TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
101inci
Birleşim
8
Temmuz 2021 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin, Çorlu tren kazasına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Bursa Milletvekili Refik Özenin, Srebrenitsa soykırımının
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezginin, Aydının
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğanın,
aşılama çalışmalarına ilişkin
açıklaması
2.-
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, Eti Maden
İşletmeleri Kırka Bor İşletme Müdürlüğünde
çalışan işçilere ilişkin açıklaması
3.-
Muğla Milletvekili Burak Erbayın, ÖSYM tarafından yapılan
2021 TYT ve AYT sınavlarına ilişkin açıklaması
4.-
Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, Erzurumda yapılan barajlara
ilişkin açıklaması
5.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, Çorlu tren
kazasının yıl dönümüne ilişkin açıklaması
6.-
Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, tüm vatandaşları Sivasa davet
ettiğine ilişkin açıklaması
7.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, memur ve emeklilere yapılan
zamlara ilişkin açıklaması
8.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Srebrenitsa
soykırımının yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
9.-
Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, denizlerdeki müsilaja ilişkin
açıklaması
10.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Öğretim Üyesi
Yetiştirme Programına ilişkin açıklaması
11.-
Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, denizlerdeki müsilaja
ilişkin açıklaması
12.-
Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürkün, işitme engellilere
ilişkin açıklaması
13.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, hemşirelerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
14.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, Mersinin ulaşımla ilgili
sorunlarına ilişkin açıklaması
15.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Kocaeline yapılan
yatırımlara ilişkin açıklaması
16.-
Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın,
sağlıkçıların atamalarına ilişkin
açıklaması
17.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar Kent Konseyi
Başkanına ilişkin açıklaması
18.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, ehliyet mağdurlarına
ilişkin açıklaması
19.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, Aydın Valiliğinin eylem
yasağına ilişkin açıklaması
20.-
Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlunun, Çarşamba Şeker
Fabrikasının Varlık Fonuna devrine ilişkin
açıklaması
21.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Çorlu tren kazasının
yıl dönümüne, Sözcü TVye iyi yayınlar dilediğine, Türk
lirasının değer kaybına, Erzincan Şeker
Fabrikasına ve Erzincanın sorunlarına ilişkin açıklaması
22.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Çorlu tren kazasının
yıl dönümüne, Yunanistan Yargıtayının İskeçe Türk
Birliğiyle ilgili kararına, Srebrenitsa
soykırımının yıl dönümüne ve Sadabat
Paktının imzalanmasının yıl dönümüne ilişkin açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Çorlu tren
kazasının yıl dönümüne, gazetecilere yapılan
saldırılara, İzmirde HDPnin düzenlediği mitingin
duyurusunu yapmayan Türk TELEKOMu kınadıklarına, RTÜKün
kestiği cezalar nedeniyle anayasal bir kurum olma özelliğini
kaybettiğine ve Cumhur İttifakını çifte standarttan ve
hukuksuzluktan uzak durmaya davet ettiklerine ilişkin açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çorlu tren kazasının
yıl dönümüne, RTÜKün kestiği cezalara, Somadan Ankaraya yürüyen
madencilere, Adalet Bakanlığına alınacak hâkim ve
savcılara ve Millî Savunma Bakanlığına yapılacak
işçi alımına ilişkin açıklaması
25.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, Çorlu tren
kazasının yıl dönümüne, Srebrenitsa soykırımının
yıl dönümüne, RTÜKün kestiği cezalara ve hâkim ve
savcıların tarafsız ve bağımsız olduğuna
ilişkin açıklaması
26.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünalın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
27.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
28.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünalın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
29.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, İstanbul Milletvekili
Engin Altay ile Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın sataşma
nedeniyle yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünalın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
31.-
Hatay Milletvekili Hüseyin Yaymanın, İstanbul Milletvekili Engin
Altay ile Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.-
Niğde Milletvekili Selim Gültekinin, Niğdeye yapılan spor
yatırımlarına ilişkin açıklaması
33.-
Hatay Milletvekili İsmet Tokdemirin, İskenderun, Kırıkhan
ve Reyhanlının kurtuluş günlerine ilişkin
açıklaması
34.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Gaziantep Milletvekili Mahmut
Toğrulun HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
35.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
36.-
Erzincan Milletvekili Süleyman Karamanın, Erzincan Şeker
Fabrikasına ilişkin açıklaması
37.-
İstanbul Milletvekili Ümit Beyazın, atamaları yapılmayan
sağlıkçılara ilişkin açıklaması
38.-
Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, Diyarbakırdaki su sorununa
ilişkin açıklaması
39.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
40.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
41.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
42.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanına seçilen İzmir Milletvekili Sevda Erdan
Kılıçı tebrik ettiğine ve başarılar
dilediğine ilişkin açıklaması
43.-
Antalya Milletvekili Rafet Zeybekin, hâkim ve savcılara ilişkin
açıklaması
44.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Türk savunma sanayisi
ürünlerine ilişkin açıklaması
45.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, kamu işçilerine
yapılacak zam teklifine ilişkin açıklaması
46.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, Srebrenitsa
katliamının yıl dönümüne ve hayvan haklarına ilişkin
açıklaması
47.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, yargı paketi kanun teklifine
ilişkin açıklaması
48.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, süt teşvik primlerine
ilişkin açıklaması
49.-
Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, TEİAŞın
özelleştirilmesine ilişkin açıklaması
50.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
DEDAŞın Mardinde askerler eşliğinde trafoları
sökmesine ilişkin açıklaması
51.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, 274
sıra sayılı Kanun Teklifine evet demeyeceklerine ilişkin
açıklaması
52.-
Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaşın, Başkent Elektrik
çalışanlarına ilişkin açıklaması
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünalın yaptğı açıklaması sırasında
CHP Genel Başkanı ve CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Hatay Milletvekili Hüseyin
Yaymanın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Hatay Milletvekili Hüseyin
Yaymanın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında İYİ Partiye
sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun, Balıkesir Milletvekili
Mustafa Canbeyin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Adalet
Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de
çalışabilmesine dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin
tezkeresi (3/1673)
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Çevre
Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de
çalışabilmesine dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin
tezkeresi (3/1674)
3.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Dijital
Mecralar Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu
dönemde de çalışabilmesine dair talebinin uygun görüldüğüne
ilişkin tezkeresi (3/1675)
4.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
İçişleri Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde
bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair talebinin uygun
görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1676)
5.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Plan ve
Bütçe Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu
dönemde de çalışabilmesine dair talebinin uygun görüldüğüne
ilişkin tezkeresi (3/1677)
6.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de
çalışabilmesine dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin
tezkeresi (3/1678)
7.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine
dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1679)
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan tarafından, müzik sektöründeki sorunların
araştarılması ve sektör çalışanlarının
taleplerine kapsayıcı çözümler üretilmesi amacıyla 1/7/2021
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 8 Temmuz 2021 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından, iktidara yakın medya
kuruluşlarına aktarılan kaynakların
araştırılması amacıyla 8/7/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Temmuz 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, Burdur Milletvekili Mehmet Göker ve arkadaşları
tarafından, tarım ve hayvancılık sektöründe yaşanan
sorunların önüne geçilebilmesi amacıyla 5/7/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Temmuz 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
gündem sıralamasının yeniden düzenlenmesine; 276 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın, Türkiye
Büyük Millet Meclisi komisyonlarında siyasi partilerin temsil
oranlarının belli olduğuna, bir seyahat yapılacaksa ve bu
Meclis tarafından karşılanacaksa, siyasi parti grubunun seyahati
değilse, bütün partilerin eşit şekilde temsil ve davet edilmesi
gerektiğine ve bu konuyu Başkanlık Divanına
getireceğine ilişkin konuşması
IX.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
X.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıt ve İstanbul Milletvekili Numan
Kurtulmuş ile 63 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3697) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 274)
2.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Yel ve İstanbul Milletvekili Serap
Yaşar ile 113 Milletvekilinin Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3727) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 276)
8 Temmuz 2021 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Rümeysa
KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
101inci Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Çorlu tren
kazası hakkında söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Sayın Candan
Yüceere aittir.
Buyurun Sayın Yüceer. (CHP
sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin, Çorlu tren kazasına
ilişkin gündem dışı konuşması
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 8 Temmuz, Çorlu tren
katliamının 3üncü yıl dönümü. 8 Temmuz 2018 yılında
7si çocuk 25 yurttaşımız hayatını kaybetti, 318
kişi yaralandı. Büyük ihmaller zinciriyle göz göre göre ölüme
gönderilen 25 canımızı rahmetle anıyorum. Allah rahmet
eylesin, ruhları şad, mekânları cennet olsun.
Bu faciaya neden kaza değil katliam
dediğimizi cinayet dediğimizi bilmeyenler için anlatayım.
Katliamdır çünkü ağır ihmaller
zinciri sonucu gerçekleşmiş bu olay kaza olarak
değerlendirilmez. Katliamdır çünkü demir yolları altyapısının
bakım, onarım, yenilenme çalışmaları teknik
gereklerine uygun olarak yapılmamıştır. Katliamdır
çünkü yüz elli bir yıl önce yapılan, hizmet ömrünü
tamamlamış menfezin bakımları ihmal edilmiştir,
istinat duvarı yapılmamıştır, dolgu ve travers malzemeleri
mühendislik standartlarına uygun yapılmamıştır.
Katliamdır çünkü gerekli sayıda yol ve geçit memuru
çalıştırılmamış; yol bekçiliği gibi kritik
bir görev, yerini tutacak yol denetim mekanizması oluşturulmadan
maliyet gibi bir sebeple, bir gerekçeyle
kaldırılmıştır. Katliamdır çünkü iktidar
yandaşlığı ehliyetsizliğin, liyakatin, tecrübenin
önüne geçirilmiştir; yol bakım birimlerinde memur olacak standartlara
bile sahip olmayan insanlar vekâletlendirmelerle, görevlendirmelerle buralarda
müdür olarak çalıştırılmıştır.
Demiryollarının tüm birikimi maalesef tasfiye edilerek bakım,
onarım ve yapım işlemleri ehil olmayan insanlara
verilmiştir. Katliamdır çünkü daha altyapısı, sinyalizasyon
sistemi olmadan bu hatlar siyasi şov uğruna seçim öncesi
açılmıştır.
Değerli arkadaşlar, bu ihmaller zinciri
sürüp gidiyor böyle ama bizler bu üç yılda bir tren faciasının
nasıl hukuk faciasına dönüştüğüne şahit olduk. Faciaya
saatler içinde getirilen yayın yasağı ve üzerinden yirmi dört
saat geçmeden sanki bir şey olmamış, insanlar ölmemiş gibi
saraydaki kutlamalarla başlayan süreç; suçun yağmurun üstüne,
sorumluluğun maalesef sadece en alt birimdeki 4 personelin üzerine
yıkılmasıyla devam etti. Kimse özür dilemedi, kimse istifa
etmedi, kimse hesap vermedi, sorumluluk üstlenmedi, Yağmurdandı.
denildi ve geçildi.
Bakın, 90 yaşındaki Suud Kral için
ilan edilen yas, Çorludaki canlarımız için çok görüldü. Jeoloji
Mühendisleri Odası, İnşaat Mühendisleri Odası, Meteoroloji
Mühendisleri Odasının, uzmanların bu konudaki görüş ve
değerlendirmeleri göz ardı edildi. Şaibeli bilirkişi
raporuyla sorumlular dava kapsamı dışında tutuldu. Maalesef
sanık sandalyesinde oturması gerekenler terfi ettirildi; yöneticiler,
bürokratlar korunup kollandı ve maalesef gerçeklerin üzeri örtülmeye
çalışıldı.
Dünya demir yolları tarihine geçecek kadar
büyük bir faciada, bu kadar büyük bir faciada duruşma ancak bir yıl
sonra yapılabildi.
Bakın, bu, dünya demir yolları tarihine
geçecek utancın fotoğrafı. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu büyük bir utanç ama ne ortada utanan var ne de hesap
veren var. Bir yıldır adaleti bekleyen aileler darbedildiler
avukatlarıyla beraber. Mahkeme kapısı içerideki ailelerin,
bizlerin, duruşmayı izleyenlerin üzerine kitlendi. Yetmedi, kapı
zorlanarak açıldı ama bir yıl boyunca adaleti bekleyen ailelerin
arayışı sonuçsuz kaldı. Tek bir kişi siyasi
sorumluluğu üstlenmedi, tek bir Demiryolları yöneticisi hâkim
karşısına çıkarılmadı ama o günden bugüne o
acılı aileler, avukatları, o mücadeleye destek veren milletin
vekilleri, davayı izleyen gazeteciler yargılanıyorlar ve bizler
sadece bu vicdansızlığı, adaletsizliği
paylaştık diye, bununla ilgili bir tweet paylaşımı
yaptık diye benim hakkımda düzenlenen fezleke gönderiliyor ama
bununla ilgili verdiğimiz suç duyuruları takipsizlikle
sonuçlanıyor. Yani neresinden bakarsanız bakın, burada gerçekten
yaşanan skandallar zinciri var, tam bir vicdansızlık,
hukuksuzluk var. Adaletin küçüldüğü ülkelerde büyük artık
suçlulardır ve maalesef, Çorlu tren katliamı davası bunun bir
örneği olarak tarihe geçecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
CANDAN YÜCEER (Devamla) Toparlıyorum.
Değerli milletvekilleri, göz göre göre verilen
ölümler var ama adalet hâlâ gelmedi üç yıldır, bugün 8 Temmuz
-dediğim gibi- ve yeni bilirkişi raporu son duruşmada sunuldu,
tek tek bütün ihmalleri sıralıyor ve diyor ki: Var olan menfezlerde
her an yeni bir facia olabilir, önlem alın. Bunu diyen bilirkişi
raporu. Tabii, dava sürecini uzatarak acılar küllensin istiyorsunuz, hesap
soran aileleri yargı sopasıyla sindirmek istiyorsunuz. Buna izin
vermeyeceğiz, unutmayacağız, unutturmayacağız
değerli milletvekilleri ve Berenin, Ömerin, Oğuz Ardanın,
Gülcenin hayatını çalanların; Senayı, Bihteri
hayatının baharında ölüme götürenlerin yanlarına kâr
kalmayacak ve hesap soracağız, er ya da geç hesap
soracağız. (CHP sıralarından alkışlar) Her
şeyin ayan beyan olduğu yerde bile biz eğer adalet
dağıtamıyorsak vay hâlimize değerli milletvekilleri!
Şunu söylüyorum son olarak: Güneş
balçıkla sıvanmaz. Her şey, sorumluluğunuz çok apaçık
ortada ve bu vebal sizlerin boynunuzdadır diyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Srebrenitsa soykırımının yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Bursa Milletvekili Sayın Refik Özene aittir.
Buyurun Sayın Özen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.-
Bursa Milletvekili Refik Özenin, Srebrenitsa soykırımının
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
REFİK ÖZEN (Bursa) Hayatta kaldım.
Adım Muhammed İbrahim İshak olabilirdi; bunun hiçbir önemi
yok. Hayatta kaldım, çoğu kurtulamadı. Onlar nasıl
öldülerse ben de öyle hayatta kaldım. Onların ölümü ile benim hayatta
kalmam arasında hiçbir fark yok çünkü onların ölümüyle
kalıcı olarak ve geri dönülmez bir şekilde damgalanmış
bir dünyada yaşamaya devam ettim. Srebrenitsadan geliyorum. Aslında
ben başka bir yerden geliyorum ama Srebrenitsalı olmayı seçtim.
Yalnızca oradan gelmeye cesaret ediyorum, tıpkı başka
hiçbir yerde olmadığım bir zamanda oraya girmeye cesaret
ettiğim gibi. Tam da bu yüzden doğum yerinin ölüm yeriyle
kıyasla önemsiz olduğuna inanıyorum. İyi ki
hakkımızdaki hiçbir şeyi söylemez, yalnızca coğrafi
bir gerçektir. Ölüm yeriyse inandıklarımızı,
inançlarımızı, yaptığımız ve ölüm bizi
yakalayana dek sonuna kadar sadık kaldığımız
seçimlerimizi ifade eder. Belki de bunların hepsi
yanlıştır, belki de insan ölüm yerini seçemez doğum yerini
de seçemediği gibi. Onlarsa doğdukları, savaş
yıllarında sığınak aradıkları ve
sığındıkları günbegün birlikte ızdırap
içinde yaşadıkları yerde öldüler. Aslında
Srebrenitsayı hayatta kalmak için seçtiler, bu da onların ölümlerini
bir o kadar korkunç kılmaktadır. diyordu Bosnalı yazar Emir
Suljagic.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Srebrenitsa soykırımının 26ncı
yıl dönümü münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
sizleri, aziz milletimizi, dost, kardeş Bosna halkını
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Srebrenitsa Bosnanın kuzeydoğusunda bulunan küçük
bir şehirdir. Bu şehir insanlarından binlerce
Boşnakın bugüne kadar görülmemiş bir şekilde
katledilmeleri nedeniyle Srebrenitsanın adı herkesin
hafızasında yer etti. Ayrıca, Bosnanın Sırbistan
sınırlarında bulunan diğer yerlerinde, Drina Nehri
civarlarında sayısız insan yok edildi. Eski Yugoslav Halk Ordusu
subaylarının komuta ettiği Sırbistan ve Karadağ
Sırpları tarafından vahşice göçe zorlanan bu insanlar,
kaçışarak aylar boyunca Srebrenitsaya
sığındılar. Kurtuluşu burada bulacaklarını
sanıyorlardı çünkü bu şehrin özgürlüğü, Birleşmiş
Milletlerce güvenli bölge olarak ilan edilmiş olması nedeniyle
garanti altına alınmıştı. Bu sebeple, insanların
güvenli olduğuna ve askerden arındırıldığına
inandıkları bu şehre sığınmalarından sonra
bugüne kadar görülmemiş boyuttaki vahşet başlatıldı.
Birleşmiş Milletlere bağlı olan askerler, silahtan
arındırılmış, açlık, hastalık ve üç buçuk
yıl süren acılarla bitkin hâldeki insanlara saldırılmasına
âdeta göz yumuyordu. Srebrenitsa gerçek bir mezbahaya dönüştü.
Yaşanılan bu vahşet öyle boyutlara ulaşmış ki
sağırlaşmış olan dünya artık bu duruma sessiz
kalamadı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi,
aldığı kararla Sırpların güvenli bölge olan
Srebrenitsa'yı derhâl terk etmesini istedi. Özgürlük savaşı
verenlerin haklarının savunulması gündemdeydi, vahşet
işte bu dönem yaşandı, Srebrenitsa ihanete uğradı. 11
Temmuz 1995 günü Ratko Mladic komutasındaki Sırp Cumhuriyeti Ordusu
Srebrenitsa'ya girdi ve 8.372 Boşnak öldürüldü. Srebrenitsa
soykırımının üzerinden tam yirmi altı yıl geçti
ve bu şehirde ve çevresindeki bölgelerde 94 tane toplu mezar bulunmuş
ve 6.900 şehidin kalıntıları tespit edilmiştir. Bugün
binden fazla kişi ise hâlen kayıptır. Uluslararası Lahey
Divanı, Srebrenitsayı 2007de soykırım olarak
nitelendirdi. Srebrenitsalı şehitler; vatanları,
namusları, şerefleri, onurları için hayatlarını
vermiş ve toplu katliama maruz kalmışlardır. Aradan geçen
yirmi altı yıla rağmen, bugün bile hâlâ akıbetleri
bilinmeyen, mezarları meçhul, bir mezar taşı dahi olmayan bin
civarında kayıp bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bildiğimiz bir şey var, bir masum insanın ölümü
tüm insanlığın ölümü gibidir. Buna inanarak bir daha bu
acıların yaşanmaması için, katliamların tekrar
edilmemesi için, dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir bölgesinde etnik temizlik
girişimleri olmaması için Srebrenitsa'yı
hafızalarımızdan hiç çıkarmayacak, silinmesine izin
vermeyeceğiz.
Bizler inanıyoruz ki Bosna Hersekin
geleceği parlak olacaktır ve yine inanıyoruz ki Srebrenitsa,
insanlık onurunun yeniden yeşerdiği, barışın,
dostluğun, kardeşliğin, dayanışmanın âdeta
parladığı yer olacaktır.
Ülkemiz, Balkanların refahı,
istikrarı, huzuru ve barışı için her zaman elinden gelen
gayreti göstermektedir; dün olduğu gibi, bugün de
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde bu gayretlerimiz artarak devam edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
REFİK ÖZEN (Devamla) Tamamlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
REFİK ÖZEN (Devamla) Bosna Hersek bugün
farklı etnik ve kültürel farklılıkları olan bir ülkedir ve
tüm dünya için bir umuttur. Çünkü Bosna Hersekteki barış,
Balkanlarda, Avrupada ve dünyadaki barış anlamına gelir.
Bu duygu ve düşüncelerle bir kez daha
Srebrenitsa ve çevresinde soykırım sonucu yaşamlarını
yitiren tüm şehitleri anıyor; dost, kardeş Bosna halkına ve
Genel Kurulumuza en derin saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz
Aydının sorunları hakkında söz isteyen Aydın
Milletvekili Sayın Aydın Adnan Sezgine aittir.
Buyurun Sayın Sezgin. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
3.-
Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezginin, Aydının
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; memleketim Aydının ve
ülkemizin nadide doğal varlıklarından olan Dilek
Yarımadası ve Büyük Menderes Deltası Millî Parkı deniz
alanına kültür balıkçılığı ve karides çiftlikleri
yapılması gündemdedir. Yoğun ve haklı itirazlar dikkate
alınmamaktadır. Bu bölge ülkemizin ve dünyanın en önemli sulak
alanları arasındadır ve uluslararası sözleşmeler
kapsamında korunmaktadır. Hassas bir ekosistem özelliği
taşıyan bu alanda balık ve karides çiftliklerine izin verilirse
çok kısa sürede ekolojik yapı bozulacak ve geri dönülmesi mümkün
olmayan bir tahribat meydana gelecektir. Bu çiftçiliklere ek olarak
kıyıda yapılacak sanayi ve lojistik tesisleri de bölge
ekosistemine büyük zarar verecektir.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Doğal sit
alanı orası, doğal sit alanı.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Didimde,
ayrıca, geçtiğimiz aylarda Manastır Koyu olarak bilinen bölge
için alınan bir kararla emsal değeri 0,10 olan inşaat hakkı
5 kat arttırılmıştır. Kararla, kıyı bölgesi
kentin iç kesimlerinden koparılmakta ve kentin doğal turistik
dokusuna yeni bir darbe daha vurulmaktadır. Aydın ve Didimde bulunan
STKlerin ve akademik kurumların görüşleri
alınmamıştır. Bu kararın kamu yararına
aykırı olduğu çok açıktır. Kararın hangi
saiklerle alındığını Hazine ve Maliye Bakanına
birkaç kez soru önergesiyle sordum, cevap alamadım.
Öte yandan, denetimsiz JESlerin neden olduğu
tahribat artarak devam etmektedir. Bu tahribat, ilgili
Bakanlığın hazırlattığı rapor dâhil çok
sayıda bilimsel rapor tarafından ortaya konulmuştur.
Aydındaki tahribata direnenler ise cezalandırılmaktadır.
2018 yılının Aralık ayında Aydının
toprağını, havasını ve suyunu korumak için demokratik
hakkını kullanan Kızılcaköylü kadınlara haksız
olarak şiddet uygulanmasına, biber gazı
sıkılmasına rağmen sorumlular hakkında dava
açılmazken haklarını korumaya çalışan bu
hemşehrilerim mahkemelerde süründürülmektedir. 12 Temmuzda görülecek
davada tüm Aydınlılar olarak Kızılcaköylü kahraman
kadınlarımızı destekleyeceğiz.
Değerli arkadaşlar, Aydın-Denizli
Otoyolu Projesi de mevcut hâliyle Aydına vurulan diğer bir darbedir.
Haftalardır dile getirdiğimiz gibi, ihale şartnamesinde
bulunmayan değişikliklerle tarım arazileri ve yerleşim
yerleri tahrip edilmektedir. İhaleden sonra otoyol güzergâhı
halkın ve ekosistemin aleyhine, yüklenici firmanın lehine olacak
şekilde revize edilmiştir. Menderesin suladığı
verimli arazilerin bir kısmı otoyol projesiyle işgal
edilecektir. Menderes Nehri zaten kuraklık ve kirlilik tehlikeleriyle
boğuşmaktadır. Denetim eksikliği nedeniyle kirlilik
seviyesi giderek artmakta, kitlesel balık ölümleri başta olmak üzere
pek çok sorun yaşanmaktadır. Kuraklık ve kirlilik nedeniyle
Aydında içme suyu ve tarımsal sulama açısından da önemli
riskler ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca, otoyol projesi kapsamında,
Buharkent ve Kuyucak başta olmak üzere, çeşitli bölgelerde
yapılacak olan bağlantı yolları nedeniyle tarım
arazileri, evler ve ahırlar yıkılma tehlikesiyle karşı
karşıya kalmaktadır. Son değişikliklerle otoyol yaşam
alanları ve verimli tarım arazileri üzerinden geçecek, bölge
halkı mağdur edilecektir. Buharkentte yeni bir organize sanayi
bölgesi inşaatına başlanmış olması, bu
değişiklikleri meşru kılmaya yönelik aldatıcı bir
bahanedir.
Konuşmamı bitirirken bir önceki hatibe
Srebrenitsa soykırımını andığı için
teşekkür ediyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar) 90lı yıllarda Türkiye bu çok acı
olayın resmen soykırım olarak tanınması için öncü ve
belirleyici rol oynamıştır. Bosna Savaşında
katledilen tüm Boşnak Müslüman kardeşlerimizi rahmet ve saygıyla
anıyorum.
Genel Kurula saygılarımı
sunarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika
süreyle söz vereceğim.
İlk söz Sayın Taşdoğana ait.
Buyurun Sayın Taşdoğan.
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğanın,
aşılama çalışmalarına ilişkin
açıklaması
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, Genel Başkanımız
Sayın Devlet Bahçeli Beyin ifadesiyle, bu salgını aklın,
bilimin ve duanın gücüyle yenmeye çok yakınız. Aşıyla
pandemiden kurtulma eşiğine gelmiş bulunmaktayız. Bir günde
uygulanan aşı sayısı 1,5 milyona ulaşmış,
toplam 55 milyondan fazla doz aşı uygulanmıştır.
Böylece nüfusumuzun önemli bir kısmı
aşılanmıştır. Bu eşikten kurtulduğumuz gün
itibarıyla ağzımızın tadı geri geldi diyor,
gastronomi ve tarih şehri Gaziantepe tüm vatandaşlarımızı
davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kabukcuoğlu
2.-
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, Eti Maden
İşletmeleri Kırka Bor İşletme Müdürlüğünde
çalışan işçilere ilişkin açıklaması
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizde eşit işe eşit ücret sözü
devamlı tekrarlanan ancak bir tekerlemedir. Eti Maden
İşletmeleri Kırka Bor İşletme Müdürlüğünde 2 bin
civarında işçi çalışmaktadır. İş
kazaları dâhil pek çok tehlikeye göğüs gererek çalışan
işçilerimiz maalesef muadillerinden daha düşük ücretle
çalışmakta, olumsuz şartlarda eksik kadroyla görevlerini yerine
getirmektedirler. Bu insanların sağlığını devam
ettirecek en yakın hastane 80 kilometre uzaklıktadır. Daha önce
söz verildiği hâlde bölgede bir hastane bile yoktur. Kırka Bor
işçileri özlük haklarının düzeltilmesini ve aynı zamanda
bölgeye hizmet verecek bir hastane yapılmasını beklemektedirler.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Sayın Erbay
3.-
Muğla Milletvekili Burak Erbayın, ÖSYM tarafından yapılan
2021 TYT ve AYT sınavlarına ilişkin açıklaması
BURAK ERBAY (Muğla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Geçtiğimiz hafta ÖSYM tarafından
yapılan, öğrencilerin geleceği için büyük önem taşıyan
2021 TYT ve AYT sınavlarının ardından sınav
sorularıyla ilgili olarak çeşitli şaibe iddiaları gündeme
gelmektedir. Sınav sorularından özellikle matematik testlerinde soru
tipi ve seviyesinin bugüne kadar ÖSYMnin soru havuzunda olmayan zorlukta
olduğu, hatta bazı soruların müfredat dışı
olduğu da öğrencilerin en önemli şikâyetlerinin
başında gelmektedir. Gençlerimizin geleceğini belirleyecek bu
denli önemli bir konuda ileri sürülen iddialar da çok vahimdir.
TYT ve AYT sınavlarında matematik
sorularının ÖSYMnin soru havuzunda olmayan sorulardan seçildiği
doğru mudur? Bu soru tiplerinin Millî Eğitim onaylı hiçbir
yayınevinin denemelerinde yer almadığı doğru mudur?
Pandemi döneminde öğrenciler eğitime erişememişken
soruların müfredat dışı olduğu doğru mudur? Millî
Eğitim Bakanının bu soru işaretlerini gidermesini
bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Aydemir
4.-
Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, Erzurumda yapılan barajlara
ilişkin açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Değerli Başkanım, son on sekiz yılda Erzurumda çok
sayıda baraj inşa edildi ve bu sayede de yüz binlerce dekar arazi
sulanır oldu ancak Erzurum gibi tarım ve hayvancılığın
zirve bulduğu bir il sulama bakımından dahasını
bekliyor. Bunun içindir ki çok sayıda barajımız ya inşaat
safhasında ya ihale aşamasında. En önemlileri Söylemez ve Alvar
Barajları. Her ikisi de hayati önemde ve Erzurum için olmazsa olmaz
yatırımlar. Malumdur ki ülkemizde her yedi yılda bir ortalama
kuraklık yaşanıyor. Bu yüzdendir ki yapım safhasındaki
barajlara olan ilgimiz ve takibimiz çok daha fazla ve beklentimiz de o ki
Söylemez ve Alvar Barajları bir an önce tamamlanacak ve Erzurum Pasinler
ve Daphan Ovalarına can üstüne can gelecek. Sayın Cumhurbaşkanımızın
sahabetliğine dadaşlar olarak minnettarız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Filiz
5.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, Çorlu tren
kazasının yıl dönümüne ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün, Tekirdağın Çorlu ilçesi
yakınlarında meydana gelen ve 7si çocuk, 25 kişinin
hayatını kaybettiği, 300ün üzerinde kişinin de
yaralandığı tren kazasının 3üncü yıl dönümü. Kazada
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet diliyorum, tüm mağdurların
acısını paylaşıyorum.
Bu olayla ilgili açılan davada toplam 7
duruşma yapıldı. En son 16 Mart tarihinde yapılan Devlet
Demiryollarında görevli 1i müdür, 2si şef, 1i de memur olan 4
sanığın yargılandığı duruşma yine
sonuca bağlanamayarak eylül ayına ertelendi. Bu, Türk adaleti için
bir eksikliktir. Konu çok ciddi araştırmaya muhtaç olup hızla
sonuçlandırılmalı ve kamu vicdanını rahatlatacak
şekilde gerçek suçlular hızla cezalandırılmalıdır.
Adaletin gecikmesi mağdurların acısına bir acı daha katmakta
ve devlete olan güvenleri sarsılmaktadır. Adaletin hızlı
gerçekleşmesi önemlidir.
Geciken adalet adalet değildir diyor, Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ekinci
6.-
Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, tüm vatandaşları Sivasa davet
ettiğine ilişkin açıklaması
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Teşekkür
ediyorum Kıymetli Başkanım.
Bir şehir düşünün: Çifte Minareli
Medresesi, Şifaiye Medresesi, Buruciye Medresesi, Gök Medresesi, Kale
Camisi, Ulu Camisi, Eğri Köprü, Altınkale
Kongre Müzesi cumhuriyete
ve Mustafa Kemal Atatürke yüz iki gün ev sahipliği yapmış.
Sıcak Çermik, Soğuk Çermik
Divriğide Divriği Ulu Camisi,
Divriği Konakları; Güründe turkuazın her rengini
görebileceğimiz Gökpınar Gölü, Şuğul Vadisi; Kangalda
dünyaca ünlü doktor balıklarımız, Kangal Balıklı
Kaplıcamız ve ırkının en önemli örneği olan
Kangal köpeklerimiz; Hafik Gölümüz, Zara Tödürge Gölümüz, Koyulhisar
Eğriçimen Yaylamız, Doğanşar Dipsizgölümüz,
Şarkışla Muhsin Yazıcıoğlu ve Aşık
Veysel Anı Evlerimiz, Gemerek Sızır Şelalemiz
Bir dakikaya sığmayacak bir şehir,
sultan şehir Sivasımıza tüm
vatandaşlarımızı ve Gazi Meclisimizi davet ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın
7.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, memur ve emeklilere yapılan
zamlara ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İktidar her alanda pembe tablolar çizse de
pembe tablo üç beş yerden maaş alanlar, ballı ihale alanlar için
olabilir. Ancak TÜİKin açıkladığı rakamlara bile
bakıldığında yüzde 17,45 enflasyonun olduğu, yine
üretici fiyatları bakımından bakıldığında
yıllık bazda zeytinyağında yüzde 38, sütte yüzde 25,
ekmekte yüzde 22,5, bakliyatta yüzde 28, ayçiçek yağında yüzde 57,
mısır özü yağında yüzde 51 ki bunlar da TÜİKin
verdiği rakamlar- ve üretici bazında yüzde 44,5 bir enflasyon
görülüyor. Ancak memura ve memur emeklisine verilen zam oranıysa yüzde
8,45; yıllığa vurursanız yüzde 17. Memur, emekli bu zamlar
altında eziliyor. Bir an önce maaşlarının
iyileştirilmesi, en azından asgari ücret düzeyinde olması
lazım ki insanca yaşamlarını sürdürebilsinler. Hükûmeti bu
konuda adım atmaya davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
8.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Srebrenitsa
soykırımının yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Srebrenitsa soykırımının
üzerinden tam yirmi altı yıl geçti, bu şehirde ve çevresindeki
bölgelerde 94 tane toplu mezar bulunmuş ve 6.900 şehidin
kalıntıları tespit edilmiştir. Bugün binden fazla
kişiyse hâlâ kayıptır. Lahey Uluslararası Adalet
Divanı Srebrenitsa katliamını 2007de soykırım
olarak nitelendirdi. Bu soykırım, insanlık onuruna çok büyük bir
yara vermiş, Balkan tarihi ve Avrupa tarihine kara bir leke
sürmüştür. Srebrenitsalı şehitler, vatanları,
namusları, şerefleri ve onurları için hayatlarını
vermiş ve toplu katliama maruz kalmışlardır. Srebrenitsa ve
çevresindeki soykırım sonucu yaşamlarını yitiren tüm
şehitleri rahmetle anıyor; dost, kardeş Bosna halkına
saygılarımı sunuyor; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Erel
9.-
Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, denizlerdeki müsilaja ilişkin
açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Denizlerimiz ve iç sularımızda kirlilik
sonucu oluşan müsilaj nedeniyle deniz canlıları yok olmayla
karşı karşıyadır. Deniz ve iç sulardaki ekosistemin
korunması için alanlarında uzman olan su ürünleri mühendisleri ve su
bilimleri mühendislerinin istihdamları artırılmalıdır.
Başta Tarım ve Orman Bakanlığı olmak üzere Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı ve belediyelerde bu meslek
grupları istihdam edilmeli, denetimleri bu meslek grupları
yapmalıdır. Şu an istihdam olmadığı için su
ürünleri fakültelerinin tercih sayısı azaltılmış,
kapatılmayla karşı karşıya kalmıştır.
Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde su ürünleri mühendisleri
işsiz ya da kendi meslekleri dışında iş
yapmaktadırlar. İstihdam olmayacaksa bu fakülteler neden var? Gerekli
çalışmalar yapılmalı, su ürünleri mühendisleri ve su
bilimleri mühendislerinin istihdamları
sağlanmalıdır.
BAŞKAN -
Sayın Gaytancıoğlu...
10.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Öğretim Üyesi
Yetiştirme Programına ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP denilen yapı
kendine her gün sanal düşman yaratır ama asıl düşman
olduklarının başında eğitim gelir. Eğitime olan
düşmanlıklarını anaokullarından üniversitelere kadar
görebiliyoruz. Hocasız bölümlerin yanına öğrencisiz bölümleri
eklediler, öğrenciden öğretim elemanlarına kadar mağdur
etmediğiniz kimse yok; daha önce talep görmediği için öğrencisiz
kalan bölümlerin ardından şimdi de yeni bir sorun ortaya
çıktı, bölümleri kapatılan akademisyenlerin
bazılarının başka üniversitelerde kendi bölümlerine
gitmelerine YÖK tarafından izin verilmiyor. Özellikle, Öğretim Üyesi
Yetiştirme Programına bağlı akademisyenler zorunlu hizmet
yükümlülüğü nedeniyle büyük sıkıntı yaşıyor;
ÖYP'lilerin sorununu çözün. AKP'nin anlayışı, kapasite
yetersizliğinden ulaşamadığı üniversitelerin
başına oraları yok etmek için iliştirilmişleri atamaktır,
sorun çözmek değil. Yirmi yıldır yandaşlarınıza
bütün kaynakları aktarsanız da bir tane sizden önce
kurulmuşların yanına yaklaşacak yeni üniversite
kuramadınız.
Kindar nesil de
bilimsel...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Çakır...
11.-
Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, denizlerdeki müsilaja
ilişkin açıklaması
SAMİ ÇAKIR
(Kocaeli) - Sayın Başkan, denizlerimizde karşı
karşıya olduğumuz kirlenme, hepimizin bildiği ve takdir
edeceği gibi denizlerin kendiliğinden veya doğal yollardan
ortaya çıkan bir sonuç değildir. İnsanın ve
insanlığın doğallığın dışına
taşırdığı her eylem, tutum ve davranış her
gün yeni bir doğal afetle bizi karşı karşıya
bırakmaktadır. Müsilaj, deniz salyası tanımlamasıyla
denizlerde yeni bir tür deniz kirliliği yaşıyoruz. Masmavi bir
güzelliğin soluk benizli, yapışkan, etkisi ve zararları
henüz tam anlamıyla bilinmeyen bu hastalığa
bırakılmaması için Çevre Bakanlığı ve kurumlar
tarafından yapılan mücadeleyi önemsemekle beraber, aslolan çevreyi ve
doğayı felakete sürükleyecek tutum, davranış,
bakış ve anlayışı ortadan kaldıracak
farklılaştırmayı başarmaktan geçmektedir.
Yarının güzelliğini burada aramalıyız, çevreyle dost,
doğayla uyumlu bir hayat arzulayan insana bunu ancak kendisinin
sağlayabileceğini afetler hatırlatmaz inşallah diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN -
Sayın Öztürk...
12.-
Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürkün, işitme engellilere
ilişkin açıklaması
HALİL ÖZTÜRK
(Kırıkkale) - Sayın Başkan, Ulusal Engelli Veri Sistemine
göre hayatta olan engelli sayımız Mart 2021 itibarıyla 2 milyon
512 bin kişidir. Bu rakamın yüzde 7,9u yani yaklaşık 180
bini işitme engelli vatandaşlarımızdan
oluşmaktadır. Ülkemizde işitme cihazı fiyatları model
ve teknoloji özelliklerine bağlı olarak 30 bin TLye yaklaşan bir rakamdır.
Sosyal Güvenlik Kurumunun işitme cihazları için ödediği brüt
tutar 1.114 TL olup, yine SGK çalışanları için işitme
cihazı alımında yüzde 20 kesintiyle net 891 TL ödemektedir.
İşitme cihazı için ödenen bu rakamlar yetersiz olup çok
sayıda işitme engelli vatandaşımız ve çocuğu olan
ailelerimiz çok ciddi mağduriyetler yaşamaktadır. Bu
bakımdan, SGKnin tüm cihaz, protez ve diğer gereksinimlere ödemekte
olduğu katkının güncel rakamlara yükseltilmesi yerinde
olacaktır ve bu sayede birçok insanımızın da yüzü
gülecektir. Bu mağduriyetin bir an önce giderilmesini istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Aycan
13.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, hemşirelerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, hemşireler, sağlık hizmetlerinin en önemli
elemanlarındandır; sağlık hizmetlerinin her kademesinde
görev almakta, koruyucu hizmetlerde, tedavide, rehabilitasyonda özveriyle
çalışmaktadırlar. Covid-19 salgını sırasında
da her kademede özveriyle çalışmışlardır.
Hemşireler, günümüzde sağlık
bilimleri fakültesi hemşirelik bölümünden mezun olmaktadırlar yani
dört yıllık yükseköğretim mezunudurlar fakat hemşirelerin
ücretleri diğer lisans mezunlarına göre düşüktür. Döner sermaye
ek ödemesi, her şehir, her kurum ve kuruluşta
çalışılan birime göre değişmektedir. Hemşireler,
maaşlarının artırılmasını, ek ödemeyle
maaşlarının birleştirilerek tek bir ödeme olarak
yapılmasını istemektedirler; ek ödemenin emekliliğe
yansımasını istemektedirler; haftalık çalışma
süresinin kırk sekiz saati geçmemesini istemektedirler; özel
sağlık kuruluşunda çalışma şartlarının
ve ücretlerinin de iyileştirilmesini, buralara yapılan kontrollerin
artırılmasını istemektedirler.
BAŞKAN Sayın Kılavuz
14.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, Mersinin ulaşımla ilgili
sorunlarına ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Mersin, kara, deniz ve demir yolu
taşımacılığının kavşak
noktalarından biridir. Böylesi ehemmiyete sahip olan Mersinimize bugüne
kadar ulaşım konusunda yapılan hizmetler adına
teşekkürlerimi sunuyorum. Fakat Mersinimizin çözüm bekleyen
ulaşım problemleri de bulunmaktadır. Öncelikle, Mersin-Antalya,
Silifke-Mut-Karaman, Çamlıyayla-Tarsus yollarının ve bölgesel
havaalanının tamamlanarak hizmete açılması Mersinimiz
adına çok önemlidir. Çeşmeli-Taşucu Otoyolu bölge trafiğini
rahatlatacak ve bölge ekonomisine olumlu katkılar sunacaktır.
Tarsus-Mersin Otoyolunun ücretsiz olması da talepler arasındadır.
Mersin-Silifke D400 Kara Yolu sahil şeridinin rahatlatılması
adına alternatif bir yol açılması Mersin trafiğini
rahatlatacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
15.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Kocaeline yapılan
yatırımlara ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, yap-işlet-devret
modeliyle yapılan İstanbul-İzmir Otoyolu ve Osmangazi Köprüsü
daha 3üncü yılında garanti edilen araç sayısını
aştı. Ayrıca, istihdama, zaman tasarrufuna, yakıt
tasarrufuna, çevreye ve trafik kazalarının azalmasına da ciddi
katkı sağladı. CHP döneminde Kocaelide yap-işlet-devret
modeliyle yapılan, 1999da devreye alınan Yuvacık Barajına
yıllık 142 milyon metreküp su alma garantisi verilmişti ancak bu
rakama hiç çıkılmadı. Maksimum 129,40; ortalama ise 101,38
milyon metreküp su alındı. Garanti süresince yani on beş
yıl boyunca 142 milyon metreküpe tamamlanan miktar firmaya hep ödendi.
Cumhurbaşkanımızın
liderliğinde AK PARTİ hükûmetleri olarak hazinenin kasasından
tek kuruş harcamadan ülkeye dev eserler kazandırmaya devam ederken
Bu projeleri kıskananlar çatlasın. demiyor, proje üretme
kabiliyetleri artsın diye dua ediyor, aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker, dua edin,
buradan cevap veremiyorum size.
Sayın Yılmazkaya
16.-
Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın,
sağlıkçıların atamalarına ilişkin
açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Günlük politikalarla yürütülemeyecek kadar
yaşamsal öneme sahip sağlık sektöründe yaşanan
sorunların çözümü adına gerçekçi politikalar bir an önce hayata
geçirilmelidir. Öncelikli olarak
sağlıkçılarımızın yoğun çalışma
koşullarının düzenlenmesi adına eksik kadrolara gerekli atamalar
yapılmalı, özlük hakları bir an önce iyileştirilmelidir.
Üstelik pandemi vakalarının düşüş eğiliminde
olduğu bu dönemde eksik atamalar hızla yapılıp kurum içi
eğitimler tamamlanmalı, böylece sonbaharda olası yeni varyant
hasta artışına hazırlık yapılmalıdır.
Buradan Sağlık Bakanına seslenmek
istiyorum: Yeni Covid varyantlarına karşı daha güçlü bir
sağlık sistemi için 40 branşta 700 bine yakın
sağlık çalışanı atanmayı bekliyor. İş
bekleyen sağlık meslek gruplarına çözüm üretilmesi için
sağlıkta beklenen atamaların bir an önce yapılması
şart. Cerrahi anestezi teknikerleri, servis yoğun bakım
hemşireleri, odyoloji, acil tıp teknisyeni, optisyen, ağız
ve diş sağlığı teknikerleri ve doktor
kadrolarındaki boşluklara gerekli atamalar mutlaka
yapılmalıdır.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Köksal
17.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar Kent Konseyi
Başkanına ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, geçtiğimiz hafta, Afyonkarahisar Kent Konseyi Başkanı,
Kent Konseyinin logosundan ilimizle özdeşleşmiş olan Atatürkün
Kocatepedeki resmini kaldırdı. Afyonkarahisarlı
hemşehrilerimizle verdiğimiz tepki üzerine Afyonkarahisar Belediye
Başkanı Mehmet Zeybek eski logoya geri dönüleceğini belirterek
logonun değişikliğinin bilgisi dışında
yapıldığını ve bu logo değişikliğini,
Atatürk resminin kaldırılmasını iyi niyetli bir
girişim olarak nitelendirmiştir. Öncelikle şunu belirteyim:
Atatürk resmini kaldırmanın hiçbir şekilde iyi niyetle
izahı olmaz. Kaldı ki sürekli sosyal medya hesaplarında,
paylaşımlarında Kurtuluş Savaşında keşke
Yunan galip gelseydi. diyen fesli deli Kadire rahmetler yağdıran,
övgüler yağdıran bir Kent Konseyi Başkanının Atatürk
resmini kaldırmasında iyi niyetli olduğu hiçbir şekilde
söylenemez. Geçmişte de sahte hesaplardan sosyal medyada muhalefet partisi
milletvekillerine ve genel başkanlarına hakaretler yağdıran
bu Kent Konseyi Başkanı Atatürke ve aziz şehitlerimize borçlu
olduğu o koltuğu derhâl terk etmelidir. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Şimşek
18.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, ehliyet mağdurlarına
ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, günlerdir burada ehliyet
mağdurlarının sesini duyurmaya çalışıyoruz. Bayram
yaklaştı, bayrama sayılı günler kaldı. Ceza
puanlarından dolayı veya karıştıkları trafik
kazalarından dolayı ölümlü kazaya sebebiyet vermemiş olan
ehliyet mağdurlarının bayramdan önce mutlaka Meclis gündemine
alınıp bunlara bir af çıkarılması talebimizdir. 800
bine yakın ehliyet mağduru vardır, bunların içerisinde
geçimini şoförlükten temin eden yüz binler vardır. Bunlar, üçer
beşer puanlık cezaların toplamından dolayı
ehliyetlerine el konulmuş ve şu pandemi şartlarında da
evlerine ekmek götürememektedir çünkü ehliyetleri olmadığı için
çalışamamaktadırlar. Bunun mutlaka gündeme alınması ve
bayramdan önce bunlara bir müjde verilerek ehliyet affının
çıkarılmasını talep ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Bülbül
19.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, Aydın Valiliğinin eylem
yasağına ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
AKP iktidarı baskıcı ve yasakçı
zihniyetini her yerde devam ettiriyor. Aydın Valiliği kent genelinde
13 Temmuz Salı gününe kadar her türlü eylemi yasakladı. Bu yasaklama
kararı Anayasanın 34üncü maddesinde hüküm altına alınan
toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlalidir. Gerekçe
yine kamu düzeni, yine terör ve şiddet bahanesi. Bu bahaneyle yapmaya
çalıştıkları ise hafta sonu yapılacak barışçıl
eylemleri engellemek ve Aydın halkının havayı, suyu,
toprağı zehirleyen denetimsiz JESlere karşı verdiği
mücadeleyi kırmak. 2018 yılında Kızılcaköyde
kadın yurttaşlarımızın verdiği mücadele sebebiyle
ceza davası açılmıştı ve dava 12 Temmuzda Aydında
görülecek. Bu dosyada pek çok çevre örgütü, yurttaş bir araya geliyor.
Basın açıklamalarını, eylemlerini günlük kararlarla
yasaklamaya, halkı yıldırmaya çalışıyorsunuz ama
yurttaşın hukuk ve hak arama mücadelesi devam edecek.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Hancıoğlu.
20.-
Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlunun, Çarşamba Şeker
Fabrikasının Varlık Fonuna devrine ilişkin
açıklaması
NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçen hafta, Çarşamba Şeker
Fabrikasının Sayın Cumhurbaşkanının
imzasıyla Varlık Fonuna devredildiği duyuruldu.
Özelleştirme kapsamındayken Fona devredilen bu fabrika on
yıldır üretim dışıdır ve burada iki
yıldır da revizyon yapılmaktaydı. Fabrikadaki yenileme
süreci bitti, şimdi Fona devredildiğini öğreniyoruz. Fakat devir
işleminin kapsamı konusunda kamuoyuna hiçbir bilgi verilmedi. Bu
durum pancar üreticisinden fabrikada çalışan işçiye kadar
herkesin aklında soru işaretleri ve şüpheler
oluşturmuştur. Kamu kaynaklarının, özellikle de üretim
yapılan istihdam ve katma değer yaratan kamu
yatırımlarının her ne isim altında olursa olsun
milletin malı olmaktan çıkarılmasını asla kabul
etmeyiz. Ne özelleştirme ne de Varlık Fonu, milletin fabrikası
milletin olmalıdır! Çarşamba Şeker Fabrikasının
Fona devriyle ne amaçlandığı da milletimize
açıklanmalıdır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
İlk söz talebi İYİ Parti Grup
Başkan Vekili Sayın Lütfü Türkkana aittir.
Buyurun Sayın Türkkan.
21.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Çorlu tren kazasının
yıl dönümüne, Sözcü TVye iyi yayınlar dilediğine, Türk
lirasının değer kaybına, Erzincan Şeker
Fabrikasına ve Erzincanın sorunlarına ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; üç yıl önce bugün 362 yolcu ve 6
personeliyle Edirnenin Uzunköprü ilçesinden İstanbul Halkalıya
gitmek üzere hareket eden yolcu treni Tekirdağın Çorlu ilçesi
Muratlı-Balabanlı bölgesinde devrildi. Bu kazada 25
vatandaşımız hayatını kaybetti, 340
vatandaşımız yaralandı. Bu hiç
unutamadığımız acı tren kazasında
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha
Allahtan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum.
Çorlu tren kazası davasının mart
ayında 7nci duruşması yapıldı ve ne yazık ki
adalet hâlâ yerini bulmadı. Adalet derken, adaletin bir kısmı
yerine getirildi, orada ölen çocuğun annesine ikide bir gözaltı
kararı veriliyor; öyle bir adalet anlayışınız var.
Evladını, eşini kaybeden kadına ikide bir gözaltı
kararı veriliyor. Bu tren kazasıyla ortaya çıkan adaletin sonucu bu. Bu tren
kazası döneminde sorumlu olanlar da hâlâ bu Mecliste. Onlar, bunun
aydınlanması için katkı vermesi gerekirken olay hâlâ sakit bir
durumda devam ediyor. Bu kazanın ciddi ihmal ve denetimsizlik sonucu yaşandığı
apaçık ortada olmasına rağmen, bu faciaya neden olan ihmallerin
belirlenmesi, sorumluların ortaya çıkarılması ve kaza
geçiren vatandaşlarımızın da mağduriyetlerinin
giderilmesi amacıyla daha önce verdiğimiz araştırma
önergeleri ne yazık ki tarafınızdan reddedildi. İYİ
Parti olarak asla kaderle açıklanmayacak bu tren kazasının
takipçisi olmaya, yakınlarını kaybeden ailelerin sesi olmaya
devam edeceğiz. Sizin hatalarınızı kader diye topluma
sunmaktan vazgeçin, bunlar sizin hatalarınızın sonucu
kayıplarımız.
Daha önce, gerek verdiğimiz önergelerle, gerek
burada yaptığımız konuşmalarla Sözcü televizyonunun
eksizsiz belgelerle başvuru yapmasına rağmen yayın
hayatına hâlâ başlayamadığını dile
getirmiştik; bunun, basın özgürlüğünün ihlali olduğunu
vurgulamıştık. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu dört yüz doksan
altı gün süren mücadele ve bekleyişin sonunda Sözcü TVnin logosunu
onayladı. Arkadaşlar, bir buçuk sene bir televizyonun logosunu
onayladınız ya. Bu nasıl bir sistem, nasıl bir tahakküm
sistemi, nasıl bir otoriterlik! Diktatörlük demeyeceğim,
kızmayın. Ben de buradan Sözcü TVye iyi yayınlar diliyorum.
Muhalefetin sesini duyuran, habercilikte doğru ve iyi işler yapan
Sözcü gazetesi ve Sözcü televizyonuna başarılar diliyorum.
Son üç yılda Türk lirasının dolar
karşısında değer kaybı ne kadar? Tam yüzde 100.
Vatandaş dolarla maaş almıyor ancak durmadan bu yükselen dolar,
değer kaybeden Türk lirasından dolayı artık hiçbir şey
alamıyor vatandaş. Ülkede işsiz sayısı 12 milyonu
aşmış, ekonomi altüst oldu. Birisi bugün yazmış:
Tatil köyleri dolu. demiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ya, tatil köylerini Ruslar
dolduruyor, bizimkiler o gelen turistlere hizmet etmek için orada olan
çocuklarımız bizim veyahut da bu iktidarın çevresinde
dolaşanlar olabilir ama vatandaşın durumu hiç öyle değil.
Sokağa çıkmadığınız için bilmiyorsunuz,
gittiğiniz sadece kendi partilileriniz. Partili
Cumhurbaşkanlığı sistemindeki o hızlı karar alma
mekanizması nedense ekonomide gerekli kararların
alınmasında bir türlü engel. Altı ayda bir reform paketi
açıklıyorsunuz ama içi de boş çıkıyor bu paketin yani
millete bir katkısı olmadı bugüne kadar. Bu paketler ne zaman
açıklansa o gün Türk lirası değer kaybediyor; dikkat edin, ne
zaman paket açıklasanız Türk lirası değer kaybediyor.
Dolayısıyla, insan merak ediyor: Bu sistem hangi sorunlara etkili ve
hızlı bir çözüm buluyor? Mesela, yirmi ay içerisinde 4 kez Merkez
Bankası Başkanı değişiyor; çok hızlı bir
değişiklik var burada, bu sistemin getirdiği hızlardan bir
tanesi bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Müsaade istiyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Merkez
Bankasının Başkanlarını görevden alma konusunda bu
sistem çok hızlı. Beş yıl süreyle, son üç yılda, 3 kez
TÜİK Başkanı görevden alınmış. Bu konuda da çok
hızlı bu sistem, Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi. Ancak partili Cumhurbaşkanlığı sistemi Türk
milletini her geçen gün daha fazla kuşatan işsizlik, enflasyon,
yoksulluk, hatta yokluk sorununa çözüm üretme noktasında tamamen etkisiz
kalıyor. Geldiğimiz noktada, iktidar dâhil olmak üzere, ucube
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin Türk milletine
ödettiği bedeli herkes görüyor.
Son olarak Erzincandan söz etmek istiyorum
Sayın Başkanım. Erzincan Şeker Fabrikasının
özelleştirilmesinden sonra bu fabrika ne yazık ki atıl hâle
getirildi. Daha önceki yıllarda 300lere varan personel sayısı
günümüzde 30lara kadar düştü, kalan personele de -Türkiyenin
çeşitli illerine sürekli görevlendirme yapılarak- âdeta mobbing
uygulanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bir zamanlar Türk
Cumhuriyetlerine şeker fabrikası inşa eden bu tesis, mevcut
iktidar sayesinde ne yazık ki üretim yapamaz hâle geldi. Sahipsiz kalan
fabrikada az sayıda personel de geleceğinden endişeli bir
şekilde beklemeye devam ediyor. Çünkü Erzincanda kamuya ait Sümerbank
İplik Fabrikası, Tercan Ayakkabı Fabrikası önce
özelleştirildi, sonra da kupon arazi hâline getirildi ve beton
yığınına çevrildi. Erzincan Şeker Fabrikası da
geçtiğimiz yıllarda özelleştirilmiş ve aynı kaderi
beklemektedir. Peki, bu fabrika kime satıldı? Biliyorsunuz hepiniz de
ben hatırlatayım: Bildiğimiz Albayraklara; hani, her gün
muhalefete hakaret eden, küfür eden Albayraklar Grubunun o gazetesi var ya,
Yeni Şafak gazetesi, onun sahiplerine satıldı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Maşallah!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Makine
Fabrikasının da aynı sonu yaşamaması için gerekli
çalışmanın yapılması ve önlemlerin acilen
alınması gerekmektedir. Zira, bu tesis elden giderse devletin bu
şehirde tüten tek bir bacası kalmayacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Evet, son kez açıyoruz mikrofonu.
Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Erzincandaki
hidroelektrik santralleri nedeniyle sulama sıkıntısı çeken
Erzincanda artık içme suyu sıkıntısı da çekiliyor.
Bir zamanlar Bögert maden suyunun olduğu yer şimdi içme suyu
sıkıntısı çekiyor. Arazilerin büyük bir bölümü ekilemez
hâle gelmiş, köy ve beldelerde vatandaşlarımız ihtiyaç ve
içme sularını dahi arar hâle gelmişler. Mevcut sulamalarda ise
enerji maliyetleri çiftçimizin belini bükmektedir.
Erzincanlı gençler işsiz, mevcut istihdam
alanları yeterli gelmiyor; biraz evvel izah ettim, fabrikaları
kapatıyorsunuz. Bu nedenle, Erzincan hâlâ en fazla göç veren illerden bir
tanesi.
Hükûmeti bu konularda Erzincanın sesini
duymaya davet ediyor, yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Söz sırası, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Muhammed Levent Bülbülde.
Sayın Bülbül, buyurun.
22.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Çorlu tren kazasının
yıl dönümüne, Yunanistan Yargıtayının İskeçe Türk
Birliğiyle ilgili kararına, Srebrenitsa
soykırımının yıl dönümüne ve Sadabat
Paktının imzalanmasının yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2018 yılında Çorluda meydana gelen tren
kazasında 25 vatandaşımız hayatını
kaybetmiş, 340 vatandaşımız da
yaralanmıştır. Bu kazada hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyor, kederli ailelerine
bir kez daha başsağlığı diliyoruz.
Bu arada, yürüyen yargı süreçlerinin de adalete
olan güveni sarsmayacak şekilde, hukuk ve hakkaniyet ölçüleri içerisinde
sonuçlanmasını temenni ettiğimizi buradan bir defa daha ifade
etmek istiyoruz. Giden canları geri getirmeyecek olsa da en azından
yaşanan acıları bir nebze olsun azaltacak olan bu yargı
süreçleri, haksızlığa ve bu noktada hayatını
kaybedenlerin ailelerine bir nebze olsun teselli olur diye ümit ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Batı Trakya Türk azınlığının en
eski sivil toplum kuruluşu olan İskeçe Türk Birliğinin isminde
Türk ibaresi olduğu için 1983 yılında tabelası
indirilmiş ve dernek 1986 yılında alınan bir mahkeme
kararıyla yasaklanmıştır. İskeçe Türk Birliği
tarafından sürdürülen hukuk mücadelesi neticesinde, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi 2008 yılında örgütlenme hakkının
Yunanistan tarafından ihlal edildiğine hükmederek Yunanistanı
derneğin tescili için gerekli düzenlemeleri yapmaya davet etmişti. Bu
çerçevede, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının
icrası bakımından Yunanistanda 2017 yılında yasal bir
düzenleme kabul edilerek yasaklanan derneklere yeniden tescil için başvuru
imkânı tanınmış ancak bu başvuruların kabulüne
ciddi istisnalar getirilmişti. Söz konusu yasal düzenleme sonrasında
İskeçe Türk Birliğinin yeniden tescil için yapmış
olduğu başvurunun istinaf mahkemesinin ardından Yargıtay
tarafından da 30 Haziran 2021 tarihinde açıklanan kararla
reddedildiği öğrenilmiştir. Bu kararla, İskeçe Türk
Birliğinin otuz sekiz yıldır devam eden hukuk ve demokrasi
mücadelesinde Yunanistanın iç hukuk yolları 3üncü kez
tüketilmiş, bu durum, Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi üyesi
Yunanistanın Batı Trakya Türk azınlığının
kimliğinin inkârına yönelik baskıcı
politikalarını AİHM kararlarına rağmen ısrarla
sürdürdüğünü göstermiştir. Yunanistan Yargıtayının
AİHM kararlarını yok sayan kararını kınıyor,
Yunanistanı, uluslararası hukuka uygun hareket ederek, on üç
yıldır hayata geçirmekten imtina ettiği AİHM
kararını uygulamaya ve Batı Trakya Türk
azınlığı sivil toplum örgütlerinin tescili için gerekli
adımları atmaya davet ediyoruz.
Sayın Başkan, bugün yine, Srebrenitsa
soykırımı her ne kadar 11 Temmuz tarihinde ise de hafta sonuna
denk gelmiş olması sebebiyle, şimdiden, Bosnalı Müslüman
kardeşlerimizin tarihte yaşadığı büyük
acının, 11 Temmuz Srebrenitsa soykırımının
26ncı yıl dönümünde, burada, Srebrenitsa soykırımında
hayatını kaybeden en az 8.372 Müslüman kardeşimizi rahmetle
anıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu olayın
üzerinden yirmi altı yıl geçse de acıları hâlâ
yüreğimizdedir. Savaş suçlusu Ratko Mladic komutasındaki
Sırp birlikleri 11 Temmuz 1995 günü Srebrenitsayı ele geçirmiş,
şehirde yaşayan siviller Sırp katillerin şehre girmesinden
itibaren, Birleşmiş Milletler bünyesinde görev yapan Hollandalı
askerlere sığınmak istemiş ancak Hollandalı askerler
gece yarısı Birleşmiş Milletler Barış Gücünün
Hollandalı komutanının verdiği emirle Srebrenitsayı
boşaltmışlardır. Savaş sırasında şehrin
güvenliğinden sorumlu olan komutan Thom Karremans kendisine
sığınan 25 bin mülteciyi ve şehri Sırplara teslim
etmiştir. Bu nedenle, Bosnalı kardeşlerimiz vahşice
katledilmiştir. Bosna kasabı lakaplı Ratko Mladic 2011de
yakalanmış
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
2012de
soykırım, insanlığa karşı suç işleme ve
savaş kanunlarını ihlalden yargılanmasına
başlanmış, 2017 yılında 10 farklı suçtan hüküm
giyerek ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştır.
Sadece Türk ve İslam düşmanı değil, aynı zamanda
insanlık düşmanı olan bu caninin Laheyde bulunan
Uluslararası Ceza Mahkemesinde görülen davasının nihai mahkeme
kararı verilmiş ve kendisi geçtiğimiz günlerde mahkemece ömür
boyu hapis cezasına çarptırılmıştır. Bu
vesileyle, adaletin er ya da geç mutlaka tecelli ettiğini bir defa daha
vurgulamak istiyor, Bosnada katledilen kardeşlerimizi bir defa daha
rahmetle anıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İkinci Dünya Savaşına giden süreçte,
uluslararası siyasetin tıkandığı, Milletler Cemiyeti
sisteminin ihlal edildiği hadiselerden biri 1935 yılında
İtalyanın Habeşistanı işgali olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu durum,
Türkiye'nin hem sınır sorunlarının çözümü hem de bölgesel
iş birliği ihtiyacı konularında, dünyadaki ve Doğu
Akdenizdeki gelişmeler hususunda, kendi doğusunda bulunan
devletlerle iş birliğine girmesini zorunlu
kılmıştır. 8 Temmuz 1937 tarihinde Türkiye, İran, Irak
ve Afganistan arasında imzalanan Sadabat Paktı, bölgede huzur ve
barışın sağlanması adına son derece
başarılı bir diplomatik kazanımdır. İranın
başkenti Tahranda bulunan Sadabat Sarayında imzalanan anlaşma,
tarihsel süreçte ülkeler arası ilişkilerin ve bölgemizdeki
istikrarın sürdürülebilirliği noktasında Türkiye'nin başat
rolünü göstermek bakımından da önem arz etmektedir. Bu hususta,
kültürel ve tarihsel olarak sıkı bağlarımız bulunan
Afganistan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, buyurun, bitirelim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
TBMMyi
tanıyan 2nci ülke olmakla birlikte, Büyükelçiliğimiz
Afganistanın başkenti Kabilde açılan ilk diplomatik misyon
niteliğini taşımaktadır. Dünyanın her yerinde
olduğu gibi, gönülleri ve toplumu ihya, imar ve inşa etme
anlayışıyla tarihin her döneminde Afganistanla dost ve
kardeş ilişkilerde bulunan ülkemiz, Afganistanda bölgenin huzuru,
istikrarı, barışı ve refahı için gayret
göstermiş, özellikle teröre karşı her türlü desteğini
sunmuştur. Son yaşanan gelişmelerde de Türkiye, yine aynı
bölgede, Sadabat Paktının kurulduğu bölgelerde barışa
ve güvene dayalı faaliyetlerini devam ettirmektedir.
Bu çerçevede, Afganistanda oluşturulmaya
çalışılan misyon ve alınacak inisiyatifin önemli
olduğunu düşünüyor, Sadabat Paktı gibi o dönemde çok önemli
diplomatik başarılara da imza atmış olan Gazi Mustafa Kemal
Atatürk ve beraberindeki görev arkadaşlarını rahmetle, minnetle
yâd ettiğimizi bir defa daha dile getiriyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Söz sırası Halkların
Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Hakkı Saruhan
Oluçta.
Buyurun Sayın Oluç.
23.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Çorlu tren
kazasının yıl dönümüne, gazetecilere yapılan
saldırılara, İzmirde HDPnin düzenlediği mitingin
duyurusunu yapmayan Türk TELEKOMu kınadıklarına, RTÜKün
kestiği cezalar nedeniyle anayasal bir kurum olma özelliğini kaybettiğine
ve Cumhur İttifakını çifte standarttan ve hukuksuzluktan uzak
durmaya davet ettiklerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, Tekirdağın Çorlu
ilçesinde 8 Temmuz 2018de meydana gelen kazada 25 kişi
yaşamını yitirdi ve 300den fazla insanımız yaralandı.
Ölenlere bir kez daha rahmet, ailelerine başsağlığı ve
sabır diliyoruz.
7si çocuk 25 kişinin hayatını
kaybettiği bu tren katliamının üzerinden üç yıl geçti.
Aileler, tarafsız bir bilirkişi raporuyla doğru bir
yargılama süreci yapılması için üç yıldır mücadele
ediyor ancak üç yıldır sorumlulardan tek bir kişi dahi tutuklu
yargılanmıyor. Bu adaletsizliğe isyan eden ailelere ise
soruşturmalar, davalar açılıyor. Bu da yetmiyor; davanın
takipçisi olan avukatlara, gerçekleri ortaya koymaya çalışan, yazmaya
çalışan gazetecilere, aileleri destekleyen kişilere de davalar
açılıyor, cezalar kesiliyor. Örneğin, Çorlu tren
katliamında oğlu Oğuz Ardayı kaybeden Mısra Öz kamu
görevlilerine hakaret suçlamasıyla 8 bin Türk lirası para
cezasına çarptırıldı. Yani çocuğunu kaybeden anneye
ceza veren ama bu kazanın, bu katliamın sorumlusu olanları
yargılamayan bir adalet anlayışıyla karşı
karşıyayız.
Eylül ayında davanın 8inci
duruşması görülecek ve Türkiye kamuoyunun vicdanını ciddi
şekilde yaralayan bir davadan söz ediyoruz. Aileler yıllardır
adalet nöbetini sürdürüyorlar. Ailelerin de Türkiye kamuoyunun da talebi kazaya
sebebiyet veren bütün sorumluların derhâl yargılanması ve
adaletin yerini bulmasıdır. Adalet Bakanlığına aileler
ve Türkiye halkları adına bir kez daha sesleniyoruz: Dönemin
Ulaştırma Bakanı, genel müdürler, siyasi sorumlular,
bürokratlar, üst yönetim dâhil tüm yöneticiler ve kazada sorumluluğu
olanlar soruşturmaya dâhil edilmelidir.
Hatırlarsak, menfezlerde büyük bir ihmal
olduğu açıkça ortaya çıkmıştı, görüntülerle de
ortaya çıkmıştı ve bu iktidar menfez özürlü bir iktidar
olarak kendini gösteriyor. Daha geçtiğimiz hafta yüksek hızlı
trende menfezde çok ciddi bir sorun olduğu görüldü ciddi bir
yağıştan sonra. İktidarı da bu menfez özürlü durumdan
bir an evvel uzaklaşmaya ve gereken tedbirleri almaya
çağırıyoruz.
Şimdi, gazetecilere yönelik bu
saldırılar sadece yurt içinde değil, yurt dışında
da yaşanmaya başladı. Gazeteci ve BirGün gazetesi yazarı
Erk Acarer dün Berlinde evinin bahçesinde silahlı bir saldırıya
uğradı, darp edildi, tehdit edildi, hastaneye
kaldırıldı. Tehdit neydi? Yazmayacaksın! diyordu
saldıranlar. Tehdit edenler Yazmayacaksın! diye
bağırıp yumruklarla, bıçaklarla Erk Acarere
saldırdılar ve sonra kaçtılar. Bu olay asla münferit bir olay
olarak ele alınamaz çünkü daha önce de gazeteciler, çok sayıda
gazeteci Türkiyede saldırıya uğramıştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Hatırlayalım; Levent Gültekin, Orhan Uğuroğlu, Yavuz Selim
Demirağ, Murat İde bunlardan sadece bazılarıydı. Sivil
çeteler gazetecilere saldırıyorlar; gazetecilik
yapmalarını, gerçekleri yazmalarını engellemek için
saldırıyorlar ve her gün tekrarlanmaya başladı bu
saldırılar. Bu, nefret söyleminin bir yansımasıdır
aslında. İktidar, nefret söylemini kullandığı müddetçe
gazetecilere saldıranlar, iktidarın bu nefret söyleminden vazife
çıkarıp da bu saldırıları gerçekleştirenler ve
örgütleyenler var.
Bir kez daha Erk Acarere geçmiş olsun diyoruz.
Bu çirkin saldırıyı kınıyoruz ve gazetecilerin
gerçekleri yazmaya devam edeceğini, bizim de onlarla dayanışma
içinde olacağımızı bir kez daha ifade ediyoruz.
Bir konu var, ilginç. GSM operatörü var, TÜRK
TELEKOM.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bugün
İzmirde İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından Demokrasi
için bir nefes sloganıyla bir miting düzenleniyor ve bizim partimiz de bu
mitingi düzenleyenlerin ve katılımcıların arasında,
Eş Genel Başkanlarımız bu mitinge katılacak. Bu
mitinge çağrı amacıyla İzmir il örgütümüz TÜRK TELEKOM
şirketi üzerinden kısa bir mesaj yayınlanmasını
istiyor, gönderiyor. Mesaj şu: Perşembe günü -yani bugün-
Göndoğdu Meydanında yapılacak mitinge tüm halkımız
davetlidir. Denizler kazanacak, faşizm kaybedecek. Buradaki Deniz
hatırlarsanız, İzmir il örgütümüzde katledilmiş olan Deniz
Poyraz arkadaşımızın ismidir. Bu mesajı TÜRK TELEKOM
yayınlamayı reddediyor ve diyor ki: Faşizm kelimesi nedeniyle
bu mesajı yayınlamıyoruz. Yani sormak istiyoruz TÜRK TELEKOM'a:
Faşizm lafı sizi niye rahatsız etti?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum efendim.
Deniz Poyrazı katletmiş olan bir
faşist ve ırkçı zihniyeti kınamaktan, lanetlemekten, bundan
niye rahatsızlık duyuyor TÜRK TELEKOM da bu mesajı
yayınlamıyor? Siz Deniz Poyrazı katletmiş olanları
mı savunuyorsunuz? O cinayeti mi savunuyorsunuz TÜRK TELEKOM? Sormak
istiyoruz. Kabul edilebilir bir durum değil; hem düşünce ve ifade
özgürlüğü açısından kabul edilebilir değil, toplantı
ve gösteri yürüyüşleri açısından kabul edilebilir değil.
Ya, Emniyetin, Valiliğin izin verdiği bir mitingin duyurusunu TÜRK
TELEKOM yaptırmıyor. Kınıyoruz ve protesto ediyoruz.
Şimdi, son bir noktaya değinmek istiyorum
Sayın Başkan, sayın vekiller; 2021 yılının ilk
yarısında RTÜK, iktidarı eleştiren tarzda yayın yapan
kanallara toplam 22 kez ceza kesmiş vaziyette. Bu kanallardan Halk TVye,
Tele1e, KRT televizyonuna ve FOX TVye cezalar kesilmiş vaziyette.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonu son kez açıyoruz
Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Tamam efendim.
9 kez Halk TVye ceza kesilmiş. Halk TVyi 6
cezayla Tele1 televizyonu izliyor. KRT televizyonuna 4 kere ceza kesilmiş
ve bu cezaların toplamı yüz binlerce lira. FOX TVye 3 kez ceza
kesilmiş, milyonlarca lira.
Şimdi, RTÜK aslında televizyonları
ikiye ayırmış vaziyette: Bir tanesi, iktidarı seven,
iktidarı destekleyen, iktidar doğrultusunda kara propagandaya
katılan ve iktidarı öven yayınlar yapan televizyonlar, bir de
eleştiren televizyonlar. İktidarı eleştiren
televizyonları susturabilmek için RTÜK sürekli ceza kesiyor ve âdeta
iktidarın ekran komiseri gibi davranıyor. Sözde, RTÜK bir anayasal
kurum ama tek yaptığı iş iktidarı eleştiren,
muhalif olan kanalların sözünü kesmek için ceza kesmek oluyor ama iktidarın
yanında yer alan kanallara, yayınlara en ufak bir ceza yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Son cümlem
efendim, bitiriyorum.
BAŞKAN Son cümleyi alayım.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yüzlerce
şikâyete rağmen, bizim de onlarca, yüzlerce şikâyetimize
rağmen, RTÜK iktidar yanındaki kanallara, televizyonlara hiçbir ceza
vermiyor. Anayasal bir kurum olma özelliğini kaybetmiştir RTÜK, bir
kez daha vurguluyoruz.
Efendim, bir şeyi daha vurgulayarak
bitireceğim, son cümlemdi gerçekten.
BAŞKAN Son cümle biraz uzun oldu Sayın
Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bu, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararını uygulamayan
Yunanistanı biz de kınıyoruz ama Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi Büyük Dairenin 22 Aralık 2020 Selahattin Demirtaş
kararını ve Osman Kavala kararını uygulamayan ve tam tersi
yönde adımlar atan iktidar ittifakını ve yürütmeyi de
kınıyoruz ve Cumhur İttifakını çifte standarttan ve
hukuksuzluktan uzak durmaya bir kez daha biz de davet ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın
Engin Altayda.
Buyurun Sayın Altay.
24.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çorlu tren kazasının
yıl dönümüne, RTÜKün kestiği cezalara, Somadan Ankaraya yürüyen
madencilere, Adalet Bakanlığına alınacak hâkim ve
savcılara ve Millî Savunma Bakanlığına yapılacak
işçi alımına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sizi ve yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bugün Tekirdağ Çorluda yaşanan tren
kazasının yaşandığı acı günün yıl
dönümü. Tekirdağ Milletvekilimiz Sayın Candan Yüceer bu konuyla
ilgili kazazede yakınlarının çığlıklarını,
feryatlarını, adalet arayışlarını biraz önce
Meclis kürsüsünde gündeme getirdi; kendisine teşekkür ediyorum. Bu
vesileyle ben de kazada hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilerken; adil yargı feryadına, çığlığına
Meclisimizin ve yargının kulak vermesini talep ediyorum.
Sayın Başkan, eskiden bu ülkede, hani
Tayyip Bey hep diyor ya: Eski Türkiye, şimdiki Türkiye; nereden
nereye... Şimdi, ben şunu hatırlıyorum: Eskiden
Güneydoğu Anadoluda Doğu Anadoluda Kürtçe türkü söylediği için
dipçiklenen anamızı, kardeşimizi hatırlıyorum. Çok
şükür bunlardan kurtulduk. derken şimdi, televizyonda Türkçe türkü,
şarkı söylendiği için -bandrolü alınmış, her
yerde serbestçe çalınan bir türkü- bizim de önceki dönem milletvekilimiz
olan bir sanatçı tarafından söylendiği için RTÜK Halk
Televizyonuna, Görkemli Hatıralar programına 3 yayın durdurma
cezası verebiliyor. Bakın, işte, bunun adı
aymazlıktır; bu, şarlatanlıktır. Ben bu RTÜK
Başkanına bir kere böyle bir söz ettim, dava açtı, kaybetti
-açsın, sözlüğe de baksın- bu, özgür medyanın tepesinde
giyotin sallamaktır. Bugün Türkiyede -biraz önce Sayın Grup
Başkan Vekili söyledi- cezalar Halk TVye, Tele1e, KRTye, Foxa, Halk
Tvye, Tele1e, KRTye, Foxa. Yani bu nasıl bir mantık, neyle izah
edilecek? Nereden nereye geldik?
Biraz önce basın toplantısında
söyledim. Şimdi, bu, Erdoğanın lüks saray yaptığı,
yazlık saray yaptığı yerde, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
3+1 bir konukevi vardı, bir lojmanı vardı. Merhum
Cumhurbaşkanımız Özal -nur gölünde yatsın-
hanımefendiyle orada tatil yaparken kendisine muhalefet eden Uğur
Dündar ve Ertuğrul Özkökle orada nohutlu pilav yedi. Üstelik nohutlu
pilavı da merhum Cumhurbaşkanımızın hayatta olan
eşi -Allahım uzun ömür versin- Sayın Semra Özal pişirdi.
Nereden nereye geldik. Bir Cumhurbaşkanı mütevazı bir
yazlıkta kendisine muhalefet eden gazetecilerle eşi hanımefendinin
yaptığı nohutlu pilavı paylaşıyor, bir
Cumhurbaşkanı da kendisine muhalefet eden televizyonların
başında RTÜK giyotinini sallandırıyor, kendine muhalefet
eden gazetecileri de cezaevine yolluyor, ondan sonra bize Eski Türkiye deyip
duruyor. Sen o eski Türkiyeye kurban ol ya, kurban ol eski Türkiyeye! (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi, bir
yanı bu.
Sayın Başkan, bugün eskiden gidelim madem.
Eski Türkiyede 70 bin madenci Zonguldaktan Ankaraya yürüyebiliyor idi,
güvenliğini de devlet sağlıyor idi hak aramak için. Yeni
Türkiyede 40 madenci, 880 madencinin tazminat hakkını konuşmak,
talep etmek için Meclise yani milletin çare kapısına başvurmak
için Ankaraya geliyor, Ankaraya 30 kilometre mesafede bunlar ablukaya
alınıyor; sanki Gazzedeyiz, sanki Batı Şeriadayız.
Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özel ve bir grup milletvekilimiz sabah
Ankaradan ayrıldılar madencilerin sorunlarıyla ilgilenmek,
onların dertleriyle dertlenmek için.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben şimdi
soruyorum: Ankaraya girmek isteyen bu 40 madenciyi Ankaraya sokmak istemeyen
kafa
Biraz önce Saruhan Bey dedi ya
TÜRK TELEKOM mu sizin
mesajı yayınlamadı?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Evet.
ENGİN ALTAY (İstanbul) O TÜRK TELEKOM
zannediyor ki bu faşist kelimesi deyince akla Recep Tayyip Erdoğan
gelir, onun için yayınlamıyor; hâlbuki sizin kastınız o
değil. (CHP sıralarından alkışlar) TÜRK TELEKOM
başka türlü bunu niye yayınlamasın?
Şimdi, buradan soruyorum, Erdoğana
sesleniyorum: Somadan Ankaraya 880 madenci adına gelen 40 madencinin
talebi, sekiz yıldır alamadıkları toplam 25 milyon TL
civarında bir tazminat hakkıdır. Erdoğan, 3 tane Mercedes
aldın, 54 milyon verdin; 880 işçinin 25 milyon
alacağını paşa paşa paşa vereceksin, vermek
zorundasın. Olmaz öyle şey! (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu memleket senin
çiftliğin değil, buna müsaade etmeyiz.
Bir şey daha
Adalet Bakanımız Bin
hâkim, savcı alacağız. dedi, hayırlı olsun. Adalet
Bakanına seslenmek istiyorum. Adamcağızın belki bir
günahı yok. Zaten, şöyle bir söz de söylüyor, Yargıyı
yargıya bırakalım. diyor Adalet Bakanı. Yargıya biz
müdahale etmiyoruz, yargıya Cumhurbaşkanı müdahale ediyor.
Herhâlde bu sözü de Cumhurbaşkanına söylemiş diye ben
aldım. Yargı vesayet ve baskı altında olduğu sürece
bin hâkim savcı değil, 10 bin hâkim, savcı alsanız, 10 bin
dolar alan siyasetçiyi gene açıklayamazsınız, mafyadan 10 bin
dolar alan siyasetçiyle ilgili soruşturma açmak için 1 cesur savcı
bulamazsınız. Bu da bir ayıp, bu da bir kepazelik; bunu da kabul
etmem mümkün değil.
Bir de Meclise iyi haber vereyim Sayın
Başkan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son kez açalım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Beni daha 2 kere
açtınız Başkanım, onları 5 kere açtınız.
BAŞKAN Ben hepsini not alıyorum
Sayın Grup Başkan Vekili.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Dün, AK
PARTİ Mamak İlçe Başkanlığı üyelerine
WhatsApptan mesaj atmış, diyor ki: Millî Savunma
Bakanlığında sürekli işçi alım ilanı var. 3.500
kişi alınacak, başvuru yapan adaylar, başvuru
formlarını ilçemize bıraksın. Ben bunu dün TBMMde dile
getirdim, bugün de getirdim Millî Savunma Bakanına çağrı
yaptım, Bu alımları durdur. dedim. Az önce
danışmanım bildirdi, Millî Savunma Bakanına -çok
teşekkür edilecek iş yapmıyor ama- teşekkür ederim;
alım ilanını kaldırmış sitesinden, gölge
düşmüştü çünkü bu alıma. AK PARTİ İlçe
Başkanı üyelerine mesaj atıp Millî Savunmaya 3.500 kişi
alınacak, şartları tutanlar başvurup bir
nüshasını bize versin. dediyse orada tuz kokmuştur. Bu
alımların durdurulması çağrısı
yapmıştım, Millî Savunma Bakanı çağrıma
uyduğu için kendisine teşekkür ediyorum.
Sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Biz teşekkür ederiz.
Evet, söz sırası Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Mahir Ünalda.
Buyurun Sayın Ünal.
25.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, Çorlu tren
kazasının yıl dönümüne, Srebrenitsa
soykırımının yıl dönümüne, RTÜKün kestiği
cezalara ve hâkim ve savcıların tarafsız ve bağımsız
olduğuna ilişkin açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Teşekkür
ediyorum Değerli Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün, 8 Temmuz 2018de Çorluda tren kazasında
hayatını kaybeden 25 vatandaşımızın
acısını paylaşıyor ve onları rahmetle öncelikle
yâd ediyorum.
Yine -11 Temmuz yıl dönümü ama bugünden-
Avrupada İkinci Dünya Savaşından sonra en büyük katliam ve en
büyük insanlık trajedisi olan Srebrenitsa katliamının
26ncı yıl dönümündeyiz. Bu katliamı kalbimizde acı bir
hatıra, hafızamızda acı bir cümle
Bir çocuğun
cümlesiydi, Çocukları küçük kurşunla öldürürler değil mi anne?
diyen, ölümü kabullenmiş ama artık çaresizlikle
acısını hafifletmek isteyen bir çocuğun
çığlığıydı bu ve maalesef 8.372 sivil, Ratko
Mladic komutasındaki Sırp askerler tarafından hunharca
katledildiler. Uluslararası Adalet Divanı da Srebrenitsayı
katliam olarak kabul etti, Ratko Mladic de ömür boyu hapis cezasına
çarptırıldı ama insanlığın
hafızasının Avrupanın kalbinde, Avrupanın
ortasında yaşanan bu insanlık trajedisini aslında
unutmaması gerekiyor.
Sayın Engin Altay, RTÜKle ilgili cezaları
söyledi ve bu cezaların sadece belli televizyonlara verildiğini
söyledi. Bir dönem Tanıtım ve Medya Başkanlığı
yaptığım için çok yakından takip ettiğim bir konu.
Sadece, ATV 3 ceza, CNN Türk 2 ceza, TGRT 7 ceza ve yine A Haber
ENGİN ALTAY (İstanbul) Onlar bize
küfrediyor Beyefendi, açıktan küfrediyor.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) -
birçok
kanal, RTÜK tarafından cezalandırıldı.
Şimdi, biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
burada bulunmayan bürokratlarla ilgili onların cevap hakları
olmadığı için
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü,
bu mekanizmaların nasıl çalışması gerektiğiyle
ilgili hususları düzenlemiş. Biz, burada birtakım iddialar
ortaya koyup cevap verme imkânı olmayan kimselerin hukukunu bir
şekilde ihlal etmek yerine, bu konuda soracağımız
soruların cevabını isteme hakkına sahibiz ama bunları,
bu kimseleri burada infaz etme, itham etme ve bunlarla ilgili bir
yargılama hakkına öncelikle sahip olmadığımızı
düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Şimdi,
yargıyla ilgili sürekli olarak yargıya baskıdan bahsediliyor.
Ben, kendimle ilgili yüzlerce hakaret davasının sadece 17 tanesini
yargıya taşıdım ve hepsini kaybettim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sana kimse
hakaret etmiyor, hakaret sizden geliyor.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Şimdi,
burada, özellikle Cumhuriyet Halk Partisinin sarayın savcıları,
sarayın hâkimleri hatta daha ileri giderek satılmış
savcılar, satılmış hâkimler ifadelerinin, hâkimler ve savcılar
üzerinde, yargı üzerinde ciddi bir baskı oluşturduğunu
görüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Ve bir hâkim
ya da savcının karar verirken sarayın savcısı,
sarayın hâkimi ya da Sayın Kemal Kılıçdaroğlunun
grup konuşmasında kullandığı şekliyle
satılmış savcı, satılmış hâkim
yaftasını yememek için bizim kararlarımız önlerine gittiğinde
ciddi bir baskı yaşadıklarını gördüm ben. Mesela, bir
genel başkan yardımcımızla ilgili -affedersiniz- Yelloz
köpek havlıyor. ifadesini bir hâkim suç olarak kabul etmedi, pis domuz
ifadesini hakaret olarak kabul etmedi. Benimle ilgili yapılmış
ağır hakaretleri, hatta tehditleri yargıya
taşıdım, hepsiyle ilgili takipsizlik kararı verildi. Ya,
Allah aşkına, nasıl oluyor da AK PARTİ yargı üzerinde
baskı oluşturuyor?
Ben buradan bu konuda son cümle olarak şunu
söylemek istiyorum: Her bir hâkim ve savcımız son derece onurludur,
tarafsızdır, bağımsızdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Onların
onurlarıyla ilgili bu tür ifadeleri satılmış, sarayın
hâkimi, sarayın savcısı ifadelerini ben şiddetle
reddediyorum. Yargı, Türkiyede hiçbir dönem olmadığı kadar
tarafsız ve bağımsızdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Önce Sayın Altay'a söz vereyim,
sonra da Sayın Oluç size söz vereyim.
Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok üzülerek bu
konuşmayı dinledim. Sayın Ünal, Genel
Başkanımızın ve bizlerin, yargı mensuplarını
satılmışlıkla itham ettiğimizi söylemek suretiyle
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Grup
konuşması var efendim, grup konuşması var.
ENGİN ALTAY (İstanbul) -
ağır
bir sataşmada bulunmuştur; söz talep ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Evet, buyurun.
Sataşmadan iki dakika sadece.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sadece iki dakika
mı Başkanım?
BAŞKAN Evet.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünalın yaptğı açıklaması sırasında
CHP Genel Başkanı ve CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Her mesleğin içinde çürük vardır;
siyasetin, ticaretin, yargının, askerin vesaire, vesaire. Paramount
Hotelsde mafyayla, siyasetçiyle, iş adamıyla aynı masada oturan
hâkim de savcı da satılmışın önde gidenidir. (CHP sıralarından
alkışlar) Söylüyorum, buradan söylüyorum ama bu ülkede şüphesiz
yargıçlarımızın ve savcılarımızın kahir
ekseriyeti namusludur; onlara güveniyoruz, güvenmek zorundayız ama
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) O zaman neden
genelleme yapıyorsun? Neden genelleme yapıyorsun?
ENGİN ALTAY (Devamla) E, ben söyledim
işte niyetimizi. Paramount Hotelsde mafyayla aynı masada kim yemek
yiyip şarap içtiyse satılmışın önde gidenidir diyorum.
(CHP sıralarından alkışlar) Ama şu bizi incitiyor,
Sarayın hâkimi derken meramımız şudur: Sarayın
basıncından, vesayetinden, tasallutundan dolayı görevini
yapamayan savcıdır. Nitekim diyoruz ki: Bu ülkede 6.500 savcı
var, üstelik cumhuriyet savcısı var. Hâlihazırda görevli
İçişleri Bakanı orta yerde, mafyadan aylık 10 bin dolar
rüşvet, haraç -ne dersen de- alan bir siyasetçinin var olduğundan
bahsediyor; İçişleri Bakanı bunu adliyeye bildirmiyor, saray
susuyor; Meclis gözünü, ağzını kapatmış ama bizim
mevzuatımızda bu
Rafet Bey, resen soruşturma gerektiren bir hâl
midir?
RAFET ZEYBEK (Antalya) Evet.
ENGİN ALTAY (Devamla) Hâldir.
6.500 savcı içinde İçişleri
Bakanının bu suç duyurusuna 1 savcı bile resen soruşturma
açamıyorsa bizim için yargı şaibelidir. Nokta. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Oluç, siz niye söz talep
ediyorsunuz?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Yazılı bilgi
verdi İçişleri Bakanı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Vermedi
kardeşim?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Verdi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hangi
savcıya verdi?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Verdi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - O savcı, o
zaman derhâl görevden alınmalı.
BAŞKAN - Usule uygun yapalım, ayağa
kalkın lütfen, niçin söz talep ettiğinizi de söyleyin.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Soruşturmalar
gizlidir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Grup Başkan Vekilinin niçin söz talep ettiğini öğrenmeye
çalışıyorum. Lütfen...
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Grup Başkan
Vekili bağırıyor.
BAŞKAN Abdullah Bey, lütfen...
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Grup Başkan Vekiline
söyleyeceksiniz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) RTÜKle ilgili
yaptığım konuşma üzerine Sayın Mahir Ünal Burada
olmayan kişilerle ilgili. dediği için bu konuda bir açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN O zaman yerinizden
Sataşma yok,
kendi zaviyesinden açıklama yaptı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bize
sataştı, HDPye sataşmadı.
BAŞKAN 60a göre bir açıklama yapacak
Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sataşma
olduğu için değil, açıklık gelsin diye.
BAŞKAN - Yerinizden buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
26.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünalın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Şimdi, bakın, Sayın Ünal, biz bu RTÜK
konusunda hem bu kürsüden hem de basın toplantılarında defalarca
açıklama yaptık ve şunu talep ettik: RTÜKe 15ten fazla
başvurumuz oldu, uzun zaman RTÜK, bu başvuruları gündeme
almadı -biliyorsunuz, gündeme Ebubekir Şahin karar veriyor- daha
sonra gündeme aldılar fakat sümen altı ettiler ve hepsindeki başvurularımız
çok sağlam delillerdi, ağır hakaretler vardı, hiçbiri
işlem görmedi ve ceza almadı; bu, bir.
İkincisi, Ebubekir Bey bütçe görüşmeleri
için geldi, hiç yüzü olmadığı için burada
karşımıza çıkıp sorularımıza cevap da
vermedi. Dolayısıyla, biz bunu cevaplamasını istiyoruz, bu
lafları arkasından söylemek istemiyoruz; kayıtlara geçsin, onu
bir söyleyeyim.
Bu yargı konusunda da bir cümle edeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir cümle...
Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Evet bir cümle.
Anayasa Mahkemesine Ya, siz mağaralarda
mı karar veriyorsunuz? demek ağır bir baskı ve tahakküm
yaratmak değil midir? Anayasa Mahkemesine HDPyi kapatmak namus
borcunuzdur. demek ağır bir baskı ve tahakküm kurmak değil
midir? Böyledir değil mi? Siz niye bunları eleştirmiyorsunuz
bunlar konuşulduğu zaman? Yani biz Yargı taraflı ve
bağımlı davranıyor. diye eleştirdiğimizde
kızıyorsunuz, cevap veriyorsunuz ama AYM üzerinde baskı kuran bu
laflara bir tek cümleniz yok, söylemiyorsunuz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Ünal, buyurun.
27.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, burada benim ya da bizim karşı
çıktığımız şey toptancı bir dille, bir
genellemeyle yargının bütününe dönük suçlamalaradır. Tabii ki
insanın olduğu, sistemin olduğu her yerde siyasetin, idarenin,
bürokrasinin, yargı bürokrasisinin içinde tabii ki sorunlar olabilir.
Mesele burada sorunun yanında durmamızla ilgili değil, çözümün
yanında olmamızla ilgilidir. Şimdi, bir meseleyi ünik olarak ele
alır tartışırsınız, Şu hususta, şöyle
bir sorun var ve bu kişiyle ilgili ve bu uygulamayla ilgili şöyle bir
sıkıntı var. dersiniz, bu, üzerinde konuşulacak bir
tartışma konusudur ama yargıyı hatta daha ileri giderek
mahkemeleri gayrimeşru ilan etmek ve alınan kararları
gayrimeşru ilan etmek, toptan savcıların ve hâkimlerin
tamamına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
yargının bütününe dönük dil kullanmak kesinlikle doğru
değildir; bizim kastımız, maksadımız budur.
Ben, dediğim gibi, burada millete ait bir
zamanı kullanıyoruz, bu mesele bir kişisel tartışma
değil, o yüzden tekrardan bunlara cevap vermeyeceğim çünkü milletin
beklediği yargı reformunu gerçekleştirmek için bir an önce
kanuna geçmemiz gerekiyor.
Çok teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
28.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünalın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Pek kısa bir
izahata ihtiyaç oldu efendim.
Sayın Başkan, biz toptan hiçbir
hâkimimizi, savcımızı itham etmedik,
satılmışlıkla itham etmedik ama yalnız şu kadar
söyleyeyim, 6.500 savcının alayını, toptan,
cesaretsizlikle, korkaklıkla da itham ediyorum -işte buradayım-
10 bin dolar meselesinde resen soruşturma başlatmadıkları
için. Yargı kararlarını beğenmeyen de gayrimeşru ilan
eden de biz değiliz. Sayın Cumhurbaşkanımızın
Danıştayın aldığı bir kararla ilgili de, Anayasa
Mahkemesinin aldığı bir kararla ilgili de Ben bu kararları
tanımam. beyanları internette hâlâ silmedilerse durmaktadır.
BAŞKAN Peki, anlaşıldı.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının yedi tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Adalet
Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de
çalışabilmesine dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin
tezkeresi (3/1673)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Adalet Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair
bir talebi olmuştur. Başkanlığımızca uygun
görülen bu talep İç Tüzükün 25inci maddesi gereğince Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğerini okutuyorum:
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Çevre
Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de
çalışabilmesine dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin
tezkeresi (3/1674)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Çevre Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde ve aravermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair bir
talebi olmuştur. Başkanlığımızca uygun görülen bu
talep İç Tüzükün 25inci maddesi gereğince Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğerini okutuyorum:
3.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Dijital
Mecralar Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu
dönemde de çalışabilmesine dair talebinin uygun görüldüğüne
ilişkin tezkeresi (3/1675)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Dijital Mecralar Komisyonunun Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tatilde ve aravermede bulunduğu dönemde
çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç
Tüzükün 25inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğerini okutuyorum:
4.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
İçişleri Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde
bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair talebinin uygun
görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1676)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
İçişleri Komisyonunun Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tatilde ve aravermede bulunduğu dönemde
çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç
Tüzükün 25inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğerini okutuyorum:
5.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Plan ve
Bütçe Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu
dönemde de çalışabilmesine dair talebinin uygun görüldüğüne
ilişkin tezkeresi (3/1677)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Plan ve Bütçe Komisyonunun Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tatilde ve aravermede bulunduğu dönemde
çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç Tüzükün
25inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğerini okutuyorum:
6.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de
çalışabilmesine dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin
tezkeresi (3/1678)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve
aravermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair bir talebi
olmuştur. Başkanlığımızca uygun görülen bu talep
İç Tüzükün 25inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğerini okutuyorum:
7.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine
dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1679)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve aravermede
bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç
Tüzükün 25inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.25
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.38
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Emine Sare
AYDIN (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
İYİ Parti
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan tarafından, müzik sektöründeki sorunların
araştarılması ve sektör çalışanlarının
taleplerine kapsayıcı çözümler üretilmesi amacıyla 1/7/2021
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 8 Temmuz 2021 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
8/7/2021
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 8/7/2021 Perşembe günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri :
Kocaeli Milletvekili Grup Başkan Vekili Lütfü
Türkkan tarafından müzik sektöründeki sorunların
araştırılması ve sektör çalışanlarının
taleplerine kapsayıcı çözümler üretilmesi amacıyla 1/7/2021
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 8/7/2021 Perşembe günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisinin
gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Kocaeli Milletvekili Sayın
Lütfü Türkkan.
Buyurun Sayın Türkkan. (İYİ Parti ve
CHP sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uzun
zamandır yaşadığımız bu salgın sürecinin
bedelini herkes, her sektör farklı da olsa ciddi şekilde ödedi ve
ödemeye devam ediyor ama bir sektör var ki o sektördekiler bakmak zorunda
oldukları aileleriyle beraber ciddi bir şekilde yaşam mücadelesi
veriyorlar, hatta bu süreci ne yazık ki hayatlarıyla ödüyorlar
bunlar. Müzisyenlerden söz ediyorum, müzik çalışanlarından söz
ediyorum. O sektörde çalışan şoför, ışıkçı,
sesçi gibi emekçilerden bahsediyorum.
Salgın sürecinin bedelini en ağır
şekilde ödeyen müzik ve eğlence sektörü normalleşme döneminde
ayakta kalabilmek için destek beklerken getirdiğiniz yasak sektör
çalışanlarının umutlarını ortadan
kaldırdı. Bu insanlar on beş aydır
çalışmıyorlar, tam on beş ay. 150-200 lira yevmiyeyle giden
insanlar bunlar. On beş aydır çalışamadılar.
Çalışma izni verdiniz onu da saatle kısıtladınız.
Müzik yasağının 24.00 olarak
belirlenmesi yalnızca eğlence ve müzik sektörünün
sorunlarını değiştirmekle kalmıyor, aynı zamanda
iktidarın kültür ve sanat faaliyetlerinin toplumu dönüştürücü etkisinden
ne denli endişe ettiğini açıkça ortaya koyuyor. Başka bir
ifadeyle, iktidar salgın koşullarını şahsi siyasi
ajandasını hayata geçirmek için kullanılıyor.
Değerli arkadaşlar, parti
programlarından açılışlara kadar, hatta dün Sayın
Cumhurbaşkanının yaptığı o 1 milyonuncu konut
açılışında da vardı, müzisyenler eserleri ve
ezgileriyle kalabalıkları coşturuyorlar, siyasiler bu tempolarla
seçmenlerine dokunuyor. Bunu hepiniz biliyorsunuz. Buna bir örnek vererek
sormak istiyorum: Dombra şarkısının notaları uzaydan
mı geldi? Hani çok severek bahsederek- söylüyorsunuz, bir dönem, söyleyen
bir arkadaşı milletvekili de yaptınız. O notaları
kulağımıza aktaranların birçoğumuzda olmayan Allah
vergisi yeteneklerle donatılmış müzisyenler olduğunu ne
çabuk unuttunuz? Salgın bitecek, elbet bitecek, eski hayatımıza
tabii ki döneceğiz; düğünlerde yine halay çekeceğiz, yine o
şarkılarla bir araya geleceğiz, yine o türkülerde hüzünlerimizi
bölüşeceğiz ama daha fazla müzisyenimizi kaybetmezsek; onları
intihara sürükleyen uygulamalardan vazgeçmezseniz,
bağlamalarını, kemanlarını satmak zorunda
bırakmazsanız olacak bunlar. Sosyal medya ve magazin programı
şarkıcılarından bahsetmiyorum, TRT'de program
yaptırdığınız o yandaş sanatçılardan
bahsetmiyorum; gerçek müzik emekçilerinden bahsediyorum, pandemide çaresiz
bıraktığınız ve sanatları dışında
ekmek kazanma şansı olmayan, çoğu günlük yevmiyeyle geçinen
müzisyenlerden, müzik emekçilerinden bahsediyorum. Pandemi
yasaklarının başladığı Mart 2020
yılından bugüne 100ün üzerinde, evet, tam 100ün üzerinde müzisyen
intihar etti arkadaşlar ya, farkında mısınız
bilmiyorum. Birden düştükleri yokluk ve sefalet yüzünden canlarına
kıydı bu insanlar. Bu zarif ve naif insanlar hiçbir sosyal
yardıma erişemediler; tam tersine, iktidarın ideolojik saplantıları
yüzünden görmezden gelindiler, kenara itildiler. Aramızdan en son ünlü
keman virtüözü İlyas Tetik ayrıldı geçtiğimiz günlerde.
Geçim sıkıntısına düştüğünden ve
çıkış yolu bulamadığından onun gibi değerli
birçok sanatçıyı ne hâle düşürdünüz. İdeoloji -bize göre-
meslek grupları arasında ayrımcılık yapmak mı?
Bilmiyorum sizin bu sosyal devlet anlayışınızı. Hani
aşı konusunda İngiltere ve Almanya'dan sosyal devlet olma
yolunda örnekler vermiştiniz ya, bu ülkelerde salgın yüzünden
işini kaybedip de intihar eden hiç müzisyen duydunuz mu? Olur mu ya? Yani
dünyada trajedi diye geçer böyle bir şey ama bu ülkede 100ün üzerinde
müzisyen intihar etti. Pandemide İngiltere vatandaşlarına 2.500
sterlin para ödedi her ay, her ay. Almanya vatandaşları için 750
milyar euroluk bir yardım paketi hazırladı. Tüm bunlar kimse yatağa
aç girmesin, kurulu düzeninden olmasın, hayatı devam etsin diye ama
Türkiye'de işsiz kalan müzisyenler aylarca evlerine ekmek götüremedi,
ölüme mahkûm edildi, ölüme sürüklendi. Siz hâlâ gece on ikiden sonra müzik
yasağıyla bu insanların rızık kazanmasının
önüne geçiyorsunuz. Yazın havalar dokuzda kararıyor, siz On ikiden
sonra müzik yasak. diyorsunuz. Bunlar nasıl çalışacaklar,
nasıl sanatlarını icra edecekler? Günde üç saatlik
çalışmayla bu müzisyenler evlerini nasıl geçindirecekler,
ailesinin, giderlerini nasıl karşılayacaklar? Herhâlde siz
onları 5 ayrı kurumdan 5 ayrı maaş alan, hatta 11 maaş
alan, bir saatlik yönetim kurulu toplantılarına katılarak
görevini yaptığını ifade eden o saray
bürokratlarınızla karıştırıyorsunuz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Müzisyenleri temsilen
bizim Meclisteki grup toplantımızda konuşan Sanatçı Burhan
Şeşen ne demişti? İsteğimiz, normalleşmenin
bizim sektörümüzde de uygulanması; yoksa, bize para verin diye
sızlanmak hiçbir müzisyenin tercihi değildir. Yani onlar sizden para
istemiyorlar, Bırakın, çalışalım, ekmeğimizi
kazanalım. diyorlar. Müziğe ve müzisyenlere karşı olan
uygulamalarınız bu hâliyle salgınla mücadele olmaz, olsa olsa
salgından fırsatçılık yaratıp Türkiyede
insanların yaşam haklarına müdahale etmek demektir bu.
Bu süreçte hayatına son vermek zorunda kalan
bütün müzisyenlere Allahtan rahmet diliyorum; ailelerine, sanat camiasına
başsağlığı diliyorum. Son olarak şunu söylemek istiyorum:
Burada ilk bedeli müzisyenlere ödetmek istiyorsanız şunu
unutmayın: İlk seçimde gideceksiniz; bu millet de sizi türkülerle,
halaylarla uğurlayacak.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz talep eden, Ankara Milletvekili Sayın Filiz
Kerestecioğlu.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; evet, salgının başından beri
ilk yasaklananlardan biri sanat ve eğlence sektörü oldu. Bir buçuk
yıl boyunca yok denecek kadar az destek sunulan sanatçılar ekonomik
sıkıntılarıyla baş başa bırakıldı.
Maalesef, 100ün üzerinde müzisyen hayatına son verdi ve son olarak da
geçtiğimiz günlerde ünlü keman virtüözü İlyas Tetik
yaşamına son verdi.
Evet, intihar çözüm değil diyoruz her
seferinde, ancak sosyal devletin gereklerini yerine getirmeyen iktidar da
maalesef, bu ölümlerden sorumlu. İktidar, müziği hayatı
bütünleyen, güzelleştiren bir parça olarak değil de
rahatsızlık veren bir unsur olarak gördüğü için pandemi
kısıtlamalarını kaldırırken gece on ikiden sonra
müzik yasağını kalıcılaştırdı. Peki, ne
yapacak bu insanlar? Yani gece on ikiden sonra zaten belli
kısıtlamalar vardı, bunun düzenlemesi vardı ama yasak nedir
Allah aşkına, gece on ikiden sonra müzik yasağı? Yani
hakikaten hiç mi müzik dinlemiyorsunuz, hiç mi bir eğlence yerinde
bulunmuyorsunuz ve bu kadar nazik, ince ve sanatla yaşayan bu
insanların yaşamını bu kadar hiçe sayabiliyorsunuz diyorum.
Yasaklar bununla sınırlı
kalmadı, dün mesela Beyoğlunda İstiklal Caddesinde zabıta
ekipleri Kürtçe müzik yapan gençlerin şarkılarını kesti ve
müzik aletlerine de el koydu. Müzisyenler isyan ediyorlar ve diyorlar ki: Haksızlık
yapmıyoruz, uyuşturucu satmıyoruz, sanat yapıyoruz; sanat
susamaz. Evet, onlar haksızlık yapmıyorlar, yolsuzluk
yapmıyorlar, müzik yapıyorlar. Ben yirmi yıl boyunca o caddede
avukatlık yaptım ve Perulu müzisyenlerden Roman müzisyenlere, Kürt
müzisyenlere, herkes, her milletten müzisyen İstiklal Caddesinde müzik
yapardı ve gerçekten, insanlar oradan mutlulukla geçerlerdi. Siz birçok
yerde olduğu gibi aslında sadece sanatı değil
mutluluğu öldürdünüz gerçekten ve bu tutumunuzdan dolayı yarın
nasıl özür dileyeceğinizi şaşıracaksınız.
Hani, Ahmet Kayaya çatal fırlatanlar bugün nasıl Bin
pişmanım. diyorsa sizler de sanata karşı düşmanca
tutumunuzdan dolayı utanç duyacaksınız. Kültürel iktidar
olamadık diye kültürü yok etmeye çalışıyorsunuz ama kültür ve
sanat kendini yaşatacak bir yolu mutlaka bulacaktır.
Ben de size bir gün gerçekten seçim olduğunda
-mutlaka bu seçim gerçekleşecek ve demokratik bir seçim olarak
gerçekleşmesi için elimizden geleni yapacağız- Kadınlar
Vardır şarkısıyla Güle güle. diyeceğiz diyorum.
Saygılar sunarım. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz talep eden Bursa Milletvekili Sayın Nurhayat
Kayışoğlu.
Buyurun Sayın Kayışoğlu. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Türküler susmaz.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Patlat bir
türkü güzel sesinle, hadi.
CHP GRUBU ADINA NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Ay dost, canım hey!
Belimizde kılıcımız Kirmani,
Taşı deler mızrağımın
temreni.
Hakkımızda devlet vermiş fermanı
Ferman padişahın hey dost, dağlar
bizimdir.
Hakkımızda devlet vermiş fermanı
Ferman padişahın hey dost, dağlar
bizimdir
Ferman padişahın hey dost, dağlar
bizimdir.(x)
(CHP, HDP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Oğuzların Avşar boyundan
Dadaloğlu bundan tam üç yüz yıl önce Osmanlının göçebe
Türkmenlere karşı uyguladığı iskan politikasına
böyle isyan etmişti ama tam üç yüz yıldır bu türkü söyleniyor bu
topraklarda, TRTnin arşivinde de mevcut; kimse yasaklayamadı, yasaklayamayacak.
Ve gidelim 1700lerden 1500lere, başka
topraklara, İngiltereye. Shakespeare şöyle bir tirat yazdı o
gün, dedi ki:
Vazgeçtim bu dünyadan, tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya
değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en
seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kız oğlan kız erdem dağlara
kaldırılmış,
Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz
nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik
bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı
sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip
çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye
çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş
Yemene,
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.
Tam beş yüz yıldır bu tirat okunuyor,
kimse yasaklamadı, Shakespearei de tutuklamadı.
Ve 1997, şahsım hükûmetinin
şahsı o gün bir şiir okudu Ziya Gökalpten: Minareler süngü,
kubbeler miğfer/ Camiler kışlamız, müminler asker dedi,
tutuklandı. Hâlâ bunun utancı konuşuluyor.
Ve 1980lerden beri otuz yıldır söylenen
bir türkü var yine: Cemo. Geçen gün Halk TVde Görkemli Hatıralarda okudu
diye Hilmi Yarayıcı, RTÜK 3 program kapatma cezası verdi. Bu
utanç da size yeter diyorum; artık türküleri, artık şiirleri,
artık sanatı rahat bırakın diyorum; El uzaya giderken
Muratgilin damından atlayamadık. diyor ya bir kardeşimiz,
gerçekten o noktadayız, yazıklar olsun diyorum. Yasaklarla mücadele
edecektiniz ama daha beter yasaklar getirdiniz. 24.00 saat yasağını
arkadaşlarımız çok güzel anlattı, 24.00ten sonra müzik
yasağını. Artık bu yasaklara son verin, bu utançtan bu
ülkeyi kurtarın diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP, HDP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın
Kayışoğlu.
Bu stresli ortamda, çok kısa da olsa bizi o
stresten uzaklaştırdınız, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
güzel bir anısı oluştu diye düşünüyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz
talep eden Hatay Milletvekili Sayın Hüseyin Yayman.
Sayın Yayman, işiniz zor biraz Nurhayat
Hanımdan sonra. Güzel bir türkü bekleyebilirler sizden de, bir Hatay
Türküsü.
Buyurun Sayın Yayman. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN YAYMAN
(Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları
başında bizi izleyen çok değerli hemşehrilerimiz, çok
değeri vatandaşlarımız; hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Tabii, burada o güzel türkünün söylenmesini,
Cumhuriyet Halk Partisinin Biz yasaklara karşıyız. demesini
biz çok tarihsel bir ilerleme olarak görüyoruz (CHP sıralarından gürültüler)
Çünkü tek parti döneminde sanat musikisini yasaklayanlar işte Cumhuriyet
Halk Partisiydi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Siz de rol
kapmışsınız tek parti döneminden, rol
kapmışsınız.
HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) Şimdi,
şunu ifade etmek lazım: Türküleri yazanlar, kanunları
yazanlardan daha güçlüdür. demişler; bu çok önemli bir atasözü, çok
devrimci bir atasözü; biz bunun farkındayız. Şimdi, ben
gerçekten üzülüyorum. Neye üzülüyorum? Yani İYİ Partinin önerisine
baktığımda, gerekçelerine baktığımda bu ne perhiz
bu ne lahana turşusu diyorum.
İki, ya, Fuzulinin çok güzel bir beyiti var:
Söylesem tesiri yok, sussam gönlüm razı değil. Şimdi diyorlar
ki: AK PARTİ yasaklar getirdi, AK PARTİ sanatı siyasete alet
ediyor. Arkadaşlar, AK PARTİ bugün kurulmuş, sizin gibi, bir
parti değil ki, AK PARTİ yirmi yıldır iktidarda. Sicilimiz
belli, kültüre, sanata yaptığımız belli, Ankara'daki AKM,
İstanbul'daki AKM belli; bunlar ortada. Yani âmâlar oturmuş, dolma
yiyorlarmış, demiş ki bir tanesi diğerine Ya, çift çift
yeme. Nereden biliyorsun? demiş, Ben çift çift yiyorum da ondan.
demiş.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) AK PARTİyi
anlatıyor, AK PARTİyi.
HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) Şimdi, bu
aslında İYİ Partinin sanata, sanatçıya, kültüre nasıl
baktığının bir ispatı, bilinçaltının ortaya
çıkmasıdır.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ bu
konularda, kültür sanat alanında, tarihin önünde, özgüvenle işler
yapmış bir partidir ve biz sanatı, kültürü, siyasetin üstünde
görüyoruz, hükûmetlerin üstünde görüyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Halk
TVyi niye kapatıyorsunuz Görkemli Hatıralardan dolayı?
HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) Laf atmadan dinleyin
Hanımefendi, bırakın türkünüz tarihte anılsın. Sizin,
herkesin tarihi ortada, hafıza ortada; bu ülkenin kültür sanat
hafızası da ortada, yönetim hafızası da ortada, siyaset
hafızası da ortada yani bence insan eleştirirken biraz kendine
bakar ve bir özeleştiri yapar.
İlyas Tetike bir kez daha Allahtan rahmet
diliyoruz.
Değerli milletvekilleri, tutanaklara geçmesi ve
tarihe not düşmek anlamında şunu belirtmek isterim: Son,
salgın döneminde tam 40 bin müzisyenimize 270 milyon TL yardım
yapılmıştı; yeter mi? Yetmez, keşke daha fazla
yardım yapabilsek, keşke insanlara gerçekten daha fazla katkı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN GİRGİN (Aydın) Kredi mi
verdiniz? Ondan intihar ediyorlar yani fazla para aldıkları için
intihar ediyorlar.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) Şimdi, Daha
fazla yardım yapabilelim
Hadi tamam, buraya kadar eleştirileri,
demokratik hoşgörüdür, anlarız; ya, bu sanat bahsinden AK PARTİ
gitsin.e nasıl geldiniz? Bunun AK PARTİyle, seçimle ne alakası
var? AK PARTİ milletin partisi, onu siz gönderemezsiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Acaba size dostlarınız
sufle mi verdi AK PARTİ gidecek. diye? AK PARTİ gitmez, çünkü AK
PARTİ milletin partisi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Halaylarla, türkülerle
göndereceğiz sizi.
HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) Lütfen şu
nihilist muhalefetten bir vazgeçin, yapıcı, doğru bir
şeyler söyleyin, biz de sizi ciddiye alalım.
Bu bağlamda, yüce heyetinizi bir kez daha
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Tarihe geçmesi bakımından, her zaman
sanatın, sanatçının yanındayız. Tekrar ediyorum,
türküleri yazanlar kanunları yazanlardan daha güçlüdür, böyle olmaya devam edecektir.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Partimizi
yasakçı olmakla itham etmek suretiyle grubumuza
sataşmıştır.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Ya
yapmayın Sayın Altay, gözünüzü seveyim ya.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Hatay Milletvekili Hüseyin
Yaymanın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim.
Bir türkü, bandrolü var, her şeyi var, Halk
TVde Görkemli Hatıralar programında söylendi, RTÜK bu programa 3
program durdurma cezası verdi. Ben Sayın Yaymandan -kendisini de
severim, sayarım- beklerdim ki
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Seven sevilir
Başkanım.
ENGİN ALTAY (Devamla) Eyvallah.
Ya, kardeşim hani sarayların
soytarıları vardır, padişahın her şeyini
alkışlayan. Tayyip Bey yeri geliyor kendini iç muhasebeye çekiyor,
partisini iç muhasebeye çekiyor fakat kimi bürokratları, kimi üst kurul
üyeleri yalakalık ve yardakçılık yapma konusunda,
yaranıcılık konusunda sınır tanımıyor. Bir
türkü için
Arkadaşım Nurhayat Hanım söyledi, Tayyip Bey bir
şiir için cezaevine sokuldu, hapse sokuldu; doğru muydu?
Değildi. Cemo türküsünü, inşallah, dilerim ki herkes söylesin,
sokaklar da söylesin ya; ayıptır, günahtır. Yasakçılık
ararsak -getirdim ama bunları şimdi kullanmayacağım, sizin
yasaklarınız çok da- tek parti dönemiyle ilgili bir şeyi de, bir
gerçeği de söyleyelim. O tek partinin içinde Celal Bayar da vardı,
rahmetli Menderes de vardı, senin deden de vardı, cumhuriyeti kuran
bütün ahali vardı, bütün ahali vardı. (CHP sıralarından
alkışlar) Onun için zaman zaman ona devlet partisi devletle
eş güdümlü kurulmuş parti devleti tesis etmek için kurulmuş
bir siyasi organizasyon demek mümkün, devlet partisi ama şimdi parti
devleti var, kötü olan o, yanlış olan o, toplumu bölen o, milleti
bölen o, toplumu ayrıştıran o, halkı ezen o, devleti soyan
o, milleti bölen o ve o yanlış.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Sayın
Başkanım
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Türkkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
müsaade ederseniz
Bizatihi partimizin ismini vererek sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurun, kürsüden iki dakika...
Bir Rumeli havası da sizden bekliyoruz
inşallah.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sizin önergeniz
lakayıt bulundu, mesnetsiz bulundu(!)
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Efendim, Meclis
araştırma önergesini veren İYİ Parti. Ben başka bir
iyi parti mi deseydim? Nasıl sataşma oluyor?
3.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Hatay Milletvekili Hüseyin
Yaymanın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında İYİ Partiye
sataşması nedeniyle konuşması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Anlatacağım,
biraz sakin kalırsanız anlatacağım.
Ben Meclisin bu naif havasına istinaden, Adalet
ve Kalkınma Partisi adına konuşan arkadaşın bir Hatay
türküsü söylemesini bekledim, başka şeyler çıktı. Ya, iyi
olurdu, Hataya da güzel bir mesaj olurdu aslında.
Bakın, ben size bir şey söyleyeyim:
Yasaklarla gidilebilecek hiçbir şey yok, dünyada yok, bunun örneklerinden
bir tanesi yok; yapanların hepsinin sonu berbat oldu arkadaşlar ya.
Bu konuda sizi uyarmak bizim muhalefet olarak vazifemiz; yasaklamayın,
özgürleşmeden bu ülkeyi geliştiremezsiniz. Gençlerin yüzde 76sı
Türkiyenin dışına niye gitmek istiyorlar, biliyor musunuz?
Ekonomik sebeplerden çok daha öne çıkan bir sebep daha var; özgür
yaşamak istiyorlar. Bu özgürlük kelimesinin altını çiziyorum.
Yasaklaya, yasaklaya, yasaklaya kendi çocuklarınızı bile bu
ülkede tutamayacaksınız, onlar bile buradan kaçmaya
çalışacak, onlara verdiğiniz bu ekonomik imkânlar bile onlara
yetmeyecek. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar) Gelin, bu dediğime kulak verin.
Bu insanlar, 100 adamın
Bir adamın
hayatına son vermesi öyle kolay bir şey değil, her şeyden
vazgeçmiş olması demek. Kendi hayatıyla beraber
evlatlarından vazgeçiyor, sevdiklerinden vazgeçiyor, kolay bir karar
mı bu? Bu insanların hayatına son vermelerinin bir tek sebebi
var, ekmek parası kazanamıyorlar. Onurlu insanlar, onuruna
yediremeyip gidip dilenemiyor, hayatına son veriyor. Bunların
durumunu dile getirmek bu kadar zorunuza niye gider arkadaş ya? Gelin de
bunları düzeltelim, katkı verin. Siz icra makamısınız,
biz muhalefetiz, size bunları hatırlatıyoruz, siz de icra
makamısınız. Gelin, o konuda gerekli düzeltmeleri yapın,
biz de buraya gelelim, size tekrar teşekkür edelim.
Sağ olun efendim, hayırlı günler
diliyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Ünal, buyurun.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Ben, sadece
bu oturduğum yerden bir dakika istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
29.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, İstanbul Milletvekili
Engin Altay ile Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın sataşma
nedeniyle yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Bütün medeni ülkelerde gece yirmi dörtten sonra
uygulanan müzik yasağından gençlerin Türkiyeyi terk etmesine
nasıl gelindi, doğrusu bunu anlamakta zorlanıyorum.
Şimdi Sayın Engin Altay devlet partisi ve
parti devleti ayrımı yaptı. Burada bir Türk demokrasi tarihi
tartışması başlatmak gibi bir niyetim yok fakat şunun
bilinmesini isterim: Orada yazan Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. ifadesi, demokrasinin, temsilcileri eliyle
yönetilmesi anlamına gelir. Bugün yüzde 52 oyla seçilmiş bir
Cumhurbaşkanının ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin parti devleti olarak isimlendirilmesini reddediyoruz. sadece bunu
kayıtlara geçmesi açısından ifade ettim.
Teşekkür ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
60a göre söz isteyeyim müsaade ederseniz.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Başkanım,
ben de yerimden bir söz rica ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Türkü
söyleyeceksen al Hüseyin Ağabey.
BAŞKAN Hüseyin Bey, size bir sataşma
yok.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Efendim, dedemin bile
adı geçti.
BAŞKAN Ama deden öyle değil miydi yani
farklı, başka bir parti vardı da deden orada mıydı?
Yani orada bir sataşma yok ki.
Sayın Türkkan, yerinizden bir dakika
Buyurun.
30.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünalın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Şimdi, ben Sayın
Ünalın sözlerinden aslında bu meseleye yaklaşımlarını
da değerlendirmek açısından önemli bir çıkarım
sağlıyorum. Yani sayın Ünal diyor ki: Ya, biz on ikiden sonra
müziği yasaklıyoruz. O yüzden gençler buradan kaçmasın. Olay bu
kadar basit sizin gözünüzde. Ya arkadaş, gençler kaçmıyor onun
yüzünden; müzisyenler aç kalıyor, intihar ediyor diyorum. Bu gençler neden
kaçıyor biliyor musunuz? Sizin baskıcı, yasakçı, zulmeden
sisteminizden kaçıyor, özgürlükleri yok eden sisteminizden kaçıyor.
Bunu anlamaya çalışırsanız belki çok daha rahat
konuşabiliriz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yayman, bir dakika sadece.
Buyurun.
31.-
Hatay Milletvekili Hüseyin Yaymanın, İstanbul Milletvekili Engin
Altay ile Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HÜSEYİN YAYMAN Nezaketinize teşekkür
ederim Başkanım.
Ben bu polemikler uzasın istemem. Bir kez daha
sarahaten altını çizerek şunu belirtiriz: Her türlü yasağa
karşıyız, yasakçılığa karşıyız.
NİHAT YEŞİL (Ankara) O zaman
kaldıralım Başkanım.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) O
zaman gece yirmi dört yasağını kaldıralım
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Biz her zaman
reformculuğu, yenilikçiliği savunmuş bir partiyiz. Biz burada
belirtilen her türlü yorumu değerlendirmeyi milletimize havale ediyoruz. Sanat
ve kültür siyasetin üstündedir. Bunun bu Meclis gündeminde bir polemik konusu
yapılmasını dahi doğru bulmuyoruz.
Sanatçılarımızın, sanatın yanındayız.
Ayrıca, Hatayın çok güzel türküleri var.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Söyle bir tane.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) - Biz Hataya hizmetler
yaparak o türküleri söylüyoruz
Teşekkür ederim Başkanım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan tarafından, müzik sektöründeki sorunların
araştarılması ve sektör çalışanlarının
taleplerine kapsayıcı çözümler üretilmesi amacıyla 1/7/2021
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 8 Temmuz 2021 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
2 sayın milletvekiline yerlerinden birer dakika
söz vereceğim.
Sayın Gültekin
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
32.-
Niğde Milletvekili Selim Gültekinin, Niğdeye yapılan spor
yatırımlarına ilişkin açıklaması
SELİM GÜLTEKİN (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sporu ve sporcuyu seven, önemseyen ve her daim destekleyen
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde hem ülkemiz hem de Niğdemiz için gençlik ve spor
adına çalışmalarımızı kararlılıkla
sürdürüyoruz. Niğdemizde son on dokuz yılda
gerçekleştirdiğimiz spor yatırımlarındaki ivme ve en
son aldığımız 100 milyon TLlik spor
yatırımlarıyla geleceğin sporcularını
yetiştirmeye, şampiyonlarını çıkartmaya devam
ediyoruz. Bu vesileyle İşitme Engelliler Dünya Güreş
Şampiyonasında göğsümüzü kabartan Niğdeli
hemşerilerim 87 kilogramda dünya şampiyonu olan Ahmet Talha Kacur, 77
kilogramda dünya 2ncisi Kadir Kuş, 55 kilogramda dünya 3üncüsü olan
Mustafa Baki ve kıymetli antrenörümüzü canıgönülden tebrik ediyorum.
Yine, Şırnakta yapılan Türkiye Kick
Boks Şampiyonasında büyüklerde 3üncü olan Armağan Özcan ve
Kadir Geçgili; gençlerde Türkiye 3üncüsü olan Havva Nur Şekeri yürekten
kutluyorum. Destekleriyle her zaman yanlarında olan değerli
ailelerimize de teşekkür ediyor, tüm sporcularımıza
başarılar diliyorum.
BAŞKAN Sayın Tokdemir
33.-
Hatay Milletvekili İsmet Tokdemirin, İskenderun, Kırıkhan
ve Reyhanlının kurtuluş günlerine ilişkin
açıklaması
İSMET TOKDEMİR (Hatay) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Kahraman Türk ordusunun seksen üç yıl önce
bugün Albay Şükrü Kanatlı komutasında Reyhanlıya girişinin
onur günüdür. 8 Temmuz 1938 azmin, inancın, fedakârlığın,
cesaretin, vatan toprağına bağlılığın en
önemli simgelerinden biridir. 5 Temmuz İskenderunumuzun, 6 Temmuz
Kırıkhanımızın ve bugün de
Reyhanlımızın kurtuluş günü. Tarihimize altın
harflerle yazılan ilçelerimizin kurtuluş günlerini kutluyorum. Hatay
benim şahsi meselemdir. diyerek yaşamının son günlerine
kadar Hatay için çalışan Atasını Hataylılar hiçbir
zaman unutmadı ve unutmayacaktır. Bayrağımızın
dalgalandığı her karış için Gazi Mustafa Kemal
Atatürkü, Hatay Devletinin ilk ve son Devlet Başkanı Tayfur
Sökmeni, vatanın ve milletin bölünmezliği uğruna
canlarını feda eden şehitlerimizi ve gazilerimizi minnet,
şükran ve rahmetle anıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından, iktidara yakın medya
kuruluşlarına aktarılan kaynakların araştırılması
amacıyla 8/7/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Temmuz 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
8/7/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 8/7/2021 Perşembe günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
8 Temmuz 2021 tarihinde Siirt Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
(13542) grup numaralı, iktidara yakın medya kuruluşlarına
aktarılan kaynakların araştırılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 8/7/2021 Perşembe günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin gerekçesini açıklamak üzere Gaziantep Milletvekili Sayın
Mahmut Toğrul söz talep etmiştir.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini ve
ekranları başında bizleri izleyen sevgili
yurttaşlarımızı öncelikle saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, Türkiyede her zaman
medya-iktidar ilişkilerinde sıkıntılı dönemler
olmuştur ama hiçbir dönem AKP iktidarı döneminde yaşananlar
kadar olmadı. AKP iktidarı öncelikle medyayı tekleştirerek
tamamen kontrolü altına aldı, medyada şu anda tek ses var.
Mesela medyada alın bir günün gazetelerini, havuz medyasının tüm
manşetleri aynı. Çünkü niye? Çünkü saraydan atanmış bir
komiser bu manşetlerin atılmasını belirliyor.
Değerli arkadaşlar, bu durumun
dışında kalan medya
Biliyorsunuz, Doğan Medyayı da
Demirörenleştirmek için kamunun kaynaklarını kullandılar.
Ne yaptılar? Doğan Medyayı kendi uhdelerine almak için Ziraat
Bankasından 750 milyon dolar Demirörene para verdiler. Demirören,
Doğan Grubunu maliyetsiz, sıfır maliyetle devraldı. Parayı
veren düdüğü çalar misali Demirören de o havuz medyasının aynen
içine girdi. Şimdi soruyoruz: Kamunun kaynakları Demirörene
aktarılırken bu kredi geri ödendi mi? Cevap yok, ticari sır.
Ya, bu nasıl bir ticari sır arkadaşlar? Kamunun
kaynağını bu alanlar geri kamuya ödedi mi ödemedi mi? Ödediyse
nasıl ödedi, bunu açıklayın. diyoruz, açıklamıyorlar.
Şimdi, uhdelerine aldıkları tüm bu
medyayı bir taraftan da besliyorlar. Nasıl besliyorlar? Bakın,
öncelikle Özgür Medyayı 15 Temmuz sonrası KHKlerle kapattılar.
Onlarca dergi, gazete, radyo, onları devre dışı
bıraktılar. Muhalif olanları cezalandırma yoluna
Ama
uhdelerine aldıkları havuz medyasını da kamu
kaynaklarıyla besliyorlar. Bakın, nasıl kamu kaynaklarıyla
beslediklerine bir örnek vereyim: Kamu bankalarının havuz
medyasına aktardığı paralar ve muhalif olarak görülenlere
aktarılan para; sıfır, sıfır, sıfır devam
ediyor. Bakın; BirGün sıfır, Evrensel sıfır, Sözcü
sıfır, Cumhuriyet sıfır, Karar sıfır, daha
sıfırlar devam ediyor, muhalif olarak görülenler. Ama Türkgün, Sabah,
Akşam, kamu bankalarının reklam ilanları hep oraya
akmış.
Sayın vekiller, bakın, bir diğer
önemli nokta, Basın İlan Kurumu bugüne kadar tüm ilanları havuz
medyasına aktarıyor. Diğer medyaya sıfır lira. Bu da
yetmiyor, oraya gazeteci kimliğiyle atadıkları kişilere
günün yirmi dört saati muhalefete, muhalif olan çevrelere, Halkların
Demokratik Partisine akşama kadar küfrettiriliyor. Bununla da
kalmıyor, öyle kirlendiler ki orada gazeteci kimliğinde
olanların yasa dışı çete, mafya ilişkilerine
girdikleri çarşaf çarşaf ortaya dökülüyor. Bakın, bir
gazetecinin 10 milyon dolar karşılığı arabuluculuk
işine girdiğini öğreniyoruz. Bir başkasının,
KHKlilerin OHAL Komisyonundaki Göreve dönsünler mi dönmesinler mi? konusunda
aracı olduğunu görüyoruz. Ne için yapıyor? Acaba kurulan FETÖ
borsalarının, KHK borsalarının bir aparatı
mıdır? Bunların bu ilişkileri devam ediyor.
Bugün muhalif basına yönelik
saldırılar sadece bununla da kalmıyor. Bakın, yargı,
RTÜK, maliye devreye sokularak muhalif olan basın susturulmaya
çalışılıyor. Bir türkü okundu diye cezalar veriliyor ama
her gün bizlere küfredenlere tek bir ceza yok. Onlara küfür serbest, hakaret
serbest terörist demek serbest, her şey serbest ama diğer muhalif
basında tek bir kelime söylendiğinde hemen yargı, kolluk, RTÜK,
maliye devreye giriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Toğrul.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Şimdi
değerli arkadaşlar, basın kirlenirse toplum hafızası
da kirlenir. Bununla gidilecek yol yoktur. Kısa vadede sizin
politikalarınızın yanlışlığını
kapatmak için bunları kullanabilirsiniz ama uzun vadede bu toplum
kaybeder, bu ülke kaybeder ve hep birlikte kaybederiz.
Peki, ulusal basın böyle de yerel basın
farklı mı arkadaşlar? Yerel basında tam bir havuç-sopa
politikası uygulanıyor. Yerel basında, yereldeki
şehirlerde AKP propagandası yapılıyorsa her türlü destek
var, bir gün eleştiren bir yazı varsa Basın İlan Kurumundan
çıkarılmakla tehdit ediliyor. Onun için bu yol yol değil. Bunun
araştırılması lazım.
Toplumun hafızasının kirlenmesine
müsaade etmeyelim. Gelin bu önergemize destek verin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
34.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Gaziantep Milletvekili Mahmut
Toğrulun HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkanım, şimdi, hatip konuşurken birtakım gazetelerin
ismini vermek suretiyle bu gazetelerde gazetecilik yapanların,
yazarların her türlü rezilliğin içerisine bulaştığını,
mafyayla ilişki içerisine girdiğini
Bunlarla alakalı olarak çok
yanlış bulduğumuz ifadeler kullanmıştır. Bu
işler şahsa özeldir, bunlar eğer suçsa veyahut da basın
ahlakına, etiğine uygun olmayan veyahut da hiçbir şekilde
ahlaken doğru görülmeyecek hareketlerse bunlar şahsi olarak
değerlendirilip ifade edilir, hangi gazetenin mensubuysa veya
yazarıysa o da söylenir ama bütün bu gazetelerde çalışan -içinde
Türkgünü, diğer gazeteleri- ve haysiyetiyle, şerefiyle yaşayan,
gerçekten gazetecilikten başka bir faaliyeti olmayan birçok arkadaşımızın
bu şekilde töhmet altında kalmış olmasını kabul
etmediğimizi ve bunu uygun bulmadığımızı ifade
etmek istiyorum, gerekirse de düzeltmesi gerektiğini düşünüyorum.
BAŞKAN Peki.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
35.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Hatibimizin konuşması, bilinçli bir şekilde,
aslında farklı bir yönden değerlendirildi, bu kanaatteyiz.
Bizim, basın çalışanlarıyla, emekçileriyle, yönetim
kadrosunda olmayanlarla bir sorunumuz tabii ki yok. Yönetim organı yani
bir basın kurumunun
Demirören gibi büyük büyük siteler var biliyorsunuz,
holdingleşmiş, tekelleşmiş; onların reklam alma
yöntemi, haber yapma politikası
Özellikle, mesela partimize
karşı -rezillik karşılamıyor bile rezalet
karşılamıyor bile- küfür, hakaret, suç isnadı, tehdit,
şantaj her türlü dil kullanılıyor. Burada bizim eleştirimiz ya da suçlamamız asla
basın çalışanlarına yönelik değildir, kimseyi töhmet
altında da bırakmıyoruz ama sözü edilen gazetelerin yayın
politikasını belirleyen kurullara yönelik tutumumuz nettir.
BAŞKAN Peki.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından, iktidara yakın medya
kuruluşlarına aktarılan kaynakların araştırılması
amacıyla 8/7/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Temmuz 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
söz talep eden Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.
Buyurun Sayın Örs. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN
ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, özgür ülkelerde medya
organları insanların gözü kulağı konumundadır.
Asıl görevleri verdikleri tarafsız haberlerle insanların
doğru bir şekilde bilgilendirilmelerini sağlamak olan medya
organlarının Türkiyede bu görevlerini doğru bir şekilde
yerine getirmediklerini üzülerek buradan belirtmek isterim.
Değerli milletvekilleri, ülkemizdeki
basın-yayın organlarının büyük bir kısmı medya
haricinde faaliyet gösteren ticari şirketler bünyesinde bulunuyor.
Basın-yayın sektörünü yöneten bu şirketlerin kamu ihalelerine
girmeleri, devletle daha doğrusu iktidarla ticari ilişkilerde
bulunmaları kontrol ettikleri medya organlarının
bağımsızlığını ve özgürlüğünü
tartışılır hâle getirmiştir.
Bugün ülkemizde medya organları bağlı
oldukları medya patronunun türlü iltisakları nedeniyle AK PARTİ
iktidarının etkisi altında kalmaktadır. Günümüzde iktidar
hem yazılı hem de görsel basının büyük bir kesimini
yönetiyor ve istediği gibi de kullanıyor. Herkesin bildiği bir
havuz medyası kavramı var, buna biz yandaş medya da diyoruz.
İktidara yakın iş adamlarının bir araya gelip ortaya
bir para koyarak havuzu oluşturduğunu, birçok gazete, televizyon,
dergi, haber sitesi ve radyonun bu havuzdan beslendiğini artık cümle
âlem biliyor.
Bu medyanın birinci görevi ne biliyor musunuz?
Bu medyanın birinci görevi: Sayın
Cumhurbaşkanımızı övmek, onu yüceltmek. Sonra? Sonraki
görevleri de şu: Mega projeler başladı. Büyük
yatırımlar yapıldı. Dev adımlar atıldı.
müjdelerini vermek. Bu medyaya bakarsak arkadaşlar, aya
çıkıyoruz, bu medyaya bakarsak yeni arabamız üretim
bandından çıktı çıkacak, yerli uçağımız
zaten havada. Bu medyaya bakarsanız işsizlik her gün düşüyor,
azalıyor, enflasyon zaten sıfırlanmak üzere,
ihracatımız ise patladı patlayacak. Bu yayın
organlarının belli günlerde aynı başlık ve
fotoğraflarla çıktığını da biliyoruz. Bu
gazetelerin manşetlerinin aynı el tarafından
atıldığını, televizyonlarda aynı noktalara vurgu
yaptırıldığını, farklı televizyonlarda haber
bantlarıyla algı oluşturulduğunu görüyoruz, biliyoruz.
Sanki bir el bu medya organlarına her gün öğle saatlerinde o gün
hangi algı çalışmasının
yapılacağının, hangi başlıkların
kullanılacağının talimatını veriyor ve bu talimat
doğrultusunda iktidarın istediği algı oluşturuluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Değerli
arkadaşlar, her ne kadar algı oluşturmaya
çalışırsanız çalışın biz sahadayız,
Anadolunun dört bir tarafında ilçe ilçe milletimizin içerisindeyiz, onları
görüyoruz, onları dinliyoruz. Gördüğümüz şudur özetle, milletten
aldığımız intiba şudur: Bu algı tiyatrosunun
perdesi kapanacak, bu algı tiyatrosunun perdesi inecek. Onun yerine,
milletin iktidarı gelecek, siz ilk seçimde gideceksiniz -bugün türküyle
başladık- şarkıyla gideceksiniz, türküyle gideceksiniz,
halayla gideceksiniz, horonla gideceksiniz, zeybekle gideceksiniz, barlarla
gideceksiniz.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bravo Hüseyin!
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz talep eden Eskişehir Milletvekili Sayın Utku
Çakırözer.
Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben de bugün kamu bankaları eliyle bir taraftan
özgür basının susturulması, bir taraftan da iktidar
yanlısı medyanın zenginleştirilmesi üzerinde
duracağım. Elimde 2 tablo var, az sonra göstereceğim ayrıntısına
girmeden. Gazeteci arkadaşımız Kenan Şeneri bu
araştırmacı gazetecilik örneği titiz çalışma için
tebrik ediyoruz. Yıllardır biz buradan soruyoruz, cevabı
verilmiyordu, onun araştırmasıyla ortaya çıktı.
1incisi değerli arkadaşlarım
şu: Halkbank, Ziraat Bankası, Vakıfbank ve kamu
katılım bankalarından 2020 yılında gazetelere verilen
ilanlar. Toplam 300 bin sütun santim ilan verilmiş. En üstte Türkgün,
Sabah, Akşam; 10uncu sırada Hürriyet, Posta. Bir de arkadaşlar,
listenin altı var, bakın, sıfırlarla dolu, sıfırlarla.
Sözcü var, ne kadar? Sıfır. Cumhuriyet, Karar, Yeniçağ,
Korkusuz, Millî Gazete, Birgün, Evrensel, Yeni Asya, Yeni Mesaj, hepsi
sıfır, tek kuruş ilan yok.
Değerli arkadaşlarım, gazetelere
Niye ilan aldın? diye soracak hâlimiz yok ama verene Neye göre verdin?
diye sorarız, sormalıyız. Tiraj sıralamasında son
sırada yer alan gazete en çok ilan verilen gazete; tüm kamu
ilanlarının yüzde 15i verilmiş. Peki, ama tiraj
sıralamasında 2nci durumdaki Sözcüye hiç ilan verilmemesini bize
kim izah edecek? Bunu hepimizin sorgulaması lazım değerli
arkadaşlarım çünkü bu para hepimizin parası, kamunun
parası.
Şimdi, 2nci tabloya geçeceğim
değerli arkadaşlarım. Aynı kamu bankalarının
televizyonlara verdiği saniyeler: Toplum 3 milyon 367 bin saniye. 1inci sırada
Bengütürk TV var; 606 bin saniye, toplamın yaklaşık yüzde 18i
ona verilmiş. A Haber yüzde 10, 317 bin saniye; Akit TV 8inci, NTV
15inci, Kanal D 16ncı sırada; Habertürk 23üncü, Show TV 24üncü
sırada; her birine 2 bin saniye verilmiş, Bengütürkün üç yüzde 1i,
A Haberin yüz ellide 1i kadar. Bir de alttaki sıfırlar var
değerli arkadaşlarım. Bakın, onlar hangileri, onları
söyleyeyim: FOX TV, Halk TV, Tele 1, KRT, TV5; sıfır, tek kuruş
reklam verilmemiş televizyonlar.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
bizim buradan bunları gördükten sonra sormamız lazım, ben de
soruyorum kamu bankalarının yöneticilerine, onları oralara
atayan saray yönetimine, Cumhurbaşkanına,
Yardımcısına, Hazine Bakanına: Halkın vergisinden
verdiğiniz kamu bankası ilanlarını gazetelere,
televizyonlara hangi kritere göre dağıtıyorsunuz? Bu ilanlar
hangi ajanslar aracılığıyla
dağıtılıyor? Onları belirlerken bir ihale
açtınız mı, tek kaynaktan mı dağıtıyorsunuz?
Yaptığınız, rekabet hukukuna uygun mu, o bankaların
anlı şanlı etik ilkelerine uygun mu? Bunların
hesabını vermek zorundasınız.
Değerli arkadaşlarım, Halkbankta
Sözcü okurunun hesabı yok mu, Vakıfbank mudileri arasında FOX,
Halk TV izleyen yok mu, kamu katılım bankalarının
müşterileri arasında TV5 izleyen Millî Gazete okuru yok mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Bu rakamlar
çıktıktan sonra o insanların yüzlerine nasıl
bakacaksınız? Bu nasıl bir yüzsüzlüktür,
arsızlıktır. Esnafı var, çiftçisi var, emeklisi var; o
milyonların 3 kuruş, 5 kuruş birikimleri olmasa o bankalar var
olur mu, o ballı koltuklarda oturabilir misiniz? Sizi oraya oturtanlara da
soruyorum, çıkın bunları tek tek açıklayın.
Açıklayın diyorum ama açıklayamazsınız çünkü tek
kriteriniz var: Yandaşlık, yandaşlık, yandaşlık.
Değerli arkadaşlarım, ortada büyük
bir hortumlama var. Bu santimler, bu saniyelerin toplamı hepimizin
vergilerinden kesilen milyonlarca liradır. Bu bütçeler adil
dağıtılmalıdır. Biz ne diyoruz -birkaç saat önce
basın toplantısı düzenledim- kamuda tasarruf ederken gazetelerin
ilanını kesmeyin diyoruz ama ilanı böyle verin de demiyoruz,
adil dağıtın diyoruz. Gelin bunu araştıralım. Bu
önergeye destek veriyoruz.
Bu verilerin, bu rezaletin anlamı şudur:
Basının doğru ve tarafsız işlemesi engellenmektedir,
basın özgürlüğü kısıtlanmaktadır, demokrasinin temel
taşı olan halkın haber alma hakkı engellenmektedir. Gelin
bu önergeye destek verelim, bu rezaleti artık ortadan kaldıralım
diyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz talep eden Balıkesir Milletvekili Sayın Mustafa
Canbey.
Buyurun Sayın Canbey. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar).
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA CANBEY
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Biz, AK PARTİ olarak, değerleri olan,
omurgası olan, milletin bağrından çıkarak bizzat milletin
kendisini temsil eden, hiçbir zümreyi milletin üstünde görmeyen, millet
egemenliğinin üstünde bir güç tanımayan, bu değerler uğruna
da çok bedeller ödeyerek bugünlere gelen bir partiyiz. Türkiyede 7 bölgeden ve
her kesimden oy alan, Türkiyeyi tüm çeşitliliğiyle kucaklayan yegâne
partiyiz. Bizim değerlerimiz var, millete verdiğimiz sözlerimiz var,
milletimize hizmet borcumuz var. Bunun için merkeze bu güzel vatana ve bu aziz millete
sadakatle hizmet etme vizyonunu ortaya koyduk. 2002den beri her türlü vesayet
odağıyla, mafya ve benzeri yapılanmayla mücadele ettik, darbeci
ve cuntacı zihniyetleri bertaraf ettik, eskinin o faili meçhullerine son
verdik ve dediğim gibi, bunlar için çok bedeller ödedik. Her alanda
gelişmiş güçlü Türkiye için çalıştık,
çalışıyoruz.
Değerli milletvekilleri, basın, elbette
özgür ve tarafsız olmalıdır. Medyanın kendine özgü
kuralları vardır. Bunların da en başta geleni doğru
habercilik ve tarafsız haberciliktir. Bir medya organı kendisini
hangi siyasi görüşe mensup hissederse hissetsin haberciliğini
doğru yapmak zorundadır. Asla ve asla kabul edilemeyecek tek şey
yalan haberciliktir. Medyayı yalanlarını topluma
ulaştırma aracı olarak görenlerin Türkiyede basın
tekelleşti. demesi çok büyük bir çelişkidir. Muhalefetin ve
yandaşı olan medya organlarının adil ve tarafsız
olmadığını aziz milletimiz zaten biliyor ve görüyor da.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz,
üniversite sınavı oldu. Üniversite sınavına benim
oğlum da girdi. Hemen sınav öncesinde, bir gün önce bazı
gazetelerde haberler yayınlandı. Biraz önce burada özgür basın
diye adlandırılan gazetelerde çıkan haberi sizlerle
paylaşmak istiyorum: Katarlı gençler Türkiyede sınavsız
tıp okuyabilecek. Ve Cumhurbaşkanımız ile Katar liderinin
fotoğrafını kullandılar. Bu bir internet sitesi. Yine,
aynı şekilde, Katarlı gençlere Türkiyede sınavsız
tıp eğitimi hakkı verildi. Bu Türkiyenin en çok satan, en
büyük gazetelerinden bir tanesinin haberi. Bu yalan arkadaşlar, bu haber
yalan. Ve sınavdan bir gün önce bu haber gazetelerde yayınlandı,
milyonlarca öğrencimizin hayalleriyle oynandı ve bunu birçok siyasi
maalesef paylaştı. Bunlar, az önce burada özgür basın
dediğiniz gazeteler tarafından, internet siteleri tarafından
yani sizin yandaş basınınız tarafından
yapıldı. Bunları görmezden geliyorsunuz, bunlarla ilgili hiçbir
şey söylemiyorsunuz, hiçbir laf etmiyorsunuz, yok, öbür tarafta
Yandaş basın var. diyorsunuz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sizinkiler her gün
hakaret ediyor bize ya! Her gün hakaret ediyor.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Bunları da
yalanlayacaksınız arkadaşlar, bunlar için de laf
söyleyeceksiniz. Eğer bunu yaparsanız o zaman size elbette kamuoyu da
inanacaktır, bu millet de inanacaktır. Birçok yalan var, bir tane,
iki tane değil arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Verecek misiniz bir
dakika daha?
BAŞKAN Talep ederseniz vereceğim.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Evet istiyorum.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Kız yurdu önünde
silah yalanı. Türk Hava Yolları 2.500 çalışanı
kovdu. yalanı. Daha bir sürü yalan var, daha başka şeyler de
var ama süre bittiği için hepsini burada paylaşma imkânımız
maalesef yok.
Ben buradan bir kez daha muhalefeti daha dikkatli
davranmaya, medya konusunda daha dikkatli davranmaya, eleştiri yaparken
daha objektif olmaya davet ediyorum.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ya, biz size temel
olarak iki soru sorduk.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Ve yalan siyasetiyle
hiçbir yere varamayacaklarını ifade ediyorum.
Aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, yalan siyasetiyle demek suretiyle sataşmada
bulunmuştur.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Kimseyi kastetmedi ki.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir de
size bir yalan haber göstereceğim de biraz sonra. Mecliste
olmadığım bir gün haber yapılıyor yani.
BAŞKAN Sataşmadan iki dakika kürsüden
söz veriyorum.
Buyurun Sayın Toğrul.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun, Balıkesir Milletvekili
Mustafa Canbeyin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Şimdi,
Sayın Başkan, bize bakarak dedi ki: Yandaş medyanız.
Bizim yandaş bir medyamız yok, biz aslında medyayı
tarafsız olsun diye söylüyoruz.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Ya, ben Meclise
baktım.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Temel olarak iki soru
sorduk Sayın Başkan. Bakın, temel olarak -size Utku Bey de
gösterdi ben de gösterdim- bunun sebebi nedir? Bakın, bu
sıfırları nasıl açıklayacaksınız? Neden
bunlara
Örneğin, bunların izleyici sayısı mı fazla,
tirajları mı daha fazla vesaire. Ama bunların hiçbirini
açıklayamıyoruz, bunu soruyoruz.
İkincisi: Kamunun kaynağını bir
medya grubuna, daha doğrusu kişiye verdiniz; adamın parası
yoktu, dediniz ki: Bu grubu alın. Devletin parasıyla
aldırdınız. Peki, bu paranın geri ödenip ödenmediğini
soruyoruz, niye bunlara cevap vermeyip lafı bir ton yerde gezdirip,
dolaştırıp bunu bize söylüyorsunuz?
Siz Yalan haber. diyorsunuz. Diyorsunuz ki
Falanca gazete yalan haber verdi. Ya, siz hiç Yeni Şafak okumuyor
musunuz? Siz hiç Sabah okumuyor musunuz? Siz hiç diğerlerini
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Bak, yine
aynı şeyi yapıyorsun.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Onlar her gün yalan
haberlerle bizlere saldırıyor, her gün bizim hakkımızda
yalan haber yapıyorlar.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Ya, bu yalan yani
buna bir şey söyle, buna. Buna bir şey söyle!
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Peki, sizi bu
davranışa iten sadece yalan haber kriteri mi? Yalan haber kriterini
neye göre söylüyorsunuz?
Şimdi, açıkça şunu kabul edin. Siz
bir havuz medyası oluşturdunuz, tekçi bir medya oluşturdunuz.
Size biat etmezse vallahi her türlü cezayı karşılarında
görüyor. Siz, herhangi bir soruşturma, herhangi bir kovuşturma
yapmadan onlarca radyoyu, televizyonu kapattınız. Ya, tek Kürtçe
gazete Azadiya Welatı kapattınız. Çocuk televizyonu, çocuk
oyunları oynatan Zarok TVyi kapatmaya kalktınız ya! Yani
bunları neyle açıklayacaksınız? Özgürlükçü zihniyetinizle
mi açıklıyorsunuz bunları?
Teşekkür ediyorum Başkanım. (HDP
sıralarından alkışlar)
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından, iktidara yakın medya
kuruluşlarına aktarılan kaynakların
araştırılması amacıyla 8/7/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Temmuz 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Burdur Milletvekili Mehmet Göker ve arkadaşları
tarafından, tarım ve hayvancılık sektöründe yaşanan
sorunların önüne geçilebilmesi amacıyla 5/7/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Temmuz 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
8/7/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 8/7/2021 Perşembe günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Burdur Milletvekili Mehmet Göker ve
arkadaşları tarafından, tarım ve hayvancılık
sektöründe yaşanan sorunların önüne geçilebilmesi amacıyla 5/7/2021
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (2683
sıra no.lu), diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerinin 8/7/2021 Perşembe günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Burdur Milletvekili
Sayın Mehmet Göker.
Buyurun Sayın Göker. (CHP ve İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKER (Burdur) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Covid-19 salgını,
tarımda kendi kendine yetebilmenin ve yerli üretim yapabilmenin ne kadar
hayati bir önem arz ettiğini bizlere çok da güzel anlatmış oldu.
Ülkemizde tarım ve hayvancılık
sektörü bir varoluş mücadelesi vermekte ve tarihin en zor günlerinden
geçmekte. Bunun en yalın örneği tarım istihdamında
görülmekte ve çiftçilerimiz günbegün tarım sektörünü terk etmekte. 2003
yılından bu yana 654.325 çiftçimiz sektörü bıraktı ve 2
Trakya büyüklüğündeki alanda artık ekim dikim dahi
yapılmıyor.
Yine iktidarınız döneminde tarımla
uğraşan vatandaşlarımız en borçlu kesim hâline
getirildi. Çiftçilerimizin bankaları olan borçları 2021
yılının Nisan ayında 143 milyar 630 milyon liraya
yükselirken, ithalat yoluyla 2003 yılından bu yana yabancı
çiftçinin cebine yaklaşık 114 milyar dolar konulmuş oldu.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yağış miktarındaki azalma birçok ilimizde
kuraklığa sebep olurken, bundan en fazla etkilenen sektörlerin
başında da tarım ve hayvancılık geldi. Buğday,
arpa veriminde yüzde 20-yüzde 80 oranında rekolte kaybı var.
Kuraklıktan en fazla buğday, arpa, kırmızı mercimek ve
nohut üretimi etkilenirken aşırı sıcak ve kuraklık
nedeniyle hemen hemen zarar görmeyen ürün ve üretici kalmadı.
Ortalama buğday üretimimiz 20 milyon ton iken
bu yıl bu rekoltenin 15 ila 16 milyon ton arasında olması
bekleniyor ve yine Türkiyeye ithalat yolu gözüküyor.
Toprak Mahsulleri Ofisi bu dönemde 395 bin ton
ekmeklik buğday, 320 bin ton arpa ithalatı yaptı. Sektörle
uğraşan herkes bilir ki çiftçi üretimini yapmak üzereyken, ekim
zamanında, ithalat değil Toprak Mahsulleri Ofisinin satış
bile yapmaması gerekir. Yani çiftçimiz, alın terini paraya çevirmeye
çalışırken dış sermayeye bir miktar daha para
aktarıldı. Peki, bununla mı kaldı? Hayır, bununla da
kalmadı. Toprak Mahsulleri Ofisi kendi çiftçimize buğday için ton
başına 2.250, arpa için 1.750 verdi ama yurt dışından
bunu ithal ederken 2.400 liraya kadar fiyat çıkışında
bulundu yani yabancı çiftçiye kendi çiftçimizden 700 lira daha fazla fiyat
artışında bulundu. Bununla mı kaldı? Hayır,
bununla da kalmadı. Toprak Mahsulleri Ofisi, 2.400-2.450 liraya
aldığı arpayı görev zararı yazıp 1.950 liraya iç
piyasaya sattı. Peki, bunları kimler aldı? Tabii ki arpalıkta
yaşayan yandaşlar aldı yani yandaşlara para aktarmanın
bir yolu da ithalatla, tarım ithalatıyla gerçekleşti.
Evet, önerilen, çiftçilerimizin Ziraat Bankası
ve Tarım Krediye olan borçları ötelendi ama çiftçimizin gübreciye,
ilaççıya, hemen hemen tüm sektöre borçları var, bunları
çevirebilmesi mümkün değil. Ürününü satamayan çiftçimiz bu borçları
nasıl çevirecek, hayatını nasıl idame ettirecek,
inanın belli değil. Evet, dün asrın lideri açıklama
yaptı, 100 liraya kadar destekleme vereceğini söyledi. Yani bu, hani,
AVMlerde görürsünüz Yüzde 50ye kadar. diye; Yüzde 50si büyük yazar ama
altında kadar kısmı küçük kalır; 100 liraya büyük ama
40 lira mı verecek, 60 lira mı verecek, bunun da bir
açıklaması yok.
Hayvancılık sektörü de tarım
sektöründen ayrılabilir bir vaziyette değil. Çiftçi, üretici 1e 1,5
oranında fiyat beklerken, Süt Kurumu tarafından süt fiyatı 3
lira 20 kuruş olarak açıklandı ki bu yem almaya bile yetmiyor.
Okan Vekilimiz de bu konudan bahsetti, çiftçi artık sütünü satmaktan
vazgeçti, sütünü hayvana içirerek besleme yoluna gidiyor.
Bu anlamda, yerli tarım ve
hayvancılık desteklenmezse Türkiye çok ciddi oranda tarımsal
açıdan sıkıntıya girecek. Ne yapılmalı?
Üreticilere tohum, fide, ilaç, gübre, mazot ve benzeri aşamalarda geri
ödemesiz ve faizsiz teşvik sağlanmalı. Mazot, elektrik ve sulama
bedelleri üzerinden alınan vergiler sıfırlanmalı.
Tarımsal destek ödemeleri kesinti yapılmaksızın ve
geciktirilmeden ödenmeli. Bu anlamda çiftçimizin yanında duralım
diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET GÖKER (Devamla) Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MEHMET GÖKER (Devamla) Tarım ve
hayvancılık sektöründe yaşanan sorunların önüne
geçilebilmesi için oluşturulması gereken politikaların ve
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın
98inci ve Meclis İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ve talep ederiz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
söz talep eden Ankara Milletvekili Sayın Ayhan Altıntaş.
Buyurun Sayın Altıntaş.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi üzerine İYİ Parti Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin kalkınma
yöntemi, yurt dışından borç para alıp elde avuçta ne varsa
satıp savmak ve bununla kısa vadeli refah oluşturmak olarak
tanımlanabilir. Tabii ki tarım da bu şekilde yönetildi.
Dışarıdan alınan borç döviz bolluğu yarattı. Bu
parayla tarım ve hayvancılık ürünleri ithalatı
yapıldı. Tabii, bu sistem, yandaş firmaları kayırmak
için iyi bir fırsat da oluşturdu.
Paramız var ki ithal ediyoruz. diyen
bakanları da gördük. Karkas etlerden canlı hayvanlara, buğdaydan
ayçiçeğine, her türlü ürün ithal edildi.
Çiftçi tarımdan para kazanamayınca gençler
şehirlere göç etti, tarım da yaşlılara ve kaçak göçmenlere
kaldı. Vatanımızın tarım toprakları bir bardak
çay fiyatına satılıyor. Tarım iyiyse tarlalar neden bu
kadar ucuz, hiç düşündünüz mü? Bu konuyu düzeltmek için tarıma ciddi
destek verilmesi gerekirken çok cılız destekler verildi,
desteklenmediği için de çiftçi borç batağında. Çiftçinin kamu
bankalarına olan borcu 106 milyar lirayı, özel bankalara olan borcu
ise 37 milyar lirayı geçmiş durumda.
Değerli arkadaşlar, salgın süreci
tarıma ve hayvancılığa, yerli üretime, kendi kendine
yetebilmeye ne kadar muhtaç olduğumuzu bize gösterdi. Çiftçiyi,
hayvancıyı desteklemek gerekirken siz desteği geçtik, köstek
oluyorsunuz; meraları satıyorsunuz. Yaklaşık 200 bin hektar
mera alanı vasıf değişikliği adı altında
imara ve ranta açılmış. Bu meraların korunması gerek.
Kaldı ki köylünün traktörünün, ineğinin bile haczedildiğini
duyuyoruz. Böyle yerli üretim olmaz, böyle kalkınma olmaz. Siz, bu yaptıklarınızla
insanları üretimden uzaklaştırıyorsunuz. Üretici satsa da
masrafını kurtarmayı geçtim, zarar ediyor; o yüzden birçok
mahsul tarlada kalıyor, bir daha masraf edip toplamak istemiyorlar. Siz,
Türk çiftçisini toprağa küstürüyorsunuz.
Bakın, 2003 yılında Çiftçi Kayıt
Sisteminde 2 milyon 765 bin çiftçi kayıtlıyken bu sayı 2 milyon
110 bine gerilemiştir. Yani nüfusumuz artarken, olağan şartlarda
yeni çiftçilerimizin de olması gerekirken, çiftçi sayımız 655
bin azalmış. 655 bin çiftçimizi toprağa küstürmüşsünüz;
buna acilen son verilmesi, yeni tedbirler alınması gerekmektedir.
Siz bugün çiftçinin arkasında durmasanız
da biz iktidarımızda çiftçimize destek olacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) Tamamlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşenerin de söylediği
gibi, biz çiftçimizin topraklarımıza küsmesine izin
vermeyeceğiz. Çünkü Gazi Mustafa Kemal Atatürkün de dediği gibi, millî
ekonominin temelinin tarım olduğuna biz de inanıyoruz. Kendi
kendine yeten bir Türkiye için çalışacağız.
CHPnin grup önerisine destek verdiğimizi
belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz talep eden Şanlıurfa Milletvekili Sayın
Nusrettin Maçin.
Buyurun Sayın Maçin. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NUSRETTİN MAÇİN
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Halkların Demokratik Partisi olarak, tarım ve
hayvancılığın 21inci yüzyılın en stratejik
alanlarının başında geldiğini coronavirüsle birlikte
bir kez daha bütün dünyaya gösterdik. Ancak iktidar, diğer alanlarda
olduğu gibi tarım ve hayvancılık sektöründe de orta ve uzun
vadeli bir politikaya sahip olmadığı için piyasada arz ve talep
dengesi bir türlü sağlanamamış, gıda temini ve
hayvancılıkta her zaman dışa bağımlı hâle
gelinmiştir.
Üreticilerimizin ürünlerine verilen fiyatlar,
girdileri gerçekten karşılayacak düzeyin altındadır. 2021
yılında çiğ sütün fiyatı 3 lira 20 kuruş olarak
belirlenmiştir, bu fiyat piyasada gerçek anlamda yem parası dahi
değildir. Tarım ve hayvancılıkta ithalat ve ihracatı
karşılaştırdığımızda ithalatın
sürekli fazla olduğu görülmektedir. 2003-2020 yılları
arasında hayvan ithalatına 8 milyar 800 milyon dolar ödenmiştir.
Bizim ülke olarak tarım ve
hayvancılık alanında kendi kendimize yeterli olabilmemiz için
tarıma stratejik bir alan olarak bakmamız lazım. Tarımda
yerli üretim desteklenmeli ve üreticilere tohum, fide, ilaç, gübre, mazot ve
benzeri temel girdilerde geri ödemesiz ve faizsiz teşvik
sağlanmalıdır. Devlet, proje ve teknik alanlarda üreticilerimizi
desteklemelidir, AR-GE çalışmaları için daha fazla bütçe
ayırmalıdır. Gayrisafi millî hasılanın yüzde 1lik
payı kesintisiz ve zamanında ödenmelidir. İktidar,
çiftçilerimizin 211 milyar alacağını ne zaman ödeyeceğini
ilan etmelidir. Son zamanlarda mera ve hazine arazileri tarımsal alanlara
dönüştürülmekte olup hayvanları otlatma alanı
daralmaktadır. Devlet bunun önüne geçmediği takdirde
hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımız bu
işi yapmaktan vazgeçecektir.
Kırsal alanlarda orman yangınları son
dönemlerde artış göstermektedir. Bu, ekosistemin dengesini
bozduğu gibi, özellikle küçükbaş hayvancılığı
yapan üreticilerimize büyük zarar vermektedir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz talep eden Çankırı Milletvekili Sayın Salim
Çivitcioğlu.
Buyurun Sayın Çivitcioğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SALİM
ÇİVİTCİOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş
olduğu tarım ve hayvancılık sektöründe yaşanan sorunlarla
ilgili önerge hakkında partim adına aleyhte söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
yaşadığımız Covid-19 pandemi süreci, tarımsal
faaliyetlerin aksamadan sürdürülebilirliğinin sağlanması için
sağlam bir tarım politikası oluşturulmasının,
üretim sürecinde ve tarladan sofraya tedarik zincirinde aksamaya meydan
verilmemesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne
sermiştir. Bakanlığımızın güçlü
altyapısı, üreticilerimizin fedakârlığı ile ilgili
sektörlerin başarılı çalışmaları, dünyada
gelişmiş ülkelerde gördüğümüz gıda arzındaki
sıkıntıları ülke olarak
yaşamadığımızın da bir göstergesidir.
2003-2018 döneminde 60 bin hektar olan tarım
dışına çıkarılan yıllık ortalama arazi
miktarını yüzde 76,3 azaltarak 2019-2020 yıllarında
yıllık 13 bin hektara düşürdük. Son üç yılda 173 büyük
ovayı daha koruma altına alarak toplam büyük ova
sayımızı 203ten 376ya çıkardık.
Bakanlığımızca atıl arazilerin üretime
kazandırılması amacıyla uygulanan projelerde ülke genelinde
2,2 milyon dekar arazi tarımsal üretime kazandırıldı. Yani
Hatay ilinde yapılan bir tarımsal üretim kadar tarımsal arazi
Türkiyemize tarım anlamında kazandırıldı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
2002 yılında 37 milyar TL olan
tarımsal hasılamız yüzde 803 artışla 2020
yılında 333,3 milyar TLye ulaşmıştır. Ülkemiz
tarımsal hasılada Avrupada 1inci ve dünyada ilk 10da yer
almaktadır. 2003-2020 yılları arasında reel rakamlarla 363
milyar TL tarımsal destekleme ödemesini gerçekleştirdik.
Ülkemizde kabul edilen süt yem paritesi 1,3tür.
Üreticilerimizin artan yem maliyetlerine rağmen, süt satış
fiyatlarının paritenin üzerinde kalması
sağlanmıştır. Ulusal Süt Konseyince 2021 yılı 1
Temmuz-31 Aralık tarihleri arasında çiğ sütte tavsiye edilen
fiyat 3,20 TL/litredir. Bakanlığımızca 20 kuruş da
destek verilerek toplamda 3,40 TLye varan bir rakam elde edilmiştir.
Özellikle, başta tüketicilerimiz olmak üzere et, süt ve yem
üreticilerimizin maliyetlerinin azaltılmasını sağlamak
amacıyla Toprak Mahsulleri Ofisinin yetki ve imkânlarını daha da
artırarak yem regülasyon çalışması
başlatılmış ve bu anlamda da temmuz ayında 350 bin ton
arpa, besici ve yetiştiriciler ile yem üreticilerine 1.950 TL/ton
başına satışa çıkarılmıştır.
İthalat arttı. diyorsunuz. 2019
yılında 660 bin baş, 2020 yılında 385 bin baş,
2021 yılında da hâlihazırda 70 bin baş fiilî besicilik
sığır ithalatı yapılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
SALİM ÇİVİTCİOĞLU (Devamla)
Son iki yılda büyükbaşta yüzde 5,4; küçükbaş hayvan
varlığında yüzde 17,3; süt üretiminde de yüzde 3,8 ve
kırmızı et üretiminde yüzde 7,4lük bir artış
sağlanmıştır.
Gübre fiyatları TL bazında dünyada son bir
ayda yüzde 19, son on iki ayda da yüzde 177 artış gösterirken,
Türkiyede son bir ayda yüzde 5, son on iki ayda da yüzde 103 artmıştır.
Kuraklık afetinden zarar gören çiftçilerimizle
ilgili olarak il ve ilçelerimizde kurulan hasar tespit komisyonları
çalışmalara başlamış olup parsel bazında hasar
oranları tespit edilen çiftçilerimizle ilgili komisyon kararları TC
Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine ivedilikle
gönderilmektedir. Çiftçilerimizin başvurularıyla tarımsal kredi
borçları ertelenebilmekte ve taksitlendirilebilmektedir. Üreticimizin
emeğini ve alın terini korumak, vatandaşımızın
gıda güvenliğini teminat altına almak için durmadan,
yılmadan çalışmaya devam edeceğiz diyor, unutmayın
tarlada izi olmayanın harmanda da yüzü olmaz diyerek Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
3 sayın milletvekiline yerlerinden birer dakika
söz vereceğim.
Sayın Karaman
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
36.-
Erzincan Milletvekili Süleyman Karamanın, Erzincan Şeker
Fabrikasına ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
İYİ Parti Grup Başkan Vekili
Sayın Lütfü Türkkan Erzincan Şeker Fabrikası özelleşti ve
atıl hâle geldi. dedi. Sayın Türkkan, Erzincan Şeker
Fabrikası özelleştikten sonra atıl hâle gelmedi, aksine
kapasitesi arttı, hiç kimseye mobbing uygulanmıyor, 350 kişi
kampanya döneminde çalışıyor. Şeker Makine Fabrikası
ise özelleştirilmedi, şu anda 25 kişi çalışıyor,
geliştirmek için Şeker Genel Müdürlüğü her türlü
çalışmayı yapıyor. Erzincanda hidroelektrik santrali
çiftçilerimize destek için il özel idaresine verildi, sulama birliğinin
yaptığı işler il özel idaresine verildi; Türkiyede sadece Erzincanda
oldu. Böylece kuraklık olmasına rağmen, Erzincanda Karasunun
tamamı dâhil bütün sular çiftçilerin hizmetine verildi. Biz her zaman
çiftçilerimizin ve işçilerimizin yanındayız, çiftçilerimizle de
işçilerimizle de ilgilenmek bizim görevimizdir.
Erzincan kardeşliğin, dostluğun ve
hoş görünün şehridir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Beyaz
37.-
İstanbul Milletvekili Ümit Beyazın, atamaları yapılmayan
sağlıkçılara ilişkin açıklaması
ÜMİT BEYAZ (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Bugün 670 bin civarında sağlık mezunu
gencimiz atama bekliyor. 2021 yılını sağlık
yılı ilan etmiştiniz fakat maalesef, görüyoruz ki 2020
yılı OECD verilerinde, Türkiye, 100 bin kişiye 24 hemşireyle
37 ülke içerisinde 36ncı sırada yer alıyor. 2020
yılında kendi yayınladığınız faaliyet
raporunda personel eksikliğinden bahsediyorsunuz ama ne hikmetse hâlâ
atama yapmıyorsunuz. Atanamayan gençlerimiz umutla atanmayı
beklerken, bunun yanında birçok bölüm meslek tanımı sorunu yaşamaktadır.
Düşünün, onca yıl emek verip okuyorsunuz ama atama cetvelinde
bölümünüz yok çünkü bölümler açılırken meslek tanımı
yapılmamıştır. Artık gençlerimizin
umutlarını söndürmeyelim ve gereken atamaları lütfen
hızlıca yapalım.
BAŞKAN Sayın Şahin
38.-
Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, Diyarbakırdaki su sorununa
ilişkin açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Diyarbakır
Serap Güzeli Mahallesi sakinleri kendi mahallelerinde içme suyu havzası
olmasına rağmen su sıkıntısı yaşıyor.
1.720 nüfuslu mahallede sadece 5 noktada çeşme bulunuyor. Bir aile günde
30 kez, 2 kilometreyi bulan mesafelerden evine su taşıyor. Sürekli su
taşımak zorunda kalan kadınların omuzları çürümüş
durumda. Halk susuzluktan kıvranırken orada 3 fabrika, su tesisi suyu
ülke geneline satıyor. Su elektrikle dağıtılıyor,
elektrikler kesilirse uzun süre su sıkıntısı da
yaşanıyor. Kadınlar diyor ki: Suyumuz yok, elektriğimiz
yok, ulaşımımız yok, altyapımız yok, pazar yeri,
sağlık ocağı yok. Merkeze en yakın mahalleyiz,
hastalık var, en az 2 kilometrelik mesafeden evlerimize bidonla su taşıyoruz.
Kuraklık var, tarım yapamıyoruz, günübirlik işlerde
çalışıyoruz; bizim imdadımızı duyun.
Diyarbakırlıların sesini duyun, bu yüzyılda susuz köy
kalmasın. 5 kez Valiyi aradım, görüşmüyor, kayyum vali olunca
böyle oluyor sanırım, sorun bile dinlemiyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
gündem sıralamasının yeniden düzenlenmesine; 276 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
8/7/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 8/7/2021 Perşembe günü
(bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mahir
Ünal
Kahramanmaraş
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 276
sıra sayılı Kanun Teklifi'nin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 2'nci sırasına
alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun 8 Temmuz 2021 Perşembe günkü
(bugün) birleşiminde 276 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 8 Temmuz 2021 Perşembe
günkü (bugün) birleşiminde 276 sıra sayılı Kanun
Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde haftalık
çalışma günlerinin dışında, 9 Temmuz 2021 Cuma günü
saat 14.00'te toplanması ve bu birleşiminde denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer alan
işlerin görüşülmesi ve aynı birleşiminde 276 sıra
sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesi;
8 Temmuz 2021 Perşembe günkü (bugün)
birleşiminde 276 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
görüşmelerinin tamamlanması hâlinde 9 Temmuz 2021 Cuma günü
toplanmaması;
276 sıra sayılı Kanun Teklifinin
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.
276 sıra
sayılı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Yel ve İstanbul Milletvekili Serap
Yaşar ile 113 Milletvekilinin Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3727) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1inci Bölüm |
1 ila 10uncu Maddeler |
10 |
2nci Bölüm |
11
ila 19uncu Maddeler |
9 |
Toplam Madde
Sayısı |
19 |
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz talep eden Siirt Milletvekili Sayın Meral
Danış Beştaş.
Buyurun Sayın Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, biraz önce önergemizde
yalan haber, habercilik üzerine bir tartışma yaşandı. Ben
de size verilerini getirdim, yalan haber nasıl yapılıyor, onu
manşetlerle size anlatacağım.
Biz, 28 Haziran-2 Temmuz arasında, ben, Eş
Genel Başkan Yardımcımız sevgili Garo Paylan ve Dışişleri
Komisyonu Eş Sözcümüz Hişyar Özsoyla Washingtona bir ziyaret
yaptık. Her zaman yaptığımız gibi, NATO, Türkiye-AB
ilişkileri, Türkiye-ABD ilişkileri, HDPnin dış siyaseti üzerine
kamuoyuyla paylaştığımız bir ziyaretti ve dönüşte
bir de baktık ki
Oradan tek bir tweet attık, tek bir tweet
şu fotoğrafla -fotoğrafımız bütün basında
yayınlandı çünkü- Kongre Binasının önünde bir
fotoğraf yayınladık ve dedik ki: Temaslarda bulunduk. Bir
döndük, ne görelim: HDPliler kapatılma korkusuyla ABD'ye koştu
Neymiş bu? Yeni Akit; ayrıntılara girmiyorum. Kapatılma
korkusuyla ABD'ye koştular Yeni Akit: Yetiş ya Biden
Aydınlık: HDPden ABD'ye ziyaret, Biden yönetimiyle gizli
görüşme Yine, Beyaz Gazete: Çareyi ABDde arıyor Yine, en masumu
bu: HDPden ABDye dikkat çeken ziyaret Sizi Amerika kurtaramaz Bunlar,
şu kısa sürede bulduğum manşetler. İşte, yalan
habercilik dediğimiz budur. Biz gizli gitmedik. Biz kimseye eyvah, imdat
da demedik, normal bir dış politika ziyaretiydi. Ama oraya
gittiğimizde gerçekten gizli bir ziyaret öğrendik; gerçekten gizli
kapaklı, Türkiyeden, Meclisten, HDPden, halktan gizlenen bir ziyaret
olduğunu öğrendik. Nasıl mı? Dışişleri
Bakanlığında yaptığımız bir toplantıda
oradaki yetkili bize dedi ki Sizden önce Türk heyeti geldi. Nasıl ya
dedik. Dediler ki AKP, MHP, CHP ve İYİ Parti geldiler. Biz de dedik
ki HDP nerede? Demişler ki HDP gelmek istemedi. Ya, yalanlar
kıtaları aştı, uluslararasılaştı. Tabii,
burada muhalefet partilerine de bir çift sözüm var: Burada biz 2nci muhalefet
partisiyiz; 3üncü, 4üncü gidiyor ama biz yokuz. Dışişleri
Komisyonu Başkanını üyemiz arıyor. 3 üyeyle temsil
ediliyoruz. Neyse
Sonra biz tabii ki o tartışmanın peşini
bırakmayacağız. Siz kimin vergisiyle gittiniz, kimin
parasıyla gittiniz? HDPye oy verenler bu ülkenin yurttaşı
değil mi? Ve daha sonra -araştırdık, önerge de veriyoruz-
kaç tane ziyaret yaptınız ABD'ye, Avrupaya, Kıbrısa?
Çünkü Kıbrıstan da arandık. Orada o yetkili kadın Bizim
haberimiz yok. dediğimizde dehşete düştü, biz de dehşete
düşmüştük çünkü bu yalanın kıtaları
aşacağını hiç düşünmemiştik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Buna
cevap istiyoruz gerçekten. HDPden neyi gizlediniz? Burada MHP'nin Grup
Başkan Vekili ABD'yi düşman ilan etmişti. Gizli gidenler kim?
Bütün Türkiye öğrensin.
Tabii, bu arada şeyi de söyleyeyim. Yani
ABDyle, Bidenla görüşmek için günlerce telefon başında
bekleyen, ziyaret kabul edildiğinde zafer naraları atan yandaş
medyayı saymıyorum. Bir ara, görüşmeden önce gözümüz,
kulağımız Biden görmekten
Ne zaman Erdoğan
görüşecek? Ne görüşecek? Nasıl görüşecek? diye
görmekten gerçekten telef olduk ama biz gidince
Tıpkı yıllar
önce Sevgili Selahattin Demirtaşın Rusyaya yaptığı
ziyaret sonrası attıkları çok vahim bir manşet vardı
İhanet demişlerdi, sonra Erdoğan gidince de Zafer diye
manşet atmışlardı. İşte çifte standart, ayrımcılık,
ötekileştirme ve hukuksuzluk artık bu ülkenin temel politikası
hâline geldi. Yalanları size belgesiyle anlattım; takdir
halkındır. (HDP sıralarından alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
39.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, şimdi, bu geziyle alakalı olarak tabii, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dışişleri Komisyonu tarafından
gerçekleşen bir geziydi yanlış hatırlamıyorsam.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Evet.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bizden de
Dışişleri Komisyonu üyemiz resmî yazışmayla birlikte
katıldı. Bunu savunma açısından almadım ben bu sözü. Burada
diğer partiler de mutlaka bununla alakalı olarak herhâlde bilgi
sahibidir. Kendi ziyaretlerinin nasıl olduğunu veya ne
konuşulduğunu ben bilemem ama bizim ziyaretlerimizde ne
yaptığımız, neler konuştuğumuz, nasıl bir
temas içerisinde olduğumuz tek tek bu devletin zabıtlarında
mevcuttur. Büyükelçiliğimizin bünyesinde, büyükelçiliğimizin
nezaretinde, Dışişleri Komisyonu
Başkanımızın da içerisinde
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Haber verme
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim, haber
verip vermemek başka bir şey.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun tamamlayın.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Temasla
alakalı olarak neyin ne olduğunu ifade etmek için söylüyorum.
Arjantine, Güney Amerikaya HDP milletvekillerinin
ziyaretlerini de biliyoruz. Türkiye'nin büyükelçiliklerine gitmeden, Ermenistan
büyükelçiliklerine gidip, Ermenistanın oradaki misyonlarına gidip
orada Ermeni soykırım iddialarını desteklemek için Güney
Amerikada ülke ülke gezenleri de biz çok iyi biliyoruz. Önemli olan, bu
ziyaretlerin nasıl, ne şekilde yapıldığı,
gidilmesi, kiminle gidildiği değil, o ziyaretlerde nelerin
konuşulduğu, Türkiye adına bir şey yapılıp
yapılmadığı, derdin, endişenin Türkiye olup
olmadığı meselesidir. Biz gittiğimiz yerde ne
konuştuğumuzu biliyoruz, bunlar devletimizin de
kayıtlarındadır.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Altay...
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Kayıtlarda
değil, halkın bilgisi yok, Meclisin bilgisi yok.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sizin Güney
Amerika seyahatinizden bizim de bilgimiz yok.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Altaya söz verdim.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Beştaş bizi de işaret ederek bizden de bir cevap
beklediğini belirtmiş oldu.
BAŞKAN 60a göre yerinizden söz vereyim.
Buyurun.
40.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Parlamentonun yabancı ülkelere ziyaretleri
olağan ve doğaldır. Dışişleri Komisyonu
Başkanımız bizzat beni arayarak Amerika Birleşik
Devletlerine siyasi parti gruplarından birer kişiyle birlikte bir
lobi faaliyetine gidileceğini, Senatoda ve Temsilciler Meclisinde belli
görüşmelerin yapılacağını söylediğinde biz, söz
konusu millî menfaatlerimizse tereddütsüz bu geziye üye veririz dedik ve bir
Dışişleri Komisyonu üyemizi görevlendirdik. Ancak bana söylenen,
bütün siyasi partilerden birer temsilciyle gidileceği şeklindeydi,
daha sonra ben de HDPden katılım olmadığını
öğrendim. Ancak Allah var, ben bunu Belki HDP temsilci göndermemiş
olabilir. diye düşündüm çünkü aksi durumda Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının Mecliste grubu bulunan 3üncü büyük
partiye böyle bir ayrımcılık yapması bence de bizce de
kabul edilemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Meclis
Başkanlığınızın yani zatıalinizin bu konuda
bir açıklama ve hesap vermesi gereği vardır.
Bu vesileyle sevgili mevkidaşım Levent
Bülbülün değerlendirmesine bir ek yapmak isterim: Evet, dış
ilişkilerde, dış ziyaretlerde ne konuşulduysa tutanaklara
ve kayıtlara geçmesi lazım, Levent Beye çok katılıyorum,
kendilerinin de bu konudaki hassasiyetini biliyorum.
Ben de bu vesileyle bir hassasiyetimi paylaşmak
isterim: Sayın Cumhurbaşkanımızın ABD
Başkanıyla yaptığı görüşmede hiçbir
Dışişleri Bakanlığı mensubunun tercüman olarak
dahi bulunmamasının da kabul edilemez bir durum olduğunun
altını çizmek isterim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş
41.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, bir kere ben sorularıma Sayın Altay hariç
cevap alamadım, iktidar grubundan da alamadım. Sonuçta
Dışişleri Komisyonu iktidar grubu içinden çıktı. Biz
kesinlikle davet edilmedik.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Yani biz
şu an Dışişleri Komisyonunun gündemine niye girdik
anlamadım ki.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Başkan cevap
versin Meral Hanım. Başkanlık cevap versin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, ben derdimi bir anlatayım.
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Burada,
HDPye yönelik dışarıda, içeride, uluslararası alanda
aynı politikanın devam ettirildiğini ifade ediyorum ve daha da
vahimi, Türkiye Büyük Millet Meclisi içinde bir ayrımcılık ve
çifte standart olduğunu söylüyorum. Bizim 3 Dışişleri
Komisyonu üyemiz var. Ne Grup Başkan Vekili olarak bizler arandık ne
de Dışişleri Komisyonu üyelerimize bir yazı gitti, bir
telefon açıldı, açılsa biz söyleriz. Daha önce de Kuzey
Kıbrısa gidilmişti, Kuzey Kıbrıstan partiler bizi
aradılar, dediler ki Neden sizin temsilciniz yok?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yani,
ben size öyle bir şey anlattım ki Sayın Ünal,
Dışişleri Bakanlığında resmî görüşmede bana
söylediler, dediler ki Biz, gelen Türkiye heyetine sorduk; niye HDP yok, niye
gelmediler? Onlar da dediler ki Biz davet ettik, onlar gelmediler. Yalan
atılmış ve biz de orada utandık sizler adına, gidenler
adına utandık gerçekten.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Bizim
adımıza utanmayın. Siz açıklamalarınızı
yaptınız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yani
bence de utanması gereken biz değiliz, bunu bizden gizleyenlerdir.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Bu konuyu
burada tartışmayacağım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Güney
Amerikaya ya da Ermenistana, nereye gittiğimiz
kayıtlarımızda vardır, hepsi resmî ziyarettir,
dış siyasetimiz gereğidir. Gittiğimiz bütün ülkelerde
Türkiye büyükelçiliğinden randevu istiyoruz ve en son gittiğimizde de
randevuyu bir hafta önceden istememize rağmen verilen talimatla
tarafımıza ülke dışındayım diye randevu
verilmemiştir. Bizim bu ülkeden, halktan gizlediğimiz hiçbir mesele
de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bitiriyorum Başkan.
BAŞKAN Bitirin peki.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bizim
Türkiye yurttaşlarından, Meclisten ve kamuoyundan gizleyeceğimiz
hiçbir meselemiz yoktur. Her şeyi şeffaf, aleni ve partimizin
ilkeleri doğrultusunda yürütüyoruz. Ben açıkçası -demin yalan
haber üzerine epeyce tartışma oldu- yalan haber nasıl üretiliyor
diye örnek vermek için söz almıştım. Yani bu konuda hakikaten
Dışişleri Komisyonu Başkanından ve Meclis
Başkanlık Divanından açıklama bekliyoruz.
BAŞKAN Peki.
Mahir Bey, sizde bir şey yok
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Devam edelim,
buyurun Sayın Başkan.
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın, Türkiye
Büyük Millet Meclisi komisyonlarında siyasi partilerin temsil
oranlarının belli olduğuna, bir seyahat yapılacaksa ve bu
Meclis tarafından karşılanacaksa, siyasi parti grubunun seyahati
değilse, bütün partilerin eşit şekilde temsil ve davet edilmesi
gerektiğine ve bu konuyu Başkanlık Divanına
getireceğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Dışişleri Komisyonu
Başkanımız burada, salonda.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, lütfen
Biz gündemimize devam edebilir miyiz?
BAŞKAN O zaman, tamam.
Sayın Ünal, yalnız şunu söylemek
istiyorum: Komisyonlar, komisyon başkanlarının kişisel
talepleriyle yönetilecek veya kişisel şeyleriyle yönetilecek
değil.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
burada siz konunun tarafı değilsiniz, rica ediyorum
BAŞKAN Ben tarafım çünkü
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Olur mu
BAŞKAN - Bakın, Sayın Ünal, bir izah
edeyim lütfen. Biz Divan üyesiyiz, Başkan Vekiliyim. Bu seyahatler Meclis
adına yapılıyor, Mecliste grubu bulunan partiler adına
yapılıyor ve Meclisin bütçesinden karşılanıyor bunlar
siyasi partilerin kendi seyahatleri değil.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Peki,
Sayın Başkan, şu anda bu dış siyasetle ilgili bir
araştırma komisyonu ya da araştırma önergesi mi verildi ki
Türkiye Büyük Millet Meclisi bütün iş ve işlemlerini
bıraktı, bu konuyu konuşmaya başladı?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Daha önemli bir şey mi var? Daha önemli bir şey mi var?
Halkın parasıyla gidiyorsunuz, vergilerimizle gidiyorsunuz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Cebinizden mi
gittiniz?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Yani bir
önerge mi verildi, grup önerisi mi verildi? Bu konunun bir anda bütün Meclisin
gündemi hâline gelmesini ve sizin de gündem hâline getirmenizi kabul etmiyorum.
BAŞKAN Sayın Ünal, siz kabul
etmeyebilirsiniz, bu bizim görevimiz, Meclisin harcamalarını da
denetlemek bizim görevimiz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Bakın,
Sayın Başkan
BAŞKAN Komisyon başkanlarının,
komisyonlarda nasıl temsil ediliyorsa siyasi partiler seyahatlerde de
aynı şeyi yapması lazım.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Bugün
yapılacak iş ve işlemlerle ilgili bir mutabakat var, bütün
grupların bugünkü yapılacak iş ve işlemlerle ilgili bir
mutabakatı var.
BAŞKAN Tamam, yapacağız,
yapacağız ama beni itham ediyor Sayın Grup Başkan Vekili,
Meclis cevap versin. diyor.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Peki,
efendim, bununla ilgili gerekli kayıtlar alındı, tutanaklara
yazıldı; bu, daha sonra muhatapları tarafından gerek
görülür ya da Meclis Başkanlığı tarafından
cevaplandırılır.
BAŞKAN Bırakın da nasıl
açıklama yapacağıma ben karar vereyim Sayın Ünal. Lütfen,
çok rica ediyorum
Ben farklı bir şey söylemiyorum, İç Tüzükün
emrettiği şekilde de hareket ediyorum.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Buyurun.
BAŞKAN Evet, bunun gerekli sorgusu da
yapılacak, kimse siyasi partileri
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen Sayın Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yok,
yok
Madem öyle sizden yanıt bekliyoruz. Haftaya araştırma ve
genel görüşme isteyeceğiz; bu Mecliste kaç tane dış geziye
davet edilmedik, ne oldu; hepsini istiyoruz, kabul bekliyoruz o zaman.
BAŞKAN Siz nasıl yaparsınız
bilemiyorum ama ben kendi fikrimi bir söyleyeyim: Ben Meclis Başkan Vekili
olarak bu konuyu gerekli yere ve Divana getireceğim çünkü hiçbir komisyon
başkanı, ihtisas komisyonu başkanı
Türkiye Büyük Millet
Meclisi komisyonlarında siyasi partilerin temsil hakları bellidir,
oranları bellidir. Bir seyahat yapılacaksa ve bu, Meclis
tarafından karşılanacaksa, siyasi parti grubunun seyahati
değilse bütün partiler eşit şekilde temsil edilmelidir ve davet
edilmelidir, nokta. Bu kadar net söylüyorum bunu. (HDP sıralarından
alkışlar)
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
gündem sıralamasının yeniden düzenlenmesine; 276 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Devam ediyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talep
eden İstanbul Milletvekili Sayın Engin Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sizi ve yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ grup önerisi üzerinde söz aldım.
Şimdi, bugün 274 sıra sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunu
görüşüyoruz. AK PARTİ grup önerisiyle, bundan sonra da 276 sıra
sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporunu görüşeceğiz; bir
itirazımız yok. Esasen, şu anda görüştüğümüz,
kamuoyunda yargı reformu diye bilinen Ceza Muhakemeleri Kanununa bir
itirazımız yok.
(Uğultular)
BAŞKAN Sayın Beştaş,
sayın hatip kürsüde, lütfen, rica ediyorum.
Sayın Kılıç
Sayın milletvekilleri, kürsüde
konuşmacı var, lütfen müsaade edin.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bu benim
başıma ilk defa geliyor. Genelde Meclis beni dinlerdi, bugün
dinlemiyor niyeyse.
BAŞKAN Evet, buyurun Sayın Altay, Genel
Kurula hitap edin.
ENGİN ALTAY (Devamla) Görüştüğümüz
yargı paketiyle ilgili itirazımız yok, olumlu oy da
vereceğiz ancak şunu söylememiz lazım: Adaletin tesisi kanunla
mümkün değildir. Bana ait bir laf var: Bir yerde adliyenin olması
orada adaletin olduğu anlamına gelmez. Eskiden bu ülkede, mesela
benim ilçemde adliyenin kapısı asma kilitle açılır, asma
kilitle kapanır idi yani eskiydi, onu söylemeye çalışıyorum
ama içinde adalet vardı. Şimdi dev adliye sarayları var, böyle,
ihtişamlı -olmasın da demiyorum, olsun- içinde adalet yok.
Finlandiyadan, Danimarkadan, Norveçten, İsveçten alıp -ki en
ileri demokrasilerden bahsediyorum- oradaki hukuk mevzuatını getirip
Türkiyeye monte etseniz bu yönetim anlayışı böyle olduğu
sürece adalet tesis edilemeyecektir. Ben demin söyledim: Şimdi, bir kanuna
ihtiyaç var mı ki 6.500 sayın savcımızdan, cumhuriyet
savcımızdan biri bile -ihbara dayalı olmayan bir suç orta yerde-
İçişleri Bakanı tarafından açıklanmışken
harekete geçemiyor. Şimdi, bu yasa geçince 6.500 savcımız
harekete mi geçecek, öyle mi zannediliyor? Hayır ama buna rağmen
neticede yürürlükteki mevzuatta olumlu bir iyileştirmedir, biz de olumlu
oy vereceğiz.
Öte yandan 276 sıra sayılı
Hayvanları Koruma Kanunu Teklifi aylarca yıllarca kamuoyunun büyük
beklentilerini oluşturdu. Geçtiğimiz dönemde 5 siyasi parti grubunun
üzerinde uzlaştığı 50 maddelik bir metni çöpe
attınız; buraya ne hayvan hakları savunucularını
tatmin eden ne kamuoyunu tatmin eden ne yargı camiasını tatmin
eden bir metin getirdiniz. Ha, iyi adım mıdır, olumlu adım
mıdır? Evet, olumlu adımdır. Yeterli midir? Asla ve asla
yeterli değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) 276 sıra
sayılı Hayvan Hakları Kanunu ne hayvansever dernekleri ne hayvan
hakları savunucularını memnun etmeyecektir. Yargı
camiası bakımından da muğlaklıklar hâlen mevcuttur.
Hayvan haklarıyla çok meşgul olmamakla birlikte hayvanları mal
değil can görenleri de çok tatmin etmeyecektir. Bu şu: AK
PARTİnin her zamanki tarzı tavrıdır, Bildiğimi
yaparım. Bildiğim bildiktir, çaldığım düdüktür. mantığıdır.
Bu, doğru bir mantık değildir ancak buna rağmen de 276
sıra sayılı Hayvanları Koruma Kanunu Teklifine de olumlu
oy vereceğiz ve sanıyorum -kimsenin adına konuşmak istemem,
kimsenin adına konuşmuyorum ama- uzun zamandan sonra da ilk defa
-Hayvanları Koruma Kanunu- burada grubu bulunan 5 siyasi partinin oy
birliğiyle, desteğiyle geçmiş olacak.
Bunu da bir olumlu adım olarak gördüğümüzü
beyan ediyor, yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
IX.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna
düşen 1 üyelik için İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu
aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
42.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanına seçilen İzmir Milletvekili Sevda Erdan
Kılıçı tebrik ettiğine ve başarılar
dilediğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, affınıza sığınarak bir cümle etmek
istiyorum.
Kürsüde heyecandan unuttum, dün Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunca Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanına seçilen İzmir Milletvekilimiz Sayın Sevda Erdan Kılıçı
tebrik ediyor, başarılar diliyorum. Kendisinden özür diliyorum orada
söylemediğim için. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ben de birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.18
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.26
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER:
İshak GAZEL (Kütahya), Sevda Erdan KILIÇ (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 101inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Tokat Milletvekili
Yusuf Beyazıt ve İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş ile 63
Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
X.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıt ve İstanbul Milletvekili Numan
Kurtulmuş ile 63 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3697) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 274) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 274 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölüm görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 15 ila 28inci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde söz isteyen İYİ
Parti Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Feridun Bahşi.
Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN
BAHŞİ (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
274 sıra sayılı Yasa Teklifinin ikinci bölümü üzerine söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime bir kez daha, yine Doğu Türkistanda
Uygur Türklerine uygulanan soykırımı ve benim ülkem Türkiye'nin
soydaşlarıma uygulanan bu soykırıma sessiz
kalmasını kınayarak başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, ceza hukukunda
olması gereken, suç ve ceza siyasetine istikrar kazandırmak, sürekli
yasalarla oynamamak, yasa değiştirmemek, insanları bir yasal
değişiklik olacağı ve yapılan değişiklikle
cezadan kurtulacağı beklentisine sokmamaktır. Ülkemizde ise 2002
yılından beri devamlı yargı reform eylem planları
açıklanmakta, devamında da her ayda bir yeni bir numara verilerek
yargı paketleri gelmektedir. En son, Mayıs 2019 tarihinde Yargı
Reformu Stratejisi belgesi açıklanmış, sonrasında ise her
altı ayda bir yargı paketi Meclis Genel Kuruluna sunularak
yasalaştırılmıştır. 2019 Mayısından bu
yana görüştüğümüz bu 4üncü pakettir. Strateji belgesi öncesinde
açıklanan yargı reform belgeleri ve buna dayanılarak
çıkarılan yasaların sayısını ben bile unuttum.
Peki, bunca yapılan yasal düzenlemeye
rağmen yargıya güven konusunda olumlu bir gelişme oldu mu?
Hayır, bırakın olumlu gelişmeyi tam tersi, bugün
yargıya güven sıfırlanmış durumda. Bu konuda iktidar kanadından
eski Adalet Bakanları Yargı reformlarından bir şey
beklemeyin. deyip bir tövbeyinasuh önerisinde bulunmuştu. Görevde olan
Bakan ise daha önce yaptığı açıklamada, yargıya
güvenin yüzde 80lerden yüzde 20lerin altına düştüğünü
söylemişti. En son, Anayasa Mahkemesi Başkanı Hukuk ve adalet
açığı bir ülkenin geleceği bakımından her türlü
açıktan daha tehlikelidir. Zira, bu açık, temeli adalet olması
gereken devlete yönelik toplumsal güveni ve inancı zedeleyecektir. Hukuk
devletinde adaletin yegâne adresi mahkemelerdir. Mahkemelerin adalet
arayışına cevap veremediği, bağımsız ve
tarafsız yargılama ilkelerine uygun bir şekilde
uyuşmazlıkları çözüm üretemediği bir yerde hukuk dışı
arayışların ortaya çıkması
kaçınılmazdır. demiştir. Azıcık izanı olan
devlet yöneticileri bu cümlelerden kendilerine pay çıkarmalı, adalete
güven sağlamak için ciddi çalışmalar yapılmalıdır
ama nerede? Ortalığı pislik, yolsuzluk, hırsızlık
götürüyor, ülke âdeta suç cenneti olmuş, cumhuriyet savcıları
ıslık çalıp görmezden, duymazdan geliyor. Neden harekete
geçilmiyor? 2017 referandumuyla kurulan düzende kuvvetler
ayrılığı sistemi tek bir kişiye bağlanıp
kuvvetler birliği sistemine geçildiği için. Harekete geçecekler bu
tek kişiden işaret bekliyor; gelmeyince de vurgun ve soygun düzeninde
suçlar işlenmeye, suçlular elini kolunu sallayarak gezmeye devam ediyor.
Suç örgütü lideri olduğu iddia edilen bir kişinin
yayınladığı videolardan ülkenin ne hâle geldiği
görülmektedir. Bu kişi, yer ve zaman da belirterek devletin nasıl
soyulduğunu, insanların nasıl öldürüldüğünü, birilerine
nasıl çöküldüğünü somut delillerle açıklıyor. Görevdeki
bakanlar, eski başbakanlar, güvenlik bürokratları, bakan
akrabaları, uluslararası uyuşturucu
kaçakçılığı, devletten rant devşirme, ihalelere fesat
karıştırma, insana çökme, hatta öldürme gibi her türlü suçun
içinde yüzmekte ama bir tek cumhuriyet savcısı çıkıp da
pisliğe bu kadar bulaşmış bu insanlar hakkında
soruşturmaya geçememektedir. Ülkeyi milyarlarca lira dolandırıp
yurt dışına çıkmış her şüphelinin ya eski
bir Başbakanla ya da bir bakanla fotoğrafı
yayınlanmaktadır. Bu kişiler hem görevlerine devam etmekte hem
de utanmadan zaman zaman basına demeçler verip dürüstlükten, namustan söz
etmektedir.
Hukuk, adalet, yargı, dürüstlük
konularında artık söz bitti. Yargı, devlet düzeninin tuzudur;
günümüzde artık tuz koktu. Yürürlükteki yasalar uygulanmıyor, Anayasa
uygulanmıyor; Anayasa Mahkemesi kararları, uluslararası
sözleşme hükümleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararları uygulanmıyor. Sarayın hukuk işlerinden sorumlu
görevlisi Yerel mahkemelerin Anayasa Mahkemesi kararlarını, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulama
zorunluluğu yoktur. diyebiliyor. Yerel bir mahkeme, hukuk işleri
görevlisinin bu açıklamaları üzerine Anayasa Mahkemesinden gelen
kararı yok sayıp, hukuka, adalete aykırı kararlar verip
işlemler yapabiliyor. Neden? Tek adam rejiminde yargı görevlileri
saraydan gelecek bir işaret bekliyorlar da onun için. Biraz önce de söz
ettiğim gibi, ortaya dökülen bu kadar pisliğe rağmen saraydan
bir işaret gelmediği için harekete geçilmiyor.
Değerli milletvekilleri, yapılacak hiçbir
yasal düzenleme ülkemizde sıfırlanmış olan yargıya
güveni yeniden kazandıramayacaktır. Dediğimiz gibi, tek adam
rejimi buna izin vermiyor, uygulamalar buna izin vermiyor. Çıkarılan
onlarca yargı paketi düzenlemesi öncesinde Adalet Bakanının da
açıkladığı gibi, yargıya güven yüzde 80lerdeyken
paketlerin yasalaşıp yürürlüğe girmesinden sonra yüzde 20lerin
altına düştü, hatta sıfırlandıysa demek ki yasal
düzenlemeyle düzeltilebilecek bir konu yok ortada. Ne var? Sistem sorunu var,
sistem; sistemi değiştireceksiniz yani tek adam yönetiminden vazgeçip
iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme
döneceksiniz.
Değerli milletvekilleri, bugün
görüşülmekte olan dördüncü yargı paketine gelince, Hükûmet son iki
yılda 4 ayrı yargı paketi hazırladı, 3 tanesini
yürürlüğe koydu ancak bu paketler Türkiye'de yargının
işleyişine ilişkin sıkıntıları
çözmediği gibi daha da ağırlaştırdı. Bu paketin
de çözeceğine bir hukukçu olarak inanmıyorum.
Dikkat ettiyseniz, pakette CMK 100üncü maddeyle
ilgili katalog suçlarda yapılacak tutuklamalarda somut delil aranması
hususu dışında önemli bir değişiklik yok. Bu
değişiklik de çeşitli kesimler tarafından yoğun bir
şekilde kamuoyunda tartışılmaktadır. Özellikle, çocuk
ve kadınlara yönelik cinsel istismar fiil ve eylemleri sebebiyle gündeme
gelecek tutuklamalarda somut delil aranmasının sakıncaları
dile getirilmektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde yargı
bağımsızlığının sağlanması
bakımından hukuki bir eksiklik yoktur. Eksiklikler sistemden
kaynaklıdır ve yargının bağımlı
olmasındandır. Nitekim Anayasanın 9uncu maddesine göre
yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce
kullanılır. 138inci maddesi hâkimlerin görevlerinde
bağımsız olduklarını düzenler yani hâkimlerin
bağımsızlığı kararlarını verirken hür
olmaları, hiçbir dış baskı ve tesir altında
bulunmamaları demektir. Adalet Bakanı yaptığı bir
konuşmada Yargı, hiçbir kişi, kurum veya merciden emir,
talimat, telkin almaz. Hiç kimse ve Adalet Bakanlığı da dâhil
olmak üzere hiçbir kurum yargı yetkisini kullanan mahkemelere vekâleten
konuşamaz. demiştir. Adalet Bakanının ağzından
bu sözleri duyunca içimdeki acıyla birlikte beni bir gülme alıyor.
Mevcut ve önceki Adalet Bakanlarının uygulamalarını en iyi
bilenlerdenim, hatırlayacağınız gibi bu kürsüden de
defalarca dile getirdim; hukuksuz uygulamalardan yeğenim, kızım
ve eşim nasiplerini fazlasıyla aldılar. Evet, Sayın
Bakanın bu söyledikleri hukukun ilkeleri bakımından olması
gereken ama olması gereken ile olan arasında dünyalar kadar fark var.
2 Mart 2021 tarihinde İnsan Hakları Eylem
Planı Tanıtım Toplantısında Cumhurbaşkanı
Erdoğan şu ifadelerde bulundu: Tarih bize ne zaman adalete
sıkı sıkıya sarılmışsak o zaman yükseldiğimizi,
güçlendiğimizi, huzurlu ve müreffeh bir toplum hâline geldiğimizi
gösteriyor. Buna mukabil, ne zaman da adalet yolundan sapmışsak
gerilediğimizi, zayıfladığımızı, iç ve
dış sıkıntıların
ağırlığı altında ezildiğimizi müşahede
ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Yine,
yakın tarihimiz bize yaşadığımız acı
tecrübelerle mülkün temelinin adalet olduğunu, adaletin temelinde
hakları ve onurlarıyla insanların bulunduğunu öğretmiştir.
İşte, bunun için bizim adalet davamızın pusulası
insandır, insan onurudur, insanın sahip olduğu tüm
haklarıyla hayatını sürdürebilmesidir. Çok güzel sözler. Bu
sözleri söyleyenlerin uygulamaları aklıma gelince bu sözler
hakkında yorum bile yapmıyorum.
Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Feti
Yıldız.
Buyurun Sayın Yıldız. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA FETİ YILDIZ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 274 sıra
sayılı Kanun Teklifinin, ikinci bölümü üzerine, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama
başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ceza
yargılamasının amacı maddi gerçeğe
ulaşmaktır. Bunu sağlamak için temel haklar ihlal edilmeden
soruşturma ve kovuşturmaların Anayasa ve yasalara uygun ve adil
olarak tamamlanması gerekir. Ceza yargılaması şüpheyle
başlar ancak infazla sonuçlanan bir zaman sürecidir. Her yargılama er
geç, sonunda bir kararla sonuçlanır. Karar gerekçelerinin denetlemeye
imkân verecek şekilde yeterli, doğru, haklı, yasal, makul ve
vicdana uygun olması gerekir. Adalete olan inanç insanlık tarihiyle
yaşıttır. Binlerce yıllık mücadelenin sonunda adalet
bir ahlaki değerler bütünü olanak kazanılmıştır ve bir
toplumun gelişmişlik düzeyi de adil işleyen adalet sistemiyle
ölçülmektedir.
Hukuk kavramı doğası gereği
eksiktir. Bu eksikliği gidermek yasamanın görevidir yani
milletvekillerinin görevidir ancak görüyorum ki 600 milletvekilinin
bulunması gereken yerde 50 milletvekili bile yok. Sağ olsun, hukukçu
arkadaşımız Zeynel Emre Bey burada. Kaldı ki mevcudun yarısı
bile gelse kürsüye gelen arkadaşlarımızdan, konuşulan
kanunla ilgili olmayan, görüşülen meseleyle alakasız konularda,
şablon şeklinde üç yıldır buradayız- aynı
şeyleri duyuyoruz. Yani gruplar aynı şeyleri ezberlemiş,
bazı insanların eline aynı metinler
sıkıştırılmış, gelip burada tekrar ediyorlar.
Değerli arkadaşlar, burada bizim işimiz, getirilen kanun
tekliflerini, kanun maddelerini olgunlaştırıp toplumun
yararına, faydasına ve adalet duygusunun artmasına faydalı
olacak şeyler yapmaktır.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Bir nokta, bir virgül
dahi değiştirilmiyor.
FETİ YILDIZ (Devamla) Yani cevap veririz
elbette. Sayın milletvekilleri, bakın, istediğiniz kadar
yerinizden söz atabilirsiniz, ben de bunların cevabını veririm
ancak benim söylediğim şeyler kendime de eleştiridir,
milletvekillerine de eleştiridir. Burada Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununu, Ceza İnfazı konuşuyoruz; dağdaki otlardan
bahsediyoruz. Arkadaşlar, elbette dağdaki ot da çöp de su da
konuşulacaktır ama gündemde ne varsa onu konuşalım,
bunları olgunlaştıralım. Efendim, siz Bir kelime, bir
harf, nokta, virgül değiştirmeden kanunlar geldiği gibi geçiyor,
bir tünel vazifesi görüyor. diyorsunuz ancak komisyonlarda
katkılarını biz görüyoruz arkadaşlarımızın
ve bazı metinlerin değiştirildiğine,
bazılarının da sizin istediğiniz gibi bir şekle
geldiğine de tanık oluyoruz.
Sayın milletvekilleri, toplumsal
barışın korunması, öncelikle kişi güvenliğinin
sağlanması yargılamanın temel amacıdır. Hiç
şüphesiz tutuklama tedbiri insan özgürlüğünü kısıtlayan
ağır bir tedbirdir. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Türkiye
Cumhuriyetini kuran fikriyatın toplumsal tabanını
oluşturan ve Kurtuluş Savaşını veren kadroların
da manevi mirasçıyız. Bu itibarla, Anayasanın Başlangıç
bölümünde ifade edildiği gibi, bizim nazarımızda hiçbir
faaliyet, Türk varlığının devleti ve ülkesiyle bölünmez
bütünlüğünün karşısında himaye göremez. (MHP
sıralarından alkışlar) Biz, günlük politikalara
boğulan bir parti değiliz.
Sayın milletvekilleri, konuya geçersek, kanunla
ilgili konuşmak gerekirse, hâkim, tutuklama sebebinin
varlığı hâlinde tutuklama yerine adli kontrol şartıyla
şüpheliyi veya sanığı denetime alıp serbest
bırakabilir. Bunlardan biri de konutu terk etmeme yükümlülüğüdür -bu,
son olaylarda çok uygulandı- işte teklifin 15inci maddesi bunu
düzenlemektedir. Kişi özgürlüğünü sınırlayan konutu terk
etmeme yükümlüğü bu değişiklikle, bu getirilen yenilikle cezaya
mahsup edilecektir. Yani, bu yükümlülük altında eğer evinde,
konutunda iki gün geçirmişse bu cezadan bir gün olarak mahsup edilecektir.
Bu, hakkaniyete uygun, yerinde bir düzenlemedir, buna karşı
çıkılacak da bir şey yoktur. Tam burada, şunu söylemek
isterim: Açık cezaevinde, açık cezaevine çıkmayı hak eden
hükümlüler Covid iznine çıkarıldı ve izin süresi de cezadan,
infazdan mahsup ediliyor. Bu çok yerinde bir uygulama fakat kapalıdaki
mahkûm için herhangi bir düzenleme yok. Bu konuda elbette hakkaniyete uygun bir
düzenleme yapılmalı, yoksa vicdanlar kanamaya devam eder.
Değerli milletvekilleri, gerek soruşturma
gerek kovuşturma gerekse adli kontrol yükümlülüğünün incelenmesi de
16ncı maddede düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler dört ay
aralıklarla yapılacaktır. Eğer soruşturma
evresindeyse, cumhuriyet savcısının talebiyle sulh ceza hâkimi
inceleyecektir; eğer kovuşturma aşamasındaysa mahkemesi
resen inceleyecektir yani devam edip etmediğine dair. Yine azami süreler
belirlenmiştir ki bu çok önemlidir- ağır ceza mahkemesine girmeyen
işlerde bu süre iki yıldır, şartları varsa zorunlu
hâllerde bir yıl daha uzatılarak üç yıla
çıkarılacaktır. Ağır ceza mahkemesinin görevine giren
işlerdeyse en çok üç yıl olup yine şartları varsa
uzatılacaktır. Ama bu uzatmalar, her hâlükârda, terörle mücadele
kapsamına giren suçlar için dört yılı geçemeyecektir.
Değerli milletvekilleri, yine, toplumun çok
rahatsız olduğu bir konu, dinleme tutanaklarının yok
edilmesi, bunların tamamen ortadan kaldırılmasıyla
ilgilidir. Bu, soruşturma aşamasında savcılıklar
tarafından yapılırken kovuşturma aşamasında ve
kararla birlikte bunların yok edilmesi, ortadan
kaldırılması düzenlenmektedir. Bu çok önemlidir, ancak burada
beraat kararının kesinleşme şartı aranmaktadır.
Bu FETÖ terör örgütü çeşitli bahanelerle insanları dinlemiş,
aile mahremiyetine girmiş ve de bunu daha sonraki günlerde, aylarda bir
şantaj malzemesi olarak değerlendirmiştir.
Değerli arkadaşlarım, ikinci bölüm
15inci madde ile 27nci madde arasındadır. Çok önemli düzenlemeler
vardır, mesela en son 25inci maddede
meslektaşlarımızın, hâkim adaylarının ve
avukatların Anayasa Mahkemesinde staj yapması getiriliyor. Bu bir
yeniliktir ancak bu yenilik çok faydalı olacak mıdır? Ben
zannetmiyorum çünkü Anayasanın Mahkemesinin verdiği kararlara baktığımızda,
Anayasa Mahkemesi bırak Anayasaya uygunluğu, hukuki denetimi,
Anayasayı bizzat ihlal ediyor, Anayasayı yok sayıyor bazı
maddelerinde. Mesela Anayasanın 14üncü maddesi Anayasa Mahkemesi için
yok, Anayasanın geçici 20nci maddesi Anayasa Mahkemesi için yok,
dokunulmazlığı düzenleyen 83üncü maddesi Anayasa Mahkemesi için
yok. Herhâlde burada tahminimiz Anayasa Mahkemesi bir kariyer planlaması
yapıyor ki sizlere de hayırlı uğurlu olsun diyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi, önemli
konulardan biri de sulh ceza hâkiminin verdiği kararlara itirazlardı.
Bu itirazlar bildiğiniz gibi 1. sulh ceza hâkiminin verdiği
kararı 2. sulh ceza hâkimine, 2nin 3e, böyle sırayla gider,
uygulamadaki arkadaşlar bilir; bu yatay bir itirazdı. Bu getirilen
değişiklikle, dikey itiraza geçiliyor yani sulh ceza hâkiminin
kararlarına asliye ceza hâkimi bakacak, eğer asliye ceza hâkimi sulh
ceza hâkiminin işlerini görüyorsa yargı çevresinin bulunduğu
ağır ceza mahkemesi başkanı bakacaktır ki bu çok
yerinde bir değişiktir; bunu yıllardır savunmuşuz.
Bütün meslektaşlarımız da bu kısır döngüden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
FETİ YILDIZ (Devamla) Sayın
Başkanım, hemen bitireceğim.
Bu kısa sürede bu teklifin birkaç
noktasına dokunabildim ancak bizim amacımız, milletvekillerinin
amacı adaleti savunmak olmalıdır. Biz, örgütlerin verdiği
talimatlardan ziyade, onların elimize
sıkıştırdıkları kâğıtlardan ziyade
kanunu, kitabı, tüzüğü, Anayasayı okumalıyız. Böyle
yaparsak milletimize faydalı oluruz. Yoksa örgüt talimatlarını
yerine getiren ve her gün aynı şeyleri söyleyen insanlar hâline
getiriliriz.
Burada sözlerimi bitirirken hepinizi yine
saygıyla selamlıyorum. İnşallah başka bir günde de
bunun uygulamadaki aksaklıklarını görürüz ve tamamlarız
diyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın İbrahim Özden
Kaboğlu.
Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, divanın sevgili üyeleri,
değerli milletvekilleri; 274 sıra sayılı torba Yasa
Teklifinin ikinci bölümü üzerine söz almış bulunuyorum.
Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan
Hakları Eylem Planı çok sayıda amaç, hedef ve faaliyet
öngörüyor, yüzlerce. Bunlar niteleme ve pekiştirme sıfatları
eşliğinde yapılıyor, örneğin hak ve özgürlüklerin daha
etkin korunup geliştirilmesi, daha güçlü bir insan hakları koruma
sisteminin kurulması, yargı bağımsızlığı
ve adil yargılanma hakkının güçlendirilmesi gibi. Tam
tamına 649 hedef, 2019 ve 2021 yıllarında iktidar
tarafından yayınlanan tabii -her ne kadar sıraları boş
olsa da Grup Başkan Vekili bile bulunmasa da- onların 2 büyük
belgesi, 2 önemli belgesi. İlga ve inkârdan sonra bu belgeler itiraf ve
ikrar belgeleridir, Türkiyede insan hakları ihlallerini tescil eden
belgelerdir, perdelemeler de var kuşkusuz.
Biz, her zaman, 2nci parti olarak somut
önerilerimizi, yapıcı önerilerimizi komisyonlarda sunduk, burada
sunduk, iyileştirmeler yapmaya çalıştık, olmadıysa
eğer Anayasa Mahkemesine gittik ve hep adil yargılanma hakkı
gerekleri doğrultusunda Türkiyede adaletin tecellisine katkıda
bulunmaya çalıştık.
Bu belgeler yayımlanınca durumdan vazife
çıkardık, başta 1inci parti olmak üzere Meclisteki bütün
partileri davet ettik, baroları davet ettik ve sonuç olarak, demokratik
meşruluk temelinde katılımcı bir yöntemle, tam tamına
bir buçuk yılda 12 ayrı yasa önerisi ve 189 maddelik bir reform
paketi hazırladık. Bu metin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
şu anda görüşmekte olduğumuz torba yasa teklifinden önce
verildi. Dolayısıyla biz, aslında bir yapıcı muhalefet
değil, çoğunluk önerileri karşısında ön
açıcı, yol açıcı ve adil yargılanma hakkı için
kaldıraç işlevi gören 2nci parti konumundayız.
Dolayısıyla, bu çerçevede hazırlamış olduğumuz -bu
büyük klasörde yer alan- metin, aslında adil yargılanma hakkı
gerekleri çerçevesinde hazırlanan, 189 maddeden oluşan metin ile
sizlerin dördüncü yargı paketi olarak
hazırladığınız ve bugün oylayacağımız
metinle, toplam 144 maddeden oluşan metin arasında nicelik farkı
değil, esasen nitelik farkı bulunmaktadır çünkü yargı
reformu, yargı araçsallaştırılarak gerçekleştirilemez;
yargı reformu, yürütmenin yargı üzerindeki vesayeti kaldırılmadan
gerçekleştirilemez.
Bu açıdan, şu 3 ana çelişkiye
değinmek suretiyle devam etmek istiyorum: Birinci çelişki, gerçek ve
sanal arasındaki çelişki, algısal bir reform illüzyonu inşa
etme çabası karşısında bulunuyoruz. Örneğin,
işkence ve kötü muamelenin sıfır toleransa tabi olduğu bir
dönemde Bekçi Yasasını oyladık ve bekçilerin üç aylık
eğitimden sonra silahı nasıl kullandıklarını her
günün Türkiyesinde görmekteyiz veyahut Sağlıklı ve
yaşanabilir bir çevrenin korunması. dediniz ama
betonlaştırma bir yana, Kanal İstanbulun aslında
İstanbulu katleden, Trakyayı bölen ve Türkiyenin bölünmez
bütünlüğünü zedeleyen bir proje olduğunu açıkça görmekteyiz.
İkinci çelişki, yargı
bağımsızlığı, liyakatsiz ve partizan
kadrolaşma aracılığıyla boğulmuş bulunuyor,
zedelenmiş bulunuyor; uygulanmayan yargı kararları, siyasal
ikbal aracı hâline getirilen anayasal kurumlar -HSKden RTÜKe kadar- ve
fezlekelerle boğulan savcılar, yasama Meclisi üyelerine
yağdırılan fezlekeler, çeteleşme ve can güvenliği
arasındaki büyük çelişki. Devletin bu kadar
çeteleştirildiği ve devletin can güvenliğini sağlayamaz
konuma geldiği bir dönem bir başka zaman
yaşanmamıştır.
Üçüncü çelişki nedir? Nefret dolu bir siyasal
iklim. Nefret dolu siyasal iklimi, bilinçli ve öngörülebilir şekilde
yaratan yönetim, siyasal açıdan, mali açıdan, hukuki açıdan ve
sosyal devlet ilkeleri açısından Türkiyenin bu oylanan
yasalarını tamamen göstermelik hâle getirmiş bulunuyor.
Demokratik toplum baskısı, kullanılan hak ve özgürlükler, ifade
ve örgütlenme özgürlükleri, mali hesap verememe -128 milyar dolar örneği-
yargısız infaz ve gaz odaları -KHKzedeler örneği- israf ve
tasarruf arasındaki çelişki, yerel yönetimlerin pandemi
koşullarında bağışlarına bile çöken merkezî
otoritenin Türkiyeyi âdeta saray şatafatında yaşatması.
İşte, bu durum karşısında, bu çelişkiler
karşısında dördüncü yargı paketi önerisinin gerekçesinde
yer alan hukuk devletinin geliştirilmesi ve birey odaklı yönetim
anlayışının kuvvetlendirilmesi şeklindeki ifadeler
keşke gerçek olsaydı, gerçekleşebilir olsaydı, bu
şekilde hükümler içerseydi ve o siyasal iklim buna elverişli
olsaydı ama sadece Türkiyede gerçekleşmeyecek olması bir yana
Meclisin manevi şahsiyeti açısından bile çok sorunlu bir
metindir.
Şu hâlde, reformda yöntem nasıl
olmalıdır? Bir kere reformda yöntem için ön koşul zihniyet
değişikliğine gitmektir. Zihniyet değişikliği,
demokratik hukuk devleti temel düzeneklerinin içselleştirilmesidir, görev,
yetki ve sorumluluk ilkelerinin benimsenmesidir; birinci ön koşul bu.
İkinci ön koşul ise sistematik olarak ihlal edilen anayasal
yükümlülüklere son verilmesidir. Madde 2den başlayan, hukuk devleti
ilkesinden başlayan ve Bütün mahkemelerin her türlü kararları
gerekçeli olarak yazılır. hükmüne kadar devam eden, en az bir
çırpıda sayabileceğimiz Anayasanın 10-15 maddesi sürekli
olarak
Özgürlükler dâhil, adil yargılanma hakkı dâhil, madde
138deki mahkemelerin bağımsızlığı dâhil sürekli
askıda ve sistematik bir biçimde ihlal edilen maddelerdir ve bunların
başında Cumhurbaşkanının tarafsızlık
yeminine sadakat gelmektedir, madde 103.
Peki, son olarak, bütün bunlara, Anayasanın
askıda olan ve ihlal edilen maddelerine ön koşul olarak
saygının sağlanmasının ötesinde esas ana sorun olarak
ön koşul parti Başkanlığı yoluyla devlet ve Hükûmet Başkanlığının
sürdürülemezliğidir. Bu üç yıllık uygulamada bunu yürütme
bakımından teyit ettik, yasama bakımından teyit edildi,
yargı bakımından ve toplum bakımından teyit
edilmiş bulunuyor çünkü yürütme bakımından hükûmet ve Bakanlar
Kurulu kaldırılmış, Cumhurbaşkanı yani tek
kişi bütün devlet ve yürütme yetkilerini tek başına
üstlenmiş, ayrıca partinin Genel Başkanı olmuştur. Bu,
tarihimizde ilktir ve sürdürülemez özelliği özellikle Covid-19 döneminde
teyit edilmiştir. Yasama bakımından -parti Genel Başkanı
olduğu için- burada, tıpkı bu yasa önerisinde olduğu gibi,
sarayın onayı olmadan hiçbir değişiklik
yapılamamaktadır. Nitekim bizim sunduğumuz bu 169 madde
içerisinde, muhalefet şerhinde de yer alan 69 maddelik Ceza Muhakemeleri
Kanunundaki değişiklikte -torba değil, Ceza Muhakemeleri- 4
noktada çakışma vardı, örtüşme vardı bu öneriyle ama
hiçbiri, bizim ileri önerilerimizin hiçbiri kabul edilmedi. Üçüncü olarak, HSK yoluyla yürütmenin yargı üzerindeki
vesayeti kalkmadığı sürece yine bunlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Tamamlayalım Hocam.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir de israf sadece saraylarda değil, israf
aynı zamanda mahkemelerde; TCK 299un sürekli işletilmesi
-tıpkı fezlekeler gibi- savcılarımızı sürekli
meşgul etmektedir. Dolayısıyla, demokratik toplumun oluşumu
üzerinde ciddi bir baskı vardır. Evet, şu hâlde, demokratik
hukuk devleti için ilk adım Cumhurbaşkanının parti
başkanlığından çekilmesidir.
Sayın milletvekilleri, sözlerimi bitirirken
CHPnin adil yargılanma hakkı ışığında
hazırladığı 12 yasa önerisine -189 maddeden oluşan-
adalet sistemi ve yargıyla ilgili ivedi sorunların çözümüne yönelik
yasa önerilerine eğer katkı sunsaydınız, sizlerin,
iktidarınızın açıkladığı sözde belgelerle,
amaçlarla, hedeflerle bir nebze tutarlı olduğunuzu teyit etmiş
olurdunuz ama bu fırsatı da kaçırdınız. Hiçbir
açıklama yapmadan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Sayın
Başkan, selamlayayım.
Hukuktan korkmayalım değerli vekiller,
hukuktan korkmayalım, kurtuluş hukuktadır. Biz zaten vekiller
olarak hukukun üstünlüğüne namusumuz ve şerefimiz üzerine burada ant
içmedik mi?
Teşekkürler, sağ olun. (CHP, HDP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Yozgat Milletvekili Sayın Yusuf Başer.
Buyurun Sayın Başer. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YUSUF BAŞER (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerinde AK PARTİ Grubu adına konuşmak üzere söz
aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Kadim dönemlerden beri insan hayatının ve
toplumsal düzenin temeli olarak gösterilen adalet kavramı üzerinde daha
çok düşünmemiz gerektiği bir dönemden geçtiğimize
inanıyorum. AK PARTİ olarak biz, sadece kendimiz için değil,
milletimiz için ve tüm insanlık için daima adaletin peşinde
koşuyoruz. Bunun içindir ki Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde aziz milletimiz için yola
çıkan partimiz 2 ana hedef belirlemiştir; adalet ve kalkınma. AK
PARTİnin kurulduğu günden bugüne kadar, başta adaleti tesis
etmek, temel hak ve özgürlüklerin önündeki engelleri kaldırmak ve vesayet
odaklarını sonlandırmak için mücadele ettik. AK PARTİmizin
adının başına adalet kelimesini getirmemizin sıradan
bir tercih olmadığı da bellidir. İktidara geldiğimiz
günden beri hep bu ideal uğrunda mücadele ettik, mücadelemize yine
aynı kararlılıkla da devam edeceğiz. On dokuz yıllık
iktidarımızda bu ülkede başarılması hayal gibi gözüken
pek çok reforma imza attık. Adaletin tecellisi ve tesisi için,
Anayasanın değişmesinden temel kanunların yenilenmesine,
yargı mensuplarının özlük haklarının
iyileştirilmesinden adalet binalarının
modernleştirilmesine, istinaf mahkemelerinin kuruluşundan ara
buluculuk sistemine, tutukluluktan ifade özgürlüğüne, savunma
hakkından adalete erişime, adli tıptan bilirkişiliğe,
lekelenmeme hakkına varıncaya kadar her alanda tarihî reformlara imza
attık. Demokrasimizi güçlendirmek, vatandaşlarımızın
adalet beklentisine en yüksek cevabı vermek için, uluslararası alanda
Türkiyenin hukuk devleti niteliğini tahkim etmek amacıyla reformlar
yaptık. Anayasamızda ve yasalarımızda
yaptığımız değişikliklerin tek bir amacı
vardır, o da adaletin tastamam uygulanmasını
sağlamaktır.
AK PARTİ olarak yargıyı bir partinin,
ideolojinin veya grubun arkabahçesi olmaktan çıkarmak için, adil
yargılamayı tesis etmek için, her bedeli göze alan cesur adımlar
attık. Bu cesur adımlar, ülkemizin gelişmesine takoz koymak
isteyen bazı şer odakları ile statülerini kaybetmek istemeyen
bazı mihraklarca engellenmek istenmiş, her türlü oyunlar
sergilenmiştir. AK PARTİnin milletimizin bekası için
vermiş olduğu amansız mücadelesi kimi zaman yargı
darbesiyle, kimi zaman bildirilerle, kimi zaman kapatma davasıyla, kimi
zaman da askerî darbe teşebbüsleriyle sekteye uğratılmak
istenmiştir. Ancak, AK PARTİ, milletimizle beraber demokrasi, adalet
ve kalkınma yolunda mücadelesine devam etmiştir, bundan sonra da
aynı azimle yolumuza devam edeceğiz inşallah. AK PARTİ,
vesayet odaklarının her türlü engelleme girişimlerine
rağmen, sorunları halının altına süpürmek yerine çözüm
üretmek için mücadele vermiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; adaletin, sadece bireylerin huzuru ve güvenliği için
değil, toplum düzeninin ve yönetimlerin bekası bakımından
da hayati öneme sahip bir kavram olduğunu biliyoruz. Bu zamana kadar gerek
kanun yaparken gerekse uygularken mihenk noktamız daima adaletin tesisi ve
tecellisi olmuştur. Geciken adalet, adalet değildir.
düşüncesiyle, yargının hızlı ve adil karar
verebilmesi, adaletin ivedilikle tecellisi için kanuni düzenlemeleri
önceliklerimizin en başlarına aldık. İşte bugün
üzerinde konuştuğumuz kanun teklifimiz de hukuk devletimiz ve adalet
sistemimiz adına ileri bir adımdır.
Kamuoyunda dördüncü yargı paketi olarak
bilinen ve şu an Genel Kurulda görüşülmekte olan kanun teklifimizde
Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı
kapsamında belirlenen amaçların gerçekleştirilmesini
hedefliyoruz. AK PARTİ olarak, kimden ne suretle gelirse gelsin
kadına yönelik her türlü şiddetin karşısındayız.
Bu kanun teklifimizde, kadına yönelik şiddetle daha etkin bir
şekilde mücadele edilebilmesi için, Türk Ceza Kanununda yer alan kasten
adam öldürme, kasten yaralama, eziyet, kişiyi hürriyetinden yoksun
kılma suçlarının boşanılan eşe karşı
işlenmesinin nitelikli hâl olarak düzenlenmesi suretiyle bu suçların
cezai müeyyideleri önemli derecede arttırılmaktadır.
Kişi hak ve hürriyetlerinin güçlendirilmesi
amacıyla sulh ceza mahkemelerinin tutuklama ve adli kontrol
kararlarına karşı dikey itiraz yolu getirilmek suretiyle bu
kararların asliye ceza mahkemesi tarafından denetlenmesi sağlanmaktadır.
Mesai saatleri dışında yakalanan
kişilerin belirlenen tarihte yargı mercilerine gelip ifade vermeyi
taahhüt etmeleri durumunda cumhuriyet savcısının emri
doğrultusunda bir defaya mahsus olmak üzere serbest
bırakılabilmelerine imkân sağlanmaktadır.
Adli kontrol tedbiri altında geçirilebilecek
azami sürenin çocuklar bakımından yarı oranında
uygulanması öngörülmektedir.
Teknolojik imkânların etkin
kullanılması suretiyle mahkemelere erişim hakkı daha da
güçlendirilmektedir. Lekelenmeme hakkı çerçevesinde, sanıkla ilgili
sadece hakkındaki suçlamaya ilişkin deliller iddianameye
konulacaktır. Beraat kararı verilmesi hâlinde, tespit ve dinlemeye
ilişkin kayıtlar imha edilecektir. Soruyorum size: Bu
değişiklikler reform değil de nedir?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizin adalet sisteminin iyileştirilmesine, temel hak
ve hürriyetlerin güçlendirilmesine katkı sağlamak amacıyla
hazırlanan kanun teklifimizin milletimiz için hayırlara vesile
olmasını diliyor, yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz talep eden Meral Danış Beştaş, Siirt
Milletvekili.
Meral Hanım, grup adına on dakika,
şahıs adına da söz talebiniz olduğu için beş dakika,
toplamı on beş dakika; birleştiriyoruz.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, evet, bir yargı
paketi daha görüşüyoruz. Büyük müjdelerle, müjde adı altında
verilen yeni bir paket. Pakete dair eleştirilerimizi, görüşlerimizi,
muhalefetimizi burada sunduk. Adalet Komisyonu üyelerimiz, partimiz adına
konuşan bütün arkadaşlarımız bunları
ayrıntılarıyla anlatıyor. Ben olaya biraz tersten
bakacağım; ya, adaletsizlikte neredeyiz gerçekten? Yani en sonda
söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Hani, bir yerde yangın
vardır, insanlar her an büyük bir tehdit altındadır, tehlike
altındadır, ona çözüm bulmak gerekirken güllük gülistanlık ya da
böyle ufak tefek, makyaj niteliğinde, aslında işin esasına
dokunmayan değişikliklerle her seferinde bu Parlamento
çalıştırılıyor ve adına da işte yargı
reformu torba yasalar insan hakları eylem planları denilerek,
büyük büyük haberlerle bunlar geçiriliyor. Yani aslında bu iktidarın
hukuk yapma mantığını özetleyecek olursak ifade olarak ben
torba yasa derim ya da yargı reformu derim ve bunun içinde hiçbir
şey olmadığını söylerim.
Şimdi, 2002 yılında, AB uyum
yasalarıyla başlayan, mevzuata yönelik değişiklikler
silsilesi vardı, hatırlarsınız ve akabinde, şimdi de
yargı reformları adıyla yapılıyor. O zaman Avrupa
Birliğine giriyoruz. muştusuyla bunlar yapılıyordu ve
şunu diyorlardı: 90lı yıllara egemen olan
hukuksuzluğu kaldırıyoruz. Avrupa kriterlerine uygun yasalar
çıkartıyoruz. O zaman kolluğun yetkileri daraltıldı,
uzun gözaltı süreleri indirildi, sözde işkence uygulamaları
kaldırıldı ama 2005 yılından sonra yürürlüğe
giren ceza mevzuatı başta olmak üzere, tüm yasalar -aslında,
iktidarı koruyacak, muhalefeti susturacak şekilde yeniden düzenlenen
kanunlar- çorbaya dönüştürülmüş durumda. Gerçekten tam bir çorba
hâliyle karşı karşıyayız. Yeni hukuk fakültesini
bitirenler nereyi, nasıl okusunlar, onlara acımamak mümkün
değil.
Şimdi, işin garip tarafı, bir
hukuksuzluk rejimi şu anda var yani diktatörlük diyoruz, faşizm
diyoruz, totaliter rejim diyoruz ama hani, bütün bunların
dışında tam anlamıyla hukuksuzluk egemen bir vaziyette ve
halka masal anlatır gibi müjdeler veriliyor her seferinde işte Yeni
reformlar geliyor. diye. Fakat Yeni İnsan Hakları Eylem Planı
dendikçe ne oluyor? Sokakta daha çok gözaltı oluyor, yargı daha çok
tutuklama yapıyor, daha çok hukuksuz karar veriyor, cezaevlerinde
işkencenin haddi hesabı yok. Artık cezaevlerinde, gözaltı
merkezlerinde değil, sokakta gazetecilere varan, siyasetçilere varan, milletvekillerine
varan işkence ve kötü muamele uygulamaları var ve bu konuda, hiçbir
şekilde, bu uygulamaları giderecek bir düzenleme bu tekliflere
yansımıyor.
Şimdi, İnfaz Yasasında, çok
geçmişe gitmeye gerek yok, yakın süreçte bir değişiklik
yapıldı ve istismarcılar, tecavüzcüler, mafya liderleri,
katiller ardı ardına serbest bırakıldı. Ya, anneler ve
çocuklar için de ayrım yapıldı. Siyasi tutuklu olan anneler ve
çocukları cezaevinde ama başka adli vakalardan tutuklu olanlar
tahliye edildiler. Mafya liderleri tahliye edildi, cezaevlerinde özel kahve
siparişleriyle, kebap siparişleriyle özel odalarda beslendi ama hasta
tutuklular siyasi suç olduğu için içeride tutuldu. O zaman burada
şöyle bir konuşma yapmıştım, çok iyi
hatırlıyorum, dedim ki: Bu bir idam kanunudur. İçerideki
hasta mahpuslara Sizi aslında idam ediyoruz, siz orada
kalacaksınız ve öleceksiniz. diyorsunuz. dedik ama hasta mahpuslar
meselesi hâlâ çözülmedi. Her gün, bir hasta tutuklu daha
yaşamını yitirecek diye, yitirmesin diye burada konuşmalar
yapıyoruz. Türkiye cezaevlerinde şu anda 600ü aşkın
sayıda ağır olmak üzere 1.564 hasta mahpus var. Ve bir resmî
rapor var, bu raporda 12 tutuklunun yaşamını kaybettiği
ifade ediliyor. Oysaki İHDnin tespitlerine göre sadece 2020
yılında hastalık nedeniyle yaşamını yitiren
-hasta tutuklu- 49 kişi. 49 can, hastaneye gidemeden, ailesiyle
vedalaşamadan taammüden öldürülüyor; hukukta bunun adı bu. Çünkü
infaz ertelenmiyor ve infaz erteleme kararları verilse bile ATKden
savcılar bırakmıyor. Peki niye bırakmıyor? Size bir
iki örnek getirdim, onları vereceğim. Ahmet Çakal, 1953 doğumlu,
Adli Tıp Kurumu şöyle bir rapor vermiş, demiş ki:
İnfazın ertelenmesi uygundur. Adli Tıp Kurumu bu konuda çok az
karar veriyor, aslında tamamen iktidarın görüşleri doğrultusunda;
suçuna bakıyor, raporunu da suça göre tespit ediyor. Ahmet Çakal ilginç-
çok ağır hasta, her an yaşamını yitirebilir,
Şakranda tutuluyor ve savcılık bir karar veriyor resmî karar da
bende- hakikaten dehşete düşmemek mümkün değil, şöyle diyor,
aynı cümlelerle: Hükümlünün örgütten ayrıldığına veya
itirafçı olduğuna dair herhangi bir kararın
bulunmadığı, devlet ve toplum güvenliği açısından
tehlike arz edebileceği sebebiyle infaz erteleme talebinin reddine
Şimdi, bu ne demek? Bir devlet, kendisine karşı işlenen
suçlardan dolayı bir şahsı, bir yurttaşı tutukluyor,
cezasını veriyor. Yargıtayın yerleşik
içtihatlarına göre, cezaevine girdikten sonra o kişi örgüt üyesi olamaz
zaten; artık siz cezalandırmışsınız, o hükümlü ve
örgütle bağının devam ettiğini bu kararla kabul
ediyorsunuz. Örgütten ayrılma ne demek ya, ayrılmak ne demek?
Yani bütün tutuklulara ve hükümlülere Siz pişman olacaksınız.
diyor. Onurlarına kastediyorsunuz ya, insanların haysiyetiyle
oynanıyor. Pişman olmak zorunda değil. Ona göre,
pişmanlık, sonuçta itirafçılık kabul edilemez bir müessese.
Bu karar şu anda bütün cezaevlerinde uygulanıyor ve işte, bu
infaz paketiyle sözde, iyi hâlli olanlar
İşte, efendim, altı
ayda bir, idare gözlem kurulu raporları değerlendiriyordu. Savcıya
geniş yetkiler verdi bu infaz paketi ve savcı tam da bu sebeple
Pişman olmadı, itirafçılık yapmadı, cezaevi
görevlilerine yardımcı olmadı. diye otuz yıldır
içeride olan hükümlülerin infazını altı ay süreyle
uzatıyor; otuz yıldır cezaevinde, diyor ki: Altı ay
uzattım, altı ay uzattım
Buna dair her gün bu mektuplar
geliyor bize. Yani devlet, kendi denetiminde, gözetiminde; her türlü denetimi,
engellemeyi yapıyor, diyor ki: Ama sen hâlâ örgütle bağ içindesin.
O zaman örgütle arasındaki bağı devlet mi kuruyor acaba? Böyle
bir mantık, böyle bir anlayış kabul edilemez. Bu infaz paketi
tamamen insan hak ve özgürlüklerine, demokratik geleneklere aykırı ve
siyasi tutukluları içeriden bir daha çıkarmamak üzere -altını
çiziyorum, bir daha çıkarmamak üzere- hazırlanan bir pakettir ve
şu anda en ağır hâliyle uygulanıyor.
Yine, bugün bir mektup aldım, onayı
olmadığı için adını açıklamayacağım.
Bir kadın - hangi cezaevinden yazmış bakayım,
sanırım Şakran- diyor ki: On yıldır içerideyim.
Şunu demişler -altını çizmişim- en son sözlü olarak,
yazılı cevap bile vermemişler: Samimiyet, tasnif kararı
bulunmadığı için değerlendirmeye almayacağız.
Yani tahliye olması gerekiyor bu kadının, on yıldır
cezaevinde, yazılı cevap da vermiyorlar; samimi değilmiş!
Ya, neye göre samimi? Kime göre samimi? Yani siz bu değerlendirmeleri
yaparken hürriyeti tahdit suçunu işliyorsunuz.
Şimdi, neticede, ortada büyük bir keyfiyet var,
büyük bir adaletsizlik var. Mahkemeler her gün iktidarın istediği
kişilere ceza veriyor, yakalama çıkarıyor, tutuklama
çıkarıyor, istinafta onuyor, Yargıtayda onama kararı
veriyor ama kendilerinin işlediği suçlara, ayan beyan olan suçlara
hiçbir şekilde dokunmuyor. Bir de önümüze getiriyorlar bu paket gibi,
içinde suya sabuna dokunmayan, böyle uyduruk uyduruk, kıytırık
maddelerle Hadi, bunu onaylayın. diyorlar. Ya, siz yangını
söndürmüyorsunuz; sokakta işkence var, bunu önlemiyorsunuz; tutuklulara
ömür boyu, orada ölecek üzerine bir infaz düzenlemesi yapıyorsunuz.
Aslında bütün siyasi tutuklu ve hükümlülere idam cezası veriyorsunuz,
hem de hukuka aykırı bir şekilde ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen bunu yapıyorsunuz;
sonra gelip bize İnsan Hakları Eylem Planı hikâyesini, masalını
anlatıyorsunuz. Bunu yutmuyoruz, bunu vatandaş yutmuyor.
Şu anda cezaevlerinden bizi izleyenler çok
ciddi bir sorun yaşıyor. Nedir o sorun? Pandemi tedbirleri,
salgın tedbirleri. Bu da başka bir adaletsizlik. Bütün
kısıtlamalar kaldırıldı, 2 yerde kısıtlama
kaldı. Neresi? Bugün İYİ Partinin önergesi vardı, müzik
çalan yerlerin 24.00ten sonra müzik yapamaması ve cezaevlerindeki
salgın tedbirleri. Özel bir pandemi infaz rejimi var şu anda. Bizim
çok yakın arkadaşlarımız da cezaevinde olduğu için,
bunları ailelerden ve yapabildiğimiz ziyaretlerden öğreniyoruz.
Ya, geçen yıl galiba Mart 11di, pandemi tedbirleri başladı,
işte, haziran bitti, temmuzdayız; bir buçuk yıldır insanlar
aileleriyle görüşemedi, açık görüş yapamadı. Herkes ortada,
her yer açık, hepimiz özgürce dolaşıyoruz ama
çocuklarını yeni doğan çocukları -1,5 yaşında-
daha göremediler; eşlerini, annelerini, babalarını göremediler.
Çok yakında, 20sinde Kurban Bayramı var, sordum
araştırdım, dedim ki: Acaba bir görüş hakkı verildi
mi? Bırakın görüş hakkını, telefon hakkı bile
verilmemiş yani bayramda ailelerini aramaları için bir telefon
hakkı bile verilmemiş. Neymiş? Temmuzda iki kapalı
görüş yapılacakmış, bir de telefon hakkı
olacakmış.
Şimdi, cezaevlerindeki pandemi
kısıtlamaları tamamen coronayı bile fırsata çeviren
-her konuda olduğu gibi- bir iktidar aklıyla bizi karşı
karşıya bıraktı. Şu anda insanlar sohbete
çıkamıyor cezaevinde, futbol oynayamıyor, arada bir gittikleri o
sanatsal faaliyetleri yapamıyor. Odalarında tek başlarına,
2 kişiyle yıllardır kalıyorlar ve ayrıca bu bir cezaya
dönüşmüş durumda. İşte, bunun adı keyfiyettir,
işkencedir ve hukuksuzlukta zirve yapmaktır yani bunu
kaldırmanız gerekiyor. Cezaevlerinde yaşananlar, hasta
mahpuslar, infaz yakmaları, denetimli serbestlik uygulamaları ve
cezaevlerindeki kötü muameledeki isyanlar arşı aştı
artık. Yani bize mektup geliyor, size gelmiyor mu? Bizce size de geliyor.
Her bir cezaevi neredeyse bir işkence merkezine dönüşmüş
durumda. Bunu anlatıyoruz bu kürsüden ama tabii ki bu sefer AYMye ya da
işte hukuka uygun çok istisnaen verilen kararlara da itiraz ediliyor. Yani
artık tuzun koktuğu, sözün bittiği, denizin bittiği bir
noktadayız. Hakikaten adaletsizlik tarihin en büyük zirvesine
ulaşmışken bizi böyle kanun teklifleriyle, taslaklarla,
yargı paketleriyle oyalamak istediğinizi çok iyi görüyoruz. Biz sizi
çok iyi tanıyoruz. Bu iktidarın mantığını
artık bütün Türkiye gördü.
Tabii, bir de yargının verdiği
kararlar var, cezasızlık kararları var; faili meçhul cinayetler,
kasten katliam girişimleri, katliamlar, hepsinde cezasızlık
politikasıyla örtülü bir af durumu da var.
Medeni Yıldırım Licede, çözüm süreci
döneminde jandarmalar tarafından katledildi. Ben cenaze törenine
gitmiştim, morga gitmiştim annesiyle beraber; o gün hayatım
boyunca unutamayacağım günler arasına girdi.
Unutamayacağım çünkü annesi bana üniversite sınavını
kazandığı belgeyi verdi morgun önünde. Çocuk üniversite
sınavına girmiş, kazanmış ve ona gelmiş; bunu
göremeden evden çıkmış, askerler ateş açmış,
öldürülmüş. Kaç yılında? 2013te. Karar dün verildi. Öldüren
şahısla ilgili, Adem Çiftçiyle ilgili on sekiz yıla kadar hapis
cezası istendi. Önce beraat kararı verdi Diyarbakır 7.
Ağır Ceza, istinaf bu kararı bozdu. Şimdi, dün tekrar Adem
Çiftçi beraat ettirildi. Bu karar Adem Çiftçiye 19 yaşındaki Medeni
Yıldırımı iyi ki öldürdün. kararıdır, Ben seni
destekliyorum. kararıdır, Gençleri öldürebilirsin, Kürt gençlerini
haydi haydi öldürebilirsin. kararıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Meral
Hanım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bu
sadece bir örnek, Medeni Yıldırım sadece bir örnek. Askerlerin
ateş açtığı sabit, kimin ateş ettiği sabit, hangi
silahtan çıktığı sabit; siz neye dayanarak beraat
kararı veriyorsunuz? İşte Hukuksuzluğun,
adaletsizliğin zirve yaptığı dönem. derken bunu söylüyoruz.
Dün, Vedat Aydının otuz yıldır
bekleyen dosyasında beraat kararı verildiğini anlattım.
Musa Anterin dün duruşması vardı, Filiz Vekilimiz
gitmişti. Süreyi unuttum, bir yıl kaldı galiba. Bir gazeteci,
bir bizim Ape Musamız; yani, tarihte o kadar önemli bir yeri var ki. Ya,
bir yıl kaldı zaman aşımına. Bir gazeteci, 80 yaşında
bir gazeteci cinayetinde bile ceza verilmiyor. İşte, AKP-MHP
Türkiyesinin resmi budur. Bize destek olmayanlara ceza veririz ve öldürenlere
de beraat veririz. anlamındadır.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına söz talepleri
karşılanmıştır.
Şahıslar adına son söz
Kırıkkale Milletvekili Sayın Halil Öztürke aittir.
Buyurun Sayın Öztürk.
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve
ekranları başında bizleri izleyen değerli izleyicileri
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öteden bu yana, parti
olarak, demokrasinin güçlenmesinin ancak ve ancak insan hakları ve hukukun
üstünlüğünün egemen olmasıyla mümkün olabileceğini
savunmaktayız. Bize göre, başta yaşama hakkı olmak üzere
insanlarımızın dokunulamaz, devredilemez, vazgeçilemez temel hak
ve özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi devletin başta
gelen görevlerindendir. Bu kapsamda insan haklarına dair ve hukuka uygun
olarak kamu düzeninin korunması ve vatandaşlarımızın
adalete güveninin sağlanmasında adalet hizmetlerinin
etkinleştirilmesini ısrarla savunmaktayız.
Hukuk sistemimiz vizyon itibarıyla nasıl
olmalı, değişmeli mi? diye düşündüğümüzde
Türkiyenin, evrensel hukuk normları çerçevesinde, millî kimliğimizi
özümsemiş ve öncelemiş, sosyal dokumuzla ve kültürümüzle
bütünleşmiş, nitelikli kurallar ve kaideler içeren bütüncül bir
sisteme sahip olması gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Kurgulayacağımız böyle bir sistemde vatandaşımıza
güven vermeli, adalet duygusunu güçlü bir şekilde tatmin etmeli,
hızlı ve hakkaniyetli işleyen bir mekanizma olmalıdır.
Bunun için de Türk tipi hukuk vizyonunda şu başlıkları
önemle gözetebilmeliyiz: Devletin tüm birimleri faaliyetlerinde hukuk
kurallarına sıkı sıkıya bağlı olmalı ve
bunu vatandaşa hissettirebilmelidir. Hukuk önünde eşitlik ve
hakkaniyet ilkesinin önemle gözetilmesi gerekmektedir. Temel insan ve
vatandaş haklarının güvence altına alınması,
tarafsız ve bağımsız yargı, beklentileri
karşılayan ve sağlıklı işleyen hak arama
yollarının hayata geçirilmesi gibi önemli gördüğümüz başlıkları
evleviyetle hayata geçirebilirsek örnek teşkil edebilecek bir hukuk
sistemine erişmiş olacağız. Bununla birlikte, isterse,
istediğimiz en iyi mevzuat düzenlemesini yapalım lakin en iyi
uygulayıcıları yetiştiremezsek en ideal hukuk sistemimize
ulaşamayız. Bunun içindir ki hâkim ve savcılarımızı
sürekli eğitimden geçirmeli ve hayat boyu öğrenmeyi, adalet
duygusunun tatmini bakımından hukukun üstlüğünü
içselleştirmeyi sağlayabilmeliyiz.
Değerli milletvekilleri, günümüzde suç
türlerine cevap vermeyen yasalar ve usulleri, sistem girdilerini filtreleme ve
seçenekler, adil yargılama, hukuk ve düzen amaçları, mahkemeler ve
diğer aktörler arasındaki yetersiz iş birliğine her ülkede
tanık olmaktayız. Bu nedenle adalet sistemimiz için gerekli yasalar
günün şartlarına ve sistemin ihtiyaç ve beklentilerine göre çok
sık güncellenmekte ve revize edilmektedir. Mezkûr görüştüğümüz
teklife bu açıdan bakmalıyız.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinde çok
önemli gördüğümüz düzenlemeler arasında kadına yönelik
şiddetle mücadele kapsamında Türk Ceza Kanununda öngörülen yasal
değişiklikleri ortaya koyuyoruz. Geçtiğimiz aralık
ayında ilk imza sahibi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmuş
olduğum kanun teklifiyle eşe karşı işlenen suçlarla
ilgili kanunda öngörülen cezaların boşanmış eşi de
kapsayacak şekilde artırılmasını hedeflemiştik.
Geçmişte öngördüğümüz mevzuat değişikliğinin
önümüzdeki teklifle getirilmesini de bu bakımından memnuniyetle
karşılıyor, kadına ve çocuğa karşı
istismarın, şiddet ve saldırının her türlüsünün en ağır
şekilde cezalandırılmasını talep ediyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak 27 maddeden oluşan kanun teklifini Adalet Komisyonunda
olduğu gibi Genel Kurulda da desteklediğimizi ifade ediyor, teklifin
ülkemize ve adalet sistemimize hayırlar getirmesini diliyor, Genel Kurulu
tekraren saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İç Tüzük 60a göre 6 milletvekili
arkadaşımıza yerlerinden birer dakika söz vereceğim.
Sayın Zeybek
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
43.-
Antalya Milletvekili Rafet Zeybekin, hâkim ve savcılara ilişkin
açıklaması
RAFET ZEYBEK (Antalya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak biz, görevini vicdanına ve yasalara göre yapan hâkim ve
savcıları saygıyla karşılıyoruz, onları
alkışlıyoruz ancak görevini yaparken Anayasa Mahkemesi kararlarına
uymayan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymayan,
talimatla iş yapan hâkim ve savcıları da kınıyoruz ve
tanımıyoruz. Nasıl dün kumpas davalarında sahte delillerle
yurttaşlarımızı hapse atan hâkim ve savcıları
tanımadıysak benzer şekilde hareket eden hâkim ve
savcıyı da tanımıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, biz bunu
yaparken yargıyı yıpratmak için değil, yargıyı
yüceltmek için yapıyoruz, yargının içindeki bu kirli
ilişkileri, kirli kişileri çıkarmak için yapıyoruz. Bu
anlamda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taşkın
44.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Türk savunma sanayisi
ürünlerine ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan liderliğinde yürütülen yerli ve millî Türk savunma
sanayisi ürünlerinin kalitesi ve operasyonel gücü konusunda tüm dünyada
artık hiçbir tereddüt kalmamıştır. Özellikle İHA ve
SİHAlar tüm dünyada takdir edilmektedir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın ortaya koyduğu iradeyle bugünlere gelen
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii
Başkanlığının yürüttüğü diğer bir projeyse GÖKBEY genel maksat helikopteridir. GÖKBEY genel maksat
helikopterinin 3üncü prototipi de ilk uçuşunu gerçekleştirdi. Millî
imkân ve kabiliyetler kullanılarak tasarlanmakta ve üretilmekte olan
GÖKBEY, her türlü iklim ve hava şartlarında gece ve gündüz etkin bir
şekilde faaliyet gösterebilecek.
AK PARTİ olarak Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde bizden önce hayal bile
edilemeyen şeyleri birer birer gerçekleştirdik ve
gerçekleştirmeye devam edeceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ağbaba
45.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, kamu işçilerine
yapılacak zam teklifine ilişkin açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, sendikalar, 700 bin kamu işçisi ve ailesi adına en
düşük brüt ücretin 4.800 TLye yükseltilmesini; 2021 ve 2022 için ilk
altı ay yüzde 20, diğer aylar için enflasyon artı yüzde 3 refah
payı talep etti. İktidar ise bugün açıkladığı
teklifte 100 TL ile 60 TL arasında zam, yılın ilk altı
ayı için yüzde 9 zam önerdi. 100 TL seyyanen zam, günlük 3,3 kuruş
demek. Enflasyonun çift haneli olduğu ülkede, işçiye tek haneli zam
teklifi yapılıyor.
Kendisini tasarruftan muaf tutan
Cumhurbaşkanı, tasarrufu işçinin hakkına göz koyarak
yapıyor. 700 bin kamu işçisi ailesiyle birlikte en az 2 milyon
kişi demektir. İktidarın bugün açıkladığı
zam teklifinin anlamı, işçilere ve ailelerine Zorunlu diyet
yapacaksınız. demekten başka bir şey değildir. Bu
teklifin işçiler ve sendikalar açısından kabul edilebilir bir
yanı yoktur. Bu teklifin tekrar düzeltilmesini buradan talep ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Kılıç
46.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, Srebrenitsa
katliamının yıl dönümüne ve hayvan haklarına ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Srebrenitsa Katliamının 26ncı
yıl dönümünde üzüntümüz sonsuzdur.
Hayvanlarının haklarının hukuk
alanında korunması düşüncesi tarihen de var olup tabiatın
özgün yapısının bozulmasının insan hayatını
doğrudan etkilemeye başlamasıyla yeniden gündeme gelmeye
başlamıştır. Hayvanların korunmasının
gerekliliği, hukukun genel amaçları içindedir. Hayvanların
sırf etik değerler için mi, bir canlı kategorisi ve
tabiatın ayrılmaz bir parçası olarak mı, yoksa ekonomik
geleceğe ilişkin çıkarlar böyle gerektirdiği için mi
korunması gereklidir? Çevre ve canlıların korunmasına
ilişkin sorun, bir kültürel kimlik sorunudur. Bu nedenle kendi kültürel
kimliğini yitirmiş; kendine has duyma, düşünme yeteneğini
kaybetmiş insanların çevre ve hayvan hakları
duyarlılığından da bahsedilemez,
inandırıcılığı da olamaz.
BAŞKAN Sayın Bülbül
47.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, yargı paketi kanun teklifine
ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Görüştüğümüz yargı paketi kanun
teklifiyle somut delil diye bir kriter getiriliyor oysa yüzlerce kişi
bırakın somut olmasını, delil olmadığı hâlde
yıllardır tutuklu.
Kâğıtlara ne yazılırsa
yazılsın bu ülkedeki zulüm, eziyet, baskı; antidemokratik
yönetim, tek adam rejimi bitmeden bitmez. Hukuk, adalet sistemi; tek adam
rejimi bitmeden düzelmez. İstisna olan tutuklamanın esas olduğu
bağımsız ve tarafsız bir yargı oluşturmadan
yapılan tüm planlar etkisizdir.
İktidar, yargıya baskı kurmasa,
tutuklamanın şartlarına harfiyen uysa, kolluk şiddetini
teşvik etmek yerine özgürlükleri yüceltse, kısacası mevcut
anayasal hak ve özgürlüklere uygun davransa bu düzenlemeleri konuşmaya
gerek bile kalmaz. Siz, hükümleri ve adaleti kişiye göre
işlettiğiniz sürece, ister reform ister paket adalet kan
ağlamaya devam edecek. Esas olan, bu göz boyama tekliflerin değil,
CHP olarak hazırladığımız 189 maddelik 12 kanun
teklifinin Meclis gündemine alınması gerekmektedir.
Sormak istiyorum uygulamada esas olan tutuklama ne
zaman istisna olacaktır? Çağlayan Adliyesinde gezici heyet
konusundaki düşünceniz nedir?
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
48.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, süt teşvik primlerine
ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Madem yargı paketini görüşüyoruz, ben de
çiftçinin hakkını soruyorum. Yem fiyatlarının yüzde 55-60
artış gösterdiği bir süreçte litre başına 30
kuruş olan süt teşvik primlerinin 20 kuruşa düşürülmesini
kınıyorum. Ayrıca süt teşvik primleri altı aydır
ödenmiyor. Süt hayvancılığı yapan işletmelerin gün
geçtikçe zarar ettiği için hayvanları kesime gönderdiğinin
farkında değil misiniz ey Tarım Bakanı? Daha önceki
yıllarda 1 litre süt satarak 1,5-2 kilogram yem alabilen süt üreticileri
artık 1 litre süt satarak 1 kilo yemi bile alamıyorlar. Süt üretimini
artırmak için verilen süt teşvik primi zaten çok düşük, bir de
altı aydır ödenmiyor. Dengeleri bir türlü tutturamıyorsunuz;
tarım politikanız üretimden yana değil, ithalattan yana; böyle
olduğu sürece üretimde artış beklemeyin. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Şahin
49.-
Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, TEİAŞın
özelleştirilmesine ilişkin açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) AKP, Makine ve
Kimyayı özelleştirdi, şimdi TEİAŞı
özelleştirmek istiyor. Elektrik ülkenin anahtarıdır, elektrik
iletim hatlarını elinde tutan, Türkiyenin en stratejik kurumunun
özelleşmesi vatana ihanettir. Elektrik hatlarının özel sermayeye,
yabancıya peşkeşi ülkenin anahtarını vermek demektir,
hainliktir. Gideceğini anlayan AKP, giderayak elektrik iletim garantileri
vererek devletin kaynaklarını, vatandaşın vergilerini cebe
indirme derdinde. AKP, yandaş firmaların son on beş yılda
kurmuş olduğu santrallerine bedelsiz yapacakları imalat ile
fiyatlamalarla ve yandaş dağıtım firmaların ellerinde
bulundurdukları kapasiteleri açarak gelmiş geçmiş en büyük
vurgunu yapmak istemekte. Bu karar ülke güvenliğini de tehdit etmektedir.
Hain 15 Temmuz kalkışmasında dahi ilk müdahale edilen, stratejik
konumdaki elektrik iletim hatlarımızın özelleştirilmesini
asla ama asla kabul etmiyoruz. Tek adam rejimi de AKP de bu aymazlıktan
derhâl vazgeçmeli, vatana ihanetten
X.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıt ve İstanbul Milletvekili Numan
Kurtulmuş ile 63 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3697) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 274) (Devam)
BAŞKAN Soru ve cevap talebi yoktur.
İkinci bölüm üzerinde görüşmeler
tamamlanmıştır.
Birleşime 19.00a kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.39
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 19.05
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Emine Sare AYDIN (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 101inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
274 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
15inci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274
sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 15inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 15- 5271
sayılı Kanunun 109 uncu maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve ikinci
fıkrası yürürlükten kaldırılarak altıncı
fıkrasında yer alan (e) bendinde ibaresi (e) ve (j) bentlerinde
şeklinde değiştirilmiş ve aynı fıkraya
aşağıdaki cümle eklenmiştir.
(1) Bir suç sebebiyle
yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin
varlığı halinde, şüphelinin veya hakkında
kovuşturma devam eden sanığın tutuklanması yerine,
ikinci fıkradaki bentler kapsamında, denetim altına
alınarak tutuklanmaması ve adlî kontrol altına
alınmasına karar verilebilir. Bu kararlar, şüpheli veya
sanığın sağlık durumu da dikkate alınmak
suretiyle şahsileştirilmiş, orantılı ve gerekçeli
şekilde verilir
Ancak, (j) bendinde
belirtilen konutunu terk etmemek yükümlülüğü altında geçen her iki
gün, cezanın mahsubunda bir gün olarak dikkate alınır.
Süleyman
Bülbül Bayram
Yılmazkaya Mahmut
Tanal
Aydın Gaziantep İstanbul
Zeynel
Emre Erkan
Aydın Murat
Emir
İstanbul Bursa Ankara
Rafet
Zeybek
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OĞUZHAN KAYA
(Çorum) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden Ankara
Milletvekili Sayın Murat Emir.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından
alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yine bir yargı reformu paketi konuşuyoruz
ama bu yargı reformu paketi de yine yargının içinde
bulunduğu durumu düzeltmekten çok uzak, burada derde derman olacak
herhangi bir düzenlemeyi görmüyoruz. İçinde elbette kimi maddeler var
yargıyı daha hızlandıracak, hak arama yollarını
biraz daha düzeltecek ama Türkiyedeki asıl yargı sorunlarına
değinen, o sorunları çözen, etkili olabilecek herhangi bir şey
görmüyoruz.
En dikkatimizi çeken katalog suçlarda tutuklama
için somut delil aranması maddesi. Aslına bakarsanız yersiz,
gereksiz bir madde çünkü Ceza Kanununun genel hükümlerine bakarsanız,
tutuklama için kuvvetli şüphe gerektiğine bakarsanız orada bir
somut delil ihtiyacı olduğunu zaten göreceksiniz. Peki, niye
söylüyoruz biz bunu hâkimlere? Hâkimler bunu bilmiyor olabilir mi? Elbette
biliyorlar ama ülkemizde maalesef, kimin tutuklu olacağına, kimin
tutuksuz yargılanacağına saray karar vermektedir ve yargı,
sarayın gözünün içine bakarak karar vermek zorundadır çünkü
yargı bilir ki sarayın istemediği bir karar verirse
cezasını sürülmek, görevden alınmak, soruşturma geçirmek
olarak ödemek zorundadır. Sarayın istemediği kararları
veren hâkimlerin meslekte yükseltilemeyeceği de hepimizin bildiği bir
gerçektir.
Değerli arkadaşlar, yargı reformu bir
niyet meselesidir, bir samimiyet meselesidir; eğer samimi değilseniz,
ne yaparsanız yapın, hangi düzenlemeyi getirirseniz getirin
Türkiyedeki yargı sorununu çözemezsiniz. Temel sorun, yargının
bağımlı olmasıdır.
Ben buradan ülkemizdeki o yargı
skandallarını ve saraydan alınan talimatla verilen
kararları söylemeye kalksam, tek tek anlatmaya kalksam sabaha kadar
konuşmam gerekir ama birkaç örnekle bu konuyu aydınlatmaya
çalışacağım. Bakın, Ermenekte, Somada karar
öncesinde birilerini korumak için heyetler değiştirildi ve kararlar
ona göre düzeltildi. Aynı şekilde, Aladağ yangını
sonrasında karar öncesinde heyet değiştirilerek oradaki tarikat
mensupları açıkça korundu.
Bakın, bir Osman Kavala davası var, üç
ayrı mahkemenin talebiyle üç ayrı cezadan tutuklandı, birinden
tahliye oldu. Onu tahliye eden 30. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti
dağıtıldı, bir kararnameyle, gece yarısı kararnamesiyle
yeni bir heyet ihdas edildi ve Tutuklanmasın. diyen heyet üyeleri ikinci
heyete kaydırılırken Tutuklansın. diyen birincide
kaldı ve Tutuklansın. diyenin yanına iki de tutuklayacak hâkim
koydular ve Osman Kavala davası tutuklu hâlde devam ediyor ve Osman Kavala
bin üç yüz elli gündür tutuklu. Baktığınız zaman,
baştan sona bir yargı skandalı, mahkeme Tahliye olmalı.
diyor, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin tahliye olması
gerektiğine dönük 2 kez kararı var ama buna rağmen mahkeme
tahliye edemiyor çünkü saray tahliye edilmesini istemiyor ve bunu da
açıkça söylüyor. Aslında Türkiyede yargının
bağımlı olduğu iddiası bizim iddiamız değil;
saray, aynı zamanda, bu bilinsin de istiyor. Çünkü bu bilinmeli ki, 84
milyon bilmeli ki, kürsüdeki her bir yargıç bilmeli ki bu ülkede saraydan
talimat almadan hiçbir karar verilemez.
Bakın, meşhur 299uncu madde,
Cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenliyor. Bir yargıç cesaretini
topluyor, Karşıyaka 7. Asliye Ceza Mahkemesi hâkimi Bu, Anayasaya
aykırıdır. diyor ve Anayasa Mahkemesinin önüne götürüyor -bize
göre de Anayasa aykırıdır- ve Sen misin bunu yapan hâkim? diye
bu hâkimi alıyorsunuz, Trabzona sürüyorsunuz.
Mesela, Antalyadan bir örnek vereyim. Antalyada
sizin yakın dostunuz, korumanız, yoldaşınız, FETÖnün
kasası, Fettah Tamince hakkında çıkarılan takipsizliğe
itiraz eden hâkimi anında görevinden alıyorsunuz. Buna benzer
yüzlerce örnek sayabilirim. Neresinden bakarsanız bakın, ne
yaparsanız yapın Türkiyedeki yargı sorunu bu akılla, bu
kafayla ve Yargı bana bağlı olacak, yargı benim
ağzımın içine bakacak, ben ne istiyorsam o kararı verecek.
dedikçe siz bu sorunu çözemezsiniz.
Bakın, yaklaşık iki yıl önce bir
reform paketi daha getirdiniz. O reform paketinde yine süslü bir cümleyle
Tutukluluk iki yıldan fazla süremez. demiştiniz. Oysa şimdi ne
yapıyorsunuz? Osman Kavala davası, Selahattin Demirtaş
davası buna örnektir; tutukluluğu, yeni iddianamelerle
Yani tam
tahliye edileceği sırada veya AİHM kararının
artık arkasından dolanamayacağınızı
anladığınızda yeni bir iddianameyi çıkarıyorsunuz
-aslında içeriği aynı- tozlu raflardan Bu yeni bir dava.
diyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Üstelik aynı
suçlamalarla.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MURAT EMİR (Devamla) Sayın Başkan,
toparlıyorum.
Ne oldu geçen yıl
çıkardığımız İki yıldan fazla tutukluluk
olamaz. hükmü? Dolayısıyla sizin, böylesine sabıkalı bir
iktidarın, yargıyı perişan etmiş bir iktidarın,
yargıyla her şekilde oynamış bir iktidarın, yargıyı
FETÖye teslim etmiş bir iktidarın, Yargıyı FETÖden
temizleyeceğiz. diye tekrar tarikatlara -AKPnin arkabahçesi
yapmış- teslim etmiş bir iktidarın asla ve asla samimi
olması ve bu sorunu çözmesi mümkün değil.
Bakın, Adalet Bakanı romantik mesajlar
veriyor, toplantılar yapıyor. İnsan Hakları Eylem
Planında var, yıllardır var, coğrafi teminat niye yok?
Niye getiremiyorsunuz? Çünkü siz de biliyorsunuz ki her hâkim, siz
istemezseniz, sizin istemediğiniz bir kararı verirse
sürüleceğini bilsin istiyorsunuz ve bu akılla da sizin
yargıyı düzeltmeniz mümkün değil; olsa olsa siz kendi
arkabahçenizi kurarsınız ama her zalimin, her ceberut yönetimin sonu
bir şekilde gelir ve biz demokratik hukuk devletini bir şekilde
milletimizden aldığımız gücümüzle de kurarız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 15- 5271 sayılı Kanunun 109uncu
maddesinin altıncı fıkrasında ver alan bendinde (e)
bendinde ibaresi (e) ve (j) bentlerinde şeklinde değiştirilmiş
ve aynı fıkraya aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Ancak (j) bendinde belirtilen konutunu terk etmemek
yükümlülüğü altında geçen her bir gün cezanın mahsubunda bir gün
olarak dikkate alınır.
Erol Katırcıoğlu Hüseyin Kaçmaz Mahmut Celadet Gaydalı
İstanbul Şırnak Bitlis
Dilşat Canbaz Kaya Züleyha
Gülüm Kemal
Peköz
İstanbul İstanbul Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OĞUZHAN KAYA
(Çorum) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden
Şırnak Milletvekili Sayın Hüseyin Kaçmaz.
Buyurun Sayın Kaçmaz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
15inci maddeye baktığımızda,
konutu terk etmeme yükümlülüğünün cezadan mahsup edilmesine ilişkin
bir düzenleme olduğunu görüyoruz ancak aslında bu konutu terk etmeme
yükümlülüğünün nasıl kullanıldığına ilişkin
birkaç şey söylemek istiyorum öncelikle. Tabii, her ne kadar Adalet
Bakanlığı istatistikleri paylaşmasa da bu ev hapsi
kararlarının, ev hapsi olarak bilinen bu kararların son
yıllarda, özellikle son dönemlerde sayılarında büyük bir
artış var. Özellikle Boğaziçi protestolarında,
hatırlandığı üzere şubat ayında
yaklaşık iki haftada 50ye yakın öğrenci hakkında ev
hapsi kararı verilmişti. Aslında bu durum bile başlı
başına söz konusu uygulamanın yani ev hapsinin ölçülülük
ilkesine aykırı olarak giderek tutuklanmanın kendisi hâline
dönüştüğünün de göstergesiydi. Bazı durumlarda kanunda
cezası altı aydan üç yıla kadar gösterilen ve
dolayısıyla ceza verilse dahi denetimli serbestliğe tabi olacak
bir suç açısından bile evlerin birer cezaevine,
yurttaşların da kendi kendilerine gardiyan olarak
dönüştürülmesine bir ortam sağladığı aslında
kamuoyunca da biliniyor. Bu alanda gerçekten bir iyileştirme yapılmak
isteniyorsa, ev hapsi kişi özgürlüğüne yönelmiş bir müdahaledir
ve dolayısıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 5inci
maddenin (1)inci fıkrasının (c) bendi uyarınca kişi
özgürlüğüne ilişkin suç isnadıyla yönelen her müdahale gibi
mutlaka duruşma açılarak incelenmelidir yani tutuklama
şartları oluşursa ancak bu karar verilebilmelidir. Bunun için de
sadece CMK 108de yapılacak bir ek düzenlemeyle bu husus düzenlenebilir.
Yine, ev hapsine ilişkin kararlar verilirken
tutuklama için aranan standartlara uyulması şarttır ve
anılan tedbir için tıpkı tutuklamada olduğu gibi suç
işlendiğine dair somut delile dayanan suç şüphesi
bulunmalıdır. Yine, ev hapsi ancak suç işlenmesi veya suçun
önlenmesi amacına yönelik uygulanabilir, yani ifade özgürlüğü ve
toplanma özgürlüğünü ortadan kaldıracak şekilde
kullanılmamalıdır, yani ölçülü uygulanmalıdır ve
uygulanması zorunlu ve elverişli olmak zorundadır.
Yine, getirilen değişiklikle, ev hapsinde
geçen sürenin iki gününün bir gün olarak, hani ceza alması durumunda bir
gün olarak hesaplanması öngörülmüş. Ancak, biz bunun da hakkaniyete
aykırı olduğunu düşünüyoruz. Her bir gün yine bir eşit
gün olarak alınmalı ve yine, tabii, değerli milletvekilleri,
düşünün ki hakkınızda hukuksuz bir şekilde tutuklama
kararı verildiğinde, daha sonrasında beraat kararı
aldığınızda ya da haksız tutuklama, haksız bir
tedbir olduğu ispat edildiğinde, ortaya
çıktığında CMK 141 gereği bu hukuksuz, haksız
tutuklama sebebiyle tazminata hükmedilebiliyor. Ancak, burada, şu
aşamada haksız bir şekilde ev hapsiyle bir yaptırıma
maruz kaldığınızda bu tazminattan yararlanamıyorsunuz.
Dolayısıyla, CMKnin 141inci maddesine de bir ekleme yapılarak
söz konusu husus da bu şekilde aslında düzeltilebilir.
Tabii, bunları söylerken maddeyle ilgili,
değerli milletvekilleri, bugün yine -AKP iktidarları döneminde benim
ilk dönemim- maşallah 28inci fezlekem de geldi ve 28inci fezlekeye
baktığımda değerli arkadaşlar, sadece şunu
söyleyeyim: Hakkımızda ne bir yolsuzluk ne bir haksız fiil durumu
söz konusu, sadece yaptığımız konuşmalar, sadece ifade
özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek durumlar söz konusu.
Bugün, yine, AKP iktidarının kontrolü
altında bulunan, iplerini AKP iktidarının kontrolüne
kaptırmış olan yargının aslında geldiği durumu
gösteren bir fezlekeyle yine karşı karşıyayız. Şu
an bile İmralı Cezaevinde uygulanan tecride ve yine cezaevlerinde
uygulanan haksız ve hukuksuz fiillere karşı, şiddete
karşı, çıplak aramaya, kaba dayağa karşı
yapılan ve cezaevlerindeki bu hak ihlallerine karşı yapılan
ve iki yüz yirmi dört gündür devam eden bir açlık grevi var.
Hatırlarsanız; Sayın Leyla Güvenin başlatmış
olduğu bir açlık grevi vardı İmralıdaki mutlak tecridin
ortadan kaldırılmasına yönelik, yani aslında, ülkenin
kanununun, yasasının uygulanmasına yönelik bir talep vardı
ve iki yüz günü aşkın bir açlık grevi vardı ve
hayatını kaybeden mahpuslar da vardı. O mahpuslara, ülkedeki
yasanın uygulanması için bedenini açlığa
yatırmış mahpuslara yazdığım mektup sebebiyle
bugün yine bana bir fezleke geldi. Fezlekede ne diyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Sayın
Başkanım, müsaadenizle
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Fezlekenin gerekçesi
Mektupların içeriğinde, başlattıkları açlık
grevi eylemlerini meşru göstermeye ve desteklemeye yönelik ifadeler
kullanmak suretiyle
şeklinde devam etmiş; suç işlemişim!
Değerli arkadaşlar, az biraz hukuku bilen
-hukukçu arkadaşlar tabii ki bunu bilir- az biraz hukuku, hakkaniyeti
bilenlere söylüyorum: Açlık grevi, tarihten de bilindiği üzere,
muktedirin elinden zulüm yetkisini almak için başvurulan bir yöntemdir.
İnsanların gırtlağına çökülürse, insanların yasal
hakları elinden alınırsa, insanların yurttaşlık
statüsü elinden alınırsa bu durumlar ortaya çıkar, açlık
grevleri yapılır ve açlık grevi yasa gereği de hiçbir
şekilde suç değildir. Açlık grevindeki mahpuslara mektup
yollamak da hiçbir şekilde suç değildir ama şunu biliyoruz ki:
AKP iktidarı nezdinde Kürt halkının iradesi, artık, Kürt halkının
eşit yurttaşlık statüsü dahi kabul edilmez durumdadır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 15inci maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Aydın
Adnan Sezgin Ayhan
Erel Ümit
Beyaz
Aydın Aksaray İstanbul Muhammet Naci Cinisli Feridun Bahşi Aylin Cesur
Erzurum Antalya Isparta
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OĞUZHAN KAYA
(Çorum) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden
Aydın Milletvekili Sayın Aydın Adnan Sezgin.
Buyurun Sayın Sezgin. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
dördüncü yargı reformu paketinin Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından özgür birey, güçlü toplum, daha demokratik bir Türkiye
vizyonuyla kamuoyuna açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı
temel alınarak hazırlandığı ifade edilmiştir.
Anlaşılan, Sayın Cumhurbaşkanı da ülkemizdeki
demokrasinin ve hukukun hâlinden memnun değil. Yirmi yıllık
iktidarın sonunda, ülkemizde demokrasinin ve hukukun gördüğü
yozlaşma bu yönetimin büyük ayıbıdır. 2018
yılındaki rejim değişikliği, hukukun üstünlüğüne
dayalı demokrasiyi ve insan haklarını imha hamlesidir. Bir
yıl öncesine kadar Kopenhag Kriterlerinin oldukça gerisine
düştüğümüzden yakınıyorduk, bugün Kopenhag Kriterlerine
göre kıyaslama yapmak dahi mümkün değildir. Ne acıdır ki
ülkemizde artık popülist otoriter rejimin ötesinde, bir tür totalitarizm
olan sultancı rejim geçerlidir. Bu, Türkiyenin demokrasi tarihine,
birikimine ve milletin kahir ekseriyetinin iradesine ihanettir.
İktidarın son dönemdeki her yargı paketi hamlesinden sonra
Türkiyede yargı, demokrasi, insan hakları ve temel özgürlükler
geriye gitmiştir.
Sayın Genel Başkanımız
vatandaşlarımızın tapunun delinmesi olgusuyla
karşı karşıya kaldıklarını söylemektedir;
maalesef, durum budur. Mülkiyet hakkı insan hakları
sistematiğinin ilk aşamasıdır, bilmem hatırlatmaya gerek
var mı? Bizi özgürlükçü rejimlere bağlayan tüm değerler ve
taşıyıcı sütunlar tek adam rejimiyle birlikte topyekûn
çatlamakta ve çökmektedir. Türkiye bırakın bir hukuk devleti
olmayı, kanun devleti olmayı bile artık becerememektedir.
İktidarın ve iktidarın sözcülerinin demokrasi ve hukukla ilgili
söylemlerinin ne demokratik muhalefet ne de vatandaş nezdinde itibarı
kalmıştır. Bu konularda söylediğiniz hiçbir şeye
güvenmiyoruz, dünya âlem de güvenmiyor.
Türkiyenin dış dünyadaki
imajını onarmak için kamu diplomasisi toplantıları
yapılıyor. Türkiye demokrasi ve hukuktan bu denli
uzaklaşmışken bu çabaların hiçbir getirisi olmaz. Kamu
diplomasisi iyi olanı parlatır, güçlendirir; kötü olana kamu
diplomasisi uygulanamaz, alay konusu olursunuz. Sonuçta, bugüne kadar
yaptığınız gibi, milyonlarca dolar daha
harcarsınız ama sonuç alamazsınız. Kamu diplomasisi 3üncü
ligden 1inci lige çıkarmaz, size ancak totaliter rejimler, tek adam
rejimleri göz kırpar.
Sayın Cumhurbaşkanı, Doğu
Türkistandaki Türklere zulüm yapan, tüm ülkeyi baskı altında tutan
Çin Halk Cumhuriyeti lideri gibi, Çin Komünist Partisi sevgisi ile Çin Halk
Cumhuriyeti sevgisini özdeşleştiren Şi Cinping gibi, Türkiye
sevgisini AK PARTİ sevgisiyle özdeşleştiren ifadeler
kullanmaktadır. Sırf bu ifadeler hangi zihniyetle
yönetildiğimizi, ülkemizin nereye götürülmek istendiğini göstermeye
yetiyor.
Saygın uluslararası kuruluşların
çalışmalarına göre Türkiyenin demokrasi ve hukuk
açısından bulunduğu konumun koordinatları
şunlardır: Özellikle son beş yılda dünyada demokrasisi en
çok aşınan ülkelerin başında gelmektedir. İnsan
hakları ve temel özgürlükler, denge ve denetim mekanizmaları,
idarenin tarafsızlığı ve katılımcılık
açısından Türkiye en alt kategoride yer almaktadır. Türkiye
otoriter yönetimin tüm özelliklerini göstermektedir. Ben hasbelkader otoriter
rejimler altındaki ülkelerde görev yaptım. Oralarda
yargının siyasi yönetimden nasıl etkilendiğini biliyorum.
Maalesef aynısını yaşıyoruz Türkiyede.
Değerli arkadaşlar, bu tablo ortaya
koyuyor ki iktidarın demokratikleşme niyeti ve çabası yoktur,
kabiliyeti de mevcut değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Demokrasiye dönüşün
reçetesi iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemdir.
Konuşmama son verirken şunu belirtmek
istiyorum: İktidarın sözcüleri bugün de olduğu gibi sıkça
tek parti dönemine atıf yapmaktadırlar. Tek parti dönemi iyisiyle,
kötüsüyle cumhuriyet tarihimizin parçasıdır. Evet, bu dönemde
yası tutulacak, matem gerektiren olaylar yaşanmıştır
ama biliyoruz ki matemi ölçüsüz şekilde uzatmak, hafıza
takıntısı yaratmak ciddi bir hastalıktır. Eğer
hastalık değilse riyadır, ayıplanacak bir bahanedir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 15inci madde kabul edilmiştir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, ben kısa bir söz istiyorum yerimden.
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
50.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
DEDAŞın Mardinde askerler eşliğinde trafoları
sökmesine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ya, DEDAŞ zulmü devam ediyor, şu anda
olağanüstü bir hareketlilik var. Mardinin Derik ilçesinde askerler
eşliğinde DEDAŞ yetkilileri trafoları söküyorlar.
Trafoları söktükleri için tabii ki ekili olan mısırlar da
sulanamıyor. Gazla müdahale edildi ve yurttaşlar arıyorlar,
hakikaten çok sıkıntılı bir durum. Ayrıca şunu da
ifade etmek istiyorum: Çok fahiş faturalar olduğu için bu
yaşanıyor ve bu faturaların sebebine ilişkin biz -sadece
bizim partimiz- bir rapor hazırladık ve bu raporlarda, özellikle
trafoların çok eski olduğunu, elektrik kaçağı olduğunu
ve bu kaçak elektriğin vatandaşlara yüklendiğini somut olarak
tespit ettik ve bunu yetkililerle paylaştık yani elektrik hatları
çok eski olduğu için ve tonlarca kayıp elektrik var, bu kayıp
elektriğin tamamı vatandaşa fatura ediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hakikaten 45-50 derece sıcakta mağduriyetin boyutlarını
tabii ki Meclisin takdirine sunuyorum ve bu faturalar incelendiği takdirde
kayıp elektriğin tüm bedelinin vatandaşlara ödettirilmek
istendiği de ortaya çıkacaktır. Şu anda Derik ilçesinde,
köylerinde, Kasra, Selme ve Menteşede de askerler ile vatandaşlar
karşı karşıya yani bir gerilim var; gerilim de yani
köylüler sonuçta ölüme terk edilecek, başka bir gelirleri de yok. Yani bu
sorunu özellikle iktidar grubu sözcüsüne iletmek istedim, paylaşmak
istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki.
X.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıt ve İstanbul Milletvekili Numan
Kurtulmuş ile 63 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3697) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 274) (Devam)
BAŞKAN 16ncı maddede 3 önerge
vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 16ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 16- 5271 sayılı Kanunun 110uncu
maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
(2) Hâkim, Cumhuriyet savcısının
istemiyle, adli kontrol uygulamasında şüpheli ve müdafinin de
hazır bulunduğu bir duruşmada, şüpheliyi bir veya birden
çok yeni yükümlülük altına koyabilir; kontrolün içeriğini
oluşturan yükümlülükleri bütünüyle veya kısmen kaldırabilir,
değiştirebilir veya şüpheliyi bunlardan bazılarına
uymaktan geçici olarak muaf tutabilir.
"(3) 109 uncu madde ile bu madde hükümleri,
gerekli görüldüğünde, görevli ve yetkili diğer yargı mercileri
tarafından da kovuşturma evresinin her aşamasında
uygulanır. Bu aşamada verilen adli kontrol kararı da
şüpheli ve müdafinin hazır bulunduğu bir duruşmayla verilir.
"(4) Adli kontrol kararları, şüpheli
ve müdafinin de bulunduğu bir duruşmayla, 30 günlük sürelerle gözden
geçirilir.
Ali
Şeker Erkan
Aydın Rafet
Zeybek
İstanbul Bursa Antalya
Mahmut
Tanal Süleyman
Bülbül Zeynel
Emre
İstanbul Aydın İstanbul
Bayram
Yılmazkaya
Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OĞUZHAN KAYA
(Çorum) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Ali Şeker.
Buyurun Sayın Şeker. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Biliyorsunuz, tutukluluğun devamıyla
ilgili her ay kontrol edilmesi gerekirken mahkemeler iş yükünü gerekçe
göstererek bunları yapmamakta ve tutuklu olanlar dahi bu konuda
mağdur edilmekte. Bizim burada talebimiz, getirilen kanun teklifinde adli
kontrolün devamına karar vermeyle ilgili Dört ayda bir bu kontrol gözden
geçirilecek. deniliyor, biz bunun her ay yapılmasının uygun
olacağını düşünüyoruz çünkü bir kişi yine mahkemenin
iş yükü bahane gösterilerek belki değerlendirmeye bile tabi tutulmadan
adli kontrol tedbiri uzun süre uygulanmaya devam edecek.
Biliyorsunuz, tüm dünyada adaleti temsil eden Themis
heykeli vardır. Bu Themis heykelini Anayasa Mahkemesinin
açılışında gözleri açık bir şekilde yaptı
Türkiye yani Türkiye gözü açık adalete teslim edildi. Bu gözü açık
olanlar da nereye bakıyor? Saraya bakıyor, saraydan gelecek talimata
bakıyor ki ona göre karar versin. Bizim gerçekten tam
bağımsız bir adalet sistemine ihtiyacımız var,
yargı sistemine ihtiyacımız var ki Türkiye adalete erişebilsin.
Ancak biz bütün mahkemelerde görüyoruz, talimatla tutuklananlar mecbur serbest
bırakıldığında da başka kumpas davalarıyla
tekrar tekrar tutuklanıyor. Buna çok sayıda örnek var -az önce
arkadaşımız da söyledi- Kavala var, Demirtaş var. Bu
arkadaşlarımız göz göre göre, adalet çiğnene çiğnene
tutuklanmaya, tutuklu yargılanmaya devam ediyorlar. Bizim bu sistemle
ilgili, yargının iktidarın sopası hâline getirilen bu
sistemle ilgili adalete erişme umudumuz maalesef yok. Bir tarafsız,
bağımsız yargı dediniz, bir bağımsız,
tarafsız yargı dediniz, evirdiniz çevirdiniz, yargıyı,
maalesef, iktidarın oyuncağı yaptınız.
Bunun dışında, son günlerde aile
hekimleriyle ilgili bir yönetmelik geldi. Bu yönetmelikte diyor ki: Bir tweet
atan hekim 50 ceza puanıyla cezalandırılacak. O
attığı tweet ne kadar doğru, ne kadar gerçek olursa olsun
o hekimi cezalandırmak için bir gerekçe olarak gösterilecek. Eğer 3
kez basına izinsiz konuştuysa o aile hekiminin sözleşmesi
feshedilecek. Peki, aile hekimleri devlet memuru olmaktan
çıkarıldı denildi ama bu sözleşmelerle devlet
memurlarından daha sıkı bir şekilde ağzını
bağlayan uygulamalara tabi tutuluyor.
Deprem konusunda Tozkoparan Mahallesinde insanlar
evlerinden çıkartıldı, 900e yakın hane kapının
önüne konuldu. Oradakiler şunu diyorlar: Biz Danıştaya
başvurduk, bu Danıştayın kararını bekleyin, dava
sonuçlansın, ondan sonra yapacağınızı yapın ve
bizi yerimizde yenileyin, bizi buralardan uzaklara mahkûm etmeyin. Bizim
ödeyebileceğimiz şartlarda bize konut imkânı tanıyın
ve bize destek olun. deniliyor. Milyarlarca lira bir avuç müteahhite
verilirken depremin pençesinde duran bu halka doğru düzgün bir yardım
yapılamadığından, Tozkoparanda da Avcılarda da
insanlar ölümle burun buruna yaşamak durumunda kalıyor.
Şişli Etfal Hastanesinin yenilenmesi.
binanın sağlam olmadığı ifade ediliyor. Tamam,
yenilenebilir ama yerinde yenilenmeli, kapasitesi de düşürülmeden
yenilenmeli, başka yerlere gönderilerek orada butik bir hastane
yapılmamalı çünkü o bölgede gerçekten bir hastaneye ihtiyaç var;
toplumsal olaylar oluyor, orada yaşayan yoğun bir nüfus var, gündüz
nüfusu çok yüksek. Burada bütün branşlarıyla aktif bir hastaneye
ihtiyaç var, bunun yerinde yenilenmesi gerekiyor aynı şekilde.
Kadıköy Anadolu Lisesi var. Kadıköy
Anadolu Lisesine 32 dönümlük arazisiyle göz dikmişler ve öğrenci
sayısını da yarı yarıya düşürdüler. Yani bir
ülkenin kültürü eğitim kurumlarına, devlet kurumlarına
şehrin merkezlerinde ne kadar yer verildiğiyle alakalıdır.
O şehirde eğer devlet kurumları şehrin merkezindeyse orada
bir ağırlık vardır, bir kültür oturmuştur ama bizim
burada, maalesef, o okul arazileri arsa gibi görülüyor. O okul arazilerine
başka başka AVMler, konutlar yapılsın diye, rezidanslar
yapılsın diye gözler oraya dikilmiş durumda, oralardan ellerini
çekmeleri gerekiyor.
Validebağ Korusu var. Validebağ Korusu
doğal ortamıyla, orada -bugün hayvan hakları yasa teklifi
gelecek buraya- yaşayan, doğal ortamda yaşayan hayvanların,
sincabın, oradaki kertenkelenin, oradaki kuşların doğal
ortamı orası.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, tamamlayalım Sayın
Şeker.
ALİ ŞEKER (Devamla) Orada yaşayan
canlıların doğal ortamı ve oraya ne yapılmak
isteniyor? Beton dökülmek isteniyor, suni çim yapılmak isteniyor, oradaki
kuş yuvaları da orada yaşayan canlıların florası
da ortamı da faunası da ortadan kaldırılmaya
çalışılıyor.
Bizim, bugün başkentin girişinde
durdurulan maden işçilerimiz var. Somada, Ermenekte haklarını
arayıp alamayan ve buradan çıkan kanundan o Uyar Madenciliğin mağdurları
da yararlansın diye önerdiğimiz şey oraya
konmadığı için mağdur olanlar var ve üstte yok, başta
yok, o insanlar başkentin kapısına gelmiş, başkentten
içeri sokulmuyor. Bundan otuz yıl önce madenciler Meclise kadar
gelebiliyordu ama bugün 30 kilometre dışında, maalesef,
demokrasi bitti Yerinizde durun. deniliyor. Daha önce Anayasa Mahkemesi
Şehirler arası yollarda da hak aranabilir, hak aramanın önüne
hiçbir engel konulamaz." dedi, Anayasa Mahkemesinin kararlarına bile
uymayan bir yürütme var. Bu yasaların çıkmasının ne
anlamı oluyor eğer uygulanmayacaksa.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274
sıra sayılı Kanun Teklifinin 16'ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 16- 5271
sayılı Kanunun 110uncu maddesinin üçüncü fıkrasında yer
alan "bu madde hükümleri" ibaresi "bu maddenin birinci ve ikinci
fıkra hükümleri" şeklinde değiştirilmiş ve
maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(4) Şüpheli veya
sanığın adli kontrol yükümlülüğünün devamının
gerekip gerekmeyeceği hususunda en geç 30'ar günlük aralıklarla; soruşturma
evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi,
kovuşturma evresinde ise re'sen mahkeme tarafından 109'uncu madde
hükümleri göz önünde bulundurularak karar verilir."
Filiz
Kerestecioğlu Demir Erol
Katırcıoğlu Dilşat
Canbaz Kaya
Ankara İstanbul İstanbul
Züleyha
Gülüm Kemal
Peköz Mahmut Celadet
Gaydalı
İstanbul Adana Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OĞUZHAN KAYA
(Çorum) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden Ankara
Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle,
ben, cezaevlerinde olan bütün arkadaşlarımı selamlayarak konuşmaya
başlamak istiyorum ve Sevgili İdris Balukene de özellikle selam
söylüyorum. Belki unutanlar vardır. Burada gerçekten çok yetenekli ve
nitelikli bir Grup Başkan Vekili olarak görev yaptı. İdris Bey,
burada olmadığınız için üzülmeyin, biz cezaevinde olduğunuz
için üzülüyoruz ama gerçekten, sizin olduğunuz zamanki bir Meclis de yok
burada; o, kalkıp işte, sürekli konuştuğunuz ve hakikaten
her şeye müdahil olduğunuz, bütün haksızlıklara
karşı çıktığınız bir Meclis de yok burada,
maalesef.
Ömer Faruk Vekilimize de geçmiş olsun demek
istiyorum bir kez daha buradan.
Evet, 83 yaşındaki hasta tutsak Mehmet
Emin Özkan hâlâ o hastane senin bu adli tıp benim
dolaştırılıyor. Melek Çetinkaya Benim harp okulu
öğrencisi gencecik oğlum tutuklu da amirleri nerede? diye soruyor
aylardır ve bu ülkede kayıpların sayısı hiç ama hiç
azalmıyor. Karşımızda Adalet Bakanlığı
olarak duruyorsunuz -gerçi Bakanlık da artık bulunmuyor- Adalet
diyor bütün ülke, her yerden bu çığlıklar yükseliyor ve sizler
öylece seyrediyorsunuz.
HEP Diyarbakır İl Başkanı Vedat
Aydın bundan otuz yıl önce temmuz ayında öldürüldü ve yetmedi,
cenazesine de saldırıldı; cenazesinde de 8 Kürt
yurttaşımız hayatını kaybetti. Dün ise Vedat
Aydından tam bir yıl sonra öldürülen Musa Anterin
duruşması vardı, Ape Musanın. Otuz koca yıl, otuz
koca yıl geçmiş üzerinden ve Vedat Aydın cinayeti zaman
aşımı noktasında, Musa Anter cinayeti de o yolda. Neden?
Çünkü siz de kendi döneminiz boyunca, tıpkı öncelleriniz gibi,
90lardaki tüm suçların, faili meçhul davaların cezasız
kalmasını sağladınız. Çünkü 90lardaki suçların
aktörlerinin önemli bir kısmı artık sizin de himayeniz
altında.
Ben Dicle Anterle -Musa Anterin oğlu-
yaklaşık on beş yıl önce gazetecilik yaparken
tanışmıştım, Toplumsal Bellek Platformu üyeleriydi,
Canan Kaftancıoğlu ve Özgür Mumcuyla da aynı zamanlarda
tanışmıştım. Hepsi yakınlarını
cinayetlerle kaybeden insanlar ve hâlâ da adalet aramaya devam ediyorlar.
Evet, Musa Anterin oğlu Dicle Anter ve avukat
meslektaşım Selim Okçuoğlu ve halkımız adına
soruyorum: Vedat Aydın cinayetinde de itiraflarda bulunan, İsveçte
yaşayan Abdülkadir Ayganın bu aşamaya kadar hâlâ neden ifadesi
alınmamıştır? Uluslararası istinabe yoluyla bir
sanığın savunmasının alınması bu kadar
mı zordur? Bunlar, orada öylece duran Adalet Bakanlığı
cenahına sorularım.
Musa Anter cinayetinden bugüne otuz yıl
geçmiştir. Faili meçhulleri, daha doğrusu failleri belli
olanları ortaya çıkarmak yerine Cumartesi İnsanlarıyla
uğraşan o İçişleri Bakanınız daha ne kadar
görevde kalacaktır? 90larda iktidar olmamanız ama bugün bütün bu
cinayetlerin üstünün örtülmesine fırsat vermeniz sizi suçtan
arındırıyor mu? Daha ne kadar kamu görevlilerini
aklayacaksınız?
Evet, Değerli Gazeteci İrfan Aktanın
yazısıyla devam etmek istiyorum: Sonuçta devlet de yargı da
yapacağını yaptı, yapıyor. Bu, Vedat
Aydının sözleriydi işkencede. Vedat Aydın cinayetiyle
ilgili davanın zaman aşımına uğraması
sıradan değil; en az Vedat Aydın cinayeti kadar korkunç,
dehşet verici, sembolik bir olay. Bu, otuz yıl boyunca binlerce
insanın hayatına mal olmuş cinayet şebekelerinin
suçlarının paranteze alınıp tarih dışı
kılınmasıyla eş anlamlı. Ki aynı İrfan
Aktanın söylediği gibi, dün meslektaşım Selim
Okçuoğlu da mahkemede şöyle diyordu: Kanaatimiz odur ki mahkeme
önündeki bir dosyanın, devlet mekanizmalarının görev
yapmaması sonucuna bağlı olarak tarihe gömülmesi
amaçlanmaktadır. Evet, bütün bu cinayetlerin tarihe gömülmesini
amaçlıyorsunuz.
Evet, ben, aynı zamanda bizlere de bir soru
sormak istiyorum, muhalifler olarak bizlere de.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Sayın Başkan, ek süre rica edebilir miyim?
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Vedat Aydın işkencecilerini kastederek Ben onlara
yaptım yapacağımı. demişti çünkü direnmişti,
otuz yıldır siyasi etkisini devam ettirerek bunu kanıtladı
da. Peki, ya biz, Vedat Aydın için, Musa Anter için, bu davaların
zaman aşımına uğramaması için ne yaptık, ne
yapıyoruz? Bunu da muhalefet olarak, muhalefette olan herkese soruyorum.
24 Kasım 2021, Ankara 6. Ağır Ceza
Mahkemesinde Musa Anter duruşması var. Evet, ajandalarınıza
not alın ve hep birlikte orada olalım, olalım ki bu ülke bir gün
tamamen faili meçhuller mezarlığına dönmesin.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 16ncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
en geç dört ibaresinin en geç iki şeklinde değiştirilmesi
arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Erel Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Ümit
Beyaz
Aksaray Adana İstanbul
Feridun
Bahşi Muhammet
Naci Cinisli Aylin
Cesur
Antalya Erzurum Isparta
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OĞUZHAN KAYA
(Çorum) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden Aksaray
Milletvekilli Sayın Ayhan Erel.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Maddeyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununun 110uncu maddesinde düzenleme yapmak suretiyle, gerek
soruşturma gerekse kovuşturma evresinde adli kontrol
yükümlülüğünün devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda karar
verilmesi istenmektedir.
Maddeye baktığımızda, olumlu
yanları olmakla beraber bize göre eksik tarafları da var.
Soruşturma ve kovuşturmada dört aylık sürenin fazla
olduğunu, bu sürenin hiç olmazsa iki aya indirilmesinin daha adil
olacağını görmekteyiz.
Yine, cumhuriyet savcısının talebi
üzerine sulh ceza mahkemesi hâkimi dört ayda bir kontrol edecek, buna
avukatların talebinin de eklenmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Yine, kovuşturma evresinde mahkeme
tarafından dört ayda bir adli kontrolün devam edip etmeyeceği
hususunda bir karar verilecek. Birinci derece mahkemesi karar verdikten sonra
dosya bir üst mahkemeye, istinafa veya Yargıtaya gittiğinde adli
kontrolün devam edip etmeyeceği hususunda hangi mercinin karar
vereceği hususunda bir düzenleme yoktur. Dolayısıyla ilk derece
mahkemesi dosyayı karara bağlayıp bir üst mahkemeye
gönderdiğinde adli kontrolün kalkmasına veya devam etmesine birinci
derece mahkemesi mi karar verecek, istinaf veya Yargıtay mı karar
verecek, bu konuda bir düzenleme yok. Bu düzenlemenin yapılması
gerektiği kanaatindeyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye gerçekten bu sene hem kuraklık hem de
kuraklığa bağlı olarak tarım ürünlerinde rekoltenin
çok düşmesine sebep olan zor şartlar yaşamaktadır. Aksarayda
özellikle Eskil ilçemizin geçim kaynağı tarım ve
hayvancılıktır. Tarım olmayınca hayvancılık
da maalesef yapılamıyor. İlçenin her geçen gün daha büyük bir
derdi, sorunu hâline gelen tarımda sulama sıkıntıları
devam etmektedir, artık yer altı suları tarımda yeterli
değildir. Yer altından çıkarılan sularla elde edilen
tarım ürünlerinden elde edilen gelir de elektrik paralarını
karşılayamaz durumdadır. Yine, buradaki hazine arazileri
boş durmaktadır, bu hazine arazileri köylülerin kullanımına
bir türlü verilmemiştir. Bu sene yonca ve saman fiyatlarına, yem
fiyatlarına baktığımızda geçen yıllara oranla
yüzde 80 artmıştır ama süt fiyatları hâlâ yerinde
saymaktadır. Şu anda 1 torba yem 160-170 TL civarında. Sütü para
etmeyen, saman, yem bulamayan hayvan besleyicileri çare olarak
hayvanlarını kesimhaneye götürmektedirler. Eskile
baktığımızda, 85 köye sahip olan Eskilde 200 bin
küçükbaş, 100 bin büyükbaş hayvan var. Bu hayvanların kaderi
herhâlde kesimhanede sona erecek diye köylülerimiz kara kara düşünmektedir.
Yine Eskile baktığımızda, Eskil
Aksaraya 70 kilometre uzaklıkta; hastanesinde 1 uzman doktor yok,
görevlendirilen doktorlar da geçici görevle Aksaray Devlet Hastanesine
gönderilmektedir.
Aksarayı gezdiğinizde Aksaraylı
hemşehrilerim diyor ki: Artık biz AK PARTİden bir şey
istemiyoruz. AK PARTİnin bize vereceği bir tarafa kalsın, AK
PARTİ bugüne kadar bizden aldıklarını geri versin. Ben de
sordum hemşehrilerime Sizden ne aldı ki ne geri versin?
Ağaçören, Sarıyahşi, Gülağaç, Güzelyurt diyor ki: 2002den
önce ilçemizde adliyeler vardı, ilçemizde askerlik şubeleri
vardı, bunun yanında çeşitli resmî daireler vardı.
Bunları bizden aldılar, bu aldıklarını bize geri
versin, yeter.
Yine, beldeden köye dönüşen yerlerimiz de
diyorlar ki: Bizim beldelik hakkımızı geri versinler. Yeni
ilçe olan Sultanhanında, yeni ilçe olması dolayısıyla
resmî kurumlar açısından sıkıntılar yaşanmakta
ama en doğal hakkı olan sağlık hizmetleri maalesef
Sulhanhanında bir türlü istenilen seviyeye gelmemiştir.
Yıllardır devam eden hastane inşaatı bugün bir çivi
çakılmadan olduğu gibi durmaktadır. Nüfusu 10 binin üzerinde
olan Sultanhanılılara yapılan bu işlemin maalesef
Sultanhanılılar tarafından kabul görmediğini, biz de
kendilerine bugüne kadar seçeneksiz olduklarını ama bundan sonra bir
seçenek olarak artık İYİ Partinin ve Meral Akşenerin
olduğunu, dolayısıyla yapılacak zamanında veya erken
seçimde İYİ Partinin iktidarında Aksarayın tüm
sorunlarının bir bir çözüleceğini, Eskilin, Sultanhanının,
Güzelyurtun, Gülağaçın, Ağaçörenin, Sarıyahşinin
dertlerinin İYİ Parti
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bitti herhâlde. Bütün Aksarayı
saymayacaksınız değil mi?
Peki, tamamlayalım lütfen.
AYHAN EREL (Devamla) Aksaray iyiler kenti, Aksaray
güzeller kenti, Aksaray Somuncu Baba diyarı, Aksaray Yunus Emre
diyarı; bu sene hem Yunus Emre Yılı hem de güzel Türkçe
Yılı.
Ben, tüm Türk milletini ve Meclisi Yunus Emrenin
sevgisine, hoşgörüsüne, karşılıklı diyaloğuna
davet ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler.. Kabul etmeyenler
16ncı madde kabul edilmiştir.
17nci maddede 2 adet önerge vardır, önergeleri
aykırılık sıralarına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 17'nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 17- 5271 sayılı Kanuna 110'uncu
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
"Adli kontrol altında geçecek süre
MADDE 110/A- (1) Ağır ceza mahkemesinin
görevine girmeyen işlerde adli kontrol altında geçirilecek süre en
çok 1 yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hâllerde ve gerekçesi
gösterilerek bir defaya mahsus olmak üzere 6 ay daha uzatılabilir.
(2) Ağır ceza mahkemesinin görevine giren
işlerde, adli kontrol süresi en çok 2 yıldır. Bu süre, zorunlu
hâllerde ve gerekçesi gösterilerek bir defaya mahsus olmak üzere 1 yıl
daha uzatılabilir.
(3) Bu maddede öngörülen adli kontrol süreleri,
çocuklar bakımından yarı oranda uygulanır.
Kemal
Peköz Züleyha
Gülüm Dilşat
Canbaz Kaya
Adana İstanbul İstanbul Erol Katırcıoğlu Mahmut Celadet Gaydalı
İstanbul Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OĞUZHAN KAYA
(Çorum) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden
İstanbul Milletvekili Sayın Züleyha Gülüm.
Buyurun Sayın Gülüm. (HDP
sıralarından alkışlar)
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Merhabalar.
Evet, şimdi, adli kontrolle ilgili yeni bir
düzenleme var. Yine, sunum şekli özgürlüklerin güvence altına
alınması, ölçüsüz olarak uygulanmasının önüne geçilmesinden
bahsediliyor. Bu ölçüsüz uygulamanın önüne geçilebilmesinin yöntemi de
yedi yıl. Yani yedi yıl boyunca bir insana ev hapsi vereceksiniz,
adli kontrol hükümleri uygulayacaksınız, yurt dışına
çıkış yasağı vereceksiniz; davanın sonunda beraat
verildiğinde bu kadar süre boyunca adli kontrol hükümlerinin altında
kalmış olması acaba özgürlükleri nasıl etkiliyor, gerçekten
anlayabilmek mümkün değil. Yedi yıl boyunca bir insanı
aslında kısmen özgürlüğünden mahrum edecek birtakım
düzenlemeler yapıyorsunuz. Aslında toplumu tecrit altına alan,
toplum üzerinde denetim mekanizması kuran bir düzenlemeyi getiriyorsunuz
sanki özgürlük varmış gibi bizim önümüze sunuyorsunuz ve bunun bir
yaptırımı da yok. Yani bir tazminat kararı da yok bu
konuda, haksız adli kontrol uygulanması sonrasında bir
yaptırım düzenlemesi bile öngörülmemiş ama bunu bize özgürlük
diye sunmaya çalışıyorsunuz.
Şimdi, bakın, adli kontrolle ilgili,
nelerde adli kontrol veriliyor, bir bakalım: Toplantı ve gösteri
yürüyüşleri hakkını kullanmak istiyorsunuz, hemen gözaltına
alınıyorsunuz, adli kontrol; o kadar rahat veriliyor ki, o kadar
basit veriliyor ki inanılmaz. Cezaevinin önünde Ömer Faruk
Gergerlioğlu Vekilimizin tahliyesini beklerken polis müdahale ediyor,
diyor ki Burada bekleyemezsiniz. Cezaevinden bir vekilimizin
çıkışı için partililerimiz cezaevi önünde bekleyemiyor.
Polis diyor ki Burada gözaltı yaparım. Emin olun, orada
gözaltı olsa arkasından bir adli kontrol kararı gelecek; ortada
hangi suç var, hangi suçtan dolayı bize adli kontrol kararı verdiniz?
Tabii memlekette adalet olmayınca bunun cevabını veren de
olmuyor. Aynı Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine en demokratik
haklarını kullanmak istediklerinde yaptıkları gibi
kafalarını eze eze, şiddet uygulaya uygulaya gözaltına
alıyorlar, arkasından da diyorlar ki Hadi size ev hapsi, hadi size
adli kontrol hükümleri.
Şimdi, öyle bir hâle geldik ki zaten
yargıyı margıyı takmayan bir anlayış var. Polise
diyoruz ki: Ya, bakın, bu yaptığınız yasa
dışı, buna müdahale edemezsiniz, 2911le ilgili verilmiş
çok karar var, beraat kararları var bugünkü durumla aynı, şu an
sizin yaptığınıza benzer. Cevap şöyle geliyor:
Mahkeme kararı beni bağlamaz, ben buradaki işime bakarım.
Şimdi, böyle bir polisiniz var, böyle bir polisinizle gözaltına
aldığınız insanların adli kontrol kararlarıyla
bütün hayatını hapse çevirmeye çalışıyorsunuz.
Cezaevinde olmasa bile dışarıda diyorsunuz ki başında
kontrol mekanizmalarını tutacağım, demokratik
haklarını kullandırmayacağım, muhalefetin içinde yer
almanı engelleyeceğim, aslında diyorsunuz ki hapsedeceğim,
her türlü hapsedeceğim diyorsunuz, bunu da bize şimdi özgürlük diye
gerçekten sunuyorsunuz, inanılmazsınız demek istiyorum.
Gökkuşağı renkleri var diye hatta
gökkuşağı renginde çorabı var diye polis bir kişiyi
gözaltına almaya çalışıyor. Bununla ilgili adli kontrol
kararı veriliyor, gökkuşağı bayrağı var diye. Ev
hapsi mi dersiniz, imza mı dersiniz, yurt dışına
çıkış yasağı mı dersiniz, her türlü adli kontrol
kararı veriliyor. Siz de bunları, bu hukuk dışı adli
kontrolleri önce yerleştiriyorsunuz sonra da bize diyorsunuz ki ama
sınırlama koyduk, özgürlük falan filan diye yutturmaya
çalışıyorsunuz.
Cezaevleri gerçekten kanayan yara olmaya devam
ediyor. Size bir örnek; Rize Kalkandere L Tipi Cezaevinde gardiyanlar
tarafından 3 tutuklu darp edildi, neyse ki sonunda zorlamayla gardiyanlar
hakkında dava açıldı, zira tutukluların hayati tehlikesi
vardı, mecburen dava açılmak zorunda kaldı ama ne oldu? O
gardiyanlar hâlen aynı cezaevinde görevli. Hâlen aynı cezaevinde
görevli ve hâlen baskı uygulamaya devam ediyorlar, işkencelerine
devam ediyorlar, avukat görüşünü engellemeye çalışıyorlar.
Peki, hayati tehlike geçirecek şekilde darp eden, işkence eden
gardiyanlar nasıl oluyor da görevden alınmıyor, açığa
alınmıyor; bırakın onları, bir de aynı cezaevinde
görev yapmaya devam ediyor? İşte sizin adaletiniz bu.
Yine, mahpuslarla ilgili diğer bir sorun: Genel
olarak bütün cezaevlerinde zaten iki yüz yirmi dört gündür süren bir açlık
grevi var. İmralıda süren tecride ve tüm hak gasplarına yönelik
açlık grevi 224üncü gününde, siz bunları da duymak istemiyorsunuz.
Ama özelde bir açlık grevi daha var. Denizli T Tipi Hapishanesinde tutulan
24 yaşında bir genç, Ekin Polat. Sağlık durumu çok kritik,
cezaevinde bulunduğu süreçte kalp krizi geçirdi, kalp ritim
bozukluğu, KOAH hastalığı, kemik erimesi, görme
bozukluğu, hipofiz hormon dengesizliğiyle ilgili çeşitli
sağlık sorunları var; bu da yetmiyor, cezaevindeki
gardiyanların işkencesine, baskısına, psikolojik
baskısına sürekli maruz kalıyor. Çok kez sesini duyurmaya
çalıştı Ekin Polat, tedavisinin yapılmasını
istedi, Bana şiddet uygulamayın artık. demek için,
Şiddetinizden vazgeçin. demek için açlık grevi yaptı daha
önce.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Bir kez otuz beş gün,
bir kez kırk beş gün, bir kez sekiz gün sesini başka yöntem
bırakmadığınız için açlık greviyle duyurmaya
çalıştı ama maalesef duymadınız. Şimdi tekrar
açlık grevinde, 31inci gününde ve şu an ona vitamin verilmiyor,
işkenceye de devam ediliyor. Cezaevlerinde hak gasplarına artık
son verin, Ekin Polatı da serbest bırakın demek istiyorum.
Zulmünüz her yerde, görevinizi yapmak gibi bir
derdiniz yok, sermayeden yana tavrınız devam ediyor. İstanbulda
Galataport şantiyesinde çalışan 4 işçi,
DEV-YAPI-İŞ sendikasına üye oldukları için işten
atıldılar. 30 Hazirandan bu yana iş yeri önünde direniyorlar,
diyorlar ki: Sendika üyeliğimiz nedeniyle haksız hukuksuz işten
atıldık, buna son verin. Peki, Çalışma Bakanlığı
ne yapıyor? Kulaklarını tıkıyor çünkü sermayeden
yanalar, çünkü işverenden yanalar, asla işçiden yana, emekten yana
olmadılar zira.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 17nci
maddesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 110uncu
maddesinden sonra gelmek üzere eklenen "MADDE 110/A maddesinin (1)inci
fıkrasındaki "Ancak ibaresinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Bayram
Yılmazkaya Zeynel
Emre
Aydın
Gaziantep
İstanbul
Mahmut
Tanal Rafet
Zeybek Erkan
Aydın
İstanbul
Antalya
Bursa
Veli
Ağbaba
Malatya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OĞUZHAN KAYA
(Çorum) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden Malatya
Milletvekili Sayın Veli Ağbaba.
Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP öyle bir
yargı sistemi yarattı ki sadece Türkiyede değil, dünyada ne
kadar hırsız, kara paracı, uyuşturucu baronu, dolandırıcı
varsa Türkiyede yargılanmak istiyor. Bakın, AKPnin
yarattığı çiftlikte doğmuş, bu çiftliğin sütüyle
büyümüş, yetişmiş, Tosuncuk olmuş Mehmet Aydın, büyük
bir şovla teslim oldu. Yargılamada yapılan ilk iş ne oldu?
Soruşturmada gizlilik kararı. Dolandırırken aleni,
yargılarken gizli. Niye acaba, birilerinin ortaklığı
mı var; insan merak ediyor. Kumpas iddianameleri ya da kimin ne zaman
tutuklanacağı, tutuklanmadan yandaş medyada yazarken, bu insanla
ilgili, bu Tosuncukla ilgili gizlilik kararı veriliyor. Demek ki
insanın aklına Tosuncukun ortakları olduğu geliyor.
Değerli arkadaşlar, ben size söyleyeyim; Tosuncukun
kaçışını kolaylaştıranlar ya da Gel. diyenler
mutlaka bunun ortağıdır.
Yine, değerli arkadaşlar, laf,
dolandırıcıdan açılmışken sizinle birkaç
şeyi daha paylaşmak istiyorum. Eskiden, eski Türkiyede zengin
deyince akla kim gelirdi? Fabrikatör gelirdi. Kim gelirdi,
hatırlayın; televizyonlarda Hulusi Kentmen fabrikatör olarak akla
gelirdi. Değerli arkadaşlar, şimdi, her dönemin simgeleri var.
80li yılların simgesi kimdir? Banker Kastelli, Banker Yalçın
gibi
Bu dönemin simgeleri ne değerli arkadaşlar? Bu dönemin
simgeleri ise -bakın, ben size söyleyeyim- örneğin, Sezgin Baran
Korkmaz; örneğin, Rıza Sarraf; örneğin, Tosuncuk; örneğin
Thodexin sahibi Faruk Fatih Özer.
Değerli arkadaşlar, şu Tosuncuk kim,
bir inceleyelim. Bu Tosuncuk 26 yaşında, her yanından hinlik
akan, liseyi bitirememiş birisi ama çok zeki birisi, bir şeyi de
öğrenmiş, diyor ki: Kudüs kırmızı çizgimiz. Ne
zaman? Hayvan çiftliği açarken. Ya da Üst akıl oyunlarına
uyanık olun. ya da dış güçler ya da diyor ki:
Delikanlım, işaret aldığın gün atandan/ Yürüyeceksin,
millet yürüyecek arkandan/ Sana selam getirdim Ulubatlı Hasandan/ Sen ki
burçlara bayrak olacak kumaştasın/ Fatihin İstanbulu
fethettiği yaştasın. (CHP sıralarından
alkışlar) Tanıdık mı? Tanıdık. Nereden? Reis
kullanıyor, AKPliler kullanıyor; her kapıyı açıyor
değerli arkadaşlar.
Tosuncuk milyonlarca lirayı
dolandırıyor, devletin haberi olmaması mümkün mü? Devletin
haberi olmaması mümkün değil. Ücra bir köyde birisi Facebookta
yanlış bir kelime yazsa on dakika sonra gözaltına
alıyorlar. Adam yüzlerce kişiden, binlerce kişiden yüz
milyonlarca lira dolandırıyor; kimsenin haberi yok arkadaşlar.
İnanır mıyız? Vallahi inanmayız. Ama bir gün bunun
ortakları ortaya çıkacak.
Bir diğeri değerli arkadaşlar, bir
diğeri, Rıza Sarraf. Bakın, şu resme bakın, şu
resme herkes iyi baksın; bu adam 28 yaşında Türkiye
vatandaşı olmuş, zengin olmuş, bakanlara rüşvet verdiği,
daha doğrusu, bakanların maaşının
yarısını verdiği ortaya çıkmış; elbise
kutularını, ayakkabı kutularını icat etmiş bir
sahtekâr. Kim peki bu? Cezaevine atılıyor, ardından A Habere
çıkarılıyor; herkesin, bu memleketteki herkesin kutsalı,
şehit kanlarıyla sulanmış bu Türk Bayrağı bu
hırsızın pisliklerini örtmek için bir araç olarak
kullanıyor. Nerede? AKPnin resmî medyasında. Buna milliyetçiler de
baksın değerli arkadaşlar. Bunu yapanlara yazıklar olsun!
(CHP sıralarından alkışlar) Bunu yapanları tarih
affetmeyecek. Adam ne oldu? Bu adam Türkiyede büyük insanlar tarafından
evlendirildi, onu da unutmayın; kimlerin evlendirdiğini biliyorsunuz.
Ne oldu? Kaçtı, gitti Amerikaya. Amerikaya kaçtı, gitti, Türkiyeye
şantaj yaptı, Türkiyeyi âdeta yerle bir etti. Değerli
arkadaşlar, bu adamın bir yalısı var. Var ya buna
dokunulamadı, dokunulamadı. Niye? Kaçak yalısının
penceresine dokunulamadı. Niye? Çünkü dokunulursa ucu birilerine
dokunacak. Bu da birileriyle ortak, bu yalnız değil; bu
hırsızlığı, bu dolandırıcılığı
yalnız başına yapmadı. Onun da ortakları siyasi
iktidardır değerli arkadaşlar.
Bir başkası, değerli arkadaşlar,
bakın. Bu kim? Bu, AKPli siyasetçilerin ve bürokratların sosyal
tesisinin sahibi; var ya Paramount Otel -siz bilirsiniz, biz bilmiyoruz da-
onun sahibi. Bu kim arkadaşlar? Bu -dünyada herkes biliyor ki- Amerikadan
kara para aklamış, şirketlere el koymuş. Ne oluyor? Adama
diyorlar ki: Gel. Biraz parasını alıyorlar, belli bir müddet
bakanlara, milletvekillerine bakıyor; sonra diyorlar ki: Ülkeden kaç.
Kaçıp gidiyor, sonra ortaya çıkıyor ki bir gazeteci, Bakan
adına 10 milyon dolar rüşvet istemiş, 10 milyon dolar
istemiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
VELİ AĞBABA (Devamla) Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, bunları nereden
öğreniyoruz? Savcılardan mı, yargıdan mı, kimden
öğreniyoruz, biliyor musunuz? Utanarak söylüyorum, siz de utanın,
Sedat Pekerden öğreniyoruz. Türkiyenin gelmiş olduğu düzen bu
arkadaşlar. Bu adam kime maaş veriyor? Örneğin şu anda
Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu üyesine
maaş veriyor, altına araba tahsis etmiş, altına araba
tahsis etmiş değerli arkadaşlar. Bakın, öyle hırsızlık,
öyle yolsuzluklar
Şu resme de bir bakın arkadaşlar,
şu resme, Allah aşkına şuna bakın. Bir diğeri,
şuraya bakın
Dünyanın en büyük yolsuzluğu, 2 milyar dolar
dolandırıyor, kimsenin haberi yok. Yemin ediyorum, bu da lise mezunu,
28 yaşında; yemin ediyorum, bu da yakında çıkacak.
Yeni bir insan tipi yarattınız, kimse
üretmek istemiyor, kimse Hulusi Kentmen olmak istemiyor, kimse Koç olmak
istemiyor. Kim olmak istiyor, biliyor musunuz? Sezgin Baran Korkmaz olmak
istiyor, Rıza Sarraf olmak istiyor, Mehmet Aydın olmak istiyor.
Ülkeye armağan ettiğiniz, getirdiğiniz durum bu değerli arkadaşlar.
Maalesef bir de Türkiyede bir duyguyu yok ettiniz: Utanma duygusunu yok
ettiniz, arı yok ettiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Devamla) Maalesef,
insanları hırsızlığa, yolsuzluğa
alıştıran bir düzenle karşı karşıyayız.
Bu düzeni dostlarımızla yıkacağımızı
belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
17nci madde kabul edilmiştir.
18inci maddede 3 önerge vardır, önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal Peköz Züleyha
Gülüm Dilşat
Canbaz Kaya
Adana İstanbul İstanbul
Mahmut Celadet Gaydalı Nusrettin
Maçin Erol
Katırcıoğlu
Bitlis Şanlıurfa İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OĞUZHAN KAYA
(Çorum) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden
Şanlıurfa Milletvekili Nusrettin Maçin.
Buyurun Sayın Maçin. (HDP
sıralarından alkışlar)
NUSRETTİN MAÇİN (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün benim için çok üzücü bir olay
Gerçekten üzerinden otuz bir yıl geçti. Vedat Aydın
kaçırılmadan bir akşam önce Diyarbakırdaki HEP il
teşkilatında sivil toplum örgütlerinin yapmış olduğu
toplantı
O toplantıda ben de vardım, toplantının
gündemi faili meçhul cinayetlere karşı sivil itaatsizliği
geliştirmekti. Ben kendim de -1987de karakola 500 metre uzakta- faili
meçhul saldırı mağduru biri olarak o toplantıdaydım.
İki akşam sonrası, bir sendikada, bu konuyla ilgili ikinci bir
toplantı yapıp sivil itaatsizlik geliştirecektik meşru ve
demokratik zeminde. İkinci akşam, Vedat Aydın
arkadaşımız JİTEM tarafından kaçırıldı
ve hunharca katledildi. Vedat Aydını katledenler ile Tahir Elçiyi
katledenler aynıdır çünkü Tahir Elçi de barışın
elçisiydi; demokrasi istiyordu, barış istiyordu, sivil itaatsizlik
istiyordu. Onun için Tahir Elçinin de katillerinin çıkması
nafiledir.
Şimdi, yargı paketine gelince,
değerli milletvekilleri, çok açık ve net, bu iktidar, iç ve
dış siyasetten sıkışan iktidar kendi yargı
paketini revizeye giderek yeni bir algı yaratmaya çalışıyor
çünkü iç siyasette tükenen bir iktidar, bölge siyasetinde tükenen bir iktidar,
özellikle, ABD ve Avrupa Birliği nezdinde tükenen bir iktidar. Bu iktidar
iki yıl geçmeden dördüncü yargı paketi getiriyor. Şimdi, her
yargı paketi toplumla konuşulan, tartışılan,
mutabakata varılan bir yargı paketi değildir. Kendi
getirmiş olduğu önceki yargı paketlerini revize ederek bize ve
topluma yeni bir yargı paketiymiş gibi sunmaya
çalışıyor, bu toplum yemez. İşçiler göreve
gittiğinde Millî güvenliğimize zarar verir. diye engellenenler;
elektriği kesilenler itiraz ettiği zaman polis copuyla, yüz altı
yılla muamele görenler; sosyal medyada bir olaya ilişkin düşünce
beyan edenler, gözaltına alınıp adli kontrolle serbest
bırakılanlar
Kadına karşı şiddet
uygulandığı için kadın aktivistler ve kadın
arkadaşlarımız -İstanbul Sözleşmesine-
itirazını yükselttiği zaman Bu, Batı emperyalizminin
bilmem neyi, bize bu İstanbul Sözleşmesi fazla gelir. diye itiraz
eden bir iktidarla karşı karşıyayız.
Şimdi, iki ay daha geçmedi, İnsan
Hakları Eylem Planı ortaya atıldı. Arkadaşlar,
hiçbirimizin hayatında bir değişiklik oldu mu? İnsan
hakları alanında bir değişiklik oldu mu? Siyasetçi
alanında, gazeteciler alanında, işçiler alanında, yoksul
köylüler alanında, gençlik alanında, kadınlar alanında,
hangi alanda bir değişiklik oldu? İnsan haklarına
ilişkin eğer yaşamınızda bir değişiklik söz
konusuysa o zaman bu yargı reform paketinde de bir şeyler olur ama
biz çok açık ve net biliyoruz ki AKP bir algı partisidir, algı
iktidarıdır ve bu getirdiği yasalarla, benden önce konuşan
CHPli vekil arkadaşın söylediği gibi, o kirli ilişkileri
kurtarmaya yönelik bir operasyondur ve kendini dünya kamuoyunda, bölge
siyasetinde aklama paketidir. Halklarımız bunu yemez.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 18inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 18- 5271 sayılı Kanunun 137 nci maddesinin
üçüncü fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiş,
maddenin dördüncü fıkrasına soruşturma ibaresinden sonra
gelmek üzere veya kovuşturma ibaresi eklenmiş ve aynı
fıkrada yer alan Başsavcılığı, ibaresi
başsavcılığı veya mahkeme, şeklinde
değiştirilmiştir.
Beraat kararı verilmesi ve bu kararın
kesinleşmesi durumunda da tespit veya dinlemeye ilişkin
kayıtlar, hâkim denetimi altında aynı usulle yok edilir.
Arslan
Kabukcuoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel
Eskişehir Adana Aksaray
Ümit
Beyaz Feridun
Bahşi Muhammet
Naci Cinisli
İstanbul Antalya Erzurum
Aylin
Cesur
Isparta
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OĞUZHAN KAYA
(Çorum) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden
Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu.
Buyurun Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
274 sıra sayılı Kanun Teklifinin
18inci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
5271 sayılı Kanunun 137nci maddesi
soruşturmaya gerek görülmemesi durumunda veya hâkimin onayının
alınamaması durumunda cumhuriyet savcısının eldeki
delilleri imha etmesi hükmü taşırken kanundan sonra da hâkim
denetiminde bu kayıtların yok edileceği hükmü ortaya
konulmuştur. Bu kayıtların yok edilmesi işlemi ancak
beraat kararlarının kesinleştiği tarihten sonra
yapılacaktır. cümlesi teklifin madde gerekçesinde yer
almaktaydı, kabul görmedi. Zira beraat kararının bölge adliye
mahkemesi veya Yargıtayda bozulması durumunda eldeki delillerin yok
olacağı ve maddi sıkıntıya neden olacağı
düşünülmektedir. Ancak pek çok önerimizde olduğu gibi Komisyonda da
İYİ Partinin bu önerisi maalesef kabul görmemiştir.
Suç işleyen kişilerin teknolojinin
sunduğu telekomünikasyon araçlarından yararlanmakta oldukları
bir gerçektir. Bu sebeple amacı maddi gerçeği ortaya çıkarmak
olan ceza yargılamasında telekomünikasyon yoluyla yapılan
iletişimin denetlenebilmesi normaldir. Buradaki önemli husus, denetimin ve
korumanın ancak demokratik kurumların kontrolünde olması
gerektiğidir.
Temel bir insan hakkı olan özel hayatın
gizliliği ve haberleşme hürriyeti ihlal edilmemelidir. Özel
hayatın ve haberleşmenin gizliliğinin ihlal edilmesi suretiyle
manevi olarak zarar oluştuğunda, bu zararın tazmin edilmesi
gerekecektir. Bu nedenle söz konusu tedbirin uygulanması kesin çizgilerle
belirlenmelidir. Diğer bir deyişle özel hayatın gizliliği
ve haberleşme hürriyetine ancak çok istisnai durumlarda müdahale edilmeli
ve bu ihlal, demokratik toplumun gereklerine uygun bir şekilde
gerçekleştirilmelidir.
Son iki yıllık dönemde 3 yargı paketi
görüldü ve bu dördüncü yargı paketi. On dokuz yıldır ülkeyi
idare eden AK PARTİ iktidarı ülkeye adalet getirememiştir,
bilakis adaletin kaybolmasına neden olmuştur. AK PARTİnin
iktidara geldiği 2002 yılında dünyada, Türkiye, yargı
bağımsızlığı sıralamasında 37nci
sıradayken 2018 yılında daha aşağılara, 121inci
sıraya gerilemiştir. Bu kanun taslağı Türk
yargısına bir şey kazandırmaz çünkü AK PARTİnin
adaletle hiçbir ilintisi yoktur.
5271 sayılı Kanun 2004 yılında
görüşülürken Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu tutanaklarına
baktığımız zaman bazı değişiklikler var, on
yedi yıldaki bu değişiklikler şöyle: Şimdi ismi
sık telaffuz edilen bir suç örgütü liderinin o zaman da sık sık
ismi telaffuz ediliyor. Ayrıca o gün de 81 ile Emniyet müdürü tayin
ediliyor; bunların sadece 2 ya da 3ü liyakat ve kıdem esasına
göre göreve getirilirken 78-79u sadece sadakatle göreve getirilmiş
oluyor. Bugün ise o 2-3 kişi dahi -bir ile amir atanacaksa- liyakate göre
getirilmeden, hepsi 81i de sadakate göre getirilmektedir, değişiklik
sadece bu olmuş.
İşsizliğin zirve
yaptığı, geçim zorluğunun yarattığı
çaresizliğin insanları intihara sürüklediği, suç örgütü
liderlerinin açıklamalarını Hükûmetin başı önde
dinlediği ortamda yargı düzenlemesinin ihtiyaçlara cevap
vermeyeceği aşikârdır. Ülkemiz çaresiz değildir; yazlık
saray, kışlık saray, otomobil filosu, uçak filosu, yüzen saray Türkiyenin
derdine çare olmamıştır. Hakkı, halkımızın
ihtiyacı iştir, aştır, yolsuzlukla mücadeledir, adalettir,
huzurdur; öncelikle yapılması gereken seçimin yenilenmesidir, bunun
sonunda yüce milletimizin İYİ Parti yönetimiyle
tanışmasıdır ve bunlar sonunda adalet olur, geçim olur,
kalkınma olur, rahatlık olur.
Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 18inci
maddesindeki fıkrada yer alan ibaresinin fıkradaki şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Bayram
Yılmazkaya Zeynel
Emre
Aydın Gaziantep İstanbul
Erkan
Aydın Mahmut
Tanal Rafet
Zeybek
Bursa İstanbul Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OĞUZHAN KAYA
(Çorum) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden Bursa
Milletvekili Sayın Erkan Aydın.
Buyurun Sayın Aydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
274 sıra sayılı Kanun Teklifinin
18inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, yirmi altı yıl önce
Srebrenitsada hayatını kaybeden en az 8.372 insanı burada anmak
için bu çiçeği taktık; buradan da rahmet ve saygıyla
anıyorum. Bunu da ifade ederek başlamak istedim.
Dördüncü yargı paketi olarak geçiyor 274
sıra sayılı Kanun Teklifi. İki yıl önce
başladınız ve devamlı paket paket buraya getiriyorsunuz.
Burada çıkan daha önceki hatipler de söyledi, yargının bugün
içine düştüğü durumdan kurtulması buraya gelen paketlerle mümkün
değil; sahada, uygulamada gerçekten insanların adalete
kavuşmasıyla mümkün. Burada getirdiğiniz birtakım maddeler,
bizim de olumlu bulduğumuz düzenlemeler gerçek hayatta insanların
adalette, yargıda, hukukta beklentilerini karşılamıyor.
OECD ülkeleri içerisinde sosyal adalette son sıradayız.
Halkımızın yargıya olan güveni şu anda yüzde 20lere
düşmüş durumda. Örnekler verelim: Bugün 8 Temmuz, Çorlu tren
kazasının üzerinden tam üç yıl geçti. 25 canımız
hayatını kaybetti ancak dava bir yıl sonra açıldı,
hâlâ devam ediyor. Canlarını kaybedenlerin hakkını savunan
ailelere ha bire soruşturma açılıyor, dava açılıyor.
Onlar sadece sorumluların, bu katliama sebep olanların ceza
almasını istiyor ancak sorumlulara değil, hak arayanlara dava
açılıyor. Sivas katliamı zaman aşımından
düşürüldü, yirmi yılda. Somada 301 canın hayatını
kaybetmesiyle ilgili davada yedi yıl sonra karar çıktı, sonra
bozuldu, tekrar dava devam ediyor. Bu sizin -biraz önceki konuşmacı
da söyledi- iktidarınızla iltisaklı olan bir yapılanma
varsa yargılama yıllar yılı sürüyor. Ancak ucu
azıcık size dokunduğunda, zülfüyâre dokunduğunda -ki bunu
yaşayan bir örnek olarak kendimden bahsedeyim- iki ayda karar
çıkıyor. Cumhurbaşkanlığında iletişimden
sorumlu saraydaki İletişim Başkanı şahsıma bir
tazminat davası açtı, şahsın hükûmeti tarafından.
Neymiş efendim? Bir tweeti retweet etmekten. Cümle aynen şu: Yok
öyle ballı 5 maaş alıp kaçak saraylarda oturmak, kaçak
yapılarda oturmak. Şimdi soruyorum: Nerede bunda hakaret?
SALİH CORA (Trabzon) İftira var.
ERKAN AYDIN (Devamla) Neresinde var hakaret? (AK
PARTİ sıralarından Yalan! sesi) Yalan değil, belgelerini
koyduk, şu kadar dosya hazırladık. Evet, 5 maaş
almıyormuş, 4 maaş alıyormuş. Kaçak yapıyı hepimiz
gördük, sit alanına gitti pergola yaptı, şömine yaptı.
Sonra Boğaziçi İmar Müdürlüğü tutanak tutunca gitti,
yıktı. Mahkemeye savcılığın Kovuşturmaya
gerek yoktur. yazısını sunuyor. Kaçak yapıyı
yıkarsan soruşturma düşer.
Ne oldu? Değerli AK PARTİ Grubuna
söylüyorum, 6 Nisan 1inci dava, 6 Haziran 2nci dava, 25 Haziran karar. Jet
hızıyla ama yapılan suçlarla ilgili yargılamalar yirmi
yılda bitmiyor ya da aynı yargı Cumhurbaşkanının
Sayın Grup Başkan Vekilimize Hadsiz, mesnetsiz, ahlaksız.
dediğinde o yargı diyor ki: Ağır eleştiri.
Ağır eleştiri kapsamına gidiyor, soruşturma dahi
açmıyor, tazminat davası talebini reddediyor. Siz sonra
çıkıp burada diyorsunuz ki: Biz yargıda şunu yaptık,
bunu düzelttik; yargı paketi. Kimse inanmıyor, kimse de sizin bu
düzenlemelerinizin sahada, uygulamada bir karşılığı
olacağını düşünmüyor.
En basitinden Anayasa diyor ki: Tazminat
davaları kişinin zenginleşmesine aracılık yapamaz. 20
kişiye dava açmış İletişim Başkanı, hepsini
kazansa bir asgari ücretlinin yüz yılda elde edemeyeceği bir serveti
elde ediyor; toplamda 2 milyona yakın tazminat davası. Kardeşim,
nerede Anayasa? Nerede hukuk? Nerede yasa? Hâkime bunu söylüyoruz, hâkim
Hayırlısı. diyor. Niye? Çünkü biliyor ki talimatla
yaptığı yargılamada sarayın istediğini yapmazsa
haritadan kendine yer beğenecek, ülkenin en ücra köşesine tayin,
sürgün tehdidiyle görevini yapamayacak. Biz şunu gayet iyi biliyoruz: Siz,
kendi çıkarınıza gelen, kendi iltisaklı olduğunuz
işleri örtmek için yargıda baskıyla, tehditle ve bugün gelen
hukuksuzlukla işlerinizi maalesef yürütemeyeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Aydın.
ERKAN AYDIN (Devamla) Toparlıyorum Sayın
Başkan.
Elbette ki bu düzen de bir gün bitecek. Bunlarla, bu
paketlerle, hukukun, demokrasinin, özgürlüğün burada getirilen kanunlarla
olmayacağını, uygulamada insanlarımızın bunu
hissedeceğini, yapılacak ilk seçimle haksızlığın,
hukuksuzluğun, adaletsizliğin son bulacağını,
dostlarımızla birlikte, Millet İttifakının iktidara
gelmesiyle her birinin son bulacağını ifade ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 18inci madde kabul edilmiştir.
19uncu maddede 2 önerge vardır, önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 19uncu maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Garo
Paylan Kemal
Peköz Züleyha
Gülüm
Diyarbakır Adana İstanbul
Mahmut
Celadet Gaydalı Erol
Katırcıoğlu Dilşat
Canbaz Kaya
Bitlis İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OĞUZHAN KAYA
(Çorum) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden
Diyarbakır Milletvekili Sayın Garo Paylan.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Sevgili Selahattin Demirtaş, Edirne
Cezaevindeki Demirtaş, seni de saygıyla selamlıyorum. Tam
beş yıldır rehin tutuluyor Demirtaş. Sevgili Demirtaş,
Meclisimiz yargı reformu yapıyor, biliyor musun? Yargı reformu
yapıyormuş, İnsan Hakları Eylem Planını devreye
sokuyormuş ama seni bu Meclisin yaptığı yargı
reformları hâlâ içeride tutuyor çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan
AİHM kararlarına karşı bile Onlar ne yaparsa yapsın
biz AİHM kararını tanımayız, karşı hamlemizi
yaparız. dedi ve beş yıldır sevgili Selahattin
Demirtaş sizin tarafınızdan, saray tarafından rehin
tutuluyor ve sevgili Demirtaş, burada yargı reformu yapıyorlarmış.
Sevgili Figen Yüksekdağ, sen de Kandıra
Cezaevindesin, sana da sevgilerimi sunuyorum. Sevgili Figen Yüksekdağ,
biliyor musun, İnsan Hakları Eylem Planını devreye
sokuyormuş bu Meclis. Seni de yalnızca bu ülkeyi daha
yaşanılır bir ülke yapmak için söylediğin ifadelerinden
dolayı tam beş yıldır rehin tutuyorlar, saraydakiler rehin
tutuyor; sevgili Sebahat Tunceli de, sevgili İdris Balukeni de rehin
tutuyorlar.
Değerli arkadaşlar
Bu yargı reformu
ne diyor biliyor musun sevgili İdris Baluken, sevgili Gültan
Kışanak? Diyor ki: Somut delil olmazsa yargılayamazsın.
Peki, sevgili Gültan Kışanak, keşke buradaki vekillerle
buluşsan da anlatsan, ne varmış acaba senin dosyanda somut delil
olarak milletvekillerine bir anlatsan. Sevgili milletvekilleri, sevgili Gültan
Kışanakla bir buluşsanız
Somut delil olarak
dosyasında ne var acaba?
Ya, gizli tanık ifadeleriyle onlarca, yüzlerce,
binlerce arkadaşımızı rehin tutuyorsunuz. Bakın,
memlekette açık ifadede bulunan bir kişi var, Sedat Peker açık
itiraflarda bulunuyor, açık itiraflar; yer, zaman, tarih veriyor 10 bin
dolar değil Süleyman Soylunun dediği gibi, çantayla para koyuyordum
milletvekilinin arabasına, çantayla. diyor. Peki, somut delil olmadan
siyasetçileri, HDPlileri tutuklayanlar
O 10 bin dolar değil, çantayla
para koyuyordum. diye itirafta bulunan ve kim olduğunu da çok iyi
bildiğiniz kişiye karşı bu yargı reformları niye
harekete geçirmiyor savcıları? Bu yargı reformlarına ne
yazarsanız harekete geçecekler acaba -çantayla para konulan, dolarlar
konulan milletvekillerinin arabasına- kim harekete geçirecek acaba?
Değerli arkadaşlar,
hırsızlık, yolsuzluk almış başını
gitmiş. Paramount Otelde birlikte tatil yapıp birlikte yiyip
içiyorsunuz, birilerinin marinalarına çöküyorsunuz, beraber yiyorsunuz,
beraber gasbediyorsunuz; bir tane savcı harekete geçmiyor. Hangi ifadeyi
yazarsanız bu torba yasaya savcı harekete geçebilecek? Var mı
öyle yürek yemiş bir savcı, bıraktınız mı? Güzel
güzel, ağdalı laflar etmişsiniz bu torba yasada. Bu torba yasaya
ihtiyaç var mı bir savcının harekete geçmesi için,
milletvekilinin arabasına konan o çanta dolu para için bir ifade var
mı? Gerek yok, mevcut yasalar yetiyor. Ama yürek yemiş bir savcı
var mı? Bırakmadınız. Niye? Harekete geçmeye
çalışan savcıyı görevden alırsınız, bunu
savcılar biliyor. Sizin hareketlerinize, iktidarınıza
karşı karar alabilecek, sizin talimatlarınıza
karşı karar alacak herhangi bir yargıcı sürersiniz,
görevden alırsınız FETÖcü dersiniz ona, şucu bucu
dersiniz diye hiçbir yargıç harekete geçemiyor.
Değerli arkadaşlar, somut delil
arayacakmış bundan sonra savcılar, yargıçlar davaları
açarken. Ya, sevgili Osman Kavala Silivriden sana da el sallıyorum, sana
da sevgilerimi yolluyorum. Üç buçuk yıldır Osman Kavalayı
içeride tutuyorsunuz -Allahınızı severseniz- önce dediniz ki:
Geziyi organize etti, Geziyi finanse etti. Değil mi? İki yıl
rehin tuttunuz. Geziyle ilgili tek bir somut ifade yoktu ve beraat etti. Ne
yaptı peki saraydakiler? Osman Kavalayı aynı gece Efendim,
ajanmış. diye tutuklattılar. Biz Silivride bekliyorduk Osman
Kavalayı almak için yüzlerce arkadaşıyla, aynı gece
başka bir iddianame yazdınız ajanmış diye içeri
aldınız. Ne somut delil var elinizde? Sevgili Osman Kavalaya bu
ifadeyi kullanmaktan utanç duyuyorum ama Osman Kavalanın
ajanlığın A harfini yaptığına dair ne somut
delil var elinizde? Hiçbir şey yok. Ne var? Osman Kavalayı içeride
tutmamız gerekir. talimatı var, bunun dışında hiçbir
şey yok. Selahattin Demirtaş içeride durmalı, Sebahat Tuncel içeride
durmalı. Niye? Bu iktidarın bekası için. Çünkü niye? Onlar bu
ülkenin daha yaşanılır bir ülke olmasını istiyorlar,
onlar konuşuyorlardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
GARO PAYLAN (Devamla) - Sizse bu ülkeyi bir
istibdada, bir baskı rejimine mahkûm etmek istiyorsunuz ama ne mutlu ki
sevgili Osman Kavalanın da sevgili Selahattin Demirtaşın da
Gültan Kışanakın da İdris Balukenin de Figen
Yüksekdağın da mücadelesini sürdüren milyonlarca insan var. Böyle yargı
reformlarıyla bir şey olmaz arkadaşlar. Tek adam rejimi
sürdüğü sürece, tek adam rejimi ve onun ortağının Anayasa
Mahkemesi, yargıçlar, yargı, Yargıtay üzerindeki
baskısı kalkmadığı sürece istediğiniz yargı
reform paketlerini geçirin, hiçbir şey değiştirmez.
Yapmamız gereken, yargıyı bağımsız ve
tarafsız kılmak. Bunun da tek bir yolu var: Tek adam rejiminin ve
ortağının yargı üzerindeki baskısını
kırmaktır.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 274 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
19uncu maddesindeki fıkrasında yer alan ibaresinin,
fıkrasındaki şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Süleyman
Bülbül Bayram
Yılmazkaya Zeynel
Emre
Aydın Gaziantep İstanbul
Mahmut
Tanal Erkan
Aydın Rafet
Zeybek
İstanbul Bursa Antalya
Burhanettin
Bulut
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OĞUZHAN KAYA
(Çorum) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden Adana
Milletvekili Sayın Burhanettin Bulut.
Sayın Bulut, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BURHANETTİN BULUT (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, bu Meclise ne zaman
reform adı altında bir yasa gelmişse ya da bu iktidar ne zaman
kamuoyuna Bir reform getiriyoruz. dediyse Türkiye'nin başına bir
felaket açmıştır. En büyük felaket de 2017 yılında
olağanüstü hâl döneminde yapılan referandumdan sonra 2018deki
seçimdir. O seçimde Türkiye Cumhuriyeti burada gördüğünüz şemayla,
etiyle kemiğiyle Cumhurbaşkanına teslim edilmiştir. Burada
olmayanlar da var, örneğin basın; onu da havuz medyasına teslim
etmiş, İletişim Başkanlığı adı
altında onu da kendi himayesine almış durumda.
2018deki seçimlerde bugünkü
Cumhurbaşkanı, o günkü aday nelerden şikâyetçiydi, örneğin
ne diyordu? Askerî vesayet var, bürokrasi vesayeti var; bunları
kaldıracağız. diyordu ancak tümünü içeren bir saray vesayetiyle
ülkenin başına gelmiş durumda. Kaliteli yasama
yapacağım. dedi, kaliteli yasamayı da işte buradaki
ofisler aracılığıyla yapar hâle geldi.
Bağımsız yargı dedi, onu da tümüyle yok etti, işte,
buradaki yasa teklifinde olduğu gibi. 27 madde getirildi, dördüncü
yargı paketi; 1.027 tane de getirseniz bu anlayışla
bağımsız, güçlü bir yargı getirme ihtimaliniz yok. Tabii,
Tayyip Erdoğanın kendince en önemli yeteneğim ya da Benim
mesleğim bu. dediği konu neydi? Ekonomi. Ne demişti o gün,
2018deki seçimlerde? Siz 24ünde bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan
sonra bu faizle, şununla bununla uğraşmayın; göreceksiniz.
dedi, Hızlandıracağız. Tek yetki bende olsun, bu
sorunların hepsini çözeceğiz. dedi. Peki, ne oldu? Gördük. 25
Haziran sabahı dolar 4,7 iken bugün 8,66; yüzde 54 değer
yitirmiş durumda. Yüzde 54 değer yitimi demek evindeki tencereyi
yüzde 54 oranında daha az doldurmak demek, fileyi daha az doldurmak demek.
Zamla, vatandaşını
borçlandırarak derin bir yoksulluk getirdi ve bu vatandaşa, derin
yoksulluk sağladığı vatandaşına önerilerde
bulundu. En büyük önerisi de Porsiyonu küçült. demesi. Bu vatandaştan aldığı
paralarla, 640 milyon lira harcayarak 300 odalı Okluk yaptı
vatandaş yokluk içindeyken; yine, bu milletin parasıyla 1.150
odalı kışlık saray yaptı. Tüm bunları yaparken
ekonomi allak bullak oldu.
Tabii, ülkedeki yaşananları sadece
ekonomiyle yorumlamak mümkün değil. Bugünkü yasa teklifinde olduğu
gibi en önemli sorun adalet yani hukuk sisteminiz. Bu sistemde Türkiyeyi üç
yıl sonra getirdiği yer neresi? Daha önce Hukukun Üstünlüğü
Endeksinde 99uncu sıradayken 107ye geldi. Yine, daha önce kısmen
özgür statüsündeyken şimdi özgür olmayan bir ülke oldu. Bu sistem
Türkiyede hukuku Mısır, Kongo, Kamboçya ve Nijeryayla aynı
kategoriye getirdi. Bu ayıp aslında hepimize yeter, bu Meclis de
dâhil olmak üzere.
Bugün dördüncü yargı paketi var.
Bağımsız, tarafsız, şeffaf denilen birinci yargı
paketinde en önemli madde özgürlüklerdi, değil mi? Eleştirilere hak
veriliyordu ama ne oldu? Cumhurbaşkanına hakaretten 63.041
kişiye soruşturma açılmış ve bunun 9.500ü de mahkûm
edilmiş, ceza verilmiş. Yine, ikinci yargı paketinde kim
olduğu belli olmayan kişilere af getirildi; bunun sorulmasına
rağmen kimler olduğu ifade edilmedi.
Bu maddeden de bir şey çıkmaz çünkü
adaletin küçüldüğü yerlerde büyük olan suçlulardır; biraz önce
partimizin konuşmacıları ifade ettiler. Sürekli bir video
yayınlanıyor, sürekli her tarafa suçlamalarda bulunuluyor. Ben, Sedat
Peker üzerinden bir suçlamada bulunmuyorum ancak Sedat Pekerin
açıklamaları sonrası, İçişleri Bakanı 10 bin
dolar alan siyasetçi var. dediğinde bunu ilk açıklaması gereken
İçişleri Bakanıyken aksine saklayan o olmuş durumda.
Yine, 750 milyon dolar havuz medyası için kredi
alan iş adamları var ve yine bu milletin alın teriyle
verdiği vergiler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURHANETTİN BULUT (Devamla) Hemen bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Bulut.
BURHANETTİN BULUT (Devamla) 750 milyon
doların hesabı verilmedi.
Açıkçası bu yeni düzen, kirli bir düzen.
Kirli bir düzen olunca ekonomi de kirleniyor, hukuk da kirleniyor;
oligarşi ve gizli güçler ön plana geliyor. O bahsedilen isimler,
videolarda konu olan isimler bu tür dönemlerde daha etkili bir hâle gelir ve
olağan dışı olan güç odaklarının müdahaleleriyle
ekonominin kirliliği olağan hâle gelir. Sonuç itibarıyla, garibana
aslan kesilen bugünkü yargı, işin ucu AKPye dokununca sus pus
oluyor.
Bugün ülkemizde yürekli cumhuriyet
savcılarına ihtiyaç var. Onlara sesleniyorum bu Meclis kürsüsünden:
Bırakın dünya yıkılsın, adalet yerini bulsun.
Teşekkür ediyorum Başkanım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 19uncu madde kabul edilmiştir.
20nci maddede 2 önerge vardır, önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme alıp
oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 20nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Züleyha
Gülüm Dilşat
Canbaz Kaya
Adana İstanbul İstanbul
Mahmut
Celadet Gaydalı Erol
Katırcıoğlu
Bitlis İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OĞUZHAN KAYA
(Çorum) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden,
İstanbul Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinize saygılar
sunuyorum.
Şimdi, efendim, bu teklifin iki dayanağı
var; bunlardan bir tanesinin Yargı Reformu Strateji Belgesi,
diğerinin de İnsan Hakları Eylem Planı olduğu
söyleniyor; bu reformun da vizyonunu oluşturduğunu, bir yol
haritası olduğunu söylüyorlar ve Bütün bunlar ne için? diye
sorduğumuzda -gerekçede yazıyor- cevap şöyle: Özgür birey,
güçlü toplum, daha demokratik bir Türkiye yaratmak için. deniyor.
Değerli arkadaşlar, üzülerek söyleyeyim ki
bu tür yasa değişiklikleriyle, bu söylediğiniz, demokratik,
gerçekten daha demokratik bir Türkiye yaratmak mümkün değil.
Yanlış yere bakıyorsunuz, bakılması gereken yer
orası değil arkadaşlar; bakılması gereken yer, bu
ülkenin demokrasi diye tabir ettiğimiz ya da ifade ettiğimiz
yönetim yapısında müthiş bir ayrımcılık var yani
öylesine ki bu ayrımcılıkla ilgili bir önlem almazsak,
ayrımcılığı kaldırmakla ilgili bir çaba içine
girmezsek bu ülkede demokrasi falan herhangi bir şekilde ayakları
üzerine oturamaz, mümkün değil.
Şimdi, tabii, Ayrımcılık varsa
niçin demokrasi yoktur. demeye çalışıyorum, şundan
dolayı: Ayrımcılık varsa, bir kere, toplumda haklar
eşit olarak dağılmamış demektir yani bireyler
eşit haklara sahip değiller demektir. Hâlbuki demokrasi
dediğimiz yönetim tarzı eşit haklara sahip vatandaşlar
üzerinden oluşur. Dolayısıyla da eğer bir toplumda toplumun
içindeki bir kesime karşı olmak üzere bir ayrımcılık
var ise o ülkede demokrasi olması mümkün değildir arkadaşlar
çünkü ayrımcılık yapmaya yönelik olarak kullanmış
olduğunuz araçlar aslında ayrımcılık
yaptığınız insanları mağdur etmekle kalmaz, tüm toplumun
da mağdur olmasına neden olur. Dolayısıyla da
ayrımcılığın ortadan kalkması sadece
ayrımcılığa tabi olmuş olan insanların
mağduriyetini gidermek değil, bütün toplumun mağduriyetini
gidermek anlamına gelir. Bakın, 2 tane örnek vereceğim ben size,
bunlardan 1 tanesi başörtüsü meselesi.
Değerli arkadaşlar, siyasete
çıktığınızda, biliyorsunuz, o sıradaki var olan
yönetim tarzı içinde başörtüsüne sahip insanların bazı
hakları yok idi, örneğin eğitim alamıyorlardı üniversitelerde.
Bu bir konuydu ve uzun tartışmalardan sonra ne oldu? Bu mesele bir
anlamda çözüldü ve toplum rahatladı. Dolayısıyla da
ayrımcılığın konusu olan veya
ayrımcılık yapmaya yönelik olmak üzere kullanılan
aracın ortadan kaldırılmasıyla, esasında, bütün
toplumda bir refah, bir ferahlama ortaya çıkar diye söylemeye
çalışıyorum.
İkinci örneği de kayyumlardan vereyim
size. Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, 60 küsur tane belediyemize
kayyum atadınız. Kayyumların atanmasıyla birlikte, hani
demokrasiye olan inanç vesaire meselelerindeki değişiklikleri bir
kenara bırakalım ama kayyumların atanmasıyla sadece o
kayyumların atandığı belediyelerdeki çoğu Kürt olan
vatandaşlarımız mağdur olmadı arkadaşlar,
aynı zamanda bütün Türkiye olarak mağdur olduk. Yine, bir örnek
verecek olursam, mesela, Boğaziçi Üniversitesine de kayyum
atadınız. Çünkü bir kere yaptığınız zaman, bir
mekanizmayı kurduğunuz zaman o mekanizmayı kullanmak durumunda
kalıyor yönetimler ve dolayısıyla da çok açık söyleyeyim,
eğer Kürt sorunu çözülemezse bu ülkede demokrasi olmaz, olamaz. Demokrasi
dediğiniz şey eğer eşit haklara sahip insanlardan
oluşan bir toplumsa ve onun yönetimiyse, böyle bir yönetim yaratma gibi
bir imkânımız yoktur. Onun için, bu yasalar, ben size söyleyeyim,
lafügüzaftır, bunların hiçbir kıymetiharbiyesi yoktur. Eğer
varsa cesaretiniz, söylemeye çalıştığım gibi,
Türkiyede var olan bu sorunu yani ayrımcılık sorununu çözmeye
yönelik adım atmanızdır
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Erol
Hocam, sen ne söyledin Allah aşkına? Vatandaşlar eşit.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Dur, bir dakika
dur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dolayısıyla da arkadaşlar, gerçekten
iyi niyetle, bu ülkede daha demokratik bir yönetim olsun gibi bir arzunuz var
ise o zaman lütfen; ben şahsen, bu söylediklerimden giderek şunu
düşünmeye çalışmanız lazım gelir diye
düşünüyorum. Demokrasi yaratabilmek ülkedeki ayrımcılığa
son vermekle mümkündür. Var mı cesaretiniz? Bir denediniz, olmadı ama
önünüzde yine bunu gündeme getirme şansınız var.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 20nci
maddesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 176ıncı
maddesinin (1)inci fırkasına eklenen cümledeki suretiyle de
ibaresinin yoluyla da şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Burak
Erbay Zeynel
Emre Erkan
Aydın
Muğla İstanbul
Bursa
Rafet
Zeybek Mahmut
Tanal Süleyman
Bülbül
Antalya İstanbul Aydın
Bayram
Yılmazkaya
Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OĞUZHAN KAYA
(Çorum) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Muğla
Milletvekili Sayın Burak Erbay.
Buyurun Sayın Erbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
BURAK ERBAY (Muğla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yine, hukuk fakültelerinde okutulmayan,
çağdaş devletlerde örneği olmayan bir paket yöntemiyle yasa
yapmaya çalışıyoruz. Bununla ilgili sakıncaları
anlattık, defalarca anlattık. Uygulamadan gelen, avukatlık
yapmış bir milletvekili olarak bunun avukat meslektaşları
ne kadar zorladığını, müvekkillerine ne kadar zarar
verdiğini, zarar verme ihtimali olduğunu anlattık ama aynı
yöntemle yasa yapmaya çalışıyoruz. İşte, bu son
paketle ilgili de basında Dördüncü yargı paketi Mecliste.
Yargı paketi TBMM Genel Kurulunda. gibi haberler çıktı.
Bakın, bunun devamında da Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
deniliyor. Şimdi, ofislerin de son zamanlarda artık belli konularda
çalışma yaptığını düşündüğümüzde, genç
meslektaşların, bunu açtığında, duyduğunda Ceza
Muhakemesiyle ve Ceza Yasasıyla ilgili değişiklik
yapıldığını zannetmesi çok doğal. Ancak teklifin
daha 1inci maddesine baktığımızda 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanunuyla yani idari yargılamayla ilgili
değişiklik yapıldığını görüyoruz. Yani
manavdan bir sepet elma alıyoruz, eve geldiğimizde armutla
karşılaşıyoruz. Bu doğru bir yöntem değil, bundan
bir an önce vazgeçmemiz lazım. Hem, dediğim gibi, uygulamada avukat
meslektaşları, dolayısıyla müvekkilleri zarara uğratma
ihtimali olan bir uygulamadır.
Gelen paketi de incelediğimizde, evet,
desteklediğimiz maddeler var; birtakım dijital ortamların
kullanılmasını sağlayan, eski eşe karşı
işlenen suçlarla ilgili düzenlemeler içeren
Mesai saati
dışında ifadelerin alınmasıyla ilgili gerçekten
mağduriyetler oluşuyor. Özellikle ilim Muğlada
havaalanlarında insanlar, iş adamları yolculuğa
çıkarken gözaltına alınıp
Hâlbuki, işte muhtarın
getirmediği bir tebligattan dolayı mağduriyetlere yol
açıyor. Bunların olumlu olduğunu düşünüyoruz, daha önce
arkadaşlarımız da bununla ilgili ifadelerde bulundular.
Konuştuğum maddede de mesela
çağrı kâğıdına iddianamenin eklenmesi önemli
aslında. Ne kadar basit gibi gözükse de vatandaşlara yapılan
tebligatlarda yeterli açıklama olmadığı için
mağduriyetlere sebep olmakta, telaşa sebep olmakta. O yüzden, bu ve
benzer düzenlemeleri desteklediğimizi diğer
arkadaşlarımız da belirtmişti. Ama yeterli değil,
söylediğimiz gibi, konunun özüne inerek yapılan düzenlemeler
değil, bizim de rahatsızlıklarımız bu yüzden. Gerçek
adaleti tesis etmek için mevcut uygulamalara, düzenlemelere
baktığımızda bu rahatsızlıkları görüyoruz.
Bakın, bugün, yaşanan bir acı, Çorlu
tren kazasının yıl dönümü. Şöyle bir baktım, 8 Temmuz
2018de gerçekleşmiş, 7si çocuk 25 kişi vefat etmiş. 16
Mart 2021de duruşması yapılmış, 7nci
duruşması. 7 Eylül 2021 tarihine duruşması
bırakılmış, hâlâ karar çıkmamış aradan onca
süre geçmesine rağmen.
Soma davası: 13 Mayıs 2014te olmuş,
16 Haziran 2021de karar okundu, hâlâ Yargıtay süreci var, devam ediyor.
Gene, haklarını aramak için Ankara kapısına dayanan
Somalı işçiler, hukuksuz bir şekilde Ankaranın
girişinde durduruluyor.
Daha bunun gibi vicdanları yaralayan birçok
olay var. Bir Bakanınız kendi şirketine mal
sattığı için görevden alındı, hâlâ o kişiyle
ilgili bir soruşturma açılıp
açılmadığını bilmiyoruz.
Kendi ilim Muğlada Bodrum Yalıkavaktaki
o marinalara çökme hikâyelerini hepimiz dinledik. Tanklarla girilen otelleri
biliyoruz. Bunlarla ilgili soruşturma açılıp
açılmadığı hâlâ belli değil. Bu otellerde kalan
bürokratlarla ilgili ne yapıldı, maalesef hâlâ bilmiyoruz.
Yine, bir meslektaşımız, Avukat
Sertuğ Sürenoğlu, bundan iki sene evvel İstanbulda bir
düğünle ilgili aşırı bir tedbir alınmış, ona
tepki gösterdiği için Cumhurbaşkanı korumaları
tarafından bu hâle getirildi. Verilen ifadelerde Kendi kafasını
sağa sola vurdu. denerek yakın bir zamanda takipsizlik kararı
verildi Cumhurbaşkanının bu korumalarıyla ilgili.
Bakın, işte bu ortamda bu yasaları
yapıyoruz. Hani söylüyorsunuz ya: Adalet var. Hukuk var. Değil
işte, bu somut uygulamalarda bunun böyle olmadığını
görüyoruz.
Bakın, avukat meslektaşlarımız
öldürülüyor. Daha geçenlerde Gebzede hacze gittiği sırada öldürülen
bir avukat meslektaşımız var, İzmirde haciz
sırasında kafasına silah sıkılan bir avukat
meslektaşımız var. Bu yüzden Komisyona defalarca önergeler
getiriyoruz, burada gündeme getiriyoruz, bu konuda bir yasa teklifini daha yeni
Meclise sundum. Bu ekonomik koşulların geldiği ortamda haciz
sırasında muhakkak Emniyet görevlisinin, jandarmaysa
jandarmanın, polisse polisin orada bulunması lazım. O yüzden
Ben biliyorum. anlayışını bırakıp gelin,
bunları detaylı bir şekilde gerçekten sorunları
yaşayan uygulamadaki meslektaşlardan dinleyelim ve olması
gereken o adalet reformlarını hep beraber yapalım diyorum.
Konuşmamın sonunda da bölgemde
yaşanan, son günlerde gündemde olan 2 konuyu da gündeme getirmek
istiyorum. Bakın, buralar Köyceğiz ilçesi Toparlarda bulunan 40-50
yaşında zeytinliklerin bulunduğu yerler. Burayla ilgili ne
yapmışlar biliyor musunuz? Şu şekilde arsalar
oluşturmuşlar. Buralar kırk elli yıllık zeytinlikler
ve TOKİ eliyle ihaleye çıktı Başkanım geçenlerde,
TOKİ eliyle. Ya, bu mümkün değil dedim. Buralar tarım arazisi,
bakın, Tarımdan gelen görüşe
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BURAK ERBAY (Devamla) Bu alanlarla ilgili
Tarım dışı kullanıma uygun olduğu belirtilen
alanlardır. diyor. Bakın, bu alanlar tarım
dışı alanlarmış. Vatandaşın kırk elli
yıllık zeytin arazileri şimdi arsaya dönüştürüldü ve birkaç
milyon liraya -tabii ki o vatandaşın alma şansı yok-
TOKİ eliyle internetten satıldı. Bu yüzden bunun yargı
süreci devam ediyor; yetkililere buradan sesleniyoruz: Bu kararın tekrar
gözden geçirilmesi lazım.
Yine, duyduğumuzda kulaklarımıza
inanamadığımız bir olay: Akköprü Barajı; Köyceğiz
ilçesi sınırları içinde, Dalaman Barajı üzerinde, bunun
inşaatı yirmi yıla yakın sürdü, bitti ve geçenlerde
Özelleştirme İdaresi tarafından ihaleye
çıkıldığını duyduk. Ve şöyle yazıyor
ihalede: Enerji sektörüne yatırım yapmak isteyenler için gelecek
vadeden bir yatırım. Bakın, gerçekten akıl almaz.
Türkiyenin 6ncı büyük barajı, gerçekten sulama anlamında
önemli, bölgeye katkısı olan bir yatırım. Bunun da
kesinlikle gözden geçirilmesi lazım. Geçenlerde Genel Başkan
Yardımcımız Ali Öztunçla birlikte hem Toparlarda hem
Akköprüde vatandaşlarımızın yanındaydık. Bu
kararın da gözden geçirilmesini talep ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
20nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
21inci maddede 2 önerge vardır, önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274
sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 21inci
maddesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 233üncü maddesinin
(1)inci fıkrasına eklenen cümledeki suretiyle de ibaresinin
yoluyla da şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Bayram
Yılmazkaya Zeynel
Emre
Aydın Gaziantep İstanbul
Mahmut
Tanal Erkan
Aydın Cavit
Arı
İstanbul Bursa Antalya
Rafet
Zeybek
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden Antalya
Milletvekili Sayın Cavit Arı.
Buyurun Sayın Arı. (CHP
sıralarından alkışlar)
CAVİT ARI (Antalya) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; dördüncü
yargı paketi diye ifade edilen bir düzenleme görüşülmekte ancak
bugün en çok ihtiyacımız olan konu bağımsız
yargı, adil yargılama ve yargı güvenliğidir. Bu konuda çok
büyük sıkıntı olduğu ortadadır.
Bağımsız yargının en temel unsurlarından biri
bağımsız savunmadır. Avukat, yargının kurucu
unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil
eder ancak avukatlık mesleği ve savunma her geçen gün artarak yok
sayılmaya çalışılmakta. Örneğin, Antalya Adliyesinde
uzun süredir devam eden bir haksız uygulama avukatların moral ve
motivasyonunu bozmaktadır. Antalya Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından avukatlar uzun bir
süredir Adliye girişlerinde Avukatlık Kanununa ve genel mevzuata
aykırı olarak çantalarını x-ray cihazına koymaya ve
duyarlı kapıdan geçmeye zorlanmaktadır. Hatta, bu zorlama, son
zamanlarda avukatlara karşı güvenlik görevlilerinin fiziki
müdahalelerine kadar varmış durumdadır. Bu muameleye maruz
kalmamak için bazı avukatlar neredeyse Adliyeye çantalarını
götürmemekte veya çok zorunlu işi yoksa Adliyeye girmemeye
çalışmakta. Neymiş efendim? Bu, önleme
aramasıymış. Avukatlık Kanunu özel bir kanundur ve Polis
Vazife Kanununda önleme araması hükmü bulunduğu belirtilse de özel
kanun her zaman genel kanundan önce gelir. Mevcut Cumhuriyet
Başsavcısını yine de bu işten direkt sorumlu
tutmayalım çünkü bu uygulama mevcut Cumhuriyet Başsavcısı
göreve başladığında uygulanmaktaydı, bu
uygulamanın muhatabı Bakanlıktır. Baro
Başkanlığı tarafından Adalet Bakanlığına
ve Başsavcılığa gerekli girişimler
yapıldığı hâlde, bakın bu konuda girişimde
bulunulduğu hâlde maalesef ki bugüne kadar bir sonuç alınamadı.
Avukatlar Adliyeye girerken çantaları aranır, x-ray cihazından
geçerken aynı Adliyede görev yapan hâkimler, savcılar yan
kapıdan ellerini kollarını sallaya sallaya geçebilir
vaziyetteler. Yine, bine yakın Adliye çalışanı da
sıkı bir kontrole tabi tutulmadan, her ne kadar Aranıyor.
dense de yine onlar da rahatça geçebilmekteler.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Barolar
Birliği ile Adalet Bakanlığı arasında her ne kadar bir
protokolden kaynaklandığı ifade edilen bu uygulama kesinlikle ve
kesinlikle o protokolde söz konusu değildir ve bu uygulama kesinlikle
haksız bir uygulamadır ve sadece avukatlara karşı uygulanan
hatalı bir uygulama olup savunmaya karşı olan bakış açısını
göstermektedir, avukatları ötekileştiren bir uygulamadır.
Yalnızca bu anlayış bile savunmaya bakış
açısının ne olduğunu göstermeye yeterlidir. Doğru
olan, hukuki olan, yasal olan ve olması gereken avukatların da
savcıların da yargıçların da adaleti birlikte
dağıttıkları iş alanları olan adliyelere hiçbir
ayrıma tabi tutulmadan, birlikte, eşit şekilde girebilmeleridir.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede yüzlerce
adliyenin var olduğunu düşünürsek bu uygulamanın sadece Antalya
Adliyesi ve Çağlayan Adliyesinde uygulandığını yani
birkaç adliyede uygulandığını söyleyebiliriz. Baro
Başkanlığımızca gerek Adalet
Bakanlığına gerek Başsavcılığa resmî
yazılar yazılmış ancak bir sonuç
alınamamış. demiştik. Şimdi, 110
meslektaşımız hakkında yaklaşık olarak 230
tutanak tanzim edilmiş ve yine, disiplin soruşturması açılması
talebiyle Baro Başkanlığına gönderilmiş. Antalya Baro
Başkanlığı tarafından bu işlemlerden dolayı
bir soruşturmanın açılmasına yer olmadığına
dair görüş ifade edilmesi üzerine, Başsavcılık
tarafından bu kararı veren Baro Başkanının ve
yöneticilerin kimlik bilgileri istenilmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAVİT ARI (Devamla) Başkanım,
bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Arı.
CAVİT ARI (Devamla) Yani Baro
Başkanı ve yönetimi hakkında bir işlem
yapılacağına dair gözdağı verilmektedir.
Şu unutulmasın ki avukatlar
gözdağını yemez, boyun eğmez. Bir kez daha vurgulamak
isteriz ki kovuşturmalarla avukatları
yıldıramazsınız.
Avukatın adliye girişinde üstünün ne
şekilde olursa olsun aranamayacağı çok açıktır.
Aramayı yapan da yaptıran da Ceza Kanununun 120nci maddesine göre,
haksız üst arama suçunu işlemektedir. Antalya Cumhuriyet
Başsavcılığının hukuki dayanaktan yoksun, yasa
dışı, keyfî, avukatlara karşı ön yargı içeren,
mesleğimizin onuruna ve saygınlığına yönelik
ağır bir saldırı niteliği taşıyan bu
uygulamasından bir an evvel vazgeçmesini talep ediyoruz.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 21inci maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Ataş Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel
Kayseri
Adana
Aksaray
Ümit
Beyaz Feridun
Bahşi Muhammet
Naci Cinisli
İstanbul
Antalya
Erzurum
Aylin
Cesur
Isparta
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerine söz talep eden Kayseri
Milletvekili Sayın Dursun Ataş.
Buyurun Sayın Ataş. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 274 sıra
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 21inci
maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin
görüşülen maddesiyle, adalete daha kolay erişim için, iddianameye
ilişkin bilgilerin ve duruşma tarihinin sanığa,
mağdura ve şikâyetçiye, tebligatın yanında, telefon, faks,
elektronik posta gibi araçlarla bildirilmesini düzenliyor.
Bakıldığında, olumlu bir düzenleme getirilmek isteniyor
ancak adalete erişim, sadece yargının taraflarına telefonla
haber vermekten ibaret değildir. Ülkemizde vatandaşın en çok
aradığı şey adalet hâline gelmiştir. Her gün Adalet
istiyoruz. diyen milyonların isteğine Hakkınızda dava
açılırsa, iddianame düzenlenirse biz size telefon edeceğiz.
diye cevap veriyorsunuz; işte, AKPnin reform anlayışı
bundan ibaret.
Değerli milletvekilleri, AKP, yargıda reform
gerektiğinin, insanların adalete aç kaldığının
farkında ancak AKP iktidarında süregelen bir
alışkanlık var. Adına reform dediğimiz belgeler
hazırlayalım, lansmanlar yapalım, televizyon
kanallarımızda bunu canlı yayınlayalım,
vatandaşın gözünü boyayalım. İş icraata
geldiğinde de geçici pansuman çözümler niteliğinde aflar
çıkaralım, şimdi olduğu gibi, sorunları çözmeyecek
düzenlemeler yapalım. Hatta, torba kanun tekliflerimizin içerisine
kendimize daha fazla yetkiler koyalım. Şov hâline getirdikleri yargı
paketlerinin bütün içeriği bunlardan ibarettir.
Değerli milletvekilleri, ülkede artık
bilinen bir gerçek var, adaletin AKP iktidarında
sıfırlandığı gerçeği. Bugün görüyoruz ki
yargı ve güvenlik bürokrasisi eliyle korkutulan vatandaşların
mallarına çökülüyor, kime hizmet ettiği belli olmayan polis görünümlü
kişiler sokaklarda Ağzını açanı alın. diye
bağırıyor, dört bir yanda FETÖ borsaları kuruluyor,
üniversitesine kayyum atanan rektörü protesto eden öğrenciler terörist
ilan ediliyor, Anayasa Mahkemesi ışıkları
yandığı için darbeci oluyor, her gün bir gazeteci dövülüyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 2020 bilançosuna göre, ifade
özgürlüğünün en çok ihlal edildiği ülke oluyoruz. Yine mahkemeye
Türkiyeden gelen başvurular bir yıl öncesine oranla yüzde 27
artış gösteriyor. Sonra çıkıp reform diye bu kanunu
getiriyorsunuz. Kanunda reform sayılacak düzenlemeler var mı? Yok.
Kaldı ki on dokuz yıldır yönettiğiniz ülkede Ekonomik
reforma ihtiyaç var. diyen sizsiniz, Adalette reform lazım. diyen yine
sizsiniz, on dokuz yılda eğitimi yazboz tahtası hâline getiren
de sizsiniz. Dış politikada çark etmelerinize zaten biz
yetişemiyoruz. Anayasayı değiştiriyorsunuz, daha aradan üç
yıl geçmeden Yeni anayasaya ihtiyacımız var. diyorsunuz. Dün
dost olduklarınızla bugün düşman, dün düşman
olduklarınızla canciğer dost oluyorsunuz. Ümmet
hızınıza yetişemiyor. Ey AKP, biraz yavaş dönün. Sonuç
olarak tüm yaşananlar gösteriyor ki başarısızsınız,
ülkeyi yönetemiyorsunuz, sürekli reforma ihtiyaç duyuyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, devletler, orduyla
değil, parayla değil, petrolle, doğal gazla değil,
sanayiyle, ticaretle değil, adaletle yaşar. Adalet bir ülkede hüküm
sürerse her şey beraberinde gelir; ekonomi de düzelir, refah da artar.
Ancak ilk insan topluluklarıyla ortaya çıkan adalet kavramı,
AKPyle Anadolu topraklarından maalesef ki göç etmiştir. Kanun önünde
eşitlik sona ermiş; güçlünün, zenginin, yandaşın
yargılanmadığı ancak mazlumun, garibanın, muhalefetin,
gazetecinin adalet adı altında, kanun diyerek hapislere
atıldığı, cezalar verildiği bir düzen
kurulmuştur. Tıpkı rahmetli Cemil Meriçin Bu Ülke
kitabında söylediği gibi, kanun, büyük sineklerin yırtıp
geçtiği, küçüklerin takılıp kaldığı bir örümcek
ağı hâline getirilmiştir. Bu düzen böyle gitmeyecektir, AKP ilk
seçimde adaletsizliğini de yozlaşmasını da
yolsuzluklarını da alıp gidecek, adalet güneşi ülkemizde
yeniden tesis edilecektir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
21inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... 21inci madde kabul edilmiştir.
22nci madde üzerinde önerge yoktur.
22nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
23üncü madde üzerinde önerge yoktur.
23üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 23üncü madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.08
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.23
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Emine Sare AYDIN (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 101inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
274 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
24üncü madde üzerinde bir önerge vardır,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 24üncü maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan "gecikmeksizin ibaresinin "en geç iki
gün içinde şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Ayhan
Erel Ümit
Beyaz
Adana Aksaray İstanbul
Muhammet Naci
Cinisli Feridun
Bahşi
Erzurum Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden Erzurum
Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinisli.
Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlarım.
Evet, konumuz adalet ve maalesef rezaletlerin diz
boyu olduğu, kokuşmuşluğun çok üst düzeyde
yaşandığı bu ak düzende biz adaletten ve yargı
reformundan bahsediyoruz. Çok üzülüyorum, ciddi manada çok üzülüyorum,
özellikle AK PARTİ içinde çok değer verdiğim kıymetli
siyasetçilerin, milletvekillerinin bu ters düzene itiraz edememesine
üzülüyorum. Sizlerden ricam, seçimleri beklemeden, çok geç olmadan bu düzene,
bu hukuksuzluklara, bu adaletsizliklere ve devletimizi uçuruma götüren bu
düzene lütfen itiraz ediniz.
Ayrıca, buradan, çok kıymetli, Erzurumlu
kardeşim Buraka da selamlar olsun. Tek suçu muhalefet siyasetçilerinin
sosyal medya mesajlarını beğenmek olan bu kardeşimiz, bir
kamu kuruluşunda, çalıştığı kamu kuruluşunda
terfi edemedi. Burak ve Burak gibi Türkiye'nin dört bir yanındaki
nepotizmden, adam kayırmacılıktan muzdarip bu
kardeşlerimize buradan selam olsun. Lütfen sabrediniz ve ülkenizden
umudunuzu kesmeyiniz.
Kamuoyuna dördüncü yargı paketi olarak
duyurulan görüştüğümüz kanun teklifi, Adalet Bakanlığı
tarafından düzenlenen Yargı Reformu Strateji Belgesi ve Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan İnsan Hakları
Eylem Planı temel alınarak hazırlanmış.
Hazırlık sürecinde çeşitli kurumların, sivil toplum
örgütlerinin katkıda bulundukları ifade ediliyor. Paket,
aslında, reform niteliğinden oldukça uzak. Hukuk, adalet ve
yargıda yaşanan devasa sorunlar, insan hakkı ihlalleri görmezden
gelinmiş. Teklif bu hâliyle 4 farklı kanunda değişiklik
öngören torba kanun mahiyetinde.
27nci Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunda 3 defa yargı reform paketi, imar, vergi, trafik ve para
cezaları aflarını içeren kanunlar görüşüldü. Bu kanunlar,
ülkemizin var olan adalet ve hukuk problemlerini çözmediği gibi, geçici
çözümlerle sorunların ertelenmesini sağladı. Bu bakımdan, yargıyla
ilgili reform niteliğinde bir düzenleme saray bürokrasisi tarafından
değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekilleri tarafından
sağlanmalıdır. Kanun teklifleri milletin menfaatleri
doğrultusunda geleceği planlamak için görüşülmelidir. Demokrasilerde
yasama faaliyetlerinin parlamentoya ait olduğunu unutmamalıyız.
İnsan hakları bireyin var olmasından
kaynaklanan doğal kazanımlarını ifade eder. Bu
kazanımların korunması ise hukuk devletinde olur; hukuk devleti
de meşruiyetini evrensel nitelikteki bu değerlerin, temel hak ve
özgürlüklerin korunmasından alır. Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk
devleti olmasını istiyorsak temel hak ve özgürlükler daha etkin
korunmalı; yargı bağımsızlığı ve
tarafsızlığı geliştirilmeli; düzenlemeler hukuki
güvenliği güçlendirmeli, adalete erişimi
kolaylaştırmalı; makul sürede yargılanma hakkı
gözetilmeli, yargıya güven artırılmalı ve insan odaklı
hizmet anlayışı ana ilke olarak kabul edilmeli. Yargı
Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planında dile
getirilen sorunların temelinde Anayasa ve kanunlara uyulmaması
bulunuyor. Yaşanan büyük sorunların kökten çözülebilmesi ve adalete
güvenin artırılabilmesi ancak yargı
bağımsızlığı ve
tarafsızlığının sağlanmasıyla gerçekleştirilebilir.
Teklifte reform diye getirilen hükümler
aslında olması gerekenlerdir. AK PARTİ iktidarı normali
reform olarak sunacak kadar adalet bilincinden
uzaklaşmıştır. Yakın geçmişte de
yargılamanın hızlandırılması amacıyla
reform adı altında düzenlemeler kanunlaşmış,
sorunların çözümü maalesef mümkün olamamıştır. Sadece bu
kanunun özelinde bile elde edilmiş bu kadar olumsuz tecrübeye rağmen,
hâlâ kanun değişikliğiyle yargılama sürelerinin
hızlanabileceği anlayışı aslında
yargımızın içinde bulunduğu temel sorunu gözler önüne
seriyor. Bağımsız ve tarafsız yargı tesis edilmeden,
yargıya olan güven sağlanmadan, temel hak ve özgürlükler korunmadan,
yapısal konularda sorunlar çözüme kavuşturulmadan yapılan
kısmi düzenlemeler yargılamayı hızlandırmayacak ve
diğer konularda yaşanan sorunları gideremeyecektir. Sorun, AK
PARTİnin baskıcı, hukuk tanımaz zihniyetidir aslında.
Toplumumuzun yüzde 82si yargıya güvenmiyor.
Cumhuriyet tarihimiz boyunca yargıya güvenin bu kadar az olduğu bir
dönem hiç olmamıştı. AK PARTİli şahsiyetlerin maddi
manevi haklarının korunmasında, kriminal
dokunulmazlıklarında yargı çok açık bir şekilde araç
olarak menfaatlerine kullanılıyor. Devletin temeli olan adalete güven
derinden sarsılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen, buyurun.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
Teşekkür ederim.
Siyasi iktidar tarafından yargı yoluyla
yapılan müdahaleler, yargının güven kaybetmesi ve
partilileşmesi, uzun tutukluluk sürelerinin cezaya dönüşmesi, adil
yargılanmanın önünü açacak düzenlemelerin yapılamaması
ülkemizde yargının temel sorunları. Öncelikle
yapılması gereken adaleti yalnızca isminde taşıyan
Adalet ve Kalkınma Partisinin yargı üzerindeki tahakkümünün
sonlandırılmasıdır. Hâkimler ve Savcılar Kurulu
siyasetten, AK PARTİden bağımsız bir yapıya
dönüştürülmelidir.
Bizim İYİ Parti olarak davamız
hakkın güce galip gelmesidir, gücün hakka olan üstünlüğüne ve meydan
okumasına Dur! demektir.
Sözlerimin sonunda, yapılması gerekli esas
düzenlemelerin hukukun üstün, yargının bağımsız ve
adaletin herkes için olduğu bir Türkiye olması gerektiğini ifade
ederim. AK PARTİnin iktidarda kalan bu son zamanlarında hiç olmazsa
adalet bilincine kavuşmasını diler, Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlarım. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
24üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
24üncü madde kabul edilmiştir.
25inci madde üzerinde önerge yoktur.
25inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
25inci madde kabul edilmiştir.
26ncı madde üzerinde 1 önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 26ncı maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ayhan Erel Ümit
Beyaz Aylin
Cesur
Aksaray İstanbul Isparta
Behiç Çelik Feridun
Bahşi Muhammet
Naci Cinisli
Mersin Antalya Erzurum
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mersin
Milletvekili Sayın Behiç Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
274 sıra sayılı bu Kanun Teklifi bir
torba kanun özelliği taşımaktadır. Usul yasaları, 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu, 6126 sayılı Anayasa Mahkemesi
Yasası üzerinde değişiklikler ve ilaveler içermektedir. Torba
kanun yöntemi, AKPnin torbaya olan merakını mucip olduğunu göstermektedir.
Torba kanun olmaz, bu genelleştirilemez.
Hukukta en büyük suikast torba kanunla olur. Eğer ülkemizde kanunlara ve
kurallara uymada lakaydi varsa bunun bir sebebi de budur. Sürekli torba
kanunlarla ihale mevzuatı, aflar, yargı reformları çıkarıldıkça
zannediliyor ki her şey yolunda gidecek; tam tersine her şey
tepetaklak oluyor, işin içinden çıkılmaz hâle geliyor.
Değerli arkadaşlar, 2002
yılından bu yana AKP iktidarlarının yargıya
müdahalesinin ardı arkası kesilmemiştir. Ne var ki 2008e
gelince Anayasa Mahkemesinin bir kapatma davasına muhatap olunuyor, 2010
referandumu ve FETÖ'nün yargıyı ele geçirme operasyonu iş
birliği hâlinde başarıyla tamamlanıyor. Yargıya
müdahaleler, adalet sistemine müdahaleler; askerî yargının pasifize
edilmesi, daha sonra kaldırılması; tutuklamalar, operasyonlar,
düzmece davalar, intiharlar, mağdur edilen aileler; tüm bunlar önce FETÖ
artı AKP ittifakının, sonra FETÖ artı AKP artı PKK
ittifakının yaşandığı karanlık yıllar
olarak hafızamıza yerleşmiştir. Bunların tasfiye
sürecinden sonra artık gerçek demokrasinin ve hukuk devletinin minimize
edildiği bir anayasal değişiklik de
yapılmıştır; 16 Nisan 2017 referandumu
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini yani sistemsizliğini,
dolayısıyla tek adam rejimini getirmiştir.
Değerli milletvekilleri, birinci, ikinci,
üçüncü, dördüncü yargı reformu paketi çıkarmakla reform olmaz.
Demokratik bir düzen mevcut değilse reform bir aldatmacadır. Nitekim
bu paketle birlikte boşanmış eşe karşı suçlar, adli
kontrol altında geçecek süreçler, katalog suçlarda tutuklamada kuvvetli
suç şüphesini somut delillere dayandırma, kişi hak ve
özgürlüklerine dair birtakım iyileştirmeler vesaire. Allah
aşkına böyle bir reform olur mu?
Değerli arkadaşlar, konu hukuk, demokrasi,
özgürlükler olunca aslında söylenecek çok söz var. Reform iddiasıyla
ortaya çıkanlar, devletin tek bir kişiye idare olarak, güç olarak,
erk olarak, ekonomi olarak teslim olmasına ne diyecekler? Biz burada
yasama faaliyeti yapıyoruz ama fiilen Cumhurbaşkanı genelgeler
ve kararnamelerle ülkeyi yönetiyor. Zaten bir de deniyor ki:
Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Yani kararname devleti ve
Cumhurbaşkanlığı Kabinesi. Profesör Doktor Sayın Kemal
Gözler bu hukuk dışılığı makalelerinde zaten
açıkça anlatmaktadır. İşte temel hak ve özgürlüklerin
alenen çiğnendiği, hâkim güvencesinin yok edildiği,
tarafsız ve bağımsız mahkemelerin kalmadığı,
kanuni idare ilkesinin rafa kaldırıldığı, idarenin
bütünlüğü ilkesinin dahi derin yaralar aldığı bir devlete
hukuk devleti denilebilir mi? Elbette denilemez.
Değerli arkadaşlar, devletin mevcudiyeti
de ancak adaletle kaim olur, aksi takdirde gerçek anlamda bir devletten,
meşru bir otoriteden söz edilemez. Aslında hukuk devletinde
demokrasiden fersah fersah uzaklaştığımızı
kanıtlayan binlerce örnek var ama süremiz bunu izaha yetmiyor.
Değerli milletvekilleri, teklifin 26ncı
maddesi de Anayasa Mahkemesinde hâkim adayları ve avukat stajyerlerinin
yapacağı stajla ilgilidir. Evet, bizim temennimiz, iktidarın bu
madde içeriğinde olduğu gibi sisteme ve esasa ilişkin kuvvetli
ve gerçekten ihtiyaç duyulan reformlara yönelmesidir; yoksa karanlık
dehlizlerde siyasi rakiplere tuzak kurarak, yalan ve iftiralar atarak
hâkimiyetini sürdürme tercihi halkın öfkesine neden olabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Muhalefete tuzak
kurmak, tekrar ediyorum, halkın öfkesine neden olabilir. Hâlbuki, biz
devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne yürekten
bağlıyız. Gittiğimiz her yerde görüyoruz ki millet Seçim.
diyor, Sayın Akşeneri çağırıyor. Demokratik bir
yarıştan sonra emin olunuz ki Türkiye geçmişte olduğu gibi
dünya devletler ailesi içinde saygın yerini alacaktır diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
26ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
26ncı madde kabul edilmiştir.
27nci maddede önerge yoktur.
27nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
27nci madde kabul edilmiştir.
28inci maddede önerge yoktur.
28inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
28inci madde kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
İç Tüzükün 86ncı maddesine göre oyunun
rengini belli etmek üzere biri aleyhte, biri lehte 2 sayın milletvekiline
söz vereceğim.
Lehte ilk söz, Tokat Milletvekili Sayın Mustafa
Arslana aittir.
Buyurun Sayın Arslan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ARSLAN (Tokat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde oyumun
rengini belirtmek için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi
Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, adalet sistemimizde
reform arayışları yeni değildir. Toplumsal talepler nazara
alınarak zaman içinde kısmi veya kapsamlı reform
çalışmaları yapılmıştır. Yargı reformu
stratejisinin ilk kez hazırlandığı 2009 yılından
itibaren plana dayalı reform çalışmaları hayata
geçirilmiştir. İkinci reform belgesi 2015 yılında
hazırlanmış, Yargı Reformu Stratejisi belgesi de 30
Mayıs 2019 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımız
tarafından kamuoyuyla paylaşılmıştır. Vizyonu
güven veren ve erişilebilir adalet olan bu belge de 9 amaç, 63 hedef, 256
faaliyet alanı doğrultusunda adalet sistemimizin ihtiyaçları ve
toplumun taleplerine göre hazırlanmıştır. Bu süreçte
üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, barolar, yüksek yargı
organları ve ilgili birçok kurumun da görüşü alınmış,
çok geniş bir mutabakat sağlanmıştır. Şimdiye
kadar yürütülen çalışmalarla hukuk devletinin güçlendirilmesi, hak ve
özgürlüklerin korunup geliştirilmesi, etkin ve hızlı
işleyen bir adalet sisteminin oluşturulması
amaçlanmıştır.
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
Yargı Reformu Stratejisi belgesini açıklamasından sonra Gazi
Meclisimizde yapılan kanun değişiklikleriyle önemli reformlar
hayata geçirilmiştir. Birinci, ikinci ve üçüncü yargı paketlerinin
kanunlaşmasıyla ifade özgürlüğü ve mağdur hakları
güçlendirilmiş, hak arama yolları geliştirilmiş, seri
muhakeme ve basit muhakeme usulü yargı sistemimize
kazandırılmıştır. Yargılamanın daha etkin,
verimli ve hızlı şekilde yürütülmesini sağlayan
düzenlemeler yapılmıştır.
Kamuoyunda dördüncü yargı paketi olarak bilenen
ve görüşmelerini tamamladığımız kanun teklifiyle
savunma hakkını ve ceza adaletinin tesisini güçlendiren, bireylerin
haklarını öne alan düzenlemeler yapılmıştır.
İdari Yargılama Usulü Kanununda yapılan
değişikliklerle idari başvurulara cevap verme süresi
altmış günden otuz güne; idari işlemlerin
kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi
veya yeni bir işlem tesis edilmesi talebiyle üst makamlara yapılan
başvurulara cevap verme süresi altmış günden otuz güne; idari
eylemler nedeniyle idareye yapılan zorunlu başvurulara ilişkin
idareye tanınan cevap verme süresi de altmış günden otuz güne
indirilmiştir. İdari yargı mercilerince verilen nihai kararların
en geç otuz gün içinde yazılması hükme bağlanmıştır.
Kadına karşı şiddetle mücadelede
bugüne kadar çok önemli adımlar atılmış, çok önemli
çalışmalar yapılmıştır. Bu bağlamda, yeni
bir adım olarak kasten öldürme, kasten yaralama, eziyet ve kişiyi
hürriyetinden yoksun kılma suçlarının boşanılan
eşe karşı işlenmesi nitelikli hâl olarak
düzenlenmiştir. Sulh ceza hâkimliğinin tutuklama ve adli kontrol
kararlarına karşı dikey itiraz usulü getirilmiş, bu
kararların asliye ceza mahkemesi tarafından denetlenmesi
sağlanmıştır. Sadece ifade almak amacıyla düzenlenen
yakalama kararları nedeniyle mesai saatleri dışında
yakalanan kişilerin bir defaya mahsus olmak üzere serbest
bırakılmalarına imkân tanıyan bir düzenleme
getirilmiştir.
Tutuklama tedbiri bakımından katalog
suçlarda da somut delillerin bulunması açıkça
vurgulanmıştır. Tutuklamayla ilgili kararlarda adli kontrol
uygulamasının niçin yetersiz kalacağını gösteren
delillerin de somut olgularla kararda gösterilmesi gerektiği kabul
edilmiştir. Konutu terk etmeme şeklinde uygulanan adli kontrol
yükümlülüğünün cezadan mahsup edilmesine imkân
tanınmıştır. Adli kontrol tedbirlerinin devam edip
etmeyeceği hususunda en geç dört ay içinde gözden geçirme kararı
verilmesi gerekecektir. Adli kontrol tedbiri bakımından da kanuna azami
süreler eklenmiştir. Mağdur veya şikâyetçiye çağrı
kâğıdıyla iddianamenin tebliğ edilmesi zorunlu hâle
getirilmektedir.
Kanun teklifimizin aziz milletimize hayırlar
getirmesini diliyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aleyhte söz talep eden Mersin
Milletvekili Sayın Alpay Antmen.
Buyurun Sayın Antmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, burada dördüncü
yargı paketi adını verdiğiniz birtakım kanun
değişikliklerini görüşüyoruz; iyi, güzel. Pakete bakalım,
bu paketin içinde ne var? Gerçekten de insan haklarını ilgilendiren,
kadın haklarını ilgilendiren, çocuk haklarını
ilgilendiren hiçbir şey bu pakette yer almıyor. Bir iki iyi husus
var; evet, idarenin dilekçelere cevap verme süresi ve zımni retlere dava
açma süresinin altmış günden otuz güne inmesi tamam, eyvallah, çok
güzel ama bu, Türk yargısının içinde bulunduğu durumla
ilgili herhangi bir iyileştirme veya insan hakları anlamında,
çocuk hakları anlamında, kadın hakları anlamında ne
getiriyor? Hiç. Altmış gün bekleyeceksin, bekleme, otuz gün bekleme.
Bunun dışında, sulh ceza
yargıçlarının itirazlarının sıradaki sulh ceza
değil, asliye ceza mahkemesine yapılması; bu, belki bir dikey
itiraz, iyi bir şey ama bunun neden şimdi getirildiğini ben size
birazdan söyleyeceğim.
Bir de 13üncü madde var, ünlü 13üncü maddemiz,
bugün sosyal medyada kıyametler koparan bir 13üncü madde. Gerçekten de
katalog suçlarda tutuklama için somut delil aranması normal ve doğru
bir yaklaşım ve bu, zaten daha önce kanunlarımızda varken
tarafınızca çıkartılmıştı, şimdi tekrar
eskiye dönüşle güya bir reform yapıyoruz ama başka bir şey
var: Cinsel istismar suçları, çocuk istismarı. Biz Adalet
Komisyonunda bas bas bağırdık, Bu suçları istisna hâline
getirelim, bu suçlarda istisna yapalım. dedik, Hayır. dediniz.
Kötü uygulayıcılar elinde veya kötü niyetli hâkimler elinde çocuk
istismarında ve cinsel suçlarda somut delili nereden
bulacaksınız? Ha, ben buradan size söylüyorum açıkça,
kayıtlara da geçsin: Kadının ve çocuğun beyanları
somut delildir. Bunun aksini düşünmek veya uygulamak
alçaklıktır.
Peki yargı reformu deyince siz ne
anlıyorsunuz? Ben size söyleyeyim: 2009da sözde bir yargı reformu
yaptınız, HSKyı -o zamanki dostlarınız- FETÖye teslim
ettiniz ve o, Türk ordusuna kumpas kurulmasının yolunu açtı.
Sonra, 2013te 17-25 Aralık olaylarında gördünüz ki bu adamlar öyle
beter ki sizi bile götürecekler. 2014te Yargıda Birlik Platformu
adı altında birleşen her siyasi görüşteki hâkim ve savcılar
sayesinde bu adamlardan Hâkim ve Savcılar Kurulu kurtuldu ama onlar
temellerini döşemişlerdi ve 2016 yılındaki alçak, namussuz,
haysiyetsiz darbe girişimine geldiler. Bunda ne oldu? Bir gün içinde
dediniz ki: Bundan sonra hukuk reformu yapacağız, hukukun
üstünlüğüne inanacağız. Ama bu beş gün sürdü, 20 Temmuzda
bir siyasi darbe ve ondan sonra, başladı tasfiyeler. 3.500-4.000
civarında FETÖcü hâkim ve savcıyı haklı olarak, doğru
olarak meslekten attıktan sonra, 2016dan itibaren bugüne kadar yerlerine
aldığınız 5.000-6.000 civarında hâkim ve
savcılara bakın. Avukatlardan geçenlerin hemen hemen tamamı
AKPnin il ve ilçe teşkilatlarında çalışmış
avukatlar. Bunun dışında, AKPden, il ve ilçelerden,
cemaatlerden, tarikatlardan referansı olmayan hiç kimseyi hâkim ve
savcı yapmıyorsunuz ve bunlar hukuku da bilmiyor. Biz bunlara hukuka
sürüklenen çocuklar diyoruz. Yargılama yapamıyorlar, karar
veremiyorlar, karar vermek için saraya bakıyorlar, istenmedik karar
verince de sürülüyorlar.
Peki, ne yapılması lazım? Hâkim ve
Savcılar Kurulunun bir an önce bağımsız hâle getirilmesi,
hâkim ve savcıların tekrar eğitilmesi; adaletin,
yargının bağımsız hâle getirilmesi gerekiyor. Ama
bugünlerde Yargı reformu yapıyoruz. diyorsunuz ya, İnsan Hakları
Eylem Planından bahsediyorsunuz ya Türkiyede insan haklarının
esamesi yok, Türkiyede adalet yok, Türkiyede yargı
bağımsızlığı yok. Varsa, Esenyurtta karakolda
öldürülen vatandaş için ne yaptınız? İddia, polislerin
vatandaşı karakolda öldürdüğü; hiçbir şey
yapılmıyor, bir sanık dahi yok. Kimi
yargılayacaksınız? Yok. İşte bu cezasızlık
kültürünü bu topluma dayatıyorsunuz.
Ondan vazgeçtim, son günlerde, son aylarda
videolarla, bir organize suç örgütü lideri olmakla suçlanan bir vatandaş
ne diyor? Sayın İçişleri Bakanına birçok şey söylüyor,
yenilir yutulur gibi değil; hiçbir şey yapmıyorsunuz ama en
vahimi bugün patladı. İçişleri Bakanınız, sözde, iddia
odur ki iç savaş çıkarmak için silah
dağıtıyormuş. Eğer bu varsa, bu,
alçaklıktır, vatana ihanettir; bunun hesabını sormayan da
alçaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Ama eğer
varsa diyorum, eğer varsa.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Sen doğruyu
öğren, ondan sonra bu kürsüde dile getir ya!
ALPAY ANTMEN (Devamla) Eğer varsa demek ne
demek? Bunu araştıracaksınız demek. Bu
araştırılacak, eğer bu yoksa da bu ithamı ileri
sürenden de hesabını soracaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ALPAY ANTMEN (Devamla) Bakın, söylemekle,
konuşmakla yargı reformu yapılmaz. Yargı reformu yapmak
istiyorsanız önce adaleti, yargıyı bağımsız hâle
getirin ve her tür iddiayı araştırın, hiçbir iddia
insanların aklında kalmasın. (CHP sıralarından alkışlar)
İnsanların aklında iddia bırakıldığı
zaman, insanların aklında şüphe kaldığı zaman o
ülkede dirlikten, beraberlikten, kardeşlikten söz edilemez. (CHP
sıralarından alkışlar) Bugün iktidardasınız,
bunun gereğini yapmak size düşer ama halk artık pes etti, halk
bıktı. Lütfen, bu halka daha fazla eziyet etmeyin ve bir an önce
sandığı kurun ki artık bu halk sizden kurtulsun.
Teşekkür ederim, saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Beştaş
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
51.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, 274
sıra sayılı Kanun Teklifine evet demeyeceklerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Oylamadan önce kısa bir açıklama yapma
ihtiyacıyla söz aldım.
Şimdi, bu kanun teklifine dair kamuoyunda çok
tartışılan bazı düzenlemeler var ve neden evet
demeyeceğimizi kısaca ifade etmek istiyorum: Bir kere 6, 7, 8 ve
9uncu maddelerde lafzi olarak hapis cezaları, yaralama, eziyet ve
hürriyetten yoksun bırakma suçlarına ilişkin
boşandığı eşe karşı işlenmesi hâlinde ağırlaştırma
(Uğultular)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) O kadar büyük
bir uğultu var ki gerçekten
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Genel
Kurulumuzu teşrif eden sayın milletvekilleri; çok rica ediyorum,
finale geldik, bir iki dakika daha müsaade edin, bitirelim bu işi.
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu
saydığım 6, 7, 8 ve 9uncu maddelerde boşanmış
eşe karşı işlenmesi hâlinde bir
ağırlaştırma hâli düzenleniyor. Buraya 2
itirazımız var:
1) Boşanmış eş kavramı
dar bir kavramdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu,
resmî nikâhı öngörüyor ama uygulamada birlikte yaşayanlar, imam
nikâhıyla birlikte olanlar, partneri olanlar
Yani bunun çok geniş
anlaşılması gerekiyor. Sadece eş olması hâlinde
kadınların mağduriyeti artacak. Ayrıca burada,
korunması gereken kadındır, yani erkeklere karşı bu
tip fiillerin olmadığını ifade etmek istiyorum.
2) Somut delil meselesi çok önemli bir mesele,
13üncü maddede düzenleniyor. Genel olarak tabii ki kulağa ilk
geldiğinde somut delil aranması doğru, buna hiçbir itirazım
yok. Uygulamada somut delil aranmadığını da bizzat
yaşayarak deneyimliyoruz. Sadece gizli tanık beyanlarıyla,
sadece bir ihbar tutanağıyla Kuvvetli suç şüphesi vardır.
denilerek bizim binlerce partilimiz şu anda cezaevinde fakat burada somut
delinin aranmayacağı bazı suçlar var, onlar çok önemli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son kez açıyorum, Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bitiriyorum.
Birincisi insanlığa karşı
suçlar, çocuk istismarı ve kadına yönelik suçlar. Sayın Başkan,
ceza yargılamalarında kadın ve çocuğun beyanının
esas alınması gerekiyor. Burada somut delil dediğinizde, bir
tecavüz, taciz, istismar fiilinde somut delil olarak kadının,
çocuğun beyanı esas alınmalı; çocuğun üstün
yararı ve kadına dair uluslararası sözleşmeler bunu
öngörüyor. Bu uygulamada Kadına tecavüz edildiğini ispatlayın.
denmesi -kadın tarafından, şikâyetçi tarafından- korkunç
bir şekilde erkekleri yine korumaya yönelecek ve kadına yönelik
suçlarda cezasızlığı daha da artıracaktır. Nitekim,
erkek ve devlet bir yargı sistemi var.
Bu nedenle, bizim bütün itirazlarımıza rağmen bu suç tipleri
ayrıştırılmadı ve bunlarda da somut delil aranacak.
Bir çocuğun, 7 yaşında, 5 yaşında, 10
yaşında bir çocuğun, kesinlikle, kendisinin
yaşamadığı bir fiili
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Özür
dilerim, bitiremedim.
BAŞKAN Sayın Beştaş, söyleyin,
tutanaklara geçsin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Çocuğun yalan atmasının mümkün olmadığı bizzat
bilimsel raporlarla ispatlanmıştır. Bir kadın da durup
dururken Bana tecavüz edildi, istismara uğradım. demez. Bu nedenle
biz bu kanuna evet demeyeceğiz.
X.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıt ve İstanbul Milletvekili Numan
Kurtulmuş ile 63 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3697) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 274) (Devam)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
BAŞKAN Sayın Altıntaş
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
52.-
Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaşın, Başkent Elektrik
çalışanlarına ilişkin açıklaması
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Enerjisaya ait Başkent Elektrik
çalışanlarından yüzlerce işçi kardeşimiz şu anda
TES-İŞ Sendikası önünde bekliyorlar. Kendilerinin kabul
etmediği sözleşmeyi sendikanın gizlice
imzaladığını öğrendiklerini söylüyorlar.
Elektriğe üç yılda yüzde 122 zam yapılan bu ülkede kendilerinin
üç yıl için yüzde 10 zamma razı olmalarının
beklendiğini ifade ediyorlar. Kendilerinin mağdur edildiğini,
basın ve televizyonun eylemlerine yer vermediğini söylüyorlar.
Konuyu gündeme getiriyor, işçi
kardeşlerimizin eylemlerinin basın ve medyada yer almasını
talep ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 2nci
sıraya alınan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Yel ve
İstanbul Milletvekili Serap Yaşar ile 113 Milletvekilinin
Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
X.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Yel ve İstanbul Milletvekili Serap
Yaşar ile 113 Milletvekilinin Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3727) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 276) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 276 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu teklif, İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen İYİ
Parti Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Zeki Hakan
Sıdalı.
Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN
SIDALI (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hayvanların ve haklarının korunması konusunda mevcut kanun
ve idari yapıdaki yetersizliğin ve performans eksikliğinin
yıllardır farkındaydık. Hayvanseverlerin yoğun talepleri,
beklentileri ve önerileri vardı. Hayvanseverlerin yoğun talepleri
üzerine tüm partiler, tam da bu sebeple, iki yıldan daha fazla bir süre
önce bir araya gelerek bir araştırma komisyonu oluşturduk. STK
temsilcileri, devletin temsilcileri, akademik uzmanlar ve hayvanseverlerin de
katkılarıyla çok kapsamlı bir rapor
hazırlamıştık ve zannettik ki bu rapor hazırlanacak
kanunun temelini oluşturacak. Ama nerede? İşte, tam da bu tek
bakış açısına engel olmak adına, raporu beraber
hazırladık, kanunu da beraber hazırlayalım demiştim.
Bugüne kadar birlikte başaramadığımızı,
uzlaşmayla yasa yapmayı, bu sefer gerçekleştirmek boynumuzun
borcu; bu yüzden Komisyondaki mutabakat ortamının kanunu yaparken de
yeniden sağlanacağını ümit ediyorum demiştim.
Amacım, herkesin içine sinen dışarıdan müdahalelerle
deforme edilmeyecek bir kanuna ulaşmaktı. Endişem, karanlık
ellerin kolay hayatlarına devam ederek, raporun bir şekilde
etrafından dolaşarak temel ilkelere müdahale etmesiydi. Zira hepimiz
Komisyonda Hayvanlar siyasetin üzerindedir. demiştik. Eğer bu kanun
teklifini beraber hazırlayabilseydik hem hayvanlardan menfaat
sağlayanlardan hem de görevini yapmaktan kaçınanlardan gelen
baskıları da beraberce göğüslerdik. Raporumuza beraber sahip
çıkalım, hayvanlarımıza beraber sahip çıkalım.
demiştim ama maalesef görüştüğümüz kanun teklifine Meclis
dışından oldukça fazla müdahale olmuş, her müdahalede bir
yer kırpılmış, memnun etmeyecek bir sonuç ortaya çıkmış.
Yok eğer 100den fazla imzayla, gurur duyarak
değiştirdiğiniz kanun buysa gerçekten memleketin vay hâline.
Lafın özü, tüm partiler anlaşıyor ama
kanunu dışarıdan birileri çıkarıyor. Bu, mutabık
kalınan bir konuda bile böyle oluyorsa siz gelin Meclisin
kıymetinden, sivil toplumun gücünden, demokrasiden bahsedin.
İşte, bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini hep
eleştirmemizin temel sebebi; yetkilerini devreden Meclis tam da budur.
Meclisin tamamı bir rapor hazırlıyor, birileri bir yerlerde
işlerine gelen kısmını alıyor ve raporun gölgesi bile
olamayacak bir kanun hazırlıyor.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin genel
gerekçe bölümüne baktığımızda, bu önemli raporun
çalışmalara ışık tutup yol gösterdiği ifade
ediliyor. Ancak raporun yalnızca sonuç ve öneriler kısmını
okuyan birisi bile raporla teklifin alakasızlığını
görebilir. Bakın, bu kanunu on yedi yıl önce siz
çıkardınız, on yıl tartışıldıktan sonra
bu kadar kısıtlı bir değişikle teklif etmek kamuoyunun
beklentilerini hiçbir şekilde ciddiye almamaktır. Bunun
farkındasınız ki dile kolay yıllardır eksikliği
bilinen, düzeltilmesi beklenen bu kanunu yalnızca iki gün
çalışıp iki günde Komisyonda görüşebildik. Bu Komisyon
sürecinde daha önce vermiş olduğumuz uzlaşı ve mutabakat
sözlerinizin hiçbirinin tutulmadığını, verdiğimiz
onlarca değişiklik önergesinin hiçbirinin dikkate dahi
alınmadığını hep beraberce gördük. Komisyonun
çalışmalarının ardından,
arkadaşlarımız, iktidar kanadından gelen yoğun
Muhalefet şerhlerini acilen tamamlayıp teslim edin.
baskısıyla karşı karşıya kaldı. Koskoca iki
yılda kesip biçip sadece 18 madde yazabiliyorsunuz, bunlarla alakalı
şerhleri ise yalnızca iki saate sığdırmaya
çalışıyorsunuz. İki senede
yapamadığınızın değerlendirmesini iki saatte
yapmamızı istiyor, yine apar topar bir yasama süreci
gerçekleştirmeye çalışıyorsunuz; yanlış
yapıyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, araştırma
komisyonumuzun adı Hayvan Hakları Araştırma Komisyonuydu,
kanunun adı da bu olacaktı. Bakın tutanaklara, dediğimi
göreceksiniz ama hazırlayanlar kanuna hak ettiği adı bile
verememiş. Hayvanların duygulu ve can taşıyan
varlıklar olarak tanımlanması da araştırma komisyonu
olarak üzerinde en çok durduğumuz ve rapora işlediğimiz
konuların başında geliyordu ama dün bu Meclis kadına
kadın diyemedi, bugün de hayvanlarımıza can diyemiyor. Tüm
hayvanseverler gibi bu konuyu çok önemsiyor ve Genel Başkanımız
Sayın Meral Akşener'in hayata saygı parolası çerçevesinde
kendimize bir sorumluluk olarak görüyoruz. Bizi kıskanan Avrupa devletleri
hayvanların can olduğunu medeni kanunlarına işlerken bizim
5199 sayılı Kanuna bile işleyemeyişimizin hiçbir bahanesi
olamaz! Değişiklik önergesiyle Gerekçeden kanunu alalım.
dedik, yine kabul etmediniz ama Kanunun gerekçesinde can olarak
tanımlanıyor. mazeretinizi de kabul etmiyor ve kanun metnine de
işlenmesini tekraren talep ediyoruz. Neticede gerekçe uçar, kanun
kalır.
Yine, araştırma komisyonunda mutabık
kaldığımız ancak teklif metninde göremediğimiz bir
diğer konuya değinmek istiyorum. Biz ,büyük sorunlar yaratan
sahipsiz hayvan tanımını ortadan kaldıracak, Türkiye
Cumhuriyetinin hayvanı da taşı da toprağı da
sahipsiz, kimsesiz değildir. diyecektik. Diclenin
kıyısında kurdun kaptığı koyun bile mesuliyetimiz
altında. diyen insanlardınız ama bu kanun teklifiyle hepsini
sahipsiz bıraktınız. Bu konudaki önerimiz, sahipsiz hayvan
tanımının yerine devletin korumasında olan hayvanın
kullanılması ve hayvanlara rahat ve refah içerisinde bir yaşam
ortamının sağlanmasıdır.
Kıymetli milletvekilleri, Komisyon raporunda
hepimizin içini yakan konulardan biri de mobil
kısırlaştırmaydı. Komisyon Başkanımız
Mobil kısırlaştırmayı kaldırdık; bu, mobil
kısırlaştırma değil. dese de teklif metninde geçici
ünite olarak tanımlanan terim, hayvanlar için âdeta bir vahşete
dönüşen mobil kısırlaştırma kavramını
akıllara getiriyor veya zaman içerisinde yönetmeliklerle bu şekle
evrilebileceği endişesi yaratıyor; evrilmese bile bu hâliyle bu
ara yöntem hayvan sağlığına hiç uygun değil. Bu mobil
üniteleri taşıdığınız anda nekahet devresindeki
hayvanlara nasıl ve nerede bakacaksınız? Ayrıca, bu
açılan yan yol, birçok belediyeyi bakımevlerine yatırım
yapmaktan uzaklaştıracak ve bir türlü başlatılamayan
popülasyon seferberliğini de akamete uğratacaktır.
Çıkarın bu maddeyi kanun teklifinden ve bir kere de kalıcı
ve doğru çözüm üretelim, tam teşekküllü merkezlerde uygulanacak
şekilde kısırlaştırma yapalım, yoksa mobil
kısırlaştırma yaparak yüksek kazançlar sağlayan
şirketlerin canı sıkılmış, hayvanların
hayatı pahasına elde ettikleri gelirlerini kaybetmesinler,
taşeronlar fatura kessin, para kazansın diyerek hayvanlara
akıbeti meçhul müdahalelerin önünü açtığınızı
düşüneceğiz.
Özellikle son iki yıldır, her platformda,
ivedilikle popülasyonun belirlenmesi ve ardından kapsamlı bir
kısırlaştırma seferberliğinin
başlatılması çağrısında hep beraber bulunuyoruz. Rapor
bittiğinde seferberlik başlamış olsa yolu neredeyse
yarılamış olacaktık. Popülasyon kontrolünün
sağlanması ve hayvanların refaha kavuşmasının
anahtarı, önerdiğimiz işte bu seferberliktir. Gelin, bir karar
alalım ve 2022yi kısırlaştırma seferberliği
yılı ilan ederek sokaklardaki sessiz dostlarımıza en büyük
iyiliği yapalım.
Bu kanun teklifinde rehabilitasyon ve
kısırlaştırmayla ilgili işlemler yerel yönetimlere
bırakılıyor, tamam. Bu konuda Bakanlığın
sorumluluğu Bakanlık da bu kapsamdaki köpeklerin
kısırlaştırılmasına her türlü yardımda
bulunur. şeklinde açıklanıyor. Buradan tekrar soruyorum: Her
türlü yardımdan kastedilen nedir? Böyle geniş bir kanun dili olur
mu? Bu şekilde belirsiz ifade ne demek? Her türlü yardımda bulunmak
tüm maliyetleri üstlenmekse belediyeler kendi bütçelerinden neden pay
ayırıyor? Yoksa hiçbir maliyeti üstlenmemek anlamına mı
geliyor veya daha da kötüsü İstediğimiz yere istediğimiz
yardımı yaparız, popülasyon mücadelesini de siyasete alet
ederiz. mi demek oluyor?
Yine, yerel yönetimleri ilgilendiren bir diğer
maddeye değinecek olursam, kanun, nüfusu 25 binin üzerindeki belediyelere
hayvan bakımevi açma yükümlülüğü getiriyor, güzel. Ama neden bu
tesisleri açmaları için belediyelere iki buçuk ve dört buçuk yıl gibi
uzun süreleri tanıyoruz? Dünya yirmi günde 57 katlı gökdelenleri
tamamlıyor, dört buçuk yıl zaman tanıyorsunuz. Kim
çıkardı bu kadar çok vaktimiz olduğunu? Kanun
çıkarıyoruz. dedikten sonra bile iki yıl geçmişken çözümü
bir beş yıl daha neden öteliyorsunuz? Bu zaman genişliği,
sokaklardaki hayvan popülasyonunu misli misli artırmaktan başka
hiçbir şeye hizmet etmez. Hemen bugün bu süreyi geri çekelim, yoksa
işimiz çok ama çok daha zor olacak. Gerçek anlamda kaynak aktaramadığınız
için belediyeler Bizim paramız yok; kısa süre içinde, bu
kısıtlı bütçelerle, bu tesisleri nasıl yapalım?
sorusuyla karşınıza dikilmesin diye mi böyle bir vade
tanıyorsunuz? Hani Her türlü yardımı yaparız. diyordunuz
ya, kısaltın süreyi, yapın yardımı da görelim,
yapın da samimiyetinizi görelim.
Benzer şekilde, zamanlamayla ilgili
yapılan bir diğer hatayı da pet shoplarda hayvan
satışında görüyoruz. Buralarda kedi ve köpek
bulundurulmasının yasaklanması doğru ancak pet shoplara
bir yıl süre tanınmasını gereksiz buluyoruz. Hayvanları
mal olarak mı görüyorsunuz ki stokların eritilmesini bekliyorsunuz?
Bir yıl süre tanınan kişi elindeki hayvanları satıp,
yenilerini getirip onları da satacak ve bu canlıları cam
bölmelerin arkasında yaşamaya mahkûm kılan bir döngü hâlinde bir
sene daha devam edecek. Bu konuda bir değişiklik önergesi vermiş
ve sürenin üç aya indirilmesini talep etmiştik. Hayvan
sağlığı ve refahı açısından makul olan,
yapılması gereken tam da budur.
Yine, konuyla alakalı bir diğer önerimizse
ev hayvanı ithalatının dört yıl süreyle
durdurulmasıdır. Bu durum popülasyon kontrolünün sağlanması
açısından büyük önem taşımaktadır.
Kıymetli milletvekilleri, hayvanlara
karşı işlenen suçlara yönelik verilen adli ve idari cezalar her
ne kadar artırılmış olsa da Dostlar
alışverişte görsün. mantığının bir ürünü.
Biz Komisyonda hayvanlara karşı vahşi hislerle işlenen
suçların hapisle cezalandırılması kararına
varmıştık ancak teklifte en vahşi yöntemlere dahi altı
aylık bir hapis cezasının istendiğini gördük. Hepimiz hukuk
bilen insanlarız, birbirimizi kandırmayalım, kimse altı ay
ceza aldığı için hapis yatmaz; bir daha, bir daha aynı suçu
işlemesi gerekir. Yani hayvanlara her türlü işkenceyi uygulayanlar,
bugün olduğu gibi kanun yürürlüğe girdikten sonra da ellerini
kollarını sallayarak gezmeye devam edecekler. Bu sebeple, biz,
vahşice işlenen suçların ceza sınırının üç
yıl olmasını talep ediyoruz.
Kişiler tutuklanma ihtimali olan eylemleri
işlemekten uzak dururlar. Hayvanlara karşı işlenen her
türlü şiddetin bir sonraki muhatabının insan olması
ihtimali de göz önünde bulundurulduğunda, insanlara karşı suç
işleyenlerin neredeyse yüzde 90ının benzer suçu daha önce
hayvanlara karşı işlediği göz önünde bulundurulduğunda
insanlar için benzer bir tehdit ve tehlikenin devam ettiğini söyleyebiliriz.
Bu tehdidin giderilmesi için Adalet Bakanlığının da
sorumluluk alması gerekiyor ancak siz üçüncü şahısların
elinden şikâyet hakkını bile almaya kalkıyor, Şiddeti
görme, gördüysen de konuşma; yoksa o kurum senin, bu kurum benim
şikâyetini iletecek makam aratırız. diyorsunuz.
İnsanları zaten ağır işleyen bürokrasinin
çarkları arasına itiyor, hayvanları da göz göre göre ölüme
mahkûm ediyorsunuz. Gerekçeniz ne? Adalet Bakanlığına iş
yükü oluşturmamak. Peki, bu iş yükü kime oluşacak? Tarım
Bakanlığına. Adalet Bakanlığının bu tavrı,
okul sırasında ödevini yanındaki arkadaşına
yaptırmaya çalışan öğrencinin tavrı. Böyle devlet mi
yönetilir? Bu yüzden iş yoğunluğu bahanesini kabul etmiyoruz.
Bakanlık yorulmasın, hayvanlara ne olursa olsun. böyle bir
anlayış olur mu? Aslında siz de haklısınız,
davalar ülkesi olunca, her türlü dava onlarca yıl sürünce hayvanlara da
sıra gelmiyor.
Bir de hayvanlarla cinsel ilişkiye girme
kavramının mevcut kanundaki gibi korunmasını ve hatta
teklif metninde tekrar zikredilmesini içimize sindiremiyoruz. İlişki,
rıza gerektiren bir eylemken hayvanlara yapılan
saldırıdır, istismardır, tecavüzdür. Bu sorunu çözmek
istiyorsak kavramları doğru kullanmak ve terminolojiyi de doğru
tanımlamak zorundayız. Bu sebeple, teklif yasalaşmadan hemen
bugün bu kavram değiştirilmeli ve cinsel istismar kavramı
kullanılmalı. Kanun teklifinin 11inci maddesine açıkça
karşıyız.
Bir diğer mutabık
kaldığımız konu, hayvanların özgürlüğünü
kısıtlayan ve doğal yaşamdan koparan hayvanat bahçelerinin
yenilerinin açılmaması ve nihayetinde hepsinin
kapatılmasıydı ancak bu sefer de hangi koşullarda faaliyet
göstereceği, neye hizmet edeceği belli olmayan doğal yaşam
parkları karşımıza çıktı. Suni olarak
oluşturulan bu yapı nasıl doğal olacak, geniş hayvanat
bahçelerinden ne farkı olacak belli değil, anlayabilen varsa gelip
burada anlatsın. Yine, bir isim değiştirerek mevcudu devam
ettirme çabasıyla karşı karşıyayız. Doğal
yaşam parkı tanımından bizim
anladığımız, daha geniş hayvan hapishaneleri; sizin
anladığınız -en büyük endişem odur ki- aynı,
müteahhitler ve yeni ihalelerle bezeli suni beton parkları.
Hayvanların özgürlüklerini kısıtlayan
bir diğer alansa sirkler ve yunus parkları. Biz araştırma
komisyonunda tamamen kapatılması yönünde mutabakata
varmışken teklif metnine baktığımızda
bırakın kapatmayı, yunus parklarına daha önce isteyip de
alamadıkları kanuni güvence verildiğini gördük. Bir de tesise
yeni yunus getirene 25 bin liralık komik bir para cezası
öngörüyorsunuz; 1 milyon liralık yunuslardan bahsediyoruz, 25 bin lira
ceza
Yani siz diyorsunuz ki: Yeni tesisler açılmasına izin
vermeyeceğiz, siz tek kalacaksınız ama yunus başına 25
bin lira cezanızı ödeyin, sonrasında kapasite artırmaya da
faaliyetlerinize de devam edin. Garip!
Değerli milletvekilleri, teklif metninde itiraz
ettiğimiz bir diğer noktaysa tehlike arz eden hayvanlar ibaresiydi.
Evcil hayvanlardan bir ırkın tehlikeli veya yasaklı olarak
tanımlanmasının hayvan hakları ilkelerine uygun olmamasını
bırakın, Bakanlık bürokratlarının bir masa
etrafında toplanıp verecekleri bir kararla da olacak iş asla
değil. Bu hayvanların mizaçlarının oluşmasındaki
en büyük etken ırkları değil, yetiştirilme tarz ve
yöntemleridir. Bu sebeple ruhsata tabi ırk kavramı kanun metninde
yer almalı, köpekler ve sahiplerini kapsayan bir ruhsatlama sistemi
inşa edilmeli. Kanun düzenlemesi öncesinde el konulup bakımevlerinde
tutulan köpekler de gerekli muayeneler, sosyallik ve mizaç testleri
yapıldıktan sonra öncelikle teslim eden sahipleri olmak üzere talep
eden hayvanseverlere iade edilmeli ve takipleri yerel yönetimlerce
yapılmalıdır ama sahiplenmek isteyen kişilere de mizaç
testi yapılmak koşuluyla.
14üncü madde bu hâliyle kabul edilemez; buna da net
bir şekilde karşıyız.
Buradan dikkat çekmek istediğim bir diğer
konu, Bakanlıkça sokak hayvanı olarak tanımlanan kedi ve
köpeklerin bir yönetmelikle deneylerde kullanılmasına izin
verilmesidir. İvedilikle bu yönetmelik değiştirilmeli, kedi ve
köpekler üzerinden bu insafsız eller çekilmelidir. Mademki bu imkân yönetmelikle
düzenlenmiş, Tarım Bakanlığı bu yönetmeliği hemen
şimdi, bugün kaldırsın. Kaldırmadığı
takdirde şu andan itibaren bu yönetmelik yüzünden deneylerde ölen bütün
kedi ve köpeklerin vebali Tarım Bakanının üstünedir. Bu konunun
da takipçisi olacağız.
Kıymetli hayvanseverler, yıllardır
kamuoyunda büyük bir heyecanla beklenen bu teklif, hayvanlara sevgisi, haklara
saygısı olmayan karanlık ellerin dokunuşlarıyla,
talepleri ve ihtiyaçları karşılamanın çok
uzağında kaldı. Gece gündüz demeden
hazırladığımız raporumuzla hiçbir alakası olmayan
bu kanun teklifini görüşürken ben de sizler gibi derin bir hayal
kırıklığı yaşıyorum. Çok daha iyi,
kapsamlı ve hayvanlara gerçekten hizmet eden bir kanun yapabilirdik. Bunun
için imkânımız da vardı, enerjimiz de vardı. Bu yüzden bir
partinin himayesinde değil, STKlerin ve tüm partilerin görüş
birliğinde bir kanun hazırlanmasını defalarca talep ettik.
Ancak siyasetüstü olarak gördüğümüz bir konu maalesef ki iktidarın
popülist siyasetinin kurbanı oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) Tamamlıyorum
Başkanım.
Bırakın gönlümüz ve aklımızdan
geçenleri. hep beraber tarihe not düştüklerimiz bile bu kanuna dâhil
edilmedi veya ettirmediler. Ancak hiçbir şey için geç değil. Buradan
heyecanla bizi takip eden hayvanseverlere sesleniyorum: Hiç kimse umudunu
kaybetmesin, kimse karamsarlığa kapılmasın. Bugünkü
görüşme hayvanlar için bir netice değil, hayvan haklarının
tam manasıyla inşa edilmesi için yalnızca küçük bir
başlangıç. Bu yasama yılının son teklifi, gelecek
yasama yılının ilk kanun talebi olarak gündemimize gelecektir.
Daha yeni başlıyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz talep eden İzmir Milletvekili Sayın Hasan Kalyoncu.
Buyurun Sayın Kalyoncu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HASAN KALYONCU (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hayvanları Koruma
Kanunu Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli milletvekilleri, konuşmama başlarken,
hayvan haklarından söz açılınca güncel ilginin hayvanlara mal
yerine can olarak yaklaşılmasına
yoğunlaştığını hatırlatmak istiyorum. Bunun
büyük bir dönüşüm falan olduğunu düşünenlerin dikkatlerini
öncelikle biz Türklerin miras aldığımız kültürel birikimine
çekmekte yarar görüyorum. Türkler savaşçı millettir ve Yahya Kemal
bunu Süleymaniyede Bayram Sabahı şiirinde veciz bir ifadeyle
Ordu-milletlerin en çok döğüşen, en sarpı diye dile
getirmektedir. Dedelerimiz için av, besin maddesi sağlama yolu hem de
savaş talimiydi. Bu şartlarda bile ihtiyaç olandan fazla av
yapmanın yaptırımı vardı çünkü bizim kültür
kodlarımız doğayla uyumu dikte eden pek çok unsurla bezelidir.
Toprak, su kutsal sayılmış, kirletene ceza öngörülmüştür.
Akarsularda bile yıkanmak yerine, oradan alınan su ile
yıkanılmıştır. Akan su kir tutmaz. sözü, aynı
zamanda, belki de Türk kültür tarihinde milletimizin tabiattan
koparılmasının bir örneği olarak ele alınmalıdır.
Akarsuyu bırakın, koca denizlerin kirlenebildiğini hepimiz görüyoruz.
Doğa dediğimiz, sadece piknik yapmaya
gidip çöp yığınları bıraktığımız
ormanlık alanlar değildir, doğa aynı zamanda vatandır,
insan da onun bir parçası olarak yaşayagelmektedir. Bu döngünün devam
edebilmesi için mikroorganizmalardan bütün hayvanat ve nebatata kadar düzenin
bozulmadan devam etmesi gereklidir. Bu düzen doğal olarak besin zinciri
şeklinde de tanımlanabilmektedir. Besin zincirindeki
kırılma, kırık noktasının altındaki canlı
türlerinin aşırı çoğalmasına yol açmaktadır,
müsilaj buna bir örnektir.
Kıymetli milletvekilleri, biz bir
hurmalığı vakfederek bugünkü tabirle millî park hâline getiren
bir Peygamberin ümmetiyiz. Biz dünyayı Rabbinin bir emaneti olarak gören
bir dinin mensuplarıyız. Biz Ormanlardan bir dal kesenin
kafasını keserim. diyen Fatih Sultan Mehmetin
mirasçısıyız. Doğal denge içinde yaşamayı esas
bilmiş bir milletiz. Laf olsun diye hayvan sevgisi üzerine sözler sarf
etmemişiz. Mimarimizin bir parçası hâline gelen kuş evlerini
yapmışız, göçmen kuşlar için bile bakım merkezleri
kurmuş bir toplumuz.
Atalarımızın doğayla uyumuna
örnek gösterilecek birçok anekdot anlatılabilir ancak burada birkaç konuya
vurgu yapmak millî yaklaşımımızı ortaya
koyacaktır. Orta Çağda Avrupalılar günahlarını keçiye
yükleyip onu burçtan ya da uçurumdan atarken Türkler kendi
boylarının, aşiretlerinin adını bile Karakeçili
Akkoyunlu Karakoyunlu gibi hayvanlardan alabilmiş
(MHP
sıralarından alkışlar)
atını canından önce
korumuş, köpeğine, kedisine özel birer ad vermiş, askerden
yazdığı mektubunda ahırdaki sarıkızın da
hatırını sormuştur. Nihayetinde, Ergenekondan
çıkarken kendisine rehberlik yapan bozkurdu Göktürk
İmparatorluğu bayrak edinmiş, Türkiye Cumhuriyeti de parasına
kurt simgesini nakşetmiştir. Türkün hayvanlarla kurduğu yakınlık
dostluğun ötesinde bir kaynaşmadır. Horasan erenleri Anadoluya
geyik donunda, turna donunda girmiştir. Hayvanlar ninnilerimizde,
türkülerimizde, atasözlerimizde yer almış, bize dil olmuş,
çatımızı paylaşmışız, bize can
yoldaşı olmuş, açlıktan korumuş, soframıza
aş olmuş, çobanlığımızı yapıp sürümüze
baş olmuştur. Bugün spor kulüplerimizden en popüler
olanlarının da hayvan simgesine sahip olduğunu hepiniz
biliyorsunuzdur.
Sayın milletvekilleri, hayvan hakları
konusu bilimsel tartışmalarda da ele alınmış, etik
haklar konusunda birçok görüş ortaya atılmıştır. Bu
tartışmaların temel aldığı nokta ise
hayvanların veya canlıların insanlara faydalı olduğu
için mi değerli olduğu, yoksa var olduğu için mi değerli
olduğu konusudur? Bu iki ana yaklaşım arasında bilim
insanları tartışmalara hâlen devam etmektedir. İnsan
merkezci etiğin temel varsayımı değerlerin ve ahlaki
davranabilmenin insana mahsus özellikler olması ve yalnızca
insanın değerli olması gerektiği savına
karşılık yeni bir sav ortaya atabilen canlı merkezli etik
kuramlar, hayvan haklarına yönelik etik kuramların çok ötesine
geçmiştir. Hayvan haklarının amacı insan ve
hayvanların eşit olmalarını sağlamak değil,
hayvanların temel hak ve özgürlüklerini temin etmek, acı ve
işkence çekmelerini, aç kalmalarını, basit zevkler için
doğal ortamlarından koparılmalarını ve vahşice
öldürülmelerini engellemektir. Hayvan haklarına bağlı kalmak,
onları sevmek ve onlara karşı acıma duygusu beslemek bir
insanlık görevidir. Hayvan haklarına saygı medeniyetin
gereğidir. Sorunların ve yanlışlıkların
düzeltilmesi, insanların ahlaki normlarda uzlaşmasıyla
sağlanır. Dolayısıyla hayvan haklarının
korunması için toplumlarda güzel ahlakın yerleşmesi
gerekmektedir; kısacası, hayvan haklarının korunması
ahlaki normlarla doğrudan bağlantılıdır.
Sayın milletvekilleri, bazı kesitler
aktardığım millî kültür mirasımız ortada iken
hayvanların hukukunu kanunla koruma ihtiyacı duyma noktasına
gelmemiz bugün hepimizin içini acıtmaktadır. Kamuoyuna yansıyan
bazı haberler, hayvanlara eziyet ve kötü muamelenin ötesinde işkence
hatta tecavüz olayları yaşandığını ortaya
sermiştir. Vahşet derecesindeki bu davranışlar
vicdanları sızlatmış ve Meclisimizde bir araştırma
komisyonu tarafından konu ayrıntılı olarak
incelenmiştir. Gündemimizde bulunan teklif, araştırma komisyonu
raporundan hareketle hazırlanmış ve önemli bir gelişme
sergilemektedir. Böylece, bugünün sorunlarını gidermeye yönelik kanun
değişiklikleri yapılmış olacaktır. Zamanla
aksayan yönler ortaya çıktığında, ihtiyaç duyulan konulara
yönelik kanun değişikliği de yapılabileceği
açıktır. Belediyelerin sorumluluğunu artırması, süs
hayvanı kavramının ortadan kaldırılması ve
denetim mekanizmalarının oluşturulması açısından
kanun oldukça önemlidir.
Teklifle hayat bulan diğer bir olumlu gelişmeyse
hayvanların bakımevlerine alınması, rehabilitasyon süreç ve
kuralları belediyelerin sorumluluğuna verilmiş
olmasıdır. Ayrıca, bu konulara kaynak ayrılması
oldukça yerindedir. Bugünün sorununun büyük ölçüde çözülmesini sağlayacak
husus, sokak hayvanlarının kısırlaştırılma
işlemlerinin tamamlanması olacaktır. Kanun teklifinin hayvanlara
kötü muameleye yaptırımlar getirmesi ve bunu ceza hukukumuzda mala
zarar vermenin ilerisine taşıması takdire değerdir.
Asıl olan, yeniden, hayvanlara insanca davranan bir toplum hâline
dönüşmemiz, inanç ve kültür normlarını temel
almamızdır. Bunun için millî hafızamız yeterince
donanımlıdır fakat sorunu uzun vadede ortadan kaldıracak
önlemler almak zorundayız. Yapılması gereken, örgün ve
yaygın eğitimde millî değerlerimizi yeni kuşaklara transfer
edebilmeyi başarmak ve bunun için eğitim
programlarımızı değerler odaklı yeniden
planlamaktır.
Sayın milletvekilleri, değerler
kavramını, en basit manada, toplumdaki her bir fert için aklın
ve kalbin birlikte uyum içinde olması şeklinde tanımlayabiliriz.
Toplumların varlığı ve bütünlüğünü, üyelerinin ahenk
içinde yaşamasını bu değerlerin ortaklığı
sağlamaktadır. Huzuru sağlayabilmenin yolu toplumun doğayla
barışık şekilde yaşamasını
sağlamaktır. Din, dil, hukuk, estetik ve adabımuaşeret gibi
kültürel olgular değerler sisteminin yapı taşlarıdır.
Sahip olduğumuz değerler hayatın anlaşılmasında,
davranışların şekillenmesinde oynadığı rolle
aynı toplumun üyelerini birbirlerine yaklaştırır,
bireylerin tutum ve davranışlarını şekillendirir yani
değerlerimiz bizim kimlik ve kişiliğimizi
oluşturmaktadır.
Sosyal hayatın çerçevesini çizen,
insanları birbirine bağlayan, gelişmeyi, mutluluğu ve
huzuru sağlayan, risk ve tehditlerden koruyan insani, ahlaki, manevi
değerlerimizin tüm bireylere kazandırılmasında temel araç
eğitimdir. Bu kazanımlarımızın genç kuşaklara
aktarılması değerler eğitimini oluşturmaktadır.
Çocukların sağlam karakterli, öz güvenli, toplumsal ve kültürel
değerlere sahip çıkan bireyler olmaları ancak bu değerlere
sahip öğretmenler ve yetişkinler eliyle sağlanır.
Değerler eğitimi niteliği gereği
sadece okullara bırakılmamalıdır. Sağlıklı
bir toplum, yetişkin bireyler, en temelde de aileler bu eğitimin
temel alanıdır. Ancak örgün eğitim sürecinde de değerler
eğitimi sürdürülmelidir. Mesela, sevgi değeri insan, hayvan, tabiat,
millet, vatan ve Allah sevgisini kapsar. Sevgi yaşamdaki en önemli
duygulardan biridir. Ruhsal açıdan sağlıklı her insan
çevresindekilere karşı sevgi hisseder ve her çocuk sevgi duygusunu
hissetmeye hazır olarak doğar.
Çocuklarımıza sağlıklı
duygusal ve sosyal gelişimleri açısından hayvan sevgisinin küçük
yaşlardan itibaren kazandırılması gerekir. Hayvanlarla
sevgi bağı kuran çocukların sosyal becerileri daha
gelişmiş ve merhamet duyguları daha kuvvetlidir. Hayvan sevgisi
olan çocuk dış dünyadaki tüm canlıları sevmeyi
öğrenir. Ailesinde ve çevresinde hayvanları sevmeyen ya da eziyet
eden insanlar var olduğunda çocuk bunu normalleştirir ve taklit eder.
Bu nedenle çocuklara doğru bilgilerin ve davranış örneklerinin
verilmesi önem taşımaktadır. Geleceğimizin daha iyi
olması için millî eğitimde müfredat içerisinde doğa, çevre ve
hayvan sevgisinin öğretilmesi ve edinilen bilgilerin hayatın
içerisinde kullanılması sağlanmalıdır.
Hayvanların birer can olarak aziz olduğu bilgisi
çocuklarımıza ve gençlerimize öğretilirken, hepimizi çileden
çıkartan vahşet olaylarına yeltenen bugünkü erişkinler ceza
hukukunun yaptırımlarıyla durdurulacak ve yaygın değerler
eğitimiyle hayvanların varlık ve güvenliklerine ilişkin
duyarlılık genel kabul hâline dönüşebilecektir.
Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak teklifi yararlı buluyor ve destekliyoruz. Bu vesileyle,
millî bir değerimiz ve güzide bir değer
taşıyıcısı edebiyatçı yazar Mustafa Necati
Sepetçioğlunu vefatının 15inci yılında rahmetle
anıyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz talep eden Mersin Milletvekili Sayın Rıdvan
Turan.
Buyurun Sayın Turan. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın
Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aynı zamanda bütün hayvan hakları savunucularına ve hayvanlara
da selamlarımı iletiyorum.
Oldukça yoğun bir çalışma sonucunda
bir taslak bugün Genel Kurula inmiş durumda. Fakat bütünlüklü olarak
değerlendirdiğimizde, iki yıl evvel kurmuş olduğumuz
Meclis araştırması komisyonunun ortaya koymuş olduğu
50 madde nazarıitibara alındığında, ne yazık ki
ondan daha geri noktada şekillenmiş bir yasa teklifiyle
karşı karşıyayız. Aslına bakarsanız 2014
yılında çıkarılmış olan yasadan da bazı geri
yanları olan bir taslakla karşı karşıyayız ve aslında
bunu, tabii farklı taraflardan eleştiriyoruz.
Toplumda, hayvan hakları savunucuları
başta olmak üzere -muhtemelen hayvanlar için de böyle- bu yasa teklifinin
Meclis araştırması komisyonundaki doğrultuda
çıkacağına ilişkin muazzam bir motivasyon oldu, herkes son
derece heyecanlandı. Bunun bu şekilde çıkmasının
ülkede var olan hayvan haklarıyla ilişkili temel sorunları
çözeceğine ilişkin bir kamuoyu algısı oluştu ama
geldiğimiz noktada, ne yazık ki burada 50 maddeyi hep beraber
çıkarmışken, bunun, deyim yerindeyse kuşa çevrilmiş
olması ve 18 maddeye indirgenmiş olması ve bunun içinde de
ortaklaşa altına imza attığımız maddelerin
bulunmuyor olması, hem bizlerde, muhalefet kanadında, aynı
zamanda da hayvan hakları savunucularında bir sukutuhayale sebep
oldu.
Kavramlar önemli yani kavramları sadece sözcük
olarak görmemek lazım, aynı zamanda o kavramlar kendi arkalarına
muazzam bir tarihselliği alırlar. O anlamda, hayvanları koruma
ile hayvan hakları arasında yalnızca kavramsal ya da
epistemolojik bir fark yok, aynı zamanda geriye doğru
gittiğimizde hak kavramının tekabül edeceği şeyler,
hukukilik, bu hakkın aranma biçimleri ile koruma altında olanın
arasında takdir edersiniz ki büyük bir fark var. O sebeple, hem
Halkların Demokratik Partisi olarak hem muhalefetin bir bütününün hem de o
gün altına imza attığımız metnin
anlattığı şey, bunun bir hayvan hakları yasası
olması biçimindeydi, ne yazık ki şu anda bundan uzak bir
noktadayız.
Bu yasa teklifinde birtakım çelişkiler var
değerli arkadaşlarım. Bu çelişkilerden bir tanesi; bir
taraftan hayvanları artık mal olarak görmüyoruz, hayvanları
duyguları olan, eylemleri olan varlıklar olarak görüyoruz derken,
diğer taraftan, örneğin, pet shopları tam anlamıyla
ortadan kaldırmıyor olmak onlara mal statüsünü devam ettirmek gibi
bir sonuca tekabül ediyor. Yani evet, hayvanlar mal olarak görülmesin,
onların canlı olmaktan kaynaklı özellikleri tespit edilsin ama
şimdi pet shop dediğiniz şey, sonuç olarak o hayvanların
alınıp satıldığı yerler olarak
varlıklarına devam ediyor. Teklif diyor ki: Biz pet shoplarda
hayvanların bulunmasını engelliyoruz. Doğru. Yani örneğin,
bir AVMye gittiğinizde o AVMdeki pet shopun vitrininde hayvanları
göremeyeceksiniz, kedileri, köpekleri göremeyeceksiniz ama o AVMye
girdiğinizde size uzatılan katalogdan Ben, şu golden
retrieverı çok beğendim, ben bunu istiyorum. ya da Şu Kangal
bebeğini beğendim, bunu istiyorum. diyebileceksiniz. Bu şunu
doğuruyor arkadaşlar: Şimdi pet shoplar yalnızca
hayvanlara işkence eden bir kurum değil, aynı zamanda sokaktaki
hayvan popülasyonunu sürekli artıran bir faktör. Niye? 101 Dalmaçyalı
diye bir film vardı hatırlarsanız. Ya, 101 Dalmaçyalı filmi
çıktı, sinemalarda oynatıldı, bir anda memlekette o
köpeğin aynısından sahiplenen yüzlerce insan peydah oldu;
altı ay sonra bütün metalar gibi, bütün mallar gibi modası
geçtiğinde o hayvanların tümü sokağa terk edildi. Özellikle,
turistik beldelere gidin, inanılmaz biçimde
Geçen İstanbulda bir
çöplükte bir boxer gördüm, boxer -bildiğin yani- son derece kıymetli
de bir hayvan, hani ticari değeri açısından da böyle. Ama bunlar
hep sokağa atılmış hayvanlar. Dolayısıyla Pet
shopları yasaklıyorum derken, onun geri planında o
hayvanların istiflendiği, depolandığı yerleri
eğer kapatmıyorsak, yaptığımız şey hayvan
ticaretinin sürmesine hukuki olarak zemin hazırlamaktır ve bu kabul
edilemez. Böylece, yalnızca hayvan ticareti yapılmış
olmuyor, aynı zamanda bu hayvanların sokağa terk edilmesi
sebebiyle bir türlü başa çıkamadığımız, direkt
artan hayvan popülasyonunu daha da fazla artıran bir şeye istemli ya
da istemsiz sebep oluyoruz. Bu, bir problem yani çelişkilerden bir tanesi.
Bir başka çelişki de şu: Ya, türü
tükenmekte olan hayvanları avlayanlara ağır ceza öngörülmüş
bu teklifte, iyi bir şey, bunda sorun yok; zaten yatarı olan tek
şey bu, onun haricinde Ceza Kanunu içerisinde tarif edilenlerin hiçbirinin
alt sınır dikkate alındığında yatarı falan
yok ama bunda var. Fakat şimdi türü tükenen canlıları,
hayvanları avlamanın cezası böyle otuz beş yıl gibi
tarif edilirken, aynı zamanda Merkez Av Komisyonu gibi hikmetinden sual
olunmayan, kimsenin sesini çıkaramadığı, kendisini
paramiliter bir yapı olarak tarif eden bir yapılanma, ne yazık
ki türü tükenen hangi hayvanın katledileceğine ilişkin bu
memlekette ferman yayınlayabiliyor; hatta dağ keçilerinin avlanması
için av turizmi, ihale vesaire şeylere imza atabiliyor. Yani eğer
gerçekten türü tükenen hayvanlar bizim için kıymetliyse -ki evet, böyle-
bunları Merkez Av Komisyonu gibi bir kurumun uhdesine asla ve asla
bırakmamak gerekir. Bunları son derece kıskanç bir biçimde
herkesten, her şeyden ve her av zihniyetinden mutlaka korumak gerekir, bu
da bir başka çelişki.
Şimdi, burada hayvanlara ilişkin
cezaların Türk Ceza Kanunu içerisinde mütalaa edilmesine ilişkin
olumlu bir şey var. Zaten medya da bunu öyle bir -ne diyelim, tırnak
içinde- köpürttü ki hayvanlara ilişkin suçların hapisle
cezalandırılacağına ilişkin kamuoyunda bir algı
oldu.
Kıymetli arkadaşlar, evet, Ceza Kanunu
içerisinde mütalaa ediliyor ama bunların yatarı yok çünkü üç yıl
ve altında tarif edildiğinden dolayı bunlar, bu suç para
cezasına çevrilerek veya hükmün açıklanması geri
bıraktırılarak bunun gibi şeylerle, bu suçları
işleyen insanlar ellerini kollarını sallayarak toplumda gezmeye
devam edecekler.
Hayvanlara ilişkin cezayı, peki,
nasıl mahkeme önüne getireceğiz? Şimdi, kanun teklifi bunu iyice
zorlaştırmış. Yani, diyor ki: Savcı resen
soruşturma açamıyor. Yani, suçüstü hâllerini bir kenara
bırakarak söylüyorum: Savcı açamıyor, gerçek kişiler ya da
tüzel kişiler bunu savcılığa taşıyamıyor.
Ancak siz böyle bir şeyle muhatap olmuşsanız, böyle bir şey
görmüşseniz Tarım ve Orman Müdürlüğünün taşra
teşkilatına bu meseleyi götürüyorsunuz Ya, şurada, balkonda
hapsedilmiş bir köpek var. ya da Tacizde, tecavüzde bulunulmuş bir
hayvan var. diye, taşra teşkilatı bunu uygun görüyor ve ikna
oluyorsa bunu mahkemeye taşıyor. Şimdi, bu kadar dolambaçlı
yollara gerçekten gerek yok. Yani, bu mesele çok bütünlüklü bir mesele, o
yüzden mahkemeye gitmeyi zorlaştırmak yerine mahkemeye gitmeyi
kolaylaştıracak bir perspektife burada ihtiyaç var.
Hayvanlarla cinsel ilişki diye tuhaf bir
kavram vardı; bunu Komisyonda da konuştuk, az önce de
tartıştık. Bu konuda bir uzlaşmanın olduğunu
düşünüyorum. Cinsel ilişki iki taraflı bir eylemi tarif
ettiğinden dolayı, bir istemli ilişkiyi tarif ettiğinden
dolayı, uygun olmayan bir terminoloji olması sebebiyle, bunu cinsel
saldırı ve tecavüz olarak metinde değiştirme konusunda
mutabakata varmış durumdayız.
Tehlikeli ırklar diye tarif edilen ve kanun
teklifinin olağan akışına bakıldığında,
aslında bakılması, alışverişi, beslenmesi
yasaklanan, işte, pitbull gibi, dogo Argentino gibi köpek
ırkları var. Şimdi, değerli arkadaşlar, bu
hayvanların, bakılması, beslenmesi ve değiştirilmesi,
alışverişi yasaklandığında ister istemez bu
hayvanların başına yalnızca bir şey gelebilir; o da
bunların itlaf edilmesidir, öldürülmesidir. Kanun teklifi bunu emretmiyor
ama kanun teklifindeki boşluklardan faydalanarak, özellikle bu hayvan
popülasyonunu -tırnak içinde- bir baş belası gibi gören
birtakım yerel yönetimlerin böyle bir şeye tevessül etmesinin önünde
ne yazık ki herhangi bir engel yok.
Bir başka mesele, doğal yaşam
parkları diye bir şey tarif edilmiş. Bu doğal yaşam
parkları hayvanların barındırılacağı yerler,
aynı zamanda bununla birlikte hayvanat bahçeleri de tarif edilmiş.
Biz şöyle söylüyoruz: Ya, bu hayvanat bahçelerinin toplama
kamplarından farkı yok, orada mutlu bir tane hayvan göremezsiniz.
Bakın, gidin, gezin, bütün hayvanların davranışları
patolojiktir, kendi türüne ilişkin doğal davranışların
ötesindedir bütün davranışları; buna özellikle dikkat edin, bir
daha giderseniz bakın. Dolayısıyla, doğru olan şey
şudur değerli arkadaşlarım: Bu hayvanat bahçelerinin,
toplama kamplarının kapatılmasıdır ve bu doğal
yaşam parkı denen yerler, bu hayvanların
yaşamlarının sonuna kadar hayatlarını sürdüreceği
en az 100 dönümlük geniş alanlar olmalıdır ve insan tasallutuna,
insanların tacizine, insanların bu hayvanları rahatsız
etmesine kapalı alanlar olmalıdır. Aksi takdirde, eğer
bunları, doğal yaşam parklarını vahşi
hayvanların konaklatılacağı yerler olarak kanun teklifinde
yazmazsak
Şimdi, hayvan haklarını savunanlar haklı olarak
şöyle söylüyor: Önceki yasada kırmızı çizgimiz olan -bizim
de kırmızı çizgimiz olan- bir 6ncı madde vardı.
6ncı maddede Kardeşim, mahalleden aldığın kediyi, köpeği
kısırlaştırdın, aşısını
yaptın ya da hastalığını tedavi ettin; onu tekrar
aldığın yere koyacaksın. hükmü vardı, bu çok önemli
bir hükümdür. Şimdi, bunu, bu doğal yaşam parklarını,
eğer Bu doğal yaşam parkları bu vahşi hayvanlar
içindir. diye bir hükme bağlamazsan, yarın mahalleden
toplayacağın kediyi, köpeği götürüp oraya
koymayacağının bir garantisi yok. Bak, yine hüküm yani kanun
bunu emrediyor diye söylemiyorum ama buradaki açıklığın bu
sonucu doğurması oldukça olasılık dâhilinde bir mesele.
Hayvan bakımevlerine çok atıfta
bulunulmuş; eyvallah, baş göz üstüne fakat ortamından
alınan bu hayvanların, işte, belediyelerin hayvan
bakımevlerinde barındırılmasına dair
Değerli arkadaşlar,
yani 1.200 kadar belediyenin hayvan bakım yerleri yok. Ne yapar peki bu
belediyeler bu hayvanları bakımevleri yoksa? Ya götürür öteki
belediyenin sınırlarına, mücavir alanına bunları
doldurur, çuvaldan boşaltır ya da başka ifade etmek
istemediğim yollara tevessül eder. Dolayısıyla, bu hayvan
bakımevleri meselesi de başlı başına bir problem.
Yine, hayvan hakları savunucularının
çok hassasiyetle üzerinde durdukları bir başka mesele geçici
kısırlaştırma üniteleri kavramı çünkü kavramsal
olarak bunun mobil kısırlaştırma ünitelerine tekabül
ettiğini ve burada, hayvanların, herhangi bir etik kaygı
olmaksızın âdeta bir işkenceye dönüştürülmüş olan bu
kısırlaştırma ünitelerinde yok edileceğine
ilişkin kuvvetli bir kanıları var, şüpheleri var. Dolayısıyla,
bunun da çerçevesinin daha netleştirilmesi ve şekillendirilmesi
lazım.
Ve gelelim canlı hayvan deneylerine.
Şimdi, bu canlı hayvan deneyleri çok büyük bir mesele; yalnızca
Türkiye için değil, dünyanın her tarafında son derece önemli bir
mesele. Canlı hayvan deneylerine ilişkin burada direkt bir hüküm
olmamakla birlikte mesele şu ki: Daha öncesinden başlayan bu
canlı hayvan deneylerini ortadan kaldıracak, yasaklayacak, illegal
ilan edecek herhangi bir şey ne yazık ki bu teklifin içerisinde yer
almıyor. Dolayısıyla, biz meseleye biraz radikal bakıyoruz
yani evet, böyle bir taraf var çünkü eğer canlı organizmalarsa söz
konusu olan, onun yüzde 50 sağaltımı, yüzde 25
sağaltımı diye bir şey olmaz; ya tamamen
sağaltırsınız, var edersiniz ya da bunu başaramazsınız;
nispi bir şey olmaz. O nedenle, Hayvanları Koruma Kanunu olarak tarif
edilen, bizim hayvan hakları yasası olarak gördüğümüz bu
yasanın, reformcu yanlarının olduğunu tespit ederek, bu
reformların Türkiyedeki, sokaktaki hayvanların, doğal alandaki
hayvanların derdine derman olmayacağı
kanısındayız. Bir de aslında mesele şudur değerli
arkadaşlar: Hayvanlara, ekolojiye, doğaya
bakışımız, son noktada kendimize
bakışımızdır. Bak, şimdi, Marmara patladı,
müsilaj aldı başını gidiyor. Orada gördüğümüz elli
yıllık kendi suretimizdir aslında yani doğaya ne yapıyorsak
onunla karşı karşıyayız.
Burada temel mesele şudur: Antroposentrik,
insan merkezli bir dünyadan yana mıyız? İnsanın her
şeyi yapmaya gücü yeter, en büyük güç insandır, insanın
hikmetinden sual olunmaz; böyle mi bakacağız 1800lerden bu zamana
kadar bakıldığı gibi, yoksa insanı da kurt, kuş,
kurbağa, tosbağa, börtü böcek gibi dünyada eşit hakka sahip bir
varlık olarak mı göreceğiz? Aslında temel mesele budur. Bu
ikisi arasındaki tartışma bilimsel bir tartışma falan
değildir aslında, bu ikisi arasındaki tartışma
bugünümüzü ve yarınımızı belirleyecek bir
tartışmadır.
Biz diyoruz ki: 1800lerden bu zamana kadar insan
merkezli bu doğa tahayyülü dünyayı perişan etti, hep aldı;
doğal kaynakları aldı, taş ocakları açtı, lastik
tekerler dünyayı geri dönüştürülemez biçimde değiştirdi,
petrol kuyuları açıldı ve buna bağlı savaşlar
çıktı. Sonra bir tarihsel dönemde döndük, baktık ki Ya, bu
dünya ne olmuş böyle? diye. 5 milyar yaşındaki bu
yaşlı gezegene en geri dönüştürülemez cezayı insan
kesmiş, insanın da erkek tipi kesmiş, onun da kapitalist
olanı kesmiş. (HDP sıralarından alkışlar) Bak, bu
sebeple şimdi şunu yapmak gerekiyor: Bu yanlışlarda devam
mı edeceğiz, yoksa artık Yeter! deyip ülkemizin ve
dünyanın ve hayvanların ve börtü böceğin, kurdun, kuşun
hukukunu savunacak, onlarla ve dünyanın bütünüyle, ekolojiyle demokratik
ilişki kuracak yeni bir dünya tahayyülüne mi sahip olacağız? Ben
size bir şey söyleyeyim arkadaşlar: Artık, ekolojik, demokratik
bir toplum, sınıfların, sınırların
olmadığı eşitlikçi bir toplum dünya için bir tercih
değildir; bu, artık dünyanın var olabilmesi için bir zorunluluktur.
İşte, biz de naçizane, dilimiz döndüğünce, bu yasada, tarım
yasalarında ya da başka şeylerde, her yerde bunu görmek için
bunun propagandasını yapıyoruz çünkü biliyoruz ki eğer
börtü böceğin hukuku savunulmuyorsa insanın hukuku da savunulmayacak.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Engin Altay.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sizi ve yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ çoğunluğunda kanun
teklifleri Meclise çok kötü geliyor. Komisyonda birazcık muhalefetin
uyarı ve ikazları dikkate alınarak düzeltilme imkânı
bulunuyor, komisyondan çıkarken de Ya, biraz da Genel Kurulda
düzeltiriz. mantığıyla Genel Kurula iniyor. Ondan sonra, bir
yandan, Sayın Başkan, zatıalinizin oturduğu
kısmın arkasında biz siyasi parti grupları bir araya gelip
bu kanun teklifini ideal hâle, iyi hâle getirmek için
uğraşıyoruz. Ben de bugün AK PARTİ grup önerisi
görüşülürken, bugün görüşülecek Hayvanları Koruma Yasası ya
da Hayvan Hakları Yasasıyla ilgili müspet değerlendirmede
bulunacağımızı söylerken şu inanç ve güvenceyle bunu
söyledim: Çünkü bize söylenen, başta hayvanlarla cinsel ilişki
ibaresi olmak üzere, muhalefetin, milletvekillerimizin Komisyonda ortaya
koyduğu çekincelerin Genel Kurul aşamasında giderileceğine
ilişkin bir taahhüt idi ancak geldiğimiz noktada -hemen moralinizi
bozmayın, biraz sonra akışta göreceğiz- kimi sorunları
çözdük. Tümüyle çözdük mü derseniz, çözmek tabii ki bu AK PARTİ buradayken
çok mümkün değil. Elbette hâlen sorunlar var. Önce şunu söyleyeyim:
Kanunları yaparken Türkiye Büyük Millet Meclisinin halka rağmen, ilgili
taraflara rağmen kanun yapması da asla ve asla kabul edilemez. Ama
biz muhalefet olarak, hayvanları mal değil can gören bir
anlayışın temsilcileri olarak, içeride 5 siyasi parti grubunun
yöneticileri bir araya geldik, kimi ilerlemeler de sağladık
değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri. Bunlardan en önemlisi
-biraz önce Rıdvan Hocam da söyledi, şimdi uçağa gidiyor-
cinsel ilişki ibaresini asla kabul edilemez bulmuştuk ama AK
PARTİden de bunun değişeceğine dair bir güvence ve teminat
da almıştık Genel Kurul aşamasından önce ve bunu
değiştiriyoruz.
Bence bir olumlu yan da belediyelerin hayvan
barınakları yapma süresini bir yıl daha öne çekeceğiz biraz
sonra, bunu da olumlu bir değerlendirme olarak görüyoruz. Yunus
havuzları, yunus parkları, yunusların ölene kadar orada
kalması meselesini de gene bir önergeyle biraz daha öne çekme imkânı
bulacağız.
Hiç şüphesiz en iyinin iyisi vardır, hep
söylerim. Böyle baktığımız zaman, canlarımızla
ilgili çıkardığımız bu kanun yeterli midir, tatmin
edici midir? Bizce bu hâliyle değildir, bizim birkaç önerimiz daha
vardı. Bunlardan birisi, mesela, hayvanlara yönelik saldırılar
noktasında, Tarım Müdürlüğünün dışında
Hayvanları Koruma Derneğinin ya da hayvan haklarıyla ilgili
kuruluşların da direk savcılıklara şikâyet etmesi
noktasıydı. Bunu maalesef çözemedik, an itibarıyla AK
PARTİyi ikna edemedik ama biz bunu kamuoyuyla paylaşalım ki AK
PARTİye biraz basınç olursa, burada hayvan hakları derneklerine
bir şikâyet hakkı, savcılıklara başvuru
hakkını da sağlarsak çok güzel olacaktır.
Şimdi, hiç mi iyi yanı yok bu kanunun?
Şüphesiz oldukça olumlu yanları da var. Ben, bu sebeple, sayın
milletvekillerimiz size şunu diyemiyorum: Müspet oy verelim de
diyemiyorum, menfi hiç diyemiyorum. Grubumuzu serbest
bırakacağım, milletvekillerimiz özgür iradeleriyle oy kullanacaklar
bu kanunda. (CHP sıralarından alkışlar)
Zamanınızı aldım,
kısacık bir anekdotla bitireyim. Mahir Bey, bunu dinle. Peygamber
Efendimizin bir sahabesi cennete mi cehenneme mi gideceğini her gün
Peygamber Efendimize sorarmış. Peygamber Efendimiz çok sevdiği
bu sahabesinin bu sorusuna cevap almak için Cenab-ı Allaha
yalvarmış, ona bir cevap gelmemiş. Bir gün Peygamber Efendimiz
yolda yürürken bir vatandaş kuyudan su çekiyormuş. Kuyunun dibinde
bir köpek, dili bir karış dışarda, suya bakıyor. O kuyudan
su çeken sahabe, çektiği suyu önce o köpeğe içirmiş, sonra ne
olmuş, biliyor musunuz? O köpeğe su içiren sahabeye cennet
muştulanmış.
İnşallah, bu yasaya böyle
bakarsınız diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hey maşallah, hey
maşallah, mübarek! Hazreti Engin!
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde gruplar
adına söz talepleri karşılanmıştır.
Şahıslar adına söz talebi Tekirdağ Milletvekili Sayın
Mustafa Yele aittir.
Sayın Yel, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sözlerime, 11 Temmuz 1995 tarihinde 8.372
Boşnak kardeşimizin şahadet şerbetini içtiği ve
Srebrenitsa Katliamı olarak tarihe geçen katliamı kınayarak
başlamak istiyorum. Allah hepsine rahmet eylesin ve bir daha
çağımızda, bu çağda böyle katliamları, böyle
insanlık dışı eylemleri hiçbir yerde görmemeyi Yüce
Rabbimden niyaz ederek sözlerime devam etmek istiyorum.
Çok değerli arkadaşlar, tabii, burada,
gerçekten hepimiz için, tüm milletimiz için de çok önemli olan; milletimizin
sadece kendisini, 84 milyonu değil, bizlerle beraber yaşayan,
bizlerle beraber bu havayı soluyan tüm canları da ilgilendiren çok
önemli bir yasa teklifi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Tabii, gerçekten 2004 yılında
çağdaş bir yasa olarak hazırlanan ve 5199 sayılı
Hayvanları Koruma Kanununun uygulanmasıyla ilgili, bazı
tereddütler ve eksikliklerle ilgili yaşadığımız süreç
sonucunda, geçtiğimiz 2019 yılının Şubat ayında,
Mecliste grubu bulunan tüm partilerin ortaklaşa vermiş oldukları
önerge neticesinde hayvanları korumayla ilgili bir komisyon
oluşturulması teklifi vardı. Bu teklif kabul edildikten hemen
sonra da Mayıs 2019 tarihinde çalışmaya başlayan ve
beş aylık bir süre zarfında hem konunun tüm muhataplarıyla
beraber toplantılar yaparak konunun pratik hayatımızda
karşılaştığımız sorunları nedir ve
teorik olarak nasıl çözülmesi gerekli, ideal olanı nedir,
bunları tartıştığımız çok geniş katılımlı
toplantılar gerçekleştirdik hem de barınaklarla ve Büyükadadaki
faytonlarla ilgili, atlarla ilgili sorunları görebilmek için de
yapmış olduğumuz geziler oldu. Bunların neticesinde
düzenlemiş olduğumuz bir komisyon raporumuz vardı ve komisyon
raporunda da 50 maddelik çözüm önerilerimiz vardı.
Şimdi, gelen eleştirilerden bir tanesi,
Komisyonda da gördüğümüz, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda
da gördüğümüz eleştirilerden bir tanesi şu: Komisyonda 50 madde
olarak hazırladığımız bu görüş önerilerini niye
şimdi 19 madde hâlinde kanun teklifinde görüyoruz, bir eksiklik mi var
acaba? diye arkadaşlarımız bize soruyorlar. Hayır, bu
konuda içimiz de rahat, sizlerin de rahat olması lazım. Bizim o günkü
komisyon raporumuzda hazırladığımız çok önemli maddeleri
bu yeni kanun teklifimizde getirdik ve zihinsel olarak da reform olarak
niteleyebileceğimiz bazı hamlelerimiz oldu.
Bunların içerisinde en önemlisi, Türk Ceza
Kanununun 151inci maddesinde yapmış olduğumuz
değişiklikle beraber, artık hayvanlar Ceza Kanunu
açısından da mal ve eşya olarak değil can olarak
nitelenecekler. Ve buradan mülhem, artık hayvanların can olarak
nitelenebileceği, bundan sonra bizlerin birlikte
yaşadığı, birlikte nefes aldığımız bu
canlarla beraber hukuki mücadelenin de güçleneceği ve bu hukuki mücadeleyi
verirken hayvanlarımızın korunması ve refahıyla ilgili
atması gereken adımları olan kamu kurum ve
kuruluşlarının ve kişilerin de buna göre çok daha ciddi bir
şekilde bu konunun üzerine gidebileceği, bu mekanizmaların da
kurulduğu bir örgü ağı içerisinde 5199 sayılı Kanunda
ve Türk Ceza Kanununda yapılması gereken değişikliklerle
ilgili önerilerimiz oldu, teklifimiz oldu.
Bu konuyla ilgili özellikle kamuoyunda merak edilen
hususları burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Özellikle STKlerle
yapmış olduğumuz, hayvansever STK temsilcileriyle
yapmış olduğumuz görüşmelerde belediyelerle ilgili çok
fazla sorun dile getiriliyordu. Bunların başında, belediyelerin
barınak yapma zorunluluğu olmakla beraber, bugüne kadar 1.300
belediyemizden sadece 289 tanesinde barınak yapıldığı
ve bu barınaklarda da -ne yazık ki pek çoğunda- yaşam
şartlarının çok kötü olduğu ve hayvanlara muameleden
dolayı pek çoğunun yaşamlarını yitirdiği -bu
konunun da vicdanlarımızı sızlattığı- bize
ulaşan eleştirilerdi ve bizim de bizatihi giderek yerinde
gördüğümüz konulardı. İşte bunu giderebilmek için mevcut
5199da kurulan mekanizmada eğer belediyeler kendilerine verilen bu
görevleri yapmazlarsa karşılığında 4483 sayılı
Yasadan mülhem yargılanamıyorlar. Biz yeni getirdiğimiz bu
kanun teklifiyle beraber, mevcut kanundaki 4üncü maddenin (j)
fıkrasına artık belediyelerin asli görevleri arasında
saydığımız hayvan refahını koruyabilmek
adına hayvan barınaklarının yapılmasının
zorunlu olması maddesini koyduk. Bundan böyle, inşallah, bu kanun
teklifi yasalaştıktan sonra bunları yerine getirmeyen belediye
başkanları ve belediye yetkilileri artık 4483 sayılı
Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanuna göre görevi
ihmal veya görevi kötüye kullanmadan dolayı yargılanabilecekler. Bu
çok önemli bir değişiklik getirecek ve bu anlamda da
belediyelerimizin ödev ve sorumlulukları artırılmış
olacak. Bunu yaparken de belediyelerimizin ödev ve sorumluluklarını
artırırken de mali yönden de onları eksik
bırakamazdık. Dolayısıyla mali yönden de bunların
güçlendirilmesinin mutlaka gerekli olduğu, lüzumlu olduğu görüşü
üzerinde durduk ve bununla ilgili, belediye
başkanlıklarımıza, üç yıl süreyle bundan sonra
yapacakları bütçede tahsisli ödenek koyma zorunluluğu getirdik.
Hayvan refahının sağlanabilmesi için, barınaklar
yapılabilmesi için, rehabilitasyon, sağlık hizmetleri ve
özellikle kısırlaştırma hizmetlerinin yapılabilmesi
için artık belediye başkanlıklarımız bundan sonra
binde 5 ve binde 3 gibi -büyükşehir belediyelerinde binde 3 ve nüfusu 25
bini geçen diğer belediyelerde, ilçe, büyükşehir ilçe ve il
belediyelerinde artık binde 5 gibi- bir pay ayırmak zorunda
kalacaklar. Dolayısıyla tahsisli ödeneği olan, ödev ve
sorumluluğu olan ve bugüne kadar yapılmayan hizmetleri de yapmak
zorunda olan belediyelerimizle karşı karşıya
kalacağız.
Bundan başka, özellikle eleştiri
noktalarından bir tanesi de -biraz önceki hatiplerin ifade ettiği-
doğal yaşam parkları konusu. Bunu da hemen şöyle ifade
edeyim: Bizim mevcut sistemimizde, kanunumuzun 22nci maddesinde hayvanat
bahçeleriyle ilgili bir düzenleme var fakat hayvanat bahçelerinde de ne
yazık ki hayvanların etolojisine yani davranışlarına
uygun olmayan hayvanat bahçelerini görüyoruz. Biz, artık mevcut hayvanat
bahçeleri mantığıyla yeni hayvanat bahçeleri açılsın
istemiyoruz. Dolayısıyla bunun yerine içerisinde yine vahşi
hayvanların olacağı -bakın, bunun altını
kırmızı şekilde kalemle çiziyorum, bu konuda özellikle,
vatandaşlarımızın ve STKlerimizin duyarlı
olduğunu biliyorum- içlerine herhangi bir şekilde sokaktan toplanacak
kedi, köpeğin geleceği doğal yaşam parkları
değil, içlerinde bugünkü hayvanat bahçelerindeki gibi vahşi olan
hayvanların oluşturacağı bir yapının olacağı
doğal yaşam parkları hazırlıyoruz. Bunlar da
hayvanların içinde serbestçe gezeceği, insanlarınsa
arabalarıyla içerisinde dolaşacağı, özgürce dolaşan
hayvanların olacağı, bir safari park mantığıyla
hazırlanan doğal yaşam parkları. Bunları kanun
gerekçesinde ve kanun maddesinde de bu şekilde açıkladık. Bunun
da herhangi bir şekilde tereddüde mahal vermemesi lazım.
Ayrıca yasaklı ırklar
dediğimiz ve çok tartışılan bu konuyla ilgili olarak da
ellerinde şu anda yasaklı ırk dediğimiz pitbull vesaire
gibi köpekleri olanların -sahipli olanların- bu konuda altı ay
içerisinde kayıt işlemlerini yaptırmak,
kısırlaştırmak ve bunlarla ilgili diğer
sağlık, hijyen şartlarını sağlamak
şartıyla bu köpekleri kendilerinde kalacak. Barınaklarda olanlar
da sahiplenilmek şartıyla aynı şekilde bunların
sahiplerine iade edilecek. Dolayısıyla bu konuda da altı ay
içerisinde vatandaşlarımız ve köpeklerimiz bu anlamda
inşallah herhangi bir sıkıntı yaşamayacaklardır.
Tabii, toplumda herkes yaşıyor. Özellikle,
toplumda hayvanları sevenler kadar hayvanlardan korkanlar da var,
hayvanlardan zarara uğrayan insanlarımız da var, bunları da
düşünmek zorundayız, Türkiye Büyük Millet Meclisinde böyle bir
sorumluluğumuz var. Bu bakımdan bu yasaklı ırklar,
tehlikeli ırk hâline getirilerek bundan böyle var olanların da toplum
içerisinde gezdirilebilmeleri disiplin altına alınmakta.
Ağızlıksız ve tasmasız olarak dolaşamayacaklar,
çocukların bolca bulunduğu park ve bahçelerde
dolaştırılamayacaklar, insanların çok yoğun
olduğu yerlerde dolaştırılamayacaklar. Biz bu şekilde,
tüm vatandaşlarımızın yani hem
insanlarımızın refahını hem de
hayvanlarımızın refahını bir araya getirerek
uzlaştırıcı bir kanun teklifiyle sizin
karşınıza geliyoruz. İnşallah yüce Meclisimiz bu
konuda kanunu kabul ettikten sonra, bugüne kadar
yaşadığımız sorunların pek çoğunun
çözüleceği ve hayvanlarımızın gerçekten çok daha
sağlıklı bir şekilde ve mutlu bir şekilde
yaşayabilecekleri bir ülke konumuna geleceğiz ve hep beraber bu
işi başarmış olacağız.
Tarihe de bir not düşmek adına, ben
özellikle hayvanların korunmasıyla ilgili Komisyon
çalışmaları sırasında da dile getirmiştim;
gelecekte ben evlatlarıma, torunlarıma kendimle ilgili anlatacağım,
En fazla gurur duyduğun olay ne? diye sorulduğu zaman, bu kanun
teklifini ve bu Komisyondaki çalışmayla ilgili ifade etmiş
olduğum sözleri söyleyeceğim.
Bu kanun teklifinde gerçekten, iki yıllık
bir emek var; Komisyonda da aynı şekilde, çok uzun süreli bir emek
var. Bu Komisyon çalışmalarına ve kanun teklifi çalışmalarına
tüm parti gruplarımızdan arkadaşlarımız
katıldı, bizim partimizden gerçekten, bu konuda çok öncü rol alan
arkadaşlarımız oldu. Huzurlarınızda ben, başta
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğana, yine
Grup Başkanımız Sayın Naci Bostancıya, yine Grup
Başkan Vekilimiz Sayın Mahir Ünala ve gerçekten emeği çok fazla
olan Genel Başkan Yardımcımız Sayın Özlem Zengin
Hanımefendiye bir teşekkür etmek istiyorum. Yine Serap Yaşar
Hanımefendiye ayrı bir teşekkür etmek istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA YEL (Devamla) Bu konuda gerçekten, büyük
bir emek var, büyük bir azim var.
Bu çalışmanın neticesinde de
inşallah, bundan sonra hayvanlarımızla ilgili de, toplum
refahıyla ilgili olarak da çok daha güzel günler bizi bekliyor diyor,
hepinizi bu duygu ve düşüncelerle saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Soru-cevap talebi yoktur.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Maddelere geçilmesi kabul
edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 10uncu maddeleri
kapsamaktadır.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.07
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 23.15
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 101inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
276 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Teklifin birinci bölümünde gruplar adına ilk
söz İYİ Parti Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Dursun
Ataşa aittir.
Buyurun Sayın Ataş. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN
ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 276 sıra sayılı Hayvanları Koruma
Kanunu ile Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerine İYİ Parti Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifi, uzun
bir bekleyişin ardından bugün Genel Kurulda görüşülüyor.
Herkesin yıllarca beklediği bu kanun teklifi, hayallerimizdeki kanun
teklifi olmasa da hayvanların mal statüsünden çıkarılması
ve Türk Ceza Kanununa ceza eklenmesi gibi gelişmelerin sevindirici
olduğunu belirtmek isterim. Bu yüzden, bu hâliyle bile emeği geçen
herkese teşekkür ediyorum.
2004 yılında kabul edilen Hayvanları
Koruma Kanunu başta olmak üzere çeşitli mevzuatlarla bugüne kadar
birtakım hakları korunan hayvanlara yönelik koruyucu yasal
düzenlemelerin günümüz koşullarında yetersiz kaldığı
aşikârdır. Bu sebeptendir ki toplumda oluşan beklentiyle
birlikte, yasal düzenlemelerin çağa uygun şekilde revize edilmesine
ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyacın sonucu olarak Genel Kurula
getirilen bu kanun teklifi yeterli değildir. Kanun teklifini yeterli
bulmadığımız için İYİ Parti Grubu olarak Komisyon
görüşmelerinde kanun teklifinin eksik yönlerini gidermek, kanun teklifine
katkı sunmak amacıyla önergeler verdik; verdiğimiz bütün
önergeler dikkate alınmadan, maalesef ki reddedildi.
Değerli milletvekilleri, devletler, gelecekteki
dünya ve o dünyada yaşayan nesiller için her canlıyı korumak
sorumluluğundadır, bu da ancak kanunlarla tüm canlıların
yaşama hakkının güvence altına alınacağı bir
hukuk düzeniyle mümkün olabilir. Görülmektedir ki iktidar, bu sorumluluğun
farkına varamamıştır, hayvanların da insanlar kadar
yaşama hakkına sahip oldukları gerçeğini tam
kavrayamamıştır. Ondandır ki hayvan haklarının
güvence altına alınmasına, avlanma ya da eğlence
amacıyla hayvanlara eziyet veren yarış, gösteri ve diğer
ticari faaliyetlerin yasaklanmasına, düzenlenmesine ve yasal bir çerçeve
kapsamına alınmasına bu teklifte yer verilmemiştir. Bu
nedenle bu teklifte olumlu yanlar yanında çok ciddi eksiklikler de
mevcuttur.
Bunun yanında kanun teklifinin hazırlama
aşamasında da ciddi eksiklikler vardır. Hayvan hakları
yasası gibi bazı şeyler sadece Bakın, biz yaptık.
demek için yapılmaktadır. Bakınız, 20 Şubat 2019
tarihinde Mecliste grubu bulunan 5 siyasi parti onay vermiş, mutabakat
sağlamış, ilk adım atılmış ve konuyla ilgili
Meclis araştırma komisyonu kurulmuştur. Özverili bir
çalışma sonucunda sivil toplumun da kabul ettiği maddelerden
oluşan bir komisyon raporu ortaya çıkmıştır. Gelinen
noktada, bu rapor Biz, diğer partilerden, sivil toplum
kuruluşlarından görüş aldık. demek için
yapılmıştır çünkü getirilen bu kanun teklifinde tavsiye
raporunun dikkate alınmadığı pek çok husus vardır.
Hâlbuki büyük bir çalışma sonucu ortaya çıkan bu rapor bütün
hayvanseverler için gerçekten umut vericiydi, keşke o rapora daha uyumlu
bir teklif hazırlansaydı. Gönül isterdi ki hazırlanan bu kanun
teklifi komisyon raporunu bir üst noktaya taşısın ama tam tersi
olmuş, hazırlanan kanun teklifi komisyon raporunun
çatısını aşağı çekmiştir.
Değerli milletvekilleri, teklife genel olarak
bakılacak olursa hayvan deneyleriyle ilgili düzenleme yok,
avcılıkla ilgili hayvan lehine en ufak bir düzenleme yok. Yunus
terapi ve gösteri merkezleri, hayvanat bahçesi, yeni adıyla doğal
yaşam parkı adı verilen esarethaneler aynen devam etmekte.
Evlerde bakılan hayvan sayıları, yasaklı ırk
tanımıyla barınaklara hapsedilen hayvanların ve bazı
hususların yönetmelikle belirleneceği söylenmektedir. Mobil
kısırlaştırma, evcil hayvan satışı, fayton
yasaklanmamış; deve ve boğa güreşlerine izin verilmeye
devam ediliyor. Hayvanı sokağa terk etmenin cezası âdeta ödül
gibi, hayvana fiziksel ve cinsel şiddet, saldırı durumunda hapis
cezası geldiği söyleniyor ancak mevcut düzenlemelere göre pratikte
bir hapis cezası bulunmuyor. Nüfusu 75 binden fazla olan belediyelere
hayvan bakımevleri kurma yükümlülüğü getiriliyor. Buna
karşın, nüfusu 75 binden az ancak sokakta kedi, köpek
sayısı çok fazla olan belediyeler de var. Aslında burada, insan
nüfusuna göre değil, hayvan nüfusuna göre değerlendirme
yapılması gerekir ancak kanun teklifi insan nüfusunu kıstas
kabul etmiş; nüfusu belirtilen rakamdan az olan yerlerde de
bakımevleri ve kısırlaştırma merkezlerinin
kurulması gerektiğini düşünmekteyiz.
Yine, yasa teklifine göre tüm sahipli hayvanlara
dijital kimliklendirme yapılacağı ve böylece sahipli
hayvanların sokağa terk edilmesinin önüne geçileceği söyleniyor.
Bu hayvanların sokağa terk edilmesi hâlinde ilk ihlalde idari para
cezası, ikinci ihlalde ise adli işlem uygulanacağı yönünde
düzenleme yapılmıştır. Bu güzel bir düzenleme ancak yasa
teklifinde sokaktaki sahipsiz hayvan popülasyonunun kaynağı, ev
hayvanlarının sokağa terk edilmesi olarak ifade edilmiş. Bu
kısmına katılmak açıkçası pek mümkün değil.
Sokaktaki hayvan popülasyonunun en büyük nedeni yeterli şekilde
kısırlaştırma yapılmamasıdır,
kısırlaştırmanın etkin bir şekilde
yapılması durumunda bu sorunun önüne geçilecektir. Ayrıca, yasa
teklifinde hayvanat bahçeleriyle ilgili bir düzenleme öngörülmemiştir
kamu kurum ve kuruluşlarına doğal yaşam alanları
yapma imkânı diye bir ibare eklenmiştir. Biz doğal yaşam
alanlarının insan eliyle yapılabileceğini düşünmüyoruz,
kaldı ki bunun altından kalkmaya belediyelerin gücü yetmeyecektir. Bu
nedenle, hayvan haklarına ilişkin kesilen idari para cezaları
bir fonda toplanmalı ve belediyelere belirli oranda
dağıtılmalıdır. Asli görevlerini dahi yapmakta
zorlanan özellikle de kırsal belediyeler bu konuda
rahatlatılmalı, hayvanseverlerle karşı karşıya
gelmeleri önlenmeli, gerekli maddi ve lojistik destek verilmelidir.
Değerli milletvekilleri, av ihaleleriyle ilgili
sorunun da yasa teklifinde yer almaması büyük eksikliktir oysaki bu konu
araştırma komisyonu raporunda vardı. Türkiyenin birçok yerinde
av ihalelerine karşı açılan davalar kabul edildi, yürütmenin
durdurulması yönünde kararlar verilerek bu sorun güzel bir yere getirildi.
Çok fazla usule aykırı av yapılmaktadır, avla ilgili bir
yasak getirilmemesi de hayvanseverleri fazlasıyla üzmüştür.
Hayvanseverleri üzen diğer bir konu ise yasa
teklifiyle birlikte Türk Ceza Kanununa alınan hayvanlarla ilgili
suçların alt sınırlarının düşük olma konusudur.
Bu kısım umut verici görülse de cezaların alt
sınırı hiç yeterli olmamıştır. Ceza infaz düzenlemelerine
baktığımız zaman da alt sınırdan verilecek bu
cezalar hükmün açıklanmasını geriye bırakarak hiç hüküm
doğurmayacak, sicillerine işlenmeyecektir. Yani bu cezalar
caydırıcı olmayacaktır. En azından, cezaların alt
sınırı caydırıcı olacak şekilde, hapis
yatacak şekilde olmalıydı.
Diğer önemli gördüğümüz husus ise
hayvanlarla cinsel ilişki adı altındaki düzenlemedir. Cinsel
ilişki rızaya bağlı bir eylemdir. Hayvana cinsel
saldırı eylemi vardır. Hayvanla cinsel ilişki tabirinin
kaldırılarak hayvana cinsel saldırı veya istismar
ifadesinin kullanılması gerektiğini düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, kanun
teklifi olumlu birçok husus içerse de belirttiğimiz eksiklikler
bulunmaktadır. AKPnin bu kanun teklifi hayvan haklarının korunması
amacından çok, toplumun bu konudaki ısrarlı talebinin
yarattığı baskıdan kurtulmayı amaçlamaktadır. Bu
nedenle hayvanseverlerin, sivil toplum örgütlerinin istekleri
karşılanamamıştır.
İYİ Parti olarak biz söz veriyoruz;
iktidarımızda demokratik ilkelere uyumlu olarak hangi konuda olursa
olsun tüm paydaşları dinleyecek ve dikkate alacak, milletimizin
ihtiyacı olan kanunları milletimizle beraber yapacağız.
İYİ Parti iktidarında kadınlar da çocuklar da hayvanlar da
kısacası, toplumun her kesimi mutlu olacaktır diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Arzu Erdem.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Hayvanları Koruma
Kanunu ile Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu, aziz Türk milletimizi, tüm
Meclis çalışanlarımızı saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, insanın
doğanın bir parçası olduğunu hatırlatan bitkiler ve
hayvanlar dünyamızı her anlamda güzelleştirmektedir. Özellikle,
tüm dünyayı etkisi altına alan salgında doğayla daha çok
bütünleşmemiz gerektiğini hatırladık. Doğanın,
insanlığa tüm cömertliğiyle sunduğu güzellikler
karşısında âdeta öz eleştiri yapmamız gerektiğini
de anladık.
Yüzlerce yıllık hafıza harekete
geçti. Osmanlı Döneminde leylekler başta olmak üzere göçmen
kuşların bakım ve tedavisinin yapılması amacıyla
düşkün leylekevleri yani kuş hastaneleri nasıl kurulduysa yine,
aynı vicdan ve merhametli hafıza, sokağa çıkma
kısıtlaması günlerinde dahi hayvanları beslemeye davet
etti. Doğayla barışan insanlık gerek evlerinin
kapılarını hayvanlara açtı gerekse sokaklarda onları
yalnız bırakmayarak âdeta vefa örneği göstermiştir. Bu
güzel yüreklerin yanı sıra, ne yazık ki bazı olumsuzluklar
da yaşanmaktadır. Yetişkinlerden çocuklara, kadınlardan
hayvanlara bir girdap gibi hızla büyüyen bir şiddet sarmalı söz
konusudur ve toplumsal şiddetin en zayıf ve ilk halkası ne
yazık ki hayvanlarımızdır. Hayvanların maruz
kaldıkları eylem ve işkenceler insanlarda hayvan haklarına
ilişkin düşüncelerin yoğunluk kazanması ve hayvan
haklarına daha fazla sahip çıkılması gerekliliğini
ortaya çıkarmıştır. Hayvanlar da insanlar gibi, sevince,
acıya, ağrıya, korkuya ve diğer duygulara sahiptirler. Bu
sebeple hukuksal ve normatif anlamda insan hakkı gibi hayvan hakkı da
oldukça önemlidir. Maruz kaldıkları şiddet ve keyfî
davranışlara karşı korunmaları gerektiğine
ilişkin bir temel hakka sahip olmaları gerekmektedir.
İnsanların insan olmaktan kaynaklanan haklarının
korunması konusu ne denli haklılık kazanıyorsa, günümüzde
artan şiddet vakaları hayvanların da hayvan ve canlı
olmaktan kaynaklanan hakları olduğu düşüncesini gündeme
getirerek hayvanların korunması gerektiğine haklılık
kazandırdığı yolunda düşünceleri ortaya
çıkarmaktadır. Hayvanlar da insanlar gibi birer canlıdır ve
hakları vardır. İnsanların hayvanlara yönelik
yapmış olduğu her türlü eziyet suçtur ve bu durum
caydırıcı cezaların getirilmesi gerektiğini ortaya
çıkarmaktadır.
Değerli milletvekilleri, çocuk istismarı,
kadına şiddet gibi haberleri duydukça hepimizin derin yaralar
aldığını ve sarsıldığını biliyorum
ve ne yazık ki yapılan araştırmalar, hayvanlara uygulanan
şiddetin insana karşı şiddetin ön habercisi konumunda
olduğunu bilimsel olarak mutlaka kanıtlamıştır.
Çocuklarımıza ve kadınlarımıza şiddet uygulayan
canilerin daha önce hayvanlara tacizde bulunduğu, şiddet
uyguladığı ve zulmettiği belirtilmektedir. Bu da demek
oluyor ki önleyici tedbirler alınmadığı sürece şiddet
gittikçe büyüyecek ve bir gün illaki bizim de kapımızı çalacak.
Bu durum hepimizi tedirgin etmekle birlikte hem evlatlarımız hem
hayvanlarımız için koruyucu önlemler alınması
kaçınılmaz hâl almıştır. Allahın sessiz
kulları olan hayvanlarımızın mağduriyetlerini gidermek
için bu duruma acilen müdahale edilmesi gerekmekteydi. Bırakın
hayvanların yaşam hakkını, yaşam alanlarının
korunması, haklarının savunulması ve şiddeti önlemeye
yönelik tedbirlerin alınması hususunda belediyelere de büyük görevler
düşmektedir.
Değerli milletvekilleri, toplumdaki
şiddete en büyük çarenin hayvana merhamet ve acıma
duygularını güçlendirmek olduğu uzmanlar ve sosyal bilimciler
tarafından vurgulanmaktadır. Bu sebeple bizler
çocuklarımıza birer anne baba olarak hayvan sevgisini
aşılamalı ve onlara örnek olmalıyız. Ayrıca,
çocuklarımıza ilkokuldan itibaren hayvan sevgisi ve hayvan
hakları konusunda eğitim verilmeli ve bu konular müfredata
eklenmelidir. Böylelikle daha duyarlı bir nesil yetişmiş
olacaktır. Hayvanları zehirlemek, hayvanlara eziyet etmek,
barınaklarda aç susuz bırakmak, hastalık ve pisliğe mahkûm
etmek, ölüme terk etmek, yaşam alanlarına, barınaklara müdahale
etmek dinen de vicdanen de kabul edilebilir eylemler değildir.
Hayvanlarımıza işkence yapanlara, o masum melekleri öldürenlere,
tecavüz ve tacizde bulunanlara, onlara zulmedenlere caydırıcı
olarak cezalar gelecektir.
Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendinin de
dediği gibi, Allahın her yarattığını aziz bilen
bir inancın mensupları hayvan katillerini affetmeyecektir. Ha bir
köpek yavrusunu kesmişler, ha bir emzikli bebeği katletmişler;
mana ve muhteva olarak hiçbir farkı yoktur. Bu hususta, yalnızca
hayvana şiddeti gerçekleştirenin cezalandırılması
hususunda değil, şiddetin şiddeti doğuracağı da
göz önünde bulundurularak her türlü şiddet gerçekleşmeden önce önlem
alınması gerektiğini tekrar belirtmek istiyorum. Özellikle
bireysel, toplumsal ve devlet olarak üzerimize düşeni yapmamız
gerektiğini belirtmek istiyorum.
Bugün yapılacak olan düzenlemeyle çok önemli
bir yol alınacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu düzenlemeyi
desteklediğimizi belirtmek istiyorum. Emeği geçen herkese ayrıca
teşekkür etmek istiyorum.
Şunu belirtmek istiyorum: Yüreğinde sevgi
ve merhamet olanın dili de yüzü de gülüşü de güzel olur.
En son: Ben kendimi konuşarak ifade edemem,
benim sesim sensin.
Tüm milletvekillerine tekrar teşekkür etmek
istiyorum. Her birinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz talep eden Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Ali
Öztunç.
Buyurun Sayın Öztunç. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Maalesef, kanun beklentileri
karşılamadı hayvanseverler açısından.
Yıllardır Türkiyenin ciddi sorunlarından bir tanesiydi.
Hayvanseverler yıllardır mücadele veriyorlar, sivil toplum örgütleri
bu konuda mücadele veriyorlar; muhalefet mücadele veriyor, iktidar partisinin
milletvekillerinin de bu konuda çabaları olduğunu,
çalışmaları olduğunu biliyoruz ama geldiğimiz noktada
maalesef, beklendiği gibi bir kanun teklifi olmadı, bunu söylemek
gerekiyor.
5 parti bir araya geldi geçmişte ve 50 maddelik
bir öneri paketi hazırlandı, öneriler sıralandı, 50
maddelik bir rapor hazırlandı ve o 50 maddelik rapordan bugüne
geldiğimizde 19 madde getirildi, geri kalanlar belli ki yolda
buharlaştı, yolda kayboldu. Keşke, o anlaşılan, 5
partinin altına imza attığı 50 maddelik komisyon raporu
tamamıyla buraya gelseydi ve tamamıyla buradan
yasalaşmış olsaydı. Belli ki iktidar partisi kanun
çıkartmak için kanun çıkartıyor hayvan hakları konusunda.
Belli ki Leblebiye özel bir kanun çıkartılıyor. Leblebi kim?
diye soranlar olursa Leblebi Sayın Cumhurbaşkanının ve
hanımefendi eşlerinin
SERAP YAŞAR (İstanbul) Nohut, Nohut.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Hayır, Leblebi
efendim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Leblebi, Leblebi.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Ben de hani, acaba
yanılıyor muyum diye az önce baktım bir kez daha. Sayın
Cumhurbaşkanı ve hanımefendi eşinin sahiplendiği engelli
bir köpek, ismi de Leblebi.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Fatih Belediyemize
ait Yedikule Hayvan Barınağından edindi, onu da
tekrarlayalım.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Onu bilmiyorum ama peki,
hayvan barınağından Sayın Cumhurbaşkanı ve
eşinin sahiplendiği Leblebi isimli bir köpek var.
Cumhurbaşkanı, Sayın Erdoğan eşiyle birlikte bu
köpekle de bir fotoğraf vermişti ve bu
yayımlanmıştı. O zaman da bir duyarlılık, bir
hassasiyet oluşmuştu. Belli ki bu kanun Leblebi için
çıkartılmış, Leblebinin hatırına getirilmiş;
o zaman ben buna leblebi kanunu diyorum arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bakın, burada günlerdir tartışılan bir şey var. Nedir?
Bu cinsel ilişki meselesi? Gerçekten de olacak gibi değil, yani
cinsel ilişki, hayvanla cinsel ilişki. Cinsel ilişkide rıza
gerekir, iki insanın cinsel ilişkisi değil bu,
yakınlaşması değil; rıza gerekir. Hayvanla cinsel
ilişkide rıza olmaz. Nitekim bu konudaki eksiklik, yanlışlık
da kamuoyundan gelen baskılar, 5 siyasi partinin yaptığı çalışmalar
sonucunda giderilecek görünüyor, en azından böyle bir önerge
hazırlanıyor ve cinsel saldırı veya tecavüz tabiriyle
bu yeniden getirilecek gibi görünüyor. Bu, doğru bir adım oldu çünkü
cinsel ilişki
Ya, cinsel ilişkiyi, rızasıyla olacak bir
şeyi getirip de burada sanki hayvanların rızası
varmış gibi göstermek yanlıştı, bu yanlıştan
dönülüyor; dönüldüğü için de ben teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, maalesef cezalar
yeterli değil; 2004 yılında çıkan kanuna göre, 2004
yılının cezaları güncellenmiş durumda;
bakıyorsunuz, işte 100 lira, 200 lira, 250 liralık
artışlar sağlanmış. Bu cezaların daha da
artırılması caydırıcılık açısından
önemli olacaktı.
Kedi ile köpek satışları pet
shoplarda yasaklanıyor, güzel, eyvallah. Kedi ile köpek
satışları pet shopta yasaklanıyor da internette serbest
bırakılıyor, yani vatandaş internete girip internetten bir
kediyi, bir köpeği satın alabilecek durumda. Oysa oradan da bunun
yasaklanmış olması doğru olurdu. Dostlar bizi
alışverişte görsün. gibi olmuş, maalesef pet shopta
kedi, köpek satışı yasak ama internet üzerinden kedi, köpek
satışı olabilir.
Yani, şimdi, yine Leblebiye geleceğim.
Sayın Cumhurbaşkanı keşke evinde kuş da besleseydi,
papağan da besleseydi, başka hayvanlar da besleseydi de onların
satışı yasaklanmış olsaydı, sadece kedi ve
köpeklerin satışı yasaklanmamış olsaydı.
12nci madde tarım il müdürlüklerine, ilçe
müdürlüklerine yetki veriyor ama hayvan hakları dernekleri,
hayvanseverlerin de gidip şikâyette bulunması doğru olur. Bunu
da eklersek çok daha mantıklı bir iş yapılmış
olur diye düşünüyorum.
Yunuslar meselesi. Yunus havuzları
kapatılacak, daha doğrusu yunus havuzları bundan sonra
açılamayacak. Evet, doğru. Peki mevcutlar ne olacak? Mevcutlar var
olmaya devam edecek. Yunus havuzlarının tamamen
kapatılması, yani mevcutların da
Bundan sonra
açılmasına izin verilmeyecek, mevcutların da
kapatılması gerekiyor ama maalesef rant yine hâkim geldi.
Otellerdeki, beş yıldızlı otellerdeki yunus parkları
devam edecek, yunus havuzlarında o yunuslar gösteri yapmaya devam edecek.
Burada sınırsız bir durum vardı, süre sınırı
yoktu, şimdi yine -bize aktarıldığına göre- on
yılla sınırlandırılacağı söyleniyor ama
keşke yunus havuzlarının açılması
yasaklandığı gibi mevcutların da
kapatılacağı yönünde bir karar alınsaydı.
Doğal yaşam alanları meselesi ciddi,
vahşi hayvanları kapsıyor olması gerekir. Aksi takdirde
hayvanseverlerin şüphesi -benim de o konuda şüphem var- sokaktaki
kedi, köpeklerin toplanıp bu doğal yaşam alanlarına
götürülebileceği ve burada popülasyonun engelleneceği,
kısırlaştırma yöntemlerinin kullanılacağı
doğal yaşam alanlarında bu hayvanların ne olacağı
bilinmeden bir şekilde götürülecek olması cidden kaygılandırıyor.
Verilen hapis cezasının ertelenemez, para
cezasına çevrilemez şekilde düzenleme gelmesi gerekiyor yani verilen
hapis cezasının ertelenmemesi ve para cezasına çevrilmemesi
gerekir. Amacımız nedir? Hayvanları korumak, hayvanları
koruyabilmek. Bu amaçla bu yasayı getiriyorsak bizim bir an önce bu yasaya
verilen hapis cezalarının ertelenmeyeceği hükmünü de
koydurmamız gerekiyordu.
Bir öneri: Kinoloji bölümünün üniversitelerde
açılması yönü de doğru bir karar olur diye düşünüyorum.
Hayvanseverler, hayvansever dernekleri memnun
değiller arkadaşlar, bunu söylemek gerekiyor. Bütün arkadaşlar,
bu konuyla ilgilenen bütün arkadaşlar da bunun farkındalar. Yeterli
bulmuyorlar, daha yeterli, daha kapsayıcı, daha doyurucu bir kanun
teklifinin hazırlanması doğru olurdu ama maalesef
hazırlanamadı, bu geldi. Ama ben hayvanseverlere şu sözü verebiliyorum:
Emin olun, en geç 2023te olacak seçim, bir erken seçim
olasılığı da var, olmazsa bile 2023te zaten AK PARTİ
gitti gidiyor, yerine Cumhuriyet Halk Partisi gelecek, Millet
İttifakı gelecek ve biz o zaman gerçekten hayvanseverleri mutlu
edecek bir kanunu hep birlikte çıkartacağız. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, Sayın Yel az önce
konuşmasında AK PARTİ Grup Başkan Vekiline, Meclis Grubu
Başkanına, Özlem Hanıma, hepsine teşekkür etti. Evet,
Özlem Hanım bu konuda çok çalıştı, ben de teşekkür
ediyorum kendisine. Biliyorum çalıştığını ama
Sayın Yel, unuttuğunuz bir şey var, muhalefet de
çalıştı. Gerek Komisyonda olsun gerek o 50 maddelik 5 partinin
katıldığı daha önceki komisyonda olsun, burada bütün
arkadaşlar emek verdiler. Ben o zaman burada o 5 partinin
katıldığı komisyon raporunda emek veren bütün
milletvekillerine teşekkür ediyorum; Gülizar Biçer Karacaya teşekkür
ediyorum, Milliyetçi Hareket Partisinin komisyon üyesine teşekkür ediyorum,
HDPnin komisyon üyesine teşekkür ederim, İYİ Partinin komisyon
üyesine teşekkür ediyorum, AK PARTİninkine de teşekkür
ediyorum. Eğer teşekkür edilecekse sadece kendi partinize
etmeyeceksiniz. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, burada emeği
olan bütün milletvekillerine teşekkür etmenizi bekliyordum, etmediniz.
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) Komisyonla ilgili
teşekkürü ben çok önce yaptım. Komisyonla ilgili teşekkürü ben
daha sonra
Komisyonda herkese teşekkür ettim.
(AK PARTİ sıralarından Siz
dinlemediniz galiba sesi)
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Dinledim, dinledim. Siz
yoktunuz burada, ben dinledim. Dinledim, Özlem Hanıma teşekkür etti,
Mahir Beye teşekkür etti, Naci Hocaya teşekkür etti, Sayın
Cumhurbaşkanına teşekkür etti. Neyse sorun değil, önemli
değil arkadaşlar. Bizim bir teşekkür beklentimiz de yok zaten
ama hakkını vermek gerekir. Hani, yiğidin hakkını
yiğide vermek gerekir diye düşünüyorum.
Eksik kanun olmuş arkadaşlar, yeterli bir
kanun değil, teklif değil. Bu eksiktir, bu eksikliğin
giderilmesi inşallah, Allahın izniyle, milletimizin oylarıyla
bizlere nasip olacak diyorum. Daha da fazla lafı uzatmak istemiyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birinci bölüm üzerine gruplar
adına söz talepleri karşılanmıştır.
Şimdi, şahıslar adına söz
taleplerine geçiyoruz.
İlk söz İstanbul Milletvekili Sayın
Serap Yaşara aittir.
Buyurun Sayın Yaşar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SERAP YAŞAR (İstanbul) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan
Hayvan Haklarını Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimizin birinci
bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum,
Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiyenin ilk hayvan hakları
kitabının yazarı ve benim de İstanbul Hukuk Fakültesinden
hocam olan Profesör Doktor İsmet Sungurbeyden bir alıntı
yaparak sözlerime başlamak istiyorum: Ecdadımız gerek Selçuklu
gerek Osmanlı döneminde hayvanlara büyük bir şefkat ve sevgi
göstermiştir. Hayvanlar yararına bir çok vakıflar
kurmuşlardır. Yaşlı hayvanların ömürlerini
tamamlayabilmeleri için büyük otlaklar vakfetmişler, göçmen
kuşların göçlerini kolaylaştırmak için vakıflar
yapmışlar; cami, medrese ve konakların cephelerine sanat eseri
niteliğinde kuş evleri eklemişlerdir. Osmanlı ülkesini
gezen yabancıların seyahatnamelerinde Türklerin bu üstün
insanlık vasfından büyük bir hayranlıkla söz edildiği de
görülmektedir.
Bugün de tarihimizden ve ecdadımızdan
aldığımız ilhamla günün koşullarına uygun, makul,
kapsayıcı ve yenilikçi bir yasa teklifiyle yüce Meclisimizin
huzurlarındayız. 2004 yılında AK PARTİ
iktidarımızın ilk döneminde müstakil bir kanun olarak
çıkardığımız 5199 sayılı Hayvanları
Koruma Kanunu ile hayvanların korunması ve onlara yönelik
şiddetin önlenmesi konusundaki hassasiyetimizi göstermiştik.
Şimdi ise aradan geçen on yedi yıllık süre içinde ortaya çıkan
yeni durumlar karşısında vatandaşlarımızın
artan beklentileri ve can dostlarımızın ihtiyaçlarını
dikkate alarak yasa teklifimizi hazırladık. Gerek görsel ve
yazılı basında gerekse sosyal medyada sıkça yer alan
hayvanlara yapılan eziyet ve işkence görüntüleri her birimizin
vicdanını kanatıyor. Vatandaşlarımızın ve
toplumun vicdanını rahatlatan bu yasa teklifimizle hem insan hem de
hayvan refahı, sağlık ve güvenliğinin
sağlanmasını hedefliyoruz.
Konuya verdiğimiz öneme binaen bundan iki buçuk
sene önce de hayvanların haklarının korunması için bir
araştırma komisyonu kurarak konuyu enine boyuna
tartıştık; hayvanseverlerimiz, vatandaşlarımız,
ilgili tüm STKler, Meclisteki parti grupları, meslek odaları,
akademisyenler ve uzmanların katılım ve katkılarıyla
Meclis araştırma komisyonu raporumuzu
çıkarmıştık. Raporla belirlenen tedbirler ve tavsiyeler
ışığında hazırlanan yasa teklifimizi hem
hazırlanış aşamasında ve hem de bu hassas meseleyi ele
alış biçimi bakımından tarihî bir adım olarak
görüyorum. Bu yasa teklifiyle getirilen en önemli değişiklik
hayvanların mal ve eşya olmaktan çıkarılıp canlı
statüsünde değerlendirilmesidir. Teklifle ticari amaç güdülmeksizin
bakılan bütün ev hayvanlarının sahiplerinin borçlarından
dolayı haczedilmesi yasaklanmakta, hayvanlara ilişkin süs ibaresi
kanundan çıkarılmaktadır. Pet shoplarda kedi ve köpek
bulundurulması yasaklanmıştır. Ayrıca -son derece
önemli bir nokta- mevcut kanunda kabahat olarak düzenlenen, nesli yok olma
tehlikesi altında olan hayvanları öldürmek, bir hayvan neslini yok
etmek, ev hayvanı veya evcil hayvanı kasten öldürmek, işkence
etmek, zalimce muamelede bulunmak, hayvanları dövüştürmek, tecavüz
etmek, hayvan ister sahipli ister sahipsiz olsun suç hâline getirilmekte ve
diğer kabahat fiilleri bakımından mevcut idari para
cezalarının miktarları da artırılmaktadır.
Kabahat ile suç arasındaki derin farkı
size birkaç örnekle açıklamak istiyorum. Bu fiiller suç hâline
geldiğinde yatarı olan hapis cezaları verilebilecek ve cezalar
da caydırıcılık bakımından amacına
ulaşacaktır. Kabahatlerde adli sicile işleme gibi bir durum
yoktur; bu yasayla bu fiilleri işleyenlerin adli sicile
kayıtlarına işlenecektir. Bu yeni düzenlemeyle suç olarak
düzenlenen fiiller bakımından savcı ve hâkimler derhâl devreye
girecektir. Eski hâliyle, kabahatler kapsamında böyle bir imkân bulunmamaktaydı.
Sadece bu ayrıntılar bile suç ile kabahat arasındaki farkı
ortaya koymak bakımından önemlidir. Bunun zihinsel bir dönüşümü
de beraberinde getireceğine inanıyorum. Bu boyutuyla da yasa teklifimiz
yeni bir dönemin başlangıcı ve bir milat olarak görülebilir.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; hayvanların daha etkin
korunmasının sağlanması adına yoğun mesai
harcayarak üzerinde çalıştığımız kanun teklifimiz
inanıyorum ki konunun tüm taraflarını memnun edecek düzeydedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
SERAP YAŞAR (Devamla) - Ben de böyle bir yasa
teklifinin ilk imzacıları arasında bulunmaktan büyük bir
mutluluk duyuyorum. Şunu da belirtmek isterim ki: Hayvanları korumak
sadece kanunlarla sağlanamaz. Yasal düzenlemeler ve cezalar
caydırıcılık bakımından kuşkusuz önemlidir
ancak toplumun her bireyinin desteği ve inancıyla, zihinsel
değişim ve dönüşümle başarılabilir. Ne zaman ki veciz
biçimde ifade ettiğimiz gibi Hayvanlar mal değil, candır.
ifadesini içselleştiririz, o zaman bu konuda büyük bir mesafe kat
ettiğimizi de söyleyebiliriz.
Sözlerime son verirken, yasa teklifine görüş ve
önerileriyle katkı sağlayan hayvanseverlerimize, STKlere, kamu
kurumlarımıza, çok emeği geçen Özlem Zengin Vekilimize, Grup
Başkan Vekilimiz Mahir Ünala, Yunus Kılıça, Mustafa Yele
sonsuz teşekkür ediyorum. En büyük teşekkürü de bu konuya vermiş
olduğu güçlü destek sebebiyle Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğana ve saygıdeğer eşi Emine Erdoğan Hanımefendiye
etmek istiyorum.
Gazi Meclisimizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına söz
talepleri karşılanmıştır.
Soru-cevap talebi bulunmuyor.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerinde önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde önerge yoktur.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde önerge yoktur.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde önerge yoktur.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde 1 adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 276 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 4: 5199 sayılı Kanunun 10 uncu
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle
eklenmiştir:
Ev hayvanı satış yerleri
kapatılmıştır. Ev hayvanlarının her türlü
ticareti, ticarete dönük üretimi yasaklanmıştır.
Mahmut Celadet Gaydalı Muazzez
Orhan Işık Nusrettin
Maçin
Bitlis Van Şanlıurfa
Züleyha Gülüm Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden, Ankara
Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplum ve
hayvan hakları aktivistleri yıllardır hayvan
haklarının, Hayvanları Koruma Kanununun düzenlenmesini
bekliyordu. Sonuçta Meclise bir teklif sunuldu sunulmasına, ancak bu
teklif beklentilerin ve taleplerin çok uzağında kaldı.
İki yıl önce Mecliste Hayvanların
Haklarının Korunması ile Hayvanlara Eziyet ve Kötü Muamelelerin
Önlenmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi
Amacıyla Araştırma Komisyonu kuruldu ve bu komisyon, ilgili
sivil toplum örgütleriyle de görüş alışverişi yaparak 50
maddelik kapsamlı bir rapor hazırladı. Ancak bugün
görüştüğümüz kanun teklifi, rapordaki maddelerin tamamını
içermiyor.
Kanun teklifinin Komisyon görüşmelerine
katılan ve raporun neden teklife tam olarak
yansıtılmadığını soran sivil toplum
temsilcilerine verdiği cevap, aslında, iktidarın demokrasi anlayışının
özetidir. Evet, Komisyonda Rapor kanun teklifi değildir, uymak zorunda
değiliz, STKleri dinledik ama görüşlerine uymak zorunda
değiliz. denmiştir. Yani o kadar insan toplanıyor, aylarca emek
harcanıyor, rapor yazılıyor ancak uygulamaktan kaçınılıyor.
Sonra da Aman toplumun tamamını ilgilendiren konuları siyaset
malzemesi yapmayalım, hemfikir olalım. deniliyor ancak herkesin
iktidarın düşüncelerinde hemfikir olması isteniyor.
Karşı çıkarsanız da toplantılara katılmanız
engelleniyor. Salı günü Komisyonda teklifin mevcut hâline itiraz eden STK
temsilcileri çarşamba günü devam eden Komisyon görüşmelerine
alınmadı. İşte AKP iktidarının ileri demokrasisi
bu.
Peki, sözleri kısılan hayvan hakları
savunucuları ne talep ediyordu? Örneğin, hayvanların bir
eşya gibi satışının yasaklanmasını talep
ediyorlardı. Teklif edilen düzenlemedeyse sadece pet shoplarda kedi ve
köpek satışı yasaklanıyor. O da
kısıtlanıyor, yasaklanıyor demeyeyim.
Bu teklifle hayvanlar arasında da
ayrımcılık yapılıyor. Oysa pet shoplardaki hayvan
satışının ırk veya tür gözetmeden yasaklanması
gerekiyordu. Ayrıca teklifte kedi ve köpeklerin de
Bakanlığın üretim izin verdiği tesislerde
satışına devam edilmesine izin veriliyor.
Bir canlının kendi iradesi
dışında üremeye zorlanması ve bir eşya gibi
alınıp satılabilmesi, onun can kapsamına
alınmadığını ve kanunun ana hedefinin de
hayvanları korumak olmadığını açıkça gösteriyor.
Üretim merkezlerinde yaşanan hak ihlalleri ve eziyete defalarca tanık
olmamıza rağmen üretimin devamına müsaade edilerek koruyucu
tedbir almış olmuyoruz.
Bir de hayvanları can statüsünde görüp bir
yandan da av turizminden para kazanmak hangi akla hizmettir örneğin? Ya da
hayvanla cinsel ilişki kavramını kullanmak nasıl bir
şuursuzluktur? Neyse ki bu değişti şu anda diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, saray ahalisi ve Emine
Erdoğan mutmain olsun diye çıkarılan kanun ancak bu kadar oluyor
işte. Bu nedenle de hayvan hakları savunucuları isyan ediyor ve
bizim oyumuz da bu çalakalem iş karşısında hayır
olacak.
Sözlerimi, ömrünü hayvan hakları
aktivistliğine adayan ve genç yaşta aramızdan ayrılan Burak
Özgüneri sevgiyle anarak tamamlamak istiyorum. Belki bugün olmadı ama en
kısa zamanda hayvanlar için de insanlar için de doğa için de
doğanın hakları için de daha yaşanır bir ülkeyi
yaratacağız; rahat uyu Sevgili Burak.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci maddede 1 önerge vardır, okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 276 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 5- 5199 sayılı Kanunun 14 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan
"acımasız ve zalimce işlem yapmak, ibaresi ve (c) ve (d)
bentlerinde yer alan "ve süs ibareleri madde metninden çıkarılmış,
(e) bendine "vücutlarına ibaresinden sonra gelmek üzere "tedavi
maksatlı olmayan ibaresi eklenmiş, (j) ve (l) bentleri
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve
fıkraya aşağıdaki bentler eklenmiştir.
j) Hayvanlara cinsel saldırıda bulunmak
veya tecavüz etmek.
l) Bakanlıkça belirlenen tehlike arz eden
hayvanları üretmek, sahiplenmek, sahiplendirmek, barındırmak,
beslemek, takas etmek, sergilemek, hediye etmek ve bunların ülkemize
girişini, satışını ve reklamını yapmak.
m) Hayvanlara işkence yapmak veya
acımasız ve zalimce muamelede bulunmak.
n) Ev hayvanını terk etmek.
Mahir
Ünal Ali
Öztunç Muhammed
Levent Bülbül
Kahramanmaraş Kahramanmaraş Sakarya
Lütfü
Türkkan Meral
Danış Beştaş
Kocaeli Siirt
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Daha önce kabahat niteliğinde olan hayvanlarla
cinsel ilişkide bulunmak fiili, teklifle suç kapsamına
alınmaktadır. Önergeyle, suçun ismi hayvanlara cinsel
saldırıda bulunmak veya tecavüz etmek şeklinde
değiştirilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde önerge yok.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde önerge yok.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde önerge yok.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
8inci madde kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde önerge yok.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 276 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
5199 sayılı Kanunun 22nci maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Madde 10: Her tür hayvanat bahçesi
kapatılmıştır. 100 dönümden az olmayan yaban
hayvanları doğal yaşam parkları oluşturularak mevcut
hayvanat bahçelerinde bulunan hayvanların buralara nakil edilmesi ve
hayatlarını sürdürmeleri sağlanacaktır.
Nusrettin
Maçin Mahmut Celadet
Gaydalı Muazzez Orhan
Işık
Şanlıurfa Bitlis Van
Züleyha
Gülüm
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Hayvanları ticari mal olarak sergileyen
hayvanat bahçesi uygulamasına son verilmek istenmekte, hayvanat
bahçelerinde bulunan hayvanların ise yaşamlarının sonuna
kadar doğalarına uygun bir çevrede hayatlarını
sürdürmelerinin sağlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınızı
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/3727) esas numaralı
Kanun Teklifinin 10'uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 10 5199 sayılı Kanunun 22nci maddesinin
başlığı "Hayvanat bahçeleri ve doğal yaşam
parkları şeklinde değiştirilmiş, maddenin birinci
fıkrasının ikinci cümlesi yürürlükten
kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
"Kamu kurum ve kuruluşları,
hayvanların etolojisine, habitatına uygun, serbest
dolaşımlarına ve barınmalarına imkan sağlayan
doğal yaşam parkları kurabilir.
Hayvanat bahçeleri ile doğal yaşam
parklarının kuruluşu ile ilgili usul ve esasları
Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Süleyman
Bülbül Okan Gaytancıoğlu Rafet Zeybek Aydın
Edirne Antalya Ali Şeker İbrahim
Özden Kaboğlu Veli
Ağbaba İstanbul İstanbul Malatya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYON BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden
İstanbul Milletvekili Sayın İbrahim Özden Kaboğlu.
Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, divan, değerli milletvekilleri; 276 sıra
sayılı Yasa Önerisinin başlığını belki
Evcil Hayvanları Koruma Kanunu biçiminde öngörmek gerekirdi. Hatta evcil
hayvanlar içerisinde bazı istisnalar dışında Kedi,
Köpek şeklinde başlıklandırmak uygun olabilirdi.
Gerçekten diğerleri, diğer evcil hayvanlar hiç dikkate
alınmadığı gibi, biraz sonra belirteceğim gibi, bu
düzenlemeyle diğer evcil hayvanlara reva görülen muameleler arasında
ciddi farklar bulunmaktadır. Peki bu neden kaynaklanıyor? Çokça
değinildi, bu yasanın başlığının hak
olarak nitelendirilmemesinden. Hayvan hakları kavramını
kullanmaktan kaçınıyoruz oysa artık günümüzde, pekâlâ ekolojik
çağda hayvan hakları kavramını çekinmeden
kullanabilmeliyiz. Gerçekten; benmerkezci insan hakları
anlayışından egosantrik yani insan hakları
anlayışından, ekosantrik insan hakları
anlayışına geçişin üzerinden on yıllar geçti ama biz
hâlâ hayvan hakları diyemiyoruz. Her ne kadar geniş anlamda
ekolojik haklar hayvan haklarını kapsıyor olsa da
-Anayasamızda öyle, madde 45, Kamu yararı başlıklı
bölümde yer alan ve madde 56, devlete koruma, geliştirme ve önleme
yükümlülüğünü yükleyen madde- Anayasa buna açık olsa da, bu yasada
bunun yer almaması önemli bir eksikliktir. Çünkü artık günümüzde bu
haklar yani kişi güvenliği çağı, sosyal güvenlik
çağı ve ekolojik çağ evrimi dikkate alındığında
insan hakları flora, fauna ve homo sapiens üçlüsünde, birlikteliğinde
ele alınmaktadır; işte bu, bunun başlıca
eksikliğidir.
Şimdi, bu eksiklik bununla
sınırlı değil; bir hayvan onuru kavramının
burada yer almaması, hayvan hakları yanında duygusal
varlıklar oluşunun göz önüne alınmaması ve eşitlik
sorunu açısından da ciddi biçimde, açık biçimde
ayrımcı bir metin karşısında bulunmaktayız.
Belirttiğim üzere, evcil hayvanlar yasasıdır ama evcil hayvanlar
arasında da alt ayrımlar vardır. Mesela, evcil olmayan
hayvanı öldürmek suç değildir. Nesli tükenen hayvanların
hangileri olduğunu bilmediğimize göre, pekâlâ Amerikadan gelip
Adıyaman dağlarında dağ keçisini öldürebilir, orada
fotoğrafla görüntü de verebilirler ama bu suç değildir. Aslında
bu yasa teklifinin başlıca eksikliği -bu şekilde alt
ayrımcılığa gidilebilir ama en büyük eksikliği-
diğer yasaları dikkate almadan, Kara Avcılığı
Yasasını, Su Ürünleri Yasasını dikkate almadan bir
düzenleme yapmış olması çünkü Kara Avcılığı
Yasasında av bir hak olarak yani hayvan öldürmek bir hak olarak
geçmektedir. Çağ dışı bir kavram ama tabii ki bu, bu kadar
dar bakış açısıyla hazırlanırsa o zaman onun göz
önüne alınmamış olması anlaşılır bir
durumdur.
Şimdi, burada en önemli husus, evet, kedi ve
köpeklerin korunması kuşkusuz çok önemlidir, hatta şefkatle
yaklaşmamız, onların onur içerisinde ölüm hakkını,
mezarlıklarını bile düşünmemiz, tören yapmamız, her
şeyiyle ama diğer evcil hayvanlar, koyun, keçi, sığır
Peki, bugün, artık günümüzde onları bayıltarak kesmek,
bayıltarak öldürmek söz konusu olduğu hâlde, bu konuda birçok
devlette düzenleme yapıldığı hâlde -ki bunların
başında İsviçre gelmektedir, memeli hayvanların ancak önce
bayıltılmaları koşuluyla kesilebileceği hükme
bağlanmaktadır- biz bu konuda tamamen, hayvanların
bayıltılarak değil, bağırtılarak kesilmesini
kabul eden bir toplumuz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Yapma Hocam ya!
Ayıp ya! Çok ayıp ya!
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Bu,
tabii ki diğer hayvanlara, evcil hayvanlara bu kadar şefkatle
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Bu yalan ama, yalan
Hocam. Bağırtılarak diyorsunuz. Öyle şey olur mu ya?
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Kalkıp konuşursunuz burada.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Dinen acı çektirmeden
yapılıyor.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Kalkıp konuşursunuz.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Ya, nereden
çıkarıyorsunuz bunları?
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Neden o zaman bayıltarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Hocam, ilmihal
kitaplarında acı çektirmeden, eziyet etmeden
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Hayır, ben yasadan bahsediyorum.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Arkadaşlar,
dinleyelim ya; bir dinleyelim, bir sözünü bitirsin, konuşsun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müsaade
eder misiniz, tamamlasın sözünü.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Olmayan bir
şey, olur mu ya?
BAŞKAN - Abdullah Bey, bir itirazınız
varsa, sataşma varsa söz talep edersiniz, çıkarsınız,
konuşursunuz.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Sataşma
değil
BAŞKAN Siz görüşlerinizi kabul ettirmek
durumunda mısınız şimdi orada?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Hayır,
yanlış bir bilgiyi düzeltiyoruz Başkanım.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Yanlışsa
sonra çıkıp konuş ya.
BAŞKAN O zaman söz talep edersiniz, size de
söz veririz. Bitirelim, finale geldik.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Tamam.
BAŞKAN Buyurun Hocam.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben size İsviçreden Hayvanları Koruma
Federal Kanunu madde 20yi okudum; bayıltmak. Eğer bizim hukukumuzda
da yasalarda Bayıltarak kesilir. diye hüküm varsa o zaman tabii ki ben
özür dilerim. Bu şekilde bir hüküm varsa derhâl ama benim dikkat çekmek
istediğim husus, bizde böyle bir hüküm olmadığı için, bu
yasa, önceki konuşmacıların da belirttiği üzere, daha önce
ortaklaşa, oy birliğiyle bir rapor hazırlandığı
hâlde, o dikkate alınmadan, alelacele, bizim Komisyondaki önerilerimiz de
hiçbir biçimde, tıpkı biraz önce oyladığımız
yargı reformu yasasında olduğu gibi burada da dikkate
alınmadan oylandığı için bu yok. Bu önemli bir eksikliktir;
bizim mutlaka yasal düzenleme olarak, hayvanları, geviş getiren
hayvanları kesmeden önce, birçok devletin mevzuatına koyduğu
üzere, bayıltmamız gerekir, onları işkence ederek
öldürmememiz gerekir.
Teşekkür ederim. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 276 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 10uncu maddesiyle 5199
sayılı Kanunun 22nci maddesine eklenen fıkrada yer alan
"Kamu kurum ve kuruluşları ibaresinin "Gerçek veya tüzel
kişiler şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir
Ünal Muhammed Levent
Bülbül Abdullah Güler
Kahramanmaraş
Sakarya İstanbul
Özlem
Zengin Serap
Yaşar
Nilgün Ök
Tokat
İstanbul
Denizli
İmran
Kılıç
Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifle, kamu kurum ve kuruluşlarına
doğal yaşam parkları kurma imkânı getirilmiştir.
Önergeyle, doğal yaşam parkı kurma imkânı, kamu kurum ve
kuruluşlarının yanı sıra özel hukuk kişilerine de
tanınmaktadır. Böylelikle hayvanların etolojisine ve
habitatına uygun, serbest dolaşmalarına imkân sağlayan
ortamların oluşturulması amaçlanmaktadır. Buralarda,
örneğin, aslan, kaplan, zürafa, ayı gibi hayvanlar kendi
habitatlarına uygun ortamlarda bulundurulabilecektir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 11 ila 19uncu maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde söz isteyen Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Tamer
Osmanağaoğlu.
Buyurun Sayın Osmanağaoğlu. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA TAMER OSMANAĞAOĞLU
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygı ve muhabbetlerimle selamlıyorum.
Beşeriyetimizin binlerce yıllık
mazisinin her aşamasında var olan, kimi zaman insanoğlunun can
yoldaşı, kimi zaman dert ortağı olan
hayvanlarımızın yok sayılmasının,
haklarının görmezden gelinmesinin Ben de insanım. diyen hiç
kimseye yakışmayacağı ortadadır. Hayvan haklarının
bu kutlu çatının altında yasal olarak teminat altına
alınması Türk-İslam medeniyetinin binlerce yıllık
derin köklerine karşı vazifelerimiz arasındadır. Türk
milleti Allaha yakarmak için inşa ettiği camilerin duvarına
kuş evleri inşa edip onların barınmasını
sağlayacak kadar nahif bir düşüncenin mirasçısıdır.
Ecdadımız, sadece şehirleşme medeniyetini değil,
gündelik hayatlarını da bu özen, sevecenlik ve merhamet üzerine inşa
etmiştir. Topkapı Sarayında artan karıncalara
karşı tedbir alınmasına dair Kanuni Sultan Süleymanın
Şeyhülislam Ebussuud Efendiden aldığı cevap bunun
ispatıdır. Koca cihan padişahına karşı çıkan
Ebussuud karıncaların canına kastetmenin yanlışlığını
işaret ederek Yarın Hakkın divanına varınca,
Süleymandan hakkın alır karınca. diye cevap vermiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 26ncı Döneminde hayvan haklarının
düzenlenmesi, hayvanlara karşı işlenen suçların Türk Ceza
Kanunu kapsamında yer alarak müsebbiplerinin cezalandırılmasını
sağlayan bir kanun çalışmasının yapılması
ile 27nci Dönemin hemen başında liderimiz Sayın Devlet
Bahçelinin bu kanunun revize edilmesini ve daha kapsamlı bir hâle
getirilmesini amaçlayan yeni bir çalışmanın yapılması
çağrısının, 25/7/2018 tarihinde ortaya çıkan teklifin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunulmasının şüphesiz ki bugünlere gelinmesinde çok büyük
katkıları olmuştur. Tabii ki ortak payda olan
hayvanlarımızın haklarının korunması ve can
güvenliklerinin sağlanması konusunda bu kutlu çatı altında
çalışma gerçekleştiren milletvekillerimizin ve bütün
birikimleriyle sürecin olgunlaşmasına katkı sunan STKlerimizin
ve hayvanseverlerimizin katkısı tartışmasız büyüktür.
Bu sebeple, bu kanunun bugünlere gelmesinde emeği geçen herkese, bütün
paydaşlara teşekkürlerimi sunuyorum.
Diğer yandan, 5199 sayılı Kanunun
mevcut hâlinin yetersiz olması, hayvanların bir meta olarak
görülmesi, sahipsiz hayvanların ise bir mal olarak dahi görülmeyerek
varlıklarının bile inkâr ediliyor olması, hayvanlara
karşı işlenen suçların bir cezasının
olmaması, hayvanların doğal ortamlardan uzak, normal
yaşamlarına aykırı olarak âdeta hapsedilmesi, popülasyon
sorumluluğunun bir neticesi olarak artması ve bu artışın
yaşam hakkı gasbedilmeden kontrol altına alınması
gerektiği, sahipsiz hayvanlarımızın tedavilerinin
olması gerektiği şekliyle gerçekleştirilemiyor olması,
hayvanların korunması, hayvan sevgisi ve yaşam hakkına
saygı duyulması için eğitime yönelik programların
eksikliği, böylesine önemli bir düzenlemenin ne büyük bir ihtiyaç
olduğunu gözler önüne sermektedir.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; şüphesiz, her geçen gün bir yenisine şahitlik
ettiğimiz hayvanlara yönelik canilikler, işkenceler
uykularımızı kaçırmakta, hepimizi dehşete
düşürmektedir. Hâlbuki gizlendiği yerden çıkarılıp
canlı canlı yakılarak feryadına birkaç cansız
tarafından gülünen kedinin o feryadı imdat
çığlığıdır. Araç arkasına bağlanıp
sürüklenerek öldürülen köpeğin yürek sızlatan hâli
insanlığın ağlaması hâlinin ta kendisidir.
Kırbaçlarla, sopalarla şiddet uygulanarak doğal
hayatlarından koparılıp işkence kültürünün bir parçası
yapılmaya çalışılan hayvanların
bakışları, erdemli olanın kim olduğunu hepimize
gösteren ibretlik bakışlardır.
Bilinmelidir ki merhameti, sevgiyi, sadakati,
şefkati kuruyan yüreklerde bile tekrar yeşertenler can
dostlarımızdır. Onların korunması ve
yaşatılması için lazım gelen kaynak tarihimizde,
kültürümüzün kodlarında, inancımızın tam kalbinde
saklıdır. İşte, bu kaynağın adı sevgidir.
Sevmeyi bilmek, merhamet etmek, şefkat göstermek göründüğü kadar da
zor değildir; çünkü biz, atı kanadı olarak gören,
hayvanların tedavisi için vakıflar kuran, havadaki leyleğin
kanadının tedavisi için dahi klinikler tesis eden, hamuru aşk,
harcı sevgi olan Türk milletinin mensuplarıyız; çünkü biz, Uhud
Seferinde ordunun önüne yavrularını emziren bir kedi
çıktığı için ordunun yönünü değiştiren bir
Peygamberin ümmetiyiz; çünkü biz Yeryüzünde yürüyen bütün hayvanlar ve
kanatlarıyla uçan bütün kuşlar da ancak sizin gibi birer ümmettir.
diyen Allahın kullarıyız.
Elbette hiçbir ceza, hiçbir kanun, hiçbir kural tek
başına hayvanlara karşı işlenen cezaların
azalması için yeterli olmayacaktır. Bu sebeple, hayvanların
korunması ve refahı için eğitim araçları ile
platformlarının kullanılacak olması da sevindiricidir.
Ayrıca medyanın sürece sunacağı katkı büyük önem arz
etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu bir başlangıçtır. Elbette ihtiyaca göre yeni
düzenlemeler gelecekte de yapılacak, ortaya çıkan olumsuzluklar bu
yüce çatı altında yapılacak çalışmalarla
giderilecektir ama ortada gerçek olan bir şey var ki o da artık
hiçbir hayvan sahipsiz değildir. Liderimiz Sayın Devlet Bahçelinin
de ifade ettikleri gibi, Allahın her yarattığını aziz
bilen bir inancın mensupları hayvan katillerini affetmeyecektir. Ha
bir köpek yavrusunu kesmişler ha bir emzikli bebeyi katletmişler;
mana ve muhteva olarak hiçbir fark yoktur.
Kanunun hayırlara vesile olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ikinci
bölüm üzerinde parti gruplarının söz talepleri
karşılanmıştır.
Şahıslar adına söz talebi yoktur.
Soru-cevap talebi yoktur.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
11inci maddede 2 önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/3727) esas numaralı
Kanun Teklifinin 11inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 8/7/2021
Saygılarımızla.
Madde 11- 5199 sayılı Kanunun 28 inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 28- Bu Kanun hükümlerine aykırı
davrananlara aşağıdaki idari para cezaları verilir:
a) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının
(k) bendinin ikinci cümlesine aykırı davrananlara hayvan
başına binikiyüz Türk Lirası idari para cezası.
b) 5 inci maddenin birinci ve ikinci
fıkralarında öngörülen hayvanların sahiplenilmesi ve
bakımı ile ilgili yasaklara ve yükümlüklere uymayan ve
alınması gereken önlemleri almayanlara hayvan başına bin
Türk Lirası; üçüncü fıkrasına aykırı davranan
işletme sahiplerine beşbin Türk Lirası idari para cezası.
c) 7 nci maddede yazılan cerrahi amaçlı
müdahaleler ile ilgili hükümlere aykırı davrananlara hayvan
başına bin Türk Lirası idari para cezası.
d) Fiil suç teşkil etmediği takdirde, 8
inci maddenin birinci fıkrasında yazılı, bir hayvan neslini
yok edecek müdahalede bulunanlara hayvan başına otuzbeşbin Türk
Lirası; ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarına uymayanlara
hayvan başına dörtbinbeşyüz Türk Lirası idari para
cezası.
e) 9 uncu maddede ve çıkarılacak
yönetmeliklerinde belirtilen hususlara uymayanlara hayvan başına
binikiyüz Türk Lirası; yetkisi olmadığı halde hayvan deneyi
yapanlara hayvan başına dörtbinbeşyüz Türk Lira idari para
cezası.
f) 10 uncu maddenin birinci
fıkrasının birinci cümlesine aykırı davrananlara
beşyüz Türk Lirası; birinci fıkrasının ikinci
cümlesine aykırı davrananlara hayvan başına binbeşyüz
Türk Lirası, dördüncü fıkrasındaki yükümlülüklere
aykırı davrananlara hayvan başına beşyüz Türk
Lirası; beşinci fıkrası uyarınca çıkarılacak
yönetmelik hükümlerine aykırı davrananlara beşbin Türk
Lirası; altıncı fıkrasına aykırı
davrananlara üçbin Türk Lirası; sekizinci fıkrasına
aykırı davrananlara hayvan başına bin Türk Lirası
idari para cezası.
g) 11 inci maddenin birinci fıkrasındaki
eğitim ile ilgili yasaklara aykırı davrananlara
beşbinbeşyüz Türk Lirası idari para cezası.
h) 12 nci maddenin birinci fıkrasına
aykırı hareket edenlere hayvan başına ikibinyüz Türk
Lirası; ikinci fıkrasına aykırı hareket edenlere
hayvan başına beşbinikiyüzelli Türk Lirası idari para
cezası.
i) 13 üncü maddenin ikinci fıkrası hükmüne
aykırı davrananlara hayvan başına ikibinikiyüz Türk
Lirası; aykırı davranışların işletmelerce
gösterilmesi halinde hayvan başına beşbinbeşyüz Türk
Lirası idari para cezası.
j) 14 üncü maddenin birinci
fıkrasının (a), (b), (e), (g), (h), (ı) ve (k) bentlerine
aykırı davrananlara hayvan başına binbeşyüz Türk
Lirası; (f) ve (l) bentlerine aykırı davrananlara hayvan
başına onbirbin Türk Lirası; (d) bendine aykırı
davrananlara ikibin Türk Lirası; (n) bendine aykırı davrananlara
hayvan başına ikibin Türk Lirası idari para cezası.
k) RTÜK'ün takibi sonucunda 20 nci maddeye
aykırı hareket ettiği tespit edilen ulusal radyo ve televizyon
kurum ve kuruluşlarına maddenin ihlal edildiği her ay için
yirmibirbin Türk Lirası idari para cezası.
l) 21 inci maddeye aykırı hareket edenlere
hayvan başına binbeşyüz Türk Lirası idari para cezası.
m) 22 nci maddede belirtilen yükümlülüğe ve
çıkarılacak yönetmelikte belirlenen hükümlere aykırı
davrananlara hayvan başına ikibinbeşyüz Türk Lirası idari
para cezası.
n) Ek 2 maddedeki fiillere aykırı hareket
edenler hakkında ikiyüzellibin Türk Lirası idari para cezası.
Maddede düzenlenen kabahatlerin veteriner hekim,
veteriner sağlık teknisyeni, hayvan koruma gönüllüsü, hayvan koruma
derneği üyeleri veya hayvan koruma vakfı üyeleri veya hayvanlara
bakmak veya onları korumakla görevlendirilen kişiler tarafından
işlenmesi durumunda verilecek ceza iki kat uygulanır.
Maddede düzenlenen kabahatlere konu olan ve 24 üncü
madde uyarınca el konulan kedi ve köpekler ile Bakanlıkça uygun
görülen diğer hayvanlar koruma altına alınarak bakımevi
bulunan en yakın belediye tarafından hayvan bakımevine
götürülür.
Bu maddede yazılı idarî para
cezaları, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere,
o yıl için 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun
mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilân edilen yeniden
değerleme oranında artırılarak uygulanır.
Rafet
Zeybek Okan
Gaytancıoğlu Süleyman
Bülbül
Antalya Edirne Aydın
Veli
Ağbaba Ali
Şeker İbrahim
Özden Kaboğlu
Malatya İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden Edirne
Milletvekili Sayın Okan Gaytancıoğlu.
Buyurun Sayın Gaytancıoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; evet, bugün üç sene oldu. Üç sene
önce çok elim bir tren kazasında 12 yurttaşımız Edirneden,
13 yurttaşımız da Çorludan olmak üzere toplam 25
yurttaşımızı kaybettik. Onları yâd ediyorum, rahmetle
anıyorum ama bu bir kaza değil, bu bir cinayetti. Yargı devam
ediyor, çok kötü bir süreç devam ediyor. İnşallah suçlular
cezasını bulur.
Evet, benden önceki konuşmacılar da
söyledi, iki buçuk sene önce herkes patileri kesilmiş bir köpeği
televizyonlarda, gazetelerde görünce vicdan azabı çekmeye
başladı, Mecliste de konuşuldu. Bizler zaten böyle
yapıyoruz; birkaç gün böyle konuşuyoruz, vicdanımız
sızlıyor, sonra unutuyoruz ama Türkiye Büyük Millet Meclisi
unutmadı, bir komisyon kurdu, güzel bir komisyon kurdu. Gördüğümüz
kadarıyla komisyon da iyi çalıştı, teşekkür ediyoruz
kendilerine. İki buçuk sene çalıştılar, kamuoyuna da öyle
bir söylendi ki Bakın, o kadar güzel bir kanun çıkacak ki tüm
sorunlar çözülecek. denildi, bu şekilde bir rahatlama sağlandı.
12 defa toplanmış komisyon, 34 maddeden,
34 başlıktan oluşan güzel bir rapor hazırlamış,
insanlarda da beklenti olmuş tabii ki. Dağın fare
doğurduğunu ben dünkü konuşmamda söyledim, Komisyondaki
toplantıda söyledim ama AKPnin tüm yöneticileri neredeyse, bunun çok
reklamını yaptılar. Ne dediler? Artık hayvanların bir
yasası olacak. Şimdi öyle bir şey yok. Hayvanlar mal
değil, candır. Şimdi var, evet, can olduğunu kabul ettik,
cezalar var çünkü, suç teşkil ediyor, bu doğru. Hayvanlara kötü
muamele edenler elini kolunu sallayıp gezemeyecek. Hayır
arkadaşlar, gezecek; ceza alacak ama cezaların bir yaptırım
gücü yok. İşkence edenler ciddi cezalar alacaklar. Çok ciddi
cezalar yok. Tehlikeli hayvan ırkı yoktur. Buna aynen
katılıyorum. Tehlikeli bakıcı vardır. Nereden
biliyorsunuz? En olmayacak kedi, köpek bile çok tehlikeli olabiliyor. Benim üç
aylık bir kedim vardı, küçücük bir tekir kedi, veteriner ona
aşı vuramadı; kedi çok yaramazlık yaptı, veteriner
uzun bir eldiven takmasına rağmen Bu çok tehlikeli bir hayvan.
dedi. Aslında küçücük bir hayvandı ama demek ki
Bakıcı da
ben oluyorum bu arada.
Evet, kısacası, herkes hayvan hakları
yasası beklerken gele gele Hayvanları Koruma Kanunu
değiştiriliyor yani daha güncelleniyor. Hani hayvan hakları
yasası gelecekti, her hayvanın hakkı olacaktı? Bu yok.
Sadece Türkiye Cumhuriyeti Ceza Kanununda bir değişiklik yapılıyor,
cezalar biraz artıyor ama yatarları yok. Yani siz hep yasaları
böyle yapıyorsunuz, içi boş çıkıyor. İki sene önce
burada yine gece gündüz çalıştık, Su Ürünleri
Yasasını geçirdik, Komisyon aşamasında söyledik Ya, bu
hâliyle getirmeyin. Bakın, balıklar plastik yiyorlar, plastik
tüketiyorlar, bu çok tehlikeli, bu plastik çoğalırsa müsilaj olur.
dedik; iki sene önce söyledik, bilim adamları da geldiler Komisyona bunu
söylediler, Bunu da dikkate alalım, kanunun içerisine koyalım.
dedik ama kime söyledik, dinlemediniz.
Cinsel ilişki kavramını
çıkarmanız iyi oldu, bu konuda teşekkür ediyoruz duyarlı
olmanıza. Kısacası, hayvanlara hak beklerken acaba korumaya
mı, korumamaya mı devam ediyoruz? Satışlar devam ediyor;
dükkânda satış yok ama artık bütün satışlar
internette. İnternet satışları o kadar ilerledi ki her
şey internetten sipariş ediliyor yani dükkâna gidip görmesine gerek
yok, pet shopa gidip görmemize gerek yok. Hâlbuki onlar bizim can
dostlarımızsa can dostlarımızı hem
korumalıyız hem haklarını vermeliyiz. Eğitim son
derece önemli. Burada eğitimi daha ilkokuldan başlatmamız
lazım, belki kamu spotlarıyla başlatmamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) - Ama sadece -az
önce Kaboğlu Hocam da söyledi- kedi, köpek düşünülüyor; büyükbaş
hayvanlar var, küçükbaş hayvanlar var. Siz şimdi meralara acayip
şekilde dalıyorsunuz; 40 milyon hektar mera
varlığımız vardı, sayenizde 10 milyon hektara
düştü. Bu meralarda hayvanların ot hakkı vardı, bu nerede?
Yasada bunlar yok. Su hakları var, sulama göletlerinde su kalmadı;
doğru dürüst barajları dolduramıyorsunuz, onlara
yatırım yapmıyorsunuz. Yani etinden, sütünden
yararlandığımız hayvanların bu hakları yok yani
yasada bunlar da yok. Biz hayvanların yasada -eğer tam olarak, iyi
bir şekilde çıkmış olsaydı- barınma, su ve
gıda haklarının da olması gerektiğini
düşünüyoruz. Ne olursa olsun geçen seferki yasadan biraz daha
iyileştirilmiş bir yasadır ama tam anlamıyla sizin yaptığınız
şovu karşılamamıştır. İnsanları o kadar
çok umutlandırdınız ki umutlar boşa çıktı.
İnsanlar hep bekledi güzel bir şeyler çıkacak diye çok güzel
şeyler yok ama yine de eskisinden iyi.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 276 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 11inci maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen 5199 sayılı Kanunun 28inci
maddesinin (e) fıkrasının sahipli sahipsiz hayvanlar üzerinde
yapılan bilimsel ya da bilimsel olmayan her türlü deney
yasaklanmıştır. Bu maddeye aykırı davrananlar
hakkında Türk Ceza Kanunu hükümleri uygulanır. şeklinde, (g)
fıkrasının Hayvanları başka bir canlı hayvanla
dövüştürmek, folklorik amaçla da olsa şiddet içermeyen geleneksel
gösteriler yapmak yasaktır. ifadesi eklenerek 11inci maddenin birinci
fıkrasındaki yasaklara aykırı davrananlara
beşbinbeşyüz Türk Lirası idari para cezası uygulanır.
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Celadet Gaydalı Muazzez
Orhan Işık Nusrettin
Maçin
Bitlis Van Şanlıurfa
Züleyha Gülüm Habip
Eksik
İstanbul Iğdır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Iğdır Milletvekili Sayın Habip Eksik.
Buyurun Sayın Eksik. (HDP
sıralarından alkışlar)
HABİP EKSİK (Iğdır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, gün geçmiyor kapitalist modernite,
kapitalist sistem galaksimizi yok etmesin. Galaksimizi diyorum çünkü
biliyorsunuz artık sadece dünyayla sınırlı
kalmıyorlar, Mars'a da el attılar, orayı da yok etmekle,
orayı da kirletmekle meşguller.
Şimdi, bu galaksiyi yok ederken gerçekten en
çok zalimliğe uğrayan canlıların başında da
hayvanlar geliyor. Hayvanlar gerçekten kapitalist sistemin en zalim
uygulamalarına maruz kalıyorlar. Maalesef, bilimsel deneylerde,
klinik çalışmalarda zalimane bir şekilde
kullanılıyorlar. Aslında bilimsel deneylerde ya da klinik
çalışmalarda başka birçok bilimsel yöntem olmasına
rağmen, bunlar kapitalist sistem açısından pahalı
görüldüğü için maalesef bu konuda bir adım atılmıyor ve
hayvanlar bu alanda hunharca kullanılmaya devam ediyor. Maalesef, bu
teklifte de bu konuyla ilgili bir adım atılmadı hatta kedi ve
köpeklerin de bu deneylerde kullanılmasıyla ilgili 2014
yılında çıkan madde kalmaya devam etti, bununla ilgili bir
değişiklik yapılmadı. Biz Halkların Demokratik Partisi
olarak hayvanların deneylerde kullanılmasını şiddetle
reddediyoruz ve buna son verilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Yine, hayvanların folklorik amaçla, işte
deve güreşi, boğa güreşi gibi alanlarda kullanılması
son derece yanlıştır. Bu konuya da kesinlikle, net bir
şekilde son verilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Bu konunun da
teklifte ciddi anlamda bir eksiklik olduğunu ifade etmek istiyoruz.
Yine, hayvanlara yapılan, işte
hayvanların öldürülmesi ya da eziyet verilmesi durumunun
Bakanlığa bağlı Tarım ve Orman müdürlüklerinin
şikâyetine tabi bırakılması, kamu davası olarak
görülmemesi ya da cumhuriyet savcılarının resen soruşturma
başlatmaması büyük bir eksikliktir. Bu kadar önemli bir konunun,
hayvanların haklarının bu şekilde Tarım ve Orman
müdürlüklerinin insafına bırakılması bence son derece
yanlış bir düşünce. Çünkü hepimiz şahit oluyoruz.
Bakın, Dersimde bir yangın çıktı, ormanımız
yandı kül oldu, oradaki canlılar resmen yanarak can verdiler,
Tarım ve Orman müdürlükleri maalesef seyretti. Birçok defa şahit
olduk, ormanların yanması esnasında Tarım ve Orman
müdürlükleri bu konuda hiçbir adım atmadı ve söndürülmesiyle ilgili
bir adım dahi atmadılar. O açıdan da çok iyi biliyoruz ki
Tarım ve Orman müdürlükleri, ormanların yanmasına, o esnada
canlıların yaşamını yitirmesine göz yuman bu
müdürlükler, Bakanlığa bağlı olan bu kuruluşlar
maalesef hayvanların katledilmesine de göz yumacaklardır, bu
soruşturmaları başlatmayacaklardır diyorum. Bakın, bir
tane kaplumbağa yanarak kül olmuş ama Tarım ve Orman
müdürlüğü bu orman yangınlarına bile sessiz kaldı, hepimiz
çok iyi biliyoruz.
Yine, doğamızı katleden HESlere
Tarım ve Orman müdürlükleri göz yumdu, sessiz kaldı, oradaki
canlıların yaşamlarının yitirilmesine âdeta sessiz
kaldı. O açıdan da çok iyi biliyoruz ki Tarım ve Orman
müdürlükleri, bu konuda yani bu şikâyet konusunda,
soruşturmaların başlatılması konusunda kesinlikle ama
kesinlikle gerekli sorumluluğu yerine getirmeyecektir; yine, AKPli
yöneticileri, AKPye yakın olan kişileri koruyacaktır, kollayacaktır.
Bakın, geçen sene güvenlik amaçlı Ardahanda
yaylalar yasaklandı, Iğdırda yaylalar yasaklandı ve
insanlar yaylalara giderken, hayvanlarını bu şekilde yükleyip
götürürken Ardahan Valisinin insafsızca haftalarca hayvanları orada
bekletmesi sonucu hayvanlar yaşamlarını yitirdiler, araçlarda
telef oldular ama Tarım ve Orman müdürlükleri bunlara sessiz
kaldılar, tek bir söz dahi söylemediler. O açıdan çok iyi biliyoruz
ki bu konuda Tarım ve Orman müdürlükleri bu soruşturmaları
başlatmayacaktır, kişilere göre muamele yapacaktır.
Yine, hepimizin şahit olduğu; turizm
amaçlı -bir Amerikalıydı zannedersem- Dersimin koruma
altındaki, türü yok olmayla karşı karşıya olan
geyiklerini avlamak için birisine izin verildiğini ve Tarım
Bakanlığının da bu konuda sessiz
kaldığını çok iyi biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
HABİP EKSİK (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
O açıdan şunu net bir şekilde
belirtelim: Yani iktidarın, özellikle bazı alanları -ucu
açık- yürütmeye açarak tamamıyla onların insafına
bırakması son derece yanlıştır. O açıdan net bir
şekilde ifade etmek gerekirse bu konuda kanun yaparken kanunun net, anlaşılır
ve herkesi bağlayıcı olacağı şekilde olması
gerekir. Burada, 11inci maddede de bu konuda ciddi anlamda bir eksiklik var.
Teklifin tamamında aslında muamma diyebileceğimiz birçok nokta
var; bunların değiştirilmesi, bunların daha
netleştirilmesi gerekirdi fakat yine AKP iktidarının palyatif
bir değişiklikle, sadece kıyısından dolaşarak
kamuoyunun gözünü boyama tarzında bir değişiklik
yaptığını, bir yasama süreci yürüttüğünü görüyoruz.
Bu açıdan da bizim sözümüz olsun hayvan
haklarını savunan insanlara; kesinlikle, günü geldiğinde, bu
konuda hayvanların haklarını tamamıyla koruyacak, o 50
maddeyi yürürlüğe sokacak değişiklikleri biz yapacağız
diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde kabul edilmiştir.
12nci maddede 3 önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/3727) esas numaralı
Kanun Teklifinin 12nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla. 8/7/2021
Madde 12 5199 sayılı Kanunun 28 inci
maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki 28/A maddesi
eklenmiştir.
"Suçlar
Madde 28/A- Sahipli veya sahipsiz hayvanı
kasten öldüren kişi üç yıl bir aydan altı yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır. Kasten öldürme suçu nesli yok
olma tehlikesi altında olan bir hayvana karşı işlenmesi
durumunda dört yıl ile sekiz yıl arasında hapis cezasına
çarptırılır. Bir hayvanın neslini yok eden kişi
beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
12 nci madde kapsamındaki hayvan kesimleri ile
13 üncü maddenin birinci fıkrasında belirtilen hususlar
dışında bir ev hayvanını veya evcil hayvanı
kasten öldüren kişi altı aydan dört yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır.
Hayvanlara tecavüz eden kişi veya kişiler
altı aydan üç yıla kadar hapis ve yüz günden az olmamak üzere adli
para cezası ile cezalandırılır.
14üncü maddenin birinci fıkrasının
(a) bendine aykırı davrananlar üç yıl bir aydan beş
yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
14üncü maddenin birinci fıkrasının
(m) bendinde düzenlenen yasağa aykırı davranmak suretiyle bir ev
hayvanına veya evcil hayvanına işkence eden veya
acımazsız ve zalimce muamele de bulunan kişi ve ya kişiler
altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
11inci maddenin ikinci fıkrasının
ikinci cümlesi saklı kalmak üzere, hayvanları dövüştüren
kişi veya kişiler üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para
cezası ile cezalandırılır.
Maddede düzenlenen suçların birden fazla
hayvana karşı aynı anda işlenmesi durumunda verilecek
cezalar yarı oranında artırılır.
Hayvanlara karşı işlenen suçlarda hükmün
geri bırakılması ve erteleme hükümleri uygulanmaz.
Maddede düzenlenen suçların veteriner hekim,
veteriner sağlık teknisyeni, hayvan koruma gönüllüsü, hayvan koruma
derneği üyeleri, hayvan koruma vakfı üyeleri veya hayvanlara bakmak
yahut onları korumakla görevlendirilen kişiler tarafından
işlenmesi durumunda verilecek ceza yarı oranında
artırılır.
Sahibi tarafından işlenen suçlar da dahil
olmak üzere bu maddede belirtilen suçların işlenmesi halinde
Tarım ve Orman Bakanlığının il veya ilçe müdürlükleri
tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına
yazılı başvuruda bulunulmasına bağlıdır. Bu
başvuru muhakeme şartı niteliğindedir. Suçüstü halinde ise
soruşturma genel hükümlerine göre yapılır. İkinci, üçüncü,
dördüncü ve beşinci fıkralarda belirtilen suçların başka
bir kişi tarafından sahipli hayvana karşı işlenmesi
halinde hayvan sahibinin şikayeti üzerine de soruşturma
yapılır.
Maddede düzenlenen suçlara konu olan ve 24 üncü
madde uyarınca el konulan kedi ve köpekler Bakanlıkça uygun görülen
diğer hayvanlar koruma altına alınarak bakımevi bulunan en
yakın belediye tarafından hayvan bakımevine götürülür."
Süleyman
Bülbül Okan
Gaytancıoğlu Rafet
Zeybek
Aydın Edirne Antalya
Veli
Ağbaba Ali
Şeker İbrahim
Özden Kaboğlu
Malatya İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) - Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden
Aydın Milletvekili Sayın Süleyman Bülbül.
Buyurun Sayın Bülbül. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Büyük vaatlerle getirdiğiniz Hayvanları
Koruma Kanununda değişiklikler beklentileri ne yazık ki
karşılamıyor. Yasa yazma tekniğine uygun bir yazım
kesinlikle yok. Bugün 12nci maddeye bakıp incelemediğimiz takdirde
yasa yazma tekniğine uygun bir yazım yok. Komisyon
çalışmaları sıralarında milletvekillerinin, STKlerin,
derneklerin söylediği, önerdiği, hatta iktidar partisinin ve
Bakanlığın da uzlaştığı maddelerin hiçbiri
yok; olanlarsa yaralı parmağı bile sarmıyor. Neden
sarmıyor? 50 maddeli 5 partinin hazırladığı rapora
karşılık gelen bir teklif değil.
Öncelikle hayvanları korumak yerine,
hayvanların yaşam haklarını savunuyor olmak gerekiyor. Her
canlının bir yaşam hakkı, barınma hakkı ve
beslenme hakkı vardır. Anayasanın 56ncı maddesini
geniş yorumladığımız takdirde hayvanların
korunması, yaşam hakkı bu çerçevede değerlendirilebilir. Bu
kanun teklifi gelirken AKP Grup Başkan Vekili Sayın Mahir Ünal
Hayvanlar bir mal, eşya olmaktan çıkarılıp bir canlı
statüsüne getirilmekte. diye söylemişti. Ne yazık ki Sayın
Ünalın sözlerini kanun teklifi pek karşılamıyor. Mevcut
kanundaki süs hayvanı ifadesini kaldırıp ev hayvanı
ifadesini getirince statü değiştirmiş olmuyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, kanun teklifine
bakıyoruz; hâlâ hayvan ticareti devam ediyor, hayvan deneyi devam ediyor,
av turizmi devam ediyor, hayvan dövüşleri devam ediyor, faytonlar hâlâ
devam ediyor, yunus parkları, sirkler devam ediyor, hayvanat bahçeleri
kapatılmıyor, kuş göç yollarıyla ilgili tek bir ibare yok
ama ne var? Dün düzelttiğiniz cinsel ilişkiye girmek ifadesi var.
Kanun teklifinde hayvanla cinsel ilişkiye girmek diye bir ifade
vardı, Komisyonda ve Genel Kurulda biz dedik ki: Hayvanla cinsel
ilişkiye girmek diye bir ifade olur mu? Buna hayvanı istismar etmek
denir. İkisi hukuken bambaşka kavramlardır; birinde rıza
aranır, diğerinde rıza ehliyeti yoktur dedik; en sonunda,
dediğimizi kabul ettiniz. Ya, bu kadar zorlamaya gerek yok; bu açıklama
yeterliydi. Komisyondaki açıklamalarımızı dinlemediniz.
Bir başka konu, 12nci maddedeki cezalar.
Hayvanlara tecavüz edenlere hayvan başına altı aydan üç
yıla kadar; bir ev hayvanına veya evcil hayvana işkence
yapanlara veya acımasız ve zalimce muamelede bulunanlara hayvan
başına altı aydan üç yıla kadar hapis cezası
öngörülüyor. Arkadaşlar, burada hayvanları yine
ayırmışsınız. Ev hayvanını veya evcil
hayvanı öldürmek veya onlara işkence yapmak suç olurken ev
hayvanı ve evcil hayvan dışındaki hayvanlarla yalnızca
cinsel ilişki kurmak, tecavüz etmek suç oluyor. Yani, burada ne var? Ev
hayvanları ve evcil hayvanlar dışındaki hayvanlar suç
konusu olmadan öldürülebilir ancak kendilerine tecavüz edilmesi suç oluyor.
Böyle bir ayrım yanlış bir ayrım yani böyle bir ayrıma
girdiğiniz zaman, hayvanların arasındaki bu ayrım birçok
sıkıntıya neden olur. Sahipsiz ve yabani hayvanlar var;
sincabı ne yapacaksınız, leyleği ne yapacaksınız,
pengueni ne yapacaksınız, kartalı ne yapacaksınız?
Yani, böyle bir metin hazırlanması tekniğe de uygun değil
arkadaşlar.
Arkadaşlar, getirdiğiniz bir nokta daha
var: Hayvanların, dinî kurallara riayet etmeden, ehliyetsiz kişilerce
kesilmesi hâlinde hayvan başına verilen ceza 25 lira
artırılmış, sadece 25 lira. Bir hayvan neslini yok edecek
müdahalelerde bulunanlara hayvan başına 191 lira ceza
artırımı var. Hayvanlara kötü muamelede bulunanlara hayvan
başına 467 lira ceza artırımı var. Ya,
arkadaşlar, bu cezalarda caydırıcılık unsuru yok. Bu
cezalarla, 25 lira artırımlarla neyi caydıracaksınız?
Hayvanlar mal değil. diyorsunuz ama hayvanlar satılırken
sağlıklarının iyi olmaması,
barındırıldıkları yerin temiz ve sağlık
şartlarının uygun olmaması hâlinde hayvan başına
500 lira para cezası kesiyorsunuz; böyle şey olmaz. Hayvan ticareti
izni olmayanlara ve yasalara aykırı davrananlara ceza
artırımı yok, eski usul devam ediyor.
Arkadaşlar, bir başka konu ise bu
cezalarda suçüstü hâli dışında Tarım ve Orman
Bakanlığı, il ve ilçe müdürlüklerinin ve hayvan sahibinin
şikâyetine bakılacak yani ortada bir suç olacak ama Bakan Beyin, il
müdürünün, ilçe müdürünün keyfine göre burada işlem yapılacak.
Soruşturma şartı olarak Bakanlık başvurusunun suça
karşı caydırıcılığı
azalttığını siz bilmiyor musunuz? Aracısı olan
adalet olur mu arkadaşlar? Peki, sokak hayvanları ne olacak, kim
görecek, kim şikâyet edecek? Twittera video düşmesini mi
bekleyeceksiniz bu şikâyetlerle ilgili işlem yapmak için? Adaleti
sosyal medyada mı arayacaksınız? Hani hayvanlar duygusal
canlılardı, canlı statüsündeydi? Hayvanlara yönelik işlenen
suçlarda neden savcılık resen soruşturma yapmıyor? Neden
illa bir şikâyet ya da izin beklensin?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Sayın Grup
Başkan Vekilimiz çok güzel açıkladı: Hayvan derneklerine bu
konuda neden şikâyet hakkı vermiyorsunuz? Çevre katliamlarında,
çevre derneklerine tüzüğünde varsa ve aynı zamanda ikametgâhı
oradaysa suç duyurusunda bulunma ve dava açma hakkı veriyorsunuz ama
burada, hayvan derneklerine bu konuda şikâyette bulunma hakkı
vermiyorsunuz; büyük bir çelişki, bu çelişkiyi gidermiyorsunuz.
Arkadaşlar, cezalar caydırıcı
olmadığı sürece hayvan istismarı azalmaz. Hayvanların
canlı olduğu statü meselesi olduğu sürece hayvan hakları
korunamaz. Zaten kanun teklifinin adı bile yanlış, bu kanun
teklifinin adı hayvan hakları kanunu olmalıydı,
Hayvanları Koruma Kanunu olmamalıydı. Yaşam hakkı,
barınma hakkı ve beslenme hakkı, her canlının
hakkıdır diyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, Millet
İttifakı olarak hayvan hakları kanununu biz
hazırlayacağız diyoruz.
Hepinize saygılar sunuyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 276 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesinde yer alan hayvanlarla
cinsel ilişkide bulunan kişi ibaresinin hayvanlara yönelik cinsel
amaçlı saldırı fiili işleyen kişi şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Celadet Gaydalı Muazzez
Orhan Işık Nusrettin
Maçin
Bitlis Van Şanlıurfa
Züleyha
Gülüm
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
İstanbul Milletvekili Sayın Züleyha Gülüm.
Buyurun Sayın Gülüm. (HDP
sıralarından alkışlar)
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Hayvan hakları
yasası... Şimdi, aslında uzun bir zamandır hayvan
hakları savunucuları bu konuda mücadelelerini ısrarla
sürdürüyor; hayvan hakları meselesinin gündeme alınması, bu
konuda gerekli yasal düzenlemelerin yapılması için ısrar
ediyordu. Sonunda bütün partilerin temsiliyetiyle bir komisyon kuruldu, hayvan
hakları komisyonu; hayvan hakları konusunda mücadele veren
derneklerin, sivil toplum örgütlerinin, kuruluşların,
federasyonların görüşleri alındı ve bir yol haritası
çıkarıldı; hayvan hakları konusunda uzun tartışmalardan
sonra 50 maddelik bir rapor düzenlendi ama ne oldu? Yine iktidar ben
yaptım, oldu benim dediğim olur anlayışıyla
Komisyona sadece 18 maddeyi getirdi, geri kalan maddeler nereye gitti
bilmiyoruz.
Bu da yetmedi, yine, STKler, demokratik kitle
örgütleri, hayvan hakları savunucuları Komisyon görüşmelerine
çağırılmıştı ama iktidar tarafı, bu Komisyon
görüşmelerinde de eleştiri aldıkları için hayvan
hakları savunucularının, maalesef, toplantıda
olmasının önüne geçen bir uygulama yaptı; toplantıya ara
vererek ertesi gün yapılan toplantıda da kurumların yer
almasının önüne geçti.
Şimdi, genel bir anlayış var, bu
anlayış maalesef sürüyor; görüş almam, alırsam da ben
aslında bildiğimi yaparım anlayışı sadece bu
yasal düzenlemede değil, Mecliste yapılan tüm yasal düzenlemelerde
kendini gösteriyor. Herhâlde şunu unutuyorlar: Evet, buraya seçilmiş,
gelmiş olabilirsiniz ama bu memleketin insanlarının, bu
memleketin hak savunucularının görüşlerini dikkate almak, onlara
verdiğiniz sözü tutmak üzere buralara geldiniz; yoksa kafanıza göre
iş yapmak, kafanıza göre yasa çıkarmak için gelmediniz.
Görüşlerinizi karara dönüştürme zorunluluğumuz yok. gibi bir
söylemi Komisyon Başkanının kullanması da aslında
nasıl bir antidemokratik yaklaşım içinde olduğunuzun
göstergesi.
Şimdi, bu meselede hayvan bakım evlerinin
şeffaf şekilde yönetilmesi, yirmi dört saat çalışan kamera
sistemiyle hayvan gönüllülerinin, STKlerin denetiminin
sağlanacağı bir mekanizma konuşulmadı. Kürk üretimi
yasaklandı mı bu yasal düzenlemeyle? Hayır. Pet shoplarda
hayvan satışı, mobil kısırlaştırma
yasaklandı mı? Hayır. Hayvan ithalatı ve
kaçakçılığına karşı bir düzenleme var mı?
Yok. Hayvan deneylerini yasaklayan bir düzenleme var mı? Faytonlar ve at
yarışlarının yasaklanmasına ilişkin bir madde var
mı? O da yok. Hayvanların kullanıldığı sirklerin
yasaklanmasına dair bir düzenleme var mı? Yine yok aslında.
Şimdi, evet, birtakım suçlara ilişkin
düzenlemeler getirilmiş. Daha önce yapılan büyük hatadan, cinsel
ilişki gibi absürt bir kavramın kullanılmasından
vazgeçildi anladığımız kadarıyla, bizim önergelerimiz,
muhalefetin ısrarı sonrasında bu değişti, cinsel
saldırı tecavüz olarak değiştirildi; bu, olumlu ancak
belirlenen cezalar açısından baktığımızda
aslında caydırıcı sonuç üretebilecek bir düzenlemenin
olmadığını görebiliyoruz. Bir, zaten sahipli-sahipsiz ayrımı
yapılıyor, hayvanlar arasında böyle ayrım
yapılıyor. Sadece nesli tükenen hayvanları öldüren kişiler
açısından alt sınır bir yıl olarak belirlenmiş,
diğer hayvanlara karşı işlenen suçlarda cezai
yaptırımın alt sınırı altı ay. Şimdi,
bunları belirlediğinizde -bir yıl veya altı ay- iki
yılın altında olan her tür cezai yaptırımın para
cezasına çevrildiğini, HAGB uygulamasına ya da ertelemeye konu
olduğunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla aslında yine
yaptırımı olmayan bir cezalar sistemini getirmiş oluyorsunuz.
Şimdi, suçların
soruşturulmasını da uzun bir prosedüre bağlıyorsunuz.
Tarım ve Orman Bakanlığı il ve ilçe müdürlükleri
tarafından cumhuriyet başsavcılığına yazılı
başvuru yapılırsa ancak soruşturma yapılabilir.
deniyor ve bu da muhakeme şartı hâline getiriliyor. Bu durumda,
gerçekten sahipsiz hayvanlar açısından kim bu şikâyette
bulunacak ya da müdürlükler bu şikâyete ilişkin bildirimde
bulunduğunda gerçekten Bakanlık bunu ciddiye alacak mı? Bugüne
kadar gösterdikleri pratiklerden aslında bunun ciddiye
alınmayacağını hepimiz biliyoruz ve üstünün
örtüleceğini de biliyoruz. Hayvanlara karşı işlenen
suçlarda hayvan hakları savunucularına, STKlere de şikâyetçi
olma ve aynı zamanda müdahil olma hakkı tanınması,
şikâyetin herkes tarafından yapılabiliyor olması gerekirken
bu haklar da tanınmamış; taraf olma, müdahil olma yetkisi de bu
yasa teklifinde maalesef geçmiyor.
Hayvana yönelik suçlar için özel soruşturma
büroları kurulması, doğrudan şikâyet mekanizması
geliştirilmesi gerekliliği vardı ancak bu da yine bu yasal
düzenlemede yok.
Yine, hepimizin bildiği gibi hayvan
hakları konusunda en büyük ihmal belediyelere ait.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Bu sorumluluğu ihmal
eden, hayvanları zehirleyen, katleden belediyelerimiz mevcut maalesef. Bu
konuda da sorumlu olanlara bir yaptırım uygulaması gerekiyordu
aslında, açık bir düzenleme gerekiyordu; bu konuda da bir düzenleme
yok.
Sonuç olarak daha adil bir dünya yaratmak için geçiştirilen
düzenlemeler değil, gerçek sorunları gören yasal düzenlemeler yapmak
gerekiyor. En önemlisi de Hayvanları Koruma Yasası değil,
hayvan hakları yasası demek gerekiyor çünkü meselenin bir hak
meselesi olduğunu görmek gerekiyor.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 276 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 12nci maddesiyle 5199
sayılı Kanuna 28inci maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 28/A
maddesinin başlığının Adli cezalar şeklinde,
üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir
Ünal Ali
Öztunç Muhammed
Levent Bülbül
Kahramanmaraş Kahramanmaraş Sakarya
Lütfü
Türkkan Meral
Danış Beştaş
Kocaeli Siirt
Hayvanlara cinsel saldırıda bulunan veya
tecavüz eden kişi altı aydan üç yıla kadar hapis ve yüz günden
az olmamak üzere adli para cezasıyla cezalandırılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifle 5199 sayını Kanunun 14üncü
maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde yapılan
değişiklikle uyum sağlamak amacıyla maddenin üçüncü
fıkrasında düzenlenen suçun ismi önergeyle
değiştirilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
12nci madde kabul edilmiştir.
13üncü maddede önerge yoktur.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
13üncü madde kabul edilmiştir.
14üncü maddede 2 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 276 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 14üncü maddesine eklenen EK MADDE 2ye
ikinci fıkradan sonra aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
Kara avcılığı yasaklanmıştır.
Konuya ilişkin mevzuat bu maddeye göre yeniden düzenlenmiştir. Bu
maddeye aykırı davrananlar hakkında ceza kanunu hükümleri
uygulanır.
Muazzez
Orhan Işık Habip
Eksik Erol
Katırcıoğlu
Van Iğdır İstanbul
Rıdvan
Turan Mahmut
Toğrul Garo
Paylan
Mersin Gaziantep Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden Van
Milletvekili Sayın Muazzez Orhan Işık.
Buyurun Sayın Işık. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Sayın
Başkan, değerli üyeler; doğaya ve canlı yaşamına
yönelik saldırı örneklerinden biri de hayvanlara yönelik yapılan
sistematik şiddettir. Bu şiddetin en yaygın hâllerinden biri de
kara avcılığı adı altında işlenen
katliamlardır. Doğayı insan için var olan bir meta olarak gören
egemen anlayışınız, insanın bu doğanın bir
parçası olduğunu unutmuş durumdadır. İnsan,
doğanın sahibi değil, doğanın bir parçası olarak
yaşayan bir varlıktır. Doğadaki canlıları keyfî
bir biçimde yok etmeye bu hızla devam ederseniz ne doğa kalır ne
de insanın yaşayabileceği doğal alanlar.
Yıllardır gündemde olan bir yasayı her zaman yaptığınız
gibi ilgili kamuoyunun, sivil toplum kuruluşlarının, muhalefetin
itirazlarına rağmen bu gece yarısı alelacele geçirmek
istiyorsunuz. O kadar ki teklifi hazırlarken Meclisin önceki dönem
araştırma komisyonu raporunu bile tam olarak dikkate
almadınız.
Hayvanların yaşam haklarını
tanımayan bu teklifle, adı hayvanları koruma olan bu yasa
çıksa bile hayvanları koruyamazsınız. Çünkü keyfî bir
şekilde hayvanların öldürülmesini yani kara
avcılığını yasaklayan bir düzenleme bu yasa teklifinde
de yoktur. İnsanı merkeze alan ve diğer tüm canlıların
ölümü pahasına tüketim kültürünü körükleyen
anlayışınız, bu kanunun ruhuna da yansımış
durumdadır. Keyfî hayvan öldürme festivallerini yani kara
avcılığını hiçbir insanın kabul etmemesi
gerekmektedir.
Bir canlı olmaktan öte, meta muamelesi
gösterilen hayvanların ekolojik yaşam içerisindeki yeri tam
anlamıyla fark edilmelidir. Her hayvanın yaşamına kasteden
ve yaşam alanlarını daraltan insan faaliyetlerinin gözden
geçirilmesi, kısıtlanması ve durdurulması için bu teklif
bir fırsattır. Kara avcılığının tüm
çeşitlerinin yasaklanması gereklidir.
Avlanma olarak ifade edilmeyen ama hayvanlara eziyet
ve işkence ve hatta ölüm şeklinde yansıyan saldırılar
devam etmektedir. Bir canlıyı ne şekilde olursa olsun keyif için
para vererek öldürmek, normal ve sağlıklı bir insanın
davranışı gibi gösterilemez. Eğer derdiniz ekonomik
getiriyse av turizmi denilen sektörün ekonomik bir büyüklüğü de yoktur.
Ayrıca, getirisi ne olursa olsun bir canlının yaşamı
keyfî müdahalelere açık olamaz.
Değerli milletvekilleri, avcılık
alanında yazılı olduğu söylenen kurallar ve ilgili
yönetmeliğin de ne kadar uygulandığı ortadadır. Kaçak
avlanmaya resmen göz yumulmaktadır. Kara avcılığına ve
bu bağlamda avcılık turizmine ilişkin kesin
yasaklayıcı bir madde eklemeliyiz. Bu alanda yetkili kamu görevlileri
ve mahkemeler de yoktur. İnsan faaliyetlerinin doğaya ve hayvanlara
ne kadar zarar verdiğini ortaya çıkaracak kurumsal bir yapılanma
ve bu alanda yetkin mahkemeler kurulmalıdır. Birçok canlı türü
bu vahşet festivalleri nedeniyle tehdit altındadır. En son
Dersimde nesli tükenmekte olan dağ keçilerinin avlanması için
açılan ihale, kamuoyunun büyük tepkileri sonucu durduruldu. Hayvan
hakları savunucularının avcılıkla ilgili tepkileri de
hayvan haklarıyla ilgili talepleri de aslında çok açıktır.
Yıllardır bu konu kamuoyunun gündemindedir; yasal, kurumsal ve
yapısal dönüşüm tamamlanmazsa birçok türün soykırımla yüz
yüze kalacağı ve yok olacağı açıktır. Hayvanlar
da doğanın bir parçasıdır; hisleri, duyguları, yavruları,
yaşamları olan canlı varlıklardır.
İnsanların keyfiyeti uğruna hobi ya da spor adı
altında hayvanların katledilmesi kabul edilemez.
Gerçekten anlamakta zorlanıyorum, bir insan
keyfi için bir canlıyı nasıl öldürür? Biraz empati kurun ve
avlanan canlının yerine kendinizi koyun. İnsanın sadece ve
sadece keyfi için bir canlıyı öldürmesi bir cinnet hâli, psikolojik
bir anomali olarak ele alınmalı ve bu hasta kişiliklere terapi
hizmeti sunulmalıdır. Avlanmanın normal olarak görülmesi ve
önünün açılması canlıların yaşam hakkının
ihlalidir, hukuksuzluktur, vicdansızlıktır, caniliktir.
Avcılık kesinlikle yasaklanmalı ve yaptırıma tabi
tutulmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Devamla) Ayrıca
balık avcılığından başlayarak yasaklanmayan
avcılık türlerinin de avlanan türü yok etmeyecek, diğer
canlıların yaşam alanlarını daraltmayacak araçlarla
yapılması sağlanmalıdır. Balık avlanacak diye
doğal yaşam içindeki diğer canlılar yok edilemez, insanlar
beslenecek veya eğlenecek diye diğer türlerin yok edilmesi meşru
olmadığı gibi yasal da olmamalıdır.
Konuşmamı bitirirken özellikle her biri
bir katliam girişimi olan kara avcılığının ve
turistik, sportif amaçlı avcılıkların
yasaklanmadığı bir yasanın eksik olacağını
bir kez daha hatırlatıyorum. Gelin, bu eksikliği tamamlayalım,
bu yasa hayvan hakları yasası olsun. Her bir canlıyı
öldürmeyi değil, yaşatmayı esas alalım, kara
avcılığını yasaklayalım, bu katliamları
durduralım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 276 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 14üncü maddesi ile 5199
sayılı Kanuna eklenen ek 2nci maddenin ikinci
fıkrasının birinci cümlesinde yer alan devredemez ibaresinin
devredemez, on yılın sonunda faaliyetine son verir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir
Ünal Muhammed Levent
Bülbül Abdullah Güler
Kahramanmaraş Sakarya İstanbul
Özlem
Zengin Nilgün
Ök Serap Yaşar
Tokat Denizli İstanbul
İmran
Kılıç
Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Olumlu değerlendiriyoruz,
takdire bırakıyoruz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifle kurulması yasaklanan kara ve su
sirkleri ile yunus parklarına ilişkin mevcut işletmelere
önergeyle on yıl süre getirilmekte ve on yılın sonunda
Bakanlıkça alınacak tedbirlerle tasfiyesi öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
14üncü madde kabul edilmiştir.
15inci maddede 1 önerge vardır, okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Hayvanları Koruma Kanunu
ile Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 15inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ümit
Beyaz Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Zeki Hakan
Sıdalı
İstanbul Adana Mersin
Dursun
Ataş Bedri
Yaşar
Kayseri Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Başkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu madde hayvanları koruma, kollama ve güvende
tutma amaçlarıyla çelişmektedir. Teklif metninde belirli hayvan
ırklarının doğuştan suçlu görülmesi yerinde
değildir. Herhangi bir ırkın fiziksel gücünün kötüye
kullanıma açık olduğunun tespiti ancak bilimsel
araştırmalar sonucu tespit edilmelidir. Bunun yanında, evcil
hayvanların mizaçlarının oluşmasındaki en büyük etken
ırkları değil, yetiştirilme şartlarıdır.
Bilimsel çalışmalarla tespit edilen bazı hayvan türlerinin ve bu
hayvanların sahiplerinin düzenli aralıklarla testlerden geçirilmesi
sonucunda uygun olmaları durumunda gerekli izinlerin verilmesi
gerekmektedir. Bu sayede, saldırgan tavır sergileyen hayvanların
ve uygun olmayan yetiştiricilerinin tespit edilmesi ve hayvanların
kötüye kullanımına müsaade edilmemesi gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
15inci madde kabul edilmiştir.
16ncı maddede 1 önerge vardır, okutup
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 276 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 16ncı
maddesi ile 5199 sayılı Kanuna eklenen geçici 4üncü maddede yer
alan "31/12/2023 ibaresinin "31/12/2022 şeklinde,
"31/12/2025 ibaresinin "31/12/2024 şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir
Ünal Muhammed Levent
Bülbül Abdullah Güler
Kahramanmaraş Sakarya İstanbul
Özlem
Zengin Nilgün
Ök Serap
Yaşar
Tokat Denizli İstanbul
İmran
Kılıç Rümeysa
Kadak
Kahramanmaraş İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN ve KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Sayın Rümeysa Kadak.
Buyurun Sayın Kadak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RÜMEYSA KADAK (İstanbul) Sayın
Başkan, çok kıymetli Genel Kurul; Hayvanları Koruma Kanunu ile
Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 16ncı maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Bugün çok özel bir gün benim için, hem üç dört sene
önce öğrenciyken hem bugün milletvekiliyken açıkçası en
yakından takip ettiğim, bir an önce çıkması için
heyecanlandığım bir yasanın görüşmesini
yapıyoruz. O yüzden, her milletvekilimize teşekkür ediyorum çünkü
bugün yasa buradaysa her birinizin emekleri sayesinde. Ben çok minnettarım
ve aynı zamanda biliyorum ki bu yasa çalışmalarında hem
içerisinde bulunduğum hem de bu yasanın çıktığı
dönemde görevde olduğum için çok büyük heyecan ve memnuniyet duyuyorum,
bunun sizde de olduğunu görebiliyorum bugün baktığımda. (AK
PARTİ, CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Tabii, bu vesileyle birkaç teşekkür de yapmak
gerek, hem Komisyon Başkanımıza hem teklifi veren
milletvekillerimize hem Komisyonda görev alanlara, her siyasi partiden aktif
görev alıp hayvanlar için en iyisini isteyen milletvekillerimize, burada
oy kullanacak vekillerimize, gece gündüz bunun için çalışan
hayvanseverlerimize bence bir teşekkür etmeliyiz. Çünkü bu yasa teklifi aslında
kendilerinin emekleri sayesinde burada.
Birçok vekilimizin, biliyorum ki bu yasayla bir
hikâyesi var; benim de öyle, sizlerin de öyle. İşte, kimi vekilimiz
Adalardaki atların zulmüne son verilmesi için gece gündüz
çalıştı, kimi vekilimiz hayvan bakımevlerini ziyaret etti,
kimi vekilimiz biliyorum ki STK temsilcileriyle burada saatlerce görüşme
yaptı. Benim bulunduğum bir görüşmede yedi, sekiz saat
görüşme yaptığımızı hatırlıyorum. Aynı
şekilde, araştırma komisyonunda saatlerce görev alan vekillerimiz
var.
Biliyorum ki bu işin bence gerçekten siyaseti
yok. Yani hayvan sevgisinin, hayvanların hakkının
korunmasının, bu işin aslında siyasetle değil,
merhametle ilgisi var. Aynı zamanda, biliyorum ki bu hikâyelere, bu
salondaki tüm siyasi partilerden vekillerin sahip olduğunu. O yüzden,
gerçekten, her birinize minnettarım ben bugün Mecliste bir milletvekili
olarak.
Umuyorum ki bundan sonraki süreçte hayvan
hakları gibi birçok ortak noktada buluşabileceğimiz konularda
sorun değil, çözüm odaklı yaklaşabilelim konulara.
Tabii, bugün yasa teklifini oylayacağız
ama şunu da hatırlatmayı elzem görüyorum: Bu bir final
değil, bu bir başlangıç bizim için; bu çok büyük bir mücadele.
Bunun için, zihniyet değişimi için -bakıldığında-
bakımevlerinde hayvanların daha iyi şartlara sahip olması
için, hem hayvanları hem bireyleri korumak için bizim gece gündüz
edeceğimiz mücadelenin kararlılığının sembolü
olarak görüyorum aslında ben yasa teklifini. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar) O yüzden, bu mücadeleyi
başlatan her vekilimize teşekkür ediyorum bir hayvansever olarak.
Bu süreçte, tabii ki herkesin desteğini
bekliyoruz. Buradan asıllara da seslenmek istiyorum. Bizim evde öyle
denir: Vekiller ve asıllar. Özellikle ekmek alınmaya gidilecekse
annem bunu çokça hatırlatır, Sen vekilsin, biz asılız.
diyerek. Belki insanlar farkında değil ama her bir bireyin
desteği aslında çok kıymetli. Mesela, bugün yüz yüze
görüştüğümüzde, sosyal medyada görüştüğümüzde yasanın
çıkacağına insanların inanması, yasaya
yapıcı eleştiride bulunması, insanların yalan
haberlere inanmayıp teyit etmesi bence çok kıymetli bir şey.
Bunun diğer yasal süreçlerde de aktif olarak gözlemleyicisi olmak
istiyorum.
Tabii ki bu çok hassas bir konu, hassas bir yasa
teklifiydi, ciddi çalışmalar sonrasında geldi. Bugün
bakıldığında sadece Meclis konuşmalarını
görüyor insanlar ya da internetteki skorları görüyorlar ama bizim çok
önemli, aylar süren Komisyon çalışmalarımız oldu. Belki
bilmiyorlar ama bu salonda her partiden görünmez kahramanlar var aslında. Bir
araştırma komisyonu kurduk, burada kurum ziyaretleri oldu,
bakımevleri ziyaretleri oldu, STK temsilcileri saatlerce dinlenildi,
hayvanseverler saatlerce dinlenildi. Ben hikâyelerini dinledim, gece Mustafa
Beyi aradıklarını söylüyorlar ya da Serap Hanımı
aradıklarını anlatıyorlar; bence bu çok kıymetli bir
şey ve biliyorum ki bu çalışmalar sayesinde tüm partilerin oy
kullandığı bir rapor çıkarıldı ve bu raporla
birlikte artık Türkiyede hayvanlar mal değil, can kabul edilecek,
artık bu yasayla birlikte hayvanlara karşı suç işleyenler
mahkemeye çıkıp hesap vermek zorunda kalacak. Bence bugün her
birimizin takdir etmesi gereken bir gelişme bu. Yine aynı
şekilde, artık ülkemizde pet shoplarda, o küçücük alanlarda
kedilerin, köpeklerin hapsedilmediğini görmek bence çok büyük bir gurur.
Bence bunun için emeği geçen her bir vekilimize teşekkür etmemiz
gerekiyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yine
aynı şekilde, bu ülkede yunus parkları artık açılmayacak,
bu ülkede artık sirkler açılmayacak.
Bakıldığında, yine aynı şekilde, hayvanat
bahçeleri artık açılmayacak bu ülkede. Bence bunları daha büyük
coşkuyla, daha sesli bir şekilde bağırmamız lazım
çünkü yapılan işlerin bir noktada takdir edilmesi gerektiğini
düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
RÜMEYSA KADAK (Devamla) Teşekkür ederim.
Kedi ve köpekleri kasten öldüren, hayvanlara tecavüz
eden, işkence eden, hayvanları dövüştüren kişilere
artık hapis cezası getirilecek. Bence bu inanılmaz bir devrim ve
bunlardan bahsetmemiz lazım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sadece bunlar da değil, bakımevlerini
bizzat gidip gördüğüm için, yakından bildiğim için söylüyorum,
durum gerçekten çok kötüydü. Bu noktada belediyelerle ilgili bir
yaptırımın olması, yasal bir düzenlemenin olması çok
kıymetli. Bugün herkes bunu eleştirdi ama kimse şundan
bahsetmedi: Aslında 4üncü maddenin (j) fıkrasına göre
belediyeler 4483e göre artık yargılanabilecekler, bunun önünü
açtık, bence bu çok kıymetli bir şey. Bugün gelen
değişimleri her vekilimizin takdirle, teşekkürle bence dile
getirmesi gerekiyordu. Bu yasa hem hayvanları hem de insanları
koruyacak bir yasa. Hayvanlar artık mal değil can olacaklar.
Hepimiz için, tüm canlılar için
hayırlı olmasını umuyor, emeği geçen her siyasi
partiden vekillerimize ben teşekkürlerimi sunuyorum.
Teşekkürler. (AK PARTİ, CHP, MHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Bravo Rümeysa Hanım, gecenin
alkışını aldınız.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı madde kabul edilmiştir.
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
17nci madde kabul edilmiştir.
18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
18inci madde kabul edilmiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
19uncu madde kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin oylama
işlemleri tamamlanmıştır.
Teklifin görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, gündemimizdeki konular
tamamlanmıştır.
Alınan karar gereğince, kanun teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 13 Temmuz 2021 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı uğurlu olsun.
Kapanma Saati: 01.12
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) Yukarıdaki dizeler hatip tarafından besteli bir şekilde söylenmiştir.
(x) 274 S. Sayılı Basmayazı 6/7/2021 tarihli 99uncu Birleşim Tutanağına eklidir
(x) 276 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.