TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
105inci
Birleşim
17
Temmuz 2021 Cumartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- BU
BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ
III.- GELEN
KÂĞITLAR
IV.- YOKLAMALAR
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, adalet sisteminde yaşanan
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Ankara
Milletvekili Yıldırım Kayanın, Ankaranın
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, Kurban
Bayramına ilişkin gündem dışı konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Mersin
Aydıncıktaki orman yangınına ilişkin
açıklaması
2.- Osmaniye
Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, Kıbrıs Barış
Harekâtının 47nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
3.- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şekerin, depreme karşı
alınabilecek tedbirlerle ilgili kurulan araştırma komisyonu
raporuna ilişkin açıklaması
4.- Amasya
Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, ulaştırma ve savunma
sanayisi yatırımlarına ilişkin açıklaması
5.- Ankara
Milletvekili Nevin Taşlıçayın, Ankaradaki raylı
ulaşıma ilişkin açıklaması
6.- Muğla
Milletvekili Süleyman Girginin, Muğla Milas İkizköyde kömür madeni
için kesilen ağaçlara ilişkin açıklaması
7.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, toplu sözleşme
görüşmelerine ilişkin açıklaması
8.- Çanakkale
Milletvekili Özgür Ceylanın, kredi kartına taksitli cep telefonu
satış yasağına ilişkin açıklaması
9.- Malatya
Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlunun, Kurban Bayramına
ilişkin açıklaması
10.- Burdur
Milletvekili Mehmet Gökerin, küçük esnaf ve yerli üreticilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
11.- Adana
Milletvekili Orhan Sümerin, emeklilerin bayram ikramiyelerine ilişkin
açıklaması
12.- Kocaeli
Milletvekili Sami Çakırın, Kurban Bayramına ilişkin
açıklaması
13.- Kocaeli
Milletvekili Tahsin Tarhanın, Kocaelideki elektrik kesintilerine
ilişkin açıklaması
14.- Sivas
Milletvekili Semiha Ekincinin, Sivas Kongresinin 102nci yıl dönümüne,
Demir Grup Sivasspora başarılar dilediğine ve Kurban
Bayramını tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
15.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, esnaf, çiftçi, emekli ve memurun
sorunlarına ilişkin açıklaması
16.- İstanbul
Milletvekili Ali Kenanoğlunun, gözaltında kayıplar için
Galatasarayda yapılan buluşmanın yasaklandığına
ilişkin açıklaması
17.- Aksaray
Milletvekili Ayhan Erelin, Aksarayın Hamidiye-Alaca beldesindeki
kadastro çalışmalarına ilişkin açıklaması
18.- Mersin
Milletvekili Alpay Antmenin, Kurban Bayramını
kutladığına, Mersin Toroslardaki iş yeri
yangınına ve sınırlarımızı korumamız
gerektiğine ilişkin açıklaması
19.- İstanbul
Milletvekili Züleyha Gülümün, Cumartesi İnsanlarına ilişkin
açıklaması
20.- Mersin
Milletvekili Hacı Özkanın, Kurban Bayramına ilişkin
açıklaması
21.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Adıyamana yapılan turizm
yatırımlarına ilişkin açıklaması
22.- Mersin
Milletvekili Olcay Kılavuzun, I. Maarif Kongresinin yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
23.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Kurban Bayramını
kutladığına, I. Maarif Kongresinin yıl dönümüne, TÜRK
EĞİTİM-SEN tarafından düzenlenen II. Maarif Kongresine,
Ümit ve Genç Millî Takımda yer alan judocular ile 32nci Yaz Olimpiyat
Oyunlarında mücadele edecek millî sporcularımıza
başarılar dilediklerine ve Mimar Sinanın vefatının
433üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
24.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, KKTC Başbakan
Yardımcısı, Ekonomi ve Enerji Bakanı Erhan Arıklının
başkanlık sistemine geçmeyi planladıklarıyla ilgili
sözlerine, Yunanistanın Doğu Ege adalarının
silahsızlandırılmış statüsünü ihlal ettiğini
belirten eylemleriyle ilgili Türkiyenin Birleşmiş Milletlere
gönderdiği mektuba, Dışışleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlunun Suudi mevkidaşı Faysal bin Ferhanla
görüşmesinde salona Türk Bayrağı asılmamasına, Kurban
Bayramını kutladığına, Uşakın
sorunlarına ve eksik okunan önergelerinin tekrar okunarak
görüşülmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması
25.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, İnsan Hakları
Derneğinin 35inci kuruluş yıl dönümüne, Muğla Milas
İkizköyde kömür madeni için kesilen ağaçlara, 83 yaşındaki
ağır hasta tutuklu Mehmet Emin Özkanın durumuna ve radyoloji
çalışanlarının sorunlarına ilişkin
açıklaması
26.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Meclisin gündeminde olan Turizmi Teşvik
Kanunuyla ilgili teklife ve torba kanun teklifine muhalefet etmeye devam
edeceklerine, torba kanun teklifine Uyar Madenciliğin mağdur
ettiği madencilerle ilgili bir maddenin eklenmesini talep ettiklerine,
Mimar Sinanın vefatının 433üncü yıl dönümüne, İnsan
Hakları Derneğinin 35inci kuruluş yıl dönümüne ve
Muğla Milas İkizköyde kömür madeni için kesilen ağaçlara
ilişkin açıklaması
27.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, madencilerle ilgili konunun takiplerinde
olduğuna, görüşülen torba kanun teklifine olağanüstü hâl
kanunu denilmesinin doğru olmadığına, memuriyetten men
konusundaki usulle ilgili mahkeme yolunun açık olduğuna, gözaltı
süresine, Çanakkaledeki ormanlaştırma çalışmalarına
ve Mimar Sinanın vefatının 433üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
28.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
29.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Kayseri Milletvekili İsmail
Tamerin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
30.- Kayseri
Milletvekili İsmail Tamerin, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
31.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Batman
Milletvekili Necdet İpekyüzün, Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Demirin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
34.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
35.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, İstanbul Milletvekili Mustafa
Demirin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
36.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Edirne Milletvekili Fatma
Aksalın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
37.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, aşılama
çalışmalarına ilişkin açıklaması
38.- Ağrı
Milletvekili Abdullah Koçun, Ağrı ilindeki sağlık
hizmetlerine ilişkin açıklaması
39.- Hatay
Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, Hatayın Antakya ilçesinin Serinyol
Mahallesinin ilçe yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
40.- Amasya
Milletvekili Hasan Çilezin, Türkiye-Gana ilişkilerine ilişkin
açıklaması
41.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan'ın
277 sıra sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
43.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
44.- Eskişehir
Milletvekili Utku Çakırözerin, engellilerin toplu taşıma
araçlarına erişebilirliğinin sağlanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
45.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün 277 sıra sayılı Kanun Teklifinin
11inci maddesiyle ilgili önerge hakkında yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
46.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
47.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
48.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, 277 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 1inci maddesiyle ilgili beş yüz kelimeden fazla olan
önergelerinin özetinin eksik okunduğuna ve maddenin tekrar
görüşülerek tekrar oylanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
49.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, verilen değişiklik önergesinin eksik
okunmasının yapılan işlemi sakatlayacak nitelikte
olabileceğine ve bu durumu Genel Kurulun tartışması
gerektiğine ilişkin açıklaması
50.- İzmir Milletvekili
Serpil Kemalbay Pekgözegünün, depremle ilgili önlemlere ilişkin
açıklaması
51.- Van Milletvekili
Muazzez Orhan Işıkın, Vanda meydana gelen sel felaketine
ilişkin açıklaması
52.-
Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücünün, Şanlıurfada
yaşanan silahlı kavgalara ilişkin açıklaması
53.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, engellilerin toplu taşıma araçlarına
erişebilirliğinin sağlanmasıyla ilgili tüm kurumları
yükümlülüklerini yerine getirmeye davet ettiklerine ilişkin açıklaması
54.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin 277 sıra sayılı Kanun Teklifinin 19uncu maddesiyle
ilgili önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
55.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, madencilerle ilgili verdikleri önergeye
ilişkin açıklaması
56.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, İstanbul Milletvekili Abdullah
Gülerin oyunun rengini belirtmek için lehte yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
57.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Gülerin, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
58.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, İstanbul Milletvekili Abdullah
Gülerin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
59.- Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebinin, Ağrıya yapılan
yatırımlara ilişkin açıklaması
60.- Kastamonu
Milletvekili Hasan Baltacının, Kastamonu Doğanyurtun yol
sorununa ilişkin açıklaması
61.-
Şanlıurfa Milletvekili Zemzem Gülender Açanalın, Kurban
Bayramını kutladığına ilişkin
açıklaması
62.- Ağrı
Milletvekili Abdullah Koçun, Ağrının yol sorununa ilişkin
açıklaması
63.-
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Başkanı Tahir Akyürekin, yasama çalışmasına
katkı yapan Başkanlık Divanı ve milletvekillerine
teşekkür ettiğine ve hayırlı bayramlar dilediğine
ilişkin açıklaması
64.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, Kurban Bayramını
kutladığına ve babasının vefatı nedeniyle Erzurum
Milletvekili İbrahim Aydemire başsağlığı
dilediğine ilişkin açıklaması
65.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, babasının vefatı nedeniyle
Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemire başsağlığı
dilediğine, 255 ve 277 sıra sayılı Kanun Tekliflerine MHP
Grubu olarak tam destek verdiklerine ve Kurban Bayramını
kutladığına ilişkin açıklaması
66.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, babasının vefatı
nedeniyle Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemire
başsağlığı dilediğine ve Kurban
Bayramını kutladığına ilişkin
açıklaması
67.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, babasının vefatı nedeniyle Erzurum Milletvekili
İbrahim Aydemire başsağlığı dilediğine,
görev yapan herkese iyi bir yaz dönemi çalışması dilediğine
ve Kurban Bayramını kutladığına ilişkin
açıklaması
68.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, babasının vefatı nedeniyle
Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemire başsağlığı
dilediğine, tüm vekillere ve çalışanlara teşekkür
ettiğine, tek dertlerinin ülkenin ekonomisini ve turizmini büyütmek
olduğuna ve Kurban Bayramını kutladığına
ilişkin açıklaması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ
Parti Grubunun, Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır ve
arkadaşları tarafından, OYAKın Demirören Holdinge ait
Total isimli firmayı siyasi baskıyla zarar etme pahasına
satın alması iddialarının
araştırılması, siyasi baskı iddialarının
incelenmesi, varsa usulsüzlüklerin tespit edilmesi amacıyla 23/6/2021
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 17 Temmuz 2021 Cumartesi günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
Batman Milletvekili Necdet İpekyüz ve arkadaşları
tarafından, şehir hastanelerinin sağlık sistemi üzerindeki
etkilerinin araştırılarak kapatılan hastanelerin yerlerinde
yeniden açılmaları için yapılması gerekenlerin
araştırılması amacıyla 12/7/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17
Temmuz 2021 Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, Saros Körfezine yapılması planlanan
FSRU Limanının olası etkilerinin ve körfezin karşılaştığı
diğer risklerin belirlenerek alınması gereken önlemlerin tespit
edilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/4458) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Temmuz 2021 Cumartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
B) Danışma
Kurulu Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında bulunan 259 sıra sayılı
Kanun Teklifinin bu kısmın 2nci sırasına
alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin
sıralamasının buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin
önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Balıkesir
Milletvekili Fikret Şahinin, Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin
HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, İstanbul Milletvekili Züleyha
Gülümün 277 sıra sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesiyle
ilgili önerge hakkında yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Genel Başkanına
ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Ankara
Milletvekili Orhan Yegin ve 45 Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/3740) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 277)
2.- Antalya
Milletvekili Atay Uslu ve 23 Milletvekilinin Turizmi Teşvik Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/3517) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 255)
X.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuşun, AK
PARTİ Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaşın Meclis
Başkan Vekilini İç Tüzükle ilgili aydınlatmaya ve göreve davet
etmeye hakkı olduğuna ama milletvekillerine ders verme konusunda
böyle bir kelime kullanmaktan ve böyle bir üsluptan teeddüp edeceğine
ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuşun,
Başkanlık Divanı olarak, babasının vefatı
nedeniyle Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemire
başsağlığı dilediklerine, Kurban Bayramını
kutladıklarına ve Dördüncü Yasama Yılının
hayırlı olmasını temenni ettiklerine ilişkin
konuşması
XI.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- 277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle ilgili önergenin sehven
eksik okunması nedeniyle maddenin oylanmasına dair esaslı bir
hata olmadığı yönündeki Başkanın tutumunun uygun olup
olmadığı hakkında
XII.- OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 277) Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin oylaması
2.- (S.
Sayısı: 255) Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin oylaması
17 Temmuz 2021
Cumartesi
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 105inci Birleşimini açıyorum. (x)
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, adalet sisteminde yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğluna aittir.
Buyurun Sayın
Gergerlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, adalet
sisteminde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri ve sevgili halkımız; ben, en başta, nerede
kalmıştık diye sormak istiyorum. (HDP sıralarından
alkışlar) En son, 17 Mart günü burada hukuksuz, siyasi bir karara
karşı direniyorduk, arkadaşlarımızla beraber
direniyorduk. Çok net hukuksuz bir karar vardı karşımızda
ve biz de Meclisin onurunu korumak, halkın iradesini korumak için burada
adalet nöbetine başlamıştık. Bizi engellemeye
çalışıyorlardı ama biz kuşatıcı ve
sabır dolu sloganları haykırıyorduk. Yaşasın
halkların kardeşliği! diyorduk.
(x) Direnmek
yaşamaktır! diyorduk.
(xx)
Şimdi, bu kelimelerin
Türkçesi de Kürtçesi de çok güzeldir arkadaşlar. Ben Kürtçesini
öğrendim, size de tavsiye ederim, hem öğrenin hem de
yaşayın. Ben halkın vekiliyim, beni bu kararlar
vekilliğimden aldı, zindana attı. Tam doksan altı gün ben
Sincan 2 No.lu F Tipi Cezaevinin zindanındaydım, tecrit
altındaydım ama asıl cezalandırılan halktı, ben
vekilim, asıl olan halktı. O zindanda ben bu baskılara ve
hukuksuzluğa yenilmedim. O zindanı ben bir Yusuf okulu olarak
gördüm, Medrese-i Yusufiye olarak gördüm, bir Yusuf okulu, bir Yunus
okulu, bir direniş okulu olarak gördüm. Çok makaleler yazdım
orada, biliyor musunuz? Onlardan birinin adı Zindanda
Özgürleşmekti. Neden? Çünkü ben hak, hukuk ve adalet peşindeysem
zindanda olsam bile özgürüm ama siz hırs, gurur, kibir ve iktidar
peşinde ve mafyayla kol kolaysanız dışarıda
olsanız bile zindandasınız; bunu unutmayın.
Bakın, değerli
arkadaşlar, bu tarihî bir hadisedir, tarihî bir yanlıştır
ve halkın gücüyle ben tekrar geri döndüm. Şimdi, bakınız,
öyle bir şey oldu ki, 90 bin kişinin oyuyla Kocaeliden geldim ve 84
milyonun vekili oldum. Biz bu yanlışa karşı direndik,
direndikçe diriliyoruz. Burada da söylemiştik; haklıyız, bundan
dolayı güçlüyüz, bundan dolayı kazanacağız ve bundan
dolayı da korkmuyorum demiştim. İstediğiniz kadar
zindanlara atın, başka şeyler yapın, sonuna kadar da bu
yolda yürümeye devam edeceğiz. Benim cezalandırılmamın
nedeni T24teki bir yazıydı, bir haber sitesinde herkesin
gördüğü, hâlen de yayında olan bir haberi ben retweet ettim diye
cezalandırıldım ama bakın, başkası
cezalandırılmadı ve yerel mahkeme iki buçuk yıl bana ceza
verdi. Akıl alacak bir karar değildi, zerre kadar hukuk varsa
istinafta bozulur dedim ama o zerre de yokmuş, istinaf da onadı. Ya,
herhâlde bir küçücük zerre vardır, Yargıtaya bir bakalım dedik.
Yargıtayda da 1e karşı 4 oyla onandı karar. Yargıtayın
bir hâkimi -hakkını yemeyelim, 16 sayfalık bir hukuk manifestosu
yazdı, müthiş bir metindir; okuyun lütfen, her okuyan hukukçu böyle
söyledi- Bu karar yanlıştır, bu kişinin hiçbir suçu yok.
diyordu. O hâkim Enis Berberoğlu kararına da itiraz eden hâkimdi
çünkü bu karar siyasi bir karardı, yargıyı etkileyen siyasi bir
durum vardı ortada. Neden? Çünkü ben birçok ihlale karşı
çıkmıştım bu Mecliste; Kürt meselesine, helikopterden
atılan Kürtlere, KHKlilere yapılan soykırıma, cezaevi
ihlallerine, işkencelere, insan kaçırmalarına. Ve en son,
hepiniz biliyorsunuz, aralık ayında bir konuşma
yapmıştım, çıplak aramayı anlatmıştım;
Türkiye gündemi olmuştu, iktidar tüm gücüyle bana hakaretler
yağdırmıştı ama başaramamıştı.
Herkes burada gelip Çıplak aramayı ben de yaşadım. diye
anlatmıştı ve sonrasında ne oldu? Aradan sadece bir ay
sonra Yargıtay cezamı onadı. İki üç yılda ancak
Yargıtayda sırası gelecek cezam bir yıl içinde onanıverdi.
Ardından, burada biz adalet nöbetine başladık, çıktık
partimizin grup toplantı odasına, dört gün orada nöbetimize devam
ettik. Ben bir sabah namazı vakti -namazını kılan bir
insanım, saatimi kurdum- lavaboya gittim ve WCden çıktım ki ne
göreyim? Onlarca Meclis polisi beni kamerayla çekiyor. Ben abdest
alacağım, pijamalı, terlikliyim; onlarca polis beni çekiyor.
Yani ne yapıyorum?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) O an, işin doğrusu şöyle bir
şey oldu, bakın, benim açımdan önemli; polislere baktım ve
dedim ki: Ya, acaba namazımı iptal mi etsem? Sonra içimdeki ses dedi
ki: Hayır, sen namazını kılan bir insansın, polis
gördün diye namazını bırakma. Abdestimi aldım; müsaade
edin, iki dakika namazımı kılayım, sonra sizinle birlikte
gidelim dedim ama o Meclis polisleri kolumdan tutarak, beni çekiştirerek
götürdüler, darbettiler. Bilmiyorum nasıl yüzüme bakacaklar? O Meclis
Başkanı nasıl böyle bir emir verdi? Ve biz karakola gittik ki
bizi oraya götürme gerekçesi olan sahte bir video vardı, güya ben
bazı sloganlar atmışım. Bir saat içinde o videonun sahte
olduğu ortaya çıktı ama koca Meclis Başkanlığı
10 polise imza attırdığı bir tutanakla, sahte bir videoyla
hakkı yenilmiş bir vekili derdest edip karakola götürtmüştü; üç
saat orada pijamayla kaldım ben, terlik ve pijamayla. Bu Meclisin vekiline
yapılıyor bu arkadaşlar ve ardından Genel Merkezimizde
devam ettim; on beş gün adalet nöbetine devam ettim ve evimde beklemeye
başladım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Selamlama yapsın Başkanım.
BAŞKAN Cezaevi
hakkından bir dakika süre daha veriyorum.
Buyurun.
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Evime gelen polis, bakın, daha önce
işkencesini burada anlattığım, ifşa ettiğim bir
polis, Abdülkadir Türkyılmaz -153482 sicil numaralı bir polisi evime
yollamışlar beni gözaltına almak için- bana darp, hakaret, küfür
yaptı. Polis arabasında ona dedim ki: Bakın, ben haramilikle
halkın vekilliği elinden alınmış bir kişiyim,
yarın öbür gün hukuk önünde bunun hesabını sorarım. Bizi
tehdit mi ediyorsun? diye sorduklarında; evet, o iktidarın yok ettiği
hukukla sizi tehdit ediyorum, ben mutlaka bir gün bu Meclise döneceğim ve
bunların hesabını soracağım dedim. Cezaevine
girdiğimde ne gördüm biliyor musunuz? Çok önemli bir şey, hani, o
çıplak aramayı anlatıyordum ya, mahkûm yardım
kitapçığı verdiler bana, daha 1inci sayfasında
Çıplak aramada iç çamaşırınız indirilip aranabilirsiniz.
yazıyordu. İktidarın o kadar inkâr ettiği çıplak arama
orada yazıyordu. Değerli arkadaşlar, bakın, çok önemlidir
bu. Ben ne kadar haklı olduğumu cezaevine girdiğim günde gördüm.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU
(Devamla) Başkanım, bir dakika daha çok önemli bir şey
anlatacağım.
METİN NURULLAH SAZAK
(Eskişehir) Yeter Başkan, bu ne ya!
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Ve sonrasında, ben
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yeter
Başkan, on dakika oldu. Sonra söz alsın, konuşsun.
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Ve sonrasında, halkımızdan
birçok mektup aldım efendim, yüzlerce mektup aldım.
MEHMET CELAL FENDOĞLU
(Malatya) Ya, bir gün de polis şehidinde, asker şehidinde bulun.
Ayıptır!
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU
(Devamla) Bakın, onların içinden çok önemli bir mektubu size
okuyacağım.
METİN NURULLAH SAZAK
(Eskişehir) Ne lüzumu var!
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Yüzlerce destek, sevgi ve umut geldi;
onların içinde sevgili Başkan Selahattin Demirtaşın
mektubu geldi.
OLCAY KILAVUZ (Mersin)
Şov yapma, şov yapma!
METİN NURULLAH SAZAK
(Eskişehir) Biz sizin ne olduğunuzu biliyoruz!
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Bahar çiçekleriyle yazmıştı
bir kartta bana ve şunu söylüyordu.
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir)
Başkanım, nasıl olduğunu biliyoruz onun. Kes artık!
OLCAY KILAVUZ (Mersin)
Abdesti nasıl istismar ediyorsun! Yalan söylüyorsun! İn
aşağıya!
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Diyordu ki: Merhaba, Değerli Vekilim,
tüm kalbimizle yanınızdayız, geçer bugünler de geriye onurlu
duruş kalır. Milyonların yüreği sizinle atıyor. Bir an
dahi bunu unutma, sağlığına dikkat et, hep moralli ol
lütfen
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Gergerlioğlu.
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla)
Özgür yarınlarda görüşeceğiz.
MEHMET CELAL FENDOĞLU
(Malatya) Şov yapma, şov yapma!
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Başkana diyorum ki: Sen
haklısın milyonlar seninle, canını sıkma. Mutlaka sen
ve arkadaşlarımız da buraya geleceksiniz.
MEHMET CELAL FENDOĞLU
(Malatya) Şov yapma!
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Hepinize teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET CELAL FENDOĞLU
(Malatya) Şehitlerin iki eli yakanda olacak senin!
METİN NURULLAH SAZAK
(Eskişehir) Ne olduğunu biz biliyoruz!
BAŞKAN Gündem
dışı ikinci söz Ankaranın sorunları hakkında söz
isteyen Ankara Milletvekili Yıldırım Kayaya aittir.
Buyurun Sayın Kaya. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Ankara Milletvekili Yıldırım Kayanın,
Ankaranın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
YILDIRIM KAYA (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cezaevinde tek
kişilik hücrede kalırsanız, hiç kimseyle
konuşamazsanız konuşma fırsatınız geldiğinde
de yaşadığınız sıkıntıları
anlatırsınız.
Hoş geldin Sayın
Gergerlioğlu. Cezaevinde de ziyaret etmiştim, buraya yeniden
döneceğini de söylemiştim. Hoş geldin aramıza. (HDP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
Ankara yirmi beş yıl Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı
tarafından yönetildi, yirmi yıldır da yine Adalet ve
Kalkınma Partisinin siyasal iktidarı tarafından yönetiliyor.
Dünyanın bir başkenti düşünün ki havaalanında metrosu
olmasın, dünyanın bir başkenti düşünün ki kendi içinde
yaşadığı sorunları çözemesin. İşte,
Ankaranın yirmi beş yıl yerel yönetimlerde
yaşadığı sorunların en büyüğü, 750 milyon dolar
harcayarak çöp olan bir ANKAPARK var. Bu ANKAPARK hâlâ çöp olmaya devam ediyor.
ANKAPARKın bugünkü değeri 6 milyar 330 milyon lira. Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş seçildikten sonra
ANKAPARKın 750 milyon dolarının akıbetini aramaya
başladığında ne akıbetini bulabildi ne de parkta
yapılanların hesabını sorabildi. Mahkemeye müracaat etti,
tespit yapılsın istedi çünkü ANKAPARK günde 1 milyon lira ile 1,5
milyon lira arasında zarar ediyordu. Mahkeme tutanakları, tespit
tutanaklarında bugüne kadar 111 milyon 210 bin liralık zarar
oluşturulduğu tespit edildi. Ankara Büyükşehir Belediyesi
mahkemeye müracaat etti. Mahkeme 50 milyon lira tazminatla davayı durdurdu
yani Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının
talebi olan, ne yazık ki şu anda günde 1 milyon lira ile 1,5 milyon
lira arasında zarar eden işletme Ankara Büyükşehir Belediyesine
devredilmiyor. Bırakın mahkemelerin elini, özgürce karar versinler.
Ankara halkının gasbedilen haklarını lütfen iade edin.
Ankara Havaalanına
birçok arkadaşımız gidiyor, ya özel taksiyle gidiyorsunuz ya
araçlarınızla. Metroya binip gitmek istemez misiniz? Yok metro.
İzmirde var, İstanbulda var, dünya başkentlerinin
tamamında var ama Ankara'da yok. Yirmi beş yıldır
yapılmayan metroyu -Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
Melih Gökçek yapamadı, EGO yapamadı fakat- siyasal iktidar Biz
yapacağız. dedi. İki yıldır buraya bir tek çivi
çakılmadı. 1,5 milyon dolar para bulunamadığı için
adım atılmıyor. Elini kolunu bağlamayın Ankara
Büyükşehir Belediyesinin, bırakın Ankara Büyükşehir
Belediyesi bu sorunu çözsün. Gar-Etlik-Ovacık metrosu duruyor, bir çivi
çakılmadı, Koru-Bağlıca-Sincan metrosuna bir tek çivi
çakılmadı, yapılmıyor.
19 Mayıs Stadyumu iki
yıl önce yıkıldı, çürük raporu verilerek yıkıldı;
iki yıl içinde yapılacağı söylendi, yapılmadı.
Şimdi de Cebeci İnönü Stadyumu kendi kaderine terk edildi, orası
da yıkılma bekliyor. Şimdi, Ankara'nın 2 güzide takımı
vardı Süper Ligde: Gençlerbirliği ve Ankaragücü; ikisi de
düştü. Stadı olmayan bir takımın ayakta kalma
şansı var mı? Amatör sporcuların spor yapabilecekleri alan
yok.
Anıtkabir,
Atamızın, cumhuriyetimizin timsali. Atatürkün
yattığı yer ne yazık ki şu anda otomatlarla, yiyecek
otomatlarıyla donatılıp orayı bir parka dönüştürmeye
çalışıyorlar. Ne yaparsanız yapın, cumhuriyeti
kuranlar, cumhuriyetin başkentini Ankara yapanlar Ankaraya sahip
çıkacak, Atamızın Anıtkabirine de sahip çıkmaya
devam edecek.
Bir başkent
düşünün, fuar alanı yok. Akyurtta bir fuar alanı
yapılacaktı, mahkeme fuar alanının yapımını
durdurdu. Ankara Büyükşehir Belediyesi Verin, fuar alanını
yapalım, başkentimize bir fuar alanı kazandıralım,
yirmi beş yıldır yapmadığınızı biz
yapalım. diyor ama ne yazık ki buna da izin verilmiyor.
Şehir Hastanesini
kurdunuz. Yolları kim yaptı? Ankara Büyükşehir Belediyesi. 365
milyon alacağı var, Ya paramı ver ya da
karşılığında arsa ver. diyor, ikisini de
yapmıyorlar. Borcunuzu ödeyin. Biz borcumuzu ödüyoruz, siz de borcunuzu
lütfen ödeyin, halka hizmetin önüne geçmeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız efendim.
YILDIRIM KAYA (Devamla)
Ankarada Kalecikte bir baraj yapıldı, Koyunbaba Barajı. Bu
baraj, Kalecik köylülerinin arazisi istimlak edilerek yapıldı ama bu
barajın yüzde 30undan Kalecik halkı, yüzde 70inden
Çankırı halkı yararlanıyor. Peki, niye Çankırıya yapmadınız da Kalecike
yaptınız? Kalecikte istimlak edilen arazilerin
Köylüler şimdi
perişan, hangi hâldeler biliyor musunuz? Dün 200 dekarlık arazi
yandı, kül oldu. Bu çiftçilerin hâlini hiç kimse bilmiyor.
Meclisten
baktığınızda Dikmen yokuşunda
Keklikpınarında ucubeler görürsünüz, baz istasyonları
görürsünüz; 3 mahalleyi ilgilendiriyor. Daha önce kenarda bir yerdi, şimdi
şehrin ortasında kaldı. Gelin, kaldırın bunları.
diyoruz, bunlar da kaldırılmıyor.
Siteler esnafı kan
ağlıyor. Bilirsiniz, Türkiyenin göz bebeğiydi, Ankaranın
da göz bebeğiydi. Sitelerde yangında esnaf zararını
alamıyor, neden biliyor musunuz? Sigorta yapılmıyor. Sigorta şirketleri
diyor ki: Burada risk yüksek, sigorta yapamayız. Zaten risk yüksek
olmasa niye sigorta primi ödesin ki vatandaş?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YILDIRIM KAYA (Devamla)
Son, bir okulla ilgili bir tek cümle söyleyeceğim, otuz saniye.
BAŞKAN Sayın Kaya,
lütfen selamlayın.
YILDIRIM KAYA (Devamla)
Değerli milletvekilleri, bundan dört ay önce, Sayın Recep Tayyip
Erdoğan tarafından, yapımı tamamlanmayan okullar
açıldı ama Ankarada yaklaşık 156 okulun teslim edilme
dönemi geçti, hâlâ teslim edilmedi. Eylülde yüz yüze eğitim öğretim
yapacaksınız, hangi yüzle yapacaksınız? Okul yok, derslik
yok. Gelin, zaman varken okulları tamamlayın, eğitim
öğretime açın. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Kaya.
Gündem dışı
üçüncü söz Kurban Bayramı münasebetiyle söz isteyen Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıça aittir.
Buyurun Sayın
Kılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın,
Kurban Bayramına ilişkin gündem dışı
konuşması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, aziz milletimiz;
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Salı günü ilk gününü
idrak edeceğimiz Kurban Bayramımızı tebrik ediyor, bayramın
hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Neşe, sürûr, birlik günü
Tarihlere iner dünü
Âlemin büyük düğünü
İşte geldi,
bayramımız
Gitsin tasamız,
gamımız
Gönlümüze verdi sefâ
Gösterelim, biz de vefâ
Yılda gelir, iki defa
İşte geldi,
bayramımız
Gitsin tasamız,
gamımız
Onu bildirendir Resûl
Haktan bize çifte ödül
Mevlânın
boyadığı gül
İşte geldi,
bayramımız
Gitsin tasamız,
gamımız
Gökten melekler inerler
Tâatimizi anarlar
Ecr-i atâya banarlar
İşte geldi,
bayramımız
Gitsin tasamız,
gamımız
Gecesini ihyâ edin
Kalbinize mahyâ edin
Ukbâya ölmeden gidin
İşte geldi,
bayramımız
Gitsin tasamız,
gamımız
Sevinin ve sevindirin
Sevgiyi gönle indirin
Dostluk bahçesine girin
İşte geldi,
bayramımız
Gitsin tasamız,
gamımız.
Sevgi, saygı, bir sel
olsun
Acılar, tatlı-bal
olsun
ERKAN AKÇAY (Manisa) Helal
olsun.
İMRAN KILIÇ (Devamla)
Her günümüz seyran olsun
İşte geldi,
bayramımız
Gitsin tasamız,
gamımız
Ey kardeşim,
kıymetin bil
Bu günler, başka gün
değil
Rahmet coşup, olmuş
sebil
İşte geldi,
bayramımız
Gitsin tasamız,
gamımız
İşte geldi,
bayramımız
Bu en büyük seyranımız
Bayramlar, topyekûn, büyük
küçük, kadın-erkek el birliğiyle kutladığımız
mübarek günlerdir. Bayramlarda birlik, kardeşlik, yardımlaşma,
dayanışma, sevgi, saygı, barış esastır; kin,
nefrete yer yoktur.
Yılda 2 dinî
bayramımız aynı zamanda 2 millî bayramlarımızdandır.
Ramazan Bayramı üç gün, Kurban Bayramı dört gündür. Kurban
Bayramı aynı zamanda hac ibadetinin de eda edildiği günlerdir, o
yüzden bu günlere teşrik günleri denilir. Kurbanımızı
Allah için kesmeli ve paylaşmalıyız. Kurbanımızı
paylaşalım ki kardeşliğimiz artsın. Netice
itibarıyla kurbanlar aynı zamanda besicilik, vesaire silsileyle
iktisadi bir hareketliliğe de neden olmaktadır.
Bayram günlerinde
ziyaretleşmeye giderken trafik kurallarına riayet etmeli, bayram
günlerimiz figan günlerine dönüşmemelidir çünkü bu kurallara riayet
etmediğimizde bunda kul hakkı da vardır.
Yine, bayram günlerinde
ziyaretleşmelerimizde bulaşıcı hastalığın
geçmediğini, hâlâ kapımızda olduğunu bilerek ve
düşünerek bilim adamlarının ve uzmanların belirlediği
kurallar çerçevesinde bayramlaşmalıyız ve o kuralları asla
ihmal etmemeliyiz.
Bu duygularla Kurban
Bayramınızı tebrik ediyor, bayramın hayırlara vesile
olmasını diliyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi, sisteme giren sayın milletvekillerine yerlerinden
birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Taşkın
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Mersin
Aydıncıktaki orman yangınına ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Seçim bölgem Mersin Aydıncık
ilçemizde, 15 Temmuz sabah saatlerinde henüz bilinmeyen nedenlerle orman
yangını çıkmıştır. Kötü hava şartları,
nemin yüzde 20nin altına inmesi, sıcaklığın 35
derecenin üzerine çıkması, rüzgârın şiddetli esmesi ve
arazinin kırık olması nedeniyle yangın kısa sürede
yayılmıştır ancak yangına kısa sürede
ulaşılmasıyla yangına erken müdahale edilmiştir. Bu
olumsuzluklara rağmen çok şükür bir can kaybı olmamıştır,
yangın bugün kontrol altına alınarak soğutma işlemleri
devam etmektedir.
Yangınla mücadelede çok
büyük özveriyle çalışan orman işçilerimize, orman
mühendislerimize, Orman teşkilatımıza, yangına müdahalede
destek veren vatandaşlarıma teşekkür ediyorum. Mersinli
hemşehrilerimize, Orman teşkilatımıza ve milletimize
geçmiş olsun diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Durmuşoğlu
2.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun,
Kıbrıs Barış Harekâtının 47nci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Teşekkürler Sayın Başkan.
Kıbrıs
Barış Harekâtının 47nci yıl dönümünde Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 20 Temmuz Barış ve Özgürlük
Bayramını kutluyorum.
Tarihten silinmek istenen bir
halkın yeniden doğuşunun, yeniden
şahlanışının adı olan Kıbrıs
Barış Harekâtı bir dönüm noktasıdır. Elli
yılı aşkın bir süredir eşitlik mücadelesi veren
Kıbrıs Türkünün sabır ve dirayetinin dünyada bir başka
örneği yoktur. Hiçbir güç Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Bayrağının adada ebediyen dalgalanmasına engel olamayacaktır.
Asırlara dayanan tarihî bu dava uğrunda atılacak tüm adımlarda
bir an dahi olsun tereddüt etmeyiz. Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, kendi haklarımızı
nasıl savunuyorsak Kıbrıs Türklerinin de adadaki ve bölgedeki çıkarlarını
aynı kararlılıkla savunmaya devam edeceğiz.
Sözlerime son verirken
başta tüm şehitlerimiz olmak üzere dönemin Başbakanı Bülent
Eceviti, Başbakan Yardımcısı Sayın Necmettin
Erbakanı, Kıbrısın kurucu lideri Sayın Fazıl
Küçükü ve Rauf Denktaşı rahmetle yâd ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Şeker
3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, depreme
karşı alınabilecek tedbirlerle ilgili kurulan
araştırma komisyonu raporuna ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin
Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması
Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonunun hazırladığı rapor
dün Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunuldu. Yüz
yirmi sekiz saat süren 18 toplantıyla Komisyon ilgili kurum yetkilileri,
STK temsilcileri ve akademisyenlerden oluşan 98 kişiyi dinledi, 1.916
sayfa tutanak tutuldu, ilgili kurum ve kuruluşlardan 80 rapor
alındı. İzmir ve Elâzığ illerinde yaşanan deprem
sonrası yapılan çalışmalar ile Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığında yürütülen projeler yerinde incelendi. Bu
çalışmalara katkı veren Komisyon üyesi milletvekili
arkadaşlarımıza konuyu partilerüstü görerek verdikleri katkılardan
dolayı teşekkür ediyorum. Hazırlanan raporun yaşanacak
depremlerden önce alınacak önlemlere katkı
sağlayacağını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Karahocagil
4.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin,
ulaştırma ve savunma sanayisi yatırımlarına
ilişkin açıklaması
MUSTAFA LEVENT
KARAHOCAGİL (Amasya) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Dünyadaki tüm ülkelerde
muhalefet partileri Neden yapmadın? diye iktidarları
eleştirirler; bizim ülkemizde tam tersi, Niye yapıyorsun? Yapma,
yıkarız, durdururuz. diye müteahhitleri tehdit ediyorlar. Müteahhit
cevap veriyor: Çok da tın. Duble yollardan yolları kısaltan,
konfor sunan tünellere; havalimanlarından şehir hastanelerine, KYK
yurtlarından adliye saraylarına, hızlı trenlerden
metrolara, Marmarayından Avrasya Tüneline kadar yap; dünyanın en
görkemli köprüleri Yavuz Sultan Selim, Osmangazi, Çanakkale köprülerini yap,
hizmete sok; muhalefetten karşılık Niye yapıyorsun?
Bir muhalefet düşünün
ki, savunma sanayisini yüzde 20lerden yüzde 75lere çıkarmış
Hükûmeti eleştiriyor, küçük görüyor. Kendi savaş
uçağını, kendi helikopterini ve bunların
motorlarını yapıyor, geliştiriyorsun, dünyanın ilk SUV
otomobilini yapıyorsun; muhalefet bunları bir türlü görmüyor, 10 ton
saman, 20 ton
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Taşlıçay
5.- Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçayın, Ankaradaki
raylı ulaşıma ilişkin açıklaması
NEVİN TAŞLIÇAY
(Ankara) Sayın Başkan, şehirlerin gelişmişlik
düzeyini gösteren önemli faktörlerden biri de toplu taşıma sisteminin
gelişmiş olmasıdır. Toplu taşıma ağının
yaygınlığı, bu ağlarda hizmet veren araçların
konforu şehir hayatını kolaylaştıran, bu hayata kalite
katan ve ekonomik gelişmeyi hızlandıran unsurlardır.
Garları, havaalanlarını, limanları şehir merkezine
bağlayan güzergâhlarda toplu taşıma araçlarının
yaygın olması bir şehrin ekonomisini ve turizmini de olumlu
yönde etkileyecektir. Avrupada pek çok şehrin merkezi havaalanına
raylı toplu taşıma sistemiyle bağlanırken
başkentimiz Ankarada böyle bir hizmet maalesef henüz hayata
geçirilememiştir. Bu hizmet Ankaramızın prestiji açısından
önemli olduğu gibi 2021 Avrupa Raylı Sistemler Yılında bu
projenin ivedilikle hayata geçirilmesi ise ayrıca anlamlı
olacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Girgin
6.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, Muğla Milas
İkizköyde kömür madeni için kesilen ağaçlara ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Muğla Milasta
İkizköylüler bu sabaha ağaçlarının kesilmesiyle
uyandılar. Muğla ili Milas ilçesi İkizköy Mahallesinin Akbelen
mevkisindeki 740 dönümlük ormanlık alandaki ağaçlar İkizköy
halkının tüm itirazına rağmen kesilmeye başlandı.
En az yüz yıllık kızılçam ağaçlarının
bulunduğu bölgede 30 ağaç kesildi. Köylülerimiz 2 dava açarak
yaşam alanlarını koruma mücadelesi veriyorlar. Davalarda bilirkişi
keşif kararı verilmesine ve İkizköy halkının iki
yıldır mücadele etmesine rağmen Orman Genel Müdürlüğü
yetkililerinin ormana kesim için girmeleri hukuksuzdur, kabul edilemez.
Ağaçların kesilmesi, ne ahlaka ne vicdana ne de hukuka uygundur. Eski
bir maden işçisi olarak söylüyorum: Bölge halkına, doğaya,
sağlığa rağmen madencilik yapılamaz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu
7.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, toplu
sözleşme görüşmelerine ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tüm kamu emekçilerini
doğrudan, ülkedeki diğer çalışanları ve emeklileri ise
dolaylı olarak ilgilendiren 2022-2023 yıllarına ilişkin
toplu sözleşme görüşmeleri 2 Ağustos 2021de başlayacak.
Yandaş sendika ile Hükûmet arasında birinin çalıp birinin
oynayacağı görüşmelerin kamu emekçilerinin gözünde bir
değeri yoktur. Daha önce olduğu gibi göstermelik enflasyon
rakamları üzerinden yapılan pazarlıklar ve anlaşmalar
geçersizdir. Onurlu sendikalar ve sendikacılar bu orta oyununda figüran
olmak yerine emekçilerin sendika özgürlüğü, grev ve toplu sözleşme
hakkı, mali ve sosyal hakları için verdiği mücadelesini tüm
baskılara rağmen sürdürecektir. Türkiyede AKPli yıllarda
çalışanlar hak kaybına uğradı, yoksullaştı,
iş kazalarında öldürüldü; vahşi kapitalizmin zirvesi AKPdir.
Şimdi, önümüzde başlayacak görüşmelerde kamu emekçilerine ve
emeklilere hak ettikleri, geçmiş yıllardaki
kayıplarını ortadan kaldıracak
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Ceylan
8.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, kredi kartına
taksitli cep telefonu satış yasağına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, sözüm ona cari açığı azaltma ve
tasarrufları artırma gerekçesiyle başlatılan kredi
kartına taksitli cep telefonu satış yasağı küçük
esnafı perişan etti. Yasağa rağmen talep artarak devam
ederken büyük elektronik mağazaları internet
mağazacılığı üstünden kredi kartına taksitli
satış yapıyor, GSM operatörleri faturaya yansıtarak
taksitlendirmeye devam ediyor, bazı AVMlerse mobil banka şubeleriyle
vatandaşı kredi kullanmaya yönlendiriyor. Yüksek faizle tüketici
kredisi kullandırılan vatandaş ve iş yerinde bu
olanağa sahip olamayan küçük esnaf bu uygulama nedeniyle mağdur
ediliyor. Sonuçta, esnafın işleri yasağın ilk
uygulandığı günden bu yana yüzde 50 azalmış durumda.
Kazanan bankalar ve sektörün devleri, kaybedense tüketiciler ve
esnafımızdır. Sorun, 2 Temmuzda yayınlanan yönetmelikteki
gibi 3 taksitle çözülemez, yeni bir düzenleme yapılması
şarttır.
BAŞKAN - Sayın
Fendoğlu
9.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlunun, Kurban Bayramına
ilişkin açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU
(Malatya) - Teşekkür ederim Başkanım.
Dostluğu, sevgiyi ve
geleceği, aşımızı, ekmeğimizi,
soframızı, hüznümüzü, acımızı,
yalnızlığımızı
paylaştığımız, birlik ve beraberliğimizi,
kardeşlik ve dostluğumuzu en sıcak şekilde
hissedeceğimiz bu mübarek Kurban Bayramında kâinatın
yaratıcısı ve âlemlerin Rabb'i,
bağışlayıcı ve acıyıcı Yüce Allah tüm
dualarınızı kabul etsin. Mübarek Kurban
Bayramınızı tebrik eder, kayısı tadında
mutluluklar dilerim.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Bereketli
olsun.
Sayın Göker
10.- Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, küçük esnaf ve yerli
üreticilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
MEHMET GÖKER (Burdur)
Sayın Başkanım, herkesin malumu olduğu üzere, küçük esnaf
ve yerli üretici ciddi ekonomik sıkıntılar yaşamakta. Girdi
maliyetlerinde, özellikle de yem fiyatlarındaki artış sebebiyle
ekonomik dengesini buzağı desteklemelerine bağlayan çiftçimiz
yayımlanan tebligatla bir kez daha mağdur edilmiştir.
Buzağıların küpeletilmesi, ıslah sistemine kaydı,
programlı aşılama gibi işlemlerden yetiştiricilerin
sorumlu tutulduğu tebliğ, Bakanlıkça acilen üreticilerimizin
lehine güncellenmeli ve üreticilerimizin buzağı desteklemelerinden
faydalanması sağlanmalıdır.
BAŞKAN Sayın
Sümer
11.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, emeklilerin bayram
ikramiyelerine ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) -
Teşekkür ediyorum Başkan.
Emeklilerimizin bayram
ikramiyelerinin 2 bin TLye çıkarılmasına yönelik partimizin
teklifi Plan ve Bütçe Komisyonunda torba kanun görüşmeleri esnasında
iktidar tarafından reddedildi. Sabit gelirleri yüksek enflasyon
karşısında her geçen gün daha fazla eriyen emeklilerimizin,
bırakın bayram öncesi bayram hazırlığı
yapmalarını normal zamanda dahi artık mutfak
masraflarını kısmak zorunda kaldıkları bir ortamda
vatandaşlarımızla dalga geçer gibi porsiyonlarını
küçülterek tasarruf yapmaları önerilebiliyor. İktidarın görevi,
vatandaşın daha bankadan çekerken eriyen maaşından
nasıl tasarruf edeceğini önermek değil onları enflasyona
ezdirmeyecek politikaları hayata geçirmektir. Tasarruf söz konusu olacaksa
kendileri için yaptırdıkları saraylardaki lükslerinden tasarruf
etseler emeklilerimiz için ikramiye zammını ödeyecek para da
bulunabilirdi.
BAŞKAN Sayın
Çakır
12.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, Kurban
Bayramına ilişkin açıklaması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Sayın Başkan, kurban, hem maddi hem manevi olarak
yakınlığı, yakınlaşmayı ifade etmektedir.
İnanç dünyamız, Hazreti İbrahim ile oğlu İsmail
arasındaki itaat ve teslimiyeti anlatırken kurbanın sembolize
bir yanını dile getirir. Kurban, sadece Allaha ve onun adına
kurban olmanın, kurban etmenin ifadesi olarak belirlenmiş bir zaman
diliminde bayram coşkusu, kardeşlik havası, dayanışma
kültürünün yaygınlaştırılmasına zemin
hazırlayarak duygu dünyamıza canlılık getirir. Bütün
varlığını gerektiğinde Allah için feda etmeye
hazır olduğunun bir nişanesi olarak arife günü teşrik
tekbirleriyle başlayan hazırlık bayram namazıyla kalplerin
sürur bulduğu, kesilen kurbanların ardından bayram neşesi
ve coşkusuyla kardeşliğin zirve yaptığı bir
heyecan, kabir ziyaretleriyle yaşam ile ölüm arasındaki
yakınlığın tefekkürüyle hayata bakışın
şekillendiği günlerdir bayram günleri.
Milletimizin ve İslam
âleminin bayramını tebrik ediyor, insanlığa hayırlar
getirmesi temennisiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Tarhan
13.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, Kocaelideki elektrik
kesintilerine ilişkin açıklaması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, üretimin ve teknolojinin merkezi Kocaelide bu
çağda elektrik kesintisi yaşanıyor. Kocaelinin ilçelerinde
elektrikler kesiliyor, saatlerce gelmiyor. Sanayide üretim saatlerce duruyor,
hem üretici hem vatandaş mağdur oluyor. İktidar Uçan araba
yapacağız. diyor, Kocaelide sürekli elektrikler kesiliyor.
Yıllardır elektrik kesintileri sorunu çözülmedi. Uzaya
gideceğiz, uçan araba yapacağız. hayalleri
satacağınıza önce vatandaşın elektrik sorununu çözün.
Bu mağduriyet bir an önce giderilmeli ve bu bölgenin elektrik kesintisi
sorunu acil olarak çözülmelidir.
BAŞKAN Sayın
Ekinci
14.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, Sivas Kongresinin 102nci
yıl dönümüne, Demir Grup Sivasspora başarılar dilediğine
ve Kurban Bayramını tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Teşekkür ediyorum Kıymetli Başkan.
Selçuklunun kalbi,
Osmanlının vicdanı, cumhuriyetin aklı, Millî Mücadeleye
yüz sekiz gün ev sahipliği yapan sultan şehrimiz
Sivasımızda, 4 Eylül 1919da Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürkün
Başkanlığında toplanılarak Millî sınırlar
içinde vatan bölünmez bir bütündür, parçalanamaz. Manda ve himaye kabul
edilemez. gibi önemli kararların alındığı Sivas
Kongresinin 102nci yıl dönümünü kutlayacağız. Bu vesileyle, 4
Eylül 2021 tarihinde, Sivas Kongresinin 102nci yılında tüm
vatandaşlarımızı ve kıymetli milletvekillerimizi
sultan şehrimiz Sivasta ağırlamaktan onur duyacağız.
Ayrıca, 20 Temmuzda
Moldova temsilcisi Petrocubla UEFA Avrupa Konferans Liginde
karşılaşacak olan Sivasımızın göz bebeği Demir
Grup Sivassporumuza da başarılar diliyor, tüm
vatandaşlarımızın Kurban Bayramını tebrik
ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Topal
15.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, esnaf, çiftçi, emekli ve
memurun sorunlarına ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Az önce, kürsüde, AK
PARTİli hatip Sayın İmran Kılıç çocukken
okuduğumuz bir şiiri okudu, hatta dedi ki: İşte geldi
bayramımız/Gitsin tasamız, gamımız. İşte
demekle gitmiyor Sayın Kılıç. Bakın, sayenizde esnaf
kredisini ödeyemiyor; çiftçi elektriğini ödeyemiyor, mazotunu
alamıyor; memur kredi kartını ödeyemiyor; emekli bu bayramda
torununa harçlık veremeyecek, veremiyor; işsiz iş bulamıyor
iktidar sayesinde; atanamayanlar intihar ediyor; vatandaş evine ekmek
götüremiyor; siz de temennide bulunuyorsunuz. Sayenizde şu anda bayram
gamsız geçmiyor, tasasız geçmiyor, maalesef hüzünlü geçiyor. Gelin,
birlikte bayramda emeklimizi sevindirelim, memurumuzu sevindirelim diyoruz ama
siz hep reddediyorsunuz. Diğer AK PARTİli milletvekili duble
yollardan bahsediyor, vatandaş evine ekmek götüremiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kenanoğlu
16.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun, gözaltında
kayıplar için Galatasarayda yapılan buluşmanın yasaklandığına
ilişkin açıklaması
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, bugün cumartesi. Bir cumartesi
insanı olarak sesleniyorum: Kayıplarımızı istiyoruz.
Gözaltında kaybetme
suçuyla yüzleşilmesi, hesaplaşılması ve adaletin
sağlanması için yürüttüğümüz mücadele bugün 851inci
haftasında. Bilindiği gibi, 700üncü haftasında Beni bul anne.
diyerek her zamanki rutinimizde yaptığımız Galatasaraydaki
buluşmamız, İçişleri Bakanının talimatı ve
Beyoğlu Kaymakamının hukuka aykırı kararıyla
engellendi, belgelenmiş kötü muamele ve işkenceye maruz kaldık,
kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray bize
yasaklandı; yetmedi, 700üncü haftamızda Beni bul anne. demek iki
buçuk yıl sonra suç sayılarak hakkımızda dava
açıldı. Davanın ilk duruşması 25 Mart 2021 tarihinde görüldü.
12 Temmuz 2021 tarihinde görülen ikinci duruşmada davaya yeni atanan hâkim
vardı. Hâkimin sanıklara ve savunma avukatlarına yönelik tutumu,
davanın hukuka uygun yürümeyeceği konusunda şüphelerimize neden
oldu. 851inci haftamızda, gözaltında kaybedilen
evlatlarımızı, kardeşlerimizi, annelerimizi,
babalarımızı ararken
karşılaştığımız hukuksuzluk
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Erel
17.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, Aksarayın Hamidiye-Alaca
beldesindeki kadastro çalışmalarına ilişkin
açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray)
Teşekkürler Başkanım.
Aksaray ilimizin
Hamidiye-Alaca beldesi, belde statüsü kaldırılarak 2009da Aksaray
mahallesi hâline gelmiştir. 93 Harbinde topraklarından kopan
Kırımlı soydaşlarımız Abdülhamit Han
tarafından buraya yerleştirilmiş ve yerleşim yerine
Abdülhamit Handan dolayı Hamidiye adı verilmiştir. Bu
tarihten itibaren bu insanlar vatanına, bayrağına sevdalı,
kanunlara saygılı bir şekilde hayatlarını devam
ettiriyorlar. Bu vatandaşlarımız yıllardır
kullandıkları arazilerin bir kısmını kadastro
uygulaması sırasında adlarına tapuya kayıt
yaptırmamışlardır ancak bunlar yıllardır
zilyetliğinde olup evlerinin müştemilatları o arazilerin
üzerindedir. Şimdi ise bu taşınmazlar ihale yoluyla
satışa çıkarılmıştır. Hamidiye-Alacalı
hemşehrilerimizin bu bedelle bu taşınmazları alma
imkânları yoktur. İlgili kurumları
vatandaşlarımızın mağdur olmaması için göreve
davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Antmen
18.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin, Kurban Bayramını
kutladığına, Mersin Toroslardaki iş yeri
yangınına ve sınırlarımızı korumamız
gerektiğine ilişkin açıklaması
ALPAY ANTMEN (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle salı günü
idrak edeceğimiz Kurban Bayramı Mersin ve tüm halkımıza
kutlu olsun diyorum.
Bu arada, bugün Mersinde
Toroslar ilçemizde bir iş yerinde yangın çıktı ve 2 Suriye
vatandaşı yanarak maalesef hayatını kaybetti. Allah rahmet
eylesin dileklerimi iletiyorum ama şu var önemli olarak: Milyonlarca
kayıtlı, kayıtsız Suriyeli Türkiyede hiçbir
kısıtlama olmadan dolaşırken şimdi de
sınırlarımız açıldı; Afganlar oluk oluk, öbek
öbek Türkiyeye giriyorlar. Sınırlarımızı korumamız
gerekiyor, vatandaşımızı korumamız gerekiyor.
İddia odur ki aynı zamanda birçok Suriyeli şimdiden Türk
vatandaşlığına geçiriliyor. Ben tüm sorumluları daha
duyarlı olmaya, vatanımıza, ülkemize ve
vatandaşlığımıza sahip çıkmaya
çağırıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Gülüm
19.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün, Cumartesi
İnsanlarına ilişkin açıklaması
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Cumartesi İnsanları yıllardır kayıpları için,
faili belli cinayetlerin aydınlatılması için,
yakınlarının kemiklerini bulmak için, bir mezar taşı
için mücadele ediyor. Cumartesi İnsanlarının mücadelesi bu ülkenin
demokrasisi için, özgürlüğü için. Katliamlarla, faili belli cinayetlerle
yüzleşmeyen, hakikatleri açığa çıkarmayan bir ülkenin
geleceğinin aydınlık olması da mümkün değil. Buna
rağmen katilleri yargılamayanlar, faili belli cinayetleri
açığa çıkarmayanlar Cumartesi İnsanlarının
mücadelesini yargılamak istiyor. Cumartesi insanlarının
mücadelesi yargılanamaz, mücadeleleri mücadelemizdir.
BAŞKAN Sayın
Özkan
20.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Kurban
Bayramına ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Milletimizi manevi iklimiyle
saran, ortak bir ruh olan, kaynaştıran ve kucaklaştıran bir
Kurban Bayramını daha hep birlikte karşılamanın
mutluluğu ve heyecanı içindeyiz. Bu anlamlı günlerde küskünlükleri
ve kırgınlıkları bir kenara bırakıp
kucaklaşmalı, yardımlaşma ve dayanışmayı
arttırarak kardeşlik duygularımızı güçlendirmeli,
bayramımızı manevi ruhuna uygun olarak yaşamalıyız.
Bu bayramda nasıl ki ailemizin yanında olacak isek aynı
şekilde eşsiz fedakârlıklarını daima hissettiğimiz
aziz şehitlerimizin ailelerini ve çocuklarını ve kahraman
gazilerimizi hatırlayarak onların yanında olmalıyız.
Bu duygularla aziz milletimizin ve İslam âleminin Kurban
Bayramını en içten dileklerimle kutluyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Tutdere
21.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin,
Adıyamana yapılan turizm yatırımlarına ilişkin
açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Başkanım.
Dünyanın 8inci
harikası Nemrut Dağı Millî Parkı başta olmak üzere çok
sayıda tarihî ve doğal güzelliğe ev sahipliği yapan
Adıyaman on dokuz yıllık AK PARTİ iktidarı döneminde
turizm yatırımlarından hak ettiği desteği görmedi.
İktidar diğer konularda olduğu gibi turizm konusunda da ilimize
verdiği sözleri yerine getirmedi. İlimizin en önemli turizm
yatırımlarından biri olan Panorama Müzesi 2018 yılında
yatırım programına alınmış olmasına
rağmen bir türlü yapılamadı. Yakın zamanda kamuoyuna
açıklanan Adıyaman detaylı yatırım programına
baktığımızda müze için ödenek ayrılmadığını
görmekteyiz. Buradan, Turizm Bakanlığına unuttukları müzeyi
hatırlatmak istiyorum: Sayın Bakan, Adıyamanda Panorama Müzesi
yapılmadan GAP bölgesi turizm tanıtım projesi olan Mezopotamya
Projesinin başarılı olma ihtimali yoktur.
Bakanlığı göreve davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Klavuz
22.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, I. Maarif Kongresinin
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Büyük Türk milletinin
geleceğini sağlam eğitim temelleri üzerinde gören Gazi Atatürk,
15-21 Temmuz 1921 tarihinde Ankarada, Millî Mücadelenin zorlu
şartları altında eğitim neferleriyle birlikte Maarif
Kongresini icra etmiş, Kongredeki konuların mihverini millîlik
duygusu oluşturmuştur. Bu duygu yüz yıl sonra aynı ruh ve
heyecanla TÜRK EĞİTİM-SEN tarafından tekrar
yaşatılmıştır. 100üncü yılında II. Maarif
Kongresi, Türk eğitiminin ihtiyaçlarıyla küresel ve bölgesel gelişmeler
dâhilinde Türk aslının gereği olan eğitimli insan hedefinin
nasıl yakalanacağına dair yol haritası
hazırlamayı, 2023e doğru devletimize ve milletimize hizmet
yolunda Türk tarihine not düşmeyi amaçlamıştır. Maarif
ordusu olarak Başöğretmen Atatürkün mirasına sahip çıkan
TÜRK EĞİTİM-SEN Genel Başkanımız Talip Geylana,
şahsında kongreye değerli görüşünü sunan akademisyen,
öğretmen ve eğitim çalışanlarına teşekkürlerimi
sunuyorum.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN - Şimdi,
Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkan Vekili Sayın Erkan Akçay.
Buyurunuz Sayın Akçay.
23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Kurban
Bayramını kutladığına, I. Maarif Kongresinin
yıl dönümüne, TÜRK EĞİTİM-SEN tarafından düzenlenen
II. Maarif Kongresine, Ümit ve Genç Millî Takımda yer alan judocular ile
32nci Yaz Olimpiyat Oyunlarında mücadele edecek millî
sporcularımıza başarılar dilediklerine ve Mimar
Sinanın vefatının 433üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Önümüzdeki hafta 20 Temmuz
Salı günü mübarek Kurban Bayramını idrak edeceğiz. Kurban
Bayramının bütün milletvekillerimize, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışanlarına, aziz milletimize, İslam âlemine mübarek
olmasını diliyorum ve kutluyorum. Mübarek Kurban
Bayramının kardeşliğimizi, dostluğumuzu tazelemesini
diliyorum.
Sayın Başkan,
bundan yüz yıl önce 15-21 Temmuz 1921 tarihleri arasında Ankarada
tertip edilen I. Maarif Kongresinin tarihimizde çok önemli bir yeri
vardır. I. Maarif Kongresi, okul ve öğrenci mevcudunu tespit etmek,
bu konuda yapılması gereken çalışmaları belirlemek ve
eğitime millî bir yön vermek maksadıyla toplanmıştır.
Kongre, işgalci Yunan kuvvetleriyle yapılan Eskişehir-Kütahya
Muharebeleri sürerken zor savaş koşullarına rağmen
toplanmıştır. I. Maarif Kongresi, istikbalin istiklal kadar
önemli olduğunun ispatıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk bir
günlüğüne dahi olsa cepheden gelmiş, Kongrenin açılış
konuşmasını yaparak cumhuriyetin eğitim
politikalarının ufkunu çizmiştir. Atatürkün gözünde Türk Millî
Mücadelesi, sırf askerî mahiyette, düşmanı vatan
topraklarından kovmayı tek amaç bilen bir hareket değildi;
zaferden sonra yapılması gereken işler, bağımsızlık
savaşı kadar önemliydi.
Türk Eğitim
Sendikası, I. Maarif Kongresinin 100üncü yılında, 14-16 Temmuz
2021 tarihlerinde II. Maarif Kongresini düzenlemiştir. I. Maarif
Kongresinin 100üncü yılında aynı ruh ve heyecanla İkinci
Mecliste toplanan Kongrede, Türk eğitiminin ve bilim hayatının
yol haritası çizilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan Vekili.
ERKAN AKÇAY (Manisa) II.
Maarif Kongresinde farklı konu başlıklarında 12 tematik
panel düzenlenmiş, eğitim sistemimizin dünü, bugünü ve
yarınının muhasebesi ve muhakemesi
yapılmıştır. Millî Eğitim Bakanı Sayın Ziya
Selçukun da Kongreye katılımı gerçekleşmiştir. Kongrenin düzenlemesinde emeği
geçen, başta Türk Eğitim Sendikası Başkanı Sayın
Talip Geylan olmak üzere, organizasyonda emeği geçenleri, kıymetli fikirleriyle
katılım sağlayan konuşmacıları tebrik ediyor,
benzer etkinliklerin yaygınlaştırılmasını temenni
ediyoruz.
Sayın Başkan, Judo
Millî Takımında yer alan Manisa Büyükşehir Belediyesporlu
sporcularımız 17 Temmuz-18 Temmuz 2021 tarihlerinde uluslararası
organizasyonlarda mücadele edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ümit
Millî Takımında yer alan millî sporcularımız Zilan Ertem
ve Mehmet Şahin Ertem Romanyanın başkenti Bükreşte, Genç
Millî Takımında yer alan millî sporcumuz Berke Çırpan da
Çekyanın başkenti Pragda ülkemizi temsil edecektir. Millî
judocularımıza ve uluslararası müsabakalarda mücadele verecek
olan tüm sporcularımıza şimdiden başarılar diliyoruz.
Ayrıca, Japonyanın
başkenti Tokyoda 23 Temmuz-8 Ağustos tarihlerinde düzenlenecek
32nci Yaz Olimpiyat Oyunlarında mücadele edecek millî
sporcularımız, antrenörler ve yöneticilerden oluşan kafile 16
Temmuz 2021de Japonyaya gitmiştir. Ülkemiz 18 branşta toplam 108 sporcuyla
temsil edilecek. Türkiye 2012den bu yana 108 sporcuyla tarihinin en fazla
olimpiyat katılımını gerçekleştirecektir. Millî
sporcularımıza, yönetim ve teknik ekibe şimdiden
başarılar diliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Tamamlayayım.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, bugün
Türk dünya mimarlık tarihinin en büyük isimlerinden birisi olan Mimar
Sinanın vefatının 433üncü yıl dönümüdür. Mimar Sinan,
doksan dokuz yıllık ömründe 81 cami, 51 mescit, 55 medrese, 26
darülkurra, 17 türbe, 17 imarethane, 3 hastane, 5 su yolu, 8 köprü, 20
kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve 48 hamam olmak üzere 375 eser inşa
etmiştir. Mimar Sinan, mesleğindeki ilerlemeyi çıraklık,
kalfalık ve ustalık olmak üzere 3 döneme ayırmış;
çıraklık döneminde Şehzade Camisini, kalfalık döneminde
Süleymaniye Camisini, ustalık döneminde ise Selimiye Camisini inşa
etmiştir. Mimar Sinan, sadece inşa ve imar etmemiş,
taşın ve toprağın ruhuyla bütünleşerek bir sanat icra
etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sinan,
atalarımızın estetik kabiliyetlerinin en güzel örneği Türk
kültür mirasını günümüze taşıyan muhteşem bir
köprüdür. Mimari, bir medeniyetin zenginliğinin en temel göstergelerinden
biridir. Asırlar boyunca büyük medeniyetler inşa eden, devletler
kuran Türk milleti bağrından Koca Sinan, Sedefkâr Mehmed Ağa,
Mimar Kemaleddin gibi çok sayıda usta mimarlar çıkarmış ve
çıkarmaya devam edecektir. Bu sebeple bugün Mimar Sinan ismi sadece
fakülte, okul, cadde, mahalle ismi olarak kalmamalı, Türk mimarisinin
pusulası ve mühendislerin hocası olarak istifade edilmelidir. Bu
vesileyle vefatının yıl dönümünde eserleriyle kültür ve medeniyetimizin
yücelmesine katkı sunan Mimar Sinanı rahmet ve şükranla
anıyoruz.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
İYİ Parti Grup
Başkan Vekili, Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan.
Buyurunuz Sayın Türkkan.
24.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, KKTC Başbakan
Yardımcısı, Ekonomi ve Enerji Bakanı Erhan
Arıklının başkanlık sistemine geçmeyi
planladıklarıyla ilgili sözlerine, Yunanistanın Doğu Ege
adalarının silahsızlandırılmış statüsünü
ihlal ettiğini belirten eylemleriyle ilgili Türkiyenin
Birleşmiş Milletlere gönderdiği mektuba,
Dışışleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun Suudi
mevkidaşı Faysal bin Ferhanla görüşmesinde salona Türk
Bayrağı asılmamasına, Kurban Bayramını
kutladığına, Uşakın sorunlarına ve eksik okunan önergelerinin
tekrar okunarak görüşülmesini talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı, Ekonomi ve Enerji
Bakanı Erhan Arıklı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
ismiyle birlikte Anayasayı da değiştirip başkanlık
sistemine geçmeyi planladıklarını ifade etmiş.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatara Lefkoşada bir saray
yaptırması için birtakım tavsiyelerde bulunuyordu, nedeni ortaya
çıktı. Başkanlık sisteminin olmazsa olmazı saray çünkü
Önce sarayı yapalım, sonra başkanlık sistemine geçeriz.
demiş. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin adı değişecek,
başkanlık sistemi gelecek.
Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti için ömrünü Kıbrıs Türk halkına ve davasına
adayan merhum Rauf Denktaşın ve Küçükün kemikleri
sızlıyordur. Kudreti varken rahmetli Denktaş devlet
başkanı olabilirdi, kendisine Lefkoşa ya da Girnede
manzaralı bir saray da yaptırabilirdi. Türkiyede tek adam sisteminin
ülkeyi getirdiği nokta ortada, şimdi bu kez de Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinde, yavru vatanda yavru tek adam sistemine geçiliyor. Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde mafyanın ne kadar etkili
olduğunu biliyoruz. Yarın o suç örgütleri Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinde koltuğa otursa ne olacak, o tek adam sisteminde? Ya da bir
gün bir çılgının gece yarısı kararnamesiyle Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türkiyeyle ilgili Türkiyeyle ipleri
koparırsa ne olacak? Bu yüzden tek adam sistemi, Kıbrıs Türküne
çok çektiren o Enosis sapkınlığı kadar tehlikelidir.
Umarım, böyle bir hatadan bir an önce dönülür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Türkiye, Yunanistanın Doğu Ege adalarının silahsızlandırılmış
statüsünü ihlal ettiğini belirten eylemler hakkında
Birleşmiş Milletlere mektup göndererek şikâyette bulundu.
Türkiyenin Birleşmiş Milletler nezdindeki daimî temsilcisi Feridun
Sinirlioğlu imzasıyla Genel Sekreter Guterrese hitaben bir mektup
yazılmış, o mektupta diyor ki: Bir kez daha dikkatinize
getirmek isteriz ki Yunanistan, Ege ve Akdenizdeki adaların
silahsızlandırılması konusunda ilgili anlaşmalardan
doğan yükümlülüklerini yerine getirmemektedir. Bakın, söz konusu
Egedeki millî menfaatlerimiz ve mavi vatansa Türk milletinin, hakkı
olanı söküp alacak dirayeti vardır. Dirayeti olmayan,
Birleşmiş Milletler duvarında ağlayan iktidarın
kendisidir; Türk milletinin bizatihi kendisi değildir, iktidardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Egedeki Türk adalarına sahip çıkamayan ve Yunanistanın 18 tane
adamızı işgaline seyirci kalan iktidarın
Birleşmiş Milletler kapısında sızlanmaya hakkı
yoktur. Yunanistanı yeterince şımartan bu iktidar artık
Egedeki gaflet uykusundan uyanmalıdır. Yunan
sınırında, hemen Dedeağaçta kurulan ABD üslerini
görmezlikten gelmek, burnumuzun dibindeki silahlandırılan
adaları yok saymak Türkiyeyi hazırlıksız
yakalanacağı bir mecraya sürüklemek demektir. Bunun adı
dış politika değildir arkadaşlar; bu, ihanettir. Bu
konuda bu gaflet uykusundan bir an önce uyanmaya davet ediyorum iktidarı.
Özbekistanda Suudi
mevkidaşı Faysal Bin Ferhanla bir araya gelen
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun görüşmesinde
Türk Bayrağı detayları dikkati çekti, ben size de göstereyim.
Mayıs ayındaki görüşmede toplantı salonunda iki ülkenin de
büyük bayrağı bulunurken dün yapılan görüşmede -eğer
bu bir photoshop değilse, bunu da özellikle parantez açıp söylüyorum-
salonda yalnızca büyük bir Suudi Arabistan bayrağı var, küçük
bir Türk Bayrağının sehpaya yerleştirildiğini gördük.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ya
arkadaşlar, dış politikadaki başarısızlığınız
ve ülkeyi her geçen gün daha da kötüye götürmeniz nedeniyle artık
saygı duyulmamayı geçtik, şehit kanlarıyla
boyanmış bayrağımız yok sayılma noktasına
geldi. Gerçekten çok üzücü, gerçekten Türk milletinin sinirlerini çok bozacak.
Türk milletini gerçek anlamda üzecek bir durum yaratanlara buradan
sesleniyorum: Aklınızı başınıza devşirin.
Meclis tatile girmese de
vatandaşlarımız için dokuz günlük Kurban Bayramı tatili
başladı. Dolayısıyla, yine trafik yoğunluğu
yaşanıyor. Bayram tatilinde memleketlerine ve tatil bölgelerine
gitmek için yola çıkanlar nedeniyle şehirler arası yollarda
yoğunluklar yaşanıyor. Her bayram tatilinde üzücü haberler
alıyoruz trafik kazaları nedeniyle.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Vatandaşlarımız dikkat etsin, gidecekleri yere geç gitsin ama
dikkatli gitsin, bayram tatili zehir olmasın.
Biz burada
çalışmaya devam edeceğiz, muhtemelen
kurbanlarımızı buraya getireceğiz, bahçede hep beraber
bayram günü kurban keseceğiz gibi görünüyor. Bu vesileyle, şimdiden
vatandaşlarımızın Kurban Bayramını kutluyorum.
Son olarak, Uşaktan söz
etmek istiyorum müsaadenizle Sayın Başkanım. On beş
yıldır açık altın madeni işletmeciliği
yapılan Uşakta, Uşak Kışla Dağındaki ÇED
raporlarında öngörülmeyen çevre kirliliği yaşanıyor. Ciddi
büyüklükte bir alanın tahrip edildiği bölgede 1 kilometre
genişliğinde, 350-400 metre derinliğinde bir çukur
oluşmuş vaziyette. Tahrip edilen bölge Uşak merkez
yerleşiminin dörtte 1i kadar büyük. Altın madeni işletmesi
bölgede ekolojik dengeyi ciddi anlamda bozmuş. Kanser vakaları ve
hayvan ölümleri dikkate değer bir şekilde de artmış.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu
olumsuzluklar göz önündeyken bir de Uşakın akciğerleri
konumundaki Murat Dağında maden işletmeciliği hayalleriyle
doğa katliamına zemin hazırlanmaktadır. Kışla
Dağından yıllık yaklaşık 13 ton altın
üretiliyor. Bu altın madeni işletmesi istihdam dışında
Uşaka bir gram katma değer sağlamıyor.
İktidar Uşakı
gözden çıkarmış. 3 trilyonluk Uşak Havalimanı hazine
garantili yap-işlet-devret mantığıyla yapılan Zafer
Havalimanına kurban edilmiş. Havaalanının atıl hâle
gelmesi, hem Uşak halkına hem de Uşak ticaretine olumsuz etki
yapmış.
Uşak yöresinde
oluşturulan sanayi sitelerinin sıvı atıklar için kurulan
arıtma tesisleri verimli değil, çevre kirliliği o yüzden çok
fazla. Gediz ve Menderes havzaları giderek aşırı derecede
kirlenmekte. Yaklaşık 3 milyon insanımız bu
olumsuzluklardan etkilenmektedir. Uşakla ilgili bu konularda Hükûmetin
dikkatini çekmek istiyorum.
Sayın Başkan, bir
sözüm de size, Divanınıza.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Dün
önergelerimizin okunması esnasında önergelerimizi buradan takip eden
arkadaşlarımız önergelerimiz okunurken paragraf atlanarak birkaç
defa okunduğunu tespit etti. Bu konuda, Tutanak Hizmetleri Başkanlığından
tutanakları istedik ama gördük ki Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı bizim verdiğimiz önergelerin
aynısını copy paste yapıp virgülüne dahi dokunmadan
tutanaklara geçirmiş. Burada böyle bir hadise ilk defa olmuyor, daha önce
olanlar ciddi anlamda tartışmalara vesile oldu. Biz, bu
tutanakların düzeltilmesini, eksik okunan tutanaklardaki önergelerimizin
tekrar okunarak tekrar görüşülmesini talep ediyoruz; bu konunun
değerlendirilmesi konusunda Divanı göreve davet ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben de
izninizle konuyu yeniden bir gözden geçireyim ve inşallah, size
izahatını da yapacağım.
Halkların Demokratik
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç.
Buyurun Sayın Oluç.
25.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, İnsan
Hakları Derneğinin 35inci kuruluş yıl dönümüne, Muğla
Milas İkizköyde kömür madeni için kesilen ağaçlara, 83
yaşındaki ağır hasta tutuklu Mehmet Emin Özkanın
durumuna ve radyoloji çalışanlarının sorunlarına
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
sayın vekiller; Türkiyede insan hakları ve demokrasi mücadelesinin
önemli kuruluşlarından biri olan İnsan Hakları
Derneğinin 35inci kuruluş yıl dönümünü kutluyoruz bugün.
İnsan Hakları Derneği, 17 Temmuz 1986 tarihinde,
sıkıyönetim koşulları altında kurulmuştu; 12
Eylül askerî cuntasının ağır insan hakları ihlalleri
ve hukuk ihlalleri karşısında insanların
haklarını savunmak, işkence gören, faili meçhullere kurban
giden, gözaltında kaybedilen insanların bunları
yaşamaması için mücadele etmek üzere kurulmuştu. Gerçekten
İHD, 12 Eylülün o zor koşullarında demokrasi ve insan
hakları mücadelesini çok layıkıyla sürdürdü, hepimiz
açısından hem hakların kazanılması için hem insanların
korunması için bir onur ve gurur mücadelesini de başarılı
bir şekilde verdi. Kurulduğu andan bu yana, her dönemde
iktidarların hedefinde oldu İnsan Hakları Derneği, bugün de
iktidarın hedefindedir maalesef. Ama İnsan Hakları Derneği,
bütün tehditlere rağmen, bütün zorluklara rağmen insan hakları
ve demokrasi mücadelesini sürdürmeye devam ediyor; otoriter ve
baskıcı rejimlere karşı evrensel insan haklarını
savunmaya devam ediyor.
İnsan Hakları
Derneğinin 35inci kuruluş yıl dönümünü bir kez daha kutluyoruz
ve tüm halkların, kimliklerin, kültürlerin, inançların özgür
olduğu demokratik bir cumhuriyeti hep birlikte inşa etme
mücadelesinde İHDnin de çok önemli bir rolü olduğunu bir kez daha
vurguluyoruz.
Sayın vekiller, Milas
Orman İşletme Müdürlüğünün 15 Temmuzda Akbelen Ormanında
kesim yapacağı iddiası üzerine suç duyurusunda bulunup nöbet
tutmaya başlayan İkizköylüler, bu sabah ağaç kesim sesleriyle
uyandılar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) İkizköylüler, kesimi durdurmak için alana gittiler ve
şu anda da o alandalar. 740 dönümlük Akbelen Ormanının
kesilmemesi için aylardır ormanda nöbet tutan İkizköylüler,
ormanın YK Enerji AŞye Tarım ve Orman Bakanlığı
tarafından verildiğini o günlerde öğrenmişlerdi.
Milastaki termik santrale
kömür temin etmek için maden yapılmak istenen ormanda ekolojik denge de
altüst ediliyor, geçim kaynakları yok ediliyor. Doğa
savunucuları, yaşam alanı savunucuları aynı zamanda
idare mahkemesinde de bir dava açmıştı, henüz o dava da
sonuçlanmadı, hukuki süreç devam ediyor ama dediğim gibi, bugün
ağaç kesimine başlandı.
Kömür için ormanlar talan
ediliyor, ağaçlar kesiliyor. Ormanların aynı zamanda su
açısından da ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Bu, hiç kabul
edilebilir bir durum değil.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Bakın, Muğla ili, yapılan
araştırmalara ve ortaya çıkan raporlara göre -ki TEMA
Vakfının da bu konuda araştırmaları ve raporları
var- tam bir talana uğruyor. Tüm Muğla ilinin yüzde 59u,
ormanların yüzde 65i, tarım alanlarının yüzde 48i, millî
parkların yüzde 55i -Muğladan bahsediyorum- kültür
varlıklarının yüzde 66sı maden için
ruhsatlandırılmış vaziyette. Ya, böyle bir talan olabilir
mi? Bu iktidarın Muğla iliyle alıp veremediği nedir? Yani
Muğladaki bütün yeşili ortadan kaldıracak bir adımla
karşı karşıyayız. Yani Sayın Grup Başkan
Vekili Bülent Turan, Çanakkale Vekilidir aynı zamanda kendisi,
Çanakkalede Kaz Dağları ve doğa tahrip edildi, hani Çanakkale için
bir şeyler yapamadı ama belki Muğla için bir şeyler
yapabilir. İktidara bir kez daha bunu hatırlatmış
olalım.
Şimdi, sayın
vekiller, bir konu var, sık sık dile getiriyoruz bunu, bir kez daha
söyleyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Neden bir kez daha
söylüyoruz? Bayrama birkaç gün kaldı ve bakın, Mehmet Emin Özkan, 83
yaşındaki ağır hasta tutukludan bahsediyorum; defalarca bu
konuyu burada konuştuk, Adalet Bakanlığına çağrı
yaptık, iktidara çağrı yaptık ama henüz bir sonuç elde
edemedik. Şimdi, son bir ayda 7 kez Diyarbakır Gazi Yaşargil
Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldı elleri
kelepçeli bir şekilde. 83 yaşındaki ağır hasta bir
tutukludan söz ediyoruz ve bu yetmedi, arada Elâzığdaki hastaneye
getirilip götürüldü, Yetkili hastane Elâzığda. dendi -hâlbuki
Diyarbakırda da olabiliyormuş- götürüldü, getirildi. Daha sonra
sağlık raporu için 23 Haziranda Diyarbakır Gazi Yaşargil
Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldı.
Ağır sağlık sorunları var, ruh
sağlığı değerlendirilmesine tabi tutuldu. Daha önce
yüzde 87 engel ve cezaevinde kalamaz raporu var, kalp sorunları var, ruh
sağlığını değerlendirdi doktorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) O doktorlara da ne diyelim, onlara da diyecek bir laf yok,
Allahlarından bulsunlar demek lazım. Psikiyatrist tedavisi önerdiler
ya, 83 yaşındaki ağır hasta tutukluya psikiyatrist tedavisi
önerdiler. Şimdi, yetmedi, İstanbula Adli Tıp Kurumuna uçakla
götürülüp getirildi; uçakta sağlık sorunları yaşadı,
fenalaştı, hastaneye kaldırıldı. Ya, bu
işkencedir, insanlık dışı bir durumdur. 83 yaşındaki
ağır hasta tutuklunun, hiç olmazsa bayramını ailesiyle
birlikte geçirmesi sağlanmalıdır. Bir kez daha çağrıda
bulunuyoruz: Bu insanlık dışı tutumu, bu iktidarın,
Adalet Bakanlığının daha fazla sürdürmemesi gerekir,
gerçekten kabul edilebilir bir şey değil.
Sayın Başkan,
değinmek istediğim son bir konu var. Geçen gün Mecliste de ziyaretimize
geldi TÜMRAD-DER. Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Radyoloji çalışanlarının sorunları
ve çözüm önerilerini değerlendiren ve bunun için mücadele eden bir dernek,
bir rapor sundular bize. Gerçekten ciddi bir durumla karşı
karşıyalar. Radyoloji teknisyenleri ve teknikerleri diyorlar ki:
Görev yetki ve sorumlulukları düzenleyen yönetmelik Cumhurbaşkanlığı
tarafından kaldırıldı. Doğru, 24 Martta
kaldırılmış ve bu adımı doğru buluyorlar,
eleştirmiyorlar ama diyorlar ki: Sağlık
Bakanlığı tarafından radyoloji teknisyenleri görev, yetki
ve sorumluluklarını düzenleyen bir yönetmelik hazırlanması
gerekirken henüz hazırlanmadı o tarihten bugüne kadar ve ciddi bir
belirsizlik var ve ciddi sorunlar yaşıyoruz. Yani bir an evvel
Sağlık Bakanlığının bu yönetmeliği
hazırlaması gerektiğini söylüyorlar. Bu mevzuat düzenlemesi için
de Sağlık Bakanlığı alandaki meslek örgütleriyle
birlikte istişare ederek yeni bir mevzuat hazırlamalıdır.
diyorlar.
Yetmedi, ama daha fazla
talepleri de var
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Toparlıyorum efendim.
BAŞKAN
Tamamlayalım efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
radyoloji alanında yine önemli bir mevzuat düzenleyicisi olan bir
nizamnamenin yani bir tüzüğün kaldırıldığını
söylüyorlar. Evet, doğru, o da 25 Haziran tarihinde
kaldırılmış vaziyette, Resmî Gazetede de
yayımlanmış ama o konuda da yeni bir nizamname, bir tüzük
hazırlanmadığı için sorunlar yaşanıyor ve
hızla bu düzenlemenin yapılması gerektiğine işaret
ediyorlar, acilen bunun bir ihtiyaç olduğuna işaret ediyorlar.
Ciddi başka bir sorun
var, radyoloji ve laboratuvar teknisyenlerinin acil serviste tuttukları
nöbet ücretleri geçmişe dönük faiziyle birlikte geri isteniyor. Bu konuda
ciddi bir mağduriyet yaşıyorlar. Mahkemeye gitmişler, süreç
tamamlanmış değil Danıştayda ama buna rağmen 5 bin
lira ile 40 bin lira arasında değişen meblağlarla borçlandırılmaya
çalışılıyor teknisyenler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Son cümlem efendim.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Üstelik de pandemi sürecinde gerçekten canla başla
çalışmış olan teknisyenlerden söz ediyoruz, radyoloji
teknisyenlerinden ve laboratuvar teknisyenlerinden. Bu da çok büyük bir
mağduriyet yaratmış vaziyette, bunun da durdurulması
gerektiğini önemle söylüyorlar. Sağlık Bakanlığına
bu konuda biz de bir kez daha çağrı yapıyoruz.
Başka sorunları da
var elbette -sorunlu bir alan- istihdam sorunları var, eğitim
sorunları var. Radyolojinin riskli birim kapsamına alınması
gerekiyor özellikle kanser tehlikesi açısından baktığımızda.
Bu sorunların hepsinin Sağlık Bakanlığıyla görüşülmesi
talepleri var. Biz de bunu buradan dillendirmiş olalım ve
Sağlık Bakanlığının gereken adımları
bir an evvel atması için biz de çağrıda bulunmuş
olalım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Özgür Özel.
Buyurun Sayın Özel.
26.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Meclisin gündeminde olan
Turizmi Teşvik Kanunuyla ilgili teklife ve torba kanun teklifine
muhalefet etmeye devam edeceklerine, torba kanun teklifine Uyar
Madenciliğin mağdur ettiği madencilerle ilgili bir maddenin
eklenmesini talep ettiklerine, Mimar Sinanın vefatının 433üncü
yıl dönümüne, İnsan Hakları Derneğinin 35inci kuruluş
yıl dönümüne ve Muğla Milas İkizköyde kömür madeni için kesilen
ağaçlara ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, bütçe dönemleri dışında pek olağan
olmayan bir şekilde bir cumartesi günü çalışıyoruz.
Toplumda birtakım, süre uzatımına ilişkin beklentiler
vardı, bunları destekliyoruz elbette; çoktandır
yapılması gerekip son ana bırakılmış birçok
düzenleme var, bunları destekliyoruz ama bu şeker kaplamanın
içinde 3 tane OHAL maddesi zehri var, bunu reddediyoruz ve bu sebepten de hafta
başından itibaren Meclisin gündeminde olan gerek Turizm Kanunu
Teklifinde gerekse de bu kanun teklifinde mücadele etmeye, direnmeye,
muhalefetimizi yapmaya devam ediyoruz, bunu da sürdüreceğiz.
Torba yasada her şey var
ama çok uzun yıllardır verilmiş bir sözün tutulma imkânı
varken o yok. Soma faciasından önce kapanmış bir maden, o
madende hayatını kaybedenler, 888 işçi, bu işçilerin
kıdem ve ihbar tazminatları, 2 gözünü birden patlamada kaybetmiş
Ali Kandemirin tazminatı, 2 ayağını birden kaybetmiş
İdrisin tazminatı ve Somadaki sarı sendikaya alternatif olarak
kurulmuş, o mücadeleyi sürdüren ve mücadele azmi dışında
hiçbir mal varlıkları olmayan, ayaklarında neredeyse
ayakkabıları olmayan BAĞIMSIZ MADEN-İŞ
Sendikasının mücadelesi var. Başbakan olduğu dönemde Recep
Tayyip Erdoğanın yanına götürülmüşlerdi, Somada oturma
eylemi yapıyorlardı, bundan altı yıl önce, söz verildi Bu mağduriyet
çözülecek. diye. O gün, bugün mücadeleleri
En son geçen ekim ayında
yollara düşmesiyle Türkiye'nin gündemine geldi. Hani
karşılarına karanlıkta çıkan alay komutanına Sen
patrondan hesap sormuyorsun da bizden mi soruyorsun alay komutanı? diyen
madenciler, bu madenciler Sayın Başkan.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu
madencilerin mağduriyetlerini biz altı, yedi yıldır dile
getiririz. Sayın Özlem Zengin Bu işte vebal var. Ben bu işi
çözeceğim. dedi, samimi gayret sarf etti, partisinin tüm kademelerinde
bunu dile getirdi, çözüm sözü aldı; İlk torbaya
koyacağız. dendi. Madenciler sevindiler, mutlu oldular ama o ilk
torba gelmeden Özlem Hanım görevi bırakmak zorunda kaldı. Ayrıca,
madencilerin yolda yürüyüşünü durdursunlar diye İçişleri
Bakanı Soylu yanlarına vardı, Manisa Valisinin odasına
çağırdı, orada da namus sözü verdi: 15 Ocağa kadar
almazsanız ben bunu kendi yöntemlerimle halledeceğim. 15 Ocağa
kadar çözülmezse çıkın yürüyün. dedi. Yine yürüdüklerinde
karşısına namus sözü veren Süleyman Soylu yine jandarmayı
dikti, yine polisi dikti, birlikteydik. Dört gün boyunca mücadele ettiler ve
içlerinden 5 kişi buraya geldi, gitti; geldi, gitti ve 4 günlük
uykusuzluğun sonunda, çünkü şehrin dışında, otobüste
ve beton üstünde yattılar
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
uykusuzlukla ve hayal kırıklığıyla buradan
dönerlerken BAĞIMSIZ MADEN-İŞ Sendikasının Genel
Başkanı, dünyanın en gariban Sendika Genel Başkanı
Tahir Çetin ve babası da o madende ölen ve kendisi madenci olan Ali Faik
kardeşimiz, 25 yaşında, hayatını kaybettiler. Onlara
verilen sözün bini bir para, söz vermeyen yok ve hep Torbaya
koyacağız
Sonra bir inat hasıl oldu Torbaya koymayız,
örnek teşkil eder. dediler ve şimdi, o torba, bu torba; Tahir Çetin
ve Ali Faik hâlâ, ben biliyorum ki ömürlerini verdiler bu işe, bir
yerlerden bu torbaya bir umutla Özgür Başkan bunu dile getirecek mi?
Manisa Milletvekilleri sahip çıkacak mı? Verilen sözler tutulacak
mı? diye bakıyorlar. Biz son ana kadar bu torbaya Uyar
Madenciliğin mağdur ettiklerinin mağduriyetlerinin
giderileceği bir maddenin eklenmesini talep ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Plan ve
Bütçe Komisyonunda önergeler reddedildi ancak burada 5 partinin imzalarıyla
yapabileceğimiz bir önerge, bir katkı hem bu bayramı ilk kez bir
bayram gibi geçirtir bu ailelere -çok yoksullar çünkü- hem de bizim, Tahir
Çetin ve Ali Faike karşı birazcık olsun vicdan
acımızı, vicdan azabımızı hafifletebilir diye
düşünüyorum.
Sayın Başkan, bugün
1588 yılında hayatını kaybeden Mimar Sinanın ölüm
yıl dönümü. Selimiyenin, Süleymaniyenin, Mihrimah Sultan Camilerinin
mimarı; Kanuni Sultan Süleymanın, II. Selimin, III. Muratın
başmimarı; Egedeki tek eserini bize, Manisaya emanet etmiş,
Muradiye Camisinin mimarı Mimar Sinanı ölümünün yıl dönümünde
rahmetle, minnetle anıyoruz.
İnsan Hakları
Derneğinin 35inci kuruluş yıl dönümü.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz
efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) En
başta Leman anneyi anıyoruz. Altı yıl önce aramızdan
ayrılmıştı Leman Fırtına. 12 Martta
cuntacılar tarafından oğlu alındığında Leman
anne bir 12 Mart annesi olarak ortaya çıktı; 12 Marta, 12 Eylüle
direndi. Nevzat Helvacıyla birlikte 1986da İnsan Hakları Derneğini
kurdular. Onlar hep insan haklarının arkasında oldular,
işkenceye karşı oldular, kötü muameleye karşı oldular.
Elbette İHD dönem dönem çok eleştirildi, hep yönetimlerin hedefi
oldu, hedef gösterildi, bedeller ödedi, yöneticileri hayatlarını
kaybetti ama İnsan Hakları Derneğinin varlığı ve
mücadelesi bir ülkenin demokrasisi açısından son derece
kıymetlidir. Kuruluş yıl dönümlerini bir kez daha kutluyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, şimdi, Rizenin İkizdere ilçesindeki
İşkencederede taşocağı yapılsın diye
derenin dolduruluşunu izleyenler, ona şaşırmayanlar
Rizedeki sel görüntülerine şaşırıyor. Mantık
aynı mantık. Rizedeki Yeşil Yol, doldurulan dereler, derecikleri
kurutan HESler, plansız yapılaşma, dereleri kesen yollar,
taş ocakları, maden ocakları bu acıyı
yaşattı ve bugün geldiğimiz noktada, Muğla Akbelen
İkizköyden bir feryat yükseliyor, bu kez de bir kömür madeni için
ağaçlar kesiliyor. Bir tarafta Limak var Muğlada, Rize
İkizderede Cengiz var yani 5li çete var. Aslında konuşulan
soruyu Recep Tayyip Erdoğan sordu, cevabı da İlham Aliyev verdi
otobüste, kamera kayıttaymış; Ya, burada da mı var onlar?
diye sordu, Aliyev de Onlar her yerde, her yerde. dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bitiriyorum.
Onlar her yerde, doymuyorlar,
durmuyorlar, bir bitmiyorlar ama hayatlar kararıyor, seller oluyor, canlar
çamurların altında kalıyor ve işte, çaylık
açılsın diye kesilen ağaçlara ses çıkarmayınca, kaçak
yapılaşmalara ses çıkarmayınca, işte Yol böyle olsun
da, buradan yol geçsin. deyince, derenin kararını mühendisler değiştirmeye
çalışınca böyle sonuçlar oluyor.
Yani son ırmak
kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık
öldüğünde, uzun adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu ve
5li çetenin yemesiyle de bir şey olmadığını anlayacak
ama her şey çoktan geçmiş olacak.
Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Bülent Turan.
Buyurunuz Sayın
Başkan.
27.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, madencilerle ilgili
konunun takiplerinde olduğuna, görüşülen torba kanun teklifine
olağanüstü hâl kanunu denilmesinin doğru olmadığına,
memuriyetten men konusundaki usulle ilgili mahkeme yolunun açık
olduğuna, gözaltı süresine, Çanakkaledeki ormanlaştırma
çalışmalarına ve Mimar Sinanın vefatının
433üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Özgür Beyin ifade
ettiği madencilerle ilgili meselede cevabımızı geçen hafta
vermiştik; konu takibimizde, tekrar bilgi veririm ben bir gelişme
olduğu zaman arkadaşlarımıza.
Onun dışında,
Sayın Başkan, ısrarla bazı arkadaşlarımız
görüştüğümüz kanun teklifiyle ilgili olağanüstü hâl kanunu
dediler; bakınız, bunu ben doğru bulmuyorum. Teknik ifadelerin,
kavramların çok kıymetli olduğunu düşünen bir insanım.
Torba yasa diye ifade edilen bu yasa teklifinin içerisinde çekten tütüne,
depremden birçok desteğe çok farklı konular var. Bu kadar farklı
konunun olduğu yerde sadece içerisindeki birkaç maddeden yola çıkarak
olağanüstü hâl kanunu demek hem Türkiye demokrasisine hem bizlere
haksızlık diye düşünüyorum. Pandemiden kaynaklı gecikmeler
ve benzer gerekçelerle iki konudaki sürenin uzatılması gündemde; asla
olağanüstü hâl değil, asla temeli, niteliği olağanüstü hâli
andıran bir mesele değil. Olağanüstü hâl dediğiniz, bu 26
madde içerisinde 1-2 maddenin ithamıyla ilgili bir şey. Bu
haksızlık diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
bununla ilgili eleştirilen iki konu var: Bir tanesi memuriyetten men
konusundaki usulle ilgili bir tartışma. Buna ilişkin zaten
mahkeme yolu açık ancak malum örgütün sinsiliğinden kaynaklı
daha pratik iş yapmak için ve pandemiden kaynaklı gecikmeden
dolayı bir yılı aşmayan bir süre talep edilmekte.
İkincisi, gözaltı
süresi; kural dört gün, bu değişmiyor ancak terör iltisaklı olan
konularda, yoğunluk, çok sayıda insan vesaire olduğunda mahkeme
kararıyla yasa bu hakkı direkt savcıya veya Emniyete vermiyor-
bu dört günlük sürenin en fazla 2 kez uzatılması imkânı veriyor,
ihtiyaç olduğu takdirde. Dolayısıyla, olağanüstü hâli
kaldıran Meclisimize bu kanunla ilgili ifadenin doğru
olmadığını ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, aslında daha önce de ifade etmiştim, Grup
Başkan Vekillerinin bu konuşmalarının uzamasını doğru
bulmuyorum, gündemimizden çıkmayı doğru bulmuyorum ancak
Kıymetli Grup Başkan Vekili Çanakkale ormanlarına sahip
çıkmadı. gibi ağır bir ithamda bulundu, bunu da külliyen
reddediyorum. Birçok ilde bir tek haslet vardır, örneğin bazı
illerimizin sahili vardır, başka bir özelliği olmayabilir;
bazısında orman vardır, başka bir özelliği
olmayabilir; bazısında sanayi vardır, başka bir şey
olmayabilir ama Çanakkalemizde Türkiye'de ne varsa hamdolsun- var. Orman da
çok kıymetli Çanakkalede; orman köylümüzün çalışması,
emeği çok özel. Uzamasın diye, sadece birkaç şey söylemek
isterim. Çanakkale Köprüsünün planında Sayın Başkan, Kilitbahir
hattı var, orman hattı; Kilitbahirden Çanakkaleye geçilecekti
küçük bir alandır orası- çok daha büyük masraflar yapılarak,
sadece ormana, tabiata, doğal güzelliğe zarar vermesin diye 30
kilometre daha geniş bir yere alınarak Lapseki-Gelibolu hattına
alındı. Sırf ormana, tabiata zarar vermeyelim diye.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bu
hassasiyetimizi lütfen anlayın artık.
Onun dışında,
Sayın Başkan, nerede yanan bir tek ağacımız varsa
mutlaka hemen, derhâl orayı ormanlaştırıyoruz, ağaç
dikimine başlıyoruz. Sadece son yılda Orman Bölge Müdürlüğümüz
-omuz verdik, destek olduk- 6 milyon fidan yetiştirdi. Bu 6 milyonun 3
milyonunu köylüye dağıttık, köylülerimiz diktiler; 3 milyonu
için de ilgili kamu kurumları adım attı.
Türkiye'de özel bir proje,
bal ormanı kuruyoruz. Çanakkale küçük bir ilimizdir, biliyorsunuz; buna
rağmen şu an Çanakkalede 15 tane bal ormanımız oldu, bunu
da artıracağız. Türkiye'nin gelecek dönemde en kıymetli
ballarından bir tanesinin de Çanakkalede üretildiğini görme
imkânı bulacağız.
Tıbbi aromatik bitki
bahçeleri kurmaya başladık, bunları artırıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Türkiyede yangın helikopterleri ortalama 2-3 ton su taşır. En
büyüklerden bir tanesi olan, 10 ton su deposu olan özel bir helikopteri
yangınla mücadele için Çanakkaleye konuşlandırdık gibi
sayfalarca not aktarabilirim. Ben Sayın Başkanı bu konuda insafa
davet ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün çağları aşan büyük deha
Mimar Sinanın vefatının 433üncü yılı. Mimar
Sinanın yaptığı Selimiye Camisi, Kuşkonmaz Camisi,
Süleymaniye Camisi gibi eşsiz eserler, köprüler, külliyeler hâlen tüm
heybetleriyle zamana meydan okuyor; âdeta tarihi selamlıyor, bizleri
selamlıyor.
Mimarlık tarihine damga
vurmuş büyük usta Koca Sinan olarak anılan Mimar Sinanı
rahmetle, minnetle yâd ediyoruz.
Başarılı bir
yasama günü olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.24
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.41
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
İYİ Parti Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Sakarya Milletvekili Ümit
Dikbayır ve arkadaşları tarafından, OYAKın Demirören
Holdinge ait Total isimli firmayı siyasi baskıyla zarar etme
pahasına satın alması iddialarının
araştırılması, siyasi baskı iddialarının
incelenmesi, varsa usulsüzlüklerin tespit edilmesi amacıyla 23/6/2021
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Temmuz 2021 Cumartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
17/7/2021
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
17/7/2021 Cumartesi günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Sakarya Milletvekili Ümit
Dikbayır ve 19 milletvekili tarafından OYAKın Demirören
Holdinge ait Total isimli firmayı siyasi baskıyla zarar etme
pahasına satın alması iddialarının
araştırılması, siyasi baskı iddialarının
incelenmesi, varsa usulsüzlüklerin tespit edilmesi amacıyla 23/6/2021
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 17/7/2021 Cumartesi günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk.
Buyurunuz Sayın Öztürk.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Demirören Holdinge ait Totalin OYAK tarafından zarar
etme pahasına satın alınmasına ilişkin iddialarla
ilgili olarak partimizin grup önerisi üzerine söz almış
bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
OYAK, hepimizin bildiği
üzere Türk Silahlı Kuvvetlerinin üyelerine destek sağlamak,
astından üstüne askerlerimizin yaşam standartlarını ve
refah seviyelerini yükseltmek amacıyla 1961 yılında
Türkiyemizin ilk kurulan emeklilik fonu. Askerlerimizin
maaşlarının bir bölümü kesilerek fona doğrudan
aktarılıyor yani fonun mali kaynağının temelinde
askerlerimizin alın teri var. OYAK, fonda toplanan bu paralarla
yatırım yapıyor ve kararlarını üyeleriyle
paylaşıyor.
Kurulduğu günden bu yana
OYAK Renault, OYAK Çimento, Ereğli Demir Çelik gibi büyük şirketlere
sahip olan OYAKın toplam varlıkları 2020 yılı
itibarıyla 157 milyar lira, 2020 hasılatı 73 milyar lira yani
dev bir kuruluş. Tabii, yapılan her yatırım bugünkü
ekonomik koşullarda kâr getirecek değil ama OYAK Totali
Demirörenden bile bile piyasa değerinin çok üzerinde fahiş bir
fiyata satın almış. Demirören, Güzel Enerji Şirketinin
hisselerinin tamamını OYAKa satarak kendince güzel bir ticaret
yaptı ama OYAKa bu güzellik pahalıya patladı, bu konudaki
iddialar çok vahim.
Demirören 2016
yılında 358 milyon dolara Totali Fransızlardan satın
aldı. Demirörenin bu alımı gerçekleştirdiği
sırada Totalin akaryakıttaki pazar payı yüzde 5,62.
Şirket, 2016 yılı için kendince pazarda iyi bir yere
konuşlandığını düşünmüş ama işler öyle
gitmemiş. Sonucunda ise sadece pazar payı değil, kârı da
piyasa değeri de düşmüş. Totalde istediği verimi alamasa
da iktidarla yakınlaşmanın yolunu bulan Demirören, medya
pastasından önemli bir pay satın aldı. 2018 yılında
1,2 milyar dolara Doğan Grubunun elinde bulunan yayın
organlarını satın aldı. Traktör satın almak için
başvururken çiftçinin şeceresini, yedi ceddini araştıran
Ziraat Bankası, Demirörene 675 milyon dolar -kimine göre 916 milyon
dolar- tutarında, iki yıl geri ödemesiz, on yıl vadeli kredi açtı.
Demirören, medyadan para kazanamayacağını bile bile bu krediyi
çekti çünkü yandaş olmanın getireceği kâr, medya
yatırımından doğan zararı fazlasıyla
karşılayabilirdi. El değiştirmesinden itibaren
şanslı rakamların tamamı bulunmadığı için
sürekli devreden çılgın sayısallı, Süper Lotolu Millî
Piyango, bu ilişkiler sayesinde Demirörenin yatırım
çeşitliliği içine aktarıldı.
Gelelim tekrar Totalin
OYAKa satılışına. Demirörenin Ziraat Bankasından
çektiği kredinin geri ödeme döneminin bitmesine kısa bir süre kala
banka yetkilileri tedirgin olmaya başladı ve Demirörene uyarı
yapıldı: Bir şeyler sat ve ödememizi yap. Demirören kâr
getirmese de medya gücünden vazgeçmek istemedi ve elindeki kâr marjı her
geçen gün azalan Totali satabileceğini banka yetkililerine bildirdi ama
şirket 2016daki ederini, pazar payını kaybetmişti. Pazar
payı daralan bir şirketi alacak kimse bulunmayınca üst akıl
devreye girdi. Demirörenin Totaline 360 milyon dolar, kendisine ait küçük
akaryakıt şirketi M Oile de ederi en fazla 50 milyon dolar etmesine
rağmen 90 milyon dolar fiyat biçilerek OYAKın kapısına
dayanıldı.
OYAK yönetiminde emekli
askerler kadar muvazzaf subaylar da var. Şu an bir sivil Bakan da olsa
emekli olduğunda OYAKtan Genelkurmay Başkanı
sıfatıyla yüklü bir ikramiye alan Hulusi Akar da bu kuruluşta en
yetkin isim, başka bir açıdan bakılırsa Onursal Yönetim
Kurulu Başkanı sayılır. Ve OYAK hem zarar eden hem içi
boşaltılan Totali satın alma kararını teamüllere
aykırı olarak Yönetim Kurulu kararıyla onayladı, hem de
generallere baskı yapılarak, istifaya zorlanarak bu karar
alındı. Nereden öğreniyoruz? Toplantıya katılan
Yönetim Kurulu üyesi bazı generallerin tanıklıklarından.
Generaller OYAKı ve dolayısıyla ordumuzu yıpratmamak
adına ortalık yerde konuşmuyorlar ama toplantının
kamera kayıtları var, hem de gizli falan değil; aleni, belgeli,
ispatlı. Gündeme ise yeniden bir kamera, bir tripot sayesinde tekrar
geldi.
Arkadaşlar, OYAK müflis
bir tüccarı, üçkâğıtçı bir tüccarı kurtaracak
hayır kurumu değildir. Masumane düşünmeye
çalışıyorum, ya OYAKın askerlerimizin alın terinden
toplanan paraları riske atacak kadar çok parası var ya da bu
işin içinde başka bir iş var. Toplumun her kesimi üzerinde
hissedilen siyasi baskı ne yazık ki ordu
kuruluşlarımızı da yormaya başladı. OYAKa FETÖ
çökmek istedi beceremedi, siz çöktünüz ve ne yazık ki siyasi baskı
Totalin OYAK tarafından alım sürecinde vücut buldu.
Sayın milletvekilleri,
şimdi gelelim işin Ziraat Bankası kısmına
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla)
Sayın Başkan, toparlayabilir miyim?
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla)
Ziraat Bankası, Demirörenin kredisiyle ilgili bilgiyi müşteri
sırrı kapsamında açıklamıyor. Bir bakkalın bin
liralık borcuna bile esnafın elini kolunu bağlayanlar, konu
Demirören olunca milyarlarca alacağına yeterli teminat bile
alamamış. Ziraat Bankası, Demirörenden alacağını
tahsil edemeyince çareler arıyor ve yukarıdan ettirdiği bir
telefonla Total, OYAKa satılıyor ancak Demirörenin
yıllardır biriken vergi borcu da var, üst üste yapılan
yapılandırmalarla vergi borcunun miktarı düşüyor ama alacak
baki. Böyle olunca da Totalin satışından gelen paraya Maliye el
koyuyor, Ziraat Bankası da avucunu yalıyor.
Söz, Ziraat
Bankası-Demirören ilişkisinden açılmışken Demirören,
10 milyon dolara aldığı Kemer Country Golf Kulübü'ne ait golf
sahasını 320 milyon dolara Ziraat Bankasına satmış ve
banka, işletsin diye tekrar golf sahasını Demirörene
vermiş. Ne güzel değil mi? Ne diyelim: Soygunun adı
satış olmuş. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali
Kenanoğlu.
Buyurunuz Sayın
Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu Demirören
Holdingin yaşadıkları ilginç yani böyle bir tüpçü olarak
bilinen bir holding, şimdi medya patronu ve neredeyse her sektörde kolu
var. Tabii, medya
Ve bu süreçte yeni bir şey olmaya başladı:
Zorla sattırma, zorla satın aldırma. Sipariş verip Sen
şurayı alacaksın, sen burayı alacaksın. ya da Bu
burayı satacak, sen de onu alacaksın. filan, alıcı
satıcı işin içinde yok, birileri bu alış
satış işini organize ediyor. Para mı yok? Para yoksa kredi
veriliyor. Ziraat Bankası, tarımı desteklemek için, çiftçiyi
korumak kollamak için kurulmuş bir banka ancak işte, bu tüpçüye para
veriyor, kredi veriyor 750 milyon dolar, o gidiyor bir medya satın
alıyor, daha doğrusu, ona Al. diyorlar, Aha burada da para var.
diyorlar, parayı da veriyorlar, orayı da ona teslim ediyorlar fakat
para filan ödenmiyor. Şimdi, bu durum böyle.
Şimdi, başka ne
oluyor? Bu tüpçü Millî Piyangoyu satın alıyor ve orada ilginç bir
şey oluyor, devletteyken Millî Piyangonun KDVsi yüzde 18ken tüpçüye
geçince KDV yüzde sıfır oluyor. Ekmekte şöyle bir şey var:
Ekmek eğer buğday unundan yapılmışsa KDVsi yüzde 1,
farklı un kullanılmışsa ve içeriğindeki katkı
maddeleri yüzde 5in üzerindeyse o yapılan ekmekte bu sefer KDV yüzde 8
yani ekmekteki KDV yüzde 8e çıkıyor. Ancak Millî Piyangoda ve
işte bu tür şans oyunlarında KDV yüzde sıfır. Niye?
Tüpçü kazanacak çünkü o yandaş ve onun para kazanması gerekiyor.
Şimdi de aynı oyun Total üzerinden, M Oil üzerinden yürütülüyor.
Beceriksiz bir işletmeci 2015te burayı almış fakat
aldığından bu tarafa sürekli kâr edemeyen ve küçülen bir
şirket var dolayısıyla elinde kalmış, satması
gerekiyor; zora düşmüş, satması gerekiyor. Nereye satacak?
Alıcı da yok. Hemen OYAKı çağırmışlar Sen
burayı alacaksın. ve şimdi OYAKa aldırıyorlar.
Bazen düşünüyorum,
diyorum ki: Acaba, bu iktidar, bunlar bu ülkede yaşayamayacaklar mı?
Bu iktidar değişecek nasıl olsa, sizin ömür boyu sürekli, bir
yüz yıl daha, bir elli yıl daha, bir on yıl daha, kaldı ki
bir iki yıl daha iktidar olabileceğiniz meçhul artık. Siz, iktidar
elinizden gittikten sonra bu ülkeyi terk mi edeceksiniz, bunu çok merak
ediyorum çünkü bu ülkede yaşayacak olan bir insanın, yaşayacak
olan insanların en azından çoluğunu çocuğunu düşünerek
bu ülkenin kaynaklarını yandaşa bu kadar
yağmalatmaması gerekir. Moğol istilacıları gibi bir
talan söz konusu yani. Timurun filleri vardı yani gittiği her
tarafı talan eden tarihte anlatılır böyle- Timurun filleri
gibi, Moğol istilacıları gibi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ALİ KENANOĞLU
(Devamla) -
bu ülkenin bütün kaynaklarını, ülkenin bütün yer
altı, yer üstü zenginliklerini, kaynaklarını talan eden bir
anlayış var. Zannediyorsunuz ki herhâlde Biz, bu iktidar bittikten
sonra ya da öyle olacak, bilemiyorum- nasıl olsa çoluğumuz
çocuğumuzla bu ülkede kalmayacağız, bizi de ilgilendirmiyor,
ondan sonra da gideceğiz. Böyle bir bakış açısı var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Çok ayıp bir şey bu Sayın Vekilim.
ALİ KENANOĞLU
(Devamla) Bu bakış açısı olmasa en azından şu
750 milyon doları Ziraat Bankasından alıp
Çiftçinin traktörüne
haciz getirirken Demirörenin bu parayı geri ödememesi
karşısında bir şeyler yapmanız lazım. Bütün
bunlar ortaya böyle bir sonuç çıkarıyor. Dolayısıyla bütün
bu iddiaların araştırılması gerekiyor. Bu
anlamıyla da bu araştırma önergesini desteklediğimizi
belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Çetin Arık.
Buyurunuz Sayın
Arık. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÇETİN
ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İYİ Partinin
Mehmetçikin parasıyla yandaşların nasıl finanse
edildiğinin araştırılması için verdiği önerge
üzerine partim adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye tam on dokuz yıldır Söz konusu doların yeşiliyse
gerisi teferruattır. diyen bir iktidar tarafından yönetiliyor.
Hiçbir hak, hukuk, vicdan tanımadan bu ülkenin kaynakları yandaşlara
hayırsız evlat gibi bir bir satılıyor. Olmadı, bugün
İYİ Parti grup önerisinde de olduğu gibi yandaşların
batık şirketlerini kurtarmak için kimi zaman kamu
bankalarını kimi zaman da bu milletin evlatlarının
dişinden tırnağından artırarak kurduğu kurum ve
kuruluşları devreye sokuyor.
Sayın milletvekilleri,
bakınız Yeter Yıldırım Demirören, yeter!
tezahüratlarıyla Beşiktaş taraftarlarının da illallah
ettiği Yıldırım Demirören Totali Fransadan 358 milyon dolara
satın alıyor. Satın aldıktan sonra istasyon
sayısında azalma oluyor, kriz nedeniyle toplam pazarda büyüme olmuyor
ancak dört yıl sonra bu Demirören zarar eden Totali Mehmetçikin
alın teriyle kurulmuş olan OYAKa yaklaşık 100 milyon dolar
kârla satıyor. Bu nasıl vicdan, bu nasıl ahlak, bu nasıl
yerlilik, bu nasıl millîlik? Bu Gazi Meclis bunu
araştırmayıp da neyi araştıracak?
Sayın milletvekilleri,
bugün, köylünün, çiftçinin yanında olması gereken Ziraat Bankası
sermayeye peşkeş çekilmiş, soygun düzenine hizmet ediyor,
borcunu ödemeyen çiftçiye de haciz gönderiyor. Çiftçiye bin lira borcunu
ödemedi diye haciz gönderen Ziraat Bankası Demirörene 750 milyon
dolarlık kredi açıyor. Demirören de 750 milyon dolarlık krediye
karşılık, bankaya 10 milyon dolara satın aldığı
Kemer Country golf sahasını gösteriyor. Bu zalim iktidar da
Demirörene 10 milyon dolara aldığı bu araziye imar
değişikliği yaparak yeni bir rant kazandırmak istiyor ancak
mahkemeden geri dönüyor. Peki, Demirören durur mu? Durmuyor. O da 10 milyon
dolara aldığı bu golf sahasını 320 milyon dolara
Ziraat Bankasına satıyor. Burada vicdan var mı sayın
milletvekilleri? Peki, Ziraat Bankası ne yapıyor? Biz
işletemiyoruz; al, sen işlet. diyerek yeniden Demirörene veriyor
sayın milletvekilleri. Yani bu millet çapı 11, derinliği 10
santimetre olan, toplam 18 deliği bulunan bir golf sahası sahibi
oluyor. Bakın sayın milletvekilleri, bu deliklerin her birinin
maliyeti millete 17,7 milyon dolar. Haftaya Kurban Bayramı.
Vatandaşımız Kurbanda ne keseceğiz? diye kara kara
düşünürken bu beyler de 1 tanesinin maliyeti millete 17,7 milyon dolar
olan bu deliğe top girecek mi diye büyük bir merakla bakıyorlar;
Dışişleri Bakanı, Nihat Özdemir
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ÇETİN ARIK (Devamla)
Bakınız sayın milletvekilleri, haftaya Kurban Bayramı,
Kurban Bayramınız mübarek olsun. Milletimiz Kurbanda ne
keseceğiz? diye kara kara düşünüyor; bu beyler de millete tanesi
17,7 milyon dolara mal olan deliklere top girecek mi diye büyük bir keyifle, büyük
bir heyecanla bekliyorlar. Kim var? Dışişleri Bakanı, Nihat
Özdemir, bu da Demirören. Bu da kim onu da bilmiyorum sayın
milletvekilleri.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Rönesanstır o, Rönesans!
ÇETİN ARIK (Devamla)
Top girince de deliğe çok mutlu oluyorlar bu beyler. Maşallah,
keyifleri de yerinde.
Demirörene kıyak,
Cengize kıyak, Limaka kıyak, Koline kıyak; ben bu milletin
evladı olarak merak ediyorum, gerçekten bu paralar bunlara mı gidiyor
yoksa büyük ağabeye mi gidiyor? Onun için mi araştırma
önergelerimiz reddediliyor, onun için mi sorularımız Ticari
sır. denilerek geçiştiriliyor.
Önergeyi
desteklediğimizi belirtiyor, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet
Tan.
Buyurunuz Sayın Tan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
AHMET TAN (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ Parti Grubunun OYAKın Total isimli firmayı siyasi
baskıyla satın alması iddialarının
araştırılması hakkında Meclis
araştırması açılması için vermiş olduğu grup
önerisi hakkında grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle önümüzdeki hafta
idrak edeceğimiz, kutlayacağımız Kurban
Bayramının tüm dünya insanlarına, gönül coğrafyamıza
ve tüm İslam âlemine hayırlar getirmesini yüce Rabbimden niyaz
ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'nin en büyük emeklilik fonu olan OYAK, bünyesinde
barındırdığı Erdemir Enerji, OYAK Enerji, İSKEN
ve Ayas Enerji isimli 4 ayrı firmayla enerji yatırımlarına
devam etmekte iken 30un üzerinde ana sektörü doğrudan etkileyen,
yaklaşık 150 bin kişiye de doğrudan istihdam sağlayan
akaryakıt sektöründe de faaliyet göstermek amacıyla Güzel Enerji ve
Milangazı bünyesine 2020 yılında katmıştır. Zaten
1990 yılında Elf markasıyla akaryakıt sektöründe faaliyet
göstermiş olan OYAK, 2002 yılında çekildiği akaryakıt
piyasasına bu satın alma işlemiyle tekrar geri dönmüştür.
Total firması,
İYİ Partinin iddialarını dayandırdığı
bir gazetecinin ifadelerinin aksine devletin resmî kurumu EPDKnin 2015
yılı verilerine göre yüzde 5,5 olan pazar payını EPDKnin
2020 yılı raporuna göre 5,88e çıkarmıştır.
Aslında bu satın alma işlemiyle OYAK akaryakıt
pazarında yüzde 100 yerli bir firma olarak faaliyet gösterecektir. Bu
sayede OYAKın akaryakıt sektöründe faaliyet gösteren en büyük ilk 5
firma içerisinde OPETten sonra ikinci yerli firma olarak yerini alacak
olması da millî ekonomimiz açısından oldukça önem arz
etmektedir.
Sayın milletvekilleri,
sonuçta bu bir ticari alışveriş; taraflar ise ülkemizde faaliyet
gösteren binlerce özel sektör firmalarından 2 tanesidir. Taraflar
yıllarca sanayinin, üretimin ve istihdamın içerisinde yer almakta,
özellikle OYAK Grubu, OYAK Renault, OYAK Çimento, Ereğli Demir ve Çelik
gibi kritik sektörlerde faaliyet göstermektedir. 2020 yılı
rakamları itibarıyla 73 milyar Türk liralık bir hasılata,
157 milyar Türk liralık bir varlığa sahip olan OYAK Grubunun,
bütün hamlelerini kısa ve uzun vadeli ticari kurallara göre yapmaları
gerektiğini bilen profesyonel bir ekiple
çalıştığına inanıyor; bu vesileyle İYİ
Partinin Meclis araştırması açılması teklifine aleyhte
oy kullanacağımızı belirtiyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ
Parti grup önerisini oylarınıza sunacağım.
IV.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, yoklama talebimiz var efendim.
BAŞKAN Yoklama
talebiniz var.
Yoklama talebinde bulunan
arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim:
Sayın Özel, Sayın Sümer, Sayın Gaytancıoğlu,
Sayın Kaya, Sayın Özer, Sayın Emre, Sayın Bülbül,
Sayın Özdemir, Sayın Şahin, Sayın Arık, Sayın
Budak, Sayın Sarıbal, Sayın Yıldız, Sayın
Şeker, Sayın Serter, Sayın Kılınç, Sayın
Başevirgen, Sayın Berberoğlu, Sayın Tutdere, Sayın Antmen.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
16.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 16.15
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
IV.- YOKLAMA
BAŞKAN - İYİ
Parti grup önerisinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ Parti Grubunun, Sakarya Milletvekili Ümit
Dikbayır ve arkadaşları tarafından, OYAKın Demirören
Holdinge ait Total isimli firmayı siyasi baskıyla zarar etme
pahasına satın alması iddialarının
araştırılması, siyasi baskı iddialarının
incelenmesi, varsa usulsüzlüklerin tespit edilmesi amacıyla 23/6/2021
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Temmuz 2021 Cumartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Necdet İpekyüz ve
arkadaşları tarafından, şehir hastanelerinin
sağlık sistemi üzerindeki etkilerinin araştırılarak
kapatılan hastanelerin yerlerinde yeniden açılmaları için
yapılması gerekenlerin araştırılması
amacıyla 12/7/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17
Temmuz 2021 Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
17/7/2021
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
17/7/2021 Cumartesi günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
12 Temmuz 2021 tarihinde,
Batman Milletvekili Necdet İpekyüz ve arkadaşları
tarafından (13.564 grup numaralı) şehir hastanelerinin
sağlık sistemi üzerindeki etkilerinin araştırılarak
kapatılan hastanelerin yerlerinde yeniden açılmaları için yapılması
gerekenlerin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
17/7/2021 Cumartesi günkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini
açıklamak üzere Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.
Buyurunuz Sayın
İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET
İPEKYÜZ (Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sağlıkta dönüşüm ve dönüşüm derken aslında
yapılan işlem tümüyle bir ranta dönüşüm. Neden?
Sağlığın tanımı sadece hastalanma değil, bir
engellilik hâli değil, sosyal, ruhsal, bedensel tam iyilik hâli ama
aynı zamanda dünya şunu tartışıyor: Siyasal anlamda da
tam iyilik hâli. Niçin? Siz sağlıkta siyasi olarak tercihinizi
yurttaştan yana koyarsanız iyilik hâli, koymazsanız ranta dönük
bir işlem olur.
Neydi? Dönüşümle beraber
büyük büyük hastaneler yapılacak ve en başta entegre deniyordu, sonra
şehir hastanelerine dönüştü. Neydi? İlk entegre
denildiğinde, özelleştirilme olduğunda, dönemin
Başbakanı İstanbulda bir özel hastanenin
açılışında şöyle konuştu: Bize hastane
yapın, Şişli Etfali size verelim, orayı AVM yapın.
Oradan buraya geldik. Nedir? Hastaneleri ranta dönüştürdük. Ne oldu?
Şehir hastaneleri açılmaya başlandı ve 2020
yılında Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca dedi
ki: Biz bunu bütçemizden yapalım. Niye bunu yapıyoruz?
İngilizler yaptılar, başarılı olamadılar. Neden
başarılı olamadılar? Çünkü para yetişmiyordu.
Şehir hastanesi denilen şey, yap-işlet denilen şey,
kamu-özel iş birliği denilen bir ortaklık ve şirketlere
devirdir.
Türkiye'deki şu anda
açılan 10 tane şehir hastanesinin yüzde 70ini 4 tane şirket
yönetiyor. Geçenlerde ne oldu? Rönesans firması, Danimarkalı bir
şirkete işletme haklarını devretti; hiç kimsenin bilgisi
yok. Ne diyorlardı? Siz ne derseniz deyin söke söke alırlar. ama
söke söke almak bu değil,
yurttaş sizin yüzünüzden çatır çatır ödemiş oluyor ve
borçlanıyor.
Öyle bir hâle geldi ki
şehir hastanesi dediğiniz yerler; şehrin dışında,
yoksul gidemiyor, yurttaş gidemiyor, emekçi gidemiyor, çalışan
gidemiyor. Öyle bir yere yapmışsınız ki binası var, yemeğini, temizliğini, temizlik dışında
otoparkını, laboratuvarını, görüntü hizmetlerini kiraya
vermişsiniz ama nasıl? Döviz üzerinden ve defalarca istememize
rağmen sözleşmeyi bilemiyoruz, söylemiyorsunuz ve bu devirlerle
beraber vatandaş giderek yoksullaşıyor, hastaneye gidemiyor ve
ne oldu? Arkadaşlar, birçok kez burada, şehir hastanelerinin geçirdiği
aşamalar dile getirilirken hiç dikkate alınmadı ve pandemide
şunu gördük: Bütün hizmetler şehir hastanelerine devredildi. Niçin?
Garanti verilmişti, hasta sayısı artsın diye ama pandemi
dediğiniz yataklı hizmet değil, hastane hizmeti değil
birinci basamak sağlık hizmetidir; önlemektir, epidemiyolojidir,
filyasyondur; sonra günaydın der gibi bu keşfedilmiş oldu, bu
hizmete dönüldü. Önemli olan insanların hastalanmaması ve hastaneye
gitmemesidir. Birçok hastane atıl durumda kaldı ve neye dönüştü?
O zaman kapatalım. Neden? Kapatmazsak şehir hastanelerine
gidilemeyecek. Türkiyenin bir taraftan nüfusu artıyor, hastanelere
ulaşım çok önemli çünkü sağlığın
erişilebilir olması lazım. Sağlıkta ulaşım
olmazsa bir sıkıntı çıkar. Arkadaşlar, Ankara'da 6
hastanenin yeri dışında Atatürk Eğitim ve Araştırma
Hastanesi 2004 yılında açılmıştı, şu anda
-VIP hizmeti için düşünülmüştü- depreme dayanıksız diye
kapatılıyor, yıkılıyor. Yüksek İhtisas Hastanesi,
Dışkapı Hastanesi, Ankara Numune Hastanesi yok. Ankarada HAP
diye Hastanemi Açın Platformu oluşturuldu, 121 tane sivil toplum
örgütü çalışıyor, dikkate alınmıyor, hiçbir şey
yapılmıyor ama kapatmak için ellerinden gelen çaba harcanıyor.
Orası da şirketlere devredilmek isteniyordu, ticari alana dönüştürülmek
isteniyordu. Erişim olmadığı gibi bilgi de yok.
Bizim geldiğimiz
aşamada, bir de İstanbulda bir yerden söz etmek istiyorum;
Şişli Etfal Hastanesi. Şişli Etfal Hastanesi
dediğinizde, sadece ismi Şişli Etfal diye geçmiyor
Şişli Hamidiye Etfal Hastanesi diye geçiyor. Etfal ne demek
arkadaşlar? Etfal çocuk demek. Şişli Etfal Hastanesi niçin
açılıyor? II. Abdülhamitin 7 aylık kızı Hatice Sultan
kuşpalazından, difteriden yaşamını yitiriyor ve diyor
ki: Ne yapalım? O dönem rant için değil; padişahlar,
eşleri, çocukları vakfetmek için, kendi ceplerinden, gelirlerinden,
sarayın sermayesinden verip almak için değil, vermek için, ücretsiz
yararlanılsın diye hizmet veriliyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla)
Bazen çeşme, bazen cami, bazen okul gibi hizmetler
Ve diyorlar ki:
Madem kuşpalazından yaşamını yitirdi, çocuk hastanesi
olsun, Hamidiye Etfal Hastanesi olsun. ve yıllarca çocuk
yanığı konusunda, çocuk cerrahisi konusunda, sonra kanser
cerrahisi konusunda sadece İstanbul için, Şişli için değil,
Türkiyenin birçok ilinden hasta gidiyordu. O dönem ne demişti, 2004te?
Kapatalım, AVM yapın. Şu anda Şişli Etfal Platformu,
bisiklet turnuvasından, resim sergisinden, basın açıklamalarından,
sivil toplum örgütü ziyaretlerinden, siyasi parti ziyaretlerinden buraya kadar
geldiler; hiç kimse bir açıklama yapmıyor hastanenin ne
olacağı konusunda. Şeffaflıksa, gelin, orayı beraber
düzeltin. Zamanında yapılan, yüz yirmi iki yıl önce yapılan,
hayır için yapılan, yurttaşların ücretsiz hizmet
alması için yapılan bir yeri siz kapatıyorsunuz; bir
tarafını Sarıyere, bir tarafını Seyrantepeye
gönderiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Devamla)
Son bir selamlama
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın İpekyüz.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla)
Bitiriyorum.
Böyle
yaptığınız sürece siz hiçbir zaman
Sağlıktan
tasarruf diye baktığınızda -özgürlükleri kestiğiniz
gibi- sağlığı da şirkete dönüştürmüş
olursunuz.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - İYİ Parti
Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Aylin Cesur.
Buyurunuz Sayın Cesur.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şehir hastaneleri
konusunu ve uyguladığınız sağlık
politikanızın yanlışlıklarını daha önce pek
çok defa bu kürsüde anlattık, farklı şekillerde dile getirdik.
Aslında dünya diyor ki: En verimli hastane modeli 200 ila 600 yatak, siz
yatak sayısı 1.300e varan hastaneler yaptınız. Ankara
Şehir Hastanesinde bir poliklinikten diğerine gitmek aslında
neredeyse yarım saat sürüyor, düşünün geri kalanını.
Şehir merkezlerinden uzaktalar, ulaşım ayrı bir sorun;
bunları hep defalarca dile getirdik. Mesela Bursa Şehir Hastanesi bir
dağın tepesinde, hani Mudanya'ya Bursa'nın bazı
mahallelerinden daha yakın. Ankara Numune Hastanesi kapandı,
Keçiören'deki meslek hastalıkları hastanesine gitmeye
başladı hastalar; hâlbuki oranın amacı meslek
hastalıklarına yönelikti, başka bir şekilde hizmet vermeye
başladı, amacından saptı hastane mecburen
açığı kapatmak için. Çoğu hastaneye vakalar çok geç
kalıyor, acillere çok geç ulaşıyor ve şehir hastaneleri
kurulurken aslında kapatılan hastanelerin
kapatılmasının ne kadar yanlış olduğunu, Numune
Hastanesinin kapatılmasının ne kadar yanlış
olduğunu defalarca burada söyledik. Ben de Numune Hastanesinde
çalışmış bir hekim olarak gerçekten çok üzülüyorum. Sonra
mecbur kaldınız, yeniden açtınız hastaneyi.
Etlik ve Bilkent Şehir
Hastaneleri için Ankara'da 11 tane hastane kapatılıyor değerli
arkadaşlar yani durumun vahametini görün diye söylüyorum. Şimdi, bu 2
hastanenin sağladığı yatak sayısı 7.300 ama
kapatılan hastanelerin yatak sayısı 7.150 yani bu kadar eziyete
ve bütçeye katlanarak bu kadar çok hadiseye 150 yatak için mi başvuruldu?
Bu da akıl alır bir şey değil. Şimdi, hastanelerin
doktorları başka yerlere çekildi, ilçelerden doktorlar oralara gitti,
şehir hastanelerine; ilçeler doktorsuz kaldı. İlçelerdeki
insanlar merkeze gidip orada tedavi olmak, rapor çıkarmak, otellerde
kalmak zorunda kaldılar. Var, var, var; o kadar çok handikabı var ki
ve salgında pandemi hastaneleri ilan ettiğiniz birimler birbirine
karıştı, birçok yanlış üst üste geldi, domino taşları
gibi arka arkaya dizildi hepsi. Acil ameliyatlar, önemli sağlık
sorunları ertelendi. Aslında daha fazla sayıda küçük
hastanelerimiz olsaydı hastaneler ihtiyaca göre bölünebilirdi mesela, tam
tersini yaptınız siz.
Şimdi, buraya kadar
sizin beceriksiz sağlık yönetiminiz diyelim ama bundan sonra
söyleyeceklerim hadisenin- neden yaptığınızla
alakalı, işte, bütçe kısmı geliyor burada. Şimdi,
gelecek nesillerin bütçe hakkını ipotek altına alan bir projedir
şehir hastanesi ve burada İngiliz mahkemelerini önce yetkili
kıldınız, sonra hasta garantisi adı altında bir
kılıf icat ettiniz ve bu hastanelere sürekli para ödemenin yolunu
açtınız. Şartları görmek istiyoruz, devletin
kaynağını hesapsız harcayamazsınız. dedik,
ticari sır dediniz. Devleti tüccar yapmışlar,
vatandaşın parasını yandaşa peşkeş çeker olmuşlar.
dedik. Bu yıl hastaneler için öngörülen bütçe 16 milyar 392 milyon lira
dediniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYLİN CESUR (Devamla)
Bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
AYLİN CESUR (Devamla) -
Sağlık bütçesinin yüzde 21i bu ve salgının ortasında
bütçemizin beşte 5ini kira ve hasta garantisi ödemeye
ayırdınız. Önümüzdeki yıl bu pay daha da artacak,
şimdi kasada para bitti.
Şimdi,
Cumhurbaşkanlığı -Yatırım Programında-
genel bütçeden 10 tane daha yeni şehir hastanesi yapma kararı
aldı, bunların toplam maliyeti 10 milyar 104 milyon lira yani 11
şehir hastanesinin bir yıllık kira ve hasta garantisi bedelinden
ucuz. Kendiniz yapabiliyorsanız o zaman neden bunları bu şekilde
yaptınız değerli arkadaşlar?
Şimdi,
Danimarkalılara sattığınız bu hastanelerden 5
tanesini... Yani artık devlet hazinesi bir yerde Danimarkalılara
gitti. Biz bunu ödeyemeyiz. deyince İngiliz mahkemeleri var. dediniz.
Ee, şimdi bağımsızlığımızı
kazandık, yüz yıl sonra yine kapitülasyonlar
karşımızda. Ama biz size rağmen, bütün yanlışlara
rağmen siz bu işi beceremezsiniz de biz yürümeye devam ediyoruz. Biz
yürüyoruz karanlıkları aydınlatır gibi.
Kulaklarımızı Anadolu ezgilerinin uğultusu, arkamıza
bakmadan kararlı yürüyoruz. Yolun başındayız, biliyoruz,
biz yürürken çocuklar ağlıyor, anneler kaygılı
uyanıyor sabahlara. Kararan yarınları aydınlatmak için hiç
durmadan yürüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYLİN CESUR (Devamla)
Ruhumuzda gülümseyen çocukların mırıltısı, biraz daha
azalıyor yürüdükçe...
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Cesur.
AYLİN CESUR (Devamla)
...umutsuz insanların yüreğimizdeki sızısı. Ve yolun
başındayız, biliyoruz, sonunda iyilik olan her yol gibi bir
bardak çay içimi geçecek yorgunluğumuz, bunu da biliyoruz. Bizimle
gülümseyecek bir göz için, bu toprakları vatan yapan bir çift mavi gözün
yolunda, önümüzde göğsünü siper etmiş yürüyen bir cesur kadın,
iyilik yolunda yürüyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum, iyi bayramlar diliyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin.
Buyurunuz Sayın
Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FİKRET
ŞAHİN (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, burada, modası
geçmiş bir yatırım modeli üzerinde konuşmak
açıkçası bana büyük bir acı veriyor. Şöyle ki: Avrupa
ülkelerinin denediği ve sakıncalarını görüp vazgeçtiği
bir modeli, ülkemiz bir laboratuvar olarak, şu anda deneme tahtası
noktasında... Bakınız, bu modeli ilk olarak İngilizler
1990lı yılların sonunda çıkartıyor ve 2000li
yılların başında da terk ediyor. Şu elimde gördüğünüz
grafik, İngilterenin yatırım olarak, kamu-özel iş
birliği modeline sağlık alanında yaptığı
yatırımları gösteriyor. Bakınız, 2007
yılından itibaren İngilterenin artık hiçbir
yatırımı yok ama Türkiyede tam tersi; İngiltere
vazgeçiyor, bu modeli tutuyor, Türkiyeye ihraç ediyor ve biz de onlara kanarak
bu modeli almış ve Türkiyeye getirmiş bulunuyoruz. Hatta 2018
yılında -bakın, elimde yine Avrupa Birliği
Sayıştayının raporu var- Avrupa Sayıştayı
Teknolojinin hızla değiştiği alanlarda -sağlık
da böyle bir alandır- kamu-özel iş birliği modeline
yatırım yapmayın. diyor ama maalesef, işte, AK PARTİ
iktidarı bunu yaptı ve hatta yine bakın, Almanya bizim onda
1imiz oranında yatırım yapmış ve vazgeçmiş ama
siz ne yaptınız? Yabancılara kandınız, getirdiniz bu
sistemi harika bir modelmiş gibi bize dayattınız ve şimdi
ayağımıza prangayı vurdunuz, yirmi beş yıl
boyunca da çoluğun çocuğun gelecek, sağlık
hakkını yabancılara döviz bazında aktarıyorsunuz. Yani
bir hortumlama sistemidir, bir kapitülasyondur ve gelecek nesillerin de
üzerinde vebaliniz var; onu da bilmenizi istiyorum.
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Adana sahra hastanesi ne oldu?
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Bakınız, şöyle: Sayıştay dahi bunu tespit
ediyor. Ben söylemiyorum -Sayıştay 2018-2019 raporlarını
açın- Sayıştay Hiçbir muhasebat yönetmeliğine, hiçbirine
uymuyor. diyor. Yani hesabı kitabı belli değil; kime ne
ödediğiniz, ne aldığınız, nasıl olduğu belli
değil. Kendi rakamlarınızla söyleyeceğim, çok fazla rakama
boğmayacağım: Sadece bir yıllık kira ve hizmet
ödemesiyle o hastaneyi yapıyorsunuz, bir yıllık
Bakın,
kendi hesabınızla söylüyorum: Sağlık
Bakanlığının yayımlamış olduğu mali
tablolara göre, sadece bir yıllık kira ve hizmet ödemesiyle hastaneyi
yapıyorsunuz. Şimdi hepinize soruyorum: Neden yirmi beş yıl
ödeme yapıyorsunuz? Neden yirmi beş yıl ödeme yapıyorsunuz?
Yazık değil mi çoluk çocuğa? Döviz bulamıyoruz.
diyorsunuz ama yirmi beş yıl boyunca bu çoluk çocuğun
hakkını götürüp elin İngilizine teslim ediyorsunuz. Zaten
doğru bir yatırım modeli olmuş olsaydı
Sağlık Bakanı tutup da 2019 bütçesinde açıklamazdı.
Efendim, bu finansman modelinin de ayrı bir yükü var, o yüzden biz
vazgeçtik. 10 tanesini genel bütçeden yapacağız. diyor. Hangisi
doğru? Genel bütçeden yapacağınız mı doğru, yoksa
kamu-özel iş birliği modeliyle yapacağınız mı
doğru? (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Şahin.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Bu yıl da üstelik, bir hastaneyi daha genel bütçeye
aldınız.
Arkadaşlar, siyasi
olarak söylemiyorum; 2 çocuk babasıyım, çocuklarımın
geleceği için söylüyorum, üzerimde vebal var: Çoluğumuzun
çocuğumuzun hakkını götürüp teslim ediyorsunuz, gözünüzü seveyim
vazgeçin.
Bakın, şu anda bir
mücbir sebebimiz var -biraz sonra maddede de konuşacağım,
ayrıntısını aktaracağım- mücbir sebep pandemidir.
Gelin, mücbir sebep sebebiyle bu sözleşmeleri, vazgeçirelim, yenileyelim
ve döviz ödemesini de bırakalım.
Bakın, elimde ticari
sır diye sakladığınız belge var, birazdan
ayrıntısını söyleyeceğim. Necdet Bey, işte,
ticari sır burada kardeşim. Nedir biliyor musun? Sağlığı
tutup şirketlere teslim etmişsiniz, yabancılar sömürüyor;
burada, burada, ayrıntılarını anlatacağım. (CHP
sıralarından alkışlar) Ama bakın, Dünya
Sağlık Örgütü Pandemi bitti. dediği an bu fırsatı
kaçırmış olacağız ve bu hastanelerin yükü yirmi
beş yıl üzerimizde kalacak. Hepinize söylüyorum: Hepinizin üzerinde
çoluğunuzun çocuğunuzun vebali var.
Bu sistem sürdürülebilir
değil ve bizim iliklerimizi sömürüyor sevgili arkadaşlar. Siyasi
olarak söylemiyorum. Bakın, uzun zamandır çalışıyorum,
inanın, ben depresyona gireceğim bu kadar hesaptan. Hepinize tek tek
hesapları verebilirim; getirin; kendi hesaplarınızı
üstelik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Sağlık Bakanlığının
yayımladığı mali tablolar ile Cumhurbaşkanlığının
yatırım programında yayımladığı
rakamları yan yana koyalım, bakın, siz de göreceksiniz.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Sahra hastanesi ya, Adana sahra hastanesi ne oldu?
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Sevgili kardeşim, söylüyorum, siyasi
konuşmadım.
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Ya, sen siyasi konuştun.
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Yaşarcığım, bak, siyasi
konuşmadım diyorum. İstersen dur, beş dakika sonra
konuşacağım.
ORHAN SÜMER (Adana)
İsmail Bey cevap verecek şimdi, sen söyleme. Sen oradan niye
İsmail Bey konuşacak sizin adınıza.
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Biraz sonra kanun maddesi konuşulurken
ayrıntısını söyleyeceğim. Bak, siyasi
konuşmuyorum diyorum.
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Ya ne konuşuyorsun?
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın
İsmail Tamer.
Buyurunuz Sayın Tamer.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL TAMER (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhinde grubum adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, aslında,
hafızayıbeşer nisyan ile malüldür. 2002 yılı öncesini
siz unutsanız da ben size yine hatırlatacağım.
Sağlıktaki o günkü durumu tekrar göz önüne sermem lazım ki
bugünlere nasıl geldik, şehir hastaneleri ne diye kuruldu
Ve bugün
için sağlıkta Dünya Sağlık Örgütünün son dönemde pandemide
gıptayla baktığı, tüm ülkelere örnek gösterdiği bir
Türkiyeye tu kaka yapmanızı, şehir hastanelerine tu kaka
yapmanızı hakikaten hayretle karşılıyorum.
AYLİN CESUR (Isparta)
Pandemiyi en kötü yöneten ülke seçti Dünya Sağlık Örgütü, ne
diyorsunuz ya?
İSMAİL TAMER
(Devamla) Bunu savunan, burada konuşan arkadaşlarım doktor
arkadaşlarım; onlar, 2002 yılı öncesinde de doktorluk yaptılar.
Hastanelerde koğuş sistemini hatırlayın; 6 kişilik
yataklar, refakatçi yok. Bakın, bugün şehir hastaneleri nitelikli
yataklar hâline geldi. 13 tane şehir hastanesi yaptık; bugün,
yaklaşık 18 bin tane nitelikli yatak... Yapılan her şehir
hastanesinde yüzde 70 1 kişilik yataklar. Yani bu nedir? 30 metrekare
içerisinde hasta başı monitörü, yataklar, refakatçi yatakları,
televizyonu, banyosu, tuvaletiyle hastanın insan gibi yatabileceği
bir konumdayken siz neyi söylüyorsunuz? Yazıklar olsun! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) 2002 yılı öncesindeki o durumu bilmeden bugünkü
şehir hastanelerine laf atmak bana göre anlamsızdır; doktor
olarak ben size bir şey diyemiyorum. Ben 1 yatakta 2 kişi yatırdığımı
çok iyi hatırlıyorum değerli arkadaşlar, cerrah olarak çalıştığım
dönemde 1 yatakta 2 kişi yatırıyordum. Niye? Yer yok. Hasta
refakatçileri rezalet durumdaydı.
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Hastane yoktu.
İSMAİL TAMER
(Devamla) O açıdan, Cumhurbaşkanımızın
önderliğinde hayalim dediği aşkım dediği
hastaneleri hizmete soktuk, sokmaya devam edeceğiz. Hiç kimse bunun aksini
iddia etmesin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYLİN CESUR (Isparta)
Ömrünüz yetmez, ömrünüz.
İSMAİL TAMER
(Devamla) Burada bazı arkadaşlarımız klinisyen, onlar
hasta bakmamış olabilirler ama hasta bakan her doktor 2002
yılı öncesini bilmeli.
AYHAN EREL (Aksaray)
İsmail Bey, hayallerinizi niye sattınız?
İSMAİL TAMER
(Devamla) Hastanelerin, SSK hastanelerinin durumunu hepiniz çok iyi
biliyorsunuz; geceden hasta kuyrukları olurdu ki muayene olalım diye,
geceden hasta kuyruklarına 3 kişi gelirdi ki biri röntgen
sırasına, diğeri ilaç sırasına girecek, öbürü de
doktorların sırasına girecekti.
O zaman doktorlar ne
yapıyordu biliyor musunuz Aylin Hanım? Bakarak reçete yazıyordu;
muayene yok, muayene yapamıyorlardı. Neden? Ortam yetersizdi, fiziki
şartlar yetersizdi. Onun için şehir hastaneleri bizim baş
tacımızdır.
AYLİN CESUR (Isparta)
Hepsi rant kaynağı sizin için, iyi bir rant kaynağı.
İSMAİL TAMER
(Devamla) Evet, o gün için kamu-özel ortaklığı ön
plandaydı, bugün itibariyle de kamu-özel ortaklığını
bir tarafa bıraktık, kendi genel bütçemizden hastanelerimizi yapmaya
çalışıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYLİN CESUR (Isparta)
İyi bir rant kaynağı yaptınız.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
İSMAİL TAMER
(Devamla) Bakın, kesinlikle şunu ifade etmek istiyorum: Bir kere,
eskiden doktorluk yapan bir arkadaşımızın özellikle de
şu pandemi döneminde şehir hastanelerinin önemini görüp
İtalya
iflas etti -Almanya hariç, doğru, onlar biraz daha iyiydi- İngiltere
iflas etti, Fransa iflas etti, İspanya iflas etti.
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Amerika iflas etti.
İSMAİL TAMER
(Devamla) Ama Türkiyede hiçbir hasta dışarıda
bırakılmadı; hepsi adam gibi, pandemi dolayısıyla da
yapıldı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYLİN CESUR (Isparta)
En kötü vaka bizdeydi, en kötü vaka.
İSMAİL TAMER
(Devamla) Ankaradaki hastanelerin kapatıldığını
ifade ediyorsunuz. Buradaki şehir hastanesinde 5 tane transplantasyon
ameliyatı aynı anda yapılıyor. Nerede, hangi ülkede var
böyle bir imkân? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYLİN CESUR (Isparta)
Numuneyi neden açtınız?
İSMAİL TAMER
(Devamla) Çalışan doktorlar için söylüyorum: Doktorlar bizim
baş tacımız, sağlık çalışanları bizim
baş tacımız. Onlara pandemi döneminde vermiş oldukları
emekler için ayrıca teşekkür ediyorum, hepsine buradan
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İSMAİL TAMER
(Devamla) O açıdan, şunu ifade etmek lazımsa, siyasi olarak
bir şeyler söyleyebilirsiniz ama görüp de görmezlikten gelmek bana göre
yanlıştır; kesinlikle karşıyız.
Bu önergenin aleyhinde oy
vereceğimizi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Tamer.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
SALİH CORA (Trabzon)
Bu kadar güzel konuşmanın ardından ne diyeceksiniz Sayın
Özel?
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özel
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kayseri Milletvekili
İsmail Tamerin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, iki yönlü talebim var; bir tanesi, hatibime
karşı O dönemlerde doktorluk yapıyordunuz, bir de bunları
söylemiyorsunuz. deyip Yazıklar olsun! diye bitirdiği
kısmı. Kendisinin doğrudan şahsına
sataşılmıştır, o hakkı kullanacak.
Ben bir tek şeyi
söyleyeceğim Sayın Cora, hiç tartışmasız. Sayın
İsmail Tameri dinledik; Adalet ve Kalkınma Partisinin Sayın
Genel Başkanı, Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel
Başkanını, Genel Başkanımızı, kendisinin
bürokrat olduğu bir dönemde, Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarda
olmadığı bir dönemde SSKnin açıklarından sorumlu
tutarak bir siyaset yürütüyor, hepimiz biliyoruz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Şimdi, Sayın İsmail Tamer
kürsüye geldi, 2002 öncesi dönemde Kayseride gördüğü hastanelerden ve
sağlık sisteminden şikâyet etti; kendisinin dönemin Kayseri
Sağlık Müdürü olduğunu hatırlatırım. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Sayın Başkan, sataşma var.
SALİH CORA (Trabzon)
İsmail ağabey müdür olmasa daha kötü olacaktı.
BAŞKAN
Tamamlayınız efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, İç Tüzük 69a göre şahsına
açıkça saldırılan milletvekilimin kürsüden cevap
hakkını talep ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Balıkesir Milletvekili Fikret Şahinin, Kayseri
Milletvekili İsmail Tamerin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, yirmi yedi yıl,
şerefli bir şekilde, hekim olarak devletimize hizmet ettim; aynı
zamanda da döneminde Balıkesir Tabip Odası
Başkanlığı da yaptım.
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Doğruları söyle ama.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Şimdi, tabii, ben hiçbir zaman özel hastane patronu
olmadığım için İsmail Bey gibi
konuşamayacağım; kendisi özel hastane patronu olduğu için
böyle konuşuyor tabii ki, mecbur olduğundan dolayı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, kendisine
söylüyorum; bakın, 13 tane şehir hastanesiyle 6.117 tane yatak
kazandınız, 6.117
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Ama nitelikli yatak hepsi.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) İsmail Bey, bakın, sizin istediğiniz bir kanalda
buyurun program yapalım. Hodri meydan! Bakanınız da gelsin,
Sağlık Bakanı ve siz gelin, ben de orada
(CHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Her zaman, açık açık. Seninle değil, Genel
Başkanınızla da yaparım ben.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Bakın, siz vatandaşı burada
kandırıyorsunuz.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Genel Başkanınız da gelsin, Genel
Başkanınız
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Bir dakika, söyleyeceğim, söyleyeceğim.
Siz üç yıllık
kirayla
Tam 55 tane 500 yataklı devlet hastanesinin parasını üç
yıllık kira olarak verdiniz. Bakın, hesap burada.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) O yatak sayılarını izah et, nitelikli
yatağı izah et.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Üç yıllık kirayla ve elinizde 6.117 yatak var. Eğer
ki bu kira yerine siz devlet hastanesi yapmış olsaydınız,
27.750 tane yatağınız olurdu ve pandemiyle çok daha iyi mücadele
ederdiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Çok iyi mücadele ettik biz.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Siz hesap falan bilmiyorsunuz, vatandaşın
parasını sömürtüyorsunuz.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Biz ettik, çok iyi mücadele ettik.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Evet, çok çok
Bakın,
yaptığınız hastanelerin mesafeleri bir saat uzaklıkta;
vatandaş yolda ölüyor, haberiniz yok. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Hiç alakası yok!
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Doğru değil, yanlış söylüyorsun!
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Böyle hekimlik mi olur ya!
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Hiç alakası yok!
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Sen cerrahsın, bak, ben de cerrahım; dakikaların
önemi var.
Benim doktor
arkadaşlarım diyor ki: Ben acile gidene kadar yirmi dakika sürüyor,
hasta ölüyor. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Evet, 3.700 yataklı
hastane olur mu ya? 3.700 yataklı hastane
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Her hastane kendine has özellikli.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) İnsanlar birbirini bulamıyor, hastanede konum
atıyorlar birbirlerine.
İSMAİL TAMER (Kayseri)
Hiç alakası yok!
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Bak, İngiltere burada. Bak, İngiltere ne
yapmış? Diyor ki: Hastanelerimizi verin bize. Vatandaş iki gün
sonra sokağa dönecek böyle ve diyecek ki: Hastanemizi verin. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Var mı bir yatırımınız?
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Hiç söylemeyin.
Bakın, on gün önce
-bakın, hekim ve milletvekiliyim- bir yakınım, evet, bir kanser
cerrahisi olacak, yaptıramadı devlet hastanesinde Beyefendi,
yaptıramadı. Özel hastanenin faturasını vereceğim.
Sistem bu, sistem bu! Yazık ya! Evet, faturayı vereceğim,
faturayı vereceğim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Şahin.
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Ama tabii, siz patron olduğunuz için böyle
konuşmak zorundasınız, başka şey yok.
MUHAMMET NACİ
CİNİSLİ (Erzurum) Erzurum da aynı, Erzurum; hepsi
aynı!
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Oluç.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Kayseri
Milletvekili İsmail Tamerin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller,
şimdi, iki konuya çok kısa değineceğim. Tartışma
neden şehir hastanesi yapıyorsunuz tartışması
değil sadece, neden dolar ve euroyla bu iş için
borçlanıyorsunuz? Neden 10 liraya yapılacak işi bin liraya
yaptırıyorsunuz? Neden halkın sağlık
ihtiyacını şirketlere peşkeş çekiyorsunuz?
Tartışılan konu bu. Dolayısıyla geleceğimizi
ipotek altına alıyorsunuz. Yani
tartıştığımız konu bu. Yoksa ya niye hastaneler
yapıldı, yataklar yapıldı, insanlar sağlık
hizmeti alamasın diye bir şeyi tartışmıyoruz. Hamaset
yapıyorsunuz, onu bir kenara bırakalım.
İkincisi: Ya, burada bir
soru sorduk, Şişli Etfal Hastanesi. Şişli Etfal Hastanesi
onlarca yıldır İstanbulda hizmet veren, sadece Şişli
ilçesine değil İstanbulun her yerine hizmet veren, ayrıca
Türkiyenin de her yerinden insanların geldiği, tedavi olduğu
çok önemli kamu kurumu. Şimdi, bu kamu kurumu binası deprem
açısından riskli.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Aynen öyle.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Aynen öyle
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Toparlıyorum efendim.
Binası riskli, bu
binanın yenilenmesi gerekiyor. Peki, Taksimde de İlkyardım
Hastanesi vardı; bina yenilendi, tekrar hastane olarak açıldı.
Şimdi, soruyoruz. Şişlide, Şişli ilçesinde binlerce insan
imza toplamış, Sağlık Bakanlığına getirip verdiler
ve soruyorlar, diyorlar ki: Ya, bu araziye ne yapılacak, ne? Biz arazide
Şişli Etfalin yeniden yapılmasını istiyoruz ve bir
kamu hastanesi olarak hizmet vermesini istiyoruz. Soruyorlar, hiçbir yerden
cevap alamıyorlar. Sağlık Bakanlığına gelip soruyorlar,
alamıyorlar; başkalarına soruyorlar, alamıyorlar; iktidara
soruyorlar, alamıyorlar. Cevap yok. Neden? Bir vakfa peşkeş
çekilmiş, ne yapılacağı belli değil. Bunun
cevabını verebiliyor musunuz? Yok. Susuyorsunuz; hamaset, hamaset
Ne
yapılacak Şişli Etfalin yerine? Hastane mi, AVM mi? Hastane kamu
hastanesi mi olacak, özel mi olacak? Bunun cevabını verin.
BAŞKAN Sayın
Tamer, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
30.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin, Manisa Milletvekili
Özgür Özel ile İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum.
Bir kere şunu ifade
edeyim: Özellikle Değerli Özgür kardeşim, benim Başhekimlik
yaptığım dönemde Kayserideki sıkıntılı
hastaneleri en iyi Çetin kardeşim bilir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hangi
yıllar?
İSMAİL TAMER
(Devamla) Ben, 2003 ile 2009 yılları arasında yaptım ve o
dönemde Kayseride sağlığı on adım daha ileriye
götürdüm. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Hiç
kimsenin yapmadığı, hâlâ Türkiyede örneği olmayan bir
geriatri hastanesi açtım. Yine, 100 yataklı psikiyatri hastanesi
açtım.
SALİH CORA (Trabzon)
Kemal Beye rağmen.
İSMAİL TAMER
(Devamla) Orada AMATEM yoktu, gönderdim hastaları
yatıramadılar, bir hafta içinde AMATEMi kurdum. Onun için sen
Kayserideki sağlık
Bakın, 18 bin metrekare kapalı
alanı olan, üzerine helikopter inen, Türkiyede örneği olmayan bir
acil yaptım; hâlâ çalışıyor.
AYLİN CESUR (Isparta)
İyi de konu siz değilsiniz, soru başka.
İSMAİL TAMER
(Devamla) Onun için Kayseri ve benimle ilgili biraz daha
araştırırsan çok daha iyi olur değerli kardeşim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Eleştirdiğin dönemdeki görevin ne?
İSMAİL TAMER (Devamla)
Ama şunu ifade edeyim: Bakın, şehir hastanelerine karar
verdiğimiz dönemde ben de o zaman Sağlık
Bakanlığının içerisinde yakın
çalışıyordum. 7 ilin koordinatör başhekimiydim. O zaman bu
hastaneleri yapacak maddi imkânı yoktu ülkenin. O yüzden böyle bir sisteme
gidildi, kamu-özel ortaklığı o zaman tercih edildi; şimdi
de -Bakanımızın açıkladığı gibi- artık
genel bütçeye kaydırıldı.
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) 5 tanesi devam ediyor Kayseride, 5 tanesi devam ediyor.
İSMAİL TAMER
(Devamla) Bizim amacımız sadece neydi, biliyor musunuz? Türk
halkına, Türk hastalarına, bu insanlara en iyi sağlık
hizmetini vermekti; onu da veriyoruz zaten.
Pandemi döneminde tüm dünya
gördü ki Türkiyede hiçbir hasta dışarıda kalmadı, hiçbir
hasta banklarda ölmedi, çöp tenekelerinden cesetler toplanmadı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Onun için size şunu
ifade ediyorum: Kesinlikle, şehir hastanelerini de biz yapmaya devam
edeceğiz. Bu ülkenin insanlarına hizmet etmeye devam edeceğiz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Arkadaşlar, sağlık konusunda konuşunca ayıplıyor
vatandaş, yapmayın bari.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Özel.
31.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kayseri Milletvekili
İsmail Tamerin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Sayın Başkan, bir daha bir daha aynı şeyleri söylüyor.
Birincisi, sorulan net
sorulara net cevap verilmedi, Şişli Etfalle ilgii soruya. İki:
Zaman treninin içinde bir geriye gitme var, indiği istasyonda da
zamanın getirdiği yerle övünme var; bunu görmek lazım.
Üçüncü husus şu: Çok
basit bir şey söylüyoruz, bürokrasi eğer açıktan -bürokrasi kötü
yönetimden, ondan bundan, bürokrasi yaşanan kötü şeylerle ilgili-
hesap verecekse hesabını ver. Eğer sorulmayacaksa bize de
sormayın. Buradaki çelişkiyi vurguluyoruz.
İsmail Bey'in
devamlı yapılan işlerle ilgili övgü dolu sözler söylemesini
anlıyorum iktidar refleksiyle ama o zaman SSKdeki açıkların
hesabını Genel Başkanımıza soranları
alkışlarken avuçlarınız patlamayacak.
Teşekkür ederim efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
İpekyüz, 60a göre size yerinizden söz veriyorum.
Buyurunuz efendim.
32.- Batman Milletvekili Necdet İpekyüzün, Kayseri Milletvekili
İsmail Tamerin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Yani aslında bizim
anlatmak istediğimiz Niçin hastane yapıyorsunuz? değil;
hastane yapılsın. Bir: Hastalığı önlemek için birinci
basamağı unutmayın. İki: Sağlıkla ilgili
finansmanı, parayı nasıl çözüyorsunuz? Bakan bile dedi ki:
Artık vazgeçiyoruz, bütçeden
Bunun kirasını dövizle kim
veriyor? Siz mi veriyorsunuz, biz mi veriyoruz?
Bir diğeri,
Şişli Etfali örnek gösterdik. Şişli Etfalde padişahlar
bile kendi bütçelerinden hayır için veriyorlardı. Şimdi diyorlar
ki: Biz size verelim, AVM yapın, ticari alan yapın. Orayı onarmak
varken, orayı düzeltmek varken
Niçin açıklamıyorsunuz? Para pul
işlerini saklıyorsunuz ama hastalık için otelcilik gibi
hizmetler söylüyorsunuz. Otelleri kimlerin yaptığı da belli,
nasıl çöktüğü de belli. Finansmanı nasıl çözüyorsunuz, bize
açıklayın. Bu paraları kim ödüyor, bize açıklayın.
Bunu açıklamadığınız sürece geleceğimizi tehdit
ediyorsunuz.
BAŞKAN Sayın
Demir
33.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA DEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi, bu,
Şişli Etfalle ilgili görüşmeler bana yaklaşık on
yıl önce Çapa ve Cerrahpaşayla ilgili yapılan
konuşmaların aynısını hatırlatıyor. O
dönemde de Çapa ve Cerrahpaşa yerine Hasdalda yapılacak muazzam bir
üniversite hastanesi yapıldıktan sonra Çapa ve Cerrahpaşa AVM
olacak. veya işte Özel şirketlere peşkeş çekilecek."
diye çok konuşulmuştu. Hatta üniversitenin kendi içinde de bu tür
şeyler konuşuldu ama şimdi, hem Hasdalda muhteşem bir
hastane yapılıyor hem Çapa ve Cerrahpaşa yine fonksiyonunu
koruyacak. İnşaatlar devam ediyor yani Cerrahpaşada da hastane
devam ediyor, Çapada da şu anda o projeler devam ediyor.
Aynı şekilde,
Şişli Etfal Hastanesi de şu anda bulunduğu yerde
sağlık alanı olarak devam edecek. Etfal için başka yerde
hastane yapılsa bile Şişlinin bulunduğu yerde aynı
fonksiyonda devam edecek.
Biz şuna
inanıyoruz: Aslında bunlar
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Demir.
SERKAN TOPAL (Hatay)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
Topal, aynı konuyla mı ilgili?
SERKAN TOPAL (Hatay) Evet
efendim.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Sayın Başkan, böyle bir metot mu
var?
BAŞKAN Buyurun.
34.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Kayseri
Milletvekili İsmail Tamerin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay)
Sayın Başkanım
Sayın Tamer, siz 18 bin
metrekarelik hastane yaptınız. Nasıl yaptınız? Ben on
sekiz yıllık memurum, daha bir ev yapamadım.
Onu geçtik, 150 bin nüfuslu
Defnede hastane yok da
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Git Kayseriye. Kayseriye git, gör orada, bu ne be! Hodri meydan, orada,
Kayseride.
SERKAN TOPAL (Hatay) Ya,
150 bin nüfuslu Defnede, 120 bin nüfuslu Arsuzda daha hastane yok. Ya, daha
siz bizim ilçelerimizde hastane yapamıyorsunuz; bizim itirazımız
onadır.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Beceriksizsiniz, o kadar!
SERKAN TOPAL (Hatay)
Beceriksiz olan sizsiniz! Siz yapamadınız, siz! Biz istiyoruz
yapalım; biz istiyoruz Defnede, Arsuzda
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Serkan Bey, nerede yapılmadı, nerede?
SERKAN TOPAL (Hatay) 18 bin
metrekarelik bir alan yapıyorsunuz, övünüyorsunuz; Defnede hastane
yapamıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Nerede yapılmadı, nerede? Hatayda mı yapılmadı?
SERKAN TOPAL (Hatay)
Ayrıca, 18 bin metrekarelik
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Başkanım, böyle bir usul var mı
ya?
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Topal.
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Kayseriye gel de incele. Seni davet ediyoruz Kayseriye.
BAŞKAN - Sayın
Oluç, buyurun.
35.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir cümle söylemek istiyorum.
Sayın Vekil, sizin yaptığınız açıklama çok önemli
fakat sorun şu: Şişli Etfalin ne yapılacağına
dair yurttaşlar Şişliden bilgi almaya çalışıyorlar.
En son, Sağlık Bakanlığına da götürdüler,
topladıkları imzaları verdiler fakat sizin söylediğiniz
kadarıyla bile cevap verilmedi onlara. Biz zaten cevabın verilmesini
istiyoruz, yurttaşlar istiyor yani; bunu iletiyoruz. Yani Evet, oraya
sağlık kurumu yapılacak ve şu şekilde, bir kamu hastanesi
olarak çalışacak. dense yurttaşların istediği cevap
çıkmış olacak ama bu söylenmiyor. Keşke sizin
söylediğiniz kadarını Sağlık Bakanı da onlara
söylese.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Necdet
İpekyüz ve arkadaşları tarafından, şehir
hastanelerinin sağlık sistemi üzerindeki etkilerinin
araştırılarak kapatılan hastanelerin yerlerinde yeniden
açılmaları için yapılması gerekenlerin
araştırılması amacıyla 12/7/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17
Temmuz 2021 Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, bir de şey
Ya, şöyle bir şey olabilir
mi: Sayın Erkan Akçayın ışıkta bir arıza
olabilir, yanmıyor olabilir. Osman Durmuş dönemiyle ilgili çok itham
oldu ya, belki cevap için söz istediniz
ERKAN AKÇAY (Manisa) Çok
teşekkür ederim(!) İstemedim. Afiyet olsun!
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
Saros Körfezine yapılması planlanan FSRU Limanının
olası etkilerinin ve körfezin karşılaştığı
diğer risklerin belirlenerek alınması gereken önlemlerin tespit
edilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/4458) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Temmuz 2021 Cumartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
17/7/2021
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
17/7/2021 Cumartesi günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
Saros Körfezine yapılması planlanan FSRU Limanının olası
etkilerinin ve körfezin karşılaştığı diğer
risklerin belirlenerek alınması gereken önlemlerin tespit edilmesi
amacıyla verilmiş olan (10/4458) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun
17/7/2021 Cumartesi günlü (bugün) birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere, Edirne Milletvekili Sayın Okan
Gaytancıoğlu.
Buyurunuz Sayın
Gaytancıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evet, bakın bu görüntüye, buraya gitmediyseniz gidin.
Burası dünyanın kendi kendini temizleyebilen ender körfezlerinden bir
tanesi. Gerçi şimdi ocağına incir ağacı dikiyorsunuz
ama burası için Kaptan Cousteau ne demiş biliyor musunuz? Kızıldenizin
kuzey versiyonu. Burada 144 çeşit balık var, 78 tür deniz bitkisi
var, 34 tür deniz süngeri var. 2010 yılında da Bakanlar Kurulu -gerçi
şimdi Bakanlar Kurulu memurlardan oluşuyor- özel çevre koruma
bölgesi ilan etmiş, şimdi de burada bakın greyderler
çalışıyor. Bir liman yapılıyor, bu liman neden
yapılıyor? Çünkü buraya bir doğal gaz limanı projesi
çizilmiş, planlanmış. İşte, tek adam rejimiyle
yönetilen ülkede gelinen nokta budur. Yani Bakanlar Kurulu özel koruma
bölgesi ilan ediyor, doğal SİT alanı ama bir kişi diyor
ki: Biz orayı söz verdik, bir ülke var finansör, Katar ülkesi, onun
gazını biz gemilerle buraya getireceğiz. Gemilerin ismi de
FSRU. Yani FSRU gemilerine gaz dolduruluyor, gaz İskenderuna
getiriliyordu, şimdi Sarosa da getirilecek. Yani bu kendi kendini
temizleyebilen bölgedeki kumsal yağma ediliyor şu anda, talan
ediliyor.
Peki, bölge halkı ne
yapıyor? Bölge halkı -bakın, göresiniz diye söylüyorum- 170 bin
tane imza topluyor. Yani olmaz diyor ve bakın, pandemi
koşullarında yapıldı bu, herkeste 1,5 metre mesafe, 170 bin
tane imza böyle sergilendi. Yani biz, kurallara uyarak bir eylem yaptık.
Buraya yüz binleri yığabilirdik. Geçen hafta da Keşanda bir
eylem yaptık, fazla kalabalık tutmadık, ona rağmen ses
Bulamadık değil, getirebilirdik, getirmedik.
Ama karşı tarafta,
tam 7 kilometre ilerisinde bir fay hattı var. Yani fay hattının
olduğu yere siz liman yapmaya çalışıyorsunuz. Deprem
bilimciler diyor ki: Ya, olmaz bu proje, fay hattı var. Yazık,
günah. İklim bilimciler olmaz diyor, ziraat mühendisleri olmaz diyor,
hukukçular olmaz diyor, 11 farklı bilim uzmanı olmaz diyor, ÇED
raporu olumsuz ama siz Katara söz vermişsiniz ya, Katara söz
verdiğiniz için -Katarın gazı Avrupaya satılacak ya- bu
güzelim doğayı katlediyorsunuz. 10 bin tane ağaç kestiniz, 10
bin tane. Hani siz her yeri yeşillendiriyordunuz?
FATMA AKSAL (Edirne) Kaç
tane diktik orada.
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Devamla) Dikilen mikilen bir şey yok.
FATMA AKSAL (Edirne)
Vallahi yalan, ayıp ayıp!
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Devamla) Burada cevap verirsiniz, oradan sataşma yapmayın.
Şimdi, biz ne istiyoruz?
ÇED Olumsuz raporu çıktıysa hukuk görevini yapsın. Hukuk ne
yapıyor? Görevini yapmıyor. Bakın, birini
yakaladığınızda, hırsızlık yaparken
yakaladığınızda savcı ne diyor: Evet, suçu sabittir,
tutuklansın. Polisler gidiyor, ne yapıyorlar? Yakalıyorlar,
içeri tıkıyorlar. Şimdi, yargı ne demiş? Olmaz
demiş ÇED Olumsuz demiş. Halk Olmaz. diyor ama siz gereğini
yapmıyorsunuz. Yürütmeyi durdurma kararı bir türlü çıkmıyor
yani hukuk işlemiyor, adalet yok. Burada usulsüzlük var, bu
usulsüzlüğü yapan herkes sorumludur arkadaşlar. Merak etmeyin, CHP
iktidarında hukuk sonuna kadar işleyecek ve bu yapılanlar, bölgeye
yapılan ihanetlerin her birinin hesabı yöneticilerden ve herkesten
sorulacak çünkü bu doğa kendi kedini temizleyebilen bir yer burası.
Bakın, müsilaj neden
oluyor, neden böyle doğa olayları oluyor, neden siz bu şekilde
doğayı tahrip ediyorsunuz?
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Temel atmama töreninden olabilir mi?
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Devamla) Biz bunu çok iyi anlıyoruz çünkü doların yeşilini
anlıyorsunuz, sizin doğanın yeşiliyle ilginiz yok.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Temel atmamadan olabilir mi?
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Devamla) Bakın, BOTAŞ yetkililerine özellikle sordum: Ya, dedim,
bizim İskenderunda bir limanımız yok mu? Var. dediler. Buraya
bu gemiler yanaşmıyor mu? Evet. dediler. Bir de Aliağaya
yaptınız Evet. dediler. Neden buraya yapıyorsunuz? Cevap yok.
Cevap, ileriki yıllarda belki de
Hayır, arkadaşlar, cevabı
belli çünkü bunun taşeronu da inşaatı yapan da sizin 5li
çeteden birisi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Devamla) Yani çok güzel bir ortaklık kurulmuş, bölge halkı
ihmal ediliyor, 170 bin tane imza görmezden geliniyor, hukuk çiğneniyor.
Ya, yapmayın, gelecek nesillere yazık. Orada insanlar denize
girecekler, o doğayı katlettikten sonra, o doğayı
kirlettikten sonra orada yaşam nasıl olacak? 144 tane balık
çeşidi var.
Şunu da anlıyoruz:
Projenin değiştirilmesi de şu anda gündemde,
değiştiriyorlar. Yani hiçbir şekilde hukuk işlemiyor ama
bölge halkı ciddi bir şekilde tepki veriyor.
Buradan Keşan Kent
Konseyi yöneticilerine çok teşekkür ediyorum, Saros çevre gönüllülerine
teşekkür ediyorum. Bölge halkına rağmen siz bunu yapmaya
çalışıyorsunuz, bir süre başarılı olursunuz ama
sonunda, doğruyu söyleyen, doğruyu yapan her zaman
başarılı olur. Siz kısa günde bir şeyler yapmaya
çalışıyorsunuz, çevreye yazık ediyorsunuz, gelecek
nesillere yazık ediyorsunuz; buradan dönün diyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ
Parti Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Zeki Hakan
Sıdalı.
Buyurunuz Sayın
Sıdalı. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Edirne Keşanda Saros Körfezine
BOTAŞın Yapacağım. diye tutturduğu Doğal Gaz
Limanı ve Kara Boru Hattı Projesinin sebep olduğu ve
olacağı yıkımı yakından takip ediyoruz.
Biz Ankarada oturup ahkâm
kesmiyoruz. Mart ayında İYİ Parti heyeti olarak
yaptığımız Edirne ziyaretinde projenin vahameti,
yaratacağı tahribat hakkında yerinde bilgi aldık,
Keşan Kent Konseyiyle görüştük. İYİ Parti Keşan
İlçe Başkanımız Zafer Sarıkeçe ve teşkilatı
projeyi durdurmak için mücadele ediyorlar, etmeye de devam edecekler ancak konu
doğa ve çevre olunca bir anda gözler kör, kulaklar sağır.
Maviyle, yeşille, İstanbulla, Sarosla ne hesabınız var
sizin, gerçekten anlamak mümkün değil. Saros Körfezi, dünyanın,
kendini temizleme kabiliyetine sahip 3 denizinden 1i; çok nadide bir hazine,
dünyada sadece 3 tane var, 3.
Saros Gemi İskelesi,
müsilajda da tecrübe ettiğimiz gibi telafisi imkânsız bir felaket
yaratacak. Bunu yalnızca biz söylemiyoruz; bilirkişi raporları,
akademik çalışmalar da aynısını söylüyor.
Keşanlıların yıllarca mücadelesinden sonra 1inci ÇED
raporunu iptal eden Edirne mahkemesi de söylüyor. Bakın, iptalin
ardından on beş gün geçti, hâlâ inşaat devam ediyor yani adalet
tecelli etti ama devletin kurumları Türk milleti adına verilen
kararı uygulamada dahi maalesef yetersiz kalıyor. Nerede kaldı
hukukun üstünlüğü? Sonra hukuka güven kalmıyor,
şaşırıyorsunuz; reform üstüne reform yapmaya
çalışıyorsunuz ama sizin için ilk reform mahkeme
kararlarına uymak olur. Marmarayı, Dipsiz Gölü, Kaz
Dağlarını, Cehennem Deresini öldüren kirli eller şimdi de
gözlerini maalesef Sarosa diktiler. Yine, halkın ve bilimin
itirazları yok, yargı kararları ise hükümsüz
sayılıyor. Boru hattı denize gelene kadar önüne gelen ağaç,
tarım arazisi ne varsa biçti, yeşili yok ettiler, şimdi
sıra maviye geldi. 400 metrelik devasa gemilerin sığ körfez
ekosisteminde yaratacağı tahribatın hiçbir şekilde geri
dönüşü yok. Bu projenin bir ucundan tutanlar yarın
çocuklarının, torunlarının yüzüne nasıl bakacaklar
merak ediyorum. Korusanıza maviyi, yeşili.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bir yandan Avrupayla uyum. deyip Yeşil Mutabakat Eylem
Planını hazırlarsanız, diğer yandan da fosil enerji
için doğanın katledilmesine göz yumuyorsanız kim inanır
sizin planınıza? Hele bir de bunu özel koruma bölgesinde
yapıyorsanız. Buradan bir kez daha, iktidarı çevreye hassasiyet
göstermeye, vatandaşın samimi talebine kulak vermeye ve bizlere miras
değil emanet olan doğaya saygı göstermeye davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ZEKİ HAKAN SIDALI
(Devamla) Ama biliyorum ki siz, yine, bu davete icabet etmeyeceksiniz. Birkaç
yıl sonra Saros Körfezi acil eylem planı hazırlamak zorunda
kalacağız biz. İnanın önlemek kurtarmaktan daha az
maliyetli. Bir kez daha, Saros Körfezini yok edecek projeden bir an önce
vazgeçilerek acilen rehabilitasyon çalışmalarının
başlatılması gerektiğini dile getiriyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Serpil
Kemalbay.
Buyurunuz Sayın
Kemalbay. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, Marmara
Bölgesine bütün sanayinin yığılması ve bunun
sürdürülebilirliği için yeni projeler yapılması başlı
başına bir hata. Bölgesel eşitsizlikleri artırdığı
için ve aynı zamanda ekolojik krizi tetiklediği için bu, büyük bir
sorun. Fakat şöyle bir soruyla başlayayım sözlerime: Saros
Körfezi gibi bir doğa harikasını, bir ekosistemi bir şirket
yaratabilir mi, yoktan var edebilir mi? Fakat şirketler
doğamızı yok ediyorlar ve toplumdan alıyorlar. Bakın,
İzmit Körfezinin hâli ortada, Sarosun kaderinin İzmit Körfezi gibi
olmasını sağlamaya ne hakkınız var?
Saros Körfezi ekolojik,
doğal ve tarihî özellikleriyle korunması gereken bir değer. Bu
bölge doğal bir alan. Buraya doğal gaz hattı yapmak demek o
bölgede yapılacak bütün santrallerin ve sanayinin orada sayıca
artması demek. Sadece Saros bölgesinde değil,
yapılaşmanın bütün bu doğal bölgede artması
anlamına geliyor. Kıyıdan 500 metreye kadar olan mesafe deniz
ekosisteminin en güçlü olduğu alanlar, buradaki ekosistemi öldürmek
anlamına geliyor. Bu projeyle sadece kıyı doldurulup
yapılaşma olmayacak, aynı zamanda kıyıda üreyen
balıklardan mikrocanlılara kadar biyoçeşitlilik ortadan
kaldırılacak. Saros Körfezinde yapılan bu proje bir bütün
olarak tüm kıyıların marina ve liman inşaatlarına
açılması, yapılaşması ve bu alanların
ticarileşmesi projesinin bir parçası olarak düşünülüyor ve o
yüzden burası BOTAŞa veriliyor. Kıyının içinin,
denizin içinin yapılaşmaya açılması ve tüm
kıyıların doldurulması bir ticarileşme projesi.
Saros Körfezi Liman
Projesinde Edirne İdare Mahkemesi ÇED Olumlu kararının
iptaline karar verdi, bu uygulanmıyor. Burada hukukun arkasından
dolaşılıyor, hukuk çiğneniyor, inşaatın hız
kesmeden devam etmesi hukukun öldürülmesi anlamına geliyor. Hukuka
rağmen her şeye normalmiş gibi devam edilmesi hukukun
üstünlüğünün olmadığını bir kez daha gösteriyor. Liman
inşaatı şu anda iptal edilse bile hafriyat, yol
bağlantıları, kıyının tamamen
dolgulandırılması, kazılması o bölgenin tamamen
yapılaşmaya açılması demektir. O yüzden, bunların
derhâl durdurulması gerekiyor, kazık çakmadan sonra denize
atılan çamur görünümlü şeyin ne olduğunun halka
açıklanması gerekiyor ve burada inceleme yapılması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Halkın itirazı var -ben geçen hafta
mitingdeydim, Keşandaydım- 170 bin imza toplanmış ve halk
diyor ki, Saros Gönüllüleri diyor ki: Saros Körfezinde tankerler değil
balıklar olsun. Sazlıdere, gazlıdere olmasın. Sarosuma
dokunma. BOTAŞ, Sarostan ellerini çek. Halkın burada dinlenmesi
gerekiyor, halka hesap verilmesi gerekiyor, hukuka uyulması gerekiyor.
Teşekkürler. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Fatma
Aksal.
Buyurunuz Sayın Aksal.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
FATMA AKSAL (Edirne) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
CHP grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Sizleri ve yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Hiç şüphesiz Saros
Körfezi, ekolojik, doğal ve tarihî özellikleriyle ülkemizin ve
dünyanın en özel deniz alanlarından bir tanesidir. Doğduğum
ve doyduğum yer olan Keşan ilçe sınırları içinde yer
alan Saros Körfezi, hiç şüphesiz hepimiz için çok kıymetli ve
değerlidir. Projeyi her aşamasında yakından takip ediyoruz.
Hiç şüpheniz olmasın ki Saros Körfezine zarar verecek bir projenin
karşısında ilk önce Sayın Cumhurbaşkanımız
olmak üzere, partimiz ve Edirneliler olur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ama Saros FSRU Projesini
konuşacaksak gerçekler üzerinden konuşmamız gerekir. Bir defa
Saros FSRU Projesi, iddia edildiği gibi bir liman projesi değil bir
iskele yapım projesidir. FSRU denilen şey, sıvılaştırılmış
doğal gazın muhafaza edildiği, yeniden gazlaştırma
ünitesine alındığı bir yüzer depolama tesisidir. Stratejik
önemdeki enerji arz güvenliği, bütün gelişmiş ülkelerde bu
tesislerde sağlanmaktadır. Yanı başımızdaki
Yunanistan, Avrupa Birliğinin desteğiyle, ülkemize 70 kilometre
mesafedeki Dedeağaçta bir FSRU inşa etmektedir. Nedense kimsenin
sesi bu projeye çıkmıyor ama herkes Türkiyedeki projeye sesini
çıkartıyor, maalesef, ilimizin vekili de dâhil olmak üzere. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Saros Körfezine yapılan
FSRU Projesiyle ülkemizin doğal gaza dayalı enerji üretim ve sanayi
tesislerinin ve konut doğal gaz tüketiminin en fazla olduğu
Trakyanın doğal gaz arz güvenliği sağlanacak ve enerjiye
yeni bir giriş noktası oluşturulacaktır. Çanakkale ve
İstanbul Boğazlarındaki gemi trafiğinden kaynaklanan
kısmi kısıntı, kesinti durumları ortadan
kalkacaktır. Saros FSRU Projesinin yapımının
tamamlanması, ülkemizi, Balkanlar ve dünya doğal gaz ticaretinde
etkin olma hedefine bir adım daha yaklaştıracaktır.
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) Karadenizde var
FATMA AKSAL (Devamla) - Saros
FSRU İskelesi Projesinin inşaat işlemlerinin dayanağı
25 Haziran 2020 tarihli ve 5922 Karar sayılı ÇED Olumlu
kararıdır. Edirne İdare Mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararı,
15 Haziran 2021 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
lehine Danıştay tarafından oy birliğiyle
reddedilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
FATMA AKSAL (Devamla) -
Doğal gaz boru hattı güzergâhına dair 38 genel müdürlük
düzeyinde ve 30 yerel idare düzeyinde olmak üzere toplam 68 kamu kurum ve
kuruluşunun görüş, öneri ve izni proje sürecinde
alınmıştır. Yapım sürecinin deniz ekosistemine
olası etkileri hidrobiyologlar tarafından izlenmekte ve işletme
sürecinde de bu izlemler devam edecektir. Çevreci bir perspektifle yürütülmekte
olan proje kapsamında 5 bin ağaç taşınmış, 100
bin orman fidanı ve 100 bin zeytin fidanı bölgeye dikilmiştir.
Görmeyen vekillerimiz varsa kendilerine bölgeye gidip görmelerini tavsiye
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Projenin, başta bölgemiz
olmak üzere, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını
diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ben Keşanda
yaşıyorum, sadece bir gösteri için Keşana gitmiyorum.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, tam oylamaya geçtiğiniz sırada sayın
hatip -tabii, konuşmasında kendi görüşlerini, düşüncelerini
söyledi, bir sataşma yoktu, söz istemedik ama- yerine geçerken,
tutanaklara da geçecek, yayına da yansıyacak şekilde
Keşanda yaşıyorum, sizin gibi gösteriş için gitmiyorum.
diyerek milletvekilimizi seçmenleri önünde mahcup edecek bir tutum
takındı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Ya, yapmayın!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii,
arkadaşlar, ben Manisa milletvekiline Sen Manisaya gösteriş için
geliyorsun. desem fırlayıp gelmeyecek mi şimdi Manisa
milletvekili?
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Keşanda yaşıyor, doğru söyledi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle
bir şey yok, ilin milletvekilleri birbirine bunu yapamaz, çok ayıp
bir şey bu.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Daha geçen hafta oradaydı, ben de oradaydım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Yapmamak lazım.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu,
lütfen, yerinizden 60a göre söz veriyorum.
Buyurunuz efendim.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Edirne Milletvekili Fatma Aksalın CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, ben altı
yıllık Vekilim, tecrübeliyim. Benim de ailemin yarısı
Keşanlı Sayın Vekilim, sizin olduğunuz gibi. Ben bölgeyi
karış karış geziyorum, 170 bin imzanın da
çoğunluğu Keşandan, Geliboludan yani Sarosa
kıyısı olan yerlerden geldi. Bizim burada istediğimiz,
hukukun uygulanması. Siz 1inci ÇED raporundan bahsettiniz, niye 2nci ÇED
raporundan bahsetmediniz? 2nci ÇED raporu da olumsuz çıktı.
FATMA AKSAL (Edirne)
Bahsettim.
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Yani hukukta 2 tane uygulama var mıdır; biri suçludur,
biri suçsuzdur? Suçlu, suçludur; 2 tane şey olmaz. Yani burada, siz,
tamamen, Katarın gazını satabilmek için
uğraşıyorsunuz. Katar, gazını zaten bize İskenderun
üzerinden satıyor, Aliağa üzerinden satıyor. Neden
Trakyayı buna alet ediyorsunuz? Bir Trakya vekili olarak ben buna
karşıyım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
(Oyladık
Başkanım sesleri)
BAŞKAN
Oylamıştık efendim, pardon.
Sayın milletvekilleri
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, bazı yanlışlarda bir mesaj
vardır. Belki, tabii dalgınlıkla oldu ama sizin bile gönlünüz bu
önergenin reddedilmiş olmasını kabul edemedi efendim.
BAŞKAN Beni
bağışlayın efendim.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, 4 sayın milletvekilimize yerlerinden 60a göre söz
vereceğim, sonra bir ara vereceğiz, ondan sonra da görüşmelerimize devam edeceğiz.
Sayın Aycan
37.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, aşılama çalışmalarına ilişkin
açıklaması
SEFER AYCAN
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, Çinde üretilen, Sinovac
aşısı olarak bilinen aşının faz 3
çalışması Türkiyede yaygın olarak
yapılmıştı. Faz 3 çalışmasının
sonuçları yayımlandı. Buna göre Sinovac
aşısının Türkiyedeki 2 doz uygulamadan sonraki
etkinliği yüzde 83 olarak bulunmuştur. Sinovac aşısına
benzer olan, ülkemizde geliştirilen Turkovac aşısının
da faz 3 çalışması başlamıştır. Faz 3
çalışması için gönüllü olacak kişiler aranmaktadır.
Turkovac aşısının da benzer etkinliğe
ulaşacağını bekliyoruz. 18 yaş üstü herkesi
aşı yaptırmaya davet ediyoruz. Aşı yapmak için
yoğun çaba gösteren sağlık personeline lütfen yardımcı
olalım.
Diğer taraftan,
aşımız olsa da maske ve mesafe kuralına hepimiz
uyalım, en azından kapalı ve kalabalık ortamlarda mutlaka
maske takalım. Unutmayalım ki virüs hâlâ aramızda
dolaşıyor. Vaka sayısı Avrupada tekrar hızlı bir
şekilde artmaya başladı. Bayram yapalım derken hasta
olmayalım.
Saygılarımla.
Hayırlı bayramlar.
BAŞKAN Sayın Koç
38.- Ağrı Milletvekili Abdullah Koçun,
Ağrı ilindeki sağlık hizmetlerine ilişkin
açıklaması
ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Seçim bölgem olan
Ağrı ili Covid salgınında maalesef pik yapmış
durumdadır. Sağlık hizmetleri son derece yetersiz ve
hastanelerin altyapısı içler acısıdır. Ağrı
Araştırma Hastanesinin yoğun bakım ünitesi yetersiz ve ne
yazık ki birçok ölüm, altyapı yetersizliğinden kaynaklanmaktadır.
Öncelikle Sağlık Bakanlığı tarafından gerekli
önlemlerin alınmasını talep ediyoruz.
Tüm halkımıza
çağrımızdır:
(x) Aşı olalım, kendimizi
koruyalım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Güzelmansur
39.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun,
Hatayın Antakya ilçesinin Serinyol Mahallesinin ilçe yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hatayın Antakya
ilçesine bağlı Serinyol, Hatayın en büyük mahallesi ve nüfusu
30 binin üstünde, nüfusu Hatayın 4 ilçesinden bile daha fazla ama gelin
görün ki sadece Serinyolluların siyasi tercihleri yüzünden, ilçe
olmasına hakkı olurken ilçe yapılmıyor. Mustafa Kemal
Üniversitesi Serinyolda, Hatay Havalimanı Serinyolda, askerî
tugayımız Serinyolda, Hatay Polis Okulu Serinyolda ama Serinyol
ilçe değil.
Buradan, İçişleri
Bakanına sesleniyorum: Serinyolun hak ettiği ilçe statüsünü bir an
önce verin. 30 bin nüfuslu Serinyolun kamu hizmeti alması için Antakyaya
20 kilometre uzaklıkta gidiş geliş çilesini sona erdirin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Çilez
40.- Amasya Milletvekili Hasan Çilezin, Türkiye-Gana
ilişkilerine ilişkin açıklaması
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Dostluk Grubu
Başkanlığını yaptığım Gana
Cumhuriyetinde Türkiye tarafından yapılan Gana Millet Camisi ve
Külliyesi 16 Temmuz 2021 Cuma günü Diyanet İşleri
Başkanımız Profesör Doktor Ali Erbaş ve Gana Devlet
Başkanı Nana Addo
Dankwa Akufo-Addonun katılımıyla
açılmıştır. Ganalı kardeşlerimize ve tüm
insanlığa hayırlı olsun. Hızla gelişen
Türkiye-Gana ilişkilerinin bir göstergesi olan bu eser Ganalılar
tarafından büyük bir memnuniyetle karşılanmış ve
İslamın sembolü olarak ülkeyi güzelleştirmiştir. diyerek
Türkiye'nin bu emanetine iyi bakacaklarını söylemişlerdir.
Olmamız gereken her
yerde, olmamız gereken şekliyle varız ve olacağız
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.21
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.38
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45 Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 277) (x)
BAŞKAN - Komisyon?
Yerinde.
Geçen birleşimde İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümünde yer alan 6ncı
maddesi kabul edilmişti.
7nci madde üzerinde 3 önerge
vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 7- 4/1/1961 tarihli 209
sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı
Sağlık Kurumları İle Esenlendirme (Rehabilitasyon)
Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanuna aşağıdaki
ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 5- Sağlık
Bakanlığı ve bağlı kuruluşları, götürü bedel
üzerinden sağlık hizmeti sunmak için kamu kurum ve
kuruluşlarıyla protokol imzalamaya, kamu kurum ve
kuruluşları da söz konusu protokoller doğrultusunda götürü bedel
üzerinden sağlık hizmeti bedeli ödemeye yetkilidir. Bu şekilde
hizmet verilmesine ve götürü bedelin tespit edilmesine ilişkin usul ve
esaslar Hazine ve Maliye Bakanlığının görüşü
alınmak suretiyle yapılacak protokollerde belirlenir. Götürü bedel
üzerinden sunulan hizmetler için ilgili kurumlara ayrıca fatura ve
dayanağı belge gönderilmez.
Söz konusu protokolde
aşağıdaki hususlara yer verilir;
Protokolde yer alan taraflar
açıkça belirtilir.
Protokolün konusu
kısmında; ilişkin usul ve esaslar ile
karşılıklı hak ve yükümlülükler belirlenir.
Protokolün dayanak
kısmında ilgili tüzükler, yönetmelikler,
cumhurbaşkanlığı kararnameleri, tebliğler,
cumhurbaşkanı kararları, cumhurbaşkanlığı
genelgeleri, kanun hükmünde karanameler belirtilir.
Protokolün tanımlar
kısmında kurum adı, kurum taşra teşkilatı,
mevzuat belirtilir.
Protokole göre hizmet alacak
kişiler belirtilir.
Protokole göre uygulanacak
usul ve esaslar belirtilir.
Protokole göre ödeme
şartları ve zamanı belirtilir.
Protokolde faturaların
düzenlenmesi şekli, ilgili çıktıların fatura ekine
konması gerektiği, kişilerin T.C. Kimlik Numarasının
kaydının sağlanması gerektiği belirtilir.
Protokole göre
faturaların nasıl teslim edilmesi gerektiği, dönem
sonlandırması yapılan ayı takip eden ayın ilk 15
(onbeş) günü içinde teslim edilmesi gerektiği, her ayın ilk 15
(onbeş) günü içerisinde teslim edilen faturaların teslim tarihi o
ayın 15 (onbeş) inci günü olarak kabul edileceği, 15
(onbeş) inci günün tatil gününe gelmesi durumunda takip eden ilk iş
günü teslim edileceği, teslimat sırasında Kurumca evrak tarih ve
numarası verileceği belirtilir.
Zamanında teslim
edilmeyen faturların inceleme ve ödeme süreci, teslim edildiği
tarihten sonraki ay döneminde teslim alınmış gibi kabul edilerek
bu tarihten itibaren başlayacağı, zamanında teslim
edildiği halde taraflarca hatalı kayıt yapılması ya da
kayıt altına alınamama gibi nedenlerle ödeme
geciktirilemeyeceği belirtilir.
Faturaların ve fatura
eki listelerin sorumluluğu taraflarca teslim alınıncaya kadar
(kimin tarafından teslim edildiğine bakılmaksızın)
kime ait olacağı belirtilir.
Protokolde fatura inceleme ve
ödemenin nasıl yapılacağı belirtilir.
Protokolde sözleşmenin
feshi ve cezai şartlar belirtilir.
Protokolde cezai şart
uygulanacak fiiller, fesih nedeni fiiller ve sözleşme yapılmayacak
süreler belirtilir.
Protokolde cezai şart,
uyarı ve feshe ilişkin genel hükümler belirtilir.
Protokolde yetkili mahkeme
belirtilir.
Protokolde yürürlük
belirtilir.
Protokolde yürütme
belirtilir."
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Fahrettin
Yokuş Ayhan
Erel
Adana Konya Aksaray
Yasin
Öztürk Arslan
Kabukcuoğlu
Denizli Eskişehir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu.
Buyurunuz Sayın
Kabukcuoğlu. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesi üzerine
İYİ Parti Grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlarım.
İki gün önce 15 Temmuz
darbe girişiminin 5inci yılını geride bıraktık.
Yıllar içerisinde örgütlenen ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın da reddetmeyip kabul ettiği gibi AK PARTİ
hükûmetleri zamanında büyüyen ihanet şebekesi millî iradeye darbe
vurmak istedi. Hükûmet, bu darbe girişimini kendi çıkarlarına
kullanıp 20 Temmuz 2016da 1982 Anayasasının 119-122nci
maddelerine dayanarak Türkiyede olağanüstü hâl ilan etti. Devletin OHAL
uygulamalarıyla terörle mücadelede güç kazanma çabaları
anlaşılabilir bir durumdur. İYİ Parti olarak FETÖ ve PKK
başta olmak üzere her türlü terör örgütüyle mücadele konusunda
desteğimizi her anlamda ve her mecrada ifade ettik, ifade etmeye de devam
ediyoruz. Ancak, bu mücadele sele dönüşüp sadece iktidara karşı
düşüncelere sahip olan, iktidarın tabiriyle makul görünmeyen
vatandaşlarımızı önüne katmamalı. Demokrasinin olmazsa
olmazı çoğulculuk ilkesine sadık kalınmalıdır.
Terörle mücadelede prensiplere bağlı kalınması, toplumda
değişik mağduriyetlere sebep olunmaması ve Türkiye'nin hukuk
kimliğine halel getirilmemesi son derece önemlidir. İYİ Parti,
Hükûmetin bu prensipler dışına çıkmasına izin vermez.
Vatandaşlarımız haklı olarak AK PARTİ
iktidarlarına şu soruyu da sormaktadır: Üç aylık sürelerle
7 kez uzatılan, 728 günden fazla süren OHAL dönemi geçirdik. Arada, bir
torba yasayla OHAL uygulamaları üç kez uzatıldı, şimdi de
hükûmet temmuz ayı sonu itibarıyla yeniden uzatmak istemektedir. O
zaman terörle mücadelede kamu idaresine kolaylık sağlamak
amacıyla getirilen düzenlemeleri, 15 Temmuz hain darbe girişiminden
bugüne kadar geçen zaman içerisinde neden amacına
ulaştıramadınız? İşte, iktidar, bu
uygulamaları uzatma isteğinden önce bu soruya cevap vermelidir. AK
PARTİ maddi ve manevi olarak FETÖ kalıntılarını
temizleme derdinde değildir.
Değerli milletvekilleri,
2011-2015 yılları arasında ÖSYM Başkanlığı
yapan, yaptığı sınav yolsuzluklarıyla bilinen,
FETÖcülükten tutuklanan ÖSYM Başkanıyla ilgili Millî Eğitim
Bakanlığına soru önergesi verdim, Bu dönemde yani 2011den
2015e kadar ÖSYMye kaç kişi sınava girdi? diye sordum. Buna gelen
cevap da şudur: Bu dönem zarfında 34 milyon 999 bin 570 kişi bu
şahsın kontrolü altındaki kurumda sınava girmiştir. Bu
haksızlığın ne olacağına dair soru önergeme
cevaben, sınavın tekrarının mümkün olmadığını
bildirdiler. Burada olayın kusurlusu devletin bakanıdır,
Başbakanıdır, Cumhurbaşkanıdır. Siz bir
sınavı düzgün yapamıyorsunuz; gençlerin, yalnız gençlerin
değil, ailelerinin de hayallerini yıkıyorsunuz, istikballerini
karartıyorsunuz. Maktulü kusurlu, faili kusursuz gösteriyorsunuz. Sizin
beceriksizliğinizin cezasını zerre kadar kusurlu olmayanlara
çektiriyorsunuz. Böyle bir dünya, böyle bir adalet, böyle bir görev
sorumluluğu olabilir mi?
Değerli milletvekilleri,
dikkatinizi çekmek istiyorum, 34 milyon 999 bin 570 Türk insanını
ilgilendiren bir olaydır bu. Bu, apaçık bir kul hakkıdır.
Bu denli büyük haksızlık ancak savaş ortamında
yaşanabilir. Makul bir devlette, kuralları çalışan bir
devlette bu denli büyük bir yolsuzluk düşünülemez. Genç, hak zayine uğramış,
kazanacağı sınavı kazanamamış. Bu
çocukların hiç olmazsa sınav harçlarını iade edin.
dediğim vakit, 2016 yılında yayınlanan 657 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyi bize gerekçe gösterip bunu da kabul etmediler.
Devlet, haksız yere sınavı kaybeden çocukların
harçları üzerine oturmuştur.
Bir milletin temeline, bir
ülkenin temeline daha nasıl dinamit konulabilir; bravo size!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Devamla) İstikbali peşinde koşan bunca insanı hayata ve
devletine küstürmek de AK PARTİye nasip oldu. Ülkenin temellerini sarsan
pek çok icraatınız var. Bu çok büyük haksızlıktır,
adaletsizliktir. Takdir yüce Türk milletinindir.
Teşekkür ederim.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 7- 209 sayılı
Kanuna aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.
EK MADDE 5- Sağlık
Bakanlığı ve bağlı kuruluşları, götürü bedel
üzerinden sağlık hizmeti sunmak üzere kamu kurum ve
kuruluşları ile protokol yapmaya, kamu kurum ve kuruluşları
da söz konusu protokoller doğrultusunda götürü bedel üzerinden
sağlık hizmeti bedeli ödemeye yetkilidir. Bu şekilde hizmet
verilmesine ve götürü bedelin tespit edilmesine ilişkin usul ve esaslar
Hazine ve Maliye Bakanlığının görüşü alınarak
yapılacak protokollerde belirlenir. Götürü bedel üzerinden sunulan
hizmetler için ilgili kurumlara ayrıca fatura ve dayanağı belge
gönderilmez.
Fikret
Şahin Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı
Balıkesir İstanbul Antalya
Alpay
Antmen İlhami
Özcan Aygun Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
Mersin Tekirdağ İstanbul
Kamil
Okyay Sındır Mehmet
Akif Hamzaçebi
İzmir İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Balıkesir Milletvekili Sayın Fikret Şahin.
Buyurunuz Sayın
Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, gönül isterdi ki bu
konuşma esnasında Sağlık Bakanlığı
yetkilileri de bizi dinlemiş olsalardı. İşte, sistemin
geldiği çarpık noktayı hep birlikte burada görüyoruz.
Konuşacağımız kanun maddesi Sağlık
Bakanlığıyla ilgili ama hiçbir yetkili burada yok.
Biraz önce şehir
hastaneleriyle ilgili konuşmuştuk, konuşmamı oradan devam
ettireceğim.
Bakınız, şehir
hastaneleri sözleşmelerini yıllardır soruyoruz
Bakanlığa, milletvekili olarak soruyoruz. Nedir bunların
içeriği? dediğimiz zaman hiçbir cevap alamadık, daha
doğrusu Ticari sır, size veremeyiz. diyorlar ve içinizde iktidar
partisi milletvekili arkadaşlar da ticari sır olarak
karşılaşıp bu açıklamaları alamadılar
şu ana kadar. Bakın, ticari sırla ilgili elimde,
İngilteredeki bir sivil toplum kuruluşu, Jubilee Debt ismi yani
borca son denilen bir sivil toplum kuruluşu -yine kamu özel iş
birliği modeline karşı çıkan bir grup bu- 2017 Ağustos
ayında yayınladığı raporda İngilteredeki
hastanelerle ilgili aynen diyor ki: Ticari sır denilen kavramın
-5inci sayfada Başkanım- arkasında yolsuzluk ve rant
arayışı vardır. Bakın, biz de evet, bu Meclis
çatısı altında Şehir hastanelerinin sözleşmeleri
nedir, milletvekili olarak görmek istiyoruz. dediğimiz zaman
İşte, ticari sır. deniliyor ve arkasında yolsuzluk ve
rant olduğu burada, raporda sunulmuş.
Şimdi, bakın,
şu elimdeki işte ticari sır denilen hizmet sözleşmesi
arkadaşlar; iktidar partisindeki arkadaşlar, isteyene de verebilirim.
Bakın, burada ne var, ne var? Bir tarafta Sağlık
Bakanlığı var, altında da şirket var; Sağlık
Bakanlığı ve şirket. Şimdi, şirket nedir? Ticari
amaçla kurulmuş, amacı para kazanmak olan bir organizasyondur. Yani
şehir hastaneleri modeliyle sağlığın içine
şirketler girmiştir dolayısıyla bu raporda söylenilen rant
ve yolsuzluk işte, bunun içinde, bunun içinde. Peki, bunun içinde
başka neler var? Efendim, dediğim gibi, sizler tutmuşsunuz
şirketleri sağlığa ortak etmişsiniz, hatta
ortağın da ötesinde patron konumuna
taşımışsınız.
Yine, diğer bir ticari
sır olarak saklanılan ek 17 dediğimiz pazarlık
prosedürü denilen yani beş yılda bir yenilenen şehir
hastaneleri hizmet sözleşmelerinin prosedürü. İnanın, çevirisi
falan berbat, Google Çeviriye koymuşlar, almışlar, buraya
yapıştırmışlar, ne olduğu
anlaşılmıyor. Ama bir nokta var, diyor ki: Sağlık
Bakanlığı inşaatı yapan şirketle ihaleyi kime
vereceği konusunda mutabakat arar. Yani Sağlık
Bakanlığı şirketi kendine ortak etmiş, hatta
şirketleri de patron noktasına taşımış. Burada,
bakın, resmî evrak bu. Şu an inşaatı yapan şirketler
Siz, bu ihaleleri, hizmet ihalelerini bize vermezseniz biz de hizmetleri
durdururuz ve bundan sonra da bize vermek zorundasınız. diye
Sağlık Bakanını tehdit ediyor. Özünde, ticari sır
olarak saklanılan bu sözleşmeler Anayasanın 56ncı maddesi
olan sağlık maddesine de aykırı çünkü diyor ki
Anayasanın 56ncı maddesi: Sağlık hizmetleri devlet
tarafından verilir ve tek elden yürütülür. Burada, tek el yok bakın,
sevgili arkadaşlarım; burada Sağlık
Bakanlığı var, şirket var, iki el var hatta çok el var.
Yani sonuç itibarıyla şehir hastaneleri modeli Anayasamıza da
aykırı.
En son geldiğimiz nokta
şu: Efendim, hizmetlerin bir kısmı Danimarkalı
şirketlere teslim edildi, değil mi? Sağlık Bakanı, bu
işin neresinde? Neden Sağlık Bakanı çıkıp hiçbir
yorum yapmadı, hiç konuşmadı bu konuda? Soruldu Sayın
Bakana, dedi ki: Efendim, şehir hastanelerinin arsaları ve
binaları devletindir. Buradan söylüyorum: Sayın Sağlık
Bakanı, bazı gerçekleri ya bilmiyor ya bilerek yanlış ifade
ediyor veyahut da yanlış bilgilendiriyor. Sayın Bakana buradan,
Meclis kürsüsünden ifade ediyorum: Şehir hastanelerinin arsaları
hazinenindir, devletindir, binaları şirketindir. Binalar
şirketin olduğu için zaten Sağlık Bakanlığı -mali
tablolarında- bu binalara kira ödüyor. Siz, mal sahibi olduğunuz
mülke kira verir misiniz? Şu an kira veriyorsunuz. Sayın Bakan bilsin
ki şu anda binalar şirketlerindir ve devletin değildir; yirmi
beş yıl ödeme yaptıktan sonra o binaları köhne vaziyette
alacaksınız.
Bir örnek vereyim,
bakın, şurada Çam ve Sakura Hastanesi. Arsa kimin? Bizim, hazinenin.
Para kimin? Japonların. Zaten o yüzden Sakura ismini koydunuz,
başlangıçta Başakşehir Hastanesiydi; Japonlar Parayı
biz veriyoruz, adını Sakura koyacaksınız. dedi.
Parayı veren düdüğü çaldı, bakın, Sakura. Burada doğan
bazı çocuklara da Sakura ismi konuldu; bakın, Türk kültürüyle
uyuşuyor mu, gözünüzü seveyim söyleyin bana. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Bu hastanede şimdi kim hizmet verecek biliyor musunuz?
Danimarkalılar. Bakın, parayı Japonlar veriyor, hizmeti
Danimarkalılar veriyor; benim Türk insanımın alacağı
sağlık hizmeti üzerinden de elin yabancıları para
kazanıyor. Ya, vicdanınıza sesleniyorum, gözünüzü seveyim ya!
Bir yılda ödediğimiz parayla bu hastaneyi yapıyoruz, yirmi
beş yıl niye ödüyorsunuz diyorum, burada İsmail Bey gelmiş
bana diyor ki: Hastaneler şöyle... Tamam, güzel oldu; parayı çok
fazla harcıyorsunuz diyoruz, asıl sebep bu. Bakın, burada da
zarar ediyoruz.
Şimdi, ne
yaptınız? Özel bir kanun çıkardınız,
başlangıçta dediniz ki: Türk mahkemeleri yetkili. İki yıl
sonra aldınız, değiştirdiniz. Ne yaptınız?
İngiliz mahkemelerini yetkili kıldınız. Sayıştaya
da bunun sebebi olarak diyorsunuz ki: Finansör şirketler istediği
için biz bunu yaptık. Bakın, sevgili arkadaşlar, yerli ve millî
olduğunuzu iddia ediyorsunuz. Yerli ve millî olmak bakın neyi
gerektirir: Evet, bakın, Cumhuriyet Halk Partisi olarak kanun teklifi
verdik, Tekrar Türk mahkemeleri yetkili olsun tahkim konusunda dedik. (CHP
sıralarından alkışlar) Hepinize söylüyorum, yerli ve millî
olmak neyi gerektirir, biliyor musunuz? Gelin, bu hastaneleri kamulaştıralım,
yabancılardan alalım, devlet hastanesi gibi çalışsın,
Türk hastaneleri olsun, Türk insanına hizmet etsin. dedik, bakın
bunu da Cumhuriyet Halk Partisi verdi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Başkanım, çok önemli, çok önemli, çok önemli
Çok az bir
şey istiyorum, bir dakikanızı rica ediyorum, çok önemli.
BAŞKAN Daha önce de
zaten izah ettiniz.
Buyurunuz efendim.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Bakınız, yerli ve millî olmak şunu gerektirir:
Dövizle o kadar sıkıntımız var, hâlâ dövizle buraya para
harcıyorsunuz. Gelin, Türk lirasına çevirelim. dedik bunu.
Bakın, burada da Cumhuriyet Halk Partisinin bu kamu-özel iş
birliği modellerinin Türk lirasıyla ödenmesine dair kanun teklifi
var. Sevgili arkadaşlar, işte yerli ve millî olmak bunu gerektirir.
Gelin, bunu yapmayın. Bakın, önümüzde bir mücbir sebep var, biraz
önce söyledim, pandemi var; gelin, bu sözleşmeleri biz pandemi
gerekçesiyle revize edelim, yenileyelim, Türk lirasına çevirelim,
kamulaştıralım, şirketlere parasını verelim ve
Türk insanını bu yükten kurtaralım.
Evet, hepinize teşekkür
ediyorum.
Saygılar sunarım,
sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
Başkanım, çok
teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinde yer alan
aşağıdaki ibaresinin aşağıda bulunan
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Murat
Sarısaç Nuran
İmir
Bitlis Van Şırnak
Ali
Kenanoğlu Abdullah
Koç Hasan
Özgüneş
İstanbul Ağrı Şırnak
BAŞKAN Sayın
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Şırnak Milletvekili Sayın Hasan Özgüneş.
Buyurunuz Sayın
Özgüneş. (HDP sıralarından alkışlar)
HASAN ÖZGÜNEŞ
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bir torba yasayı
tartışıyoruz. Milletvekilleri de bir şeyle meşgul
oluyorlar. diye halkımızı kandırmak için torba yasa
etrafında gürültü koparıyoruz öbür taraftan da torbayı doldurup
doldurup götürenler köprüyü geçtiler bile.
Şimdi, OHAL
Yasasına dayalı birkaç madde üzerinde bir gündür sohbet ediyoruz;
bunlar aslında bize yabancı şeyler değil. OHALi de
biliyoruz, sıkıyönetimler, darbeler, muhtıralar, bölge
valilikleri, çatışmalar, idamlar, işkenceler vesaire
Niye hep
böyle, niye böyle acaba hiç sorduk mu? Zihinde problem var. Zihinde problemi
olan bir toplum ya da onların öncüleri demokrasiden anlamazlar, hukuktan
da anlamazlar, yönetemezler de. Yönetim krizi olduğu için Türkiye'de yüz
yıldır bu darbeleri, bu muhtıraları, bu şeyleri
yaşıyoruz. Şimdi, siz yasa diyorsunuz, yasayı
tanımıyorsunuz, ne yapacaksınız? En güzelini yaz, ne
işe yarayacak tanımadıktan sonra? Anayasa da kim oluyor?
diyorsunuz. Şimdi, diktatörlüğün, faşizmin olduğu bir
yerde, sopanın toplum üzerinde terbiye aracı olduğu bir yerde
Anayasanın da hükmü yok, kanunların da hükmü yok. Onun için, benim
açımdan bunlar zaman kaybetmenin göstergeleridir.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Türkiye'de demokrasi olmadığı için; bakın,
etnik kimliklerin sorununu çözemiyoruz, inanç sorununu çözemiyoruz,
kadın-erkek eşitliği sorununu çözemiyoruz, millî gelirden
emekçilere, yoksul halk kitlelerine daha çok pay vermeyi beceremiyoruz,
doğayı koruyamadığımız gibi talan ediyoruz.
Şimdi, bu çatışmacı, demokrasi dışı
zihniyet, hukuku da tanımıyor, özgürlükleri de tanımıyor,
eşitliği de tanımıyor, sosyal devleti de
tanımıyor; tanınan bir şey yok, oyalama var. Peki, biz ne
kaybettik bu kırk yıldır? 17.500 faili meçhul, bunu Meclisin
tutanakları söylüyor, 4 bin köy yıkıldı. AKPli bir vekil
söyledi: 500 milyar dolar savaş harcaması. Bir o kadar da
zararı. Şimdi, 435 milyar dolar dış borç, hazine dibe vurmuş.
Bugün itibarıyla geniş anlamda işsizlik yüzde 20yi geçti, 10
milyon işsiz var. Yoksulluk sınırı 10 bin, açlık
sınırı 3 bini geçmiş. Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca
kadın tacizleri ve kadın katliamı hiçbir dönem AKP dönemi kadar
olmadı, 7 bine yakın kadın öldürüldü; bu, bir savaşta
kaybedilecek sayı ya.
İntiharlar
Şimdi,
arkadaşlar çıkıyorlar burada cenneti gösteriyorlar. E, bu
intiharlar niye? Çöpten beslenme niye? Psikolojik bunalım niye?
Eğitimin dibe vurma meselesi neyin nesi? Yönetemiyorsunuz arkadaşlar.
Çocuk istismarları, tarihin hiçbir döneminde bu kadar
olmamıştır. Mafya-çete-siyaset hâkimiyeti tarihin hiçbir
döneminde bu kadar olmamıştır. Toplum bölünmüş, ahlaki
çöküntü, dış ilişkilerde itibar yok, neredeyse herkes
düşman. Şimdi, bunun sebebi şu: Orta Doğuda BOP diye bir
proje var, İslam ülkelerine karşı savaş
açılmış, ülkeler bölünecek, inançlar
çarpıştırılacak, kimlikler
çarpıştırılacak; her gün bunları televizyonlarda
söylüyorsunuz ama gereğini yapmıyorsunuz.
Bakın,
Misakımillîden bahsettim. Rojava ve güney Kürdistan Misakımillî
içindeydi; Lozanda ve öncesinde Fransa ve İngiltereye verildi. Peki,
şimdi Devlet Bahçeli kalkıyor, diyor ki: Orayı 82, orayı
83, orayı 84 yapacağım. Sanki babasının tapulu
malı da kendilerine yeni tapu yaptıracaklar.
METİN NURULLAH SAZAK
(Eskişehir) - Yapacağız, yapacağız.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla)
Orası Kürt halkının, Arapların, Türkmenlerin yurdu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız efendim.
METİN NURULLAH SAZAK
(Eskişehir) Bizim yurdumuz, bizim yurdumuz.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla)
Siz savaşla yapamazsınız. 40 milyon Kürt, 4 parçada da,
Kürdistanın tümünde de özgürlüğünü, kimliğini istiyor. Gelin.
diyoruz, demokratik ulus temelinde yerel yönetimleri güçlendirerek kimlikleri,
inançları, kadını, emekçiyi özgürleştirerek Türkiyeyi
demokratik, laik, çağdaş bir ülkeye taşıyalım;
öylesine bir zihniyetle toplumu eğitelim, sevgiyi ekelim,
kardeşliği ekelim, adaleti ekelim. Biz bölücü değiliz.
diyoruz, bölücü olana lanet okuyoruz, lanet. Kim bölücülük lafını
bizim ağzımıza söylüyorsa o lanetlidir, bölen odur. Biz
Türkiyeyi küçültmekten yana değiliz, büyütmekten yanayız. En böyle
düşmanca gördüğünüz
(x) Öcalan
ne dedi? Gelin, Misakımillîyi demokratik temelde yenileyelim. Biz buna
varız. Sizin cesaretiniz varsa buyurun.
Saygılar, selamlar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde
kabul edilmiştir.
8nci madde üzerinde 3 önerge
vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 8inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 8- 24/4/1969 tarihli ve
1163 sayılı Kooperatifler Kanununun Ek 4 üncü maddesi
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
Üniversitelerin yönetim
kurulunda üye bulundurma hakkı
Ek Madde 4 Üniversiteler bu
Kanunun 9 uncu maddesi kapsamında düzenlenen; kamu ve özel hukuk tüzel
kişileri amaçları bakımından ilgilendikleri kooperatiflerin
kuruluşlarına yardımcı olabileceği, önderlik
edebileceği ve ortak olabileceği kooperatiflerin yönetim
kurullarında üye tam sayısının çoğunluğunu
geçmeyecek şekilde üye bulundurabilirler. Bu hakkını kullanmak
İsteyen üniversiteler, yönetim kurulu üyelerinin seçileceği genel
kurula adaylarını önerir. Anasözleşmeyi değiştirmek,
Yönetim Kurulu ve Denetçiler Kurulu üyeleriyle gerektiğinde tasfiye
kurulunu seçmek, işletme hesabı ile bilanço ve gerektiğinde
gelir gider farkının bölüşülmesi hakkında karar almak,
yönetim ve denetçiler kurullarını ibra etmek, kanun veya
anasözleşme ile Genel Kurula tanınmış olan konular
hakkında karar vermek, gayrimenkul alımında ve
satımında takip edilecek usul ile alınacak gayrimenkulün
niteliğini, yerine ve azami fiyatını, satılacak
gayrimenkulün asgari fiyatını belirlemek, imalat ve inşaat
işlerinin yaptırılma yöntemini belirlemek ve yapı
kooperatiflerinde; kooperatifin ortak sayısı ile yapılacak konut
veya işyeri sayısını tesbit etmek yetkilerine sahip genel
kurul; bu şekilde seçilecek üyeleri üniversiteler tarafından önerilen
adaylar arasından seçer. Üniversitenin önermiş olduğu adaylarda
kooperatife ortaklık şartı aranmaz.
Maddede belirtilen
anasözleşmede;
1. Kooperatifin adı ve
merkezi,
2. Kooperatifin amacı ve
çalışma konuları,
3. Ortaklık
sıfatını kazandıran ve kaybettiren hal ve şartlar,
4. Ortakların pay
tutarı ve kooperatif sermayesinin ödenme şekli, nakdi sermayenin en
az 1/4ünün peşin ödenmesi,
5. Ortakların ayni
sermaye koyup koymayacakları,
6. Kooperatiflerin
yükümlülüklerinden dolayı ortakların sorumluluk durumu ve derecesi,
7. Kooperatifin yönetici ve
denetleyici organlarının görev ve yetki ve sorumlulukları ve
seçim tarzları,
8. Kooperatifin temsiline ait
hükümler,
9. Yıllık gelir
gider farklarının, hesaplama ve kullanma şekilleri,
10. Kurucuların
adı, soyadı iş ve konut adresleri
hususlarına ait hükümlerin
yer alması zorunludur.
Maddede düzenlenen
kooperatifin tescilinde;
1. Ana sözleşme tarihi,
2. Kooperatifin amacı,
konusu ve varsa süresi,
3. Kooperatifin unvanı
ve merkezi,
4. Kooperatifin sermayesi ve
bunun nakdi kısmına karşılık olarak ödenen en az
miktar ve her ortaklık payının değeri,
5. Ortaklık payı
belgelerinin ada yazılı olduğu,
6. Ayni sermaye ve
devralınan akçalı kıymetlerle işletmelerin neden ibaret
oldukları ve bunlara biçilen değerler,
7. Kooperatifin ne suretle
temsil olunacağı ve denetleneceği,
8. Yönetim Kurulu üyeleriyle
kooperatifi temsile yetkili kimselerin ad ve soyadları,
9. Kooperatifin
yapacağı ilanların şekli ve anasözleşmede de bu
hususta bir hüküm varsa yönetim kurulu kararlarının pay sahiplerine
ne suretle bildirileceği,
hususları ilan edilir.
Bu şekilde seçilen
yönetim kurulu üyeleri, genel kurul tarafından seçilen diğer üyelerin
hak, yetki ve görevlerini haizdir. Üniversiteler, bu üyelerin kooperatif
yönetim kurulu üyesi sıfatıyla işledikleri fiillerden ve yaptıkları
işlemlerden dolayı kooperatife ve onun alacaklılarıyla
ortaklarına karşı sorumludur. Üniversitenin rücu hakkı
saklıdır.
Bu madde de düzenlenmiş
olunan tüm hükümler 1/8/2021 tarihinden sonra uygulanmaz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Arslan
Kabukcuoğlu Ayhan
Erel
Adana
Eskişehir
Aksaray
Fahrettin
Yokuş Ahmet
Kamil Erozan
Konya
Bursa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın Ahmet Kamil Erozan.
Buyurun Sayın Erozan.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
AHMET KAMİL EROZAN
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, izin
verirseniz, önümüzdeki yasa teklifinin özüne girmeden evvel Afganistan
meselesine de değinmek isterim. Çünkü araya tatil giriyor, o tatilden
sonra Niye söylemedin bize? demeyin diye söylüyorum; bunu özellikle iktidara
söylüyorum çünkü bunun işlemini siz yapacaksınız.
Biliyorsunuz, biz, 22
Aralık tarihinde bir tezkere çıkardık, Afganistan tezkeresi. Ve
bu tezkereyi Kararlı Destek Misyonu adı altında NATOya ait
bir misyon için çıkardık. Bu misyon bitti, tezkere düştü;
tezkere bugün kadüktür. Dolayısıyla, bugün Türk Silahlı
Kuvvetlerinin Afganistandaki mevcudiyetinin ulusal ve uluslararası
meşruiyeti, hukuki zemini yoktur. Orada vuku bulacak her türlü
vukuatın sorumluluğu kime aittir? sorusunu soruyorum; bunun
cevabını sizin bulmanızı istiyorum. Bugün tezkeresiz bir
Türk Silahlı Kuvvetleri var Afganistanda.
Gelelim önümüzdeki çuval kanun
teklifine. Ben geçmişte torba kelimelerini çok duydum burada ama bu
maalesef çuval vasfını taşıyor çünkü içine ne
bulursanız tıkıyorsunuz. Bu çuvala
-tıktığınız gibi, maddelerin sırası
değiştiği için onlara değinmeyeceğim ama- en
azından 3 maddeyi serpiştirdiniz ve bu serpiştirme suretiyle
âdeta bizden mal kaçırırcasına madde kaçırmaya
çalıştınız ama bu mümkün değil. Keşke
bunları ayrı bir kanun olarak 3 madde hâlinde getirseydiniz veya en
azından bu yasanın içine arka arkaya 3 madde hâlinde koysaydınız
ve biz de bunu dobra dobra tartışabilseydik; bunu
yapmadınız. Ama sizin yaklaşımınız şunu
ortaya koyuyor: Siz, OHAL kararının alınmasını
gerektirecek fiillerin ötesine gittiniz ve temel hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılmasına yönelik bir çerçeveyi uygulamaya
koymaya çalışıyorsunuz. Bunu yaparken de Üç sene değil,
artık bir sene oldu. diye de bir mazeret ortaya koymanızın
anlamı yok. Bundan ben bir şey çıkarabilirim, Ha, bunlar bir
sene içinde erken seçime gidiyorlar herhâlde, onun için üçten bire çektiler.
diye varsayabilirim. Ama Yok zamanında olacak. diyorsanız bir sene
sonra bu teklifi yeniden getireceksiniz bize. Eğer arada bir şey
değişecekse onu da bilmek isteriz tabii ki. Ama sonunda varmak
istediğiniz, dikensiz bir gül misali bir Türkiye istiyorsunuz. Yani ne
demek istiyorsunuz? Herkes susacak, herkes -sindirilmiş- itaat edecek,
gözaltına istediklerimizi alacağız, herkesi işinden
gücünden edebileceğiz, malına mülküne çökebileceğiz. Böyle bir
Türkiye yok, olmayacaktır da.
Ayrıca, bunun yasalaştırılma
sürecinde de birtakım sakatlıklar olduğunu biliyorsunuz hepiniz.
İhtisas komisyonlarına gelmemiştir bu, gelmiş olması
gerekirdi. Dolayısıyla, süreçte bir hata var ama bunu böyle palas
pandıras getirmenizin bir başka sonucu da -parlamento işi değil-
aynı zamanda sonunda bu yasa birilerine uygulanacak, vatandaşa
uygulanacak, sivil toplum örgütlerine uygulayacak; kişiler var
arkasında, onların, kitlelerin tepkilerini zamanlıca ortaya
koymalarını engellemeye çalıştınız. Yani
kısaca bir keyfîlik içinde hareket ettiniz.
Ortada gözaltı
süreleriyle ilgili bir hüküm var, biliyorsunuz. Siz her ne kadar dört gün
deseniz de bu dört, dört, dört oluyor, maalesef, on iki güne kadar
çıkıyor ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bunun, maalesef,
uluslararası normlar çerçevesinde kabul edilmez olduğunu pek çok defa
söylemiş olmasına rağmen bunu getirmeye
çalışıyorsunuz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
diyorum ben, siz de Geleceğimiz Avrupa'da. diyorsunuz, demek ki
geleceğimiz Avrupa'da değil sizin tarifinize göre.
OHAL yasaları
çerçevesinde 140 bin kişi işinden oldu. Bunların bir
kısmı mahkemeye gitti, aklandı. Aklanmak ne sonucunu
doğuruyor? Bunlara pasaport verilmesi gerekiyor. Benim bildiğim, 26
bin kişi hâlâ pasaportunu alamadı. Sayın Süleyman Soylu bu konuda
şöyle bir cümle sarf etti: Mahkeme kararları değil, benim
kanaatim esastır. Şimdi, mahkeme kararı var, bir de
İçişleri Bakanının kanaati var. Ben şu anda Sayın
Süleyman Soyluya bir çağrıda bulunuyorum: 26 bin kişiyle
uğraşmasın, 260 kişiyle uğraşsın. Hangi 260
kişiyle? Geçen akşam -geçen akşam derken, bundan bir buçuk ay
evvel- bir televizyon programına çıktı ve Türkiye'de 260
terörist kalmıştır. dedi. Ben o günden beri çetele tutuyorum
Etkisiz kılınmıştır. diye haberlerde yer
alanları sayıyorum, sayıyorum, sayıyorum ve rakamın ne
zaman sıfıra geleceğini de merakla bekliyorum. O gün acaba
Süleyman Soylu çıkıp PKK terörü bitti. diyecek mi? Ben 260ı
tamamlayınca size haber vereceğim.
Dolayısıyla bunun
ötesine gideyim, OHAL olan bir yerde
OHAL sadece siyasi bir konu değil,
OHAL aynı zamanda bir ekonomik konu çünkü hukuku parantez içine
aldığınız bir ülkede ekonomiyi de geliştiremezsiniz,
kalkınmayı da sağlayamazsınız dolayısıyla
bunun pek çok riski var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
AHMET KAMİL EROZAN
(Devamla) Bunun yine OHAL çerçevesinde müsadereye giden boyutları var;
bunu da kınıyorum, o müsadereye gitmenin altında FETÖ
borsaları olduğunu da hatırlatıyorum.
Bayramınız mübarek
olsun, -bitirirken- önümüzdeki kırk sekiz saat içinde hepimiz
analarımızla, babalarımızla, kardeşlerimizle,
çocuklarımızla, ailelerimizle buluşacağız;
bayramlaşacağız. Ben üç dört bayramdır burada bir hatırlatma
yapıyorum: Libyada olan, tutuklu bulunan vatandaşlarımız
ne zaman analarına, babalarına, kardeşlerine, çocuklarına
kavuşacaklar? Bu, iktidarın vebalidir; bu insanlar aylardır,
yıllardır oradalar; günahı boynunuza.
Saygılarımı
sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 8inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 8 24/4/1969 tarihli
ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununda bulunan ek 4 üncü madde
yürürlükten kaldırılmıştır.
İlhami
Özcan Aygun Cavit
Arı Mehmet
Bekaroğlu
Tekirdağ Antalya İstanbul
Mehmet
Akif Hamzaçebi Mustafa
Sezgin Tanrıkulu Alpay
Antmen
İstanbul İstanbul Mersin
Faruk
Sarıaslan Kamil
Okyay Sındır
Nevşehir İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akçay.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Bursa
Milletvekili Ahmet Kamil Erozan'ın 277 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 8inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, tutanaklara girmesi bakımından ifade
ediyorum: Biraz önce kürsüde konuşan sayın konuşmacı,
Afganistan tezkeresinin düştüğü anlamını taşıyan
bir ifadede bulundu.
Şimdi, malumunuz,
Afganistan tezkeresi 6 Ocak 2021den itibaren on sekiz ay uzatıldı. O
nedenle Afganistan tezkeresinin hukuki dayanağı devam etmektedir ve
bu tezkerenin statüsünde de herhangi bir değişiklik söz konusu
değildir; onu da bir görüş olarak ifade ediyorum.
Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Nevşehir Milletvekili Sayın Faruk Sarıaslan.
Buyurunuz Sayın
Sarıaslan. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
FARUK SARIASLAN
(Nevşehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan yasa
teklifi Hükûmetin, AK PARTİ zihniyetinin, baskıcı rejimini
kanunlaştırarak meşrulaştırma çabasıdır.
Dün kol kola gezdiğiniz
FETÖ terör örgütüyle Türk Silahlı Kuvvetlerine, Türk yargısına,
hukuk sistemine ortak operasyonlar yaptınız. Kendisini güçlü hisseden
FETÖ terör örgütünün Türk devletine ve milletine yaptığı darbe
girişimi, Türk milletinin canı pahasına direnişi
karşısında yenilmiş, hak ettiği cezayı
almıştır. Bu halkın, FETÖ terör örgütüne karşı
sokağa çıkıp onlarca ders verirken amacı, ülkeye yeniden
demokrasiyi getirmek, hukukun üstünlüğünü kılmaktı. Ancak siz,
bu halkın başarısını kendi otoriter rejiminizi
kurtarmak için kullandınız ve kullanmaya devam ediyorsunuz. Hata
üstüne hata yapıyorsunuz, ülkenin geleceğini hiç
düşünmüyorsunuz; günlük düşünüyor, günlük yaşıyorsunuz.
Ülkenin geleceğini daha da karanlık günlere sürüklüyorsunuz. Sadece
baktığınızı görüyorsunuz; oysa akıl geleceği
görür. Eleştirilerden ve yaşananlardan hiç ders
çıkarmıyorsunuz. Yapılacak ilk seçimlerde halk gereken dersi
size verecek.
İktidara geldiğiniz
günden itibaren Millî Güvenlik Kurulu FETÖ terör örgütü dedi, dinlemediniz.
Emniyetten vatansever Emniyet müdürleri rapor verdi, anlamadınız.
Savcı Mete Yüksel uzun bir raporla uyardı, uyanmadınız. Bu
Meclisin kürsüsünden Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri FETÖ terör örgütü
devleti ele geçirdi. dedi, kaba kuvvet kullanmaya kalktınız. Siz
FETÖye efendi derken onu eleştiren aydınlarımızı
cezaevine gönderdiniz. O tarihlerde bu uyarıları dinleyip ona göre
davransaydınız 2021 yılının Türkiyesi borç batağında
olmaz, milyonlarca gencimiz işsiz kalmazdı. Aynı hataları
değişik versiyonlarla yine yapıyorsunuz, yine tarikatlarla kol
kolasınız, hukuk devletinden uzaklaşıyorsunuz. Tarikat evinde
üniforması üzerinde cübbe giyen Mehmet Sarı hakkında hangi
işlemi yaptınız? Hiçbir işlem yapmadınız çünkü
aynı tabaktan yemek yediniz, yemek yemektesiniz.
Buradan uyarıyorum, bu
ülkede herkes dinî inancını özgürce yaşıyor ve
yaşamalı. Ancak devleti de tarikatlar, şeyhler, müritler
yönetmemeli. Bunun ön koşulu da devletin hukuk devleti
olmasıdır. Hukuk devletinde kimse kendi hayat tarzını
devletin gücü marifetiyle dayatamaz, kendi inanç anlayışını
başkalarına zorla kabul ettiremez. Hukuk devletinin temeli kuvvetler
ayrılığıdır, yürütmenin yargıyı ve
yasamayı yuttuğu bir ortamda kuvvetler
ayrılığından bahsedilemez. Kuvvetler
ayrılığı yoksa hukuk devleti, yargı
bağımsızlığı ve demokrasi bir hayaldir.
Türkiyenin varlığını, bütünlüğünü, birliğini ve
dirliğini istiyor isek hukuk devleti olmak zorundayız. Şu an
ülkemizde ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel kriz yaşıyorsak,
laiklikten ve bilimsellikten uzaklaşıyorsak temel nedeni adalet ve
özgürlükten, hukuk devletinden uzaklaşmamızdadır. Türkiye bir
adalet ve özgürlük krizi yaşıyorsa bunun doğal sonucu ekonomik
krizdir.
Hukuk güvenliğinin
olduğu yere para gelir, yatırım gelir; ekonomi gelişir,
ülke kalkınır. Mahkemelerin adalet arayışına cevap
veremediği, bağımsız ve tarafsız
yargılamanın olmadığı bir yerde hukuk
dışı arayışlar ortaya çıkar. Son dönemlerde
ortaya çıkan mafyamatik, kara para, bakan ilişkileri bunun sonucudur.
Milletin kürsüsünden cumhuriyet savcılarına buradan sesleniyorum:
Ayda 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçiyi biliyorum. diyen
İçişleri Bakanını sorguya çağırdınız
mı, sizi bilgilendirmeye çağırdınız mı? Merkez
Bankasından yok olan 128 milyar doların kimler tarafından,
kimlere dağıtıldığı konusunda bir işlem
başlattınız mı? Sezgin Baran Korkmaz hakkında verilen
yurt dışı yasağını kaldıran, şu an
Adalet Bakan Yardımcısı olan Hasan Yılmaz hakkında
soruşturma başlattınız mı?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
FARUK SARIASLAN (Devamla)
Kendi şirketinden Bakanlığa usulsüz alımlar
dolayısıyla görev yaptığı Bakanlıktan
ayrılmak zorunda kalan Ruhsar Pekcan hakkında herhangi bir işlem
yaptınız mı? -Zaman yok, çok sıralayabilirim- Sayın
savcılarımızın vermediği cevabı ben buradan
vereyim: Hiçbir işlem yapmadınız, yapamazsınız; bunu
ben de biliyorum, milletvekilleri sizler de biliyorsunuz, Türk milleti de
biliyor. Nedeni gayet açık: Bir kişinin ağzından
çıkacak söze bakıyorsunuz. Tek adam rejiminde, tek kişinin
parmağıyla gösterdiği ya da söylediği işlemleri
yapıyorsanız bunun adına diktatörlük denir. Diktatörlüğün
olduğu hiçbir ülke gelişmemiş ve
kalkınmamıştır. Diktatörlüğün olduğu ülkelerde
göçler başlar, Suriyede olduğu gibi, Irakta olduğu gibi.
Üzülerek söylüyorum ki: Türkiye Cumhuriyeti devletinde de gençlerimiz,
okumuşlar, aydınlar yurt dışına göç ediyor.
Yapılan bütün kamuoyu araştırmalarında, eğer
olanağı olursa Türkiyede yaşayan Türk milletinin gençleri yurt
dışına gitmek istiyor. Bunu hepimizin düşünüp
değerlendirmesi kanaatindeyim.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Sarıaslan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesinde yer alan 4
üncü ibaresinin 4. olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Züleyha
Gülüm Murat
Sarısaç
Bitlis İstanbul Van
Abdullah
Koç Garo
Paylan Ali
Kenanoğlu
Ağrı Diyarbakır İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Züleyha Gülüm.
Buyurunuz Sayın Gülüm.
(HDP sıralarından alkışlar)
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
2016 yılından bu yana peş peşe darbeleri yaşamaya
devam ediyoruz. Maşallah, darbe konusunda çok yeteneklisiniz. Sivil
darbeye -illa askerî olması gerekmiyor- askerî darbelere ya da FETÖ darbesine
karşıyız. derken kendi sivil darbesini süreklileştiren bir
iktidar var önümüzde. Ne güzel, Allahın lütfu olarak gördünüz, her
şeyi öyle görüyorsunuz, her belayı öyle görüyorsunuz. Pandemi oluyor,
yasak getirmenin yolu ve yöntemi olarak görüyorsunuz; darbe oluyor, yeni
kurallarınızı, faşizminizi
kurumsallaştırmanın malzemesi olarak görüyorsunuz;
adını OHAL koymuyorsunuz, başka isimler getiriyorsunuz, yasal
düzenleme diyorsunuz. Aslında, ülkeyi bir OHALle yürütmeye devam
ediyorsunuz. Her türlü baskı aracını, zor
aygıtını kullanmaktan asla geri durmuyorsunuz. KHKlerle
insanlara sivil ölümü dayattınız, 140 bin insana sivil ölümü
dayattınız; yetmemiş olacak ki Yeni insanlara da sivil ölümü
nasıl dayatabiliriz? bunun yasal düzenlemeleri için uğraşıyorsunuz.
KHK ne demek, biliyor musunuz?
Bazı insanlar açısından hayat hakkının elinden
alınması demek. Oyalama taktikleriyle o OHAL komisyonlarını
kurdunuz ya, güya adaleti sağlayacak o OHAL komisyonlarını;
hepsi, oyalama komisyonlarına dönmüş durumda. Sonuçta, verdikleri
kararlar da zaten, çoğu kez aleyhe. Zira, zaten sizin, adaletli yargı
gibi, adalet sağlama gibi derdiniz yok; o yüzden o komisyonlardan da bir
şey beklemiyoruz.
İnsanların
ekmekleriyle, gelecekleriyle oynuyorsunuz. Tüm çalışma
alanlarından sizin gibi olmayanların tasfiye edildiği bir
anlayışı yerleştirmeye çalışıyorsunuz Ya
bize itaat edersiniz ya da çalışma hakkınızı dahi,
ekmeğinizi kazanma hakkınızı dahi ortadan
kaldırırım. diyorsunuz. Zulmünüz bitmiyor. Zulmünüzle birçok
insanın hayatına, hayatlarının sönmesine mal olmanızın
yanında, geleceklerini de ipotek altına alıyorsunuz;
çocuklarına, akrabasına varana kadar İrtibatlıdır,
iltisaklıdır. deyip insanların gelecekteki
hayatlarını da ipotek altına almaya
çalışıyorsunuz.
Gözaltı sürelerini
uzatmak. Çok basitmiş gibi cümlelerle anlatıyorsunuz da siz, gidin
bir bakalım, bu Emniyetlerde on iki gün boyunca gözaltında
kalın, bu kadar basit ifade edebilecek misiniz görelim? O
gözaltılarda ne oluyor biliyor musunuz? İnsanlar işkenceye maruz
kalıyor, baskıya maruz kalıyor. Polis operasyonları, gizli
dosyalarda -nasıl oluyorsa- basına sızan bilgilerle
insanların haklarında olup olmadık, gerçeğe
aykırı beyanlarla yaşam haklarını ihlal eden,
aslında kişisel haklarını ihlal eden basın
sonuçlarıyla karşı karşıya kalıyor bu insanlar.
Şimdi size bir iki
örnek: İdlibde bir ev baskını yapıldı. Ev
baskınında sekiz aylık hamile bir kadın silahın
dipçikleriyle darbe aldı, hastaneye kaldırıldı. Arama
kararı olmayan bir kişiden bahsediyorum. Arama kararları olup da
yakalama kararları olanlara ne yaptıklarını zaten siz de
benden daha iyi biliyorsunuz. Köpekli işkenceyi unutmayalım. Bir
insanın gözaltına alınırken nasıl köpekle işkence
edildiğini de size hatırlatalım. Şimdi göz göre göre
bunları herkesin gözü önünde yapabilen bir polis acaba on iki gün
gözaltı boyunca hangi işkenceleri yapıyor?
Yapmadığını iddia edebilir misiniz? Çok net, raporlarla
sabit bir durum varken şimdi siz hiçbir şey olmamış gibi
Ne var canım, on iki gün gözaltı, bir şey de değil.
hikâyesini anlatıyorsunuz.
Yine TMSF diye bir
uygulamanız var. Vallahi çökme yöntemleriniz çok. Bir öyle uyguluyorsunuz,
mafya-siyaset düzeninizle çöküyorsunuz insanların mal
varlığına, yetmiyor yasal kılıflar uyduruyorsunuz,
Yasal kılıflarla çökeceğim. diyorsunuz. OHAL sürecini sermayenin
el değiştirme sürecine çevirdiniz. Birtakım sermaye
gruplarından mal varlıklarını, mülkiyetlerini,
binalarını, yerlerini alıp kendi yandaşlarınıza,
kendinize aktarmanın mekanizması hâline getirdiniz. Yetmiyor ya,
yetmiyor; gerçekten yiyorsunuz, yiyorsunuz yetmiyor. Hâlâ yenilerini
istiyorsunuz, hâlâ yeni paralar istiyorsunuz, yeni mallar istiyorsunuz, yeni
menkuller istiyorsunuz.
Doğayı talan
ettiniz, yer bırakmadınız ya! Her yeri, her ağacı, her
araziyi, her arsayı bir rant alanı olarak gördünüz; kendinize ve
yandaşlarınıza, 5li çetenize peşkeş çektiniz;
yetmedi, bulduğunuz her kamu arazisini satışa
çıkarıyorsunuz, ihaleler yoluyla ceplerinizi dolduruyorsunuz, sermaye
gruplarınızı zenginleştiriyorsunuz. Hâlen
doymamışsınız, yeni yerler istiyorsunuz; diyorsunuz ki:
TMSF görevde kalacak, TMSF üç yıl daha, aynı şekilde kayyum
olarak atanacak ve insanların, tırnak içinde- terör bahanesiyle
çünkü size göre herkes terörist zaten- mal varlıklarına ben el
koyacağım. Bir tehdit, bir baskı aracı olarak kullanıyorsunuz,
insanlara diyorsunuz ki: Ya benim istediğim gibi olursunuz, itaat
edersiniz, faşizmime boyun eğersiniz ya da size hayat hakkı
hiçbir şekilde tanımam. Bu yasa teklifinin anlamı budur, bu
yasa teklifinin başka bir anlamı yoktur. Bize hikâyeler
yazmayın; yok, efendim, işte, terörle mücadeleymiş, efendim,
delil toplamaymış, efendim, şuymuş, buymuş. O on iki
günlük gözaltılarda biz delil falan aranmadığını çok
iyi biliyoruz, hiçbir işlem yapılmadığını da çok
iyi biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla)
Sadece baskı uygulamak için o on iki gün gözaltı süresini
gerçekleştirdiğinizi de biliyoruz. Ha, gerçekten bir mücadele
derdiniz varsa FETÖyle, cemaatle bilmem- darbe yapanlarla, önce şunun
hesabını verin: Beraber yürümüştünüz ya bu yollarda, ne
istedilerse vermiştiniz ya, o zaman kendinizden başlayın,
kendinizi önce yargılayın da ondan sonra başkalarına laf
söyleyin.
Diğer bir mesele,
engelliler. Ya, engellilerin yaşam hakkını ellerinden almaya ne
hakkınız var ya! Nasıl ertelersiniz, engellilerin
çalışma yaşamına, normal hayata
katılımını sağlayacak düzenlemeyi üç yıl boyunca
ya da kaç yıl boyunca? Bu hakkı kendinizde nasıl görüyorsunuz?
Engelliler zaten pandemi sürecinde en fazla hak gasbına uğrayan,
yaşam koşulları en fazla zorlaşan insanlar değil
miydi? Pandemi diğerlerine var da engellilere yok muydu? Tam aksine,
engelliler en çok zorluğu bu dönemde yaşadılar. Hangi hakla
ertelemeyi önümüze getirebiliyorsunuz, hangi hakla haklarını
ellerinden alıyorsunuz?
Tam aksine, engellilerin
birçok talebi var. Yaşama eşit katılabilmeleri için pozitif
ayrımcılık ilkelerinin uygulanmasını istiyorlar.
İnsan olduklarının, eşit vatandaş
olduklarının görülmesini istiyorlar ama tabii, siz hiçbir zaman
ezilenin, ötekileştirilenin yanında olmadınız ki
engellilerin yanında olasınız. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Gülüm.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Hatip konuşmasında, kürsüden, AK PARTİ Grubu milletvekillerini
ceplerini doldurmakla, hırsızlıkla itham etti. İzin
verirseniz cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün 277 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 8inci maddesiyle ilgili önerge hakkında
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle Başkanlık Divanını İç
Tüzükü uygulamaya davet ediyorum. 66ncı maddede konuyla ilgili
konuşmak esastır. Konu dışına
çıkıldığı takdirde, Meclis Başkan Vekili, konuya
davet eder, 2 kere konuya gelmeyen milletvekilinin sözünü keser.
Diğer bir
madde konuşma üslubu. Burada milletvekili, dört dakikadır, beş
dakikadır AK PARTİli milletvekillerini Hırsızlıkla,
ceplerini doldurmakla. itham ediyor ama Başkanlık makamı
maalesef buna gerekli dersi vermiyor ve gerekli cevabı vermiyor.
Yapmanız gereken
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Yapmayın.
TULAY
HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Ama aylardır bunlar bu kürsüden
konuşuluyor ki.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, konuşanlara bakıyorum, biraz
önce
TULAY
HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Aylardır aynı şeyleri bu
kürsüden herkes söylüyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) -
HDP milletvekilinin birisi burada kürsüye
çıktı faşist diye söyledi, demokrasi diye ifade etmeye
çalıştı
Ya, Allah aşkına, dinlerken bakıyorum,
bunlar öylesine bir demokratik ortam içerisinde gelmişler ki sanki
Kandili hükümleri altına almışlar, burada gelip millet
adına konuşuyorlar. Kandilin sözcüsü olan, Kandilin sözünü dile
getirmeye çalışanların demokrasiden söz etmeye hakları yok. (AK PARTİ
ve MHP sıralarından alkışlar)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Kandille bağını kurar mısın bu
konuşmanın?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Faşizm varsa en büyük faşizm sizdedir, diktatörlük varsa
en büyük diktatörlük sizdedir.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Bu konuşmanın Kandille bağını kurar
mısınız?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Ama burada Türk milletinin bağrından
çıkmış, sadece milletten emir alan, milletin istediğini
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Şu an kendi itham ediyor. Yeni galiba arkadaşımız!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) -
yapmaya çalışan milletvekillerini Faşizmle,
diktatöre boyun eğmekle. suçlamak maalesef içinizde hissettiğiniz
zulmün dışa vurmasıdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Olmadı bu konuşma.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Sayın Başkan, burada böyle fütursuzca, milletin iradesini
diktatörlükle ve burada milletin vekillerini hırsızlıkla
suçlamaya müsaade edemezsiniz.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Bunu herkes söylüyor, herkes, bir tek biz söylemiyoruz ki.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Tutanaklara bakın, AK PARTİ milletvekillerini
hırsızlıkla, ceplerini doldurmakla itham eden milletvekilleri
varsa onlara gerekli cezayı vermenizi tavsiye ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Gündemi takip etmiyorsunuz. Bunu, bütün dünya konuşuyor, bir tek
bizim vekilimiz konuşmuyor, kaçırdınız.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Aksi hâlde, bütün milletvekilleri bu konuda gereğini
yapacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan,
İç Tüzüke uymaya davet ediyorum.
MURAT SARISAÇ (Van) Ne
yaparsın? Mafyaya mı teslim edeceksin bizi? Ne yapacaksın?
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Kandille bağını kurar mısınız
Sayın Hatip? Olmadı bu konuşma, bize iyi bir cevap olmadı.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Sen, teslim olmuşsun zaten. Sen, PKKya teslim olmuşsun, kölesisin
sen, köle, köle!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) - Oya Hanım, neredeydin ya, vallahi özledik senin
bağırmalarını! Vekilin seni özledi Oya Hanım!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Grup Başkan Vekillerimiz şu anda söz aldılar.
X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Nimetullah Erdoğmuşun, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Mustafa
Elitaşın Meclis Başkan Vekilini İç Tüzükle ilgili
aydınlatmaya ve göreve davet etmeye hakkı olduğuna ama
milletvekillerine ders verme konusunda böyle bir kelime kullanmaktan ve böyle
bir üsluptan teeddüp edeceğine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın
Elitaş, tabii ki İç Tüzük'le ilgili bizi de hem aydınlatmaya hem
göreve davet etmeye hem hakkınız var hem o konuda katkı
sunuyorsunuz ama bir ifade kullandınız, Meclis Başkan Vekili
ders versin. gibi bir şey söylediniz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Ders demedim Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Müsaade eder
misiniz efendim.
Yani ben teeddüp ederim
burada böyle bir kelimeyi kullanmayı veya milletvekilleriyle ilgili, böyle
bir üslupla ilgili ilk defa
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, dersle ilgili bir şey söylemedim,
Uyarın. diye söyledim.
BAŞKAN - Müsaade eder
misiniz efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Demediğini söylüyor Başkanım.
BAŞKAN - Ama sözüm
bitmedi ki efendim. Müsaade edin efendim, sözümü tamamlayayım.
Ben şahsım için
söylüyorum. Ben burada kime ders vereceğim ki? Ben, burada bana
tanınan, bana verilen yetkileri kullanabilecek kadar gücüm nispetinde
kullanmaya çalışan birisiyim. Yani ben o ders konusunu
anlayamadım, lütfen siz de o konuda bakınız, böyle bir görevimiz
varsa biz de o dersimizi çalışalım efendim. (HDP sıralarından
alkışlar)
Sayın Oluç
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) - Sayın Başkan, sataşma olduğu için
kürsüden cevap hakkı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurunuz
efendim.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) - Sayın Başkan, sayın vekiller
Sayın Elitaş, siz,
hakikaten haddinizi aştınız.
MUSTAFA CANBEY
(Balıkesir) Siz diktatör diyorsunuz, haddinizi aşmıyorsunuz,
biz aşıyoruz, öyle mi?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
- Bakın, ben size bir şey söyleyeyim mi? Ben sizin
suçlamalarınıza pabuç bırakmam; kesinlikle bundan emin olun,
hepsinin hesabını teker teker sorarım, anlaşıldı
mı? (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Öyle bir şey yok! Öyle bir şey yok!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
- Bize Kandilin sözcüsü. diyenin alnını karışlarım
ben, alnını; sizin alnınızı karışlarım!
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA CANBEY
(Balıkesir) Hadi oradan!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
Evet, yok öyle şey, söyleyemezsiniz. Siz halkın bağrından
çıkmışsınız. Biz nereden çıktık?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Kandilden! Kandilden!
EROL KAVUNCU (Çorum)
Kandilden!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
Hayır! Hayır!
6,5 milyon insanın oyunu
aldık, siz haddinizi bilin be! Nasıl böyle konuşursunuz! Bu
halkın oyunu aldık buraya geldik, anlaşıldı mı?
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA CANBEY
(Balıkesir) Ee?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
- Bunu öğreneceksiniz, demokrasiyi öğreneceksiniz. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA CANBEY
(Balıkesir) Sizden mi öğreneceğiz?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
- Burada yaptığınız her konuşmanın
karşısında boyun eğeceğimizi zannediyorsunuz. Asla
boyun eğmeyiz, siz kendinizi ne zannediyorsunuz, haddinizi bilin! (AK PARTİ
sıralarından Hadi oradan! sesleri) Böyle şey yok, birincisi
bu.
İkincisi, Sayın
Elitaş, milletvekilimiz eleştiri yaptı, AKPli vekiller
hırsızlık yapıyor. demedi.
MUSTAFA CANBEY
(Balıkesir) Nasıl demedi?
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ
(İstanbul) Eleştiri yapmadı.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
Demedi. Getirin tutanakları bakalım. Genel olarak bu ülkeyi
yönetenlere hitaben dedi ki: Yediniz, yediniz, bitiremediniz. Öyle değil
mi? Yediniz, yediniz bitiremediniz ya! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Evet, Devletin malı deniz yemeyen domuz. lafını
siz gerçekleştirdiniz. (HDP sıralarından alkışlar)
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) Yuh size!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
Böyle bir durumla karşı karşıyayız. Bu
ağır eleştiriyi niye kabullenemiyorsunuz? Böyle bir şey var
mı? Ondan sonra eleştirince lafı getiriyorsunuz Kandile. Böyle
bir şey yok. Biz burada konuşuyoruz üç senedir ve konuşmaya
devam edeceğiz. Demokrasi için, adalet için mücadelemize devam
edeceğiz. Sizin bize yönelik suçlamalarınızı da asla
kabullenmeyeceğiz, bunu da bilin. (HDP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun
Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Grup Başkan Vekili haddimi bildirmeye kalktı.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
4.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, biraz önce konuşmada 68inci maddeyle
ilgili bir konuyu konuşurken arkadaşımız uyardı: Önce
ders dediniz, daha sonra Uyarma gerekir. diye ifade ettiniz.
Başkanlık Divanının veya hiç kimsenin milletvekillerine
ders verme yetkisi olmadığını bilen birisiyim. İç
Tüzük 68inci madde çerçevesinde konuşuyorum.
Bakın, hiç kimse kimseye
de haddini bildiremez. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) - Siz de bize bildiremezsiniz, siz de bize bildiremezsiniz!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) O hadsizliktir. Bir milletvekiline haddini bildirmeye kalkmak
hadsizliktir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Evet, sizin yaptığınız da odur.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Ve o hadsizliği de siz burada yaptınız. Bakın,
bu millet
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Siz hadsizlik yapıyorsunuz, bu ilk defa değil.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Çok güzel konuştunuz Sayın Saruhan Oluç, Bize
Kandilden emir alıyorsunuz. diyemezsiniz. dediniz, doğru. Sizin
Eş Genel Başkanınız ne demişti? Biz Kandile
sırtımızı dayadık. demişti. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ya, siz teslim olmuşsunuz
Kandile; Kandilden emir almayı bırak, teslim olmuşsunuz,
teslim; iradenizi vermişsiniz siz Kandile.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Bu sözlerin modası geçti, modası. Modası geçti bu
sözlerin, alıcıları yok artık, boşuna söylemeyin!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Daha neyi konuşuyorsunuz? Kandilden talimat gelmeyince bir
şey yapamıyorsunuz.
Bakın, demokrasi diye
söylenenler, burada demokrasi havariliği yapanların önce kendi
iradelerini ortaya koyabilmeleri lazım yoksa silahların gölgesinde,
tehditle... Ama düşünüyorum, bakıyorum, hakikaten sizin işiniz
de zor yani demokrasiye uyabilmek için, millet iradesiyle görev yapabilmek
için, can korkusuyla o sıralarda oturup Kandile itiraz edebilmek herkesin
haddi değil. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Mafyalaşmış bir iktidarın sözcülüğü daha
zor, daha. Şu an siz zor bir iş yapıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Ama bu vatanın evladını, bu milletin birliğini
ve bekasını düşünen herkes, kim olursa olsun, hangi terörist
olursa olsun, tıpkı FETÖcülerin 15 Temmuzda yaptığı
gibi...
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Asıl sizin işiniz zor, bizim değil.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - ...yıllardır PKKnın Türk milletine, Kürtlere
zulmettiği gibi zulmedenlerin haddini de dersini de Türk milleti ve
güvenlik güçleri sonuna kadar verir, vermeye de devam edecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) İçinize bakın, temizlenin ya, temizlenin de toplumun
karşısına çıkın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın
Oluç, yerinizden, lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Efendim, ağır sataşma var, İradenizi
vermişsiniz, teslim etmişsiniz. diyor, niye yerimden cevap
veriyorum?
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) - PKK terör örgütü mü diyeceksin oradan?
REFİK ÖZEN (Bursa)
Kendi Eş Genel Başkanın söylüyor.
MURAT SARISAÇ (Van) Yalan
söylüyorsun, yalan!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Partinizin kurucuları yaptığınız
haksızlıkları anlatıyor, hesabını verin
bakalım!
BAŞKAN Buyurun.
5.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın vekiller; yani madem
yersiz bir tartışmaya başladık, devam edelim.
Daha geçen gün sizin Genel
Başkanınız Diyarbakıra gitti, konuşma yaptı
orada, daha geçen gün, yeni, taze, değil mi? Ve o konuşmasında
uzun uzun çözüm sürecini sahiplenen cümleler etti, hatırlıyor
musunuz?
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Evet.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
Ha hatırlıyorsunuz değil mi?
O çözüm sürecini sahiplenmesi
doğru bir tutum, bakın buna bir şey demiyorum ama o çözüm
sürecini sizin Genel Başkanınız kimlerle beraber sürdürdü, bunu
hatırlıyor musunuz? (HDP sıralarından alkışlar) O
çözüm sürecini sürdürürken ve biz de o çözüm sürecinde barışa
ulaşılsın, huzura ulaşılsın diye mücadele ederken
bizlerle birlikte sürdürdü.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Halkla beraber sürdürdü.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
28 Şubatta Dolmabahçede mutabakat okunurken orada devlet heyeti
adına kim vardı, Hükûmet adına kim vardı? Sizin şimdi
Grup Başkan Vekiliniz Sayın Mahir Ünal o fotoğraftaydı,
hatırlıyor musunuz; Milletvekiliniz Yalçın Akdoğan o
fotoğraftaydı, hatırlıyor musunuz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Konuyla ne alakası var?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
Bunları hatırlıyor musunuz? Şimdi, neden bunları
söylüyorum: Bize dönmüş diyor ki: Sırtınızı
şuraya dayadınız, iradenizi teslim ettiniz, sıralarınızda
otururken can korkunuz var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
EROL KAVUNCU (Çorum)
Dayamadınız mı? Dayamıyoruz. de.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
Ya, bunlar hikâye, hikâye bunlar. Siz eğer çözüm sürecini
yürüttüğünüzü Genel Başkanınızın ağzından
kabulleniyorsanız ve bunun doğru olduğunu söylüyorsa sizin Genel
Başkanınız, o zaman bu süreci kimle yürüttüğünüzü de
bileceksiniz. O zaman bizim heyetlerimizle nasıl görüştüğünüzü,
o heyetler aracılığıyla İmralı ve Kandil
arasında mektup ve bilgi taşınmasını nasıl
sağladığınızı hatırlayacaksınız,
bunları bileceksiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Vay, vay! Lağım patladı.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
Bunları savunuyorsanız bize buradan gelip had bildirmeyeceksiniz
Sayın Elitaş. Biz bunu yemeyiz. (HDP sıralarından
alkışlar)
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) Sırtımızı dayamıyoruz. desene
erkekçe.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Ben erkeği gösteririm sana terbiyesiz!
EROL KAVUNCU (Çorum)
Terbiyesiz sensin!
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Ne demek erkekçe, ne demek erkekçe? Adam gibi konuşsanıza.
(AK PARTİ sıralarından Otur yerine! Terbiyesizlik yapma! sesi)
Terbiyesiz! (AK PARTİ ve HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
6.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Genel Başkanına ve Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (
Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekilleri
gerçekleri duyunca gerilim aşırı derecede arttı.
Bakın, arkadaşımızın biri biraz önce bir şey
söyledi, bir milletvekili diyor ki: Bizim seçmenlerimiz PKKyı
kurmuş, aramıza nasıl mesafe koyalım? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yahu, adam PKKlı olduğunu
ilan ediyor, PKKnın meşru olduğunu ilan ediyor, PKKnın
terör örgütü olduğunu tüm dünya biliyor ama siz PKKya terör örgütü
demiyorsunuz. Bu millete, özellikle Kürtlere kırk yıldır
zulmeden PKK terör örgütüdür.
NUSRETTİN MAÇİN
(Şanlıurfa) Kırk yıldır Kürtlere zulmeden, Diyarbakır
zindanları
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Dinle! Dinle!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Şuradan diyoruz ki: Gelin, PKK terör örgütünü lanetleyin.
Lanetlemiyorsunuz! 2 konuşma önce, 7nci maddede konuşan
milletvekili, faşizmin her türlüsünü lanetledi, terörün her türlüsünü
lanetledi. Aslında ona PKK terör örgütünü lanetliyor musunuz? diye
sormak lazımdı. Diyemiyorsunuz. Bu, cesaret ister. Bu cesaret sizde
yok! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MURAT SARISAÇ (Van) Sen
FETÖyü lanetliyor musun?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) İnsan olmak teröre Dur! demek ister ama siz bugün Dur!
deme cesaretini gösteremiyorsunuz. Çözüm süreci
NURAN İMİR
(Şırnak) Ayıp ya! Ayıp ya! On binlerce genç, kadın,
insan yaşamını yitirdi. Ayıp size! Hâlâ neyin
peşindesiniz! Sorulabilecek soru bu mudur ya?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Bakın, değerli milletvekilleri, çözüm sürecine biz
inanarak başladık; bu Kürt halkı, Türkiyede yaşayan
Kürtler, PKKnın zulmünden kurtulsun diye milletvekilleriyle, siyasilerle
bir uzlaşma ortaya koyduk.
NURAN İMİR
(Şırnak) Ayıp size ya! Bu ezberden vazgeçin ya! Bu ezberden
vazgeçin!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Ama 2015 yılından itibaren Kobanide, başka yerlerde
çözüm sürecini ortadan kaldırabilmek için çok uluslu devletlerin
taşeronu olan PKK, çözüm sürecini baltaladı; siz de onun aleti
oldunuz, siz de onun taşeronu oldunuz.
NURAN İMİR
(Şırnak) Yakışmıyor ya! Saçlarınız
beyazlamış, yakışmıyor size!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Ceylânpınarın belgeleri mahkemelerde vardır,
Ceylânpınarı araştırın.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Çözüm sürecini bitiren sizlersiniz; PKKnın esiri olan,
Kandilin esiri olan sizlersiniz! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
NURAN İMİR
(Şırnak) Canımız acıyor! Canımız
acıyor!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Ceylânpınarı kim yaptı, onu açığa
çıkarın. Mafyanın siyasi ayağını
çıkaralım.
NURAN İMİR
(Şırnak) Ayıp ya! Ayıp!
SALİH CORA (Trabzon)
Telefon nerede, telefon?
NURAN İMİR
(Şırnak) Elimden gelse 83 milyonu sizin zulmünüzden kurtarsam.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Oluç
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Sayın Başkan, Çözüm sürecini
baltaladınız. ve Alet oldunuz. diyerek sataşmada bulundu;
cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Yerinizden
Sayın Oluç, lütfen
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın vekiller; bakın, bu konuları bu
şekilde tartışmanın doğru
olmadığını bilen bir kişi olarak bu
konuşmayı yapıyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Ya, biraz dinleyin,
bağırmayın ya, biraz dinleyin.
MUSTAFA CANBEY
(Balıkesir) Sen bağırıyordun ama!
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Şimdi, bunlar ciddi konular, özellikle çözüm süreci gibi
konular hepimizi ilgilendiren konular, bütün toplumu ve Türkiyeyi ilgilendiren
konular. Dolayısıyla, bunu böyle basit polemik konusu hâline getirmemek
gerekir fakat yani Sayın Elitaş o dönemi iyi bilmediği için
belli ki doğru olmayan bilgiler de veriyor, ben kayıtlara geçmesi
için bir noktayı da belirterek sözlerime son vereceğim. Şimdi,
bakın Çözüm sürecini baltaladınız. Baltalanmasına alet
oldunuz. gibi laflar ediyor, böyle değil. 2015 Kobani dedi, öyle
değil; 2014 6-8 Ekimdir Kobani. Tarihi doğru öğrenin, bir.
İki: 2014 6-8 Ekim
Kobani olaylarından sonra Dolmabahçe mutabakatı 28 Şubat 2015
yani ondan beş ay sonra. Bak, Tarihi iyi bilin. diyorum tekrar. Beş
ay sonra oturulmuş, Dolmabahçe'de mutabakat okunmuş birlikte,
fotoğraflar var; yanımda olsa size gösterirdim. ikincisi bu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) - Üçüncüsü: Çözüm süreci zarar görmesin diye, 2014 6-8 Ekim
Kobani olayları yaşanırken bizim o dönem İdare Amirimiz
Sırrı Süreyya Önder sizin o dönem İçişleri
Bakanınızla İçişleri Bakanlığı
makamında kırk sekiz saat boyunca Kobani'de herhangi bir provokasyon
yaşanmasın diye uğraşmıştır. Kayıtlar
ortadadır, bunu defalarca konuştuk. Bu gerçekler varken ortada siz
bize asla Çözüm sürecini baltaladınız, buna alet oldunuz.
diyemezsiniz. Biz çözüm süreci başarıya ulaşsın, Türkiye'de
barış, huzur yerine gelsin, hiçbir gencimiz; Türk'ü, Kürt'ü,
Alevi'si, Sünni'si hiçbir kimse ölmesin, hiçbir eve ateş düşmesin
diye elimizden gelen her türlü fedakârlığı yaptık ve o
dönemde o fedakârlığı yapan arkadaşlarımız sizin
yüzünüzden şimdi cezaevinde, rehinenizdir hepsi. O süreci sürdürmüş
olan insanları siyasi rehine olarak tutuyorsunuz, o
çalışmayı sürdürmüş olanları. (HDP
sıralarından alkışlar)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
8inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 8inci
madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
çalışmaya devam ediyoruz.
9uncu madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 9uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 9- 1163
sayılı Kanunun geçici 5 inci maddesi aşağıdaki
şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"Geçici Madde 5 Bu
Kanunun ek 4 üncü maddesinde düzenlenen; üniversitelerin bu Kanunun 9 uncu
maddesine göre ortak oldukları kooperatiflerin yönetim kurullarında
üye tam sayısının çoğunluğunu geçmemek üzere üye
bulundurabileceği, bu hakkını kullanmak isteyen üniversiteler,
yönetim kurulu üyelerinin seçileceği genel kurula adaylarını
önereceği, genel kurul tarafından, bu şekilde seçilecek üyeleri
üniversitelerce önerilen adaylar arasından seçeceği, üniversitenin
önereceği adaylarda kooperatife ortaklık şartı
aranmayacağı ve bu şekilde seçilen yönetim kurulu üyelerinin,
genel kurul tarafından seçilen diğer üyelerin hak, yetki ve
görevlerini haiz olacağı, üniversitelerin bu üyelerin kooperatif
yönetim kurulu üyesi sıfatıyla işledikleri fiillerden ve
yaptıkları işlemlerden dolayı kooperatife ve onun
alacaklılarıyla ortaklarına karşı sorumlu olacağı,
üniversitenin rücu hakkı saklı olacağı hükmüne göre
ortağı olduğu kooperatifin yönetim kurulunda üye bulundurmak
isteyen üniversitenin, kooperatife yazılı talebini izleyen iki ay
içinde toplanacak şekilde genel kurul, yönetim kurulunca toplantıya
çağrılır. Bu süre içinde genel kurul toplanamadığı
takdirde, ilgili üniversite tarafından Bakanlığa yapılacak
başvuru üzerine, genel kurulu çağrı yetkisi başvuru
sahibine verilebilir. Bu toplantı gündeminde, kooperatif ana
sözleşmesinin bu Kanunun ek 4 üncü madde hükmüne intibakının ve
yönetim kurulu üye seçiminin bulunması zorunludur.
Mevcut yönetim kurulu
üyelerinin görevi bu genel kurulun toplantı tarihinde sona erer.
Maddede belirtilen
anasözleşmede;
1. Kooperatifin adı ve
merkezi,
2. Kooperatifin amacı ve
çalışma konuları,
3. Ortaklık
sıfatını kazandıran ve kaybettiren hal ve şartlar,
4. Ortakların pay
tutarı ve kooperatif sermayesinin ödenme şekli, nakdi sermayenin en
az 1/4 ünün peşin ödenmesi,
5. Ortakların ayni
sermaye koyup koymayacakları,
6. Kooperatiflerin
yükümlerinden dolayı ortakların sorumluluk durumu ve derecesi,
7. Kooperatifin yönetici ve
denetleyici organlarının görev ve yetki ve sorumlulukları ve
seçim tarzları,
8. Kooperatifin temsiline ait
hükümler,
9. Yıllık gelir
gider farklarının, hesaplama ve kullanma şekilleri,
10. Kurucuların
adı, soyadı iş ve konut adresleri hususlarına ait
hükümlerin yer olması zorunludur.
Maddede düzenlenen
kooperatifin tescilinde;
1. Ana sözleşme tarihi,
2. Kooperatifin amacı,
konusu ve varsa süresi,
3. Kooperatifin unvanı
ve merkezi,
4. Kooperatifin sermayesi ve
bunun nakdi kısmına karşılık olarak ödenen en az
miktar ve her ortaklık payının değeri,
5. Ortaklık payı
belgelerinin ada yazılı olduğu,
6. Ayni sermaye ve
devralınan akçalı kıymetlerle işletmelerin neden ibaret
oldukları ve bunlara biçilen değerler,
7. Kooperatifin ne suretle
temsil olunacağı ve denetleneceği,
8. Yönetim Kurulu üyeleriyle
kooperatifi temsile yetkili kimselerin ad ve soyadları,
9. Kooperatifin
yapacağı ilanların şekli ve anasözleşmede de bu
hususta bir hüküm varsa yönetim kurulu kararlarının pay sahiplerine
ne suretle bildirileceği, hususları ilan edilir.
Kooperatiflerin birinci
fıkra uyarınca yapacakları genel kurul, olağan genel
kurulların usul ve çoğunluğuna göre toplanır ve karar
verir.
Bu madde de düzenlenmiş
olunan tüm hükümleri 1/8/2021 tarihinden sonra uygulanmaz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Arslan
Kabukcuoğlu Fahrettin
Yokuş
Adana Eskişehir Konya
Ayhan
Erel Yasin
Öztürk
Aksaray Denizli
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KILIÇ (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu.
Buyurunuz Sayın
Kabukcuoğlu. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesi üzerine İYİ Parti
Grubum adına söz almış buluyorum. Gazi Meclisi saygıyla
selamlarım.
Cumhurbaşkanlığı
yönetim sistemine geçmeden önce, eski Anayasada olağanüstü hâl ilanı
Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar
Kurulunda alınan bir karardı. Burada, Cumhurbaşkanı
tereddütsüz, devletin birliğini, bütünlüğünü temsil ederdi.
Başbakan ve bakanlar yürütme ayağını temsil
ediyorlardı. 2018 yılında Anayasada yapılan zorlama
değişikliklerle birtakım düzenlemeler yapıldı.
Yürütmeyi kayıtsız şartsız kimliğinde toplayan
Cumhurbaşkanı, etraflı bir irdelemeye gerek bırakmadan bu
tür kararları kendi uhdesinde toplamış oldu.
Bu kanun teklifiyle
gözaltı süresinin on iki güne kadar uzatılmasının
mantıkla hiçbir ilgisi yoktur; bu, nihayet, bir soruşturma süresidir.
Hâlbuki, sağlıklı bir adalette on iki günlük süre yargılama
için yeterli olabilecek bir süredir. Bu OHAL uygulaması olağan hukuk
düzeninde kişisel hürriyetin kısıtlanması faaliyetidir.
FETÖyle mücadele iddiasıyla bu kanun çıkarılmış olsa
da olay, hürriyeti kısıtlama aracına dönüşmüştür.
FETÖyle mücadele. söyleminin altında hürriyet
kısıtlaması vardır. FETÖyle mücadele. adı
altında demokrasimiz maskelenmeye uğraşılmaktadır. 50
milyon insanın hayatına mal olan İkinci Dünya Savaşı
sonrası müttefik devletlerinin Almanyayı
yargıladıkları Nürnberg mahkemesi bile bir yıl
sürmüştür, sadece bir yıl. Oysa, ülkemizde FETÖ davası beş
yıldır temizlenemedi, ha bire süre isteniliyor. Hükûmetin, FETÖ
mücadelesinin ne zaman biteceği konusunda bir fikri var mı?
FETÖnün cezasını
vatandaş çekti, vatandaş sokaklardan devleti toparladı, 250
kişi can verdi, onları rahmet ve minnetle anıyoruz. Devletin
itibarı zedelendi, yaşlısı genci şimdiye kadar 289
darbe davası açıldı, 8.724 kişi hakkında karar
verildi, sanıkların yüzde 44ü suçsuz bulundu. FETÖ'yle mücadele
süresince 294.490 kişi soruşturma geçirdi, sonrası 144 bin
kişi tutuklandı, gözaltına alındı ve tahliye oldu, 26.900
kişi hakkında yakalama kararı bulunmaktadır, 23.950
kişi mahkûm olarak cezaevindedir. Hükûmet istediği her türlü
icraatı FETÖ bahanesi altında yapıyor, FETÖ
kılıfını da Sayın Cumhurbaşkanı
hazırlamaktadır. Hükûmet hakikaten FETÖ olayını bitirmeyi
düşünüyor mu?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
araştırma komisyonu başlarda FETÖ soruşturması
yaptı. Bu soruşturmaya Genelkurmay Başkanı ve MİT
Müsteşarı katılmadılar, icabette bulunmadılar,
günümüzde ise komisyon raporu kayıptır. Hükûmet bu raporu toplumun
bilgisine sunma iradesini gösterecek mi? Türk milletinden saklanmaya
çalışılan nedir? Vatandaşa neden bilgi verilmiyor? Günlerce
süren Komisyon çalışmalarının tutanakları niye
bulunamıyor?
FETÖ, Hükûmetin
sorumluluklarını atmasının gerekçesi oldu. Bir vakit,
bazı şehirlerdeki dershanelerde kurslar veriliyordu ve bu dershaneleri
bitiren çocuklar pek çok sınavı kazanıyorlardı. Böyle bir
dershaneye ben de çocuğumu gönderebilirim, siz de gönderebilirsiniz.
Oradan pek çoğu okula başvuruda bulundular, bunların pek
çoğu da askerî okullara girdiler. Sonra ne oldu? FETÖ belası ortaya
çıktı. Bu çocukların suçları sadece bu yıllarda
doğmaktır, bunların başka hiçbir suçu yoktur. 14.100
çocuğumuz askerî okullardan, kurslardan atıldı. Eğer
çocuklar istismar edildiyse, FETÖ'nün çarpık ideolojisinin malzemesi
olduysa buna engel olması gereken yetkililer nerede? FETÖ'nün
istismarını engellemek zorunda olan, sorumluluklarını
yerine getirmeyen Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, Genelkurmay
Başkanı ve alt kademe subaylar nerede? Devlet kademesinde pek çok
sorumlu sorumluluğunu yerine getirmemiş, sorumluluğu gariban
çocuklara yüklüyorsunuz. Böylece siz devleti failin yanına
yerleştirdiniz. Bir mağdur için bundan daha kahredici bir durum
yoktur. Aileler perişan, çocuklar perişan. Dilerim, o çocukların
annesiyle caddede, sokakta, yolda, pazarda karşılaşmazsınız;
ben birkaç defa tesadüf ettim, insanı perişan ediyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Devamla) Âlemin çocuğunu, hiçbir günahı, vebali olmadan
hayallerinden kopardınız. Güya Sivil okuldan diploma al. dediniz,
çocuklar gittiler o okullardan diploma aldılar; o diplomalara birer
şerh düşüldü, o şerhi gören hiçbir işveren çocuklara
iş vermiyor, onları çalıştırmıyor. Zaten onlar
işe girmesin diye bu şerhi diplomaların üzerine koydunuz.
Eğer ahirette bu çocukların hesabı sizden sorulmazsa dünyada
sizi cehenneme götürecek hiçbir günah yoktur. Hiç olmazsa kusurunuzun bir
kısmını telafi edin. Gelin, diplomalardan o şerhi
kaldıralım.
Hepinize
saygılarımı sunarım. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 9- 1163
sayılı Kanunda bulunan geçici 5. madde yürürlükten
kaldırılmıştır.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı İlhami
Özcan Aygun
İstanbul Antalya Tekirdağ
Alpay
Antmen Mehmet
Akif Hamzaçebi Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
Mersin İstanbul İstanbul
Kadri
Enis Berberoğlu Kamil
Okyay Sındır
İstanbul İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KILIÇ (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Kadri Enis Berberoğlu.
Buyurunuz Sayın
Berberoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
KADRİ ENİS
BERBEROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, çok kıymetli
vekiller; görüşülmekte olan Kanun Teklifinin 9uncu maddesiyle ilgili söz
almış bulunuyorum.
Bu madde yamalı bohça
gibi olan -zaten tabiatı gereği- torba yasanın tipik bir
örneği, dolayısıyla üzerine söylenecek fazla söz yok ama üniversitelerle
uzak da olsa bir alakası olduğu için bana başka bir konuda,
Boğaziçi Üniversitesi konusunda ilham verdi ve yüksek izninizle, Genel
Kurulun yüksek izniyle konuşmalarıma Boğaziçi Üniversitesinde
son dönemde yaşanan gelişmelerle ilgili görüşlerimi paylaşarak
devam edeceğim.
Siyasete atılmadan önce
mesleğim gazetecilikti ama diplomam Boğaziçi Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümünden.
Kırk bir yıl önce o üniversiteden mezun oldum ve mezuniyetim
sırasında da Boğaziçinin özgür seçimle, talebenin oyuyla, okul
tarafından tanınan ve hatta sorumluluk verilen 4 öğrenci
temsilcisinden biriydim. 12 Eylül öncesi dönemdeki üniversite
ortamını, patlayan bombaları, sıkılan silahları,
aylarca, bazen yıllarca süren boykotları benim yaşındakiler
iyi hatırlar; yaşı yetmeyenler de tahmin ederim ki ya
duymuşlardır ya okumuşlardır. İşte, o günlerde,
öğrencilerinden kimsenin ölmediği, öğrencilerinin kimseyi
öldürmediği, hatta daha ileri gideceğim, arada sırada siyasi
kavga çıksa da kimsenin yaralanmadığı, polisin,
jandarmanın karakol kurmadığı, eğitimin kesintisiz
sürdüğü tek bir üniversite vardı, adı da Boğaziçi
Üniversitesiydi. Bana inanmak istemeyebilirsiniz, abartıyorum diye düşünebilirsiniz.
Dilerseniz o dönemin canlı tanıklarını, sizlerin tanıdığı
tanıkları bir sayayım. Bakın, bu ülkenin sondan bir önceki
Başbakanı Ahmet Davutoğlu, muhafazakâr dünyanın saygın
iş adamı Murat Ülker, Türkiye'nin mevcut Washington Büyükelçisi Murat
Mercan benimle aynı dönemde okudu. Daha devam edebilirim; çoğunuzun
kitaplarından, makalelerinden tanıdığı Mustafa Özel,
Merkez Bankası Başkanı olarak atanacakken ömrü vefa etmeyen
merhum Adnan Büyükdeniz de benim sınıf arkadaşlarımdı,
dostlarımdı ama sadece sizlerin mahallesinden tanık göstermek
haksızlık olur, yetersiz kalır. Vedat Türkali olarak bilinen
Abdülkadir Pirhasanın veya merhum Abdülkadir Hocanın evladı
Barış Pirhasan benim siyasi rakibimdi. Vatan Partisi -bugün Vatan
Partisi- olarak bildiğimiz İşçi Partisinin MYK üyesi Adnan
Akfırat yine benim siyasi rakibimdi.
Şimdi, lütfen, özellikle
iktidar blokunun milletvekillerini bir an için o günleri gözlerinin önünde
canlandırmaya davet ediyorum, istirham ediyorum. Siyasi yelpazenin her
kesiminden temsil edilen genç yaşta insanların birbirine şiddet
uygulamadan, konuşarak, tartışarak sorunlarını
çözdüğü bir üniversite ortamından söz etmek istiyorum ve biraz da pay
çıkarmak gerekirse o dönemde -tıpkı bugün olduğu gibi-
herkesle diyaloğu olan, okul idaresiyle de kesintisiz görüşebilen
CHP'li genç kadın ve erkeklerden bahsetmek istiyorum. Bu ortamın
neticesinde, Boğaziçi Üniversitesi kesintisiz eğitimiyle, tercihlerle
puanlarını yükselterek Türkiyenin en prestijli eğitim
kurumlarından biri oldu. Daha düne kadar öyleydi, bugün maalesef yok
sizlerin sayesinde. Neden ve nasıl? Boğaziçi Üniversitesi yüz gündür
niçin direniyor, kime direniyor? On dokuz yıldır
iktidardasınız beyler, bayanlar, ilk defa rektör
değiştirmiyorsunuz, neden şimdi? Çünkü Boğaziçi bir amaçla
direniyor, direndiği amaç da şu: Kendisine bırakılan
kültürel mirası korumaya çalışıyor, savunma gösteriyor;
başka bir şey değil. Ne hakaret ediyor ne şiddet uyguluyor.
Özgürlük ve demokrasi ortamı için -ki onsuz bilim olmaz, eğitim
olmaz- Boğaziçi orantısız bir zekâyla direniyor ve söylemeden
geçemeyeceğim, bu eski mezunu da çok duygulandırıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KADRİ ENİS
BERBEROĞLU (Devamla) Devam edebilir miyiz Sayın Başkan, bir
dakika.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
KADRİ ENİS
BERBEROĞLU (Devamla) Teşekkür ederim.
Ama zannetmeyin ki bu ülkenin
bütün iyi insanlarını, geleneklerine, teamüllerine uygun
kişileri bu üniversiteden, Boğaziçiden mezun oldu zannediyorum.
Hayır, asla, öyle bir şey düşünmüyorum.
Mesela, başka bir konuya
geçerken yine sizin mahalleden saygın bir ismi anmak istiyorum. Puanı
tutmasına rağmen Boğaziçini tercih etmeyen hatta yıllar
sonra Boğaziçine girseydim yoldan çıkardım. diyen Binali
Yıldırım Beyden bahsetmek istiyorum. Çünkü Boğaziçinin
belki de ona çok fazla serbest gelen o ortamını beğenmeme
hakkına sonuna kadar saygı gösterdiğim Binali
Yıldırım Bey bu Meclisin çatısı altında hepimizin
tanıklık ettiği başka bir teamülü uyguladı, sonuna
kadar sahip çıktı. Cemil Çiçekin uyguladığı,
cezaların dönem sonuna bırakılması uygulamasını
en azından benim için ve bildiğim kadarıyla bazı
birtakım milletvekilleri için aylarca uygulamada tuttu. Yanlış
yapmadığı da bugünkü Meclis Başkanının
icraatları ve sonuçlarıyla ortadadır. Kötü mü yaptı Binali
Bey geleneğe sahip çıkarak?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KADRİ ENİS
BERBEROĞLU (Devamla) Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve
hocaları geleneğe sahip çıkarak kötü mü yapıyor? Son bir
cümlem var: Hani, diyorsunuz ya Yaparsa AKP yapar. Lütfen, yapmayın ya,
vazgeçin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Güzeldi
İyiydi
.
KADRİ ENİS
BERBEROĞLU (Devamla) Genel Kurulu ve Başkanı saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesinde yer alan 5
inci ibaresinin 5. olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Nuran
İmir Murat
Sarısaç
Bitlis Şırnak Van
Abdullah
Koç Ali
Kenanoğlu
Ağrı İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KILIÇ (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Şırnak Milletvekili Sayın Nuran İmir.
Buyurunuz Sayın
İmir. (HDP sıralarından alkışlar)
NURAN İMİR
(Şırnak) Sayın Başkan, Genel Kurulu ve değerli
halkımızı sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Anayasayı
torbalarınızla madde madde parçalayan bir iktidara dönüştünüz
aslında. Ülkeyi bitirdiniz fakat saraya uzanan bu torba
yasalarınız bitmek bilmedi. İktidarınızın bu
hukuksuzlukları yetmiyor, bir de yandaşa peşkeş
çektiğiniz şirketler halka her gün zulüm uyguluyor. Kendi tekelinize
aldığınız yandaş şirketleriniz de sizlere
benzemiş ve bir hizmet sektörü olduklarını unutmuşlar ne
yazık ki, halka zulüm uyguluyorlar.
Her gün yeni bir DEDAŞ
sorunuyla karşı karşıyayız. DEDAŞ artık
başlı başına bir infial kriz hâline geldi. Sizler burada
nasıl terör adı altında sizden olmayan herkese saldırıyorsanız
-ki az önce de yaptınız- DEDAŞ da bir kaçak elektrik diye
tutturmuş, istediği her türlü zorbalığı halka
yapıyor. En büyük zorbalık faturalara yansıyor, âdeta haraç
kesme makinasına dönüşmüş. Örneğin, Şırnak
Cizrede bir hanede aylık fatura bin yada 2 bin lira geliyor iken
Ankarada bir başka ailenin hanesine aylık fatura 150-200 lira
geliyor. Buradaki farkın nedenini gerçekten merak ediyoruz ve soruyoruz.
Bu durumda, kaçak kullanan taraf hangisidir? Bunu da takdirinize sunuyorum.
Her tarafını
barajlara çevirdiğiniz bölgede insanlar neden elektriğe
ulaşmakta bu kadar zorluk çekiyor? Cizre, İdil ve Silopide bütün
kaldırımlar işgal edilmiş durumda. Kurmuş
oldukları elektrik ağı tehlike saçmaktadır. Yaptıkları
hiçbir çalışma imara uygun değil, hukuki bir gerekçe de yok ortada
ama buna rağmen polis eşliğinde bu hukuksuzluklar
işlenmektedir.
İki haftadır,
özellikle, Şırnak merkez ve Cizrede okul bahçelerine yüksek
gerilimli trafolar kuruluyor. Silopi, Uludere ve İdilde de bunun ön
hazırlıkları içindeler. Millî Eğitim Bakanlığının
2018 yılında yayımladığı, okul bahçesinde
öğrenciler için tehlike oluşturan trafo, yüksek gerilim hatları
gibi ciddi ve yakın tehlike kaynaklarının acilen kaldırılmasıyla
ilgili genelgeye rağmen bunlar yapılıyor. Yani DEDAŞ
genelgeyi yok sayıyor, ilgili devlet kurumları da sessiz. Bu trafolar
elektromanyetik radyasyon yayıyor ve yükleme olduğunda çeşitli
patlama seslerinin geldiği bilinen bir gerçektir. Belki şimdi
değil ama on yıl sonra bu radyasyon ciddi rahatsızlıkların
nedeni olacaktır; beyin tümörü gibi, alzaymır gibi bilmediğimiz
bir sürü rahatsızlıklar. Çocukları böylesi tehlikeli bir duruma
sokmak akıl alır gibi değil. Bilinmeli ki çocukları
radyasyona karşı korumak hepimizin birincil görevidir.
Şimdi, göz göre göre,
açık bir tehdit olan trafolar okul bahçelerine kuruluyor ve bunu göstermek
istiyorum. Öğretmen ve öğrencileri bilgilendirmeden yapılan bu
çalışmalar akıllara birçok soruyu getiriyor. Şöyle
arkadaşlar, sıfır mesafe ve biliyor musunuz ne yapıyorlar
bunun için? Özellikle okul binalarının hemen arka köşelerine
yerleştirilen bu trafolar sanılıyor ki görülmeyince veya
kültürel figürlerle süsleyince kimse fark etmeyecek. Evet, böyle
saklıyorlar ve bunu yapıyorlar. Şimdi, bu durum halkın
aklıyla alay edildiğinin bir göstergesi değil midir? Oysaki
hepimiz çocuklara ve bizlere vereceği zararın farkındayken. Bu
nedenle, hırsız gibi sabah saat dörtlerde getirip bu devasa
tehlikeleri okulların bahçelerine yerleştiriyorlar. Birçok
girişimde bulunduk, karşımızda herhangi bir muhatap
bulamıyoruz fakat her şeyin herkes farkında. Bu kimin
çalışması, bunu sormak istiyoruz. Genelgeye rağmen kim izin
veriyor buna, bunu bilmek istiyoruz. Bu işin ilginç tarafı da okul
bahçelerine kurulan bu trafolar sonradan kamulaştırılıyormuş.
Nasıl mı? Ellerinde hiçbir yetki, hiçbir protokol olmadan bu trafoyu
kuruyorlar. Ondan sonra, gidiyorlar başvuru yapıyorlar valiliğe
ve valilikten de bu kamulaştırma belgesini
alabiliyorlarmış. DEDAŞ yetkilisinin söylediği söz üzerine bunu
paylaşmak istedik.
Çocukları koruma devletin
asli görevi değilse nedir devletin asli görevi? Bunu ihmal eden suç
işler ve şu an DEDAŞ Şırnakta bu suçu işliyor,
işlemeye devam ediyor. Sessiz kalmak da suçun devamını
doğuruyor, doğurmaya devam ediyor. Bizler bu hususun peşini
geleceğimiz çocuklarımız için tabii ki
bırakmayacağız. Bu, aynı zamanda bir halk
sağlığı sorunudur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın İmir.
NURAN İMİR
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sizlere soruyorum:
Türkiye'nin neresinde okul bahçesinde trafo kurulmuştur, var mı
başka bir örneği? Bunun bilinmesini istiyoruz. Bu DEDAŞ kimden
alıyor bu gücü? Bir elektrik şirketi olarak nasıl bir yetkiye
sahip ki bunu soruyoruz ve özellikle Enerji Bakanı, Millî Eğitim
Bakanı ve Sağlık Bakanı bu konuya ivedilikle derhâl el
atmalı ve bu sorunu çözmelidir. DEDAŞ bu uygulamayla
çocuklarımızın yaşam haklarını ihlal ediyor,
tehlikeye sokuyor. Bu açıdan, DEDAŞ zulmüne son verin diyoruz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
9uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın Topal
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Kayseri
Milletvekili İsmail Tamerin yerinden sarf ettiği bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Az önce, benim
konuşmamda -tutanaklara bakmıştım- Sayın İsmail
Tamer Beceriksizsiniz, o kadar! demiş. Şimdi, o cümleden önce ben
şunu söylemişim: Ben on sekiz yıllık memurum, daha bir ev
yapamadım. Ayrıca, 150 bin nüfuslu Defnede hastane yok.
demişim. Eğer bu cümleyi Ev yapamadım. cümlesi olarak
söylüyorsa, evet, biz bu konuda yeteneksiziz çünkü biz devletin
malını beytülmal olarak sayarız. Beytülmal kutsaldır,
çalmak da haramdır, çırpmak da haramdır, peşkeş çekmek
de haramdır. Bu yüzden, bu konuda biz yeteneksiziz. Allah bize öyle şeyleri
nasip etmesin. Yok, eğer Defnede hastane yapamadınız,
beceriksizsiniz. diyorsa bu konuda siz mahirsiniz. Öyle durup dururken de laf
atmasınlar. Sizi Defnede devlet hastanesi yapmaya davet ediyorum.
Ayrıca, Kayseriye
gelin, Kayseriye git, orada gör. diyerek demek ki siz
ayrımcılık yapıyorsunuz o zaman. Bir kez daha sizi Defne
ilçemizde, Arsuz ilçemizde devlet hastanesi yapmaya davet ediyorum! (CHP
sıralarından alkışlar)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN 10uncu madde
üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin kanun teklifi
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Murat
Sarısaç Abdullah
Koç
Bitlis Van Ağrı
Garo
Paylan Ali
Kenanoğlu Ayşe
Sürücü
Diyarbakır İstanbul Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KILIÇ (Bursa) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Ayşe Sürücü.
Buyurunuz Sayın Sürücü.
(HDP sıralarından alkışlar)
AYŞE SÜRÜCÜ
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu ve tüm halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Torbalarla OHALi uzatmak
istemenizin en temel sebebi, HDPnin halkı savunan muhalefetinden
kurtulmak istemenizdir. Hedef gösteren medyanız ve siyasetçilerinizin
nefret söylemi sonucu partimize ve partimizin üyelerine karşı
gerçekleşen tutuklamalar ve saldırılar cinayetlerle devam ederken
şimdi de boş iddianamelerle partimiz HDPyi kapatmaya
çalışıyorsunuz. Tarih, sizin, Kürtlerin temsiliyetlerine
karşı sergilediğiniz saldırılarla dolu. Şark
Islahat Planından, iskân politikalarından, sürgünlerinizden,
kayyumlarınızdan bugüne bu hep böyleydi. Kininiz tarihten geliyor,
bizim de direnişimiz tarihî olacak.
Değerli milletvekilleri,
bu madde kapsamında yurttaşlara yeni mali külfetler
çıkarılmasının yolu aralanmaktadır. İmar
alanında binlerce ciddi sorun ve sıkıntı dururken siz yine
dönüp dolaşıp yurttaşa fatura çıkarma peşine
düşmüşsünüz. Şu an Urfanın Karaköprü ilçesinde
binaların altından yer altı suları çıkıyor,
binaların temeli çürümeye başladı ve yine, şu an
yapımı devam eden yeni adliye binasının da zemininden su
çıkıyor. Peki, bu izinler nasıl ve neye dayanarak veriliyor?
İktidarın liyakatsizlikteki ısrarı, fay hattının
bulunduğu Karaköprü ilçemizde çok ciddi facialara sebep olabilecek
boyuttadır.
Urfada kültür alanında
faaliyet yürütülebilecek ne bir alan ne de bir plan var. Şehir merkezinde
yeşil alan yok; her yer betonlaşmış, çarpık bir
kentleşme var. Bilinçli ve bütüncül bir kentsel dönüşüm
planlaması ve politikası yok Urfada. Birinci sınıf
tarım arazileri imara açılıp yok ediliyor. Kampüs
mantığıyla okullar bile halktan uzağa, şehir
dışına taşınıyor.
Urfada
sağlığa erişim noktasında ciddi
sıkıntılar yaşanıyor, hastaneler yetersiz, doktorlar
yetersiz fakat ülkeyi torba yasa ve kararnameler ülkesine çeviren sizler yani
iktidar, Urfada, imar noktasında facialara imza atıyorsunuz.
Sarayın bir
kararnamesiyle Urfa Karaköprüde sağlık alanına tahsis edilen 2
ayrı parsel rant uğruna halktan alınmak isteniyor. Biri 101
dönümlük kadın doğum ve çocuk hastanesi, diğeriyse 52 dönüm
sağlık tesisi alanı Batıkent Mahallesinde 761inci parsel şeklindedir.
Bu alanlar Danıştayın iptal kararına rağmen
konutlaştırılıp yandaşa rant yapılmak isteniyor
fakat biz, Urfadaki yoksulluğun sebebinin Urfayı yönetenlerin -daha
doğrusu- yönetememe şekli olduğunu çok iyi biliyoruz. Ne Urfa
halkı ne de bizler, sizin, sağlık alanlarını
betonlaştırmanıza, ranta ve imara açmanıza izin
vermeyeceğiz.
Değerli milletvekilleri,
bakın, ülkenin doğusunda son kırk yılın en kurak
günleri yaşanıyor, bu sene yağışsız geçti.
Sayenizde Türkiye halkları hasat döneminde de en ağır
faturayı sofrada ödeyecek. Urfa, Harran, Suruç, Viranşehir, Hilvan ve
Mardin Ovaları kuraklık sebebiyle kavrulmakta, 2 milyon dönümlük
alanda tarımsal üretim yapılamayacak durumdadır. İktidarsa
bu sorunlar karşısında kılını dahi
kıpırdatmıyor. Aynı zamanda, çiftçi ve halk her geçen gün
yoksullaşmakta ve geçinemeyen bir hâle gelmiş durumda. İcra,
borç, kredi bataklığına batırılan toprak sahibi
çiftçiler yüzünü metropollere dönüyor ve mevsimlik tarım işçisi
oluyor.
Evet, Urfada, insanlar,
tarımsal üretim için su bulamıyor. DEDAŞ, şu anda, bölgede
her gün başka bir ilçenin, bir köyün trafolarını söküyor,
elektriğini kesiyor ve halk perişan bir durumda. Bir gün Harranda,
öbür gün Viranşehir, diğer gün farklı farklı ilçelerde
aynı sorun ve sıkıntılar yaşanıyor. 45 derecenin
altında mahsuller sulanamıyor ve tarlalar kurumaya
bırakılmış durumda.
Bugüne kadar DEDAŞla
ilgili onlarca soru önergesi sunduk, defalarca kez Meclis kürsüsünden, Genel
Kuruldan bu sorunu dile getirdik ancak maalesef hiçbir çözüm getirilmedi.
İktidar yetkilileri gözlerini kapamış, kulaklarını
kapamış ve çözüme dair dilleri dönmüyor ancak biz
halkımızın bu mağduriyetlerini ve
yaşadığı bu sorunları sonuna kadar dile getirip çözüm
noktasında ısrarcı olacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Sürücü.
AYŞE SÜRÜCÜ (Devamla)
Bakınız, çiftçiler öncelikli olmakla beraber herkesin kendi
elektriğini üretebilmesi için güneş paneli tesisatının
devlet eliyle kurulmasına ilişkin bir kanun teklifi verdik kısa
bir süre önce. Gelin, hep birlikte halkımızı DEDAŞla
muhatap olmaktan kurtaralım; halka destek verin, halk kendi güneş
paneli tesisatını kursun.
Genel Kurulu ve tüm
halkımızı saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
IV.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama
talep ediyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi
vardır.
Sayın Özel, Sayın
Sümer, Sayın Hamzaçebi, Sayın Güzelmansur, Sayın Hakverdi,
Sayın Ünlü, Sayın Girgin, Sayın Gaytancıoğlu,
Sayın Alban, Sayın Taşcıer, Sayın Ünsal, Sayın
Şener, Sayın Kaya, Sayın Özer, Sayın Bingöl, Sayın
Bülbül, Sayın Göker, Sayın Özdemir, Sayın Sarıaslan,
Sayın Kaboğlu.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
19.30
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.41
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
IV.- YOKLAMA
BAŞKAN - 10uncu madde
üzerinde Ayşe Sürücü ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum, yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Sayın milletvekilleri,
şimdi okutacağım önerge 500 kelimeyi geçtiğinden İç
Tüzükün 87nci maddesi gereği önergenin özeti okunacak, önergenin
tamamı tutanağa eklenecektir. Bu açıklama, bugün 500 kelimeyi
geçen tüm önergeler için geçerli olacaktır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına(x)
Görüşülmekte olan
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 10uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 10-3/5/1985 tarihli ve
3194 sayılı İmar Kanununun 18inci maddesi
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"MADDE 18- İmar
hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri
veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın,
birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere
ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına
uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti
esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve resen tescil işlemlerini
yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir
alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilik
tarafından kullanılır.
Belediyeler veya valilikler
tarafından düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların
dağıtımı sırasında bunların yüzölçümlerinden
yeteri kadar saha, düzenleme alanındaki nüfusun kentsel faaliyetlerini
sürdürebilmeleri için gerekli olan umumi hizmet alanlarının tesis
edilmesi ve düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer
artışları karşılığında düzenleme
ortaklık payı olarak düşülebilir. Ancak, bu maddeye göre
alınacak düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan
arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde kırk
beşini geçemez.
Düzenleme ortaklık
payları, düzenlemeye tabi tutulan yerler ile bölgenin ihtiyacı olan
yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve
karakol, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı
öğretime yönelik eğitim tesis alanları, Sağlık
Bakanlığına bağlı sağlık tesis
alanları, pazar yeri, semt spor alanı, toplu taşıma
istasyonları ve durakları, otoyol hariç erişme kontrolünün
uygulandığı yol, su yolu, resmî kurum alanı, mezarlık
alanı, belediye hizmet alanı, sosyal ve kültürel tesis alanı,
özel tesis yapılmasına konu olmayan ağaçlandırılacak
alan, rekreasyonalanı olarak ayrılan parseller ve mesire
alanları gibi umumi hizmet alanlarından oluşur ve bu hizmetlerle
ilgili tesislerden başka maksatlarla kullanılamaz. Düzenlemeye tabi
tutulan alan içerisinde bulunan taşkın kontrol tesisi
alanlarının, bu fıkrada belirtilen kullanımlar için
düzenleme ortaklık payı düşülmesini müteakip kalan Hazine
mülkiyetindeki alanlardan karşılanması esastır. Ancak
taşkın kontrol tesisi için yeterli alanın ayrılamaması
durumunda, düzenleme ortaklık payının ikinci fıkrada
belirtilen oranı aşmaması şartıyla, düzenlemeye tabi
diğer arazi ve arsaların yüz ölçümlerinden bu fıkrada belirtilen
kullanımlar için öncelikle düzenleme ortaklık payı
ayrıldıktan sonra ikinci fıkrada belirtilen orana kadar
taşkın kontrol tesisi için de ayrıca pay ayrılır.
Kapanan imar ve kadastro yollarının öncelikle düzenleme ortaklık
payına ayrılan toplam alandan düşülmesi esastır.
Üçüncü fıkrada
belirtilen, bölgenin ihtiyacına ayrılan alanlardan belediye
hizmetleri ile ilgili olanlar bu amaçlarla kullanılmak kaydıyla
ilgili belediyesi adına, diğer alanlar ise imar planındaki
kullanım amacı doğrultusunda bu amacı gerçekleştirecek
olan idareye tahsis edilmek üzere Hazine adına tescil edilir.
Düzenleme ortaklık
paylarının toplamı, üçüncü fıkrada sözü geçen umumi
hizmetler için, yeniden ayrılması gereken yerlerin alanları
toplamından az olduğu takdirde, eksik kalan miktar, tescil harici
alanlardan veya muvafakat alınmak kaydıyla; kamuya ait
taşınmazlardan ya da Hazine mülkiyetindeki alanlardan
karşılanır. Bu yöntemlerle karşılanamaması
hâlinde belediye veya valilik tarafından kamulaştırma yoluyla
tamamlanır.
Herhangi bir parselden bir
miktar sahanın kamulaştırılmasının gerekmesi
halinde düzenleme ortaklık payı, kamulaştırmadan arta kalan
saha üzerinden ayrılır.
Bu madde hükümlerine göre,
herhangi bir parselden bir defadan fazla düzenleme ortaklık payı
alınmaması esastır. Ancak, her türlü imar planı kararı
ile yapılaşma koşulunda ve nüfusta artış olması
hâlinde, artış olan parsellerden, uygulama sonucunda oluşan
değerinin önceki değerinden az olmaması kaydıyla, daha
önceki imar uygulamalarında yapılan terk veya kesintiler dikkate
alınmak suretiyle ilk uygulamadaki düzenleme ortaklık payı
oranını % 45'e kadar tamamlamak üzere ilave düzenleme ortaklık
payı kesintisi yapılabilir.
Ayhan
Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Yasin
Öztürk
Aksaray Adana Denizli
Fahrettin
Yokuş Arslan
Kabukcuoğlu
Konya Eskişehir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KILIÇ (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.
Buyurunuz Sayın Erel.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Torba kanun olarak bilinen
uygulamanın bu teklif için de geçerli olduğu görülmektedir. AK
PARTİ iktidarı yasama kalitesini düşüren bu yanlış
yöntemi yerleşik bir uygulama hâline dönüştürmüştür. Farklı
uzmanlık alanlarına yönelik değişiklikler içeren maddeler
tek bir teklif içerisine sıkıştırılarak Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüştürülmektedir. Teklifin içeriğinde birkaç madde
Plan ve Bütçe Komisyonunun, diğer maddeler ise farklı
komisyonların uzmanlık alanına girmektedir. Teklifte Adalet
Komisyonu; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarından
da görüş alınması veya alt komisyonlara havale edilmesi
gerekirken maalesef bu işlem yapılmamıştır. Plan ve
Bütçe Komisyonu, bu gelişmeler sonucunda uzmanlık alanına
girmeyen ve toplumun çeşitli kesimlerini etkileyen konular hakkında
karar almak zorunda bırakılmıştır. Nitelikli iş
yapma niyetinden ziyade mevcut durumu acele şekilde çözmeye yönelik
tekliflerin kanunlaştırıldığı bu durum
kanıtlamaktadır. Öyle ki üzerinde yeterince
çalışılmadan, belirlenen geçerlilik sürelerinin sonu yaklaştığında
yeniden uzatılmasına yönelik yeni teklifler getirilmektedir. Bir
sorunla karşılaşıldığında, sebebi üzerine
çalışmak yerine yarattığı sonuçlar üzerinde durulup bu
şekilde çözüm üretilmeye çalışılması sorunu geçici
olarak çözmekte fakat başka bir noktada yeni sorunları beraberinde
getirmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz maddeyle bir
parselden birden fazla düzenleme ortaklık payı
alınamamasının istisnası hakkında düzenleme
yapılmıştır. İmar planı kararıyla,
yapılaşma ve nüfus artışı olması hâlinde parselin
uygulama sonucu oluşan değerinden az olmayacak şekilde ve daha
önceki imar uygulamalarında yapılan terk veya kesintiler dikkate
alınmak suretiyle belirlenmiş oranda ilave ortaklık payı
kesintisi yapılabilmesi düzenlenmektedir. Mevcut maddeye eklenecek yeni
fıkrayla da parselasyon planındaki düzenleme ortaklık payı
kesintisinden az olması durumunda önceki terk ve kesintilerin
oranını parselasyon planındaki düzenleme ortaklık payı
oranına tamamlayan fark kadar ve en fazla yüzde 45 düzenleme ortaklık
payı kesintisi yapılabileceği hükme bağlanmaktadır. Bu
maddeyle 3194 sayılı Kanunun 18inci maddesinin yedinci
fıkrasının ikinci cümlesine yeni ibare eklenmekte, ayrıca
yedinci fıkradan sonra eklenen yeni fıkrayla da gecekondulara tapu
verilmesine ilişkin 2981 sayılı Kanunun 10uncu maddesinde
geçen ve o bölgedeki umumi hizmetler için idarenin kullanacağı
alanları genişletmek amacıyla düzenleme ortaklık
payları kesintisi oranının 3194 sayılı İmar
Kanunundaki kesinti oranıyla uyumlu biçimde yüzde 45e kadar
yükseltilmesi amaçlanmaktadır.
Teklif, vatandaşa yeni
bir kamulaştırma bedeli ödenmeksizin düzenleme ortaklık
payı adı altında kesinti oranını artırarak
idareye daha fazla alanın bedelsiz terkini amaçlamaktadır. Taşınmazların
değeri, aynı bölgede veya belirli yerleşim yerlerindeki
taşınmazların değerleri birbirinin aynısı olarak
alınır, ancak her taşınmazın birbirine göre olumlu ve
olumsuz taraflarının olduğu ve bu nedenle genel değerleme
yöntemleriyle taşınmazın gerçek değerine
ulaşılamayacağını belirterek gerçek değerlere ulaşabilmesi
için değer dağılımlarının oluşturulması
gerekmektedir. Bu çerçevede, İmar Kanunumuzdaki arazi ve arsa
düzenlemesinin dayanağı olan kanuni düzenleme, imar
uygulamasındaki tüm taşınmazları aynı değerde
sayarak yüzde 45lik eşit kesinti tutarının adaletsiz
dağılımına sebep olduğu görülmektedir. Gerçekten de
günümüzde düzenleme ortaklık payının yüzde 45e kadar
uygulanması Anayasadaki mülkiyet hakkını zedelemektedir. Her ne
kadar yasada % 45e kadar denilmekteyse de belediyeler her yerde her daim
yüzde 45i uygulamaktadır ve vatandaşın neredeyse
taşınmazının yarısına ortak olmaktadır. Bu
büyük bir adaletsizliği beraberinde getirmektedir. Gecekondu önleme
bölgesinde zaten vatandaşların 300 metrekareye yakın yerlerinin
yüzde 45inin elinden alınması onlara hayat hakkı
tanımamayı beraberinde getirecektir.
Bunun dikkate alınarak
daha adil bir düzenleme yapılmasının uygun
olacağını düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 10- 3/5/1985 tarihli ve
3194 sayılı İmar Kanununun 18 inci maddesinin yedinci
fıkrasının ikinci cümlesine "önceki değerinden az
olmaması kaydıyla," ifadesinden sonra gelmek üzere "daha
önceki imar uygulamalarında yapılan terk veya kesintiler dikkate
alınmak suretiyle" ibaresi ve maddeye yedinci fıkrasından
sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra ilave edilmiştir.
"24/2/1984 tarihli ve
2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı
İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanunun 10 uncu maddesi kapsamında yapılan uygulamalarda; umumi
hizmet alanları için yapılan her türlü terk ve kesintinin,
parselasyon planındaki düzenleme ortaklık payı kesintisinden az
olması durumunda önceki terk ve kesintilerin oranını parselasyon
planındaki düzenleme ortaklık payı oranına tamamlayan fark
kadar düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılabilir.
Yapılan bu kesinti tamamlayıcı mahiyette olup mükerrer uygulama
olarak değerlendirilmez. Ancak toplam kesinti oranı her halükarda
%45'i geçemez.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı İlhami
Özcan Aygun
İstanbul Antalya Tekirdağ
Abdüllatif
Şener Alpay
Antmen Kamil
Okyay Sındır
Konya Mersin İzmir
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KILIÇ (Bursa) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Abdüllatif Şener.
Buyurunuz Sayın Şener.
(CHP sıralarından alkışlar)
ABDÜLLATİF ŞENER
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz bu madde İmar Kanunu 18inci madde uygulamasıyla
ilgili bir düzenlemedir. Nedir bu 18inci madde uygulaması? İmar
planları yapılırken düzenleme yapılan yerlerin
ihtiyacı olan ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park,
otopark, çocuk bahçesi, yeşil alan, ibadet yerleri ve karakol yeri gibi
umumi ve kamusal hizmetler için arsa ve arazi ihtiyacının karşılanmasıdır.
Peki, imar yapılırken bu arsa ihtiyacı nasıl
karşılanacaktır? İşte, 18inci madde bunu düzenliyor.
18inci madde uygulamasına göre düzenleme ortaklık payı
adı altında vatandaşın arsa ve arazilerinden bedelsiz
olarak belli bir oranda kesinti yapılıyor. Hiçbir
vatandaşın arsa ve arazisinden yüzde 45e ulaşan bu kesintilere
kamu kurumları bedelsiz olarak hangi hakla ulaşıyor, hem de tek
taraflı aldığı bir kararla? Deniliyor ki: Gayrimenkullerin
yanı başında yapılan okul, park, bahçe, yol, meydan gibi
işlemler o kişilerin gayrimenkullerinde değer
artışları sağlıyor ve bunun
karşılığında madde 18 uygulanıyor ve düzenleme
ortaklık payı adı altında arsa ve arazilerinin bir
kısmını yol, meydan gibi hizmetlere bırakıyorlar. Ama
burada öteden beri bir sorun vardır: Her arsanın değeri
farklı, her değer artışının da tutarı
farklıdır. Yüzde 45e kadar herkese uygulanan, ülkenin her yöresinde
uygulanan bu düzenleme ortaklık payı hakkaniyete uygun sayılmaz,
üstelik bu yüzde 45 oranı da çok büyüktür. Bin metrekarelik bir
arsanın 450 metrekaresini ortaklık payı olarak
alırsanız, el koyarsanız buna, burada hakkaniyetin olduğunu
söyleyemeyiz. Bu uygulama 1980lerden beri var, şimdi
tartışmaya gerek yok. demek bence doğru değildir. Geçmişin
yanlışı bugünü hiçbir zaman haklı çıkarmaz, eskilerin
tabiriyle Batıl makisün aleyh olamaz. Yani batıl üzerine hüküm
inşa edilemez. Madde 18 uygulaması yeniden düzenlenecekse
aslında ele alınması gereken konu budur ama mevcut iktidar bu
konuyu hiç ele almamıştır ve başka bir yere
odaklanmıştır. Bu odaklandığı noktanın özü
de şudur: Daha önce yüzde 45ten daha az düzenleme ortaklık payı
kesilmiş vatandaşların arsa ve arazilerinden tekrar nasıl
ilave kesinti yapabiliriz, bunu sağlamaya yönelik bir düzenlemedir bu. Ama
bunu sağlamaya yönelik düzenlemeyi ilk kez getirmiyorlar Meclise, bundan
iki yıl önce, 2019un Temmuz ayında yine bu Mecliste
görüşülmüştü. Fakat, bu ilk görüşmede gerçekten çok büyük bir
beceriksizlik yapılmıştır, berbat bir düzenleme yapılmıştır;
o düzenleme uygulanamamıştır. Neden? O düzenlemedeki ilk cümle
Bu madde hükümlerine göre herhangi bir parselden birden fazla düzenleme
ortaklık payı alınmaması esastır. dendikten sonra
maddenin ileriki cümlelerine ikinci kez, üçüncü kez bu ortaklık
payını nasıl tekrar düzenleyip 45e çıkaracaklarıyla
ilgili karmaşık cümleler ilave etmişlerdir, vatandaşlar da
sürekli yargıya gitmek suretiyle bu ilk cümleye istinaden hep lehlerine
karar almışlardır. Şimdi bu düzenlemeyle birden fazla
ortaklık payı alanını genişletmeye yönelik bu maddeyi
tekrar yeniden düzenliyorlar fakat bu düzenleme de 2019da yaptıkları
düzenlemeden daha berbat ve aynı hataları taşıyan
nitelikler taşıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ABDÜLLATİF ŞENER
(Devamla) Nasıl taşıyor? Yine ilk cümledeki ifadeyi
değiştirmemişler. Yani Bir kişiden, bir parselden birden
fazla düzenleme ortaklık payı alınmaması esastır.
denilmiş, yine ileriki maddelere uzun uzun, bir uzun paragraf
şeklinde, tekrar alınmasını gerektirecek şeyler
yazmışlar. Bu düzenlemenin de sorunu çözmeyeceğini, istedikleri
maksada bununla da ulaşamayacaklarını ve bir süre sonra bu
Meclise bu maddeyle ilgili yeni bir düzenleme getireceklerini şimdiden
haber vermek istiyorum.
Gördüğümüz tablo
şudur: Maalesef bir yasa maddesini düzgün düzenleyemeyen bu iktidarın
ülkeyi nasıl idare ettiğine hayret ediyorum ve hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
10uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 10uncu
madde kabul edilmiştir.
Birleşime yirmi dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati:
20.01
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 20.33
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus Dinçel (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Sayın Çakırözer
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözerin, engellilerin toplu taşıma araçlarına
erişebilirliğinin sağlanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
UTKU ÇAKIRÖZER
(Eskişehir) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Engelli bireylerin
yaşamın tüm alanlarına katılımı için toplu
taşıma araçlarının erişilebilirliği
şarttır. Minibüslerde, turizm
taşımacılığında, şehirler arası
otobüslerde ve gemilerde erişilebilirlik düzenlemesi hakkının üç
yıl daha ertelenmesi kabul edilemez. Bu erteleme Türkiyenin tarafı
olduğu Birleşmiş Milletler Engelli Hakları
Sözleşmesine aykırıdır. Evrensel bir insan hakkı olan
erişim hakkını ertelemekle engelli yurttaşlarımız
için kamuya açık alanların, konutların ve diğer
hakların kullanılması olanaksız hâle gelmektedir. Yüz
binlerce engelli yurttaşımızın hayatını
yakından etkileyen bu ertelemeden derhâl vazgeçilmeli, tam tersine toplu
taşıma araçlarında erişilebilirlik bir an önce
sağlanmalıdır.
Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN 11inci madde
üzerinde 3 önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesinin kanun teklifi
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Murat
Sarısaç Abdullah
Koç
Bitlis Van
Ağrı
Garo
Paylan Ali
Kenanoğlu
Diyarbakır İstanbul
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu İlhami
Özcan Aygun Cavit
Arı
İstanbul Tekirdağ Antalya
Kamil
Okyay Sındır Alpay
Antmen Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İzmir Mersin İstanbul
Tekin
Bingöl
Ankara
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KILIÇ (Bursa) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Ağrı
Milletvekili Sayın Abdullah Koç.
Buyurunuz Sayın Koç.
(HDP sıralarından alkışlar)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli halkımız; öncelikle, tüm
halklarımızın Kurban Bayramını kutluyorum.
Değerli arkadaşlar,
yine bir torba kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Bu
torba kanun teklifinde, bu 11inci maddede getirilmek istenen şey, dört
günlük yasal süre olan gözaltı sürelerini 4+4+4 şeklinde yani on iki
gün uzatmaya dair. Peki, bu ne demek değerli arkadaşlar? Bu,
şimdi, diğer torba kanunlarda olduğu gibi, yargı
paketlerinde olduğu gibi, buradaki temel mesele, temel amaç
Gerçek anlamda,
Kürtlere karşı, muhaliflere karşı ne kadar demokratik
ilkeler varsa, kırıntıları varsa hepsini ortadan
kaldırmaya dair bir kanun teklifiyle biz karşı
karşıyayız. Bu, gözaltı süreleri on iki güne kadar
çıkarılıyor; başlı başına işkenceye
ortam hazırlamak, başlı başına kötü muameleye ortam
hazırlamak için getirilen bir kanun teklifi. Sendikacılara
karşı gözaltı sürelerini uzatmaya dair olan bir kanun teklifidir
bu. Aynı zamanda, geçen gün din âlimleri gözaltına alındı
ve -onlarca gün- günlerce gözaltında tutuldu ve bu insanlar
tutuklandı. Bir tweet atan herhangi bir öğrenci gözaltına
alınıyor ve günlerce gözaltında tutuluyor. Her gün
Halkların Demokratik Partisinin yöneticilerine ve
çalışanlarına yönelik gözaltılar yaşanıyor ve bu
gözaltına alınanlar da bu kanuna dayalı olarak günlerce
gözaltında tutuluyor. Olağanüstü hâl rejimi bitti, Anayasaya
aykırı bir şekilde olağanüstü hâl rejiminin devamı
sağlanmak isteniyor şu anda. Ama başka bir gerçek var; Deniz
Poyrazın katili birkaç saat gözaltında tutuluyor bu sistemde ve
cezaevine o şekilde götürülüyor. Buradaki temel amaç nedir? Değerli
arkadaşlar, demek ki temel amaç şudur, bütün halkımız
bilsin: Kürtlere karşı getirilecek olan on iki günlük bir
gözaltı süresidir, bunu net bir şekilde anlayalım ve bu şekilde
tanımlayalım. Çünkü ikili bir hukuk sistemi var, ikili bir rejim var;
Kürtlere, muhaliflere gelince farklı bir şekilde işliyor,
kendilerine gelince farklı bir şekilde işleyecek.
Değerli Başkan,
başka bir konuyu ben gündeme getirmek istiyorum. Son günlerde yine havuz
medyasında bir konu tartışılıyor. Bu konu nedir?
Kürtlerin varlığı, kültürel hakları ve kimlik
sorunlarıyla ilgili birçok tartışma yaşanıyor şu
anda. Bakın, geçenlerde bir TV programında, sözüm ona bir hukuk
profesörü ne diyor biliyor musunuz? Diyor ki: Ne demek dil talebi, kimlik
talebi; bu ülke böyle kurulmadı. Yanında Kürtlere daha çok
düşmanlık eden ana muhalefet partisinden bir milletvekili daha da
ağırını söylüyor değerli arkadaşlar. Bakın,
milliyetçilik, ırkçılık bunların gözlerini kör etmiş
durumda; milliyetçilik bunlar için bir kıble olmuş durumda. Bunlar
tarihten bihaberler, tarihten herhangi bir haberleri yok bunların; bu
coğrafyanın gerçeğini bilmiyorlar. Bu coğrafyaya
baktıkları zaman, bu coğrafyayı gözettikleri zaman neyi görecekler?
Bakın, bu coğrafyada Hasankeyfi görecekler, bu coğrafyada
Göbeklitepeyi görecekler, bu coğrafyada Nevali Çoriyi görecekler;
bunların hepsinde Kürtler var, bunların hepsinde diğer halklar
var. Bunlar; bilmeyen, görmeyen, bu milliyetçiliğin kendi gözlerini kör
ettiği anlayıştır değerli arkadaşlar.
Bakın, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin kuruluş resmî senedi olan 1921 Anayasası ne
diyor? 1921 Anayasası ilhamını Sivas Kongresinden alıyor,
ilhamını Amasya Protokolünden alıyor. Bu ne demek? Bu, Kürtlerin,
Türklerin, Lazların ve bu coğrafyadaki bütün halkların birlikte
mücadele edip bu ülkeyi kurduğuna dair gerçeği ifade ediyor.
Peki, bu 1921
Anayasasının, 24 maddeden oluşan bu Anayasanın 11 maddesi
neyi ifade ediyor? 11 maddesi yerel özerkliği ifade ediyor. Bakın,
11inci madde ne diyor? Vilayet mahallî işlerde manevi şahsiyete ve
özerkliğe sahiptir. diyor. Bu, Kürt sorununu demokratik yönde, demokratik
ölçülerle kabul eden, Amasya Kongresi ve Sivas Kongresinde kabul gören ve
bütün halkların mücadele edip de bunu, bu ülkeyi bu şekilde vücuda
getirdikleri anlayışın temsiliyetidir.
Peki, ben şunu
söyleyeyim değerli arkadaşlar: Bakın, Kürt sorunundan dünyada
haberi olmayan hiçbir halk kalmadı, hiçbir kuruluş da kalmadı,
hiçbir bilimsel kuruluşun da haberi olmadığından bahsetmek
mümkün değildir. Haberi olmayan kim?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Koç.
ABDULLAH KOÇ (Devamla)
Sağ olun Başkanım.
Biraz önce bahsettiğim
kişilerin haberleri yok.
Bakın, ben size bir
eleştiriyi daha bu kürsüde dile getirmek istiyorum. Ana muhalefet
partisinin Doğu Masası diye bir masa kurduğunu biz gördük. Peki,
bu Doğu Masasında ne var değerli arkadaşlar, Kürt sorunu
var mı? Kürt sorununu sadece bu Doğu Masasında
Kürt sorununun
bir fatura meselesi olmadığını size söylemek isterim;
bundan daha ağır, tarihsel bir geçmişi var. Siz neden
korkuyorsunuz, neden çekiniyorsunuz, neden yıllardır bu kadar can
yakan bir meseleyi, iki yüz yıldır bu topraklarda yaşanan bir
meseleyi siz bu şekilde görüyorsunuz, bu şekilde bir fatura meselesi
olarak görüyorsunuz? Bakın, iki yüz yıllık bir meseledir
tartışılan bu topraklarda, kırk yıldır can
yakıyor. Gelin, oturalım, biz bu meseleyi demokratik ölçülerle bu
Mecliste çözelim. Böyle kaçmakla, zamana yaymakla, bu şekilde yok saymakla
hiçbir yere varamayız, bütün halklar bundan zarar görüyor bu nedenle;
kaçmakla, yok saymakla bu işi çözemeyiz.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkanım,
asılsız iddiaların tümünü reddettiğimizi belirtmek isterim.
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, Cumhuriyet Halk Partisinin Doğu
Masası olarak kamuoyunda nitelendirilen komisyonu, bölgenin tüm
sorunlarıyla, sosyolojik, siyasi, tarihsel, kültürel ve Kürt sorunuyla,
terör sorunuyla doğrudan ilgili, son derece yetkin
arkadaşlarımızdan oluşan, raporlarından istifade
ettiğimiz, yetkili kurullarında görüştüğümüz bir
masamızdır; meseleyi sadece DEDAŞ faturalarına indirgeme
gibi de bir derdi yoktur. O Neden sadece faturayla ilgileniyorsunuz?
kısmını kendi hatiplerinin birkaç kez üst üste sadece DEDAŞ
faturalarıyla ilgili söz kullanmalarıyla ilgili kendilerine dair bir
öz eleştiri olarak kabul ediyoruz efendim, sağ olsun.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Mersin Milletvekili
Sayın Alpay Antmen.
Buyurunuz Sayın Antmen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 11inci
madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi önergesi üstüne Tekin Bingöl Bey
Aynı mahiyette 2 önerge vardı.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki
önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Sayın Tekin Bingöl.
Buyurun Sayın Bingöl.
(CHP sıralarından alkışlar)
TEKİN BİNGÖL
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun teklifine
olağanüstü hâl kanun teklifi dediğimizde buna itirazlar yükseliyor,
bunun bir olağanüstü hâl düzenlemesi olmadığı üzerine
görüş beyan ediliyor. Aslında, torba yasa zaten başlı
başına bir problem. AK PARTİ torba yasa uygulamasını
artık rutin hâle getirdi ve içinde karşı çıkmayacağımız,
halkın yararına olan, ülkenin menfaatlerini gözeten maddelerle, ama
araya kurnazlıklarla yerleştirilen bazı maddeler var, torba
yasaya itirazı ortadan kaldırmaya çalışan bir anlayış
söz konusu. Biz bu anlayışın karşısındayız.
Böyle olsa dahi bu maddeleri ayrıştırarak karşı
durduğumuz antidemokratik bütün düzenlemelere sonuna kadar karşı
çıkmaya devam edeceğiz. Bu kanun teklifi tümüyle olağanüstü hâl
düzenlemesiyle ilgilidir. İtiraz edilse de yok sayılsa da bu böyle,
bu gerçek asla değişmeyecek.
Şimdi, 15 Temmuz 2016
darbe girişimi sonrasında, 20 Temmuzda bir olağanüstü hâl
düzenlemesi gerçekleştirildi. O güne dönelim, 21 Temmuzda o günün
Başbakan Yardımcısı bu kürsüde bir konuşma
yapıyor, uzun bir konuşma ama konuşmanın iki can
alıcı noktası var. Bir tanesi şu, deniyor ki gerekçe
olarak: Fetullahçı terör örgütüyle ve bu örgütün Türk Silahlı
Kuvvetleri, yargı, Emniyet ve üniversitelerimiz başta olmak üzere,
kamu içindeki bütün uzantılarının temizlenmesine dönük bir
olağanüstü hâl düzenlemesidir. Yani açık bir dille, tamamen
Fetullahçı terör örgütüne yönelik bir düzenleme. Tamam, devamı var,
çok ilginç ve yine deniyor ki: Üç ay koyduk süreyi ama bu üç ayı
tamamlamak zorunda değiliz. Amacımız, üç aydan daha kısa
süre içerisinde atacağımız adımları atmak,
yapacaklarımızı yapmak ve süre dolmadan da -dikkatinizi çekmek
istiyorum, süre dolmadan da- olağanüstü hâli kaldırmaktır. Bu
ikisi çok önemli. Bir: Fetullahçı terör örgütüne yönelik
çıkarılıyor. İki: Üç ay olmasına rağmen üç aydan
kısa süre içerisinde bu olağanüstü hâl kaldırılacak ama
kazın ayağı öyle olmuyor.
Tekrar, o günün Başbakan
Yardımcısı bu kez 11/10/2016da kürsüye çıkıyor, diyor
ki: Ya, bu Fetullahçı terör örgütünü temizleyemedik, onun için kusura
bakmayın, bir üç ay daha uzatacağız ama bu son olacak.
Tutanaklarda, tutanaklarda, tutanaklar burada, buradan aldım. Yani, hadi
İkinci üç ay sonrasında da kaldıracağız. deniyor
fakat gelin görün ki aynı Başbakan Yardımcısı diyor
ki: Neylersiniz ki 4 kez uzatmamıza rağmen temizleyemedik, bir üç ay
daha rica ediyoruz. Aynı Başbakan Yardımcısı üçer
aylık dilimler hâlinde tam 5 kez bu kürsüden olağanüstü hâli
uzatıyor çünkü çok hoşlarına gidiyor. Fetullahçı terör
örgütünü temizleyeceğiz. diye yola çıkanlar, bakın, o
olağanüstü hâl kapsamı içinde neler yapıyorlar. Hani başta
okudum ya Sadece Fetullahçı terör örgütüne yönelik
Neler
yapmıyorlar ki, bakın, 696 sayılı Kararnameyle bir ilçenin
yeri değiştiriliyor; çok ilginç. Başka? 680 sayılı
Kararnameyle olağanüstü hâl kapsamında at yarışı ve
şans oyunları Varlık Fonuna devrediliyor; Fetullah'la mücadele
ediyorlar ya! Başka? 686 sayılı
Dikkatinizi çekiyorum,
kış lastiklerinin kullanımıyla ilgili düzenleme
yapıyorlar. Olağanüstü hâl düzenlemelerinin içine bakın neler
var. Neler yok ki. Neler yok ki değerli arkadaşlar -zaman çok
sınırlı- bine yakın düzenleme var ve 125 bin kamu görevlisi
ihraç ediliyor. Fetullahçı terör örgütüne mensup oldukları
iddiasıyla yaşın yanında kuru da yanıyor, kimler
mağdur edilmiyor ki. Fetullahçılar temizlendi, peki, yerine kimler
alınıyor? Yanlı sınavlarla, sözüm ona mülakatlarla partinin
yandaşları partizan bir anlayışla bu devlet
kurumlarına yerleştiriliyor. Peki, nerede kaldı sizin
olağanüstü hâl düzenlemeniz? Nerede kaldı sadece Fetullah terör
örgütüyle mücadeleniz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Bingöl.
TEKİN BİNGÖL
(Devamla) Burada, aslında şu ülkede askerî darbeler oldu, bazı
sivil hükûmetlerin kısa dönemli sıkıyönetim dönemleri oldu ama
inanın değerli milletvekilleri, hiçbir dönemde beş yıl,
altı yıl süren bir olağanüstü hâl dönemi olmadı.
Evet, yıl 20 Temmuz
2016, bugün 17 Temmuz 2021 ve beş yıldır olağanüstü hâl
şartlarında, kanun hükmünde kararnamelerle bu ülke, yasakçı bir
anlayışla, despotik bir anlayışla, partizan bir
anlayışla yönetilmeye çalışılıyor. Bunun öncesi
var. Bakın, bunun öncesi ne? Nisan 2015. Nisan 2015te 6638
sayılı bir iç güvenlik yasası düzenlemesi çıkıyor,
onun Olağanüstü Hâl Kanunundan hiçbir farkı yok. O tarihten itibaren
yani 2015 Nisanından itibaren bu ülkede sıkıyönetim
koşulları hâkim ve bu ülkede maalesef zulüm, işkence ve her
türlü baskı sürüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TEKİN BİNGÖL
(Devamla) Şimdi de antidemokratik bir şekilde yeniden bir
düzenlemeye gidiliyor. İnanın, bu Hükûmet iktidarda olduğu
sürece bu kürsüden daha çok bu uzatmalara şahit olacağız.
Allahtan seçim yakın; bundan bütün Türkiye kurtulacak.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Bingöl.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Ankara Milletvekili Tekin Bingölün 277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesiyle ilgili önerge hakkında
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) İddiaların tümünü
reddediyoruz.
TEKİN BİNGÖL
(Ankara) Sen hep reddediyorsun zaten Akbaşoğlu, başka da bir
işin yok.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bu konuda olağanüstü hâl
şartları söz konusu değildir. Terörle etkin mücadele
kapsamında, anayasal çerçevede, Meclis iradesiyle ortaya konan yasal
düzenleme söz konusudur ve getirdiğimiz teklif de 31 Temmuz 2021de bitecek
olan süreyi, bütün terör örgütleriyle mücadele kapsamında, zira, 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa göre, olayın vuku
bulmasından itibaren iki yıl içerisinde herhangi bir ceza
verilmemişse disiplin yönünden zaman aşımı söz konusu
olacağından, bir zorunluluk münasebetiyle ve mahrem bir yapı
olduğu, örgütsel yapı olduğu, daha geçtiğimiz haftalarda
yeni yeni birtakım, efendim, örgütsel yapılara
ulaşıldığı da bütün kamuoyunun dikkati önünde
olduğuna göre, terörle mücadele kapsamında bir yıl daha uzatma
Meclis iradesiyle talep edilmiştir ve teklif gelmiştir. Sonuç
itibarıyla, vatandaşlarımız için bir olağanüstü hâl
falan söz konusu değildir. Ancak terörle irtibatlı olanların,
terör örgütleriyle doğrudan irtibatlı olanların korkması
gereken bir durum söz konusudur, bunun dışındaki bütün iddialar
da hakikat dışı suçlamalardır, bunu kayıtlara geçirmek
için söz aldım.
Teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Tutanaklara
geçmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Özel
46.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, şimdi, bu söylem çok sorunlu:
Vatandaşla ilgili bir durum yok. Ya Vatandaşla ilgili durum yok.
diyorsunuz da yargının alabileceği kararları yürütmenin
emrine veriyorsunuz. Bu da şu: Yürütmenin verdiği kararı
doğru kabul ediyorsunuz ve o karardan olası mağdurları da
vatandaş dahi kabul etmiyorsunuz. Diyorsunuz ki: Yürütme, elindeki
yetkiyle bir kişiye terörle irtibatlı, iltisaklı derse
Normal dönemlerde, normal demokrasilerde ancak yargının
alabileceği bir karara, bir ihraç kararına siz Yürütme verdi ve
doğrudur. Bunun dışındaki herkes vatandaştır, bu
kişi vatandaş bile değildir, hakkını da arayamaz.
diyorsunuz. Şimdi, bunun en büyük sakıncası hukuk güvencesinin
ortadan kalkmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Şimdi, pek çok noktada Türkiye eleştiriliyor, pek çok noktada Türkiye
hak ettiği yatırımları alamıyor, Türkiye çeşitli
zorluklar çekiyor ve bu, sadece iktidarı dünyada mahcup etmiyor,
iktidarıyla muhalefetiyle bir bütün olarak Türkiyeyi bütün dünyanın
gözü önünde sıkıntılı bir noktaya sürüklüyor. Tam da
mantık, aslında günlerce müzakere etsek Sayın
Akbaşoğlunun özetlediği noktaya gelmeyiz, Konu vatandaşla
ilgili değil, sadece terörle ilgili olanlarla ilgili. Buna kim karar
verecek? Yürütme karar verecek. Buna kim karar verecek? Mahkeme karar vermeyecek;
delilleri toplayan, araştıran, tartıştıran, şahit
dinleyen ve hukuk eğitimi almış, bu konuda kararını
verirken heyetine danışacak olan, kamu adına savunma
makamını, kamu adına iddia makamını, suçlanan
açısından savunma makamını dinleyip de vicdanıyla
karar vermeyecek; böylesine siyasi bir süreçte, böylesine liyakatsiz
atamaların olduğu yerde, kendisi devletten çok bir partiye sadakatle
görevlendirilmiş yürütmenin bir temsilcisi karar verecek ve biz o karara
aynen uyacağız; Fetullahçı terör örgütüyle mücadeleyi
sulandıran budur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Yaratılan her mağdur, verilen her haksız karar, verilen her
yandaşça karar dönüp dolaşıp bu Fetullahçı terör örgütünün
gerçek mensuplarını rahatlatmakta, kendisini orada veya burada
renklendirerek gizleyen bukalemunlar için avantajlı bir vasat, ortam
yaratmaktadır. Oysaki hukukun karşısına
çıkılır, serbest mahkemeler hiçbir baskı altında
olmadan karar verir, herkes bu karara uyar. Demokratik hukuk devletlerinde bu
işler böyle yürümektedir.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu
47.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Değerli milletvekilleri,
bir kere mevzuatımıza göre, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununa göre hem memurlar hem kamu görevlileriyle ilgili
disiplin amirleri ve disiplin kurulları yani yürütme erki ihraç
kararları vermeye yetkilidir, mevzuatımız buna amirdir.
İdarenin her türlü işlem ve eylemi de yargı denetimine tabidir.
Dolayısıyla, bu manada, mevzuatı doğru ortaya koymak
gerekir. Sistem bu yönde, terörle mücadele kapsamında, iki yılı
aşan süreleri zamanaşımıyla, cezasızlıkla
karşılayabilecek durumdadır. Bunun için 31 Temmuz 2021 tarihinde
bitecek olan sürenin terörle mücadele kapsamında, hem idareye hem
yargıya, yetkilendirmek bakımından, bir süre tanınması
söz konusudur. Bunun dışındaki değerlendirmelere hukuken
katılma imkânımız bulunmamaktadır.
Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına(x)
Görüşülmekte olan
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 11inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"MADDE 11- 12/4/1991
tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun geçici 19 uncu
maddesi aşağıdaki şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
"Geçici Madde 19- Bu
maddedeki hükümler 25/7/2018 tarihinden itibaren üç yıl süreyle; 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım
Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan
suçlar ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren
suçlar veya örgüt faaliyeti dahilinde işlenen suçlar bakımından:
a) Gözaltı süresi,
yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu
süre hariç, yakalama anından itibaren kırk sekiz saati, toplu olarak
işlenen suçlarda dört günü geçemez. Delillerin toplanmasındaki güçlük
veya dosyanın kapsamlı olması nedeniyle gözaltı süresi,
birinci cümlede belirtilen sürelerle bağlı kalmak kaydıyla, en
fazla iki defa uzatılabilir. Gözaltı süresinin uzatılmasına
ilişkin karar, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine yakalanan
kişi dinlenilmek suretiyle hâkim tarafından verilir. Yakalama emri
üzerine yakalanan kişi hakkında da bu bent hükümleri uygulanır.
b) Şüphelinin aynı
olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya
çıktığında bu işlem, Cumhuriyet savcısı veya
Cumhuriyet savcısının yazılı emri üzerine kolluk tarafından
yapılabilir.
c) 1. Tutukluluğa itiraz
ve tahliye talepleri dosya üzerinden karara bağlanabilir.
2. Tahliye talepleri en geç
otuzar günlük sürelerle tutukluluğun incelenmesi ile birlikte dosya
üzerinden karara bağlanabilir.
3. 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 108 inci maddesi uyarınca;
Soruşturma evresinde
şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük
süreler itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının gerekip
gerekmeyeceği hususunda, Cumhuriyet savcısının istemi
üzerine sulh ceza hâkimi tarafından 100 üncü madde hükümleri göz önünde
bulundurularak, şüpheli veya müdafii dinlenilmek suretiyle karar verilir.
Tutukluluk durumunun incelenmesi, yukarıdaki fıkrada öngörülen süre
içinde şüpheli tarafından da istenebilir. Hâkim veya mahkeme,
tutukevinde bulunan sanığın tutukluluk hâlinin
devamının gerekip gerekmeyeceğine her oturumda veya
koşullar gerektirdiğinde oturumlar arasında ya da birinci
fıkrada öngörülen süre içinde de resen karar verir.
4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100 üncü maddesi uyarınca;
(1) Kuvvetli suç
şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir
tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık
hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi
beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama
kararı verilemez. (1)
(2) Aşağıdaki
hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya
sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı
şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya
sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme,
gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur
veya başkaları üzerinde baskı yapılması
girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli
şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki
suçların işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli
şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var
sayılabilir: (3)(4)
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan; (2)
1. Soykırım ve
insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78),
2. Göçmen kaçakçılığı
ve insan ticareti (madde 79, 80)
3. Kasten öldürme (madde 81,
82, 83),
4. Silahla işlenmiş
kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent e) ve neticesi sebebiyle
ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87),
5. İşkence (madde
94, 95)
6. Cinsel saldırı
(birinci fıkra hariç, madde 102),
7. Çocukların cinsel
istismarı (madde 103),
8. (madde 141, 142) ve
yağma (madde 148, 149),
9. Uyuşturucu veya
uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
Ayhan
Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Yasin
Öztürk
Aksaray Adana Denizli
Arslan
Kabukcuoğlu Fahrettin
Yokuş
Eskişehir Konya
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.
Buyurunuz Sayın Erel.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11inci maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Düzenleme her şeyden
önce Anayasaya aykırıdır. Gözaltına alınma önleminin
genel şartları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde
5, Anayasa madde 19; özel şartları da CMK 91 ve 98inci maddelerde
gösterilmiş olup Yakalanan kişinin mahkemeye götürülmesi
başlıklı CMK madde 94 gözaltına alınma önlemi
kapsamında ele alınmamalıdır. Anayasa madde 19/5e göre:
Yakalanan veya tutuklanan kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye
gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç kırksekiz saat ve toplu olarak
işlenen suçlarda en çok dört gün içinde hâkim önüne
çıkarılır. Kimse, bu süreler geçtikten sonra hâkim kararı
olmaksızın hürriyetinden yoksun bırakılamaz. Bu süreler olağanüstü
hal ve savaş hallerinde uzatılabilir. Anayasa madde 19/5de,
gözaltı sürelerinin 1 veya 2 kişinin suçlandığı
dosyalarda azami kırk sekiz saat, en az 3 kişinin
katıldığı veya örgütlü suçlarda en çok dört gün olarak
uygulanacağı ve bu süreden, tutulma yerine en yakın adliyeye
gönderilmesi için gerekli sürenin hariç olacağı, bu sürelerin ancak
olağanüstü hâl veya savaş hâlinde uzatılabileceği, bunun
dışında gözaltı sürelerinin uzatılmasının
mümkün olamayacağı; Temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanması başlıklı Anayasa madde 13
gereğince de Anayasa madde 19/5le çizilen süre
sınırlarının aşılamayacağı,
gözaltına alma kararının ve işleminin cumhuriyet
savcısı -kolluk- tarafından yapılabileceği; nitekim
Gözaltı başlıklı CMK madde 91de gözaltına alma
önlemine karar verme yetkisinin cumhuriyet savcısına ait
olduğunun belirtildiği, istisnai hâllerde kolluk amirlerinin de
gözaltına alma kararı verebileceğinin düzenlendiği, bunun
dışında kimsenin Anayasayla çerçevesi çizilen bu süreler
geçtikten sonra hâkim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun
bırakılamayacağı, bunun yegâne istisnasının
olağanüstü hâl veya savaş hâli olduğunun düzenlendiği
görülmektedir.
Olağanüstü hâl 18 Temmuz
2018de kalkmıştır. Ülkemizde şu anda olağanüstü hâl
bulunmamaktadır. Dolayısıyla Anayasa madde 119a uygun
şekilde ilan edilmiş olağanüstü hâl bulunmadığı
için bu düzenlemede Anayasanın 19uncu maddesindeki azami
sınırlarda belirtilen gözaltı sürelerinin dışına
çıkılması mümkün gözükmemektedir; bu yönüyle de Anayasaya
aykırıdır. Genel gerekçeye baktığımızda,
terörle mücadelenin etkin şekilde sürdürülebilmesi amacıyla
gözaltı sürelerinin bazı suçlarla ilgili olarak yeniden
düzenlendiğini görmekteyiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; iktidar partisinin sözcüleri, İçişleri
Bakanı, yaptıkları açıklamada terörün belini
kırdıklarını, artık terörün Türkiye için tehdit
olmadığını, bundan sonra da tehdit olmasının
mümkün olmadığını açık ve seçik beyan etmelerine
rağmen gerekçede Terörle etkin mücadele yapacağız. denilmesi
bu söylemlerle çelişmektedir.
Bu maddeyle iktidar diyor ki:
OHAL şartlarını Meclis denetimi olmadan -bir yıla
düşürüyorsunuz herhâlde- bir yıl daha sürdürmek istiyoruz.
İstediğim şekilde insanları gözaltına alabilirim,
kamudan ihraç edebilirim, kimseye hesap vermem. Böyle, Plan ve Bütçe
Komisyonundan çıkarılan torba kanuna eklenen maddeyle anayasal
özgürlüklerin pervasızca kısıtlanması, OHAL rejimlerine ait
bazı uygulamaların devam ettirilmesi kabul edilemez. Hükûmetin
kanunları kamunun, bürokrasinin ve yargının tepesinde
Demoklesin kılıcı gibi tehdit unsuru olarak
kullanmasıyla hangi dava sağlıklı yürüyebilir, hangi
bürokratik yapı sağlıklı çalışabilir?
Bugün bir yerde okudum.
Ankarada bir vatandaş bir belediye başkanına çapsız
şeklinde bir hakarette bulunuyor ve savcı siyasilerin bu konuda
hoşgörülü olması gerektiğini belirtip çeşitli nedenlerle
takipsizlik kararı veriyor ama yine aynı savcı, yine bir
başka vatandaşın bir belediye başkanına çapsız
şeklindeki hakaretini hakaret sayıyor ve soruşturma açıp,
kovuşturma açıp mahkemeye sevk ediyor. Bu 2 belediye
başkanının arasındaki tek fark birisinin AK PARTİli
olması, birisinin CHPli olması. Böyle bir şey olabilir mi? Yani
devletin savcısı belediye başkanının siyasi
görüşüne göre karar verirse bu memlekette adaleti nasıl
sağlayacağız?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Erel.
AYHAN EREL (Devamla)
Montesquieunun deyimiyle Herkes özgür olmadıkça hiç kimse özgür
değildir.
2018 seçimlerinde AK
PARTİnin billboardları süsleyen çok güzel bir afişi vardı:
OHAL kalktı, baskılar bitti, köyümde özgürce yaşıyorum;
onlar konuşur, AK PARTİ yapar. Enis Beyin dediği gibi Lütfen
yapmayın. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar) Lütfen yapmayın.
Yaptığınız her şey Türk devletine, Türk milletine,
Türk halkına zarar veriyor diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
21.06
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
21.16
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
277 sıra sayılı
Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Sayın milletvekilleri,
11inci madde üzerinde 4 önerge bulunmasına karşın sehven 3
önerge var. denmişti, 1 önerge daha bulunmaktadır.
Şimdi bu önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesinin çerçeve
hükmünde yer alan altı yıl ibaresinin dört yıl şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Çiğdem
Erdoğan Atabek Mustafa
Elitaş
Çanakkale Sakarya Kayseri
Muhammet
Balta Cihan
Pektaş Serkan
Bayram
Trabzon Gümüşhane İstanbul
Abdulkadir
Özel Hacı
Osman Akgül
Hatay Gümüşhane
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) Takdire bırakıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile; terörle
mücadelenin etkin bir şekilde yürütülmesi amacıyla gözaltı
sürelerinin, bazı suçlarla ilgili olarak yeniden düzenlenmesine ve ek
gözaltı sürelerinin getirilmesine ilişkin hükümlerin
uygulanmasının bir yıl uzatılması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde kabul edilmiştir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Türkkan.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
48.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle ilgili beş
yüz kelimeden fazla olan önergelerinin özetinin eksik okunduğuna ve
maddenin tekrar görüşülerek tekrar oylanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 1inci maddesi dün görüşülürken verdiğimiz önergenin 500
kelimeyi geçmeyen özeti Divan Kâtibi tarafından okunduğunda bir
paragrafın -bu paragrafı da okuyorum- Bu şekilde
görevlendirilecek güvenlik korucusu sayısı 45.000 kişiyi
geçemez. Cumhurbaşkanı bu sayıyı yüzde elliye kadar
artırmaya yetkilidir. Görevlendirmeyi gerektiren hallerin ortadan
kalkması durumunda veya idarî zaruret hallerinde görevlendirmeye ilişkin
aynı usûl uygulanmak suretiyle güvenlik korucusu olarak yapılan
görevlendirmelere son verilebilir. Güvenlik korucularından 55
yaşını dolduranların görevleriyle ilişikleri kesilir.
kısmı Divan Kâtibi tarafından okunmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
İç Tüzük 87ye göre, verilen önergeyi okumakla mükellef olan Divan Kâtibi
bu paragrafı okumayarak İç Tüzük 87ye göre bu maddeye dair
verdiğimiz önerge hükmü yerine getirmemiştir.
Biz bu önergemizin eksik
okunması dolayısıyla maddenin tekrar görüşülerek tekrar
oylanmasını talep etmekteyiz. Bu konuda sizin tutumunuzu ve
kararınızı beklemekteyiz efendim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Biz
teşekkür ediyoruz.
Değerlendirelim efendim
izninizle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, müsaadenizle bir söz alabilir miyim?
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Özel.
49.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, verilen
değişiklik önergesinin eksik okunmasının yapılan
işlemi sakatlayacak nitelikte olabileceğine ve bu durumu Genel
Kurulun tartışması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii,
Meclis tarihinde mutlaka benzer bir durum olmuş olabilir, ona Kanunla
Kararlar da bakacaktır mutlaka ama on bir yıldır benim
katıldığım hiçbir oturumda böyle bir sorun yaşanmamıştı.
Verilen değişiklik önergesinin bir kısmının
okunmamış olması gerçekten yapılan işlemi sakatlayacak
nitelikte olabilir. Bu yeni bir durumdur, ilk kez gündeme geliyor, bunu Genel
Kurulun tartışması gerekir ama uygun görürseniz sizin Başkanlığınızda
meseleyi içeride Grup Başkan Vekilleri olarak bir değerlendirelim,
nasıl bir tutum takınmamız gerektiğine karar verelim. Çünkü
geleceğe yönelik örnek teşkil edebilecek nitelikte ve belki şu
anda küçük bir hata ama benzer durumlar ileride telafi edilemeyecek
sıkıntılar yaratabilir. Muhalefetin bu süreçte hassasiyetle bu
konuya yaklaşmasına sizin de anlayış göstereceğinizi
ümit ediyoruz. Bir ara verilmesini ve konunun değerlendirilmesini talep
ederiz.
BAŞKAN Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
21.21
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.51
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci Birleşiminin
Sekizinci Oturumunu açıyorum.
XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- 277 sıra sayılı Kanun Teklifinin
1inci maddesiyle ilgili önergenin sehven eksik okunması nedeniyle
maddenin oylanmasına dair esaslı bir hata olmadığı
yönündeki Başkanın tutumunun uygun olup olmadığı
hakkında (x)
BAŞKAN Biraz önce,
İYİ Parti Grup Başkan Vekili Sayın Lütfü Türkkanın
itirazını arka tarafta Grup Başkan Vekilleriyle birlikte
geniş bir değerlendirmeye tabi tuttuk ve bir usul
tartışması açılmasının uygun olacağına
kanaat getirdik.
Başkanlığımız,
dünkü birleşimde gerçekleştirilen işlemin sehven bir eksik okuma
olduğu ve bu nedenle maddenin oylanmasına dair esaslı bir hata
olmadığı yönünde tutum belirleyecektir.
Şimdi, bu tutum
hakkında usul tartışması açılması talebini
karşılayacağım.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Lehte
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Lehte
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Üzerinde. Ne lehte ne aleyhte, üzerinde konuşacağız efendim.
BAŞKAN Lehte Ramazan
Can, lehte Abdullah Güler.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Şeklen lehte, esasen üzerinde konuşmak üzere.
BAŞKAN - Şeklen
lehte, esasen üzerinde; tamam.
Sayın Özel, mecburen
aleyhte diye kaydediyoruz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Aleyhte
BAŞKAN Aleyhte
Sayın Lütfü Türkkan.
İlk konuşmacı
lehte Sayın Ramazan Can.
Buyurunuz Sayın Can. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Evet, İç Tüzük 87nci
maddeye göre değişiklik önergeleri veriliyor. Değişiklik
önergeleri verildiğinde Divan, çoğaltıyor ve gruplara önergeleri
dağıtıyor. Gruplara dağıtıldıktan sonra
aynı önergeler stenografların önünde de var, yazılı
önergeler. Biz de Grup Başkan Vekilleri ya da gruba yardım eden
milletvekilleri bunu takip ediyoruz. Kâtipler de okuyor, okunduktan sonra da
gerekçesini açıklamak üzere söz hakkı veriliyor. Gerekçesini
açıklamak üzere beş dakika önergenin lehinde konuşma
yapılıyor ve Genel Kurulun oyuna, görüşüne sunuluyor. Bu
aşamada, sehven, belki de art niyetli olarak da okunabilir mi? Okunabilir.
Netice itibarıyla, geçmiş yıllarda bunun örneklerini yaşadık.
Hatta o dönem grup başkan vekilinin birisi Kâtip Üyeye Sen, bu bölümü
atladın. diye itiraz da etmiştir fakat o gerekçeye ilişkindi.
Gerekçeye ilişkin olduğu için, çıkan hatip burada gerekçesini
açıklamak üzere beyanda bulunduğu için oradaki hata o kadar önemli
değil ama Lütfü Beyin itiraz ettiği önergeye matuf olduğu için
buradaki ciddi. Şu iddia ileri sürülebilir: Benim önergem doğru
okunsaydı belki Genel Kurul kabul edebilirdi veyahut da belki
reddedebilirdi. denir. Bu da ilk defa Türkiye Büyük Millet Meclisinde gündeme
geldi, tartışılması da doğrudur diye düşünüyorum.
Ancak, bir, önergenin dağıtılması; iki, stenografların
yazılı önergeyi takip etmeleri, bunlar da dikkate alındığında,
buradaki hatanın sehven olması hâlinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulu da bu manada kararını açıkladığından
dolayı, geriye geldiğimiz takdirde farklı dengeleri de
bozabileceğini göz ardı etmememiz lazım.
Burada benim şahsi
kanaatim şudur ki İç Tüzük 89uncu maddede tekririmüzakere olayı
var. Tekririmüzakereyi de komisyonun talep etmesi lazım; eskiden hükûmetin
talep etmesi şeklindeydi. Komisyon -o maddeyle ilgili- teklifin tümünün
oylanmasından önce o maddeyi tekrar ele alıp önergeleri yeniden
tartışabileceğinden dolayı böyle bir yol da izlenebilir
diye düşünüyorum.
Netice itibarıyla, bu
konunun bu şekilde tartışılıp vuzuha da
eriştirilmesi gerekir. Bizim düşüncemiz, tavrımız; burada
Divanın vermiş olduğu uygulama doğrudur, yerindedir.
Arz ederim, saygılar
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Lehte, İç
Tüzükün ifadesiyle ancak üzerinde Sayın Özgür Özel.
Buyurunuz Sayın Özel.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şu yüzden dedim: Tabii,
usul tartışmalarında Başkanlık Divanı bir kanaat
bildiriyor, lehinde ve aleyhinde ikişer tane söz kullanıyoruz. Oysa
daha önce benzerleri yaşanmış ama böyle bir örnek ilk kez
yaşanmış ve iyi niyetle içeride hep beraber bir çözüm
aradık. Gelecekte de benzer durumlar olabilir. O yüzden de lehinde,
aleyhinde değil, üzerinde konuşup bu konuda sizin vereceğiniz
kararın da geleceğe ışık tutmasını ve düne
dair de bir sorunu ortadan kaldırmasını ümit ettiğimiz için
üzerinde ve katkı vermek üzere söz almış bulunuyorum.
Şimdi, bir kez, burada
çok net bir şey çıkıyor ortaya: Yasama çok ciddi bir iş ve
bunun üzerinde hem Meclisin çalışanlarının hem de bizim
dikkatli davranmamız lazım. Dikkatin olabilmesi için de
dinlenmiş olmak, zinde olmak ve belli bir saat çalışmak gerekiyor.
Bu hatayı biz Meclisin dört saat, altı saat çalıştığı
bir gün değil, bu hatayı biz günlerdir Meclisin çalışmaya
zorlandığı ve bütün her şeyin bir torba içinde
halledilebilmeye çalışıldığı bir günde yaşadık.
Tutanak Hizmetleri Meclisin
namusu, burada Tutanak Hizmetlerinin bir sıkıntısı yok;
zaten İYİ Parti de böyle bir şey iddia etmedi. Onlar 87nci
maddenin sekizinci fıkrasının sonundaki gibi önergeyi alıp
eklemişler ancak Tutanak Hizmetlerinin böyle durumlarda ses
kayıtlarına geri dönme ve doğruya ulaşma noktasında
katkı sağlaması lazım. Tutanak Hizmetleri yönetimiyle
ilgili bir sıkıntı var, yoksa tutanağı tutan
arkadaşların kelime kelime bunu not etme gibi bir ödevleri yok çünkü
burada tutanağa ekleneceği söyleniyor. Bir an için şu
düşünülebilir, o yüzden hassastır: İktidarın kimin
olduğundan bağımsız olarak iktidar partisi bir önerge
getirir, önerge okunurken yine kendi partisinden Kâtip Üye bilerek belli bir
kısmı atlar, Genel Kurul bir karar verir ve tutanağa
baktığınızda bütün hepsi, tamamı okunmuş da o
karar verilmiş gibi anlaşılır; bu kadar tehlikeli bir
durumdur.
Bu kürsü -ben idam
cezasının kalkmış olmasından çok mutluyum- adam
asabileceğiniz, para basabileceğiniz bir kürsüdür. Bu kürsünün bu
ciddiyetini görmek lazım. Türkiyede birçok yerde, birçok karar
verilebilir ama bu kürsü kadar kudretli, bu salon kadar kudretli, bu kürsü
kadar etkili bir kürsü yoktur. Bugün katı grup disiplinlerinin sebebiyet
verdiği, işte Kabul edenler
Etmeyenler
hep aynı şey
oluyor gibi ama bazen burada ikna edebileceğiniz 1 kişi, o 1
kişinin bir kararı çok şeyi değiştirebilir.
Elbette, burada yapılan
konuşma önergenin gerekçesinin açıklamaya yöneliktir. Gerekçede bir
eksiklik olsaydı üzerinde konuşulmuş olmasının sorunu
çözeceği tezine -ben de Sayın Ramazan Canın tezine- katılıyorum,
içeride de aynı görüşümü ifade etmiştim ama önerilen maddenin
kendinde bir atlama yapıldığında, doğrudan yarın
kanunun içine dercedilecek kısma önergeyle değişiklik
yapıldığı için, bunun üzerinde kürsüden yapılan
konuşma oradaki eksikliği çözmez.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
Toparlıyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bu
konuda bütün gruplar içeride yapıcı katkı gösterdiler. Hepimizin
önergeyi dikkatli takip etmesi lazım. Sayın Başkanın bu
usul tartışmasından sonra ortaya koyacağı tutumun da
ileriye dönük olarak fikir verici, ön açıcı olacağını
ve dünkü hatayı telafi edecek nitelikte olacağını ümit
ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Lehte
Sayın Abdullah Güler.
Buyurunuz Sayın Güler. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Başkanımızın tutumu üzerinde, lehte söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Grup Başkan Vekilimiz
Özgür Özel Beye son derece... Yani bu ciddiyet ve buradaki ifadelerin,
özellikle teklifle ilgili önergelerdeki ifadelerin çok net olarak hem Genel
Kurulda okunmasının hem de kayıtlara geçmesinin ben çok önemli
olduğunu düşünüyorum. İleride meydana gelebilecek -elbette-
bazı sorunlara yol açacağını buradan ifade etmek isterim.
Ancak mevcut İYİ
Parti Grup önerisini incelediğimizde, özellikle İç Tüzükün 87nci
maddesinde... 1,5-2 sayfaya yakın bir grup önerisidir, gayet uzun bir grup
önerisidir. 1inci maddenin, kanun metninin tamamı yazılmıştır
ancak İç Tüzükün özellikle beşinci fıkrasına
baktığımızda Değişiklik önergelerinde,
değiştirilmesi, kaldırılması veya eklenmesi istenen
hükümler açıkça belirtilir. Açık olmayan ve şarta
bağlı önergeler işleme konulmaz. Şimdi, önergeyi
incelediğimizde, burada değiştirilmesi gereken... Kanun metni
tamamen yazılmış ancak bu kanun metninde ne
değiştirilmek isteniyor, ne kaldırılması talep
ediliyor, öneriliyor veya ne eklenmesi öneriliyor; bu çok net anlaşılmıyor.
Uzun olması hasebiyle... Ki ben kasten olabileceğini tahmin
etmiyorum; sehven, mümkündür, olabilir. Bir de gerekçe kısmıyla
beraber elbette okunması... Gerekçeye baktığımızda
gerekçede de bir bütünlük arz edici şekilde, çok net, yine İç Tüzük
87nin beşinci fıkrası kapsamı içerisinde,
değiştirilmesi, kaldırılması veya eklenmesi hususunda
neyin talep edildiği çok anlaşılamıyor. Mersin
Milletvekilimiz Behiç Çelik Bey burada gerekçeyi izah etmiş.
Tabii, burada şu çok
önemlidir: Burada önemli olan, kayıtlara önerinin tamamı geçmiş,
kayıtlarda herhangi bir eksiklik yok ancak okunmayla ilgili, okunmayan
kısım neyse bu manada Genel Kurulda bu açıklanması gereken,
eksiklik olan husus vurgulanmak suretiyle tamamlanabilir; bu her zaman
mümkündür. Ancak şöyle de bir durum var: Burada önemli olan durum da
tabii, uzun bir grup önerisi okunduğunda gerek diğer Grup Başkan
Vekillerinin gerekse diğer milletvekili
arkadaşlarımızın tamamını izleme imkânı
olmayabiliyor. Burada ilgili grup önerisini veren ve gerekçesini açıklayan
arkadaşlarımızın bu manada bunu biraz daha dikkatli
izlemeleri gerekirdi, uyarmaları gerekirdi.
Ben, bu kapsam içerisinde,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aleyhte
Sayın Lütfü Türkkan.
Buyurunuz Sayın Türkkan.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, gerçekten
zorlamayla, iteleyerek bir kanunu geçirmenin neticesidir bu yapılan. Divan
yorulmuş, Kâtipler yorgun, milletvekilleri yorgun, bir an önce bitsin
şeklinde
Bir ihmal olduğunu düşünmüyorum. Yani ihmal ayrı
bir şey; yorgunluktan gözleri görmeyebilir, bir cümleyi atlayabilir, bir
kelimeyi yanlış telaffuz edebilir, hatta bir satırı bile
görmeden atlayabilir. Bir paragraf okunmadan geçiliyorsa burada çok iyi niyet
arayamam ama onun da haklı gerekçesini söyledim. Divan da yorgun yani bir
an önce bu kanun geçsin diye çalışıyor, uğraşıyor
ama bu kanun milletin kabul etmediği bir kanun, zorluk da buradan geliyor.
Yani, millet dışarıda Ya, arkadaş, durup dururken ne
yapıyorsunuz siz ya? Ülkeyi sıkıyönetim gibi, aynı Kenan
Evren'in cunta rejimi gibi yönetiyorsunuz. diye ağlarken bu tip maddi
hatalar yapılabiliyor.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Maddeyi kabul ediyor ama.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla)
Şimdi geliyorum ben size.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul)
Maddeyi kabul ediyor millet, siz de kabul ediyorsunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla)
Hayır, bizim orada gerekçemizi siz iyi okumamışsınız.
Bu maddeyle alakalı
olarak, biz orada bu maddeyle ilgili değişiklik önergesini
verdiğimizde ben inanıyorum ki eğer bu önerge tam olarak
okunsaydı bu milletvekilleri ikna olacaktı ve bu önergeye evet
diyecekti. Nasıl geri alacağız bunu, bana söyleyin. Ve bu
hakkım elimden gasbedilmiş. Bu milletin duymak istediği, bu
kanunla ilgili değişiklik önergesini oylayamamışız,
doğru olarak oylayamamışız, önergem eksik okunduğu
için doğru dürüst oylayamamışız. Bununla alakalı
AHMET ÖZDEMİR
(Kahramanmaraş) Siz önergenizi takip etmemişsiniz ki, madde
oylandıktan sonra farkında oluyorsunuz. Siz önergenizi takip etmemişsiniz.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Gerekçe
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla)
Eksik okunduğu için söylüyorum. Ben tam okunsam belki sen evet
vereceksin; ben öyle inanıyorum. Nasıl yapacağız?
Nasıl yapacağız?
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Gerekçe
AHMET ÖZDEMİR
(Kahramanmaraş) Siz takip etmemişsiniz. Madde oylandıktan
sonra diyorsunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla)
Hayır efendim, takip ettik. Ben o anda, aynı anda stenografa gidip
dedim ki: Eksik okuyorlar, lütfen buna dikkat edin, okunduğu
şekliyle geçin. Ve tutanağı istedim, o anda istedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben
şahidim.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Gerekçe
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla)
Fakat Tutanak Hizmetleriyle ilgili olan muhaberatımız bugün
öğleden sonra dörtte sonuçlandı. Zira kamera
kayıtlarını daha yeni alabildik, akşamüzeri saat
beşte; bir de böyle bir durum var.
Bakın arkadaşlar,
ben size bir şey söyleyeyim, bir şeye çok
alışmışsınız; biz yaptık, oldu. Siz
yapınca olmuyor. Bu arızalar daha sonra, yarın öbür gün
başka şekilde tezahür edebilir ve sizin canınızı
yakabilir, haberiniz olsun. Bunlara müsaade etmemek için, bununla ilgili
geleceğe ışık tutacak doğru karar almak için bu
tartışmanın mutlaka yapılması gerekiyor ve bu hatanın
da bir daha tekrarlanmaması gerekiyor. Bu konuda Sayın Başkandan
özellikle ricam, nihai kararını, gelecek günlerde
Bakın, biz on
senedir buradayız, 3 Grup Başkan Vekili de hemen hemen on senedir
buradayız, aynı anda göreve başladık; ilk defa
rastlıyorum ben. Yani daha önce, hatırlamıyorum, olduysa bile
hatırlamıyorum; grup yöneticiliği yaptım o dönemde de, ilk
defa oluyor. Böyle bir şeyin vukuu hâlinde, eğer Öyle yaptık,
geçti. derseniz yarın öbür gün farklı manzaralarla
karşılaşabiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla)
Öyle bir karar verebilmeli ki Meclis Başkan Vekilimiz, yarın öbür gün
böyle bir şey bir daha yaşanmamalı.
Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum, sağ olun. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, İç Tüzükün 87nci maddesine göre Değişiklik
önergeleri ve gerekçeleri beşyüz kelimeden fazla ise, önerge sahibi
önergesine beşyüz kelimeyi geçmeyen bir özet eklemek zorundadır.
Aynı durum İç Tüzükün 102nci maddesindeki genel görüşme
önergeleri ile 104üncü maddesindeki Meclis araştırması
önergelerinde de zikredilmiştir. Değişiklik önergelerinin Genel
Kurulda işleme alınmasında gerek 87nci madde gerekse
yerleşik uygulama doğrultusunda 500 kelimeyi geçen önergelerin
özetleri de önerge sahibinden istenmekte ve önergenin işleme
alınmasında bu özet okunmaktadır. Tutanakta önergenin tam metni
ayrıca yayımlanmaktadır. Nitekim, dünkü birleşimde bu
konuda Genel Kurulu da bilgilendirmiştik. Dolayısıyla, önerge
işleme alınırken Kâtip Üyelerimizin okuduğu özet metnin
tutanakta yayımlanması esastır. Ancak zaman zaman uzayan
birleşimlerde yorgunluk neticesinde okuma esnasında kelime
telaffuzlarında hatalar yapılabilmekte veya uzun metinlerde sehven
bazı kelime veya cümleler atlanabilmektedir. Bu konuda daha dikkatli
olunması gerektiğinin ve önümüzdeki birleşimlerde daha fazla
hassasiyet gösterilmesi gerektiğinin kabulüyle birlikte bu okumadaki maddi
hataların, önergeler aynı zamanda Genel Kurula
dağıtılmış olduğundan oylamalarda iradeyi
sakatlamadığını ifade etmek istiyorum.
Bu bağlamda, tutumumda
bir değişiklik yoktur ancak kayıtlara doğru geçebilmesi ve
milletvekillerinin doğru bilgilenebilmeleri açısından dün eksik
okunan önergenin özetini yeniden okutacağım ve bu okumanın
sonrasında da kanunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğim.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 1inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 1- 18/3/1924 tarihli ve
442 sayılı Köy Kanununun 74 üncü maddesi aşağıdaki
şekilde yeniden düzenlenmiştir.
MADDE 74- Köy muhtarı
ve ihtiyar meclisi mahsul zamanlarında çapulcular ve eşkiya
türemiş ise yağmadan köy halkını korumak için köylünün eli
silah tutanlarından lüzumu kadarını gönüllü güvenlik korucusu
ayırarak bunların isimlerini bir kağıda yazıp
kaymakama götürür. Kaymakamın müsaadesi olursa bu gönüllü güvenlik
korucuları asıl korucularla beraber yağmacılara ve
eşkiyaya karşı köy ve köylüyü korurlar.
Köy Korucuları için
aşağıdaki hükümler uygulanacaktır;
1. Köy sınırı
içinde herkesin ırzını, canını ve malını
korumak için köy korucuları bulundurulur.
2. Her köyde en
aşağı bir korucu bulunur. Nüfusu binden yukarı köylerde her
beş yüz kişiye bir korucu daha tutulur.
3. Korucular ihtiyar meclisi
tarafından tutulur ve köy muhtarının vereceği haber üzerine
kaymakam buyurultusu ile işe başlar.
4. Korucuların 22
yaşından küçük ve altmış yaşından büyük
olmaması ve bir cürüm ile cezalandırılmamış ve iyi
huylu tanınmış bulunması ve herkesle kavga çıkarmak,
serhoşluk gibi huysuzlukları olmaması şarttır.
5. Korucular köy
muhtarın emri altındadır. Resmi işlerde onun her emrini
tutmağa mecburdur.
6. Kendilerine
karşı gelenler jandarmaya karşı gelmiş gibi ceza
görürler. Korucular silahlıdırlar ve vazifesini yaparken kendisine
saldıran ve hayatını tehlikeye koyan kimselere karşı
hayatını korumak için mecburi olursa, vazifesini yaparken ahaliden
bir kimsenin can veya ırz tehlikesi altında
kaldığını görür ve onu kurtarmak için başka bir çare
bulamaz da bunalırsa, cürmü meşhutta (yani yapılırken
veyahut yapıldıktan sonra henüz izi meydanda iken) bir cinayetin
failini yahut maznun bir şahsı yakalamak istediği halde o kimse
silahla karşı korsa, tutulan bir cani kaçar ve dur emrini dinlemez
ve onu tekrar yakalamak için silah kullanmaktan başka çare bulunmazsa,
eşkıya takibi sırasında yatak olan yerlerden şüpheli
bir adam çıkar ve korucunun dur emrine itaat etmeyip kaçarsa
silahlarını kullanabilirler.
Cumhurbaşkanınca
tespit edilecek illerde; olağanüstü hal ilanını gerektiren
sebeplere ve şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin köyde veya
çevrede ortaya çıkması veya her ne sebeple olursa olsun köylünün canına
ve malına tecavüz hareketlerinin artması hallerinde, valinin teklifi
ve İçişleri Bakanının onayı ile yeteri kadar güvenlik
korucusu görevlendirilmesi kararlaştırılabilir. Bu şekilde
görevlendirilecek güvenlik korucusu sayısı 45.000 kişiyi
geçemez. Cumhurbaşkanı bu sayıyı yüzde elliye kadar
artırmaya yetkilidir. Görevlendirmeyi gerektiren hallerin ortadan
kalkması durumunda veya idarî zaruret hallerinde görevlendirmeye
ilişkin aynı usûl uygulanmak suretiyle güvenlik korucusu olarak
yapılan görevlendirmelere son verilebilir. Güvenlik korucularından 55
yaşını dolduranların görevleriyle ilişikleri kesilir.
Güvenlik
korucularının görev alanı, görevli oldukları köyün
hudutları içinde kalan alandır. Gerektiğinde vali veya kaymakam
onayı ile güvenlik korucularının görev alanları, geçici ve
süresi belli olarak köy hudutları dışına
genişletilebilir ve görev yerleri değiştirilebilir. Güvenlik
korucuları diğer bir ilin valisinin talebi üzerine, istihdam
edildikleri ilin valisinin onayı ile geçici ve süresi belirli olarak iller
arasında görevlendirilebilir. Bu durumda, güvenlik korucusunun
harcırahı, görevlendirildiği valilik tarafından ödenir.
Köy Korucuları ve
Güvenlik Korucularının görevden bulundukları süre içinde
yaralanmaları, engelli hâle gelmeleri veya ölümleri hâlinde 2330
sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması
Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Aydın
Adnan Sezgin Fahrettin
Yokuş
Adana Aydın Konya
Behiç
Çelik Ayhan
Erel
Mersin Aksaray
BAŞKAN Kayıtlara
geçmiştir.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45 Milletvekilinin Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN Şimdi 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
12nci madde üzerinde 4
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 12nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 12 7/12/1994 tarihli
ve 4504 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 25 inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 25- Kurul
Başkan ve üyeleri, özel bir kanuna dayanmadıkça resmi veya özel
hiçbir görev alamaz, ticaretle uğraşamaz, ortaklıklarda pay
sahibi olamazlar.
Kurul Başkan ve üyeleri,
göreve başlamadan önce maliki oldukları Hazine tarafından
çıkarılan borçlanmaya ilişkin menkul kıymetler
dışındaki her türlü sermaye piyasası mevzuatı
anlamındaki menkul kıymetlerini üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci
dereceye kadar sıhri hısımları dışındakilere
satmak veya devretmek suretiyle elden çıkarmak zorundadır. 30 gün
içinde bu hükme uygun hareket etmeyen üyeler üyelikten çekilmiş
sayılır.
Amacı sosyal yardım
ve eğitim işlerine yönelmiş derneklerle vakıflardaki
görevler ve kâr amacı gütmeyen kooperatif ortaklığı bu
hükmün dışındadır.
Kurul üyeleri ve personeli
Kurumla ilgili gizlilik taşıyan bilgileri ve bu Kanunun
uygulanması sırasında öğrendikleri teşebbüs ve
teşebbüs birliklerinin ticari sırlarını görevlerinden
ayrılmış olsalar bile ifşa edemezler, kendilerinin veya
başkalarının menfaatine kullanamazlar.
Kurul Başkan ve üyeleri,
üyeliklerinin sona ermesinden itibaren iki yıl süreyle, görevden
ayrıldıkları tarihten önceki iki yıl içinde bu Kanun
kapsamında gerçekleştirilen ön araştırma ve
soruşturmaların konusu sektörlerde faaliyet gösteren tüzel
kişilerde görev alamaz ve bu nitelikteki gerçek ve tüzel kişileri bu
Kanunun uygulanmasıyla ilgili idari süreçlerde Kurum nezdinde temsil
edemez.
Görevden
ayrıldıkları tarihten önceki iki yıl içinde
soruşturmada raportör olarak görevlendirilen meslek personeli ile bu süre
içinde 43 üncü madde uyarınca anılan personelin gözetiminden sorumlu
daire başkanı ve ilgili başkan yardımcısı,
Kurumdan ayrılmalarından itibaren iki yıl süreyle, ilgili
soruşturmaların konusu olan sektörlerde faaliyet gösteren tüzel
kişilerde görev alamaz ve bu nitelikteki gerçek ve tüzel kişileri bu
Kanunun uygulanmasıyla ilgili idari süreçlerde Kurum nezdinde temsil
edemez.
Beşinci ve
altıncı fıkralara aykırı hareket edenlere 2/10/1981
tarihli ve 2531 sayılı Kamu Görevlerinden Ayrılanların
Yapamayacakları İşler Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinde
belirtilen ceza verilir.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Arslan
Kabukcuoğlu Ayhan
Erel
Adana Eskişehir Aksaray
Fahrettin Yokuş Yasin
Öztürk Erhan
Usta
Konya Denizli Samsun
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta.
Buyurunuz Sayın Usta.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesinde verdiğimiz önerge
üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Bu maddede, Rekabet
Kurumunda, Kurul üyeleri ve soruşturma yapan bir kısım
personelin yaptıkları soruşturmaların konusu olan
sektörlerde, kamuyu bıraktıktan sonra, orada faaliyet gösteren
şirketlerde görev alamamalarına -iki yıl süreyle görev
alamamalarına- ilişkin bir yasak getiriliyor. Aslında, ilk anda
bakıldığında olumlu karşılanabilecek bir madde
fakat bunun yetersiz olduğunu, hatta gerekli olup
olmadığını da sizin takdirlerinize sunacağım.
Şimdi, 2 Ekim 1981
tarihinde çıkarılmış bir yasa var, çerçeve bir yasa bu,
Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler
Hakkında Kanun yani bundan kırk yıl önce
çıkarılmış. Bu kanunda, o gün itibarıyla bütün kamu
kuruluşları sayılmış yani bütçe türleri
itibarıyla bütün kamu kuruluşları sayılmış; hatta
öyle ki KİTlerin tamamı da var, bunun içerisinde yani KİT
çalışanları da bu yasak kapsamı içerisinde; hatta
Sermayesinin yüzde 50sinden fazlası kamuya ait olan şirketler.
diyerek yani özelin sermayesinde pay sahibi olduğu şirketlerde dahi
çalışanların kamuya geçişlerinde iki yıl, üç yıl
süreyle bir yasak getiriliyor. Dolayısıyla, kanunun ruhuna
bakıldığında, aslında kanun, bütün kamu personeline
kendi faaliyet alanlarıyla ilgili, çalıştığı
alanlarla ilgili alanlarda özel sektöre geçişte bir yasak koyuyor; bu,
emekli olduktan sonra da olabilir veya istifa nedeniyle de olabilir.
Şimdi, burada tabii
şunu tartışmak gerekiyor: Böyle bir hüküm ortadayken Rekabet
Kurumunda veya bir kısım işte, düzenleyici, denetleyici
otoritelerde niye bu tür yasaklayıcı hükümler getiriliyor?
Aslında, bakıldığında tabii, Rekabet Kurumu 1994
yılında kurulmuş; bu kanun
çıkarıldığında Rekabet Kurumu da yok, daha sonra
kurulan EPDK, BDDK, BTK gibi kurumlar da yok. Aslında burada, kanuna
bakıldığında bütün bu kurumları
kapsadığına inanıyoruz biz çünkü o gün itibarıyla var
olan bütün bütçe türleri burada sayıldığına göre, daha
sonra kurulmuş, salt kamusal olan, bu işlevi gören kurumların da
bu kanun kapsamında olması gerekiyor. Bu anlamda
sınırlayıcı; ilave sınırlama getirmiyorsa
aslında başka kanunlara gerek yoktur diye düşünmemiz gerekiyor.
Burada tabii, 1981 yılında çıkan bu kanunda Özel kanunlarla
getirilmiş yasaklayıcı hükümler saklıdır. deniliyor,
dolayısıyla bir kısım ilave sınırlamalara cevaz
veriliyor.
Şimdi burada Hükûmetin
veya AK PARTİ Grubunun şunu düşünmesi gerekir: Eğer bu 2531
sayılı Kanun düzenleyici otoriteleri kapsamıyorsa o zaman
bunların mutlak surette kapsanması gerekir çünkü bunların
aldığı her karar kamu menfaati açısından son derece
önemli kararlardır yani en baştan bunların bu kanunun
kapsamına alınması gerekir. Eğer
kapandığını düşünüyorsa da o zaman Bu tür
düzenlemeleri niye yapıyoruz? diye sormak gerekiyor. Dolayısıyla
bunların çerçeve bir yasada yapılması çok daha doğru
olacaktır diye düşünüyorum.
Tabii, hâl böyle
olmasına rağmen aslında bakıyoruz bir kısmı
Yani
somut, son dönemlerde yapılmış bir kısım atamalara
dikkatinizi çekmek istiyorum. Bunlardan bir tanesi, mesela, şu anda Ulaştırma
Bakan Yardımcısı olan Ömer Fatih Sayan. Bu değerli bürokrat
BTK Başkanlığı yapıyor, BTK
Başkanlığından ayrıldıktan hemen sonra işte
Ulaştırma Bakan Yardımcısı oluyor ve TÜRK TELEKOMa
önce Yönetim Kurulu Başkan Vekili, daha sonra Yönetim Kurulu
Başkanı olarak atanıyor. Arkadaşlar, çok net bir
şekilde, bu kanunun hükümlerine aykırı bir tutumdur bu çünkü
otorite olarak düzenlediği, denetlediği bir kurumun gidip yürütme
organının başında yer alamaması gerekir; ancak
görüyoruz ki çok net bir şekilde bu kanun hükmü burada geçerli
olmamış.
Tabii, bürokratlara bu tür
görevleri verip yüksek ücretli birtakım ilave görevler vermenin de
nedenlerinin ne olduğunu herhâlde anlamak çok zor değil.
Onun dışında,
EPDKye özel olarak dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu EPDK enteresan bir yer.
Son bir yıl içerisinde, daha doğrusu bir yıl bile değil, bu
yılın başında; ocak, şubat, mart aylarında 4
bürokrat EPDKden tamamen denetlediği ve tarifelerini düzenlediği
diğer başka özel şirketlere geçiyor. Şimdi, nasıl?
Örnek olarak isimlerini de vermek istiyorum: EPDK Tarifeler Daire Başkanı
Nedim Korkutata, bu bir dağıtım şirketine Regülasyon
Başkanı olarak geçiyor yani burada tarifeyi düzenliyor, hemen ertesi
gün öbür şirkette başlıyor. Ali Rıza Dinç, EPDK Elektrik
Piyasası Dairesinde Tarifeler Grup Başkanı. Yine, bu
arkadaşımız hemen EPDKden ayrılıyor ve Aksa Elektrik
Anonim Şirketine Tarife ve Regülasyon Başkanı olarak geçiyor,
aynı işi öbür tarafta sürdürüyor. Şimdi, Sadık Çakı,
yine, EPDKde Enerji Uzmanı, bu da Gediz Elektriğe geçiyor, hemen
istifa ediyor. Hiçbir bekleme yok. Normalde üç yıl beklemesi gerekir ama
hiç beklemeden
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ERHAN USTA (Devamla)
Teşekkür ederim.
Serkan Şen, yine,
EPDKde Tarifeler Dairesi Grup Başkanı. Bu da Aydem Enerjiye
Regülasyon Direktörü olarak geçiyor. Bunlar son birkaç ay içinde olanlar. Daha
önceden de yine, Başkan Yardımcısı Mehmet Ertürk ve
Tarifeler Daire Başkanı Hasan Alma değişik enerji veya
elektrik şirketlerine yönetici olarak geçiyorlar.
Arkadaşlar, bu insanlar
bu kurumların kara kutusudur. Her türlü düzenlemeyi yapıyor, tarifeyi
yapıyor, ertesi gün öbür tarafa geçiyor. Bunlar bu sırrı
saklamak durumunda, bu bilgiyi korumak durumundalar. Kanunun açık
hükümleri var ama buna rağmen bu kanunun maddeleri niye işletilmiyor?
Hepimizin bunun takipçisi olması lazım. Bu, milletin
hakkıdır. Bakın, bu, yüksek elektrik faturası olarak Türk
milletine dönüyor.
Daha garibini söyleyeyim
size: Şimdi, Mustafa Yılmaz, EPDK Başkanı, bütün olup
bitenler gözünün önünde oluyor. Hadi savcılar atladı diyelim, niye
bir kurum başkanı bunlara ses çıkarmaz? Şöyle bir iddia
var: Bütün bu trafiği yönetenin de Mustafa Yılmaz olduğu iddia
ediliyor. Dolayısıyla ben bunu buradan Türk milletinin takdirlerine
sunmak istiyorum. Bunlar çok yanlış şeylerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla)
Başkanım, hemen selamlıyorum.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ERHAN USTA (Devamla) Bu
insanlar devletten aldığı paranın 5-10 katıyla bir gün
sonra başka şirketlerde başlıyorlarsa bunun arkasında
iyi niyet bulmak mümkün değildir, buna dikkatli olmak gerekiyor.
Onların networküne, en son yaptığı düzenlemelerle
onların
Tarife düzenliyor, fiyatı belirliyor yani efendim,
düzenlediği şirketin menfaatine düzenliyor, hemen ertesi gün öbür
şirkette başlıyor ve çok astronomik rakamlarla
başlıyorlar. Bunu takdirlerinize sunmak istiyorum.
Normal bir hukuk devletinde
olmaması gereken işlerdir bunlar fakat Türkiye hukuk devleti olmaktan
çıktığı için bu tür şeyleri görüyoruz. Ancak
inşallah, bunların bir gün kanunlar önünde hesabı
sorulacaktır diye düşünüyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 12nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 12- 7/12/1994 tarihli
ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 25 inci
maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Kurul Başkan ve
üyeleri, üyeliklerinin sona ermesinden itibaren iki yıl süreyle, görevden
ayrıldıkları tarihten önceki iki yıl içinde bu Kanun
kapsamında gerçekleştirilen soruşturmaların konusu
sektörlerde faaliyet gösteren tüzel kişilerde görev alamaz ve bu
nitelikteki gerçek ve tüzel kişileri bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili
idari süreçlerde Kurum nezdinde temsil edemez.
Görevden
ayrıldıkları tarihten önceki iki yıl içinde
soruşturmada raportör olarak görevlendirilen meslek personeli ile bu süre
içinde 43üncü madde uyarınca anılan personelin gözetiminden sorumlu
daire başkanı ve ilgili başkan yardımcısı,
Kurumdan ayrılmalarından itibaren dört yıl süreyle, ilgili
soruşturmaların konusu olan sektörlerde faaliyet gösteren tüzel
kişilerde görev alamaz ve bu nitelikteki gerçek ve tüzel kişileri bu
Kanunun uygulanmasıyla ilgili idari süreçlerde Kurum nezdinde temsil edemez.
Beşinci ve
altıncı fıkralara aykırı hareket edenlere 2/10/1981
tarihli ve 2531 sayılı Kamu Görevlerinden Ayrılanların
Yapamayacakları İşler Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinde
belirtilen ceza verilir.
Sibel
Özdemir Mehmet
Bekaroğlu Alpay
Antmen
İstanbul İstanbul
Mersin
Cavit
Arı Kamil
Okyay Sındır İlhami
Özcan Aygun
Antalya
İzmir Tekirdağ
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Sibel Özdemir.
Buyurunuz Sayın Özdemir.
(CHP sıralarından alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri,
ben de kanun teklifinin 12nci maddesi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Evet, konuşulduğu
üzere, 19 farklı kanunda ve 2 kararnamede değişiklik öngören bu
torba kanun teklifiyle maalesef yine karşı karşıyayız.
Kanun teklifinin usulü, geliş şekli, tartışılması,
ilgili ihtisas komisyonlarında görüşülmemesi sorunu maalesef devam
ediyor. İç Tüzükte hiçbir engel olmamasına rağmen,
kanunların ilgili komisyonlarında detaylıca görüşülmeden,
sadece Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülerek Genel Kurulun gündemine
getirilmesinde nedense ısrar ediliyor.
Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemiyle birlikte Meclisteki yasama faaliyetlerinin niteliğinden
ve kalitesinden uzaklaşıldığı da ortadadır.
Anayasaya aykırı düzenlemeler tekrar tekrar getiriliyor, Anayasaya
aykırı Cumhurbaşkanlığı kararları
yayımlanıyor, sonra kanunlarla düzeltme ihtiyacı doğuyor ve
maalesef biz burada tekrar tekrar bu yanlışlıkları
düzeltiyoruz.
Değerli milletvekilleri,
işte görüştüğümüz bu teklif de birbirinden ilgisiz alanlarda
düzenlemeler içeriyor ancak en önemlisi de -iki gündür konuştuğumuz-
OHALin kaldırılması sonrası kabul edilen OHAL
uygulamalarının süresinin uzatılmasına yönelik 3 madde bu
torba yasa içerisinde yer alıyor. Yapılan itirazlar karşısında
OHAL yetkilerinin uzatılmasının üç yıldan bir yıla
indirilmesi gibi
Bazı alanlarda bu gündeme geldi.
Peki, beş yılda ne
yapılamadı değerli milletvekilleri ve ne gerekçeyle bir süre
uzatımına gidilmek isteniyor? Üç yıl da uzatılsa, bir
yıl da uzatılsa gerek ulusal gerekse uluslararası düzeyde ülkemiz
OHAL uygulamalarını uzatan bir ülke konumunda olacak maalesef. Ulusal
düzeyde adalet ve yargı sistemine bir güvensizlik, uluslararası
alanda da yine bir itibar kaybı olacak. İşte son açıklanan,
aday ülkesi olduğumuz Avrupa Birliği ve yargı reformlarında
uyumlaştırmalar yaptığımız Avrupa Birliği
düzeyinde son yayımlanan Türkiye raporunda bu yönde önemli tespitler ve
uyarılar yapıldı. Adalet, hukuk, özgürlüklerde ciddi geriye
gidişlerin yaşandığı, üyelik sürecinden de hızla
uzaklaşıldığı vurgusu yapılıyor.
İşte biz görüşmekte olduğumuz bu kanunla da bu durumu tescil
ediyoruz maalesef. İktidarın yapması gereken kurucu üyesi veya
aday ülkesi olduğumuz uluslararası kurumların bu
uyarılarını dikkate alıp yasal düzenlemeler yapmak iken,
işte bu torba teklifte -uzun çalışma saatleriyle yapmaya
çalıştığımız- bunun tam tersi yönde mevzuat
değişiklikleri yapıyoruz. Bir taraftan İnsan Hakları
Eylem Planı açıklanırken, işte daha geçen hafta burada
dördüncü yargı reformu paketini görüşürken, bu kanun tekliflerini
getirirken şimdi OHAL uygulamalarını uzatan mevzuat
değişiklikleri yapılmakta. Özetle ben şunu söylemek
istiyorum: Bu düzenlemeler demokrasi ve insan haklarını olumsuz
etkilemeye devam edecek ve zaten kopma noktasına gelen Avrupa
Birliğine üyelik sürecimizde yeni bir tartışmaya getirecek
ülkemizi.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; benim üzerinde söz aldığım bu
madde, 12nci madde -az evvel sayın hatibin de detaylı şekilde
değerlendirdiği üzere- Rekabet Kurumunun başkan ve üyelerinin
görevden ayrıldıkları tarihten itibaren iki yıl süreyle
soruşturma yaptıkları sektörlerde görev üstlenemeyeceklerini
düzenliyor; benzer şekilde, raportör olarak görevlendirilen meslek
personelleri için de bu yasaklamaları getiriyor. Dün Sayın Hamzaçebi
de burada detaylı olarak açıkladı, zaten 81 yılında
mevcut bir kanunda bu yönde düzenlemeler var ancak Rekabet Kurumuyla ilgili
eklenen bu düzenleme mevcut kanuna göre daha dar kapsamlı ve süre iki
yıl ve sadece soruşturma yapan sektörlerle sınırlı
kalıyor. Biz şimdi bir önerge verdik, bu sürenin iki yıl
değil de dört yıllık bir süre olarak uygulanmasını
istiyoruz, bunu da sizlerin takdirlerine sunuyoruz. Ama ben şuna dikkat
çekmek istiyorum, az evvel Sayın Usta da bu konuya değindi: Son
dönemde siyasi atamalarla bağımsızlıkları ve özerklikleri
zaten tartışmalı olan bu kurumlarda daha detaylı ve daha
kapsamlı bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç var. Çünkü
değerli milletvekilleri, uluslararası raporlarda da ve özellikle
Avrupa Birliğinin Türkiyeyle ilgili raporlarında da bu konuda çok
ciddi uyarılar yapılıyor. Bakın, bu raporlarda şunu
söylüyor: Bağımsız ve denetleyici kurumlarda yaşanan
tahribata karşı önlem alınması çağrıları
yapılmaktayken biz bu konuda hiçbir düzenleme yapmıyoruz.
Örneğin, raporda, özellikle Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemiyle birlikte Rekabet Kurumu, Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu, RTÜK, BDDK, Merkez Bankası gibi pek çok düzenleyici ve denetleyici
kurumun doğrudan Cumhurbaşkanlığına
bağlandığı,
bağımsızlıklarının ve denetleme görevlerinin
zedelendiği belirtiliyor. Bunlar arasında en belirgin ve son
dönemlerde en çok şahit olduğumuz, işte, Merkez Bankası
başkanlarının bir gece yarısı kararlarıyla
değiştirilmesi süreci. İşte, bir taraftan OHAL
mevzuatını uzatarak üyeliğimizin koşulu olan siyasi
kriterlerde zaten ciddi geriye gidişler yaşanırken
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
SİBEL ÖZDEMİR
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
bir taraftan da yapılan
bu uygulamalar nedeniyle AB üyeliğimizin ekonomik kriterlerinden olan
piyasa ekonomisinin işlevselliğinden de uzaklaşıyoruz. Ya,
bunlar sadece kâğıt üzerinde raporlara yansımış
değerlendirmeler değil değerli milletvekilleri. Merkez
Bankası, Rekabet Kurumu gibi bağımsız ve düzenleyici,
denetleyici, özerk olması gereken bu kurumların üst düzey
atamalarında yaşanan bu tahribat ekonomik
istikrarsızlıklara, ekonomik maliyetlere de yol açmaktadır.
İşte, ülkemiz yüksek enflasyon, yüksek işsizlik, yüksek döviz
kuru, yüksek faiz ve gelir adaletsizliği sarmalından
çıkamamaktadır. Biz bu konuda tekrar iktidarı uyarıyoruz.
Bizim, ülkemizi evrensel insan hakları ve demokratik değerlerde
tartışmalı konuma sürükleyecek OHAL uygulamalarının
uzatılmasını değil, vatandaşlarımızın
asıl çözüm bekleyen sorunlarını konuşmamız gerekiyor.
Hızla düşen millî gelirimiz, gelir adaletsizliği, işsizlik,
yüksek enflasyon, hayat pahalılığıyla mücadele önlemleri
bizim gündemimiz olmalıyken biz bugün, bu gece yarısı ve
yarın da muhtemelen OHALi uzatmak için çalışıyor
olacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SİBEL ÖZDEMİR
(Devamla) Bu değerlendirmelerimi sizlerin takdirine sunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesinde yer alan
aşağıdaki ibaresinin aşağıda bulunan olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Murat
Sarısaç Erol
Katırcıoğlu Nuran
İmir
Van İstanbul Şırnak
Ali
Kenanoğlu Abdullah
Koç Mahmut
Celadet Gaydalı
İstanbul Ağrı Bitlis
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Erol
Katırcıoğlu.
Buyurun Sayın
Katırcıoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu madde,
doğrusunu isterseniz, yani çok fazla itiraz edilmesi gereken bir madde
değil bir tarafıyla bakarsanız. Çünkü gerçekten de çıkar
çatışması olarak literatüre girmiş olan durumlar
Yani bir
personel bir işte çalışıyor, o işte
çalışırken kontrol etmesi gereken bir şirketin bilgisine
sahip oluyor, daha sonra işten ayrılıp başka özel bir
şirkete girdiğinde kamuda elde ettiği bilgileri kullanması
gerçekten bir çıkar çatışması anlamına geliyor ve
dolayısıyla da bir şekilde bu konunun düzenlenmesi gerekiyor. Bu
madde de zaten böyle bir düzenleme içeriyor.
Fakat konunun niçin buraya
geldiğiyle ilgili olarak belki bilgisi olmayan arkadaşlar olabilir,
kısa bir bilgi vereyim: Bu maddenin buraya gelmesinin sebebi biliyorsunuz
belki- Rekabet Kurumunun geçenlerde Trendyol şirketiyle ilgili bir
soruşturması vardı. Bu soruşturma değerli arkadaşlar,
hâkim durumu kötüye kullanmak yani Rekabet Yasasının 6ncı
maddesiyle bağlantılı bir konuydu çünkü Trendyol bazı
malların piyasalarında yüzde 70e varan pazar payına sahip.
Dolayısıyla da Rekabet Kurumu buna soruşturma açıyor.
Soruşturma başlıyor ve fakat o sırada bir şey oluyor;
soruşturmayı yapan kişi, görevli istifa ediyor ve Trendyola bir
çalışan olarak giriyor. Dolayısıyla da inceleme
sırasında kamuda elde ettiği bilgileri o şirketle ilgili
olan, muhtemelen ceza alma ihtimali olan o şirketle ilgili olan bilgileri
Trendyolda çalışarak bir anlamda ortadan kaldırmaya
çalışan bir çaba içine giriyor. Şimdi, bu madde bunun için
geliyor.
Değerli arkadaşlar,
kısa bir bilgi vereyim size: Enflasyonun bu kadar yüksek olması
sadece ve sadece talebin arzdan daha fazla olmasıyla ilgili değildir,
fiyatlar genel düzeyinin yükselmesi dediğimiz enflasyon sadece arz talep
arasındaki dengesizliklerden kaynaklanmaz. Şirketler
dünyasının bazı durumlarda sahip oldukları pazar gücü,
onların daha yüksek fiyatlar koymalarını mümkün kılar. Bu
hangi koşullarda olur? Bu, şu koşullarda olur arkadaşlar
genellikle: Eğer bir sektörde az sayıda firma varsa o firmalar kartel
türü bir anlaşma yaparak fiyatlar üzerinde yükseltici etkiler yaratabilir.
Rekabet Kurumu bunun için kuruldu değerli arkadaşlar. Rekabet Kurumu
-bütün dünyada olduğu gibi esasında- serbest piyasa ekonomisinin
çarklarının bazı durumlarda tekel üretmesi, bazı durumlarda
kartel üretmesi ve dolayısıyla da fiyatların haksız yere
yükselmesi ve dolayısıyla da halkın haksız yere
yoksullaşması biçimindeki etkilerini bir anlamda kontrol etmek üzere
kuruldu. Fakat değerli arkadaşlar, bu Kurul veya bu Kurum diyelim çok
hassas bir kurumdur ve fakat, maalesef, yani iktidar bu hassasiyeti asla fark
etmedi ve bir bakıma bağımsız olması gereken bu Kurum
bağımsızlığını yitirdi. Bugün, efendim,
Rekabet Kurumu Başkanı Ticaret Bakanının arkasında
oturan bir bürokrata dönüştü.
Değerli arkadaşlar,
şöyle söyleyeyim size: Bu Kurum kurulurken -bir iki dakikam var,
söyleyeceğim bunları- daha doğrusu, bunun kurulmasının
sebebi -demin anlatmaya çalıştığımı bir sebep
olarak bir çerçevesini çizdim- biraz daha ayrıntıya
baktığımız zaman, özel sektörden gelebilecek olan
baskıları -ki Trendyol böyle bir baskı olarak oluştu
efendim- ve aynı zamanda siyasetten gelebilecek olan baskıları
da bertaraf edebilecek bir yapıda olması istendi. Bu sebeple de
Rekabet Kurulunun atanması süreci tamamen
bağımsızlığını sağlayacak bir biçimde, 11
kişiden oluşan ve çok çeşitli kurumlardan öneriler üzerinden giderek
oluşan bir kuruldu; bu, birincisi. İkincisi, bütçesi kendine aitti,
tamamen kurulan şirketlerin kuruluş sermayelerinden alınan,
kesilen miktarla oluşan bir bütçesi vardı. Üçüncüsü de bu Kurumda
çalışan insanların özel sektöre mahkûm olmaması için görece
yüksek fiyatlar alan kişilerden oluşması varsayıldı,
istendi fakat değerli arkadaşlar, bu böyle olmadı. Bakın,
ne oldu ben size söyleyeyim. Demin Sayın Konuşmacı Usta
bunları anlattı esasında ama ne oldu biliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
EROL KATIRCIOĞLU
(Devamla) Şöyle bir gelişme oldu: Sektörlerdeki firmalar, özellikle
piyasa gücü yüksek olan firmalar öyle bir davranış içine girdiler ki
Rekabet Kurumundan gelecek herhangi bir soruşturmayı bertaraf
edebilecek insan istihdam etmek zorunda kaldılar. E, bunları nereden
bulacaklar? Bu konuları bilen çok sayıda insan yok. Nereden
topladılar? Rekabet Kurumundan topladılar. Yani sözünü ettiğim
mesele ya da bu maddenin gelmesinin sebebi olan mesele esasında
kuruluşundan beri olan bir meseleydi. Anlaşılan, Sayın
Ticaret Bakanı Mehmet Muş bunu, bir anlamda, Rekabet Kurumunun
kaybolmuş olan kredibilitesini düzeltmek için yapıyor.
Değerli arkadaşlar,
Trendyolun, biliyorsunuz, Türkiyenin trend yolu diye reklamları var.
Türkiyenin Trendyolu değil arkadaşlar, Trendyol Çinin
Alibabasının Türkiyede satın aldığı bir
şirkettir, dolayısıyla da tamamen yabancı sermayeli, Çine
aittir; bu, bir. İkincisi -galiba sürem bitiyor- Amazon, Amerikan
şirketi girdi buraya ve aralarında müthiş bir rekabet var
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EROL KATIRCIOĞLU
(Devamla) Sürem bitti. Bir dakika daha veriyor musunuz?
BAŞKAN Veriyorum
Hocam.
Buyurun.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim.
Büyük bir rekabet var ve
dolayısıyla da bu rekabet sonucunda Rekabet Kurumunun üzerinde büyük
bir baskı var yani sadece siyasetten değil, özel kesimden de gelen
büyük bir baskı var. Dolayısıyla da benim anladığım
kadarıyla, çaresiz bir şekilde, Rekabet Kurumunun işte bu
kaybolan kredibilitesini düzeltmeye yönelik olmak üzere, bir süre
çalışmış ve ayrılan personelin iki sene süresince özel
sektörde benzer bir şirketin çalışanı olmaması
gerektiği gibi bir teklifle geldiler. Bu teklif bir ölçüde yerindedir,
sadece yazılışıyla ilgili bazı sorunlar var, ben
Komisyona bunları iletmiştim ama bunun ötesinde, sanıyorum bu
Kuruma özel bir ilgi göstermek lazım.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 12nci maddesiyle 4054
sayılı Kanunun 25inci maddesine eklenmesi öngörülen ikinci
fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Görevden
ayrıldıkları tarihten önceki iki yıl içinde
soruşturmada raportör olarak görevlendirilen meslek personeli, bu süre
içinde 43 üncü madde uyarınca anılan personelin gözetiminden sorumlu
daire başkanı ve ilgili daire başkan yardımcısı
ile Başkan Yardımcısı, Kurumdan ayrılmalarından
itibaren iki yıl süreyle, ilgili soruşturmaların konusu olan
sektörlerde faaliyet gösteren tüzel kişilerde görev alamaz ve bu
nitelikteki gerçek ve tüzel kişileri bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili
idari süreçlerde Kurum nezdinde temsil edemez.
Bülent
Turan Çiğdem
Erdoğan Atabek Mustafa
Elitaş
Çanakkale Sakarya Kayseri
Muhammet
Balta Cihan
Pektaş Serkan
Bayram
Trabzon Gümüşhane İstanbul
Abdulkadir
Özel Hacı
Osman Akgül
Hatay Gümüşhane
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, 7246
sayılı Kanunla düzenlenen kurum kadro cetvelinde yeni
oluşturulan daire başkan yardımcılığı
kadrolarının ilgili daire başkanlığındaki
sorumluluğu nedeniyle yasak kapsamına alınması
amaçlanmaktadır. Ayrıca madde metninde yer alan "başkan
yardımcısı ile yeni eklenen "daire başkan
yardımcısı ibarelerinin karışıklığa
sebebiyet vermemesi amacıyla kanunun genelinde kullanıldığı
şekilde unvanlara yönelik yazım yeniden düzenlenmektedir.
IV.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama
talep ediyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi
vardır.
Sayın Özel, Sayın
Sümer, Sayın Göker, Sayın Ünver, Sayın Başevirgen,
Sayın Girgin, Sayın Özer, Sayın Ünsal, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Antmen, Sayın Şahin, Sayın
Demirtaş, Sayın Arık, Sayın Alban, Sayın Tutdere,
Sayın Ceylan, Sayın Ünlü, Sayın Polat, Sayın Yüceer,
Sayın Kaboğlu.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45 Milletvekilinin Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 13üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 13 - 27/10/1999 tarihli
ve 4458 sayılı Gümrük Kanununun 211 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
Madde 211 1. Kanunen
ödenmemeleri gerektiği halde ödenmiş olduğu belirlenen gümrük
vergileri geri iade edilir. Kanunen tahakkuk ettirilmemeleri gerektiği
halde tahakkuk ettirilen gümrük vergileri kaldırılır.
Ancak, kanunen ödenmemesi
veya tahakkuk ettirilmemesi gereken gümrük vergileri ilgili kişinin kasten
yaptığı bir tahrifat veya ticaret politikası önlemlerine
tabi eşyanın gümrük kıymetinin yükümlünün kendi beyanı ile
arttırılması sonucunda ödenmiş veya tahakkuk
ettirilmişse, bu vergilerin geri verilmesine veya
kaldırılmasına ilişkin talepler kabul edilmez.
2. Kanunen ödenmemeleri
gereken gümrük vergileri, söz konusu vergilerin yükümlüye tebliğ edilmesi
ve ilgilinin üç yıl içinde gümrük idaresine müracaatı üzerine geri
verilir veya kaldırılır.
Kontrol ve denetleme
sonucunda, geri verme veya kaldırma hallerinden birinin tespiti durumunda,
aynı süre içinde geri verme veya kaldırma işlemi doğrudan
yapılır. Bu süre mücbir sebep veya beklenmeyen hallerde
uzatılabilir.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Arslan
Kabukcuoğlu Ayhan
Erel
Adana Eskişehir Aksaray
Bedri
Yaşar Fahrettin
Yokuş Yasin
Öztürk
Samsun Konya Denizli
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar.
Buyurunuz Sayın
Yaşar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BEDRİ YAŞAR
(Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Maddeyle dünya piyasa
fiyatlarından daha düşük fiyatlardan ithal edilen eşyaların
gözetim uygulaması kapsamında izlenmesine imkân
sağlanmaktadır. Yani özetle, şunu söylüyoruz: Özellikle
memleketimize gelen ham maddeler konusunda, fiyat dengeleri de dâhil gözetim
altına alınmasını bu maddeyle takip ediyoruz. Ama şunu
da söyleyeyim ki özellikle, son dönemde emtia fiyatlarına şöyle bir
baktığımız zaman çok ciddi artışlar olduğunu
hep beraber görebiliriz. Bunlardan birkaç örnek de vermek istiyorum size:
Mesela, plastik ham maddesi fiyatı bugün dolar bazında yüzde 100
artmıştır. Yine, hazır giyimde kullanılan ham
maddelerde de plastik ham maddesi de yine yüzde 50 oranında
artmıştır. Pamuk elyafı, ipliği başta olmak üzere
hazır giyim sektörünün kullandığı ham madde ve ara
malların fiyatı da son üç ayda dolar bazında yüzde 50
oranında artmıştır. Buna paralel olarak navlun
fiyatlarında yüzde 500lere varan artışlar olmuştur.
Özellikle, bugün
ihracatçılarımız konteyner konusunda çok ciddi sorunlar
yaşamaktadır. Bugün, normal şartlar altında konteynerin
fiyatı bin liradan 5 bin liralara çıkmıştır.
Değerli arkadaşlar,
ben bunu sizin için anlatıyorum ama salonda sesimiz ne kadar
ulaşıyor bilmiyorum.
Yani bugün fiyatlar
açısından baktığınız zaman gerek kimya
sanayisinde olsun
Mesela çimento sektörü, bugün 130 liradan başlayan
çimento 2 katını geçti, 120 lirayla başlayan hazır beton
fiyatları şu an 250 liralar civarında.
Zonguldak milletvekilleri
aramızda, sacın fiyatı 400 dolarlardan, 420 dolardan 800 dolar
civarına çıkmış vaziyette. Yuvarlak demir fiyatı
-inşaat demirinden bahsediyorum- fiyatlar 3 bin küsur liradan şu an
7.200 liraya çıkmış vaziyette.
Aynı şekilde
kereste fiyatları, plywood fiyatları, MDF fiyatları yani bir
ham madde söyleyin ki fiyatı değişmemiş olsun. Bakın,
özellikle inşaat sektöründe bir iyileştirme
yapmadığımız takdirde bu fiyatlarla, bu şartlar
altında firmaların çoğunun battığını hep
beraber buradan seyredeceğiz. Dolayısıyla, devletin bu işi
denetleme, organize etme, fiyatlara müdahale etme zamanı geldi geçiyor.
Ben buradan hepinizi uyarıyorum:
Bakın, özellikle bu ham madde fiyatları her sektörde,
aklınıza gelecek her sektörde dolar bazında arttı. Bugün
sadece ham maddenin ihracatından bahsediyoruz, ihracatın
artışından bahsediyorsunuz ama bu fiyatların
artışından dolayı iç piyasada da ciddi
sıkıntıların yaşandığını ben
buradan ifade ediyorum. Devlet regülasyon görevi görsün istiyoruz, düzenlesin
diyoruz yani bugün çimentonun ham maddesinin yüzde 90ı Türkiyede, ne
oluyor da çimento fiyatları artıyor? Toprağın fiyatı
mı artıyor, taşın fiyatı mı artıyor,
kullanılan madenlerin fiyatı mı artıyor? Peki, siz
inşaat deyince hep 5 tane müteahhidi düşünüyorsunuz, hep böyle 21/b
şartlarına göre ihale almış firmalar gibi düşünmeyin;
onların tuzu kuru, çoğu da zaten dolar bazında belli garantilerle
bu işi yapıyor ama bunun dışında kalanların
gerçekten çok ciddi problemleri var, muhakkak size de ulaşıyordur.
İnşaat dediğiniz zaman sadece konut gibi algılamayın.
Bugün hangi sektörde ne yaparsanız yapın muhakkak inşaatla
haşır neşir olacaksınız. Hastane de yapsanız,
fabrika da yapsanız, tarımla da uğraşsanız, hangi
sektörle uğraşırsanız uğraşın muhakkak bu
ham maddelerle yüz göz olacaksınız. Yani bugün cam fiyatları,
alüminyum fiyatları öyle bildiğiniz gibi değil.
Buradan uyarıyorum: Bu
fiyatlara müdahale etmediğiniz sürece gerek iç piyasada gerekse
dış piyasada firmalarımızın rekabet etme gücü
kalmayacak. Gerektiğinde fiyatlara müdahale ediyorsunuz, bugün de mesela,
demir ithalatını serbest bırakabilirsiniz, çimento
ithalatını serbest bırakabilirsiniz veyahut da Rekabet Kurumu
diye bir kurum var, hiç olmazsa değerli arkadaşlar bu Kurumu
çalıştırın, bu Kurumun üzerinde biraz duralım. Yani
bütün bu fiyat artışlarına rağmen ben, Rekabet Kurumunun
herhangi bir fabrikaya veya herhangi bir müesseseye bir ceza kestiğini
görmedim. Zaten özellikle bu ham maddeyle ilgili üretim yapan tesislerin önemli
bir kısmı da yabancıların elinde yani bugün Türkiyedeki
çimento sektörünün -tahmin ediyorum- yaklaşık yüzde 85i zaten yabancıların
elinde ama devlet bugün için var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Hep serbest piyasadan, işten, istihdamdan bahsediyoruz;
eğer bununla ilgili düzenlemeleri yapmadığımız
takdirde, müdahale etmediğimiz takdirde, göreceksiniz, toplu işten
çıkarmalar da dâhil, her şeyle muhatap olacağımız
konusunda biz muhalefet olarak buradan sizi uyarıyoruz.
Ümit ediyoruz ki önümüzdeki
günlerde bir müdahale yaparsınız da piyasa normal şartlar
altında cereyan etmeye başlar diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
13üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 13- 27/10/1999 tarihli
ve 4458 sayılı Gümrük Kanununun 211 inci maddesinin birinci
fıkrasının ikinci paragrafına kasten
yaptığı bir tahrifat ifadesinden sonra gelmek üzere veya
ticaret politikası önlemlerine tabi eşyanın gümrük
kıymetinin yükümlünün kendi beyanı ile artırılması
ibaresi eklenmiştir.
İlhami
Özcan Aygun Cavit
Arı Mehmet
Bekaroğlu
Tekirdağ Antalya İstanbul
Kamil
Okyay Sındır Alpay
Antmen Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İzmir Mersin İstanbul
Mahir
Polat
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Mahir Polat.
Buyurunuz Sayın Polat.
(CHP sıralarından alkışlar)
MAHİR POLAT (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
torba yasanın 13üncü maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teklifin 13üncü maddesi 4458
sayılı Gümrük Kanununun 211inci maddesinde bir değişiklik
öngörüyor. Peki, 211inci madde bize ne anlatıyor? Gümrük Kanununun
211inci maddesi, hiç ödenmemesi gerektiği hâlde alınan vergilerin
geri ödenmesi, bir de tahakkuk ettirilmemesi gereken vergilerin tahakkukunun
ortadan kaldırılması ve bununla birlikte, ne zaman, ne şekilde
yapılacağının usul ve esaslarının belirlenmesi
açısından yapılmış bir madde. Bu maddeyle
yapılmak istenen düzenlemenin amacı ne?
Değerli arkadaşlar,
ticaret politikaları önlemleri kapsamında gözetim tebliğinden
kaynaklanan birtakım sorunlar var, bunları ortadan kaldırmak
için bir kanun düzenlemesi yapıyorsunuz. Bir eşya eğer bu
önlemler çerçevesinde gözetim tebliğine tabi ise Ticaret
Bakanlığına başvurursunuz belgelerinizle birlikte, gider
gözetim belgesi alırsınız. Bugün, eğer gözetim
tebliğine tabi bir eşyayı ithal etmek istiyorsanız, Ticaret
Bakanlığına başvurmanız dolayısıyla hiçbir
şekilde belge almanız söz konusu değil, yüzde 99un üzerinde
reddedilir. Peki, ithalat yapamaz mısınız? Yaparsınız.
Nasıl yaparsınız? Gözetim tebliğinde
karşısında bulunan rakamı CIF kıymetine
çıkarttırarak, yükselterek yani ortaya hayalî bir kıymet koyarak
ithalat yapabilirsiniz.
Değerli arkadaşlar,
yani Gümrük Kanununun 24üncü maddesindeki gümrük kıymeti
satışa esas kıymettir uygulamasını boş verin, siz
hayalî bir şekilde gümrük kıymetini yükseltin, ben sana izin
vereyim. diye bir anlayış egemen oldu bu gözetim tebliğiyle
beraber. Yani, geçmişte bir hayalî ihracat vardı biliyorsunuz,
olmayan maddeleri ihraç edip KDV iadesi almak gibi; şimdi, bu maddeyle
birlikte olmayan bir kıymeti hayalî olarak koyup kâr etmeye
çalışıyorsunuz. Ne oldu? Kanuna aykırı olarak bir
yükseltme yaptınız, bir kıymet yükseltmesi ve vergi almaya
başladınız. Bunun sonucunda basiretli tacirler sizi dava
ettiler. Dava sonucunda bunlar iade edilmeye başlandı, mahkemeler
bunların iade edilmesine karar verdiler. Sonra, siz başka bir
garabete daha imza attınız, Kardeşim, ben senin ithalatına
izin vereceğim fakat sen beni dava etmeyeceğine dair bir taahhütname
verirsen Ben seni dava etmeyeceğim. dersen sana bu malların
ithalatına izin vereceğim. dediniz. Bu tür düzenlemeler
Anayasanın 2nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin en önemli
ögelerinden biri olan belirlilik ilkesini ihlal etmektedir değerli
arkadaşlar.
Gümrüklerde çok çeşitli
vergiler, çok çeşitli cezalar alınmaktadır. Bu vergisel ve mali
yükümlülüklerden bir kısmı malın ithali aşamasında
alındığı gibi bir kısmı da ilgili idare
adına diğer bankalarda açılan hesaplara yatırılıp
gümrük beyanı sırasında dekontların ibraz edilmesi suretiyle
yapılır. Birçok ceza, birçok vergi vardır; bunlara
baktığımız zaman gümrük vergisinden başlar, Tütün
Fonuna kadar gider; hepsinin yasal dayanağı ve hangi idare
adına tahsil edildiği bellidir değerli arkadaşlar. Gümrük
idaresi tarafından tahsil edilen bütün vergiler Anayasadaki vergilerin
yasallığı ilkesine göre bir kanun lafzına
dayanmaktadır yani kanunsuz bir vergi, gümrük tarafından, gümrük
idareleri tarafından tahsil edilmez. Tacirin kendi özgür iradesiyle eşyanın
gerçek gümrük kıymet beyanını yapmasına rağmen, daha
fazla vergi almak için tacire baskı yapıp özgürlüğünün
dışında bir kıymet yükseltilmesine gitmek ticaretin
olağan akışına aykırıdır değerli arkadaşlar.
Bu uygulamada özgür iradeden bahsetmek söz konusu olmadığı gibi
kamu gücünü elinde bulunduran erk, tacire karşı anayasal bir suç olan
angarya suçunu işlemektedir. Hâlen uygulanmakta olan bu kanuni işlem
şimdi kanun metnine konularak düzeltilmeye çalışıyor. Yani
devriiktidarınızda Biz kanunlara uymuyoruz, kanunları kendimize
uyduralım. mantığındasınız fakat
yanlış bir mantık. Bu durum, Anayasaya, kamu yararı
ilkesine ve hakkaniyete açıkça aykırı bir durumdur. Tacirlere de
yazık ediyorsunuz, bugünlerde tacirler zaten zor günler yaşarken
üstüne böyle bir garabetle karşılaştırıyorsunuz. Bunlar
mahkemeden tekrar dönecek diyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesinde yer alan
gelmek üzere ibaresinin gelecek şekilde olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Murat
Sarısaç Nuran
İmir
Bitlis Van Şırnak
Ali
Kenanoğlu Abdullah
Koç
İstanbul Ağrı
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Van Milletvekili Sayın Murat Sarısaç.
Buyurunuz Sayın
Sarısaç. (HDP sıralarından alkışlar)
MURAT SARISAÇ (Van)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Tüm halkımızı
saygıyla selamlıyorum.
Bugün AKP Türkiyesinde
işsizlik yaygınlaşıyor, enflasyon yükseliyor, vergiler
artıyor, halk günden güne yoksullaşıyor. Bu yüzden sırça
saraylarından Ekonomimiz uçuyor. demenin bir anlamı yok. Yine AKP
Türkiyesinde görece var olan demokrasi bitirildi, adalet tüketildi, özgürlükler
çalındı ama dev aynasından kendine bakanların cihana
hükmederiz böbürlenmesinin de bir hükmü yok. Dolayısıyla siyasi
ömrünü tamamlamış bir partiyle karşı
karşıyayız. Tam da bu yüzden AKP, siyasi ikbali ve bekası
uğruna ülkeyi OHAL koşullarına zorluyor çünkü gençlerin,
kadınların, halkların yarınlarına çökmeye
çalışan bir anlayış var.
Kaba kuvveti elinde toplayan
bu iktidar, jakoben bir iktidardır; öyle olmasaydı ilgili maddede
vergiyle ilgili bir düzenleme yaparken verginin yüksekliğine işaret
eder, temel sorunlara çözüm bulmaya çalışırdı. Bunun yerine
AKP, kendi Robin Hoodunu yaratıyor. Robin Hood, zenginden
aldığını fakire verirdi ama AKP Robin Hoodluğu,
yüksek vergilendirmelerle, Hazine garantili ihalelerle halkın cebinden
aldığını yandaş holdinglere veriyor. Hatta, AKPnin
propaganda aracına dönüşen TRTnin yüzde 88lik geliri de cebimizden
çalınıyor. Bunun adı, halkın cebine çökmedir.
Siyasi iktidar, ülkenin
barışına, demokrasisine, hukukuna da çöktü. Oysaki bütün bunlar
ekmek gibi, su gibi elzem olan şeylerdi. Yani harekete geçirilen darbe
dinamiğiyle ve halkın gittikçe yoksullaşan durumuyla
aslında biz bunları çok iyi gördük.
Kürtlere, Kürt halkına
kulak vermedikçe, Kürt sorunu çözülmedikçe iktidar da Hükûmet de sürekli
yerinde patinaj yapan bir durumda olacaktır. Bu yüzden, tecride bir an
önce son verilmeli, diyalog ve müzakerenin yolu açılmalıdır.
Yine, aynı şekilde,
Kürt sorununa yaklaşım biçimi savaş politikalarıyla
değil
Burada, tamamen 1921 ruhuyla, bu Mecliste tekrar oturulup Kürt
sorununun barışçıl ve demokrasi yoluyla nasıl
çözüleceği üzerine de çözümler geliştirilse, öneriler
geliştirilse eminim ki bugünden çok daha iyi bir duruma gelecektir Türkiye
ve bu sorun da aşılacaktır. Yoksa Kürtlerin siyaset yapma hakkına
sürekli saldırarak, ülkeyi bir açık cezaevine dönüştürerek
hiçbir şekilde sonuç alınamaz. Bir de Diyarbakırda sadece
Kürtçe şarkılar söyleyerek de emin olun ki hiçbir Kürtü
kandırmanın artık bir imkânı kalmamıştır.
Yine, sayın
arkadaşlar, hiçbir hukuki temeli olmadan atanan kayyumlarla Vana da
çöktüler. Halkın doğrudan katılımını
sağlayan yerel yönetimler boşa çıkarıldı, Van
neredeyse üç beş bürokrata teslim edildi. Bugün Vanda ciddi bir talan ve
yağma anlayışı var. Bu üç beş bürokrat ve yine
aynı şekilde kayyum bu yağma ve talan düzenini elinde
bulundurmak için her türlü çabayı harcıyor, son beş
yıldır Vanda kesintisiz eylem ve etkinlik yasaklarının
olmasının da asıl sebebi budur çünkü hiç kimsenin onların
tekerine çomak sokmasını istemiyorlar.
Size Vandan sadece bu çökme
hikâyesiyle ilgili bir parkomat uygulamasından bahsetmek istiyorum. Vanda
önceden birkaç sokakta başlatılan bir parkomat programı oldu,
bir uygulaması oldu. Bu, baktılar ki birçok yerden artık bir
para getiriyor, bunu neredeyse Vanın artık bütün sokaklarına
yaydılar yani tam anlamıyla bir soygun düzeni yaratıldı
bunun üzerinden. Bildiğimiz alternatif yollar üretmek yerine, park
alanları üretmek yerine yani o araçların park edileceği alanlar
üretmek yerine, tam tersine, Van halkının, bu işsizlikle
boğuşan, yoksullukla boğuşan Van halkının sadece
bir yere aracını park etmesi bile AKP kayyumlarına bir para
aracına dönüştü ve bu yüzden bu uygulamayı her gün daha da
genişletiyorlar. Yine, hakeza, bu parkomat uygulaması normalde
Erzurum Bölge İdare Mahkemesinden dönmesine rağmen,
Sayıştay raporlarına yansımasına rağmen hiçbir
şekilde bir inceleme yapılmıyor bununla ilgili, hatta bunu bile
Van halkına o kadar çok görüyorlar ki bu parkomat şirketi bile
Vanlı olmayan şirketler tarafından Vana getiriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MURAT SARISAÇ (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Neyse ki bir
yurttaşımızın başvurması üzerine Erzurum Bölge
İdare Mahkemesi bu parkomat cezalarını hukuka aykırı
gördü. Belki bu şekilde bu parkomat kararı emsal olur ama biz
biliyoruz ki zaten kayyumun kendisi hukuksuz olduğu için çok hukuka da
riayet edeceğini düşünmüyoruz açıkçası. Zaten bu parkomat
uygulaması Vanlıların trafik sorununu da hiçbir şekilde
gidermedi. Dediğim gibi, sadece, yolda herhangi bir Vanlı
aracını park ettiğinde park cezası kesiliyor. Çünkü zaten
kayyumun trafikle ilgili eğer bir derdi olmuş olsaydı Vanda
daha önce, bizim belediyelerimiz döneminde çok katlı otopark yapılmıştı
ama AKPnin AVM aşkından dolayı bu, AVMye çevrildi, şu an
AVM olarak da atıl bir durumda.
Yine, Vanın en büyük
sorunu, çevre yolu sorunu. Bu da her sene AKP tarafından söz verilmesine
rağmen hiçbir şekilde bitirilmiyor.
Biz de şunu söylüyoruz:
Biz her şekilde o tekere o çomağı sokacağız ve
nasıl ki Boğaziçinde o kayyumlar gönderilmişse bugün bizim
belediyelerimizde olan bütün kayyumlar da o şekilde gönderilecektir.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
13üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 13üncü
madde kabul edilmiştir.
Sayın Kemalbay...
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
50.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün, depremle
ilgili önlemlere ilişkin açıklaması
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Doğu Anadolu fay
hattında çok ciddi birikim var, özellikle Karlıova-Bingöl
arasında ciddi deprem bekleniyor. Ayrıca Marmara Denizi için de büyük
risk var; Ege, İzmir aynı şekilde. Depremler olmadan, insanlar
ölmeden, çürük yapılar yıkılmadan önlem almayı
düşünüyor musunuz?
Deprem eylem planı ve
kanunu genişletmek istiyor musunuz; tabii, torba yasayla değil?
Bugüne kadar tamamlanan
binaların depremzedelerin ihtiyaçlarını karşılamaktan
uzak olduğu aşikârdır. Hâlâ pandemiyi konteynerlerde geçiren
insanlar var. Vadedilen deprem evleri ne zaman teslim edilecek? Toplanan deprem
vergilerine ne oldu, bunu sormak vatandaşların hakkı. Demokratik
toplumun en önemli unsurlarından biri de aktif vatandaşların
vergisine sahip çıkmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45 Milletvekilinin Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN Birinci bölümde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
23.07
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma
Saati: 23.26
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci Birleşiminin
Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi, ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz. İkinci bölüm 14 ila 26ncı
maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde
söz isteyen İYİ Parti Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın
Erhan Usta.
Buyurunuz Sayın Usta.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 277 sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü
üzerinde konuşacağım. İYİ Parti Grubu adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Tabii, Mehmet Günal diye bir
milletvekili arkadaşımız vardı, o torba hukuku
demişti. Aslında yani ona rahmet okutacak bir kanun teklifi var
önümüzde; torba hukukunu geçti bu, çorba hukuku oldu ama bu bahsi daha fazla
uzatmayacağım, arkadaşlarımız bunlara ilişkin
değerlendirmeleri yaptı.
Değerli arkadaşlar,
bu ikinci bölümde OHAL uygulamalarıyla ilgili 2 tane kanun maddesi var,
ben bu konuşmamda daha çok onların üzerinde durmak istiyorum.
Alınmış bir tabii
Hain bir darbe girişimi yaşadı
ülkemiz 15 Temmuzda, 2016da, iki yıl OHAL kararları
alındı, OHALle yönetildi; gerekliydi ama iki yıldan sonra, üç
yıl boyunca da OHAL kararı olmaksızın aslında, ülkede
bir OHAL uygulaması oldu.
Şimdi, tabii, burada
nedir? 2 tane madde var, 20inci madde ve 23üncü madde -diyor ki işte-
üyelik, mensubiyet, iltisak ve irtibatlı olan işte, kamu
görevlilerinin ihracı, rütbelerinin sökülmesi, unvanlarının
alınması, mesleklerini icradan menedilmesi, pasaportlarına el
konulması gibi, mahkeme kararı olmadan, idari tasarrufla bunları
üç yıl daha yapacaklarına ilişkin hükümler içeriyor.
Diğer husus da kayyum
atanması meselesi. Yani özel mülkiyeti, mülkiyet hukukunu, mülkiyet
hakkını hiçe sayacak bir şekilde kayyum atamalarına da
imkân veren bir düzenleme getiriliyor.
Değerli arkadaşlar,
OHAL uygulamalarının uzatılması talebi terörle mücadeleyle
izah edilemez. Bizim mevzuatımızda, aslında, terörle mücadele
konusunda hem idareye hem de yargıya çok geniş yetkiler
tanınıyor, bu girmeye çalıştığımız
Avrupa Birliği mevzuatının çok üzerinde yetkiler
tanınıyor. Terör örgütlerinin kökünü kuruttuğunu ifade eden
Hükûmetin, bununla çelişecek şekilde, şimdi, üç yıl süreyle
bu OHAL uygulamalarını uzatması talebini de anlamak mümkün
değil.
Bir de sürekli yargı
reformundan bahsediliyor. Yani bir yandan yargı reformundan
bahsedeceksiniz, bir yandan da evrensel hukuk normlarına tamamen
aykırı, hürriyeti kısıtlayıcı, özel mülkiyeti yok
edici, iş güvenliğini yok edici uygulamaların da yolunu
açacaksınız; bunları izah etmek mümkün değil. Artık
Türkiye terörle mücadelesini sürdürmelidir, sonuna kadar sürdürmelidir, hiç
taviz vermemelidir ancak bunu normal hukuk düzeni içerisinde yapmak
durumundadır. Tabii, idare bu yetkilerini, özellikle kamu görevlilerinin
ihracına ilişkin yetkilerini kullanırken hiçbir sorumluluğu
da bulunmamaktadır. Biz, bunları yaşayarak gördük değerli
arkadaşlar. FETÖyle irtibatlarından dolayı bir kısım
kamu görevlilerini, kendi o komplekslerini kapatmak için milletin çocuğunu
acımasızca ihraç ettiler, acımasızca kararlar verdiler. Tabii
-hiçbir sorumluluk olmaması- hukuk devletinde bir yetki
kullanıyorsanız onun karşısında mutlaka bir
sorumluluğunuzun olması gerekir, bu sorumluluğun olmaması
da bu tür mağduriyetleri bu anlamda artırdı. Şimdi,
bunların tekrar uzatılması talebiyle gelinmesini doğrusu
açıklamak mümkün değil, hukuk ilkeleriyle açıklamak mümkün
değil. Şimdi, tabii, burada amaç acaba terörle mücadele mi -çünkü
terörle mücadeleye imkân verecek geniş yetkiler var- yoksa muhalif
düşünen herkesi sindirme, korkutma, onların mülkiyetine,
özgürlüğüne el koyma işi midir? Yani bu hâli almıştır,
dolayısıyla, burada çok ciddi endişelerimiz vardır.
Hain darbe girişiminden
beş yıl sonra temel insan hak ve hürriyetlerini sınırlamaya
izin veren hiçbir yetki yasal ve meşru değildir; ülkenin huzuruna,
kardeşliğine zarar verir, ülke ekonomisine verdiği
zararları görüyoruz zaten. Bugün eğer yüksek enflasyonu, yüksek faizi
konuşuyorsak bunların nedenlerinden bir tanesi de Türkiyenin yönetim
tarzıdır.
Bu mücadelede, özellikle
FETÖyle mücadelede çok ciddi mağduriyetler oluşmuştur; bunu
görmek gerekir. Bir AK PARTİ milletvekilinin, FETÖ borsası diye
burada söylediği bir kavram var biliyorsunuz; insanlar artık
bunları yaşayarak görüyor. Dolayısıyla, FETÖcüler, gerçek
FETÖcüler hakikaten parasını bastırıp kurtuldular; kimisi
zaten yurtdışına kaçtı, kimisi de hâlen siyasetin
içerisinde, hâlen bürokrasinin içerisinde. Bunların açık
beyanları var -bunlara rağmen- bunlar ortadayken bunlarla ilgili
hiçbir işlem yapılmadı. 17-25 Aralık sonrasında dahi
FETÖye övgüler düzen, bugün AK PARTİde siyaset yapan üst düzey
siyasetçiler var; bunları görmek lazım. Bunları görmeden alt
düzeydeki, hani Sayın Erdoğanın ibadet diye tarif ettiği
kesimdeki yaklaşık yüz binden fazla insanın işinden
aşından edilmesi de çok anlaşılabilir değil. Hâlbuki
bizim yapmamız gereken şey kardeşliği, huzuru tesis edecek
uygulamalardı. Evet, bu insanların belki bir kısmı
gerçekten o örgütle bilmeden yani safiyane duygularla iş birliği
içerisinde olmuş olabilir ama yüz binlerce insanı mağdur etmek
yerine, işinden aşından etmek yerine yani babasını
işinden atıp, çocuğunun ilacının kesilmesi gibi
uygulamalar yapmak yerine buralarda daha merhametli davranmak gerekirdi.
Eğer bu yapılmış olsaydı, bu insanlar bugün FETÖden,
Fetullah Gülenden nefret edeceklerdi fakat yaptığınız
yanlış uygulamalardan dolayı ben nefret eden hiç kimseyle henüz
karşılaşmadım. Çünkü devletin yaptığı,
devleti adına bu mücadeleyi sürdürenlerin yaptığı bir
kısım uygulamalar insanları onların kucağına
doğru itti. Bu da, FETÖ de, bu yapılan uygulamalar nedeniyle ellerini
ovuşturdu; bunu da görmek gerekir.
Diğer taraftan, itiraf
mekanizması, Türkiyede iftira mekanizmasına dönüşmüştür;
bununla ilgili de çok ciddi mağduriyetler oluşmuştur.
Değerli arkadaşlar,
biliyorsunuz bir OHAL Komisyonu var yani, bu Komisyon, yaklaşık 126
bin tane, kamu görevinden çıkarma olmak üzere 132 bin tane tedbir
işlemi gerçekleştirmiş -tabii, bunların çok önemli bir
kısmına zaten hep ret verdi- ama hâlen elinde 10 binin üzerinde dosya
OHAL Komisyonunda beklemektedir. Bu, yargı yolunu tıkayan ya da
geciktiren bir mekanizma hâline gelmiştir. Bunlarla ilgili, ellerinde bir
şey olmuş olsa zaten hemen kabul kararlarını yani idarenin
aldığı kararı kabul eden kararı verecekti, belli ki
elinde bir şey yok, bunlar referans da bulamamışlar -çünkü son
zamanda bir de referans meselesi konuşuluyor- dolayısıyla bu
dosyalar burada bekliyor. İnsanlara daha fazla zulmetmenin gereği
yok, varsa bunların FETÖcülüğüne ilişkin ellerinde bir tespit,
evet, atılsın ama değilse de bu insanlar artık
işlerine başlatılsın; bunun mutlaka yapılması
gerekir.
Diğer bir husus, beraat
kararı almış veya Kovuşturmaya gerek yoktur. diye
-özellikle ben hani FETÖ ihraçları için söylüyorum- kararları
almış insanlar var. Yani artık bir mahkeme kararıyla bu
insanların FETÖcü olmadığına ilişkin bir karar tesis
edilmiş. Yani bunlar niye işine başlatılmıyor bunu
anlamak mümkün değil. Burada da yine hukuku
çalıştırmamız gerekiyor.
Şimdi, tabii, bir yandan
bakıyorsunuz, Bank Asyaya para yatırdı diye
Yani,
çağrı dönemlerinde yüksek para yatırdıysa ona bir şey
demiyorum, onlar gerçekten FETÖcüdür ancak bildiğimiz bir sürü olay var;
yani, işte, belli bir havale yapmak için babası oğluna
göndermiş, oğlu bilmem kime göndermiş filan; bu tür paralardan
dolayı, Bank Asya işlemlerinden dolayı binlerce insan görevden
atıldı. Fakat Bank Asyada, hani, kurdele kesenleri filan da demiyorum
ama şu anda yani ismini vermekte de bir sıkıntı görmüyorum,
Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı -bakın, FETÖcü filan demek
için bunu söylemiyorum- Ali Fuat Taşkesenlioğlu, efendim, bu
arkadaş Erzurumlu, Atatürk Üniversitesi mezunu, 1996 yılında
Asya Katılım Anonim Şirketinde başlıyor, oradan
-basamak basamak geliyor- Genel Müdür Yardımcılığına
kadar yükseliyor, 2012 yılında da oradan ayrılıyor ve
Vakıflar Bankasına, Halk Bankasına geçiyor. On altı
yıl burada çalışmış bu arkadaşımız.
Şimdi, hani başkalarına diyorsunuz ya, üyelik, mensubiyet,
iltisak, irtibat; ya, bunların hadi ilk üçü yok yani irtibat da mı
yok; on altı yıl boyunca bir kurumda çalışıp en üst
basamağa kadar gelmiş birisinde bir irtibat dahi yok da o yüzden mi
bu insan şu anda Sermaye Piyasası Kurulu
Başkanlığı yapıyor? Sadece örnek olsun diye
söylüyorum, kendisinin FETÖcü olduğunu iddia etmiyorum. Ama bu Bankanın
önünden geçenler, bu Bankaya para yatıranlar FETÖcü diye ihraç
edilirken, bu Bankada uzun süre çalışanların bugün üst düzeyde
yer almaları hiçbir şekilde izah edilemez ve bu, insanları
incitiyor, insanların adalet duygusunu incitiyor. O yüzden insanlar diyor
ki: Kardeşim, beni en ufak bir şeyden dolayı attınız,
hiçbir irtibatım olmadığı hâlde bir yemeğe
gittiğim için ben ihraç oldum ancak orada, onlarla iş birliği
yapan herkes bugün çalışıyor, işinde gücünde.
Bir de siyasi ayak meselesi
var yani bunun hiç siyasi ayağı yok muydu? Siyasi ayağıyla
ilgili niye bir tane operasyon yapılmadı? Bakın, tekraren
söylüyorum; 17-25 operasyonları sonrası -ki ondan önce olanların
da bence soruşturulması gerekir- Fetullah Gülene övgü düzen üst
düzey AK PARTİli siyasetçiler niye FETÖyle ilgili herhangi bir sıkıntı
çekmiyorlar? Şimdi, tabii, AK PARTİ, FETÖyle etle tırnak gibi
oldu; o yüzden hep burada, bu kürsülerde yani daha önce, 26ncı Dönemde
konuşurken de Bunun çözüm noktası adil yargılamadır.
Evrensel hukuk normları içerisinde ancak adil yargılamayla FETÖyle
mücadele yapılabilir. dedik ama bu mücadele hiçbir şekilde maalesef
yapılmadı. Artık bu aşamadan sonra insanları devlete
daha fazla küstürmenin gereği yok. Bakın, terörle mücadele
yapılsın, mutlaka yapılmalı, yapılmazsa Hükûmete hesap
sorarız; o ayrı bir konu. Ancak kanunlarımız yeteri kadar
yetki vermektedir emniyet birimlerine.
Dolayısıyla,
artık bu aşamadan sonra Türkiyeyi normalleştirmek gerekir.
Eğer biz Türkiyeyi normalleştirmeyi beceremezsek bunun bedelini hep,
ağır bir fatura olarak öderiz. Burada sadece ekonomik maliyetlerini
değil, Türkiyenin itibarını değil ancak milletimizin de
daha fazla devletine küstürülmemesi gerekir çünkü nihayetinde milletimizin,
insanlarımızın devleti sevmesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ERHAN USTA (Devamla)
Teşekkür ederim Başkanım.
FETÖyle irtibatlı
olanların da devlete küsmek yerine FETÖden nefret etmesini sağlamak
gerekir diye düşünüyorum. Kripto FETÖcüler bu süreci yönetmiştir
-bu, çok önemli bir tespittir, bu tespit de bir siyasi partinin Genel
Başkanına aittir- ve ağır hasar
yapmışlardır, Hükûmet de maalesef bu yapılanlara sessiz
kalmıştır.
Şimdi, bakın,
sadece birkaç tane uluslararası endeks vermek istiyorum, 2016-2020
mukayesesi yapacağım yani yaptığımız bu
uygulamaların nelere mal olduğunu görmek açısından.
Bakın, Küresel Rekabet Endeksinde Türkiye 2016dan -2020 de değil,
2020si çıkmamış- 2019 yılına 6 basamak kötüleşmiş
ve 61inci sıraya düşmüş. Hukukun Üstünlüğü Endeksinde
Türkiye 2016-2020 döneminde 8 basamak kötüleşmiş ve -zaten
kötüleşecek başka yer kalmadığı için daha fazla
kötüleşmiyor diyor- 128 ülke içerisinde 107nci sıraya kadar
gerilemiş. Yolsuzluk Endeksinde 2016dan 2020 yılına
gelindiğinde Türkiye 11 basamak kötüleşiyor ve 86ncı
sıraya kadar düşüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) -
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ERHAN USTA (Devamla) Hemen
bitiyorum, çok teşekkür ederim.
Arkadaşlar, Özgürlük
Endeksinde Türkiye dört yılda 54 basamak kötüleşiyor yani 210 ülke
arasında 154üncü sıraya kadar geriliyor. Dönüşüm Endeksinde
-buna demokrasi statüsü açısından baktığımızda-
dört yılda 44 basamak kötüleşiyor. Ekonomi statüsüne
baktığımızda 27 basamak kötüleşen bir Türkiye var.
Yine, Yönetim Endeksinde Türkiye son dört yılda 66 basamak birden
kötüleşiyor.
Bu ülkenin itibarıyla
oynamaya kimsenin hakkı yok. Terörle mücadele edilsin; evet edilmeli,
edilmezse hesap sorarız ancak bunu normal hukuk standartları
içerisinde yapmak lazım, evrensel hukuk normları içerisinde yapmak
lazım. Bunu bahane ederek böyle olağanüstü bir hâl oluşturup
bunun üzerinden siyaseten nemalanmaya çalışan bir AK PARTİ
yönetimi var; buna Türk milletinin geçit vermemesi gerekir diye
düşünüyorum, Meclisin de buna alet olmaması gerekir diye
düşünüyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Baki
Ersoy.
Buyurunuz Sayın Ersoy.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA
BAKİ ERSOY (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 277 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin ikinci bölümü üzerinde konuşma yapmak üzere Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi ve bizleri izleyen yüce Türk milletinin tüm fertlerini
saygılarımla selamlıyorum.
Geride
bıraktığımız günlerde 5inci yılını
idrak ettiğimiz, ederi 1 dolar olan FETÖnün gayrimeşru
çocuklarının devletimize ve milletimize karşı
başlattığı hunhar darbe girişiminde Hakk'a yürüyen
şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyor; kahraman gazilerimize
şükran ve hürmet dileklerimle birlikte sağlıklı, huzurlu ve
uzun bir ömür temenni ediyorum. Aklımızdan bir an olsun
çıkarmayalım ki kahramanlar vurulunca değil unutulunca ölürler.
15 Temmuzda o meşum saatleri, melun emelleri, hain niyetleri de
unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.
Değerli milletvekilleri,
görüştüğümüz kanun teklifi genel gerekçesinde de ifade edildiği
gibi kamu kurum ve kuruluşlarımızın ihtiyaçları ile
son dönemde vatandaşlarımızdan gelen taleplerin
karşılanması amacıyla çeşitli konularda kanuni
düzenlemelerin hayata geçirilmesini amaçlamaktadır. Teklifle 76
numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle Türkiye
İstatistik Kurumunun özel bütçeli kuruluş olarak
sayılması sebebiyle -bu değişikliğe uyum sağlamak
amacıyla- ilgili mevzuatta teknik değişiklikler
yapılmaktadır. Bu değişiklik kapsamında Türkiye
İstatistik Kurumu, (II) sayılı
cetvelin özel bütçeli idareler kısmına eklenmiştir.
Teklifle Engelliler
Hakkında Kanunun geçici 3üncü maddesinde düzenlenen
erişilebilirliğin sağlanabilmesi için yerine getirilmesi gereken
yükümlülüklerin Covid-19 salgını sebebiyle aksaması nedeniyle
yükümlülüklerin maliyet ve niteliğine göre ilave süre verilmesine imkân
tanınması amaçlanmaktadır. Böylece kanundaki üç yılı
ibaresinde süre uzatımına gidilmiştir.
Teklifle bir başka
değişiklikle özellikle pandemi döneminde küresel salgının
etkisi altında zorluklarla karşılaşan işverenlerimizin
iş gücü maliyetlerini düşürerek istihdamı korumaları ve
artırmalarını desteklemek amacıyla 2016 ila 2020
yılı sonuna kadar uygulanan asgari ücret desteğinin 2021
yılında da uygulanmaya devam etmesi sağlanacaktır.
Teklifle
karşılıksız çek keşide etmek suçundan 30 Nisan 2021
tarihi itibarıyla mahkûm olan vatandaşlarımızın
ödenmemiş çek bedellerinin onda 1ini 30 Haziran 2022 tarihine kadar,
diğer taksitleri anılan tarihten itibaren ikişer ay arayla, 15
eşit taksitle ödemeleri hâlinde mahkûmiyetin bütün sonuçlarını
ortadan kaldırma imkânı tanımaktadır; böylece, ödemelerine
sadık kaldıkları sürece infazları durdurulacaktır. Bu
hüküm 30 Nisan 2021 tarihine kadar işlenen suçlarda yargılama
aşamasında olan dosyalar hakkında da uygulanacaktır.
Teklifle, bankalar dâhil
muhtelif şirketlerin çözümleme, tasfiye ve yönetimi konusunda ihtisas
kurumu olması ve tasfiye sürecinin hızlı ve etkin bir
şekilde yürütülmesi bakımından Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurulu tarafından tasfiyesine karar verilen şirketlerin
tasfiye sürecinin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yerine
getirilmesi öngörülmektedir.
Görüşmekte
olduğumuz bu teklifle, yine, Tarım ve Orman
Bakanlığından yetki belgesi almadan veya bildirimde bulunmadan
tütün ticareti yapanlara yönelik getirilen ceza hükmünün 1 Ocak 2022 tarihine
kadar ertelenmesi amaçlanmaktadır.
Teklifle, terör örgütlerine
aidiyeti, ilişiği bulunan veya irtibatlı kişilerin sahibi
yahut ortağı oldukları şirketlere yönelik yürütülen
soruşturma ve kovuşturmalarda Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun
kayyum olarak atanmasına ilişkin hükmün 31 Temmuz 2021 tarihinden
itibaren yine süre uzatımı sağlanacaktır. Terör
örgütleriyle mücadele kapsamında, kamu görevlilerinin görevden
uzaklaştırılması, ihracı, rütbelerin geri
alınması, mesleğe ilişkin unvanların
kullanılmaması gibi ihtiyaç duyulan birtakım tedbirlere
ilişkin düzenlemelerin süresinin ihtiyaca binaen uzatılması da
amaçlanmaktadır.
Görüşmekte
olduğumuz kanun teklifiyle, Covid-19 salgını sebebiyle
gerçekleştirilemeyen kooperatif genel kurul toplantıları için
kooperatiflere ilave üç ay süre verilmektedir.
Son olarak, gümrük hizmetleri
ve kaçakçılıkla mücadele görevlerinde yer alan bazı personele
yüksek hizmetleri ve olağanüstü yararlılık göstermeleri
durumunda ödül verilmesi amaçlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
mobilyanın başkenti konumunda olan Kayserimizin Vekili olarak
yakından takip ettiğim, pandemi döneminde sorunları artan
sektörlerden biri olan mobilya sektöründeki sanayicilerimizin bazı
sorunlarına değinmek istiyorum.
Ham madde tedarik zincirinin
bozulmasıyla ham maddeye ulaşımda sorunlar
yaşanmaktadır. Ham madde fiyatlarındaki artışlar
nedeniyle vatandaşın alım gücünün düştüğünü
görmekteyiz. Bir önlem alınmaz ise önümüzdeki yıllarda sektörde talep
düşüşü yaşanılacağı tahmin edilmektedir. Yine,
ham madde fiyatlarının yüksek olması sebebiyle, özellikle
KOBİlerin sermaye sıkıntısından dolayı zorluk
yaşadığı, firma sahipleri tarafından
tarafımıza iletilmektedir. Bu noktada, özellikle şahıs
firmalarının desteklenmesi hususunda bir çalışma yapılmasının
faydalı olacağını düşünmekteyim.
Coronavirüs
salgınıyla birlikte, ihracat yapan mobilya
firmalarımızın sıkıntılarının çok daha
arttığı görülmektedir. Konteyner fiyatlarındaki
artış, özellikle de koltuk, kanepe gibi yüksek hacimli ürünlerin maliyetini
artırmıştır. Avrupa mobilya pazarında en büyük
rakibimiz konumunda bulunan Polonyayla rekabete devam edebilmemiz için nakliye
maliyetlerinde düzenlemeler yapılması, yakıt üzerindeki
vergilerin düşürülmesi ve -tıpkı deniz araçlarında
olduğu gibi- teşviklerle desteklenmesi faydalı olacaktır.
Son olarak, mobilya
sektöründe üretim aşamasındaki malzemeler -çoğunluğunda-
yüzde 18 KDV ödenerek nakit olarak alınırken mobilya
satışları yüzde 8 KDVyle yapılmaktadır. Yurt içi
satışlardan alacak olarak doğan KDVler, devreden KDV olarak her
ay artarak devam etmektedir; bu farkı üreticimiz malzeme alırken
nakit olarak ödemektedir. Bu durum firmalarımızın likidite
akışında zorlanmalarına sebep olmaktadır; bu konuyla
ilgili de mutlaka bir çalışma yapılmasını firma
sahiplerimiz, sanayicilerimiz beklemektedir. Uygulanacak teşviklerle ülke
ekonomimizin başlıca katma değerlerinden olan mobilya sektörünün
canlılığını yitirmesinin önüne geçileceğine
inanıyor, alınacak tedbirlerle mobilya sanayicisinin güçlenerek daha
da iyi yerlere geleceğine inanıyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, söz konusu teklifi olumlu
değerlendirdiğimizi belirtmek istiyor, önümüzdeki günlerde idrak
edeceğimiz Kurban Bayramımızı kutluyor,
vatanımıza ve milletimize hayırlara vesile olmasını
Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Orhan
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
51.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işıkın, Vanda
meydana gelen sel felaketine ilişkin açıklaması
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bir yandan
kuraklığın felakete dönüştüğü ülkemizde bir yandan da
sel felaketleri yaşanmaktadır. Rant odaklı doğa talanı
politikaları ekolojik dengeyi altüst etmiştir. Ekolojiyi korumazsak
yaşamı da koruyamayız. Rize'de yaşanan selde 6 yurttaş
yaşamını yitirdi, 2 kişiye hâlâ
ulaşılmamış ve 100e yakın köy etkilenmiştir.
Yine, önceki gün
Erciş'in Akbaş, Çimen, Kumlubulak, Çetintaş Tekler,
Kırkpınar, Morgedik; Başkalenin, Atlılar, Terazın,
Albayrak mahallelerinde yaşanan selde 700e yakın koyun telef
olmuş, ahırlar yıkılmış, birçok ekili alan zarar
görmüştür. Tek geçim kaynaklarını yitiren köylüler zaten
ekonomik krizle cebelleşiyorlardı, geçmiş olsun dilekleri yaraları
sarmıyor maalesef. Borç, zam, kriz altında bir de sel mağduru
olan tüm çiftçilerin zararları koşulsuz karşılanmalı.
Destek adı altında yeni borç ve krediler değil, gerçek bir
destek verilmeli. Sel mağduru çiftçilerimize zararlarının tümü
hibe olarak verilerek yaraları sarılmalıdır.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45 Milletvekilinin Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök.
Buyurunuz Sayın Gök.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
15 Temmuz gecesi, tam
beş yıl önce biz bu salondaydık. Ülkede bir şeylerin iyi
gitmediği, havada jetlerin uçuştuğu, televizyonlarda askerlerin
köprüleri tuttuğu görüntülerinin ortaya çıktığı bir
anda CHP Genel Merkezinde toplanan Cumhuriyet Halk Partililer olarak, bir darbe
teşebbüsünün içinde bulunduğumuzu değerlendirdiğimiz andan
itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmekte tereddüt etmedik. Jetler
havada uçuşuyor, askerler her yeri tutmuş, hiçbirimizin can
güvenliği yok; Türkiye Büyük Millet Meclisine, millî iradenin tecelli
ettiği bu makama, bu yüce Meclise gelmekte tereddüt etmeyen Cumhuriyet
Halk Partililer bu Meclis salonuna girdiğinde bazı AK PARTİ'li
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partili milletvekilleri salonda
kucaklaştılar. O zaman Meclis Başkanımız Sayın
İsmail Kahraman, beni -o zaman Grup Başkan Vekiliydim- kapıdan
girerken gördüğünde geldi, sarıldı boynuma, yanaklarımdan
öptü İyi ki buradasınız. dedi. Birbirimize sarıldık
çünkü ülkede gergin bir gün vardı ve ne olacağı da belli
değildi. Sabaha nasıl çıkacağımız belli olmayan
bir salonda toplanan milletvekilleri Meclisi çalıştırma
kararı aldılar. Cumhuriyet Halk Partisinden Özgür Özel Divan Kâtibi
oldu, oradan konuştu Cumhuriyet Halk Partisi olarak darbeye
karşıyız. dedi; Sayın İsmail Kahramanın
davetiyle Cumhuriyet Halk Partisi adına ben bu kürsüye geldim -Mecliste
tam beş yıl önce- ve darbeye karşı olduğumuzu, millî
iradenin yanında olduğumuzu, seçilmiş Hükûmetin yanında
olduğumuzu buradan ifade ettim.
Muhalefet partisi
milletvekillerinin, Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerinin, hepimizin
ortak iradesinin buradan duyulması ve bu seslerin televizyonlara
arkadaşlarımızın kendi cep telefonlarından
verilmesiyle darbecilerin motivasyonunun bozulduğunu ve Meclisin o yüzden
bombalandığını düşünüyorum çünkü darbeciler
Türkiye'deki bütün muhalefet milletvekillerinin de bir darbe teşebbüsü
karşısında ortak bir direnç gösterdiğini gördüler ve
motivasyonları bozuldu.
O tarihî gecede, o sıcak
gecede bombalar üzerimize yağmaya başladı. 1inci bomba, 2nci
bomba derken Meclisin sarsıldığı, avizelerin neredeyse
düşecek gibi olduğu bir ortamda can güvenliğimizin
kalmadığını görünce hepimiz aşağıya,
sığınak diye -zannettiğimiz- bodrum katına inerek
sabaha kadar orada birbirimize kenetlenerek darbeye karşı bildiri
hazırladık. O zamana kadar Türkiyedeki sert giden
tartışmalar, siyasi partiler arasındaki ayrılıklar bir
anda unutulmuş, herkes demokrasinin ne kadar nimet verici bir unsur
olduğunu
Darbe karşısında birleştikten sonra bugüne
kadar yaşanmış bütün olumsuzlukları unutarak bundan sonra
yeni bir Türkiye kurma hayalini biz o gece o sığınaklarda
yaşadık. Darbe bildirisini ortaklaşa hazırladık
Aramızdaki sorunları unutalım, beraber olalım, tek
çıkış yolumuz demokrasi. Bu darbeyi biz sadece iktidara
karşı yapılmış olarak görmüyoruz; Cumhuriyet Halk
Partisine de, Milliyetçi Hareket Partisine de, HDPye de, bütün siyasi
partilere, Türk demokrasisine karşı yapılmış görüyoruz.
diyerek net bir tavır sergiledik -önümüzde yeni bir sürecin beklemesi- ve
onun umudunu yaşadık.
Değerli milletvekilleri,
beş gün çok güzel bir iklim oluştu Türkiyede. Maalesef beş gün
sürdü, devam etmesini dilerdim. Ne yazık ki olağanüstü hâlin
ilanı gündeme geldi ve dedik ki: Yapmayın, terörle ilgili elinizden
ne geliyorsa yapın, biz size destek olacağız. Ama iktidar
partisi olağanüstü hâli ilan etmekte kararlıydı ve FETÖye
karşı olduğu ifade edilen olağanüstü hâl, darbe
teşebbüsünden tam beş gün sonra burada ilan edildi. O zaman Adalet
Bakanı Bekir Bozdağ dedi ki: Biz, bu olağanüstü hâli millete
karşı değil, devletteki unsurları temizlemek için
yapıyoruz. İnsanlarımız sakin olsun, temel hak ve
özgürlüklere asla sınırlama gelmeyecek ve planlamamızı da
üç aylığına yaptık. Bu Mecliste, bu kürsüde Yanlış
yapıyorsunuz; bakın, beş gündür her türlü çabayı
gösteriyoruz, iklimi yumuşatmak açısından elimizden geleni
yapıyoruz. desek de oylamayla olağanüstü hâl buradan geçti.
Değerli milletvekilleri,
üç ay diye ilan edilen olağanüstü hâl devam etti; tam iki yıl sonra
kalktığı düşünülürken tekrar yeni bir yasayla birtakım
maddeleri uzatıldı. Bugün de bu görüştüğümüz kanun
teklifinde buna ilişkin maddeler var; gözaltı sürelerinin
uzatılması, şirketlere ve varlıklara kayyum olarak TMSFnin
atanması, kamu görevlilerinin uzaklaştırılması,
ihracı gibi maddeler. Şimdi ben arkadaşlarımızı
izliyorum Ne varmış bunlarda, olağanüstü hâl bunun neresinde?
deniliyor.
Değerli
arkadaşlarım, şu bilgiyi sizlerle paylaşmak isterim,
başından beri yaşadığım ve Anayasa Mahkemesine
götürdüğüm kanun hükmündeki kararnamelerden yola çıkarak söylüyorum:
Bu kanunla olağanüstü hâlin çok yakından ilgisi var çünkü bu
getirilen 11inci madde, 20nci madde, 23üncü maddedeki
değişiklikler, olağanüstü hâl dönemi ilan edildikten sonra, olağanüstü
hâl döneminde çıkartılmış kararnamelerden kaynaklanan
yasalardır. 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 667
sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 685 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye dayanan maddelerdir bunlar. Ama o zaman bir farkla, o zaman
Cumhurbaşkanının ilanıyla Mecliste oylamayla kabul
edilmiş bir OHAL vardı. Şimdi OHAL koşullarının
olmadığını söyleyen iktidar partisinin, olağanüstü hâl
ilan etmeden, olağan dönemde, olağanüstü hâl
koşullarını uygulayacağı bir seçenek
yaratılıyor; karşı olduğumuz noktalar bunlar.
Anayasanın 119uncu maddesi açık; Cumhurbaşkanı isterse
olağanüstü hâli ilan eder, Resmî Gazetede yayımlanır, burada da
tartışılır, kabul edilir ya da edilmez. Ama değerli arkadaşlarım,
bunlar yapılmaksızın, 20 Temmuz 2016da ilan edilmiş
olağanüstü hâlden sonra çıkartılmış kanun hükmündeki
kararnamelere dayanılarak bugün bu yasalarda uzatılmak istenen
maddeler, tam da olağanüstü hâli ilgilendiren maddeler.
Burada ciddi bir hukuksuzluk
var ve diyorsunuz ki: Biz FETÖye karşı kullanıyoruz. Öyle
olmadı, keşke öyle olsaydı ama olağanüstü hâl ilan
edildikten sonra gördük ki FETÖ işin bir kısmı olarak
düşünüldü; Türkiyede solcular, demokratlar, aydınlar, pek çok insan,
öğretim üyeleri ihraç edildi. Şimdi, Biz, FETÖye karşı
olağanüstü hâli ilan ettik. diyen iktidar partisi temsilcilerinden ben
şu net açıklamayı görmek isterim: FETÖye karşı ilan
ettiğiniz olağanüstü hâlden aldığınız hangi
yetkiyle siz Türkiyenin en saygın hukukçusu ve partimizin Milletvekili
Sayın İbrahim Kaboğlunu ihraç ettiniz? Bunu bize bir
açıklayınız. Hangi yetkiyle? FETÖyle mi ilgisi vardı? Ama
öyle olmadı, FETÖyle ilgili olan mücadele başka alanlara evrildi ve
iktidar partisi kendine yeni yetki alanları yaratmaya başladı.
Değerli arkadaşlarım, buna arkadan dolanarak, olağanüstü
hâl ilan etmeden, olağan dönemde olağanüstü koşullarla ülkeyi
yönetmek denir. Bunun Anayasada yeri yoktur, uluslararası
sözleşmelerde yeri yoktur, bağlı olduğumuz hiçbir
uluslararası sözleşme böyle bir uygulamayı kabul etmez.
Değerli milletvekilleri,
olağanüstü hâl bir an önce olağan döneme dönülmek için alınan
bir karardır; bu, sürekli olamaz. Olağanüstü hâl kalıcı
olamaz, sürekli olamaz. Amaç bir an önce olağan döneme dönmektir ve burada
çok titiz davranmak, temel hak ve hürriyetleri korumak gerekir. Bu demokratik
hukuk devletinden uzaklaşıldığında
karşımıza çok ciddi sorunlar çıkabilir. Efendim, şu
soruyu sormak durumundayım: Hangi AKP? Olağanüstü hâli
kaldırdığıyla övünen AKP mi yoksa olağanüstü hâli ilan
etmeden olağan dönemde olağanüstü hâl koşullarına zorlayan
AKP mi? (CHP sıralarından alkışlar) Hangi AKP?
Bakın, buna dikkat
etmediğiniz zaman ne olur? Çok değil, ilk kararname, 667
sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınan Tedbirlere
İlişkin Kararname çıktığı zaman Venedik Komisyonu
tam dört ay sonra bir rapor yayımladı. Daha olağanüstü hâl yeni
ilan edilmiş, dört ay sonra
Aynen şunları diyor Venedik
Komisyonu: Olağanüstü hâl ilan edilmesini müteakip iki ayı
aşkın bir süredir Hükûmet, Meclisi ve Anayasa Mahkemesini baypas
ediyor; buna rıza gösteremeyiz. Gözaltı sürelerinin uzaması ve
kamu personelinin ihraç edilmesi; bunlar, son derece delillere
dayandırılması gereken konulardır. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
LEVENT GÖK (Devamla) Venedik
Komisyonu olağanüstü hâlin ta 2016daki ilk ilanından beş ay
sonra bunları tespit etmiş ve sonuç olarak Venedik Komisyonu,
olağanüstü hâlin asıl amacının demokratik yasal düzene geri
dönmek olduğunu hatırlatır; olağanüstü hâl rejiminin
haksız yere uzatılmasına karşı olduğunu beyan
eder ve Hükûmet eğer olağanüstü hâl yetkileriyle çok uzun süre
hükmederse demokratik meşruluğunu kaçınılmaz olarak
yitirir. diye bir rapor düzenledi değerli arkadaşlarım.
Şimdi, biz,
olağanüstü hâl ilan etmeden olağanüstü maddeleri uygulamaya
çalışıyoruz olağan dönemde. Anayasaya uygun değil,
uluslararası hukuka uygun değil, hiçbir sözleşmeye uygun
değil. Hangi AK PARTİ? Olağanüstü hâli kaldırmakla övünen
mi, yoksa olağanüstü hâl ilan etmeden yeni maddelerle olağanüstü hâl koşullarını
yürüten AKP mi? Bu tercihi yapmak durumundasınız, bu tercih çünkü
önemli, ne yaptığınızı, herkesin siyasi
anlayışınızı görmesi gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
LEVENT GÖK (Devamla)
Sayın Başkanım, bir cümle ekleyip veda edeceğim.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
LEVENT GÖK (Devamla)
Tercihiniz nedir: Demokrasi mi, olağanüstü hâl mi? Bugün bunları
tartışıyoruz. Bu tercih, kritik bir tercih, ülkemizin
esenliği açısından da ülkemizin güvenliği
açısından da yurttaşlarımızın hukuk güvencesi
açısından da son derece önemli ve kıymetli bir tercih.
İktidar partisi bir yandan mış gibi yaparak hem
olağanüstü hâle karşı olduğunu hem de olağanüstü
hâlden yana olduğunu söyleyemez. Onun için, ben, son söz olarak söylüyorum
ki: Ya göründüğünüz gibi olun ya da olduğunuz gibi görünün.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Tulay
Hatımoğulları Oruç. (HDP sıralarından
alkışlar)
Şahsınız
adına da konuşacağınızdan süreniz on beş
dakikadır Sayın Oruç.
HDP GRUBU ADINA TULAY
HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
iktidar partisinin ve Cumhur İttifakının bu yasa teklifiyle, bu
torba yasa teklifiyle ilgili yaptığı değerlendirmeye
baktığımızda sanırsınız ki OHAL,
olağanüstü güzel bir yönetim, sanırsınız ki içinden
demokrasi fışkırıyor, insan hakları
fışkırıyor; öyle anlatmaya çalışıyorlar ama
öyle olmadığını sanıyorum ki bu ülkede bilmeyen bir
yurttaş dahi yoktur. Mübarek Kurban Bayramının arifesinde
Türkiye halklarına verilen bir hediye, yeniden bir OHAL uygulaması,
yeniden -aslında, bunun halk deyimiyle yani en yaygın bilinen
deyimiyle- sıkıyönetime devam etmek anlamı
taşımaktadır. Buradan bu torba yasa teklifinin bir OHAL yasa
teklifi olduğunu biz bir kere daha yineliyoruz. Cumhur İttifakı
istediği kadar Bu yasa teklifi bu kadar ithamı hak etmemektedir.
dese de bu yasa teklifi çok daha fazla ithamı hak ediyor çünkü
insanları tek adam rejimiyle, faşist rejimle yaşamaya mahkûm
etmek isteyen bir anlayışın tesis edilmesi demektir, bu ülkede
faşizmi tesis etmek, tahkim etmek anlamına gelmektedir OHAL'e ihtiyaç
olmadığı halde OHAL ilan ederek yönetmeye devam etmek bu ülkeyi.
Gelelim Cumhur
İttifakının OHAL'le ilgili çarpıtmalarından birkaç
örneğe. AKP diyor ki: OHAL'i biz kaldırdık. İlk
geldiğinizde bir dönem kürdistanda devam eden OHALi evet, siz
kaldırdınız ama öyle bir OHAL'le geri geldiniz ki bütün Türkiye
sathına yaymış oldunuz yani ülkenin belli başlı
illerinde olan OHAL'i bütün Türkiye sathına yaymayı
başarmış oldunuz. Diyarbakırda, bölgede Kürtü dövdürdünüz
önceki OHAL döneminde, şimdi ise iş aş isteyen, hak hukuk
isteyen Türkü dövdürüyorsunuz bu OHAL uygulamasıyla.
Çarpıtma: FETÖyle
mücadele ediyoruz, OHAL'i bunun için uzatıyoruz. Kesinlikle
yanlıştır. FETÖ bahanesiyle OHAL'in bütün uygulamaları
muhalefeti bastırmaya dönük endekslendi. FETÖ, PKK diye
açtığınız torba davalarla, tıpkı yasa çıkarırken
kullandığınız torba yöntemi hukukta dava yöntemi olarak da
kullandınız ve insanları içeri attınız. Neden mi? Size
biat etmedikleri için, bu iktidarı eleştirdikleri için.
İşte OHAL budur.
Bir diğer çarpıtma:
Bırakalım bankalarıyla mı büyüsünler? FETÖ
borsasını ortaya çıkaran sizdiniz. Öküz öldü, ortaklık bozuldu.
TMSF aracılığıyla, kayyum yöntemiyle şimdi başka
sermayelerin üzerine çökerek oradan da insanları biat ettirmeye
çalışıyorsunuz. Bırakalım da okullarda mı
örgütlensinler? diyor Cumhur İttifakı. FETÖnün hem yurt içindeki
hem yurt dışındaki okullarını kapattınız ama
aynı iz düşümle, aynı mantıkla, aynı
anlayışla Türkiye Cumhuriyeti devletinin parasıyla hem
Türkiyede hem yurt dışında benzer okulları
açtınız. İşte, FETÖnün devamını bu şekilde
getiriyorsunuz.
Bir gerçek şudur: Her
gün asker, polis, bürokrat operasyonu yapıyorsunuz, FETÖ bitmiyor çünkü
FETÖ, 1980 sürecinde, askerî cunta döneminde gelişen sol hareketi
bastırmak için geliştirilmiş tarikatlarla, devletin içindeki
geliştirilmiş örgütlenmelerle bugüne kadar geldi yani FETÖ devletin
içine yerleşti. Diğer bir gerçek: Şimdi, devletin bu
mekanizmalarında, askerinde, polisinde, MİTinde, bürokrasisinde ve
kamunun her yerinde FETÖden buraları temizleyerek kendi
kadrolarınızı yerleştirmek için yeniden OHAL istiyorsunuz
ama bunlarla birlikte gelişen muhalefete, kötü yönettiğinizi ifade
eden yurttaşa karşı da aynı uygulamaları devam
ettirmek istiyorsunuz.
Şimdi, zalimlerin
zalimliği hakikaten birbirine o kadar benzer ki bitirdik dediğiniz
işkencenin âlâsını geri getirdiniz. Cezaevlerinde çıplak arama,
işkence devam ediyor. İnsan hakları ihlali had safhada.
Muhalifler cezaevlerinde, kadınlar her Allahın günü
sayıları artarak katlediliyor. Gençler mutsuz, geleceksiz ama bir
umudumuz var ki Boğaziçi isyanı Türkiye'nin her yerinde olacak.
İşçiler aç; yoksullar, işsizler perişan; Soma işçileri
sokakta. Sigara kartellerine karşı direnen tütün işçilerini de
OHAL uygulamalarınız kapsamında coplayıp gaz
sıkabilecek kadar gerçekten bir pervasızlık içindesiniz.
Yüzbinleri aşkın kamu emekçisi ihraç edildi ve kayyum denilen
aslında faşist rejimin OHALde zuhur etme biçiminin uygulamasına
devam ediyorsunuz. HDP belediyelerine kayyum atadınız, onunla
yetinmediniz, beğenmediğiniz sermaye gruplarına da kayyum atamak
için yine şimdi görüştüğümüz bu yasa teklifinde bunları
gündeme taşımaya kalkıştınız.
Bakın, Meclisin
kapanmasına saatler kala Meclis, biliyorsunuz, tatile girecek
değerli halkımız- bu konu neden şimdi bu şekilde
sıkıştırılarak getirildi? Şimdi, eskiden, Çiller
döneminde zam yapılacağı zaman en heyecanlı futbol
maçları seçilirdi, ya bir gün öncesi ya bir gün sonrası zamlar
yapılırdı ki geniş halk kesiminde bu zamların
yapıldığı az fark edilsin diye. Aynısını
şimdi yapıyorsunuz; sanıyorsunuz ki yarın bayram olacak ve
insanlar bugün bu yasaların görüşüldüğünü unutacak ama süreç çok
değişik, unutmayacak. Çünkü insanların tenini çiziyorsunuz,
insanların tenine, ruhuna acı verecek kadar zalimleşildi. O
yüzden, bu OHAL yasa teklifi öyle kolay unutulmayacaktır.
Yine, burada çok dile
getirildi, çok dile getirildi; bu OHAL yasa teklifiyle ne hedeflenmek isteniyor
yeniden getirilerek? Az önce ifade ettim, faşist rejimin tahkimatı
2023 yani 1923te açılan parantezi 2023te kapatacağız.
dediniz ya, işte, 2023te bu parantezi kapatmak için bir basamak olarak
kullanacağınız aşikâr.
Bir diğer şey, suça
çok bulaşılmış. Bu ifşaatlarla devlet-mafya-siyaset
ilişkisi o kadar ayyuka çıktı ki burada yargılanmalar söz
konusu. Uluslararası hukuka göre, bu iktidarın işlemiş
olduğu suçlar var, uluslararası mahkemelerde
yargılanmasını gerektiren suçlar var. İşte, bütün
bunlardan kendinizi korumak için OHALi getiriyorsunuz. Çöktüğünüz
marinalar, çöktüğünüz oteller ve sermayeler bir yana, yurttaşın
evinde kaynayan tenceresine, cebindeki küçücük harçlığına,
ekmeğine çökmek için OHALi getiriyorsunuz.
Bakın, hani, OHALi çok
iyi olarak anlatıyorlar ya, ben sadece sürem yettiğince birkaç
örnekle, OHAL nasıl zuhur etti 15 Temmuz askerî darbe girişiminden
sonra, onları sizlerle paylaşmak istiyorum. KHKlerle 94 belediyeye
el konuldu, seçilmiş 74 belediye eş başkanı
tutuklandı, 28 HDP il eş başkanı ve 89 ilçe eş
başkanı tutuklandı, 780 HDP il ve ilçe yöneticisi
tutuklandı. HSK kararıyla, 4.240 hâkim ve savcı ihraç edildi.
Devlet tarafından el konularak kayyum atanan şirket sayısı
969. Yazılı ve görsel medyaya baskılar, tıpkı Kenan
Evren döneminde olduğu gibi; gazeteler mi makas makas; dernekler mi
kapılarına kilit
Asmayalım da besleyelim mi? O zaman
yaşını büyütüp asalım. denmişti Erdal Eren için.
İşte, 15 Temmuz askerî darbe girişimi bahanesiyle bu ülkede ilan
edilen OHAL'in Türkiye'de yakın tarihte hepimizin yaşayarak
tanıklık ettiği, zuhur eden biçimi tam da böyledir.
Evet, peki, bizler, bütün bu
eleştirileri yaparken nasıl bir Türkiye istiyoruz? Bence en önemli ve
üzerinde durmamız gereken konulardan birisi nasıl bir Türkiye
istediğimizi iktidar partisi duysun diye söylemeli miyiz; emin
değilim, duymayacaklarını biliyoruz. Zaten bu saatten sonra, bu
kadar suça bulaşılmış bir yerde bunları duysalar ne
olur duymasalar ne olur. Yeniden açılım adı altında
demokratik açılım adı altında Kürt sorunu
açılımı adı altında ya da Alevilere şimdi
gitmeye kalkışarak bu sorunları ne kadar çözecekler? Hepimizin
bu konuda elbette bir bildiği var, seçime yakın olarak yapılacak
bir yatırımın halkta bir karşılık görmeyeceğini
biliyoruz ama bizler, elbette muhalefete burada seslenmek ve Türkiye'de
yaşayan 83 milyon yurttaşa seslenmek için nasıl bir Türkiye'de
yaşamak istediğimizi ifade etmek isteriz.
Bir kere, OHAL, resmen ve
fiilen ortadan kalkmalıdır çünkü asgari demokrasilerde OHAL diye
bir şey yoktur çünkü OHALi gerektiren bir durum yoktur, normal
koşullar içinde OHAL ilan edilemez. Faşizmden bugüne kadar hiç kimse
fayda görmedi ve faşizmin vebalini herkes ama herkes, sadece muhalefet değil,
faşizmin ağır bedelini bir ülkenin bütün yurttaşları
eşit bir şekilde çeker. Sadece küçücük bir zümre -şimdi
olduğu gibi- belki kendi gemisini kısmen kurtaracağını
zanneder ama hangi manada? Maddi manada. Manevi olarak, siyasi olarak tarihin
çöp sepetine atılmıştır. Hitler faşizmi, İtalyan
faşizmi bize bunu defaatle gösteren belgelere sahiptir.
Demokratik parlamenter sistem
mutlaka ve mutlaka inşa edilmelidir. Demokratik bir anayasa
yazımının yolları açılmalıdır; demokratik
bir cumhuriyeti inşa etmenin yolu buradan geçer. Bir parantez içinde
şunu da belirtmek isterim: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini, bu modeli ihraç etmek
istiyorlar. Ben buradan Kıbrıslı kardeşlerimize seslenmek
istiyorum. Seçim hilesiyle gelmiş olan bir iktidarın, Türkiye'nin iz
düşümünün, daha doğrusu -düzelterek ifade edeyim- Cumhur
İttifakı'nın iz düşümünün Kıbrıs'ta yaşam
bulmasına müsaade etmeyin, buna karşı direnin. Bakın,
Türkiye halkları ne kadar acı çekti; bakın, Türkiye'de
yaşanan baskılara ve katliamlara; bir benzerinin Kıbrıs'ta
yaşanmasına gönlümüz razı gelmez. Buradan
Kıbrıslı kardeşlerimizi uyarmak isteriz.
OHALin, ucube olan
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin verdiği yetkilerle
birlikte, KHKlerle ihraç ettiğiniz bütün KHKli kamu emekçileri derhâl
görevlerine iade edilmelidir ve onlardan özür dilenmelidir, tazminatları
ödenmelidir.
Türkiye'de yargı
geçmiş dönemde de yeterince bağımsız değildi ama
şu an sarayın şubesi gibi çalışıyor.
Cezaevlerinde bulunan siyasetçiler, gazeteciler, yazarlar derhâl serbest
bırakılmalıdır. Yargı
bağımsızlığı bu ülkede inşa edilebilmelidir.
Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, İdris Baluken, Sebahat
Tuncel ve burada sayamadığım HDPli olan, olmayan birçok
siyasetçi, aydın, yazar, gazeteci, sanatçı, hiçbirinin yeri cezaevi
değildir, hepsinin yeri siyaset alanıdır, sanat
alanıdır, yayın alanıdır, gazetecilik
alanıdır. O alanları da çoraklaştırdınız;
buna müsaade etmeyeceğiz.
Bakın, Kürt sorununun
çözümünü bu kürsülerden defaatle dile getirdik. Kürt sorunu, basit terör
kavramıyla açıklanmayacak çok ciddi sosyolojik, çok ciddi siyasi, çok
ciddi tarihsel bir problemdir. Bugün Türkiye'de bu ülkeyi kim yönetmeye talipse
Kürt sorununu bir siyasi hamaset gibi görerek değil, hakikaten bu ülkenin
demokratikleşmesi için oturup elini taşın altına koyarak
büyük bir sorumlulukla bu sorunun çözülmesi için el birliğiyle
çalışma yürütmelidir.
Kayyum zihniyeti derhâl
bitirilmelidir. HDP belediyelerine atanan kayyumun anlamı şudur,
denmiş oluyor ki Kürt halkına ve oradaki seçmene: Kendi kendinizi
yönetemezsin; seçme, seçilme hakkını fiilen elinden alıyorum.
demek oluyor. O yüzden kayyum zihniyeti derhâl ortadan
kaldırılmalıdır ve seçilmiş bütün belediyeler bu
ülkenin meşru belediyeleridir, meşru yönetimleridir, bu şekilde
kabul edilmelidir. Aynı şekilde kayyum zihniyetini Boğaziçinde
Melih Bulu örneğinde gördük, devam ediyor her yerde. Hiçbir şekilde
hiçbir kuruma kayyum atanmamalıdır, bu zihniyet ortadan
kaldırılmalıdır.
Bakın, yine, bu ülkenin
en temel ve kanayan yaralarından biri kadına yönelik şiddet. AKP
iktidarı çok övündü İstanbul Sözleşmesiyle, Türkiyedeki
kadın hareketi de İstanbul Sözleşmesini çok önemsedi ama
gelinen noktada çekildiler. Kadına yönelik şiddetle mücadelede
gerçekten etkin bir program hayata geçirilmeli, gerçekten Türkiyedeki
kadın hareketi ile bu ülkeyi yönetenler el ele vererek bir
çalışma ve bir mücadele yürütmelidir.
Sokaktaki yurttaş
ülkenin sorunlarını şöyle sıralamaktadır: Ekonomi,
pandemi krizi ve işsizlik. Temel üç sorun, yapılmış olan
anketlerde çıkan sorunlar. Bunların hepsinin, bu sorunların
giderilmesi zor değildir. Türkiye, fazlasıyla bu tür kaynaklara sahip
olan bir ülke, doğru bir ekonomik politikayla kendi kendine yetebilecek
bir ülke ama ceplerini doldurmakla meşgul olan bir iktidar tarafından
yürütülürse ve hâlihazırda kapitalizmin ekonomik krizi de
derinleşmişken elbette bu ülkede işsizlik, yoksulluk, açlık
artarak devam eder.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Devamla) Buna çözüm bulmak ve adil bir gelir
dağılımının asgari düzeyde sağlanması için
hep beraber çalışmalar yürütmeliyiz.
Çok ifade edildi -sürem
yetmeyecek- su krizi ve tabii ki bizlerin şu an bu Mecliste onlarca
ilimizin çektiği bu sıkıntıyı dile getirmemiz
gerekirken, bu ülkede yaşanan ekolojik krizi dile getirmemiz gerekirken
biz OHALi tartışıyoruz. Bu, gerçekten ayıptır, tek
kelimeyle ayıptır. Bu ülkeyi bu acımasız rejimden kurtarmak
siz değerli yurttaşlarımızın elindedir. Yarın
daha geç olmadan hep beraber elimizi taşın altına koyma
zamanıdır. Demokratik bir Türkiyede yaşamak hepimizin
hakkıdır, bunun için ödenecek bedel neyse hep beraber öderiz, hep
beraber mücadele ederiz, yeter ki demokratik bir ülkeyi hep beraber inşa
edebilelim.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahıslar adına Konya Milletvekili Sayın Esin Kara.
Buyurunuz Sayın Kara.
(MHP sıralarından alkışlar)
ESİN KARA (Konya)
Sayın Başkan, büyük Türk milletinin değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 277 sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci
bölümü üzerine şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifiyle kamu
kurum ve kuruluşlarımızın ihtiyaçları ile son dönemde
vatandaşlarımızdan gelen taleplerin karşılanması
amacıyla çeşitli konularda kanuni düzenlemelerin hayata geçirilmesi
amaçlanmakta, 18 kanun ve 2 kanun hükmünde kararnamede değişiklik
yapılmaktadır.
Terör örgütleriyle mücadele
kapsamında, terör suçlarıyla irtibatı olan kimselerin, terör
gruplarına üyeliği bulanan kamu görevlilerinin görevlerine son
verilmesi gerçekleştirilmektedir. Soruşturma sürecinin devam etmesi,
bu kişilerle irtibatta olan diğer kişilerin
araştırılması, delillerin düzgün bir biçimde
toplanması amacıyla emniyet güçlerimiz tarafından yoğun
mesai harcanmaktadır.
İhtiyaç duyulan sürelere
yönelik kısıtlamaların ortadan kalkması amacıyla
tedbirlere yönelik düzenleme sürelerinin üç yıl daha uzatılması
teklifle düzenlenmektedir.
Yine, kanun teklifiyle,
bizlere de sıkça ulaştırılan
karşılıksız çekler nedeniyle ortaya çıkan hapis
cezalarına yönelik düzenleme yapılmaktadır. 30 Nisan 2021 tarihi
itibarıyla karşılıksız çek düzenlemek suçundan hapis
cezasına çarptırılan kişilerin ödeyemedikleri çek bedelinin
onda 1ini oluşturan ilk taksitini 30 Haziran 2022 tarihine kadar
ödemeleri koşuluyla ikişer aylık sürelerde 15 eşit parçada
ödemelerine imkân sağlanmaktadır.
Kanun teklifiyle,
Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda yer alan Tarım ve Orman
Bakanlığından yetki belgesi almadan veya bildirimde bulunmadan
tütün ticareti yapan çiftçilerimize yönelik uygulanacak cezanın yürürlük
tarihi 1 Ocak 2022ye ertelenmektedir. Gümrüklü sahada kamu düzeninin
sağlanmasından sorumlu gümrük muhafaza personeli terör
saldırılarına ve tehlikelere açık şekilde görevlerini
sürdürmektedir. Teklifte onların ödüllendirilmelerine yönelik düzenlemeler
yapılmaktadır.
Yine, teklifte Türkiye
İstatistik Kurumunun özel bütçeli kuruluş olarak
teşkilatlandırılması sebebiyle ilgili mevzuatta teknik
değişikliklerin yapılması, kooperatif yönetim
kurullarında, üniversiteler dâhil her ortağın yönetime seçilme
açısından eşit olması gibi düzenleme kalemleri de
bulunmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu yıl 15 Temmuz hain darbe girişiminin
5inci yıl dönümüydü. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendinin
dediği gibi: 12 Eylülde bizim çocuklar kazandı diyorlardı çok
şükür 15 Temmuzda onların gayrimeşru çocukları kaybetti, bu
kez Türk milleti kazandı. 15 Temmuz 2016da ay yıldızlı al
bayrak olmaya, ana yurdun bağrında bir avuç toprak olmaya gönüllü,
düğüne gider gibi ölüme giden neferleri vardı yurdumuzun.
İzmirde ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin gibi 15 Temmuzda ilk
kurşunu sıkan Ömer Halisdemirde aynı ruh, aynı kan
vardı. Kurtuluş Savaşında düşmana karşı
göğsünü siper eden, ataları gibi iman dolu göğüsleri vardı.
Tankların önüne yatan, ölümle burun buruna gelen neferleri vardı
çünkü o gün de bugün de fıtrat değişir sanmayın, bu kan
yine o kandı.
15 Temmuzda tüm dünyaya
gücünü gösteren, dosta güven, düşmana korku veren, yurdunu alçaklara
uğratmayan, damarlarındaki asil kanın gereğini yapan tüm
şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Rizede yaşanan yağış
sonrası meydana gelen sel ve heyelan felaketinde hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, kederli ailelerine
başsağlığı, selden maddi olarak etkilenen
vatandaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Son olarak, salı günü
idrak edeceğimiz Kurban Bayramınızın Türk ve İslam
âlemine hayırlara vesile olmasını temenni ediyor; Genel Kurulu,
ekranları başında bizi izleyen büyük Türk milletini ve onun
büyük Meclisini saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İkinci
bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
İç Tüzükün 72nci
maddesine göre verilmiş bir önerge vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 72nci maddesindeki Tüzükte başkaca bir hüküm
yoksa, her konuda, her siyasî parti grubunun grupları adına ve iki
üyenin kendileri adına birer defa konuşma hakları vardır.
Bu konuşmalar yapıldıktan sonra görüşmelerin devam etmesine
dair önerge verilmemişse, Başkan görüşmelerin
tamamlandığını bildirir. Görüşmelerin devam etmesine
dair önerge verilmiş ve bu önerge de Genel Kurulun işaret oyuyla
kabul edilmiş ise, birinci fıkra gereğince siyasî parti
gruplarına ve milletvekillerine ikinci defa konuşma hakkı
doğar. hükmü uyarınca, görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci bölümü
üzerindeki görüşmelerin devam ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Yasin
Öztürk Lütfü
Türkkan
Adana Denizli Kocaeli
Aylin
Cesur Zeki
Hakan Sıdalı
Isparta Mersin
IV.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Yoklama
talebiniz var.
Sayın Özel, Sayın
Sümer, Sayın Özer, Sayın Hamzaçebi, Sayın Hakverdi, Sayın
Antmen, Sayın Şahin, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın
Sındır, Sayın Güzelmansur, Sayın Ünsal, Sayın Alban,
Sayın Baltacı, Sayın Girgin, Sayın Arık, Sayın Ünver,
Sayın Sarıaslan, Sayın Taşcıer, Sayın Gök,
Sayın Yüceer, Sayın Kaboğlu.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45 Milletvekilinin Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN - İç
Tüzük'ün 72nci maddesine göre verilen önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Şimdi, soru-cevap
işlemine başlıyoruz.
Sayın Tutdere
ABDURRAHMAN TUTDERE
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Tütün ticaretine hapis
cezasını öngören yasanın yürürlüğünü altı ay uzatmak
tütün sorununu çözmeye yetecek mi?
2017 yılında yerli
tütüne hapis cezasını neden getirdiniz?
Sarmalık tütün için
getirdiğiniz yüzde 40 ÖTVden kimler yararlanacak?
ÖTV indiriminden sonra kaç
tane uluslararası şirket Bakanlıktan yetki belgesi aldı?
Tek başına içim
özelliğine sahip tütün için neden ayrı bir yönetmelik
çıkarmadınız?
Üretici kooperatiflerini
neden Ticaret Bakanlığına bağladınız?
Tutuklu tütün üreticileri
için vicdanınız sızlamadı mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kıbrıs Türk
halkını zulüm ve vahşetten kurtaran Barış
Harekâtının 47nci yıl dönümünde, Kıbrıs Türk
halkının 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramını
içtenlikle tebrik ediyorum.
Barış
Harekâtı, zulme karşı barışı tesis etmek için
yapılmıştır; Kıbrıstaki kardeşlerimizi
yalnız bırakmayacağımızı, onların hukukunu
her daim koruyacağımızı tüm dünyaya göstermiştir.
Kıbrıs Türklerinin
kanını akıtarak adayı ele geçirmeye çalışanlar,
bugün de siyasi ve ekonomik saldırılarla aynı amacın
peşindedirler. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan liderliğinde buna asla izin vermeyeceğiz.
Kıbrıs Türk halkının kaderi kaderimizdir.
Sözlerime son verirken bu
aziz toprakları canlarını feda ederek bizlere emanet eden tüm
aziz şehitlerimizi rahmetle ve minnetle yâd ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Girgin
SÜLEYMAN GİRGİN
(Muğla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Pandemi nedeniyle getirilen
kısa çalışma ödeneği uygulaması haziran ayında
son buldu. İşçilerimizin ve sendikaların talebi, Dünya
Sağlık Örgütü Pandemi bitti. açıklaması yapıncaya
kadar kısa çalışma ödeneğinin sürmesiydi. Pandeminin en
yoğun olduğu dönemde, Mayıs 2020de kısa çalışma
ödeneği alan kişi sayısı 3 milyon 282 bin kişiyken
ödeneğin son bulduğu Haziran 2021de ise kısa çalışma
ödeneği alan kişi sayısı 871 bindir.
İşsiz
sayısının 10 milyona dayandığı koşullarda
kısa çalışma ödeneğinin sonlandırılması
doğru değildir. Gelin, işsizlik ödeneğini hak etme
koşullarını ve ödenek miktarını ülkenin
koşullarına uygun olarak yeniden düzenleyelim. Pandemi süresince
sıkıntıya düşen iş yerlerindeki işçilerin işini
korumaları için kısa çalışma ödeneğinin süresini
uzatalım. Bu konuda bir çalışma var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Edirnemizin en önemli
sorunlarından birisi de, Keşan ve Enez ilçelerimiz arasındaki
ölüm yolu olarak tabir edilen kara yolunun yıllar önce AKP
tarafından söz verilmesine rağmen, ne zaman tamamlanacağı
yönünde hâlen bir çalışmanın olmamasıdır.
Kış aylarında
5 bin, yaz aylarında 100 bin olan Enez merkez ve sahil köylerinin nüfusu,
özellikle, hafta sonu gelen tatilciler sayesinde âdeta İstanbul
trafiğine dönmüştür. Daha önceki yıllar rahmetli Milletvekilimiz
Erdin Bircan ağabeyimizin dile getirdiği ve sonrasında benim
sürekli sorduğum sorulara verilen yanıtlar ise hep günü geçiştirme
yanıtlarıydı. Bu yıl tamamlanacak. denilen Keşan-Enez
kara yolunun daha tamamlanmamış ve hiçbir işlem
yapılmamış 50 kilometresi var.
Şimdi buradan tekrar
soruyorum: Keşan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Sümer
ORHAN SÜMER (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İşçi Sağlığı
Ve İş Güvenliği Meclisi haziran ayına ilişkin
açıkladığı İş Cinayetleri Raporunda, 6sı
çocuk yaşta, en az 173 işçinin hayatını kaybettiğini belirtti.
Bu ölen emekçilerimizden 14ü ise 65 yaşın üzerinde. Normal
şartlarda, emekli vatandaşlarımızın maaşlarıyla
huzurlu bir hayat geçirmesini beklememiz gerekirken, maalesef, emeklilik,
ülkemizde tüm vatandaşlarımızın korkulu rüyası
olmuştur. Pandemi ve enflasyonun etkisiyle ekonomimizdeki kötüye
gidiş, maalesef, emeklimizin ve işçimizin aldığı
maaşı eritmiş, artık insanlar maaşlarıyla temel
ihtiyaçlarını karşılayamaz durumdadır. Bu da emekli
yurttaşlarımız başta olmak üzere, ailelerini aç
bırakmamak, geçindirebilmek için onları iş
arayışına sevk etmektedir.
Bugün yapılması
gereken, emeklilerimize sahip çıkmak, kalan ömürlerini rahat ve huzurlu
bir şekilde sürdürebilmeleri için onlara bu olanağı
sağlamaktır.
BAŞKAN Sayın
Kılıç
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bayramlar dinî ve millî
hislerimizi coşturan, akrabalık bağlarını
kuvvetlendiren, komşuluk ilişkilerini yenileyen, toplumsal
hayatı canlandıran bir gönül medeniyeti olan İslamın,
yoksulu gözetme, yetimi sevindirme, muhtaçlarla paylaşma gibi yüce
değerlerini yaşatan müstesna günlerdir. Yaratılana şefkat
ve merhamet, temizlik, insana saygı, çevrenin korunması, israftan
kaçınma her zaman göstermemiz gereken temel
duyarlılıklardandır. Kurban kesimi esnasında bu hususlara
azami ölçüde riayet etmemiz dinî ve insani sorumluluğumuzdur.
BAŞKAN Sayın
Kaboğlu
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Dördüncü Yasama
Yılı sıkıştırılmış yasamayla
bitecek. Sandviç yasalar söz konusu âdeta. 2 yasa; biri toplumsal
barışla, ikincisi ise ülkesel barışla ilgili bir yasa ve
bugün birincisi, toplumsal barışla ilgili olan siyasal ve iktisadi
nedenlerle göçleri zorlayacak ama ülkesel barışla ilgili olan yasa
ise belki 2053te, 2071de iklimsel göçleri beraberinde getirecek Anadolu'nun
çölleşmesi nedeniyle. Bu bakımdan, 2023e iki kala bu 2 yasa sandviç
yasa olarak nitelendirilebilir. 2 bayram arasında, 2 tatil arasında
sanki salı günü bir bayrama değil de savaşa gidecekmiş gibi
bir yasama faaliyeti sürdürülüyor, çok yazık. Bu 2 yasa oylanırsa,
kabul edilirse gerek toplumsal barış açısından
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Eksik
HABİP EKSİK
(Iğdır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Teklifin 24üncü maddesinde
gümrük muhafaza memurlarına ek ödeme ve ödül sistemi getiriliyor. Birinci
sorum: Bu teklifle söz konusu değişiklikte pandemi
koşullarında çok yıpranan sağlıkçılara,
sağlık emekçilerine niçin getirilmemiştir? Niçin PTT
memurlarına, öğretmenlere, belediye işçilerine, vergi dairesi
memurlarına bu ek ödeme sistemi getirilmemiştir? Yine, ödül verilmesi
hangi kriterlere bağlı olacaktır? Bu kriterler yöneticilerin
insaflarına mı bırakılacaktır? Mesela, orada, gümrükte
geçmemesi gereken ürünleri geçirene mi yoksa buna engel olan kişilere mi
verilecektir? Bu, merak konusudur.
Ayrıca, teklifte
sağlıkla ilgili olarak çok sayıda değişiklik
olmasına rağmen niçin Plan ve Bütçe Komisyonundan geçirilmiştir?
Niçin Sağlık Komisyonunda bu maddelerin
tartışılmasına izin verilmemiştir?
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Komisyon
Buyurunuz Sayın
Başkan.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, tütünle ilgili
soru sorulmuştu, müsaadenizle oradan başlamak istiyorum. Tütün
düzenlemesi, sokak aralarında, paketlenmemiş ve bandrolsüz olarak
kayıt dışı şekilde piyasaya arz edilmiş tütün
ürünlerini kapsayan bir düzenleme. Sarmalık kıyılmış
tütün, özellikle, tabii, Güneydoğunun bir gerçeği. Normalde,
biliyorsunuz, geçmişte bununla ilgili yasaklar vardı. Ancak
insanların bu tütünü kullanıyor olması, köylüye bir geçim
kaynağı olması da dikkate alınarak, satışı
yine yasak olmak kaydıyla bu tütünü 50 kiloya kadar bulundurmak, nakletmek
ve kendi ihtiyacı için kullanmak açısından 2008
yılında bir serbestlik getirilmişti.
Diğer taraftan, kamu
otoritesi, burada bazı kötüye kullanımlar, başka ülkelerden
getirilip sanki yurt içinde üretilmiş gibi pazarlama gibi şeylere de
rastlandığını görerek, izleyerek farklı düzenlemelere
gitti. Bunu daha bir kontrol altına almak ve istismarları önlemek
için tütün üretim ve pazarlama kooperatifleri kurulması
kararlaştırıldı. 2017 yılında buna ilişkin
bir yasal düzenleme yapıldı. Tarım ve Orman
Bakanlığının izniyle tütün iç ve dış ticaretini
ve sarmalık kıyılmış tütün üretim ve ticaretini
yapabilmenin imkânı getirildi. Tabii, yetki belgesi almadan bunun
ticaretini yapanlara ilişkin olarak da cezai müeyyideler ortaya
koyulmuş oldu, üç yıldan altı yıla kadar bir müeyyide
getirildi.
Bu çerçevede, şu anda
Adıyamanda kurulmuş 16 kooperatif bulunuyor. 250 tütün üreticisi bir
araya gelerek bir kooperatif oluşturabiliyorlar. Hem yaprak tütün olarak
alımlarını yapıp hem de sarmalık
kıyılmış tütün mamulü üretim tesisi kurarak bunların
kıyımını yapıp paketleyip bandrolleme işlemini
yaparak yasal bir şekilde piyasaya arz etme imkânları oluyor.
Pandemi sebebiyle bu
tesisleşmede bir gecikme olduğu görülüyor. Dolayısıyla, bu
kooperatiflere, bir anlamda, tesisleşmeyi tamamlayabilmeleri için yıl
sonuna kadar bir süre tanımış oluyoruz. Bu süre içinde de büyük
oranda bu uyumun sağlanacağını öngörüyoruz.
Diğer taraftan, tabii,
bu çerçevede bazı gösteriler ve eylemler
yapıldığını da biliyoruz. Bu kapsamda aslında
yüzlerce üreticinin katıldığı bazı eylemler var ancak
burada 10 kişiyle ilgili bir tutuklama kararı söz konusu, o da kamu
düzenini bozma ve topluma birtakım etkilerde bulunmayla ilgili. Somut
olarak bana iletilen bazı hususları da burada ifade etmek isterim.
Bir kadının, bu eylemler nedeniyle geçemediği için Adıyaman
Kahta yolunda, ambulansta doğum yaptığı ifade ediliyor.
Yine, Kızılayın Çelikhan yolunda 19 ünite kanının
bozulduğu, TEDAŞ işçisi bir kardeşimizin elektrik
çarpması sonucu hastaneye yetiştirilmesi gerekirken güçlükle
yetiştirildiği
OYA ERSOY (İstanbul)
Yapmayın Allah aşkına ya!
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
ve bu kamu düzenini bozan eylemde
ısrar edildiği, bu ambulansların geçişi için ikna
çalışmalarına dahi olumlu cevap alınmadığı
ifade ediliyor. Burada, dediğim gibi, yüzlerce kişinin
katıldığı bir eylem söz konusu, 10 tutuklu var. Sonuçta
yargıya intikal etmiş bir konu, yargı ne karar verirse sonucunu
hep birlikte göreceğiz.
OYA ERSOY (İstanbul)
Bunu, inanarak söylüyorsunuz yani!
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Ama burada, geçmişle mukayese
ederseniz, tamamen yasaklanmış bir alandan düzenlenmiş bir alana
geçiş söz konusu. Komisyonda da bu tütün konusu çok geniş
tartışıldı. Daha geniş anlamda, daha genel anlamda
tütün sektörüne ilişkin değerlendirmeler, araştırmalar,
çalışmalar elbette geleceğe dönük olarak devam ettirilebilir.
Kısa çalışma
ödeneğiyle ilgili, bir arkadaşımızın
değerlendirmeleri oldu. Coronavirüsün iş gücü piyasası
üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılmasına yönelik olarak hem
mevcut politika araçlarını etkin bir şekilde uygulamaya
çalıştık hem de birçok yeni uygulamayı hızlı bir
şekilde hayata geçirmeye çalıştı Hükûmetimiz. Biliyorsunuz,
İşsizlik Sigortası Fonu'nun iki temel amacı var; bir tanesi
işsiz kalmış insanımızı desteklemek, diğeri
de istihdamı korumak ve daha kaliteli, daha nitelikli istihdam
oluşumuna katkıda bulunmak. Pandemiyle mücadelede işsizlik
ödeneği, nakdî ücret desteği ve kısa çalışmadan
oluşan pasif iş gücü programları dediğimiz programlar
etkin bir şekilde yürütülmüştür. Bu dönemde, kısa çalışma
ödeneğinin hak kazanma koşulları esnetilmiştir. 506.620
firmada çalışan 3 milyon 772 bin 884 kişi için 36,5 milyar Türk
lirası ödeme yapılmıştır Mart 2020-Haziran 2021
döneminde.
Fesih kısıtı
süresince işverenleri tarafından ücretsiz izne ayrılan
işçiler ile işsizlik ödeneğine hak kazanamayanlara nakdî ücret
desteği verilmiştir. Bu kapsamda, 3 milyon 52 bin 618 kişi için
13,9 milyar Türk lirası ödeme yapılmıştır yine
aynı dönem için.
Kendi istek ve kusuru
dışında iş akdi feshedilen ve gerekli prim
şartlarını sağlayan kişiler işsizlik ödeneği
kapsamında desteklenmiştir. Bu kapsamda da 1 milyon 132 bin 769
kişi için 6,4 milyar TL ödeme yapılmıştır. Bunlar
önemli oranda bu sosyal maliyeti, sosyal etkileri azaltma noktasında
halkımıza destek sunmuşlardır. Bundan sonra da bu Fon bu
amaçlara hizmet etmeye devam edecektir.
Diğer taraftan, gümrük
muhafaza memurlarına ilişkin bir soru geldi. Biliyorsunuz, gümrük
muhafaza da silahlı kolluk niteliğinde bir organizasyon. Poliste,
jandarmada belli konularda başarı sağlandığı
zaman ödüllendirici mekanizmalar var ama gümrük muhafazada bu yoktu, bu
düzenlemeyle bu anlamda bir eşitlik sağlanmış oluyor. Bütün
Gümrük teşkilatına öngörülen bir düzenleme değil. Son dönemde de
ciddi başarılar oldu, biliyorsunuz, özellikle bu uyuşturucu konularında,
başka alanlarda önemli başarılara imza attı bu
teşkilatımız. Bu ödül elbette keyfî olmayacak, burada mutlaka
belli kriterler konulacak. Ticaret Bakanlığımız ve Maliye
Bakanlığımızın birlikte yapacağı bir
yönetmelikle, belli kriterlerle bunlar gerçekleştirilecek ve hedef kitlesi
de dediğim gibi belli.
Diğer taraftan, bu
maaşların erimesi meselesiyle ilgili, bir arkadaşımız
emekliler veya diğer çalışanlara ilişkin yorumlar ortaya
koydu. Burada da genel prensibimizi çok açık ve net ifade etmek isterim.
Bütün hükûmetlerimiz dönemince baktığınız zaman, hiçbir
zaman enflasyona ezdirmedik biz maaşları. Eğer enflasyon
öngörülenin üstünde çıkarsa bunu hesap edip geçmişe dönük telafi
edici kararlar alarak maaşlara, ücretlere bunları ilave ederek
mutlaka enflasyon oranında ve mümkünse tabii üstünde ücretlerin
artışı için hükûmetlerimiz gayret etmişlerdir ve bunu
gerçekleştirmişlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Hiçbir zaman enflasyonun altında bir
durum söz konusu olmamıştır.
BAŞKAN Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ederim, sağ olun.
ABDURRAHMAN TUTDERE
(Adıyaman) Sayın Bakan, kooperatifleri söylediniz de
şirketleri söylemediniz. Kaç şirket kuruldu ÖTV indiriminden sonra?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Vaktim dolduğu için size
yazılı olarak daha detaylı arz edebiliriz. Bakanlıktan daha
detaylı bilgiyi yazılı olarak arz edebiliriz.
HABİP EKSİK
(Iğdır) Sayın Bakan, sağlıkla ilgili maddelerin
niçin Plan Bütçeden geçirildiğini de sormuştum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz değerli arkadaşlar.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Vaktim dolduğu için
BAŞKAN - Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Sayın Sürücü, 60a göre
söz talebiniz var.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
52.- Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücünün,
Şanlıurfada yaşanan silahlı kavgalara ilişkin
açıklaması
AYŞE SÜRÜCÜ
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, Urfada sürekli olarak arazi
anlaşmazlıkları ve kişisel anlaşmazlıklar
sebebiyle silahlı kavgalar yaşanmakta ve sürekli insanlar ölmekte.
Bunun sebebi kayıp silah oranındaki artış, bireysel
silahlanma ve gönüllü koruculuk sistemi adı altında kontrolsüzce
silahlanmaya gidilmesidir. Özellikle Urfa Suruçta kadınları bile
militarizme bulaştırarak, ailenin erkekleri kadınları
gönüllü korucu yaparak silahlanma yoluna gidiyor. Bu kadar kayıp kaçak
silah, bu kadar bireysel silahlanma sonucunda toplumsal kaos
kaçınılmazdır. Bu silahlanmanın denetlenmesi için
araştırma önergesi ve kanun teklifi verdik. Bu noktada bir adım
atılacak mıdır?
Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45 Milletvekilinin Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN İkinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer
alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
14üncü madde üzerinde 3
önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 14üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 14- 10/12/2003 tarihli
5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I)
sayılı Cetveli ve ekli (II) sayılı Cetvelin B)ÖZEL
BÜTÇELİ DİĞER İDARELER bölümü aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
(I) SAYILI CETVEL
GENEL BÜTÇE
KAPSAMINDAKİ KAMU İDARELERİ
1) Türkiye Büyük Millet
Meclisi
2)
Cumhurbaşkanlığı
3) Anayasa Mahkemesi
4) Yargıtay
5) Danıştay
6) Hâkimler ve Savcılar
Kurulu
7) Sayıştay
8) Adalet
Bakanlığı
9) Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı
10) Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı
11) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı
12) Dışişleri
Bakanlığı
13) Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı
14) Gençlik ve Spor
Bakanlığı
15) Hazine ve Maliye
Bakanlığı
16) İçişleri
Bakanlığı
17) Kültür ve Turizm
Bakanlığı
18) Milli Eğitim
Bakanlığı
19) Milli Savunma
Bakanlığı
20) Sağlık
Bakanlığı
21) Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı
22) Tarım ve Orman
Bakanlığı
23) Ticaret
Bakanlığı
24) Ulaştırma ve
Altyapı Bakanlığı
25) Devlet Arşivleri
Başkanlığı
26)Diyanet İşleri
Başkanlığı
27) İletişim
Başkanlığı
28) Milli Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliği
29) Milli İstihbarat
Teşkilatı Başkanlığı
30) Milli Saraylar
İdaresi Başkanlığı
31) Strateji ve Bütçe
Başkanlığı
32) Jandarma Genel
Komutanlığı
33) Sahil Güvenlik
Komutanlığı
34) Emniyet Genel
Müdürlüğü
35) Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı
36) Gelir İdaresi
Başkanlığı
37) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü
38) Meteoroloji Genel
Müdürlüğü
39) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü
40) Avrupa Birliği
Başkanlığı
(II) SAYILI
CETVEL
ÖZEL BÜTÇELİ
İDARELER
B) ÖZEL BÜTÇELİ
DİĞER İDARELER
1) Savunma Sanayi
Başkanlığı
2) Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu
3) Atatürk
Araştırma Merkezi
4) Atatürk Kültür Merkezi
5) Türk Dil Kurumu
6) Türk Tarih Kurumu
7) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu
8) Türkiye Bilimler Akademisi
9) Karayolları Genel
Müdürlüğü
10) Devlet Tiyatroları
Genel Müdürlüğü
11) Devlet Opera ve Balesi
Genel Müdürlüğü
12) Orman Genel
Müdürlüğü
13) Vakıflar Genel
Müdürlüğü
14) Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü
15) Maden Tetkik ve Arama
Genel Müdürlüğü
16) Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü
17) Türk Akreditasyon Kurumu
18) Türk Standardları
Enstitüsü
19) Türk Patent ve Marka
Kurumu
20) Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı
21) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı
22) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi
23) Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı
24) Kamu Denetçiliği
Kurumu
25) Ceza İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu
26) Meslekî Yeterlilik Kurumu
27) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı
28) Türkiye Yazma Eserler
Kurumu Başkanlığı
29) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
30) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
31) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
32) Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü
33) Türkiye Su Enstitüsü
34) Türkiye İlaç ve
Tıbbî Cihaz Kurumu
35) Türkiye İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurumu
36) Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığı
37) Helal Akreditasyon Kurumu
38) Maden ve Petrol
İşleri Genel Müdürlüğü
39) Türkiye Uzay Ajansı
40) Türkiye Adalet Akademisi
41) Kapadokya Alan
Başkanlığı
42) Türkiye Enerji, Nükleer
ve Maden Araştırma Kurumu
43) Türkiye İstatistik
Kurumu
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Dursun
Ataş
Adana Aksaray
Kayseri
Bedri
Yaşar Muhammet
Naci Cinisli
Samsun Erzurum
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Erzurum Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinisli.
Buyurunuz Sayın Cinisli.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET NACİ
CİNİSLİ (Erzurum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.
Türkiye İstatistik
Kurumu 30 Haziran 2021 tarihli Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesiyle Hazine ve Maliye Bakanlığıyla ilişkili bir
kamu idaresi hâline getirildi. TÜİK Bakanlığa bağlı
bir kuruluştu. Bağlı kurumdan ilişkili kuruma dönüşmek
olumlu bir gelişme fakat yeterli değil. Temel hata ise TÜİKin
ekonomi yönetiminden sorumlu bir Bakanlıkla ilişkilendirilmesi.
Ekonomik verileri toplayanlar ile ekonomiyi yönetenler ayrı ayrı
konumlandırılmalı. TÜİK güven duyulan, şeffaf, hatta
özerk bir kurum olmalı. AK PARTİ iktidarında TÜİK
verilerinin sipariş olduğunu artık bizler kadar ülkemize
yatırım yapmak isteyen yabancılar da biliyorlar.
Medyada, araştırma
şirketlerinde, akademisyenler arasında, iş dünyasında
TÜİKin açıkladığı verilerin doğru
olmadığı açıkça ifade ediliyor. Akademik
çalışmalarda kaynak olarak kullanılan TÜİK verilerinin
neden tartışılır hâle geldiği
araştırılmalı, TÜİKe eski
saygınlığı kazandırılmalı.
Yeni Türkiye pek çok kuruma
iyi gelmediği gibi TÜİKi de çok yıprattı. İş
dünyamız, halkımız âdeta bir yalan makinesine dönen TÜİKi
hak etmiyor. Veriler doğru ve güvenilir olduğunda, gerçek rakamlar
açıklandığında çözümler de verilere uygun olacaktır.
Kasıtlı hatalı verilerle yapılan yanlış hesaplar
ekonomi yönetiminin sağlıklı ekonomi politikaları
geliştirmesini engelliyor, iş dünyamızı aldatıyor.
Değerli milletvekilleri,
konuşmamın geri kalanında ve söz alacağım 15inci
maddede OHAL konusuna değineceğim. Görüştüğümüz kanun
teklifinde OHAL Yasasının uzatılmasına ilişkin 3 madde
bulunuyor. Bugün olağanüstü hâl uygulamalarının olağanüstü
keyfiyete dönüştüğü bir zamanda OHAL'in yeniden
uzatılmasına endişe ve şüpheyle yaklaşıyoruz.
OHAL maskesiyle keyfî Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
hareket alanını daha da genişleten, az olan sorumluluğunu
daha da eksilten, olağanüstü keyfîliğe kapı açan uygulamalar
yapılıyor. Bu keyfî uygulamalar içinde neler var?
Vatandaşlarımızın mal güvenliği, kariyer hakları
ve devletin güvencesi altındaki tapuları gasbediliyor. Pek çok
yaşanan olayda bunların örneğini gördük. Anayasa'nın
104üncü maddesinde olağanüstü hâl vardır, bu bir haktır. 2018
yılında da 27nci Dönemin ilk kanunlarından biri olarak OHAL
Kanununu bizler çıkardık. 15 Temmuz FETÖnün hain darbesine karşı
devletin önlem alabilmesi için bu yasayı çıkardık fakat OHAL
Kanunu'nun devletimize, milletimize yakışır şekilde
milletimizin menfaatine göre işletilmediğini üzülerek örnekleriyle
müşahede ettik. Basit birkaç örnek vermem gerekirse Japonya'dan kışlık
lastik alımını OHAL Kanunu'na bağlayan bir uygulamaya
tanık olduk. Varlık Fonu denilen paralel bir bütçe kuruluşu
OHAL Kanunuyla ilişkilendirildi. İşinden edilen KHKlilerin
mahkeme kararlarına rağmen işlerine geri dönememelerine, yüz
binlerce ailenin perişan olmalarına ve maalesef AK PARTİ'nin
keyfî kararları, yanlış uygulamalarıyla FETÖ'nün gölgesinin
hâlâ siyasetin ve belli odakların üzerinde kalmasına üzülerek,
endişeyle şahit olduk, oluyoruz.
2020 bütçe
görüşmelerinde Sayın İçişleri Bakanının,
KHKlilerle ilgili, Plan ve Bütçe Komisyonunda tutanaklara da geçtiğinden
emin olduğum konuşması ibretliktir. Kazanılan mahkemeler
sonucu görevlerine dönemeyen KHKlilerin durumu sorulduğunda Hâkimler
delil bulamamış olabilirler fakat bizim kanaatimize göre onlar suçludur.
diyebilmiştir. Milletvekilleri olarak bizler o gün Bu sözler bir hukuk
devletinin işleyişi ve ciddiyetiyle nasıl
bağdaşır. diye sormuş ve hayret etmiştik fakat bugün
görüyoruz ki manzara daha da vahimmiş. Kendisine gazeteci kartviziti bastırmış
bir şahıs, itiraz edilmeyen beyanına göre, yüz binlerce KHKliye
kefil olup görevlerine dönmelerini sağlamış. Yani bundan
şunu mu anlamalıyız: Devletin Bakanlığı devletin
mahkemesine güvenmiyor; karanlık ilişkileriyle matuf, kendine gazeteci
diyen bir kişinin kefaletini makbul sayıyor. Maalesef, bu tarz
gayriciddi uygulamalar, bizim gibi, devletini, milletini önceleyen, AK
PARTİ milletvekillerinin itiraf ettiği FETÖ borsası
rezilliklerine inanmak istemeyen vatanseverleri büyük üzüntü ile derin
düşüncelere sevk ediyor. Bizim tavsiyemiz, devletin mahkemelerinin
kararlarına uyulması ve KHK mağduriyetlerinin giderilmesi
yönündedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MUHAMMET NACİ
CİNİSLİ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Bir de düşünün ki
Anayasa Mahkemesine dahi götürülmeyen OHAL kararları
vasıtasıyla, TMSF üzerinden, hep aynı bilirkişiler eliyle
şirketlere -son zamanların moda tabiriyle- anlaşılıyor
ki AK PARTİ yöntemi olarak çökülüyor; kaderiyle oynanan milyonlarca
insanın itiraz hakları ellerinden alınıyor. OHAL yetkileri
şimdiye kadar hep istismar edilmiştir. İstenen OHAL yetkilerinin
bundan sonra da istismar edilmeyeceğine inanmamızı bizden kimse
beklemesin.
OHALle ilgili
konuşmamın geri kalanını 15inci maddede tamamlamak üzere
sözlerimi burada sonlandırıyor, Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
14üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 14- 10/12/2003 tarihli
ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (l)
sayılı Cetvelin 35 inci sırası bu Cetvelden
çıkartılmış ve ekli (II) sayılı Cetvelin "B)
ÖZEL BÜTÇELİ DİĞER İDARELER bölümüne
aşağıdaki 43 üncü sıra ilave edilmiştir.
"43) Türkiye
İstatistik Kurumu
Cavit
Arı Mehmet
Bekaroğlu Kamil
Okyay Sındır
Antalya İstanbul İzmir
Alpay
Antmen Mehmet
Akif Hamzaçebi Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
Mersin İstanbul İstanbul
İlhami
Özcan Aygun
Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Kamil Okyay Sındır.
Buyurunuz Sayın
Sındır. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMİL OKYAY SINDIR
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 14üncü maddesi üzerine grubumuz
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye İstatistik Kurumunun, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve
Kontrol Kanununa ekli (I) sayılı Cetvelin 35inci
sırasından yani genel bütçeli kamu idareleri listesinden
alınıp (II) sayılı Cetvelin özel bütçeli diğer
idareler bölümüne eklenmesini düzenleyen bir madde üzerinde görüşüyoruz.
Değerli milletvekilleri,
tabii, gerek mikro düzeyde gerekse bölgesel veya ulusal düzeyde bir planlama
veya modelleme çalışması yapıyorsanız yöntem ve
kurguladığınız modelin doğruluğundan daha önemlisi,
doğru, yeterli, zamanında, güncel verilere, parametrelere,
istatistiklere; kısa, orta, uzun vadeli projeksiyonlara, strateji ve
politika çalışmalarına çok temelde ihtiyacınız
vardır ve bunlara ulaşıp ulaşamadığınız
önem kazanır. Bu bağlamda, Türkiye İstatistik Kurumu eski
adıyla Devlet İstatistik Enstitüsü söz konusu verilerin en önemli
kaynak kurumlarından biridir; devletimizin de en güzide
kuruluşlarından biridir aslında. Söz konusu ekonomik,
ekonometrik model çalışmalarında, projeksiyonlarınızda,
planlamalarınızda, uygulama kararlarınızda ve sonuç olarak
ister akademik ister siyasal ister yönetsel başarınızın
temelinde işte bu verilerin varlığı en temel meseledir.
Peki, günümüzde TÜİK,
veri kaynaklarında ve veri analizlerinde ne kadar güvenilir bir kurumdur?
Maalesef, TÜİK, yıllardır yayımlamakta olduğu
istatistiklerde siyasal iktidarın etkisi altında kalmakla
eleştirilir hâle geldi, özellikle işsizlik, enflasyon, güven
endeksleri, veri setleri ve istatistikleriyle ağır eleştiriler
alan bir kurum hâline geldi maalesef. Örneğin, işçi sendikaları,
TÜİK tarafından yapılan açlık ve yoksulluk
sınırı hesaplamalarının bilimsel
olmadığını sürekli eleştirmekte. Bir diğer örnek,
bir grup akademisyen tarafından kurulan Enflasyon Araştırma
Grubu -ENAG kısa adıyla- enflasyon verilerini örneğin 2020
yıl sonu için yüzde 36,72 hesaplamışken TÜİK yüzde 14,60
olarak açıklamıştı ve ENAG -belki de TÜİK tarihinde-
ilk defa TÜİK tarafından mahkemeye verilmiş bir kurum olarak
tarihe geçti. Sonrasında TÜİK açıkladığı
enflasyon verilerinin halkın enflasyonunu yansıtmaktan uzak
olduğu gerekçesiyle enflasyon sepetini yeniledi değerli
arkadaşlar. Daha örnek verebiliriz; örneğin, Türkiye İstatistik
Kurumu millî gelir verilerinde revizyona gitti, ulusal hesaplar sisteminde
revizyon yapıldı ve 2019 yılı millî gelirde bir günde
kâğıt üzerinde 40 milyar lira bir anda zenginleşiverdik.
Yine, TÜİK
hesaplamalarını değiştirdi, tüketici güveni 20 puan
sıçradı. Vatandaşların kendi maddi durumlarına ve
genel ekonomiye dair değerlendirme ve beklentilerini ölçen Tüketici Güven
Endeksi, Türkiye İstatistik Kurumunun hesaplama değişikliği
sonrasında sert bir şekilde yükseldi, eski hesaplamayla eylülde 200
üzerinden 61,8 olması gereken endeks, yeni hesapla 82 olarak
açıklandı. Bu örnekleri daha da artırabiliriz. Bu konuda
TÜİKin karnesi maalesef çok zayıf. Tabii, kuruma ve
çalışmalarına olan güven ya da güvensizlik duygusunun kamuoyunda
yerleşmesinin nedenleri arasında ayrıca
Başkanının hangi sıklıkla ve neden değiştirildiğidir.
Örneğin, AK PARTİnin on dokuz yıllık iktidar döneminde
TÜİKe 10 kez başkan atanmış değerli arkadaşlar.
En son bu yıl şubat ayında Sayın Muhammed Cahit
Şirinin yerine vekâleten atanan Sayın Ahmet Kürşad
Dosdoğru ve hemen ardından 2 Mart 2021 tarihinde asaleten atanan
Profesör Doktor Sait Erdal Dinçer son dört yılda atanan 5inci başkan
olmuş.
Değerli milletvekilleri,
aslında Cumhurbaşkanlığının 76 sayılı
Kararnamesiyle, 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesinin 598inci maddesi değiştirilerek özel bütçeli kamu
tüzel kişiliğini haiz Hazine ve Maliye Bakanlığıyla
ilişkili başkan yardımcıları dışındaki
personel atamalarında başkanın yetkili olduğu bakanın
değil- danışma kurullarında, özel ihtisas komisyonlarında
ve inceleme araştırma gruplarında görev alacaklara ödenecek
huzur hakkı ödeme sıklığının ayda 2den 4e
çıkarılması, ayrıca bölge müdürlüklerinin de düzenlenmesi,
bakanın İstatistik Konseyinden çıkarılmış
olması, bu düzenlemedeki özellikle ilişkili kuruluş olması,
ayrı tüzel kişiliği olan ancak Bakanlıkla herhangi bir
hiyerarşik ilişkisi olmayan kuruluş hâline getirilmesi olumlu
bir düzenleme olarak kısmen de olsa kabul edilebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
KAMİL OKYAY SINDIR
(Devamla) Ancak yine de ekonomik verilere yönelik bir çalışma
içerisinde olan TÜİKin Hazine ve Maliye Bakanlığıyla
ilişkili olması bile belki eleştirilmesi gereken bir konu.
TÜİK gibi
geleceğimize dair en temel ve bağımsız olması gereken
bir kuruluşun daha özerk bir statüye kavuşturulması,
tarafsız, doğru, zamanlı ve adil verilerin sağlanabilmesi
hususunda ve kamuoyundaki güvenilirliğinin yeniden tesis edilmesinde ve
inanç düşüklüğünün giderilmesinde önemli gördüğümüz yeni bir
düzenlemeye gereksinim olduğunu özellikle belirtir, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 14üncü maddesinde yer alan
aşağıdaki ibaresinin "aşağıda bulunan
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Murat
Sarısaç Serpil
Kemalbay Pekgözegü Nuran
İmir
Van İzmir Şırnak
Mahmut
Celadet Gaydalı Ali
Kenanoğlu Abdullah
Koç
Bitlis İstanbul Ağrı
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Serpil Kemalbay.
Buyurunuz Sayın
Kemalbay. (HDP sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sayın Başkan, sayın vekiller; bu
torbanın günahı çok büyük; o yüzden öncelikle bu torba yasayla ilgili
konuşmak istiyorum, sözlerime başlamak istiyorum.
Darbelere karşı
çıkmak, nereden gelirse gelsin, darbelere karşı
çıkmayı gerektirir. Asker ya da sivil bütün darbeler kötülüğün
ta kendisidir. Darbeye karşı durmaksa demokrasiyi savunarak
yapılır, OHALle ve KHKlerle değil. Darbenin
karşıtı demokrasidir ve halkın iradesinin
tanınmasıdır, katılımcılıktır, hukukun
üstünlüğüdür, üstünlerin hukuku değildir. Hem 15 Temmuz darbesine
karşı olup hem de tek adam darbe düzenini savunamazsınız,
ikisi bir arada olmaz çünkü. Tek adam rejimi ve OHAL faşizmdir.
Bu torba kanunu alelacele
çıkarma gayretinizin sebebi OHAL yönetimi için olmazsa olmaz olan bu 3
OHAL maddesini uzatmaktır. Gözaltı süresinin on iki güne kadar
uzatılması zaten işkencenin uzatılmasıdır. Kayyum
hukuksuzluktur, kayyum halkın iradesini tanımamaktır. Bir de
kamudan ihraçlar zaten vicdansızlıktır ve zulümdür.
Sonuçta, 15 Temmuz steril bir
siyaset alanı tanzim etmek için tarafınızca fırsata
çevrildi, otokratik bir düzen kurdunuz. Beş yıldır ekonomide ve
siyasette korkunç bir tekelleşme gerçekleştiriliyor. Sarayın
yandaş sermayesini beslemek için kamusal kaynaklar peşkeş
çekiliyor. Tek adamın iki dudağı arasındaki kararlarla
doğal varlıklar, kıyılar, ormanlar, meralar, akarsular
sermayeye transfer ediliyor. Ülkede fakirden alınıp zengine transfer
ediliyor bütün kaynaklar, vergiler ve ekonomi çökmüş durumda.
Şimdi, maddeye gelecek
olursak
Saray ekonomik krizden, ekonomik verilerden bunaldığı
için TÜİKe yükleniyor, beğenilmeyen her rakamdan sonra TÜİKin
yapısını değiştirmek istiyor. TÜİKin yönetmeliğini
değiştirdiniz. TÜİKe yönetici dayanmadı, durmadan
değişiyor. Gerçeği yalan yanlış zeminde bükmeniz,
yeniden imal etmeniz sayesinde TÜİKe güven kalmadı. Burada
çalışan donanımlı insanları da emeklerini de heba
ettiniz. Aslında işsiz sayısı Türkiye tarihinin en büyük
rakamlarına yükselmişken, işsizliği azaltabilen TÜİKe
bu Meclisten post-truth ödülü vermek gerekir. Yine, TÜİKin bir rakibi
var, o da saraydan sesleniyor, diyor ki: Porsiyonları küçültün; markete,
pazara gitmeden önce liste yapın. Yani mızrak çuvala dahi
sığmıyor.
Sonuç olarak, bu madde için
söyleyebileceğimiz şu: TÜİK, iktidarın uyduruk istatistik
kurumu hâline gelmiştir, kredibilitesi kalmamıştır,
güvenilirliği kalmamıştır, Türkiye ekonomisine bizzat TÜİK
darbe vuruyor. TÜİKle yapılması gereken ilk düzenleme, bu
Kurumun tarafsız, doğru ve adil verileri sunabilecek duruma
getirilmesi ve bunun için de kamusal ve etik düzenlemelerin bir an önce
yapılmasıdır.
Şimdi, bu torbaya dair
bir şeyleri de söylemeden edemiyorum: Engelsiz bir dünya ütopya
değildir. Bizler yükümlülüklerimizi yerine getirirsek engelsiz bir
Türkiyeyi de yaratabiliriz. Fakat bu torbada engellilere büyük bir
ayrımcılık yapılıyor, büyük bir haksızlık
yapılıyor. Pandemide sermayedarlar, yandaşlar kollanırken
engellilerin hakları gasbediliyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
milyonlarca engelli yurttaşımıza karşı
yükümlülüklerini burada erteliyor, yerine getirmiyor. Biz, yükümlülükleri
ertelemek değil tam tersine, engellilere olan sorumluluk gereği bu
yükümlülükleri yerine getirmeliyiz. Bu torba yasa bu açıdan da büyük bir
günah işliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (Devamla) Sayın Başkan bir şey daha vardı
vurgulamak istediğim.
Buradan Boğaziçi
Üniversitesi direnişine de selam göndermek istiyorum. Özellikle, kayyum
rektörü gönderdiler fakat yerine gelen vekil rektör, Sevgili Can Candan
Hocamızı görevden aldı. Burada bütün akademisyenlerin
yanında olduğumuzu söylemek istiyorum, Can Candan Hocamız da
yalnız değildir. Kurtuluş yok tek başına, ya hep
beraber ya hiçbirimiz diyoruz.
Yine, Boğaziçi kayyumu
öğrencileri fişlemişti ve bu öğrencilerin bursları
kesilmişti. Arkadaşlar, siz hiç öğrenci olmadınız
mı, hiç eylemlere katılmadınız mı, hiç protestolara
katılmadınız mı? Öğrencilerin eğitim
hakkını niye engelliyorsunuz, niye burslarını kesiyorsunuz,
neden korkuyorsunuz, neden öğrencilerin önünde bir engel
oluşturuyorsunuz, eğitim hakkını gasbediyorsunuz? Burada
Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini de selamlıyorum.
Teşekkürler. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
14üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
14üncü madde
kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde 4
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım. İlk okutacağım 2 önerge
aynı mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesinin kanun teklifi
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat
Sarısaç Nuran
İmir Mahmut
Celadet Gaydalı
Van Şırnak Bitlis
Abdullah
Koç Ali
Kenanoğlu
Ağrı İstanbul
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu İlhami
Özcan Aygun Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İstanbul
Tekirdağ İstanbul
Cavit
Arı Kamil
Okyay Sındır Alpay
Antmen
Antalya İzmir Mersin
Ali
Fazıl Kasap Mehmet
Akif Hamzaçebi
Kütahya İstanbul
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Şırnak
Milletvekili Sayın Nuran İmir.
Buyurunuz Sayın
İmir. (HDP sıralarından alkışlar)
NURAN İMİR
(Şırnak) Sayın Başkan, Değerli Genel Kurulu,
değerli halkımızı ve özellikle engelli
yurttaşlarımızı buradan sevgiyle selamlıyorum.
Yaklaşık iki
yıldır insanlık tarihinin şahitlik ettiği çok özel bir
süreçten geçiyoruz. Hangi ırktan, hangi renkten, hangi cinsten ya da
dilden olursak olalım ortaklaştığımız anlar oldu.
Hepimiz sağlığımız için endişelendik, hepimiz
sevdiklerimizi kaybetmekten korktuk, hepimiz evde kapalı
kaldığımız günlerde içimize kadar işleyen
yalnızlık duygusunun soğukluğuyla donduk. Bunların tamamı
insan olma hasletlerinde bizi birleştiren duygulardır. Şimdi,
dünya ve ülke olarak bu durumdan kurtulmak istiyoruz zira sosyal yönümüz maruz
kaldığımız izolasyondan hiç tahmin edemediğimiz kadar
çok yara aldı. Bu yaraları yine insan ile insan arasında
kuracağımız sıcacık duygu bağında
şifalandırmaya ihtiyacımız var. Elbet bu günler bitecek,
normal yaşamlarımıza geri döneceğiz. Herkes mi? Hayır.
Bu oturumun sonunda sizlerin vereceği kararla yaşamlarını
üç yıl daha pandemi koşullarında sürdürmek zorunda kalacak
milyonlarca yurttaşımız var. Kimler mi? Engelli yurttaşlar
ve onların aileleri. Peki, kaç milyon? Onu da bilmiyoruz çünkü ülkemizde
kaç milyon engelli yurttaşımızın
yaşadığı bilinmiyor lakin resmî tahminlerde 10 milyon
engelli yurttaşımızın olduğu söyleniyor. 2005
yılında alınan kararla çözülmesi gereken erişilebilirlik
sorunu, önce 2012 yılına, sonra 2018 yılına kadar
ertelendi. Geçici 3üncü madde denilen bu düzenlemeyle on altı
yıldır kalıcı bir biçimde erteleniyor. Şimdi bir kez
daha üç yıllık bir erteleme gündeme getiriliyor. Konunun öznesi
olmayan bizler için üç yıllık bir erteleme sadece. Peki, ya
engelliler için? Vereceğiniz bu kararla üç yıllık süre sizin
için önemsiz olabilir. Oysaki bu erteleme milyonlarca engelli
yurttaşımızın varlığının
inkârıdır, onları görmezden gelmektir, yok saymaktır. Bu
karar milyonlarca engelli çocuğun ve gencin eğitim hakkının
önündeki en büyük engeldir. Bu karar, sağlık hizmetlerinden
faydalanmak isteyen engelli yurttaşlarımızın önündeki en
büyük engeldir. Bu karar, çalışma yaşamında yer almak
isteyen engelli yurttaşlarımızın önündeki en büyük
engeldir. Bu karar, sosyal ve kültürel yaşama katılmak isteyen
engelli yurttaşlarımızın önündeki en büyük engeldir.
Yıllardır ülkemizde
var olan klasik tıbbi model bakış açısıyla engelli
olmak, eksiklik, patolojik, anormallik ve deformasyon olarak kabul edildi.
Engelliliği sürekli olarak tam olma ya da eksik olma ikilemiyle
açıklamaya çalışıyoruz. Tam bir insan olmak. ne büyük bir
kibir. Hangimiz tam olduğumuzu iddia edebiliriz ki? İnsan
olmanın kendisi bir eksikliğin ifadesi değil midir?
Engelliliği, başarısız sosyal organizasyonlarla biz
inşa ediyoruz. Engelliliği, erişilemeyen binalar, yollar,
okullar, fabrikalar, hastaneler, sinemalar, parklar, köprüler, sayamayacağım
birçok ulaşım araçlarıyla biz inşa ediyoruz.
Engelliliği, erişilemeyen bilgiyle inşa ediyoruz.
Engelliliği, bu yurttaşlarımıza verilen her hakkı
lütuf gören bizlerin bakış açısıyla biz inşa ediyoruz.
Engelliliği, değerli ve iyi olanın standart bir beden ve zihin
yapısında olduğunu söyleyen ezberlerimizle biz inşa
ediyoruz.
Bu ertelemeye onay
verdiğimiz zaman, seçilmişler olarak bir kez daha engelli bir toplumu
yeniden ve yeniden inşa etmiş olacağız. Bugün burada böyle
bir ertelemeden bahsediyor olmamızın kendisi bizzat engelli bir
politikadır. Yaşam dediğimiz sadece yemek, içmek ve uyumaktan
ibaret değildir, tüm kutsalların ve kadim öğretilerin de
dediği gibi: Yaşam, bir arayış ve bir yolculuktan
başka nedir ki? Bir arayış, bir soru: Ben kimim? İnsan
bilmeyle kendisini gerçekleştirir. İnsan, insanın aynasında
kendisini keşfederken aradığı cevaplara ulaşır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
NURAN İMİR
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
İşte, bunun içindir
ki birbirimize olan dayanılmaz ihtiyacımız bu ertelemenin
kabulüyle eksik kalacak, sadece erişilebilirlik değil milyonlarca
engelli yurttaşımızın yol hikâyeleri olacaktır.
Genel Kurulu ve tekrardan,
bütün engelli yurttaşlarımızı partimiz adına sevgiyle
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
İmir konuşmasını felsefeye ayırdı bu defa.
Aynı mahiyetteki
önergeler üzerindeki ikinci konuşmacı Kütahya Milletvekili Sayın
Ali Fazıl Kasap.
Buyurunuz Sayın Kasap.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALİ FAZIL KASAP
(Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi ve özellikle, toplumumuzdaki engelli
insanlarımızı da selamlamak isterim.
Ancak bu Meclis kürsüsü
engellilere karşı bence engelli dostu değil. Şöyle izah
edeyim: Şu anda benim konuşmamı, benim burada
anlatacağım şeyleri ve Meclisteki daha önceki
konuşmaların hiçbirini işitme engelli
arkadaşlarımız, işitme engelli
vatandaşlarımız anlayamadılar, duyamadılar,
işitemediler. Bir işitme engelli tercümanın olması
gerekirdi, görme engelliler için bir işitme odası, ses odası
olması gerekirdi; Meclis bunları sağlayabilir, Meclis
Başkanlığına da özellikle bunu bildirmek istiyorum.
Türkiyede, Engelli Veri
Sistemine kayıtlı 2,5
milyon insanımız var. Bu, Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığının kayıtları altında ama kendim de
daha önce sağlık kurulunda çalışmış birisi olarak
şöyle söyleyeyim size: Dünya ortalamasına bakarsanız,
yaklaşık 10 milyona yakın kişi ve etki alanıyla,
aileleriyle beraber 30 milyon kişi bu durumdan mağdur. 2005
yılında çıkan bir yasa var, 5378 sayılı Yasa.
Engelliler için yirmi yıldır yapılan hiçbir şey yok,
sürekli olarak halının altına süpürmüşüz.
Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesine göre
engelli bireyler herkesle aynı hak ve özgürlüklere sahip. Türkiyenin de
taraf olduğu ve imzaladığı
Bakın, o zaman Abdullah
Gülün Cumhurbaşkanı olarak, Recep Tayyip Erdoğanın
imzaladığı, 2009 yılında imzalanan sözleşme var.
O sözleşmedeki akitlerden hemen hemen hiçbir şey şu güne kadar
gerçekleştirilmiş değil ve bunlar insan haklarının
temel yükümlülüklerinden, bu konuda eksiğimiz var. Kamu kurum ve
kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, mevcut tüm yol,
kaldırım, yaya geçidi, yeşil alanlar, spor alanları, tüm
umuma açık hizmet veren her türlü yapılar sekiz yıl içinde
başlangıçta, sonra tekrar bir üç yıl eklenmiş, sonra
şimdi altı; yirmi yıldır engellilerin insanca yaşama
koşullarının sağlanmasına yönelik hiçbir şey
yapılmamış konuma geliyor ve sürekli olarak engelliyoruz.
Engelli insanlarımızın hayatlarından bir üç yıl daha
çalıyoruz, üç yıl daha. Engelli ve engelli işsizliğini
yöneterek engelleri ve engellileri sürekli olarak iktidarınızın
bir malzemesi olarak kullanıyorsunuz, tıpkı görevden alınan
Zehra Zümrüt Selçuk Bakan gibi. Ne yapmıştı? 420 bin, gerçek anlamda
engelli olmayan, engelli raporu olmayan 420 bin insana siz engelli
maaşı, evde bakım maaşı verdiniz. Bunu siyasi bir rant
olarak kullandınız ve bu suçtur, suçu da kendileri kabul ettiler,
Geri tahsil ediyoruz. demişti.
Kamuda kontenjan
açığı var, kontenjan açığı, 7.164 açık var
ve bakanlıktan atama yapmıyorsunuz. Bu engellileri sürekli
kullanıyorsunuz, erişilebilir kentler, erişilebilir mekânlar ve
rehabilitasyon merkezleri yapmıyorsunuz, koşulları en üst
düzeyde sağlamıyorsunuz. Ayrımcılığa maruz kalma,
bağımsız yaşama şansı, eşit haklara sahip
olma, bunların hiçbirini yerine getirmiyorsunuz. Bakın, dünyada kuzey
yarım kürede her 15 kişiden -15 kişi çalıştıran
yerlerde- 1 kişi istihdam ediliyor, siz bunu 50yle
sınırlıyorsunuz, bu konuda kanun teklifimiz de geldi. Kara gün
kararıp kalmaz, bunların hepsi düzelecek. Öncelikle tekrar şeyi
söylüyorum, engelsiz bir Türkiye, engelsiz bir Meclis ve engelli dostu bir yasa
gelmesi gerekiyordu burada. Ha, bu konuda tereddüdünüz olmasın, hiçbir
zaman bunlar boşta kalmayacak; zamanı geldiğinde birlikte,
sizleri de dinleyerek... Çünkü bunun bir siyasi malzeme, siyasetin bir
malzemesi yapılmaması gerekiyor engelliliğin; siyaset
dışı bir oluşum, siyasetüstü bir oluşum engellilik.
Şöyle söyleyeyim:
Evrensel tasarım ilkeleri de dâhil olmak üzere derhâl, kamu
kurumlarında, umuma açık mekânlarda bu,
çalıştayımızın sonucu, bunları yine sizlerle de
paylaşacağız- o engeli birlikte kaldıracağız.
Ulaşım alanlarında, eğitim kurumlarında, kültür
merkezlerinde gereken şeyler yapılacaktır. Siz, bir uçak, o 13
uçağın bir parası var ya, bir tek para -SMAlı
yıllık 100 çocuk var, her sene bunların 10-15i ölüyor- bir uçak
parasına SMAlı çocuklara -ki onlar engelli adayı, her gün
ölüyorlar- ona bile müsamaha göstermediniz. Üç yıl daha engellilerin
hayatından çalınmasına müsaade eden bu kanun teklifi bu Meclise
yakışmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ALİ FAZIL KASAP
(Devamla) Engelsiz bir Meclis, engelli dostu bir günde buluşmak ümidiyle
hepinize iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
01.24
ONUNCU OTURUM
Açılma
Saati: 01.36
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci Birleşiminin
Onuncu Oturumunu açıyorum.
Şırnak Milletvekili
Nuran İmir ile Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap ve
arkadaşlarının aynı mahiyetteki önergelerinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, oylama işlemini tekrarlayacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Aynı mahiyetteki
önergeleri kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
vardır, kabul edilmemiştir.
277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 15inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 15- 1/7/2005 tarihli ve
5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanunun geçici 3 üncü maddesinin
(2), (3), (4), (5), (6) ve (7)'nci fıkraları aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
(2) 7/7/2018 tarihine kadar,
karayolu ile turizm taşımacılığı yapan veya
şehirler arası toplu taşıma hizmeti veren gerçek ve tüzel
kişiler, engelli bireyin erişilebilir toplu taşıma hizmeti
sağlanmasına ilişkin talebini azami yetmiş iki saat içinde
karşılamakla yükümlüdür.
(3) 7/7/2018 tarihine kadar,
servis taşımacılığı yapan gerçek ve tüzel
kişiler, engelli personel veya öğrenciye talep hâlinde
erişilebilir taşıma hizmetini sağlamakla yükümlüdür.
(4) Bu fıkranın
yürürlüğe girdiği tarihten sonra üretilen şehirler arası ve
uluslararası yolcu taşımacılığı ile servis ve
turizm taşımacılığı yapan araçlar
dışında şehir içi yolcu taşıma hizmeti yapan
araçlardan erişilebilir olmayanlara yolcu taşıma hizmeti için
yetki belgesi, izin ve çalışma ruhsatı verilmez.
(5) Şehirler arası
yolcu taşıma hizmeti ile şehir içi servis ve turizm
taşımacılığı hizmetinin erişilebilir hâle
getirilmesi için usul ve esaslar Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığının görüşleri alınmak suretiyle Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığınca bu fıkranın yürürlük
tarihinden itibaren bir yıl içinde çıkarılacak yönetmelikle
düzenlenir.
(6) Bu Kanunun geçici 2 nci
maddesi ile bu maddede belirtilen erişilebilirlik
standartlarının ve yükümlülüklerinin uygulanmasının
izlenmesi ve denetimi her ilde Aile ve Sosyal Politikalar, Bilim, Sanayi ve
Teknoloji, İçişleri, Çevre ve Şehircilik, Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlıkları ile engelliler ile ilgili
konfederasyonların temsilcilerinden oluşan komisyon tarafından
yapılır. İhtiyaç halinde birden fazla komisyon kurulabilir.
Denetim sonucunda ilgili belediye ve kamu kurum ve kuruluşları ile
umuma açık hizmet veren her türlü yapıların ve açık
alanların malikleri ile toplu taşıma araçlarının
sahiplerine eksikleri tamamlaması için birinci fıkrada belirtilen
sürenin bitiminden itibaren dört yılı geçmemek üzere ek süre
verilebilir.
(7) Sürenin bitiminden
itibaren öngörülen yükümlülüklerini yerine getirmediği denetim
komisyonlarınca tespit edilen umuma açık hizmet veren her türlü
yapılar ve açık alanlar ile toplu taşıma araçlarının
sahibi olan gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri ve ikinci, üçüncü
fıkralar ile beşinci fıkra kapsamında yürürlüğe
konulan yönetmelikle öngörülen yükümlülüklerini yerine getirmediği denetim
komisyonlarınca tespit edilen gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından her bir
tespit için bin Türk Lirasından beş bin Türk Lirasına kadar
idari para cezası uygulanır. Bu şekilde bir yıl içinde
uygulanacak idari para cezasının tutarı elli bin lirayı
geçemez. İkinci ve üçüncü fıkrada öngörülen yükümlülüklerini veya
geçici 2 ve 3üncü maddelerde belirtilen sürelerin bitiminden itibaren
öngörülen yükümlülüklerini yerine getirmediği denetim komisyonlarınca
tespit edilen büyükşehir belediyeleri, belediyeler ve diğer kamu kurum
ve kuruluşlarına Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
tarafından her bir tespit için beşbin Türk Lirasından
yirmibeşbin Türk lirasına kadar idari para cezası
uygulanır. Bu şekilde bir yıl içinde uygulanacak idari para
cezasının tutarı beşyüz bin lirayı geçemez. Bu maddeye
göre verilen idari para cezaları tebliğinden itibaren bir ay
içerisinde ödenir. Genel bütçeye gelir kaydedilen idari para cezası
tutarları dikkate alınarak erişilebilirlik konusundaki
projelerde kullanılmak üzere Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı bütçesinde ödenek öngörülür.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Dursun
Ataş
Adana Aksaray Kayseri
Bedri
Yaşar Muhammet
Naci Cinisli
Samsun Erzurum
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Erzurum Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinisli.
Buyurunuz Sayın Cinisli.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
MUHAMMET NACİ
CİNİSLİ (Erzurum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.
14üncü maddede yarım
bıraktığım OHALle ilgili konuşmama
kaldığım yerden devam etmek istiyorum.
AK PARTİ gibi gerek FETÖ
gerek PKKyla devlet ciddiyetinden uzak, son derece lüzumsuz ilişkilere
girmiş bir partinin OHAL yetkilerini millet ve devlet menfaatine
kullanacağına biz artık inanmıyoruz. Öyle bir siyasi
yapıdan bahsediyoruz ki yetkiyi bırakmaktan, seçim kaybetmekten
korkar hâle gelmiş. Hâlbuki demokrasilerde seçim kazanmak bir onurdur,
seçim kaybetmeyi bilmek de bir erdemdir. Demokrasilerde yetkiyi millet verir ve
yetkiyi yine millet alır, her fani de buna saygı duyar. Aslolan,
sevinçle ve şerefle oturduğu koltuktan başı dik, onurla,
lekesiz ve yine şerefle ayrılabilmektir; milletinden tekrar o yetkiyi
alabilme opsiyonunu açık tutabilmektir. Bugün, bir Türkiye Cumhuriyeti
devleti vatandaşı ve son yirmi yıllık AK PARTİ
dönemini bilinçle takip etmiş bir milletvekili olarak AK PARTİnin
tekrar seçilebilme ve milletin yüzüne bakabilme opsiyonunu her geçen gün
daralttığını görüyorum.
ARZU AYDIN (Bolu) Uzman
bilirkişi misin?
MUHAMMET NACİ
CİNİSLİ (Devamla) Önümüze gelen bu OHAL, AK PARTİnin bir
türlü bulamadığı seçim kazanma formülünün, baskıyla
milletimize gözdağı verebilme ve sandıkları yasal kılıfla
bloke edebilme operasyonudur.
Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemiyle ülkemizi demokrasi zaferi diye
kutladığımız 14 Mayıs 1950 öncesi Millî Şef
benzeri döneme götüren AK PARTİ zihniyeti, anlaşılıyor ki
yeni bir 1946 seçimi ayıbına göz dikmiş. Açık oy, gizli
tasnif rezaletini, mahcubiyetini gizli oy, gizli tasnif formülüyle milletimize
tekrar yaşatmak tarihte AK PARTİye hiçbir şey kazandırmaz,
yapılan bazı hizmetlerinizi de unutturur, bırakın bugününü,
yarınki nesillerinize de büyük utanç yaşatır.
HALİL ETYEMEZ (Konya)
Ortağına söyle, ortağına.
MUHAMMET NACİ
CİNİSLİ (Devamla) Siyasette mağlubiyetin bazen büyük
kazanç olduğunu duya duya yetişmiş bir milletvekili olarak,
içlerinde değerli insanların da olduğunu bildiğim ve
umduğum AK PARTİ Grubunu iyi niyetle bu yanlış yoldan
dönmeleri için naçizane uyarmak isterim. Bu yanlışa ortak
olmamalarını kendilerinden devletim ve milletim adına rica
ederim. Kendilerini düşünmüyorlarsa gelecek nesillerini muhtemel tarihî
utanca ortak etmemelerini dilerim.
Eğer ki Bu OHAL kanunu
FETÖyle mücadele için getiriliyor. diyorsanız, FETÖyle mücadele
ediliyor mu diye sorarım. AK PARTİ Hükûmetinin FETÖyle mücadele etme
niyeti olsaydı, menfaatlerinin çatıştığı 17-25
Aralık 2013e kadar beklemez, 2004 Millî Güvenlik Kurulu kararlarıyla
mücadeleye başlardı. Devlet, 2004 yılı MGK
kararlarıyla FETÖyü tarif etti, AK PARTİ Hükûmetine önlem önerdi.
Zamanın bürokrat ve AK PARTİli siyasilerinin anılarından
öğreniyoruz ki AK PARTİ yöneticileri, kol kola yürümekte beis
görmedikleri FETÖ örgütüyle mücadele etmek yerine beraber yol almaya devam
etmişler. Bize göre milat 17-25 Aralık 2013 değil, 2004
yılı MGK kararlarıdır. Bu gaflet, ülkemizi ve milletimizi
15 Temmuz 2016 hain darbesine sürüklemiş, 251 kardeşimizin
canına, 2000li yıllardan itibaren yapılan
haksızlıklarla milyonlarca gencin kariyerine, iş adamlarının
servetlerine, ülkenin huzuruna, devletin bekasına mal olmuştur.
Vurulan darbenin devletimize, milletimize daha kaç seneye mal olacağı
da hesap edilememektedir. Bu hainlikler gözünün önünde ve çoğu zaman ortak
olduğu hâlde yaşanırken bunlara yol veren AK PARTİ, OHAL
kanunlarıyla ömrünü uzatma yerine hiç olmazsa erdemli bir
davranış örneği göstererek derhâl seçime gitmelidir. Bu
facialara yol açan siyasiler eğer sorumluluk taşıyorlar ve
vicdan sahibiyseler çoktan istifa etmeliydiler. Bir klişe laf üzerine FETÖ
tarif ediliyor Memlekette elli yıldır FETÖ varmış, eski
Başbakanlar da onlarla teşrikimesai yapmışlar. diye. Bu,
doğru olmayan bir kasti tezdir. O eski Başbakanların,
Cumhurbaşkanlarının atadığı hiçbir vali, hiçbir
hâkim, hiçbir general, hiçbir büyükelçi, hiçbir rektör 15 Temmuz sonrası
görevlerinden alınmadılar. Görevden alınanların hepsi AK
PARTİnin atadığı kişilerdi. Kozmik odanın
kapısı onların döneminde zorlanamadı bile.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MUHAMMET NACİ
CİNİSLİ (Devamla) Teşekkür ederim.
Bir menfaat grubuyla zaman
zaman devlet adabı ve kontrolü gereği siyaseten görüşmek ile kol
kola girip birlikte yürümek, kendisinin yetersiz kaldığı pek çok
alanda devleti teslim etmek, âdeta bir koalisyon kurmak aynı şey
değildir. Devlet hiyerarşisinin darmadağın edildiği
yirmi yıllık AK PARTİ iktidarının sonunda can havliyle
çıkarılmaya çalışılan yeni OHAL Yasasıyla kalan
kurumsal düzene son darbe vurulmak isteniyor.
Hukuksuzluğu kanuna
uyduran bu girişime itirazımızı bugün de yarın da aziz
milletimizin huzurunda dile getireceğimizi ifade eder, İYİ Parti
iktidarında bütün hukuksuzlukların, çarpık ilişkilerin
düzeltileceğinin sözünü veririz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesinin çerçeve hükmünde
yer alan altı yılı ibaresinin dört yılı
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Erkan
Akçay Tamer
Dağlı
Çanakkale Manisa Adana
Atilla
Ödünç Halis
Dalkılıç Mücahit
Durmuşoğlu
Bursa İstanbul Osmaniye
Çiğdem
Erdoğan Atabek
Sakarya
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle; Engelliler Hakkındaki
Kanunun geçici 3üncü maddesinde düzenlenen erişilebilirliğin
sağlanabilmesi için gereken yükümlülüklerin yerine getirilememesi hâlinde
ilgili belediye ve kamu kurum ve kuruluşlarına bir yıl ilave
süre uzatım yetkisi verebilmesine imkân tanınması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
15inci madde kabul edilmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, bir kısa söz talebimiz var.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Özel.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
53.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, engellilerin toplu
taşıma araçlarına erişebilirliğinin
sağlanmasıyla ilgili tüm kurumları yükümlülüklerini yerine
getirmeye davet ettiklerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, biliyorsunuz, bu madde engelli derneklerinin hem
sosyal medyada hem her birimize ulaşabildikleri mecralardan itiraz
ettikleri bir madde. Tabii, onların temel talepleri, artık uygulama
başlasın. Yani bu erişilebilirlik engellerinin ortadan
kaldırılmasıyla ilgili üç yıllık bir süre
verilmişti, kendi deyimleriyle, üç yılda bir arpa boyu yol
alınmadı çünkü önünde üç yıl olduğunu görenler bu
erişilebilirlik engellerini gidermek üzere üzerlerine düşeni
yapmıyorlar. Şimdi, bir üç yıl daha uzatılacağı
söylendiğinde çok ciddi rahatsız oldular. Bugün bunun üç yıl
değil de teklifteki hâliyle bir yıla düşürülmüş olması
bence önemli bir yaklaşım. Daha önce de benzer durumlarda hep ifade
etmiştik, biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak da söylüyoruz, ümit
ediyorum diğer gruplar da benzer katkıları yapacaklar bu konuda;
bunun artık son uzatma olması gerekiyor. Bu taşıtlar için,
mekânlar için ne yapılması gerekiyorsa gelecek sene bu zamanlarda bir
uzatma daha kimse beklemesin, herkes üzerine düşeni yapsın. Biz
engelli derneklerinin bu sürenin bir daha uzatılmaması talebinin
tamamen arkasındaydık, ona göre önergeler verdik maddenin kanun
teklifinden çıkarılması konusunda.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama üç
yıl daha uzatılmayıp bir yıla indirilmiş olması
olumlu bir yaklaşımdır. Gelecek sene bir daha bunu uzatmamak
ümidiyle tüm kurumları, kuruluşları, şirketleri yükümlülüklerini
yerine getirmeye davet ediyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45 Milletvekilinin Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN 16ncı
madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 16ncı maddesinin kanun
teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Murat
Sarısaç Nuran
İmir
Bitlis Van Şırnak
Ali
Kenanoğlu Abdullah
Koç Nusrettin
Maçin
İstanbul Ağrı Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Sayın Nusrettin Maçin.
Buyurunuz Sayın Maçin.
(HDP sıralarından alkışlar)
NUSRETTİN MAÇİN
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İşsizlik Sigortası Fonunu bir kez daha sermayenin hizmetine
sokmayı amaçlayan bu madde, kanun teklifinin Komisyon görüşmelerinin
son vakitlerinde, kamuoyunun gözünden kaçırılırcasına
teklif metnine eklenmiştir. Teklifle her bir işverene
İşsizlik Fonu'ndan aktarılmak üzere 75 TLlik kaynak tahsis
edilmekte. Yasaya aykırı bir biçimde İşsizlik Fonu bir kez
daha AKP iktidarı tarafından kullanılmak istenmektedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiye'nin temel meselelerinin başında
işsizlik meselesi geliyor. Milyonlarca işsiz hayatta kalabilmek için
çalışmak zorunda ama iş yok. AKP iktidarının her
alanda uyguladığı yandaş politikasıyla iş bulmak
çok zor. İşsiz iş bulsa da aldığı ücretle evine
aş götüremiyor çünkü yoksulluk sınırı 9 bin TLnin
üzerinde. Kanun hükmünde kararnameyle on binlerce işçi, emekçi ihraç edilmiş
ve bir başka işte çalışması yasaklanarak ölüme terk
edilmiştir.
Yüzyıllardır her
alanda erkeklerle eşit haklar için mücadele eden emekçi kadınlar
artık ucuz ve yedek emek gücü bile olamıyor. Küçük esnaf siftah
yapmadan dükkân kapatıyor. Kürdistan illerinde mevsimlik tarım
işçileri her yıl artıyor ama hiçbir sosyal hakları ve
güvenceleri yoktur. Her yıl yüzlerce işçi yollarda trafik
cinayetlerinde yaşamını yitiriyor. Ayrıca Türkiyenin
metropol illerinde ırkçı saldırılara uğruyor ve
canlarını zorla kurtarıyorlar. Milyonlarca işsiz, yoksul
yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Sosyal
kanser işsizlik, yoksulluk ve enflasyon tırmanıyor. Evde aş
pişiremeyenlerin oranı artıyor. Kent yoksulları nefes
alamıyor. Eşitsizlik uçurumu derinleşiyor; zenginler daha
zenginleşirken fakirler daha da fakirleşiyor. Bu durum, yoksullara
Yeter! Bıçak kemiğe dayandı. dedirtiyor. Bu durumun
beraberinde kültürel, ahlaki değerlerin de yıkımı gün
geçtikçe derinleşiyor.
Aslında dünyada ve
Türkiyede üretimi artırmanın imkânları çok fazla. Niye?
Sanayide, teknolojide, iletişimde, bilimde ilerlemeler oluyor. Bu durumun
çalışan toplumsal kesimlere yansımasını ne yazık
ki göremiyoruz.
Sekiz saatlik
çalışma yasal hak olmasına rağmen Türkiyede özel sektörde
insanlarımız hâlen on-on iki saat
çalıştırılmaktadır. Oysaki insan sadece
çalışmak için dünyaya gelmemiştir; okumak, dinlenmek,
eğlenmek, sosyal ve sanatsal faaliyetlerde bulunmak en doğal
haktır. Gelin, insanlık emeğinin birikimi sonucunda ortaya
çıkan bu teknolojik gelişimin çalışma
koşullarını iyileştirmesi düzenlemesini yapalım,
işsizliğe asgari düzeyde cevap bulalım. Benim başta
işçi sendikaları, memur sendikaları ve bütün emek örgütlerine
çağrım: Altı saatlik mesaiyi iş sözleşmelerine
koyalım, gelin Altı saat iş! Herkese iş! diyelim.
Bakın, Avrupanın
birçok ülkesinde haftalık çalışma süresi otuz beş saattir.
Yine, İskandinavya ülkelerinden Finlandiyanın Başbakanı
Sanna Marin ücret kaybı olmaksızın günlük çalışma
saatini altıya düşürme çağrısında bulundu. Yine,
Marinin önerilerini yakın zamanda memnuniyetle karşılayan
Sosyal İşler ve Sağlık Bakanı Pekonen, günde altı
saat mesainin yanı sıra çalışma günlerinin de dörde
çekilmesi için ulusal çapta denemeler yapılması
çağrısında bulundu. Türkiyede üniversite mezunlarının
uzun süren işsizlikten dolayı ülkeyi terk etme eğilimi her gün
artıyor, genç nüfusta intiharlar artıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz,
tamamlayınız efendim.
NUSRETTİN MAÇİN
(Devamla) Teşekkür ediyorum Başkan.
Altı saat iş
diyoruz, herkese iş diyoruz. İşsizliği çözelim, buna yasama
olarak destek verelim, emek örgütleriyle birlikte, sosyal kanser olan bu
işsizlik sorununu çözelim.
Hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergenin özetini
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına (x)
Görüşülmekte olan
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 16ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 16- 31/5/2006 tarihli
ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE
85- 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında
haklarında uzun vadeli sigorta kolları hükümleri uygulanan
sigortalıları çalıştıran işverenlerce;
a) 2020
yılının aynı ayına ilişkin Kuruma verilen
aylık prim ve hizmet belgelerinde veya muhtasar ve prim hizmet
beyannamelerinde prime esas günlük kazancı 147 Türk lirası ve
altında bildirilen sigortalıların toplam prim ödeme gün
sayısını geçmemek üzere, 2021 yılında cari aya
ilişkin verilen aylık prim ve hizmet belgelerinde veya muhtasar ve
prim hizmet beyannamelerinde bildirilen sigortalılara ilişkin toplam
prim ödeme gün sayısının,
b) 2021 yılı içinde
ilk defa bu Kanun kapsamına alınan işyerlerinden bildirilen
sigortalılara ilişkin toplam prim ödeme gün sayısının,
2021 yılı Ocak ilâ
Aralık ayları/dönemi için günlük 5 Türk lirası ile
çarpımı sonucu bulunacak tutar, bu işverenlerin Kuruma
ödeyecekleri sigorta primlerinden mahsup edilir ve bu tutar İşsizlik
Sigortası Fonundan karşılanır. Ancak (a) bendinde
belirtilen prime esas günlük kazanç tutarı 6356 sayılı Kanun
hükümleri uyarınca toplu iş sözleşmesine tabi özel sektör
işverenlerine ait işyerleri için 294 Türk lirası olarak esas
alınır.
Bu madde kapsamında
destekten yararlanılacak ayda/dönemde, 2020 yılı Ocak ilâ
Aralık ayları/döneminde aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar
ve prim hizmet beyannamesi ile 4'üncü maddenin birinci
fıkrasının (a) bendi kapsamında uzun vadeli sigorta
kollarından en az sigortalı bildirimi yapılan aydaki/dönemdeki
sigortalı sayısının altında bildirimde
bulunulması halinde bu madde hükümleri uygulanmaz.
Mevcut bir işletmenin
kapatılarak değişik bir ad ve unvan altında ya da bir
iş birimi olarak açılması veya yönetim ve kontrolü elinde
bulunduracak şekilde doğrudan veya dolaylı ortaklık ilişkisi
bulunan şirketler arasında istihdamın
kaydırılması, şahıs işletmelerinde işletme
sahipliğinin değiştirilmesi gibi İşsizlik
Sigortası Fonu katkısından yararlanmak amacıyla
muvazaalı işlem tesis ettiği anlaşılan veya sigortalıların
prime esas kazançlarını 2021 yılı Ocak ila Aralık
ayları/dönemi için Kuruma bildirmediği veya eksik bildirdiği
tespit edilen işyerlerinden İşsizlik Sigortası Fonunca
karşılanan tutar, gecikme cezası ve gecikme zammıyla
birlikte geri alınır ve bu işyerleri hakkında bu madde
hükümleri uygulanmaz. Ancak, ilgili ayda 2021 yılına ait aylık
brüt asgari ücretin onda birini geçmeyecek tutarda eksik prime esas kazanç
bildirimi yapıldığının tespiti durumunda Kurumca
yapılacak ihtar üzerine on beş günlük süre içinde söz konusu
eksikliği gideren işyerleri hakkında bu madde hükümleri
uygulanmaya devam eder.
İşverenlerin
çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili 2021
yılı Ocak ilâ Aralık aylarına/dönemine ait aylık prim
ve hizmet belgelerini veya muhtasar ve prim hizmet beyannamelerini yasal süresi
içerisinde vermediği, sigorta primlerini yasal süresinde ödemediği,
denetim ve kontrolle görevli memurlarca yapılan soruşturma ve
incelemelerde çalıştırdığı kişileri
sigortalı olarak bildirmediği veya bildirilen sigortalının
fiilen çalışmadığı durumlarının tespit
edilmesi, Kuruma prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme
cezası ve gecikme zammı borcu bulunması hâllerinde bu maddenin
birinci fıkrasının (b) bendine ilişkin hükümler uygulanmaz.
Ancak Kuruma olan prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme
cezası ve gecikme zammı borçlarını 6183 sayılı
Kanunun 48 inci maddesine göre tecil ve taksitlendiren işverenler bu tecil
ve taksitlendirme devam ettiği sürece anılan fıkra hükmünden
yararlandırılır. Bu maddenin uygulanmasında bu Kanunun ek
14 üncü maddesi hükümleri uygulanmaz.
Zeki
Hakan Sıdalı Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel
Mersin Adana Aksaray
Dursun
Ataş Bedri
Yaşar Muhammet
Naci Cinisli
Kayseri Samsun Erzurum
BAŞKAN Özetini
okuttuğum önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen, Mersin Milletvekili Sayın Zeki Hakan Sıdalı.
Buyurunuz Sayın
Sıdalı. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
ZEKİ HAKAN SIDALI
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 16ncı maddede yer alan ve asgari ücret
desteğinin 2021 yılında da devam etmesini öngören teklifi uygun
ama yetersiz buluyoruz. Pandemi süreci hâlen devam ederken, işçi ve
işverenlerimiz yığılmış sorunlarla
boğuşurken 75 liralık destek çok yetersiz. Uygulamanın ilk
yılı 2016da bile destek 100 liraydı ve o günkü brüt asgari
ücretin yüzde 6sına denk geliyordu, bugünkü 75 liralık destekse
sadece yüzde 2sine denk. İktidar pandemi yardımlarında da
sınıfta kalmışken bu zayıf ve giderek azalan destek
işverenlerin hiçbir sorununu çözemez ve istihdama da hiçbir katkı
sağlayamaz. 1 Temmuz itibarıyla kısa çalışma
ödeneğinin ve işten çıkarma yasağının da
kaldırıldığı göz önüne alındığında
bu desteğin ne işverene ne işçiye hiçbir faydasının da
olmayacağı çok net. Neticede bu, gerçek bir destek değil, sadece
bir teselli. Yanlış ekonomi politikalarınızla kredisiz ve
teşviksiz ayakta duramayacak hâle getirdiğiniz işletmeleri
komada bırakmaktan başka hiçbir işe de yaramayacak. Zira
verdiğiniz 75 lira ancak 1,5 kilo peynir veya 1 kilo kıyma veya 5
litre ayçiçeği yağı eder. Eğer niyetiniz gerçekten
işverene destek vermek, asgari ücretliye sahip çıkmak ise gelin hep
beraber bu 75 lirayı daha olumlu ve faydalı bir şekilde
güncelleyelim ve krizdeki sektörlerimize de can suyu olalım.
Maddeyle ilgili bir
diğer konuysa kaynağın İşsizlik Fonu
olmasının yanlışlığı. Amaç
dışı kullanımlar ve pandemi dönemindeki harcamalar
sebebiyle Fonda 100 milyar liranın altında hayalî bir para
kaldığını biliyoruz. Desteğin bu Fondan
kullanılması bakiyeyi daha da aşağılara çekecek. Bu
sebeple önerimiz, desteğin, ana amacı işsizlere destek olmak
olan delik deşik edilmiş İşsizlik Fonundan değil,
israfın önüne geçilerek yaratılacak kaynakla hazineden
karşılanmasıdır. Nihayetinde, reva gördüğünüz bu
desteğin maliyeti yıllık bütçe gelirinin sadece yüzde 1idir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 27nci Dönemin ilk yasama yılını
OHALin uzatılmasıyla açmıştık. Şimdiyse dördüncü
yasama yılının son kanun teklifinde, beş senedir devam eden
OHAL uygulamalarının bir sene daha devam etmesini görüşüyoruz.
Anlaşılıyor ki geride bıraktığımız
beş yılda bir arpa boyu bile yol gidememişsiniz. Ülkede ciddi
bir yönetim aczi söz konusu. İdaredeki yetersizlikler yüzünden
olağan, alışılagelmiş, sıradan sorunlar bile
olağanüstü hâl alıyor. Kış lastiği takma
zorunluluğu içeren bir kanun hükmünde kararnameniz bile var.
Olağanüstü hâl aynı Hükûmet döneminde beş yıl sürebilir mi?
Bir daha uzatılması kabul edilebilir mi? Demokrasisi güçlü, sistemi
benimsenmiş, hukukun üstünlüğünü esas alan, kurumları
sağlam hiçbir ülkede böyle bir şey olmaz. Sizin on dokuz
yıllık iktidarınızdaki başarısız
yönetiminiz, aldanışlarınız, palyatif çözümleriniz, vizyon
ve öngörü eksikliğiniz bizi tüm bu garabetin içine sürükledi. Buradan
OHALle çıkamazdınız, nitekim çıkamadınız da.
OHAL rejimi, sizin için sorunlara yönelik bir çözüm aracı değil,
başta bu aziz Meclis olmak üzere tüm demokratik kurumları ve
yasaları istismar vesilesidir. OHALde geçen beş koca yılın
ardından uzatma çabanız, yalnızca
başarısızlığınızın itirafı
değil, aynı zamanda sınırsız yetkilerle
donattığınız konfor alanınızı devam
ettirmenizin de bir aracı. Beş senede çözemediğinizi bir senede
nasıl çözeceksiniz? Derdiniz çözmek değil; muhalefeti,
vatandaşı konuşturmadan ülkeyi yönetmek, neticesinde de
olağanüstü şartlar altında seçime gitmek.
Ülkeyi karış
karış geziyoruz, siz ne kadar göremeseniz de millet artık her
şeyin farkında, farkında olmayan sadece sizlersiniz. Her sokakta
sessiz çığlıklar duyuyor, her hanede gözleriyle konuşanlar
görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ZEKİ HAKAN SIDALI
(Devamla) Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ZEKİ HAKAN SIDALI
(Devamla) Millet artık olağan hâlleri dahi OHAL
şartlarında bile yönetmeyi beceremeyen yönetiminizden usandı.
Hukukla, Meclisle, demokrasiyle resmen alay eden, gayriciddi ve keyfî yönetim
anlayışınızdan da bıktı. Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi güya muhteşem bir sistem olacaktı ama ne hikmetse
ülkeyi OHALsiz yönetemiyor. Demek ki neymiş, olağanüstü olan bu
sistemmiş. OHALi de bu sistemi de yine bu Meclis değiştirecek.
Milletimiz tüm olağanüstülüklerden iyileştirilmiş ve
güçlendirilmiş parlamenter sistemle kurtulacak.
Yüce Meclisi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
16ncı maddesiyle 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa eklenen geçici
madde 85in son fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bu maddenin uygulanması
sonucu İşsizlik Sigortası Fonundan yıl içinde ödenen
tutarlar, Strateji ve Bütçe Dairesi Başkanlığının 2021
yılına ait Bütçesinde 00-41.32-F.01-E.09.07 tertibine konulacak
yedek ödenekten karşılanır. Bu maddenin uygulanmasına
ilişkin usul ve esaslar Hazine ve Maliye Bakanlığı,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sosyal Güvenlik
Kurumu ve Türkiye İş tarafından müştereken belirlenir.
Alpay
Antmen Mehmet
Bekaroğlu İlhami
Özcan Aygun
Mersin İstanbul Tekirdağ
Cavit
Arı Mustafa
Sezgin Tanrıkulu Kamil
Okyay Sındır
Antalya İstanbul İzmir
Mehmet
Akif Hamzaçebi Süleyman
Girgin
İstanbul Muğla
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
NİLGÜN ÖK (Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Muğla Milletvekili Sayın Süleyman Girgin.
Buyurunuz Sayın Girgin.
(CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN GİRGİN
(Muğla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar, iktidar
iş gücü maliyetlerini düşürme ve istihdamı artırma
bahanesiyle İşsizlik Fonuna bir kez daha el atıyor. 2002den bu
yana Fondan işsize toplam 39 milyar lira işsizlik ödeneği verilmiş
iken işverenlere sadece önceki üç yılda 45 milyar lira destek
verilmiştir. İşverene destek işsizliği
azaltmadığı gibi işten çıkarma yasaklarına
rağmen işsizlik sürekli artmıştır.
Atalarımız
Başını acemi berbere teslim eden cebinden pamuğu eksik
etmesin. demiş. Halkımız pamuğu nereye
bastıracağını şaşırdı. Tek adam rejimi
bırakın yeni iş yaratmayı 1 milyon 113 bin
yurttaşımızı işinden etti. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu düzenlemenin adı işverenlere kaynak
aktarmaktır. İşçileri pandemi döneminde aylarca 39 liraya mahkûm
edenler işverenlere işçinin parasından bol kepçe destekler
veriyor. İktidar istihdam desteği vermek istiyorsa buna kendisi
kaynak ayırsın, işçinin parasına göz dikmesin.
İşsizlik Fonundan hâlâ yararlanamayan yığınla
işsiz varken Fonun işverenlere işveren teşviki olarak
verilmesi tek kelimeyle insafsızlıktır.
Değerli milletvekilleri,
Meclisimiz halkımızın ihtiyaçlarının çözüm kürsüsü
değil midir? Elbette öyledir, öyle de olması gerekir. Peki, öyle mi
bir bakalım. Cumhuriyet Halk Partisi heyeti olarak Genel
Başkanımızın talimatıyla Karadenizdeydik. Trabzon
Araklıda 17 yaşındaki bir genç Fırsatını bulsam
yurt dışına giderim. diyor. Marangoz yanında
çalışan boyacı bir genç İki üniversite bitirdim, iş
bulamadım; 26 yaşındayım ama kendimi 50 yaşında
hissediyorum, yoruldum. diyor. Var mı bu torbada gençlerimize bir
ışık, işsize bir çözüm? Hayır. Her yerde olduğu
gibi Araklıda hangi esnafa uğrasak Zaten dardayız, destek
göremedik, zincir market oldu her yer. diye feryat ediyor. Var mı bu
torbada esnafımıza tutunacak bir dal? Hayır. Kahvelerde
emeklilerle sohbet ettik İntibak yasası çıksın,
maaşlar yükselsin, bayram ikramiyesiyle torunumuza harçlık
veremiyoruz. diyor. Var mı bu torbada emeklilerimize insanca bir
yaşam için ücret? Hayır. Fındık üreticisinin derdini sorduk
En az 35 lira taban fiyatı olmazsa ilacın, gübrenin, işçinin
parası çıkmayacak, karnımızı nasıl
doyuracağız? diyor. Var mı fındık üreticisini ayakta
tutacak bir düzenleme bu torbada? Hayır.
Ülkemizde iş arayan on
binlerce engelli işsizlikle yüz yüze, aileleriyle birlikte
yaşamları zindana dönmüş durumda. Kamudaki engelli
istihdamının yüzde 6ya çıkarılması ve kamuya ilave 10
bin engelli ataması yapılması için engelliler mücadele
yürütüyor. Var mı bu torbada engelli istihdamına yönelik bir çözüm?
Hayır.
Devlet, vatandaşı
arasında ayrım yapar mı? Yapmaz. Peki, madenci şehit
aileleri ne diyor: Bize ayrım yapılıyor. 13 Mayıs 2014
tarihinden bir gün önce ve 28 Ekim 2014 tarihinden bir gün sonra yaşanan
maden kazası sonucu yaşamını yitiren madenci
yakınları maden şehitleri için yapılan düzenlemelerde
kapsam dışı bırakıldı. Acı aynı,
çekilen sıkıntı aynı, o zaman niye bu ayrım? Var
mı maden şehitleri arasındaki ayrımı yok edecek bir
düzenleme? Hayır.
888 Soma Uyar maden
işçisi tazminatları için söz almışlardı, bu sözler
tutulmadı. Sözleri hatırlatmak için geldikleri Ankaraya
sokulmamışlardı. 9 Temmuz günü dönüş yolundaki kazada 2
madencimizi yitirdik, ailelerine başsağlığı diliyorum.
Var mı bu torbada madencilere verilen sözleri yerine getirecek bir
düzenleme? Hayır.
Sosyal devlet, tütüncüsünü
tekellere ezdirir mi? Ezdirmez. Peki, tütüncülerimizin ekmeği neden
tarım tekellerine kurban ediliyor? Tarım tekellerini zengin et, 10
çiftçiyi tutukla. Var mı tütüncülerimizi tekellere karşı koruyan
bir düzenleme? Hayır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
SÜLEYMAN GİRGİN
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Sosyal devletin görevi
çiftçiyi korumak değil mi? Elbette korumak. Komisyonda Ziraat
Bankasına olan çiftçi borçları faizsiz şekilde
yapılandırılsın. dedik, reddettiniz. Var mı bu
torbada çiftçimize nefes aldıracak bir düzenleme? Hayır.
Peki, ne var bu torbada?
Olağanüstü hâli uzatmak var çünkü olağan koşullarda ülkeyi
yönetemiyorsunuz. Kısa çalışma ödeneği bitti, onu uzatma,
kalk olağanüstü hâli uzat. Yandaş şirketlere yapılan hazine
garantilerini erteleme, olağanüstü hâli uzat. Ülkede zaten fiilî olarak
olağanüstü hâl uygulanıyor. Emekçiler en ufak bir hak talebi için
sokağa çıktığında copla, gazla karşılaşmıyor
mu? İnsanlar tweet attı diye hapse atılmıyor mu?
İşin özeti: Saray
artık sandıktan çıkamayacağını gördü,
olağanüstü hâli kaçınılmaz olarak kurtuluş sayıyor ama
yanılıyorsunuz, yolcudur Abbas, bağlasan durmaz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama
talep ediyoruz Başkanım.
BAŞKAN Yoklama
talebiniz var.
Sayın Özel, Sayın
Emre, Sayın Şahin, Sayın Hamzaçebi, Sayın Taşcıer,
Sayın Sümer, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Hakverdi,
Sayın Arık, Sayın Sarıaslan, Sayın Girgin, Sayın
Kılınç, Sayın Çakırözer, Sayın Göker, Sayın Kaboğlu,
Sayın Kasap, Sayın Kuşoğlu, Sayın Sındır,
Sayın Bülbül, Sayın Polat.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45 Milletvekilinin Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
16ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı
madde kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde 3 adet
önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 17nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 17- 14/12/2009 tarihli
ve 5941 sayılı Çek Kanununun geçici 5 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"GEÇİCİ MADDE
5- (1) 5 inci maddede tanımlanan ve 30/4/2021 tarihine kadar işlenen
suçtan dolayı mahkûm olanların cezalarının infazı
durdurulur. Hükümlü 30/6/2022 tarihine kadar çek bedelinin bu fıkrada
değişiklik yapan Kanunun yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla ödenmeyen kısmının onda birini alacaklıya
ödemek zorundadır. Kalan kısmını 30/6/2022 tarihinden
itibaren ikişer ay arayla on beş eşit taksitle ödemesi durumunda
mahkemece, ceza mahkûmiyetinin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına
karar verilir. 30/6/2022 tarihine kadar çek bedelinin ödenmeyen
kısmının onda birinin ödenmemesi halinde alacaklının
şikâyeti üzerine mahkemece hükmün infazının devamına karar
verilir. Hükümlü taksitlerden birini süresi içinde ilk defa ödemediği
takdirde ödemediği bu taksit, sürenin sonuna bir taksit olarak eklenir.
Kalan taksitlerden birini daha ödemediği takdirde alacaklının
şikâyeti üzerine mahkemece hükmün infazının devamına karar
verilir. Bu fıkra hükümleri, 30/4/2021 tarihine kadar işlenmiş
ve yargılaması devam eden suçlar bakımından, çek bedelinin
ödenmeyen kısmının onda birinin 30/6/2022 tarihine kadar ve bu
fıkrada belirtilen taksitlerin süreleri içinde alacaklıya ödenmesi
koşuluyla, infaz aşamasında uygulanabilir.
(2) Hükmün
infazının durdurulması hâlinde ceza zamanaşımı
işlemez.
(3) Bu madde uyarınca
infazı durdurulan kişi hakkında mahkemece Ceza Muhakemesi
Kanununun 109 uncu maddesinde belirtilen;
a) Yurt dışına
çıkamamak.
b) Hâkim tarafından
belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak.
c) Hâkimin belirttiği
merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde
meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam
konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.
d) Her türlü
taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak
ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında
sürücü belgesini teslim etmek.
e) Özellikle uyuşturucu,
uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol
bağımlılığından arınmak amacıyla,
hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve
bunları kabul etmek.
f) Şüphelinin parasal
durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok
taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği
üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.
g) Silâh bulunduramamak veya
taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz
karşılığında adlî emanete teslim etmek.
h) Cumhuriyet
savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve
ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını
güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak.
Yükümlülüklerinden
yalnızca (a) bendinde yer alan adlî kontrol tedbirine karar verilebilir.
(4) Bu madde uyarınca
verilecek kararlarda, hükmü veren icra ceza mahkemesi yetkilidir. Mahkemece bu
madde uyarınca verilecek tüm kararlar alacaklıya tebliğ edilir.
(5) Bu madde uyarınca
verilecek kararlara karşı itiraz kanun yoluna gidilebilir.
İtirazın incelenmesinde İcra ve İflas Kanununun 353 üncü
maddesine kıyasla 6 ncı fıkradaki itiraz usulü uygulanır.
(6) İcra mahkemesinin
verdiği tazyik ve disiplin hapsine ilişkin kararlara karşı,
tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itiraz edilebilir.
Mahkeme itirazı incelemesi için dosyayı o yerde icra mahkemesinin
birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen
daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde icra
mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde asliye ceza mahkemesine, icra
mahkemesi hâkimi ile asliye ceza mahkemesi hâkiminin aynı hâkim
olması hâlinde ise en yakın asliye ceza mahkemesine gönderir.
İtiraz incelemesi neticesinde verilen karar kesindir.
(7) Bu madde hükümleri her
bir suç için ancak bir kez uygulanabilir.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Muhammet
Naci Cinisli Bedri
Yaşar
Adana
Erzurum
Samsun
Ayhan
Erel Arslan
Kabukcuoğlu
Aksaray
Eskişehir
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KILIÇ (Bursa) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde
söz isteyen Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar.
Buyurunuz Sayın
Yaşar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BEDRİ YAŞAR
(Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Maddede yapılan bu
düzenlemeyle, 30 Nisan 2021 tarihine kadar işlenen çek suçlarından
dolayı mahkûm olanların cezasının infazı
durdurulmakta, hükümlü için 30 Haziran 2022 tarihine kadar çek bedelinin
ödenmeyen kısmının onda 1ini alacaklıya ödeme
zorunluluğu getirilmektedir. Borç, ikişer ay arayla 15 eşit
taksitte ödenecek, ödeme devam ettiği sürece mahkeme, ceza mahkûmiyetinin
bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına kadar devam
edecek.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bu çek cezaları daha önce 2 sefer Meclise geldi. İlk
defa borçları yapılandırırken vergi, SGK
borçlarını yapılandırırken demiştik ki: Pandemi
şartları, ülkenin içinde bulunduğu durum bunların ödemesini
mümkün kılmıyor, bunu erteleyelim. O zaman kanun teklifine
almamıştınız. Aynı şekilde, en son, vergi
borçları, tüm borçların yapılandırılmasına
yönelik yine bir kanun teklifi getirdiniz. Orada da dedik: Bu yeterli değil,
ekonomik suçların karşılığı ekonomik
olmalı. diye söyledik; bugün de yine bir yıl daha erteliyoruz. Peki,
ülkede ne değişti? Yani pandemi şartları değişti
mi? Değişmedi, hatta bugünlerde tekrar tersine döndü, işler
alabildiğine de iyi gitmiyor. Yani bu şartlarda bu borçların
ödenmesi mümkün görünmüyor. Tabii, çek netice itibarıyla bir ödeme
aracı, senet de bir ödeme aracı. Senedi ödemediğiniz takdirde
böyle bir olayla muhatap olmuyorsunuz ama maalesef çekle ilgili bu gündeme
geldiği zaman bununla ilgili hapis cezaları gündemde. Şunu da
unutmamak lazım: 2018 yılında yaklaşık 12.564
şirket, yine 2019 yılında 13.197 şirket yani iki yılda
toplam 25.761 şirket kapandı. Ayrıca, 2018 yılında
1.094 şirket, 2019 yılında da 899 şirket konkordato ilan
etti. Yani bu kadar şirketin kapandığı, bu kadar
konkordatonun ilan edildiği, aynı şekilde devletten olan
alacakların tahsil edilemediği bir dönemde, pandemi
şartlarının da sürdüğü bir dönemde bu borçların
muhakkak surette tekrar bir gözden geçirilmesi lazım. Yani biz buradaki
çek mağdurlarının tamamına dolandırıcı
gözüyle bakamayız, tümüne hırsız gözüyle bakamayız.
Bugünlerde bile, bu yasa çıksa da çıkmasa da zaten çekler
yazıldığı andan itibaren bankalar bu insanları kara
listeye alıyor, yeni kredi vermeleri mümkün değil. Bunlar zaten
itibarlarını düzeltmek adına, borçlarını düzeltmek
adına bununla ilgili mücadelesini her zaman veriyor. Bunların hapse
girmesiyle, içeri girmesiyle bu borçlar sıfırlanmıyor. Bunların
hem mevcut işlerini devam ettirmeleri açısından hem de mevcut
borçlarını yapılandırılmaları açısından
mümkün olduğunca içeride değil dışarıda faaliyetlerine
devam etmeleri lazım. Kaldı ki bugün biz
çıkardığımız af yasasıyla yaklaşık
altı yıllık cezaları infazla hepsini
dışarıya bıraktık; evsafına da bakmadık,
hırsız mı, dolandırıcı mı, ne olduğuna
da bakmadan dışarıya bıraktık. Ben bunlara ticaretin
kader mahkumları diyorum yani her şeyin bir kader mahkûmu var. Hiç
kimse bilerek isteyerek şirketini iflas ettirmez, hiç kimse bilerek
isteyerek milleti dolandırmaya kalkmaz. İstisnalar var
mıdır? Vardır ama 10 kişi için 90 kişiyi de içeriye
atmanın, hapse göndermenin hiç kimseye bir katkısı olduğunu
düşünmüyorum.
Netice itibarıyla,
ülkemiz bir sürü krizler yarışıyor, işte, 2000 krizi, 2008
krizi, 2016, 2017, 2018, neyse, pandemi süreci derken, gelişmekte olan bir
ülke, kırılganlığın çok yoğun olduğu bir
ülke, bazen insanlar istese de istemese de bu olayla
karşılaşıyor. Bizim önerimiz şu: Yani bu yetmez ama
evet, desteklediğimiz bir madde. Diyoruz ki: Ekonomik suçun
karşılığı ekonomik olmalı; dolayısıyla,
devlet iki tacirin arasına girmemeli, dolandırıcılar
istisna diyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Teklifin 17nci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Madde 17 14/12/2009
Tarihli ve 5941 Sayılı Çek Kanununun Geçici 5 inci maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
(1) 5 inci maddede
tanımlanan ve 30/4/2021 tarihine kadar işlenen suçtan dolayı
mahkûm olanların infazı durdurulur. 13/12/2004 tarihli ve 5275
Sayılı Kanunun
a) 105/A maddesinin (4) numaralı
fıkrası,
b) 106. maddesinin (9)
numaralı fıkrasında yer alan "ve bunun infazında
koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz" hükmü,
c) 110'uncu maddesinin (9)
numaralı fıkrasının (c) bendi hükümleri,
Üzerinde yazılı
bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında,
Çekle ilgili olarak "karşılıksızdır işlemi
yapılmasına sebebiyet veren kişilerin 30/4/2021 tarihine kadar
bu şekilde işlemiş oldukları suçlarla ilgili olarak
uygulanmaz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Alpay
Antmen Aydın
Özer
İstanbul Mersin Antalya
Okan
Gaytancıoğlu Süleyman
Girgin Abdurrahman
Tutdere
Edirne Muğla Adıyaman
Tekin
Bingöl
Ankara
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KILIÇ (Bursa) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi.
Buyurunuz Sayın
Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçen yıl pandemi
sürecinin başlangıcında 24 Mart 2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi bir yasayı kabul etti. Kabul edilen bu yasaya göre, 24 Mart
2020 tarihine kadar karşılıksız çıkmış olan
çeklerden dolayı hükmedilmiş olan adli para cezasının hapis
cezasına dönüşmüş olmasından kaynaklı mahkûmiyetin, o
cezanın infazının ertelenmesi kabul edildi. Ancak bir şart
konuldu, bu şart -o kişiler o an itibarıyla cezaevinde olabilir-
tahliye tarihinden itibaren üç ay içerisinde çekin ödenmemiş olan
kısmının onda 1inin ödenmesi, kalan kısmının da
üç aylık sürenin bitiminden itibaren ikişer aylık, iki ayda bir
1 taksit ödemek suretiyle 15 taksitte ödenmesi esası getirildi. Daha sonra
bu düzenlemenin gerçekçi olmadığı anlaşıldı ve bu
süre, üç aylık süre bir yıla uzatıldı ve bir yılı
takiben o yüzde 10luk bedel bir yılda ödenecek- kalan kısım da
bir yıllık sürenin bitiminden itibaren yine iki ayda bir 1 taksit
ödemek suretiyle 15 taksitte ödenecekti. O tarihten bugüne bu ertelemenin
herhangi bir işe yaramadığı görüldü ve şimdi
görüşmekte olduğumuz bu 17nci madde düzenlemesi getirildi. Bu
maddeyle tarih biraz daha bugüne doğru yaklaştırılarak 30
Nisan 2021 tarihi itibarıyla karşılıksız
çıkmış olan ve mahkûmiyete dönüşmüş olan çeklerden
dolayı yine bir mahkûmiyetin, cezanın ertelenmesi yönüne gidiliyor.
Buna göre, 30 Haziran 2022 tarihine kadar çekin ödenmemiş olan
kısmının onda 1i yine ödenecek, kalan kısım da yine
15 eşit taksitte ödenecek.
Değerli milletvekilleri,
görüldü ki 2 kez yapılan erteleme hiçbir işe yaramadı ve yeniden
bir ertelemeye gidiliyor. Ben size buradan inanarak söylüyorum: 30 Haziran 2022
tarihine kadar bu yine bir işe yaramayacak ve muhtemelen o tarih
geldiğinde tekrar yeniden bir erteleme yoluna gidilecek veya başka
bir şey yapılacak.
Değerli milletvekilleri,
yanılgı şurada: Bu kişiler, çeki
karşılıksız çıkanlar, bakın,
karşılıksız çek düzenleyenler demiyorum. Ticari hayatta
insanlar bile bile çeki karşılıksız düzenlemezler çünkü
hapis cezası var. Eğer zamanında bunu ödeyemezse hapse girecek,
kimse hapse girmeyi göze alarak çek düzenlemez, arada kötü niyetli kişiler
olabilir ama bu çek kullanan büyük bir kitleyi ilzam etmez.
Niye insanların çekleri
karşılıksız çıkıyor? Ekonomik kriz nedeniyle
devletten alacağını alamıyor, belediyelerden
alacağını alamıyor ya da alacaklı olduğu
şirket konkordato yoluna gidiyor, bir şekilde alamıyor. Bu
şekilde çok ciddi firmalar batmış durumda. Daha önceki
konuşmalarımda örnekler verdim size. Pariste Eyfel Kulesinin
yanında çocuk parkı yapan ve Türkiyede belki yüzlerce çocuk
parkı yapmış olan bir şirket sahibi, bazı
belediyelerin alacaklarını ödememesi nedeniyle çeklerini ödeyemez
duruma düştü ve şimdi cezaevinde veya tekrar cezaevine girecek.
Hastanelere mal teslim eden bir vatandaşımız hastanelerin ödeme
zamanında ödeme yapmaması nedeniyle yine tefecinin eline düşüyor
ve çeklerini ödeyemiyor, bunları çoğaltabiliriz.
Değerli milletvekilleri,
şimdi arka planda şu var: Ya, çek bir güven aracı; olur mu,
ödesin yoksa bunlar dolandırıcı. Peki, geçen seneki İnfaz
Yasasıyla dolandırıcıları affettiniz ama yani
piyasayı 100 milyon lira dolandırmış olan bir kişi,
bir gece bile cezaevine girmeden cezalardan kurtuldu. 100 milyon lira
değil, 100 bin lira çekini ödeyemeyen kimse ise şimdi -âdeta devlet
alacaklının yerine geçmiş durumda- Bunu öde, ödemezsen seni
hapse atacağım. gibi bir tehditle karşı karşıya,
kanun zoruyla kendisi ödemeye zorlanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
erteleme çözüm değil. Bu insanlar, yürekleri ağızlarında
yaşıyorlar; bu insanlar, zaman zaman beni arıyorlar Acaba bu
hafta sonu polis eve gelip beni hapse götürür koyar mı? Küçük çocuğum
var, ben o çocuğumu ne yaparım? Ne olur, Akif Bey, bana bir çare
önerin, bir şey yapın. Orada acaba bir umut var mı? Bir şey
olacak mı? Bu insanların mahkûmiyeti var. Mahkûmiyeti olan insana
kimse çek vermez, kimse iş vermez, kolay bir şey değil bu. Git,
hayatını kur, para kazan, bunu öde. diyorsunuz. Arkadaşlar,
dolandırıcıyı affetmemiş olsaydınız bunun
bir makuliyeti vardı ama dolandırıcıyı
affettiğiniz anda, bu insanları ayrı bir kefeye koymanın
hiçbir anlamı yok.
Bakın, hiçbir Avrupa
Birliği ülkesinde karşılıksız çıkan çek nedeniyle
hapse dönüşen bir ceza yok, hiçbir Avrupa Birliği ülkesinde yok.
Bizim Anayasamız da 38inci maddesinde ekonomik suça ekonomik ceza ilkesi
benimsenmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Bitirebilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Bu, tarafı olduğumuz Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 4 no.lu Protokolünün 1inci maddesi hükmünün
gereğidir aynı zamanda. Hiç kimse, sözleşmeden doğan bir
borcu yerine getirmemiş olmaktan dolayı özgürlüğünden
alıkonulamaz; kural bu.
Bakın, 2001de Türkiye,
büyük bir anayasa reformu yaptı; Meclisteki tüm siyasi partilerin
katılımıyla, uzlaşmasıyla yaptı bunu ve
Anayasanın 38inci maddesinde de ekonomik suça ekonomik ceza ilkesini
benimsedi. 2012-2016 döneminde bu hapis cezası kaldırıldı.
O zaman bütün partilerin mutabakatıyla kaldırıldı bu. Sonra
rüzgârlar başka yerden esti, tekrar bu ceza geldi. En çok
karşılıksız çek hangi yılda var biliyor musunuz?
Cezanın olduğu, hapis cezasının olduğu 2009
yılında. Neden? Ekonomik kriz yılı. Ekonomik kriz varsa
insanlar çeklerini ödeyemiyor, işler yolundaysa insanlar çeklerini ödüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Bu düzenlemeyle bu vatandaşlarımıza
bir çözüm yaratmak istiyoruz. Gerçek çözüm, bu cezanın tamamen
yasalarımızdan çıkarılmasıdır. Bu yöndeki kanun
teklifimiz de Türkiye Büyük Millet Meclisinde beklemektedir.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 17nci maddesinde yer alan
aşağıdaki ibaresinin aşağıda bulunan
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Ayşe
Sürücü Nuran
İmir
Bitlis
Şanlıurfa Şırnak
Ali
Kenanoğlu Abdullah
Koç Necdet
İpekyüz
İstanbul Ağrı Batman
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KILIÇ (Bursa) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.
Buyurunuz Sayın
İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)
NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Her seferinde biz Mecliste,
Meclisin çalışma şekliyle, torba yasalarla bir ilerleme
kaydetmediğimizi söylediğimiz gibi, bir diğer konuda da
katılım konusunda da tarafları, sivil toplum örgütlerini,
demokratik kitle örgütlerini dinlememiz gerektiğini söylüyoruz ve bir
diğeri de -Sayın Komisyon Başkanı da burada- etki analizi
yapılması gerektiğini dile getiriyoruz ama ne oluyor? Her
seferinde getirilen düzenleme virgülü değiştirilmeden tekrar
onaylanıyor.
Şimdi, arkadaşlar,
bu maddede, çeklerle ilgili düzenlemede, az önce Sayın Hamzaçebi de teker
teker anlattı
Ya, 3üncü kezdir bunu konuşuyoruz. Eğer bir
Meclis bunu 3 kez değiştirmek zorunda kalıyorsa bizlerin
kendimizi sorgulamamız gerekiyor. 25 Martta geldiğinde,
konuştuğumuzda Halkların Demokratik Partisi olarak ve diğer
muhalefet partileri olarak biz demiştik ki: Bu süre yetmez, olmaz, bu
düzenlemeyle hiçbir derde çare bulamazsınız. Gerek çek alan kişi
gerek çek veren kişiler açısından bir sıkıntıya
yol açacaksınız. Ne oldu? Haziran ayında tekrar geldi. Niçin
böyle oldu? Yani şöyle bir cevap verildi: Öngörü
sıkıntısı yaşamışız. Öngörü
sıkıntısı sadece bu madde için değil, birçok konuda
öngörü sıkıntısı yaşanıyor. Nasıl ki
koruculukla ilgili söylediğimizde, olağanüstü hâlle ilgili
söylediğimizde, diğer konularda söylediğimizde bunları
dikkate almadığınız zaman
O zaman söylemeyin Öngörü
sıkıntısı yaşıyoruz. diye çünkü öngöremiyorsunuz
ama öngördüğünüz şeyler var. Vatandaşlar elektrik
parasını ödeyemiyor ama şirketlere 3 milyar para vermeyi
öngörebiliyorsunuz, bunu yapabiliyorsunuz. Vatandaşlar kredi kartı
borcunu ödeyemiyor, normal borcunu ödeyemiyor, kirasını ödeyemiyor,
borcu borçla kapatarak geçinmeye çalışıyor ama siz 6-7 firmaya,
özellikle havaalanı şirketlerine şunu yapabiliyorsunuz:
Röfinansman adı altında faizi düşürüyorsunuz, iki yıl
boyunca borcu erteliyorsunuz, öngörünüz bu veya ne yapıyorsunuz? Pandemide
insanlar evine yiyecek götüremiyor, insanlar hastalıkla baş edemiyor,
insanlar çocuklarını okutamıyor. Ne yapıyorsunuz?
Diyorsunuz ki Pandemi sürecinde havaalanları zarar etti. 1 milyar
eurodan fazla paraya çizgi çekebiliyorsunuz. Demek ki öngördüğünüz
şeyler sizin sermayeden yana olduğunuzu... Ama vatandaşla ilgili
öngörünüz yok, daha çok öngördüğünüz de yasak, korku, baskı,
kutuplaştırma.
Ama bunu yapmakla beraber ne
oluyor? İşsizlik artıyor, yoksulluk artıyor ama yoksullukla
beraber yolsuzluk artıyor. Bir ülkede yoksulluk artıyorsa ülkeyi
yönetenler yolsuzluğa da göz yumuyorlardır ve bakıyoruz ki
giderek yolsuzluk arttığı gibi, onlarla ilgili bir işlem de
yapılmıyor ama başkaları bu olayı
eleştirdiği için veya sorguladığı için
sorgulanıyor. Bu ülkede yolsuzluğu sorgulamak sorgulanma nedeni oldu.
Bu ülkede insan haklarıyla ilgili konuşmak, sorgulamak
sorgulanmanın nedeni oldu. Ama bu ülkede yolsuzluk yapmak, baskı
yapmak, bir nevi cezasızlık, hoş görülme ortamı oldu.
Birçok kurumda -kötü muamele- baskı geliştiğinde, bu
baskıyı yapanlara hiçbir şey yapılmıyor ama
diğerleriyle ilgili birçok kötü uygulama geliştirilebiliyor.
Az önce Sayın
İçişleri Bakan Yardımcısı buradaydı. Batmanda,
Vanda Olağanüstü olağanüstü hâl. diyoruz, darbeden bugüne kadar
hiçbir zaman bir basın açıklamasına izin verilmiyor. Gerekçesi
ne? Olağanüstü hâl koşulları. Valilere, kaymakamlara bunu
verdiniz; kes kopyala, sayı numarası vermiyorlar, sayı
numarası; kes-kopyala, uzatıyorlar. Siz, bir ülkede insanların
basın açıklaması yapmasını, gösteri
yapmasını, hele hele anayasal hakkı olan protestoyu
engellerseniz, o zaman işte, korkudan söz edilir, o zaman yolsuzluğun
arttığından söz edilir, o zaman otoritenin giderek
arttığından ve otoriteyle beraber baskının geliştiğinden,
arttığından söz edilir.
Peki, ne oluyor arkadaşlar
bu söylediğim ille beraber? İşsizlik artıyor. Peki, nerede
artıyor? Ya, Türkiye İstatistik Kurumu; az önce TÜİKle ilgili
konuştuk. Batman, Mardin, Siirt, Şırnak işsizliğin en
fazla olduğu iller. Peki, istihdamın en az olduğu iller neresi?
Tekrar; Batman, Siirt, Mardin, Şırnak. Ya, siz bunları
konuşmadan, çeki ödeyemeyen, çeki veremeyen, ekonomik zinciri
geliştiremeyen
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Devamla)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla)
Bir güven ortamı yaratamazsanız ve her olaya güvenlikçi,
baskıcı, korku ortamıyla yaklaşırsanız siz hiçbir
zaman öngöremezsiniz. O zaman da Öngörümüz böyle. dediğinizde sizin
öngörünüz tekrar sermayeden yana olmuş oluyor. Gelin, bundan vazgeçin. Bir
ülkede barış, huzur, demokratikleşme, sivil toplum örgütlerinin
katılımı, demokratik kitle örgütlerinin katılımı
olduğunda
Tercih ederken gerçekten bunları beraberinde düşünüp
ve işsizliğe, yoksulluğa karşı yolsuzluğu
engelleyerek demokratik gelişmeyi yaparsanız ülkede hepimiz de refaha
erişiriz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
17nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
17nci madde
kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
02.42
ON
BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 03.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci Birleşiminin On
Birinci Oturumunu açıyorum.
277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
18inci madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesinin kanun teklifi
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Abdullah
Koç Murat
Sarısaç Nuran
İmir
Ağrı Van Şırnak
Mahmut
Celadet Gaydalı Ali
Kenanoğlu
Bitlis İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KILIÇ (Bursa) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç.
Buyurunuz Sayın Koç.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, bu torba
yasa teklifiyle birden fazla Anayasa maddesinin, Anayasa hükmünün ihlal
edildiğine dair birçok emare var.
Şimdi, Anayasanın
90ıncı maddesi uyarınca, yürürlüğe giren bir kanunun
uluslararası bir anlaşmaya aykırı olması hâlinde
öncelikle bu anlaşmanın iç hukukun üstünde olabileceğine
ilişkin bir hüküm söz konusu. Bu torba yasada birden fazla Anayasa
hükmünün ihlal edildiği, aynı zamanda Anayasa'nın
90ıncı maddesine de aykırılık teşkil ettiği
bilinen bir gerçek. Esasen, olağanüstü hâl rejimi ve bu rejimin
uzatılmasına ilişkin olan mesele Terörle Mücadele
Yasasında mevcut olan hükümlerdir ve Terörle Mücadele Yasası'nın,
aslında, uygulama alanıyla alakalı bir durumdur.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye toplumu, Türkiye halkları bu Terörle Mücadele Yasasından
gerçek anlamda, çok ciddi şekilde zarar gören bir toplum. Sistemi
eleştiren, hoşuna gitmeyen ve resmî ideolojinin eleştirisini yapan
herkesin Terörle Mücadele Yasasının kapsamının içerisine
girdiğini hepimiz bilmekteyiz. Bir siyasi düşüncenin, bir gösterinin,
bir sendikal çalışmanın her zaman Terörle Mücadele
Yasasının kapsamı içerisine girdiğini çok ciddi örneklerle
yaşamış bulunmaktayız.
Ülke, siyasi mahpuslar yönünden
ve siyasi operasyonlar yönünden dünya sıralamasında yer alan bir ülke
hâline gelmiş durumda. Gazeteciler, yazarlar, avukatlar, siyasetçiler,
sendikacılar, aktivistler ve siyasi düşüncesini belirten herkes bu
Terörle Mücadele Yasası kapsamına giriyor ve maalesef, rehin
alınıyorlar. Türkiyede, siyasi düşünceleri nedeniyle, siyasi
çalışmaları nedeniyle on binlerce kişinin cezaevinde
yaşadığı ve maalesef, cezaevine konulduğu bir ülke
gerçeği olduğunu hepimiz biliyoruz. İşte, tam da bu noktada
OHAL Yasasının uzatılması, OHAL Yasasının
yıllarca, üç yıllık, beş yıllık bir
uygulamasının yanında bir üç yıl daha uzatılmaya
çalışılması Terörle Mücadele Yasasının
kapsamının da bu şekilde uzatılması anlamına
gelecektir. Bu yönüyle, bu OHAL Yasasının uzatılması masum
bir durum değildir; esasında, çok ciddi bir şekilde
işlenmiş ve aynı zamanda bir kuyumcu mantığıyla
çok ince bir işçiliği de içermektedir. Bu torba yasa aynı
zamanda Anayasanın 10uncu maddesindeki eşitlik ilkesini de ihlal
etmektedir. Neden eşitlik ilkesini ihlal ediyor? Çünkü Terörle Mücadele
Yasası kapsamında olan bütün insanlar bu kapsamda yer alıyor ve
OHAL Yasasının uygulamasının kapsamına giriyor. Onun
dışında kalan diğer bütün yasalar bu kapsam
dışında kalıyor.
Yine, Anayasanın
19uncu maddesinde düzenlenen Kişi hürriyeti ve güvenliği ilkesi bu
maddeyle ihlal ediliyor, bu uzatma maddesiyle ihlal ediliyor. Anayasanın
38inci maddesi, mülkiyet hakkının ihlalini ve çalışma
hürriyetini düzenleyen maddeler de bu şekilde ihlal ediliyor. Peki,
ihraçlar ne şekilde bu kapsam içerisine giriyor? Değerli
arkadaşlar, çalışma hakkının ihlali de bu
kapsamın içerisinde yer alıyor.
OHAL uygulamasının
uzatılmasının sadece bir süreden ibaret
olmadığını burada belirtmek istiyoruz. Özellikle kamuda
çalışan kişilerin tazminat hakları, varlıklarına
çökme meselesi
Kamudan çıkarmayla, yine bir kıyım
uygulamasıyla karşı karşıya kalacağımız
gerçeği var.
Beş yıldır
binlerce insan mağdur edildi. Ünlü Ağaç kabuğu yesinler. sözü
hâlâ kulaklarımızdadır. OHAL yok, yasaları yürürlükte ve bu
yasalar Anayasanın çeşitli ilkelerini çiğneyecek tarzda devam
edecek ve devam etmesi çok ciddi bir olaya neden olacaktır.
Anayasanın önemli bir
kısmını teşkil eden temel hak ve hürriyetleri de gerçek
anlamda zedeleyecek olan bir kanuni düzenlemeyle karşı
karşıyayız. Ülke normalleşemeyecek değerli
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Koç.
ABDULLAH KOÇ (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, elli
yıldır maalesef ülkenin içinde bulunduğu bu olağanüstü
sistem, olağanüstü rejim devam ediyor ve devam edecek bu şekildeki bu
yasa uygulamasıyla birlikte. Birden fazla neslin böyle bir uygulamayla
karşı karşıya kaldığını hepimiz çok iyi
biliyoruz. Bakın, 15 yaşındaki bir insan, 20 yaşındaki
bir genç, 30 yaşındaki bir kişi, 40 yaşındaki bir
kişi yaşamında bu ülkede hiçbir şekilde normali görmedi ve
sürekli OHAL yasalarının, devlet güvenlik mahkemelerinin, özel
mahkemelerin ve Terörle Mücadele Yasasının hüküm sürdüğü bir
ülkede yaşadı. Yani bu ülkede elli yıldır hiçbir zaman
normali göremedik ve görmemiştir bu insanlar değerli arkadaşlar.
Peki, sizce normalleşme olacak mı bu mevcut olan AKP ve MHP
Hükûmetiyle? Asla olmayacak.
Dolayısıyla bu
kanun maddesinin Anayasaya aykırı olması nedeniyle derhâl geri
çekilmesi gerektiğini söylüyor, teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 18inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 18 6361
sayılı Kanunun 50/A maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
50/A (1) Likidite düzeyinin
sürdürülememesi veya sürdürülemeyeceğinin anlaşılması,
likidite hesaplamasının güvenilir şekilde
gerçekleştirilememesi veya kasıtlı olarak likiditenin
yanlış hesaplanması veya 15 inci madde kapsamında Kurumca alınması
istenen tedbirlerin verilen süre içerisinde alınmaması ya da bu
tedbirler kısmen veya tamamen alınmış olmasına
rağmen mali bünyenin güçlendirilmesine imkân
bulunmadığının veya bu tedbirler alınmış
olsa dahi mali bünyenin güçlendirilemeyeceğinin tespit edilmesi hâlinde
Kurul, en az beş üyesinin aynı yöndeki oyuyla şirketin faaliyet
iznini kaldırmaya ve tasfiyesine karar vermeye yetkilidir. Bu madde
kapsamında tasfiyesine karar verilen şirketlerde müşterilerin
sözleşmelerde yer alan finansman kullanma hakları uygulanmaz. Tasfiye
kararı Resmî Gazete'de yayımlanır. Yayım tarihi, ilgililer
bakımından tebliğ tarihi olarak kabul edilir.
(2) Kurul tarafından
tasfiyesine karar verilen şirketler, Kurul tarafından atanacak en az
üç kişilik tasfiye komisyonu tarafından genel hükümlere göre tasfiye
edilir. Tasfiye komisyonu üyeleri, Kurum ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
tarafından bildirilecek üyelerden oluşur. Tasfiye komisyonu üyeleri
ile bu kişiler tarafından temsil yetkisini haiz olmak üzere
görevlendirilenlere, atandıkları veya görev yaptıkları
şirketlerin doğmuş ya da doğacak kamu borçları ile
Sosyal Güvenlik Kurumu borçlarının ve her türlü işçi
alacakları ile söz konusu şirketlerin tabi olduğu ilgili
diğer mevzuattan kaynaklanan borçlarının ödenmemiş olması
nedeniyle şahsi, cezai ve mali sorumluluk yüklenemez. Tasfiye komisyonu
üyelerinin ücret dâhil diğer hak ve yükümlülükleri Kurul tarafından
belirlenir.
(3) Tasfiyesine karar verilen
şirketin aldığı tescile tabi tüm kararlar, tasfiye
komisyonunun talebi üzerine noter onayı şartı
aranmaksızın ticaret sicil müdürlüklerince harca ve hizmet bedeline
tabi olmaksızın tescil ve ilan edilir. Şirketin genel kurulunun
yetkileri, 6102 sayılı Kanun hükümlerine tabi olmaksızın
tasfiye komisyonu tarafından kullanılır. Bu şirketle ilgili
olarak tasfiye komisyonu tarafından açılan dava, istinaf, temyiz ve
takip gibi yargı süreçleri harçtan muaftır. Şirketin tasfiye
işlemlerini yürütmek üzere görevlendirilen tasfiye komisyonu, adlî işlemler
veya davalar bakımından taraf ehliyetine sahiptir.
(4) Faaliyet izni
kaldırılarak tasfiyesine karar verilen şirketler hakkında
5411 sayılı Kanunun 109 uncu, 110 uncu, 133 üncü, 134 üncü, 137 nci,
138 inci, 140 ıncı, 141 inci ve 142 nci madde hükümleri kıyasen uygulanır,
bu maddelerde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu için öngörülen yetki ve
görevler, ikinci fıkra kapsamında düzenlenen tasfiye komisyonu
tarafından yerine getirilir.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Bedri
Yaşar
Adana Aksaray Samsun
Dursun
Ataş Erhan
Usta Muhammet
Naci Cinisli
Kayseri Samsun Erzurum
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KILIÇ (Bursa) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta.
Buyurunuz Sayın Usta.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlarım.
Şimdi, bu madde, 18inci
madde kanun teklifine Komisyonda eklendi. Tasarruf finansman şirketlerinin
tasfiyesine karar verilmesi durumunda normalde bir tasfiye komisyonu
oluşturulması gerekiyor kanuna göre ancak burada yapılan
düzenlemeyle tasfiye komisyonu yerine TMSF kayyum gibi olacak veya TMSFye
aktarılacak ve TMSF tarafından tasfiye edilmesine ilişkin bir hüküm.
Aslında böyle bakıldığında hani normal gibi
görünebilir çünkü nihayetinde TMSF de bu tür işleri yapan bir kurum ancak
tabii, burada 20nci maddeyle birlikte değerlendirdiğimizde, 20nci
maddede de biliyorsunuz, OHAL uygulamasının yani TMSFnin şirketlere
kayyum olarak atanması uygulamasının üç yıl
uzatılması hükmü de var, o da geliyor.
Şimdi, tabii, buna niye
ihtiyaç duyulduğu konusunda aslında Komisyonda bir açıklama
yapılabilmiş değil maalesef. Bu ihtiyacın nereden
kaynaklandığına veya nasıl bir faydası
olacağına ilişkin herhangi bir açıklama
yapılamadı. Şimdi, üç yıl daha OHAL
uygulamalarının uzatılmasıyla birlikte
düşündüğümüzde, şu anda bile binin üzerinde şirket TMSF
bünyesinde yani TMSF tarafından yönetiliyor, kayyum olarak yönetiliyor.
Şimdi, bakıyorsunuz, yani 1 kişinin 15-20 tane hatta daha fazla
şirkette aynı anda yönetici olduğunu görüyorsunuz. Yani tabii,
burada amacın yönetmek olmadığı apaçık ortada hatta
amaç yönetmemek. Buraya yönetici olarak atanan kişilerin yani aynı
anda 15 tane, 20 tane şirkette olan kişinin bu şirketlerin
bilgilerine, bilançolarına, kâr zarar durumlarına hâkim olması
diye bir şey olamaz. Dolayısıyla yönetici olaya hâkim
olmayınca alt tarafta kötü niyetli olan birilerine ciddi bir şekilde
alan açılıyor. Benim endişem odur ki böyle bir şey
yapılmaya çalışılıyor yoksa başka türlü bunu
akılla izah etmek mümkün değil.
Şimdi, biz Komisyonda
sorduk: TMSF bu yöneteceği şirketlere atadığı
yöneticileri nasıl belirliyor? Yani kriterleriniz nelerdir, bir havuz mu
var? Öyle ya, yani bunların belirlenmesi önemli bir mesele. Bunlara
ilişkin herhangi bir kritere, nasıl belirlendiğine, nasıl
edildiğine, hiçbir şekilde bize ona ilişkin bir bilgi verilmedi.
Peki, TMSFye devredilen şirketlerin bugüne kadar
Üç dört
yıldır TMSF tarafından yönetilen bu, terör bağlamında
el konulup TMSF tarafından yönetilen- şirketler var. Bunların
bilanço durumu nedir? Kâr zarar durumu nedir? Yani bu şirketler iyiye mi
gitmiş, kötüye mi gitmiş, bunlara ilişkin herhangi bir bilgi var
mı? diye sorduk, hiçbir bilgi verilmedi Komisyona değerli
arkadaşlar. Dolayısıyla zaten 5018 sayılı Kanunun
normal şartlarda neyi getiriyor 14üncü maddesi? Bir kanuni düzenlemede,
bir kanun teklifinin etki analizi içermesi gerekiyor. Şimdi, bu kadar
önemli bir husus var önümüzde yani milyarlarca dolarlık şirketler
burada, bugüne kadar -öyle ya, üç yıllık bir uygulamamız var- bu
üç yıl içerisinde bu şirketlerin durumu ne olmuş, iyiye mi
gitmiş kötüye mi gitmiş, bunlarla ilgili bir bilgi
olmadığı gibi bundan sonra ne olacağına ilişkin
de hiçbir bilgi Komisyonda paylaşılmış değil. Tabii,
bu da işi biraz daha karanlık bir noktaya doğru götürüyor.
TMSFnin performansına ilişkin olarak kimsenin bir bilgisi yok.
Şimdi, tabii, nasıl
bir riskle karşı karşıyayız ülke olarak? Tamam, teröre
bulaşan herkesin malına da el konulsun, hürriyetine de el konulsun
ama tabii, bunların adil yargılayan mahkemeler eliyle olması
gerekir. Orası ayrı bir husus; o mahkemeler ne kadar adil, ne kadar
bağımsız hareket edebiliyor, ayrı bir husus. Ancak,
şimdi burada siz bu şirketlere el koyup işte TMSFye
verdiğinizde, TMSFdekiler de bunun içini boşalttıklarında,
yarın bir gün uluslararası mahkemelerde bunların hepsi Türk
milletine tazminat olarak geri dönecek arkadaşlar. Yani Türkiye böyle
ciddi bir riskle karşı karşıya fakat ben bugün için
yöneticilerin bunun farkında olduğunu zannetmiyorum veya
farkındalarsa da bunu umursamıyorlar. Bugün herkes bu TMSF üzerine,
TMSFdeki şirketlerin içini boşaltmakla meşgul gibi geliyor bize
çünkü hiçbir şekilde şeffaflık yok, hiçbir şekilde bilgi
paylaşılmıyor. Yani kamuoyuna hiçbir aydınlatma
yapılmadan bunların yapılması insanı ciddi ölçüde
endişelendiriyor. Tabii, bir yandan da iş dünyası kayyum atama tehdidiyle
karşı karşıya yani meselenin FETÖyle mücadele meselesi olmaktan
çıktığı çok net bir şekilde ortada.
Diğer bir husus da
şu: Şimdi, tabii, normal mahkeme kayyum atanması kararı
verse ve kendisinin belirleyeceği bir kayyum atanmış olsa
-Hâkimler, savcılar da risklerle karşı karşıya,
şimdi- atadıkları kayyum şirketi yönetecek mi, yönetmeyecek
mi? Ama şimdi iş TMSF bünyesine otomatik geçince onların da
kayyum olarak atama hükmü vermesi kolaylaşıyor. Bu da işin
diğer bir boyutu. Bunu bu kadar kolaylaştırmamak lazım.
Teröre bulaşanlara evet ama teröre bulaşmayıp bir başka
şekilde, mülkiyet hukukunu zedeleyecek şekilde, mülkiyet hakkına
tecavüz içerecek şekilde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ERHAN USTA (Devamla)
Teşekkür ederim.
hususlarla karşı
karşıya kalmamak gerekir diye düşünüyorum. Bunun ağır
bir bedelini biz zaten ödüyoruz, fakirleşme olarak Türk milleti bunu
ödüyor.
Şimdi, dikkati çeken
diğer bir husus şu, benim doğrusu bu maddeye
çalışırken dikkatimi çekti: Biliyorsunuz, BDDK ve TMSF iki
kardeş kuruluş. Bunlar arasında TMSF daha önce BDDKnin
bünyesindeydi. Bunlar birbirlerinden ayrılmaz iki parça. Şimdi,
bakıyorsunuz, BDDK Hazine ve Maliye Bakanlığıyla
ilişkili bir kuruluş ama TMSF Cumhurbaşkanlığına
bağlı. Aklıma ne geldi? Aklıma TOKİ geldi. 2011
yılında Başbakanlığa bağlı
kuruşları azaltacağız." diye birtakım
düzenlemeler yapıldı. Devlet Planlama Teşkilatı gibi
Başbakanlığa doğrudan danışmanlık hizmeti
veren bir kurumu dahi Başbakanlık bünyesinden ayırıp
bakanlık hâline getirdiler. Öteden beri, kuruluşundan itibaren
Başbakanlığa bağlı kuruluşlar, hepsi
ayrıldı, başka kurumlara gönderildi, TOKİ
Başbakanlıkta kaldı ve TOKİ uzun süre Sayın Başbakan
tarafından yönetildi. Şimdi aynı şey TMSFde
yapılıyor. Bilmiyorum, bu size bir şey
çağrıştırıyor mu, aklınıza bir şey
getiriyor mu? Buna bir bakmak lazım. Böyle birtakım şeylerin
olduğu, böyle nemalanacak şeylerin olduğu yerlerde ya Sayın
Cumhurbaşkanı kimseye güvenmiyor, kendisi bizzat tutuyor veya burada
başka bir şey var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) Çok
affedersiniz
BAŞKAN
Tamamlayınız efendim.
ERHAN USTA (Devamla) Çok
teşekkür ederim Başkanım. Kusura bakmayın.
Yani dolayısıyla
Türkiye'nin artık normalleşmesi lazım. Normal şartlarda bizim
hukuk sistemimiz, bizim kanunlarımız terörle mücadelede bir alan
tanımaktadır. Kayyum atanacaksa yine mahkeme kararıyla kayyum
atanabilir; Türkiye'yi artık normalleştirmek gerekir diye
değerlendirmemi sizlere iletmek istiyorum.
Saygıyla
selamlıyorum.
Çok teşekkür ederim.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım...
IV.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, yoklama talebimiz var efendim.
BAŞKAN Yoklama talebi
var.
Sayın Özel, Sayın
Sümer, Sayın Şeker, Sayın Hamzaçebi, Sayın Girgin,
Sayın Şahin, Sayın Polat, Sayın Tutdere, Sayın
Sarıaslan, Sayın Kılınç, Sayın Arık, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Demirtaş, Sayın Emre, Sayın
Hakverdi, Sayın Kasap, Sayın Sındır, Sayın
Baltacı, Sayın İslam, Sayın Kaboğlu, Sayın
Kuşoğlu.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45 Milletvekilinin Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
18inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 18 21/11/2012 tarihli
ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf
Finansman Şirketleri Kanununun 50/A maddesinin ikinci ve dördüncü
fıkraları aşağıdaki şekilde ve üçüncü
fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan tasfiye komisyonu
ifadesi "Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu" şeklinde
değiştirilmiştir.
"(2) Kurul
tarafından tasfiyesine karar verilen şirketler, Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu tarafından atanacak en az üç kişilik
tasfiye komisyonu tarafından tasfiye edilir. Tasfiye komisyonu üyeleri ile
bu kişiler tarafından temsil yetkisini haiz olmak üzere
görevlendirilenler 5411 sayılı Kanunun 127 nci maddesine
tabidir."
"(4) Faaliyet izni
kaldırılarak tasfiyesine karar verilen şirketler hakkında
5411 sayılı Kanunun 106 ncı maddesinin ikinci, yedinci,
dokuzuncu ve onuncu fıkraları, 108 inci, 109 uncu, 110 uncu, 132 nci,
133 üncü, 134 üncü, 137 nci, 138 inci, 140 ıncı, 141 inci ve 142 nci
madde hükümleri kıyasen uygulanır. Faaliyet izni
kaldırılarak tasfiyesine karar verilen tasarruf finansman
şirketlerinin varlıklarının yükümlüklerini
karşılamadığının tespiti halinde Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu kararına istinaden tasfiye komisyonu
mahkemeden, bu şirketlerin iflasını talep edebilir.
Hakkında iflas kararı verilen tasarruf finansman şirketinin
iflas tasfiyesinde 5411 sayılı Kanunun 106 ncı maddesi
kıyasen uygulanır. Hazine ve Maliye Bakanlığı ve
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu, bu maddede düzenlenen tasfiyeye
ilişkin usul ve esasları müştereken belirlemeye
yetkilidir."
Mehmet
Bekaroğlu İlhami
Özcan Aygun Cavit
Arı
İstanbul Tekirdağ Antalya
Kamil
Okyay Sındır Alpay
Antmen Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İzmir Mersin İstanbul
Bülent
Kuşoğlu
Ankara
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KILIÇ (Bursa) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen, Ankara Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu.
Buyurunuz Sayın
Kuşoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU
(Ankara) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Saat sabahın dördüne
geliyor. Bu saatte neden buradayız, onun gerekçesini tam olarak bilmiyorum
-herhâlde bilen de yoktur- şimdiye kadar neden çalışmadık,
neden bu konuları halletmedik, onun gerekçesini bilemiyorum ama maddeyle
ilgili görüşlerimi açıklamaya çalışacağım.
Biliyorsunuz, biraz önce de
Sayın Erhan Ustanın anlattığı gibi, TMSFyle ilgili
bir düzenleme yapıyoruz. Kanuni düzenlemeler yaparken ilgili
kurumları da masaya yatırırız biliyorsunuz, denetim de
yaparız. Şimdi, TMSF ilginç bir kurum. Konuyu izah edebilmek için
şöyle sorayım: 783 şirketin bir bünyede idare edilmesi normal
midir? 783 şirketin bir bünye içerisinde idare edilmesi normal midir?
Birbirinden farklı konularda faaliyet gösteren 783 şirketin bir bünye
içerisinde idare edilmesi hâlinde başarılı olunabilir mi?
Devlet bakkallık
yapamaz. dendikten sonra 61 milyar dolarlık bir özelleştirme
yapıyorsunuz, bütün firmaları, devletin elindeki şirketleri
satıyorsunuz, ondan sonra, vatandaşın elinde bulunan
şirketlerden binin üzerinde olanına el koyuyorsunuz; şu anda
783ü bünyede, bunlarla -tırnak içerisinde söylüyorum- bakkallık
yapmaya devam ediyorsunuz, bu normal midir?
Şöyle sorayım bir
de: Şimdi, sizinle ilgili, bizimle ilgili, kim olursa olsun, bir ihbarda
bulunulsa Terör örgütü üyesidir. dense, içeri atılsanız,
firmalarınıza da el konsa mahkeme kararı olmadan, daha sonra
suçsuzluğunuzu kanıtlasanız, dışarı
çıksanız, firmalarınızı hemen almaya çalışsanız
bulamayacaksınız. TMSF bünyesinde 420 firma mahkeme kararıyla
suçsuz bulunmuş ama el konulmuş, kayyum atanmış,
faaliyetleri farklı şekillerde devam etmiş bu firmalar daha
sonra normal faaliyetlerine devam edebilirler mi? Mümkün müdür? Biraz önce
söylediğim gibi TMSF bünyesinde bulunan 783 firmanın ilgili
bilgilerini maalesef alamadık. Ne kadar kârlılar bunlar,
kârlılık oranları nedir? Ciroları artıyor, enflasyon
dolayısıyla ciroda bir artış söz konusu ama
kârlılıklarıyla ilgili yıllara göre bir analiz yapmak
mümkün olmadı ama bildiğimiz kadarıyla 2019 ile 2020
arasında kârlılıklarında bir düşüş var
bunların. Çok önemli bir konu ancak bilemediğimiz çok konu var. Bir
kişi kaç firmada kayyum, kaç tane yönetim kurulu üyesi var bunlarda, bir
kişi kaç firmada yönetim kurulu üyeliği yapıyor? Bunlarla ilgili
bilgiler yok. Yani, kanun çıkarıyoruz, ilgili kurumu masaya
yatırıyoruz, kamu kuruluşunun bilgilerini öğrenmeye
çalışıyoruz ama Plan ve Bütçe Komisyonuna -maalesef ilgili TMSF
Başkanlığı İstanbulda, Ankarada temsilcilik gibi bir
durumu söz konusu- İstanbuldan Başkan ve Başkan
Yardımcıları gelip de Komisyona bilgi dâhi vermediler; sadece
buradaki temsilcilik geldi, bazı bilgiler verdi, dolayısıyla da
bilmemiz gereken birçok konuyu öğrenememiş olduk. Şimdi, böyle
bir durumda ne olduğunu bilmediğimiz, ne kadar
başarılı olduğunu bilmediğimiz bir kurum TMSF ve biz,
bununla ilgili olarak şimdiye kadar yaptığı üç
yıllık faaliyetin sonuçlarını bilmiyoruz, bir daha, üç
yıl veya bir yıl tekrar bu çalışmasını
uzatıyoruz, ne yaptığını bilmediğimiz hâlde
uzatıyoruz; doğru mudur değerli arkadaşlarım bu? Tabii
ki değildir. Yetkililer Komisyon görüşmelerinde yoktu,
açıklamalar yetersiz kaldı, anlamsız kaldı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
BÜLENT KUŞOĞLU
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım, hemen
tamamlıyorum.
Mevcut firmaların ne
yaptığı, nasıl çalıştığıyla ilgili
yeterli bilgiler verilemedi ancak şimdi tekrar önümüze geliyor, TMSF
bünyesinde bu kayyumluk görevinin bir üç yıl daha devam etmesi isteniyor.
Bu şekilde doğru değildir değerli arkadaşlar.
Geçmişteki TMSF faaliyetlerinin, kayyumluk faaliyetlerinin ne kadar
doğru olduğunu, ne kadar başarılı olduğunu
bilmeden bunu devam ettirmemiz, böyle bir izin vermemiz bana göre doğru
değildir; sizlerin de aynı takdiri yapmanızı diliyorum.
Ayrıca bunun Anayasaya da aykırı tarafları var, onu da
Komisyonumuzda mümkün olduğunca anlattık, Kaboğlu Hocam da
burada anlatmaya çalışmıştı.
Çok teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
18inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
18inci madde
kabul edilmiştir.
19uncu madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 19uncu maddesinin kanun teklifi
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat
Sarısaç Ali
Kenanoğlu Nuran
İmir
Van İstanbul Şırnak
Abdullah
Koç Mahmut
Celadet Gaydalı
Ağrı Bitlis
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KILIÇ (Bursa) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu.
Buyurunuz Sayın
Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, sayın vekiller; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bu madde tütünle ilgili çok
tartışılan bir madde. Yani bildiğiniz gibi şu anda,
Adıyaman başta olmak üzere, bölge illerinde çok yoğun bir protesto
var; yollar kesilmiş, yollar kapatılıyor, tütün üreticilerinin
her biri protesto içerisinde, feryat figan vaziyette ve tepkilerini de
Tırşikçi kapitalistlere hayır! diyerek tüm Türkiyeye ve
kamuoyuna duyurmaya çalışıyorlar.
Şimdi, ne oldu? Geçen
sene bir yasa çıktı ve artık tütün üreticilerinin yetki belgesi
almadan herhangi bir satış yapamayacağına, herhangi bir
ticaret yapamayacağına, yaptıkları takdirde kaçakçı
konumuna düşeceklerine yönelik bir yasa çıktı ve 1 Temmuz 2021den
itibaren de yürürlüğe girdi yasa. Böylelikle, üç yıldan altı
yıla kadar hapis cezasıyla karşı karşıya kalan
bir tütün üreticisi var.
Şimdi, bu düzenleme niye
yapılıyor? Baktığınız zaman, aslında,
2008de sigara fabrikalarının kapatılmasıyla birlikte Türkiye'de
tütün piyasasının yüzde 90ı uluslararası şirketlerin
eline geçmiş durumda. Genel piyasanın akışına
baktığınız zaman geride kalan sarmalık tütün
dediğimiz tütünün çok az sayıdaki üreticisi, az sayıda tütün
üreticisi kalmış. Bu insanlar da ürettikleri tütünleri kendileri
piyasaya sürerek geçimlerini sağlıyorlar. Bu sarmalık tütünün
Bu vergiler öyle bir arttı ki tütün üzerindeki ve sigara üzerindeki
vergiler öyle bir arttı ki artık insanlar çoğunlukla bu sarmalık
tütünü tüketmeye başladılar.
Şimdi, bu vergilere
baktığımız zaman 2020 yılı itibarıyla sigara
üzerinden alınan vergi oranı yüzde 81e çıkmış
durumda, yani 20 dal sigaranın 16sı vergi, böyle bir pozisyon var.
Şimdi yüzde 81 oranındaki vergi nedeniyle -hani içki ve sigaraya
yoğun bir vergi artışı yapılıyor ya- buradan
kaynaklı olarak da vatandaş başka türlü çözüm aramaya
başlıyor ve sarmalık tütün tüketmeye başlıyor ve
sarmalık tütün tüketiminde ciddi oranda bir artış sergileniyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre 2020
yılında sarmalık tütün satışı 2.400 tona
ulaşıyor yani 2019a göre 2,5 kat artış sağlıyor.
Bunun sebebi de -işte anlattığım- yani vergiyi bu kadar çok
artırırsanız piyasanın dengesini bozarsınız ve
buradan kaynaklı olarak da insanlar başka türlü çözüm bulmaya
çalışırlar.
Şimdi, bu büyük
tekellerin yani büyük sermaye şirketlerinin baskısıyla da tekrar
bu alan kapatılmaya, cezalandırılmaya ya da vergi getirilmeye ya
da satışını engelleyecek birtakım tedbirler alınmaya
çalışılıyor. Şimdi, tüketici şunu demiyor: Biz
hiçbir şekilde vergilendirilmeyelim, tamamen serbest bir şekilde bu
işi yapalım. falan dediği yok. Ancak, önerildiği
şekilde, kooperatifleşme üzerinden yapılı bir
kurumsallaşmaya ve kooperatifleşmeye zorlamak, buradaki tütün
ticaretinde tekelleştirme olacak. Tıpkı çayda,
fındıkta ve benzeri ürünlerde olduğu gibi tekeller ya da belli
şirketler gelecek Ben ürününüzü şu fiyattan alıyorum. diyecek.
Ama o fiyata üretebiliyor mu, maliyetini karşılayabiliyor mu? Üretici
bütün bunlara bakılmaksızın böyle bir zorlamayla karşı
karşıya kalacak ve üretici şunu söylüyor: Bu takdirde benim
zaten kazancımla yani üretirken ki maliyetimi karşılama
şansım olmayacak. Buradan kaynaklı olarak da bu öneriyi kabul
etmiyorlar ve şu anda çok ciddi bir karşı duruş söz konusu.
Şimdi, iktidar ne
yapıyor, Hükûmet ne yapıyor? Bu maddeyle bunun süresini altı ay
daha uzatıyor. Çözüm bu mu yani altı ay daha
uzattığınız zaman ne olacak? Yani tekrar
zorlayacaksınız Kooperatif kurun, bu sistemi bizim istediğimiz
şekilde yürütün. olacak. Ancak çözüm bu değil, tabii ki mutlaka
kontrol altına alınmalı, mutlaka bir vergi sistemi
oluşturulmalı; buna yönelik zaten üreticinin de herhangi bir
itirazı yok en azından bizim görüştüğümüz, ben de gittim
Adıyamana, oradaki üreticilerle görüştüğümüzde buna yönelik bir
itirazları yok- ancak bunun yolu, yöntemi konusunda birlikte bir çözüm
üretilmesi gerekiyor.
Yani biz oturup buradan bir
yasa çıkarıyoruz ama bu yasa insanların hayatını ne
kadar etkiliyor bunun hiç farkında olmayabiliyoruz bazen.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ALİ KENANOĞLU
(Devamla) İşte burada, şu anda -işte saat dörde yirmi
var- birçoğumuz istiyoruz hemen patır patır yasalar geçsin, bir
an önce kanunlaşsın ve biz de evimize gidelim. Ama çıkarttığımız
bu kanunların insanların yaşamlarını, bütün
hayatını ve çoluğunun çocuğunun bütün geleceğini
etkilediğini düşünmüyoruz, hiç onu hesap etmiyorsunuz ve buradan
kaynaklı olarak da Bu yasaları nasıl düzeltirizin derdine
düşüyorsunuz. Böyle palyatif çözümlerle, işte erteleyerek, altı
ay daha öteleyerek bu sorunları çözemezsiniz. Buna kalıcı çözüm
üretmek, en azından bu altı aylık süre içerisinde
kalıcı çözüm üretmek açısından bir fırsat olarak
değerlendirmek gerekiyor. Bu şekilde öneriyle tütüncünün sorununu
çözmeniz imkânsızdır.
Teşekkürler. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 19- 28/11/2017 tarihli
ve 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun
123 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
MADDE 123- (1) Bu Kanunun;
a) 1 inci, 3 üncü ve 82 nci
maddeleri yayımlandığı ayın son günü,
b) 7 nci, 9 uncu, 10 uncu, 16
ncı, 17 nci, 18 inci, 22 nci, 23 üncü, 24 üncü, 25 inci, 26 ncı
maddeleri, 42 nci maddesi ile 3065 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin
(4) numaralı fıkrasının (r) bendinin birinci
paragrafında yapılan değişiklik, 67 nci ve 72 nci
maddeleri, 75 inci maddesi ile 4760 sayılı Kanuna ekli (III)
sayılı listenin (A) cetvelinde yapılan değişiklik, 86
ncı, 88 inci, 89 uncu maddesi ile 5520 sayılı Kanunun 5 inci
maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan Bankalara
borçları, bankalara veya ibarelerine yönelik değişiklik ile
söz konusu kıymetlerin satışından doğan
kazançların %75lik kısmı ibaresine yönelik
değişikliğin parantez içi hükmü, bankaların ibaresinden
sonra eklenen hüküm ve (i) bendinde yapılan değişiklik, 98 inci
maddesi ile 5809 sayılı Kanunun 46 ncı maddesinin ikinci
fıkrasına eklenen cümle ve geçici 2 nci maddesi 1/1/2018 tarihinde,
c) 11 inci, 13 üncü ve 41
inci maddeleri, 42 nci maddesi ile 3065 sayılı Kanunun 17 nci
maddesinin (4) numaralı fıkrasına eklenen (ç) bendi ve 83 üncü
maddesi yayımlandığı ayı izleyen ay başında,
ç) 14 üncü maddesi 1/1/2017
tarihinden itibaren elde edilen gelirlere uygulanmak üzere yayımı
tarihinde,
d) 15 inci maddesi 1/9/2017
tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
e)
(Değişik:18/6/2020-7247/17 md.) 62 nci maddesiyle 4733
sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin dokuzuncu fıkrasından
sonra gelmek üzere eklenen onuncu fıkrası ve 93 üncü maddesiyle 5607
sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin yeniden düzenlenen yirminci
fıkrası, ticari amaçla makaron veya yaprak sigara kâğıdını,
içine kıyılmış tütün, parçalanmış tütün ya da
tütün harici herhangi bir madde doldurulmuş olarak satanlar,
satışa arz edenler, bulunduran ve nakledenler bakımından
1/7/2020 tarihinde, (1)(2)
f) (Ek: 18/6/2020-7247/ 17
md.) 63 üncü maddesiyle 4733 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin
beşinci fıkrasının (h) bendinin yürürlükten
kaldırılmasına ilişkin değişiklik ve 93 üncü
maddesiyle 5607 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin yeniden düzenlenen
yirminci fıkrası, Tarım ve Orman Bakanlığından
yetki belgesi almadan veya bildirimde bulunmadan tütün ticareti yapanlar
bakımından 1/7/2022 tarihinde,
g) 76 ncı maddesi
1/1/2018 tarihinden itibaren tahsil edilen gelirlere uygulanmak üzere aynı
tarihte,
ğ) 97 nci maddesi ve 98
inci maddesi ile 5809 sayılı Kanunun 46 ncı maddesine eklenen
yedinci fıkrası 1/1/2018 tarihinden itibaren elde edilecek net
satışlara uygulanmak üzere anı tarihte,
h) 106 ncı maddesi
1/1/2019 tarihinde,
ı) Diğer hükümleri
yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Dursun
Ataş
Adana Aksaray Kayseri
Bedri
Yaşar Yasin
Öztürk Muhammet
Naci Cinisli
Samsun Denizli Erzurum
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KILIÇ (Bursa) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk.
Buyurunuz Sayın Öztürk.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 19uncu maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Öncelikle sabah şerifleriniz
hayır olsun.
Evet, bu madde tütünle
ilgili. Tütünde Tarım ve Orman Bakanlığından yetki belgesi
almadan ve bildirimde bulunmadan ticaret yapanlara cezayı öngören bir
madde. Lütfetmişsiniz altı ay daha uzatmışsınız
ama önümüzdeki altı ay sonra tekrar bunu getireceğinizden de hiç
şüphemiz yok.
Öncelikle, sizlere
-kısmen bilmeyeniniz çoktur- tütünden bahsetmek istiyorum. Kendi bölgemde
de Kale, Tavas, Beyağaç, Acıpayam, Güney, Bekilli ve Çivrilde tütün
üretimi yapılıyor. Eskiden biliyorsunuz bir TEKEL vardı, TEKELi
kaldırdık onun yerine şu anda 3 tane büyük firma var,
dolayısıyla onlar tekel oldu. Onlar neden tekel oldu? Öncelikle
firmaların kendileri perde arkasında zaten piyasayı, piyasa
şartlarını belirliyorlar; dolayısıyla serbest piyasa
şartları ortadan kalkıyor. Tütüne verilen fiyatı -özellikle
eksperler üzerinden- yeterli görmeyip, birinci sınıftan daha
düşük gösterip çiftçinin zaten satacak başka yeri de
olmadığı için yine de eli mahkûm vermek zorunda olduğu bir
tekelleşme söz konusu.
Geçmiş dönemlerde bizim
bölgemizde tütünün başfiyatını hep bir karton uzun Samsun
fiyatıyla kıyaslarlardı. Bugün bir karton uzun Samsunun
fiyatı belli ama tütünün fiyatı da neredeyse artık onun üçte 1
fiyatına düşmüş durumda. Belki Trakya tarafında, oralarda
duyduğum kadarıyla da bir 70lik rakıya bedel olarak her
yıl hiç değişmeden standart fiyat... Bu bahsettiğim ürünler
arttıkça tütünün fiyatı da ona göre belirlenirdi. Ve eskiden tütün
üreticimiz bir sezonda kaldırdığı ürünle, o sezonda
kaldırdığı ürünle evladının düğünü
yapabilecek kadar da para kazanırdı. Bugün
baktığımızda, maliyetini anca çıkarabilen, eline üç
kuruş para geçebilen, şayet alternatif tütün ektiği yerde
başka bir ürün ekebilecek imkânı olsa başka bir ürün ekmek
ihtiyacını hisseden ama tütün ekilen bölgelerin çoğunda
alternatif ürün de bulunmadığı için ne yazık ki tütün
ekmeye devam etmek zorunda kalan bir çiftçimiz söz konusu.
Özellikle Ege tütünü dünyada
neredeyse bütün sigara ürünlerinde kullanılmak zorunda olan bir tütün
çünkü Ege tütününün harmanı olmasa o mevcut sigaranın yapılma
şansı yok. Yunanistanın Batı Trakya Bölgesinde aynı
tütünden çok nadir var; haricinde, bizim, Türkiyenin tütünü olmasa emin olun
dünyadaki sigaraların hiçbirinin şu andaki içilecek kalitede bulunma
mümkünatı yok. Ama siz ne yaptınız? Tütüncüye hapis
cezasını öngören bir maddeyle kooperatifleşmeye zorluyorsunuz
ama bu insanlar bizim vatandaşımız, bu insanlarımıza
bu zulmü reva görmeyin lütfen, bunu da yapmayın diyorum.
Altı ay sonra tekrar
önümüze getireceğiniz bu maddeyi şimdiden geri çekerseniz iyi olur
der, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 19- 28/11/2017 tarihli
ve 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun
123 üncü maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan "1/7/2021"
ibaresi "1/1/2024" şeklinde değiştirilmiştir.
Cavit
Arı Alpay
Antmen Mehmet
Bekaroğlu
Antalya Mersin İstanbul
Kamil
Okyay Sındır Abdurrahman
Tutdere Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İzmir Adıyaman İstanbul
İlhami
Özcan Aygun
Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KILIÇ (Bursa) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Adıyaman Milletvekili Sayın Abdurrahman Tutdere.
Buyurunuz Sayın Tutdere.
(CHP sıralarından alkışlar)
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Adıyamanda, Malatyada, Diyarbakırda, özellikle 1 Temmuzda, AK
PARTİ iktidarının 2017 tarihinde çıkarmış
olduğu kanunla sarmalık tütün ticaretine getirilen hapis
cezasının yürürlüğe girmesiyle birlikte tütüncüler sesini
duyurmak adına, demokratik haklarını kullanmak adına
alanlara çıktılar, meydanlara çıktılar ve bu hapis
cezasına tepki gösterdiler. Tabii, bu tepkilerden sonra ne oldu? AK
PARTİ, her zamanki gibi zora başvurdu, şiddete başvurdu,
tütüncülere gözaltı yaptı ve tütün üreticilerini tutuklayarak
cezaevine gönderdi.
Değerli milletvekilleri,
tütün üreticileri haklıydı. Adıyaman ve sarmalık tütününün
yetiştirildiği bütün illere baktığımızda şu
gördüğünüz sarmalık tütün insanların ekmeği,
insanların ekmeği; dolayısıyla sizin bu ekmeğe
getirmiş olduğunuz üç yıllık hapis tabii ki insanlarda
ciddi bir infiale sebebiyet verdi ve insanlar kendi ekmeğine sahip
çıkmak adına, onuruna sahip çıkmak adına alanlara
çıktılar, meydanlara çıktılar. Bu insanların
ekmeğine hapis getirmek vicdansızlıktır, hukuksuzluktur.
(CHP sıralarından alkışlar)
Türkiyede bütün siyasetini
millî ve yerli üzerine inşa eden bir AK PARTİ iktidarı, 2017
yılında getirdiği kanunla bu toprakların, bu vatanın
bir parçası olan sarmalık tütün ticaretine üç yıl hapis getirdi.
Bu üç yıllık hapsi ben bir hukukçu olarak, bir Adıyamanlı
olarak kabul etmiyorum ve bu üç yıl hapis cezasının yerli tütün
için Türkiyedeki bir mevzuatta yer almasını anlamak mümkün
değil. Bir an evvel Türkiyedeki bu millî ve yerli tütün üreticisine
getirmiş olduğunuz bu hapis cezasını tamamen ortadan
kaldıracak çalışmaları yapmak zorundasınız, bu
ayıptan bu ülkeyi kurtarın. Bu ayıbı tütüne ve tütüncüye
siz yaşattınız.
Değerli arkadaşlar,
Komisyon görüşmelerinde özellikle Komisyondaki AK PARTİ
milletvekilleri şunu söyledi: 2017de biz sarmalık tütün için
kooperatifler yolunu açtık, vergide indirim yaptık,
dolayısıyla artık bu saatten sonra tütün ticaretinde hapis
olması normaldir. dediler ve bu üç yıllık hapsi savundular.
Değerli arkadaşlar,
siz bu vergi indirimini, siz bu tesisleşmedeki yapmış
olduğunuz düzenlemeleri sadece yerli tütün üreticileri için
yapmadınız ki. Sarmalık tütünle ilgili şu anda Türkiyede,
değerli milletvekilleri, tamı tamına 18 tane uluslararası
şirket yetki almış, Bakanlıktan bu yetkiyi alarak
çalışmalarına başlamış. Bakınız,
bunların arasında Philip Morris, JT, British Amerikan başta
olmak üzere uluslararası şirketler bu vergi indiriminden faydalanmak
için hemen harekete geçtiler, piyasayı ele geçirdiler. Zaten Türkiyedeki
sarmalık tütün piyasası da sigara piyasası da -tütün
piyasası- kimin elinde? Bu uluslararası tekellerin elinde. Sizin
getirmiş olduğunuz, üreticiye dayattığınız çözüm,
çözüm değildir. Sarmalık tütüne ilişkin çıkarmış
olduğunuz kooperatifler yönetmeliği ölü doğdu.
Değerli arkadaşlar,
bakınız, size bir fotoğraf göstereceğim. Bakınız,
AK PARTİnin, sarmalık tütün için, sarmalık tütün üreticileri
için getirmiş olduğu çözüm önerisi bu işte. Bir tarafta 150
kiloluk bir boksör, uluslararası tekeller, karteller; bir tarafta yerli
Adıyaman tütüncüsü, 1 metre boyunda, 50 kilo
ağırlığındaki bir boksör. Şimdi bunları siz
aynı ringe çıkarmışsınız, Ahmet Bey, aynı
ringe çıkarmışsınız ve diyorsunuz ki:
Bakınız, biz çözüm getirdik, kooperatifleri getirdik. Üretici
kooperatifini kursun, yoluna devam etsin. Nasıl devam edecek
arkadaşlar, bu maçın sonucu zaten belli. Kuralı kim koymuş?
Karteller koymuş, uluslararası şirketler koymuş. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Komisyon
Başkanı, siz bu maçtan yerli tütün üreticisinin galip
çıkacağına inanıyor musunuz? Bu nasıl bir akıl,
bu nasıl bir mantık?
Değerli arkadaşlar,
eğer iktidar olarak gerçekten bu sorunu çözmek istiyorsanız
sarmalık tütüne ilişkin yönetmeliği ayrıca
düzenleyeceksiniz, sarmalık tütün üreticilerini koruyacak hukuk
mekanizmalarını geliştireceksiniz ve onlara özel bir vergi
sistemi getirmeniz lazım. Bu sarmalık tütün, tek başına
içim...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla)
Tek başına içim özelliğine sahip şu tütün, bir dünya
markası. Bakınız, dünyanın hiçbir yerinde yaprakları
direkt olarak kıyılıp içilebilen başka bir tütün yok,
Türkiyede bu var. Peki, bu; Türkiyede, Adıyamanda, Malatyada
yetişen bu kıymetli ürünü korumak adına
Tamı tamına
yirmi yıldır iktidarsınız, hep konuştunuz, masal
anlattınız, Yapacağız, edeceğiz. Gün geldi
çattı, tütüncü cezaevinde, tütün yasak; ne yapıyorsunuz? Altı
ay uzatalım. Tamam altı ay uzatalım da bu altı ay sonra ne
olacak? Altı ay sonra şu fotoğraftaki yerli tütün üreticisinin
kuracağı kooperatif bu devlerle yarışamaz. Bunlar
Türkiyenin TEKELini yuttular, TEKELini. Devletin TEKELini yutan sigara
şirketleriyle Adıyaman tütün üreticisinin kuracağı
kooperatifler nasıl yarışacak arkadaşlar? Hepimizin bu
işe samimiyetle yaklaşması lazım.
İBRAHİM HALİL
FIRAT (Adıyaman) Kooperatifi siz Kurun. dediniz.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla)
Özellikle, iktidarın bu işe samimiyetle yaklaşması
lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İBRAHİM
HALİL FIRAT (Adıyaman) Boş konuşuyorsun
sen!
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla)
Kooperatiflerle ilgili özel bir düzenleme yapılması lazım.
İBRAHİM HALİL
FIRAT (Adıyaman) Kooperatifi siz kurdunuz.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla)
Ayrı başlık altında düzenleyeceksiniz, vergisini
düşüreceksiniz ve tütün üreticisine yol açacaksınız.
RECEP ÖZEL (Isparta) Süre
bitti.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla)
Aksi takdirde
Başkanım, bir rica
edeceğim
RECEP ÖZEL
(Isparta) Bitti efendim, süre bitti efendim, ilave de kullandı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Başkanım, Adıyamanın hatırı için...
BAŞKAN Buyurun,
buyurun.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla)
Evet, çözüm için bu işe, üreticiye yol vermek zorundasınız.
Siz, üreticiyi üç yıl hapisle terbiye ederek bu işi çözemezsiniz.
Bakınız, siz, Adıyamanda tütüncünün ahını aldınız,
ahını; onların bedduasını aldınız! Şu
anda o insanlar bayram arifesinde ekmeklerine sahip çıktıkları
için cezaevindeler, hiç mi vicdanınız sızlamıyor? Siz madem
uzatacaktınız 1 Temmuzdan önce niye getirmediniz bu yasayı? (CHP
sıralarından alkışlar) İnsanlar cezaevine girsin,
yollara dökülsün, insanlar mağdur olsun; onun için mi beklediniz? Bu
nasıl bir anlayış, bu nasıl bir vicdan?
Hepinizi, özellikle iktidar
partisini bu konuda samimiyete davet ediyorum. Biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak bu sorunun çözümü için her türlü katkıyı sunmaya
hazırız. Biz her zaman tütüncünün yanında olduk, bundan sonra da
yanında olmaya devam edeceğiz, onların sesi olmaya devam
edeceğiz. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında biz sizin getirmiş
olduğunuz bu üç yıllık hapis cezasının kanununu
yırtıp çöpe atacağız, tarihin çöplüğüne
atacağız. Tütün özgürleşecek, üretici özgürleşecek.
Hepinize teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Adıyamanın gururusun, partimizin gururusun; seni tebrik ediyoruz
Abdurrahman Tutdere! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Aydın
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
54.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin 277 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 19uncu maddesiyle ilgili önerge hakkında
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Milletvekilimiz
Abdurrahman Tutdere, tabii, samimiyete davet etti ama ben, burada bir hususu
özellikle Genel Kurulun bilgisine sunmak istiyorum: 2017de çıkarılan
yasayla ilgili şimdi çok ciddi eleştiriler getirdi, o yasanın
yapılış sürecinde kendisi Tütün Platformu sözcüsüydü. Biz, o
yasayı çıkarmadan önce tüm paydaşlarla, ziraat odalarıyla,
Tütün Platformuyla çeşitli kereler toplantılar yaptık, raporlar
hazırladık; Adıyamanda, Ankarada ilgili bakana kendisini de
götürdük ve eğer samimiyet diyorsa bu kooperatifçilik sisteminin, bu
sistemin tütüncünün, tütün üreticisinin önünü açacağını bizatihi
beyan eden kendisi. Kaldı ki biz, bu sistemin doğru bir sistem
olduğunu söylüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Hakikaten de Cumhuriyet Halk Partisi döneminde yasak olan, geçmişten beri
yasak olan, yasağı koyan zihniyet şimdi kalkıp bizim bu
kooperatifçilik üzerinden yasal hâle getirmeye
çalıştığımız sisteme ve kendisinin de talep ettiği,
önerdiği sisteme eleştiri getiriyor. Şimdi, o günkü Abdurrahman
Tutdere mi doğru söylüyor, bugünkü mü doğru söylüyor, onu kamuoyunun
bilgisine sunmak istiyorum; bir, bu.
İkincisi: Sayın
Başkanım, burada şunu ifade etmek istiyorum: Arkadaşlar,
ilk defa, şu kıyılmış tütünü yasal hâle getiriyoruz;
serbest bir zeminde, tabii ki çerçevesini çizmek suretiyle üreticinin rahat bir
ortamda ürettiği ürünü kooperatif üzerinden satması için yasal bir
imkân tanıdık. Yasa dışı hareket edenlerle ilgili ceza
öneriliyor; bu ceza fazla olabilir, bununla ilgili oturup konuşabiliriz.
Yine, bu kooperatif sistemi
faaliyete girdiğinde başka eksiklikler çıkabilir, bunu da ortaya
koyabiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkanım, tamamlayayım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ver
Başkanım, ver.
BAŞKAN
Tamamlayınız.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Bununla ilgili süreç içerisinde eğer gerçekten başka aksaklıklar
çıkarsa onu da oturur konuşuruz ama arkadaşlar,
haksızlık etmeyelim. Bakın, doğru konuşalım, dün
neredeysek bugün de aynı yerde duralım ve tütün üreticisinin
yanında duralım.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Tütün üreticisi hapiste, hapiste mi duralım?
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Bakın, arkadaşlar, biz, yapmış olduğumuz bu
düzenlemelerle birlikte tütün üretiminde gerek üretici sayısı
bakımından gerekse de üretilen tütün miktarı
bakımından çok ciddi artışlar sağladık.
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Yapma ya!
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Bakın, 2011de Adıyamanda 2.111 üretici varken 1,5 milyon kilogram
tütün üretilmiş; 2020 itibarıyla üretici sayısı 2.111den
6.399a çıkmış, üretilen tütün miktarı yaklaşık
12 milyon kilograma çıkmış.
Ayrıca, yapmış
olduğumuz düzenlemeyle, sigaralarda kullanılan yerli tütün
oranının en az yüzde 30 olması zorunluluğuyla birlikte, bu
üretim her geçen sene, her geçen gün daha da artacaktır. Onun için...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Tamamlayayım efendim.
BAŞKAN
Anlaşıldı değil mi efendim? Üç dakika...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, eski Meclis Başkan Vekili
sıfatıyla bence hakkı vardır yani.
BAŞKAN Peki, buyurun
efendim.
ZİVER ÖZDEMİR
(Batman) Başkanım, siz kendi inisiyatifinizle verin, Özgür Beyin
inisiyatifiyle olmasın yani.
BAŞKAN Bize katkı
sundu efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir
iktidar olsak ne olanaklar açacağım sizin önünüze de...
ZİVER ÖZDEMİR
(Batman) Bu kafayla hiç iktidar olamazsınız, hiç.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Çok teşekkür ediyorum.
Yine, değerli
arkadaşlar, bu kooperatif sisteminde diğer şirketlere oranla çok
avantajlar da tanıdık. Bir defa, diğer şirketlere oranla,
en az 250 tütün üreticisi tarafından kurulan bu kooperatiflerin hizmet
bedellerini onda 1e düşürdük. Yine, bu kooperatiflerin kuracağı
tesislere ilişkin yeni teknoloji, yeni sanayi şartını
ortadan kaldırdık. 1.000 metrekarelik kapalı alan
şartı varken bunu 750 metrekareye düşürdük. Sadece OSBde olma
şartı varken OSB dışında da bunun yapılabilme
imkânını getirdik. Yine, geçmişte tarım destekleri
kapsamından çıkartılan bu ürünü, tütünü, tarım desteği
kapsamına alarak yüzde 50lik kırsal kalkınma desteklerinden,
hibe desteklerinden faydalanma imkânı getirdik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Yani bunu yaparken diğer şirketlere oranla da avantajlar
tanıdık.
Tekrar, Sayın
Başkanım, size de teşekkür ediyorum.
Özgür Bey size de
teşekkür ediyorum teveccühünüz için.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, zaman zaman kürsüden cevap hakkı kullanmak
istiyoruz, bunu hep Şahsına sataşılan
diye
kullanıyoruz ama birinci fıkrada Şahsına
sataşılan
dan sonra
ileri sürmüş olduğu görüşten
farklı bir görüş kendisine atfolunan
diyor, tam da o
noktadayız. Abdurrahman Tutderenin söylemediği, hiçbir zaman kamuoyuna
açıklamadığı bazı görüşler Sayın Aydın
tarafından sanki söylemişçesine ifade edildi.
SALİH CORA (Trabzon)
Hiç alakası yok, sataşma yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yani
madde 69un birinci fıkrasının veyadan sonraki kısmı
için tam da kullanılmak üzere bu hakkı talep ediyoruz efendim.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Tamam Özgür Bey, konuşsun, Abdurrahman Bey konuşsun, uzatmanıza
gerek yok.
BAŞKAN Yani bir
sataşma yok ama diyorsunuz ki
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
ileri
sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüş kendisine
atfolunan
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Görüşü basında yer alıyor, basında var zaten.
BAŞKAN Peki, peki,
konunun hassasiyeti hepimiz için çok önemli.
Buyurunuz efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
7.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ABDURRAHMAN TUTDERE
(Adıyaman) Evet, değerli arkadaşlar, tabii, Ahmet Bey söyledi;
Ahmet Bey, 2017 yılında yine AK PARTİ tarafından bir
tasarı getirilmişti, tütünün tohumuna bile hapis getirmişlerdi.
Adıyamanlılar yine ayaklandı, sahaya çıktı ve biz
heyet olarak Ankaraya geldik. Bize aynen şunu söylediler: Biz bunu geri
çekeceğiz ve biz bunun önünü açacağız, yasal zemine çekeceğiz,
vergiyi de düşüreceğiz. Heyet Adıyamana döndükten sonra ne
yaptılar, biliyor musunuz? Kanunu arkadan dolanarak 4733teki bir
kısım hataları düzelttiler, öbür taraftan 5607 sayılı
Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa, işte şu anda
konuştuğumuz kanuna, kanunun 3üncü maddesine (20)nci
fıkrayı ekleyerek tütün ticaretine üç yıldan altı yıla
kadar hapis cezasını getirdiler ve Ahmet Bey de o kanuna oy verdi.
(CHP sıralarından alkışlar) Şimdi de gelmiş
Tutdere istedi, biz yaptık. Evet, Tütün Üst Kurulu Adıyamanda 2011
yılında tütünle ilgili bir çalışma yapmıştı,
saha raporunda bunun yasal zemine oturtulması için kooperatifler veya
küçük işletmeler eliyle bunun düzenlenmesi gerektiği ve bunun GAP ve
DAP kapsamında desteklenmesi gerektiği noktasında öneri vardı.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Tam da onu yaptık, tam da onu yaptık. Kooperatifler eliyle
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Hapis cezası mı istedi bunlar?
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla)
Siz onu yapmadınız Ahmet Bey, siz şu anda
Bakınız,
Ahmet Bey, lütfen, altı ay sonra göreceksiniz. Bakın, ben bu konuda
hakikaten sizi kırmak istemem ama gerçekçi ol. Şimdi, sizin
yapmış olduğunuz vergi indiriminden Philip Morris de
faydalanıyor, Çelikhanlı tütüncü de faydalanacak. Burada bir
adaletsizlik var, bunu görün. Bu, gerçekten haklı bir eleştiri. Siz
bu vergi oranıyla uluslararası sigara şirketleri ile
Adıyamandaki tütün kooperatifini
yarıştıramazsınız ve Adıyaman tütün kooperatifi
kurulmadan batacak, piyasaya nasıl bu ürünü satacak? Bunun için ayrı
bir mekanizma oluşturmanız lazım. Biz uyarıyoruz sizi,
altı ay sonra da yine aynı noktaya gelmeyelim. Madem samimiyseniz
burada bunu ayrı bir yönetmelik altında düzenleyin ve vergiyi tek
başına içim özelliğine sahip tütün için ayrı bir
başlıkta düzenleyin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla)
Bu, tarım ürünü, götürmüşsünüz kooperatifi Ticaret
Bakanlığına bağlamışsınız ve
dolayısıyla bu çelişkileri gidermek zorundasınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Kooperatiflerin hepsi Ticaret Bakanlığına bağlı, orada
Kooperatifler Genel Müdürlüğü var.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Tutdere.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45 Milletvekilinin Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN 19uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
19uncu madde
kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
04.07
ON
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 04.20
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci Birleşiminin On İkinci
Oturumunu açıyorum.
277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
20nci madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk okutacağım
2 önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 20nci maddesinin kanun teklifi
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat
Sarısaç Garo
Paylan Nuran
İmir
Van Diyarbakır Şırnak
Ali
Kenanoğlu Mahmut
Celadet Gaydalı Abdullah
Koç
İstanbul Bitlis Ağrı
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Cavit
Arı İlhami
Özcan Aygun Mehmet
Bekaroğlu
Antalya Tekirdağ İstanbul
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu Alpay
Antmen Kamil
Okyay Sındır
İstanbul Mersin İzmir
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Diyarbakır
Milletvekili Sayın Garo Paylan.
Buyurunuz Sayın Paylan.
(HDP sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bir çökme maddesiyle daha karşı karşıyayız. AKPnin bu
son dönemi çökme ifadesiyle yaftalanacaktır, böyle
hatırlanacaksınız değerli arkadaşlar. Bir kamera, bir
tripodla bayağı bir markalaştı çökme ifadesi
biliyorsunuz. OHAL yasalarıyla beş yıldır çok sayıda
vatandaşımızın malına çöküldü. Bunlar Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonuna aktarıldı, yetmemiş demek ki bir
üç yıl daha çökme yetkisi istiyorlar değerli arkadaşlar.
Bakın, bu ülkede
özgürlüklerimizin bir güvencesi yok, canımızın bir güvencesi yok
ve malımızın da bir güvencesi yok değerli arkadaşlar.
Eğer ki muhalifseniz, eğer ki birisi sizi hedefe koymuşsa mesela
marinanıza çökebilirler. Hani, biliyorsunuz, birileri Yalıkavak
Marinaya çökebilmiş. Hatta şunu diyebiliyor: Ben çökmesem
başka mafya çökecekti.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Devlet yok. diyor.
GARO PAYLAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar Paramount Otele çökülebildi mesela bu dönemde.
Orada yargıçlar, savcılar, siyasetçiler beraber tatil yapabildiler,
yağlı ballı tatiller yapabildiler ama Paramaunt Otele çökülmüştü
değerli arkadaşlar.
Bakın FETÖ
borsası ifadesi sizin Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyeniz Şamil
Tayyar tarafından artık ortaya döküldü, FETÖ borsası
markalaştı. FETÖ borsasının olduğu bir yerde kimse
adalete güvenir mi? diye Şamil Tayyar bunu açıkça ortaya koydu.
Şimdi, böyle bir ortamda, değerli arkadaşlar, bu iktidar hangi
yüzle bu Meclisten beş yılın üzerine üç yıl daha çökme
yetkisi istiyor.
SALİH CORA (Trabzon)
Maddeyi okumadın.
GARO PAYLAN (Devamla)
Gelin, şu beş yılın bir muhasebesini yapalım: Kimlerin
malına çöküldü?
SALİH CORA (Trabzon)
Yok öyle bir şey.
GARO PAYLAN (Devamla)
Adaletle mi çöküldü yoksa birilerinin malı gasp mı edildi
değerli arkadaşlar?
SALİH CORA (Trabzon)
Maddeyi okumadın.
GARO PAYLAN (Devamla)
Bakın, 783 tane
SALİH CORA (Trabzon)
Maddeyi okumadın.
GARO PAYLAN (Devamla) Cora
bir sus ya!
783 tane şirkete
çökülmüş. 300 kayyum var, her bir şirkette 7 yönetim kurulu üyesi var
değerli arkadaşlar; 5 bin yönetim kurulu üyesi yapar, 300 kayyum bu 5
bin yönetim kurulu üyeliğini dolduruyor değerli arkadaşlar.
Bunlar ne maaş alıyorlar? Neler yapıyorlar? Şirketlerin
içini mi boşaltıyorlar? Bunların hesabını sorabildik
mi? Bakın Araştırma komisyonu kuralım. dedik Araştıralım.
dedik, gelmediniz. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu gelsin Plan Bütçe Komisyonuna
hesap versin. dedik, gelmedi değerli arkadaşlar. Hesap vermeden bu
çökme yasasına bu Meclis yol verecek mi vermeyecek mi değerli
arkadaşlar? Buna bakalım.
Bakın, benim
baklavacı bir tanıdığım vardı. Siz yol
verdiğiniz için o kişi bu cemaat denen yapılanmaya Allah
rızası için kendince destek verdi, parasal destek verdi Yurt
dışında okul kuruyormuş. filan falan diye. Darbe
girişiminden sonra bu adamın baklava fabrikasına çöktünüz
değerli arkadaşlar. Adam baklavacı ya, baklava yapmaktan
başka bir şey bilmezdi; kendince Allah rızası için de bu
yapıya destek veriyordu. Adam hâlâ hapiste. Malına çöküldü, Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonundan oraya kayyum atadınız. Atanan
kişiler de tanıdık; baklavayı hayatında bir tek yerken
görmüş yöneticiler yani baklava üretiminden anlamıyor.
Şirketleri batırdılar değerli arkadaşlar, biliyor
musunuz? İçini de boşalttılar ve batırdılar. On
milyonlarca dolar ihracat yapıyordu o şirket, yüzlerce insana ekmek
veriyordu o şirket; o şirket battı.
Ya, sırf baklavacı
mı değerli arkadaşlar? Mobilyacısı var, züccaciyecisi
var, tekstilcisi var. 783 tane şirkete 300 kişi bakıyor ya;
bunlar hem baklavacı olacak hem züccaciyeci olacak hem mobilyacı
olacak hem tekstilci olacak, her işten anlayacak (!) Sizin böyle
süpermenleriniz var herhâlde, bu şirketleri yürütebiliyor? Değerli
arkadaşlar, buna siz inanıyor musunuz ya? Bunun bir millî servet
olduğunu düşünmüyor musunuz? Ya, bir işin
başındakileri cezalandıracaksanız cezalandırın
ama baklavacıdan ne istiyorsunuz, züccaciyeciden ne istiyorsunuz? Hâlâ
mala çökmek için üç yıl yetki istiyor bu Meclisten İçişleri
Bakanı. İçişleri Bakanının önce gelip buraya hesap
vermesi lazım, o çökme olaylarıyla ilgili hesap vermesi lazım; o
hesabı vermeden bu Meclis bu yetkiyi vermez, veremez. Şamil
Tayyarın, Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyenizin söylediği FETÖ
borsasının hesabını vermeden bu çökme yasalarına yol
veremeyiz değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GARO PAYLAN (Devamla)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Paylan.
GARO PAYLAN (Devamla) Ya,
50 milyon dolar serveti olan adama 25 milyon doları getir, hapisten
kurtul, malının da bir bölümünü al. dendi mi? Bunları ifşa
etti Şamil Tayyar, hâlâ Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyeniz. Şimdi,
bir ülkenin Meclisi bunun hesabını sormadan
Bu beş yıl
boyunca bu mallara çöküldü, FETÖ borsası kuruldu, efendim, Paramount
Otellere çöküldü, Yalıkavak Marinalara çöküldü; bütün bunları yok
sayacak bu Meclis, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu üç yıl
daha yetki isteyecek bunun üzerine, bu Meclis de bunu verecek. Bu ne demek
biliyor musunuz? Siz, mala çöktünüz, çökmeye devam edin. demek. Bunu, bu
Meclis yapacak mı, yapmayacak mı, az sonra yapılacak oylamada
anlayacağız değerli arkadaşlar. Umarım, bu suç
işleri bakanına üç yıl daha bu yetkiyi vermezsiniz.
Saygılar sunarım.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerindeki ikinci konuşmacı Mersin Milletvekili
Sayın Alpay Antmen.
Buyurunuz Sayın Antmen.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
karşımızda yine bir torba yasa teklifi var. Bayram öncesi,
şu an pazar günü, sabaha karşı 04.30. Parmak
çoğunluğunuza güvenerek antidemokratik bir biçimde Meclisi, bu kanunu
yapmaya, kabul etmeye zorluyorsunuz. Zaten yasa teklifi diye, içine ne
bulmuşsanız katmışsınız. Elbette, içinde
olması gereken çekler hakkında hükümler var, tütüne hapsi uzatma
hakkında hükümler var, iyi hükümler var, bunlar kabul, bunlara diyecek bir
şey yok fakat burada sizin esas amacınız gerekli ve iyi
hükümlerin arasına yerleştirdiğiniz 11, 20 ve 23üncü maddelerle
OHALinizi üç yıl daha devam ettirmek; gerçi, önergelerinizle bunu bir
yıla indireceksiniz. Beş yıllık OHAL size yetmemiş ki
yasa teklifinizle üç yıl daha bunu uzatmak istiyordunuz. Önergelerinizle
bir yıla indiriyorsunuz ama esasında bunu tamamen
kaldırmanız, geri çekmeniz gerekiyor.
Teklifin 11inci maddesiyle
gözaltı süresini uzatmalarla on iki güne kadar çıkarmak istiyorsunuz;
niye? İnsanları on iki gün bir mezbelelikte, bir karakolun
zindanında neden tutmak istiyorsunuz? Bir yıl daha buna neden devam
edeceksiniz? Üzerinde konuştuğumuz 20nci maddeyle, el
koyduğunuz şirketlere bir yıl daha çökmeye devam etmek
istiyorsunuz, kayyumların buradaki arpalığının devam etmesini
istiyorsunuz ve bunu yapmaya çalışıyorsunuz.
Ama en kötüsü teklifin
23üncü maddesi. İdari bir karar ile mahkeme kararı olmadan
insanları işinden, aşından etmeye devam edeceksiniz.
Yazık değil mi, günah değil mi? Kaç bin kişiyi işinden
ettiniz, aşından ettiniz, buna hâlâ devam etmek istiyorsunuz.
Değerli milletvekilleri,
15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra Hukukun üstünlüğüne
sarılacağız. dediniz beş gün sürdü; beş gün sonra 20
Temmuzda sivil darbeyle OHAL ilan ettiniz. Üç ay için ilan ettiğiniz
OHALi Bir buçuk ayda tamamlarız, bitiririz. dediniz ama -tam 7 kere-
2018 yılına kadar, iki yıl bu OHAL devam etti. OHAL hükümlerini
ortadan kaldırıyor. dediniz yetmedi, 2018 yılında
getirdiğiniz torba kanunla üç yıl daha OHAL hükümlerini uyguladınız;
beş yıl etti ama şimdi, hâlâ uzatmak istiyorsunuz. Bir yıl
daha uzatacaksınız; toplam altı yıl
Yahu arkadaş, 12
Eylül faşist cuntası bile üç yılda defoldu gitti ama siz hâlâ altı
yıl OHAL hükümlerini uygulamakta direniyorsunuz, ısrar ediyorsunuz. Neden?
Beş yılda FETÖyle, o alçak ve hain eski
yoldaşlarınızla hesaplaşamadıysanız ya da
bunların cezasını veremediyseniz, çözemediyseniz bir yılda
mı çözeceksiniz? Beş yılda yapamadığınız
iş
O zaman becerisizlikle itham edilirsiniz ya da başka bir niyetiniz
var, OHAL hükümlerinde hileli bir seçim istiyorsunuz. Her hâlükârda getirin
sandığı, bakalım el mi yaman bey mi yaman?
Değerli milletvekilleri,
olağanüstü hâlle birlikte laikliği, eşitliği, insan
haklarını, demokrasiyi, özgürlük ve hukukun üstünlüğünü rafa
kaldırdınız. Beş yıl bunu yaptınız, bir
yıl daha istiyorsunuz; beş yıldır sürüyor,
altıncı yıla kadar gideceksiniz. Ben diyorum ki: Bir sene sonra,
yine bugünlerde, yine bayram arifesinde getirirsiniz torba kanunu
Başaramadık, yetmedi, bitmedi, mücadeleye devam edeceğiz.
diyeceksiniz. Beş yılda yapamadığınız şeyi
bir yılda nasıl yapacaksınız? (CHP sıralarından
alkışlar) O zaman, buna beceriksizlik derler; amacınız bu
değil, amacınız halkın üzerinde yargıyı ve
iş, ekmek, aş kaygısını Demoklesin kılıcı
gibi tutmak, seçimlere OHALle girmek.
Ben size bazı
hatırlatmalarda bulunayım: İki yıllık OHAL sürecinizde
129.400 kişiyi kamudan ihraç ettiniz. 12 Eylül askerî darbesinde bu rakam
3.854 idi. Aynı zamanda, 7.267 subay ve astsubayı ordudan attınız;
bu, 12 Eylülde 2 bindi. 5.705 akademisyene kıydınız OHALde; bu,
inanılmaz bir sayı. Peki, 4.500 hâkim ve savcı FETÖcüydü ama
bunları siz yerleştirmiştiniz zaten. 12 Eylül askerî
cuntasında sadece 47 hâkim ve savcı atıldı meslekten. Yani
siz 12 Eylül askerî darbesinin ruhuna rahmet okuttunuz, fersah fersah geçtiniz.
Değerli milletvekilleri,
bunları boş verin; FETÖyü bu ülkenin başına siz bela
ettiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hadi canım sende!
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah,
Allah!
ALPAY ANTMEN (Devamla)
Beraberdiniz, beraber yol yürüdünüz; yalan mı?
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah,
Allah!
ALPAY ANTMEN (Devamla)
Anlatayım isterseniz. Boş verin
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Aynı menzile yürüyordunuz, paralel yürüyordunuz.
EYÜP ÖZSOY (İstanbul)
Siz yol yürümeye devam ediyorsunuz, siz devam ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALPAY ANTMEN (Devamla)
Tamamlayayım Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Antmen.
ALPAY ANTMEN (Devamla) 2010
yılında bu ülkeye Hâkimler ve Savcılar Kurulunu FETÖye
peşkeş çeken iktidar kimdi? Ve 2010 yılından sonra orduya,
şanlı Türk ordusuna kumpas kurulmasına kim sebep oldu?
Onların hesabını tarih önünde vereceksiniz.
İnsanlar aç, insanlar
işsiz, insanlar açlıktan intihar ediyor; siz ne yapıyorsunuz?
OHAL'i bir yıl daha uzatalım. diyorsunuz. Uzatın, uzatın,
uzatın ki zulmünüz artsın, uzatın ki insanlar sizden daha da
nefret etsin, uzatın ki artık halk sizinle helalleşmesin,
hesaplaşsın. O sandık bir gün gelecek, o sandık
geldiğinde göreceksiniz.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta)
Göreceğiz, göreceğiz.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 20nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 20- 25/7/2018 tarihli
ve 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1 inci maddesi
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 1- (1)
10/11/2016 tarihli ve 6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 19 uncu
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonunun kayyım olarak atanmasına ilişkin hüküm, 25/7/2018
tarihinden itibaren en fazla üç yıl süreyle uygulanır.
(2) 20/7/2016 tarihli ve
2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan
edilen olağanüstü hal döneminde yürürlüğe konulan ve Fon ile Fonun
ilişkili olduğu Bakan ve Fonun kayyımlık yetkisi
kapsamında atananlar veya görevlendirilenlerin görev, hak, yetki ve
sorumluluklarını ve şirket ve mal varlığı
değerlerine ilişkin, kefalet ve takip dâhil tüm muafiyetleri
düzenleyen kanun hükümleri, Fonun kayyım atandığı dosyalar
bakımından ceza soruşturması veya kovuşturması
kesinleşinceye ya da satış veya tasfiye işlemleri
tamamlanıncaya kadar uygulanır.
(3) 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca
kayyım atanan şirketlerde ortaklık pay ve haklarına ilişkin
olarak soruşturmanın başladığı tarihten Fonun
kayyım olarak atandığı tarihe kadar şirket
ortakları tarafından yapılmış olan devir ve temlik
işlemleri muvazaalı kabul edilerek geçersiz sayılır ve
ticaret sicilinden resen terkin edilir.
(4) 3 üncü fıkrada
belirtilen kayım atanması durumu aşağıdaki hükümler
gözetilerek uygulanır.
a- Suçun bir şirketin
faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli
şüphe sebeplerinin varlığı ve maddi gerçeğin ortaya
çıkarılabilmesi için gerekli olması halinde; soruşturma ve
kovuşturma sürecinde, hâkim veya mahkeme, şirket işlerinin
yürütülmesiyle ilgili olarak kayyım atayabilir. Atama kararında,
yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğinin
kayyımın onayına bağlı
kılındığı veya yönetim organının yetkilerinin
ya da yönetim organının yetkileri ile birlikte ortaklık
payları veya menkul kıymetler idare yetkilerinin tümüyle kayyıma
verildiği açıkça belirtilir. Kayyım tayinine ilişkin karar,
ticaret sicili gazetesinde ve diğer uygun vasıtalarla ilan olunur.
b- Hâkim veya mahkemenin
kayyım hakkında takdir etmiş bulunduğu ücret, şirket
bütçesinden karşılanır. Ancak, soruşturma veya
kovuşturma konusu suçtan dolayı kovuşturmaya yer
olmadığı veya beraat kararının verilmesi halinde;
ücret olarak şirket bütçesinden ödenen paranın tamamı, kanunî
faiziyle birlikte Devlet Hazinesinden karşılanır.
c- İlgililer, atanan
kayyımın işlemlerine karşı, görevli mahkemeye
22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 29.6.1956
tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre
başvurabilirler.
d- Bu kapsamda atanan
kayyımların görevleriyle ilgili iş ve işlemlerinden
dolayı tazminat davaları, 142 ila 144 üncü maddeler uyarınca
Devlet aleyhine açılır. Devlet, ödediği tazminattan dolayı
görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye
kullanan kayyımlara bir yıl içinde rücu eder.
(5) Maddede belirtilen
sürenin dolmasıyla Anayasamızın kişi hak ve özgürlüklerinin
sınırlanamayacağına yönelik hükümleri ve
Anayasamızın özü ve ruhunun bu düzenlemeyle çelişmesi sebebiyle
yukarıda belirtilen düzenlemeler hiçbir suretle uzatılamaz.
Ayhan
Erel Muhammet
Naci Cinisli Bedri
Yaşar
Aksaray Erzurum Samsun
Dursun
Ataş Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Kayseri Adana
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.
Buyurunuz Sayın Erel.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 20nci maddesi üzerine partim
İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
20nci maddeyle Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonunun kayyum olarak atanmasına ilişkin
hükmün 31/7/2021 tarihinden itibaren üç yıl daha uygulanması
amaçlanmaktadır. Kanunun genel gerekçesinde bu maddeye yer
verilmemiştir.
Değerli arkadaşlar,
öncelikle Usul esasa mukaddemdir. şeklinde formüle edilen mecellenin en
önemli kaidesini hatırlatmak istiyorum.
11inci, 20nci ve 23üncü
maddelerin Adalet Komisyonu yerine, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülerek
karara bağlanmasını anlamak mümkün değildir. Usule uymayan,
esasa uyar mı? Müsadere, işlenen bir suçla ilgili belirli bazı
eşya veya kazançların mülkiyetinin devlete aktarılması
olarak tanımlanabilir. Ceza hukukunda suç işleyen kişinin tüm
mal varlığının devlete geçirilmesi anlamında da genel
müsadere yasaktır. Zira, Anayasa madde 38 uyarınca, ölüm cezası
ve genel müsadere cezası verilemez. Modern hukukun sadece suç
araçlarına karşı kabul ettiği müsadere, 1451
yılında Fatih Sultan Mehmet Han döneminde benimsenmiş ve ilk
defa 1453te Candarlı ailesinin tüm malları müsadere edilmiştir.
17nci yüzyılda taşra yöneticileri, giderlerini karşılamak
ve padişaha büyük hediyeler sunabilmek için yöre zenginlerine müsadere
yöntemi uygulamaya başlamışlardı. Bunun için sudan
bahaneler gösterilerek zenginler suçlanıp öldürülmüş ve
mallarına el konulmuştur. II. Mahmut müsaderenin ancak kamu malı
olduğu mahkeme kararıyla saptanan servetlere uygulanması
kuralını getirmiş, 1839 tarihli Tanzimat Fermanının
ilanından sonra bu uygulama kaldırılmıştır. Bugün
gelinen noktada bir iş adamının her an şirketine kayyum
atanması, TMSFye mallarının aktarılması ve genel
müsadereye maruz kalması karşısında herhangi bir yasal
güvence mevcut değildir, savcının veya hâkimin iki
dudağı arasına sıkışmıştır.
Anayasanın ve
kanunların yasakladığı amaçlara hükmün etrafından
dolaşarak erişmeye çalışmakla adalet tesis edilemez.
Deniliyor ki: Sen şu örgüte yardım ediyorsun, şu şirkete
bu yardımları yapmışsın; hepsini müsadere ettim,
TMSFye aktardım, başına da bana yakın bir kayyum
atadım. Arkadaşlar, iş adamının şirketi ve mal
varlığı suç aleti ve suç sonucu kazanılan mal
varlığı olabilir mi? Tabii ki istisna hâllerde kara para aklama,
uyuşturucu ticareti ve benzeri konularda bu kazanımlara el
konulması gerekmektedir ancak toptan bir yaklaşımla genel
müsadere sonucu doğuracak uygulamalardan kaçınmak gerekmektedir.
Unutulmamalıdır ki adalet mülkün temelidir.
Bu maddeyle TMSFnin özel
mülklere kayyum olarak atanması üç yıl daha uzatılmak isteniyor,
bunun da üç yolu var: Tam kayyumluk, kısmi kayyumluk ve şahsi mal
varlığı kayyumluğu. Fonun özel şirket veya
kişilere kayyum atanması belirttiğim gibi esasen bir müsadere
yöntemidir. Bu usulle devlet, vatandaşın malına mülküne hukuksuz
bir şekilde çökerek mülkiyet hakkını çiğnemekte ve yok
etmektedir. Terör nedeniyle bazı şirketlere TMSF tarafından
kayyum atanmaktadır ancak kayyum atanması işinin OHAL hükümleri
çerçevesinde yapılması yerinde değildir, artık ülkemizin
normalleşmesi gerekmektedir. Ayrıca, TMSFnin esas kuruluş amacı
da bu değildir. TMSFnin yüzlerce şirketin yönetimiyle meşgul
olması gerçek odağından sapmasına yol açmaktadır.
Bunun yanında, bir kişiye onlarca yönetim kurulu üyeliği
verildiği görülmektedir. Bir kişinin onlarca şirkete yöneticilik
yapması fiilen mümkün değildir. Bu durum, yöneticilik görevinin
yerine getirilmemesine de yol açtığı gibi bir kişinin
birçok göreve getirilmesi aynı zamanda toplumda infiale yol
açmaktadır. Anlaşılan şudur ki: Osmanlılardaki
arpalık dönemi günümüzde de kayyum ataması yöntemiyle devam etmekte,
haklı haksız ayırt etmeksizin -demin arz ettiğim gibi-
cumhuriyet savcısının veya hâkimin iki dudağı
arasında vatandaşın mallarına el konulmaktadır. Bu
duruma son vermek gerekmektedir, zira adalet olmayan yerde güven olmaz, düzen
olmaz, uyku olmaz; tıpkı bizim bu yasa teklifini çıkarmak için uykusuz
kaldığımız gibi.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
20nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
20nci madde
kabul edilmiştir.
21inci madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 21inci maddesinin kanun teklifi
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat
Sarısaç Oya
Ersoy Nuran
İmir
Van İstanbul Şırnak
Mahmut
Celadet Gaydalı
Ali Kenanoğlu Abdullah
Koç
Bitlis İstanbul Ağrı
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Oya Ersoy.
Buyurunuz Sayın Ersoy.
(HDP sıralarından alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul)
Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten saat beşe on
var oldu, tehlike çok büyük, tehdit çok büyük; o yüzden, sabahlara kadar
halkın çıkarı için değil, kendi çıkarınız
için, kurduğunuz saray rejiminin çıkarı için Meclisi seferber
ediyorsunuz. OHAL fırsatçılığı ve onun yerini pandemi
fırsatçılığı aldı. Sizin için kamu düzeni saray
düzeni, kamu yararı şirketlerinizin yararı. Ve yine, bütün
yaptığınız şeyler yetmedi, OHALi devam ettirmek üzere
bu tasarıyı çıkarmaya çalışıyorsunuz. Öyle bir
hâle getirdiniz ki seçilmişleri görevden alma, cezaevine gönderme,
seçimlerin tekrarı, kayyum atama, seçim erteleme, seçilemeyeceği
yerde sandık koymama ve -Boğaziçi Üniversitesinde
yaptığınız gibi- çoklu baro yasasını
çıkardınız, baroları ele geçirmeye
çalıştınız ama onların da pandemi gerekçesiyle bütün
genel kurullarını ertelediniz. Neden? Tek bir şey nedeniyle, o
Barolar Birliğine atadığınız kayyum Feyzioğlu
orada kalsın diye. Daha ne kadar tutabileceksiniz?
Tutamayacaksınız. Aynen Boğaziçi üniversitelilerinin size
direndiği gibi ve o bir gecede atadığınız kayyum
rektörü nasıl geri aldıysanız bu memlekette bütün
kazandığımız hakları, gasbettiğiniz hakları
sizden tek tek geri alacağız.
O nedenle, buradan bir kez
daha, Boğaziçi Üniversitesinde direnen, üniversite öğrencileriyle,
öğretim üyeleriyle, aileleriyle, mezunlarıyla birlikte direnen bütün
üniversite bileşenlerini sabah- selamlıyorum.
Yetmedi, kayyum yerine
vekâleten atadığınız Naci İncinin de ilk işi
yine 2 değerli üniversite öğretim üyemizin görevine son vermek oldu.
Ama Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri Direnişimiz yalnızca
Melih Buluya karşı değil, darbe kurumları ve gece
yarısı kararnameleriyle üniversite bileşenlerinin yok
sayıldığı tüm atamalara ve yaptırımlara
karşı direniyoruz. diyor, Boğaziçi üniversitelileri bunu diyor.
Evet, biz de bu memlekette demokrasi isteyen bütün herkesle beraber sizin bu
kurmak istediğiniz rejime karşı direniyoruz ve direnmeye de
devam edeceğiz.
SALİH CORA (Trabzon)
Boğaziçi mezunu musunuz?
OYA ERSOY (Devamla) Laf
atmayın sabahın köründe, tamam, laf atmayın. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
Ersoy...
OYA ERSOY (Devamla) OHAL
kararnamelerini darbeyle alakası olmayan ama size muhalif olan
Çünkü
kendiniz gibi düşünmeyen düşünceye asla ve kata tahammülünüz yok
aynen burada yaptığınız gibi.
SALİH CORA (Trabzon) Siz de tahammül edemiyorsunuz.
OYA ERSOY (Devamla) Hiçbir
şekilde tahammülünüz yok ve siz OHALi FETÖ bahanesiyle getirdiniz ama
KHKlerle 135.144 kamu görevlisini ihraç ettiniz, şimdi bunu uzatmayı
da bu teklifle getiriyorsunuz. Yerine ne atadınız, neden dik durmaya
çalışıyorsunuz, neden bu teklifi getiriyorsunuz, ben onları
anlatayım size: Millî Eğitimde boşalan kadrolara
Süleymancıları atadınız. İçişleri
Bakanlığına, Adalet Bakanlığına, Sağlık
Bakanlığına Menzilcileri doldurdunuz. Malatyalılar
cemaatini TRT ve Dışişleri Bakanlığına
atadınız. İsmailağa cemaati, zaten, 15 Temmuzun
ardından pastadan en büyük payı alan cemaatlerden oldu. Sadece
kadrolaşma değil aynı zamanda halkın demokratik
örgütlenmelerini, kadın kurumlarını OHAL kararnameleriyle
kapatırken kendi siyasal ve ideolojik hedefleriniz doğrultusunda bir
rejim kurabilmek için gerici tarikat ve cemaatleri, vakıfları ihya
ettiniz ve onları özellikle eğitime soktunuz. Şu an 2 binden
fazla öğrenci yurdunda dinî eğitim veren Süleymancılarla
Değerler Eğitimi Protokolünü imzaladınız. Bu yurtlardan
biri hangisi biliyor musunuz? Aladağda 12 çocuğumuzun yanarak
öldüğü yurt. Bir tane Süleymancılar değil, Semerkand, İlim
Yayma cemaati, Birlik Vakfı, Nur cemaatiyle yakınlığı bilinen
Hayrat Vakfı, TÜGVA, Hamiyet ve İrfan Vakfı... Tüm bu
vakıfların ülke genelinde binlerce yurdu var ve
Danıştayın kararına rağmen, TÜGVAyla, yine,
eğitimde iş birliği protokolleri imzalamaya devam ediyorsunuz ve
siz şimdi
Ben buradan bir kez daha sormak istiyorum: Bu kurduğunuz
düzen ne biliyor musunuz? FETÖnün siyasi ayağı ne? Evet, bu ülkede
halkı koruyan, halktan yana bir laiklik olmadan -sonuç- FETÖyle mücadele
edilemez ve sizin kurduğunuz rejim de ancak bu tür çıkar
ortaklıklarıyla devam edebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
OYA ERSOY (Devamla)
Eşitlik ve demokrasi olmadan, toplumsal güvenlik sağlanmadan memleket
kurtulmaz. Barış olmadan kutuplaşma siyasetiyle bu ülke
yönetilemez.
Son olarak, Muşta
Kur'an kursunda asılı olarak bulunan, intihar ettiği iddia
edilen 12 yaşındaki Mehmet Halil Yavuza ne oldu? Bugün asıl
sorulması gereken soru bu: Mehmet Halil Yavuza ne oldu? Mehmet Halil
Yavuza ne oldu? Mehmet Halil Yavuza ne oldu? (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon)
Yirmi dokuz saniyen var!
OYA ERSOY (İstanbul)
Daha var, turizmde de konuşacağız.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 21inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 21- 16/4/2020 tarihli
ve 7244 sayılı Yeni Korona virüs (Covid-19) Salgınının
Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının a), b), c), ç), d),
e), f), g) bentleri aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
a) 10/2/2005 tarihli ve 5300
sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu
kapsamında verilmiş olup 2020 yılı içinde geçerlilik süresi
dolacak olan lisansların geçerlilik süresi bir yıl süre ile uzatılmıştır.
b) 10/6/1946 tarihli ve 4922
sayılı Denizde Can ve Mal Koruma Hakkında Kanun kapsamında
ticaret gemilerine düzenlenen ve 11/3/2020 tarihi ile 31/7/2020 tarihi
aralığında süresi dolan veya dolacak denize elverişlilik
belgelerinin süresi, 1 /8/2020 tarihine kadar uzatılır. Bu süreyi,
bitiminden itibaren 3 aya kadar uzatmaya Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı yetkilidir.
c) 4922 sayılı
Kanunun 3 üncü maddesi kapsamında yapılacak denetlemeler 1/8/2020
tarihine kadar ertelenir. Bu süreyi 3 aya kadar uzatmaya Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı yetkilidir.
ç) 4/11/2004 tarihli ve 5253
sayılı Dernekler Kanunu ve 22/11/2001 tarihli ve 4721
sayılı Türk Medeni Kanununa göre dernekler tarafından verilecek
bildirim ve beyânnameler ile dernek genel kurul toplantıları
31/7/2020 tarihine kadar ertelenir. Bu süre, üçer aylık sürelerle üç
defaya kadar İçişleri Bakanınca uzatılabilir. Ertelenen genel
kurul toplantıları, ertelemenin sona erdiği tarihten itibaren 30
gün içinde yapılır. Mevcut organların görev, yetki ve
sorumlulukları erteleme süresi sonrasında yapılacak ilk genel
kurula kadar devam eder. (2)
d) 24/4/1969 tarihli ve 1163
sayılı Kooperatifler Kanunu kapsamındaki genel kurul
toplantıları 31/7/2020 tarihine kadar ertelenir. Bu süre, ilgili
Bakan tarafından üçer aylık sürelerle üç defaya kadar
uzatılabilir. Ertelenen genel kurul toplantıları, ertelemenin
sona erdiği tarihten itibaren üç ay içinde yapılır. Mevcut
organların görev, yetki ve sorumlulukları erteleme süresi
sonrasında yapılacak ilk genel kurula kadar devam eder. (2)
e) 11/6/2010 tarihli ve 5996
sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı,
Gıda ve Yem Kanunu ile 29/6/2004 tarihli ve 5200 sayılı
Tarımsal Üretici Birlikleri Kanunu kapsamındaki genel kurul
toplantıları 31/7/2020 tarihine kadar ertelenir. Bu süre, Tarım
ve Orman Bakanınca üçer aylık sürelerle üç defaya kadar uzatılabilir.
Ertelenen genel kurul toplantıları, ertelemenin sona erdiği
tarihten itibaren üç ay içinde yapılır. Mevcut organların görev,
yetki ve sorumlulukları erteleme süresi sonrasında yapılacak ilk
genel kurula kadar devam eder. (2)
f) 18/5/2004 tarihli ve 5174
sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar
Kanununun 61 inci maddesi uyarınca 2020 yılı Mayıs ayı
içinde yapılması gereken Birlik Genel Kurulu, bir sonraki yıl
Genel Kurulu ile birlikte yapılır.
g) 18/1/1984 tarihli ve 2972
sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve
İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanununun 33 üncü maddesine göre
yapılması gereken seçimler 2020 yılında yapılmaz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Muhammet
Naci Cinisli
Adana Aksaray Erzurum
Bedri
Yaşar Arslan
Kabukcuoğlu
Samsun Eskişehir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar.
Buyurunuz Sayın
Yaşar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BEDRİ YAŞAR
(Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklifin 21inci maddesi, 31
Temmuz 2021 tarihinde kooperatiflerin süresi dolan genel kurullarını
31 Ekim 2021 tarihine ertelemektedir. Bu, bizim de desteklediğimiz bir
madde. Tabii, içinde bulunduğumuz şartlar, pandemi şartları
bunu gerektiriyor; ona hiçbir itirazımız yok. Tabii olağanüstü
şartlar deyince
Beş yıldır bu ülke, maalesef,
olağanüstü yasalarla yönetilmeye çalışılıyor.
Şimdi beş yıldır yönetiliyor, ilave bir yıl daha
istiyoruz. Şunu söyleyeyim; bir an önce normalleşme sürecine
dönmediğimiz takdirde neler oluyor, bunu hep beraber görelim: Bakın,
son dönemde özellikle yolsuzluklarla ilgili 179 ülke arasında 86ncı
sıradayız, özgürlüklerde 210 ülke arasında 154üncü
sıradayız, adalette 128 ülke arasında 107nci
sıradayız. Kaldı ki ülkemizdeki adaletle meşgul olanlar,
adaletin başında olanlar Bugün adalete güvende yüzde 30ların
altındayız. diyor. Şimdi, şartlar böyle olunca
uluslararası arenada ülkemizde yatırım yapmak isteyen insanlar
otomatikman öncelikle şuna bakıyor: Bu ülkede hukuk var mı,
adalet var mı, kişi hak ve hürriyetleri açısından durum
nedir? Bunu nereden biliyoruz? Biz de yabancı ülkelere gittiğimiz
zaman 1inci baktığımız şartlar bunlar. Yani o ülkede
iş yapıyorsak o ülkenin vatandaşları ile bizim
aramızda hukuk açısından bir fark var mı, hak arama
konusunda sorunlar yaşıyor muyuz veyahut buradaki dava süreçleri
nasıl cereyan ediyor; biz de bunlara bakıyoruz. Dolayısıyla
yabancı yatırımcıların da bunlara bakmasından
daha doğal bir şey olmaz. Ama bu rakamlara baktıkları
zaman, bu rakamlar bu ülkede yatırım yapılabilir imkânların
olduğunu maalesef göstermiyor. Onun için bir an önce normal şartlara,
normal şartlar altında bu ülkenin yönetilmeye ve idare edilmeye
ihtiyacı var; bu olağanüstü kanunlardan bir an önce
kurtulmalıyız. Tabii, bunun sonucunda ne oluyor? Üretici Fiyat
Endeksi 42,8; Tüketici Fiyat Endeksi 17,53; işsizlik oranı yüzde 13.
diye açıklanıyor. Bugün Merkez Bankasının
açıkladığı faiz yüzde 19, bankalardaki faiz de
yaklaşık yüzde 24ler civarında. Peki, bu şartlar
altında nasıl iş alanı oluşturacağız,
nasıl istihdam sağlayacağız? Tamam, Türkiye belki son rakamlarla
bir miktar büyüyor ama bu büyüme obez bir büyüme, gelecekte sürdürülebilir olan
bir büyüme değil; zaten ekonomi büyüyorsa işsizliğin
aşağı doğru gelmesi lazım, arada bir ters orantı
olması lazım ama maalesef, bizde işsizlik rakamları da
sürekli artıyor. Bunu niye söylüyorum? Olağanüstü şartları
artık bu ülkenin daha fazla taşıyamayacağını
ifade etmek için söylüyorum çünkü biz de biliyoruz ki bizim yabancı
yatırıma ihtiyacımız var, yabancı
yatırımcılara ihtiyacımız var; maalesef, ülkemize gelen
yabancı yatırımcılar da ya arsa almaya geliyorlar ya da
borsaya kısa süreli giriyorlar ve de çıkıyorlar. Hâlbuki bundan
daha önemlisi, iş alanlarına yönelik her türlü imkânları ve
şartları sağlamamıza rağmen istihdama yönelik
yabancı yatırım almada sorunlar yaşıyoruz.
Bırakın yabancı yatırım almayı, bizim iş
adamlarımız, bizim yatırımcılarımız
başka ülkelerde her geçen gün yatırımlarını
artırıyorlar, her geçen gün yabancı ülkelerle ilgili
yaptığı yatırım oranları gelen rakamlarla
maalesef ters orantılı. Peki, iş adamlarımız böyle
düşünüyor da gençlerimiz farklı mı düşünüyor? Maalesef, bugün
ülkemizdeki gençlerimizin yüzde 66sı da kendisine Yurt
dışında bir iş imkânı sağlandığı
zaman gider misin? denildiğinde, hiç tereddüt etmeden Giderim. diyor;
asıl tehlike de burada. Onun için bizim bir an önce bu ülkeyi normal
şartlara; hukukun üstün olduğu, demokrasinin üstün olduğu, hak
ve hürriyetlerin daha rahat ifade edildiği şartlara döndürmemiz
lazım ki bu normalleşme olsun ve ülkemize de yatırım olsun,
iş olsun, istihdam olsun; yoksa lafla peynir gemisinin yürümediğini
hepimiz biliyoruz, görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Ben ümit ediyorum ki bu son olur. Bundan sonraki bir yılda,
bunun süresi dolduğu zaman, tekrar farklı gerekçelerle bunu uzatmak
zorunda kalmayız; son olur, ülke normalleşir. İşsizin
iş bulduğu, aşı olmayanların aş bulduğu bir
ülkede yaşamayı bizim gençlerimiz de fazlasıyla hak ediyor
diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
21inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 21 - 16/4/2020 tarihli
ve 7244 sayılı Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının
Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin üçüncü
cümlesinde bulunan "üç ay ibaresi "altı ay şeklinde
değiştirilmiştir.
Mehmet
Bekaroğlu İlhami
Özcan Aygun Cavit
Arı
İstanbul Tekirdağ Antalya
Kamil
Okyay Sındır Alpay
Antmen Mehmet
Akif Hamzaçebi
İzmir Mersin İstanbul
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu Bekir
Başevirgen
İstanbul
Manisa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Manisa Milletvekili Sayın Bekir Başevirgen.
Buyurunuz Sayın
Başevirgen. (CHP sıralarından alkışlar)
BEKİR
BAŞEVİRGEN (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
13 Mayıs 2014te
tarihimizin en büyük iş cinayeti yaşandı, 301 madencimizi Soma
katliamında kaybettik. Yaşanan bu faciadan sonra binlerce madencinin
Soma Holding, Uyar Madencilik ve Türkiye Kömür İşletmelerine karşı
sürdürdüğü tazminat mücadelesi başladı. O günden bugüne hak
arama mücadelesi devam ediyor; onlar sahada, bizler Mecliste sürekli aynı
talepleri dile getirdik. Yürüyüşleri kolluk güçleri tarafından
engellenmeye çalışıldı, soru önergeleri, kanun teklifleri verildi,
gündeme dahi alınmadı. Milletin Meclisinde, milletin derdine maalesef
çare olunmadı, çok uzun bir süre yüzüstü bırakıldılar.
Örgütlü mücadelenin gücü sayesinde Temmuz 2020de Soma faciasında
Işıklar, Atabacası ve Geventepe ocaklarında
çalışan 3.325 madencinin tazminatlarının TKİ
tarafından ödenmesini öngören yasa Meclisten geçti. Ancak Uyar Madencilik
çalışanı işçiler redevans sistemiyle
çalıştıkları ve farklı bir sözleşmeye tabi
oldukları gerekçesiyle bu yasanın kapsamı dışında
tutuldu. Mağduriyetin giderilmesi için madenciler defalarca Ankaraya
geldi, her seferinde sözler verildi ama bu sözlerin hiçbiri maalesef
tutulmadı. Ocak ayında işçiler, İçişleri Bakanı
Süleyman Soyluyla bir görüşme gerçekleştirdi. Bakan bu
görüşmede 888 işçinin sorununun gerekirse kamu kaynağı
kullanılarak çözüleceğine dair söz verdi ama bu söz de yerine
getirilmedi. Yeniden direnişe başlayan madenciler Meclisteki siyasi
partilerin Grup Başkan Vekilleriyle görüşmeye başladı. AK
PARTİ Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaşla 2 kez görüşen
madencilere sorunun çözümüne dair 1 Temmuzda kesin olarak bilgi verileceği
söylendi. Bu görüşmeden de herhangi bir sonuç çıkmaması üzerine
madenciler 4 Temmuzda Ankarada yürüyüşlerine kaldıkları yerden devam
ettiler. Madencileri temsilen oluşturulan bir heyet Bakanlıkla
görüştü, bu heyete Size ödeme yaparsak diğer redevanslı sahalar
için de emsal olur. denildi. Sürecin önü maalesef yine tıkandı.
Değerli milletvekilleri,
yaşananlara baktığımızda iktidarın
yaptığının oyalama taktiğinden öteye geçmediğini
görüyoruz. Geçtiğimiz hafta Soma bu uğurda 2 şehit daha verdi,
Bağımsız Maden İş Sendikası Genel
Başkanı Tahir Çetin ile sendika üyesi Ali Faik İnteri bir kez
daha rahmetle anıyorum. Bir önceki düzenlemede Uyar Madencilik
işçileri de kapsama alınmış olsaydı bu ölümler
yaşanmayacaktı.
Değerli milletvekilleri,
Somanın adını artık ölümlerle birlikte anmayalım.
Ortada sekiz yılı aşkın bir mağduriyet var ve zaman
aşımına uğramak üzere. Anayasa'nın 168inci maddesine
göre madenler devletindir. Bu madenleri devlet işletmeli,
işletmiyorsa sözleşmeyle kiraya verdiği madenlerin
sorumluluğunu da üstlenmesi gerekiyor. Maden işçisi işe girerken
hangi iş hukukuna göre anlaşma yaptığını bilmiyor,
redevansla işe alınmışsa bunun kabahati neden madenciye
yükleniyor?
Değerli milletvekilleri,
Meclis kapanmadan önce bu mağduriyetin giderilmesi ve torba yasanın
çıkması gerektiğini defalarca dile getirdik. Komisyonda grubumuz
tarafından verilen önergelerde mağdur madencilerin kıdem,
sakatlık, ölüm tazminatları ile her türlü alacaklarının
devlet tarafından ödenmesi ve Uyar Madenciliğe rücu edilmesini teklif
ettik ancak bu tekliflerimiz AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Yani şu
anda 26 maddelik torba yasa içerisinde Uyar Madencilik mağdurları
yok. Tüm grupları madencilerin mağduriyetlerini gidermeye ve gereken
düzenlemeyi yapmaya davet ediyoruz. 5 büyük müteahhidin milyarlarca
liralık vergi borçlarını affedecek düzenlemeler kolaylıkla
yapılabiliyorsa Uyar Madencilik mağdurlarının 25 milyon
lira tutan tazminatları için de bir düzenleme yapılabilir.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, elimizi vicdanımıza koyalım, hazır önümüz
bayram iken yıllardır verilen bu mücadeleyi olması
gerektiği gibi sonuçlandıralım, 888 maden işçisinin
tazminatlarının ödenmesi için gerekli düzenlemeyi yapalım;
evlerinde geçim, mahkeme salonlarında adalet, yollarda hak mücadelesi
veren madencilere olan borcumuzu hep birlikte ödeyelim.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Yoklama
talebiniz var Sayın Özel.
Sayın Özel, Sayın
Sümer, Sayın Şeker, Sayın Hamzaçebi, Sayın Antmen,
Sayın Hakverdi, Sayın Ünver, Sayın Şahin, Sayın
Kılınç, Sayın Tutdere, Sayın Topal, Sayın
Baltacı, Sayın Polat, Sayın Başevirgen, Sayın
Kaboğlu, Sayın Kuşoğlu, Sayın Kasap, Sayın
Sındır, Sayın Emre, Sayın İslam.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
21inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 21inci
madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır, önergeyi okutup Komisyona
soracağım, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun
salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin
eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
MADDE 22 4/1/1961 tarihli
ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 359. maddesinin ç) bendinden sonra
gelmek üzere aşağıda yer alan d) bendi eklenmiştir:
d) Bu maddede yer alan tüm
suçların cezalandırılabilmesi için bilerek işlenmesi ve bu
suçlarla ilgili olarak hazinenin zarara uğrayacak şekilde vergi
ziyaına yol açılmış olması gerekir.
Bu maddede yer alan tüm
suçlara ilişkin yargılamalardaki TCK m.43 hükümleri uygulanır.
Suçun oluştuğu ve devam ettiği her mali yıl için ayrı
ayrı cezaya hükmedilemez.
Hasan
Subaşı Aylin
Cesur Muhammet
Naci Cinisli
Antalya Isparta
Erzurum
Zeki
Hakan Sıdalı Ayhan
Erel
Mersin
Aksaray
BAŞKAN - Sayın
Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Salt çoğunluğumuz
yoktur, katılamıyoruz.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
22nci madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergenin özetini
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına (x)
Görüşülmekte olan
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 22nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 22- 27/6/1989 tarihli
ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 10 uncu maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"EK MADDE 10 -
Cumhurbaşkanlığı İdari İşler
Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığına
bağlı olarak kurulan başkanlıklar ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı,
Başbakanlık ve bakanlıklar ile bunların bağlı ve
ilgili kuruluşları (Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı, Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı ile 2659 sayılı Kanunun 30 uncu
maddesi ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 2 nci maddesi
kapsamında bulunanlar hariç), sosyal güvenlik kurumları, Türkiye
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Türkiye İstatistik Kurumu,
Yüksek Seçim Kurulu, Yükseköğretim Kurulu, Üniversitelerarası Kurul
ve Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının;
a) Merkez
teşkilatlarında Mülki İdare Amirliği Hizmetleri
Sınıfına ait kadrolarda bulunanlar ile 28/2/1985 tarihli ve 3160
sayılı Kanuna göre tazminat alanlar hariç olmak üzere bu Kanun
Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı Cetvelde bulunan unvanlı
kadrolarda yer alanlardan,
b) Taşra
teşkilatlarına ait kadrolarda yer alıp, kadro unvanları
ekli (II) sayılı Cetvelde bulunanlardan,
c) Merkez
teşkilatlarında; Dışişleri Meslek Memuru ve
Konsolosluk ve İhtisas Memurları, özel yarışma
sınavı sonucunda mesleğe yardımcı veya stajyer olarak
alınıp belirli süreli yetiştirme döneminden sonra özel bir
yeterlik sınavı sonunda müfettiş, uzman, denetçi, kontrolör,
aktüer ve stenograf unvanlı kadrolara (mevzuatı uyarınca söz konusu
kadrolara atananlar dâhil) atananlar ve bunların yardımcı ve
stajyerleri ile iç denetçilerden ekli (III) sayılı Cetvelde bulunan
unvanlı kadrolarda yer alanlardan, aylıklarını 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa göre almakta olanlara
anılan Cetvellerde kadro unvanlarına karşılık gelen
gösterge rakamlarının memur aylık katsayısı ile
çarpımı sonucunda bulunacak tutarlarda ücret ve tazminat verilir. Bu
ödemelere hak kazanılmasında ve bunların ödenmesinde
aylıklara ilişkin hükümler uygulanır. Ekli (II) ve (III)
sayılı Cetvellerde atandıkları kadro dereceleri esas
alınarak belirlenen ücret ve tazminatlar, 657 sayılı Kanunun 45
inci maddesine göre atananlar ile haklarında aynı Kanunun 67 nci
maddesi uygulananlar için kazanılmış hak aylık dereceleri
dikkate alınarak ödenir. Tazminat damga vergisi hariç herhangi bir vergiye
tabi tutulmaz.
Bu madde kapsamına giren
personele; bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 1 inci maddesinin (D) bendi, 2 nci,
28 inci, ek 1 inci, ek 4 üncü ve ek 13 üncü maddeleri hariç olmak üzere bu
Kanun Hükmünde Kararnamenin diğer maddelerinde öngörülen her türlü
ödemeler ile ek 9 uncu maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında
belirtilen mevzuat hükümlerine göre yapılan ödemeler, 4/6/1937 tarihli ve
3201 sayılı Kanunun ek 21 inci maddesinde öngörülen ödeme, 657
sayılı Kanunda ödenmesi öngörülen aylık, ek gösterge, zam ve
tazminatlar ve makam tazminatı ile avukatlık vekalet ücreti ve temsil
tazminatı ödenmez.
Ekli (II) sayılı
Cetvel kapsamında bulunan kadrolara vekaleten atananlara vekalet görevi nedeniyle
birinci fıkrada belirtilen ödemeler yapılmaz. Ekli (II) ve (III)
sayılı Cetvellerde bulunan kadrolarda yer alan ve ekli (II)
sayılı Cetvel kapsamındaki başka kadrolara veya diğer
kadrolara vekaleten atanan personele, birinci fıkrada belirtilen ödemeler
dikkate alınmaksızın, 657 sayılı Kanunun 86 ncı
maddesi hükümleri çerçevesinde ve 175 inci maddesine göre vekaleten
atanılan kadrolar için belirlenmiş olan aylık göstergeleri ve ek
göstergeler esas alınarak vekalet aylığı ve anılan
Kanunun 152 nci maddesi uyarınca yürürlüğe konulan
Cumhurbaşkanı kararının vekalete dair hükümleri
uyarınca işgal ettikleri kadrolar ve vekaleten atandıkları
kadrolar için belirlenmiş olan zam ve tazminatlarının toplam
tutarı esas alınarak zam ve tazminat farkı ödenir.
Yasin
Öztürk Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel
Denizli
Adana Aksaray
Bedri
Yaşar Dursun
Ataş Muhammet
Naci Cinisli
Samsun Kayseri Erzurum
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk.
Buyurunuz Sayın Öztürk.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; OHALin
uzatılması maksadınızı yumuşatmak adına
eklediğiniz bazı kanunlar ve kanun hükmünde kararnamelerde
değişikliği içeren kanun teklifinin 22nci maddesi üzerine
İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Olağanüstü şartlarda bayrama giren milletimizin bayramını
bugünden kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifinin 22nci
maddesi, Sayın Cumhurbaşkanının aldığı bir
kararın Meclis tarafından zımni olarak onaylanması üzerine.
TÜİK 30 Haziran 2021 tarihinde Resmî Gazetede Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle Hazine ve Maliye Bakanlığıyla ilişkili bir
kamu idaresi olarak yeniden teşkilatlanmış. TÜİK 15 Temmuz
2018de yine Cumhurbaşkanının kararıyla Maliye
Bakanlığına bağlanmıştı; şimdi,
aynı Bakanlığın ilişkili kuruluşuna dönüyor;
genel bütçeden pay almak yerine, özel bütçeli bir kuruluş hâlini
alıyor.
TÜİK iktidarın
elinde oyuncak hâline gelen,
inandırıcılığını yitirmiş şaka
gibi bir kurum. Bir masal âleminde yaşıyorlar; ne
açıkladığı enflasyon rakamları ne işsizlik
verileri tutarlı ne teori var ne pratik. Esnaf zor durumda, iş yerleri
kapanmış, istihdam kapasitesi azalmış, hane halkı
gelirini kaybetmiş, çalışabilir ama iş bulamayan nüfus
artmış; TÜİK diyor ki: İşsizlik oranları
düştü. Fiyat etiketlerinin günlük artış yönündeki
değişimine, sokağın alım gücünün düşmesine
rağmen TÜİKe göre ekonomi büyüyor, enflasyon ise yükselmiyor.
TÜİKin rakam oyunları iktidarı memnun ediyor ama hiçbir
kuruluş bu verileri referans almıyor. İşte, bu noktada,
bazı kuruluşlar ve akademisyenler tarafından
bağımsız araştırma grupları oluşturuluyor ve
gerçek rakamlar ortaya çıkıyor; TÜİK ifşa oluyor. AK
PARTİ'sinin son dönemlerde en fazla yönetimini değiştirdiği
kurumların başında TÜİK geliyor. Neden? TÜİK'e olan
güvensizlikten kendilerini kurtarmak için. Kim inanır? Şimdi yine
göstermelik bir adım daha atılıyor. Yönetimin üzerindeki
baskı ortadan kalkmadıkça, gece yarısı kararnameleriyle
görevden alınmalar devam ettikçe TÜİK pembe masallar anlatmaya devam
edecektir, milletvekilleri de Genel Kurulda oyalanmaya devam edecektir.
Değerli milletvekilleri,
Genel Kurulu oyalama taktiği olarak getirilen bu maddeyi bir tarafa
bırakıp vatandaşların üzerinde sopa gibi
kullandığınız OHAL'i uzatma amaçlı 11inci, 20nci ve
23üncü maddelerinizle ne yapmak istediğinize geri dönelim. Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası'na, uluslararası hukuka doğrudan
aykırı olan bu maddeler, sizin vatandaşı hazır olda
tutmak için, hizaya getirmeniz için elinizdeki sopanız. Siz
sopanızı elinizden bırakmak istemiyorsunuz, FETÖ bu sopanın
sadece bahanesi, amaç ise olağanüstü hâli olağan kılmak.
Anayasa'yı askıya alan OHAL kanun hükmünde kararnameleri olağan
durumda hâlâ uygulanmaya çalışılıyor ve uzatmaya
gidiliyorsa bu bir sistem dayatmasıdır, getirdiğiniz modelin
adı da Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi değil,
OHAL hükûmet sistemidir.
Bugün, iktidarın kabul
etmediği her eyleme terör suçu üzerinden soruşturma
açılması bir gelenek hâli almıştır. Bugün,
Boğaziçine atanan kayyum rektörü eleştiren öğrenci de
teröristtir, pazardaki soğan fiyatını eleştiren Ayşe
teyze de teröristtir. AK PARTİ'sinin OHAL'i sayesinde Ayşe teyze en
fazla dört gün olan gözaltı süresini 2 defa uzatılması
kaydıyla hâkim karşısına çıkmayı bekleyecektir.
Terörist olduğu için mi? Hayır, iktidar tarafından terörist
yakıştırması yapıldığı için. OHAL ve
kanun hükmünde kararnameler sadece FETÖ ve PKK gibi örgütlerin temizlenmesine
hizmet etse ve buna inansak sonuna kadar yanınızdayız ama kanun
hükmünde kararnameler ve OHAL'in uzatılmasına ilişkin talebiniz
yeni rejiminizi dizayn ederken kullandığınız sadece bir
aparat. Bu uğurda yüz binlerce insanın hayatı
karartıldı ve en kötüsü, bunu yaparken vicdanlarınız çok
rahat. Evet, bir darbe sendromu yaşandı, devlet mecburi bir refleks
geliştirdi. Olayların aydınlatılması için milletçe
demokratik sabır göstermemiz gerekiyordu. Milletimiz bu sınavı,
bu sabrı gösterdi hatta zamanında Fetullah Gülenle iş
birliği yapmanıza, onların kayrılmasına göz
yummanıza rağmen size bu işin siyasi sorumluluğunu bile
yüklemeyerek affetti.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla)
Sayın Başkanım, tamamlıyorum.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla)
KHKler bir faciadır. Çevremde o kadar çok bu felaketi yaşayan insan
var ki ben onlara acıyorum, merhamet ediyorum. Aslında onlardan da
özür diliyorum. Bunlar benim sözlerim değil, Sayın Bülent
Arınçın.
Göstermelik OHAL Komisyonu,
yargılamalar, imaj kurtarma odaklı tahliyeler suçsuzluğu ispat
olunan kişileri kurtarmak için yeterli mi? Suçsuz yere yıllarca
cezaevinde yatan, ihraç edilen, mallarına el konulan kişi bugün
haklarının hangisine kavuşabiliyor? Ne ihraç olduğu
işine dönebiliyor, ne de dava açıp gördüğü zararı tazmin
edebiliyor. Kaybettiği itibarı geri alabilmesi zamanı geriye
döndürebilmek gibi bir şey. Biz demiyoruz ki bu ülkede FETÖcüler yok,
FETÖ de var, PKK da var, fırsatını bulduğunda
kafasını çıkaracak bir sürü örgüt de var, yapı da var.
Olağanüstü hâl
Sayın Başkanı mutlu etti ama çok yakında ülke olağan
hâline kavuşacak. Hepimiz hep beraber mutlu olacağız.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 22nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 22- 27/6/1989 tarihli
ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasına Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu,
ibaresinden sonra gelmek üzere Türkiye İstatistik Kurumu, ibaresi ilave
edilmiştir.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı İlhami
Özcan Aygun
İstanbul Antalya Tekirdağ
Alpay
Antmen Mehmet
Akif Hamzaçebi Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
Mersin İstanbul İstanbul
Nazır
Cihangir İslam Kamil
Okyay Sındır
İstanbul İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Nazır Cihangir
İslam.
Buyurunuz Sayın
İslam. (CHP sıralarından alkışlar)
NAZIR CİHANGİR
İSLAM (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
şu OHAL uzatmasına gösterdiğiniz çabayı Türkiye'nin
demokratikleşmesi için gösterseydiniz gerçekten bugün Türkiye önemli bir
noktaya gelirdi. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşacağım
maddeye yani bu maddeye bir itirazımız yok, itirazımız bu
OHAL uzatmasına. Bu uzatmayı İçişleri Bakanı
istemiş, daha doğrusu İçişleri Bakanlığı
istemiş. Bakın, Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy ne
diyor? 2018 yılında OHAL'in üç yıl uzatılmasıyla
16.385 personel kamudan ihraç edildi, üç yıllık sürenin
uzatılmasını biz istedik. diyor yani sonuç, bu istem
İçişleri Bakanından geliyor.
Şimdi, arkadaşlar,
darbecilerin yargılanmasında bir konsensüs var, buna kimsenin
herhangi bir itirazı yok ama kamudan 130 bin kişiyi
attınız; çok problemli bir durum, defalarca söyledik, kamu
dışından geniş tutuklamalar yaptınız. 14 bin
kişi hâlâ cevap alamadı OHAL Komisyonundan, 30 bin kişi
aklandı ama işlerine dönemedi, işlerine dönenlere de mobbing
uyguluyorsunuz. Şimdi, bu insanlara vurduğunuz FETÖ
damgasını silmek için yani insanların masumiyetinin tescili için
kaynak hukuk değil, kaynak FETÖ borsası, yıllardır
konuştuğumuz FETÖ borsası yani iş insanlarından milyon
dolarlar alıyorsunuz, mallarını müsadere ediyorsunuz ve ortaya
yeni bir durum çıkıyor. Şu makineyle pamuk toplamalar
çıkmadan önce -güneyliler gayet iyi bilir, Adanalılar gayet iyi bilir-
pamukta birinci ağız, ikinci ağız vardı. İş
insanlarıyla siz birinci ağzı tamamladınız. Ha,
şimdi ikinci ağız geldi. Kim bunlar? Ücretli insanlar, küçük
memurlar, para karşılığında aklanmalarına
rağmen para karşılığında bunları
işlerine döndürüyorlar.
Şimdi, buna rüşvet
mi dersiniz, diyet mi dersiniz bilmiyorum. Bunun patenti, yani bu
uygulamanın patenti sizin himayenizde gelişen bu mafyaya ait. Masum
insanları bir kuyuya atıyorsunuz ve insanların o kuyudan
çıkması için elinden her şeyini alıyorsunuz. Bu, artık
FETÖ borsası kavramıyla açıklanacak bir şey değil,
bu resmen köle pazarıdır arkadaşlar, köle pazarı.
Şu ana kadar size
birbiriyle ilişkisiz iki konudan bahsettim. Masum insanları
köleleştirmenizden ve İçişleri Bakanlığının,
daha doğrusu Süleyman Soylunun OHAL yetkilerinin
uzatılmasını istediğinden bahsettim ama bu yetkileri
uzatırken bugün görüştüğümüz kanun teklifinde bu köle
tacirleriyle, insan tacirleriyle uğraşmanın herhangi bir emaresini
göremiyoruz, bununla ilgili herhangi bir mesaj yok.
Bu iki olaydan
bağımsız bir olay daha var, şu son günlerde gündeme gelen
iki kardeş gazeteci. Ne yapıyor bunlar? Bunlar bir sektör
oluşturmuş, İçişleri Bakanlığı ile bu iki
gazeteci el ele çalışıyorlar ve iftiharla toplum içinde diyorlar
ki: Biz binlerce kişiyi, şu kadar kişiyi işlerine
döndürdük. Şimdi, soru şu değerli arkadaşlarım: Masum
insanların köleleştirilmesi, İçişleri
Bakanlığının OHAL yetkilerinin uzatılmasını
istemesi ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun ve bu iki
kardeş gazetecinin aklanan insanların işlerine dönebilmesindeki
aracı rolü; şimdi, bunlar bir Meclis
araştırmasını hak etmiyor mu?
Şehit
yakınları ve gaziler, bunlar için 309 milyon Türk lirası
toplandı ve nemalarıyla bu 338 milyona vardı ama siz bu insanlar
için sadece 15 milyon lira harcadınız, gerisine ne oldu? Peki, bu
iş bir Meclis araştırmasını hak etmiyor mu?
Bu darbe
başarılı olsaydı -bu soru defalarca soruldu- kurulacak
kabinede kim yer alacaktı? Arkadaşlar, bu iş bir
araştırmayı, bir Meclis araştırmasını hak
etmiyor mu? Bunun, bu sorunun cevabını hiç merak etmiyor musunuz?
Bakın, 251
şehidimiz ve 2.196 gazimiz namına soruyorum: O gece ne oldu?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
NAZIR CİHANGİR
İSLAM (Devamla) Hakan Fidan ile Hulusi Akar neden Komisyona gelip,
lütfedip ifade vermedi? Genelkurmayın ve Akıncı Hava Üssünün
kamera kayıtları Darbe İnceleme Komisyonuna
ulaştırıldı mı veya ifşa edildi mi, neden
edilmedi? Komisyon Raporu neden açıklanmadı arkadaşlar, Darbe
Komisyonu Raporu? Evet, bugüne kadar hem biz CHP olarak hem diğer
muhalefet partileri FETÖnün siyasi ayağı hakkında, yurtta sulh
konseyi hakkında, FETÖ borsası hakkında, daha doğrusu bu
köle pazarı hakkında en az 13 Meclis araştırma önergesi
verdik ve bunlar sizin oylarınızla reddedildi. Neden ret oyu
verdiniz? Bizim sorumuz bu.
Hepinize
saygılarımızı sunuyoruz. Sağ olun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 22nci maddesinde yer alan gelmek
üzere ibaresinin gelecek şekilde olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Nuran
İmir Murat
Sarısaç
Bitlis Şırnak Van
Abdullah
Koç Ali
Kenanoğlu Şevin
Coşkun
Ağrı İstanbul Muş
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Muş Milletvekili Sayın Şevin Coşkun.
Buyurunuz Sayın
Coşkun. (HDP sıralarından alkışlar)
ŞEVİN COŞKUN
(Muş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 22nci madde
üzerine söz almış bulunuyorum. Sizleri, TÜİKin işsiz
saymadığı milyonlarca yoksulun ahıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
iktidarın TÜİKle başı dertte görünüyor. Devlet
İstatistik Enstitüsü olan kurumun adı 2005te değiştirildi;
yapısı, yöneticileri ve bağlı oldukları
bakanlıklar değişti. Her değişiklik sonrası
Kuruma duyulan güven azaldı çünkü halkların AKPye güveni
azaldıkça bu işin resmî verilerle gizlenmesi görevi verilen
TÜİKin durumu da zorlaştı. İktidarın
açıklarını kapatmak kolay bir iş değil. Kurumun
doğru verdiği bir bilgi olsa dahi
inandırıcılığını yitirdi. TÜİK
enflasyonu açıklıyor, halk inanmıyor. Bilim insanları,
iktisatçılar, sendikalar gerçek enflasyonu açıkladıkça
TÜİKin güvenilirliği ortadan kalkıyor. TÜİK bu ülkede
işsiz sayısını 4-5 milyon bandında açıklarken
DİSK bunun aksine 2 katı insanın işsiz olduğunu,
iş aradığını söylüyor. TÜİK, şimdi
atıl iş gücü adı altında kendini revize etmek zorunda
kalıyor. TÜİKin işi zor. Ülkede işsizlik, faiz
oranları, döviz kurları ve enflasyon iki haneli olmuştur.
İktidarın savaş, yandaş sermaye ve saray endeksli bütçesi
halkın ekmeğini, işini ve cebini küçültmüştür.
TÜİKin, bu düzenlemeyle, ilişkili kuruma dönüştürülmesi ve özel
bütçeli bir kurum olmasından ziyade başına kimin nasıl
geçtiği ve ne kadar bağımsız olabileceği önemlidir. Bu
ülkede yargı, Merkez Bankası Başkanı ve
bağımsız olması gereken tüm kurumlar bağımlı
hâle gelmiş. TÜİKin bağımsız olduğunu iddia
etmek çok güç.
Değerli milletvekilleri,
iktidarın yargıya dahi müdahale ettiği günümüzde, kurum
başkanlarının bizzat Cumhurbaşkanı tarafından bir
kararnameyle atanabildiği veya görevden alınabildiğini
biliyoruz. Hatta özerk ve demokratik bir yönetime sahip olması gereken
üniversitelere bir gece yarısı kararnamesiyle kayyum rektör
atanabiliyor ya da görevden alınabiliyor. Melih Bulu örneğinde
olduğu gibi görevden alındığından bile haberi olmuyor.
Bu nedenle, halkın değil, sarayın ihtiyaçları önceliklidir.
Bu durumda, TÜİKin özerkleşmesini beklemek beyhude bir çabadır.
TÜİKe duyulan güvensizliği ortadan kaldırmak istiyorsanız
güven tesisinin şeffaflıkla, hesap verilebilirliğin ve hukukun
işlemesiyle bir bütünlük içerisinde olabileceğini görmeniz gerekiyor.
TÜİKin açıkladığı veriler kadar
açıklamadığı veya açıklayamadığı
veriler de önemlidir. Bu ülkede iş cinayetlerinde yaşamını
yitiren işçilere dair resmî bir veriye sahip değilsek, bu, TÜİKin
marifetidir. Aynı şey kadın cinayetleri, gerçek yoksul
sayısı, çocuk ve mülteci işçi sayısı, engelli
yurttaşlar sayısı için de geçerlidir. Kamu hizmetlerinin
planlaması için çok önemli olan veriler ya bilinmemektedir ya da kamuoyuna
açıklanmamaktadır. Örneğin, kaç kadının şiddet
mağduru olduğu bilinmeden kaç sığınmaevine ihtiyaç
duyulacağı planlanamaz. Her konuda resmî istatistik
hazırlaması gereken TÜİK bazı konuları özellikle
atlamaktadır. Örneğin Bu ülkede kaç kişinin ana dili
Kürtçedir? sorusunu 1970lere kadar yanıtlayan bu kurum 12 Mart
darbesinden sonra bu veriyi yok etmiştir. Kürtçeye ilişkin tek bir
veri açıklamayan TÜİK sadece Kürtçe bilen yurttaşlara Türkçe
anket yapmaktadır, cevap vermeyenlere Ankete katılım zorunlu.
adı altında ceza kesmektedir. Soruyoruz, kaç anketörünüz Kürtçe
biliyor? Biliyorsa bile konuşmaya cesaret edebiliyor mu? Ana dilinde
hizmet her yurttaşın en doğal hakkı değil mi?
TÜİKin özerkleşmesini, kamusal hizmetlerin veriye dayalı,
bilimsel bir temelde gerçekleri kamuoyuna açıklamasını
savunuyoruz. Kurumun dışından niteliksiz, liyakatten uzak ve
saraydan talimat bekleyen yönetici kadrosuyla bu işin
olamayacağını biliyoruz. TÜİK saray siyasetine değil,
halkın gerçekliğine odaklanırsa kaybettiği güveni yeniden
kazanır.
Değerli milletvekilleri,
faşizm gerçekleri sevmez. Fiilen OHAL devam etmektedir. Ülkeyi açık
cezaevine dönüştürdünüz. Sarayın savaş politikalarına
karşı duran herkesi OHAL yasaklarıyla sindirmeye çalışıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ŞEVİN COŞKUN
(Devamla) Bitiriyorum Başkanım.
Türkiye'nin birçok ilinde
yaygın yasaklar uygulandığı gibi, Van ve Muş
kentlerimizde sadece muhaliflere ve partimize yönelik kesintisiz süren eylem ve
etkinlik yasakları sürmektedir. Anayasayı askıya
aldınız, hakları sistematik bir şekilde ihlal ediyorsunuz,
kurumların içini boşalttınız, halklar gerçek yüzünüzü
gördü. Önümüzdeki ilk seçimde Türkiye halkları saray saltanatınıza
son verecektir.
Genel Kurulu
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
22nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 22nci
madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
05.36
ON ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 05.49
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci Birleşiminin On
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
277 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
23üncü madde üzerinde 4
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk okutacağım
2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 23üncü maddesinin kanun teklifi
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat
Sarısaç Tulay
Hatımoğulları Oruç Nuran
İmir
Van Adana Şırnak
Ali
Kenanoğlu Abdullah
Koç Mahmut
Celadet Gaydalı
İstanbul Ağrı Bitlis
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Alpay
Antmen
İstanbul Antalya Mersin
Süleyman
Bülbül Mustafa
Sezgin Tanrıkulu Kamil
Okyay Sındır
Aydın İstanbul İzmir
İlhami
Özcan Aygun
Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki
önergeler üzerinde ilk konuşmacı Adana Milletvekili Sayın Tulay
Hatımoğulları Oruç.
Buyurunuz Sayın
Hatımoğulları Oruç. (HDP sıralarından
alkışlar)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu torba yasa
teklifi içinde en fazla karşı çıktığımız
maddelerden biri 23üncü madde yani şu an konuştuğumuz kanun
teklifindeki maddedir. Bu madde ne diyor? Kamu görevlilerinin görevden
uzaklaştırılmasını, ihraç edilmesini, rütbelerinin
alınmasını sağlayacak yetkiyi uzatmak istiyorlar.
OHALde, bu OHAL sürecinde en
az 125.678 kamu görevlisi ihraç edilmiş, 270 kişinin
öğrencilikle ilişiği kesilmiş, 2.761 kurum ve kuruluş
kapatılmış, 3.213 personelin rütbesi alınmış.
OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunun 28 Mayıs 2021 tarihli
açıklamasında şunlara yer veriliyor: OHAL işlemleri
kapsamında -KHKlilerin yapmış olduğu başvurular-
125.678 kamu görevlisinin ortada başvurusu var. Bu işlemlerden
2.761i kurum ve kuruluş kapatma işlemini kapsıyor. Komisyona
yapılan başvuru sayısını ifade etmiştim,
bunlardan sadece 14.072 tanesi görüşülmüş yani başvuruların
sadece yüzde 11i görüşülüp değerlendirilmiş ve bunlar kabul
edilmiş; yüzde 89u da reddedilmiş.
Şimdi, deniliyor ki:
FETÖyle mücadele
Bu kürsüde bugün defalarca ifade edildi, OHALin
amacı FETÖyle mücadele filan değil. Amaçlarından biri bu
olabilir ama gerçekten kuru ile yaşı beraber yaktınız,
insanlara acı çektirdiniz. Bakın, bahsettiğimiz bu rakamlar
basit rakam değil, ailelerden bahsediyoruz, geçinemeyen ailelerden
bahsediyoruz. İnsanları açlıkla, yoksullukla biat ettirmeye
çalışan bir iktidardan, bir anlayıştan daha zalim ne
olabilir ki? İşte, OHALin zuhur etme biçimi tam budur, bu yüzden biz
OHALe karşıyız, bu yüzden bu ihraçlara karşıyız,
bu yüzden 23üncü maddeye karşıyız.
Bakın, yine, bu torba
yasa biçimde torba davalardan bahsediyoruz ya sürekli. Mesela, bu torba
davalarda, yine OHALe dayanarak, sığınarak açılan
davalarda FETÖ, PKKyle iltisaklılık ya da üyelik vesaire.
Şimdi, hep buradan ifade ettik, herkesi terörist olarak görmekten bir kere
vazgeçin ama vazgeçmiyorsunuz. Mesela, geçtiğimiz günlerde Din Alimleri
Derneği ve Demokratik İslam Kongresi mensubu olan insanlar,
yaşları 70lerde, 80lerde olan insanlar sarayın istediği
şekilde ibadet etmedikleri için yani Kürtçe hutbe verdikleri için
tutuklandılar bunların bir bölümü, gözaltına
alındılar. Ya, bir kere, İslamın değerlerini
ağzından düşürmeyen bir AKP nasıl bir ahlak ve
anlayışla, bir iktidar nasıl bir ahlak ve anlayışla
70-80 yaşını aşmış olan din âlimlerini gözaltına
alır ve tutuklar. Burada da bakın, dikkat edin, bir
ayrımcılık var. Yani size biat eden sarayın
İslamının icraatçısı olanlara hiçbir şey yok,
ödül var ama size biat etmeyen İslamı, din âlimlerini böyle
gözaltına alıp gözaltılarda süründürme var, bir de üstüne üstlük
bu yetki talebiyle de gözaltı sürelerini uzatmak istiyorsunuz, bunu asla
kabul edemeyiz.
Bakın, bu, ihraç
edilmelerle ilgili yaşanılan, bize gelen bir başvuruyu
paylaşmak istiyorum kamuoyuyla. Bir kamu emekçisi, öğretmen bir insan
ihraç ediliyor, eşi yurt dışına gidip gelen işçi bir
insan, onun da pasaportu iptal ediliyor. Yani denilmiş oluyor ki bu
pasaport iptali ve ihracın yarattığı sonuçlarla: Hem seni
ihraç ediyorum hem senin ailenin, eşinin, çoluğunun çocuğunun
hareket alanını sınırlıyorum, seni de ailenin hepsini
de işsiz bırakıyorum. Bu, hangi adalette, hangi vicdanda var?
Bunu nasıl kabul edebiliriz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Devamla) Mesela, iktidarla yakınlığı bilinen Süleyman
Özışık bu ihraçlarla ilgili birçok dosyayı
İçişleri Bakanına götürdü ve kendisinin kefil olduğu kimi
insanların göreve iadeleri konusunda adımlar atıldı yani
bunlar burada da başka bir rant alanı yarattılar.
İnsanları ihraç edecekler, işten atacaklar; biat ettirip bir de
öte yandan paralarını pullarını, varsa birikmişlerini
rüşvet şeklinde alacaklar; buradan yepyeni bir kazanç
kapısı açmışlar. Süleyman Özışık kimdir?
Süleyman Özışık iktidara yakınlığıyla
bilinen bir insandır ve bunun adına siz yurtseverlik diyorsunuz.
Bu, yurtseverlik değil; bu, bu ülkeye yapılmış olan en
büyük düşmanlıktır. Bu OHAL maddesinin bu Meclisten geçmesi tek
adam rejiminin tahkimatı anlamına gelir. Tek adam rejiminden
kurtulmak, faşist rejimden kurtulmak bu ülkenin tek çıkış
yoludur, aksi takdirde bu ülke gittikçe muz cumhuriyetine dönüşecektir;
buna da tarihte bunun öncüsü olarak bu iktidar geçecektir. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerindeki ikinci konuşmacı Aydın Milletvekili
Sayın Süleyman Bülbül.
Buyurunuz Sayın Bülbül.
(CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Hatırlar
mısınız, 2002 yılında AKP yeni iktidara geldiği
zaman yok Kopenhag Kriterleri, yok Avrupa Birliği müktesebatı, yok
Avrupa uyum yasaları, demokrasiler, özgürlükler; nereden nereye geldik.
OHALin 2015te 6638 sayılı Yasayla uygulanmasından bugüne
kadar geldik, altı sene; üç sene daha ilave ediyorsunuz, dokuz sene bu
memleket OHALle yönetilecek. Daha sonra çıkacaksınız, geçen
haftaki yargı reformu 4te çıkacaksınız, hak arama
özgürlüğünün genişletilmesinden, ifade özgürlüğünün
genişletilmesinden ve ondan sonra çıkıp soruşturmadaki
tutuklulukta sınırlanmadan bahsedeceksiniz. Ya, aklımızla
alay etmeyin arkadaşlar.
Bakınız, 11, 20 ve
23üncü maddede neler getiriyorsunuz? 11inci maddede sizler gözaltı
süresini yüz kırk dört saat ve on iki güne yükseltiyorsunuz. Bu ne demek?
Geçen hafta getirdiğiniz yargı reformunda ne vardı?
Soruşturma evresindeki tutukluluğun
sınırlandırılmasını getirmiştiniz. Sonra ne
getirmiştiniz? Somut delil şartlarını getirmiştiniz,
özgürlükleri getireceğini söylemiştiniz. Büyük bir çelişki. Mart
ayında İnsan Hakları Eylem Planı dediniz; gelinen nokta
bu. Daha sonra Yargı Reformu Stratejisi dediniz, birçok maksat, hedef
koydunuz; gelinen nokta bu.
Türkiye'de, bu gelinen
noktada -ikinci getirdiğiniz 20nci maddede açık ve net-
şirketlere kayyumu yargı kararı olmadan TMSFye verme durumuna
geldiniz.
23üncü maddede ne
getirdiniz? Dramları getirdiniz. Yıllardan beri KHK denilen,
OHALle işten atılan
Anayasanın 38inci maddesindeki suçun
şahsiliği ilkesini ve masumiyet ilkesini bir kenara itip ailesini de
cezalandıran OHAL uygulamalarını getirdiniz. Ya,
arkadaşlar, yargı kararı olmadan siz nasıl bir memuru, bir
kamu görevlisini işten atarsınız? Yargı kararı olmadan
siz nasıl görevden uzaklaştırma kararı verirsiniz?
Yargı kararı olmadan siz nasıl rütbeleri geri
alırsınız? Yargı kararı olmadan siz nasıl
mesleğe ilişkin unvanların kullanmasını ve tedbirlerin
geçerlilik süresini üç yıl daha uzatırsınız? Böyle şey
olabilir mi? Tabii, oluyor. Nerede oluyor? Demokrasi ve özgürlüklerden uzaklaşıldığı,
artık baskıcı bir rejim olan tek adam rejiminin uygulamalarında
oluyor.
Değerli arkadaşlar,
bir de dramlar var, bu OHAL rejiminde KHK nedeniyle vatandaşların
çektikleri dramlar var. Şu anda, yaklaşık 30 bine yakın
kişi, hakkında bir soruşturma açılmadan beraat kararı
almışlar, takipsizlik kararı almışlar, işe iade
edilmemişler. Bu insanların çocukları, bu insanların
aileleri cezalandırılmış. Şimdi getirdiğiniz
uzatmayla beraber, bu işten çıkarmalarla işe alımda
güvenlik soruşturması, işin devamındaysa ihraçlarla yine
ailelerini cezalandıracaksınız, pasaportlarını elinden
alacaksınız, çocuklarının ve ailelerinin telefon
dinlemeleriyle haklarını gasbedeceksiniz. Dedim ya Dramlar var. Ne
dramları var birkaç örnek vermek istiyorum, Türkiyede yaşanan
dramlar bunlar: Salman Taş, öğretmendi, 2 çocuk babasıydı.
2017de KHKden ihraç edildikten sonra kansere yakalandı ve 2019da vefat
etti. Ölümünden iki yıl sonra -mahkemeye erişimini
engellediğiniz- OHAL Komisyonu tarafından görevine iade edildi.
Yazık değil mi arkadaşlar, bu vicdan nerede?
Profesör Doktor Haluk Savaş,
ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanıydı.
KHKyle ihraç edildi, cezaevine düştü, daha sonra suçsuzluğu
ispatlanarak beraat etti. Ancak pasaportuna el konulduğu için yurt
dışına kanser tedavisine gidemedi. Daha sonra yurt
dışına gitmesine izin verildi ama hayatını kaybetti.
Onun söylediği bir şey vardı arkadaşlar: Meriçte
boğulmayacağım, Türkiyede öleceğim, bağıra
bağıra öleceğim ve herkes bu zulmü kimin yaptığını
bilecek. demişti.
Arkadaşlar, bir dram
daha
Doçent Doktor Mustafa Çamaş, Munzur Üniversitesinde KHKyle ihraç
edildi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurunuz
efendim.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla)
İş bulamadı, inşaatlarda çalışmaya
başladı ve iş yerinde üzerine bir vinç düşmesi nedeniyle
yaşamını yitirdi.
Arkadaşlar, dram bunlar,
yitirilen yaşamlar, masumiyet ilkesi, hak arama özgürlüğü,
Anayasadan doğan hak ve özgürlüklerin kullanılması
Bunlar
yaşam, yaşamları gitti. Ne yapacaksınız? Siz üç
yıllık, beş yıllık bu OHAL uygulamalarıyla
ilgili, KHKlerle ilgili bir veri, gerekçe ortaya koydunuz mu?
Koymadınız; terörle mücadelede etkili bir yöntem olarak ortaya
koyuyorsunuz. Bu yaşamlar ne olacak? Başka yaşamlara, başka
dramlara mı neden olacaksınız? Yapmayın, eylemeyin. Bu
baskıcı yönetimler sizin sandıkta, seçimde kazanmanızı
sağlamaz. Gidiyorsunuz ve sandıkta gideceksiniz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergenin özetini
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına(x)
Görüşülmekte olan
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 23- 375 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 35 inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Geçici Madde 35- A)
25/7/2018 tarihinden itibaren en fazla üç yıl süreyle; terör örgütlerine
veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı
faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara
üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı
olduğu değerlendirilen Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun salt çoğunluğunca; Yargıtay
daire başkanı ve üyeleri hakkında Yargıtay Birinci
Başkanlık Kurulunca; Danıştay daire başkanı ve
üyeleri hakkında Danıştay Başkanlık Kurulunca; hâkim
ve savcılar hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel
Kurulunca, askeri hâkimler hakkında Milli Savunma Bakanının
başkanlığında, Milli Savunma Bakanı tarafından
birinci sınıf askeri hâkimler arasından seçilecek iki askeri
hâkimden oluşan komisyonca ve Sayıştay meslek mensupları
hakkında Sayıştay Başkanının
başkanlığında, başkan yardımcıları ile
Sayıştay Başkanı tarafından belirlenecek bir daire
başkanı ve bir üyeden oluşan komisyonca meslekte
kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten
çıkarılmalarına karar verilir. Bu kararlar, Resmî Gazetede
yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ
edilmiş sayılır. Meslekten çıkarma kararlarına
karşı ilgili kanunlarda yer alan hükümler uyarınca itiraz
edilmesi veya yeniden inceleme talebinde bulunulması üzerine verilen
kararlar da Resmî Gazetede yayımlanır ve yayımı tarihinde
ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Bu kişiler
hakkında alınan kararlar yedi gün içinde Devlet Personel
Başkanlığına bildirilir. Görevden
uzaklaştırılanlar veya görevlerine son verilenlerin silah
ruhsatları ve pasaportları iptal edilir ve bu kişiler
oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından
yedi gün içinde tahliye edilir.
Bu
fıkranın birinci paragrafı uyarınca görevine son verilenler
hakkında bu maddenin (B) fıkrasının ikinci
paragrafında yer alan hükümler uygulanır. Ayrıca askeri
hâkimlerin askeri rütbeleri, mahkûmiyet kararı aranmaksızın
alınır.
B) 25/7/2018
tarihinden itibaren en fazla üç yıl süreyle; terör örgütlerine veya Millî
Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette
bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara
üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu
değerlendirilen;
1) 27/7/1967
tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununa
tabi personel Milli Savunma Bakanının onayı ile kamu görevinden
çıkarılır.
2) 18/3/1986
tarihli ve 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununa tabi personelden
Türk Silahlı Kuvvetlerinde istihdam edilenler Milli Savunma
Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.
3) 13/6/2001
tarihli ve 4678 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetlerinde İstihdam
Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanuna tabi
personelden Türk Silahlı Kuvvetlerinde istihdam edilenler Milli Savunma
Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.
4) 10/3/2011
tarihli ve 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununa tabi
personelden Türk Silahlı Kuvvetlerinde istihdam edilenler Milli Savunma
Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.
5) Milli Savunma
Bakanına bağlı personel Milli Savunma Bakanının
onayı ile kamu görevinden çıkarılır.
6) Jandarma Genel
Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve
Emniyet Genel Müdürlüğü personeli İçişleri Bakanının
onayı ile kamu görevinden çıkarılır.
7) 11/10/1983
tarihli ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa tabi
personel, Yükseköğretim Kurulu Başkanının teklifi üzerine
Yükseköğretim Kurulunun kararıyla; yükseköğretim kurumları
ile yükseköğretim üst kuruluşlarındaki 657 sayılı
Kanuna tabi personel ise yükseköğretim kurumları ile
yükseköğretim üst kuruluşlarının en üst yöneticisinin
teklifi üzerine, yükseköğretim kurumlarında üniversite yönetim
kurulunun, yükseköğretim üst kuruluşlarında ise
Yükseköğretim Kurulunun kararıyla kamu görevinden
çıkarılır.
8) Mahalli
idareler personeli, valinin başkanlığında toplanan ve vali
tarafından belirlenen kurulun teklifi üzerine İçişleri
Bakanının onayıyla kamu görevinden çıkarılır.
Ayhan
Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Muhammet
Naci Cinisli
Aksaray Adana Erzurum
Bedri
Yaşar Dursun
Ataş
Samsun Kayseri
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.
Buyurunuz Sayın Erel.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23üncü maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Maddeyle kamu görevlilerinin
görevden uzaklaştırılması, ihraç edilmesi gibi tedbirlere
ilişkin geçici düzenlemenin süresi üç yıl uzatılmaktadır.
Şimdi buradan sorayım: 13.590 personel hakkında işlem
yapabilmek için üç yıl daha bu OHAL uygulamalarının
uzatılması hukuken ölçülü ve yerinde midir? Bunun yerine sadece
Komisyonun görevini uzatsanız belki bir mana verebiliriz. Kanunun genel
gerekçesinde yer verilmeyen bu maddeye ilişkin madde gerekçesinde Terör
örgütleriyle mücadele kapsamında kamu görevlilerinin görevden
uzaklaştırılması, ihracı, rütbelerinin geri
alınması, mesleğe ilişkin unvanlarının
kullanılmaması gibi ihtiyaç duyulan birtakım önlemlere
ilişkin düzenlemelerin süresi ihtiyaca binaen uzatılmaktadır.
denilmektedir. Anayasal temel hak ve özgürlüklerin askıya alınarak
yürütülecek istisnai OHAL uygulamalarına gerekçe olarak ihtiyaca binaen
ifadesinin kullanılması AK PARTİli hukukçuların gerekçe
bulmakta iflas ettiklerini göstermektedir. Hiçbir anayasal hak ve özgürlük
ihtiyaca binaen kısıtlanamaz, zaruri hâl ve şartlar altında
kısıtlanabilir. Beş bin yıllık devlet geleneği
olan Türk milleti, ihtiyaca binaen gerekçelerle yönetilemez.
Adaleti gözetmek varken
ekonomiyi, siyaseti, hukuku, sivil toplumu ve dinî kurumları, kamu
otoritesini kontrol altına almakla devleti güçlendirmiş
olmazsınız, tam aksine, bu yolla sadece Türk milletinin ortak
beşer enerjisinden mahrum olur, hukuku ve demokratik meşruiyetinizi
kaybetmekle kalmaz, insanımızın Türk devletine yönelik aidiyet
bağlarının zayıflamasına neden olursunuz. Türk
milletinin, demokratik esaslarla, gönüllü rızasını ve enerjisini
sistemin mekanizmalarına yansıtmadan gerçek anlamda bir
çıkış yolu bulamayacağımızı
unutmayalım. Demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü ve adaleti savunmak
aynı zamanda devletin bekasının savunulması demektedir.
Adalet duygusu, kendisi haksızlığa uğramadan da insanda var
olması gereken erdemdir. Bu anlamıyla, bir insanın sahip
olacağı en büyük erdem adalet duygusuna sahip olmaktır.
Sayın milletvekilleri,
insanlığın yegâne erdemi olan bu duyguyu hep beraber çoktan
kaybettik. Etrafımızda her gün şahit olduğumuz
ağır haksızlıklar karşısında adalet
telakkimiz kişinin inancına, etnik kökenine, şahsi
yakınlığımıza ve siyasi görüşüne
bakmaksızın başkalarının haksızlığa
uğraması hâlinde de karşı çıkmamızı
kapsamıyorsa -hiç kimse kusura bakmasın- affedilemez bir ilkesizlik
ve vicdansızlık girdabı içine düşmüş bu
tavrımızla geleceğimizi, millî birliğimizi, sosyal
barışı ve insanlık ölçülerimizi acımasızca tahrip
ediyoruz demektir. Unutmayalım ki bir toplumun geleceğinde
adaletsizlik algısından daha yıkıcı, daha tehlikeli
bir duygu mevcut değildir. Hâlihazırda sosyal, siyasal ve ekonomik
alanda yoğun olarak yaşadığımız adaletsizlik
gerçeği ve oluşan adaletsizlik algısından bir an önce
kurtulmazsak millî birliğimizi ve devletimizin bekasını da
tehdit altına sokmuş oluruz. Hukuksuzluk ve keyfîlik terörü
bitiremez; aksine, daha da konsolide olmasına, haksız yere
mağdur edilen insanların kendilerine sempati duymasına devlet
eliyle zorlanması anlamına gelir.
Anadoluda analar, babalar
feryat ediyor, figan ediyor Biz çocuklarımızı 15
yaşında, 17 yaşında devlete teslim ettik, polis olsun;
askerî liselerde okusun, subay olsun diye. Eğer biz FETÖ ihanet çetesine
çocuklarımızı vermek isteseydik onların özel okullarına
gönderirdik. Biz çocuklarımızı devlete verdik, devlet
çocuklarımıza niye sahip çıkmadı, devlet
çocuklarımızı niye bu çakallara yem etti? diye Anadolunun
bağrından sesleniyorlar. Gerçekten de bu analar, babalar
çocuklarını devletin okullarına verdiler; devlet onları
yetiştirsin, vatanına, milletine, devletine, bayrağına,
dinine, diyanetine sahip çıksın diye yetiştirdiler ama maalesef
devlet bu çocukları, bu gençleri bu zalimlerin kucağına itti.
Burada devletin hiç suçu yok mu? 15 yaşındaki bir çocuğu devlet
okuluna gönderen babanın, ananın ne suçu var? 18 yaşında
çocuğunu askerî harp akademisine gönderen ananın, babanın ne
suçu var?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
AYHAN EREL (Devamla) Lütfen
elinizi vicdanınıza koyun ve bu anaların, babaların
feryadına kulak veriniz. Biz bunları söylediğimizde bize lütfen
FETÖyü, FETÖ terör hareketini savunuyor, onların sözcülüğünü
yapıyor. diye bir gözle bakmayınız çünkü biz toplumun bir
yarası olan, toplumda Anadolunun her yöresinde figan feryat hâlinde
anaların, babaların arşa yükselen sesini sizlere duyurmaya
çalışıyoruz.
Bu duygularla hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Sayın
Şeker, karar yeter sayısı istiyorsunuz.
Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 150
kişi yok.
MEHMET CELAL FENDOĞLU
(Malatya) Var.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) 150 kişi yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 150
kişi var. demez herhâlde.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) 90 kişi bile yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, nasıl olabilir?
BAŞKAN Kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık var, elektronik cihazla oylama
yapacağız.
Oylama için iki dakika süre
veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya
başlandı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kaç
kişi var efendim? Ya buna nasıl Var. denebilir yani Sayın
Başkan?
BAŞKAN Efendim,
açısı daha geniş, belki sizi de alarak
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, bu olmaz ama 30 kişi varken Var. denmez ya
BAŞKAN Efendim,
Nasrettin Hocaya sormuşlar, demişler ki: Herkes bir şey icat
ediyor, sen hiçbir şey icat etmedin mi? Demiş ki: Ben de karla
ekmek yemeyi icat ettim, bana da soğuk geldi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, hakikaten olmaz. Olmaz Sayın
Başkanım, olmaz. O zaman burada bir ara vermek suretiyle adaleti
tesis etmek icap eder efendim.
(Elektronik cihazla oylamaya
devam edildi)
BAŞKAN Önerge
reddedilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 23üncü maddesinin çerçeve
hükmünde yer alan altı yıl ibaresinin dört yıl şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Mustafa
Elitaş Çiğdem
Erdoğan Atabek
Çanakkale Kayseri Sakarya
Serkan
Bayram Cihan
Pektaş Muhammet
Balta
İstanbul Gümüşhane Trabzon
Abdulkadir
Özel Hacı
Osman Akgül
Hatay Gümüşhane
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, terör örgütleriyle
mücadele kapsamında kamu görevlilerinin görevden
uzaklaştırılması, ihracı, rütbelerinin geri
alınması, mesleğe ilişkin unvanların
kullanılmaması gibi ihtiyaç duyulan birtakım tedbirlere
ilişkin düzenlemelerin süresinin bir yıl uzatılması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 23üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
23üncü madde kabul edilmiştir.
24üncü madde üzerinde 4
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 24üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"MADDE 24- 3/6/2011 tarihli
ve 640 sayılı Gümrük Personeli ile Bazı Düzenlemeler
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek madde
eklenmiştir.
EK MADDE 2- (1) Gümrük
hizmetleri ve kaçakçılıkla mücadele görevleri kapsamında, 39
uncu maddede belirtilen Gümrükler Muhafaza Genel Müdürü, Gümrükler Muhafaza
Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı, Gümrükler Muhafaza
Genel Müdürlüğü Daire Başkanı, Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürü,
Gümrük ve Ticaret Bölge Müdür Yardımcısı, Gümrük Müdürü, Gümrük
Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürü, Gümrük Müdür
Yardımcısı, Gümrük Muhafaza Bölge Amiri, gümrük muhafaza
hizmetlerini yürüten Gümrük ve Ticaret Denetmeni ile Gümrük ve Ticaret Denetmen
Yardımcısı, Gümrük Muhafaza Kısım Amiri ve Gümrük
Muhafaza Memuru genel kolluk kuvveti personellerinden;
a) Devletin ekonomik
menfaatleri, doğal ve kültürel miras, çevre ve toplum
sağlığı ile kamu güvenliğinin korunmasında yüksek
hizmetleri görülenler, fiilen almakta oldukları aylık
tutarlarının iki katından beş katına kadar,
b) Olağanüstü durumlarda
yaşamını ortaya koyarak büyük yararlıklar gösterenler,
fiilen almakta oldukları aylık tutarlarının altı
katından yirmi dört katına kadar,
Amacı; barışta
güven ve asayişi korumak, kaçakçılığı men, takip ve
tahkikle, trafik ve yol güvenliğini veya tutuklu ve hükümlülerin sevk ve
nakillerini sağlamakla görevli olanların; Türk Silahlı
Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik
Komutanlığı ve Emniyet Teşkilatında bulunan
patlayıcı maddelerin incelenmesi, muhafazası, nakli, imha
edilmesi ve zararsız hâle getirilmesi işlemlerinde
görevlendirilenlerin bu görevlerinden dolayı ya da görevleri sona
ermiş olsa bile yaptıkları hizmet nedeniyle derhal veya bu
yüzden maruz kaldıkları yaralanma veya hastalık sonucu ölmeleri
veya engelli hâle gelmeleri halinde ödenecek nakdi tazminat ile birlikte
bağlanacak aylığın ve bu yüzden yaralanmaları halinde
ödenecek nakdi tazminatın esas ve yöntemlerinin düzenlenmesi olan,
3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık
Bağlanması Hakkında Kanun hükümleri saklı kalmak
kaydıyla para verilerek ödüllendirilebilir. Bunlardan sözleşmeli
olarak istihdam edilenlere verilecek ödül tutarı, aynı unvanlı
kadroda çalışan ve hizmet yılı aynı olan emsali
personel esas alınarak belirlenir. Bu madde gereğince verilecek
ödüllere ilişkin teklif ve değerlendirme işlemleri ile
uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Hazine ve Maliye
Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığınca
müştereken hazırlanan yönetmelikle düzenlenir.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Dursun
Ataş
Adana Aksaray Kayseri
Bedri
Yaşar Muhammet
Naci Cinisli Ayhan
Altıntaş
Samsun Erzurum Ankara
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Ayhan Altıntaş.
Buyurunuz Sayın
Altıntaş. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve özellikle,
sabahın bu saatinde beni dinlemek için Genel Kurul Salonunu lebalep
dolduran iktidar milletvekili arkadaşlarım; 277 sıra
sayılı torba kanun teklifinin 24üncü maddesi üzerine İYİ
Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Sizi seviyoruz Hocam. Yeriniz farklı Ayhan Hocam.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla)
Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri,
sözlerime 28 Ocak 2021 tarihinde yaptığım Genel Kurul
konuşmamın bir kısmını aynen alıntılayarak
başlamak istiyorum: Maalesef gündemimizi ne işgal ediyor? Birinci sınıf
bir üniversitemize üzerinde intihal iddiası olan bir rektör
atanmasını tartışıyoruz. Her türlü atama yöntemi
birileri tarafından eleştirilebilir, seçim yapmanın da
başka sakıncaları vardır ama önemli olan, atamaların
bir şekilde geri bildirim alınarak yapılmasıdır.
Toplumun genelinde ve Boğaziçi Üniversitesi camiasında şu anda
atanan rektör hakkında oluşan geri bildirim hiç olumlu değil. Bu
nedenle, Sayın Cumhurbaşkanımızdan ricam ülkemizi ve
Hocamızı bu sıkıntıdan bir an önce
kurtarmasıdır. Sayın Cumhurbaşkanımız beş
ay kadar bir gecikmeyle de olsa bu geri bildirimleri dikkate aldı, 14
Temmuz 2021 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi Rektörünü görevinden
aldı; bu, olumlu bir gelişme. Önemli olan istişare
mekanizmasının çalışması, bundan sonraki rektör
atamalarında da çeşitli kesimlerden geri bildirimler alınarak
değerlendirme yapılmasını, atamaların da bu
istişarelere uygun olmasını dilerim. Sadece
Cumhurbaşkanı kararıyla istişaresiz yapılan bu atama
sisteminin de yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir ama tabii bunu sizden
bekleyemiyoruz, inşallah, bu da bizim iktidarımıza nasip olacak.
Değerli milletvekilleri,
teklifin 24üncü maddesiyle devletin ekonomik menfaatlerinin, doğal ve
kültürel mirasının, çevre ve toplum sağlığı ile
kamu güvenliğinin korunmasında yüksek hizmet gören, olağanüstü
durumlarda yaşamını ortaya koyan gümrük muhafaza personeline
polis ve jandarmada olduğu gibi ödül verilmesi düzenleniyor. Bu maddeyi
destekliyoruz, gümrük muhafaza personelimizin fedakârlıklarının
ve başarılarının ödüllendirilmesi bizce de önemli bir konu.
Ayrıca, devletin değişik birimleri arasında dengeyi
gözetmesi açısından da önemli. İYİ Parti olarak hak edenin
ödüllendirilmesinin ve gerçekten suçlu olanların da cezalandırılmasının
arkasındayız fakat cezanın da ödülün de adil olması
değişmez şartımızdır. Aynı eylemi yapan
kişiler -maalesef- FETÖ olaylarında olduğu gibi Bizden. ya da
Bizden değil. diye sınıflandırılmamalıdır.
Bakın, iktidar partisi
OHALi bir yıl daha uzatarak terörle etkin mücadele edebileceğini
söylüyor, bunu terörle mücadele için şart olarak gösteriyor. Değerli
arkadaşlar, AK PARTİ terörle başarılı bir şekilde
mücadele edildiğinin algısını yaratmaya
çalışıyor fakat gerçekler öyle değil. Siz iktidara gelmeden
önce silah bırakan PKK, beş yıl sonra tekrar silahlandı.
Sıfır terörle teslim aldığınız ülkede çözüm
süreci dediğiniz yeni bir sürece girdiniz. Bu dönemde ne oldu
değerli arkadaşlar? PKK güçlendi. Cumhurbaşkanının
sözleriyle ülkeye ciddi manada bir silah girişi oldu.
FETÖnün de eski bir
yapılanma olduğunu biliyoruz fakat sizin zamanınızda
güçlendiği de aşikâr. Bunu sadece muhalefet söylemiyor; Sayın
Cumhurbaşkanımız da FETÖnün bizim zamanımızda
büyüdüğü iddiasını reddetmem, doğrudur. demişti,
Bizim zamanımızda böyle bir ihanet içerisinde olacaklarını
düşünmedik, aldatıldık. diye de ifade etmişti. Bakın,
2002-2003 yıllarında 2.500 olan FETÖye ait dershane sayısı
2014 yılında 3.500e, öğretmen sayısı da aynı
yıllarda 24 binden 48 bin kişiye yükselmiştir. Devletin kamu
kurum ve kuruluşları ile özel sektörün eğitim ve ticari
alanlarında o dönemki adıyla Gülen cemaatinin faaliyet ve
yapılanmalarının 2002-2014 arasında tavan
yaptığı bu rakamlarda açıkça görülmektedir.
Sonuç olarak, terörün en
önemli sebebi, özgürlük ve demokrasi fazlalığı değil; iktidarın,
devleti iyi işletemeyip terör örgütlerinin büyümesine izin vermesidir. Bu
nedenle, terörü bahane ederek antidemokratik OHAL Yasası
çıkarmanın temelsiz ve gereksiz olduğunu ifade ediyor, Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
24üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 24- 3/6/2011 tarihli ve
640 sayılı Gümrük Personeli ile Bazı Düzenlemeler Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek madde ilave
edilmiştir.
EK MADDE 2- (1) Gümrük
hizmetleri ve kaçakçılıkla mücadele görevleri kapsamında, 39
uncu maddede belirtilen personelden;
a) Devletin ekonomik
menfaatleri, doğal ve kültürel miras, çevre ve toplum
sağlığı ile kamu güvenliğinin korunmasında yüksek
hizmetleri görülenler, fiilen almakta oldukları aylık
tutarlarının iki katından beş katına kadar,
b) Olağanüstü durumlarda
yaşamını ortaya koyarak büyük yararlıklar gösterenler,
fiilen almakta oldukları aylık tutarlarının altı
katından yirmi dört katına kadar,
3/11/1980 tarihli ve 2330
sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması
Hakkında Kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla para verilerek
ödüllendirilebilir. Bunlardan sözleşmeli olarak istihdam edilenlere
verilecek ödül tutarı, aynı unvanlı kadroda çalışan ve
hizmet yılı aynı olan emsali personel esas alınarak
belirlenir. Bu madde gereğince verilecek ödüllere ilişkin teklif ve
değerlendirme işlemleri ile uygulamaya ilişkin usul ve esaslar
Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığınca
müştereken hazırlanan yönetmelikle düzenlenir.
İlhami
Özcan Aygun Mehmet
Bekaroğlu Kamil
Okyay Sındır
Tekirdağ İstanbul İzmir
Cavit
Arı Alpay
Antmen Mahir
Polat
Antalya Mersin İzmir
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde
söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Mahir Polat.
Buyurunuz Sayın Polat.
(CHP sıralarından alkışlar)
MAHİR POLAT (İzmir)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; torba yasanın
24üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Belki de bu torba
yasanın en sempatik maddelerinden bir tanesindeyiz. Bu maddeyle 640
sayılı Gümrük Personeli ile Bazı Düzenlemeler Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin 39uncu maddesinde sayılan personellerle
ilgili bir düzenleme yapılıyor. Bu personellere
baktığımız zaman bunlar gümrük muhafaza daire
başkanlarından başlayıp sıralı amirlerin tamamı
ve memurları kapsadığı gibi, gümrük muhafaza
kaçakçılık istihbarat amirleri ve memurlarını, gümrük
başmüdürlerini, başmüdür yardımcılarını ve
müdürleri kapsıyor. Bunların üstün gayretleri sonunda bunlara
ödenecek ikramiyelerin artırılması söyleniyor fakat bunda da
Maliye Bakanlığıyla daha sonra belirlenecek bir yönetmeliğe
atıfta bulunuyor. Gelin, bugünlerde bunu hızlıca karara
bağlayıp çıkaralım diyoruz.
Değerli arkadaşlar,
esasen kaçakçılık bugünlerde sıkça
yaşadığımız bir sorun.
Kaçakçılığın neden kaynaklandığına bakarsak
caydırıcılığı ortadan
kaldırmışız. 1932de 1918 sayılı
Kaçakçılık Yasası'nda kaçakçılıkla ilgili devletin
iktisadi, idari, mali, siyasi ve askerî yapısını bozmak üzere
yapılacak bugün yaşadığımız bu tip
kaçakçılıklarda verilecek cezanın alt limiti yirmi yılken
şimdi 5607de bu alt limit düşürülerek kaçakçılara
karşı caydırıcılığı ortadan
kaldırmışız. Yine 1918de memurlara ödül olarak, yakaladıklarında
verilen ödüllerde bir üst limit koymamışız fakat 2007de
yapılan yasada, 5607de bir üst limit koymuşuz, yıllık üst
limit. Bu da 120 bin gösterge rakamının memur aylıklarıyla
çarpımının en fazla bir yıl içerisinde alabilecekleri
rakam. Bu da 2-3 maaşa tekabül ediyor, doğru bir şey
değildir. Bununla ilgili, kaçakçılığın men ve takibiyle
ilgili memurların motivasyonunu kıran bir şeydir.
Yine, böyle Bunlar üstün
başarı. falan deyip hamasi laflarla bu memurları
kandıramıyoruz. Mesela bunların çok büyük sorunları var.
Şimdi, çıkartılmış olan yeni Yer Değiştirme
Yönetmeliğinde geçmiş dönemdeki yönetmeliklerin
yarattığı mağduriyetler giderileceğine yeni
mağduriyetler yaratılmış. Örneğin personelin aile
birliğini sarsan, Anayasa'daki aile bütünlüğü ilkesine ve 657
sayılı Devlet Memurları Yasası'na aykırı olarak
bu maddede düzenlemeler yapılmıştır.
Yine mazeret grubu
başlığı altında mevcut mazeret taşıyan
memurlar dahi, önce tayinleri çıkartılıyor, bunlar dava
açıp geri dönebiliyorlarsa dönebiliyorlar, dönemiyorlarsa mağduriyet
devam ediyor.
Yine son Yer
Değiştirme Yönetmeliğinde 3 hizmet bölgesine
ayrılıyorlar; buralardaki bir personelin 1inci bölgede ne kadar süre
görev yapacağı belli değil. Düşünün, bir gümrük
personelinin ilkokula başlayacak çocuğunun nerede başlayıp
nerede bitireceği belli değil. Bu hem aileye hem de çocuğa
karşı bir mağduriyet yaratıyor.
Yine devletin en çok gelir
kazandığı, vergi topladığı kurum gümrüklerdir,
peşin toplanır buradakiler. Fakat gümrük memurlarına, Ticaret
Bakanlığı personeline ek ödemesiz emekliliğe yansıyan
maaş asgari ücret düzeyindedir. Bu ne demektir? Bu memurların
almış oldukları mesai ve yolluk emekli maaşlarına
yansıtılmıyor ve bunlar açlığa mahkûm bir şekilde
yaşamak zorunda kalıyorlar.
Yine
kaçakçılığın men ve takibinde etkin rol oynayan Ticaret
Bakanlığı bünyesinde kolluk kuvvet olarak görev yapan gümrük
muhafaza memurları diğer kolluk kuvvetlerden farklı olarak yani
Jandarma ve Emniyet mensuplarından farklı olarak silah tazminatı
alamamaktadır. Bu mağduriyetin de giderilmesi keşke yapılıp
konsaydı.
Adli kolluk olarak görev
yapan gümrük muhafaza ve kaçakçılık ve istihbarat müdürlüklerinde
görevlendirilen gümrük muhafaza memurları adli kolluk eğitimi gibi
çok özel eğitimler alarak bu görevi yapıyorlar. Bunlar da
kaçakçılığın takibinde çok etkin rol oynarlar. Fakat
bunların bu kadar üstün eğitim aldıktan sonra keyfî olarak
amirleri tarafından kolluktan çıkartılıp ya da tayin
oldukları yerde kolluğa alınmadıklarını
görüyoruz. Bu da bu personel açısından motivasyonu kıran bir şeydir.
Burada çok fazla bir şey getirmiyorsunuz bu maddeyle ilgili, memurların
hayatını değiştirecek bir şey yapmıyorsunuz.
Onların hayatına dokunacaksak onların silah
tazminatlarını verelim, emekliliğe esas ikramiyelerine,
emekliliğe esas maaşlarına almış oldukları ek
ödemeleri de ekleyerek ve tayinlerindeki, tayin yönetmeliğindeki bu son
olumsuz tabloyu da ortadan kaldırarak bunların hayatlarına
dokunabiliriz. Çıkartacağımız ödül yönetmeliğini de
bir an evvel, geciktirmeden onların hak ettiği düzeye çekerek
gerçekleştirelim diyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 24üncü maddesiyle 640
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek 2nci maddenin (1)inci
fıkrasının son cümlesinde yer alan Hazine ve Maliye
Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığınca
müştereken ibaresinin Hazine ve Maliye Bakanlığının
görüşü üzerine Ticaret Bakanlığınca şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Mustafa
Elitaş Çiğdem
Erdoğan Atabek
Çanakkale Kayseri Sakarya
Muhammet
Balta Cihan
Pektaş Serkan
Bayram
Trabzon Gümüşhane İstanbul
Abdulkadir
Özel Hacı
Osman Akgül
Hatay Gümüşhane
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, maddenin
uygulanmasına ilişkin düzenlenecek yönetmeliğin Hazine ve Maliye
Bakanlığının görüşü üzerine Ticaret
Bakanlığınca hazırlanması amacıyla maddede
değişiklik yapılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 24üncü maddesinde bulunan
aşağıdaki ibaresinin aşağıda bulunan
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Murat
Sarısaç Habip
Eksik Nuran
İmir
Van Iğdır Şırnak
Mahmut
Celadet Gaydalı Abdullah
Koç Ali
Kenanoğlu
Bitlis Ağrı İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Iğdır Milletvekili Sayın Habip Eksik.
Buyurunuz Sayın Eksik.
(HDP sıralarından alkışlar)
HABİP EKSİK
(Iğdır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Kanun teklifinde söz konusu
madde değişikliğiyle ilgili olarak, gümrük muhafaza
memurlarına ek ödeme ve ödül sistemi getiriliyor. Kamu personelinin
mağduriyetlerinin giderilmesi ve gelirlerinin artırılması
olumlu bir yaklaşım; yalnız, burada ödül sisteminin ucu
açık bir şekilde bırakılması, yönetimin insafına
bırakılması ya da yürütmenin yayımlayacağı bir
genelgeye bırakılması bence çok doğru olmamış
çünkü biz biliyoruz ki böyle durumlarda genel olarak iktidar, daha çok
kendisine yakın olan ve kendisine yakın sendikalara üye olan
kişilere bu tür ayrıcalıkları tanıyor çünkü
yöneticileri de atarken genel olarak böyle bir durum söz konusu ve neticesinde
de çok ciddi liyakatsizlikler ortaya çıkıyor. O açıdan, bu ödül
sisteminin biraz daha netleştirilmesi ve kanunen çerçevesinin belirlenmesi
daha doğru olacaktı.
İkinci bir durum, kanun
teklifinin yani maddenin gerekçesinde şöyle ifade ediliyor: Pandemi
koşullarında yaşamları tehlikede olduğu için,
canları pahasına çalıştıkları için ödül ve ek
ödeme yapılması gerekir. diyor. Oysaki birçok meslek alanı bu
durumda, böyle bir durumda çalışıyor ve emek veriyor,
canlarını ortaya koyuyor, hatta canlarını yitiren birçok
insan var. Bunların içerisinde PTT işçilerinden tutun da belediyenin
temizlik işçilerine kadar, öğretmenlere kadar birçok alanda, birçok
meslek alanında gerçekten ciddi anlamda emek sarf eden ve bu süreçte de
pandemi süreçlerinde de sağlıklarını yitiren,
yaşamlarını yitiren -çok sayıda meslek alanında-
insanlar oldu ama en önemli mesleklerden bir tanesi sağlık. Hepiniz
de pandemi sürecinde onları alkışladınız,
alkışladık hep beraber ama maalesef mağduriyetleri hâlâ
devam ediyor; ne gelirlerinde bir değişiklik söz konusu oldu ne de
çalışma koşullarıyla ilgili, özlük haklarıyla ilgili
bir değişiklik söz konusu oldu.
Bakın, size şöyle
bir fotoğraf göstereyim: Bu, maskeyle saatlerce
çalıştığı için yüzünde morlukların
geliştiği bir sağlık emekçisi. Bunlar da artık
yorgunluktan oradaki torbaların üzerine uzanıp dinlenmek zorunda
kalan sağlık emekçileri. Türkiyede çekilmiş bu
fotoğraflar. O açıdan, hani, bu kişilerin de bu emeklerinin
görünmesi gerekiyordu, onlar için de bir düzenlemenin yapılması
gerekiyordu, maalesef bu konuda bir adım atılmadı. Hatta
şöyle söyleyeyim: Bu meslek alanının yani sağlık
emekçilerinin hak ettiği, Dünya Sağlık Örgütünün de kabul
ettiği, aslında hepimizin de Sağlık Komisyonunda,
toplantıda hemfikir olduğumuz, mutabık
kaldığımız bir konu vardı; o da ısrarla,
maalesef, Çalışma Bakanlığı tarafından
gerçekleştirilmedi; Covid-19 hastalığının meslek
hastalığı kabul edilmesi konusunu dile getiriyorum. Maalesef bu
Meclis, hâlâ Covid-19un meslek hastalığı olduğunu kabul
etmedi. Oysaki biz bütün partiler, bütün siyasi partiler Sağlık
Komisyonunda toplantı gerçekleştirdik -Çalışma
Bakanlığı da çünkü aynı Komisyona bağlı- orada
hepimiz mutabık kalmamıza rağmen bu Covid-19un meslek
hastalığı olarak tanımlanması maalesef bu Meclis
tarafından sağlanmadı.
Bakın, şöyle bir
şey söyleyeyim: Yıllarca bebek sahibi olamayan bir doktor
arkadaşımız tüp bebekle çocuk sahibi oluyor ama sonra Covid-19a
yakalanıp yaşamını yitiriyor. Meslek
hastalığı sayılmadığı için belki
çocukları mağdur kalacak. Yine, hatırlarsanız, bir doktor
-hepimizin canını yakan- yaşamını yitirmeden önce
Benim kızlarım çok küçük, onlara sahip çıkar
mısınız? diye söylemişti, hepimizin yüreklerini
yakmıştı. O açıdan, yani bu kişilerin, geride
bıraktığı kişilerin ciddi bir şekilde mağdur
edilmemesi için aslında Covid-19un meslek hastalığı olarak
kabul edilmesi gerekiyordu. Maalesef, bu konuyla ilgili, o dönem
Çalışma Bakanı olan hanımefendi gelip burada bütçe
görüşmeleri gerçekleştirilirken şöyle bir şey söyledi:
Bizde böyle bir sorun yok, zaten sayılıyorlar, meslek
hastalığı olarak kabul ediliyorlar, başvurularsa
sıkıntı olmaz, vazife malullü sayılıyorlar. dedi ve
işin içinden bir nevi kendince çıkmış oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HABİP EKSİK
(Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Oysaki vazife
malullüğünde şöyle bir durum söz konusudur: İlliyet
bağı aranır ve illiyet bağı da maalesef böyle
bulaşıcı hastalıklarla da çoğu zaman kurulmaz, hele ki
idare iyi niyetli değilse bu noktada illiyet bağını kurmak
çok zordur. Ki nitekim vazife malullüğü sadece devlet memurları için
geçerlidir ama özelde de çalışan çok sayıda sağlık
emekçisi var ve yaşamlarını yitiren, ciddi anlamda da
sağlıklarını yitiren sağlık emekçileri var.
Bunlar ne kadar? Bakın, 200 bin sağlık emekçisi Covid
kapmış, 465 sağlık emekçisi yaşamını
yitirmiş; bunların 143 tanesi doktor. O açıdan, bu noktada bu
kişilerin mağduriyetinin giderilmesi için bu Meclisin elini
taşın altına koyması gerekir ve sorumluluğunu yerine
getirmesi lazım çünkü Dünya Sağlık Örgütü de Covid-19un meslek
hastalığı olduğunu söylüyor ve bu açıdan da derhâl
bizim bu mağduriyeti gidermemiz gerekir.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Az önce kabul edilen önerge
doğrultusunda 24üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 24üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Önergeyi okutup Komisyona
soracağım, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım,
Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlindeyse önergeyi
işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin
eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 25: 22.5.2003 tarihli
ve 4857 sayılı İş Kanununa aşağıdaki Geçici
Madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE:
Türkiye Kömür
İşletmeleri Kurumunun taraf olduğu 3213 sayılı Kanun
kapsamında imzalanmış rödovans sözleşmeleri kapsamında
işletilen Uyar Madencilik Enerji Sağlık Turizm San. Tic. Ltd.
Şti'ne ait Azyak ve Darkale ocaklarında çalışanlar ile
Tilaga Madencilik ve Sınai Yatırımlar A.Ş.'ne ait Geventepe
ocaklarında çalışanların 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi
kapsamında sigortalı olanlara veya bunların 5510
sayılı Kanunun 34 üncü maddesinde sayılan hak sahiplerinden
maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarı ile kanun
kapsamına giren hakları ödenmemiş işçilerin, feshe
bağlı haklarından kıdem tazminatı, ihbar
tazminatı, yıllık izin alacakları, ödenmeyen ücret
alacakları ile ferileri ile bu işletmelerde
çalışmaları sırasında iş kazası geçirip
vefat eden veya malül kalan maden işçilerinin ölüm ve cismani zararlardan
kaynaklanan tazminatları ile ferileri bir defaya mahsus olmak üzere bu
maddenin yürürlük tarihinden itibaren iki ay içinde Kuruma müracaat etmeleri
halinde müracaat tarihinden itibaren altı ay içinde Kurum tarafından
ödenir. Yapılan ödeme nedeniyle Kurum, rödovans sözleşmesinin
tarafı olan ilgili şirketler ile bu şirketlerden tahsil
edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan tutar için
tazminat ve alacağa hak kazanılan tarihten bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihe kadar görev yapmış yönetim kurulu üyelerine rücu
eder.
Özgür
Özel Bekir
Başevirgen Ali
Şeker
Manisa Manisa İstanbul
Ünal
Demirtaş Süleyman
Girgin Orhan
Sümer
Zonguldak Muğla Adana
İsmail
Atakan Ünver
Karaman
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özel.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
55.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, madencilerle
ilgili verdikleri önergeye ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, uzun uzun anlatmayacağım bir daha. Bu
hafta belki 4-5 kez ben anlattım, Sayın Vehbi
Bakırlıoğlu, Sayın Bekir Başevirgen ayrı
ayrı kürsüde anlattılar. Ali Faik İnter ve Tahir Çetin
hayatlarını kaybetmeden on iki saat önce Sayın Naci
Bostancıyla birlikteydiler, görüştüler. En son biz görüştük,
yolcu ettik. Bu uğurda sekiz yıldır geldiler, gittiler. Son bir
yılda 17 kez geldiler, bütün ümitleri bu torba yasaya şu maddenin eklenmesiydi.
Bu madde eklenirse 888 arkadaşın mağduriyeti ortadan kalkacak.
Bunların içinde iki gözü kör olanlar, iki ayağı kopanlar var;
çok ciddi bir mağduriyet var. Yıllardır verilen söz var; ilk söz
Sayın Recep Tayyip Erdoğana ait, son söz Özlem Hanıma aitti,
ondan sonra da Halledeceğiz, halledeceğiz. denildi, olmadı. Bu
madde eklenirse Somadaki bu mağduriyetler bitecek. Yıllardır
anlatıyorlar, yıllardır ağlıyorlar,
yıllardır takip ediyorlar. En son, kendilerine ait bir sendika
kurdular, ayaklarında ayakkabıları yok, bağımsız
bir sendika kurdular, sarı sendika MADEN-İŞ onları
sattı diye; bu uğurda da can verdiler. Hiç olmazsa Komisyon, Komisyon
üyelerini davet etsin. Ben, Komisyon üyeleri Komisyon sıralarında
yerlerini alırlarsa salt çoğunlukla katılacaklarına ve bu
maddenin eklenmesi yönünde oy kullanacaklarına inanıyorum.
Usuldendir, Komisyon Başkanı Komisyon üyelerini davet estin;
gelirlerse bu iş çözülür, gelmezlerse canları sağ olsun ama çok
can verildi bu uğurda. Sabahın yedisinde hassaten rica ediyoruz,
bütün bu madenciler için gerçekten yalvarıyoruz, artık bu sorun
çözülsün efendim, başka bir çaresi kalmadı.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN Sayın
Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Efendim, önce davet etsinler. Olmayan Komisyonla nasıl olacak?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Başkanım, tamam,
davet edelim.
Sayın Komisyon
üyelerimiz, sizleri buraya davet ediyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Geliyorlar efendim, geliyorlar. Gelen gelmeyen belli olsun, hiç olmazsa tarih
önünde gelen gelmeyen belli olsun efendim. Biz tebrik ediyoruz gelenleri. (CHP
sıralarından alkışlar) Geçin ağabey, geçin.
Bakın, Komisyon Başkanı da geliyor. Salonda olan kim varsa
Gelen gelmeyen belli olsun efendim. Sabahın yedisine kadar
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan, Sayın Komisyon.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Salt çoğunluğumuz
yoktur Başkanım, katılamıyoruz.
BAŞKAN Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılamadığından önergeyi
işlemden kaldırıyorum.
25inci madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 25inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 25- Bu Kanunun;
a) 14 üncü maddesi, 19 uncu
maddesi ve 22 nci maddesi 30/6/2021 tarihi itibariyle geçerli olmak üzere
yayımı tarihinde,
b) 15 inci maddesi 7/7/2021
tarihi itibariyle geçerli olacak şekilde yayımı tarihinde,
c) Diğer maddeleri
yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
Ayhan
Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Bedri
Yaşar
Aksaray Adana Samsun
Dursun
Ataş Muhammet
Naci Cinisli Behiç
Çelik
Kayseri Erzurum Mersin
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.
Buyurunuz Sayın Çelik.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
277 sıra
sayılı torba Kanun Teklifini şöyle elimize alıp
baştan sona bir tetkik ettikten sonra şunu görüyoruz: Hukuk, idare ve
ilmi siyaset bilgimize göre inceleyince devletimizin ne kadar kan
kaybettiğini anlıyoruz. Böyle bir yasama faaliyeti, tercih edilen
torba yöntemi hukuku katletmektir. Devlette inandırıcılık
azalmakta, yürütme aygıtları keyfî yönetimi tercih etmektedir.
Dahası, yargı yürütmenin kayığında
pusulasını şaşırmış, adaleti tecelli ettirme
misyonundan uzaklaşmıştır. İktidara ve AKPye bu
ikazımız son olsun; hukuka dönün ve adaletten ayrılmayın
diyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, 277 sıra sayılı torba Kanun Teklifinin
birtakım güzelleme maddeleriyle birlikte esas OHAL
koşullarının hükümlerini sürdürme amacı
taşıdığı da bir gerçektir. 15 Temmuz 2016 alçak darbe
girişimi AKPnin yarattığı ve büyüttüğü iş
birlikçi bir dinî cemaatin zaman içinde nasıl bir casus ve terör örgütü
hâline geldiğinin açık bir kanıtıdır ama bu örgütün
bir millî güvenlik sorunu hâline dönüştüğünün Millî Güvenlik
Kurulunun 2004 yılı kararında kayda geçirildiği de
barizdir. Milletimize, ordumuza, yargımıza, Emniyete, Jandarmaya ve
iş dünyasına musallat olan bu ihanet şebekesinin arkasında
kim vardı, kim himaye etmişti? Mesela, 2010 referandumuna giden
sürecin önü nasıl açılmıştır? Mesela, Ergenekon,
Balyoz süreçleri nasıl
çalıştırılmıştır? Nasıl İstanbul
özel yetkili ağır ceza mahkemeleri kurulmuş, hâkimler ve
savcılar nasıl atanmıştır? Mesela, Emniyet
teşkilatının kritik birimleri nasıl atamalarla örgüte
teslim edilmiştir? Hatta, nasıl Başbakanlık Koruma Müdürü
ve personeli FETÖden teşekkül ettirilmiştir değerli
arkadaşlar? Bu soruları uzatabiliriz ama gerek görmüyorum. Biz, FETÖnün
nasıl bir tehdit, nasıl bir yeni Damat Ferit ya da Mustafa Sabri ya
da Dürrizade olduğunu biliyorduk ama birileri ya uyudular veya bilmezden
geldiler, ta ki bu hainlerin kılıcının ucu bedenlerine
değinceye kadar. Bu dahi yetmemiş, nice vatan hainleri sırayla
aklanmaya çalışılmış, devlet duvarından bir bir
taşlar sökülmüştür. İskilipli Atıf, Şeyh Sait, Seyit
Rıza bunların başlıcalarıdır. Atatürke sövmek,
hakaret etmek âdeta meşrulaştırılmıştır.
Bunlar da yetmemiş PKK, KCKyla iş tutulmuş, Türkiye sonuçta
ağır bir bedel ödemiştir. Bu bedelin yankıları bugün
dahi bizi etkilemektedir. Hem yöre halkı hem de güvenlik güçlerimiz AKP
politikasının kirlerini kanıyla yıkamıştır.
Sevindirici olan, bir kez daha teröristler mağlup olmuştur.
Değerli milletvekilleri,
15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra Türkiye treninin makası
değiştirilmeye çalışılmış, meçhule
doğru bir güzergâh getirilmiştir. Cumhurbaşkanı
kararnameleri yoluyla devlet teşkilatlanması tümüyle
darmadağın edilerek nihayet 16 Nisan 2017 referandumuyla
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmiştir.
2016dan itibaren artık OHAL rejimi vardır, tek adamı rejimi;
AKPli veya yandaş olmayan herkesi veya her teşkilatı dilerse
FETÖcü, hain, düşman ilan edebiliyor, ağızdan çıkan
cümleler milletimizi ayrıştıran bir iticilik içeriyor.
Değerli arkadaşlar,
ilk defa, Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi
bahçesinde, 15 Temmuzda millî birlik ve beraberlikten bahsetti,
dayanışmaya, hoşgörüye vurgu yaptı. Bu sevindiricidir,
umarım devamı gelir ve hayata geçirilir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
BEHİÇ ÇELİK
(Devamla) - Tekrar OHALe dönersek, 2016dan bugüne kadar OHAL yetkileri hep
istismar edilmiştir, yetkiler OHAL kapsamı dışında
kullanılmıştır. Varlık Fonunun kuruluşu
sakattır. Kamu çalışanlarının ihraçları
yapılmış ama birçoğu mahkemeden beraat kararı
almış olmalarına rağmen işe geri
döndürülmemiştir, hatta pasaport dahi verilmemiştir. Arkadaşlar,
şirketlere çöküldü ve berbat bir kayyum uygulaması yapıldı
idari kararlarla.
Değerli milletvekilleri,
OHAL kuralları hangi ihtiyaca göre uzatılmak isteniyor? Gözaltı
süreleri
Beş yıl geçmiş olmasına rağmen, FETÖ
hakkında ihmalkâr davranılmış da yeni yetki uzatımına
mı ihtiyaç duyulmuş? İşte, mahkeme bilirkişilerinin
aynı kişilerden oluştuğu, ticari ve mali birçok yapıya
çöküldüğü ve sonra da FETÖ borsasının kurulduğu bu sakat
düzenin uygulamalarını hep birlikte yaşıyoruz.
Bir kez daha
anlaşılmıştır ki Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi çökmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEHİÇ ÇELİK
(Devamla) Bitiriyorum, son cümle efendim.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
BEHİÇ ÇELİK
(Devamla) - Bu teklif Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini
suni teneffüsle yaşatma çabasından ibarettir.
Hepinize saygılar
sunarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
25inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 25- Bu Kanunda bulunan;
a) 14 üncü, 19 uncu ve 22 nci
maddeler 30/6/2021 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı
tarihinde,
b) 15 inci madde 7/7/2021
tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
c) Diğer maddeler
yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
Mehmet
Bekaroğlu İlhami
Özcan Aygun Cavit
Arı
İstanbul Tekirdağ Antalya
Kamil
Okyay Sındır Mustafa
Sezgin Tanrıkulu Alpay
Antmen
İzmir İstanbul Mersin
Ali
Şeker
İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Ali Şeker.
Buyurunuz Sayın
Şeker. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Madenlerin sahibi
biliyorsunuz devlettir ve redevans işletmelerinin devri suretiyle de
şirketlere burayı işlettirir. Somada ve Ermenekte Uyar
Madenciliğin çalıştırdığı işçiler
sonuçta mağdur oldular ve şirketler aradan çekildi, devletle muhatap
hâle geldiler ve Ankaranın kapılarına kadar gelip 30 kilometre
mesafede burada bir direniş sergilediler ve oradan başkent Ankaraya
alınmadılar. O gün görüşmeye gelenler burada Adalet ve
Kalkınma Partisinin Sayın Grup Başkan Vekilleriyle de
görüştüler, Cumhuriyet Halk Partisi ve diğer muhalefet partileri
zaten hep yanlarındaydı ve bu sorun çözülsün istiyorlardı. Bu
hafta çıkacak torba yasa içerisinde de bu
arkadaşlarımızın sorunları çözülsün istiyorduk. Onlar
bu hafta tekrar gelmek üzere geri döndüklerinde, maalesef, 20 kilometre kala
hayatlarını kaybettiler. Ali Faik İnter ve Tahir Çetin gencecik
yaşlarında bu mücadele uğruna hayatlarını kaybettiler.
888 maden işçisinin aileleri de bayram yapmayı bekliyor. Bizler
bayrama giderken bu yasa çıksın diye biraz önce bir madde
ihdasıyla ilgili önerge verdik, maalesef bu önergeyi de kabul etmediniz,
reddettiniz. Daha önce defalarca söz verildi bu arkadaşlara, bu sözler
yerine getirilmedi. Artık diliyoruz ki bu sorun bu bayrama girmeden
çözülsün, o söz verenler sözlerini yerine getirsinler, daha fazla mağdur
olmasın. O iki gözü görmeyen Ali Kandemir, iki ayağı olmayan
İdris Sarıkaya burada çok onurlu bir direniş sergilediler ve
bunlar hâlâ görmezden geliniyor. Biliyorsunuz bu süreçte asıl derdiniz bu
halkın gerçek sorunlarını çözmek değil, OHALi uzatma
peşindesiniz. Ortaya karışık bir torba yasa teklifi
getirdiniz ve temel kanun muamelesi yaptırmaya
çalışıyorsunuz, temel kanunmuş gibi bunu kabul etmemizi
bekliyorsunuz. Hâlbuki, daha önce de söyledim, hukuk fakültesinde buna temel
kanun diyen hukuk fakültesinde sınıfta kalır, siz de
sınıfta kaldınız kanun yapma tekniği
açısından.
Muğla, turizm ili.
Muğla bizim en gözde illerimizden biri ama Milasta, Datçanın,
Bodrumun yanı başında, oralarda ormanlar
yağmalanıyor, ormanlara kıyılıyor. Muğlanın
ormanlarının yüzde 65i en yaşlı karaçam
ağaçlarının bulunduğu ormanlar. Kartal Gölü maalesef
tamamen madenciliğin hizmetine açılmış durumda. Biz
buralardaki ormanları kaybettiğimizde, biz buralarda kıyıları
yağmaya, talana açtığımızda artık oralarda turizm
imkânı kalmayacak, oradaki halk da fakirleşmiş olacak.
Limak-İçtaş,
Akbelen çam ormanlarını, İkizköyü yok ediyor, oradaki orman
örtüsünü tamamen ortadan kaldırıyor, bir avuç kömür uğruna.
Kaz Dağları da
altın madeni için talan edildi. Yirmi beş yılda, senede sadece 2
milyon dolar devlete katkı payı o da gelirse- verilecek diye Kaz
Dağlarını yok ettiniz ama Kaz Dağlarını 200
milyon dolar verseniz bir daha yerine koyamazsınız.
Bir yandan, Sarosa FSRU
limanı yaptırıyorsunuz, platform yaptırıyorsunuz;
Gediz, Ergene, Nilüfer çayları artık zehir akıyor.
Alemder II gemisi bir
araştırma yaptı, İstanbul Üniversitesine bağlı,
dedi ki: Marmara Denizinin dibinde artık hidrojen sülfür var. Hidrojen
sülfür oksijenin tükendiğini, canlılığın tükendiğini
gösteriyor. Bu bir dönüm noktası; Marmaranın derin bir ölüme
sürüklendiğini gösteriyor. Artık Marmaraya daha fazla yük vermememiz
gerekiyor.
Afganlı göçmenler
başkente kadar geldi ve Millî Savunma Bakanlığı da burada
bunları sınırdan geçirmemek yerine, Afganlıların ne
kadar iyi olduğunu, ne kadar iyi dostlarımız olduğunu
anlatan broşürler bastırıyor, İletişim
Başkanlığıyla birlikte ortak çalışma yürütüyor.
Tütün üreticilerinin hepsine
ceza getirecek bir kanun getirdiniz 2017de. Bunu yapmayın dedik. Tütün
üreticileri bunun sonucunda hapislere girecek. dediniz, şimdi bir
erteleme yapıyorsunuz ama yine toptan kaldırmayı
düşünmüyorsunuz.
Sağlık
çalışanları için Covid-19un meslek hastalığı
olarak kabul edilmesiyle ilgili teklif verdik, bu teklifleri reddettiniz.
İlle de illiyet bağı aranıyor ve birçoğu mağdur
oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz
efendim.
ALİ ŞEKER (Devamla)
Pandemi nedeniyle kapatılan, kapatılmak zorunda bırakılan
iş yerlerinin gelir kaybıyla ilgili olarak dedik ki ne kadar ciro
kaybı olduysa ciro kaybı oranında devlet hazineden bu
kişilere destek versin çünkü bu işletmeler açılırken
kapanacak, çünkü bu işletmeler bu kiraları ödedikleri için artık
kendi işletmelerini devam ettirecek sermayeleri kalmadı.
Emeklilikte yaşa
takılanlara kanun çıkartalım dedik, yok saydınız.
3600 ek göstergeyi gelin hep
birlikte çıkartalım dedik, onu da yok saydınız.
Meclisin kabul ettiği
İstanbul Sözleşmesi'ni bile tek imzayla kaldırdılar, siz
sesinizi çıkartmadınız.
Meclis üzerine düşeni yapsın,
halkın sorunlarıyla ilgilensin, sarayın OHAL'leri için
burayı toplamayın.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Kanun Teklifinin 25inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 25- Bu Kanunun;
a) 16 ncı maddesi
1/1/2021 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
b) 14 üncü, 19 uncu ve 22 nci
maddeleri 30/6/2021 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı
tarihinde,
c) 15 inci maddesi 7/7/2021
tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
ç) Diğer maddeleri
yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
Bülent
Turan Mustafa
Elitaş Çiğdem
Erdoğan Atabek
Çanakkale Kayseri Sakarya
Cihan
Pektaş Serkan
Bayram Muhammet
Balta
Gümüşhane İstanbul Trabzon
Abdulkadir
Özel Hacı
Osman Akgül
Hatay Gümüşhane
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KILIÇ (Bursa) - Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde
söz isteyen yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, istihdamı
desteklemek üzere sektör ayrımı yapılmaksızın işverenlere
yapılacak desteğin 1 Ocak 2021 itibariyle geçerli olması
amacıyla maddeye a) bendi eklenmekte ve diğer bentler buna göre
teselsül ettirilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 25inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
25inci madde kabul edilmiştir.
26ncı madde üzerinde 2
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 26ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"MADDE 26- Bu Kanun
hükümleri; Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin
varlığı ve bağımsızlığını,
vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız
ve şartsız egemenliğini koruyacağına, Anayasaya,
hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına
ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağına, milletin
huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet
anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel
hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağına, Türkiye
Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerine
aldığı görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün
gücüyle çalışacağına Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda,
namusu ve şerefi üzerine andiçen Cumhurbaşkanı tarafından
yürütülür.
Ayhan
Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Bedri
Yaşar
Aksaray Adana Samsun
Dursun
Ataş Muhammet
Naci Cinisli İbrahim
Halil Oral
Kayseri Erzurum Ankara
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KILIÇ (Bursa) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Kayseri Milletvekili Sayın Dursun Ataş.
Buyurunuz Sayın
Ataş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
DURSUN ATAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
277 sıra sayılı Kanun Teklifinin 26ncı maddesi üzerine
İYİ Parti Grubu adına söz aldım, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
görüşülen kanun teklifiyle AKP, OHAL uygulamalarının
uzatılmasını istiyor. Buna göre OHALle getirilen gözaltı
sürelerinin on iki güne kadar uzatılması, şirketlere yargı
kararı olmaksızın kayyum atanması, mahkeme kararı
olmadan kamudan ihraçlara izin verilmesi gibi normalde süresi 31 Temmuzda
dolacak pek çok OHAL uygulamasını tekrar uzatmak istiyor.
Hain darbe girişiminin
üzerinden tam beş yıl geçti ancak iktidar hâlen OHAL yetkilerini
kullanmanın peşinde. Beş yılda OHAL yetkililerini
kullanarak sorunları çözemedik, bir yıl daha verin. diyorsunuz,
devleti yönetemiyorsunuz. Buradaki amacınız 15 Temmuz sonrası
gerekli olan temizliğin yapılması değil, asıl amacınız
kaybedeceğinizi bildiğiniz bir sonraki seçimlere OHAL altında
gitmek ve seçim sürecinde OHAL yetkilerini kullanmaktır. Samimi
değilsiniz, bir yandan Avrupa Birliğinin gözünü boyamak için içi
boş yargı reform paketleri açıklıyor, diğer taraftan
ise beş yıl önce uygulamaya konulmuş OHAL hükümlerini uzatarak
kalıcı hâle getirmek istiyorsunuz. Hatırlatmakta fayda var, bir
şeyin kanuna uygun olması, hukuka uygun olduğu anlamına
gelmez; zulüm hiçbir zaman payidar olamaz.
Değerli milletvekilleri,
ülkemiz, bugün tarihinin en derin ve en büyük ekonomik krizini yaşamaktadır.
Dünyanın tek gündemi pandemiyle mücadeleyken Türkiyede
vatandaşın gündemi hastalık değil ekonomik darboğaz
olmuştur. Bu süreçte vatandaş salgın hastalıktan
değil, sefalet ve yoksulluğun pençesinde canı derdine
düşmüştür.
Değerli milletvekilleri,
Türkiyenin bugün yaşadığı ekonomik krizin temelinde
partili Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi yatmaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanı, 19 Haziran 2018de 24 Haziranda bu
kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra faizle, şununla bununla
nasıl uğraşılır göreceksiniz. demişti. Bu
konuşmanın üzerinden iki ay geçmeden ekonomik kriz patladı. Üç
yılın sonunda da zaten kırılgan olan, pamuk ipliğine
bağlı ekonomimiz çöktü, Türk lirası giderek değer kaybetmeye
başladı, bütün ekonomik göstergeler kötüye gitti.
Değerli milletvekilleri,
ekonomik göstergeler ve vatandaşın Açım, açım.
feryatları ortadayken iktidar, kötü giden ekonomiye önlem almak yerine,
belirli aralıklarla inandırıcılığını
kaybeden ekonomi paketleri açıklamakta, algı yaratıp gündem
değiştirmek için vatandaşa hayal satmaktadır.
Bakınız 2004te Akçakoca'da doğal gaz bulundu, 2006da yine
Akçakoca'da petrol bulundu, 2007de Karadeniz'de petrol ağlara
takıldı, 2009da Sakarya'da doğal gaz bulundu, 2010da Batı
Karadeniz'de doğal gaz rezervi bulundu. 2011 yılında Yerli
uçağımız havada. dendi, havalanan yerli uçak hâlâ bir türlü
inemedi. 2012de Hakkâri'de petrol bulduk ama çıkaramıyoruz.
denildi, neden çıkaramadıkları hâlâ açıklanmadı.
2019da tanıtımı yapılan yerli arabamız kayboldu,
ortada yok. 2020de Türkiye tarihinin en büyük doğal gaz rezervinin
Karadeniz'de keşfedildiği açıklandı. 2020de Karadeniz'de
yine doğal gaz bulundu. 2020de -peşkeş çekilen- Tank Palet
Fabrikasında yerli ve millî ALTAY tankı üretilecek. dendi ancak
tankın adı var, kendi yok.
Bu sene de Fatih Sondaj
Gemimiz 135 milyar metreküplük yeni doğal gaz keşfetti. Yetmedi
geçtiğimiz günlerde Ağrı'da 20 ton altın rezervi bulundu.
Bu da yetmedi 2023te aya çıkacağız. dendi. Bu haberlerle sonuç
olarak havuz medyasına bol manşet, vatandaşın
payınaysa sürekli zam düştü. Sadece bu yıl elektriğe yüzde
22, doğal gaza ise yüzde 18,8 zam yapıldı. Olsun, sonuçta büyük
doğal gaz ve petrol rezervleri bulduk.
Yerli araba dediler araç
fiyatlarına yüzde 107 zam geldi. Köprü ve otoban geçiş ücretlerine,
benzine, motorine gelen zamları söylememe bile gerek yok ama olsun,
fabrikası bile olmayan yerli arabamız yollarda. Gıda
fiyatları cep yakıyor, son bir yılda ayçiçek yağına
yüzde 57 zam geldi, yumurta fiyatı iki katına çıktı, olsun,
sonuçta aya çıkacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Ataş.
DURSUN ATAŞ (Devamla)
Sağ olun Başkan.
Bir de, insan sormadan
edemiyor, bu kadar maden rezervi bulan iktidar her ne hikmetse Merkez
Bankasının kaybolan 128 milyar dolar rezervini bir türlü
bulamıyor. Ne demeli? AKP çıkıyor uzaya, aya; vatandaş
kaldı yine aç, susuz, yaya diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277
sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
26ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
MADDE 26- Bu Kanun hükümleri
Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür.
Cavit
Arı Mehmet
Bekaroğlu Alpay
Antmen
Antalya İstanbul Mersin
İbrahim
Özden Kaboğlu Mustafa
Sezgin Tanrıkulu Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul İstanbul İstanbul
Kamil
Okyay Sındır İlhami
Özcan Aygun
İzmir
Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KILIÇ (Bursa) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın İbrahim Özden
Kaboğlu.
Buyurunuz Sayın Hocam.
(CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Divan, değerli
milletvekilleri; 20nci yüzyılın sonu, 21inci yüzyılın
başı Afrikadayız, tren istasyonunda, saat 12.12 diye
yazıyor dakikasıyla. Sahi, saatinde mi geliyor? diyoruz On iki
saat gecikebiliyor. diye yanıt veriyorlar. Efendim, Doksan ay, doksan
gün. dendi, tam sekiz yıl doksan altı ay OHAL süresi. Evet,
Afrikadan biraz daha ileriyiz. Beş ay önce görüşüldü biraz sonraki
yasa, en az beş hafta haftada iki gün çalıştı Meclis ama
beş ay sonra burada sandviç yasa niteliğinde her ikisi getirilip
iki bayram arasına sıkıştırılmış
bulunuyor. Bunu da herhâlde biz yaptık yani bizim Meclisimiz yapıyor
ve Cumhur İttifakının yüce bir eseri olarak tarihe geçecektir.
Tabii, Anayasanın 2nci
maddesi, hukuk devleti, ölçülülük ilkesi, özü budur ama ne kadar ölçülü
olduğumuzu böylece kanıtlamış oluyoruz. Torba yasa dendi,
toplama yasa dendi, adsız yasa dendi ama tabii, temel yasa
olmadığını bir kez daha vurgulayalım çünkü bu
tutanakları okuyanlar Ya, temel yasa, bu kadar dağınık
yasa, 25 maddenin içerisinde 25 ayrı yasanın olduğu yerde temel
yasa mı olur? diye bizimle dalga geçeceklerdir. Bu bakımdan, bunu da
bir kez daha vurgulayalım.
Efendim, ne oldu? 2018de tam
bugünlerde -Adalet Komisyonu Başkanı burada mı? Üye burada-
orada uzun uzun görüştük, Olağanüstü hâli üç yıl daha
uzatacağız. dediler. Peki neden? dedik fakat neden gösterilmedi, tatmin
edici bir gerekçe gösterilmedi. Tam üç yıl geçti Pazartesi ve salı
günü Neden? dedik; hayır, ne geçmişin hesabı verildi ne de
geleceğin bilançosu yapıldı. Haftanın başında bu
şekilde gerekçesiz bir biçimde bunun uzatılacağı bize
bildirildi. Peki, acaba bunların sonucu ne olabilir? Tabii ki toplumsal
barış açısından -biraz sonra görüşülecek olan Turizmi
Teşvik Kanun Teklifi ülkesel barış açısından ama-
uluslararası toplumun onurlu üyesi olmak bakımından ciddi
sonuçlar doğuracaktır. Peki, neden buna karşı
çıktık o zaman, ne yaptık ondan sonra? Anayasa Mahkemesine
götürdük, Anayasa Mahkemesinin önünde ama Anayasa Mahkemesine götürdüğümüz
diğer yasalar, mesela 7151 sayılı yasa iptal edildi -bununla
doğrudan ilgili yasa- ama Anayasa Mahkemesinin kararını bekleme
gereği bile duyulmadı. Demek ki 2018-2021 hesabı verilmedi.
Peki, acaba sorun ne? Sorun gündem sorunu. Eğer Meclisimiz gündemine hâkim
olabilseydi bu sandviç 2 yasa şu anda görüşülmüyor olacaktı.
Peki, neyin tanıklığını yaptık haftanın ilk
iki günü Komisyonda, son iki günü burada? Ve Lord Actonun İktidar bozar,
mutlak iktidar mutlaka bozar. sözünün yüz yetmiş yıl sonra bir kez
daha teyit edildiğini görmüş olduk.
Peki, bana Anayasaya
uygunluk konusunda soru soracaksınız. Hayır, bu da biraz gündem
dışı çünkü Anayasaya uygunluk analizi, Anayasa içerisinde,
normlar hiyerarşisi çerçevesinde bir şey olursa düzenleme söz konusu
olur. Ama bu Anayasa dışı bir düzenleme, anayasal düzen
dışında bir düzenleme olduğu için anayasallık sorununu
bu açıdan ele almak lazım.
Tabii ki Anayasa Mahkemesine
bunu götüreceğiz çünkü hem anayasal düzen dışı hem de
Türkiyenin taraf olduğu uluslararası antlaşmalardan bu
düzenlemeyi kaçırmak için yapılan bir düzenleme. Bu bakımdan
tabii, Anayasa Mahkemesinin ağır bir iş yükü var, zira CBKler
jet hızıyla gidiyor, buradan çıkarılan sandviç yasalar uçak
hızıyla gidiyor ve -Anayasa Mahkemesini bunun için kapatalım.
denmiyor ama- ağır iş yükü altında Anayasa Mahkemesinin de
bunların üstesinden gelmesi kolay olmasa gerek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, tabii ki,
hukuken, bunu, geçen hafta sonunda başladığımız,
muhalefet şerhiyle başvuru gerekçemizi en kısa zamanda Anayasa
Mahkemesine... Eğer tabii ki onaylarsanız, yoksa
kurtulacağız, Anayasa Mahkemesine başvuracağız
bunları reddederseniz. Peki, sonuçları ne olabilir? Bunun siyasal
sonucu demokratik siyaset üzerinde olacak, demokratik toplum üzerinde olacak,
siyasal münavebe üzerinde olacak diye düşünebilirsiniz ama hukuk yoluyla
demokrasi ereğinde tam ters tepkisi, etkisi olabilir İstanbul
seçimlerinde olduğu gibi. Ama şu gerçek değişmeyecek
sayın vekiller: 15 Temmuzu bayram olarak ilan ettiniz ve biz de anıta
çiçek koyduk. Öbür gün de Kurban Bayramı, dinî bayram ve bir
barış bayramı. İkisi arasına bu 2 yasayı
sıkıştırdınız, biri toplumsal
barışı dinamitleyecek olan, şimdi oylanacak olan yasa,
biraz sonra görüşeceğimiz ise ülkesel yasa, ülke
barışını olumsuz etkileyecek yasa. Bununla toplumsal
barış zedelenecek, öbürüyle Anadolu çölleşecek ve 2053te,
2071de bakacaklar gelecek kuşaklar
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SAFFET SANCAKLI (Kocaeli)
Özgür, bir iki dakika daha versin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkanım, millî sporcumuz Saffet Başkan Bir dakika daha
istifade edebilir miyiz? diye ricada bulundu.
BAŞKAN Buyurunuz
Hocam.
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) Ve tabii, özellikle turizmi teşvik adı
altındaki o yasa da eğer oylanırsa Türkiye, Anadolu
toprakları giderek çölleşmeye başlayacak ve 2053te, 2071de
gelecek kuşaklar Ne neden oldu, bunun nedeni nedir? diye soracaklar,
araştıracaklar 2023e 2 kala iki sandviç yasayla Türkiye bu hâllere
geldi. diyecekler. O bakımdan, birincisinin amacı iktidardır
-bu yasanın amacı- ikincisinin amacı ise paradır.
Sayın vekiller, lütfen
iktidara fazla müptela olmayalım, para da her zaman mutluluk
değildir.
Teşekkür ederim
dikkatiniz için. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
26ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
26ncı
madde kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi İç Tüzükün
86ncı maddesine göre 2 milletvekiline lehte ve aleyhte olmak üzere söz
vereceğim.
Lehte Abdullah Güler,
İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Güler.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Umut vermek güzel bir şey.
Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; tabii, değerli
hocamın bir öğrencisi olarak hemen son bıraktığı
cümleden başlayayım: 2071 hedeflerinin ve 2053 hedeflerinin bizdeki
yansıması şu: Ayinesi iştir kişinin lafa
bakılmaz. Türkiye, orman varlığını artıran
ülkeler sıralamasında -FAOnun 19/1/2021 tarihli raporundan okuyorum-
Avrupada 1inci, dünyada 6ncı sırada. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Yani 2053te ve 2071de,
Türkiye bu hızla gittiğinde mevcut orman
varlığını tam 2 katına artıracak; aziz
milletimize hayırlı olsun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Lafı uzatmayalım,
diğer bir konu da: 26 maddeden oluşan 277 sıra sayılı
Kanun Teklifimizde ekonomiye dair, kamu görevlilerinin özlük haklarına
dair düzenlemeler var ve -hocamız biraz önce yine 31 Mart seçimlerine
atıf yaptı ya- 10uncu maddede muhalefetteki belediyelerin de
yararlanacağı bir düzenleme de var; hayırlı olsun. Yani siz
şimdi buna hayır mı vereceksiniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) E,
alkışlamadılar bunu.
ABDULLAH GÜLER (Devamla)
Size diyorum, sonuçta alkışlayacaklar, sonuçta
alkışlayacaklar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Evet, 26 maddeden oluşan
277 sıra sayılı Kanun Teklifimiz aziz milletimize ve ülkemize
hayırlı olsun.
Herkese hayırlı
sabahlar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Aleyhte Ankara
Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu.
Buyurunuz Sayın
Kuşoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU
(Ankara) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Evet, kanunumuz
hayırlı uğurlu olsun. Kanunumuz diyorum çünkü normal olarak
şimdiye kadar -işte, biraz sonra görüşeceğiz galiba-
Turizmi Teşvik Kanunu ve Bazı Kanunlarda Düzenleme Yapan Kanunlar,
Kanun Gücünde Kararnameler diye başlıklı olurdu; bu kanunun
adı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi yani maalesef, belirleyici olan
herhangi bir kanun da yok ama hayırlı uğurlu olsun.
Bizimle birlikte bu saate
kadar çalışan, başta stenograflarımız,
kavaslarımız, memurlarımız, bürokratlarımız,
çaycılarımız, restoranda bize hizmet eden değerli
arkadaşlarımıza çok çok teşekkür ediyoruz, bu saate kadar
onların desteğiyle getirdik.
Hayırlı uğurlu
olsun diyorum. Desteklediğimiz birçok madde vardı bunların
içerisinde, önemli maddeler de vardı, eksik bulduğumuz maddeler de
vardı ancak özellikle OHAL'le ilgili maddeler nedeniyle maalesef bu kanun
teklifine evet oyu veremeyeceğiz.
Adıyaman Milletvekilimiz
Abdurrahman Tutdere çok uğraştı tütünle ilgili olarak daha uygun
bir şekilde düzenleme yapılması için. Uyar Madencilikle ilgili
olarak başta Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özel olmak üzere bütün Manisa
milletvekillerimiz çok uğraştılar, çok uygun bir teklifte de
bulundular ama maalesef o da dâhil edilmedi, üzülerek söylüyorum. Çok daha
güzel bir düzenleme olabilirdi, çok daha iyi bir kanun teklifi çıkabilirdi
buradan.
Değerli arkadaşlar,
bu kanun teklifiyle ilgili olarak pazartesi günü on üç on dört saat Komisyonda
çalışma yaptık, salı günü on saate yakın
çalışma yaptık. Komisyondaki arkadaşlarımıza,
başta teklif sahibi Orhan Yegin olmak üzere bütün imza sahibi
arkadaşlara da tabii ki teşekkür edelim ama bu şekilde bir yasa
yapma usulü olmaz, onu da belirtelim çünkü hem Komisyonda yeteri kadar
görüşmedik hem de burada görüyorsunuz yeteri kadar görüşmedik,
konuşmadık, çok eksik kaldı, sıkıntılı oldu.
Yasa yapma usulü böyle olmaz. Kimse kusura bakmasın ama hiçbir
şekilde yasa böyle görüşülmez.
Bu 26 madde içerisinde
devleti, kamu kuruluşlarını ilgilendiren çok önemli konular
vardı. Bunlarla ilgili olarak o kurumların masaya yatması
gerekiyordu, o kurumların hesap vermesi gerekiyordu, denetlenmesi
gerekiyordu, hemen hemen hiçbirini maalesef bihakkın yerine getiremedik.
Çünkü siyasi olarak hesap vermesi gereken kişiler, bakanlar, siyasi
iradeye sahip olan kişiler burada yoktu. Değerli
Arkadaşımız Orhan Bey o hesabı verecek durumda değil,
o da bir milletvekili, o da yasama erkinin bir temsilcisi tabii ki.
Dolayısıyla yürütme erkinin temsilcisi olan, siyasi iradeye sahip
birilerinin burada olması gerekirdi, hesap vermeleri gerekirdi. Maalesef
eksik kaldı, her hâlükârda eksik kaldı.
Bir de bu 26 maddenin
maalesef birçoğu, 16-17 maddesi bizim bu dönem tekrar tekrar
görüştüğümüz maddeler. Hani Tarih tekerrürden ibarettir. deniyor
ya, Meclis tekerrürden ibaret oldu maalesef.
Evet, Türkiye
normalleşmeli değerli arkadaşlar. Türkiyenin
normalleşebilmesi için de bu olağanüstü hâl kanunlarından
kurtulması gerekiyor. Türkiye güzel bir ülke, Türkiye idare edilebilir bir
ülke. Türkiye idare edilirken olağanüstü hâl yasalarına
başvurulmaması gerek. Olağanüstü hâl yasaları olmazsa
Türkiye idare edilemez mi, öyle bir durum mu var? Bunlara ihtiyaç yoktu. Bize göre
yanlış yapıldı.
Ama hayırlı
uğurlu olsun diyoruz tekrar.
Herkese saygılar
sunuyoruz.
Grup olarak oyumuzun renginin
de ret olacağını bildirmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Hamzaçebi
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
56.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, İstanbul Milletvekili Abdullah Gülerin oyunun rengini
belirtmek için lehte yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Abdullah Güler,
konuşmasında teklifin 10uncu maddesinin muhalefet belediyelerini de
kapsadığı yönünde bir değerlendirmede bulundu.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Bütün belediyeleri, bütün belediyeleri.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Âdeta Muhalefet belediyelerine de bir ödül
var. dedi burada.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Hayır.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Oysa bu madde 2981 sayılı imar ve
gecekondu mevzuatına aykırı olarak yapılmış olan
yapılarla ilgili olarak bugüne kadar tapu verilmemiş olan, otuz sekiz
yıldır tapu bekleyen bu vatandaşlarımızın on
dokuz yıllık iktidarınız döneminde tapu alamamış
olması nedeniyle mevzuattaki eksikliğin giderilmesine yöneliktir.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Hiç alakası yok.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bakın, siz 2981 sayılı Kanunu
6306 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırıyordunuz, bizzat
grubumuz adına benim müdahalemle o kanun bugünlere kadar geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Şimdi de eksiğinizi bir maddeyle
gidermeye çalışıyorsunuz. Evet, 2981 sayılı Kanunu
6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Kanunu görüşülürken yürürlükten
kaldırıyordunuz, Sayın Erdoğan Bayraktar bakandı, Plan
ve Bütçe Komisyonundaydı, ben gittim Ne yapıyorsunuz? On binlerce
insan tapu bekliyor, bunu kaldıramazsınız. dedim. Sonra üç
yıl uzatıldı. Sonra yine burada Genel Kurulda, Sayın Mahir
Ünal Grup Başkan Vekiliydi, Süre bitiyor, uzatalım. dedim,
Sayın Mahir Ünal Evet, uzatmamız lazım. dedi, sonra hep
birlikte uzattık. Bu da sizin eksiğinizi gidermeye yönelik. Otuz
sekiz yıldır tapu bekliyorlar, on dokuz yıldır da bu
vatandaşları beklettiniz, bunu da muhalefete bir ödül gibi
anlatıyorsunuz. Olmadı bu.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Başkanım, bir dakika
Sataşmaya mahal
vermeyeceğim.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Güler. (Gürültüler) Sabır, sabır, sabır...
Buyurun Sayın Güler.
57.- İstanbul Milletvekili Abdullah Gülerin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) İfadem aynen şöyleydi: Bütün belediyeleri
ilgilendiriyor dolayısıyla muhalefeti de ilgilendiren bir yasal
düzenlemedir, hayırlı olsun. demiştik.
İkincisi, Akif Beyin
maalesef farklı bir kanunu okuyarak herhâlde
karıştırdığını düşünüyorum. Kendisinin
çok dikkatli okuduğunu düşünürüm her zaman, saygı duyarım.
Buradaki düzenlememiz 3194 sayılı İmar Kanunu 5.000lik,
1.000lik uygulamasından sonra ortaya çıkan 18inci madde
uygulamasıdır. Asla 2981 sayılı Kanun ve devamındaki
kanun düzenlemeleriyle bir ilgisi yoktur.
Arz ediyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Güler, yanlış mı
duydum, maddenin ikinci fıkrası 2981 sayılı Kanunu
düzenliyor.
Sayın Başkan,
mikrofonumu açabilir misiniz?
BAŞKAN Buyurun.
58.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, İstanbul Milletvekili Abdullah Gülerin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Güler, herhâlde maddenin ikinci
fıkrasını o yoğunlukta dikkatten kaçırdınız.
Maddenin ikinci fıkrası doğrudan 2981 sayılı Kanunla
ilgili düzenleme, ortaklık payı düzenlemesini içeriyor.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) 18 efendim. 2981in 18inci maddesi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Efendim, 2981 değil mi bu işte?
Evet, durum budur. İkinci fıkra 2981 sayılı Kanunla
ilgilidir.
Teşekkür ediyorum.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) 18inci madde efendim.
BAŞKAN Müsaade
ederseniz oylamaya geçeceğiz efendim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN Teklifin tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Ankara
Milletvekili Orhan Yegin ve 45 Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy
sayısı : 327
Kabul : 266
Ret : 61 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Şeyhmus
Dinçel Enez
Kaplan
Mardin Tekirdağ
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Birleşime yarım
saat ara veriyorum.
Kapanma Saati:
07.35
ON DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 08.33
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci Birleşiminin On
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2nci sırada yer alan,
Antalya Milletvekili Atay Uslu ve 23 Milletvekilinin Turizmi Teşvik Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Antalya Milletvekili Atay Uslu ve 23
Milletvekilinin Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3517) ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 255) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
14/7/2021 tarihli 103üncü
Birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen 255 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölümünde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 17 ila
31inci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde
söz isteyen İYİ Parti Grubu adına Aksaray Milletvekili
Sayın Ayhan Erel.
Buyurunuz Sayın Erel.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, çok değerli Komisyon Başkanım ve üyeleri, yüce
Türk milleti; 255 sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü
üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gündemimizde yine bir torba
kanun teklifi var. AK PARTİ Grubu dahi bu teklifi getirip getirmemekte
şüpheye düşmüştür. Bütün teklifleri apar topar komisyondan
geçirip Genel Kurula getiren AK PARTİ Grubu, 6 Nisanda tamamlanan Komisyon
toplantısından üç ay sonra bu teklifi Genel Kurula getirebilmiştir
çünkü turizmin kıyısından, köşesinden geçmiş her bir
vatandaş bu düzenlemeye karşıdır. Kanun teklifinin ismi
Turizmi Teşvik Yasası olarak belirtilmiştir ancak bu torba
kanun teklifinin içeriği okunduğunda, teklifin teşvik değil
turizm sektörü üzerinde gezdirilen iktidar sopası olduğu
anlaşılmaktadır.
Dünya Turizm Örgütü
tarafından 2020 yılının turizm tarihinin en kötü
yılı olarak ilan edildiği bir süreçten geçtik ve geçmekteyiz.
İçerisinde bulunduğumuz 2021 yılında ise turizmde
yaşanan bu sıkıntılı sürecin daha da kötüye
gittiği rezervasyon durumlarından, tesislerin doluluğundan
anlaşılmaktadır. İktidar böylesine bir zor süreçte
başarısız ekonomi politikalarının sonucunu turizm
sektörü üzerinden gösterdiği sopayla çıkarma peşindedir.
Böylesine bir zamanda turizm sektörü üzerine sopayla gitmek
insafsızlıktır.
Değerli milletvekilleri,
yasa yapmak bir sanattır ancak bu tip torba kanunlarla bu sanat âdeta
katledilmektedir. Bunun en büyük sebebi ise
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemidir. Covid-19 salgını
öncesinde turizm sektöründen en çok gelir elde eden ülkeler hangileridir diye
baktığımızda, ABD, İspanya, Fransa, İngiltere ve
İtalya. Peki, bu ülkelerin ortak yanı nedir dersek, hukuk devleti
olmaları. O hâlde, hukukun üstün olduğu yönetim
anlayışıyla turizm sektörünün gelişimi doğru
orantılıdır çünkü hukuk devletlerinde ekonomiye güven
vardır, devlet kurumlarına inanç vardır. Bugün ülkemiz, tek adam
yönetiminin keyfîliği sebebiyle hukuk devleti olmaktan her geçen gün daha
da uzaklaşmaktadır. Bu durum ise ülkemizi, başta turizm sektörü
olmak üzere ekonomik her alanda cazibe merkezi olmaktan
uzaklaştırmaktadır. Kısacası, Türkiye'yi şirket
gibi yöneteceğiz. diyen Cumhurbaşkanlığı yönetiminin hukuk
ile turizm arasındaki bağı kurması imkânsız gibi
görünmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisinin duvarında Onlar işlerini
istişareyle, danışarak yaparlar. ayeti vardı. Bu kanun da
tıpkı diğer kanunların yapılma sürecinde olduğu
gibi, istişareden yoksun olarak hazırlanmıştır. Bu
teklif, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği, Türkiye Otelciler
Birliği başta olmak üzere, sektör temsilcileri, turizm acenteleri,
çevreciler, doğa sevdalıları, kısaca tüm sektör
paydaşları tarafından karşı çıkılan bir yasa
teklifidir.
En önemlisi de hazırlanan
kanun metnine göre, yerel yönetimlerin yetkileri ve gelirleri merkeze
kaydırılmaktadır. Metne göre, belediye sınırları
içinde bulunan yeme içme, eğlence, günübirlik mesire alanları ile
konaklama tesisleri ve plajlar dâhil, turizmle ilgili alanlar Kültür ve Turizm
Bakanlığının tasarruf ve denetimine
bırakılacaktır. Bu durumda yerel yönetimler turizm
faaliyetlerinden dışlanmaktadırlar. Bunun anlamı
şudur: AK PARTİ iktidarı, demokratik seçimler yoluyla Millet
İttifakına kaybettiği büyükşehir belediyelerinin
gelirlerine göz dikmiştir. Seçimlerden umudunu kaybeden AK PARTİ
iktidarı Şark kurnazlığı peşindedir.
İstanbulda Galata Kulesi başta olmak üzere, pek çok turistik
alanın Kültür ve Turizm Bakanlığı uhdesine
alınması ve giriş ücretinin 30 TLden 100 TLye
çıkarılması bunun bir işaretidir. Bu durum, Turizmi
Teşvik Kanununun sektör paydaşlarıyla neden istişareden
yoksun bir şekilde hazırlandığının
anlaşılmasına yeter de artar bile.
Teklifle, yerel hizmetlerin
yerel yönetimlerin eliyle yürütülmesi gibi evrensel bir ilke de
çiğnenmektedir. Pek çok işletme yeniden ruhsat sürecine girecektir.
Burada, evrak eksiği, hatalı işler, başvuru
yapmadığı gibi bahanelerle işletmelerin
kapatılması durumu yaşanabilecektir. Bakanlık denetimi
başlayınca Turizm Ajansına ödenecek meblağ hakkında da
bir boşluk oluşacaktır. Başvuru ücreti talep edilmesi gibi
yönetmelikle düzenlenebilecek durumlar meydana gelecektir. Madem böyle bir
belge verilecektir, Bakanlık, belediyeden ruhsatı olan herkese bu
belgeyi düzenleyip elektronik ortamdan gönderebilir veya kargoya verebilir.
Bunu yapmak yerine neden kazanılmış hak için bir daha
başvuru istemektesiniz? Özellikle plajlarda pek çok sıkıntı
baş gösterecektir. Umarım türlü oyunlarla işletmecilerin
ruhsatları iptal edilip yandaşlara bir rant alanı
açılması düşünülmüyordur.
Sayın milletvekilleri,
Kuran-ı Kerimde Yüce Yaradanımız Bitkiler ve ağaçlar
secde ederler. diye buyuruyor. Önümüze gelen bu kanun teklifiyle birlikte
meralar, kışlaklar, sulaklar, kıyılar, plajlar ve köy tüzel
kişiliğinin kullanımındaki orman alanları,
Bakanlığın yetkisiyle turizmi teşvik kisvesi altında
ranta ve yağmaya açılmaktadır. Ormanların
betonlaşması demek hayvancılığın daha zora
girmesi demektir. Meraların yok edilmesi demek, yem fiyatından et
fiyatına kadar ekonomik açıdan birçok sorunu beraberinde getirmesi
demektir.
Covid-19 salgını
sürecinde tüm dünya, kendi kendine yetebilen, yerel kaynakların millî
kullanımına dayalı ekonomi modelini tekrar
hatırlamıştır. Öyle ki yıllardır çiftçimizin
yaşadığı içler acısı durumu görmezden gelen
Sayın Cumhurbaşkanı, bu sürecin sonunda Çiftçilerimiz
ekilmemiş tek karış toprak bırakmayacaktır. diyerek
durumu açıklamıştır ancak ne bu gibi düzenlemeler
tarıma ve hayvancılığa olumlu katkı sunacaktır ne
de iktidarın tarım politikaları buna uygundur. Turizmi
geliştirme adına betona boğacağınız
doğamızda, siz, bitkilerin ve ağaçların secdesini
engelleyeceksiniz. Maalesef, doğamız talan edilirken, biz oralarda
yapılacak bazı lüks oteller üzerinden dönecek rant
kavgalarını YouTube kanallarında şaibeli insanların
anlatımıyla takip edeceğiz. Bu utancı da bu teklife evet
diyecek milletvekillerimiz yaşayacaktır diye düşünüyoruz.
Kıymetli
milletvekilleri, dünyanın büyük ülkeleri kamu diplomasisine ve kendi
tarihî ve kültürel coğrafyasına ciddi önem vermektedir. Bunun
yanı sıra her ülke de ülkelerinin tanıtımının
yapılması için ciddi çalışmalar yapmaktadır. Konfüçyüs
Enstitüsü, Goethe Enstitüsü gibi kurumlar bunun zirve noktalarıdır.
Yunus Emre Enstitüsü de bu çalışmaların Türkiye'de bir
örneğidir. Bütün insanlığa sevgi ve barış
mesajını veren Yunus Emrenin adıyla dünyanın pek çok
yerinde faaliyet gösteren bu kurumun çok daha iyi idare edilmesi gerekmektedir.
Normal şartlarda, kamu personelinin iki yıllık sürelerle ihtiyaç
hâlinde bu kuruluşta çalışmasında bir beis yoktur; kaç
personel ve kimler olacağı sadece ve sadece Sayın
Cumhurbaşkanının iki dudağı arasında olunca
iş olumsuzluğa bürünmektedir. Yunus Emre Enstitüsünün koordinatörü
olarak atanan bazı isimlerin iktidar partisiyle yakın
ilişkileri, akrabalık bağları gibi durumlar
kulağımıza gelmektedir. Bu düzenleme, asla yandaşların
yurt dışında tatil yaptırılması düzenlemesi
hâline getirilmemelidir. Bunun yanında, özellikle Türkçe öğretimi
noktasında atanamayan öğretmenlerimizin Yunus Emre Enstitüsünde
istihdam edilmesi de önemli olacaktır.
Şunu belirtmek isteriz
ki: Gündemi sadece turizmden nasıl vergi geliri elde ederim, nasıl
işletmecilerden fazla ödeme alırım hâline gelmiş olan
Kültür ve Turizm Bakanlığı bir an önce bölünmelidir.
İktidarın da kabul ettiği gibi -bize göre hiçbir alanda
başarılı değil ama- kendilerine göre kültür ve eğitim
alanında başarısız olduklarını ifade
etmektedirler. Bu başarısızlığı önleme adına
Kültür ve Turizm Bakanlığı birbirinden
ayrılmalıdır çünkü içindeki kurum sayısının
fazlalığı göz önünde tutularak bir Kültür
Bakanlığı kurulmalı, Yunus Emre Enstitüsü,
Yurtdışı Türkler Başkanlığı gibi
yapılar buraya bağlanmalıdır. Bu kurumlar bir imparatorluk
bakiyesi olan Türkiye için hayati önem taşımaktadır.
Bu düşüncelerle
teşekkür ediyorum. Yaklaşmakta olan Kurban
Bayramınızı kutluyor, bu bayramın Türk İslam âlemine
hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Tamer
Osmanağaoğlu.
Buyurunuz Sayın
Osmanağaoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA TAMER
OSMANAĞAOĞLU (İzmir) Sayın Başkanım,
kıymetli milletvekilleri; hepinizi bir günaydınla selamlamak
istiyorum.
255 sıra
sayılı Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci bölümü
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi
saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
Dünya, 2019 sonlarında
başlayan ve 2020 yılında zirve yapan, 2021 yılında
etkileriyle hâlen savaşmakta olduğumuz Covid-19 virüsüyle eşi
benzeri görülmemiş bir mücadele vermektedir. Bu süreçte sosyal hayat yeni
normallerle tanışmış, iş hayatı ve günlük yaşam
salgının etkilerini ciddi bir şekilde hissetmiştir.
Salgının etkileri bununla da sınırlı
kalmamış, ülke ekonomileri derinden sarsılmış,
hükûmetler sergiledikleri mücadele yöntemleriyle âdeta bir sınav
vermiştir. Birçok sektörün ağır darbelere maruz kaldığı
bu süreçte, turizm sektörü de dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de
ciddi bir duraksama dönemine girmiştir.
Dünya ekonomisinin âdeta
küçülmeye girdiği salgın döneminde Hükûmetimizin almış
olduğu önlemler, turizmcilerimizin sergilediği dayanışma,
işletmecilerimizin fedakârlıkları, turizm sektörüne nefes aldıran
destek paketleri, ülkemizde yaşanan bu sürecin en az hasarla
atlatılmasına vesile olmuştur. Ülkemizin turizmdeki rakiplerinin
ve ana pazarlarının ekonomik görünümüne ilişkin IMFnin 2020
raporuna bakıldığında, Akdeniz havzasında rekabet
ettiği ülkelere göre performansı bunun en iyi göstergesidir.
Şöyle ki: Yunanistanda ekonomik küçülme yüzde 10, İtalyadaki
küçülme yüzde 9,1; İspanyada yüzde 8, Fransada yüzde 7,2dir. Bu oran
ana pazarlarımız olarak adlandırılan Almanyada yüzde 7,
İngilterede yüzde 6,5; Rusyada ise yüzde 5,5 oranında
olmuştur. Covid-19un turizm sektörüne verdiği zararın 2009
yılındaki küresel ekonomik krizin 3 katına ulaşması
göz önünde bulundurulduğunda, bu mücadelenin ehemmiyeti çok daha iyi
anlaşılmaktadır. Bu noktada, hem turizm sektörünün hem de
Hükûmetin tam bir koordinasyon içinde yeni bir döneme hazırlanması
gerektiğinin bilincinde bir strateji belirlemesi büyük önem arz
etmektedir. Önümüzdeki süreç sektörün yeniden
yapılandırılması için bir fırsat olarak
değerlendirilmeli, buna göre adımlar atılmalı; bu,
hepimizin üzerinde durması gereken millî bir vazifedir.
Küresel salgın öncesinde
dünya çapında en çok ziyaretçi ağırlayan 6ncı ülke
konumunda olan ülkemiz, 2019 yılında 45 milyonu yabancı olmak
üzere toplamda 52 milyon turist ağırlamıştır,
salgın sonrası bu rakamın çok daha yükseklere
çıkacağı da ortadadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; seçim bölgem güzel İzmirimiz, turizm
sektöründe attığı adımlarla birçok ilke öncülük etmiş
tecrübe kaynağı bir ilimizdir. Ülkemizin en önemli turizm
merkezlerinden olan İzmirimiz, salgın sonrası yeni dönemle
birlikte 2019 yılında yakaladığı ziyaretçi
ağırlama trendini 2021 yılında da her şeye rağmen
sürdürecek kapasiteye sahiptir. Tarihî, kültürel ve doğal güzelliklerinin
yanında kültür ve sağlık turizmi alanlarında da çok önemli
merkezlere sahip olan İzmirimizin bu konumunun dünya çapında da
perçinlenmesi ertelenemez bir görev, bir sorumluluktur. Bergama, Çeşme,
Ödemiş, Tire, Efes Müzeleri ile Agora, Kadifekale, Tepekule,
Sığacık, Ürkmez, Urla, Foça, Değirmendere gibi tarihî
alanlara, ören yerlerine sahip, kültür turizmi olanaklarını ülkemize
sunan ilk il olan İzmir, bunu sonuna kadar hak etmektedir. İnanç
turizmi açısından da birçok değere ev sahipliği yapan
İzmirin turizm kapasitesinin hayal edilenin çok daha ötesinde olduğu
tartışılmazdır. Diğer yandan, mavi bayraklı plaj
sıralamasında dünyada 3üncü sırada bulunan ülkemizde, mavi
bayraklı 52 plaja sahip İzmir; deniz, kum ve güneş üçlüsünün göz
kamaştırıcı birçok kıyı hazinesine de sahiptir.
Sağlık turizmi,
termal turizmi, kruvaziyer turizmi, yat turizmi, gastronomi turizmi, kongre ve
fuar turizmi konusunda gelişime açık, mevcudun çok üstünde bir
kapasiteye sahip İzmir, turizm sektörünün bu kulvarlarında da iddialı
bir yere sahiptir. Özellikle, Türkiyenin en önemli kruvaziyer
limanlarından birisine sahip olan İzmirin, geçtiğimiz
yıllarda 500 bin kruvaziyer ziyaretçisi ağırlaması, Ege
Bölgesinin lokomotifi olması açısından ve kapasitesi
açısından çok önemli. Bu noktada, önümüzdeki elli yılın
turizm merkezini oluşturmak için başlatılan Ege Turizm
Merkezi-Çeşme Projesini oldukça önemsediğimizi, yapılan
çalışmaları yakından takip ettiğimizi ifade etmek
isterim. Doğal yaşama zarar vermeyecek, çevre
duyarlılığı taşıyan bir anlayışın hâkim
olacağı bu projenin, sadece İzmirimiz için değil Ege
Bölgesi ve ülke turizmi açısından önem arz ettiği
muhakkaktır. Bu sebeple, sürecin sosyal, ekonomik ve ekolojik yapıda
meydana getireceği değişimlerin iyi hesaplanarak hareket
edilmesi oldukça önemlidir.
Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; önümüzde, ortak akılla hareket edilmesi
gereken ciddi bir süreç bulunmaktadır. Bu kapsamda, sadece İzmirde
değil turizm kapasitesiyle öne çıkan tüm illerimizde uygulanması
gerektiğini düşündüğümüz bazı hususlara da dikkatinizi
çekmek isterim. Kısa, orta ve uzun vadeli tanıtım ve pazarlama
stratejilerinin oluşturulması, turizm sektörünün geleceği ve
rakiplerimizle olan rekabetimiz için önem arz etmektedir. Dünyada örneklerine sıkça
rastladığımız akıllı şehir uygulamasının
hayata geçirilmesi ve yaygınlaştırılması hem
ziyaretçiler hem turizmcilerimiz için oldukça yerinde olacaktır. Akdeniz
ve Ege sahillerinin vazgeçilmezi olan, turizm sektörünün geleceği olarak
gördüğümüz butik otellerin salgın dolayısıyla daha da önem
kazanması, butik otellere sahip merkezlerin çoğalmasını da
zorunlu kılmaktadır. Sadece İzmirimizde Çeşmeden
Alaçatıya, Urladan Seferihisara, Foçadan Gümüldüre kadar birçok
bölgenin bünyesinde barındırdığı butik oteller dahi
turizm sektöründeki bu gerçeğin ne kadar önemli olduğunun
göstergesidir. Küresel salgın döneminde daha da belirginleşen
sağlık ve güvenlik hassasiyetlerinin göz önünde bulundurulması,
tanıtım stratejilerinde bu özelliğin öne
çıkarılması yerinde olacaktır. Ziyaretçilerin beklenti ve
eğilimlerini tespit edebilmek için anket çalışmalarına
yoğunluk verilmesiyse bir diğer husustur.
Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; milletimizin turizm alanındaki tecrübesi,
kabiliyeti tartışmasız çok kıymetlidir. Bize düşen
sorumluluk, bu tecrübelerin ziyan edilmemesi, kabiliyetin ise yerinde
kullanılmasını sağlamaktır. Bu sebeple, İzmir
turizmine, ülke turizmine katkı sunacağına
inandığımız her türlü adımın amasız,
fakatsız yanındayız çünkü İzmir bizim, Türkiye bizim,
gelecek bizimdir.
Sözlerimi liderimiz
Sayın Devlet Bahçelinin İzmir ve İzmirli hemşehrilerimize
karşı olan muhabbetini yansıtan, her zaman okumaktan büyük keyif
aldığım şu cümlelerle sonlandırmak istiyorum: Güzel
İzmir, vakurlu İzmir, dik duruşlu İzmir, onurlu İzmir,
maviliklerinde Türkün kudretli asırlarını yüzdüren İzmir,
seni hasretimle bağrıma basıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız efendim.
TAMER OSMANAĞAOĞLU
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Bu vesileyle Kurban Bayramınızı
tebrik ediyor, hayırlara vesile olmasını diliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Oya
Ersoy.
Buyurunuz Sayın Ersoy.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul)
Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Turizmi Teşvik
Yasası
Hazır turizm demişken, turizm nedir? Türk Dil
Kurumunun birinci tanımı; dinlenme, eğlenme, görme, tanıma
ve benzeri amaçlarla yapılan gezi. Bir diğer tanımı; bir
ülkeye veya bir bölgeye turist çekmek için alınan ekonomik, kültürel,
teknik önlemlerin, yapılan çalışmaların tümü.
Şimdi, bakıyoruz,
biraz önce Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. diye bir
konuşma yaptı hatibimiz. Evet, gerçekten, özellikle doğanın
talanı konusunda birazdan fotoğraflarını göstereceğim,
ayineniz iştir. Tereddüt bile etmeden bu toprakların ve
insanlığın on iki bin yıllık tarihi Hasankeyfi sular
altında bıraktınız. Ne doğa bıraktınız,
ne tarihî, kültürel miras dediniz, yağma talanda sınır
tanımadınız.
Bakın, bu doğa
Narmanlı Han, İstiklal Caddesinin mimarisi ve kültürel
mirasıyla önemli yapılarından biri ve iki yıllık
restorasyon sürecinin ardından bu güzelim bina bir kremalı pastaya
çevrildi, gördüğünüz gibi. Ve memleketim Kuş Cenneti, bir biyogaz
dönüşüm şirketinin atıklarıyla kirletilen Balıkesirin
Eğridere ilçesine akıtılan ağır metaller yüzünden
tehlike saçtı ve Manyas Kuş Gölünde balık türünün 23ten 4e
kadar düşmesine neden oldu. Ve şimdi, Manyas Kuş Gölünü
besleyen derelerin içinde bulunan ağır metaller yüzünden gölde
yaşayan 2-3 milyon kuş ağır metallerle besleniyor ve
gördüğünüz gibi durum. Tek tek anlatmayacağım ama, buyurun,
Uzungölün hâli; eskisi ve yenisiyle. Ve Salda Gölü, maalesef bu güzelim
mavilik şu hâle gelmiş durumda. Ayakkabıyla bile girilmemeli.
deniyordu Salda Gölüne Millet bahçesi yapılacak. diyerek iş
makinelerini soktunuz ve durum bu, kafeler etrafını kuşatmaya
başladı. Ve Dipsiz Göl, artık bir çamur gölü hâline geldi, bu da
doğal güzelliklerimizden biri. Ve Saros, henüz
dokunamadığınız ve hafta sonu Saros gönülleriyle birlikte
mücadele ettiğimiz, miting yaptığımız yer. Saros
Körfezi Ege Denizinde bulunan en temiz bölgelerden biri ve akıntılar
sebebiyle de kendi kendini temizleme özelliğine sahip. Siz, şimdi, burada
ÇED olumlu kararını Edirne İdare Mahkemesi iptal etmesine
rağmen ve doğa savunucularının, halkın
itirazlarına rağmen -FSRU Limanını BOTAŞa seferber
ettiniz- buraya bir liman inşaatı başlıyor.
Evet, turist neyi görecek bu
tabloda? Hangi kültürel mirası tanıyacak? Sizin turizmden
anladığınız, beş yıldızlı beton
yığınlarının içinde ye-iç-at turizmi çünkü yeter ki
sizin şirketleriniz kazansın. Öyle ya, zaten ülkeyi şirket gibi
yönetmekten bahsettiniz ve bir turizm şirketi sahibinden de Turizm
Bakanı yaptınız. Bu yasayla sizin teşvik dediğiniz
de sermayeyi teşvik; doğayı sermayenin talanına açmak,
tarihî dokuları ve kültürel mirası yağmaya açmak, ormanları
talan etmek, sahilleri betona gömmek, kamunun yani halkın olan plaj ve
kumsalları sermayeye peşkeş çekmek. Önümüze getirdiğiniz
teklifte de turizmi teşvik etmek değil, turizm patronlarını
palazlandırmak var. Peki, işçilere, özellikle mevsimlik
çalıştığı için altı ay çalışıp
kazandığını bir yıl boyunca harcayarak geçinmek
zorunda kalan, pandemi koşullarında da hiç destek vermediğiniz
ve açlığa mahkûm edilen turizm sektöründe çalışan
işçilere ne var bu teklifte, bir teşvik var mı? Hayır,
onlara teşvik meşvik yok ama üstelik, bu teklifle öngörülen o cezalar
var ya, yine, bu sektörde çalışan emekçilerin işten
atılmasına ve çok düşük ücretlerle
çalıştırılmasına sebep olacak.
Peki, başka ne var bu
teklifte? İktidarın, kaybettiği yerel yönetimlerin turizmle
ilgili yetkilerini Bakanlığa devrederek belediyeleri saf
dışı etmek ve gelirlerini ellerinden almak var. Halkın
ücretsiz kullandığı sahillerin betona gömülmesi, ormanlık
alanların ve meraların bir kez daha tahribatı var. Kurulacak
olan o lüks çadır kamplarında ve karavan kamplarında hiçbir
şey yapılmasa bile duş gibi, kanalizasyon gibi yapılar
kurulması nedeniyle ormanlık alanların talanının önü
açılıyor bu teklifte. Hazır, ormanlardan bahsetmişken
sadece bu teklifle tahrip edilen bir orman alanımız yok. Orman Genel
Müdürlüğü Ormancılık İstatistiklerine göre, 2012-2020
dönemi arasında -2012 çok milat bu ülkede- 334.035 hektar orman alanı
kamu yararı gerekçe gösterilerek orman vasfının
dışına çıkarıldı. Hem orman hem mera hem de
tarım alanları ne varsa bir torba yasada getiriliyor ve bütün bunlar
vasfının dışına çıkarılıyor.
Gerekçelerinizden bir tanesi enerji ihtiyacı. Her yer hidroelektrik
santrali, nükleer santrali, rüzgâr enerjisi santrali. Peki, şu ana kadar
yapılan tüm o santrallerde üretilen enerjinin ne kadarını
kullanıyoruz, biliyor musunuz? Sadece yüzde 47sini kullanıyoruz.
TEMA Vakfının
hazırladığı rapora göre, Temmuz 2019dan bu yana 2.685
noktada maden ihalesine çıkılmış ve iktidarın son on
üç yılında 99 bin hektar orman madenlere açılmış.
Şimdi, yeni gözde Ege Bölgesi. Ormanlardaki maden alanları önceki
dönemlere göre bu arada 3 kat artmış. Yaklaşık 1.350
rakıma sahip Kocadağ, doğal güzelliğiyle bilinen, doğa
sporları için yani turizm için tercih edilen bir bölge. Kocadağda
ağaçlar kesilmeye başlandı iki üç gün önce ve İl Orman Müdürlüğü
oradaki çevre aktivistlerinin müdahalesi üzerine, isyanı üzerine şu
açıklamayı yaptı, dedi ki: Bakım ve gençleştirme
çalışması yapıyoruz. Bunun üzerine Samsun Çevre Platformu
ve çevreciler orman içinde açılan geniş yolların olduğunu
ve çok sayıda ağacın kesildiğini tespit etti. Neden? Nedeni
şu: Biyokütle santralinin ihtiyacı için ağaçların
kesildiğini söylüyor çevreciler.
Ve Muğlada tüm ilin
yüzde 59u, ormanların yüzde 65i, tarım alanlarının yüzde
48i, tabiatı koruma alanı ve millî parkların yüzde 55i,
Türkiyenin en yaşlı karaçam ormanına sahip Kartal Gölü
Tabiatı Koruma Alanının tümü, kültürel varlıkların
yüzde 66sı maden için ruhsatlandırıldı. Tarım ve
Orman Bakanlığı tarafından YK Enerji AŞye verilen
Muğla Akbelen Ormanı da Milastaki termik santrale kömür temin etmek
için maden yapılmak isteniyor ve 740 dönümlük Akbelen Ormanının
kesilmemesi için yıllardır ormanda nöbet tutan İkizköylüleri
selamlamak istiyorum buradan. Evet, onların direnişi hepimizin
direnişidir çünkü memleket sorunudur, sadece Akbelenle ilgili bir sorun
değildir.
Artvin
Artvinin her
karışı maden şirketlerine teslim. TEMA raporuna göre orman
alanlarının yüzde 56sı, tarım alanlarının yüzde
47si, millî parkların yüzde 84ü maden yağması için
ruhsatlandırıldı. 2012 yılından bugüne kadar
incelendiğinde maden ve enerji sektörü için tahsis edilerek kaybedilen
orman alanı yanan ormanlardan katbekat fazla ve ormanlar rant amaçlı
mega projelerle ve kömür yakarak iklim felaketini derinleştiren enerji
projeleri için talan ediliyor. Kuzey Ormanlarını, uçakla geçerken
-özellikle İstanbulda- İstanbul Havalimanına inerken bir
seyredin ve üstüne bir de Kanal İstanbul eklenecek Kuzey
Ormanlarının katline.
Gelelim yangınlara.
Nedeni bilinmeyen orman yangınlarının hem sayı hem da
yaktığı alanın toplama oranı 2010 yılından
itibaren ciddi bir biçimde artıyor. Sayı açısından 2010
öncesine göre ortalama oran yüzde 20den yüzde 44e, alan açısından
yüzde 14ten yüzde 38e çıkıyor. 2020 yılında 3.399
yangında 20.971 hektarlık alan zarar görüyor. Yalnızca 751
yangın İzmir, Aydın, Muğla ve Antalyada. Neden turizm
kentlerinde her yıl bu kadar yangın çıkıyor? Yanan
ormanların yerine lüks oteller, villalar yükseliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
OYA ERSOY (Devamla)
İşte size sadece bir örnek, çok iyi bilirsiniz aslında
burayı: Asla yapılaşmaya izin vermeyeceğiz.
dediğiniz Muğla Güvercinlik Pina Yarımadası. Yanan bölgeye
1 tane değil, tam 3 tane lüks otel yapıldı. Sizin inşaat,
beton ve madencilik üzerine kurulu siyasetiniz hem doğayı katlediyor,
doğal yaşamı ortadan kaldırıyor hem de ekosistemi.
Sonra Çevre Bakanınız çıkıp diyor ki: Dünya
ısındıkça ekosistemlerin ve insanların ayak
uyduramayacağı kadar hızlı değişimler meydana
geliyor. Türkiyede de aşırı hava olayları nedeniyle sel,
heyelan, hortum gibi şiddetli, sürekli artan afetler
yaşandığını söylüyor. Hayır efendim, doğa,
sermayenin birikim hızına, sizin yağma, talan
hızınıza yetişemiyor ve kendini iyileştiremiyor, yenileyemiyor
ve sonunda ölüyor. Peki, sizin turizm teşviklerinizden halkın
payına ne düşüyor? Tabii ki bir hiç düşüyor. Orada da sosyal
tesisler tek tek sayamayacağım, zamanım kalmadı- bütün
sosyal tesisler bir Cumhurbaşkanı kararnamesiyle sermayeye
peşkeş çekilecek. Peki ne olacak?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OYA ERSOY (Devamla)
Uzatabiliyor muyuz?
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Ersoy.
OYA ERSOY (Devamla) Peki.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Mürsel Alban.
Buyurunuz Sayın Alban.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MÜRSEL ALBAN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Turizmi
Teşvik Kanunuyla ilgili teklifin ikinci bölümü üzerinde grubum adına
söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan bu
kanun teklifinin ana konusu, sadece Turizmi Teşvik Kanunu değildir,
gerçekte yerel yönetimlerin yetkilerini tırpanlamaktır. Bu kanun
teklifinin özü, muhalefetin yönetimde bulunduğu kıyı kenarlarındaki
kentleri, belediyeleri turizm sektörlerinde dışlamaktır; tüm
yetkileri Bakanlığın çatısı altına almak ve tüm
kararları Bakanlığa bırakmaktır; tek adam rejiminin
turizmde de uygulanması demektir. Yerel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partili
belediyelerin turizm bölgelerinde sayısı artınca Bu belediyelerin
turizmde yetkilerini nasıl alırız ellerinden? diye
düşünülmüş, bu kanun teklifi hazırlanmıştır.
Belediyeleri
dışlamak, turizmi geliştirmez, aksine hizmeti küçültür. Yerel
yönetimlerin süreçten dışlanması, yetkilerinin elinden
alınmasıyla turizmden daha da çok döviz kazanılmaz; emek
küçülür. Yerel yönetimlerin turizmle ilgili yürütülecek sürece
katılması ve karar mekanizmalarında söz sahibi olması
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
yerel yönetimlere turizm faaliyetlerine daha da aktif katılmaları
için kaynak aktarmak yerine, ellerindeki kaynakları almak için
hazırlanan bu kanun teklifi tümden Anayasaya aykırıdır. Bu
teklif, parası olanın, büyük sermayenin pastadan büyük dilimi yemesi;
parası olmayanın, küçük turizmcinin ise iflas etmesi demektir. Bu
teklif, yerli sermayenin yok edilmesi, uluslararası sermayenin ülke
turizmine çökmesi demektir. Bu teklif, turizmde emeğin değil, köle
düzeninin kurulması demektir. Bu teklif, kıyıların,
ormanların, yaylaların, kışlakların
yağmalanması demektir. Bu teklif, doğanın yeşilinin
doların yeşiline kurban edilmesi demektir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Türkiye, Allah vergisi bir
turizm güzelliğidir. Sahibimiz sahip, bizim elimizden alın.
Altın yumurtlayan bir tavuk var, AKP iktidarı on dokuz
yıldır bu tavuğu kesmek için bıçak biliyor, tüylerini yola
yola yok etmeye çalışıyor.
Turizm bölgelerinde jeotermal
enerjilere arama ruhsatı vermek turizmin ölmesi demektir. ÇED
raporlarını kaldırmak, turizm bölgelerindeki doğal ve
tarihî sit alanlarının yapılaşmaya açılması,
altın yumurtlayan tavuğun da kesilmesi demektir. Doğal
koyları, halkın ailesiyle ücretsiz denize girdiği sahilleri
yandaşa peşkeş çekmek turizmi katletmektir. Her yaz turizm
bölgelerinde çıkan yangınlarda ormanları feda etmek turizme
ihanet etmek demektir. Yüz binlerce liraya tek adama yazlık saray
yaptıran AKP iktidarı, orman yangınları için yangın
söndürmek üzere 3 uçak alamıyor, gidip Rusyadan dilene dilene sadece 3
uçak kiralayabiliyorsunuz. Orman yangınlarına, gece görüşü
olmayan uçaklarınız olmadığı için sadece
helikopterlerle gündüz müdahale edebiliyorsunuz.
AKP iktidarı son
kullanma tarihinin yaklaştığını bildiği için
giderayak ne varsa satıp öyle gitmek istiyor. Turizmde yöntemleri
aynı, nerede doğası bozulmamış, bugünlere kadar
orijinalliğini korumuş yer varsa tespit edip orayı gece
yarısı ilan edilen Cumhurbaşkanlığı
kararlarıyla yapılaşmaya açıyor. Bodrumda bunu
yaptılar, yüzlerce dönüm yeşil alanı ticaret alanına
çevirip paylaşmaya açtılar. Datçada, Fethiyede, Marmariste
koyları özelleştirme kapsamına aldılar,
kıyıları, koyları yağmaladılar; gözleri
doymadı, ormanlara beş yıldızlı lüks çadırlar
kuruyorlar. Akdenizin, Egenin sahillerini bitirdiler, Karadenizin
yaylalarına göz diktiler. Hani, suç örgütü lideri diyordu ya: Şuraya
çöktüler, buraya çöktüler. diye. AKP dönemini de en iyi anlatan söz budur:
Kravatlı çeteler turizme çöktüler.
Bakın, sizin
getirdiğiniz bu kanun teklifine sektörün temsilcileri karşı,
turizm acenteleri karşı, otel birlikleri karşı, yerel
yönetimler karşı, çevreciler karşı, toplum karşı,
halk karşı. Türkiye, turizmde pandemi nedeniyle iki yıldır
yerlerde sürünüyor; sektör tükenmiş, bir can suyu beklerken bir ceza
yasası getirdiniz. AKP iktidarına sesleniyorum: Turizmcinin
sırtından inin artık! Yıllarca turizmi sömürdünüz,
turizmcinin kanını emdiniz, turizmci size pandemi döneminde muhtaç
oldu. Onlara sırtınızı döndünüz; turizmci Artık
yeter! diyor İsyan! diyor.
Değerli arkadaşlar,
şu an turizmci inanın Hangi ülkeden bize turist gelecek? diye
beklerken siz sabaha karşı
sıkıştırılmış... Hatta, bakın, Mecliste
milletvekilleriniz yok, belki çoğu uyuyor ama inanıyorum ki bu kanun
teklifini size sunduran Turizm Bakanı iştahı kabarmış
bir şekilde, şu an gözlerini açmış, kulağını
Genel Kurula vermiş Acaba bu kanun teklifi geçecek mi, geçmeyecek mi?
diye bekliyor. Turizm Bakanı, yanda oturan Komisyon Başkanı,
Bakan Yardımcısı; kulaklarınızı açın, beni
iyi dinleyin. İngiltere ülkeye seyahati kapatmış, Almanya
kapatmış, Fransa kapatmış, sadece Ruslar kısmen açmış;
turizmci otelini açamamış, Bize turist nereden gelecek? diye
bekliyor, siz de Biz nereyi talan ederiz? diye bu kanun teklifini sabahtan
Genel Kurula sunuyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Sabah saat sekiz, bu kanun
teklifini getirdiniz. Karadenizliler size sesleniyorum; yaylası olanlar,
kışlağı olanlar, merası olanlar size sesleniyorum; bu
kanun teklifine evet diyenler, size sesleniyorum: Artık sizin
yaylalarınız yok, artık kışlaklarınız yok,
meralarınız yok, ormanlarınız yok çünkü artık mülkiyeti,
tasarrufu kamuya ait olan alanlar doğal karakteri korunarak turizme
açılacak. Ben, soruyorum şimdi size: Ayderin yaylaları
rengarenk çiçek. Siz çiçekli çadırlar mı kuracaksınız
oraya? Çiçekli binalar mı yapacaksınız Ayderin
yaylalarına? Muğlanın kıyıları yemyeşil.
Çam ağaçları, günlük ağaçları, çınar
ağaçları var. Çınar ağacı görüntülerinde oteller mi
kuracaksınız oralara? Ya, hiç mi vicdanınız yok? Hiç mi sızlamıyor
vicdanınız? Size bakarak özellikle söylüyorum: Turizm Bakanı
ülkeyi yöneten şahıs iktidarı gibi tek adam olma peşinde,
turizmde tek olma peşinde. Şu an yaylaları,
kışlakları, meraları, ormanları belki de
kiraladı, tahsisini yaptı, sözleşmesini yaptı kendi
şirketlerine, oraları bu kanun teklifi geçtikten sonra turizm
alanı ilan edecek ve alıp işletecek kırk dokuz
yıllığına. Nasıl evet diyeceksiniz buna? Bu kanun
teklifinin altına imza atarken
Teklif sahibi nasıl getirdiniz?
Vicdanınız yok mu, sızlamıyor mu hiç sizin? (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
planlama yetkisi Turizm Bakanında, bakın planlama yetkisi. Artık
Çevre ve Şehircilik Bakanının da yetkisi kalmadı.
Bakın, tek adam diyorum ya, planlama yetkisini eline alan Turizm
Bakanı istediği yeri turizm alanı ilan edebiliyor. Mesela size
bir örnek veriyorum. Burayı iyi dinleyin, siz de iyi dinleyin Sayın
Bakan Yardımcısı, Komisyon Başkanı bakın, iyi
dinleyin, destek veren ittifak ortağı iyi dinleyin. Torbada Turizm
Bakanına ait Voyage Otelin olduğu alanda genişliği 10
metre bir yol, uzunluğu da 50 metre olan bu alan Turizm Bakanı
tarafından planlandı, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığınca da onaylandı. Bu alandaki yolu yani
aşağı yukarı bir dönümlük alanı kendi arsasına
kattı, gasbetti, gasp. O alanı kendi arsasına katarken
kenarlarında harita olarak, şehir plancılığı
olarak o kadar alanı terk etmesi gerekiyordu ama hiçbirini terk etmedi,
yolu da arsasına kattı, gitti üzerine bina yaptı.
Vicdanınız rahat mı? Yola bile bina yaptı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MÜRSEL ALBAN (Devamla)
Bakın, bu bir gasptır. Bunu şimdi ben tespit ettirdim, dava
açacağım; o binalarını da yeni yaptı, onu bekliyordum
çünkü çekme mesafelerine tecavüz olacak, yaptığı Voyage Otel
yıkılacak.
BAŞKAN Sayın
Alban, tamamlayalım lütfen.
MÜRSEL ALBAN
(Devamla) Peki. Zaman çok çabuk aktı geçti.
Değerli arkadaşlar,
Turizm Bakanı Voyage Otelde yolu arsasına kattı, üzerine bina
yaptı. Ben Kars'taydım, bakın, Kars'ta Doğu Ekspresi
turizme açıldı ama Kars'a baktığınız zaman Anadolu'da
bir kadın şunu söyledi, dedi ki: Arası mürekkep etseniz meşeyi
kalem; benim derdim yaz, yaz bitmez. Ben şimdi söylüyorum Aras Nehri bol
ve gür, sürekli akıyor; Arası mürekkep etseniz meşeyi kalem,
AKP iktidarının Turizm Bakanının günahlarını yaz,
yaz, yaz bitmez. Bu günahınız çoktur, öbür dünyada nasıl hesap vereceksiniz?
(CHP sıralarından alkışlar) Kul hakkı vardır
burada.
Değerli arkadaşlar,
seçim bölgem olan Muğla'da İkizköyde Akbelen Ormanı
yağmalanıyor, talan ediliyor. Yine -5li çeteniz olan- Limak
şirketine peşkeş çekilmiş olan yerde ağaçlar kesiliyor.
Köylüler direniyor, ağlıyor, Biz nefes alamıyoruz. diyor,
Akbelen Ormanından elinizi çekin.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Alban.
MÜRSEL ALBAN (Devamla) Bir
dakika daha rica ediyorum Sayın Başkan, çok rica ediyorum.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Ankara) Başkanım bir dakika
MAHİR POLAT (İzmir)
Bir dakika daha verin.
YUSUF BAŞER (Yozgat)
Böyle bir uygulama yok Başkan ya!
BAŞKAN İsterseniz
bugün birer dakikayla çalışmalarımızı yürütelim.
YUSUF BAŞER (Yozgat)
Haktan, hukuktan bahsediyoruz, milletin hakkını yiyorsun. Sen de buna
alet oluyorsun.
MÜRSEL ALBAN (Devamla) Bir
dakika Başkan, bir dakika. Öbür konuşmalarımdan
kısarsınız.
BAŞKAN Buyurun.
MÜRSEL ALBAN (Devamla)
Peki, teşekkür ederim.
Akbelen Ormanında
köylüler ağlıyor, neden? Akbelen Ormanı Limaka
peşkeş çekilmiş, nefes alamıyoruz. diyor, Akbelen
Ormanını talan eden, yağmalayan 5li çeteye peşkeş
çeken, kömür için ormanı, yeşili yok eden, doların yeşilini
seçen AKP iktidarı
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Yalan! Yalan! Yalan!
MÜRSEL ALBAN (Devamla) Bak,
yalan değil talan, talan, talan diyelim. (CHP sıralarından
alkışlar) Yine Anadolu'da bir söz var bakın, yine Kars'ta diyor
ki: Bana bak, ne hâldeyim; yâre bak, ne sallanır. Halka bak, ne hâlde;
siz neyin peşindesiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Yalanın, yağmanın, talanın peşindesiniz;
ayıptır, günahtır ya!
Bu Turizmi Teşvik Kanunu
Teklifine ret oyu vereceğimizi duyuruyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA LEVENT
KARAHOCAGİL (Amasya) Talan bizde yok! Hepsi sizde, hepsi sizde!
BAŞKAN
Şahıslar adına, Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah
Koç konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Koç.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli halkımız; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, ben bu yasama dönemine maalesef Türkiyenin en yoksul ili olan
Ağrı ilinin bütün sorunlarını dile getirmekle
başladım ve ne yazık ki Ağrı ilinin hiçbir sorununa
çözüm getirmemiş olan bir iktidarın yine bu meselelerini dile
getirmek suretiyle bu yasama yılını kapatmak durumunda
kalacağız.
Değerli arkadaşlar,
Ağrı ilinin şu anda Türkiyenin en yoksul ili olarak tabloda yer
almasının temel nedeni AKP iktidarıdır çünkü AKP
iktidarı iş başına geldiği dönemde Ağrı en
azından sondan 3üncü ya da 4üncü sıradaydı ve bu şekilde
bugüne kadar gelmişti. Ağrı ili on sekiz yılın sonunda
bu iktidarın bu yaklaşımı nedeniyle Türkiyenin şu
anda en yoksul ili durumunda.
Biz soru önergesiyle,
araştırma önergesiyle ve Meclisteki bu kürsüyü kullanmak suretiyle
Ağrımızın bütün sorunlarını dile getirdik ama
maalesef bir arpa boyu kadar yol alamadık. Bütün çabalarımıza
rağmen Ağrı ilinin sağlık sorunları çözülmedi,
altyapı sorunları çözülmedi, eğitim sorunu çözülmedi, millî
gelirden alması gereken payı alamadı ve ne yazık ki bu
şekilde, Ağrı ilinin mevcut olan durumu bugüne kadar, yine bu
şekilde devam edegeldi.
Ağrı hâlâ
Türkiyenin en yoksul ili dedik, değişen hiçbir şey olmadı.
Yasama yılı bitti, biz, bugün de Ağrının
sorunlarını dile getireceğiz ve muhakkak ki bu Ağrı
üst sıralara çıkana kadar ve Ağrıya ayrılan millî
gelirde artış yapılana kadar, dilimiz döndüğü kadar da bu
sorunları dile getireceğiz ve vazgeçmeyeceğiz.
Ağrı ili 11 bin
kilometrekare yüz ölçümüyle ve muhteşem doğasıyla, muhteşem
doğa güzelliğiyle eşi benzeri olmayan bir il değerli
arkadaşlar. Gitmeyen arkadaşlara orada ev sahipliği
yapacağız, gelsinler ve Ağrının ne kadar güzel bir
yer olduğunu görsünler.
Bakın, Diyadin ilçesinde
Diyadin Kaplıcaları var, Murat Nehri ve Murat Kanyonu var, yine
Diyadin ilçemizin sınırları içerisinde dünyada eşi benzeri
görülmemiş bir Tendürek Dağımız var. Ama bu Diyadin
Kaplıcaları ve Murat Nehri, Diyadin Kanyonu maalesef bu Koza
Altın şirketinin altın arama tehlikesi altında ve
doğası yok edilmekle karşı karşıya değerli
arkadaşlar.
Bakın,
Doğubeyazıt ilçemiz, yine, dünyaca ünlü olan bir ilçe. İçinde
tarihî eser olan İshak Paşa Sarayıyla, Meteor Çukuruyla,
Ahmedi Hani Türbesiyle ve Avrupanın en yüksek noktası olan
Ağrı Dağının varlığıyla dünyada yine
eşi benzeri olmayan bir ilçemiz değerli arkadaşlar.
Orta Doğuya açılan
sınır kapısı olan Gürbulak Sınır
Kapısı, Doğubeyazıt ilçemizin içerisinde. Ne yazık ki
kapı, şu anda kapalı; âdeta bölgenin, Ağrı ilinin ve
Doğubeyazıt ilçesinin yaşam nefesi kesilmiş durumda,
şu anda yasak durumdadır.
Değerli arkadaşlar,
Eleşkirt ilçemiz, Kösedağıyla, muhteşem yaylalarıyla
şu anda gerçek anlamda yatırım bekleyen bir ilçemiz.
Taşlıçay ilçesinde dünyanın en yüksek doğal set gölüne sahip
olan Balık Gölü var fakat yıllardan beri turizm teşvikinden pay
alamıyor yine yatırımdan pay alamıyor ve ne yazık ki o
da bu şekilde duruyor. Türkiyenin en yoksul ili olan Ağrı,
aynı zamanda ne yazık ki turizmden de nasibini alamıyor.
Değerli arkadaşlar,
konuşmamızın başında da dile getirdik, biz
Ağrı ilinin Türkiyenin en son sırasına itilmiş
olmasını kabul etmiyoruz. Bu AKP Hükûmetinin mevcut olan
politikaları nedeniyle şu anda Türkiyenin liginde düşebilecek
olan bir Ağrı ilinden bahsediyoruz. Biz bunu kesinlikle kabul
etmiyoruz ve bizim çeşitli önerilerimiz var, biz bu önerilerle bu yasama
dönemini kapatmak istiyoruz ve kesinlikle bu yönde yatırım
bekliyoruz.
Bakın,
ulaşımda hızlı trenin mutlaka Ağrı ilinin
sınırlarına kadar gitmesini biz öneriyoruz ve bu,
yapılması gerekiyor. Başka bir ile aktarılmasını
biz kabul etmeyeceğiz, buna karşı duracağız, bu
birinci önerimiz.
İkinci önerimiz,
Gürbulak Sınır Kapısı'nın derhâl açılması
gerekiyor çünkü bu, bölgenin yaşam nefesidir. Bunun kapatılması
kabul edilemeyecek bir durumdur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım Sayın Koç.
ABDULLAH KOÇ (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
Ağrı iline ilişkin olan diğer önerimiz: Ağrı
Dağı'nda, yıllık 6 bin ile 10 bin arasında
dağcı tırmanış yapıyor ve dağ evi yok.
Ağrı Dağı çöplüğe dönüşmüş durumda.
Dağcıların hizmetine ve turizmin hizmetine açılmak üzere 2
tane dağ evinin yapılması gerektiğini biz burada
belirtiyoruz.
Yayla turizminin
yaygınlaştırılmasını ve bununla ilgili bir
yatırım yapılmasını biz öneriyoruz.
Bakın, Diyadin
Kaplıcalarının sağlık turizmine
açılmasını biz öneriyoruz.
Ağrı'nın
büyükşehir statüsüne derhâl kavuşturulması gerektiğini biz
burada ileri sürüyoruz ve kesinlikle bu yönde özel bir kanun
çıkarılmasını öneriyoruz.
Değerli arkadaşlar,
sağlık altyapısının sağlanması ve muhakkak
ki Ağrıya doktor tayininin yapılması gerekiyor.
Bölgesel kültürel
varlıkların korunması açısından turistik ve orijinali
olan Kürtçe isimlerinin iadesini ve bu yönde Kürtçe rehberlik sisteminin
verilmesini ve bu konuda bir hizmetin verilmesini biz talep ediyoruz.
Kalkınma
açısından 2002 yılının Ağrı ili
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ABDULLAH KOÇ (Devamla)
Başkanım, son bir şey; Ağrı çok önemli, bitirmek
üzereyim.
BAŞKAN Sayın Koç,
lütfen selamlayalım.
ABDULLAH KOÇ (Devamla)
Peki.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Koç.
Şahıslar adına
İstanbul Milletvekili Sayın Arzu Erdem.
Buyurunuz Sayın Erdem
ARZU ERDEM (İstanbul)
Konuşmayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Konuşmalar
tamamlanmıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, önergemiz var.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, İç Tüzükün 72nci maddesine göre görüşmelere devam
önergesi gelmiştir, okutup işleme alacağım.
18/7/2021
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 255
sıra sayılı Teklifin ikinci bölüm konuşmalarına
İç Tüzük 72 uyarınca devam edilmesini arz ve teklif ederiz.
Özgür
Özel Tekin
Bingöl Orhan
Sümer
Manisa
Ankara Adana
Ali
Haydar Hakverdi Okan
Gaytancıoğlu
Ankara Edirne
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
IV.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama
talebimiz var.
BAŞKAN Yoklama talebi
var.
Sayın Özel, Sayın
Bingöl, Sayın Sümer, Sayın Hamzaçebi, Sayın Alban, Sayın
Şahin, Sayın Hakverdi, Sayın Polat, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Ünver, Sayın Yıldız,
Sayın Kılınç, Sayın Göker, Sayın Özer, Sayın
Güzelmansur, Sayın Sertel, Sayın Antmen, Sayın Kaya, Sayın
Topal, Sayın Tutdere.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
09.33
ON
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 09.43
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci Birleşiminin On
Beşinci Oturumunu açıyorum.
IV.- YOKLAMA
BAŞKAN - 255 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde İç Tüzükün
72nci maddesine göre verilen görüşmelere devam önergesinin
oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya
başlandı)
BAŞKAN Pusula veren
sayın milletvekilleri lütfen Genel Kuruldan ayrılmasınlar.
(Elektronik cihazla yoklamaya
devam edildi)
BAŞKAN Sayın
Emine Zeybek burada mı? Burada.
Toplantı yeter
sayısı vardır.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
2.- Antalya Milletvekili Atay Uslu ve 23
Milletvekilinin Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3517) ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 255) (Devam)
BAŞKAN
Görüşmelere devam önergesini oylarınızı sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
255 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi soru-cevap
işlemine başlıyoruz.
Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün itibarıyla 27nci
Dönem Dördüncü Yasama Yılını tamamlamış oluyoruz. Bu
süre zarfında yasama faaliyetine katkı sağlamış olan
milletvekillerimize ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Bir Kurban Bayramına
daha ulaşmanın huzur ve mutluluğu içerisindeyiz. Kurban
Bayramının rahmet ve bereketinin
sıkıntılarımıza, kurtuluşumuza vesile
olmasını, tüm İslam âlemine ve insanlığa hayırlar
getirmesini Rabbimden niyaz ediyorum. Siyasi görüşü ne olursa olsun
birbirimize sımsıkı sarılmalı, ülkemiz için ortak
sorunlarımızı çözme noktasında beraber hareket etmeliyiz.
Bu duygu ve düşüncelerle,
siz değerli milletvekillerimizin, Meclis
çalışanlarımızın, Mersinli hemşehrilerimizin ve
tüm İslam âleminin Kurban Bayramını tebrik ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Ünal
CUMHUR ÜNAL (Karabük)
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gazi Meclisimizin 27nci Dönem Dördüncü Yasama
Yılı çalışmaları bugünkü oturumla birlikte nihayete
erecek ve 1 Ekimde tekrar çalışmalarına başlayacaktır.
Yasama yılı içinde kanun tekliflerinin kanunlaşmasında özveriyle
çalışan milletvekillerimize, emeği geçen tüm taraflara ve Meclis
çalışanlarımıza teşekkür ediyorum.
Bu vesileyle siz Meclis
Başkan Vekilimizin, milletvekillerimizin, Meclis
çalışanlarımızın, Karabüklü hemşehrilerimizin ve
tüm İslam âleminin Kurban Bayramını kutluyorum. Bayramın
dünya dostluğuna ve barışına vesile olmasını
temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Özkan
HACI ÖZKAN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Son yıllarda
yaşadığımız trafik kazaları bayramların huzurunu
ve sevincini acı ve hüzne dönüştürüyor. Meydana gelen kazalarda nice
insanlarımız, nice kardeşlerimiz can veriyor; nice aileler yok
oluyor, nice ümitler, nice istikballer sönüyor; nice anneler ve babalar,
evlatlar, yakınları gözü yaşlı, boynu bükük kalıyor.
Bugünlerde bayram yolculuğuna çıkacak tüm
vatandaşlarımızı trafik kurallarına azami dikkat
ederek sabırlı ve dikkatli davranmaya, birbirimizin hak ve hukukunu
korumaya davet ediyorum. Sürücülerimizin dikkatinin dağılmaması
ve uykusunun gelmemesi için, sık sık mola vermeyi ve yeteri kadar
dinlenmeyi lütfen ihmal etmeyin. Yola çıkacak tüm
vatandaşlarımıza kazasız belasız hayırlı
yolculuklar diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Şeker
Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Milletimizin ve İslam
âleminin yaklaşmakta olan Kurban Bayramlarını tebrik ediyorum.
Kahramanmaraşımız
tarih, kültür ve doğa şehridir. Oradan bütün gelip geçenlerin çok
izleri var. Höyük, kale, köprü, mağaralar, tabiat parkları,
şelaleler, kayak merkezi, içmeceler, ılıcalar, camiler, medrese
ve türbeler, tarihî çarşılarımız
Germenicia Antik Kenti
kalıntılarımızı ve Dulkadiroğulları
Beyliği saray kalıntılarını gün yüzüne çıkarmak
için gayret ediyoruz. Barajlar, soğuk sular, göller bir değil her
yerinde var. Kahramanmaraş Müzemizde bulunan tarihî eserler, oradaki Hitit
Aslanı ve beş bin yıllık mamut iskeleti görmeye değer.
Ceyhan Nehrinin bütün kollarıyla kendisinde oluştuğu ilimiz su
kaynakları yönünden de oldukça zengindir, ormanlarımız tabiat
harikasıdır.
BAŞKAN Sayın
Karahocagil
MUSTAFA LEVENT
KARAHOCAGİL (Amasya) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Bayramlar
dargınlıkların unutulduğu, incinen gönüllerin tamir
edildiği, üzüntüleri, sevinçleri hep birlikte
yaşadığımız en özel zamanlardır. Millî ve manevi
değerlerin coşkuyla yaşandığı, toplumsal
bağlarımızın güçlendiği, barış, huzur, sevgi
ve saygı atmosferinin pekiştiği müstesna günlerden olan Kurban
Bayramımızın birlik ve beraberlik duygularımızı
perçinlemesini temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
tarihî geçmişi ve tarihî eserleriyle açık hava müzesi görünümündeki
şehzadeler şehrini görmediyseniz en güzelini görmediniz.
Değerli
milletvekillerim, tatilinizi değerlendirmede Amasyamıza da plan
yapmanızı önerir; sağlık sıhhat içinde, huzurlu bir
tatil geçirmenizi temenni ederim.
BAŞKAN Sayın Dal
AHMET SALİH DAL (Kilis)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, tüm İslam
âleminin mübarek Kurban Bayramını kutluyorum. Bayramın
Müslümanların birbirine adaleti ve hakkı tavsiye etmelerine vesile
olmasını niyaz ediyorum. Ayetikerimede der ki: De ki şüphesiz
benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi
Allah içindir. Bu ayetikerimenin, bu sözün ahvalisiretimize ve
sureticemalimize nakşolması dua ve temennisiyle, başta Kilisli
hemşehrilerim olmak üzere tüm İslam âleminin bayramını
tekrar kutluyorum.
Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Kaya
YILDIRIM KAYA (Ankara)
Sayın Başkan, özellikle görüştüğümüz yasa teklifinde, SMA
hastaları bayram müjdesi bekliyor. Ne Uyar Madencilikte hakkını
alamayan işçilere bir müjde verebildik ne de çocuğunun ölümünü
bekleyen ailelere bir müjde verebildik. Eğer gerçekten herkesin
bayramını kutlayacaksak, gelin hep birlikte SMA hastalarının
sorununa çözüm üretelim, madencilerin yaslı ailelerine buradan Adalet ve
Kalkınma Partisinin vermediği müjdeyi Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak hep birlikte biz verelim diyor ve bayramınızı kutluyorum.
BAŞKAN Sayın
Sürücü
AYŞE SÜRÜCÜ
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, geçen hafta Adıyamanda
tütün üreticisi halkımızı ziyaret edip sorunlarını
dinledik. Yıllardır Adıyamanda halk tütün üreticiliğiyle
geçimini sağlıyor. Oradaki yaşlı amcanın dediği
gibi, tütün kızının çeyizi, torununun maması,
öğrencisinin harçlığı ve halkın geçim
kaynağıdır.
Yerli sarmalık tütün
üreticisine öngörülen üç yıllık hapis cezası kabul edilecek bir
durum değildir. İnsanlar bu uygulamaya karşı sokağa
çıkıp demokratik tepkilerini ortaya koydular diye gözaltına
alınıp tutuklandılar. Tütün üreticisini mağdur eden ve zor
durumda bırakan bu yönetmelik yeniden düzenlenmelidir. Halkın
talepleri esas alınmalı; bizler de sonuna kadar Adıyamanda ve
yine Malatyada tütün üreticiliği yapan halkımızın
yanındayız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
İmir
NURAN İMİR
(Şırnak) Sayın Başkan, iki gün önce
Şırnakın İdil ilçesinde yapılan ev
baskınında, hamile olan Hatice Baykara çocuklarının gözü
önünde darbedildi, yerde 2 kez sürüklenerek kafasına dipçiklerle vuruldu.
Fenalık geçiren Hatice Baykara ambulansla hastaneye
kaldırılıyor ve müşahede altında tutuluyor. Polis darp
raporuna bile el koyup vermiyormuş. Şimdi sormak istiyorum: Hani
işkenceyi bitirmiştiniz? Sekiz aylık hamile bir kadın ve
karnındaki çocuk risk altında, yaşam mücadelesi veriyor. Bundan
büyük bir işkence olabilir mi? Halka karşı sistematikleşen
zulmü durdurun artık.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Topal
SERKAN TOPAL (Hatay)
Sayın Başkan, Hatay bu yasama yılında maalesef hak
ettiği hizmeti alamadı. Samandağ ilçemiz özellikle sahil
bakımından Türkiye'nin en uzun ikinci sahiline sahip olmasına
rağmen, çevre yolu hâlâ tamamlanamadı, duble yolu tamamlanamadı.
Buradan iktidara bir kez daha sesleniyorum. Ayrıca, Defne ilçemizde
hastane yok; yapılmasını bir kez daha talep ediyorum.
Az önce milletvekilimiz de
söyledi, SMA hastaları bu ilaç parasını maalesef şu anda
kendi kendilerine toplayamıyorlar. Bir kez daha Sağlık
Bakanına buradan sesleniyorum: Hatayda Nefes bebek var, Nefes bebek;
lütfen hepimiz ona yardımcı olalım.
Ayrıca Payastaki
hastane tamamlanamadı. Buradan bir kez daha sesleniyorum değerli
arkadaşlar: Lütfen bayramdan sonra hepimiz el ele verelim, Hatayın
sorunlarını
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Komisyon Başkanı, buyurunuz.
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR
AKYÜREK (Konya) Başkanım, teşekkür ediyoruz.
Biz de iki gündür çok
yoğun bir çalışma içinde olan
arkadaşlarımızı tebrik ediyoruz, Kurban
Bayramlarını şimdiden kutluyoruz. Cenab-ı Hak nice
bayramlara sağlık ve afiyetle kovuştursun.
Özellikle Komisyon üyemiz
Mürsel Alban Bey, tabii, bayağı sert bir konuşma yaptı
doğrusu.
MAHİR POLAT (İzmir)
Ama yerindeydi yani; Allah için, iyiydi.
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya)
Yani şöyle: Yirmi dört saat ayakta kaldıktan sonra bu coşkuyu
nasıl yakaladı -Mürsel Beye bazen takılıyorum- merak
ediyorum doğrusu.
MÜRSEL ALBAN (Muğla)
Ülke sevdamız başkadır.
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) Aslında Komisyonda birlikte mesela 2 maddede düzenleme
yaptık, bütün Komisyon üyelerimizle müşterek hareket ettik.
Malumunuz, gerek beş yıldızlı otellerin, lüks otellerin,
büyük otellerin misafirlerini taşıyacakları araçlar konusunu,
TÜRSAB'ın da talebi üzerine gündemden çıkardık.
Yüzde 20 yabancı
işçi çalıştırmayla ilgili maddeyi yine hep birlikte, oy
birliğiyle Komisyonda gündemden çıkardık.
Bu talan falan meselesi çok
konuşuluyor ama bizim değerlerimize göre -ki hepimiz aynı olmalıyız-
beytülmalden, tüyü bitmemiş yetimin hakkından bir eski hırka
bile alan cennet kokusu göremez. Allah muhafaza etsin yani öyle bilerek
isteyerek o tip şeyler
Yani onları, o iddiaları
reddettiğimizi ifade etmek istiyorum.
Tabii, konuşmalarda,
özellikle belediyelerin yetkileri konusunda, belediyelerin yetkilerinin
alındığı konusu üzerinde çok duruldu. Mesela Belediyeye
tahsisli meraların turizme ayrılması belediyelerin
imkânlarını azaltmıyor mu? diye soruldu. 2003 yılında
yapılan düzenlemeyle, 2634 sayılı Kanun'un ek 4üncü maddesiyle
zaten meralar, turizm yatırımlarını gerçekleştirmek
üzere vasıf değişikliği yapılabilir alanlar.
Şimdi, sadece, ot bedelinin Bakanlık tarafından değil
tahsis yapılan tarafından ödenmesiyle ilgili bir düzenleme getiriliyor.
Yine, deniz
kıyılarında belediyelerin yetkisi kesinlikle
alınmıyor. Buralarla ilgili bir tahsis söz konusu ise,
Bakanlığa talep varsa belediyeler tarafından, o zaman bu
yapılıyor.
Yine Yerel yönetimlerin
taşınmazlarına el mi konuluyor? diye ifadeler
kullanıldı. Yapılan düzenlemelerde belediyeler ve özel idareler,
zaman zaman, kurumlarına ait arsaların kendi adlarına ilana
çıkarılmasını talep edebilirler. Bu talep varsa
sözleşmenin ve gelirin ilgili belediyeye veya özel idareye verilmesi
şartıyla Bakanlığın sadece sekretarya görevi
yaptığını ifade etmek istiyorum. Düzenleme bu. Yani
belediye talep ederse ya da özel idare, Bakanlık bunun gelirini
kendilerine vermek üzere sekretarya görevini yapıyor.
Aynı zamanda Turizm
hizmetleri yönetim birlikleri belediye gelirlerini azaltır mı? diye
bir soru vardı daha önceki gündemimizde. Burada sadece Bakanlıkça
toplu tahsis yapılan alanlarda, tahsisi alan firmaların
katılımlarıyla birlik kurulacak. Belediyelere bir yükümlülük
getirilmediği gibi belediyelerin yapması gereken altyapı
yatırımlarının -burada niyet bu, biz de bunu hep birlikte
takip edelim- bir bölümünün hiç olmazsa tahsis yapılan şirketler veya
şahıslar tarafından üstlenilmesi sağlanılmak
isteniyor.
Planlama yetkisi belediye
yönetimlerinden alınmış mı oluyor? Böyle bir ifade var.
Turizm bölgeleri ve turizm merkezlerinde her ölçekte plan yapma ve onaylama
yetkisi zaten bulunmakta. Burada sadece çakışan alanlarda
işlemlerin daha hızlı onaylanmasıyla ilgili bir düzenleme
yapılıyor.
Yine Yat limanı yapımı
konusunda belediyelerin yetkileri alınmakta mıdır? diye
arkadaşlarımızın bazıları bize sordular. Bu
konuda Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığınca
yapılması uygun görülen kruvaziyer liman ve yat limanlarını
tahsis etmeye Bakanlığın yetkili kılınması öngörülmekte.
Bu yetki, sadece kültür ve turizm koruma ve gelişme bölgeleri ile turizm
merkezleriyle sınırlı kalmakta; bu yerlerde, belediyelerce
değil, zaten hâlihazırda Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığınca kullanılan yetkinin yine bu
Bakanlığın onayıyla Kültür ve Turizm
Bakanlığına geçmesi söz konusu.
Vakit kalmışsa
geçen cevap veremediğimiz bir soru vardı, Ali Cumhur Taşkın
Beyin. Dünden bugüne yani 2002den bugüne turizm verileri ne durumda? diye
bir soru sormuştu; bunu daha önce de bazen konuşmacılar mevzu ettiler.
2001 yılı turizm geliri 9,4 milyar dolar, ziyaretçi sayısı
11,5 milyon, yıllar bazında devam ediyor. Tabii, 2020, 2021 pandemi
dolayısıyla sıkıntılı geçti ama 2019
yılı turizm geliri 34,5 milyar dolar, ziyaretçi sayısı 51,7
milyon. İnşallah, bundan sonraki aylarda ve 2022, 2023
yıllarında 2019 hedeflerini daha çok geçerek ülkemizin turizm
gelirlerini daha da yükseltme amaçlı bütüncül bir bakış
açısıyla Bakanlığa ve kanuna yeni düzenlemeler getiriliyor.
Hayırlı
olmasını diliyorum.
Hepinize teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Biz
teşekkür ediyoruz.
Sayın Çelebi, 60a göre
size söz veriyorum.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
59.- Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebinin,
Ağrıya yapılan yatırımlara ilişkin
açıklaması
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) Başkanım, nezaketinizden dolayı çok
teşekkür ediyorum.
Biraz önce bir HDP
Milletvekili arkadaş, Ağrıya AK PARTİ hükûmetleri
döneminde bir şeyin gelmediğini söylediler de tabii, sayın
milletvekillerimiz kendi illerine gelmezlerse elbette ki bir şey
görmezler. Kısaca şunu arz etmek istiyorum: Bizim hükûmetlerimiz
döneminde Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesine... Üniversitemiz
yoktu, şu anda 15 binin üzerinde öğrencimiz var; tıp fakültemiz
yoktu, inşallah bu sene önümüzdeki ay temelini atacağız. 400
yataklı Ağrı Devlet Hastanesinin temelini attık, 2018
yılında hizmete açtık. Yine, bu sene Sayın
Cumhurbaşkanımızın da katkılarıyla -buradan
teşekkür ediyorum- 200 yataklı kadın doğum hastanemizin
temelini atıyoruz. Cumhuriyet tarihinde yapılan hastanelerin yenisini
6 ilçemizde biz ekledik; Patnosa 150, Doğubeyazıta 150, Diyadine
50, Eleşkirte 50, Tutaka 30, Taşlıçaya bu sene 30
yataklı bir hastane yapıyoruz. Yine aynı şekilde,
Ağrı merkezimize ağız ve diş kliniği açtık,
Patnosa ağız ve diş kliniği...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Çelebi.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
2.- Antalya Milletvekili Atay Uslu ve 23
Milletvekilinin Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3517) ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 255) (Devam)
BAŞKAN İkinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer
alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
17nci madde üzerinde
aynı mahiyette 2 önerge vardır, bu önergeleri okutup birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 255
sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 17nci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Ramazan
Can Çiğdem
Erdoğan Atabek
Çanakkale Kırıkkale Sakarya
Abdullah
Güler Zemzem
Gülender Açanal Yusuf
Başer
İstanbul
Şanlıurfa Yozgat
Mustafa
Demir
İstanbul
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Gökan
Zeybek Orhan
Sümer Çetin
Osman Budak
İstanbul Adana Antalya
Hasan
Baltacı Ali
Şeker İbrahim
Özden Kaboğlu
Kastamonu İstanbul İstanbul
Aziz
Aydınlık
Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergelerin gerekçelerini okutuyorum:
Bülent Turan (Çanakkale) ve
arkadaşlarının vermiş olduğu önerge gerekçesi:
Önergeyle 2634
sayılı Kanuna eklenen geçici maddenin yeniden değerlendirmek
üzere tekliften çıkartılması amaçlanmaktadır.
Gökan Zeybek (İstanbul)
ve arkadaşlarının vermiş olduğu önerge gerekçesi:
Bu maddede halka ait plajlar
veya yerel yönetimlerce işletilen tesislerin turizm işletme
belgesiyle Bakanlıkça kontrol altına alınması gibi olumsuz
bir sonuç doğuracaktır. Yerel yönetimler üzerine siyasi baskı
yaratmak amacıyla oluşturulan bu maddenin kanun teklifinden bu
nedenle çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda madde metinden çıkarılmıştır.
Herhangi bir
karışıklığa mahal vermemek için mevcut madde
numaraları üzerinden görüşmelere devam edeceğiz. Madde
numaraları kanun yazımı esnasında teselsül ettirilecektir.
Sayın milletvekilleri,
18inci madde üzerinde 4 önerge vardır. İlk okutacağım 2
önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 255
sıra sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya Kemal
Peköz Hasan
Özgüneş
İstanbul Adana Şırnak
Ali
Kenanoğlu Mahmut
Celadet Gaydalı Erol
Katırcıoğlu
İstanbul Bitlis İstanbul
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Gökan
Zeybek Orhan
Sümer Çetin
Osman Budak
İstanbul Adana Antalya
Hasan
Baltacı Ali
Şeker İbrahim
Özden Kaboğlu
Kastamonu İstanbul İstanbul
Aziz
Aydınlık Hüseyin
Yıldız
Şanlıurfa Aydın
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı İstanbul
Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.
Buyurunuz Sayın
Katırcıoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli vekiller, bu
maddenin esas itibarıyla Bakanlığın bir düzenleme
ihtiyacını karşılamak üzere önerilmiş olduğunu
anlıyoruz özellikle konaklama tesisleri ve plaj tesisleriyle ilgili
olarak, plaj işletmeleriyle ilgili olarak. Bakanlık bu
işletmeleri belli bir belge sistemiyle kendisine bağlamak istiyor ve
dolayısıyla da kendisine bağlanmış olan bu
şirketlerin hem kontrolünü yapması, denetimini yapması hem de
daha sonra belki teşviklerden yararlanması için daha yakından
takip etme imkânını kılacak olan bir öneri.
Aslında öneride bir
sıkıntı yok belki ama birkaç şey söylemek istiyorum, bir
tanesi şu: Diyor ki mesela konaklama tesisleriyle ilgili olarak
Şu
anda faaliyette bulunan ve bu yasa yürürlüğe girdiği zaman faaliyette
bulunan konaklama tesislerinin basit konaklama turizm işletmesi belgesi
almasını zorunlu kılıyor, bunu bir yıl içinde
yapmasını istiyor. Plaj tesislerinin de plaj işletmelerinin de
-ki bunların konaklaması olmayabilir ama sonuç olarak plaj
işletmeleri- bu kanun çıktıktan sonra bir ay içinde bu belgeyi,
işletme belgesini almaları öneriliyor.
Şimdi, arkadaşlar,
şöyle bir şey var: Bu tesisler -sayılarını ben
bilmiyorum yani Komisyondaki arkadaşlar bileceklerdir- şu anda zaten
yerel belediyelerce denetleniyor esasında. Dolayısıyla da
şöyle bir durum ortaya çıkıyor: Şu anda yerel belediyelerle
denetlenen bu şirketlerin esasında Bakanlıkça denetlenmesi
isteniyor; bu maddenin benim anladığım kadarıyla amacı
bu. Fakat değerli arkadaşlar, bu, hakikaten gereksiz bir
merkezîleşme değil midir Allah aşkınıza? Yani zaten
Türk ekonomisinin en önemli sorunlarından bir tanesi -sadece ekonominin
değil belki, belki siyasetin de öyle aslında- karar alma
noktalarının giderek merkezîleşiyor olması ve emin olun,
nerede merkezîleşen
Yani karar alma süreçleri merkezîleşiyorsa orada
karar almada yanlışların olma olasılığı
artıyor demektir. Dolayısıyla da ben bu maddenin bu şekilde
bakıldığında problemli olduğunu düşünüyorum.
İkinci olarak,
şimdi şöyle de bir durum arkadaşlar: Yani pandemiden
çıktık -çıkmadık da daha doğrusu, içindeyiz- ama
turizm de tabii ki bir anlamda ekonominin can damarı olan döviz getirisini
getirecek olan bir faaliyet alanı fakat bu arada bir zamandan bu yana
çalışmayan, kâr etmeyen işletmelere siz bir anlamda -özellikle
plajlar bağlamında söylüyorum- bir zorunluluk getirmiş
olacaksınız ki gerçekten zaten vergilerini ödemekte zorlanan bu küçük
işletmelerin daha da zor bir duruma geleceğini öngörmemiz mümkün gibi
geliyor bana. Dolayısıyla da tabii ki
Yani şöyle söyleyeyim:
Turizm işletmelerinin diğer başka işletmeler gibi
denetlenmesi, takip edilmesi, kontrol edilmesi gerekiyor. Bu bakımdan bir
itirazımız olamaz bu maddeye fakat bunun bu kadar merkezî
olmasıyla ilgili olarak ben yeniden düşünülmesi gerektiğini
öneririm arkadaşlara çünkü demin de ifade ettiğim gibi, özellikle
turizm alanındaki bu işletmelerin, biraz yerelliğin renklerinin
katılmasıyla belediyeler çerçevesinde daha iyi kontrol edilmeleri
mümkündür gibi geliyor. Dolayısıyla da bu madde çok rahatsız
edici bir madde değil ama böyle bir problemi var gibi geliyor.
Evet, bu sabah böyle yorgun
argın bir konuşma yapmak zorunda kaldım.
Hepinize saygılar
sunuyorum, iyi günler diliyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Aynı
mahiyetteki önergeler üzerindeki ikinci konuşmacı, Aydın
Milletvekili Sayın Hüseyin Yıldız.
Buyurunuz Sayın
Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Evet, bu maddeyle, basit
konaklama turizm işletmesi belgesi alınması için otelcilere,
pansiyonculara mecburiyet getiriyorlar; bir de plaj yani beach dediğimiz
yerlerde belgeyi zorunlu hâle getiriyorlar.
Tabii ki, biz bu maddeye
karşı değiliz ama maddenin sorunları var arkadaşlar.
Zaten üç yıldızlı, beş yıldızlı oteller
turizm işletme belgesini alıyorlardı, hiçbir
sıkıntı yoktu ama burada bir sorun var: Küçük pansiyonlar var,
küçük oteller var Anadoluda; işte, Tuncelinin Nazımiye ilçesinde
küçücük bir otel var; ne bileyim, Mardinde, Urfada küçük oteller, pansiyonlar
var.
Tabii, bu belge
alınırken de Turizm Bakanlığının
şartları vardır. Bir, belediyeden işletme ruhsatı
almak zorundadır, iş yeri açma ruhsatını almak
zorundadır, sonra da Turizm Bakanlığına müracaat etmek
zorunluluğu var. Ama burada bu pansiyonların belge alması için
bazı tadilatlar yapması lazım. Geziyoruz, işte, diğer
illerde, Sayın Bakanım, yani eksiklikleri var, bu eksiklikleri
tamamlamak için ciddi derecede de para harcamak zorundalar. Peki, şu an
pandemi var, zaten iş yapamıyor turizmciler; bir yıl bir süre
koymuşsunuz, bu bir yıllık süre gerçekten çok kısa yani
siz, bir yıl içerisinde bu belgeyi yani bu kanun çıktıktan sonra
bir yıl içerisinde bu belgeyi almayan pansiyoncuların, otelcilerin
işletme ruhsatını iptal ediyorsunuz arkadaşlar;
ağır bir yük getiriyor bu. Yani bir yıl içerisinde
almadığı takdirde işletmeyi kapatmak zorunda kalıyor
bu otelciler. Yüzlerce insan orada ekmek yiyor, çalışanı var,
şusu var, busu var. 1) Bir yıl çok kısa bir süre Sayın
Bakanım, bir yıl. 2) Beachler için de bir ay süre koymuşsunuz,
bir ay. Bir ayda zaten evrakları toplamak mümkün değil
arkadaşlar. En azından beachlerde bir yıl, diğer oteller
için de pansiyonlar için de en az iki yıl veya üç yıl bir süre
vermemiz lazım. Yani düşünün, bu kanun teklifi yarın
onaylandı, Resmî Gazetede yayımlandı, bir sene içinde o
işletmenin o belgeyi alması zorunluluğu var, aksi takdirde o
otel, küçük pansiyonlar kapanacak değerli arkadaşlar. O yüzden, bu
süre çok kısa, bu süreyi muhakkak uzatmamız gerekiyor.
Sayın Bakanım,
Değerli Komisyon Başkanım; şunu söyleyeyim size: Özellikle,
turizm kentleri ilan ediyorsunuz, oradaki yerel yönetimleri
dışarı atıyorsunuz. Peki, ben size soruyorum: O yerel
yönetimler oranın altyapısını yapmayacak mı,
yollarını yapmayacak mı? Söz hakkını vermiyorsunuz,
tek başınıza karar alıyorsunuz ve sizi de aşan bir
konu var; ondan sonra Özelleştirme İdaresi Başkanı geliyor,
o yerin üzerine çöküyor, imarını artırıyor, ciddi derecede
rayiç bir fiyata satıyor, öndeki yerleri yüksek paraya satıyorsunuz,
arkada kalan yerlere de yatırımcı gelip -mümkünse-
yatırım yapmıyor değerli arkadaşlar.
Bir işi yaparken
gerçekten -ben altı yıldır bu Komisyondayım, altı
yıldır bu Meclisteyim- AKP şöyle ciddi derecede muhalefeti
dinleyerek, tartışarak komisyonlarda bu kanunları
çıkarmıyor. İşte bugün görüyoruz; bugün yirmi iki saattir
buradayız arkadaşlar. Biz dört ay önce bu kanun teklifini Komisyondan
geçirdik, çok acelesi varsa dört ay boyunca beklemeyecektiniz, getirecektiniz
buraya. Son gün getiriyorsunuz buraya, yirmi iki saat, gerçekten zor
şartlarda burada çalışıyoruz ve birbirimizi de üzüyoruz
veya bizi anlamıyorsunuz veya biz sizi anlamıyoruz. Sorun
şurada: Bizim hepimizin beraber oturup ülkenin önünü açmamız
lazım. Şu an mevcut zaten dünyaca- çok otelimiz var, pansiyonumuz
var; onları iyileştirmemiz lazım. Bu yerler bir yıldan beri
iş yapamıyorlar, buraları nasıl doldurabiliriz, hangi
ülkelerle konuşmamız gerekiyor? Zaten bizim karnemiz düşük; her
gittiğimiz yerde Türkiye dediğimiz zaman Suriye olarak görüyor,
Irak olarak görüyor, Libya olarak görüyor; bu, bir gerçek. Şimdi, biz bunu
bildiğimiz hâlde kalkıyoruz, hiç ilgisi olmayan şeyler üzerinde
burada tartışıyoruz değerli arkadaşlar. Turizmin önünü
açmak istiyorsak hep beraber oturup muhalefetin her sözüne dikkat etmeniz
gerekiyor. Eğer biz burada bir şey diyorsak muhakkak ülkenin
yararınadır arkadaşlar ama beş yıldır, altı
yıldır verdiğimiz hiçbir önerge buradan geçmiyor, okumuyorsunuz
bile; bu kanun neye yarıyor bilmiyorsunuz. Altı yıldır 4
sefer kanun çıkardınız -ki aynı kanunu- tekrar
değiştirdiniz. Neden? Çünkü komisyonlara gelip de -tali
komisyonlarda- tartışılmıyor kanunlar; torba yasayla
getiriyorsunuz buraya, çorba gibi karıştırıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla)
Bir dakika daha alabilir miyim Başkanım?
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Yıldız.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, aslında torba yasayla getirdiğiniz
kanunlarda bizim de onay vermemiz gereken maddeler var ama öyle bir getiriyorsunuz
ki burada sıkıntılar yaşıyoruz. Ülkenin önünü açmak
istiyorsak muhalefetin her söylediği sözü dinlemek zorundasınız.
İnşallah, biz iktidara geldiğimizde sizi nasıl
dinleyeceğimizi göreceksiniz.
Bu vesileyle, başta
Başkanım, Divan Üyeleri, bütün milletvekillerimin, Grup Başkan
Vekillerimin, Komisyon Başkanlarının Kurban Bayramını
kutluyorum; Türkiye Cumhuriyetinin ve İslam âlemini bayramını
kutluyorum.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Yıldız.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 18inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 18-2634
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 12-
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte ilgili idaresinden
alınmış işyeri açma ve çalışma ruhsatı ile
faaliyette bulunan ve turizm işletmesi belgesi bulunmayan konaklama
tesislerine, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir
yıl içinde Bakanlığa başvurmaları halinde basit
konaklama turizm işletmesi belgesi verilir. Aynı süre içerisinde
turizm işletmesi belgesi alan konaklama tesislerinin basit konaklama
turizm işletmesi belgesi alması zorunlu değildir.
Basit konaklama turizm
işletmesi belgeli tesisler; 13 üncü maddede yer alan Turizm sektöründeki
teşvik tedbirleri ile turizm yatırım ve işletmelerinin bu
teşviklerden yararlanma usul ve esasları, Bakanlığın
koordinatörlüğünde ilgili bakanlıklar ve Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığınca müştereken tespit
edilir. Yatırımlar için öncelik sırası; kültür ve turizm
koruma ve gelişim bölgeleri ve turizm merkezleri ve Bakanlıkça tespit
edilen diğer yerlerdir., 14 üncü maddede yer alan Turizm kredileri
öncelikle kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ve turizm
merkezlerinde yapılacak yatırımlara tahsis edilir. T.C. Turizm
Bankası Anonim Şirketi kültür ve turizm koruma ve gelişim
bölgeleri ve turizm merkezlerindeki belgeli yatırımlara tahsis
edilmek üzere, yabancı kaynaklardan döviz kredileri alabilir. Bu
kredilerin temininde; Hazine tarafından sağlanan krediler için kabul
edilen şartlar aynen uygulanır ve bu kredilerin tahsisi ve geri
ödenmesi ile ilgili genel esaslar, Maliye Bakanlığı,
Bakanlık ve Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığınca, müştereken düzenlenir. hariç bu
Kanun hükümlerine tabidir ve bunların mevcut işyeri açma ve
çalışma ruhsatı kapsamındaki hakları devam eder.
Aynı şekilde basit
konaklama turizm işletmesi belgeli tesisler 18 inci, 19 uncu ve 20 nci
maddeler hariç bu Kanun hükümlerine tabidir ve bunların mevcut işyeri
açma ve çalışma ruhsatı kapsamındaki hakları devam
eder.
Birinci fıkrada
belirtilen süre içerisinde basit konaklama turizm işletmesi belgesi almak
için başvuruda bulunmayan konaklama tesisleri faaliyette bulunamaz. Bu
tesislerin, işyeri açma ve çalışma ruhsatı Bakanlıkça
yapılan bildirim üzerine yetkili idare tarafından bir ay içinde iptal
edilir ve faaliyetlerine son verilir.
Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihte faaliyette bulunan konaklama içermeyen müstakil plaj
işletmelerine, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
bir ay içerisinde turizm işletmesi belgesi almak için Bakanlığa
başvuruda bulunmaları halinde turizm işletmesi belgesi verilir.
Bu süre içerisinde başvuruda bulunmayan ve Bakanlıkça yapılacak
denetim sonucunda belirlenen kriterleri taşımadığı
veya sonradan kaybettiği anlaşılan işletmelerin belgeleri
iptal edilir. Belgesi iptal edilen işletmelerin, yetkili idare
tarafından bir ay içinde işyeri açma ve çalışma
ruhsatı iptal edilir ve faaliyetlerine son verilir.
Bu madde kapsamında
belgelendirilecek konaklama tesisleri ve plaj işletmelerinin nitelikleri
ve denetimlerine ilişkin konular ile belgelendirme usul ve esasları
Bakanlıkça yürürlüğe konulacak yönetmelikle belirlenir.
Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten önce Bakanlıktan belge almadan faaliyetine devam
eden deniz turizmi tesislerinin bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren üç yıl içinde turizm işletmesi belgesi
almaları zorunludur. Bu süre sonunda belge alamamaları durumunda, bu
tesisler hakkında 33 üncü maddenin birinci fıkrasının (m)
bendi ile altıncı fıkrası hükümleri uygulanır. Bu
fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ile bu
fıkra kapsamında belgelendirilecek deniz turizmi tesislerinin
nitelikleri ve denetimlerine ilişkin konular 37 nci maddenin (A) fıkrasının
(4) numaralı bendine dayanılarak yürürlüğe konulacak
yönetmelikle belirlenir.
Zeki
Hakan Sıdalı Yasin
Öztürk Aylin
Cesur
Mersin Denizli Isparta
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel
Adana Aksaray
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Zeki Hakan Sıdalı.
Buyurunuz Sayın
Sıdalı. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
ZEKİ HAKAN SIDALI
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarın
2020 turizm gelir hedefi 45 milyar dolarken 2021 hedefi 20 milyar dolar ilan
edildi. Bu hedefe ulaşabilmek bile meçhulken biz ne yapıyoruz? Hizmet
sektörünü, turizm esnafını, turizmciyi değil, turizm
müteahhitlerini teşvik ediyoruz; kıyıları ve ormanları
yatırıma, yeni tesislere açmaya devam ediyoruz. Neden? Türkiyede tüm
oteller dolup taştı mı, yüksek taleple oda fiyatları
mı patladı; küçük turizm yatırımcısı kâr etti,
büyümeye mi çalışıyor; Türkiye turist başına en yüksek
para harcanan ülkelerden biri mi oldu? Hayır, sebep hiçbiri değil;
oteller boş, oda fiyatları acentelerin elinde, turizmci sürünüyor ve
2014 yılında turist başına gelir 820 dolarken bu 650 dolara
kadar geriledi. Kişi başına harcanan rakamda dünyanın en düşük
bedellerinden biri bu. Son on yılda dünyadaki turist sayısı
yüzde 48 artmış, dünyadaki turizm pazarı 1,5 kat büyümüş
fakat ülkemizin pazardan aldığı pay değişmemiş.
On yıl önce 1 dolar 1,5 liraydı, şimdi 8,5 lira. Türkiyede
tatil yapmak hiç bu kadar ucuz olmamıştı ancak buna rağmen
pazar payımızın değişmemesi bu iktidarın turizm
yönetimindeki başarısızlığıdır.
Değerli milletvekilleri,
on dokuz yıldır ülkeyi yönetiyorsunuz. Bunca potansiyelimize
rağmen turizm cenneti mi olduk, kültür turizminin merkezi mi olduk,
kış turizminin sayılı ülkelerinden biri hâline mi geldik,
kongre ve sağlık turizminin fiyat belirleyen, oyun kurucu ülkesi biz
mi olduk, alternatif turizmin vazgeçilmez destinasyonu hâline mi geldik yoksa
gastronomisi, mutfağı dünyanın en zengin ülkelerinden biri iken
gastronomi merkezi mi olduk? Hayır, sadece turizm müteahhidinin
teşvik merkezi olduk.
Sayın milletvekilleri,
yatırım planlamaları tüketici eğilimleri dikkate
alınarak, dünyadaki trendler takip edilerek yapılırsa
başarı gelir ancak siz eğitime, sağlığa ve
doğal güzelliklere beton penceresinden baktığınız gibi
turizme de beton penceresinden bakıyorsunuz. Bu pencere yeni rantlar, yeni
alanlar, yeni inşaatlar demek; yok olan doğal güzellikler, yitip
giden ekosistemler demek; mutlu müteahhitler, üzgün turizmci ve
vatandaşlar demek. Gelişmiş ekonomilerde projeler
gerçekleştirilmek için yapılır, gelişmemiş
ekonomilerde ise projeler gerçeklerden kaçmak için yapılır. Dün bu
kürsüde Türkiye'nin fırsatlarından bahsediyordunuz; doğru,
ülkemizin hem fırsatları hem imkânları hem de potansiyeli çok
yüksek ancak bu, iş bilmez ellerde heba ediliyor. Avrupa'nın minicik
kasabaları doğru hizmet, doğru tanıtım ve doğru
pazarlama sayesinde sizden katbekat fazla gelir elde ediyorlar, marka
yaratıyorlar, refah üretiyorlar ve geliri de adil
paylaştırıyorlar. Peki siz ne yapıyorsunuz? Cennet
köşelerimizi önce betonla kaplıyor, sonra onların etrafına
yüksek duvarlar örerek turistleri kent dokusundan da doğal güzelliklerden
de hizmet sektöründen de koparıyorsunuz.
Turizm politikaları uzun
vadeli düşünmekten, planlamadan, vizyondan uzak, anlık, alsatçı
metotla, kupon arsacılık zihniyetiyle devam ederse ne olur? Turist
gelir, turist gider. Gelen kazanır, getiren kazanır; turizm
yatırımcılarımız işin
hamallığını yapar, riskini alır; tüm ciroysa
kapalı duvarlar arkasında her şey dâhilcilere kalır ama
sadece ciro bakın, kâr değil. İktidar olarak göreviniz
turistleri esnafla buluşturmak, işin riskini alanlara hak ettiği
payeyi kazandırmaktır. Hizmet yan sektörlerini teşvik edin,
geliştirin ki otellere tıkılıp yerel esnaflarda bir
kuruş bile harcamayan turistler dışarı çıksın,
yöresel üretim artsın; esnaf, lokantacı, kafe işletmecisi gibi
esnaflarımız kazansın; neticesinde tüm bölge kalkınsın
ama nerede? Sizin aklınız, bilginiz, anlayışınız
müteahhit ve onun döktüğü betondan ibaret kaldığı sürece
turizm, vizyonsuzluk sarmalına mahkûm, dünyadaki pazar payından
mahrum kalmaya devam edecek.
Kıymetli
milletvekilleri, İYİ Parti olarak turizmciler artık her sene bir
başka baharı beklemesin diye çalışıyoruz. Turist
sayısı 80 milyona ulaşsın, kişi başına
harcama 1.000 dolara çıksın, 80 milyon dolarlık gelir ülkemize
nefes aldırsın diye proje üretiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Sıdalı.
ZEKİ HAKAN SIDALI
(Devamla) Turizmi bütüncül bir şekilde ele alacağız, yeni
nesil 360 derece pazarlama stratejileriyle süreci destekleyip bölgesel turizm
planlamalarını sürdürülebilir bir anlayışla ele alacağız;
sektörü turizmcilerle birlikte yerinde yönetecek, kapsamlı bir turizm
dönüşümü başlatacağız. İktidarımızda turizmi
on dokuz yıllık zemheriden çıkarıp güneşli bir bahar
sabahına kavuşturacağız.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 255
sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 18inci maddesiyle 2634
sayılı Kanuna eklenen geçici 12nci maddenin ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Basit konaklama turizm
işletmesi belgeli tesisler; 13 üncü, 14 üncü, 18 inci, 19 uncu ve 20 nci
maddeler hariç bu Kanuna, 1593 sayılı Kanunun 178 inci maddesine, 222
sayılı Kanunun 61 inci maddesine, 4250 sayılı Kanunun 9
uncu maddesine tabidir. Ancak bu işletmeler için 4250 sayılı
Kanunun 9uncu maddesinin ikinci fıkrasındaki mesafe şartı
aranır. Bunların mevcut işyeri açma ve çalışma
ruhsatı kapsamındaki hakları devam eder.
Bülent
Turan Ramazan
Can Çiğdem
Erdoğan Atabek
Çanakkale Kırıkkale Sakarya
Abdullah
Güler Mustafa
Demir Yusuf
Başer
İstanbul
İstanbul Yozgat
Zemzem
Gülender Açanal
Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle basit konaklama
turizm işletmesi belgeli tesisler açısından 2634
sayılı Kanunun 5inci maddesinde yapılan düzenlemeye paralellik
sağlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
18inci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
19uncu madde üzerinde 3 önerge vardır. İlk okutacağım 2
önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 255
sıra sayılı Kanun Teklifinin 19uncu maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya Kemal
Peköz Hasan
Özgüneş
İstanbul
Adana
Şırnak
Mahmut
Celadet Gaydalı Ali
Kenanoğlu Nusrettin
Maçin
Bitlis İstanbul Şanlıurfa
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Gökan
Zeybek Hasan
Baltacı Ali
Şeker
İstanbul
Kastamonu İstanbul
Orhan
Sümer Çetin
Osman Budak Aziz
Aydınlık
Adana
Antalya Şanlıurfa
İbrahim
Özden Kaboğlu Bedri
Serter
İstanbul
İzmir
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Nusrettin Maçin.
Buyurunuz Sayın Maçin.
(HDP sıralarından alkışlar)
NUSRETTİN MAÇİN
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ormanlık alanlar ekosistemimizin en temel varlıklarının
başında gelmektedir. Hem doğamızın oksijen salımında
yüzde 28-30 civarında hem erozyon önleme hem de birçok hayvanın
barınma ve otlanma anlamında da ormanlık alanlarımız
çok önemli bir yer kaplamaktadır doğada. Türkiye
biyoçeşitliliğiyle zengin olan ülkeler arasında, bu anlamda da
bitkisel anlamda da çeşitlilik arz eden ve çeşitliliği fazla
olan bir ülke. Aynı zamanda, Türkiye, buraya ait olmayan bitkiler için
yetiştirilme imkânı olan bir iklime ve coğrafyaya sahiptir.
Bunların başında biliyoruz ki mesela, Lübnan sediri,
Lübnanın aynı zamanda bayrağıdır ama bu sedirimize,
bu ibreli ağacımıza aynı zamanda Toroslarda
yetiştiği için de Toros sediri diyoruz. Bu anlamda hem ibreli hem
geniş yapraklı hem çalı formundaki çeşitlilik, buna bir de
endemik bitkileri de eklediğimiz zaman bitki çeşitliliğimiz
önemli bir yer almaktadır ama nedense biz bu ormanlarımızı
koruyamıyoruz. İki cephede de Türkiyenin batı illerinde turizme
açmak, rant sağlamak anlamında her yıl ormanlar yanıyor;
diğer tarafta da kürdistan illerinde de
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ne
kürdistan illeri be sabah, sabah!
NUSRETTİN MAÇİN
(Devamla)
çatışmaları gerekçe göstererek her yıl
ormanlar yanıyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Rezil
adam, sabrımı taşırıyorsunuz!
NUSRETTİN MAÇİN
(Devamla) Şimdi, Tarım Bakanı Pakdemirli 2018de Biz orman
yangınlarını kırk beş dakikada söndürüyoruz ama bizim
hedefimizde bunu on beş dakikaya düşürmek var. dedi. Aradan üç
yıl geçti, Türkiyedeki orman yangınları bırakın
kırk beş dakika, bir gün, günlerce sürüyor, bir hafta sürüyor. Bu
anlamda ciddi bir zaaftır. Bu kuraklığı da düşündüğümüz
zaman, gerçekten, bu kuraklıkla birlikte doğa ve iklim de büyük
zararlar görmektedir. Şimdi, ben burada, bakın, çok rakamlarla
gidiyorum, mesela, 2019da meydana gelen orman yangınları 11.332
hektar alanı tahrip etmiştir, 2020 Ekim ayı itibarıyla
toplam 16.441 hektar alan zarar görmüştür. Şimdi, bu, bizim,
gerçekten, orman yangınlarına karşı ciddi bir önlem
almadığımızı gösteriyor.
İkinci bir şey 2/B
yasası. Şimdi, 2/B yasası nereden çıktı? Türkiye'deki
ormanlık alanların tespiti 1950lerde havadan çekilen
fotoğraflarla ormanlık alan olarak tespit edilmiş. Bunu, geçen
sene temmuzda Tarım Komisyonuna 33 maddelik teklif gelirken orada da Orman
Genel Müdürümüz vardı, kendisine de sordum. Şimdi, bölgede 2/B
yasası yürürlüğe girmedi. Kendisi de bu konuda itirafta bulundu,
evet, bölgede 2.000-2.500e yakın köyde 2/B yasasının
yürürlüğe girmediğini söyledi. Bunun da en geç bir-bir buçuk yıl
içinde yürürlüğe gireceğini söyledi. Ancak bölgede
yaptığım araştırmalar, hâlâ 2/B yasasının
bölgede yürürlüğe girmediğini gösteriyor.
Şimdi, burada da
ayrımcı bir politika olduğunu söylemek istiyorum. İkincisi,
Orman vasfını yitirmiş alanlar. deniliyor. Bu orman
vasfını yitirdiğine dair Türkiye'de resmî olarak bir kurum, bir
heyet, bilimsel olarak tespit eden bir kurum yok. Şimdi, bu kurum, gerçekten,
sahayı gezerek orman vasfını yitirmiş midir yoksa birileri
bu ormanlık alanları ranta açmak için bir gerekçe mi gösteriyor?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Hava fotoğraflarından tespit ediliyor.
BAŞKAN
Tamamlayınız Sayın Maçin.
NUSRETTİN MAÇİN
(Devamla) Biliyoruz ki 2020de çıkan bu yasayla orman
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Daha önce çekilen hava fotoğraflarından tespit ediliyor.
NUSRETTİN MAÇİN
(Devamla) Dinleyin, lütfen dinleyin.
Bozuk orman diye
iktidarın tarif ettiği, bizim orman vasfını yitirme diye
tarif ettiğimiz bu alanlarda aromalı tip bitkilerin ekimi öngörülüyor
ve aynı zamanda bu aromalı bitkilerle birlikte entegre tesislerinin
de önü açılıyor.
Şimdi, burada gerçekten
biz ormanlarımızı koruma gibi, bu, doğaya karşı,
canlılara karşı, insanlığa karşı bir
sorumluluğumuz varsa ve Türkiye'de bu kadar biyoçeşitliliğimiz
de zenginken bu biyoçeşitliliğimizi zayıflatmak, azaltmak yerine
hem çoğaltmamız lazım hem bunları korumamız
lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NUSRETTİN MAÇİN
(Devamla) Bu anlamda gerçekten denetleyici bir kuruma ihtiyaç vardır.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Maçin.
NUSRETTİN MAÇİN
(Devamla) Benim buradan son çağrım bu olacak.
Başkan, yarım
dakika
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Maçin, selamlayın efendim.
NUSRETTİN MAÇİN
(Devamla) Köyde, doğu dediğimiz Kürt illerinde bu 2/B
yasasının yürürlüğe girmesini talep ediyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Türkiye'nin her tarafında yürürlüğe girdi.
NUSRETTİN MAÇİN
(Şanlıurfa) Orman Genel Müdürü Girmedi. dedi.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Senin hiçbir şeyden haberin yok.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerindeki ikinci konuşmacı İzmir
Milletvekili Sayın Bedri Serter.
Buyurunuz Sayın Serter.
(CHP sıralarından alkışlar)
BEDRİ SERTER
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tekrar Turizmi Teşvik Yasasına döndük. 19uncu
maddenin içeriğinde orman alanlarının ve millî
parklarımızın ele alınarak tekrar revizyonu mevcut fakat bu
konuda gerçekten çok büyük tereddütler yaşamaktayım.
Hepinizin olduğu gibi,
ben de az çok, imkânlarım olduğu müddetçe dünyanın
değişik yerlerinde seyahatler yapmayı çok seviyorum. Bu
seyahatlerde gördüğüm ülkeleri imrenerek izlemekteyim çünkü bizim
Türkiye'de özellikle on dokuz yıllık iktidarınızda,
nasıl söyleyeyim, el atmadığınız -Talan diyorum,
talan diyoruz, üzülüyorsunuz yani bu konuyu nasıl tabir edeceğimizi
biz de şaşırdık- talan etmediğiniz alan kalmadı.
Gerçekten elimizi vicdanımıza koyalım, bu Türkiye, -hepimiz
ortalama olarak burada 40lı, 50li yaşlardayız veya 55li
yaşlardayız- yarın öbür gün çocuklarımız,
torunlarımız bize isyan edecek. Lütfen, çok aklıselim davranmak
mecburiyetindeyiz.
Türkiye çok zengin bir ülke,
hem maden ocaklarıyla hem doğasıyla hem ormanlarıyla.
Deminden beri çıkan konuşmacılarımız da
Ormanlarımız
gerçekten cayır cayır yanmakta. Bu çıkan yangınların
sebeplerini araştıramıyoruz. Bir kere, hakikaten Türkiyede
eğitim seviyemiz de çok düşük bu konuda. Alanlara gittiğimiz zaman,
mangalların yakılması, izmaritlerin atılması,
sigaraların içilmesi bu alanların yanmasına sebebiyet veren
faktörler ama bu çıkan yangınlardan sonra, oraya hemen Hükûmetiniz
veya çevrenizdeki kişiler veyahut da yandaş
arkadaşlarınız el atmaya kalkıyor. Aman burası
açıldı, aman orman alanı bitti, buraya bir şeyler yapalım,
nemalanalım istiyorlar. Yahu, rica ediyorum sizlerden, nemalanacak alan
kalmadı arkadaşlar. Bakın, göllerimizin hepsi kurudu, orman
alanlarımız yok oldu, yağmurlar azaldı. Daha üç gün önce
Rizede yaşadığımız felaketin sebebi
Zaten bu
alanlarımızı har vurup harman savurduğumuzdan dolayı
bu noktalara vardık. HESler, KESler, bir yığın olaylar bu
selleri oluşturtmaya başladı.
İmar Yasasıyla
ilgili, orman ile imarı birbirine karıştırdınız,
Karadeniz sahillerimiz talan vaziyette. Karadenizli milletvekillerimiz var,
Allahınızı seviyorsanız, illerinize gittiğiniz zaman
o ormanların içine yapılan 10 katlı, 15 katlı, 20
katlı apartmanları seviyor musunuz ya? Var mı böyle bir
şey? İsviçrede var mı, Yunan adalarında var mı,
Atinada var mı, Adriyatikte var mı, Avrupada gittiğiniz
ülkelerde böyle talan olayı var mı ya?
Eğer biz bunları
burada konuşmazsak, biz burada bunları değerlendirmezsek hangi
cephede değerlendireceğiz, nasıl
tartışacağız bunları? Bak, Sayın Bakanım
burada, gözümün içine bakıyor, mutlaka seviyordur konuştuğumu,
anlatmaya çalıştığım bazı noktalar da var
Sayın Bakanım ama bunları beraber yapmak mecburiyetindeyiz. Bu
kanun maddelerini getirerek ikide birde orman alanı, ikide birde millî
parklar, ikide birde denizler
Burası Türkiye, ellemesek -yemin ediyorum-
dünyanın en büyük cenneti ve en büyük turizm alanı ama bizler
mahvediyoruz. Kıyılarımızı parsel parsel
kiralattık, halkımıza açık değil
kıyılarımız, duvarlarla örülüyor. Ya, 5 kişilik bir
ailenin -ben İzmir Milletvekiliyim- denize girecek yeri yok
arkadaşlar; denize girecek 5 kişilik aile hafta sonu çocuğunu
alsa, arabasıyla veya otobüsle gitse size yemin ediyorum denize girecek
yeri yok. Yani bunları hep bizler yaptık, hep sizin
iktidarınızdaki pozisyonlar yaptı. Belki önceki iktidarlarda da
problemler vardı ama bu kadar değildi.
Bizim Antalya Milletvekilimiz
Sayın Çetin Osman Budak bu yasayla ilgili açıklamalarda bulunurken
çok güzel bir şecere sundu, Özal hükûmetlerinden gelen ve buraya kadar
yaşanan bir turizm perspektifini size sunmaya çalıştı ama
artık son on dokuz yılda bu iş top noktaya vardı. Dün bir
arkadaşımız çok güzel bir golf sahası gösterdi, bir golf
sahasındaki bir topun deliği 17,5 milyon dolar. Yani böyle bir
lüksümüz yok, çocuklarımıza bırakacağımız
servetimiz bizim doğamız, bizim vatanımız. Umut ediyorum
aranızda Adriyatik sahillerini gezenler vardır, oralara
gittiğimiz zaman imrenmiyor muyuz arkadaşlar ya, Keşke bizim
ülkemiz de böyle olsa. demiyor muyuz? Adalara gittiğiniz zaman görmüyor
musunuz neler yaşıyoruz? Bizim yaptığımız gibi
adaları perperişan etmiyorlar, binalarla doldurmuyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEDRİ SERTER (Devamla)
Toparlayacağım.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Serter.
BEDRİ SERTER (Devamla)
Turizm yatırımları çok aklıselim yapılması
gereken yatırımlar. Orman içinde de belki mocamplar
yapılabilir, ahşap evler yapılabilir. Bunu Avrupada izliyoruz
yani her tarafta, Amerikada da izliyoruz, İsviçrede de izliyoruz ama
adamlar, gerekirse evinin içinden ağaç çıkarıyor, doğayı
bozmadan evini etrafına yapıyor, koruyor. Bunları mutlak yapmak
mecburiyetindeyiz ama böyle ikide birde turizm maddeleriyle oynamakla olmaz.
Turizmci diyor ki bizlere: Allah aşkına siz el atmayın, biz
kendi yağımızla kavruluruz, çoluğumuza çocuğumuza bakarız.
Böyle bir konuşmayı
yapmak istemezdim ama bu bayram sabahında hepinize iyi bayramlar
diliyorum. İnşallah bundan sonraki süreçte
Bizim söylediklerimiz çok
aklıselim mesajlar, lütfen kulak verelim. Aranızda bize kulak verip
de hak veren arkadaşlarımız da çok, ona da inanıyorum. El
ele bu memleketi idare edeceğiz. En kısa zamandaki
iktidarımızda da biz bunları mutlaka
gerçekleştireceğiz.
Teşekkür ediyorum.
İyi bayramlar diliyorum.
Sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Turizmi Teşvik Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 19- 2634 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 13
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce mevzuatı
uyarınca orman sayılan alanlar ve milli parklar üzerinde, turizm
yatırımı gerçekleştirilmek amacıyla, Tarım ve
Orman Bakanlığınca konaklama amaçlı yapılan kiralama
sözleşmeleri ile ön izin ve kesin izin verilen, bu izne bağlı
olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca irtifak hakkı
tesis edilen veya kullanma izni verilen yatırımcı ve
işletmecilerin sözleşmeleri; bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren söz konusu kiralama, ön izin, kesin izin, irtifak hakkı
veya kullanma iznine ilişkin olarak varsa açılan davalardan tüm
yargılama giderleri üstlenilerek kayıtsız ve şartsız
olarak feragat edilmesi, ödenmesi gereken herhangi bir borcunun
bulunmaması ve bir yıl içinde başvurulması halinde
Bakanlıkça yeniden belirlenecek bedel ve tahsis koşullarının
kabul edilerek yeniden sözleşme düzenlenmek suretiyle, bu Kanunun 8 inci
maddesine uyarlanır. Bu şekilde uyarlanan sözleşmeler
kapsamında tespit edilen yeni bedeller ilgili idareler tarafından
tahsil edilmeye devam edilir. Yapılacak kıyasen uygulamada
aşağıdaki hükümleri göz önünde bulundurulur;
A. Kültür ve turizm koruma ve
gelişim bölgeleri ve turizm merkezlerinde bulunan, Bakanlık
tarafından turizm amaçlı değerlendirilmesinde yarar görülen ve
ilgili Bakanlığa bildirilen taşınmazlardan;
Kamu hizmetlerinde
kullanılanlar ile üzerinde irtifak hakkı tesis edilenler hariç,
Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlardan Çevre ve
Şehircilik Bakanlığınca uygun görülenler iki ay içerisinde
tahsis edilir, bu süre içinde tahsisin yapılmaması veya olumsuz
görüş bildirilmemesi halinde tahsis yapılmış
sayılır. Tapuya tescili mümkün olan Devletin hüküm ve tasarrufu
altındaki tescil harici yerler ile kapanan yollar ve yol fazlaları
ise talep tarihinden başlayarak en geç bir ay içinde Hazine adına
tescil edilir ve tescili müteakip Bakanlığa aynı usulle tahsis
yapılır. Hazine mülkiyetinde yeterli alanın
bulunmadığı durumlarda, 6831 sayılı Orman Kanununa
göre orman sayılan yerlerden;
a) Sağlık turizmine
yönelik fizik tedavi tesisi veya rehabilitasyon merkezi tesislerini kapsayan
konaklamalı tesisler yapılabilmesi için iklimsel ve çevresel
zorunluluk bulunan,
b) Termal turizmine yönelik
jeotermal kaynakları bulunan,
c) Kış turizmi
kapsamında uygun yapı ve tesislerin yapılabileceği yeterli
pist uzunluğunu ve gerekli rakımı sağlayan,
d) Eko-turizm kapsamında
yer alan yayla turizmi, kırsal turizm ve benzeri turizm türlerine yönelik
tesislerin yer alabileceği çevresel ve sosyal anlamda imkan sağlayan,
e) Golf turizmine yönelik
olarak uygun iklim yapısı ve topografik özellikler dikkate
alınarak uluslararası standartlara uygun tesisler
gerçekleştirilmesine imkan sağlayan,
f) Kıyıların
coğrafi ve fiziksel yapısı nedeniyle kumsallardan, doğal
manzaradan, çevresel zenginlikten, biyolojik çeşitlilikten yararlanma
bakımından alt yapı ve üst yapı tesisi konusunda kolaylık
sağlayan,
yerler de Tarım ve Orman
Bakanlığınca, bu fıkrada belirtilen usulle
Bakanlığa tahsis edilir.
2873 sayılı Kanun
gereğince tespit ve ilân edilen yerlerde, Tarım ve Orman
Bakanlığınca, bu maddeyi ihdas eden Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten önce üzerinde konaklama tesisi yapılması
amacıyla ihalesi yapılmış veya sözleşmeye
bağlanmış yerler hakkında, sözleşme süresi boyunca
ilgili mevzuat hükümleri uygulanır.
8 inci maddenin (A)
fıkrasının (4) numaralı bendi kapsamında bulunan
yerlerden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce Tarım ve
Orman Bakanlığınca verilen izinler ve yapılan kiralamalar
uyarınca Tarım ve Orman Bakanlığı döner sermayesine
gelir kaydedilen bedellerin tahsiline döner sermaye tarafından devam
edilir. Gelirleri Tarım ve Orman Bakanlığı döner
sermayesine kaydedilen bu yerlerin sözleşme süresi sonunda Kültür ve
Turizm Bakanlığınca yeniden tahsis edilmesi durumunda da
bedeller Tarım ve Orman Bakanlığı döner sermayesi
tarafından tahsil edilir.
Yasin
Öztürk Zeki
Hakan Sıdalı Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Denizli Mersin Adana
Bedri
Yaşar Aylin
Cesur Ayhan
Altıntaş
Samsun Isparta Ankara
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar.
Buyurunuz Sayın
Yaşar.
BEDRİ YAŞAR
(Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Zaten maddenin gerekçesini de
kâtip üyemiz uzun uzun anlattı ama ben birkaç tane de ilave yapmak
istiyorum.
Bu maddeyle, orman
sayılan alanlar millî parklar üzerindeki turizm
yatırımını gerçekleştirmek amacıyla Tarım ve
Orman Bakanlığınca düzenlenen sözleşmelerin Kültür ve
Turizm Bakanlığınca yeniden sözleşme düzenlenerek devralınmasını
amaçlamaktadır. Ama hepimiz de biliyoruz ki son yıllarda özellikle
orman alanlarında bir daralma var. Yani yaklaşık yüzde 4
civarında orman alanlarında bir daralma var.
Tabii, ihale yasasında
yaptığımız yüz küsurdan fazla değişiklik gibi
Orman Yasasıyla ilgili de şu ana kadar 40 kez değişiklik
yapmışız. Sekiz yılda 334,35 hektar alan özel
teşebbüslerin kullanımına açıldı yani maden, enerji ve
turizm sektörüyle alakalı. Yine, bugün ormancılık
dışı amaçlar için kullanılan alanlar yaklaşık 739
bin hektar, çoğu kırk dokuz yıllığına kiralanan
alanlardan ibaret.
Bugün, Türkiye'nin orman
varlığı yaklaşık 22 milyon hektara tekabül etmektedir.
Bunun yüzde 98i devlete, diğer yüzde 2si de özel sektöre ait ormanlardan
oluşuyor. 80li yıllarda biz yaklaşık 80 santim
çapındaki ağaçları kesiyorduk ama bugün geldiğimiz nokta
itibarıyla yaklaşık 20 santimin altındaki
ağaçları da kesmeye başladık. Tabii, özellikle döviz
kurunun yükselmesiyle Türkiye'deki orman emvali ürünleri de ucuz olmaya
başladı. Dolayısıyla, biz süratle ve hızlıca
ormanları kesmeye ve azaltmaya devam ediyoruz.
Yine, 2018 yılında
7139 sayılı Yasayla özel ağaçlandırma tesisleriyle ilgili
bir düzenleme çıkarmışız. Bununla ilgili yaklaşık
21 bin müracaat olmuş. Tabii, enteresandır bu müracaatın yüzde
90ı kıyı şeritleriyle alakalı yani kıyı
şeridi içeren ormanlık arazileri ilgilendiriyor. Bunun anlamı
belli, yani buraların tahsisiyle beraber buralara özellikle rant
oluşturan yapıların yapıldığını,
yapılacağını hepimiz gayet iyi biliyoruz.
Tabii, bunun yanı
sıra bunun paralelinde yine son dönemlerde ormanlarda akıllı
yangınlar çıkmaya başladı, hani böyle belli alanlarda,
belli mesafelerde, bunları takip ediyoruz. Tabii, bu arada bir taraftan da
içimizi acıtıyor bu, özellikle bugün Hatay bölgesinde, Maraş
bölgesinde ciddi orman yangınları var, bunlar Türkiyenin
ciğerlerini yok ediyor. Kimi terörle alakalı veya başka
sebeplerle alakalı ama bunun da bir an önce
sonuçlandırılması lazım. Şu muamma da bir türlü
çözülemedi, işte bununla ilgili karadan müdahalenin zor olduğu yerde
helikopterle veya uçaklarla müdahale. Türk Hava Kurumunun uçakları
vardı, yoktu, az vardı, çalışıyordu,
çalışmıyordu derken maalesef kaybolan, yok olan bizim
ormanlarımız.
Yine, buna paralel olarak
yaylalarda yapılan binalar var, onlarca bina, yüzlerce bina var. Ben
Samsun Milletvekiliyim, Samsundan Trabzona, Rizeye kadar Karadenizin birçok
yerinde bu tür binalar var. Biz şimdi buralarda yapılaşmayı
önleyelim derken imar barışıyla beraber bunları bir miktar
da resmîleştirdik. Bunların -hep söylüyoruz ama- inanın
yıkımı oldukça zor. Maalesef, imar barışıyla
beraber bunları da legal hâle getirdik. Sadece Uzungölde Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının gayretleriyle o bölgede bir
şeyler yapılmaya çalışılıyor. Yani neticede
buraların da yaylaların da turizme açılması lazım.
Neticede turizmden elde ettiğimiz gelir rakamı en yüksek 34 milyar,
buna takıldık, burada patinaj yapıp duruyoruz.
Dolayısıyla, turizmin de bir şekilde çeşitlendirilmesi
lazım. Yani doğa turizmiyle, sağlık turizmiyle, kültür
turizmiyle, gastronomi turizmiyle beraber bunların muhakkak
çeşitlendirilmesi lazım yani bugün Türkiyede gelirlerimizin tavan
yaptığı dönemde açıklandığı rakam 34 milyar
dolar yani 50 milyon kişi geldiğine göre demek ki kişi
başı yaklaşık 600 dolar civarında bir harcama var. Biz
bu turizm çeşitliliğiyle beraber kişi başına 1.000
dolar harcandığını varsayarsak, rakamı da 70-80
milyonlara çıkarabilirsek bu, sadece turizm sektörüyle ilgilenenleri
değil, onun yan sektörleri, köylüsünden, esnafından, üreticisine
kadar muhakkak herkesi dolaylı olarak ilgilendirecektir ve çok ciddi de
katkı sağlayacaktır.
Yine, tabii, Meclis tatile
giriyor
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Toparlıyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Ben, cumhuriyet şehri, cumhuriyetin ilk
adımlarının atıldığı Samsuna hepinizi davet
ediyorum. Subasar Ormanları -hani ormanı konuşuyoruz- Türkiyede
birkaç örnekten bir tanesi; yine, Samsunda kanyonumuz var, Şahinkaya Kanyonu;
Kızılırmak Deltası, 386 kuş türünün
yaşadığı bir deltadan bahsediyoruz. Kendi doğal
güzelliklerimizi, kendi ülkemizi tanımamız açısından, en
azından başkalarına anlatmak açısından çok ciddi
katkısı olacağını düşünüyorum. Bu vesileyle de
bütün parlamenter arkadaşlarımızın Samsunu bu yaz tatili
boyunca ziyaret etmelerini tavsiye ediyoruz, aynı zamanda da misafir etmek
istiyoruz.
Belki, benim Meclisteki bu
son konuşmam. Bu vesileyle, başta Başkanlık Divanı,
Komisyon üyeleri, parlamenter arkadaşlarımız,
stenograflarımız, çalışanlarımız ve Samsunlu
hemşehrilerimiz; yüce Türk milletinin ve İslam âleminin mübarek
Ramazan Bayramını tebrik ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Kurban, Kurban
TAMER DAĞLI (Adana)
Kurban Bayramı
BEDRİ YAŞAR
(Samsun) Kurban Bayramınızı tebrik ediyorum.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
19uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
19uncu madde
kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
20nci madde üzerinde aynı mahiyette 3 önerge vardır, bu önergeleri
okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 255
sıra sayılı Kanun Teklifinin 20nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya Kemal
Peköz Hasan
Özgüneş
İstanbul
Adana Şırnak
Mahmut
Celadet Gaydalı Ali
Kenanoğlu Ayşe
Sürücü
Bitlis İstanbul
Şanlıurfa
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Gökan
Zeybek Orhan
Sümer Çetin
Osman Budak
İstanbul Adana Antalya
Hasan
Baltacı Ali
Şeker İbrahim
Özden Kaboğlu
Kastamonu
İstanbul İstanbul
Aziz
Aydınlık Mehmet
Akif Hamzaçebi
Şanlıurfa İstanbul
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Yasin
Öztürk Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel
Denizli Adana Aksaray
Zeki
Hakan Sıdalı Aylin
Cesur
Mersin Isparta
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Ayşe Sürücü.
Buyurunuz Sayın Sürücü.
(HDP sıralarından alkışlar)
AYŞE SÜRÜCÜ
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Anayasa 169da Devlet, ormanların korunması ve sahalarının
genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan
ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir. Devlet ormanlarının
mülkiyeti devrolunamaz. deniyor fakat AKP iktidarı kurduğu rant ve
talan sistemindeki en büyük
savaş cephelerinden birini ekolojik değer ve dengelere
karşı açmış durumdadır. Ormanlarda yapılan otel,
plaj, golf sahaları ya da tesislerden ziyade doğa dostu, ağaca
ve yeşile zarar vermeyen bir yapının korunması halkın
verdiği yetkiden doğan en temel sorumluluktur. Fakat tesadüf odur ki
Egenin, Akdenizin en güzel manzaralı ormanları yangından sonra
yapılacak otelin büyüklüğü kadar yanıyor, havadan müdahale her
zamanki gibi geç yapılıyor. Yetkililer çıkıp yanan bölgenin
ağaçlanacağının sözünü veriyor; kısa bir süre sonra
bakıyoruz ki doğaya beton dökülmüş, otel projeleri yükseliyor,
doğanın tüm yeşili doların yeşiline çevriliyor.
İşte bu da nereden bakarsak bakalım yeşil alana dönük
ekolojik katliamdır.
Evet arkadaşlar, Kuzey
Ormanları, Kaz Dağları, Rize, İkizdere, Diyarbakır,
Lice, Şırnak, Cudi, Dersim, Bingöl ormanları yakılıyor
ve yok ediliyor. 5li şirkete ihale ve rant kapısı hâline
getiriliyor. Bir Cengiz, Kolin ve Limak için bu kadar talana değer mi?
Licede, Dersimde güvenlik gerekçeleriyle ormanlar yakılıyor.
Yangın günlerce sürüyor, günlerce devam ediyor ve köylüler kendi
imkânlarıyla söndürebiliyor. Bingölde orman yangınına
yetkililer tarafından günlerce müdahale edilmiyor. Unutmayın,
yeşili paraya çevirebilirsiniz fakat siz ormanları yok ettikçe,
ormanın yeşilini doların yeşiline tercih ettikçe iklim
krizi daha da derinleşiyor. Bakın, daha önce Karacadağdan
Viranşehir ve Sivereke kadar uzanan, içinde sayısız palamut ve
alıç ağaçlarından oluşan ormanlar vardı ancak bugüne
kadar gelen iktidarların yanlış politikalarından
dolayı Urfa ormansız bir kente dönüştürüldü. Oysaki
Karacadağ bölgesi tekrar ağaçlandırılıp ormana
dönüştürülebilir. Böylece kentin yağış dengesi de
kuraklığa karşı daha dayanıklı bir hâle gelir.
Değerli milletvekilleri,
Urfa gibi, tarihin sıfır noktası, medeniyetin beşiği,
tüm dinlere ev sahipliği yapmış, on iki bin yıllık
Göbeklitepeye sahip kente gelen turistlerin Urfada bulunan tüm tarihî
alanlara çok kolay erişebileceği bir ulaşım ve
iletişim ağı bulunmamaktadır. Bu eksikliği düzeltecek,
kentin ekonomisini de güçlendirecek ciddi bir çalışma
yapılmalıdır. Ve yine, Urfada bulunan havalimanı hem halka
hizmet sunacak hem de turizm gelirine katkı sağlayacak bir
pozisyondan son derece uzak. Antalya gibi kentlerden Urfa Havalimanına
sefer yok. 2,5 milyon nüfusu olan, medeniyetin beşiği tarihî kentin
havalimanından Ege ve Akdenize uçuş yok. Yurt
dışından, Kıbrıstan zaten hiç uçuş yok. Yine,
uçak biletlerinin en pahalı olduğu illerin başında Urfa
geliyor. Turizmle ilgili bu tip öncelikleri ve bu sorunları çözün.
Değerli milletvekilleri,
Urfada 19uncu yüzyıldan kalma Göbeklitepeye 10 kilometre
yakınlıkta olan Germuş Kilisesi yıkılmayla
karşı karşıya, defineciler tarihî kiliseyi delik deşik
etmiş durumda. Peygamberler kenti Urfada herhangi bir inanca ait dinî
mabedin böyle talan edilmesi ve yetkililerin buna göz yumması kabul
edilecek bir durum değildir. Bu konuda defalarca önergeler verdik.
Germuş Kilisesi harabe olmakla karşı karşıya. Turizm
Bakanlığını Germuş Kilisesinin onarılıp
restore edilmesi için bir an önce adım atmaya ve sorumluluk almaya davet ediyoruz.
Urfada var olan genç nüfusa rağmen bir sinema kültürevi yok. Bundan otuz
yedi yıl önce ilk defa Cannes Film Festivalinde Altın Palmiye
Ödülüne layık görülen yönetmen ve oyuncu Yılmaz Güney diğer
namıyla Çirkin Kral Urfa Sivereklidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Sürücü, bir saniye efendim.
Sayın milletvekilleri,
Sayın Sürücü bir dakikalık konuşmaların son talihlisi
olsun. Bundan sonra o bir dakikalık ek süreyi hoş görünüze
sığınarak kullandırmayacağım.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay)
Güzel olur Başkanım.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Sürücü.
AYŞE SÜRÜCÜ (Devamla)
Teşekkür ederim Başkan.
Urfada adını
Yılmaz Güneyden alan ve Yılmaz Güneyin
çalışmalarının da sergilenebileceği, Urfalı
gençleri sinemaya, kültür ve sanat çalışmalarına yönlendiren bir
sosyal kültür tesisi inşa edilmelidir.
Değerli milletvekilleri,
hızla eriyen buzullarda kuraklıktan ölen her bebekten sorumlu olan
iktidarlar arasında yerinizi tarihin çöp sepetinde almak
istemiyorsanız doğayı sevin, yeşili koruyun ve
insanlığın en büyük serveti olan ormanlarımızı
sermayedarlara satmayın, peşkeş çekmeyin.
Tekrar Genel Kurulu ve tüm
halkımızı saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerindeki ikinci konuşması İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi.
Buyurunuz Sayın
Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiyenin turizmi
teşvik konusunda çok büyük bir birikimi vardır. Çok eski tarihlerden
bu yana Türkiye Cumhuriyet hükûmetleri turizmi teşvik etme konusunda
önemli adımlar atmıştır. İlk adım, Mart 1950
tarihinde çıkarılan 5647 sayılı Turizm Müesseselerini
Teşvik Kanunudur, Demokrat Partinin iktidara gelmesinden önce Cumhuriyet
Halk Partisinin son iktidar döneminde çıkarmış olduğu bir
kanundur. 1953 yılında Demokrat Parti Hükûmeti 6086 sayılı
Turizm Endüstrisini Teşvik Kanunu çıkarmıştır ve 1982
yılında -Millî Güvenlik Konseyi Dönemi- Bülend Ulusu Hükûmetinin Başbakanlığında, o
olağanüstü dönemde bugün yürürlükte olan 2634 sayılı Turizmi
Teşvik Kanunu çıkarılmıştır. Turgut Özal
döneminde turizmi teşvik konusunda çok ciddi uygulamalar
yapılmıştır. Örneğin, Kaynak Kullanımı
Destekleme Fonu kullanılmak suretiyle turizm yatırımlarına
karşılıksız fon desteğinde bulunulmuştur. Turizm
gelirlerinin belli bir yüzdesinin kurumlar vergisinden istisna edilmesi yoluyla
turizm sektörü teşvik edilmiştir. Bunların hepsi çok güzel
uygulamalardır.
Sayın Başkan, saat
işlemiyor ama
BAŞKAN Evet, orada bir
arıza var.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Herhâlde sınırsız bir konuşma
sürem var, çok teşekkür ediyorum bu güzel
davranışınıza.
BAŞKAN
Karşıdaki saati kullanıyoruz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Bugün geldiğimiz dönemde, görüşmekte
olduğumuz bu yasa teklifi, Turizmi Teşvik Kanununda bazı değişiklikler
içeriyor ancak gördüğüm şudur: Doğal kaynaklarımıza
gelişigüzel, plansız, âdeta çok vahşice bir saldırı
yapılmaktadır. Örnek veriyorum: Teklifin 4üncü maddesine göre, devletin
hüküm ve tasarrufunda olan bütün yerler günübirlik turizm tesisi yapılmak
amacıyla Kültür Turizm Bakanlığınca
yatırımcılara tahsis edilebilecektir. Devletin hüküm ve
tasarrufu altındaki bütün yerler deyince, bütün kıyıları
-bakın, bütün kıyıları- siz turizm
yatırımcılarına tahsis ettiğiniz anda herhangi bir
vatandaş kıyılardan denize girme imkânına sahip
olamayacaktır. Oysa kıyılar, Anayasamıza göre, devletin
hüküm ve tasarrufu altındadır yani devlet bunu toplumun
yararlanması için korumak, gözetmek zorundadır. Aynı madde yani
4üncü madde, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler olarak tescil
dışı yerleri de günübirlik turizm yatırımı için
tahsis etme imkânını getirmektedir. Oysa tescil dışı
yerler önce hazine adına tescil edilir. Kamu taşınmazlarının
yönetimiyle ilgili, Millî Emlakla ilgili bu temel kural, maalesef, bu teklifi
hazırlayanlar tarafından bilinmemektedir; daha önce bir başka
maddede de bunun örneğini gördük.
Bugün turizmde
yaşadığımız en önemli sorun Türkiyenin ucuz turizm
ülkesi olmasıdır. 2002 yılında Türkiyeye gelen turistin
harcamış olduğu miktar kişi başına 850
dolardır, bugün Türkiyeye gelen turistin kişi başına
harcadığı rakam 666 dolardır, 2020 yılını
pandeminin turizmi olumsuz etkilediği bir yıl olması nedeniyle
2019 rakamını veriyorum. En önemli sorun budur. 2019
yılında Türkiyeye 52 milyon turist gelmiş ve 34 milyar dolar
döviz geliri elde etmişizdir. Bu 34 milyar dolarlık geliri biz 2014
yılında 41 milyon turistten elde etmiştik, bugün aynı
rakamı yani 2019 yılı için aynı rakamı 52 milyon
turistten elde edebiliyoruz. Türkiyeye gelen turistin kompozisyonu
değişmiştir, çok para harcayan turistten az para harcayan
turiste Türkiye yönelmiştir. Avrupalı değil, az para harcayan
Asyalı turist Türkiyeye gelmeye başlamıştır. Turizmde
kalitenin yükselmesi ve kişi başına daha fazla turizm geliri elde
edilmesi Türkiyenin temel hedefi olmak zorundadır. Bu madde,
görüştüğümüz madde, 2007 yılında Turizmi Teşvik
Kanununun 8inci maddesinin bazı hükümlerini Anayasa Mahkemesinin iptal
etmiş olması nedeniyle
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Sayın Başkan, toparlayabilir miyim
efendim.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla)
ortaya çıkan boşluğu gidermek
amacıyla çıkarılmış olan bir yasanın -o tarihten
itibaren yani bu maddede belirtilen tarihten itibaren- o 15/5/2008 tarihinden
itibaren yapılacak yatırımlarda emsal oranının, emsal
katsayısının yüzde 30a indirilmiş olması nedeniyle
çıkan bir sorunu çözmek amacıyla getirilmiştir ancak bu sorun
için getirilen çözüm Anayasa Mahkemesinin o kararı
karşısında tartışmalıdır çünkü ondan önce,
15/5/2008 tarihinden önce bu arazilerdeki emsal oranı yüzde 40tı.
Anayasa Mahkemesi kararına uyum sağlamak için yüzde 30 emsalin
getirildiği bir yerde, efendim Eskiden yapılan tahsislerde
yatırımcılar, eski inşaat oranı geçerli
olmadığı için, emsal oranı geçerli olmadığı
için, bu yatırımı, yenileme yatırımını
yapmıyor. demek çok gerçekçi değil, Anayasa Mahkemesi kararı
karşısında da tartışmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerindeki üçüncü konuşmacı Aksaray
Milletvekili Sayın Ayhan Erel.
Buyurunuz Sayın Erel.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti;
Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 20nci maddesi üzerine partim
İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz kanun teklifiyle, jeotermal alanlar, millî parklar, orman
alanları, koruma alanları, plajların yetkisi tamamen Kültür ve
Turizm Bakanlığına bırakılmaktadır. Kültür ve
Turizm Bakanlığının, sektörün önünü açması,
işlemleri hızlandırması, çok başlılığa
son vermesi bizlerin de istediği yetkilerdir fakat önerilen maddeler,
Bakanlığın yetkilerinin sınırsız
artırıldığı, Bakanlığın
yapabileceği bir yanlışın denetimi ve hesap
verilebilirliği olmayan bir teklif olarak Meclise getirilmiştir.
Çevrenin ve doğanın
korunduğu, kaynakların etkin ve verimli
kullanıldığı, koruma ve kullanma dengesi
sınırları içerisinde sürdürülebilir turizm ana ilkemizdir.
Olabilecek hataların telafisi mümkün olmayıp turizme ve ülkeye
kalıcı zararlar verebilecektir. Turizm sektörü şu anda mevcut
kredilerine yapılandırma, sicil affı, kayıt
dışı faaliyetler gibi sorunlarla boğuşmaktadır.
Bu sorunlara çözüm olacak bir tane dahi öneri teklifte yer almamaktadır.
Turizmin geleceğiyle ilgili eğitim, AR-GE, salgın sonrası
turizm gibi konularda hiçbir öneri bulunmamaktadır. Mevcut yasada turizm
öğrencilerinin turizm kurumlarında staj yapma, çalışma
sorunları vardır. Bu sorunlar, bu kanun teklifinde ele
alınmamıştır.
Ülkemiz doğal
çeşitliliği, tarihî, kültürel değerleri ve iklim özellikleri
bakımından eşsiz bir potansiyele sahiptir. Biz, İYİ
Parti olarak bu potansiyelin etkin bir biçimde kullanılmasına yönelik
turizm politikaları oluşturulması gerektiğini düşünüyoruz.
Turizm potansiyelini sürdürülebilir kılmak çevrenin, doğal dengenin,
tarihî ve kültürel varlıkların özenle korunmasına
bağlıdır. Tüm bu kriterler gözetilerek turizm sektörünü en iyi
şekilde değerlendirecek önlemler alınması gerekmektedir.
Sektördeki potansiyeli ve canlılığı artırmak ise
turizm sezonunu senenin tamamına yaymaya bağlıdır. Bu
amaçla, klasik sahil turizminden başka, kongre, doğa, spor, yat ve
sağlık turizmine uzanan çeşitlilikte turizm
politikalarının geliştirilmesi gerekmektedir. Turizm değerlerimizi
korumak, kalitemizi artırmak, zamana ve ülke sathına yaymak, ülkemizi
dünya turizminde öne çıkaracak tanıtım kampanyalarını
bu ihtiyaca göre yapılandırmak turizm sektörüne yönelik temel
ilkelerimizi oluşturmalıdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 20nci madde ise
ormanlık alanlara yapılmış turizm tesisleri ve
bunların tahsisleriyle ilgili düzenlemelerden oluşmaktadır.
Anayasanın Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir.
hükmü gereğince tüm bu alanlar doğal gençleştirme ya da
ağaçlandırma çalışmalarıyla tekrar orman hâline
getirilmelidir. Hepimiz görüyor ve takip ediyoruz ki orman yangınları
sonrası dikilen ev ve oteller, maalesef, yangınların
kasıtlı çıkarıldığına dair kafalarda
şüphe bırakmaktadır. Biz, İYİ Parti olarak, yanan veya
yakılan ormanlık alanlara otel yapılmasına kesinlikle
karşıyız. Yanan ormanların daha güçlü bir şekilde
ağaçlandırılmasının gerektiğini düşünüyoruz.
Ormanlar iktidara değil, devlete aittir; ormanlar çıkarcı rant
gruplarına ait değil, millete aittir. Ama maalesef -dediğim
gibi- yanan ormanların yerine yapılan işletmeleri, otelleri,
turizm tesislerini gördüğümüzde siyasi irade ormanları kendi
malı zannederek ormanlık alanları ya bir turizm tesisi ya da bir
maden ocağı olarak görmektedir. Bu düşüncenin sonucu, genellikle
kıyı bölgelerde kasıtlı, faili meçhul çıkarılan
orman yangınları sonucu ormanlık alanların yoğun bir
şekilde azaldığı ve betonlaşmanın
arttığını görmekteyiz. Geleceğe bırakılacak
en önemli mirasımız olan ormanların kötü yönetiminden
dolayı kaybolduğunu görmekteyiz.
Gelecek nesillere
yaşanabilir bir dünya bırakmak için ormanlarımızdan elimizi
çekmemiz gerekir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
20nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 20nci
madde kabul edilmiştir.
21inci madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 255
sıra sayılı Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 21inci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Gökan
Zeybek Orhan
Sümer Çetin
Osman Budak
İstanbul Adana Antalya
Hasan
Baltacı Ali
Şeker İbrahim
Özden Kaboğlu
Kastamonu İstanbul İstanbul
Aziz
Aydınlık Kamil
Okyay Sındır
Şanlıurfa İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Kamil Okyay Sındır.
Buyurunuz Sayın
Sındır. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMİL OKYAY SINDIR
(İzmir) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Turizmi Teşvik Kanununun 21inci maddesi
üzerine grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.
Günün hangi saatindeyiz, gece
mi gündüz mü çok kavrayabilmiş değilim ama bu kanun da herhâlde
bayram öncesinde yüce Meclisimizden geçmiş olacak.
Değerli arkadaşlar,
turizme girmeden önce size bir fotoğraf göstermek istiyorum; bu bir hava
fotoğrafı, bu bir uydu fotoğrafı. Şöyle sarı,
yamuk şeklinde bir alan tanımlanmış, hemen yanı
başında yerleşim yeri var. Bunun biraz daha uzaktan görüntüsünü
de paylaşayım; burası İzmir Körfezi, İzmir kenti ve
kent sınırında, Bornovanın hemen üzerinde bir alan. Bu
alan, maden işletme ruhsat alanı ve bu alanın içerisinde ne var
biliyor musunuz? Bayraklı Şehir Hastanesi var, hani o Türkiyenin en
büyük şehir hastanesini yaptık. dediğiniz; evet, güzel oldu.
Bayraklı Şehir Hastanesi şurada değerli arkadaşlar.
Şurada, bu maden işletme alanı sınırı içerisinde
-eskiden köydü şimdi mahalle oldu- Laka köyü var. Burada, bu alanla ilgili
verilmiş bir de ruhsat var. Ne zaman verilmiş? 2019 yılı
Şubat ayında yani şu anda bu şehir hastanesi neredeyse
bitmiş durumdaydı, o zaman da belki kabası birçok yönüyle
bitmişti. İçinde şehir hastanesi olan bir alana maden
işletme ruhsatı verilmiş. Tabii, şu anda bu alanın bir
kısmında montmorillonit maden ocağı ve hazır beton
tesisi var. Bu alan içerisinde başka bir hazır beton tesisinin
üretimi planlanıyor ve -dediğim gibi İzmirin kuzeyinde falan
değil- İzmir kentinin hemen dibinde.
Zaten İzmire Manisa
yönünden girerseniz Batıçim vesaire çimento fabrikaları var; öbür
taraftan, Buca tarafından gelirseniz başka çimento fabrikaları,
taş ocakları var yani İzmir böylesi maden ve taş
ocaklarıyla kuşatılmış bir şehir.
Şimdi, İzmiri
turizmde teşvik edelim, koruyalım... Yani İzmirin havası
bile toz duman içerisinde maalesef. Dolayısıyla, buradan şuna
gelmek istiyorum: Evet, turizmi teşvik edelim. Turizm, bizim ülkemizin en
önemli sektörlerinden bir tanesi, milyonlarca insanın geçim kaynağı
doğrudan veya dolaylı olarak. Yani bir yere yerli veya yabancı
yoğun turist geliyorsa orada esnaf da memnun oluyor, oradaki
lokantası da, restoranları da ne varsa hepsi bundan tabii ki memnun
oluyor çünkü ekonomi hareketleniyor. O nedenle turizmi bu anlamda her şekilde
teşvik etmeliyiz ama bir şeye dikkat etmeliyiz: Bir kere kanunlar
var, ne için konulmuş kanunlar? Mesela Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanunu, toprağı koruyalım, araziyi
koruyalım diye. Mera Kanunu, meralarımız hayvanlarımız
için; ıslah edelim, koruyalım, büyükbaş küçükbaş
hayvanlarımız buralardan yararlansın diye. Orman Kanunu, devlet
ormanları daraltılamaz, koruyalım kollayalım diye.
Kıyı Kanunu, kıyılarımız halkındır,
koruyalım kollayalım diye. Bunları yaparken halkı,
doğayı ve çevreyi yok saymadan yapalım.
Çeşme Turizm Projesi
geldi, Sayın Bakan bizlere brifing verdi Komisyon üyeleri olarak o dönem,
sordum: Büyükşehir Belediye Başkanımızın haberi var
mı? diye. Kendisiyle de konuştum. Büyükşehir Belediyesinin
haberi yok, kendisiyle daha hiçbir istişare
yapılmamıştı o dönem için. İlçe belediyesinin var
mı? Bir kere telefon görüşmesi yapılmıştı. Bize
hazırlanmış, bitmiş proje sunuluyor.
Değerli arkadaşlar,
böylesi teşvik uygulamaları, böylesi planlamalar, böylesi proje
uygulamaları yerelde kalkınmayla, yerel dinamiklerin kararlara
katılmasıyla, yerelin talepleriyle olur çünkü o kentin kültürünü, o
kentin tarihini benimseyen, yaşayan yerel halkın o turizm
uygulamalarında katılımcı, karar organında da
katılımcı olması gerekir. Bunlar maalesef
yapılmıyor. Bütün mesele de bütün sorun da burada, gerisi lafügüzaf
diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 255
sıra sayılı Kanun Teklifinin 21'inci maddesinde yer alan
sonuçlandırılır ibaresinin "neticelendirilir olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Kemal
Peköz Hüda
Kaya
Bitlis Adana İstanbul
Ali
Kenanoğlu Muazzez
Orhan Işık Hasan
Özgüneş
İstanbul Van Şırnak
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Van Milletvekili Sayın Muazzez Orhan Işık.
Buyurun Sayın Orhan
Işık. (HDP sıralarından alkışlar)
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van)
Sayın Başkan, değerli üyeler; yasalarla birçok şeyi
düzenlemeyi düşünebilirsiniz ancak siz sadece yasalarla bu ülkenin
turizmini ve imajını düzeltemezsiniz. Ülkede demokrasi askıya
alınmışsa, mahkeme kararları tanınmıyorsa, OHAL
hukuku hâlâ yürürlükteyse, yaşam hakkı bile tehdit altında ise,
ülkenin bir yanında ormanları talan edip yandaşlara
peşkeş çekerken diğer tarafındaki orman
yangınlarını harlıyorsanız göstermelik düzenlemelerle
siz turizmi teşvik edemezsiniz.
Bu kadar hak ihlalinin
yaşandığı bir ülkeye kim gelmek ister ki?
Halklarımıza işsizlik, yoksulluk, baskı ve zulüm
dışında bir şey vermeyen tek adam rejimi bu ülkenin
imajını da dünyaya olumsuz tanıtmıştır. Neredeyse
dünyanın bütün ülkeleriyle diplomatik bir kriz yaşayan AKP-MHP
iktidarı turizm için de en büyük tehdittir. IŞİD, El Nusra ve
ÖSO'yla yakın zihniyette olan ve ciddi temasları bulunan bu siyaset
bu ülkeye refah değil kriz getirir.
2015 Haziranından bugüne
dek tek adam rejimini kurmak isteyen ve bunun için birçok hukuk
dışı duruma imza atan bu iktidar ülkeyi çökertmiştir.
Anayasayı askıya, hukuku ayaklar altına aldınız;
demokrasi diyerek faşizmi büyüttünüz; yasaklarla ülkeyi açık bir
cezaevine çevirdiniz; cezasızlık politikalarınızla çocuk
istismarını, tacizi, tecavüzü, kadın cinayetlerini
meşrulaştırdınız; doğayı talan edep
yandaşlarınıza peşkeş çektiniz; köylüyü, çiftçiyi,
üretimi bitirdiniz; esnafı iflasa, insanları intihara sürüklediniz;
ülkenin refahı deyip kendinizi zenginleştirdiniz, halkı
yoksullaştırdınız. İşsiz sayısı 5
milyondan 9,5 milyona yükselmiştir; enflasyon oranı 7den 17ye
yükselmiştir; yoksulluk sınırı yüzde 105 artarak 9.000
bandına yükselmiştir; sözde karşı olduğunuz faiz yüzde
7den yüzde 19a yükselmiştir; dolar 3 lira iken 9 liraya
yaklaşmıştır; net dış borç stokunun millî
hasılaya oranı yüzde 40a yükselmiştir; tüm bu veriler bir
çöküşün göstergesidir.
Değerli milletvekilleri,
peki, bu çöküş yaşanıp halk kaybederken kimler kazanıyor?
Tabii ki Bakanların çocukları, sarayın yandaş
kalemşorları, 5li çete olarak bilinen AKP şirketleri ve silah
tacirleri kazanıyor. Halkın porsiyon küçültmesini tavsiye ederken
kendinize yazlık, kışlık, uçan saray yapmaya devam
ediyorsunuz. Halk giderek daha fazla yoksullaşırken
Cumhurbaşkanlığının bütçesi ve örtülü ödeneği 10
kat artmıştır. Bir yandan Merkez Bankasının 128
milyarı kayboluyor, diğer yandan, İşsizlik Fonunun
paraları işsizlere değil, yandaşlara harcanıyor. 2023
hedefleri içinde kişi başına düşen gelirin 25 bin dolara
yükseleceğini iddia ediyordunuz, son beş yıl içerisinde
kişi başına düşen gelir 12 bin dolar bandından 8 bin
dolar bandına düşmüştür. Sizler ve yandaşlarınız
zenginleşirken toplumun yüzde 99u yoksullaşmıştır,
tabii ki bu yoksullar tatil yapamıyorlar. Verin yetkiyi, ekonomi benim
işim. diyenler, halkı günlük ekmeğe muhtaç
bırakmıştır. Zaten derdiniz halk değil,
iktidarınız ve saltanatınız. Derdiniz halk olsaydı
torba yasalarla, OHAL referandumlarıyla, kayyum yönetimleriyle,
Varlık Fonu gibi paralel bütçelerle memleketi korsanca yönetmezdiniz.
Değerli milletvekilleri,
Vanda yüzden fazla otel var ve yüzde 90ı şu an kapanma
aşamasındadır. Kapıköy Sınır Kapısı
açılmamış ama sınır hattından binlerce mülteci
geçebilmektedir. Öte yandan, sınır kapısı kapalı
olduğundan Vana gelemeyen İranlı turistler Antalyaya,
İzmire, İstanbula uçakla gidebiliyorlar. Her şeyde olduğu
gibi turizmde de bölgesel ayrımcılık yapıyorsunuz.
Teşvik etmek yerine uygulamalarınızla engel yaratıyorsunuz.
Amacınız iradesini teslim alamadığınız bölge
halkını cezalandırmaktır. Sınır kapısı
kapalı tutularak Vanlı esnaf, otel sahipleri ve çalışanlar
cezalandırılıyor. Uçak fiyatları çok yüksek ve sefer
sayıları yetersizdir. Turizm için tarihî, doğal ve kültürel bir
destinasyon olan Van, yasaklarla, OHALle ve altyapı yetersizliğiyle
cezalandırılıyor. Vanın tarihî kaleleri, kiliseleri,
doğal alanları, dere ve şelaleleri AKP-MHP
rantçılığının tehdidi altındadır. Bu durum
sadece Van için değil, özellikle bölgemizin geneli için geçerlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUAZZEZ ORHAN IŞIK
(Devamla) Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Orhan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 21inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yasin
Öztürk Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Behiç
Çelik
Denizli Adana Mersin
Zeki
Hakan Sıdalı Aylin
Cesur
Mersin Isparta
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.
Buyurunuz Sayın Çelik.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
255 sıra sayılı Kanun Teklifinin 21inci maddesi Kültür ve
Turizm Bakanlığına tevdi edilmek istenen imar ve planlama
yetkilerinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığıyla münasebetine
açıklık getirmektedir. Mevcut işlerin Kültür ve Turizm
Bakanlığının görüşü alınarak Çevre ve
Şehircilik Bakanlığınca
sonuçlandırılmasını amirdir.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizin turizm projeksiyonları noktasında siyasi karar vericilerin
ne büyük yanılgılar içinde oldukları coğrafya ve tarih
okumasını bilen her bireyin farkına varabileceği bir
olgudur. Bunu Mersin üzerinden ben açıklamak istiyorum.
Mersin, Türkiye'yi doyuran
birkaç ilden biridir, 8 üründe Türkiye 1incisidir. Antik çağlardan kalan
onlarca harabe kent mevcuttur. Kaleler, surlar, köprüler, kiliseler, camiler,
Yedi Uyurlar, doğa harikası mekânlar, piknik alanları, mesire
yerleri, Cennet-Cehennem, sadece Tarsus desek bile yeter; St. Paul Kilisesi ve
Kuyusu, Hazreti Danyal, Roma Kleopatra Kapısı, Nure Sofi Türbesi,
Selçuklu ve Karamanoğlu eserleri, eşsiz deniz ve güneş turizmine
elverişli plajları, Çukurova Havaalanı, ulaşım
imkânları, yayla turizmine uygunluk, gurme turizmine uygunluk olarak
sayabiliriz.
Değerli arkadaşlar,
1 milyon 850 bin nüfusuyla Türkiye'nin ilk 10 vilayeti arasına dâhil
edilen Mersinin bu kadar turizm potansiyeli varken bir türlü iktidarca on
dokuz yıldır desteklenmemesi de çok dikkat çekicidir.
Ulaşımın dahi tamamlanmaması ayrı bir
handikaptır. Kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ile turizm
merkezleri Mersinde nasıl ilan edilecek ve nasıl hayata geçirilecek,
hep birlikte göreceğiz. Yıllarca değerlendirilemeyen, bozuk para
gibi harcanan Mersin turizm potansiyelinin bundan sonra ivme
kazanmasını bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bir uçtan bir uca 320 kilometre sahile sahip olan Mersin, Türkiye'nin yeni
turizm lokomotifi olabilir. Bu potansiyel iyi değerlendirildiği
takdirde Akdenizde ikinci bir Antalya doğmuş olacaktır, böylece
Türkiye'nin turizm payı daha da artacaktır. Turizm etkinliklerinin
yayılması Güney Ege-Batı Akdeniz
sıkışıklığının
aşılmasına da yardım edecektir. Böylece Kazanlıdan,
Kaledrandan Pataraya, oradan Marmaris, Bodrum, Çeşmeye kadar
yayılmış bir turizm destinasyonu da oluşmuş
olacaktır fakat iktidarın spesifik bir Mersin turizm projeksiyonu
mevcut değildir, olsaydı Mersin turizm yatak kapasitesinde bir
artış olurdu. Halkın kendi imkânlarıyla faaliyet
yürüttükleri alanlarda, maalesef, tatmin edici bir netice elde edilememektedir.
Çevre kirliliğinin, düzensiz yapılaşmanın, altyapı ve ulaşım
yetersizliğinin kol gezdiği Mersin sahilleri derhâl sıkı
bir denetime tabi tutulmalıdır. Turizmi doğrudan etkileyen
estetik yani kent estetiği de önemle üzerinde durulması gereken bir
husustur. Beşerî yapıysa oldukça bozulmuştur. Suriyelilerin
aşırı fazlalığı da Mersinin demografik
yapısını olumsuz etkilemektedir.
Değerli arkadaşlar,
Mersin Limanından başlayarak batıya doğru takriben 50
kilometrelik bir uzunlukta, kirlilik nedeniyle denize girilemiyor. O zaman, ilk
yapılacak iş, bu bölgenin denizinin kirliliğinin önlenmesi için
her türlü tedbirin alınmasıdır. Diyeceğim o ki: Mersin
toprakları hem Batılılar hem de Türklük için eşsiz bir
mirasa sahiptir. O yüzden, Ulu Önder, her zaman Mersine sahip çıkılmasını
istemiştir. Mersinliler, Mersine sahip çıkınız. vecizesi
bizzat Atatürke aittir.
Değerli milletvekilleri,
devletin bütün uzuvlarıyla kördüğüm yapılarak tek bir makama,
tek şahsa ve onun danışmanlarına kelepçelenmesi bizim
devlet geleneklerimizle de bağdaşmamaktadır. Bu kısırlıktan
çıkacağımız günlerin yakın olduğunu görüyoruz
çünkü gittiğimiz her yerde millet bizi çağırıyor. Yerel
yönetimlerin yetkilerinin gasbedilmesi bu teklifle asla kabul edeceğimiz
bir husus değildir. Daha söylenecek aslında çok husus var ama sürem
dolduğu için, bunları burada sonlandırırken ben de bütün
milletimizin ve sizlerin yaklaşan Kurban Bayramını kutluyorum,
hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
21inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
21inci madde
kabul edilmiştir.
Sayın Baltacı
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
60.- Kastamonu Milletvekili Hasan
Baltacının, Kastamonu Doğanyurtun yol sorununa ilişkin
açıklaması
HASAN BALTACI (Kastamonu)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kastamonumuzun sahil ilçesi
Doğanyurtlu hemşehrilerimizin Kastamonuyla arasındaki mesafeyi
en aza, süreyi yarı yarıya düşürecek olan Doğanyurt-Maden
yolunun yapımına 2010 yılında başlanmıştır.
Bu yolun 2014 yılında genişletme işlemi
yapılmış ancak 2016 yılında programdan
çıkartılmıştır. 27 kilometre uzunluğundaki bu
yolun bugün yalnızca 4 kilometrelik kısmı sıcak
asfalttır. Bu yoldan kışın çamurdan, yazın tozdan
gidilememektedir.
Her seçim döneminde bu yolun
asfaltlanacağı sözünü veren siyasetçiler ile kendi ticaretlerini
korumak için yolun yapımını engelleyen siyasetçiler aynı
kişilerdir. Kimsenin çıkarı, Doğanyurtlu
hemşehrilerimizin çıkarlarından daha kıymetli
değildir. Doğanyurt ve Azdavaya bağlı yaklaşık
15 köyün doğrudan kullandığı bu yolun yapımı bir
an önce tamamlanmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
11.36
ON ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 11.52
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci Birleşiminin On
Altıncı Oturumunu açıyorum.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
2.- Antalya Milletvekili Atay Uslu ve 23
Milletvekilinin Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3517) ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 255) (Devam)
BAŞKAN 255 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Sayın milletvekilleri,
22nci madde üzerinde 3 önerge vardır.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 22nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Yasin
Öztürk Ayhan
Erel
Adana Denizli Aksaray
Aylin
Cesur Zeki
Hakan Sıdalı
Isparta Mersin
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk.
Buyurunuz Sayın Öztürk.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Turizmi Teşvik
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 22nci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Kanun teklifinin bu
maddesiyle, genel bütçe ve özel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde görev
yapan tecrübeli personelin, belirtilen gerekli şartları
sağlaması üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığına
kontrolör veya başkontrolör olarak naklen
atanması düzenlenmektedir. Tabii ki, kamu idarelerinde mesleğe özel
yarışma sınavına tabi tutulmak suretiyle görev yapan ve
belirtilen şartları sağlamak kaydıyla yine sınava tabi
tutularak ataması yapılacak personelin görevde yükselmesine
karşı değiliz. Keşke Kültür ve Turizm
Bakanlığına naklen kontrolör ataması yaparken
görüştüğümüz kanun teklifi ile bu düzenlemeyi yapanlar, kamudaki
bütün görevlendirmelerde liyakati sadakatten üstün tutabilseler ama
çelişkilerle dolusunuz. Memur alacağız. vaadiyle
üniversitelerde yıllarca dirsek çürütmüş, yetmemiş KPSS
sınavına hazırlanmış, bir de üstüne üstlük iyi puan
almış garibanları atamazsınız ama SETAcılar,
pelikancılar, eski bakanlar, eski vekiller hatta Kartal İmam-Hatip
Lisesi mezunları her yere atanabilir. Hatta artık vatandaş
mavrasını yapıyor Evladım fen lisesini kazandı,
kızdım kendisine Daha az çalışsaydın da Kartal
İmam-Hatibi kazansaydın. diye. Veya diğer imam-hatip
mezunlarının suçu, günahı ne?
Değerli milletvekilleri,
AK PARTİsinin çelişkileri sadece atamalarla mı
sınırlı? Alın, bu görüştüğümüz kanun teklifi;
kanun teklifi, yeni turizm bölgelerinin açılması adına orman
vasıflı alanlar dâhil; mera, yaylak ve kışlaklar dâhil her
alanın kullanılmasına imkân tanımaktadır hem de
tarımı yok sayarak hem de hayvancılığı yok
sayarak. Anlaşıldı, bir tercihte bulundunuz, tarımı
yok edeceksiniz, hayvan üreticilerini yok edeceksiniz; kılıfı
Turizmi geliştirmek adına bunu yapıyorsunuz. diyelim. Bari,
burada tutarlı olun ama olamazsınız, sizin sit
kaygınız yok, kültürel miras kaygınız yok, tarihî
değer kaygınız yok; varsa yoksa rant kaygınız var. Bu
çelişkinizi açıklamak için sadece bir örnek vereceğim çünkü bu
örnek Türk turizminin başkenti sayılan Bodrumun yakın
çevresindeki turizm alanlarını nasıl yok
saydığınızı göstermek için bile yeterli.
Güllük, Ege Denizi'nin Güllük
Körfezi kıyılarında yer alan küçük bir yerleşmedir.
Güllük'ün ekonomisinde balıkçılık ve turizm etkiliyken Güllük'te
bir maden ihraç limanı kurulmuştur hem de yerleşme merkezine
kurulmuştur, doğal olarak turizm olumsuz olarak etkilenecektir.
Şimdi, Güllük Körfezi'ne ikinci bir maden yükleme, boşaltma
limanı daha kurulmak isteniyor. Yer belirlenmiş,
Kıyıkışlacıkta, eski adıyla tarihî Antik
İasos Kentinde, hâlâ bakir olan bir koyda. Bölge halkı tepkili ve
haklılar da çünkü bakınız, burası ve çevresi birinci derece
arkeolojik sit alanı, burası açık bir müze, burası üstü
kumla örtülü muhteşem mozaikler bulunan tarihî bir değer. Burada
yaklaşık yirmi yıl kadar önce DLH tarafından
betonlanmış bir rıhtım var. Koy ve rıhtım
balıkçı barınağı olarak kullanılıyor.
Rıhtım neden yapılmış biliyor musunuz? Bölgeye gelen
yerli ve yabancı yatların bağlanabilmesi ve bölgenin turistik
değerlerinin artırılması için ve şu an birçok yerli ve
yabancı yat bu rıhtıma demir atıyor.
Değerli milletvekilleri,
şimdi soruyorum: Bu kanun teklifinin gerekçelerinden biri ne? Turizm
alanlarını mera ve orman alanlarını da kullanmak
kaydıyla genişletmek. Hâl böyleyken karada ve deniz altındaki
tarihî eserleriyle bir koruma alanı niteliğinde olan, doğal
güzelliğiyle eşsiz bir turizm alanı olan bu bölgede neden maden
yükleme limanı yapılmasına izin veriyorsunuz? Ama maden
limanı yapıldığında tahribata uğrayacak alan
sadece Güllük Körfezi mi; Marmara Denizinin geldiği durum ortada,
şimdi sırada Ege Denizi mi var? Sizden, bir kanun
çıkarıyorsanız uymanızı ve sadece kendi içinde bari
tutarlı uygulamalarda bulunmanızı bekliyoruz.
Hepinizin Kurban
Bayramını kutlarım. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Şimdi
okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 255
sıra sayılı Kanun Teklifinin 22nci maddesinde yer alan
ve/veya sözlü ibaresinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya Kemal
Peköz Hasan
Özgüneş
İstanbul Adana
Şırnak
Mahmut
Celadet Gaydalı Ali
Kenanoğlu
Bitlis İstanbul
Aynı mahiyetteki ikinci
önergenin imza sahipleri:
Gökan
Zeybek Orhan
Sümer Çetin
Osman Budak
İstanbul Adana Antalya
Ali
Şeker Mehmet
Akif Hamzaçebi Hasan
Baltacı
İstanbul
İstanbul Kastamonu
İbrahim
Özden Kaboğlu Aziz
Aydınlık
İstanbul Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerindeki ilk konuşmacı Şırnak
Milletvekili Sayın Hasan Özgüneş.
Buyurunuz Sayın
Özgüneş. (HDP sıralarından alkışlar)
HASAN ÖZGÜNEŞ
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Halklarımızın,
sizlerin Kurban Bayramını kutluyor, barışa, demokrasiye,
özgürlüklere ve adalete vesile olmasını diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
şu kanunun getirilişiyle de görüyoruz ki bir beceri söz konusu
değil ortada. Bu kadar zaman varken yirmi iki saattir hepimiz
ayaktayız. Nedir amaç? Bu torba kanunlarla elinize yeniden bir sopa almak,
diğer eline de rant torbasını almaktır. Oysa daha rahat bir
zeminde tartışılabilirdi.
Şırnakın
bazı sorunlarını tekrar dile getirmek istiyorum, çokça dile
getirdik. Siirt-Şırnak arasında şu an ormanlar
yanıyor. 12 Temmuzda başlamış, müdahale yok;
kendiliğinden sönerse sönüyor, sönmüyorsa devam ediyor. Ne devlet güçleri
ne de vatandaş, kimse
Vatandaş zaten müdahale edemiyor, devlet
güçleri bilinçli, operasyonlarla yakıyor. O da yetmiyor, koruculara da
kestiriyor.
Şimdi,
Güçlükonakın Belkısana Kaplıcaları var bir köyde,
Düğünyurdu köyü. Yüzlerce insanın o kaplıcaya gitme durumu var
ama altı aydır havuzları ihaleye verilmiş,
yapılmıyor; devletin işlettiği bir alan, bazen birilerine
veriyor. Sağlık ocağı yok, çöp arabası yok, herhangi
bir ilaçlama yapılmıyor, çevrede herhangi bir park yok, su sorunu da
yaşanıyor. Hem Güçlükonakın hem Beytüşşebapın
hem Uluderenin köylerini gezdim geçen günlerde, yüzde 90 oranında
köylerin yolları sorunlu.
Arkadaşlar,
Fındık beldesinde dokuz günde bir saat su veriliyor; bakın, siz
Uçtuk, Ayı geçtik, Merihi geçiyoruz. diyorsunuz burada. Dokuz günde
bir saat! Geçen gün Fındık beldesinde açılışa gittim
ben, halktan direkt öğrendim yani ben hikâye anlatmıyorum burada,
dokuz günde bir saat su veriliyor, düşünün artık ama o bölgede
bulunan karakol vesaire hiçbir arıza yaşamıyor su konusunda,
suyu akıyor. DEDAŞ terörü arkadaşlar, artık, DEDAŞ
bizim coğrafyamızda, Kürt coğrafyasında bir terör örgütüne
dönüşmüştür. Bakın, bir vatandaş bana aynen şunu
söyledi: Benim komşum olan bir ninenin 2-3 lambalı bir evi
varmış, benim evimde her türlü tesisat vardı, ikimize gelen
fatura aynı. Şimdi, düşünebiliyor musunuz? 2 aileye gelen
fatura aynı, birisinde 3 lamba var, diğerinde her türlü elektronik
cihaz var. Şimdi, böyle bir şey olabilir mi?
Bu da yetmiyor, bazen bir
aileye ayda 2-3 tane fatura gidiyor. Okumadan yazıyorlar, okumadan
yazıyorlar. Şimdi, biz bu kadar size anlatıyoruz yani niye
kulaklarınız bu kadar tıkalı? En basit bir olayı bile
çözme beceriniz gerçekten yok mudur, yoksa bu halk sizin için bir şey
ifade mi etmiyor? Yani kaç arkadaş bu DEDAŞ meselesini dile getirdi,
kılınız kıpırdamıyor ya, siz nasıl
yönetiyorsunuz bu memleketi?
Aynı zamanda,
bakın, Şırnak merkezdeki 4 okulun içine trafo koymuşlar
-Cizrede 5, İdilde, Silopide dörder, Uluderede 2- hem de okul
yönetiminden habersiz. Sınıra yakın olma hesabıyla
Ortaköyde sürekli top atışları yapılıyor.
Vatandaş yüz yüze şunu söyledi: Bizim çocuklarımız uyuyamıyor.
Çevrede karakol var, karakoldan ateş etmiyor, geliyor köyün içerisine
tankı yerleştiriyor, orayı yakıyor. Buna dikkatinizi
çekiyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
Aynı mahiyetteki
önergeler üzerindeki ikinci konuşmacı Mehmet Akif Hamzaçebi.
Buyurunuz Sayın
Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergemiz, teklifin 22nci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını amaçlıyor.
Nedeni şudur, onu açıklamak istiyorum: Değerli milletvekilleri,
devlette, genel bütçeli kurumlarda, özel bütçeli kurumlarda müfettiş,
uzman, kontrolör, denetçi gibi unvanlar vardır. Bu unvanlar, kariyer
mesleklerin unvanlarıdır. Örneğin, Maliye
Bakanlığında Maliye Teftiş Kurulu vardı, Hesap Uzmanları
Kurulu vardı, kaldırıldı, bugün vergi müfettişleri
var. Devlet Planlama Teşkilatı vardı, kapatıldı;
planlama uzmanları vardı, şu an hazine uzmanları var.
Çeşitli kurumlarda uzmanlar var. İçişleri
Bakanlığında dernekler denetçisi var. Bunlar kariyer mesleklerdir,
sınavla girilir, yine bütün yükselmeler de sınava tabidir. Fakat AK
PARTİ iktidarında kariyer meslekler büyük bir darbe aldı; biraz
önce söylediğim Maliye Teftiş Kurulu, Hesap Uzmanları Kurulu,
Devlet Planlama Teşkilatı kapatıldı. Kariyer meslekte daima
bilgi önemlidir. Bilen insan, çalışan insan sınavlara girer,
kazanırsa yükselir, kazanamazsa yükselemez. Kariyer meslek liyakate
dayanır, liyakat önemlidir. AK PARTİnin ilerleyen iktidar
yıllarında maalesef kariyer meslekler, kariyer kurumlar büyük zarar
gördü, büyük darbe aldılar. Sayın Erdoğan'ın 2nci iktidar
döneminde şöyle bir cümlesini hatırlıyorum: Bürokratlar bizim
beden dilimizi anlayacaklar. İşte bu cümle, kariyer mesleklerin
sonunu getiren o sürecin başlangıcı oldu.
Şimdi, bu maddede Kültür
ve Turizm Bakanı şunu yapmak istiyor: Kültür
Bakanlığında Kontrolörler Kurulu var; yaklaşık
kırk yıllık bir kuruldur bu, Kültür ve Turizm
Bakanlığı Teftiş Kuruluyla birlikte o Bakanlığın
2 kariyer kurumundan biridir. Kontrolörler Kuruluna diğer bakanlıklardaki
birtakım müfettiş, uzman, denetçi gibi unvanlardan eleman almak
istiyor. Şimdi, şöyle düşünmeyin: Ya, böyle planlama
uzmanı, Maliye Teftiş Kurulundan müfettiş, Hesap Uzmanları
Kurulundan hesap uzmanı, Hazineden hazine uzmanı falan alacak
değil. Bu uzmanlığa, buradaki Kontrolörler Kuruluna bu
saydığım unvanlardan hiç kimse gitmez. Benzer bir düzenlemeyi
iki yıl kadar önce Kültür ve Turizm Bakanı Teftiş Kurulunda
yaptı. Ne yaptı? İçişleri Bakanlığından 16
dernekler denetçisi aldı, şimdi benzer uygulamayı burada
yapacak. Diyor ki: Bunları ben sınava tabi tutacağım ama
sınavın şekli olarak yazılı ve/veya sözlü
Aslında sözlü sınav yapacak, yazılı sınav yapmayacak.
Yapacak olsa yazılı ve sözlü sınav derdi, yazılı
ve/veya sözlü dediğine göre sözlü sınav yapacak yani mülakat yapacak
yani Kültür ve Turizm Bakanı kimi istiyorsa onu alacak, kendi
talimatlarını yerine getirecek kimi belirlemişse onu alacak
Kontrolörler Kuruluna. Kontrolörler ne yapıyor? Bütün turizm yatırımlarını
denetliyor, belge sınıflandırmalarını yapıyor,
önemli görevler yapıyor. Turizm sektörünü denetleyen, işletmeleri
denetleyen kurum bu kurum. Daha önce, iki yıl kadar önce Teftiş
Kurulunda şunu yaptı Bakan: 16 dernek denetçisini aldı,
içlerinden birisini de getirdi Teftiş Kurulu Başkanı yaptı.
Dernek denetçilerini küçümsemiyorum, dernek denetimi alanında uzman
olabilirler ama burası bir kariyer kurum. Bu kontrolörler üç yıl
stajyer kontrolörlükten geçiyor, yeterlilik sınavına giriyor, başarırsa
kontrolör oluyor; onun bir mevzuatı var, bir kurum kültürü
oluşmuştur orada. Dernekler denetçisini alıyorsunuz, Teftiş
Kurulu Başkanı yapıyorsunuz. Daha vahimi ne, biliyor musunuz?
Teftiş Kurulu Başkanı yapılan kişi aynı zamanda
Kültür ve Turizm Bakanlığı Döner Sermaye Merkez Müdürlüğüne
vekâlet ediyor yani Döner Sermaye Merkez Müdürlüğünü teftiş etmeye
yetkili bir kurumun başı, o kuruma vekâlet ediyor. O kurum
teftiş edilebilir mi? Oradan yapılan milyarlarca liralık
harcamayı kontrolörler artık teftiş edebilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Sayın Başkan, toparlıyorum efendim.
Beş dakika bitti
herhâlde, değil mi efendim?
BAŞKAN - Böyle bir
şey başladı ama...
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) İlave süre veriyordunuz, ben ona göre.. Burada
saat yazmadığı için...
BAŞKAN - Onu
arkadaşlarla paylaştık ilave süre için ama
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Hayır, burada süre yazmadığı
için
YUSUF BAŞER (Yozgat)
Karşıda yazıyor bak.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Geçen sefer de öyle bir ilave süre aldım, o
nedenle Sayın Başkan, kusura bakmayın,
toleransınızı kötüye kullanma amacım yok.
YUSUF BAŞER (Yozgat)
Kullanıyorsun kardeşim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Sana yakışmadı bu.
YUSUF BAŞER (Yozgat)
Sana yakışıyor!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Teşekkür ederim, peki!
YUSUF BAŞER (Yozgat)
Ben teşekkür ederim!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Oturun da Kültür ve Turizm
Bakanınızın yaptığı yolsuzluklara bakın siz!
Bana laf atacağına Kültür ve Turizm Bakanının
yaptığı yolsuzluklara bakın! (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
2018de Kamu
Taşınmazlarının Turizm Yatırımlarına Tahsisi
Hakkında Yönetmeliki değiştirdi. Ne yaptı biliyor musunuz?
Bankaları korumak, kurtarmak için yönetmelik değişikliği
yaptım. diyor. Tahsis iptal edilmiş. Karşı taraf, turizm
yatırımcısı dava açmış, kaybetmiş. Ne
yapması lazım? İrtifak hakkının iptali davası
açması lazım, açmıyor. Niye? Bankalar zora düşer. Senin ne
hakkın var hazineyi zarara uğratmaya!
Bana laf atacağına
yolsuzluk yapan Kültür ve Turizm Bakanına git sor! (CHP
sıralarından alkışlar) Bodrumdaki Voyage Oteli...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Mürsel Alban anlattı, Kültür ve Turizm
Bakanlığı koltuğunu kendi yatırımları için
kullanan bir Turizm Bakanı var, kişisel işleri için kullanan bir
Turizm Bakanı var.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Hem Turizm Bakanlığı koltuğunda
oturuyor hem de kendi yatırımları için arsa ve arazi takip
ediyor. Bana laf atacağına yüreğin yetiyorsa git Kültür ve
Turizm Bakanına sor!
YUSUF BAŞER (Yozgat)
Konuşma be!
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Ne demek konuşma! Sen konuşma, sus!
YUSUF BAŞER (Yozgat)
Kürsüden inmiyorsun.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Halkın hakkını sor.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Kardeşim siz, yolsuzluğun
hesabını soramazsınız. Yolsuzluktan beslenenler
yolsuzluğun hesabını asla soramazlar!
Bu grubu tenzih ediyorum, AK
PARTİ Grubunu tenzih ediyorum. Sizin gibi yolsuzluk eleştirisine
tahammül edemeyenler, yolsuzluktan beslenenlerdir! (CHP sıralarından
alkışlar)
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
22nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 22nci
madde kabul edilmiştir.
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) Başkanım bir katkı yapabilir miyim?
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) 22nci maddeyle ilgili olarak, burada, Bakanlığın
atayacakları kişilerin denetmen, kontrolör, müfettiş,
müfettiş yardımcılığı gibi sınavla girilen
görevlerde en az beş yıl süreyle görev yapan kişiler
arasından, yine sözlü veya yazılı sınavla alınacak başkontrolör
kadrolarına atanabileceği öngörülüyor, Sayısı 40ı
geçmez. deniliyor. Bunun nedeni, Bakanlığın denetim görevinin
bu kanunla birlikte artıyor olması. Sınavla girilen bir
meslekten buraya atama yapılamıyor, onu da belirtmek istedim.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 23üncü madde üzerinde 3 önerge vardır. İlk
okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 255
sıra sayılı Kanun Teklifinin 23üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya
Kemal Peköz Hasan
Özgüneş
İstanbul Adana Şırnak
Mahmut
Celadet Gaydalı Ali
Kenanoğlu Serpil
Kemalbay Pekgözegü
Bitlis İstanbul İzmir
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Gökan
Zeybek Orhan
Sümer Aziz
Aydınlık
İstanbul Adana Şanlıurfa
Ali
Şeker Serkan
Topal Hasan
Baltacı
İstanbul Hatay Kastamonu
Çetin
Osman Budak İbrahim
Özden Kaboğlu
Antalya İstanbul
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı İzmir Milletvekili
Sayın Serpil Kemalbay Pekgözegü.
Buyurunuz Sayın
Pekgözegü. (HDP sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sayın Başkan, sayın vekiller;
sanıyorum yirmi dört saate yaklaşıyor mesaimiz. Öncelikle,
Meclis çalışanlarının bu kötü çalışma
koşullarına mahkûm edilmesi, uzun çalışma sürelerine mahkûm
edilmesini kabul edilemez bulduğumu söylemek istiyorum, kendilerine
buradan teşekkür ediyorum.
Turizmi teşvik
yasası değil, aslında bu yandaş sermayeyi ihya etme
yasası; bunu hep söylüyoruz, söylemek zorunda kalıyoruz maalesef,
böyle bir durum yaşandığı için. Yani şöyle: O kadar
çok doğa tahrip ediliyor, o kadar çok kültürel varlıklar yok
ediliyor, talan ediliyor ki aslında bu teşvikleri bu şekilde
yapmasanız ve hiçbir şey yapmasanız turizm ancak o zaman
teşvik edilebilir diye düşünüyorum. Siz turizmi ortadan
kaldırıyorsunuz, kıyıların betonlaştırılması
bunun örneğidir; Kaz Dağlarının yok edilmesi, Saros Körfezinin
yok edilmesi, Surun bir hapishane hâline dönüştürülmesi,
hafızasının ve kültürünün yok edilmesi, Seferihisarda
zeytinliklerin ve oradaki doğanın JESlere peşkeş
çekilmesi, Hasankeyfin sular altında kalması sadece birkaç örnek ve
bunların hepsi aslında bir katliamdır diye düşünüyorum.
Öte taraftan, turizm sektörü
dediğimiz zaman, orada emekçiler de var. Emekçilerin çalışma
koşulları başta olmak üzere, hakları başta olmak üzere
bu konuda herhangi bir çaba ve teşvikten bahsedemiyoruz. Oysa turizm işçisi
en güvencesiz koşullarda çalışıyor ve özellikle pandemi
döneminde de koşulları daha da ağırlaştı;
sigortasız çalışma çok yaygın, uzun iş saatleri var,
sezon sonlarında askıda çalışma yaygınlaştı,
iş kazaları ve meslek hastalıklarının üzerine gidilmiyor
bile. Örneğin Burak Oğraş var, stajyerdi, bundan on yıl
önce Antalya Rixos Otelde çalışıyordu; ailesi on
yıldır adalet arıyor ama burada adalet sağlanmış
değil hâlâ. Sigortası dahi olmadan çalışan milyonlarca
turizm emekçisinin durumu ne olacak? Kısa çalışma ödeneği
ve ücretsiz izin ödeneği güvencesiz çalıştıkları için
alamadılar ve şimdi, sigortalı çalışanlar da yine bu
destekleri alamıyorlar ve turizm sektöründe işsizlik giderek büyüyor.
Turizm emekçilerinin talepleri var, özellikle, İşsizlik Fonundan
paraların işsizlere verilmesi gerektiğini düşünüyorlar;
işsizlere elektrik, su, doğal gaz gibi, barınma gibi desteklerin
verilmesini talep ediyorlar; güvencesiz çalışma
sorunlarının çözülmesi gerektiğini savunuyorlar; özellikle
çalışma yasasındaki sekiz saatlik iş süresine de
uyulmasını istiyorlar ki aslında günümüzde çalışma
saatleri daha da düşürülmesi gerekirken, çok geri bir talep olmasına
rağmen, on bir on iki saat, belki çok daha uzun süre çalıştıkları
için turizm çalışanlarının bu taleplerini bu yasa
teklifleri karşılamıyor. O yüzden de diyoruz ki: Turizm
sektörüne yönelik olarak bu alanı düşünmeliyiz ve buraya yönelik
yasalar çıkarmalıyız.
Şimdi temmuz
ayındayız ve temmuz ayında anmak istediğim iki tane durum
var: Bir tanesi, 20 temmuz 2015te 33 sosyalist genç, SGDFli öğrenci
Kobani'ye yardım götürmek için gittikleri Suruç'ta IŞİD'in
canlı bombasıyla katledilmişlerdi. Suruç için adalet hâlâ
sağlanamadı. 33 düş yolcusunu burada saygıyla anıyorum
ve yaralanan öğrencileri selamlıyorum. Suruç için adalet, herkes için
adalet olacaktır.
Yine, 25 Temmuz tarihi, 12
Eylül faşist cuntası tarafından katledilen devrimci işçi
önderi, DİSK İLERİCİ DERİ-İŞ Sendikası
Başkanı ve Sosyalist Vatan Partisi MYK üyesi Kenan Budak'ın
ölümünün 40ıncı yıl dönümüdür. Kırk yıl önce 25
Temmuz 1981de İstanbul Yedikule'de polis kurşunuyla katledilen Kenan
Budak, 25 Temmuzda Silivrikapıda dostları, arkadaşları
tarafından anılacaktır. Ben de buradan saygıyla anıyor
ve Kenan Budakı selamlıyorum.
Teşekkürler. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı
mahiyetteki önergeler üzerindeki ikinci konuşmacı Hatay Milletvekili
Sayın Serkan Topal.
Buyurunuz Sayın Topal.
(CHP sıralarından alkışlar)
SERKAN TOPAL (Hatay)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinize saygılarımı sunuyorum.
Az önce, Sayın Komisyon
Başkanı bir cümle kullanmıştı, Beytülmalden bir
hırka çalan cennete girmez. demişti. Evet, gerçekten de çok
doğru, biz de katılıyoruz. Zaten bir doğru cümle kullandılar.
Biz de diyoruz ki: Beytülmalden çalan kim olursa olsun zehir zıkkım
olsun! Peşkeş çekene de zehir zıkkım olsun! Bunun da
hesabını günü geldiğinde soracağız.
Sayın Hamzaçebi
Kontrolörler Kuruluyla ilgili konuştuğunda mülakatın
olmaması gerektiğini söyledi, hatta sadece bununla ilgili değil
Değerli arkadaşlar,
birçok mülakat sınavında absürt soruların olduğunu, konuyla
ilgili olmayan soruların sorulduğunu ve bu yüzden 60 puan alanın
95 puan alanın önüne geçtiğini biz hepimiz çok iyi biliyoruz, bütün
Türkiye biliyor. Hem sizlere hem sınava girenlere ant olsun ki, ant olsun
ki bakın, altını çizerek söylüyorum- komisyonda görev alan
memurlara da söylüyorum, Millet İttifakı iktidarında bu
soruları soranlara, bu hakkı yiyenlere, buradan sesleniyorum.
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Bolu Belediyesinde
SERKAN TOPAL (Devamla)
Bizim iktidarımızda, hele ki Serkan Topalın
bakanlığında, Allahın izniyle, ant olsun ki
hesabını soracağız! Hesabını soracağız,
ant olsun ki!(CHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Bolu Belediyesinde, İstanbul Belediyesinde
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
SERKAN TOPAL (Devamla)
Bakın, arkadaşlar, şimdi, bir grup Z kuşağı
Doğu Ekspresine -trene- bindi ve Karsa gitti. Arkadaşlar, Karsta
ne var? Tabii ki doğa var, gizemli alanlar var, kültür var, coğrafya
var. Peki, bu Teşvik Yasasında Kars için ne var? Hiçbir şey.
Mesela, kültürüyle, sosyolojisiyle, demografik özelliğiyle, tarihsel
dokusuyla, gastronomisiyle Hatay dünyaya açılabileceğimiz,
özelliklerimizi en iyi şekilde yansıtabileceğimiz bir kentimiz.
Peki, şimdi soruyorum: Hatay için ne var? Hiçbir şey. Mesela,
Amanosları tanıtacak mıyız; mesela, Amik Ovasında
turistik tarım köyleri kuracak mıyız? Maalesef yok.
Bakın, az önce
Sayın Kaşıkçı da söyledi, daha önce de dile
getirmişti; 186 kilometre sahili olan Hatayda Mavi Bayrak plajı yok,
bundan iktidar utanmalı. Erzin insanına, Dörtyol insanına, Payas
insanına, Samandağ insanına, Yayladağı insanına,
Arsuz insanına şikâyet ediyorum, sizi de havale ediyorum.
ÜMİT YILMAZ (Düzce)
Büyükşehir Belediye Başkanı çalışmıyor demek ki
Vekilim.
SERKAN TOPAL (Devamla)
Bakın, arkadaşlar, iktidar bu kadar torba yasa getirdi. Şimdi
sizlere öneriyorum: Gelin, bayramdan önce son torba yasanızı da bir
daha getirin. Bu torbada, gençlerimizin yurt sorununun çözümü olsun,
atanamayan öğretmenlerimizin ataması olsun; polise, hemşireye,
öğretmene, memura söz verdiğiniz 3600 ek gösterge olsun; EYTliler
emekli olsun, KYKliler icradan kurtulsun. Bu torbada, mağdur
ettiğiniz, beraat etmiş KHKlilerin hakları olsun, üniversiteden
kovduğunuz akademisyenler geri gelsin. Bu torbada kayyumlar olmasın,
bu torbada gazeteciler özgür olsun, bu torbada çifte maaş olmasın, bu
torbada mülakatla işe yerleştirme olmasın, liyakat olsun desek
de siz yine sizin düşüncenizi uygulayacaksınız ama biz de
diyoruz ki Allah büyük. Bu torbada adalet olsun, hak olsun, hukuk olsun
diyoruz. Bakın, arkadaşlar, bayramda halkımızın içine
çıkın, inanın, bu talepleri göreceksiniz.
Halkımızın
gündeminde un torbası, şeker torbası, gübre torbası,
buğday torbası var; bunların artan fiyatları var, icralar
var, vergiler var, krediler var, yoksulluk var, işsizlik var ama sizin
torba yasalarınız yok.
Biz muhalefet olarak burada
sizlere her ne kadar eksiklikleri söylesek de birileri laf atıyor,
birileri laf atıyor. Lütfen, biraz da halkımızın
taleplerine kulak verin.
Hepinize teşekkür
ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Topal.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan değiştirilmiştir ibaresinin
yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Yasin
Öztürk Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel
Denizli Adana Aksaray
Zeki
Hakan Sıdalı Aylin
Cesur Dursun
Ataş
Mersin Isparta Kayseri
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
Önerge üzerinde söz isteyen
Kayseri Milletvekili Sayın Dursun Ataş.
Buyurunuz Sayın
Ataş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
DURSUN ATAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Turizmi Teşvik Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23üncü maddesi üzerine İYİ
Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülkemiz 2018 yılından itibaren gittikçe derinleşen bir ekonomik
kriz içerisindedir. Coronavirüs salgını da eklenince, vatandaş
için işler çok daha kötüye gitmiştir. Turizm sektörü de ekonomik kriz
ve pandemiden en çok etkilenen sektörlerin başında gelmektedir,
iktidar buna rağmen konaklama vergisi tanıtım ajansı
vergisi katkı payı diye ek vergiler, ödemeler çıkarıyor.
Biliyoruz, size para
lazım. Doyurmayı başaramadığınız
müteahhitleriniz için, yeni yaptıracağınız saraylar için,
yandaşlarınıza vereceğiniz üç beş maaş için
vatandaşın olmayan parasına göz dikiyorsunuz. Milletimiz
canının derdine düşmüşken, turizmci kan ağlarken,
Türkiye her geçen gün fakirleşiyorken
Cumhurbaşkanlığında görev yapan bazı bürokratlar,
AKP'li eski vekiller ve bakanlar kamu kurumlarından üç beş maaş
almaktadır. İşsizlik almış başını
gitmiş, iflaslar başlamışken, gençlerimizin umutları,
hayalleri yok olmuşken, emeklilerimiz ay sonunu getiremiyorken farklı
farklı yerlerden maaş alanlar var. Allah için soruyorum: Hak bunun
neresinde, vicdan bunun neresinde, adalet bunun neresinde?
Sayın milletvekilleri,
örneğin Cumhurbaşkanlığı İdari İşler
Başkanının üç farklı yerden aldığı maaş
84.702 liradır yani asgari ücretin tam 30 katıdır. Üstelik,
asgari ücretten yüzde 15 vergi alınırken AKP'nin
yandaşlarının aldıkları ikinci maaşlardan vergi
alınmamaktadır; bu ayıptır, günahtır.
Bu kürsüden defalarca kez
EYT'lilerin sorunlarını dile getirdik. Sayın
Cumhurbaşkanı da Erken emekli olacak, gidecek başka bir
işte çalışmaya devam edecek yani çift dikiş; böyle bir
şey olmaz. ifadelerini kullanmıştı. EYT'lilerin alın
teriyle çalışarak alacağı üç kuruşa çift dikiş
muamelesi yapıp, saraya yerleştirdikleri bürokratlara üç beş
maaş verenler milletimizin vicdanında affedilmeyecektir. Elinizi
vicdanınıza koyun, soruyorum size: 2 bin lira maaş alan bir
işçinin emekli olup da alacağı bin lirayla geçinemediği
için çalışmak zorunda kalması mı çift dikiş yoksa
iktidarın seçtiği isimlerin kamu kurumlarından
çalışmadan aldıkları asgari ücretin 2030 katı
maaş mı çift dikiş?
Sayın milletvekilleri,
devletin kurumları AKP'nin arpalığı hâline
getirilmiştir. Eski milletvekilinden bakanına, bürokratından
danışmanına binlerce kişi devletten üç beş maaş
almaktadır. Üstelik, vatandaş açlık çekerken utanmadan bu durumu
savunmaktalar. RTÜK Başkanı çıkıp RTÜK
Başkanlığı dışında Halk Bankası Yönetim
Kurulu Üyeliği nedeniyle de maaş almasının yasal ve etik
olduğunu söylemektedir. Vatandaşa Kuru ekmek yiyorsa aç değildir.
diyenler yüzleri kızarmadan aldıkları kimi 3 kimi 5 farklı
maaşa Bu, yasal ve ahlakidir. diyor.
Sayın milletvekilleri,
geçtiğimiz aylarda, çiftçilikle geçimini sağlayan 3 çocuk
babası, tarlalarını satmasına rağmen
borçlarını kapatamadığı için canına
kıydı. İzmirde yaşayan 2 çocuk babası bir müzisyen
pandemi başladığından beri 102 müzisyen
meslektaşı gibi geçim sıkıntısı nedeniyle
yaşamına son verdi. Eline iş, aş yazarak kendini asan,
Çocuklarım aç. diyerek Valilik önünde kendini yakan, kamyonuna kendini
asarak hayatına son veren, çocuğuna okul kıyafeti
alamadığı için intihar edenler daha dün gibi
aklımızdadır. Sadece son günlerde yaşanan; hayat
pahalılığı, işsizlik ve geçim
sıkıntısı nedeniyle intiharlar bile saymakla bitmez.
Yoksullukla, yolsuzlukla mücadele edeceğiz. diye gelen AKP
iktidarının on dokuz yılının sonunda, bir yanda
açlıktan yaşamına son verenler, diğer yanda üç beş
maaş alarak sefa sürenler var. Ne diyelim artık?
Yiyin efendiler, yiyin;
doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin ancak
unutmayın, evine ekmek götüremediği için yoksulluktan intihar
edenlerin vebali evine üç beş maaş giren vicdansızların
üzerinedir diyor, Genel Kurul saygıyla selamlıyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
23üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
23üncü madde
kabul edilmiştir.
24üncü madde üzerinde
aynı mahiyette 2 önerge vardır, bu önergeleri okutup birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 255
sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 24üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Ramazan
Can Abdullah
Güler
Çanakkale Kırıkkale İstanbul
Yusuf
Başer Mustafa
Demir Zemzem
Gülender Açanal
Yozgat İstanbul Şanlıurfa
Çiğdem
Erdoğan Atabek
Sakarya
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Orhan
Sümer Çetin
Osman Budak İbrahim
Özden Kaboğlu
Adana Antalya İstanbul
Ali
Şeker Hasan
Baltacı Gökan
Zeybek
İstanbul Kastamonu İstanbul
Aziz
Aydınlık
Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergelerin gerekçelerini okutuyorum:
Bülent Turan (Çanakkale) ve
arkadaşlarının gerekçesi:
Önergeyle 20/5/2021 tarihli
ve 7319 sayılı Sigortacılık ile Diğer Bazı
Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 7nci maddesiyle
kanunlaştığından aynı konuyu düzenleyen bu maddenin
tekliften çıkarılması amaçlanmaktadır.
Gökan Zeybek (İstanbul)
ve arkadaşlarının gerekçesi:
Dünya genelinde hâlâ etkisini
sürdüren Covid-19 salgını ülkemizde de etkisini azaltmamış
aksine vaka ve ölüm sayılarında günden güne artış
olduğu kaydedilmektedir. Bu nedenle verilen tarih süresinin
uzatılması turizm sektörünün desteklenmesi açısından önemli
olacaktır.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Madde düştü, düştü.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Maddeyi oylamıyoruz efendim, çıktı ya zaten. Madde düştü
ya.
BAŞKAN Onu
okuyacaktım efendim.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda madde metinden çıkarılmıştır.
Herhangi bir karışıklığa mahal vermemek için mevcut
madde numaraları üzerinden görüşmelere devam edeceğiz. Madde
numaraları kanun yazımı esnasında teselsül ettirilecektir.
Bu birleşimde başka maddelerin metinden çıkarılması
hâlinde de aynı durum geçerli olacaktır.
25inci madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 255
sıra sayılı Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 25inci
maddesinin 5686 sayılı kanunun 17. Maddesinin 3.
Fıkrasından sonra gelmek üzere eklenecek olan fıkranın
tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gökan
Zeybek Orhan
Sümer Çetin
Osman Budak
İstanbul Adana Antalya
Hasan
Baltacı Ali
Şeker İbrahim
Özden Kaboğlu
Kastamonu İstanbul İstanbul
Aziz
Aydınlık
Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Orhan Sümer.
Buyurunuz Sayın Sümer.
(CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN SÜMER (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 25inci maddesi üzerine söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz kanun teklifinde olduğu gibi AKP
iktidarlarının turizm sektörüne bakış açısı
maalesef hep sorunlu olmuştur. Bu kanun teklifi turizmin
ağırlıklı ilçelerde muhalif belediyelerin gelirlerini
elinden almak, onları turizm sürecinde dışlamak, saf
dışı etmek için yapılmaktadır. Getirilen bu teklif
yerel seçimlerde turizm beldelerini kaybeden AKP iktidarının maalesef
intikam yasası olmaktadır. Bu amaçla da kendi denetimine almaya
çalışmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
turizm konusunda yapılan yanlışlıklardan bir tanesi de tanıtım
ve yatırım eksikliğidir. Adananın bir turizm kenti
olacakken nasıl geri kaldığıyla ilgili birkaç örnek vermek
istiyorum: Çukurovanın verimli toprakları, Akdenizin en büyük kenti
olan Adananın bir tarafı kuzeyde Toroslara yaslanırken
diğer tarafta güney ilçeleriyse Akdenizle buluşuyor. Hem doğa
hem deniz turizmine elverişli ama maalesef öyle mi? Ne yazık ki
hayır. Adana turizmden mahrum kalmış bir ilimiz çünkü iktidar
Adanayı her alanda unuttuğu gibi turizm konusunda da maalesef
desteklemiyor.
Seyhanda nehrin üzerine
kurulmuş, Adananın simgesi olarak kabul edilen Taşköprü
bulunuyor. Köprü aynı zamanda Roma dönemine ait tarihî eser
niteliğinde. İktidar bin altı yüz yıllık tarihî
köprüyü ancak 2007 yılında Karayollarına restore ettirebildi.
Dünyada hâlâ kullanılan en eski köprülerden biridir.
Kozan, Pozantı,
Aladağ, Feke ilçelerimiz yayla turizmine çok elverişli. Birçok da
yaylası var; bunlardan birkaçı Armutoğlu Yaylası, Tekir
Yaylası, Meydan Yaylası, İnderesi Yaylası, Kürebeli Yaylası
ve birçoğu göz kamaştırıcı doğal güzelliklere
sahip ancak bir tane turizm tesisi yok, kalıcı konaklama
alanları yok, sadece çadırla konaklanabiliyor.
Karaisalı ilçemizde
Kapıkaya, Dokuzoluk Kanyonları bulunuyor. Doğal güzelliği,
billur akan Çakıt Çayı da görülmeye değer. Ne yazık ki
değeri bilinmiyor, gerekli yatırımları alamıyoruz.
Tufanbeyli ilçemizde tarihî
Şar Harabeleri, Saimbeyli ilçemizde dünyaca ünlü mavi kelebekler izleme
alanı var. Alman kelebek bilimcilerine göre dünyadaki 10 önemli kelebek
izleme alanlarından en nadir bulunanı, fotoğraf
sanatçılarının ve endemik çalışmalar yapanların
gözlem yapabileceği bir alana iktidar maalesef şu güne kadar
yatırım yapmadı. Pozantıda Belemedik Vadisi bulunuyor.
Dağ ve akarsu birleşiminin meydana getirdiği doğal
yapısı bozulmamış, zengin bitki örtüsü, sarı ve
yeşilin tüm renklerini barındıran asırlık çınar
ağaçları bulunuyor. Bu kadar güzel bir vadinin İl Turizm
Müdürlüğünce tanıtımı yapılmış mı?
Maalesef şu güne kadar ciddi bir tanıtım
yapılmamış.
Yumurtalık ve Karataş
Plajları belki de Akdenizin en temiz denizine sahip. Haylazlı
Sahilinde uçurtma sörfü yapılabiliyor. Tertemiz denizi ve kumuyla birçok
turizm beldesinden daha önce deniz mevsimini açan Yumurtalık ve
Karataş Sahillerinin Adanada olduğunu Adanalılardan
başkası maalesef bilmiyor. Türkiye'nin en güzel ve en temiz sahilleri
Adanada ancak iktidarın bundan da haberi yok. Kamu arazisi konu olunca
nasıl özelleştirip satacağını bilen iktidar, iç
turizme gelince Adanada maalesef yatırımda farklı
davranıyor. Bu durumda Adananın turizmi nasıl gelişecek,
bacasız sanayi nasıl duman tüttürecek?
Değerli milletvekilleri,
Yumurtalık ve Karataş Sahilleri 2006 yılında AK PARTİ
iktidarı tarafından Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi
kapsamına alınmış, on beş yıl boyunca
yatırım yapılmasını bekliyoruz ama tek bir çivi dahi
çakılmıyor. 2020 yılında da -geçen sene yani-
Cumhurbaşkanı kararıyla teşvik bölgesi olmaktan
çıkarılıyor. Yani önce ilan ediliyor, sonra teşvik
alanından çıkarılıyor; ardından da maalesef
Karataş Plajı ve Karataş Plajında bulunan Maliye
lojmanları özelleştirme kapsamına alınıyor.
İktidar turizmi geliştirmediğini anladı
özelleştirmeyle ilgili maalesef.
Değerli milletvekilleri,
yine deniz turizmine elverişli kaleler yöresinde olan Çukurovadaki kalelerin
başlangıcı kabul edilen Yumurtalık ilçemizde bölge
halkı tarafından da Kızkalesi olarak adlandırılan
Akdenizin Anadoluya açılan ilk kale şehri bizim şehrimizde
bulunmakta. Ziyaret edilmesi ve turist çekmesi beklenen bir diğer
yapı ise tarihi 1200lü yıllara dayanan Marko Polo İskelesi.
Maalesef hiçbiri beklenen turist sayısına ulaşamıyor. Yani
Adanada deniz var, turistik ve tarihî yapı var, yeşili ve
doğası güzel, peki niye turizm gelişmiyor? Çünkü iktidar
yatırımı yok, tesis yok, altyapı yok, teşvik edici
reklam yok, turizm kültürü yok, sahile giden yolları maalesef çok kötü.
Büyük Türk denizcisi Pîrî Reisin 1517 yılında yazdığı
eserlerinde bile kendisine yer bulan Adana denizleri, ne yazık ki on dokuz
yıllık AKP iktidarında kendisine yer bulamıyor. Ülkenin
gerçeklerini bilmek, bölgesel yatırımları analiz etmek,
şehirleri ayağa kaldıracak sektörleri tespit etmek
iktidarların işidir. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Sümer.
ORHAN SÜMER (Devamla) Ben
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 255
sıra sayılı Kanun Teklifinin 25inci maddesinde yer alan
eklenmiş ibaresinin ilave edilmiş olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya Kemal
Peköz Hasan
Özgüneş
İstanbul Adana Şırnak
Mahmut
Celadet Gaydalı Ali
Kenanoğlu Sait
Dede
Bitlis İstanbul Hakkâri
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Hakkâri Milletvekili Sayın Sait Dede.
Buyurunuz Sayın Dede.
(HDP sıralarından alkışlar)
SAİT DEDE (Hakkâri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
kanun teklifinin 25inci maddesinde orman alanlarına ilişkin bir
düzenleme mevcut. Bakanlığa bağlı orman alanlarında
turistik tesis yapılmayacağı, buraların
kiralanmayacağı, kullanıma izin verilmeyeceği yönünde
kısıtlamalar getiriliyor. Keşke, doğaya, ekosisteme,
ormanlara ve bütün canlılara karşı siciliniz pirüpak olmuş
olsaydı ama ne yazık ki bu idealden fersah fersah
uzaksınız. Doğaya karşı bir savaş hâlindesiniz.
Banknotlar dışında hiçbir yerde görmek
istemiyormuşçasına yeşile karşı bir öfkeye sahip bir
iktidarla karşı karşıyayız. Şimdi, ormanları
korumaya yönelik bir çalışma içinde olacağınıza
nasıl inanalım. Sizler değil miydiniz, Söylenenlere itibar
edilmesin, yakın zamanda yanan yerleri temizleyeceğiz, ekim
ayında ilk yağmurlarla birlikte tohumlama ve fidan dikimi yaparak
yeşillendireceğiz. deyip Bodrum ilçesine bağlı Güvercinlik
Mahallesinde gerçekleşen orman yangınlarından sonra açıklamalar
yapan. Dosya önüme gelse de doldurulan alan eski hâline getirilmeden ve yanan
arazi ağaçlandırılmadan bakmayacağım. diyen bu
iktidar partisinin bakanı değil miydi? Ne oldu o yanan ormanlık
alana? Beynelmilel bol yıldızlı bir otel yapıldı. Ege ve
Akdeniz kıyılarındaki ormanlara karşı ultra her
şey dâhil politikaları büyük bir keyifle ve pervasızlıkla
uygulayan iktidar partisi Kürt bölgelerinde ise ormanlık alanları
savaşa ve güvenlik eksenli uygulamalara feda etmiştir.
Seçim bölgem olan Hakkâride
özel güvenlik alanları içinde kalan bölgelerde askerî operasyonlardan
kaynaklı sürekli olarak yangınlar gerçekleşmekte, hiçbir
şekilde yangınlara resmî makamlar tarafından müdahale
edilmemekte ve halkın da yangın söndürme girişimleri yasak bölge
bahanesiyle engellenmektedir. Nasıl batıda orman
yangınlarının yoğunlaştığı bölgelerde
oteller yapıldıysa Kürt bölgelerinde orman
yangınlarının yoğunlaştığı alanlarda
son yirmi yılda inanılmaz sayıda karakollar ve güvenlik
yolları yapıldı. Tepelerde, yüksek bölgelerde inşa edilen
karakolların üst bölgelerinin çevresindeki ormanlık alanlar
görüş alanı engellenmesin diye birer birer yok edildi. Bu artık
rutin bir uygulama hâline getirildi. Örneğin, Şemdinli ilçemizde ki
Hakkârinin en geniş ormanlık alanına sahip ilçesidir- askerî
üst bölgelerinde atılan top atışlarından kaynaklı
çıkan yangınlardan dolayı ormanlar yok olmak üzeredir. Yine
Hakkâriye bağlı Oğul köyü neredeyse hep çatışma ve
orman yangınlarıyla gündeme gelmektedir. Dersimde,
Şırnakta, Bingölde de durum Hakkâriden farklı değildir.
Bu yangınları söndürmeye, bunların önüne geçmeye yönelik en ufak
bir çaba sergilenmemektedir, buna gerek dahi duyulmuyor. Birkaç yıl önceye
kadar bölgeye en yakın yangın söndürme helikopterinin Adanada
olması bunun örneğidir.
Türkiye'deki orman
yangınları politiktir. Eğer bunu kabul etmiyorsanız buyurun
HDP olarak daha geçen ay verdiğimiz sürekli hâle gelen bu orman
yangınlarının nedenlerinin tespit edilmesi ve önlemlerin
alınması için verdiğimiz araştırma önergesini işleme
koyalım, bir komisyon oluşturalım.
Orman yangınları
biyolojik çeşitliliği, ağaçları azaltmakla kalmıyor,
coğrafyadaki tüm yaban yaşamı ortadan kaldırıyor;
flora ve faunayı etkiliyor, canlı türleri yok oluyor, yok ediliyor,
ekosistemler parçalanıyor. 1990lı yıllarda yaşanan
çatışmalı süreçte binlerce köy boşaltıldı,
milyonlarca insan yerlerinden edilerek göç etmek zorunda kaldı. Bölgeye
insansızlaştırma stratejisi amaçlandı. Şimdi de
yangınlarla yaşam alanları yok edilerek bu politika devam
ettirilmek isteniyor. Ormanları yaktığınızda sadece
yanan ormanlar değildir, o ormana bağlı binlerce yaşam yok
olmuş oluyor. Gelir kaynağı hayvancılık ve tarım
olan yurttaşlar yanmış, çorak olmuş arazilerde nasıl
yaşam mücadelesi verecekler? Yine, güvenlik bölgesi, askerî yasak bölge
ilan edilen alanlarda tarlalarına, bahçelerine nasıl gidip ekim
yapabilecekler ya da hayvanlarını otlatabilecekler? Bunun acı
sonuçlarını çok gördük, Mecliste de birçok defa dile getirdik.
Hayvanlarını otlatırken vurulan çoban Sertip Şen, ot biçen
çocuklarına yemek götürürken vurulan Sürmi İnce ve daha niceleri
gibi.
Nerede ve hangi nedenle
olursa olsun; ister otel, turistik tesis yapmak için isterse de karakol ve
güvenlik gerekçeleriyle olsun, doğayı tahrip etmeye yönelik her türlü
saldırı insanlığa ve tüm canlılara karşı
işlenmiş bir suçtur. Buna yangınlar ve doğal hayatı
yok eden barajlar da dâhildir. Tüm bu sorunların temelinde Kürt
meselesinde çözümsüzlükte ısrar ve buna dayalı güvenlik eksenli
politikalar yatmaktadır. Bütün kirli hesaplar, kirli oyunlar perdelenmeye
çalışılarak çözümsüzlükten rant elde ediliyor ve işte, bu
yüzden Hakkâride vurulan siviller, Pembelik Barajında boğulan
canlılar veya Bodrum Güvercinlikte çıkan yangın bu çözümsüzlüğün
sonucudur. Savaşta, imhada ısrar kimseye bir şey
kazandırmaz, tarihte bunun örneği yoktur ve olmayacaktır da.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SAİT DEDE (Devamla)
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 25inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan değiştirilmiş ibaresinin
yeniden düzenlenmiş ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Yasin
Öztürk Muhammet
Naci Cinisli
Adana Denizli Erzurum
Zeki
Hakan Sıdalı Ayhan
Altıntaş Aylin
Cesur
Mersin Ankara Isparta
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Erzurum Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinisli.
Buyurun Sayın Cinisli.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
MUHAMMET NACİ
CİNİSLİ (Erzurum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.
Yunus Emre Vakfı, Türk
kültürünü tanıtmak, ülkemizin diğer ülkelerle dostluğunu
geliştirmek amacıyla 2007 senesinde kanunla kurulmuş bir kamu
vakfı. Vakıf 46 ülkede 58 kültür merkeziyle faaliyet gösteriyor, ülkemizi
temsil ediyor. Vakfın kuruluşunda belirtilen Türk dilini, tarihini,
sanatını tanıtmak, bununla ilgili bilgi ve belgeleri
dünyanın istifadesine sunmak; Türk dili, kültürü ve sanatı
alanlarında eğitim almak isteyenlere yurt dışında
hizmet vermek, Türkiyenin diğer ülkelerle kültürel
alışverişini artırıp dostluğunu geliştirmek
gibi hususlardan günümüze kadar geçen zamanda ne kadarının
gerçekleştirilebildiği denetlenmeli, kuruluş
amaçlarının ne kadarının hayata geçirildiği araştırılmalı.
Yunus Emre Vakfı bir ak arpalık olarak görülmemeli.
Ak arpalıklar hâline
getirilen devlet kurumlarına atamaları yapılacak personelin
sayısına, her zaman olduğu gibi, yine Sayın
Cumhurbaşkanı karar veriyor. İş bulma ümidiyle günlerini
beyhude çabalarla geçiren gençlerimizin istihdam edilmeleri yerine, AK
PARTİ, kendi sistemine müsait, kullanışlı
bürokratlarını kayırmaya devam ediyor.
Esnaflarımızın siftah yapamadığı, işlerini
kaybettiği; gençlerimizin hayata küstüğü, ayrımcılığa
uğradığı, yuva kuramaz hâle geldiği; çiftçimizin
sektörden çıktığı, sanayicimizin yeni yatırımlar
yapamadığı, ayakta kalmakta zorlandığı bir
dönemde çok maaşlı atamaların yapılması, AK PARTİ
nepotizminin nispet yaparcasına hepimizin gözüne sokulması aziz
milletimizin fedakârlığına ve vatandaşlık
duygularına vurulmuş bir hançerdir;
ayrımcılığın, bölücülüğün bir başka türüdür.
Daha önce Sayın
Cumhurbaşkanınca, başta kamu bankaları olmak üzere,
diğer kamu kurumlarının yönetim kurullarına yapılan
atamalar kamuoyunda oldukça tartışılmıştı.
Atanılan kadroların ön şartı olan bilgiye, mesleki
birikime, deneyime, liyakate sahip olunmadan yapılan, 11 maaşa kadar
çıkan görevlendirmeler milletimizin devletine olan güvenini zedeliyor.
Devletimiz ile milletimizi ayırmaya, aralarındaki güveni zedelemeye
hiç kimsenin ve kurumun hakkı yoktur.
Diğer yandan, vakfın,
yuvalanma ihtimali yüksek, devlet millet düşmanı yeni
oluşumların hücresi olma ihtimali engellenmeli; bu tür
endişelerin giderilmesine yönelik sıkı tedbirler
alınmalı. Böyle endişelere göz yumulmasının nasıl
bir felaketle sonuçlandığı hepimize 15 Temmuz acı
tecrübesiyle gösterildi ve öğrendik. AK PARTİ eliyle devletimizin,
milletimizin yeni felaketler yaşamasına izin veremeyiz. Bizler,
İYİ Parti olarak ülkemizin, devletimizin, milletimizin tekrar bu
durumlarla karşı karşıya kalmaması için şimdilik
muhalefetteyken uyarılarda bulunuyoruz.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye, dünyanın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapan zengin
tarihi, kültürü ve eşsiz doğal güzellikleriyle önemli bir turizm
ülkesi olmalı. Ülkemizin sağlık, kongre, gastronomi, yaz,
kış, kültür, spor gibi değişik turizm türlerine sahip
olduğu potansiyeli kullanıp dünyadaki diğer rakip ülkelerin
önünde yer alması hiç de zor değil. Yalnızca memleketim
Erzurumdan bahsedersem, Palandöken Dağı, Tortum Şelalesi,
Narman Peri Bacaları, muazzam gölleri, Oltunun, Aşkalenin
yaylaları ve âdeta bir açık hava müzesi olan şehrimiz
Cenevizliler, Saltuklular, Selçuklulardan kalma tarihî yapılarla tam bir
turizm merkezidir. Ancak, hayalî turist sayıları zikrederek kendi
kendimizi ve halkımızı kandırmak bizi bir yere
ulaştırmaz. Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütünün
yayınladığı verilere göre ülkemiz turizm gelirlerini
artıramıyor. Turizm, esas itibarıyla, barış, güven,
istikrar ve dolayısıyla demokrasi ortamında yaşayabilen bir
sektör. Turizmin ülke ekonomisine katkısı yanında farklı
milletlerin birbirleriyle kaynaşmasında sosyal ve kültür
alanlarında etkileşim kurulmasında imkân
sağladığı da aşikâr. Bu çerçevede, ülkemizin iç ve dış
politikasının güven ve istikrar temelinde yönlendirilmesi
aslında turizme de yapılacak en büyük katkıdır.
Turizmcilerin destek beklediğini, turizmcinin olmayan parasına göz
dikilmemesi gerektiğini ifade ederim.
Sözlerimin sonunda aziz
milletimizin, değerli milletvekillerimizin, kıymetli Meclis
personelimizin, kıymetli stenograflarımızın, Sayın
Bakan Yardımcımızın ve bürokratlarımızın
Kurban Bayramını kutlar; aziz milletimize ve sizlere
saygılarımı sunarım. (İYİ Parti ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
25inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
25inci madde
kabul edilmiştir.
Sayın Açanal
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
61.- Şanlıurfa Milletvekili Zemzem Gülender Açanalın,
Kurban Bayramını kutladığına ilişkin
açıklaması
ZEMZEM GÜLENDER AÇANAL
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, bayramlar, insanlar
arasındaki karşılıklı sevgi ve saygının
perçinlendiği günlerdir. Bayramlar, insanların birbirleriyle olan
dargınlıklarını unuttukları,
barıştıkları, kardeşçe kucaklaştıkları,
millî ve dinî duyguların, inançların, örf ve âdetlerin uygulanıp
sergilendiği ve bir toplumda millet olma şuurunun
şekillendiği, kuvvetlendiği günlerdir.
Geçtiğimiz Ramazan
Bayramında sokağa çıkma yasağı yaşarken bu
bayramda sevdiklerimizle bir araya gelme fırsatımız var. Bu
fırsatı krize çevirmemek için büyüklerimizi, sevdiklerimizi ziyaret
ederken sosyal mesafe, maske ve hijyen üçlüsüne çok dikkat edelim.
Bu vesileyle, başta
Şanlıurfalı hemşehrilerimin ve aziz milletimizin
bayramını kutluyor, Dördüncü Yasama Yılının
bitişiyle çıkan yasaların ülkemize hayırlı
olmasını temenni ediyor, yoğun mesai ve emek harcayan
milletvekillerini tebrik ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Koç
62.- Ağrı Milletvekili Abdullah Koçun,
Ağrının yol sorununa ilişkin açıklaması
ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sürekli gündeme getirmiş
olmamıza rağmen hâlâ yapımı bitmeyen
Ağrı-Hamur-Tutak-Patnos kara yolunun Tutak-Patnos kısmında,
Milan köyü yakınındaki alanda yol işaretlerinin olmaması ve
iddiaya göre, düzensiz göçmenleri engellemek amacıyla dökülen mucur
nedeniyle iki gün içinde iki kaza meydana gelmiş; çok sayıda ölü ve
yaralı var. Öncelikle, yaralı yurttaşlarımıza
geçmiş olsun ve ölenlere Allahtan rahmet diliyorum. Kazaların önüne
geçmek adına yetkilileri derhâl göreve çağırıyor ve bir
türlü bitmeyen bu yolun yapılmasını derhâl talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
2.- Antalya Milletvekili Atay Uslu ve 23 Milletvekilinin Turizmi
Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3517) ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 255) (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 26ncı madde üzerinde 4 önerge vardır, ilk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 255
sıra sayılı Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 26ncı
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Süleyman
Girgin Gökan
Zeybek Orhan
Sümer
Muğla İstanbul Adana
Çetin
Osman Budak İbrahim
Özden Kaboğlu Ali
Şeker
Antalya İstanbul İstanbul
Aziz
Aydınlık Hasan
Baltacı
Şanlıurfa Kastamonu
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Muğla Milletvekili Sayın Süleyman Girgin.
Buyurunuz Sayın Girgin.
(CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN GİRGİN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Komisyon görüşmelerinde de söyledim, bir bütün olarak elimizdeki teklif,
turizmi teşvik değil, âdeta turizmi cezalandırma teklifidir.
İçinde ne sektörü ne de turizm emekçilerini koruyacak bir düzenleme
yoktur. Aynı zamanda yağmacılığın da önünü açan
bir düzenlemedir. Yerel yönetimlerin bütün yetkileri bu teklifle görmezden
geliniyor. İktidar yerel seçimlerde kaybettiği belediyelerin tüm
yetkilerini ellerinden almak amacıyla hukuksuzca hareket ediyor.
Belediyeler ruhsat bile vermesin, ruhsatları da ben vereyim. diyor.
İktidar artık sadece kendi istediği kişilere, hiçbir
kurumun kararını umursamadan ruhsat verebilecek.
Değerli milletvekilleri,
yeşiliyle, mavisiyle göz bebeğimiz Muğlada iktidarın
başlattığı talan ve rant düzeni Muğlaya büyük
zararlar veriyor. Okluk Koyunda yapılan yazlık saray faciası,
Gökova imar planı fiyaskosu, Bodrumda 1,1 milyon metrekare alanın
kamu arazisinden çıkarılıp yapılaşmaya
açılması, Fethiye Yassıca Adası ve Kabataş
Plajının özel şirketlere devri, Marmaris Kumlubük Koyunun
imara açılması gibi sayamayacağımız kadar yüzlerce
kararla Muğla kıyılarına âdeta çökülüyor. Muğla
Büyükşehir Belediyesi tarafından imar ve çevre konularında
100ün üzerinde dava açıldı. Çevre platformları da Hükûmetin bu
talan politikasına karşı hukuki mücadele sürdürüyor, yani bir
şehrin belediyesi, çevrecisi, milletvekili, halkı, gazetecisi
şehrinin yağmalanmaması için âdeta mücadele ediyor. Niye? Çünkü,
yeşile düşman, beton sevdalısı iktidardan
yaşadığı yeri kurtarmak için. Ne alıp
veremediğiniz var Muğladan? Ancak şunu kimse unutmasın:
Kimileri doğayı rant için talan eder, yıkar, yakar; kimileri de
doğayı korumak için göğsünü siper eder ve alevler içinde can
verir. Marmaris İçmelerdeki yangında hayatını kaybeden
orman işçisi Görkem Hasdemire sözümüz var. Muğlaya ve ülkemizin
doğal zenginliklerine rant ve talan için çöken anlayışa asla
geçit vermeyeceğiz.
Değerli milletvekilleri,
MUÇEV Limited Şirketi Muğla bölgesinde bulunan dünyaca ünlü 14 plaj,
iskele, koy ve tesisin işletme ve ihale verme hakkını aldı.
Kıyılarda kamu yararının sağlanması için esas
olan kıyı şeritlerinin yerel yönetimlere tahsis edilmesidir.
Sorum şu: Sayın
Bakan Yardımcısı, söz konusu alanların MUÇEV Limited
Şirketine devrinin hukuki dayanakları nelerdir? Kamu gücünü
arkasına almış bir sermaye şirketinin denetimine yönelik
mevzuat nedir? MUÇEV Limited Şirketi kamusal
varlığımız olan kıyılarımızı kamunun
gücüyle Sayıştay denetimine tabi olmadan yönetmek için mi
kurulmuştur? Bu kürsüden sesleniyoruz: MUÇEV denilen şirketin
attığı her adımın takipçisiyiz, bunu da
aklınızdan çıkarmayın.
Sayın Bakan
Yardımcısı, yerleşik nüfus üzerinden hesaplanan pay oranlarındaki
adaletsizlik giderilmelidir. Turizm sektörünün ağırlıklı
olduğu il ve ilçelerde altyapı yatırımlarının
daha hızlı bir şekilde çözülebilmesi amacıyla turizm
gelirlerinden veya turizm sektöründeki şirketlerden elde edilen vergi
gelirleri üzerinden ayrılacak payın Kültür ve Turizm
Bakanlığı bünyesinde oluşturulacak altyapı destek
hesabına aktarılması sağlanmalıdır.
Yatırımlarda yazlık nüfus esas alınmalıdır.
Turizm alanları ilan ediliyor, oysa yetki yerelde olmalı, yerelde
yerel aktörlerle konuşulup istatistiğe dayanan bir planlama
yapılmalıdır. İktidarın 2023 Eylem Planında
Muğla turizmi için Kültür ve Turizm Bakanlığının
sayfalarında sadece Datça ekoturizmi öngörülüyor, oysa Muğlada
Muğla turizmi master planı mutlaka yapılmalıdır. Hangi
yerde ne gibi yatırımlar yapılacak, yatak kapasitesi ne olacak,
hangi tür tesisler olacak, hangi çeşit turizm bu işin içine
katılacak; yat turizmi geliştirme yolları gibi örgütsel modeller
öngören strateji geliştirilip yenilikçi adımlar
atılmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
Turizm Bakanının görevi kendi otelleri için imar planları açmak
değildir; Turizm Bakanının görevi, turizmi, on iki aya yaymak,
sektörü ve çalışanları mağdur etmeden çözüm üretmektir.
İstihdam deposu turizm sektörü çalışanları pandemi
sürecinde yoksulluk ve işsizlikle boğuştu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN GİRGİN
(Devamla) Askıya çıkarılan işçiler ödeneklerden
yararlanmadı, hak kaybına uğradı; haberiniz var mı
Sayın Turizm Bakanı?
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 255
sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 26ncı maddesiyle
5686 sayılı Kanuna eklenen geçici 7nci maddeye ikinci
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini ve diğer fıkranın buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
(3) 1/7/2021 tarihinden önce
kabulü yapılmış ve/veya faaliyete geçmiş jeotermal
kaynağa dayalı tesisler, bu madde kapsamı
dışındadır.
Bülent
Turan Ramazan
Can Abdullah
Güler
Çanakkale Kırıkkale İstanbul
Çiğdem
Erdoğan Atabek Zemzem
Gülender Açanal Mustafa
Demir
Sakarya Şanlıurfa İstanbul
Yusuf
Başer
Yozgat
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Jeotermal kaynağa
dayalı olarak enerji üretimi, sera
ısıtması-soğutması, çeşitli minerallerin üretimi,
termal turizmde kaplıca olarak kullanımı, konut
ısıtması ve benzeri faaliyette bulunan tesislerden 1/7/2021
tarihinden önce kabulü yapılmış ve/veya faaliyete geçmiş olanların
madde kapsamı dışında tutulması öngörülmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Şimdi
okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 255
sıra sayılı Kanun Teklifinin 26ncı maddesinde yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya Kemal
Peköz Hasan
Özgüneş
İstanbul Adana Şırnak
Mahmut
Celadet Gaydalı Ali
Kenanoğlu Şevin
Coşkun
Bitlis İstanbul Muş
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Altıntaş Yasin
Öztürk
Adana Ankara Denizli
Zeki
Hakan Sıdalı Aylin
Cesur
Mersin Isparta
BAŞKAN - Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Muş Milletvekili
Sayın Şevin Coşkun.
Buyurunuz Sayın
Coşkun. (HDP sıralarından alkışlar)
ŞEVİN COŞKUN
(Muş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 26ncı
madde üzerinde söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
AKPnin on dokuz yıllık döneminde yapılan yolsuzlukları
incelediğinizde akla hayale gelmeyen yöntemleri görüyoruz. En insani
denilen başlıklarda bile bir bakıyorsunuz birileri hak
etmediği şekilde zengin olmuş. Her şeye rant ve çıkar
için bakan bir siyaset ülkeyi istila etmiş durumda. Kaz
Dağlarından Hasankeyfe, Zilandan Dersime kadar doğa, ekoloji
ve çevre talanı rant amacıyla devam etmektedir. Madde
bağlamında getirilen ruhsat iptali ve kamulaştırma
işleminde şunu açıkça görüyoruz: Hem ruhsatlandırma
aşamasında hem de ruhsat iptali aşamasında, halka ait olan
kamu kaynakları birilerine aktarılmaktadır. Kültür ve turizm
alanlarıyla ilgili yerlerde zaten bu ruhsatların baştan
verilmemesi gerekmektedir. Bu ruhsatlar usulsüz bir şekilde verildiyse bu
zarar kamuya mal edilmemeli ve sorumlu kişilerden rücu edilmelidir. Önce
bu alanları talana aç, yandaşlara ruhsat dağıt, sonra da
kamuya ait olan yerleri kamunun vergileriyle yandaştan yeniden
kamulaştır. Bu çarka itiraz ediyorum.
Türkiyenin ormanları,
ırmakları, dereleri, meraları, sahilleri ve tarım
alanları bu talan yaklaşımının tehdidi
altındadır. Adıyamanlı çiftçilerin tarihî tespitiyle, her
yer tırşikçi kapitalistlerin kullanımına
açılmıştır. Resmî Gazetede neredeyse her hafta acele
kamulaştırma kararlarıyla bir yerler yandaş bir şirketin
kullanımına sunuluyor. Eskiden kamulaştırma süreçlerinde
idare mahkemeleri kamunun yararını esas alarak kararlar verirlerdi.
Şimdi, hem kamulaştırma süreçlerinde hem de yargı
süreçlerinde halkın itirazlarını dikkate almayan,
şirketlerin rantını esas alan bir yapı gittikçe
kurumsallaşıyor. İmar Kanununun 18inci maddesi kapsamında
halkın arazilerine bedelsiz çökülmektedir. Eskiden devlet, kamu
işletmelerinin, belediye ve üniversitelerin yol, su, elektrik işleri için
gerçek bedeli üzerinden kamulaştırma yapardı ancak şimdi
kamu yararına değil, şirket yararına kamulaştırma
yapılıyor. Halk yargı yoluna başvurduğunda mahkeme
görevini ya geç yapıyor ya da bu konudaki içtihatlar, Anayasa Mahkemesi
kararları dikkate alınmıyor. Bu özelleştirme sürecinde
kaybeden halk, kazanan ise yandaş şirketlerdir.
AKP döneminde bu iş
ayyuka çıkmıştır. 5li çete olarak ifade edilen
yandaş şirketlerin çıkarı için havalimanları,
otoyollar, şehir hastaneleri, TELEKOM altyapısı piyasanın
insafına terk edilmiştir. Halkın, sivil toplumun, muhalefetin
tüm karşı çıkışlarına rağmen maden
alanlarını belirli şirketlere açan iktidarın tutumu hep
şirketlerden yana olmuştur. Soma katliamı gibi bir katliamda
bile AKP, yaşamını yitiren 301 işçiden yana değil
şirketten yana tutum almıştır. Danıştayın
kararına rağmen Ankaranın göbeğine kaçak saray yapan,
Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen Ahlata, Marmarise saray yapan
anlayışın hukuktan, ekolojiden ve doğadan söz etmesi mümkün
değildir.
İktidar,
batırdığı ekonomiye ilişkin çözümler arayacağına
yeni bir rant devşirme arayışındadır. Burada
olduğu gibi, şimdi ruhsatlara el değiştirme amacıyla
bir çalışma yürütülmektedir. Bu, hem hak hem de yetki
gasbıdır yani kayyumdur.
Bizim
yaklaşımımızda madenler kamusal işletmeler
olmalıdır, taşeron veya başka bir yöntemle bu
alanların işletilmesi hak kayıplarına ve doğa
talanına yol açmaktadır. Tarihî, doğal ve sit alanlarında
herhangi bir rantsal girişime izin verilmemelidir. Kamu yararı içermeyen
ve yandaş şirket rantı odaklı her türlü girişim terk
edilmelidir.
Genel Kurulu
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Ankara Milletvekili
Sayın Ayhan Altıntaş.
Buyurunuz Sayın
Altıntaş. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 255 sıra
sayılı Turizmi Teşvik Kanunu Teklifinin 26ncı maddesi
üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
26ncı maddeyle 5686
sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanununda
değişiklik yapılmak isteniyor. Bu değişiklikle daha
önce turizm öngörüsüyle kurgulanmamış turizm merkezleri ve Kültür ve
Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri içinde yer alan arama ve işletme
ruhsatlarının iptal edilerek bu alanların turizm potansiyelinin
sonradan değerlendirilmesi amaçlanıyor. Buna dayalı olarak,
Bakanlığın talebi üzerine, mevcut ruhsatların iptal
edilmesi ve kamulaştırılması sağlanıyor. Ruhsat
ve yatırım giderlerinin iptal tarihinde gerçek
karşılığı üzerinden hesaplanarak Bakanlık
bütçesinden ödenmesi, böylece hak sahiplerinin mağduriyetlerinin
giderilmesi amaçlanıyor. Burada bazı durumlar
karşımıza çıkıyor: Öncelikle, CHPnin şerhinde de
belirtildiği gibi, ruhsat işlemleri sürecine Çevre ve Şehircilik
Bakanlığını ve ilgili alanın yerel yönetimini de dâhil
etmek gerekir çünkü Kültür ve Turizm Bakanlığında jeotermal
kaynaklar hususunda uzmanlaşmış yeterli eleman
bulunamayacaktır. Yer altı zenginlikleri ve jeotermal kaynakların
ülke ekonomisi açısından önemi de dikkate alınmalıdır.
Bir diğer dikkat edilmesi gereken nokta da gerekçede belirtilen turizm
bakımından özel öneme sahip bazı yerlerde ruhsatların çok
geniş bir alanı kapsayacak şekilde düzenlenmiş olmasıdır.
Bu yüzden de bu alanlardaki turizm yatırımları talebine cevap
verilemediği belirtiliyor. Bu gerekçeyle ilgili alanlardaki
ruhsatların iptal edilmesi ve ruhsat sahiplerinin
kayıplarının Bakanlık tarafından sulh usulüyle
ödenmesi devletin zararına yol açacaktır. Bu uygulama turizm
talanına da yol açabileceğinden biz bu maddenin kanundan
çıkarılmasını, çıkarılmazsa da devletin zarara
uğramasını tazmin edecek biçimde uygulanmasını talep
ediyoruz.
Değerli milletvekilleri,
2 Temmuz 2021 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan
Cumhurbaşkanlığı Kararıyla TEİAŞ
özelleştirme kapsamına alındı. Bildiğiniz gibi,
İngilterede Margaret Thatcherla başlayan kamu tekellerinin
kaldırılması furyasından kısa adı TEK olan
Türkiye Elektrik Kurumu da nasibini aldı; 1994 yılında oldu bu.
Önce, elektrik dağıtım işi TEDAŞ olarak
ayrıldı; daha sonra da elektrik üretim ve elektrik ticaret
faaliyetleri özelleştirildi. Elektrik üretim, ticaret ve
dağıtımı bir ölçüde serbest piyasada rekabete
açılabilecek nitelikteydi ancak elektrik iletimiyle ilgili olan TEİAŞın
özelleştirilmesi hiç gündeme gelmedi. Bunun birçok nedeni vardı.
TEİAŞ doğal bir tekeldir. Ülke genelinde yüksek gerilim
hatları trafo merkezleriyle bağlanan tek bir enterkonnekte sistemi
içermektedir. TEİAŞın iletim hatlarının toplam
uzunluğu yaklaşık 50 bin kilometredir. Avrupanın en büyük
iletim hattıdır. Kurulu güç olarak Avrupada da 4üncü en büyüktür.
İletim hatları boyunca sahip olduğu arazi ülke arazisinin binde
2sidir. 22 bölge müdürlüğü ve 10 yük tevzi müdürlüğünde 526 trafo
merkezi vardır. TEİAŞ stratejik bir kurumdur. TEİAŞta
oluşabilecek anlık hatalar ülkenin karanlıkta kalmasına
neden olabilecektir. TEİAŞ aynı zamanda Türkiye elektrik
sisteminin operatörüdür ve ülkede her noktaya elektriğin sürekli,
kesintisiz, güvenilir, sabit frekans ve gerilime sahip olacak şekilde tedarikini
sağlamaktadır.
Bir örnek vermek gerekirse,
TEİAŞ ülkenin hayati atardamarlarını temsil eder.
İçerideki kanı belli bir basınçla organlara iletmekle
yükümlüdür. Kâr elde etmek için daha düşük ya da daha yüksek basınçla
iletmek hayati risktir. TEİAŞın özelleştirilmesi, vücudun
atardamarlarının işlevsiz kalması demektir.
Atardamarınız işlevsizse hayatta değilsiniz demektir.
TEİAŞ üretim ve dağıtım tarafında özel
şirketlere eşit mesafede durmak ve onlara hizmet vermek durumunda
olduğundan kâr amacı gütmeyen bir şirkettir. TEİAŞ
düzenlemeye tabi bir kuruluştur. Tarifesi, yatırım ve
işletme giderlerini karşılayacak şekilde EPDK
tarafından düzenlenir. TEİAŞın kâr amaçlı olması
EPDKnin düzenlemelerini de anlamsız hâle getirecektir. Kâr amacı
gütmeyen, stratejik öneme sahip bir kuruma yatırımcı neden
borsada yatırım yapsın? Burada başka niyetler mi var?
sorusu akla geliyor. TEİAŞın pek çok yerdeki
varlıklarına mı göz dikiliyor, onlar mı satışa
çıkarılacak?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla)
Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla)
Teşekkür ederim.
Bütün bu kuşkuların
yok edilmesi için TEİAŞın kamuda kalması ve ülkenin
elektrik ihtiyacının koordinatörü ve işletmecisi rolünü kaybetmemesi
gerekmektedir.
Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Az önce kabul edilen önerge
doğrultusunda 26ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
26ncı madde kabul edilmiştir.
27nci madde üzerinde
aynı mahiyette 2 önerge vardır, bu önergeleri okutup birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 255
sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 27nci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Ramazan
Can Çiğdem
Erdoğan Atabek
Çanakkale
Kırıkkale Sakarya
Abdullah
Güler Zemzem
Gülender Açanal Yusuf
Başer
İstanbul
Şanlıurfa
Yozgat
Mustafa
Demir
İstanbul
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Gökan
Zeybek Orhan
Sümer Çetin
Osman Budak
İstanbul
Adana
Antalya
Hasan
Baltacı Ali
Şeker İbrahim
Özden Kaboğlu
Kastamonu
İstanbul
İstanbul
Aziz
Aydınlık
Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergelerin gerekçelerini okutuyorum:
Bülent Turan (Çanakkale) ve
arkadaşlarının vermiş olduğu önerge gerekçesi:
Önergeyle, 5653
sayılı Kanunda yapılan düzenlemelerin yeniden
değerlendirilmek üzere tekliften çıkartılması amaçlanmaktadır.
Gökan Zeybek (İstanbul)
ve arkadaşlarının vermiş olduğu önerge gerekçesi:
Türkiyeyi, kültürel
mirasını, Türk dilini, kültürünü ve sanatını tanıtmak,
Türkiyenin diğer ülkelerle dostluğunu geliştirmek, kültürel
alışverişini artırmak, bununla ilgili yurt içi ve yurt
dışındaki bilgi ve belgeleri dünyanın istifadesine sunmak,
Türk dili, kültürü ve sanatı alanlarında eğitim almak
isteyenlere yurt dışında hizmet vermek üzere kurulan Yunus Emre
Vakfı amacı dışına
çıkarılmıştır, bu nedenle ilgili maddenin tekliften
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler
doğrultusunda madde metinden çıkarılmıştır.
28inci madde üzerinde
aynı mahiyette 2 önerge vardır, bu önergeleri okutup birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 255
sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 28inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Ramazan
Can Abdullah
Güler
Çanakkale Kırıkkale İstanbul
Zemzem
Gülender Açanal Mustafa
Demir Çiğdem
Erdoğan Atabek
Şanlıurfa
İstanbul Sakarya
Yusuf
Başer
Yozgat
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Gökan
Zeybek Orhan
Sümer Çetin
Osman Budak
İstanbul Adana Antalya
Ali
Şeker İbrahim
Özden Kaboğlu Hasan
Baltacı
İstanbul İstanbul Kastamonu
Aziz
Aydınlık
Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergelerin gerekçelerini okutuyorum:
Bülent Turan (Çanakkale) ve
arkadaşlarının vermiş olduğu önerge gerekçesi:
Önergeyle, 5653
sayılı Kanunda yapılan düzenlemelerin yeniden
değerlendirmek üzere tekliften çıkartılması
amaçlanmaktadır.
Gökan Zeybek (İstanbul)
ve arkadaşlarının vermiş olduğu önerge gerekçesi:
Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemine uyum olarak açıklanan amaçla vakıf yeni bir
istihdam alanı yaratmakta, bu kapsamda görevlendirilecek personelin en
fazla iki yıl vakıfta çalışabileceği, bu süre
içerisinde asıl görevlerinden aylıklı izinli sayılacağı
düzenlenmektedir. Bu madde çerçevesinde yurt dışına gönderilen
personelin görev yerine gidiş ve geliş harcırahı ile yurt
dışında görev yaptığı sürece alacağı
ücretin vakıf bütçesinden karşılanması tarih boyunca
çeşitli amaçlarla kurulmuş olan vakıf geleneğimize
aykırı düzenlemeler içermektedir.
Ayrıca,
Cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilecek personelin net olarak
sayısı ve oranı belirtilmediği için meşruiyet zeminini
kaybedeceğinden, yapılan düzenlemenin kamuoyunda adil kamu personel
düzenine aykırı kuşkular uyandıracağından
düzenleme tekliften çıkarılmalıdır.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler
doğrultusunda madde metinden çıkarılmıştır.
29uncu madde üzerinde
aynı mahiyette 2 önerge vardır, bu önergeleri okutup birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 255
sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 29uncu maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Ramazan
Can Yusuf
Başer
Çanakkale Kırıkkale Yozgat
Mustafa
Demir Abdullah
Güler Çiğdem
Erdoğan Atabek
İstanbul İstanbul Sakarya
Zemzem
Gülender Açanal
Şanlıurfa
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Gökan
Zeybek Hasan
Baltacı Aziz
Aydınlık
İstanbul Kastamonu Şanlıurfa
Orhan
Sümer Ali
Şeker Çetin
Osman Budak
Ankara İstanbul Antalya
İbrahim
Özden Kaboğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergelerin gerekçelerini okutuyorum:
Bülent Turan (Çanakkale) ve
arkadaşlarının vermiş olduğu önerge gerekçesi:
Önergeyle, 5653
sayılı Kanunda yapılan düzenlemelerin yeniden
değerlendirmek üzere tekliften çıkartılması
amaçlanmaktadır.
Gökan Zeybek (İstanbul)
ve arkadaşlarının vermiş olduğu önerge gerekçesi:
Vakfın kuruluş
amacına aykırı olarak düzenleme yapan diğer maddelerin
gerekçelerinde belirttiğimiz üzere, bu maddeyle bağlantılı
olan bu düzenlemenin de kanun teklifinden çıkartılması
gerekmektedir.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler
doğrultusunda madde metinden çıkarılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
30uncu madde üzerinde 3 önerge vardır, ilk okutacağım 2 önerge
aynı mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 255
sıra sayılı Kanun Teklifinin 30uncu maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oya
Ersoy Ali
Kenanoğlu Nusrettin
Maçin
İstanbul İstanbul Şanlıurfa
Ayşe
Sürücü Muazzez
Orhan Işık
Şanlıurfa Van
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Gökan
Zeybek Orhan
Sümer Müzeyyen
Şevkin
İstanbul Adana Adana
Erkan
Aydın Bedri
Serter Aziz
Aydınlık
Bursa İzmir Şanlıurfa
Mehmet
Güzelmansur
Hatay
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı İstanbul
Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu.
Buyurunuz Sayın
Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın vekiller; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Yirmi dört saati tamamlamak
üzereyiz; o yüzden, böyle ağır siyaset yapmadan, biraz daha güncel
birtakım meselelere değinmek istiyorum, belki de daha da iyi
şeyler olacak.
Urfayı ziyaret
etmiştim, anlatmıştım, Göbeklitepeden birkaç bir şey,
bir anekdot anlatmak istiyorum. Tabii, Göbeklitepe diye biz biliyoruz, yerel
halk orada Kürtçe ismiyle Gire Miraza diyor, yanlış telaffuz
etmediysem, murat tepesi anlamına geliyor. Şimdi, buraya niye murat
tepesi diyorlar? Çünkü orada on iki bin yıl öncesiyle günümüz
arasında da bir bağlantı var. Aslında oradaki inanç,
oradaki gelenek, kültür devam ediyor, on iki bin yıldır devam ediyor.
Bir tane ağaç var, dilek ağacı, insanlar oraya -işte çocukları
olmayan kadınlar genelde- dilekte bulunuyorlar, muratta bulunuyorlar,
istekte bulunuyorlar ve bez, çaput bağlıyorlar, adakta bulunuyorlar
filan. İnşallah Diyanet İşleri
Başkanlığı oraya bir tabela asmaz çünkü benzer örneklerini
başka yerlerde gördüm, Küçükkuyuda Zeus Altarında görmüştüm
Bez bağlanmaz, adak adanmaz. filan diye, sanki İslamın bir
ibadethanesi. Sana ne Zeus Altarından yani?
Şimdi, bu Göbeklitepede
de şöyle bir bağlantı var: Buradaki o dilek ağacına
yakın noktada yapılan kazıda on iki bin yıl önceki bir
kadın doğum figürü ortaya çıkıyor. Aslında on iki bin
yıldır insanlar aynı şeylere farklı inançlar
altında inanmaya devam ediyorlar. Fakat özel olarak ilgilenmediysen bunu
orada göremezsin; bunu anlatan bir tabela, bir tanıtım ve benzeri
şey yok.
Şimdi, orada şöyle
bir şey de var: Arsa sahibi Mahmut Yıldız var. Bu arsa sahibi
son derece önemli, niye? Burayı ilk keşfeden kişi yani
sabanına bir tane heykel takılıyor, alıyor bunu, iş ediniyor,
müzeye götürüyor; müze müdürü Kaldırıp at sen bunu. filan diyor ama
Klaus Schmidt görene kadar aslında ilk keşfi yapan kişi Mahmut
Yıldız. Şimdi, Cumhurbaşkanı söz veriyor Mahmut
Yıldıza yani diyor ki: Sizi koruyacağız, kollayacağız,
öncelik sizin. Mahmut Yıldız çalışıyor ama onun
dışında aileden kimseyi işe almıyorlar. Şimdi,
başka tuhaf bir şey var: Mahmut Yıldızla insanlar
fotoğraf çektiriyor diye Mahmut Yıldızı gececi
yapmışlar. Ya böyle bir mantık nasıl bir bakış
açısıdır? Yani ben de Mahmut Yıldızla fotoğraf
çektirmek isterim çünkü orayı ilk keşfeden insan ve önemli bir insan
yani, ama adamı gececi yapmışlar ki sırf insanlar
fotoğraf çektiriyor diye yani; şimdi, böyle bir bakış
açısı.
Şimdi, bir taraftan da
ilk insan heykeli var, ona da Balıklıgöl İnsanı diyorlar,
onun hikâyesi apayrı. Çünkü o, Balıklıgöl etrafındaki bir
kazıda çıkmış ama anlatılanlara göre, tabii, çok emin
değilim bundan, anlatılanlara göre, heykel bulunuyor, müzeye
götürülüyor fakat oradaki inşaat durmasın diye, iş bittikten
sonra, inşaat bittikten sonra Aa, bu heykel bu döneme aitmiş. filan
diyerek on iki bin yıllık heykel ortaya çıkartılıyor
ama o heykelin bulunduğu yerde başka bir kazı
çalışması yapılamıyor dolayısıyla. Bu da turizme,
arkeolojiye, kültüre, tarihe bakış açımızı da anlatan
önemli bir gösterge anlamındadır.
Şimdi, bunları
söyleyerek coğrafyamızın bu tür tarihsel ve kültürel
değerlerine gereken önemi vermemiz gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Diğer taraftan, ben
İstanbul Milletvekiliyim. İstanbulun tanıtımdan çok
kültürel, tarihî yerlerinin korunmaya, kollanmaya ihtiyacı var çünkü
tanıtım açısından belki de en çok tanıtılan
ilimiz. Ama ben Tokatlıyım, o yüzden sizlere Tokatla ilgili bir iki
şey söylemek isterim. Tokat 900 adımda dokuz yüz yılı
gezebileceğiniz bir yer, son derece önemli bir tarihe sahiptir, o nedenle
önemli bir yerdir Tokat. Dolayısıyla, herkesin Tokatı görmesi
gerekir. Hele bir de kebabı var, Tokat kebabı; dünyanın en güzel
kebabı olduğunu söyleyebilirim size yani Tokat kebabını
yemeyen Biz kebap yedik. demesin, bunu da ifade edeyim. Ama bununla birlikte,
sözlerimi tamamlarken de memleketimin komşu şehri Amasyayla ilgili
şunu söyleyeyim: Ben Avrupada da birçok şehir gördüm, inanın,
gördüğüm en güzel şehir Amasya. Amasyada mutlaka bir gece geçirmeniz
gerekir.
Hepinize teşekkür
ediyorum ve iyi bayramlar diliyorum bütün herkese. (HDP, CHP ve İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Davet
ettiğini söylemedin, Tokata davet ettiğini de söyle.
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Tokat Vekilim de söylüyor, ben de bir Tokatlı olarak
söylüyorum: Bütün vekil arkadaşlarımızı Tokata davet
ediyoruz.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerindeki ikinci konuşmacı Hatay Milletvekili
Sayın Mehmet Güzelmansur.
Buyurunuz Sayın
Güzelmansur. (CHP sıralarından arkadaşlar)
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
öncelikle Kurban Bayramınızı kutluyorum, Genel Kurulu da
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekili
arkadaşlarım, Hatayın ana vatana
katılışının 82nci yıl dönümünü beş gün
sonra yani 23 Temmuz 2021de kutlayacağız. Hatay, Atatürkün
barışçıl politikasıyla, diplomasi dehasıyla,
savaşmadan, tek kurşun atılmadan ana vatana katılan en son
ilimizdir. Hatay Ulu Önder Atatürkün Hatay benim şahsi meselemdir.
dediği yegâne şehrimizdir ama Hatay ne yazık ki iktidarın
ihmal ettiği bir şehirdir. İktidarın Suriye konusunda Ulu
Önderimiz Atatürkün bu başarısını örnek alarak
yaklaşmasını diliyor ve iktidarın Hataya üvey evlat
muamelesi yapmaktan artık vazgeçmesini diliyorum. Ulu Önder Atatürkü
buradan da minnetle ve şükranla anıyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Hatay, kültür, turizm merkezi olmak için, deniz turizmi
merkezi olmak için, inanç turizmi merkezi olmak için, gastronomi turizmi
merkezi olmak için her türlü zenginliğe sahiptir ve bunları
yaşamanız için ben sizi Hataya davet ediyorum. Ama ne yazık ki
Hatay, sadece ihmal edilen bir şehirdir. Türkiyenin değil,
dünyanın en değerli turizm değerlerinden birine sahip olabilir
ama iktidarın bu ihmalinden dolayı ne yazık ki Hatay bu
özelliklerini yavaş yavaş kaybediyor.
Hatay, ilklerin ve enlerin
şehridir. Dünyanın ilk ışıklandırılan
caddesi Hataydadır. Dünyanın ilk kilisesi Hristiyan kelimesinin
ortaya atıldığı ilk kilise, Saint Pierre Kilisesi
Hataydadır. Anadolunun ilk camisi, Habibi Neccar Camisi
Hataydadır. 14 kilometre uzunluğuyla dünyanın en uzun 2nci
sahili, Samandağ Sahili yine Hataydadır. Türkiyenin tek Ermeni
köyü, Vakıflı köyü Hataydadır. Mimar Sinanın inşa
ettiği Payas Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi Hataydadır. Ünlü
Harbiye Şelalesi Hataydadır. Antakyanın simgesi olan Uzun
Çarşımız Hataydadır. Antakya, New York Timesın
2020de Dünyada Görülmesi Gereken 52 Yer Listesinde 34üncü sıralamada.
Hatay, bu kadar öneme sahip bir ilimiz ama ne yazık ki...
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay)
Su yok Hatayda, su. Su yok, su yok; Mehmet Bey, Hatayda su yok.
MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla)
Ona da geleceğim Sayın Bakanım. İlk önce siz gerekeni
yapın, Hatayı öyle ihmal etmekten vazgeçin, ondan sonra gerekenleri
konuşayım. (CHP sıralarından alkışlar) Bu kadar
potansiyele rağmen Hataya gelen turist sayısı 117 bin, sadece
117 bin. Hatayda yatırım yok; beş yıldızlı bir
tek otelimiz var, o da şimdi satılık.
On bir yıldır
Hatayda 500-600 bin Suriyeliyi ağırlıyoruz, herkes Hataya
potansiyel riskli bölge gözüyle bakıyor. Hatayda sadece ve sadece
-Sayın Bakanıma burada söylüyorum- Büyükşehirin
yatırımları var.
Bugün EXPO 2021...
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay)
Aladağda su yok, su; içme suyu yok ya!
MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla)
Sayın Bakanım, lütfen bir dinleyin.
Siz, 2016da, EXPO 2016da
Antalyaya oluk oluk para akıttınız, Hatay 2021de EXPO olacak
ama iktidarın bir kuruş bile yatırımı yok, bir
kuruş.
Hatay, gastronomi kenti ilan
edildi, dünyada 26ncı sırada ve 600 bin çeşit mezesiyle
gastronomi kenti ilan edildi; yine bu da Hatay Büyükşehir Belediyesinin
girişimiyle oldu, kusura bakmayın bu konuda.
HADO, Hatay Otobüsleri -bu
konuda Sayın Valimize gerçekten teşekkür ediyorum- hem
Kıbrısa hem Beyruta açılan bir kapı olacak ama yine bu da
Hatay Büyükşehirin girişimiyle. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Ben bitireyim de ondan sonra
konuşursunuz.
Hatayspor, elli beş
yıldır ilk kez şampiyon oluyoruz, ilk kez ve bu da Hatayda,
Sayın Hatay Büyükşehir Belediyesinin yaptığı
girişimler sonucu. Ben buradan...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla)
Bir dakika istiyorum Sayın Başkanım; bir dakika lütfen, son
bir dakika.
BAŞKAN Buyurun
efendim.
MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla)
Ben, buradan tüm milletvekili arkadaşlarımı Hataya davet
ediyorum. Bu kadar zenginliğe sahip bir ilimizi, bu kadar tarihe sahip bir
ilimizi gelin, görün lütfen, nasıl içler acısı. Ben bu konu için
de -lütfen ama lütfen- Hataya artık gereken ehemmiyetin verilmesini
istiyorum.
Hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Turizmi Teşvik Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 30uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
MADDE 30 Bu Kanun
yayımı tarihinden sonra yürürlüğe girer.
Yasin
Öztürk Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel
Denizli Adana Aksaray
Zeki
Hakan Sıdalı Aylin
Cesur
Mersin Isparta
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Isparta Milletvekili Sayın Aylin Cesur.
Buyurunuz Sayın Cesur.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
AYLİN CESUR (Isparta)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Temmuz karne ayı
biliyorsunuz. Ben aralık sonunda bir konuşma yapmıştım
-karne konuşması- ve Çaktınız. demiştim. Şimdi
Dördüncü Yasama Yılını kapatırken de bir karne konuşması
yapmasak olmaz, hafızaları tazeleyelim ki unutulmasın.
Türkiye
yılbaşından bu yana neler gördü: Sadece 2020de 471
kadınımız öldürülmüşken bir gece yarısı
İstanbul Sözleşmesinden çıkıldığını
gördü ve üç hafta geçmeden 14 kadınımızın daha cinayete
kurban gittiğini gördü. Türkiye'de aile içi şiddet
sayıları tolere edilebilir sayılarla arttı. diyen ve
aslında şiddetin sebebini pandemiyle açıklamaya
çalışan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı gördü. Aynı
Bakanın 23 Nisanda devlet koruması altındaki bir çocuğu
kameralar önünde ifşa ettiğini ve ona çikolata vermemesini de övünçle
anlattığını gördü. İstanbul Sözleşmesinden
çıkar gibi Montröden de çıkılabileceğinin
söylendiğini gördü. Bir tek, Merkez Bankası rezervimiz 128 milyar
doların nereye gittiğini göremedi çünkü farklı farklı
açıklamalar yapıldı ama çelişen açıklamalar bir türlü
ortak bir yerde buluşamadı. Ve Merkez Bankası
Başkanının bir gecede görevden alındığını
ve ülkemize 531 milyar liraya mal olduğunu gördü.
(Gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, coşkunuzu anlıyorum ama sabrınızı da
istirham ediyorum efendim.
AYLİN CESUR (Devamla)
Merkez Bankası eski Başkanının görevden
alındığı için dönerek teşekkür ettiğini gördü ve
akabinde doların 8,76; euronun 10,56yla tarihî rekor
kırdığını gördü. Neden Merkez Bankası
Başkanı değişti? denilirken para politikalarında
hiçbir değişiklik yapılmadığını, faizin
aylarca yüzde 19larda seyrettiğini gördü.
TÜİKe göre her ay
işsiz sayısının ve işsizlik oranının
azaldığını ama gerçek işsizliğin yüzde 27,2lerle
9,7 milyon kişiye vardığını gördü ve bazı AK
PARTİ'li ilçe belediyelerinin devletin verdiği gri pasaportla
yüzlerce kişinin yurt dışına kaçmasına
aracılık ettiğini gördü.
Ticaret Bakanının
eşinin Sanayi Bakanlığına 9 milyonluk deterjan ve dezenfektan
satışına Ne olacak canım? En ucuzunu biz verdik.
dediğini ve yargının bunu izlediğini gördü.
Millet Salgın var.
diye evlere kapatılırken lebalep kongreleri ve bu kongrelerde davullu
zurnalı eğlenceleri gördü. Esnaf kan ağlarken yandaş
basının Japonya'da esnaf zor durumda. diye haber
yaptığını gördü. Kendisine sorulunca Bu konuyu gündemde
tutmanın kimseye faydası yok. diyen Sağlık Bakanı
gördü.
Vaka sayısında en
fazla ve esnafa en az yardım yapmada 1inci olduğumuzu gördü. Turizm
Bakanının turistler için yaptırdığı
Aşılandım, keyfini çıkarın. reklam filmini gördü ve
bunu anlayamasak da Dışişleri Bakanının Turistlerin
göreceği herkesi aşılayacağız. dediğini gördü.
Pudra şekeri sevenlerin
siyasete merakını ve yaratılmak istenen dindar nesil projesinin
nasıl güme gittiğini gördü.
Kendisiyle görüşmek
isteyen çiftçilere konuşmayan, çiftçilerden güvenlik gerekçesiyle kaçan
bir Tarım Bakanı gördü.
Milleti 2 milyar dolar
dolandırıp yurt dışına giden ve bulunamayan yeni
tosuncuk Thodex Faruku gördü. Eski Tosuncuk ise her nedense kendisinin teslim
olmak istediğini ancak yine her nedense Biz gittik getirdik. filan gibi
değişik açıklamaları gördü.
Marmara Denizi'ne
bırakılan suların arıtılması için 93teki master
planının 2010a kadar tamamlanmadığını ve AK
PARTİli belediyelerin 2019a kadar bunu rafa
kaldırdığını ve bugün müsilaj tehlikesiyle bu sebepten
dolayı karşılaştığımızı gördü.
Kanal İstanbul'u ille
de yapacağız, temelini attık. diyerek kanalla alakası
olmayan sadece bir ara yol açılışı yapıldığını
aslında gördü.
İngiliz mahkemelerinin
yetkili kılındığı şehir hastanelerinin apar topar
Danimarkalılara verildiğini gördü.
Yeni yıla girer girmez
Boğaziçi Üniversitesine akademik liyakati olmayan bir partilinin rektör
atandığını ama demokrasinin, demokrasi mücadelesinin ve
direnmenin sonucuyla geri alındığını gördü. Konya
Selçuk Üniversitesine atanan bir başka taze rektörün, kurucusu olan
Süleyman Demirelin ismini sildiğini ama aslında bunu yaparken bundan
sonra Cumhurbaşkanlarının isimlerinin böyle silinebilmesine yol
açtığını gördü.
4 milyon çocuğumuzun
EBAya bir kez bile erişememesinin bir başarı hikâyesi gibi
sunulduğunu gördü ve 138 bin öğretmen açığı
olmasına rağmen Açık yok, fazlası var. dendiğini
gördü.
Yerli araba, yerli uçak falan
hâlâ hayalken, fiber altyapımız tamam değilken bir uzay
hikâyesinin vizyona nasıl taşındığını gördü.
Devlet
nişanlarından Atatürk resminin
kaldırıldığını; Türk müziği
korolarından Türk adının
çıkarıldığını; Andımızın,
Danıştay kararına rağmen okutulmadığını;
bir ilçe millî eğitim müdürünün okullarda Nutuk kitabının
dağıtılmasını yasakladığını gördü.
Gazetecilere ve siyasetçilere
saldırıları, faillerin hâlâ serbest olduğunu, hatta Genel
Başkanımıza karşı Rizede bir girişimde
bulunulduğunu gördü.
Hain Sisinin darbeci
Sisiden bir dosta nasıl transformasyon geçirdiğini gördü.
Suriyelilerin ardından
akın akın Afganların geldiğini ve bu konuda da bir plan var
mı, yok mu, bunun bile bilinmediğini gördü.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYLİN CESUR (Devamla)
Bağlayabilir miyim?
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Cesur.
AYLİN CESUR (Devamla)
Bir cümle
BAŞKAN Sayın
Cesur, teşekkür ediyoruz.
AYLİN CESUR (Devamla)
Özür diliyorum, bir cümle söyleyeceğim: Şimdi, Türkiye bütün
bunları gördü ve bu, daha çok
BAŞKAN Buyurun.
AYLİN CESUR (Devamla)
Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, süreyi planlamak bir başarıdır.
AYLİN CESUR (Devamla)
Bir mafya liderinin Hükûmetle beraber çalışırken ki
anılarının reyting rekoru kırdığını ve
soruşturulması gereken iddialara karşı savcıların
üç maymunu oynadıklarını gördü.
Bu liste daha çok uzar gider.
Vakit kalmadı, Sayın Başkan teveccüh ettiler. Ben bunu
bağlayacağım: Ben bütün bunlarla, bu Dördüncü Yasama
Yılını kapatırken hepinizin bayramını kutluyorum.
Bayrama giderken bir tek
sorum var sizlere: Bu dönem geçer, biz bunların hepsini düzeltiriz de siz
nasıl bu bayramda sokaklarda dolaşırsınız? Sizler için
gerçekten üzülüyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Hepinize saygılar
sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
30uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 30uncu
madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
13.37
ON
YEDİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 13.39
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci Birleşiminin On
Yedinci Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmında bulunan 259 sıra
sayılı Kanun Teklifinin bu kısmın 2nci sırasına
alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin
sıralamasının buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin
önerisi
18/7/2021
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
18/7/2021 Pazar günü (bugün) yaptığı toplantıda, gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 259 sıra sayılı Kanun Teklifinin bu
kısmın ikinci sırasına alınması ve bu
kısımda bulunan diğer işlerin sıralamasının
buna göre teselsül etmesi önerisinin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Bülent
Turan Özgür
Özel
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Hakkı
Saruhan Oluç Erkan
Akçay
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Lütfü
Türkkan
İYİ
Parti
Grubu
Başkan Vekili
BAŞKAN Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
2.- Antalya Milletvekili Atay Uslu ve 23 Milletvekilinin Turizmi
Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3517) ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 255) (Devam)
BAŞKAN 255 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Sayın milletvekilleri,
31inci madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım. İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 255
sıra sayılı Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 31inci
maddesindeki Kanun hükümlerini ibaresinin Kanunu şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Gökan
Zeybek Orhan
Sümer Müzeyyen
Şevkin
İstanbul Adana Adana
Bedri
Serter Erkan
Aydın İbrahim
Özden Kaboğlu
İzmir Bursa İstanbul
Aziz
Aydınlık
Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın İbrahim Özden
Kaboğlu.
Buyurunuz Sayın Hocam.
(CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Divan, değerli
milletvekilleri; 21inci yüzyıl toplu zorunlu göç yüzyılı
olacak, çevresel göç yüzyılı olacak. Anayasa Mahkemesi sadece 27nci
Dönemde çıkardığımız yasalar içerisinde Boğaziçi
İmar Affı Yasasını, Ahlat saray yasasını ve
Maden Kanunu torba yasasının bazı hükümlerini iptal etti. Bu
konu, görüştüğümüz yasa üç kavramda odaklanıyordu: Kamu
yararı, Anayasa ve usul bakımından asgari ciddiyet ve özen
eksikliği. Zaman bakımından dört aylık bir zamana
yapılmakta idi, 38e göre Anayasaya aykırılık incelemesi
yapılmamıştı, etki analizi yoktu, çevresel etki değerlendirmesi
yoktu. Dört ay sonra Meclise getirildiği hâlde, tam dört ayda 5
perşembe günü Meclis hiç çalışmamıştı ve böylece
tatil gününe denk getirilerek âdeta bir sandviç yasa niteliğinde bir
düzenleme yapılmaktadır.
Yasanın düzenleme
alanı, Anayasa madde 43. Kıyılar, toprak mülkiyeti, çayır
ve meraların amaç dışı kullanım yasağı;
tarih, kültür ve tabiat varlıklarına zarar verilmemesi;
ormanların korunması, geliştirilmesi; doğal servet ve
kaynaklar ve merkez-yerel yönetim ilişkisi olmak üzere Anayasa'nın 7
ayrı hükmüne aykırılık teşkil eden bir yasa önerisi
söz konusudur.
Sayın vekiller, bu yasa
önerisinde esasen ihmal edilen, kırsal, kentsel ve kültürel çevre
bütünlüğü ile doğal, kültürel ve tarihsel çevre bütünlüğü
olmuştur. Bu bakımdan, daha çok, merkezî yönetim
güçlendirilmiştir, yerel yönetim ihmal edilmiştir, merkezî yönetimde
de tek kişi yönetimine yetkiler devredilmiştir, tabii ki özerk ve
uzman kuruluşlar da bu işin doğası gereği olduğu
hâlde ihmal edilmiştir.
Anayasa ve çevre
ilişkisi bakımından bu önerinin özelliği
Bilindiği
gibi, 2017 Anayasa değişikliğinde tek kişi yönetimi
oluşturulmuştur, haklar Anayasa'da muhafaza edilmekle birlikte
sürekli ihlal edilmektedir ama ülkesel anayasa hükümlerinin ihlal edilmemesi
gerektiğini biliyoruz, en azından ona inanmak isterdik fakat ülkesel
anayasa hükümlerinin de ihlal edildiğini görmekteyiz.
Söylemeye gerek yok, anayasa,
su, ekmek ve hava kadar önemlidir. İşte, anayasanın çevresel
hükümlerine saygı aslında bunun gerçek anlamda ortaya
çıkmasıdır, kanıtlanmasıdır. Ekosistemi koruyucu
anayasa hükümleri bizde vardır. Kuşkusuz, yeni yapılınca
öne çıkarmak lazım ülkesel anayasa hükümlerini ama bugünkü Anayasa'da
bile bunlar vardır. Sorun, bunların saygı görmesidir.
Şimdi, bu yasa önerisi,
bir tür, Türkiye'yi örtme yasa önerisidir. Bu, yapılış
tarzından da belli oluyor çünkü saydam olmayan bir biçimde bunu
görüştük, tatile sıkıştırıldı.
Sıkıştırılmış bir sandviç yasa söz
konusudur, halkın yasama faaliyetinden bilgilenme hakkının
engellenmesi söz konusudur, halkın çevresel bilgilenme hakkının
engellenmesi söz konusudur ve gelecek kuşaklara yönelik nasıl bir
Türkiye bırakacağımıza dair olup bitenin halktan
saklanması anlamına gelmektedir. Gerçekten bu
sıkıştırılmış ve saklanmış sandviç
ikizi
Birincisi, sabahleyin oyladığımız, toplumu
ilgilendiren, iktidarı sürekli kılmak amacıyla, bu ise çevreyi
ilgilendirmek, ülke ile para karşılaştırılmasında
paraya öncelik vermek amacıyla
Ama tabii ki gelecek kuşakları
şu bakımdan düşünmemiz gerekir: Hukuk azaldıkça, iktidar tek
kişide toplandıkça nitelikli turist de ülkeye gelmez. Nitelikli
ülkemiz olursa nitelikli turist gelir, hukuk güvenliği olursa Türkiyeye
daha çok turist gelir, Türkiyenin çevresi ve doğası daha çok
korunur.
Evet, bu vesileyle, bütün
bunları belirttikten sonra, tabii, bu yasa da Anayasa Mahkemesine
götürülmesi gereken ve götürülecek olan bir yasadır.
Flora, fauna ve homo
sapiens birlikteliğinin hiçbir zaman göz ardı edilmediği,
Anadolu ve Rumeli bütünlüğünün muhafaza edildiği ve kanallarla
parçalanmadığı ve Türkiyenin çölleşmediği nice
bayramlar diliyorum.
Hoşça kalın. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Hocam.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 31inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
MADDE 31 Bu kanun
hükümleri Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür.
Yasin
Öztürk Arslan
Kabukcuoğlu Ayhan
Erel
Denizli Eskişehir Aksaray
Aylin
Cesur Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Zeki
Hakan Sıdalı
Isparta Adana Mersin
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu.
Buyurunuz Sayın
Kabukcuoğlu. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 255
sıra sayılı Kanun Teklifinin 31inci maddesi üzerine
İYİ Parti Grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlarım.
Turizm için bacasız
fabrika tabiri de kullanılır. Turizm, yararlanmasını bilen
milletler için hem bir kazanç hem de dünyayı tanıma, kendini
tanıtma aracıdır. Ülkeler, şehirler sosyal olarak, ekonomik
olarak geliştikçe cazibeleri de artar. Eskişehir bunu
başarmış bir şehirdir.
Eskişehirin tarihi
milattan önce 14üncü yüzyıla kadar uzanmaktadır. Hâliyle pek çok
ören yeri günümüze kadar gelmekle birlikte, bunların 8 tanesi çok
meşhurdur.
Şehrin bu tarih
itibarıyla 31 adet müzesi vardır. 7 adet tiyatro sahnesi vardır.
Kentte sahne alan tüm oyunlar kapalı gişe oynar. Türkiyede ortalama
100 bin kişiye düşen tiyatro koltuk sayısı 383 iken bu
sayı Eskişehirde 621dir. Yine, ülkemizde 100 bin kişiye
düşen sinema koltuğu sayısı 418 iken Eskişehirde bu
sayı 452dir.
Ülkemizde bulunan 13 opera ve
bale salonundan 3 tanesi Eskişehirde bulunmaktadır. Ancak
Eskişehirde taleplere rağmen Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü
açılmamıştır. Bununla ilgili Kültür
Bakanlığına 2 defa soru önergesi verdim, 2sine de maalesef
cevap vermediler. Oysa, opera sanatı tarihle mit arasında
insanları buluşturan bir sembol inşasıdır, bir
medeniyet meselesidir. Eskişehir bu tarihî, kültürel buluşmanın
altyapısına sahiptir.
Yer altı
sularının Eskişehirde önemli bir tarihî geçmişi
vardır. Antik Dorylaion Kenti sıcak suların olduğu bölgede
kurulmuştur. Günümüzde Eskişehir de bu bölgede inkişaf
etmiştir. Sahip olduğu sıcak su kaynakları Romalılar
zamanında da tercih nedeni olmuştur. Merkezden başka ilin
muhtelif yerlerinde, 5 merkezde yine bu termal su imkânları vardır.
Uluslararası Çocuk
Tiyatroları Festivali, Uluslararası Pişmiş Toprak
Sempozyumu, Uluslararası Ahşap Heykel Festivali şimdilik rutin
festivallerdir. Eskişehirin kültürel altyapısı çok daha fazla
sayıda festivale açıktır. Mesele siyasetin istikrar
kazanmasıdır.
Büyük Önder Atatürk 15 Ocak
1923 tarihinde Eskişehiri ve Eskişehirlileri çok iyi
tanırım, Millî Mücadele yıllarında
büyük vatanseverlik ve üstün bir cesaretle mücadelemizin daima yanında
olmuş, bu mücadeleye çok geniş yardımlarda
bulunmuşlardır. Gördüğüme göre halk aydın ve faaldir;
toprak verimlidir. Az zamanda zayiatı telafi ve
fedakârlıklarıyla iftihar edeceklerdir. demiştir.
Eskişehir
Osmanlıların yıkılış döneminde 1828-1829
yıllarından itibaren göç almaktadır. Eskişehir taşra
değil, kent duygusunu baştan beri var eden kozmopolit bir yapıya
sahip eski bir metropoldür.
Eskişehir Osmanlı
İmparatorluğundan beri bir demir yolu şehridir, bu
kimliğini devam ettirmeye uğraşmaktadır. Son yıllarda
havacılık ve uzay sanayisi alanında da büyük atılımlar
gerçekleştirmiştir.
Eskişehir bir
eğitim şehridir, 3 adet üniversitesi bulunmaktadır.
Okullaşma oranı her kademede Türkiye ortalamasının çok çok
üzerindedir. İş adamları her alanda, üretimde, pazarlamada,
ulusal ve uluslararası ilişkilerde çaba göstermektedirler. Ticaret
Odası Başkanı, Sanayi Odası Başkanı, Organize
Sanayi Odası Başkanı kendi faaliyet alanlarındaki
başarılarından başka şehrin tüm sorunlarıyla
ilgilidirler; aydın düşünceli tüm hemşehrilerim gibi
Eskişehiri gelişmiş bir şehir hâline getirmekte son derece
başarılıdırlar, mahirdirler.
Eskişehir
Büyükşehir Belediye Başkanı Profesör Doktor Yılmaz
Büyükerşen bilgi ve kültürel birikimini şehrin büyümesinde ve
gelişmesinde başarıyla kullanmaktadır. Belediye
Başkanlığı süresince Eskişehir dünya çapında
gelişmeler kaydetmiştir. Erol Ayyıldız devlet
imkânlarını halkın hizmetine sunmada başarılı bir
validir. Toplumun her kesimiyle kolaylıkla irtibat kurabilmiştir,
Eskişehirlilerle kaynaşmada yetkindir, devlet ve milleti
ustalıkla buluşturmuştur. Eskişehirin devletinden beklediği,
şehrin demir yolu şehri olduğunun teyit edilmesi,
havacılık ve uzay sanayisinin desteklenmesi ve yollarının
yapılmasıdır. Seyitgazi-Afyon, Sarıcakaya-Mihalgazi,
Alpu-Mihalıççık yolları halk arasında ölüm yolu olarak
tabir edilir. Yıllardır bu yollar yapılmamıştır,
standartların altındadır ve Eskişehirliler bu hâliyle bu
yolları kullanmaya uğraşmaktadırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Kabukcuoğlu.
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Devamla) Bu sıcak, hoşgörülü, Yunus Emrenin, Nasrettin
Hocanın şehrine tüm vekillerimizi davet ediyorum.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri, Sayın Komisyon üyeleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kıymetli çalışanları, aziz Türk milleti;
Eskişehirliler ve kendi adıma yaklaşan Kurban Bayramınızı
kutlar, Kurban Bayramının ülkemize ve kainata iyilikler getirmesini
dilerim.
Saygılar sunarım.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
31inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
31inci madde
kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Teklifin tümünün
oylamasından önce İç Tüzükün 86ncı maddesi uyarınca
oyunun rengini belirtmek üzere lehte ve aleyhte birer milletvekiline söz
vereceğim.
Lehte, İstanbul
Milletvekili Sayın Mustafa Demir.
Buyurunuz Sayın Demir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Grubumuz adına Turizmi
Teşvik Kanunu Teklifiyle ilgili lehte görüşlerimi bildireceğim
ve son konuşmacı olmam hasebiyle de konuşmanın sonunda bir
kazaya uğramaması açısından teşekkürle başlamak
istiyorum.
Sayın Grup
Başkanımız ve Grup Başkan Vekillerimizin de arzusu
doğrultusunda başta Başkanlık Divanı olmak üzere bu
süreçte bize hizmet eden, koşuşturan kavaslarımıza,
stenograflarımıza, bu bina dışında bize hizmet eden
tüm çalışanlarımıza huzurunuzda teşekkür ediyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ayrıca, bu yasama
döneminin sonunda yirmi dört saattir olağanüstü gayret gösteren -muhalefet
eğer müsaade ederse- başta AK PARTİ Grubuna mensup sayın
milletvekillerimize ve MHP Grubuna mensup sayın milletvekillerimize ve tüm
milletvekillerimize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
bütün muhalefet milletvekillerimizin Turizmi Teşvik Yasası
Teklifindeki konuşmalarında üzerinde hassasiyetle durdukları
bir konu vardı, ben o konuya değinip kapatacağım. Konu şuydu:
Bu yasa teklifiyle yerel yönetimlerin yetkilerinin kısıtlanması
amaçlanmakta. diye, böyle bir iddiada bulundular; hatta, CHPnin
aldığı, yerel yönetimlerde kazandığı
belediyelerden dolayı bu yetkinin, bu kanun teklifinin geldiği
iddiasındaydılar. Ben sizlerle bir anımı
paylaşmayı arzu ederim. Şimdi, Tarihî Yarımadada Fatihte
Belediye Başkanlığı yaptığım dönemde
Bu
rezervasyon siteleriyle yer ayırtıp Fatihe gelen turistler var. Biz
bu turistleri yakın takibe aldık kendi dönemimizde çünkü bu turistler
rezervasyon siteleri üzerinden -ki yüzde 90-95 oranında- yerlerini
ayırtıyorlar ve oradaki web sayfalarındaki reklamlara göre yer
ayırtıyorlar. Fakat o kadar ciddi sıkıntılarla
karşılaştık ki. Mesela, büyük bir hayalle İstanbula
gelenlerin aslında hiç de böyle reklamlarda gösterildiği gibi bir
şeyle karşılaşmadıklarını gördük. Bu
sıkıntıları bertaraf etmek için ne yapabilirdik? Bir defa,
bu Booking, TripAdvisor, Airbnb gibi rezervasyon siteleri asla hizmetin
kalitesine bakmazlar, onlar sadece kârlarına bakarlar. Biz şöyle bir
şey yaptık: Bir yazılım gerçekleştirdik ve bu siteler
aracılığıyla gelip İstanbulda Fatihte
kalanların şikâyetlerini anlık aldık ve bu şikâyetler
üzerine turizm zabıtalarımızı ertesi gün görevlendirdik.
Karşılaştığımız manzara gerçekten vahim bir
manzaraydı. Şimdi ne demeye çalışıyorum biliyor
musunuz? Aslında belediyeler ruhsat verirken imar planlarına göre
çalışma ruhsatı verirler yani konaklama alanındaysa ona
bakarlar, yapılan projelerin 1/1.000liklere uygun olup
olmadığına bakarlar ama turizmle ilgili kalitenin nasıl
uygulandığı, turistlere -ki bunlar misafirlerimiz- nasıl
hizmet edildiği konusunda belediyelerin hem yetkileri yok hem de zaten
böyle kalifiye elemanları da yok. Biz o dönemde zaten böyle bir şeyin
olmasını arzu ediyorduk ve Bakan Yardımcımıza
Sizi
unuttum, size de çok teşekkür ederim Sayın Bakan
Yardımcımız ve Komisyon üyelerimiz. Aslında ülkenin
ihtiyacı olan bir şeyi gideriyoruz. Şimdi, düşünün, belediyelerde
yabancı dil bilen yok, bunları takip edecek kimse yok. Ruhsatı
veriyoruz, alınmış bütün haklar mahfuz, bunun yanında da
kaliteyi ve bütün hizmetlerin kontrolünü de tabii ki Kültür
Bakanlığının takip etmesinden daha güzel bir şey
olabilir mi? Tıpkı, hastanenin işletme ruhsatlarını
belediyelerin vermesi ama kontrolünü Sağlık
Bakanlığının yapması gibi. Amacımız, bizim
ülkemize gelen bütün turistlerin hayallerinin gerçekleştirilebileceği
ve hak ettikleri hizmetin alınabileceği bir Türkiye gerçekleştirmektir.
Bu konuda emeği geçen
herkese teşekkür ediyoruz, sağ olun, var olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aleyhte,
İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi.
Buyurunuz Sayın
Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tam yirmi dört saattir bir
yasama faaliyeti yürütüyoruz. Her şeyden önce, kabul edilmiş olan bu
Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin, şu an itibarıyla kanunun
hayırlı olmasını diliyorum, sektöre yararlar getirmesini
diliyorum.
Ancak teklifle ilgili olarak
katılmadığımız hususlar var yani oyumun rengini belli
etmek üzere kürsüye çıktım, katılmadığım
ağırlıklı unsurlar nedeniyle teklife hayır oyu vereceğimi
peşinen ifade ediyorum. Bunlar nelerdir? Teklifin görüşmeleri
sırasında çok kısaca ifade etmiştim, tekrar özetliyorum:
Turizm payının uygulanmasındaki ceza hükmü açıkça çok
adaletsiz, bunu ifade ettim. Turizm payını ödediği hâlde,
makbuzunu ibraz etmediği gerekçesiyle turizm işletmecisine 13.500
lira ceza uygulamak vergi kanunlarının ruhuna
aykırıdır, Anayasaya aykırıdır, eşitlik
ilkesine aykırıdır, adalet ilkesine aykırıdır.
Kişi turizm payını ödemiş, makbuzunu bulamıyor;
örneğin Benim muhasebecim bütün belgeleri aldı, gitti, bulamıyorum.
diyor. On beş gün süre veriliyor, tekrar bir on beş gün daha,
bulamadı, ceza uygulanıyor; sonra buldu, bir ay sonra, iki ay sonra
getiriyor, O an ibraz etmediğin için sen bunu ödeyeceksin, bunu sana geri
iade etmiyoruz. Bu olmaz arkadaşlar. Sadece bu örnek değil, bu ceza
uygulamasında çok daha farklı alternatifler, uygulamalar da söz
konusu olacak. Birincisi, turizm payı beyannamesi vergi dairesine beyan
edilip ödendikten sonra, onun ödeme kaydı vergi dairesinde zaten
vardır; devlet bunu biliyor.
İkincisi, bir vergi veya
pay beyan edilip ödenmediği zaman, buna gecikme zammı uygulanır.
Vergi Usul Kanununun amir hükmü budur, buna ceza uygulanmaz. Bu bir örnek,
buna katılmıyoruz.
Teklifin 22nci maddesiyle,
Kültür ve Turizm Bakanlığında bir kariyer kurumu olan
Kontrolörler Kurulunun dejenere edilmesine, kariyer yapısının
liyakatten uzaklaştırılıp keyfî atamalara yol açmak
suretiyle özelliğini kaybetmesine yol açan o düzenlemeye
karşıyız. Kesinlikle yanlıştır. İki yıl
kadar önce Kültür ve Turizm Bakanlığı Teftiş Kurulu
düzenlemesinde bu yapıldı, bu da yanlış. Bunlar kariyer
mesleklerdir, sınavla girilir, insanlar sınavla orada yükselir. Ben
de o mesleklerden geldim. Sınav dışında, liyakat
dışında tek bir ölçü yoktur; buradan
uzaklaşılıyor.
Üçüncüsü,
aşırı merkeziyetçi bir yapı oluşuyor. Evet, belki
konaklama tesislerinde turizm belgesinin Bakanlık tarafından
verilmesi bu tesislere bir kaliteyi getirebilir ama Kültür ve Turizm
Bakanlığının bütün Türkiyede bunu gerçekleştirecek
bir teşkilatı yoktur. Burada belediyeleri tamamen
dışlamayı, sistemin dışına atmayı doğru
bulmuyorum, Kültür ve Turizm Bakanlığı bir şekilde bu
görevi belediyelerle yapabilmeliydi; belediyeler de bu sistemin içinde olmalıydı,
dışlanmamalıydı. Ormanlara, millî parklara, bunlara
münhasıran turizm yatırımı gözüyle bakmamak lazım;
teklif biraz bu anlayışa sahip.
Bir Kültür ve Turizm
Bakanımız vardı, Sayın Atilla Koç, Plan ve Bütçe
Komisyonunda şunu söylemişti, çok hoşuma gitmişti:
Kültürün hakkını turizmden alacağım. Evet, turizm Türkiye
için çok önemli, ödemeler dengesine çok olumlu etki eden bir unsur; Türkiye,
burada 100 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşabilir ama
işin kültür tarafını ve doğal güzellik tarafını
ihmal etmemeli.
Olumlu düzenlemeler yok mu?
Var. Uyarma cezasının uyarmaya dönüştürülmesi olumlu,
İstanbulda yolcu taşımacılığıyla
yetkilendirilmiş deniz araçlarının turistik gezi amacıyla
kullanılabilmesi düzenlemesi olumlu; bunları olumlu buluyoruz.
Mera, yaylak ve
kışlaklarla ilgili belki esasa ilişkin bir düzenleme yok ama
daha önce bunların turizm yatırımına tahsis edilmesine
yönelik Anayasaya aykırı düzenlemenin uzantısı bir
maddenin burada olmasını da doğru bulmuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - Son cümlelerim şunlar: Esasında,
Sayın Başkandan mikrofonu açmasını beklemiyordum yani öyle
bir talebim yoktu çünkü biraz önce bir anlaşmazlık oldu, ben
karşıdaki saati buradan takip edemedim; o nedenle özür dilerim,
Sayın Başkana karşı ısrarlı gibi oldum. Onun ek
süre vermeyeceğim. şeklindeki uyarısını da ben
duymamıştım, yoksa Sayın Başkan Genel Kurulu gayet
güzel yönetiyor; toleranslı, adaletli, yönetiyor. Şimdi yine
teşekkür ediyorum Sayın Başkana, çok teşekkür ediyorum.
Evet, söyleyeceklerim bunlar.
Yirmi dört saat süreyle
yasama faaliyetinde bulunan bütün siyasi parti gruplarına, bütün
milletvekillerine, Bakanlık temsilcilerine, stenograf arkadaşlara,
kavas arkadaşlara ben de teşekkür ediyorum. Sizlere ailelerinizle birlikte
sağlıklı, mutlu, güzel bir Kurban Bayramı diliyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Biz de
teşekkür ediyoruz Sayın Başkan.
Sayın
Başkanım, buyurunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
63.- Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Başkanı Tahir Akyürekin, yasama
çalışmasına katkı yapan Başkanlık Divanı ve
milletvekillerine teşekkür ettiğine ve hayırlı bayramlar
dilediğine ilişkin açıklaması
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK
(Konya) - Sayın Başkanım, ben de Komisyonumuz adına bu
yasama çalışmasına katkı yapan, başta zatıaliniz,
Başkanlık Divanımız, milletvekili
arkadaşlarımız olmak üzere, bütün arkadaşlarımıza
teşekkür ediyor, hayırlı bayramlar diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Türkkan
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, grupların mutabakatıyla olduğunu
söylerseniz tepki göstermesinler boşu boşuna.
BAŞKAN -
Arkadaşların gösterdiği tepki değil efendim, coşkudur.
Buyurunuz Sayın Türkkan.
64.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Kurban
Bayramını kutladığına ve babasının
vefatı nedeniyle Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemire
başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, yorucu bir
yasama döneminden sonra idrak edeceğimiz Kurban Bayramı mübarek
olsun, hepimize hayırlar getirsin.
Bugün, biz
çalışırken bir de telefon mesajı gelmişti. Adalet ve
Kalkınma Partisi Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Aydemirin
muhterem babası vefat etmiş. Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum,
arkadaşımıza da sabır niyaz ediyorum. Hepinizin
bayramı mübarek olsun tekrar.
Teşekkür ediyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Akçay
65.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, babasının
vefatı nedeniyle Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemire
başsağlığı dilediğine, 255 ve 277 sıra
sayılı Kanun Tekliflerine MHP Grubu olarak tam destek verdiklerine ve
Kurban Bayramını kutladığına ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Tabii, biraz evvel
aldığımız habere göre, Adalet ve Kalkınma Partisi
Erzurum Milletvekili kıymetli arkadaşımız İbrahim
Aydemir Beyin babasının vefatını da teessürle
öğrendik. Ailesine başsağlığı dileklerimizi
iletiyoruz, merhum babasına da Allah rahmet eylesin.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu hafta önemli konuları da içeren 255, 277
sıra sayılı Kanun Tekliflerini görüşüp kabul ettik.
Yoğun çalışma saatleri geçirdik. Zaman zaman gerilimli oturumlara
tanık olsak da neticede, zannediyorum, bayram arifesi tatlıya
bağladık diye düşünüyorum, öyle düşünmek istiyorum. Bu
kanunların ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu
olmasını diliyorum. Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
her iki kanun teklifine de tam destek verdik.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak ve Grup Başkan Vekili olarak, bütün milletvekillerimizin ve
ailelerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi personelimizin, aziz milletimizin ve
İslam âleminin mübarek Kurban Bayramını tebrik ediyoruz,
kutluyoruz. Bayramın bütün milletimizin huzur ve esenliğine vesile
olmasını niyaz ediyoruz ve ekim ayına kadar da
çalışmalarımıza ara veriyoruz. Bu süreyi de biraz
dinlenerek, biraz seçim bölgemizde vatandaşlarımızla daha fazla
hemhâl olarak ve ekim ayına iyi bir hazırlık içerisinde
geçirmeyi de temenni ediyorum. Her ne kadar gündüz vakti olsa da iyi günler,
iyi günler, ayrılık tatlı bir keder, 1 Ekime kadar iyi günler
diliyor ve bütün Genel Kurulu sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Oluç...
66.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun,
babasının vefatı nedeniyle Erzurum Milletvekili İbrahim
Aydemire başsağlığı dilediğine ve Kurban
Bayramını kutladığına ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan, sayın
vekiller.
Öncelikle, İbrahim
Aydemirin babasına Allahtan rahmet, kendisine
başsağlığı ve sabır diliyoruz.
Evet, biraz zorlu bir son
etap yaşadık hep birlikte ama sonunda tamamladık. Tabii,
öncelikle bu coğrafyaya hak ettiği ve özlemini duyduğu
barışın, adaletin, eşitliğin gelmesi inancıyla,
halklarımızın ve tüm İslam âleminin Kurban
Bayramı'nı en içten duygularımızla kutluyoruz.
Düşmanlıkların, intikam duygularının, nefret
söylemlerinin yerini dostluk, dayanışma ve kucaklaşmanın almasını
diliyoruz. Kurban Bayramının gelecek umutlarımızı
büyütmesini arzu ediyoruz. Kurban Bayramı vesilesiyle
coğrafyamızda ve dünyanın dört bir yanında barış
ve huzur için edilen duaların kabul olmasını diliyor ve bu
özlemi duyan bütün insanlara eşit kardeşlik
mesajlarımızı iletiyoruz. Elbette ki milletvekillerinin ve tüm
Meclis çalışanlarının hayırlı bir bayram
geçirmesini de diliyoruz.
Hepimiz bu zorlu
çalışmadan sonra belki biraz dinlenme ve tefekkür etme imkânı
verecek birkaç ay geçireceğiz.
Hepimize kolay gelsin.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Özel...
67.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, babasının vefatı
nedeniyle Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemire
başsağlığı dilediğine, görev yapan herkese iyi
bir yaz dönemi çalışması dilediğine ve Kurban
Bayramını kutladığına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İbrahim Aydemiri
gözümüz arıyordu, meğerse büyük bir üzüntü yüzünden burada
değilmiş; acısını paylaşıyoruz, rahmet
diliyoruz, acılı aileye ve AK PARTİ Grubuna
başsağlığı diliyoruz.
Yirmi dört saattir
buradayız, kaliteli bir yasama süreci değil, insanca bir
çalışma ortamı değil ama bir gerçek var, hep birlikte bir
şeyi paylaşmış durumdayız: 2007 yılı
bütçesinin görüşüldüğü, 24 Aralık 2006 tarihinde başlayan
ve ertesi gün 17.49da biten oturumdan sonra, Meclis tarihinin
yaşanmış en uzun birleşimini hep birlikte
paylaştık. Bizim itirazlarımız vardı, Adalet ve
Kalkınma Partisinin, Milliyetçi Hareket Partisinin de istediği
yasalar vardı. Onlar kendi görevlerini yapmaya çalıştılar,
biz kendi görevlerimizi yapmaya çalıştık.
İtirazlarımızın bazıları düzeldi, çoğu hiç
değişmeden geçti ama herkes, burada, milletten aldığı,
halktan aldığı yetkiyle görevini yapmaya
çalışıyor. Bu süreçte tansiyonun yükseldiği zamanlar
olmuştur, birbirimize karşı hatalarımız,
kusurlarımız olmuş olabilir ama bunların hiçbiri şahsi
değildir, herkes aldığı görevin, yetkinin gereğini
yapmaya çalışmaktadır.
Şimdi, biz, tabii, daha
kısa bir tatil ve sorunların çok olduğu bir ülkede daha uzun
yasama dönemleri istiyoruz, her hafta Meclis üç gün çalışsın
istiyoruz; öyle iki günde çalışıp çalışıp
gitmeyelim, sonlara böyle birikmesin istiyoruz ama sonuçta salı günü
alınan grup kararıyla 1 Ekime kadar tatile gittiğimiz görülüyor.
Milletvekillerinin tatili olmaz, yaz dönemi çalışmaları olur; o
çalışmaların içinde ailelerine ayırabilecekleri birkaç
huzurlu gün de yanlarına kâr kalır. Tüm ailelere
selamlarımızı, hürmetlerimizi iletiyoruz.
Bu dönem, sizin
yönettiğiniz bir oturumdaki bir tatsızlıktan sonra bugüne kadar
burada hiç fiziki temas yaşanmadı, belki de o sizin Genel Kurula
yaptığınız etkili telkinlerin de bir sonucudur Sayın
Başkan.
Size, Meclis
Başkanımıza, Meclis Başkan Vekillerimize, bütün
Başkanlık Divanına, ayrımsız bütün personele, görev
yapan herkese ve bütün siyasi parti gruplarını ayırmadan tüm
milletvekillerimize iyi bir yaz dönemi çalışması diliyoruz ve
aileleriyle geçirecekleri Kurban Bayramlarını kutluyoruz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak hepsini saygıyla selamlıyoruz. (CHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Turan...
68.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, babasının
vefatı nedeniyle Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemire
başsağlığı dilediğine, tüm vekillere ve
çalışanlara teşekkür ettiğine, tek dertlerinin ülkenin
ekonomisini ve turizmini büyütmek olduğuna ve Kurban Bayramını
kutladığına ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Erzurum
Milletvekilimiz İbrahim Aydemirin Hakkın rahmetine kavuşan
babasına Allahtan rahmet diliyorum; kendisine, ailesine, sevenlerine
başsağlığı diliyorum, Allah rahmet etsin.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir kanunun daha görüşmelerini nihayete
erdirdik ancak kanundan öte bugün bir dönemi, bir yasama yılını
kapatıyoruz. Toplam 55 uluslararası sözleşmeyle beraber 81 kanun
teklifini yasalaştırma imkânı bulduk bu dönem içerisinde. 105
birleşimde yedi yüz saat çalışıldı, 31 bin sayfa
tutanak tutuldu. Emek veren tüm partilerimize, tüm vekillerimize;
kavasından stenografına, çaycısından güvenliğine
çalışan bütün arkadaşlarımıza teşekkürü bir borç
biliyorum.
Tabii, özellikle,
aralıksız yirmi beş saati bulan bugünkü çalışma
takviminde büyük bir sabırla, öz güvenle görevini yapan siz Kıymetli
Başkanımıza ve Divana hassaten teşekkür etmek istiyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; turizm kanunu görüşmeleri çok
alışık olmadığımız bir takvimde nihayete
erdi. Anlayışınız ve sabrınız için, ben, tüm
partilere, Divana teşekkür etmek istiyorum. Muhalefet görevini yaptı,
tabii ki yapacak, demokrasilerin iktidar kadar kıymetli sacayağı
muhalefettir. Uzun önergeler, çok sık yoklamalar, bazen yüreğimizi
inciten ithamlar, hakaretler oldu. Ben tüm bunlara rağmen teşekkür
etmeyi bir görev biliyorum. Tabii, teşekkürün en özelini de dünden bugüne
kadar aralıksız, hem Milliyetçi Hareket Partisinin hem AK
PARTİnin milletvekillerinin süreci yönetmesine, sabrına ayrıca
teşekkür etmek istiyorum Sayın Başkanım. (AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar)
Görüşmeler
sırasında Sayın Bakana büyük haksızlıklar
yapıldı, teknik tartışmalar yapılması gerekirken
meseleyi şahsileştiren ağır ithamlar oldu. Kanunu, çok uzun
bir emekle beraber çok yoğun bir vekil grubumuz, grup yönetimimiz ve
Bakanlığımız beraber çalıştılar. Her sürecin
eksiği, fazlası vardır, her metnin, her kanunun eksiği,
fazlası vardır ama meseleyi şahsileştirmeyi
Yok,
Sayın Bakanın kanunu yok, Bakanın özel işi yok,
Bakanın kötü niyeti gibi yaklaşımları üzülerek dinledik.
Ben bunun doğru olmadığını ifade etmek istiyorum
Sayın Başkan. Baştan aşağı bir derdimiz var,
ülkemiz ekonomisini, turizmini büyütmek istiyoruz Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aynı şekilde, yarın arife,
yarın vakfeye durulan en özel günlerden bir tanesi, ardından Kurban
Bayramı. Bayram, uzun süre yavaş yavaş ilerleyen gönlün, ruhun
belli bir merhaleye gelişinin kutlanışıdır. diyor
üstat Sezai Karakoç. Bu duygularla tüm milletvekillerimizin, tüm milletimizin,
tüm İslam âleminin bayramını yürekten kutluyorum. Aynı
şekilde, büyük bir sabırla süreci götüren Komisyon
Başkanımıza ve ekibine, yönetimine, tüm
bürokratlarımıza, Bakan Yardımcımıza teşekkür
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah
Erdoğmuşun, Başkanlık Divanı olarak,
babasının vefatı nedeniyle Erzurum Milletvekili İbrahim
Aydemire başsağlığı dilediklerine, Kurban
Bayramını kutladıklarına ve Dördüncü Yasama
Yılının hayırlı olmasını temenni ettiklerine
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Divan olarak,
öncelikle, Erzurum Milletvekilimiz Sayın İbrahim Aydemirin rahmet
eden babasına mağfiret, kendilerine ve ailelerine sabrıcemil,
Türkiye Büyük Millet Meclisine ve hassaten de Adalet ve Kalkınma Partisi
camiasına başsağlığı diliyoruz.
İkinci olarak, önümüzde
Kurban Bayramı var. Yine, Divan olarak, Kurban Bayramı'nın ön
yargıları arındıran bir bayram olması temennisiyle,
başta siz yüce zevat ve hazırunun, şahsınızda ailenizin,
bölgenizin ve Meclis emektarlarımızın bayramını tebrik
ediyoruz.
Bu yüce Meclisin paha
biçilmez hazineleri var, o hazineler içerisinde eşsiz cevherler var.
Onlardan, en parlaklarından, ışığını
kaybetmeyen ve sürekli ziyasını arttıran mücevherattan bir
tanesi de dayanışma ruhudur. O dayanışma ruhunu canlı
tuttukça inanıyorum ki örnek olacak daha nice çalışmalara imza
atmış olacaksınız.
Biz de bu duygu ve
düşüncelerle Dördüncü Yasama Yılının hayırlı
olmasını ve önümüzdeki süreçte de ahengi ruhani içerisinde,
dayanışma ruhuyla yeniden buluşmamızı temenni ediyor,
hepinize saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
2.- Antalya Milletvekili Atay Uslu ve 23 Milletvekilinin Turizmi
Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3517) ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 255) (Devam)
BAŞKAN - Teklifin tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Antalya
Milletvekili Atay Uslu ve 23 Milletvekilinin Turizmi Teşvik Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 336
Kabul : 286
Ret : 50 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Şeyhmus
Dinçel Enez
Kaplan
Mardin
Tekirdağ
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Gündemimizde bulunan
işler tamamlanmıştır.
Alınan karar
gereğince gündemde bulunan işleri sırasıyla görüşmek
için, Anayasa ve İç Tüzük gereğince 1 Ekim 2021 Cuma günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
14.26
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) (xx) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 277 S. Sayılı Basmayazı 16/7/2021 tarihli 104üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(x) Önergenin tam metni tutanağa eklidir.
(x) Önergenin tam metni tutanağa eklidir.
(x) Bu işleme ilişkin önerge 16/7/2021 tarihli 104'üncü Birleşim Tutanağı'nın .....'ncı sayfasında yer almaktadır.
(x) Önergenin tam metni tutanağa eklidir.
(x) Önergenin tam metni tutanağa eklidir.
(x) Önergenin tam metni tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 255 S. Sayılı Basmayazı 13/07/2021 tarihli 102nci Birleşim Tutanağına eklidir.