TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
104üncü
Birleşim
16
Temmuz 2021 Cuma
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, partili
Cumhurbaşkanlığı sisteminin üç yıllık
değerlendirmesine ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Eskişehir
Milletvekili Utku Çakırözerin, Eskişehirin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Adıyaman
Milletvekili Yakup Taşın, torba yasada yer alan tütün düzenlemesine
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, OHAL tedbirlerinin uzatılmasına
ilişkin açıklaması
2.- Osmaniye Milletvekili
Baha Ünlünün, Osmaniyedeki orman yangınına ilişkin
açıklaması
3.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, 15 Temmuz darbe girişiminin yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
4.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun,
Saros Körfezine yapılmak istenen FSRU inşaatına ilişkin
açıklaması
5.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 15 Temmuz darbe girişiminin yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
6.- Sivas Milletvekili Semiha
Ekincinin, Rizedeki sel felaketine ve Sivasa yapılan
yatırımlara ilişkin açıklaması
7.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Adıyamanda tutuklanan tütün
üreticilerine ilişkin açıklaması
8.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, Mersin Aydıncıktaki orman
yangınına ilişkin açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Ali Kenanoğlunun, İstanbul Esenyurtta yapılan
Alevilerle ilgili paylaşımlara ilişkin açıklaması
10.- Antalya Milletvekili
Cavit Arının, Antalya Korkutelinde açılmak istenen maden
ocağına ilişkin açıklaması
11.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatarın Mersin
ziyaretine ve Mersin Aydıncıktaki orman yangınına
ilişkin açıklaması
12.- Kütahya Milletvekili Ali
Fazıl Kasapın, Kütahyalı çiftçilerin sorunlarına
ilişkin açıklaması
13.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, 15 Temmuz darbe girişiminin yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
14.- Burdur Milletvekili
Mehmet Gökerin, hayvancılık sektörünün sorunlarına ilişkin
açıklaması
15.- İstanbul
Milletvekili Ali Şekerin, OHAL rejiminin uzatılmak istenmesine ve
susuzluktan allı turnaların ölümüne ilişkin açıklaması
16.- Eskişehir
Milletvekili Utku Çakırözerin, TCDDde çalışan tren
makinistlerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
17.- Balıkesir
Milletvekili Fikret Şahinin, 15 Temmuz darbe girişiminin yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
18.- Uşak Milletvekili
İsmail Güneşin, Rizede meydana gelen sel felaketine ve Srebrenitsa
soykırımının yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
19.- Aksaray Milletvekili
Ayhan Erelin, 2021 Yunus Emre Yılına ilişkin
açıklaması
20.- Kocaeli Milletvekili
Sami Çakırın, Rizede meydana gelen sel felaketine ilişkin
açıklaması
21.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor
Melih Bulunun görevden alınmasına ilişkin açıklaması
22.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Rizede meydana gelen sel felaketine, Hatay ve
Mersindeki orman yangınlarına, Diyarbakırda meydana gelen
depreme; Velican Oduncunun, Rauf Orbayın ve Vecihi Hürkuşun ölüm
yıl dönümlerine; Muşta Kur'an kursunda ölü bulunan Mehmet Halil
Yavuzla ilgili soruşturma yapılması gerektiğine ve
Düzcenin sorunlarına ilişkin açıklaması
23.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Rizede meydana gelen sel felaketine ve Vecihi
Hürkuşun ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
24.- İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun, Rizede meydana gelen sel felaketine, Boğaziçi
Üniversitesi kayyum Rektörü Melih Bulunun görevden alınmasına,
Muşta Kur'an kursunda ölü bulunan Mehmet Halil Yavuzla ilgili
soruşturma yapılması gerektiğine ve okulları uzayan
öğrencilerin Kredi ve Yurtlar Kurumu yurtlarından
çıkarılmasına ilişkin açıklaması
25.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Rizede meydana gelen sel felaketine, Vecihi Hürkuşun ve
Rauf Orbayın ölüm yıl dönümülerine, Boğaziçi Üniversitesi
Rektörü Melih Bulunun görevden alınmasına, Kocaeli Milletvekili Ömer
Faruk Gergerlioğlunun milletvekilliğini yeniden kazanmasına ve
milletvekili dokunulmazlığıyla ilgili Meclis
Başkanının uygulamasının bir hukukçu ve anayasal
bakış açısı olmadığına ilişkin
açıklaması
26.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, rektör atamalarının idari bir işlem
olduğuna; vekilliğin düşürülmesiyle ilgili kararın usul
gereği olarak Başkanlıkça okunduğuna, bu durumun Meclisin
oyladığı ya da karar aldığı bir konu
olmadığına; vefat eden 23üncü Dönem Bursa Milletvekili Ali
Koyuncuya Allahtan rahmet dilediğine, Rizede meydana gelen sel
felaketine, Vecihi Hürkuşun ölüm yıl dönümüne ve savunma
sanayisindeki başarılara ilişkin açıklaması
27.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, vefat eden 23üncü Dönem Bursa Milletvekili Ali Koyuncuya
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
28.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, vefat eden 23üncü Dönem Bursa Milletvekili Ali Koyuncuya
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
29.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, vefat eden 23üncü Dönem Bursa Milletvekili Ali
Koyuncuya Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
30.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, vefat eden 23üncü Dönem Bursa
Milletvekili Ali Koyuncuya Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
31.- Kocaeli Milletvekili
Ömer Faruk Gergerlioğlunun, halkın iradesinin tüm
haksızlıklara karşı galip geldiğine ve halkın ve
demokrasinin gücüyle tekrar geldiğine ilişkin açıklaması
32.- Mersin Milletvekili Alpay
Antmenin, Mersin Aydıncıktaki orman yangınına
ilişkin açıklaması
33.- İzmir Milletvekili
Serpil Kemalbay Pekgözegünün, Ahmet Çakala Adli Tıp Kurumu
tarafından verilen cezasının tehir edilmesiyle ilgili
kararın uygulanmadığına ilişkin açıklaması
34.- Adana Milletvekili
Abdullah Doğrunun, Adana Milletvekili Orhan Sümer ile Adana Milletvekili
Tulay Hatımoğulları Oruçun sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelere
ilişkin açıklaması
35.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, orman yangınlarına ilişkin
açıklaması
36.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Gülerin, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın AK
PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
37.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç ile Manisa Milletvekili Özgür Özelin AK
PARTİ grup önerisi üzerinde yaptıkları
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
38.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
39.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
40.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, 277 sıra sayılı Kanun Teklifinin 11, 20 ve
23üncü maddelerinin Anayasaya aykırı olduğuna ve Komisyona
iade edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
41.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, torba kanun olması nedeniyle 277 sıra sayılı
Kanun Teklifinin temel kanun olarak değil İç Tüzükün 81inci
maddesine göre görüşülmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
42.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
43.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemirin usul
görüşmesi üzerinde lehte yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
44.- Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, Tekirdağın
Süleymanpaşa ilçesinde çıkan kavgada şehit olan Bekçi Gökçen
Koşala Allahtan rahmet, yaralı bekçiye acil şifalar
dilediğine ilişkin açıklaması
45.- Iğdır
Milletvekili Habip Eksikin, Iğdırda yaşanan sel felaketine
ilişkin açıklaması
46.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Ankara Milletvekili Orhan Yeginin 277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
47.- Ankara Milletvekili
Orhan Yeginin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
48.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Cevdet
Yılmazın 277 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerindeki soru-cevap kısmında yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
49.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlunun
277 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
50.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Cevdet
Yılmazın 277 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerindeki soru-cevap kısmında yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
51.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanı Cevdet Yılmazın 277 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerindeki soru-cevap kısmında
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
52.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Cevdet
Yılmazın 277 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerindeki soru-cevap kısmında yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
53.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanı Cevdet Yılmazın 277 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerindeki soru-cevap kısmında
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
54.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın, Ziraat Bankasıyla ilgili sorusuna cevap
alamadığına ilişkin açıklaması
55.- Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanı Cevdet Yılmazın, Manisa Milletvekili Özgür Özel,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç, Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan ile İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuşun, Başkanlık
Divanı olarak, vefat eden 23üncü Dönem Bursa Milletvekili Ali Koyuncuya
Allahtan rahmet, ailesine başsağlığı dilediklerine ilişkin
konuşması
VII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Kocaeli 2. Ağır Ceza
Mahkemesinin 14/7/2021 tarihli yazısıyla TBMM
Başkanlığına bildirilen mahkeme kararıyla Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında verilen ve 17/3/2021
tarihli 60ıncı Birleşimde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunun bilgisine sunulan kesin hükmün ortadan kalktığına
ilişkin tezkeresi (3/1687)
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Türkiye-Avrupa Birliği
Karma Parlamento Komisyonunda Balıkesir Milletvekili Fikret Şahinden
boşalan üyelik için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
Başkanlığınca bildirilen İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemirin üyeliğinin Başkanlık Divanında yapılan
incelemede uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1688)
3.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunun Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair talebinin
uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1689)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ Parti
Grubunun, Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve arkadaşları
tarafından, emekli vatandaşlarımızın
sorunlarının ve emekli aylıklarındaki adaletsizliklerin
tespit edilmesi, emekli aylıklarının yeniden iyi bir yaşam
standardı sunacak şekilde iyileştirilmesi için çözümler
bulunması amacıyla 15/4/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Temmuz 2021 Cuma günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş
ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, küresel
siyasetteki değişimin araştırılması amacıyla
16/7/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Temmuz 2021 Cuma günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Adana
Milletvekili Orhan Sümer ve arkadaşları tarafından, Adana ilinin
ve vatandaşların yaşadığı sorunların tespit
edilmesi ve bu sorunların çözümü olabilecek tedbirlerin alınması
amacıyla 14/7/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Temmuz 2021 Cuma günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun,
bastırılarak dağıtılan 277 sıra sayılı
Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının
1'inci sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel
Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 17, 18
veya 19 Temmuz 2021 Cumartesi, Pazar veya Pazartesi günkü birleşimlerinde
259 sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Anayasanın 93üncü ve İç Tüzükün 5inci maddelerine göre 1 Ekim
2021 Cuma günü saat 14.00te toplanmak üzere tatile girmesine; 277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adana Milletvekili Orhan
Sümerin, Adana Milletvekili Abdullah Doğrunun CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruçun, Adana Milletvekili Abdullah
Doğrunun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
X.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- Bazı maddelerinin
Anayasaya aykırı olması nedeniyle Komisyona iade edilmesi
istenen 277 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlamak istemesi nedeniyle Başkanın tutumunun İç Tüzüke
uygun olup olmadığı hakkında
2.- Torba kanun olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifini temel kanun olarak görüşmeye
açmak istemesi nedeniyle Başkanın tutumunun İç Tüzüke uygun
olup olmadığı hakkında
XI.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Ankara Milletvekili Orhan
Yegin ve 45 Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 277)
XII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Hatay Milletvekili Suzan
Şahin'in, Hatay Dağ Ceylanı Yaban Hayatı Geliştirme
Sahasına ait sınırların Cumhurbaşkanı Kararı
ile değiştirilmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Murat Kurum'un cevabı (7/47329)
2.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in, TBMM'de düzenlenen sergilere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiç'in cevabı (7/47642)
16 Temmuz 2021 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah
ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ),
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
104üncü Birleşimini açıyorum. (x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, partili
Cumhurbaşkanlığı sisteminin üç yıllık
değerlendirilmesi hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili
Hayrettin Nuhoğluna aittir.
Buyurunuz Sayın Nuhoğlu. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlunun, partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin üç
yıllık değerlendirmesine ilişkin gündem
dışı konuşması
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partili
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçeli üç yıl oldu, bu
dönemin değerlendirmesini yapmak üzere söz aldım.
21inci yüzyıla büyük umutlarla girdik, her
geçen yıl kötüye giderek bugünlere ulaştık. Kuzey Irakın
Süleymaniye şehrinde Türk askerinin başına çuval geçirilmesiyle
başlayan, Habur, İmralı, Oslo, Dolmabahçe süreciyle devam eden,
bu arada çözüm süreci, Kobani, Megri Megri diyerek Türk
Bayrağının dalgalandığı Türk
toprağındaki Süleyman Şah Türbesinin kaçırılarak
sınırımıza kadar getirilmesi hafızalarda
canlılığını korumaktadır. Devletin yönetimi, 2004
yılı Millî Güvenlik Kurulu kararına rağmen, FETÖ terör
örgütüyle paylaşılınca 15 Temmuz darbe girişimi
kaçınılmaz olmuştur. Bunun sonucu, devlete sızmaları
önlemek amacıyla rejim değiştirilerek bütün yetkileri tek
kişide toplayan partili Cumhurbaşkanlığı sistemine
geçilmiş oldu.
Geçen üç yıllık dönemi değerlendirirken
ekonomi, eğitim, sağlık ve adalet gibi konulara değinmeden
sadece rejimle ilgili konuşacağım çünkü bu darbe girişimi
sonucu rejim değişmiştir, beka gerekçesiyle yüz yıla
yaklaşan deneyimler ve devletin kuruluş felsefesi yok sayılarak
kurumsal yapı ortadan kaldırılmıştır. Kurucu
değerlerden ve Kurtuluş Savaşı kahramanlarından
intikam alırcasına değişiklikler yapılmış,
tek adama yakınlık ve biat ölçüsü esas
alınmıştır. Kurumsal yapı içinde denetleme sistemi
çökmüş, yürütmeyle birlikte yasama ve yargı tek adama bağlı
çalışmaya başlamıştır.
Paralel devlet yapılanmasından kurtulmak
yerine, hiçbir hukuki ve ahlaki yaptırımın
kalmadığı yeni paralel yapılar ortaya
çıkmıştır. Üstelik, kamu kaynaklarını
yağmalamaya yönelik helal ve mübah ölçüleri geliştirilmiştir.
Ekonomik açıdan yapılan vaatler, verilen umutlar hep oy almaya ve
geçim derdiyle boğuşan Türk halkını istismar etmeye yönelik
algı operasyonlarından öteye geçememiştir. Yerli otomobil
fabrikalarından uçak fabrikalarına, hatta uzaya yapılacak yolculuklara
petrol ve doğal gaz keşifleri diye eklenmiş ama muhterem
halkımız geçim derdinden kurtulmak bir yana, her defasında yeni
zamlarla daha kötüye gitmiştir. Vaatleri kapsayan bütün planlar 100üncü
yılda 2023 Lider Ülke Türkiye sloganıyla takdim edilirken
kastedilenin ne olduğu anlaşılmaya
başlanmıştır.
Bütün ideolojik, felsefi, iktisadi, hukuki
anlayış ve uygulamaların tek partiye hasredilmesi, parti ile
devletin geleceğinin eş anlamlı olarak zikredilmesi parti
devletinin kurulmakta olduğunu göstermektedir. Ne var ki üç
yıllık tecrübe sonucu, Türk milletinin partili tek adam rejimini
benimseyemediği anlaşılmaktadır. Geçmişte görülen
eksikliklerin giderilmesiyle yeniden parlamenter sisteme dönüş sağlanması
gerekli hâle gelmiştir. Böylece, kuvvetler
ayrılığının yeniden tesis edilerek Türkiye Büyük
Millet Meclisine itibar kazandırılması, yargı
bağımsızlığının sağlanması,
yürütmenin başının Cumhurbaşkanı değil
başbakan olması gerçekleştirilmelidir.
Milletin ve devletin geleceği
açısından nasıl bir Cumhurbaşkanı olması
gerektiğine açıklık getirmek için merhum Anayasa Profesörü Ali
Fuat Başgilin ders kitaplarında yer alan bir sözünü hatırlatmak
istiyorum. Diyor ki: Aktif politika devlet reisinin değil,
başbakanın ve bakanların rolüdür. Devlet reisine düşen,
politika dışında siyasi fikir gruplarının üstünde
kalmaktır. Bu şartı yerine getiremeyen ve siyasi ihtiraslar
çarpışmasında taraf tutan bir devlet reisi faydalı olmak
şöyle dursun, milletin selameti için tehlikeli olur.
Değerli milletvekilleri, Başgilin
dediği gibi devletin başı Anayasaya ve ettiği yemine göre
tarafsız olmak zorundadır. O hâlde Cumhurbaşkanı partili
olamaz, olmamalıydı. Şimdi bu yanlıştan dönme
zamanıdır, hükûmet Türkiye Büyük Millet Meclisinden
çıkmalıdır. Meclisin önemini anlatabilmek için Atatürkün
Meclisle ilgili bazı sözlerini hatırlatmak istiyorum:
Büyük Millet Meclisi, Türk milletinin asırlar
süren arayışlarının özü ve onun bizzat kendisini idare
etmek şuurunun canlı bir timsalidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin haricinde hiçbir
makam millî mukadderata hâkim olamaz.
Cumhuriyette son söz millet tarafından
seçilmiş Meclistedir ve millet adına kanunları yapar. Meclis,
hükûmete güvenoyu verir veya düşürür. Millet, vekillerinden memnun olmazsa
belli zaman sonra başkalarını seçer.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) Değerli
milletvekilleri, konuşmama son verirken partili
Cumhurbaşkanlığı sisteminin tek adamı giderse devletin
yok olmasından bahsedenlere, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu
Atatürkün Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat
Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. sözünü hatırlatmak
isterim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) O, bu
sözlerle Türk milletine olan güvenini ve inancını ortaya
koymuştu; takdirle, şükranla ve rahmetle anıyorum.
Onun ortaya koyduğu kurucu iradeye ve rejime
sahip çıkmak için bu kürsüden yemin eden 27nci Dönem milletvekilleri ile
bütün Türk milletini güçlü bir şekilde destek vermeye davet ediyor, selam
ve saygılarımı sunuyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Eskişehirin sorunları hakkında söz isteyen Eskişehir
Milletvekili Utku Çakırözere aittir.
Buyurunuz Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.-
Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözerin, Eskişehirin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime, yaşanan sel felaketi
nedeniyle Rizeye ve Rizeli kardeşlerimize başsağlığı
ve geçmiş olsun dileğiyle başlamak isterim.
Gazi Meclisimizde 27nci Dönemin Üçüncü Yasama
Yılının son günlerindeyiz. Bu kürsüden zaman zaman
Eskişehirimizin çözüm bekleyen sorunlarını dile getiriyorum.
Alpudan, Odunpazarından, Tepebaşından, Handan,
Mahmudiyeden, Çiftelerden, Günyüzünden, Seyitgaziden, Sarıcakayadan,
Mihalgaziden, Mihalıççıktan, İnönüden, Sivrihisardan ve
Beylikovadan hemşehrilerimizin sesini aktarma gayretindeyim. Yasama
yılının sonunda taleplerimizle ilgili ne oldu, onu anlatmak için
karşınızdayım.
Bayram arifesindeyiz dedik, sevdiklerimize
ulaşmak için kara yollarını kullanacağız ama
Eskişehirimizin ilçelerine, bakın, mesela Alpuya, mesela
Mihalıççıka, Sarıcakayaya, Mihalgaziye gidecek binlerce
hemşehrimizin yüreği ağzında. Eskişehir ve Afyon
üzerinden yine Antalyaya gidecek on binlerce yurttaşımızı
Seyitgazi-Kırka arasında korkulu anlar bekliyor çünkü bu
yolların adı artık kara yolu değil, ölüm yoluna döndü.
Bayramda yüz binlerce vatandaşımız Anadolunun dört bir
yanından Marmaraya, Trakyaya, Eskişehir üzerinden gidiyor ama o
yoğunluğu kaldıracak bir çevre yolumuz dahi yok değerli
arkadaşlarım.
Bakın Neden yapılmadı? diye
soruyoruz? Ne çevre yolu ne ölüm yolları anlı şanlı sözlere
rağmen yatırım programına bile alınmış
değil. Biz, bu Meclisten Karayollarına 14 milyar lira bütçe
veriyoruz, o bütçeden Eskişehire tek kuruş yok değerli
arkadaşlarım. Bu yollar yapılmalı, ölüm yollarından
geçtiğimiz bu son bayram olmalı.
Değerli milletvekilleri, bayramda
Eskişehire gelmek isteyenler için havalimanımız var ama yurt
içinden uçuş yok; ne Trabzondan ne Vandan ne İzmirden uçuş
yok. Yurt dışından Eskişehire talep patlaması var ama
millî markamız Türk Hava Yolları, Eskişehire uçmaya zahmet bile
etmiyor. Tutulmayan sözler denilince işte, bakın, 31 Mart seçimleri
öncesi Seyitgazi Kırkaya 10 yataklı entegre hastane sözü verildi.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca geldi, milletvekilimiz geldi, AKP
başkan adayıyla, iktidar partisinin adayıyla tören
yapıldı, vaat verildi. Hani nerede şimdi o hastane? Üzülerek
söylüyorum ki yatırım programından
çıkarılmış durumda.
Değerli milletvekilleri, kendileri
yapmadıkları gibi yapacak olana da yaptırmıyorlar.
İşte, on binlerce Eskişehirlinin beklediği kentsel
dönüşüm projeleri, hepsi bekliyor. Gündoğduyu Çevre
Bakanlığı afet riskli alan ilan etti, adım atmıyor;
Karapınarda gecekondu önleme projesinde yetki TOKİde, adım
atmıyor; Küçük Sanayi Sitesi Ankaradan afet riskli alan ilan edildi, Çevre
Bakanlığı adım atmıyor, Odunpazarı Belediyemize
de attırmıyorlar. Değerli arkadaşlarım, öyle bir
noktaya geldik ki bırakın, Eskişehire bir hayır
gelmesinden ümidi kestik, kötülük yapılmasın yeter derdindeyiz. Neden
böyle? Verimli Alpu Ovamız var, Anadoluyu doyuruyor, bu iktidar üstüne
zehir santrali yapmak istiyor. El birliğiyle engelliyoruz, bu sefer
buğdayın, arpanın, pancarın üstüne ray döşemek
istiyorlar.
Başka
İstanbul Büyükşehir
Belediyesini AKP kaybedince oradaki bürokratlara ballı koltuk
bulacağız diye Eskişehirdeki yüz yıllık
TÜLOMSAŞı kapanma noktasına getirdiler. Üretim
Eskişehirde ama Ankarada bol koltuklu, bol maaşlı şirket
kurdular, oraya bağladılar. Eskişehirde sadece bu karar
nedeniyle raylı sistemler yan sanayisinde 100 milyon liralık zarar
söz konusu. Öte yandan, saray yönetiminin Rusyadan S-400 alma
inadının bedelini yine Eskişehirliler ödüyor. Türkiye,
ortağı olduğu yeni nesil savaş uçağı projesinden
atıldı. Bu haksız, adaletsiz karar nedeniyle Amerika yönetimini
kınıyoruz, düzeltilmesi için çağrıda bulunuyoruz ama
kınamak gideni geri getirmiyor. TEI, Alp Havacılık gibi dünya
markalarımız ve onların alt yüklenicisi onlarca tesisimiz 9
milyar liralık bir kayıpla karşı karşıya.
Türkiye'nin gururu olan Eskişehir Hava İkmal Bakım Merkezi
tesislerimiz yeni F-35lerin dünya çapında motor bakımını
yapacaktı; hem prestij hem milyarlık iş ama o da Hollandaya
kaptırıldı. Kaybımız büyük ama Ankaradaki beylerden
kimse çıkıp Eskişehirdeki bu millî servet tesislerini nasıl
yaşatırız diye düşünmüyor, çareler sunmuyor.
Bırakın çareyi, ihracatçılarımızı Gemlik
Limanına bağlayacak bağlantı bile on yıllardır
beklemede. Dedim ya Vermiyorsunuz, bari almayın. diye. Anadolu
Üniversitesi Açıköğretim Fakültesinin yıllık 100 milyon
lira bütçesine göz göre göre el koydunuz. O bütçe artık Eskişehirdeki
öğrenciye, akademisyene ve Eskişehir esnafına gitmiyor,
Ankaranın karanlık dehlizlerine akıyor.
Değerli milletvekilleri, buradan sormak
isterim: Kurtuluşun kenti, Atatürk ve cumhuriyet sevdalısı
Eskişehir size ne yaptı? Hangi suçu işledi de koskoca bir kente,
900 bin kişiye sırtınızı döndünüz, bu kadar
cezalandırıyorsunuz? Ne yaptı bu şehir size?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Bir tahminimiz var
aslında: Cumhuriyet Halk Partisinin, Millet İttifakının
başarılı Belediye Başkanı Profesör Doktor Yılmaz
Büyükerşen beş dönemdir, yirmi iki yıldır bu şehri
yönetiyor, CHPli başkanlar başarıyla halka hizmet veriyor.
Altmış yıl sonra vatandaş Seyitgazide, Alpuda,
Mihalıççıkta size oy vermedi diye bu şehri
cezalandırıyorsunuz ama bilin ki siz Cumhuriyet Halk Partisiyle,
Büyükerşenle uğraşacağız derken AK
PARTİlisiyle, CHPlisiyle, MHPlisi, İYİ Partilisi,
HDPlisiyle, genci yaşlısı, kadın erkeğiyle 900 bin
Eskişehirliyi cezalandırıyorsunuz, bunun farkında bile
değilsiniz. Buradan, tüm Eskişehirliler adına beklediğimiz
hizmetler, atmadığınız adımlar, geri
aldığınız haklarımız adına hepinize
sesleniyor, bayramınızı kutluyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
torba yasada yer alan tütün düzenlemesiyle ilgili söz isteyen Adıyaman
Milletvekili Yakup Taşa aittir.
Buyurunuz Sayın Taş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.-
Adıyaman Milletvekili Yakup
Taşın, torba yasada yer alan tütün düzenlemesine ilişkin
gündem dışı konuşması
YAKUP TAŞ (Adıyaman) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulda görüşülecek olan tütünle ilgili yasa
değişikliği üzerine gündem dışı söz
almış bulunmaktayım. Tüm 15 Temmuz şehitlerimizi rahmetle
anıyor, gazilerimize şükranlarımı sunuyor, Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, kurulduktan
yaklaşık bir yıl sonra yapılan genel seçimde iktidara
yürüyen AK PARTİ, bu dönemde vesayet odaklarıyla, devlet içinde
yapılanan terör örgütleriyle, sanayi ve iktisadi alanların önündeki
yasaklarla, hak ve özgürlüklerin önündeki yasaklarla mücadele ede ede bugünlere
geldi. 2007deki e-muhtıra, AK PARTİ'ye açılan kapatma
davası, Gezi olayları, cumhuriyet mitingleri, 17-25 Aralık darbe
girişimi ve en son olarak da FETÖ terör örgütünce gerçekleştirilen 15
Temmuz hain darbe girişimine rağmen, Hükûmetimiz dimdik ayakta
durmayı başarmış, yatırım ve icraatlarına
devam etmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, tütünün şöyle bir geçmişine bakalım.
AK PARTİ daha kurulmadan 2001 yılında Sayın Ecevit'in
Başbakanlığı döneminde Özelleştirme Yüksek Kurulunun
5/2/2001 tarihli ve 2001/06 sayılı Kararıyla TEKEL
özelleştirme kapsamına alınmış ve süreç
başlatılmıştır. Akabinde, 2002 yılında
çıkarılan 4733 sayılı Kanunla tütün üretiminde
sözleşmeli üretime geçilmiş ve tütüne ilişkin desteklemelere son
verilmiştir. Böylelikle, yerli tütün bitirilme noktasına getirilmiş,
tütün üretimine kota getirilmiş, ithal tütünün önü açılmıştır.
Özelleştirme kapsamına alınma sonucu sigara
fabrikalarının tamamı satıldı, tütün depoları ve
işleme merkezleri kapatıldı. Tütün piyasası yüzde 95
oranında yabancı firmaların eline geçti. AK PARTİ döneminde
yapılanlara bakacak olursak
İlimizin önemli geçim
kaynaklarından biri olan ve ilimizle özdeşleşmiş tütün
konusuna gelince şahsım- o zaman Adıyaman Ziraat Odası
Başkanlığını yürütüyordum. Bırakın
satışını, içimi dahi yasak olan tabakadaki tütünü
yakalayıp şu tabakadaki tütüne işlem yapıyorlardı.
Değerli arkadaşlar, bir de şunu
söyleyeyim: Pipoyu biliyorsunuz, bizim bölgede pipoya galun derler. Kavi
bölgesi var, bizim Kavi aşireti. Adam atının üzerinde
Adıyamana, şehre geliyor, adam piposunu tüttürüyor; kolcular
yakalıyor. Ya, beyefendi, havaya bak, bir de atının üzerinde
pipoyu tüttürüyor, bırakın tabakayı. Ya, ne bu? diyor.
Efendim, bu yasak, biz sana ceza uygulayacağız. diyorlar.
Adamı yakalıyorlar, cezayı uyguluyorlar. Adam Kürtçe şöyle
diyor:
(x)
MURAT SARISAÇ (Van) Anlaşılmayan bir
dil kullandı.
YAKUP TAŞ (Adıyaman) Yani şunu
demek istiyor: Zevi demek, küçük ölçekli arazi olduğu için, 1 veya 2
dönüm olduğu için tarlaya zevi diyorlar dağlık bölgede. Ben
bu tütünü zevimde üretiyorum. Bu galun dediğiniz de pipo. Pipoyu kendi
cevizimden üretiyorum. Siz benden ne istiyorsunuz? diyor. İşte, bu
noktadan aldık biz bu tütünü.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Gene, siz de
tutukluyorsunuz işte, sorun orada.
ALPAY ANTMEN (Mersin) Zaten biz de aynı
şeyi söylüyoruz, bırakın tütüncüleri, rahat bırakın
tütüncüleri!
YAKUP TAŞ (Devamla) Dağlık
bölgelerimizdeki tütün üreticilerimizin mağduriyetinin giderilmesi için
milletvekillerimizle görüşmeler gerçekleştirdik. 2008
yılında Ahmet Aydın Vekilimizin vermiş olduğu
önergeyle, 50 kilograma kadar tütünün taşınması ve içilmesi
serbest hâle getirildi. Ne yazık ki bazı kendini bilmez, sözde
tüccarlar devreye girerek, 50 kilograma kadar taşınması serbest
tününü istismar ederek ovada yetişen tütünlerle, Tokattan, Hataydan,
Türkiye'nin dört bir yanından, hatta kaçak yollarla yurt
dışından getirdikleri tütünleri dağlık bölgemizde
yetişen kaliteli tütünlerle harmanlayarak satma yoluna gittiler. Bu oran,
Adıyaman tütün üretiminin kapasitesinin çok çok üstünde tonlarca tütün
piyasaya satılınca kolluk kuvvetleri müdahale etmeye
başladılar. Dağlık bölgede yetişen tütünü nasıl
kayıt altına alıp, yasal bir zemine getirip piyasaya arz
ederiz? diye ziraat odalarıyla, tütün üreticileriyle, tütün platformuyla
ve sivil toplum örgütleriyle yapılan toplantılarda hepsinin ortak
önerisi, üreticiler kendi kooperatiflerini ve sarmalık
kıyılmış tütün mamulü üretim tesisini kursun ve tütünü
kayıt altına alarak piyasaya arz etsin. Bu karar doğrultusunda
2017 yılında çıkartılan kanunla tek başına içim
özelliğine sahip tütüne kooperatif kurma hakkı verildi. Bundan böyle
üreticimiz kooperatifini kuracak, kendi ürettiği ve diğer
üreticilerden alacakları tütünleri kurdukları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Taş.
YAKUP TAŞ (Devamla)
tesislerde
kıyıp, paketleyip vergisini de ödeyerek piyasaya arz edeceklerdi. Bu
da yetmedi, 2018 yılında 7144 sayılı Kanunla özel
firmalarla tütün kooperatiflerimizin rekabet edebilmeleri ve daha düşük
maliyetle tesis kurabilmeleri için daha önce kooperatiflerimizde aranan yeni teknoloji
şartı kaldırıldı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Çünkü yeni teknoloji şartı
kaldırılmazsa bu tesisin kurulması en az 25-30-35 milyon
civarında tutuyordu. Bu yeni teknoloji sistemi şartının
kaldırılmasıyla 4-5 milyonla tesisi kurup piyasaya arz
edecektir. Aynı zamanda, tütün ticareti yetki belgesinden alınan harç
bedeli yüzde 10a çekildi. Örneğin, bir şirkette harç bedeli 72 bin
TL iken kooperatiflerden alınan harç bedeli 7.200 TLdir. Tesis kurma
uygunluk belgesinden alınan harç bedeli ise kooperatifler için yüzde 10
olarak belirlendi. Örnek verecek olursak, bir şirket 280 bin TL öderken
kooperatifler 28 bin TL ödeyeceklerdir.
Kurulacak sarmalık kıyılmış
tütün mamulleri üretim tesislerine sanayi bölgeleri ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
YAKUP TAŞ (Devamla) Şunu bitireyim ya!
(Gülüşmeler)
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Söz ver
Başkanım, söz ver.
YAKUP TAŞ (Devamla)
organize sanayi
bölgeleri dışında da kurulma imkânı tanıdık.
Kırsal kalkınma desteklerinin, hibe projelerinden de istifade etme
imkânı tanıdık. Bütün bunları, küçük arazi
parçalarında aile tarımı şeklinde yapılan, tek geçim
kaynağı tütün olan dağlık bölgesindeki üreticilerin
mağduriyetini giderebilmek için yaptık.
26 Mart 2020 tarihinde 2301 sayılı
Cumhurbaşkanı Kararıyla sarmalık
kıyılmış tütün mamullerinden alınan ÖTV oranı
yüzde 63ten yüzde 40 oranına indirmiştir. Bu kapsamda 7si Adıyamanda
olmak üzere toplam 10 kooperatif tütün ticaret yetki belgesi almış,
bunlardan, 2si tesis kurma başvurusu yapmış ve 1i de tesis kurma
izni almıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tütün ithalatının azaltılması, çiftçilerin
gelirlerinin artırılması amacıyla 28 Ekim 2020 tarihinde
yürürlüğe giren 7255 sayılı Kanun'la yapılan
değişiklikle sigara ve tütün mamullerinde kullanılan tütünün en
az yüzde 30unun yerli tütün olma zorunluluğu getirilmiştir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) 2011 yılında
1,5 milyon kilogram tutarında tütün üretilirken 2020 yılında 12
milyon kilograma çıkarılmıştır. Bu, AK PARTİnin
yaptığı desteklerle bu noktaya gelmiştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tütün gibi 3üncü
uzatmayı da yapalım.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Tütüncüler
içeride, onları çıkartın. Tütüncüler hapiste, hapiste.
YAKUP TAŞ (Devamla) Vergileri
düşürüyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Taş.
YAKUP TAŞ (Devamla) Başkanım,
bitiremedim ki.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
YAKUP TAŞ (Devamla) Ya,
bırakmadılar ki.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ver bir on beş dakika
daha, ver bir on beş dakika daha Başkan be!
BAŞKAN Tabaka dolu mu, boş mu Sayın
Taş? Tütün tabakası, dolu mu, boş mu efendim?
YAKUP TAŞ (Devamla) Dolu, dolu efendim, dolu.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 3üncü uzatmayı istiyor,
tütüncüler gibi aynı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Verin bir on beş
dakika ya! Adam kırk yılda bir
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ya, sayıyı
uzatmadılar, bari süreyi uzatın Başkanım.
YAKUP TAŞ (Devamla) Peki, Genel Kurulu
saygıya selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Adıyamanda
konuşamıyorlar, burada konuşsunlar Başkanım.
Adıyamanda Tutdere konuşabiliyor kalabalıklara.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren sayın milletvekillerine yerlerinden birer dakika
süreyle söz vereceğim.
Sayın Özdemir
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemirin, OHAL tedbirlerinin uzatılmasına ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım. Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarı, ülkemizin ve 83 milyon yurttaşımızın
sorunlarını çözme, beklentileri karşılama ve hayallerini
gerçekleştirebileceği bir ortamı sunma konularında son
derece basiretsiz bir hâle gelmiş durumdadır. Bireylere ve
farklı düşünenlere özgür ve adil bir ülkeyi layık görmeyen bu
iktidar, hamasetin ötesine geçememektedir. Meclisin
çalışmalarını tamamlaması gereken bir dönemde Plan ve
Bütçe Komisyonunda aceleyle görüşmelerle başlanan, bugün de Genel
Kurul gündemine getirilen OHAL tedbirlerinin bazılarının
uygulama süresinin uzatılmasını da içeren torba kanun teklifiyle
Türkiye'nin olağan hukuk sistemine geçişi bir kez daha
engellenmektedir. Halkımızın acil çözüm bekleyen işsizlik,
yüksek enflasyon, hayat pahalılığı, geçim zorluğu,
yüksek girdi maliyetleri, hukukun üstünlüğü, adalete erişim,
basın özgürlüğü gibi pek çok temel sorununu çabalarımıza
rağmen ısrarla gündeme almayan bu iktidara halkımızın
önüne gelecek olan ilk sandıkta hak ettiği yanıtı
vereceğini düşünüyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ünlü
2.-
Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün,
Osmaniyedeki orman yangınına ilişkin
açıklaması
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dün seçim bölgem Osmaniye'den ve Türkiye'nin dört
bir yanından günlerdir gelen orman yangını haberleriyle
yüreğimiz yanmaktadır. Osmaniye'deki yangın, yerleşim
yerlerine çok yakın mesafede çıkmış ve şans eseri
büyümeden söndürülmüştür. Bu yangında da uçakların ve
helikopterlerin önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Yangınlara acil müdahale için Türk Hava Kurumunun uçuş maliyeti
düşük, alçalma sahası, su alma, taşıma ve püskürtme
alanlarıyla fiziki olarak üstün uçakları dururken Orman Bakanlığımız
yurt dışından uçak kiralamaktadır. Türk Hava Kurumunun
uçaklarını kiralamak isteyen birçok ülke varken neden yurt
dışından fiziki olarak daha düşük uçaklar
kiralanmaktadır?
BAŞKAN - Sayın Şeker
3.-
Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, 15 Temmuz darbe girişiminin yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; dün, FETÖ terör örgütünün kalkıştığı
15 Temmuz işgal girişiminin 5inci yıl dönümüydü. Bunlar da
tıpkı 27 Mayıs, 12 Eylül, 17-25 Aralık yargı ve 28
Şubat postmodern darbe girişiminde bulunanlar gibi, dış
güçlerin kullandığı kiralık piyonlardı. Halkın
gücünün üstünde bir güç tanımıyorum. diyen
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın
liderliğinde asil milletimiz, meydanlara inerek şehit ve
gazilerimizin kanlarıyla yoğrularak bizlere miras bırakılan
bu cennet vatanda gözü olanlara ve onların katil piyonlarına, vatana
ve millî iradeye el uzatanın elinin nasıl
kırıldığının dersini vermişlerdir. Vatan
için şehadeti Hakka kavuşma sayan tüm şehit ve gazilerimizi
rahmetle ve minnetle anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Gaytancıoğlu
4.-
Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Saros Körfezine yapılmak istenen FSRU
inşaatına ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Saros Körfezi'ne yapılmak istenen ve hiçbir
aklın kabul edemeyeceği FSRU inşaatına karşı
geçtiğimiz hafta Keşan'da her kesimden binlerce
yurttaşımız, sanatçılarımızla birlikte, seslerini
duyurmak için miting yaptı. Dünyanın en güzel denizlerinden olan
Saros Körfezini yok edecek FSRUda ısrar, hukuksuzlukta
ısrardır. Katardan başka hiç kimsenin yararının
olmadığı bu projeden Türkiye'nin sağlayacağı
yarar yoktur. İktidar ortakları bu projenin yararlı
olduğunu düşünüyor ise AKP ve MHP il başkanları,
yanlarına Keşan ilçe başkanlarını da alıp
projenin yapıldığı ve doğanın katledildiği
yerin önünde FSRUyu savunsunlar. Her yerde inatlaşma, her yerde aklı
ve bilimi bir tarafa atma, hukuku tanımama hep sizde; yolunuz yol
değil. Bir an evvel ülkemizin yararı için bu çıkmaz yoldan
dönün. Saros dünyanın en güzel denizlerinden biridir, doğal sit
alanıdır, bırakın öyle kalsın, Katar aşkına
kurban edilmesin.
BAŞKAN Sayın Taşkın
5.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, 15 Temmuz darbe girişiminin yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ülkemiz beş yıl önce 15 Temmuz 2016
tarihinde FETÖ ihanet şebekesi eliyle millî iradeyi, demokrasiyi, hukuk
devletini ve halkımızın sarsılmaz birliğini hedef alan
tarihin kaydettiği en büyük ihanet girişimine, menfur bir
kalkışmaya maruz kalmıştır. Ülkemizin kutlu
yürüyüşünü engellemek isteyen FETÖcü teröristlerin ele geçirdikleri
tanklar, silahlar, helikopterler milletin ortak iradesi ve kararlılığı
karşısında işe yaramamıştır.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde aziz milletimiz millî iradeyi ve demokrasiyi koruma
uğruna mermilere ve bombalara göğsünü siper etmiş, selalarla ve
ezanlarla meydanlarda toplanarak vatan savunması uğrunda binlerce
gazi ve yüzlerce şehit vermiştir.15 Temmuz Demokrasi Zaferi ve
Şehitleri Anma Günü vesilesiyle 15 Temmuz şehitlerini rahmetle
anıyor, gazilerimize minnet ve şükranlarımı sunuyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ekinci
6.-
Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin,
Rizedeki sel felaketine ve Sivasa yapılan yatırımlara
ilişkin açıklaması
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Teşekkür
ediyorum Kıymetli Başkanım.
Öncelikle Rizede meydana gelen sel felaketinde
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, Rize halkına geçmiş
olsun diyorum.
Sultan şehrimiz Sivasın çehresini
değiştirdik, değiştirmeye de devam ediyoruz. Son on dokuz
yılda yapılan yatırımlar, hizmetler kapsamında Sivas
merkez ilçemizde, Akıncılar, Divriği, Gemerek, Gölova, Gürün,
Hafik, İmranlı, Kangal, Koyulhisar, Suşehri, Şarkışla,
Yıldızeli ve Zara ilçelerimizde yapımı tamamlanarak teslim
edilen 6.504 TOKİ konutunda vatandaşlarımız
hâlihazırda oturmaktadır. Yapımı devam eden toplam konut
sayımız da 3.128 adettir. Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde ak kadrolar olarak ülkemize ve
Sivasımıza yapacağımız yatırımlar bundan
sonra da devam edecektir. Bu hizmetlerin ve yatırımların
yapılmasında başta Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere emeği geçenlere teşekkür
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Tutdere
7.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, Adıyamanda tutuklanan tütün üreticilerine
ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Adıyamanda tütün ticaretine hapis cezası
getiren yasaya tepkilerini göstermek ve seslerini duyurmak adına emekleri
için, çocuklarının geleceği için, onuru için direnen, anayasal
haklarını kullanan tütün üreticilerinden Abuzer Çalgan, Abdurrahman
Özbayrak, Ali Yaprak, Cemal İlik, Ozan Özer, Bülent Göksu, Mehmet
Yaylagül, Mehmet Neytullah Alagöz, Mustafa Sonkaya, Tugay Yıldız
olmak üzere 10 masum üretici hukuka ve yasaya aykırı olarak 11
Temmuzdan beri cezaevinde bulunmaktadırlar. Bu masum insanlara
yapılan bu muamele hukuksuzluktur, vicdansızlıktır. Buradan
Cumhurbaşkanına ve iktidara açıkça çağrıda
bulunuyorum: Bu mu insan hakları eylem planınız, bu mu hukuk
reformunuz? Bir an evvel bu tütün üreticilerini serbest bırakın.
Tütün üreticileri bayramı çocuklarıyla beraber geçirsin diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Özkan...
8.-
Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, Mersin Aydıncıktaki orman yangınına
ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Sayın Başkan, Mersin
ili Aydıncık ilçemizin Pembecik Mahallesinin dağlık
kesimlerinde başlayan yangın poyrazın da etkisiyle devam ediyor.
İHA desteğiyle sürdürülen yangına uçakların yanı
sıra 21 helikopter, 165 arazöz, 20 iş makinesi, 20 su ikmal
aracı ve 850 personelle müdahale ediliyor.
Yangının başlamasından sonra
bölgeye intikal eden Tarım ve Orman Bakanımız Sayın Bekir
Pakdemirli başta olmak üzere canla başla yangını söndürmek
için mücadele eden tüm ekibe şükranlarımı sunuyorum.
Ciğerlerimizi yakan orman yangınlarına sebebiyet vermemek için
tüm vatandaşlarımızı daha dikkatli olmaya davet ediyorum.
Yangından etkilenen tüm hemşehrilerime geçmiş olsun dileklerimi
iletiyor, Genel Kurulu sayıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kenanoğlu...
9.-
İstanbul Milletvekili Ali
Kenanoğlunun, İstanbul Esenyurtta yapılan Alevilerle ilgili
paylaşımlara ilişkin açıklaması
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, İstanbul Esenyurtta yaşayan Sezer Öztürkün evinin
duvarına Alevi defol Kürt yazıldı ve Maraş
katliamından bildiğimiz çarpı işareti konuldu. Sezer
Öztürk, önce bunu fotoğraflayıp sosyal medya hesabından duyurdu,
sonra da Kıraç Karakoluna gidip şikâyette bulundu. Ancak Kıraç
Karakoluna gittiği zaman şöyle bir tepkiyle
karşılaştı: Olayın üzerine gitmesi ve
araştırması gereken Emniyet yetkilileri Neden sosyal medya
hesabında paylaşım yaptın? Bunlar halkı kin ve nefrete
teşvik ediyor, bundan dolayı hakkında işlem
başlatılabilir. diyorlar mağdura ve mağdur, polislerin
yanında paylaşımını silmek zorunda kalıyor.
Şimdi, 2012den bu tarafa 38 vaka oldu,
hiçbirinin sonucu yok, hiçbiriyle ilgili bir açıklama yok. Polisler ya da
Emniyet teşkilatı ya da bir bütün olarak İçişleri
Bakanlığı, üzerine düşeni yapması gerekirken, tam
tersine delilleri karartmaya ve bunu paylaşanlara, kamuoyuna duyuranlara tepki
göstermeye başladı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Arı...
10.-
Antalya Milletvekili Cavit
Arının, Antalya Korkutelinde açılmak istenen maden
ocağına ilişkin açıklaması
CAVİT ARI (Antalya) Tarım Bakanına
seslenmek istiyorum: Bilindiği üzere Anadolumuzun birçok yerinde ve
özellikle de Antalya bölgesinde son dönemde kuraklık yaşanmakta.
Antalya ili, Korkuteli ilçesi, Dereköy köyünde maden ocağı
açılmak istenmekte, bu maden ocağının bulunduğu
bölgede 5 bin dönümlük tarım alanı ve Korkuteli ilçesinin sulama
kaynakları bulunmakta. Bu kaynakların bulunduğu yere
ısrarlı bir şekilde maden ocağı açılması
için izin verilmeye çalışılmakta ve en son ÇED gerekli
değildir. raporu verilmiş durumda. Bu karardan vazgeçilmeli ve
buraya maden ocağı açılması kararının iptalini
talep ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Şimşek...
11.-
Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatarın Mersin
ziyaretine ve Mersin Aydıncıktaki orman yangınına
ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın başkan.
Sayın Başkan, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanımız Sayın Ersin Tatar üç gün
süreyle Mersin ziyaretinde bulunmuştur. Bu ziyaret kapsamı içerisinde
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'na katılan kahraman
gazilerimizin ve şehitlerimizin aileleriyle buluşmuş,
yıllar sonra büyük bir buluşma gerçekleşmiş,
şehitlerimizin yakınları ve gazilerimiz büyük bir mutluluk
yaşamıştır. Sayın Cumhurbaşkanımıza bu
ziyaretinden dolayı teşekkür ediyoruz.
Sayın Başkan, Mersin ili
Aydıncık ilçemizde dünden itibaren çıkan orman
yangını, maalesef, kontrol altına
alınamamıştır. Rüzgârın da etkisiyle yayılan
yangın gerek Orman gerek güvenlik güçlerimiz gerekse
vatandaşlarımız tarafından, söndürülmek üzere havadan ve
karadan büyük bir gayret gösterilmektedir. Aydıncıklı
hemşehrilerimize geçmiş olsun diyorum. Olay anından itibaren
bölgeye gelerek bizzat takip eden Tarım ve Orman Bakanımız
Sayın Bekir Pakdemirliye, Sayın Orman Genel Müdürümüz Bekir
Karacabeye ve Bölge Müdürümüze teşekkür ediyorum. Yangının bir
an önce söndürülmesi için kahramanca mücadele eden çalışanlarımıza
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Kasap...
12.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl
Kasapın, Kütahyalı çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Kütahyada çiftçi kuraklıktan dolayı
bitti, perişan oldu ama ÇKS kaydı olmasına rağmen
TARSİMi olmayan çiftçiye destek ve zararını karşılama
söz konusu değil. Perli, İkizhöyük, Ilıca, Soğuksu, Avdan,
Sabuncupınar, Ağaçköyde, Büyüksakada, Sırören köylerinde günde
10-15 kez elektrik kesildiği için süt soğutma tankları zarar
görüyor ve arıza yapıyor, motorları yanıyor, çiftçi daha da
mağdur oluyor, hibe destekleri yok. Buradan elektrik
dağıtım şirketini göreve davet ediyorum. Ayrıca Tarım
ve Orman Bakanına ve Çevre ve Şehircilik Bakanına şunu da
hatırlatmak istiyorum: Altıntaş ilçemizde
Beşkarış Barajı var ve Beşkarış civarı
köylere -Beşkarış köyü de dâhil olmak üzere- bu barajdan su
verilmiyor. Bu ne mantıktır? Çiftçimizi lütfen mağdur etmeyin,
trafoları lütfen yenileyin, trafoları lütfen yenileyin.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Kılıç
13.-
Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, 15 Temmuz darbe girişiminin yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İktidarı şiddet ve güç kullanarak
değiştirme anlamındaki ihtilal ve darbelerin Osmanlı
Döneminde de örnekleri vardır. Birçok kere olduğundan buna darbe
geleneği deniliyor. Bunlar: Genç Osman Vakası, 20 Mayıs 1622;
Patrona Halil Kıyamı, 28 Eylül 1730; Kabakçı Mustafa
İsyanı, 25 Mayıs 1807; Kuleli Vakası 14 Eylül 1859; Sultan
Abdülaziz'in tahttan indirilmesi, 30 Mayıs 1876; İkinci
Meşrutiyet -ki hem bir ihtilal hem de bir darbedir- 24 Temmuz 1908; 31
Mart Vakası, 13 Nisan 1909; Sultan Abdülhamit Hanın halli, 27 Nisan
1909; Halaskâr Zabitan Bildirisi, 6 Temmuz 1912; Babıali
Baskını, 23 Ocak 1913. Bu gelenek muhtıralar, ihtilaller ve
darbeler geleneği cumhuriyet Türkiyesinde de devam etmiş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Göker
14.-
Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin,
hayvancılık sektörünün sorunlarına ilişkin
açıklaması
MEHMET GÖKER (Burdur) Sayın Başkan,
hayvancılık sektörü zor günler geçirmekte ve sektör ciddi
sıkıntılar içinde. Hayvancılık sektörünün en büyük
girdisini oluşturan yüzde 70le yem, yemin de yüzde 60ı dolarla
ithal ettiğimiz ham maddeden oluşuyor. Dolayısıyla dolar
arttıkça yemin de fiyatı artmakta. Dolarla yem yiyen hayvanın
sütüne lirayla fiyat verilince çiftçi zarar ediyor, zarar edince de hayvanlar
kesime gidiyor. Süt fiyatının en az 3 lira 90 kuruş olarak
açıklanmasını ve fiyatların yem-süt paritesine göre düzenli
olarak belirlenmesini bekleyen üreticiye 3 lira 20 kuruş fiyat verilerek
âdeta Hayvanlarını kes. denilmiştir. Unutulmasın ki
anası olmayanın danası olmaz.
BAŞKAN Sayın Şeker
15.-
İstanbul Milletvekili Ali
Şekerin, OHAL rejiminin uzatılmak istenmesine ve susuzluktan
allı turnaların ölümüne ilişkin açıklaması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
OHAL rejimi altında 5inci
yılımızı doldurduk, iktidar 8inci yıla götürmek
istiyor; oysaki bu ülkede yaşayanlar artık OHAL rejiminden
bıktı, demokrasi istiyor. Boğaziçi öğrencileri ve öğretim
üyeleri mücadele ettiler, Bulu görevden alındı ancak demokratik bir
yöntemle, seçimle bir rektör atanmadıktan sonra Bulu'nun görevden
alınmasının bir anlamı yok. Haksız yere görevden
alınanlar, sonra aklanıp göreve getirilenler OHAL rejimi altında
süründürüldüler. OHAL rejimini üç yıl daha uzatmak demek, yeni
mağduriyetler demek, birçok insanın tekrar süründürülmesi demek. Oysa
Türkiye'nin süründürülmeye artık tahammülü kalmadı.
Allı turnalar bu ülkede susuzluktan ölüyor. Bu
allı turnaların ölümünü seyreden, vahşi sulama yapan, orada sulu
tarımın önünü açanlar bunun sorumlusudur. Türkiye yıllardır
buğday ithal ederken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çakırözer
16.-
Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözerin, TCDDde çalışan tren makinistlerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - TCDD bünyesinde
tren makinistleri sözleşmeli memur statüsünde istihdam edilmekteyken 2011
yılından itibaren işçi statüsünde makinist istihdamı
başlamıştır. Şu anda TCDD bünyesinde 2 bin
civarında işçi makinist çalışmaktadır. İlk
istihdam döneminden itibaren TCDD ile DEMİRYOL-İŞ Sendikası
arasında yapılan toplu iş sözleşmelerinde İş
Kanunu'na aykırı şekilde makinist işçilere daha düşük
ücretli ikinci bir saat ücreti skalası uygulanarak adaletsizliğin
temelleri atılmıştır. İşçi makinistler skala ve
fazla mesai alacakları konusundaki haklı taleplerinin davalar açarak
takipçisi olmuştur, izlemiştir. Skala konusu yaklaşık 900
makinisti, fazla mesai ve diğer ücret alacakları konusu ise 2 bin
işçi makinisti mağdur etmiştir. İşçi makinistlerin
geriye dönük beş yıllık hak gaspları kişi
başına ortalama 100 bin lira civarındadır. Açılmakta
olan davalarda işçi makinistlerin büyük tazminatlar alacağı
ortaya çıkınca TCDD yönetimi tehdit ve baskı
araçlarını devreye sokmuştur. TCDD ve TCDD
Taşımacılık AŞ yetkilileri hak mücadelesi veren
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şahin
17.-
Balıkesir Milletvekili Fikret
Şahinin, 15 Temmuz darbe girişiminin yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hain terör örgütünün demokrasiye ve milletimizin
iradesine kastetmesinin üzerinden beş yıl geçti. 15 Temmuzda hain
terör örgütünün asıl hedefi olan Gazi Meclisimizin özel gündemle
toplanması gerekirken iktidar partileri tarafından kapalı
tutulmasını anlamak mümkün değildir. 15 Temmuzun tüm
karanlık noktalarını ortaya çıkartmak, o gece devleti
sokaktan toplayan milletimize borcumuzdur. 251 şehidimizi rahmetle anarken
2.196 gazimizi ve FETÖ terör örgütünün devlete sızmasına göz
yumanları da asla unutmayacağız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Güneş
18.-
Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, Rizede meydana gelen sel felaketine ve Srebrenitsa
soykırımının yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz gün Rize il ve
ilçelerimizde meydana gelen sel ve heyelan nedeniyle hayatını
kaybeden kardeşlerimize Cenab-ı Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı ve sabırlar
dilerim. Evleri hasar gören kardeşlerimize geçmiş olsun dileklerimi
sunarım. Her zaman olduğu gibi devletimiz ve Hükûmetimiz afete
uğrayan hemşehrilerimizin yanındadır, yanında olmaya
da devam edecektir.
Değerli milletvekilleri, bundan yirmi altı
yıl önce, Birleşmiş Milletlerin güvenli bölge olarak ilan
ettiği ve Hollandalı askerlerce güvence altına
alındığı söylenen Srebrenitsaya Bosnalı
kardeşlerimiz sığınır. Avrupa, gerçek yüzünü yine
göstermiş, Bosnalı kardeşlerimizi silahsız bir şekilde
Sırp askerlerine teslim etmiştir. Binlerce Bosnalı
kardeşimiz şehit edilmiştir. Şehitlerimize Cenab-ı
Allahtan rahmet diliyorum. Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç Ne
yaparsanız yapın, soykırımı unutturmayın çünkü
unutulan soykırım tekrarlanır. der. Bizler de asla bu
soykırımı unutturmayacağız diyoruz. Kendilerini
minnetle, rahmetle anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Erel
19.-
Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin,
2021 Yunus Emre Yılına ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkür
Başkanım.
Türk dili ve medeniyetinin temel
taşlarından birisi olan Yunus Emre'nin vefatının 700üncü
yılı olan 2021 yılı Yunus Emre Yılı ilan
edilmiştir. Yunus Emre, şiirlerinde insan ve doğa sevgisi,
hoşgörü, kardeşlik ve barış kavramlarını en duru
Türkçeyle işlemiş ve bu şiirlerle din, dil ve ırk
ayrımı yapmaksızın tüm insanlığa
seslenmiştir. 72 millete bir gözle bakmak ilkesi ve evrensel insani
değerler üzerine inşa edilmiş felsefesiyle, insanları ortak
değerleri etrafında birleştiren, çağının çok
ötesinde bir şair olan Yunus Emre'nin türbesi Aksarayımızın
Ortaköy ilçesindedir. Yunus Emre Türbesi'nin Kapadokya Havalimanına ve
yeni otobana bağlantı yollarının yapılarak kolay
ziyaret edilmesi sağlanmalıdır.
BAŞKAN Sayın Çakır
20.-
Kocaeli Milletvekili Sami
Çakırın, Rizede meydana gelen sel felaketine ilişkin
açıklaması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) Sayın Başkan,
Rize'de şiddetli yağışa bağlı oluşan sel ile
heyelanlar nedeniyle vefat eden vatandaşlarımıza Allahtan
rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Her zaman
olduğu gibi bir afet esnasında devletin en üst düzeyde felaket
bölgesinde vaziyet almasını memnuniyetle müşahede ettik.
Bakanlarımızın en kısa sürede bölgeye intikali, Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığının arama kurtarma
çalışmalarındaki gayreti, böyle bir afetle karşılaşıldığı
zaman devletin tüm kurumlarıyla vatandaşın yanında
olduğunu göstermesi açısından son derece önemlidir. Dünyada ve
ülkemizde değişen iklim şartları, sel, deprem, yangın,
fırtına, çığ gibi doğanın tetiklenen
doğallığının bozulmasına bağlı her an
yeni afetlerle karşılaşabileceğimiz ihtimalini
artırmaya devam ediyor. Şehirleşmenin ve yerleşimin bilinen
teknik özelliklerle beraber değişen şartlara göre yeniden gözden
geçirilmesi zorunlu bir hâl almış bulunmaktadır.
Doğayı anlamaya çalışmak, doğanın doğallığına
sadık kalmakla doğru orantılıdır diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Filiz
21.-
Gaziantep Milletvekili İmam
Hüseyin Filizin, Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor Melih
Bulunun görevden alınmasına ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Profesör Doktor Melih Bulu 2 Ocak 2021 tarihli
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Boğaziçi Üniversitesi
Rektörlüğüne atanarak bir yanlış yapılmış ve
öğrencilerin altı ay boyunca düzenli eğitimden yoksun
kalmalarına sebep olunmuştur. Boğaziçi Üniversitesi öğretim
üyeleri ve öğrencilerinin Kayyum istemiyoruz. şeklindeki
protestoları üzerine yaşanan olaylarda üniversitenin polislerce
kapatılması, kapısına kelepçe takılması,
öğretim üyelerinin okula alınmaması gibi birçok olay
yaşandı ancak yüz doksan dört gün sonra olsa da bu
yanlıştan geri dönülmesi sevindiricidir.
Aslında, benzer atamalar pek çok üniversitede
de yapılmış ve maalesef, AK PARTİ siyaseti tam
anlamıyla üniversitelerdeki tüm atamalara sirayet etmiştir.
Yanlışlardan ders alınarak görevini ciddi yapmayan,
üniversitenin gerçek misyonunu yerine getirmeyen rektörler için de aynı
işlemlerin yapılması yani görevden alınmaları
üniversitelerimizin niteliği ve geleceği açısından oldukça
önemlidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Şimdi, sayın grup
başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
İYİ Parti Grup Başkan Vekili
Sayın Lütfü Türkkan.
Buyurunuz Sayın Başkan.
22.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, Rizede meydana gelen sel felaketine, Hatay ve Mersindeki
orman yangınlarına, Diyarbakırda meydana gelen depreme; Velican
Oduncunun, Rauf Orbayın ve Vecihi Hürkuşun ölüm yıl
dönümlerine; Muşta Kur'an kursunda ölü bulunan Mehmet Halil Yavuzla
ilgili soruşturma yapılması gerektiğine ve Düzcenin
sorunlarına ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Rize'deki sel felaketini takip ediyoruz. Bölgede
Trabzon Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Örs ve Genel Başkan
Yardımcımız birlikte bizatihi vatandaşlarımızla
beraberler. Bölgedeki sel ve heyelanlar nedeniyle hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerine ve
yakınlarına tekrar başsağlığı diliyorum.
Temennimiz, kayıp vatandaşlarımızın da bir an önce
sağ salim bulunmasıdır. Rize'deki sel doğrudan iklim
değişikliğine bağlanmamalı; dere yataklarında
yapılaşma, hafriyat dökümü, yamaçlarda ormanların tahrip
edilmesi sellerin başlıca nedeni. Yani İkizderede
vatandaşı döverek uzaklaştırdığınız o
taş ocaklarının yapımı bile bu sel felaketinin
nedenlerinden bir tanesi. Eğer bu konularda önlem alınmazsa iklim
değişikliğiyle şiddetlenecek yağışlar çok
daha büyük afetlere neden olabilir. Önlemlerin buna göre alınması ve
derhâl uygulanması gerekiyor.
Hatay ve Mersinde ormanlarımız
yanıyor ne yazık ki. Bu yangınların, oralarda yaşayan
vatandaşlarımızın ve çevrenin zarar görmeden bir an önce
tamamen söndürülmesi tabii ki en büyük dileğimiz.
Diyarbakırda bugün 4 şiddetinde bir
deprem meydana geldi. Ergani merkezli deprem çevre illerden de hissedildi.
Bölgedeki vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi
iletiyorum. Umarım bununla kalır, daha büyük şiddette bir deprem
yaşanmaz.
Evet, bugün ülkücü şehidimiz Velican Oduncunun
ölüm yıl dönümü. 14 yaşında girdiği cezaevinde şehit
edilen Oduncuyu şehadetinin 33üncü yıl dönümünde rahmet ve minnetle
anıyoruz.
Kurtuluş Savaşında ve Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluş döneminde önemli görevlerde bulunan, Trablusgarp
ve Balkan Savaşlarında gösterdiği başarıdan ötürü
Hamidiye Kahramanı olarak tanınan Rauf Orbayın da 57nci ölüm
yıl dönümü bugün.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Rauf Orbayı 57nci
ölüm yıl dönümünde saygı ve rahmetle anıyoruz.
Türk havacılık tarihinin en önemli
isimlerinden birisi olan, Türkiyenin ilk uçak tasarımcısı ve
ilk yerli, millî uçağımızın üreticisi merhum Vecihi
Hürkuşu da 52nci ölüm yıl dönümünde saygı ve rahmetle
anıyorum.
Evet, basında ve sosyal medyada birkaç gün önce
gördük. Muşta bir Kuran kursunun tuvaletinde kapı koluna
asılmış hâlde bulunan 12 yaşındaki Mehmet Halil Yavuz
tedavi gördüğü hastanede maalesef yaşamını yitirdi. Mehmet
Halil Yavuz henüz 12 yaşında. Mehmet Halil Yavuz kendisini
kapının koluna asacak kadar akil baliğ değil. 12 yaşındaki
bir çocuğun intihar şekli de değil bu. Bu soruşturma devam
ediyor. Aile tüm yaşananlar üzerine çocuklarının intihar
etmediğini ve ölümünden şüphe duyduklarını söylüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Gerçekten çok
düşündürücü bir durum var ortada. Dinini diyanetini öğrensin diye
samimi duygularla çocuklarını verdikleri Kuran kursundan
çocuklarının cenazesini almak aile için çok büyük bir acı. Bu
olay bir an önce açıklığa kavuşturulmalı, Ensar
Vakfındaki gibi üzeri örtülmemeli. Başta aile olmak üzere bütün
kamuoyu bu konuda aydınlatılmalı. Soruşturmanın da
bizatihi takipçisi olacağımızı buradan bizzat ilan
ediyorum.
Son olarak Düzceden söz etmek istiyorum: İki
sene önce sel felaketi yaşayan Düzcede geçtiğimiz hafta yine sel
yaşandı ve Akçakoca, Cumayeri, Çilimli ilçeleri ile Boğaziçi
beldesi başta olmak üzere evler büyük zarar gördü. Düzceliler soruyorlar:
Bu sel felaketi Düzcelilerin kaderi midir? İki yıldır
başta dere ıslahı, köprü, menfez onarımı ve
yapımı olmak üzere
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Başkanım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Düzceliler İki
yıldır dere ıslahı yapmadınız, köprü ve menfez
onarımı yapmadınız, hiçbir tedbir almadınız.
Düzcede birinci sınıf tarım arazileri OSB genişlemesi
yapılarak devre dışı kalıyor; daha uygun yerler ve
daha farklı alternatifler geliştirilebilir. Tarım arazilerine
dokunmayın. diyorlar. Düzcenin merkezi yıllardır su
sıkıntısı çekiyor, ne yazık ki bir yaz mevsiminde daha
bu su kesintileriyle karşı karşıya. Düzcede bir de çok
ciddi bir hava kirliliği var. Kalıcı tedbirlerden ziyade geçici
düzenlemeler bu sorunu ortadan kaldırmaya yetmiyor. Küçük bir şehir
Düzce ama trafik keşmekeş içerisinde. Plansız şekilde imar
çalışmaları yapılmaya devam ediyor. Ayrıca fındıkla
geçinen Düzce, fındığa 35 lira fiyat bekliyor sizden. Bu
konulara Hükûmetin dikkatini çekmek istiyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Erkan Akçay.
Buyurunuz Sayın Başkan.
23.-
Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Rizede meydana gelen sel felaketine ve Vecihi Hürkuşun
ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
13 Temmuz 2021de başlayıp 14 Temmuz
Çarşamba günü şiddetini artıran yağışlar
nedeniyle Rizenin Güneysu, Çayeli ilçeleri ile Muradiye beldesi başta
olmak üzere il genelinde sel baskınları meydana geldi. Bu elim
felakette 6 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 5
vatandaşımız yaralanmış ve kayıp 2 vatandaşımızın
arama kurtarma çalışmaları devam etmektedir. AFAD, UMKE, JAK,
Sahil Güvenlik Komutanlığı başta olmak üzere birçok arama
kurtarma ekibi çalışmalarını yoğun bir şekilde
sürdürmektedir. Devletimiz vatandaşlarımızın
yaralarını sarmak için tüm imkânlarını seferber etmiş,
benzer felaketlerin yaşanmaması adına çalışmalar
başlatmıştır.
Diğer yandan, Genel Başkanımız
Sayın Devlet Bahçelinin talimatlarıyla parti heyetimiz, Genel
Başkan Yardımcımız ve Ankara Milletvekilimiz Sayın
Yaşar Yıldırım ve Tokat Milletvekilimiz Sayın Yücel
Buluttan teşkil eden ve Merkez Yönetim Kurulu üyelerimizden oluşan
parti heyetimiz incelemelerde bulunmak ve vatandaşlarımıza
destek olmak üzere görevlendirilmiştir ve şu anda da bölgededirler.
Sel felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı,
yaralılara acil şifalar diliyoruz. Kayıp 2
vatandaşımızın en kısa sürede bulunabilmesini temenni
ediyoruz.
Sayın Başkan, bugün Türk
havacılık tarihinin en önemli isimlerinden birisi olan, Türkiyenin
ilk uçak tasarımcısı ve üreticisi Vecihi Hürkuşun
vefatının 52nci yıl dönümü. Havacı Pilot Vecihi
Hürkuş, Balkan Savaşlarında, Birinci Dünya Savaşında
ve Kurtuluş Savaşında önemli askerî hava
başarılarının altyapısını
hazırlamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Zor şartlara ve
çeşitli engellere karşın Vecihi serisi uçaklar üretmiştir.
Vecihi Hürkuş savaş yıllarındaki kahramanlık ve
fedakârlıklarıyla azmin ve cesaretin timsali olmuştur.
Hürkuşun en büyük ideali havacılığın
geliştirilmesi ve millîleştirilmesiydi. Bu amaçla uçak
tasarımı üzerinde çalışmalara başlamış ve
savaştan kalan uçak malzemelerinden yararlanarak 1924te ilk Türk
uçağı Vecihi K-6yı üretmiştir. Vecihi Hürkuş 21 Nisan
1932de ilk Türk sivil havacılık okulu olan Vecihi Sivil Tayyare
Mektebini kurarak Türk gençliğini havacılığa
alıştırmak ve tayyareci kuşaklar yetiştirmek
amacıyla eğitimler vermiştir.
Ülkemizin havacılık sanayisinin
millîleşmesi çabalarının bir diğer önemli ismi de merhum
Nuri Demirağdır. Nuri Demirağ, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) -
İstikbal göklerdedir.
sözünü şiar edinerek 1936da uçak fabrikası kurmuş, 1940da
dünya çapında yerli ve millî uçaklar üretmiştir.
Ülkemiz bugün millî savunma sanayisinde ve
havacılık alanındaki atılımlarıyla dünya
standartlarının önüne geçmiş, istikbalimizin ve istiklalimizin
mührünü göklere vurmuştur, vurmaktadır ve vurmaya da devam edecektir.
Türkiye millî savunma sanayisi ve havacılık alanındaki
atılımlarıyla kaybolan yıllarını telafi
etmektedir. Bu vesileyle Türk havacılığının
millîleşmesinin, yerlileşmesinin ve gelişmesinin temellerini
atan Vecihi Hürkuşu, Nuri Demirağı ve Nuri Killigili rahmet
ve minnetle anıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Saruhan Oluç.
Buyurunuz Sayın Oluç.
24.-
İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Rizede meydana gelen sel felaketine, Boğaziçi
Üniversitesi kayyum Rektörü Melih Bulunun görevden alınmasına,
Muşta Kur'an kursunda ölü bulunan Mehmet Halil Yavuzla ilgili
soruşturma yapılması gerektiğine ve okulları uzayan
öğrencilerin Kredi ve Yurtlar Kurumu yurtlarından çıkarılmasına
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, Rize kentimiz önceki gün son
yılların en büyük afetlerinden birini yaşadı ve
şiddetli yağmur dereleri taşırdı, heyelan nedeniyle
evler yıkıldı, kentte yaşanan felaket nedeniyle şu ana
kadar 6 kişi hayatını kaybetti, 2 kişi de aranıyor.
Ölenlere Allahtan rahmet diliyoruz, ailelerine
başsağlığı ve sabır diliyoruz.
Rize, özellikle 2011 yılından bu yana en
fazla sel felaketinin yaşandığı illerimizden bir tanesi. Ve
neredeyse her şiddetli yağış sonucunda meydana gelen can ve
mal kayıplarına neden olan bu sel olaylarının birkaç sebebi
bulunuyor. Bu 2011den bu yana her yaşanan sel felaketinden sonra bunu bir
kez daha tartışıyoruz, bunu bir kez daha dile getiriyoruz.
Birincisi, şehir merkezinden geçen derelerin üzerlerinin
kapatılması sorun. Bu söylediğim sorunların tamamı
oradaki sivil toplum kuruluşları, odalar tarafından dile
getirilmiş, belediyeyle tartışılmış olan
konulardır aynı zamanda.
İkincisi, Doğu Karadeniz Otoyolunun
inşaatı sırasında yapılmış olan hatalar bu
sel felaketlerine neden olmaktadır.
Üçüncüsü de, dere yataklarında
yapılaşmaya izin verilmesi. Bu, hem Rizede hem de başka
kentlerimizde var olan en önemli sorunlardan bir tanesidir. Rize kent merkezinden
geçen birçok derenin üzerinin kapatılarak dere yataklarının
yüksek yoğunluklu yapı alanları olarak kullanılması,
en çok yağış alan ilin Rize olması nedeniyle
akılcı bir uygulama değildir; aklı olan hiç kimsenin bunu
yapmaması gerekir ama nedense belediye bu konuda bu uygulamaları
sürdürmektedir. Aynı uygulamaların devam ettirilmesi her
şiddetli yağış sonucunda benzer olayların
yaşanmasını doğurmaktadır ve bundan sonra da
doğuracaktır ve daha çok can ve mal kaybının meydana
gelmesine sebep olacaktır; üzülerek söylüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bu nedenle dere
ve çay yatakları kesinlikle yerleşime kapatılmalı ve bu
alanlarda imar izni verilmemelidir; bir kez daha, öncelikle Rize Belediyesine
ve diğer belediyelere bu konuyu iletmiş olalım.
Evet, Türkiye akademi tarihine ve dünyasına,
altı çizilerek, özellikle kalın bir şekilde çizilerek
yazılmış olan bir isimden söz etmek istiyorum: Melih Bulu,
Boğaziçi Üniversitesine Cumhurbaşkanı kararıyla kayyum
rektör olarak atandı ve yine Cumhurbaşkanı kararnamesiyle bir
gece yarısı rektörlükten alındı. Keşke, onurlu bir
insan tavrı gösterip de kendisi istifa etmeyi becerebilseydi çünkü o
üniversitede çalışan ve o üniversitede öğretim görenlerin
neredeyse tamamına yakını, atandığı günden bugüne
kadar, görevden alındığı ana kadar direniş gösterdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Atandığı günden görevden alındığı güne kadar
direniş gösterdiler. Akademisyenler ve öğrenciler, ilk günden bu yana
kişilere değil bu atanma sistemine, bir kayyum atama gibi bir rektör
ataması sistemine karşı geldiklerini dile getirdiler ve
protestolarını kesintisiz bir şekilde, çok haklı bir
şekilde sürdürdüler ama işte, hayat böyle oluyor. İki konu
açısından da tarihe geçti. Akademi dünyasında, akademi tarihinde
yazılacaktır ve hep konuşulacaktır; bir tanesi, intihal
iddiaları olan bir kişinin rektörlükte oturmaya devam etme cüreti
göstermiş olması; ikincisi de, Boğaziçi Üniversitesinde
çalıştığına dair yalan beyanda bulunan bir
kişinin rektörlük makamında oturmaya devam etmiş
olmasıdır. Peki, bundan ders çıkartılmayacak mı?
Çıkartılmalıdır ama en önemli ders -Türkiye'de bu
yaşandı ve olumlu sonuçlar verdiğini de biliyoruz- geçmiş
dönemlerde de olduğu gibi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
üniversitelerin rektörleri tüm paydaşlarıyla beraber seçilmelidir.
Rektörler atama yoluyla üniversitelere tepeden gönderilmemelidir. Bu da buradan
çıkartılacak önemli bir ders olmalıdır.
Değinmek istediğim bir diğer konu,
Muşta bir Kuran kursunda şüpheli şekilde hayatını
kaybetmiş olan 12 yaşındaki Mehmet Halit Yavuz adlı çocukla
ilgilidir. Çocuğun boyundan oldukça kısa olan bir kapının
koluna kendini astığı iddia edilmiştir. Mehmet Halit Yavuz
on bir gün komada kaldıktan sonra yaşamını
yitirmiştir. Aile bu konuda büyük şüpheler olduğunu
söylemektedir yani çocuğun boyuyla kapı kolu arasında önemli bir
fark olduğunu aile özellikle vurgulamıştır. Ayrıca
Asıldığı iddia edilen kemerin payını da
eklediğimizde otursanız bile yere değersiniz. demiştir
aile. Bu soruşturmanın ciddi biçimde sürdürülmesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bugüne kadar ne
Kuran kursundan ne müftülükten ne de Diyanetten herhangi bir açıklama
yapılmamıştır konuya dair. 12 yaşındaki bir
çocuk neden intihar etsin? sorusunun cevabı ortadadır. Bu intihar
mı? Bu intiharsa dahi 12 yaşındaki bir çocuğu intihara iten
gelişmeler, nedenler nelerdir Bunlar mutlaka
konuşulmalıdır. Bunların hepsi birer soru işareti
olarak karşımızda duruyor. Bu meseleye dair ilgili kurumlardan,
yetkililerden derhâl ciddi açıklama bekliyoruz ve bu
soruşturmanın üstünün örtülmemesi ve ciddi bir şekilde
sürdürülmesi gerekir; bunu vurguluyoruz, takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Kredi Yurtlar Kurumu lisans ya da ön lisans
eğitimi uzayan öğrencilere bundan sonra devlet yurtlarında
kalamayacaklarını bildirmeye başladı. Yurtlarda bir
yıl daha kalma hakkı bulunan öğrenciler bu duruma tepki
gösteriyorlar çok haklı bir biçimde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bitiriyorum
efendim.
Bu gençlerin barınma hakları okulları
uzadı diye ellerinden alınamaz. Öğrencilerin Kredi ve Yurtlar
Genel Müdürlüğü aracılığıyla yurtlarından
çıkarılmalarının manası eğitim
haklarının da ellerinden alınmasıdır esas
itibarıyla. Eğitim ücretsiz ve herkese eşit bir şekilde
uygulanması gereken temel bir insan hakkıdır. Devletin
uygulaması ise Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü
aracılığıyla parası olmayan gençlerin okumaması
yönünde olmaktadır. Bu durumun değişmesi için hem Bakanlığa
hem de iktidara çağrı yapıyoruz. Bakın, saraylara, lükse,
şatafata, makam otolarına, özel uçaklara ayrılan bütçenin çok
daha azıyla bu gençlerin geleceği için harcama yapılabilir ve
gençlerin geleceği gerçekten kazanılabilir. Bir kez daha Gençlik ve
Spor Bakanlığına çağrı yapıyoruz, bu konuda
adım atılması gerekir diyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Özgür Özel.
Buyurunuz Sayın Başkan.
25.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Rizede meydana gelen sel felaketine, Vecihi Hürkuşun ve Rauf
Orbayın ölüm yıl dönümülerine, Boğaziçi Üniversitesi Rektörü
Melih Bulunun görevden alınmasına, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlunun milletvekilliğini yeniden kazanmasına ve
milletvekili dokunulmazlığıyla ilgili Meclis
Başkanının uygulamasının bir hukukçu ve anayasal
bakış açısı olmadığına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Rizede yaşanan sel ve heyelan felaketi
nedeniyle 3ü Güneysuda, 4ü Çayelinin Muradiye beldesinde 7
vatandaşımız hayatını kaybetti ve Muradiyede 1
vatandaşımız da kayıp. Hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet, acılı ailelerine taziye dileklerimizi iletiyoruz.
Grubumuzdan 2si Genel Başkan Yardımcısı olmak üzere 4
kişilik bir heyet bölgede çalışmalarda bulunuyorlar. Yaraların
en kısa sürede sarılmasını, kayıp
vatandaşımızın da bir an önce bulunmasını ümit
ediyoruz.
Son zamanların en büyük sel felaketi ve en
büyük hasarı olarak ifade ediliyor. Yanlış yerleşim
politikaları, HESler, taş ocakları, maden ocakları,
yanlış kara yolu projeleri, yanlış dere ıslahları,
Yeşil Yol hattının yapmış olduğu yatak
değişiklikleri sık sık bu tip olayların Karadenizde
yaşanmasına ve büyük acılar yaşanmasına sebebiyet
veriyor. Birtakım projeler hayata geçirilirken çevre duyarlılığı
olanların, bölgedeki insanların, orada yaşayanların ve
mühendis mimar odalarının uyarılarının dikkate
alınmamasının bir sonucunu yaşıyoruz. Bu konuya bir
kez daha Cumhuriyet Halk Partisi olarak dikkat çekmek isteriz.
Bugün, ülkemizin ilk uçak tasarımcısı
ve üreticisi olan, 1912 yılından bu yana Hava Kuvvetlerine hizmet eden
Vecihi Hürkuşun ölüm yıl dönümü. Atatürkün İstikbal
göklerdedir. tespit ve talimatını, vasiyetini hiçbirimizin
unutmaması gerekir. Kırmızı şeritli İstiklal
Madalyası sahibi Vecihi Hürkuşu ölüm yıl dönümünde bir kez daha
saygıyla, minnetle, rahmetle anıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Son Osmanlı Meclis-i
Mebusanında görev aldığı için İngilizlerce Maltaya
sürülen, yirmi ay boyunca burada tutuklu kalan Rauf Orbay, cumhuriyet öncesi
dönemde Meclis Başkan Vekilliği, Bayındırlık
Bakanlığı, Başbakanlık görevlerinde bulunmuştu.
Trablusgarp ve Balkan Savaşlarında gösterdiği
başarılardan dolayı Hamidiye kahramanı olarak
anılıyor. Londra Büyükelçiliği görevimizi de yapmış
olan Rauf Orbay 16 Temmuz 1964 günü kalp krizi geçirerek
yaşamını yitirmişti, kendisini ölüm yıl dönümünde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak saygıyla anıyoruz.
Sayın Başkan, Boğaziçinde altı
yedi aydır Türkiyenin ana gündemi hâline gelen bir rektör ataması; o
rektör Boğaziçini, Boğaziçinin geleneklerine rağmen tek
başına yönetemeyeceği için Boğaziçinde hiç ihtiyaç olmayan
2 tane fakültenin kurulması ve Boğaziçinde dengelerin
değiştirilmeye çalışılması hep gündemimizdeydi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok konuştuk, çok
eleştirdik. Üniversiteye kelepçe vurulmasından akademinin üzerine
kurulmaya çalışılan tahakküme kadar çok şeyi
eleştirdik. Ancak, dün Resmî Gazetede okuduğumuz görevden
almayı bir muhalefet partisinin ya da muhalefet partilerinin
başarısı, bir geri adım attırması olarak
nitelendirme peşinde değiliz. Bu büyük bir haksızlık olur
çünkü bu, Boğaziçindeki akademisyenlerin, öğrencilerin, üniversitenin
mezunlarının, okullarına ve geleneklerine sahip
çıkmaları noktasında ve bir meseleden zarar görenlerin buna
karşı barışçıl, bütünleşik bir direnci
göstermelerinin nasıl sonuç alabildiği noktasında çok önemli bir
kazanımdır. Biz, öğrencisiyle, mezunuyla, akademisyeniyle
Boğaziçinin başarısının karşısında saygıyla
eğiliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bundan sonraki süreci de tüm
tarafların sağduyuyla takip etmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Buradan sonra, iki temel konuyu hep birlikte gözetmemiz lazım. Bunlardan
birincisi, rektörün yanlış atanış yönteminin tekrarlanmaması
lazım, Boğaziçine kulak verilmesi lazım. Tüm bileşenlerin
üniversitenin geleneklerine de uygun bir şekilde, bir rektör adaylık
sürecinin tamamlanmasına olanak sağlaması, bu noktada
üniversitenin kendi adayını belirlemesi ve bu yöntemin daha sonra da
diğer üniversitelere örnek teşkil edecek şekilde Meclisteki tüm
partilerin de katkılarıyla yasalaştırılması en
doğru yöntem olacaktır. Bir hatada ısrar Türkiye'ye huzur
getirmez. Ayrıca, Melih Bulu'nun görevden alınması tahribatı
ortadan kaldırmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Buradan sonra gözetilecek
ikinci husus da, tahribatın tüm boyutlarıyla ortadan
kaldırılabilmesi için protesto eden öğrencilerin
aldıkları tüm cezaların, disiplin cezalarının yok sayılması,
idari cezaların ortadan kaldırılması,
soruşturmaların, kovuşturmaların, yargılamaların
bir an önce sonlandırılması gerekmektedir,
açılmış bütün davaların düşmesi gerekmektedir, haklarında
yurt dışına çıkış yasağı ya da ev hapsi
kararı verilmiş öğrencilerin bu cezalarının derhâl
ortadan kaldırılması gerekmektedir, üniversitede ders vermesi
engellenen hocaların derhâl Boğaziçine yeniden davet edilmesi
gerekmektedir ve kapatılan öğrenci kulüplerinin bir an önce faaliyete
geçmeleri, tekrar açılmalarıyla ilgili gerekli müdahalelerin
yapılması, gerekli adımların atılması
gerekmektedir. Boğaziçindeki rektör atamasının aynı
yöntemle ve benzer bir profille devam etmesi Boğaziçindeki
gerginliğin sürmesi anlamına gelecektir. Bu hatanın
yapılmaması gerektiğini düşünüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Son olarak, birazdan bir
milletvekili, haksız yere milletvekilliği düşürülen Kocaeli Milletvekili
Ömer Faruk Gergerlioğlu yeniden milletvekilliğini kazanacak, bununla
ilgili karar okunacak. Biz, bunu İstanbul Milletvekilimiz Sayın Enis
Berberoğlunda da yaşadık. Anayasa Mahkemesinin iki kararı
da gösteriyor ki o milletvekilliklerinin düşürülüş süreci Anayasaya
aykırıydı, Anayasa Mahkemesi bunu ikidir bu şekilde ve hep
birlikte yorumluyor. Demek ki Meclis Başkanının kararı
yanlış, demek ki burada yapılan uygulamalar yanlış.
Elimizde geriye ne kalıyor? Bütün dünyanın gözü önünde,
ayağında terlikleriyle, gecenin bir yarısında, polis
memurları tarafından tutulup götürülen bir milletvekili görüntüsü.
Bundan kim kârlı çıkıyor? Hepimiz birden, Türkiye'nin
demokrasisi kaybediyor ve bütün dünya önünde bu duruma düşüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Meclis Başkanına
sorarsanız, Anayasa Komisyonu Başkanıyken, milletvekilinin
yeniden dokunulmazlık kazanacağını ve bu yüzden de yeniden
seçilen milletvekilinin yeniden dokunulmazlık kazanacağını,
hakkındaki davaların yürümeyeceğini söylemişti ama yürüten
mahkemeye teslim oldu, onun kararını da daha sonra tuttu, burada
okuttu ve bu sonuçlar çıktı. Oysaki Anayasa
değişikliğinden sonra Anayasanın eski hâlini yeni
değişiklikle yorumlayınca Anayasa Mahkemesinin kararını
beklemek son derece açıktı ama buna uymayıp kararı okutunca
dünyaya rezil oluyoruz, Anayasa Mahkemesi düzeltiyor ama o kötü görüntüler, bu
hak ihlalleri ortada duruyor.
İngilterede anayasa yazılı
değil, bu Anayasayı motamot Anayasa değişikliğinden
önceki hâliyle yorumlamanın bir hukukçu bakışı
açısı ya da anayasal bir bakış açısı
olmadığı ortada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Demek ki bu hatayı bir
daha tekrar etmemek, Anayasa Mahkemesine yapılmış bir
başvuru varsa o başvuru tamamlanana kadar milletvekilinin
kararını burada okutmamak gerekiyor. Hatta geçmiş teamüllere
uygun olarak dönem sonunu beklemenin en doğru karar olacağı
ortaya çıkıyor.
Tutanaklar önünde bir kez daha, Meclis
Başkanının yaptığı bu ikinci büyük hatanın
birazdan telafi edilecek olmasından duyduğumuz memnuniyeti, ancak bu
hataların hiç yapılmaması noktasındaki de
kararlılığımızı bir kez daha ifade ediyor,
teşekkür ediyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Bülent Turan.
Buyurunuz Sayın Başkan.
26.-
Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, rektör atamalarının idari bir işlem
olduğuna; vekilliğin düşürülmesiyle ilgili kararın usul
gereği olarak Başkanlıkça okunduğuna, bu durumun Meclisin
oyladığı ya da karar aldığı bir konu
olmadığına; vefat eden 23üncü Dönem Bursa Milletvekili Ali
Koyuncuya Allahtan rahmet dilediğine, Rizede meydana gelen sel
felaketine, Vecihi Hürkuşun ölüm yıl dönümüne ve savunma sanayisindeki
başarılara ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Özgür Beye de bir şey beğendiremiyoruz;
atanıyor rahatsız oluyor, alınıyor rahatsız oluyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Alınmasından
rahatsız değilim, yenisini düzgün atayın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Dolayısıyla, bu
idari bir işlemdir, buna ilişkin süreçler yasanın öngördüğü
hâliyle işlemiştir, altı yedi ay gibi bir zaman geçmiştir.
Bu zaman içerisinde toplumun talepleri, üniversitenin talepleri, YÖK başta
olmak üzere ilgili kurumlar bu değerlendirmeleri yapmıştır
ve tekrar, görevden alınması kararını vermişlerdir.
Ben, Boğaziçi başta olmak üzere eğitim camiamıza bu
kararın hayırlı olmasını ümit ediyorum.
Sayın Başkanım, yine aynı
şekilde, Sayın Grup Başkan Vekilinin yargı sürecinden
bahisle Meclis Başkanımıza, bizlere çağrıda
bulunmasına ilişkin şunları söylemek istiyorum: Konuya
ilişkin mahkûmiyet kararı bundan birkaç ay önce okunurken de, hak
ihlalinden kaynaklı karar bugün tekrar okunurken de bu, Meclisin, vekillerin,
oylamaların gündeminde olmayan bir konudur; yasama, yürütme,
yargının farklı işlediğinin en güzel örneklerinden bir
tanesidir. Dolayısıyla biz kimsenin vekilliğini düşürmedik,
kimsenin vekilliğini kazandırmadık; mahkeme kararını
işin gereği olarak, usulün gereği olarak Başkanlık
okumuştur, bugün de yargının kendi içerisindeki karar
değişikliğiyle beraber, incelemesiyle beraber yeni kararı
da Meclis Başkanlığımız galiba tekrar okuyacak, öyle
anlıyoruz. Dolayısıyla bu iş Meclisin
oyladığı, karar aldığı bir konu değildir.
Mahkeme kararı var ama siz bunu okumayın. demenin de usule ters
olduğu kanaatindeyim. Tabii ki bunun bedelleri var, tabii ki bunun
sorunları var, bunları anlıyorum ama mahkemenin kendi seyrinde,
devamında fayda olduğu kanaatindeyim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün AK PARTİ 23üncü Dönem Bursa Milletvekili Ali
Koyuncu Hakkın rahmetine kavuştu, genç yaşta rahmetli oldu. Kendisine Allahtan rahmet diliyoruz,
ailesine, sevenlerine, Bursamıza başsağlığı
dileklerimizi iletmek istiyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Rizede yaşanan yoğun
yağış sonrası meydana gelen sel ve heyelanda ne yazık
ki hayatını kaybeden vatandaşlarımız oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Selde kaybettiğimiz vatandaşlarımıza Allahtan rahmet
diliyoruz, ailelerine sabırlar diliyoruz; Rabbimizden ülkemiz ve tüm
insanlığı bu tür afetlerden, felaketlerden korumasını
temenni ediyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün Türk havacılık tarihinin en
önemli isimlerinden Vecihi Hürkuşun vefatının 52nci
yılı. Türkiye'nin zor şartlarında ilk yerli uçağı
üreten Vecihi Hürkuş, yaptıklarıyla Türk sivil
havacılığına damga vurmuş önemli bir isimdi. Merhum
Vecihi Hürkuşu rahmetle yâd ediyoruz ancak ondan
aldığımız heyecanla, ruhla, gururla duyurmak istiyorum ki:
Dün, savunma sanayisindeki yerli ve millî hamlelerin meyvesini almaya
başladığımızın bir yeni örneğini
yaşadık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Tüm dünyada ses getiren İHA ve SİHAlardan sonra ülke olarak hava
savunma sistemlerinde önemli çalışmalar sürdürülüyor, savunma
sanayisindeki başarılar bizi gururlandırıyor.
Geçtiğimiz günlerde Akıncı TİHA -yani taarruzi
insansız hava aracı- yaklaşık 12 bin metre irtifayla yerli
ve millî bir hava aracıyla ulaşılan en yüksek irtifaya
çıkarak Türk havacılık tarihinde bir rekor kırdı.
Savunma füze sistemi HİSARdan sonra 2 büyük müjde daha geldi.
HİSAR-A sistemi tüm unsurlarıyla teslim edildi yani envantere girdi.
Harp başlıklı atışında yüksek hızlı
hedefi uzak menzil ve yüksek irtifada imha eden HİSAR-O ise seri üretime
başlıyor. Türkiyeyi büyütmek, güçlü yarınlara taşımak
bir dert sahibi olmayı gerektirir, bu derdimizi paylaşmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ülkemiz üst lige atlayacak, savunma sanayisinde iddialı ülkeler
arasına girecek iddiamızı tekrar paylaşmak istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum Başkanım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bir dakikanızı istirham edeceğim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel.
27.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
vefat eden 23üncü Dönem Bursa Milletvekili Ali Koyuncuya Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii, bizim
eksikliğimiz; 23üncü Dönem Milletvekili Sayın Ali Koyuncunun o
dönemde birlikte görev yaptığı Sayın Tekin Bingöl de çok
olumlu şeylerden bahsetti, biz de hemen baktık; çok genç yaşta,
çok erken yaşta, 31 yaşında görev yapmış burada, bu
sıralarda emek vermiş; hayatını kaybetmiş, biraz önce
öğrendik. Kendisine Allahtan rahmet diliyoruz, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubuna ve ailesine de sabırlar diliyoruz.
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuşun, Başkanlık
Divanı olarak, vefat eden 23üncü Dönem Bursa Milletvekili Ali Koyuncuya
Allahtan rahmet, ailesine başsağlığı dilediklerine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Biz de Divan olarak merhuma Yüce
Allahtan rahmet, ailesine sabrıcemil ve camiaya da
başsağlığı diliyoruz efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Akçay.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
28.-
Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, vefat eden 23üncü Dönem Bursa Milletvekili Ali Koyuncuya
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biz de şimdi Sayın Ali Koyuncunun
vefatını teessürle öğrendik. 23üncü Dönemde birlikte görev
yaptığımız kıymetli ve genç arkadaşımız
Sayın Ali Koyuncuya Allahtan rahmet diliyoruz; ailesine, AK PARTİ
camiasına başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.
Başarılı çalışmalar yaptığının da
tanığıyız. Ayrıca espritüel, kendisiyle
barışık değerli bir şahsiyetti. Allah gani gani rahmet
eylesin.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Türkkan
29.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, vefat eden 23üncü Dönem Bursa Milletvekili Ali Koyuncuya
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Parlamentoda görev yapmış olan 23üncü
Dönem Bursa Milletvekili Ali Koyuncu kardeşimize Cenab-ı Allahtan
rahmet diliyorum. Ailesine, sevenlerine ve Adalet ve Kalkınma Partisindeki
dava arkadaşlarına da başsağlığı diliyorum.
Bütün milletvekili arkadaşlarımızın da başı
sağ olsun, kalanlara da Cenab-ı Allahtan uzun bir ömür niyaz
ediyorum.
Sağ olun efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Oluç
30.-
İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, vefat eden 23üncü Dönem Bursa Milletvekili Ali Koyuncuya
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller; biz de
23üncü Dönem Milletvekili Sayın Ali Koyuncunun vefatını üzüntüyle
öğrenmiş bulunduk. Kendisine Allah'tan rahmet, ailesine ve
sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyoruz.
BAŞKAN - Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize
sunacağım.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Kocaeli 2. Ağır Ceza
Mahkemesinin 14/7/2021 tarihli yazısıyla TBMM
Başkanlığına bildirilen mahkeme kararıyla Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında verilen ve 17/3/2021
tarihli 60ıncı Birleşimde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunun bilgisine sunulan kesin hükmün ortadan kalktığına ilişkin
tezkeresi (3/1687)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlu'nun iki yıl altı ay hapis cezasıyla
cezalandırılmasına ilişkin Kocaeli 2. Ağır Ceza
Mahkemesinin 21/2/2018 tarihli ve esas 2017/490, karar 2018/80 sayılı
Kararının onanmasına dair Yargıtay 16. Ceza Dairesinin
28/1/2021 tarihli ve esas 2020/835, karar 2021/398 sayılı Kararı
sonrasında, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 83'üncü maddesinin
üçüncü fıkrası ile 84'üncü maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca Cumhurbaşkanlığı tarafından
Başkanlığımıza gönderilen 11/3/2021 tarihli tezkerenin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 17/3/2021 tarihli
60'ıncı Birleşiminde bilgiye sunulmasıyla
milletvekilliği düşmüştür.
Genel Kurulun bilgisine sunulan mahkûmiyet
kararı hakkında bu kez Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin
14/7/2021 tarihli ve esas 2021/229, karar 2021/232 sayılı
Kararıyla "Anayasa Mahkemesinin 1/7/2021 tarihli, başvurucu
hakkında vermiş olduğu hak ihlali kararı uyarınca
hükümlünün yeniden yargılanmasına, kesinleşmiş hükmün bütün
sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına, sanık
hakkında yasama dokunulmazlığı
kaldırılıncaya kadar yargılamanın durmasına,
sanığın yasama dokunulmazlığının
kaldırılması için Adalet Bakanlığına yazı
yazılarak sanık hakkında fezleke düzenlenmesinin istenilmesine,
karar verildiği hususu Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin
14/7/2021 tarihli yazısıyla Başkanlığımıza
bildirilmiştir.
Bu çerçevede söz konusu yazı ile ekindeki
mahkeme kararı örneğinden Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlu hakkında verilen ve 17/3/2021 tarihli 60'ıncı
Birleşimde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun bilgisine sunulan
kesin hükmün ortadan kalktığı anlaşılmakta olup,
keyfiyet Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Hayırlı olsun efendim.
(Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlunun HDPli milletvekilleri eşliğinde,
alkışlarla Genel Kurul salonuna girmesi)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye-Avrupa Birliği Karma
Parlamento Komisyonunda Balıkesir Milletvekili Fikret Şahinden
boşalan üyelik için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
Başkanlığınca bildirilen İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemirin üyeliğinin Başkanlık Divanında yapılan
incelemede uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1688)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye-AB Karma Parlamento
Komisyonu (KPK) üyesi, Balıkesir Milletvekili Fikret Şahinden
boşalan üyeliğe 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 2'nci maddesine göre Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
Başkanlığınca bildirilen ve anılan Kanun'un 12'nci
maddesi uyarınca Başkanlık Divanında yapılan
incelemede uygun görülen İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir'in Türkiye-AB
KPK üyeliği Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
3.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair talebinin
uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1689)
16/7/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde ve aravermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair bir
talebi olmuştur. Başkanlığımızca uygun görülen bu
talep İç Tüzükün 25inci maddesi gereğince Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Bingöl, Sayın
Antmen, Sayın Hamzaçebi, Sayın Aygun, Sayın Beko, Sayın
Berberoğlu, Sayın Şeker, Sayın Zeybek, Sayın Kaya,
Sayın Sümer, Sayın Şahin, Sayın Çakırözer, Sayın
Alban, Sayın Arı, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın
Serter, Sayın Bakırlıoğlu, Sayın Kasap, Sayın
Barut.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.28
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.40
BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah
ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ),
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 104üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresinin oylamasından önce, istem
üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Tezkereler (Devam)
3.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair talebinin
uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1689) (Devam)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık tezkeresini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Isparta
Milletvekili Aylin Cesur ve arkadaşları tarafından, emekli
vatandaşlarımızın sorunlarının ve emekli
aylıklarındaki adaletsizliklerin tespit edilmesi, emekli
aylıklarının yeniden iyi bir yaşam standardı sunacak
şekilde iyileştirilmesi için çözümler bulunması amacıyla 15/4/2021
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Temmuz 2021 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
16/7/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/7/2021 Cuma günü (bugün)
toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve 19 milletvekili
tarafından, emekli vatandaşlarımızın
sorunlarının ve emekli aylıklarındaki adaletsizliklerin
tespit edilmesi, emekli aylıklarının yeniden iyi bir yaşam
standardı sunacak şekilde iyileştirilmesi için çözümler
bulunması amacıyla 15/4/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 16/7/2021 Cuma günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Isparta Milletvekili Sayın Aylin Cesur.
Buyurunuz Sayın Cesur. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN
CESUR (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz çok zor dönemlerden geçiyor ve en
azından suyun yüzünde görünen vatandaşlarımızın çok
derin bir yoksulluğun içerisinde olması
(Uğultular)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Uğultu var
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Cesur, bir saniye
Sayın milletvekilleri, lütfen, hatip kürsüde,
hep birlikte istifade etmeye çalışalım.
Buyurunuz Sayın Cesur.
AYLİN CESUR (Devamla) Süreyi baştan
başlatalım.
BAŞKAN Süreyi baştan
başlatalım efendim.
AYLİN CESUR (Devamla) TÜİKin
talimatlı şekilde yoksulluğu gizlemek için türlü
çabalarının fayda etmediği ve aslında bunu
örtemeyeceği kadar derinleşmiş bir yoksulluktan bahsediyorum.
Bu, yokluk ama varlık içinde yokluk.
Ay sonunu nasıl geçireceğiz? derdi
değil bu artık, Yarına nasıl çıkacağız?
derdi, Beş aydır kirayı ödeyemiyorum, elektriğimi, suyumu
ha kesti ha kesecekler. derdi, Çocuğuma akşam kaynatacak çorba
bulamıyorum. derdi.
Şimdi, geçen hafta biz Ankarada çalıştık.
Tunalı Hilmide, sizin çok bildiğiniz, çok yakında bir esnaf,
kuyumcu kardeşime hâlini sorduktan sonra tam çıkarken -yanımdaki
arkadaşlar, herkes çıktı- beni bir tuttu kolumdan, yavaşça
kulağıma eğildi, dedi ki: Sayın Vekilim, kız
çocuğum üniversite sınavına girdi, kazanmasın diye dua
ediyorum çünkü kızımın suratına bakıp Seni
okutamıyorum. diyecek bir baba olmak istemiyorum. Durum o kadar vahim.
Bunu söyleyen bir kuyumcu, değerli arkadaşlar, dikkatinizi çekiyorum,
altını çiziyorum. Şimdi, bir baba olarak onu söyleyemiyor.
SALİH CORA (Trabzon) Devlet burs veriyor, 800
lira burs veriyor.
AYLİN CESUR (Isparta) Şimdi, bu
söylediklerime Yoksulluğu biz bitirdik bu ülkede. falan gibi cevaplar
vermeye kalkanlar da çıkabiliyor ama bunun artık bir aldatmaca
olduğunu herkes biliyor, gençlerimiz biliyor; cebinde,
mutfağında yangın olan vatandaşlarımız biliyor.
Maaş sayısı artıkça, oradan buradan ihaleleri aldıkça
bilmeyip Nasıl zenginleşiyoruz. filan diyenler de çıkabiliyor
buna rağmen.
Şimdi, bayram geldi, kurban alabilen, torununa
harçlık ayırabilen, bayramlık alabilen artık neredeyse yok,
o kadar az ki. Ne yaptınız biliyor musunuz? Bayramlarını
aldınız bu milletin elinden, bayramlarımızı
aldınız bizim. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Artık, emekliye senede 2 ufak ikramiye yetmiyor
değerli arkadaşlar. 2018den beri maaşlar iyice düştü,
enflasyon ve eriyen Türk lirası karşısında kuş oldu
gitti. İyileştirin emekli maaşlarını. Eğer, biz
hep beraber, elimizde imkân varken iyileştirmeyeceksek emeklimizin
durumunu ne işimiz var bu sıralarda, size soruyorum.
İkramiye 1.000 liraydı 1.500 lira olsun.
filan dedik geçen bayram, 100 lira artırdınız.
Bakınız, 2018den beri enflasyon yüzde 57,2 olmuş; bayram
ikramiyesiyle 3 alınabilecekken 2 alınır hâle gelmiş.
Değerli arkadaşlar, Allah
aşkına, sizin temmuz zamlarından haberiniz var mı?
Elektriğe yüzde 15, doğal gaza yüzde 12, LPG ve oto gaza yüzde 9 zam
gelmiş, temmuz ayı kira zammı yüzde 14,5; simide bile yüzde 25
zam gelmiş, enflasyon olmuş yüzde 57,3. Şimdi, o yüzde 10
artışa ne olmuş, biliyor musunuz? İki bayram arası
erimiş çıkmış, bu bayrama yetişememiş. 2 bin lira
bile yapsanız aslında can suyu olur yani 1.500 lira, 2 bin lira filan
en az olmalı, sadece bu bayram için can suyu olur, başka da bir
işe yaramaz. Maaşları düzenlemeniz lazım, emekli
maaşlarını artırmanız lazım.
Çok önemli başka bir konu, 65 yaş üstü
muhtaç, kimsesiz, güçsüz duruma düşen
vatandaşlarımızın aylığındaki düşüklük.
763 lira alıyorlardı, temmuzda yüzde 8lik bir artışla, bu,
800 küsur lira -60 lira artırılmış sadece- oldu.
Şimdi, bu durumda olan bir vatandaşımızla ben pazartesi
günü Ispartada Belediye İş Hanının yanında bir yerde
karşılaştım. Karı koca gelmişler, birinin bir
aylığı var, onunla geçiniyorlar. Nasılsınız?
falan deyip vatandaşa sorarken kadın bir anda ağlamaya
başladı ve eşinin yanına götürdü beni.
Kadıncağız kaşeksi artık yani zayıf, böyle 35-40
kilo kalmış ve güçsüz bir vaziyette, eşi Nasılsın?
deyip kolundan tutunca ikisi birden hüngür hüngür ağlamaya
başladılar. 763 lira maaşları var ve 600 lira kira
veriyorlar; açlıktan nefesleri kokuyordu, keton kokuyordu ağzı.
Bu duruma getirmeye ne hakkınız var, ne hakkımız var? Ben
şimdi bunu size
Buna bir çare bulmamız lazım. Bunu huzurunuza
getirdim ve önergeme sizden destek istiyorum.
Şimdi, bayramüstü, emeklilerimizin,
yaşlılarımızın ömürlerinin son dönemlerini bunca
acı ve sefalet içinde geçirmesine seyirci mi kalacağız? Bir de
size bunu bayramüstü sormak istiyorum. Eğer onlara bakamayacaksak biz
sosyal devleti niye kurduk değerli arkadaşlar?
Bakın, eski Türkiye var ya, hani, sizin eski
Türkiye dediğiniz Türkiye
2022 sayılı, 65
yaşını doldurmuş muhtaçlara ve kimsesizlere verilen
maaş hakkında kanun var, 1 Temmuz 1976da 39uncu Hükûmet çıkarmış,
Hükûmetin başı Süleyman Demirel.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
AYLİN CESUR (Devamla) 1976da 648
liraymış, kırk beş sene sonra, şimdi 2021de 763 lira,
işte 800 küsur oldu şimdi 60 liranın artmasıyla.
Şimdi, bu parayla neler alınabiliyor, bir bakalım: 1976da 16,5
kilo alınan dana eti şimdi 11 kiloya inmiş; 1976da 76 kilo çay
alınırken şimdi 22 kiloya inmiş; 1976da 150 kilo ekmek
alınırken şimdi 88 kiloya inmiş; 6,2 çeyrek altın
alınırken ancak şimdi 1 çeyrek altına denk gelmiş; o zaman
komşusunun çocuğuna 1 çeyrek altın hatta yarım altın
takabiliyormuş o 65 yaş üstü muhtaç olanlar. Şimdi o gün ile
bugünü karşılaştırdığımızda, enflasyon
vardı ama o enflasyona denk olarak baktığımızda
paramızın değeri vardı, tarım vardı, gıda
vardı. Bugün yoksulluk sınırı 2.333 lira olmuş,
açlık sınırı 716 lira, o emekli muhtaçlara verilen
aylık ona denk olmuş, ya Aç kalın siz. diyorsunuz onlara. Bu
kabul edilebilir bir şey mi?
Şimdi, bakın, 820 bin kişi
alıyor bu parayı, 2020nin ikinci döneminde sadece hazineden
yapılan yardımlar bu paraya denk. Bu sizin tercihiniz, eski Türkiye
ile yeni Türkiyenin karşılaştırması bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYLİN CESUR (Devamla) - Şimdi ikramiyeleri
yatırmaya başladınız ama hâlâ geç değil, bayrama çok
az bir zaman kaldı, en az 500 lira daha verin, hatta 1.000 lira daha
verin. Gelin, Türkiye, bu yeni Türkiye, sizin yeni Türkiye dediğiniz
Türkiyede insanlar artık aç kalmasınlar da eskisi gibi, o eski
Türkiyedeki gibi bayramı bayram gibi yaşasınlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Cesur.
Sayın Gergerlioğlu
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
31.-
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlunun, halkın iradesinin tüm haksızlıklara
karşı galip geldiğine ve halkın ve demokrasinin gücüyle
tekrar geldiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim, söz verdiniz.
Herkese tekrar merhaba. 17 Mart günü buradan bir
direnişle ayrılmıştım çünkü çok haklıydım;
hukuksuz bir kararla, siyasi bir kararla karşı
karşıyaydım. Halk için, demokrasi için burada direndim, partim
direndi, halk direndi ve sonunda, halkın ve demokrasinin gücüyle buraya
tekrar geldik, 2nci defa geldim Allaha şükürler olsun. Halkıma
teşekkürler ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
Keşke bu karar açıklandıktan sonra
Anayasa Mahkemesinin kararı beklenseydi. Meclis
Başkanlığı keşke milletvekilliği
dokunulmazlığını esas alsaydı, üç ay daha bekleseydi
de Anayasa Mahkemesinin bu çok net, kesin kararını görseydi, ben de
vekillikten burada atılmasaydım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim, tamamlayalım.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Vekillikten haksız, hukuksuz bir şekilde atılmasaydım;
demokrasinin ve halkın kalbi kırılmasaydı, halkın
vicdanı sızlamasaydı. Keşke Meclis
Başkanlığı Anayasa Mahkemesini bekleseydi. İlk defa
oluyor. diyemezlerdi çünkü Sayın Enis Berberoğlu örneği
vardı, o örnek çok netti. Gergerlioğlu örneğinde de tekrar bir
mahcubiyet yaşanmamalıydı ama bu yaşandı.
Ben, bugün en başta halkımıza
teşekkür ediyorum. Anayasa Mahkemesinin bu adil kararına çok
teşekkür ediyorum çünkü önceki yargı kararlarının ne kadar
hukuksuz ve siyasi olduğunu, buradaki siyasi faaliyetlerimizi cezalandırmaya
yönelik bu kararın Anayasaya, hukuka ne kadar aykırı
olduğunu tescilleyen; oy birliğiyle, 15e sıfır oyla
alınan kararla ifade özgürlüğümüzün ve siyaset yapma
hakkımızın gasbedildiğini gösterdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Çok
teşekkür ederim.
Evet, bugün, açıkçası, direniş
üzerine kurulan bu Mecliste direnen bir vekil olarak ben tekrar geri döndüm,
Allaha hamdolsun diyorum.
Adalet nöbetini boşuna
tutmamıştım; çok haklı olduğuma, halkın
yanımda olduğuna sonuna kadar inanıyordum ve bu da sonunda
gerçekleşti, tekrar buraya geldik ve halkın
kazandığını, demokrasinin kazandığını,
Anayasanın kazandığını gördük. Umarım ki bir
daha bu ve benzeri hadiseler yaşanmaz; milletvekili
dokunulmazlığı, halkın iradesinin en üstün güç olduğu
anlaşılır. Bugün halkın iradesinin tüm
haksızlıklara karşı galip geldiği, halkın
zaferinin tecelli ettiği gündür.
Herkese çok teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Antmen
32.-
Mersin Milletvekili Alpay Antmenin,
Mersin Aydıncıktaki orman yangınına ilişkin
açıklaması
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Seçim bölgem Mersinin Aydıncık ilçesinde
canım ormanlar yanıyor, yüreğimiz yanıyor, ciğerimiz
yanıyor. Yangına müdahale eden başta Mersin Büyükşehir
Belediye Başkanlığı itfaiye ekiplerine, orman ekiplerine,
vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum ama burada şunu
söylemek gerekiyor: Hangarlarda çürütülen Türk Hava Kurumuna ait yangın
söndürme araçlarının bir an önce aktif hâle getirilmesi gerekiyor. Bu
yangınlar son yangınlar olsun diyorum. Geçmiş olsun
Aydıncık.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kemalbay Pekgözegü
33.-
İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay
Pekgözegünün, Ahmet Çakala Adli Tıp Kurumu tarafından verilen
cezasının tehir edilmesiyle ilgili kararın
uygulanmadığına ilişkin açıklaması
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cezaevlerinde büyük insanlık dramları
yaşanıyor. Politik mahpusların tedavi ve yaşam hakkı
pişmanlık ve itirafçılık dayatmasına
uymadıkları gerekçesiyle ellerinden alınıyor. İzmir
Şakran 2 No.lu T Tipi Cezaevindeki müebbet hapis hükümlüsü 68
yaşındaki Ahmet Çakalın mide kanseri tanısıyla
kemoterapi tedavisini evinde görmesi için Adli Tıp Kurumu tarafından
verilen cezanın tehir edilmesi kararı uygulanmamaktadır.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı yaşam
hakkı yönünde karar almak yerine, cezaevinde İdari ve Gözlem
Kurulunun mahpusları kimliksizleştirme yaptırımları
doğrultusunda karar almaktadır, hukukun ölümüdür bu karar. Hukuku
temel almak yerine, cezaevi idaresinin somut delillere dayanmayan
değerlendirmeleri doğrultusunda alınan bu karardan dönülmelidir.
Teşekkür ederim.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
İYİ Parti Grubunun, Isparta
Milletvekili Aylin Cesur ve arkadaşları tarafından, emekli
vatandaşlarımızın sorunlarının ve emekli
aylıklarındaki adaletsizliklerin tespit edilmesi, emekli
aylıklarının yeniden iyi bir yaşam standardı sunacak
şekilde iyileştirilmesi için çözümler bulunması amacıyla 15/4/2021
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Temmuz 2021 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Erol
Katırcıoğlu.
Buyurunuz Sayın Katırcıoğlu.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinize saygılarımı sunuyorum.
İYİ Partinin emeklilerin sorunlarıyla
ilgili verdiği araştırma önergesi üzerine birkaç cümle de ben
etmek istiyorum, süre üç dakikayla sınırlı olduğu için de
edilebilecek şeylerin, konuşulabilecek olan konuların
sınırı çok açık. Dolayısıyla da ben öncelikli
olarak şunu söyleyeyim: Aşağı yukarı 14 milyona
yakın emeklimiz var; bunların bir kısmı doğrudan maaş
alıyor, bir kısmı dolaylı olarak maaş alıyor yani
emeklilerin akrabaları oldukları için ama 14 milyon civarında
insandan söz ediyoruz. Değerli arkadaşlar, bunlar, hepinizin
bildiği gibi -bildiğinizi varsayarak söylüyorum- asgari ücretin çok
çok altında bir ücretle geçinmek durumunda kaldılar. Neden böyle
oldu?
Değerli arkadaşlar, resmî rakamlara göre
enflasyon zaten yüzde 17 civarında, gayriresmî rakamlar... Ki ben
gayriresmî rakamlara maalesef daha fazla güvenmemiz gerektiğini
düşünüyorum. TÜİKin bütün gayretlerine rağmen Hükûmetin
diyeyim- TÜİKin kaybettiği kredibiliteyi yerine koyabilecek bir
adım atamıyorlar. Kabaca baktığımızda, enflasyon
oranı, gerçek enflasyon oranı cinsinden
baktığımızda, açıkçası bugün 14 milyon insan
gerçekten açlık sınırının çok çok altında bir
gelirle yaşamak zorunda kalıyor. Dolayısıyla da bu
konularda bir şeyler yapmak lazım. Yani Kaynakların yeniden
dağılımıyla ilgili olarak neler yapılabilir? diye bir
soru var ortada ama doğrusunu isterseniz, Hükûmet bu sorunun
cevabını vermediği gibi, ikramiyelerle ilgili olarak da
esasında beklentilerin çok altında, 100 lira civarında bir
artış yaparak durumu idare etti. Hâlbuki üç yıldır
aşağı yukarı yüzde 60 civarında ikramiyelerle ilgili
olarak söylüyorum- değer kaybı olan ikramiyelerin normal olarak 2 bin
TLye yakın bir seviyede olması gerekirken 1.100 TLyle yetinilmiş
oldu.
Değerli arkadaşlar, yani bu 14 milyon
insan bizim büyüklerimiz belki veya işte yaş grubu olarak
baktığımızda emekli olmuş olan insanlar, 65 yaş
üstü ve bu rakamdaki insan sayısı da toplam nüfusumuzun
aşağı yukarı yüzde 9,9 civarındaki bir orana tekabül
ediyor.
Yani arkadaşlar, diyoruz ya biz Genç bir
nüfusumuz var. diye. Hayır, düşündüğümüzün aksine, genç bir
nüfusumuz yok arkadaşlar. Yani literatüre göre, genç bir nüfus toplam
nüfusun yüzde 50sini geçmemesi lazım ama demin verdiğim orandan
bakarsanız, bizim yüzde 9,9 yani yüzde 10 civarında emeklimiz var ve
bunlar 65 yaş üstü insanlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Bir
selamlayayım, bitsin.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim.
Dolayısıyla da değerli
arkadaşlar yani her zaman olduğu gibi yine bu lafı
söyleyeceğim, bu lafı söylemenin gerekli olduğuna
inanıyorum. Şimdi, bir önerge geldi, bu önerge makul bir önerge;
içeriği itibarıyla, toplumumuzun önemli bir kesiminin
ihtiyaçlarının araştırılması isteniyor. Sizler de
muhtemelen benzer bir şey düşünüyorsunuz ama siz hayır
diyeceksiniz birazdan ve dolayısıyla, bu önerge geçmemiş olacak
ve buna da diyorsunuz ki: Demokratik bir Parlamento
Efendim, demokratik bir
Parlamentonun işleyiş tarzı olduğunu söylüyorsunuz. Kusura
bakmayın ama bu -artık yani ne bileyim, böyle biraz
dışarıdan bakarsanız bunu görürsünüz- Tüzük veya İç
Tüzük diyelim, gerçekten çok yıpratıcı bir İç Tüzük yani
bizleri de yıpratıyor, bence demokrasimizi de yıpratıyor.
Dolayısıyla da umalım ki İç Tüzük değişsin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Cavit Arı.
Buyurunuz Sayın Arı. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CAVİT ARI (Antalya)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bu ülkede 13 milyon emekli var, ayrıca emeklilik
hakkını kazanmak için bekleyen EYTliler de var. Bu EYTliler meselesinin
bir an evvel çözülmesi gerektiğini buradan bir kez daha duyurmak
istiyorum.
AKPnin iktidara geldiği 2002 yılında
en düşük emekli maaşı alan emeklimiz o günün
koşullarında 8 çeyrek altın -bakın, bizi dinleyen
vatandaşlarımız iyi anlasın diye bu örneği veriyorum-
alabilmekte; bugün, sizin döneminizde en düşük emekli
aylığıyla ancak ve ancak 2 çeyrek altın alınabilmekte,
2 yakın akrabasının düğününe giderse o da bitti demektir.
Şimdi, bakın, 2 milyon emeklimiz 1.500 TL seviyesinde maaş
almakta. Yine, 3 milyon emeklimiz asgari ücretin altında maaş almakta.
Toplam 9 milyon emeklimiz ise yoksulluk sınırı diye ifade
edilen, bugünün rakamıyla 3 milyon 728 bin TLnin altında maaş
almakta.
Değerli arkadaşlar, öncelikle, en
düşük emekli maaşının asgari ücret seviyesine çekilmesinde
zaruret bulunmakta. Bakın, emeklimiz hastaneye tedaviye gider, katkı
payı alınır; ilaç almaya gider, katkı payı kesilir. Bu
şartlarda zaten düşük maaş alan emeklimiz neredeyse hastaneye
gitmekten korkar, eczaneye gidip ilaç almaktan korkar. Bu katkı payı
kesiminin bir an evvel kaldırılması gerekmekte.
2015 seçimlerine gidildiği süreçte Cumhuriyet
Halk Partisinin seçim vaadi vardı: Her emekliye 1 maaş ikramiye, 2
dinî bayramda 1 maaş ikramiye vaadi. Siz ancak 2018 yılında bu
vaadi uygulayabildiniz, Cumhuriyet Halk Partisinin bu vaadini; biz bundan
memnun olduk bizim projemizi, vaadimizi uyguladınız diye. Ancak onu
bin TL olarak uygulayabildiniz ve bugün de aradan üç sene geçti, 1.100 TL
Biz,
geçen bayramda 1.500 TL, bu bayramda da 2 bin TL olarak ikramiyenin artırılması
talebinde bulunduk, önerge verdik ancak sizlerin oyuyla reddedildi. Buradan
bizi dinleyen 13 milyon emekliye sizi şikâyet ediyorum değerli
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Emeklimizin sendikal haklarını elinden
almaya çalışmaktasınız ve açılmış bulunan
sendikalara karşı kapatma davaları açmaktasınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAVİT ARI (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
CAVİT ARI (Devamla) Bakın, emeklimizi
ülkemizde Emekli oldum, artık ülkemizin güzel yerlerini, tatil
beldelerini gezerim. derken artık bugün, günümüzde doğup
büyüdüğü köyüne gidemez hâle düşürdünüz. Bayram geldi sevincini
yaşarken artık Bayramda torunum gelir de ona harçlık veremem.
diye endişe eder duruma düşürdünüz.
Buradan emeklilere seslenmek istiyorum: Emeklilerin
sorunlarını Cumhuriyet Halk Partisi olarak biliyoruz. En kısa
zamanda Cumhuriyet Halk Partisi ve dostlarımızla olan
iktidarımızda emeklilerin tüm sorunlarını çözmeyi buradan
vadediyoruz. Ve emeklilerimize rahat yaşayabileceği bir maaş
alacaklarını buradan ifade etmek istiyorum.
Hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum.
Çok teşekkür ederim. (CHP ve İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Ahmet Özdemir.
Buyurunuz Sayın Özdemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ÖZDEMİR
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ Parti grup önerisi üzerine grubumuz adına söz aldım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öneriye konu 2 tane ana gerekçe sunulmuş.
Birincisi, emeklilerimizin geçim sıkıntısı
yaşadığı ve maaşlarında kısmen bir erime
olduğu; ikincisi de, benzer primleri yatıran emeklilerimiz
arasında maaş farklılıkları olduğuna dair.
Kamuoyunun da takdiridir, emekli
vatandaşlarımız da bunu daha iyi takdir edeceklerdir; AK
PARTİnin en çok üzerinde hassasiyetle durduğu konu emeklilerimizin
maaşıydı. 2002 yılından bugüne kadarki veriler
karşılaştırıldığında da aslında bu
konuda ne kadar emek sarf ettiğimiz ve o kötü şartlardan ne kadar iyi
şartlara getirdiğimiz kamuoyunun da emeklilerimizin de takdiridir.
Elbette ki onların daha iyi şartlarda olmasını isteriz, bu
anlamda getirilen bütün önerileri iyi niyetle karşılıyoruz ama
şunu söyleyelim: HDPli konuşmacımız da söyledi Öneriyi
reddedeceksiniz. diye.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Olsun yine
de...
AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Evet, öneriyi ret
konusunda bizim gerekçemiz şu: Biz, bu konuya vâkıf olduğumuz
için, emeklilerimizin hakkını ve hukukunu takip ettiğimiz ve
koruduğumuz için, bunun bir öneriyle yeniden gündeme getirilmesini
doğru bulmadığımız için bunu reddedeceğiz.
Gerekçelerimizi de söyleyelim; emeklilerimizle ilgili ne yaptığımızı
anlatırsak onların bu konudaki sorunlarına ne kadar vâkıf
olduğumuzu da görmüş olursunuz.
Yaptığımız seyyanen ve oransal
artışlarla, en düşük emekli aylığını 2002
yılından bu yana kadar yüzde 44 ile yüzde 388 arasında bir
artışla iyileştirdik. SSK işçi emekli
aylıklarında yüzde 71; yüzde 71 artışın parasal
karşılığı şu: 377 TL olan
maaşlarını 3.276 TLye çıkardık. SSK tarım emekli
aylıklarında yüzde 99 artış. BAĞ-KUR esnaf emekli
aylıklarında yüzde 167 artış; maaşları 149 TL
iken 3.250 TLye çıkardık. BAĞ-KUR tarım emekli
aylıklarında yüzde 388 artış; 66 TLden 1.860 TLye
çıkardık. Memur emekli aylıklarında ise yüzde 44
artışla 377 TLden 3.276 TLye çıkardık.
Söylemek istediğimiz şu: Getirilecek her
türlü öneriyi ve önergeyi dikkate alırız ve bunun gereğini
yaparız ama biz zaten emeklilerimizin haklarını, onların
yaşam kalitesini daha iyi artırmakla ilgili alınması
gerekli bütün önlemleri geçmişten bugüne kadar almışız. Ama
iyi devlet idare etmek şudur: Elimizde ne varsa bunun hepsini hemen emeklimize,
işçimize memurumuza vermek değil, elimizdeki bütçe imkânlarıyla
önümüzdeki yılları hesap ederek düzenleme yapmamız gerekir.
Zannediyorum, bizim böyle yapmamız emeklilerimizde olumlu bir
karşılık buldu ki biz emeklilerimizden en çok oy alan siyasi partiyiz.
O nedenle de bugün bu öneriyi, iyi niyetli ama bizim
yaptığımız çalışmaları belki bir nebze eksik
takip etmiş bir öneri olarak değerlendiriyoruz ve önerinin
karşısında oy kullanacağımızı beyan
ediyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Emekliler duyuyor bayram
öncesi.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Özel, yoklama talebiniz
var.
Sayın Özel, Sayın Sındır,
Sayın Sümer, Sayın Arı, Sayın Antmen, Sayın
Şeker, Sayın Ünver, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın
Tanrıkulu, Sayın Emre, Sayın Aygun, Sayın Ünsal, Sayın
Beko, Sayın Zeybek, Sayın Şahin, Sayın Tutdere, Sayın
Ceylan, Sayın Serter, Sayın Akar, Sayın Çakırözer.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum, yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
İYİ Parti Grubunun, Isparta Milletvekili
Aylin Cesur ve arkadaşları tarafından, emekli
vatandaşlarımızın sorunlarının ve emekli
aylıklarındaki adaletsizliklerin tespit edilmesi, emekli
aylıklarının yeniden iyi bir yaşam standardı sunacak
şekilde iyileştirilmesi için çözümler bulunması amacıyla 15/4/2021
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Temmuz 2021 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan
Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, küresel
siyasetteki değişimin araştırılması amacıyla
16/7/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Temmuz 2021 Cuma günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
16/7/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/7/2021 Cuma günü (bugün)
toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
16 Temmuz 2021 tarihinde Siirt Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
verilen (13619 grup numaralı) küresel siyasetteki değişimin
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis Araştırması Önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak, görüşmelerinin 16/7/2021 Cuma günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İstanbul Milletvekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç.
Buyurunuz Sayın Oluç. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın vekiller; küresel siyasette NATO ve G7
zirveleri sonrasında Bidenesk diyebileceğiz Bidenvari bir tablo
var.
Joe Biden -sizler de izlemişsinizdir- ilk yurt
dışı gezisini, popülist siyasetin, otoriter rekabetçi rejimlerin
ve totaliter yapıların kendini demokrasi kılıfında
örgütleyebildiği faşist yönetimlerin karşısında bir
çeşit gövde gösterisiyle yaptı. Önce G7 ve sonra NATO zirvelerinde
ilan edilen yeni dünya hattı önümüzdeki günlere ve dengelere dair pek çok
şey söylemektedir.
Birkaç hatırlatma yapacağım çok
hızlı bir şekilde: Son elli, altmış yıla
baktığımızda, hatta daha öncesine
baktığımızda, 1941de İkinci Dünya Savaşının
sonuna işaret eden Atlantik Paktı -Anlaşması- Batı
merkezli hegemonik müdahalelerin altyapısını
oluşturmaktaydı. 1949 yılında kurulan NATOyla ete
kemiğe büründü bu anlaşma.
İkinci Dünya Savaşının
sonrası, dünya siyasetinde yeni bir aşamaya işaret edilen,
soğuk savaş olarak tabir edilen bir dönem yaşadık.
NATOnun öncülük yaptığı Batı Bloku ile Sovyetler
arasındaki güç mücadeleleri şeklinde ilerledi.
1990larda Sovyetlerin çöküşüyle tarihin
sonu tezleri duyulmaya başlandı. Daha sonra küreselleşme
adıyla başlayan bir süreçte, ulusal ekonomilerin küresel ekonomiye
entegrasyonu; asgari, demokratik ve liberal değerler ile siyasal
alanı inşa etmek amaçlanıyordu. Bu dönemde, 11 Eylül 2001de
İkiz Kule saldırıları gerçekleşti; önemli bir milat
oldu. 11 Eylülle birlikte dost-düşman ikiliği yeniden kuruldu bütün
dünyada.
2008 yılında ABDde başlayan ve tüm
küreye yayılan ekonomik kriz, finans kapitalin balonunun
patladığına işaret ediyordu ve bu patlakta Denize
düşen yılana sarılır. misali otoriter popülist liderler
yükselmeye başladı; Trumptan Putine kadar yerküre hızla
otoriter popülist liderler tarafından parsellendi.
Covid-19 pandemisini yaşadık ve bununla
birlikte, mevcut sistemin sürdürülemezliği de ortaya çıktı.
Dünya Ekonomik Forum Başkanı Schwabın, yazdığı
Covid-19: The Great Reset yani Büyük Yeniden Başlangıç adlı
kitabında ortaya koyduğu fikirler ve Bidenın öne
çıkardığı yeni yeşil düzen bu
arayışların yönüne dair fikir veriyor.
Şimdi, kapitalizmin yapısal krizinin
belirginleştiği, salgınla birlikte küreselleşmenin zaaf ve
eksiklerinin daha net görüldüğü ve
tartışıldığı bir dönemde aslında herkesin
yeni bir kozmos aradığı ve bu eşikte hegemonik güçlerin
konumlarını görmek açısından yeni bir hamle dikkat çekti;
bu hamlenin adı, Yeni Atlantik Paktı.
Takvimler 10 Haziran 2021i yani bundan
yaklaşık bir ay öncesini gösterdiğinde, ABD Başkanı
Joe Biden ile İngiltere Başbakanı Boris Johnson, ilk Atlantik
Paktından tam seksen yıl geçtikten sonra, Atlantik
Paktını tekrar güncelleyerek Yeni Atlantik Paktını
imzaladılar. Daha sonra bu anlaşmayı G7 ve NATO ülkelerine
bildirdiler, 8 maddelik bir pakttan söz ediyorum. İlk maddesine göre,
pakta taraf olan ülkeler demokratik ve şeffaf toplum ilkelerini ve
kurumlarını savunmayı taahhüt ediyor; 2nci madde
uluslararası iş birliğini oluşturan kurumlar ve ilkeleri
güçlendirme ve uyumlarını sağlamayı; 3üncü madde egemenlik
ve toprak anlaşmazlıklarının barışçıl
çözümünü; 4üncü madde ülkelerin bilim ve teknolojide yenilikçiliğini
korumayı ve geliştirmeyi; 5inci madde siber güvenlik dâhil ülkelerin
güvenliğini sağlama ve NATOnun
caydırıcılığını artırmayı;
6ncı madde kurallara dayalı, adil, iklim dostu ekonomiyi inşa
etmeyi; 7nci madde tüm eylem planlarında iklim
değişikliğine dikkat çekmeyi; 8inci madde ise sağlık
sistemini ve koruyucu sağlığı geliştirmeyi taahhüt
ediyor.
Bu maddelerin önemli bir kısmı
aslında iktidar ittifakının çok yabancı olduğu ve
duymaktan hiç hoşlanmadığı maddeler, bunu biliyoruz ama
size bir kez bunları hatırlatmak istedik. Yeni duruma hazır
mı bu iktidar ittifakı? Yeni durumun farkında
mısınız, anladınız mı? Değilsiniz,
olmadığınızı biliyoruz, o yüzden bunu
tartışmak istiyoruz. Bu konuyu tartışmayı,
değerlendirmeyi ve bir araştırma komisyonuyla bu konunun enine
boyuna tartışılmasını istiyoruz. Çünkü bakın,
atılan adımlar çok net olarak görünüyor. G7nin ana kadrosunda
yapılan son zirvede 4 katılımcı daha vardı:
Avustralya, Güney Kore, Güney Afrika ve Hindistan. Churchill misali, cetvelle
Avustralya, Asya, Afrika ve Hindistanı kapsayan çizgileri
birleştirdiğinizde bu zirvenin hedefinin ne olduğu belliydi,
Çin.
Dolayısıyla, dünyada yeni bir döneme girildi
ve bu yeni dönemin önemli noktalarını bu iktidarın
anladığı kanaatinde değiliz. Nereden mi
çıkarıyoruz? Okuyoruz, iktidarın fikir vericilerinin
yazdıkları makaleleri okuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu makalelerde durumun
anlaşılmadığı çok net olarak ortaya çıkıyor.
Şimdi, bir taraftan Amerika Birleşik
Devletleri, G7, NATO bir proje ortaya koyuyor, bu proje: Daha İyi Bir
Dünyayı Yeniden İnşa Et (B3W) Projesi. Diğer tarafta, Çin
bir proje ortaya koyuyor: Tek Kuşak, Tek Yol Projesi. Her ikisine de çok
büyük miktarlarda bütçe ayrılmış vaziyette ve bu bütçelerin
ayrılması demek, diğer devletleri ve ülkeleri; bu ülkelere, bu
sistemlere, kendilerine bağımlı kılmaları demektir. Bu
çok önemli bir tartışmadır ve bu tartışmayı
eğer biz layıkıyla yapmazsak, hazırlıkları
Türkiye layıkıyla yapmazsa yeniden emperyal politikalar
doğrultusunda geleceğimize ipotek konulacaktır. Bunu da çok net
olarak vurgulayalım.
O nedenle, bu konunun
tartışılmasını, görüşülmesini Türkiye
halklarının geleceği açısından çok elzem görüyoruz ve
dış politikada iktidarın halüsinasyonlar görmesinin önüne
geçmesinin yolu
Meclisin bu konuda görev almasını diliyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına
Aydın Milletvekili Sayın Aydın Adnan Sezgin.
Buyurunuz Sayın Sezgin. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN
SEZGİN (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
küresel siyasette, dengelerde, yaklaşımlarda değişimler
olduğu muhakkak. Bunların Türkiye üzerinde tesirleri olduğu ve
olacağı da kesin. Maalesef, bu değişimler ve ülkemiz
üzerine olan ve olabilecek sonuçları, artık bir dış
politikası kalmayan, uluslararası ilişkilerde savrulup duran
iktidar tarafından hiçbir şekilde ciddiye alınmıyor.
Ciddiye alınmıyor çünkü iktidar kendisi ciddi değil;
İYİ Parti olarak bu kanaatteyiz, dünya da bu izlenime sahip. Oysa
yeni bir küresel gündem oluşuyor. Bu küresel gündeme en geniş
şekilde katkıda bulunma potansiyeline sahip Türkiye, dış
çeperlerde tali konumda etkisiz kalıyor çünkü tek adam rejimi günlük küçük
siyasi çıkar arayışları içindedir, uluslararası ilişkilerinde
bununla yetinmektedir; zihniyeti küçük çıkarlar ve kendini ait
gördüğü dar ideolojinin sefaletiyle sınırlıdır. Ulusal
çıkara dayalı politikaları, stratejileri belirlemekten tamamen
âcizdir. Uluslararası camiaya, Türkiye'nin müttefiki olduğu zeminlere
ve yakın bölgesine olumlu katkıda bulunabilecek gücü de itibarı
da kalmamıştır. Daha kesin normlar, daha güçlü bir
dayanışma anlayışı kazanma gayreti içinde olan
demokrasi coğrafyasına bağlılığımız
sadece şekilde kalıyor. İktidar hem içerideki
uygulamalarıyla bu coğrafyaya ait olmadığını
ortaya koyuyor hem de şekli, şemaili kalmamış
uluslararası ilişkilerinde otoriter, totaliter rejimlerin yönetimine,
yönetimlerine tabi bir ülke durumuna düşürüyor Türkiye'yi; otoriter
ülkelerle iş birliğini, acemice demokrasi coğrafyasına
karşı oynama girişimlerinde bulunuyor. Türkiye'nin bundan
kazanacağı hiçbir şey yoktur. Şantajvari tavırlar
Türkiye'ye yakışmıyor.
Ülkemizin coğrafyasının, tarihinin ve
kültürel değerlerinin tayin ettiği istidat ve aidiyet demokrasi
coğrafyasıdır ve bu coğrafyanın çoğulculuk,
bireysel özgürlükler ve hukuk devleti normlarıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Türkiye Büyük
Millet Meclisi de mevcut sultancı rejime rağmen Türk milletinin
esenliği ve Türkiye Cumhuriyetinin millî güvenliği ve üstün
çıkarları adına demokrasi coğrafyası ve demokrasi
değerleri yönünde gayret göstermelidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Yunus Emre.
Buyurunuz Sayın Emre. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YUNUS EMRE (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, önemli bir önerge gerçekten. Dünyada,
Türkiyede özellikle 2008 finansal krizinden sonra çok ciddi bir
tartışma konusu demokratik gerileme ve bu şartlarda
hatırlatmak gerekiyor ki Türkiye uluslararası planda
sıklıkla gündeme gelen bir ülke. Yani Türkiyede yaşanan
demokrasi sorunları, Türkiyede ortaya çıkan yeni rejim, tek adam
rejimi ve tabii, Türkiyedeki yönetim anlayışı, zihniyeti,
uygulamaları.
Şimdi, bu yeni durum, Türkiyenin kendi
tarihsel doğrultusundan uzaklaşması aslında temel olarak
Türkiyenin evrensel değerlerden, evrensel normlardan kopmasıyla
ilgili, bundan ayrılmasıyla ilgili. Bu bakımdan, çok kritik bir
gelişme ve Türkiyede, başta ekonomi olmak üzere, birçok alanda da
büyük bir geriye gidişi, küme düşmeyi, çöküşü aslında
başlatan, önünü açan bir ciddi gelişme.
Değerli arkadaşlarım, biz, tabii,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiyedeki demokrasi sorunlarını
gündeme getirirken şunun çok iyi farkındayız: Demokratik bir
Türkiye, ekonomik koşulların tabii ki çok daha iyi olacağı
bir Türkiyedir, demokratik bir Türkiye uluslararası planda çok daha
itibarlı olacak bir Türkiyedir ancak biz demokrasiyi sahiplenirken,
Türkiyede demokrasi eksiğini gündeme getirirken, Türkiyeye demokrasiyi
taşımak için mücadele ederken aslında başka bir noktadan
hareket ediyoruz. Yani Ekonomi iyi olsun. Uluslararası planda Türkiyenin
itibarı olsun. bu, başka bir mesele ama biz en başta,
demokrasiyi bir değer olarak sahipleniyoruz, bir temel ilke olarak
sahipleniyoruz. Yurttaşlarımız demokrasiyi hak ediyorlar;
Türkiyede yaşayan insanlar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları
demokrasiye layıklar. İnsan onuruna yaraşan bir hayat ancak
demokrasi, insan hakları olursa mümkündür. Biz demokrasiyi tabii ki bunun
için istiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyedeki
karşı karşıya bulunduğumuz demokratik gerilemenin en
önemli sonuçlarından biri de kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyinde
Türkiyenin 2017 Anayasa değişikliğinden sonra tekrar izleme
sürecine, denetim sürecine alınması oldu. Bu, Türkiye
bakımından çok acı bir manzaradır. Ancak üzülerek belirtmek
istiyorum, dört yılı aşkın bir süre oldu, hiçbir ilerleme
gerçekleşmedi arkadaşlar yani bu dört yıllık izleme
sürecinde Türkiyedeki durum daha kötüye gitti. Öyle bir noktaya
ulaştı ki bugün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin en
temel unsurlarından biri olan 18inci madde üzerinden Türkiye, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde mahkûm ediliyor ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin kimi kararları Türkiyede uygulanmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YUNUS EMRE (Devamla) Sayın Başkan,
toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
YUNUS EMRE (Devamla) Bu manzara, Türkiyenin hak
ettiği bir manzara değildir. Türkiye, çok ağır
sonuçları, bu demokrasiden uzaklaşma ortamının çok
ağır sonuçlarını yaşamaktadır, günbegün
yaşamaktadır. Ancak şunu belirtmek istiyorum: Biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, başlangıçta da söyledim, demokrasiyi sahiplenen
bir konumdayız, evrensel değerleri sahiplenen bir konumdayız;
demokrasi, hukuk, çevre, barış, bunların üzerinde çok titizlenen
bir konumdayız. Bu kapsamda bizim temel mücadelemiz, Türkiyeyi
uluslararası planda demokratik standartlara kavuşturmaktır;
Türkiyede buna uygun bir toplumsal, siyasal ortamı yaratabilmektir. Bunun
için çok geniş bir birlikteliği yerel seçimlerde oluşturduk ve
hatırlayacaksınız; İstanbul ve Ankara başta olmak
üzere, birçok şehirde bu büyük demokratik birliktelik çerçevesinde çok
önemli sonuçlar elde ettik ve inanıyorum ki önümüzdeki genel seçimlerde de
bu durum daha olumlu bir şekilde neticelenecektir ve Türkiyede çok güçlü
olan, az önce ifade ettiğim, Türkiyenin bu demokrasi birikimi Türkiyeyi
içine girdiğimiz bu karanlık manzaradan çıkaracaktır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Konya Milletvekili Sayın Ziya Altunyaldız.
Buyurunuz Sayın Altunyaldız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ZİYA ALTUNYALDIZ
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 18inci
yüzyılın sonunda başlayan Sanayi Devrimi artık 4üncü
evresini de tamamlamak üzere. Bugün, sürdürülebilirlik vizyonuyla
şekillenen yeni bir döneme merhaba diyoruz. Yeni dönemin anahtarları
ise yeşil teknolojiler, sürdürülebilir dijitalleşme ve rekabetçi
dönüşüm. Sanayiden enerjiye, finansmandan tüketime, ulaştırmadan
dijitalleşmeye birçok alanda artık geleneksel
yaklaşımların yeri yok. Yeni teknolojiler, ezber bozan çözümler
bu yeni dönemin doğasını ve ögelerini oluşturuyor. Bütün
bunlarla birlikte Covid-19 salgını da tüm dünyada oyunun
kurallarını baştan yazdırtıyor bir anlamda.
Değerli milletvekilleri, dünya hızlı
bir dönüşüm içerisindeyken ülkemizin de bu süreçten
bağımsız kalması elbette imkânsızdı. Ülkemiz
küresel dönüşüm sürecinin farkında olarak demokrasi, temel hak ve
özgürlükler, insan hakları, kalkınma ve daha birçok alanda
yetkinliklerini güçlendirerek yoluna devam ediyor. Küresel paradigma
değişimiyle birlikte uluslararası ilişkilerde edilgen bir
konum yerine etkin, kararlı ve ilkeli adımlar atıyoruz. Küresel
kamuoyunda millî menfaatlerimizi dikkate alan, aynı zamanda
uluslararası paktları gözeten küresel iş birliklerini
geliştiriyoruz. Girişimci ve insani bir dış politika
tasarımıyla birbirini tamamlayan siyasi, ekonomik, insani ve kültürel
iş birliğini de gözeten bir diplomasiyi tüm dünyada etkin bir
şekilde yürütüyoruz. Sahada ve masada inisiyatif alan güçlü Türkiye
olgusunu ve algısını büyütüyoruz değerli arkadaşlar.
Dünyanın yaşadığı bu
dönüşüm süreciyle birlikte ülkemizin önüne sunulan tarihî
fırsatları avantaja çevirmek için var gücümüzle çalışmaya
devam ediyoruz. Sahip olduğumuz üretim kabiliyetimiz, iş gücü
potansiyelimiz, adaptasyon dinamizmimiz, prensiplerimiz, diyalog, küresel
gelişmeleri, küresel dinamikleri doğru okuma ve buna göre pozisyon
alma kabiliyetimiz önümüzdeki dönemin temel taşlarını ve
paradigmasını teşkil ediyor. İnsan haklarında,
hukukta, ticarette, sanayide, üretimde ve ihracatta dönüşüme ayak
uydurmakla yetinmiyor, dönüşümü yönetme ve dönüşüme yön verme çabamızı
sürdürüyoruz değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) - Teşekkür
ederim.
Bu gayretlerimizle ülkemiz bugün bölgesinde ve
dünyada söz sahibi olan, sözünü ifade eden, pozisyonu dikkate alınan bir
ülke konumuna gelmiştir. Hak ve menfaatlerimizi, ülkemizin
bağımsızlığını ve istikbalini korumak için
her alanda etkin politikalarımızla ve eylemlerimizle artık
hikâyeyi yazan ülkelerden biri olduk değerli arkadaşlar. Bu kapsamda
yaptığımız çalışmalardan birine örnek olarak:
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın
imzasıyla daha bugün Resmî Gazetede yayımlanan genelgeyle 2023
kalkınma hedeflerimiz doğrultusunda üretim, yatırım,
ihracat, istihdam dinamiklerimizle dönüşümü gerçekleştiriyoruz ve bu
hedefler doğrultusunda eylem planımızı hayata geçiriyoruz.
Değerli arkadaşlar, küresel
gelişmelere sadece hazır değiliz gördüğünüz gibi, küresel
gelişmelere yön veriyoruz ve yönetiyoruz. Dolayısıyla bu
önergeye oyumuzun ret olduğunu ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Adana Milletvekili Orhan
Sümer ve arkadaşları tarafından, Adana ilinin ve
vatandaşların yaşadığı sorunların tespit
edilmesi ve bu sorunların çözümü olabilecek tedbirlerin alınması
amacıyla 14/7/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Temmuz 2021 Cuma günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
16/7/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/7/2021 Cuma günü (bugün)
toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Adana Milletvekili Orhan Sümer ve
arkadaşları tarafından Adana ilinin ve vatandaşların
yaşadığı sorunların tespit edilmesi ve bu
sorunların çözümü olabilecek tedbirlerin alınması amacıyla
14/7/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (2726 sıra no.lu) diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 16/7/2021 Cuma günlü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklama
üzere Adana Milletvekili Sayın Orhan Sümer konuşacak.
Buyurunuz Sayın Sümer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çukurova bölgesinin incisi Adanamızın
sorunlarıyla ilgili söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Filmlere, romanlara, festivallere konu olan;
şairler, yazarlar, edebiyatçılar, müzisyenler, sinemacılar,
bilim adamları yetiştiren; acının, sevincin,
mutluluğun Anadolunun hoşgörüsüyle harmanlandığı;
tarımın başkenti unvanıyla anılan Adanamız ne
yazık ki artık, işsizlikle, uyuşturucu
kullanımıyla, sığınmacı sorunuyla, elektrik
kesintileriyle, kapanan fabrikalarıyla, tarım arazilerinin boş
kalmasıyla anılır hâle geldi.
Bereket fışkıran toprakları AKP
iktidarı maalesef kurak çöllere çevirdi. Biz her fırsatta Ekonomi
politikalarınız yanlış. Tarım
politikalarınız hatalı. uyarısı yaptıkça iktidar
kendi bildiğini yapmaktan vazgeçmedi. Geldiğimiz noktada,
Adanamız geçmiş günlerini mumla arar oldu.
Seyhan ilçemizde işsizlik ve göç sorunu var,
gençler kendi memleketlerinden kaçmaya başladı.
Sığınmacı ve göçmen sorunu Seyhanda çözülmezse çok daha
büyük sorunlar yaşayacağız. Seyhanlı çiftçilerimiz Devlet
Su İşlerinin sulama kanallarından su kesintisi yapmasından
dert yanıyor çünkü çiftçilerimizin ürünü su kesintileriyle tarlasında
maalesef yanıyor.
Yüreğir ilçemizde 1896 yılından beri
Adanalılara hizmet eden Yüreğir Devlet Hastanesi 2013
yılında yıkıldı, sekiz senedir hastanenin
yapılması bekleniyor; reklam panolarına asılan hastane
fotoğrafından başka bir şey yapılmadı.
Yüreğir-Karataş Yolu hâlâ bitirilmeyi bekliyor.
Yine, Doğankent, Solaklı, Yunusoğlu
bölgelerimizde bitmeyen elektrik kesintileri ve altyapı sorunlarıyla
boğuşuyoruz. Yine, bu bölgemizde, su kanalları çöplük
alanına dönmüş durumda, su kanallarının temizlenmesiyle
ilgili defalarca şikâyet edilmesine rağmen Devlet Su İşleri
çözüm üretmiyor.
Sarıçamda çiftçilerimiz yaşam
savaşı veriyor; soğandan, patatesten büyük zarar eden çiftçimiz,
ayçiçeği fiyatları açıklanmayınca -üreticiler- maalesef
mallarını şu an satamıyor, Toprak Mahsullerinden de
herhangi bir bilgi alamıyor.
Kozan ilçemizde, Kuyubeli bölgesinde, 23
Ağustos 2020de yangın çıkmış, civar köylere büyük
zarar vermişti. Yangında evleri hasar gören, hayvanları telef
olan vatandaşlarımız kendilerine verilen sözlerin
tutulmasını, zararlarının
karşılanmasını istiyor.
Karataş ilçemizde, Karagöçer Köprüsü 15 köyü
birbirine bağlıyordu, Devlet Su İşleri bu köprüyü
kapattı, yenisini yapacaklarını söylediler ancak aylar oldu,
köprünün temeli bile atılmadı. Karataş Limanına
yapılacak yatırımla ilgili tek bir çivi dahi hâlâ
çakılmadı. Vatandaşımızın
kullandığı Karataş Plajı ise özelleştirme
kapsamına alındı.
Tufanbeyli ilçemizde, Adana ile Tufanbeyli
arasındaki yol yıllardır tamamlanmayı bekliyor, on beş
yıl önce yol yapımında kullanılacak olan menfezler maalesef
çürüdü, yol yapımı hâlâ bitmedi.
Feke yolunda dört yıl önce heyelan
gerçekleşti, yolun bir bölümü trafiğe kapatıldı, bugün,
hâlâ heyelanın kalıntıları devam ediyor; Karayolları
bu bölgeye ciddi anlamda bakmıyor.
Saimbeyli ilçemiz neredeyse kapanacak durumda;
ilçeden adliye binası taşındı, maliye binası
taşındı, askerlik şubesinde 1 kişi
çalışıyor, şimdi, cezaevini taşıyorlar. Tek bir
iktidar yetkilisi ilçedeki vatandaşlar ne düşünüyor diye maalesef
sormuyor.
İmamoğlu ilçemizde birçok tarım
arazisi maalesef çiftçilerimizin borçları nedeniyle haczedilmiş
durumda. Pozantı ilçemiz ve İmamoğlu ilçemizde meslek
yüksekokulunu tercih ederek oraya giden öğrencilerimizin barınmalarını
sağlayacak yeterli sayıda devlet yurdu bulunmuyor.
Karaisalı ilçemizde elektrik sorunu bitmek
bilmiyor, Kızıldağ Yaylası'nda bölge köylülerimiz bir
yıldan fazla bir süredir elektrik bağlantısının
kurulmasını bekliyor. Altyapı sistemleri yetersiz olduğu
için bölge köyünde okuyan çocuklarımız EBA sistemine giremiyor. Yine,
Karaisalı'da bulunan Mengücek Barajı çiftçilerimiz için hayati önem
taşıyor ancak defalarca talepte bulunulmasına rağmen
barajın sulama kanallarının kapalı sistemlere geçirilmesi
gerçekleştirilmemiş.
Aladağ'da Karayollarının yapması
gereken bağlantı yolları hâlâ yapılmamış,
yaylacılar zor durumda.
Feke'de 21inci yüzyılda hâlen telefon çekmeyen
köylerimiz var. TOKİ'nin yaptığı toplu konutta ciddi
sorunlar hâlâ bekliyor.
Yine, Yumurtalık'ta Kaldırım
altı bölgesi dediğimiz alanda, deniz sahilinde
vatandaşlarımızın konaklamasına izin verilmiyor.
Meclis çatısı altında Turizm Kanunu'nu görüştüğümüz
şu günlerde, Adana'nın deniz turizmi için atılması gereken
birçok adım varken, iktidarın önemli makamlarında bulunan,
geçmiş yıllarda da Turizm Bakanlığı yapan siyasetçiler
Karataş ve Yumurtalıkda bir tane turizm tesisi bile kurmadı.
Turist çeksin diye yapılmış tek bir hizmet alanı yok.
Ayrıca, iktidar, Adanada deniz olduğunu ya unutmuş ya da
görmezden geliyor.
Peki, AKP iktidarı Adanaya hiç mi
yatırım yapmadı? Tabii ki yaptı. TEKEL binasını
sattı, TRT binasını sattı, Sümerbank arazilerini
özelleştirdi, Karayolları binası özelleşti, devlete ait
tarım arazilerini satmaya devam ediyor, birçoğu özelleşti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN SÜMER (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
ORHAN SÜMER (Devamla) Seyhan ilçemizin en
değerli arazisi üzerinde bulunan hem de tarihî, maddi değeri çok
yüksek olan Demiryolları atölyeleri tekrar, yeniden özelleştirilmeye
başlandı. Maliye Bakanlığının tesisleri maalesef
satışa çıkarıldı. ÇUKOBİRLİK arazilerinin ne
olacağı belli değil, bir bölümü satıldı, üzerine AVM
yapıldı. 5 Ocak Stadyumu'nun ne olacağı yıllardır
belirsiz; En son, Millet bahçesi yapılacak. denildi, onunla da ilgili
kamuoyuyla paylaşılmış net bir proje yok. Bölgesel
havalimanımızı yapıyoruz. dediler, kuşların göç
yollarını, verimli tarım arazilerini mahvettiler ancak yeni
havalimanının ne zaman biteceği belli değil. Uçuş
garanti sayısı, toplam yapılacak yatırım miktarı
belli değil. Maalesef, Adana Çukurova bölgesinin incisi durumdayken,
şimdiyse işsizlik, yoksulluk rakamlarıyla 1 numara. Bu durumun
sorumlusu ise on dokuz yıldır ülkeyi tek başına yöneten AKP
iktidarıdır diyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Başkanım, teşekkür ederim.
BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına
Adana Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.
Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET METANET
ÇULHAOĞLU (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Adana'nın sorunları
hakkında verilmiş olan grup önerisi hakkında görüşlerimi
ifade etmek üzere söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Türkiye'nin 5inci büyük kenti olan
Çukurova'nın incisi olarak tabir edilen Adana'mız, ülkemiz
hazinesine kazandırdığı katma değerle
kıyaslanamayacak kadar az yatırım almaktadır. Bugün
Adana'mız, AK PARTİ iktidarının yanlış ekonomi
politikaları sonucunda büyük fabrikaların kapandığı,
işsizliğin alabildiğine çoğaldığı bir il
konumuna gelmiştir. Adana esnafının büyük bir çoğunluğu,
pandemi ve ekonomik krizin etkisiyle kiralarını bile ödeyememektedir.
Turizm alanında yapılacak
yatırımlarda Adana'mızın adı bile unutulmuştur.
Kentsel dönüşümler konusunda iktidar
Adana'mıza yeterli desteği vermediği için şehrimizde
gecekondu sorununun çözümü gecikmektedir.
İklim değişikliği sonunda
Çukurova'da aşırı sıcaklar neticesi tarımsal ürünlerde
çok azalma olmakta, buna bir de iktidarın yanlış tarım
politikaları eklenince, üretim ve verim düşüklüğü yaşayan
çiftçilerimizin girdi maliyetlerinin düşürülmesi bu iktidarın
aklına bile gelmemektedir.
Suriyeliler konusunda Adana'mız çok muzdarip
bir durumdadır. Şehrimiz geçici
sığınmacıların istilası altında olup, bu,
kentimize ek yükler getirmekte ama iktidar bu yükü görmeyip
yardımları artırmamaktadır.
Yurt dışından ithal edilen plastik
atıklar nedeniyle çöp deposu hâline getirdiğimiz şehrimizin
insanı bu konuya isyan etmek durumuna gelmiştir.
23-24 Ağustos 2020 tarihinde Kozan ilçemizin
Kuyubeli Mahallesinde 8 mahallede yangın olmuş ve birçok vatandaşımızın
evi, iş yeri ve ahırları yanmıştı. Bu konuda,
yangında zarar gören köylülerimiz kredi yerine buraları afet bölgesi
ilan etmenizi beklemiştir. Verdiğimiz soru önergesi bile görmezden
gelinerek vatandaşlarımız mağdur edildi.
Tekrarlıyorum, Kozanlı vatandaşlarımız hâlen sizden
bunu istemektedir.
Yine, Kozan-Feke-Tufanbeyli-Saimbeyli-Kayseri yol
güzergâhının bir an evvel bitirilmesi için ilgili bakanlara soru
önergesi de vermiştik. Çalışmalar 2021 sonunda
bitirilecek." denilmesine rağmen hâlen bu yolun biteceğine dair
en ufak bir gelişme olmamaktadır. Adana-Karaisalı yolunda
kazaların artması nedeniyle Karaisalı-Adana arası duble yol
yapılması zorunlu hâle gelmiştir. Bunun bir an önce Karayolları
tarafından ele alınması gerekmektedir.
Yine, Karaisalının
Kızıldağ Yaylası ve Aladağın bazı
köylerinde elektrik kesintileri olmakta, bundan da vatandaşımız
muzdarip olmaktadır. Yine Karaisalının Nergizlik
Barajıyla sulanması gereken arazilerinin hâlâ su beklediği
vatandaşlarımız tarafından ifade edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Çulhaoğlu.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla)
Adanamızda trafik sorunu her geçen gün ağırlaşmakta.
D400e 2 battıçıktı
Karayolları Genel Müdürlüğünce
D400 Kara Yoluna yapılan battıçıktıya ilaveten, 3 tane
yapıldı, 2 tane daha yapılması gerekir. Bu,
Adanalıların taleplerinin özellikle en büyüğünden birisidir.
Yine, Adanada yaban hayatı sorunu... Adanada
çok önemli sorun olan yaban hayatı uygulaması insanların
mağdur olmasına yol açtı. Ruhsatlı daire, resmî kurum,
hastane ve okullar olmak üzere yaklaşık 3.500 yapı bu alan
içerisinde yer alıyor. Yaban hayatı uygulaması
kaldırılarak bu yapıların sorununun çözülmesi gerekir
diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Tulay
Hatımoğulları Oruç.
Buyurunuz Sayın Hatımoğulları
Oruç. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem
Adanayla ilgili verilmiş olan önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım.
Adanadaki kent sorunlarını özetleyen,
iktisadi açıdan, altyapı açısından sorunları özetleyen
kapsamlı bir araştırma talebi var ve elbette buna olumlu yönde
baktığımızı belirtmek isterim.
Tarım, Türkiye ekonomisi ve Türkiyedeki
iaşe için en önemli sektörlerden biridir. Pandemi günlerinde sadece
Türkiye değil, bütün dünya tarımın önemini daha fazla fark etti.
Çukurova Türkiye'nin güzide tarım
bölgelerindendir ama çiftçiye desteğin genel olarak
azaltılmış olması, mazotun, elektriğin, zirai
ilaçların, gübrenin çok fazla pahalanmış olması üretimi
olumsuz yönde etkilemiştir. Tarıma yönelik mal ve hizmetlere dönük
vergilerin çok yüksek olması da bu üretim alanını
daraltmaktadır.
Bu iktidar, Çukurovanın simgesi olan uçsuz
bucaksız pamuk tarlalarını, portakal bahçelerini ne yazık
ki korumadı, korumamakta da ısrar ediyor. Birçok ülkeden domates,
patates, et dahi ithal eden bir ülke pozisyonuna geldiysek bu, bu ülkede
uygulanmış olan -başta tarım politikaları olmak üzere-
iktisadi politikaların yanlışlığından
kaynaklanmaktadır.
Bakın, sadece 2019da 950 bin ton pamuk ithal
edilmiştir, oysaki Çukurovaya yeterli bir yatırım
yapılsaydı ithalci pozisyonda değil, ihracat yapan pozisyonda
olurduk; buna da müsaade edilmedi.
Yine, Adana desteklenmediği için, bir sanayi
bölgesiyken, çok yüksek oranda işçi göçü alırken, şimdi
sanayisizleştirildi ve işçi göçü veren bir bölge pozisyonuna
düşmüş oldu.
Bizler bu süre zarfında milletvekillerimizle
birlikte Kars, Ardahan ve Iğdırı ziyaret ettik ve orada
esnafla, işçiyle, çiftçiyle yaptığımız
görüşmelerde en fazla ön plana çıkan sorunlardan birinin kıtlık
sorunu... Yani yağmur yağmadığı için emekçilerin yaşadığı
sorunları paylaştılar bizimle. Ben buradan, tekraren, çiftçinin
ve oradaki emekçilerin taleplerini paylaşmak istiyorum: Esnaf ve
çiftçiler, üretimin sağlanabilmesi ve hayvancılığın devam
edebilmesi için mutlaka saman fiyatının düşürülmesini, kredi borçlarının
ertelenmesini talep ettiler. Burada şunu ifade ediyoruz: Biz, tabii ki bu
iktidarın bunları yapmayacağını artık gayet iyi
biliyoruz çünkü bu iktidar ayakkabı kutuları başta olmak üzere
yolsuzluklarıyla artık ifşa olmuş bir iktidardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Bu
iktidarın, halkların, işçilerin, çiftçilerin taleplerine
artık geri dönüp bakacak ve bu talepleri karşılayabilecek bir
gücü ve yeteneği kalmadığını biliyoruz ama bizim
milletvekilleri olarak burada görevimiz, bu kürsüden halkımızın,
yurttaşımızın, işçinin, çiftçinin, esnafın
talebini elbette dile getirmektir.
Adanayı, Çukurovayı, yoksulluğu,
Faşo Ağaları konuşurken Yaşar Kemalin İnce
Memedinin sözleri gelir hatırımıza: Eğer bir ülkede
adalet yozlaşırsa, adalet çökerse o memleketin dibi oyulmuş
demektir. Eğer hükûmet hükmetmekse hükmedemediğini şimdi
göstermektedir; tam böyle yaz. diyor. Malımızdan,
canımızdan emin değiliz, böyle yaz; kanun kâğıtlarda
kaldı, böyle yaz. diyor ve bu iktidar döneminde ne yazık ki kanun
kâğıtlarda dahi kalmadı, o kâğıtları
yırtıp parçalamak için ellerinden geldiğince bir çaba içindeler.
İnce Memed haksızlıklar karşısında susmadı
ve Faşo Ağalardan kurtulmanın tek yolu Yaşar Kemalin
çizdiği İnce Memedin direnişinden geçer.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Adana Milletvekili Sayın Abdullah Doğru.
Buyurunuz Sayın Doğru. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH DOĞRU
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grubunun
Meclis araştırması açılması teklifi üzerine AK
PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve
heyetinizi, aziz milletimi saygıyla selamlıyorum.
Muhalefet partilerine mensup milletvekili
arkadaşlarımızın Adanamızla ilgili yapmış
oldukları konuşmaları dinledim; doğrusu, ortak
paydamızın Adana olduğunu düşünmekle beraber Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda Adanamızın ihmal edildiğini ifade
etmenin, en hafif tabiriyle, manipülasyon olduğunu rahatlıkla
söyleyebilirim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetleri ile Adanamız yeni bir sürece
adım atmış, kendisine yeni bir çehre kazandırmak suretiyle
üretimin, gelişmenin ve kalkınmanın öncüsü hâline
gelmiştir. Sahada hemşehrilerimizle devamlı iletişim
hâlinde olarak ziyaretlerimizde vatandaşlarımızın talep ve
önerilerini dinliyor, onların görüşlerini, önerilerini dikkate
alıyoruz.
Doğrusu, aslında, bugün konuşmamda
rakamlar da var; Adananın sorunlarına dönük, Adananın
problemlerine dönük Hükûmetin yaptığı çalışmalarla
ilgili rakamlar da var, çok ciddi rakamlar var. Bunları görmeden bu
eleştirileri yapmak
Doğrusu, benim kanaatim, burada bir
haksızlık yapıldığını düşünüyorum.
Çalışma ve sosyal hizmetler alanında
14 milyarlık bir yatırım yapılmış,
ulaştırma alanında 400 kilometrelik duble yol, 3 adet köprü, 1
tane de inşaatı devam eden bir köprümüz var.
Sağlık alanında devrim gibi
işler yaptık; 14 tane hastane yaptık, şehir hastanesi dâhil
olmak üzere. Sayın milletvekilimizin bahsetmiş olduğu 2013
yılında kapanan hastane, devlet hastanesi; yanına 400
yataklı bir hastane yaptığımız için orası
kapandı ve yakın tarihte göreceksiniz, oraya, inşallah, o
bölgenin ihtiyacını karşılayacak 150 yataklı bir
hastanenin temelini de atacağız. Yine Seyhanda aynı
şekilde bir hastanemizin inşaatı devam etmekte ve inşallah
yakın tarihte onu da açacağız. Adanamızın nitelikli hasta
yatağı oranı yüzde 73e çıkmış, şehrimize
yapılan 1,2 milyar TLlik sağlık yatırımı
kapsamında 61 acil istasyon, 92 ambulans, 1.520 poliklinik odası
şehrimize kazandırılmıştır.
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımızca 33 bin kişilik yeni stat
hemşehrilerimizin hizmetine sunulmuştur.
Yine Hükûmetimiz tarafından hükûmet konaklarımız
Adalet Bakanlığımızca yapılan adalet sarayı
bölgenin en büyük adalet saraylarından bir tanesi hâline gelmiştir.
Adanamıza son on sekiz yılda 4,6
milyarlık tarımsal destek sağlanmıştır. 4,5
milyar TL baraj, sulama ve su işlerine; 1,8 milyar TL ise
ormancılık alanına yatırım
yapılmıştır. 26 tane HES tesisi, 14 tane bal ormanı ve
11 baraj şehrimize kazandırılmıştır. 1 milyon 634
bin dekar alanda çalışma yapılarak 252 milyon fidan toprakla
buluşturulmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüldüğü üzere, AK PARTİ Hükûmetlerinin
Adana'mıza hizmetleri saymakla bitmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ABDULLAH DOĞRU (Devamla) - Sayın
Başkanım, bizler kıymetli hemşehrilerimizle beraber yol
yürümeye devam edeceğiz. Bizimle fikir paylaşmak ve Türkiye'nin
ilerleyişine katkı sunmak isteyen tüm vatandaşlarımıza
kapımız da gönlümüz de açıktır. Bu ilerleyişte
yapıcı eleştirilerin elbette başımızın
üstünde yeri vardır ancak kimsenin kıymetli hemşehrilerimizi
algı siyasetinin malzemesi yapmasına müsaade etmeyiz. Adana'nın
şu anda, iki senedir en büyük sorunlarından bir tanesi, günlük
yaşam kalitesini en fazla etkileyen, sinekle mücadeledir. Sizin şu
anda özellikle Büyükşehir Belediyeniz yapması gereken sinekle
mücadeleyi bile yapmaktan aciz olup bu tür şeylerle bizi itham etmeniz,
doğrusu anlamakta güçlük çektiğim bir şey diyor; bu duygu ve
düşüncelerle Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Konuşmanın ilk on
saniyesi ve son on saniyesinde kullanılan Adananın
sorunlarını burada dile getirmek, en hafif deyimle, manipülasyondur.
ifadesi ile Adana Büyükşehir Belediyesinin yerine getirdiği
hizmetleri görmezden gelip toplum önünde küçük düşürücü ifadelerini bir
sataşma olarak değerlendiriyoruz. Grubumuz adına söz
hakkını, uygun görürseniz, Adana Milletvekili Orhan Sümer kullanacak.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Sümer.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin,
Adana Milletvekili Abdullah Doğrunun CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Başkan.
Ben de Abdullah Vekilimle polemiğe girmek
istemezdim, hiçbir zaman da girmem ama saydığım sorunlarda, hem
MHPde milletvekili kardeşimiz var, hem HDPde
arkadaşlarımız var
Ayçiçeği sorunu dedim bugün beni en
az 20 çiftçi yine aradı, fiyat açıklanmamış. Eğer
eksikse Eksik. deyin Abdullah Başkanım. (CHP sıralarından
alkışlar)
Karataş yolu, belki yüzlerce insan öldü,
sayın vekillerim bilir, başlayalı on beş yıl oldu,
hâlâ bitirilmemiş; ben o sorundan bahsettim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Yüreğir Hastanesiyle ilgili
Sayın
Vekilim, biliyorsunuz ki o bölge sadece Yüreğire hizmet etmiyor,
Karataş ve Karataşın köyleri, Yumartalıkın köyleri,
300-400 bin nüfusa, ovaya hitap eden bir hastane. Getirip yaptığınız
şehir hastanesi Çukurova Üniversitesiyle yan yana olan hastane fakat belli
bir bölüme hizmet ediyor, o taraftaki vatandaşlarımızın
geliş gidiş sorunu maalesef çözülmüş değil. (CHP
sıralarından alkışlar)
Onun dışında, göç sorunundan
bahsettim Sayın Vekilim. Şu an Adana'da 350 bin Suriyeli var ve
tamamına yakını Yüreğir ve Seyhan ilçesinde
yaşıyor. Her gün siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz ki birçok
istenmeyen olaylar nakşediliyor, onunla da ilgili sorun ortada, ona dikkat
çektim.
Ayrıca, Saimbeyliyle ilgili, Saimbeyli
ilçemizde söylediğim şey; oradan adliye binası gitti, oradan
askerlik şubesi gitti, orada şu an askerlik şubesinde 1
kişi çalışıyor.
Cezaevinden bahsettiniz yani Türkiye'de cezaevi
yapmak ne zaman ünlendi veya onunla övünç duyuldu? Ona bir şey diyemem,
takdir vatandaşımızındır. Yani cezaevi yaparak
övünmek
Artık ona bir şey deme şansım yok.
Sinekle ilgili ben de Adana'da yaşıyorum
ama biliyorsunuz ki yirmi beş yıldır Adana Belediyesini sizin ve
sizin sürecinizden gelen iktidarlar yönetiyordu iki yılda her şeyin
çözülmesini beklemek de insafsızlıktır diye düşünüyorum.
(CHP sıralarından alkışlar). Ben orada yaşıyorum
hem de Kiremithanede yaşıyorum, en dar bölgede. Ben, bugüne kadar
öyle bir şikâyet görmedim.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Oluç
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ben de Adalet ve Kalkınma Partili hatibin
Adananın sorunlarını konuşmamıza ilişkin
sözlerimizi manipülasyon ve algı operasyonu yaratmak olarak
nitelendirmesinden dolayı sataşma olduğunu düşünüyorum.
Cevap hakkımızı Tulay Hatımoğulları Oruç
Vekilimizin kullanmasını istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Hatımoğulları Oruç.
2.-
Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruçun, Adana Milletvekili Abdullah
Doğrunun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana)
Sanırım manipülasyon konusunda AKP iktidarının eline,
bugüne kadar gelmiş hiçbir iktidar, muhalefeti de ekleyerek söyleyeyim,
kimse su dökemez çünkü gerçekleri insanların gözünün içine baka baka
manipüle etme konusunda oldukça uzmanlaşmış bir parti, o yüzden
buna söyleyecek bir sözüm yok.
Bahsedilen Adana sorunları; Karataş yolu
sorun değil midir değerli Adana vekilleri? Hepiniz bunu çok iyi
biliyorsunuz ki sorun. Şehir hastanelerine birçok ilçeden
yurttaşın ulaşamadığını, yolda gelirken
yaşamını kaybeden hasta sayısının ne kadar yüksek
olduğunu bilmeyen bir Adana milletvekili var mı? Hangi partiden
olursa olsun, hepsine soruyorum. Kesinlikle yoktur. Sanayinin bitirildiği,
sanayisizleşmenin başladığı Adananın işçi
göçü alırken işçi göçü veren bir il hâline dönüştüğünü
bilmeyen bir milletvekili var mıdır? Olmamalıdır. Eğer
bunu bilmiyorsa o milletvekili, bölgesiyle yeterince ilgilenmiyordur. Ama
AKPli sayın hatibin bölgeyi iyi tanıdığını, iyi
bildiğini de biliyorum. Burada, bu kürsüden bu konuşmanın
yapılmasının sebebi hakikaten, aslında, üzülerek ifade
ediyorum, manipülasyonun kendisidir. Yani aynı ilin vekili olduğumuz
için de dilimi ona göre de kurmayı özel olarak seçmek istiyorum.
Tarım bitirilmedi mi? Bakın, biraz önce
elimde her sene yapılan pamuk ithalatının rakamları
vardı, sürem yetmedi diye onları paylaşamadım demin. Her
sene binlerce ton pamuk ithalatı yapılıyor. Oysaki Türkiye
tekstil konusunda gelişime oldukça açık, gelişmiş de bir
ülkedir. Bizim, pamuk ihraç edebilecek bir pozisyondayken pamuk ithal eden bir
pozisyona gelmemizin sebebi nedir? Dekar başına 500 kilogramlık
teşvikin yapılmasıdır. Üretici üretimini 500 kilogramda
tuttuğu için biz pamuk ithal eder pozisyona geliyoruz. Bütün bunlar sorun
değil midir? Sayın Adana milletvekilleri ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bütün milletvekillerinin takdirine sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Doğru
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
34.-
Adana Milletvekili Abdullah
Doğrunun, Adana Milletvekili Orhan Sümer ile Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruçun sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelere
ilişkin açıklaması
ABDULLAH DOĞRU (Adana) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Orhan Başkanımızın, Orhan
Milletvekilimizin Karataş Yoluyla ilgili söylediği söz
doğrudur, yıllardır devam ediyor ama biliyorsunuz, orada mahkeme
kararından dolayı çok küçük bir kısmı kalmıştı,
o da bitmek üzere, mahkeme de neticelendi ve inşallah en yakın
zamanda açılacak.
Karagöçer Köprüsüyle ilgili: Zaten orada teknik bir
sebepten dolayı yıkım kararı alındığı
için ihaleye çıkarıldı ve en yakın zamanda başlayacak.
Bahsetmiş olduğunuz ayçiçeği
destekleriyle ilgili mesele: Tarım Bakanlığınca
şimdiye kadar ayçiçeğiyle ilgili alım yapılmadı, otuz
yıldır böyle bir sistem yok. Böyle bir beklenti var, Bakanlıkla
da görüşüyoruz. Trakya Birlik üzerinden veyahut da birlikler üzerinden
böyle bir alım olacak.
Özellikle araştırma hastanesi,
bahsettiğiniz o, yıkılan hastanenin çok yakınında
Şehir Hastanesini kastetmiyorum, siz de biliyorsunuz. Benim
bahsettiğim özellikle adliye sarayıydı, herhangi bir hapishaneden
bahsetmedim. Doğrusu Adana milletvekilleri olarak birbirimizi burada
eleştirecek pozisyona düşmeyi ben de istemem. Ben şehrimle
ilgili yapılacak pozitif katkıya her zaman varım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Adana vekillerimize biz de
başarılar diliyoruz.
Sayın Aycan
35.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, orman yangınlarına ilişkin
açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, ülkemizde orman yangınları yine başladı.
Şehrim Kahramanmaraşta ve bölgemizde de orman yangınları
görülmektedir ve bu son günlerde artarak devam etmektedir. Turizm bölgelerinde
orman alanlarının bilerek yakılması tam manasıyla
ihanettir, en ağır şekilde cezalandırılmalı ve bu
alanlarda yapılaşmaya asla müsaade edilmemelidir. Son zamanlarda
orman yangınlarının bir kısmı anız yakmaya
bağlanmaktadır. Başlı başına anız yakmak
yanlıştır, bilimsel olarak da yanlıştır.
İşin kolayına gidelim derken büyük yanlış
yapılmaktadır. Ayrıca, kontrolsüz anız yakma orman
yangınlarına neden olmaktadır. Diğer bir neden de
başlayan orman içi pikniklerdir. Tüm vatandaşları duyarlı
olmaya davet ediyorum. Orman İdaresini de daha dikkatli olmaya ve kasten
yakılan alanlara sahip olmaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Adana Milletvekili Orhan
Sümer ve arkadaşları tarafından, Adana ilinin ve
vatandaşların yaşadığı sorunların tespit
edilmesi ve bu sorunların çözümü olabilecek tedbirlerin alınması
amacıyla 14/7/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Temmuz 2021 Cuma günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
4.-
AK PARTİ Grubunun,
bastırılarak dağıtılan 277 sıra sayılı
Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının
1'inci sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; 17, 18 veya 19 Temmuz 2021 Cumartesi, Pazar veya Pazartesi
günkü birleşimlerinde 259 sıra sayılı Kanun Teklifine
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Anayasanın 93üncü ve İç Tüzükün 5inci
maddelerine göre 1 Ekim 2021 Cuma günü saat 14.00te toplanmak üzere tatile
girmesine; 277 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
16/7/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/7/2021 Cuma günü (bugün)
toplanamadığından İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Bülent
Turan
Çanakkale
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri :
Bastırılarak dağıtılan 277
sıra sayılı Kanun Teklifi'nin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 1'inci sırasına
alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
16 Temmuz 2021 Cuma günkü (bugün) birleşiminde
277 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
17 Temmuz 2021 Cumartesi günkü birleşiminde 259
sıra sayılı Kanun Teklifi'ne kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
17 Temmuz 2021 Cumartesi günkü birleşiminde 259
sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde 18 Temmuz 2021 Pazar günkü
birleşiminde 259 sıra sayılı Kanun Teklifi'ne kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
18 Temmuz 2021 Pazar günkü birleşiminde 259
sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde 19 Temmuz 2021 Pazartesi günkü
birleşiminde 259 Sıra Sayılı Kanun Teklifi'ne kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi,
17, 18 veya 19 Temmuz 2021 cumartesi, pazar ve
pazartesi günkü birleşimlerinde 259 sıra sayılı Kanun
Teklifi'ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanması
hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin Anayasa'nın 93'üncü ve İç
Tüzükün 5'inci maddelerine göre 1 Ekim 2021 Cuma günü saat 14.00'te toplanmak
üzere tatile girmesi,
277 sıra sayılı Kanun Teklifinin
İç Tüzükün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.
277
sıra sayılı Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde
Sayısı |
1.
Bölüm |
1
ila 13'üncü Maddeler |
13 |
2.
Bölüm |
14
ila 26'ıncı Maddeler |
13 |
Toplam Madde Sayısı |
26 |
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Bülent Turan.
Buyurunuz Sayın Turan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ grup önerisi az önce gerekçesinde
aktarıldığı üzere
Kamuoyunda torba yasa diye ifade
edilen, toplamda 25 maddeyi bulan, çok farklı konuları revize eden,
düzenleyen bir tekliften oluşmakta. Ancak birçok zaman olduğu gibi
bazı ön yargılarla -bazı- kamuoyuna bazı farklı yansımaları
sonucunda bu 25 maddelik paket sadece 3 maddenin öne
çıktığı...
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) 26.
BÜLENT TURAN (Devamla) Yürürlükle beraber 26
maddelik paket. Aynı şekilde sadece -tırnak içerisinde- OHAL
ithamıyla karşılaşarak sanki bütün kanun teklifi OHAL
benzeri ağır düzenlemeleri içeren bir teklif gibi
değerlendirildi. Öncelikle kanun teklifi bırakın OHAL
düzenlemesini, onun ötesinde çok sayıda ekonomik düzenlemeyi içeren,
toplumun farklı kesimlerini ilgilendiren çok kıymetli düzenlemeleri
içermekte. Örneğin çoktan beri konuşulan korucularımızın
maaşının en azından asgari ücrete endekslenmesi gibi, 2020
depreminde değişik yerlerde zarar gören
vatandaşlarımıza destek olunması gibi, Tütün
Yasasından kaynaklı cezalarda erteleme gibi, Çek Yasasında
ödemek kaydıyla, taksit kaydıyla infazın askıya
alınması gibi toplumun beklediği çok farklı konuları
içermekte. Özetle OHAL ithamını karşılamayan, hak etmeyen
bir teklif.
Ayrıca şunu açıkça söylemek isterim
değerli arkadaşlar: AK PARTİ demokrasilerle, özgürlüklerle, hak
hukukla anılarak bugünlere geldi. AK PARTİ kurulduğu günden
bugüne kadar olağanüstü hâlleri değil olağan hâlleri
savunduğu için kıymetli hâle geldi. AK PARTİ 2002
yılında ilk geldiğinde -en önemli işlerinden bir tanesi-
Doğu Bölgemizde, Güneydoğu Bölgemizde, yerel bölgelerde, bazı
illerde olan olağanüstü hâli kaldırarak işe başladı.
Onun ötesinde, FETÖ hain darbe girişiminden sonra ilan edilen
olağanüstü hâlin de 2018 yılında
kaldırıldığını ifade etmek isterim. Ancak,
değerli arkadaşlar, bakınız, polemik olsun diye
söylemiyorum, önümüzde sorun var, yüz binlerce kamu çalışanı
var, gazetesi, dershanesi, televizyonu olan sinsi ötesi bir yapı var.
Klasik bir örgüt değil, normal örgütlerde silahı eline alır
dağa çıkar adam; savaşırız, mücadele ederiz,
gereğini yaparız ama daha dün askerimizde, Emniyetimizde operasyon
olmadı mı? Daha dün birçok ilde, ilçede operasyon olmadı
mı? Yani şunu demek hakka, hakkaniyete aykırı diye
düşünüyorum: Siz yavaş hareket ettiniz, OHALi sevdiniz, o yüzden kanun
getiriyorsunuz. Bu doğru değil arkadaşlar. Şimdi biz
dershane kapatırken Hayır. diyen arkadaşlar, bankayı
kapatırken Hayır. diyen arkadaşlar, MİT kanunu
getirdiğimizde Hayır. diyen arkadaşlar, güvenlik kanunu
dediğimizde Hayır. diyen arkadaşlar, OHALle ilgili teklif
getirdiğimizde Hayır. diyenler bugün de Hayır. diyor.
Karşımızda bir örgüt var; olağanüstü hâli getirme,
dershaneyi kapatma, bankasını kapatma, onu yapma, bunu yapma.
Arkadaşlar, FETÖ darbeyi AK PARTİye yapmadı, Türkiyeye
yaptı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunu beraber
yapmak durumundayız, bunu beraber şekillendirmek durumundayız,
Bakınız, muhalefetten gelen
eleştirileri ciddiye aldık. Sitemimiz de var, şöyle: Mesela, bu
hafta boyunca bu kanun teklifindeki olağanüstü hâl diye itham
ettiğiniz bölümleri -ki öyle düşünmüyoruz- sanki seçime matuf gibi
değerlendirdiniz. Seçimde rakibi elemek için, sandığa gitmeyi
engellemek için gibi değerlendirdiniz. Bakınız, bu tekliflerin
bazılarını makul görerek tekrar tartıştık,
partimizin yetkili kurullarında değerlendirdik. Şimdiden
söylüyorum: İlgili bölüme geldiğimizde üç yıl olarak düzenlenen,
özellikle terörle mücadelede gözaltı sürelerinin üç yıl olması
süresini bir yıla çekiyoruz, seçim falan değil.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Altı ay sonra
seçim, seçim altı ay sonra.
MURAT SARISAÇ (Van) Bir yıl sonra bir daha
yapmayacak mısınız?
BÜLENT TURAN (Devamla) Yapmayalım mı?
Sayın Saruhan Oluç, yapmayalım mı?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Zulüm size
yakışır.
BÜLENT TURAN (Devamla) Vay arkadaş ya, onu
yapıyoruz, hayır; bunu yapıyoruz, hayır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Zulüm size
yakışır.
BÜLENT TURAN (Devamla) Her şeye Hayır.
demek muhalefet değil, insaflı olun, vicdanlı olun.
Değerli arkadaşlar, memnun olmasalar da,
kamuda ihraçlarda sinsi örgütten kaynaklanan çok farklı atraksiyonlarla
önümüzde olan sorundan dolayı
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Beraber yürüyordunuz
o yollarda, ne oldu?
BÜLENT TURAN (Devamla)
aynı şekilde üç
yıl öngördüğümüz teklifimizi bir yıl olarak revize ediyoruz.
Konunun seçimle alakası olmadığının, tek derdimizin
terörle, FETÖyle mücadele olduğunun altını çizmek istiyorum.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Bir yıl sonra
tekrar getirmeyeceğinizin garantisini
BÜLENT TURAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, vekilimiz diyor ki: Bir yıl sonra bir daha getirmeyin.
diyor. Ben de diyorum ki derdimiz bu değil, bu yasamanın takdiri,
ihtiyaçsa getiririz.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) İhtiyaç sizin
ihtiyacınız.
BÜLENT TURAN (Devamla) Ama ümit ediyorum, bütün
kamudaki arkadaşlarımız daha hızlı
çalışırlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
BÜLENT TURAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bütün ilgililerimiz, partililerimiz de dâhil, herkes FETÖyle
mücadelede yoğun mesai harcar, daha hızlı iş yapar, daha
hızlı sonuca gider, inşallah bir daha benzer kanunları
uzatmak için buraya getirmek durumunda kalmayız. Biz bunun
meraklısı değiliz, olağanüstü hâli kaldıran biziz, bir
daha söylüyorum. Bu ülkede herkesin giyimine, mezhebine, partisine bakmaksızın
örgütlenmesinin, üniversiteye gitmesinin, Meclise gelmesinin önünü açan biziz.
Yasakçılık ne, biz ne arkadaşlar? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ancak bir daha söylüyorum: Önümüzdeki engeli
nasıl aşacaksınız? Binlerce konu var FETÖyle ilgili
Olağanüstü hâli yapma, onu yapma, bunu yapma. Şunu mu yapalım?
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Her yere kayyum
atıyorsunuz, kayyum.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Dinleyin arkadaşlar.
BÜLENT TURAN (Devamla) Aslında kayyumu o
bağırana atamak lazım. Ya, bir dur! Sakin...
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Dinleyin arkadaşlar, telaşa gerek yok.
BÜLENT TURAN (Devamla) Sayın Başkan,
bizim grubumuz genelde konuşmalarda dinlemeye çalışır.
Aynı hassasiyeti bekliyorum arkadaşlarımızdan.
BAŞKAN Efendim, buradan da şeyler
geliyor. Sadece bir taraftan gelmiyor. Devam edelim efendim.
Buyurunuz efendim.
BÜLENT TURAN (Devamla) Başkanım,
grubunuza kıyamadınız bakıyorum. Oysa genel olarak
arkadaşlarımız değerlendirirler,
arkadaşlarımız söylerler.
BAŞKAN Ben buradan bütün Genel Kurulu
görüyorum efendim.
BÜLENT TURAN (Devamla) Tamam Sayın
Başkanım.
Değerli arkadaşlar, FETÖyle ilgili
mücadelede tüm partilerimizden daha dikkatli bir dil kullanmayı bekleriz.
Bu konuda Hükûmete düşen işleri eksik fazla varsa
uyarmasını bekleriz ama toptancı bir anlayışla
Yapmayın. tarzı eleştiriyi hakkaniyete aykırı
buluruz. FETÖ tüm Meclise karşı, tüm Türkiye'ye karşı bir
tehdittir. Bu tehdidin aşılması için biz bunu öngörüyoruz. Siz
Olağanüstü hâli getirmeyin, o kanunları geçirmeyin, dershaneyi
kapatmayın. diyerek iyi bir şey yapmış olmuyorsunuz.
Nasıl yapacağımıza ilişkin her türlü eleştiriye
açığız. Uygulama hataları varsa bunları çözmeye
açığız ama FETÖyle ilgili mücadelede Zayıflayın.
tarzı yaklaşıma asla açık değiliz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan.
Buyurunuz Sayın Başkan. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yaklaşık iki gün konuştuk, değil mi? Turizmi Teşvik
Kanununu iki gün boyunca konuştuk, bugün bir baktık, Biz o kanunu
çekiyoruz, OHAL yasasını getiriyoruz. Veya bu yasanın ismi OHAL
yasasıdır, istediğiniz kadar saklayın. Yok tütüncülere
vesaire, işte, çek mağdurlarına, koruculara filan
Yani tamam,
getirin o kanunları, çıkarın OHALi, bir saat sonra kanunu
geçirelim, hadi bakalım, hadi, var mı? Yok. Çünkü siz bu kanunu bu
tip süslemelerle zehri saklayarak Meclise getirdiniz. Turizmi Teşvik Kanununa
oy vermedi grubunuz, biliyor musunuz? Ben bunu gördüm. Özellikle baktım,
Turizmi Teşvik Kanununu çekmek için acayip baskı kurdunuz,
istemediniz o kanunu. Nihayetinde başarılı olmuşsunuz ama
orada gerçekten turizm için de iyi anlamda önemli maddeler vardı.
Mesela, Abdullah Bey
Onu arıyordum, burada
gördüm. Bir madde vardı, özellikle baktım, değiştirilsin
diye çok uğraştı, değiştiremeyince de el
kaldırmadı. Arkadaşlara da söyledim, Bakın, Abdullah Bey
oy vermeyecek." dedim. Vermedi.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Nereye ya?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Bizatihi tespit ettim. Bu
kanun geri gitsin diye çok uğraştınız, nihayetinde OHAL
kanununu getirmişsiniz.
Bakın, siz OHALi kaldırdık.
diyorsunuz ya, bir ilde vardı, şimdi bütün Türkiye'de var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yok, yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Ve beş senedir var.
Üç sene daha istiyorsunuz; sekiz sene. Siz Kenan Evreni geçtiniz ya, Kenan
Evren yedi sene sıkıyönetimle idare etti bu ülkeyi. Cunta yönetimi
bile yedi sene sürdü bu ülkede. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar) Siz sekiz sene istiyorsunuz. Maksat
bir tek şu var: Siz tek adam rejimine saha açmaya
çalışıyorsunuz OHAL vasıtasıyla, amaç budur,
Türkiye'nin hayrına hiçbir iş yoktur. Tek adam rejimini bu
şekilde OHAL vasıtasıyla ikame etmek istiyorsunuz.
Dün 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü
etkinlikleri yapıldı Türkiye'nin her tarafında. Biz de illerde,
ilçelerde teşkilatlarımıza Katılın. diye bizatihi
talimat verdik. Gebze ilçesinde Gebze İlçe Başkanımız
gitti. Kaymakamlığın genelgesi var, diyor ki: Hiçbir bayrak,
flama, pankart olmayacak, sadece Türk bayrağıyla yürüyeceğiz,
stantlar kaldırılacak. Tamam, buraya kadar çok doğru. Hemen
bizim Gebze Meydanında olan standımızı
kaldırıyor arkadaşlar. Nerede başlıyor biliyor musunuz
bu etkinlik? AK PARTİ İlçe Başkanlığının
önünde. Ne oluyoruz ya! Ne oluyoruz ya! 15 Temmuz AK PARTİ
etkinliğiyse kendi kendinize kutlayın kardeşim, bizleri niye
çağırıyorsunuz, niye gidiyor o insanlar oraya? Önde de AK PARTİ
mahalle teşkilatının pankartı, pankartın önünde
Kaymakam yürüyor. Ne oldu? Millî birlik etkinliği. Bırakın, ne
millî birliği ya! Siz kendi kendinize yeni bir etkinlik düzeni kurdunuz,
onu devam ettiriyorsunuz.
Burada bir şey daha ilave etmek istiyorum
Devlet Demiryollarıyla ilgili.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Sayın
Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Devlet
Demiryollarının eski Genel Müdürü Sayın Süleyman Karaman burada
mı? En doğru cevabı ondan alırız.
Devlet Demiryollarında Türkiye Cumhuriyeti
Devlet Demiryolları Taşımacılık AŞ diye
şirketimiz var. Orada Yolcu, Yük ve Araç Bakım Daire
Başkanlıkları iptal edilmiş. Yani Devlet
Demiryollarının en önemli organları bunlar, onları iptal
etmişler; daire başkanları da müşavir
yapılmış, Ulaştırma Bakanlığına
gönderilmiş. Bu ne biliyor musunuz? Devlet Demiryollarını
satmaya hazırlanıyorsunuz. Sata sata, yiye yiye hiçbir şey
bırakmadınız, sıra Devlet Demiryollarına gelmiş.
O rayları nasıl satacaksınız, yok edeceksiniz bilmiyorum.
Günah olmuş, yazık olmuş. Sakın buna tevessül etmeyin.
Devlet Demiryollarında çalışmış bir babanın
oğluyum ben. Babamın memleketten geldikten sonra ilk
çalıştığı yer, Türkiye Cumhuriyeti Devlet
Demiryollarında Temizlik İşçisi Cevat Türkkanın
oğluyum ben.
Devlet Demiryolları, demir yolu
çalışanları açısından çok önem atfeden bir kurumdur.
Bunu özelleştirmek için yapılan bu tezgâhı bozmak için her türlü
engeli önünüze çıkarmaya hazırlanıyoruz, bilginiz olsun.
Saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Güler
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Kayda geçsin
efendim.
BAŞKAN Görüntüde var efendim, bu da kayda
geçsin.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
36.-
İstanbul Milletvekili Abdullah
Gülerin, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın AK PARTİ grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Sayın
Başkanım, tabii, Grup Başkan Vekili olarak Lütfü Bey çok
tecrübeli bir Grup Başkan Vekilimiz ama ben, müzakereler faslında, 31
maddelik bu kanunun gerek hazırlık safahatında gerek Komisyon
safahatında birçok maddeyle ilgili olarak da süreci takip eden bir
milletvekiliyim. O süreçte de bir önergeyle ilgili olarak
İçeriğini
sorsam şimdi hatırlamaz Lütfü Bey, ben hatırlatayım
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ben söylerim de üzülürsün
diye söylemedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 3üncü madde
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Evet yani orada 15
oda, 25 oda, 20 oda, başlangıçta da Komisyonda fasılalar
vardı, Komisyonumuzu bilgilendiriyorduk. Neden bilgilendiriyorduk? Ben
Grup Yönetim Kurulu Üyesiyim, en doğal hakkımız olarak Komisyon
ile Grup Başkanlığımız arasında bir diyalog
zeminini ben takip ederim ama maşallahı var yani Grup Başkan
Vekili olarak her süreci takip eden Lütfü Bey, benim el kaldırarak
oylamada bulunmadığımı ifade ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Yani ben 31
maddenin tamamının hazırlık safhasında olan bir
milletvekili olarak da arkasındayım, elimi de şimdi
kaldırıyorum efendim.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Oylama geçti,
geçti oylama.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bizde bir laf var: Neden
sonra nağara, hoş geldin Bayram Ağa! derler. İş
geçti.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.-
AK PARTİ Grubunun, bastırılarak
dağıtılan 277 sıra sayılı Kanun Teklifinin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 1'inci
sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; 17, 18 veya 19 Temmuz 2021 Cumartesi, Pazar veya Pazartesi
günkü birleşimlerinde 259 sıra sayılı Kanun Teklifine
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Anayasanın 93üncü ve İç Tüzükün 5inci
maddelerine göre 1 Ekim 2021 Cuma günü saat 14.00te toplanmak üzere tatile
girmesine; 277 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç.
Buyurun Sayın Oluç. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, Sayın vekiller
Sayın Turan, neden alınganlık
gösteriyorsunuz OHAL Kanunu deyince? Anlaşılmıyor aslında.
Gerçekten bu torbanın içinde önemli bazı maddeler var düzenlenmesi
gereken ama damgasını vuran OHAL maddeleri. Neden? diyeceksiniz.
Yani bu iktidar diyor ki gelmiş bir kere daha bu Meclise: Ya, ben OHAL
olmadan bu ülkeyi yönetemiyorum. diyor. Yönetemiyorum. diyor.
Şimdi, bakın, soruyorum Allah
aşkına göz altı süresini on iki güne çıkardı OHAL
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Yargı
kararıyla.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Ya, ne kararı
olursa olsun, on iki güne çıkardı. Şimdi, neden on iki gün
gözaltında ısrar ediyor bu iktidar hâlâ, bu anlaşılmaz. Ya,
siz zaten on iki gün gözaltı meselesini yani 4+4+4ü sadece kendi muhaliflerinize
uyguluyorsunuz, başka kimseye değil, muhaliflerinize uyguluyorsunuz.
Şimdi, bakın, İzmir İl
Örgütümüzü basıp Deniz Poyrazı katletti birisi alçakça, on yedi saat
sonra tutukladınız ya, on yedi saat sonra. Böyle bir şey
olabilir mi? Herhangi bir soruşturma yok, arkasında ne var yok, HTS
kayıtları yok, ilişkileri nedir yok, hiçbir soruşturma yok,
17 saat sonra adamı tutukladınız ama -içeriğine
katılmamakla beraber- 104 emekli amiral bir bildiri açıkladılar,
dört gün gözaltı, dört gün daha uzattınız, bir dört gün daha
Yani siz kendi muhaliflerinize bunu uyguluyorsunuz, biz bunun için itiraz
ediyoruz. Bunun hukukla filan alakası yok.
Şimdi, ikincisi, kamudan ihraçlar meselesi,
hükümsüz ihraçlar... Şimdi, burada bir araştırma önergesi
verdik, Süleyman Özışık diye bir gazeteci -sizin
yandaşınızdır ha, bizimle alakası yok- çıktı
bir gün dedi ki: Ben gerek Süleyman Soyluya gerek OHAL İşlemleri
Komisyonuna gerek diğer mercilere masum olduğuna
inandığım binlerce insanın dosyasını götürdüm,
dedim ki: Bu insanlar eğer masum çıkmazsa hesabını benden
sorun. -öz güvene bakın ya- Araştırmalar yapıldı,
hepsinin bir iftiraya kurban gittiği ortaya çıktı ve hepsi
görevlerine iade edildi. OHAL Komisyonu böyle çalışmış,
böyle çalışmış yani. Biz burada dedik ki: Ya, bunu
araştıralım, bu nasıl iş, nasıl oluyor?
Adamın biri çıkıyor dosyaları İçişleri
Bakanına veriyor -nedense- bir de Komisyona da verdim. diyor -nedense-
ve onun söyledikleri görevlerine iade edilmiş -dedi- siz
araştırma önergesini reddettiniz.
Şimdi, yine Kamudan ihraçları
uzatalım. diyorsunuz, yani Hukuk olmasın. diyorsunuz, Biz bu
ülkeyi hukuk olmadan yönetelim. diyorsunuz. Biz bunun için itiraz ediyoruz
Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu yani başka bir nedeni
yok.
Şimdi, dolayısıyla, bu meseleleri
konuşunca da alınganlık gösteriyorsunuz, yapmayın,
alınmayın. Yani insan hakları, hukuk, demokrasi, evrensel hukuk
ilkeleri, hukukun üstünlüğü, bunların hepsini bir kalemde silip
atıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Türkiye'nin
imzaladığı uluslararası demokratik sözleşmeler, silip
atıyorsunuz; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi,
takmıyorsunuz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarını ve içtihatlarını takmıyorsunuz.
Bunların hepsini siz yapıyorsunuz ve bunları
hatırlattığımız zaman da alınganlık
gösteriyorsunuz. Ya Allahın lütfu darbesi. dediniz buna, 15 Temmuz
darbe girişimine Allahın lütfu darbesi. dediniz ya. Şimdi o
Allahın lütfunun yarattığı fırsatlardan
faydalanmayın artık diye biz uyarıyoruz, bunu da dinlemiyorsunuz
ve bütün bu işi de garip bir hâlde Plan ve Bütçe Komisyonuna
yaptırıyorsunuz ya, böyle bir yasa tekniği yok ya! Ekonomiyle ve
sosyal meselelerle ilgili çalışma yapması için kurulmuş bir
ihtisas komisyonuna yaptırdığınız işlere
bakın; diş protez teknisyenleri ve teknikerlerinin meselesi, hava
ayrıştırma tesislerinin ormanlık alanlara kurulabilmesi
meselesi. OHALi bıraktım bir kenara yani böyle bir yasa yapma
tekniği var mı? Yapmayın Allah aşkına ya! (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel.
Buyurunuz Sayın Özel. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Binali Yıldırım Başbakan oldu,
ilk açıklaması şuydu: Torba yasa gelmeyecek, öyle saçmalık
olmaz. Ömrü torba yapmakla geçti. Rejime kasteden 16 Nisan Anayasa
değişikliğinde temel argümanınız; Meclis yasa yapacak,
kuvvetler ayrılığı olacak, torba yasa olmayacak. Sordular,
hep şöyle anlattınız: Zaten torba yasa yeni rejimin ruhuna
aykırı; milletvekilleri teklifte bulunacak, öyle eskisi gibi,
özellikle dönem sonlarında her bakanlığın, her
bürokratın aklına gelen şeylerin içine
atıldığı torbalara gerek yok çünkü artık
bakanlıklar teklifte bulunamayacak.
Geçtiğimiz günlerde daha, biz direniyoruz ya
turizme, Turizm Bakanımız -telefonda kendisine de söyledim, Ya
kamuoyuna çıkın Demokratik parlamenter sisteme dönün. deyin ya da
benden bu görüşmeyi talep etmeyin. dedim- Ben geleyim ya da siz buyurun,
ben yasamızı size anlatayım. diyor. Yani Anayasaya karşı muvazaa suçu işliyorsunuz ve
bakanlarınız her fırsatta bunu itiraf ediyorlar.
Şimdi, Bülent Turan konu neden oraya gelsin
istedi bilmiyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sataşmayalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) İşte, FETÖyle
mücadele falan filan
Yahu, torba yasanın yapılışına
baktığınızda tam olarak FETÖ imalatı bir iş.
Hatırlar mısınız, 2010 yılı, referandum; zehirli
maddeler etrafında şeker. Biz hangi maddeye niye karşı
çıkacağımızı anlatıyorduk, FETÖnün
propagandistleri bütün kanallarda diyorlardı ki: 12 Eylülü
yargılayacağız, ona karşı çıkıyorlar; Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru
yapacağız, ona karşı çıkıyorlar. Biz FETÖnün
yüksek yargıyı ele geçirmesine karşı çıkıyorduk,
onlar şekeri anlatıyordu. Şimdi, biraz uzatalım, biraz
itiraz edelim diye bekliyorlar, diyecekler ki: Özgür Özel kamudaki
eczacının katsayısının artırılmasına
mı karşı? Diş teknikerlerinin sorunlarına mı
karşı? Köy korucularının maaşını asgari
ücrete tamamlayacağız ek ödemeyle, ona mı karşı
çıkıyorsunuz? Hava ayrıştırma tesislerine mi, tütün
üreticilerinin beklediği, Sayın Tutderenin mücadelesinin
karşılık bulduğu bir şeye mi? Ama ortaya zehri
koymuşsunuz, ormanla ilgili koymuşsunuz, OHALle ilgili
koymuşsunuz. Ve üç yıllığına uzatacaklardı.
Eğri oturup doğru konuşalım arkadaşlar, dedik ki: Üç
yıllığına uzatıyorsunuz da bunun son bir
yılını biz kullanacağız, böyle bir şeye
ihtiyacımız yok. (CHP sıralarından alkışlar)
Ondan sonra iki yıllık
Seçim süresine, ikiye indireceksiniz -bize bu
yetkiyi vermekten korktuğunuz için- ikiye indirince seçimden sonra
gideceğiniz anlaşılacak diye bir yıla indirerek dönüp
dolaşıp bu OHAL maddelerinin gerekliliğini anlatıyorsunuz.
Bakın, çok net bir şey söyleyeyim: Geldiğinizde -öyle Tunceli
değil, Tunceli temmuzda bitmişti- Diyarbakır ve
Şırnakta OHAL hem de üçlü koalisyon hükûmetinin açık
beyanıyla son kez uzatılmıştı, ocak ayında da
kendiliğinden son buldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz efendim
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) O günden bugüne bütün kampanyalarda billboardlara OHALi biz
kaldırdık. yazdınız. OHALi getirdiniz, üç
aylığına getirdiniz, burada çıktı Genel Başkan
Yardımcınız -şimdi Genel Başkan Vekiliniz- Üç
aylığına getirdik ama kullanmayacağız, bir buçuk
aylığına kullanacağız. dedi. Siz OHALde referandum
yaptınız dünyanın birçok ülkesinin anayasasına göre
yasak- OHALde seçim yaptınız çünkü OHAL yetkisi ve baskısı
olmadan bir seçime girmeye cesaret edemediniz. Şimdi OHALin belli
maddelerini fiilen üç yıla, bazı maddelerini de kendi
beyanınıza göre bir yıla uzatıyorsunuz. 2021
yılında OHAL yetkileri olmaksızın ülkeyi yönetemeyen bir
iktidar varsa o iktidarın dizleri zangır zangır sallanıyor
demektir. Dizleri sallanan bir iktidarın ülkeye faydası
olmayacağı gibi geleceğe ilişkin ümidi de yoktur. Evet,
OHAL yetkilerini alacaksınız, öz güveniniz eksik ve ilk seçimde de
gideceksiniz; bunu bütün Türkiyeye ilan ediyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
37.-
Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç ile Manisa Milletvekili Özgür Özelin AK PARTİ
grup önerisi üzerinde yaptıkları konuşmalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
izin verirseniz yerimden, sataşmalarına değinmek isterim.
Bakınız, İYİ Partinin Grup
Başkan Vekili Turizm Kanununu çektiniz, grubunuz buna
katılmıyor. tarzı bir tespitte bulundu. Hayır, kanunu
çekmedik; planlama yaptık, bunu bütün partilerle paylaştık ve
inşallah pazar günü kaldığımız yerden Turizm Kanununa
devam edeceğiz.
Onun dışında, Sayın Başkan,
HDP Grup Başkan Vekilinin ifade ettiği Gözaltı süresi on iki
gün. ifadesini revize etmek istiyorum. Arkadaşlar, Ceza Kanunu
gereği bizim gözaltı süremiz dört gündür. Bu kanun o dört günü,
mahkeme kararı olmak kaydıyla emniyet değil, savcı
değil- 2 defa uzatma yetkisi veriyor ihtiyaç hâlinde, kalabalık
vesaire olduğu zamanlarda. Dolayısıyla her uygulamada, her
gözaltında on iki gün diye bir ifade yok, tam aksine dört günü
kolluyoruz, ihtiyaçsa on iki güne çıkarıyoruz.
Onun dışında, bir gazeteciden
bahsedilerek Olağanüstü Hâl Komisyonuna aracı olduğu vesaire
ithamında bulunuldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Biz
ithamda bulunmadık, kendisi söyledi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sakin, sakin
Değerli arkadaşlar, Olağanüstü Hâl
Komisyonuna aracı olduğu vesaire söylendi. Buna ilişkin
kişi hakkında Sayın Bakan da ilgililer de suç duyurusunda
bulundu, kişiyle ilgili yargı süreci başladı; evi
arandı, bilgisayarına el kondu; bu iddiaya ilişkin her türlü
yasal tedbir alındı. O yüzden buradaki retten bahsedilebilir.
Yine, onun dışında Torba yasa
gelmeyecek. vaadiniz vardı. Niye getirdiniz? deniyor. Aslında
teknik olarak ve hukukçu olarak itiraf ediyorum, ilan ediyorum: Torba yasa
usulü, şekli iyi bir usul değil, bunu söylüyorum, bundan
rahatsızım. Ancak niye yapıyorsunuz? Bir günde 38 defa yoklama
alırsanız, bir günde tüm konu dışındaki meseleleri
buraya taşırsanız, kanundan başka her şeyi
görüşmek durumunda kalırsak bunu yapmak zorunda kalıyoruz.
Eğer makul muhalefet tarzı olsa makul iktidar tarzı da olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Turan.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Makulünüz
olmayacak mı sizin?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ali Şeker, bir daha
söylüyorum: Torba yasada benim kadar senin de kusurun var.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Niye bizim
komisyonlara getirmiyorsunuz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Siz
katılmayabilirsiniz, ben söylüyorum.
Onun dışında, torba yasa ve benzer
yasalarla ilgili daha soğuk akılla meseleye yaklaşsak,
konuları, maddeleri beraber daha iyi değerlendirme imkânı
bulsak, inanın, torba değil, normal yasayı teklif ederiz ama
dün, bir günde 6 madde görüştük Sayın Başkan, bir kanun
altı ay sürmez ki ya. Biz iktidarız, halkın beklentileri var,
bazı konuları hızlıca yapmak durumundayız. O yüzden
çok tercihimiz olmasa bile Meclis çalışma usullerinden dolayı
bunu yapmak durumunda kalıyoruz.
Onun dışında OHAL OHAL OHAL dendi.
Bakınız arkadaşlar, bu kanun teklifinde OHAL diye itham edilen
3 madde var. Sanki tüm OHAL eski maddeleri geliyormuş gibi bir ifade
doğru değil. 3 maddenin özeti: Tutukluluk süresi -izah ettim- kamu
ihraçları, bir de TMSF yetkileri; 3 yetki var sadece. Olağanüstü hâl
çok daha büyük bir iddiaydı, burada 3 tane maddeye ilişkin
bunları söylüyorsunuz. Bunların süreli olduğunu bir daha
hatırlatmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Onun
dışında, Sayın Başkanın Siz gidiyorsunuz, biz
geliyoruz. tarzı esprilerini, tespitlerini biz on beş seneden beri
dinliyoruz. Millet ne derse o ama anketler de kamuoyu da gösteriyor ki -Allah
ömür versin, göreceksiniz- Cumhur İttifakıyla beraber daha çok uzun
yıllar bu milletin her türlü emeğinde olmaya devam edeceğiz
Sayın Başkanım. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Oluç
38.-
İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkan Vekili Sayın Turanın söylediği iki şeye
çok kısa bir not düşmek istiyorum. Bir tanesi, 4+4+4 elbette mahkeme
kararıyla, bunu tartışmıyoruz ki. Bunu, dört günü on ikiye
çıkarma meselesini niye devam ettiriyorsunuz? Politik olarak bunu
eleştiriyoruz biz, yapılış usulünü
tartışmıyoruz ki şimdi burada. Bunu bir kenara
koyalım.
İkincisi: Süleyman Özışık isimli
şahsın kendi söyledikleri, soruşturma vesaire diyorsunuz. Ya,
adamı soruşturun da -onunla ilgili bir şey demiyorum, o sizin
yakınınızdı üstelik, sürekli sizi savunuyordu,
biliyorsunuz, sizi savunuyordu- esas soruşturulması gereken
İçişleri Bakanı. İçişleri Bakanına verdim ben
bunları, Komisyona verdim, OHAL Komisyonuna verdim. diyor. Ya, OHAL
Komisyonuyla İçişleri Bakanının soruşturulması
gerekiyor Siz böyle bir adamdan dosya aldınız mı? diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Bakan
şikâyette bulundu, Yalan. dedi, savcıya gönderdi Sayın
Başkan.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Efendim,
Sayın Bakan tabii ki Yalan. diyecek, Aldım ben dosyaları,
gerekeni yaptım. mı diyecek? Soruşturulması gereken yer
orasıdır esas itibarıyla. Adam başka, adamı
soruşturun, dava açılsın, ne olursa olsun. Öbür tarafa
bakmıyorsunuz siz, sorun oradan kaynaklanıyor. Bu iktidarın
koruduğu, koruduğunuz, OHAL Komisyonu ile İçişleri
Bakanıdır. Her türlü hukuksuzluğu yapan yerleri koruyorsunuz.
Ya FETÖ borsası diye bir laf çıktı
ortaya, onu da sizin arkadaşlarınız ortaya attı
biliyorsunuz, biz atmadık. Onu bile soruşturmadınız ya,
doğru mu yanlış mı diye. Ama işte bu Süleyman
Özışıkın söylediği de bu FETÖ borsası
lafının maalesef haklı olduğunu gösteren bir itiraftır
esas olarak. Bunu da söylemiş olayım.
Teşekkür ediyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Efendim, konu
yargıda.
BAŞKAN Sayın Özel
39.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi, gerçekten Torba
kanunla ilgili muhalefet suçlanabilir mi? diye sorsanız O
kadarını da yapmazlar. dersiniz. Diyor ki: Yoklama
aldınız diye
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır ya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben Sayın Bülent Turana
şunu tavsiye ederim: Adalet ve Kalkınma Partisinin on dört ay süreli
ki bunun on bir ayında Meclis açık- muhalefet dönemine bir
baksın. Süre itibarıyla yani ay başına düşen, gün
başına düşen süre itibarıyla en çok gensoru veren muhalefet
partisidir Adalet ve Kalkınma Partisi. En çok yoklama isteyen partidir
Adalet ve Kalkınma Partisi. Grup başkan vekilleri, üçlü koalisyon
döneminde yaptıkları İç Tüzükten kaynaklı muhalefetle ki
o zamanlar çok daha geniş yetkileri olan muhalefet partilerinin- âdeta,
deyim yerindeyse o dönem iktidar partisinin anasından emdiği sütü
burnundan getirmişlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bugün dönüp on dokuz yıl
sonra, İç Tüzükün verdiği olanakları, hem de çok
daraltılmış olanakları kullanan bir muhalefet partisine
Siz, 38 kere yoklama isterseniz
diyor, istenen yoklama sayısı 7.
Dün 6 madde yapabildik. diyor, dün madde yapmadık, 15 Temmuzdu ama bir
önceki gün yaptığımız, geçen madde sayısı 13.
Yani verilen hiçbir rakamda tutarlılık yok. Ben gün sonunda döner
bakarım, mesela salı günü 3 madde geçti ama çarşamba günü 13
madde geçti.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ortalaması ne?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 38 yoklama külliyen yalan; 38
yoklama varsa Başkan söylesin, ben 38 bin kere geri alayım
lafımı. Ama rakamları mübalağayla, abartıyla sizi
dinleyenleri ikna edeceğinizi sanıyorsanız biz buna teslim
olmayız, hakikate sığınırız.
Ayrıca, torba kanunda, devamlı kanunda
yoklamaya çok bakmayacaksın. Kamu İhale Kanununu geldiğin
günden beri 198 kez değiştirmişsin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Doğru değil.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Bu
doğru mu? Kayıtlar doğru mu?
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Düzelteyim; bir kanunda 198
kez değişiklik yapılıyorsa orada ya bir beceriksizlik ya
bir basiretsizlik ya da apaçık bir art niyet vardır. Suistimalci bir
iktidarın suistimalci yasama tekniklerine karşı elimizdeki
İç Tüzükün ve Anayasanın verdiği bütün imkânları
kullanarak milletin hakkını savunmaya, sorunları dile getirmeye,
sizin yaptırdığınız istismarcı yasamaya da
direnmeye devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım, kayda geçsin, uzatmayacağım.
Sayın Özelin İç Tüzükten kaynaklı
kullandığı ne kadar hakkı, yetkisi varsa bizim de o kadar
var; yoklama da bir haktır. Torba yasa da haktır Sayın
Başkan.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.-
AK PARTİ Grubunun,
bastırılarak dağıtılan 277 sıra sayılı
Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının
1'inci sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; 17, 18 veya 19 Temmuz 2021 Cumartesi, Pazar veya Pazartesi
günkü birleşimlerinde 259 sıra sayılı Kanun Teklifine
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Anayasanın 93üncü ve İç Tüzükün 5inci
maddelerine göre 1 Ekim 2021 Cuma günü saat 14.00te toplanmak üzere tatile
girmesine; 277 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, yoklama talebiniz
var.
Sayın Özel, Sayın Sındır,
Sayın Sümer, Sayın Hamzaçebi, Sayın Ünver, Sayın Tutdere,
Sayın Şeker, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Zeybek,
Sayın Ünsal, Sayın Bakan, Sayın Kasap, Sayın Arı,
Sayın Göker, Sayın Antmen, Sayın Aygun, Sayın Özdemir,
Sayın Kaboğlu, Sayın Çakırözer, Sayın Bingöl.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.-
AK PARTİ Grubunun,
bastırılarak dağıtılan 277 sıra sayılı
Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının
1'inci sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; 17, 18 veya 19 Temmuz 2021 Cumartesi, Pazar veya Pazartesi
günkü birleşimlerinde 259 sıra sayılı Kanun Teklifine
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Anayasanın 93üncü ve İç Tüzükün 5inci
maddelerine göre 1 Ekim 2021 Cuma günü saat 14.00te toplanmak üzere tatile
girmesine; 277 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.42
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah
ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Rümeysa
KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 104üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok, herhâlde sunuştan
sonra konuşurum, geçen sefer öyle takdir ettiniz ya
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
277 sıra sayılı Teklifle
ilgili Anayasaya aykırılık üzerinden iddialarımız
var ama geçen sefer Önce kanunun sunuşunu yapayım, sonra
diye
takdir ettiğiniz için onu bekliyordum efendim.
BAŞKAN Şimdi takdir sizin efendim.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
40.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 11, 20 ve 23üncü maddelerinin
Anayasaya aykırı olduğuna ve Komisyona iade edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam.
Sayın Başkanım, oturan Komisyondan,
kabul edilen AK PARTİ önergesinden ve sizin sunuş
konuşmasına başlamanızdan 277 sıra sayılı
torba Kanun Teklifinin görüşmelerine başlamak üzere olduğumuz
anlaşılıyor. Sayın Başkanım, bizim bu kanunun
görüşülmesiyle ilgili, kanunun içerdiği 3 madde üzerinden -bunlar
11inci, 20nci ve 23üncü maddeler- çok ciddi Anayasaya
aykırılık iddiamız var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Elbette her bir Anayasaya aykırılık
iddiası çok önemli ama bu Anayasaya aykırılık
iddiası, daha önce eşine rastlanmamış bir durum. Daha
doğrusu, üç yıl önce bir kez yapıldı, biz bunu Anayasa
Mahkemesine taşıdık, Anayasa Mahkemesi bu konuda henüz esastan
görüşme yapmadığı için de durumun vahameti ortada duruyor.
Görüşse aslında iptal edeceğini ve bir daha böyle bir düzenleme
gelmeyeceğini biliyoruz.
Şöyle ki efendim: Anayasanın 119uncu
maddesi olağanüstü hâlin ne şekilde ilan edilebileceğini ve
ardından Meclisin nasıl toplantıya çağırılıp,
bu konuyu müzakere edip derhâl karara bağlayacağını tayin
etmiş. Burada, ancak ve ancak olağanüstü hâl kapsamında
engellenebilecek veya ertelenebilecek bazı hakların kısıtlanması
ya da ertelenmesi söz konusu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Anayasamızın
15inci maddesi anayasal hak ve özgürlüklerin
kısıtlanmasının ancak Anayasanın 119uncu
maddesindeki şartlarda yani OHAL şartlarında ve OHAL ilan
edildikten sonra olabileceğini söylüyorken, o kapsamdaki tutukluluk
sürelerinin uzatılması ya da devlet memuriyetinden idari kararla
uzaklaştırma ya da Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
tarafından yargı kararı olmaksızın şirketlere
kayyum atanması gibi ancak OHAL yetkilerinde olabilecek düzenlemeler yasayla
yapılmaya çalışılıyor. Hâl böyle olunca, hem açık
bir Anayasaya aykırılık yani kanun yoluyla kısmen OHAL
ilan etme hem de daha sonra bu konuda bazı
Yani bu kabul edilemez bir
durum olmasına rağmen diyelim ki usul tartışması
talebimizi reddettiniz, diyelim ki Meclis görüştü, diyelim ki vardık
ve bu kanunu geçirdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O zaman Anayasanın
90ıncı ve 148inci maddeleri, ilan ettiğimiz OHALi Avrupa
Konseyine bildirme, uluslararası muhataplarımıza bildirme ve
Türkiye'de OHAL uygulanıyor. diye bunu ilan etme ve diğer ülkelere
bildirme zorunluluğu, Konseye bildirme zorunluluğu getiriyor ama
Kanun çıkardık. diye Konseye bildiremezsiniz. Bu da bizim
uluslararası anlaşmaları düzenleyen 90ıncı maddedeki
yükümlülüğümüzü ihlal etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti devletini
açıkça sıkıntıya sokacak yani Sen OHAL yetkileri
alıyorsun, Konseye bildirmiyorsun. ya da OHAL yetkilerini kanunla
düzenliyorsun. gibi Türkiye'deki hukuk güvencesini de sıkıntıya
sokacak, Türkiye'nin uluslararası itibarını
sıkıntıya sokacak, dolaylı yoldan hatta doğrudan
ekonomimizi etkileyecek bir yanlışı tekrarlamak üzereyiz. Bu
durumda biz, bunun Genel Kurulda görüşülemeyeceğini,
Başkanlık Divanı tarafından Komisyona iade edilmesi
gerektiğini düşünüyoruz; bu konudaki tutumunuzu bekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Eğer Komisyona iade
ederseniz, Anayasaya aykırıdır, biz bunu görüşemeyiz
Yani mesela biz bugün çıksak, bir salı günü Cumhuriyet Halk Partisi
olarak İç Tüzük 37ye göre Anayasa değişikliği getirsek
size ne diyeceksiniz? Arkadaş, bu kanunla olmaz ki, siz bunu 200 vekille
isteyip 360 vekille referandumla ya da 400 milletvekilinin desteğiyle
ancak yapabilirsiniz. Nasıl ben buraya Anayasa
değişikliğini İç Tüzük 37yle doğrudan gündeme
alınacak bir kanun teklifi gibi getiremezsem, örneğin muhtar
seçimlerinin beş yılda bir değil dört yılda bir
yapılmasını nasıl reddedecekseniz bunu da o kadar net bir
şekilde reddetmeniz lazım. Bunu yapmanız sorumluluğunuzdur,
Başkanlık Divanının sorumluluğudur; bunu
yapmamanız durumunda çok açık bir anayasal ihlal ortaya çıkacaktır.
Tutumunuzu bekliyoruz. Tutumunuzu
netleştirirseniz buna karşı gerekiyorsa usul
tartışması açacağız.
X.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
Bazı maddelerinin Anayasaya
aykırı olması nedeniyle Komisyona iade edilmesi istenen 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlamak
istemesi nedeniyle Başkanın tutumunun İç Tüzüke uygun olup
olmadığı hakkında
BAŞKAN Usul tartışması
açacağız efendim.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Lehte
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Lehte
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yani tutumunuzu sürdürecek
misiniz, iade etmeyip görüşmelere devam mı ediyorsunuz?
BAŞKAN Yani böyle bir şeyimiz
olmadığından mecburen bir usul tartışmasına
geçeceğiz efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tutumunuzun aleyhinde söz
istiyoruz efendim.
BAŞKAN - Aleyhte Özgür Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Grubumuz adına aleyhte
doğrudan İbrahim Kaboğlu olarak kaydedebiliriz efendim.
BAŞKAN Lehte kim konuşacak efendim?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Lehte
AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) Lehte
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Biz de
hocamızın öğrencisi Abdullah Beye söz verelim o zaman,
ayıp olmasın.
BAŞKAN Lehte Abdullah Güler.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yani Abdullah Bey iyi
savunamazsa hoca iyi öğretememiş dersin, beğenmezlerse hoca iyi
öğretmemiş.
BAŞKAN - Aleyhte ikinci söz?
Sayın Oluç, sizin miydi aleyhte ikinci söz?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yok,
hayır.
BAŞKAN Lehte Sayın Abdullah Güler.
Buyurunuz Sayın Güler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri;
Başkanlığımızın almış olduğu tutum
üzerine, lehinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, mevcut 277 sıra sayılı Kanun
Teklifimizin üzerinde yapılan Anayasaya aykırılık
iddiası konusunda birkaç konuyu ifade etmek istiyorum. Mevcut yasa teklifi
Meclis Başkanlığına verildiği andan itibaren, Meclis
Başkanlığının ilgili yasama uzmanları ve
incelemesiyle beraber, burada ilk aşamada Anayasaya
aykırılık konusunda bir inceleme safahatı
gerçekleştirilmektedir. Daha sonra ilgili komisyon, görevlendirilen
komisyon da yine, burada İç Tüzükümüzün 37 ve 38inci maddeleri
kapsamı içerisinde mevcut yasa teklifinin Anayasaya
aykırılığı konusunda görüşmelerini yapmak
suretiyle bu değerlendirmeyi yapmaktadır. Bu ikinci safahatı da
geçmiştir şu andaki ilgili yasa teklifimiz.
Yine, Genel Kurulda biraz önce AK PARTİ Grubu
olarak bir grup önerimiz olmuştu ilgili yasa teklifinin öncelikli olarak
görüşmelerde ele alınmasıyla ilgili. Yine bu da Genel Kurulun
onayına sunulmuş ve Genel Kurulda da bu safahatta, netice
itibarıyla Genel Kurulda görüşmelerine başlanılmasına
karar verilmiştir. En nihai safhada ise, mevcut kanun teklifinin Genel
Kurul görüşmeleri tamamlandıktan sonraki aşamada yasalaşması
hâlinde yine, ilgili İç Tüzük gereğince bu yasa teklifine
karşı Anayasa Mahkemesi nezdinde iptal davasıyla beraber hukuki
süreç devam ettirilebilecektir.
Dolayısıyla,
Başkanlığınızın almış olduğu, lehe
olan hususu onayladığımızı ve uygun gördüğümüzü
ifade ediyor, yüce Meclisi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aleyhte, Sayın İbrahim
Kaboğlu Hocamız.
Buyurunuz Sayın Kaboğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; torba yasa
olarak karşımıza gelen bu metin aynı zamanda adsız
torba yasadır. Torba yasa ve adsız torba yasa aslında Anayasa
madde 2ye aykırıdır; hukuk devleti ve hukuk güvenliği
ilkesine, öngörülebilirlik, anlaşılabilirlik ve ulaşılabilirlik
ilkesine. Komisyon bu konuda tamamen yetkisizdir. Komisyonun yetkisizliği,
esasen, bu önerinin 11inci, 20nci ve 23üncü maddeleri açısından
açıktır ve biz bunu İç Tüzük madde 20, 34 ve 38
açısından öne sürdük, defalarca öne sürdük Komisyonda fakat bu
taleplerimiz dikkate alınmadı; geri çekilmedi, iade edilmedi veya
karara bağlanmadı. Gerçekten hem uzmanlık ilkesine hem
Anayasaya aykırılık ilkesine hem de Anayasaya uygunluk
denetimine sahip olduğumuz münhasır yetki ilkesine saygı
gösterilmedi. Bu uzatma aslında üç yıl önce Adalet Komisyonu
tarafından yapılmıştı, şimdi Plan ve Bütçe
Komisyonu
Yetki dâhilinde bile olsaydı mümkün değildi çünkü Plan ve
Bütçe Komisyonunun yetki alanına girmiyor. Bu aslında
Cumhurbaşkanının yetkisine giren bir alanda düzenleme
olduğu hâlde, Cumhurbaşkanı veya Yardımcısı bir
yana, hiçbir temsilci bulunmamaktaydı
Cumhurbaşkanlığından. Dolayısıyla, Anayasa
Mahkemesi zaten torba yasa üzerine denetim yapamıyor ama bu şekilde
torba yasalar Anayasa Mahkemesini felç ettiğinden, bu konuda Anayasa
Mahkemesine yaptığımız başvuru da henüz
sonuçlanmış değil.
Fakat, esasen, burada üzerinde vurgu
yapılması gereken husus şudur: Değerli vekiller, sadece iki
anayasal rejim var; şu anda uygulamakta olduğumuz olağan hukuk
rejimi, bir de Anayasa madde 119 gereği ilan edilecek olan olağanüstü
hâl ve o durumda, Anayasa madde 15 devreye girer ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi de dört ayda bir bunu denetler. Bu bakımdan Türkiyede üçüncü bir
rejim, bir hibrit durum bulunmamaktadır. Gerek 7145 sayılı
Yasayla yapılan uzatma gerekse şimdi önerilen uzatma aslında
Anayasa dışı, her iki anayasal düzen dışında yer
alan, tamamen fiilî bir durumu ifade etmektedir; bu bakımdan Anayasaya
tümden aykırıdır. Sadece Anayasaya bu şekilde
aykırılıkla kalmıyor, aynı zamanda Türkiyenin
uluslararası yükümlülüklerine aykırılık teşkil
etmektedir çünkü Anayasa madde 119 gereği olağanüstü hâl ilan
edildiği zaman, Anayasa madde 15, Avrupa Sözleşmesi madde 15 gereği
Avrupa Konseyine ve Birleşmiş Milletlere bildirimde bulunulmaktadır,
oysa burada böyle bir bildirim yapılmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ayrıca böyle bir uzatma Anayasa Mahkemesi
kararlarına da aykırıdır çünkü burada
oyladığımız -yaklaşık üç yıl önce- 7151
sayılı Yasanın ilgili maddeleri Anayasa Mahkemesi tarafından
iptal edilmiştir, özellikle iltisak ve irtibat konusunda Millî Güvenlik Kuruluna
yetki veren kısmı iptal edilmiştir, oysa bu uzatma yine Millî
Güvenlik Kurulunun karar alabileceğine dair düzenleme içermektedir; bu
bakımdan, bu yönüyle de Anayasaya aykırıdır.
Anayasaya karşı hile söz konusudur. Bu
yetkiyi sadece Cumhurbaşkanı kullanabilir; 4 neden varsa, şiddet
hareketleri varsa, kamu düzeni ciddi biçimde bozulmuşsa, ağır
ekonomik bunalım varsa veya salgın hastalık varsa
Cumhurbaşkanı kullanabilir. Salgın hastalık var, onun için
kullanmıyor; ağır ekonomik neden var, onun için kullanmıyor;
birinci ve ikinci neden için haydi haydi kullanmayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Yetki analizi de yapılmamıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok kısa şey
yapalım.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Komisyonda çok üstelediğimiz hâlde, üç yılda ne yaptınız?
Anayasa dışı bu uzatma sonucu üç yılda ne
yaptınız? Hangi yetkileri kullandınız, hangi önlemleri
aldınız ve hangi tür kamu düzenini sağladınız? Bu
konuda, Komisyonda sürekli dile getirdik fakat hiçbir biçimde üç yılda, üç
yıllık uygulamayla yapılan etki analizi bizim önümüze
getirilmedi, getirilemedi. Üç yılda ne yapacaksınız? O konuda da
herhangi bir rapor sunulmadı. Ve gerçekten, parti
başkanlığı yoluyla tek kişi yönetiminin Türkiyeyi
getirdiği durumu, iki günlük Komisyon görüşmelerinde -ne kadar
yetersiz, ne kadar etkisiz kamu yönetimi ve özellikle bakanlar adına orada
bulunuyorlar- hiçbir bilgi veremedikleri, hiçbir ciddi ve sağlıklı
bilgi veremedikleri için bunu da görmüş olduk. Dolayısıyla, bu,
çok yönlü olarak Anayasaya aykırıdır.
Teşekkür ederim. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
malumları olduğu üzere, (2/3740) esas numaralı Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından görüşülüp
karara bağlanmış, komisyon raporu Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulmuş ve Başkanlıkça da 277
sıra sayısıyla bastırılarak milletvekillerine
dağıtılmıştır. Teklif, 16 Temmuz 2021 tarihinde
AK PARTİ grup önerisinin Genel Kurulda kabulüyle Genel Kurul gündemine
girmiştir. Bütün bu aşamalardan geçerek Genel Kurul gündemine
girmiş söz konusu teklifle ilgili olarak, Başkanlığımızın
söz konusu raporu görüştürmemek veya Komisyona iade etmek gibi yetkisi
bulunmamaktadır.
Genel Kurulda teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler sırasında Anayasaya aykırılık
iddialarının dile getirilmesi mümkündür. Genel Kurulun bu
görüşmelerden sonra Anayasaya aykırılık iddialarını
ciddi görerek maddelere geçilmesini reddetme yetkisi bulunmaktadır. Yine,
İç Tüzükün 84üncü maddesine göre teklifin belli bir maddesinin Genel
Kurulda görüşülmesi sırasında Anayasaya aykırı
olduğu gerekçesiyle reddini isteyen önergeler diğer önergelerden önce
oylanır.
Görüldüğü gibi, bir teklifin Anayasa'ya
aykırı görülmesi hâlinde, gerek komisyonda gerekse Genel Kurulda
reddedilmesine olanak tanıyan çok sayıda İç Tüzük kuralı
bulunmaktadır. Ancak teklifin görüşmelerine başlanmadan önce
Anayasa'ya aykırılık iddialarını görüşmek İç
Tüzük'e uygun değildir. Bu çerçevede söz konusu talebe ilişkin
tarafımızca yapılacak bir işlem bulunmamaktadır.
Kanunun tümünün görüşmelerine geçilmesi
hususunda tutumumda değişiklik olmamıştır.
Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Buyurunuz Sayın Özel.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
41.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
torba kanun olması nedeniyle 277 sıra sayılı Kanun
Teklifinin temel kanun olarak değil İç Tüzükün 81inci maddesine
göre görüşülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Anayasaya aykırılıktan ötürü iade etmenizle ilgili usul
tartışmasını tüketmiş bulunuyoruz yani hayal
kırıklığı içindeyiz ama durum böyle.
Şimdi görüşmelerine
başlayacağımız kanun teklifi 21 farklı
değişiklik yapıyor; bunun 19unu kanunda, 2 tanesini kararnamede
yapıyor ama toplam 26 madde. Yani safkan bir torba yasayla karşı
karşıyayız. Daha torba yasa olmaz yani bazı yerde oluyor
ya, 10 madde 1 kanunda, 7 madde 1 kanunda, 3 madde
Ona da torba diyoruz, o
da torba ama bu safkan bir torba yasa.
Bu torba yasanın görüşmeleriyle ilgili
biraz önce alınmış grup kararını da uygulayacak
olursak bunu normal müzakere yöntemi olan 81e göre değil -ki normali
odur; istisnası temel kanundur, 91- temel kanun olarak
görüşüleceği anlaşılıyor.
Şimdi, bu görüşmeye geçecek
olduğumuzda şöyle bir şey olacak: Biz maddeler üzerinde
konuşamayacağız, ancak ve ancak bölümler üzerinde on dakika
süreyle konuşacağız. 13 maddelik bölümde on dakika süresi olacak
bir arkadaşın, 1 kişi konuşacak, sonra da hep birlikte bunu
oylayacağız. Burada mesela, tütün üreticilerinin beklentisiyle ilgili
madde üzerinde de, eczacıların katsayısı hakkında da,
köy korucularının maaşı hakkında da, tutuklama
süreleri hakkında da grupların konuşma hakları yok ama
burada her bir maddenin örneğin Anayasaya
aykırılığını iddia edebilirim ya da o maddede
değişiklik önerebilirim ya da tütünle ilgili düzenlemede bir yıl
değil, altı ay değil, bunun işte Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarına kadar, bir buçuk yıl, iki yıl sonraya kadar
ertelenmesini -ki sorunu çözeyim diye- bekleyebilirim. Bunların her biri
için 1 tane önerge hakkı var. Anayasaya aykırı dersen tarihi
tartışamıyorsun, Anayasaya aykırı dersen
katsayının miktarını tartışamıyorsun.
Böylelikle şu ortaya çıkıyor: Torba yasa ile temel kanunu bir
araya getirince muhalefetin yasamaya katkısı imkânsız hâle
geliyor belli alanlarda. Hele hele biraz önceki beyanınızda
Anayasaya aykırılığı da git o maddede söyle.
diyorsunuz. İç Tüzük 81e göre olsa 7 önerge hakkı var, 91e göre 2
önerge hakkı var. Grupların önerge hakkı saklı yani hiçbir
gruba 1den çok önerge hakkı düşmüyor. Anayasayla tüket o
hakkını diyorsunuz, kanuna müdahale etme diyorsunuz;
batırsınlar, çıkarsınlar, getirsinler diyorsunuz; bu olmaz.
Biz bir torba yasanın temel kanun olarak ele
alınmasının Meclisin varlık sebebine karşı
olduğunu düşünüyoruz; bırakın İç Tüzüke
aykırılığı, Anayasaya
aykırılığı, Meclisin varlık sebebine
aykırı olduğunu düşünüyoruz. Bu kanunun Meclis
Başkanlığına iade edilip, Meclis Başkanının
zaten bunu hiç işleme almayıp, ayrı ayrı komisyonlarda
değerlendirilip temel kanun olarak, torba kanun olarak değil,
ayrı ayrı kanunlar olarak getirilmesi ya da temel kanun olarak
değil, İç Tüzük 81e göre müzakereye açılması
gerektiğini değerlendiriyoruz. Bu yönde bir karar verirseniz çok
hayırlı bir karar olur. Aksi takdirde, tutumunuzu usul
tartışması açmak suretiyle tartışmak istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Turan...
42.-
Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
tabii ki takdir zatıalinizin, İç Tüzükte her türlü usul talebi
değerlendirmesi size ait ancak konuya ilişkin çok tartışma
yaptık şimdiye kadar. Bu konuda da çok fazla çalışma
yapıldı, taraflarla beraber Komisyonda görüşmeler
yapıldı. Torba yasa diye ifade edilen uygulama ilk defa
yapılan bir uygulama değil. Dolayısıyla usul
tartışmasının uygun olmadığı kanaatindeyiz
ama takdir sizin Sayın Başkanım.
X.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
2.-
Torba kanun olan 277 sıra
sayılı Kanun Teklifini temel kanun olarak görüşmeye açmak
istemesi nedeniyle Başkanın tutumunun İç Tüzüke uygun olup
olmadığı hakkında
BAŞKAN AK PARTİ grup önerisinin
kabulüyle teklifin görüşmelerinin İç Tüzük 91inci maddeye göre
yapılması kabul edildi; tutumum da bu yöndedir efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Teşekkür ederiz
Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Usul tartışması
açıyoruz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Lehte
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Lehte
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aleyhte
AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) Lehte
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Aleyhte
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Aleyhte
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Aleyhte
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Takdir sizin
Başkanım.
Açmayabilirsiniz Başkanım, takdir sizin.
BAŞKAN Lehte Ramazan Can, aleyhte Özgür Özel,
lehte Ahmet Özdemir, aleyhte Abdullah Koç.
Lehte Ramazan Can.
Buyurunuz Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Değerli
milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Meclis Başkan Vekilimizin tutumu
istikametinde olduğumuzu belirtiyorum.
Bu, Gündem; bu Gündem Danışma Kurulu ve
grup önerisiyle
Danışma Kurulu oy birliğiyle karar alıyor,
İç Tüzük 19a göre, eğer anlaşma olmazsa da grup önerisi
getiriliyor ve burada, Genel Kurulun takdiriyle, AK PARTİnin grup
önerisinde 277 sıra sayılı Yasa Teklifini Gündemin 1inci
sırasına aldık ve aynı Gündemde Temel yasa olarak
görüşülmesini öneriyoruz. dedik. 13+13, iki bölümden mürekkeptir ve iki
bölümden mürekkep kanun teklifinin Gündemin 1inci sırasına
alınması Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundaki
milletvekillerinin kahir ekseriyetiyle kabul edildi. Dolayısıyla,
Gündem oluştu. Gündem oluştuktan sonra Meclis Başkan Vekiline
dönerek Bu Gündemden sarfınazar edin. demek doğru değildir,
hukuki de değildir. Dolayısıyla, eğer Anayasaya
aykırılık, aynı şekilde ve diğer taraftan da
torba yasayla ilgili itirazlar varsa grup önerisinin kabulünde bu tartışmanın
yapılması daha isabetli olacaktır. Ayrıca, İç Tüzükte
temel kanunlar 91inci madde... Burada, bir hukuk dalında sistematik
olarak konu bütünlüğü arz eden hadiselerde kümülatif olarak kanun teklifi
hazırlanabilir.
Netice itibarıyla, Anayasa Mahkemesine de
gitmiştir temel yasa. Anayasa Mahkemesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yasama ekonomisi açısından, süre ekonomisi açısından,
rasyonel çalışması açısından buna cevaz
vermiştir. Netice itibarıyla, teamüller de bu manada
oluşmuştur; gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanı gerekse uygulamalarındaki tutumlar bu yönde, bu cihette
istikamet bulmuştur. Netice itibarıyla, tabii ki usul
tartışması, Anayasaya aykırılık
tartışması ve temel yasa olup olmadığıyla ilgili
tartışmalar gerek komisyonda gerekse Genel Kurulda meşru olarak
ileri sürülebilir. Anayasaya aykırılık iddiası Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Genel Kuruluna önergeler yoluyla getirilebilir. Netice
itibarıyla, buradan da bir sonuç alınamazsa -38inci maddeye göre
evvelemirde Komisyonda da aynı şekilde önergeler verilebilirdi-
buradan da netice alınmadığı zaman
Zaten Anayasa
Mahkemesinin kuruluş sebeplerinden biri de budur. Kaldı ki Anayasa
Mahkemesine gerek Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerinin
sayısıyla gerekse mahkemelerde iddianın somut norm denetimi
yoluyla, kazai yani yargısal denetiminin mahkemeler boyutuyla ileriye
götürülmesinde mahkemenin ciddi bulması hâlinde de Anayasa Mahkemesine
götürülebilir ve Anayasa Mahkemesi de bu konuda karar verir, bu karar da
hepimizi bağlayıcıdır. Netice itibarıyla da gerek
temel yasa açısından gerekse Anayasaya aykırılık
açısından İç Tüzükün bu hükümleri caridir, yerindedir,
pozitiftir.
Genel Kurulun takdirlerine arz ediyor,
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aleyhte Sayın Abdullah Koç,
buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu torba kanun teklifinin Anayasaya
çok aykırı bir şekilde gündeme getirildiğini biz Komisyon
aşamasında defaaten dile getirdik; sadece ve sadece Anayasanın
119uncu maddesine aykırı olmadığını,
Anayasanın birden fazla maddesine aykırı olduğunu çok net
bir şekilde dile getirdik. Bunun Anayasaya aykırı olduğu
hükümlerden bir tanesi... Bu, Anayasanın 10uncu maddesine
aykırı, Anayasanın 19uncu maddesine aykırı,
Anayasanın 38inci maddesine aykırı ve biz birçok Anayasa
maddesinin ihlaline neden olabilecek bir kanun teklifiyle karşı
karşıyayız.
Peki, burada ne getiriliyor değerli
arkadaşlar? Bakın, biraz önce bu kürsüde yine dile getirildi;
öncelikle, olağanüstü hâl uygulaması yapılabilmesinin
şartları var ve olağanüstü koşulların olması
gerekiyor. Bu olağanüstü koşulları dile getirecek ve aynı
zamanda bu yetkiyi kullanabilecek olan Cumhurbaşkanının, bu
konuda karar verdikten sonra bu olağanüstü hâl uygulamasını
derhâl Meclisin gündemine getirip Meclisin onayını almasını
gerekiyor. Şu koşullara baktığınız zaman ortada
bir olağanüstü hâl uygulaması var mıdır? Ortada bir
olağanüstü hâl uygulaması söz konusu değil. Ama olağanüstü
hâl uygulaması olmamasına rağmen ne yapılıyor? Bu mevcut
olan torba yasayla, mevcut olan olağanüstü uygulamalara devam ediliyor
yani Anayasanın 119uncu maddesi çok açık bir şekilde rafa
kaldırılıyor.
Bunun yanı sıra ne yapılıyor?
Biraz önce de dile getirildi, biz şu anda Temel kanun olarak
görüşülür mü, görüşülmez mi? diye İç Tüzükte mevcut olan
hükümlere aykırılık teşkil edebilecek nitelikte bir
uygulamayla karşı karşıya kalıyoruz. Bakın,
torba kanun denildiği zaman, birden fazla kanun, birden fazla temel hak
ve hürriyetleri etkileyebilecek olan hususlar getirilip, bir torbanın
içerisine koyulup ondan sonra tartıştırılmadan, Anayasaya
aykırı olan hususlar dikkate alınmadan komisyonlardan
geçiriliyor ve Genel Kurulun gündemine getiriliyor.
Peki, bu aynı zamanda neye çok aykırı
bir şekilde dile gelecek? Anayasa İkinci Kısımda yer alan
temel hakları etkileyen çok net hükümler içermektedir. Temel haklar
nelerdir? Şu anda Türkiyede zaten askıda olan temel haklar söz
konusu. Bu mevcut olan torba yasayla, torba kanun teklifiyle, etkili ve
aynı zamanda kaliteli bir yasama sürecinin de imkânı ortadan
kaldırılıyor. Dolayısıyla, mevcut olan, şu andaki
kanun teklifinin çok yönlü bir şekilde Anayasaya aykırı
olduğuna, birden fazla Anayasa hükmünü ihlal ettiğine dair bizim
görüşümüz nettir. Dolayısıyla, bu hâliyle,
Başkanlıkça, mevcut kanun teklifinin derhâl geri çekilmesi ve
aynı zamanda Adalet Komisyonunu ilgilendiren, Anayasa Komisyonunu
ilgilendiren, temel kanun yönünde olan maddelerinin derhâl bu komisyonlara
tevdi edilmesi ve iade edilmesi gerektiğini söylüyor; aleyhte oy
kullanacağımızı belirtiyor, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Lehte Sayın Ahmet Özdemir.
Buyurunuz Sayın Özdemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri
Başkanım, usul
tartışmasıyla ilgili tarafınızın kararı
üzerine, kararınız lehine söz aldım.
Öncelikle şunu söylemek istiyorum:
Saygıdeğer Grup Başkan Vekilinin ilk yaptığı usul
tartışmasında, aslında Başkanımızın
tutumuyla bu konu bence nihayetlenmiştir ve kanunun görüşülmesiyle
ilgili Başkanımız irade beyan ettiği için, bu konuda yeni
bir Anayasaya aykırılık iddiasının ve yeni bir usul
tartışmasının ancak İç Tüzük 84e göre maddeler
üzerinde bir Anayasaya aykırılık iddiası şeklinde
yapılabileceğini düşünüyoruz. Bu yüzden, yapılacak bu
ikinci usul tartışmasının
Aslında, Meclisin usulünde
böyle bir tartışma yöntemi olmadığını
düşünüyorum.
İç Tüzük, bize, torba kanunla ilgili düzenleme
yapma konusunda tercihen bir cevaz veriyor, biz de bu hakkı kullanarak
birçok önemli konuyu içeren bir kanun teklifi getiriyoruz. Aslında, bu
kanun teklifiyle şu anda vatandaşlarımızın
beklediği birçok önemli konu gerçekleşmiş olacak.
Genel Kurul kendi gündemine hâkim bir şekilde
çalışıyor. Genel Kurul bu konuda bize icazet veriyorsa
artık burada bir usul eksikliği ya da bir Anayasaya
aykırılık iddiasında bulunmanın doğru
olmadığını düşünüyorum. Kaldı ki
getirdiğimiz, torba kanun diye nitelendirdiğiniz ve usule uygun
olmadığını düşündüğünüz kanun teklifiyle
aslında bu süre içerisinde birçok konuyu,
vatandaşlarımızın beklediği birçok konuyu -ki
bunlardan bir tanesi köy korucularının aylıklarının en
az asgari ücret kadar olması, 2020 yılında meydana gelen
depremlerde zarar gören vatandaşlarımız için destekler, tütün
ticareti yapanlara yönelik cezaların ertelenmesi, özellikle
karşılıksız çek keşide etme suçundan mahkûm olanlara
ve dava süreci başlayanlara alacaklıların hakkını zayi
etmeden taksitlendirme imkânı getirilmesi ve bu süre zarfında
infazın durdurulmasına imkân verilmesi; bunun gibi birçok
düzenlemeyi- bu kanunla getireceğiz. Biz bunun
vatandaşımızın lehine bir düzenleme, onların
hayatını kolaylaştıracak bir teklif olduğunu
düşünüyoruz. İç Tüzükün de bu konuda bize icazet verdiğini,
İç Tüzükün 91inci maddesinde temel kanun olarak düzenlenmesinde bir
yasak olmadığını düşünüyoruz. Bu nedenle de
Başkanım, sizin bu konudaki kararınızın lehine
görüş bildiriyoruz.
Saygılarımızla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
43.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemirin usul görüşmesi üzerinde
lehte yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
çok vakit almak istemem çünkü usul tartışması açtınız
zaten ama biraz önce konuşan değerli milletvekilimiz diyor ki: Buna
gerek yok. Biz bir öncekinde Anayasaya aykırılığı
yani OHALi kanunla ilan edemezsin diyoruz özetle. Burada söylediğimiz
meselenin kendisi şu: Birbirinden tamamen farklı maddeleri olan -hani
safkan torba dediğim o- bir kanunu temel kanun olarak görüşemezsin
dedim, ona ilişkin bir usul tartışması yapıyoruz; bu,
bambaşka bir mesele.
İç Tüzük 91de tarif etmiş ama bakın,
uzun uzun okuyup zamanınızı almayayım -sadece tek bir
cümlesini- şartları sıralıyor, cümlelerden bir tanesi de
şu: Temel kanunda, maddeler arasındaki bağlantıların
korunması zorunluluğu vardır. diyor. Şimdi, bakın,
sizin getirdiğiniz temel kanunda 26 maddenin 2si yürütme, yürürlük; 24
maddenin 21i bambaşka kanunlarda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biri eczacıya
katsayı, biri OHAL, bir tanesi korucuların eksik kalan
maaşlarının tamamlanması, öbürü diş teknikerlerinin
kursunun tarihi. Şimdi, nasıl temel kanun olacak? Hukukçusunuz, diploma
aldınız, geldiniz burada yemin ettiniz, milletvekilliği
yapıyorsunuz; hep beraber emek sarf ediyoruz. Maddeler arası
açık bağlantı
diyor, var mı?
Sayın Başkanım, bu temel kanun
yetkisini, bu imkânı mesela Vergi Usul Kanunu getiriyorsun, 900 madde, tek
tek görüşsen bir yıl sürecek, otuzar maddelik 30 bölüm görüş
diye vermiş. Diyor ki: İç Tüzük, bu imkânı veriyor. Vermiyor.
Siz, vermeyen bir şeyi oya sundurup oy çokluğuyla İç Tüzükü ve
Anayasayı ihlal ediyorsunuz; bu, bu kadar açık yani ondan beni
suçlamayın lütfen. Yaptığınız iş tamamen hukuka
aykırı, tamamen İç Tüzüke aykırı.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
X.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
2.-
Torba kanun olan 277 sıra
sayılı Kanun Teklifini temel kanun olarak görüşmeye açmak
istemesi nedeniyle Başkanın tutumunun İç Tüzüke uygun olup
olmadığı hakkında (Devam)
BAŞKAN Aleyhte Sayın İbrahim
Kaboğlu.
Buyurunuz Sayın Kaboğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli üyeler; evet, gerçekten, bu maddeyi,
91inci maddeyi aslında sadece okumaya kalksak bu bile yeterli. Bir hukuk
dalını sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak
değiştirecek biçimde genel ilkeleri içermesi
Şimdi, bakın,
ilk cümlecik bu çünkü 4 ayrı cümlecik var, 6 veya 7 öge var.
Hangi hukuk dalıyla ilgili bu teklif? 18
ayrı kanun, bütün hukuk dallarıyla ilgili. Bir hukuk dalı
medeni hukuk mu, idare hukuku mu, ceza hukuku mu, vergi hukuku mu ya da
şöyle sorayım: Hangi hukuk dalıyla ilgili değil? Yani Bir
yasa temel kanun bağlamında ele alınamaz. biçiminde bir
şey söylense işte bu alınamaz; tamamen, tamamen
aykırıdır. Bu nedir? Bu, sadece yasaları parçalamıyor,
sadece yasaları parçalamıyor -biraz önce belirttiğim gibi-
Anayasanın iki düzeninin dışında yer alıyor,
Anayasayı parçalıyor. Bir yandan Anayasa bütününü, öbür yandan
Anayasanın 15inci maddesi ile 119uncu maddesinin oluşturduğu
olağanüstü düzeni, bunun dışında bir şeyi ve sanki
Türkiye'de bu yasayla yeni bir hukuk düzeni kurulacakmış gibi bir
eğilim ortaya konuluyor. Devam edebilirsiniz, bütün ögeler, hiçbir ögeye,
bu 91inci maddenin birinci kesiminde yer alan 7 ögenin hiçbirine uymuyor.
Dolayısıyla bu kadar apaçık Anayasaya aykırılık,
madde 90a aykırılık teşkil ettiği hâlde bunun
oylanmaya çalışılması, aslında bu yöntemin
uygulanması bizim Komisyonda başından itibaren itiraz
ettiğimiz Anayasaya aykırılık savlarımızı
tekrar tekrar pekiştirmektedir. Orada devamlı olarak dile getirdik,
orada devamlı olarak dile getirdik. Kamu görevlileri, Bakanlık
temsilcileri nasıl darmadağın bir biçimdeydi, sorduğumuz
sorular karşısında nasıl çaresizlerdi. Bu teklif hangi
bakanlıktan geldi? dediğimiz zaman o bakanlıkların
temsilcileri bile yoktu veya konuştukları zaman sorulara yanıt
veremiyorlardı.
Şimdi, bu, aslında bütün bu birbiriyle
hiçbir biçimde ilişkisi olmayan maddelerin temel kanuna
doldurulmasıyla başından beri izlenen yol ve yöntemin
haksızlığını, Anayasa dışılığını,
İç Tüzüke aykrılığını örtbas etme
çabasından başka bir şey değildir; henüz zaman çok geç
olmadan bundan dönelim. Hiç değilse Anayasaya aykırı bir süreci
önce İç Tüzüke uygun hâle getirelim ve o şekilde, bayram öncesi
hukukla biraz tanışalım asgari koşullarda olsa bile.
Teşekkür ederim. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
malumları olduğu üzere (2/3740) esas numaralı Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından görüşülüp karara
bağlanmış, Komisyon raporu Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulmuş ve Başkanlıkça da 277
sıra sayısıyla bastırılarak milletvekillerine
dağıtılmıştır. Teklif, 16 Temmuz 2021 tarihinde
AK PARTİ grup önerisinin Genel Kurulda kabulüyle Genel Kurul gündemine
girmiştir. Ayrıca, kabul edilen grup önerisinde teklifin İç
Tüzükün 91inci maddesi uyarınca temel kanun olarak
görüşüleceğine karar verilmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yapmayın
Başkanım ya, yapmayın ya!
BAŞKAN Genel Kurulun kararı
hilafında Başkanlığımızca yapılacak bir
işlem bulunmamaktadır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu günahı sana
işletmeselerdi iyi be Başkan! Sen müftüsün, bu günahı
işlemeseydin be Başkan!
BAŞKAN Kanunun tümünün görüşmelerine
geçilmesi hususunda tutumumda değişiklik olmamıştır.
Genel Kurulun bilgisine sunulur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Vallahi
Başkanlığın tarafsızlığına inanmasam
BAŞKAN 1inci sıraya alınan, Ankara
Milletvekili Orhan Yegin ve 45 Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
XI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 277) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 277 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel
kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen İYİ
Parti Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan.
Buyurunuz Sayın Başkan. (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Bu günahı size işletmeselerdi iyiydi be Hocam.
BAŞKAN Günah bizim için efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Anayasaya aykırılığı
konusunda hiç şüphe götürmeyen, kanun yapma tekniği
açısından İç Tüzükün âdeta içinden geçen bir kanun teklifiyle
karşı karşıyayız. Sayın Mustafa Elitaş bu
işi emin olun o kadar iyi biliyor ki, bana bakıyor, biraz evvel
Özgüre bakıyordu Ya, Özgür, tamam da ne yapalım işte, bu da
böyle. diyor. O söylediklerimin tamamını da Elitaş
onaylıyor, tamamını; emin olun. En az bizim kadar -bizden çok daha
fazlasını da- biliyor ama ne yapsın kader böyle, Hocama günah
işletiyor, Elitaşa da evet dedirtiyor; bu kanun teklifi, böyle bir
kanun teklifi. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Teklifin adı ve içeriği bize, AK
PARTİ iktidarının alışkanlık hâline getirdiği
yasama faaliyetlerindeki o özensizliği, ilgisizliği gösteriyor.
Millet adına, millet için kanun yapmaya yemin eden bu yüce Meclisin
saygınlığında bihaber iş yapıyorsunuz. Bir
personel Bakanlıklarda elinde torbayla geziyor, bir Bakanlığa
uğruyor Bir iki madde sen at; neyi istiyorsun? öbür Bakanlığa
geçiyor Sen de bir iki madde at. Torba, Afgan torbasına benzedi;
anladınız siz onu değil mi? Öyle bir torba hâline geldi.
Yine, bu kanun teklifi cuma akşamına
doğru, kırk sekiz saatlik sınıra takılmamak için
Meclise sunuluyor, hemen, takip eden pazartesi günü de gündeme geliyor; bu,
şu demek: Muhalefetin hiçbir önerisi dikkate alınmayacak;
milletvekilinin incelemesinin, tali komisyonların görüşlerine hiç
ihtiyaç yok. Yahu, düşünebiliyor musunuz, burada korucularla ilgili madde
var, Plan ve Bütçe Komisyonu görüşüyor; diş protezi yapan
teknisyenlerle ilgili madde var, Plan ve Bütçe Komisyonu görüşüyor. Böyle
bir şey olabilir mi ya? Tali komisyonlar, asla, hiçbir şekilde çalışmıyor.
İktidar ve küçük ortağının oylarıyla nasıl olsa
bu geçer. diye devam ediyorlar.
İçinizden biri de Ya, bu nedir, neyi
değiştiriyor, ne getiriyor, ne götürüyor, milletin bunlardan ne
çıkarı var? bile demiyor. Biz uyarılarda bulunuyoruz; bu
iş yanlış, gelin, doğrultusunda yapalım diyoruz ama
sadece bakıyorsunuz Sayın Elitaş, hiç başka da bir şey
söylemiyorsunuz. Sonra ne oluyor? Altı ay sonra yine, aynı maddeyi
yeniden ya değiştiriyorsunuz ya da yürürlük tarihini erteliyoruz. Bir
tane düzgün kanun yapamadan geldiniz gideceksiniz vallahi ya! Yirmi sene
diyorsunuz ya, bırakın hizmet etmeyi yirmi senede kanun yapmayı
öğrenememişsiniz.
Tütünle ilgili maddede, bas bas
bağırdık burada; ya, bu hâliyle yasalaşırsa tütün
üreticisi de küçük işletmeci de mağdur olacak; tütün, ülkemizin birçok
şehrinin önemli geçim kaynağı, millî bir ürün; zaten TEKELin
özelleştirilmesiyle bir darbe yedi, bir de bu maddeyle darbe vurmayın
dedik, dinlemediniz. O madde yasalaştı, daha sonra bir madde
getirdiniz ve bu işin başlangıcını bir yıl
ertelediniz; o bir yıl da bitti, şimdi Altı ay daha
uzatalım. diyorsunuz. Bu kanun tekniği ne biliyor musunuz? Biz bu
işi beceremiyoruz. demenin bir başka şeklidir bu.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar) Böyle de olsa
itiraf ediyorsunuz, o yüzden sizi kutluyorum. İtiraf noktasına
geldiğiniz için gelin, şu önerimize destekte bulunun; bu ertelemeyi
altı ay değil gelin bir yıl yapın, bir önerge verelim, bir
yıla uzatalım. Bu sürede de bu işin taraflarını mağdur
etmeden bir çözüme kavuşturalım. Çözüm çok basit aslında; o 5
müteahhit var ya -belki de birilerinizin ortağı hiç bilmiyorum,
günahını almak istemiyorum ama onları öyle tek başına
bırakmazsınız- o 5 müteahhide
ayırdığınız kaynağın onda 1inden azı
tütün üreticisine yeter, onları mutlu etmeye yeter. Yani o 5 müteahhidi
zengin edeceğinize, onun onda 1ini bu tütün üreticisine ayırın,
onlar mutlu olurlar. 5li çetenin o milyarlarca lira vergisinden vazgeçtiniz
ya, bu sefer de bir defa da tütün üreticisi için fedakârlık yapın.
Kötü mü olur yahu, insanları mutlu edersiniz. Birilerini zengin
ediyorsunuz, birilerini mutlu ediyorsunuz, hangisi daha güzel? Hem bu dünya
için hem ahiret için benim dediğim çok daha iyi, emin olun.
Aynı durum Çek Kanunuyla ilgili maddede de
geçerli; erteleme üstüne, erteleme.
Bakın, arkadaşlar, çekle ilgili benim bir
inhirafım var, o da şu: Çek, Türkiye'de bir ödeme aracı
değil; çek, Türkiye'de bir finans kaynağı. Vadeli piyasalarda
çekle alışveriş diye bir şey var, çekin itibarı
düştükçe vadeli piyasalardaki olan çekle alışveriş de
aşağıya gidiyor. Çek mağdurları var. Eyvallah.
Çekini ödeyemiyor. O da doğru. Sıkıntıda. O da
doğru. E, bir de alacaklı var; o da işletmesini çevirmek
zorunda, o da mağdur ama bu mağduriyetin bir sebebi var. Çekini
ödeyemeyen adamın sorumluluğu, günahı yok bu işte, çeki
tahsil edemeyen adamın da yok. Sorumlusu kim biliyor musunuz? Siz.
Piyasaları öyle bir hâle getirdiniz ki alanlar çeklerini ödeyemiyor ya!
Siz de onlara verilecek cezayı alacaklı olanın sırtına
yükleyerek burada erteleye erteleye getiriyorsunuz. Alsanıza
sırtınıza; çek mağduru diye hem çek
alacaklısını mağdur etmeyin hem çek borçlusunu mağdur
etmeyin. Böyle, borçluyu mağdur etmeyelim diye alacaklı olanı da
mağdur etmek durumunda kalıyoruz ve adamlar işlerini
kaybediyorlar. Yani bu şekilde elinde patlak çek olan çok esnaf var, iflas
etmiş, küçük esnaf ya; adamın sermayesi belli, 50 bin lira, 100 bin
lira, 500 bin lira; 3 tane çek döndüğü zaman adam dükkânını
kapatıp gidiyor. Bu konuda da doğru dürüst bir iş yapamadınız
şimdiye kadar, sadece ertelemeyle geçiştiriyorsunuz. Sayenizde ülkede
kanunlara uymaya gönüllü vatandaş da kalmayacak vallahi, onu da
söyleyeyim. Sokakta, dükkânlarda ticareti durdurdunuz.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz terör
örgütlerinin alçak saldırıları sonucunda birçok vatan evladını
şehit verdi, sayısız kahramanlarımız da gazi oldu.
Gazi Meclisimizin bu kürsüsünden onlara olan minnetimizi,
şükranlarımızı bir kez daha gururla dile getiriyorum;
şehit ve gazilerimizi saygıyla, hürmetle, minnetle anıyorum.
Şimdi, burada, OHAL'i niye istiyorsunuz? diye
sorduğumuzda E, terör var ya, görmüyor musunuz? FETÖ var, PKK var. O
yüzden biz OHAL'i uzatmak istiyoruz. Gelin, size biraz FETÖ anlatayım
ben. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarıyla ittifak yaparak
Türkiye'yi uzun yıllar içten içe kemiren, Türk devlet bürokrasisini âdeta
kuşatan FETÖ, şüphesiz ki terör örgütleri arasında en sinsi ve
en tehlikeli olanıydı; eyvallah, kabul. Siyasi iktidarın aczine
ve öngörüsüzlüğüne rağmen büyük Türk milletinin feraseti sayesinde
bertaraf edildi 15 Temmuzda bu hain darbe girişimi. Beş yıl
geçti aradan, aradan geçen beş yıla rağmen Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarı, FETÖnün siyasi ayağının
ortaya çıkarılması noktasında herhangi bir adım
atmamıştır, atamamıştır. İYİ Parti
olarak FETÖnün siyasi ayağının
araştırılması konusunda, tespit edilmesi için 3 kez
araştırma önergesi verdik, reddettiniz. Bu hain örgütün
eğitimde, yargıda, orduda, istihbarat birimlerinde yapıları
tespit edildi; hatta çaycısı, çorbacısı da tespit edildi de
siyasi ayağı hâlâ ortada yok.
2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu
kararı var, 2004 yılında Hükûmete tavsiye kararında
bulunuyor, diyor ki: Bu örgüt, tehlikeli bir örgüt; bu örgüt, Türkiyede
çeşitli yapılanmalarla Türkiyenin altını oyuyor. Siz,
aldınız Millî Güvenlik Kurulu kararını sümen altı
ettiniz, hiç görmezden geldiniz. Şimdi bağırıyorsunuz ya
FETÖ diye, Millî Güvenlik Kurulu sizi uyardı, niye
Çünkü o zaman
beraber yürüyordunuz, ortaktınız, iş yapıyordunuz, her
türlü işi yapıyordunuz, hem memleket için hem cebiniz için beraber
iş yapıyordunuz. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar) 2004 sonrasında FETÖ tehdidine yönelik hiçbir tedbir
almadınız, Silahlı Kuvvetlerde de meydanı FETÖye
bıraktınız. Bu kadar general nasıl olur ordunun içerisinde?
Onlara teslim ettiniz, YAŞ kararlarında etkili oldunuz.
2010 yılında referandumda FETÖyle
irtibatlı ve iltisaklı hareket ettiniz, Anayasayı
değiştirdiniz, yargıyı da FETÖye teslim ettiniz. Beraber
yürüttüğünüz o Anayasa değişikliğine destek vermek için
Mezardakileri kaldırıp evet oyu kullandırmak lazım.
denildiğinde de siz alkışladınız. Niye?
İşinize geldi. İşte Beraber yürüdük aynı yollarda.
diyorsunuz ya, o yollar bu yollar.
Hain darbe girişiminden dolayı terör
örgütüyle iltisakı olan, hain darbe girişimine dâhil olan vali, Emniyet
müdür yardımcısı, Emniyet müdürü, savcı, hepsi sizin
zamanınızda göreve getirilmiş, 1 tek vali hariç; bakın,
görevden alınan, hapse giren valilerden 1i hariç, Isparta Valisi Memduh
Oğuz. Onun dışındaki valilerin tamamı sizin
atadığınız valiler, Emniyet müdürlerinin tamamı sizin
atadığınız Emniyet müdürü. Beraber nüfuz ettiniz bu ülkenin
Emniyetine, ordusuna; sonradan başımıza gelenler belli. Kamunun
bütün kaynaklarını bir örgüte teslim ettiniz. Bakanlıkları
pay ettiniz bu örgüt içerisinde. Ne istediniz de vermedik?
anlayışıyla bir devlet bürokrasisinin FETÖye teslim
edilmesinin; FETÖyle iş birliği yaparak Türk Silahlı
Kuvvetlerindeki milliyetçi, Atatürkçü subayların tasfiye edilmesinin
sonucunu 15 Temmuz gecesi hep beraber yaşadık. Siz ne söylediniz?
Sadece Kandırıldık! dediniz. Ya, hiç mi günahınız
yok ya? Başımıza yağan bu bombalar sizin yüzünüzden. Siyasi
iktidarınız vesilesiyle Türk milleti bu acı dersi yaşayarak
gördü. Lafı hiç evirip çevirmeye gerek yok: AK PARTİ-FETÖ
iktidarı sebep, 15 Temmuz sonuçtur.
Şunu unutmayın: Terör örgütleri
yıkıcı ve bölücü faaliyetlerine ulaşmak için hukuksuzluktan
beslenirler. Terörle mücadelenin merkezinde hukuka uygunluk vardır. Bu
mücadele, devleti idare edenlerin kalbinde ve zihninde taşıdığı
sağlam irade sonucu şekillenir.
Önümüze getirilen bu torba kanun, AK PARTİnin,
AK PARTİ iktidarının işte bu gerçeği
anlamadığını yahut anlamak istemediğini gösteriyor.
Meclis tatile hemen girmeden önce bir oldubittiyle önümüze getirilen bu torba
kanunun tek bir amacı vardır, o da Türkiyeyi seçime OHAL
şartları altında sokmaktır. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar) Eğer bir yıl
diyorsanız, erken seçimi bekleyin arkadaşlar, söyleyeyim ben size, demek
ki bunlar bir yılda erken seçim yapacaklar. Tarzan zor durumda yahu, yürüyemiyorlar;
bırakın yürümeyi, sürüklenemiyorlar bile, o kadar zor durumdalar,
erken seçimden başka çareleri yok. Milletin tokadı geliyor haberiniz
olsun. İktidarın bu tercihi onu söylüyor. İktidar,
olağanüstü hâl şartları altında Sayın Erdoğana
güç verip seçime götürmeye çalışıyor ülkeyi.
Cumhurbaşkanı ülkeyi normalleştiremedi, o işi beceremedi;
iktidar da o iradeyi ortaya koyamadı.
Size bir şey söyleyeyim: Bu kanun teklifi,
Adalet ve Kalkınma Partisi açısından bir itiraf
niteliğindedir. AK PARTİ, iktidarının sonlarına
yaklaşırken OHALi seçim sürecinde baskı aracı olarak
kullanmanın ve millî iradeye rağmen seçim virajını dönmenin
hesaplarını yapıyor.
İYİ Parti olarak ben sizi buradan
uyarıyorum: Aklınızdan bile geçirmeyin. İstanbul
seçimlerinde olduğu gibi, vallahi, 800 bin oy filan değil, çok büyük
fark yiyeceksiniz. İstediğiniz kadar Seçim Kanununu
değiştirin, OHAL şartlarında gelin, size iddia ediyorum
21,5tan sonra 1,2ye düşen DSP bile size imrenecek; o kadar kötü
durumdasınız, haberiniz olsun. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; OHAL hukuken kalkmış ama fiilen devam ediyor
aslında. Tek adam rejiminin ve ucube sistemin ülkemizi getirdiği
nokta bu. Uygulamada bu hükümler FETÖ terör örgütüyle mücadelenin bir
aracı olmaktan çıktı, muhalif her kesim üzerinde bir baskı
unsuru olarak kullanılıyor bu OHAL. 8 defa uzatıldı,
beş yıldır yürürlükte olan yetkilere rağmen FETÖyle
mücadele sonuçlandırılamıyorsa, eğer
sonuçlandıramadıysanız, yeniden üç yıl uzatmak isteniyorsa,
sonra Bir yıl da idare ederiz. deniliyorsa bunun arkasında
başka bir şey olduğu kesin.
Cumhurbaşkanı Sayın
Erdoğanın OHALi kaldıracağız. dediği 24
Haziran seçimlerinden tam on beş gün sonra ne oldu biliyor musunuz?
Alelacele bir torba kanun hazırlandı ve OHAL yetkilerinin
kullanımına dair kanunun süresi üç yıl uzatıldı; On
beş gün sonra dedi, üç yıl uzattılar. Yani
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi âdeta bir OHAL rejimidir,
bu sistem öyledir, OHAL rejimi. Başka türlü idare edemezler ülkeyi. Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin o tek adam sistemine evrildiği dönemde OHAL ona yol
açmaktadır, başka da hiçbir işe yaramamaktadır, yoksa bu
ülkeyi OHALsiz yönetmek mümkün. Bu kanun teklifi yasalaşırsa AK
PARTİ iktidarındaki OHAL yetkilerinin kullanımına dair süre
ne kadar olacak biliyor musunuz? Sekiz sene; beşti, üç daha ilave
ederlerse sekiz olacak.
Kenan Evren, biraz evvel de söyledim, yedi yıl
kullanmıştı ya sıkıyönetim yetkilerini; Kenan Evrene
rahmet okuttunuz ya, vallahi billahi rahmet okuttunuz; cunta rejimi
dediğimiz o kara günlerin rejim bekçisine rahmet okuttunuz. Siz OHALi
terörle mücadele etmek için mi istiyorsunuz yoksa yeni bir rejim inşa
etmek için mi? Onu oturup ciddi bir düşünmek lazım.
OHAL, olağanüstü yönetim usullerinin uygulanmasını
gerektiren doğal afet, tehlikeli salgın hastalık, ağır
ekonomik bunalım, kamu düzenini ciddi biçimde bozan yangın,
şiddet olayları gibi durumlarda uygulanan istisnai bir yönetim
biçimi. Siz OHAL yetkilerini istismar ediyorsunuz. Öyle bir hâle getiriyorsunuz
ki bakın, OHAL Yasasıyla ilgili
Birisi kışlık
lastikten parayı götürecek diye kanunun içine koydunuz ya.
Kışlık lastik vardı, biliyorsunuz OHAL Kanununun
içerisinde. Kışlık lastik niye? Kim bilir kim ithal etti?
Vallaha, peşine düşemedim, bulacağım. Marka verdiler bir de
Şu marka, şu kışlık lastik. Memleketi cuma
pazarına çevirdiniz ya, yazıklar olsun, vallaha yazıklar olsun!
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) O
FETÖyle mücadeleyi sulandırdığınız gibi OHALi de
sulandırdınız, kışlık lastikle iş yapmaya
başladınız, kendinize göre bir şekle soktunuz.
OHAL yetkilerinin o keyfî kullanımı hukuk
devleti ilkesi çerçevesinde ciddi zorluklara sebebiyet veriyor. OHAL döneminde
birisi hakkında bir ihbar yapılıyor, daha soruşturma
aşamasında, henüz soruşturma aşamasında, bakın,
adamın malına tedbir konuluyor, yurt dışı
yasağı getiriliyor, pasaportu iptal ediliyor, işine son
veriliyor; mahkeme sonuçlanıyor, adam beraat ediyor. Beraat ya, bundan
daha temize çıkmak başka nasıl olabilir? Mahkeme diyor ki. Bu
adam beraat etti, malının üzerindeki yasağı kaldır,
işine iade et, pasaportunu da iade et. İçişleri Bakanı
diyor ki: Ben bu kararı tanımam. Neden? OHAL bana bu yetkiyi
veriyor. Ya, mahkeme kararını tanımıyorsun, o zaman
mahkeme ne yapar, ne iş yapar? İşte bu sefer biraz evvel de
söylediler- mahkeme kararını tanımadığı
dosyaları başkası götürüp İçişleri Bakanına
veriyor. Al sana bir tane daha borsa, FETÖ borsası. Şamil Tayyar
mıydı? O söylemişti, değil mi? FETÖ borsasını ilk
söyleyen oydu. Yani kırkyılda bir doğru bir şey
söylemiş adam.
ALİ ŞEKER (İstanbul) İçeriden.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Doğru bir şey
söylemiş yani kendisini yadırgamıyorum, takdir ediyorum,
teşekkür ediyorum.
2015 yılına kadar Türk ceza hukuku
pratiğinde uygulamasına neredeyse hiç rastlanmayan şirket
yönetimine kayyum tayin edilmesi iktidarınız döneminde sık
başvurulan bir yöntem hâline geldi. Bu ne, biliyor musunuz? Çökme ya,
çökme! Gözlerine kestirdikleri şirketlere gidip, terörle mücadeleyi bahane
edip şirketlere çöküyorlar. Niye? OHAL var. Bu yolla şirketlerin
içini boşaltıyorlar veyahut da götürüyorlar, bir FETÖ
borsasının eline veriyorlar Şu kadar para verirsen senin
şirketini sana veririz. diye. Bu gasp ya, bu mafya devleti ya! Böyle bir
şey olur mu? Yazık değil mi bu devlete? Beş bin
yıllık geleneği olan bir devlet. Mafya devletine çevirdiniz
devleti. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İlgili maddenin yasalaşması hâlinde
TMSFnin bu şirketleri satma görevi de ortadan kalkıyor, hani yeni
bir madde koydular ya. Diyorlar ki: Oranın sadece faktoring, finans
vesaire şirketleri var. Ya, el koyduğu şirketlerin hepsi, o
şirket gruplarının tamamının faktoring ve finans
şirketleri var. Oradan yürüyüp o şirketleri tasfiye edecekler.
Tasfiye etmek ne, biliyor musunuz? İçini boşaltacaklar, paraları
indirecekler, şirketi akamete uğratacaklar. Satın ya, hazineye
para girsin. Hazineye giden para burada birilerinin cebine gitmediği için
tasfiye yoluna gidiyorlar. Sebep odur, bu kanun teklifi maddesinin sebebi odur.
Yine, indirme bindirme, asansör işleri var burada, evet.
OHAL uygulamalarında Anayasa Mahkemesine de
gidemiyorsunuz, problem orada. Yani Anayasa Mahkemesinde iptal ediyorum.
böyle bir hakkınız da kalmamış. OHAL
şartlarının uzatılmasını amaçlayan maddelerin
gerekçesi olarak hep Terörle mücadele. diyorsunuz ya, en çok da PKKyla çok
mücadele ettik
Ben size bir şey söyleyeyim mi? 264 PKKlı;
Sayın Süleyman Soylunun söylediği en son rakam oydu, İçeride
264 PKKlı kaldı. dedi. Eyvallah, doğru kabul ediyorum. 2000
yılında yani sizden önce, bu ülkede, içeride 500e yakın
PKKlı vardı, yurt dışında da yaklaşık
2.500-3.000 PKKlı vardı. Çok mücadele ettiniz, başarı
hikâyesi yazdınız, anlatıyorsunuz ya! Şu anda
dışarıda kaç PKKlı var, biliyor musunuz? 60 bin kişi
ya, ne mücadelesi! PKKya prim verdiniz siz, büyüttünüz PKKyı. Üstelik
Suriye politikasında izlediğiniz yanlış yolla PKK/YPG,
Barzani güçlerini bir araya getirip Türkiye'nin bölünmesinin önünü
açtınız; başarı falan yok, Türkiyeye çok büyük bir tehlike
yarattınız.
Terörle mücadele İYİ Partinin en hassas
olduğu, her zaman en üst seviyede destek verdiği bir konu. Şunu
vurgulamak istiyorum: Terörle mücadele edilmesinin önünde hiçbir engel yok,
eğer kanunlarla mücadele etmek istiyorsanız bunun için hiçbir engel
yok; ilave bir yetkiye de ihtiyacınız yok. Devletimiz terörle
mücadele konusunda gerekli güce, kudrete ve hukuki düzenlemelere zaten sahip.
Ancak gelinen noktada, yapılan bu uygulamalarla bir yere
varılamayacağı ortada. Biz de gerektiği yerde İYİ
Parti olarak üzerimize düşeni çekinmeden yapmaya hazırız, yeter
ki samimi olarak terörle mücadele edelim.
Güvenlik güçlerimiz terörle mücadele noktasında
bugüne kadar nasıl destan yazdıysa bundan sonra da yazmaya devam
edecektir. Ancak tek adam rejiminin anayasal çerçevesi olan
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini ve bu sistemin
ayrılmaz parçası hâline getirdiğiniz OHAL'i, Türkiyenin normali
hâline getirmenize asla ve kata izin vermeyeceğiz. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde aritmetik çoğunluğa sahip olmak demek Anayasa'ya uygun
olup olmadığına bakmaksızın dilediğiniz her
yasayı geçirebilme imkânına sahip olduğunuz anlamına
gelmez. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin karnesi,
artık aleni gerçeği ortaya koymuştur; o da şudur: Bu
sistem, tek adam rejimidir. Dünyada buna otokrasi derler, başka bir
şey derler; tek adam rejimidir bu sistem. Bu siyasi iktidar, yasamayı
ve yargıyı tahakküm altına aldığı
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde, özgürlükleri ve hukuk
devletini her geçen gün daha fazla erozyona uğratarak Türkiye'yi otokratik
bir rejime dönüştürme gayreti içerisindedir. Türk toplumu bunun
farkındadır, cevabını ilk seçimde size verecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Türk toplumunu ekonomide,
hukukta, eğitimde ve beşeriyetle olan yarışındaki tüm
mecralarda geride bırakan, çağın gerisinde kalmış bu
iktidarla Türkiye'yi geleceğe taşıyamazsınız.
İradeyi ve iradeyi tek bir kişinin aklına, tercihlerine, istek
ve arzularına emanet etmeyi millî irade olarak kabul eden bir anayasal
düzenle Türk milletinin huzur ve refah içinde yaşaması mümkün
değildir.
İYİ Parti iktidarında,
iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemin temel
mantığı, devlet erkleri arasındaki denge ve denetim
mekanizması üzerinde inşa edilecektir. Bizim öngördüğümüz
anayasal sistem, bürokrasiyi siyasetin tasallutundan kurtaracak olan sistemdir.
Zaman zaman akamete uğrasa dahi, yüz elli yıllık bir demokratik
müktesebattan beslenen Türkiye Cumhuriyeti ve Türk halkı, asla tek adam
rejimine teslim olmayacaktır. İyileştirilmiş ve
güçlendirilmiş parlamenter sistem, muhakkak bu memlekette tek adam
rejiminin yerini alacaktır.
Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Küçük ortak diyorsunuz ya
küsurat partisisiniz küsurat!
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı.
Buyurunuz Sayın Kalaycı.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kanun Teklifi'nin geneli üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüksek heyetinizi hürmetle
selamlıyorum.
Kanun teklifinde, terörle mücadelenin etkin bir
şekilde sürdürülebilmesinde ihtiyaç duyulan bazı tedbirlerin
düzenlendiği 7145 sayılı Kanundaki sürelerin
uzatılması öngörülmektedir.
Bu tedbirlerden biri gözaltı sürelerine
ilişkindir; Türk Ceza Kanunu'nun devletin güvenliğine, anayasal
düzene ve bu düzenin işleyişine, millî savunmaya ve devlet sırlarına
karşı suçlar ile casusluk suçları ve Terörle Mücadele Kanunu
kapsamına giren suçlar veya örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen
suçlar bakımından gözaltı süresinin kırk sekiz saati, toplu
suçlarda dört günü geçmemesi, gözaltı sürelerinin hâkim tarafından en
fazla 2 defa uzatılabilmesi uygulamasının bir süre daha devam
ettirilmesi düzenlenmektedir. Gözaltı sürelerini uzatma kararı hâkim
tarafından verildiğinden bu düzenleme Anayasanın 19uncu
maddesinin aradığı şartı taşımaktadır.
Ayrıca, bazı ülkelerde benzer örnekler bulunmaktadır.
Örneğin, İngiltere uygulamasında bazı suçlar yönünden
kırk sekiz saatlik gözaltı süresinden sonra hâkim kararıyla yedi
günlük uzatma süreleri bulunmakta, bu süre toplamda on dört güne kadar
uzatılabilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin özgürlük
ve güvenlik hakkıyla ilgili kararlarında da yakalanan kişinin
hangi sürede bağımsız yargı mercisinin önüne
çıkarıldığına dikkat edilmektedir.
2nci tedbir terör örgütlerine aidiyeti,
iltisakı ve irtibatı nedeniyle kişilerin sahibi veya
ortağı oldukları şirketlere ve varlıklara TMSFnin
yargı kararıyla kayyum ataması uygulaması olup bir süre
daha bu uygulamanın da devam ettirilmesi düzenlenmektedir.
3üncü tedbir kamu görevlileriyle ilgilidir; terör
örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca devletin millî güvenliğine
karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı,
oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı veyahut
bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilenlerin kamu görevinden
çıkarılması, kendilerine savunma hakkı verilmesi,
hakkında inceleme ve soruşturma yürütülen kişiler ile
bunların eş ve çocuklarına ilişkin olarak telekomünikasyon
yoluyla iletişimin tespiti dâhil, bilgi ve belge temini
uygulamalarının bir süre daha devam ettirilmesi düzenlemektedir.
Terör suçlarından dolayı çok sayıda
soruşturma yürütülmektedir. Soruşturma evresinde etkin
pişmanlık hükümlerinin etkili olarak uygulanması, alınan
ifadelerle delillerin değerlendirilmesi ve teyit edilmesi, dijital
materyallerin incelenmesi için zamana ihtiyaç duyulması, bazı
soruşturmalarda şüpheli sayısının fazla olması
gibi hususlar dikkate alındığında üç yıldır
uygulanan tedbirlerin bir süre daha uygulanmasının gerektiği
anlaşılmaktadır.
Beş yıl önce 15 Temmuzda dinî kisveye
bürünen, hizmet ve himmet örtüsüne saklanan cemaat olgusundan cürüm ve cinayet
çıkaran hain bir terör örgütü Türkiyeyi işgale
kalkışmıştır. Hamdolsun ki Türk milleti, istiklaline,
kanıyla, canıyla, imanıyla sahip çıkmıştır.
Türk milleti varlığının bedelini sayısız kez
ödemiştir fakat 15 Temmuz 2016da yaşanan dehşet ve vahşet
son iki asırda karşılaştığımız hiçbir
hıyanete benzememektedir. Türkiye beş yıldır FETÖyle,
kalıntılarıyla ve kripto damarıyla mücadele hâlindedir. Bu
mücadele aynı zamanda bir beka ve onur mücadelesidir. 15 Temmuzun sis
bulutu henüz dağılmamıştır çünkü ihanet ve işgal
planlarının merkez üssü hâlâ aktiftir, kripto damar henüz
kurumamıştır. Üstelik dost görünümlü muasır ülkelerin
Türkiyeyi kuşatma ve kundaklama girişimleri bütün
alçaklığıyla devam etmektedir. Bu itibarla, terörle mücadelenin
etkin bir şekilde sürdürülmesinde ihtiyaç bulunan tedbirlerin uygulanmaya
devam edilmesini Milliyetçi Hareket Partisi olarak destekliyoruz. Terörle
mücadeleye her saha ve zeminde destek vermek boynumuzun borcu, ecdada ve şehitlerimize
vefanın gereğidir.
15 Temmuzda destansı mücadeleleriyle millî
gönüllerde taht kuran 251 şehidimize, terörle mücadelede tarih yazan
kahramanlarımıza Allahtan rahmet diliyorum, gazilerimize uzun ve
huzurlu ömür temenni ediyorum. Allah'tan niyazım, kahraman ve gazi Türk
milletinin birlik ve beraberliğinin asla bozulmamasıdır. Yüce
Rabbim milletimizi korusun, ilelebet kollasın, himaye etsin.
Değerli milletvekilleri, güvenlik
korucularımızın aylıkları, belli gösterge
rakamının memur maaş katsayısı çarpımıyla
belirlenen tutar üzerinden ödenmektedir. Bu aylıklar bazı dönemlerde
net asgari ücretin altında kalmaktadır. Kanun teklifinde güvenlik
korucularının aylık ücretlerinin asgari ücretin altına
düşmesi hâlinde aradaki farkın tazminat olarak ödenmesi öngörülmektedir.
Esasen bu ay artırılan memur maaş katsayısıyla
aylıklar net asgari ücret seviyesine gelmiştir.
Dolayısıyla, maddenin yürürlük tarihinin 1 Ocak 2021 olarak
belirlenmesi suretiyle daha önce ödenen aylıkların net asgari ücret
altında kalan kısmının da ödenmesi amaca hizmet edecektir.
Kahraman güvenlik korucularımızın,
güvenlik korucusu kanunu çıkarılarak en düşük devlet memuru
aylığı ve emeklilik ikramiyesi alabilmeleri,
harcırahlarının artırılması, ayrıca
geçmişte yapıldığı gibi, çocuklarının
güvenlik korucusu olmaları yönünde bir düzenlemeye gidilmesi için
haklı talepleri bulunmaktadır. Bu konuda müstakil bir kanun
çıkarılarak statülerinin belirlenmesi uygun olacaktır.
Son dönemde karşılıksız çekler
nedeniyle hapis cezasıyla karşı karşıya kalan vatandaşlarımızdan
gelen yoğun talepler de dikkate alınarak kanun teklifinde bir
düzenlemeye gidilmektedir. Buna göre, 30 Nisan 2021 tarihi itibarıyla
karşılıksız çek keşide etmek suçundan mahkûm olanların
ödenmemiş çek bedellerinin 1/10unu 30 Haziran 2022 tarihine kadar,
diğer taksitleri anılan tarihten itibaren ikişer ay arayla 15
eşit taksitle ödemeleri hâlinde mahkûmiyetin bütün sonuçlarını
ortadan kaldırma imkânı tanınmaktadır. Ödemelere sadık
kalındığı sürece infazlar durdurulacaktır. Bu hüküm 30
Nisan 2021 tarihine kadar işlenen suçlarda yargılama
aşamasında olan dosyalar hakkında da uygulanacaktır.
Yine, Adıyaman ve Malatya illerimizde tütün
üretimi yaparak geçimini sağlayan çiftçilerimizin ürünlerinin
satışında cezaya maruz kalmamaları için kanun teklifinde
bir düzenleme yapılmaktadır. Buna göre Kaçakçılıkla
Mücadele Kanunu'nda Tarım ve Orman Bakanlığından yetki
belgesi almadan veya bildirimde bulunmadan tütün ticareti yapanlara yönelik
öngörülen cezanın yürürlük tarihinin 1 Ocak 2022 tarihine ertelenmesi
sağlanmaktadır. Hâl böyleyken tütün üreticimize ceza verileceği
yönünde konuyu saptırmaya çalışanlar bulunmaktadır. Tam
tersine, Adıyaman ve Malatya'daki tütün üreticilerimizin cezaya
uğramaması için ilgili hükmün yürürlük süresi altı ay
uzatılmaktadır. Süre uzatımında maksat, tütün üreticisinin
ürününü rahatça satabileceği gerekli altyapının
oluşturulmasının sağlanmasıdır.
Dolayısıyla, tütün üreticilerimize ceza verilmesi düşüncesi asla
söz konusu değildir. Adıyamanlı ve Malatyalı
çiftçilerimizin ürettiği tütünü cezaya uğramadan satabilmesinin
zemini oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Teklifte yer alan bir başka düzenlemeyle
işverenlerin iş gücü maliyetlerini düşürerek istihdamı
korumak ve artırmak amacıyla 2016 yılında
başlatılan asgari ücret desteği uygulamasının
sigortalı için aylık 75 lira olarak 2021 yılında da devam
ettirilmesi öngörülmektedir. İstihdam maliyetinin hafifletilmesi
yaklaşımını Milliyetçi Hareket Partisi olarak önemli
görüyoruz. Esasında prim kesintilerinin de azaltılmasını
sağlayacak olan asgari ücretten vergi alınmaması ve
çalışanların asgari ücret kadar gelirinin vergi
dışı bırakılması daha uygun olacaktır. Bu
durumda hem çalışanların net ücreti artacak hem de işverenlerin
istihdam maliyeti azalacaktır. Kanun teklifinde, ayrıca, Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunda tabip ve eczacı olarak
çalışan personele döner sermayeden ek ödeme yapılması;
gümrük hizmetleri ve kaçakçılıkla mücadele görevleri kapsamında
yüksek hizmetleri görülenler ile olağanüstü durumlarda
yaşamını ortaya koyarak büyük yararlılık gösteren
gümrük muhafaza personelinin ödüllendirilmesi; engellilerin
erişebilirliğinin sağlanabilmesi için gereken yükümlülüklerin
yerine getirilmesine yönelik ilave süre verilebilmesi; Rekabet Kurulu
başkan ve üyeleri ile kurumun bazı personeline görevden
ayrıldıkları tarihten önceki iki yıl içinde yürüttükleri
soruşturmaların konusu olan sektörlerde görev yasağı
getirilmesi; Sağlık ve Millî Eğitim Bakanlıkları
arasında düzenlenmiş protokol kapsamında, geçmişte
eğitim almış olan kişilerin diş protez
laboratuvarlarında yardımcı personel olarak
çalışabilmesi; Sağlık Bakanlığınca belirli
hâl ve şartlarda, sağlık hizmetlerinin götürü bedel üzerinden
sunulabilmesinin daimî olarak yapılabilmesi; 2020 yılındaki
depremlerde binaları zarar gören vatandaşlarımız için
sigorta şartı aranmaksızın konut
yaptırılması ve kredi desteği verilebilmesi; imar
planı kararıyla yapılaşma koşuluyla ve nüfusta
artış olması hâlinde meydan, otopark, çocuk bahçesi, yeşil
alan, ibadet yeri ve benzeri yerler için değer artışı
karşılığında toplamda yüzde 45i aşmamak üzere
ilave düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılabilmesi; kambiyo
mevzuatı uyarınca firmaların faaliyet izni veya yetki belgesi
alımında Hazine ve Maliye Bakanlığına ücret alma
yetkisi verilmesi; BDDK tarafından tasfiyesine karar verilen
şirketlerin tasfiye sürecinin TMSF tarafından yerine getirilmesi;
dünya piyasa fiyatlarından daha düşük fiyatlarla ithal edilen
eşyaların gözetim uygulaması kapsamında izlenmesi ve ticaret
politikası önlemlerinin etkisizleştirilmesinin önüne geçilmesi;
fabrikalarda kullanılan oksijen, azot ve argon ihtiyacını
karşılayacak hava ayrıştırma tesislerine ormanlık
alanlarda izin verilebilmesi için Tarım ve Orman Bakanlığına
yetki verilmesi; Türkiye İstatistik Kurumunun özel bütçeli kuruluş
olarak teşkilatlandırılması sebebiyle mevzuatta teknik
değişiklikler yapılması; kooperatif yönetim
kurullarında, üniversiteler dâhil, her ortağın yönetime seçilme
açısından eşit olması; Covid-19 salgını sebebiyle
gerçekleştirilemeyen kooperatif genel kurul toplantıları için
kooperatiflere ilave üç ay süre verilmesi hususlarında düzenlemeler
yapılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, 9 Temmuz 2018
tarihinde uygulamaya giren Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
geçen hafta üç yılını doldurmuştur.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi Türkiye'ye özgü, Türk
milletinin tarihî ve kültürel dokusuna uygun bir hükûmet sistemi olarak
inşa edilmiştir. Dolayısıyla,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi Türk tipi
başkanlık sistemidir. Türk tipi başkanlık sistemiyle üç
yıllık sürede birçok alanda tarihî adımlar
atılmış, başarılar elde edilmiştir; her alanda
bekamıza, güvenliğimize, egemenlik haklarımıza ve tarihî
mirasımıza sahip çıkılmaktadır. Ayasofya-ı Kebir
Cami-i Şerifinin seksen altı yıl sonra Müslüman gönüllülerle
buluşturulması, Türkiye'nin açık desteğiyle
Karabağ'ın yirmi sekiz yıl sonra Ermeni işgalinden
kurtarılması, kırk altı yıl kapalı kalan
Maraş'ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafından
açılması, Suriye'nin kuzeyinde oluşturulmak istenen terör
koridoru girişiminin Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı,
Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı Harekâtlarıyla
bertaraf edilmesi, Libyayla imzalanan anlaşmayla Doğu Akdeniz'de
Türkiye'yi saf dışı bırakmaya çalışanların
oyunlarının bozulması, Karadeniz'de 540 milyar metreküp
doğalgaz keşfi, savunma sanayisinde dünyanın sayılı
ülkeleri arasına girilmesi yakın tarihimizin en önemli
gelişmeleridir. Yine, bu süreçte terörle kararlı, etkin ve
başarılı bir şekilde mücadele edilmekte, kahraman güvenlik
güçlerimiz destan yazmaktadır. Pençe, Kıran, Kapan, Yıldırım
ve Eren Operasyonları terörün belini kırmakla kalmamış,
Türk devletinin kudretini göstermiştir. Artık terörün sonuna
yaklaşılmakta, huzur ve güvenlik ortamı güçlü bir şekilde
tesis edilmektedir.
Pandemi nedeniyle dünya ekonomileri gibi Türkiye ekonomisi
de son dönemde zorlu bir süreçten geçmektedir. Salgının etkisiyle
2020 yılı ikinci çeyreğinde daralan ekonomimizdeki toparlanma ve
canlanma tüm hızıyla devam etmektedir. 2020 yılında dünya
ekonomisi yüzde 3,3 daralırken Türkiye ekonomisi yüzde 1,8 oranında
büyümüş ve Türkiye, dünyada ekonomisi büyüyen az sayıdaki ülkelerden
biri olmuştur. 2021 yılı birinci çeyreğinde de Türkiye
ekonomisi, yüksek performans sergileyerek yüzde 7 oranında güçlü bir
büyüme kaydetmiştir. Yatırım, üretim ve ihracattaki artış
sağlıklı ve nitelikli bir büyümeye delalet etmektedir. Bugün
açıklanan bütçe gerçekleşmelerine göre, geçen yılın ilk
altı ayında 109,5 milyar lira olan bütçe açığı bu
yılın ilk altı ayında yüzde 70 azalarak 32,5 milyar liraya
inmiştir. İnşallah, normalleşmeyle birlikte turizmde
yaşanan canlanma, hem turizm gelirlerinin artmasını ve cari
açığın daha da azalmasını hem de istihdam
artışını ve işsizliğin azalmasını sağlayacaktır.
Türkiye, bu dönemde dünya çapında devasa
projelere imza atmış, kısa zamanda yapılan
havalimanları, şehir hastaneleri, acil durum hastaneleri, otoyollar,
köprüler, tüneller, bölünmüş yollar, barajlar gibi
yatırımları da gerçekleştirmiştir.
Türk tipi başkanlık sistemi, cumhuriyet
tarihimizdeki en önemli yönetim reformu, şartlara ve gelişmelere
cevap veren en dinamik demokratik tercihtir. Hâl böyleyken, bazı siyasi
partiler ve birtakım çevreler tarafından sürekli, güçlendirilmiş
parlamenter sistem dillendirilmekte, buna ilişkin öneriler
açıklanmaktadır. Diyorlar ki: Hükûmet Parlamento içinden kurulacak,
Başbakanlık ve Bakanlar Kurulu yeniden tesis edilecek, yürütme
yetkisi esas olarak Başbakan ve Bakanlar Kurulunda olacak, bakanlar
seçilmiş olacak, yapıcı ve kurucu güvensizlik modeli
getirilecek, Cumhurbaşkanı partilerüstü ve tarafsız olacak.
Sürekli eskiye dönülmeyeceğinin vurgulanmasına karşın
açıklanan önerilerin eskiye dönüşü içerdiği, ülkemizde daha önce
uygulanmış parlamenter sistemin tanımlandığı
açıktır. Türkiye, parlamenter sistem döneminde, siyasi
istikrarsızlıklar, hükûmet kurma krizleri, kısa süreli
hükûmetler, demokrasi dışı müdahaleler ve yürütmedeki çift
başlılık sorunlarıyla sürekli karşı
karşıya kalmıştır. Çok partili parlamenter sistemin
uygulandığı yetmiş iki yılda 51 hükûmet göreve
gelmiştir. Bu dönemde 17 koalisyon hükûmeti, 6 azınlık hükûmeti,
3 darbe hükûmeti, 2 geçici hükûmet görev yapmıştır. Koalisyon ve
azınlık hükûmetlerinin ortalama görev süresi yaklaşık bir
yıldır.
Türk milleti yirmi beş gün görev yapan
hükûmetleri dahi görmüştür. Krizlerin, darbelerin, yönetimdeki çift
başlılığın, siyaset kurumuna kök salan uzlaşmaz
ihtilafların millet ve devlet hayatında pek çok
çarpıklığı teşvik edip tetiklediği her aklı
başında insanımızın malumudur. İstikrarsız
hükûmetler, koalisyon kavgaları, siyasi kutuplaşma ve anlaşmazlıklar
hızlı ve etkin kararlar alınmasına hep mani olmuştur.
Parlamenter sistemde yaşanan
sıkıntılar Türk tipi başkanlık sistemiyle ortadan
kaldırılmıştır; devlet yönetiminde çift
başlılık, hükûmet krizleri, yönetim sisteminde
tıkanıklıklar ve siyasi istikrarsızlıklar dönemi sona
ermiştir. Türk tipi başkanlık sisteminin mimarı Cumhur
İttifakı, sahibiyse şüphesiz aziz milletimizdir. Bizim sözümüz
Türk milletinin sözüdür. Bu söz yere düşmeyecek, Türkiye geriye
gitmeyecek, eskiye dönmeyecektir. Cumhur İttifakı Türkiyeyi küresel
bir güç hâline getirecek, 2053 ve 2071 vizyonunun altyapısını da
azim ve kararlılıkla, adım adım oluşturmaya devam
edecektir.
Değerli milletvekilleri, salı günü
karşılayacağımız mübarek Kurban Bayramı
münasebetiyle sizlerin, aziz milletimizin, Türk ve İslam âleminin Kurban
Bayramını şimdiden kutluyorum. Yüce Rabbim büyük milletimizin
yüzünü hep güldürsün, her daim yâr ve yardımcısı olsun.
Konuşmama son verirken Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak destek verdiğimiz bu kanun teklifinin ülkemiz ve
milletimiz için hayırlı sonuçlar getirmesini diliyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Garo Paylan
Buyurunuz Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ben altı
yıldır Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim. Altı yıldır
Komisyonumuza torba yasalar yağıyor ama ben bu kadar kötü
hazırlanmış, bu kadar kötü sunulmuş, bu kadar bürokrasinin
ne olduğundan haberdar olmadığı bir torba yasayı,
maalesef, ilk kez görüyorum. Değerli arkadaşlar, bu torba yasadaki 25
madde 18 ayrı kanunu ve 2 kanun hükmünde kararnameyi
değiştiriyor. İçinde depremle ilgili madde var, çekle ilgili
madde var, tütünle ilgili madde var, hava ayrıştırma
fabrikalarıyla ilgili madde var, diş teknisyenleri maddesi var, ilaç
ve tıbbi cihazlarla ilgili maddeler var, var da var. Değerli
arkadaşlar, herhâlde Meclisimiz, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinin her
konuda ihtisası olduğunu düşünüyor, bütün yasaları Plan ve
Bütçe Komisyonuna gönderiyor. Eğer böyle olacaksa Sayın Başkan,
size de çağrımdır; bütün ihtisas komisyonlarını
kapatın, geriye bir tek Plan ve Bütçe Komisyonunu bırakın.
Değerli arkadaşlar, bu yasada, bu torba
yasada en vahim yasalar 3 maddede gizli değerli arkadaşlar. Bu
yasayla beş yıldır devam eden olağanüstü hâlin üç yıl
daha devam etmesi öngörülüyor. Değerli arkadaşlar, bu iktidar bir
olağanüstü hâl bağımlısıdır, ilan ediyorum. AKP
ve MHP rızayla değil zorla yönetmeyi alışkanlık hâline
getirdi ve rızayla değil zorla üç yıl daha bu ülkeyi yönetmek
istiyorum diyor ve olağanüstü hâl bağımlısı olmuş
bir iktidar ve bir ittifakla karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Cumhurbaşkanı geçen hafta Diyarbakır'a gitti biliyorsunuz, orada
bazı mesajlar verdi ve şunu söyledi: Biliyorsunuz. dedi. Siz
bizden olağanüstü hâli kaldırmamızı istediniz, biz de gelir
gelmez olağanüstü hâli kaldırdık. dedi. Gelmeden önce zaten
olağanüstü hâl 2002 yılında son kez
uzatılmıştı, kendi döneminde de iki üç ay geçtikten sonra
otomatik olarak zaten 2 ilde devam eden olağanüstü hâl
kalkmıştı. Değerli arkadaşlar, son beş
yıldır bu ülkeyi olağanüstü hâlle yöneten bu iktidar, şimdi
Meclisin karşısına geçmiş, Ya, bizim daha FETÖyle
mücadelemiz bitmedi. Biz beş yılda bunu başaramadık, bize
üç yıl daha verin, üç yılda bunu başaracağız.
diyorlar.
Değerli arkadaşlar, bir musibet
yaşadık, evet, 15 Temmuz 2016 darbe girişimiyle, bir olağanüstü
hâl üç ay sürebilir ki ilk yetkiyi üç ay için aldılar. Bu üç ayı
bile kullanmayacağız. dediler, biliyorsunuz. Üç ay için olabilir,
hadi bunu anladık. Hadi, üç ay daha uzattınız, altı ay
sürebilir. Bir olağanüstü hâl, diyelim ki basiretsiz davrandınız,
bir yıl sürebilir ama değerli arkadaşlar, bir olağanüstü
hâl üç yıl sürer mi, beş yıl sürer mi? Ya, nasıl bir
basiretsizliktir ki beş yıldır diyorsunuz ki: Biz devlet
içindeki bu yapıyı daha çözemedik. Ya, matematiğiniz kaçtı
sizin? Muhakemeniz nedir arkadaşlar? Beş yılda bu kadar her
noktada bir vatandaşın tweet atmasını takip
edebiliyorsunuz, her bir vatandaşı nefes almasına kadar bile
takip ediyorsunuz, her bir yurttaşımızın sözüyle ilgili
yasal takipler yapıyorsunuz ama size bağlı memurların Ne
olduğunu daha bulamadık. diyorsunuz. Böyle bir basiretsizlik
olabilir mi değerli arkadaşlar?
Ben bu yasa teklifinin asla ve asla cemaatle
mücadele için geldiğini düşünmüyorum değerli arkadaşlar.
Ben eminim ki buradaki pek çok arkadaşımız da o şekilde düşünüyor,
hatta yurttaşlarımız da bu şekilde düşünüyor. O yüzden
de sizin bu olağanüstü hâli, aslında, seçime giderken zapturaptı
devam ettirmek için getirdiğinizi yurttaşlarımız çok iyi biliyorlar.
Çünkü neden? Bunun tadına vardınız. Rızayla
oylarımızı kaybetmiştik, sonra zor mekanizmasını
devreye soktuk. Evet, darbe girişimini Allahın bir lütfuna çevirdik,
20 Temmuz 2016da sivil darbeyi yaptık ve sivil darbe araçlarıyla
referanduma gittik. Referandumdan önce HDP'li siyasetçileri hapse attık,
Selahattin Demirtaşı, Figen Yüksekdağı,
-arkadaşlarımızı- ülkeyi zapturapta aldık ve bu sayede
referandumu yüzde 51le geçirdik. Demek ki iyi bir şey
yapmışız. dediniz. Daha sonra genel seçime gittik, onu da
olağanüstü hâl şartlarında yaptınız, baskı ve zor
aygıtını devam ettirdiniz. Belediyelerimize kayyum
atadınız, buna rağmen biz mücadeleye devam ettik. Yine
tadına varmaya devam ettiniz değerli arkadaşlar ve genel
seçimlere de OHAL şartında gittiniz. Şimdi, baktınız
ki anketlere göre oylarınız güneş görmüş kar gibi eriyor,
anketlere göre gidiyorsunuz; ne yapmamız lazım? İki yolunuz
vardı değerli arkadaşlar. Birincisi, normalleşmeye
doğru yürümek ve ülkeye yeniden hem huzur hem de refah önermek ama bu
konuda bence artık hükmünü doldurmuş bir iktidar, böyle bir öneri
olsa bile inandırıcı olacağını
düşünmüyorsunuz herhâlde, bu yönde atım atmıyorsunuz. Ama ikinci
yola doğru yürümeyi tercih ettiğinizi ben bu yasadan anlıyorum.
Üç yıl daha olağanüstü hâli devam ettirelim, üç vakte kadar olacak
seçimlere de olağanüstü hâl şartlarında gidelim diyorsunuz,
bunun için bu yasayı getiriyorsunuz.
Bakın, maddelerde ne var arkadaşlar?
Gözaltı sürelerini on iki gün olarak devam ettirmek istiyorsunuz toplu
gözaltılarında. Ben size Diyarbakırda
yaşadığımı söyleyeyim. Diyarbakırda 2018
yılında yapılan genel seçimlerde değerli arkadaşlar,
seçime on gün var, bizim bütün çalışan arkadaşlarımızı
-değerli arkadaşlar, il, ilçelerde seçim kampanyası yürütüyoruz,
köylere gidiyoruz- ne kadar çalışan arkadaşımızı
varsa Süleyman Soylu gözaltına aldı. Partimizin
çalışanları ya, seçim kampanyası yürütüyoruz. Seçime on gün
var, en aktif çalışan arkadaşlarımızı
gözaltına alıyor. Niye? Seçim kampanyamızı yürütemeyelim
diye.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul)
Sandık görevlilerini de.
GARO PAYLAN (Devamla) - Bu şartlarda
değerli arkadaşlar, bir seçim adaletinden bahsedilebilir mi? Beş
gün kala da bütün müşahitlerimizi -bütün demeyeyim- çok sayıda
müşahitlerimizi gözaltına aldı Süleyman Soylu. Tabii,
sarayın talimatıyla yapıyor. Niye? Sandığa sahip
çıkamayalım diye. Yüzlerce müşahidimiz gözaltına
alındı ve bu sayede sandık başında HDPnin üyesi
olmasın, biz sandıkları kendi kontrolümüz altında
tutalım diye yaptınız. Şimdi, düşünün ki altı ay
veya iki yıl sonra yapılacak bir seçimde bu yetki şu anda
sarayda olsa, yetkilerini ve gücünü kaybettiğini görse Türkiye
çapında seçime hangi şartlarda gider? Bir baskı
aygıtıyla, bir zor aygıtıyla beraber gitmiş olmayacak
mı? Acaba bu Meclis böyle bir yetkiyi bu iktidara vermek istiyor mu
değerli arkadaşlar?
Bakın, bu gözaltı sürelerini başka ne
için kullandı bu iktidar ya? Boğaziçi Üniversitelileri direndiler,
değil mi? Helal olsun onlara. Buradan bir kez daha kutluyorum kendilerini.
Rektörü gönderdiler ama bu altı ay boyunca değerli arkadaşlar,
pek çok kez gözaltına alındılar Boğaziçi Üniversitesi
öğrencileri ve on gün, on iki gün fiilî cezalandırmayla
gözaltında tutuldular. İşte, bunun için istiyor Süleyman Soylu,
Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakı Meclisimizden bu
olağanüstü hâl yetkisini. Bir yerde bir protesto gösterisi olursa protesto
yapanları içeri atayım, onları fiilî olarak on iki gün cezalandırayım,
topluma korku salayım diye bu yasayı getiriyor. Biliyor musunuz,
korku salmak için yapıyorlar ama şunu unutuyorsunuz: Korku
bulaşıcı bir şeydir ama cesaret de bulaşıcı
bir şeydir. Bakın, Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri
kazandılar, o rektör kaybetti, geldiği gibi gitti. Şimdi,
cesareti biz birbirimize bulaştırıyoruz? Siz ne kadar
baskıyı büyütürseniz biz de direnişi o kadar büyütüyoruz ve tek
adam rejimini ve bu OHAL rejimini değiştirmek için Türkiye toplumu
bir an önce seçimi bekliyor şu an.
Bu gözaltı meselesini başka kimin için
kullandınız? Demokratik İslam Kongresinin biliyorsunuz din
insanları var, bunlar dini vaaz ediyorlar ve bu insanları siz
gözaltına aldınız, on gün gözaltında tuttunuz ya; fiilî
cezalandırma, sonra da tutukladınız zaten. Din
insanlarını tutukluyorsunuz değerli arkadaşlar,
gözaltını da fiilî cezalandırmaya çeviriyorsunuz.
Emekli amirallerle ilgili, fiilî olarak cezalandırmak
için on gün, on iki gün gözaltında tuttunuz onları. İşte,
arkadaşlar, bakın, milletin vekilleri, ey milletin vekilleri; bugün
bu insanlara, yarın size; bunu unutmayın. Gözaltıyla fiilî
cezalandırmalara karşı çıkmalıyız. Ya, eğer
ki bir suç varsa ülkenin yargı sistemi var, kolluğu var, bunlar
giderler, insanların kapısını çalarlar veya çağrı
yaparlar, insanlar gidip ifadelerini verirler. Niye kapılarını
kırarak gece vakti insanları gözaltına alıp daha sonra,
efendim, on iki gün gözaltında tutuyorsunuz? Korkuyu bulaştırmak
için yapıyorsunuz ama bu, beş yıldır işe yaradı
az veya çok ama artık işe yaramıyor. Şimdi, cesareti
birbirimize bulaştırma zamanı değerli arkadaşlar.
Bakın, size bir örnek daha vereyim, bunun niçin
kötüye kullanıldığıyla ilgili. Biliyorsunuz, İzmir
İl Başkanlığımıza bundan yirmi gün önce bir
saldırı gerçekleşti ve saldırıyı
gerçekleştiren kişi gözaltına alındı.
Ağabeyciğim, adın ne? diyerek gözaltına alındı,
sırtı sıvazlanarak gözaltına alındı ve
değerli arkadaşlar, on yedi saat sonra tutuklandı. Bakın,
bu, yetkiyi kimlere karşı kullandığınıza çok
önemli bir örnektir. Böyle organize bir saldırıya karşı en
az iki gün, üç gün, dört gün savcının sorgulama yapması gerekir,
mevcut yasa OHAL dışında dört gün yetki veriyor. Ya, iki gün
sorgula, bunun bağlantısı var mı yok mu, sorgula. Ama
değerli arkadaşlar, bu saldırıyı bugüne kadar
kınamayan İçişleri Bakanı, işte bu
saldırının bir şekilde zımnen arkasında
olduğunu maalesef hem kınamayarak hem de bu kişinin yeterince
sorgulanmasına yol açmadan on yedi saat sonra tutuklatarak, bu işin
üstünü örtmeye çalışarak maalesef bir suç işleri bakanı
olduğunu ortaya koymuştur.
Değerli arkadaşlar, ikinci konu ne,
Olağanüstü Hâl Yasasıyla ilgili? Kamuda ihraçlar meselesi.
Diyorsunuz ki: Biz, beş yıldır kamu içinde cemaate
bağlı olanları, FETÖye bağlı olanları tespit
edemedik; üç yıl daha yetki istiyoruz. Değerli arkadaşlar,
bakın, Süleyman Soylu bu yetkiyi Meclisten istiyor, açıkça İçişleri
Bakan Yardımcısı burada mı bilmiyorum- geldi dedi ki: Biz
bunu istiyoruz yani polis için istiyoruz. Biz poliste beş
yıldır bunu tespit edemedik, bize üç yıl daha yetki verin."
dedi. Düşünebiliyor musunuz, polis istihbaratı diye bir şey var
ya, bu ülkenin istihbaratı var. Polis ki her şeyi bilen,
aldığımız nefese kadar takip eden bir yapı. Süleyman
Soylu her şeye hâkim olduğunu düşünüyor ama diyor ki: Efendim,
ben beş yıldır başarısız oldum. Ey Meclis, bana
üç yıl daha yetki verin, ben polis içindeki bu FETÖcüleri, cemaatçileri
bulacağım." Aklımızla dalga geçiyor değerli
arkadaşlar, inanın aklımızla dalga geçiyor.
Bakın, bu işle ilgili adım atacak ilk
yer varsa o da polistir ya, kimin ne olduğunu, ne bittiğini ilk önce
polis tespit eder. Hani Sağlık Bakanlığında biraz
savsaklanmış, geç kalmışız. deseniz anlayacağım
ama polisteki, polis istihbaratındaki
Süleyman Soylu hepimizin
aldığı nefesi bilecek ama kendi teşkilatındaki
cemaatçileri bu saate kadar bulamayacak; aklımızla alay etmek bu.
Olağanüstü hâldeki üçüncü yetki değerli
arkadaşlar, mala çökme yasası. Hani çökme döneminde
yaşıyoruz ya, hani FETÖ borsasını ifşa ettiniz ya
değerli arkadaşlar. Diyorlar ki: Biz beş yılda yeterince
mala çökemedik. Ee
Seçime gidiyoruz, para da lazım; biz üç yıl daha
mala çökeceğiz, FETÖ borsasını üç yıl daha
işleteceğiz. FETÖ'de birisinin 50 milyon dolar
varlığı varsa Onun 25 milyon dolarını ver, ben seni
cezaevinden çıkarayım, seni de aklayayım. diyen
ifşaatları sizin MKYK üyeniz Şamil Tayyar yaptı ya. Böyle
bir ifşaatın üzerine gitmeden, böyle bir ifşaatı sorgulamadan
siz üç yıl daha yetkiyi hangi yüzle istiyorsunuz ya? Hiç mi
utanmıyorsunuz? Böyle bir ifşaat var FETÖ borsası diye, mala
çökme iddiaları var, Paramount Hotelde savcılarla, yargıçlarla,
siyasetçilerle beraber mala çökmeniz, o malın paylaşması
iddiaları var; açık tanıklarla var bu, -ya, gizli
tanıklarla binlerce arkadaşımızı cezaevinde
tutuyorsunuz- açık ifşaatlar var, açık, Süleyman
Özışık'la ilgili açık ifşaatlar var, FETÖ borsasıyla
ilgili açık ifşaatlar var; buna rağmen, nasıl üç yıl
daha mala çökme yasasıyla ilgili yetki istiyorsunuz değerli
arkadaşlar? İşte, bundan vazgeçmeliyiz.
Değerli arkadaşlar, dün 15 Temmuz darbe
girişiminin 5inci yıl dönümünü yaşadık. Ben bu darbeye
karşı duran bütün yurttaşlarımızı -hep beraber
karşı durduk- saygıyla selamlıyorum, hayatını
kaybedenlerin anısı önünde de saygıyla eğiliyorum.
Peki, arkadaşlar, Şamil Tayyar bugün bir
tweet atmış, önemli bir soru sormuş, diyor ki: Ya, beş
yıl geçti, 15 Temmuza dair şu toplumsal destek niye bu kadar
düştü bir sorgulamamız gerekmez mi? Bakın, sizin MKYK üyeniz,
AKP'nin Merkez Karar Yönetme Kurulu üyesi diyor ki: Niye bu toplumsal destek
bu kadar düştü, sorgulayalım. Ben size söyleyeyim Şamil
Tayyar'ın sorusunun cevabını: Niye toplumsal destek bu kadar
düştü, biliyor musunuz? Siz darbe girişimini Allah'ın bir lütfu
olarak gördünüz ve Allah'ın lütfu olarak görürken de gerçek darbecilerin
üzerine gitmediniz. Yalnızca bunu Allah'ın lütfu olarak görüp, bütün
muhaliflerinizi devre dışına çıkarmak için
kullandınız. Bu işin mali boyutuyla ilgili gerçek anlamda FETÖ
borsasını kurdunuz, bu işten malı götürenleri
dışarı çıkardınız ve Bank Asyaya 50 lira
yatıran yurttaşımızı şu anda -biliyorum-
cezaevinde tutuyorsunuz değerli arkadaşlar. Siz demiyor muydunuz
Bank Asyaya para yatırın. diye? Recep Tayyip Erdoğan, bütün
AKPliler birlikte Bank Asyayı açmadınız mı? Bank Asyada
hesap açın. diye kampanyalar yapmıyor muydunuz? Bank Asyada o
dönemde yönetici olan kişiler şu anda Hazinede ve ekonomi yönetiminde
üst kademede yönetici olacak, Bank Asyaya 50 lira yatıranı hapiste
tutacaksınız. Ey Şamil Tayyar, ey AKPliler, ey MHPliler;
işte toplumsal destek bu yüzden düştü. Siz adaleti sağlamak
üzerinden yürümediniz, darbecilerden hesap sormak için yürümediniz; kendi
siyasi hesaplarınız için kullandınız.
Bakın, darbeye doğru giderken biz size
dedik ki: Darbe dinamiği devrededir. Nereden biliyorduk? Türkiye siyasi
tarihinden biliyorduk. Eğer ki darbeciler darbe yapmak isterlerse toplumda
bir kaos ortamı yaratmak isterler. Bunun için de devrede olan bir çözüm
süreci vardı, çözüm sürecini akamete uğratmak için, değerli
arkadaşlar, bu darbe dinamiği devreye geçti. 6-8 Ekimle ilgili
iddialarınız var ya, Kobani protestolarıyla ilgili; biz buraya
15-20 kere araştırma önergesi verdik Gelin, bakın, bu 15 Temmuz
darbe girişiminin dinamiği nerede başladı, nerede
tetiklendi, buna bakalım. dedik, siz reddettiniz. İşte darbe
dinamiğine bakmadığınız için bunun adaletini
sağlama iddiasında da olamazsınız. O yüzden 15 Temmuz darbe
girişimine karşı toplumsal destek düştü arkadaşlar;
toplum sizin adalet sağlamak için yürümediğinizi, yalnızca kendi
iktidarınızı düşündüğünüzü anladı değerli
arkadaşlar.
Bakın, Ceylânpınarda 2 polis öldürüldü,
çözüm sürecini dinamitlemek için. Ahmet Davutoğluna istihbarat gitti, dönemin
Başbakanı. Dediler ki: PKK yaptı bunu, öldürdü. Biz dedik ki:
Gelin, soruşturalım. O gece çözüm sürecini bitiren bombaları
atacak uçaklar Kandile doğru havalandı ve daha sonra ortaya
çıktı ki bu, Ceylânpınarda öldüren kişiler sizin
tutukladığınız kişiler değilmiş,
istihbaratı verenler darbecilermiş, tutuklayan hâkim ve savcı
darbeciymiş. Bunlara bakmadınız değerli arkadaşlar,
darbe dinamiğine bakmadınız, darbe dinamiğiyle
ilgilenmediniz. Suruçta bombalar patladı, Ankara Garda bombalar patladı,
havalimanında bombalar patladı, Adıyamanda aynı odaktan
canlı bombalar çıkıp yurttaşlarımızı
paramparça ettiler; bunlara bakmadınız, bunların tek birine
baksaydık darbe dinamiğini görürdük, o zaman görürdük; darbe
gerçekleşmezdi, darbenin siyasi ayağı ortaya çıkardı.
Ama darbecilerle birlikte yürüyenler darbenin adaletini ortaya koyamazlar
değerli arkadaşlar. Hadi darbe sürecini okuyamadınız, bizim
uyarılarımızı dikkate almadınız, 15 Temmuz günü
dedik ki: Gelin, bu musibetten bir ders çıkaralım. Toplumun bütün
vekilleri, bütün siyasi partiler olarak bir araya gelelim, araştırma
komisyonu kuralım, gerçek anlamda darbecileri ortaya çıkaralım,
darbenin siyasi ayağını ortaya çıkaralım. Siz, buna
da hayır dediniz. Darbenin siyasi ayağına yürümediğiniz
için toplumsal destek düşüyor arkadaşlar. Her yerde darbeci
varmış; askerde, poliste, basında varmış ama siyasette
yokmuş. dediniz, Yoktur siyasette. dediniz. İşte, bunun için
toplumsal destek düşüyor değerli arkadaşlar. Darbeden sonraki
araştırma komisyonlarını devreye
çıkarmadınız. Peki, size bir şey soruyorum: Bu darbeden bir
ders çıkarıldı mı? Darbeden ders çıkaranlar 15 Temmuz
darbe girişiminden sonra 20 Temmuz sivil darbe girişimini yaparlar
mıydı? Darbeden ders çıkaranlar Bu olağanüstü hâl üç ay sürecek.
derken beş yıl sürdürüp üstüne üç yıl daha uzatma isterler miydi
değerli arkadaşlar? İşte, bu anlamda, bu darbe süreci
maalesef devam etmektedir. Siyaset, demokratik siyaset kurumuna darbe vurulmaya
devam edilmektedir.
Değerli arkadaşlar, bu olağanüstü hâl
rejimi hem huzurumuzu hem refahımızı kaybettirmiştir.
Şu anda, hukukun üstünlüğü endeksinde, basın özgürlüğü
endeksinde, demokrasi endeksinde sonlardayız. Bakın, bu darbe, OHAL
dönemi bizi bütün özgürlük endekslerinde geriye götürdü ama yalnızca huzurumuz
devre dışı kalmadı, refahımızı da kaybettik
değerli arkadaşlar. Ya, olağanüstü hâlde ısrar ediyorsunuz;
olağanüstü hâl faydalı bir şey olsaydı -hani ekonomik
anlamda söylüyorum- işsizlik azalırdı, enflasyon
azalırdı, faizler azalırdı. Tek adam rejimi faydalı
bir şey olsaydı OHAL rejimiyle beraber Erdoğan üç yıl önce
bugünlerde Türkiye'yi uçuracağım. dedi, Türkiye ekonomisi baş aşağı
çakıldı değerli arkadaşlar. 10 milyon işsizimiz var,
enflasyon, halkın enflasyonu yüzde 30un üzerine çıkmış
durumda, kredi faizleri yüzde 30a çıkmış durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
GARO PAYLAN (Devamla) Yani bu açıdan,
aslında olağanüstü hâlde ısrar, bu ülkeye her anlamda
kaybettirmektedir değerli arkadaşlar. Yapılması gereken bu
OHAL rejiminden vazgeçmek ve normalleşmektir. OHALi uzatmayalım
değerli arkadaşlar, artık yeni bir seçime de olağanüstü hâl
şartlarında gitmeyelim, demokratik alanı genişletelim. Demokrasiden
korkmayın, siz demokrasiden korkuyorsunuz, olağan bir süreçte seçime
gitmekten korkuyorsunuz ama olağanüstü bir süreçte seçime gitmek de büyük
bir tehdittir, risktir değerli arkadaşlar.
Toplumsal fay hatları gerilmiş durumda.
Bakın, pek çok kötücül yapı şu an devlet içinde yeniden kaos
planlarını devreye sokmak üzere hazır bekliyor. İzmir
saldırısından sonra Marmaristeki ilçe örgütümüze de bir
saldırı gerçekleşti. Yeniden kaos planlarını devreye
sokmak isteyenler olabilir, Tayyip Erdoğan şu an devlet içinde yeni
bir güç savaşına girmiş olabilir; bu güç savaşında
yurttaşlarımızı yem etmeyelim, demokratik bir iklime
dönelim aksi takdirde değerli arkadaşlar, yeni kaos planlarıyla
karşı karşıya kalırız.
Meclisimizden ricam, milletvekili
arkadaşlarımızdan ricam, bu OHAL yasalarına artık son
vermeleridir.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Bekaroğlu.
Buyurunuz Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277
sıra sayılı Yasa Teklifiyle ilgili söz aldım, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Benden önce ifade edildi, bu torba yasa teklifinde
19 kanun, 2 kanun hükmünde kararnamede değişiklik
yapılıyor, gerçekten torba yasa. Bu torba yasa teklifinden önce, dün
Rizede meydana gelen, 6 kişinin öldüğü, 2 kişinin
kaybolduğu sel ve heyelan felaketini üzüntüyle öğrendik; Rizeye
geçmiş olsun, başsağlığı diliyoruz; inşallah
yaralar en kısa zamanda sarılacak.
Değerli arkadaşlarım, bu yasa teklifinde
dünya kadar konu bir araya gelmiş durumdadır. Birbiriyle ilgisiz,
kooperatifler, gümrükler, kambiyo, orman, TÜİK, OHAL ne aklınıza
geliyorsa bir araya gelmiş, bir torba yapılmış ve bu
torbadan bir hayır umuyoruz. Arkadaşlarımız anlattı,
usul tartışması yapıldı, teklifin Anayasaya
aykırı olduğu söylendi, Plan ve Bütçe Komisyonunda Anayasaya
aykırılıkla ilgili gerekli işlemin
yapılmadığı söylendi. Gerçekten yapılmadı
değerli arkadaşlar, biz muhalefet olarak açtık,
tartışılmasını istedik ama Sayın Başkan,
Divan İç Tüzükün 38inci maddesine göre bu tartışmayı
yaptırıp oylatmadı değerli arkadaşlarım,
Anayasaya aykırı olup olmadığını oylatmadı.
Dolayısıyla, gerçekten burada ciddi usul problemleri var.
Teklif sahipleri gerekçeleri anlatamadılar
değerli arkadaşlarım, bürokratlar anlatamadılar. Üç seneden
beri uygulanan yasa maddelerini değiştiriyorlar ya da
uzatıyorlar. Ne oldu bu üç senede, gerçekten etkisi nedir, maddi manevi ne
etkisi olmuştur, terörle mücadeleyle ilgili yasalar ne oldu, gerçekten
bunlar olmadan, bu düzenlemeler olmadan terörle mücadelede zafiyet vardı
da şimdi bir başarı mı elde edildi, edildiyse niçin tekrar
uzatıyorsunuz, bitmedi mi; bu konularla ilgili hiçbir şey
yapılmadı. Yasa çıkarma, yasa tekniği, yasa etiği
konusunda gerçekten sınıfta kaldınız. Daha evvel çok uzun
konuşmalar vardı bu Mecliste, zaman zaman yapılan İç Tüzük
değişiklikleriyle daraltıldı da daraltıldı.
Şimdi yakınıyorsunuz, Zaman yok, yoklama istiyorsunuz. diye
yakınıyor İktidar Partisi Grup Başkan Vekili ama o dönemde
bu zaman daha kısıtlı olmasına rağmen çok kaliteli
yasalar çıkarıldı. En azından Türkçe yazdılar, Türkçe
değerli arkadaşlarım. Sizin yazdığınız bu
maddeleri bir okuyun arkadaşlar; kim ne anlıyor, siz anlıyor
musunuz? Sorduk biz bunu teklifi getiren arkadaşlarımıza Ne
anlıyorsunuz? diye, anlatamadılar değerli
arkadaşlarım. Kimseyi karalamak
için bunu söylemiyorum. Ekonomi paketi diye medyada haber çıktı,
Hükûmet ekonomi paketi getirdi. diye. Evet, ekonomiyle ilgili birtakım
maddeler var ama esasen bu teklif 11, 20 ve 23üncü maddeler için
getirilmiştir. Ne var bu 11, 20 ve 23üncü maddelerde? OHALle ilgili
düzenlemeler mevcut değerli arkadaşlarım.
OHALle ilgili hangi
düzenlemeler mevcut? 11inci maddede gözaltı süreleri üç sene daha
-işte, 6 gün ve 12 güne çıkarılması- uzatılıyor.
20nci madde terörle iltisaklı, irtibatlı olduğu var
sayılan, kabul edilen şirketlere TMSFnin kayyum tayin
edileceğiyle ilgili maddedir. 23üncü madde de kamu görevlilerinin mahkeme
kararı olmadan görevlerinden ayrılmaları,
uzaklaştırılmalarıyla ilgili maddedir değerli
arkadaşlarım.
Şimdi, bu maddeler
nereden geliyor, nedir arkadaşlarım şunu bir görelim: Bu
maddeler aslında; siz, işte, 15 Temmuzdan sonra geldiniz
olağanüstü hâl ilan ettiniz, 21 Temmuz 2016da olağanüstü hâl ilan
ettiniz. İşte, ifade edildi, önce dediniz ki: Ya, üç ay ama üç ay
bile sürmeyecek, halledeceğiz. ama öyle olmadı, uzattınız.
En son 2018de süresi dolunca kaldırdınız ama ne
yaptınız? 27nci Dönemin ilk yasası olarak 25/7/2018de 7145
sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu
çıkardınız. Bu kanun değerli arkadaşlarım,
anayasal OHALden, yasayla OHALe geçme kanunudur. Bu kanun değerli
arkadaşlarım, öyle sıradan bir kanun falan değildir, siz de
icat etmediniz. Bu kanun, 11 Eylülden sonra, bütün dünyada demokrasi, ileri
demokrasi sayılan ülkelerde bile yavaş yavaş kurulmakta olan
olağanüstü devletin temelini atan kanundur.
Şimdi, biz, bunun 3
tane maddesini konuşuyoruz; gözaltı süreleri, TMSFnin işte, el
koyması ya da çökme maddesi dediğimiz ve hâlâ kamu görevlilerinin mahkeme
kararı olmadan görevden alınmasını konuşuyoruz,
tartışıyoruz ama bu kanun teklifinde öyle değişiklikler
var ki bunlar kalıyor.
Şimdi, üç sene uzatmıştınız
bu 3 maddedeki yaptırımları; şimdi, bir seneye
indireceğinizi söylüyorsunuz ama bu kanun teklifinde başka bir sürü
madde var ve bu maddeler duruyor. Bakın, bu maddeler, bu kanun yürürlükte
olduğu müddetçe zaten OHAL devam ediyor. Ne olacak? Eğer şimdi
bu üç değişikliği yapmasaydınız, süreyi
uzatmasaydınız biraz daha, bir miktar daha gevşeyecekti OHAL;
yoksa devam ediyor. Valiler istedikleri zaman bölgelerinde
sıkıyönetim ilan edebiliyorlar değerli arkadaşlarım ve
örneklerini de görüyoruz.
Şimdi, Terörle mücadele edeceğiz. Terörle
daha etkin mücadele etmek için bu kanunları, bu düzenlemeleri buraya
getirdik. diyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bakın,
olağanüstü durumla beş seneden beri mücadele ediyorsunuz, Bitmedi.
diyorsunuz. Ya, niçin aklınıza Olağan hukukla bu mücadeleyi
sürdürelim. gelmiyor değerli arkadaşlarım, niçin gelmiyor?
Gerçekten olağan hukukla bu mücadele yapılır mı,
yapılmaz mı? Yapılabilir de ama amaç biraz evvel ifade edildi
burada- öyle FETÖyle, terörle falan mücadele etmek değil değerli
arkadaşlarım. Siz bu OHALi, Tanrının lütfu kabul ederek
muhalefeti bir şekilde susturmak amacıyla kullandınız. Yani
İkizderede çevreyi koruyanların, Adıyamanda tütünü, Somada
kendi haklarını hukuklarını koruyan işçilerin aleyhine
bunu çok rahat bir şekilde kullandınız. Seçimde de bunu
kullandınız ve kullanmaya devam edeceksiniz. Efendim, biz bir sene
yapıyoruz, dolayısıyla seçimde
Öyle mi dediniz? Bir sene
içinde seçim olur bence de, olmazsa bile gene uzatırsınız, o
çoğunluğunuz var. Yapmayız. Yaparsınız çünkü
yaptınız siz. Ne zaman yaptınız değerli
arkadaşlarım? Yerel seçimlerde İstanbulda Büyükçekmecede
Sayın Soylu her gün 2.500 polisle ilçeyi bastı değerli
arkadaşlarım, evleri tek tek dolaştı, Kimsin, nesin?
Burada oturuyor musun, oturmuyor musun? diye itişti
kakıştı, bunların hepsini yaptı. Yaparsınız,
yaptınız siz değerli arkadaşlarım çünkü bunu Tanrının
lütfu olarak görüyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bu düzenlemede,
bu kanunda sadece OHALle ilgili düzenleme yapılmıyor, herkes OHALi
konuştu, daha başka önemli maddelerde de değişiklik
yapılıyor. En komiği, -herkes geldi, burada konuştu-
yapılan değişikliklerden bir tanesi güvenlik korucuların
maaşı. Ya, kardeşim şimdi güvenlik korucularının
maaşlarının artırılmasına karşı mı
çıkıyorsunuz? deniliyor Ya, gerçekten güvenlik
korucularının maaşlarının ne kadar
artırıldığını biliyor musunuz? 2021 için
söylüyorum; senenin ilk altı ayında 140 lira civarında. Senenin
ikinci altı ayında kaç kuruş biliyor musunuz? 390 kuruş
değerli arkadaşlarım. Güvenlik korucularının
maaşı 2.822 TL, asgari ücret 2.825,90 TL. Tamam,
çıkardınız güvenlik korucularının maaşlarını
Hâlbuki güvenlik korucularının temsilcisi geldi oraya Bizim
maaşımız memur maaşına endekslensin, -bir sürü hak
vesaire- emekli hakkı verilsin. dedi. Güvenlik korucularının
meselesi ayrı bir meseledir; oturulur konuşulur ama bunlar ayrı
bir mesele.
Başka önemli bir değişiklik var
değerli arkadaşlarım bu torbada, Orman Kanununda, ormanın
içinde hava ayrıştırma tesislerinin kurulacağına dair.
Değerli arkadaşlarım, her şey ormanın içinde
kuruluyor, kamu yararı varsa ormanın içinde bütün tesisler
kurulabilir. Neler kurulabilir? Savunma, ulaşım, enerji,
haberleşme, su, atık su, petrol, doğal gaz; şimdi, hava
ayrıştırma geliyor, altyapı, katı atık, bertaraf
ve düzenli depolama tesisleri vesaire. Değerli arkadaşlarım bu
ne ya? Orman geleceğimiz değerli arkadaşlarım; çevre,
çocuklarımızın geleceği, ülkemizin geleceği, vatan.
Peki, -o zaman sorduk seslerini çıkarmadılar- bu kanunu getiren
arkadaşlar, bu teklifi getiren arkadaşlar bu hava
ayrıştırma tesislerinin orman içinde neler
yapacağını biliyorlar mı? Bu konuyla ilgili bir araştırma
yaptılar mı? Yapmadılar değerli arkadaşlar.
Ormanın içinde çevreye ciddi bir şekilde zarar verebilecek tesisler
niye ormanın içinde yapılıyor? Yani ormanın içinde
yapılmasında bir fayda mı var? Orada daha çok hava var da,
ayrıştıracaklar da, oksijen mi elde edecekler değerli
arkadaşlarım? Öyle değil, kolay geliyor. Niye
yapılıyor bilmiyorum. Bakın, defalarca bu kürsüden söyledim, bir
daha söylüyorum: İkizderede, İyiderede yapılacak liman için
kaya gerekiyor, taş gerekiyor, bazalt kayalar gerekiyor; gittiler, Rize
İkizderenin, bölgenin en güzel, en önemli, en zengin vadisini
yıkmaya başladılar; ya 15 kilometre ileride kıraç, üzerinde
ağaç olmayan arazide aynı bazalt, sert bazalt taş var. Niye
yapıyorsunuz bunları anlamak mümkün değil. İnadına mı
yapıyorsunuz? Bunu anlamak mümkün değil. Yoksa orada daha başka
şeyler mi var?
Değerli arkadaşlarım, bir başka
düzenleme 12nci madde: Rekabet Kurulu üyeleri, görevi bıraktıktan
sonra iki sene içinde inceleme yapmış oldukları sektörlerde
iş yapamayacaklar; bu önemli bir düzenlemedir, ben bunu destekliyorum. Ama
diğer kurullar ne oluyor? Mesela EPDKdeki kurullarda,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunda ne oluyor? Bütün
buralarda bu düzenlemeler niye yapılmıyor? Bu konuyla ilgili,
özellikle EPDKyle ilgili önemli haberler çıktı değerli
arkadaşlar ve şimdiye kadar herhangi bir şey
yapılmadı.
Bir başka madde engellilerle ilgili. Çok tuhaf
bir şey; gerekçe, Covid. Yasa, belediyelere, kamu kuruluşlarına
ve kamuya açık yerler işleten özel kuruluşlara üç sene süre
vermiş, çevreyi -otobüsleri, yolları, merdivenleri-engellilere uygun
hâle getirmek için. Yapılamadı, niye yapılamamış
biliyor musunuz? Covid dolayısıyla. Hâlbuki Covid
dolayısıyla insanlar sokağa çıkmadılar otobüsler
çalışmadı- tam da dönüşümün yapılacağı bir
zamandı. Öyle bir şey yok, iş yapıyor gibi görünüyorlar,
yoksa iş yapmıyorlar. Öyle bir niyetiniz falan yok değerli
arkadaşlarım, öyle bir şey yapacağınıza dair
herhangi bir niyet söz konusu değil.
16ncı madde sonradan eklendi; devam eden bir
şeyin yine süresi uzatılıyor. İşverenlere günlük 2,5
lira, aylık 75 lira işçi başına sigorta primi desteği
veriliyor. Bu da çok tartışmalı bir şeydi, niye bu
şekilde veriliyor ve nedir bu para, ne işe yarayacak? Bugüne kadar
uygulandı, işsizliğin önlenmesinde ne gibi sonuçlar ortaya
çıkardı? Başka bir soru: Bu Covidde işsiz kalan insanlara
niye İşsizlik Sigortası Fonundan verilmiyor da bunlara
veriliyor? Bütün dünya, destekleri, bizzat insanlara verdi, O insanlar
harcasınlar, dolayısıyla ekonomiye bu şekilde katkı
yapalım. diye Covid desteklerini verdi, pandemi desteklerini verdi. Siz,
işçinin alın terinden kesilen paraları, işçinin fonundaki
paraları inatla şeyde kullanıyorsunuz değerli
arkadaşlarım, maalesef bu şekilde kullanıyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya maden işçileri
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Bir başka
değişiklik; bu tasarruf, finansman kuruluşları vardı,
bunlarda iflas edenler var, bunların tasfiyesi TMSFye havale ediliyor.
Evet, belki doğrudur ama başka bir sürü problemler var bankerlerden
başlayarak Çiftlik Banka, Almancıların yolunmasına kadar, Türkiyede
çok ciddi problemler var İhlas Finansla ilgili. Niye TMSFye bu teklif de
buralara geldi, reddettiniz, niye yapmadınız; bunları sormak
gerekiyor.
19uncu madde tütün; çok
tartışıldı; madde gelince, arkadaşlar
konuşacaklardır.
Şimdi, şöyle bir şey söylendi, çok
hoşuma gitti benim: Ya, siz Abuzer dayının yanında
mısınız, Philip Morrisin yanında mısınız?
(CHP sıralarından alkışlar) İktidar partisinin
temsilcisi çıktı, dedi ki: Bu zaten yasaklanmıştı.
İşte Ecevit Hükûmeti zamanında şöyle olmuştu, böyle
olmuştu; biz geldik, yavaş yavaş açıyoruz. Ya, siz
geldiniz, yavaş yavaş niye yapıyorsunuz? Elinizi tutan mı
var? Direkt olarak Abuzer amcanın yanında yer alın,
bırakın Philip Morrisi, değil mi arkadaşlarım?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Hakikaten
tırşikçi kapitalistlerin yanında.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Bir de yani niye
sadece Eceviti şey yapıyorsunuz, Kemal Derviş yasaları
Kemal Derviş giderken buradan ne dedi, biliyor musunuz, bu kürsüden
değerli arkadaşlar? Ben siyaseti bırakıyorum ve gidiyorum
çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi benim yapacağım her şeyi
yapıyor zaten. dedi, size havale etti. Dolayısıyla öyle sizin
dışınızda falan hiçbir şey olmadı, zaten
yaptığınız işler sizin, neoliberal dönüşümün
dışında hiçbir şey değildir değerli
arkadaşlarım. Yani ne demek? Devlet gücünü zenginlerin, güçlülerin
yanında kullanmak, böyle bir hukuk kurmak. Zaten OHAL mohal filan,
yaptığınız şeyler de bunlardır değerli
arkadaşlarım.
Bir başka değişiklik de Çek
Kanunuyla ilgili yapılan değişikliktir. Yani
karşılıksız çekten dolayı 2021 yılı içinde
infazlar erteleniyor onda 1ini yatırdığı zaman. Peki, bu
onda 1i kimin parası değerli arkadaşlarım?
Alacaklının kabahati ne ya? Siz kim oluyorsunuz da -bana sormadan-
alacaklıya sormadan parasıyla ilgili bir tasarrufta bulunuyorsunuz?
Devletiz, biz her şeyi yapabiliriz. Yapamazsınız değerli
arkadaşlar. İşte Biz Meclisiz, her şeyi yapabiliriz.
Burada elimizi kaldırdığımız zaman her şeyi biz
yaparız. Demokrasi bu değildir, böyle bir şey yok; burada büyük
bir haksızlık yapıyorsunuz, bunu bu şekilde bilin
değerli arkadaşlarım.
Niye çekle ilgili bu kadar ciddi problemler var
ortada? Niye bu kadar çok sayıda insanın çeki
karşılıksız çıkmıştır? Çünkü ülkede
ekonomik kriz var. Ama ne demişti Sayın Erdoğan? Siz bu
kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle, şununla bununla
nasıl uğraşılır göreceksiniz. demişti.
Hatırlıyorsunuz değil mi arkadaşlar? Evet, o gün, o
lafı dediği gün dolar 4,50 kuruştu, damat gittiği günlerde
8,52 kuruştu, 8,70ti, son günlerde bayram dolayısıyla tekrar
8,50ye düştü değerli arkadaşlarım.
Bakın, siz bunları yaparak bir şeyi
de örtüyorsunuz, Türkiyede çok ciddi bir ekonomik kriz var, sadece ekonomik
kriz yok; bir toplumsal kriz var, ahlaki kriz var, düşünsel kriz var, var
da var değerli arkadaşlarım. Var olan -bu sene- bu ülkede
yıllardan beri bir şekilde kurulan, olgunlaştırılan,
denenmiş olan kurumları tahrip ediyorsunuz, yok ediyorsunuz. Geriye
de hiçbir şey koyamıyorsunuz, koymadınız sadece
yıkıyorsunuz değerli arkadaşlarım, maalesef.
Bakın, siz hep Beka problemi filan diyorsunuz
ya, şu anda bu ekonomik sebeplerden dolayı Türkiyede çok ciddi bir
millî güvenlik sorunu yani beka sorunu var. Nedir bu? Bu, 128 milyar dolar
meselesi değerli arkadaşlar. Yediniz. diye hiçbir zaman demedik,
Merkez Bankasını bir inat uğruna
Hangi inat uğruna biliyor
musunuz değerli arkadaşlar? Erdoğanizm diye bir ideoloji
çıktı Faiz neden, enflasyon sonuçtur. Bir, bunu ispatlamak için.
İki, doları baskı altına almak ve bunu seçimlerde kullanmak
için. Üç, bir de Ben biliyorum bu işi. büyüklenmesi sebebiyle Merkez
Bankasını işte arka kapı yoluyla boşalttınız
değerli arkadaşlarım. 128 milyar deniliyor ama aslında 12
milyar da bankaların verdiği, sonra Hazine tarafından
kapatılan para var; 140 milyar dolar gitmiştir Erdoğanizmi
ispatlayacağız diye. Peki, ne oldu? 31/12/2019da dolar 6 TL,
30/9/2020de dolar 7,80 TLye yükseldi; tez çöktü değerli arkadaşlar.
Merkez Bankası çöktü ve ülke ciddi bir problemle karşı
karşıya. Allah korusun, bir Brunson krizi falan ortaya çıkacak
olsa Türkiye'nin yapacağı hiçbir şey yok. Ne yapıyorsunuz?
Değerli arkadaşlar, nereden; Katardan, Çinden, Endonezyadan swapla
para temin etmeye kalkıyorsunuz. Bir de başka bir şey
yapıyorsunuz değerli arkadaşlarım, kara parayla bunu
doldurmaya çalışıyorsunuz.
Bu fotoğraf önemli bir fotoğraf
değerli arkadaşlarım, bu fotoğrafa bakın. Bu
fotoğrafta Sayın Cumhurbaşkanımız, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin Cumhurbaşkanı, şu anda kara para aklama işiyle
uğraştığından dolayı Viyanada tutuklu olan hem
Türkiyenin hem de Amerikanın istemiş olduğu adam, onun
yanında bu adamın Amerikadaki ortağı, diğer
yanında başka bir ortağıyla beraber fotoğrafı var
ve bütün bunları da Meclisi kullanarak yaptınız değerli
arkadaşlarım. Plan ve Bütçe Komisyonundan, oradan Genel Kuruldan
-kara para aklama kanunu diyeceğim- kara para değil tabii,
Varlık Barışı diye çıkardınız ama o
varlık barışlarına öyle şeyler yaptınız ki
Sadece vergi incelemesi yapılmaz. değil, Hiçbir
araştırma soruşturma yapılamaz. dediniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Ne olursa olsun,
ister eroinden olsun ister başka sebeple olsun, nereden gelirse gelsin.
dediniz ve bu paralarla bunu doldurmaya çalışıyorsunuz. Allah
korusun, yani Türkiye'nin büyük bir borcu var yani 450 milyar dolar
dış borcu var, bir sene içinde bu borcun da 190 milyar
dolarını geri ödemesi gerekiyor. Bütün bunları -yok para yok-
para çevirerek, borç çevirerek yapıyor. Borç çevirebilmesi için bir
karşılık göstermesi lazım. Siz bunu bir inat uğruna
yok ettiniz değerli arkadaşlar. Ee, ne oldu peki? Soruyorum: Niye
faiz düşmedi? Niye dolar
Faizi düşürmek için ve doları yerinde
tutmak için yaptınız, niye bunlar yüksek? Hâlâ neden ısrar
ediyorsunuz?
Değerli arkadaşlarım, yapılacak
bir şeyi söyleyeyim: İflas etmiştir, bu iş gitmiyor, ne
yaparsanız yapın yani bu bohça artık yama tutmuyor.
Yapılacak şey, derhâl seçim kararı alıp Türkiyeyi salimen
seçime götürmek ve sizin bir süre istirahate çekilmeniz değerli
arkadaşlarım. Türkiye için yapacağınız en doğru
ve en son şey budur, bunu lütfen yapın.
Teşekkür ediyorum ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime yirmi dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.03
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.40
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 104üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
277 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi söz sırası şahıslar
adına İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğluna
aittir.
Buyurunuz Sayın Kaboğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; 277 sıra
sayılı adsız yasa önerisi üzerine şahsım adıma
konuşuyorum.
Önce şu maddeyi aktarmak isterim çünkü bu yasa
önerisinin belkemiği madde 11, 20 ve 23. 23üncü maddenin düzenleme
alanına göre Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç
yıl süreyle; terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin
millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar
verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya
iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen
biçiminde bu kalıp üç yıl daha uzatılacak ve Millî Güvenlik
Kurulunun bu şekilde bir karar alma yetkisi
bulunmadığını Anayasa Mahkemesi tescil ettiği hâlde
böyle bir yetki devam edecek.
Şimdi, aslında konuşuldu, bütün
konuşmaların hepsini dinledim. Çok önemli düzenlemeler var,
kuşkusuz olumlu düzenlemeler de var ancak şu girişi yapmakta
yarar var. Özellikle, kamu görevinde liyakat ilkesi bakımından, kamu
görevinde ciddiyet ilkesi bakımından, ben 1974te fakülteyi bitirince
İçişleri Bakanlığında görev aldım ve kamu
görevinin ne kadar ciddi bir iş olduğunu bizzat yaşadım,
bir kamu görevlisi çocuğu olarak tabii ki ilkokuldan itibaren buna
tanık olmuştum ama geçen pazartesi, salı günü Komisyonda tanık
olduğum, üst düzey -tırnak içerisinde- kamu görevlileri nezdinde
tanık olduğum manzara gerçekten liyakat ve ciddiyet ilkesinden ne
kadar uzaklaşılmış olduğunu gözler önüne serdi. Bunu
iki örnekle belirtmek istiyorum. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş, onun üzerine yasal
düzenleme yapılıyor, bunun garabeti bir yana, Sayın Başkan
sordu Cumhurbaşkanlığı temsilcisi var mı burada?
diye, temsilci yok, koridorlardaymış ama biz iki gün onu göremedik.
Bir başka örnek, orman bölgelerindeki hava
ayrıştırma tesislerini açıkladılar;
açıkladılar, hiçbiri tatmin edici değildi. Orman Bakan
Yardımcısı geldi ve nasıl bir açıklama yaptı
biliyor musunuz? Efendim, tapulu arazisinde bire bir fabrika kurarsa ama o bir
biçimde orman alanına geçerse ve orayı çalılık falan
kaplarsa, orası ormanlaşırsa, işte,
ayrıştırma tesisi orada kurulur. dedi. Ya Rabbim, Aziz Nesine
rahmet mi okuyalım yoksa ihtiyaç var mı diyelim böyle bir ortamda?
(CHP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla,
işte, biz kamu görevinin, liyakat ilkesinin nerelere geldiğini parti
başkanı yoluyla, devlet başkanlığı ve yürütme
uygulamasıyla görmüş olduk. Ama esasen, burada -bizim
yaptığımız tartışma- nitelikli yasa bir yana,
temel yasa olmayan, torba yasadan çok toplama bir yasayı temel yasa olarak
görüşürsek ve İç Tüzük madde 91e açıkça
aykırılık teşkil ettiği hâlde bunu da görüşmeye
devam edersek ve biraz önce okuduğum üzere, buna Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmiş 3 maddeyi de eklersek, Anayasada yeri
olmayan, olağanüstü hâl rejimi uygulamaya geçirilmediği hâlde böyle
bir düzenleme yapılmasına tanık olursak o durumda buna paralel
düzenleme, fiilî düzenleme demekten başka bir deyim bulmak çok zor gibi
görünüyor. Evet, bu yasanın, bu toplama yasasının, adsız
torba yasanın Anayasaya aykırı olduğunu bir kez daha belirtmek
gerekir. Böyle bir yasama faaliyeti olmaz, Anayasaya kesinlikle
aykırıdır; eğer bir gün Anayasa Mahkemesine
başvurursak, vurabilirsek Anayasa Mahkemesinin bunu iptal edeceğinden
kuşkumuz olmasın.
Şimdi, böyle bir düzenleme aslında sadece
Anayasaya aykırı değil, gayriciddidir; gayriciddiliği
Adalet Komisyonundan Plan ve Bütçe Komisyonuna taşınması ve Plan
ve Bütçe Komisyonunda tanık olduğumuz görüntüler ortaya koymuş
bulunuyor. Bu bakımdan aslında bunun anayasal düzenimizde mevcut olan
ikili anayasal düzenin ötesinde yani olağan hukuk düzeni ve
olağanüstü hukuk düzeninin dışında bir üçüncü yol ve bir
fiilî durum ortaya koyduğunu belirtebiliriz, özellikle şu 3 madde:
Örtülü bir olağanüstü hâl söz konusu burada. Kanun teklifinin 11inci
maddesiyle bazı suçlar bakımından gözaltı sürelerini uzatan
ve tutukluluğa itiraz ve tahliye taleplerini niteliksel ve niceliksel
olarak olağan güvence düzeyinin altında düzenleyen Terörle Mücadele
Kanununun geçici 19uncu maddesindeki uygulama süresi, birincisi bu. İkincisi,
yasanın 20nci maddesiyle 7145 sayılı Kanunun geçici 1inci
maddesinin (1)inci fıkrası değiştirilerek terör
örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle ilgili
mevzuatı uyarınca şirketlere ve varlıklara kayyum
atanmasına karar verilmesi durumunda kayyum olarak Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonunun atanacağına ilişkin kanunda yer alan hükmün
süresi ve üçüncüsü -biraz önce belirttiğim gibi- tamamen Millî Güvenlik
Kurulu kararına yollama yapılarak Millî Güvenlik Kurulunu
araçsallaştıran bir düzenleme, Anayasa dışı
olduğu Anayasa Mahkemesi tarafından tescil edilen bir husus yeniden
burada düzenleme konusu yapılıyor ve bu 3 maddeyle, sadece bu 3
maddeyle anayasal normlar hiyerarşisi tamamen tepetaklak ediliyor ve
anayasal düzenin dışında bir durum yaratılıyor. Tabii,
bu, Anayasaya karşı bir hiledir çünkü bu yetki
Cumhurbaşkanına ait bir yetkidir. Eğer, Türkiyede
olağanüstü hâl gerekiyorsa bu yetki Cumhurbaşkanı
tarafından kullanılır. Dolayısıyla, gerek Komisyonun
yaptığı iş gerek bizim yapmaya çalıştığımız
iş Anayasa madde 6 gereği Hiçbir kimse veya organ
kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz.
kuralına da aykırılık teşkil etmektedir.
Yeniden girmeyeceğim, neydi? Devlet
ciddiyetiyle başladım, kamu görevi ve kamu makamlarının ne
kadar çözüldüğünü, ne kadar çürüdüğünü gördük. Üç yıl daha
uzatıyoruz Anayasa dışı düzeni. dediler ama herhangi bir
rapor sunmadılar, herhangi bir bilgi veremediler. Ne yapıldı üç
yılda, bundan böyle ne yapılacak, bir sayfalık da olsa hiçbir
bilgi sunulmadı. Dolayısıyla, bu duruma karşın
aslında ölçüsüz düzenlemeler öyle anlaşılıyor ki artık
aylarla hesaplanmıyor, yıllarla hesaplanıyor çünkü Kırk
beş günlüğüne ilan ediyoruz. denildi olağanüstü hâl ama
olağanüstü hâlin 2015te başladığını, 6638
sayılı -iç güvenlik yasası- Yasayla fiilen
başladığını dikkate alırsak, üç yıl daha
uzatılırsa tamı tamına sekiz dokuz yıl Türkiye
olağanüstü hâlle yönetilmiş olacak. Evet, kırk beş gün,
doksan ay; işte bu ölçüsüzlük yoksa Anayasa madde 2de hukuk devleti yazsa
da bunun bir anlamının olmayacağı açıktır. Ama
tabii ki, biz bu düzenlemeyi eğer 20 Temmuzdan itibaren Türkiyede
tanık olduğumuz OHAL KHKleri yoluyla yol açılan
mağduriyetleri dikkate almazsak, OHAL, KHK mağdurlarına
kapatılan mahkeme kapılarını dikkate almazsak
anlayamayız. Çünkü OHAL KHKleri giyotin işlevi gördü,
Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonu ise gaz
odası işlevi gördü ve görmeye devam ediyor. Bunu çözmediğimiz
sürece Evet, haksızlık yaptık. Komisyon kurduk, o çözecek.
Mahkemeye gitmenize gerek yok. biçiminde bir yaklaşımla bu konuya
baktığımız zaman hukuk devleti hiçbir biçimde
15 Temmuz
gecesiyle ilişkisi bulunmayan, sadece tek suçu hukuk devleti ve insan
haklarını savunmak olan binlerce ve on binlerce kişiyi gaz
odasına doldurursanız burada üç yıllık uzatmada da herhangi
bir biçimde inandırıcı olamazsınız, içten
olamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim.
Bu nedenle burada yapılan düzenleme açıktır
ki -Anayasaya hile yoluyla- Türkiyede toplam olağanüstü hâl döneminin
dokuz yıla çıkarılması amaçlanmaktadır. Bu açıdan
temel kanun da ne yazık ki bu uğurda bir maske olarak,
kılıf olarak kullanılmıştır.
Bunun yanı sıra burada uzun sözler edildi,
parti başkanlığı yoluyla tek kişi yönetiminin ne kadar
bize uygun düştüğünü
Evet, belki bu çürümüşlük hâlimizi
yansıtması bakımından, ibret verici olması
bakımından doğru bunlar ama tarihimizde ilk kez -Osmanlı,
cumhuriyet tarihinde- kurul hâlinde siyasal karar düzeneklerini ortadan
kaldıran, görev, yetki ve sorumluluk ilkesini sıfırlayan, hesap
verebilir yönetim ilkesini ortadan kaldıran bir yönetim tarzı esasen
paralel mevzuatı da beraberinde getirmektedir. Bu paralel mevzuat CBK ve Anayasaya aykırı yasalar
dışında tamamen fiilî bir durumdur.
Teşekkür ederim. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına söz
sırası Ankara Milletvekili Sayın Orhan Yegine aittir.
Buyurunuz Sayın Yegin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ORHAN YEGİN (Ankara) Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; 277 sıra sayılı Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi
ve onu temsil eden Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
İlk imza sahibi olarak 45 milletvekili
arkadaşımızla birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunduğumuz, Plan ve Bütçe Komisyonunda
müzakere edilip eklenen 2 madde ve çekilen 1 maddeyle kabul edilen 26 maddelik
bu kanun teklifini, gerek kamu kurum ve kuruluşlarımızdan gerek
milletvekillerimizden gerekse de son dönemde vatandaşlarımızdan
gelen taleplerin karşılanması doğrultusunda, hem hasıl
olan ihtiyaçları giderebilme hem de milletimize daha iyi hizmet edebilme
amacına yönelik olarak hazırlamış bulunmaktayız.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; eğer biz çok çalışırsak Meclis de çok
üretir. Biz vurdumduymaz olursak Meclis çok daha az verimle faaliyet yürütür.
Hepimizin yapması gereken gerçekten çok iş var. Milletin vekilleri
olarak, yasama organı olarak; çalışanın, emeklinin,
erkeğin, kadının, işçinin, işverenin,
yaşlının, gencin, öğretmenin, öğrencinin, sanayicinin,
çiftçinin, esnafın yani kimseyi ama kimseyi dışarıda
bırakmadan her kesimin ne derdi varsa, nasıl bir talebi varsa onlara
kulak verip mümkün olduğunca yetki alanımız çerçevesinde
gereğini yapmamız gerekir.
İçine girmiş olduğumuz bu yoğun
reform döneminde, Türkiyeyi 2023e ve daha sonrasına taşıyacak
çok köklü ve önemli düzenlemeleri hep birlikte Meclisimizde çıkarmaya
başladık ve gelecek yasama yılında da yine hep beraber
çıkarmaya, çalışmaya devam edeceğiz inşallah.
AK PARTİ, hizmet müktesebatı ortaya
koyabilen, gelecek vizyonu tasarlayabilen bir siyasi harekettir. Türkiyeyi
nereye götüreceğimizi söyleyerek, istikametimizi, program ve projelerimizi
net bir şekilde ortaya koyarak tüm
şeffaflığımızla milletimizin huzuruna çıkan
ahlaki bir anlayışımız var.
Kıymetli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle, Meclis ve
milletvekilleri olarak kendi alanımıza daha fazla yoğunlaşabilme
imkânına kavuştuk. Daha fazla vatandaşımızla, daha çok
kesimle hemhâl oluyor, dertlerini dinliyor ve imkânlar doğrultusunda
gereği için hep beraber adımlar atıyoruz. Sahada
vatandaşlarımızdan, sanayicimizden, işçilerimizden, kamu
kurum ve kuruluşlarımızdan siyasi görüşü ne olursa, nereden
gelirse gelsin tüm talepleri gerçekten dikkate değer buluyor ve hukuki ve
icrai olarak tespit ettiğimiz aksaklıkları gideriyor,
çıtayı sürekli yukarı taşımaya
çalışıyoruz. Siyasi rekabet ile ülkeye ve millete hizmet
yarışı arasındaki çizginin en iyi konduğu ve
korunduğu yerin Meclisimiz olması gerektiğini unutmadan yasama
faaliyetlerimize devam ediyoruz. Bu kapsamda, bakanlıklarımız ve
kurumlarımız yanında ilgili tüm kesimlerle yakın diyalog ve
iş birliği içinde yasama faaliyetlerimizde
adımlarımızı atmaya gayret gösteriyor; bu kapsamda, ilgili
kesimlerden gelen taleplerden önemli bir kısmına teklifimizde yer
vermeye çalıştığımızı ifade etmek istiyorum.
Diğer yandan, 15 Temmuz hain darbe
girişiminin üzerinden tam beş yıl geçti kıymetli
milletvekilleri. FETÖ mensupları tarafından 15 Temmuzda devletimize
ve bağımsızlığına düşkün olan bu aziz
millete yönelik hain bir darbeye teşebbüs edilmiş ancak aziz
milletimiz tarafından engellenmişti. Terör örgütleriyle
-altını çizerek söylüyorum- olağan dönemde ve hukuk devleti
ilkeleri çerçevesinde etkin mücadele edilebilmesi ve son darbe teşebbüsüne
benzer bir girişimin yeniden yaşanmaması amacıyla 2018
yılında yapılmış yasal bazı düzenlemelerle terör
örgütleriyle mücadelede devlet organlarına hız ve etkinlik
kazandırılmıştı. Teklifimizde yine buna yönelik
uygulamaların devam etmesini sağlamış olacağız.
Kıymetli milletvekilleri, teferruatına her
birinizin ziyadesiyle hâkim olduğunuz teklifimizle neler getiriyoruz?
Güvenlik korucularının aylık ücretlerinin asgari ücretin
altında kalmaması için tamamlayıcı ve kalıcı bir
düzenleme yapıyoruz.
Yürütmenin tebliğiyle verilen mesleki
belgelerin Danıştay kararıyla iptali sonucunda meslek
sahiplerinin yaşadığı mağduriyeti giderip
haklarını iade eden bir düzenleme getiriyoruz.
Kambiyo mevzuatı çerçevesinde faaliyet
yürütenlere verilen yetki ve belgelerin karşılığında
belli bir değerin alınmasına imkân sağlayacak bir düzenleme
getiriyoruz.
Orman alanında kamu yararı ve zaruret
olması hâlinde ve gerekli belgelerin istenmesi ve ibrazı sonucu
verilebilecek faaliyet alanlarına ilişkin istisnalara bir ekleme daha
yapacak bir düzenleme getiriyoruz.
Yükümlülüklerinden birini yerine getirememiş
ancak yaşanan deprem, afet ve benzeri durumlar karşısında
devletin sunduğu imkânlardan yararlanma hakkını kaybeden
depremzedelerin olduğu Malatya, Erzincan, İzmir, Siirt,
Elâzığ, Van gibi illerimizin bazı ilçelerinde
vatandaşlarımıza omuz veren bir düzenleme getiriyoruz.
Farklı kurumlarda aynı unvanda
çalışıp farklı ücretler alınması
dolayısıyla kurumlar arası geçişe veya özel sektöre
geçişi hareketlendiren ve kurumsal planlamaları zorlaştıran
durumu engellemek adına bir kurumumuzu ilgilendiren bir düzenleme
getiriyoruz.
Geçici maddeyle denenmiş, Sağlık Bakanlığının
götürü bedel üzerinden sağlık hizmeti sunmak üzere, kamu kurum ve
kuruluşlarıyla protokol yapabilme alternatifinin görülen fayda
üzerine kalıcı hâle gelebilmesine imkân veren bir düzenleme getiriyoruz.
Kooperatiflere ilişkin daha önce ve geçen
yıllarda umulan faydayı sağlayamadığı görülen bir
maddeyi ve ilgili geçici maddeyi kaldırarak eski döneme dönüş
yapıyoruz.
Düzenleme ortaklık payı kesintilerine
ilişkin olarak farklı yorumlardan kaynaklanan kararlar sonucunda
ortaya çıkan çeşitli uygulamaları ve bunların
doğurduğu olumsuzlukları gidermek maksadıyla farklı
yorumları giderecek ve netleştirmeye sağlayacak bir düzenleme
getiriyoruz.
Rekabet Kurulu Başkan ve üyelerine görev
sürelerinin son iki yılında soruşturma yürüttükleri sektör
firmalarında görevden ayrıldıktan sonra iki yıl boyunca
görev ve temsilde bulunmalarını yasaklayan bir düzenleme getiriyoruz.
Gümrük Kanununda bir değişiklik yaparak
kendi beyanıyla işini görüp sonra yanlış beyanda
bulunduğu gerekçe ve bahanesiyle bir kısım ödemelerini geri
isteyenlere mahkemelerin farklı yorumları sonucu farklı
kararlarla geri ödemeler ve tazminatlar ödenmesi dolayısıyla vergi
kaybına, haksız rekabete ve farklı sonuçlara sebebiyet veren
metni netleştiren bir düzenleme getiriyoruz.
Hazine Bakanlığının
bağlı kuruluşuyken ilgili kuruluşu hâline getirilen
TÜİKin bu yeni hâli için zaruri olan ilgili konularda yapılması
gereken cetvellere ilişkin teknik düzenlemeleri sağlayan bir
düzenleme getiriyoruz.
Plan ve Bütçede eklenen bir maddeyle 2016
yılından bugüne uygulanan asgari ücret desteğini 75 TL olarak
getiren bir düzenleme yapıyoruz.
Çek ödemede güçlüğe düşmüş ve hapis
cezasıyla karşı karşıya kalmışlara
borçlarını ödeyebilmeleri ve işlerine, hayatlarına devam
edebilmeleri; alacaklılara da belli bir vadede alacaklarını
tahsil edebilme imkânını murat ettiğimiz bir düzenleme daha
getiriyoruz.
Komisyonda önergeyle eklediğimiz maddeyle,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından tasfiyesine
karar verilen -bankalar dâhil- finansal şirketlerin tasfiye sürecinin ve
yönetimi konusunda ihtisas kurumu olan TMSF tarafından yerine
getirilmesini sağlayacak bir düzenleme getiriyoruz.
Tütün ticaretine ilişkin kurallara uymayanlara
uygulanacak hapis cezası yaptırımının yürürlük
tarihini altı ay daha uzatacak bir düzenleme getiriyoruz.
Pandemi dolayısıyla ertelenen kooperatif
genel kurullarının yapılması için son tarihin 31/10/2021e
uzatıldığı bir düzenleme getiriyoruz.
Kaçakçılıkla mücadelede görev yapan
Ticaret Bakanlığı personelinden üstün gayret, başarı gösterenlerin
teşvik edilmesine ve ödüllendirilmesine destek verecek bir düzenleme
getiriyoruz.
Kıymetli milletvekilleri, terörle etkin
mücadele edebilmemiz amacıyla, 2018 yılında geçici düzenlemeyle
savcılık ve adli makamlara verilmiş olan bazı istisnai yetkilerin
süresinin bir yıl; terör suçları bakımından yürütülen
soruşturma veya kovuşturmalarda, kayyum atanmasına karar
verildiği takdirde, kayyumluk görevinin Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu tarafından yerine getirileceğine ilişkin hükmün süresinin
üç yıl; yine, terör örgütleriyle mücadele kapsamında kamu
görevleriyle ilgili ihtiyaç duyulan birtakım tedbirlere ilişkin
düzenlemelerin süresinin bir yıl uzatılacağı bir düzenleme
getiriyoruz.
Kıymetli milletvekilleri, bizden önce
konuşanların -elbette kıymetli ifadeler edenler de oldu ancak-
her sözüne, her yorumuna cevap vermeye kalksak yanlış ve yanlı
birçok sözü düzeltmeye gerçekten süremiz yetmezdi; o sebepten, geneli üzerinde
konuşmayı tercih ettik.
Geldiğimiz noktada, bu teklifle ilgili OHAL,
OHAL, OHAL demenin yanlış ve yanlı olduğunun
altını çizmek isterim. Burada, daha önce verilmiş bir yetkinin,
3 konuda verilmiş bir yetkinin, hâkim ve savcılara ve devletin
bazı organlarına bazı iş ve sürelerde verilen istisnai bir
yetkinin süresinin kısa bir süre daha uzatılması söz konusudur.
OHAL gerçekten bu teklifin içerisinde yoktur. Bu yaklaşım
asılsız olmakla beraber, içeriye ve dışarıya
Türkiye'de OHAL varmış imajı vermek ve bu güzel yurdumuzu haksız
ithamların içerisine çekip yok yere tartışma konusu ettirmek
gibi bir amaca hizmet etmektedir; yapmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ORHAN YEGİN (Devamla) Kıymetli
milletvekilleri, Demokrasiden korkuyorsunuz. dedi bir hatip; yapmayın.
Sayın milletvekilleri, biz, açık ve
sinsice, gizlice yöneltilen saldırılara karşı milletimizi,
devletimizi, güzel yurdumuzu ve demokrasimizi koruyacak, tehditlerden de
arındıracak bir güven oluşturmaya, bir düzen oluşturmaya
çalışıyoruz. İnsanın olduğu her yerde hatalar
olur, eksikler olur; yanlış uygulamalar, yanlış uygulama
niyetleri ve çabaları olabilir ancak bunlar sapmadır, her birimizi
rahatsız eder ve hep beraber bu sapmalarla, bu kişilerle -yapanlar
kimse- hep beraber mücadele ederiz, etmeliyiz de. Her şeyin tam ve
eksiksiz planlandığını ve mükemmel
uygulandığını elbette söyleyemeyiz ama o
yanlışlıkların veya art niyetlerin hesabını hep
beraber sorarız, hep beraber üzerine gideriz hem de her işin
yargı denetimine açık olduğu ve yargının elinden geçmek
zorunda olduğunu bilerek takibini sürdürürüz.
Maksadımız, muradımız
milletimize ve devletimize hizmet etmektir ve bu muratla, ihtiyaç
olacağını düşündüğümüz bu teklifi sizlerin
takdirlerine arz ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN YEGİN (Devamla) Yarım dakika var
mı?
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ORHAN YEGİN (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bakanlıklarımız,
kurumlarımız, STKlerimiz vatandaşlarımızdan ve ilgili
diğer kesimlerden gelen, zaruri ve aciliyeti olan hususlarda talep
sahiplerinin taleplerini karşılamak, onların önünü açmak
maksadıyla hazırlamış olduğumuz kanun teklifimizin
ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, teklifin
müzakerelerinde vermiş oldukları katkılardan dolayı Plan ve
Bütçe Komisyonumuzun üyelerine teşekkür ediyor, teklifle ilgili Genel
Kurul çalışmalarında yoğun mesai harcayacak olan siz
kıymetli milletvekillerimize ve Meclisimizin üyelerine teşekkür
ediyor, kolaylıklar diliyor ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Aygun
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
44.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami
Özcan Aygunun, Tekirdağın Süleymanpaşa ilçesinde çıkan
kavgada şehit olan Bekçi Gökçen Koşala Allahtan rahmet, yaralı
bekçiye acil şifalar dilediğine ilişkin
açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Teşekkür ederim Başkanım.
Seçim bölgem Tekirdağ Süleymanpaşa
ilçemizde Karadeniz Mahallesinde 2 aile arasında çıkan kavgaya
müdahale eden bekçilerimize ateş açılmış olup 2 bekçimizden
biri olan Gökçen Koşal kardeşimiz şehit olmuştur.
Şehidimize Allahtan rahmet, yakınlarına ve Emniyet
teşkilatına başsağlığı diliyorum. Diğer
bekçi kardeşimiz Fırat Doğanın ise ağır
yaralı olarak hastanede tedavisi devam etmektedir. Yaralı bekçi
kardeşimize de acil şifalar diliyorum.
Bu olay ülkemizde silahlanmanın ne kadar büyük
bir sorun hâline geldiğinin de en büyük ispatıdır diyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Eksik
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İç Tüzük 60
kapsamında mı devam ediyorsunuz?
BAŞKAN Evet.
45.-
Iğdır Milletvekili Habip
Eksikin, Iğdırda yaşanan sel felaketine ilişkin
açıklaması
HABİP EKSİK (Iğdır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Iğdırın Bulakbaşı,
Aktaş, Yazlık, İslamköy, Adetli, Hıdırlı,
Karahacılı ve merkeze bağlı Gülpınar (Muçe) köylerinde
bir sel felaketi yaşandı. Yaşanan sel felaketinde çok
sayıda yurttaşımız zarar gördü. Dün bu köyleri, özellikle
Muçeyi ve Bulakbaşını ziyaret ettim, çok sayıda
vatandaşımız bu selden zarar görmüştür. Maalesef,
Iğdır Valisi ve AFAD şu ana kadar o köylere
ulaşmamıştır. Ayrıca, Gülpınar köyünün yani Muçe
köyünün bulunduğu dere yatağından derhâl
taşınması lazım ve ileride yaşanabilecek sel
felaketlerine karşı bu köylülerimize konut yaptırılıp
bu köylülerimizin güvenli bir yere taşınması gerekir diyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Özel
46.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Ankara Milletvekili Orhan Yeginin 277 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, ilk
imza sahibi olan, İdare Amirliği görevini de yapan Sayın Orhan
Yegin konuşmasını yaptı. Kendisi diyaloğu çok
kuvvetli, Meclise devamlılığı çok yüksek bir
arkadaşımız ancak konuşmasında 26 maddelik kanun
teklifindeki 21 farklı değişikliği saydı, saydı,
saydı. Şimdi, böyle bir torba kanunu eskiden Başbakanlık
Kanunlar ve Kararlar getiriyordu, onlar bile çok uzun uğraşlar
sonunda bir sürü bakanlıkla görüşerek, tartışarak falan
yapıyorlardı ve yine de bir sürü sorun oluyordu. Şimdi,
Sayın Yeginin burada ifade ettiği durum Anayasaya karşı
muvazaa yapmaktır. Anayasa, kanun tekliflerini milletvekillerinin
sunacağını söylüyor ve bangır bangır bu konuda
propaganda yaptılar, referandumda oy topladılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi, kendisi ve 45
arkadaşı oturmuşlar bunları yapmışlar. Plan ve
Bütçe Komisyonunda Sağlık Bakanlığının,
Sağlık Bakan Yardımcısının mesela Maliyeyi
eczacıların katsayısı konusunda nasıl ikna
ettiğini ve ne kadar zor ikna ettiğini, yıllardır ikna
edemediğini, şimdi ikna edip ancak bu sorunu şimdi
çözdüğünü ifade ettiklerini keşke görmemiş olsaydım mesela,
değil mi?
Şimdi, bu Meclis gündemine hâkim de, Sayın
Yegin, bu görüşmeye gitti, Maliyeyle yaptı, etki analizini
yaptı, kanun teklifini verdi, eczacının sorununu çözüyor;
dönüyor öbür taraftan diş teknisyeninin sorununu çözüyor; köy korucusunun
sorununu çözüyor; deprem, tütün üreticisi
OHALe de Sayın Yegin ve
arkadaşları Ya, üçer yıl uzatalım, böyle bir ihtiyaç var.
diyorlar. Kimse kimseyi kandırmasın yani saygısızlık
yapmak istemem, bir polemik için söylemiyorum ama apaçık ortada ki, beni
Turizm Bakanının arayıp Geleyim de kanunumuzu size
anlatayım. dediği dakika kendisine de dedim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir dost kazanmak isterim,
kendisini yakından tanımak isterim ama Anayasaya karşı
muvazaa suçuna da ortak olamam Sayın Bakan, nasıl sizin teklifiniz?
dedim. O zaman şöyle yapacaksınız, şöyle yapılacak:
Sayın Bakan da Sayın Yegin de söyleyecek. Türkiye'ye uygun sistem
parlamenter sistemdir. Bakanlar bu Meclisten çıkacak, gelecekler bütün
yasama faaliyetine, kendileriyle ilgili hem talepkâr olacaklar hem savunacaklar
hem teknik hazırlığına bürokratlarıyla birlikte
katkı verecekler, eksik yaparlarsa hesap soracağız, soru-cevapta
takır takır konuşacaklar burada. Soru-cevap bir acayip.
Yapamıyorsunuz ki! Kime ne sorasın?
Sonra bir de Sayın Başkan, diyor ki: Her
soruya cevap versem sürem yetmeyecek. Nasıl yetmeyecek? Grubunuza ait
yirmi dakikayı biraz önce kullanmadınız. Gruba ait süre ile
şahıs süresi birleştirilebilir, otuz dakika konuşurdunuz.
Hayır, niye on iki dakika
On buçuk dakika yeter. Diyor ki: Aslında
söylenecek çok şey var, vaktim yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Özür dilerim ama vaktiniz var,
kullanmıyorsunuz. Komisyon, böyle bir kanun teklifinde yirmi
dakikalık sürenizi niçin kullanmıyorsunuz? 21 farklı yerde
değişiklik
Teklif verilirken Orhan Bey ve arkadaşlarının
Muvazaaya susalım
Kabul edildikten sonra sizin
Bakanlık
yapmış deneyimde bir Komisyon Başkanı böyle bir teklifin
tümü üzerinde Komisyonun söz hakkını kullanmıyor; akıl
alır gibi değil ya! Yani, kaliteli yasama yapacağız
Bakın, ben yirmi dakika süresi olan muhalefet partilerinin her birisini
dinledim, her birisinden istifade ettim; her birisi son derece kritik
saptamalarda bulundu ve süreleri yirmi dakikaya bile yetmedi. Komisyon -yanlış
anlamayın- kukumav kuşu gibi Bitse de gitsek
Ya, 21 kanunda
değişiklik var, nasıl kullanmazsınız? AK PARTİ
Grubunun hiç söyleyecek sözü yok, Orhan Yegine süre yetmiyor(!) Otuz dakika
konuşsaydı, dinleseydik bu kadar şeyi; kaliteli yasama
dediğin böyle bir şey. Parlamento ya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yani, ben hukukçu değilim
ama size ilk şeyi öğretiyorlar işte parler kökünden geliyor, o
da Latincede konuşmaktan geliyor, bilmem ne. Konuşmayarak yasa
mı olur? Sipariş yasalar toplanmış, toplanmış,
toplanmış, konulmuş bir yere; ondan sonra
Birbirimizi kandırmayalım.
Sonra da söz, laflar arasında muhalefete
Şöyle demiş
muhalefet
Bu, FETÖye bilmem ne yapmakmış. Allah Allah ya! Muhalefet
FETÖye bilmem ne yapacak olsaydı
Beş sene önce bütün dünya Darbede
ne oluyor? diye muhalefetin gözünün içine bakarken bu muhalefet FETÖye
karşı ne yapacağını gösterdi. Kimse öyle tuhaf
imalarda da bulunmasın, herkes de bu söz haklarını
Bundan sonra
da AK PARTİ Grubu, Komisyon böylesi kanunlarda söz hakkı
kullanmadığı zaman bunu Türkiyeye, dünya âleme de ilan
edeceğiz ya, birbirimizi kandırmayalım artık.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
ORHAN YEGİN (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yegin, buyurunuz.
47.-
Ankara Milletvekili Orhan Yeginin,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ORHAN YEGİN (Ankara) Efendim, buradan ifade
edeyim izninizle.
Muhalefet, FETÖye göz kırpmaktadır;
şudur budur. tarzı bir ifadem olmadı, öyle bir imam da
olmadı. Tutanaklardan bakarız. Böyle bir ithamda
bulunmadığımı ifade etmek isterim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben öyle anladım da
Bülent Turan zaten açıkça söyledi biraz önce.
ORHAN YEGİN (Ankara) Yok, yok. Bunu
söyleyecek olsam açık söylerim, imaların arkasına
sığınmam. Ben mesajlarımı direkt vermeye grubumuzdan
öğrendiğim kültür gereği özen gösteririm, o kültür gereği
hareket ederim; bir.
İkincisi; bütün kanunlar
Elbette, biz
insanız, noksanız, eksikliklerimiz var. Her şeyi bütün
teferruatıyla bilme, her konuya hâkim olma, bu, insanüstü bir şey,
bizim de böyle bir iddiamız yok. Biz bu teklifi 45-46 arkadaşla
beraber oturup tartışarak, kamu kurumlarının yetkilileriyle
görüşerek, ittifakımızla istişare ederek,
arkadaşlarımızla istişare ederek, yeri geldiğinde
belki sizlerden arkadaşlarla bile zaman zaman sorarak, konuşarak
-bilmiyorum, belki onlar da yapılmıştır muhakkak- konular
üzerinde teferruatlı tartışmalar yaptıktan sonra bir noktaya
geliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ORHAN YEGİN (Ankara) İnsanız,
eksiğiz; belki geldiğimiz nokta bazı hususlarda tam ve mükemmel
olmayıp eksik olabilir, noksan olabilir -onu da iddia etmiyoruz- ancak biz
bunların doğru olduğuna inandık. Bunların bu millet
için, bu devlet için; yasama, yürütme, yargı için; hepimiz için; özünde
ülkemiz, yurdumuz için gerekli olduğuna inandık ve bu teklifi
Komisyonun takdirine sunduk. Komisyon bir takdirde bulundu, bugün buraya geldi;
bugün de Genel Kurulun takdirinde.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Hatasız
olmalı yasama, hatasız.
ORHAN YEGİN (Ankara) Dolayısıyla,
buradaki mesele budur, ifade edeceğim de bu kadardır.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
XI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN Soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Aycan
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, 277 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinde
diş protez çalışanlarıyla ilgili düzenleme vardır.
Ülkemizde genel olarak diş sağlığı iyi düzeyde
değildir. Dişlerimize iyi bakmadığımızdan genel
olarak her yetişkinde de diş eksikliği vardır, bu da
diş protez ihtiyacını ortaya çıkarmaktadır. Ülkemizde
diş sağlığı genel olarak muayenehanelere
bırakılmıştır; özellikle diş protezi tamamen
muayenehanelerde yapılmaktadır, bu durumu düzeltmek gerekir.
Kamuda diş sağlığı
hizmetlerini artırmalı ve
yaygınlaştırmalıyız. Özellikle kamu diş
sağlığı kuruluşlarında diş protez atölyeleri
kurmalı ve buralarda diş protez teknikeri istihdamını
artırmalıyız; yeteri kadar diş hekimi ve diş protez
teknikerimiz vardır.
Toplum olarak diş
sağlığımıza gereken özeni göstermeliyiz. Hiçbir protez
doğal dişin yerini almaz, bu nedenle mevcut dişlerimize iyi
bakalım.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Darbeler, siyaset tarihinin ezeli bir
parçasıdır. Roma İmparatoru Jül Sezar bir darbe kurbanı
olmuş, bazı Roma imparatorları iktidara darbeyle gelmiştir.
1799da Napolyon da Fransada iktidarı darbeyle ele geçirmiştir.
Antik Yunan ve Hindistanda darbeler fazlasıyla yaygındı. Askerî
darbeler 20nci yüzyılda yaygın biçimde, dünya genelinde özellikle
gelişmekte olan ülkelerde gözlenmiştir. Cumhuriyet Türkiyesinde de
darbe geleneği devam etmiştir; 27 Mayıs 1960 darbesi, Albay
Talat Aydemirin başarısız darbe girişimleri, 22 Şubat
1962, 21 Mayıs 1963, 12 Mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980
darbesi, 28 Şubat 1997 postmodern darbe, 27 Nisan 2007 e-muhtırası,
15 Temmuz 2016 başarısız işgal girişimi. Darbeler,
darbeciler ve destekçileri demokrasi ve cumhuriyetimizin
düşmanlarıdır.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Spor Bakanına
soruyorum: Geçtiğimiz yıl kasım ayında Gençlik ve Spor
Bakanına bir soru önergesi vermiş ve Edirnemize yeni stadyumun ne
zaman yapılacağını sormuştum. AKPnin renkli
propaganda afişlerine göre 2014 yılında 23 şehirde 25
stadyum adı altında bir proje açıklanmıştı ve
Edirneye de 22 bin kapasiteli bir stadyum yapılacaktı. Bakanlık
yedi yıl içinde tek bir çivi bile çakmadı. Soru önergeme
kaplumbağa hızıyla geçen mayıs ayında gelen cevap tam
AKP işiydi. Bütçe imkânları ve yatırım programı
çerçevesinde yeni stadyumun yapımı değerlendirilecektir.
deniliyor. Şimdi, Edirne 25 Kasım Stadyumu dökülüyor. Geçen hafta
Gençlik ve Spor Bakanı Edirnedeydi, gidip stadı gezseydi, stattaki
dökülen çatlak duvarların önünde poz verip sporumuzu ne kadar
geliştirdiklerini anlatsaydı iyi olurdu. Yeni Edirne
stadını yapmak için neyi bekliyorsunuz? Yapmayacaksanız 2014te
niye yalan söylediniz?
Sonuç olarak, Edirneye acil olarak yeni bir
stadyum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sümer
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı
yeni sosyal yardım ödeme miktarlarını paylaştı. Buna
göre, yaşlı aylıklarının 828 TL, yüzde 40 ila 69
arası engelli raporu bulunanların aylıklarının 661 TL,
yüzde 70 ve üzeri engelli raporu olan vatandaşların
aylıklarının da 991 TLye yükseldiğini açıkladı;
evde bakım yardımının ise aylık 1.797 TLye
çıkarıldığını belirtti. 4 farklı sosyal
yardım koluna yapılan zamları topladığımızda
350 lira bile etmiyor. Yüzde 70 engelli raporu varken 991 liraya bir ay geçinebilecek
kimler var? Hangi yaşlımız ayda 828 liraya evini geçindirebilir?
AKP iktidarı herkesi kendileri gibi saraylarda yaşıyor, 3-5
maaş alıyor sanabilir. Özellikle sosyal yardımlarla geçinmeye
çalışan yüz binlerce vatandaşımız için yapılan bu
sembolik zamlar AKP iktidarının vatandaşımıza
verdiği değeri göstermektedir.
BAŞKAN Sayın Tutdere
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ederim Başkanım.
Haklarındaki takipsizlik ve beraat
kararları kesinleşmiş binlerce KHKli kamu görevlisi
yıllardır adalet bekliyor, görevlerine iade bekliyor,
haklarının teslimini bekliyor. OHAL yetkilerinin bir
kısmının üç yıl daha uzatılmasını
sağlayacak teklif getirmek, Türkiye'de olağanüstü hâl ikliminin
devamından yana olmak demektir, haksızlıklara ve hukuksuzluklara
açıkça göz yummak demektir. Bu teklifiniz OHAL uygulamalarını
kalıcı hâle getirmekten başka hiçbir şeye hizmet
etmeyecektir.
Soruyorum: Haksız ve hukuksuz bir şekilde
görevlerinden ihraç ettiğiniz binlerce KHKliyi görevlerine ne zaman iade
edeceksiniz? Bu kişilere ilişkin yasal çalışmaları ne
zaman yapacaksınız? Kaç bayramı daha KHKlilere zehir
edeceksiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Filiz
Yok.
Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, çıkacak kanunun ülkemize,
milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Sorum Komisyon Başkanımıza olacak.
Sayın Başkanım, engelli
vatandaşlarımızın toplu taşıma araçlarından
faydalanmalarında işletmelerin sorumluluklarının yerine
getirilmesinden oluşan aksaklıklarla ilgili hususta ne gibi
çalışmalar yapıyoruz?
Teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
15 Temmuz gecesi ezanımızı susturmak,
bayrağımızı indirmek, millî iradeyi ayaklar altına
almak, geleceğimizi karartmak isteyen hain FETÖ terör çetesini
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
liderliği ve aziz milletimizin cesaretiyle, bütün dünyaya örnek olacak
şanlı bir direnişle hüsrana uğrattık. Mazisi şan
ve şerefle dolu tarihimizden aldığımız güçle
cumhuriyetimizi, demokrasimizi, millî irademizi yok etmek ve hürriyetimizi
elimizden almak isteyenlere karşı milletçe tek vücut olarak istiklal
ve istikbalimize sahip çıkacağız.
15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Gününde destan
yazan bütün kahramanlarımızı gönülden yâd ediyor, aziz
şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyor, gazilik şerefine erişen
yiğitlerimize şükranlarımızı sunuyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ünsal
SERVET ÜNSAL (Ankara) Teşekkürler.
Değerli arkadaşlar, 15 Temmuz 2016da
kalkışılan darbe girişiminin 5inci yılıydı
dün. Size, yaşadığımız çok özel bilgileri özetle
vereyim: Yıl 1999, Nuh Mete Yükselin FETÖ iddianamesindeki FETÖ terör
örgütü suçlamasını 2003 yılında AKPnin
çıkardığı 4616 sayılı Kanunla ortadan
kaldırdınız. Böylelikle, Ankara 11. Ağır Ceza
Mahkemesinde beraat aldınız fakat Ankara Emniyet Müdürü Cevdet
Saralın FETÖ raporu Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi
Başkanlığına geldiğinde FETÖ gizli bilgileri çoktan
almıştı ve kaçtı, yıl 21 Mart 1999. Bu davalara bakan
Savcılar Nuh Mete Yüksel ve Salim Demirci dinleme ve komplolarla görevden
alındı. 2018de Yargıtay 9. Ceza Dairesinde sonradan
Yargıtay üyesi seçtiğiniz Tetkik Hâkimi Ahmet Toker ve 9. Ceza
Dairesi Başkanı Ekrem Ertuğrulun kararlarıyla beraat
verdirdiniz ve 2 hâkim daha sonra FETÖden tutuklandı. Dosya,
Başsavcı Abdurrahman Yalçınkayanın temyiziyle
Yargıtay Ceza Genel Kuruluna geldi, orada AKPnin bizzat seçtiği ve
başkan yaptığı 6. Ceza Dairesi Başkanı Erkan
Öztürk
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Beko
KANİ BEKO (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 28 Nisan 2021de Sembol
İnşaat tarafından 500 işçi inşaat projesinde
çalıştırılmak üzere Türkiyenin farklı yerlerinde Kazakistanın
Aktau kentine götürülmüştür. İlgili şirket tarafından
ayrıntılı bilgi verilmeyen işçiler, Aktauda BBR
adlı bir taşeron firmada çalıştıklarını
öğrenmişlerdir. Ancak firma tarafından işçilere sigorta
yapılmamış, bu hukuksuzluğu kabul etmeyip dönmek isteyen
işçilereyse Sizlere masraf yapıldı, bir ay çalışmak
zorundasınız. denilip işçiler çaresiz
bırakılmışlardır. Bir süre sonra Şirket işi
durdurdu. denilerek işçilerin bir kısmı işten
çıkarılmıştır. 12 Türk işçinin darbedildiği
olay gününe kadar çalıştırılmışlardır.
Yetkiler tarafından çeşitli zamanlarda vaatlerde bulunulmuş
olmasına rağmen, yaklaşık 500 işçinin ne ücretleri
ödenmiş ne de ülkeye dönebilmişlerdir. Konu önemlidir,
Dışişleri Bakanlığının acilen çözüm üretmesi
gerekmektedir.
BAŞKAN Sayın Serter
Yok.
Sayın Aygun
Yok.
Sayın Şahin
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Dün 15 Temmuz hain darbe girişiminin 5
yıl dönümüydü. Mevcut iktidar tarafından bu FETÖyle mücadele
edilmiş olduğu her ne kadar söylenmiş olsa da hâlen
tarikatların etkisi devlet kurumlarında devam ediyor. Bunun en tipik
örneğini işte Deniz Kuvvetlerindeki cüppeli amiralde görüyoruz. Bu
amiral için şu ana kadar herhangi bir işlem
yapıldığını duymadık. Bu amiral şerefli Türk
Silahlı Kuvvetleri üniformasının üzerine tarikat cüppesini
geçirerek iradesini bu tarikata teslim etmiş durumda. Ben yetkililere
soruyorum: Bu amiral için ne yapacaksınız? Daha sonra bu amiral için
de Aldatıldık! demeyesiniz diye burada söylemeyi bir görev
biliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sarıaslan
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Tarım
Bakanına soruyorum: Sarıhıdır Sulama Tesisi, Ürgüp ilçesine
bağlı Sarıhıdır, Çökek ve Sofular köylerine hizmet
etmekteydi. Tesis, Kızılırmaktan aldığı suyu 85
metre terfiye basarak açık kanallar vasıtasıyla bu köylerin
arazisinin sulanmasını sağlamaktaydı. Sulama tesisi en son
2019 yılında sulama hizmeti vermiş, toplamda 1.358 dönüm arazide
sulama yaptırmıştır.
Sarıhıdır Sulama Tesisinin
açılıp işletilmesine geçmiş dönem borçlarının
sebep olduğu iddia edilmektedir. Sulama tesisinin geçmiş yıllardan
Meram Elektrik Anonim Şirketine, Sosyal Güvenlik Kurumuna ve vergi
dairesine borcu olduğu, Meram Elektrik Anonim Şirketine olan
borcundan dolayı da tesisin elektriğinin
kapatıldığı tarafıma iletilmiştir.
Sarıhıdır Sulama Tesisinin bir an
önce faaliyete geçirilmesi bölgedeki çiftçilerimiz için büyük önem arz
etmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gülüm
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Cezaevlerinde
mahpuslara yönelik hak gaspları artarak sürüyor. Silivri Cezaevinde
pandemi koşullarına rağmen sürekli su kesintileri
yapılıyor. Revir ve hastaneye çıkarmak durumlarında
sıkıntılar yaşanıyor. İlaçlar zamanında
verilmiyor. Butona ihtiyaçlar için basıldığında, sırf
butona basmaktan kaynaklı disiplin soruşturmaları
açılıyor. Bayramda ailelerle görüş yaptırılmadı.
Mektuplar dışarıya ulaşmıyor, dışarıdan
gelen mektuplar mahpuslara verilmiyor. Belki de en önemlisi, aynı
dışarıda olduğu gibi, HDPlilere yönelik, HDPli mahpuslara
yönelik içeride de birtakım provokatif saldırı girişimleri
var.
Aynı zamanda, Batman Cezaevinde ki
Batmanı çok iyi biliyoruz, çok sıcak bir bölge, buna rağmen
pervane verilmiyor. Üst katta elektrik yok, dolayısıyla
serinleyebilecekleri bir durum ortada yok. Dokuz aydır dilekçelerle
başvuru yapıyorlar ama bu dilekçelerin hiçbirine de cevap
verilmiş değil, mahpuslara yönelik bu baskılara bir an önce son
verilsin.
BAŞKAN Sayın Komisyon Başkanı,
buyurunuz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Soruların birçoğu maalesef kanun
teklifimiz ve maddeleri konusunda değil, keşke öyle olsa ve daha
fazla tartışma imkânımız olsa teklifi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Rejimin içine
düştüğü durum!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Keşke sorularımıza cevap alsak!
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Bu soru soran arkadaşlarımız, hepimiz bu
Meclisin üyesiyiz, sadece bir tavsiye olarak ifade etmek istiyorum, takdir
elbette soru soranların ama sorular kanun teklifiyle, maddelerle ilgili
olursa çok daha verimli bir yasama süreci olacağına inanıyorum,
bunu özellikle ifade etmek isterim.
Diğer konular önemsiz değil elbette ama
onları, seçim bölgelerimizle ilgili veyahut diğer konularla ilgili
hususları başka vesilelerle ifade etmek, burada, soru-cevap
kısmında daha çok kanun teklifi ve içeriğine ilişkin bir
tartışma herhâlde yasama süreci açısından daha faydalı
olur diye düşünüyorum.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Torba kanun çorba!
Her konudan bir parça koymuşsunuz, ne yapalım.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Takdir sizin tabii, nasıl isterseniz öyle
yapabilirsiniz, milletvekilisiniz, ben sadece tavsiyemi söylemiş oldum.
Diğer taraftan, Sayın Özel Niye
konuşmadı Komisyon, grup niye konuşmadı? dedi.
Konuştuğumuzda Siz iktidarsınız, fazla
konuşmayın. denilir, konuşmayınca da böyle
eleştiriler geliyor; biz de ne yapacağımızı
şaşırdık doğrusu.
ORHAN SÜMER (Adana) İktidarsınız,
bulacaksınız çaresini, iktidarsınız!
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Bir taraftan da Sayın Özele şunu söylemek isterim:
İç Tüzükte her ne kadar tekliflerin geneli üzerinde komisyonlara söz
hakkı verilmiş olsa da yerleşik teamül
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Üç hafta önce konuştuk,
üç hafta önce, üç hafta!
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Ben bugüne kadar hatırlamıyorum komisyonun
çıkıp konuştuğunu yani böyle bir teamül yok, olursa biz de
elbette yeniden değerlendiririz bu hususları. Kaldı ki
Komisyonun teklif üzerindeki söz hakkını toplamda yirmi iki saat
süren toplantılarda fazlasıyla kullanmış durumdayız,
çok yoğun bir çalışmadan -iki gün sürdü belki ama- yirmi iki
saatlik bir çalışmadan bahsediyoruz. Komisyonda tüm
arkadaşlarımız detaylı bir şekilde Komisyon üyesi
olarak konuyu tartıştılar. Komisyon dışından da
birçok arkadaşımız gelip orada görüşlerini ifade ettiler.
Dolayısıyla Bitse de gitsek. gibi bir algıya nereden
vardınız? Doğrusu, ben yakıştıramadım o
sözünüzü.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Pes
ya, pes!
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Böyle bir yaklaşımımız yok. Ha, yorgunluğumuz
olabilir, belki dışarıdan yorgun bir görüntü görmüş
olabilirsiniz ama Bitse de gitsek. gibi bir yaklaşımımız
yok. Meclisimiz ne kadar takdir ederse, ne kadar tartışırsa biz
de bir görev bilinci içinde bu sürece elimizden geldiği kadar katkıda
bulunmaya gayret ederiz. Öncelikle bunu ifade etmek isterim.
Diğer taraftan, başkanlık sistemiyle
ilgili epeyce bir tartışma oldu, onunla ilgili de birkaç şey
söylemek istiyorum, bu yasama süreci, yasama ve idare arasındaki
ilişkiler. Birkaç defa daha söyledim, tekrarlamak istiyorum: Kuvvetler
ayrılığı kuvvetler kopukluğu anlamına gelmez.
Dünyanın bütün başkanlık sistemlerinde kuvvetler
ayrılığı vardır ama kuvvetler arasında kopukluk,
izolasyon anlamına gelmez bu, kuvvetler arasında etkileşim de
vardır, ortak çalışma da vardır ve çeşitli iş
birlikleri de söz konusudur.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sizde
tek kuvvet var, tek kuvvet.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Dünyanın her yerinde bu böyle olduğu gibi bizde de
farklı şekilde düşünmek eşyanın tabiatına
aykırıdır. Son sözü kimin söylediği önemlidir, kuvvetler
ayrılığı dediğimiz şey bununla ilgilidir, temel
misyonla ilgilidir. Elbette, yasamada son sözü Meclisimiz söylemektedir, teklif
yetkisi Meclisimizdedir ancak idare, eşyanın tabiatı
gereği, ihtiyaçlarını ortaya koyabilir, birtakım taleplerde
bulunabilir, bundan da daha tabii bir şey olamaz. Bu, başkanlık
sisteminin özüne aykırı bir durum teşkil etmez, bütün dünyada da
bu böyledir. İdare ihtiyaçlarını ortaya koyar ve idare yasama
sürecine teknik katkı da sağlar, tabii ki milletvekillerinin, yasama
organının müsaade ettiği ölçüde yasama sürecine teknik
katkı da sağlar, bu da gayet tabii bir şeydir. Bence, belki,
yeni sistemin kültürünü yeterince oluşturamadığımız
için bu tartışmaları yaşıyoruz. Her şey kanun
değil, yazılı ifadeler değil, bir kültür meselesi
gerçekten. Bu kültürün de ben zaman içinde gelişeceğine,
oturacağına inanıyorum.
Garo Beyin bir eleştirisi oldu yine
başkanlık sistemiyle ilgili, dedi ki: Bu sistemden sonra ekonomi
kötüye gitti, refah kötüye gitti. Neye göre bunu ölçtüğünüzü bilemiyorum
ama
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sokağa
çıkarsanız cevabı öğrenirsiniz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl)
ben bir hesap yapayım ekonomik büyüme üzerinden.
AHMET AKIN (Balıkesir) Vatandaş diyor,
vatandaş!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
anlayamıyoruz. Duyamıyoruz Başkanım.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Ben fikrimi ifade edeyim, siz ifade ettiniz.
Bakın, geçen yıl dünya ekonomisi yüzde 3,3
küçüldü, dünya ekonomisi yüzde 3,3 küçüldü; Türkiye ekonomisi yüzde 1,8 büyüme
kaydetti. Yeterli mi? Elbette değil ama dünya ekonomisine göre çok daha
iyi bir performans gösterdi. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
Başarıyı neye göre ölçersiniz? Ya
geçmişe göre ölçersiniz ya da dünyayla mukayese edersiniz,
başarıyı ona göre ölçersiniz. Dünyayla mukayese ettiğimiz
zaman, dünya ortalamasının 5,2 puan üzerinde büyümüşüz.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sadece 5 müteahhit
büyüdü!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Halk
büyümedi, halk küçülüyor!
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Yani eksi 3,3; artı 1,8; ikisini toparlarsanız 5,2
dünya ortalamasının üstünde bir büyüme performansı
sergilemiş ekonomimiz. Bunun altını çizmek isterim.
HABİP EKSİK (Iğdır)
Dünyanın gelişmiş ülkeleri halklarına milyarlarca dolar...
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Halk
küçülüyor!
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Geçmişte de ekonomide sorunlar yaşandı;
1994te, 1999da, 2001de; o tarihlerde dünyada sorun yoktu, Türkiyede
maalesef sorun yaşanıyordu. Son dönemde bir darbe girişimi
yaşadık, bunun ekonomik etkilerini daha gideremeden bunun üzerine bir
de pandemi geldi ve bunlarla baş etmek zorundaydık. Bir taraftan da
terörle mücadele eden, dış dünyada çok çeşitli inisiyatifler
alan bir ülke konumundaydık. Bütün bu süreçlerde ekonomimizi yüzde 1,8
büyütmemiz başarısızlık değil, ciddi bir
başarıdır.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Geçinemiyoruz. diyorlar!
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Dünya ortalamasının 5,2 üzerinde bir performans
göstermiştir ekonomimiz. Önümüzdeki yıllarda dünyanın da
açılmasıyla, aşılamayla, diğer çalışmalarla
birlikte, özellikle hizmet sektörlerindeki gelişmeyle birlikte çok daha
farklı bir performansı, hem büyümede hem istihdamda hem refah
artışında bekliyoruz. Elbette etkilendik, bütün dünya etkilendi,
biz de etkilendik ama rakamlar da ortada. Dünyayla mukayese ettiğinizde
hiç de kötü bir durumda olmadığımızı ifade etmek
isterim.
Diğer taraftan, değerli arkadaşlar,
bazı başka sorular da oldu. Özellikle engellilerle ilgili husus
vardı, onlarla ilgili de vaktim yeterse bir şeyler söylemek
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, engellilerle ilgili
uzattığımız husus otobüs filoları değil; bunlar,
büyük ölçüde uyum sağlamış durumda. Yolcu
taşımacılığı yapan minibüsler ile 2011 öncesi
üretilen yolcu gemilerinde yeterince uyum sağlanamamış durumda;
bir soru gelmişti. Bunlara biraz ek süre veriyoruz, yoksa genel uyum
sağlanmış durumda. Bunlar da pandemi sürecinden etkilenmiş
birtakım alanlar ve devletin, belediyelerin değil de özel
işletmelerin harcama yapmasını gerektiren alanlar. Bir süre
bunlara bir ilave süre verilmiş oluyor.
Diğer taraftan, bir arkadaşımız,
bu engelliler, evde bakım hizmeti, yaşlı aylıkları
gibi konulara değindi. O konularda da çok açık ve net şunu ifade
edebilirim: Geçtiğimiz yirmi yılda, sosyal devlet olmanın
gereği olarak Engelliler Kanununun çıkarılması ve bu
alanlarda atılan adımlar gerçekten son derece önemli. Yüz binlerce
insanımız bundan istifade ediyor. Gerek eğitime erişim
gerek istihdam gerek evde bakım, sağlık hizmetleri, bütün bu
alanlarda engellilerimizin her alanda daha fazla katılım
sağlanması yönünde destekleyici kamu politikaları güçlü bir
şekilde hayata geçmiştir. Tabii ki hiçbir zaman, hiçbir şeyi
yeterli göremeyiz. Ekonomimiz büyüdükçe, Türkiye kalkındıkça,
geliştikçe tüm kesimlere olduğu gibi engellilerimize de daha fazla
hizmet etmeye devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, Sayın Komisyon Başkanı benim Ekonomi büyüyor.
dememin üzerine sözlerimi çarpıtarak sataşmada bulundu.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) - Sadece cevap verdim, bir sataşma olmadı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Soru-cevapta böyle bir
usulümüz yok Sayın Başkan. Garo Bey, soru-cevapta yapmıyoruz
onu.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, sataşmadan söz verir misiniz
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
sataşma yok, sataşma yok.
BAŞKAN Efendim, müsaade eder misiniz...
Sayın Paylan, cevap haklarını
kullandı Sayın Komisyon.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O da cevaba cevap
hakkını kullandı.
BAŞKAN - Tatmin olup olmamak ayrı bir
mesele ama kendileri hakkını kullandılar efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, ben de cevaba cevap verebilir miyim 60a göre?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yerinden olabilir.
BAŞKAN - Sizin konuşmalarınız
zaten dolu doluydu, hepimiz de istifade ettik efendim.
Sağ olun, efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Özgür Beyin
konuşmaları doluydu Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Özel
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
48.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Plan
ve Bütçe Komisyonu Başkanı Cevdet Yılmazın 277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerindeki soru-cevap
kısmında yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, ben de
çok kısaca şunu söyleyeyim: Dünyada bu Covid'le mücadelede 2 tip
yöntem var; biri İngiltere, başta Sürü
bağışıklığı. dedi, eline yüzüne bulaştırdı,
onu yapanlar var, bir de karantina var. Üçüncüsü Türkiye'de var. deyince
dönüp bakıyor herkes; o da sınıf
bağışıklığı. Siz Tedarik zinciri
kopmasın. söylemi üzerinden pandeminin çok ilerlediği dönemlerde
rakamları vaka, hasta ayrımı yaparak -dünyada bir tek- gerçek
rakamlar yerine başka rakamları söyleyip Türkiye'de tedarik zinciri
kopmayacak, üretim durmayacak. diye alınması gereken tedbirleri
almadınız; bunları alan ülkeler ortalamada küçülürken pandemide
görece yüzde 1lik büyüme üzerinden bir başarı hikâyesi
kuramazsınız; kurarsanız, bu hikâyenin içinde salgınla iyi
mücadele etmeme, sürü bağışıklığı
dediğimiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SALİH CORA (Trabzon) Görece nasıl oluyor
ya?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ama Özgür Bey, cevap
vermeyelim buna.
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Paran varsa evde kal, yoksa,
sokak ekonomisinden geçiniyorsan, fabrikada işçiysen, tersanede
işçiysen git, çalış çünkü gücümüz yok, buna tahammül edemeyiz.
Hastalanırsan, yaşarsan, bağışıklığa
katkı sağlarsın; ölürsen, ölen ölür, kalan sağlar rejime
yetmektedir. Bunun üzerinden son bir yılın büyüme rakamını
söyleyip de övünmeyin, o rakam övünülecek değil, hayatını
kaybeden emekçilerden özür dilenecek bir rakamdır. (CHP
sıralarından alkışlar)
XI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN - Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yoklama talebimiz var.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
söz istiyorum.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Sümer, Sayın
Şeker, Sayın Hamzaçebi, Sayın Yıldız, Sayın
Budak, Sayın Kaya, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın
Akın, Sayın Aygun, Sayın Ünsal, Sayın Antmen, Sayın
Berberoğlu, Sayın Emre, Sayın Zeybek, Sayın Göker,
Sayın Özdemir, Sayın Tarhan, Sayın Şener, Sayın
Şahin.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
XI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN - Maddelere geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 13üncü maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen İYİ
Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Durmuş Yılmaz.
Buyurun Sayın Yılmaz. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURMUŞ
YILMAZ (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve
televizyonlarının başında bizleri izleyen muhterem
yurttaşlarımız; 277 sıra sayılı Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin birinci bölümü hakkında İYİ Parti Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum ve yaklaşmakta olan Kurban Bayramınızı
da kutluyorum.
Teklif Komisyona 25 madde olarak geldi, Komisyon
aşamasında 2 madde ilave edildi, 1 madde çekildi ve
dolayısıyla da sonuçta 26 madde olarak Genel Kurula geldi. Biz
artık söylemekten yorulduk ama siz getirmekten yorulmadınız.
Yasa teklifinin içerisinde yok yok. Neye ihtiyaç duyulduysa birbiriyle
ilişkisiz konular bir araya getirilmiş ve bir yasa teklifi
yapılmış. Bunun adına torba da denilebilir, çuval da
denilebilir, çorba da denilebilir. Bunun içinde engelliler var,
korucuların maaşı var, çeklerle ilgili düzenleme var, tütünle
ilgili düzenleme var, deprem var, rekabet var, dişçilikle ilgili düzenleme
var, imar konularıyla ilgili düzenleme var, ormanda hava ayrıştırması
var ve en son hukuk düzeniyle ilgili 3 madde var. Hukuk düzeniyle ilgili bu 3
madde; 11, 20 ve 23üncü maddeler, aslında bu yasa teklifinin
omurgasını oluşturuyor ve dolayısıyla da üzerinde
tartışılması gereken ana konu da budur.
Yine komisyon aşamasında gördük ki yasa
özensiz ve düzensiz bir şekilde hazırlanmış, farklı
uzmanlık alanları tek bir teklif altında toplanmış,
farklı komisyonları ilgilendiren önemli konular maalesef, ilgilisi
olmayan Plan ve Bütçe Komisyonuna getirilmiş ve dediğim gibi üç ana
konuyu ilgilendiren Anayasa ve Adalet Komisyonu baypas edildi.
Yasa yazımında özensizlikler var, Türkçesi
çok kötü. Teklif sahiplerinin ortaya konulan konular konusunda yeterli
olmadıkları, özellikle bürokratlara -ya konularını
bilmediklerinden ya da Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunu
ciddiye almadıklarından dolayı- sorduğumuz soruların
önemli bir kısmına hiçbir ciddi cevap alınmadı,
almadık, alınamadı.
Teklif esas itibarıyla, biraz önce de
söylediğim gibi, iki ana temanın üzerinde; bunlardan bir tanesi,
ekonomik konularda süre uzatımıyla ilgili örneğin, çek ve tütün
gibi, diğeri ise temel insan haklarıyla ilgili.
Temel ekonomik konularla ilgili olara,k
örneğin, çek ve tütünle ilgili daha önce yapılan birtakım
düzenlemelerin süresi uzatılıyor. Bu süre uzatılırken
herhâlde süre uzatmayı öngörenlerin zihninde o üretilen süre zarfında
bazı ekonomik değişikliklerin ortaya çıkacağı ve
dolayısıyla uzatılan süre sonunda muhatapların
yükümlülüklerini yerine getirebileceği varsayılmış ama
maalesef, son bir buçuk, iki yıla baktığımızda
yaptığımız her türlü süre uzatımıyla ilgili
düzenlemelerin oturduğu ekonomik baz gerçekleşmemiş ve
dolayısıyla da insanlar yükümlülüklerini yerine
getirememişlerdir. Bundan sonra da bu iş böyle olacaktır. Niçin
böyle oluyor? Çünkü ekonomide bu süre uzatımlarına muhatap olan
kesimler yükümlülüklerini yerine getirebilmek için ihtiyaç duydukları
nakit akımlarını ekonominin içinde bulunduğu koşullar
dolayısıyla sağlayamıyorlar, borçlarını
ödeyemiyorlar, alacaklılar alacaklarını alamıyorlar.
Sayın Komisyon Başkanı biraz önce
ekonomiyle ilgili bir şey söyledi. Ben onun söylediğinden daha iyi
bir şey söyleyeceğim, eminim, siz bunu da önümüzdeki dönemde, 1 Eylül
geldiğinde tepe tepe kullanacaksınız ve bununla da övüneceksiniz.
Övüneceğiniz husus şu: Bugün ikinci çeyrekle ilgili, nisan,
mayıs ve haziran aylarında ortaya çıkan öncü ekonomik
göstergelere baktığımızda, yıllık bazda, bir
önceki yılın ikinci çeyreğinden bu yılın ikinci çeyreğinin
sonuna kadar bu ülke yüzde 15 ile yüzde 20 arasında bir büyüme görecek.
Bununla övüneceksiniz biliyorum ama çeyrekten çeyreğe
bakıldığında belki sıfır, belki de çok cüzi bir
artı büyüme olacak. Bunu niçin söylüyorum? Şunun için söylüyorum:
Eğer gerçekten Sayın Komisyon Başkanının dediği
gibi, bu ekonomik büyüme yetseydi ve yüzde 20lik, dünyada belki de ilk
sıraya oturacak bu büyüme gerçekten insanların ihtiyacını
karşılayabilseydi şu anda örneğin çekle ilgili bizim bir
düzenleme yapmamıza gerek yoktu. 2020nin ikinci çeyreğinden bugüne
kadar yüzde 20lik büyüme, 700 milyar dolarlık bir millî gelir üzerinden
140 milyar dolar eder, o da 1 trilyon dolara yakın bir para eder. Hele
insanların cebine bu para girseydi bu insanlar bunları ödeyebilirdi.
Fakat aldanış içindesiniz, siz bir kuyuya düştünüz; eksi bir
yerdesiniz, eksi bir yerden kuyunun seviyesine yavaş yavaş
yükseliyorsunuz ama kuyunun ağzından daha sıfır
noktasına gelemediniz. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Bu niçin böyle? Bu şunun için böyle: Çünkü
ekonominin böyle büyüdüğü bir ortamda kontrolden çıkmış bir
enflasyonda kaynakların iyi tahsis edilmediği gayet açık ve net.
Şu anda topluma baktığımızda, görülen şu:
Gerçekten bu toplumda önemli bir servet temerküzü var, servet birikimi var,
servet çok, servet yüksek ama sermaye yok; sabit sermaye
yatırımına dönüşmüyor, sabit sermaye
yatırımına dönüşmediği için de istihdam yok, gelir
artışı yok; fakirlik var, fukaralık var, fatura ödeyememe
var. Dediğim gibi, servet çok ama sermaye yok. Servetin çok
olmasının nedeni de uygulamakta olduğunuz ekonomik
politikanın gelir dağılımını bozmasından
ileri geliyor. Bugün itibarıyla nüfusun en tepesindeki yüzde 4 toplam
servetin yüzde 70 küsuruna sahip; yüzde 1lik grup bunun yüzde 36-37sine sahip
ama en aşağıdaki grubunun aldığı pay son derece
düşük. Onun için berber gelirini sağlayamıyor, kuaför
ihtiyacını gideremiyor; onun için çek yasasında
Muhatapları alacaklarını tahsil edemiyorlar, borçlular
borçlarını ödeyemiyorlar. Bunu, dediğim gibi, eylülün 1i
geldiğinde övünerek söyleyeceksiniz ama bununla lütfen kendinizi
aldatmayın; bu ekonomik büyümenin kalitesi yok, bu ekonomik büyüme ülkeyi
içine düştüğü çukurdan kurtarmaya yetmiyor. Onun için, şu anda
baktığımızda, bir tarafta varlıklılar, son derece
harcama kabiliyetleri var; beyaz eşya, otomobil, lüks konut, sokaklar,
alışveriş merkezleri dolu ama geriye kalan bir kesim gerçekten
geçim sıkıntısı çekiyor, kelimenin tam anlamıyla geçim
sıkıntısı çekiyor. O nedenle, bu kanunda ve bundan önceki
kanunlarda yaptığımız bu zamanla ilgili ertelemeler,
gecikmeler; bu ekonomik büyüme tabana yayılmadığı ve de
gelir generate edemediği, gelir ortaya koyamadığı, nakit
akışı koyamadığı için de bunlar ödenmeyecek.
Zamanım elli bir saniye kaldı, ben daha
bir şey söyleyemedim.
Dolayısıyla, buradan hareketle bizi
şu anda televizyonları başında dinleyen, evine ekmek
götüremeyen, iş gücü piyasasından çıkmış, iş
aramış, işini bulamamış sevgili
yurttaşlarım; bunu size söylüyorum: Bu niçin böyle? Bu, hukuk
olmadığı için böyle; bu, adalet olmadığı için
böyle, insan haklarına saygı duyulmadığı için böyle. O
nedenle, bu kanun teklifinin 11inci, 20nci ve 23üncü maddelerindeki
düzenlemeler bu ekonomiyi büyütmüyor, ayağında bir takoz gibi duruyor
ve dolayısıyla da bundan kurtulmadığımız sürece
de bu ekonominin büyümesi mümkün değil. Hukuk ile ekonominin ilişkisi
işte burada yatıyor. O nedenle, ne yapıp yapıp bu 3
konudaki düzenlemenin bence geri çekilmesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) Burada üç yıl
uzatmak değil uzatmak zaten mümkün değil çünkü seçime girilecek, bu
ortamda da seçime girilmez ama bir yıl bile deseniz buna razı
olmamanız lazım. Bu ülkenin normalleşmesi lazım, normale
dönmesi lazım, normal hukuk içerisinde şu anda yanlış
yapanlara yanlışının hesabının sorulması
lazım ama bunu yaparken masumları da korumanız lazım. Bu,
sizin sözünüz, dediniz ki: Bu sorunun temelinde 3 şey var: Biri ibadet,
ortası ticaret, üstü ihanet. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Dolayısıyla, aşağıdaki o ibadet
kısmını mutlaka kazanmanız lazım. Şu anda
televizyonda bir dizi oynatıldı, Mavera diye bir dizi. Hacı
Ahmet Yesevi, Bağdat'ın bataklığından erdemli bir
toplum çıkardı, televizyona göre bunun propagandasını
yapıyorsunuz ama söylediğiniz söz eğer davranışa
dönüşmezse bunun bir kıymeti yok. Dolayısıyla da sizin bu
erdemli toplumu getirebilmeniz için o söylediğiniz sözün eyleminize
dönüşmesi lazım. Sizde böyle bir şey yok sadece söz, sadece
ifade.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) Onun için, şu
mağdur ettiğiniz insanları mutlaka kazanmanız lazım,
onlara el uzatmanız lazım, onları bu ülkenin
varlığına kastetmiş hainlerin eline itmemeniz lazım.
Onları kazanmanız lazım, bunları kazanmazsak bu ülkenin
birliğini neyle sağlayacağız?
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) Bir dakika, sözümü
şöyle bitireyim.
BAŞKAN Buyurunuz.
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) İkinci Dünya
Harbinde Almanyada ne olduğunu biliyorsunuz. Almanyada Hitler
faşizmi onlarca, milyonlarca insanın ölümüne sebep oldu ama
savaşın sonunda kurulan mahkemede yargılanan kaç insan
vardı? Alman toplumunun birliği ve beraberliği için o insanlar
kazanılmaya çalışıldı. Sizin de yapmanız gereken
bu. Bunu yapmazsanız siz bu ülkenin birliğine ve beraberliğine
kastetmiş oluyorsunuz.
Dolayısıyla da bu 3 maddeyi lütfen geri
çekin, normal hukuk içerisinde bu işleri halledin. Bu işleri
halletmezseniz önümüz karanlık, onu söylüyorum.
Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu.
Buyurunuz Sayın Aksu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Gazi Meclisi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifine ilişkin
değerlendirmelerime geçmeden evvel, Rizede meydana gelen sel felaketinde
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Cenab-ı Allahtan milletimizi her türlü afet ve musibetten esirgemesini
niyaz ediyorum.
Dün 5inci yılını idrak
ettiğimiz 15 Temmuz FETÖ hain darbe girişimini bir kez daha
lanetliyor; şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyorum.
Tarihimizin en büyük ihanetlerinden biri olan 15
Temmuz hain darbe girişimiyle Türkiye işgal edilmek, Türk milleti
esir alınmak, demokrasimize pranga vurulmak istenmiştir. 15 Temmuz ne
tiyatrodur ne kontrollü darbedir ne de milletimize kurşun sıkan
alçaklar garibandır. Bu söylemler vatana ihanete göz yummak,
şehitlerimizi ve gazilerimizi yok saymak, 15 Temmuzu
meşrulaştırmak ve yalanlar üzerinden mağduriyet
algısıyla toplumu kışkırtmak çabasından başka
bir anlam taşımamaktadır. 15 Temmuz Türk devletinin ve Türk
milletinin bekasına yönelik endişe duyan herkes için de yeni bir
başlangıç olmuştur. Devletimizin kuruluş ilkeleri ve
cumhuriyetimizin temel nitelikleri esasında ortak bir siyasi tavır
belirlenmiş ve 16 Nisan 2017de aziz millet iradesiyle hükûmet sistemi
değiştirilmiş, demokrasimiz güçlendirilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmesiyle birlikte
Türkiye parlamenter sistemle yönetildiği dönemdeki siyasi
istikrarsızlıklar, hükûmet kurma krizleri, demokrasi
dışı müdahaleler ve yürütmedeki çift başlılık
sorunlarıyla karşılaşmamıştır. Yasamadaki
etkinlik, karar verme sürecindeki hızlanma Türkiye'nin terörle
mücadelesinde daha sağlam adımlarla ilerlemesini mümkün
kılmıştır. Güvenlik güçleri içine sızan FETÖcü
hainlerin ayıklanması mücadele kararlılığını
ve etkinliğini artıran en önemli unsurlardan birisi olmuştur.
3üncü yılını dolduran Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi sayesinde Türkiye terörle mücadelesinde destan yazarken
Covid-19 salgınıyla mücadele başarısıyla da dünyada
öne çıkan ülkelerden biri olmuş, salgının ekonomik ve
sosyal hayata etkilerinin en aza indirilmesi için gerekli yasal ve idari
düzenlemeleri bir bir hayata geçirmiştir.
Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz
kanun teklifi vatandaşlarımızın, meslek
odalarının ve kamu kurumlarının talep ve beklentilerine
yönelik bir muhtevaya sahiptir. Teklifin 1inci maddesiyle güvenlik
korucularımıza ödenen ücretin asgari ücretin altında
kalmaması esası getirilmekte, yıl içerisinde güvenlik
korucularımızın ücretlerinin asgari ücretin altında
kalması hâlinde aradaki farkın tazminat olarak ödenmesi
sağlanmaktadır. Bunun yanı sıra terörle mücadelenin önemli
unsurları olan ve kendilerine verilen her türlü görevi zor şartlar
altında, eksiksiz bir şekilde yerine getiren, bugüne kadar 1.800
şehit, 3 binin üzerinde de gazi vermiş güvenlik
korucularımızın statü, emeklilik maaş ve ikramiyesi ile
harcırah gibi konulardaki taleplerini karşılamak üzere
kapsamlı bir düzenleme yapılmasını gerekli gördüğümüzü
de ifade etmek istiyorum.
Teklifin 2nci maddesiyle Sağlık
Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı
arasında düzenlenen protokol kapsamında diş protez eğitimi
almış olan kişilerin yardımcı personel olarak
çalışabilmesi sağlanmaktadır. Düzenlemeyle daha önce
eğitim almış ve sertifika verilmiş ancak ilgili
yönetmeliğin iptal edilmesi sonucu yardımcı personel olarak
çalışma hakkı kaybolmuş 6.100 kişinin mağduriyeti
de giderilmektedir.
3üncü ve 4üncü maddelerle kambiyo mevzuatı
çerçevesinde faaliyet yürüten yetkili müesseselere izin verilmesine ve
başvuru ücreti alınmasına yönelik Hazine ve Maliye
Bakanlığına yetki verilmekte, devlet ormanlarında
Tarım ve Orman Bakanlığının izniyle kurulabilecek olan
ulaşım, enerji, haberleşme, doğal gaz ve benzeri tesisler
arasına hava ayrıştırma tesisleri de dâhil edilmektedir.
Diğer önemli bir düzenleme ise 2020
yılında meydana gelen depremlerde afetzedelere eşit ölçüde
yardım eli uzatılabilmesi ve uygulama birliği
sağlanması amacıyla genel hayata etkililik oluru
alınmadığı için yapılan düzenlemeye
yetişememiş olan bazı il ve ilçelerimiz kapsama dâhil
edilmektedir. Böylece binaları zarar gören
vatandaşlarımızın konut kredisi alma ve bina yaptırma
işlemlerinde olası mağduriyetleri giderilerek hak
kayıplarının olmaması amaçlanmaktadır.
6 ve 7nci maddelerle Türkiye İlaç ve
Tıbbi Cihaz Kurumunda tabip ve eczacı olarak görev yapanlara
diğer kurumlardaki emsali düzeyinde ücret vermek, kurumsal
hafızayı ve kadro istikrarını kalıcı kılmak
amacıyla döner sermayeden ek ödeme yapılması imkânı
getirilmektedir. Ayrıca götürü bedel üzerinden sağlık hizmeti
sunmak üzere Sağlık Bakanlığının kamu kurum ve
kuruluşlarıyla protokol yapmasına imkân veren 209
sayılı Kanunun geçici hükmü sürekli hâle getirilmektedir.
Teklifin 8 ve 9uncu maddeleriyle Kooperatifler
Kanununun ek 4 ve geçici 5inci maddeleri yürürlükten kaldırılarak
üniversiteler dâhil, her ortağın yönetime seçilme açısından
eşit olması sağlanmaktadır.
10uncu maddede İmar Kanununda yapılan
düzenlemeyle geçmiş dönemlerde düşük ve cüzi oranlarda yapılan
düzenleme ortaklık payı kesintilerini yüzde 45e tamamlayabilme
imkânı getirilmektedir.
12 ve 13üncü maddelerle Rekabet Kurumunda görevi
sona eren bazı personelin aynı konuda belirli süre görev
yapamaması ile gümrük mevzuatında yerli üreticiyi koruyucu
düzenlemeler yapılmaktadır.
Teklifle getirilen önemli bir düzenleme ise 2016
yılından itibaren uygulanan asgari ücret desteğinin 2021
yılında da devam etmesine yöneliktir. Buna göre, 2021
yılında, istihdamı desteklemek için, iş gücü maliyetlerini
azaltmak üzere, sektör ayrımı yapılmaksızın, finansmanı
İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanacak şekilde,
işverenlere ödeyecekleri sigorta priminden mahsup edilecek şekilde
aylık 75 lira asgari ücret desteği sağlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bir başka önemli
düzenleme ise terörle mücadelenin etkin bir şekilde sürdürülebilmesi
amacıyla, özel bazı hükümlere yönelik sürelerin
uzatılmasına ilişkindir. Buna göre, 11inci maddeyle Terörle
Mücadele Kanununda savcılık ve adli makamlara verilmiş olan
yetkiler çerçevesinde gözaltı sürelerinin bazı suçlarla ilgili olarak
yeniden düzenlenmesine ve ek gözaltı süreleri getirilmesine ilişkin
hükümlerin; 20nci maddeyle terör suçları bakımından yürütülen
soruşturma ve kovuşturmalarda kayyum atamalarına karar verildiği
takdirde kayyumluk görevinin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
tarafından yerine getirilmesinin; 23üncü maddeyle de terör örgütleriyle
mücadele kapsamında kamu görevlilerinin görevden
uzaklaştırılması, ihracı rütbelerin geri
alınması, mesleğe ilişkin unvanlarının
kullanılmaması gibi tedbir düzenlemelerinin süresinin 31 Temmuz 2021
tarihinden itibaren uzatılması öngörülmektedir. Terör bir
insanlık suçu, demokrasinin önündeki en büyük engeldir. Teröre
karşı ortak bir mücadelede kararlılığı ortaya
koymak da hepimizin sorumluluğudur. 15 Temmuz hain darbe girişiminin
üstünden beş yıl geçmiş olmasına rağmen hâlen FETÖye
ilişkin yakalama ve gözaltılar aralıksız sürmekte, maruz
kaldığımız tehdit ve tehlikeler devam etmektedir. Bu
nedenle, etkin ve kararlı terör mücadelesinin devamı için genel
hükümler dışındaki özel bazı tedbirlerin süresinin
uzatılmasını gerekli ve yerinde görüyoruz. İnanıyoruz
ki milletimiz terör belasından tamamen kurtulacak, terörün ekonomik ve
sosyal hayat üzerindeki tahrip edici etkisi ortadan kalkarak milletimizin huzur
ve refahı artacak, Türkiye hasımlarıyla iş birliği
yapan hainler temizlendikçe de millî hedeflerimize yürüme irade ve
kararlılığımız güçlenecektir.
Bu düşüncelerle kanun teklifinin
hayırlı olmasını diliyor, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Erol
Katırcıoğlu.
Buyurunuz Sayın Katırcıoğlu.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, konuşmama önce
Cevdet Beye bir cevap vermek ihtiyacıyla başlamış
olacağım. Cevdet Bey ekonomi yönetiminin başarısıyla
ilgili olarak bize büyüme rakamlarını verdi ve büyüme
rakamlarına gidince de Aslında ekonominin başarılı
olduğunu söyleyebiliriz. dedi. Fakat değerli arkadaşlar, büyüme
esas itibarıyla çok özet rakam olduğu için, herkesin çok
kullandığı, karşılaştırmalarda kullandığı
bir değer olduğu için genellikle bu kullanılır ama
doğrusunu isterseniz bir ekonomide ekonomi yönetiminin
başarısının başka şeylere de bakılarak
anlaşılması lazım gelir. Ben şöyle söyleyeyim, son
gelişmeler çerçevesinde bir ifade de bulunmuş olayım. Şimdi,
bugün dünyada kapitalizmin önümüzdeki dönemde nasıl hayatta
kalacağına dair tartışmalar yapılırken özellikle
Davos ve Davosun çevresindeki bilim adamlarının, daha çok
iktisatçıların yaptığı tartışmada şunu
söylüyorlar, bence çok özel ve önemli bir şey söylüyorlar; diyorlar ki:
Kapitalizmin başarısına ne ölçüde büyüme değil, ne ölçüde
gelir dağılımıyla ilgili olarak etkisine bakmamız
lazım gelir. Yani gelir dağılımının -ki
biliyorsunuz- bir sorun olduğunu genellikle siyaset çevrelerinde ifade
edenler soldan gelen insanlardır, sol siyasetlerden gelen insanlardır
çünkü toplumun genel refahını, gerçekten ortalama refahını
düşünerek davranırlar. Dolayısıyla da Cevdet Bey'in
söylediği gibi değil gerçek. Çok basit, açın TÜİK
rakamlarını, Türkiye'de gelir dağılımı
bozukluğu özellikle dört beş yıldır giderek
aşağı doğru iniyor; mesela Gini katsayısına
bakın, Gini katsayısı son olarak 40ın üzerine
çıktı, yanılmıyorsam 41 civarında.
Dolayısıyla da Gerçekten bir başarı var mıdır?
diye sorarsanız bana -zaten istihdam yaratamayan bir büyümeden söz
ediyoruz- ben, esas itibarıyla, Türkiye'deki gelir
dağılımına bakarak başarıyı görmek
lazım geldiğini düşünerek size onu öneririm; lütfen, bir de
gelir dağılımına bakın ve gerçekten de
iktidarınızın ne ölçüde başarılı olup
olmadığını öyle değerlendirin.
Evet, değerli arkadaşlar, bu tabii, bir
torba; herkes söylüyor, ben de söylemiş olayım. Fakat değerli
arkadaşlar, bir torbanın geneli üzerinde konuşmak hakikaten çok
komik geliyor bana yani Bir şeyin geneli üzerine konuşmak.
dediğiniz şeyin homojen bir şey olması lazım ki onun
geneli üzerine konuşulsun ama bunun içinde bir sürü madde var;
dişçiler de var, tütüncüler de var ve biz şimdi geneli üzerine
konuşacağız. Yani aslında geneli üzerine
konuşmayacağız, ben de öyle yapacağım, konuşmayacağım;
ne üzerine konuşacağım? Bu bölümdeki bazı -bana göre önemli
bulduğum daha doğrusu- maddeler üzerine görüşlerimizi sizlerle
paylaşacağım.
Şimdi, yani hangisinden başlayayım?
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) OHALle
başlayın!
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) OHALle
başlayacağım ama OHALi sona atıyorum. Ama mesela bu
Rekabet Kurumuyla ilgili bir düzenleme var biliyorsunuz;
yanılmıyorsam 13üncü maddeydi. Bu düzenleme esas itibarıyla
olumlu gözüken bir düzenleme, yani biz de zaten Plan ve Bütçe Komisyonunda
olumlu bulduğumuzu da söyledik, fakat emin olun yazılışında
bir problem var. Bu problemi Komisyona birazdan ileteceğim. Kurum
başkan ve üyelerinin de sınırlanması gerektiğini
söylüyorlar orada fakat bunu yaparken o sınırlamanın bir sektör
bazında sanki ifade edildiği anlaşılıyor. Hâlbuki,
Kurum Başkanı ve üyeleri 4054 sayılı Kanunun
kapsamına giren her sektörle ilgililer. Dolayısıyla da bu kafa
karışıklığını düzeltmek gerekir diye
düşünüyorum; onun için sizlere de bunu ileteceğim.
Bir madde var, madde 3te, kambiyo işleriyle
uğraşanlarla ilgili bir madde var. Burada bir sınırlama
getiriliyor ve yetki Hazine ve Maliye Bakanlığına veriliyor
fakat bu yetkilerden bir tanesi şu, düzenleme şöyle:
Katılımcıların -yani bu piyasaya katılanların
diyelim- girişlerinin kontrolü
Pardon, şöyle ifade edeyim:
Katılımcıların mali gücünün tespiti ve de girişlerinin
kontrolü. Yani O sektöre girişlerinin kontrolünü de Hazine ve Maliye
Bakanlığı yapacak. demiş oluyorlar. Bu doğru
değil arkadaşlar çünkü bir sektöre girişlerin -eğer serbest
piyasa ekonomisinden söz ediyorsanız- tabii ki bir düzenlemeye tabi
olması muhtemeldir ama bu düzenlemeyi yapabilmek için de mutlaka Rekabet
Kurumunun görüşü ve bu konuda yetkisini de işin içine katmanız
gerekir diye düşünüyorum. Dolayısıyla, bu madde de bana göre
eksik bir madde.
Bunun dışında, tütün ticaretiyle
ilgili bir madde var arkadaşlar, bu hakikaten
tartışılması gereken bir madde. Ben çok kısaca -dört
beş dakikam var- niçin böyle olduğunu söylemeye
çalışacağım. Değerli arkadaşlar, tütün çok
tüketilen bir madde. Her şeye rağmen Türkiye'de talep azalmıyor ya
da azalıyorsa da çok az miktarda bir azalmadan söz edebiliriz ve
arkadaşlar, yani vergi mergi meseleleri de işin içinde esas
itibarıyla tabii ama benim asıl dikkatinizi çekmek istediğim
şey şu: Biliyorsunuz, bir yasa var, tütün ticareti yapanlara bir ceza
veriliyor ve bu cezanın esasında yedinci ayda başlaması
gerekirdi, bu ay başlaması gerekirdi, altı aylık bir uzatma
istiyor Komisyon ya da teklifi getirenler. Fakat bu meselede Plan ve Bütçe
Komisyonundaki yaptığımız tartışmalarda anlamakta
zorlandığımız şeyler oldu ama Sayın Ahmet
Aydın, AK PARTİnin bu konudaki yetkili ismi anlattı; oradaki,
kendi şehrindeki sorunları da yansıtarak anlattı ve sonunda
dedi ki: Kooperatifler kuruyoruz. Küçük üreticilere kooperatifler kuruyoruz ve
böylelikle de vergi vesaire meselelerini bir anlamda kayda alıyoruz,
kayıt içine almış oluyoruz. Fakat değerli arkadaşlar,
burada bir tuhaflık var, tuhaflık şu: TEKEL
özelleştirildikten sonra Türkiye tütün piyasası doğrudan
doğruya dünya tekellerinin yani dünyanın büyük kartellerinin etkisi
altındadır. Adlarını da söyleyecek olursak -3 tanedir
zaten- bir tanesi Philip Morristir, diğeri JTIdır, bir tanesi de
BATdir. Şimdi, bunlar dünyayı paylaşmışlar zaten ve
Türkiyeyi de paylaşmışlar. Yani TEKELin satımıyla
ilgili olarak ortaya çıkan Türkiyenin tütün piyasası gerçekten vahim
bir durumda esas itibarıyla; kim fiyatları belirliyor, o bile belli
değil.
Ama benim asıl dikkatinizi çekmek
istediğim şey şu: Arkadaşlar, bu kıyma tütün bazı
yörelerde biraz geleneksel bir çerçevede tüketilen ve dolayısıyla da
bir anlamda geleneksel çerçevede üretilen bir sektör. Bu sektörü zapturapta
almaya çalışabilirsiniz Ya, bu çok geleneksel yapılıyor,
bunu daha modern yapalım. diyebilirsiniz, olabilir ama değerli
arkadaşlar, şunu kabul edin: Bu, sizin böyle bir kanunla
yapacağınız bir değişiklikle olmaz çünkü -şundan
dolayı- bir sektörün hayata adaptasyonu zaman ister, insanların
verili koşullara uyum göstermesi zaman ister ve siz altı ay uzatmayla
bu işi çözeceğinizi sanıyorsunuz. Biz de dedik ki: Yasayı
kaldırın. Yasayı niye kaldırmıyorsunuz? Niye bu
cezayı vermek zorundayız ki biz bu insanlara? Açıkçası
-Komisyon da burada- ben doğru dürüst bir cevap alamadım. Neden yasa
kalkmıyor? Efendim, bir sürü şey anlatıyorlar, geçmişteki
özelleştirme sürecindeki çıkan kanundan söz ediyorlar fakat bu kanun
Allahın emri değil arkadaşlar, bu kanunu biz istersek
kaldırırız ve mutlaka kaldırılması lazım
gelen bir maddedir.
Evet, son olarak -zamanım çok azaldı-
OHALle ilgili de birkaç şey söylemek istiyorum. Değerli
arkadaşlarım, ben hakikaten sizleri anlamakta zorlanıyorum.
Şöyle ki: Bir yandan OHALi kaldırdınız, OHALi
kaldırdığınızdan dolayı müthiş bir reklam da
yaptınız haklı olarak, tamam, OHAL kalktı fakat OHAL
uygulamaları kalkmadı ki.
Şimdi, 3 tane kanun maddesini
serpiştirmişsiniz araya, bu benim anladığım
kadarıyla, Anayasa Mahkemesine gidilememesi için yapılmış,
sevgili dostum İbrahim Kaboğludan öğrendiğim
kadarıyla, bu durumda Anayasa Mahkemesine müracaat edemiyormuşsunuz
galiba.
Şimdi, bakıyoruz, Sayın Soylu
geliyor, her seferinde -üç yıldır ben bunu dinliyorum- Çok
müthiş mücadele ediyoruz; efendim, elektronik, dijital, on-line bir sürü
şeyler kullanıyoruz; efendim, bütün sınırları kontrol
altına aldık, zaten bir yandan da duvar çekiyoruz. Eee
Hâlâ 50 bin
korucu var ve hâlâ 50 bin korucunun ücretlerini artıralım.
diyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, eğer, OHAL
koşulları değişmişse ki değiştiğini
söylüyorsunuz, istatistikler gösteriyorsunuz 240 tane terörist kaldı.
diyorsunuz, demek ki başarılısınız bu konuda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim.
öyleyse eğer,
başarılıysanız eğer, o zaman bu tedbirleri üç sene
daha uzatmaya ne gerek var arkadaşlar? Ben anlamakta zorlanıyorum,
hakikaten anlamlı bir şey değil bu çünkü. Çünkü zaten
başarılıysanız normalleşmemiz gerekir. Bir de yani bir
şeyi de hatırlatayım size, Osmanlı tarihinde de örnekleri
vardır bu hadiselerin, buna benzer örnekler vardır. Oralara baktığımızda
üç-dört senede meseleleri çözdüklerini görüyoruz. Beş yıl geçmiş
ve hâlâ siz diyorsunuz ki: Bir üç yıl daha verin de biz bu
gözaltılarını, bilmem neleri daha takip edelim, bilmem, efendim,
daha etkili
Öyle diyorsunuz etkili, sanki bugüne kadar
yaptığınız etkisizmiş gibi bir de etkili
lafını da koyuyorsunuz ama değerli arkadaşlar -son bir
cümle olarak söyleyeyim ve gideyim- sahiden şunu anlamakta
zorlanıyorum: Burası normal olarak bir ortak aklın üretilmesi
gereken bir yerdir, ortak aklı üretebilmek için de farklı fikirlerin
tartışılabilmesi gerekir ama bakın, sandalyelere,
koltuklara, kimse yok neredeyse. Biz, nasıl bir ortak akıl
bulacağız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SALİH CORA (Trabzon) Sizinkiler nerede?
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Efendim?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Oy
kullanmaya gelirler Erol Ağabey.
ORHAN SÜMER (Adana) Cora, daha yeni geldin,
bismillah, bir dur bakalım, nefes al, sonra laf atarsın.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Oylamada gelirler,
evet, peki. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özel
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
49.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlunun 277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Sayın Katırcıoğlu bu maddelerle ilgili konuşurken, 3,
OHAL niteliğindeki, OHALin devamını sağlayan madde,
Sayın Kaboğlunun yaptığı konuşmadan bahisle
-Sayın Kaboğlu çok dikkatli bir dil kuruyor- Partinin takdiridir,
partinin organlarının takdiridir. Eğer Anayasa Mahkemesine
gidecek olursak. ifadesini sanki gidilmeme ihtimalî varmış gibi
değerlendirdi. Burada şunu netleştirelim: Biz, zaten bu maddeler
ilk kez konulduğunda da gittik ve hâlen Anayasa Mahkemesinde
görüşülmesi bekleniyor ve biz şüpheyle yaklaşıyoruz, bugüne
kadar görüşülmemesinin idarenin önünü açtığı yönünde.
Bunların bu şekilde kanunlaşması durumunda da Cumhuriyet
Halk Partisinin Anayasa Mahkemesiyle ilgili sorumluluğunu yerine
getireceği konusunda kimsenin bir şüphesi olmasın.
Sayın Kaboğlunun
kullandığı dil, kendisinin özenli ve disiplinli dilinden
kaynaklanıyor, partinin bu konuda bir tereddüttü yok.
Teşekkür ediyorum.
XI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi.
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum, iyi geceler diliyorum.
Değerli milletvekilleri, teklifin 1inci
maddesi üzerinde konuşacağım ancak konuşmam 2nci maddedeki
bazı hususları da kapsayacak yani teklifin tümüne yönelik bir
değerlendirme yapmak istiyorum.
Teklifin birinci bölümünde, 12nci maddede, iyi
niyetle getirilmiş olan bir düzenleme var ancak düzenlemenin son derece
eksik olduğunu söylemeliyim. Konuyu şöyle açıklayayım: 1981
yılında kabul edilmiş ve yürürlüğe girmiş bir kanun
var; Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları
İşler Hakkında Kanun. Devlette kritik görevlerde bulunup da daha
sonra özel sektöre geçip devlette yaptığı görevle
bağlantılı olarak özel sektörde görev
yapılmasının etik olmadığı düşüncesiyle bu
kanun getirilmiş ve birtakım yasaklar konulmuştur. O kanuna
göre, bir kişi devletten ayrılmadan önceki tarihten itibaren geriye
doğru iki yıl içinde hangi kurumda, hangi görevi yapmış ise
bu görev doğrultusunda özel sektörde o görev alanına ilişkin
faaliyet gösteren şirketlerde herhangi bir görev alamaz, iş yapamaz,
temsilcilik yapamaz, komisyonculuk yapamaz; dolaylı veya doğrudan
hiçbir şekilde olmaz bu. Rekabet Kurumu için getirilmiş olan bu
madde, biraz önce sözünü ettiğim bu düzenleme genel bütçeli kuruluşları
ve devletin diğer temel kurumlarını kapsıyor; Rekabet
Kurumu o kanun kapsamına girmiyor. O nedenle, o yasadan esinle Rekabet
Kurumu için de benzer bir yasak getirelim. denilmiş ancak yasak
kapsamına bakıyorum, yasak kapsamı 1981deki kapsamdan daha dar,
âdeta kollanmış burada Rekabet Kurumu Başkanı, üyeleri ve
personeli. Şöyle ki: Bir kere, ilk 1981 yılındaki yasa Özel
sektörde üç yıl süreyle görev yapamaz. diyordu, bu madde iki yıla
indirmiş bunu.
Ayrıca Kurul Başkanı ve üyeleri
sadece soruşturma konusu olan yani kendi görev döneminde Kurula hangi
konuda soruşturma gelmiş ise o soruşturma konusu olan
sektörlerde faaliyet gösteremez
1981deki yasa böyle bir ayrım
yapmıyor. Örneğin Enerji Bakanlığı Maden
İşleri Genel Müdürü ayrıldığı zaman, üç yıl
süreyle, özel sektördeki herhangi bir maden şirketinde görev yapamaz
hiçbir şekilde; dolaylı, doğrudan oradan, o şirketlerden
iş alamaz. E şimdi, bu yasaya göre Rekabet Kurumunun
Başkanı ayrıldığı zaman, kendi görev döneminde diyelim
ki beyaz eşya sektörüyle ilgili hiçbir soruşturma gelmemiş olabilir
ama gidip beyaz eşya sektöründe görev alabilir ya da enerji sektöründe,
Rekabet Kurulunun görev alanına ilişkin olarak enerji sektöründe onun görev döneminde bir
şey olmamış olabilir ama gidip orada görev alabilir. Aynı
yasak, benzer şekilde, raportörler, daire başkanları ve
başkan yardımcıları için getirilmiş. Diyelim ki bir
raportör enerji sektörüyle ilgili bir soruşturmada görev almamış
ama diğer tarafta başka bir sektörde almış, bir raportör de
tam tersi, ikisi bir araya gelip bir şirket kurup bir şey
yapabilirler. Doğru olan 1981deki yasaya uyum sağlamaktır.
Tütünle ilgili bir değerlendirme yapmak
istiyorum. Şunu iddiayla ve inanarak söylüyorum: AK PARTİ
iktidarı kadar, AK PARTİ hükûmetleri kadar Türk tütününe ve tütün
üreticisine kötülük yapmış olan başka bir iktidar yoktur. Ya,
çok iddialı bir şey söylüyorsun. diyeceksiniz, belki de
arkadaşlar cevap vereceklerdir; arzu ederim cevap vermelerini. Bunu
şundan söylüyorum: Maliye Bakanlığında Gelirler Genel
Müdürüyüm, bir vergi kanunu çalışması yapıyoruz, tütün
ithalatında kilogram başına 3 dolar fon alınıyordu,
tonda 3 bin dolar, ayrıca yabancı sigara ithalatında da paket
başına 40 cent alınıyordu -hatta daha öncesinde, 1988
yılındaki kararnameye göre Türkiyede üretilen yabancı
sigaranın bünyesinde de yabancı tütün var ise, blender sigaralarda
da, o harmanlama oranına göre vergi artıyordu veya düşüyordu-
vergi kanunu çalışması yapıyoruz, yabancı sigara
şirketleri bana geldi Tütün ithalinde fonu kaldırın, indirin.
veya neyse, böyle bir
Niye? Ee, Avrupa Birliğine girecek Türkiye. Ee, bu
doğru değil, Avrupa Birliğine üye olacağımız
zaman bunu düşünürüz dedim, Avrupa Birliğine ne zaman tam üye
olacaksak o zaman bakarız. Geldiler, gittiler, hiçbir sonuç
alamadılar. Hiçbir siyasetçiden, hiçbir Sayın Bakandan da bana bu
yönde bir telkin, tavsiye veya Bu konuyu incele. yönlü bir şey gelmedi.
Gel gelelim, 2010 yılında ne oldu biliyor musunuz, AK PARTİ
iktidarları döneminde? Ton başına 3 bin dolarlık olan
şey kademeli olarak alındı. 2010 yılında ilk olarak 2
dolar 25 sente indirildi, 2018e geldiğimizde kilogramda 15 sente indi,
Sayın Cumhurbaşkanı yeni sistemde,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilen sistemde de bunu
sıfırladı. Tütün ithalatında fon yok, paket
başına 40 sent uygulaması da tütünden alınan 40 sent fon
tutarı da zaman içerisinde elbette kademeli bir şekilde
azaltıldı ve 1 Ocak 2019 tarihinde de sıfırlandı.
Bunun sonucunda ne oldu? 405 bin tütün üreticisi aile vardı, şimdi bu
aile sayısı 50 bine indi. Şimdi, bu yabancı sigara
şirketlerinin son hedefi Adıyaman tütünü, Diyarbakır tütünü; o
güneydoğuda yetişen altın sarısı tütün, hedef bu.
Bunu sen böyle satarsan kaçak sattın. falan, derhâl hepse. Bir madde
getirildi, hapis cezası biraz daha erteleniyor. Değerli
arkadaşlar, tütünü yeniden ele alalım. Yabancı sigara
şirketleri lehine bugüne kadar AK PARTİ iktidarı bu fon
uygulamalarını yapmıştır, fonu
sıfırlamıştır. AK PARTİ iktidarı tütün
üreticisine değil, yabancı sigara şirketlerine hizmet
etmiştir.
Gelelim karşılıksız çeklere. Çek
mağdurları bekliyor. Çek mağduru diyorum değerli
arkadaşlar. Nedense Meclis çıkardığı kanunla
dolandırıcıyı affediyor; beş yıl hapis
cezası olan dolandırıcı, hatta altı yıla kadar
hapis cezası olan dolandırıcı geçen sene çıkan infaz
yasasıyla bir gün bile hapis yatmadan özgürlüğüne kavuştu;
usulen bir gece yatmış olabilir. Neden? Efendim, infaz yasası
böyle bir kolaylık getirdi. Yani piyasayı 10 milyon lira
dolandırmış olan bir dolandırıcı bir gün hapis
yatmıyor ama 10 bin liralık karşılıksız çeki
çıkan bir vatandaşımız, bir esnafımız ceza
tehdidiyle karşı karşıya; zaten mahkeme hükmetmiş,
belki bir kısmı da hükmedilecek. Bunu ödeyeceksin sen, 10 bin
lirayı. Örnek veriyorum, bu 10 bin olmaz, 100 bin olur, 200 bin olur ama
bu rakamı bu insanlar ödeyemiyor. Rica ediyorum, bu insanlara suçlu
gözüyle bakmayın, bu insanlar suçlu değil.
Bizim Anayasamızın 38inci maddesi
ekonomik suça ekonomik ceza ilkesini benimsemiştir. Anayasanın
38inci maddesine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 4 No.lu
Protokolünün 1inci maddesi hükmü 2001 yılında aynen
aktarılmıştır; Hiç kimse, sözleşmeden doğan bir
borcu yerine getirmemekten dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.
Efendim, çek güven aracı
O ayrı bir
şey. Arkadaşlar, temeli aynı, borcunu ödeyememiş, devlet
ödemesini yapmamış bu vatandaşımıza, o da çekini
ödeyememiş. Hastanelerden alacağı olan bir
vatandaşımız beni arıyor: Ben hastaneden on sekiz ayda
alacağımı alırım hesabıyla çek verdim, iki sene
geçti, çeklerim karşılıksız çıktı, tefeciye
gittim, borçlandım, perişanım, kaçıyorum.
Şimdi, ne yapılıyor burada? Efendim,
biraz daha bir kolaylık yapalım da bu ödeme süresini uzatalım
Daha önce üç ay içinde çekin bedelinin yüzde 10unun ödenmesi, kalanın
ikişer ay arayla 15 eşit taksitle ödenmesi getirilmişti. Sonra,
bakıldı ki bu olmuyor, üç aylık süre bir yıla çekildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Şimdi, bu bir yıl da olmuyor, bu bir yılın da
yetmediği anlaşıldı, Bu süreyi biraz daha
uzatalım... Ne zamana kadar? Hatta Kapsamı da genişletelim
30 Nisan 2021 tarihine kadar Karşılıksızdır.
işlemi yapılan çekler nedeniyle, 30 Haziran 2022 tarihine kadar
karşılıksız çıkan çekin bu kanun yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla ödenmeyen kısmının onda
1inin ödenmesi, kalanının da ikişer ay arayla 15 eşit
taksitle ödenmesi hâlinde ceza bütün sonuçlarıyla ortadan
kaldırılacak.
Arkadaşlar, insanlar itibarını
kaybetmiş, her şeyini kaybetmiş. Ya, ne var, ödesin... Arkada
yatan düşünceyi anlıyorum, Ya bunlar dolandırıcı.
Arkadaşlar, aralarında dolandırıcı olabilir ama iyi
niyetli çok insan var. Ayrıca dolandırıcıyı affettiniz
infaz yasasıyla, niye ayrım yapıyorsunuz? Ben biliyorum, AK
PARTİ Grubunda bunu isteyen arkadaşlarımız var ama nedense
bir el buna mani oluyor.
Teşekkür ediyorum, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahısları adına
Ankara Milletvekili Sayın Ayhan Altıntaş.
Buyurunuz Sayın Altıntaş.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum.
İktidar partisinin adı adaletle
başlıyor ama maalesef, şu anda, adaletle ilişkilendirmek
için zorlama yapmamız gerekiyor. Hâlbuki adalet, hem millî hem de dinî
kültürümüzün ana unsurudur. Bakın, Kutadgu Biligde Hükümdar, adalet,
doğruluk ve kanundur; üç ayaklı bir tahtı vardır, üç ayak
sağlam oldukça taht sallanmaz. deniyor. Ayrıca, hükümdar Kün
Togdı şöyle der: Ben işleri bıçak gibi keser atarım,
hak arayan kimsenin işini uzatmam. Yani adalet gecikmemelidir; mazluma
tatlı dil, güler yüz, zalime çatık kaş ve sertlik haktır.
Hükümdarın oturduğu bu tahtın ayaklarından birisi adalettir,
adalet olmazsa taht sağlam duramaz.
Maalesef, adalet kavramı bugün devlet
yönetiminden silindi. Adaletin yozlaşması iktidarın elinde bir
tehdit unsuru olarak duruyor. İktidar partisi, muhaliflerini
bastırmak, otoritesini korumak ve güçlendirmek için hukuksuzluğa
sığınıyor. Bunun için de olağanüstü hâl büyük nimet.
Değerli arkadaşlar, bakın, biz
terörle sonuna kadar mücadele edilmesini istiyoruz fakat burada da bir hukuk
devletine yakışır şekilde adil olunmasını
bekliyoruz. Terör örgütünü bahane ederek adaletsiz hükümler vermek devletimize
yakışmaz. Yaptıklarınız sadece sizi
bağlamıyor, Türkiye Cumhuriyeti devletinin imajını da
etkiliyor.
Bugün, FETÖ bağlantısı somut
delillerle ispat edilemeyen kişiler işlerinden edilebilirken, terör
örgütü lideri Fetullah Gülene methiyeler düzen, örgüte destek verenlerden üst
düzey görevliler, iktidara yakın isimler hâlâ kaldıkları yerden
devam ediyor. Hiçbir tanıdığı olmayan insanlar Gazeteye
abone oldu. diye cezalandırılırken, bir gazeteci
tanıdıklarına kefil olup onları kurtarabiliyor.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar) Parası
olmayan, örgüt üyesi de olmayanlar Bank Asyaya para yatırdı. diye
terörist ilan edilirken, bu bankada on altı sene yöneticilik yapan bir
kişi kamuda üst düzey bir göreve atanabiliyor çünkü sadece sizin zümreniz
aklını kiraya vermiyor, tabii ki size göre. Vatandaşlar için
suçun şahsiliği ilkesi görmezden gelinirken, kardeşi FETÖcü
olanlar bakan ya da büyükelçi olabiliyor. Evet, burada doğru olan suçun şahsiliğidir,
adil olan budur fakat maalesef, sizin kurduğunuz düzende
yargınız yalnızca nüfuzlu insanlara adil davranıyor. FETÖ
borsası adı altında -bu tabir de bize ait değil- ilgisiz
de olsa birçok kişi resmen fidyeye bağlanmış, malları,
mülkleri gasbedilmiştir. Bu durumlar yapılmış basit hatalar
değildir, At izi it izine karıştı. diye geri
çekebileceğiniz bir şey değil; terörle mücadele meselesi
önemlidir, taviz vermemek gerekir fakat siz terörle mücadeleyi muhalifleri
baskılamak için de kullanırsanız, gözaltıları
işkence uygulamalarına dönüştürürseniz terörle mücadele
itibarsızlaşır.
Değerli milletvekilleri, maalesef, iktidar
partisi FETÖyle etkin ve hızlı bir mücadele gerçekleştiremedi.
Bugüne kadar geçen beş yıllık sürede yeterli tedbir
alınamamış, siyasi ayağıyla mücadele için gerekli
adımlar atılmamış fakat şimdi OHALi bir sene daha
uzatarak terörle etkin mücadele edeceğinizi söylüyorsunuz.
Bu kanun teklifiyle bir sene daha gözaltı
süresini on iki güne kadar uzatmanız, iltisak gibi soyut suçlamalarla
kişi veya kuruluşların mülkiyetini gasbetmeniz, ayrıca bu
suçlamalarla kişileri işten çıkarmanız, meslek
icrasından men etmeniz ya da pasaportuna el koymanız terörle
mücadelemize ne gibi bir katkı sağlayacak?
Değerli arkadaşlar, Türkiye acilen normale
dönmelidir, bu durum dünya nezdinde imajımızı olumsuz etkiliyor.
Evet, Türkiye'nin terör örgütleriyle mücadele etme hakkı vardır, biz
de onun arkasındayız. Terörle mücadele konusunda bir engel varsa ya
da siz bir engel görüyorsanız hukuka uygun gerekçesiyle bunu getirin
düzeltelim, biz buna hazırız; yeter ki atalarımızdan
tevarüs ettiğimiz adaletli devlet geleneğine uygun olsun.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına
diğer konuşmacı Sayın Salih Cora.
Buyurunuz Sayın Cora. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; ben de görüşülmekte olan
kanun teklifi üzerine söz almış bulunmaktayım, bu vesileyle
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce Rize ilinde ve ilçelerinde
meydana gelen sel ve heyelan nedeniyle hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılara da
acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, 24 Haziran 2018
tarihinde yapılan seçimlerin ardından başlayan Türkiye Büyük
Millet Meclisi 27nci Yasama Döneminin Dördüncü Yasama Yılı
çalışmaları bu hafta yapacağımız
çalışmayla sona erecektir. Gerçekten çok verimli bir yasama
yılını geride bırakmak üzereyiz. Bu yasama döneminde bu
yılla birlikte yaklaşık 188 adet kanun teklifini görüşerek
kabul ettik, çok sayıda uluslararası anlaşmayı Genel
Kurulda kabul ettik, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurt dışı
görevlendirmelerine ilişkin 17 tezkere buradan geçti, 3 bütçe yaptık,
birçok üst kurulun üye seçimini gerçekleştirdik, Meclis
İçtüzüğünde yaptığımız değişiklikle
birlikte Parlamentonun daha ağır, etkin ve verimli bir şekilde
çalışmasına imkân sağladık. 2019-2023
yıllarını kapsayan kalkınma planıyla ilgili olarak da
2 önemli karar Genel Kuruldan geçti. Denetim faaliyetleri kapsamında
yazılı soru önergelerinin 31 binden fazlası
cevaplandırıldı. Milletvekilleri olarak verdiğimiz
önergeler doğrultusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinde 10 adet Meclis
araştırma komisyonu kuruldu. Pandemi koşullarının
etkisi altında yaptığımız yasama ve denetim faaliyetleriyle
ülkemizin ve milletimizin birçok sorununun çözümüne katkı
sağladık. Son günlerine geldiğimiz bu yasama yılında
da bugün kamu kurum ve kuruluşlarımızın ihtiyaçları
ile vatandaşlarımızdan gelen taleplerin
karşılanması amacıyla bu kanun teklifini görüşerek
Genel Kurul çalışmalarına belirli bir süre ara vereceğiz.
Bugün görüşeceğimiz kanunla birçok alanda yeni düzenlemeler
getiriyoruz. Vaktimin sınırlı olması nedeniyle bölümle
ilgili birkaç maddeden bahsetmek istiyorum.
Biliyorsunuz, daha önceden -az önce bununla ilgili
konuşma oldu- kıymalık tütün bulundurmak, hatta
bulundurmayı bırakın, tabakasını bulundurmak bile Ceza
Kanunu anlamında suç teşkil etmekteydi. AK PARTİ döneminde buna
50 kilograma kadar serbestiyet getirildi; bunun üzerindekine de belirli
koşullar dâhilinde bir yasal serbestiyet getirildi. Bu teklifle birlikte
Tarım ve Orman Bakanlığından yetki almadan ve bildirimde
bulunmadan bu düzeyde bir tütün ticareti yapanlara yönelik cezanın
yürürlük tarihini 2022 yılına kadar erteliyoruz.
Yine, geçtiğimiz yıl biliyorsunuz 7222
sayılı Kanun ile 5941 sayılı Çek Kanununda bir düzenleme
yaptık. Bu değişiklikle karşılıksız çek
keşide etme suçundan mahkûm olanların cezasının
infazını durdurduk. Hükümlünün yani borçlunun tahliyesinden itibaren
üç ay içinde çek bedelinin ödenmeyen kısmının en az onda 1ini
alacaklıya ödemesi, geri kalanı ise ikişer ay arayla 15 taksitte
ödemesine yönelik bir düzenleme yapmıştık. Şimdiyse,
pandeminin oluşturduğu etkiler dikkate alınarak ilk ödemeye
ilişkin olarak o üç aylık süreyi bir yıla kadar uzatıyoruz.
Burada da alacaklıların bir hakkının zayi olmamasına
özen gösteriyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu yasa teklifinin en
çok tartışılan maddelerinden birisi de Terörle Mücadele
Kanununda belirtilen gözaltı sürelerinin uzatılmasına
ilişkin mevcut uygulamanın belirli bir süre daha devam ettirilmesi.
Terörle iltisaklı olduğu tespit edilen yani terör örgütlerine
finansman sağlayan bazı şirketlere Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonunun kayyum olarak atanabilmesine imkân sağlayan yasanın
bir süre daha yürürlükte kalmasını sağlayarak uygulamada
yaşanan belirsizlikleri ortadan kaldırmayı amaçlamaktayız.
Birçok şirkette kayyum zaten kalkmıştı, geri kalanlarda da
sürenin sona erecek olması nedeniyle bir belirsizlik vardı, bunu
ortadan kaldırıyoruz.
Bu kanun teklifinin OHAL Yasasıyla hiçbir
ilgisi bulunmamaktadır. Olağanüstü hâl uygulaması 18 Temmuz 2018
tarihinde sona ermiştir ancak terör örgütlerine yönelik mücadelemiz
amansız bir şekilde devam etmektedir. Bu mücadelenin daha etkin, daha
hızlı, daha kararlı yapılabilmesi için mevcut 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanununun geçici 19uncu maddesindeki genel
hükümlere bu düzenlemeyle istisnai hükümler getirmekteyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SALİH CORA (Devamla) Başkanım, bir
dakika daha alabilir miyim.
BAŞKAN Bence yerinizden
yaptığınız konuşmalara sayalım. [CHP ve HDP
sıralarından gülüşmeler, alkışlar(!)]
SALİH CORA (Devamla) On dakika değil,
beş dakika Başkanım.
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
SALİH CORA (Devamla) Başkanım, çok
önemli bir konu olduğu için bir dakika daha süre istedim.
Değerli arkadaşlar, bir defa şunun
bilinmesini isterim ki kamu görevinde bulunanlar arasında terörle
iltisaklı olanlar şu anda hangi yöntemle, hangi kararla ihraç
oluyorsa bu kanun süresi içerisinde -itiraz üzerine- yine aynı usulle iade
olabilmelerine imkân tanınmaktadır; tek fark, genel hükümlere göre
kesinleşmiş yargı kararıyla idareye tanınan haklarda
bu düzenlemeyle yargı kararının kesinleşmesini beklemeden
idareye hızlı karar alma kabiliyeti tanınmaktadır.
Şunu ifade etmeliyim ki dünyanın hiçbir
yerinde Parlamentosuna bomba atan bir kişinin veya o kişiye
yardım edenin veya o yardımın, organizasyonun içesinde bulunan
bir kişinin rütbesinin sökülmesi veya imtiyazlarının ortadan
kaldırılması için yargı kararının beklenmesi
mümkün değildir.
Ben bu vesileyle kanun teklifinin hayırlı
olmasını diliyorum ve önümüzdeki Kurban Bayramının da tüm
Türk ve İslam âlemine hayırlar getirmesini, huzur ve barış
getirmesini diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, İç
Tüzükün 72inci maddesine göre görüşmelere devam önergesi gelmiştir,
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölüm görüşmelerine İç
Tüzükün 72nci maddesi uyarınca devam edilmesini arz ve teklif ederiz.
Özgür
Özel Orhan
Sümer Ali
Şeker
Manisa
Adana
İstanbul
Yıldırım
Kaya Okan
Gaytancıoğlu
Ankara
Edirne
BAŞKAN Kabul edenler
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi vardır.
Sayın Özel, Sayın Sümer, Sayın
Zeybek, Sayın Hamzaçebi, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın
Şeker, Sayın Kaya, Sayın Arık, Sayın Tanrıkulu,
Sayın Budak, Sayın Başevirgen, Sayın Ünsal, Sayın
Sarıaslan, Sayın Serter, Sayın Özdemir, Sayın Göker,
Sayın Tarhan, Sayın Gök, Sayın İslam, Sayın
Sındır.
BAŞKAN -Yoklama işlemini
başlatıyorum, yoklama süresi için üç dakika süre tayin ediyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
XI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Soru-cevap işlemine başlıyoruz.
Sayın Güneş, buyurunuz efendim.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; terörle mücadelede köy korucularımızın
katkısı asla yadsınamaz. Köy korucusu olabilmek cesaret ister,
millet sevgisi, vatan sevgisi, bayrak sevgisi ister. 277 sıra sayılı
Kanun Teklifinde köy korucularımız için ne gibi iyileştirmeler
sağlanmaktadır?
Sağlık Bakanlığı ile Millî
Eğitim Bakanlığı arasında imzalanan sözleşmeyle
diş protezi yapımı hakkında eğitim
sertifikasını kaç kişi almıştır, bunlardan kaç
kişi hâlen çalışmaktadır?
Deprem gibi afetlerle 2020 yılında
karşılaşmış olanlardan bu yasa teklifi kapsamında
faydalanmak isteyen aşağı yukarı kaç kişi vardır?
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu son yıllarda yerli ve millî ilaç
üretimine önem verilmesi açısından önemli çalışmalarda bulunmaktadır.
Bu kanun burada çalışan personelimize ekonomik anlamda ne gibi bir
katkı sağlamaktadır?
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Rize ilimizde ve ilçelerinde meydana gelen selde
vefat eden kardeşlerimize Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar diliyorum.
Sayın Komisyon Başkanına sorum:
Sayın Başkanım -siz Kalkınma Bakanlığı da
yaptınız- Genel Kuruldaki müzakerelerde büyüme ve kalkınmaya
ilişkin çeşitli görüşler dile getirildi. Büyüme ve kalkınma
kavramlarını nasıl anlamalıyız?
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Artık çok
rahat küresel iklim değişikliğinden bahsedebiliriz. Gerçi biz
CHP olarak yıllardır Su önemli, toprak önemli, gıda önemli.
diyorduk, Gıdaya, suya, toprağa kim sahipse gelecek onların
olacak. diyorduk. Siz Katarla su yönetimi anlaşması yaparken biz
Yapmayın, su bize lazım. diyorduk ama siz anlamadınız.
Geçenlerde bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi
yayımlandı, hayvancılıkta yüzde 50 hibe desteği
verilecek. Ne için veriliyor? Bina yapımı için. Siz ne zaman
müteahhitlik işlerinden vazgeçeceksiniz? İnşaat ve betondan
başka bir şey düşünmüyorsunuz. Hayvancılıkta temel
sorun yemin pahalı olması. Neden pahalı? Çünkü yem ham maddeleri
ithal ediliyor. Yeme yüzde 50 hibe verin. Yok İllaki inşaat
desteği vereceğiz. diyorsanız ülkenin birçok yerine soğuk
hava depoları yapın çünkü yaş meyve ve sebzeler kuraklık ve
nemden dolayı bozuluyor, üreticiler zarar görüyor, aşırı
derecede etkileniyor. Biraz bilimsel düşünün
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Akdenizin incisi Mersin coğrafi konum ve
tarihî geçmişinin ortaya çıkardığı zengin kültür
birikimiyle önemli bir turizm merkezidir. Mersinin doğusunda Tarsus,
batısında Anamur ilçesi yer almaktadır. Akdenize olan 321
kilometre sahil şeridinin 148 kilometresi doğal kumsallardan
oluşur. Anamur, sahip olduğu iklim, deniz ve hava
koşullarının uygunluğu, arkeolojik ve tarihsel
zenginlikleri bakımından bir açık hava müzesi özelliği
taşımasına rağmen ülkemizin bakir turizm bölgelerinden
biridir. UNESCO Dünya Miras Listesinde yer alan Mamure Kalesi, Anemurium Antik
Kenti, Anamur Müzesi, Titiopolis, Alaköprü, Anamur mağaraları, Anamur
evleri, caretta caretta ve Akdeniz fokları Anamur'un doğal ve
kültürel zenginliklerinden bazılarıdır. Anlatmakla
bitiremeyeceğiz güzellikleri görmek ve bir gastronomi şehri Mersine
ait lezzetleri tatmak için herkesi Mersine ve Anamura davet ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Tutdere
Sayın Sümer
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Emniyet Sendikası Genel
Başkanlığının yaptığı açıklamaya
göre 2021 yılından bugüne kadar 47 polis memuru intihar etti.
Geçtiğimiz bir ayda ise 20 polisin intihar etmesi polis teşkilatında
sorun olduğu gerçeğini ortaya çıkarıyor. Son dönemde,
özellikle, mobbing, kanunsuz emirleri uygulama gibi sebeplerle art arda
yaşanan polis intiharlarına ne yazık ki bir yenisi daha eklendi.
İntihar eden polis memurunun üç gün sonra düğünü olduğu bilgisi
durumun hassasiyetini bir kez daha gözler önüne seriyor. Meslektaşlarının
sorunlarına, intiharlarına ilişkin konuştuğumuz polis
memuru arkadaşlar, değişken çalışma
koşulları ve AKP iktidarında bakanlıklara tanınan
yetkileri koz olarak kullanan kişilerin baskısına dikkat
çekiyor. Kendi polis memurunu intihar ettirecek kadar zulüm ve baskı
yaratan İçişleri Bakanlığı, önce şanlı
teşkilatımız üzerindeki mobbingi bitirmeli sonra da
aylardır kamuoyu gündemini işgal eden şaibeli ilişkilerini
açıklayarak hesap vermelidir. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Şeker
ALİ ŞEKER (İstanbul) OHAL rejimi
altında turizm gelişmez. Eğer turizmin gelişmesini
istiyorsanız OHAL rejimini bir an önce kaldırıp Türkiyeye
demokrasiyi tekrardan yerleştirmek gerekiyor.
Tütün satanlara hapis cezası getiren düzenleme
yaptınız, şimdi de ikide bir erteleyip ne
yapacağınızı şaşırmış
durumdasınız. Ebuzerden uzaklaşıp bir yandan da
Adıyamanlı Abuzerden uzaklaşıyorsunuz. Gittikçe halktan
uzak, sadece sarayın rejimi hâline dönmüş bir iktidar hâline
geldiniz. Bu yapılan düzenlemeleri temel kanun olarak önümüze getirip
tartışıyorsunuz ya, Anayasa dersinde bunun temel kanun olup
olmadığını sorsanız ve buna temel kanun diyen varsa bu
kişiyi hiçbir hoca dersten geçirmez, Anayasadan sınıfta
kalır. AKP de anayasal düzenlemelerde ve kanunlarda hep sınıfta
kalmaya devam ediyor. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kaya
YILDIRIM KAYA (Ankara) Sayın
Başkanım, DEDAŞ protokol yapmadan Cizre'de okul bahçelerine
trafo kurmaya başladı. Hiçbir protokol dayanağı olmadan
Cizre'de okul bahçelerine trafo kurmak, baz istasyonu kurmak o okulda okuyacak
çocuklara bir zulüm değil mi? Cizre'de bu uygulamaya ne zaman son
vereceksiniz? Eğer okullara bir iş yapacaksanız önce Cizre'de
öğretmensiz okullara öğretmen, interneti olmayan okullara internet,
bilgisayarı olmayan, tableti olmayan öğrenciye tablet ve bilgisayar
teminini yapın Cizre halkı da size alkış çalsın ama
Cizre'ye yaptığınız bu zulüm ne zaman bitecek? (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Arık
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Köylünün, çiftçinin yanında olması gereken
Ziraat Bankası sermayeye peşkeş çekilmiş, soygun düzenine
hizmet ediyor, borcunu ödeyemeyen çiftçiye de haciz gönderiyor. Demirören'in 10
milyon dolara aldığı
Kemer Country Golf Kulübüne ait golf sahasını 320 milyon dolara
Ziraat Bankasına sattığı doğru mu? Ve bankanın
golf sahasını işletsin diye Demirören'e tekrar verdiği
doğru mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Komisyon
Başkanı.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle konuşmalar esnasında bu Rekabet
Kurumuyla ilgili bazı hususlar dile getirilmişti, ona bir
açıklık getirmeye çalışacağım. Sektör
ayrımı yapılıyor. Üst düzey görevliler için nasıl
yapılır bu ayrım? gibi bir yorum yapıldı. Burada üst düzey
görevliler için sektör ayrımı söz konusu değil, onlar bütün
sektörlerle ilgili bu iki yıl yasağına tabiler. Sadece
soruşturma yapan, dosya bazında soruşturma yapan uzmanlar veya
alt düzey yetkililerle ilgili, soruşturma yaptıkları konuyla
ilgili -aslında ilk çalışma esnasında firma bazlı bir
şey düşünülmüştü ama rakiplerde de çalışması
sakıncalı olur anlayışı içinde- sektör bazlı bir
düzenleme yapılmasının daha doğru olacağına
kanaat getirildi. Dolayısıyla bu sektörel ayrımı bu
şekilde aydınlatmakta fayda var.
İkincisi: Genelde düzenleyici kurullara
baktığımızda iki yıl gözüküyor bu yasak; genel
düzenleme belki üç yıl ama düzenleyici kurullar BDDK, TMSF, SPK gibi
kurullara baktığımız zaman yasağın iki yıl
olduğunu görüyoruz. Onlarla bir anlamda uyumlu bir düzenleme
yapılmış durumda. Bu konularda çerçeve kanunlar olamaz
mı? Tabii ki olabilir, bu tartışılabilir,
düşünülebilir. Düzenleyici tüm kurullarla ilgili bir tane düzenleme
yapıp hepsi için geçerlidir denebilir ama şu anki uygulamamız
kurum kurum bir düzenleme şeklinde, bunu ifade edeyim. Ama şeylerle
uyumlu, BDDK Kanununda, TMSFde, SPKde de iki yıl olarak
düzenlenmiş görülüyor.
Diğer taraftan, bazı rakamsal talepleri
oldu arkadaşlarımızın. Bu Türkiye İlaç ve Tıbbi
Cihaz Kurumunda kaç kişi faydalanacak yapılacak düzenlemeden? dendi.
18 uzman tabip, 11 tabip ve 363 eczacı yapılan bu düzenlemeden
faydalanmış olacak. Gelecekte tabii, istihdam edilecek potansiyel
olarak daha fazla sayıda insan istifade etmiş olacak.
Yine, korucularımız, güvenlik korucuları
da -artık köy korucusu demiyoruz Sayın Vekilim- bu düzenlemeyle
önemli bir meseleyi çözmüş oluyorlar. Aldıkları ücret asgari
ücretin altında kalması hâlinde asgari ücrete tamamlayıcı
bir destek verilmiş oluyor. Böylece her yıl yapılan bu
tartışma da ortadan kalkmış, bir sisteme
bağlanmış olacak. Komisyon tartışmalarında da
gördük, bütün partilerimizin aşağı yukarı ifade ettiği
gibi, korucuların tek meselesi tabii ki bu değil, başka
meseleleri de var. İleride inşallah, bütün partilerimizin
katkısıyla farklı meseleleri de masaya yatırılır,
farklı çözümler de önerilir diye temenni ediyorum ben de. Ama burada
önemli bir sorunu çözmüş oluyoruz, artık asgari ücretin altında
bir ücret alınmayacak. Üstüyle ilgili herhangi bir düzenleme yok burada
ama altında kalması hâlinde asgari ücrete tamamlayıcı bir
düzenleme söz konusu.
Depremle ilgili de... Çok sayıda deprem
yaşayan ilçemiz oluyor, ilimiz oluyor. Türkiye malum, bir deprem bölgesi,
bir taraftan da DASK dediğimiz bir sigorta sistemi var.
Dolayısıyla her defasında kanuni bir düzenlemeyle kamu
desteğine müsaade etmemiz gerekiyor. Burada
karşılıksız değil elbette ama kamunun uzun zamana
yayılmış, sübvansiyonlu bir desteğini sağlayabilmemiz
açısından bu düzenlemeleri yapmamız gerekiyor. İsmen bu
depremin yaşandığı bölgelerin kanuna geçmesi gerekiyor;
bunu gerçekleştiriyoruz.
Yine, bir vekilimiz bu büyüme ve kalkınma
konularını ifade etti. Konuşmacılardan da bu konuları
gündeme getirenler oldu, Sayın Katırcıoğlu özellikle, hani
Büyüme her şey değildir, gelir dağılımı
önemlidir. dedi, şüphesiz öyle. Ben de uzun yıllar Kalkınma
Bakanlığı yaptım; büyüme elbette çok önemli ama her
şey demek değil. Kalkınma dediğimiz kavram büyümeyi içine
alan ama büyümeden daha geniş bir kavram. Her şeyden önce,
kalkınmanın içinde sosyal adalet var elbette. Büyümenin nimetlerini
topluma ne kadar yaydığınız, sosyal adaleti nasıl
sağladığınız bu büyüme dışında
kalkınmanın çok önemli bir unsuru. Bu da yetmez, buna ilave olarak
çevre konuları var kalkınma kavramının içinde; buna da
aslında nesiller arası adalet diyebiliriz. Yani bugünkü nesil
kaynakları kullanarak, gelecek nesillere bırakmayarak yüksek bir
büyüme sağlayabilir, bunu sosyal adaletle iyi de dağıtabilir ama
çevreyi tahrip ederek yapıyorsa bu işi, bu da gerçek anlamda
kalkınma olmaz. Kalkınma dediğimiz hadise dünyada da bu 3 unsuru
kapsayan bir hadise: Büyüme, sosyal adalet ve çevre. 3ünü
kapsadığı zaman buna zaten sürdürülebilir kalkınma
diyoruz, biz de bu anlayışla hareket ediyoruz. Diğer taraftan,
insani kalkınma dediğimiz bir kavram da var, Birleşmiş
Milletler bunun hesabını yapıyor her sene bütün dünya için,
bütün ülkeler için. İnsani kalkınmada da 3 ölçüt var: Birincisi,
satın alma gücü paritesine göre kişi başına gelir;
ikincisi, örgün eğitimde getirdiğiniz ve beklenilen süre -bütün nüfus
olarak ortalama- üçüncüsü de, doğuşta ortalama yaşam süresi. Bu
üçünü ağırlıklandırarak insani kalkınmayı
hesaplıyorlar. Burada da ülkeleri 4 gruba ayırıyorlar: En az
insani gelişmeye sahip ülkeler orta insani gelişmeye sahip ülkeler
yüksek ve en yüksek diye 4 kategori var. Türkiye son yıllarda, iki üç
yıl önce yüksek insani gelişmişlikten en yüksek insani
gelişmişliğe terfi etti özellikle bu göstergelerini
iyileştirerek, bunu da ifade etmek isterim.
Satın alma gücü paritesi dediğimiz bir
kavram var. Şimdi hep kişi başına geliri nominal dolar
bazında hesaplıyoruz. Tabii ki, bu da yapılacak, dünyayla da
mukayese edilecek ama bir de satın alma gücü paritesi dediğimiz bir
şey var; burada, nominal kurun ne olduğu önemli değil, fiziki
bir mal grubunu çeşitli ülkelerde nasıl bir karşılıkla
tükettiğiniz önemli. Çok basit bir örnek verecek olursam: İşte,
Türkiyede diyelim 100 metrekarelik belli standartlarda bir evin kirasıyla
Amerika Birleşik Devletlerinde aynı fiziki şartlara sahip bir
evin kirasını mukayese ettiğinizde satın alma gücünün
farkını görebiliyorsunuz. Türkiyenin satın alma gücü paritesine
göre durumu nominal dolar kuruna göre çok daha iyi. Bunu biz söylemiyoruz. Bazen
bazı rakamları söylediğimizde TÜİK gibi aslında çok
önemli bir kurumumuza birtakım sözler söylenebiliyor ama bu
söyleyeceğim hesaplamaları TÜİK yapmıyor, IMF ve OECD
yapıyor. IMFin 2020 yılına ilişkin satın alma gücü
paritesine göre, kişi başına gelir hesabına göre,
Türkiyede kişi başına gelir 30.599 dolar; IMFin hesabı.
OECDnin 2020 yılı satın alma gücü paritesine göre, kişi
başına gelir hesabına göre ise Türkiyede kişi
başına gelir 29.314 dolar. 2002 yılında neydi bu rakamlar?
9 bin dolar civarındaydı, yanlış hatırlamıyorsam,
o civarlardaydı. Yani burada önemli bir gelişim
sağlandığını uluslararası istatistiklerle
görmemiz mümkün. Bu rakamlara göre de zaten millî gelir anlamında Türkiye
dünyanın 13üncü büyük ekonomisi satın alma gücüne göre. Nominalde
biraz daha gerideyiz, özellikle kurdan nominal etkileniyor ama satın alma
gücü paritesine göre daha iyi bir durumda olduğumuzu rahatlıkla ifade
edebilirim.
Değerli arkadaşlar, burada çok sayıda
farklı kesimi ilgilendiren düzenlemeler var. Tabii, yine
arkadaşlarımız eleştirdiler torba kanun diye. Tabii resmî
bir kavram değil bu ama çeşitli kanunlarda değişiklik yapan
bir kanun yapıyoruz. Bu çok iyi bir uygulama mı yasama kalitesi
açısından? Doğrusu değil, ben de aynı fikirdeyim ama Türkiyede
yerleşik bir uygulama. Keşke yasama pratiklerini hep birlikte, bütün
gruplar oturup, Nasıl iyileştirebiliriz? diye düşünüp, Bunu
nasıl çözeriz, nasıl aşarız? diye sistematik bir çözüm
önerisi geliştirebilsek çok daha faydalı olur diye düşünüyorum ama
o çözüm önerisi gelinceye kadar da öteden beri uygulanan bir yöntemi uygulamaya
devam ediyoruz. Ama şunu da ifade etmek isterim: Milletvekillerimiz eski
sisteme göre -geçmiş, eski sisteme göre mukayeseli söylüyorum, belki ideal
olmayabilir- artık bu süreçte hazırlık aşamasından
itibaren işin içindeler, bir tasarı Meclise geldikten sonra
ilgileniyor değiller.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Meclisimizin başından itibaren, hazırlık
sürecinden itibaren işin içinde olması bence önemli bir
farklılık. İnşallah, zamanla bu daha da gelişecektir.
Meclisimizin yasama kalitesi hepimizin ortak meselesidir, hepimizin
katkısıyla da daha iyiye gideceğine inanıyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Özel...
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
50.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Plan
ve Bütçe Komisyonu Başkanı Cevdet Yılmazın 277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerindeki soru-cevap
kısmında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sadece kayda geçsin.
Tabii, Komisyon dilek ve öneriler komisyonu gibi
bitirince şunu hatırlatayım Sayın Başkan: Biz,
Sayın Meclis Başkanı ilk seçildiğinde kendisine gittik ve
sıkıntıları anlattık. O da dedi ki: Benim
Başkanlığımda bütün partilerin Grup Başkan
Vekilleriyle oturacağız, aksayan yerler neler, daha kaliteli yasama
için ne yapabiliriz; bunların hepsini konuşacağız. Üç
yıl geçti, biz daha bu toplantıyı bekliyoruz. Sonra
sıkışan da dönüyor; Grup Başkan Vekillerine laf söylüyor,
onu söylüyor, bunu söylüyor. Meclis Başkanı, üç yıldır kaç
tane ülkeye gitti, nasıl bir siyasi aktivizm içinde -ben, tarafsız
kaldığı sürece o yönlerini çok da destekliyorum kendisinin- ama
dönüp de şu Grupların Başkan Vekillerini çağırıp
da Ya, bu sistemde aksayan bir şey var... Bakın, biraz önce siz
eleştirdiniz; olacak ya, ilk 6 soru grubunuzdan geldi, 6sının
da konuyla alakası yok, göz göze geldik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Hepsi
konuyla alakalı değil mi?
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yani, şu soru-cevap
meselesinden tutun da açılıştaki Grup Başkan Vekillerinin
kullandığı sürelere kadar herkes birtakım talepleri dile
getiriyor. Meclis Başkanımız daha fırsat bulamadı;
ümit ediyoruz Dördüncü Yasama Yılı başlamadan böyle bir
toplantıya bizleri çağırır, özellikle muhalefetin bu
konudaki yapıcı önerilerini dinler. Biz de sizin dilek ve öneriler
komisyonu başkanı olarak yaptığınız tespitlere
katılıyoruz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Oluç
51.-
İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Cevdet
Yılmazın 277 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerindeki soru-cevap kısmında yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller; kayda
geçsin diye birkaç şey söylemek istiyorum. Sayın Plan ve Bütçe
Komisyonu Başkanı şu anda meşgul, dinlemiyor ama olsun, ben
yine de söyleyeyim.
Şimdi, Sayın Başkan, çok güzel bir
şey söylediniz ama yani siz, Plan ve Bütçe Komisyonunun
Başkanısınız, önünüze bu torba yasa geldiği zaman
diyebilirsiniz ki: Ya, bunun içindeki şu maddelerin Plan ve Bütçe
Komisyonuyla alakası yok. Yani diğer ihtisas komisyonları var,
oraya yönlendirirsiniz, alt komisyonlara. Yani bunların hiçbirini
yapmıyorsunuz, ondan sonra bunlar sanki Plan ve Bütçe Komisyonunun
işiymiş gibi bunları görüşüyorsunuz orada bütün itirazlara
ve eleştirilere rağmen, sonra gelip burada diyorsunuz ki: Ne
yapalım, böyle geldi. Yasama konusunda sıkıntılar var.
İtiraz edin, bir kere de sizden başlasın. Hayır, bu,
diş teknisyenlerinin durumunu konuşmak Plan Bütçenin işi değildir.
deyin mesela. Dolayısıyla burada sizin de bir eksiğiniz var. Ben
de bu, kayıtlara geçsin diye söylemek istedim.
Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İç Tüzük 34
Çok
doğru, çok haklı bir tespit.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
52.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Cevdet Yılmazın 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerindeki
soru-cevap kısmında yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Bakan
geldiğinden beri ekonominin nasıl uçtuğunu
kaçtığını anlatıyor. Sayın Bakan, Bingöl Gençe
bir gidin; Bingöl Gençte Hasan var, bakkal. Hasan dedi ki: 70 bin
liralık bir malım var burada, 120 bin lira da borcum var. Bu, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin faziletlerinden bir tanesi.
Siz eğer gerçekten ekonominin nasıl
olduğunu görmek istiyorsanız TÜİKin takla
attırdığı
Hani, o TÜİK diyorum ya hep, ben söyledim
diye söylediniz, çok beğenseniz
Üç senede 3 defa değiştirdiniz,
her seferinde yaptığını beğenmediniz, Bize daha
kötüsünü yap. dediniz, o da daha kötüsünü yapıyor; 1,85lik bir büyüme
getirmiş size. Ben size Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin ekonomideki başarısıyla ilgili bir cümle
söyleyeceğim: Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine
geçtiğimizde dolar 3,75; bugün 8,51. Kötü olsa ne olacak bilmiyorum; 18,51
olacaktı herhâlde. O yüzden gelin, geçmiş kariyerinize gölge
düşürecek bu siyasal söylemlerden uzak kalın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ekonominin gerçekleri evde
tencerede, esnafın rafında o kadar açık belli ediyor ki siz
artık sokağa çıkmaktan imtina ettiğiniz için bunları
duymakta zorlanıyorsunuz. Biz size bunları anlatmaya devam edeceğiz.
Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) 60a
göre söz talebim var Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
53.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Cevdet
Yılmazın 277 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerindeki soru-cevap kısmında yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Sayın Komisyon
Başkanı benim Rekabet Kuruluyla ilgili yapmış olduğum
eleştirilere şöyle bir cevap verdi
Eleştirim şuydu: Kurul
Başkan ve üyeleri ile bir kısım personeli, görevlerinden
ayrılmalarından itibaren iki yıl içerisinde soruşturma veya
o kararlara konu olan şirketlerde görev alamaz. hükmünü ben
eleştirmiştim iki nedenle. Bir, süre üç yıl olmalı, 81
yılındaki kanun genel olarak devlette çalışanlar için üç
yılı öngörmüştü. İkincisi de 81 yılındaki kanun
Görev alanındaki sektörde olan şirketlerde çalışamaz.
şeklinde bir düzenleme yapmıştı, oysa Rekabet Kurulunda
çalışan Başkan ve üyeler ile personel sadece Kurumun
soruşturmaya konu olan şirketlerinde görev alamaz. şeklinde bir
düzenleme yapılmış burada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Başkan cevaben BDDKde de böyle. dedi. Evet, BDDKde iki yıl ama
BDDKdeki yasak bu Rekabet Kurulu yasağından çok daha kapsamlı,
BDDKnin görev alanına giren hiçbir şirkette görev alamaz. Rekabet
Kurulu için neden bunu yapmıyorsunuz? Yapmamanızın objektif bir
nedeni yok yani âdeta buradan ayrılanların önünü kesmeyelim,
gitsinler bazı şirketlerde bunlar çalışabilsinler,
şirket kursunlar. Bir raportör soruşturmasına girdiği
şirkette görev alamayacak, başka bir şirkette görev alacak.
Daire başkanı da başka bir şirkette görev alabilir.
İkisi beraber şirket kurup pekâlâ Rekabet Kurumunun görev
alanına giren bütün işlerde görev alabilirler.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Bir açıklık getirebilir miyim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Son derece eksik düzenleme.
Ayrıca, üç yıl yapabilir; BDDKde iki
yıl olması üç yıl yasak getirilmesine engel değil.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Başkan, bir
dakikanızı alacağım.
Sayın Arık
54.-
Kayseri Milletvekili Çetin
Arıkın, Ziraat Bankasıyla ilgili sorusuna cevap
alamadığına ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Sayın
Başkanım, gecenin on biri, soru soruyoruz, işinize
gelmediği zaman sorumuzu es geçiyorsunuz, cevap vermiyorsunuz.
Sorumu tekrarlıyorum: Ziraat Bankası
çiftçinin borcunu ödemedi diye haciz gönderiyor. Diğer taraftan,
Demirörenin 10 milyon liraya aldığı Kemer Country Golf Clubüne
ait golf sahasını 320 milyon liraya Ziraat Bankasına
sattığı doğru mu diye sordum ve bankanın işletsin
diye golf sahasını Demirörene tekrar verdiği doğru mu diye
sordum, bir kelime etmediniz Sayın Başkanım, cevap bekliyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Başkan
55.-
Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanı Cevdet Yılmazın, Manisa Milletvekili Özgür Özel,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç, Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan ile İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ediyorum.
Rekabet Kuruluyla ilgili konuya bir
açıklık getireyim yani bir yanlış anlaşılma oldu
belki. Rekabet Kurulu Başkanı ve üyeleri bütün sektörler
itibarıyla bir yasağa tabi, soruşturma yapanlar sadece sektörel
bazda yasağa tabi olacaklar; o ayrımı netleştirelim yani
diğer şeylerden farkı yok bu anlamda.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Hayır, hayır, öyle değil.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Ama yine çerçeve bir düzenleme olabilir mi? Dediğim
gibi, elbette tartışılabilir, hepsini ortak bir şekilde
düzenleyebilirsiniz, o ayrı bir tartışma konusu. Ama buradaki
sektörel kısıt, soruşturma yapanlarla ilgili -yani daha alt
düzey diyelim- Kurul Başkanı ve üyeleri değil, daha alt düzeyde,
belli bir dosyayı inceleyenlerle ilgili. Orada da firma bazında
değil, daha geniş, sektör bazında bir yasak tarif edildi ki
rakip firmalarda da çalışmasın yani hem dosyasına
baktığı şirkette hem de rakiplerde
çalışmasın, ikisi de sıkıntı oluşturabilir
diye sektörel bir yasak tarif edildi. Kurul yetkililerimiz burada, isterseniz
soru-cevaptan sonra daha detaylı bir bilgiyi arz edebilirler.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, yazımı hatalı bunun; o paragraf hatalı bence
de.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Arkadaşlarımız izah etsinler ama işin özü
bu, özü itibarıyla söylemeye çalışıyorum.
Komisyonumuza gelen hususlar. Değerli
arkadaşlar, Plan ve Bütçe yatay bir Komisyondur, sektörel bir Komisyon
değildir. Dolayısıyla belli bir mantıkla bakarsanız
Plan ve Bütçeye hiçbir şey gelmemeli, sadece bütçe ve plan gelsin.
diyebilirsiniz ama bir taraftan da mali boyutu olan, vergisel boyutu olan
birçok husus Plan ve Bütçeye gelir; bu, farklı farklı sektörleri
ilgilendirse de Plan ve Bütçe bunları görüşür. Ha, bazen bu gelen
hususlar içinde çok farklı, hakikaten -size de katılırım orada-
farklı komisyonlarda görüşülmesi gereken şeyler de
Özellikle
çok sayıda kanunda düzenleme gerektiği zaman bir tane komisyonun bu
işi yapması lazım, ona da en uygun komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu görülüyor çünkü yatay bir Komisyon, bir tecrübe birikimi de var bu
hususlarda, geçmişten gelen böyle bir tecrübe birikimi var. Ama bir
taraftan da Meclis Başkanı karar veriyor buna, Plan ve Bütçe
Komisyonu karar vermiyor; Meclis Başkanlığımız kime
sevk ederse kanunları o komisyon görüşmek zorunda.
Bu arada, şu mekanizma var: Başka
komisyonlara da görüş sorma, işte tali komisyon dediğimiz
mekanizmalar var vesaire yani bunun Meclis çalışma düzeni içinde
farklı yansımaları var.
Fazla detaya girmek istemiyorum ama esas
itibarıyla, aslında bütün grupların bu konularda
çalışması, yasama sürecimizin kalitesini iyileştirmesi
elbette hepimizin ortak arzusudur, bunu tekrar vurgulamış olayım.
Yeni bir soru-cevap oluşturmamak için burada
noktalıyorum.
Teşekkür ederim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum
efendim.
Kapanma Saati: 23.11
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 23.28
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir),
Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 104üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
277 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
XI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Ali
Kenanoğlu Nuran
İmir
Bitlis İstanbul
Şırnak
Abdullah
Koç Murat
Sarısaç Necdet
İpekyüz
Ağrı
Van Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Batman
Milletvekili Necdet İpekyüz.
Buyurunuz Sayın İpekyüz. (HDP
sıralarından alkışlar)
NECDET İPEKYÜZ (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında hem geneli hem de bölüm üzerinde
konuşulurken koruculuğa değinildi. Geçici köy koruculuğu
veya güvenlik amacıyla oluşturulan koruculuk sisteminde verilen
maaş veya ücretler asgari ücretin altında kaldığı için
bir düzenleme düşünülmekte. Arkadaşlar, 1924 tarihli Köy Kanunundan
esinlenilen ve bugüne getirilen koruculuk sistemi, ilk
çıktığında Köy Kanunuyla ilgili düşünülmüş.
Bugün artık Türkiyenin birçok büyükşehrinde köy kavramı yok,
mahalle kavramıyla karşı karşıyayız. 1986da ise,
1984 yılında başlayan olaylarla beraber o dönem köy
koruculuğu güvenlik amacıyla ortaya çıkartılmış.
Peki, köy koruculuğu geldiğimiz aşamada çözüm olmuş mu?
Hayır. Daha çok, koruculuktan söz ettiğimizde aklımıza ilk
gelen ne? Kürt meselesinin kendisi ve her seçimde, her çözüm meselesi
konuşulduğunda, her barış meselesi konuşulduğunda
koruculuğun kaldırılması düşünülmüş. Birçok
siyasi parti bunu programında veya seçim çalışmalarında ele
almışlar ve ne olmuş? Şu anda geldiğimiz aşamada,
geçici olarak düşünülen, kalıcı bir kuruma dönüşmüş ve
geçici köy koruculuğu ismi de değiştirilip güvenlik
amaçlı bir koruculuk sistemine dönüştürülmüş. Şu anda 26
ilde yaklaşık 55 bin, 31 ilde ise gönüllü olmak üzere 19 bin, toplam
75 bin korucudan söz edilmekte.
Peki, burada önemli olan vereceğimiz ücret mi?
Türkiye'de birçok ücret düzenlemesi yapılması lazım; memur için,
işçi için, çiftçi için, emekli için birçok düzenleme yapmak lazım.
Belki de şu anda Türkiye'de koruculukla ilgili yapacağımız
en iyi şey koruculuğu kaldırmak, barışla ilgili
konuşmaları başlatmaktır. Çünkü -Hüseyin Yayman Bey burada
değil, kendisinin de yaptığı bir çalışmayı
ben inceledim- geçmişten bugüne kadar birçok sivil toplum örgütünün,
demokratik kitle örgütünün, siyasi partilerin, üniversitelerin
çalışmalarında, Kürt meselesinde çalışmış
birçok kurumun Kürt meselesinin çözümü konusunda, barış konusunda
ikinci, üçüncü başlıkta söyledikleri şey koruculuğun
kaldırılması. Avrupa Birliğiyle ilgili gelişmelerde
yapılan ne? Avrupa Birliğinin Türkiyeye birçok önerisinde
koruculuğun kaldırılması
Peki, bu koruculuk ne oldu? İlk
çıktığında dediler ki: Korucu olacaksınız.
İnsanlar Olmuyoruz. dediklerinde Köyü boşaltın. dediler.
Daha sonra ne oldu? Korucu olanlar diğer köyleri boşaltmaya
kalktılar ve insanlar köylerini terk etmek zorunda kaldılar. Nitekim,
öyle olaylar oldu ki korucuların boşalttığı köylere
insanlar döndüğünde zorunlu göç sonrası- tarlalarına el
koymuşlardı, bahçelerine el koymuşlardı, mallarına
mülklerine el koymuşlardı.
Ben Bismil Salat doğumluyum. Cağde diye
bir köy var. Köylüler mahkeme açtılar, davayı kazandılar,
tarlalarına döneceklerdi, tarlalarına jandarmayla beraber döndüler;
jandarma köyden çıktığı gibi köyde 6 kişi
yaşamını yitirdi çünkü tarlalarına el
koymuşlardı, korucular tarlalarına tekrar el koymuştu.
Arkadaşlar, öyle bir sisteme dönüşmüş
ki
Dün değil önceki gün biz burada konuştuğumuzda dedik ki:
Kayıp silahlar var. Kayıp silahların nerede olduğunun
araştırılması için
Ne oldu? Reddedildi. Mardinin Derik
ilçesinde -bugün saat 11.00de düştü- korucuların tarlada
sakladığı Kaleşnikof, G1, M3, Bixi, tabanca, mavzer gibi
silahlar ortaya çıktı. Koruculuk bugün artık sistematik olarak
kötü olaylara dönüşmüş. Biz bunları ele
almadığımız sürece, bunları dikkate
almadığımız sürece hiçbir ilerleme sağlayamayız,
barıştan da giderek uzaklaşmış oluruz.
Asıl yapılması gereken
Bugüne kadar,
evet, koruculuk sistemi var ama halkın huzurunda da birçok kişiye
sorduğumuzda ve nitekim, hatta koruculara sorduğumuzda, meşru
değil, korucular da artık bu işten bıkmışlar.
Öyle bir hâle geldik ki köyünde, bağında bostanında, bahçesinde,
tarlasında çalışanları üretimden kopardınız ve
Kürtü Kürte düşman etmeye, köylüyü köylüye düşman etmeye,
akrabayı akrabaya düşman etmeye dönüştü. Bir an önce bunun
kaldırılması lazım ve kaldırıldığı
gibi, barış meselesiyle ilgili görüşmelerin yapılması
lazım.
Bunu sadece muhalefetteki siyasi partiler mi
söylüyor? Hayır. Terörle Mücadele Yüksek Kurulu vardı. Burada genelde
Terörle Mücadele Yüksek Kurulunun yöneticileri kimdi? Başbakan
Yardımcılarıydı; Bülent Arınç, Cemil Çiçek, Beşir
Atalay gibi birçok kişi yer aldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) MİT
Müsteşarından İçişleri Bakanına kadar birçok kurum
yetkilisi yer alıyordu, Millî Güvenlik Kurulu temsilcileri de yer
alıyordu. Ben inceledim; Bülent Arınçtan tutun, Cemil Çiçekten
Beşir Atalaya, hepsi Bu, geçicidir. Koruculuğun
kaldırılması
demiş, koruculuğun
kaldırılmasını talep etmişler.
Şimdiki Cumhurbaşkanı, Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan
Koruculuğu yavaş yavaş, kademe kademe
kaldıracağız, artık bu işe nokta koyacağız.
dedi. Akil insanlar oluştu, Koruculuğu kaldıracağız.
dediler. Birçok kurum, birçok üniversite çalışması, rapor bunu
söyledi ama gel gör ki bugün kalıcı hâle dönüştürmüşsünüz.
Hani diyebilirsiniz ki: Kaldırıyorsunuz, ne yapalım?
Tarımda çalıştırın, hayvancılıkta
çalıştırın, başka koşullarda
çalıştırın; buna yönelmeniz lazım. Bunu
yapmadığınız sürece asgari ücretin üstüne çıkarmak ne
koruculara çözümdür ne Kürt meselesine çözümdür ne de Türkiyenin demokratikleşmesine
çözümdür. Barış için, bu koruculuk sisteminin tümüyle
kaldırılması lazım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına(x)(xx)
Görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 1inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 1- 18/3/1924 tarihli ve 442 sayılı
Köy Kanununun 74 üncü maddesi aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmiştir.
"MADDE 74 Köy muhtarı ve ihtiyar meclisi
mahsul zamanlarında çapulcular ve eşkiya türemiş ise
yağmadan köy halkını korumak için köylünün eli silah
tutanlarından lüzumu kadarını gönüllü güvenlik korucusu
ayırarak bunların isimlerini bir kağıda yazıp
kaymakama götürür. Kaymakamın müsaadesi olursa bu gönüllü güvenlik
korucuları asıl korucularla beraber yağmacılara ve
eşkiyaya karşı köy ve köylüyü korurlar.
Köy Korucuları için aşağıdaki
hükümler uygulanacaktır;
1. Köy sınırı içinde herkesin
ırzını, canını ve malını korumak için köy
korucuları bulundurulur.
2. Her köyde en aşağı bir korucu
bulunur. Nüfusu binden yukarı köylerde her beş yüz kişiye bir
korucu daha tutulur.
4. Korucuların 22 yaşından küçük ve
altmış yaşından büyük olmaması ve bir cürüm ile
cezalandırılmamış ve iyi huylu tanınmış bulunması
ve herkesle kavga çıkarmak, serhoşluk gibi huysuzlukları
olmaması şarttır.
5. Korucular köy muhtarının emri
altındadır. Resmi işlerde onun her emrini tutmağa
mecburdur.
6. Kendilerine karşı gelenler jandarmaya
karşı gelmiş gibi ceza görürler. Korucular
silahlıdırlar ve vazifesini yaparken kendisine saldıran ve
hayatını tehlikeye koyan kimselere karşı hayatını
korumak için mecburi olursa, vazifesini yaparken ahaliden bir kimsenin can veya
ırz tehlikesi altında kaldığını görür ve onu
kurtarmak için başka bir çare bulamaz da bunalırsa, cürmü
meşhutta (yani yapılırken veyahut yapıldıktan sonra
henüz izi meydanda iken) bir cinayetin failini yahut maznun bir şahsı
yakalamak istediği halde o kimse silahla karşı korsa, tutulan
bir cani kaçar ve dur emrini dinlemez ve onu tekrar yakalamak için silah
kullanmaktan başka çare bulunmazsa, eşkıya takibi
sırasında yatak olan yerlerden şüpheli bir adam çıkar ve
korucunun "dur" emrine itaat etmeyip kaçarsa silahlarını
kullanabilirler.
Cumhurbaşkanınca tespit edilecek illerde;
olağanüstü hal ilanını gerektiren sebeplere ve şiddet
hareketlerine ait ciddi belirtilerin köyde veya çevrede ortaya
çıkması veya her ne sebeple olursa olsun köylünün canına ve
malına tecavüz hareketlerinin artması hallerinde, valinin teklifi ve
İçişleri Bakanının onayı ile yeteri kadar güvenlik
korucusu görevlendirilmesi kararlaştırılabilir. Bu şekilde
görevlendirilecek güvenlik korucusu sayısı 45.000 kişiyi
geçemez. Cumhurbaşkanı bu sayıyı yüzde elliye kadar
artırmaya yetkilidir. Görevlendirmeyi gerektiren hallerin ortadan
kalkması durumunda veya idarî zaruret hallerinde görevlendirmeye ilişkin
aynı usûl uygulanmak suretiyle güvenlik korucusu olarak yapılan
görevlendirmelere son verilebilir. Güvenlik korucularından 55
yaşını dolduranların görevleriyle ilişikleri kesilir.
Güvenlik korucularının görev alanı,
görevli oldukları köyün hudutları içinde kalan alandır.
Gerektiğinde vali veya kaymakam onayı ile güvenlik
korucularının görev alanları, geçici ve süresi belirli olarak
köy hudutları dışına genişletilebilir ve görev yerleri
değiştirilebilir. Güvenlik korucuları diğer bir ilin
valisinin talebi üzerine, istihdam edildikleri ilin valisinin onayı ile
geçici ve süresi belirli olarak iller arasında görevlendirilebilir. Bu
durumda, güvenlik korucusunun harcırahı görevlendirildiği
valilik tarafından ödenir.
Köy Korucuları ve Güvenlik
Korucularının görevde bulundukları süre içinde
yaralanmaları, engelli hâle gelmeleri veya ölümleri halinde "2330
sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması
Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Aydın
Adnan Sezgin Fahrettin
Yokuş
Adana Aydın Konya
Ayhan
Erel Behiç
Çelik Arslan
Kabukcuoğlu
Aksaray Mersin Eskişehir
BAŞKAN Okuttuğum önerge 500 kelimeyi
geçtiğinden İç Tüzükün 87nci maddesi gereği önergenin özeti
okundu. Önergenin tamamı tutanağa eklenecektir. Bu açıklama
bugün 500 kelimeyi geçen tüm önergeler için geçerli olacaktır.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mersin
Milletvekili Sayın Behiç Çelik.
Buyurunuz Sayın Çelik. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Mersin Aydıncık Pembecikte ve yurdun
birçok yerinde meydana gelen orman yangınları canımızı
acıtmıştır. Temennimiz, kısa sürede bu
yangınların söndürülmesidir.
Ayrıca, Rizedeki sel felaketinden dolayı
Rize halkına geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz,
kayıplarımıza da Allahtan rahmet diliyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu madde asgari ücret
altında kalan güvenlik korucularının maaşının
asgari ücret düzeyine çıkarılmasına ilişkindir. Bu iyi bir
uygulama mıdır? Elbette iyidir ama fazlası olmalıdır,
devamı getirilmelidir.
Önce güvenlik korucularının kim
olduklarına bakalım. Bir kere, önce geçici köy korucusu" olarak
tanımlanan bu grubun, gönüllü korucu grubunun gönüllü güvenlik
korucusu yapılarak güvenlik korucusu adı altında görev
yapması 7070 sayılı Yasanın 8inci maddesiyle
kesinleşmiştir. Değerli arkadaşlar, 442 sayılı
Köy Kanununun 74üncü maddesine ek olarak düzenlenen 2330 sayılı
Nakdi Tazminat Kanunu hükümlerinin de ayrıca uygulanacağı ifade
edilmektedir. Bu hükmün güvenlik korucuları için iyi işletilmesi, başkaca
temel mali haklar yönünden takviye edilmesi şarttır.
Değerli milletvekilleri, son zamanlarda
Korucular Daire Başkanlığının kurulması, 27 bin
civarında güvenlik korucusu alınması, gönüllü güvenlik
korucularıyla birlikte sayının 75 bine ulaşması sevindiricidir.
Ancak İçişleri Bakanlığının koruculukla ilgili
açıklaması; telefon dağıtmak, harç muafiyeti, giyim
standardı, harcırah hakkının tanınmış
olması gibi
Allah aşkına, bunlar güvenlik
korucularının asli meseleleri midir? Tabii ki değildir.
Şimdi, güvenlik korucularının asli
meselelerine değinelim. Biz İYİ Parti olarak güvenlik
korucularımıza; bir, gazi güvenlik korucularımıza Devlet
Övünç Madalyası verilmesi; iki, 442 sayılı Köy Kanunu yerine
güvenlik korucularının statülerini doğrudan tanımlayan güvenlik
korucuları kanununun çıkarılması; üç, güvenlik
korucuları maaşlarının asgari ücretin üzerine
endekslenmesi; dört, tabi olunan 4/A sigortalılıktan 4/C sigorta
statüsüne geçilmesi ve böylece tazminat ve kıdem tazminatına hak
kazandırılması; beş, öncelikle güvenlik
korucularının geriye dönük sigortalılıklarının
yatırılması; altı, güvenlik korucularına daimî kadro
verilmesi; yedi, aktif görevlerde ve operasyonlarda ilave ikramiye verilmesi;
sekiz, istihkakların kesintiye uğramadan yerine getirilmesi
Değerli milletvekilleri, AKP tüm millî
meselelere karşı şaşıdır, miyoptur. Millî
güvenliğin esası millî duruştur, omurgalı olmaktır.
Son yirmi yıla baktığımızda nasıl
savrulunduğu da ortadadır. FETÖyle iş tutanlar, Türkiye
Cumhuriyetinin çivisini çıkaranlar; PKKyla İmralıda, Osloda,
Haburda, Kobanide iş birliği yapanlar; PKK/KCKnın 12
şehirde öz yönetim ilan etmesine rıza gösterenler; çadır
mahkemeleri, sözde adliye, asayiş birimleri kurulmasına onay
verenler; güvenlik güçlerinin elini kolunu bağlayanlar; sözde akil adamlar
rezaletini ortaya çıkaranlar, hayata geçirenler ne FETÖye ne de PKKya
karşı asla çözüm üretemezler.
Değerli milletvekilleri, 2015
yılından sonra PKK/KCKya karşı mücadele kararı alan
iktidar, bir yıl sonra, koynunda büyüttüğü FETÖnün darbe
teşebbüsünden sonra onlara karşı da mücadele etmek zorunda
kalmıştır. Bu kafa yapısı elbette milletimize ve
devletimize çok pahalıya mal olmuştur. Hâlâ, bu gaflet ve
hıyanetin faturasını ödemekteyiz.
Değerli arkadaşlar, millet ve devlet
bekasının önemli bir unsuru olan güvenlik korucularımız
büyük sıkıntılar ve ızdıraplar
yaşamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Zaman zaman
yanlış değerlendirmelerle gözden düşürülmeye
çalışılan bu kardeşlerimiz tüm imkânsızlıklara
rağmen ağır bedeller ödemeyi göze almıştır.
Onların nasıl mücadele ettiklerini, şehitlik mertebesine
nasıl ulaştıklarını bölgede bizzat yaşamadan da
anlamak mümkün değildir. Kahraman Türk ordusuyla, kahraman güvenlik
güçlerimizle beraber insan gücünün fevkinde işler yapan bu cesurlar her
türlü takdirin üzerindedir. Bu vesileyle, aziz şehitlerimizi, bilhassa
güvenlik korucusu şehitlerimizi, ebediyete intikal eden
yakınlarını rahmetle anıyorum; gazilerimize Rabbimden
şifa diliyorum. Biz Türkiyemize, kutsal değerlerimize hizmet eden
herkesi başımıza taç yaparız. Güvenlik
korucularımız da başımızın tacıdır.
Son olarak, bu vesileyle, yaklaşan Kurban
Bayramımızı, aziz milletimizin Kurban Bayramını
kutluyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 1- 18/3/1924 tarihli ve 442 sayılı
Köy Kanununun 74 üncü maddesinin altıncı fıkrasına ikinci
cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle ilave
edilmiştir.
Bu ücret ile 27/6/1989 tarihli ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 28 inci maddesinin (B)
fıkrası kapsamında ödenen ek tazminat toplamının,
içinde bulunulan yılın Ocak ayına ilişkin net asgari ücret
tutarının (sadece kendisi için asgari geçim indirimi uygulanan)
altında kalması halinde aradaki fark, ücret için öngörülen usul ve
esaslar çerçevesinde tazminat olarak ayrıca ödenir.
Mehmet
Bekaroğlu İlhami
Özcan Aygun Cavit
Arı
İstanbul
Tekirdağ
Antalya
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu Kamil
Okyay Sındır Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
İzmir
İstanbul
Alpay
Antmen
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu.
Buyurunuz Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, torba yasa teklifini görüşüyoruz yani
daha doğrusu, OHAL yasa teklifi. Bununla ilgili olarak da 1inci maddesi
koruculuk.
Değerli arkadaşlar, şunu öncelikle
ifade edeyim: Yani, sonuç itibarıyla, eğer bu madde bu şekilde
geçecekse yetersizdir, eksiktir; ücretin devlet memurlarına
eşitlenmesi lazım ve ocak ayından itibaren de bir tazminat
ödenmesi lazım. Bize göre mesele bu değil yani böyle olsa bile mesele
bu değil.
Şimdi, siyasi partiniz 2002 yılında
Türkiyede iktidar olduğunda Türkiye'ye barış
vadetmiştiniz, Türkiye'de şiddeti, terörü
sonlandıracağınızı beyan etmiştiniz ve
Türkiye'nin Kürt meselesini de çözeceğinizi ifade etmiştiniz. 1984
yılında bu yasa çıktığı zaman, o zaman da
karşı çıkmıştık. O zaman da karşı
çıkmıştık. Neden karşı
çıkmıştık? Şunu ifade edeyim: Şimdi, güvenlik
korucularının veya köy korucularının ifa ettiği görev
nedir? Güvenlik hizmetidir. Güvenlik hizmeti, devletin asli bir görevi
değil mi? Tıpkı eğitim gibi, sağlık gibi. Peki,
Anayasa'nın 128inci maddesi ne söyler? Aynı şekilde şunu
söyler: Kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler memurlar
ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülür. der. Dolayısıyla,
güvenlik gibi bir hizmetin devletin asli memuru olmayan koruyucular eliyle
yürütülmesi mümkün değil; olaya bu şekilde bakacaksınız.
Anayasa bunu söylüyor ama siz, eksen değiştirdiğiniz için yani
barış odaklı politikalardan, Türkiye'de çözüm odaklı
politikalardan savaş odaklı, güvenlik odaklı politikalara
yöneldiğiniz için şimdi bizim karşımıza bununla
geliyorsunuz. Dolayısıyla, yapmamız gereken şudur:
Türkiye'de Kürt meselesini çözmektir, Türkiye'de barış odaklı
siyaset izlemektir, Türkiye'de köylerde koruculuğun
olmadığı bir sistemi yaratmaktır, bir barışı
yaratmaktır, bir düzeni yaratmaktır. Bizim karşımıza
bununla gelmeyin. Gelin, hep beraber Türkiye'de barışı
sağlayalım. Köy korucularının köyde ellerinde silahla
dolaşacağı bir ortam değil; onların, ormanda
ormanı koruyacağı, tarımı genişleteceği,
merayı koruyacağı ve köyü koruyacağı, köyün
güzelleşeceği işler yapacağı bir hizmeti sunalım.
Ama siz, şimdi, bakın, geldiğimiz yerde, yirmi yıl sonra
güvenlik odaklı politikalarla karşımıza geliyorsunuz. Yirmi
yıl önce, -gerçekten, vicdanınıza sesleniyorum- bu şekilde
mi iktidara gelmiştiniz? Yirmi yıl önce bu meseleyi çözecektiniz,
bunlara ihtiyaç kalmayacaktı.
Bakın, buradaki arkadaşların bir
kısmı hatırlamaz ama şunu ifade edeyim: Bakın, 2015
tarihli koruculukla ilgili olarak CHP Grubunun verdiği, benim imzamla ve
arkadaşlarımızın imzasıyla verdiği yasa teklifi.
2015 tarihli; burada, bakın, 2015 tarihli. Şunu söyledik biz; parti
programımızda var: Biz koruculuğu kaldıracağız
ama korucuların bütün özlük haklarını koruyacağız,
emeklilik haklarını koruyacağız, emeklilik yaşı
gelmeyenleri mutlaka bir kamu hizmetinde
çalıştıracağız, çocuklarına mutlaka istihdam
sağlayacağız -mutlaka- ama devletin güvenlik hizmetlerini asli
memurları eliyle yürüteceğiz. Ama, şimdi siz ne
yaptınız? Tıpkı diğer hizmetler gibi, güvenlik
hizmetlerini ihale ettiniz. Kime? Paramiliter güçlere; SADATa, bilmem neye,
sağa sola
Şimdi karşımıza bu yasa teklifiyle
gelmişsiniz. Geldiğiniz nokta bir çıkmazdır. Bakın,
bütün koruculara ben buradan sesleniyorum: 74 bin korucu var, 74 bin.
Onların bütün güvencesi biziz çünkü Türkiye'de barışı biz
sağlayacağız, onları barış ortamında
devletin asli memurları hâline getireceğiz ama güvenlik memuru olarak
değil, köylerinde -dediğim gibi- çevreyi koruyan asli memurlar hâline
getireceğiz; sizin gibi, onları gerçekten güvenlik hizmetine
sokmayacağız; onları ölüme göndermeyeceğiz,
yaşatacağız.
Değerli arkadaşlar, eğer bunu bu
şekilde geçirecekseniz bizim önerimiz şudur: Ocak ayından
itibaren koruculara ek tazminat verelim, onları bu ücretlerle ölüme mahkûm
etmeyelim, en az memurların aldığı ücret kadar ücret
ödeyelim. Ama asıl yapmamız gereken, Türkiye'de barışı
sağlamaktır ve Türkiye'de köy korucularına gerek olmayan bir
barış ortamını sağlamaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Hepinize
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 1inci madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sıralarına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına(x)
Görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 2nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 2- 11/4/1928 tarihli ve 1219 sayılı
Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı
İcrasına Dair Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 14- 31/12/2011 ila
23/11/2015 tarihleri arasında diş protez laboratuvarlarında
diş protez teknisyenleri ve diş protez teknikerlerine ait iş ve
işlemlerde yardımcı olmak üzere, Sağlık Bakanlığı
ve Milli Eğitim Bakanlığı arasında düzenlenmiş
olan protokol kapsamında eğitim almış olanlar diş
protez laboratuvar sahibi ve mesul müdürü olmamak üzere, yardımcı personel
olarak çalışabilir. Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul
ve esaslar Sağlık Bakanlığınca belirlenir. Bu
personelin çalışacağı yerlerde şu hususlara dikkat
edilir;
A) Çok Amaçlı Diş Protez
Laboratuvarı:
Diş protez laboratuvarı; diş hekimi
eliyle hastadan elde edilen ölçü, model ve kayıtlar üzerinde meslek
bilgisinin gerektirdiği kurallara bağlı kalarak ve diş
hekiminin vereceği bilgilerle istekler de dikkate alınarak,
ağız protezleri, çene-yüz protezleri, ortodontik aygıtlar yapmak
ve gerektiğinde yapılmış protezlerle, aygıtları
onarmak işlemleri ile görevli diş protez teknisyenliğinin hizmet
alanına giren işlerin yapıldığı laboratuvar olup;
asgari 60 metrekare olan yerlerde kurulur.
Bu laboratuvarlarda bulunacak üniteler ve asgari
araç ve gereçler şunlardır:
1) Modelasyon Ünitesi:
a) Ölçüm
aleti (Paralometre)
b) Yeterli
sayıda bütan gaz veya havagazı beki (çalışma masasına
bakır boru ile çekilen tesisat, emniyet vanası ile tespit edilir)
c) Çalışma
masası (kişi başına 110x60 cm. ebadında)
2) Dublikasyon ünitesi:
a) Eritme
ünitesi (elektrikli veya manuel)
b) Dublikasyon
kalıpları
3) Alçı ve Rövetman Ünitesi:
a) Alçı
kesme motoru
b) Vibratör
c) Alçı
ve rövetman hazneleri
d) Çökertmeli
lavabo
4) Döküm Ünitesi:
a) Ön
ısıtma fırını (elektrikli veya gazlı)
b) Şalome
c) Döküm
makinası (Endüksiyon, mekanik, elektrikli veya vakumlu)
d) Kaynak
cihazı
e) Aspiratör
5) Akril Hazırlama Ünitesi:
a) Kaynatma
ünitesi
b) Basınçlı
polimerizasyon ünitesi
c) Pres
(Hidrolik veya mekanik)
d) Mufla
açma ve mum eritme düzeneği (Tercihen basınçlı sıcak su
spreyli)
e) Yeterli
sayıda mufla veya brit
6) Tesviye ve Polisaj Ünitesi:
a) Kumlama
cihazı
b) Tesviye
motoru (Korumalı)
c) Elektroliz
Cihazı
d) Polisaj
motoru (Korumalı)
e) Vakumlu
toz emicili çalışma masası (kişi başına 110x60
cm. ebadında)
f) Kompresör
g) Filtrasyon
ve havalandırma
7) Porselen Ünitesi:
a) Porselen
fırını
b) Porselen
özel spatül ve fırçası
c) Pindeks
d) Kumlama
cihazı
e) Ultrasonik
temizleyici veya buhar cihazı
f) Mikromotor
g) Vakumlu
toz emici çalışma masası (kişi başına 110x60 cm.
ebadında)
h) Kompresör
B) Diş Protez Metal Döküm Laboratuvarı:
Ağız içi protezlerinin metal alt
yapılarının hazırlandığı laboratuvar olup
asgari 40 metrekare olan yerlerde kurulur.
Bu laboratuvarlarda bulunacak üniteler ve asgari
araç ve gereçler şunlardır:
1) Modelasyon Ünitesi:
a) Ölçüm
aleti (Paralometre)
b) Yeterli
sayıda bütan gaz veya havagazı beki (çalışma masasına
bakır boru ile çekilen tesisat, emniyet vanası ile tespit edilir)
c) Çalışma
masası (kişi başına 110x60 cm. ebadında)
2) Dublikasyon ünitesi:
a) Eritme
ünitesi (elektrikli veya manuel )
b) Dublikasyon
kalıpları
3) Alçı ve Rövetman Ünitesi:
a) Alçı
kesme motoru
b) Vibratör
c) Alçı
ve rövetman hazneleri
d) Çökertmeli
lavabo
Ayhan
Erel Arslan
Kabukcuoğlu Fahrettin
Yokuş
Aksaray Eskişehir Konya
Ahmet
Kamil Erozan Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Bursa Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Adana
Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.
Buyurunuz Sayın Çulhaoğlu. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 2nci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubunun
görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, bir hekim
olarak, bugün sizlere hayatınızın her döneminde bire bir
karşılaştığınız ve
hayatlarınızı emanet ettiğiniz hekimlerin en büyük
yardımcıları olan, daha ortaöğretim çağlarında,
16-17 yaşlarında sağlık kuruluşlarında
mesleğini yapmaya başlayan yardımcı sağlık
personellerinin sorunları hakkında bilgi aktarmak istiyorum.
Ülkemizde sağlık konusu Herkes,
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına
sahiptir. ifadesiyle Anayasamızda yer almıştır. Yardımcı
sağlık personeli kardeşlerimiz hafta sonu, gece gündüz, bayram
tatili demeden görev yapan, nöbet tutanlardır. Yani kim bunlar?
Sağlık memurundan ebesine, hemşirelerinden teknisyenlerine,
teknikerlerden perfüzyoniste, konuşma terapistinden, paramediğine,
diş teknisyeni ve teknikerine kadar yardımcı sağlık
personellerinden bahsediyorum. Bu kardeşlerimiz sağlık
kuruluşlarında her an yanı başımızda görev
yapmalarının yanında çalışanların
sağlık eğitimlerinde görev almaktalar, çalışma
alanında genel hijyen şartlarını denetlemekteler, iş
sağlığı ve güvenliği alanında planlama
yapmaktalar, iş sağlığı ve güvenliğini
değerlendirmekte, takip etmekte ve gerekli yönlendirmesini
sağlamaktalar. Ayrıca, veri toplamak, gerekli kayıtları
tutmak gibi görevleri de vardır.
Sadece pandemi dönemindeki başarıları
bir gösterge değildir. Bu meslek mensupları her zaman olağanüstü
gayretleriyle her türlü övgüye layık olduklarını hep bize
göstermişlerdir. İşte, bunların uygulanmasında ve
tatbik edilmesinde biz hekimlerin en büyük yardımcıları olan bu
meslek gruplarına mensup arkadaşlarımız ne yazık ki
tam olarak haklarını alamamakta ve bir sürü sorun içerisinde görev
yapma durumunda bırakılmaktadırlar. Bu böyle olmamalıdır
değerli arkadaşlarım, insanların hayatlarını
emanet ettiği bu meslek mensupları mesai saatlerinde işlerinden
başka bir şey düşünmemeli ve tüm dikkatlerini işlerine
vermelidirler. Yanlış sağlık politikalarıyla, iş
yerlerindeki yemeklerinin kalitesizliği ve yetersizliğiyle fazla
çalıştırılmakla, ücretlerinin azlığıyla
uğraştırılmamalıdır. Bu kardeşlerimiz için
söz verdiklerinizi yerine getirmeniz bile yeterlidir. Nerede kaldı
hemşirelerimizin 3600 ek göstergesi? Söz verileli epeyce zaman geçti,
beklenti içerisine soktuğunuz bu kardeşlerimizin hak ettiklerini verme
zamanı daha gelmedi mi?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bunların yanında bir de sağlığın
39 branşından mezun olmuş, atama bekleyen ve bugün
sayıları 600 bini geçmiş sağlık bölümleri mezunu
gençlerimizin durumları vardır. Her yerde plansızca açılan
sağlık meslek okullarında hâlen okuyan on binlerce öğrenci
var. Bu okulların eğitim kalitesinin de sürekli düştüğünü
söylemek yanlış olmaz. Yazık değil mi? Millî Eğitim
Bakanına sormak isterim: İhtiyaç yoksa bu kadar okul neden
açıldı? Bunlara bugüne kadar göz yumulduysa da bugün niye hâlâ
açılmasına göz yumuyor hatta teşvik ediyorsunuz? Bu kadar
sağlık çalışanı iş yükü altında ezilirken,
OECD ortalamalarının çok altında hemşire, ebe,
sağlık profesyoneli sayısıyla
çalışılırken bu gençler neden evlerinde oturtulurlar? Neden
Sağlık Bakanlığı eksik kadroları tamamlamaz,
sorarım. Sağlık Bakanlığının
yaptığı atamalar çok eksik ve yetersiz değil mi? Bunlar,
işsiz kalmak için mi bu okulları bitirdiler? Yazılı ve
görsel basında sürekli sağlık teknisyeni, teknikeri bölümü
mezunu gençlerimizin feveranlarını görmekteyiz. Pandemi döneminde
bile bu iktidar bizi görmüyor, ülkemizin en çok ihtiyaç duyduğu günlerde
bile bizim katkımızı göz ardı ediyor. demekteler.
Bunlardan acil olarak hemşire, radyoloji, ilk ve acil yardım
bölümleri mezunları, diş teknisyeni ve teknikerleri, paramedik bölüm
mezunlarından bir bölümü fakatsız, lakinsiz, istisnasız
işe başlatılmalı; hastanelerimizde görev yapan
sağlık emekçilerimiz bir nebze olsun
rahatlatılmalıdır. Çok geç kalınmış değildir,
hâlen bu bölüm mezunlarına çok acil ihtiyaç duyulmaktadır.
AK PARTİ iktidarını aklıselime
davet ediyor, bir an önce bu kardeşlerimizin işe
başlatılması ve hâlihazırda çalışanların
iş yükünün hafifletilmesi gerekmektedir diyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 2- 11/4/1928 tarihli ve 1219 sayılı
Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı
İcrasına Dair Kanuna aşağıdaki geçici madde ilave
edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 14- 31/12/2011 ilâ
23/11/2015 tarihleri arasında diş protez laboratuvarlarında
diş protez teknisyenleri ve diş protez teknikerlerine ait iş ve
işlemlerde yardımcı olmak üzere, Sağlık
Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı
arasında düzenlenmiş olan protokol kapsamında eğitim
almış olanlar diş protez laboratuvar sahibi ve mesul müdürü
olmamak üzere, yardımcı personel olarak çalışabilir. Bu
maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Sağlık
Bakanlığınca belirlenir.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Kamil
Okyay Sındır
İstanbul Antalya İzmir
Mehmet
Akif Hamzaçebi Alpay
Antmen İlhami
Özcan Aygun
İstanbul
Mersin Tekirdağ
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen İzmir
Milletvekili Sayın Kamil Okyay Sındır.
Buyurun Sayın Sındır. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
2nci madde üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, 2nci maddede diş protez
laboratuvarlarında diş protez teknisyenleri ve diş protez
teknikerlerine ait iş ve işlemlerde yardımcı olmak üzere
-diyoruz- Sağlık Bakanlığı ve Millî Eğitim
Bakanlığı arasında düzenlenmiş protokol
kapsamında kurslarda eğitim almış olanların, diş
protez laboratuvar sahibi ve mesul müdürü olmamak üzere yardımcı
personel olarak çalışabilmesine olanak sağlanıyor. İlk
bakışta ne güzel, eğitim veriliyor, protokol
yapılmış; o kişiler de o imkânları, o iş ve
işlemleri yapabilecek yardımcı eleman olarak ama bu düzenlemeye
baktık, sorduk, Türk Dişhekimleri Birliğinin bilgisi var
mı? Yok. Diş teknisyenleri derneklerinin bilgisi var mı? Yok.
Onların oluru alınmış mı? Hayır.
Dolayısıyla, bir yandan 6.100 kişiyi ilgilendiren bu
düzenlemeyle iyi bir şey yapıyoruz derken aslında belli bir
kesimin de olumsuz olarak etkilenme olasılığını göz
ardı etmişiz; tabii, bu da komisyon çalışmaları ve
yasama kalitesi açısından pek kabul edilebilir bir şey
değil.
Aslında torba kanun eleştirisini hep
yapıyoruz ama benim çok temelde söylemek istediğim şey, bu torba
kanun, bu temel kanun benim irademe ipotek koyuyor değerli arkadaşlar.
Ben bu 26 maddelik teklifin bazı maddelerine olumlu ve evet oyu
verebilecekken kanunun tümünün oylanması nedeniyle o maddelere de olumsuz
oy vermek durumunda bırakıyorsunuz bir milletvekili olarak beni. Bu
da yasamanın kalitesinin nasıl olumsuz etkileneceğini ortaya
koyuyor.
Değerli arkadaşlar, kanun teklifinin
maddeleri arasında bir tanesi var ki bu ihdas maddesiydi, sıra
sayısında 16ncı madde olarak geldi, işverene günlük 2,5
lirayla aylık 75 lira asgari ücret desteğinin verilmesini düzenleyen
madde. Şimdi, bu da nereden, bütçeden mi? Değil, İşsizlik
Sigortası Fonu'ndan. Tabii, işverenin İşsizlik
Sigortası Fonu'na verdiği prim desteğinin ne kadar olduğunu
biliyor musunuz? İşçinin aldığı brüt ücretin yüzde
2si kadar. Şöyle bir hesap yaptım: Asgari brüt ücret 3.577 lira,
yüzde 2si ne yapıyor arkadaşlar? 71 lira 54 kuruş yani
işveren, asgari ücretli bir işçi için 71 lira 54 kuruş bu
İşsizlik Sigortası Fonuna katkı koyuyor. Peki, bu
İşsizlik Sigortası Fonu'ndan ne kadar geri alıyor? 75 lira
alacak bu yıl sonuna kadar bu düzenlemeyle. Dolayısıyla,
şunu söyleyebiliriz rahatlıkla: Asgari ücretli işçimiz,
emekçimiz maalesef, ne yazık ki zavallı işvereni destekliyor, 75
lira kendi bütçesinden, Fon'undan işverene katkı koyuyor ki
işverenden 71 lira gelirken Fona.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu
maddenin dışında bir başka konu TÜİK'le ilgili bir
madde var idi ki bakın, soruyorum: Şu an itibarıyla Türkiye
İstatistik Kurumu, özel bütçeli bir idare mi, genel bütçeli bir kamu
idaresi mi, hangisi? Henüz kanun çıkmadı, genel bütçeli bir kamu
idaresi statüsünde Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu içerisindeki yeri
itibarıyla, konumu itibarıyla, cetveldeki yeri itibarıyla.
Bakın, 76 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi
ne zaman çıktı? 30 Haziran 2021de. Kararnameyle 4 sayılı
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 598inci maddesi
değiştirilerek 30 Haziran yani geçen ay sonu itibarıyla
şöyle deniliyor: Bu Bölümün amacı, özel bütçeli, kamu tüzel
kişiliğini haiz, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile
ilişkili Türkiye İstatistik Kurumunun kuruluş, görev ve
yetkilerine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Kurumun merkezi
Ankaradadır. Kurum kısaca TÜİK olarak
adlandırılır. Daha biz burada kanunla TÜİKe özel bütçeli
idare olma statüsünü vermemişken Cumhurbaşkanlığı bir
kararnameyle TÜİKi çoktan özel bütçeli idare konumuna zaten koymuş
30 Haziran 2021 tarihinde. Böyle bir düzenleme olabilir mi değerli
arkadaşlar? Normlar hiyerarşisine aykırı bir kararnameyle
kanunun üzerinde böyle bir yetkiyi nereden alıyorsun? Şimdi, biz
aslında formalite yapıyoruz. O kararnameyle özel bütçeli olarak ilan
edilmiş olan TÜİKi özel bütçeli statüye getirmeye
çalışıyoruz. O nedenle bu da yasamanın ne kadar kalitesiz,
niteliksiz olduğunu gösteriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bir başka konumuz: Tabii, bu Köy Kanunuyla ilgili de bir
iki şey söylemek istiyorum geçen maddeydi ama. Bakın, köy kaldı
mı diye sormak istiyorum size, büyükşehir sınırları
içerisinde köy tüzel kişiliği var mı? Yok. 442 sayılı
Köy Kanunu -1924 yılında çıkmış- köylerdeki
korucuları tanımlıyor, güvenlik korucularını. Evet,
6360 sayılı Kanunla bu korucuların, aslında, bu
düzenlemenin yeni şekliyle güvenlik korucularının da bu anlamda
aynı usulle görevlendirilebileceği belirtilmiş ama usul ne peki?
442 diyor ki: Korucular ihtiyar meclisi tarafından tutulur... Mahallede
ihtiyar meclisi mi var? Yok. Kendi içinde hukuk dışı bir
uygulama yine almış başını gidiyor. Böylesi düzenleme,
böylesi bir kanun çalışması, yasama çalışması,
faaliyeti olamaz diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Budak, Sayın Sümer,
Sayın Hamzaçebi, Sayın Göker, Sayın Taşcıer,
Sayın Şeker, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın
Sarıaslan, Sayın Tutdere, Sayın Şahin, Sayın Alban,
Sayın Ünsal, Sayın Arık, Sayın Ünlü, Sayın Ceylan,
Sayın Emre, Sayın Berberoğlu, Sayın Tarhan, Sayın
Zeybek.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
XI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 2nci maddesinde yer alan aşağıdaki
ibaresinin aşağıda bulunan şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Murat
Sarısaç Habip
Eksik Abdullah
Koç
Van Iğdır Ağrı
Ali
Kenanoğlu Garo
Paylan Mahmut
Celadet Gaydalı
İstanbul
Diyarbakır Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Iğdır Milletvekili Sayın Habip Eksik.
Buyurun Sayın Eksik. (HDP sıralarından
alkışlar)
HABİP EKSİK (Iğdır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
AKP iktidarının yasa yapma şekli
hakikaten artık Meclisi baypas etmeye dönüşmüş noktadadır.
Bakın, ben Türkiye Büyük Millet Meclisinin Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunun bir üyesiyim. Bugün
itibarıyla bu Komisyona sadece bir defa kanun teklifi gelmiştir, o da
Sağlık Bakanlığı üzerinden gelmiştir. Aile ve
Çalışma Bakanlıklarıyla ilgili bugüne kadar hiçbir
şekilde Komisyona teklif gelmemiştir, hemen hemen hepsi Plan ve Bütçe
Komisyonunda, âdeta bu işin uzmanlarından kaçırılarak
yürütülmüştür.
(Uğultular)
MEHMET GÖKER (Burdur) Sayın Başkan, çok
gürültü var.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa)
Uğultu var Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Eksik, bir saniye.
Sayın milletvekilleri, lütfen sükûneti
sağlarsak
Buyurunuz Sayın Eksik.
HABİP EKSİK (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan tekrardan.
Ve bu açıdan şu akla geliyor: AKP
iktidarı, komisyonlarda uzman olarak belirledikleri ve o
komisyonların üyeleri olan kişilere de güvenmiyor demektir. O
komisyonlarda gerçekten görev alan kişilerin hiçbirisine güvenmiyor, bu
işi âdeta halktan ve Meclisten kaçırarak yapmaya
çalışıyor.
İkincisi şöyle bir durum söz konusu: Kanun
yaparken âdeta mahkemelerin karşı hamlelerini oluşturarak yapma
yolunu seçiyor ve bu noktada da daha önce yargının karar verdiği
konularla ilgili Meclisteki el çoğunluğunu kullanarak burada
yargıyı baypas ediyor.
Nitekim, bu kanun teklifiyle ilgili gerçekten
mağdur olan 6 bine yakın insan var ama bu insanların bugün
mağdur olmasının temel sebebi YÖKün ve Millî Eğitim
Bakanlığının sertifikalarla ümit tacirliği
yapmasıdır. Âdeta her konuda, her alanda su gibi sertifika
dağıtıyor, ümit tacirliği yapıyor, üç beş
kuruş orada şey yapmak için insanların ümitlerini çalıyor.
Bakın, bu noktada şöyle bir durum söz konusu: Sizin
sertifikaları çalışma alanını daha nitelikli hâle
getirmek için vermeniz gerekirken çok iyi görüyoruz ki bu sertifikalarla, AKP
iktidarı, kendine yakın kişileri işlere sokma ve aynı
zamanda ümit tacirliği yapmakla insanları oyalama peşindedir; bu
kanunda bu durum söz konusu. Danıştay aslında bu kanunu daha
önce makul bir gerekçeyle iptal etmiş olmasına rağmen AKP
iktidarının, bugün bir tarafın mağduriyetini gidermek için
başka bir tarafın mağdur edilmesine -yani diş protezi ve
teknisyenlerini mağdur etme noktasında- sebep olduğunu
söyleyebiliriz. Oysaki insanlara sertifikalar dağıtılırken
-eğitimlerine- çalışma hayatlarında daha nitelikli
işler yapmaları için verilmesi gerekirdi. Karşı hamle dedim
çünkü Danıştayın verdiği karara karşı hamle
oluşturdu.
Biz bunu nereden biliyoruz? Bakın, burada, bu
Mecliste yıllarca milletvekilliği yapmış olan ve bir
partinin Eş Genel Başkanlığını yapan Sayın
Demirtaş hakkında bir karar verdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
ve AKPnin Genel Başkanı şunu dedi: Biz karşı
hamlemizi yaparız. Ben size Sayın Demirtaşın 4 Ekim 2016
tarihinde Mecliste grup toplantısında yaptığı bir
konuşmayı hatırlatarak aslında, bu işi,
karşı hamleyi nasıl alışkanlık haline
getirdiğini ve OHALi de niçin süreklileştirmeye
çalıştığını hatırlatayım. 4 Ekim 2016
tarihinde Sayın Demirtaş diyor ki: Darbeyi eniştemden
öğrendim. diyor, yalan söylüyor, külliyen yalan. Darbeden senden, benden,
enişteden, MİTten önce haberi vardı... Darbenin istihbaratını
alacaksın önceden, tedbirini alacaksın, 225 insan
yaşamını yitirecek, sırf sen kendi iktidarını
sağlamlaştır diye bir darbe tehdidini önlemek yerine, harekete
geçmelerini bekleyeceksin. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük
kumpasıyla karşı karşıyayız, darbe içinde
darbeyle karşı karşıyayız. Bu hakikati herkes bu
Meclis kulislerinde konuşuyor da bu kürsülerde konuşmaya cesaret
edemiyor artık. Biz de konuşmasak kim konuşacak? Bu hakikatler
hep sır olarak, kulis bilgisi olarak mı kalacak? Senin bilgin
vardı madem neden 225 insanın ölümüne göz yumdun? Neden Parlamentonun
bombalanmasına göz yumdun? Neden darbe girişiminde bulunanları
teşebbüs aşamasında içeri almadın?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
HABİP EKSİK (Devamla) Hesabına
geldi çünkü. Böyle olursa işte Memleketi yıllarca OHALle, kanun
hükmünde kararnameyle yürütürüz. Milletin canı pahasına ortaya
koyduğu direnişi de sahiplenir, buradan alır, yıllarca
memleketi götürürüz. Hesap bu. Bunu bozan, oyunu bozan, bunu teşhir eden
tek parti biziz. Biz olduğumuz için de işi gücü
bırakmış, bizle uğraşıyorlar.
Şimdi, anladınız mı değerli
milletvekilleri, sevgili halkım; Demirtaş niçin içeride? Çünkü
Demirtaş, darbe içinde darbe yapıldığını ve OHAL kanunlarının,
OHAL gerekçelerinin süreklileştirileceğini; buradan insanların,
halkımızın kıskaca alınacağını önceden
teşhir ettiği için işte öfkeyle, düşmanvari politikayla AKP
iktidarı maalesef onu bugün rehin tutuyor. Bakın, Sayın
Demirtaş bunları dedi ama AKPnin Genel Başkanı ne
demiş bakalım, diyor ki: Bu darbe Allahın bir lütfudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HABİP EKSİK (Devamla) Sayın
Başkan, fark ederseniz çok kalabalıktı, siz sesimi kestiniz o
sırada. Bir dakika daha rica edersem.
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
HABİP EKSİK (Devamla) Teşekkürler.
AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan
diyor ki: Bu darbe Allahın bir lütfu. Kendisi için diyor. Ne istediler
de vermedik? 17 üniversitenin iznini verdim." diyor, kendisi diyor.
İçişleri Bakanı diyor ki: FETÖ mümtaz bir şahsiyettir.
FETÖyle, Zekeriya Özle ilgili konuşulan iddialar ipe sapa gelmeyen
iddialardır." diyor, televizyon ekranlarında söylüyor.
Pennsylvaniaya gidip el pençe duranlar, başlarına fes geçirenler,
başlarına örtü geçirenler aha bu sıralarda bile maalesef AKPnin
milletvekili olarak hâlâ duruyorlar ama bugün insanlarımızın
haklarını, hukuklarını hukuksuz bir şekilde gasbetmek
için OHAL kanunu bir yıl daha uzatılmak isteniyor. Niçin? Çünkü darbe
içinde darbe gerçekleştirildi ve bugün Selahattin Demirtaş dâhil
onlarca, yüzlerce, binlerce siyasetçi rehin tutuluyor.
İnsanlarımız korkuyla âdeta esir tutulmaya
çalışılıyor ve bu açıdan da halklarımıza
diyoruz ki: İlk seçimde tokat vurun ki derslerini alsınlar.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Gecenin bu saatinde usul
ekonomisi gerekçesiyle söz talep etmeyeceğim ancak bu tarz
konuşmaları defaatle yaptılar dün, bugün. Şunu demek
isterim bu ülkenin evladı olarak bırakın partileri bir tarafa:
FETÖ darbe girişimi ile Meclisin aldığı yasal karar
gereği oluşan olağanüstü hâli aynı kefeye koymak bile
aslında kime hizmet ettiğinin en güzel göstergesi. Biz diyoruz ki:
FETÖnün darbe girişimine karşı Meclis o gün çok dik durarak,
gereğini yaparak olağanüstü hâli yasal faaliyet olarak hayata
geçirdi. Eğer o olmasaydı ne olurdu, ben kamuoyunun takdirine
bırakıyorum.
Bu konuşmanın tümünü reddediyoruz.
Şimdiye kadar çok cevap verdiğimden dolayı cevap vermiyorum
Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HABİP EKSİK (Iğdır) Sayın
Başkan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bir şey demedim
Sayın Başkanım, uzatmayalım lütfen.
BAŞKAN Bir saniye efendim.
HABİP EKSİK (Iğdır)
Kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum. FETÖ bir darbe
girişiminde bulundu. Lanet bir şekilde 225 insanımızın
katledilmesine sebep oldu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 251.
HALİL ETYEMEZ (Konya) Sen sayıyı da
bilmiyorsun.
HABİP EKSİK (Iğdır) Ama AKP
iktidarı o dönem bu darbeyi önleyebilecekken önlemedi ve buradan da güç
devşirdi. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Eksik.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kimin ne
devşirdiğini biliyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 3üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 3- 20/2/1930 tarihli ve 1567 sayılı
Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunun mülga 4
üncü maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"MADDE 4 - Hazine ve Maliye
Bakanlığı; bu Kanuna dayanılarak çıkarılan karar,
yönetmelik, tebliğ ve diğer genel ve düzenleyici işlemler
uyarınca başvurusu alınacak, düzenlenecek veya onaylanacak her
türlü izin veya belge ile Bakanlık tarafından geliştirilen bilgi
sistemlerinin sistem kullanıcılarına sunumu kapsamında, her
bir başvuru, izin, belge veya sistem sunumu için bir mali yıl
içerisinde altı milyon Türk lirasını geçmemek üzere yönetmelikte
belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde ücret almaya yetkilidir. Söz konusu
tutarlar her bir başvuru, izin, belge veya sistem sunumu için yayımlanacak
Cumhurbaşkanlığı Kararında ayrı ayrı
belirtilir. Bu tutar, her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak
4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre tespit ve
ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılarak
uygulanır."
İlhami
Özcan Aygun Cavit
Arı Mehmet
Bekaroğlu
Tekirdağ Antalya İstanbul
Kamil
Okyay Sındır Alpay
Antmen Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İzmir Mersin İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) -Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen İzmir
Milletvekili Sayın Kamil Okyay Sındır.
Buyurunuz Sayın Sındır. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Evet, bu torba kanun -az önce de konuşmamda
belirttim- 25 madde olarak gelmişti Komisyona, 1 madde eksildi, 2 madde
ihdas oldu; 26 madde. Bunun içerisinde yaklaşık 19 kanun ve 2 kanun
hükmünde kararnamede değişiklik var.
Aslında baktık şöyle bir, tali
komisyon olarak Adalet Komisyonuna; Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonuna ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna gönderilmiş ama bu
Komisyonlardan Bizim herhangi bir görüşümüz yoktur. diye yanıt
gelmiş. Oysaki bu 19 kanun, 2 kanun hükmünde kararname içerisinde bu 3
Komisyonu, hatta bunların dışında Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonunu ve Çevre Komisyonunu da ilgilendiren çok temel
maddeler var ki mesela bunlardan bir tanesi ormanlarda hava
ayrıştırma tesislerinin kurulmasına imkân veren bir durum.
Yani Komisyona şöyle bir baktık değerli arkadaşlar, bu
konuda kim yetkin, kim konuyu bilen birisi; kimse yok. Hani, iyi kötü biz kendi
çapımızda bir şeyler söyleyebiliyoruz. Konunun uzmanı var
mı? Yok. Teklifi sunan arkadaş biliyor mu? Bilmiyor milletvekili
arkadaşlarımız. Konu, teknik bir konu. Hani, Bakanlıktan
çağırdık da birileri geldi de bize bir şeyler anlattı
ve o Komisyondan o madde öyle geçti.
Değerli arkadaşlar, bakın, 1 madde de
Tarım, Orman ve Köyişlerini ilgilendiriyor ki aslında bundan
daha önemlisi, 3 madde var ki daha önce Adalet Komisyonunda
görüşülmüş ve Meclise gelmiş; süre uzatımları, o üç
yıl daha uzatılma meseleleri OHALle ilgili. Daha önce Adalet
Komisyonunda süreler uzatılmış, bellek orada, o Komisyonda
görüşülmüş, geçmiş orada; bilgi, birikim orada; hukukçular orada
ve biz Plan ve Bütçe Komisyonunda Adalet Komisyonunun işini, görevini
yapmak durumunda kaldık.
Sayın Komisyon Başkanımız tabii
Bazen böyle şeyler olabiliyor, bize geliyor. falan dedi ama bunun
olmaması gerekiyor. Yani Plan ve Bütçe Komisyonu bir joker komisyon
değil. Getir kardeşim torbaya, ne olursa olsun biz her şeyi
konuşuruz, görüşürüz. gibi, her şeye, her konuya eğilecek,
her konu hakkında karar verecek bir komisyon değil, olmaması
gerekiyor ama artık bir joker komisyonu hâline geldi maalesef.
Bakın, OHAL'le ilgili bir düzenleme
yaptık, yapılıyor, üç yıl daha uzatılması.
TMSF'yle ilgili örneğin, teklifin 20nci maddesi, 25/7/2018 tarihli 7145
sayılı Kanunun geçici 1inci maddesindeki üç yılı
altı yıl olarak değiştirmeyi öngören bir madde. Oysaki
10/11/2016 tarihli 6758 sayılı OHAL Kanunu'nun 19uncu maddesinin
(2)nci fıkrası uyarınca TMSFnin kayyum olarak atanmasına
dair hüküm Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı
yıl süreyle uygulanır. diye değiştirilecek. Ancak, bu süre
uzatımı 6758 sayılı OHAL Kanunu'na işlenmiyor, yok
çünkü. 6758 sayılı OHAL Kanunu'na girin, bakın,
-mevzuat.com.trden veya Cumhurbaşkanlığı sayfasından-
orada böyle süre uzatımıyla ilgili hiçbir hüküm yok. Nerede var bu?
Bu, 7145te var da bakın 6758in 19uncu maddesinin (2)nci
fıkrası şöyle diyor: Bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten sonra ve olağanüstü hâlin devamı süresince
kayyım
olarak TMSF atanır. Kanunda yer alan hüküm bu. Yani Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten sonra -ve diyor veya değil- ve olağanüstü
hâlin devamı süresince
diyor. Olağanüstü hâl devam ediyor mu
değerli arkadaşlar, ediyor mu şu anda? Etmiyor.
Dolayısıyla o ve şartı nedeniyle yürürlük konusunda da
aslında ortada kalan, çok da kabul edilebilir olmayan bir durum; yasama
kalitesi açısından sorunlu, sakat bir durum da maalesef
karşımızda.
Değerli arkadaşlar, bir başka konu
engellilerle ilgili bir mesele. Arkadaşlarımız bunun
detayına girecekler ama bakın, engellilerle ilgili 5378
sayılı Kanun, 7/7/2018de üç yıl uzatılmış. Yani
ilgili belediye ve kamu kurum ve kuruluşları ile umuma açık
hizmet veren her türlü yapıların ve açık alanları malikleri
ile toplu taşıma araçlarının sahiplerine eksikleri
tamamlaması için üç yıl süre verilmişti, şimdi bu,
altı yıla uzatılıyor. 2005te çıkmış bir
kanun, yirmi yıl olmuş yani aradan yirmi yıl geçmiş,
sürekli uzatıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) Ben
hatırlıyorum, sürekli uzatıldı, sürekli uzatıldı.
Ben Belediye Başkanıydım, belediyem içerisindeki, Bornova
Belediyesi içerisindeki bütün binaları, asansörleriyle ve kentin
içerisindeki kaldırımlarıyla, yollarıyla bu kanuna uygun
hâle getirdim. Peki, hâlâ niye duruyor, niye hâlâ uzatıyoruz? Sadece toplu
taşıma araçları değil, kamu kurumları da bu kanun
kapsamında.
Değerli arkadaşlar, yine, aynı
şekilde, arkadaşlarımız, tütünle ilgili çok detaylı
değinecekler ama ben şunu söylemek ve sormak istiyorum: Açık
açık söyleyin değerli arkadaşlar, tütün üretmeyin deyin
üreticiye. Çok uluslu sigara şirketleri ve onların kartelleri
istemiyor deyin, yerli ve millî tütünümüzü istemiyoruz deyin biz de
anlayalım, bilelim yani gerçekleri bilelim. Mesele ne biliyor musunuz?
Kıyılmış tütünden korkan kartel şirketler, bunun
engellenmesinden çok memnunlar. Teklifin bu maddesindeki bu düzenlemeyi de
yetersiz buluyoruz, kabul edilemez buluyoruz, bunun en az iki üç sene daha
olması gerektiğini düşünüyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 3üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 3- 20/2/1930 tarihli ve 1567 sayılı
Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunun mülga 4
üncü maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"MADDE 4 - Hazine ve Maliye
Bakanlığı; bu Kanuna dayanılarak çıkarılan karar,
yönetmelik, tebliğler ve diğer genel ve düzenleyici işlemler
uyarınca başvurusu alınacak, düzenlenecek veya onaylanacak her türlü
izin veya belge ile Bakanlık tarafından geliştirilen bilgi
sistemlerinin sistem kullanıcılarına sunumu kapsamında, her
bir başvuru, izin, belge veya sistem sunumu için bir mali yıl
içerisinde altı milyon Türk Lirasını geçmemek üzere yönetmelikte
belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde ücret almaya yetkilidir. Bu ücret,
her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak 4/1/1961 tarihli ve 213
sayılı Vergi Usul Kanununa göre tespit ve ilan edilen yeniden
değerleme oranında artırılarak uygulanır.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Fahrettin
Yokuş
Adana Aksaray Konya
Arslan
Kabukcuoğlu Aydın
Adnan Sezgin
Eskişehir Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Aydın
Milletvekili Sayın Aydın Adnan Sezgin.
Buyurunuz Sayın Sezgin. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; evvelsi gün 15 Temmuz FETÖ hain
darbe girişiminin yıl dönümüydü. Darbe girişimine direnirken
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet diliyor, gazilerimize
şükranlarımı sunuyorum.
Defalarca dile getirildi, getirilmeye de devam
edilecek; FETÖyü AK PARTİ iktidarları beslemiş ve muktedir
konuma getirmiştir. Otuz beş yıl devlet memuriyeti
yapmış bir milletvekili olarak söylüyorum, FETÖyü kritik noktalara
siz yerleştirdiniz, sınavların ve devlette yükselmenin düzenini
siz bozdunuz, liyakati siz iğdiş ettiniz. Türk Silahlı
Kuvvetlerinde, diğer kurumlarda ve maalesef kendi kurumum olan
Dışişleri Bakanlığında bu böyledir; FETÖcü
büyükelçi, FETÖcü general, FETÖcü personel müdürleri sadece ve sadece
sizlerin döneminde atanmıştı. MGKye 2004te sunulan malum
raporu siz yok saydınız.
İktidar hâlen 15 Temmuz darbe girişimini
istismar etmekte, demokrasiyi tümüyle imha niyetini FETÖ ihanetiyle mücadele
bahanesine bağlamaktadır. Esasen olağanüstü hâl
koşullarının torba yasa teklifi içinde yer alan ilgili
maddelerinin beş yıldır devam etmekte olması bile zaten
başlı başına bir anormalliktir, bir yozlaşmadır.
Bu istisna rejimin bir daha uzatılması mevcut istibdadın
takviyesine yönelik yeni bir adımdır. OHAL
koşullarının uzatılmasının bir amacının
seçim ufkunda bu zorlayıcı yetkileri elinizde tutmaya devam etmek
olduğu bellidir. Seçim bir tarafa, istismar edilen OHAL yetkileri,
artık, tabi olduğumuz bu rejimin özünü belirler hâle gelmiştir.
Sayın Genel Başkanımızın
geçtiğimiz hafta dile getirdiği mülkiyet hakkına
dokunulması, tapunun delinmesi hadiselerini bu yetkiler
kolaylaştırmaktadır. Oysa mülkiyet hakkı, insan hakları
sistematiğinin ilk aşamasıdır. İnsan
haklarını ve temel özgürlükleri bu yetkilerin
yarattığı iklimde daha da keyfî ve kuvvetli şekilde
gasbediyorsunuz. Tek adam rejimiyle elde ettiğiniz ve örneklerine dünya
tarihinde nadiren rastlanan şekilde
yozlaştırdığınız güç yeterli gelmiyor, bir de
OHAL yetkilerini kullanmaya devam etmek istiyorsunuz. Bu, apaçık totaliter
temayüldür, iktidarınız için sultanizm kavramı boşuna
kullanılmamaktadır. OHALin uzatılmasını ima eden
maddeler arkasındaki zihniyet ve niyet kötüdür. Amacınız FETÖyle
mücadele etmek değil, apaçık müstebit hamlelerinize bahane
sağlamaktır. Niyetiniz gerçekten FETÖyle ve terörle mücadele
olsaydı bu beş yılda FETÖ bitirilirdi, yurt
dışında bulunan on binlerce PKKlı teröristle ilgili bugüne
kadar kalıcı sonuçlar elde edilebilirdi. Terörün ve ülkemize yönelik
risklerin her türlüsünün iktidarınız döneminde bu denli güçlenmesi
bütünüyle sizin yanlış uygulamalarınızın bir
sonucudur. Daha bir hafta önce getirilen dördüncü yargı paketi vesilesiyle
yaptığım konuşmada son yıllarda her benzer paket
sonrası demokrasi ve insan hakları konularında geriye
gittiğimizi belirtmiştim. İktidarın hiçbir
inandırıcılığının
kalmadığını, iktidara artık ne vatandaşın ne
de dünya âlemin güvendiğini ifade etmiştim. Bugün OHALle ilgili
olarak getirilen maddeler bu eğilimin teyididir. Avrupa Konseyinde hâlâ
denetim sürecindeyiz. Konseyin bir kurucu ülkesini yönetenler olarak bundan hiç
utanmıyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) - Demokrasiden
giderek uzaklaşan uygulamalarınız bu milleti olağan
demokrasi ve hukuk devleti koşullarında yaşamaya layık
görmediğiniz sonucunu ortaya koymaktadır. Millet iradesi
söylemleriyle iktidara gelen bir partinin bu duruma düşmüş
olması, ülkemizi demokrasiden ve millet iradesinden bu denli
uzaklaştırmış olması tarihe geçecek bir ayıp ve
büyük bir acıdır. Daha önce de söyledim, bir defa daha söylüyorum:
İyisiyle kötüsüyle cumhuriyetin kuruluş tarihine mal olmuş tek
parti dönemine yönelik atıflarınız, demokrasi ve hukuka
karşı işlediğiniz suçları aklamaya yetmeyecektir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinde yer alan
aşağıdaki ibaresinin "aşağıda bulunan
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Murat
Sarısaç Garo
Paylan
Bitlis Van
Diyarbakır
Abdullah
Koç Ali
Kenanoğlu
Ağrı İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu.
Buyurunuz Sayın Kenanoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifinin 3üncü maddesi, Türk
Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunun yeniden
düzenlenmesiyle ilgili. Tabii, burada, döviz bürolarının çok
sayıda artması sebebiyle, döviz bürolarını biraz zapturapt
altına alma amacıyla bir düzenleme öngörülüyor. Döviz büroları
niye artıyor? Dövize olan talebin artmasıyla birlikte döviz büroları
artıyor tabii ki. Dövize niye talep artıyor? Tabii, Türk
lirasındaki kayıp, düşüş, Türk lirasının
değer kaybı arttıkça yabancı paralara, döviz diye tabir
ettiğimiz başka ülkelerin paralarına olan rağbet de
artıyor.
Tabii, biz hep şunu söyledik bu kürsülerden:
Ekonomi, demokrasiyle, hakla, hukukla, özgürlüklerle bağlantılı
bir şeydir, bunlardan ayrı bir şey değildir. Çünkü
sermayenin de kendisini güvende hissetmesi gerekir ki demokratik ülkelerde
ancak kendisini güvende hisseder ve bununla birlikte de ancak o zaman sizin
ekonominizde bir refah, bir düzelme, bir iyileşme olabilir.
Şimdi, bu anlamıyla, örneğin 2015te
hani kimileriniz beğenmediği, iktidarın da son süreçte yeniden
sahiplenmeye başladığı çözüm süreci döneminde dolar 2 lira
72 kuruş o zaman, bugüne, günümüze geldiğimiz zaman 8,50
seviyelerinde dolar. Dolayısıyla, bütün bunların ülkedeki
refahla, ülkedeki güven ve demokrasi ile bu refahın da alakalı
olduğunu bilmemiz lazım.
2021 yılında dolar
karşısında en fazla değer kaybeden para birimi Türk
lirası. Tek adam rejiminin resmî olarak hayata geçtiği 9 Temmuz
2018de dolar 4 lira 50 kuruş, faizse yüzde 15 seviyelerinde; şimdi
8,50 seviyelerinde dolar, faiz de yüzde 19 seviyelerinde. Yani, ne faizde bir
düzelme söz konusu, iyileşme söz konusu ne de dövizde. Bu anlamıyla
baktığınız zaman öyle sizin dediğiniz gibi bu tek adam
rejimi ekonomik açıdan da hiç iyi bir şey değil, sonuçları
da ortada. Zaten ülkede insanlar bunun farkında da siz böyle,
istatistiklerle bunu iyi bir şeymiş gibi göstermeye
çalışıyorsunuz.
Bir de bu ekonomik büyüme meselesi var yani ekonomik
büyüme, ülkede üretilen mal ve hizmetlerin günümüz fiyatlarıyla
çarpılması sonucunda elde edilen değer. Günümüz fiyatları
dediğiniz ne oluyor? Sizin zam yaparak şişirdiğiniz,
vatandaşı perişan eden o rakamlarla çarparak elde ettiğiniz
bir büyüme ifade ediyorsunuz ve bu büyüme üzerinden de ülkenin refah
seviyesinin arttığını söylüyorsunuz. Tam tersine bir
istikamet söz konusu aslında. Sizin ifade ettiğiniz bu
şişme büyüme yani gerçek olmayan bu büyüme, vatandaşın
refahını artırmadığı gibi, tam tersine,
vatandaşın daha zorda olmasına sebep oluyor.
Bir de pandemi sürecinde ekonominin büyümesi,
çarkların dönmesi övünülecek bir şey mi bunu düşünmek
lazım. Bir taraftan fabrikalarda işçiler çalışırken,
atölyelerde emekçiler çalışırken
Yani ülkede tuzu kuru olanlar
evlerinde rahat rahat pandemi sürecinde kendisini korurken emekçilerin
atölyelerde, fabrikalarda, o kalabalık ortamlarda çalışmasını
övünerek mi anlatmamız gerekiyor, yoksa bundan utanç mı duymamız
gerekiyor? İşte o, sizin bütünüyle bakış
açınızı da ortaya koyan bir şeydir.
Diğer taraftan, kişi başı millî
gelir hesaplanıyor yani kişi başı millî gelir hesaplarken
işte elde edilen gayrisafi hasılayı böyle bölüyorsunuz ülkenin
nüfusuna falan, sonra oradan kişi başı millî geliri buluyorsunuz
ama ya bir çarşıya, pazara gittiğiniz zaman bunun böyle
olmadığını çok rahat anlıyorsunuz. Çünkü siz 5li
çetenin sahiplerini de bu kişi başı çarpmanın içerisine
koyuyorsunuz, sokaktaki ve pazardaki vatandaşı da aynı
hesabın içerisine katıyorsunuz ama bu, gerçek sonucu ortaya koymuyor.
Tabii, istatistiksel, rakamsal anlamda bunu yapmak durumundayız veri elde
etmek açısından ama gerçek bu değil yani bu, ülkedeki
refahın arttığını göstermiyor.
Şimdi, kaynakların eşit bir
şekilde paylaşılmadığı ve kaynakların belli
gruplar elinde toplandığı bir yerde ekonomik refahtan ve ülkenin
kalkınmasından bahsetmek mümkün değil. Yani burada bir huzurdan
da bahsetmek mümkün değil, tam tersine, gelirin, ekonomik kaynakların,
ekonomik sonucun bir zümrenin elinde toplanması, gelir seviyesindeki o
eşitsizliğin ortaya çıkması toplumdaki huzursuzluğu
çok daha fazla artırır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Bitiriyorum.
Tabii, bunu görmek için pazarları dolaşmak
lazım. Biz pazarlardayız ama sizin gibi çarşıya, pazara,
böyle, fotoğraf çektirmek için gitmiyoruz, hakikaten oralardan
alışveriş yapıyoruz ve oradaki insanların durumunun da
ne hâlde olduğunu görüyoruz. Ekonominin seyrini ve refahın durumunu,
ülkenin kalkınmışlığını ve ekonomik büyümeyi
anlamak için çarşıya, pazara inip oralara bakmanız lazım ki
vatandaşın durumunu ve ülkenin hakikaten büyüdüğünü mü, yoksa
çöktüğünü mü o zaman anlarsınız.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 4üncü madde üzerinde 3
önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Oya
Ersoy Mahmut
Celadet Gaydalı Murat
Sarısaç
İstanbul Bitlis Van
Abdullah
Koç Ali
Kenanoğlu
Ağrı İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu İlhami
Özcan Aygun Kamil
Okyay Sındır
İstanbul Tekirdağ İzmir
Okan
Gaytancıoğlu Cavit
Arı Alpay
Antmen
Edirne Antalya
Mersin
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Oya
Ersoy.
Buyurunuz Sayın Ersoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul) Sayın Başkan,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
15 Temmuzun üzerinden beş yıl geçti. OHAL
nedir? OHAL, bu iktidarın iktidarda kalmak için can simididir. Önce,
iktidarda kalmak için darbe girişimini bahane ederek OHAL'i
kullandınız, Darbe Allah'ın lütfu. dediniz, gerçekten de tek
adam rejiminin diktatörlüğe giden yolunun taşlarını OHAL'le
döşediniz. Önce OHAL KHKleri, OHAL koşullarında referandum
yaptınız, Anayasa'yı değiştirdiniz ve 7 Haziran
seçimlerinden deneyim kazandınız;
çıkardığınız deneyimle OHAL koşullarında 24
Haziran seçimlerini yaptınız ama muradınıza eremediniz,
Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğu burada elde
edemediniz çünkü HDP Parlamentoya güçlü bir şekilde girmeye hak
kazandı ve belediye başkanlıklarını da kazandı;
yetmedi, üstüne de size büyükşehirlerde kaybettirdi. Bunun üzerine,
kalktınız HDPye kapatma davası açtınız çünkü
yıllardır Kürt halkını, halkı ikna edemiyorsunuz ve
HDPden vazgeçiremiyorsunuz. Bunun sonuçlarını da bizzat
iktidarınıza tehdit olarak görüyorsunuz.
Evet, kapatma davası açtınız ama
beceriksiz ve yeteneksizsiniz, sizin beceriksiz ve yeteneksiz savcılarınız
beni HDP kurucusu yapmış. HDP 2012de kurulmuş, ben 24 Haziran
seçimlerinden önce 2018 yılında HDPye üye olmuşum ama
anlaşılan, savcılarınız siyasete ayarlı hukuk
makinesinin yanında bir de zaman makinesi keşfetmiş; sizin
AKP'li savcılarınızın böyle üstün yetenekleri var. Evet,
bütün bunlar bir tek şeyi anlatıyor, sizin, artık bugün gelinen
aşamada siyaseti siyaset olarak yapamadığınızı
anlatıyor, yapamıyorsunuz çünkü bu toplumun, halkın içinde
bulunduğu hem ekonomik kriz koşullarına hem kültürel hem
toplumsal krizine sizin bir çözümünüz yok çünkü siz bu krizlerin bizzat
sorumlususunuz. İşte bu teklif, sizin OHALsiz ayakta
kalamayacağınızın ilanıdır, açık açık
ilanıdır.
Şimdi, bu teklifle ne getiriyorsunuz? Daha önce
vermiş olduğunuz kolluğa iki haftalık gözaltı ve
ikinci kez ifade alma yetkisini uzatıyorsunuz; mahkemelerin
tutukluluğa itiraz ve tahliye taleplerini ve tutukluluk incelemesini dosya
üzerinden karara bağlama yani avukatsız, sanıksız
yargılama yapma yetkisini uzatıyorsunuz; kamu görevlilerinin terörle
mücadele adı altında görevden alınması
uygulamasını uzatıyorsunuz çünkü muhalefeti, halkı
sindirmek, biat ettirmek için tüm bunlar dışında
yapacağınız bir şey olmadığını
biliyorsunuz. Tabii, bu madde, aynı zamanda, kurduğunuz o FETÖ
borsası var ya, bu çıkar çarkı da sürsün diye, bu anlama da
geliyor. Bir de TMSFnin şirketlere kayyum olarak atanması yani son
dönemin moda tabiriyle çökme yoluyla servetin el değiştirmesi var ki
bunun için o bir yıllık süreyi azaltma riskini bile göze
alamıyorsunuz; seçimlere kadar buna ihtiyacınız var çünkü.
Şu an söz aldığım madde ise
klasik, sizin iktidarınızı var eden o neoliberal
politikaların yani yağma, talan ve sömürü politikalarının
bir parçası. Ormanların talanına devam maddesi. Tarım ve
Orman Bakanlığına şirketlerin ormanlık alanlarda hava
ayrıştırması tesisleri kurması için izin verme yetkisi
tanıyorsunuz bu maddeyle. Şöyle bir bakalım, 2/B
uygulamaları ile Orman Kanununun 16, 17 ve 18inci maddelerinde
verdiğiniz izinlerle orman arazilerini tahrip ettiniz. Orman, mera,
tarım arazisi ne varsa bir torba yasaya baktı, bir torba yasa
çıkarıp kendi vasfının dışına
çıkardınız. Sadece 2012-2020 döneminde 334.035 hektar orman
alanı, kamu yararı gerekçe gösterilerek orman vasfı
dışına çıkarıldı. Son on üç yılda 99 bin
hektar orman madenlere açıldı. Kaz Dağları, Alaplı,
Ünye, Fatsa, Murat Dağı doğayı tehdit eden maden
projelerinden sadece birkaç tanesi. Ormanlar rant amaçlı mega projeler ile
kömür yakarak iklim felaketini derinleştiren enerji projeleri için talan
ediliyor bu ülkede. Nedeni bilinmeyen orman yangınlarında 2010
tarihinden itibaren ciddi biçimde artış var hem alansal olarak hem de
sayısal olarak. 2020 yılında 3.399 yangında 20.971
hektarlık alan zarar gördü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
OYA ERSOY (Devamla) Bu zararın, bu
yangınların 751i sadece İzmir, Aydın, Muğla ve Antalyada
yaşandı. Yanan ormanların yerine lüks oteller, villalar
yükseliyor. Evet, sizin inşaat, beton, madencilik üzerine kurulu
siyasetiniz doğal yaşamı ortadan kaldırıyor, ekosistem
çöküyor. Bu ülkenin devasa sorunları var; evet, halkın açlık
sorunu var, işsizlik sorunu var, adalet sorunu var, eşitsizlik sorunu
var, barış sorunu var ve sizin halkın bütün bu
sorunlarını çözecek bir tasarrufunuz olamaz çünkü çözümünüz yok. Siz,
demokratik iktidarınızı, demokratik meşruiyetinizi
yitirdiğiniz için zor ve baskı aygıtlarıyla ayakta durmak
istiyorsunuz; biz, halkın sorunlarının çözüm mercisi. Sadece ve
sadece saraya karşı halk egemenliğini savunanlar, Ümmet
değil, yurttaşız. diyenler ve saltanat değil, demokrasi
isteyenlerin birlikte mücadelesi hem sizi gönderecek hem de bu halkın
gerçek sorunlarını çözmeye yetecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci konuşmacı Edirne Milletvekili Sayın Okan
Gaytancıoğlu.
Buyurunuz Sayın Gaytancoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine bir torba yasayla
karşı karşıyayız; yine ilgisiz birçok madde bir
torbaya konulmuş, önümüze gelmiş. Aslında siz rantı bir
şekilde yandaşlarınıza ulaştırıyorsunuz. Bu
da tam bir rant yasası yani 4üncü maddede bu var, bir de Anayasaya
aykırı. Anayasayı hiç okumuyor musunuz siz? Anayasanın 169uncu
maddesine aykırı yani 4üncü madde, benim üzerinde
konuştuğum 4üncü madde Anayasaya aykırı. Ne diyor
Anayasanın 169uncu maddesinin üçüncü fıkrası? Ormanlara zarar
verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. diyor ama siz bu maddede
fabrikaların endüstriyel gaz ihtiyacını karşılayacak
olan ham madde, oksijen, azot ve argon ayrıştırma
işlemlerini gören hava ayrıştırma tesislerinin devlet
ormanları üzerine kurulmasına Tarım
Bakanlığının izin vermesini sağlıyorsunuz. Ya,
böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Ormanlar anayasal olarak güvence
altındadır. Meralar köylünündür. Size bunları anlata anlata
dilimizde tüy bitti, hâlâ anlamak istemiyorsunuz. Yani ormanların üzerine
Ormana zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. diyor
Anayasamız ama siz ormana zarar vermek için her şeyi yapmaya
çalışıyorsunuz. Ormanlar anayasal olarak koruma
altındadır ama siz katliamda sınır
tanımıyorsunuz. Bakın, orman vasfını kaybetmiş
bazı araziler var 2/B arazileri gibi. Buraları Ceviz ve badem
ihtiyacımız var. diye özel ağaçlandırmaya
açtınız, köylüye verseniz iyi ama yandaşlarınıza
veriyorsunuz. Kaç kere yakaladık, ihalesiz bir şekilde, kimsenin
görmediği zamanlarda köylere yazı yazıyorsunuz, ilanlar
astırıyorsunuz Şu şirkete kiralanacaktır.
diyorsunuz, köylünün haberi yok; bereket, biz bazılarında
uyandırdık. Ya, niye böyle işlerle uğraşıyorsunuz
arkadaşlar, niye doğru dürüst işler yapmıyorsunuz?
Son zamanlarda da petrol aramasına girdiniz,
her yerde petrol ve doğal gaz araması yapıyorsunuz. Ne ilgisi
var? diyeceksiniz. Bizim Keşanda acayip derecede petrol ve doğal
gaz arıyorsunuz. Galiba bulamadınız bir yerlerde. Yani, hani,
Karadenizde gaz bulmuştunuz, çıkmadı mı? Şimdi, bizim
oralarda ne işiniz var? Bir şey demiyoruz, arayın tabii ki ama
buğdaylar hasat edilirken tarlalara girmeyin arkadaşlar;
buğdaylar hasat ediliyor, tarlalara giriyorsunuz. Ya, on gün daha
bekleyemiyor musunuz, nedir bu acele, müjde mi verecek AKP Genel
Başkanı? Böyle bir şey olabilir mi? Bir de bunun parasını
çiftçiye geçen seneki buğday parasıyla vermeye
çalışıyorsunuz, geçen seneki verim düzeyleriyle vermeye
çalışıyorsunuz, yanlış yapıyorsunuz. FSRU
doğal gaz hattı döşediniz, borular var, çevre talanı
yapıyorsunuz, hâlbuki buna karşılar. Kimler karşı? 170
bin imza toplandı. Geçen hafta Sarosta bir eylem yaptık, bütün dünya
âlem duydu, siz duymuyorsunuz. Ya, hukuku niye işletmiyorsunuz? Hep
Anayasayı çiğniyorsunuz, yasaları çiğniyorsunuz. Yani o
doğal gaz araması, petrol araması yaparken çiftçiye zarar veriyorsunuz,
zaten çiftçimiz perişan.
Peki, ben bu torba yasada ne görmek isterdim,
biliyor musunuz? Keşke, böyle bir madde getireceğinize şu
Tarım Kredi Kooperatifleri ve Ziraat Bankası borçlarını
yeniden yapılandırsaydınız, faizlerini silseydiniz, o zaman
çıkardık alkışlardık, teşekkür de ederdik. Yani
çiftçimiz gerçekten perişan, mazota yüzde 50 zam yapıldı,
gübreye yüzde 120 zam yapıldı, ya bu kadar da görmezden gelemezsiniz.
Yem fiyatları durmuyor arkadaşlar, yem fiyatları yüzde 80, yüzde
100 zamlandı yani Tarım Kredi, burada yasalaştırdık,
İcraya düşenlerin oranı çok az. dediniz ama yüzde 30
peşinatı ödeyebilen çiftçi sayısı bir elin
parmaklarını geçmiyor arkadaşlar yani birazcık takip edin,
birazcık insanlar ne yapıyor, köylere gittiğinizde -ki
gittiğinizi sanmıyorum- sorun, Nasıl ödüyorsunuz
borçlarınızı, nasıl çevirdiniz? Hangi bankalardan kredi
aldıklarını hepiniz biliyorsunuz. Yani internete
girdiğinizde, BDDKnın sitesine girdiğinizde çiftçinin kaç tane
kredi kartı borcu olduğu var, kaç tane bankaya borcu olduğunu
biliyorsunuz, bunu bildiğiniz hâlde hâlâ ne çiftçi var işin
içerisinde ne ormanı koruyorsunuz ne merayı koruyorsunuz,
meraları talan ettiniz. Bundan otuz sene önce Türkiyenin 40 milyon hektar
mera varlığı vardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) Son, bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) TÜİK
verilerine baktığınızda meralarla ilgili bir veri yok ama
biz çok iyi biliyoruz, 8 milyon hektarlara geriledi arkadaşlar. Meralara
saldırıyorsunuz, su kaynaklarını batırıyorsunuz,
ormanları talan ediyorsunuz sonra bir de Katarla su yönetimi
anlaşması yapıyorsunuz. Ya arkadaşlar, bizde su kıt
anlatamadık herhâlde, toprak kıt yani dünyanın en güzel
ülkesiyiz, en güzel coğrafyasında bulunuyoruz, üretmemiz gerek,
üretebilecek potansiyelimiz çok fazla, güzel nehirlerimiz var ama bu nehirlerin
kenarlarına siz barajlar yapma yerine nedense elektriği çiftçi yerden
alsın diye, yerin dibinden alsın diye, suyu yerden alsın diye,
sizin yandaş şirketlerinize para ödesin diye maliyetleri sürekli
arttırıyorsunuz, ondan sonra da çözümü ithalatta arıyorsunuz.
Hani üreten Türkiye nerede, hani bir karış toprak boş
kalmayacaktı, hani her şey yerli ve millî olacaktı? Sizinkiler
hep lafta arkadaşlar.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına(x)
Görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 4üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 4- 31/8/1956 tarihli ve 6831
sayılı Orman Kanununun 17 nci maddesi aşağıdaki
şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"MADDE 17- Ancak, Devlet ormanlarında
31/12/2011 tarihinden önce toplu yerleşimin bulunduğu; yaylak ve
otlak olarak kullanılan alanlar içindeki yerler ile yılın
belirli dönemlerinde geleneksel yaylacılık maksadıyla
yerleşim yeri olarak kullanılan alanlar kullanım bütünlüğü
de dikkate alınarak Orman Genel Müdürlüğünce tespit edilir. Tespit
edilen bu alanlardan uygun görülenler Cumhurbaşkanı tarafından
verilen karar ile yayla alanı olarak ilan edilir. İlan edilen yayla
alanlarında 31/12/2011 tarihinden önce yapılmış,
hakkında müsadere kararı bulunanlar da dâhil her türlü bina ve
tesisler mevcut haliyle vaziyet planında gösterilerek Orman Genel
Müdürlüğü sabit kıymetlerine alınır. Yayla alanlarında
bulunan bina ve tesisler orman idaresi tarafından işletilir,
işlettirilebilir veya kiraya verilebilir. Elde edilen gelirler Orman Genel
Müdürlüğü döner sermayesine gelir kaydedilir. Giderler ise Orman Genel
Müdürlüğü döner sermayesinden karşılanır. Bu alanlardaki bina
ve tesislerin kullanıcıları orman idaresince tespit edilir,
ilgili kaymakamlık ve muhtarlıklar vasıtasıyla bir ay
süreyle ilan edilir. Bu süre içinde yapılan itirazlar bir ay içinde orman
idaresinde mevcut bilgi ve belgelere göre, bunun mümkün olmaması hâlinde
başvuru sahiplerinin elindeki bilgi ve belgelere göre
sonuçlandırılarak ilgililere bildirilir. Kullanıcısı
tespit edilen bina ve tesisler vaziyet planına göre
kullanıcısına, tespit tarihinden itibaren bir yıl içinde
talebi hâlinde rayiç bedel üzerinden 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı
Devlet İhale Kanunu hükümlerine göre kiraya verilebilir.
Kullanıcıları tarafından kiralanmayan bina ve tesisler ise
yıkılır. Kiralanan bina ve tesislere ilişkin, ilgili
kurumlarca orman idaresine bildirilen eksikliklerin tamamlanması yönünde
kiracıya tebligat yapılarak en geç bir yıl içinde
eksikliğin giderilmesi istenir. Eksikliklerin giderilmemesi hâlinde
yapılan kiralama işlemi iptal edilir. İlgili mevzuattan
doğacak her türlü zarar ve hukuki sorumluluk kiracıya aittir. Yayla
alanı olarak ilan edilen yerlerde orman idaresince nüfus
yoğunluğu, yöresel ihtiyaç ve sosyal problemler dikkate alınarak
gerekli her tür ve ölçekte planlar Orman Genel Müdürlüğünce
yapılır veya yaptırılır. Yapılan bu planlar Orman
ve Su İşleri Bakanlığınca onaylanır. Yayla
alanlarında mevcut bina ve tesislerin kiralayan tarafından iki
yıl içinde planlara uygun hale getirilmesi istenir. Uyumlu hale
getirenlerin kira sözleşmeleri yenilenir. Aksi halde kira sözleşmesi
iptal edilir. Yayla alanlarına ilişkin iş ve işlemler
yönetmelikle belirlenir.
Devlet ormanlarının herhangi bir suretle
yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak
işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama
veya boğma yolları ile elde edilecek yerlerle buralarda
yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına
tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el
konulur. Yanan orman alanlarındaki her türlü emval Orman Genel
Müdürlüğü tarafından değerlendirilir.
Savunma, ulaşım, enerji, haberleşme,
su, atık su, petrol, doğalgaz, hava ayrıştırma,
altyapı, katı atık bertaraf ve düzenli depolama tesislerinin;
baraj, gölet, sokak hayvanları bakımevi ve mezarlıkların;
Devlete ait sağlık, eğitim, adli hizmet ve spor tesisleri ile
ceza infaz kurumlarının ve bunlarla ilgili her türlü yer ve
binanın Devlet ormanları üzerinde bulunması veya
yapılmasında kamu yararı ve zaruret olması halinde, gerçek
ve tüzel kişilere bedeli mukabilinde Çevre ve Orman Bakanlığınca
izin verilebilir.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Fahrettin
Yokuş
Adana Aksaray Konya
Ahmet
Kamil Erozan Arslan
Kabukcuoğlu Dursun
Ataş
Bursa Eskişehir Kayseri
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Kayseri
Milletvekili Sayın Dursun Ataş.
Buyurunuz Sayın Ataş. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde İYİ Parti
Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşülen kanun
teklifiyle, AKPnin beş yıl önce uygulamaya koyduğu, ilan
edilirken Bir buçuk ay bile sürmeyecek, milleti etkilemeyecek. dediği
OHAL uygulamaları şimdi tekrar uzatılmak isteniyor. Yani AKP,
fiilen OHAL devam etsin, antidemokratik uygulamalara devam edelim, haksız
hukuksuz işlemleri bir yıl daha uygulayalım derdinde. Bir
taraftan, terörle çok iyi mücadele ettiğinizi, PKKyı, FETÖyü
bitirdiğinizi söylüyorsunuz; diğer taraftan da zaten beş
yıldır uygulanan OHAL uygulamalarını tekrar uzatmak
istiyorsunuz.
2002de iktidara geldiğinizde terör bitme
noktasındaydı, şehit sayımız 7ye inmiş, ülke
size neredeyse sıfır terörle teslim edilmişti. Ancak terör
örgütüyle masaya oturulduğu, MİT ve PKKnın Osloda
görüştüğü, Öcalanın mektuplarının okunduğu,
çadır mahkemelerinin kurulduğu, terör örgütüyle megri megriler
söylendiği, Dolmabahçede terör örgütüyle mutabakatın
yapıldığı çözüm süreci zamanlarını
yaşadık. Bu sürecin sonucunda 2015te 219, 2016da 713, 2017de 274,
2018de 220, 2019da 174, 2020de de 282 şehit verdik. Bu mu sizin terörle
mücadeledeki başarınız?
Millî Güvenlik Kurulunun 2004 yılındaki
FETÖyü bitirme kararına uymayan siz değil misiniz? FETÖnün,
savcısı olduğunuz Ergenekon, Balyoz ve Askerî Casusluk gibi
kumpas davalarıyla TSKdeki vatansever, Atatürkçü, milliyetçi
subayları cezaevine gönderip onlardan boşalan general ve amiral kadrolarına
FETÖcü subayları getiren siz değil misiniz? 15 Temmuz hain darbe
girişimi sonrası ihraç edilen hâkim ve savcıların
sayısı yaklaşık 4 bin. TSKden ihraç edilenlerin
sayısı 25 binden fazla. Emniyet müdürleri, kaymakamlar, valiler,
toplamda 130 binden fazla kamu görevlisi ihraç edildi. Bunların
tamamına yakınını siz atadınız. FETÖnün siyasi
ayağı araştırılsın. diyoruz, Yok olmaz.
diyorsunuz. FETÖyle mücadelede neden 17-25i esas alıyorsunuz da Millî
Güvenlik Kurulunun açıkça sizi uyardığı 2004
yılını esas almıyorsunuz? diyoruz, cevap yok.
İktidarınızda, her yerde FETÖ borsaları kuruluyor,
vatandaşın mallarına çökülüyor, zenginler parayla serbest
bırakılırken Mücadele ediyoruz. imajı vermek için
garibana da cezalar yağdırılıyor. Şimdi de FETÖyle
mücadele ediyoruz. diyorsunuz, hani sizin eski bir Eğitim
Bakanınız FETÖ devlete sızmış. denildiğinde
Buna kargalar bile güler. diyordu ya, şimdi, siz mi FETÖyle mücadele
ediyorsunuz? İşte buna kargalar biler güler.
Değerli milletvekilleri, darbeyi fırsata
çevirip bir sivil darbe yapılması, rejimin daha da
otoriterleştirilmesi kabul edilemez. Aradan geçen beş yıldan
sonra böyle bir kanun teklifinin getirilmesinin millî güvenliğimizle
alakası yoktur. Halkın egemenliğini kısıtlayacak,
hukuku geri plana atacak olağanüstü hâl uygulamaları sadece AKPnin
iktidarda kalabilme çabalarıdır.
Değerli milletvekilleri, kanun
yasalaşırsa gözaltı süreleri on iki güne çıkacaktır.
Bu süre, darbe teşebbüsünün hemen sonrasında yapılan
gözaltıların sayısı dikkate alındığında
makul görülebilirdi ancak bugüne geldiğimizde gözaltı sürelerinin
uzatılmasının 15 Temmuz hain darbe girişimiyle alakası
kalmamıştır. 31 Temmuz 2021 tarihinde sona erecek olan
gözaltı sürelerinin tekrar uzatılmasının gerekçesi
bellidir. Hâlihazırda meşruiyeti sorgulanan iktidarın yasama ve
yargı gücünü de kullanarak korku ikliminde 2023 seçimlerine veya bir erken
seçime girme telaşı vardır. AKP çok iyi biliyor ki ilk
seçimlerde kaybedecektir. Bunun için Ağzını açanı
gözaltına alalım, günlerce içeride tutalım, korku ikliminde
vatandaşı sindirip iktidarımızı korumaya
çalışalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Nasıl ki bu ucube
partili Cumhurbaşkanlığı sistemini OHAL altında
getirdiysek, Türkiyeyi OHAL koşullarında parti devletine
dönüştürdüysek bir dahaki seçimleri de ancak OHAL altında
kazanabiliriz. düşüncesindeler.
Değerli milletvekilleri, OHAL uygulamaları
AKP tarafından toplumsal muhalefeti susturmak için bulunmaz bir
fırsat olarak kullanılmaktadır. AKP, önünde engel gördüğü
tüm kesimleri OHAL hukuksuzluğuyla ihraç etmekte, susturmakta ve cezaevine
göndermektedir, hatta mahkeme kararıyla beraat edenleri dahi görevlerine
iade etmemektedir yani iktidar OHAL uygulamalarının verdiği
keyfiyetle istediği düzenlemeleri yapmaktadır.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak,
görüşülen kanun teklifinin darbeyle, darbecilerle alakası yoktur. Bu
teklif AKPnin antidemokratik şekilde iktidarda kalma çabasından
ibarettir ama bu çabalar, çırpınışlar boşa, ilk
seçimde gideceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN ATAŞ (Devamla) Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşenerin dediği gibi
Telaşlanmayın, bizim Cumhurbaşkanı adayımız
Türkiye Cumhuriyetinin 13üncü Cumhurbaşkanı olacaktır. diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergenin özetini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına(x)
Görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 5inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 5- 15/5/1959 tarihli ve 7269 sayılı
Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun geçici 26 ncı maddesi aşağıdaki
şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"Geçici Madde 26- Adıyaman İli Samsat
ve Kahta İlçesinde ve Şanlıurfa İli ve çevresinde 2/3/2017
tarihinde, Adıyaman İli Merkez İlçesi, Samsat, Kahta İlçesi
ve çevresinde 24/4/2018 tarihinde ve Muğla İline bağlı Ula
İlçesi ve çevresinde 25/11/2017 tarihinde, Denizli Acıpayam
İlçesinde 20/3/2019 tarihinde, Malatya Arguvan İlçesinde 21/3/2019
tarihinde, Elazığ Sivrice İlçesi ve çevresinde, Malatya
Doğanyol ve Pütürge İlçesinde 4/4/2019 tarihinde, Denizli Çardak
İlçesi ve çevresinde, Denizli Bozkurt İlçesinde, Afyonkarahisar
Dazkırı İlçesinde 8/8/2019 tarihinde, Çanakkale Ayvacık ve
Ezine İlçesinde 6/2/2017 tarihinde, Antalya Korkuteli İlçesinde
6/2/2015 tarihinde, Çanakkale Gökçeada İlçesinde 24/5/2014 tarihinde,
Bingöl Kiğı İlçesinde 3/12/2015 tarihinde, Malatya Hekimhan ve
Kuluncak İlçesinde 29/11/2015 tarihinde, Van Muradiye İlçesinde
29/10/2015 tarihinde, Manisa Akhisar İlçesinde 12/9/2016 tarihinde, Manisa
Selendi İlçesinde 21/4/2017 tarihinde, Manisa Saruhanlı İlçesinde
27/5/2017 tarihinde, Muğla Bodrum İlçesinde 21/7/2017 tarihinde ve
Erzurum Aşkale İlçesinde 11/5/2017 tarihinde, Manisa Akhisar
İlçesi ve Kırkağaç İlçeleri ve çevresinde 22/1/2020
tarihinde, Elazığ Merkez İlçesi, Sivrice İlçesi, Alacakaya
İlçesi, Arıcak İlçesi, Baskil İlçesi, Karakoçan
İlçesi, Kovancılar İlçesi, Palu İlçesi ve Maden
İlçeleri ve çevresinde, Elazığ Keban İlçesi Üçpınar
Köyünde, Malatya Doğanyol İlçesi, Pütürge İlçesi, Kale
İlçesi, Yeşilyurt İlçesi ve Battalgazi İlçeleri ve
çevresinde, Diyarbakır Çüngüş İlçesi ve Çermik İlçeleri ve
çevresinde, Adıyaman Gerger İlçesi ve Sincik İlçeleri ve
çevresinde, Tunceli Merkez İlçesi, Mazgirt İlçesi ve Pertek
İlçeleri ve çevresinde 24/1/2020 tarihinde, Van Başkale İlçesi
ve Saray İlçesi ve çevresinde 23/2/2020 tarihinde, Malatya Arapgir,
Arguvan, Doğanşehir, Hekimhan, Kuluncak, Pütürge İlçeleri ve
çevresinde 5/6/2020 tarihinde, Bingöl Karlıova İlçesi, Yedisu
İlçesi ve Adaklı İlçeleri ve çevresinde, Erzurum Çat İlçesi
ve çevresinde 14/6/2020 tarihinde, Erzincan Tercan İlçesi ve çevresinde
14/6/2020 ve 15/6/2020 tarihlerinde, Van İli Saray İlçesi, Özalp ve
Gürpınar İlçeleri ve çevresinde 25/6/2020 tarihinde, Bitlis İli
Hizan İlçesi ve çevresinde 7/8/2020 tarihinde, Erzincan Tercan İlçesi
ve çevresinde 28/10/2020 tarihinde, İzmir Aliağa, Balçova,
Bayındır, Bayraklı, Bergama, Bornova, Buca, Çeşme,
Çiğli, Dikili, Foça, Gaziemir, Güzelbahçe, Karabağlar, Karaburun,
Karşıyaka, Kemalpaşa, Kiraz, Konak, Menderes, Menemen,
Narlıdere, Seferihisar, Selçuk, Tire İlçesi, Torbalı
İlçesi, Urla İlçeleri ile Aydın Kuşadası İlçesi
ve çevresinde 30/10/2020 tarihinde, Siirt İli Kurtalan İlçesi ve
çevresinde 3/12/2020 tarihinde, Van İli Tuşba İlçesi ve
çevresinde 15/12/2020 tarihinde, Elazığ İli Baskil İlçesi,
Karakoçan İlçesi, Kovancılar, Maden, Merkez, Palu, Sivrice
İlçeleri ve çevresinde 27/12/2020 tarihinde meydana gelen deprem afetleri
sebebiyle genel hayata etkili afet bölgesi olarak kabul edilen yerlerde, Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı fen heyetleri tarafından
tespit edilmiş olan yıkık veya ağır hasarlı
konut, işyeri ve ahır sahibi afetzedeler için bu Kanun hükümleri
gereğince hak sahibi olmak ve borçlandırmaları yapılmak
kaydıyla konut, işyeri, ahır ve her türlü alt yapı ve
sosyal donatıların inşası veya kredi desteği
sağlanması ile orta hasarlı olduğu tespit edilen konut,
işyeri veya ahır sahibi afetzedelere bu Kanun hükümleri
gereğince hak sahibi olmak veya borçlandırmaları yapılmak
kaydıyla kredi desteği sağlanmasına ilişkin olarak bu
Kanunun 29 uncu maddesinin sekizinci fıkrasında belirtilen hususlar
aranmaksızın işlem yapılır.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel İbrahim
Halil Oral
Adana Aksaray Ankara
Fahrettin
Yokuş Arslan
Kabukcuoğlu Ahmet
Kamil Erozan
Konya
Eskişehir Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Sayın İbrahim Halil Oral.
Buyurunuz Sayın Oral. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesi üzerine İYİ Parti
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, teklifin geneli ve
maksadı düşünüldüğünde 5inci madde bütünün aksine millete
faydalı bir düzenleme içermektedir ancak bu faydalı düzenleme bile
iktidarın kalıcı ve yapısal çözümler üretmekten çok uzak
olduğunu göstermektedir. Türkiye'de doğal afet sigortası yani
DASK, sadece ev alınır satılırken ya da kiralanırken
yaptırılan bir sigorta durumuna gelmiştir. Bunun sonucu olarak
olası afetlerde devlet desteğinin alınması kanuni olarak
sıkıntıya girmiştir. Bu durumun yanında, devletin afetlerde
kredi ve inşa için göstereceği kolaylıkların DASKa
takılmaması için il il, ilçe ilçe isimler yazarak kanun
yapılmaktadır. Kanunlar genel ve herkese eşit uygulanacak bir
durumda olmalıdır. Her afet olduğunda Mecliste bir torba kanun
çıkarıp etkilenen il ve ilçelerin adlarını mı
yazacağız? Yazamayacağımız bellidir çünkü Komisyonda
gördük ki teklifi hazırlayanlar Van Tuşbayı, Siirt
Kurtalanı unutmuşlar, sonradan önergeyle eklemişler.
Dün Rizede bir sel felaketi oldu, ölenlerimize
Cenab-ı Allahtan rahmet dileriz. Yarın başka bir ilimizde
-Allah korusun- bir deprem olabilir. Biz deprem olan her şehrimizi bu
kapsama sokmak için yeni bir torba kanun mu ekleyeceğiz? Her şeyi
KHKlerle düzenleyen iktidar böyle bir uygulamayı neden kanun teklifi
olarak bir torba kanunda getiriyor? Bütün bunlar, hem yönetme acziyetini göstermektedir
hem de faydalı düzenlemeleri getirip OHALi uzatma
planlarınızı perdeleme amacını göstermektedir.
İYİ Parti ve muhalefet, bu konudaki belli başlı maddelere
kökten karşıdır; bu teklifi geçirmemek için uğraşacak,
siz de vatandaşa diyeceksiniz ki: Deprem düzenlemesini muhalefet
geçirtmedi. Türk milletinin de bizlerin de bu oyunlara artık karnı
toktur.
Saygıdeğer milletvekilleri, mevcutta bir
Deprem Araştırma Komisyonumuz var; bu Komisyonda, ilgili duruma dair
bir çalışma yapılabilir, bu çalışmanın sonucuna
göre bir kanun düzenlemesi de teklif edilebilir. Kriterler belirlenir ve her
olaya ayrı kanun çıkarmak zorunda kalınmaz. Bu, çok zor bir
iş midir Allah aşkına?
Öte yandan, deprem kredileriyle hukuksuz ve temelsiz
OHAL uygulamasını uzatmanın ne gibi bir
bağlantısı vardır, anlamakta güçlük çekiyoruz? Bu torba
kanun mantığından artık vazgeçilmesi gerekir. Gazi
Meclis diye övdüğümüz bu çatıyı her geçen gün daha da
itibarsızlaştırıyorsunuz. Millî Mücadele kazanmış
bir Meclisi ne hâle soktuğunuzun farkında mısınız? Bu,
çok açık bir gaflet hâlidir. Bence, Meclis tatile girince biraz zihninizi
boşaltın ve geçmişin muhasebesini yapın; salim kafayla, bu
yaptığınız hataları bir düşünün derim yoksa
seçime gidene kadar her saniye bu millete bir şeyler kaybettireceksiniz.
Sayın milletvekilleri, afet kredisi ve afet
konutlarından bahis açılınca, Bitlisteki afet
konutlarının durumunu sizlere anlatmak isterim. Bu örnek de ülkeyi
yönetemediğinizin, ülke kaynaklarını çöpe attığınızın
bir kanıtıdır: Bitlis merkeze bağlı köylerde ve
Tatvanda yaşanan afetlerde evleri hasar gören köylüler için afet
konutları inşa edilmiştir ancak yapıldıktan sonra
altyapısı tamamlanamayan, yanlış yere yapılan ve için
vatandaşların taşınması sağlanamayan yüzlerce
konut olmuştur; bunlar, yapıldıkları gibi
yıkılmıştır. Mesela 2006 yılında
inşasına başlanan 326 afet konutu 2017 yılında içine
bir kişi bile oturmadan yıkılmıştır; benzer
şekilde, 2004te inşasına başlanan otogar da yine içine
kimse girmeden 2016 yılında yıkılmıştır. Bu,
devletin kaynaklarını çöpe atmak değil midir Allah
aşkına, tüyü bitmemiş yetimin hakkını çarçur etmek
değil midir? Yamalı bohça gibi yaptığınız
kanunların da yapboza dönen inşaatlarınızın da
verdiği zarar artık milletimizin canına tak etmiştir. Size
sandıkta derslerini vermek için sabırsızlıkla beklemektedir
milletimiz.
Bu düşüncelerle teşekkür ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 5- 15/5/1959 tarihli ve 7269 sayılı
Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun geçici 26 ıncı maddesinin
birinci fıkrasına Elazığ İli Merkez, Sivrice, ifadesinden
sonra gelmek üzere Alacakaya, Arıcak, ibaresi, 23/2/2020 tarihinde,
ibaresinden sonra gelmek üzere Malatya İli Arapgir, Arguvan,
Doğanşehir, Hekimhan, Kuluncak, Pütürge İlçeleri ve çevresinde
5/6/2020 tarihinde, ibaresi eklenmiş, fıkrada yer alan 14/6/2020
tarihinde meydana gelen ve genel hayata etkili olan deprem afetleri nedeniyle
ibaresi 14/6/2020 tarihinde, Erzincan İli Tercan İlçesi ve
çevresinde 14/6/2020 ve 15/6/2020 tarihlerinde, Van İli Saray, Özalp ve
Gürpınar İlçeleri ve çevresinde 25/6/2020 tarihinde, Bitlis İli
Hizan İlçesi ve çevresinde 7/8/2020 tarihinde, Erzincan Tercan İlçesi
ve çevresinde 28/10/2020 tarihinde, İzmir İli Aliağa, Balçova,
Bayındır, Bayraklı, Bergama, Bornova, Buca, Çeşme,
Çiğli, Dikili, Foça, Gaziemir, Güzelbahçe, Karabağlar, Karaburun,
Karşıyaka, Kemalpaşa, Kiraz, Konak, Menderes, Menemen,
Narlıdere, Seferihisar, Selçuk, Tire, Torbalı, Urla İlçeleri ile
Aydın İli Kuşadası İlçesi ve çevresinde 30/10/2020
tarihinde, Siirt İli Kurtalan İlçesi ve çevresinde 3/12/2020
tarihinde, Van İli Tuşba İlçesi ve çevresinde 15/12/2020
tarihinde, Elazığ İli Baskil, Karakoçan, Kovancılar, Maden
Merkez, Palu, Sivrice İlçeleri ve çevresinde 27/12/2020 tarihinde meydana
gelen deprem afetleri sebebiyle genel hayata etkili afet bölgesi olarak kabul
edilen yerlerde, şeklinde değiştirilmiştir.
Mehmet
Bekaroğlu İlhami
Özcan Aygun Cavit
Arı
İstanbul
Tekirdağ
Antalya
Kamil
Okyay Sındır Mustafa
Sezgin Tanrıkulu Alpay
Antmen
İzmir İstanbul
Mersin
Mehmet
Akif Hamzaçebi Abdüllatif
Şener
İstanbul
Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Konya
Milletvekili Sayın Abdüllatif Şener.
Buyurun Sayın Şener. (CHP
sıralarından alkışlar)
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun
teklifinin 5inci maddesi afetten zarar gören vatandaşlarımıza
yardımı düzenleyen 7269 sayılı Kanunun geçici 26ncı
maddesine ilaveler yapmaktadır. Bu ilaveler tadat usulüyle
belirlenmiştir yani tek tek sayılmıştır; hangi ildeki,
hangi ilçedeki, depreme maruz kalan vatandaşlarımızın
yardımdan yararlanacağı bu maddeyle belirlenmiştir. Tadat
edilen il ve ilçelerde 2020 yılında meydana gelen depremlerde
yıkık, ağır ve orta hasarlı binalar kanunundaki devlet
destekleri kapsamına alınmaktadır. Bu desteklerin özünde ise
binaların yapılması veya vatandaşlarımıza kredi verilmesi
vardır.
Burada iki farklı sorun var; bu sorunlardan birincisi,
yardımın yapılacağı il ve ilçelerin tek tek
sıralanmasıdır. Biraz önce Başkanlık Divanı kanun
teklifindeki bu 5inci maddeyi okudular, uzun uzun 1 sayfayı
aşkın yer isimleri belirlediler. Hâlbuki bu, kanun yapma
tekniğinde büyük bir zaafı ve rastgele çalışmayı
yansıtmaktadır. Madem artık Hükûmetin tasarı gönderme
hakkı yoktur, kanun teklifleri milletvekilleri tarafından
yapılmaktadır, o hâlde yasalaşmanın ve kanun
hazırlamanın düzgün bir şekilde yapılması gerekir;
rastgele ifadelerle, cümlelerle gerçekleştirilmemesi gerekmektedir. Mutlak
surette doğru, kapsamlı ve maksadı ifade edecek cümlelerin yer
alması lazım. Maalesef bu torba yasaların ve maddelerinin özenle
yazılmamış olduğunu görmekten dolayı da büyük üzüntü
duyduğumu ifade etmek isterim.
İkincisi ise, kanundaki ana maddeye göre bu
maddede bir değişiklik yapılmıştır. Bu
değişiklik, afet bölgesi kabul edilen yerlere yardımın
yapılacağını ifade etmektedir. Hâlbuki afet bölgesi kabul
edilen yerler ifadesi ana kanunda, 2nci maddede özel olarak nasıl afet
bölgesi ilan edileceği belirtilerek tanımlanmaktadır.
Cumhurbaşkanı tarafından afet bölgesinin ilan edilmesi
gerekmektedir. Hâlbuki burada tadat edilen, sayılan ilçe ve illerin bir
kısmında bu kanun burada görüşülürken hâlen şu an
itibarıyla Cumhurbaşkanlığı tarafından afet
bölgesi ilan edilmemiştir; örneğin, İzmir gibi.
Dolayısıyla birbiriyle uyumsuz ifadelerin yer alması da
sağlıklı değildir, doğru değildir. Bu
yardımları hiçbir iktidar kendi cebinden, kesesinden yapmıyor.
Vatandaşların devlete karşı yükümlülükleri vardır ve
devletten elde etmeleri gereken haklar vardır. Vatandaşlar harcama
yaparken, gelir elde ederken, -servetleri üzerinden- kamu hizmetlerinden
yararlanırken yeri geliyor cebindeki son kuruşu devlete veriyorlar,
teslim ediyorlar; yeri geliyor, ayni olarak, bedensel olarak,
hayatlarını ortaya koyarak askerlik görevi yapıyorlar. Buna
karşılık elbette devletten ve devletin kaynaklarını
kullanan iktidarlardan hak talep etme, sorunlarını çözdürme
hakları vardır.
Bakın, 2021 bütçesine bakıyoruz, 1 trilyon
100 milyar liralık bir bütçe geliri vardır. Sosyal Güvenlik Kurumunun
gelirlerine bakıyoruz, 600 milyarlık bir miktar vardır. Yerel
yönetimler ve diğer kamu kuruluşlarının vatandaştan
aldığı paralara, gelirlerine bakıyoruz, onları da
ilave ettiğimizde, kamu kurumlarının vatandaştan
yıllık topladığı paranın miktarı 2 trilyon
lira civarındadır. Peki, millî gelir ne kadar yani bu ülkede
yaşayan bütün vatandaşların yıllık geliri ne kadar? O
da 5 trilyon lira.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) Yani
vatandaşlar yıllık gelirlerinin yüzde 40ını kamu
kurumlarına vergi diye ödüyorlarsa, elbette bunun
karşılığı olarak da sorunlarının çözülmesini
ve sıkıntılarının giderilmesini isteme hakkına
sahiptirler ve bu konuda elbette iktidarın özen göstermesi lazım,
sorunları düzgün çözmesi lazım ama burada görüyoruz ki daha -yasa
yapma bu Parlamentonun görevi- Parlamento bile, ilgili milletvekilleri bile
görevlerini yerine düzgün getirmiyorlar, düzgün bir maddeyle Meclisin huzuruna
çıkmıyorlar. Bu, vatandaşa karşı yükümlülüğü
yerine getirmemek demektir, sorunlarını iyi dinlememek demektir,
sorunlarına kulak vermemek demektir. Bu alışkanlıklarda,
Meclisin bundan sonraki yasa tekliflerinde -özellikle iktidar milletvekillerine
söylüyorum çünkü teklifleri onlar veriyor- daha dikkatli olmalarını
tavsiye ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinde yer alan gelmek üzere
ibaresinin gelecek şekilde olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Murat
Sarısaç Abdullah
Koç
Bitlis Van Ağrı
Garo
Paylan Ali
Kenanoğlu Muazzez
Orhan Işık
Diyarbakır İstanbul Van
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Van
Milletvekili Sayın Muazzez Orhan Işık.
Buyurunuz Sayın Işık. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Sayın
Başkan, değerli üyeler; yasama tekniğini ve etiğini ihlal
eden, yasama faaliyetini yamalı bohçaya çeviren bu torba yasanın
depremle ilgili 5inci maddesi üzerine söz aldım.
Gerekli tedbirler alınmadığı
için yaşanan depremlerde hayatını kaybeden
yurttaşlarımızı anarak sözlerime başlamak istiyorum.
Bir deprem kuşağında olan ülkemizin,
yaşanan bunca can kaybına rağmen hâlâ depremlere hazır
olduğunu söyleyemeyiz. Deprem öncesinde, deprem sırasında ve
sonrasında yapılması planlanıp uygulanması gereken
yüzlerce konu için henüz gerekli yapılanmalar kurulmuş değildir.
Deprem gibi kapsamlı bir konunun bütünlükle ele alınması
gerekirken bu şekilde torba kanunlarla ele alınması tam bir
ciddiyetsizliktir.
Yüzde 98i aktif ve farklı deprem
kuşakları üzerinde yer alan bir deprem ülkesi olarak Türkiyede,
depreme ilişkin riskler çok yüksektir. İmar barışı
adı altında yapılan düzenlemeler deprem riskini artıran bir
uygulama olmuş ve imar planları kâğıt üzerinde kalan
metinlere dönüşmüştür. Parasını veren ruhsatını
almış ama deprem için bir denetim yapılmamıştır.
Ülke genelinde binaların tasarımı, malzeme seçimi ve
kullanımı deprem açısından birçok riski
oluşturmaktadır.
İstanbul her sarsıldığında
yeniden hatırlanan toplanma alanları sorunu sadece İstanbula
özgü bir sorun da değildir. Deprem bölgelerinde olan tüm kentlerde deprem
toplanma ve barınma alanı geciktirilmeden
yapılmalıdır.
Depremzedelere TOKİ müşterisi gibi
yaklaşılmakta ve bu konutlar maliyetinin çok üzerinde fiyata
satılmaktadır. 2011 Van depreminin birçok mağduru hâlâ evsizdir.
Yıllarca sağlıksız koşullarda konteynerlerde
yaşamak zorunda kalan ve göç etmek zorunda kalan insanlar var. Üstelik
toplu konut adı altında borçlandırılan insanların
çoğu taksitlerini ödeyemediği için bu evlerde
yaşayamamaktadır. Vanda ve birçok yerde TOKİ
konutlarının altyapı eksiklikleri, sosyal ve kültürel doku
gözetilmeyerek yapılması da yeni sorunlar yaratmaktadır.
Değerli milletvekilleri, depreme
hazırlık konusu can meselesidir. Halkın yaşamını
doğrudan ilgilendiren bu konu ciddiyetle ele alınmalıdır.
Hepimizin hafızasında bir travmaya dönüşen 99 Marmara depreminde
binlerce kişinin yaşamını yitirdiğini unutuyoruz
maalesef. Sadece yaşamını yitirenleri değil, depremin
ağır yaralı ve ömür boyu engelli kalanları nasıl
etkilediğini anlatmaya kelimeler yetmez.
Deprem dayanışma vergileri olarak
adlandırılan vergiler, özel iletişim vergisi ve özel
işlem vergisi adı altında toplanan ek vergiler 1999
yılından bu yana halktan tahsil edilmektedir. Halktan yüklü vergi
alınmasına rağmen her depremde, her felakette yine halktan
bağış isteyen bir devlete güvenilemez. İnsanların
yaşamını doğrudan etkileyen depremler için milyonlardan
toplanan vergilerin ne kadar olduğu, nereye harcandığı
kamuoyuna bir an önce açıklanmalıdır. Deprem vergilerinin depreme
ilişkin yatırımlarda ve deprem sonrası
dayanışmalarda kullanılmaması bu alandaki kurumlara
karşı bir güvensizliğe yol açmaktadır. İnsanların
Kızılaya, AFADa ve diğer yardım kuruluşlarına
güvenmesi için bu kurumların iktidarın arka bahçesi gibi değil,
sorumluluğunu yerine getirerek ayrım yapmadan çalışma
yürütmesi gerekmektedir.
Başka bir sorun da depremde çok önemli rolü
olan yerel yönetimlerin depremle mücadelede yok sayılmasıdır.
İktidarınız süresince AKPli olmayan belediyeler deprem
sonrası sürece dâhil edilmemiş, hatta engellenmişlerdir.
Afetleri bile siyasi ranta dönüştürdünüz. Şöyle ki Başkale
depreminde Van kayyumu ve kayyumlardan sorumlu İçişleri
Bakanının yaklaşımı yüzünden Başkaleli
depremzedeler aylarca hatta yıllarca açıkta ve evsiz bırakıldılar.
Mağduriyetlerini dile getiren depremzedeler AKP Van Vekili tarafından
yardım verilmemekle tehdit edildiler. STKlerin, partimizin, o dönemde
kayyum gasbı altında olmayan belediyelerimizin dayanışma
çalışmaları da hukuksuzca engellendi. 2020 yılında
Vanda yaşanan deprem sonrası yapılacak konutlar, çevre düzeni ve
altyapı çalışmaları hâlâ tamamlanmış
değildir. İki buçuk yıl geçmesine rağmen, en az 8-10
nüfuslu aileler hâlen 4 kişilik konteynerlerde yaşamak zorunda
kalmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Devamla) Maliyetinin çok
üzerinde fiyata satılan konutlarla zaten depremde her şeyini
kaybetmiş olan insanlar bir kez daha mağdur edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz üzere,
depreme dair bir Meclis araştırma komisyonu çalışması
yaptık. Bu komisyonun tespitlerinin yasama ve uygulamaya
yansımasının ne olacağını da hep beraber
göreceğiz. Umuyorum ki bu rapor da birçok araştırma komisyonu
raporu gibi Meclisin tozlu arşivlerinde kalmaz.
Sözlerimi bitirirken şunu tekrar söylemek
istiyorum: Son yaşadığımız depremlerde de gördük ki
ülke olarak depreme hâlâ hazır değiliz. Deprem değil,
rantınız ve tedbirsizliğiniz öldürüyor. Deprem vergilerini
yandaşlarınıza değil, deprem tedbirlerine ve depremzedelere
harcayın diyor, tüm halkımızı saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergenin özetini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına(x)
Görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 6ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 6- 4/1/1961 tarihli ve 209
sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı
Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (rehabilitasyon) Tesislerine
Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanunun 5 inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 5- Döner sermaye gelirlerinden, döner
sermayeli sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan
memurlar ve sözleşmeli personel ile açıktan vekil olarak atananlara
mesai içi veya mesai dışı ayrımı
yapılmaksızın ek ödeme yapılabilir. Sağlık kurum
ve kuruluşlarında Bakanlık tarafından belirlenen hizmet
sunum şartları ve kriterleri de dikkate alınmak suretiyle, bu
ödemenin oranı ile esas ve usulleri; personelin unvanı, görevi,
çalışma şartları ve süresi, hizmete katkısı, performansı,
tetkik, eğitim-öğretim ve araştırma faaliyetleri ile
muayene, ameliyat, anestezi, girişimsel işlemler ve özellik arz eden
riskli bölümlerde çalışma gibi unsurlar esas alınarak Maliye
Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık
Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle
belirlenir.
Bakanlık merkez teşkilatı ile Türkiye
Halk Sağlığı Kurumu (laboratuvarlar hariç) ve Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumunun merkez teşkilatında görev yapanlar
dışındaki personele, döner sermaye gelirlerinden, Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun tabip ve eczacı unvanlı
kadrolarında çalışanlar ile sağlık ve
yardımcı sağlık himmetleri ile teknik hizmetler
sınıfı kadrolarına atanmış olup Kurumun analiz ve
kontrol laboratuvarlarında fiilen görev yapan personele döner sermaye gelirlerinden
dördüncü fıkra uyarınca Bakanlık döner sermaye hesabına
aktarılan tutardan birinci fıkrada belirtilen esaslar çerçevesinde
bir ayda yapılacak ek ödemenin tutarı, ilgili personelin bir ayda
alacağı aylık (ek gösterge dâhil), yan ödeme ve her türlü
tazminat (makam, temsil ve görev tazminatı ile yabancı dil
tazminatı hariç) toplamının; eğitim görevlisi ile uzman
tabip kadrosuna atanan profesör ve doçentlerde yüzde 800'ünü, uzman tabip ve
tıpta uzmanlık mevzuatında belirtilen dallarda bu mevzuat hükümlerine
göre uzman olanlar ile uzman diş tabiplerinde yüzde 700'ünü, pratisyen
tabip ve diş tabipleri ile uzman eczacılarda yüzde 500'ünü, Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunda görev yapan eczacılara yüzde
350'sini, idarî sağlık müdür yardımcısı, idarî halk
sağlığı müdür yardımcısı, hastane müdürü ve
eczacılarda yüzde 250sini, başhemşirelerde yüzde 200'ünü,
diğer personelde ise yüzde 150'sini geçemez. Sağlık
Bakanlığı tarafından, Maliye
Bakanlığının onayı ile belirlenen özellikli tıbbi
işlemler karşılığı yapılacak ek ödemelerde,
yüzde 800 ve yüzde 700 oranları beş kat artırılarak
uygulanır. İşin ve hizmetin özelliği dikkate alınarak
yoğun bakım, doğumhane, yenidoğan, süt çocuğu, yanık,
diyaliz, ameliyathane, enfeksiyon, özel bakım gerektiren ruh
sağlığı, organ ve doku nakli, acil servis ve benzeri
sağlık hizmetlerinde çalışan personel için yüzde 150
oranı, yüzde 200 olarak uygulanır. Nöbet hizmetleri hariç olmak üzere
mesai saatleri dışında gelir getirici çalışmalarından
doğan katkılarına karşılık olarak profesör,
doçent ve eğitim görevlilerine bu fıkradaki oranların yüzde
50'sini, tabip, diş tabibi ve tıpta uzmanlık mevzuatına
göre uzman olanlara bu fıkradaki oranların yüzde 30'unu, diğer
personele yüzde 20'sini geçmeyecek şekilde ayrıca ek ödeme
yapılır. Sözleşmeli olarak istihdam edilen personele
yapılacak ek ödemenin tutarı ise, aynı birimde, aynı
unvanlı kadroda çalışan ve hizmet yılı aynı olan
emsali personel esas alınarak belirlenir ve bunlara yapılacak ek
ödeme hiçbir şekilde emsaline yapılabilecek ek ödeme üst
sınırını geçemez. Bu fıkra uyarınca personele her
ay yapılacak ek ödeme net tutarı, 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin ek 9uncu maddesi uyarınca kadro ve görev unvanı veya
pozisyon unvanı itibarıyla belirlenmiş olan ek ödeme net
tutarından az olamaz. Bu madde gereğince yapılacak ödeme sigorta
prim kesintisine tabi tutulmaz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Yasin
Öztürk
Adana Aksaray Denizli
Aylin
Cesur Fahrettin
Yokuş Arslan
Kabukcuoğlu
Isparta Konya Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Isparta
Milletvekili Sayın Aylin Cesur.
Buyurunuz Sayın Cesur. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bayramlarda kader kısmet vardı eskiden,
bilenler bilir. Böyle çizersiniz veya torbadan çekersiniz, içinden bir hediye
kazanırsınız, bayram hediyesi olur size. Bu bayram hediye filan
yok; yoksulluk var, işsizlik var bol bol; torbadan da çıka çıka
OHAL çıktı. Nedir bu OHAL? Olağanüstü hâl, olağan durumu
bozan, devletin ve milletin geleceğine tehdit oluşturan durumlarda
olağan hâle dönebilmek için hukukun askıya
alındığı hâl. Bu askıya alışlar, insan
haklarının ihlal edilebilmesinin önünü açabiliyor yani keyfîsi
olmuyor bu OHALin. Bizde bu yetki, diğer çağdaş ülkelere göre
çok geniş tanımlanmış. Tehlike şu: Elinde gücü tutmak
isteyen, bunu kendi siyasi ve ekonomik menfaatleri için kullanabiliyor. Ha bire
bizim itiraz etmemiz de bundan; gecenin bu saatinde gelmişiz, birlikte
itiraz ediyoruz. Bunu buradan milletimize duyuruyorum: Demokrasi bugün
tehlikede olan, hepinizin dikkatine.
Geçen sene bu zamanlar barolara el
atmıştınız. Hukuk olmazsa ne demokrasi ne ekonomi olur ne
güven iklimi olur, düze çıkamaz hiçbiri. demiştik, hukuku
çiğneye çiğneye geçirdiniz yasayı. Aslında
çiğnediğiniz, kendi evlatlarınızın da
geleceğiydi. Beş nesillik güvende bizim evlatlar. diyorsanız
eğer, hiç öyle sulandırmayın işi, biz iktidara gelince
hepsini alıp bu millete geri vereceğiz inşallah.
Bu tip uygulamaları alışkanlık
hâline getirmiş yönetimlere güvenlik devleti deniyor. Güvenlik
devletinin iddiası da şu: Bana yetki verin, insan hakları ihlalleri,
hak ve özgürlüklerin kısıtlanması, kötü ekonomi -hiç sorun
değil- en önemlisi güvenlik ve bunu ben sağlayacağım.
diyor. Ancak tezada bakın ki güvenlik devleti güvenliği
sağlayamaz, her zaman güvenlik zafiyeti ortaya çıkıyor çünkü
sağlasa baskıcı politikaları sürdüremez ve zeminini
kaybeder. Türkiye yirmi senedir görebileceği en güvenlikçi
politikaları yaşadı ama gelin, görün ki hendek olaylarından
her gün patlayan bombalara, FETÖnün hain kalkışmasından YPGyle
mücadeleye bütün bu güvenlik açıkları son yirmi yılda
yaşandı. Esasen, kendi söktüğünü dikmeye çalışan bir
terzi var sanki ortada. Terzinin yalnız kumaşa, iğneye,
ipliğe ihtiyacı var. OHAL Anayasa'da düzenlenmiş. Bu madde yürürlüğe
girdiği zaman Avrupa Konseyine bildirimde bulunma zorunluluğunuz var.
Örtülü yasa yoluyla OHAL'i sürdürme hâlinde çıkacak kısıtlamalar
için Avrupa Konseyine terzi bildirmemiş. OHAL ilan edildiği 20 Temmuz
2016da amaç, FETÖ'nün hain silahlı kalkışmasının ardından
devlete sızmış FETÖcüleri tespit etmek idiyse beş yıl
oldu, OHAL, yetkileri beş yıldır uzatıldı, FETÖ'yle
mücadele neden bitirilmedi? Aklımız bize bunu soruyor değerli
arkadaşlar. Kandırıldık. dediniz de sizin
iltisakınız, irtibatınız yok idiyse o dönemki atamalara
bakın, tek tek eleseydiniz doğru bir süzgeç kullanarak hepsini. 17-25
Aralıktan önce nasıl oldu da her yerde kadrolaştılar bu
kadar; yargıya, orduya bu denli nasıl sızdılar ve mesela,
uzun bir dönem Yüksek Askerî Şûrada neden hiç dokunulmadı kimseye,
hiçbir tanesi tespit edilmedi?
Şimdi, bu alçak darbe bu ülkeye ve bu millete
yapılmaya çalışıldı. Yapanlar bu işe
kalkışma gücünü nereden ve nasıl buldular; nasıl ve ne
şekilde yatay ve dikey devlete sızdılar? Biz dedik ki gelin, bunu
araştıralım. İlk önergeyi biz verdik İYİ Parti
olarak 18 Temmuz 2018de ve ondan sonra 39 tane önerge verildi, hepsini
reddettiniz. Neden reddettiniz? Siyaset bilimi, sizden sonra artık bizim
rejimimizi otoriter, rekabetçi bir rejim olarak tanımlıyor. Nedir bu?
Kamu kaynaklarını ve idari yetkileri mensubu olduğu partinin
iktidarda kalması için kullanan ve muhalefeti bu araçlarla güçsüz
kılmaya çalışan bir rejim. Belediye kaynaklarıyla
mitingler, 4-5 maaşlı kadrolar, TRT ve RTÜK gibi organları
propaganda aracı olarak kullanmak ve bunun gibileri. Bu şartlarda
OHAL ne biliyor musunuz? Kendi siyasi menfaatleri için kullanacağı
idari yetkileri artıran bir durum. Hukuksuzluk da bu sevdaya dâhil,
rakipleri suçlamak da. Kurumlara, belediyelere, şirketlere atanan
kayyumlar, mülkün temeli olan adaleti yıkınca o mülklerin cazibesi,
iktidar olmanın dayanılmaz hafifliği; e, hepsi birlikte
kaymaklı kadayıf. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Sesini çıkarana uzun gözaltı, hakkını
arayana ceza, KHKlerle bir kış lastiği düzenlemesi ve
Boğaziçinde seçilmiş rektör atamaları gibi ve onların
sonuçları.
Biz ha bire sorunca Devletin televizyonunda ismi
lazım olmayan o terör örgütünün eskitme paçavrasının işi
neydi? diye, Osman Öcalan TRTye çıkmadı, TRT Kurdîye
çıktı. falan demek zorunda kalan bir Grup Başkan Vekili.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar) Ve 3
yanlış 1 doğruyu götürdü; kadınlarımız,
gençlerimiz belki konuşmadılar ama içlerinde yün eğirdiler
bunlar olurken güzel memleketimizde değdikçe adaletin haklı,
haksız buz gibi kılıcı yürüklerine. Şimdi Bir
yıl daha uzatalım OHALi. dediniz ya -üçten bire indirmişsiniz,
razıymışsınız- ne yalan söyleyeyim, hayalini
kurduğumuz sandığın silüeti görününce bayramüstü sevinmedik
desek de yalan olur yani.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
AYLİN CESUR (Devamla) Şimdi, siz
besiyeri nedir bilir misiniz? Besiyeri, mikroorganizmaların
gelişimini desteklemek amacıyla laboratuvarda
hazırlanmış sıvı veya jel olan besleyiciye deniliyor.
FETÖnün siyasi kanadını araştırmamış,
PKKlıyı 3 binden 60 bine çıkarmış ve aslında,
hepsine besiyeri olmuş bir iktidara bu yetkiyi vermiyoruz biz, millet
adına vermiyoruz bu yetkiyi. Siz getirdiğiniz çoğunluk
anlayışıyla, demokrasideki yok ettiğiniz kuvvetler
ayrılığıyla bu orta oyunundan bozma kurduğunuz düzende
bu yasa teklifini geçirseniz de biliniz ki biz vermiyoruz yetkiyi millet
adına. Siz sandık gelene kadar sürecek bu düzende mış
gibi alacaksınız yetkiyi bugün ve sandık gelecek, ampulleri
kapatıp uyuyacağız ve o gece, sabah sabah pırıl
pırıl bir güneşle uyanacağız hep birlikte,
üşümüş yüreklerimiz ısınacak, buz tutmuş sizin
vicdanlarınız bile belki eriyecek ve hep birlikte
iyileşeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
6ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 6 - 4/1/1961 tarihli ve 209 sayılı
Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık
Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner
Sermaye Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin ikinci
fıkrasının birinci cümlesine "Türkiye İlaç ve
Tıbbi Cihaz Kurumunun ibaresinden sonra gelmek üzere "tabip ve
eczacı unvanlı kadrolarında çalışanlar ile ibaresi ve
cümleye "yüzde 500'ünü, ibaresinden sonra gelmek üzere "Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunda görev yapan eczacılara yüzde
350'sini, ibaresi ilave edilmiştir.
Mehmet
Bekaroğlu İlhami
Özcan Aygun Gamze
Taşcıer
İstanbul Tekirdağ Ankara
Cavit
Arı Kamil
Okyay Sındır Alpay
Antmen
Antalya İzmir Mersin
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Sayın Gamze Taşcıer.
Buyurunuz Sayın Taşcıer. (CHP
sıralarından alkışlar)
GAMZE TAŞCIER (Ankara) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yıllardır her fırsatta dile
getirdiğimiz, ifade ettiğimiz, her platformda mağduriyetlerini
dile getirdiğimiz Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumundaki
eczacıların nihayet muradına eriyor olması elbette ki
bizler için sevindirici. Ancak yıllardır, yaklaşık beş
yıldır sadece TİTCKdeki eczacılar değil, kamudaki
eczacıların haksız ücret alımını ve
yaşadıkları mağduriyeti dile getirdiğimizde her
seferinde kulak tıkadınız, duymazdan geldiniz ama bugün bu
haklarının veriliyor olması sevindirici. Ama yetersiz çünkü
kamuda diğer kurumlarda çalışan eczacı
meslektaşlarımızın sorunları devam ediyor.
Elbette ki eczacıların sorunları
sadece bu değil hem bugün hem de şu anda üniversite okuyan ve
geleceğin eczacılarının en önemli sorunlarından bir
tanesi de her geçen gün mantar gibi artan eczacılık fakülteleri.
1960tan 2000 yılına kadar sayısı 8 olan eczacılık
fakültesi son on yılda 40 artarak bugün 57 civarındadır.
Fakülte açmadaki temel sorun, aslında
yarın ne olacak diye düşünmeden yapılan bir eylem olması.
Türkiye'nin sadece bugün değil yarın da eczacı ihtiyacı
yok, bunu biz söylemiyoruz Sağlık Bakanlığının,
Sağlıkta İnsan Kaynakları 2023 Vizyon Belgesine göre 2023
yılında ihtiyacı olan eczacı sayısı 32 bin, iki
yıl olmasına rağmen bugün sayı 41 bin civarında.
Sadece geçtiğimiz yıl 3.893 eczacı mezun oldu ve yeni
açılan eczacılık fakültelerini de hesap ederseniz
mesleğimiz her geçen gün âdeta işsiz eczacıların ordusu
olacağı bir yapı hâline dönüşüyor. Eline diplomayı
verip Ne yaparsan yap. anlayışı hâkim.
Kurumun yayınladığı eczane
açılabilecek yer sayısı mezun olan eczacıların
sayısının yarısı, yine 2020de sadece 762 eczacı
kamu tarafından istihdam edildi, bunu meslek odası, meslek
birliği, Türk Eczacıları Birliği her seferinde
uyarmasına rağmen bu uyarılarımızı
yaptığımızın ertesi günü Resmî Gazete'de yeni bir
eczacılık fakültesinin açıldığını görüyoruz.
Geçtiğimiz günlerde Düzce'de yine bir
eczacılık fakültesi açıldı, ertesi gün Kadına Yönelik
Şiddet Komisyonuna gelen YÖK Başkanına bu ihtiyacın
olmadığını, neden böyle bir fakülte açıldığını
sorduğumuzda kendisi hem rektörün hem de bazı milletvekillerinin
ricasıyla bu fakülteyi açtığını söyledi. Elbette ki
ricayla, minnetle iş yapanların bir öngörüyle bir politika üretmesini
de beklemek mümkün değil.
Eczacılıkla ilgili sorun sadece nicel
değil nitel olarak da sıkıntı var. Âdeta bir tabela ve dört
duvardan oluşan eczacılık fakültelerinin
açıldığını, yeterli akademisyen eczacının
olmadığı fakülteleri maalesef her geçen gün üzülerek
gözlemliyoruz. Birileri istedi diye bir mesleğin geleceğini yok
sayamaz, değersizleştiremezsiniz. Eczacılar, yeni eczacılık
fakültesi açılmamasını, kamuda daha fazla eczacının
istihdam edilmesini, kamudaki alımların
artırılmasını, nitelikli ve bilimsel fakültelerin
açılmasını; özlük haklarının iyileştirilmesini ve
kamudaki kurumlar arasındaki ücret farklılığının
giderilmesini talep ediyor. Kısaca, ileriyi öngören, akla ve
mantığa uygun bir eczacılık ve sağlık
politikası bekliyor sizden.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinde yer alan gelmek
üzere ibaresinin gelecek şekilde olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Sait
Dede Murat
Sarısaç Nuran
İmir
Hakkâri Van Şırnak
Abdullah
Koç Ali
Kenanoğlu Mahmut
Celadet Gaydalı
Ağrı İstanbul Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Hakkâri
Milletvekili Sayın Sait Dede.
Buyurunuz Sayın Dede. (HDP
sıralarından alkışlar)
SAİT DEDE (Hakkâri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan torba yasa teklifinin
6ncı maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Sağlık Bakanlığına
Bağlı Sağlık Kurumları ile Rehabilitasyon Tesislerine
Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanunun 5inci maddesinde yeni bir
düzenleme yapılmak istenmekte ancak ek gelirin bütün sağlık
emekçilerini kapsayacak, adil ve eşitsizliği ortadan kaldıracak
bir şekilde yapılması daha uygun ve daha hakkaniyetli olurdu.
Sağlıkta Dönüşüm
Programının sağlık emekçileri açısından ortaya
çıkardığı yıkıcı sorunlar
kangrenleşmiş durumdadır. Sağlıkta dönüşüm
adı altında yapılan şehir hastaneleri şehirlerin
yaşam alanlarından çok uzaklara yapılmış, şehir
merkezlerinde bulunan hastaneler kapanmıştır. Bu durum
yurttaşları hem ekonomik hem de sosyal olarak büyük bir sıkıntıya
sokmaktadır. Ayrıca denetimsiz, kontrolsüz özel hastanelerin bir
kısmının tamamen ya da kısmen kapanması sonucu
işsiz kalan sağlık emekçileri, ödenmeyen ücretler, uzun
çalışma saatleri sağlık alanında giderek
yaygınlaşan sorunlar hâline gelmiştir. Öncelikli olarak bir
hekim olarak belirtmek isterim ki ebe ve hemşireler, psikologlar,
laborantlar, fizyoterapistler, teknisyenler başta olmak üzere tıbbi
sekreterinden hasta bakıcısına kadar her sağlık
emekçisinin sunduğu hizmet ve harcadığı emek çok
değerli ve kutsaldır. Büyük bir özveriyle yürütülen bu hizmet,
uygulanan yanlış sağlık politikaları sonucu
sağlık hizmeti alanlar ile sağlık hizmetini verenleri
çoğu zaman karşı karşıya getirmiştir. Bakın,
pandemi gerekçe gösterilerek hekimlere istifa yasağı getirildi,
istifanın yasaklanması demek zorla çalıştırma
demektir, bunun başka bir anlamı yoktur. Zorla
çalıştırmanın hangi dönemde ve hangi usule göre
yapılabileceği anayasal kurallarla belirlenmiştir. Bu konuda,
temel hak ve özgürlükler sınırlandığı için yasal bir
düzenleme gerekirken Sağlık Bakanlığı
yayımladığı genelgeyle istifa yasağını
getirdi. İnsanların görev alması ve görevde kalması zorla
çalıştırılarak değil; güvenli,
sağlıklı, huzurlu çalışma ortamları yaratarak,
bütün işlemlerinde bilim ve liyakati esas alarak mümkündür.
Aylardır sağlık hizmetlerinin çok
ağır koşullarda sürdürüldüğünü, bu yükü artık
taşımakta iyice zorlanan sağlık emekçilerinin bunun
altında ezildiklerini defalarca bu kürsüden dile getirdik ama ne
yazık ki bu konuda bir adım atılmadı ve sonuç olarak 1
Temmuz 2021 tarihi itibarıyla uygulanan istifa yasağının
kalkmasıyla beraber sağlık çalışanları istifa
etmeye başladı. Bakın, sadece Hakkâri'nin Yüksekova ilçesinde
bir günde 17 doktor istifa etti. 17 doktorun istifası sonucu şu an Yüksekova
Devlet Hastanesinde sağlık hizmetleri gereği gibi verilemiyor.
Tıbbi ekipman ve araç eksikliğinin had safhada olduğu
Yüksekova'da son istifalarla beraber sağlık hizmetinde
kalanların iş yükü artmış, hastane koridorları
müdahale bekleyen hastalarla dolmuş, hastalar bir şekilde ortada
kalmıştır. Genelde ilk müdahale yapılıp hastalar
çoğunlukla ya Van iline ya da Hakkâri Devlet Hastanesine sevk
edilmektedir. İkinci tercih Hakkâri Devlet Hastanesi çünkü orada da
sağlık envanteri ve teknik ekipman eksikliği bulunmaktadır.
Özellikle kış aylarında bu sevkler bazen hava koşullarından
dolayı yapılamıyor. Tam envantere sahip Vandaki hastanelere
nakledilen hastaların 200300 kilometrelik zorlu yolu katetmesi
gerekmektedir. Kısa süre içerisinde müdahale ihtiyacı gerektiren
hastalıklarda ciddi mağduriyetler yaşanmaktadır.
Yandaş medyada ambulans uçaklarla
vızır vızır Avrupa'dan Türkiye'ye hasta nakilleri
yapıldığı sürekli servis ediliyor. İş bir ara o
kadar ileri boyutlarda algı operasyonlarına vardı ki AKP Genel Başkanı
Sağlık turizmiyle mevsimlik turizmdeki
açığımızı kapayacağız. dedi ve
devamında Bütün bu hastanelerin hava ulaşımıyla entegre
oluşu sağlık turizminde bir patlama meydana getirecek. dedi.
Bunları söylerken Hakkâri'de hem kara hem hava ambulansı
sıkıntısı yaşanıyordu ve hâlen de
yaşanıyor.
Hasta nakil durumu Sağlık
Bakanlığının siyasi propaganda olarak lanse ettiğinin
aksine bütün standartların dışındadır.
Şemdinli'de, Çukurca'da, Derecik'te kalp krizi geçiren, acil müdahale
ihtiyacı olan her yurttaş gerekli sağlık tesisi ve
teçhizatları olmadığı için Van iline sevk edilmek zorunda
kalıyor. Bu nakillerin kara yoluyla gerçekleşmesi zaten
yurttaşları öldürmeye teşebbüstür, derhâl acil durumlar için
hava ambulansları Hakkâri halkının hizmetine
sunulmalıdır; en kısa zamanda ise Derecik, Şemdinli,
Yüksekova, Çukurca ve Hakkâri Hastanelerine hem uzman doktorlar
alınmalı hem de her türlü teçhizat sağlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Hakkâri'nin 2019
yılında ilçe yapılan bir beldesi var; Derecik ilçesi. İlçe
yapıldı, tıpkı nasıl her yere üniversite kuruluyorsa
bu ilçe de yapılırken hiçbir altyapısı yoktu ve 2015
yılında hastane yapılması için ihale açıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SAİT DEDE (Devamla) Başkanım,
tamamlıyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Dede.
SAİT DEDE (Devamla) Normalde ihalenin
beş yüz günde bitmesi gerekiyordu, hastanenin teslim edilmesi gerekiyordu,
yalnız, altı yıldır bu ilçemizde hastane
bulunmamaktadır. Derecikliler anayasal hakları olan sağlık
haklarından hâlâ yararlanamıyorlar. Sağlık, ne
özelleştirilerek ne de şirket mantığıyla yönetilerek
hizmet verecek bir kurum değildir ancak her yurttaşa müşteri,
her sağlık emekçisine düşük ücret, yüksek performans
sağlayan bir köle anlayışıyla yaklaşmak ancak kâr
hırsından başka bir şey düşünmeyen bir patronluk
anlayışıyla açıklanabilir. Bu
anlayışınızla şirketlerinizi kendiniz yönetip,
dilediğiniz gibi batırabilirsiniz ancak halkın olan, halk için
kullanılacak, halka hizmet edecek, halka şeffaf şekilde hesap
verecektir. Halkların Demokratik Partisi bunu sağlayacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.03
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 02.04
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin),
Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 104üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
277 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir iş
bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 17 Temmuz 2021 Cumartesi günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 02.05
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 277 S. Sayılı Basmayazı tutağa eklidir.
(x) Önergenin tam metni tutanağa eklidir.
(xx) Bu önergeye ilişkin yapılan işlem 17/7/2021 tarihli 105inci Birleşim Tutanağının 289uncu sayfasında yer almaktadır.
(x) Önergenin tam metni tutanağa eklidir.
(x) Önergenin tam metni tutanağa eklidir.
(x) Önergenin tam metni tutanağa eklidir.
(x) Önergenin tam metni tutanağa eklidir.