TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
13üncü
Birleşim
5 Kasım
2020 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili Ahmet Sorgunun, 3 Kasım
2002 seçimlerine ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
Ahilik Haftasına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örsün, Rizede
yapımı devam eden havalimanına eski Başbakan Mesut
Yılmazın isminin verilmesine ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
ülkede bir tarım politikasının olmadığına ve
çiftçinin zor durumda olduğuna ilişkin açıklaması
2.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın,
Trabzon ili Beşikdüzü ilçesinde bulunan kamu kurum ve
kuruluşlarının kapatıldığına ya da
başka yerlere taşındığına ilişkin açıklaması
3.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan
Aygunun, Çorlu tren kazasıyla ilgili davada yeni bilirkişi raporunun
dava dosyasına girdiğine, kazanın bütün sorumlularının
yargılanacağına ve suçluların gereken cezayı
alacağına ilişkin açıklaması
4.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin,
AK PARTİ olarak on sekiz yıldır ülkeye ilkleri yaşatan
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanla birlikte mazlumların
yanında durmaya devam edeceklerine ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
üniversite öğrencilerinin aldıkları öğrenim kredilerinin
yapılandırılıp faizlerinin silinerek borcu olan gençlere
müjdeli haber verilmesi ve geleceğe güvenle bakmalarının
sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
ülkeyi 2023 hedeflerine ulaştırarak gelecek nesillere güçlü ve
müreffeh bir ülke bırakacaklarına ilişkin açıklaması
7.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, 3 Kasım 2002 seçimlerinde iktidara gelen AK
PARTİnin millete verdiği tüm sözleri yerine getirdiğine
ilişkin açıklaması
8.- Konya Milletvekili Halil Etyemezin, İzmir
ilindeki depremde hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftasına ilişkin
açıklaması
9.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
depremin ülkenin bir gerçeği olduğuna, binaların zemin, beton ve
donatı yönünden kontrol ettirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
10.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, çiftçilerin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi
borçlarının yapılandırılmasının
düşünülüp düşünülmediğini sorduğuna ilişkin açıklaması
11.- Muğla Milletvekili Suat Özcanın,
eğitim öğretimdeki sıkıntı ve mağduriyetlerin
acilen giderilmesinin öğrenci, öğretmen ve veliler tarafından
beklendiğine ilişkin açıklaması
12.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, Hakkâri ili Derecik ilçesinde yol
çalışması sırasında PKKlı teröristlerce
yapılan saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlara
Allahtan rahmet dilediğine, terörle ve destekçileriyle mücadelelerini
sürdüreceklerine ilişkin açıklaması
13.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın,
sahte alkol kullanımına bağlı ölümlerin neden bu kadar
arttığının üzerinde durulması gereken bir konu
olduğuna, etil alkol üreten firmaların da mercek altına
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
14.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın, İzmir ilindeki depremde hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, ilgili firma tarafından
2014 yılında Artvin ili Murgul ilçesi Damar köyünde yapılan
altın aramalarında siyanür kullanılmayacağının
taahhüt edilmesine rağmen 2020 yılı içinde ilgili firmanın
siyanür havuzu yapımına ilişkin girişimlerde
bulunduğuna, Murgul ilçesine siyanür havuzu kurulmasını
istemediklerine ilişkin açıklaması
15.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, depremin
değil ihmalin öldürdüğüne, depreme karşı acil eylem
planı hazırlanmasını ve ülkenin mevcut yapı stokunun
depreme karşı güçlendirilmesini, deprem fonu oluşturularak yirmi
bir yıldır deprem vergisi olarak toplanan paraların bu fonda
değerlendirilmesini istediklerine ilişkin açıklaması
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Hakkâri ili Derecik ilçesinde yapılan yol çalışması
sırasında PKK tarafından düzenlenen saldırıda
hayatını kaybeden 3 vatandaşa Allahtan rahmet dilediğine,
terörle mücadeleye kararlı bir şekilde devam edileceğine,
emperyalist bir kısım Batı ülkelerinin, kutsal
değerlerimize saldırılarla, yeni bir senaryo metnini nefret
suçuyla yazdıklarına, Türkiyenin, masumları katleden terör
örgütlerine karşı sahada en etkili mücadeleyi veren ülke
olduğuna ve teröre karşı alınacak tavrı bu örgütleri
fonlayan bazı ülkelerden öğrenmeyeceğine ilişkin
açıklaması
17.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Hakkâri ili Derecik ilçesinde yapılan
saldırıyı kınadıklarına, İzmir ilinde
meydana gelen depremde Bayraklı ilçesinde adliyeye yakın
avukatlık bürolarının etkilendiğine,
vatandaşların hak arama konusunda mağduriyet
yaşamasına engel olmak için en azından deprem anından
itibaren bir ay süreyle yasal sürelerin durdurulması için acil yasal
düzenleme yapılması gerektiğine, AKPnin tarım politikaları
neticesinde tarım üretiminin durduğuna, çiftçilerin borç yükü
altında ezildiğine, Şerali Derelinin ölümü olayının
kapatılmaya çalışıldığına,
cezasızlık politikasının bu tür olayları teşvik
ettiğine, Parlamentonun tetiği çekeni de çektireni de ortaya
çıkarmakla ve yaşam hakkı ihlallerine Dur. demekle mükellef
olduğuna ilişkin açıklaması
18.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, CHP olarak 5
Kasım 2006 tarihinde vefat eden eski Başbakan Bülent Ecevite
mezarı başında özlem ve minnetlerini ifade ettiklerine, Gezi
olayları sırasında Hatay ilinin Armutlu Mahallesinde polis
müdahalesinde yaşamını yitiren Ahmet Atakanın ölümüyle
ilgili olarak Hatay Cumhuriyet Başsavcılığının 7
polisin soruşturulması talebinin Hatay Valiliği tarafından
reddedildiğine, ülkede bir cezasızlık kültürünün hâkim
olduğu konusuna Parlamentonun dikkatini çektiğine, Harun
Başkutlu adlı vatandaşın Kars ili Digor ilçesinde Millî
Eğitim Müdürlüğü bünyesinde taşeron işçiyken kadroya
geçiş sürecinde yaşadığı mağduriyeti ülkede
yaşanan benzer durumlara örnek teşkil etmesi bakımından
Parlamentonun gündemine getirdiklerine, Manisa Celal Bayar Üniversitesi
Hastanesinin depremde ağır hasar aldığını
yöneticilerin dikkatine sunmak istediklerine, sosyal medya düzenlemesinin
sorunlu olduğuna, Meclisin kanun çıkarma makinesi ve iradesini teslim
eden bir yasama meclisi görüntüsünde olmasının doğru
olmadığına, bu konuda bütün grupları bilhassa gündemi
belirleyen AK PARTİ ve MHP grubunu göreve davet ettiklerine ilişkin
açıklaması
19.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın 5 Kasım 1998
tarihinde Siirtte okumuş olduğu bir şiir nedeniyle mahkûm
olduğuna ve İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığının sona erdiğine, aynı
mısraları bu vesileyle Genel Kurulda bir kez daha gündeme
getirdiğine, Bayraklı ilçesindeki İzmir Adliyesi çevresindeki
avukatlık bürolarının ve vatandaşların bir
mağduriyetle karşılaşmaması için 239 sıra
sayılı Kanun Teklifine bu yönde bir madde ihdasına yönelik
çalışma başlatacaklarına, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
21.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
22.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Niğde
Milletvekili Selim Gültekinin İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Dijital Mecralar Komisyonunun Başkan,
Başkan Vekili, Sözcü ve Kâtip seçimine dair tezkeresi (3/1386)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 5/11/2020
tarihinde, Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve 19 milletvekili tarafından,
ülkede yaşanan grip aşısı stoku krizinin
aşılabilmesi, gelecekte benzer durumların yaşanmaması
için çözümler bulunması, var olan sınırlı grip
aşısı stokunun en etkin şekilde vatandaşlara
dağılımının tespit edilmesi ve önümüzdeki
kış aylarının sağlık sistemi üzerindeki yükünün
daha fazla artmaması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5
Kasım 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, 5/11/2020 tarihinde,
Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy ve arkadaşları
tarafından, sınır politikalarının sebep olduğu
krizlerin araştırılması amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 5 Kasım 2020 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler kısmında yer alan,
Elâzığ depremi sonrası yapılan yardımlarda
yaşanan aksaklıkların araştırılması
amacıyla verilmiş olan (10/3094) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5
Kasım 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, 239 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanamaması
hâlinde daha önce toplanmasına karar verilen 6 Kasım 2020 Cuma günü
Genel Kurulun toplanmamasına ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili Hişyar
Özsoyun, Antalya Milletvekili Atay Uslunun HDP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoyun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy,
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında HDP grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Sürayya Sadi Bilgiçin, konuşurken damlacıkların 7 metreye kadar
gittiğine ve milletvekillerinin konuşurken de maske takması
gerektiğine ilişkin konuşması
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Giresun Milletvekili Cemal Öztürk ve Aydın
Milletvekili Bekir Kuvvet Erim ile 46 Milletvekilinin İşsizlik
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3147) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 239)
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Mersin Milletvekili Ali Mahir
Başarırın, TBMM ve bağlı
kuruluşlarının yaptığı ihalelere ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi
Bilgiçin cevabı (7/33503)
2.- Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinislinin,
yazılı soru önergelerine verilen cevaplara ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin
cevabı (7/33694)
3.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Destek Hizmetleri Başkanlığı personeline kıyafet
alımı için alışveriş çeki verildiği
iddiasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/34717)
4.- İzmir Milletvekili Bedri Serter'in, sokak
esnafının kayıt altına ve sosyal güvenceye
alınmasına dair planlama yapılıp
yapılmadığına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı
Ruhsar Pekcanın cevabı (7/35055)
5.- İzmir Milletvekili Bedri Serter'in, pandemi
döneminde esnafa ait prim borçlarının alınmaması önerisine
ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı
(7/35056)
6.- İzmir Milletvekili Bedri Serter'in,
İzmir'in Tire ilçesinde 1 Haziran 2020 tarihi itibarıyla
elektriği kesilen esnaf sayısına,
Menemen ilçesinde 1 Haziran 2020 tarihi
itibarıyla elektriği kesilen esnaf sayısına,
İzmir'in Bergama ilçesinde 1 Haziran 2020
tarihi itibarıyla elektriği kesilen esnaf sayısına,
İzmir'in Ödemiş ilçesinde 1 Haziran 2020
tarihi itibarıyla elektriği kesilen esnaf sayısına,
İzmir ilinde ve Türkiye genelinde 1 Haziran
2020 tarihi itibarıyla elektriği kesilen esnaf sayısı ile
esnafların fatura borçlarının ertelenmesine yönelik bir
çalışma olup olmadığına,
İlişkin soruları ve Ticaret
Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı (7/35058), (7/35059), (7/35060),
(7/35061), (7/35062)
7.- İzmir Milletvekili Bedri Serter'in, 2020
yılı Eylül ayı itibarıyla icra işlemlerine tabi
tutulan esnaf sayısına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı
Ruhsar Pekcanın cevabı (7/35063)
5 Kasım 2020 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun),Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
13üncü Birleşimini açıyorum. (x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 3 Kasım
2002 seçimleri hakkında söz isteyen Konya Milletvekili Ahmet Sorguna
aittir.
Buyurun Sayın Sorgun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili Ahmet Sorgunun, 3 Kasım
2002 seçimlerine ilişkin gündem dışı konuşması
AHMET SORGUN (Konya) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce 30 Ekim günü
İzmirde meydana gelen depremde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Cenabı-ı Haktan rahmetler diliyorum,
yakınlarına ve milletimize başsağlığı
diliyorum, yaralılarımıza da tez vakitte acil şifalar
diliyorum.
Yine, uzun yıllar
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapmış bulunan, Anayasa
Komisyonu Başkanlığını deruhte etmiş bulunan,
birlikte yol yürüdüğümüz Hocamız Burhan Kuzuyu da hayırla ve
rahmetle yâd ediyorum. Cenab-ı Hak hepsinin kabirlerini cennet etsin,
taksiratlarını affetsin.
Değerli milletvekilleri,
şu anda Kasım 2020deyiz. 3 Kasım 2002 seçimlerinin 18inci
seneidevriyesi. Milletimiz, Recep Tayyip Erdoğan
Başkanlığındaki AK PARTİyi henüz kuruluşundan on
dört ay sonra iktidara taşımış ve on sekiz yıldır
da aralıksız her seçimde desteğini artırarak onu hiç
birincilik kürsüsünden indirmemiştir. Elbette, bu daimî desteğin çok
ama çok anlamlı sebepleri vardır, asla boşu boşuna
değil, hele hele körü körüne hiç değildir. Çünkü AK PARTİ Artık
Türkiyede hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. diyerek yola
çıktı. Çünkü AK PARTİ millete efendilik yapmak için değil,
millete hizmetkâr olmak için yola çıktı. Çünkü AK PARTİ
yoksullukla, yolsuzlukla ve yasaklarla mücadele etmek için yola
çıktı. Çünkü AK PARTİ millet iradesini hazmedemeyen vesayetçi, müdahaleci,
ithal, jakoben zihniyetle mücadele için yola çıktı.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ilkeli hizmet siyasetinin merkezi olan AK
PARTİ aynı zamanda Türkiye'de ilklerin de partisidir. Bu cümleden
yola çıkarak; cumhur yani millet ilk defa bu dönemde kendi
Başkanını, Cumhurbaşkanını doğrudan seçmeye
başladı. AK PARTİ demokrasi tarihinin en uzun iktidarda kalan ve
kalmaya devam eden partisi olarak tarihe geçti. Türkiye yüksek hızlı
trenle ilk defa bu dönemde tanıştı. Türkiye'nin her iline üniversite
yine bu dönemin eseri. İlk defa kendi İHA ve
SİHAlarımızı üreterek İsrail Heronlarından ve
ABD Predatorlarından bu dönemde kurtulduk. Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru hakkı bu dönemin eseri. IMFe borç ilk defa bu dönemde
sıfırlandı. Paradan sıfır bu dönemde atıldı.
Hak ve özgürlüklere karşı kamuda kılık kıyafet
dayatmasına bu dönemde son verildi. Milyonlarca öğrencinin kâbusu
katsayı zulmünden bu dönemde kurtulduk. Daha katılımcı,
daha insani bir seçim için, yatağa bağımlı hastaların
ve engellilerin ayağına sandık ilk defa bu dönem gitti.
Demokrasinin karabasanı, Demoklesin kılıcı darbeler ilk
kez bu dönemde, 15 Temmuzda geri püskürtüldü. Darbeciler kahraman değil
artık, hainler olarak yargıya hesap veriyorlar. 12 Eylül
cuntacıları bu dönemde yargı önüne çıkarıldı.
Millî gelirine oranla dünyada en fazla insani yardım yapan ülke
unvanını bu dönemde elde ettik. İlk kez bu dönemde
öğrencilerimiz kitaplarını okullarında,
sıralarının üstlerinde hem de ücretsiz bulabildiler. Trafik kazalarının
baş sebebi hatalı sollama deyimi neredeyse literatürümüzden
çıktı, yerini direksiyon hâkimiyetini kaybetme ifadesi aldı
çünkü yüksek standartlı bölünmüş yollarımız yüzde 500
arttı. Hava yolu halkın yolu oldu. Sadece birkaç ilimizde bulunan
doğal gaza bu dönemde 81 ilimizin tamamı kavuştu.
Hastalarımız istedikleri hastaneyi, hekimi ve eczaneyi seçme
hakkına yine bu dönemde kavuştu. Ana dilde seçim propagandası
yasakları; gazete, dergi, televizyon, radyo yayını
yasakları bu dönemde son buldu. İhracatta ve turizmde tüm
zamanların rekorları bu dönemde kırıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi lütfen.
AHMET SORGUN (Devamla) - Bu
listeyi daha da uzatmak mümkün ama vaktimiz el vermez.
Kadimden günümüze,
Cumhurbaşkanından milletvekiline, bakanına, bürokratına bu
ülkeye çivi çakan herkese şükranlarımı sunuyorum. Sözlerimi
Hazreti Hadiminin özlü deyişiyle tamamlıyorum.
İnsanıkâmil odur ki koya yerine bir eser/Eseri olmayanın
yerinde yeller eser. diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı ikinci söz, Ahilik Haftası münasebetiyle söz isteyen
Mersin Milletvekili Hacı Özkana aittir.
Buyurun Sayın Özkan.
2.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
Ahilik Haftasına ilişkin gündem dışı
konuşması
HACI ÖZKAN (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şahsım adına gündem
dışı, söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
ekranları başında bizleri izleyen Mersinli hemşehrilerim
başta olmak üzere aziz milletimizi, Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
İzmirde meydana gelen, yüreğimizi
derinden etkileyen depremde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, ailelerine, milletimize
sabır diliyorum; yaralı hemşehrilerimize acil şifalar
diliyorum.
1200lü yıllardan itibaren yeşeren Ahilik,
liyakati, emeği, çalışmayı ve disiplini öğretmesinin
yanında; paylaşmayı, adil rekabeti, hakkaniyeti, fakir
fukarayı gözetmeyi ve kanaati de öğretmiştir. Bu bakımdan,
ülkemizdeki sosyal adalet kültürünün ve refah toplumu anlayışının
temelleri Ahilikle atılmıştır diyebiliriz.
Türkiyenin bugün eriştiği gücün
arkasında bin yıllık devlet geleneği ve toplumsal tecrübe
yatıyor. Esnaf ve sanatkârlarımızın mesleklerini en iyi
şekilde icra edebilmeleri, gelişen ve değişen dünya
düzeninde varlıklarını en etkin biçimde sürdürebilmeleri toplumsal
refahımız ve huzurumuz açısından son derece önemli ve
gereklidir. Devlet politikalarımızı esnaf destekleyici
şekilde yönlendirerek bu doğrultuda adımlar atıyoruz.
Bildiğiniz üzere, esnafımıza yönelik
iş ve işlemlerin büyük bölümü e-devlet kapısıyla entegre
biçimde çalışan Esnaf Bilgi Sistemimiz üzerinden
sağlanmaktadır. Son dönemde yaptığımız yeni
yatırımlarla bu sistemimiz altında Coğrafi Bilgi Sistemini
kurduk ve Esnaf Rehberi mobil uygulamasını da devreye aldık.
Ayrıca, esnaf odalarımızın işlemlerini
kolaylaştırıcı ve esnafımızın daha iyi
hizmet sağlamasına yarayacak yeni dijital alt yapıları da
hayata geçirdik.
Pandemi şartlarındaki esnafın mali
durumlarının desteklenmesi için devletimiz gerekli tüm
kaynaklarını seferber etmiştir. Esnaf ve sanatkârların
kooperatif kefaletiyle veya doğrudan Halkbanktan kullanmış
oldukları kredilerin geri ödemeleriyle ilgili olarak taksitlerini ve
esnafımızın 3 milyar liranın üzerindeki kredisini
erteledik. Yine, bu dönemde Halkbank tarafından hayata geçirilen
işletme kredisi kapsamında bugüne kadar 18,1 miyar lira faiz
indirimli kredi sağlandı. Ayrıca önemli bir kolaylık olarak
pek çok faaliyet kolundaki işletmelere KDV ve stopaj indirimi
sağlanmıştır.
Cumhurbaşkanımız ve Genel
Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde Hükûmetimiz, her zaman olduğu gibi, içinden
geçtiğimiz bu olağanüstü süreçte de esnaf ve
sanatkârımızın yanında olmuştur. Hep birlikte devlet
ve millet dayanışmasıyla aşamayacağımız
engel, ulaşamayacağımız hedef yoktur. Ekonomiden
dış politikaya, eğitimden sağlığa, enerjiden
güvenliğe bütün alanlarda kaydettiğimiz ilerlemeyi yeni
atılımlarla daha yüksek noktalara taşımak için en önemli
gücümüz olan birliğimizden, beraberliğimizden asla taviz
vermeyeceğimize ve aziz milletimizin her bir ferdinin kendi alanında
üzerine düşeni hakkıyla yerine getireceğine inancım
tamdır.
Ticareti doğruluk, dürüstlük ve
dayanışma gibi ahlaki meziyetlere dayandırarak yüzyıllar
boyunca nice erdemli nesillerin yetişmesine, bütün Anadolunun bir ve
beraber hareket etmesine öncülük eden esnaf ve sanatkârların piri Ahî
Evran hazretlerini rahmetle anıyorum.
Her zaman esnaf ve sanatkârın sesine kulak
veren ve onlara sahip çıkan, esnaf ve sanatkâr camiasıyla birlikte
olan Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğana şükranlarımı sunuyorum.
Ahilik kültürünü değerleriyle ve kurumlarıyla günümüzde de
yaşatan küçük büyük tüm esnaf ve sanatkârlarımızın Ahilik
Haftası ve esnaf bayramını en içten duygularımla tebrik
ediyor, işlerinde bereketli kazançlar diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
merhum Başbakanlardan Sayın Mesut Yılmazın, Rizede
yapımı devam eden havalimanına isminin verilmesi hususunda söz
isteyen Trabzon Milletvekili Hüseyin Örse aittir.
Buyurun Sayın Örs. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örsün, Rizede
yapımı devam eden havalimanına eski Başbakan Mesut
Yılmazın isminin verilmesine ilişkin gündem dışı
konuşması
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; konuşmamın başında 30
Ekim Cuma günü meydana gelen merkez üssü İzmirin Seferihisar ilçesi
açıklarında olan depremde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı diliyorum.
Yaralılarımızın da bir an önce sağlıklı bir
şekilde hayatlarını idame ettirmelerini niyaz ediyorum.
Depremin meydana geldiği ilk andan itibaren
ülke çapında tüm kurum ve kuruluşlar gibi 81 ildeki
teşkilatlarımızla biz de yardım seferberliğine
başladık. Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşener öncülüğünde milletvekillerimiz ve
teşkilatlarımızla birlikte ertesi gün deprem bölgesine gittik,
vatandaşlarımızla görüştük, oradaki arama kurtarma
çalışmaları hakkında bilgi aldık. Orada gece gündüz
demeden çalışan, zor şartlarda çalışan, canla
başla mücadele eden tüm arama kurtarma ekiplerimize de buradan
canıgönülden teşekkür ediyorum.
İzmirde yaşanan felakette milletimizin
göstermiş olduğu birlik ve beraberlik de ayrıca takdire
şayandır. Yaşanan bu zor zamanlardaki kenetlenmemiz Türk
milletinin yüce gönüllülüğünü ve yardımseverliğini bir kez daha
ortaya koymuştur. Allah milletimize bir daha böyle acılar
yaşatmasın diyorum.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz üzere
30 Ekim Cuma günü eski Başbakanımız Sayın Mesut
Yılmazı kaybettik. Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşener ve milletvekili arkadaşlarımız da İstanbulda
düzenlenen cenaze törenine katılarak merhum
Başbakanımızı ebedi istirahatgâhına uğurladık.
Merhum Başbakanımıza Allahtan rahmet, ailesine, sevenlerine
tekrar başsağlığı diliyorum.
Bu vesileyle bugün merhum
Başbakanımız Sayın Ahmet Mesut Yılmazın Rizede
yapımı devam eden havalimanına adının verilmesiyle
ilgili bir gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Bilindiği üzere Rizenin Pazar ilçesine bağlı Yeşilköyde
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığınca 766
hektarlık alanda projelendirilen ve temeli 3 Nisan 2017de atılan,
tamamlandığında Türkiyenin deniz dolgusuna inşa edilecek
ikinci havalimanı olacak olan Rize-Artvin havalimanının
yapım çalışmaları sürmekte olup yaklaşık yüzde
80i de tamamlanmış durumdadır. Yapılmakta olan bu
havaalanına da henüz bir isim verilmediğini biliyorum. Bu sebeple,
Rizede yapılan havalimanına, 30 Ekim Cuma günü kaybettiğimiz,
aslen Rizeli olan, 17nci, 18inci, 19uncu, 20nci, 21inci ve 23üncü
dönemler Rize Milletvekilliği yapan, Anavatan Partisi eski Genel
Başkanı ve eski Başbakanımız merhum Ahmet Mesut
Yılmaz isminin verilmesinin doğru ve yerinde bir karar
olacağı düşüncesindeyim.
Değerli milletvekilleri, memleketimize hizmet
etmiş devlet büyüklerimizi unutmamak ve unutturmamak ve de hizmetlerini
gelecek nesillere aktarmak adına merhum Başbakanımızın
adının, memleketi olan ve milletvekilliğini
yaptığı Rize ilimizde yaşatılması için
yapılmakta olan havalimanına verilmesini talep ediyorum. Rize
havalimanının Ahmet Mesut Yılmaz havalimanı olması,
kendisine olan vefa ve minnet duygumuzun da bir ifadesi olacaktır
kanaatindeyim. Rizeli hemşehrilerimizin de bu noktada hemfikir olduğu
düşüncesindeyim. Havaalanlarına, hastanelere, çeşitli kurumlara,
stadyumlara, caddelere, sokaklara ve üst geçitlere önemli şahsiyetlerimizin
ve şehitlerimizin isimlerinin verilmesini de takdirle
karşılıyoruz. Bu gibi vefa göstergesi adımların Ahmet
Mesut Yılmaz ismiyle devam etmesini diliyoruz.
Bu vesileyle, ülkemizin yetiştirdiği
değerli devlet adamı Ahmet Mesut Yılmazın adının
ve aziz hatırasının memleketi Rizede yapılmakta olan yeni
havalimanında yaşatılmasıyla ilgili talebimizi Genel Kurula
arz ediyor, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika sırayla söz
vereceğim.
Sayın Gürer
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
ülkede bir tarım politikasının olmadığına ve
çiftçinin zor durumda olduğuna ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanı, Resmî Gazetede
yayımlanan kararnameyle kırmızı mercimek gümrük vergisini
düşürdü. Böylece mercimek ithalatının yolunu açtı. Türkiye,
dünyanın en kaliteli mercimeğini yetiştiriyor ancak yerli
mercimek yurt dışına gönderilip, düşük kaliteli mercimek
ithal edilip birilerinin vurgun vurmasının yolu açılıyor.
Çiftçimiz ise yine mağdur olan. Bu yıl hasat dönemi, çiftçi,
mercimeği Toprak Mahsulleri Ofisine 3.550 liradan açıklanan taban
fiyattan vermedi çünkü tüccar daha iyi fiyat verdi ve ürünü aldı, böylece
Toprak Mahsulleri Ofisinin de deposunda mercimek yer almadı. Hâlen
mercimek ton fiyatı 6.800 liraya çıkmış bulunuyor.
Çiftçi kazanmıyor, yabancı çiftçinin
mercimeği alınıp onlar destekleniyor. Ana vatanı ülkemiz
olan mercimeğin, tohumunu Kanada bizden alıp bize satar duruma
geliyor. Bakan da tarımda pembe tablolar çiziyor. Kendi çiftçimize
ürettirmiyoruz, kendi ülkemizin ürünlerine destek vermiyoruz, çiftçimizin
mağduriyetinin artmasını seyrediyoruz, sonra da Tarım
politikamız var. diye konuşuyoruz. Ne yazık ki ülkemizde
tarım politikası yok, çiftçi de zor durumda.
BAŞKAN Sayın Kaya
2.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın,
Trabzon ili Beşikdüzü ilçesinde bulunan kamu kurum ve
kuruluşlarının kapatıldığına ya da
başka yerlere taşındığına ilişkin
açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Trabzonumuzun çağdaş yüzü Beşikdüzü
ilçemiz, Köy Enstitüsüyle her meslek grubundan birçok eğitimli insan
yetiştirmiş bir eğitim yuvası olarak bilinir.
Beşikdüzülüler Atatürkçü, cumhuriyet değerlerinden yana,
vatanını ve milletini seven aydın insanlardır.
Son yıllarda Beşikdüzü ilçemizde bulunan
birçok kamu kurum ve kuruluşu ya kapatılmıştır ya da
başka yerlere taşınmıştır; daha önce
Beşikdüzündeki adliye kapatılmıştı, sonra Maliye
birimleri taşındı. Şimdi de Tapu ve Kadastro
Müdürlüğünün ilçeden taşınacağını öğrendik.
Beşikdüzülü vatandaşlarımız Yeter artık! diyor.
Kapatılma sırası hangi kurumda? diye kara kara
düşüneceğiz ama kapatılacak kurum kalmadı. diyorlar. Ne oluyor?
Ne yapılmak isteniyor? Beşikdüzünde yaşayan
vatandaşlarımız bu devletin vatandaşları değil
mi? Bu devlete vergi vermiyorlar mı? Hizmet almak hakları değil
mi? Neden kamu kurum ve kuruluşları bu ilçemizden
taşınıyor ya da kapatılıyor? Beşikdüzülüler neyin
cezasını çekiyor, iktidara oy vermemenin mi? Sebep bu değilse
nedir, biri çıkıp bize bunu açıklasın.
BAŞKAN Sayın Aygun
3.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan
Aygunun, Çorlu tren kazasıyla ilgili davada yeni bilirkişi raporunun
dava dosyasına girdiğine, kazanın bütün sorumlularının
yargılanacağına ve suçluların gereken cezayı alacağına
ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Dün
Çorlu tren kazasının duruşması vardı, yeni
bilirkişi raporu dosyaya girdi. Devlet Demiryollarıyla ticari
bağı olmayan yeni bilirkişi heyeti, kazaya ilişkin tüm
gerçekleri ve sorunları ortaya koymuştur yani kaza göz göre göre
gelmiştir. Bilirkişi raporu ne diyor? Kazanın sebebi
yağış değil, kazanın sebebi menfezin
yetersizliği, iklim değişikliğini dikkate alarak risk
analizinin yapılmaması, altyapının yenilenmemesi, yol
bekçisi sayısının yetersizliği ve Meteoroloji Genel
Müdürlüğü ile Devlet Demiryolları arasında koordinasyon
bulunmamasıdır. Yani, eski Ulaştırma Bakanı Cahit
Turhanın görülmemiş yağış iddiası da çökmüştür.
Üstelik kaza günü gerçekleşen yağış öngörülebilir
yağışmış. Eski Bakan Turhana soru önergesi
vermiştim Yol bekçisini neden bulundurmuyorsunuz? diye. Gerek yok.
demişti ama raporda yol bekçisinin ne kadar önemli olduğu arz
edilmiştir.
Yine, düne kadar, iki buçuk yıldan beri ortada
görünmeyen Devlet Demiryolları birden mağdur müşteki olarak
davaya girmek istedi. İki buçuk yıldan beri olmayan Devlet
Demiryollarının başına taş mı düştü
bilirkişi raporu ortaya çıktıktan sonra? En
aşağıdan en yukarıya kadar bütün sorumlular
yargılanacak, yargıcın önüne çıkacak ve suçlular gereken
cezayı bulacak diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Karahocagil
4.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent
Karahocagilin, AK PARTİ olarak on sekiz yıldır ülkeye ilkleri
yaşatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanla birlikte
mazlumların yanında durmaya devam edeceklerine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
AK PARTİ olarak on sekiz yıldır bu
ülkeye ilkleri yaşatan Değerli Cumhurbaşkanımızla
beraber mazlumların yanında durmaya ve yine mazlum ve
mağdurları duymaya devam edeceğiz.
İlk kez yerli üretim otomobil sahaya
çıkıyor, ilk kez savunma sanayisi yerli ve millî olarak yüzde 75lere
çıkıyor. İlk kez yine yerli ve millî üretim İHAlarla,
SİHAlarla, dünyaya silah satan sömürücü devletleri silah çöplüğüne döndürüyoruz.
İlk kez dünyada ikinci örneği
görülmemiş şehir hastaneleri açılıyor.
İlk kez PKK bitme noktasına geliyor.
Dağa kaçanların değil, dağdan kaçanların
sayısı veriliyor.
İlk kez kendi sondaj ekibimizle Karadenizde
doğal gaz bulunuyor, mavi vatanda petrol aramalarına devam ediliyor.
İlk kez, Türkiye Cumhuriyeti ekonomisine
saldıran dış ve şer güçlere karşı birebir direnç
gösteren ekonomik sistem devreye giriyor, saldırılar boşa
çıkarılıyor.
İlk kez, şartlar ne olursa olsun, IMFye
boyun eğmeyen, ekonomisini bu şarlatan, kan emici sisteme kendini
teslim etmeyen Türkiye Cumhuriyetine ve Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğana teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kılavuz
5.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
üniversite öğrencilerinin aldıkları öğrenim kredilerinin
yapılandırılıp faizlerinin silinerek borcu olan gençlere
müjdeli haber verilmesi ve geleceğe güvenle bakmalarının
sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Geleceğimizin teminatı olan
öğrencilerimiz üniversite eğitimi boyunca öğrenim ve katkı
kredisi almaktadır. Öğrencilerimiz rahat bir üniversite hayatı
ve eğitim masraflarını karşılamak adına bu
kredileri kullanmaktadır. Üniversite eğitimlerini bitirdikten belirli
bir süre sonra, almış oldukları bu kredilerin geri ödenmesi
talep edilmektedir. Bu sürede kredilerini ödeyemeyenlere faiz uygulanmakta;
borç, anaparanın 3 katına kadar çıkmaktadır. Ülkemizin ve
aydınlık yarınlarımızın güvencesi olan
öğrencilerimizin kullanmış oldukları bu kredileri
yapılandırıp faizlerini silerek kredi borcu olan genç
kardeşlerimize müjdeli haberi verelim, yüzlerini güldürüp geleceğe
güvenle bakmalarını sağlayalım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
6.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
ülkeyi 2023 hedeflerine ulaştırarak gelecek nesillere güçlü ve
müreffeh bir ülke bırakacaklarına ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Türkiye, yeni küresel ve bölgesel
arayışların, güçlü siyasi ve ekonomik yapısıyla
yükselen yıldızı konumundadır. Ülkemizin
yaşadığı kimi sıkıntılara rağmen
krizlerden olumlu yönde ayrıştığını izan ve
vicdan sahibi herkes kabul ediyor. Türkiyenin bugüne kadar
gerçekleştirdiği yapısal reformlar, çok daha büyük hamlelerinin
temelini oluşturuyor. Bu temel üzerinde, 2023 vizyonumuzun
esasını oluşturacak olan büyük ve güçlü Türkiyenin
inşasına yeni başlıyoruz. Eğitim, sağlık,
adalet, güvenlik, ulaşım, enerji, tarım, sanayi, ticaret, spor
gibi tüm alanlarda, mevcut altyapı üzerinden geleceğin Türkiyesini
kurmak üzere harekete geçiyoruz.
Hep birlikte, inşallah ülkemizi 2023
hedeflerine ulaştırarak evlatlarımıza güçlü ve müreffeh bir
Türkiye bırakacağız diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
7.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, 3 Kasım 2002 seçimlerinde iktidara gelen AK
PARTİnin millete verdiği tüm sözleri yerine getirdiğine
ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan liderliğinde 3 Kasım 2002de girdiği ilk
seçimde iktidara gelen AK PARTİ, on sekiz yıldır kesintisiz
olarak aziz milletimize hizmet ediyor. AK PARTİ, eğitimden
sağlığa, ekonomiden ulaşıma kadar her alanda devrim
niteliğinde adımlar attı, Türkiyenin siyasi ve ekonomik
istikrara kavuşmasını sağladı. IMFye olan 23,5 milyar
dolarlık borcu ödeyerek altmış sekiz yıllık defteri
kapattı. Vesayet odaklarının her türlüsüne son verdi. Türkiyeyi
dev yatırımlarla donattı. Her alanda yerli ve millî üretime
ağırlık verildi. Savunma sanayisinde yerlilik oranı yüzde
70lere çıkarıldı. Sağlıkta büyük dönüşüm
yaşandı, şehir hastaneleri kuruldu. Dış politikada,
bölgesinde ve dünyada söz sahibi ülke hâline geldi. AK PARTİ, milletine
verdiği tüm sözleri yerine getirdi.
Aziz milletimize, bizleri mahcup etmeyen Rabbimize
hamdolsun diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Etyemez
8.- Konya Milletvekili Halil Etyemezin, İzmir
ilindeki depremde hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftasına ilişkin
açıklaması
HALİL ETYEMEZ (Konya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
İzmirde meydana gelen depremden etkilenen tüm
vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum,
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar diliyorum.
2-8 Kasım Lösemili Çocuklar
Haftasıdır. Lösemili Çocuklar Haftasını toplumsal
farkındalığın oluşmasına vesile olan bir hafta
olarak görmeliyiz. Umudunu yitirmeyen, güneş battığında
bile yıldızlara göz kırpan evlatlarımızı,
lösemili çocuklarımızı unutmayalım. Minicik bedenlerindeki
kocaman yürekleriyle kucaklaşalım, verdikleri o güçlü
savaşın farkında ve yanlarında olduğumuzu belirtelim.
Lösemi değil, sevgi bulaşıcıdır.
Lösemiyle mücadele eden tüm çocuklarımıza
ve ailelerine acil şifalar diliyor, sağlıklı ve mutlu
yarınlar temenni ederek şöyle sesleniyorum: Hayatta mutlu ol sen her
zaman, unutma her çocuk bir kahraman.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
9.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
depremin ülkenin bir gerçeği olduğuna, binaların zemin, beton ve
donatı yönünden kontrol ettirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, deprem, ülkemizin bir
gerçeği. Bu gerçeği hepimiz kabul etmek zorundayız. Depreme
dayanıklı yapılarda yaşamak için topyekûn seferberlik ilan
etmek zorundayız. Evlerimizin mezar, mahallemizin mezarlık
olmasını istemiyorsak oturduğumuz binaları zemin, beton ve
donatı yönünden derhâl kontrol ettirmeliyiz. Daire satın alırken
veya kiralarken manzarasından, ıslak zeminlerde kullanılan
fayansın kalitesinden, kullanılan ahşabın kalitesinden,
mutfak dolabının kalitesinden ve balkonun büyüklüğünden önce,
binanın fay hattı üzerinde, çökme bölgesinde, dere yatağında
olup olmadığına, mühendislik hizmeti alıp almadığına,
binanın ruhsatlı olup olmadığına, iskânının
alınıp alınmadığına, iskân alındıktan
sonra esaslı tadilat yapılıp yapılmadığına,
alt katı iş yeri ise bu katın plana uygun olup
olmadığına bakmalıyız. Unutmayalım ki insan
hayatı her şeyden daha değerlidir.
Genel kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
10.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, çiftçilerin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi
borçlarının yapılandırılmasının
düşünülüp düşünülmediğini sorduğuna ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Siz artık iyice halkın gündeminin ne
olduğunu unuttunuz. Halk ne yiyor ne içiyor, borçlarını
nasıl ödüyor, kredi kartı borcunu nasıl ödüyor, hiç
farkında değilsiniz. Hele hele çiftçileri iyice unuttunuz. Şimdi
hangi aylardayız? Söyleyeyim: Çiftçi buğday ekecek, onun için
tarlada. Tohum ekerken gübre de kullanacak. Siz gübre fiyatlarına bir ayda
3 defa zam geldiğini biliyor musunuz? Örneğin, buğday ekerken
taban gübre olarak kullanılan 20-20 gübresinin tonu bir ay önce 1.800
liraydı, 15 gün önce 2 bin lira oldu, şimdi 2.200 lira oldu. Neden
artıyor? Çünkü dolar artıyor. hani Dolarla ne işiniz var?
diyenlere duyurulur. Dolarla çok işimiz var ama siz hâlâ çözümü çiftçiyi
desteklemekte değil, çiftçinin borçlarını yapılandırmakta
değil, ithalatta buluyorsunuz. Geçen sene rekor kırdınız,
bu sene bu rekoru yenileyeceksiniz.
Şimdi, soruyorum: Hâlâ çiftçilerin Ziraat
Bankası ve Tarım Kredi borçlarını
yapılandırmayı düşünmüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Özcan
11.- Muğla Milletvekili Suat Özcanın,
eğitim öğretimdeki sıkıntı ve mağduriyetlerin
acilen giderilmesinin öğrenci, öğretmen ve veliler tarafından
beklendiğine ilişkin açıklaması
SUAT ÖZCAN (Muğla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Covid-19 salgını nedeniyle eğitim öğretim
11 Mart 2020den yıl sonuna kadar internet erişimi, televizyon,
bilgisayar, tablet yetersizliklerine rağmen uzaktan eğitim olarak
gerçekleşmiş, bu eğitim öğretim yılı
itibarıyla da eğitim öğretim hem uzaktan eğitim olarak hem
de kısmen yüz yüze başlamıştır. Eğitim
öğretimin salgın koşullarına uygun ve verimli
yapılabilmesi için yeni derslik ve öğretmenlere ihtiyaç
duyulduğu açıktır. Bu nedenle atanamayan sınıf,
branş, engelli, psikolojik danışmanlık öğretmenlerinin
bir an önce atamalarının yapılması ve
taşımalı eğitimde öğrenci taşıma
servisleriyle ilgili problemlerin bir an önce çözülerek eğitim
öğretimdeki sıkıntı ve mağduriyetlerin bir an önce
giderilmesi eğitimin paydaşları tarafından -yani
öğrenci, öğretmen, veliler tarafından- acilen beklenmektedir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
12.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, Hakkâri ili Derecik ilçesinde yol
çalışması sırasında PKKlı teröristlerce
yapılan saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlara
Allahtan rahmet dilediğine, terörle ve destekçileriyle mücadelelerini
sürdüreceklerine ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Hakkârinin Derecik ilçesinde, Irak
sınırına yakın iki üs bölgesi arasında yol
çalışması yapan iş makinesine PKKlı teröristlerce
füze ve uzun namlulu silahlarla saldırı sonucunda şehit olan
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum. Saldırı sonrası
bölgede başlatılan geniş çaplı operasyon sonrasında
Şemdinli bölgesinde 5 terörist etkisiz hâle getirilmiştir. Teröre
karşı mücadelemizi kararlılıkla sürdürecek, terörü
kaynağında kurutacağız. Hiçbir terörist devletimizin
kudretli elinden kurtulamayacaktır. Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın ifade ettiği üzere, Türkiye,
artık böylesi saldırılarla dizayn edilebilen, yönlendirilen,
meşgul edilen bir ülke değildir. Allahın izni, güvenlik
güçlerimizin gayretiyle hem sınırlarımız içerisinde hem de
sınırlarımızın ötesinde terörle ve destekçileriyle
mücadelemizi sürdüreceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
13.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın,
sahte alkol kullanımına bağlı ölümlerin neden bu kadar
arttığının üzerinde durulması gereken bir konu
olduğuna, etil alkol üreten firmaların da mercek altına
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Son günlerde ülke
gündemini meşgul eden ve haberlerden düşmeyen sahte alkol üretimi ve
kullanımından kaynaklanan ölümler dikkat çekicidir. Geçmiş
dönemde de yaşanan sahte alkol kullanımına bağlı
ölümler bugünlerde neden bu kadar artmıştır? Üzerinde dikkatle
durulması gereken bir konudur. Sebepler ortaya konarken objektif
davranılmalı, gerçek suçlular ortaya çıkarılmalı ve bu
ölümlere sebep olanların uğrayacağı cezalar
ağırlaştırılmalıdır. Tabii, bu cezalar
verilirken etil alkol üreten firmalar da mercek altına alınmalı,
pandemiden önce litre fiyatı 10 TL civarında olan etil alkol
fiyatlarının neden 60 TL civarına çıktığı
araştırılmalıdır. Etil alkolün ham maddesi olan
şeker pancarına ne kadar zam yaptıkları sorgulanmalı,
eğer etil alkolün ham maddesi olan pancara da 6 katı zam
yapmadılarsa ettikleri kârın ne kadarını vergi olarak
ödedikleri sorgulanmalıdır?
BAŞKAN
Sayın Bayraktutan
14.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
İzmir ilindeki depremde hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine, ilgili firma tarafından 2014 yılında Artvin ili
Murgul ilçesi Damar köyünde yapılan altın aramalarında siyanür
kullanılmayacağının taahhüt edilmesine rağmen 2020
yılı içinde ilgili firmanın siyanür havuzu yapımına
ilişkin girişimlerde bulunduğuna, Murgul ilçesine siyanür havuzu
kurulmasını istemediklerine ilişkin açıklaması
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de sözlerimin
başında İzmirdeki deprem faciasında hayatlarını
kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
2014
yılında Artvinin Murgul ilçesi Damar köyünde maden
ayrıştırmasında siyanür havuzuyla alakalı bir
çalışma ortaya çıkınca bütün Murgul halkı
ayaklanmış, bir anlamda buna büyük bir tepki göstermiş, ilgili
firmada çalışan işçiler de tepkilerini açıkça belli
etmiştir. İlgili firma 2014 yılında, Murgul ilçesi
sınırları içerisinde herhangi bir şekilde siyanürle
herhangi bir ayrıştırma yapmayacağına dair
-yazılı, taahhütlü beyanıyla- kendisi yazılı taahhütte
bulunmuştur. Aradan geçen zaman içerisinde, 2020 yılı içerisinde
ilgili firma yeniden Murgul ilçesinde siyanürle altın
ayrıştırmasıyla ilgili havuz yapacağına
ilişkin birtakım girişimlerde bulunmuştur, bu da bölge
halkının yoğun tepkisine neden olmuştur. Şu anda
Murgulda bir imza kampanyası başlatılmış, bütün,
hangi siyasi gelenekten ve düşünceden gelirse gelsin Murgullular, bu
şekilde kurulmak istenen siyanür havuzuna karşı
olduklarını açıkça belirtmişlerdir. Biz de Parlamentodan,
buradan bir kere daha sesleniyoruz: Murgulda siyanür havuzu
kurulmasını, Murgulun yok olmasını istemiyoruz.
Bu vesileyle,
fırsat verdiğiniz
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Barut
15.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, depremin
değil ihmalin öldürdüğüne, depreme karşı acil eylem
planı hazırlanmasını ve ülkenin mevcut yapı stokunun
depreme karşı güçlendirilmesini, deprem fonu oluşturularak yirmi
bir yıldır deprem vergisi olarak toplanan paraların bu fonda
değerlendirilmesini istediklerine ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana)
Sayın Başkan, İzmirde meydana gelen deprem yüreklerimizi
dağladı. Kaybettiğimiz yurttaşlarımıza Allahtan
rahmet, kederli ailelerine ve yakınlarına başsağlığı,
yaralılarımıza da acil şifalar diliyoruz.
Acılar
varsılı ülkemizde benzer her olaydan sonra Bu son olsun. diye
haykırmaktan, Önlem alın. diye bağırmaktan artık
yorulduk. Hepimiz biliyoruz ki deprem değil, ihmal öldürür. Bir deprem
ülkesi olan ülkemizde bu gerçeği iktidar görmek istemiyor sanki. Bugün, 18
kentimiz, yüzlerce yerleşim yerimiz aktif fay hattı üzerinde
bulunuyor. Yüreğimizin yine dağlanmasını mı
bekliyorsunuz? Depreme karşı etkin önlem alın, acil eylem planı
hazırlayın. Türkiyenin mevcut yapı stokunu depreme
karşı güçlendirip yenileyin.
Yirmi bir
yıldır deprem vergisi olarak toplanan para, 71,7 milyar lirayı
aştı. Ne oldu bu paralara? Bu parayı deprem fonu
oluşturarak değerlendirelim, başka acılar yaşanmadan
artık adım atılsın.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın Akçay,
buyurun lütfen.
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Hakkâri ili Derecik ilçesinde yapılan yol çalışması
sırasında PKK tarafından düzenlenen saldırıda
hayatını kaybeden 3 vatandaşa Allahtan rahmet dilediğine,
terörle mücadeleye kararlı bir şekilde devam edileceğine,
emperyalist bir kısım Batı ülkelerinin, kutsal
değerlerimize saldırılarla, yeni bir senaryo metnini nefret
suçuyla yazdıklarına, Türkiyenin, masumları katleden terör
örgütlerine karşı sahada en etkili mücadeleyi veren ülke
olduğuna ve teröre karşı alınacak tavrı bu örgütleri
fonlayan bazı ülkelerden öğrenmeyeceğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün Hakkâri Derecikte
yol çalışması yapan ve ekmeğinin peşinde koşan
işçilerimize hain PKK terör örgütü tarafından düzenlenen alçak
saldırıda 3 işçimiz şehit olmuştur. Şehitlerimize
Allahtan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz ve
teröristleri ve terör örgütlerini lanetliyorum ve onların destekçilerini
de lanetliyorum. Terörle mücadele son terörist yok edilene kadar kararlı
bir şekilde devam edecektir.
Sayın
Başkan, Türkiye düşmanlığını şiar
edinmiş, Darwinist, ırkçı, sömürgeci, emperyal bir
kısım Batı ülkeleri kutsal değerlerimize
saldırılarla yeni bir senaryonun metnini nefret suçuyla
yazmaktadır. Sahne Avrupa, aktör Macron, amaç İslam ve Türk
düşmanlığıdır. 2 Ekim 2020de düzenlediği
basın toplantısında Türkiye
düşmanlığının tetiğine basan Macron 24 Ekim ve 28
Ekim 2020de Charlie Hebdonun aşağılık
saldırılarına göz yummuş, bu eylemi tasdik ve teşvik
etmiştir. Irakın
ve Suriyenin kuzeyinde, Libyada, Afrikada, Doğu Akdenizde emperyalist
hevesi kursağında kalan Macron, Türkiye'nin meşru
haklarının çelik duvarına çarpmıştır.
Macronun Türkiye'nin var olduğu bütün
coğrafyalarda düşmanlığını nasıl alenen dile
getirdiğine yakından bakalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Macron, Irakın kuzeyinde
Türkiye'nin PKKyla yaptığı mücadeleyi engellemek için
Bağdat Hükûmetine başvurdu; Katar Emirine Türklere para vermeyin,
batsınlar. dedi. Yine Macron Amacımız Tayyip Erdoğan; onu
devirelim, Türk halkıyla aramız iyi olacak. dedi. Lübnanda Türkler
gelmeden buralarda bir şey yapmalıyız. dedi. Cezayirde Türk
ihracatçılar iş yapmasın diye Cezayir Hükûmetine baskı
yaptı. Tüm Orta Doğuda ve Kuzey Afrikada Türkiye aleyhine ne kadar
faaliyet varsa gizli servislerine talimat verdi. Macron Türklere burada
iş vermeyin, mal sattırmayın, altyapılarının
güçlenmesine izin vermeyin, ekonomilerini çökertelim. dedi. Doğu
Akdenizde Yunanistanın mütecaviz eylemlerini körükledi; yetmedi, uçak
gemisini göndermeye kalkıştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
Macron Tüm dünya Türkiyeye karşı cephe
almalı. diyerek 11 Temmuz 1995te Bosnada binlerce masumu katleden katil
Mladiçin Türklerden intikam almanın vakti geldi. sözüyle
özdeşleşmiş birisidir. Tarihî hakikatler
karşısında taktikler yapan horoz Macron ve Batılı
ülkeler, Bozkurtlarla uğraşacaklarına ve provokasyonlar
peşinde koşacaklarına ASALA terör örgütünün, PKKnın, sözde
uygar Batının gözü önünde, diplomatlarımıza,
vatandaşlarımıza yapılan katliamların
hesabını vermelidir. Türkiye, PKK, PYD, YPG, DAEŞ ve
masumları katleden tüm terör örgütlerine karşı sahada en etkili
mücadeleyi veren ülkedir. Türkiye, terörle mücadeleyi ve teröre karşı
alınacak tavrı, başkentlerinin en gözde meskenlerinde
teröristlere ofisler açan, bu örgütleri fonlayan Fransadan ve diğer
bazı ülkelerden öğrenecek değildir.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Beştaş
17.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Hakkâri ili Derecik ilçesinde yapılan
saldırıyı kınadıklarına, İzmir ilinde
meydana gelen depremde Bayraklı ilçesinde adliyeye yakın
avukatlık bürolarının etkilendiğine,
vatandaşların hak arama konusunda mağduriyet
yaşamasına engel olmak için en azından deprem anından
itibaren bir ay süreyle yasal sürelerin durdurulması için acil yasal
düzenleme yapılması gerektiğine, AKPnin tarım
politikaları neticesinde tarım üretiminin durduğuna, çiftçilerin
borç yükü altında ezildiğine, Şerali Derelinin ölümü
olayının kapatılmaya çalışıldığına,
cezasızlık politikasının bu tür olayları teşvik
ettiğine, Parlamentonun tetiği çekeni de çektireni de ortaya
çıkarmakla ve yaşam hakkı ihlallerine Dur. demekle mükellef
olduğuna ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, dün Hakkârinin Derecik ilçesinde yapılan
saldırıda Selim Gündüz, Zeki Ölmez ve Mehmet Reşat Keskin
yaşamını yitirdi. Çok üzgünüz, saldırıyı
kınıyoruz; ailelerine, yakınlarına ve tüm sevdiklerine
başsağlığı dileyerek üzüntülerimizi paylaşmak
istiyorum.
Sayın Başkan, çok
acil gündemler var, umarım zaman vereceksiniz. Bir tanesi depremle ilgili:
İzmirde depremden dolayı Bayraklı ilçesinde, adliye
civarında 800ün üzerinde avukatlık bürosunun etkilendiğini, kullanılamaz
hâle geldiğini biliyoruz. Açıkçası, iki gündür iktidar partisi
sözcülerine de görüşülmekte olan torba yasaya, bu konuyla ilgili bir ek
madde düzenlenmesi gerektiğini defaaten ifade ettik. En son, Türkiye
Barolar Birliği de dâhil birçok yerden sayısız talep
yazısı geldi. HSK, avukatların mazeretli sayılmasına
dair bir tavsiye kararı almış ama bu mazeretli sayılma hak
düşürücü süreleri temin etmeye yaramıyor. Hukukta hak düşürücü
süreler ve zaman aşımı sürelerinin kaybolması demek, hak
arama hürriyetinin yok olması demek; vatandaşların çok büyük
mağduriyet yaşaması anlamına geliyor. Özellikle,
yurttaşların hak arama özgürlüğünün önündeki engel olarak
görülecek olan bu depremden zararın engellenmesi amacıyla, en
azından deprem anından itibaren bir ay süreyle yasal sürelerin
durdurulması için acilen yasama faaliyetinin rol alması gerekiyor.
Biz, bu konuda hazırız, taslağımız da hazır.
Bütün partilere bu konuda birlikte bir kanun çıkarma teklifimizi
iletiyorum.
Sayın Başkan,
ekonomi tabii ki temel gündem bugün, vergi politikalarını
değerlendirmek istiyorum. Tarımsal üretim bitiriliyor hakikaten ve
çiftçiler batmaya devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yurt dışından alımı
artırmak amacıyla yağlık ayçiçeği tohumunda gümrük
vergisi sıfırlandı. Mercimekte yüzde 19,3 olan gümrük vergisi
yıl sonuna kadar yüzde 9a düşürüldü. En son, Cumhurbaşkanı
ek kararıyla mercimekteki yüzde 19,3 gümrük vergisinin 1 Ocak 2021e kadar
yüzde 9 olarak uygulanmasına karar verildi. Yağlık ayçiçeği
tohumunda yüzde 3 artı 10 euro yani 100 kilogram net olan gümrük vergisi
ve Toplu Konut Fonu da 1 Temmuz 2021e kadar sıfırlandı.
Özetle şunu demeye
çalışıyorum: AKPnin tarım politikaları neticesinde
tarım üretimi durdu, çiftçiler borç yükü altında eziliyor,
buğday ambarı denen Türkiyenin de geldiği hâl çok vahim bir
durumda. Memleketin toprağını tohuma, sofrasını
ekmeğe, tenceresini tuza, yağa muhtaç eden bir politika var, iktidar
var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ekonomik kriz maalesef, iktidar ve çevresi
vesaireler hariç herkes tarafından iliklerine kadar hissediliyor.
Evet, Şerali Dereli -dün
de burada tartışma konusu oldu- 29 Ekim tarihinde evine birkaç metre
mesafede atıyla birlikte öldürüldü. Kim öldürdü? Asker kurşunuyla
öldürüldü ve olayda incelemeye giden yakınları darbedildiler ve
Sizin bu köyü başınıza yıkacağız. sözleriyle
tehdit edildiler ve Türklüğün gücünü size göstereceğiz. diye tehdit
edildiklerine dair bugün de medyada çok yaygın bir haber var, kendileriyle
de görüştü arkadaşlarımız. Şimdi, oradaki komutan
açıkça şunu söylemiş: Türkün gücünü göreceksiniz. Bu konuda
oldubitti şeklinde, kapatın şeklinde bir söylemle bir cinayeti
kapatmaya çalışıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Hakikaten Türkün gücü. denilen, resmî
üniformalıların sivilleri katletmesi midir? Bu konu artık o
kadar sistematik bir hâle geldi ki insanlar her gün yaşamlarından
oluyor. Vanda insanları linç ettiren, helikopterden atan, Şerali
Dereliyi katledenler sınır ticareti yapan 22 yaşındaki
İran Kürtlerinden Misleh Kasimiyi de aynı şekilde öldürdüler.
Bu saldırılar tesadüf değildir, istisnai saldırılar değildir;
bunlar vahşettir, cinayettir ve katliamdır. Kürtlerin
öldürülmelerine, katledilmelerine yönelik cezasızlık politikası
bu cinayetleri teşvik etmektedir. Bu saldırılar aynı
zamanda Kürdistan coğrafyasını insansızlaştırma
girişimleridir. Zaten süreklileşmiş operasyonlardan ve zorunlu
göçten dolayı Kürt kentlerinin kırsal alanları neredeyse tamamen
boşaltılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen,
tamamlayın sözlerinizi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Toparlıyorum Sayın Başkan.
Son dönemde köydeki
tarlalarında, bahçelerinde çalışan yaşlı insanlara
yönelik gerçekleşen bu vahşi cinayetler Kürtleri korkutmaya ve göç
ettirmeye yönelik bir politika olarak hayata geçmektedir ve maalesef AKP ve MHP
koalisyonunun Kürt düşmanı politikaları burada da
yürürlüğünü sürdürmektedir. Bu Parlamento, tetiği çekeni de çektireni
de ortaya çıkarmak ve yaşam hakkı ihlallerine, işkenceye
Dur. demekle mükelleftir. Şerali Dereli cinayetini burada aydınlatalım,
failler kimse yargı önüne çıksın, hesabını versin ki
yeni cinayetlerin yolu açılmasın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Özel, buyurun.
18.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, CHP olarak 5
Kasım 2006 tarihinde vefat eden eski Başbakan Bülent Ecevite
mezarı başında özlem ve minnetlerini ifade ettiklerine, Gezi
olayları sırasında Hatay ilinin Armutlu Mahallesinde polis
müdahalesinde yaşamını yitiren Ahmet Atakanın ölümüyle
ilgili olarak Hatay Cumhuriyet Başsavcılığının 7
polisin soruşturulması talebinin Hatay Valiliği tarafından
reddedildiğine, ülkede bir cezasızlık kültürünün hâkim
olduğu konusuna Parlamentonun dikkatini çektiğine, Harun
Başkutlu adlı vatandaşın Kars ili Digor ilçesinde Millî
Eğitim Müdürlüğü bünyesinde taşeron işçiyken kadroya
geçiş sürecinde yaşadığı mağduriyeti ülkede
yaşanan benzer durumlara örnek teşkil etmesi bakımından
Parlamentonun gündemine getirdiklerine, Manisa Celal Bayar Üniversitesi
Hastanesinin depremde ağır hasar aldığını
yöneticilerin dikkatine sunmak istediklerine, sosyal medya düzenlemesinin
sorunlu olduğuna, Meclisin kanun çıkarma makinesi ve iradesini teslim
eden bir yasama meclisi görüntüsünde olmasının doğru
olmadığına, bu konuda bütün grupları bilhassa gündemi
belirleyen AK PARTİ ve MHP grubunu göreve davet ettiklerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün 5 Kasım, bundan on dört yıl önce
Cumhuriyet Halk Partisinin 3üncü Genel Başkanı,
Başbakanımız Bülent Eceviti kaybettik. Bugün Cumhuriyet Halk
Partisi heyeti olarak mezarı başındaydık ve kendisine bir
kez daha özlemimizi, minnetimizi ifade ettik.
Bülent Ecevit; siyasi kimliği,
kişiliği, yaşantısıyla özellikle emekçilere,
madencilere, dar gelirlilere yaptığı katkılarla, onlara
sahip çıkmasıyla halkın Karaoğlanı olmuştu.
Bülent Ecevit Bizim iki gücümüz var; biri hak, biri halk. diyen, toplumun her
kesimini kucaklayan, alın terinden, işçiden, emekten yana mücadele
etmekten vazgeçmeyen, nezaket ile siyasetteki kararlılığı
birlikte götürmeyi başarmış bir liderdi; kendisini özlüyoruz,
hatırası önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz.
Sayın Başkan, Gezi olayları
sırasında Hatayın Armutlu Mahallesinde polis müdahalesi
esnasında yaşamını yitiren Ahmet Atakanın ölümüne
ilişkin yürütülen soruşturmada Hatay Cumhuriyet Başsavcılığının
7 polisin soruşturulması talebi Hatay Valiliği tarafından
reddedildi. Türkiyede bir cezasızlık kültürü hâkim ve bu
cezasızlık kültürü nedeniyle çok sayıda kamu personeli
hakkında soruşturmaya izin verilmemesi sorununun ele
alınması gerekiyor. Aksi durum kanunsuz emirler vermeyi, bu emre
uymayı ve Bana bir şey olmaz. öz güveniyle acılar
yaşatmayı teşvik ediyor. Bu konuya Parlamentonun dikkatini
çekiyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin dikkatle
dinlemesi ve cumhuriyet savcılarının üzerine gitmesi gereken bir
konu var: Dört aydır Karsın Digorundan bir
vatandaşımız arar; Harun Başkutlu, Ben, bu sorunumu
Karsın 2 AK PARTİli milletvekiline de söyledim ancak onların
da ellerinden bir şey gelmedi, onlar da sorunumu çözmediler, benim sesimi
duyurmadılar. diyor ve bu sorunun kendi ismi verilerek
anlatılmasını ve ifadesine başvurulmasını
istiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İddiaya göre, Harun
Başkutlu der ki: Kars Digorda Millî Eğitim Müdürlüğü
bünyesinde taşeron işçiyken kadroya geçiş sürecinde
başıma şunlar geldi: Adalet ve Kalkınma Partisinin Digor
İlçe Başkanı -ismini de Tuncer Baykiz olarak ifade ediyor- bana
yardımcı olacağını ancak kendisine bir ücret ödemem
gerektiğini söyledi ve bu istediği miktarı vermediğim için
benim işimin olmayacağını söyledi; sınava girdim,
sınavı kazandım, başarılı oldum, mülakatta
elendim, elenince mahkemeye başvurdum, güvenlik soruşturması
gerekçe gösterildi; mahkemeye başvurdum, mahkeme beni haklı gördü,
yetkililere gittim, bana şifahi olarak Adalet ve Kalkınma Partisinin
İlçe Başkanı senin atanmana engel oldu, seninle ilgili olumsuz
kanaatini bildirdi. dediler. Derdimi kimseye anlatamıyorum, beni kim
duyacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Beni
çağırsınlar, sorsunlar. Polis sorsun, savcı sorsun,
eğer bu partide bir adalet varsa Adalet ve Kalkınma Partililer
sorsun, derdimi anlatayım. diyor. Bu kadar net bir örneği,
Türkiyenin dört bir yanından gelen benzer duyumlara örnek teşkil
etmesi bakımından Parlamentoya ve Adalet ve Kalkınma Partisine
emanet ediyoruz ancak arkasını da arayacağız.
Manisanın Celal Bayar Üniversitesi
Hastanesinden çok sayıda arkadaşımız, hastanenin depremde
ağır hasar aldığını ancak Covid ve diğer
işlerin telaşıyla bu işlere
bakılamadığını söylüyor. Bu konuyu, kamu
yöneticilerimizin dikkatine sunmak istiyoruz.
Haklı çıktığımız bir
konuyu gündeme getirmek isterim, o da şu: Burada, hep birlikte, sosyal
medyayla ilgili düzenleme kanununu görüştük. Dedik ki: Yapmayın
etmeyin, makul bir kanun değil; ortak akılla üç ay
çalışalım. Siz, Bunu temmuz ayında, Meclis kapanmadan
yapalım ki birileri Twitterdan sinirle çıktı, mahrum
kalmasın. diyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu düzenleme sorunlu
düzenleme. Kötü niyet yoksa çok büyük bir hata var ama kötü niyet Bu
düzenlemeye bu şirketler uymaz ve Türkiyeden çekilirler. şeklindeyse
Türkiyeyi Çin mi yapacaksınız, Kuzey Kore mi yapacaksınız,
Rusya mı yapacaksınız? Düzenlemeyi yaptınız. Rus
sosyal medya ağı VK dışında -o bir isim
bildirmiş, bakın bakalım kimmiş o isim- hiçbir sosyal medya
hizmet sağlayıcısı kanunda öngördüğünüz bildirimi
yapmadı; Facebook, Instagram, Twitter, YouTube, Periscope, TikTok ve
diğerleri. Onar milyon ceza keseceğiz. Tahsil kabiliyeti varsa ne
âlâ ama bir sonraki tedbirde Türkiyeden çekileceklerini söylüyorlar.
Türkiyeyi tek sesliliğe sürüklemek, gençlerin
tepkilerini dile getirdikleri, muhalefetin sesini duyurabildiği çok
kısıtlı alanlardan biri olan sosyal medyayı karartmak, bu
ayıba sürüklemek; iktidarın artık lastiğinin indiği
değil, jantta gittiği değil, jantın da parçalandığı
noktasına geliyor. Yapamazsınız; yaptığınız
takdirde Kuzey Kore yaparsınız ki bu doğru bir iş
değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen -son kez açıyorum-
tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Komisyonda Ankara Milletvekili
Sayın Zeynep Yıldız dedi ki: Bundan sonra artık site
kapanmayacak, habere erişim engellenecek. O madde yürürlükte, Oda TV o
günden beri hâlâ kapalı. Sayın Zeynep Yıldız tutanak
altında diyor ki: Bu düzenlememizle bütün bir siteyi değil, sorunlu
haberi kapatacağız. Oda TV niye açılmıyor? Böyle bir
eşitsizlik, haksızlık olmaz.
Sayın Başkan, son sözüm -belki bir kez
daha uzatmanızı isteyeceğim- Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündemiyle ilgili.
Sayın Başkan, Kamu Denetçiliği Kurumu
yeni başkanı seçecek, orada da sorunlu bir işleyiş var ama
raporun Mecliste görüşülmesi lazım, yine görüşülmedi.
Sayın Başkan -Rabia Naz; Nadir
Hastalıklar; Down Sendromu, Otizm ve Gelişim Bozukluğu Olan
Çocuklar; Tıbbi ve Aromatik Bitkiler ve Bilişim Teknolojilerinin
Bağımlılığının Araştırılması-
hepimizin ortaklaşa kurduğu 5 komisyon, raporları oldu,
aylardır raporu görüşülmüyor.
Salı günü gündeminiz çok önemli, Denetim
konuları görüşülmesin, o görüşülmesin, bu görüşülmesin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum, son.
Bu doğru değil. Meclisin,
Cumhurbaşkanı tarafından işaret edilen, bakanlar
tarafından talep edilen kanunları çıkarma makinesiymiş gibi
iradesini teslim eden bir yasama meclisi görüntüsünde olması doğru
değil.
Varlık Fonunun raporu gelmiyor, Varlık
Fonu; gününde gelmesi gerekiyordu, gelmiyor.
Merkez Bankasının, Sosyal Güvenlik
Kurumunun, Sayıştayın, TÜİKin Plan Bütçeye brifing vermesi
gerekiyor, vermiyor. Siz eski Plan Bütçe Başkanısınız
Sayın Başkan.
Hayvan hakları araştırma raporu
Hep
birlikte yaptık, burada da konuştuk, Sayın Şentop 2020nin
ilk işi. dedi, herkes söz veriyor, hâlâ yapılmıyor.
Bunların yapılması lazım.
Güçlü Meclis sözle, sloganla, billboardla
değil, çalışarak olur. Bu konuda bütün grupları ama
bilhassa gündemi çoğunluk oyuyla belirleyen AK PARTİ ve MHP
Gruplarını da göreve davet ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkan, buyurun.
19.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın 5 Kasım 1998 tarihinde
Siirtte okumuş olduğu bir şiir nedeniyle mahkûm olduğuna
ve İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığının sona erdiğine, aynı
mısraları bu vesileyle Genel Kurulda bir kez daha gündeme
getirdiğine, Bayraklı ilçesindeki İzmir Adliyesi çevresindeki avukatlık
bürolarının ve vatandaşların bir mağduriyetle
karşılaşmaması için 239 sıra sayılı Kanun
Teklifine bu yönde bir madde ihdasına yönelik çalışma
başlatacaklarına, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; demokrasi tarihimiz müdahaleler, vesayet girişimleri,
darbeler, baskılarla dolu ve bu ülke millî iradenin hâkimiyeti için bu
çileleri, bu sıkıntıları bir bir bertaraf ederek hamdolsun
bugünlere geldi. İşte, tarihteki bu çileli günlerden birini bugün
idrak ediyoruz. 5 Kasım 1998de Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan Siirtte okumuş olduğu bir şiir
nedeniyle maalesef vesayetçi bir yargı tarafından, Devlet Güvenlik
Mahkemeleri tarafından yargılanmış ve bu ülkede Millî
Eğitim kurumlarında tavsiye
edilen kitaplar içerisinde yer alan Ziya Gökalpin şiirini okuduğu
gerekçesiyle mahkûm olmuş ve İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı sona ermiştir. İşte, o gün
milletimiz kendi iradesine sahip çıkmanın ne anlama geldiğini
bir kez daha görmüş ve millî irade mücadelesi çok daha büyük bir hıza
kavuşmuştur. Evet, o gün Sayın Cumhurbaşkanımız
medeniyet köklerimizden ilham alan, bu ülkenin Millî Mücadele
yıllarında cephede bir ve beraber olmasının en güzel
göstergesi olan Ziya Gökalpin o mısralarını dile
getirmişti. Ben, aynı mısraları hem bu ülkede vesayetin
sonlanması, gönül coğrafyamızda terörün son bulması ve
barışın egemen olması hem de bütün dünyada dünyanın
5ten ibaret olmadığı anlayışının hâkim
kılınması için bu gün vesilesiyle bir kez daha Genel Kurulda
okuyorum:
Minareler süngü, kubbeler miğfer/ Camiler
kışlamız, müminler asker/ Bu ilahi ordu dinimi bekler/ Allahu
Ekber, Allahu Ekber. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu günü bu şekilde
idrak ettikten sonra
Tabii, bizler, özellikle İzmirde
vatandaşlarımızın yaşadığı
sıkıntılara çözüm bulmak
Bayraklı Adliyesinin çevresinde
avukat meslektaşlarımızın, avukatların hem bir
mağduriyetle karşılaşmaması hem de
vatandaşlarımızın hak düşürücü ve zaman
aşımı sürelerinin sona ermesiyle bir mağduriyetle
karşılaşmaması için Meclis olarak bir çalışma
yapılması gereği, zarureti ortadadır. Dava açma, icra
takibi başlatma, şikâyet, itiraz, ihtar, ibraz, zaman
aşımı süreleri, hak düşürücü süreler, idari ve adli
yargıda başvuru sürelerine ilişkin inşallah bir
çalışma yaparak Mecliste görüşülmekte olan 239 sıra
sayılı Kanun Teklifinin içerisinde yer almasını ve madde
iddiasıyla bu mağduriyetlerin giderilmesini sağlayacak ve nafaka
alacakları hariç olmak üzere yine, icra-iflas dairelerinde yer alan
çalışmaları, bu noktadaki hak düşürücü sürelerin bir karara
bağlanması noktasında çalışmayı inşallah
başlatacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Son olarak, bu çok
önemli, bakınız, biraz önce Sayın Grup Başkan Vekilinin
belirttiği, Kürt coğrafyasını insansızlaştırma
politikası ve Kürtleri korkutmaya, göç etmeye ve yok etmeye gücünüz
yetmeyecek. ifadesinin bu kutsal Meclis çatısı altında Genel
Kurula, milletimize ve barışımıza hizmet etmek için değil,
maalesef Türkiye düşmanlarına bir referans olsun diye kayıtlara
geçirilmesi için yapıldığı konusunda kanaatimiz,
yaklaşımımız nettir. Bunu asla kabul etmiyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bu ülkede, bu
coğrafyada Kürtleri yok etmeye çalışan, Kürtlerin,
Arapların, Türklerin barış ve huzur içerisinde
yaşamasına engel olan terör örgütüne laf diyemeyenler, sadece
üzüntüsünü belirtenler bu coğrafyanın barışına ve
huzuruna maalesef gölge düşürmekten, ihanet etmekten başka hiçbir
şey yapmamaktadır; bunu ilan ediyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bunu göz ardı ederek,
kayıtlara geçirerek eğer bizim gözden
kaçıracağımızı zannediyorlarsa yanılıyorlar.
Bakınız, bu coğrafyada daha önce
yaşanan ihanetlerin, dağılan İslam coğrafyasında,
Osmanlı coğrafyasında hangi emperyalist emellere hizmet
ettiğini tarih boyunca gördük. Bu coğrafyada Libyanın,
Mısırın, Yemenin, Filistinin, Suriyenin başına
gelenlerin aynını, aynı ihanetleri Türkiyenin de başına
getirmekten başka gayretlerinin olmadığını biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan, son kez
açıyorum, son kez buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakınız,
bahsi geçen Şerali Derelinin hakkında, ne olup ne bitmiş ben de
bunları sizlerle paylaşmak istiyorum. Her şeyden önce, bahsi
geçen bölge İrana yaklaşık 7 kilometre mesafede bulunan,
aynı zamanda PKK/KCK terör örgütü tarafından geçiş
güzergâhı olarak kullanılan Akpınar köyü Goligeri mevkisi
Beraberindeki
atlarla birlikte arazide karşılaşılan atlı
şahıs kaçakçılık ekipleri tarafından takip
edilmiş ve Dur! ihtarına hiçbir yanıt verilmemiş; bu
noktada müdahale edilirken ilgili şahsın hayatını
kaybettiği görülmüştür. Evet, ölen şahsın daha önce eroin
kaçakçılığı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan, 4 sefer süreyi
uzattım; bakın, son kez uzatıyorum.
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman)
Sayın Başkan, çok önemli.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bilgi vermek
açısından efendim.
BAŞKAN Bakın, sözünüzü kesmek
istemiyorum Sayın Başkan ama Grup Başkan Vekilleri, hakikaten
bir hakkı suistimal ediyorsunuz; yapmayın, lütfen.
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) Önemli
Sayın Başkan, çok önemli.
BAŞKAN Siz müsaade edin Fatih Bey.
Tamamlayın Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Evet, ölen
şahsın daha önce kaçakçılık, eroin
kaçakçılığı, 6136 sayılı Kanuna muhalefet ve
bazı diğer suçlardan dolayı hakkında soruşturma ve
kovuşturmaların olduğu da yine adli makamlar nezdinde verilen
bilgiler içerisinde.
Bu noktada, eğer burada yargı ve güvenlik
makamlarının yapmış olduğu soruşturmaların,
takibatların elbette terör örgütü üyesi olsa bile -biz öyle
bakıyoruz- can taşıdıkları için ciddiyetle takip
edilmesi lazım.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Niye bu
dosyaları söylüyorsun?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Biz terör örgütü
üyelerinin bile canına kastetmedik, yargı önünde hesabını
soruyoruz.
İşte bu şekilde yapılan
soruşturmaları kalkıp da coğrafyamızda Kürt, Arap,
Türk birlikte yaşama kültürümüze ihanet eder
yaklaşımların kabul edilmez olduğunu ifade ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisini Kürt
düşmanlığıyla suçlayan ve bühtanda bulunan dil
kışkırtıcı, yalan ve müfteri bir dildir; bu dili
reddediyor ve kınıyorum.
Siz bu ülkenin birliğine bütünlüğüne
düşman mısınız? Kürt düşmanı, PKK ve onun
destekçileridir. HDP, terör örgütü PKKnın destekçisidir. PKK on binlerce
Kürtü katletmiştir. PKK, emperyalist emellerin
uşağıdır. Siz sıkışınca Kürtün
arkasına sinsice saklanmaya çalışmayı bırakın da
terör örgütüyle bağınızı kopartın. Terör örgütüne bir
tek kınamanız yok. Terör örgütü tarafından evlatları
kaçırılan annelerin feryatlarına hakaretle
karşılık veriyorsunuz. Çocuk yaşta dağa kaçırılan
evlatları, çocukları istismar ediliyor; buna dair bir tek
kınamanız yok. Ayhan Bilgenin sesine kulak verin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
EKKAN AKÇAY (Manisa) Altan Tanların, Ayhan
Bilgenlerin sözlerine kulak verin, terör örgütüyle bağınızı
kopartın. Terör örgütü ile bir partinin arasında mesafe bile olamaz;
bu mesafe tamamen sıfırdır, bağının kopuk
olması gerekir. Bugüne kadar da PKK terör örgütüne bir tek
kınamalarına dahi tanık olmuş değiliz.
Biz, Türkiyenin, Türk milletinin, vatanın
birliğini bütünlüğünü savunuyoruz; Türkiye Cumhuriyeti de
kanıyla canıyla bunun mücadelesini vermektedir, hiçbir terör örgütü
mensubuna da aman verilmeyecektir.
Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Beştaş
21.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu, bu demagojiyi ve ikiyüzlülüğü
artık midem kaldırmıyor. Bu, yargısız katledilen bir
Kürt köylüsünün katlinin aklanmasıdır; bu, katliamı
aklamaktır. Atıyla birlikte öldürülen Şerali Dereli 60
yaşındaydı; öldürüldü diyorum. Bu, faili meçhulü,
yargısız infazı aklamak dilidir. Aynı dille aslında
İyi ki öldürüldü. deniliyor. Dün, burada Sayın Özkan dedi ki: Devlet
adam öldürmez. Bugün ben üç sayfa veri getirdim, en son kaçakçıydı
diyor. Hakkında soruşturma vardı. Canice öldürülen bir Kürtün,
bir köylünün, bir insanın arkasından Kaçakçılık suçu
vardı. demeye utanmıyor musunuz?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu dosyalar onunla
ilgili.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Ayıptır, ayıp!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu dosyalar da onunla
ilgili. Ne utanması!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Öldürülmüş, öldürülmüş bu insan. Öldürülen bir insanın
arkasından kaçakçıydı demek ne demektir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sen PKK, terör örgütü
diyemedin ya! PKK, terör örgütü diyemedin. Lanet olsun PKK diyemedin. Sözde
Kürtlerin hakkını savunuyorsun!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Lanet olsun
Kürt düşmanlarına.
BAŞKAN Sayın Grup Başkan Vekilleri,
arkadaşlar; bu bir müzakere üslubu değil.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu
ülkede 17 bin faili meçhul cinayet var, bu ülkede Roboski var, bu ülkede asit
kuyuları var, bu ülkede dışkı yedirmeler var.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İşte, PKKnın,
o emrindeki güçlerin ifadeleri onlar. Siz o günleri istiyorsunuz, o günleri
istiyorsunuz. Biz onlara döndürmeyeceğiz. O günlere geri dönüş yok!
(AK PARTİ ve HDP sıralarından gürültüler)
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) Binlerce
bebeğin katili PKK terör örgütüdür.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biz
bunları söylerken onlar çıkıp kaçakçıydı diyor.
Şerali Derelinin katili sizsiniz işte; bu kadar.
HÜDA KAYA (İstanbul)
Yargılanacaksınız, hepiniz yargılanacaksınız!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hadi bakalım!
HÜDA KAYA (İstanbul)
Yargılanacaksınız, hesabını vereceksiniz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben
köylü o diyorum siz kaçakçı diyorsunuz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Haydi bakalım, ne
olacak? O sizlerin güç aldığınız mihraklar bile hesap
verecek Türkiyeye.
HÜDA KAYA (İstanbul) O çocukların
hesabını vereceksiniz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Öyle kolay değil.
Sizin lanet okuyamadığınız PKKlıları
yargıya çıkaracağız, yargıya. (AK PARTİ ve HDP
sıralarından karşılıklı gürültüler)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak)
Bağırmaktan başka bir şey söylemiyorsun, sadece
bağırıyorsun. Kürt düşmanısın!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Kürtlere en büyük ihaneti siz yapıyorsunuz.
BAŞKAN - Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Dijital Mecralar Komisyonu Başkan, Başkan
Vekili, Sözcü ve Kâtip seçimine dair bir tezkere vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Dijital Mecralar Komisyonunun Başkan,
Başkan Vekili, Sözcü ve Kâtip seçimine dair tezkeresi (3/1386)
4/11/2020
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Dijital Mecralar Komisyonu, Başkan, Başkan
Vekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 4/11/2020 Çarşamba günü saat 14.30da
toplanmış ve kullanılan 13 adet oy pusulasının tasnifi
sonucu, aşağıda adları ve soy adları yazılı
üyeler karşılarında gösterilen oyu alarak, İç Tüzükün
24üncü maddesi uyarınca Başkan, Başkan Vekili, Sözcü ve Kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Ayhan
Altıntaş
Ankara
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan : Hüseyin Yayman Hatay (12 oy)
Başkan Vekili : Ahmet Büyükgümüş Yalova (11 oy)
Sözcü : Zeynep Yıldız Ankara (10 oy)
Kâtip : İbrahim Ethem Sedef Yozgat (11 oy)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 5/11/2020
tarihinde, Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve 19 milletvekili tarafından,
ülkede yaşanan grip aşısı stoku krizinin
aşılabilmesi, gelecekte benzer durumların yaşanmaması
için çözümler bulunması, var olan sınırlı grip
aşısı stokunun en etkin şekilde vatandaşlara
dağılımının tespit edilmesi ve önümüzdeki
kış aylarının sağlık sistemi üzerindeki yükünün
daha fazla artmaması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5
Kasım 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
5/11/2020
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
5/11/2020 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve 19 milletvekili
tarafından ülkemizde yaşanan grip aşısı stoku krizinin
aşılabilmesi, gelecekte benzer durumların yaşanmaması
için çözümler bulunması, var olan sınırlı grip
aşısı stokunun en etkin şekilde
vatandaşlarımıza dağılımının tespit
edilmesi ve önümüzdeki kış aylarının sağlık
sistemi üzerindeki yükü daha fazla artırmaması amacıyla
5/11/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin
5/11/2020 Perşembe günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Aylin Cesur,
buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN
CESUR (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. İYİ PARTİ grup önerisini
arz etmek üzere huzurunuzdayım.
Bir senedir konular değişse de bu kürsüde
konuştuklarımızın iki tane öznesi var; bunlardan bir tanesi
yokluklar, bir tanesi de virüsler. Şimdi, ikisinden de kurtulmak için çare
arıyoruz ama önümüzdeki engeli aşamıyoruz. Bu engel sizsiniz.
Sizi de bizi de etkisiz eleman hâline getiren aslında sistem,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi. Önergemizde bugün iki
özne birleşmiş: Grip aşısı yokluğu. Evet, grip
aşısı yok. Nedir bu grip aşısı? Grip
aşısı, enflüanzaya karşı koruyor. Enflüanza, bir virüs
ve geçen hafta da söyledik, grip aşısı bugün karneye tabi
olmuş; aşı olmak engelli at yarışı kazanmaktan
daha zor hâle gelmiş ve skora bağlanmış.
Şimdi, enflüanza virüsü
insanlığın on yıllardır beraber
yaşadığı ve her yıl dünya çapında ciddi grip
salgınına sebep olan bir virüs. Peki, biz neden geçen hafta da gelen
bir konuyu tekrar gündeme getirdik? Çünkü çok önemli bir durumdayız,
tehlike çok ciddi ve çok da farkında değilsiniz, öyle görünüyor.
İnsanlık bu virüsle yaşıyor yaşamasına da küresel
salgının yüzyıldır başka herhangi bir küresel
salgınla aynı anda yaşandığı olmadı
değerli arkadaşlar. Ekim ayı sonu itibarıyla
başlayacak olan grip salgını coronavirüs salgınıyla
beraber seyredecek; ülkemiz ve insanlık çok ciddi bir tehlikeyle
karşı karşıya. Üzülerek ifade etmeliyim ki bizim ve sivil
toplum örgütlerinin, değerli bilim insanlarının ısrarla
altını çizdiği uyarılara rağmen bu çifte salgınla
baş etmek için ülkemizde gerekli önlemler alınmamış, çok
ciddi eksiklerimiz var.
Dünya Sağlık Örgütü tüm aşı
kılavuzlarında diyor ki Altı aydan büyük herkes
aşılansın. 1 milyon civarında aşımız var,
biraz daha fazla; oysaki en az 15 milyonun aşılanması gerekiyor.
Gene çok önemli bir konuya dikkatinizi çekeceğim: Sağlık
çalışanlarının tümüne aşı yapmak gerekiyor, hiç
öyle bir şey gündemde değil. Ağustostan beri eczanelerde
aşı listeleri yapılıyor ama bu listeler bir anda yok oldu.
Grip salgın mevsimine girdik ve aşılama ancak iki haftadan sonra
koruyuculuk sağlıyor; aralık ayı geliyor, biz hâlâ aile
hekimi, eczane, depo sarmalında boğulup kalıyoruz.
Şimdi, Dünya Sağlık Örgütü her
yıl dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 5 ila 10u mevsimsel gribe
yakalanırken enflüanzaya bağlı ölümlerin sayısını
290 bin ila 650 bin olarak bildiriyor; yani binde 1 öldürücülük oranı var.
Türkiyede de benzer bir nüfus projeksiyonu yapınca 4 milyon ila 8 milyon
insanın aslında bu gribe yakalandığı ve 4 ila 8 bin
civarında insanın grip kaynaklı ölümü demek bu.
Şimdi, Dünya Sağlık Örgütünün
rakamlarına göre Türkiyede 2018-2019 Temmuz ayları arasında 139
bin ve 2019-2020 Temmuz ayları arasında 147 bin tespit edilmiş
enflüanza var ama o 4-8 milyon, grip olanların hastaneye
başvuranları.
Şimdi, TÜİK kaynaklı bilgilerde
-eğer girip de bakarsanız- yılda 140, 150 ölüm var ama enflüanza
diğer rahatsızlıklarla birleşiyor ve sebebi belli
değil, aslında bu rakam binlerde. Bunları neden söylüyorum
şimdi, konu neden önemli? İşte turpun büyüğü heybede. Grip
semptomları coronavirüse çok benziyor arkadaşlar; ateş, öksürük,
hâlsizlik, eklem ağrısı gibi semptomlar yapıyor. Bu 2
hastalığı birbirinden ayırmanın yolu PCR testi yapmak
ama PCR testinin de ortalama yüzde 50sinde pozitif çıkıyor yani
tespit etmek, ayırmak çok güç.
Şimdi, zaten büyük bir belayla
uğraşıyorsunuz ya hani, hepimiz uğraşıyoruz.
Şimdi, böyle bir bela varken başımızda yeni bir
karışıklık daha olduğu zaman sistemin taşıma
kabiliyeti azalacak ve çıkmaza gireceğiz. Mevzu bu, Turpun
büyüğü heybede. dediğim de bu. Onun için ne kadar çok kişi
aşılarsak ve az grip vakası olursa pandemiyle mücadeleyi çok
daha iyi yapabileceğiz ki yapamadık bu zamana kadar, çok kötü
yaptık. Grip salgınıyla Covid mi? diye korkan vatandaş
hastaneye gidecek, hastaneyi gereksiz işgal edecek, oraya giden
vatandaş belki de oradan Covid alarak dışarıya
çıkacak. Yani tavuk mu yumurtadan çıktı, yumurta mı
tavuktan kısmına hiç gerek yok; biz işimize bakalım ve bunu
engelleyelim değerli arkadaşlar.
Şimdi, erişkin yoğun bakım
doluluk oranları şu anda yüzde 68,5. Bu hastalarla, yatak kapasitesi
azalacak ve coronalı vatandaşları bile evine yollama aczine
düşmüş bir sistemle karşı karşıyayken bunlar yeni
ölümler demek; sizin, bizim yakınlarımızın ölmesi demek.
Grip aşısı yüzde 50 koruyor. Grip
için ortalama bir R0 değeri var, 1,28 yani her 100 hasta 128 kişiye
bulaştırıyor demek bu. Bu da 1 milyon kişinin
aşılanması 500 bin kişiyi ve onların da temaslı
olacağı 640 bin kişiyi koruyacak demek, eğer bu
kişiler hastaysa bile coronavirüs test merkezlerine başvurmayacaklar
demek ve geri kalan 500 binin de 400 bini hastalığı ağır
geçirmediği için başvurmayacak. Dolayısıyla, burası
çok çok önemli, 1 milyon grip aşısı grip sezonu boyunca
hastanelere coronavirüs şüphesiyle 1 milyon 540 bin kişinin
başvurusunu engelleyecek. Bunu 15 milyona yaptığınız
zaman düşünün yük ne kadar hafifleyecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AYLİN CESUR (Devamla) Şimdi,
hâlihazırda 150 bin civarı yıllık tespit edilen grip
hastasının coronavirüs sebebiyle hastanelere gidebileceğini ve
bunun yanında aşı kıtlığı nedeniyle grip
salgını artarsa zaten ağır yükü olan sağlık
birimlerinin üzerindeki yükü siz düşünün.
Şimdi, bakınız, vakit yok,
sağlık önlemlerinin koruyucu olanları haktır falan
kısmına girmeyeceğim, Refik Saydam Enstitüsünü 2011de,
Aşı Üretim Enstitüsünü 2004de kapattığınızı
geçen hafta söyledik. Şimdi, var olan sınırlı
aşıyı nasıl dağıtırız, aşı
kıtlığını nasıl çözeriz derhâl
araştırmalıyız değerli arkadaşlar. Sizleri
önergemize bir kez siyasetten uzak olarak evet demeye davet ediyorum, bunu
halkımızın sağlığını korumak adına
vatandaşlarımıza borçlusunuz diyorum, siz Meclis
çoğunluğunu elinde bulunduran partilerin toplum
sağlığını ve vatandaşlarımızın
hayatını kendi siyasi çıkarlarınızın gerisinde
gördüğünüzün kanıtı olacaktır diyorum; hepinizi
sağduyulu davranmaya davet ediyorum.
Ortak 5 parti önergelerinde çok iyi şeyler de yapabildik;
bu, çok önemli gerçekten. Gelin, önergemize evet deyin, bir kere
zincirlerinizi kırın, biz de bir umutlanalım millet olarak.
Teşekkürler, saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Meclis Başkan
Vekilimiz Evet. derse bu önerge geçecek ama Meclis Başkan Vekilimiz
tarafsız kalıyor sanki.
BAŞKAN Öyle olmamı istiyor musun?
Tarafsız kalıyorum, istiyorsan tarafsız olmayayım yani, o
daha kolay.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tarafsız kal,
tarafsız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama bu önerge
konusunda taraflı olun Başkanım, sağlıkla ilgili
çünkü.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Sağlıkla ilgili.
BAŞKAN Evet, Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Sayın Habip Eksik
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HABİP EKSİK
(Iğdır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
İYİ PARTİnin bu önergesi üzerine biz
de aslında geçen hafta aynı konuyla ilgili araştırma
önergesi vermiştik ve yine bu kürsüden dile getirmiştim ama maalesef,
grubu olan AKP ve MHP üyeleri oy vermeyerek reddettiler.
Ben, buradan bu işin ehemmiyetinin çok
anlaşılmadığını görüyorum; onun için de bir soru
sorarak başlamak istiyorum: Kusursuz fırtına nedir? Tıp
literatüründe en çok korkulan durumlardan bir tanesi olan kusursuz
fırtına nedir? Kusursuz fırtına, grip yani enflüanza
hastalığı, artı, Covid-19 hastalığının
birlikte olmasıdır ve bu gerçekten çok korkulan bir durumdur;
yakalandığı zaman da büyük ihtimalle o hasta
yaşamını yitirir.
Şimdi, bu soruyu sorduktan sonra da şunu
sormak lazım: Peki, böyle bir durumla karşılaşmamak için
Sağlık Bakanlığı ne önlem aldı? Devletimiz ne
önlem aldı? Ben size şöyle söyleyeyim: Hiçbir şey. Çünkü gribe
karşı bizi koruyacak en önemli şey aşıydı;
maalesef bizim yani muhalefetin ve sivil toplum kuruluşlarının,
meslek örgütlerinin tüm uyarılarına rağmen Bakanlık gerekli
önlemleri almadı.
Bakın, 7 Ağustos 2020de Türk Tabipleri
Birliği bir mektup yolluyor, diyor ki: Aşılarla ilgili
hazırlık yapın, stok yapın çünkü bu durum çok önemli.
Dünya Sağlık Örgütü Altı aydan büyük herkes
aşılanmalıdır. diyor ama Sağlık
Bakanlığı resmen kulağını tıkıyor.
Sonra ne oldu biliyor musunuz? Türk Eczacıları Birliği
tarafından 1,5 milyon aşı alınabilecekken bürokratik
engellere takıldı ve alınamadı. Yine, ne kadar
aşı getirilebildi? 1 milyon 300 bin. Bu aşı emin olun
almamız gereken aşının yirmi beşte 1i. Oysaki kimler
aşılanmalıydı? Risk grubundaki herkes
aşılanmalıydı, sağlık
çalışanlarının hepsi aşılanmalıydı ama
Sağlık Bakanlığı her zamanki gibi neyi önceledi?
Ulusal çıkarlar diyerek, aslında AKPnin çıkarlarını
önceledi, AKPnin bekasını önceledi, halkın
sağlığını öncelemedi. Halkın
sağlığını önceleseydi, Almanya gibi 25 milyon doz
aşıyı stoklardı, İngiltere gibi 37 milyon doz
aşıyı stoklardı, İran gibi stok yapardı. Ama ne
yaptı? Kulağını tıkadı, yine dedi ki: Artık,
AKPnin bekası olsun da AKP devam etsin de ne olursa olsun.
Şimdi ben size bir diğer konuyu yani bu
kusursuz fırtınadan koruyacak en önemli konulardan bir tanesini
daha söyleyeyim: Coronavirüse karşı korunmamız için ne
yaptı Sağlık Bakanlığı? Hiçbir şey.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
HABİP EKSİK (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bakın, şeffaf davranmadı, verileri
sakladı, yanlış verileri verdi ve topluma karşı
gerçekten sorumluluklarını yerine getirmedi. Bugün, maalesef
işin ciddiyetinin dahi farkında olmadığını
görüyoruz, 2 tane tweetle coronavirüs salgınını
yönetebileceğini düşündüğünü görüyoruz.
Bakın, AKPnin bekasını
düşünerek değil, tıbbi deontolojik değerleri bir kenara
bırakarak değil, bilim insanlarının dediklerini,
önerilerini dikkate alarak bu salgından kurtulabiliriz. Grip yılda 1
milyar insanı enfekte ediyor, 650 milyon insanı
komplikasyonlarına bağlı olarak kaybediyoruz. Bugün, maalesef
Türkiye, büyük bir salgınla karşı karşıya; enflüanza
salgını, artı, zaten coronavirüs pandemisi var; büyük bir
felaketle karşı karşıyayız ama maalesef, ne
iktidarınız ne de Bakanlık bu konuda bu işin ciddiyetini
fark etmiş değil, eğer fark etmiş olsaydı geçen hafta
verdiğimiz önergeye destek verirdi.
Teşekkür ediyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın
Gamze Taşcıer, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GAMZE TAŞCIER (Ankara)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ PARTİnin grip aşısı stoku
kriziyle ilgili verdiği öneri hakkında konuşacağım.
Öncelikle, son söyleyeceğimi baştan
söyleyeyim; bu, bir kriz değil, organize beceriksizliğin vücut
bulmuş hâli. (CHP sıralarından alkışlar) Neden bunu
söylüyorum? Çünkü 2020nin Şubat ayında salgın dünyaya
yayılmışken, Çinden tüm dünyaya yayılmaya
başlamışken ilaç firması Sağlık
Bakanlığına bir yazı yazıyor, diyor ki: Bu yıl
bizden ne kadar bir aşı talebiniz var? Bekliyor, bekliyor, bekliyor;
Bakanlıktan cevap yok. Bunun üzerine firma -sağ olsunlar, yine iyi
niyetliler- diyor ki: Bari geçen seneki aşı kadar getirelim, 1,5
milyon getirmiştik geçen sene, bu sene de herhâlde o kadar ihtiyaç olur.
ve 1,5 milyon doz daha getiriyorlar. Süreç içerisinde Türkiyeye 1,5 milyon
aşı -ki bunun da ne kadar olduğunu tam bilmiyoruz çünkü
Sağlık Bakanlığı hiçbir sorumuza cevap vermediği
için ve süreci şeffaflıktan uzak yönettiği için- geldiğini
varsayıyoruz. Sonrasında Türk Eczacıları Birliği diyor
ki: Biz gerekli görüşmeleri yaptık, firmayla görüştük, 1,5
milyon daha aşı getirebiliriz. Yazı yazıyor, on dört gün
boyunca ona da cevap yok, sonrasında Devlet Malzeme Ofisine yönlendiriyor
sanki kalemtıraş alacak, kâğıt alacak devlete yani buradan
ben artık şunu anlıyorum: Sağlık
Bakanlığı herhâlde bu aşıyı Türkiyeye getirmek
istemiyor.
Biz neden her fırsatta bunun önemli
olduğunu vurguluyoruz? Çünkü grip ile Covid-19 salgınının
belirtileri birbirine çok benziyor. 2 önemli sebepten dolayı önemsiyoruz:
Bir, hasta grip olduğu zaman Eyvah, Covid-19 oldum. deyip hastanelere
gidebilir ve oradaki yoğunluğu artırabilir; bir diğeri de
bir kişi aynı anda her ikisine yakalandığı zaman
ölümcül sonuçlar doğurabilir. Bunun üzerine Dünya Sağlık
Örgütünün de yayınladığı Kimlerin öncelikli grip
aşısı vurulması gerekir. diye bir liste çıktı;
bu listede de kalp hastalarının, şeker hastalarının,
kanser hastalarının az önceki konuşmacılar da belirtti- 20
ila 40 milyon kişinin aşılanması gerekiyor. Yine, gerekli
uyarıları yaptık, biz uyarmaktan yorulduk ama siz kulak
tıkamaktan yorulmadınız, bildiğinizi yapmaya devam etmekten
yorulmadınız. Bunun üzerine dedik ki: Yaptınız bir
beceriksizlik, aşıyı getiremediniz bari sistemli bir program
yapın ki gerçek ihtiyaç sahipleri aşılansın. 14 Ekimde
aşı Türkiyeye geldi, bir hafta boyunca depolarda bekletildi ki ekim
ayının başından itibaren bu aşının
vurulması gerekiyordu, önemli olduğunu ısrarla vurguladık.
Kimlere vurulacağını belirleyemediğiniz için bir hafta
boyunca o aşı depolarda bekledi. Sonra öyle bir liste
hazırladınız ki âdeta aşılanmamak üzere bir liste yayınlanmıştı
yani bir aşılanma takvimi çıkartılmıştı, bir
programı; vatandaş eczanelere gitti
Örneğin, bana daha bugün
söyleyen bir hasta var. 87 yaşında, tansiyon hastası, şeker
hastası, kanser hastalığını atlatmış ve bu
kişinin aşı almaya hakkı yok, aşı risk grubunda
değil,
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Niye bunu
yaptınız? Bunun sebebinin biz çok iyi biliyoruz. Çünkü,
yaptığınız beceriksizliğin
farkındasınız ama her zamanki gibi bir sorumlu, bir suçlu
lazımdı. Bunun için de şunu vermekti aslında
mesajınız: Biz gerekli aşıyı getirdik ama sizin
kriterleriniz tutmadı. Hasta kişi eczaneye gittiğinde Risk
grubunda değilim. buna mı sevinmeli, yoksa sayfalarca raporu
olmasına rağmen bu aşıyı vurulamamasına mı
üzülmeli? Yani, özetle; tüm dünyada öngörü sahibi ülkeler katbekat
aşı getirtirken biz bir organize beceriksizliğin tam da
ortasına düştük. Bir süreç nasıl yönetilemez, halk sağlığı
nasıl riske atılır bize bunu çok iyi gösterdiniz ama
korkarım ki bu beceriksiz anlayış iktidarda olduğu sürece
daha çok kriz, daha çok felaket yaşarız.
Teşekkür ederim. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Selim Gültekin
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SELİM GÜLTEKİN
(Niğde) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ PARTİ grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım. Aziz milletimizi ve Gazi
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Hakkârinin Derecik ilçesinde yol
çalışması yaparken terör örgütü PKK tarafından
gerçekleştirilen hain saldırıda hayatını kaybeden
işçilerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Geçen hafta yaşanan deprem sebebiyle tüm
İzmirli vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi
iletiyor, depremde hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet,
yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Dünyanın sayılı iyilik
hareketlerinden biri olan Kızılayımız başta olmak
üzere AFAD, UMKE, JAK, İtfaiye, AKUT, İHH gibi tüm STKler ilk andan
itibaren bölgeye ulaşarak arama kurtarma çalışmalarına
başlamışlardır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Belediyeler de var
ama.
SELİM GÜLTEKİN (Devamla) Fedakârca
çalışan, emeği geçen tüm ekiplerimize canıgönülden
teşekkür ediyorum.
Yüz elli iki yıldır
insanlığın umudu, dünyanın dört bir yanına yardım
elini uzatan, kara gün dostu, dostumuz Kızılayımız aziz
milletimizden aldığı güç ve destekle doğal afetten
sağlık hizmetlerine, kan temininden ilk yardıma, acil hâllerde
beslenme ve barınma gibi yaptığı insani yardımlar ve
çalışmalarla milletimizin her zaman gurur kaynağı
olmuştur. (Gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
Hiçbir konuşmacıya itirazınız
olmadı, dinlediniz. Hakikaten, AK PARTİden bir konuşmacı
çıktığında itiraz ediyorsunuz; yapmayın lütfen.
SELİM GÜLTEKİN (Devamla) Zaman, mekân,
din, dil, ırk ayrımı gözetmeden mağdurların ve
mazlumların yardım çığlığına cevap veren
ülkemizin gururu Tük Kızılayı ailemizin Kızılay
Haftasını tebrik ediyor, çalışmalarında
başarılar ve kolaylıklar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, dünyadaki tüm
ülkelerin grip aşısı temin süreci aynıdır; bir sonraki
yılın grip aşısı bir yıl önceden sipariş
edilir. Grip aşıları hiçbir zaman depolanmaz çünkü miadı
vardır. Dünyadaki aşı arzı da yüzde 20 oranında
artmıştır. Geçen yıllarda tüketilen aşı
miktarı ülkemizde 1 milyon dozun üzerindeydi. Sağlık
Bakanlığımız 2,2 milyon ruhsatlı grip
aşısını temin etmiştir, inşallah, bu miktarı
3 milyon doza çıkarma durumumuz da vardır. Yani 2019daki
aşı miktarının 2,5 ila 3 katı aşı, ülkemizde
aile hekimlerinin reçete etmesiyle, serbest eczaneler üzerinden, Bilim Kurulu
tavsiyesine uyarak öncelikle 65 yaş üstü ve belli kronik
hastalığı olan hastalarımıza yani risk grubuna göre
temin edilmektedir, risk grubu da sürekli güncellenmektedir. Bugün
itibarıyla da risk grubundaki vatandaşlarımızın
yarısı da aşılanmıştır.
Ayrıca, ülkemizdeki tüm sağlık
çalışanlarına grip aşısı da yine temin edilerek
yakın zamanda aşılanmaları da sağlanacaktır.
Özellikle vurgulamak istiyorum: Enfluenza yani grip aşısı
bizleri direkt coronavirüsten korumamaktadır; solunum yoluyla bulaşan
bu tip hastalıklardan en iyi korunma yöntemi; maske, mesafe ve
temizliktir.
Değerli milletvekilleri, dünyada devam eden 125
adet Covid-19 aşı çalışması vardır, ülkemizde
TÜSEBin desteklediği 11 adet aşı çalışması
mevcuttur. Bugün sevindirici haber Kayseriden geldi, yerli ve millî olarak,
Erciyes Üniversitesi Aşı Araştırma ve Geliştirme
Merkezinde (ERAGEM) yeni tip coronavirüse karşı geliştirilen,
Koçak Farmada GMP şartlarında üretimi yapılan ve
Sağlık Bakanlığınca desteklenen ERUCOV-VAC inaktif
aşı adayının AR-GE çalışmaları
tamamlandı ve Faz 1 çalışmaları kapsamında ilk dozu
bir gönüllüye uygulandı; başta ülkemiz olmak üzere tüm
insanlığa hayırlı olmasını diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Gültekin.
SELİM GÜLTEKİN (Devamla) Seçim bölgem
Niğdemizde sağlıkta güzel işler yapıyoruz. Ek 400
yataklı modern hastanemizin inşaatı başladı,
hızlıca devam ediyor. Yine, Efendibey Kentsel Dönüşüm içerisinde
yapacağımız Ağız ve Diş
Sağlığı Hastanemizin proje çalışmaları da
devam ediyor; inşallah 2021 yılında onu da ihale ederek
yapımına başlayacağız.
Cumhurbaşkanlığımızın
liderliğinde 2023e kadar Niğdemizde yeni stadyum, Niğde Kalesi
ve çevresinin dönüşümü, yeni öğretmenevi, hükûmet konağı ve
konferans merkezi gibi birçok yatırımı, son on sekiz yılda
olduğu gibi bu dönemde de yine AK PARTİ olarak biz
gerçekleştireceğiz diyor, Genel Kurulu, aziz milletimizi ve
Niğdeli hemşehrilerimizi saygıyla selamlıyorum.(AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Devletin vergisiyle
olur, babanızın parasıyla değil ki bu; devletin vergisi.
Sanki babasının parası!
BAŞKAN Müsaade eder misiniz...
Buyurun Sayın Özel.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Niğde
Milletvekili Selim Gültekinin İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)- Sayın Başkan,
değerli meslektaşımı ve milletvekilimizi dikkatle dinledim.
Şimdi, şöyle bir şey söyledi -bu kısmı çok
yanlış- 1,5 milyon geldi, 1,5 milyon daha gelebilir, zaten bugün
itibarıyla risk grubunun yarısı aşılandı. Bu
Risk grubunun yarısı aşılandı. lafı şu
açıdan bilimsellikten yoksun: Bütün dünya 65 yaş üstünü risk grubu
kabul ediyor, bunlar 8,5 milyon kişi, kronik hastalıklar da risk
grubunda tarif ediliyor, 15 milyon kişi ama bunların büyük
kısmı iç içe yani kronik hastalıkların pek çoğu 65 yaş
üstü insanlarda. Türkiyedeki gerçek risk grubunu Bilim Kurulu 18 milyon
kişi olarak ilan etti zaten. Bugünkü sorun, Türkiyede sadece 1,5 milyon
aşı olunca, ister istemez, en riskli 1,5 milyonu aramak üzere
Sağlık Bakanlığı yeni bir kriter geliştirdi ama kriter
rakamla sınırlı. Yani sayın hatibimizin dediği gibi,
87 yaşında üç hastalığı olan teyzeye bile 1,5 milyon
4üncü kişiyse Risk grubunda değilsin. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Özel, bakın, Sayın Taşcıerin konuşmasını
hiç kimse söz alıp düzeltmedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çünkü
yanlış bir şey söylemedi.
BAŞKAN Müsaade edin.
Ne bir sataşma var ne
şu var ne bu var, hiçbir şey yok. Yani bir milletvekili
çıkıyor, burada bir görüş ortaya koyuyor, hemen
cevabını vermek
Yani böyle bir usulle, bu şekilde Meclisi
çalıştırmak mümkün değil ki.
Tamamlayın sözlerinizi
lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, yanlış bilgilendirmenin önüne geçmek için söz
almak şart.
BAŞKAN Olur mu
Sayın Türkkan? Sıranız geldiğinde, sizin
konuşmacınız çıktığında gerekeni söylersiniz
ama böyle, her bir konuşmanın arkasından cevap vermek gibi bir
usul yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Kamuoyunun yanlış bilgilenmesinin önüne geçmek gibi bir vazifemiz
var, o yüzden buradayız.
BAŞKAN Kim biliyor
Sayın Özelin doğru bilgi verdiğini o zaman? Böyle bir şey
var mı?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Çıksınlar söylesinler, çıkıp konuşsunlar efendim.
BAŞKAN Tamamlayın
Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, bir: İlk kez bütün hafta boyunca bir
konuşmacının sözü üstüne
İki: Konuşmacımdan
sonra konuşmak isteseler konuşurlardı ama yalanlanacak ya da
düzeltilecek bir şey söylemedi. Üç: Sizin bir Plan ve Bütçeci olarak
katkılarınız nasıl çok değerliyse ve başvuruyorsak
ben de bu işte, bu meslek örgütünün en tepesinde görev yapmış,
bu koltuğu borçlu olduğum deneyimimle pozitif bir katkı
sağlamaya çalışıyorum.
Şunu söylemem gerekir ki
Risk grubunun yarısı aşılandı. demek
yanlış. Bir matematiksel zaruretten risk grubu üretemezsiniz, bizim
18 milyon riskimiz var. 1,5 milyon aşı vardı, 1,5 milyon daha
gelebilirdi, Türk Eczacıları Birliği Hollandayla
yazıştı, bürokratik oligarşiye takıldı, 4 kurum
birbirine pasladı, bunu Sağlık Bakanı da biliyor; 1,5 milyon
aşı Türkiye yerine İrana gitti. O yüzden, belki 1,5 milyon
4üncü olan 87 yaşında üç kronik hastalığı olan teyze
yerine İrandaki bir başka teyze aşılanıyor. Bu da
organize beceriksizlik denilen işin ta kendisidir.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 5/11/2020
tarihinde, Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve 19 milletvekili tarafından,
ülkede yaşanan grip aşısı stoku krizinin
aşılabilmesi, gelecekte benzer durumların yaşanmaması
için çözümler bulunması, var olan sınırlı grip
aşısı stokunun en etkin şekilde vatandaşlara
dağılımının tespit edilmesi ve önümüzdeki
kış aylarının sağlık sistemi üzerindeki yükünün
daha fazla artmaması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5
Kasım 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ PARTİ grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, 5/11/2020 tarihinde,
Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy ve arkadaşları
tarafından, sınır politikalarının sebep olduğu
krizlerin araştırılması amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 5 Kasım 2020 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
5/11/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 5/11/2020 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
5 Kasım 2020 tarihinde, Diyarbakır
Milletvekili Sayın Hişyar Özsoy ve arkadaşları tarafından
verilen 9657 grup numaralı, sınır politikalarının
sebep olduğu krizlerin araştırılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 5/11/2020 Perşembe günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Hişyar
Özsoy.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
özellikle 2013,2014,2015 yıllarında, özellikle Türkiye-Suriye
sınırı boyunca Türkiye ile IŞİD arasındaki
ilişkilerin araştırılmasına yönelik bir komisyon
kurulmasına dair teklifimiz söz konusu. Konunun detaylarına birazdan
gireceğim ama ondan önce baştan hemen şunu söyleyeyim:
Kıymetli arkadaşlar, biz ne zaman bu meseleyi konuşursak iktidar
sıralarından bize sürekli Ya, savaşı biz mi
başlattık? diyorlar. Doğrudur, Suriye savaşını
Türkiye başlatmadı, gerçekten başlatmadı. Savaş
başladı fakat Suriye savaşının bu hâle gelmesinde
Hükûmetin politikalarının önemli bir katkısı oldu yani
siyasi, toplumsal çatışmaların militarize edilmesi, askerî
müdahalelerin yapılması, milisleşmenin orada teşvik
edilmesi ve Suriyede faal olan, neredeyse bizim çete terör yapısı
dediğimiz bütün gruplarla bir şekilde ilişkilendi Türkiye.
Şimdi, şöyle ilginç bir durum var,
birazdan detaylarını sizinle paylaşacağım.
Şimdi, kıymetli arkadaşlar,
hatırlayacaksınız, bunlar basınla da aleni bir şekilde
paylaşıldı, hepiniz biliyorsunuz, dönem dönem biz bunları
konuşmuştuk. Türkiyenin IŞİDle bir sınır
ticareti vardı. Bu, Bakanlığın resmî kayıtlarında
var, TÜİKin resmî kayıtlarında var. Sınır
kapıları DAİŞin elindeyken Türkiyeyle sınır
ticareti var ama ne zaman ki o sınır kapıları Suriye
Demokratik Güçlerinin eline geçiyor, bıçak gibi kesiliyor; bunu
biliyoruz.
İkincisi, IŞİD ile Türkiye
arasında ciddi bir kaçak petrol ticaretinin olduğuna dair birçok
belgeyi uluslararası basına sızdırdılar.
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) Yalan
söylüyorsunuz, baştan sona yalan konuşuyorsunuz.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Sen yalan
söylüyorsun.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Önemli değil
ya, terbiye bu kadar Vekilim. Boş verin siz, boş verin.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Hakikaten,
seviyesine inemeyeceğim.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Kıymetli
arkadaşlar, bu ikinci bir tartışmaydı.
Başka bir tartışma, ölen
DAİŞ militanlarının üzerinden çıkan pasaportlarda
Türkiyeden giriş yaptıklarına dair damga var. İsterseniz
belgelerini gösterebilirim, bunlar belgeli, fotolu vesair. Biz, bakın,
zaten bunlar iddiaysa araştırılması için komisyon
kurulmasını istiyoruz, çok bir şey istemiyoruz ki bütün
bunları, bu iddiaları teyit edelim; belki de yanlış.
Yanlışsa da çıkarız, özür dileriz Bunlar
yanlıştır. deriz, çok mesele değil.
Kıymetli arkadaşlar, şimdi, uzun bir
dönem yani bu, şu anlama gelmiyor
Aslında Türkiye, DAİŞi
hem Esada karşı hem de orada bir Kürt oluşumun -kendi
ifadeleri- olmaması için etkili bir araç olarak kullanma yoluna gitti. Ne
oldu sonra? DAİŞ bir müddet sonra tükendi, Kürtler orada direndiler,
uluslararası koalisyon müdahil oldu fakat şimdi Türkiyenin daha da
tuhaf bir ilişkisi söz konusu. Şu an kiminle? Heyet Tahrir
el-Şamla.
Kıymetli arkadaşlarım, lütfen bu
kısmı biraz dikkatli dinleyin, size bir harita göstereceğim
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Bir harita göstereceğim size
ya, heyecanlanmayın, bir sakin olun, bir müsaade edin.
KEMAL ÇELİK (Antalya) Burası neresi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ya, bir
dinleyin ya!
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Bak, ne oluyor?
Haa, bağır
Ne?
(x) diyorlar buna değil mi yani
(x) (HDP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, kıymetli arkadaşlar,
bakın, burada bir harita var; bu haritada ne var, size göstereyim.
Bakın, herkes baksın, şu haritada şu yeşil olan bölge
Özgür Suriye Ordusu dediğiniz yapı; bakın, şu
kırmızı olan bölge Esadın güçleri; şu mavi
gördüğünüz noktalar var ya, burası İdlib. İdlibde kim var?
Heyet Tahrir el-Şam var, Kurtuluş Hükûmeti değil mi? Türkiye
resmî olarak Heyet Tahrir el-Şamı terör örgütü olarak ilan
etmiştir, resmî olarak ilan etmiş; tamam mı? Fakat Türkiye ve
desteklediği güçler, bakın, şu mavi bölgeler var ya; bakın,
bütün İdlibi koruma kalkanına almışlar, görüyorsunuz
burada. Tamam mı? Heyet Tahrir el-Şam şu an Türkiyenin
korumasında arkadaşlar. Sadece korumasında değil,
başka bir şey de var; Amerika oraya Sezar yasaları çerçevesinde
ambargo koyduğu zaman Heyet Tahrir el-Şam Türk lirasını
kullanmaya başladı maaş ödemelerinde vesaire.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) PKKyı kim
koruyor?
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Biz şunu
söylüyoruz kıymetli arkadaşlar, şunu diyoruz: Bakın,
Türkiye, Suriye savaşına girdiği için Orta Doğudaki
diplomatik, ekonomik, ideolojik, kültürel, demografik, toplumsal gücünü; bütün
gücünü tüketti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Teşekkür
ederim Başkanım.
Şu an elinde askerî gücü ve desteklediği
birtakım milis yapılar, paramiliter güçler filan var; bunun üzerinden
sahada kalmaya çalışıyor.
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) Yok
öyle bir şey ya, kahraman Türk ordusu her türlü yeter; bütün terör
örgütlerine gücü yeter, siz merak etmeyin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Amigoluk
size mi kaldı? Ne oluyor ya!
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Arkadaşlar,
gerçekten maşallah
Yani diyecek kelime bulamıyorum, gerçekten
diyecek kelime bulamıyorum. Siz bu kafayla devam edin kıymetli
arkadaşlar!
Biz şunu söylüyoruz: O kadar,
boğazınıza kadar batmışsınız ki bu çete, bu
yapılara
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) Siz
kendinize bakın.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Sırf iki
şey, bir: Esada karşı çok agresif, hırslı
politikalar. İki: Kürt, anasını görmesin. Kürtü
DAİŞe ve Heyet Tahrir el-Şama tercih eden mantığınızı
kınıyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Veli Ağbaba
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, sözlerimin
başında bir gerçeği ve Malatyada katledilen gençlere olan
borcumu ödemek adına bir gerçeği huzurlarınızda ifade etmek
istiyorum: Türkiye'de IŞİDin büyümesinde, gelişmesinde, arka
arkaya katliam yapmasında en büyük etken, hiç kuşkusuz, dönemin iktidarıdır
yani AKPdir değerli arkadaşlar. Sadece Esadı devirmek
uğruna dünyadaki bütün teröristleri Suriyeye sokmak için sınır
kapılarımızı kalbura çevirenler, IŞİDli
teröristlerin tedavisi için ambulans görevlendirenler ve o IŞİDli
teröristlerin Suriyede savaşıp gelip Adıyamanda veya
Türkiye'nin farklı yerlerinde tedavi olmasına ya da dinlenmesine göz
yuman AKPdir, AKP iktidarıdır.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) IŞİDe en
büyük darbeyi vuran Türkiye Cumhuriyetidir; Türk Silahlı Kuvvetleri
vurdu. IŞİDe en büyük darbeyi
VELİ AĞBABA (Devamla) Zorunuza gitse de
bunları yüzünüze vuracağız, vurmaya devam edeceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
IŞİDe AKP ne zaman terörist demiştir
ya da IŞİDi ne zaman terör örgütü olarak ilan etmiştir?
Amerikaya Erdoğan gittiğinde Obama Terör örgütü o. deyince
söylemiştir.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Siz, karanlık
ilişkilerinizi gölgelemek için yapıyorsunuz bunu, kendi karanlık
ilişkilerinizi gölgelemek için yapıyorsunuz, bundan başka bir
şey değil.
VELİ AĞBABA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, Suruçta barış diyen gençlerin,
Ankaranın göbeğinde, Türkiye Cumhuriyetinin yatak odasında 10
Ekimde barış diyen gençlerin katledilmesinde, Reina
katliamında, bir düğünde katledilen insanların sorumlusu bugün
bana laf atanlardır. (CHP sıralarından alkışlar)
Türkiye'de öldürülen her insanın kanında o dönemin iktidarı
vardır; sizin parmağınız vardır.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) IŞİDle en
büyük mücadeleyi Türk Silahlı Kuvvetleri yaptı.
VELİ AĞBABA (Devamla) 5
sendikacının Meclisin önünde basın açıklamasına izin
vermeyen siyasi iktidar, IŞİDin katliamlarına göz
yummuştur, görmezden gelmiştir, izlemiştir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Gaziantepten mola vere vere, çay içe içe gelip
Ankaranın göbeğinde katliam yapanları görmeyenler bugün bana
laf atamazlar. O katliamın sorumlusu AKPdir. O dönem bir rapor
yayınladık, Adıyaman raporu, Suruç katliamını anlatan
bir rapor. Raporda 22 IŞİD militanının ismi var, 17nci
isim Yunus Emre Alagöz. Kim o? Ankaranın göbeğinde kendini katleden,
bu topraklarda gelmiş geçmiş en büyük barbar örgüt IŞİDin
militanı. Kime söylemişiz? Size söylemişiz.
Dolayısıyla, bu katliamların sorumlusu sizsiziniz.
Değerli arkadaşlar, şimdi,
bakın, bir ülkenin yatak odasına giriliyor. Neresi? Ankaranın
göbeği. Dış kapısı kırılıyor. Neresi?
Atatürk Havalimanı. Şimdi bir uyarıyı buradan yapmak
istiyorum. Cübbeli uyarıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
VELİ AĞBABA (Devamla) Teşekkürler.
Değerli arkadaşlar, en son,
geçtiğimiz günlerde Fransa İçişleri Bakanlığı bu
Selefi derneği kapattı. Göç İdaresi de tweet atıyor,
Konuşalım. diyor. Bakın, değerli arkadaşlar,
yarın Türkiyede bir katliam olursa, burada örneği var, bunun da
sorumlusu sizsiniz.
Sözlerimi ÖSOyla bitireyim. Cumhurbaşkanı
-bu vatana, millete, Kuvayimilliyeye, Atatürke borcum- diyor ki: Bizim
Kurtuluş Savaşımızdaki Kuvayimilliye güçleri gibi bir
oluşumdur. Kime? ÖSOya.
Değerli arkadaşlar, emperyalist işgal
altında canına, malına, namusuna katledilen Anadolu ve Rumeli
halklarının direnişi, şahlanışı ve
kurtuluş iradesi vardı, o Kuvayimilliyedir. ÖSO ise Suriye üzerinde
hesap yapan emperyalist güçlerin vekâlet savaşının taraflarından
biridir. ÖSO, İŞİDin artığıdır. ÖSO,
geçmişte eli kanlı terör örgütlerinin oluşturduğu bir
oluşumdur. Kuvayımilliyeye benzetmek hiç kimsenin haddi
değildir. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Devamla) Bu topraklarda
doğmuş ve o makamlara gelmiş bir insanın da haddi
değildir.
Teşekkür ederim.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Sayın Vekilim, öyle
yazıp vermişler eline.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sana verirler, sen
yazılanları okursun.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Öyle yazıp
vermişler eline.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sen
yazılanları okursun.
Sizler emirle bıyık bırakıp
emirle bıyık kesersiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Atay Uslu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ATAY USLU (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Hatipleri dinledim, neresini düzelteceğim,
bilemiyorum.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Kendini düzelt,
kendini.
ATAY USLU (Devamla) Onun için hiçbir yeri
düzeltmeden doğruları anlatayım en baştan.
En başta, net şunu ifade edeyim:
DEAŞ, PKK, PYD, YPG, El Nusra, DHKP-C, ne derseniz deyin, bunların
hepsi terör örgütüdür. Bunların arasında ayrım yapan vatana
ihanet içindedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, DEAŞ terör örgütü,
vekâlet savaşının devam ettiği bugünlerde dünyayı
dinler üzerinden kutuplaştırmayı hedef alan kirli bir aklın
ürünüdür. Maalesef, İslam adına savaşan bir görüntü ve algı
oluşturulmak isteniyor. Bugün verilen önergede IŞİD terimi
kullanılıyor; IŞİD değil, DEAŞtır.
DEAŞ terör örgütünün ismi İslamla yan yana getirilemez,
getiriliyorsa yanlıştır.
HÜDA KAYA (İstanbul) Gerçeği neyse onu
söyleyin.
ATAY USLU (Devamla) İslam
karşıtlığının, İslam
düşmanlığının körüklenmeye
çalışıldığı bu dönemde doğru terimleri
kullanalım. Kültür endüstrisinin medeniyet ve din üzerinden
oluşturmaya çalıştığı bilinçli nefret dili
tuzağından uzak durun, terörün dilinin kurbanı olmayın.
Onun için, bir kere, önergedeki dil yanlıştır, IŞİD
değil DEAŞtır.
Şunu da ifade edeyim: Türkiyenin DEAŞla
ilgili mücadelesi üç dakikaya sığmaz, İçişleri
Bakanlığının web sayfasına girerseniz DEAŞla
Mücadele Raporunu görürsünüz; İngilizcesi var, Türkçesi var, 300 sayfa.
2013ten beri ne yapmışız, hepsi tek tek var. Evet, Türkiye 30
Eylülde DEAŞı terör örgütü olarak ilan ediyor. 2014te Niğde ve
Bayburt Ağır Ceza Mahkemelerinde alınan kararla DEAŞ terör
örgütü olarak yargı kararlarına giriyor. DEAŞ bir terör
örgütüdür. Türkiyenin mücadelesi devam ediyor; onunla iltisaklı onlarca
dernek kapatılmıştır, onunla iltisaklı kişiler
sınır dışı edilmiştir. Bakın, Türkiye bugüne
kadar 102 ülkeden 8 bin kişiyi sınır dışı etti,
150 ülkeden 100 bin kişiye giriş yasağı koydu;
bunların hepsi yabancı terör savaşçısıdır, hepsi
teröristtir. Türkiyenin mücadelesi sınırımızda, içeride,
transit geçişte devam ediyor, bunun bilinmesi gerekiyor.
Bakın, bu tür terör savaşçıları
daha kendi ülkelerinden uçaklara bindiği andan itibaren kabul edilemez
yolcu olarak bir şekilde üzerlerine şerh düşülüyor ve
Türkiyeye kabul edilmiyor. Bu konuda etkin mücadelemiz devam ediyor. Evet,
sizin sıkıntınız, tabii, biz sınır ötesinde de
mücadele ediyoruz. Sınır ötesinde PKKyla da, PYDyle de, YPGyle de
mücadele ediyoruz, sizin sıkıntınız bu. DEAŞla da
mücadele ediyoruz, ettik ve o bölgeleri güvenli hâle getirdik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Getirdik, bakın, 400 bin
Suriyeli kardeşimiz kendi ülkesine döndü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ATAY USLU (Devamla) Suriyeden, evet, Esad
zulmünden, terör zulmünden, PKK zulmünden kaçıp Türkiyeye gelen
sığınmacılar var. Neden PKKdan, PYDden kaçanlardan
bahsetmiyorsunuz, bahsedemiyorsunuz? Diyoruz, bakın, hepsi örgütü,
bunların bilinmesi gerekiyor.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
ATAY USLU (Devamla) Biz finansıyla da
mücadele ediyoruz. Bakın, size kritik bir bilgi vereyim, kritik bir bilgi
vereyim, burayı iyi dinleyin. En son, Avusturyada bir terör
saldırısı oldu. Türkiye o yabancı terör
savaşçısını 10 Ocak 2019 tarihinde bir yabancı terör
savaşçısı olarak tescil etti ve kendi ülkesine gönderdi.
Avusturyaya dedi ki Bu teröristtir, bunun yargılamasını
yapın.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Arkadaşlar, hatip kürsüde.
ATAY USLU (Devamla) Avusturya Hükûmeti kendi
vatandaşıyla ilgili işlem yapmadı ve Viyanadaki sonuç
ortaya çıktı.
Türkiyenin mücadelesi devam ediyor arkadaşlar.
Türkiye uluslararası koalisyona da destek veriyor, sahada da mücadele
ediyor. Oradaki otorite boşluğu DEAŞ, PKK gibi terör örgütlerini
ortaya çıkardı ama biz, son terörist yok oluncaya kadar hem
sınırımızın içinde hem
sınırımızın dışında terör örgütleriyle
mücadele edeceğiz.
Şurada, tabii, önergede sığınma
hakkından ve sınır politikalarından da bahsediliyor.
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde Göç ve Uyum
Alt Komisyonu var, orada bu konuların tamamını görüşüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun, devam edin.
ATAY USLU (Devamla) Dolayısıyla, burada
yeni bir Meclis araştırması açılmasına gerek yok. Siz,
İçişleri Bakanlığının o
yayınladığı rapora bakın, Türkiyenin DEAŞla
mücadelesini net bir şekilde görürsünüz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Meclisin
açılmasına da gerek yok o zaman.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, hatibimize
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Aslında sataşmadan söz istiyoruz, iki dakika.
BAŞKAN Ne dedi de sataştı?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sizin
derdiniz şudur, şudur
diye epeyce laf söyledi.
BAŞKAN O sataşma sayılmaz ki.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sizin
derdiniz PYDyle, YPGyle, bilmem şununla, şiddetle
savaşmamızdır. dedi. Olur mu?
BAŞKAN Pardon, ne dedi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sizin
derdiniz bizim terör örgütleriyle savaşmamızdır. dedi. Bizim
derdimiz nedir, onu anlatalım.
BAŞKAN Sayın Özsoy, buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili Hişyar
Özsoyun, Antalya Milletvekili Atay Uslunun HDP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kıymetli arkadaşlar, ben daha önce de bu
kürsüde söyledim: Ağzımızı açtığımız
her noktada oturup terörist yaftasını yapıştırarak
sadece tartışmanın önünü kapatırsınız, başka
da hiçbir şey yapamazsınız.
Gerçekler çok inatçıdır, zamanı
geldiği zaman çıkar. Bakın, sadece bir iki tane örnek vereyim,
yakın zamanda oldu, başımıza geldi, herkese. Daha önce de
burada söyledim: Bağdadi, DAİŞin lideri, Türkiyenin
istihbaratının ve desteklediği güçlerin kontrolü altında
olduğu bir bölgeyi Amerika Türkiyeye haber vermeden gelip vurdu, gitti.
Bakın, mesela, 23 Ekimde Amerika İdlib bölgesinde yine Türkiyeye
haber vermeden gelip bombalayıp gitti, biliyorsunuz.
Rusya, 78 kişinin eğitim kampını
vurdu; Feylak el-Şam, Türkiyenin desteklediği bir gruptur, Özgür
Suriye Ordusu denilen yapının içerisinde. Ya, şunu söylüyoruz:
Gerçekten hiç düşünmüyor musunuz? Bakın, Libyaya giden insanlar var,
milisler. Bunlar tartışılıyor, bunlar siz
Tartışılmasın. deseniz de bütün uluslararası
kamuoyunda, medyada, Avrupa Konseyinde, Avrupa Birliğinde, her tarafta
tartışılıyor. Başınızı kuma gömmeyin,
siz Yok. dediniz diye bunlar yok olmuyorlar. Ortada bir devlet, devlet
dışı dünya kadar suçun içerisine giriyor, bizim iddiamız
budur. Bu gruplar yarın öbür gün başınıza çok büyük bela
olacak, bizim de olacak, herkesin başına bela olacak. Peşaver
yapmışsınız Suriye sınırının dibini,
bunun sorumluluğu sizdedir. Bunu söylediğimiz zaman dönüp Efendim,
siz teröristsiniz. derseniz ancak kendinizi kandırırsınız.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Siz orada terör koridoru
oluşturmuyor musunuz? Orada oldubittiye izin vermiyoruz.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Fakat Orta
Doğudaki güç dengesi değiştiği zaman Aha Kobani
düştü. diyorlardı, aha Trump düştü, düşecek; hele ondan
sonra bakın ne olacak? Biz şunu söylüyoruz
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Terör devleti
kurdurtmayacağız, sen merak etme.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla)
bir an önce
aklınızı başınıza alın. Sadece AK PARTİ
siz değil, koca bir ülke çok büyük bir töhmet altında da
kalıyor, bilginize, değerlendirmenize.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
hatip kürsüden AK PARTİ Grubunu hedef alarak Âdeta IŞİDle
birlikte hareket ediyor. iddiasıyla ithamda bulunmuştur.
BAŞKAN Sataşmadan iki dakika süre
veriyorum.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoyun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Evet, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hatibin kürsüden, uluslararası
basın organlarının bu tür iddiaları ileri sürdüğünden
bahisle, gerçekte olmayan, Türkiyenin uluslararası hukuk nezdindeki
itibarını âdeta negatife çevirmek için bilinçli bir
propagandanın esiri olduğunu biz buradan görüyoruz.
Bakınız, her şeyden önce,
uluslararası basın kuruluşları denilen yani PKKya, PYDye,
YPGye, DEAŞa silahları gönderen lobilerle beraber hareket eden
çevreler, bölgemizde Kürtlerin, Arapların, Türklerin, Türkmenlerin
barış içerisinde yaşamasına âdeta sancı vererek
sürekli silah lobilerini destekleyen çevreler acaba bu ülkenin
uluslararası görünümüne hizmet etmek için yayın yapıyor
olabilirler mi? Elbette hayır. Bugün burada kürsüye çıkıp
konuşanlar, acaba Suriyede Türkiyeyi hedef alan, birilerinin
sırtını dayadığı PKK, YPG, DEAŞ ilişkisiyle
ilgili herhangi bir şey söylediler mi? Acaba Zeytin Dalı, Fırat
Kalkanı, Barış Pınarı Harekâtlarıyla silahlı
güçlerimiz orada barış operasyonları yaparken, terörü
bulunduğu merkezlerde ezerken PKK terör örgütü, YPG terör örgütü DEAŞ
militanlarını saldı mı, salmadı mı Türkiyeye karşı?
Ve IŞİDin kullandığı silahlar ile, PKKnın
kullandığı silahlar aynı mı, değil mi? Yine,
IŞİD içinde PKKya silah gönderen başka ülkelerin, maalesef,
orada terör örgütü üyeleri var mı, yok mu? Yani biraz önce Atay Beyin
ifade ettiği gibi, PKKsı, PYDsi, YPGsi, DEAŞı,
DHKP-Csi terör örgütleri aynı merkezden kuklacı başlarıyla
yönetilmektedir. Mücadelemizde onun için bütün terör örgütleridir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sadece iki
dakika.
CAHİT ÖZKAN (Devamla)
Cümlemi tamamlıyorum.
Biraz önce diyor ki DEAŞ sizin de
başınıza bela olacak, bizim de başımıza bela
olacak. Ne demek? Siz biz derken, siz farklı çevrelerden mi
yönetiliyorsunuz? Bunu mu ifade etmek istiyorsunuz? (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 5/11/2020 tarihinde,
Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy ve arkadaşları
tarafından, sınır politikalarının sebep olduğu
krizlerin araştırılması amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 5 Kasım 2020 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Erkan Akçay
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, sataşıyorlar, sataşıyor.
BAŞKAN - Müsaade edin, konuşmaları
bitireyim, size söz veririm. Sayın Akçayı davet ettim. Grup önerisi
üzerinde siyasi partilerin konuşmalarını tamamlıyorum.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sonradan karar
verdiğim için.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yo,
genelde konuşmuyorlar da o yüzden şaşırdım sadece.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Tabii, konuşup
konuşmamak kendi takdirimizde. İstediğimiz zaman konuşuruz,
istediğimiz zaman konuşmayız. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, 2011 Tunusta başlayan
Arap Baharı Orta Doğuyu kaos ortamına çevirmiştir;
Mısır, Libya, Suriye, Lübnan başta olmak üzere bölgedeki birçok
ülkeyi etkisi altına almıştır. Meydana gelen sokak
olayları, protestolar bu ülkelerde siyasal değişim ve
dönüşümlere yol açmış, geride
bıraktığımız dokuz senede ülkemizi de yakından
ilgilendiren durumlar meydana gelmiştir. 2000lerin başında
renkli devrimlerle sahnelenmeye çalışılan emperyal senaryonun
adı 2011e gelindiğinde Arap Baharı olmuş ve etkilerini
uzun yıllar göreceğimiz kaotik bir manzara oluşturmuştur.
Halkına bomba yağdıran devlet
başkanlarından tutun da cuntacı askerî yönetimlerin iktidara
getirdiği, Türkiye'ye komşu bir kısım devletler, Orta
Doğuyu ve bilhassa ülkemizin sınır boylarını terör
bataklığına çevirmiştir. Bu terör
bataklığında bazı terör örgütleri kabuk
değiştirmeye çalışmış, yöntem ve strateji
üretmenin ve değiştirmenin hevesinde olmuştur. PKK terör
örgütünün adı YPG olmuş, PYD olmuş; El Kaide mitoz
bölünmeyle, 2014 yılında, DAEŞ denilen bir canavara
dönüşmüştür.
Bazı gerçeklerin izaha ihtiyacı yoktur.
Türkiye, adı ne olursa olsun, hangi kılığa girerse girsin,
terör örgütleriyle mücadelede en önde gelen ülkedir. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Türkiye, terörle mücadeleye dün
başlamamıştır ki bugün koyun postundaki çakalları
görmesin! (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Otuz
seneyi aşkın süredir terörle mücadele eden Türkiye, taşeron
terör örgütlerinin, onları finanse eden emperyal odakların, bölgede
at izini it izine karıştıran vekâlet savaşlarının
dün olduğu gibi bugün de farkındadır. Türkiye, sınır
güvenliğini sağlamak, DAEŞin ve bekasına tehdit unsuru
oluşturan tüm terör örgütlerinin kökünü kazımak için içeride ve
dışarıda gereken mücadeleyi vermiş ve vermeye devam
etmektedir.
Türkiye, 29 Mart 2017 Fırat Kalkanı, 24
Mart 2018 Zeytin Dalı, 17 Ekim 2019 Barış Pınarı
Harekâtı ve son olarak 15 Haziran 2020 tarihinde başlatılan
Pençe Operasyonlarıyla DAEŞ ve PKK/YPGyle proaktif bir mücadele
yürütmüştür; bölgede barışı ve huzuru tesis etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Türkiye, bu operasyonlarla
sadece sınırlarının güvenliğini sağlamakla
kalmamış, Irakın ve Suriyenin kuzeyinde, bölge
insanlarının yardımına hiçbir ayrım yapmadan elini
uzatmıştır. Türkiye emperyal odaklar ve onların
taşeronları tarafından defalarca bölgedeki kaosun içine
çekilmeye çalışılmıştır. 6-8 Ekim 2014 tarihinde
PKK elebaşları öncülüğünde başlatılan sokak eylemleri
bunun ilk ayağıdır. İnsani çağrı kisvesi
altında, devlet binaları yakılmış, 36dan fazla ilde
yapılan şiddet eylemlerinde kırk beş
vatandaşımız hayatını kaybetmiş, çok sayıda
vatandaşımız yaralanmıştır. Şiddetin
gerekçesi DAEŞe karşı Türkiye'nin
kayıtsızlığı iddiasıdır, lakin bu, kara
propagandadan öteye geçmeyen, temelsiz bir suçlamadır.
Türkiye, sınır ötesi operasyonların
yanı sıra sınırlarımızın içerisinde
düzenlenen 4.536 operasyonda 4.517 DAEŞ militanını
tutuklamış, 4 bin DAEŞ militanını enterne etmiş,
yani, etkisiz hâle getirmiş, yani öldürmüş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Sayın Başkan,
tamamlıyorum.
BAŞKAN Son cümlenizi alayım, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Değerli
milletvekilleri, terör meselesi bugün ulus aşırı bir mesele
hâlindedir. Türkiye terörle mücadeleyi dünyada en etkili şekilde
yürütmektedir. Batılı ülkeler bu meselede üç maymunu oynamayı
bırakmalıdırlar.
2 Kasım 2020de Viyanada gerçekleşen
DAEŞ saldırısının faili -ki bir Avusturya
vatandaşıdır- 2018 yılında Türkiye tarafından
tutuklanmış ve 2019 yılında da Avusturyaya teslim
edilmiştir. Ne hikmetse Avusturya kendi vatandaşı olan bu
zanlıyı serbest bırakmış ve 2 Kasımda Viyanada
gerçekleşen saldırıda dört kişi hayatını kaybetmiştir.
ABD ve Fransanın Suriyenin kuzeyinde,
Ermenistan Karabağda PKKlıları ve diğer terör örgütlerini
taşeron olarak kullandığı alenen bilinen bir gerçektir.
Vaziyet gayet açık, yapılması gereken de bellidir.
Batılı ülkeler terör örgütleriyle göbek bağını acilen
kesmeli ve Türkiye'nin terörle mücadele konusundaki kararlı ve haklı duruşunu
desteklemelidir diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, Sayın Özkan konuşmasında sataşmada
bulundu.
BAŞKAN Açalım mikrofonu
duyamıyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben
hatibimize söz isteyeceğim, sataşmada bulundu. Türkiye
düşmanı uluslararası basının propagandasına esir
olmuşsunuz. dedi, sataşmadan söz istiyoruz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Arkasındayım
sözlerimin.
BAŞKAN Sayın Özsoy, buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy,
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında HDP grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Kıymetli arkadaşlar, Sayın Özkan; ben dedim ki: DAEŞin
ileride size de bize de zararı olur. Siz Siz kimsiniz, biz kimiz?
dediniz. Biz HDPyiz, beş yıldır her türlü vahşetle yok
etmeye çalıştığınız bir siyasi partiyiz; beş
yıldır da sizi eleştiriyoruz. Dolayısıyla biz ve siz
aynı değiliz, tabii ki aramızda önemli bir siyasal fark var,
onun altını çizeyim.
Ben şu kürsüde şu ana kadar demagoji
yapmadım arkadaşlar. Yalnız, ukalalık gibi de almayın,
diskur, retorik nedir ben gayet iyi bilirim, demagojinin de âlâsını yaparım
ama yapmamamın sebebi, şu Meclisi ve bu hazırunu hâlâ ciddiye
almamdır. Bence siz de kendinizi ciddiye alın, demagoji
yapmayalım.
Kıymetli arkadaşlar, çok net özetliyorum.
Türkiye Suriyedeki Kürtler dışında herkesle partner
olmuştur. Biz bunun yanlış olduğunu söylüyoruz. 6-7 Ekim
olaylarından üç gün önce Salih Müslim Ankarada, burada bu Hükûmetin
misafiriydi, görüşmeler yapılıyordu. Kürtlere iki şey
dediler: 1) Esada karşı savaşın. 2) Kürtlere ne
olacağına ileride Suriye halkı karar versin. Bu konuda
anlaşamayınca film koptu.
Şu DAEŞle mücadele meselesi
Kıymetli arkadaşlar, bakın, ben HDPnin dış
ilişkilerinden sorumluyum, beş yıldır bu görevi
yürütüyorum, tabii, uluslararası alanı takip ediyorum, işim bu
benim. Amerika Türkiye'ye yalvardı, yalvardı, Obama yalvardı
Sınırlarınızı kapatın, DAEŞ geçmesin.
diye. Hatta Türkiye'ye yalvardı, dedi ki: DAEŞe karşı siz
savaşın. Umudunu kestiği noktada Kobanide başlamak üzere
Kürtlerle askerî bir ittifakı kurdular.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
DAEŞi kurduran Obamanın ta kendisi.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Yani DAEŞle
mücadeleyi Türkiye yapmadığı için Amerika Kürtlerle askerî
ittifak kurdu.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Hişyar Bey,
nasıl yapmadı?
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Zamanında
yapmadı. Yani bunlar delilli, belgeli, bunlar konuşulmuş
arkadaşlar, paylaşılmış.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Hayır, kaç tanesini
öldürdüğümüzü bilmiyor musun?
BAŞKAN Arkadaşlar
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Peki, tamam, ben
bu Genel Kurala saygımdan dolayı burada susuyorum, yerime geçiyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Kaç tane
DEAŞlıyı Türk Silahlı Kuvvetleri öldürdü?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ya, bir
dinlemeyi öğrenin ya!
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 5/11/2020 tarihinde,
Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy ve arkadaşları
tarafından, sınır politikalarının sebep olduğu
krizlerin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5
Kasım 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet, öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın Demirbağ, ben sizden hakikaten
Maskenizi indirmeden bağırın. diye rica etmekten yoruldum, siz
maskeyi indirmekten yorulmadınız.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler kısmında yer alan,
Elâzığ depremi sonrası yapılan yardımlarda
yaşanan aksaklıkların araştırılması
amacıyla verilmiş olan (10/3094) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5
Kasım 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
5/11/2020
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 5/11/2020 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler kısmında yer alan,
Elâzığ depremi sonrası yapılan yardımlarda
yaşanan aksaklıkların araştırılması
amacıyla verilmiş olan (10/3094) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun
5/11/2020 Perşembe günlü (bugün) birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Bakın değerli
arkadaşlar Konuşan, damlacıkları 7 kat daha uzağa
atıyor, 7 metre daha uzağa atıyor. Konuşan
arkadaşların dahi mutlaka bizim sıhhatimiz için maskeyi
takması gerekir. diye bir Sayın Milletvekilimiz ricada bulunuyor.
Yani artık takdir sizin çünkü ben daha fazla
uğraşamayacağım.
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Sayın Gürsel Erol. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÜRSEL EROL (Elâzığ)
Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Benden önce konuşulan önergeyle ilgili de bir
yorum, değerlendirme yapmak isterim. Ben yaklaşık beş
yıldır milletvekiliyim, genelde Parlamentonun her günkü gündemine
mutlaka FETÖ geliyor, mutlaka PKK geliyor. Şunu ifade etmek isterim: Ben
Cumhuriyet Halk Partisinin bölge milletvekiliyim. PKKya karşı
Tuncelide yürüyüş yapmış bir milletvekiliyim. PKK da terör örgütüdür,
PYD de terör örgütüdür, IŞİD de terör örgütüdür, FETÖ de terör
örgütüdür; yalnızca terör örgütü değildir, alçak terör örgütleridir
ve bunlarla masaya oturan da, bunlarla görüşen de, bunlarla ilişkisi
olan da vatan hainidir. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu konuyu önce bir tespit etmek lazım.
İzmirdeki depremden kaynaklı
İzmirde yaşamını yitiren bütün İzmirlilere
başsağlığı diliyorum, yaralılara acil şifa
diliyorum. Aslında, bugünkü konuşmayı bir benzetme üzerine
kurgulatmak istemezdim ama devlet, bizim Anadolu tabirimizle, 82 milyon
yurttaşımızın babasıdır yani vatandaşın
başına bir şey geldiği zaman tanımlama ve yorumlama
devlet baba mantığıdır ve devlet de yurttaşları
arasında adil olmak zorundadır. Devlet, yurttaşları bir
sorunla karşı karşıya kaldığı zaman adaleti,
anayasal eşitlik, yurttaşlık hakkını tanımlayarak
hizmeti götürmeli ve sorunları çözmelidir.
Bundan kısa bir süre önce, 2020
yılının 24 Ocak gecesi Elâzığda bir deprem oldu. Ben,
deprem sonrası süreçle ilgili devletin yaptıklarını,
Hükûmetin yaptıklarını, siyasi partilerin
katkılarını -parti ayrımı yapmaksızın-
belediye başkanlarının, sivil toplum örgütlerinin
katkılarını bu kürsüde teşekkür ederek söyledim. Sayın
Cumhurbaşkanımıza teşekkür ettim. Sayın Hükûmet
üyelerimize teşekkür ettim. Başta Sayın Genel Başkanım
olmak üzere, bütün partilerin genel başkanlarına teşekkür ettim.
Parti ayrımı yapmaksızın bütün siyasi partilerin
belediyelerine teşekkür ettim. Niye? Çünkü deprem bir siyasi konu
değildir. Bir bölgede bir deprem yaşanmışsa devlet olarak,
yurttaş olarak, siyasi düşüncemizi, şapkamızı bir
tarafa bırakarak vatandaşın mağduriyetlerini nasıl
gideririz diye hepimizin orada olması lazım ve hepimiz
oradaydık. İzmirde de oradaydık, Giresunda da oradaydık
yani devlet olarak, devleti oluşturan Hükûmet, siyasi partiler, sivil
toplum örgütleri, 82 milyon Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı; hepimizin
kalbi Elâzığ için attı, Giresun için attı, İzmir için
attı. Doğrusu budur ama Giresunla, İzmirle
Elâzığı bir kıyaslamak isterim. Şu anda,
yalnızca Elâzığ Milletvekili olarak değil, sahipsiz bir
kentin sorunlu yurttaşlarının dertli bir milletvekili olarak
karşınızdayım. Çünkü depremi yalnızca depremden
sonraki kriz yönetimi olarak düşünmeyin.
Yani depremle ilgili süreci üç ana başlıkta
toplamak lazım. Bir, depremin yaratacağı zararların
engellenmesiyle ilgili alınacak tedbirler; bu teknik bir konu. İki,
depremin yaşandığı süreçten itibaren kriz yönetimi, yani
depremin olduğu kentte kaosu engelleyecek önlemler:
Vatandaşların iaşe talepleri, ulaşım, yerleşim,
barınma talepleri. Üç, afet yönetimi, o ne? O da depremden sonra
vatandaşın mülkiyet haklarının korunması. Ne
yazık ki Elâzığda bu mülkiyet haklarının korunmasıyla
ilgili sorun var.
Bakın, Giresunda sel baskını oldu,
oradaki esnafa 50 bin lira karşılıksız kredi verildi,
doğru mudur? Evet, son derece doğrudur. İzmirde deprem oldu,
İzmirdeki esnafa 50 bin lira karşılıksız hibe para
verildi, doğru mudur? Evet, son derece doğrudur. Ama
Elâzığda verilmedi, Elâzığda kredi olarak verildi, 2.500
lirası hibe olarak verildi. Elâzığda mülkiyet sorunlarıyla
ilgili büyük problemler var. Benim sizden ricam şu: İzmirdeki
depremle ilgili, depremi yaratan etkenlerin
araştırılmasıyla ilgili ana başlık olarak dün
burada bir komisyon kuruldu. Bu önemli bir komisyon, ama o yalnızca deprem
sürecinin bir ayağı, diğer ayağı da 7269a göre umumi
hayata müessir afet ilan edildikten sonra yapılacak devlet-kamu
hizmetleriyle ilgili sürecin planlanması.
Elâzığa bir komisyon kurulmalı çünkü
deprem oldu, kriz doğru yönetildi; afet süreci yönetimiyle ilgili
aksaklıklar var, problemler var. Vatandaş çaresiz, hâlâ
konteynerlerde yaşıyorlar ve bu kış konteynerlerde geçecek.
Hâlâ yapılmayan evler var, hâlâ mülkiyet sorunu var, hâlâ tapu sorunu var.
Var, var, var
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
GÜRSEL EROL (Devamla) Elinizi
vicdanınıza koyun, bir komisyon belirleyin, bir komisyon kurun ve bu
komisyona buradan, muhalefet partilerinden hiç kimseyi almayın. AK PARTİnin
üyeleri olsun, çünkü siz de insansınız, sizin de vicdanınız
var, gelip orada mağduriyeti gördüğünüz zaman görmemezlikten
gelemezsiniz. Ama bu Parlamentoda bu talebi görmemezlikten gelmeyin. Gelin
Elâzığda o vatandaşın taleplerini, sorunlarını,
beklentilerini, mağduriyetlerini, hak gasbını görün ve ona göre
dün Mecliste kurulan komisyonla her iki komisyonun raporu birleştirilerek
yeni mevzuatlara, yeni kanun değişikliklerine ihtiyaç var. 7269 no.lu
1959 yılında çıkan kanun yetersiz, talepleri çözmeyen bir kanun.
Bu konuda bütün Parlamentomuzun desteğini
bekler, hepinize saygılar sunarım.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Sürayya Sadi Bilgiçin, konuşurken damlacıkların 7 metreye kadar
gittiğine ve milletvekillerinin konuşurken de maske takması
gerektiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın Vekilimiz Ali Şeker
Bey'in uyarılarını dikkate almanızda fayda var. Onun da bir
tıbbi gerçeklik olduğu anlaşılıyor, kendisi doktor.
Konuşma esnasında damlacıkların yedi metreye kadar
gittiğini söylüyor. Takdir sizlerin. Stenograf arkadaşlar daha büyük
tehdit altında bilhassa en solda oturanlar.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler kısmında yer alan,
Elâzığ depremi sonrası yapılan yardımlarda
yaşanan aksaklıkların araştırılması
amacıyla verilmiş olan (10/3094) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5
Kasım 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın Dursun Ataş. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN ATAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; yapılan
yardımlarda yaşanan sıkıntıların
araştırılması hakkında CHPnin grup önerisi üzerine
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Ekranları başında bizleri takip eden
vatandaşlarımızı ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce İzmir depreminde
hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza Allahtan
rahmet, ailelerine başsağlığı,
yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz son bir
yılda Elâzığ ve İzmir olmak üzere iki büyük deprem
yaşamıştır. Ne yazık ki Elâzığ depreminde 41
vatandaşımızı, İzmir depreminde de 114
vatandaşımızı kaybettik. Türkiyenin deprem kuşağında
olması ve her zaman depremlere hazırlıklı olmamız
gerekirken, ne yazık ki bu kadar kayıp yaşamamız
depremlerde yeteri kadar önlem almadığımızı ve bu
konuda başarısız olduğumuzu göstermektedir. Deprem bir
doğal afet olarak engellenebilir değildir ancak alınacak önlemlerle
can ve mal kaybının en aza indirilmesi mümkündür. Elâzığ ve
İzmirde meydana gelen depremler göstermektedir ki iktidar depremler
konusunda hiçbir önlem almamaktadır. 2020 yılında, dünyada 6,5
şiddetinin üzerinde 22 adet deprem meydana gelmiş, sadece 3 tanesinde
can kaybı yaşanmış ve toplamda 168 kişi
hayatını kaybetmiştir. Bu depremlerden Elâzığ ve
İzmirde olmak üzere 2 tanesi Türkiyede yaşanmış, dünyada
hayatını kaybeden 168 kişiden 155inin bizim
vatandaşımız olması iktidarın deprem konusundaki başarısızlığını
göstermektedir. Bilindiği üzere, deprem öldürmez, ihmal öldürür.
İktidarın gözünde vatandaşlarımızın canı bu
kadar mı ucuzdur?
Değerli milletvekilleri, iktidar, deprem
vergisi olarak yıllardır toplanan özel iletişim vergilerinin
nereye harcandığını soranları deprem üzerinden siyaset
yapmakla suçlamaktadır. 2003 yılı ile bu yılın eylül
ayı arasında özel iletişim vergisi tam tamına toplam 35
milyar dolara ulaşmış. Vatandaştan toplanan bu 35 milyar
dolarla milyonlarca konut depreme dayanaklı hâle getirilebilirdi, belki de
yüzlerce insanın hayatı kurtarılabilirdi ama bunun yerine,
iktidar, on sekiz yılda İmar Kanununu 22 kere değiştirmeyi
tercih etmiş, imar barışı adı altında para
toplamak için depreme dayanaksız yapılara ruhsat vermiş, kentsel
dönüşümün projelerini rant uğruna heba etmiştir.
Değerli milletvekilleri, Elâzığ için
toplanan paralar da ayrı bir muamma içindedir. Elâzığlılar
bu paraların kendilerine
ulaştırılmadığını söylemektedir. AKP
iktidarı döneminde kamuda şeffaflık maalesef ki tamamen
kaybolmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
DURSUN ATAŞ (Devamla) İktidar,
Elâzığ için toplanan paraların nereye gittiği konusunda,
tıpkı 15 Temmuz bağışları gibi, maalesef ki
tatmin edici bir açıklama yapamamaktadır. Hâlen konteyner kentlerde
yaşayan vatandaşlara çare bulamamış, ağır
hasarlı pek çok ev konusunda mağduriyetleri giderememiş, sonuç
olarak on ay geçmesine rağmen Elâzığ depreminde oluşan
yaralar hâlâ sarılamamıştır.
Bu nedenle, İYİ PARTİ Grubu olarak
CHPnin önerisine evet oyu vereceğimizi bildiriyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Erdal Aydemir
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ERDAL AYDEMİR (Bingöl) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmirde son
yaşanan depremden sonra maalesef ki ülkemizin gündemine, bütün
vatandaşlarımızın, özellikle de şu anda yürütme
organını oluşturan MHP ve AKP iktidarının, afetlere ve
depremlere yönelik almış oldukları tedbirler Deprem öncesi,
deprem yaşandığı an ve deprem sonrasında
yapılması gerekenler nelerdir? diye bir kez daha girdi. Ben, birinci
derece deprem hattı üzerinde bulunan bir ilin -Bingöl ilinin- vekili
sıfatıyla karşınızdayım.
Arkadaşlar, Doğu Anadolu fay hattı,
Bingöl ilimizin Karlıova ilçesinde başlayan; devamında Palu,
Sivrice, Elâzığ, Malatya, Maraş üzerinden Hatayda son bulan bir
deprem fay hattı. Maalesef ki şanssızlığımız
da şu: Bingöl ilimiz tam bu fay hattının üzerinde kurulan bir
kent. Bundan dolayı biraz önceki hatipler, özellikle önerge sahibi hatip
arkadaşımız muazzam bir tablo çizdi. Biz, depremin ikinci
gününde Sivricedeydik. Maalesef ki burada belirtilenler orada
yaşanmadı, deprem esnasında yapılan bütün yardımlar
Sivricede şu anda esnaflık yapan fırın esnafının
-ismi şu an hafızamda değil, kendisi hâlâ orada
yaşıyor- gelen yardımların, bir kamyon yardımın
deprem gecesi AKP Sivrice İlçe Başkanının evinin önüne
çekildiği ve burada AKPlilere yakın, yandaş ve yöneticilerine
dağıtıldığı hususuyla ilgili bir belirlemesi tarafımıza
iletildi.
SERMİN BALIK (Elâzığ) Doğruyu
söyleyin, doğruyu.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Varsa elinizde
belge gösterin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ya,
neden itiraz ediyorsunuz, neyine itiraz ediyorsunuz?
SERMİN BALIK (Elâzığ) Benim
şehrim orası, kimse iftira atamaz.
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Yine Sivrice merkezde
bulunan Merkez Camisi 2007de çok büyük hasar görmesine rağmen,
ağır hasarlı olmasına rağmen İbadete
açılabilir raporuyla hizmete devam etmiş; o saatte, deprem saatinde,
deprem olduğu saatte o camide cami cemaatinin namaz kılmaması
büyük bir şanstı arkadaşlar. Caminin bütün
taşıyıcı ana kolonlarının hepsi göbek
yapmıştı, hepsi kırılmış, tuzla buz olmuş
bir durumdaydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Yine,
arkadaşlar, özellikle bu konuda Türkiyenin otorite olarak kabul
etmiş olduğu deprem uzmanı Profesör Doktor Naci Görür, özellikle
Elâzığ depremi olmadan önce yaklaşık bir buçuk ay, iki ay
öncesinde âdeta bütün konuşmalarında İzmir depreminin
olabileceğini gündemleştirdi. Maalesef ki önceden alınması
gereken tedbirler iktidar tarafından alınamadı.
Şimdi, yine deprem bölgesinde üretilecek olan
konutların, yapıların, binaların -adına ne derseniz
deyin- mutlak suretle denetime tabii olması gerektiği hususu önceden
alınması gereken tedbirler arasında
sayılmıştır. Yine, bu konuyla ilgili belediyelerin
İmar Yasası, Afet Yasası, yine, Yapı Denetimi Yasası
mutlak suretle bunların bir koordinasyon içerisinde çalışır
bir şekle getirilip düzenlenmesine ihtiyaç vardır; bu bir zarurettir,
zaruret ötesidir. Eğer deprem öncesi bu tedbirler alınmazsa bundan
sonra olacak depremlerde de maalesef ki ölümler, can kayıpları
yaşanmaya devam edecektir.
Saygıyla hepinizi selamlıyorum.
Bingöl depremiyle ilgili
konuşmalarımı da saklı tutuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Sermin Balık
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SERMİN BALIK
(Elâzığ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP
grup önerisi üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama geçmeden önce İzmirde
yaşanan depremde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılarımıza
acil şifalar, milletimize de başsağlığı
diliyorum.
Elâzığ depreminde, depremin olduğu
ilk andan itibaren tüm olanakları Elâzığ için seferber eden,
daha yirmi dört saat geçmeden hemen ilimizi teşrif eden, her türlü
direktifi veren Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğana da ilim adına çok teşekkür ediyorum. Depremin
ardından, Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Murat
Kurum ve İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu
başkanlığında her mahallemizde koordinasyon birimleri
oluşturuldu. İlk önceliğimiz,
vatandaşlarımızı daha güvenli ve sıcak bir ortama
ulaştırmaktı. Bunun için ilk kurulan çadırların
arkasından, daha yirmi günü bulmadan oluşturduğumuz konteyner
kentlerde insanlarımızı misafir ettik; şu gün de 1.734 aile
hâlâ konteyner kentlerimizde misafirimizdir. Depremin ardından 37 can
kaybımızla birlikte her kaybımızın, her ailemizin
yanında olmaya gayret ettik. Onlara maddi, manevi her türlü desteği
vermek, sosyal destek vermek koşuluyla her ailemizin yanında olmaya
gayret ettik. Eşyalarıyla birlikte evi yıkılan ailelerimize
ev eşyalarını alabilmek için 30 bin TL nakdî yardım -324
aileye- yapılmıştır. Depremden etkilenen
vatandaşlarımıza 11 bin TL taşınma ve kira
yardımı yapılmıştır. Toplam 19 bin 770 aileye
bugüne kadar 94 milyon TL yalnızca kira yardımı
yapılmıştır. Yine evini taşımak isteyip maddi
durumu, maddi olanakları olmayan ailelerimizin Jandarma evlerini ücretsiz
taşımış, bunları yine ücretsiz olarak tuttuğumuz
depolarda hâlâ muhafaza etmektedirler.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ne büyük
lütuf yapmışsınız ya!
SERMİN BALIK (Devamla) TOKİ
tarafından ilimizde 19.918 yeni bina, yeni ev planlanmaktadır.
Bunların 2.544 tanesi bugün itibarıyla çevre düzenlemesinin de
bitmesiyle birlikte teslim aşamasındadır. Sayın
Cumhurbaşkanımızın Elâzığı yakın
zamanda teşrifleriyle birlikte bunlar ailelerimize teslim edilecektir.
Bununla birlikte en çok kaybımızın olduğu Dilek ve Petek
sitelerinde 179 ev ailelerimize teslim edilmiştir. Bir yıl içerisinde
de 20 bine yakın konutun tamamlanması öngörülmektedir. Elbette ki
Elazığ depreminde yapılanlarla ilgili konuşulacak çok
şey var ancak vaktimiz hiç şüphesiz ki kısıtlı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SERMİN BALIK (Devamla) Devlet gerçekten
babalığını göstermiş, devlet baba her türlü
imkânıyla milletinin yanında olmuştur.
Kıymetli milletvekilleri, ülkemizin pek çok
şehrinin deprem bölgesi olması sebebiyle Elazığ ve
İzmirde de yaşanan son depremlerin ardından geçtiğimiz gün
itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında
bulunan grupların ortak önergesiyle bir yeni araştırma komisyonu
kurulmuştur. Depreme karşı alınacak tedbirlerin
araştırılarak deprem yönetiminde alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan bu komisyon hiç şüphesiz ki
Elâzığ depremini ve İzmir depremini de en ince
ayrıntılarıyla araştıracak ve gerekli raporları
sunacaktır. Bununla birlikte biz dün olduğu gibi bugün
de yarın da milletimizin yanında olmaya devam edecek, her türlü
mağduriyeti gidermek için de halkımızın yanında
olacağız.
Ben buradan bir
yanlışı da düzeltmek istiyorum: Elâzığ depreminde her
bir vatandaşa, her bir ferde eşit oranda ilgi gösterilmiş,
eşit oranda yardım gönderilmiş ve her bir vatandaşın
mağduriyeti eşit oranda giderilmeye gayret edilmiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Balık.
SERMİN BALIK
(Devamla) - Saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Öneriyi oylarınıza
.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım
BAŞKAN
İşlemi başlattım ama.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Vekil konuşuyordu
BAŞKAN -
Biliyorum ama oylamayı yapıp ara vereceğim.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Yapma Başkan!
ERDAL AYDEMİR
(Bingöl) Sayın Vekil, Sivriceye girebilir misin?
SERMİN BALIK
(Elâzığ) Doğruyu söyleyin, hiç yakışmıyor. Ben
o gece Sivricedeydim. Benim şehrim üzerinden siyaset yapma.
BAŞKAN -
Arkadaşlar, müsaade eder misiniz, duyamıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, birincisi şu: Ben kürsüde bir sayın hatip
konuşurken -elektronik olarak kapanmış olabilir- kalkıp
yoklama istemeyi ya da sizin işlem
başlatacağınızı düşünmem, düşünemem. Siz
dönüp de Şimdi öneriyi
dediğinizde ben haberdar oluyorum
yaptığınıza ve kalkıyorum. Yoklamaya başlamak
demek süre vermeniz demek. Onu ifade etmediğiniz için -cümlenin
başındasınız- haberdar olup, kalkıyoruz. Belki bir
sataşma olacak veya
BAŞKAN Peki,
yapacağım yoklamayı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Teşekkür ederiz.
BAŞKAN -
Sayın Özel, Sayın Taşcıer, Sayın Sancar, Sayın Tüzün,
Sayın Köksal, Sayın Özdemir, Sayın Köksal, Sayın Özdemir,
Sayın Zeybek, Sayın Erol, Sayın Kılınç, Sayın
Bülbül, Sayın Bingöl, Sayın Biçer Karaca, Sayın
Hancıoğlu, Sayın Gürer, Sayın İlhan, Sayın Keven,
Sayın Kaplan, Sayın Gökçel, Sayın Kayışoğlu, Sayın
Adıgüzel.
Yoklama işlemi
için üç dakika süre veriyorum, yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime yirmi
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.33
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.59
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 13üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Ön Görüşmeler kısmında yer alan, Elâzığ depremi
sonrası yapılan yardımlarda yaşanan aksaklıkların
araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/3094)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Kasım 2020 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Giresun Milletvekili
Cemal Öztürk ve Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim ile 46
Milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Giresun Milletvekili Cemal
Öztürk ve Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim ile 46 Milletvekilinin
İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3147)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 239) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Geçen birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülen 239 sıra sayılı Kanun
Teklifinin birinci bölümünde yer alan 11inci maddenin önerge işleminde
kalınmıştı.
11inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 239 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
11inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Madde 11- 4447 sayılı Kanunun geçici 26
ncı maddesinin dokuzuncu fıkrasına altı aya kadar
uzatmaya ifadesinden sonra gelmek üzere ve 31/12/2020 tarihini 30/6/2021
tarihine kadar uzatmaya ibaresi ilave edilmiştir.
Süleyman
Girgin Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
Muğla İstanbul Aydın
Kamil
Okyay Sındır Fikret
Şahin Ömer
Fethi Gürer
İzmir Balıkesir Niğde
Cavit
Arı
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ömer Fethi Gürerin.
Buyurun Sayın Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekillerinin getirdiği bu kanun teklifi işçilerin
emekliliğe erişimini zorlaştıran, kıdem
tazminatını sınırlayan düzenlemeler içermektedir. 25
yaş altında ve 50 yaş üzerindeki işçilerin belirli süreli
sözleşmelerle mağdur edilmesinin yolu açılmaktadır, iş
güvencesine darbe vurulmaktadır. 10 milyon kişiyi ilgilendiren bu
kanun teklifi ne yazık ki 3 konfederasyonla da görüşmeden,
işçilerin, emekçilerin bu konuyla ilgili değerlendirmesi
alınmadan milletvekilleri tarafından Meclis gündemine
getirilmiştir. Esasında, bu kanun teklifi mutlaka çekilmelidir;
yapılan işlem emek gasbıdır, hak gasbıdır, emekçi
düşmanlığıdır. Ülkemizde bugüne kadar
kazanılmış olan işçi hakları Adalet ve Kalkınma
Partisi döneminde tek tek budanmaktadır. 2006 yılında
emeklilikte yaş 65e kademeli olarak çıkarılırken
aylık bağlama oranıyla da emekli maaşlarının
aşağı doğru düşmesinin yolu
açılmıştır. Daha sonra, çıkarılan iş
güvenliğiyle ilgili düzenleme ne yazık ki sürekli ertelenerek
uygulanmamış, Türkiye Avrupada iş cinayetlerinde ilk
sırada yer alan ülke durumuna getirilmiştir. İşçilerin
sorunlarına çözüm üretmek yerine onların haklarını gasbeden
düzenlemelerin bu Meclisten geçmesini açıkçası içime sindiremiyorum.
Milletvekili arkadaşlara söyleyeceklerim var:
Gelin, asgari ücreti vergi dışı bırakalım. Pandemi
döneminde evine ekmek götüremeyecek kadar mağdur olan kesimlerin
sorunlarını ortadan kaldıracak düzenlemeler yapalım.
İşsizliğin ortadan kaldırılması için
yapılacak düzenlemelere gelin destek verelim.
Değerli arkadaşlar, emeklilikte yaşa
takılanların mağduriyeti giderilsin diye kanun teklifleri
verdik, reddettiniz. Bunların düzenlemesini getirip bu mağduriyeti
ortadan kaldırma yerine şimdi de yaşa takılan emekliye prim
nedeniyle Hiç emekli olmadan öl. diyorsunuz. Böyle bir
haksızlığı, adaletsizliği içinize nasıl
sindiriyorsunuz?
Bu milletvekili arkadaşlarımız,
vermiş oldukları bu önergelerle kanun teklifi gerçekleşirse ah
alacaklar. Yani kul hakkını gasbetmenin ne âlemi var;
kazanılmış bir hak. İşçilerin haklarını
ortadan kaldırıp sonra da Ekonomi şahlanıyor, işler
iyi gidiyor. diye masal anlatmayı kimseye
inandıramazsınız.
Çırak ve stajyerlerin yaşlılık
sigortası işe başladığı gün başlasın.
dedik, kanun teklifi verdik, reddettiniz. Bu kez onların emekli
olmasının önünü de kesiyorsunuz. Aylık bağlama
oranıyla, işçilerin yaşadığı mağduriyetleri
gelin birlikte ortadan kaldıralım.
Taşeron yasası diye bir ucube düzenleme
yaptınız, kararname çıkardınız. Bu kararnamede
Asıl işi yapan tüm işçilere kadro vereceğiz. dediniz
ancak belediyede çalışanları, belediye şirketlerine
aldınız; iki yıldır bunların haklarını
vermeden orada çalıştırıyorsunuz, asıl işi
yapmalarına rağmen asıl kadroyu vermiyorsunuz.
Karayollarında, Demiryollarında, PTTde çalışan,
bakanlıkta olan binlerce işçi ne yazık ki taşeron
firmalarda kaldı, haklarını vermediniz. Keza, bugün için
taşeron firmada çalışan ile KİTtekilerin de hakları
verilmedi. Her yıl Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
yayınlanıyor, KİTte çalışanların, taşeron
firmada olanların kadroları verilsin. deniliyor ancak ne yazık
ki uygulamada bu da gerçekleşmedi. Üniversiteli işçilerin beş
yıldır özlük haklarıyla ilgili yapılması gereken
düzenleme gerçekleştirilmedi.
Ne istiyorsunuz emekçilerden? Sürekli işçilerin
haklarını budamakla, onların kazanımlarını elinden
almakla nereye varacaksınız? Cumhuriyet Halk Partisinin
iktidarları döneminde işçilere verilmiş hakların size
yarattığı zarar ne? Yani, çalışan insanın,
emeğini veren insanın zaten geliri ne ki? Verdiğiniz açlık
sınırının altında bir asgari ücretle yaşamlarını
zor idame ettiren insanların emeklilikle ilgili, kıdemle ilgili,
ihbarla ilgili, geleceklerini güvence altına alan düzenlemelerini
gasbederek nereye varacaksınız? Gelin bundan vazgeçin. Meclise
çağrımdır; bu kanun teklifini geri çekin. Kıdem tazminatını
ortadan kaldıran, ihbarı ortadan kaldıran, iş güvencesini
ortadan kaldıran, esnek çalışmanın yolunu açan, emeği
sömüren anlayış hiç kimseye fayda sağlamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Gürer.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Burada oturan
milletvekillerinin çoğunun ya babası ya annesi işçidir. O
günleri düşünün. Bu koltuklara erişince, o insanların dünde
yaşadıklarını nasıl unuttunuz? Kıdemi,
ihbarı, iş güvencesini, bunların yaşadıkları
acıları sahiplenmek yerine niye yok etmeye
uğraşıyorsunuz? Gelin, bu yanlıştan dönün ve kanun
teklifinin bu maddesini geri çekin diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İşsizlik
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 11inci maddesinde yer alan
30/6/2021 ibaresinin 1/7/2021 ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Yasin
Öztürk Orhan
Çakırlar Metin
Ergun
Denizli Edirne Muğla
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ahmet
Çelik İmam
Hüseyin Filiz
Adana İstanbul Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Metin Ergunun.
Buyurun Sayın Ergun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
METİN ERGUN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan teklifin
11inci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu olarak verdiğimiz
değişiklik önergesi vesilesiyle söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Muhterem milletvekilleri, teklifin bu maddesiyle normalleşme
desteği uygulamasının süresinin 30 Haziran 2021e kadar
uzatılması amaçlanmaktadır. İçinden geçtiğimiz
Covid-19 salgınının iş gücü piyasası ve istihdam
üzerindeki yıkıcı etkilerinin hafifletilmesi maksadıyla
alınan bu tedbirlerin uzatılmasını biz de destekliyoruz.
Fakat söz konusu tedbirleri uzatmayı amaçlayan bu düzenlemeyi mevcut
hâliyle doğru bulmuyoruz. Zira meşhur bir hukuk prensibinde
olduğu gibi bu konuda da usul esasa mukaddemdir kanaatindeyiz yani
doğru bir işi yanlış bir yöntemle yapamazsınız,
yapmamalısınız. Yaparsanız iyi niyetle
başladığınız iş, beklenen sonucu
doğurmadığı gibi çok daha büyük
yanlışlıklara ve zararlara yol açacaktır. İktidar
olarak istihdamı korumak için uygulamaya koyduğunuz normalleşme
desteği ödeneğinin finansmanını bütçeden yapmak yerine
İşsizlik Sigortası Fonundan yapmaya çalışmanız,
bu anlamda, doğru bir işin yanlış bir yöntemle hayata
geçirilmesi anlamına gelmektedir. Çünkü İşsizlik Fonu
işçilere işsiz kaldıkları dönemlerde gelir desteği
sağlanabilmesi ve işçilerin desteklenebilmesi amacıyla
kurulmuş olan bir fondur. Ne yazık ki işçilere işsiz
kaldıkları dönemlerde destek sağlamak için kurulan bu fon bu
şekilde kullanım amacının dışına çıkarılmaktadır.
Üzülerek müşahede ediyoruz ki İşsizlik Sigortası Fonu
iktidar tarafından son yıllarda işçilerden ziyade âdeta
işverenlerin desteklenmesi için kullanılan bir fona
dönüştürülmüş durumdadır. Zira, bu konuda rakamlar da
ortadadır. Yakın bir örnek olması açısından iktidar
tarafından pandemiyle mücadele kapsamında verilen desteklerin toplam
tutarının 35 milyar Türk lirası olduğu ifade
edilmiştir. Maalesef, bu rakamın sadece 8 milyar lirasının
bütçeden karşılandığı, geri kalan 27 milyar lira
tutarındaki desteğin ise İşsizlik Sigortası Fonundan
sağlandığı belirtilmektedir. Yani iktidar işverenlere
bütçeden kaynak ayıramamakta, pandemi öncesinde kötü yönettiği
ekonominin ve kamu maliyesinin faturasını işçiye ödetmektedir.
Muhterem milletvekilleri, fonun
kullanımında ortaya konan bu yanlış politikayı
eleştirmemiz ve bu uygulamanın düzeltilmesini talep etmemiz
işveren-işçi karşıtlığı üzerinden siyaset
yaptığımız anlamına gelmemelidir. Zira biz,
İYİ PARTİ olarak pandemi dolayısıyla daralan ekonomik
aktiviteden dolayı en az işçilerimiz kadar belki çok daha fazla
şekilde işverenlerimizin de mağdur olduğunu ve ciddi
risklerle karşı karşıya bulunduğunu biliyoruz. G20
ülkeleri ve Avrupa ülkelerinin kendi vatandaşlarına
yaptığı gibi esnafımıza, sanayicimize, çiftçimize,
turizmcimize ve daha pek çok sektördeki işletmelere gereken desteğin
verilmediğini ve onların âdeta kaderlerine terk edildiğini
yakından görüyoruz. Bu kesimlerin ayakta kalması ve
yaşatılması için çok daha kapsamlı ve etkin desteklere
ihtiyaç duyulduğunun da farkındayız.
Bizim vurguladığımız temel husus
şudur: Yıllardır işçilerin ücretlerinden kesilen paralarla
oluşturulan İşsizlik Sigortası Fonunun yine işçilerin
lehine kullanılması gerektiğini savunuyoruz. Zira işsizlik
konusunda son yıllarda yaşanan artışla yaygın hâle
gelen işsizlik gelecek adına İşsizlik Sigortası Fonunun
önemini daha da artırmaktadır. Dolayısıyla, biz
İYİ PARTİ olarak uygulamak istediğiniz bu yöntemin
doğru ve sürdürülebilir bir yöntem olmadığını ve söz
konusu desteklemelerin bütçeyle veya farklı finansal araçlarla
karşılanması gerektiği düşünüyoruz. İktidar bu
hususta ek bütçe çıkarmalı, tutarlı ve rasyonel bir makro
perspektifle şeffaf bir şekilde bu destekleri pandemi tahvili ihraç
etmek gibi farklı finansal araçlarla sağlamalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son
verirken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 239 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesinde yer alan gelmek üzere
ibaresinin gelecek şekilde şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Hüda Kaya Mehmet
Ruştu Tiryaki Gülüstan
Kılıç Koçyiğit
İstanbul Batman Muş
Erol Katırcıoğlu Mahmut Celadet
Gaydalı Kemal
Peköz
İstanbul Bitlis Adana
Erdal Aydemir
Bingöl
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Erdal Aydemirin.
Buyurun Sayın Aydemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Süremi saklı
tutun Başkanım.
BAŞKAN Sayın Aydemir, lütfen onları
mikrofona asmayın.
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Lütfen Sayın
Başkanım
Hayır, lütfen
Asarım, lütfen
BAŞKAN Yok, hayır, hayır.
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Sayın
Başkan, hayır
BAŞKAN Sayın Aydemir, bununla ilgili
olarak Başkanlık Divanının kararı var.
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Hayır, ülkenin
ekonomik etkisi
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Böyle bir şey olamaz!
BAŞKAN Başkanlık Divanı olarak
bu konuda karar var.
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Arkadaşlar,
Sayın Genel Kurul
BAŞKAN - Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.17
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 13üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
239 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
Teklifin 11inci maddesi hakkında Bingöl
Milletvekili Erdal Aydemir ve arkadaşlarının önergesi üzerine
yapılan konuşmada kalınmıştı.
Sayın Aydemir, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Sürem saklı
kalsaydı Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii ki İzmir depreminden dolayı depremde
yaşamını yitirmiş olan herkese rahmet, bütün
yakınlarına da sabırlar diliyorum; tüm İzmir halkına
ve yaralılara acil şifalar diliyorum.
Arkadaşlar, 14 Haziran 2020 itibarıyla
Bingöl Karlıova Yedisuda deprem yaşandı. Bu depremde en fazla
hasar gören 3 köyümüz vardı. Bu 3 köyün şöyle bir özelliği var
arkadaşlar: Karlıova, Yedisuya -özellikle Yedisu- bağlı
olan 3 köy çok ciddi hasar gördü, evleri yıkıldı, hayvan
barınakları yerle bir oldu. Kaynarpınar, Dinarbey, Elmalı
köyleri ve bunlara bağlı olan bütün mezralar. Bunların
şöyle bir özelliği vardı arkadaşlar: Bunlar Kürt Alevi
köyleriydi. Yani benim şu andaki konuşmalarım ve sözlerim farklı
mecralara çekilmesin. Nasıl ki Giresun sel felaketinde, nasıl ki
İzmir depreminde oralarda yaşayan esnafa 50 bin lira hibe
edilmişse -bu temelde on gün önce ben bu köyleri yine ziyaret ettim-
Kaynarpınar, Dinarbey ve Elmalı köylerinde yaşayan
depremzedelerin şöyle bir talebi var arkadaşlar: Özellikle
kendileriyle ilgili barınma sorunlarını kendi imkânlarıyla
çözmüş durumdalar ancak bu bölgede yaşayan
insanlarımızın geçimi hayvancılık üzerine. Geçimi
hayvancılık üzerine olduğu için de hayvan barınaklarına
acil, öncelikli ve ivedi bir şekilde ihtiyaçları söz konusu. Bunu hem
bize hem de AKP milletvekillerine defaaten ilettiler ve ben bir hafta önce
oradayken bunu mutlak suretle Mecliste gündeme getireceğimi kendilerine
ifade ettim.
Arkadaşlar, Karlıova Yedisu depremi
olduğu zaman başta Fuat Oktay olmak üzere özel bir uçakla,
farklı; İçişleri Bakanı Süleyman Soylu özel bir uçakla,
farklı ve Murat Kurum, Çevre Bakanı olmak sıfatıyla
farklı bir şekilde deprem mahallini ziyaretlerde bulundular.
Keşke bulunmasalardı. Niye? Sorunun cevabı şu: Bu uçaklara
harcadıkları para her uçak başına -Ankaradan Bingöle
kalkıp inmesi- ortalama 100 bin liraya mal oldu. Toplamda 3 Bakan ziyaret
etti ve bunların toplamı 300 bin liraydı. Bu 300 bin
lirayı, o köyleri ziyaret yerine, o köylerin ihtiyacının
bulunduğu -şu anda çok zorunlu kış koşulları
geldi, kar yağacak, hayvanların tümünün telef olması söz konusu-
oradaki hayvan barınaklarına ayırmış olsalardı
Bunu noktaladıktan sonra arkadaşlar, ülke
muazzam bir ekonomik kriz içerisinde. AKP Hükûmeti on sekiz yıldan beridir
bu ülkeyi yönetiyor.
Arkadaşlar, Sayın AKP Grubu, Sayın
AKP Grup Başkan Vekilleri; bakın, bu, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası. Bakın, siz ne yaptınız? Bu Anayasayı bu
poşete koydunuz, ne yaptınız? Dediniz ki Biz bu Anayasayı
askıya aldık. Astınız değil mi? Bakın, bu Anayasayı
askıya almakla şunu da yaptınız: Ne yaptınız,
Anayasa Mahkemesini, en yüksek mahkemeyi askıya aldınız.
Nasıl bir askıydı bu? Anayasa Mahkemesinin verdiği
kararlara yerel mahkemeler uymayarak
Dolayısıyla yerel mahkemeleri,
yargıyı askıya aldınız. Yargıyı askıya
alınca ne oldu? Adalet askıya alındı. Adalet askıya
alınınca o ülkede ekonomi düzelebilir mi arkadaşlar, soruyorum
sizlere, hepinize. Ekonomi düzelemez, mümkün değil. Hükûmetin başı,
yürütmenin başı Recep Tayyip Erdoğan her konuşmasında
şunu derdi: Bizden önceki hükûmetler bu ülkeyi, bu halkı, bu milleti
70 sente muhtaç ettiler. Öyle mi? Öyle! On sekiz yıl sonunda siz bu ülke
halkını, bu ülke halklarını, bu ülke milletini -adına
ne derseniz deyin- 17 sente muhtaç ettiniz, 17 sent!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Bu kadın ne
arıyor çöpte? Grup Başkan Vekilleri, lütfen bakın; ekmek
arıyor, ekmek, ekmek arıyor. 1 ekmek 1,5 TL, bir ekmek 1,5 TL. 1
ekmeğin dolar karşılığı 17 sent, 17 sent. AKP-MHP
iktidarı, Tayyip Erdoğan-Bahçeli ittifakı; siz, ülkeyi 17 sente
muhtaç ettiniz. Buyurun, belgeleri; bu kadınlar çöpte ekmek arıyor.
Çocuğuna, çocuklarına, evine ekmek götürüyor arkadaşlar. Bundan
ötesi var mı? Bundan ötesi var mı, varsa söyleyin. Bakın,
ekonomiyi bu duruma getirdiniz on sekiz yılın sonunda, on sekiz
yılın sonunda. Ama bakın, şu anda AKP Grubu, hazırun
büyük bir ölçüde dışarıda. Burası çok önemli, burası
çok önemli. Yeni ekonomik programı açıklayacağım
arkadaşlar. Ekonominin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Aydemir.
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Bitti mi?
BAŞKAN Süreniz tamamlanmıştır.
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Hayır, bir
dakikam daha var.
BAŞKAN Onu verdim.
ERDAL AYDEMİR (Devamla) O zaman
kayıtlara geçsin diye söylüyorum, kayıtlara geçsin diye söylüyorum:
Bakın, burası çok önemli. Bakın, özellikle damat, eğer
burada değilseniz hepinize kızacak, hepinize kızacak.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Aydemir.
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Ekonominin düzelmesi
için de bir reçete veriyorum: Başta İmralı tecriti olmak üzere
Selahattin Demirtaşı, Figen Yüksekdağı, İdris
Balukeni, tüm siyasi tutsakları bir ay içerisinde serbest bırakın.
BAŞKAN Sayın Aydemir, Sayın
Aydemir
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Bakın, euro 5
liraya düşecek, dolar 4 liraya düşecek; alın size, sizden
istedikleri reçete!
NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Kendine ver
reçeteyi, kendine.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde 3 önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 239
sıra sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 12nci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Süleyman Girgin Cavit Arı Emine Gülizar
Emecan
Muğla Antalya İstanbul
Özgür Özel Neslihan
Hancıoğlu
Manisa Samsun
BAŞKAN - Evet, Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, önerge üzerinde söz talebi
Sayın Emine Gülizar Emecanın.
Buyurun Sayın Emecan. (CHP
sıralarından alkışlar)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 51 maddelik torba
kanunun 12nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu
selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, İzmir
depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
öncelikle Allahtan rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar
diliyorum, bu acıların tekrarının olmamasını
diliyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu torba
yasanın birçok maddesi, çalışanın haklarına el uzatan,
esnek çalışmayı getirip iş güvencesini kaldıran,
işçinin, emekçinin kıdem tazminatını gasbeden
düzenlemelerden oluşmaktadır.
Şimdi, her 3 gençten 1inin işsiz
olduğu, işsizlik rakamlarının yüzde 35lere
dayandığı ülkemizde aslında bu maddedeki düzenlemeyle
işsizlik rakamlarında bir düzeltme yapılmak isteniyor. Aynı
zamanda, çalışan işçinin, emekçinin emeği, alın teri
yok sayılarak, alacaklarından vazgeçilerek yine işverenlere
birçok hak sağlanıyor. Şimdi, değerli arkadaşlar, ama
bunun yanında yeni yatırım alanları açılmasına
imkân sağlayacak, üretimi artıracak, verimliliği artıracak
dolayısıyla da istihdamı teşvik edecek hiçbir şey yok
bu düzenlemelerde.
Şimdi, arkadaşlar, ya,
bıkmadınız mı artık bu sömürüden,
bıkmadınız mı? İşçinin, emekçinin
sırtında kambur olmaktan bıkmadınız mı,
yorulmadınız mı? Aslında, bunu siz açıkça ifade
ediyorsunuz. Nasıl ifade ediyorsunuz? Biz nereden istifade ettik?
OHALden. diyorsunuz. Biz yatırımcılarımızın
önünü kesmek isteyenlerin karşısına OHALle çıktık.
Eğer yatırımcımıza bir engel geliyorsa ne yaptık?
Grevleri engelledik, grevleri durdurduk. Sizlerin emeğe
bakışınız işte maalesef bu. On sekiz yıldır
bu yaptıklarınız yetmedi ve hâlâ devam ediyorsunuz. Bu torba
yasayı da hazırlarken Somadaki feryatları, işsizlikle
boğuşan milyonların acısını, bu Meclis önünde
yoksulluktan kendini yakan işçinin üzerimize sinen kokusunu nasıl
unutuyorsunuz değerli arkadaşlar? Bu kanun tekliflerini hazırlarken
lütfen, bunları hatırlayalım. Bu sömürüden vazgeçelim artık.
Şimdi, destan şeklinde
yazılmış bu maddede ne var diye soracak olursanız mümkün
olduğunca özetleyerek anlatmaya çalışacağım. 1 Ocak
2019 ile 1 Nisan 2020 tarihleri arasında işsiz kalan çalışanların
yeniden istihdamı hâlinde değişik durumlara göre verilecek
destekleri ifade ediyor. Bu maddenin özü, bir işveren
çalıştırdığı işçilerin kaçak yani kayıt
dışı olduğunu kabul edip bunları kayıt
altına alırsa geçmiş döneme ilişkin herhangi bir
yaptırım uygulanmayacak işverene. İşveren o güne kadar
yararlandığı sigorta prim indirimi, teşvik ve desteklerden
yararlanmaya devam edecek. İşverene de geçmişe dönük borç da
çıkarılmayacak.
Bitmedi ödüller; tüm bunların üstüne, bir de bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren,
çalışanlarını yasa dışı
çalıştırmakta olduğunu kabul ederse prim ödeme gün
sayılarının 44,15 Türk lirasıyla çarpımı sonucu
bulunacak kadar İşsizlik Sigortası Fonundan destek alacak
işveren. Aldığı bu teşvik, her ay bu işverenlerin
Sosyal Güvenlik Kurumuna ödeyecekleri tüm primlerden mahsup edilecek.
Bitmedi; işveren kayıt dışı
çalıştırdığını kabul etti, işe
başlattı ama ücretsiz izne çıkardı, ücretsiz izinde bulundukları
süre kadar çalışana fondan günlük 39,24 Türk lirası nakdî ücret
desteği verilecek. Yani işverene Önce işe al, sonra da ücretsiz
izne çıkar. diyorsunuz. Bu, işçiyi açlığa mahkûm etmekten
başka hiçbir şey değildir. Eğer işçiler Biz
kayıt dışı çalıştırılıyoruz. diye
başvuruda bulunup işveren de kayıt dışı
çalıştırdığını kabul ederse işçiler
kayıt dışı çalıştırıldıkları
dönemde işçi alacakları dışındaki haklarından
feragat etmiş olacaklar. Şimdi, bu düzenlemeyle, kaçak
çalıştırılmış olan işçinin kaçak
çalıştırıldığı dönemdeki ücret
dışı haklarını alabilmesi engelleniyor. Böylece, kaçak
çalışan işçinin kaçak
çalıştırıldığı dönemdeki sigorta primlerinin
yatırılmasının yolu da tümüyle kapanıyor.
İşçilerin emeklilik hakları ve yaşlılık
aylığı miktarı üzerinde olumsuz etkisi de olacak bu
düzenlemenin. İşçinin, emekçinin alın teri, emeği
kayıt altına alınıyormuş gibi yapılıp sosyal
güvenlik hakları gasbedilmektedir.
SGK bugün çok büyük mali sıkıntılar
içerisinde, büyük mali sıkıntılar yaşadığı
bir dönemde bu uygulama, SGK alacaklarının da affedilmesi
anlamına geliyor. Zaten genel bütçede Sosyal Güvenlik Kurumuna
yapılan transferler sürekli artıyor. 2021de 2020 yılına
göre yüzde 18,7 oranında artmış bu oran, 259,7 milyar TLye
yükselmiş bu aktarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Emecan.
Buyurun.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla)
Ayrıca, merkezî yönetim bütçesi bu dönemde tarihinin en büyük
açıklarını veriyor. Böyle bir dönemde bu düzenleme, devletin vergi
alacaklarından da vazgeçmesi anlamına gelecektir. Kaynak olarak da
her zaman olduğu gibi işçinin ücretlerinden kesilen primlerden
oluşan İşsizlik Sigortası Fonu kullanılmaktadır.
Evet, aslında şark kurnazlığıyla -ki kim yaptı bu
kurnazlığı bilmiyorum ama- getirdiğiniz bu kanunlar
kâğıt üstünde işsizliği azaltmış gibi görünebilir
ama gerçekte ki işsizliği, yoksulluğu, açlığı
gidermemektedir. İşsizin, yoksulun hakkını, işverenin
cebine koyduğunuz İşsizlik Fonu da diğer
topladığınız fonlar gibi, vergiler gibi asla yerini
bulamıyor değerli arkadaşlar.
Çıkardığınız bu kanunlar hiçbir işe
yaramıyor, hesabı da verilemiyor. Bu madde Anayasanın 12nci ve
60ıncı maddelerine de aykırı olup her yönüyle sorunludur.
Sosyal güvenlik sisteminin mantığı zorunlu olmasıdır.
Bu, zorunluluğun da karşısındadır,
dışındadır. Suçu meşrulaştırmaktadır,
bu maddenin metinden çıkarılmasını öneriyorum. Hatta tüm
kanun teklifinin geri çekilmesini öneriyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İşsizlik
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 12nci maddesinde yer alan
30 gün ibaresinin 30 iş günü ibaresiyle değiştirilmesini arz
ve teklif ederim.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Yasin
Öztürk Orhan
Çakırlar
Adana Denizli Edirne
İmam
Hüseyin Filiz Ahmet
Çelik Arslan
Kabukcuoğlu
Gaziantep İstanbul Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerine söz talebi Sayın
Arslan Kabukcuoğlunun.
Buyurun Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 239 sayılı
Kanun Teklifinin 12nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum, yüce
Meclisi saygıyla selamlarım.
İzmir depremi ve Hâkkaride hayatını
kaybeden işçimiz için ülkemizin başı sağ olsun. 1 Ekim
2020de SGKye iletilen belgelerde adı kayıtlı olanlar, iş
veya hizmet sözleşmesinin sona ermesini veya çalışıyor
olmaları durumunda, özel sektör işverenine, kanun
taslağının yürürlük kazanacağı tarihten en geç otuz gün
sonra, müracaatları durumunda iş akdi devam ettikçe günlük 44 lira 15
kuruştan hesap edilerek işverenin, SGKye ödeyeceği tüm primlere
mahsup edilmek üzere işverene İşsizlik Fonundan destek olunur.
denilmektedir. İşveren bu maddenin uygulanması sona erdiğinde
prim ödettiği çalışanların yarısı kadar
çalıştırmakla mükellef gözüküyor. Hâlbuki işveren bu
insanlara prim verilirken çalıştırdıysa, bu kadar personel
ihtiyacı varsa işin bitiminde yani prim ödemesinin bitiminde yine bu
işçileri devam ettirmesi gerekir.
Yine, işveren tarafından ücretsiz izne
ayrılanlara Şirkette çalışıyor olmak kaydıyla
ücretsiz izinde bulundukları süre kadar İşsizlik Fonundan günde
39 lira 24 kuruş nakdî ücret desteği verilir. denilmektedir. Burada
geçen tazminat miktarları 39 lira 24 kuruş, 44 lira 15 kuruş, 34
lira 34 kuruş gibi miktarlar. Müteahhitlere, kamu-özel
ortaklığı kiralarına milyar milyar öderken işçilere
nasıl oldu da bu kadar kuruş kuruş hesapladınız,
ayrı bir muamma. Buna sarraf terazisi bile kaba kalır.
Ayrıca, işveren kayıtsız
işçi çalıştırdığında, işçinin maddi
hakları hariç tutulmak üzere SGK diğer haklarından feragat
ediyor. Burada yapanın yaptığı yanına kâr
kalıyor. İşverene sigorta primi tahakkuk ettirilemez.
Teşvik ve desteklerden yararlanmaya devam eder. denilmektedir. Bu
maddeyle haksızlık meşrulaştırılmaktadır.
1/1/2019, 17/4/2027 tarihiyle
tanımlaması çok gariptir. Birisi tarif ediliyor gibidir.
İşe gireceklere sorduğunuz mülakat sorularına benziyor bu
da. Devletin amacı işverene yardımsa böyle çok spesifik bir
tarif yerine alacağı tüm primlerden mantıklı bir düşüm
yapar ve bunu yine sağlayabilirsiniz.
TÜİK verilerine göre 2003 yılında
kayıt dışı istihdam oranı yüzde 51,75 iken 2009
yılında yüzde 34,52ye düşmüştür. Durum böyleyken Hükûmet
kayıt dışı istihdamdaki düşmeyi devam ettirmek yerine,
bu maddeyle kayıt dışılığı teşvik
etmektedir. İşsizlik o kadar altından kalkılmaz bir hâle
geldi ki devlet bugün için yaptığı uygulamalarla işçinin
yarınını yok ediyor.
Teklif maddesinin sonunda da şöyle bir ibare
var: Bakanlık bu maddenin uygulanmasına ilişkin ortaya
çıkabilecek tereddütleri gidermeye yetkilidir. denmektedir. Yapılan
düzenleme o kadar karışıktır ki metni hazırlayan
Bakanlık yetkilileri de bu zorluğun farkındadırlar. Hâlbuki
normalde uygulama şudur: İllerde il teşkilatları bunu
çözer, herhangi bir problem olursa mevzuatta, bunu çözer; çözemedikleri zaman
da tabii ki Bakanlığa sorarlar. Burada adres doğrudan
Bakanlık olarak gösterilmektedir.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında, elit bir ortamda bir yasa
taslağı tartışıyoruz. Biz bu yasa taslağına
karar verirken en az Türkiye işçi konfederasyonları kadar veya
Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) ve Avrupa Sendikalar
Konfederasyonu (ETUC) kadar içselleştirmeliyiz. Özet olarak bu kurumlar
diyor ki: Esnek çalışmaya yönelik düzenlemelerle bir kısım
işçilerin kıdem, ihbar tazminatları ve iş güvencesi
hükümlerinden yararlandırılmamaları sakıncalıdır;
çalışanlar arasında ayrımcılığa neden
olacaktır. İş hukuku düzenlemeleri altüst edilmektedir. Bu
durumdan en az 10 milyon işçi etkilenecektir. Maddeyi uluslararası
temel çalışma standartlarının ihlali olarak görmektedirler.
Uluslararası sendikalar ILO Yüzüncü Yıl Bildirgesinde bahsedilen
uluslararası mekanizmaları devreye sokacak faaliyetlerinizi
desteklemeye hazırız. demektedirler.
Sayın milletvekilleri, 12nci madde, yasa
taslağının en sorunlu maddelerinden biridir. Türkiye
İşçi Sendikaları Konfederasyonu, ITUC ve ETUC kadar empati
kurmalıyız.
Sonuç olarak, bu maddenin yasadan
çıkartılması gerekir.
Saygılarımla. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 239 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesinde yer alan
aşağıdaki ibaresinin aşağıda bulunan
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya Mahmut
Celadet Gaydalı Kemal
Peköz
İstanbul Bitlis Adana
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Erol
Katırcıoğlu Mehmet
Ruştu Tiryaki
Muş İstanbul Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Kemal Peközün.
Buyurun Sayın Peköz. (HDP
sıralarından alkışlar)
KEMAL PEKÖZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Yeni hazırlanıp gelen bu torba kanun
gerçekten içinde 1den fazla, çeşitli şeyin bulunduğu bir torba;
öyle bir torba hazırlamışsınız ve
ağzını öyle bir mühürlemişsiniz ki burada kim ne söylerse
söylesin, kim ne konuşursa konuşsun, bunun hiçbir
satırını, hiçbir virgülünü, hiçbir noktasını
değiştirmemeyi de kararlaştırmış olarak
getiriyorsunuz. Onun için ayrıntıya girmeden önce şunu söylemek
istiyorum ki bu kanun metni mutlaka ve mutlaka geri çekilmelidir.
Dün DİSK yöneticileri hazırlanan bu
kanunla ilgili görüşlerini anlatmak için Meclise gelmek istediler. Bugüne
kadar çok fazla ayıp oldu bu ülkede, bu iktidarın çok fazla
ayıbı oldu ama dün yeni bir ayıp daha ilave edildi onlara.
DİSK yöneticilerinin yapacakları açıklamaya engel olmaya
çalışıldı. Engel olmaya çalışılırken de
yandaşınız, borazanınız hâline getirdiğiniz
basının vermeyeceği, verirse de çarpıtacağı
haberler için, özgür basından yana tavır alan birkaç insan bunu
görüntülemek istedi. Engellemeye kalktılar, bununla da yetinmediler, ilk
defa, görüntü alınmasın diye polis kalkanlarını havaya
kaldırdı ve bir set oluşturdu. Bu ayıp da yeni bir
ayıp olarak sayfanıza yazıldı; bu da size yeter diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, kanun metninde 44
lira 15 kuruş 34 lira 34 kuruş 39 lira 24 kuruş gibi
rakamlar var. Bu kuruşları nasıl buldunuz, onu çok merak
ediyorum gerçekten. Ama hiç mi düşünmezsiniz, bizlerin 1,5 günlük
geliriyle 2 çocuklu, 4 kişilik bir ailenin bir ay
yaşamasını istiyorsunuz; Cumhurbaşkanının
yarım günlük geliriyle bir ailenin ay boyu yaşamasını
istiyorsunuz. TÜRK-İŞin yaptığı bir
araştırmada diyor ki: 2 çocuk, anne babayla birlikte 4 kişilik
bir ailenin açlık sınırı 2.482 lira. Şimdi, tabii,
bunun içerisinde ev kirası yok, yakıt yok, elektrik yok, su yok,
doğal gaz yok, ulaşım yok, eğitim yok, kültürel faaliyet
yok; sadece yemek yemek için. Bunları da yapmak isterse, asgari düzeyde yapmak
istediği zaman yoksulluk sınırında kalmak kaydıyla da
8.086 lira. Ülkenin bir Anayasası var, aynı zamanda Uluslararası
Çalışma Örgütünün şartları var. Orada diyor ki: Her
insanın, onuruna yakışır bir iş sahibi olması ve
insan onuruna yakışır bir ücret alarak bununla
yaşamını temin etmesi gerekir.
Şimdi, siz hiç pazara gitmiyor musunuz? Hiç
alışverişe gitmez misiniz? Hiç herhangi bir şey satın
almaz mısınız ya da bunlar yapılırken sizin haberiniz
olmaz mı? Bir insana nasıl bunu layık görürsünüz? Bir yandan
yandaşlarınıza -üç beş yandaşınıza üstelik,
çok fazla da değil, sayıları son derece sınırlı-
9,5 milyar lira vergi muafiyeti getirirsiniz ama 150 bin, 200 bine yakın
gencin kredi borcunu silmeyi aklınıza getirmezsiniz; hiç olmazsa sarf
malzemelerinden KDV oranlarını düşürmeyi düşünmezsiniz.
Aynı zamanda işsizlik sigortası dersiniz, İşsizler
işsiz kaldıkları zaman bu sigortadan yararlanacak ve sefalet
yaşamayacaklar. dersiniz ama işsizlere verdiğinizin 2
katından fazlasını işverenlere verirsiniz.
İşverenleri koruduğunuz kadar işçileri ve
çalışanları da koruyun.
Dolaylı vergiler var ülkede, herkes için
eşit olarak uygulanıyor, hiç olmazsa bu dönem bu dolaylı
vergileri kaldırsaydınız, hiç olmazsa tüketim malzemelerindeki
KDV oranlarını düşürseydiniz, insanlar bir nefes alabilseydi.
Başka ülkelerle kıyasladığınız zaman bir de bir
yandan diyorsunuz ki: Filan ülke bizi kıskanıyor. O Filan ülke
kıskanıyor. dediğiniz ülkeler pandemi başladığından
beri daha sonra da ilaveler yapmak üzere 10ar bin euro insanlara aile
başına para yardımında bulundular. Siz, bin lira verdiniz,
belirli insanlara verdiniz onu da. Ama bununla yetinmiyorsunuz, akşama
kadar Herkesin maaşı var, geliri var, işte yardım var.
vesaire Bu ülkede açlar yok. diyorsunuz. Önce bir kendi aranızda
anlaşsanız tabii çok daha iyi olacak. Çünkü biriniz Askıda
ekmek olsun, evine ekmek götüremeyen askıdan ekmek alsın, götürsün.
diyorsunuz ama bir diğeriniz bu ülkede Aç yok, ekmek götüremeyen kimse yok.
Ayrıca da Açım, evime ekmek götüremiyorum. diyen insana da keyif
çayı ikram ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
Buyurun.
KEMAL PEKÖZ (Devamla) Bizim bildiğimiz keyif
çayı tok karnına içilir. İnsanlar yemeklerini yerler, kenara
çekilirler, dinlenirken bir de çay demler, içerler. Oysaki siz evine ekmek
götüremeyen insanlara çay öneriyorsunuz, keyif çayı öneriyorsunuz.
Bunlardan vazgeçin; gelin, bir iyilik yapın, bu söylediklerimizden hiç
olmazsa bir kısmını gerçekleştirin ya da çekilin bu
alandan, yapabilecek insanlar gelsin.
Saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde 3 önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 239 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 13üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Süleyman
Girgin Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
Muğla İstanbul Aydın
Cavit
Arı Mehmet
Bekaroğlu Kamil
Okyay Sındır
Antalya
İstanbul İzmir
Fikret
Şahin
Balıkesir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Mehmet Bekaroğlunun.
Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
bir baskı mı var? Katılamıyoruz. diyor, bir baskı
mı var?
BAŞKAN Anlamıyorum Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, Komisyon
Başkanı Katılamıyoruz. diyor, yani bir baskı mı
var üzerinde. Baskı varsa o baskıyı kaldıralım yani.
Diyebilirdi Katılmıyoruz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Ya, ne baskısı olacak? Çoğunluk
olmadığı için
Daha önce konuşmuştuk bunu.
BAŞKAN Siz Sayın Erim kadar iyi bilemezsiniz.
Buyurun Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, şu anda
görüşmekte olduğumuz torba yasa teklifi aslında -Covid bahane
ediliyor ama- fırsat olarak kullanılıyor, Covid
fırsatçılığı yapılıyor, pandemi
fırsatçılığı yapılıyor.
Hükûmetin öteden beri yapmak istediği bu
neoliberal düzenlemeleri tamamlamaya çalışıyorlar, yani esnek
çalışma, kıdem tazminatının kırpılması
falan
İşçilerin onlarca yılda, büyük fedakârlıklarla,
bedel ödeyerek elde etmiş oldukları hakları elinden almak istiyorlar.
Burada yapılan bir fırsatçılıktır.
Bu madde de değerli arkadaşlarım, bir
şark kurnazlığı. Aslında, Türkiye'de ciddi bir
şekilde işsizlik var, işsizlik artıyor ama bunu sanal
olarak azalıyor göstermeye yönelen bir düzenleme. Sadece bununla kalsa
iyi; öyle değil değerli arkadaşlarım, kayıtsız
çalıştırmayı teşvik eden bir düzenleme bu değerli
arkadaşlarım. Daha evvel, işte, kayıtsız işçi
çalıştıran işveren işçiyi geri alırsa 44 lira
günlük ödeme yapılacaktır bu işçi için ama aynı
işveren -şu komikliğe bakın- bu işçiyi işten
çıkarırsa, ücretsiz izin verirse 39 lira verilecektir.
Değerli arkadaşlar, bu memleketin en temel
problemlerinden bir tanesi de kayıtsız
çalıştırmadır; bunu teşvik ediyorlar, bu olacak
iş değil. Bakın, bu cambazlıkları sadece burada
değil, mesela finansta da yapıyorsunuz bunun gibi cambazlık.
Ortada para yok, İşsizlik Fonunun parasına
karşılık çıkarılan kâğıtları,
işte, Merkez Bankası kabul ediyor, kamu bankalarından bu
kâğıtları alıyor, o kâğıttan o kâğıda
gidiyor; ortada olmayan para, sanki varmış gibi gösterilerek kredi
olarak dağıtılıyor piyasada. Aslında para
basılıyor değerli arkadaşlarım,
basılmıyormuş gibi yapılıyor; bu, cambazlık. Bu
maddeler var ya bu maddeler değerli arkadaşlarım, bu maddeler
Son zamanlarda çok tartışılan bir kavram var. Askıda ekmek
var ya
Askıda işçi, askıda işçi, değerli
arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar) Bu, o.
Yani, gerçekten size kim akıl veriyor, bu kurnazlıkları kim
öğretiyor, nasıl oluyor, ben şaşıp kalıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
iddiaları olan, davası olan filan bir siyasi ekipsiniz ama
geldiğiniz günden beri; işte, önceki mağduriyetleri sürekli
olarak istismar ederek geldiğiniz günden beri, neoliberal düzenin
çarklarını çevirmeye çalışıyorsunuz, değirmenine
su taşıyorsunuz değerli arkadaşlarım.
Şimdi, burada işsizlik azaldı
diyorsunuz ve aslında öyle bir şey yok. Bunu nasıl
söylüyorsunuz? Yalan söyler mi koca siyasi ekip, Hükûmet,
Cumhurbaşkanı? Söylemez normal hayatta. Hiçbiriniz normal hayatta
yalan söylemezsiniz, son derece düzgün, dini bütün
arkadaşlarsınız ama siyaset söz konusu olunca arkadaşlar,
yalan söylemek mübah; istatistikle
yalan söylüyorsunuz, bu şekilde
yalanlar söylüyorsunuz; bunlar serbest. Nasıl bir anlayış bu
değerli arkadaşlarım? Ya, bunu anlamak mümkün değil. Bu
gelenek yanlış bir gelenek değerli arkadaşlarım.
Siyaseten yanlış söylenebileceği, her şeyin mübah
olduğu, efendim, harpte hilenin normal olduğu, mübah olduğu;
bunlar yalan, bunlar İslamdan değil, Müslümanlıktan değil.
Kaldı ki düşman falan yok, harp yok ortada değerli
arkadaşlarım. Kendi işçilerinizle mi harp ediyorsunuz? Evine
ekmek götüren insanlarla mı harp ediyorsunuz? Nasıl bir siyasi
ekipsiniz, ne yapıyorsunuz arkadaşlar? Bunları anlamak mümkün
değil doğrusu.
Bakın, 39 lira para vereceksiniz, ne olacak
yani aylık ne olacak? 1.177 lira. Değerli arkadaşlarım,
dürüstçe verin bu parayı, bir taraftan İşsizlik Sigortası
Fonunun içini boşaltarak yapmayın; dürüstçe bütçeden -verdiniz
birkaç kere bin lira, bin lira- verin insanlara, böyle verin. Siz Covidle,
krizle, pandemiyle böyle mücadele edin. Bu mücadelenin aslında patronlara
para dağıtmaktan daha fazla ekonominin gelişmesine katkı
sağladığı yapılan araştırmalarla da ortaya
çıkmıştır. Bu konu araştırılmış,
daha önceki krizlerde de araştırılmış değerli
arkadaşlarım. 2 tür yardım var: Bunları fırsat bilerek
sürekli şekilde patronlara aktarma; sizin gibi yapanlar var; bir de
aşağıda işçiye, memura, işsize veriliyor,
doğrudan veriliyor. Onlar ne yapıyorlar bu parayı değerli
arkadaşlarım? Bu parayı götürüp harcıyorlar; bu parayı
harcadıkları bilinen bir yöntem. Bu parayı
harcadıkları için de ekonominin çarkları dönüyor, istihdam da
artıyor, her şey oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Ama siz ne
yapıyorsunuz? Siz, birtakım hayalî paralar oluşturarak,
İşsizlik Fonundan tırtıklayarak, başka yerlerden
alarak, sürekli olarak kredi veriyorsunuz kamu bankaları yoluyla. Ne
oluyor bu para? Size güvenmediklerinden dolayı hiç yatırıma
falan gitmiyor, bir tane istihdam falan artmıyor; işsizliğin
azalması da iş bulma umudunu kaybeden insanlar piyasadan
çekildiklerinden dolayı sanki işsizlik azalmış gibi ya da
yerinde duruyormuş gibi görünüyor. Hep mış gibi muş
gibi değerli arkadaşlarım. Böyle bir şey yok.
Yanlış işler yapıyorsunuz ve yanlış işlerin
peşindesiniz. Bunun sonucunda herkes zarar edecek siz de zarar
edeceksiniz. Bu iktidar gelip geçicidir; Süleymanlara kalmadı bu ülke, bu
dünya. Kaç tane Süleyman geçti bu salonlardan değerli
arkadaşlarım.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İşsizlik
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 13üncü maddesinde yer alan
gidermeye ibaresinin gidermek için ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Dursun
Ataş Yasin
Öztürk
Adana Kayseri Denizli
Orhan
Çakırlar Ahmet
Çelik İmam
Hüseyin Filiz
Edirne İstanbul Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın Orhan
Çakırların.
Buyurun Sayın Çakırlar. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 13üncü
maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan evvel, eski
Başbakanlardan Bülent Ecevit Beyi, cuma günü kaybettiğimiz yine eski
Başbakanlarımızdan Mesut Yılmaz Beyi rahmetle
anıyorum.
Dün Hakkâride hainler tarafından şehit
edilen işçilerimize, Covid-19 salgını sebebiyle
hayatını kaybeden sağlık
çalışanlarımıza, bütün vatandaşlarımıza ve
geçtiğimiz hafta cuma günü İzmirde yaşanan deprem felaketinde
hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Cenabı
Allahtan rahmet, kederli ailelerine, sevenlerine ve yakınlarına
sabırlar diliyorum. Arama-kurtarma ekiplerinin cansiparane gayretleri
dolayısıyla hepsine şükranlarımı sunuyorum. Depremde
yaralı olarak kurtulan vatandaşlarımıza ise acil
şifalar diliyor, Yüce Allahtan bir daha böyle felaketlerin
yaşanmamasını niyaz ediyorum. Unutmayalım ki deprem
değil, çürük binalar öldürür.
Değerli milletvekilleri, İşsizlik
Sigortası Fonu işçimizin yetenek, sağlık ve yeterli
olmasına rağmen kendi istek ve kusurları dışında
işlerini kaybetmeleri gibi durumlarda bir nebze de olsa ekonomik
mağduriyetler yaşamamaları için hizmet vermek üzere
kurulmuş bir fondur. İşçinin yarından emin olmasına
imkân sağlayan en büyük güvencelerinden biri olan İşsizlik Sigortası
Fonu maalesef bu kanun teklifiyle birlikte birçok harcamanın
kaynağı olarak gösterilmekte ve sırtına hesapsız bir
şekilde, fazladan yük bindirilmektedir. Yapılan bu hesapsız
uygulamanın sonunda fon kaynağında önemli azalmalar
yaşanırken ilerleyen yıllarda ise işçi için
oluşturulmuş fonun varlığıyla ilgili ciddi problemler
ortaya çıkacaktır.
Covid-19 salgını ülkemizde, mart
ayının ortasında ilk vakanın görülmesiyle birlikte
bazı ekonomik faaliyetleri etkilemeye başlamış olup
sonrasında ise tüm ekonomide derin yaralar açmıştır.
Hazırlanan kanun teklifinin gerekçesinde Tüm dünyayı etkisi
altına alan Covid-19 salgınının istihdam üzerinde olumsuz
etkilerinin azaltılması, salgın nedeniyle işçi ve
işverenler üzerinde oluşan yükün sosyal devlet ilkesi gereğince
paylaşılması ve giderilmesi, istihdamda
devamlılığın sağlanması amacıyla destek
tedbirleri düzenlenmektedir. ifadesi yer almaktadır. Özellikle
altını çizerek ifade etmek istiyorum ki ülkemizde yaşanan
ekonomik bunalım sebeplerini sadece Covid-19a bağlamak doğru
değildir.
Değerli milletvekilleri, Covid süreci öncesinde
işsizlik rakamlarının yüksek çıkmasını, istihdam
oluşturamamış olmanıza değil de iş gücüne
katılım oranının eskisine göre fevkalade yüksek
olmasına bağlıyordunuz. Bu kanun teklifinde ise kâğıt
üzerinde işsizlikle mücadele konusunda bir adım atıyor gibi
göstererek işverene İşçiyi istihdam et, sonra ise ücretsiz izne
çıkar. anlayışının hâkim olduğunu görmekteyiz.
İşsizlik rakamlarını bu şekildeki gibi istihdam
adı altında kâğıt üzerinde azaltmaya çalışma
çabanız Gerçekleri daha nasıl saklayabiliriz?
algısını oluşturmaktan başka bir şey
değildir. Güneş balçıkla sıvanmaz. Kişiler
hayatlarını devam ettirebilmeleri için gereken asgari
koşullardan yoksun olarak yaşam sürdüremez. İş görenlerin
temel ihtiyaçlarını karşılamayı sağlayacak
gerekli şartlar oluşturulmalı ve tedbirler
alınmalıdır.
Değerli milletvekilleri, bu ülkede esnaf siftah
dahi yapamadan kepenk kapatıyor; çiftçi traktörünü, tarlasını
satıyor; gençler eğitimlerine devam edemiyor, edebilseler dahi
mesleklerini icra edebilecek bir iş alanı bulamıyorlar, hatta
bırakın kendi mesleklerini yapmayı iş bulamıyorlar,
iş; emekliler geçim sıkıntısı içinde yaşam
mücadelesi veriyor, kimileri ise emekli bile olamıyor. Bakın, bu
millete yaşattığınız ama kâğıt üzerinde
saklamaya çalıştığınız diğer gerçeklerden
sadece bazıları. Milletin yaşadığı gerçekleri
sizler göremiyor olabilirsiniz ama millet size bu gerçeklerin sonuçlarını
ilk genel seçimde hissettirecek ve gösterecektir.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 239 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesinde yer alan
aşağıdaki ibaresinin aşağıda bulunan
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya Mehmet
Ruştu Tiryaki Mahmut
Celadet Gaydalı
İstanbul Batman Bitlis
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Erol
Katırcıoğlu Kemal
Peköz
Muş İstanbul Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Mahmut Celadet Gaydalının.
Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 239 sıra sayılı
İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
13üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve
kamuoyunu saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, sözlerime
başlamadan önce İzmirde yaşanan deprem sonucu
yaşamını yitiren ailelere başsağlığı,
yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Maalesef Türkiyenin
bir ucundaki depremin yaraları daha sarılmamışken
diğer ucunda yeni yaralar açıldı. Fakat, bu Meclisin asli görevi
temenni ya da dilekleri sunmak değil, gerekli önlemlerin
alınması ve uygulanmasını sağlamaktır. Bu,
bizlerin topluma karşı sorumluluğudur. Üzülerek belirtiyorum ki
iktidar bugüne kadar böylesi bir kararlığı bu Mecliste
gösteremedi. Denetim ve kalite kontrol mekanizmasının ne kadar önemli
olduğunu henüz idrak etmiş değiliz. Birileri çıkıp
muhalefet için Utanmadan hesap soruyorlar. diyor; aslında, hesap
sormaktan değil, hesap verememekten insanların utanması gerekir.
Konfüçyüs Arsız güçlü olunca haklıyı suçlu çıkarır.
demiştir.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği üzere, nisan ayından bugüne kadar geçen
süreçte sosyal açıdan toplumun büyük bir çoğunluğu ekonomik
zorluklarla karşı karşıya kaldı. Esnafı,
işçisi, işvereni, neredeyse herkes bu zor süreçte iktidarın
atacağı olumlu adımlarla ekonomik açıdan ayakta kalmayı
beklerken iktidar tarafından sunulan her teklif toplumda hayal
kırıklığı yaratmıştır. Bu süreçte
ortaya konulan tüm sosyal ve ekonomik politikalar mevcut borçları yok
etmediği gibi, mevcuda yeni borçlar ekledi. Pandemi sürecinin etkisi hâlâ
tam anlamıyla bitmeden, taksitler, ödemeler, borçlar ve alacaklar
insanların yakasına yapıştı, binlerce insan
işinden oldu. Patron sınıfına gösterilen anlayış
ve destekleyici yaklaşımlar halk için, emekçi için gösterilmedi. Tüm
vergiler halktan toplanmaya devam ediliyor. Kanun teklifinin gerekçesinde vergi
adaletinden bahsediyorsunuz ama uyguladığınız her vergi,
hayatın tüm alanlarına sirayet etmiş bir
haksızlığın ve adaletsizliğin
yansımasıdır.
Yine, kısa
çalışma ödeneğiyle bir yandan patronların ya da
işverenlerin yükü azaltılırken diğer yandan bu ödeneği
emekçinin İşsizlik Fonu üzerinden kullandırdınız yani
emekçinin zaten hakkı olan bir parayı önceden almasını
sağladınız. İktidar olarak parayı işçinin
sağ cebinden sol cebine koyarak hizmet ürettiğinizden bahsediyorsunuz.
Kısa
çalışma ödeneği tabii ki olumlu bir adımdır fakat
burada sorumluluğu yine emekçinin fonuna değil, öve öve
bitiremediğiniz başka fonlara yükleseydiniz. Bugün bir torba yasayla
birçok alanda yeni adımlar atılıyor. Nisan ayında
Türkiyeyi etkisi altına alan coronavirüs karşısında yedi
ay sonra böyle bir adımın atılmış olması
gerçekten üzücüdür, çünkü konu sermaye grupları olunca komisyonlarda
görüşülen taslakları kırk sekiz saat bile bekletmeden Genel
Kurula indiren iktidar, konu esnafa, işçiye gelince yedi ay bekliyor.
Tabii yine emekçinin ya da küçük işletmelerin yararına değil,
büyük sermayenin lehine bir teklif.
Değerli milletvekilleri, teklifin 13üncü
maddesinde, 2019 Ocak - 2020 Nisan döneminde en az sigortalı bildirimi
yapılan dönemdeki sigortalı sayısına ilave olarak istihdam
edilecek her bir sigortalı için her ay bu işverenlerin Sosyal
Güvenlik Kurumuna ödeyecekleri tüm primlerden mahsup edilmek suretiyle destek
sağlanması öngörülmektedir. İktidar bu maddede de işverene
endeksli, işçiyi, işsizi işverenin insafına bırakan
bir istihdam politikasını esas almaktadır. Teklifte yer alan
2019 Ocak ila 2020 Nisan ayları/ dönemlerinde sigortalı
çalıştırılmaması nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumuna
aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi
vermeyen özel sektör iş yerlerinde
ibaresi, kısaca kaçak işçi
çalıştıran yerler demenin bürokratik tanımıdır.
Yani, hukuk bir yandan kaçak işçi çalışmasının cezai
müeyyidelerini tanımlarken diğer yandan çıkarılmak istenen
bir yasal düzenlemeyle bu hukuksuzluğu meşrulaştıracak bir
tanım yapmaktadır. Biz işçinin alın terinin sömürünün
aracı hâline getirilerek emeğin hiçleştirilmesine, işçi
haklarının ortadan kaldırılarak köleleştirilmesine
karşı durmalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Burada istihdam
sağladığınızı düşünürken patron
sınıfını mı kollamak istiyorsunuz? Oysaki
işsizlikle mücadele için işverenin insafından daha
fazlasına, üretim politikalarına ve gerçek istihdam
politikalarına ihtiyaç vardır. Dolayısıyla bu maddedeki
tanımların açık ve net bir şekilde yapılması,
ifadelerin yeniden gözden geçirilerek anlaşılır bir biçime
kavuşturulması ve kâr odaklı değil, emek odaklı bir
yaklaşım sunulması gerekmektedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 239 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
14üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 14 4447 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde ilave edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 29 Yeni Koronavirüs
(Covid-19) sebebiyle işverenlerin yaptıkları zorlayıcı
sebep gerekçeli kısa çalışma başvurularının
alınması, değerlendirilmesi ve ödenmesine ilişkin
işlemler hakkında Bakanlık ve Kurum personeline herhangi bir
sorumluluk yüklenemez. Bu kapsamda 2020 Ekim ayı ve öncesi döneme ait
işverenlerin hatalı işlemlerinden kaynaklanan fazla ve yersiz
ödemelerden bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla tahsil edilmemiş
olanlar terkin edilir. Tahsil edilenler iade veya mahsup edilemez.
Süleyman
Girgin Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
Muğla İstanbul Aydın
Cavit
Arı Kamil
Okyay Sındır Fikret
Şahin
Antalya İzmir Balıkesir
Mehmet
Bekaroğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerine söz talebi Sayın
Mehmet Bekaroğlunun.
Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Bugünler gerçekten acılar
yaşadığımız günler; Covidden her gün 70-80 kişi
kaybediyoruz, İzmirde 105 deprem şehidimiz var; eski Başbakan
Bülent Ecevitin ölüm yıl dönümü, yakınlarda yine bir başka
Başbakan Mesut Yılmazı kaybettik; hepsine rahmet diliyorum.
Mesut Yılmazla ilgili birkaç cümle etmek
istiyorum değerli arkadaşlarım. Ben Mesut Beyle birlikte
siyaset yaptım; son derece beyefendi, devlet adamı, nazik bir
insandı. Bugün yaptığım gibi o gün de çok sert muhalefet
yapıyordum ama hiçbir şekilde nezaketini kaybetmezdi, sabırla
muhalefeti dinlerdi, değerli bir insandı. O insanla ilgili medyada
çıkan bazı söylentiler, bazı laflar çok rahatsız edici.
Geçenlerde böyle yandaş bir gazetenin köşe yazarı -yandaş
derken AKP yandaşını kastediyorum- hakaretvari şeyler
yazmış, dinden çıkarmış Mesut Beyi; sadece Mesut
Beyi değil, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacanı da eklemiş.
Ne ayıp arkadaşlar, ne ayıp ya! Bu hâllere nasıl geldik biz
şaşıyorum.
Bu maddeyle, 14üncü maddeyle değerli
arkadaşlarım, yapılan şey şu: Covid-19 sebebiyle
işverenlerin yaptıkları zorlayıcı sebep gerekçeli
kısa çalışma başvurularının alınması,
değerlendirilmesi ve ödenmesine ilişkin işlemler hakkında
Bakanlık ve Kurum personeline herhangi bir sorumluluk yüklenemez. Yani bu
işlemleri yapan bürokratlar hiçbir şekilde sorumlu olmayacaklar
değerli arkadaşlar. Aşağıya da işte kanunlara
aykırı olmamak şartıyla falan, hiçbir şey
getirilmiyor. Böyle bir şey olmaz arkadaşlar. Bu kafa -kimse kusura
bakmasın, kızmayın- Kenan Evren kafası değerli
arkadaşlarım. Hani çıkardı ya kendisi; bürokratları,
katılmış olanlar filan, hiçbirisi 12 Eylül döneminde
yapılan haksızlıklar, zulümler, işkenceler
dolayısıyla sorumlu tutulamayacak; onun gibi bir şey. Böyle bir
şey olmaz arkadaşlar.
Şimdi, bakın, hukuk devleti... Geçenlerde
Sayın Cumhurbaşkanı, Fransız Cumhurbaşkanına sert
çekti, dedi ki: Türkiye, çadır devleti değil, muz cumhuriyeti
değil. Doğru değerli arkadaşlarım, öyleydi ama bu ne?
Bu, çadır devletlerinde olur değerli arkadaşlarım. Hukuk
devletinde, bir bürokrat, siyasetçi, Cumhurbaşkanı bile olsa, kim
olursa olsun herkes Anayasa ve yasalar çerçevesinde işlem yapar. Buna
aykırı bir şey yapıyorsa sorumludur değerli
arkadaşlarım. En basit yani hukuk devletinin en basit kaidesi budur,
bunu yok sayıyorsunuz. Böyle bir şey olur mu değerli
arkadaşlarım?
Hukuk devletinde -gene Anayasamız diyor- yani
Herkes Anayasada, kanunlarda belirtilen şekilde hareket eder. diyor
değerli arkadaşlarım. Siz bunlara bakmıyorsunuz ya. Biz
seçildik, her şeyi yaparız. Yahu yapamazsın değerli arkadaşlarım,
yapamazsın. Ha, şu anda çoğunluğun var, her şeyi
yapıyorsun; olmaz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Anayasa, değişik konularla hükümler koyar ve Bu hükümlerin
uygulanmasıyla ilgili ayrıntılar kanunla düzenlenir. der
değerli arkadaşlar. Şimdi, siz geldiniz buraya kanunla
düzenlenirin yanında Kanunla ve Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle düzenlenir. dediniz. İyi ama böyle demediğiniz,
kanunla düzenlenir dediğiniz şeyler var. Ben bir tane örnek vereyim
size; mesela, Anayasanın 130uncu maddesi yükseköğretimle ilgili
işlerin Yükseköğretim Kanunuyla düzenleneceğini söylüyor.
Nitekim, kanun hükmünde kararnameyle rektör atamalarıyla ilgili
şeyleri değiştirmişsiniz ama daha sonra,
Cumhurbaşkanı kararnamesiyle geldi, bu maddeyi değiştirdi
değerli arkadaşlarım; rektör olma şartlarını
kaldırdı, üç yıllık profesör olmayı kaldırdı
ve gitti rektör ataması yaptı, birkaç gün sonra da tekrar
Cumhurbaşkanı kararıyla bu değişti.
Şimdi, ben size soruyorum değerli
arkadaşlarım, bu çadır devletinde mi olur, hukuk devletinde mi
olur? Maalesef, üzülerek ifade ediyorum, siz bu ülkeyi çadır devleti
hâline getirdiniz ama bu iş burada kalmaz. Bu ülkenin yüz elli
yıllık demokrasi tecrübesi var değerli arkadaşlarım,
kaideleri, kuralları var, anayasaları var, kanunları var,
teamülleri var; bunlar işler değerli arkadaşlarım. Ha,
bunlar işlemez şu anda, çoğunluk dolayısıyla
işletmezsiniz. Yarın, bu kanunlara da koysanız bunun hesabı
görülür hukukun önünde değerli arkadaşlarım.
Ne demek insanlar muaftır ya? Böyle bir
şey var mı değerli arkadaşlarım ya? Peki, siz görmüyor
musunuz değerli arkadaşlarım? Dünya kadar hukukçu var
aranızda. Hukukçu olmaya da gerek yok bunu bilmek için yani benim gibi psikiyatrist
bile biliyor bunu, değil mi? Yani bir suç işlenirse, varsa, bürokrat
bir iş yapacaksa kanuna uygun olarak yapar, yapmıyorsa sorumludur.
Hayır, sorumlu değildir. diye kanun çıkarıyorsunuz ve el
kaldırıyorsunuz. Ben ne diyeyim size arkadaşlar? Söylenecek bir
şey yok.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İşsizlik Sigortası
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 14üncü maddesinde yer alan itibarıyla
ibaresinin itibari ile ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Yasin
Öztürk Orhan
Çakırlar
Adana Denizli Edirne
Ahmet
Kamil Erozan Ahmet
Çelik Hasan
Subaşı
Bursa İstanbul Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Hasan Subaşının.
Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
239 sıra sayılı Kanun Teklifinin
14üncü maddesiyle ilgili, partim adına konuşmak için söz
almış bulunuyorum. Teklifin gerekçesi, salgın nedeniyle ekonomik
sorunlar yaşayan insanımızın ödemekte
zorlandığı sigorta prim borçlarını, vergi ve
çeşitli kamu borçlarını belli vadelerle taksitlendirip ödeme
kolaylığı sağlamak. Aslında, işin doğrusu,
hem ana para hem faizinin tahsil edilmesi hedeflenmiş.
Covid salgını yaşanırken
milletimiz bir de deprem felaketiyle sarsılmıştır. Bu
vesileyle, 114 can kaybımız için Allahtan rahmet ve
yakınlarına sabır diliyorum. Yine, binden fazla yaralımız
için acil şifa dileklerimi sunuyorum. Milletimizin başı sağ
olsun.
Yasa teklifiyle devlet, pandemi sürecinde yeterli
desteği veremediği yurttaşından Alacağımı
nasıl tahsil ederim? kaygısına düşmüştür; torbaya,
dışarıdan gelecek parayı aklamak için madde koymayı
unutmamıştır. Yine, 25 yaş altı ve 50 yaş
üzerinde kıdem tazminatı, sendikaların feryadına
rağmen yok edilmiştir. Evime ekmek götüremiyorum. feryatları
arasında bu yasa kime nasıl çare olur, nasıl tahsil edilir
bilemiyorum ama emin olduğum şudur ki alacakların tahsili için
daha çok yasa teklifleri Meclise gelecektir. En doğrusu, ana borcun
kısmen tahsilatı koşuluyla borcu tasfiye etmekti.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
son yıllarda birkaç kez depremle karşılaştı. Bunlardan
birisi, Elâzığ depremi. O günlerde Meclise getirilen deprem
araştırma önergelerimiz reddedilirken Kanal İstanbul
yapımına ilişkin kanun teklifi, itirazlarımıza
rağmen, günlerce Meclisi meşgul etmişti.
Yine, Ahlata Cumhurbaşkanlığı
sarayı yapılmasına ilişkin kanun teklifi, mahkeme
kararlarına rağmen kanunlaştı ama deprem için hiçbir tedbir
alınmadı. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, bu
kez, yine bir depremle karşılaşmış bulunuyor:
İzmir depremi.
Deprem alanında gördüğümüz tablo
şudur: Maalesef 114 yurttaşımızı kaybettik, binin üzerinde
insanımız yaralı ve binlerce vatandaşımız
barınaksız kaldı. Buna karşılık, halkın
dayanışması inanılmaz boyutta.
Yurttaşlarımız, belediyelerle birlikte seferber olmuş,
arama kurtarma ekiplerine yardımcı olmak için büyük çaba
içindeydiler. Halk örgütlenmiş, sivil arama kurtarma ekipleri
enkazların başında gece gündüz demeden can kurtarıyordu.
Sağlıkçılarımız aylardır nöbette ve görevinin
başında.
Hükûmet ise Devlet nerede? Deprem vergileri
nerede? diyenlere hakaret ediyor; İşsizlik Fonu neden işçiye
değil de işverene destek fonuna dönüştü? diyenlere Size hesap
mı vereceğiz? diyor. Bunca deprem riskine rağmen imar affı
çıkarılıyor, imar yasaları değiştiriliyor, ihale
yasaları değiştiriliyor ama hâlâ deprem fay hatlarının
ve riskli binaların planlaması yapılmış değil.
Deprem master planı yok. Kentsel dönüşüm için belediyelerle iş
birliği sağlanmıyor, bir türlü yol alınamıyor.
Sürekli düşman aramaya gerek yok.
Savaşmamız gereken düşman fukaralıktır, yoksulluktur,
eğitimsizliktir, risklerle yaşamaktır, sorumsuzluktur.
Türkiyenin sorunlarını çözmek için ortak sorumluluğa ihtiyaç
vardır. İmar afları yerine, Müteahhitlere büyük paralarla büyük
yatırımlar yaptırıyoruz. adı altında, popülist
ve oy devşirmeye dönük pahalı yatırımlardan vazgeçmeliyiz,
insanımızın sağlıklı barınma hakkına,
insanca yaşama hakkına dönük yatırımlar için
çabalamalıyız. Barınma hakkının temel bir insan
hakkı olduğu unutulmamalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HASAN SUBAŞI (Devamla) On sekiz
yıldır sadece fukaralık arttı, işsizlik arttı.
Türk parası 2020 yılında dünyada en çok değer kaybeden para
birimi oldu; yüzde 30,14.
Depremlerde en çok kayıp veren ülkeyiz.
İzmir depremi 6,6; aynı deprem Yunanistanda da oldu, çöken bina yok,
ölü yok, bizde 114 kayıp. 2020 yılında Jamaikada 7,7
büyüklüğünde deprem, sıfır kayıp. Rusyada 7 ve 7,5
büyüklüğünde depremler, sıfır kayıp. Endonezyada 6,9
büyüklüğü, sıfır kayıp. Papua Yeni Ginede 7
büyüklüğünde deprem, 1 can kaybı. Şilide 6,8, sıfır
can kaybı.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi, sizin on sekiz yılınızın en kötü dönemidir.
Türkiyenin ancak ortak sorumlulukla çözülebilecek ağır
sorunlarını yüklenecek, hesap veren, sorumluluk sahibi bir hükûmet
iş başına geçmez ise yaşadığımız sorunların
altında kalırız.
Saygılarımla. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 239 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 14üncü maddesinde yer alan
aşağıdaki ibaresinin aşağıda bulunan
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya Mehmet
Ruştu Tiryaki Hüseyin
Kaçmaz
İstanbul Batman
Şırnak
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Erol
Katırcıoğlu Mahmut
Celadet Gaydalı
Muş
İstanbul
Bitlis
Kemal
Peköz
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Hüda Kayanın.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, dün 4 Kasım idi, AKPnin Türkiye
politik tarihine kara bir sicil olarak düşürdüğü sivil darbenin
yıl dönümüydü. Bu vesileyle cezaevinde bulunan başta Figen
Yüksekdağ olmak üzere Gülser Yıldırım, Selahattin
Demirtaş, Abdullah Zeydan, İdris Baluken vekillerimiz başta
olmak üzere diğer tüm arkadaşlarımızı sevgiyle,
hasretle burada selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bir taraftan
İzmir depremi ki Daha büyüğü gelecek. diye Asıl deprem
olacak. diye böyle bir iddia da var bilim adamları tarafından, bu
kadar vahim günler yaşıyoruz ama bizler burada ekmek alamayan
insanların artık yaşamını daha da ağırlaştıracak,
insanları güvencesizleştirecek, insanların bir parçacık
-yıllardır bizim bildiğimiz kıdem tazminatıydı,
farklı sosyal güvenceler başta olmak üzere bunlarla ilgili- bir zerre
güvenceleri varsa bütün bunları da yok edecek ama zenginlerin,
yandaşların varlığını daha da yükseltecek
yasaları tartışmaya, gündemleştirmeye devam ediyoruz.
Türkiyeyi nasıl kalkındıralım, nasıl önlem
alalım? Bütün bunlar bir tarafta, biz hâlâ küresel ve yerel kapitalizmi
beslemekle, var etmekle, güçlendirmekle uğraşıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bir de tabii ki her
afet sonrası, her acı ve dram sonrası farklı
tartışmalar gündeme geliyor. Bunları konuşmak da
istemiyorum aslında, gündem etmek de hoş bir şey değil ama
ne yazık ki AKP iktidarında her tür acıyı, dramı,
başarısızlığı; ihmalden doğan,
ehliyetsizlikten doğan kötü sonuçları; vahim dramları dine
bağlamak, kadere bağlamak, Allaha bağlamakla ilgili söylemler
gırla gidiyor. Dolayısıyla bunlara bilimsel anlamda, siyasi
anlamda cevap vermeye çalışanlara da Siz inancımıza saldırıyorsunuz.
diye de cahilce iddialar, saldırılar ortaya çıkıyor.
Değerli arkadaşlar, iktidarda olma
sorumluluğuna sahip olarak vatandaşlara Keşke riskli binalarda
oturmak tercih edilmeseydi. ifadesi gündeme geldi biliyorsunuz.
Arkadaşlar, vatandaşın tercihlerine, düşüncelerine bile AKP
iktidarı müdahale ediyor ama acı ve kayıp olunca
vatandaşın tercihine yönlendirme yapılıyor, saygı
duyuluyor. Vatandaş tercih etmediği hâlde bugün AKP iktidarıyla
yaşamak zorunda bırakılıyor. Vatandaş, borçlu
olmayı, kredisini ödememeyi tercih etmediği hâlde geçim mücadelesi
vermeye devam ediyor. Vatandaş, evine ekmek götüremiyorken sarayda
adını bilmediği meyvelerin yenmesini hiç tercih etmemişti.
Vatandaş, saray eşrafı günde 10 milyon harcarken, israf ederken,
sarayın bir su bardağının değerinden daha düşük
bir asgari ücrete bir ay mahkûm olmayı hiç tercih etmemişti ama bütün
bunları AKP iktidarı vatandaşa yaşatıyor.
Naci Görür, bir bilim insanı, saygın,
değerli bilim adamlarımızdan birisi. Deprem, ne yapalım Allahtan
geldi diyebileceğimiz bir şey değil. dedi Maalesef kaynak
sağlanamadığı için
araştırmalarımızı yapamıyoruz. dedi. Bir bilim
insanının bundan daha doğal bir söylemi olabilir mi?
İsterler ki kaynak aktarılsın, bilimsel
çalışmalarını yapsınlar ve bir deprem ülkesi olan
Türkiyede, 7nin üzerinde her zaman deprem yaşama riskinin yüksek
olduğu bir ülkede -ki bunun 10 binlerce kaybını verdik- tabii ki
kaynaklar bu alanlara aktarılsın, israf edilmesin, sarayların üzerine
saraylar yapılmasın, makam araçları üzerine makam araçları
alınmasın -israfın bini bir para ama- insanlar, yoksul insanlar
kalitesiz binaların altında ölmesin. Bilim insanlarının
elbette ki vazifesi budur, bunu söylemekten daha doğal bir şey yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun.
HÜDA KAYA (Devamla) Başkanım, hemen
tamamlamaya çalışayım.
Teşekkür ederim.
Ama İsmail Kılıçarslan diye bir
yandaş gazeteci kalkıyor, nasıl bir cevap veriyor? Şu
cevabı okurken ben utandım, bir insan olarak utandım. Kendisinin
inançlı olduğunu iddia eden bir insanın her kelimesinde
utanması, yüzünün kızarması lazım bu verdiği cevaptan
dolayı. Durduk yere Müslümanların inançlarına hakaret
ettiğin için höst -affedersiniz- derler. Deprem de
başımıza gelen diğer her şey gibi, ama her şey
gibi Allahtan gelir efendi. Bu, senin için böyle olmayabilir ama bunun böyle
olmaması üzerimizde tepineceğin anlamına gelmez. gibi büyük bir
cehaletin yansımasını ortaya koydu. Bu iddialar, bu
saldırılar ya büyük bir cehalet ya da gerçekten bilerek ve isteyerek
Allaha hakarettir. Çünkü Allah demektedir ki Şûrâ suresi 30uncu ayette:
Başınıza gelen her musibet ellerinizle
yaptıklarınız sebebiyledir.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaya.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde 3 önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 239 sıra
sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 15inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 15- 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına (9)
numaralı bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bent ilave
edilmiş ve mevcut (10) numaralı bent buna göre teselsül
ettirilmiştir.
"10. Ayrı bir iş yeri
açmaksızın ve sanayi tipi veya seri üretim yapabilen makine ve alet
kullanmaksızın oturdukları evlerde imal ettikleri malları
internet ve benzeri elektronik ortamlar üzerinden satanlar. Bu bent
kapsamında esnaf muaflığından faydalanılabilmesi için
Esnaf Vergi Muafiyeti Belgesi alınması, Türkiye'de kurulu bankalarda
bir ticari hesap açılması ve tüm hasılatın münhasıran
bu hesap aracılığıyla tahsil edilmesi şarttır.
Bankalar, bu bent kapsamında açılan ticari hesaplara aktarılan
tutarlar üzerinden, aktarım tarihi itibarıyla %4 (bir ve üzeri
işçi çalıştırıldığı durumda %2)
oranında gelir vergisi tevkifatı yapmak ve 98 ve 119 uncu
maddelerdeki esaslar çerçevesinde beyan edip ödemekle yükümlüdür.
İstihdama bağlı indirimli oranın uygulanması için
ilgili ayda bir işçinin en az on gün süreyle
çalıştırılması gerekir. Bu hasılat tutarı
üzerinden ayrıca 94 üncü madde kapsamında tevkifat yapılmaz. Bu
bent kapsamında elde edilen hasılatın 220.000 Türk
lirasını aşması hâlinde, mükellef izleyen takvim
yılı başından itibaren gerçek usulde vergilendirilir ve
tekrar bu muafiyetten faydalanamaz. Bentte yer alan hasılat koşulu
dışındaki diğer şartların ihlal edildiğinin
tespit edilmesi hâlinde muafiyetten faydalanılamaz ve zamanında
tahakkuk ettirilmeyen vergiler, vergi ziyaı cezası kesilmek suretiyle
gecikme faiziyle birlikte tahsil olunur. Bentte yer alan oranları ve
tutarı, yarısına kadar indirmeye ve iki katına kadar
artırmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.
Süleyman
Girgin Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
Muğla
İstanbul
Aydın
Kamil
Okyay Sındır Fikret
Şahin Alpay
Antmen
İzmir
Balıkesir
Mersin
Cavit
Arı
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Alpay Antmenin.
Buyurun Sayın Antmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, teklifin 15inci
maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Sayın Genel Kurulu
en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 15inci madde
ayrı bir iş yeri açmaksızın ve sanayi tipi veya seri üretim
yapabilen makine ve alet kullanmaksızın oturdukları evlerde,
imal ettikleri malları internet ve benzeri elektronik ortamlar üzerinden
satanlarla ilgili bir düzenleme getirmektedir.
40 milyona yakın insanımızın
yoksulluk ve açlık sınırı altında
yaşadığı bir dönemde bizler üretimi destekleyen ve istihdam
sağlayan her teklife kayıtsız ve şartsız destek
veririz. (CHP sıralarından alkışlar) Ancak burada getirilen
teklifte ciddi teknik hatalar var. Maddede denetlenemeyecek ve denetlenmesi de
söz konusu olamayacak konularla ilgili hükümler var. Bu madde bankalar ve vergi
dairesi arasında ciddi bir iş yükü sıkıntısı ve
uyuşmazlıklar yaratacaktır. Ayrıca, bu düzenleme,
özellikle, işçi istihdamı hâlinde vergi tevkifatı konusunda
sorunlar da doğuracaktır. Mesela, aklınıza gelmedi ama
vatandaşın her ay bankaya SGK bildirgesi vermesi gerekecektir.
Ayrıca İşçi çalıştırırsa daha az vergi
öder. gibi bir yanılgı da var. İşleyiş hiç de öyle
olmaz. Eğer evde üretim yapanlara Sen daha az, yüzde 2 vergi ödemek
istersen işçi çalıştır. derseniz o zaman, gelir vergisi
stopajı ve sigorta primleri de hesaplandığında üretici
neyle kâr edecek? Hasılat ile net kârı birbirine
karıştırıyorsunuz. Burada işçi istihdam edilmesi
hâlinde işçilerin gelir vergisinden muaf tutulması gerekiyor ki bir
işe yarasın.
Değerli milletvekilleri, bakın, burada çok
başka bir husus daha var. Dün sosyal medya platformları Facebook,
Instagram, Twitter, Periscope, YouTube ve TikTok başta olmak üzere pek çok
sosyal ağ sağlayıcılarına 10ar milyon lira idari para
cezası kesildi. Bir Bakan Yardımcınız da çıktı
dün Yükümlülüğe uymamakta ısrar eden sosyal ağ
sağlayıcısının internet trafik bandı yüzde 90
daraltılacak. diye Twitterdan açıklamada bulundu. Burada tarihe not
düşelim: Sosyal medya yasağını yine sosyal medyadan
duyurmak trajikomikliğini de yaşadık, gördük.
Bu maddeyle bu konunun ne alakası var?
diyeceksiniz, bunu düşünmediniz ama alakası çok büyük sayın
milletvekilleri. Evde üretim yapan insanların çoğu Instagram
başta olmak üzere sosyal medyadan ürünlerini satıyor, geçimini
sağlamaya çalışıyor, buradan reklam veriyor; siz
yarın, halkın sesini kısmak ve ifade özgürlüğünü yok etmek
amacıyla sosyal medyayı kapatırsanız -ki bunu daha önce de
söyledik burada- bu vatandaşlar ürünlerini nasıl ve nerede satacak?
Bu hem halkın sesini kısmak hem de rızkını engellemek
anlamına gelecektir. Yoksa amacınız, bu üreticileri web
alışveriş sitelerine mahkûm edip oraya komisyon ödetmek mi?
Değerli milletvekilleri, vergi demişken
gelelim deprem vergisine. Halk Yirmi bir yıldır ödediğim deprem
vergileri nerede? diye soruyor, ne saray ne iktidar vekilleri hiçbir
yanıt vermiyor. Arkadaşlar, halka ait 35 milyar dolardan bahsediyoruz,
çocuk oyuncağı değil bu! (CHP sıralarından
alkışlar) Bu para nereye gitti, onu açıklayın; saraya
mı, yandaş medyaya mı, müteahhitlerinize mi,
vakıflarınıza mı, yoksa FETÖcü şirketlere mi? (CHP
sıralarından alkışlar) Nerede bu para? Çıkın,
açıklayın, herkes bilsin. Bu vergilerin, yaşanacak depremlerin
zararlarını önlemek için kullanılmadığı
aşikâr. İktidar diyor: Yol yaptık. Kimler yolunu yaptı, o
belli! Adları da var, 5li çete. Hani Dünya 5ten büyüktür. diyorsunuz
ya; unutmayın, halk da bu 5li çeteden daha da büyüktür. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
İktidar milletvekillerine sesleniyorum:
Burayı çok iyi dinleyin, bakın sizin önceki Bakanınız,
şimdiki Genel Başkan Vekiliniz Sayın Numan Kurtulmuş, 2011
yılında deprem vergileriyle ilgili neler diyor? Vergi hukukunda bir
kural vardır, herhangi bir vergiyi hangi amaçla alıyorsanız o
amaçla kullanırsınız; herhangi bir fonu ne amaçla
topluyorsanız o amaçla kullanırsınız; aksi amaç dışı
kullanımdır, suçtur. Siz deprem yaralarını sarmak, deprem
felaketine karşı tedbir oluşturmak için vergi
koyacaksınız, bunu yol yapımında, park yapımında
kullanacaksınız. Bu arkadaşlar bu açıklamaları
nasıl yapıyorlar, ona da şaşıyorum. Bu bir
vahamettir. Bunu Sayın Numan Kurtulmuş söylemiş, çok da güzel
söylemiş, kulağınıza küpe olsun.
Hepinize en derin saygılar sunarım, çok
teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İşsizlik
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 15inci maddesinde yer alan
indirmeye ve iki katına kadar artırmaya ibaresinin indirmek ve iki
katına kadar artırmak için ibaresiyle değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Yasin
Öztürk Orhan
Çakırlar
Adana Denizli Edirne
Ahmet
Çelik Fahrettin
Yokuş
İstanbul Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Fahrettin Yokuşun.
Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi İYİ PARTİ
Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
Efendim, ben bu konuşmamda, Emniyet Genel
Müdürlüğünde 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunuyla istihdam
edilen kimsesiz yurtlarda yetişmiş olan, 18 yaşından büyük
teknisyen yardımcısı kadrosunda çalışanların
sorunlarını bir kez daha dillendirmek istiyorum. Emniyet Genel
Müdürlüğümüzde 3 binin üzerinde teknisyen yardımcısı
sıfatıyla yurt çocukları diye ifade edilen, yurtlarda
yetişmiş evlatlarımız, kardeşlerimiz çalıştırılıyor.
Bunların görev tanımları yok. Teknisyen yardımcılığı,
malum, teknik işlerde yardımcı olmak ama bu kardeşlerimize
Emniyette her türlü iş yaptırılıyor yani askerde ere,
rütbesiz askere her iş yaptırılır; aynı, bunlar da
öyle; temizlik işleri, aşçılık, kalorifercilik, hayvan
bakıcılığı, terzilik, berberlik,
bahçıvanlık, eşya taşıma, bina onarma dâhil.
Şimdi, bu insanlar diyorlar ki: Tamam,
devletimiz bize sahip çıktı, bize iş güç verdi ama biz görev
tanımımıza uygun çalıştırılalım. Ne
acıdır ki İçişleri Bakanlığı on altı
yıldır yükselme sınavı açmıyor, bu sene açacak;
unvanlı kadro yok, yine bunlara bir şey yok. Görev
tanımını yapın, bu insanlar, hizmetliyse hizmetli gibi
görev yapsın, teknisyense teknisyen gibi görev yapsın; o da yok. Öyle
bir durum var ki bu 3 bin insan huzursuz, mutsuz, amirleri de mutsuz yani bu
işleri yapacak eleman lazım ama Hükûmetimiz, on sekiz
yıldır devletimizi yönetenler sağ olsun, buna bir çare
bulmuyorlar ve bu çaresizlik içinde açılmış yüzlerce dava var,
kazanılmış davalar var; bunlara da bakan yok. Ombudsman
kararları var Bunu düzeltin. diye, ona da bakan yok. Yani bu çocuklar,
bu çalışanlarımız -çocuklar diyorum- kimsesiz
evlatlarımız ise ve kimsesiz oldukları için bunlara devlette
iş verdik diye bu zulmü hak mı ediyorlar Allah aşkına? Ne
yazık ki bunlara bu şekilde zulmediliyor. Lütfen, bunun bir an önce
düzeltilmesi çağrısında bulunuyorum iktidarımıza.
Bakın, Ankaranın göbeğinde,
Yenimahalle OSTİM Karakoluna bizzat gittim, şahit oldum; on
yıllık devlet memuru, 1 çocuk annesi, bir teknisyen
yardımcısının tayini oraya çıkıyor ve müdürü
diyor ki: Temizlikten başla, benim odamdan başla, camları sil,
tuvaleti temizle. Hanımefendi diyor ki: Efendim, ben teknisyen
yardımcısıyım. Benim görev tanımımda bunlar yok.
Nasıl yapmazsın? Başka elemanım da yok, yapacaksın.
diyor. Yapamam. O zaman Bunları yapacaksın. diye yazılı
talimat ver, yapayım. diyor. Müdür de bunu yapmıyor, vermiyor.
Sonuçta ne oluyor, biliyor musunuz? Kovuluyor, evet, bu devlet memuru, 1 çocuk
annesi hanımefendi OSTİM Karakolundan kovuluyor. Bizzat gittim,
gördüm, karakol bahçesindeki kamelyada oturuyor, mesaisini orada yapıyor.
Sekiz saat mesaisini yapıyor çünkü oraya gelmezse gelmiyor diye
işlem yapılacak ve belki iş akdi feshedilecek. Sonra biraz
vicdana gelmişler; karakolun giriş kapısının orada
vatandaşların müracaat ettiği bir alan var, Bu alanda da
oturabilirsin. demişler. Evet, bir aydır bu zulmü Ankaranın
göbeğinde 1 çocuk annesi bir hanımefendi görüyor.
Dün bu hanımefendiyi Başdenetçimize
götürdüm, Mecliste dilekçe verdirdim. Bir sonuç alabilir miyim diye
uğraşıyorum. Çaresizim ya! Milletin vekiliyim güya, çaresizim.
Ya, bu zulümleri niye yaptırıyorsunuz? Basın yazdı,
görmüyorsunuz ama buraya gelip, oh be, ne güzel konuşuyorsunuz adaletten,
haktan, insan haklarından, vicdandan, imandan, ahlaktan. Allah
aşkına, bu zulümleri bitirin, ne olur, bitirin! Şu ülkeye bir
huzur gelsin ya! Şu adaletsizliklere, hukuksuzluklara, insan hakları
ihlallerine bir son verin Allah aşkına.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) On sekiz
yıldır yapmadığınız zulüm kalmadı sizin gibi
düşünmeyenlere.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 239 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesinde yer alan
aşağıdaki ibaresinin aşağıda bulunan
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ruştu Tiryaki İmam
Taşçıer Gülüstan
Kılıç Koçyiğit
Batman Diyarbakır Muş
Erol
Katırcıoğlu Kemal
Peköz Hüda
Kaya
İstanbul Adana İstanbul
Mahmut
Celadet Gaydalı
Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
İmam Taşçıerin.
Buyurun Sayın Taşçıer. (HDP
sıralarından alkışlar)
İMAM TAŞÇIER (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15inci madde üzerinde
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ana dilde eğitim hakkına dair kanun
teklifini Meclis Başkanlığına sundum, bu sunduğum
kanun teklifi bir ay sonra bana iade edildi. Gerekçesinde ise Anayasanın
değiştirilemeyecek ve değiştirilmesi teklif dahi
edilemeyecek maddeIer ile 42nci madde gösterildi.
Sözünü ettiğimiz bu Anayasa 12 Eylül
faşist diktatörlüğünün yaptığı bir Anayasa ve o
diktatör Kenan Evren bir önceki anayasaların hepsini lağvetti, yeni
bir Anayasayı 1982de yaptı ve bu maddeleri koydu. Bu Meclis de bu
maddeleri değiştiremiyor, değiştirmeyi teklif dahi edemiyor
ama yine bu Meclis 20 Mayıs 2016'da Anayasayı HDP hariç tüm
partilerin katılımıyla değiştirdi. Başta
Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ olmak üzere HDPnin vekillerini,
şu anda hapiste olan vekillerini cezaevine attı. Onu yapabiliyor ama
Kürtçeyi resmî bir dil, eğitim dili olarak Anayasaya koyamıyor,
değişiklik yapamıyor.
Şimdi, hanginize sorsam, tek tek bütün
partilere, parti liderlerine, parti yönetimlerine, vekillerine, üyelerine sorsam;
Türkiyede Kürt var mı yok mu? Hepiniz diyeceksiniz: Kürt var. Kürt
yoktur. diyen kişi çıkar mı bilmiyorum ama bence yüzde 99,9u
diyecek ki: Vardır. Peki, bu Kürtler varsa, Kürtlerin bir dili de var.
Benim tahminlerime göre -ki resmî veriler elimizde yok- 25 milyonun üzerinde
Kürt Türkiyede yaşıyor ve bunların dili var, o dil de
Kürtçedir, yalnız bu dilleriyle eğitim alamıyorlar.
Evet, eğitim
alamamasının nedeni bu Anayasanın değiştirilemez 12
Eylül faşizminin getirdiği maddeleri ise bir an önce bu Meclisin bunu
değiştirmesi gerekir diye düşünüyorum. Onun için ben ana dilimle
birkaç kelime seslendirmek istiyorum ama önce Türkçesini söyleyeyim çünkü
tutanaklara sadece xx olarak geçiyor Kürtçe konuştuğumuz zaman.
Çok kısa ne
diyeceğim: Ben Kürdüm, ana dilim Kürtçedir, ana dilimle eğitim almak
benim hakkımdır. Kürtçesi ise
(x) Bu kadar.
Kürtlerin kendi ana
dillerinde eğitim alabilmeleri için Meclis
Başkanlığına verdiğim ve kabul edilmeyen kanun
teklifini burada, bu kürsüde okuyacağım. Teklifimi, Meclis Genel
Kuruluna ve bizleri izleyen vatandaşlara sunacağım.
Genel gerekçe: Türkiye, farklı etnik
grupların birlikte yaşadığı, tarihsel ve kültürel
mirası olan, çok dilli ve çok kültürlü bir coğrafyada yer
almasına rağmen, özellikle, cumhuriyetin ilanıyla birlikte bu
kültürel miras ve farklılıkları gözetmeyen tekçi bir
anlayışla evrilmiştir. Tekçi anlayışın
getirdiği asimilasyon politikaları, hiç kuşkusuz, Türkçe
dışındaki dillerin yasaklanma ve yasal statü
dışına çıkarılması uygun görülmüştür. Cumhuriyetten
itibaren iktidara gelen bütün partiler bu politikaları benimsemiş ve
bu coğrafyada yoğun bir nüfusa sahip olan Kürt halkı başta
olmak üzere diğer halkların da anadillerini yasaklamış,
tarihsel, kültürel birikimlerini ve miraslarını yok
saymıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
İMAM TAŞÇIER (Devamla) Günümüz
modernleşmesinin ve hızlı tüketim kültürünün gelişmesinin
kaçınılmaz sonucu olarak yasal statüye sahip olmayan başta Kürt
dili (Kurmanci-Zazaki) olmak üzere Türkçe dışındaki dillere
uygulanan asimilasyon politikaları karşısında zayıf
düşmekte ve tarihsel süreç içerisinde yok olma tehlikesiyle
karşı karşıya kalınmaktadırlar. Aynı
zamanda, dilin yok olması bireyden topluma kadar her halkın kültürel
ve siyasal birikimlerinin zayıflaması, hatta yok olması
demektedir.
Dil, bir iletişim aracı olmaktan daha
fazlasını ifade eder. Her dil, o dili konuşan toplumun tarihinin
ve kültürünün taşıyıcısıdır. Ana dil,
insanın dünyayla kurduğu ilk ilişki olmakta ve bu ilişki
kişiliğinin, kimliğinin, duygusal ve zihinsel gelişiminin
ayrılmaz bir parçası olmaktadır. Ana dilde eğitim
Evet, sürem bitti herhâlde. Eğitim uzundur. Bu
dilekçeyi verdim ama kabul görmedi ve sizlerin takdirlerine sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
16ncı madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri okutup geliş sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 239 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 16ncı maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya Mehmet
Ruştu Tiryaki Nusrettin
Maçin
İstanbul
Batman Şanlıurfa
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Erol
Katırcıoğlu Kemal
Peköz
Muş İstanbul Adana
Mahmut
Celadet Gaydalı Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Nusrettin Maçinin.
Sayın Maçin, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
NUSRETTİN MAÇİN (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
239 sıra sayılı İşsizlik
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 16ncı maddesine
ilişkin partim adına söz almış bulunuyorum.
Değişiklik teklifinin 16ncı
maddesiyle 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun diğer
indirimlerini düzenleyen 89uncu maddesinin (1)inci fıkrasına yeni
bir bent eklenmekte ve bent kapsamında mal ihracatından elde edilen
kazançların yüzde 50sinin beyannamede bildirilen gelirlerden
indirilmesine imkân tanınmaktadır. Cumhurbaşkanına bentte
yer alan oran, tutar ve sayıları yarısına kadar indirme ve
iki katına kadar artırma yetkisi verilmektedir.
Bu maddenin ruhunda ülkenin üretim kaynakları,
mal ve hizmet değerleri üzerinden tek yetkili, söz ve karar sahibi yürütme
organını işaret etmektedir yani tüm yetkiler
Cumhurbaşkanına, Hazine ve Maliye Bakanına devredilmektedir.
Yasamanın elinden bu yetkiyi almaya çalışan
Cumhurbaşkanı, dış ticarette pazarlık yetkisini tek
elde toplama anlamına gelen ve aynı zamanda yandaş
ihracatçı firmaların çıkarlarını esas alan bir kanun
teklifidir.
Üreticilerle, sivil toplum örgütleriyle, meslek
odalarıyla ve demokratik değerleri esas alan, üretimi ve
istihdamı gerçekten artıracak yasalar yapalım. Üreticilerimize
teknik ve teknolojik anlamda destekler sunalım. Üretimin ve
istihdamın artırıldığı bir ülkede ekonomik ve
sosyal sorunları asgari düzeye indirebiliriz ama ihracatçı
firmaları desteklemekle ülkenin ekonomisinde ve istihdamında bir
gelişmenin sağlanması mümkün değildir. Bu, sadece emekten
kopuk, tüccarı palazlandırmaya yönelik bir yasadır. Parti olarak
bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Bütün yetkileri
Cumhurbaşkanına vererek işçinin, işsizin, üreticinin,
yoksul köylünün, halkın yararına bir yasama faaliyeti
yapmıyoruz. Gelin, Parlamentoyu daha işlevli kılacak ve topluma
yarar sağlayacak kanun teklifleri hazırlayalım.
Şimdi, toplumu neden bu kadar susturmaya
çalıştığınız
Bu Mecliste özellikle HDPli
milletvekili arkadaşlarımız kürsüye geldiğinde provokatif
söylemlerle, manipülasyonlarla susturulmaya çalışılıyor.
Çünkü HDPyi -halkın içinden gelen, toplumun sorunlarını dil,
din, inanç- bütün kesimlerin partisi olduğunu iddia ettiğinden
dolayı, iddiası ve amacı o olduğundan dolayı, halktan
yana tercihini koyduğundan dolayı susturmaya çalışıyorsunuz.
Bu yasayla da bir kez daha net ortaya çıkıyor ki AKP, iktidarı
kartellerin, uluslararası şirketlerin, yandaşların
safında yer alan bir partidir.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) -
Milletin yanında yer alıyor.
NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) AKP
iktidarında adalet, hukuk, yargı
bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı
diye bir şey yoktur. Bütün bu kuvvetler ayrılığı
dediğimiz ve modern toplumların olmazsa olmazı sivil toplum
örgütlerinin yasalar üzerinde toplumun geleceğiyle ilgili örgütlenme ve
söz hakkını kısmaya çalışıyorsunuz. Onların
Meclisteki öncelikli sesi olan HDPyi onun için susturmaya
çalışıyorsunuz. Evet, HDP susmaz. HDPyi ne 12 Eylül faşist
darbesi susturabildi ne de AKP iktidarının faşizan
uygulamaları susturabilir. Biz ne zaman ki bu halkların ve özellikle
Kürt halkının kolektif haklarından bahsettiğimiz zaman
karşımıza terör diye bir dizi isim sayıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, eğer bu ülkeye karşı bir sorumluluğumuz
varsa, 82-83 milyona karşı sorumluluğumuz varsa bizim, Kürtün
de Türkün de Arapın da Lazın da Çerkezin de Sünninin de
Alevinin de inançlarına saygılı olmamız gerekir,
dinlememiz lazım; bunun çözüm yolu da diyalogdur, tartışmadır
ve en özgür kürsü de bu Meclistir. Eğer biz burada
tartışmayacaksak nerede tartışacağız?
Bir gün muhakkak siz de elinizi
vicdanınıza koyup bu uygulamaları reddedeceksiniz ama bu suça
ortak olmadan şimdiden Hayır. deyin.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 239 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
16ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 16- 193 sayılı Kanunun 89 uncu
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent ilave
edilmiştir.
16. Tam mükellef gerçek kişilerin, 27/10/1999
tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanununun 225 inci maddesi
kapsamında dolaylı temsilci olarak yetkili kılınan Posta
İdaresi ya da hızlı kargo
taşımacılığı yapan şirketler tarafından
düzenlenen elektronik ticaret gümrük beyannamesiyle gerçekleştirdikleri mal
ihracatı kapsamında elde ettikleri kazancın %50si. Bu
indirimden yararlanılabilmesi için bu kapsamda sayılan;
a) İhracattan kaynaklanan hasılatları
toplamı yıllık 400.000 Türk lirasına kadar olanların,
ilgili yılda kendilerinin sigortalı olması,
b) İhracattan kaynaklanan hasılatları
toplamı yıllık 800.000 Türk lirasına kadar olanların,
ilgili yılda kendilerinin sigortalı olması ve en az ortalama bir
tam zamanlı ya da eş değer kısmi zamanlı işçi
çalıştırması,
c) İhracattan kaynaklanan hasılatları
toplamı yıllık 1.600.000 Türk lirasına kadar
olanların, ilgili yılda kendilerinin sigortalı olması ve en
az ortalama iki tam zamanlı ya da eş değer kısmi
zamanlı işçi çalıştırması,
d) İhracattan kaynaklanan hasılatları
toplamı yıllık 2.400.000 Türk lirasına kadar
olanların, ilgili yılda kendilerinin sigortalı olması ve en
az ortalama üç tam zamanlı ya da eş değer kısmi
zamanlı işçi çalıştırması,
şarttır. (Bu bentte geçen sigortalı
ibaresi 5510 sayılı Kanun kapsamında sigortalı
sayılanları ifade eder.)
Cumhurbaşkanı bu bentte yer alan oran,
tutar ve sayıları yarısına kadar indirmeye ve iki
katına kadar artırmaya, Hazine ve Maliye Bakanlığı
maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye
yetkilidir.
Süleyman
Girgin Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
Muğla İstanbul Aydın
Cavit
Arı Fikret
Şahin Kamil
Okyay Sındır
Antalya Balıkesir İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Turan Aydoğanın.
Sayın Aydoğan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Salgın döneminde bir tarifiniz var
arkadaşlar, dolunayda sahaya çıkan kurt gibisiniz. Salgın dönemi
her konuda iştahınızı artırdı. Ne mi
yaptınız? Mesela Atatürk Havalimanını yediniz salgın
döneminde. Ne mi yaptınız? Kanal İstanbulun maskeli ihalesini
yaptınız. Ne mi yapıyorsunuz şimdi? Halkın büyük bir
çoğunluğunu resmen yiyorsunuz. İşçi kesiminin, özellikle
genç işçi kesiminin dörtte 1ini resmen yiyorsunuz. Afiyet olsun
demeyeceğim çünkü yiyemeyeceksiniz. Bu yasaları çıkarsanız
bile uygulamasını yapamazsınız.
Üretim, üretimin bir ayağına kurşun
sıkarak halledilecek bir konu değildir. Üretimden kaynaklı
sorunlar topyekûn ele alınması gereken sorunlardır. Öyle falsolu
uygulamalarla falan hayatın içinden kaldırılabilecek sorunlar
değildir. Burada ana iki sorun vardır. Bugün bu getirdiğiniz
uygulamaların birinci ayağı 1982 Anayasası gibi çok
geri bir Anayasanın üstüne daha geri olarak getirdiğiniz 2017
Anayasasıdır, tekçi sistemdir, fütursuz yönetmektir, istişareye
dayalı olmayan yönetim sistemidir, hatta içinde bulunduğumuz bu
Meclisi bile hiçe sayan yönetim sistemidir, hatta aklınıza yatmayan
birçok konuda burada yasa çıkarmaya sizi zorlayan mantıktır,
sistemdir. İkinci ayağı, işte, bu kötü yönetimle beraber
ekonominin ehil ellerde olmamasıdır, üretimi koordine edebilecek
ellerin ehil olmamasıdır. Hatırlar mısınız,
herkesin lakabıyla andığı, benimse lakabıyla
anmayacağım Sayın Cumhurbaşkanının bir
danışmanı demişti ki: Dolar 3,5 lirayı geçerse benim
yüzüme tükürün. 83 milyonun sıraya mı girmesi lazım? Sayın
Cumhurbaşkanı bu Anayasayı çıkarırken demişti
ki: Bu Anayasadaki yetkileri bana verin, ben Türkiyeyi
şahlandıracağım. At yerde sürünüyor, bu nasıl
şahlandırma arkadaşlar?
Ne yapıyorsunuz
bu yasayla beraber? Uluslararası sözleşmelerle altına imza
attığımız bütün sözleşmeleri yok sayıyorsunuz.
Şurada ben saymaya kalkarsam, Anayasanın en az 15 maddesini yok
sayıyorsunuz. 2nci maddeden başlayıp 60ıncı maddeye
varana kadar, en az bu kadar maddeyi yok sayıyorsunuz. Zaten
bulunduğumuz yer itibarıyla ülkeler arasında çok kötü bir
yerdeyiz, bulunduğumuz yer öyle hak ettiğimiz yer değil, Bangladeşle,
neredeyse Pakistanla aynı ligdeyiz çalışma hayatı
açısından. Daha kötüsü var ama, Hondurasla, Yemenle, Suriyeyle
aynı yere düşmek var. İşte, bu yasa teklifini geçirirseniz
oraya düşeceksiniz. İşte bu itibarsızlık, sizin burada
hani Ekonomiyi çözeceğiz, istihdamı çözeceğiz. dediğiniz
yerde ayağınıza bir başka bağ olacak, güvenilmeyen bir
ülke, iddiası zayıflamış bir ülke, ekonomisiyle beraber
yönetimi tekçileşmiş, dikta hâlini almış bir ülke.
Şimdi, ben
burada ne diyeyim diye bekliyorsunuz. Zannediyorsunuz ki bu yasayı teknik
olarak sizinle tartışacağım; hayır,
tartışmayacağım. İşçi düşmanı, emek
düşmanı bir yasanın neyini tartışayım ben sizinle.
Ben burada ancak şunu söylerim: Aklınıza geldiğinde miting
yaparken, diğer yandan da uzun süredir grev iptal ederken hangi zihniyetle
bakıyorsanız bu yasada da o zihniyetle bakıyorsunuz. Bir 5li
çeteniz var, onlara cennet vadettiniz ama yeryüzünde. O yeryüzündeki cenneti,
sadece onlar için, ayakta tutabilmek için yasa yapıyorsunuz. Bunun
karşılığında, milyonlarca insanı iyice huzursuz
ediyorsunuz ve bir şekilde çaresizliğe sürüklemeye
çalışıyorsunuz. Bunun tarifi şudur arkadaşlar: Türkiyede demokrasi yoktur,
Türkiyede hukuk yoktur, Türkiyede işçi hakları yoktur, Türkiyede
hiçbir şekilde ezilenlerden yana bir anlayış ve iktidar da
yoktur, hatta Türkiyede kurumsal anlamda tarif edilmiş, dezavantajlı
grupları garanti altına alması gereken kurumların da
teminatı yoktur. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu dezavantajlı
grupların teminat altına alınması gereken bir Meclistir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, işçiyi koruması gereken bir Meclistir.
Bu nasıl korumadır? Kayıt dışı
çalıştırmayı bu teklifle beraber özendireceksiniz, hatta
ödüllendireceksiniz, aynı zamanda kısmi çalışmayla
yaşanacak olan sorunların bir öncesinde kısa süreli
çalışmayla yaşanmış hâlini göre göre bunu hayata
geçireceksiniz. Ve ne yaratacaksınız biliyor musunuz? Sizin
iktidarınızın yaratmış olduğu, mezarda emeklilikle
beraber artık mezarda bile emekli olamayacak insanlar
yaratacaksınız.
Hukukçu olarak çok basit bir tarif vereyim: Bu
getirilen teklife göre eğer kısmi çalışmaya bir adamı
geçirmek istiyorsanız on-on beş yıl boyunca
çalıştırırsınız, daha sonra kısmi çalışmaya
zorlarsınız ve kıdem tazminatı son ücreti üzerinden esas
alınarak yapılacağından dolayı onun on beş
yıllık emeğini yarı yarıya ücretlendirerek kıdem
tazimatıyla gönderebilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Hangi vahşi
vicdan bunu buraya getirebilir? Hanginiz kabul edebilirsiniz bunu? On yıl
boyunca birini çalıştırıyorsunuz, on yıl boyunca 5
lira ücret alıyor, on birinci yıla geldiğinde de kısmi
çalışmaya esas aldırıyorsunuz, ücreti 2,5 liraya
düşüyor, kıdem tazminatını onun üzerinden ödüyorsunuz. Bu
çalışmayla beraber, bu teklifle beraber aslında fiilen on
sekiz olması gereken sigortalılığın süre
başlangıcı kısmını -prim yatırma ve süre
başlangıcıyla ilgili kısmı- yirmi beşe
çıkarıyorsunuz. Ve işçiyi bir av gibi, çalışanı
bir av gibi, teminatsız bir şekilde, hiçbir şekilde
vicdanına güvenip güvenilmeyeceği belli olmayacak bir sistemin eline
bırakıyorsunuz. Çıkarmayın, çıkarırsanız
uygulanmaz; gelirsek kaldıracağız. Ömrünüz çok uzun olmayacak,
ilk sandıkta gideceksiniz ama biraz daha şirin olun çünkü sizin de
kardeşiniz var, sizin de çocuğunuz var, sizin de
akrabalarınız var, sizin de seçmeniniz var;
anlatamayacağınız şeyleri 5li çetenin cennetini biraz daha
geniş tutacağız diye burada ısrarla dile getirmeyin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İşsizlik
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 16ncı maddesinde yer
alan belirlemeye ibaresinin belirlemek için ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Yasin
Öztürk Orhan
Çakırlar
Adana Denizli Edirne
Dursun
Ataş Ahmet
Çelik İmam
Hüseyin Filiz
Kayseri İstanbul Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerine söz talebi Sayın
Dursun Ataşın.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan İşsizlik
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 16ncı maddesi üzerine
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Aziz
milletimizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, madde gerekçesinde
ülke ekonomisinin uluslararası rekabetçiliğinin geliştirilmesi,
yeni ihracat alanlarının oluşturulması, istihdam
imkânlarının artırılması, oluşacak yeni
pazarlarda ülke payının artırılmasının
amaçlandığı belirtilmektedir. İlgili maddede gerçek
kişilerin mal ihracından elde ettiği kazançların yüzde
50sinin gelirden indirilmesine imkân tanınmaktadır. Üretim ve
ihracatı artıracak bir düzenleme olmamasına rağmen, devlet
bu düzenlemeyle alacağı vergilerin yarısında
vazgeçmektedir. Buna karşılık, bu düzenlemeyle iş hacminin
ve istihdamın ne kadar artacağı da bilinmemektedir.
İstihdamı ne kadar artıracağı belli olmayan, devletin
gelirlerini düşüren, kime hizmet ettiği belirsiz böyle düzenlemeler
yapmak yerine işsizliği önleyecek, istihdamı artıracak
köklü düzenlemeler yapmak gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin en büyük
problemlerinin başında iktidarın sığ düzenlemelerle azaltacağını
sandığı işsizlik gelmektedir. Ekonomimizin kötü
gidişatıyla işsizlik rekor seviyelere
çıkmıştır. İktidar suni gündemler oluşturarak
ekonomik gerçekleri ve işsizliğin geldiği vahim durumu gizlemeye
çalışmakta, gerçekleri konuşanı hain ilan ederek
gerçeklerin kamuoyunda konuşulmasını engellemektedir. En son
TÜİK tarafından masa başında ayarlanarak açıklanan
temmuz ayı rakamları işsizliğin
ulaştığı boyutları gözler önüne sermektedir.
Açıklanan verilerde, işsizliğin 0,4 puan artarak yüzde 13,4e
yükseldiği, önceki aya göre 152 bin kişinin işsiz
kaldığı söylenmiştir. İş gücüne
katılımda ise istihdam bir yılda 1 milyon 981 bin kişi
azalarak 26 milyon 531 bin kişiye düşmüştür. Fiyatlar artarken
enflasyonu düşüren TÜİK, şimdi de istihdamın
azaldığını söylüyor ama bununla beraber işsizliği
de düşürüyor. Hem istihdam azalıyor hem de işsizlik
düşüyor; böylelikle TÜİK, dünyada bir ilki daha başarıyor!
TÜİK gibi bir kurumumuz varken Avrupa bizi nasıl kıskanmasın!
Değerli milletvekilleri, işsizlik
rakamları hiç de TÜİKin açıkladığı gibi
değildir. TÜİK tarafından 4 milyon 227 bin kişi olarak
açıklanan işsizlik sayısı gerçeği yansıtmaktan
çok uzaktır. Nisan 2020den bu yana uygulanan işten çıkarma
yasağı nedeniyle rakamlar gerçek tabloyu yansıtmamaktadır.
Kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin ödeneği alanlar
bu verilerde dikkate alınmamıştır. Bugüne kadar 3 milyon
500 bin kişi kısa çalışma ödeneği, 1 milyon 900 bin
işçi de ücretsiz izin ödeneği almıştır. Gerçekte
açıkça işsiz olan bu vatandaşlarımızı TÜİK
işsiz saymamaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütünün
metotlarına dayanarak yapılan hesaplamalara göre ise Temmuz 2020de
geniş tanımlı işsiz sayımız, Temmuz 2019a göre
627 bin kişi artarak 10 milyon 397 bine ulaşmıştır.
Gençlerde bir yıl önce iş gücüne katılım yüzde 47,8ken
bugün bu oran yüzde 41e gerilemiştir. Gençlerin istihdam
piyasasındaki ağırlığı da 2020
yılının Temmuz ayında düşmüş, bir önceki yıl
gençlerin yüzde 34,9u istihdam edilirken bu oran bu yıl yüzde 30,4e
gerilemiştir, gençlerde işsizlik oranı yüzde 26ya
çıkmıştır. Üniversiteden yeni mezun olan gençlerin önemli
bir bölümü iş bulma ümidini kaybetmiştir. Üniversite
mezunlarının iş arama süreleri de uzamaktadır. Bir
yıldan fazla süredir iş arayan üniversiteli sayısı son bir
yılda 191 binden 217 bine çıkmıştır. Yeni mezunlar KYK
borçlarını ödeyemiyor, yükselen faizler nedeniyle borçları
artıyor, hacizle karşı karşıya kalıyorlar.
Değerli milletvekilleri; insanlar işsiz,
tencereler kaynamıyor, faturalar ödenemiyor, okullar açıldı,
kış geliyor, giderler artıyor. Bu düzen böyle gitmez, gitse de
sürdürülemez. Bir an önce gerekli önlemler ve tedbirler
alınmalıdır. Ülkede bu kadar işsiz ve yoksul varken
kimsenin acıyı bal eyleyecek, keyif çayı içecek durumu kalmamıştır.
Zenginin düzeni bozulmasın diye fakire
şükretmeyi öğreten düzenin sonu gelmiştir diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Önergeden önce mi, maddede mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi efendim.
BAŞKAN Peki.
Önergeyi oylarınıza sunmadan önce bir
yoklama talebi var, onu karşılayacağım.
Sayın Özel, Sayın Emir, Sayın Akar,
Sayın Sümer, Sayın Köksal, Sayın Aydoğan, Sayın
Ağbaba, Sayın Tüzün, Sayın Tanal, Sayın Alban, Sayın
Kılınç, Sayın Başarır, Sayın Bulut, Sayın
İlhan, Sayın Barut, Sayın Aygun, Sayın Çakırözer,
Sayın Adıgüzel, Sayın Ünlü, Sayın Gökçel.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur, birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.23
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.42
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 13üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN 239 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 16ncı maddesi üzerinde Kayseri Milletvekili Dursun Ataş
ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin
oylanmasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN Pusula veren arkadaşlar lütfen
dışarıya çıkmasın.
Değerli arkadaşlar, hem pusula verip hem
de sisteme giren arkadaşlarımız var mı?
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Arkadaşlar, pusulaları
okuyacağım:
Sayın Emine Zeybek? Burada.
Sayın Hacı Turan? Burada.
Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Giresun Milletvekili Cemal Öztürk ve Aydın
Milletvekili Bekir Kuvvet Erim ile 46 Milletvekilinin İşsizlik
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3147) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 239) (Devam)
BAŞKAN - 239 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde 3 önerge vardır;
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 239
sıra sayılı Kanun Teklifinin 17nci maddesinin kanun
teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya Mehmet
Ruştu Tiryaki Gülüstan
Kılıç Koçyiğit İstanbul Batman Muş Kemal
Peköz Erol
Katırcıoğlu Habip
Eksik Adana İstanbul Iğdır Mahmut Celadet
Gaydalı Bitlis
BAŞKAN Arkadaşlar, yani maksimum bir
buçuk saatlik bir çalışma sürecimiz kaldı; lütfen Genel Kuruldan
ayrılmayalım.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, önerge üzerinde söz talebi
Sayın Habip Eksikin.
Buyurun Sayın Eksik. (HDP
sıralarından alkışlar)
HABİP EKSİK (Iğdır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu kanun teklifiyle gördük ki gerçekten
AKP iktidarının bir şey yaptığı zaman,
tamamıyla Ben bilirim, ben doğrusunu yaparım, benden daha iyi
hiç kimse doğrusunu düşünmüyor. şeklinde bir tarzı var ve
bunun neticesinde de zaten Genel Kurulda kim ne derse desin, ne kadar
haklı olursa olsun hiçbir şekilde hiçbir değişiklik
yaşanmıyor. Bu teklifle ilgili de eminiz, AKP bildiğini okur, o
konuda da değişiklikle ilgili hiçbir şey yapmayacağını
çok iyi biliyoruz ama biz sözlerimizin tarihe geçmesi açısından
tarihsel görevimizi yerine getiriyoruz.
Peki, Meclisteki AKP bunu yaparken yereldeki AKPnin
temsilcileri, kayyumları neler yapıyor? İşte, bunun 10
katı daha fazlasını yaptıklarını görüyoruz. Çünkü
şöyle bir şey söyleyeyim: Benim seçim bölgem Iğdırda 31
Mart seçiminde bir sürü parti birleşmesine rağmen halk, iradeyi
HDPye teslim etti ve HDPden yana karar aldı. Fakat 15 Mayıs 2020de
maalesef, AK PARTİ ve MHP iktidarının -hukuksuz bir şekilde-
mesnetsiz iddiaları gerekçe gösterilerek İçişleri
Bakanlığı Iğdır Belediyesine kayyum atadı ve
belediye eş başkanlarımızı da -Yaşar Akkuş
ve Eylem Çelik- gözaltına aldı. İşte, o belediye eş
başkanlarımızdan biri de maalesef hâlâ içeride; Yaşar
Akkuş. Halkımız şunu çok iyi biliyor:
Arkadaşlarımız halkları için ne gerekiyorsa onu
yaptılar ve halkın gerçek iradesidirler ve
arkadaşlarımız gerekirse onlar için de cezaevinde yatacaklar,
yatıyorlar; ondan da hiçbir zaman geri durmazlar.
Fakat şöyle bir durum söz konusu: Bu belediye
eş başkanlarımızın yerine gelen kayyum efendi
Iğdırda maalesef, âdeta despotik, hegomonik bir anlayışla
kendi kafasına göre bir idare sistemi kurmaya çalışıyor.
Iğdır İl Özel İdaresine bir
alım yapılıyor, bu alımla 20 personel alınıyor
fakat o personelin hepsine baktığınız zaman, âdeta sanki
AKPnin şirketiymiş gibi AKPnin yöneticilerinin, ilçe
başkanlarının, belediye başkanlarının hatta ilin
diğer milletvekilinin akrabalarının -aynı
soyadlarını taşımalarına rağmen- orada torpille
işe sokulduklarını görüyoruz; eğer ilgili grup isterse
onların belgelerini de ben AKP Grubuna iletirim.
Yine, baktığınız zaman, hâlâ
hukuksuz, mesnetsiz iddialarla işçiler ihraç ediliyor KHKlerle yani OHAL
süreci bitmesine rağmen, hâlâ bir OHAL yasasıdır devam ediyor.
2020ye kadar uzatılan bir OHAL ve 9 kişinin görevden
alınmasını sağladılar bununla. Bunların içinde
itfaiye müdürü var, bunların içinde eski imar müdürü var, bunların
içinde zabıta müdürü var, muhasebe müdürü var ve bunların hepsi
kalifiye eleman; hiçbir suçları, hiçbir soruşturmaları
olmamasına rağmen, sadece keyfî bir şekilde, Kürt
düşmanlığıyla bu kişiler işlerinden
aşlarından edildiler. Bunu söylemekte de, burada tarihe not
düşmekte de fayda vardır.
Peki, kayyum bunları tek mi yapıyor?
Hayır. Kayyum aynı zamanda, bakıyorsunuz, Kadın
Müdürlüğünü kapatıyor. Kadın Müdürlüğünü kapattıktan
sonra, onu Kültür ve Turizm Müdürlüğüne bağlıyor, sonra dönüyor,
Kültür ve Turizmi de İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne devrediyor,
sanki kendisinin çiftliğiymiş gibi, şirketiymiş gibi
davranmaya devam ediyor. Bakıyorsunuz, Gençlik Sporla ilgili olan
kompleksi Gençlik Spor İl Müdürlüğüne veriyor, Ahmed-i Hani
Kütüphanesini yine bakıyorsunuz, oradan götürüp Turizm Müdürlüğüne
bağlıyor, diyor ki: Benim kültür, turizmle ilgili yapabileceğim
hiçbir şey yok, zaten gerek de yok. ve bu şekilde belediyenin bütün
taşınmazlarını, bütün kaynaklarını maalesef
gasbediyor, talan ediyor, başka kurumlara tahsis ediyor.
Peki, bunun dışında ne var? Ben size
şöyle söyleyeyim: En ayıbı, gerçekten en utanılacak
olanı, AKP yönetimi orada, Iğdırda belediyeye kayyuma da kayyum
atıyor. Bizim için kayyumun kim olduğunun hiçbir önemi yok, onu
söyleyelim. Yani a şahsı, b şahsı, i şahsı, vali,
şu bu önemli değil ama ben size şöyle söyleyeyim: Bu
şahıs AKPnin 2015 tarihinde yani 7 Haziran seçimlerinde AKPnin
milletvekili adayıydı, yine, 2018de, benim seçildiğim seçim
döneminde de AKPnin İl Başkanıydı, bir önceki dönemde
İl Başkan Yardımcısıydı ve İçişleri
Bakanlığı tarafından kayyum olarak atandı ve orada
Belediye Başkan Yardımcılığına getirildi. Yani
burada neyi yapıyor, biliyor musunuz? Oyla, seçimle
alamadığını gördüğümüz kadarıyla hilelerle,
zorbalıkla, gaspla; gasbediyor.
Bakın, seçimle gelemeyen kişileri hukuksuz
bir şekilde getirip orada kayyum olarak atıyorsunuz ve belediyeyi
gasbediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HABİP EKSİK (Devamla) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Tarihe bir kez daha not düşelim:
Iğdır halkı Kürtüyle, Azerisiyle, Terekemesiyle, Türküyle
irade gösterdi ve Yaşar Akkuşu, Eylem Çeliki Belediye Eş
Başkanı olarak seçti ve emin olun, onları tutuklamanız da,
gözaltına almanız da, kayyum atamanız da Iğdır
halkını esir alamayacaktır, vazgeçirtmeyecektir ve HDPden
uzaklaştırmayacaktır. Iğdır halkı, kurulacak ilk
sandıkta iradesini gasbedenlere, iradesini rehin tutanlara gereken dersi
verecektir, bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Daha önce kirli
ittifaklar yaptınız, kirli ittifaklarınız
Iğdırda tutmadı, bundan sonra da bu kirli gasplarınız
tutmayacak. Halk ne diyor biliyor musunuz? Karakola dönüştürdüler
belediyeyi, karakola. diyor. Ondan dolayı da size bir kez daha
söyleyelim: Iğdırda AKP-MHP iktidarına ekmek yoktur.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 239 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 17nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 17- 193 sayılı Kanunun 94 üncü
maddesine üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkra ilave edilmiştir.
Tam mükellef sermaye şirketlerinin iktisap
ettikleri kendi hisse senetlerini veya ortaklık paylarını,
i) Sermaye azaltımı yoluyla itfa etmeleri
hâlinde iktisap bedeli ile hisse senetlerinin veya ortaklık
paylarının itibari değeri arasındaki fark tutar sermaye
azaltımına ilişkin kararın ticaret sicilinde tescil
edildiği tarih,
ii) İktisap bedelinin altında bir bedel
karşılığında elden çıkarmaları hâlinde
iktisap bedeli ile elden çıkarma bedeli arasındaki fark tutar elden
çıkarma tarihi,
iii) iktisap ettikleri tarihten itibaren iki tam
yıl içerisinde, sermaye azaltımı yoluyla itfa etmemeleri veya
elden çıkarmamaları hâlinde, iktisap bedeli ile hisse senetlerinin
veya ortaklık paylarının itibari değeri arasındaki
fark tutar iktisap tarihinden itibaren iki tam yıllık sürenin son
günü,
itibarıyla dağıtılmış
kâr payı sayılır ve bu tutarlar üzerinden yüzde 15 oranında
vergi tevkifatı yapılır. Bu fıkra kapsamında tevkif
edilen vergiler herhangi bir vergiden mahsup edilemez. Cumhurbaşkanı,
tam mükellef sermaye şirketinin paylarının Borsa
İstanbul'da işlem görüp görmemesine, işlem gören paylarının
toplam payları içindeki oranına, geri alınan payların Borsa
İstanbul'da işlem gören paylardan olup olmamasına, tam mükellef
kurumlardan geri alınıp alınmamasına, tam mükellef sermaye
şirketinin yıllık satış hasılatı ve diğer
gelirlerinin toplam tutarına göre ayrı ayrı ya da birlikte, bu
oranı sıfıra kadar indirmeye veya bir katına kadar
artırmak suretiyle yeniden tespit etmeye yetkilidir.
Süleyman
Girgin Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
Muğla İstanbul Aydın
Cavit
Arı Kamil
Okyay Sındır Fikret
Şahin
Antalya İzmir Balıkesir
Murat
Emir
Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Murat Emirin.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından
alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih
Kurumu Atatürkün mirası gereği. İş Bankasındaki
hisselerin gelirinden bütçelendirilmiştir ve bütçeleri özel bütçedir;
yani, herhangi birimizin bankadaki mevduatından farksızdır,
hukuki statü olarak kimse dokunamaz. Oysa iktidarınız her yerdeki
parayı bitirdiği için, yandaş müteahhitlere peşkeş
çekecek para aradığı için, her yeri tırmaladığı
için şimdi de Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumunun bütçesine göz dikti
ve Atatürkün mirasını çiğnemek pahasına,
kanunlarımızı, uygulamalarımızı hiçe saymak
pahasına bu paralara saldırıyor arkadaşlar.
Bakınız, yapılan şu: Türk Tarih
Kurumu ve Türk Dil Kurumunun bu yıl kasasında 3,7 milyar lira
vardı, hiçbir kanuni altyapısı olmaksızın, özel bir
bütçe olmasına rağmen, buna karşı çıkan
Sayıştay denetçileri ve Sayıştay raporları
olmasına rağmen, bu para, bu yıl 20 Mart itibarıyla Tek
Hazine Kurumlar Hesabına aktarıldı. Geçen yıl
aktarılamadı, niye? Çünkü o zaman ki Türk Tarih Kurumu
Başkanı: Ben, buradayken Atatürkün mirasını
çiğnetmem, bu paraya el sürdürtmem. dedi. Ve siz ne yaptınız?
Paraları alamayınca zamanın Türk Tarih Kurumu
Başkanını görevden aldınız. Onun bir üstüne
atadığınız -önce vekâletle geldi- Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumunun Başkanı geldiği zaman maliyecilere Bir
yol bulup bu parayı göndereceksiniz çünkü Maliye Bakanı bunu istiyor,
ben zaten bunun için atandım. demiştir. Ve sonrasında hiçbir
altyapı olmaksızın hukuksuz bir biçimde 3,7 milyar liranın
üzerine Maliye Bakanlığı çökmüştür; tam da aynen deprem
vergilerinin üstüne çöktüğünüz gibi, aynen 15 Temmuz şehit
yakınları için toplanan paraların üstüne çöktüğünüz gibi.
Bu sizin huyunuz, bunu biliyoruz ama şunu bilin: Atatürkün mirası
demir leblebidir; ısıramazsınız; dişiniz
kırılır, haberiniz olsun. (CHP sıralarından
alkışlar) Biz de bu paranın her bir kuruşunu takip ederiz,
kimseye el sürdürtmeyiz. Anayasamız, yasalarımız, veraset
hukukumuz, mevcut uygulamalar ve Atatürkün mirası buna engeldir, biz de
kendimizi bu parayı savunmakta görevli sayarız.
Saldırılar bununla bitmiyor, işiniz
gücünüz Türk Tarih Kurumunun parasını nasıl
tırtıklarız? Kültür Bakanlığı arkeolog alacak,
120 arkeolog alıyor; alsın ama bütçesi nereden? Bütçesi Türk Tarih
Kurumundan. Türk Tarih Kurumu alıyor, Kültür Bakanlığında
geçici görevle çalıştırıyor. Ne oldu? Türk Tarih Kurumunun
parası Kültür Bakanlığına aktarıldı. Ne
hakkınız var, ne hakkınız var? Yapamazsınız bunu
ve kanunların arkasından dolana dolana bu kadar çiğneyemezsiniz
yasaları.
O da yetmiyor, o da yetmiyor; bakın, Eyüpsultan
Belediyesi Rami Kışlasını yapacak, 100 milyar lazım.
Cumhurbaşkanı diyor ki: Evet, yapacağız. E, yapsın,
Eyüpsultan Belediyesi yapsın; parayı Türk Tarih Kurumu versin. Niye?
Bakın, Türk Tarih Kurumu kazı yapar, yapar, yaptırtır;
ihale eder, süreci yönetir, kabul edişi yapar ve parayı da öder.
Aynı şekilde, Türk Tarih Kurumuna diyorlar ki: Bize, Kültür
Bakanlığına 140 milyar lira göndereceksin çünkü kazı
yapıyoruz. Ve zamanın Türk Tarih Kurumu bürokratları
direniyorlar, maliyeciler direniyorlar, Sayıştay denetçileri
direniyorlar ama Kültür Bakanlığının ısrarı
sürüyor, en sonunda bir Sayıştay denetçisi buluyorsunuz. O
Sayıştay denetçisi Türk Tarih Kurumunun parasının transferinde
Sayıştayın direncini ortadan kaldırıyor ve o
Sayıştay denetçisini AKPden milletvekili adayı
yapıyorsunuz. Bakın, öylesine bir saldırı içerisindesiniz
ki; Türk Tarih Kurumuna, Atatürkün mirasına, Anayasamıza,
hukukumuza öylesine bir saldırı içerisindesiniz ki gözünüz paradan
başka hiçbir şey görmüyor. Para arıyorsunuz. Bu bütçe de para
arama bütçesi, bu kanun teklifi de bu torba yasa da para aramak için
yapılıyor. Para arayabilirsiniz ama şunu bilin: Atatürkün mirasına,
Türk Tarih Kurumuna, Türk Dil Kurumuna, onun bütçesine dokundurtmayız.
Asıl hedefinizin oradan İş Bankasına uzanmak olduğunu
biliyoruz. Ama Mustafa Kemal kendi hisselerinin gelirini Türk Tarih Kurumuna ve
Türk Dil Kurumuna özgülerken özerk bütçeli, özerk bir kurum
tasarlamıştı. Sizin her dediğinizi yapan, normal
hiyerarşi içerisinde, size bire bir bağlı bir kurum hayal
etmemişti. Dolayısıyla, size tekrar uyarıda bulunmak
istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MURAT EMİR (Devamla) Son cümle.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MURAT EMİR (Devamla) Türk Tarih Kurumunun ve
Türk Dil Kurumunun bütçesinden elinizi çekin, Atatürkün mirasına
saldırmaktan vazgeçin ve bu yanlış yoldan bir an evvel dönün.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İşsizlik
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 17nci maddesinde yer alan
etmeye ifadesinin etmek için ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Yasin
Öztürk Orhan
Çakırlar
Adana Denizli Edirne
Zeki
Hakan Sıdalı İmam
Hüseyin Filiz Ahmet
Çelik
Mersin Gaziantep İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Zeki Hakan
Sıdalı konuşacaktır.
Buyurun lütfen. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
madde, her ne kadar inkâr edilse de yeni bir vergi demek, eğer amaç samimi
olarak şirketlerin hisse geri alımı yoluyla ortaklara fon
transferini önlemekse bunun yolu yeni bir vergi ihdas etmek değil, Ticaret
Kanununda düzenleme olmalıydı. Ancak bu yolu tercih etmek yerine,
hazine, ticari hayata ilişkin bir konuyu vergilendirme yöntemiyle
düzenlemeye ve ek kaynak sağlama arayışına gidiyor. Çünkü
ekonomiyi ve bütçeyi yönetemiyorsunuz para lazım.
Bu kanun teklifiyle, Türk Ticaret Kanununda müsaade
edilen kendi paylarını alma hakkı âdeta bir kayıt
dışılık olarak görülüyor. Son yıllarda çok
kırılgan bir seyir izleyen ve günbegün de bir uçuruma doğru
sürüklenen ticari hayatı vergiyle sıkıştırmak faydadan
çok zarar getirecektir.
Yeni vergi ihdasıyla alakalı finans
bürokrasisinde de kafa karışıklığı var.
Bakanlık görevlileri düzenlemenin amacının vergisel
olmadığını söylerken, Gelir İdaresi görevlileri fon
çıkışlarından vergi geliri elde edilmesinin
amaçlandığını ifade ediyor. Buradan dahi devletin
kurumları arasındaki uyumsuzluğu ve görüş
ayrılıklarını görebiliyoruz. Çünkü devleti senkronize
şekilde yönetemiyorsunuz. Henüz bu kurumlarda dahi görüş birliği
sağlanamamışken apar topar üretilen yeni verginin amacı
nedir? Bu vergiyi, sürekli açık veren ve YEPinizden de
anlaşılacağı üzere açık vermeye devam edecek olan
bütçeye can suyu olarak mı topluyorsunuz?
Bu kanun teklifiyle getirilen yüzde 15lik stopaj
aslında şirketlerin kendi kendine uygulayacağı bir stopaj
olacakken bu şartlarda şirketin öz sermayesi nasıl güçlenecek?
Herkes gibi biz de merak ediyoruz. Anlaşılıyor ki, artık,
bir şirketin hisseleri kârla satılırsa kurumlar vergisine tabi
ama zararına satılırsa yüzde 15 stopaj alınacak. Yani
şirketler dört bir yandan vergi kıskacına alınmış
oluyor. Zarardan verginin adı başka bir şeydir; almak devlete,
söylemek de bize yakışmaz. Bu kanunla yapmak istediğinizi
somutlaştıracak olursak, bir şirket yeni bir yatırım
açıklayacaktı veya hisse senetlerinin çok yükseleceğini
düşünerek kendi hisselerini aldı, sonrasında bu
yatırımı yapamadı ya da ekonomik durumu kötüleşti,
hisseleri zarar ettirdiği için de elinden çıkarmak istiyor. Bu
durumda, hisse yüksekten alınıp düşük fiyata
satıldığı için şirket kâr transferi yapmakla yani
hileli işlem yapmakla itham edilecek ve vergilendirme yapılacak.
Gerçekten hile yapanlar için planlanan, bu uygulama olabilir ancak güncel
ekonomik koşullar içerisinde şirket hiçbir hile amacı gütmeden bunu
yapmak zorunda kalıyorsa ne olacak? Hileli işlem ile gerçek
işlemi ayırt edebilecek misiniz?
Buradan görüyoruz ki, iktidar, artık, devleti
mantıkla değil, niyet okuma yöntemiyle idare etmeye karar vermiş
durumda. Peki, niyeti neye göre okuyacaksınız? Belirli siyasi
odaklara yakınlık derecesiyle mi?
Değerli milletvekilleri, bu düzenlemenin
ticaret dünyasından gelen talepler doğrultusunda
yapıldığı söyleniyor ancak hem Komisyonda konuşan hem
de basına demeç veren ticaret erbabına baktığımızda
açık bir memnuniyetsizlik görüyoruz. Sivil toplumu, iş
dünyasını âdet yerini bulsun diye yalnızca dinlemek yetmez.
Doğru anlayıp taleplerini hukuk çerçevesinde yerine getirince
kalıcı bir iş başarmış olursunuz. Fakat ne bu
maddede ne de kanun teklifinin diğer maddelerinde bunu göremiyoruz.
Örneğin, halka açık şirketlerin
kapsamdan çıkarılması talep edilmekteydi. Bu isteğe gerekçe
olaraksa yeni vergilendirme rejiminin halka açık şirketler için
uygulanmasının adil olmayacağı ve sermaye
piyasalarının olumsuz etkileneceği ifade edilmekteydi. Bu talebi
uygulamak yerine, konu hakkında tespit yapmak ve karar almak
Cumhurbaşkanlığının inisiyatifine
bırakılıyor. Ayrıca, yüzde 15lik vergi oranının
sıfıra indirilmesi ya da 2 katına yani yüzde 30a kadar
çıkarabilmenin yetkisi de Cumhurbaşkanlığına
veriliyor. Bu oran artırma ve azaltma yetkisi neye göre kullanılacak?
Karar alma aşamasında Anayasada yer alan ölçülülük ilkesi ne
derece çalıştırılacak? Bunların cevabını da
kanun teklifinde bulamıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Sıdalı.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) - Kanunlar
açık, anlaşılır ve şüpheye yer bırakmayacak
şekilde hazırlanmalı ve herkese eşit şekilde
uygulanmalı. Aksi takdirde, hepimizin güç ve yetki aldığı
Anayasada eşitlik, adalet, ölçülülük ilkesinden taviz verir, ona
aykırı işler yapılır. Buna müsaade etmemek hem her
Türk vatandaşının hem de bu Meclisin en önemli görevidir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
18inci madde üzerinde 2si aynı mahiyette
olmak üzere 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyette olup okuttuktan sonra birlikte işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İşsizlik
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 18inci maddesinde yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Yasin
Öztürk Orhan
Çakırlar
Adana Denizli Edirne
İmam
Hüseyin Filiz Ahmet
Çelik Erhan
Usta
Gaziantep İstanbul Samsun
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Girgin Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
Muğla İstanbul Aydın
Cavit
Arı Burcu
Köksal
Antalya Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Erhan Ustanın.
Buyurun Sayın Usta. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 18inci maddedeki önergem üzerine söz aldım.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Tabii, 18inci madde, 15inci maddede bir miktar
var, o miktarın yeniden değerleme oranında
artırılmasıyla ilgili bir güncelleme maddesi. Bunu
anlayabilmemiz için 15inci maddeyi bir konuşmamız gerekiyor. 15inci
maddede yapılan şey şuydu, az önce burada görüşüldü: Bir
defa, evde üretim yapıp bunu internet üzerinden satan kişilerin
sattığı ürünlere ilişkin bir vergileme maddesidir bu.
Maddede: İş yeri açmaksızın, evde ürettiği ürünleri
seri üretim makinelerde kullanmaksızın
diye böyle teferruatlı
hususlar var. Efendim, bunları internet üzerinden satarsa onları
küçük esnaf muaflığından faydalandırırız, vergide
bir avantaj sağlarız. deniliyor. Bir defa, ilk önce şunu
söylemek lazım: Yani burada söylenen hususlar böyle çok denetlenebilecek
hususlar değil. Makine kullanıp kullanmadığını
nasıl denetleyeceksiniz? Evde kendisinin üretip üretmediğini
nasıl denetleyeceksiniz? Başka bir yerde üretilip orada satılabilir,
makine kullanılmış olabilir; böyle, denetlenmesi son derece zor
olan bir hususu teferruatlı bir şekilde vergilendiren bir madde.
Aslında, bakınca burada bir vergi
avantajı varmış gibi duruyor. Burada diyor ki: Küçük esnaf
muaflığından faydalanır ancak cirosu üzerinden de bir
bankada hesap açtırması gerekir. Cirosu üzerinden yüzde 4 vergi
alınır. Eğer 1 işçi çalıştırırsa o
zaman da bu vergi yüzde 2 olarak uygulanır. Şimdi, ciro üzerinden
yüzde 4 vergi aldığınızda zaten bir avantaj
sağlamış değilsiniz. Yani yüzde 20 kâr marjı
olduğunda, 200 bin liralık bir ürün
satıldığını düşünün -yüzde 20 kâr marjı var
deyin- bunun üzerinden de ortalama yüzde 20 gelir vergisi verecek olsa zaten bu
mükellef gerçek usulde vergilendirilse bile 8 bin lira vergi verecek. Şimdi,
200 bin lira üzerinden yüzde 4 de 8 bin lira yapıyor, aslında bir
vergi avantajı da yok. Ancak burada olmayacak bir işle
uğraşıyor Hazine ve Maliye Bakanlığı, bunu
anlamak mümkün değil.
Şimdi, bir örnek olsun diye şunu
söyleyeceğim: 16ncı maddede de buna benzer bir şey var, o da
gerçek usulde vergilendirilenlere yine internet üzerinden satışlarda
Biz Komisyonda bunu sorduk Burada ne kadar firma var? diye. 24 bin tane
firma var. denildi. Orada bir istihdam teşviki getirilmeye
çalışılıyor. Peki, 24 bin firmada kaç işçi
çalışıyor? diye sorduk. Rakamı bilmediklerini ifade
ettiler. Yani 24 bin firmada kaç işçi
çalıştığını bilmeyen Hazine ve Maliye
Bakanlığı, bankacılık üzerinden kesilen bir vergide,
yanında işçi çalıştırıyorsa buna ayrıca bir
vergi avantajı sağlayan bir düzenleme getiriyor. Karmaşık,
kompleks, dünyanın en gelişmiş idarelerinin bile
denetleyemeyeceği bir şeyin buraya getirilmesini son derece
yanlış buluyorum işin doğrusu. Burada, bu insanlar zaten
bugün itibarıyla vergi vermiyorlar normal şartlarda. Yani vergi
vermeyenlere sanki bir vergi avantajı sağlıyormuşuz gibi
vergilendirme yapılması bana kalırsa son derece
yanlış. Bunlarla uğraşmak yerine büyük mükelleflerdeki
vergi kaçaklarına bakmak lazım, oraları denetlemek lazım.
Çünkü arkadaşlar, vergi denetiminin ve vergi işleminin de bir
maliyeti var, bu da personelle oluyor yani bu yapılan şey böyle
bedava bir şey değil. Ha, hiç denetlemeyecekseniz o zaman dürüst
mükellef ile dürüst olmayan mükellef arasında bir ayrım
yapıyorsunuz, dürüst mükellefi cezalandırmış oluyoruz.
Dolayısıyla, bu maddeyi aslında bu anlamda anlamak mümkün
değil. İdarenin bu tür işlerle uğraşmaması
lazım. Yani ben şunu görüyorum, bu torba yasada şu husus çok
önemli: Bugün, vergi idaresi kimi nasıl vergilendirecek, bir vergi
stratejisi nedir, öyle bir şey yok. Dün burada ifade ettik: Bir yandan,
kurumlar vergisi gibi bir vergide hiç ihtiyaç yokken, hiç gerek yokken 5
puanlık bir indirime gidip 28 katrilyon liralık bir avantaj
sağlıyorsunuz, onu getirmek için buradan bir yetki alıyorsunuz, öbür
taraftan da küçücük bir şeyleri alıp satan insanlara ciddi oranda bir
vergi getiriyorsunuz; bunu anlamak mümkün değil. Burada
yapılması gereken şey, bir defa, Maliye
Bakanlığının hakikaten oturup bir vergi stratejisi üzerinde
çalışması lazım. Biz neyi vergilendireceğiz? Özellikle
hem ekonomik krizi düşünüp hem de
Şu anda bir trend var dünyada bu
pandemiden kaynaklanan, hızla bir gelir eşitsizliği, gelir
adaletsizliği oluşuyor. Burada yapılması gereken şey,
biraz daha kazananları daha fazla vergilendirme eğer bir vergi
ihtiyacımız varsa. Tabii, ondan önce yapılması gereken
şey, devletin harcamalarını kısacaksınız.
Şimdi, onu yapmıyorsunuz, büyük mükellefi vergilendirmiyorsunuz böyle
küçücük işlerle uğraşıp hem mükellefin kafasını
karıştıracaksınız hem de idarenin içinden
çıkamayacağı, idarenin hiçbir şekilde
denetleyemeyeceği bir vergi sistemi getiriyorsunuz. Ben bunu çok
doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Bu vesileyle
de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Çok teşekkür ederim. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın Burcu Köksalın.
Sayın Köksal buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; milliyetçiliği Afyonun
haşhaş tarlalarından, Kıbrısın Beşparmak
Dağlarına kadar yazan dürüst, halkçı lider, Karaoğlan
Sayın Bülent Eceviti ölüm yıl dönümünde saygı ve rahmetle
anarak sözlerime başlamak istiyorum. Onun dürüstlüğünün, çalmadan
çırpmadan ülkeyi yönetmesinin bugünkü iktidara örnek olmasını
temenni ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Vergi yapılandırmasından, kıdem
tazminatını budamaya varan bir torba yasayla karşı
karşıyayız. Şöyle geçmişe bir baktım, vergi ve
prim affı, yapılandırma ha bire getirmişsiniz ve her
seferinde de Artık başka yapılandırma olmayacak, bu son.
deyip deyip sürekli yapılandırmalara devam etmişsiniz.
Yapılandırmaya karşı olduğumuz için değil ama
ekonomik krizin, sıkıntının çözümünün sadece vergi affında,
yapılandırmada aranmasının yanlış olduğunu
anlatmaya çalışıyoruz burada.
Bakın, 2018de vergi
yapılandırması için ne kadar müracaat var, ne kadar tahsisat
yapılmış diye baktım, 2018deki vergi
yapılandırması için 5 milyon 900 bin mükellef müracaat
etmiş, 70 milyarlık vergi borcu yeniden
yapılandırılmış; peki, tahsilat ne kadar olmuş?
13 milyarda kalabilmiş. Yine, aynı yıl SGK primlerinin
yapılandırılması için 1 milyon 300 bin mükellef müracaat
etmiş, 43 milyar SGK prim borcu yapılandırılmış;
buradan tahsil edilen tutar ne kadarda kalmış? 3 milyar 200 milyon.
Yani vatandaş yapılandırmaya rağmen taksitleri
ödeyememiş. Ee, nasıl ödesin? Parası yok, para yokken nasıl
ödeyecek? Aynı, şairin dediği gibi: Cep delik, cepken delik / Kol
delik, mintan delik / Yen delik, kaftan delik.
Ekonomideki baş aşağı
gidişi bir türlü düzeltmediniz, düzeltme gibi bir çabanızı da
görmüyoruz, bizim söylediğimiz önerilere de kulak tıkamış
durumdasınız. Özellikle son iki yıldır ekonomik krizle
boğuşan, üstüne bir de pandemi yaşayan güzel ülkemde
-farkında mısınız bilmiyorum ama- üretim azalıyor ve
işsizlik artıyor. Tasarruf sahipleri artık yatırım
yapmıyor, mevcut tasarruflar döviz veya faiz gelirlerini finanse ediyor.
Peki, bu durumun bedelini kim ödüyor? Tasarrufu olmayanlar yani gariban halk
ödüyor yani ücretli çalışanlar ödüyor yani asgari ücretliler ödüyor
yani işsizler ödüyor. Gelir dağılımı sürekli bozulmaya
devam ediyor, işsizlik artıyor, ücretler düşüyor ve buna
bağlı olarak da yoksulluk sürekli tırmanış gösteriyor.
Ne yerli ne de yabancı yatırımcılar artık bu ülkede
yatırım yapmak istemiyorlar çünkü onlar önlerini göremiyor. Hukuk
devleti, yargı bağımsızlığı sadece
kâğıt üzerinde kalmış. İş insanları
şirketlerine el konulması riskiyle geleceğe güvenle bakamıyorlar.
Siz, esnafı, işçiyi, emekliyi, emeklilikte yaşa
takılanı, işsizi, KOBİyi, çiftçiyi, iş
insanını, kısacası halkı ekonomik krizde görmezden
geldiniz; pandemi oldu, yine görmezden geldiniz. Ve bu insanlara -merak
ediyoruz- acaba ne zaman sıra gelecek, bu insanları ne zaman
göreceksiniz? Mesela, şu torba yasada esnafın çok istediği sicil
affı niye yok? Ya da 3600 ek gösterge niye yok? Ya da emeklilikte
yaşa takılanların mağduriyetiyle ilgili bir hüküm niye yok?
Ya da üniversiteli işçilerin kadro beklentisi niye yok? Taşeron olup
da hâlâ kadroya geçemeyen işçilerin talepleri neden yok? Merak ediyoruz.
Ekonomiyi tek başına vergi aflarıyla,
yapılandırmalarla kurtaramayacağınızı ne zaman
anlayacaksınız? Yargı bağımsızlığı
olmayan bir ülkede ekonomi düzelmez, insanların can ve mal güvenliği
olmayan bir ülkede ekonomi düzelmez, kamu ihalelerinin 8-10 yandaş
müteahhide altın tepsiyle sunulup garanti ödemeleri adı
altında milletin paralarının onların ceplerini
doldurduğu bir ülkede ekonomi düzelmez. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Milletin anasına küfreden müteahhidin
vergi borcunun bir gecede silinip esnafın siftah yapamaz hâle geldiği
için dükkânını kapatmak zorunda kaldığı bir ülkede
ekonomi düzelmez. İtibardan tasarruf edilmez. deyip de saraylarda lüks
içinde saltanat sürerken millete tasarruf çağrısı yaparak
ekonomi düzelmez. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Dolar ve euronun sürekli yükseldiği,
karşısında ise Türk lirasının değer
kaybettiği bir ülkede ekonomi düzelmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
BURCU KÖKSAL (Devamla) - Toparlayacağım
Sayın Başkan.
İmalat sektörünün neredeyse tüm ham maddelerini
dövizle aldığı, üreticinin, iş insanının,
KOBİnin maliyetlerinin sürekli artıp kâr marjının
düştüğü bir ülkede ekonomi düzelmez. Sizin çok böyle
söylediğiniz bir laf var: Aynı gemideyiz. diyorsunuz. Evet, siz
Aynı gemideyiz. diyorsunuz ama
fedakârlığı kendi kamaranızda kalanlardan değil,
başka kamaralarda kalanlardan bekliyorsunuz. Bu gemi böyle gitmez. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 239 sıra sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesinde yer
alan gelmek üzere ibaresinin gelecek şekilde şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya Mehmet
Ruştu Tiryaki Murat
Çepni
İstanbul Batman İzmir
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Erol
Katırcıoğlu Kemal
Peköz
Muş İstanbul Adana
Mahmut Celadet
Gaydalı Zeynel
Özen
Bitlis İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz talebi Sayın Zeynel Özenin.
Sayın Zeynel
Özen, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
ZEYNEL ÖZEN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
varlık barışı üzerine partim adına söz aldım, bu
konuda konuşacağım.
İktidar Merkez
Bankasındaki dövizleri eksi 41,8 milyara düşürdü. İktidarın
derdi, varlık barışıyla gerçek ve tüzel kişilerin
varlıklarını getirip bu eksiği doldurmaktır ama gelecek
paraları iki kategoride değerlendirmek gerekiyor. Bir, gri para; iki,
kara para. Gri para, vatandaşların yasal olarak
kazandığı fakat vergilendirmediği paradır.
Vatandaşları bilgilendirmeniz gerekiyor. Eğer orada bir
şirketi varsa burada bir holding kurarak yasal yolla bankadan bankaya
transfer edebilir. Ama iktidarın esas amacı, gözü kara
paradadır. Çünkü -sizin dikkatinizi çekerim- Türk vatandaşları
demiyor, yabancı uyrukluları ayırmıyor. Yani kara para
nedir? Gayrimeşru yoldan kazanılan paradır; uyuşturucu
silah ticareti, kadın ticareti, insan ticareti gibi insanlığın da suç
saydığı paralardır arkadaşlar. Bu paraları
sıfır vergiyle Türkiyeye getirip Türkiyeyi uluslararası
çetelerin, mafyanın kara para aklama merkezi hâline getirmek istiyorsunuz;
bu, uluslararası bir suçtur. Aynı zamanda, Avrupa Birliğiyle
imzaladığınız bir metin var. O metne göre, o yasaya göre
yılbaşından sonra vatandaşlarımızın
Türkiyedeki bankadaki hesap hareketleri ve mal varlıkları
izlenebilecek. Vatandaşa suç işletiyorsunuz arkadaşlar. Türkiye
de bu resmi hak etmiyor çünkü biz bunu Rıza Sarraf ve Halkbank
davasında gördük. Türkiyeyi böyle bir kara para aklama merkezi hâline
getirmeye hakkınız yok.
Diğer taraftan, gözünüz hep işçilerin
kıdem tazminatındaydı fakat tepkiler çok olunca arkasından
dolandınız. Kısmi çalışma yasasıyla bir
taşla iki kuş vuruyorsunuz, hem kıdem tazminatlarından
olacaklar hem de sendikalaşmanın önünü kapatıyorsunuz. 1
işçinin aldığını 2 işçiye
paylaştırdınız. Bu nedir arkadaşlar? Zaten yoksul
olana, aç olana yoksulluğu ve açlığı paylaştırmak
istiyorsunuz ve öbür taraftan da kâğıt üstünde İstihdam
sağladık. diyeceksiniz; bu, bir aldatmacadır.
Bir de gençlerimizin KYK borçları var.
Dünyanın hiçbir yerinde, arkadaşlar, verilen kredi gençler işe
başlamadan geri alınmaz. İşsiz bir çocuktan neyi
istiyorsunuz siz? Nasıl geri dönüşümü olacak? Sizin de
çocuklarınız var mutlaka üniversite mezunu olan, biraz empati
yapın. Gerçi onların dayıları vardır ama garip
gurebanın çocukları bu borcu ödeyemeyecek arkadaşlar. Ya bu
borcu kökten silin ya da -yandaş firmaya 9 buçuk milyar değerinde
vergi muafiyeti getiriyorsunuz- bu 5 milyarı silin arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, öbür taraftan, bir
deprem oldu, bu depremde birçok canımızı kaybettik.
Hayatını kaybeden vatandaşlarımızın devri daim
olsun diyorum, yakınlarına başsağlığı
diliyorum. Ama en önemlisi de Diyanet İşleri
Başkanlığının verdiği demeçtir. Orada diyor ki:
Deprem kıyametin alıştırmasıdır. Değerli
arkadaşlar, bu bilimden uzak bir hurafedir. Size şunu söyleyeyim:
Türkiyenin başına gelen en büyük felaket Diyanettir.
İslamı temsil eden, Diyanet adına görev yapan bir insan minbere
kılıçla çıkıyor, bu bir silahtır. Dünyada din
adamları insanları kardeşliğe, eşitliğe,
barışa davet eder; silahla minbere çıkmaz. Bu resim Türkiye için
bir utanç resmidir arkadaşlar. Sizler bu yasaları çıkarırken
arkadan dolanmaya gerek yok, açık açık niyetinizi belirtseniz buna da
saygı duyarız, ne kadar yanlış da olsa.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ZEYNEL ÖZEN (Devamla) Ama sizler niyetinizi
belirtmiyorsunuz, arkadan dolanarak halkı kandırıyorsunuz.
Milleti bir kuru ekmeğe, aç olan insanları da keyif çayı içmeye
davet ediyorsunuz. Bu, Türkiyenin manzarasıdır. Sizin on sekiz
yılda bu ülkeye getirdiğiniz yaşam seviyesini gösteriyor.
Değerli milletvekilleri, ayrıca, dün 4
Kasım
Bizim partimize, demokrasi savaşçılarına ve insan
hakları savaşçılarına karşı bir darbe
yapıldı. Bu darbenin yıl dönümünde Figen Yüksekdağın,
Selahattin Demirtaşın şahsında tüm tutukluları yani
rehine olan arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Meclisi ve hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
19uncu madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 239 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
19uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Süleyman
Girgin Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
Muğla İstanbul Aydın
Fikret
Şahin Baha
Ünlü Kamil
Okyay Sındır
Balıkesir Osmaniye İzmir
Cavit
Arı
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Baha Ünlünün.
Buyurun Sayın Ünlü. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 239 sıra sayılı Kanun Teklifinin
19uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, eski Başbakanlarımızdan,
3üncü Genel Başkanımız, devlet adamı, mütevazı insan
Bülent Ecevitin ölüm yıl dönümü. Onu da saygıyla ve rahmetle
anıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün Genel Kurulda
görüşmekte olduğumuz kanun teklifi, genel kabul görmüş yasama ve
kanun yapma teamüllerine aykırı bir biçimde, birbiriyle
ilişkisiz 19 ayrı kanunun maddelerinde değişiklik yapan ve
yaklaşık iki hafta önce kanun teklifinden çıkarılan 5
maddenin yeni bir düzenlemeyle yeniden Genel Kurul gündemine getirildiği,
51 maddeden oluşan bir torba kanun teklifidir. Teklifin içeriği
ağırlıklı olarak işsizlik sigortası, sosyal
yardım ve yine ağırlıklı olarak vergi konularında
düzenlemeler yapılması şeklindedir. Torba yasa uygulaması
nitelikli yasa kavramının bir tür kemiricisi konumuna gelmiş
bulunmaktadır. Yeni sistemle artık kanun tasarılarının
bakanlıklar eliyle değil, doğrudan milletvekilleri eliyle teklif
olarak hazırlanması, görüşülmesi ve vatandaşın
ihtiyaçlarına daha net çözümler üretmesi amaçlanmaktaydı ancak bugün
bunu bir türlü görememekteyiz.
Teklifin 19uncu maddesine
baktığımızda, burada yapılmak istenen, menkul
kıymetler ve devlet tahvili, mevduat faiz gelirleri ve borsa
kazançları gibi diğer sermaye piyasası araçlarının
alım satım sürecinde elde edilen gelirlerin vergilendirilmesine
yönelik Gelir Vergisi Kanununun geçici 67nci maddesinin süresinin
uzatılmasıdır. Bu geçici madde on altı yıl önce
düzenlenmiş ve bugün 5+5 sistemiyle tekrardan uzatılmak
istenmektedir. Kısacası buradaki amaç, faiz geliri elde edenler için
avantajlı vergilendirme sisteminin devam etmesidir.
Anayasamızda Herkes kamu giderlerini
karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür. maddesi
yer almaktadır fakat teklifin 19uncu maddesi, Anayasamızın bu
maddesinde belirtilen vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılım
koşullarına aykırıdır. Memurun, işçinin,
çiftçinin ve diğer dar gelirli kesimlerin üzerindeki dolaysız ve
dolaylı vergi yükü dikkate alındığında bu durumun adil
bir vergilendirme olmadığı ortadadır. Burada asıl
yapılması gereken, gerçek usulde beyana dayalı vergilendirmedir.
Yüksek oranda gelir elde edenlerin düşük oranda vergilendirilmesi kamu
vicdanını yaralamaktadır. Ülke ekonomisinin kötü olduğu bu
dönemde, mutlak suretle gelir eşitsizliğinin ortadan kaldırılması
ve geliri yüksek kesimden fazla vergi alınması
sağlanmalıdır.
19uncu maddede karşı
çıktığımız bir başka konu ise ülke ekonomisi dibe
vurmuşken, kasa boşken, devletin gelire ihtiyacı varken
düşük vergilendirme kıyağıyla devletin bu gelirlerden mahrum
bırakılmasıdır. 2018 finansal krizinin etkileri
yaşanırken bir de pandemiden dolayı ülke ekonomisinin daha da
kötüye gittiği bu dönemde vatandaşlarımız
kirasını, elektrik, su, doğal gaz gibi zorunlu
ihtiyaçlarının faturalarını ödeyememekte, mutfaklarında
bir tencere yemek dahi kaynatamamaktadır. Yani devletin pandemiyle,
ekonomik sorunlarla ve yoksullukla mücadele etmesi için kaynak bulması ve
bu kaynakları kullanması gerekmektedir. Tüm dünya iş yapmayan
esnafını korumak, çiftçisini desteklemek için tedbirler alırken
Hükûmet bugün Meclise getirdiği kanun teklifiyle işçinin
hakkını ve emekliliğini zedelemiş, farklı
amaçların peşine düşmüştür.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 239 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 19uncu maddesinde yer alan gelmek üzere
ibarelerinin gelecek şekilde şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya Tulay
Hatımoğulları Oruç Gülüstan
Kılıç Koçyiğit
İstanbul Adana Muş
Mehmet
Ruştu Tiryaki Erol
Katırcıoğlu Mahmut
Celadet Gaydalı
Batman İstanbul Bitlis
Kemal
Peköz Ömer
Faruk Gergerlioğlu
Adana Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ömer Faruk Gergerlioğlunun.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben söze İzmir
depremiyle ilgili edindiğim bilgiler ve eleştirilerimle
başlayacağım.
İzmirli bir avukatla görüştüm,
ağır hasar gören Bayraklıdaki adliye binasının
hikâyesini bana anlattı -maalesef bir Türkiye hikâyesiydi bu- adliye
binasının önceden bamya tarlası olan bir yere
yapıldığını, son derece çürük bir zemine
yapıldığını belirtiyordu ve adliyenin oraya
yapılmasından dolayı avukat büroları ve diğer
yerleşim yerlerinin oraya hücum ettiğini belirtiyordu. Çürük bir
zeminde yüzlerce bina var ve sonrasında ne oldu? Adliye binası bitmek
üzereyken, şantiye hâlindeyken adliye buraya taşınıyor.
Yapı denetim izni yok. İş yerlerinden yapı denetim izni
istersin, devletin binasından yapı denetim izni istemezsin. Neden
buraya taşınılıyor? diye İzmir Barosu dava
açıyor ve bu esnada apar topar adliye binası bitiriliyor, orada
adliye işlemleri başlıyor ve sonrasında da hepimizin
gördüğü, bildiği deprem hadisesi; can ve mal kaybı. Burada
Katil kim? diye sormak lazım.
Değerli arkadaşlar, ben iktidar
vekillerine şunu sormak isterim: Deprem vergileri nereye gitti? Hiç bunun
lamı cimi yok, deprem vergileri nereye gitti, cevaplayın. İmar
affını çıkardığınız için
vicdanınızda bir sızlama var mı? Bütün bunları soruyorum
ve bölgenin de afet bölgesi ilan edilmesi gerektiğini söylüyorum çünkü
konuştuğumuz depremzedeler çok ağır maddi ve manevi
hasarlar olduğunu söylüyor.
Değerli arkadaşlar, ben dün
Kocaelideydim. Kocaeli Vekili olarak, tutuklu olan 6 HDP yöneticimizin
mahkemesindeydim. Türkiyede mahkemeler bir zulüm aracı olarak
kullanılıyor. 6 arkadaşımız eften püften nedenlerle,
partisel faaliyetler yaptığı için, açlık grevinde olan
çocuklarının yanında olmak isteyen annelerin yanında
oldukları için on bir aydır tutuklu. Bu kişilerin aile
hayatları perişan olmuş durumda, iş hayatları
perişan olmuş durumda; bu kişiler iflas etmiş durumdalar.
Hatta içlerinde bir arkadaşımız var, eski başkanlarımızdan;
Mehmet Alçınkaya. İçeri girdikten sonra Mehmet
Alçınkayanın kızı da tutuklandı, ardından,
beş ay önce, ikinci kızı da tutuklandı. Ben Mehmet Beyin
eşi Gönül Hanımı ziyaret ettim; ne oldu, gözaltında neler
yaşandı dedim. Son gözaltında yaşananları
anlatmış, bunu millet Meclisine sunuyorum. Bir dinleyin de,
bakın, Türk polisi neler yapıyor? Gözaltı, sosyal medya
paylaşımlarından ve sabahın beşinde eve baskın
yapılıyor. Anne diyor ki: Eşimi aldınız, bir
çocuğumu aldınız. İkinci çocuğumu da alıyorsunuz,
evde yapayalnız kalacağım. Niye bunu yapıyorsunuz?
Beş altı yıl önceki sosyal medya paylaşımlarından
yapılıyor. Düşünün; bir kin, nefret operasyonu bu. Bütün
bunları söylerken polis amiri ona Çok konuşma bindiririm arabaya,
atarım seni ıssız bir yerde aşağıya, görürsün
gününü. diyor. Bunu bir polis memuru söylüyor, gayet rahat bir şekilde
söylüyor. Biz, Türkiyede kaçırılmalar olduğunu, işkenceler
olduğunu söylerken bize itiraz edenler, CPT raporlarını sümen
altı edenler, işte, gelsinler Kocaelide bir polis memurunun 60
yaşındaki bir kadına neler dediğini duysunlar arkadaşlar.
Ben bu olayı dinlediğimde şunu düşündüm: Bu memlekette Kürt
sorununu, bu devlet hiç bitirmeyecek maalesef.
Bakın, size bir hatıramı
anlatayım: Bir kitap bu, Mardin Nusaybinli bir genç çocuğun
kitabı. Çocukken hapishaneye girmiş Abdürrahim Semavi isimli bir
kişinin kitabı: Zindanda Çocuk. İçeride
yaşadığı işkenceleri, eziyetleri anlatıyor. Hatta
bir defasında ne olmuş biliyor musunuz? Kendisini tutan ve kahkahalar
atan infaz koruma memurları, ağzına kaygan bir şey
koymuşlar. Serbest bırakıldığında kaygan
şeyin ölmüş bir fare olduğunu görüyor ve daha sonra bunun
iğrençliğinden yıkamakla da kurtulamıyor, gidip dişini
çekerek kurtuluyor ancak. İşte Kürt meselesi böyle oluşturuldu
arkadaşlar; bu Kürt meselesini böyle işkencelerle, zulümlerle
bitiremezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) 60
yaşındaki kadınları tehdit ederek Seni imha ederim, seni
atarım ıssız yerlerde. diyerek bitiremezsiniz, bunu bilin, bu
iktidarın yaptığı budur.
Ve şunu söyleyeyim: Burada, aslında benim
sitemim koca bir Türkiye toplumunadır. Bu mesele, adı Kürt meselesi
olan bir meseledir ama Kürtler tarafından oluşturulmadı, devlet
ve iktidar tarafından oluşturuldu. Türkiye toplumunun aslında bir
hasbihâl yapması lazım. Niye bu meselenin çözümünü Kürtlere
bırakıyor? Kürtlerle ilgili konularda Kürt milletvekilleri itiraz
ediyor, niye Türkler itiraz etmiyor? Hiç mi vicdanımız yok, bu
zulümlere niye sessiz kalıyoruz? İşte, Kürt meselesi Türkiyede
nasıl oluşturulmuş apaçık ortada. Vicdanı olanın
Kürt meselesine bir Türk de olsa Arap da olsa karşı çıkması
lazım değerli arkadaşlar. Bakın, ben bu kişiye
demiştim ki Sen intiharı hiç düşünmedin mi? Bana demişti
ki İntihar çözüm değildi, yaşamak direnmekti,
(x)
diye yazmıştım, ben vücudumdan akan kanları duvara
yazmıştım. demişti. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, Sayın Gergerlioğlu,
teşekkür ederim.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Evet,
Yaşamak direnmektir. diyordu ve bunu da Türkiye toplumunun çok iyi
anlaması gerekiyor.
Teşekkür ediyorum arkadaşlar. (HDP
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Terör sorununu
hallediyoruz, az kaldı.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Din
tüccarlarından hesap soracağız, az kaldı. Sahte
milliyetçilerden, sahte kabadayılardan da hesap soracağız.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan İşsizlik
Sigortası Kanunuyla Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 19uncu maddesinde yer alan
uzatmaya ibaresinin uzatmak için ibaresiyle değiştirilmesini arz
ve teklif ederim.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Yasin
Öztürk Orhan
Çakırlar
Adana Denizli Edirne
Hüseyin
Örs İmam
Hüseyin Filiz Ahmet
Çelik
Trabzon Gaziantep İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Hüseyin Örsün.
Buyurun Sayın Örs. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 19uncu maddesi üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, üzerinde
konuştuğumuz 19uncu madde menkul sermaye iratlarının
düşük oranda ve stopaj yoluyla vergilendirilmesi hususunun on yıl
daha uzatılmasını içermektedir. Bu maddeyle yapılmak
istenen en önemli, şey, esas itibarıyla,
bakıldığında, geçici madde kapsamında vergilendirilen
menkul sermaye iratlarının süresinin uzatılmasıdır. Bu
geçici madde on altı yıl önce düzenlenmiş ve şu anda
beş artı beş yıl olmak üzere toplamda on yıl daha
uzatılması amaçlanmaktadır. Bu ekonomik ortamda devletin gelire
ihtiyacı varken, toplumun değişik kesimlerine doğrudan
transfer yapma zarureti ortadayken faiz gelirlerinin vergilendirilmesine
yapılan bu kıyağın devam etmesini doğrusu doğru
bulmuyoruz. Ekonominin bu kadar sıkıntıda olduğu bir
dönemde bununla ilgili yetki istenmesini son derece yanlış buluyoruz.
Devletin gelire ihtiyacı var, devletin pandemiyle, ekonomik sorunlarla ve
yoksullukla mücadele kapsamında kaynak kullanması lazım.
Asıl yapılması gereken gerçek usulde beyana geçmektir ama bu
yapılamayacaksa da bu stopaj oranlarının
artırılmasının tartışılması bir
zarurettir. Bütün dünyada yüksek gelir elde edenlerin daha fazla
vergilendirilmesi konuşulurken faiz gelirleri başta olmak üzere,
menkul sermaye iratlarının hiç vergilendirilmemesi veya çok
düşük oranlarda vergilendirilmesi kamu vicdanını rahatsız
etmektedir. Gelir eşitsizliğinin arttığı bu dönemde,
geliri yüksek kesimin mutlak surette daha fazla vergilendirilmesi
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, teklifin birçok
maddesinde Covid-19 nedeniyle süre uzatımı istenmektedir. Hatta
teklifin genel gerekçesinde Hazırlanan kanun teklifiyle tüm dünyayı
etkisi altına alan coronavirüs salgınının istihdam üzerinde
olumsuz etkilerinin azaltılması, salgın nedeniyle işçi ve
işverenler üzerinde oluşan yükün sosyal devlet ilkesi gereğince
paylaşılması ve giderilmesi, istihdamda
devamlılığın sağlanabilmesi amacıyla destek
tedbirler düzenlenmektedir. denilmektedir. Ancak Türkiyenin içinde
bulunduğu ekonomik sıkıntıyı sadece Covid-19a
bağlamak ne derece doğrudur? Getirilen torba kanun teklifinde
coronavirüs etkisiyle hiç ilgisi olmayan maddeler de mevcuttur. Peki,
bunların gerekçesini nasıl izah edeceksiniz?
Değerli arkadaşlar, İşsizlik
Fonuyla ilgili de bir noktaya dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Teklifte
görülmüştür ki bütçeden karşılanması gereken birçok harcama
İşsizlik Fonuna yüklenmiş, hâliyle fon kaynağı son
derece azalmıştır. 2021 yılı
Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programına göre
2019 yılında 131,5 milyar TL olan fon varlığının
2020 yılında 92,5 milyar TLye düşmesi öngörülmektedir.
Değerli arkadaşlar, unutmayalım ki
İşsizlik Sigortası Fonu işçilerin fonudur.
İşçilerin işini kaybetmeleri durumunda onlara bir güvence
amacıyla kurulmuş; onların, devletin, işverenin primleriyle
oluşturulmuş bir fondur. Ama bugün görüyoruz ki rastgele harcamalarla
işçinin bu hakkı âdeta gasbedilmektedir.
Bir başka hususu da arz etmek isterim, devreden
katma değer vergisi tutarlarının mükelleflerin vergi ve prim
borçlarına mahsup edilmesi Covid-19 salgının
oluşturduğu ekonomik krizin etkilerinin hafifletilmesi amacıyla
işletmelerin finansal olarak desteklenmesi açısından oldukça
önemli bir kaynak aktarımıdır. Devletten katma değer
vergisi alacağı olan mükelleflerin bu alacaklarının devlete
ödeyeceği vergi ve prim yükümlülüklerinden mahsup edilmesi gerekmektedir.
Firmaların devletten yaklaşık 200 milyar TL KDV
alacağı vardır. Finansmanın bu kadar
zorlaştığı ve faiz oranlarının
arttığı ortamda firmalar bu alacaklarını
alamadıkları için zora girmişlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Şu anda bu paralar
nakit olarak iade edilemiyorsa hiç olmazsa firmaların bu
alacaklarının ödeyeceği vergilerden düşürülmesi çok
haklı bir taleptir.
Bu çerçevede, krizin olumsuz etkilerinin
hafifletilmesinde önemli bir katkı sunacağını
düşünerek İYİ PARTİ Ankara Milletvekilimiz Sayın
Durmuş Yılmaz ve Samsun Milletvekilimiz Sayın Erhan
Ustanın imzalarıyla verdiğimiz değişiklik önergemiz
maalesef, iktidara mensup arkadaşlarımızın oylarıyla
reddedilmiştir. Muhalefetten gelen her öneriyi Benim dediğim dedik,
çaldığım düdük mantığıyla reddeden
anlayışınızın son bulduğu, sorunlara ortak
akılla çözüm arandığı yasama faaliyetlerinin
yaşanacağı günlerin özlemiyle hepinize en derin
saygılarımı sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
20nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 239 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 20nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 20- 193 sayılı Kanunun geçici 68
inci maddesinde bulunan birinci fıkra aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"31/12/2025 tarihine kadar, 10/7/1953 tarihli
ve 6132 sayılı At Yarışları Hakkında Kanuna göre
lisans sahibi olan veya lisans sahibince yetkilendirilen kişi
tarafından organize edilen yarışmalara katılan atların
jokeyleri, jokey yamakları ve antrenörlerine ücret olarak yapılan
ödemeler üzerinden %20 oranında gelir vergisi tevkifatı
yapılır. Ödemeyi yapanın 94 üncü madde kapsamında tevkifat
yapma zorunluluğu bulunup bulunmamasının ve 23 üncü maddenin
birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde düzenlenmiş
olan istisnanın tevkif yoluyla ödenecek gelir vergisine etkisi yoktur.
Lisans sahibi veya lisans sahibince yetkilendirilen kişi
aracılığıyla yapılan ücret ödemelerinde gelir vergisi
tevkifatı lisans sahibi veya lisans sahibince yetkilendirilen kişi
tarafından yerine getirilir.
Süleyman
Girgin Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
Muğla
İstanbul
Aydın
Kamil
Okyay Sındır Fikret
Şahin İrfan
Kaplan
İzmir
Balıkesir
Gaziantep
Cavit
Arı
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
İrfan Kaplanın.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 20nci madde üzerine söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Jokey Kulübünün artık yetkili tek
otorite olmadığı ve at yarışlarıyla ilgili
lisansın Türkiye Varlık Fonuna, oradan da ihale edilerek başka
üçüncü şahıslara geçmesiyle ilgili zafiyetlerin
oluşabileceği kanaatindeyiz. Öte yandan, jokeylere, jokey
yamaklarına ve antrenörlere ücret olarak yapılan ödemelerin yüzde
20lik kesintisini doğru bulmadığımızı belirtmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz cuma
günü İzmirde yaşanan deprem felaketinde hayatını kaybeden
yurttaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralı
yurttaşlarımıza acil şifalar diliyorum. İhmaller,
denetimsizlikler ve sorumsuzluklar yüzünden yine yüzlerce can yitirdik.
Yitirdiğimiz canlarımız ve yaralanan binlerce yurttaşımız
adına sormak istiyorum: Deprem vergilerini nereye harcadınız?
Bunun hesabını vermek zorundasınız. Deprem vergilerinden
bilgi vermeyenler, yandaşlarını kayıranlar; unutmayın
ki bu halk size en büyük depremi sandıkta yaşatacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, yine, AK PARTİ
iktidarının tepeden indirme, yandaşı besleme bir torba
yasasıyla karşı karşıyayız. Yine bu torbada
işçi, emekçi yok, yandaş var. Getirmek istediğiniz yasayla
birlikte vatandaşların iş güvencesini elinden alacaksınız,
kıdem ve ihbar hakkını elinden alacaksınız, emeklilik
haklarını elinden alacaksınız, düşük ücretle
çalıştırmanın önünü açacaksınız,
İşsizlik Fonunu yine emekçiye değil yandaşa
harcayacaksınız. Yani yine bir torba yasayla emekçilerimizin
haklarını değil köleliklerini ilan edeceksiniz. Bu torba yasayla
vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm değil
sorunlarına sorun katacaksınız.
Değerli milletvekilleri, işçilerimizin,
emeklilerimizin, emeklilikte yaşa takılanlarımızın
haklarını iyileştirmek AK PARTİ Hükûmetinin gündemine asla
ve asla girmiyor. Bu ülkede 10 milyon asgari ücretli, 14 milyona yakın
emekli, 1 milyon EYT mağduru, 10 milyon işsiz, 2 milyon ücretsiz
izinli vatandaşımız var. 17 milyon vatandaşımız
sosyal yardımla yaşamaya çalışıyor. Geçim
sıkıntısı yüzünden 4.800 vatandaşımız
intihar ederek yaşamına son verdi. Bu rakamlar size ne ifade ediyor
bilmiyoruz ancak şunu biliyoruz ki siz artık bu ülkeyi yönetemiyor,
savuruyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, gündemimiz bu kadar
yoğunken sağlık anlamında zor günler geçirirken, ekonomik
kriz derinleşmiş, döviz almış başını
gitmişken, memlekette sorun kalmamış gibi AK PARTİ Hükûmeti
yeni bir torba yasayla kendi sofrasına biraz daha yer açıyor. Amaç
işçi, emekçi, dar gelirli, EYTli değil, amaç yandaş patron. Bir
şeyi yanlış yapıyorsunuz ki bu kadar sesler yükseliyor,
yüzlerce dernek, sivil toplum kuruluşlarından aynı tepki
geliyor. DİSK, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ ortak bir
açıklama yapıyor. Düzenlediğiniz torba yasadaki sorunları
bildiriyor, yanlışları söylüyor. İşçiler, emekçiler
isyan ediyor, iş bırakıyor. Muhalefet partileri size bu
yanlıştan dönmeniz gerektiğini açıklıyor. Peki, siz ne
yapıyorsunuz? Tabii ki kendi bildiğinizi yapıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, siz getirmek
istediğiniz yasayla güvencesizliğe güvencesizlik, çaresizliğe
çaresizlik katıyorsunuz. 25 yaş altı ve 50 yaş üstü
çalışanlar için sözleşmeli çalışmanın önünü
açıyorsunuz. Siz bu yasayla işe iade davası açma ve iş güvencesi
hakkını ortadan kaldırıyorsunuz.
Yine bir yasayla işçinin, emekçinin
hakkını bir torbaya koyuyor, ağzını
bağlıyor, patrona veriyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, kıdem
tazminatı kazanılmış bir haktır, alın teridir;
işçinin, emekçinin kara gün parasıdır. Kıdem tazminatı
işçinin yarınıdır, umududur, güvencesidir.
Yandaşlarınızın milyon dolarlık vergi borçlarına
af getirirken emekçilerin cebine göz dikmenize müsaade etmeyeceğiz.
Artık işçi, emekçi, EYTli, dar gelirli emekli
vatandaşlarımız sizin torba yasalarınıza yem olmak
istemiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
İRFAN KAPLAN (Devamla) Artık çare
istiyor, insanca yaşama hakkı istiyor. Emeğinin, alın
terinin karşılığını istiyor. Eskiden ekmeği
kendiniz yiyip kırıntılarını vatandaşa
verirdiniz, şimdi o kırıntıları dahi çok görüyorsunuz.
Geminiz su alıyor, bitiyorsunuz, batıyorsunuz artık. Bugün
işçinin, emekçinin alın teri üzerinden siyaset yaparsanız gün
gelir o işçinin, emekçinin alın teri sizi sandığa gömer;
bundan hiç şüpheniz olmasın.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İşsizlik
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 20nci maddesinde yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Yasin
Öztürk Orhan
Çakırlar
Adana Denizli Edirne
Ayhan
Altıntaş İmam
Hüseyin Filiz Ahmet
Çelik
Ankara Gaziantep İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ayhan Altıntaşın.
Buyurun Sayın Altıntaş.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 20nci maddesi
üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
20nci maddeyle ilgili bir itirazımız
bulunmamaktadır ancak kabul ettiğiniz 16ncı madde çok
sakıncalı hususlar içeriyor, onları anlatmak istiyorum.
Öncelikle belirteyim ki dış ticaret ülke ekonomisi için önemlidir.
Tabii ki ihracatın teşvik edilmesini destekliyoruz. Ülkelerin istihdam
sahalarında da ihracatın çok önemi vardır. İhracata gereken
önem verilirse ülke kalkınacaktır. Uzun bir süredir borçla büyümeyi
denedik ama duvara tosladık. Dolayısıyla, artık üretim ve
ihracata dayalı bir büyümeye gitmek zorundayız. Bu açıdan 16ncı
maddeyi önemli ve faydalı buluyoruz ancak kanun teklifindeki dış
ticaretle ilgili maddelerin Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi Ve
Teknoloji Komisyonunda görüşülmeden buraya gelmesi de sizin kanun
yapmadaki hatalı tavrınızın değişmediğinin bir
göstergesi olarak not edilmelidir.
Burada önemli olan, teklif maddelerinin doğru
etki analizinin yapılmasıdır. En başta sorulması
gereken de budur. 16ncı maddeye göre, mal ihracatından elde edilen
kazançların yüzde 50lik kısmı gelir vergisinden muaf tutulacak.
Buraya bir itirazımız yoktur. Tabii, birçok kanun teklifinizde
olduğu gibi, yine, Cumhurbaşkanı oran, tutar ve
sayıları yarısına kadar indirmeye ve 2 katına kadar
artırmaya yetkili kılınmış. Ancak burada önemli bir
şart konulmuş: Muafiyet sadece posta idaresi veya hızlı
kargo şirketleri aracılığıyla yapılan ihracat
için geçerlidir. denmiş. Hâlbuki mesele ihracat olunca teklifin
muhataplarından birinin de doğal olarak gümrük müşavirleri
olması gerekir. Fakat öyle görünüyor ki ne gümrük müşavirlerine
danışılmış ne de gümrük müşavirleri göz önünde
bulundurularak bir kanun teklifi hazırlanmıştır.
Olayın taraflarını kendinize muhatap almayarak, sürekli
yaptıklarınızdan olumsuz etkilenen kesimler yaratıyorsunuz.
Bu durum da ileride sorunlara yol açıyor, yeni kanun teklifleri
gerektiriyor.
Kanun hazırlamak basit bir iş gibi
görülmemelidir. Her yaptığınız değişiklikte
geçerli bir planınız olmalı ve tüm olumsuz yanlarını
olabildiğince düşünmelisiniz. Teklifin dolaylı veya
doğrudan temsilci olarak değiştirilmesi, dolaylı temsilci
olarak da posta idaresi veya hızlı kargo
taşımacılığının yanı sıra gümrük
müşaviri ifadesinin de eklenmesi gereklidir.
Değerli arkadaşlar, doğrudan
temsilcilerin ve gümrük müşavirlerinin bu maddede görmezden gelinmesini
çok hatalı buluyoruz. Bu kanun teklifinin sonucunda, en başta, gelir
vergisine tabi olan ve posta idaresi ya da hızlı kargo
taşımacılığı yapan şirketler
aracılığıyla ihracat yapan kişiler yüzde 50
muafiyetten yararlanacak. Bunun yanında, doğrudan temsil yoluyla
beyan yapan veya ihracatını gümrük müşaviri
aracılığıyla yapan kişiler ise bu muafiyetten
yararlanamayacak. Örneğin, Yozgatta örgü ören bir teyze, ürünlerini ihraç
etmek isterse bu vergi indiriminden yararlanmak için illa bir kargo
şirketi ya da posta idaresi aracılığıyla ihracat
yapacak. Ama diyelim ki teyzenin kızı veya oğlu gümrük
müşaviri; teyze, onların aracılığıyla ihracat
yaparsa vergi indiriminden yararlanamayacak. Bu durumda devlet, insanları
kargo firmalarına yönlendiriyor, gümrük müşavirlerini devre
dışı bırakıyor olacak. Hâliyle bu durum da haksız
rekabete yol açacak. Hızlı kargo firmalarına kazanç
sağladığı kadar, gümrük müşavirlerinin ciddi manada
iş kaybetmesine sebep olacaktır.
Bu noktadan bakarsak devlet
ayrımcılık yaptığı için madde, Anayasanın
eşitlik ilkesiyle de çelişiyor. Bir kargo şirketi yasa
çıkmadan reklama bile başlamış -internette var,
bakabilirsiniz- İhracatınızı biz yapalım, gümrük
beyannamenizi ücretsiz dolduralım. diyor. Hâlbuki gümrük
müşavirlerinin asgari hizmet tarifesi var. Onlara ücretsiz doldurma
imkânı yokken kargo firmalarının bu imkâna sahip olması
haksız rekabettir. Zaten gerçekte ücretsiz yapmıyorlar ama ücreti
nakliye bedelinin içine gizliyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) Tamamlıyorum
Sayın Başkan.
Nakliye yurt dışı olduğu için
vergisi de yok. Dolayısıyla bu uygulamayla hem haksız rekabet
hem ayrımcılık hem de devletin vergi kaybı var. Bu
yanlış uygulamadan derhâl geri dönülmesi gerekmektedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 239 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 20nci maddesinde yer alan
aşağıdaki ibaresinin aşağıda bulunan
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ruştu Tiryaki Mahmut
Celadet Gaydalı Gülüstan
Kılıç Koçyiğit
Batman Bitlis Muş
Erol
Katırcıoğlu Kemal
Peköz Hüda
Kaya
İstanbul Adana İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Mehmet Ruştu Tiryakinin.
Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
239 sıra sayılı İşsizlik
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 20nci maddesi üzerine
görüşlerimi sizinle paylaşacağım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teklifin 20nci maddesi esasen teknik bir düzenleme,
dolayısıyla karşı olduğumuz bir madde değil, yeni
bir vergi getirmiyorsunuz. Zaten jokeylerin, jokey yamaklarının ve
antrenörlerin gelirlerinden aldığınız yüzde 20lik verginin
yükümlüsünün kim olduğunu düzenliyorsunuz. Vergi yükümlüsünün tespiti tarh
ve tahsil açısından önemli, varsa bir karışıklık
elbette bu düzenlenmeli. Ancak sorun şu ki yasa teklifinin tümü böyle
teknik düzenlemeler içermiyor, sorunların çözülmesi amacını
taşımıyor. Ben bunların neler olduğunu kısaca
söyleyeceğim ama önce depremle ilgili 2 şey söylemek istiyorum:
Biliyorsunuz, Samos Seferihisar depreminden en büyük
zararı gören bölge, İzmirin Bayraklı ilçesi. Bayraklı
ilçesi aynı zamanda adliyenin olduğu ilçe, büyük adliyenin
olduğu ilçe. Herkes resimlerini görmüştür, adliye de önemli oranda bu
depremden zarar görmüş durumda, ciddi zarar gördü. Yaşamını
yitiren avukat arkadaşlarımız var, bürosu yıkılan
avukat arkadaşlarımız var, ciddi zarar gören bürolar var ve
avukat arkadaşlarımızın bir talebi var: Yargıyla
ilgili sürelerin bir süreliğine durdurulması.
Anımsarsanız, pandeminin başında
196 sıra sayılı Kanun Teklifine bir ek madde eklenmişti ve
yargıya ilişkin bazı süreler durdurulmuştu; dava açma, icra
takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim,
ibra, zaman aşımı ve hak düşürücü süreler gibi. 13 Marttan
30 Nisan tarihine kadar yaklaşık kırkbeş günlüğüne bu
süreler durdurulmuştu.
İkincisi de, İzmirin tamamının
veya Bayraklı ile Seferihisar ilçelerinin afet bölgesi ilan edilmesi. 7269
sayılı Yasaya ekleyeceğimiz bir geçici maddeyle, ek maddeyle bu
sorunu çözebiliriz. Ya muhalefet olarak bu 2 konuda biz bir önerge getirelim,
siz destekleyin veya iktidar partisi olarak diyelim, birinci, ikinci parti
olarak; siz böyle bir önerge getirirseniz, biz bu önergeyi destekleriz diyorum.
Yasa teklifine gelince
Başta da söyledim,
ciddi sorunlar içeren bölümler var. Bir tanesi, işsizlik sigortasına
ilişkin. Gerçekten, İşsizlik Sigortası Fonunun içini
boşalttınız. Arkadaşlarım da size yıl yıl
fonun nasıl boşaldığını söyledi. Böyle devam
ederse, 2021 yılında, 120 milyar liraya ulaşan İşsizlik
Sigortası Fonu eksiye düşmüş olacak. Dolayısıyla,
işsiz kalan bir kimseye tek bir kuruş veremeyecek hâle gelecek.
İkincisi de şu:
Çalışanların kıdem tazminatı hakkını -doğrudan
demeyeyim ama- dolaylı biçimde gasbediyorsunuz. Bunu nasıl
yapıyorsunuz onu söyleyeceğim ama 5510 sayılı Yasa
yürürlüğe girdiğinde, işçilerin bir sloganı vardı, diyorlardı
ki: Mezarda emekliliğe hayır. İnanın, bu yasa teklifiyle,
mezarda emekliliği bile imkânsız hâle getireceksiniz. Nasıl
olacak? 25 yaş altındaki işçiler ve 50 yaş üstündeki
işçileri esnek çalıştıracaksınız.
Şimdi, bu yasaya işçiler karşı,
hangi politik düşünceye sahip olursa olsun sendikalar karşı, 3
büyük konfederasyon karşı, TÜRK-İŞ karşı,
HAK-İŞ karşı, DİSK karşı, uluslararası
sendikalar karşı. Peki, kim destekliyor? Patronlar destekliyor bu
yasayı. Dolayısıyla, siz, bu teklifin sahipleri olarak kimin
temsilcisi oluyorsunuz? Patronların temsilcisi oluyorsunuz.
Şimdi, biz diyoruz ki: Siz patronların
temsilcisisiniz, onların savunduğu yasayı getiriyorsunuz, hop
oturup hop kalkıyorsunuz. Evet, Türkiye işçi
sınıfını felç etmeye çalışıyorsunuz, işçi
sınıfının örgütlerini, sendikaları felç etmeye
çalışıyorsunuz. Olağanüstü hâli bahane ediyorsunuz,
pandemiyi bahane ediyorsunuz. 3 işçinin bir araya gelmemesi için,
demokratik tepkilerini göstermemesi için her şeyi yapıyorsunuz.
İşçilerden bu kadar rahatsızsınız, tepkilerden
rahatsızsınız.
Bakın, 200 milyon üyeli Uluslararası
Sendikalar Konfederasyonu (ITUC), bir de 45 milyon üyeli Avrupa Sendikalar
Konfederasyonu (ETUC) Türkiyedeki sendikalara bir mektup gönderdiler, bugün
görüşmekte olduğumuz torba yasaya karşı yürütülen
mücadeleyi desteklediklerini açıkladılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Toparlıyorum Başkanım.
Mektuplarında şunu söylüyorlar, diyorlar
ki: Bu yasa, işçi haklarını ve iş güvenliğini tehdit
ediyor. Bu yasa geçici istihdamı teşvik ediyor. İki gün önce 3
büyük konfederasyon bir açıklama yaptı ve dediler ki Esnek
çalışmaya dönük bu düzenlemelere karşıyız. 3 işçi
konfederasyonu olarak işçilerin başta kıdem tazminatı ve
sosyal güvenlik hakları olmak üzere Anayasa ve yasalarla güvence
altına alınmış haklarına zarar vereceğini
düşünüyoruz. Bu teklifin derhâl geri çekilmesini talep ediyoruz. Peki,
siz ne diyorsunuz? 25 yaş altı ve 50 yaş üstü için esnek
çalışma getiriyoruz, böylece istihdam yaratacağız. Sekiz
saatlik değil, üç saatlik bir iş var, işveren bir kişiyi
sekiz saat değil, üç saat çalıştıracak ve bunun da istihdam
yaratacağını söylüyorsunuz.
Bari aklımızla alay etmeyin diyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
20nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Değerli arkadaşlar, kısa bir ara
vereceğim ama sonrasında bir oylamamız daha var.
Birleşime bir dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.09
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 13üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, 239 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanamaması
hâlinde daha önce toplanmasına karar verilen 6 Kasım 2020 Cuma günü
Genel Kurulun toplanmamasına ilişkin önerisi
5/11/2020
Danışma
Kurulu Önerisi
Danışma Kurulunun 05/11/2020 Perşembe
günü (bugün) yaptığı toplantıda 239 sıra
sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanamaması
hâlinde daha önce toplanmasına karar verilen 6 Kasım 2020 Cuma günü
Genel Kurulun toplanmaması önerisinin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Cahit
Özkan Özgür
Özel
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Hakkı
Saruhan Oluç Erkan
Akçay
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Lütfü
Türkkan
İYİ
PARTİ
Grubu
Başkan Vekili
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Giresun Milletvekili Cemal Öztürk ve Aydın
Milletvekili Bekir Kuvvet Erim ile 46 Milletvekilinin İşsizlik
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3147) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 239) (Devam)
BAŞKAN 239 sıra sayılı Kanun
Teklifi'nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir iş
bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 10 Kasım 2020 Salı günü saat 15.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.11
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 239 S. Sayılı Basmayazı 3/11/2020 tarihli 11'inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde HDP milletvekilleri tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.