmeyecektir.
Şimdi, tabii, görüşülmekte olan 1inci
madde üzerine birkaç şey söylemek istiyorum. Yargılamayı
hızlandırmak açısından 1inci maddedeki yapılan
değişiklik önemli fakat hak kaybına uğradığını
düşünen vatandaşlar bakımından altı aylık bekleme
süresinin dört aya düşürülmesi vatandaş açısından olumsuz
bir düzenlemedir. İdari yargılamalarda asıl sorun yargılama
süreçlerinin çok uzun olmasıdır. Dosyalar üst mahkemelerde
yıllarca beklemekte, bu sebeple adalete erişimin
kolaylaştırılması için öncelikle mahkemelerin hakkaniyetli
bir sürede karar vermesini sağlayacak düzenlemeler yapılması
gerekiyor. Yine idari yargılamalarda, yargılama süreçlerini
hızlandıracak adımlardan biri olarak Avukatlık Kanununda
yapılabilecek bir düzenlemeyle bu durum aşılabilir. Mahkemeler,
avukatların sundukları Aslı Gibidir. tasdikli evrakları
kabul eder ve tekrardan bir araştırmaya tabi tutmazsa
Bu
şekliyle asla yargılama sürecini hızlandırmak mümkün
olmayacaktır. Buna ilişkin düzenleme yapılması
gerektiğini düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, insan haklarına
saygılı bir hukuk devleti olabilmek için demin birkaç madde
saydım ve bunlardan biri de aslında ülkemiz için AİHM
kararlarına uyulmasıydı. Yunanistana karşı
AİHMi savunan bir Dışişleri
Bakanlığımız var. Yunanistandaki Türk
azınlığın uğradığı mağduriyet
sonrası AİHMin -Yunanistan devletinin aleyhine- verdiği
kararı uygulamadı. diye Dışişleri
Bakanlığı resmen Yunanistana karşı kükredi ve
Yunanistan Yargıtayının AİHM kararını yok sayan
kararını kınıyoruz. şeklinde bir açıklama
yaptı ancak hepimiz görüyor, hepimiz biliyoruz ki bugün AKP iktidarı
eliyle AİHMin kararları Türkiyede de uygulanmıyor. Osman
Kavala ve Demirtaş kararları aslında bu durumun göstergesi
olarak bize emareler zaten sunuyor. İktidar kendi uymadığı
AİHM kararlarını sanki kendileri uyuyormuş gibi bu sefer
Yunanistan uygulamıyor. diye Yunanistana akıl vermeye
çalışıyor ancak Türkiyede yargıdaki durum ve polis eliyle
şiddetle maalesef ki her gün karşı karşıya kalan bir
toplumsal muhalefet söz konusu ancak yargıda, özellikle taraflardan biri
kolluk gücüyse cezasızlıkla sonuçlanan bir durum ortaya
çıkıyor. Aslında, bugün, otoriterleşen bu rejimin polis
gücüne başvurmasının temel sebeplerinden biri, artık bu
hegemonik gücün, otoritenin rıza üretememesi sebebiyle aslında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Sayın
Başkan, müsaadenizle
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
Buyurun.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Otoriterleşen bu rejimde artık rıza
üretemeyen iktidar sürekli polis şiddetiyle toplumsal muhalefeti
baskılamakta ve toplumu tehdit ederek siyasetsizleştirme durumunu
ortaya çıkarmaya çalışmakta.
Tabii, mevcut görüşülen yasa teklifiyle ilgili
bu açıklamalardan sonra, Şırnakta devam eden çok elzem, çok
önemli bir konuyu da paylaşmak istiyorum.
DEDAŞın Genel Müdürü Şırnak
Valisini ziyaret ediyor ve hemen sonrasında halkın büyük tepkisine
rağmen- okulların bahçesine, sınıfların hemen dibine
DEDAŞa ait trafolar yerleştiriliyor ve 2018 tarihli Millî
Eğitim Bakanlığının genelgesi mevcut trafoların
kaldırılması yönünde olmasına rağmen, bugün,
DEDAŞ Genel Müdürünün Şırnak Valisini ziyareti sonrasında
bu trafoların okulların bahçelerine konulması, yaşam
alanlarına konulması, çocukların hayatlarının
tehlikeye atılması hiçbir şekilde kabul edilemez; bunu buradan
paylaşıyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 1inci maddesinde bulunan dört ibaresinin iki şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan Erel Aylin Cesur Ümit Beyaz
Aksaray Isparta İstanbul
Arslan Kabukcuoğlu Bedri Yaşar Mehmet Metanet
Çulhaoğlu
Eskişehir Samsun Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden Isparta
Milletvekili Sayın Aylin Cesur.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurul saygıyla selamlıyorum.
Bugüne kadar Yargı
bağımsızlığı, yargı
tarafsızlığı sağlayacağız, hak ve
özgürlükleri koruyacağız. diye 4 yargı paketiyle milletin
huzuruna geldiniz; ilk 3ünde sonuç belli. İstanbul Sözleşmesinden
hukuksuz çıkılmasından, ortaya saçılan iddialar
karşısında harekete geçilmemesine kadar bakınca, üzülerek
söylüyorum, yargımız siyasetin güdümünde. Anketlerde de yüzde 70
Yargıya güvenmiyorum. sonucu çıkıyor. Komisyon
görüşmelerinde idarenin kesin cevap vermediği durumlarda bekleme
süresinin dört aydan iki aya düşürülmesini teklif etmiştik;
reddettiniz. Teklifimiz adaletin gecikmemesi için önemli bir teklifti.
Şimdi, her fırsatta ülkeyi dört dörtlük
yönettiğinizi söylüyorsunuz ya, hukuk olmadan bakalım
nasılmış bu dört dörtlük yönetim? Ben bir dosya ve sayfa
açacağım: Bundan önceki dört yılda vergide 4
yapılandırma yaptınız. Vergi affıyla
bazıları için vergisizlik yarattınız, vergisini düzenli
ödeyene ise 4lü kazıktı bu ve devletin vergi toplama kabiliyetini
kaybettiniz. 27nci dönemde 4 farklı Merkez Bankası
Başkanıyla çalıştınız. Piyasalar da
dayanamadı, dolar kuru dört yılda 4 liradan fazla arttı. Faiz
sebep, enflasyon sonuç. Faiz lobileriyle en iyi biz mücadele ediyoruz.
dediniz ama son dört aydır yüzde 19la dünyanın en yüksek faiz
oranı bizde. Bugün her 4 gencimizden 1i işsiz ve iş arayan 4
kişiden 1i de üniversite mezunu. 1 maaş yetmeyince fazladan 4
maaş alan bürokratların maaşları, Dolar 3 liranın
altına düşmezse yüzüme tükürün. diyen bir beyefendinin 4 maaş
alması; olan bitenin yanında aslında bunlar uvertür. Dip not
düşeyim: Düşmedi dolar.
İlahiyatçı Nihat Hatipoğlu, rektörü
olduğu üniversitede 4 fakültenin de dekanı aynı zamanda.
Boğaziçinin kayyum rektörü Melih Bulu, göreve geldiği ilk dört ayda
açık cezaevine çevirdi güzelim Boğaziçi Üniversitesini. 40
yaşında Konya Selçuk Üniversitesine Rektör atanan Profesör Metin
Aksoy, gelir gelmez, kırk yılı aşkın süre önce
üniversiteyi kuran Demirelin adını üniversiteden sildi. Ve 2021in
dördüncü ayına kalmadan 40 gazeteci saldırıya uğradı.
Yeni yıla kırık buruk girdi vatandaş ve dört ay içerisinde
doğal gaza 4 kere zam yapıldı. Bu son olur diye umdu
vatandaş, bir baktık her ay doğal gaza zam yapıyorsunuz.
Son iki buçuk yılda konut fiyatları yüzde 44 arttı, ev almak
nicesine hayal oldu. Ramazan Bayramından önce enflasyon yüzünden memura,
emekliye yüzde 4 enflasyon farkı zammı yapıldı diye
konuşurken zamlarla, enflasyonla dört haftaya kalmadan hepsi buhar oldu,
gitti. Kurban Bayramı öncesi yapılan 4 zam da temmuz
maaşları verilmeden maaşları eritti, âdeta kül oldu gitti.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar) Dört günde
elektriğe, doğal gaza, LPGye ve kiralara zam geldi ve emeklinin
alım gücü 2002den beri altın karşısında dörtte 1e
indi ama bayram ikramiyesine enflasyonun dörtte 1i kadar zam
yapıldı. Polis, öğretmen, hemşire ve din görevlilerinden
oluşan 4 tane meslek grubuna Müjde. diyerek 3600 ek gösterge sözü
verdiniz, hâlâ tutulmadı. Ama unutulmadı da.
EBAya erişemeyen 4 milyon çocuğumuz
vardı, yine ne tesadüf ki, her 4 öğrencimizden 1i EBAya erişim
sorunu yaşadı. TÜİKe göre, kadınlarımızın
yüzde 40ı yani her 10 kadından 4ü şiddete uğruyor.
2008de 80 kadın cinayete kurban giderken bu tam 4 kat daha arttı ve
senede 400lere dayandı. Son dört yılda 404 bin
vatandaşımız ülkeden ayrılıp başka bir ülkeye göç
etti. Tüm uyarılarımıza rağmen kontrolsüz normalleşme
kararı verdiğiniz 1 Marttan itibaren vakalar 4 haftada tam 4 kat
arttı; takip eden on dört günde de ölümler 4 kat arttı. Binlerce can
yitirdik ve unutmuyoruz bunu da. 100 milyon doz Çin aşısı
gelecek. dediniz, dörtte 1i ancak geldi, geri kalanı ne oldu henüz bilen
yok. Ve dört vakte kadar seçimle gideceğinizi anladınız.
Milletin cebinden kuruş çıkmayacak. dediğiniz ama milyarlarca
lira hazineden para ödediğiniz şehir hastaneleriyle ilgili
uyuşmazlıklarda İngiliz mahkemelerini yetkili
kıldınız; maliyeti 1 para iken yandaş müteahhitlere 4 kat
paraya yaptırdınız bunları ve dört yıl dahi
işletemeden Danimarkalılara sattınız gitti. Yani
kapitülasyonlara mahkûm bıraktınız ülkeyi, milletin hazinesine
ve geleceğine çöktünüz. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
ÇETİN ARIK (Kayseri) Maalesef
AYLİN CESUR (Devamla) Kendi içinizden bir
arkadaşınız çıktı, 4 önemli yapının;
yargının, üniversitelerin, bürokrasinin ve medyanın AK
PARTİnin arka bahçesi yapıldığını söyledi.
Böylece 4 önemli değer yani hukukun üstünlüğü, ortak akıl ve
bilim, iyi yönetim ve basın özgürlüğü rafa kaldırıldı.
İşte, bu sizin hikâyeniz. Böyle saf, böyle temiz. Ama
vatandaşın dört ay daha dayanacak hâli yok isteseniz de siz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
AYLİN CESUR (Devamla) Çözüm mü? O da 4lü
tabii. Hiç merak etmeyiniz, tüm medeni ülkelerde çözüm 4 unsurda gizli;
demokraside, insan haklarında, hukuk devleti ve basının,
insanın hür olmasında gizli. Milletse artık sizden sadece 1
şey istiyor, 4 tane şey istemiyor; biz de tek şey istiyoruz
sizden, 4 yapraklı bir yonca kadar sade aslında bizim isteğimiz.
4 yapraklı yoncanın anlamını biliyorsunuz; şans,
inanç, umut ve aşktır yoncanın 4 yaprağının
anlamı. Biz inanıyoruz ki şansımız yaver gidecek,
umutlu ve sevgi dolu insanlar ülkesi olacak yeniden güzel ülkemiz ve
İYİleşeceğiz, size rağmen İYİleşeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte 274 sıra sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesindeki cümlelerinde
yer alan ibaresinin, cümlelerindeki; cümlesinde yer alan ibarelerinin de
cümlesindeki şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muharrem Erkek Rafet Zeybek Erkan Aydın
Çanakkale Antalya Bursa
Zeynel Emre Mahmut Tanal Süleyman Bülbül
İstanbul İstanbul Aydın
Bayram Yılmazkaya
Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden
Çanakkale Milletvekili Sayın Muharrem Erkek.
Buyurun Sayın Erkek. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Dördüncü yargı paketini görüşüyoruz.
2019da Yargı Reformu Strateji Belgesi Beştepe Külliyesinde
açıklanmıştı yürütmenin huzurunda ve bugün dördüncü
yargı paketi görüşülüyor. Her paket açıklandıktan sonra her
geçen gün adaletsizlikler, hukuksuzlar büyüyor. Neden? Çünkü sorun sistemde.
Bir hatırlatma yapmak istiyorum, 16 Nisan 2017 tarihli referandumda, OHAL
döneminde Evet. çıktı. Hatırlayalım, o pakette,
referandumda millete sunulan pakette Seçim 3 Kasım 2019da yapılacak,
sistem o tarihte yürürlüğe girecek. deniliyordu ama iki şey hemen
yürürlüğe sokuldu. Birincisi, Cumhurbaşkanının siyasi parti
üyeliğinin yolu açıldı; ikincisi de HSK seçimleri ve
yapılanması hemen devreye sokuldu. Niçin? 2010 referandumu gibi 2017
referandumunun da temel amaçlarından biri yargıyı ele geçirmekti;
onun için HSK hemen yürürlüğe sokuldu. Üçüncüsü, siyasi parti üyeliği
hemen devreye sokuldu. Neden? Çünkü parti genel başkanlığı
yoluyla devlet yönetimi tesis edildi. İşte, parti genel
başkanlığı yoluyla devleti yönettiğiniz zaman
kuvvetler ayrılığı tamamen ortadan kalkıyor. Kuvvetler
ayrılığının olmadığı yerde,
yasamanın, yürütmenin, yargının yani bu üç erkin farklı
organlarda olmadığı bir yerde zaten ne bağımsız
ve tarafsız yargıyı ne de demokratik hukuk devletini tesis
edebilirsiniz, adaleti de tecelli ettiremezsiniz.
Sorun uygulamada, sorun zihniyette. Şimdi,
uygulamadan birkaç örnek vermek istiyorum, ne oluyor mesela? Mesela şu
oluyor: Daha yeni, iki hafta önce -hangi tarihte, söyleyeyim- 23 Haziranda bir
vatandaş, gözaltındaki bir personeliyle ilgili bilgi almak için
İstanbul Esenyurt Polis Merkezine girdi ve ondan sonra Polis Merkezinden
maalesef ölüsü çıktı. Video kayıtları yayınlandı;
bir polis ellerini buzla tedavi ediyor, bir polis ellerini sarıyor.
İstanbulda Esenyurt Polis Merkezinde karakolda bir bölüme polislerle
beraber sokuluyor -gece, bir saatte- ondan sonra maalesef
yaşamını yitiriyor. İki hafta geçti, bir tek şüpheli
dahi yok. Neden? Çünkü yargı artık suçla mücadele edemiyor,
yargı işleyemiyor; bu çok ciddi bir sorun değerli
milletvekilleri. Emniyet içindeki kendini kanunla bağlı gören,
hukukla bağlı gören, mesleğine saygılı birçok Emniyet
mensubu da bu konudan rahatsız. Kim işlerse işlesin, suçla
mücadele edilemez bir noktaya gelindi. Bakın, iki hafta önce 1 insan öldü,
1 insan; öldürüldü, üstelik bir polis merkezinde. İşte, ondan sonra
bir gece sokakta, bir bekçi memuru, vatandaş onunla
tartıştığı için, itiraz ettiği için Ben
devletim. deyip vatandaşı tokatlayabiliyor. Çünkü bir siyasi parti
genel başkanı, AK PARTİ Genel Başkanı ve
Cumhurbaşkanı Devlet benim. dediği zaman, işte bir polis,
bir bekçi memuru da Ben devletim. deyip vatandaşa kötü muamelede
bulunabiliyor.
Ben devletim demek ne demek biliyor musunuz
değerli milletvekilleri? Geçmişte şikâyet ettiğiniz askerî
vesayetin yerine sivil vesayeti koymak, sivil darbe yapmaktır ben devletim
demek. Siyasi partiler devlet olmak için iktidar olmazlar, devleti yönetmek
için iktidar olurlar. Hiç kimse devlet değil, devletin memuru. Ve sizin tokat
attığınız vatandaştan aldığınız
vergilerle maaşınız ödeniyor. Ama öyle bir sistem
yarattınız ki, parti genel başkanı yoluyla devlet
yönetimi... Biz ne diyoruz? Devlet ile hükûmeti ayıracağız,
Cumhurbaşkanı partilerüstü, tarafsız olacak diyoruz. Bunun için
diyoruz.
Bir örnek daha, İçişleri Bakanı
Mafyadan düzenli rüşvet alan, para alan bir siyasetçi var. diyor. Bir
İçişleri Bakanının, bir kamu görevlisinin suçu bildirmemesi
suç bizim kanunlarımıza göre ve bugün itibarıyla cumhuriyet
başsavcılığına bildirilmiş herhangi bir isim yok.
Biz, suç işleyen, yüz kızartıcı bir suçun üzerini örten bir
İçişleri Bakanına nasıl güveneceğiz, vatandaşlar
nasıl güvenecek? Karakolda bir insanın öldürülmesi olayı dahi bir
içişleri bakanına görevden el çektirtmek için yeterli; daha
başka bir sürü olay var, Sayın Meclis Başkanı da biliyor
mutlaka kamu görevlilerinin, hele hele, Bakanlıkta İçişleri
Bakanı olarak görev yapan bir kişinin suçu suçluyu yetkili makamlara
bildirmemesi ne demek; çok ciddi bir şey.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Demek ki Türkiye
Cumhuriyeti devletinin organları, yargısı, Meclisi görev yapamaz
hâlde. Meclis de soruşturma açamıyor bakan hakkında, savcı
da soramıyor; hâlbuki sorabilir, Bildir bana lütfen. diyebilir. Suçun
üzerini örten devleti yönetenler bizzat; bunu değiştirmemiz
lazım, Türkiye böyle bir tabloyu hak etmiyor.
Osman Kavala 1.345 gündür tutuklu, neredeyse dört
yıla yakın ve hakkında kurulmuş bir hüküm yok. Bunu
özellikle yargı paketini tartıştığımız için
söylüyorum. Bu sistemde hangi paketi getirirseniz getirin adaleti tesis
edemezsiniz çünkü gücün haklı çıktığı yerde, güce
tapanların olduğu yerde adalet beklemeyin. Ama hiç kimsenin
endişesi olmasın, bu sistemi değiştireceğiz; demokratik
hukuk devleti için bağımsız, tarafsız yargıyı
mutlaka tesis edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
Çok teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 1inci maddesinde yer alan
şeklinde değiştirilmiştir ibaresinin biçiminde
değiştirilmiştir olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Cemal Çetin Ali Muhittin Taşdoğan Esin Kara
İstanbul Gaziantep Konya
Mustafa Hidayet Vahapoğlu Baki Şimşek Metin Nurullah Sazak
Bursa Mersin Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden
Gaziantep Milletvekili Sayın Ali Muhittin Taşdoğan.
Buyurun Sayın Taşdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri, bizleri
takip eden yüce Türk milleti; küresel manada ülkeler siyasi, ekonomik, ticari,
tıbbi ve bilimsel bir mücadele içinde pandemiye
odaklanmıştır. Her gün yazılı basın, görsel
basın ve sosyal medyanın dışında aile sohbetlerimizin
bile gündemi pandemi olmuştur. Hızlı ve kontrolsüz büyüyen bu
salgınla beraber ülkeler bir türbülansa girmişler ve sağlık
sistemleri stres testinden geçmiştir. Ülkemiz dışında
yaşanan olaylarda bir oksijen maskesine muhtaç hâlde ölümler
hafızamızda yer tutmuştur. Bu aşamada sağlık
ordumuzun sürveyansı, tanı, klinik izlem ve tedavi alanlarında
mücadelesi takdire şayan olmuştur.
Virüsle mücadeleyi köstekleyen zihniyet, PCR
testlerinin sonuçlarıyla oynandığı, vaka
sayılarımızın gizlendiği gibi temelsiz
eleştirilerde bulunarak sağlık
çalışanlarımızın ve Sağlık
Bakanlığımızın gece gündüz demeden cansiparane
çalışmalarını boşa çıkarmaya
çalışmıştır. Dehşet tablosu çizmeye tenezzül
etmek ahlaki olmadığı gibi millî ve vicdani bir tavır da
değildir. Aşıların yol açtığı
hastalıklarla ilgili kaygılar, aşıların
başarısından daha çok dikkat çekmiş ve ortaya profesyonel
aşı karşıtı lobi çıkarmıştır.
Ülkemizde de bu lobinin sesi olma çabasında olan bazı siyasiler
görmekteyiz.
Sağlık, kimsenin istismar edebileceği
bir alan değildir. Bilgi kirliliğine alet olmayın, sorunun
üstesinden gelmek için yola taş koyan değil taş döşeyen
olun. Bu sebeple, karalama politikalarında bulunmak yerine aşı
reddinin önüne geçmek için salgından kurtuluşun ışığı
olan aşılamaya destek olmak ülkemiz adına daha yararlı bir
duruştur.
Değerli milletvekilleri, aşılarla
ilgili merak edilen bir konuya da açıklık getirmek istiyorum.
Ülkemizde ilk olarak kullanılmaya başlanan Sinovac
aşısının etkinlik ve güvenliğinin değerlendirildiği
Türkiye merkezli faz 3 klinik çalışmasının sonuçlarına
göre aşı etkinliği, semptomatik hastalığı
engellemede yüzde 83,5; hastaneye yatışı engellemedeyse yüzde
100 olarak bildirilmiştir. Bir hekim vekil olarak sahadaki
meslektaşlarımızdan aldığımız bilgiler ise
hastane yatışlarının aşı olmayan toplulukta
kümelendiğini göstermiştir. Ülkemizde uygulanan ikinci aşı
olan Pfizer-BioNTechin faz 3 sonuçlarının ise Türkiyeden de
gönüllülerin içinde bulunduğu iki doz aşı sonrası 16
yaş ve üzeri kişilerde yüzde 95 koruma sağladığı,
hastalıktan korumada ise genellikle yüzde 90 ila yüzde 100ü
gösterdiği rapor edilmiştir.
Genel Başkanımız Sayın Devlet
Bahçelinin de 15 Ocakta yaptırdığı aşılamada,
ilk günden itibaren aradan geçen sürede, bugün itibarıyla Türkiye
genelinde 55 milyondan fazla kişi aşılandı. İllere
göre değişiklik gösteren aşılama tablosuna göre seçim
bölgem Gaziantepte ise 900 binin üzerine çıkıldı. Bu rakamlar
göstermektedir ki hem şehrimizde hem de ülkemizde aşılama
sistemi emin adımlarla ilerlemektedir.
Etkili ve kür sağlayıcı bir antiviral
tedavisi olmayan bu salgın hastalığın
başarılı bir şekilde yok edilebilmesi için aşı
olmak önem arz etmektedir. Ayrıca, pandemiyi bitirebilmek için elimizde
aşılamadan başka bir metot şu an mevcut değildir.
Bugün için bu hastalıkla mücadelede elimizdeki en güçlü silah
aşıdır. Aşının menşei ya da ülkesi olmaz;
etkinliği ve güvenilirliği olur. Sağlık
Bakanlığının getirmiş olduğu
aşının etkinliği ve güvenilirliği bilimsel testlerle
ispatlanmıştır. İnanıyoruz ki Türkiye
sağlıklı toplum, sağlıklı fert yolunda
aşılamasını yüzde 90ın üzerine çıkararak bu
salgını tarihe gömecektir.
Gazi şehrimizin adaşı Gazi Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Kalın sağlıcakla. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 1inci madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 2nci maddesinde yer alan otuz ibaresinin onbeş
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan Erel Bedri Yaşar
Adana Aksaray Samsun
Arslan Kabukcuoğlu Ümit Beyaz İbrahim Halil
Oral
Eskişehir İstanbul Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden Ankara
Milletvekili Sayın İbrahim Halil Oral.
Buyurun Sayın Oral. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 2nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, günümüzde
pozitivist hukuk görüşüne sahip akademisyenlerin bir kısmı
dışında bütün hukukçular ve hukuk felsefesi hakkında
çalışma yapan araştırmacılar hukukun temel hedefinin
adaleti tesis etme olduğu konusunda hemfikirdir. Adalet ise bir histir,
bir duygudur. Türk milliyetçiliği fikrinin öncü isimlerinden rahmetli
Dündar Taşerin söylediği gibi His, fikrin barutudur. Yani adaleti
tesis edebilmek, vatandaşın lehine bir hukuk sistemi inşa
edebilmek için doğru fikirlere ihtiyaç vardır. Bu fikirlere ise ancak
tepeden tırnağa adalet hissiyle dolmuş insanlar sahip olabilir.
AK PARTİ iktidarında böyle insanlar ne yazık ki gün geçtikçe
azalmaktadır hatta gün geçtikçe böyle insanlar maalesef
bulunmamaktadır. On dokuz yıldır AK PARTİ iktidarı bir
sel gibi Türk adalet sistemini aşındırmakta, toplumdaki adalet
hissini söndürmektedir. Biz sahadayız, İYİ Parti sahada,
esnafla, vatandaşla temas hâlindeyiz; bu aşınmaya bizzat
tanık oluyoruz.
İdari yargılama usulündeki süreler
kısaltılmakla olumlu düzenlemeler getirilmektedir. Bizce bu sürelerin
daha da kısaltılması gerekir ancak bu süreleri kısaltırken
-aylarca, yıllarca OHAL Komisyonunun kapısında- beraat
ettiği hâlde işine gücüne kavuşmaya çalışan
vatandaşların durumu görmezlikten gelinmemelidir. Kendileriyle hiç
alakası olmayan hain bir darbe girişimi sebebiyle askerlik
mesleğinden bir gecede uzaklaştırılan askerî
öğrencilerin sorunlarına sırt dönülmemelidir. Süreleri
kısaltırken adalet hissini Twitterda arayan insanların adaleti
Türk mahkemelerinde arayacağı sağlam bir hukuk sistemini
kurmanın yolları da düşünülmelidir. Büyük paralarla yapılan
lansman programlarında insan hakları eylem planları
açıklayarak değil, insana gerçekten değer vererek eyleme
geçilmelidir. Çocuk istismarı, kadın şiddeti gibi hadiselerin
sosyal medyada değil, bizzat yargının elinde ceza bulması
sağlanmalıdır. İşte, bütün bunları ve daha
fazlasını yapabilmek için adalet hissine sahip olmak
şarttır.
Saygıdeğer milletvekilleri, Yüce Allah
Kur'anı Kerim'de şöyle buyurur: Allah size mutlaka emanetleri ehil
olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle
hükmetmenizi emreder. Bu ayet, bize ve aslında size çok önemli bir mesaj
vermektedir. Adaletle hükmetmek kadar emanetleri ehline vermek de
şarttır. Adalet, ancak ehil olan ellerde tecelli eder. On dokuz
yıldır gördük ki adaletin sizin zihninizdeki tek yeri partinizin
adıdır, onu da AK diye kısalttığınız için
hiç hatırlamaz durumdasınız. Sizin elinizde, ne kadar yasa
çıkarsa çıksın adalet asla tecelli etmeyecektir.
Kıymetli milletvekilleri, bu sözleri laf olsun
diye söylemiyorum. Somada adalet tecelli etmedi, yeniden görülen dava kimseye
adalet hissini sağlamadı. 11 yaşındaki Rabia Naz'ın
ölümü TBMMde bile araştırıldı ama adalet kimsenin gönlünde
tecelli etmedi. Çorlu tren kazasında raporlar yılan hikâyesine döndü,
üstüne üstlük konuyu araştıran gazeteciler ceza aldı. Esnaf,
sanatçı sıkıntılar içinde boğulurken yazlık
kışlık saraylar yapmanın neresinde adalet vardır? 4
kişilik ailenin evine 1 maaş zor girerken 1 kişiye yüksek 56
maaş verilmesinde adalet var mıdır Allah aşkına? 4
Temmuz 2003te askerimizin başına çuval geçirenlere haddi
bildirilmemişse adaletten asla bahsedemeyiz. Filistin için pandemi
yasakları gevşetilirken Doğu Türkistan için sus pus olup Hassas
konuları kaşımayın Allah aşkına. denilirse
adalet bunun neresinde kalır? Hazreti Ali Efendimiz Devletin dini
adalettir. derken bir gerçeği dünyaya haykırıyor ancak siz
kulaklarınızı tıkıyorsunuz. Adalet, sadece
yargının değil devletin her bir zerresinin meselesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Sayın Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Siz
ise devlete adaletsizliği, iltiması, adam kayırmayı,
rantı ve yolsuzluğu aşıladınız. Koçi Bey
risalesinde der ki: Devlet küfürle ayakta durur ama zulümle ayakta durmaz.
Devleti ayakta tutmak için, sizi, ilk sandıkta göndereceğiz. Bundan
asla şüpheniz olmasın ve adaleti tesis etme yolculuğunu da
inşallah başaracağız.
Bu düşüncelerle teşekkür ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinde geçen şeklinde
ibaresinin biçiminde olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Züleyha
Gülüm Dilşat
Canbaz Kaya
Adana İstanbul İstanbul
Mahmut Celadet Gaydalı Erol
Katırcıoğlu Mahmut
Toğrul
Bitlis İstanbul Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep
Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekilleri, Genel Kurulu, Genel Kurulun
sevgili emekçilerini ve ekranları başında bizleri izleyen
sevgili yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Sayın vekiller, şu anda görüşmelerini
sürdürdüğümüz kanun teklifi kamuoyunda dördüncü yargı paketi olarak
biliniyor. İktidar temsilcileri ise bu teklifleri sürekli bir reform
olarak ilan ediyorlar fakat hukukçuların tartışmasına
sunulmuş bir hukuk reformu aslında ortada yok, böyle bir niyet de
yok. Teklifte çoğu madde ise zaten bir hukuk devletinde olması
gereken maddeler. Bir hukuk reformu tartışması yapacaksak önce
insan haklarından, evrensel hukuk ilkelerinden yana, gerçek bir reform
niyetinin olduğu şeffaf bir ortamda bu tartışmaları
sürdürmek gerekiyor. İktidarınız tarafından önümüze konulan
hukuk reformu metinlerini iktidarınızı sürdürme metinleri olarak
okuyor kamuoyu. Temel hak ve hürriyetlere yönelik tutum ve saldırılar
varlığını koruduğu sürece, herhangi bir reform
paketinden söz etmek mümkün değildir. Yargısal faaliyetler,
iktidarınızın siyasal anlayışıyla o kadar
bütünleşmiş ki işte, bu durum reform söylentilerini en
baştan anlamsızlaştırıyor. Bize göre, iktidarın
anlamını kaybettirerek ölümüne sebep olduğu kavramlardan bir
tanesi de reform kavramı. O kadar laçkalaştırdılar ki
reform kavramını, hele ki yargıda ve adalet işlerinde reform
denilince gülüp geçmek dışında verebileceğimiz bir tepki
yok, bazen de Eyvah, acaba bu reform sözünden sonra ne gelecek toplumun
başına? diyoruz. Size biat etmeyen her odağı, hatta her
kişiyi hedefe koyan iktidarınız kara propagandaya, ekonomi ve
hukuk alanında köklü reformlar yapılacağı iddiasıyla
inandırıcılık, en azından meşruiyet
sağlamaya çalışıyor ama nafile, artık toplum size
inanmıyor.
Sayın vekiller, Anayasa Mahkemesi kararına
uymayacağını ilan eden yargıçların görev
başında olduğu, AİHMin haksız olduğunu tespit
ettiği bir tutukluluk hâlini sürdürmek için uydurma
soruşturmaların açıldığı bir dönemde reformdan
bahsetmek göz boyamaktan başka hiçbir anlam ifade etmez. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş kararları
ile Anayasa Mahkemesinin kararları uygulanmıyor. Haklarında hak
ihlali kararı bulunan bu isimler, bir de, kürsülerden, ekranlardan sürekli
terörist olarak ilan ediliyor. Bu durum devam ederken nasıl bir reform
yaptığınızı toplum merak ediyor. Demirtaş ve
Kavala serbest bırakılmadıkları sürece yapılacak
hiçbir reform inandırıcı olmaz. Azerbaycan ziyareti öncesinde
gazetecilerin HDP eski Eş Genel Başkanımız Sayın
Demirtaşın tahliyesinin yargı reformu kapsamında gündeme
gelip gelmeyeceğiyle ilgili sorusuna AKP Genel Başkanı
Erdoğan Böyle bir teröristin asla önünün açılmasına yol
veremeyiz. karşılığını veriyor. E, şimdi,
herkese terörist diyen bir anlayışla karşı karşıyayken
reformdan bahsediyorsunuz. Anayasanın 138inci maddesini bir kez daha
çiğnemekte hiçbir sakınca görmüyorsunuz. Dolayısıyla,
önümüze getirmiş olduğunuz bu hukuk reformlarının bir
inandırıcılığı maalesef ki yok.
Sayın vekiller, diğer bir yandan hâkim ve
savcıların Adalet Bakanlığından ziyade
İçişleri Bakanlığının birer memuru gibi hareket
etmeleri, kolluk ve yargı arasındaki farkı ortadan
kaldırmış durumdadır. Eğer bir reform amaçlanacak ise
insan haklarına dayanan hukuk anlayışının hâkim
kılınması gerekmektedir. Yargıda gerçekten reform mu yapmak
istiyorsunuz? Eğitiminden sınavına, atanmasından terfisine,
örgütünden barosuna bütün hukuk ve yargı kurumları üzerinden el
çekmeye, yargıyı yargının paydaşlarına
bırakmaya var mısınız yok musunuz? Eğer yok iseniz
yargı reformunun bizim için yeni bir fotoroman serisinden başkaca bir
anlamı yok.
Sayın vekiller, son olarak ise adaletsizlikler
büyüyor, hukuksuzluklar büyüyor; adaletin olmadığı yerde
aş, iş, ekmek de olmaz diyoruz. Hukuk devleti değilseniz kendi
vatandaşınıza da dünyaya da güven veremezsiniz; güveninizi,
itibarınızı her gün kaybedersiniz. Gün geçtikçe
otoriterleşiyorsunuz, otoriterleştikçe hata yapıyorsunuz, hata
yaptıkça adaleti zedeliyorsunuz. Adaletin olmadığı yerde
reformun olması mümkün değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bugün, her gün, sizi
eleştiren bir kişinin bir "tweet"iyle ya da sizin
itirazınıza mazhar olan bir söylemiyle cezaevine ya da sabahın
köründe evinden alındığını görüyoruz ama bir taraftan
çarşaf çarşaf kirlilikler ortaya dökülüyor ama yargı harekete
geçmiyor. Muhalif gördüğünüz kesimleri yargı ve kolluk sopasıyla
devre dışı bırakmaya çalışıyorsunuz, bizimle
mücadele edemediğiniz yerde yargıyı devreye sokup parti kapatmaya
kalkıyorsunuz ve bu ortamda reformu tartışıyorsunuz. Hadi
oradan! Başka bir şey denmez.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci
maddesindeki fıkrasında yer alan ibaresinin
fıkrasındaki şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Süleyman Bülbül Bayram Yılmazkaya Zeynel Emre
Aydın Gaziantep İstanbul
Mahmut Tanal Erkan Aydın Rafet Zeybek
İstanbul Bursa Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden
Aydın Milletvekili Sayın Süleyman Bülbül.
Buyurun Sayın Bülbül. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bu paket, iktidarın getirdiği dördüncü
yargı paketi; kesinlikle reform değil. Reform dendiği zaman
reform da içi boşaltılacak bir kelime anlamına getiriliyor. Bu,
dördüncü yargı paketi.
AKP iktidarı adaletsiz bir toplumda adaleti
gerçekleştiremediği için, ülkenin gidişatını düzeltebileceği
düşüncesiyle vatandaşı kandırmaca niteliğindeki bu tür
paketlerle önümüze geliyor. İlk paketten bugüne değil bir
iyileşme, ülkenin yerinde dahi sayacak bir durumu yok, daha kötüye
gidiyoruz. Örnekler çok, örnekleri vermeye başlarsak; mart ayında, hatırlıyorsunuz,
İnsan Hakları Eylem Planı açıklandı. İnsan
Hakları Eylem Planının açıklanmasıyla, kolluk
şiddeti o kadar çok arttı ki arkadaşlar, o kadar çok örneği
var ki bunun. Bu görünür artışı İstanbulda geçen hafta AFP
Muhabiri Bülent Kılıçta gördük. Haber takibi yapıyor gazeteci,
haber takibi yaparken gözaltına alınıyor, yerlerde sürükleniyor,
yere yatırılıyor ve polisler boğazına dizleriyle
bastırıyor, ters kelepçe takıyorlar. Bunun dışında
ne oluyor? Geçen gün Sincan Cezaevinin önünde yine Artı Televizyon
Muhabiri Nazım Fayık haber takibi yaparken yine ters kelepçeyle
yerlerde sürükleniyor. Gergerlioğlunun oğlu da aynı
şekilde şiddete uğruyor.
Yahu arkadaşlar, bu ülkede artık kimse
nefes alamıyor, nefes alamıyor insanlar. Kolluk güçleri sizin hukuk
dışı bir sopanız olarak dizleriyle vatandaşın
başına bastırıyor, nefes almasını engelliyor.
Bülent Kılıçı görmediniz mi? Nefes alamıyorum. diye
bağırıyor.
Değerli arkadaşlar, siz insan
haklarına dair bir sözleşme olan İstanbul Sözleşmesinden
tek adam kararıyla, hukuken yok sayılan bir kararla vazgeçmediniz mi?
Değerli arkadaşlar, bir örnek daha: Nisan
ayında Emniyet Genel Müdürlüğü bir genelge yayımladı,
toplumsal olaylarda görüntü alma yasağını ortaya koydu. Ne
yapacak sizin sopa olarak kullandığınız kolluk kuvvetleri?
Her türlü hak ihlalini yapacak. Ama vatandaş ne yapacak? Burada görüntü
alamayacak. Yok öyle bir şey arkadaşlar.
Yine, nisan ayında fişleme yasası
geldi. Fişleme yasasıyla birlikte güvenlik soruşturması da
Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesi yok sayılarak kabul edildi.
Bir de 6583 savcıyı 81 savcıya
bağladınız arkadaşlar, o 81 savcıyı da saraya
bağladınız. Saray yargısıyla yargının zaten
olmayan tarafsızlığını, olmayan
bağımsızlığını tamamen tek saraya
bağladınız.
Değerli arkadaşlar, son dört ayda neler
oldu biliyor musunuz? Adalet raporu yayımladık. Son dört ayda 131
eyleme müdahale edildi, son dört ayda 6.322 kişi gözaltına
alındı, sekiz yüz dört gün her türlü eylem ve gösteri
yasaklandı. Daha bugün Egenin incisi Aydında Valilik 7si ile 11i
arasında gösteri, yürüyüş ve basın açıklamasını
yasakladı. Niçin yasaklıyorsun kardeşim? Aydında ne var,
niye yasaklıyorsun? Her yerde yasaklı. Van Valiliği 2016dan
beri gösteri ve yürüyüşü yasaklıyor. Neyi yasaklıyorsun?
Vatandaşın hak arama özgürlüğünü, gösteri ve yürüyüş
hakkını niye engelliyorsun?
Arkadaşlar, bu yargı paketinin gerekçesi
şuydu, gerekçede diyorlar ki: İfade özgürlüğünün
güçleneceği
Neyin güçleneceği? İfade özgürlüğünün
güçleneceği. Hak arama yollarının genişleyeceği,
soruşturma evresinde tutuklamanın
sınırlandırılacağını belirtiyor.
Soruşturma evresinde tutuklama sınırlanacakmış. Onun
için mi 39 tane yeni cezaevi açıyorsunuz? Onun için mi Avrupada nüfusa
oranla en fazla tutuklu kişi Türkiyede? 38.034 kişi tutuklu
arkadaşlar mayıs ayı rakamlarına göre.
Değerli arkadaşlar, bu memlekette
yıllarca insan hakları savunucuları cezaevlerinde tutuldu,
iddianameleri yazılmadı. Kavalanın iddianamesi bir buçuk sene
sonra yazıldı, mahkemeye çıkarılmadı. Nerede mahkemeye
erişim hakkı? Ondan sonra çıkıyorsunuz ki Soruşturma
evresinde tutukluluğu sınırlandıracağız
Yapmayın arkadaşlar.
Bu memlekette bir, erişim yasakları; iki,
gizlilik kararları; üç, baskılar var. Erişim yasakları. Ya,
Selçukta eski AKP Gençlik Kolları Başkanı kendi öz
çocuğunu istismar ediyor, Cumhuriyet gazetesi haber yapıyor,
erişim yasağı koyuyorsunuz. Ya, erişim yasağıyla
siz sulh ceza hâkimliği olarak istismarcıyı mı
koruyorsunuz, yoksa halkın haber alma hakkını mı ihlal
ediyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar) Arkadaşlar,
böyle şey olmaz.
Sonra gizlilik kararları, ya arkadaşlar,
CMK 153ü uyguluyorsunuz. Ne yaptınız gizlilik kararıyla
birlikte? Esenyurt Karakolunda darpla öldürülen özel güvenlik amiri Birol
Yıldırımla ilgili soruşturmada gizlilik kararı
veriyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - 11 yaşındaki
Rabia Nazın şüpheli ölümüyle ilgili gizlilik kararı
veriyorsunuz. Şirinle ilgili gizlilik kararı veriyorsunuz. 2 milyar
dolar vurgunu yapıp kaçan Thodexin kurucusu Faruk Fatih Özer
hakkında başlatılan soruşturmada gizlilik kararı
veriyorsunuz. 10 Ekim Ankara katliamı yaşandıktan sonra dosyaya
gizlilik kararı veriyorsunuz. Güvenparkta yapılan bombalı
saldırıdan sonra gizlilik kararı veriyorsunuz. Şimdi,
Tosuncuk için veriyorsunuz. Neden Tosuncuk için veriyorsunuz? Ya,
arkadaşlar, 77.843 kişiyi dolandıran, 511 milyon lirayı
kaçıran Tosuncuk için gizlilik kararını Hangi siyasiler ya da
bürokratlarla bağlantısı var, bu ortaya çıkmasın.
diye mi veriyorsunuz? Kimden neyi gizliyorsunuz arkadaşlar? (CHP
sıralarından alkışlar) Kimden neyi gizliyorsunuz?
Değerli arkadaşlar, bu ülkede yargı
paketleriyle adaleti düzeltemezsiniz, önce zihniyet değişecek. Sizler
özgürlükleri, demokrasiyi, hukuku, adaleti kendi mahallenizden
tanımlıyorsunuz, oysa bu kavramlar sizin mahallenizin
sınırlarını aştı.
Demokrasi ve özgürlükler mutlaka bu ülkeye gelecek
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde 2 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 3üncü maddesinde yer alan değiştirilmiştir
ibaresinin yeniden düzenlenmiştir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan Erel Yasin Öztürk Ümit Beyaz
Aksaray Denizli İstanbul
Arslan Kabukcuoğlu Bedri Yaşar Mehmet Metanet
Çulhaoğlu
Eskişehir Samsun Adana
Fahrettin
Yokuş
Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Denizli
Milletvekili Sayın Yasin Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Kanunu ve -yine beraberinde
eklenen- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Cumhurbaşkanının
-Başbakanlığı dönemini de kapsayarak söylüyorum- bir
alışkanlığı var, seferberlik ilanı. Ekonomi
kötüye mi gidiyor; hukuk ve demokrasi alanında seferberlik ilanı,
paket paket adalet, paket paket özgürlük. Hukuk ve demokrasi alanında bir sıkıntı
mı var; ekonomide seferberlik ilanı, paket paket vaatler, paket paket
hayaller.
Bir ülke neden seferberlik ilan eder? Çünkü o alanda
bir eksiklik, çözümü uğraş gerektiren bir sıkıntı
vardır, idareci bunun farkındadır, bu nedenle kararlar sorunu kökten
çözecek şekilde alınır, üç beş senede laçkalaşacak
şekilde seferberlik ilan edilmez, paket açıklanmaz.
AK PARTİsi iktidarı on dokuzuncu
yılını doldurmak üzere. İktidarının on yedinci
yılında Yargı Reformu Strateji Belgesi, on dokuzuncu
yılında da İnsan Hakları Eylem Planı
açıklandı. Dönemine çıraklık, kalfalık, ustalık
şeklinde seviye kazandıran bir iktidarın, on dokuzuncu
yılında, göreve yeni gelmişçesine, yeni öğrenmişçesine
yargıdaki sorunların çözümüne ilişkin reform beyanı
açıklaması bir garabettir. Bugün dördüncü yargı paketi
önümüzdedir ve her yargı paketi vatandaşın adalet duygusunu
güçlendirmek yerine, AK PARTİsi iktidarına gelmesi muhtemel her
tehdidi bertaraf etmek üzere kurgulanmıştır. İnsan
hakları denildiğinde daha çok kısıtlama, özgürlük
denildiğinde daha çok yasak, demokrasi denildiğinde daha çok
baskı vatandaşın üzerine balyoz gibi indirilmiştir.
Yargı alanında yapılan hukuki düzenlemelerin çokluğu ve
buna rağmen boşluğu karşısında hâkimler isyan
noktasındadır.
Değerli milletvekilleri, adalet, suç
işleyen ya da suç mağduru her bireyin alınan kararı
tartışmasız içine sindirebilmesiyle tesis edilebilir. Burada en
önemli kriter, güven ve alınan karara saygı duymaktır.
Hakkaniyetli bir davanın gereklerine saygı duymak için başta
sanık, mağdur ve kamuoyunun da verilen kararı aynı
şekilde anlaması gerekir; yargının, aldığı
kararı iknaya ihtiyacı yoktur. Yargıya güvenin yolu temiz
siyasetle eş değerdir. Siyasetin kirlendiği noktada ne
yazık ki bundan en fazla adalet mekanizması zarar görmektedir.
Gelinen aşamada yargıya güven endeksi son zamanların en alt
seviyesine inmiştir. Türkiyede yargının en büyük sorunu adil
yargılamanın temelini oluşturan bağımsızlık
ve tarafsızlık niteliklerine gerektiği şekilde sahip
olmaması yanında adaletin ticarileştirildiği
iddialarıdır. Görevini Anayasa, yasalara ve vicdanlarına
bağlılıkla yapan, hiçbir kişi veya kuruluşa
eyvallahı olmayan yargı mensuplarını tabii olarak
ayırmak durumundayız ama özelikle son dönemde bir kamera ve tripod
eşliğinde yapılan ifşalar yargı içindeki çürümeyi
gözler önüne sermiştir. Çürüyen bu sistemde yargı suçluların
diline dolanmıştır. Kamu görevlilerine, yargı
mensuplarına, gazetecilere para dağıtmakla övünen, ad ve soyadının
kısaltılmış üç hâliyle anılan kişi Türkiyede
artık yargı yok, her şey paraya bağlı. sözünü
rahatlıkla sarf edebilmektedir. İşin ilginç yanı, ne bu
kişiye ne de yargıdaki grup ve klikler için kendinden 10 milyon euro
istediği öne sürülen gazeteciye bu ağır iddialarla ilgili soru
sorulmamasıdır. Bu nedenle yargı reformu önce zihniyet
değişikliğini kapsamalıdır. Bu mantıkla dördüncü
değil, on dördüncü yargı paketini çıkarsanız adaleti
sağlayamazsınız. Yargıda çürük elmaları ayıklayamadığınız
sürece de sadece dava üzerinden pazarlık yapan 10 milyon euroluk kliklerin
pazarlık fiyatını artırırsınız.
Sayın milletvekilleri, İstanbul
Sözleşmesi yürürlükten kaldırıldı. Neden? Biz,
kadınımızı koruyacak tedbirleri kendimiz alırız.
diye. Bu ülke ne yazık ki ne kadınlarını ne de
çocuklarını koruyabiliyor. İstanbul Sözleşmesinde mevcut
eşe ve birlikte yaşayan bireye karşı aile fertlerinden
biri, mağdurla ikamet eden kişi veya yetkisini suistimal eden biri
tarafından işlenmesi hâlinde şeklinde bir genel hüküm vardır,
görüştüğümüz kanun teklifinde ne var? Biz sadece evli ya da
boşanmış kadınla ilgileniyoruz, evlilik dışı
yaşamayı kabul eden başının çaresine baksın.
Şu gözle bakamadınız gitti: Her ne olursa olsun kadın
kadındır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Başkanım, tamamlayayım.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bir cümlemi yine tekrarlıyorum: Hakkaniyetli bir
davanın gereklerinin saygı görmesi için başta sanık,
mağdur ve kamuoyunun da verilen kararı aynı şekilde
anlaması gerekir. Bu ülkenin vatandaşları adil
yargılandığına inanmıyor. Anayasa Mahkemesi bireysel
başvuru istatistiklerini yayınlıyor, Yüksek Mahkemeye
yapılan başvuruların büyük bir bölümü adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği şikâyetiyle ilgili
yapılıyor. 2020 yılında 40.402 bireysel başvuru
yapılırken, Anayasa Mahkemesinin verdiği ihlal kararı
sayısı ise 5.658 oldu.
Yargı mekanizmasının tümüyle iktidara
bağımlı hâle getirildiği, adalet sisteminin tek bir
kişinin duygu, düşünce, birikim ve ideolojisinden kaynaklanan tutum
ve davranışlarına göre şekillendiği bir ortamda
getirilen yargı reformu Meclisin raflarında tozlanmaya mahkûmdur
diyor, Genel kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü
maddesindeki fıkrasında yer alan ibaresinin
fıkrasındaki şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Süleyman Bülbül Bayram Yılmazkaya Zeynel Emre
Aydın Gaziantep İstanbul
Mahmut Tanal Erkan Aydın Rafet Zeybek
İstanbul Bursa Antalya
Mehmet Göker
Burdur
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden Burdur
Milletvekili Sayın Mehmet Göker.
Buyurun Sayın Göker. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÖKER (Burdur) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle bugün Mardinde hain terör örgütü
tarafından şehit edilen Uzman Çavuşumuz Cihan
Çiftçibaşına Allahtan rahmet, ulusumuza da başsağlığı
diliyorum.
Dün öğle saatlerinde merkez üssü Akdeniz olan
ve kısmen Burdurda da hissedilen küçük ölçekte bir deprem meydana geldi.
Bu da bize Türkiyenin ve Burdurun birinci derece deprem bölgesi olduğunu
daha da iyi anlattı. Bunu niye söylüyorum? Özellikle, kendi seçim bölgem
olan Burdurdaki devlet hastanesi, bilirkişi ve bilimsel raporlarla
ispatlanmış bir şekilde yıkım kararı bulunan,
güçlendirmesi yetersiz bir binada hizmet vermektedir. Bu, şu demektir:
Yatan hastalar ve tedavi gören hastalar olası bir depremde ciddi anlamda
risk altında. Buradan Sağlık Bakanlığına bir kez
daha çağrı yapıyorum: Bu duruma ivedi bir şekilde çözüm
getirilmesini istiyorum.
Şu anda, insan hakları ihlalleriyle geçen,
hukuk devleti yerine parti devletinin kurulduğu, devletin hemen hemen tüm
kurumlarının çürütüldüğü 19uncu yılın sonunda
dördüncü yargı paketini görüşüyoruz. Yargıda yaşanan tüm bu
olumsuzlukların giderilebilmesi, dört paketle getirilen
değişikliklerin de başarıya ulaşabilmesi yönetim
zihniyeti değişmeden mümkün değildir. Zira, mevcut zihniyetin on
dokuz yıldır insan hakları ve özgürlüklerle ilgili şeceresi
ortada. 9 kez değiştirilen Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanunda, 24 kez değiştirilen
İdari Yargılama Usulü Kanununda, 38 kez değiştirilen Türk
Ceza Kanununda ve tam 44 kez değiştirilen Ceza Muhakemesi Kanununda
şimdi bir kez daha değişikliğe gidiliyor. Oysa, siz, mart
ayında Özgür birey, güçlü toplum, daha demokratik Türkiye.
sloganıyla İnsan Hakları Eylem Planı açıklamıştınız
ve demiştiniz ki: İnsan onuru, bütün hakların özü olarak
hukukun etkin koruması altındadır. Devletin temel amaç ve
görevi, bu hakları korumak ve geliştirmektir. Ama Sayıştay
raporlarına baktığımız zaman engelli
kadrolarının hâlâ boş olduğu, atama
yapılmadığı ortada.
İkinci söyleminiz: Dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç ve benzeri sebepler temelinde
hiçbir ayrımcılık söz konusu olmaksızın herkes hukuk
önünde eşittir. Ama hepimiz biliyoruz ki Bu can bu tende olduğu
sürece buradan çıkamaz. denilen Rahip Brunson bir telefonla serbest,
Osman Kavala ise sırf hınç için hâlâ içeride.
Kamu hizmetlerinin herkese eşit, tarafsız
ve dürüst biçimde sunulması, bütün yönetsel faaliyetlerin temel
özelliğidir. dediniz ama pandemi sürecinde gördük ki Cumhuriyet Halk
Partili belediyeleri çalıştırmamak adına bütün engelleri
koydunuz hatta aşevlerini bile kapattınız.
Sözleşme özgürlüğünden
anladığınız ise tüm dünyada birinci olan 5li çeteye
vermiş olduğunuz ihalelerden başkaca bir şey değil.
Yine Adli ve idari işleyiş; masumiyet
karinesi, ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkelerini koruyan,
gözeten ve güçlendiren bir yaklaşımı merkezine alır. diye
büyük bir söylemde bulundunuz. Oysa Genel Başkanınız
konuşmaya çıktığında bu ülkenin yüzde 50sini
sırf düşünceleri nedeniyle peşinen terörist ilan edebilmekte.
Hiç kimse, başkalarının kişilik
haklarına saygı göstermek suretiyle, yaptığı
eleştirisi veya düşünce açıklaması nedeniyle
özgürlüğünden yoksun bırakılamaz. dediniz ama en son geçen
hafta yayımlanan raporda Türkiye uluslararası arenada tutuklu
gazeteciler sıralamasında 1inci.
Yine Bağımsız ve tarafsız
yargıyla korunan hukuk devleti, hak ve özgürlükler ile adaletin
teminatı olarak her alanda tahkim edilir. dediniz. Oysa hukukun
üstünlüğü endeksinde Türkiye 128 ülke arasında 107nci sırada ve
siz bunu kabul ettiniz.
Kamu-özel iş birliğiyle yapılan
anlaşmaların uyuşmazlıklarında yetkili olarak Londra
mahkemelerini kabul ettiniz. Egemen bir ülkede yaşayan bizler için bu son
derece onur kırıcı bir imzaydı.
Son söz olarak yine söylüyoruz ki: Zihniyet
değişmeden çıkarılan paketlerle yargı düzeltilemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET GÖKER (Devamla) Bir selamlama yapayım
Başkanım.
BAŞKAN Peki, bir selamlayın
bakalım.
Buyurun.
MEHMET GÖKER (Devamla) Erken ya da zamanında
yapılacak bir seçimde Sayın Genel Başkanımız Kemal
Kılıçdaroğlunun önderliğinde tüm Türkiye'ye adaleti
getireceğiz, tüm Türkiye huzurla buluşacak.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 4üncü maddesinde yer alan "otuz ibaresinin "onbeş
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Bedri Yaşar Arslan
Kabukcuoğlu
Adana Samsun Eskişehir
Ümit Beyaz Ayhan Erel Dursun Ataş
İstanbul Aksaray Kayseri
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden Kayseri
Milletvekili Sayın Dursun Ataş.
Buyurun Sayın Ataş. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 4üncü maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin
görüşülen maddesiyle, yargılamada yaşanan gecikmelerin önüne
geçilmesi, makul sürede yargılanma hakkı ve hak arama hürriyetinin
etkin korunması amacıyla idari yargı mercilerince verilen nihai
kararların gerekçesiyle birlikte en geç otuz gün içerisinde
yazılması hükme bağlanmaktadır. Söz konusu teklif maddesi,
yerinde bir düzenleme öngörmüştür. Ayrıca, karar verildikten sonra
gerekçesi yazılmayan kararlar vatandaşın hak arama hürriyeti ve
makul sürede yargılanma hakkının ihlali sonucunu
doğuruyordu. Otuz günlük süre öngörülmesi yerinde olmuştur ancak hukukta
mahkemeler için öngörülen süreler düzenleyici süreler olarak geçmektedir.
Uygulamada mahkemelerin bu düzenleyici sürelere uymadıkları
görülmektedir. Burada, öngörülen sürenin de işlevsel hâle gelmesi yani
mahkemelerce uyulması son derece önemlidir. Bunun için, düzenleyici sürelere
uyulmamasının yaptırımı olması gerekir; aksi
hâlde, sadece kanunda yazan ama uygulanmayan bir düzenleme hâline gelecektir.
Bu da mahkeme kapılarında uzun süre karar bekleyen
vatandaşı mağdur etmeye devam edecektir. Evet, yargı süreci
hızlandırılmalıdır; insanlar adil sürede
yargılanmalı, haklarını arayan vatandaş mahkemelerde
ömrünü heba etmemelidir ancak daha da önemlisi, yargı adil, tarafsız,
eşit ve bağımsız olmalıdır, yargı
iktidarın sopası olmamalıdır.
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanı Erdoğanın zaten uygulanması gereken
genel hukuk ilkelerini Hukukta yeni bir reform dönemi başlatıyoruz.
diyerek pazarlamasının üzerinden yedi ay, İnsan Hakları
Eylem Planının kamuoyuna ilanının üzerinden de iki ay
geçti. Bugün dördüncü yargı paketini Genel Kurulda görüşüyoruz. Peki,
bundan önce çıkarılan üç yargı paketi ülkeye ne kattı,
ülkede neyi değiştirdi? Bu süreçte bu reformlarla yargı
bağımsızlığına mı kavuştu,
vatandaşın adalete güveni mi arttı? Ülkemizde yolsuzluk mu yoksa
hırsızlık mı azaldı? Kadın cinayetlerinde, çocuk
istismarında azalma mı oldu? Basın özgürlüğü mü
sağlandı? Tabii ki bunların hiçbiri olmadı. Partili
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yargının tek
adama bağımlı hâle getirildiği bu yapıda ne
yaparsanız yapın, kaç yargı paketi çıkarırsanız
çıkarın, hangi kuralı getirirseniz getirin kamuoyunun gözünü
boyamaktan, algı yaratmaktan başka hiçbir işe
yaramayacaktır.
Değerli milletvekilleri, açıklanan onca
reform paketine, hazırlanan strateji belgelerine, yapılan Anayasa ve
yasa değişikliklerine rağmen Türkiyede yargı
bağımsız olamamıştır. Ülkemiz, yargının
bağımsızlığı ve tarafsızlığının
tartışıldığı, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmasının
bizzat mahkemelerce bir yana bırakıldığı, FETÖ
borsalarının kurulduğu bir ülke konumuna gelmiştir.
Türkiyede yargının içinde bulunduğu bu vahim durum yapılan
araştırmalarda da ortaya çıkmaktadır. Yapılan
araştırmalarda 2019da yargıya güven oranı yüzde 41,9
olarak tespit edilmiştir. Bu oran son üç yılda hep yüzde 50nin
altında kalmış ve sürekli olarak düşmektedir. 2019
yılında yapılan yargıya güven araştırmasında
da yargıya güven oranının yüzde 38 olduğu görülmektedir.
Aynı araştırmaya göre Türkiyede yargının
tarafsız olduğunu düşünenlerin oranı sadece yüzde 37,7dir.
Araştırma sonuçlarına göre büyük bir çoğunluk yargı
önünde eşitlik olmadığını da düşünmektedir. Yine,
bir başka araştırma olan Dünya Adalet Projesinin hukukun
üstünlüğü endeksinde Türkiye 2020 yılında 128 ülke arasında
107nci sırada yer almıştır. Türkiyeyle aynı endeks
puanına sahip diğer ülkeler ise Angola, İran ve
Nijeryadır. Adında adalet olan bir iktidar partisi için bu büyük bir
utanç kaynağıdır.
Değerli milletvekilleri, hukukun üstünlüğü
ve yargının bağımsızlığı konusundaki
gerilemenin en önemli sebebi kuşkusuz ki tek adam rejimidir. Bu ucube
rejim değişmeden adalet de ekonomi de düzelemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN ATAŞ (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Hukukun üstün
olmadığı yerde üstünlerin hukuku olur. Bu nedenle hukukun
üstünlüğü, yargının bağımsızlığı
ve tarafsızlığının tesisi için refah içinde, adil,
mutlu yarınlar için iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş
parlamenter sisteme gecikmeden geçilmelidir diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü
maddesindeki tarihten ibaresinin günden şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Süleyman Bülbül Bayram Yılmazkaya Zeynel Emre
Aydın Gaziantep İstanbul
Mahmut Tanal Erkan Aydın Rafet Zeybek
İstanbul Bursa Antalya
İsmail
Atakan Ünver
Karaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Karaman
Milletvekili Sayın İsmail Atakan Ünver.
Buyurun Sayın Ünver. (CHP
sıralarından alkışlar)
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizlere bir ülkeden bahsetmek
istiyorum. Bu ülkede iktidarı elinde tutan güç, iktidarını
sürekli kılmanın yolunun gerçekliği denetim altında tutarak
bellekten ve geçmişten yoksun bir toplum yaratmaktan geçtiği
düşüncesiyle sürekli kurgular yaratmaktadır. Yine aynı ülkede,
her gün içine düştükleri çelişkileri örtebilmek ve düştükleri bu
çelişkilere rağmen toplumu ikna edebilmek için iktidardakiler
tarafından ustaca uydurulmuş yalanlar söylenirken bir yandan da tüm
gerçeğin farkında olunması çelişkileri bilinerek birbirini
çürüten iki görüşün aynı anda inançla savunulması şeklinde
anlatabileceğimiz bir felsefe hâkimdir. Örneğin, bir yandan ahlaka
sahip çıkılırken diğer yandan ahlakı inkâr etmek
anlamına gelen davranışların sergilenmesi. Bu ülke öyle bir
ülke ve ülkeyi yöneten iktidar öyle bir iktidar ki bütün öngörüleri doğru
çıkmaktadır çünkü bu ülkede kurulmuş bir birim eliyle
geçmiş gazeteler, dergiler, bütün yayınlar günü gününe güncellenerek
iktidarın yani partinin tüm öngörülerinin doğruluğu belgeleriyle
kanıtlanır, insana ise kendi verilerinden başka hiçbir
kanıt kalmaz. Mesela, bir günde dost ve düşman ülkeler
değişebilir ve geçmişin güncellenmesi sayesinde de bu yeni durum
sanki ezelden beri sürüyormuş gibi algı oluşturulur. Bu ülkede en
büyük suç düşünce suçudur. Düşünce suçu düşünce polisi
tarafından her an takip edilir, aykırı düşündüğünüz
anlaşılınca bir gece ansızın ya da sabaha
karşı gözaltına alınırsınız.
Yatağınızdayken yüzünüze ışıklar tutulur, hoyrat
bir el omuzunuzu tutar, gerçek bir yargılama olmadan mahkûm edilirsiniz.
Ülkeyi yöneten kişinin gözü hep vatandaşın üzerindedir, tüm ülke
ve halk her an ve her yerde izlenir. Ülkenin ideolojisini ise şu slogan
ifade eder: Savaş barıştır, özgürlük köleliktir, cahillik
güçtür. Bu ülkede, ülkeyi yöneten kişiye sadece boyun eğmek yeterli
değildir, mutlaka sevilmelidir de; o ne yaparsa yapsın, bu, onun
sevilmesine engel olmaz. Bu ülke size tanıdık geldi mi? Acaba, bu
ülkenin adı ne? (CHP sıralarından Türkiye sesleri) Hayır,
hayır. Bu ülke Türkiye değil, en azından şimdilik
değil. Bu ülke, George Orwellın başyapıtı 1984
romanında anlattığı hayalî ülke; Okyanusya.
Orwellın tüm otoriter yönetimlerin
karakteristiğini yansıttığı bu
başyapıtında, her otoriter yönetim az veya çok kendisini
bulabilir. Orwellın hayalî Okyanusya ülkesinde, geçmişi günü gününe
güncelleyerek yalanlarla tüm bellekleri sıfırlama görevi Gerbak
yani Gerçek Bakanlığınındır. Bir o ülkeyle, bir bu
ülkeyle yapılan savaşları yönetme görevi ise Barbak yani
Barış Bakanlığınındır. Kısa adı
Sevbak olan Sevgi Bakanlığıysa yasa ve düzeni sağlamakla
görevli olmakla birlikte içlerinden en korkuncudur. O kadar ki, bu
bakanlığın binasında tek bir pencere bile yoktur ve Sevgi
Bakanlığının mahzenlerinde düşünce
suçlularını yola getirmek için işkencenin binbir çeşidi
uygulanır.
Yani hayalî ülke Okyanusyada bakanlıklar,
adlarının bilinen anlamlarının tam tersi alanlarda faaliyet
göstermektedirler. Şimdi diyeceksiniz ki Bunu niye anlattın?
Şunun için anlattım: Bizde de, Türkiyede, mesela, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından işsizliği çözmesini,
mesela, İletişim Başkanlığından sosyal medyada
kurduğu trol ordusunu yönetmesini değil, vatandaşla doğru
iletişim kurmasını, mesela, Adalet Bakanlığından
da adaletin tecellisini kolaylaştıracak işleri
yapmasını bekliyoruz ama nafile. Adalet Bakanlığı
ikide birde kamuoyuna Reform yapıyoruz. diye koca koca laflar ediyor.
Ardından Meclisten bir şeyler geçiriliyor ama ülkede hukuk devleti ve
demokrasi günden güne geriliyor. İnsanlarımızın özgürlük
alanları iktidar eliyle günden güne daraltılıyor. Otoriter ve
baskıcı yönetim anlayışı her gün bir adım daha
ilerliyor. Siz bu reform paketlerini niye getirmiştiniz? Söze bakarsak
yargıyı daha güçlü hâle getirmek, demokrasiyi
kurumsallaştırmak için. Eğer öyleyse bu kategorilerde ülke niye
günden güne hep geriye gidiyor? Eğer bu ülkede kanunu uygulamak ve
uygulanmasını takip etmek durumunda olanlar tek bir kişinin
ağzına bakıyorsa ve herkes görevinin gereğini yapmak için
bir işaret bekliyorsa ve bu hâl sürüp gidecekse 4 değil, 14
yargı paketi kabul etsek ne yazar!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla)
Tamamlıyorum Başkanım.
Mesela, Bakanlığına dezenfektan satan
Ticaret Bakanı, Bakanlığı ile geçmişte kendisinin de
ortak olduğu kardeşinin şirketi arasında kurulan ticari
ilişkiden gocunmayan Millî Eğitim Bakanı, haftalardır
şahsıyla ilgili türlü türlü iddialar ileri sürülen İçişleri
Bakanı hakkında hiçbir şey yapılamıyorsa, yanı
sıra mafyadan aylık 10 bin dolar alan siyasetçi bulunamıyorsa
çıkarılan yasalar, değiştirilen kanunlar ne ifade eder?
Hiçbir şey ifade etmez. (CHP sıralarından alkışlar)
Zira geçmişte Egemen Bağışlar, Zafer Çağlayanlar,
Muammer Gülerler ve benzerleri için yargısal süreçler
işletilememişti.
Orwellın hayalî ülkesi Okyanusyaya
atıfla günün sonunda yapacağımız tespit şudur:
Aslında iktidarınız için hiçbir şey yasa
dışı değil çünkü artık iktidarınız için yasa
diye bir şey yok, tek bir kişinin iradesi var. O yüzden, ne yaparsak
yapalım boş. Asıl yapmamız gereken, kanunları
değil, iktidarı değiştirmektir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesine itibaren ibaresinden
sonra mahkeme tarafından ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Habip Eksik Kemal Peköz Züleyha Gülüm
Iğdır Adana İstanbul
Mahmut Celadet Gaydalı Erol
Katırcıoğlu Dilşat
Canbaz Kaya
Bitlis İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Iğdır Milletvekili Sayın Habip Eksik.
Buyurun Sayın Eksik. (HDP
sıralarından alkışlar)
HABİP EKSİK (Iğdır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu yargı paketiyle ilgili, milyonlarca muhalif
insanın sormak istediği bir soruyu sorarak başlamak istiyorum
görüşlerimi ifade etme konusunda: İktidarın değerli
milletvekilleri, bu yargı paketi parti devletine son verecek mi? Muhalefet
partilerine oy veren milyonlarca insan adına soruyorum: Bu resimdeki
görüntüye son verecek mi? Bakın, Iğdırda hastanede, devlet
hastanesinde anjiyo merkezi açılışını Vali Bey,
Valinin yanında AK PARTİ İl Başkanı, bir önceki
dönemde yani 7 Haziranda milletvekili adayı olmuş ve İl
Başkan Yardımcısı olan kişi, benim seçildiğim
dönemde AK PARTİ İl Başkanı olan ve aynı zamanda
milletvekili adayı olan kişi, yine yanında AK PARTİ Merkez
İlçe Başkanıyla birlikte yapıyor. Yanında kim var?
Sadece İl Sağlık Müdürü var. Başhekim nerede? 30 metre
geride, yer vermemişler. Parti devleti işte. Parti devletine son
verecek mi? Ben söyleyeyim: Hayır.
Bakın, artık AKP kurumlara dahi, illerde
müdürlüklere dahi kayyum atıyor ve AKP il yöneticileri, o kurumlara
kimlerin atandığını kendi sosyal medya sayfalarında
paylaşabiliyorlar. Suç. O müdürlüklerde ihaleleri, işe
alımları takip etmek için demek ki birilerini görevlendiriyor, kayyum
atıyor AK PARTİ il başkanlıkları. Bunlara son verecek
mi? Hayır, son vermeyecek.
Peki, ben size şöyle söyleyeyim: Torpile,
yolsuzluklara son verecek mi, 5li çeteye ihalelerin verilmesine son verecek
mi? Hayır. İnsanlarımızın, gençlerimizin
geleceğinin çalınmasına, torpile son verecek mi? Kesinlikle
hayır. Bakın, Iğdırda çağrı merkezine 3
kişi alınacaktı, 88 puanla ilk 3e giren kişiler
alınmadı, sondan 3 kişi alındı. Peki, ilk 3 kişi
kimdi? Kürttü. Bu teklif eşitliği sağlayacak mı bu ülkede?
Kesinlikle sağlamayacak zihniyetiniz değişmediği sürece.
Bakın, mülakatı nerede yapmışlar biliyor musunuz?
Mardinde. İtiraz süresini ne kadarla sınırlandırmışlar
biliyor musunuz? Bir günle yani yetişilmesin diye. İdari mahkemelerde
yıllarca süren davalar kısa sürede sonuçlanacak mı? Bu
çocukların mağduriyeti giderilecek mi? Hayır. Ne olacak? Yine
yandaşınız için hazırlık yapacaksınız.
Yine soruyorum: Kanun hükmünde kararnamelerle
mağdur edilmiş binlerce insanın hakları verilecek mi?
Ankara İdare Mahkemesinde verilen rezil kararlara son verecek mi?
Kesinlikle hayır. Gergerlioğlu kararında gördük, tamamıyla
adaletsiz bir şekilde karar verildi, hepiniz burada el
kaldırdınız, oy verdiniz ama Anayasa Mahkemesi hepinizin
utanacağı bir karar verdi; maalesef, bu konuda bu tür hukuksuzluklara
da son vereceğini zannetmiyorum. Kolluk güçlerinin şiddetine son
verecek mi, kanun tanımazlıklarına son verecek mi? Kesinlikle son
vermeyecek çünkü Ben seni tanımıyorum, milletvekili de olsan seni
darbederim; git mahkemeye başvur, bana bir şey olmaz. demeye devam
edecekler iktidarın zihniyeti değişmediği sürece.
Bakın, hak gasplarına son verecek mi? Asla son vermeyecek. Peki, sabahın
köründe, şafak vaktinde koçbaşılarla
insanlarımızın kapısının alçakça, haince, âdeta
bir düşman hukukuyla kırılıp içeri girilmesine son verecek
mi? Hayır, vermeyecek. Çocukların, 2 yaşında, 3
yaşında, 4 yaşında, 5 yaşında çocukların tir
tir titreyerek korkular yaşamasına son verecek mi? Vermeyecek çünkü o
çocuklar sizin gözünüzde teröristlerin çocukları, ondan dolayı da
potansiyel olarak terörist olarak gördüğünüz için o korkuların
yaşatılmasına göz yumuyorsunuz, göz yumacaksınız; bu
paket de ona son vermeyecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HABİP EKSİK (Devamla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
HABİP EKSİK (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Peki, bu çocukların yüreklerinde biriken
öfkeye, nefrete son verecek mi? Bu ülke benim ülkemdir. Ben de bu ülkenin bir
evladıyım. Geleceğimden kaygı duymuyorum.
Koçbaşıyla kapım kırılmayacak. Yarın benim
çocuğum da bu sorunu yaşamayacak. diye bu çocuklara bu duyguyu
yaşatacak mı? Hayır, yaşatmayacak, tam tersi kendi ülkesine
küsmesine sebep olacak; ya öfkelenip başka yerlere gidecek ya da yurt
dışına kaçmak isteyecek sizin bu zihniyetiniz yüzünden,
açıkçası bunu belirtmek gerekir.
Yine şunu özellikle belirtmek istiyorum. AKP
iktidarı bu zihniyete sahip olduğu sürece, bu şekilde küçük
değişikliklerle kamuoyunu oyalamakla yetindiği sürece Türkiye'de
hiçbir şey değişmeyecektir; bunu çok iyi biliyoruz ama bizler var
olduğumuz sürece sonuna kadar mücadele edip bu yanlışları
düzeltmek için de elimizden geleni yapacağız.
Şunu da belirtmek istiyorum:
Yanlışlarınızı küçük hilelerle
değiştirmeyin, gelin vazgeçin, zihniyetinizi değiştirin
diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde 2 önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci
maddesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununa
eklenen GEÇİCİ MADDE 10daki başvurular bakımından
ibaresinin başvurulara ilişkin şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Bülbül Bayram Yılmazkaya Zeynel Emre
Aydın Gaziantep İstanbul
Mahmut Tanal Erkan Aydın Rafet Zeybek
İstanbul Bursa Antalya
Gülizar Biçer Karaca
Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Denizli
Milletvekili Sayın Gülizar Biçer Karaca.
Buyurun Sayın Karaca. (CHP sıralarından
alkışlar)
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bugün dördüncü yargı paketi üzerinde
görüşmeler devam ediyor. Adalet ve Kalkınma Partisi yargıda
reform adı altında dördüncü paketini getirdi. Daha önce de
İnsan Hakları Eylem Planını
açıklamıştı, ondan öncesinde de Yargı Reformu
Stratejisi Eylem Planı açıklamıştı ancak bunların
hepsi vaatlerdi ve Yapacağız, edeceğizdi. ondan öteye hiçbir
şey gitmedi.
Benim bölgem Denizlide bir söz vardır,
büyüklerimiz şöyle der: Vadetmekle vaat, tükenmez, yerine getirmekten Hak
saklasın. Evet, Adalet ve Kalkınma Partisi de yargıda sözde
reform adı altında Vadediyorum ama yerine getirmekten Hak saklasın.
der gibi paketleri önümüze getiriyor.
Değerli milletvekilleri yargı reformu
diyenler bakın neler yapıyorlar. Bu zihniyetin yargı reformu
yapıp yapamayacağını sizlerin ve bizleri ekranları
başında izleyen değerli yurttaşlarımızın
takdirine bırakıyorum.
Sezgin Baran Korkmaz; kendisi hakkında kara
para aklamaktan, dolandırıcılıktan dolayı
soruşturma açılıyor, mal varlığına el konuluyor,
yurt dışına çıkış yasağı getiriliyor;
sonra birdenbire bir MASAK raporundan bahsedilerek, gerekçelendirilerek
yargı kararıyla mal varlığı üzerindeki tedbirler kaldırılıyor,
yurt dışına çıkış yasağı
kaldırılıyor ve kendisi yurt dışına
uğurlanıyor. Sonra MASAK Benim böyle bir raporum yok. diyor ve
yeniden tedbirler
Ama atı alan da sizlerin dediği gibi
Üsküdarı çoktan geçmiş durumda. Peki, bu kararı veren
yargıçlar şimdi nerede? Bu kararı veren yargı mensubu
nerede? Şu an o Bakan Yardımcılığı
koltuğunda, kendi zevküsefasında. Yargı mensuplarının
özlük haklarını, yargı mensuplarının diğer
haklarını denetleyen kuruma da üyelik yapıyor. Peki, bu zihniyet
sizce reform yapabilir mi?
Bir başka konuyu gündeme getirmek isterim:
Anayasamızın 90ıncı maddesi çok açık,
uluslararası sözleşmelerin nasıl yasal statüye
kavuşacağı oldukça açık. Bu kürsüde, 2011 yılında,
bu Mecliste İstanbul Sözleşmesi tüm siyasi partilerin oy birliğiyle
kabul edildi, 6251 sayılı uygun bulma kanunuyla. 6251
sayılı uygun bulma kanunu hâlâ yürürlükte ama bir gece
yarısı bir kişinin -iki dudağının arası- bir
kalemle attığı imzayla bugün İstanbul Sözleşmesi
yürürlükten kaldırıldı. deniliyor, Çekildik. deniliyor ama
kanun ortada. Peki, ne olması gerekiyordu? Yasama organının
iradesi üzerinde yürütmenin hâkimiyet kurduğunun ve yürütmenin, yasama
organının iradesine ve kararlarına müdahale ettiğinin
açık göstergesidir. Yasama organında, 6251 sayılı Kanun
gibi, İstanbul Sözleşmesini uygun bulmama kanununun geçmesi ve ancak
bu şekilde çıkılması gerekiyordu. Yasama, yürütme ve
yargı erklerinin birbirinden ayrılmadığı, yürütmenin
hem yasamayı hem de yargıyı tahakkümü altına
aldığı bir anlayışın yargıda reform
yapmasını beklemek abesle iştigaldir diye düşünüyorum.
Şimdi, biliyorsunuz, kanun hükmünde
kararnameyle ihraç edilen vatandaşlarımız var. OHAL Komisyonu
kuruldu. OHAL Komisyonu dört buçuk yıldır o yurttaşların
başvurularını karara bağlamadığı için o
yurttaşlarımız sivil ölüme terk edildi.
İfade özgürlüğünden bahsediliyor burada,
kanunun gerekçesinde. Barış akademisyenlerinin davalarını
hepimiz biliyoruz. Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararı verdi, dedi ki:
Katılmasak da, toplumun büyük bir kısmına muhalefet eden bir
zihniyet de olsa bir ifade özgürlüğüdür ve bu özgürlük
kısıtlanamaz; hak ihlali kararı. Peki, ne oldu? İki
yıldan beri o akademisyenler görevlerine dönerek bilim üretmek için
işlerinin başına getirilmedi, OHAL Komisyonunda bekletiliyor.
Aslında OHAL Komisyonunda bekletilmemenin
yolunu yenice hepimiz öğrendik. Ne mi? Yani,
tanıdığınız en az 2 Süleyman
ahbabınızın olması gerekiyor; yoksa Anayasa Mahkemesi
kararının, yargı kararının bu Komisyon üzerinde
maalesef hiçbir etkisi yok. Şimdi, bu zihniyetin burada bir yargı
reformu yapacağına inanmak mümkün değildir. Eğer gerçekten
bir yargı reformu yapmak istiyorsak, gerçekten bu ülkenin üzerindeki bu
ciddi yargı buhranına son vermek istiyorsak -evet, bütün
arkadaşlarım ifade etti- bir zihniyet değişikliği
gerekiyor. Cumhuriyet Halk Partisi olarak Gerçek bir yargı reformu
nasıl olur? diye düşünüp uzun uğraşlar sonucu
hazırladığımız 12 kanunda, 189 maddede
değişiklik içeren bir teklifimizi Parlamentoya sunduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gülizar Hanım, bir
talebiniz mi var?
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Devamla) Efendim,
bir dakikalık süre talebim olacak.
BAŞKAN Peki, tamamlayalım.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Devamla) - Ya,
gerçek anlamda bir yargı reformundan bahsedebilecekseniz ve samimiyseniz,
bu Parlamento bunu hayata geçirmek istiyorsa, gelin, Cumhuriyet Halk Partisinin
Parlamentoya sunduğu 12 kanunda ve 189 maddede değişiklik içeren
reform paketini yasallaştıralım. İşte, nasıl
reform olur, hep birlikte orada görelim.
Evet, bu ülkede bir yargı reformu gerekiyor, bu
ülkede bir zihniyet değişikliği gerekiyor, bu ülkede bir reform
gerekiyor ama bu ülkede bugün için en büyük reform bu milletin önüne
getirilecek olan sandıktır, hemen erken seçimdir ve milletin size
Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz. diyeceği o seçim
kararını almaktır diyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinde geçen
bakımından ibaresinin açısından olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Musa Piroğlu Kemal Peköz Züleyhan Gülüm
İstanbul Adana İstanbul
Dilşat Canbaz Kaya Mahmut Celadet Gaydalı Erol Katırcıoğlu
İstanbul Bitlis İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Sayın Musa Piroğlu.
Buyurun Sayın Piroğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUSA PİROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, baştan söylemek gerekir ki zenginin yoksulu, patronun
işçiyi ezdiği bu düzenden hiç kimse adalet beklemesin ve yine
baştan söylemek gerekir ki yargıyı halka karşı bir
terör örgütüne, bir baskı mekanizmasına, bir oyuncağa
çevirmiş AKP iktidarından da hiç kimse yargının
düzeltilmesini beklemesin.
Bu gördüğünüz yazlık saray; 300
odalı, 650 milyon liraya mal oldu ve bu gördüğünüz de Ankara
girişinde durdurulmuş Soma maden işçilerinin yemek saati.
Jandarmanın alay komutanı nasıl çevirmişse şu anda
Ankaranın girişinde polis ablukasında durmaya çalışıyorlar.
Bu sarayı yaptıranlar, asgari ücretin açlık
sınırının altına düştüğü, yaklaşık
40 milyona yakın insanın açlık sınırında ya da
ona yakın bir yerde ücret aldığı ülkenin yöneticisi,
Cumhurbaşkanı. Bu sarayda yazlık tatilini geçirecek olan
hanımefendi bu 40 milyona ve bu işçilere lokmalarını
küçültmelerini önerecek kadar bu ülkeye yabancı ve adaletsiz bir
iktidarın sahibi.
Bu iktidarın işçilere ve yoksullara adalet
getirme şansı yok çünkü adaletsizlikten besleniyor ve
adaletsizliği büyütmeye devam ediyor. Yüzlerce, binlerce milyoner
çıkardılar ve her gün zenginlere yeni zenginler ekleyerek
yollarına devam ediyorlar. AKP iktidarı yoksula daha fazla yoksulluk
ve sefalet ama zenginlere daha fazla zenginlik dayatıyor. Emeklilere ve
memurlara yüzde 5, yüzde 8 zam öneren, zam yapmaya hazırlanan bu AKP
iktidarı, söz konusu milletvekili maaşları olduğunda daha
yükseğini yapıyor ve daha da kötüsünü yapıyor; elektriğe
yüzde 15, doğal gaza yüzde 12 ve bütün ürünlere korkunç zam yapıyor.
Verdiğinin fazlasını çoktan almış durumda. Korkunç
cesurlar; bunca rezilliğin, bunca tecavüzün, bunca katliamın
ortasında çıkıp bu kürsülerden çok rahat ve pervasız bir
şekilde halka seslenebiliyorlar çünkü cesaretlerini halkın
sessizliğinden, cesaretlerini halkın örgütsüzlüğünden
alıyorlar. Patronlar nasıl Kod-29la işçileri işten
atıyorlarsa, patronlar nasıl fabrikaları bir köle pazarına
döndürüyorlarsa ve bu cesareti işçilerin sessizliğinden
alıyorlarsa iktidar da gücünü buradan alıyor ve bu onların
doğal tavrı. Şaşılacak hiçbir durum yok;
şaşılması gereken, sıkıntılı olan bu
rezillik karşısında bu halkın suskunluğudur.
Bunca rezalet, bunca yoksulluk, bunca sefalet
karşısında, bu saraylar ve saray yavrucukları
karşısında, Tosuncuklar karşısında, Sedat
Pekerin ifşaatları karşısında, Ensar Vakfı
karşısında ve onca adaletsizliğin ortasında bu halk
sessiz kaldıkça bu devam edecektir. Halk şunu bilmelidir: Ne bu
kürsüden konuşan bizim gibileri ne de başka bir kahraman kimseyi
kurtarmayacak. Sadece halk sessiz değil, işçilerin sendikaları
sessiz, gıklarını çıkarmıyorlar; onca hak gasbı
yaşandı, hiçbir şey yapmadılar; halka karşı onca
saldırı yapıldı, hiçbir şey yapmadılar. Sadece
onlar değil, bir bütün olarak biz muhalefet de sessiziz; yapmamız
gerekenin onda 1ini henüz yapmadık, yapamadığımız
için burası bu kadar cesur. Hazreti Alinin dediği gibi, mazlumlar
zalimler kadar cesur olmadığı sürece zalimlerin zulmü devam
edecek. İşte, nokta, sorun tam da burada başlıyor. Bu halk
Meclisten adaletin gelmesini bekliyorsa büyük bir yanılgıyla yürüyor.
Bu düzen değişmeden, bu sömürü düzeni yıkılmadan ve bu
iktidar süpürülmeden ne adalet gelir ne huzur gelir ne de emek
hakkını alır. Bu noktada işçilerin tek yapması
gereken, yoksulların tek yapması gereken harekete geçmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MUSA PİROĞLU (Devamla) Gücünüzü
halkın sessizliğinden, gücünüzü halkın
dağınıklığından, gücünüzü sokaktaki devlet
zorundan alıyorsunuz ama büyük bir yanılgıyla
yaşıyorsunuz; halkın öfkesi aşağıdan geliyor. Bu
öfke Adıyamanda yolları kesiyor tütün işçisiyle, bu öfke
Ankaranın sınırına dayanıyor maden işçisiyle, bu
öfke atölyelerde büyüyor, yoksul mahallelerinde, varoşlarda yükseliyor.
Bir yanardağın üstünde oturuyorsunuz ve bu halk maden işçisini
örnek aldığında, bu halk tütün işçisini örnek
aldığında ve bu halk topyekûn ayağa kalkıp
Tırşıkçı kapitalizme hayır,
tırşıkçı iktidara hayır! dediğinde sonunuz
gelecek. (HDP sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Daha çok beklersiniz!
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Göreceksiniz neyi
beklediğimizi!
MUSA PİROĞLU (İstanbul)
Geldiği gün kaçacak hiçbir yeriniz olmayacak.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sesin
duyulmuyor.
MUSA PİROĞLU (İstanbul) Bekle, daha
fazla bekle, geleceğiz nasılsa.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sesin
duyulmuyor, biraz sesini yükselt.
BAŞKAN 6ncı madde üzerinde 3 önerge
vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Madde 6 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı
Türk Ceza Kanununun 82nci maddesinin (1)inci fıkrasının (d)
bendinde yer alan eş ibaresi eş, boşandığı
eş, 6284 sayılı Kanun kapsamında hakkında tedbir
kararı alınan kişi şeklinde
değiştirilmiştir.
Süleyman Bülbül Mahmut Tanal Mürsel Alban
Aydın İstanbul Muğla
Erkan Aydın Rafet Zeybek Bayram Yılmazkaya
Bursa Antalya Gaziantep
Zeynel Emre
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Muğla
Milletvekili Sayın Mürsel Alban.
Buyurun Sayın Alban. (CHP
sıralarından alkışlar)
MÜRSEL ALBAN (Muğla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; adalet çürüdükçe yargı paketleri olarak
Meclise gelmeye devam ediyor. Bugün dördüncü yargı paketini
görüşüyoruz. Ramazan ayında ramazan paketi dağıtır
gibi yargı paketi dağıtmaya başladınız,
hazırlatıp Meclise getirdiniz. Milletin kürsüsünde soruyorum:
Yargı paketini hazırlıyorsunuz; peki, kanunları uygulayacak
hâkimler, savcılar özgür mü? Sizin iktidarınız döneminde
gerçekten Türkiye'de adalet var mı?
Bakın, şu an elimde herkesin bildiği,
adaletin simgesi Themis var. Bakın, siz adaleti bu hâle getirdiniz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Ben orada bir
saat görüyorum sadece.
MÜRSEL ALBAN (Devamla) Themis sizin döneminizde
Ben milletvekili olduğumda bana adaletin temsili olan bu Themis hediye
olarak geldi. Masamın üzerinde duruyordu. Her ne sebepleyse
düşmüş, adaletin -şu an uyguladığınız gibi-
kolu kırılmış, eli kırılmış.
İşte, bakın, denge çubuğu bu. Bakın, bu olmazsa
eğer, adaleti sağlayamazsınız. Neden?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Kim
kırdı onu ya!
MÜRSEL ALBAN (Devamla) Denge çubuğu
kırılmış, elinize almışsınız. Themisin
eli boş; eli, kolu yok; kılıcını
çalıştıramıyor adalet. (CHP sıralarından
alkışlar) Sizin adaletinizde kırılmış bir denge
gözü var ama halkın adaletinde denge vardır, denge. İşte,
sizin getirdiğiniz adalet bugün Themis örneğidir.
Ben sizin, adaleti adınızda olduğu
gibi sadece sembolik değil, adaletli bir şekilde uygulamanız
gerektiğini düşünüyorum. Elleri, kolları
kırılmış, elindeki kılıcı düşmüş;
işte, sizin döneminizdeki adalet de Themisin hâline gelmiştir. Kanun
yapmak, Meclisten çıkarmak kolaydır; önemli ve zor olan, bunu
uygulayacak, hayata geçirecek, adaleti sağlayacak hâkimlere,
savcılara özgür bir yargılama ortamı oluşturmaktır.
Hukuku uygulayacak kurumlar güçlendirilmeden, yargı
bağımsızlığı tam olarak sağlanmadan sadece
mevzuat değişiklikleriyle yargıda insan haklarına yönelik
gerçek bir reform gerçekleştiremezsiniz. Bu açıdan
bakıldığında, yargıç bağımsız olur,
savcı güvenli olur, avukat hizmetini sağlam kurallar çerçevesinde
görür fakat bugün ülkemizde ne yargıç bağımsız ne
savcı yeteri kadar güvenceli ne de bunlara sahip çıkan birileri var.
Bugün ülkemizde Anayasa Mahkemesi
kapatılsın. diyen bir iktidar ortağı var. Anayasa
Mahkemesini kapatıp halkı sadece adında adalet olan, partinin
ismi olan, o partinin il başkanlarına, ilçe başkanlarına
mı göndereceksiniz? Yasama ve yargıda yalnızca adaletin adı
var. Ülke gece yarısı yayımlanan Cumhurbaşkanı
kararlarıyla yönetiliyor. Muhalif düşünceler nedeniyle birçok
aydın, sanatçı, gazeteci, yazar, hukukçu, siyasetçi insan tutuklu ya
da hükümlü durumda. AKP iktidarında, 2003ten bu yana Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde Türkiyeye yönelik görülen dava sayısı
toplamda 3.314; Türkiyeyi adaletsizlikte Avrupada 1inci sıraya
taşıdınız. Sizi kutlamıyorum, sizi
ayıplıyorum. Adında adalet olan bir parti olarak adalette,
hukukta sınıfta kaldınız; adil yargılama hakkında
sınıfta kaldınız; özgürlük, güvenlik haklarında
sınıfta kaldınız; mülkiyetin korunmasında
sınıfta kaldınız ama mülkiyete çökmekte
sınıfı başarıyla geçtiniz; yargılama süresinde
sınıfta kaldınız; ifade özgürlüğünde sınıfta
kaldınız. AKP olarak siz yargı sisteminde temel
bozuklukları düzeltmeye yönelik adımlar atmadınız; ameliyat
değil, pansuman yaptınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Mürsel Bey.
MÜRSEL ALBAN (Devamla) Yargı paketlerinin
açıklanmasından sonra kamuoyunda yapılan tartışmalarda
izleniyor ki paketlerin toplumdaki beklentileri karşılamakta yetersiz
bulunduğu ve reformların toplumdaki değişimin
gereksinimlerini karşılamadığı açıkça
ortadadır. Vatandaş sizden paket değil, gerçek anlamda adaletin
uygulanmasını istiyor, Geciken adalet, adalet değildir.
diyerek adaletin gecikmeden sağlanmasını istiyor.
Ben buradan yurttaşlarımıza
sesleniyorum: Gelin, ilk seçimde sadece isminde adalet olup
uygulamalarında adalet olmayan, yönteminde adalet olmayan,
davranışında adalet olmayan, adaletten yoksun şahıs
iktidarını gönderelim; halkın iktidarını getirelim ki
adaleti kuralım, herkes eşitçe adaletten yararlansın.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 6ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 6- 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı
Türk Ceza Kanununun 82 nci maddesinin birinci fıkrasının (d)
bendinde yer alan eş ibaresinden sonra gelmek üzere kadın ibaresi
eklenmiştir.
Ayhan Erel Hasan Subaşı Bedri Yaşar
Aksaray Antalya Samsun
Şenol Sunat İsmail
Tatlıoğlu Hüseyin
Örs
Ankara Bursa Trabzon
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Sayın Şenol Sunat.
Buyurun Sayın Sunat. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
ŞENOL SUNAT (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı
maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, evet, 6ncı madde
kadına karşı şiddet eylemleriyle daha etkin mücadele
edilmesi ve caydırıcılığın sağlanması
amacıyla kasten öldürme suçunun fail tarafından
boşandığı eşine karşı işlenmesi hâli
aynen eşte olduğu gibi suçun nitelikli hâlleri arasına
alınıyor. Daha sonra gelecek olan 7, 8 ve 9uncu maddelerde
sırasıyla kasten yaralama, eziyet ve kişiyi hürriyetinden yoksun
kılma suçlarının fail tarafından boşanmış eşine
karşı işlenmesi hâlini eşe karşı işlenen
suçlarda olduğu gibi nitelikli suç kapsamına alınarak ceza
artırımı yolu açılıyor.
Sayın milletvekilleri, evet, olumlu bir
adım olmasına rağmen yeterli değil. Yani bu konuda
kadına karşı suç işlenmesinin nitelikli hâle dâhil
edilmesini hiç düşünmedi mi kanun yapıcılar? Ki daha önce
İstanbul Sözleşmesinde de taahhütlerimizde vardı, hadi bu
kaldırıldı ama mesele, kadına karşı şiddeti
önlemekse sadece eşe veya boşanmış eşe olması
yerine -ki Türkiyenin gerçekleri göz önüne alındığında-
nikâhlı eş, imam nikâhlı eş, nikâhsız, sözlü, kız
arkadaş, nişanlı ve benzeri öldürülmeleri bu
kadınların önemsiz mi? Geçtiğimiz mayıs ayında neler
oldu biliyorsunuz. Mayıs ayında 17 kadınımız
öldürüldü, 20 kadınımız ise şüpheli bir şekilde ölü
bulundu. Kayseride yaşayan 26 yaşındaki rehberlik öğretmeni
Arife Nur Sarıoğlu kendisiyle birlikte olmak isteyen Tolga Temur
tarafından teklifinin reddedilmesi bahanesiyle ateşli silahla
öldürüldü. Malatyada yaşayan 44 yaşındaki Fatma Öz eskiden
birlikte olduğu kişi tarafından kıskançlık bahanesiyle
ateşli silahla öldürüldü. Mayıs ayında öldürülen
kadınlarımızın 6sı birlikte olduğu ve eskiden
birlikte olduğu erkek tarafından öldürüldü sayın
milletvekilleri.
2020 yılında ise, katledilen 300
kadınımızın faillerinin 63ünün birlikte olduğu veya
eskiden birlikte olduğu erkekler olduğu biliniyor. Artan kadın
cinayetleri sebebiyle, suçun doğrudan eş ve
boşandığı eş değil de -tekrar ediyorum-
kadına karşı işlenmesinin nitelikli hâllere dâhil edilmesi
suça karşı caydırıcılığı
artıracaktır. 6, 7, 8 ve 9uncu maddelere kadın kavramı
eklenmelidir sayın milletvekilleri. Zira, kadın cinayetlerinin önemli
bir kısmı yalnız eşe karşı değil, eş
olmayan kadına karşı işlenmektedir, tekraren söylüyorum.
Bunu Komisyonda arkadaşlarımız teklif etti ama maalesef
reddedildi, şimdi Genel Kurulda tekrar ediyorum: Madem İstanbul
Sözleşmesinden çıkıldı, daha iyisini yapmaya
çalışın sayın milletvekilleri ama öyle bir zihniyet
maalesef göremiyorum.
Yine, İnsan Hakları Eylem
Planını açıkladınız biliyorsunuz. Üç ay içinde tek
taraflı ısrarlı takip fiilinin suç olarak düzenlenmesi
vardı. Ya, bu teklifte birbirinden habersiz misiniz? Bu teklifte
ısrarlı takip suçu yok. İstanbul Sözleşmesinin 34üncü
maddesi ısrarlı takip konusunu da ele alıyordu. Tabii, tek
kişinin kararıyla İstanbul Sözleşmesinden
çıkıldı.
Bir daha söylüyorum: Israrlı takibin suç olarak
ihdası gerekir ve yine aklımdayken, bu kanun teklifinin 13üncü
maddesinin üçüncü fıkrasında sayılan katalog suçlarda tutukluluk
hâli için Kuvvetli şüphe yerine somut delillere dayanır. diyor.
Çocuk istismarı, mutlaka ve mutlaka kapsam dışına
çıkarılmalıdır diyor, saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Haydar Akarın, sağlık nedeniyle bir
sıkıntı olmaması için Genel Kurulda maskelerin
takılmasını rica ettiğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Genel
Kurulda hava biraz ağırlaştı, dokuzdan önce de ara
vermeyeceğiz. Birçok arkadaşımızın maskesini
çıkardığını görüyorum ya da çenesinin altında
tuttuğunu görüyorum. Lütfen maskelerimizi takalım, birbirimizin
sağlığına sıkıntı gelmesin.
X.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıt
ve İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş ile 63 Milletvekilinin Ceza
Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3697) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 274) (Devam)
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte 274 sıra sayılı
Teklifinin 6ncı maddesinde yer alan eş,
boşandığı eş ibaresinin toplumsal cinsiyet
eşitsizliğinden kaynaklı kadına karşı ve cinsel
yöneliminden kaynaklı LGBTİ+lar ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muazzez Orhan Işık Kemal Peköz Züleyha Gülüm
Van Adana İstanbul
Dilşat Canbaz Kaya Mahmut Celadet Gaydalı Erol
Katırcıoğlu
İstanbul Bitlis İstanbul
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Van
Milletvekili Sayın Muazzez Orhan Işık.
Buyurun Sayın Işık. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülke neredeyse her gün bir
kadın cinayeti ve kadına yönelik şiddet haberiyle uyanıyor.
Kadınlar eşi, eski eşi, arkadaşı, akrabası ya da
hiç tanımadığı bir erkek tarafından öldürülüyor. Hem
geleneksel yaklaşım hem de yargı ve bürokrasinin eril tutumu ve
iktidarın kadın düşmanı politikaları nedeniyle bu
katil ve caniler de ne yazık ki hak ettikleri cezayı almıyorlar.
Erkek zihniyetin dayattığı yaşam tarzının
dışında yaşayan, biat etmeyen, mücadele eden
kadınların şiddet ve ölümü hak ettiğine yönelik bilinçli
bir algı da oluşturulmaya çalışılıyor. Her
kadın cinayetinde hem fail hem de iktidar cenahından kadın
cinayetlerini meşrulaştırmaya çalışan söylemlerde
bulunuluyor. Bu, özellikle oluşturulan bir politikadır. Failler
cezaların yetersizliğinden ve cinayeti
meşrulaştırıcı söylem ve politikalarınızdan
cesaret almaya devam ediyor. Hiçbir kadın bir erkeğin şiddetine,
hakaretlerine, varlığına katlanmak zorunda değil. Bu
düzenleme sadece eş ve eski eşleri değil tüm kadın cinayeti
faillerini kapsamalıdır. Kadınlar sadece eş ya da eski
eş tarafından değil; baba, erkek kardeş, sevgili,
nişanlı ya da hiç tanımadığı erkekler
tarafından şiddet görüyor ve öldürülüyorlar.
Ne yazık ki yargı da gerektiği gibi
işletilmemektedir. Bu iktidarın politikalarıyla
cezasızlık algısı hiç olmadığı kadar
yaygınlaştırılmıştır. Kadına yönelik
şiddeti cezasız bırakan, yasalara riayeti ortadan kaldıran
da AKP-MHP iktidarı olmuştur. Yapılan bu düzenleme
kapsayıcı ve önleyici olmalıdır. Erkek adaletini
değil, gerçek adaleti sağlamalıdır. Kadına yönelik
şiddete karşı verilen cezalarda erteleme, af, iyi hâl, infaz
indirimi ve benzeri düzenlemeler kapsam dışında
bırakılmalı ve mutlaka infaz edilmelidir.
Değerli milletvekilleri, şu bir gerçek ki
kadına yönelik şiddet ve cinayetler sadece cezalarla da durdurulamaz;
bu, bir zihniyet sorunudur. Yaşanan bu cinayetler bir kadın
kırımıdır; kadınlara yönelik örgütlenen bir
şiddettir. Bizzat AKP-MHP erkek iktidarının açıktan
kadın düşmanı politikalarının sonucudur. Yine tek
adamın bir gece yarısı tek başına İstanbul
Sözleşmesinden çekildiğini ilan etmesinin sonucudur. Bu nedenle de
kadın cinayetleri politiktir. Kadın cinayetlerini politik kılan
durum hukukun ve siyasetin içinde olduğu bu eril zihniyettir. Bu erkek
zihniyetine karşı meydanlarda, sokaklarda tacize, tecavüze,
kadın katliamlarına ve kadın düşmanı
politikalarınıza karşı mücadele eden,
kazanımlarını ve yaşamını savunan kadınlara
saldıran erkek devlet aklı, kadın katillerini daha da
cesaretlendiriyor. Buna birkaç örnek verebilirim. Yüzlerce kadın gibi
Remziye Yoldaş da polis merkezine giderek eşi Veysi
Yoldaşın kendisini ölümle tehdit ettiğini söylemesine rağmen
gerekli önlemler alınmadığı için bir hafta sonra eşi
tarafından öldürüldü. Sosyal medya hesabında canlı yayın
yaparak bir kadına şiddet uyguladığı hâlde
hakkında herhangi bir işlem yapılmayan Gökhan Özbolat gibi,
eşine Seni öldürsem bile üç beş ay yatmam. diyerek şiddet
uyguladığı hâlde tahliye edilen Zülküf Coşkun gibi,
İpek Ere tecavüz ederek intihara sürükleyen ve tutuklanmayan Uzman
Çavuş Musa Orhan gibi, yine Hakkâride ot biçmeye giden çocuklarına
yemek götüren 55 yaşındaki Sürmi İnceyi öldüren Uzman
Çavuş Ali Dağkırana verilen üç yıl on aylık
cezanın istinafta bozulması da tipik cezasızlık
örnekleridir.
Kadın ölümlerine sadece bir istatistikmiş
gibi bakan, birer rakam olarak gören İçişleri Bakanı için
öldürülen kadınlar, giden canlar önemli değildir; sorumlu
Bakanın derdi bu cinayetleri önlemek de değil, üstünü örtmektir.
İddia edildiği gibi de herhangi bir tedbir ya da yaptırım
da yoktur. Bu erkek zihniyetinizin cezasızlık politikası bir tür
teşvike dönüşmüş durumdadır. Failler, karakola gidip teslim
oluyorlar çünkü iyi hâlden yararlanıp serbest
bırakılacaklarını gayet iyi biliyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Devamla) Bu hâl iyi hâl
değil, çürümenin ta kendisidir. Bu çürümüşlüğün
başmimarı da kadın ve Kürt düşmanı
politikalarıyla AKP ve MHP iktidarıdır. Sizler, İpek Erin
katili Musa Orhan, Sürmi İncenin katili Uzman Çavuş Ali
Dağkıran, Deniz Poyrazın katili Orhan Gencer gibi kamu
görevlisi kadın katillerinizi korusanız da biz kadınlar
yaşamın her alanında, evde, sokakta, meydanlarda;
haklarımızı, kazanımlarımızı ve
yaşamımızı savunmaya devam edeceğiz. Tüm katliam,
şiddet ve baskı politikalarınıza rağmen boyun
eğmeyen, direnen ve mücadele eden kadınlar, şiddetsiz,
sömürüsüz, eşit bir yaşamın öncüsü olmaya devam edecek ve tekçi
erkek düzeninize son verecektir.
Deniz Poyraz şahsında katledilen tüm
kadınları ve direnen, mücadele eden tüm kadınları
saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 6ncı madde kabul edilmiştir.
7nci maddede bir önerge vardır, okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 7- 5237 sayılı Kanunun 86 ncı
maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan eşe
ibaresi, eşe, boşandığı eşe, 6284
sayılı Kanun kapsamında hakkında tedbir kararı
alınan kişiye şeklinde değiştirilmiştir.
Özcan Purçu Rafet Zeybek Zeynel Emre
İzmir Antalya İstanbul
Erkan Aydın Bayram Yılmazkaya Süleyman Bülbül
Bursa Gaziantep Aydın
Mahmut Tanal
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden
İzmir Milletvekili Sayın Özcan Purçu.
Buyurun Sayın Purçu. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar
sunuyorum.
İstanbul başta olmak üzere Türkiyenin
farklı illerinde devlet eliyle yapılan bir
dolandırıcılığı anlatacağım size.
Aslında bir dram bu. Vatandaşlarımız acı çekiyor,
yıllarca biriktirdiği, çoluğundan çocuğundan
kıstığı paraları alıp bu konut
dolandırıcılarına verdiler, Hükûmetin ilgili bakanları
da açılışa gittiler -burada olduğu gibi- ve Fikirtepe
başta olmak üzere İstanbulun çoğu yerinde büyük bir konut
dolandırıcılığı yapıldı. Vatandaşlarımız
kan ağlıyor; on-on bir seneden beri konutlarını
alamadılar ve mahkeme kararları olmasına rağmen de
paralarını da alamadılar. Bu açılışa giden
bakanlar, Sayın Başbakan -dönemin Başbakanı- elini,
ayağını, eteğini çekti, vatandaşları
dolandırıcılarla baş başa bıraktı.
Dolandırıcılar ne yaptı? Bir kere dolandırdı
Aman devlet yok, denetim yok. dedi, ikinciye dolandırdı. Gene
devlet yok, üçüncüye dolandırdı; dördüncüye, beşinciye
dolandıranlar var.
Bakın, arkadaşlar, vatandaş acı
çekiyor, vatandaşı dolandıranlar -hukuk yok, adalet yok,
savcı yok, hâkim yok- elini kolunu sallaya sallaya geziyorlar şu an,
geziyorlar. Tutuklama da yok arkadaşlar, hiçbir şey yok. Bu
şirketlerin isimlerini söyleyeceğim, vatandaşın
parasını ya da evini geri versinler: Osmanlı Gıda,
İnşaat, Yapı AŞ, sahibi Osman Nuri Bakırcı 5 bin
kişiyi dolandırdı, milyonlarca lira para topladı, ortada ne
ev var ne para var. Bazı projelerinde de bir daireyi 2 kişiye, 3
kişiye satmış, inşaatları yarıda
bırakmış, bazılarının temellerini bile
atmamış ve dönemin Esenyurt Belediye Başkanı da bunlara
çanak tutmuş. Bakın, organizatör adı altında imza
vermiş arkadaşlar, imzası burada hemen göstereceğim.
Bakın, dönemin -bakın, burada, imza burada- Esenyurt Belediye
Başkanı Necmi Kadıoğlu da Yeşil
İnşaatın sahibi adına organizatör imzasıyla bu
malları pazarladı vatandaşa, şimdi de diyormuş ki
Gidin, ne yaparsanız yapın, ben sorumlu değilim. Başka
bir isim, Fadıl Akgündüz, ünlü Jet Fadıl bir dolandırdı,
iki dolandırdı, üç dolandırdı, hâlen
dolandırıyor, 3 katrilyon lira para topladı vatandaştan.
Ortada ne para var ne de ev var arkadaşlar. Bir diğeri, Yeni Has İnşaatın
sahibi Hasan Şimşek, inşaatları teslim etmedi, parayı
teslim etmedi.
Bir de bu anlattığım kişiler
vatandaşları tehdit ediyor, Bakın, şikâyet ederseniz
şöyle yaparız, böyle yaparız; seni yatağından gece
alırız, döveriz, kırarız. diyorlar. Bu kişiler
vatandaşlarımızı tehdit ediyor. Bir diğer proje Univa
Sakarya, Univa Kocaeli, Univa Düzce, Erkanlı Holdingin sahibi Hüseyin
Rıza Erkanlı. Bunlara devlet de bir şey yapamıyor
arkadaşlar. Dolandırıcı bunlar ama bunlara devlet neden bir
şey yapamıyor? Ne bağlantısı var? Bakanlar
açılışa gitmiş ama devletin himayesinde
Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı nerede? Ticaret
Bakanlığı nerede? Arkadaşlar, Raci Şaşmaz 5 bin
kişiyi dolandırdı. Yok ortada arkadaşlar; para yok,
inşaat yok. Bir diğeri, Uluhan Şirketin sahibi Taha Aktülün. Bir
diğeri, ünlü Kamil Engin Yeşil 5 bin kişiyi dolandırdı.
Bakın, Miamide nerede yaşıyor arkadaşlar; Miaminin en
pahalı villasını almış daha geçen gün, tatil
yapıyor, vatandaşın parası
Devlet nerede ya, bu
savcılar nerede ya, niye tutuklamıyor ya? (CHP sıralarından
alkışlar) Ama CHPnin iktidarında alnını
karışlayacağız hepsinin. (CHP sıralarından Helal
olsun! sesleri) Vatandaşın hakkını alacağız o
şirketlerden, bu dolandırıcılardan; bütün vatandaşlara
geri vereceğiz. Cumhuriyet Halk Partisi nasıl yapıyormuş,
görsünler. (CHP sıralarından Bravo sesleri) Vatandaşın
hakkını yedirmeyeceğiz, bunu açık seçik söyleyelim.
Ortada para kalmamış, adalet
kalmamış bu ülkede. Arkadaşlar ne yapıyorsunuz siz?
Vatandaşın hakkını bile bile nasıl yedirirsiniz ya?
Hükûmet vatandaşın hakkını böyle yedirir mi ya? Bu vatandaşlar
her ay, her hafta devletle ortak iş birliği yapıyor; bakın,
burada fotoğraflar var arkadaşlar. Her ay Çevre ve Şehircilikte
Raci Şaşmaz, Çevre ve Şehircilik Bakanlığından çıkmıyor.
Ya, arkadaş, dolandırıcı bu adam, ne işiniz var ya?
Bakın, bir fotoğraf daha göstereceğim size: Yahu, geçen aylarda
Osman Nuri Bakırcı Antalya Valiliğiyle sözleşme
imzalıyor, iş yapıyor ya. Ya, arkadaşlar, bu adamın 5
bin tane davası var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Purçu.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Niye geziyor bu ya, niye
tutuklanmıyor, niye tutuklanmıyor arkadaşlar? Cevabı kim
verecek? Cevabı Çevre Bakanlığı niye vermiyor, Ticaret
Bakanlığı niye vermiyor? MASAK var ya, MASAKın elinde on
binlerce -100 bine yakın konut mağduru var- dilekçe var; MASAK bu
kişilerle ilgili bir tane araştırma yapmıyor ya. Vallahi,
bakın, alnını karışlamamız lazım
bunların. Bile bile, devletin gözünün içine baka baka vatandaşın
parasını alıp başka işlere
Şirketi
boşaltıyor, başka şirket, o şirketi
boşaltıyor
Ya, MASAK ne yapıyorsun sen? Ne yapıyorsun
Çevre Bakanlığı? Ticaret Bakanlığı, ne
yapıyorsunuz ya?
Arkadaşlar, bu insanlar kan ağlıyor
İstanbulda; hepsinin günahı boynunuza arkadaşlar, açık
söyleyeyim. Kan ağlıyor vatandaş, parasını yedirdiniz,
içirdiler, göz göre göre dolandırdılar, hâlen
Bakın,
bunları tutuklatın arkadaşlar, mallarına el koyun
bunların ya! Bu projeleri tamamlasınlar, vatandaşın
parasını versinler, vatandaşın parasını. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Siz
yapamazsanız, Cumhuriyet Halk Partisi yakında yapacak, az kaldı.
Vatandaşın hakkını alacağız, Cumhuriyet Halk
Partisinin iktidarında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZCAN PURÇU (Devamla)
vatandaşa teker teker
iade edeceğiz.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Sayın Başkanım, size ve Gürsel Erol
Vekilime, Engin Vekilime, Başkanıma çok teşekkür ederim; bana
sırasını verdi Gürsel Bey.
BAŞKAN Öyle mi?
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Evet.
BAŞKAN Sizin adınıza biz de
teşekkür ediyoruz Sayın Gürsel Erola böyle değerli bir
konuşmayı yaptırdığı için.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir önerge.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde kabul edilmiştir.
8inci maddede 2 önerge vardır,
aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 8- 5237 sayılı Kanunun 96 ncı
maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendine "eşe
ibaresinden sonra gelmek üzere "veya boşandığı
eşe, 6284 sayılı Kanun kapsamında hakkında tedbir
kararı alınan kişiye ibaresi eklenmiştir.
Süleyman Bülbül Mahmut Tanal Zeynel Emre
Aydın İstanbul İstanbul
Erkan Aydın Rafet Zeybek Bayram Yılmazkaya
Bursa Antalya Gaziantep
Utku Çakırözer
Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Eskişehir Milletvekili Sayın Utku Çakırözer.
Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Tek adam yönetimi, kadınların en temel
güvencesi sayılan İstanbul Sözleşmesinden hukuksuzca ve
insafsızca çıktı. Şimdi, bu pakete koyduğunuz,
üzerinde konuştuğum madde gibi düzenlemelerle bu büyük
ayıbın üstünü örtmeye çalışıyorsunuz;
kapatamazsınız, örtemezsiniz. AK PARTİ Genel Başkanı
ve Cumhurbaşkanı Erdoğan sözleşmeden
çıkışın kesinleştiği gün eylem planı
açıklıyor; şiddeti önlemek, soruşturmak, kovuşturmak,
ortadan kaldırmaktan bahsediyor. İyi ama bu amaçların,
hedeflerin her biri zaten İstanbul Sözleşmesinde var. O zaman neden
çıktınız? Soruyorum, neden çıktınız?
Değerli arkadaşlarım, kadın
cinayetleri meselesi Türkiyenin ayıbı. Bu torbaya 1, o torbaya 2
madde eklemekle çözülemez. Mesele, polisiyle, yargısıyla,
siyasetçisiyle, kadının insan haklarına, toplumsal cinsiyet
eşitliğine yönelik zihniyetin değişmesinde.
Bakın, bu kürsüden size Eskişehirli 2
çocuk annesi Ayşe Tuba Arslan'ın hazin hikâyesini
anlatmıştım. Hani 23 kez suç duyurusunda bulunduğu eski
eşi tarafından satırlı, bıçaklı saldırı
sonucu hayatını kaybeden, öldüğünde çantasından Beni
ölünce mi koruyacaksınız? diyen son dilekçesi çıkan Ayşe
Tubadan.
Değerli arkadaşlarım, bugün size
Ayşe Tubayı toprağa verdikten sonra neler oldu onu
anlatacağım. 23 suç duyurusuna rağmen Ayşe Tuba'yı
korumayan Emniyet, yargı ve Aile Bakanlığı uzmanlarından
hiç birisine hesap sorulmadı. HSKsi, Adalet Bakanlığı,
Aile Bakanlığı, Emniyeti el ele verip ihmallerin üstünü
kapattı, Ayşe Tubayı mezarında bir kez daha öldürdüler.
Bitmedi, katiline Eskişehir Mahkemesi ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası vermişti, geçen hafta istinaf mahkemesi
cezayı fazla bularak indirdi. Savcısıyla hâkimleriyle tüm
mahkeme, satır ve bıçakla yüz ve boyun bölgesinden 15 öldürücü
darbeyi yeterince canavarca bulmadı, kırk beş gün ölüme direnen
Ayşe Tubanın yeterince eziyet çekmediğine hükmetti;
inanması güç ama böyle. Daha vahimi ise toprak altındaki Ayşe
Tuba'nın hayatı haksızca, vicdansızca yargılanarak bu
katliam namus cinayeti kılıfına sokuldu, hâkimler haksız
tahrik indirimi uyguladı, ceza yirmi dört yıla indirildi; infaz
sistemine göre on yıl geçmeden bu katil aramızda olacak. Ayşe
Tuba mezarında bir değil bin kez katledilmiş oldu. Daha kötüsü
ise bundan sonra işlenecek binlerce kadın cinayetinin gerekçesi ve
zemini de hazırlanmış oldu.
Yaşanan şu: Koruyacağız.
diyorsunuz, korumuyorsunuz, korumayandan hesap sormuyorsunuz.
Caydırıcı ceza. diyorsunuz, caydırmıyorsunuz. Sadece
altı ayda 150 kadın katledildi, oysa İstanbul Sözleşmesi
tam da bunlar için vardı. Ne diyor o sözleşme? Önleyici tedbir.
diyor, Tehdit söz konusuysa kadınları koru. diyor. Evliymiş,
boşanmışmış, sevgiliymiş, imam
nikâhlıymış demeden tüm kadınları koru. Bunu
yapamadıysan etkin kovuşturma yap, etkin ceza sistemin olsun, adaleti
sağla. diyor ama işte Ayşe Tuba dosyası da ortada; ne
koruma var ne ceza var ne de adalet. Yarattığınız bu
kadın düşmanı sistemde mezarda bile ölüm var tüm kadınlara.
Değerli milletvekilleri, biz burada sözde
reform paketini konuşuyoruz ama her pakette hak ve özgürlükler geri
gidiyor. Bu sefer daha biz burada görüşürken ekranlar
karartılıyor, ilan ambargoları uygulanıyor. Bakın,
bugün iktidarın sopasına dönüşen RTÜK televizyonlara yine ceza
yağdırdı. FOX TV, Tele 1, Halk TV, KRT, TV 100e ağır
yaptırımlar
Gerekçeleri inanılır gibi değil. Kanal İstanbul
eleştirisine ceza; TÜİKin pembe istatistiklerini eleştirdin,
ceza; muhalefet partisinin toplantısını yayınladın,
ceza; işsiz müzisyenler için türkü söyledin, ona bile ceza. Peki, hani
nerede bu reformlar, nerede özgürlükler? Bakın, RTÜK üyesi İlhan
Taşçı açıkladı. Gerçekleri haberleştirmekten,
iktidarı eleştirmekten çekinmeyen kanallara altı ayda 22 ceza
kesilmiş, bugünküleri de ekleyin, 30 ceza.
Öte yandan, değerli arkadaşlarım,
yine Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan
İnsan Hakları Eylem Planı var biliyorsunuz. Ne diyorsunuz?
Gazetecilerin güvenliği sağlanacak, meslek faaliyetleri
kolaylaştırılacak. diyorsunuz ama bırakın
güvenliklerini sağlamayı boğazlarına basarak nefes
alamayacak hâle getiriyorsunuz. İşte dünyanın takip ettiği
ödüllü foto muhabiri Bülent Kılıçın hâli. Peki, Emniyetin
gazetecilerin çekim yapmasını engelleyen genelgesine ne
diyeceğiz, hani nerede kaldı gazeteci faaliyetini
kolaylaştırmak? Daha vahimi ise değerli arkadaşlarım,
bu yılın ilk altı ayında 50den fazla gazeteci ya saldırıya
uğradı ya da polis şiddetiyle karşı karşıya
kaldı.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Teşekkür ederim.
Gazetecilere saldırmanın hiçbir
caydırıcı cezası yok bu ülkede. Korkusuz yazarı Ahmet
Takan Ankarada beyzbol sopasıyla darp edildi, saldırgan sadece 2 bin
lira cezaya çarptırıldı, onu da yirmi ay taksitle ödeyecek;
hâkim saldırganda iyi hâl gördü. Benzer biçimde Can Dündarı adliye
önünde yaralayan saldırgana da yine iyi hâli nedeniyle taksitle 4.500 lira
ceza verildi. Yeniçağ yazarı Yavuz Selim Demirağ Ankarada
evinin önünde bir grubun sopalı saldırısına
uğradı, ölümden döndü; mahkemeye göre Hayati tehlikesi yok. diye
saldırganlar serbest bırakıldı; iki yıl geçti, ilk
duruşması yapılmış değil. Orhan Uğuroğlu
evinin önünde Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısıyla
eş zamanlı saldırıya uğradı, saldırganlar
adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Halk TV
yorumcusu Levent Gültekin, KRT TVden Afşin Hatipoğlu, Samsunda
İbrahim Akkuş; hepsine saldıranlar serbest bırakıldı.
Değerli arkadaşlarım, bunların hepsi gazetecilere örgütlü
saldırılar ama üzücü olan, mahkemelerin saldırganların
sudan gerekçelerini kabul ederek örgütlü saldırıyı yok
sayması. İşte, bu nedenle bu saldırganlar elini kolunu
sallayarak aramızda dolaşabiliyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Yani iş yasa
çıkarmakla bitmiyor, bunu uygulayacak yargının da zihninin,
vicdanının körlük içinde olmaması, açık olması
lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesinde yer alan veya
boşandığı eşe ibaresinin toplumsal cinsiyet
eşitsizliğinden kaynaklı kadına karşı ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Kemal Peköz Züleyha Gülüm
Ankara Adana İstanbul
Mahmut Celadet Gaydalı Erol
Katırcıoğlu Garo
Paylan
Bitlis İstanbul Diyarbakır
Dilşat Canbaz Kaya
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından
alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8inci
maddeyle Türk Ceza Kanununun 96ncı maddesinde tanımlı bulunan
eziyet suçunun nitelikli hâlleri arasına, failin
boşandığı eşe karşı işlenmesi hâli de ekleniyor.
Kasten öldürme, kasten yaralama, eziyet ve hürriyetinden yoksun bırakma
suçlarının nitelikli hâline boşanmış eşin de
eklenmesi olumlu bir gelişme. Ancak, kadınların resmî
nikâhlı olmadıkları partnerlerinden gördükleri şiddeti ya
da imam nikâhlı olarak yaşıyorlarsa bu şekilde
partnerlerinden gördükleri şiddeti kapsam dışında
bıraktığı için de aynı zamanda eksik bir düzenleme.
Eziyet, fiziksel, cinsel, ekonomik ve psikolojik şiddetin sistematik hâle
gelmesidir yani devamlılık arz eden, aslında sistematik bir
hâlde işlenir bu suç ve aslında, kadın şiddete maruz
kaldığında çoğu zaman bu şiddetin tek seferle
sınırlı kalmadığını, farklı biçimlerde
devam ettiğini, tekrarlandığını biliyoruz.
Kadınlara yönelik sistematik şiddet söz
konusu olduğunda aslında tutuklu yargılama gerektiren bu madde
etkin biçimde uygulansa kadınları koruyacak, failleri caydıracak
ama maalesef, uygulanmıyor. Ben de avukatlık yaptığım
dönemlerde, gerçekten, eziyet suçundan ceza verildiğini neredeyse hiç
görmedim.
Aynı şekilde Israrlı takip suç
sayılır ve bu yasa gerektiği gibi uygulanırsa yine
şiddeti önlemede etkili olur. dediğimizde -bunu İstanbul
Sözleşmesine dayanarak yapabiliyorduk- dediniz ki: Israrlı takip
dördüncü yargı paketinde suç olarak düzenlenecek. Var mı? Yok,
ısrarlı takip suçu da düzenlenmedi maalesef.
Yine, psikolojik şiddet 6284 sayılı
Yasada tanımlanmasına rağmen, TCKde suç olarak
tanımlı değil. Psikolojik şiddet, adli uygulamada
genellikle tehdit, şantaj, baskı, iftira, kötü muamele suçları
altında ele alınıyor ama GREVIO Raporuna da
yansıdığı gibi, bu suç tanımları tekil eylemleri
cezalandırmak için tasarlanmakta ve kendi başına suç
sayılma eşiğine ulaşmayan eylemler yoluyla ortaya
çıkan, tekrarlanan ve uzun süreli istismar örüntüsünü kapsamamakta. Oysa
psikolojik şiddet, gerçekten, sistematik acı çekmeye sebebiyet veren
bir şiddet türü ve bunun da aynı şekilde, 96ncı maddede
eziyet suçu kapsamında değerlendirilmesi ve bu şekilde
düzenlenmesi gerekiyor. Şimdi, bu madde çerçevesinde de ele
alınmıyor maalesef. Yani eziyet suçundan ceza verildiğini
doğru dürüst görmediğim gibi, aynı şekilde, psikolojik
şiddetin de suç olarak tanımlandığını ya da
eziyet suçu içerisinde değerlendirildiğini, o kapsamda, TCK 96
kapsamında değerlendirildiğini de görmüyoruz. Peki, psikolojik
şiddet söz konusu olduğu zaman yargılamaların kaçı
gerçekten bu madde çerçevesinde işlem yapıyor? Hani, ben kendi
deneyimimde bunu görmemiş olabilirim ama başkaları gördüler mi
gerçekten? Bunun cevabını verecek olan Adalet
Bakanlığı yani sizlersiniz ama birçok zaman böyle bir veri,
istatistik oluşturma durumu da söz konusu olmadığı gibi
önergelere de doğru dürüst cevaplar verilmiyor, genelgeçer cevaplar
veriliyor. İşte biz bütün bunları aslında İstanbul
Sözleşmesinin kapsamında ve getirdiği yükümlülüklerde
görüyorduk ve bu nedenle biz hâlâ İstanbul Sözleşmesinden
vazgeçmedik, vazgeçmiyoruz. diyoruz.
Şimdi, burada önemli konulardan biri de somut
delil aramak. Burada istismar suçları kapsam dışı kalacak
mı? Eğer öyle olmazsa kadınların ve özellikle
çocukların istismara daha açık hâle geleceğini adımız
gibi biliyoruz. Şimdi, burada asıl sorun kimseyi delilsiz
yargılamak değil yani insan hakları savunucuları kimseyi
delilsiz yargılamak, delil olmadan tutuklamak istemezler, aksine biz bunun
en fazla mağduru olan insanlarız ama mesele şu ki: Delil
toplamıyorsunuz yani mahkemeler delil toplamıyorlar. Ne gerçekten
delil? Yani psikolojik rapor delil, ifade bir delil, delil olabilecek gerçekten
pek çok şey var ama aslında mahkemeler delil toplamıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Yani terör suçlarında -tırnak içerisinde tabii- herkesi
gizli tanıklarla yargılayanlar, var olan yasaların bile
gerektirdiği delilleri, unsurları toplamayıp hiçe sayanlar
doğru dürüst bir çocuk koruma sistemi oluşturmadıkları
gibi, bu ülkede aynı zamanda mahkemelerin de delil
toplamadığını görüyoruz ama siz somut delil
arıyorsunuz.
İktidarınız gerçekten yok olmamak
için aslında hukuku yok ediyor, bu çok vahim bir şey; çocuklar,
kadınlar bundan çok ciddi olarak zarar görüyorlar. Bugün Sen
kızsın şort giyemezsin, erkeklerin yanında
oynayamazsın. diyenlere inat hentbol oynamaya devam eden ve ön
yargıları kırmak için hem çalışıp hem spora devam
edeceğini, köyündeki kız çocuklarının kaderini
değiştireceğini söyleyen 13 yaşındaki Merve
Akpınarı -bugün okula almamak isteseler de- selamlayarak sözlerime
son vermek istiyorum. Merveleri gerçekten vazgeçiremeyeceksiniz.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
8inci madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.13
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.24
BAŞKAN: Başkan
Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Emine Sare AYDIN (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
274 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
9uncu madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 9- 5237 sayılı Kanunun 109 uncu
maddesinin üçüncü fıkrasının (e) bendine eşe ibaresinden
sonra gelmek üzere ya da boşandığı eşe, 6284
sayılı Kanun kapsamında hakkında tedbir kararı
alınan kişiye ibaresi eklenmiştir.
Süleyman Bülbül Bayram Yılmazkaya Zeynel Emre
Aydın Gaziantep İstanbul
Mahmut Tanal Erkan Aydın Rafet Zeybek
İstanbul Bursa Antalya
Gürsel Erol
Elâzığ
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Elâzığ
Milletvekili Sayın Gürsel Erol.
Buyurun Sayın Erol. (CHP sıralarından
alkışlar)
GÜRSEL EROL (Elâzığ) Sayın
Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Ben bu kürsüden, Elâzığda 24 Ocak gecesi
yaşanan depremle ilgili birkaç defa konuşma yaptım.
Araştırma önergeleriyle komisyon kurulmasına yönelik teklifler
verdik. Kentin sorunlarıyla ilgili, beklentileriyle ilgili, depremden
kaynaklanan mağduriyetlerle ilgili sorunları gündeme getirdim. Belki
Elâzığın bu sorunlarını dinlemekten
bıkmış, usanmış olabilirsiniz ama ben, depremden
kaynaklı yaşanan sorunları, yaşanan hak
mağduriyetlerini gündeme getirmeye, bu kürsüde bunları seslendirmeye
bıkmadan, usanmadan devam edeceğim. Niye? Çünkü zaman zaman 24 Ocak
gecesi yaşanan deprem sonrası doğru yapılan işlerle
ilgili, orada görevlendirilen bakanlara bu kürsüden teşekkür de ettim,
kamu kaynaklarından yapılan doğru işler için ilgili
kişilere teşekkür ettim ama aynı zamanda eksiklikleri de
belirttik, yanlışlıkları da belirttik, vatandaşın
beklentilerini, vatandaşın hakkını, vatandaşın
mülkiyet haklarıyla ilgili sorunlarını da gündeme getirdik ama
ne yazık ki geldiğimiz noktada, 24 Ocak gecesi Elâzığda
yaşanan deprem sonrası yaşanan mağduriyet depremden daha
yıkıcı ve hasar verici iz bıraktı. Niye? Aslında
baktığınız zaman, devlet kaynaklarından, kamu
bütçesinden deprem sonrası Elâzığa konutların
yapılmasıyla ilgili inanılmaz kaynaklar geldi. 21 bin konutun
yapılmasıyla ilgili süreç başlatıldı, bunların
birçoğu tamamlandı ama bu iş yalnızca bir müteahhitlik
sektörü olarak görüldü yani vatandaşların beklentileri tam
anlamıyla çözülmedi, binalarla ilgili talepler toplanmadı. Binalar
3+1, 2+1 olarak yapıldı; 2+1 yapılan binalar 58-60 metrekare,
3+1 yapılan binalar 90 metrekare civarında ve kimse memnun
olmadı yani kamu kaynakları harcandı, iyi paralar geldi ama ne
hak sahipleri ne mağdurlar ne de mülkiyet sahipleri bu işten mutlu
olmadı çünkü yanlış işler yapıldı. Yani kura
çekiminden tutun da hak sahipliğine kadar, kentin yeniden planlanmasına
kadar, şehrin yeniden imarlaşmasına kadar hatalar zinciriyle
birçok sorun yaşandı Elâzığda, hâlâ da
yaşanıyor. Köylerdeki evler yıkıldı, hâlâ
yıkılan evlerin yerine temeller atılmadı, evler
yapılmadı. Deprem Komisyonu üyesi arkadaşlardan biri de Komisyonda
şu anda. Deprem Komisyonu kuruldu, Deprem Komisyonu Elâzığa
geldi. Aslında Elâzığa önceden geliş amaçları
yaşanan sorunlarla ilgili taleplerin, beklentilerin ve sorunların
tespitiyle ilgili bir araştırma yapmakken sonra dediler ki: Biz
aslında İstanbul depremi ve olası bir depreme karşı
burada yaşanan sorunlarla ilgili bir tespit için geldik. Ne yazık ki
o süreç de doğru planlanmadı ve Elâzığ 24 Ocak gecesi
yaşanan depremden sonra Hükûmetin uygulamalarından kaynaklı,
vatandaşın sürece dâhil edilmemesinden kaynaklı,
vatandaşın mülkiyet haklarının tam anlamıyla
korunmamasından kaynaklı daha fazla mağduriyet yaşar hâle
geldi.
Ayrıca, bir konu daha var: Devlet bir bütündür.
Yani belediyesiyle, bakanlıklarıyla, sivil toplum örgütleriyle,
Parlamentosuyla, hükûmetiyle, siyasi partileriyle devlet bir bütündür. Biz
-Cumhuriyet Halk Partili 30 milletvekili arkadaşımız- deprem
süreciyle ilgili, yapılan işlerle ilgili, aksaklıkların
gündeme getirilmesiyle ilgili, Hükûmetin dikkatinin çekilmesiyle ilgili, Genel Başkan
Yardımcımız Ali Öztunç Beyin başkanlığında
Elâzığa gittik. Tespitler yaptık, yerinde incelemeler
yaptık. AK PARTİli milletvekili arkadaşlarımızdan
şu anda bu salonda olan var mı bilmiyorum ama eğer bu ifademde
bir yanlışlık varsa düzeltmelerini, oturdukları yerden
müdahale etmelerini istiyorum. Ziyaretin bir sonrası, AK PARTİli
milletvekili arkadaşlarımızdan biri, Metin Bulut Bey Biz
beklerdik ki Cumhuriyet Halk Partisinin 30 milletvekili Elâzığda bir
açıklama yapsın, bir okul da onlar yaptırsın. diye bir
söylemde bulundu. Bunun üzerine, evet, biz de eksikliğimizi kabul ettik,
dedik ki: Doğru, aslında bizim de kamu bütçesinden belediyeler
aracılığıyla kente bir katkı sunmak adına, okul
yapılmasıyla ilgili bir talep varsa
Bugüne kadar bunu düşünememekten
kaynaklı Elâzığ kamuoyundan özür diliyoruz. İstanbul
Büyükşehir Belediyemiz ve İzmir Büyükşehir Belediyemiz
yaklaşık bundan 4-5 ay önce Elâzığ İl Valiliğine
yazı yazarak 2 okul yaptırmasıyla ilgili talepte bulundular.
Bize dediler ki Biz kamu bütçesinden, Belediye
Başkanlığından, Belediye bütçesinden Elâzığda
okul yaptırmak istiyoruz. Mahir Bey, özellikle bunu size de belirtmek
isterim, bunu dinlerseniz sevinirim.
Devlet bir bütündür yani Belediyenin bütçesi de kamu
bütçesidir, devletin bütçesidir; Millî Eğitim
Bakanlığının bütçesi de kamu bütçesidir, devletin
bütçesidir; Elâzığ Valiliğinin bütçesi de kamu bütçesidir,
devletin bütçesidir ama aradan dört beş ay geçmesine rağmen hâlâ
İçişleri Bakanlığının, Elâzığ
Valiliğine İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ve İzmir
Büyükşehir Belediyesinin okul yaptırma talebiyle ilgili olumlu veya
olumsuz bir geri dönüşü olmadı. Şimdi, Elâzığda okula
ihtiyaç var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜRSEL EROL (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
GÜRSEL EROL (Devamla) Elâzığda 12 tane
daha okula ihtiyaç var. Mesela, size bir örnek vereceğim: MHP Grup
Başkan Vekilimiz burada yok, ben Elâzığda bir şehit
paşamızın, Osman Erbaş Paşamızın
adının havaalanına verilmesiyle ilgili bir konuşma yaparken
MHP Grup Başkan Vekilimiz, Hulusi Sayın Paşayla ilgili burada
bir söylemde bulunmuştu. Hulusi Sayın Paşa
Elâzığlıdır, 1990lı yılların
başında terör örgütlerince Ankarada şehit edilmiştir ve
onun adının yaşatılmasıyla ilgili, adı
Elâzığda bir okula verilmiştir. Okul depremde hasar
görmüştür, yıkım kararı verilmiştir; Hulusi Sayın
Paşanın adının verildiği okul özel bir şirkete
yaptırılarak şirket sahibinin annesinin adı
verilmiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok ayıp!
Çok ayıp!
GÜRSEL EROL (Devamla) Biz de dedik ki Bunu
yapmayın, Hulusi Sayın Paşanın adının
yaşamasını istiyorsanız bırakın bu okulu
İzmir Büyükşehir Belediyesi yapsın, bırakın
İstanbul Büyükşehir Belediyesi yapsın ve Hulusi Sayın
Paşanın adı da burada yaşasın.
Mahir Bey, sizin hassasiyetinizi biliyorum ve sizden
bu 2 okulun Büyükşehir Belediyelerimizce yapılmasıyla ilgili
İçişleri Bakanlığıyla görüşerek ve
Elâzığın depremden kaynaklı beklentilerinin, taleplerinin
değerlendirilerek ilgili yerlere iletmenizi rica ediyorum.
Bütün Meclisi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 9uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 9- 5237 sayılı Kanunun 109 uncu
maddesinin üçüncü fıkrasının (e) bendinde yer alan eşe
ibaresinden sonra gelmek üzere kadına ibaresi eklenmiştir.
Ayhan Erel Hasan Subaşı Ümit Beyaz
Aksaray Antalya İstanbul
Bedri Yaşar Hüseyin Örs İsmail
Tatlıoğlu
Samsun Trabzon Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden Trabzon
Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.
Buyurun Sayın Örs. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 9uncu maddesi üzerinde
İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, maddeyle kişiyi
hürriyetinden yoksun kılma suçunun cezayı artırıcı
olan nitelikli hâllerine suçun boşandığı eşe
karşı işlenmesi durumunun da eklenmesi öngörülmektedir.
Kadına karşı artan şiddet vakaları sebebiyle suçun
nişanlı veya eski nişanlıya ve beraber yaşadığı
kişiye karşı işlenmesinin de nitelikli hâllere dâhil
edilmesi suça karşı caydırıcılığı
artıracaktır fikrindeyim.
Komisyonda 5237 sayılı Kanunun 109uncu
maddesinin (3)üncü fıkrasının (f) bendinde yer alan
çocuğa ibaresinin kadına, çocuğa şeklinde
değiştirilmesini teklif etmiştik. Her zamanki gibi ilgili
değişiklik önergemiz reddedildi, bunu da buradan ifade etmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, benim seçim bölgemde 2
önemli ürünümüz var: Çayımız ve fındığımız.
Çayda yaşadığımız sorunları, yaşanmakta olan
sorunları bu kürsüde defalarca dile getirmiştim. Bugün de
birazcık fındıktan bahsetmek istiyorum; yaklaşmakta olan
fındık sezonuyla ilgili konuşmak, üreticilerimizin taleplerini,
sorunlarını ve beklentilerini yüce Meclisimize arz etmek istiyorum: Değerli arkadaşlar -temmuz
ayındayız, bugün ilk haftayı bitiriyoruz, önümüzde ağustos
var- ağustos ayı fındık hasadının
başladığı ay bölgede. Fındık üreticimiz hasada
başlamadan önce, temmuz ayı sonuna kalmadan üretim maliyetleri de göz
önüne alınarak fındık fiyatının belirlenmesini ve
TMOnun alacağı fındık miktarını
açıklamasını bekliyor, bunu buradan ifade edeyim.
Burada önemli gördüğüm bir hususu da arz etmek
istiyorum: Biliyorsunuz, Tarım ve Orman Bakanlığımız
2009dan bu yana fındık üreticilerine dekar başına alan
bazlı destek ödemesi yapıyor, güzel. Bu yıl da çiftçi kayıt
sistemindeki üreticilere dekar başına 170 TL ödeme yapıldı.
Üretici, bu desteğin yedi yıldır neden
artırılmadığını merak ediyor. Bu konuda
üreticilerimizden oldukça şikâyet var, bize bölgeden oldukça şikâyet
geliyor. Nasıl gelmesin ki? Bu ödeme 2009 yılında 150 TL olarak
başladı, 2014 yılında 170 TLye çıktı ve o günden
bu yana yani 2014ten bu yana hiç değişmedi.
Şimdi fındık üreticisi diyor ki:
Hazır gübrenin fiyatı o zaman 30 TLydi, bugün 110 TL oldu yani
yüzde 300 arttı ama her ne hikmetse destek aynı kaldı. Bu sezon
bu maliyetlerdeki artışlar da dikkate alınarak destek
güncellensin. Yine, bir başka üreticimiz diyor ki: Geçen yıl 75 TL
olan ilacı bu yıl başında 98 liraya
almıştım, üç ay sonra tekrar aldım, 113 TL olmuş. Her
şey bu kadar artarken bizim desteklerimizin sabit kalması akıl
alır gibi değil. Üreticimizin söylediği bu. Ben de buradan
iktidar sahiplerine, Hükûmetteki yetkililere sesleniyorum: Lütfen, bu
fındık üreticilerimizin sesine kulak verelim.
Değerli arkadaşlar, fındık
üreticimizin Tarım Sigortaları Havuzundan yani TARSİMden yana
da şikâyetleri var. Üreticiler ödeme almakta
zorlandıklarını ifade ediyorlar. Her yıl para verip
sigorta yaptırıyoruz ama fındık yandığı
zaman sigorta eksperleri yirmi gün sonra geliyorlar, zararımızı
karşılamamak için binbir türlü bahaneler buluyorlar.
Yaptırdığımız sigortaya bile güvenemiyoruz
artık. diyorlar; üreticilerimizin TARSİMle ilgili söyledikleri de
bu.
Değerli arkadaşlar, gübre başta olmak
üzere bakım ve hasat masraflarından oluşan her türlü girdide
yüksek artışlar meydana gelmiştir. Üretici artan maliyetlerden
ve girdilerden yakınmaktadır. Enflasyon artışı ve
döviz kuru değişiklikleri göz önüne alındığında
fındık üreticisi giderek fakirleşmekte ve üründen beklediği
kazancı bir türlü elde edememektedir. Bu nedenle hükûmetin
açıklayacağı fındık fiyatı artan girdiler,
özellikle gıda enflasyonu, döviz kuru değişimi göz önünde
bulundurularak açıklanmalı ve 35 Türk lirasının
altında olmamalıdır diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Çok özür dilerim, bir
dakika.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar,
FİSKOBİRLİK rehabilite edilmeli, siyasi baskılardan
dolayı ortaklık anlayışından uzaklaşan
FİSKOBİRLİK üzerindeki siyasi baskılara son verilmelidir.
Toprak Mahsulleri Ofisi alım kotasını kaldırmalıdır,
yeni sezon için çok önceden hazırlık yapılmalı ve depo
önlerinde önceki yıllarda yaşanan sorunların
yaşanmasına izin verilmemelidir. Fındık sezonunun
üreticilerimiz ve ülkemiz açısından bol ve bereketli bir sezon
olmasını diliyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 9'uncu maddesinde yer alan ya da
boşandığı eşe ibaresinin toplumsal cinsiyet
eşitsizliğinden kaynaklı kadına karşı ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dilşat Canbaz Kaya Kemal Peköz Züleyha Gülüm
İstanbul Adana İstanbul
Mahmut Celadet Gaydalı Erol
Katırcıoğlu
Bitlis İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Sayın Dilşat Canbaz Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından
alkışlar)
DİLŞAT CANBAZ KAYA (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tam da kadına
yönelik şiddetle ilgili kanun teklifi verilirken geçen hafta, Onur
Haftasında tüm nefret söylemlerine karşı meydanlarda olan
LGBTİ+lara, Tek adam kararıyla çekilmesini kabul etmiyoruz. diyen,
alanları dolduran, sokakları, meydanları dolduran, 1 Temmuzda
alanlarda olan tüm kadınlara buradan selam olsun. Selam olsun ki iyi ki
kadın mücadelemiz var, selam olsun ki iyi ki varız, iyi ki birlikteyiz,
tam da bu iktidarın bu tekliflerine, bu yasalarına, bu kadar
hukuksuzluğuna karşı yan yanayız diyorum ki iktidarın
kadın mücadelesine her fırsatta gözdağı vermek isteme
çabalarının da asla bir sonuç vermeyeceğini tekrar tekrar ifade
edelim.
İktidar yine
sıkışmışlığını kurtarmak için
yargı reformu adı altında sorunun kaynağına inmeyen,
göstermelik düzenlemeler yapıyor. Yargının siyasal
iktidarın hukuk bürosu hâline geldiği bu dönemde getirdikleri
yargı paketleri adaleti sağlamak bir yana, insan hakkı
ihlallerine yol açıyor. Bugün burada ele aldığımız
kanun teklifi de kadınları, çocukları korumaktan çok suçluyu
ödüllendiren cezasızlık politikalarının
yansımasıdır.
Kadınların maruz kaldığı
şiddeti yalnızca eş ve boşandıkları eş
olarak ele alan bu kanun teklifi eksik bir tekliftir. Yani sadece eş
değil; kız kardeş, nişanlı, kız arkadaş yani
sırf kadın olduğu için kadınlar katlediliyor, kadınlar
öldürülüyor ve tüm kadınlara uygulanmalıdır diyoruz. Devletin kadına
karşı işlenen suçların cinsiyet eşitsizliğinden
kaynaklandığını kabul etmesi zorunluluktur. Kadına
yönelik suçların TCKde ayrı bir kategoride ele alınması
gerekmektedir. Kadınların yaşam hakkını gerçekten
koruma niyetiniz varsa İstanbul Sözleşmesini -tekrar tekrar- etkin
uygulayın diyoruz. İktidar bir yandan İstanbul Sözleşmesini
feshedip bir yandan göstermelik düzenlemelerle halkın gözünü boyamaya
çalışıyor. Kadına yönelik şiddetin engellenmesi bir
yana, tamamen kadınları oyalamayı amaçlayan Kadına Yönelik
Şiddetin Araştırılması Komisyonu da bunun en açık
örneğidir.
Keza, bugün burada önümüze getirilen kanun teklifi
de iktidarın göz boyama hamlelerinden başka bir şey
değildir. Tutuklama için somut delil arayan bu kanun teklifinin
-kadınların her gün öldürüldüğü, tacize, tecavüze uğradığı,
çocukların ve dahi hayvanların istismara maruz
bırakıldığı bu coğrafyada yaşıyoruz-
uygulanması suçluyu ödüllendirmekten başka bir şey
değildir. Elmalı davası önümüzde duruyor, failleri serbest;
Bitliste istismarı haberleştiren basın emekçisi
tutuklanıyor, failleri serbest; Gülistan Dokudan beş yüz elli gündür
haber alınamıyor, failleri serbest. Bugün Gülistan, İpek,
Nadira, Yeldana, nice kadınlar, ismini sayamadığımız
nice kadınlar kadınların omuzlarında cansız bir beden
olarak değil, bir daha kaybettirilmeyen kadınlar olmalıdır.
Hâlihazırda iktidarın cezasızlık politikaları
çocuğun cinsel istismarında Türkiyeyi dünyada üçüncü sıraya
taşıdı ve bu utanç tablosunun vebali iktidarın boynunda
asılı dururken iktidar İstanbul Sözleşmesini feshederek
kadınları, çocukları ve LGBTİ bireylerini korumasız
bırakmak istiyor.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz ki Onur
Yürüyüşünde yaşananlar dahi nefreti açıkça ortaya koyuyor.
Yürüyüş boyunca 40tan fazla LGBTİ aktivisti işkence ve
darbedilerek gözaltına alındı, basın emekçisi Bülent
Kılıç boğazına bastırılarak ve ters kelepçeyle
gözaltına alındı. Boğaziçiyle artan kolluk şiddeti
LGBTİ bayraklarına yöneltilmiş durumda. İktidarın
asıl nefreti bayraklara değil LGBTİlerin bizzat kendisinedir
yani gökkuşağının renginedir, kendisinden farklı olan
herkesedir; nefreti mücadeleyedir, nefreti kadınlaradır, nefreti
çocuklaradır, nefreti hayvanlaradır, nefreti hukukadır,
adaletedir yani iktidar kadınların her türlü
kazanımlarını gasbetmeyi âdeta bir görev edinmiştir. Bir
gece yarısı hukuksuz bir biçimde tek bir adamın imzasıyla
sözleşme yürürlükten kaldırıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
DİLŞAT CANBAZ KAYA (Devamla) - Biz
kadınlar sözleşmenin kaldırıldığı o günden
bugüne hep isyandayız, meydanlardayız, sokaklardayız ve sokaklarda
olmaya da devam edeceğiz. Yıllardır mücadele ederek elde
ettiğimiz kazanımlarımızın bu şekilde yok
edilmesini, silikleştirilmesini, erkek egemenliğine teslim edilmesini
kabul etmeyeceğiz, kabul etmiyoruz.
Elbette ki biz biliyoruz, İstanbul Sözleşmesini
kaldırdılar çünkü tüm engellemelere ve baskılara rağmen
kadın mücadelemiz büyüyor ve büyüyecek. Korkuyorlar çünkü biz
kadınlar olarak bu feshi ve kadın
düşmanlığını, hukuki ve siyasi uygulamaların hiç
birini tanımıyoruz, tanımayacağız. Korkuyorlar çünkü
yıldırılamayacağımızı bir kez daha
İstanbul Sözleşmesinin feshinin ardından alanları dolduran
kadınlar gösterdiler. Korkuyorlar çünkü biz kadınlar, erkek
şiddeti son bulana değin, erkek adalet değil gerçek adalet
uygulanana değin, kadın yoksulluğu son bulana değin
mücadele etmeye devam edeceğiz, devam ediyoruz.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
10uncu maddede önerge yoktur.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul edilmiştir.
11inci maddede önerge yoktur.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde kabul edilmiştir.
12nci maddede iki adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 12nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 12- 5271 sayılı Kanunun 94 üncü
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
(3) İfadesi alınmak amacıyla
düzenlenen yakalama emri mesai saatleri dışında uygulanmaz.
Mesai saatleri içinde yakalama durumunda ifade yalnızca yine mesai
saatleri içinde alınır.
Feridun Bahşi Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan Erel
Antalya Adana Aksaray
Aylin Cesur Arslan Kabukcuoğlu Ümit Beyaz
Isparta Eskişehir İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden Antalya
Milletvekili Sayın Feridun Bahşi.
Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 274 sıra sayılı
Teklifin 12nci maddesi üzerine söz aldım, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 5 Temmuz 2019da emperyalist
Çin yönetimi Doğu Türkistanın başkenti Urumçide Uygur
Türklerine bir soykırım uygulamış, bu katliamda yüzlerce
kadın, çocuk ve yaşlı katledilmişti. Soykırımda
hayatlarını kaybeden soydaşlarımızı rahmetle
anıyor, ruhları şad olsun diyorum. Doğu Türkistan
Türklüğünün varlığının devamı,
topraklarının bekası için bu konuyu gündemde tutmaya devam
edeceğiz. Başta ülkemiz olmak üzere Türk cumhuriyetlerini ve tüm
dünyayı yaşanan bu soykırıma karşı gerekli
adımları atmaya çağırıyoruz.
Değerli milletvekilleri, yine bir yargı
paketi, yeni bir yargı paketi. Siz bu yargı paketinden olumlu bir
gelişme bekliyor musunuz? Şahsen ben beklemiyorum. Bu düzen böyle
devam ettiği sürece, tek adam rejimi yürürlükte kaldığı sürece
bu paketlerden olumlu bir sonuç beklemek ham hayalden öteye geçemez.
Bildiğiniz gibi, AK PARTİ 3 Kasım 2002 seçimleri sonunda
iktidara geldi ve iktidara gelir gelmez ceza hukuk sistemi üzerine
çalışmaya başladı. İktidara gelir gelmez
başlattıkları çalışmayla 2005 yılında
başta Türk Ceza Kanunu olmak üzere Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Kanunundan oluşan ceza hukuk
sisteminde bir değişikliğe gittiler hatta bu
değişikliğin tamamının yerli ve millî olduğunu da
ilan etmeyi ihmal etmediler. Hâlbuki bu düzenlemeyi hazırlayanlar
dünyanın tüm ceza hukuku yasalarını bilgisayarlarda masa üstüne
indirip tüm yasaları kıyaslayarak uygun madde oluşturma yolunu
seçtiler. Zaman zaman da enteresan olaylar yaşanmıştı.
Örneğin, yaralama maddesinin düzenlenmesi sırasında basit
tıbbi müdahaleyle giderilebilecek yaralama diye bir fiil
düzenlenmişti.
(Uğultular)
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Biraz
sessiz olabilirler mi Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet sayın milletvekilleri,
lütfen biraz daha sessiz olalım.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Madde
düzenlenirken ceza hukuku hocaları bunun ne anlama geldiğini
anlamamışlar ve adli tıp uzmanlarına sormayı
düşünmüşlerdi. Adli tıp uzmanları ise maddeyi okuduktan
sonra Biz de anlamıyoruz, bunu ceza hukuku hocalarına soralım.
demişlerdi. Sonradan sorun uygulamayla çözüldü. 2004 sonunda
yasalaşan sistem 1 Nisan 2005te yürürlüğe girecekti ancak fark
edilen eksiklikler sebebiyle 2 defa değiştirildi. Sonrasında da
bir üçüncü değişiklikten sonra 1 Haziran 2005 yılında Türk
ceza hukuku sistemi yürürlüğe girdi. O gün bugündür AK PARTİ
tarafından değiştirilen ya da yeniden yürürlüğe konulan
Türk ceza hukuku sistemi altı ayda bir değişmeye devam ediyor.
Esasen ceza hukuku sisteminin yerli ve millî olması bile başlı
başına bir saçmalık çünkü hukukun kuralları evrenseldir.
Değerli milletvekilleri, geçmişten bir
kısa hatırlatma yaptıktan sonra görüşmekte olduğumuz
12nci maddeye geçiyorum. Teklifin 12nci maddesi, CMKnin 94üncü maddesinin
(3)üncü fıkrasında bir değişiklik öngörmektedir ancak bu
fıkranın başına sadece kelimesinin de eklenmesi gerekir.
Bu ekleme, fıkrayı daha net, anlaşılır hâle getirecek
ve sınırlamayı özellikle vurgulayacaktır. Bu maddedeki
düzenleme açısından asıl sorun, yargısal bir görev yapan
cumhuriyet savcısının idari para cezası
uygulamasıdır. İdari para cezaları adından da
anlaşılacağı gibi idare tarafından verilen
cezalardır ve hem ceza itirazının kesinleşmesi hem tahsili
ayrı bir prosedüre tabidir. Bu sebeple, cumhuriyet savcıları
tarafından verilecek idari para cezalarının itirazı veya
iptali ayrı bir sorun olarak karşımıza
çıkmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Üstelik
teklif maddesinde cumhuriyet savcısı tarafından verilecek idari
para cezasının iptali için nereye itiraz yapılacağı da
açıklanmamıştır. Bu sebeple, teklifteki maddede öngörülen
idari para cezasının düzeltilerek yerine adli para cezası
getirilmesi uygun olacaktır. Bu durumda, itiraz şekli ve mercisi de
maddede itirazın dava açılmadan yapıldığı
hâllerde sulh ceza hâkimliğine, dava açıldıktan sonra
yapılması hâlinde ise davaya bakan mahkeme tarafından incelenip
sonuçlandırılması şeklinde düzeltilebilir.
Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla
selamlıyorum (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 12- 5271 sayılı Kanunun 94 üncü
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(3) İfadesi alınmak amacıyla
düzenlenen yakalama emri üzerine mesai saatleri dışında
yakalanan ve belirlenen tarihte yargı mercii önünde hazır
bulunmayı taahhüt eden kişinin serbest bırakılması,
Cumhuriyet savcısı tarafından emredilebilir. Bu hüküm her
yakalama emri için ancak bir kez uygulanabilir. Taahhüdünü yerine getirmeyen
kişiye, yakalama emrinin düzenlendiği yer Cumhuriyet
savcısı tarafından bin Türk Lirası idari para cezası
verilir. Bu para cezasına karşı kanun yolu açıktır
Mahmut Celadet Gaydalı Erol
Katırcıoğlu Dilşat
Canbaz Kaya
Bitlis İstanbul İstanbul
Züleyha Gülüm Kemal Peköz Garo Paylan
İstanbul Adana Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Bitlis
Milletvekili Sayın Mahmut Celadet Gaydalı.
Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
274 sıra sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla
selamlarım.
Değerli milletvekilleri, 12nci maddeyle,
yalnızca ifadesi alınmak üzere yakalama emri bulunan ve mesai
saatleri dışında ve tatil günlerinde yakalanan kişinin,
belirlenen saatlerde yargı mercisi önünde bulunmayı taahhüt ederse
cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda serbest
bırakılması, bu durumun yalnızca bir kez
uygulanabileceği, taahhüdü yerine getirmeyen kişiye bin lira idari
para cezası kesileceği öngörülmektedir. Söz konusu düzenlemeyi olumlu
bulmakla beraber bazı eksikliklerin olduğunu da belirtmekte fayda
var. Örneğin, ifadesi alınmak için alınan ve taahhütle
bırakılan kişinin gelmemesi hâlinde bin lira para cezası
kesilmesi doğrudan hüküm altına alınmaya
çalışılıyor. Fakat burada bir mazeret bildirilme hâlinin
düzenlenmemiş olması bir eksikliktir, gelememe durumunda
olağanüstü durumlar göz önüne alınmamıştır. Yine,
taahhüdün yerine getirilmediği isnadı veya mazereti hâlinde
düşünüldüğünde verilen para cezalarına karşı itiraz
yolu da belirtilmemiştir. Teorik açıdan olumlu bir düzenleme olsa da
pratikte ciddi sorunlar olacağı da söylenebilir. Özellikle örgütlü
suçlarda hukuksuz ve keyfî süreçler yaşandığını
söyleyebiliriz, Ceza Muhakemesi Kanunu madde 145-146nın uygulanması
gerekirken madde 90/1in uygulanması âdeta bir teamül hâline gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, maalesef, her ne kadar
içinde eksiklikler barındırsa da olumlu bir madde olduğunu
belirtsek de hukuk sisteminde yaşanan tahribatlar artık birkaç olumlu
düzenlemeyle giderilebilecek boyutta değildir. Hukuk mekanizması
çürümüş değil, artık kokuşmuştur. Bunun temel sebebi
de iktidarın hukuku âdeta bir oyuncak gibi kullanmasıdır.
Türkiyede yıllarca başkanlık ve yarı başkanlık
sistemi tartışıldı. Türkiye bugün maalesef ucube bir
sistemle yönetilir hâle geldi. Savcılar da bu ucube sistemin
buyruklarını yerine getiren birer memurdan farksız. HDP kapatma
davası olsun, Kobani davası olsun, milletvekillerimizin, eş
başkanlarımızın tutuklanma hususları olsun, yine
kayyum atamak uğruna belediye eş başkanlarımızın
haksız ve mesnetsiz bir şekilde sahte delil ve sahte gizli
tanıklarla tutuklanması hususları olsun hepsi bu
kokuşmuş ve siyasallaşmış bir sürecin bir
parçasıdır.
Türkiye'de yargı adına bir reform
yapılması mümkün değildir çünkü yargı reformu
yapacağını iddia edenler yargıyı bu hâle getirenlerin
bizatihi kendileridir; yargı makamları ise tamamen siyasi saiklerin
emir ve talimatları doğrultusunda çalışmaktadır.
İktidara karşı olan, anayasal bir hak olan her türlü eylemin,
gösterinin, yürüyüşün, basın açıklamasının polis
şiddetiyle bastırılıp bir de üzerine gazla, copla,
gözaltı ve tutuklama yapıldığı bir ülkede slogan atan
bir gencin üzerine en az 5 polisin çullanarak dizleriyle sırtına,
kafasına, her tarafına basarak ters kelepçeyle tutuklaması, HDP
binasına silahlarla saldıran ve Denizi katleden canavar caniye
ağabeyciğim diyerek, boynuna sarılarak götürülüyor
olmasıdır. Bu ortamda hangi adaletten bahsedebiliriz?
Platon Gücün haklı olduğu yerde adalet
bekleme. Güce tapan insanların olduğu yerde de huzur bekleme.
demiş. Evet, maalesef, bugün bu ülkede ne adalet ne huzur var.
Yargıya güvenin olmadığı, adalete inancın
kalmadığı, adaleti korumakla yükümlü kişilerin bireysel
çıkarlarını koruduğu, toplumun huzurunu korumakla
görevlilerin siyasi birkaç kişiyi koruduğu bu mekanizmada zaten huzurun
da olması beklenemez. İktidarlar gelip geçicidir. Bugün siyasi
baskılarla alınan kararlar, ısmarlama hazırlanan
iddianameler aslında kişisel geçmişinize
bırakacağınız koca bir lekeden başka bir şey
olmayacaktır. Hukukun ve adaletin asli organları olan işini
layıkıyla yapanlara sözüm yok; onlar her zaman onurlu ve şerefli
duruşlarını koruyacaklardır ama HDPyi kapatmak için
elinden geleni yapıp her türlü hukuksuzluğu hukuk olarak
nitelendiren, siyasi saiklerin gözüne girebilmek için HDPyi kriminalize
etmekten çekinmeyen, bu yolda her türlü oyunu çeviren savcılara Thomas
Hobbesun bir sözünü hatırlatmak isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Koyunlar ömrünü kurttan korkarak geçirir. Hâlbuki
sonunda onu yiyen çobandır. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
12nci madde kabul edilmiştir.
13üncü maddede bir önerge vardır. Okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 13üncü maddesinin aşağıdaki şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 13- 5271 sayılı Kanunun 100 üncü
maddesinin üçüncü fıkrasına "hususunda ibaresinden sonra gelmek
üzere somut delillere dayanan ibaresi, "sayılabilir ibaresinden
sonra gelmek üzere "Cinsel saldırı ve çocukların cinsel
istismarı suçlarında tutuklama tedbirinin uygulanabilmesi için somut
delil şartı aranmaz. ibaresi eklenmiştir.
Ayhan Erel Aylin Cesur Ümit Beyaz
Aksaray Isparta İstanbul
Arslan Kabukcuoğlu Mehmet Metanet Çulhaoğlu Fahrettin Yokuş
Eskişehir Adana Konya
Bedri Yaşar
Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden Samsun
Milletvekili Sayın Bedri Yaşar.
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ Parti
ve CHP sıralarından alkışlar)
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
13üncü madde üzerinde zaten Komisyonda
söylediğimiz, önerdiğimiz hiçbir şeyi dikkate
almadınız dolayısıyla ben, bu hafta memleketin
değişik yerlerinden muhtarlarımızın bazı
talepleri var, onları burada gündeme getirmeye
çalışacağım.
Birincisi, Havza Hacıdede Mahallesi
Muhtarı Rıza Kurt diyor ki: Samsunun Havza ilçesine bağlı
Hacıdede Mahallesi yol problemiyle karşı
karşıyadır. Geçtiğimiz ay yaşanan sel felaketinde
oldukça zarar gören, öncesinde alınmayan tedbirler neticesinde
yürünemeyecek hâle gelen Hacıdede Mahallesini Şeyhkoyun mahallesine
bağlayan ortak yol acilen parke taşıyla döşenmelidir.
Hacıdede köyünün merkezinde olan köy yolu 700 metre
uzunluğundadır, toplam uzunluğu 1 kilometredir.
Başvurmadığımız yer kalmadı. Yağan
yağmurlarda köye gitmemiz mümkün değil. Artık mevsim
başladı; buğday, ayçiçeği ve şeker pancarı
yetiştiriyoruz ama maalesef, ürünümüzü pazara ulaştırmakta
zorluk çekiyoruz. Artık Mecliste sesimizi gündeme getirin.
İkincisi, Kelkit Merkez Mahalle Muhtarı
Muhammet Dağdelen de diyor ki: Kelkit ilçesinde bulunan Sadak Barajı
2014 yılında su tutmaya başladı. 2016 yılında
sulama projesinin ihalesi yapılmasına rağmen yedi
yıldır bitmeyen arızalar süreci yaşanmaktadır. Bu
arada, arazi tamamen kuraklığa teslim edilmiştir. Toplam arazi
63 hektar. Kuru fasulye yetiştiriciliğinde Türkiyede 8inci
sırada olan Gümüşhanemizin verimlilik katsayısı, Sadak
Barajı inşaatının uzaması nedeniyle düşmektedir.
Kelkit havzasında geçimini tarım ve hayvancılıktan
sağlayan çiftçilerimiz şu dönemde suyla buluşmak istiyorlar,
artık şu işi bir an önce çözün.
Yine, hafta sonu Ankaranın göbeğinde
Keçiören ilçesi Yeşilöz Mahallesi Muhtarı Mustafa Birer diyor ki:
2011 yılında Esenboğa Havaalanı protokol yolu
yapımı gerekçesiyle Ankaranın Keçiören ilçesi Yeşilöz Mahallesi
İlköğretim Okulu yıkılmıştır. TOKİ,
Büyükşehir Belediyesi, EGO Genel Müdürlüğü, Ankara Valiliği ve
hayırsever Nebahat Taşkın arasında okulun
yıkılıp yeniden yapılması için protokol
bulunmasına rağmen on bir yıldır, mahalle, okuluna kavuşamamış
durumdadır. Protokol hükmüne göre öğrencilerin
taşınması işi EGO tarafından sağlanmaktadır
fakat her gün yaklaşık 300 kadar öğrenci 5 kilometre
uzaklıktaki kuzey Ankaradaki Nebahat Taşkın İlkokuluna ve
Ortaokuluna gitmektedir. Henüz ilkokul çağında olan çocuklar EGO
otobüslerince taşınmaktadır. Evlatlarımız, herhangi bir
servis görevlisinin eşliği olmadan, emniyet kemeri kullanmadan her
gün tehlikeli bir yolculuk yapmaktadır. 21inci yüzyılda Ankaraya bu
yakışmıyor. Ankaranın göbeğinde Yeşilöz
Mahallesinde, herkes söz verdi, artık gelin, şu okul işini
bitirin.
Yine, aynı şekilde, Ankarada diğer
bir esnafımız, optikçi esnafımız Akif Karada diyor ki:
Sosyal Güvenlik Kurumu, gözlük çerçevesi için 40 TL, gözlük cam için 11 TL
ödemektedir. Her şeyin enflasyona yenik düştüğü bir ülkede
maalesef vatandaşın göz sağlığı da enflasyon
karşısında yenik düşmüştür. Piyasada devletin
verdiği gözlük ve çerçeve ücretiyle gözlük yaptırmak mümkün
değildir. Piyasa şartlarında uzak ve yakın gözlüğü
camının maliyeti ise vatandaş için yaklaşık 500
TLdir. Özellikle pandemi döneminde bir kez daha gerçekliğini ortaya
koymuş olan sağlığın vazgeçilmezliği, konumu,
maalesef Hükûmetin, vatandaşın enflasyon karşısında
durumunu hiçe saymasından kaynaklı olarak zedelenmiştir.
Artık bu rakamlar komiktir, bunlarla bu işin yapılması
mümkün değil.
Biraz önce de yine, Keçiörenden, Aktepe
Mahallesi'nden bir hemşehrimiz aradı, Musa
Kalınsazlıoğlu. Bakın, bu resimdeki Zehra Meva
Kalınsazlıoğlu, bu resimde gördüğünüz SMA hastası bir
kızımız. Şimdi Musa Kalınsazlıoğlu Ankara
Valiliğine müracaat ediyor. Vali Yardımcısı Osman
Akbaş -7nci ayın 6sı 42039 sayılı oluruyla- bununla
ilgili para toplamaya onay veriliyor. Şimdi, biz devletimizin
büyüklüğünden bahsediyoruz, büyük devlet diyoruz, büyük imkânları
olan devlet diyoruz, büyük ekonomi diyoruz, Dünyada 20nci ekonomi
içindeyiz. diyoruz. Maalesef, valilik kanalıyla diyoruz ki: Gidin,
başınızın çaresine bakın. Bu hastadan onlarca var.
Hakikaten bu devirde, 21inci yüzyılda, içinde bulunduğumuz
şartlarla bu ülkeye işte, Henüz daha güvenirliliği kanıtlanmamış.
gerekçesiyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Madem
güvenilirliği kanıtlanmadıysa o zaman valilik kanalıyla da
bu onayları verip bu hastaların sahiplerini ona buna dilendirmekten
vazgeçin. Sosyal devlet olmak vatandaşına sahip çıkmakla olur.
Hakikaten üzüntü verici bir şey; bunlar belli bir zaman dilimi içerisinde
bunu toparlaması lazım. Bu yavrularımızın
gözyaşlarını silmek önce devlete düşer ama maalesef, bugün,
devletimiz bununla ilgili gerekli katkıları sağlamıyor. Ben
buradan, bu konuyla ilgili -bütün milletvekillerimiz de arzu ederlerse- hesap
numaraları, bilgileri de var...
Sayın Dışişleri
Bakanımız söylemişti Antalyada bir hemşehrimize sahip
çıkıyoruz. diye. Ben de Türkiye Büyük Millet Meclisinden,
başkent Ankaradan bu konuda bizden destek isteyen minik Zehranın
babası Musa Kalınsazlıoğlunun talebini size iletiyorum.
Katkı sağlayacağınızı ümit ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 13üncü madde kabul edilmiştir.
14üncü maddede önerge yoktur.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 14üncü madde kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.08
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.09
BAŞKAN: Başkan
Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya),
Emine Sare AYDIN (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
274 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
255 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine başlıyoruz.
2.-
Antalya Milletvekili Atay Uslu ve 23
Milletvekilinin Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3517) ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu(S. Sayısı: 255)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir iş
bulunmadığından alınan karar gereğince, kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 8 Temmuz 2021 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı geceler.
Kapanma Saati: 22.10