TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
19uncu
Birleşim
24
Kasım 2020 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Celal Adanın, 24 Kasım Öğretmenler Gününe ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Celal Adanın, Türkiye Cumhuriyeti devleti
sınırları içerisinde Türk devletine, Türk milletine
karşı olanı, polisini, askerini öldüreni milletin
affetmeyeceğine ilişkin konuşması
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Hasan
Kalyoncunun, dirençli şehirler oluşturulmasına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Ankara Milletvekili
Yıldırım Kayanın, Öğretmenler Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Konya Milletvekili Halil
Etyemezin, Öğretmenler Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Ayşe
Sibel Ersoyun, Öğretmenler Gününe ilişkin açıklaması
2.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, belediyeler tarafından market olarak
ruhsatlandırılan bakkalların İçişleri
Bakanlığının 17/11/2020 tarihli Genelgesiyle
yaşadıkları mağduriyetin giderilmesine ilişkin
açıklaması
3.- Ankara Milletvekili Gamze
Taşcıerin, Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin kadın-erkek
eşitliğini sağlamak ve şiddet mağduru kadınlara
destek olmak için çalıştığına ilişkin
açıklaması
4.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, Akdenizde Libyaya yük taşıyan Türk
bandıralı geminin Alman fırkateyni tarafından durdurularak
aranmasını kınadığına, 24 Kasım
Öğretmenler Gününü kutladığına ilişkin
açıklaması
5.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, Öğretmenler Gününe ilişkin
açıklaması
6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, 2021 bütçesinde işçi, işsiz, çiftçi, esnaf, emekli ve
engelli için umut olmadığına, 10 milyon işsize pandemi
döneminde küçük esnafın da eklendiğine ilişkin açıklaması
7.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutladığına,
Bolu ili Mengen ilçesinde yaşanan su sıkıntısına ilişkin
açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili
Gamze Akkuş İlgezdinin, 24 Kasım Öğretmenler Gününde
başta Başöğretmen Atatürk olmak üzere tüm öğretmenlere
şükranlarını sunduğuna, Toplum Ağız ve Diş
Sağlığı Haftasına, pandemi döneminde filyasyon
ekiplerinde görev yapan diş hekimlerine haklarının derhâl
verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
9.- Yalova Milletvekili Özcan
Özelin, 24 Kasım Öğretmenler Gününün kutlama günü değil
öğretmenlerin sorunlarının konuşulduğu gün hâline
geldiğine, başta Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk
olmak üzere ebediyete irtihal eden öğretmenlere rahmet ve yeni nesilleri
yetiştiren tüm öğretmenlere başarılar dilediğine ilişkin
açıklaması
10.- Kocaeli Milletvekili Tahsin
Tarhanın, Kocaeli ili Gebze ilçesinden Ankara iline yürümek isteyen
Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi işçilere
yapılan polis müdahalesine ilişkin açıklaması
11.- Sivas Milletvekili Semiha
Ekincinin, ebediyete irtihal eden tüm
öğretmenleri 24 Kasım Öğretmenler Gününde rahmetle
andığına, Demir Grup Sivassporun hafta sonunda oynanan lig
maçında yaşadığı mağduriyete ilişkin
açıklaması
12.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, son İçişleri Bakanlığı
genelgesiyle ayrımcı kararlar alındığına ilişkin
açıklaması
13.- İstanbul Milletvekili
Hayati Arkazın, Öğretmenler Gününe ilişkin açıklaması
14.- Tekirdağ Milletvekili
İlhami Özcan Aygunun, çiftçilerin Tarım Kredi ve Ziraat
Bankasına olan borçlarının yapılandırılması
gerektiğine
ilişkin açıklaması
15.- İzmir Milletvekili Murat
Çepninin, işten atılan ve Kocaeli ili Gebze ilçesinden Ankara iline
doğru yürümek için toplanan DİSKe bağlı Birleşik
Metal-İş üyesi işçilere yapılan polis müdahalesine ilişkin
açıklaması
16.- Ankara Milletvekili Asuman
Erdoğanın, Öğretmenler Gününe ilişkin açıklaması
17.- Hatay Milletvekili İsmet
Tokdemirin, 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutladığına,
öğretmenlerin sorunlarının giderilmesini ve atanamayan
öğretmenlerin atanmasını talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
18.- Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuzun, Öğretmenler Gününe ilişkin açıklaması
19.- Antalya Milletvekili Kemal
Bülbülün, 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutlayan herkese bir
öğretmen olarak teşekkür ettiğine, öğretmenlik
mesleğinin ciddi sorunlarla karşı karşıya
olduğuna
ilişkin açıklaması
20.- Kayseri Milletvekili Dursun
Ataşın, Kayseri mobilya üreticilerinin döviz kur
artışından kaynaklanan sorunlarının çözülmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
21.- Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurtun, kredilerin ertelenmesi ve küçük esnafa destek verilmesi için
ekonomi yöneticilerine seslenmek istediğine ilişkin açıklaması
22.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, 24 Kasım Öğretmenler Gününü
kutladığına, başta Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere ebediyete irtihal eden tüm öğretmenleri minnetle yâd
ettiğine, yüz binlerce öğretmenin atama beklediğine,
Eğitim-İş Sendikası tarafından yapılan
Öğretmen Görüşleri adlı araştırmaya göre
öğretmenlerin en büyük sorununun ekonomik sıkıntı
olduğuna, öğretmenlik mesleğinin itibarının
zedelendiğine, öğretmenlerin en büyük beklentisinin 3600 ek gösterge
olduğuna, Rosalina-A isimli Türk bandıralı geminin Akdenizde
uluslararası sularda Alman fırkateyni tarafından
durdurulmasını şiddetle kınadığına,
yaşanan olayın bir millî güvenlik meselesi olduğuna ilişkin
açıklaması
23.- Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbülün, 24 Kasım Öğretmenler Gününü
kutladığına, başta Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere şehit öğretmenleri ve ebediyete irtihal eden öğretmenleri minnetle
yâd ettiğine, öğretmenlerin sorunlarının çözülmesi için
destek vereceklerine, ölümünün 50nci yıl dönümünde Ertuğrul Dursun
Önkuzuyu bir kez daha rahmetle yâd ettiğine, İçişleri Bakanlığı
genelgesiyle Covid-19 pandemisine yönelik yeni tedbirlerin uygulanmaya
başlandığına, Akdenizde Libyaya yük taşıyan
Türk Bayraklı bir gemiye Alman fırkateyni tarafından müdahalede
bulunulmasının eşkıyalık olduğuna, bu mütecaviz
provokasyonu şiddetle kınadığına, devletin meseleyle
ilgili bütün hukuki yollarla girişimlerde bulunacağına
inandığına ilişkin açıklaması
24.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, 24 Kasım Öğretmenler
Gününü kutladığına, öğretmenlerin
koşullarının düzeltilmesini vurgulamak istediğine, 2020
yılında 40 tutuklu ve hükümlünün cezaevinde tutulduğu
sırada yaşamını yitirdiğine, Covid-19 pandemisinin
cezaevlerinin tahliyesini gerektiren bir durum olduğuna, 22 Kasım
2020 günü 26ncı İklim Zirvesinde G20 ülkelerinin Paris Anlaşmasının
yürürlüğe girmesini destekleme kararına Türkiyenin şerh
koyduğuna, Van, Diyarbakır, Siirt, Batman, Mardin ve daha birçok ilde
HDPye yönelik yasaklamaları tanımadıklarına, demokratik
haklarını kullanmaktan bir an bile geri durmayacaklarına ilişkin
açıklaması
25.- Sakarya Milletvekili Engin
Özkoçun, Akdenizin uluslararası sularında bir Alman fırkateyni
tarafından Türk bandralı gemiye müdahale edilmesinin kabul edilebilir
olmadığına, ülkenin hakkını uluslararası arenada
aramanın birinci derecede Hükûmetin görevi olduğuna, 24 Kasım
Öğretmenler Gününü kutladığına, Meclisin öğretmenlik
meslek yasasını çıkarması gerektiğine, atanamayan
öğretmenlerin sorununa çözüm bulmak zorunda olunduğuna, 3600 ek
göstergenin öğretmenlere kesinlikle verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
26.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
Akdenizde Türk gemisine karşı yapılan müdahaleye
karşı gerekenin anında yerine getirildiğine, konunun
Dışişleri Bakanlığı ve Millî Savunma
Bakanlığı tarafından hassasiyetle takip edildiğine, 24
Kasım Öğretmenler Gününü canıgönülden tebrik ettiğine,
özellikle pandemi sürecinde öğretmenlerin hayatta ne kadar büyük bir
varlık alanı açtıklarının görüldüğüne ve
onların yetiştireceği neslin çok büyük bir ümit olduğunun
altını çizmek istediğine ilişkin açıklaması
27.- Diyarbakır Milletvekili
Semra Güzelin, erkek şiddetinin pandemi sürecinde artışa
geçtiğine, Diyarbakır ilinde kadına yönelik şiddet acil
destek hattı gibi birçok uygulamanın 2016 yılında kayyum
atanmasıyla etkisiz hâle getirildiğine, Rosa Kadın
Derneğinin hukuksuz bir şekilde kriminalize edildiğine ilişkin
açıklaması
28.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, Atatürkün Öğretmenler, cumhuriyet sizden
fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister. diyerek
öğretmenlere sorumluluk yüklediğine, 60 bin öğretmen
atamasının beklendiğine, 24 Kasım Öğretmenler Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
29.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
30.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
31.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Antalya Milletvekili Kemal Bülbülün
238 sıra sayılı Kanun Teklifinin 29uncu maddesi üzerinde
verilen önerge hakkında konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
34.- Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoyun, Tokat Milletvekili
Özlem Zenginin açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
35.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Şırnak
Milletvekili Hasan Özgüneşin 238 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 30uncu maddesi üzerinde verilen önerge hakkında
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
36.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Şırnak Milletvekili Hasan
Özgüneşin 238 sıra sayılı Kanun Teklifinin 30uncu
maddesi üzerinde verilen önerge hakkında konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
37.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin yaptıkları açıklamalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
38.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
39.- Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlunun, 1876 tarihli
Kanuni Esaside üniter devlet ve resmî dilin Türkçe olduğuna dair
başlangıç maddeleri olduğuna ilişkin
açıklaması
40.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
41.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
42.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
43.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
44.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
45.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
46.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Cumhurbaşkanı adayı olarak yüzde 13 oy alan Selahattin
Demiştaşın cezaevinde olmasının sebebinin siyaseten
tasfiye edilmek istenmesi olduğuna ilişkin
açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlığın,
Hatay Milletvekili Hüseyin Yaymanın İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin önerge
(4/99) yazısı
2.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın, (2/1528) esas numaralı 4875 sayılı
İş Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/100)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve 23 milletvekili tarafından
ataması yapılmayan rehabilitasyon öğretmenlerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 23/10/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24
Kasım 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş
ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
Türkiye'de kadına karşı şiddetin son bulması için
gerekli tedbirlerin alınması amacıyla 24/11/2020 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan genel görüşme
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Kasım 2020 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, öğretmenlerin sorunlarının tüm
yönleriyle araştırılması amacıyla verilmiş olan
(10/3432) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Kasım 2020 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık
Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan üyeliğe
seçim
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- İstanbul Milletvekili Nevzat Şatıroğlu ve Bursa
Milletvekili Hakan Çavuşoğlu ile 88 Milletvekilinin Elektrik
Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3116) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 238)
2.- Samsun Milletvekili Fuat
Köktaş ve 48 Milletvekilinin Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/3112) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 229)
3.- Konya Milletvekili Selman
Özboyacı ve Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ile 60
Milletvekilinin Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3133) ve Çevre Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 232)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs'ün, Trabzon'da bulunan Sera
Gölü'nün korunmasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/35742)
2.- Adana Milletvekili Ayhan Barut'un, 17 Ekim 2020 tarihinde
yapılan bitki koruma ürünleri bayi ve toptancılık
sınavı ile ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/35814)
3.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel'in, Mersin'in Erdemli ilçesinde
bulunan Alata Bahçe Kültürleri Enstitüsünde meydana gelen yangınların
çıkış nedenlerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/35947)
24 Kasım 2020 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.02
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus
DİNÇEL(Mardin), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19uncu
Birleşimini açıyorum. (x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, 24 Kasım
Öğretmenler Gününe ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bugün 24
Kasım; Anadoluda yeni bir irfan seferi başlatmak üzere harekete
geçen eğitimcilerimiz tam doksan iki yıl önce bugün tarihte iz
bırakacak bir karar almışlardır. 24 Kasım 1928de o
günkü maarif kadromuz, teklifleri ve kendisinin tensipleriyle Mustafa Kemal
Atatürke Millet Mektepleri Başöğretmenliği unvanı
vermiştir. Bu anlamlı tarih, ülkemizde Öğretmenler Günü olarak
kutlanmaktadır. Gerçekten büyük Atatürk Başkomutan olup sadece emperyalistlerin
vahşi temsilcilerine diz çökertmemiş, aynı zamanda
Başöğretmen olarak bu milleti muasır medeniyetlerin ötesine
taşımaya çalışmıştır. Bir milleti
kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. diyerek öğretmenlerimizin
kıymetini Cumhuriyet sizden fikrî hür, vicdanı hür, irfanı hür
nesiller istiyor. cümlesiyle de öğretmenlerimizin asli vazifesini
işaret etmiştir. Onun ışık saçan kelimeleri, dün
olduğu gibi bugün de yolumuzu aydınlatmaktadır.
Yarınların büyük Türkiyesi de yine aynı felsefe ve şuurla
inşa edilecektir. Bu vesileyle Türk milletinin Büyük
Başöğretmeni Gazi Mustafa Kemal Atatürkü hürmetle anıyorum.
Sekiz aylık öğretmenken bir ramazan günü
teröristler tarafından kaçırılan, mübarek naaşı yirmi
yedi gün sonra Pülümür Çayında çıkan Necmettin Yılmaz gibi
evlatlarımızı, Batmanın Kozluk ilçesine
atandığı gün Öğretmen oldum ben. diye sevinç içinde
sosyal medyada paylaşımlar yapan Türk Bayrağı'nın
dalgalandığı her yer vatandır. Oradaki çocukların
eğitimciye ihtiyacı yok mu? diyerek ailesini teskin eden ve yedi
aylık öğretmenken yirmi iki yaşında şehit edilen
Şenay Aybüke Yalçın gibi kızlarımızı Türk milleti
asla unutmayacaktır.
Bölücü terörün alçak saldırıları
sonucunda şehit düşen öğretmenlerimiz başta olmak üzere
ebediyete irtihal eden bütün eğitim neferlerine Allahtan rahmet diliyorum.
Bu vesileyle tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyorum.
(AK PARTİ, CHP, MHP, İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, dirençli
şehirler oluşturulması hakkında söz isteyen İzmir
Milletvekili Hasan Kalyoncuya aittir.
Buyurun Sayın Kalyoncu. (MHP
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İzmir Milletvekili
Hasan Kalyoncunun, dirençli şehirler oluşturulmasına ilişkin gündem
dışı konuşması
HASAN KALYONCU (İzmir) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; ülkemizde dirençli şehirler
oluşturması hakkında gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi ve aziz Türk milletini
saygıyla selamlıyorum.
Bugün Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
Başöğretmen unvanını kabul ettiği Öğretmenler
Günü. Bir öğretmen olmanın gururuyla bütün öğretmenlerimizin
Öğretmenler Gününü kutluyorum.
Önkuzu hey! Önkuzu!
Önde gider Önkuzu.
Bu bayrak düşmez
yere.
Ölmedikçe son kuzu!
Dün şehadetinin yıl dönümünü idrak
ettiğimiz Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisi ve
öğretmen adayı Ertuğrul Dursun Önkuzu, DEV-GENÇ üyesi alçak
teröristler tarafından insanlık dışı işkenceler
sonucu 13 Kasım 1970 günü şehit edildi. Ruhu şad, mekânı
cennet olsun. Şehidimiz cennet mekân Ertuğrul Dursun Önkuzunun ismi,
Gazi Üniversitesi Senatosu tarafından Teknoloji Fakültesi B Bloka
verilmiştir. Bu güzel olaydan dolayı Gazi Üniversitesi Rektörüne ve
Senatosuna teşekkür ediyorum. Bu güzel davranış umarım, Ege
Üniversitesi Senatosu ve Rektörüne de örnek olur.
Bu vesileyle PKKlı teröristler tarafından
şehit edilen öğretmenler, başta Aybüke Yalçın, Necmettin
Yılmaz ve Fırat Yılmaz Çakıroğlu olmak üzere bütün
şehit öğretmenlerimizi rahmetle anıyorum, mekânları cennet
olsun.
Sayın milletvekilleri, TÜİK verilerine
göre Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 90ı kentlerde
yaşamaktadır. Bu nedenle, kentler iklim
değişikliğinden en fazla etkilenecek yerlerdir. Bu kentlerin
büyük bölümü bugün bile yoğun trafik, plansızlık, yetersiz
enerji, su temini, yetersiz altyapı, iklim değişimi etkileri,
deprem, taşkın riskleri ve en önemlisi de bu risklerin kötü yönetimi
gibi baskılarla karşı karşıyadır. Dirençli
kentler oluştururken bu kent planlamalarının imara açılacak
alanlar üzerinde yerleşim başlamadan ve kentlerdeki mevcut durumlar
için de kentsel dönüşüm alanlarının planlanması ve dirençli
hâle dönüştürülmesi gerekmektedir.
Şehrin yeşil alanlarının
artırılması büyük önem taşımakta olup bu alanlar
içinde yapılması gereken yapılar portatif ve kültürel dokuya
uygun planlanmalıdır. Şehirlerdeki ağaçlandırma
çalışmalarının altyapıya ve bina temellerine zarar
vermeyecek şekilde olması ve yerel bitki örtüsünü yansıtacak
şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.
Kuraklığa karşı şehirlerde
yağmur suyunu depolayıp kullanabilecek alanlar
oluşturulmalıdır.
Kentlerde yeşil alanlarda kullanılacak
bitkilerin karbon emiliminin üst düzeyde olması hava kirliliğini de önemli
ölçüde azaltacaktır.
Değişen fırtınalara
karşı koyacak çatı ve tabelaların kullanılması ve
hesaplamalara oluşturulan iklim değişikliği
katsayısının eklenmesi, fay hatları üzerinde yer alan
yerleşimin kaldırılması, dere yatakları ve çevresi
planlanırken iklim değişikliği katsayısının
hesaplara katılması gerekmektedir. Yağış rejimi
değişimi, kuru dere yataklarını dahi tehlikeli hâle
getirmiştir.
Isınmayla birlikte şehirlerde özellikle
yaz aylarında klimaların artışı ve şehri
aşırı ısıtması da gündeme gelecektir. Bu sebeple
şehirlerde hava koridorlarının oluşturulması önemli
bir zorunluluktur.
Atık su arıtım tesislerinden
çıkan suların en azından sulamada kullanılabilecek düzeye
çıkarılması ve park, bahçe sulamalarında
kullanılması su tasarrufu açısından etkin bir yöntem
olacaktır. Şehirlerdeki su kaçakları en aza indirilmeli,
kanalizasyon sistemleri aşırı yağışları
karşılayabilecek düzeyde olmalıdır.
Elektromanyetik alanların izlenme sistemleri
kurulmalı, çocuk parklarından plastik ve beton zemin kaldırılıp
kum ve toprak karışımı zemin yapılmalıdır.
Sanayi bölgeleri çok iyi şekilde planlanarak
şehir içerisinde kalan bölgeler bir an önce
taşınmalıdır. Gelecekte nüfus artışı da
hesaba katılarak şehirlerin geleceklerinin buna göre planlanması
zorunlu hâle gelmiştir. Bu kapsamda, belediyelerin üzerine büyük iş
düşmekte, Hükûmetin yapacağı işlerle uğraşmak
yerine, kendi işleriyle ilgilenmeleri gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
HASAN KALYONCU (Devamla) Sözlerime burada son
verirken Milliyetçi Hareket Partisi çevre politikaları kapsamında
dirençli ve güvenli şehirler önem taşımaktadır ve gelecekte
oluşacak sorunlara karşı alınacak önlemler önceliklerimiz
arasında yer almaktadır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Öğretmenler Günü münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekilimiz
Sayın Yıldırım Kayaya aittir.
Buyurun Sayın Kaya. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.-
Ankara
Milletvekili Yıldırım Kayanın, Öğretmenler Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
YILDIRIM KAYA (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Tüm
öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyorum; görevlerini
özveriyle yapan öğretmenlerimize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Başta cumhuriyetimizin kurucusu Başöğretmenimiz Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere öğretmen örgütlerinde yaşamını devam
ettirmiş ve hayattan ayrılmış yiğit insanlar; Mustafa
Necati Uğural, Hasan Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç, Mustafa
Üstündağ, Fakir Baykurt, Dursun Akçam, Ali Bozkurt, Gültekin
Gazioğlu, Abdullah Gülbudak, Ali Başpınar, İbrahim Sevimli,
Enver Karagöz ve kaybettiğimiz tüm öğretmenlerimizin önünde
saygıyla eğiliyorum.
Bir 24 Kasım Öğretmenler Gününe yine
sorunlarla başladık. Mevcut sorunların üzerine bir de Covid-19
pandemisinin ağır koşulları eklendi, çok sayıda
öğretmenimiz Covid-19 yüzünden hayatını kaybetti.
Hayatını kaybeden öğretmenlerimizi buradan saygı ve
rahmetle anıyorum.
Covid-19 pandemi koşullarında en
ağır şartlarda çalışan bir meslek grubu da
öğretmenler. Bir yandan uzaktan eğitimle canla başla
çalışırken diğer yandan vefa sosyal destek
gruplarında, filyasyon ekiplerinde, otogarlarda görev yapan
öğretmenler.
Öğretmenin hakkı ödenmez. sözünü
anlamayanlar, öğretmenlerimizin haklarını da ne yazık ki
ödemiyorlar. EĞİTİM-İŞin yaptığı son
ankete göre, öğretmenlerin yüzde 59u gelecekten umutsuz, yüzde 93ü
öğretmenliğin toplumda saygınlığının
azaldığını düşünüyor. EĞİTİM-SENin
yaptığı ankete göre de öğretmenlerimizin yüzde 59,6sı
aldığı maaşın yaptığı işin
karşılığı olmadığını
düşünüyor, yüzde 94,5i de Millî Eğitim Bakanlığının
sorunlarına çözüm üretemediğini düşünüyor.
Öğretmenlerimiz tiyatroya gidemiyor, sinemaya
gidemiyor, ayda bir kitap alıp okuyamıyor. Öğretmenlere
verdiğimiz sözleri tutmadık. Siyasal iktidar bu sözlerin hiçbirini
yerine getirmedi. Öğretmenlik meslek kanunu çıkarılmadı,
3600 ek gösterge verilmedi.
22 Kasım 2018de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak öğretmen meslek kanunu çıkarılsın diye bir kanun
teklifi verdik, Komisyona dahi gelmedi. Millî Eğitim Bakanı
Sayın Ziya Selçuk bir kanun teklifi hazırlandığını
söyledi; saraya göndermiş, sanırım sarayın dehlizlerinde
kayboldu. Ama kimse merak etmesin, öğretmenlerimiz, siz de hiç merak
etmeyin; halkın iktidarında bu yasa çıkacak, öğretmenlerin
sorunları tamamen çözülecek.
Son on yılda öğretmenlerimizin
maaşlarında çok ciddi bir erime var. 2010 yılında 9uncu
derecenin 1inci kademesindeki bir öğretmen 1.387 lira maaş
alıyordu. Bu maaşıyla 991 dolar, 13 çeyrek altın
alabiliyordu. 2020 yılında ise 9uncu derecenin 1inci kademesindeki
bir öğretmen 4.369 lira alıyor. Türk lirasına bakarsanız
bayağı artmış ama kaç dolar alabiliyor? 567 dolar
alıyor. Kaç çeyrek altın alıyor? 6 çeyrek altın
alıyor. Şimdi diyecekler ki Dolarla mı maaş alıyorsun
kardeşim? Tamam, dolarla hesap etmekten vazgeçtim, ayçiçeği
yağıyla hesap edelim. 9uncu derecenin 1inci kademesindeki bir
öğretmen 2010 yılında 630 litre ayçiçeği yağı
alıyormuş. 2020 yılında aynı öğretmen 291 litre
ayçiçeği yağı alıyor yani yarısını dahi
alamıyor.
Ücretli öğretmenler asgari ücretin altında
maaş alıyorlar. Üstelik Covide yakalanmışsa ücretleri
kesiliyor. Öğretmenlerimiz TÜRK-İŞin
açıkladığı yoksulluk sınırının altında
maaş alıyor. Öğretmenleri sözleşmeli, ücretli
çalıştırarak iş güvencelerini ellerinden aldık.
Sözleşmeli öğretmenlerin aile bütünlüğü bozuldu, çocuklar
annesiz ve babasız yetişiyor. Tüm bu gerekçelere rağmen Millî
Eğitim Bakanlığı bütçesi ne yazık ki Adalet ve
Kalkınma Partisinin iktidara geldiği günden çok daha geride, yüzde 10
daha geride. Öğretmen açığını kapatamadınız.
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan miting
meydanlarında şöyle diyordu: Utanın, utanın! 72 bin
atanmayan öğretmen var, devlet bunu atamaz mı? (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YILDIRIM KAYA (Devamla) Sayın
Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
YILDIRIM KAYA (Devamla) Şimdi ne oldu? 600
bin atanmayan öğretmen var. Kim utanacak, kimin yüzü kızaracak? Bugün
atanmayan öğretmenlerin sayısı bu noktada.
Sayıştay çok açık söylüyor, diyor ki:
138.393 öğretmen açığı var. Bize göre 250 bin
öğretmen açığı var. Gelin, 2020 yılı dolmadan 60
bin öğretmenin atamasını yapalım.
Öğretmenler için acil yapılması
gerekenler: Öğretmen meslek kanunu çıkarılmalıdır,
öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmelidir, bugün de 24 Kasımda
öğretmenlere 1 maaş ikramiye verilmelidir, engelli öğretmenlerin
ataması yapılmalıdır, atama yapılmayan 20 bin
öğretmen 2nci iller arası atamadan dolayı yaklaşık on
yıldır mağdur. Bu öğretmenlerin mağduriyeti
giderilmediği müddetçe Öğretmenler Gününü kutlama hakkımız
yok.
Ben yine de diyorum ki: Bugün, 24 Kasımda
öğretmenlere 1 maaş ikramiye verirse saray Hükûmetine
saygılarımı ve sevgilerimi sunacağım, vermezse
öğretmenlerin emeklerini de hak etmediklerini ilan ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Öğretmenler Günü münasebetiyle söz isteyen Konya Milletvekili Halil
Etyemeze aittir.
Buyurun Sayın Etyemez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.-
Konya
Milletvekili Halil Etyemezin, Öğretmenler Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
HALİL ETYEMEZ (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle
gündem dışı söz almış bulunmaktayım, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
17 Aralık 1987 Tunceli Çemişgezek
Akçapınar köyünde göreve başlayan ve ülkenin değişik
bölgelerinde gururla öğretmenlik yapan bir kardeşiniz olarak
yarınlarımızın inşasında önemli bir paya sahip
olan öğretmenlerimizin ve emekli öğretmenlerimizin 24 Kasım
Öğretmenler Gününü kutluyorum.
Yarınlarımızın mimarı ve
başımızın tacı olan öğretmenlerimizin sevgisini,
emeğini, azmini, alın terini bir güne sığdırmak mümkün
değildir. Beşikten mezara kadar ilim tahsil etmeyi emreden, kalemin
kılıçtan üstün olduğunu belirten ve ilk emri Oku. olan bir
inancın mensupları olarak öğretmenlerimizin gönlümüzde her zaman
yeri ayrı olmuştur. Bizim kültürümüzde üç insanın eli öpülür:
Anne, baba ve öğretmen.
Değerli milletvekilleri, kültürümüzün
inşasını ve Anadolu dirilişinin ruhunu sağlayan,
geçmişin öğreticisi, geleceğin kurucusu öğretmenlerimiz
kadim medeniyetimizin ihyasına büyük katkılar sağlamışlardır.
Tarihimizin kodlarına baktığımızda Orhan Gazileri
yetiştirmek, Fatih Sultan Mehmetleri ortaya çıkarmak,
atının ayağından sıçrayan çamura hürmet eden bir
anlayışla mümkün olmuştur. Eğer Şeyh Edebali
olmasaydı Osman Gazi veya Osmanlı Devleti olmayabilirdi. Molla Gürani
ve Akşemseddin olmasaydı Fatih Sultan Mehmet olmayabilirdi. Nizamiye
Medresesini kuran Nizâmülmülkü, matematik ve astronomide çığır
açan Ali Kuşçuyu, Semerkandda rasathane açan Uluğ Beyi, büyük
mütefekkir Farabiyi, manevi hayatımıza asırlarca tesir etmiş
Ahmet Yeseviyi yetiştiren öğretmenlerimize her daim vefa duymaya
devam edeceğiz. Ömrünü Anadolu medeniyetinin sentezi için vakfeden,
sınıfta ibadet eder gibi ders verip öğretmenliğe değer
katan Nurettin Topçu şöyle diyor: Millet ruhunu yapan maariftir. Maarifin
düşmesi millet ruhunu yerlere serer. Maarif hangi yönde yürürse millet
ruhu da onun arkasından gider. Şu hâlde millet maarif demektir. Biz
de Meclisin kürsüsünden ifade ediyoruz: Öğretmen demek, eğitim
demektir. Eğitim demek millet demektir. Öğretmen düşerse
eğitim düşer, eğitim düşerse millet ruhu yerlere serilir.
Değerli milletvekilleri, öğretmenlik,
içerisinde adalet, ahlak, muhabbet, sabır, samimiyet, özveri, sorumluluk
bilinci ve değerler birikimi olmadan mekanik bir şekilde icra
edilebilecek bir meslek değildir. Öğretmenlerimizin, Covid-19
salgını deneyimlerimizden yola çıkarak her şart ve
koşulda öğrencisinin iyi olma hâlini önceliklendiren
öğretmenlerimizin değerini toplum olarak daha çok önemsemeliyiz.
Öğretmenlerimiz, cemiyet hayatının şekillenmesinin en
dinamik ve vazgeçilmez unsurlarıdır, ruh kökümüzün maden
işçileridir.
Medeniyet kodlarımızdan
aldığımız ilhamla kalıcı hedeflerimize emin
adımlarımızla yürüttüğümüz çalışmalarda en büyük
takdir şüphesiz öğretmenlerimizindir. Öğretmenlik mesleği
bir anlamda yarınlarımızın fidanlarını
yeşertmek, memlekete kalıcı fidanlar dikmek anlamına
gelmektedir.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ olarak
Hükûmetimiz döneminde bütün çalışmalarımızda eğitim ve
öğretimin niteliğinin artırılmasına, okullar
arasındaki nitelik ve nicelik farklılıklarının
giderilerek fırsat ve imkân eşitliğinin sağlanmasına
ve kaynakların rasyonel olarak değerlendirilmesine azami derecede
gayret gösteriyoruz. Yeni bütçeden 211 milyar 993 milyon 156 bin lirayla en
büyük payı eğitim hizmetlerine ayırıyoruz. Öğretmen
istihdamını artırarak resmî eğitim kurumlarındaki
öğretmen sayısını 295 binlerden 974 bin 837 öğretmene
çıkardık. Hükûmetimiz döneminde atanan öğretmen
sayısı, mevcut resmî öğretmen sayısının yüzde
71ine karşılık gelmektedir. Öğretmen başına
düşen öğrenci sayısını ise ilköğretimde 16ya,
ortaöğretimde 11e düşürdük.
Bu duygu ve düşüncelerle Mustafa Kemal
Atatürke Başöğretmenlik unvanının verildiği bugünde
evlatlarımızı muhabbet, merhamet, adalet, ahlak, demokrasi ve
millî, manevi duyguları merkeze alarak eğitim ve öğretim
faaliyetini yürüten tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü en
kalbî duygularımla kutluyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HALİL ETYEMEZ (Devamla) Batman Kozlukta
teröristlerce şehit edilen öğretmenimiz Şenay Aybüke Yalçın
ile Tunceli Pülümürde teröristlerce aracı yakılıp şehit
edilen öğretmenimiz Necmettin Yılmazın şahsında hain
terör örgütü PKKnın saldırılarında hayatını
kaybeden tüm şehit öğretmenlerimizi rahmetle anıyor, terör
örgütü PKK ve sevicilerini bir kez daha şiddetle kınıyorum.
Ebediyete irtihal eden tüm öğretmenlerimizi
şükranla anıyorum. Öğretmenlerimizin yetiştirdiği her
öğrenci aydınlık Türkiye'nin umududur. Size minnettarız
öğretmenim, iyi ki varsınız öğretmenim.
Gazi Meclisimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz
vereceğim. Bu sözlerin ardından Sayın Grup Başkan
Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Ersoy
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Adana
Milletvekili Ayşe Sibel Ersoyun, Öğretmenler Gününe ilişkin
açıklaması
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Öğretmenlerimiz geleceğin büyük
Türkiyesinin güvenceleri, Türk milletinin umudu ve aydınlık
yüzleridir. Geleceğimizin mimarı, cehalete karşı
açılan savaşta en ön cephede yer alan neferlerdir.
Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk Dünyanın her tarafında
öğretmenler, insan topluluğun en özverili ve saygıdeğer
unsurlarıdır. diyerek öğretmenlere yaşamlarının
her anında hürmet edilmesi ve el üstünde tutulması gerektiğini
nasihat etmiştir. Bu vesileyle terör saldırılarında
hayatlarını kaybeden şehit öğretmenlerimiz Şenay
Aybüke Yalçın ve Necmettin Yılmaza Cenab-ı Allahtan rahmet
diliyor, yurdumuzun her köşesinde azim ve sabırla görev yapan
cumhuriyetimizin fedakâr ve saygıdeğer öğretmenlerin gününü en
içten dileklerimle kutluyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
2.-
Düzce
Milletvekili Ümit Yılmazın, belediyeler tarafından market
olarak ruhsatlandırılan bakkalların İçişleri
Bakanlığının 17/11/2020 tarihli Genelgesiyle
yaşadıkları mağduriyetin giderilmesine ilişkin
açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İçişleri
Bakanlığımızın 17/11/2020 tarihinde
yayınladığı Genelgeyle zincir ve ulusal marketlerin
çalışma saatleri ile küçük esnaf olan bakkalların
çalışma saatleri ayrı şekilde değerlendirilmiş ve
bakkallar adına pozitif ayrımcılık
yapılmıştır. Bu, küçük esnafın korunması
adına desteklediğimiz doğru bir uygulamadır. Ancak küçük
esnaflardan bazıları belediyelerden ruhsat alırken
dükkânları 20-30 metrekarelik olmasına rağmen market olarak değerlendirilmiş
ve ruhsatlandırılmıştır. Bu durum ülke genelinde küçük
esnaf ve sanatkârlar odasına kayıtlı birçok esnafın
mağduriyetine sebep olmaktadır. Küçük esnaflarımızın
Bakanlığımızdan beklentisi, yeni bir genelge
yayınlayarak zincir ve ulusal marketlerin ayrılması, küçük esnaf
odalarına kayıtlı bakkal, market, mandıra ve kuru
yemişçilerin bakkal statüsünde değerlendirilmeleri ve faaliyetlerine
devam etmeleridir.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Taşcıer
3.-
Ankara
Milletvekili Gamze Taşcıerin, Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin
kadın-erkek eşitliğini sağlamak ve şiddet mağduru
kadınlara destek olmak için çalıştığına ilişkin
açıklaması
GAMZE TAŞCIER (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partili belediyeler,
kadın-erkek eşitliğini sağlamak ve şiddet mağduru
kadınlara destek olabilmek için çok sayıda çalışma
yapıyor. Ankara Büyükşehir Belediyemiz, kadın konukevlerinde
kalan kadın ve çocuklara 300 liradan az olmamak üzere nakdî yardımda
bulunmaya başlıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyemiz sadece
bir yılda kadın çalışan sayısını yüzde 18e
yakın oranda artırdı, ayrıca kadın yönetici
sayısı da yüzde 20 arttı. İzmir Büyükşehir Belediyemiz
de -34 daire başkanından 17si, 156 müdürden 77si- ve Türkiye'de en
çok kadın yöneticinin görev yaptığı kurumlardan biri olarak
öne çıkıyor. Yanındayız Derneğinin
hazırladığı Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
Endeksine göre sırayla İzmir Karşıyaka, İstanbul
Kadıköy ve Bakırköy, Çanakkale merkez ve Ankara Çankaya toplumsal
cinsiyet eşitliğinin en yüksek olduğu ilçeler olarak belirlendi.
İlk 5te yer alan tüm ilçelerin Cumhuriyet Halk Partisi tarafından
yönetiliyor olması bizler adına gurur verici. Asla yetinmiyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şeker
4.-
Kocaeli
Milletvekili İlyas Şekerin, Akdenizde Libyaya yük
taşıyan Türk bandıralı geminin Alman fırkateyni
tarafından durdurularak aranmasını
kınadığına, 24 Kasım Öğretmenler Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Türkiyeden Libyaya
giden ve boya gibi muhtelif maddeler taşıyan Türk bandıralı
gemi, Alman fırkateyni tarafından Akdenizde uluslararası hukuka
aykırı bir şekilde durdurularak arandı. Bu hukuksuz
müdahaleyi denizde haydutluk, korsanlık ve eşkıyalık olarak
görüyor ve şiddetle kınıyorum. Bu barbarlığın
hesabı ivedi bir şekilde sorulmalı ve her türlü yasal hak
kullanılmalı. Haydutluk yapan NATO üyesi Alman Hükûmeti derhâl
Türkiyeden özür dilemeli.
Bugün, 24 Kasım. Bana bir harf öğretenin
kırk yıl kölesi olurum. diyerek öğrenmenin ve öğretmenin paha
biçilmez bir değer olduğunu ifade eden kültüre sahibiz.
Geleceğimizin mimarı olan gençlerimizi iğne oyası gibi
işleyerek güçlü yarınlara hazırlayan, fedakârca
çalışan ve aynı zamanda Peygamber mesleğini ifa eden
değerli öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Gününü
kutluyor, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
5.-
Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Öğretmenler Gününe ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle,
geleceğimizin mimarı, fedakârlığın ve sevginin timsali
öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyorum. Başta görevi
başında şehit olmuş eğitimcilerimiz olmak üzere,
ahirete irtihal eden tüm öğretmenlerimize Allahtan rahmet ve
mağfiret diliyorum. Emekli öğretmenlerimize de
sağlıklı, hayırlı ve uzun ömürler niyaz ediyorum.
Geleceğin huzurlu, güvenli ve büyük
Türkiyesinin inşasında rol alacak gençlerimiz ve
çocuklarımız da öğretmenlerin ellerinde şekillenecektir.
2023 hedeflerimize bizleri taşıyacak olan gücümüz, tarihini bilen,
medeniyet değerlerini özümsemiş, dinamik, açık fikirli, üretken,
bilgi ve sorumluluk sahibi nesillerdir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan liderliğinde AK PARTİ olarak
öğretmenlerimizi her açıdan güçlendirmeye, onlara huzurlu ve güvenli
bir çalışma ortamı sağlamaya, huzur ve refah içinde
yaşamalarına büyük önem veriyoruz.
İyi ki varsın öğretmenim. diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
6.-
Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 2021 bütçesinde işçi, işsiz,
çiftçi, esnaf, emekli ve engelli için umut olmadığına, 10 milyon
işsize pandemi döneminde küçük esnafın da eklendiğine ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
AKP iktidarıyla ülkemizde işsizlik patladı.
Atanamayan öğretmen, sağlıkçı, mühendis, mimar
sayısı milyona ulaştı. Taşeron firmalarda kalan
binlerce çalışan mağdur edildi. Açlık sınırı
altında gelirle geçinmeye çalışan binlerce emekçi ve emeklimiz
var. AKP iktidarında iş cinayetlerinde Avrupa 1incisi durumuna
erdik. Kadına şiddet canları yakıyor. Madde
bağımlılığı kentten köye indi. Şans
oyunlarıyla sömürü zirve yaptı.
2021 bütçesinde işçi, işsiz, çiftçi,
esnaf, emekli ve engelli için bir umut yok. 10 milyon işsizimize pandemi
döneminde iş ve gelir kaybıyla milyonlarca esnaf ailesi eklendi.
Küçük esnaf feryat ediyor. Kahveci, TEKEL bayisi, lokantacı, bakkal, kafe
işleten, servisçi, kantinci ciddi mağdur. Esnafa kredi verildi,
ödemeler başladı. Kirasını ödeyemeyen esnaf krediyi
nasıl ödesin?
AKP iktidarı yaşamı eziyete çevirdi.
Bir an önce gerçek sorunlarla ilgilenilmeli; esnafın, çiftçinin,
emekçinin, engellinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydın
7.-
Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutladığına,
Bolu ili Mengen ilçesinde yaşanan su sıkıntısına ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün, 24 Kasım Öğretmenler Günü.
Başta Başöğretmen Mustafa Kemal olmak üzere, atanamayan,
kadrolu, kadrosuz öğretmen adayları ve annemin de Öğretmenler
Gününü kutluyorum.
Sayın Başkan, Bolunun Mengen ilçesinde
büyük bir su sıkıntısı yaşanıyor. Domuz
alanı olarak bilinen bölgedeki su kaynaklarına Gerede Belediyesi el
koymuş, konu yerel mahkemeye taşınmış ve mahkeme
yürütmeyi durdurma kararı vermiş ancak istinaf mahkemesi bunu
bozduktan sonra DSİ Genel Müdürlüğü yüzde 60a yüzde 40 şeklinde
suyun kullanımına, yani yüzde 60 Geredenin, yüzde 40 da Bolu Mengen
Belediyesinin kullanmasıyla ilgili karar vermiş. Ancak Gerede Belediyesi
bu kararı uygulamadığı için şu anda Mengende büyük
bir içme suyu skandalı yaşanmaktadır ve biz, buradan, gerekli
mercilerin, özellikle DSİnin konuyu bir an önce çözüme kavuşturup bu
sorunu çözmesini talep ediyoruz.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Akkuş İlgezdi
8.-
İstanbul
Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, 24 Kasım Öğretmenler
Gününde başta Başöğretmen Atatürk olmak üzere tüm
öğretmenlere şükranlarını sunduğuna, Toplum
Ağız ve Diş Sağlığı Haftasına, pandemi
döneminde filyasyon ekiplerinde görev yapan diş hekimlerine
haklarının derhâl verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü, bizleri
çağın aydınlığına taşıyan
Başöğretmenimiz Atatürk başta olmak üzere, eğitim ordumuza
şükranlarımı sunuyorum.
Aynı zamanda Toplum Ağız ve Diş
Sağlığı Haftasındayız. Ben de bir hekim olarak
diş hekimlerimizin haftasını kutluyorum ancak büyük sorumluluk
üstlenen diş hekimlerimizin sorunlarını da hatırlatmak
istiyorum. Pandemi döneminde filyasyon ekibinde görev yapan,
haklarını alamayan diş hekimlerimiz, yüksek risk grubunda
olmalarına rağmen rutin testleri de yapılmıyor, Covid-19
ödeneği verilmiyor. Bakın, iş yükü nedeniyle ağız ve
diş sağlığı merkezleri hasta bakamaz hâle geldi, günaşırı
gece nöbetleri tüketti, izinler iptal edildi, başhekimlerce uygulanan
mobbing yaygınlaştı; bunlar yetmiyormuş gibi
Sağlıkta Dönüşüm denen makyajlı reformla diş
hekimlerinin itibarı da ayaklar altına alındı. Mantar gibi
biten yeni fakülteler açıldı, kontenjanlar sürekli
artırıldı ancak istihdam olanağı
yaratılmadığı için Türkiye atanamayan diş hekimleriyle
tanıştı. Bu tablo diş hekimlerini tüketmektedir ve tükenen
her bir sağlık emekçisinin hakkı üzerinizdedir. Diş
hekimlerinin hakları derhâl verilmeli ve hekimliği
itibarsızlaştırmaktan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özel
9.-
Yalova
Milletvekili Özcan Özelin, 24 Kasım Öğretmenler Gününün kutlama
günü değil öğretmenlerin sorunlarının konuşulduğu
gün hâline geldiğine, başta Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere ebediyete irtihal eden öğretmenlere rahmet ve yeni
nesilleri yetiştiren tüm öğretmenlere başarılar
dilediğine ilişkin
açıklaması
ÖZCAN ÖZEL (Yalova) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
10 öğretmenden 9u öğretmenlik
mesleğinin saygınlığını yitirdiğine
inanıyorsa, on binlerce öğretmen açığı varken yüz
binlerce eğitim fakültesi mezunu işsizse, on binlerce öğretmen
ücretli öğretmenlik adı altında eziliyorsa, öğretmenlerin
beklediği öğretmenlik meslek kanunu ve 3600 ek gösterge hâlâ
çıkarılmamışsa, öğretmenler geçinemediğini, ek
iş yaptığını, borçlu olduğunu ifade ediyorsa 24
Kasım Öğretmenler Günü kutlama yapılacak gün olmaktan çıkmış,
öğretmen sorunlarının konuşulduğu gün hâline
gelmiştir.
Öğretmen olmadan eğitim olmaz.
Öğretmenlerimizin sorunlarının çözüldüğü 24
Kasımları kutlamak dileğiyle tüm öğretmenlerimizin
Öğretmenler Gününü kutluyor; başta Başöğretmenimiz Gazi
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere aramızdan ayrılan
öğretmenlerimize, Öğretmen oldum ben. sevinci yarım
bırakılan Aybüke Öğretmenimize, Necmettin Öğretmenimize
rahmet; öğrencilerine ışık veren, yön olan, fikri hür,
vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştiren tüm öğretmenlerimize
başarılar diliyorum.
BAŞKAN Sayın Tarhan
10.-
Kocaeli Milletvekili
Tahsin Tarhanın, Kocaeli ili Gebze ilçesinden Ankara iline yürümek
isteyen Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi işçilere
yapılan polis müdahalesine ilişkin açıklaması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Verdikleri grev mücadelesi kapsamında Gebzeden
Ankaraya yürümek isteyen BİRLEŞİK METAL-İŞ üyesi
işçilere polis müdahale etti; 20ye yakın gözaltı var,
gözaltı işleminde şiddet uygulandığına dair görüntüler
var, çıkan arbedede işçiler zarar gördü. Yürüyüş ve gösteri,
temel hak ve özgürlükler arasındadır, bu nedenle anayasal
haklarını kullanan işçilerin zorla durdurulması
hukuksuzdur. Gözaltına alınan işçiler derhâl serbest
bırakılsın. İşçilere ve örgütümüze yönelik bu
saldırıyı kınıyoruz. Bu konunun takipçisi
olacağız.
BAŞKAN Sayın Ekinci
11.-
Sivas
Milletvekili Semiha Ekincinin, ebediyete irtihal eden tüm öğretmenleri 24 Kasım
Öğretmenler Gününde rahmetle andığına, Demir Grup
Sivassporun hafta sonunda oynanan lig maçında
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü.
Başta Aybüke Hocamız ve Necmettin Hocamız olmak üzere ebediyete
irtihal eden tüm öğretmenlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Aybüke
Hocamızın son söylemiş olduğu türküde söylediği gibi
Seni öldürende yoktur din, iman. Bizler de diyoruz ki: Sizleri öldürende
yoktur din, iman.
Sayın Başkanım,
Sivasımızın markası, yiğidoların göz bebeği
Demir Grup Sivassporumuzun hafta sonu oynamış olduğu Fatih
Karagümrük maçının 86ncı dakikasında olmayan bir
pozisyonda aleyhimize verilen penaltı neticesinde 2 puanımız
kaybedilmiştir. Ben buradan hakemlere sesleniyorum: Sivasspor
mütevazı ve kimseyi kırmayan bir camia, lütfen sizler de artık
bizi kırmayın, canımızı yakmayın. Perşembe
günü takımımızın Avrupa kupalarında
oynayacağı Karabağ maçında takımımıza
başarılar diliyor, tüm heyeti saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu.
12.-
Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, son İçişleri
Bakanlığı genelgesiyle ayrımcı kararlar
alındığına ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ayrımcılık ve fırsatçılık
AKPnin genlerine işlemiş durumda. Covid-19 salgını bunun
yeni bir göstergesi oldu. Covid-19 kapsamında daha önce bir çok
ayrımcı karar almış, içki satan yerleri fırsat bu
fırsat deyip cezalandırmıştınız.
İçişleri Bakanlığının son genelgesiyle aynı
bölücü kafanın devam ettiğini görüyoruz. Alkol satmayan bakkal ve
büfeler ile kuruyemişçi olarak faaliyet gösteren iş yerleri
ruhsatlarında yazan açılış-kapanış saatlerine
tabi tutulmaktadır. Alkol satışı yapılan bakkal ya da
büfelerse on ile sekiz saatleri arasında faaliyet gösterebileceklerdir.
Açılış saatini neden on yaptınız? Sabah
açıldığında peynir, zeytin, ekmek satan bakkallar,
bırakın biraz para kazansın. Alkol satma yasağını
kanuna rağmen saat sekize çektiniz. Ruhsatta alkol satabiliyorsa neden
daha erken kapanıyor? Sizin yaptığınız işlerde
mantık aramayı uzun süre önce bırakmıştık ama
artık bu kadar da olmaz. Yurttaşı tercihlerinden dolayı
cezalandırmayı bırakın. Türkiye Cumhuriyeti tarihi çok
hükûmet gördü ama sizin kadar yurttaşı ayıranını
görmedi.
BAŞKAN Sayın Arkaz.
13.-
İstanbul
Milletvekili Hayati Arkazın, Öğretmenler Gününe ilişkin
açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
24 Kasım 1928de Mustafa Kemale
Başögretmen unvanı verildi ve 24 Kasım Öğretmenler Günü
olarak ilan edildi. Ayrıca 24 Kasım 1934te Mustafa Kemale Atatürk
soyadı verildi. Bu vesileyle, başta Başöğretmen Atatürk
olmak üzere, Neşe Altenin, Aybüke Yalçının, Necmettin
Yılmazın, adını sayamadığım tüm şehit
öğretmenlerimizin ve geleceğimizin teminatı olan tüm
öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyor, bilhassa pandemi
döneminde üstlendikleri görevler için şükranlarımı sunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aygun
14.-
Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, çiftçilerin Tarım Kredi ve Ziraat
Bankasına olan borçlarının yapılandırılması
gerektiğine
ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Tüm
öğretmenlerin Öğretmenler Gününü kutluyorum.
Çiftçinin borçlarını
yapılandırmadınız, trafikten vergi usulsüzlük
cezalarına kadar her alana af getirdiniz, çiftçinin faiz borcunu
silmediniz, affetmediniz. Sizin yüzünüzden çiftçiler tarımdan
uzaklaşıyor, tarlayı bırakıyor. Çiftçilik yapana da
hayatı dar ediyorsunuz, çiftçiye haciz üstüne haciz geliyor. Tarım
Kredi Kooperatifleri, çiftçisinin tarlasını sürdüğü traktörlere
hacizler gönderiyor. Örneğin, Amasya Büyük Kızılca köyünde bir
günde 10 tane traktöre haciz geldi. Çiftçi feryat ediyor: Herkese
kolaylık sağlayan, herkesin borcunu silen AK PARTİ ve MHP,
çiftçiye ceberut davranıyor.
Yargıtayın emsal kararı var,
uygulanmıyor. Anayasa Mahkemesinin Enis Berberoğlu kararı
uygulanmamıştı, Yargıtayın üst mahkeme olarak
aldığı karar da diğer mahkemelerce uygulanmıyor.
Yargıtay 12. Dairesinin 2019 yılında bir kararı var: Çiftçinin
tarla ve bahçede kullandığı traktörler haczedilemez. Ama bu
karar da uygulanmıyor maalesef. Hukuk devleti olmayan bir ülkede huzur
olmaz, üretim olmaz, bunu asla unutmayın. Gelin, çiftçilerimizin
borçlarını yapılandıralım ve Tarım Kredi Kooperatifleri
ile Ziraat Bankasına borçlarını acil olarak
Kanun teklifimiz
Komisyonda bekliyor, gelin indirelim. Olmazsa sizler hazırlayıp
verin, hep beraber el birliğiyle çiftçimizin borçlarını
yapılandıralım diyorum, borcunu silelim, faizini
BAŞKAN Sayın Çepni
15.-
İzmir
Milletvekili Murat Çepninin, işten atılan ve Kocaeli ili Gebze
ilçesinden Ankara iline doğru yürümek için toplanan DİSKe
bağlı Birleşik Metal-İş üyesi işçilere
yapılan polis müdahalesine ilişkin açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir) DİSKe bağlı
BİRLEŞİK METAL-İŞ Sendikası üyesi işçiler
sendikalı oldukları için tazminatsız işten
atıldılar. Systemair HSK, Özer Elektrik ve Baldur işçileri bugün
Ankaraya yürümek için Gebzede toplandılar. Polis, her zamanki gibi,
patronlardan aldığı emirle işçilere barikat kurdu ve
saldırdı. Aralarında BİRLEŞİK METAL-İŞ
Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, LİMTER-İŞ Genel
Başkanı Kanber Saygılı, NAKLİYAT-İŞ Genel
Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlunun da bulunduğu 89
işçi ve sendikacı gözaltına alındı. Gözaltına
alınanlar derhâl serbest bırakılmalıdır, barikatlar
kaldırılmalıdır, işçilerin talepleri derhâl
karşılanmalıdır.
BAŞKAN Nurhayat Altaca
Kayışoğlu
Yok.
Buraya gelip söz isteyen 4 arkadaşa daha söz
vereceğim.
Asuman Hanım, buyurun.
16.-
Ankara
Milletvekili Asuman Erdoğanın, Öğretmenler Gününe ilişkin
açıklaması
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) Teşekkür ederim
Başkanım.
Öğretmenler Günümüz kutlu olsun. Salgın
sürecinde aynı fedakârlık ve azimle görevini yerine getiren tüm
öğretmenlerimize selam ve saygılarımı iletiyorum. Şu
ana kadar sayıları 153ü bulan şehit öğretmenlerimizi
rahmetle yâd ediyorum; acımadan, utanmadan, hayâsızca, haince
kıyıldı canlarına öğretmenlerimizin,
öğrencilerinin ve ailelerinin gözleri önünde, eşleri, babaları,
anneleri ve çocuklarıyla katledildiler çünkü onlar korkmadılar, vatan
sevgisi ve imanla vatanın en ücra köşesine kadar koştular. Hain
teröristler en çok da bu yüzden koydu onları hedef tahtasına çünkü
teröristler aydınlıktan değil, karanlıktan beslenirler.
İsimlerini zikrettik ama daha niceleri var, bir kaçını da olsa
onları burada zikretmek istiyorum: Nurgül Aladağ, Tunceli Ovacık
Yatılı İlköğretim Okulunda öğretmendi, 1993
yılında eşiyle birlikte şehit edildi. Nesrin Ünügür, yine
bir öğretmenimizdi, 1996 yılında 4 arkadaşıyla
birlikte köyden kaçırılıp şehit edildi. Aynur Sarı,
Diyarbakır ili Ergani Kız Meslek Lisesinde öğretmendi, henüz
altı aylık öğretmendi, eşi ve oğluyla birlikte
şehit edildi.
BAŞKAN Sayın Tokdemir
17.-
Hatay
Milletvekili İsmet Tokdemirin, 24 Kasım Öğretmenler Gününü
kutladığına, öğretmenlerin sorunlarının
giderilmesini ve atanamayan öğretmenlerin atanmasını talep
ettiklerine
ilişkin açıklaması
İSMET TOKDEMİR ( Hatay) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal
Atatürkü rahmetle yâd ediyor, tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım
Öğretmenler Gününü kutluyorum.
Avrupa Birliği ülkelerindeki
meslektaşlarına oranla en fazla çalışan ve en düşük
maaşı alan öğretmenlerimiz sürekli değişen eğitim
sistemi nedeniyle mesleki sorunlar yaşamakta, yüz binlerce
öğretmenimiz de atama beklemektedir. Öğretmenlerin ekonomik
gelirlerinin yetersizliği eğitimin niteliğini de etkilemektedir.
Öğretmenlerimizi gerek şimdi gerekse emekli olduklarında bir
nebze rahatlatacak olan 3600 ek gösterge, yıpranma payı ve her 24
Kasım Öğretmenler Gününde de 1 maaş tutarı ikramiye
verilmesini ve atanamayan öğretmenlerimize acilen çözüm
bulunmasını talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kılavuz
18.-
Mersin
Milletvekili Olcay Kılavuzun, Öğretmenler Gününe ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Gazi Atatürkün Yeni nesil sizlerin eseri
olacaktır. sözü doğrultusunda evlatlarımızı fikri
hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller olarak yetiştiren,
vatanımızın dört bir yanında her şart ve koşul
altında fedakârca görev yapan, coronavirüs salgınının
yaşandığı bu zorlu süreçte insanüstü gayret gösteren
öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutluyor, bizleri
sevgisiyle, şefkatiyle yetiştirip geliştiren
öğretmenlerimizin ellerinden öpüyorum.
Öğretmenlik hayalleri ahirete kalan ülkücü
şehidimiz Fırat Yılmaz Çakıroğlu kardeşimi,
öğretmen okulunda eğitim görürken ağır işkenceyle
şehit edilen Dursun Önkuzu ağabeyi, öğretmen olma sevincini
unutmadığımız Aybüke Yalçını, öğrencileri
boynu bükük kalan Necmettin Yılmazı ve teröristler tarafından
alçakça şehit edilen tüm öğretmenlerimizi rahmetle, minnetle
anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.
BAŞKAN Buyurun Kemal Bey.
19.-
Antalya
Milletvekili Kemal Bülbülün, 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutlayan
herkese bir öğretmen olarak teşekkür ettiğine, öğretmenlik
mesleğinin ciddi sorunlarla karşı karşıya
olduğuna
ilişkin açıklaması
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Öğretmenlik mesleğine ve öğretmenine
saygının bir gereği olarak 24 Kasım Öğretmenler
Gününü kutlayan herkese bir öğretmen olarak yürekten teşekkür
ediyorum.
Buradan, yıllarca bizim
kahrımızı da çeken, bize katlanan sevgili öğrencilerime,
sevgili öğrenci velilerime ve birlikte eğitimi olgunlaştırma,
bilimselleştirme mücadelesi verdiğimiz sevgili
meslektaşlarıma sevgiler ve saygılar sunuyorum.
Ne kadar ki Öğretmenler Günü konusunda ciddi
bir tartışma var ise de öğretmene saygının bir
gereği olarak bu günü kutlamanın anlamlı olduğunu, ancak
öğretmenlik mesleğinin de çok ciddi sorunlarla karşı
karşıya olduğunu ve bu sorunların çözümünün de mümkün
olduğunu hatırlatarak bir kere daha teşekkür ediyor,
öğrencilerime saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Dursun Bey, buyurun.
20.-
Kayseri
Milletvekili Dursun Ataşın, Kayseri mobilya üreticilerinin döviz kur
artışından kaynaklanan sorunlarının çözülmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ekonomik krizle mücadele eden Kayseri mobilya
üreticilerimiz, mobilya üretiminin ana kalemlerinden profil, tela ve sünger
gibi ürünleri temin etmekte zorlanmaktadır. Mobilyanın ham maddesine
son iki ay içinde döviz kurlarındaki artıştan kaynaklı
yüzde 20 ile yüzde 50 arasında zam geldi. Mobilyada en fazla
kullanılan süngere iki ay içerisinde gelen zam yüzde 47yi buldu. Maske
üretiminde de kullanılan telanın fiyatı ise 2 dolardan 10 dolara
kadar yükseldi. Fiyatların yükselmesini fırsat bilen ana
tedarikçiler, bu ürünleri âdeta karaborsa noktasına getirmiştir.
Zaten fiyatların yükselmesiyle döviz-faiz sarmalına giren mobilya
üreticileri zor durumdadır. Bu zor dönemde bile ülke üretimine katkı
sunmak adına üretimlerini aksatmamak isteyen sanayicilerimizin ham madde
temini konusunda yaşadıkları sıkıntılar
giderilmelidir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Enginyurt
21.-
Ordu
Milletvekili Cemal Enginyurtun, kredilerin ertelenmesi ve küçük esnafa destek
verilmesi için ekonomi yöneticilerine seslenmek istediğine ilişkin
açıklaması
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sayın
Başkanım, ekonomik reformun konuşulmaya
başlandığı bugünlerde kahveci esnafı, internet kafe,
servis esnafı, kantinciler, kırtasiyeciler, kafe ve restoranlar,
düğün salonları yeni bir kapanmayla birlikte büyük sıkıntılar
yaşamaya devam ediyorlar; kredi çektiler, kredilerinin ödeme günü geldi,
ödemeleri imkânsız.
Ben ekonomi kurmaylarına buradan seslenmek
istiyorum: Krediler ertelensin, küçük esnafa destek verilsin, aylık en az
3 bin lira olmak kaydıyla destek verelim. Esnafımızın
durumu iyi değil; vergisini, SGKsini ödeyemiyor. Küçük esnaf batarsa
büyük sıkıntılar yaşanır, küçük esnafımıza,
sanayicimize sahip çıkalım diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Dervişoğlu
22.-
İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, 24 Kasım
Öğretmenler Gününü kutladığına, başta
Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ebediyete irtihal
eden tüm öğretmenleri minnetle yâd ettiğine, yüz binlerce
öğretmenin atama beklediğine, Eğitim-İş Sendikası
tarafından yapılan Öğretmen Görüşleri adlı
araştırmaya göre öğretmenlerin en büyük sorununun ekonomik
sıkıntı olduğuna, öğretmenlik mesleğinin itibarının
zedelendiğine, öğretmenlerin en büyük beklentisinin 3600 ek gösterge
olduğuna, Rosalina-A isimli Türk bandıralı geminin Akdenizde
uluslararası sularda Alman fırkateyni tarafından
durdurulmasını şiddetle kınadığına,
yaşanan olayın bir millî güvenlik meselesi olduğuna ilişkin
açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
24 Kasım Öğretmenler Gününü ben de
kutluyorum. Başta Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk
olmak üzere ebediyete irtihal eden tüm öğretmenlerimizi şükran,
minnet ve rahmetle yâd ediyorum. Şehit öğretmenlerimizin manevi
huzurlarında tazimle eğiliyor, görev başındaki
öğretmenlerimizin ve öğretmen adaylarımızın günlerini
tebrik ediyorum.
Hazindir, öğretmenlerimiz hak ettikleri
değeri bulamamaktadırlar. On sekiz yıllık AK PARTİ
iktidarında öğretmenlerin sorunları her geçen gün biraz daha
büyümektedir. Sayıları neredeyse yarım milyona ulaşan
atanamayan öğretmenlerimiz ile düşük ücret ve zor şartlarda
çalışan ücretli ve sözleşmeli öğretmenler, Hükûmetin
çözmesi icap eden öncül konular olmalıdır. Yüz binlerce öğrenci,
öğretmen atama bekliyor. Olası bir ek atama hem
okullarımızı hem de öğretmenlerimizi fazlasıyla
rahatlatacaktır.
EĞİTİM-İŞ
sendikasının, yurt genelindeki 81 ilde görev yapan 5.514
öğretmenin çevrim içi katılımıyla
gerçekleştirdiği bir anket var malumunuz; öğretmenlerin ekonomik,
mesleki ve sosyal durumlarına ilişkin Öğretmen Görüşleri
adlı bu araştırmada ekonomik sorunlar açık ara önde
görülmektedir. Araştırmaya göre öğretmenlerin yüzde 93ü
Öğretmenlik saygın bir meslek olma özelliğini kaybetti.
görüşündedirler. Çocuk sahibi öğretmenlerin yüzde 63ü çocuğunun
gıda ihtiyacını karşılayamamaktadır, yüzde 73ü
çocuklarına kılık kıyafet alamamaktadır; yüzde 29u
esnafa, yüzde 25i şahıslara nakit olarak borçlu yaşamaya devam
etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Öğretmenlerin yüzde 46sı anne, baba, arkadaş
yardımı alarak ancak geçimlerini sürdürebilmektedirler. Tüm
bunların sonucu olarak belki de en vahimi, öğretmenlerin yüzde
86sı kesinlikle çocuğunun öğretmen olmasını
istememektedirler. AK PARTİ iktidarıyla birlikte öğretmenlik
mesleğinin itibarı zedelenmiş, azalan alım gücü
karşısında öğretmen maaşları da yetersiz
kalmıştır.
Öğretmenlerimizin en büyük beklentilerinden
biri de malumunuz olduğu üzere 3600 ek göstergenin verilmesidir. Bu konuyu
daha önce Meclis araştırması önergesiyle Genel Kurulun gündemine
getirmiştik. İYİ PARTİ olarak 3600 ek göstergeyle ilgili
verdiğimiz araştırma önergesi, öğretmenlerimizin önemli
sorunlarından birini temsil etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Verdiğimiz önergeyle 30uncu hizmet yılında ve
1inci derecenin 4üncü kademesinde bulunan öğretmenlerin ek göstergesinin
3600e yükseltilmesi, aylık ücretine, emekli aylığına ve
emekli ikramiyesine büyük katkı yapacaktı fakat bu, iktidar
partisinin oylarıyla reddedildi. Hükûmet, seçim öncesi verdiği 3600
ek gösterge sözünü tutmamıştır, Hükûmeti sözünü tutmaya davet ediyorum
ki öğretmenlerimizin mağduriyetleri giderilsin.
Bilindiği gibi, Akdenizde yeni bir kriz
yaşanmıştır. Taşıdığı insani
yardım malzemeleriyle İstanbuldan demir alan, Libyaya hareket eden
Türk bandıralı Roseline A gemisi dün gece Yunanistan Deniz Kuvvetlerinden
bir komutanın sevk ve idaresinde yapılan İrini Harekâtında
görevli Alman fırkateyni tarafından Mora
Yarımadasının güneybatısında uluslararası hukuka
aykırı bir biçimde durdurulmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Gemimize yapılan bu saldırıyı şiddetle
kınıyorum. Yaşanan olay, bizim için bir millî güvenlik
meselesidir, ayrıca millî onur meselesidir. Bunu basit bir olaymış
gibi geçiştirmek de asla mümkün değildir. Zira uluslararası
sulardaki bir gemi, bayrağını taşıdığı
ülkenin toprağında sayılır. Hükûmetten, uluslararası
hukuktan doğan haklarımızın, hukukumuzun korunabilmesi için
gerekli adımları ivedilikle atmasını bekliyoruz.
Müsamahanız için teşekkür ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Bülbül
23.-
Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, 24 Kasım Öğretmenler Gününü
kutladığına, başta Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere şehit öğretmenleri ve ebediyete irtihal eden öğretmenleri minnetle
yâd ettiğine, öğretmenlerin sorunlarının çözülmesi için
destek vereceklerine, ölümünün 50nci yıl dönümünde Ertuğrul Dursun
Önkuzuyu bir kez daha rahmetle yâd ettiğine, İçişleri
Bakanlığı genelgesiyle Covid-19 pandemisine yönelik yeni
tedbirlerin uygulanmaya başlandığına, Akdenizde Libyaya
yük taşıyan Türk Bayraklı bir gemiye Alman fırkateyni
tarafından müdahalede bulunulmasının eşkıyalık
olduğuna, bu mütecaviz provokasyonu şiddetle
kınadığına, devletin meseleyle ilgili bütün hukuki yollarla
girişimlerde bulunacağına inandığına ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü.
Öğretmenler Günümüz kutlu olsun. Başta Başöğretmen Gazi
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, şehit öğretmenlerimiz, Necmettin
Öğretmen, yine Aybüke Öğretmen başta olmak üzere bütün
şehit öğretmenlerimizi ve ebediyete irtihal etmiş olan bütün
öğretmenlerimizi saygı ve minnetle yâd ediyoruz.
Bu yıl Öğretmenler Gününü ne yazık
ki biraz daha buruk bir şekilde kutluyoruz zira okullarımızda
öğretmenlerimiz öğrencileriyle beraber, baş başa, fiziki
olarak birlikte derslerini yapamıyorlar; eğitim, uzaktan eğitim
yoluyla devam ettiriliyor. Bu süreçte öğretmenlerimizin uzaktan
eğitim konusunda da gösterdikleri fedakârlığa hep birlikte
şahit oluyoruz. Onların, her bir öğrencisi için, her bir
öğrencinin eğitim ve öğretimi için uzaktan da olsa nasıl
seferber olduklarına şahidiz. Bundan dolayı kendilerine bir defa
daha teşekkür etmek istiyoruz.
Öğretmenlerimizin sorunları, problemleri
tabii ki siyaset olarak, Meclis olarak bizleri de alakadar etmektedir. Bizler
de Milliyetçi Hareket Partisi olarak, öğretmenlerimizin maaş,
özlük hakları ve diğer bütün problemleriyle alakalı olarak
meselelerin halliyle ilgili gereken bütün desteği verebileceğimizi,
bu noktada geçmişten bugüne ifade ettiğimiz hususların
gerçekleşmesi için elimizden gelen bütün çabayı sarf edeceğimizi
buradan bir defa daha dile getirmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT
BÜLBÜL (Sakarya) - Sayın Başkan, 23 Kasım 1970 tarihinde Gazi
Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesinde eğitim ve öğretim
hayatını devam ettirmeye çalışan merhum Ertuğrul
Dursun Önkuzu, vatan ve millet düşmanları tarafından
ciğerlerine bisiklet pompasıyla hava basılmak da dâhil olmak
üzere vahşice ve insanlık dışı işkencelere maruz
kalarak ve nihayetinde bulunduğu binanın 3üncü katından
aşağıya atılarak şehit edilmiştir. Şehidimiz
Dursun Önkuzuyu şehit edilişinin 50nci yılında bir kez
daha rahmet ve duayla yâd ederken Ruhi Kılıçkırandan Fırat
Yılmaz Çakıroğluna kadar bütün şehitlerimizi bir defa daha
rahmetle anıyorum.
Sayın
Başkan, özellikle son dönemde Covid-19 vaka sayıları ülkemizde
artmaya başlamış ve bunun sonucu olarak ağır hasta
sayısı ve vefat sayısında ciddi bir yükseliş meydana
gelmiştir. Geçtiğimiz hafta toplanan Bakanlar Kurulu sonrasında
yayınlanan İçişleri Bakanlığı genelgesiyle yeni
tedbirler uygulanmaya başlamıştır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT
BÜLBÜL (Sakarya) Toparlıyorum efendim.
Bu tedbirlerin
eksiksiz bir şekilde yerine getirilmesi halk sağlığı
açısından çok önemlidir. Eğer tedbirleri eksiksiz bir
şekilde yerine getirirsek hasta ve vefat sayıları gözle görülür
bir şekilde düşecektir. Bilim Kurulumuz ve Sağlık
Bakanımızın verdiği tavsiyelere, bütün dezenformasyonlara
rağmen bu tavsiyelere mutlak bir şekilde uyulmasında büyük yarar
olacağını bir defa daha dile getiriyoruz.
Sayın
Başkan, Avrupa Birliği tarafından tek yanlı yürütülen,
maksat ve muhtevası oldukça şüpheli olan, İrini
Harekâtında görev alan bir Alman fırkateyni, Türkiyeden Libyaya
boya ve insani yardım malzemesi taşıyan Türk Bayraklı bir
ticaret gemisine korsanca
bir müdahalede bulunmuştur. Maruz kalınan muamele hukuka ve ittifak
ahlakına temelden aykırıdır. Kaptan dâhil tüm gemi
personelinin zorla üstlerinin aranması, bir yerde toplu olarak
alıkonulmaları, özellikle kaptanın başına silahlı
askerin dikilmesi eşkıyalıktır, ahlaksız bir
tertiptir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül..
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Silah ambargosunu
ihlal etmediği görülen gemimizin saatlerce güzergâhından mahrum
bırakılması, ayrıca gemi personeline suçlu muamelesi
yapılmış olması skandaldır. Uluslararası sularda
ticari gemilere müdahale edilebilmesi için bayrak devletinin
rızasının alınması esastır ve bu rıza ne
yazık ki alınmamıştır, bu kural
çiğnenmiştir. Neticesinde Türkiye Dışişleri
Bakanlığı tarafından gerekli girişimler
başlatılmıştır. Doğu Akdenizde yaşanan bu
mütecaviz provokasyonu şiddetle kınıyor, bu konuyla ilgili
olarak devletimizin meseleyi takip edeceğine, takipçisi olacağına
ve gereken bütün hukuki yollara başvuracağına, bütün siyasi
girişimlerde bulunacağına inanıyor, yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyoruz.
BAŞKAN Sayın Beştaş
.
24.-
Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, 24 Kasım
Öğretmenler Gününü kutladığına, öğretmenlerin
koşullarının düzeltilmesini vurgulamak istediğine, 2020
yılında 40 tutuklu ve hükümlünün cezaevinde tutulduğu
sırada yaşamını yitirdiğine, Covid-19 pandemisinin
cezaevlerinin tahliyesini gerektiren bir durum olduğuna, 22 Kasım
2020 günü 26ncı İklim Zirvesinde G20 ülkelerinin Paris
Anlaşmasının yürürlüğe girmesini destekleme kararına
Türkiyenin şerh koyduğuna, Van, Diyarbakır, Siirt, Batman,
Mardin ve daha birçok ilde HDPye yönelik yasaklamaları
tanımadıklarına, demokratik haklarını kullanmaktan bir
an bile geri durmayacaklarına ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, 24 Kasım, 12 Eylül cuntasının
bize bıraktığı bir miras olarak aslında
Öğretmenler Günü şeklinde kutlanıyor ama 12 Eylül,
öğretmenlerin birçok hakkını gasbeden bir darbeydi, bunu hatırlatmak
isterim ama buna rağmen 24 Kasımı Öğretmenler Günü olarak
kabul eden öğretmenlerimizin gününü kutluyorum. Bu zorlu süreçte
görevlerini yapmak için binbir güçlüğe katlanan öğretmenlerimizin,
eğitim emekçilerimizin -birkaç günlüğüne kutlasak da- onların
haklarını asla ödeyemeyiz. Özellikle on-line eğitimde en
ağır yükü çeken kesimlerin başında yine öğretmenler
geliyor. Öğretmenlerin maaşını külfet olarak nitelendiren
anlayışı talihsiz ve kabul edilemez bulduğumuzu da ifade
etmek istiyorum.
Sayıştay raporlarına göre 138 bin
öğretmen açığı var, 60 bin civarında öğretmen
atama bekliyor, ataması yapılmayan binlerce öğretmen
yıllardır bunu beklemekte ve 100 bin öğretmen emekli olmak için
ek göstergenin 3600 olmasını bekliyor. Ben bu vesileyle, özellikle
atama bekleyenlerin -60 bin olarak kabul edilen- atamalarının bir an
önce yapılmasını ve öğretmenlerin
koşullarının düzeltilmesini ehemmiyetle vurgulamak istiyorum.
Sayın Başkan, çok önemli bir problem,
cezaevleri -sıklıkla burada söylüyoruz- bugün, maalesef, âdeta bir
toplama kampına dönüşmüş durumda, çok sık ölüm haberleri
alıyoruz. İnsan Hakları Derneğinin verilerine göre, şu
anda 59u çok ağır ve acil hasta olan 1.565 ağır hasta
mahpus bulunmakta. Yine, sadece 2020 yılında 49 tutuklu ve hükümlü
cezaevinde tutulduğu sırada yaşamını yitirmiş.
Bunlardan biri Kırıkkaleden Serkan Tumay, darp sonucu
yaşamını yitirmişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Samsun
Bafradan Mehmet Yeter, Covidden yaşamını yitirmişti. Sıtkı
Bektaş, geçenlerde yaşamını yitirdi ve birçok hasta şu
anda maalesef cezaevlerinde ölümü bekliyor. Hatta, şu an, önceki dönem
Urfa Milletvekilimiz İbrahim Binici haksız yere rehin tutulduğu
Sincan Cezaevinde Covid-19 hastalığına yakalandı. Yine,
Kars Belediye Eş Başkanımız Şevin Alaca Covid-19
hastalığına yakalandı. Hakikaten, cezaevlerinde ölümler
durmuyor. Patnos Cezaevinde bir yılda 4 hasta mahpus
yaşamını yitirdi. Bu, artık sınırları
aşan, bu Covid-19 pandemisi döneminde kesinlikle, derhâl cezaevlerinin
tahliyesini gerektiren bir durumdur. İnfaz paketi döneminde bunları
çok sık söyledik, kulaklar tıkatıldı, gözler
kapatıldı ama bu, insanların yaşamını elinden
alıyor. Cezaevlerindeki çığlığa hepimiz ses verelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Başka bir mesele, 22 Kasım 2020de tamamlanan G20 Zirvesinde G20
ülkeleri, 26ncı İklim Zirvesinde Paris Anlaşmasının
onaylanıp yürürlüğe girmesini destekleme kararı aldı. Bu
karara maalesef Türkiye şerh koydu. Türkiye, Paris Anlaşmasında
taraf ülkeler arasında olmasına rağmen onaylamayarak
uygulanması gereken yaptırımlardan kaçmaktadır.
Geleceğimiz için, sermayeyi korumak yerine insan kaynaklı küresel
sera gazı emisyonları sıfırlanmalıdır. Türkiye,
karbon emisyonlarının
sınırlandırılmasını öngören Paris
Anlaşmasını imzaladığı hâlde Parlamentosundan
geçirip onaylamayan 8 ülkeden 1i ve anlaşmayı onaylamayan G-20deki
tek ülke konumundadır. Cumhurbaşkanı, ABye girme
politikasını açıkladı ama G-20 konuşmasında ise
OECDdeki Ek-1den çıkmayı beklediklerini söyledi. Avrupa
Birliğine giren ülkeler Ek-1 ülkesi olmak durumunda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Toparlayacağım Başkan.
Hem ABye girmeyi hem Ek-1den çıkmayı
aynı anda isteyemezsiniz; bu, dış siyasetteki
beceriksizliğin ve iş bilmezliğin göstergesidir.
Çok önemli bir mesele Sayın Başkan,
partimize yönelik saldırılarda, etkinlik yapma yasağı.
Neredeyse bugün Vanda kadın arkadaşlarımız esnaf ziyareti
bile yaptırılamayacak noktaya geldi. Size sadece bir ili örnek
vereceğim: 21 Kasım 2016dan bu yana Van ilinde etkinlik
yasağı var. Kime var? Ayda bir uzatılıyor, HDPye var ama
iktidar partisi orada her türlü etkinliği Valiliğin özel
korumalarıyla yapıyor. Bu, açıkça bir OHAL
uygulamasıdır, hatta OHALi aşan sıkıyönetim
uygulamasıdır. Evet, iktidar partisinin yaptığı
etkinlikleri burada sayfa sayfa anlatabilirim, binlerce insanla kongre yapan,
yürüyüş yapan iktidar partisi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Vali de,
Van Valisi de diğer bütün valiler gibi, AKPnin il başkanı
olarak bu yasaklama kararlarını alıyor ve 2020 yılında
İpekyolunda AKP 3üncü Olağan Kongresinin yapılmasından
Mayıs 2020de bildiri dağıtmaya kadar uzunca bir etkinlikleri
var.
Biz şunu söylemek istiyoruz: Van,
Diyarbakır, Siirt, Batman, Mardin ve daha birçok ilde partimize yönelik bu
yasaklamaları tanımıyoruz. Bunlar, hukuk dışı,
gayrimeşru ve Anayasaya aykırı uygulamalardır. Siyasetin
aldığı kararlar iktidar partisi tarafından valilere
onaylatılmaktadır. Oysaki demokrasi sokak demektir; biz sokakları
kullanmaktan, demokratik haklarımızı kullanmaktan bir an geri
durmayacağız Başkan.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkoç
25.-
Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Akdenizin uluslararası sularında bir
Alman fırkateyni tarafından Türk bandralı gemiye müdahale
edilmesinin kabul edilebilir olmadığına, ülkenin hakkını
uluslararası arenada aramanın birinci derecede Hükûmetin görevi
olduğuna, 24 Kasım Öğretmenler Gününü
kutladığına, Meclisin öğretmenlik meslek yasasını
çıkarması gerektiğine, atanamayan öğretmenlerin sorununa
çözüm bulmak zorunda olunduğuna, 3600 ek göstergenin öğretmenlere
kesinlikle verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti
uluslararası haklarını kolay elde etmedi. Türkiye Cumhuriyeti
kurulurken bağımsızlığını da kolay elde
etmedi. Bağımsızlığımızın her kare
taşı için bu topraklarda insanlarımız canını verdi.
Lozan Antlaşmasıyla Egedeki adaların
silahlandırılmayacağı çok açık şekilde ifade
edildiği hâlde Yunan askerlerinin bugün orada olması, Türkiye
Cumhuriyetinin itibarını zedelemektedir. Süleyman Şah
Türbesinin -yurt dışındaki yegâne toprağımız-
orada dalgalanan bayrağımız indirilerek taşınmış
olması bizim içimizi acıtmaktadır. Mavi Marmarada İsrail askerlerinin
gemimize inip insanlarımızın canına kastetmesi hâlâ
hafızalarımızdan silinmiyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
açılan dava geri çekilmiştir. Şimdi de bir Alman
fırkateyninde bir Yunan subayının emriyle Türkiye
Cumhuriyetinin bayrağının dalgalandığı ve
toprağı sayılan bir gemiye fütursuzca girerek orada bulunan
insanlarımızı tehdit altında bizim haberimiz olmadan arama
yapmaları kabul edilebilir bir şey değildir.
Şunu herkes bilmelidir ve bütün dünya
bilmelidir ki: Türkiye'nin uluslararası hakları yolgeçen hanı
değildir. Türkiye Cumhuriyetinin devletini on sekiz yıldan beri
idare eden Hükûmetin bir an önce kendine gelmesi gerekir. Bu cumhuriyetin
hakkını hukukunu uluslararası arenada aramak, birinci derecede
onların görevi, takip etmekse muhalefetin görevidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Asla kabul edilemeyecek
bu tutumların daha fazla sergilenir olmasına göz yummayız. Bunun
için ne gerekiyorsa onu yaparız.
Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Tüm
öğretmenlerimizin gününü kutluyorum. Emekleri için, hayatımıza
kattıkları değer işin şükranlar sunuyorum. Yeter mi?
Yetmez. Bulunduğumuz koltuklar, mesaj vereceğimiz değil, çözüm
üreteceğimiz makamlardır ve sorumluluğumuz vardır. Bu
Meclis, öğretmenlik meslek yasasını
çıkartmalıdır. Öğretmenlik özel ihtisas mesleğidir ve
bence dünyadaki en kıymetli, en önemli meslektir.
Evlatlarımızın akıllarını, yüreklerini emanet
ettiğimiz insanlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Onları genel bir
memur tanımı içinde değerlendiremeyiz, yaptıkları
işin niteliğine uygun bir yasal çerçeve oluşturmak
zorundayız. Bu meslek yasası çerçevesinde, akademik gelişmeleri
destekleyecek, siyasi baskıdan arındıracak, atamalarında
liyakati esas kılacak bir yapı kurulmak zorundadır. Atanamayan
yüz binlerce öğretmenin sorununa çözüm bulmak zorundayız. Ders
başı para alan ücretli öğretmenlerin sorunu çözülmek
zorundadır. Borç yüküne, siyasi baskıya, liyakatsizliğe çözüm
bulunmak zorundadır.
Öğretmenler tükenme noktasındadır.
Sendikalar bugün araştırmalarını yayınladılar,
tablo açık. Neredeyse tamamı borçlu, yardımla geçimlerini
sağlayabiliyorlar, ay sonunu getiremiyorlar, sinemaya, tiyatroya, tatile
gidemiyorlar. Siyasi baskıdan, torpilden, kayırmadan
yılmış ve umudunu kaybetmiş durumdalar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Peki efendim.
Bizzat siyasi iktidarın söz verdiği gibi
öğretmenlik meslek kanunu bir an önce çıkartılmalıdır
ve öğretmenlere bizzat siyasi iktidarın, Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın sözünü verdiği 3600 ek gösterge kesinlikle
verilmelidir. Bu iki konu da bizim taahhütlerimiz arasındadır. AKP
iktidarı yerine getirmeye talip olursa her türlü desteği
vereceğimizi defalarca söyledik, kanun tekliflerini de Meclise sunduk.
Daha fazla vakit kaybetmeden öğretmenlerimizin hakkı
sağlanmalıdır. Bu, öğretmenlere, annelere, babalara, en çok
çocuklarımıza ve ülkenin yarınlarına borcumuzdur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Zengin
26.-
Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin, Akdenizde Türk gemisine karşı
yapılan müdahaleye karşı gerekenin anında yerine
getirildiğine, konunun Dışişleri Bakanlığı
ve Millî Savunma Bakanlığı tarafından hassasiyetle takip
edildiğine, 24 Kasım Öğretmenler Gününü canıgönülden
tebrik ettiğine, özellikle pandemi sürecinde öğretmenlerin hayatta ne
kadar büyük bir varlık alanı açtıklarının görüldüğüne
ve onların yetiştireceği neslin çok büyük bir ümit olduğunun
altını çizmek istediğine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. Hayırlı haftalar diliyorum.
Ben de konuşmamın başında,
öncelikle bir kınamanın altını çizerek ve neler
yapıldığını ifade ederek konuşmama başlamak
istiyorum. İrini Harekâtı kapsamında, Türk bayraklı M/V
Roseline A gemisine yapılan müdahale hakkında gereken anında
yerine getirilmiştir. Bu müdahale uluslararası hukuk
açısından tamamen hukuksuzdur, yersizdir ve nihayetinde de gün
tamamlandığında, sabah 09.30 itibarıyla orada hiçbir asker
kalmamıştır, tahliye edilmiştir. Fakat bununla da
kalınmayarak Dışişleri Bakanlığımız
tarafından AB ve Alman Büyükelçileri Bakanlığa davet edilerek
konuyla alakalı izahat istenmiştir ve bu konuyla alakalı
hukuken, uluslararası hukuk açısından
bakıldığında yapılması gereken neyse bu da devam
edecektir. Türkiyenin özellikle bu konudaki hassasiyeti herkesçe malumdur,
böylesine hukuksuz bir müdahaleye tahammül gösterilemez. Zaten fiilen müdahale
engellenmiştir ama devamında da bununla alakalı hukuki
yaptırım süreçleri muhakkak ki bakanlıklarımız
tarafından, hem Dışişleri Bakanlığı hem de
Millî Savunma Bakanlığımız tarafından hassasiyetle
takip edilmektedir.
Ben de tabii ki, bugün, 24 Kasım
Öğretmenler Gününü canıgönülden tebrik ediyorum. Kendiminde de,
öğretmen bir anne babanın çocuğu olmam hasebiyle bugünün
hayatımızda ayrıca özel bir yeri var. Bütün öğretmenlerimizin
Öğretmenler Gününü tebrik ederken özellikle bu pandemi sürecinde
görüyorum ki, on-line öğretimde, öğretmenlere olan özlemin,
öğretmenlerin hayatımızda ne kadar büyük bir yeri haiz
olduğunun veliler tarafından da bir kez daha görüldüğünü fark ediyorum.
Çünkü evde çocuklarla birlikte bütün bir günü eğitime öğretime
ayırarak geçirebilmenin, aslında, okul olmaksızın
eğitim öğretimin devam ediyor olmasının ne kadar zor
olduğunu velilerimizin bir kez daha gördüğünü düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Özlem Hanım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bu manada, özellikle
pandemi sürecinde yaşananlara baktığımızda,
öğretmenlerimizin hayatımızda ne kadar büyük bir varlık
alanı açtıklarını, yer açtıklarını
görmüş oluyoruz.
Tabii, bu manada, öğretmenlerimizin
hayatımızdaki tanımına dair, Sayın Milletvekilimiz
Halil Bey de konuşmasında Nurettin Topçudan bahsettiler; ben de
Nurettin Topçunun muallim tanımından -burada sizlerle
paylaşmak istiyorum- istifade etmek istiyorum; bir muallim nasıl
olmalı? Nurettin Topçu olması gereken muallim yapısını
anlatırken şunları ifade ediyor, diyor ki: Muallimler
hayatımızın sahibi olmaktan ziyade hayatımızın
sanatkârlarıdır; hayatımızın
kullanıcısı değil, yapıcısıdırlar;
seyircisi değil, aktörüdürler; en doğru, en güzel hayat örneğini
yaparlar, hazırlarlar, bize sunarlar ve biz de yaşarız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Özlem Hanım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bizim vazifemiz, bu
hayata anlayış katmaktır, anlayışla ona iştirak
etmektir. Tıpkı balını yemeyip yaptıklarını
sonraya bırakan arılar gibi, bir şuur içerisinde ideallerimizi
yerine getirmek için çalışmaktır. diye tanımlıyor
öğretmenleri. Böyle bakıldığı zaman, bütün
hayatlarını öğrencilerine verirken kendilerini geriye koyarak,
hatta hayatlarını geriye bırakarak, hayatlarını feda
etmek uğruna, bir çocuğumuzun daha fazla eğitim görmesi,
öğrenmesi, hayata tutunması için gayret gösteren -bugün
yaşadığımız pek çok örnek var, arkadaşlarım
bahsettiler- terörden şehit olan öğretmenlerimiz var.
Ben, bu manada, canıgönülden görevini ifa
etmeye çalışan, teröre rağmen yapmaya çalışan, yokluk
içerisinde, bütün gayretiyle daha iyi evlatlar yetiştirmeye
çalışan, kendi çocuklarının önüne koyarak çocuklara sahip
çıkan bütün öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü tebrik
ediyorum ve onların yetiştireceği en güzel neslin
hayatımız için de çok büyük bir ümit olduğunun altını
çizmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Güzel, buyurun.
27.-
Diyarbakır
Milletvekili Semra Güzelin, erkek şiddetinin pandemi sürecinde
artışa geçtiğine, Diyarbakır ilinde kadına yönelik
şiddet acil destek hattı gibi birçok uygulamanın 2016
yılında kayyum atanmasıyla etkisiz hâle getirildiğine, Rosa
Kadın Derneğinin hukuksuz bir şekilde kriminalize
edildiğine ilişkin
açıklaması
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Teşekkürler
Sayın Başkan.
Erkek şiddeti, pandemi süreciyle beraber
artışa geçmiştir ve bunun etkisi hâlâ devam etmektedir. Seçim
bölgem olan Diyarbakırda, basına yansıdığı
kadarıyla, 2020 yılı içerisinde en az 9 kadın erkekler
tarafından katledildi, 10 kadın şüpheli bir şekilde
yaşamını yitirdi. Yaşamını yitiren bu
kadınlardan 2si İnfaz Yasasıyla salıverilen erkekler tarafından
katledildi.
Türkiyede ilk olan, kadına yönelik şiddet
acil destek hattı ilk kez Diyarbakırda kurulmuştu. Bu ve
benzeri birçok örnek uygulama 2016 yılında başlayan kayyum
atamalarından sonra feshedildi, kapatıldı veya etkisiz hâle
getirildi. Kalan birkaç kadın kurumundan biri olan Rosa Kadın
Derneği ise hukuksuz bir şekilde kriminalize edilmekte, dernek
üyeleri ve yöneticiler tutuklanarak cezalandırılmaya
çalışılmaktadır. Kadın özgürlüğünü esas alarak
çalışma yürüten TJA aktivistleri de bu tutuklama ve gözaltı
politikalarından nasibini almaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Filiz
28.-
Gaziantep
Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, Atatürkün Öğretmenler,
cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.
diyerek öğretmenlere sorumluluk yüklediğine, 60 bin öğretmen
atamasının beklendiğine, 24 Kasım Öğretmenler Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ülkelerin kalkınmasında, nitelikli insan
gücünün yetiştirilmesinde, toplumun kültür ve değerlerinin genç
kuşaklara aktarılmasında öğretmenlerin rolünü çok iyi bilen
Atatürk Öğretmenler, cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür,
irfanı hür nesiller ister. diyerek öğretmenlerimize önemli bir
sorumluluk yüklemiştir. Atatürkün sağlığında ve
ölümünden sonra da öğretmenlerin itinayla yetiştirilmesine çok önem
verilmiş olsa da daha sonra öğretmen yetiştirme konusunda
aynı hassasiyet gösterilmemiş, ihtiyaca göre planlar
yapılmamış ve bazen öğretmen niteliği
taşımayanlara öğretmenlik
yaptırılmıştır.
Bugünlerde ise yetişmiş öğretmenlerin
atanma sorunu vardır. 60 bin öğretmen atama beklemektedir. ÖSYM
verilerine göre işsiz öğretmen sayısı 550 bin
civarında olup kontenjan sorunu halledilmezse bu sorun katlanarak devam
edecektir. Öğretmenlerimizi sorunsuz günlere en kısa zamanda
ulaştıracağımız inancıyla Öğretmenler
Gününü kutluyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN - Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.-
Başkanlığın,
Hatay Milletvekili Hüseyin Yaymanın İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin önerge
(4/99) yazısı
BAŞKAN - Hatay Milletvekili Sayın Hüseyin
Yaymanın İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı 24 Kasım
2020 tarihinde Başkanlığımıza ulaşmıştır.
Bilgilerinize sunulmuştur.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ
PARTİ Grubunun, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve 23 milletvekili
tarafından ataması yapılmayan rehabilitasyon öğretmenlerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 23/10/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Kasım 2020 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
24/11/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 24/11/2020 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve 23 milletvekili
tarafından ataması yapılmayan rehabilitasyon
öğretmenlerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 23/10/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 24/11/2020 Salı günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın
Yasin Öztürk.
Buyurunuz Sayın Öztürk. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde söz almış
bulunmaktayım.
Emanetimiz evlatlarımızın eğitim
ve öğretimini aile şefkatiyle üstlenen, cehaletle savaşta
fedakârlıkla görev alan bütün öğretmenlerimizin 24 Kasım
Öğretmenler Gününü kutluyor, başta Başöğretmen Mustafa
Kemal Atatürk olmak üzere ebedî âleme intikal eden öğretmenlerimizi ve
bölücü terör örgütü tarafından görevi başında katledilen
Neşe Alten, Aybüke Yalçın, Necmettin Yılmaz ve adını
burada sayamadığım bütün şehit öğretmenlerimizi
rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.
Değerli milletvekilleri, grubumuzun önerisi
ataması yapılamayan rehabilitasyon öğretmenlerinin
sorunları ve çözüm yollarının bulunması üzerine ama bugün günlerden
24 Kasım, özel bir gün. Bu nedenledir ki atanamayan öğretmenlerimiz
kadar görevde olan öğretmenlerimizin de sorunlarını dile
getirmek istiyorum.
Ülkemizin en önemli sorunlarının
başında eğitim geliyor. Eğitim öğretimde, kültürde
arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadığımızı
düşünüyorum. Bu bir muhalefet partisi milletvekilinin ya da genel
başkanının eleştirisi değildir, bunu söyleyen, on
sekiz yıldır iktidarda olan bir partinin lideri ve daha da ötesi,
artık her kararda tek başına imzası olan Sayın
Cumhurbaşkanıdır. Sayın Cumhurbaşkanının
sözlerinin altına imza atarak AK PARTİsi iktidarlarının
eğitimde yaptığı uygulamaları birkaç başlık
altında hatırlatmak istiyorum.
AK PARTİsi iktidarlarında, on sekiz
yılda toplam 7 Millî Eğitim Bakanı görev almıştır.
Göreve gelen her yeni Bakan sanki iktidar değişmişçesine yeni
bir eğitim sistemini, yeni bir sınav sistemini, yeni bir atama
sistemini getirmeye çalışmıştır. Öğretmen atama
ve yer değiştirmede ihtiyaca göre planlama
yapılamamıştır. Öğretmenler kendi aralarında
kadrolu sözleşmeli ücretli olarak
ayrıştırılmış; norm kadro uygulamasıyla
neredeyse emeklilik süresi gelmiş öğretmenlerin branşları
değiştirilmiş, okul okul dolaşmak zorunda
bırakılmışlardır. Köklü reform olarak sunulan 4+4+4
eğitim sistemi çökmüş, memleket meselesi olarak ele
alındığı söylenen meslek liseleri işlevlerini
yitirerek gerçekten memleket meselesi hâlini almış, Anadolu liseleri
niteliksiz hâle gelmiş, fen liseleri iktidarda alerji
yaratmıştır. Okullarımızda müfredat birliği sağlanamamış,
her eğitim öğretim yılı başında değişen
müfredata öğretmenler bile adapte olamamışlardır.
Öğretmenler, iktidarın il başkanının referansıyla
göreve gelen yöneticiler tarafından dışlanmış;
konuşmasıyla, duruşuyla, hayata dair verdiği bilgiler ve öğütleriyle
öğrenciler için rol model olan öğretmenler, bizden olanlar ve
olmayanlar ayrıştırmasına karşı psikolojik
savaş vermeye başlamışlardır. Öğretmenlik
mesleği tarihte hiç olmadığı kadar
değersizleştirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, mevcutta görev alan
öğretmenlerimiz kaos hâline gelen bu sorunlarla mücadele ediyor. Bir de
atanamayan öğretmenler sorunumuz var. 2020 yılında, ÖSYM
verilerine göre, atanmayı bekleyen öğretmen sayısı 460 bin
civarında. Artık KPSS sınavına girmekten vazgeçmiş,
atanma umudunu yitirmiş, mesleği dışında
çalışmak zorunda kalmış öğretmenlerimizle birlikte bu
sayının 550 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir;
tahmin edilmektedir diyoruz çünkü ataması yapılmamış
öğretmenlerimize ilişkin resmî kaydın olmaması,
ilgisizliğin yanında acı tablonun resmî verilere
yansımasının korkusudur. Bir öğretmenin
atanamamasının sonucu sadece işsizlik değildir; gelecek
nesillerin öğretmenlik mesleğini tercih etmeyi istemesinden uzaklaşmasıdır,
hayallerinin elinden alınmasıdır, ideallerinden uzaklaşmasıdır,
eğitim israfıdır, eğitilmiş kadro israfıdır,
zaman kaybıdır, emeğinin sömürülmesidir, hak kaybıdır,
mağduriyettir, adaletsizliktir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde
yaklaşık 2.500 özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde 300 bine
yakın öğrenci eğitim almakta, 27.500 civarında
öğretmen çalışmaktadır. Özel eğitim merkezlerinde
çalışmakta olan öğretmenler, özel eğitime ihtiyacı
olan bireylerin eğitim ihtiyacını karşılamakta;
geliştirilmiş eğitim programları ve yöntemleriyle,
onların yapı ve özelliklerine uygun ortamlarda eğitim
vermektedir. Bu doğrultuda, özel eğitim, çoğunluktan farklı
ve özel eğitime ihtiyacı olan çocuklara sunulan, üstün yetenekli
olanların yetenekleri doğrultusunda en üst düzeye
çıkmasını sağlayan, yetersizliği engele dönüştürmeyi
önleyen, engelli bireyi kendisine yeterli hâle getirerek toplumla
kaynaşmasını ve bağımsız, üretici bireyler
olmasını destekleyecek becerilerle donatan eğitimdir. Özel
eğitim, yoğun ve sistematik bir eğitimdir.
Dolayısıyla, özel eğitim ihtiyacı olan
evlatlarımızın eğitimi de özel eğitim almış
öğretmenler tarafından yapılmak zorundadır. Ancak
atanamayan birçok branştaki öğretmenler gibi özel eğitim ve
rehabilitasyon öğretmenleri de atama sorunu yaşamaktadırlar.
Mezun oldukları bölümler itibarıyla uzmanlık alanları özel
eğitim ve rehabilitasyon olan öğretmenler atanamazken,
sertifikalı öğretmenler özel ilgi gerektiren bu çocuklara eğitim
vermekle görevlendirilmektedirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Sayın Başkanım,
toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Ataması
yapılamayan özel eğitim öğretmenleri, özel eğitim
kurumlarında asgari ücretle çalışarak hayatlarını
idame ettirmeye çalışmakta ve belirli süreli sözleşme
imzaladıkları için de kıdem tazminatı hakkından mahrum
kalmakta, kanuni hakları olan doğum ve ölüm izinlerini dahi
kullanamamaktadırlar.
Sayın milletvekilleri, hepimiz
çocukluğunda büyüklerimiz tarafından İleride ne olmak
istiyorsun? sorusuna muhatap olmuşuzdur. Eminim ki büyük
çoğunluğumuz Öğretmen olmak istiyorum. cevabını
vermiştir. Soruyu soran büyüklerimiz de verdiğimiz cevap
karşısında sevinmiş, hatta bizi de takdir etmişlerdir.
Bugün aynı soruyu sorduğunuz bir evladımızdan
Öğretmen olmak istiyorum. cevabını alabiliyor musunuz? Evet,
hâlâ çocuklarımızın içerisinde tek tük de olsa Öğretmen
olacağım. diyenler vardır. Peki, bugün bu
çocuklarımızın hayallerine büyüklerimizin verdiği cevap
nedir? Aman ha! Atanamazsın. Ne olursan ol, öğretmen olma.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Kemal Bülbül.
Buyurun Sayın Bülbül. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii, âdet olduğu üzere, yine bir 24
Kasımdayız ve 24 Kasımda herkes sevgiyle saygıyla
öğretmenin gününü kutluyor. Sayın Ziya Selçuk da kutluyor, Adalet ve
Kalkınma Partisinin değerli vekilleri de kutluyor fakat buna ne denir
biliyor musunuz halk dilinde? Kuru kuruya kurban olayım. denir. Yani
karşılığı olmayan
Tamam, manevi bir söylemdir,
doğrudur, iyidir hoştur ama 24 Kasım Öğretmenler Gününde,
pandemi koşullarında, yoksulluk koşullarında, açlık
koşullarında çalışan öğretmenlere hiç değilse 1
maaş ikramiye ya da 1 ikramiye
Yok, bu olmuyor. Başka ne olmuyor?
3600 ek gösterge olmuyor, öğretmenlik meslek yasası ısrarla
çıkarılmıyor. Dünyada böyle örnekler çok az.
Defalarca söyledim, bütçe görüşmelerinde de
söyledim, burada da tekrar edeyim: Öğretmenlik sıradan bir devlet
memurluğu değildir; eğitim ve bilim
insanlığıdır, akademik bir sıfattır, bu
sıfatı tanımlayan bir yasanın olması gerekir ve bu
sıfatı karşılayan bir ücretin, bir saygının, bir
koşulun, bir ortamın olması gerekir. Eğitim ortamı son
derece sağlıksızdır.
Ben buradan şunu özellikle belirtmek istiyorum:
En içten, en saygılı, en samimi bugünü kutlayanlar
öğrencilerimizdir. Sevgili öğrencilerime, bana öğretmenliği
de öğreten sevgili öğrencilerime buradan sevgi ve saygılarımı
sunuyorum; sevgili öğrenci velilerine, meslektaşlarıma
Ama
şunu da belirtmek istiyorum ki Öğretmenler Gününü Mustafa Kemale
özenerek armağan eden Kenan Evren bir öğretmen
düşmanıdır. TÖB-DERi kapatmıştır, yüzlerce
öğretmeni yargılamıştır, ceza vermiştir,
işkenceden geçirmiştir; protesto ediyorum, kınıyorum ve bu
günün aslında 5 Ekimde kutlandığını
Bakınız, biz bununla ilgili mücadele yaparken, sadece sendika kurmak
için 12 kere mahkemede yargılandık, 8 defa idari ceza aldık;
Kenan Evrenin yaptığı yasa doğrultusunda. Ha, bu anlamda
verilen önergenin içeriği doludur, önerge anlamlıdır;
rehabilitasyon öğretmenlerine, atanamayan öğretmenlere dair bir
görmenin, bir farkındalığın olması ve gereğinin
yapılması gerekir. Şu atanamayan ne demek Allah
aşkına ya? Atanmayan, atanmayan, ısrarla atanmayan
İstatistikleri falan kabul etmiyorum ben, bırakın
istatistiklerle konuşmayı, hakikatle konuşalım.
Yıllarca eğitim fakültelerinde emek sarf eden, öğretmen olan,
KPSSye giren, onu da kazanan ama Bakanlığın ama iktidarın
denetiminden geçemeyen ve intihar eden... İntihar edenlerin
sayısını vermek insanı üzüyor; ayıptır,
günahtır, yazıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Öğretmenlik mesleğine dair aslında
Millî Eğitim Bakanlığının rehabilite edilmesi gerekir.
Söyledim, Emrullah Efendi Tanzimat Döneminde Maarif
Nazırlığı yaparken Talebeler ve mektepler olmasa ben bu maarifi
ne güzel idare ederim. demişti. Sayın Ziya Selçuk, şu anda
talebeler de yok, mektepler de yok, günümüzün Emrullah Efendisi oldunuz yani,
bunu güncellediniz.
Şimdi, bu günde öğretmenlere sadece kuru
kuruya bir kutlama, kuru kuruya kurban olma kesinlikle yetersizdir,
ayıptır ve bugüne dair yapılması gereken, bu
araştırma önergesinin kabul edilmesi ve gereğinin
yapılmasıdır.
Ben buradan, bir kere daha, özveriyle, bu
koşullara rağmen mesleğini sürdüren, mesleğini yapan
sevgili meslektaşlarıma sevgi ve saygılarımı
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Burcu Köksal.
Buyurun Sayın Köksal. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Öğretmenler
Günü. Yıllardır meslek kanunu çıkarılmayan, seçim
meydanlarında söz verildiği hâlde 3600 ek gösterge verilmeyen,
sözleşmeli ücretli kadrolu diye ayrımcılığa
maruz bırakılan, bilimin ışığında sorgulayan
çocuklar yetiştirmek için mücadele eden öğretmenlerimizin;
Sayıştay raporlarına göre 138 bin öğretmen açığı
olduğu hâlde yıllardır atama bekleyen öğretmenlerimizin;
mülteci çocukların eğitim öğretimi için KPSS, mülakat gibi
kriterlerle göreve başlatılan ama hâlâ kadro alamayan PIKTESli
öğretmenlerimizin; hayattaki her türlü engeli aşıp da
Bakanlığın atama engelini aşamayan engelli
öğretmenlerimizin; yıllar boyunca çalışıp didinip
emekliliğinde, hayatının son yıllarında rahat
yaşaması gerekirken çocuklarına iş bulmak, onları
okutabilmek veya evlendirebilmek için didinip duran, ayın sonunu zar zor
getiren emekli öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü bir
öğretmen çocuğu olarak kutluyorum ve ayrıca, görevi
başında idealist duygularla çalışırken şehit
edilen öğretmenlerimizin de Öğretmenler Gününü kutluyorum.
AKPnin on sekiz yıllık eğitim
karnesine bakınca görüyorum ki geleceğimizin teminatı
çocuklarımız, sürekli değişen eğitim
politikalarıyla âdeta deneme tahtasına çevrilmiş durumda.
Cumhuriyetin kurduğu eğitim kurumlarının içi
boşaltılmış, parasız ve nitelikli okulların
oranı azaltılmış, dar gelirli ailelerin çocukları için
olmazsa olmaz olan eğitimde fırsat eşitliği yerle yeksan
edilmiş, devlet yurtlarının azlığı ve
yetersizliği yüzünden aileler çocuklarını istemeseler bile
FETÖnün yurtlarına bırakmak zorunda kalmış.
Öğretmenler ise ekonomik sıkıntılarla âdeta kaderine terk
edilmiş; idareci atamalarında, yönetim kademelerinde liyakatin yerini
sendikal aidiyet almış yani AKP, burada da partizanca davranıp
kendi iktidarının arka bahçesi olan sarı sendikalara ait
öğretmenlere öncelik tanımış. Bir yandan da 15 Temmuz darbe
girişimi sonrası KHKyle ihraç edildiği hâlde takipsizlik veya
beraat kararı alıp, yargıda masumiyetini ispat edip hâlâ
görevine başlatılmamış öğretmen ve akademisyenler de
geçim mücadelesiyle boğuşmak zorunda bırakılmış.
Her 24 Kasımda aynı nakaratı
duyuyoruz. Öğretmenler, hakkınız ödenmez. diye süslü laflar
var iktidar sıralarında ama icraat yok. Öğretmenlerin bir meslek
kanunu bile yok; atama, yer değiştirme, görevde yükselme, mali ve
sosyal haklar gibi tüm konularda niçin kendilerine özgü bir meslek kanunu yok?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Burcu Hanım.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Seçim meydanlarında
hemen her parti 3600 ek gösterge vereceğiz. diye söz verdiği hâlde,
hatta AKP, ilk 100 Günlük Eylem Planına aldığı hâlde neden
hâlâ 3600 ek gösterge verilmedi? Öğretmen yetiştirmek için
açılan öğretmen liseleri vardı -ben de gururla söylüyorum ki
öğretmen lisesi mezunuyum- oralar neden kapatıldı?
Pandemi döneminde 30 milyon veli ve öğretmeni
uzaktan eğitimde kaderiyle baş başa bıraktınız.
İnterneti olmayan evler, bilgisayarı olmayan çocuklar, hatta evinde
tek televizyon olup da birden fazla öğrencisi olan aileler ne yapacak
düşünmediniz. 759 bin hanenin televizyonu yok, 3 milyon öğrenci
internete erişemiyor; siz, hâlâ Uzaktan eğitimde süperiz.
diyorsunuz. Okullar açılsa bile 57 bin dersliğe ve 138 bin öğretmene
ihtiyaç var.
Dezenfektan, maske, ateş ölçümü gibi
cihazları okullar nasıl temin edecek? Asgari ücretli bir aile bunlara
nasıl bütçe ayıracak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURCU KÖKSAL (Devamla) Sayın Başkan, çok
az kaldı.
BAŞKAN Ama prensip olarak uzatamıyorum.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Bir dakika
Bugün
kadınlarla da ilgili olduğu için
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Verelim Başkanım, evet.
BAŞKAN Buyurun.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Çünkü salgının
başlangıcında vatandaşa 5 maske dağıtamayan
AKPnin, öğrencilere her hafta düzenli maske ve dezenfektan temin
edebileceğini açıkçası hiç düşünmüyorum.
Okullar kapalı lakin ana
sınıfları açık, ana sınıfı öğretmenleri
ve öğrencileri bulaş riskiyle karşı karşıya.
Çalışan anneler için kreşler zaten açık. Ayrıca, bu
konu ebeveynlere eğitim izni verilerek esnek çalışmayla da
çözülebilir. Peki, ilköğretim, ortaöğretim kapalıyken neden
devletin ana sınıfları açık? Okul öncesi öğretmen ve
öğrencilerine Covid-19 bulaşmayacak diye anlaşma mı
yaptınız virüsle?
Üretmeyen, istihdam yaratmayan, faize dayalı
ekonomi politikalarında yanıldınız, ithalata dayalı
tarım politikalarında yanıldınız;
Özelleştiriyoruz. diye satmadık yer bırakmadınız,
yanıldınız; cumhuriyet tarihinin en yüksek dış borçlanmasını
yaptınız, yanıldınız; sürekli değiştirip
allak bullak ettiğiniz eğitim politikalarında
yanıldınız. Memleketi karanlığa sürükleyecek sizlere,
millet ilk seçimde Dur! diyecek; sizi, başta öğretmenler
sandığa gömecek.
Genel Kurula saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Orhan Yegin.
Buyurun Sayın Yegin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; İYİ
PARTİ Grubunun vermiş olduğu öneri hakkında grubumuz
adına söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve onu temsil eden
Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle hayatımızın her
alanında bize yol gösteren, rehberlik eden tüm öğretmenlerimizin
Öğretmenler Gününü kutluyor, her birine minnetlerimizi ve
saygılarımızı sunuyorum.
Bizden önce konuyla ilgili hatipler çıktı;
kimileri süslü ifadeler kullanmaktan, kimileri iktidarın denetiminden
geçemediği için öğretmen olamayıp intihara sürüklenen
öğretmenlerden bahsetti; kötü kötü sözler edenler oldu, incitmeye
çalışanlar oldu ama öğretmenlerimiz bize dediler ki: Birileri
sizi yıpratmaya, sizi küçük düşürmeye çalışsa da aslı
astarı olmayan şeylerle sizi suçlamaya çalışsa da onlara
cevap vermek, aynı üslupla mukabelede bulunmak için gayret etmeyin; siz
anlatmak istediğinizi anlatın, söylemek istediğinizi söyleyin.
Ben de buraya çıkarken ki niyetim neyse aynı niyetle devam
edeceğim.
Kıymetli milletvekilleri, bildiğiniz gibi
partimiz ve Hükûmetimiz hayatın farklı alanlarında, farklı
zorluklarla mücadele eden kesimlerin yanında olan ve onların yükünü
hafifletmek için gayret gösteren bir anlayışla ilk günden bu yana
hizmet etmektedir. Yaşlı genç, zengin fakir, engelli engelsiz,
öğrenci öğretmen tüm kesimlerin dertlerini, sorunlarını
gidermeyi önemseyen bir anlayışla bugüne kadar
politikalarını oluştururken özellikle dezavantajlı olan
kesimlerin yükünü alan, onların zorluklarını gideren,
onların dertlerini dert edinen bir anlayışı
çalışmalarının odağı hâline getirmiştir. Bu
doğrultuda özel eğitime ihtiyaç duyan vatandaşlarımız,
bilhassa engelli kardeşlerimiz konusunda son on sekiz yılda devrim
niteliğinde adımlar atılmış, özellikle özel
eğitime ihtiyaç duyan çocuklarımız için bu süreçte gerçekten
büyük gelişmeler yaşanmıştır. Türkiyede özellikle
gereksinimli çocukların yıllarca sanki bir utanç sebebi gibi
köşelerde gezindikleri, hayatlarını dört duvar arasında
sürdürdükleri dönemler, AK PARTİmizin, hükûmetlerimizin öncülüğünde
hep birlikte ortaya koyduğumuz gayretle, hamdolsun, artık ortadan
kalkmıştır. Bu vatandaşlarımızın özel
eğitime ihtiyaç duymasını gerektiren sebeplerden kaynaklanan
özel durumlarının ve problemlerinin ortaya çıkardığı
kısıtlamaları en aza indirgemek, toplum içindeki görevlerini
yerine getirebilmelerini ve diğer insanlarla sağlıklı
ilişkiler kurabilmelerini sağlamak, ekip çalışmasına
ve çevreyle uyumlu bireyler olarak yetişmelerine imkân sunmak için gerekli
adımları attık ve atmaya devam edeceğiz.
İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın anlayışından taviz vermeden yürüme
gayretindeyiz. Hayatın her alanında olduğu gibi eğitim
alanında da engelli ve özel ilgiye muhtaç çocuklarımızın ve
onların ailelerinin ve onlar için var gücüyle çalışan öğretmenlerimizin
yaşadığı zorlukları bizler de biliyor,
paylaşıyor ve bu zorlukları aşmanın çabasını
veriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Yegin.
ORHAN YEGİN (Devamla) Biliyoruz ki özel
eğitime ihtiyaç duyan bireyler ve onların aileleri kadar bu alanda
var gücüyle çalışıp kardeşlerimize yardımcı
olmaya çalışan öğretmenlerimizin de desteğe ihtiyacı
var. Onların yükünü hafifletmek, sorunlarını dinleyip birlikte
çözüm geliştirmek hepimizin sorumluluğundadır. Bizim
kültürümüzde öğretmenlerimizin üzerimizdeki hakkı neredeyse anne ve
babalarımızın hakkı seviyesindedir. Bu sebeple, özel
eğitime ihtiyaç duyan evlatlarımızın toplumda eşit
fırsatlara sahip bireyler olmalarında büyük gayret gösteren
öğretmenlerimizin sorunlarını ele alıp imkânlar
doğrultusunda çözebilme yolunda gayret gösteriyoruz. Bu bakış
açısıyla çocuklarımızı kucaklayıp onlara kol
kanat geren, sadece özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde
çalışan öğretmenlerimizin değil tüm öğretmenlerimizin
haklarını, imkânlarını daha iyi duruma getirme yolunda hep
beraber el ele vereceğiz ve zaman içerisinde, inşallah, bu
imkânları onlara hep beraber sunacağız.
Bu vesileyle tekrardan geleceğimize
ışık tutarak bizlere mihmandarlık eden tüm
öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyor ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından Türkiye'de kadına karşı
şiddetin son bulması için gerekli tedbirlerin alınması
amacıyla 24/11/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş
olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24
Kasım 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
24/11/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 24/11/2020 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
24 Kasım 2020 tarihinde Siirt Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından (9876
grup numaralı) Türkiye'de kadına karşı şiddetin son
bulması için gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan genel görüşme önergesinin,
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 24/11/2020
Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, Halkların Demokratik Partisi grubu adına Batman Milletvekili
Sayın Ayşe Acar Başaran.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, ben, kadına
yönelik şiddetin araştırılması ve çözümünün
bulunması için bir genel görüşme açılması önerisini
partimiz adına açıklamak üzere söz aldım.
Değerli arkadaşlar, yarın 25
Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası
Mücadele ve Dayanışma Günü. Aslında kadınlar
açısından her gün mücadele; üç yüz altmış beş gün,
yedi gün yirmi dört saat kadınlar sürekli bir şiddet
sarmalının içerisinde ve bu şiddete karşı mücadele
ediyorlar. Tabii ki bu şiddetin çoklu biçimiyle kadınlar
karşı karşıya. En fazla basına yansıyan fiziki
şiddet ama kadınlar; psikolojik, ekonomik, cinsel ve fiziki
şiddetin her türüne yedi gün yirmi dört saat her alanda maruz
kalıyorlar. Tabii en fazla basına yansıyan, kamuoyuna
yansıyan ve bizim de gündemimize aldığımız, artık
kadınların yaşam alanını, yaşam hakkını
ortadan kaldıran fiziki şiddet.
Değerli arkadaşlar, bakın, Türkiye'de
2020 Ocak ayı itibarıyla en az 256 kadın katledilmiş; yine,
197 kadın şüpheli bir biçimde yaşamını yitirmiş.
Bu şüpheli biçimde yaşamını yitirme olaylarının
çoğunun cinayet olduğunu çok iyi biliyoruz, bunu Şule Çet gibi
davalarda aslında kadınlar olarak tecrübe ettik. Biz, mücadele
etmesek, kadınlar bunun peşine düşmese Şule Çet olayı
yine şüpheli bir ölüm, intihar gibi görülüp üstü kapatılacak
meselelerden biriydi.
2020 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği
Endeksine göre Türkiye, 153 ülke arasında 130uncu sırada. Bence,
günbegün bu sıralamada daha alt sıralara düşecek gibi de
görülüyor.
Değerli arkadaşlar, tabii ki bu
şiddetin artmasının çokça nedeni var. Onun için biz bir gün
oturalım bütün Meclis özelinde tartışalım,
konuşalım ve bunun çözüm yöntemlerini bulalım diyoruz.
Kadına yönelik şiddetin, özellikle iktidarın yürüttüğü
politikayla bire bir bağlantılı olduğunu biliyoruz çünkü
iktidar bütün sözcüleri aracılığıyla, basın
aracılığıyla, kurumları
aracılığıyla sürekli bir biçimde kadın
düşmanı politikalar yürütüyor ve yine iktidar, özellikle bu vasıtalarla
toplumsal cinsiyet eşitsizliğini perçinleyecek, geliştirecek
siyasetler üretiyor.
Bakın, iktidarın, en üstteki
Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, bütün sözcüleri, zaten
kadın ve erkeğin eşit olmadığını
düşünüyor, bunların fıtraten eşit olmayacağını
ifade ediyor. Yine, mücadele eden kadınlar özellikle, özel bir biçimde
hedef alınıyor. İki gündür, kendini İçişleri
Bakanı değil de erkeklerin sözcüsü gibi gören Bakan,
çıktığı her yerde kadınları hedef gösteriyor,
kadınların mücadelesini hedef gösteriyor ve gerçekten dâhiyane
önerilerde bulunuyor(!) Çözüm neymiş? Erkekler kadınlara vuracaklarına,
kendilerine vuracakmış. Gerçekten dâhiyane bir çözüm önerisi(!)
İktidar sorumlu değil zaten. Pandemi döneminde eve kapanın;
siz, kendi tedbirinizi alın, biz tedbir almak zorunda değiliz.
Kadınlar, şiddete maruz kaldığında, katledildiklerinde
Yapmayın erkekler, aman ayıp! diyor, bir de Ayıp!
Kadına yönelik şiddet ayıp değil arkadaşlar.
Ayıp söylemi tıpkı karakollarda polislerin, jandarmanın
kadınlara Aman, ayıptır. erkeğe Ayıptır, bak
yapma böyle bir daha. Böyle yaparsan artık aramız bozulur,
bozuşuruz. diyerek erkekleri ikna edip, kadınları ikna edip eve
göndermesiyle aynı zihniyettir. Bu ülkenin İçişleri Bakanı
kadına yönelik şiddeti ayıp olarak tanımlayamaz.
Kadına yönelik şiddet Ceza Kanununda özel olarak düzenlenmemiş,
doğru ama şiddet suçtur. İçişleri Bakanı böyle
tanımlarsa biz bu işin içerisinden nasıl
çıkacağız? İşte bunu düzenlemenin,
değiştirmenin yöntemini bulmak lazım. İlk önce de bence, eğitimin
bir parçası olarak toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi en
üstten en alta verilmeli, özellikle başta Kabineden de
başlayabiliriz.
Bir de sayı tartışmasına
giriyoruz. Biz 1 kadının katledilmesini bile bu ülkede kıyameti
koparma vesilesi olarak görüyoruz. Bizim mücadelemiz sadece pankart mücadelesi
değil, biz mücadelemizi siyasetin her alanında olarak, biz
mücadelemizi toplumun her alanında olarak, biz mücadelemizi erkek egemen
zihniyeti değiştirme, dönüştürme ve kadınlara eşit bir
yaşam kurulması için her alanda yürütüyoruz. Bu mücadelemiz
küçümsenecek, dalga geçilecek bir mesele değildir. Bunu da
İçişleri Bakanına hatırlatmak isteriz.
Değerli arkadaşlar, peki, gerçekten
savaş tablosu ortadayken iktidar ne yaptı bu pandemi sürecinde?
Pandemi bir kriz süreciydi, kadına yönelik şiddet vakaları
arttı ama iktidarın yaptığı birkaç şeyi söyleyeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Başkan,
rica edersem bir dakika daha toparlamak için
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Şimdi,
bu, bir savaş tablosudur; kadınlar bir savaş tablosuyla
karşı karşıya. Şimdi, bu kadar kadın katledilmiş,
kadınlar her gün yaşamın her alanında şiddete maruz
kalıyor. İktidar Pandemi sürecinde erkekleri de düşünsünler
hâkimler, savcılar 6284ü uygularken. diyerek bir HSK genelgesi
yayınladı. İnfaz Kanunu, cezaevlerindeki koşullar,
cezaevindeki mahpusların yaşamını tehlikeye atıyordu
ama en fazla erkekleri etkiliyordu herhâlde, özellikle kadına ve
çocuğa karşı suç işleyen erkekleri. Az önce
arkadaşımız ifade etti, Diyarbakırda bu yıl
içerisinde katledilen 9 kadından 2sini öldürenler bu İnfaz
Yasasıyla çıkan erkeklerdi. Yine ne yaptı iktidar? Fırsata
çevirdi pandemiyi; kayyumlar atayarak, kadın kurumlarını
kapatarak eş başkanlık sistemimizi hedef aldı; yine bununla
beraber mekanizmaları askıya aldı bu süre içerisinde ve
Evlerinize gidin kadınlar; bu süreçle, bu saldırılarla, bu
şiddetle yüz yüze kalın. dedi. Şimdi, biz kadınlar
Bir de
İstanbul Sözleşmesini de tartışmaya açtı ve bunu hâlâ
tartıştırıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Biz,
İstanbul Sözleşmesini uygulayalım diye özellikle belirtiyoruz.
Arkadaşlar, tekrar ifade edeyim; bugün bu
korkunç savaş tablosunun karşısında, gelin bütün partiler
bir günümüzü bu meseleye ayıralım, bir gün Neden bu ülkede
kadına yönelik şiddet her geçen gün artıyor?
tartışmasını yürütelim. Bizim çözüm önerimiz, emin olun,
İçişleri Bakanının çözüm önerisinden çok daha etkili;
eğer bunu uygularsak gerçekten bir nebze ilerleyebileceğimizi
düşünüyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Gamze Taşcıer
(CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GAMZE TAŞCIER (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 24 Kasım
Öğretmenler Günü nedeniyle bilimin aydınlığını
memleketin dört bir yanına taşıyan tüm öğretmenlerimizin
gününü kutluyorum ve Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürkü de
saygı ve özlemle anıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, tüm
öğretmenlerin yoksulluk sınırının üzerinde ücret
aldıkları, kadrolu-sözleşmeli-ücretli ayrımının
kalktığı, 3600 ek göstergenin verildiği, her 24
Kasımda 1 maaş ikramiyenin verilebileceği bir Türkiye hayalimiz
var ve bunu gerçekleştirmenin sözünü de öğretmenlerimize bir kez daha
veriyoruz.
Değerli milletvekilleri, yarın 25
Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü. 2
sosyal bilimcinin oluşturduğu kırık camlar kuramından
bahsetmek istiyorum. Bir mahallede bir evin bir camı
kırılıyor, cam yerine takılmayınca bir camı daha
kırılıyor, o takılmayınca bir başkası ve
böylece sağlam cam kalmıyor ve zamanla ev serserilerin mekânı
hâline geliyor, sonrasında orası suçluların
barındığı bir mahalleye dönüşüyor; işte o evde
kırılan ilk camın sonuçları buraya kadar varıyor.
İçişleri Bakanı dün erkeklere
Kendinize gelin. deyip kulak çekerek sözde şiddetle mücadele ederken
aynı saatte bir haber düştü, Nevşehirde bir erkek kendisinden
ayrılmak isteyen kadına şiddet uygulamış, tehdit
etmiş, evi kurşunlamış, evi yakmaya çalışmış;
tüm bunlara rağmen gözaltına alınıp serbest
bırakılmış ve bu adam ne zaman tutuklanmış
biliyor musunuz? Kadının evinin önüne bomba düzeneği kurarken.
El insaf! Kadını öldürmek için bomba yerleştiren raddeye
gelecek, müsamaha gösterecek bir düzen var.
Daha geçen gün Sincanda Sevtap Şahinin
davasındaydım. Sevtap Şahin, öldürülmeden önce 1 değil, 2
değil 60 kez şikâyetçi olmuş. Katili hakkında
uzaklaştırma kararı, kadın hakkında da koruma
kararı var ama uygulanmamış. Katil evin önüne sandalye çekip evi
taşlamış; kapıya anahtar uydurup eve girmiş, öldürmeye
çalışmış; yine bir şey olmamış ve her
seferinde elini, kolunu sallayarak dışarı çıkmış.
Muğlada öldürülen Zeynep Şenpınar
Onun da duruşmasına katıldım. Zeynep, öldürülmeden önce
katili hakkında şiddet uyguladığı için şikâyetçi
oluyor, sonrasında şikâyetini geri çekiyor, daha doğrusu
şikâyetini geri çekmek zorunda kalıyor.
İstanbul Sözleşmesinin açık hükmü
diyor ki: Soruşturma mağdurunun ifadesine veya şikâyetine
bağlı olmaksızın şikâyetini geri çekse dahi dava devam
ettirilir. Ancak, maalesef öyle olmadı ve Zeynep öldürüldü, işte
katil o zaman tutuklandı. Türkiyede kadınlar öldürülmeden önlem
alınmıyor, sosyal medyadan seslerini duyurmaya
çalışırken diyorlar ki: Biz de Emine Bulut gibi öldürülmek
istemiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Şimdi, öldürülen
kadınların katilleri sadece 1 kişi mi? Geçen sene
itibarıyla son beş yılda yaklaşık 100 kadın,
devlet koruması altındayken öldürüldü. Durum böyle iken İstanbul
Sözleşmesi ve 6284 sayılı Yasa hükümlerini uygulamayanların
bu cinayetlerde parmak izi yok mu? İstanbul Sözleşmesini
tartışmaya açanların hiç sorumluluğu yok diyebilir miyiz?
(CHP sıralarından alkışlar) İlk cam kırıldığında
seyredildi, ikinci cam kırıldığında seyredildi ve
mahalle artık suçluları barındırdı. Bu mahalleyi
onaracak, suçlulardan arındıracak çare belli: İstanbul
Sözleşmesini ve 6284 sayılı Kanunu uygulayacaksınız.
Sözleşmeyi yani kadınların yaşam hakkını
tartışmaya açmayacaksınız, işte o zaman o mahalle
kurtarılır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Tokat Milletvekili Sayın Özlem Zengin, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Tabii, yarın 25 Kasım, bu konuyu daha
yoğun bir şekilde aslında yarın da tekrar Genel Kurulda
konuşacağımızı düşünüyorum ve
konuşmalıyız da zaten. Ve kadın meselesini rakamlar
üzerinden konuşmayı da fevkalade yetersiz buluyorum yani rakamlar
üzerinden bakarak Efendim, sayılar arttı, azaldı. üzerinden
bir feveran dili içerisinde konuşmayı meseleden çok uzak görüyorum
ama her şeye rağmen rakamları da telaffuz etmek gerekiyor. Benim
şahsen önemsediğim, bütün milletvekili arkadaşlarımın
önemsediği, kadın ya da erkek hiç fark etmez -kadın
vekillerimiz, erkek vekillerimiz- bütün arkadaşlarımızın en
önemsediği konudur kadına karşı şiddet meselesi ve
böyle bakıldığı zaman da bir kadının
hayatını kaybediyor olması kâfidir bizim için. Yani
sayıların azalması
Evet, rakamlar bu sene bize
azaldığını söylüyor ama bunun bir önemi
olmadığını düşünüyorum, önemli olan bunu
sıfırlamaktır, bunun için gayret göstermektir. Bu manada bu
sıfırlamaya dönük olarak neler yaptığımızı
anlatmak istiyorum yani birbirimizi suçlayarak bir yere
varamayacağımızı görmemiz lazım.
Şimdi, bir defa bu konu özellikle 3
Bakanlığı çok yakinen ilgilendiriyor: Birisi Adalet
Bakanlığı, bir diğeri İçişleri
Bakanlığı, bir diğeri elbette ki aileden sorumlu olan
Bakanlığımız. Böyle bakıldığı zaman
nasıl bir koordinasyon olduğunu ben size anlatmak istiyorum,
nasıl bir çalışma sistematiği var.
Şimdi rakamlara
baktığımızda şunu görmemiz lazım:
Sayıları tutan bakanlığımız İçişleri
Bakanlığı ve aileden sorumlu Bakanlık. Adalet
Bakanlığımız, yaklaşık bir yıl evvel UYAP
üzerinden bir programla belki de daha yeni takiplere başladı çünkü
bir cinayetin kadın cinayeti olduğunun tespiti çok
zor bir iş ama bu manada İçişleri
Bakanlığımız ve Aile
Bakanlığımızın verileri bu tanımlama üzerinden
yani ilk beyanlar, ilk tespitler üzerinden devam ediyor. Ve Adalet
Bakanlığımızın yapmaya
çalıştığı şey, en önemli şey, bu konuya dair
tekerrürleri, şikâyetleri, bunların hepsini UYAP sistemi üzerinden
görmeyi hedefliyor. Hangi kişiler kaç defa yapmış, tekerrürü var
mı, nasıl bir yaptırımla
karşılaşmış? Mesela çok abartılı bazı
sayılar var, örneğin -ben genel bir çerçeve içinde söyleyeceğim-
deniyor ki: 500 binden fazla tedbir kararı var. Şimdi, bu tedbir
kararlarına baktığımızda şunu görmemiz
lazım: 1 kişi için 5 tane, 6 tane, 7 tane tedbir kararı
veriliyor. Yani şunu demek istiyorum: Aslında Adalet
Bakanlığının rakamlarına
baktığımızda yaklaşık 200-230 bin gibi bir rakam
içinde yuvarlak olarak ifade ediyorum- 1den fazla verilen tedbir kararı
var ve bu tedbir kararlarında inanılmaz bir artış var yani
yüzde 28 oranında koruyucu tedbirlerde, önleyici tedbirlerde
artış var. Ve Adalet Bakanlığının
yayımlamış olduğu genelgelerde Adalet
Bakanlığı bu konuda özel bir hassasiyet rica ediyor yani hangi
konuya dair?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
ÖZLEM ZENGİN
(Devamla) - Israrlı takipler, bu konuyla alakalı verilen tedbirler
Bu tedbirlerin, bu bilgilerin hepsinin aynı ekranda, UYAP sistemi üzerinde
aynı zamanda İçişleri Bakanlığı tarafından da
Aile Bakanlığı tarafından da görülmesini hedefliyor. Mesela
herhangi bir sebeple bu şiddet uygulamasından dolayı eğer
hapishaneye düşen birisi varsa onlarla alakalı bir rehabilitasyon
süreci başlatıyor; öfke kontrolüyle alakalı, aile bilinciyle
alakalı eğitim programları yapıyor.
Ve devamında,
özellikle İçişleri Bakanlığının hizmete
geçirdiği çok önemli bir birim var, ben bunu çok önemsiyorum. Kadına
Yönelik Şiddetle Mücadele Amirlikleri oluşturdu İçişleri
Bakanlığı hem illerde hem ilçelerimizde ve şu anda
bunların sayısı 1.000i geçti, 1.086ya ulaştı.
Şunu hepimiz kabul ediyoruz herhâlde: Kadınla ilgili, kadına
yönelik şiddetle alakalı yolda bir vazifemiz eğitim vazifesi ama
devamında da bir kadın şiddetle
karşılaştığı zaman, ilk temas ettiği Emniyet
görevlisinden başlayarak yargılamanın biteceği o sürece kadar
çok özel bir hassasiyet içerisinde bunun takip edilmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN
(Devamla) Bir cümle daha söyleyeyim Sayın Başkanım.
SALİHA SERA
KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) Bu hafta bütün kadınlara bir dakika
verelim Sayın Başkanım.
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) O zaman ben gelip bir dakikamı kullanayım.
SALİHA SERA
KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) Yani evet, bu hafta kadınlara biraz
torpil Sayın Başkanım.
ÖZLEM ZENGİN
(Devamla) Bir tamamlayayım Sayın Başkanım, bir cümle.
BAŞKAN
Prensip olarak kimseye vermiyorum.
ÖZLEM ZENGİN
(Devamla) Siz vermeseniz de ben cümlemi söyleyeyim.
SALİHA SERA
KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) 25 Kasım haftası Sayın
Başkanım.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Bu manada, bu
konuşmalarımızı yarın
tamamlayacağımızı ifade edelim. Sonuçta, birden fazla
Bakanlığın koordineli
Ama özellikle burada, Mecliste hepimizin
koordineli olarak yapacağı çalışmalarla bu sayıyı
azaltabiliriz, sıfırlayabiliriz diye düşünüyorum.
Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, çok kısa bir açıklama yapacağım.
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
29.-
Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Tokat Milletvekili
Özlem Zenginin HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Şimdi, Sayın Zengini dikkatle dinledim. Bir iki noktada
görüşümüzü paylaşmak istiyorum. Bir sataşma yoktu, doğru.
Şu cümlesi dikkatimi çekti: Bir cinayetin kadın cinayeti
olduğunun tespiti çok zor. dedi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Yargı
açısından dedim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Yargı açısından da Emniyet, kolluk açısından da bizler
açısından da aslında bu çok açıktır, tespiti öyle zor
falan değildir. Eşi, sevgilisi, babası, abisi ya da sapık
-çok affedersiniz, tırnak içinde söylüyorum, gerginlikten
hızımı alamadım- biri çıkıp çekip vuruyor. Yani,
mesela, Pınar Gültekin meselesi. Adam
Hasta demeyeceğim ancak
sapık denebilir onlara. Şimdi, burada, cinayeti tespit etmek zor
değil; burada, cinayeti cezalandırma konusunda bir isteksizlik var,
bir cezasızlık politikası on yıllardır devam ediyor.
Kadına yönelik şiddette ve bu cinayetlerde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Beştaş, bir
uyarınız oldu, onun için
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Biliyorum ama çok hayati bir mesele.
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yani
kadınlar olarak şu konuda anlaşalım: Kadın
cinayetlerinin tespiti kolaydır.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
söz talep ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Diğeri de bir kişi hakkında 6-7 tane koruma kararı varsa
bu, aslında olayın vahametini ortaya koyar. Yani düşünün,
yaşama yönelik o tehdit devam ediyor ve
ağırlaştırıyor. Bu yönleriyle, kadına yönelik
şiddette cezasızlık politikasıyla mücadelede dilimize de
çok özen göstermemiz gerekiyor. İpek Er cinayeti bunlardan biridir; uzman
çavuş tecavüz ediyor, bir hafta tutuklu kalıyor ve serbest
bırakılıyor bütün deliller sabit olmasına rağmen.
BAŞKAN Özlem Hanım, buyurun.
Bir hassasiyet var, onu belirtmek istiyorum: Buraya
gelip giden bir arkadaşımızda tekrar pozitif bir tespit
yapıldı. O bakımdan salonun da çok süratli bir şekilde
dezenfekte edilmesi lazım.
Buyurun Sayın Özlem Hanım.
30.-
Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Şimdi, ben kürsüde hiçbir sataşma
yapmadım fakat şu anda bir sataşmaya maruz
kaldığım için cevap verme ihtiyacı duyuyorum.
Ben ifadelerimi çok dengeli ve seçerek kullanmaya
gayret ettim, öyle yaptığımı düşünüyorum.
Söylediğim şey çok nettir; bakın, İçişleri
Bakanlığı ve Aile Bakanlığı, kendilerine gelen
beyanı ve aynı zamanda kendi gördükleri o hâli, tabloyu tasvir ederek
çok tabii olarak kadına karşı şiddet diye
tanımlayabilirler fakat yargının son, nihai kararı
verebilmesi için bir yargılama süreci var yani bir Bakanın, Adalet
Bakanlığının ve aynı zamanda bir mahkemenin bir
cinayete kadın cinayeti damgasını noktasını
koyması için yargılamanın tamamlanması gerekiyor. O sebeple
yargı açısından meselenin adının konması,
yargı sürecinin bitmesine bağlıdır diyorum ve şunu bir
kez daha reddediyorum, reddediyoruz, reddediyoruz, reddediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bu ülkede kadın
cinayetlerini -ben sizin kadar şey değilim yani böyle tarafgir olamayacağım-
ben bu ülkede kadın cinayetlerini savunabilecek bir insan
olmadığını düşünüyorum, yoktur böyle bir şey,
varsa elini kaldırsın. Bu ülkede, başta milletvekilleri olmak
üzere, her birimiz hiçbir kadının incinmemesi için gayret
gösteriyoruz ve AK PARTİnin de birinci meselesidir. O yüzden
kullandığınız bütün o ifadeleri, tanımlamaları da
şiddetle reddediyorum. Bilerek bir çarpıtma, yanıltma olarak
kullandığınızı görüyorum artık yani.
Teşekkür ederim.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından Türkiye'de kadına
karşı şiddetin son bulması için gerekli tedbirlerin alınması
amacıyla 24/11/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş
olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Kasım 2020 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Salonun dezenfekte edilmesi için on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.59
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.20
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 19uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, öğretmenlerin
sorunlarının tüm yönleriyle araştırılması
amacıyla verilmiş olan (10/3432) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
24 Kasım 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
24/11/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 24/11/2020 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, öğretmenlerin
sorunlarının tüm yönleriyle araştırılması
amacıyla verilmiş olan (10/3432) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun
24/11/2020 Salı günlü (bugün) birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın
Lale Karabıyık.
Buyurun Sayın Karabıyık. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA LALE KARABIYIK (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 24 Kasım Öğretmenler
Günü ama keşke öğretmenlerin sorunları olmasaydı da
farklı şeyler konuşuyor olabilseydik.
Çocuklara eskiden sorarlardı Büyüyünce ne
olmak istiyorsun? diye; çocuklar da Öğretmen olmak istiyorum. derlerdi
ama şimdi ne yazıktır ki öğretmenlere sormuşlar
Çocuklarınızın öğretmen olmasını ister misiniz?
diye -EĞİTİM-İŞin böyle bir
araştırması var- maalesef, öğretmenlerin yüzde 86sı
Çocuğumun öğretmen olmasını istemem. demiş. Ne kadar
içler acısı bir durum. Tabii, öğretmenlik deyince geçim
sıkıntısı akla geliyor, öğretmenlik deyince atanamayan
öğretmenler ve siyasetin gölgesinde görevini sürdürmeye çalışan
öğretmenler akla geliyor maalesef.
Yine, öğretmenlere sorduklarında, yüzde
61i, gelirlerinin yeterli olmaması sebebiyle psikolojik sorunları
olduğunu dile getiriyor. Yoksulluk sınırının
altında ücret alıyorlar, maaşları son derece yetersiz ve de
yüzde 26sı ek iş yapmak zorunda kalıyor. Öğretmenlerin yüzde
43ü ne diyor biliyor musunuz? Eğer daha iyi gelirli bir iş olursa öğretmenlik
mesleğini bırakırım. Ne kadar acıdır ki
öğretmen, gelir yetersizliği sebebiyle böyle ulvi bir meslekten,
mesleğinden vazgeçmeye razı.
Bugün, öğretmenlerin çeşitli
sorunları var; mesela bir tanesi 3600 ek gösterge. Biz bunu yıllarca
ifade ettik, söyledik, Olmaz. denildi ama sonra öğretmenlere 3600 ek
gösterge sözü verildi. Sayın Bakan 2019 bütçesinde 5,2 milyar liraya
geliyor bunun maliyeti ve mümkün değil. dedi ama değerli
milletvekilleri, öğretmenlerimiz için, gelecek nesilleri yetiştiren öğretmenlerimiz
için verilmeyecekse bu para kimler için verilecek? Bu siyasi bir tercihtir,
bütçenin nerelere harcanacağının doğru tercih edilmesi ve
planlanması gerekir. Eğer bugün 3600 ek gösterge verilirse 100 bine yakın
öğretmen emekli olacaktır ve atanamayan bunca öğretmene de
sıra gelecektir belki.
Yine, meslek yasası
Bildiğimiz gibi
öğretmenlik meslek yasasının acilen getirilmesi gerekiyor. Biz
bunu hazırladık, defalarca ifade ettik. Sayın Bakan
geleceğini söyledi ama daha bu konuda hiçbir haber de göremedik.
Öğretmenlerin, Devlet Memurları Kanunu dışında,
kendilerine ait bir meslek yasasına ihtiyacı var; bunun
şekillenmesi gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, bu kadar öğretmen
açığı var ki
Bunu ben söylemiyorum, Sayıştay raporu
bile söylüyor; 129 bin öğretmen açığı var, norm
fazlası dışındakini de hesaplarsanız 138 bin ama 700
bine yakın da atanamayan öğretmenimiz var. Bakın, bu rakam bugün
700 bine yaklaştı ama 2002 yılında 68 bindi ve Sayın
Erdoğan, o zaman İstanbul mitinginde bu kadar öğretmenin
beklemesinin yanlış olduğunu ve iktidara geldiklerinde
öğretmenlerin atama bekleme sorunu olmayacağını ifade
etmişti. Bugün, planlama hatasıyla gelinen noktada, 700 bine
yakın öğretmen şu anda atama bekliyor. Şu anda 60 bin atama
için de bir talep var; bunu da tekrar duyurmak, ifade etmek istiyoruz.
Kadrolu öğretmen var, sözleşmeli
öğretmen var, ücretli öğretmen var; bu, nasıl bir garabettir diyoruz.
822 bin kadrolu öğretmen, 120 bin sözleşmeli ve 90 bin de ücretli
öğretmen var.
Değerli milletvekilleri, öğretmen kadrolu
olur, sözleşmeli ya da ücretli değil. Bakın, ücretli
çalışan öğretmenler bugün Türkiyenin her yerinde iş
güvencesi olmadan çalışılıyorlar, bunların da
bilinmesi gerekiyor. Doğru planlamalarla öğretmenlerin atanması
gerekiyor.
Yine, öğretmenlerin maddi
sorunlarının olduğunu dile getirmiştik. Ama maddi
sorunları olan o öğretmenler kendilerine Sorunlarınız
nedir? diye sorulduğunda -o kadar sevgi dolu ki yürekleri- önce
öğrencilerinin yaşadığı sorunları dile
getiriyorlar; öğrencisi kahvaltısını etmeden okula
gelmişse veya okulun bir gereci ya da dersliği eksikse önce onu
söylüyor, kendi sorununu en sona bırakıyor veya ifade etmiyor. O
öğretmen ki bilgisayar, tablet kendisine verilmemiş, yok ama uzaktan
eğitim sisteminde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
LALE KARABIYIK (Devamla) -
öğrencilerine
verimli olabilmek için taksitle, ailesinin rızkından keserek
tabletini, bilgisayarını alıyor ve o dersini yürütmeye
çalışıyor.
Yine, öğretmenlerin çok sorunları var. Bu
arada KHKli öğretmenler var, görevden
uzaklaştırıldılar ama bitti yani soruşturma yok,
kovuşturma yok, haklı çıktılar, suçsuz bulundular ama hâlâ
görevlerine ne işse döndürülmüyorlar, OHAL Komisyonunda bekliyorlar.
İsteğe bağlı ikinci nakil
bekleyenler var, onlara bir kulak verilmesi lazım. Evet, norm
fazlalığı, dengesizlikler var ama onların da
sorunlarının çözülebileceği birtakım formüllerin
bulunması lazım; bunların da altını çizmek isterim.
Bugün, özlük haklarıyla ilgili sorunların
hepsinin çözülmesi ifadesini bir kez daha burada belirterek bütün
öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutlamak istiyorum. Madem
burada görev yapıyoruz, öğretmenlerin sorunlarını
çözemeyeceksek o zaman gerçekten biz burada durmayalım. Gelecek neslimizi
şekillendiren öğretmenlerin Öğretmenler Gününü kutluyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.
Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Başta cumhuriyetimizin kurucusu,
Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere memleketimizin her
köşesinde fedakârca hizmet veren öğretmenlerimizin, emekli
öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmen Gününü kutluyorum.
Şehadet şerbeti içen, özellikle PKK terör örgütü tarafından
katledilen, şehit edilen -150 civarındaki- öğretmenlerimizi de
bir kez daha rahmetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, keşke, bugün,
Öğretmenler Günü vesilesiyle öğretmenlerin sorunlarının
çözüldüğü bir yasa teklifi burada olsaydı. Mesela, ekonomik ve sosyal
haklarıyla ilgili bir düzenleme getirseydiniz. Mesela, öğretmenlik
mesleği kanun teklifini getirseydiniz. Mesela, bütün öğretmenlerin
kadrolu olduğu, sözleşmeli ücretli kavramlarının
ortadan kaldırıldığı bir düzenleme olsaydı. Keşke
hani şu çok sözünü verip üstüne yattığınız 3600 ek
göstergeyi konuşur olsaydık, keşke şu öğretmenlere on
sekiz yıl boyunca yaptığınız
ayrımcılığı, liyakatsizliği ortadan
kaldıracak düzenlemeleri getirmiş olsaydınız. Ama burada
çok güzel sözler dinledik, daha dinlemeye devam edeceğiz. Hepimiz
öğretmenleri seviyoruz, hiç şüphe yok, çok da seviyoruz, Allah için
seviyoruz yani ama kardeşim, sevmek böyle mi olur? Madem seviyoruz,
sevginin karşılığı öğretmenin hakkını
vermek, hakkını düzenlemek, öğretmenin huzur içinde görev
yapmasını sağlamak. Bunu nasıl yapacağız? Biz
yapacağız, bu Meclis yapacak, siyasi iktidar yapacak ama hiçbirinizin
buna yanaştığı yok.
Şimdi, öğretmenlere soruyoruz. TÜRK
EĞİTİM-SEN 15 bin öğretmenle bir anket yapmış,
soruyor. Öğretmenlerin yüzde 71i aldıkları maaşların
yetmediğini ifade ediyor yani geçim sıkıntısı
çektiklerini söylüyor. Yine, öğretmenlerin yüzde 52si Daha iyi
imkânlarla bir iş bulabilsem öğretmenlik mesleğini terk
edeceğim. diyor. Yani bunlar sizin hiç zorunuza gitmiyor mu? Bunlar çok
kötü işler ve yanlış işler.
Pandemi döneminde öğretmenlerimizin yüzde 42si
Kredi borçlanmak zorunda kaldım. diyor. Yani ekonomik, sosyal, her
konuda sıkıntılılar. Emekliliği gelen
öğretmenlerin yüzde 61i Emekli olamıyorum çünkü emekli olursam
maaşım düşecek, geçinemeyeceğim. diyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Bir dakika
BAŞKAN Buyurun.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Onun için
emekli olamıyorum. diyor.
Şimdi, öğretmenlerimizin yüzde 64ü
öğretmenlik meslek kanununun bir an önce çıkarılmasını
istiyor. Yine, yüzde 49u ise görevde yükselmede liyakat, adalet istiyor. Yani
öğretmenlerimiz aslında sizden çok şey istemiyor. Ey iktidar,
gölge etmeyin başka ihsan istemeyiz. Bizi ayrıma tabi tutmayın,
bizi ötekileştirmeyin. Bizim hak ettiğimizi, hakkımızı
verin, başka bir şey istemiyoruz. diyor ama siz hakkı, hukuku
çoktan bütün çalışanlarda unuttuğunuz için öğretmenleri de
çoktan unuttunuz ama burada çok güzel beylik sözleri ediyorsunuz:
Öğretmenlerimiz canımız ciğerimiz. Can, ciğer böyle
olmaz; can, ciğer onları onore etmekle olur, haklarını,
hukuklarını vermekle olur diyorum.
Hepinizi selamlıyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasan Özgüneş.
Buyurunuz Sayın Özgüneş. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HASAN ÖZGÜNEŞ
(Şırnak) Herkesi selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 24 Kasım günü
Kenan Evrenin hediyesidir, onun iyiliklerini de sindiremiyoruz içimize. Ben
EĞİTİM SEN kurucusu olduğum için, Dünya Öğretmenler
Gününü biz hep 5 Ekime savdık ama yine de 24 Kasımı esas alan
ve 5 Ekimi esas alan bütün öğretmenlerimizin gününü kutluyoruz.
Şöyle bir söylem var: Öğretmenler, yeni
nesil sizin eseriniz olacaktır. Bu, Atatürkün söylemi. Hazreti Ali diyor
ki: Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.
Şimdi, eğitim öğretim ve onun aydınlık meşalesi
olan öğretmenler toplumun aydın insanlarıdır.
Şu anda öğretmenlerin iki tane temel
sorunu var: Bir, AKP ve sağ hükûmetlerin geriye doğru götürdükleri
zihinsel sorun yani gericilik aşıladılar. Diyeceksiniz
Nasıl oldu? Dün sosyal medyada bir şey gördüm. Bir sakallı
amca 3 öğrencisine -biri 17 yaşında- 3 soru soruyor: Bir
yıl kaç gündür? diyor, cevap yok, 12 ayın içerisinde 28 çeken ay
hangisi? cevap yok, 666yı yan yana koyup
topladığınızda kaç eder? 1 kişi cevap verebildi.
Şimdi, değerli arkadaşlar Türkiyeyi kim kurdu diyor? Kenan
Evrenden Özala kadar gidiyor. Başkent neresi? İzmirden
başlıyorlar.
Şimdi, AKPli bir arkadaş dedi ya Biz
devrim yaptık. Doğrudur, geriye doğru müthiş bir devrim
yaptınız. Belki kendinizi bu anlamda kutlayabilirsiniz.
Şimdi, diğer boyutuyla ekonomik anlamda
ele aldığımızda, arkadaşlar söylediler: Şimdi
ortalama 5 bin maaş
Türkiye'de bir öğretmen bir yılda 8 bin
dolar alıyor. Peki, Avrupa'da ne kadar? En düşük 40 bin dolar, en
yüksek 120 bin dolar. Şimdi, aradaki farkı görün işte. Biz
uçtuk, uçuyoruz. Hani AKP diyordu ya Önceden biz çıraktık,
şimdi usta olduk. Evet, Türkiye'yi batırmada, toplumu
yoksullaştırmada ustalaştınız. Burada bu anlamda da
size gerçekten bir madalya takmak gerekir. Türkiye'nin ocağına incir
ağacı diktiniz, sadece öğretmenlerinkine değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) On sene sonra incir
de kalmayacak. O zaman dikeceğiniz hiçbir şey de kalmayacak. JESler
yüzünden incir de kalmayacak.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) Şimdi, görev
alamadı diye 54 öğretmen intihar etmiş. KHKlileri
saymıyoruz. İşte, arkadaşlar söylediler, 700 bine kadar
öğretmen görevlendirilmiyor. Niye? Çünkü AKP'nin zihniyeti, başlar,
ayaklar zihniyetidir; toplumu da öğretmeni de köle olarak görür. Bunu en
baştaki reisleri söyledi. O açıdan, şunu beklemek
Şimdi, arkadaşlar, biz bir şeyler
anlatmaya çalışıyoruz ama AKPnin Bu insanlar ne söylüyorlar?
Acaba bunların söylemlerinden yararlanabilir miyiz? Bir yol gösterme var
mı, bir iyi yön var mı? diye bir düşüncesi yok. Sadece
şunu düşünürler: Bunlar tehlikeli, işe yaramaz insanlardır.
Ne söylerlerse söylesinler, biz onlara nasıl laf yetiştiririz? Sorun
bu. Onun için, öğretmeni önce çağdaş, bilimsel, demokratik,
laik, ana dille eğitimi esas alan bir zihniyetle yetiştirmeniz
lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) - O açıdan, zihniyeti
değiştirmeden ekonomik zihniyeti de değiştiremezsiniz çünkü
sizde ne o zihniyet var ne feraset va ne vicdan var ne kabiliyet var. Size
geçmiş olsun, bu halk ileride sizi gerektiği yere yollayacaktır.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Konya Milletvekili Sayın Orhan Erdem.
Buyurun Sayın Erdem. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN ERDEM (Konya)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. CHP grup önerisi üzerinde söz almış
bulunmaktayım.
Başta, görevi başında şehit olan
öğretmenlerimizi ve şu anda hayatta olmayan bütün
öğretmenlerimizi rahmetle, mağfiretle anıyorum. 24 Kasım
Öğretmenler Günü dolayısıyla bütün öğretmenlerimizi;
emekli, çalışan tüm öğretmenlerimizi kutluyorum.
Hazreti Mevlânanın bir sözü var: Bir mum, bir
başka mumu yakmakla ışığından bir şey
kaybetmez. Değerli öğretmenlerimiz ışıklarıyla
yavrularımızın, öğrencilerimizin
aydınlanmasını sağlıyor ve bize ışıl
ışıl bir dünya hazırlıyor, onlara minnettarız.
Öğretmenlerimize ne versek bedelini ödeyemeyiz, bu bilinçle hareket
ediyoruz ve AK PARTİ, 2002de geldiğinde eğitimi önceleyerek,
bütçesinde, atamalarında, her noktada birinci sıraya alarak bu konuda
önemli gelişmeler de sağlamıştır.
Şimdi,
konuşmacılarımızın söylediği atamalara
baktığımızda, 2002den bu yana 690 bin atama
yapmışız. Bugün görevi başındaki öğretmenlerin
yüzde 71i AK PARTİ döneminde atanmış. Şu anda, 2019da 700
bin değil, 375 bin öğretmenin KPSSye girdiğini biliyoruz,
bunların da 125 bini atamalara başvuruyor. Şu kısmı
unutuyoruz: Özel sektörde de 310 bin öğretmen çalışıyor ve
onlar da haklı olarak devlet güvencesine kavuşmak için, atanmak için
başvuruyor, en doğal haklarıdır. Bu bakımdan,
öğretmenlerimizin maaşları olsun, eğitimdeki ortamları
olsun, önemli gelişmeler sağladık. Yetmez ama size kısaca
birkaç rakam vereyim: 2002de 635 TL alan öğretmenimiz bugün 5.462 lira
alıyor, artış yüzde 760, enflasyonun çok üstünde. Dolar
bazında yüzde 76, bugün yaşadığımız pandemi ve
olağanüstü dolar artışlarına rağmen. 175 lira olan
eğitim öğretim ödeneği bugün 1.210 lira, yüzde 591
artmış. Yine, ek derste, 2 lira 75 kuruştan 18 liranın
üzerinde ek ders ücreti verilmiş. Tekrar diyorum, yetmez ama verilenler
öğretmenlerimizi bugün yaşanabilir bir ortama sokmuştur,
hazırlamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Erdem.
ORHAN ERDEM (Devamla) Tabii, Lale Hocam
önergesinde en çok da vurguladığı Özgürlük Mesleki özgürlük
Siyasallaşmama gibi ifadeler var ama Sayın
Kılıçdaroğlu, bugün grup konuşmasında Hâlâ iktidara
destek veren, destekleyen öğretmenlere ben öğretmen demem. diyor.
Hani, bu çelişkiler üzücüdür, öğretmenlerin bu güzel gününde böyle
ifadeler hiçbirimize yakışmaz.
Ben, yine, öğretmenlerimizin
haklarının AK PARTİ iktidarıyla daha
iyileşeceğini biliyorum. İyi var, daha iyi var, çok daha iyi
var. İyi ortama getirmişizdir; yetmez; çok daha iyi bir gelecek için
öğretmenlere ihtiyacımız var.
Ben, hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Özkoç, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Sayın Genel
Başkanımızın konuşmalarına hiçbir AKP
milletvekilinin ayar vermesine gerek yoktur. O ne
konuşacağını bilir. Konunun bütünlüğünden
kopartılmadan değerlendirilmesi gerekir. Bunu bilginize arz etmek
istedim, kayıtlara geçsin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Zengin, buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, eleştirmek ayar vermek değildir. Yani kendi
kanaatlerimizi arkadaşımız, sayın hatip kendi kanaatini
ifade etti. O yüzden eleştiri ifadesinin böyle
tanımlanmasını doğru bulmuyorum. Hoşlanmıyorum
ama ben de söyleyeyim kayıtlara geçsin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Kendisine
yakıştıramadım. sözü ayar vermektir. Neyin ne
olduğunu anlayacak durumdayız hepimiz. Onun için, herkes sözlerine
dikkat etmeli.
BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, İç Tüzükün
37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma
önergesi vardır.
Okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Önergeler (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın, (2/1528) esas numaralı 4875 sayılı
İş Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/100)
20/5/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/1528) esas numaralı 4857 sayılı
İş Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifimin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü 37nci maddesi
uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz
ve talep ederim.
Saygılarımla.
Mahmut
Tanal
İstanbul
BAŞKAN - Önerge üzerinde teklif sahibi
İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
hürmetle selamlıyorum.
Öncelikle, tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım
Öğretmenler Gününü kutluyorum. Eğitimde fırsat
eşitliğini sağlayan Başöğretmen Mustafa Kemal
Atatürkü, beni hayata hazırlayan, okul ve toplumla buluşturan ilk
öğretmenim rahmetli annemi, memleketim Şanlıurfada Siverek
Yatılı Bölge İlkokulundan Ahmet Güzeli, Gülbahar Güzel
Yıldızı, ortaokul öğretmenlerimden şu anda Tokat
Niksarda yaşayan Halil İbrahim Yılmazeri, lise öğretmenim
Afyonlu olup Antalyada yaşayan Şekip Dinçeri, İstanbul Üniversitesi
Hukuk Fakültesindeyken öğrencisi olduğum Profesör Doktor Ünal
Tekinalpı, Profesör Doktor Feridun Yeniseyi, Profesör Doktor Köksal
Bayraktarı, Profesör Doktor Kayıhan İçeli, Profesör Doktor
Cumhur Özakmanı, Profesör Doktor Can Tuncayı ve ismini
sayamadığım tüm öğretmenlerimi şükranla anıyorum.
Değerli arkadaşlar, engelli kotasıyla
ilgili, özel sektörde ve kamuda engelli personel istihdam zorunluluğunun
artırılmasına ilişkin, engelli bireylerin çalışma
kotasının özel sektörde yüzde 3ten yüzde 5e, kamuda yüzde 4ten
yüzde 7ye artırılmasına ilişkin kanun teklifini sundum
ben. Bunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğümüzün 37nci
maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınması
konusunda söz aldım ve birazdan sizler oy kullanacaksınız.
Değerli Başkanım, değerli
milletvekilleri, Sayın Adalet Komisyonu Başkanı; engellilerin en
büyük sorunu istihdamdır. Özel sektörde yüzde 3, kamu kurumlarında
yüzde 4 oranında belirlenen istihdam zorunluluğu, engelli
vatandaşlarımıza gerekli olan imkânı sunmada yetersiz
kalmaktadır. Sadece 2020 yılında Kamu Personeli Seçme
Sınavına engelli vatandaşlarımızdan 85 bine
yakın kişi müracaat etmiştir. Engelli bireylere ilişkin
güncel verilere ulaşmada zorluklar yaşamaktayız. Mevcut verilere
baktığımız zaman, yüzde 3lük ve yüzde 4lük zorunlu
engelli personel çalıştırma kotası engelli bireylerin
derdine derman olamamaktadır. Ancak kota sisteminin kullanımına
devam edilmeli ama aksayan yönler de düzeltilmelidir. Engelli
kotasının özel sektörde yüzde 3ten yüzde 5e, kamuda yüzde 4ten
yüzde 7ye çıkarılması, engelli istihdam etmektense ceza ödemek
şeklinde işveren davranışları büyük bir handikap
oluşturmaktadır. Bu sebepten dolayı, o zaman ceza
oranlarını artırmak lazım yani İş Kanununun
101inci maddesi uyarınca
Sayın Adalet Komisyonu Başkanı, size,
iktidara ve Hükûmete sesleniyoruz tabii ki, siz yasama organının
parçasısınız ve burada Bakana sesleniyoruz. Vatandaş diyor
ki özel işletmelerde: Ben engelli vatandaş
çalıştırmaktansa parayı basarım, cezayı öderim,
ben engelli birey çalıştırmam. Onun için, İş
Kanununun 101inci maddesindeki para cezasının oranını
artırmak lazım.
Engelli birey çalıştırmakla yükümlü
bulunan kamu kurumlarında, 2019 Kasım ayı itibarıyla toplam
engelli kontenjan açığı 7.119dur. Tekrar ediyorum, 2019
yılı TÜİK verilerine göre, kamuda çalıştırılması
gereken 7.119 kişi kamuda çalıştırılmıyor. Bu
sayının 6.673ünün yani yaklaşık yüzde 94ünün 5 kamu
kurumuna ait olduğu görülüyor. En fazla engelli kontenjan
açığı bulunan 5 kamu kurumunu sırasıyla bilgilerinize
arz ediyorum: Yüzde 76yla Millî Eğitim Bakanlığı, 5.086
kişi; yüzde 20yle Diyanet İşleri Başkanlığı
1.348 kişi; yüzde 2yle Emniyet Genel Müdürlüğü 119 kişi; yüzde
1le Dışişleri Bakanlığı 73 kişi ve yine
yüzde 1le Ticaret Bakanlığı 47 olduğu gözlemleniyor.
Zorunlu kotanın üstüne çıkarak fazladan 430 engelli personel
çalıştıran Adalet Bakanlığını ise kutluyorum
ben.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Sayın Başkan,
selamlamak için bir dakika istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) Bunlar Kasım 2019
verileridir. Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı güncel bilgileri henüz kamuoyuyla
paylaşmamaktadır. Bize göre, engelli bireylerin istihdam edilmesinde
kota yöntemi dışında tahsis, sınırlı tahsis,
işe girmede öncelik tanınması, esnek veya evde çalışma
gibi alternatif yöntemler de kullanılabilir. Engelli personellerin sadece
istihdamı yetmiyor, işe girdiği zaman bunların yükselme
imkânı da olmuyor, büyük bir sıkıntı var değerli
arkadaşlar. Engellileri eve hapsetmeye yönelik çağ
dışı politikaları ve tutumları şiddetle
kınıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında engelli
kardeşlerimizin istihdam sorunu da kalmayacak.
Hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
MAHMUT TANAL (Devamla) Yani Sayın
Başkanım, sizden istirhamım, sizin Meclis Başkan Vekili
olarak hümanist olduğunuzu ve adaletli yapınızın
olduğunu biliyorum. Siz destek verirseniz AK PARTİ Grubu destek verir
diye düşünüyorum ben. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Gündemin seçim kısmına geçiyoruz.
VIII.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubuna düşen 1 üyelik için İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya
aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, İstanbul
Milletvekili Nevzat Şatıroğlu ve Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğlu ile 88 Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
İstanbul Milletvekili Nevzat
Şatıroğlu ve Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu ile 88
Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3116) ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 238) (´)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
19/11/2020 tarihli 18inci Birleşimde birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 25 ila 47nci maddeleri
kapsamaktadır.
Teklifin ikinci bölümü üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Ayhan
Altıntaş.
Buyurun Sayın Altıntaş.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu adına Elektrik
Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerine söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yine, 8 farklı kanunda değişiklik
öngören bir torba yasa teklifi var elimizde. Hep söylüyoruz, bu şekilde
hazırlanan kanun teklifleri başarısızlığa
mahkûmdur, halkın sorunlarına çare olmaz. Bu yüzden, Meclisimiz
sık sık aynı konuda kanun tekliflerini gündeme alıyor.
Bakın, mesela Elektrik Piyasası Kanunu da son yedi yılda 9 kez
değiştirilmiştir. İtiraf etmek gerekir, belki de
dünyanın en çalışkan meclislerinden biriyiz ama
çıkardığımız yasaları tekrar tekrar
değiştirdiğimiz için fazla yol katedemiyoruz. Bu kadar çalışmaya
rağmen verimlilik düşük, bunun en temel sebebi planlamadaki
sıkıntılar; kaldı ki AK PARTİ hükûmetleri âdeta
planlamayı unutmuş.
AK PARTİ, ilk önce Devlet Planlama
Teşkilatını kaldırıp görevlerini Kalkınma
Bakanlığına aktardı, sonra Kalkınma Bakanlığını
da kaldırdı. Kısacası, AK PARTİ, devletin planlı
hareket etmesinin önüne geçmiştir. Planlamadaki bu özensizliğin
harika bir örneği On Birinci Kalkınma Planıdır. Temmuz
2019da yapılan bu plan daha başlamadan geçersiz hâle geldi. Ne diyor
On Birinci Kalkınma Planı? 2020 yılında kişi
başı gayrisafi yurt içi hasıla 10 bin doların üstüne
çıkacak. diyor. 6 bin doları bulsak öpüp başımıza
koyacağız. İşsizlik yüzde 10larda olacak. diyor. Yüzde
13,2 olunca bir sevindik, bir sevindik. İş gücüne katılım
32 milyon olacak. diyor. Şu anda bu rakamı TÜİK bile 27 milyona
çıkarabildi. Kalkınma Planı değil, sanki kooperatif
toplantısının dilek ve temenniler listesi.
Aynı plansızlık elektrik üretiminde
de var. Elektrik ihtiyacı yüzde 7 artacak derken son dört yıldır
artmıyor, hatta bu yıl Covid yüzünden düştü. Bu hesapsız
tahminler neye mal oldu? Yurt dışından alınan döviz
borcuyla bol bol doğal gaz santralleri yapıldı. Bu santraller
üretim maliyeti nedeniyle çalışamıyor, milyarlarca dolar borca
batmış durumdalar, batık paralar da faturaların içine
gizlice yerleştirilerek halka ödetilmeye çalışılıyor.
Ayrıca, kapış kapış sahiplenilen YEK lisanslı
üretim mekanizmasının destekleri, TRT payı, kayıp kaçak
oranı, KDV vesaire derken 5 sentlik üretim vatandaşa 10 sent olarak
ödetilmektedir. Vatandaş, sanayi ve iş yerlerine, bu corona
günlerinde gelir getirmediği hâlde 13 sentten elektrik faturası
ödüyor. Halkımız bu hatalı planlarınız altında
eziliyor. Zaten yokluk içindeki vatandaş, esnaf, sanayici bir de
faturalarla boğuşuyor. Mesela, 41inci maddeyle iktidar kayıp
kaçak adı altında değerlendirdiği ve çoğunluğu
çalıntı olan bedelleri vatandaşın faturalarına
yüklüyor, faturasını ödeyen vatandaş bu bedeli ödüyor. Devletin
faturasını ödeyen vatandaşa haksızlık yapmaması,
adil davranması gerekmektedir, bunun için de en başta denetim
sıkı olmalıdır. Devlet, tespit edemediği kayıp
kaçak elektrik bedelini vatandaşa yüklememeli, özellikle
hırsızlık oranlarının düşürülmesi için tedbir
almalıdır. Bu durum, hukuk devleti ve adalet düşüncesiyle
bağdaşmamaktadır.
Adil olmayan uygulamanız bununla da
sınırlı değil. Herkese eşit tarife uygulamak da adil
değildir. Az kullanan vatandaşlara indirimli elektrik verilmesi daha
doğru olacaktır, bu daha adil bir uygulamadır. Herkes kendi
gelirine göre elektriği kullanır ve neticede maddi
sıkıntıları olan insanlarımız da bu sayede biraz
tasarruf edebilir. Ayrıca, böyle bir uygulamanın elektrik tüketimini
azaltacağı ve tasarruf sağlayacağı da görülmelidir.
Devlet denetimleri sıkı tutmalı. Örneğin, 36ncı
maddede elektrik dağıtım şirketlerinin denetimi Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığında iken bu yetkinin kısmen ya da
tamamen ihtisas sahibi kamu kurum ve kuruluşlarına devri
öngörülmektedir. Bakanlık böyle bir yetki devri yaparsa ya da kısmen
yetkisini devredip bir başka kamu kurum ve kuruluşuyla birlikte
denetim yaparsa, bu kuruluşun denetim işlemleri için
yapacağı masrafların da Bakanlık bütçesinde ayrılan
ödenekten karşılanması öngörülmektedir. Biz, burada tamamen
ifadesini hatalı buluyoruz. Bakanlığın denetim yetkisinden
tamamen vazgeçmesi hatalıdır. Kaldı ki bu tür denetimler
uzmanlık isteyen denetimlerdir. Bu teklif firmaların
korunmasını amaçlamaktadır. Çevreyi, insan sağlığını,
doğayı düşünmeden firmaların önünü açmayı hedefleyen
bir tekliftir.
Kanun Teklifinin 29uncu maddesiyle JES
yatırımlarında ihalelere katılımın
artırılması öngörülmüş, bunun için de JES ihalelerinde
taksit imkânı sağlamak amaçlanmıştır. JESlere, diğer
santrallere ve madenlere ilişkin yaşanan temel iki sorun var. Birincisi
tesislerin denetimsizliği, ikincisi ise bu santrallerin
işletmecilerinin maliyet kaygısıyla birtakım hayati
tedbirleri almaması. Siz bu kanun teklifiyle JESleri de kara yolu, park,
bahçe gibi değerlendirip ihaleyi kolaylaştırmayı, böylece
potansiyel alıcıları artırmayı hedefliyorsunuz; bu
doğru bir yaklaşım değildir. Mevcut JESlerin
denetimsizliği nedeniyle pek çok şehrimizde insan
sağlığı, tarım, hayvancılık ve turizm gibi
pek çok alan tehdit altında, bu tehditler de yeni düzenlemeler ve
denetimsizliğin devam etmesi sebebiyle artmaktadır.
Değerli arkadaşlar, JESler Türkiyenin
toplam elektrik üretiminin yüzde 1inden az bir kısmını
teşkil etmektedir. Bu kadar ufak bir hasıla uğruna halk
sağlığı, tarımsal üretim gibi önemli alanları
riske atmak doğru mudur? Bir de taksit imkânı getirerek mali gücü
yetersiz firmaların sektöre girmesini sağlamak istiyorsunuz. Bu
firmaların yatırım için gereken asgari emniyet ve tedbir
koşullarını ekonomik olarak kaldırabileceğinden emin
miyiz? Bunun garantisini verebiliyor musunuz?
JES tesislerinin ciddi olumsuz etkileri
ortadadır. JES yatırımlarında hızlı hareket
etmeyin ya da potansiyel yatırımcıları artırmaya
uğraşmayın, bunun yerine JES yatırımlarının
daha sıkı denetlenmesini sağlayacak düzenlemeler yapın.
Değerli arkadaşlar; işverenleri,
şirketleri, firmaları düşünerek kanun teklifi
hazırlamanızı anlıyoruz. Tabii ki onları da
düşüneceğiz fakat halkımızı, geleceğimizi,
havamızı, suyumuzu, doğamızı da düşünmek
zorundayız. Maalesef, şu anda karşımızda 82 milyon
vatandaşımız için değil, 21 dağıtım
şirketi, 8.990 santral sahibi için hazırlanmış bir yasa
teklifi var; patronlara yeni imtiyazlar sağlamak için
hazırlanmış bir kanun teklifi. Halkı yine görmezden
geliyorsunuz. Kanun teklifi hazırlarken yakın gördüğünüz
şirketlere rant sağlayacak düzenlemelerle uğraşmak yerine,
halkımızın geleceğini güvenceye alacak düzenlemeler
yapsanız, emin olun, bugün ülkemiz daha iyi yerlerde olurdu. Belli ki
yandaşa rant sağlamak için ciddi manada büyük mesai harcanıyor.
Bu mesai halk için harcansaydı şu an daha güçlü ve zengin bir devlet
olabilirdik. Bu ülkede kimse istihdamın artırılmasına,
yatırım teşviklerine ya da işverenlerin desteklenmesine
karşı değil ama ne devlet patronların devleti ne de
geleceğimiz patronlara verilecek ödenek değil. Halkı
düşünmeden çıkaracağınız kararlar millet meclisi
mantığıyla bağdaşmaz. Mesela, yer altı
kaynaklarının, madenlerin, fabrikaların gelecekte ne işe
yarayacağı hesaplanır, planlanır. Devlet dediğiniz
Madenleri şimdi çıkaralım, fabrikaları satıp parasını
kullanalım, gelecek nesillere de Allah kerim. diyerek savurganlık
yapmaz, bu yüzden baba benzetmesi devlete yapılır. Devlet gelecekte
de ne olacağını düşünmeli, gelecek nesillere miras bırakmaya
uğraşmalıdır. Fakat ne yazık ki haberlerde de sürekli
karşımıza Köylüler maden arama faaliyetine izin vermedi,
jandarma, polis müdahale etti. gibi haberler çıkıyor. Köylüler neyi
koruyorlar? Vatan toprağını, tarım arazisini kaybetmekten
korkuyorlar. Peki, Hükûmet kimi koruyor? Çoğunlukla yabancı ya da yabancı
ortaklı maden arama şirketlerini, Kaz Dağlarında
gördüğümüz gibi. Ayrıca Hükûmet bir tasarrufta bulunurken
uluslararası hukuka uygun davranmalıdır, gelecekte
başımızı belaya sokacak, uluslararası mahkemelerde
suçlu konumuna düşürecek uygulamalardan kaçınmalıdır.
Örneğin, Kuzey Iraktan petrol alıp bedelini Irak Hükûmetine ödemek
yerine Kuzey Irak Bölgesel Yönetimine ödersek sorumlusu vatandaş mı
olacaktır? Dikkatsizce yapılan kontratlar yüzünden uluslararası
tahkimden gelecek kötü sonuçların bedelini vatandaş mı
ödeyecektir?
Son olarak, değerli arkadaşlar, kanun
tekliflerini hazırlarken devletin yasama organı olduğumuzu
unutmayıp büyük bir devlete yakışan şekilde planlı
yasalar hazırlamak gerektiğini düşünüyorum. Bir kanunda sık
sık değişiklik yaparak daha önce öngöremediğimiz
eksikliklerin düzeltilmesini amaçlamak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) Tamamlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla)
ve daha önceki
hatalarımızı düzeltirken de yine muğlak ifadelerle
belirsizlik yaratmak büyük bir devletin Meclisine uygun işler
değildir. Bir düşünüp bin yasa yapmak yerine, bin düşünüp bir
yasa yapalım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Tamer Osmanağaoğlu.
Buyurun Sayın Osmanağaoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA TAMER OSMANAĞAOĞLU
(İzmir) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 238
sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Türk milletini ve sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Ülkemize karşı yönetilen tehditlerin
muhatapları değişkenlik gösterse de kaynakları hep
aynı kalmıştır. Âdeta kuşatılmaya
çalışılan ülkemiz gerçekten de ciddi, ciddi olduğu kadar da
büyük bir mücadele örneği sergilemektedir. Doğu Akdenizde
Türkiyenin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ve sindirilmiş
ulusların gasp edilmeye çalışılan haklarını
savunan Türkiye, kendi imkânlarıyla Akdenizi parsellemeye
çalışanlara kafa tutmakta, bir tehdit olarak kullanılan enerjide
dışa bağımlılığı azaltacak adımlar
atmaya devam etmektedir. Takdir etmek gerekir ki bugün
çalışmalarıyla bütün dünyanın dikkatini üzerine çeken,
emperyalist devletlerin hesaplarını boşa çıkartan, millî
gururumuz olan 3 sondaj, 2 sismik arama gemimiz Karadeniz ve Akdenizi fersah
fersah taramaktadır. Gemilerimiz ve içinde bulunan gözleri öpülesi
personelimiz âdeta destan yazmaktadır. Barbaros Hayreddin Paşa ve
Oruç Reis sismik araştırma gemilerimiz bugüne
kadar Doğu Akdenizde 46 bin kilometrekare, Karadenizde 33 bin
kilometrekare üç boyutlu sismik veri toplamıştır. Fatih ve Yavuz
sondaj gemilerimiz ise 9 adet derin deniz sondajı
yapmıştır. Diğer yandan, Karadenizde tarihimizin en büyük
doğal gaz rezervinin keşfedilmesi
Fatih Sondaj Gemimiz
tarafından Karadenizimizin Sakarya havzasında keşfedilen 405
milyar metreküplük rezervin 2023 yılından itibaren
vatandaşlarımızın kullanımına
sunulacağının ifade edilmesi, keşfedilen bu rezervin 2025
yılı sonrası piyasa ihtiyacının yaklaşık yüzde
30luk bölümünü karşılayacak olması gerçekten büyük bir heyecan
uyandırmıştır.
Ülkemizde yenilenebilir
enerji kaynaklarının kullanılması konusunda oldukça önemli
gelişmeler olmaktadır. 2020 yılının ilk
yarısında toplam elektrik üretimimizin yarısından
fazlası yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilmiş, 24
Mayıs 2020 tarihinde elektrik üretimimizin yüzde 90ı yerli ve
yenilenebilir kaynaklardan elde edilerek bir rekora imza
atılmıştır. Yenilenebilir kaynaklardan elde edilen elektrik
üretimi 2019 yılında 133 milyar kilovatsaate ulaşmıştır.
Elbette ülkemizin
enerji ihtiyacının karşılanabilmesi bu bağlamda yeni
ve sürdürülebilir kaynaklara ulaşabilmesinden geçmektedir. Bu
bağlamda yeni güzergâhlar ve yeni kaynakların oluşturulması
rekabeti artıracak, ülkemizin gider kaleminde oldukça önemli bir yer tutan
enerji ithalatı giderini minimize edebilecektir. Arz güvenliğimiz
için önemli gördüğümüz bu hususlarda devletimizin gerekli tedbirleri
alacağını umuyor ve bu istikamette adımlar
attığını biliyoruz.
Diğer yandan,
1inci ünitesinin inşasına başlanan Akkuyu Nükleer Santralinin
ikinci ünitesi için inşaat lisansının verilmiş olması da
sevindiricidir. Cumhuriyetimizin 100üncü yılında 1inci ünitenin
faaliyete geçmesinin planlanması ve bu plana riayet edilmesi bizleri
heyecanlandıran diğer bir hadisedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önümüzdeki yıllarda uygulanacak olan projelerin de millî
bir enerji politikasına dayanması büyük önem arz etmektedir.
Şimdiye kadar atılan bu adımlar enerji ham maddesinde
dışa olan bağımlılığı azaltacak
adımlar olmakla birlikte, katetmemiz gereken daha çok yolumuzun
olduğu ortadadır. Kömür ve yenilenebilir enerji
kaynaklarının en iyi şekilde değerlendirilmesi, enerji
ithalatı yapılan ülke sayısının
artırılması, böylelikle kaynak çeşitliliğinin
artırılması suretiyle arz güvenliğimizin teminat
altına alınması, yerli enerji kaynaklarının keşfi
ve çıkartılmasında kullanılacak altyapıdaki yerlilik
oranını artıracak AR-GE çalışmalarının daha
fazla yapılması, doğal gaz arz güvenliğimizin
güçlendirilmesi açısından oldukça önemli gördüğümüz yer
altı depolama kapasitesinin artırılması, ham petrol
üretimini de artıracak faaliyetlere daha fazla yer verilmesi, maden
üretiminde katma değerli ürün üretiminin artırılması, tabii
kaynaklarımızın hak ettiği şekilde değerlendirilmesi
atılması gereken adımların başında gelmektedir.
Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz
kanun teklifinin ikinci bölümünde 5686 ve 6446 sayılı Kanunlarda
değişiklikler öngörülmektedir. 5686 sayılı Kanunda
öngörülen değişikliklerle, jeotermal kaynakların hızla
işletmeye alınması hedeflenmekte, MTAnın keşfettiği
jeotermal kaynakların hızla işletmeye alınması
sağlanmakta, yeni alanlarda keşif çalışmaları için
bütçe kaynağı oluşturulmaktadır.
6446 sayılı Kanunda öngörülen
değişikliklerle, elektrik dağıtım şirketlerinin
denetimi etkinleştirilmekte, tüketicilerin kendi elektrik
ihtiyacını üretmesi kolaylaştırılmakta,
kamulaştırmaya ilişkin işlemlerin hangi kurum ve kurullarca
yapılacağı netleştirilmekte, elektrik şirketlerinin
denetiminde görevli personele, maden işletmelerini denetleyen personele
uygulanan harcırahla uyumlu harcırah ödemesi öngörülmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemiz yeni yüzyıla yeni oyunların kurulduğu,
asimetrik savaşların verildiği, küresel siyasetin
argümanlarının çeşitlendiği bir dönemde sağlam ve
güçlü bir iradeyle adımlar atmaktadır. Büyük Türk milleti
olmanın büyük sorumlulukları olduğu bilinciyle Türkiyenin
gelecek yüzyıldaki pozisyonunu da belirleyecek bu adımlar sadece
Türkiyenin değil, büyük Türk dünyasının ve hakları
gasbedilmeye çalışılan milletlerin de hassasiyet ve samimiyetle
izlediği adımlardır. Buna rağmen terör örgütlerinin
yörüngesine girenlerin aktivist olarak pazarladığı
kitaplarında bebek katili teröristleri övenlerin barış havarisi
gibi sunulmaya çalışıldığı, talimatıyla
onlarca masumun ölümüne sebep olan teröristlerin siyasetçi olarak takdim
edildiği bir ortamda Türk milletini tefrikaya sevk etmeye
çalışanlar olsa da devranın istenildiği gibi
dönmeyeceği, kitap üzerinden hikâye yazanların seherde tövbeye
ihtiyacı olduğu muhakkaktır. Evet çakallar, fırsatçılar
asalaktır; başkalarının avlarıyla geçinir. Teröre
kurban verdiğimiz şehitlerimizin aziz hatırasını
muazzep etmeye çalışır. Bunun adı kanlı siyasettir,
kan deryasının ortasında olmayan, kendi
ağırlığını göstermek isteyen çakalın
yamyamlarla dansıdır. Hukuk, adalet konusunu siyasette kendisine yer
açmak için istismar eden, hiçbir kutsalı olmayan şarlatanların
hezeyanlarıdır bu. Çakallarla yamyamların aynı kaptan yemek
yemelerine, birbirlerine gösterdikleri izzet ve ikrama kulak asmamakta
kararlıyız. Aziz milletimiz çakallarla yamyamların
saltanatına izin vermez, hiçbir değerini onlardan dolayı feda
etmez. Kan üzerinden şişmiş egolarını tatmin etmeye
niyetlenenlere de izin vermez, iğneyi batırır, balonu
patlatır.
Değerli milletvekilleri, Türk milleti,
devletiyle birlikte, külli iradenin sahibi tarafından bu toprakların
sahibi ve varisi kılındığının şuurunda;
atılan adımların, beklenen şafağın kutlu
habercisi olduğunun bilincinde; kararlılığı yaracak
hilalin son sancaktarı olduğunun farkındadır.
Bu duygu ve düşüncelerimle, başta Mustafa
Kemal Atatürk ve şehit öğretmenlerimiz olmak üzere bütün
öğretmenlerimizin gününü kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu.
Buyurun Sayın Kenanoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli vekiller; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, tutsak olan Eş Genel
Başkanlarımız Sayın Selahattin Demirtaş ve Sayın
Figen Yüksekdağ başta olmak üzere tüm tutuklu arkadaşlara
buradan saygı ve sevgilerimi iletiyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, kanun teklifinin
ikinci bölümünü konuşuyoruz. Geçtiğimiz bölümde yani birinci bölümde
2 maddede düzenleme yapılması konusunda bir kısmi fikir
birliğine varmış olduğumuzu düşünüyorduk. 6ncı
maddenin çekilmesi olumluydu. 13üncü maddede bir değişiklik
olmasını bekliyorduk açıkçası çünkü 13üncü maddedeki
atık lastiklerin yakılması sonucunda elde edilen ürünün
kendisinin biyokütle tanımı içerisine alınması, bizim
açımızdan da bütün çevre örgütleri açısından da ya da bu
işleme tabi tutulan bölgelerde yaşayanlar açısından da
kabul edilir bir durum değildir. O anlamıyla, bu 13üncü maddede
tekririmüzakere talebimiz var. 13üncü maddenin yeniden düzenlenmesini, bu
konuda tekririmüzakere yapılmasını ve atık lastiklerin
yakılması sonucu elde edilen ürünlerin ve çöpün yakılması
sonucunda elde edilen ürünlerin biyokütle tanımı içerisinden
çıkarılmasını talep ettiğimizi ve bunun da kamuoyunun
bir talebi olduğunu belirtmek istiyorum.
Şimdi, bu ikinci bölüm çoğunlukla
jeotermal enerji santralleri ve bunları yapan şirketleri kapsayan bir
bölüm, buradaki maddeler çoğunlukla burayı kapsıyor; bu
anlamıyla ben de jeotermal enerji üzerinde birkaç söz etmek istiyorum.
Jeotermal enerji, yer kabuğunun çeşitli
derinliklerinde bulunan birikmiş ısının
oluşturduğu sıcaklığın
çıkarılmasıyla oluşan bir enerji türüdür. Tabii, bunlar yer
kabuğunun çatlaklarından çıktığı gibi, diğer
taraftan da, bu konuyla ilgili yapılmış sondajlarla da
çıkarılıyor yeryüzüne ve buradan da eğer ısı
değeri yüksekse bir enerji açığa çıkıyor. Bu konuda 60
tane jeotermal enerji santrali bulunuyor Türkiyede ve bunlar fay
kırıklarının yoğun olduğu yerlerde var. Yani
dolayısıyla, depremlerin yoğun yaşandığı
bölgelerde, fay kırıklarının olduğu bölgelerde bu
enerji ortaya çıkıyor; bu anlamıyla Ege Bölgesi, Güney Marmara,
şu anda yoğunluk olarak jeotermal santrallerin
yapıldığı bölgeler. Bunun yanı sıra Van
Çaldıran bölgesinde de bu yönde çalışmalar yürütülüyor. Denizli,
Aydın, Çanakkale, İzmir, Kütahya, Manisa gibi illerde de yoğun
olarak bu santraller yer alıyor.
Aslında JESler diye de tanımlanan bu
jeotermal santrallerin elektrik üretimindeki payı 2019 yılında
yüzde 2,83 civarında. Ama bu kapasiteye rağmen verdiği zarar
ayrı bir tartışma tabii.
Şimdi, şöyle bir durum var: Yani, bu
yenilenebilir enerjiler aslında hepimizin desteklediği, olması
gereken enerji türleri içerisinde yer alıyor. Ancak vahşi kapitalizm,
para hırsı, sermaye hırsı yani her olanağı
faydaya çevirme, her imkânı kendi menfaatine çevirme bakış
açısı bütün bu işleri de tersine çeviriyor. Yani yenilenebilir
enerjinin toplum için, doğa için, çevre için faydalı bir hâl
alması gerekirken bu uygulamalar yüzünden tam tersi oluyor. Şöyle
düşünün: Otomobil aslında faydalı bir araç ancak bir durakta
bekleyen insanların üzerine sürüp onları öldürdüğünüz zaman bir
katliam aracına dönüşüyor. Dolayısıyla yenilenebilir
enerjide de benzer bir durum söz konusu.
Jeotermal santraller Türkiyede ilk önce tarım
alanlarına kuruluyor. En başta zararı burada veriyor tarım
alanlarına kurulmuş olması nedeniyle. Şimdi dünya genelinde
bunlar genelde tarım alanlarından ve yerleşim alanlarından
uzak yerlere yapılıyor, dördüncü sınıf tarım
topraklarına yapılıyor genelde. Ama bir bakıyorsunuz, bizim
ülkemizde birinci sınıf tarım alanlarına
yapıldığı gibi yerleşim yerlerinin de çok yakınlarına
yapılıyor.
Şimdi, Manisa Salihlide bir
yurttaşımızın, bir vatandaşın evinin 100 metre
yakınına jeotermal santral yapılıyor ve kuşku duyuyor
yani ne olacağını bilmiyor, zarar nedir bilmiyor, 11 defa
başvuruda bulunuyor -dilekçeleri burada- o zamanlar BİMERe, daha
sonra CİMERe, valiliğe, şuraya buraya, her tarafa
başvuruyor, diyor ki: Ya, benim 100 metre ilerimde jeotermal santral var
ama bu nedir, bunun zararı nedir, faydası nedir? Ben buradan
etkilenir miyim, ne yapayım, ne edeyim? filan diye soruyor, bir türlü
cevap alamıyor. Biz vatandaşa buradan biraz yardımcı
olalım, aslında bu soruların da cevabını da
vermiş olalım.
Şimdi, jeotermal enerjiyi suyun üzerine
çıkarırken kullanılan borular var yani boru hatlarıyla
çıkarılıyor ve bu borular zamanla birtakım birikintilere
yol açıyor, burada maddeler birikiyor ve bunları temizlemek
gerekiyor. Bu temizliği de tuz ruhuyla yani hidroklorik asitle
yapıyorlar ve tonlarca tuz ruhu kullanılıyor bunlarda. Bu tuz
ruhları bir yere atılmıyor, olduğu gibi çevreye
salınıyor ve bunların -ciddi bir şekilde- toplu koyun
ölümlerine ve arıların da koloni hâlde ölümlerine sebep olan
örnekleri var. Ayrıyeten de bunlar işte içme sularına da
karışabiliyor. Tarım yapılan araziyi de bu anlamıyla
zehirleyebiliyor.
Şimdi, diğer taraftan, jeotermal enerjinin
çıkarılması sonrasında havaya yayılan sera gazları
oransal olarak kömür, petrol, doğal gaz gibi fosil yakıtlardan daha
az olmasına rağmen tamamen sıfır değil yani bu
anlamıyla küresel ısınmaya neden olabilecek şekilde bir
yönü de var bu gazların. Diğer taraftan, jeotermal suyun toprak
altına geri salınması esnasında oluşan zararlar var.
Yani burada şu ortaya çıkıyor: Jeotermal suyun tamamı
aslında çıkarıldığı noktaya geri
salınmıyor. Toprak altındaki kaynağa basılmadan
yukarılarda bırakıldığını görüyoruz. Bu da
çok ciddi bir şekilde suların zehirlenmesine sebep oluyor. Şöyle
bir örnekle bunu anlatayım: Türkiyede örneğin Türkiye
Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı demiş ki: Hileli
gıda sektörü var, 21.600 firmadan sadece 9.100ü olumlu rapor
almış. Şimdi, bizim işletmelerimiz şöyle maalesef ya
da genelleme yapmadan böyle işletmeler var: Son kullanım tarihi
geçmiş yumurtaları yeni ambalaja koyup pazarlayan bir işletmemiz
var. Kırmızıbibere kiremit tozu, karabibere renk alması
için kanserojen boya katan işletmelere sahibiz. Yani yağ ve kemik
külünden lahmacun yapan işletmelerimiz var. Şimdi, böyle
işletmelerin olduğu yerde bu jeotermal suların da
istenildiği seviyede kaynağa inmeden toprak yüzeyinde
bırakıldığına da tanık olabiliyoruz. Bunlar yeteri
kadar denetlenmiyor ve bundan kaynaklı olarak da çok ciddi sıkıntılar,
sorunlar yaşanıyor.
Tabii, burada ne yapılması gerekiyor?
Yapılması gereken basittir, aslında bütün bu enerji
ihtiyaçlarına binaen
Bir kere bunların tarım alanlarından
uzaklaştırılması gerekiyor, özellikle Aydında,
Muğlada, Egede. Demin Vekilimiz: Artık incir de
yetişmeyecek. dedi, hakikaten incir alanlarında bu jeotermal enerji
yüzünden, bu santraller yüzünden tarım çok ciddi bir şekilde
etkilenir hâle geldi. O anlamıyla, bütün bunların tarım alanlarından
uzaklarda yapılması gerekiyor öncelikle.
İkincisi, yönetmeliğe
uyduklarının sık bir şekilde denetlenmesi gerekiyor ki
bunların doğaya zarar vermeyecek hâlde üretim yapması
sağlanabilsin.
Diğer taraftan da hakikaten bu enerji üretimi
meselesinde bizim doğayı taklit eden bir yerden enerji meselesine
bakmamız gerekiyor. Bütün bu yer altı kaynakları bizden sonraki
kuşaklar tarafından da kullanılacak, enerji ihtiyacı
fazlasını çıkartmamak da bu politikalardan birisidir. Çünkü
bizden sonra, bizim çocuklarımızın da,
torunlarımızın da bu enerjilere ihtiyacı var. Ama bizde
şöyle bir şey var: Nerede ne kadar maden var, nerede ne kadar enerji
var hepsini çıkartmaya yönelik, hepsini talan etmeye yönelik bir
bakış açısı var. Bunun da terk edilmesi gerekiyor. Mutlaka
bu dünyada yaşamayı sürdüreceksek ve bizden sonraki kuşaklar da
yaşamını sürdürecekse onların da bu enerjilere
ihtiyacı olacaktır ama bir bütün olarak tamamen doğaya, çevreye
zarar vermeyecek şekilde, doğayı taklit ederek yani doğanın
kendi ekosistemini taklit ederek bu enerji piyasasına ve enerji meselesine
bakış açısı olması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ KENANOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Bizim parti
olarak bakış açımız bundan ibarettir. Mutlaka bir gün demokrasi
güçleriyle birlikte bu ülkede iktidar olacağız ve o zaman doğaya
ve çevreye barışık, ekosisteme uygun enerji
politikalarını hep birlikte hayata geçireceğiz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Ednan Arslan.
Buyurun Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA EDNAN ARSLAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. Bu önemli günde başta
Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm
öğretmenlerimizin önünde saygıyla eğiliyorum.
Bir AK PARTİ klasiği olan kapsamlı
bir torba kanun teklifinin bugün burada ikinci bölümünü görüşüyoruz. Kanun
teklifine 88 milletvekili imza atmış ama herhâlde nöbeti sadece
Nevzat Beye bırakmışlar; burada kanunu savunmak sadece Nevzat
Beye düşüyor, arkadaşlarımız burada değiller.
Ülkemizin ekonomisini, vatandaşın gündelik
hayatını, bütçesini yakından ilgilendiren 47 maddelik 238
sıra sayılı bu Kanun Teklifi 8 kanunda değişiklikler
öngörüyor. Teklif metninde birçok maddede özel sektör
yatırımcılarının faaliyetlerinin daha
sağlıklı ve hızlı bir şekilde
gerçekleştirilmesini temin etmenin amaçlandığı
yazılmış yani bu kanunda vatandaş unutulmuş. Enerjinin
sosyal bir hak, temel bir insan hakkı olduğu gerçeğinden uzak
bir teklifle karşı karşıyayız.
Teklifin gerekçesine
baktığımızda deniyor ki: Enerji alanında
dışa bağımlılığın azaltılması
amacıyla ülkemizin bölgesel ve küresel etkinliğinin
artırılması ve tabii kaynaklarımızın en iyi
şekilde değerlendirilmesi elzemdir. Peki, bugünkü durum nedir diye
baktığımızda ülkemizin enerjide dışa
bağımlılığının hâlâ yüzde 70ler seviyesinde
olduğunu görüyoruz. Enerji ithalatına 2019 yılında 41,6
milyar dolar ödediğimiz göz önüne alınırsa dışa
bağımlılığımız daha iyi
anlaşılacaktır.
Yine, teklifin gerekçesinde Ayrıca günümüzde
enerji ithalatının azaltılması amacıyla yeni
politikalar geliştirilmesi kaçınılmaz hâle gelmiştir.
Ülkemizin enerji arz güvenliği noktasındaki risklerinin bertaraf edilmesi
adına yerli ve yenilenebilir kaynaklı enerji üretiminin
artırılması gerekmektedir. denmektedir. On sekiz
yıldır bu ülkeyi yönetiyorsunuz, enerji politikalarını
belirliyorsunuz; kim elinizden tuttu da bu hedefleri gerçekleştiremediniz?
Sürekli yerli, yenilenebilir vurgusu yapıyorsunuz ancak düşük verimli
yerli kömür santrali ve ithal doğal gaz kömür santrali
yatırımları son döneme ne yazık ki damgasını
vurmaya devam ediyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vatandaşlarımızın en önemli gider kalemlerinden
biri enerjidir. Örneğin, faturanızı ödeyemediğiniz zaman
elektriğiniz kesilir ve tekrar açtırırsınız. Açma
kapama parası olarak konutlarda EPDK tarafından belirlenmiş olan
fiyat 37,3 TL. Fabrika ve iş yerlerinde ise açma kapama parası olarak
171,6 lira ödemek zorundasınız. Bakanlık bu konuda veri
açıklamaktan kaçındığı için bilgi edinme taleplerimize
verilen yanıtları değerlendirdik. Sonuç olarak 2016, 2017, 2018
yıllarında yaklaşık 12 milyonu konut olmak üzere 17,8
milyon abonenin elektriği kesilmiş ve vatandaşın cebinden
dağıtım şirketlerinin kasasına 500 milyon lira bu
yolla girmiştir. 2006 yılında 7,1 lira olan açma kapama bedeli,
2020 yılında 37,3 liraya yükselmiş, 5 katın üzerinde bir
artış söz konusudur. Bu artışın sebebi nedir? Ne
değişti de açma kapama bedellerini 5 kat artırdınız?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Elektrik Üretim Anonim Şirketinin öncelikli görevleri;
kamu yararını gözetmek, güvenli, sürekli, kaliteli, verimli,
düşük maliyetli elektrik enerjisi sağlamak. EÜAŞ, 2018 yılında
Türkiye genelinde dağıtım sistemine giren enerjinin neredeyse
yarısı, satışa sunduğu elektrik enerjisinin
yaklaşık üçte 1i kadar yani 60 milyar kilovatsaat elektrik
üretmiştir ve şirketlere satmıştır. 2019-2020
yılları için de benzeri tablo devam etmektedir.
Elektrik Üretim AŞnin görevli tedarik
şirketlerine satmış olduğu elektrik enerjisinin toplam
satış fiyatlarına dönemler itibarıyla göz atarsak zaman
zaman fiyatlar artmış, zaman zaman azalmış. Örneğin,
kilovatsaat başına fiyatlar şöyle olmuş: 1 Ekim-31
Aralık 2018de 17,36 iken bir sonraki çeyrekte 12,63; 1 Ekim-31
Aralık 2019 döneminde 34,86; 2020de birinci çeyrekte 27,56; ikinci
çeyrekte 22,83; üçüncü çeyrekte 13,2; dördüncü çeyrekte ise 15,5 kuruş
gibi bir paraya satılmış. EÜAŞın toptan satış
fiyatlarında 2019 yılında yaptığı zamlar tedarik
şirketleri tarafından tüketici tarifelerine
yansıtılmış, 2020 yılı içinde ise salgın
dönemi de dikkate alınarak yapılan indirimler, maalesef, tüketiciye
yansıtılmamıştır. Elektrik Üretim AŞ 2020
yılının ilk çeyreğinde 1,09 milyar, ikinci çeyreğinde
1,81 milyar, üçüncü çeyreğinde 3,25 milyar ve dördüncü çeyreğinde
2,91 milyar TL olmak üzere tedarik şirketlerine yaklaşık 9,06
milyar TL indirim yapmıştır ama bu indirim maalesef tüketicinin
faturalarına yansımamıştır. Milletimizin cebinden
çıkmıştır, tedarik şirketlerinin bu anlamda cebine
girmiştir. (CHP sıralarından alkışlar) Bu kaynak bir
diğer ifadeyle 260 bin kişiye bir yıl boyunca asgari ücretle
iş demektir. Dönemin Maliye Bakanı, özelleştirme döneminde, 1
Ekim 2015 yılında aynen şunları söylemişti: Bundan
sonra yatırım harcamaları özel sektör tarafından
yapılacak ve performansa dayalı bir faaliyet sürdürmek suretiyle
sektörün kronik sorunlarına çare bulunacak. Dolayısıyla söz
konusu şirketler kâr elde ederek devlet özelleştirme bedelinin
yanı sıra vergi veren şirketler hâline gelecek. Peki, sonuç:
EÜAŞın kasasından çıkan 9 milyar TL.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; teklifin 41inci maddesiyle kayıp kaçak elektrik
bedelinin tüm tüketicilere yansıtılmasını beş
artı beş yıl daha uzatmayı öngörüyoruz. 21 elektrik
dağıtım bölgesi oluşturulurken yani özelleştirmeler
yapılırken Kayıp kaçak oranları yapılacak
yatırımlarla azalacak. diyen siz değil miydiniz? 2018
yılında dağıtım sistemine giren enerji miktarı
yaklaşık 204 milyar kilovatsaat, dağıtım sistemine
tahakkuk eden enerji miktarı yaklaşık 177 milyar kilovatsaat,
kayıp kaçak miktarıysa yaklaşık 26,5 milyar yani yüzde 13
gibi bir kayıp kaçak söz konusu bu sistemde. Elektrik enerji tarifelerinde
önemli bir paya sahip olan ve teknik ve teknik olmayan kayıplar olarak
bilinen kayıp kaçak miktarı oldukça fazla ve bu miktarın, enerji
miktarının bedeli, kullanmadığımız hâlde
tüketiciler olarak faturalarımıza yansıtılmaktadır.
Teknik kayıpların asgari seviyeye düşürülmesi,
dağıtım şirketlerinin işletilme süresinde tesisata,
tekniğe uygun periyodik bakımlarının, varsa kısmi
onarımlarının ve yeni yatırımların zamanında
yapılmasıyla mümkündür. Bu yönde yapılan tüm harcamalar tüketici
tarifelerine yansıtılmaktadır. Kayıp kaçak tüketiminin
asgari seviyeye düşürülmesi dağıtım şirketlerinin
sorumluluğu altındadır. Elektrik fiyatları
kalkınmayı, üretimi, uluslararası rekabeti, vatandaşın
temel ihtiyaçlarını doğrudan ilgilendiriyor. Türkiye, satın
alma paritesine göre G20 ülkeleri arasında elektriği en pahalı
kullanan 3üncü ülke konumundadır. 2018-2019 yıllarında
elektriğe yüzde 73, doğal gaza yüzde 57 zam yapıldı.
Salgın sürecinde olmamıza rağmen 1 Ekim 2020den geçerli olmak
üzere elektrik fiyatlarına maalesef yüzde 5,75 zam
yapılmıştır. TMMOB Elektrik Mühendisleri Odasının
Temmuz 2019da yayınladığı rapora göre OECD ülkeleri
arasında enerji fiyatlarına en çok zam yapan ülke durumundayız.
Aynı raporda, 2003 yılı ile Mayıs 2019 arasında
Türkiyede elektrik faturasındaki artış yüzde 307 olarak
gösteriliyor.
Değerli milletvekilleri, 2015 yılı
sonuna kadar elektrik faturalarını oluşturan bileşenler
tüketici faturalarında ayrı ayrı yer almaktaydı ve tüketici
hangi hizmete, ne kadar ödeme yaptığını sorgulayabilir
durumdaydı. Faturalarda yer alan kayıp kaçak bedeliyle başlayan,
devamında sayaç okuma ve diğer hizmet bedellerine yönelik
şikâyetlerin artması ve söz konusu bedellerin iadesi için yargı
yoluna başvuran tüketici sayının artması üzerine EPDK 2015
yılında yaptığı mevzuat düzenlemesiyle; perakende
enerji bedeli, perakende hizmet bedelinden oluşan iki bileşenin
toplamını enerji bedeli adı altında;
dağıtım sistemi kullanım bedeli, iletim sistemi
kullanım bedeli, kayıp kaçak bedeli ve sayaç okuma bedelinden
oluşan dört bileşeni de dağıtım bedeli adı
altında faturalara yansıtmaya başladı. Bu da yeterli
gelmemiş olacak ki 2019 Ağustos ayından itibaren enerji ve
dağıtım bedelleri tek kalem hâline getirilerek tüketicilerin
fatura üzerindeki denetimlerini tamamen ortadan kaldıracak torba fatura
dönemine geçilmiştir. Vatandaş kullandığı elektrik
enerjisi bedeli oluşturan ve 2015 yılı sonuna kadar
faturasında görebildiği tüm hizmetler için ödeme yapmakta ancak hangi
hizmete ne kadar ödediğini görememektedir. Özellikle kayıp kaçak için
tüketiciden tahsil edilen bedeli vatandaşın dikkatinden
kaçırılmak adına sürdürülen uygulama bu hâliyle
şeffaflıktan uzak, vatandaşın değil şirketlerin
hakkını koruyan bir içerik taşımaktadır.
Uygulamanın sonlandırılması, 6446 sayılı Kanunun
amaç maddesinde yer alan şeffaflık ilkesiyle, 6052 sayılı
Kanuna uygun düzenlemenin ivedilikle hayata geçirilmesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Arslan.
EDNAN ARSLAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
son olarak, elektrik faturaları üzerinden alınan TRT payı,
sanayi abone grubunda olduğu gibi tüm abone gruplarından
kaldırılmalıdır. Belediye tüketim vergisi tüm abone
gruplarında yüzde 1 olarak uygulanmalıdır. KDV oranı,
mesken abone grubundan tamamen kaldırılmalı, diğer abone
grupları için makul bir seviyeye düşürülmelidir.
Sözlerime son verirken yüce heyetinizi sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teklifin ikinci bölümü üzerinde
şahsı adına ilk konuşmacı Siirt Milletvekili
Sayın Meral Danış Beştaştır.
Buyurun Sayın Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
selamlıyorum.
Bir selamım da cezaevindeki
arkadaşlarımıza, yoldaşlarımıza; sevgili Figen
Yüksekdağa -Kandıra Cezaevinde- sevgili Selahattin Demirtaşa,
Abdullah Zeydana, Gülser Yıldırıma, İdris Balukene,
Sebahat Tuncele, Çağlar Demirele, Selçuk Mızraklıya, Nazmi
Güre, Ali Ürküte
Daha yüzlerce arkadaşımız rehin olarak
tutuluyor. Hepsine Genel Kuruldan saygı ve sevgilerimizi gönderiyoruz HDP
Grubu olarak. (HDP sıralarından alkışlar) Onlarla gurur
duyuyoruz, onlar dört duvar arasında rehin olduklarını gayet iyi
biliyorlar. Kimin rehini olduklarının da gayet farkındalar.
Kimlerin rehin siyasetini neden yürüttüklerini, iktidarlarının
bekası için siyasi rekabetten kaçarak yargıyı bir sopa olarak
kullanıp kendilerini rehin aldıklarını biliyorlar ve çok
iyi çalışıyorlar. Hakikaten kitaplar yazarak, şiirler
yazarak, besteler yaparak -yakında senaryolar da yazılacak- ülkenin
bu tarihî dönemecini gayet iyi anlatıyorlar. Sevgili Figen
Yüksekdağın söylediği gibi o duvarlar yıkılacak, o
duvarların arkasındaki arkadaşlarımız özgürleşecek
ve bugün burada halkın iradesiyle seçilen, milyonlarca oyla seçilen, bu
partinin Eş Genel Başkanlığını yapan, 2 defa
Cumhurbaşkanı adayı olan, yüzde 10un üzerinde oy alan
Selahattin Demirtaşa dil uzatanlar da gelip özür dileyecekler. Evet, biz
konuşmaların farkındayız, bu kürsüden yapılan
konuşmaları dikkatle dinliyoruz. Biz o düzeye düşmek istemiyoruz
ama şunu söylüyoruz: O çakal diyenlere de terörist diyenlere de aynen
sözlerini iade ediyoruz, aynen iade ediyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar) Evet, bu devran dönecek ve bir seher vakti
arkadaşlarımızla bunların hesabını hep birlikte
halkın oyuyla sandıklarda soracağız ve onları da
göndereceğiz, bu da böyle biline. (HDP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bir iki nokta daha
var, ben onlara değinmek istiyorum. Şenyaşar ailesi duydunuz
mu bilmiyorum. Geçen hafta Diyarbakırdaydım, bir dava izledim, Kemal
Kurkut davası. Nevroz Bayramında -bizzat izledim davayı iki
buçuk saat- üst tarafı çırılçıplak soyulmuş, polis
kurşunuyla öldürülmüş bir genç. Hiç tartışma yok yani polis
kurşunuyla öldürüldüğü konusunda hiçbir tartışma yok. Adli
Tıp raporları, görüntüler ortada. Fotoğrafı çeken Gazeteci
Abdurrahman Gök yirmi yıla kadar hapisle yargılanıyor ama
-yüzlerce polis görevli- bir polis hakkında dava açılmıştı.
Gittik, polis savunmasını yaptı; bir saat bile tutuklanmamış
arkadaşlar, bir saat. 23 yaşında bir genç kameralar önünde
öldürülmüş, bir saat tutuklanmamış ve ne oldu biliyor musunuz?
Mahkeme beraat kararı verdi, o polisi de akladı. Bir benzeri dava geçen
hafta Malatyada görüldü; Şenyaşar ailesi. Şenyaşar
ailesinin davası ne anlatayım. Urfada, 2018 yılı genel
seçimleri sırasında iktidar partisi Milletvekili İbrahim
Yıldızın ağabeyinin de maalesef yaşamını
yitirdiği bir olay oldu. Ve olay tamamen bir saldırı sonucu
Şenyaşar ailesinden 3 kişi yaşamını yitirdi; 1
baba ve 2 oğul, abartmadan söylüyorum. Şenyaşar kardeşler
ve sonrasında hastanede de baba Hacı Esvet Şenyaşar
öldürüldü. Öldürüldü diyorum çünkü kameraları izledik, hastanede
öldürüldü. 1i olay yerinde, 2si hastanede öldü. Sonra ne oldu? Cenazeye
gitmiştik, cenaze sırasında 2si ölmüştü, 3üncüsünün ölüm
haberini aldık, anne yıkıldı tabii. Sonra ne oldu tahmin
edin? Bir kardeşleri vardı, genç bir çocuk vardı, onu
tutukladılar bu sefer, olaydan sorumlu görüyorlar. Tamam, varsa fiil tabii
ki tutuklayın, bir sıkıntı yok ama bir tane de
karşı taraftan var: Enver Yıldız. Tape
kayıtları yansıdı, diyor ki: Bu savcı oradayken ben
gidip ifade vermem. Bir savcı değişsin, ben gidip ifademi
veririm.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Aynen
cümleleri bu. Ve sonra savcıyı bekledi, istediği savcı
gelince gidip teslim oldu ve şimdi kendisine son duruşmada on iki
yıl ağır tahrikten ceza istendi; diğer çocuğa, 2
ağabeyini, 1 babasını kaybeden çocuğa yüz elli yıl
ceza istendi. Bu mu reform? Adalet bu mu? Bu mu gerçekten? Adalet deniyorsa
eğer, önce bunların hesabının sorulması gerekiyor.
Anne, konuşamayacak kadar ağır bir acı çekiyor, travma
yaşıyor. 3 insan kaybetmiş ve şimdi, sadece oğlunun adil
bir şekilde yargılanmasını istiyor. İşte, reform
dediğiniz Kemal Kurkut ve Şenyaşar ailelerinin
acısını görmektir aynı zamanda. Bunları görmeden
reform söylemlerinin hiçbir karşılığı yoktur diyorum.
Hepinizi selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin ikinci bölümü üzerinde
şahsı adına ikinci konuşmacı İstanbul
Milletvekili Sayın Nazır Cihangir İslam.
Buyurun Sayın
İslam.
NAZIR
CİHANGİR İSLAM (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, öncelikle Öğretmenler Gününü kutluyorum. Tabii,
bu kutlama esnasında da 42 bin öğretmenin veya öğretim
görevlisinin KHKlerle atıldığını, işlerine son
verildiğini, sadece bu grup içinde 60tan fazla intihar vakası
yaşandığını ifade ediyor ve bu kayıplarla
birlikte bütün kayıpları rahmetle anıyorum.
Bu arada, genç
yaşlarda, belki daha sorumsuz olduğumuz yaşlarda üzdüğümüz
öğretmenlerimizden de af ve helallik diliyorum.
Bu vesileyle, ben,
OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunu bir kez daha ciddiyete davet
ediyorum. Bakınız, 2017de başladı, burada ilk bütçe
görüşmesini yaptığımızda Bir yıllık
işimiz var. dediler ama maalesef bizim söylediğimiz gibi oldu, hâlâ
bekleyen en az 16 bin dosya var.
Değerli
arkadaşlarım, bir başka önemli mesele, bugünlerde çokça
tartışılan Anayasa Komisyonu veya bu Anayasa
toplantısı meselesi. Bakınız, ben size buradan bir cümle
okuyorum, daha o zaman HDP yok iş başında. Bu, BDPnin kendi
fikridir. 4 siyasi parti oturarak yola çıkmıştır. Çayı
geçerken at değiştirmek yanlıştır, oyun
oynandıktan sonra kuralını değiştirmek de
yanlış olacaktır. diyor. Kim diyor? Yani BDPyi masada tutmak
istiyor. Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmasında, 6
Aralık 2013 tarihli zabıtlarda Sayın Faruk Bal bunu söylüyor ve
iyi de yapıyor. Çünkü bir anayasanın bir parti, iki parti meselesi
olmadığını, bütün siyasi partilerin meselesi olduğunu
gayet iyi biliyoruz. Kim var bu Anayasa Komisyonunda? Bakınız,
Sayın Cemil Çiçek Başkanlığında bugünkü Meclis
Başkanımız Sayın Mustafa Şentop var. MHPden henüz
İYİ PARTİ yok ortada- Sayın Tunca Toskay, Sayın Oktay
Öztürk ve Sayın
Faruk Bal var. E, peki, bugünkü istişare, Anayasa istişare
toplantılarında sorun ne arkadaşlar? Yani milletvekilleri,
siyasiler, sivil toplum kuruluşları bir araya gelip Bir anayasa
nasıl olur? meselesini tartışmayacak mı? Bu saklanacak bir
mesele mi veya gizli gizli yapılacak bir mesele mi?
AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) İnkâr
edenlere sormak lazım.
OYA ERONAT (Diyarbakır) İnkâr edenlere
sor.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) Daha
önemli bir mesele şudur: 4üncü partimiz, 5inci partimiz elbette Anayasa
çalışmasının içinde olacaktır ve olmalıdır
ama Türkiyenin 3üncü büyük partisi bu çalışmanın içinde
olmadan bir Anayasa çalışması beklenemez; neticede bu, olsa olsa
bir tüzük çalışmasına döner.
Değerli arkadaşlarım, son zamanlarda
önemli bir şey daha oldu, siyasete kazık girdi, kazıklardan
bahsedilmeye başlandı. Şimdi kazık deyince
aklımıza ilk önce, maalesef, Osmanlının yanlış
uygulamaları, cezalandırma yöntemleri gelir. Bunun gerisine
gittiğinizde, biraz altını eşelediğinizde
Kazıklı Voyvodayı görürsünüz, aşağı yukarı
Fatih Sultan Mehmet döneminde. Biraz daha geriye gittiğinizde Hazreti
İsayı çarmıha gerenleri, bu tip cezalandırmayı
yapanları görürsünüz ama en dibe indiğinizde kazıkların
sahibinden bahsedilir. Biliyor musunuz kazıkların sahibini? Zül
evtad diye geçer kitapta, kazıkların sahibi yani firavun, firavundan
bahsedilir.
Değerli arkadaşlar, şimdi
kazıktan söz açıldı. Kâhtalı ağabeyiniz
çıktı, dedi ki: Bunda yanlış bir şey yok. Ben onu
tanırım, son derece delikanlı, mert adamdı. Teşbih
hatasız olmaz, af diliyorum: Öküzün gamsızı kasabın
bıçağını yalarmış arkadaşlar.
İşte, böyle bir manzarayla karşı karşıyayız.
Sayın Cumhurbaşkanının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının sessizliği manidar ve üzücüdür, AK
PARTİnin tepkisi de yetersizdir, son derece yetersizdir.
Değerli arkadaşlar, sevgili AK
PARTİliler; ilk seçimde seçimi kaybedeceğiniz aşikâr gibi ama
kazıkların sahibiyle anılıp anılmamak,
gittiğinizde bu şekilde anılmamak gerçekten sizin elinizde.
Hepinize saygılarımı sunuyorum
efendim, sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İkinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
25inci madde üzerinde 3 önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 238 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
25inci maddesiyle değiştirilen 5686 sayılı Jeotermal
Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanununun birinci
fıkrasının (4) numaralı bendinde yer alan illerde
ibaresinden sonra gelen ise ibaresinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Tahsin
Tarhan Müzeyyen
Şevkin Tacettin
Bayır
Kocaeli Adana İzmir
Kadim
Durmaz
Nurhayat Altaca Kayışoğlu Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Tokat Bursa Manisa
Çetin
Osman Budak
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu.
Buyurun Sayın Kayışoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları
başında bizi izleyen değerli vatandaşlarımız;
herkesi Genel Kuruldan saygıyla selamlıyorum.
Evet, bugün Öğretmenler Günü. Başta
Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün
öğretmenlerimizin günlerini kutluyorum ve diliyorum ki en kısa
zamanda sosyal haklarına kavuşsunlar, işsiz kalmasınlar,
atanabilsinler ve geçen haftalarda şahit olduğum gibi böyle
yetişmiş güçler tarımda çalışmak durumunda
kalmasın.
Evet, üzerinde konuştuğum madde 25inci
madde, Elektrik Piyasası Kanunu ve bazı kanunlarda
değişiklikle ilgili bu teklifin 25inci maddesi. Bir tanım
değişikliği içeriyor sadece, kurumun isminin değişmesinden
dolayı. O yüzden üzerinde çok da söyleyecek bir şey yok ama
yarın 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası
Mücadele Günü. Bu vesileyle bu konuya tekrar değinmek istiyorum.
Evet, yarın Aile Bakanlığından
bir plan daha açıklamasını bekliyoruz. Niye bekliyoruz? Çünkü
her sene yapılan şey sadece plan açıklamaktan ibaret. Geçen
seneye baktığımızda -haberleri şöyle bir taradım-
bir koordinasyon planı açıklanmış, kurumlar
toplanılmış, efendim, Kadına yönelik şiddetle
nasıl mücadele edeceğiz, nasıl farkındalık
oluşturacağız? diye bir açıklama yapılmış
ama o günden bugüne baktığımızda bir aşama
kaydetmemiş olduğumuzu görüyoruz. Bir de uygulamalara
baktığımızda bu açıklanan eylem planlarının,
strateji planlarının tam tersi uygulamalar
yapıldığını görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, şöyle
baktım; Aile Bakanlığı 2012 yılında Kadına
Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı çıkarmış,
daha sonra bu beş yıllık planın süresi dolunca -bu
kalın bir şey ama ben kâğıt tasarrufu olsun diye başlığını,
birkaç önemli sayfasını çıkardım- 2016-2020 arası için
yine bir Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı
çıkarmış. Herhâlde bunun da süresi doldu bugün itibarıyla.
Muhtemelen bugün yarın bir tane daha eylem planı açıklanır
ama bu eylem planlarına bakıyoruz, ne diyor? Önce diyor ki:
Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için bir zihniyet
dönüşümü gerçekleştirmek gerekiyor. Genelde o planlar böyle
başlıyor. Peki, bu zihniyet dönüşümü gerçekleştiriliyor mu?
Hayır, gerçekleştirilmiyor. Neden gerçekleştirilmiyor? Müfredata
bakıyorsunuz, toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimin her
aşamasında müfredattan çıkarılıyor. Eğitim
broşürlerindeki, kitaplarındaki görsellere bakıyorsunuz, orada
toplumsal cinsiyet eşitliğinin tam tersine, çocukların
bilinçaltına toplumsal roller yükleyen resimler kullanılıyor. Ne
yapılıyor? Mesela kadın, efendim, çay servisi yaparken, ev
işi yaparken resmediliyor veya güya bazı kurumlardan destek
alınıyor bu koordinasyon planları çerçevesinde. Onlara
bakıyorsunuz, işte Diyanetin en son yayınladığı
videoda olduğu gibi kadına bir rol biçiliyor ve bu toplumsal rolle
farkındalık oluşturmanın tam tersine, toplumsal cinsiyet
eşitliği sağlamanın tersine geri adımlar
atılıyor ve bakıyoruz maalesef ülkemiz -üzülüyoruz, bundan
hepimiz üzülüyoruz- Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Endeksinde geçen
yıl 153 ülke arasında 130uncu olmuş değerli
arkadaşlar. Bu, koskoca Türkiye Cumhuriyetine yakışmaz, bu,
hakikaten yakışmaz. Bununla ilgili her sene de bu endekslerde geriye
gittiğimizi görüyoruz.
Son üç yıla baktığımızda,
kadına yönelik şiddetin, cinayetin arttığını
görüyoruz -aslında 2007den itibaren çıkardım- çok ciddi
oranlarda artış var. Örnek vereyim: 2008de 80, 2009da 109, 2010da
180, 2011de 121, 2012de 201 diye gidiyor, 2018de 440, 2019da 474 kadın
cinayete kurban gidiyor. Peki, bunu nasıl değiştireceğiz?
Bunu biliyoruz, işte bu strateji planlarını, eylem
planlarını açıklıyorsunuz ya, bunların içinde
yazılanları hayata geçirirseniz, İstanbul Sözleşmesini
eğer tartışmaya açmazsanız, orada taahhüt ettiğiniz,
gurur duyduğunuz o maddeleri hayata geçirirseniz ve o kanunları
buraya getirirseniz, koordinasyonu gerçekten kurumlar arasında
kurarsanız işte o zaman kadına yönelik şiddetle gerçek
anlamda mücadele ettiğinizi ve kadın cinayetlerinin
azalacağını görürüz. Yapılan araştırmalar
şunu gösteriyor: Eğer bu söylenenler hayata geçirilse dahi gerçek
anlamda toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçekleşmesi için bir
yüzyıla ihtiyaç var. Bu yüzyılı kısaltabiliriz değerli
arkadaşlar, yeter ki bu konuda irade gösterelim diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 238 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 25inci maddesinde geçen şekilde
ibaresinin biçimde olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zeynel
Özen Filiz
Kerestecioğlu Demir Erdal
Aydemir
İstanbul Ankara Bingöl
Züleyha
Gülüm Murat
Çepni Murat
Sarısaç
İstanbul İzmir Van
Musa
Piroğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 25 Kasım
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Gününün arifesinde Şiddetle
nasıl daha etkin mücadele ederiz? diye istişare edileceği yerde
bir bakan çıktı, kadınlarla, kadın örgütleriyle
polemiğe girdi ve suçlayarak Kadın örgütleri yanlış
sayı veriyor. dedi. Şimdi, affedersiniz de kadınlar
yıllarca düzenli olarak güvenilir veri talep ediyorlar, bunu talep ettik
yıllardır. İktidar bunu yapmazken de bu yakıcı soruna
dikkat çekmek amacıyla kendi imkânlarımızla veri toplamaya
başladık bazen haberleri tarayarak bazen kadınlarla
görüşerek. Yani, bugün iyi kötü bir açıklama yapılıyorsa
yine kadınların sayesinde.
Pandeminin ilk döneminde dahi şiddetin
azaldığı iddia edildi. Neymiş? Gelen başvurular
azalmış. Keşke azalsa fakat hakikat bu değil. Yani, şu
pandemi döneminde kurumlar doğru düzgün çalışmamışken,
kadınlar şiddet uygulayanla aynı evin içindeyken,
bazısı internete ve telefona dahi erişemezken bir kez bile Bu
kadınlar başvuru yapabiliyor mu acaba? diye düşünmediniz. Bir
kez bile kadınların gerçekten ne yaşayacağını
düşünüp, bir nebze empati yapıp Neye ihtiyacı var? diye sormadınız.
Kadın örgütleri onlarca rapor
yayınladı, açıklama yaptı. Bir tanesi bile
karşılık bulmaz mı Allah için? Pandemide şiddet
konusunda bir tane kamu spotu yapılıp da televizyonlarda
yayınlanmaz mı arkadaşlar? Bu dahi yapılmadı.
Şimdi bir de kalkmış
İçişleri Bakanı: Nereden çıktı bu kadına
şiddet, kadın cinayeti? Erkeklere sesleniyorum: Kendinize gelin.
diyor. Şimdi, erkek şiddetini maçolukla, azarla, erkeklik taslayarak
mı çözeceksiniz? Buradan o erkek bakanlara sesleniyorum: Elinizdeki o
erkekliği yavaşça yere bırakın ve erkek şiddetine
karşı: ... (x)
İstanbul Sözleşmesi yaşatır. deyin. Yani bilinmeyen bir
dilde konuşmadım, Kürtçe İstanbul Sözleşmesi
yaşatır. dedim.
Muğlada cinsel saldırıya
uğrayan bir kadının durumuyla ilgili günlerdir Adalet Bakan
Yardımcısı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanına
ulaşmaya çalışıyorum. Gerçekten cuma gününden beri telefon
açtım ve danışmanlarım acil bir şey olduğunu
ifade etti. Orada bir fuhuş çetesi var, kadınları seks
işçiliğine zorlayan
Pardon fuhuş diye benim de
ağzımdan çıktı, doğru bir laf olduğunu düşünmüyorum.
Kadınları seks işçiliğine zorlayan bir çete var dedim, bir
kadının ölme ihtimali olabilirdi. Neden dönmüyorsunuz ya? Ankara
Milletvekili sizi arıyor acil diyerek bir haber bırakıyor;
neden dönmüyorsunuz? Yani bu kadar mı saflaştık? Bir kadın ölebilir
diyorum, acil bir şey var diyorum; bilmiyorum, anlamak gerçekten de zor.
Bu nedenle de bu durumda kadınlar, sadece kadınlara güveniyorlar,
kadın örgütlerine güveniyorlar haklı olarak.
Evet, değerli arkadaşlar, konumuz enerji
ve çevreydi. Dokuz yıl önce Artvin Hopada o dönem Başbakan olan
Erdoğanı protesto etmek üzere basın açıklaması yapmak
isteyen yurttaşlar korkunç bir polis saldırısına
uğramıştı. O gün gaz kapsüllerinin silah gibi hedef
alınarak kullanılması sonucunda çok sayıda insan yaralandı
ve saatlerce süren yoğun kimyasal gaz saldırısı nedeniyle
Metin Lokumcu adındaki emekli öğretmen hayatını yitirdi. O
protestonun bir nedeni de Karadenizin tüm derelerine göz diken HES
projeleriydi. O gün Metin Lokumcuya kulak vermediniz ve hem onu hem Karadenizin
derelerini hem de doğasını maalesef öldürdünüz. 2012de ölümün
gaz saldırısı sonucu gerçekleştiği adli tıp
raporu dâhil birçok raporla ortaya konuldu; sekiz yıl boyunca dava
açılmadı, bağımsız yargınız sekiz yıl
boyunca dava açmadı. Şimdi, 2020de ancak açılan davada 13 polis
sanık durumunda ama aslında -kaç polisin gaz
kullandığı- en temel bilgiler dahi mahkemeden gizlenebiliyor.
Esas olarak da talimatı verenler hiçbir zaman yargılanmıyorlar,
idari olarak sorumluluk almıyorlar. Hâlbuki idarenin önleme
yükümlülüğü vardır, bunu hukukçu arkadaşlarımız bilir.
Ben burada, adalet aramaktan dokuz yıl boyunca vazgeçmeyen avukatlara ve
kamuoyuna teşekkür etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Sayın Başkan, müsaade ederseniz.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Gerçekten çok abes bulduğum bir haberi de paylaşarak
bitirmek istiyorum: Cezaevine yayılan salgını anlatan tutukluya
disiplin cezası. Cezaevinde coronavirüse yakalanıp
yaşananları ailesi aracılığıyla basına
anlatan Ferhat Demirbaş hakkında disiplin soruşturması
açılıp bir ay süreli açık ve kapalı görüş cezası
verildi. Tutuklu bulunduğu Kayseri Bünyan Kapalı Cezaevinde
coronavirüse yakalanan Demirbaşın salgının giderek tüm
cezaevine yayıldığını anlattığı ailesi,
ulaştığı Mezopotamya Ajansı ve HDP Kocaeli
Milletvekili Gergerlioğluna cezaevindeki durumu aktardı. Bu nedenle
de panik yaratabilecek biçimde söz söylemek, davranışta bulunmak
nedeniyle Demirbaş hakkında soruşturma
başlatıldı. Yani corona oluyorsun, Oldum. diyorsun,
dediğin için ceza alıyorsun.
Bu vesileyle başta Selahattin Demirtaş ve
Figen Yüksekdağ olmak üzere tüm arkadaşlarımı
selamlıyorum. Devranın yanı sıra Yıkılacak
Duvarları da tavsiye ediyorum, insanlığı öğretiyor.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Elektrik Piyasası Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 25inci maddesinde yer alan "değiştirilmiştir
ibaresinin "yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Behiç
Çelik Dursun Müsavat Dervişoğlu Fahrettin
Yokuş
Mersin İzmir Konya
Enez
Kaplan Ümit
Beyaz Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Tekirdağ İstanbul
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÜMİT BEYAZ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 25inci maddesi
üzerine İYİ PARTİ adına söz almış bulunuyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, son dönemde sıkça
karşılaştığımız ve Anayasada öngörülen yasa
yapma sürecini devre dışı bırakarak bir yasama
kurnazlığına dönüşen yeni bir torba yasa teklifiyle
karşı karşıyayız. Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemine geçmemiz hâlinde Parlamentonun daha güçlü
olacağını, kuvvetler ayrılığının daha
belirgin olacağını, yasaların milletvekilleri
tarafından yapılacağını söylemiştiniz, oysa
şimdi yasama faaliyetlerinin torba yasalarla düzenlendiği bir süreci
yaşıyoruz. Yine bir torba kanun teklifiyle çok sayıda
farklı konuyu da düzenlemeyi amaçlıyorsunuz. Şirketlerin
temsilcilerini dinleyip onlar lehine bir yasa hazırlamış ve
önümüze getirmişsiniz; getirdiğiniz değişikliklerde
milletin lehine tek bir madde yok. Bu değişiklikle elektrik
şirketleri altyapıya yatırım yapacak mı? Hayır.
Bu değişiklikle vatandaşlarımız elektriği ucuza kullanacak
mı? Hayır.
Değerli arkadaşlar, bu yasa
değişikliğini hazırlarken ilgili kurumlar ve çevreci
kuruluşlarla görüşmediğinize, değişikliği maden
şirketlerinin önerileriyle hazırladığınıza
inanıyoruz, hatta Ne yapsak da bu maden şirketlerinin
doğamızı talan etmelerini kolaylaştırsak? diye
düşündüğünüz kanısına varıyoruz. Bakın kimleri
çağırmışsınız toplantılara? Enerji
Bakanlığı, EPDK, BOTAŞ, Maden ve Petrol İşleri
Genel Müdürlüğü, Türkiye Kömür İşletmeleri, Hazine ve Maliye
Bakanlığı, Kamu İhale Kurumu, Gelir İdaresi
Başkanlığı, Orman Genel Müdürlüğü; hepsi kamu
kuruluşu. Bir de kimler var? TOBB, MÜSİAD, TÜSİAD, ASKON, YASED,
Rüzgar Enerjisi Birliği, Jeotermal Elektrik Santral
Yatırımcıları Birliği, Elektrik Üreticileri
Derneği, Madenciler Derneği, Güneş Enerjisi Yatırımcıları
Derneği, Türkiye Doğal Gaz Dağıtıcıları
Birliği Derneği; hani çevreci kuruluşlar, hani meslek
odaları? Apaçık, sermayenin ihtiyacına göre yasa tanzim
etmişsiniz. Keşke yabancı sermaye taraftarı olduğunuzu
bu kadar belli etmeseydiniz.
Bütün Türkiye bilsin ki bu yasa
değişikliğinde Türk milletinin menfaati yoktur. Bu
değişiklik, gerekçesinde belirttiğiniz gibi, açıkça maden
şirketlerinin ihtiyaçlarını karşılayan ve bu
şirketlerin işlerini kolaylaştırma amacı güden bir
değişikliktir. Oysa bugüne kadar maden şirketlerine
sayısız kıyaklar yaptınız: KDV istisnası, gümrük
vergisi muafiyeti, kurumlar ve gelirler vergisinden indirimler, hazine
arsalarına yatırım alanı tahsisi, düşük faizlerle
kredi desteği. Bu kıyaklar maden şirketlerinin gözünü
doyurmadı mı? Devletin kontrol mekanizmasını bürokratik
engel tanımlamasıyla kaldırıyorsunuz, maden
işçilerine grevi yasaklıyorsunuz, maden şirketlerine de
kolaylık sağlıyorsunuz. Vatandaşa vergide, doğal
gazda, elektrikte sağlamadığınız kolaylıkları
maden ve enerji şirketlerine sağlıyorsunuz çünkü işçiden,
memurdan, işsizden, öğrenciden, sağlıkçıdan,
öğretmenden, milletten yana değil, sermayeden yanasınız da
ondan; bu vatan üzerinde yaşayanların sağlığı ve
güvenliği için değil, yabacı sermayenin güvenliği ve
çıkarı için varsınız da ondan.
Yaptığınız bu yasa değişikliğiyle yabancı
maden şirketleri yer altı zenginliklerini daha rahat
yağmalayacak, ormanlarımızı, derelerimizi daha kolay
kurutacak, daha çok talan edecekler, daha çok kâr elde edecekler.
Değerli milletvekilleri, eğer bu teklif
yasalaşırsa doğal zenginliklerimizin yağmalanmasının
önünü daha da açacaksınız. Orman alanlarında, tarım ve mera
alanlarında bölgenin yüzeysel ve yer altı su kaynaklarında,
sulak alanlarda tahribatlar yaşanacak. Maden ve enerji sahasında faaliyetler
gösteren küçük ölçekli şirketlerimiz yok edilecek ve yeni tekeller
oluşturulacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
25inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
26ncı madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 238 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
26ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 26- 5686 sayılı Kanunda yer alan
tüm MİGEM ifadeleri MAPEG şeklinde değiştirilmiştir.
Tahsin
Tarhan Müzeyyen
Şevkin Tacettin
Bayır
Kocaeli Adana İzmir
Kadim
Durmaz Ensar
Aytekin Çetin
Osman Budak
Tokat Balıkesir Antalya
Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Manisa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin.
Buyurun Sayın Aytekin. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENSAR AYTEKİN (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan teklifin
26ncı maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü;
öncelikle, atanmış, atanmamış, atanmayı bekleyen tüm
öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutlayarak başlamak
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, kanunların
genelliği ilkesi kişiye, kuruma, toplumun belirli bir grubunun
çıkarlarına değil, kamunun tamamına yönelik yasa
yapılmasını ifade eder ancak bugün görüştüğümüz yasa
teklifi tam da kanunların genelliği ilkesinden sıyrılarak
maden şirketlerinin, doğayı talan etmeyi kafasına
takıp AKPyi bunun için paravan yapanların istediği bir yasa
teklifidir. Bu yasa teklifi, Alamos Golda Kaz Dağlarını,
beşli çeteye HESler üzerinden Karadenizi, jeotermaller üzerinden Egeyi
şirketlere peşkeş çekmek için getirilmiş bir yasa
teklifidir.
Değerli milletvekilleri çevre sözcüğü
AKP için rant dışında hiçbir anlam ifade etmeyen; yeşili
görünce kesip konut, suyu görünce holdinglere verip baraj yaptırmayı
düşündüren bir sözcük. Ormanlarımız bir otel arazisi ölçüsünde
yanarken sarayları götürüp doğanın ta orta yerine konduran
zihniyetin getirdiği bu teklif, yıllardır korudukları
şirketlere yeni imtiyazlar tanıyor.
Bu teklif, bir yönüyle maden arayan şirketlere
dağlarımızı ve coğrafyamızı teslim ederken
bir yönüyle de sözde enerji verimliliği sağlamak adına ülke
kaynaklarını erozyona uğratan bir tekliftir.
Değerli milletvekilleri, bakın, 47
maddelik bir teklif bu ve maddeler arasında KDV düzenlemesi de var. Çocuk
mamasından KDV alıyorlar ama dağıtım şirketlerine
gelince KDVden koruyucu düzenleme yapıyorlar. Çiftçilerimiz üretimin bel
kemiğidir. Çiftçiye Elektrik faturasını yatırmazsan
tarımsal desteğine el koyarım. diyenler, bu teklifte, maden
şirketlerine Bakan onayıyla Borcu yoktur. yazısı
getirmeyi şart olmaktan çıkartıyorlar. Bu yasa teklifi,
yurttaşa karşı maden şirketlerinin
çıkarlarını koruyan bir yasa teklifi olarak karşımızda
duruyor.
AKPnin yarattığı tahribat, seçim
bölgem olan Balıkesirde de net bir şekilde görülebiliyor ki bu yasa,
yine, Balıkesiri ciddi şekilde etkileyecektir. Şehrin kuzeyinde
Bandırma-Erdek arasını RESlerle, gübre fabrikası
BAGFAŞIN kükürtlü dumanıyla, ağır metal OSBsiyle;
şehrin merkezini yoksullukla; şehrin güneyindeki Edremit Körfezini
ise JES,RES,HESlerle; Kaz Dağlarını ve Madra
Dağlarını ise maden şirketleriyle delik deşik
ettiler. Balya ilçesinden örnek verelim: Türkiyenin en küçük ilçelerinden biri
Balya ama ilçenin her yanını maden arayacağız diye köstebek
yuvasına çevirdiler. Geçtiğimiz bir ay içerisinde maden
şirketinin yarattığı tahribatı yerinde gözlemledik.
Atıklar dere yatağını değiştirmiş,
yakında çökme riski var. Bu şirketler, bu
pervasızlığı AKP iktidarına sırtını
dayamakta buluyor. Uçakla üzerinden geçilen Kaz Dağlarında görülen o
kel tepeler AKPnin kimlere doğru yürüdüğünün göstergesidir. Maden
şirketlerini kapıda karşılayanlar, madenleri çıkaran
işçileriyse jandarmayla, polisle, copla, kalkanla
karşılıyor. AKPnin iktidar ortaklarıyla yürüdüğü yol,
doğayı ve çevreyi talan eden, vatandaşa gelince yokluk,
şirketlere ve kendilerine gelince servet vadeden yoldur. Şirketler
gelsin de nasıl gelirse gelsin. diye her tarafı talan eden bu
anlayışın Türkiyeye vereceği bir şey yoktur. Bu yasa
teklifine evet demek bize göre çevreye ve gelecek nesillere ihanet demektir.
Bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 238 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 26ncı maddesinde geçen yer alan
ibarelerinin bulunan olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zeynel
Özen Musa
Piroğlu Züleyha
Gülüm
İstanbul İstanbul İstanbul
Erdal Aydemir Murat
Sarısaç Murat
Çepni
Bingöl Van İzmir
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu.
Buyurun Sayın Piroğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUSA PİROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, salonun büyük kısmı boş. Salonda oturan herkesinse
yüzünde maskesi var çünkü ülke salgınla uğraşıyor. Hem de
öyle böyle bir salgınla uğraşmıyor, her gün yeni vakalar
çıkıyor ve vakaların sayısı insanları
şaşkınlığa düşürecek kadar yayılıyor.
Dün ve daha önceki günlerde, aslında bu
vakaların sayısına ilişkin İstanbulda ilginç açıklamalar
oldu. İzmirde Ege Üniversitesi Hastanesi bütün servislerini kapattı
ve kendisini salgın hastanesine çevirdi, İzmir Dokuz Eylül
Üniversitesi Hastanesi acil hariç bütün ameliyatlarını iptal etti ve
İstanbulda Cerrahpaşa Üniversitesi ameliyat koridorunu pandemi
servisine çevirdi ve dekanın çağrısı şu: Umarım
yatağımız yeter. ve söylediği de şu: Yatak
sayısı doldu. ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Başkanı çıkıp bir açıklama yaptı 23 Kasımda,
dedi ki: Ölenlerin 250si salgın nedeniyle öldü. Aynı gün
Sağlık Bakanı Türkiye çapında 139u açıkladı. 22
Kasımda İBB Mezarlıklar Dairesi Salgından 186 kişi
öldü. dedi. Sağlık Bakanı Ülke çapında 139. dedi. Ve dün
sadece İstanbulda Covidden ölen 201 kişi var, Sağlık
Bakanı Ülke çapında 153. dedi. Bu Sağlık
Bakanını aslında takdir etmek lazım çünkü şöyle bir
özelliği de var: Halkı kandırıyor, sonra çıkıyor,
Yaptım ama niye yaptım, bir sorun. diyerek kendi yalanını
söylüyor. Vatanın iyiliği için ben size gerçekleri söylemedim.
diyor. Bununla yetinmiyor, 9 liralık kiti 60 liraya alıyor, Ama
idare edeceğiz, bunu çözeceğiz. diyor. Bununla da yetinmiyor
Hastaneler, özel hastaneler 250 lirayı aşmayacak. diyor, kendi
hastanesinin faturaları geliyor. Ya, bundan sonra olmayacak. diyor. Bu
rakamlar ve bu açıklamalardan sonra Sağlık Bakanına bir tek
şey düşüyor: İstifa etmeli. (AK PARTİ
sıralarından Allah Allah! sesi) Ama biliyoruz ki iktidarda istifa
yok, onun affedilmesi gerekiyor. Affetmek için de yüce mercinin karar vermesi
gerekiyor, başka şansınız yok! Ülke salgınla
kırılıyor ama ülke sadece hastalıkla
kırılmıyor. İstanbulda bütün yoksul mahalleler
kırmızı çizgiyle anılıyor, herkes hastalıktan
korunmak ya da hastalarını iyileştirmek için çabalıyor.
Devlet hastanelerinin tamamı kapalı, devlet hastanelerinin önünde
250den 500 kişiye kadar test kuyruğu var çünkü yoksul halk özel
hastanelere gidemiyor. Bizim hepimizin tuzu kuru, tamamımızın.
Meclisin polikliniği bize her gün test yapabiliyor. Meclise yaptıramıyorsak
özel hastaneye gidiyoruz, istediğimiz tedaviyi yaptırabiliyoruz.
Sadece biz mi? Salgında zenginlere de bir şey olmuyor, ölenlerin
hepsi yoksul ve Meclis bu salgınla uğraşacağına,
Meclis ülkeyi kasıp kavuran bu salgını aşacağına,
bunun için tedbirler alacağına maden baronlarına, enerji baronlarına
daha fazla rant yaratmak için uğraşıyor ama insanlar ölüyor.
Yapacak birtakım şeyler var, basit işler: Özel hastaneleri
kamulaştırın ve halkın kullanımına açın;
zorunlu hizmetler hariç işçileri izne çıkarın, ücretli izne
çıkarın; batan esnafa destek verin, kira ödemelerini durdurun,
patronların değil küçük esnafın vergilerini iptal edin ama
bunları siz yapmazsınız. Ben bunu defalarca söyledim, bu Meclis
yapamaz. Peki, ne yapmak gerekiyor? Yoksullar ne yapacak, işçiler ne
yapacak? Ya sefalete, işsizliğe razı gelip ölümü bekleyecek ya
da itiraz edecek. Peki, itirazı nasıl yapacak? Basit yöntemleri var,
bugün birini gördük, bundan bir hafta önce bir başkasını da
gördük. Maden işçileri önlerine dikilen polis barikatının,
jandarma barikatının karşısına çıktı,
direndi ve hakkını sökerek aldı, bugün metal işçileri
aynısını yaptı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, buyurun.
MUSA PİROĞLU (Devamla) - Hakkını
aramak için, işten çıkarılmalarını protesto için
yürüyüş yapmaya kalktılar ve polis bütün
gaddarlığıyla, bütün hırçınlığıyla
-hani Grup Başkan Vekiliniz diyor ya Anlam veremiyorum. diye- o anlam
verilmeyen hırçınlığıyla 99 işçiyi döverek
gözaltına aldı. Peki, ne oldu? Bütün fabrikalar ayağa
kalktı, bütün metal fabrikalarında direniş başladı.
İşçiler bırakılacak, o işçiler hakkını da
alacak. Ben, buradan halka bir kere daha sesleniyorum: Bu Meclisten umut
beklemek yerine, ölümü ve yoksulluğu beklemek yerine maden işçisinin
yaptığını yapın, metal işçisinin
yaptığını yapın; birleşerek, direnerek,
öfkelenerek ayağa kalkın. Bu iktidar yıkılmadan, bu iktidar
süpürülmeden yoksulun hakkını alma şansı yok. Süpürmek için
güçleri birleştirmek, ayağa kalkmak ve direnmek zorundayız. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Elektrik Piyasası Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 26ncı maddesinde yer alan değiştirilmiştir
ibaresinin yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Behiç
Çelik Enez
Kaplan
İzmir Mersin Tekirdağ
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hasan
Subaşı Fahrettin
Yokuş
Adana Antalya Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Antalya Milletvekili Hasan Subaşı.
Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
24 Kasım münasebetiyle öğretmenlerimizin
Öğretmenler Gününü kutluyorum. Ebediyete intikal edenleri de rahmet ve
şükranla anıyorum. Bizleri bağışlasınlar, maalesef
öğretmenlerimizin sorunlarını hâlâ çözebilmiş değiliz
ama günlerini de bütün kalbî duygularımızla kutluyoruz.
238 sıra sayılı Elektrik
Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 26ncı maddesiyle ilgili partim
adına söz aldım. Ben bu torba yasalarla -çok eleştirildi ama-
nereye varılmak istenildiğini anlamış değilim. Bu
acele niyedir, neden hiç özen göstermeden yasa hazırlanır? Maalesef
bunun zararını hepimiz çekiyoruz. Kamu çıkarı gözetilmeden
hazırlanan yasalar, bu yasa teklifinde görüldüğü gibi enerji ve maden
şirketlerinin çıkarı gözetilerek
yapılmıştır. Hadi o yapılırken en azından
çevreye zarar vermemesi için gerekli denetim ve önlemler alınmalıydı
ama maalesef o konuda da hiçbir tedbir alınmamıştır.
Elektrik Piyasası Kanunu yedi yılda 9 kez
değişti, Yenilenebilir Enerji Kanunu on beş yılda 5 kez
değişti, Maden Kanunu son on sekiz yılda 21 kez
değişti. Aklıma 1930 tarihli 1580 sayılı Yasa geldi, o
Belediye Kanunu Türkiyede hiç değişmeden, neredeyse altmış
yıl idare etmişti. Onun gibi Askerlik Yasası ve birçok yasa
Türkiyede on yıllarca hükmünü ifa etmiştir. Ama, bu Hükûmetin
hazırladığı yasalara bakıyoruz, her yıl yeni
değişiklik teklifleri geliyor ki bu hazırlanan yasayı da,
çevre değerleri hiç nazara alınmadan yapılan bu yasayı da
yine önümüzdeki yıllarda sık sık değiştirme gayretinde
olacağız. Çevre, enerji ve adalet en önemli konularımızdan
ama bunlarla ilgili her yıl yasa teklifi hazırlıyoruz, Meclisin
gündemine getiriyoruz ve hiç sonuç alınmadan, değişiklik
yapılmadan bu yasalar özensizce çıkarılıyor ve sürekli
değişikliğe tabi oluyor.
Enerjide özelleştirmek tercih edilmiş ama
özelleştirmenin burada amacı üretimi artırmak, daha ucuz enerji
üretmek ve enerjinin altyapısını muhkem hâle getirmektir, bundan
amaç bu olmalıdır. Ben soruyorum sizlere: Hanginizin şehrinde
enerji altyapısı düne nazaran daha iyidir? Şunu söyleyebilirim
ki düne nazaran çok daha kötüdür. Çünkü, özelleştirilen firmalar, sadece
tahsilatı ön plana çıkarmış, kaçak enerji
bedellerini bile alamadığı gibi altyapı konusunda da
gerekli yatırımları yapamadığı için, maalesef,
gelecekte kentlerimiz için çok ciddi riskler oluşmuştur. Özel sektör
yatırımlarını teşvik edebiliriz fakat kamunun denetimi
olmadan özel sektör yatırımlarına girmek büyük risk arz eder.
Öncelikle bu tür ihalelerin şartnamelerinde en önemli konu denetim
olmalıdır. Ben soruyorum sizlere: 110 bin maden ruhsatı verildi,
siz, hangi maden ocağının işi bittikten sonra
rehabilitasyon yapıldığını gördünüz? Ben şahsen
Antalyada -binin üzerinde ruhsat verildi, bir o kadar da ruhsatsız
çalışan var, ormanlarımız çiçek bozuğu gibi
perişan durumdadır ama- bir tek rehabilite eden merkez görmedim.
Tokat Erbaada 20
bin dönüm tarım alanı siyanürlü altın arama faaliyetinde.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın Sayın Subaşı.
HASAN SUBAŞI
(Devamla) - Köylüler ayaklanmış durumda, hem çevresini hem
hayvancılığını hem insan
sağlığını korumak adına ama cevap
bulamadıkları gibi
Yine Bilecik Bozüyükte Muratdere ormanları
neredeyse talan edilmekte, 36 bin ağaç -yine bakır madeni için- yok
edilmek üzere. Burada da su kaynakları olduğu için büyük kirlilik
riski var. Şehrimiz Antalyada Korkutelide kömür ocağı, Dereköyde
kömür ocağı faaliyeti son gaz gidiyor ve köylülerin
ayaklanmasına rağmen Siz neden ayaklandınız, ne
istiyorsunuz? diyen yok. Maalesef yine Finikede, İbradıda,
Elmalıda ve Antalyanın neredeyse millî park
sınırlarında bu hoyratça verilen maden ocakları
ormanlarımızı büyük ölçüde tahrip etmiştir. Bu uğurda katliamlar
yapıldı, birçok kişi cezaevine girdi, Dur Dağındaki
Aleviler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN SUBAŞI (Devamla) Selamlıyorum
efendim.
BAŞKAN Vermiyorum Sayın
Subaşı.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Peki.
Saygılar sunuyorum efendim. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
26ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
27nci madde üzerinde 4 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 238 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 27nci maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Zeynel
Özen Erdal
Aydemir
Adana İstanbul Bingöl
Züleyha
Gülüm Murat
Çepni Murat
Sarısaç
İstanbul İzmir Van
Musa
Piroğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Adana Milletvekili Kemal Peköz.
Buyurun Sayın Peköz. (HDP
sıralarından alkışlar)
KEMAL PEKÖZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ilgili kanun teklifinin 27nci maddesi üzerine
söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Madde üzerinde konuşmama başlamadan önce,
biraz önce bir tweet gördüm, ondan söz etmek istiyorum. Ermenekli maden
işçisi İbrahim, kendisi polis tarafından yere
yatırılmış, ensesinden de bir başka polis kendisini
çekiştirip götürmeye çalışıyor. Beyler, efendiler;
namusuyla çalışan, sadece emeklerinin karşılığını
isteyen insanlara bu eziyeti yapmayın. Her yaptığınız
eziyet kuyunuzu kazmaya devam edecek ama size tavsiyem olsun ki daha fazla
derin kazmayın bu kuyuyu, bu kuyuyu daha çok
derinleştirdiğinizde, nedamet getirdiğiniz zaman bu kuyudan
çıkmanız çok mümkün olmayacak.
Değerli milletvekilleri, önce, yasa teklifinin
tamamı hakkında birkaç söz söylemek istiyorum. Yasa teklifi, 8
kanunda değişiklik meydana getiriyor ve her zaman olduğu gibi
yine AKPnin neoliberal yaklaşımlarını yansıtan, halk
yararını asla gözetmeyen, enerjinin sorunlarını çözmek
yerine tamamen sermaye transferiyle ilgilenen bir teklif.
27nci maddeyle de idarenin yüzde 1
payının nasıl hesaplanacağı değerlendiriliyor. Bu
yüzde 1 payın hesaplanmasının sonunda yüzde 20si
kaynağın bulunduğu yerlere, geri kalanı ise genel bütçeye
aktarılmaya çalışılacak. Oysaki tersinin olması
lazım, yerelde bunu teşvik etmek, o yereldeki insanların
zararlarını en azından bir miktar azaltmak için tam tersinin
olması lazım ve bunun yüzde 80inin yerele aktarılması,
gerekiyorsa yüzde 20sinin genel bütçeye aktarılması gerekir.
Ayrıca hesap yapılırken metreküp fiyatı olarak 3 lira
hesaplanıyor, oysaki burada metreküp hesabı değil
ısının derecesine ve gücüne göre bir hesap yapılması
gerekirdi.
Aslında ülkenin jeotermal
kaynaklarının genellikle orta entalpiyi sağlar olması,
jeotermal akışkanların doğrudan kullanımının
hem kaynağın bulunduğu yöre halkına
katkısının yüksek olması ve hem de jeotermal
kaynağın veriminin daha yüksek olması nedeniyle çok yararlı
şeyler meydana getirilebilir. Ancak idare payı ödemesiyle, jeotermal
kaynağın doğrudan kullanımının desteklenmesi bir
yana, tamamen önünün kesilmesi söz konusudur.
Değerli arkadaşlar, jeotermal enerji
başka ülkelerde de kullanılıyor. Şimdi siz öyle
diyeceksiniz, işte Orada da var. diyeceksiniz. Evet, başka
ülkelerde de kullanılıyor, özellikle kuzey ülkelerinde ve
İzlandada yoğun olarak kullanılıyor ve burada
kullanılırken halk yararı daha çok dikkate alınıp
onlarla ilgili çalışmalar yürütülüyor.
Şimdi, bu ülkelerde tamamen kapalı
sistemler kullanılıyor, sondajlar özel koruma teknolojileriyle yapılıyor
ve bu ülkelerde kullanımdan sonra soğumuş olan kaynak suyu yine
aynı şekilde kaynağın çıkartıldığı
yerin kotuna tekrar geri veriliyor, oysaki Türkiyede yine bu da söz konusu değil.
Alınan önlemlerle ve geliştirilmiş
teknolojilerle insan sağlığı ve çevre açısından
riskler en aza indirilmiş durumda başka ülkelerde, bizde ise bu
ilkelere uyulmuyor. JES santrallerinin şirketleri, bu maliyetleri
işlem yapmak için pahalı bulduklarından, gece ve kimsenin
görmediği zaman, karanlıkta başka derelere ve çevreye bu
drenajı yapmaktadırlar.
Aydın ilinden geçmişseniz
görmüşsünüzdür, ne meyve bahçelerinin görüntüsü meyve bahçesi ne de temiz
hava kokusu söz konusu; kokudan geçilmiyor, son derece kötü bir görüntüyle
karşı karşıya kalmış oluyoruz. Oysaki verimli
kullanılmış olsa, kurallarına göre
kullanılmış olsa elbette ki jeotermal enerji faydalı
olacaktır ve insanlar bundan yararlanacaktır.
Türkiyede 48 tane jeotermal enerji santrali var,
bunların 28 tanesi Aydın ili içerisinde. Yine 25 kadar da
hazırlığı yapılan, çalışmaları
yapılan santral var; yine bunlar da bu bölgede. Oysaki Aydın ili
aynı zamanda tarımıyla, meyveciliğiyle son derece önemli
bir bölgemiz; ihraç ürünleriyle de ayrıca getirisi olan bir bölgemiz ama
jeotermalin kötü kullanılmış olması, gerekli teknolojilerin
kullanılmamış olması ve çevre etkilerinin
değerlendirilmemiş olması nedeniyle son derece kötü bir konuma
ve duruma gelmiş durumda. Bundan bir an önce vazgeçilmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
KEMAL PEKÖZ (Devamla) Türkiye Mühendis ve Mimar
Odaları Birliği geçen yıl bir rapor yayınladı. Bu
raporda, mevcut jeotermal santral kuyu ve iletim hatlarının bilimsel
ve teknik gerekliliklere aykırılık içerdiği; yer seçimi,
ÇED süreçleri, işletme ruhsatı verilmesi, işletme ve denetim
aşamalarının hiçbirisinde mevzuat hükümlerine
uyulmadığı; ölçüm sonuçları konusunda da bilgilendirme ve
şeffaflık ilkelerinin ihlal edildiği kamuoyu ve yetkililerle bir
kez daha paylaşıldı. Raporda da belirtildiği üzere, bugün
ülkemizde jeotermal enerji alanında sadece kâr hesaplanmaktadır; kamu
yararı, toplum çıkarı gözetilmemektedir. Zaten Türkiyede enerji
tamamen özelleştirilmiştir ve oradan da insanların sadece kâr
hesabı yaptıkları ortadadır, kamu çıkarı söz konusu
olamamaktadır. O nedenle bunlardan bir an önce vazgeçilmesi, kamu
çıkarının herkesin ve her şeyin önünde tutulması
gerektiğini düşünüyoruz.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 238 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
27nci maddesiyle değiştirilen 5686 sayılı Jeotermal
Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanununun 10uncu maddesinin (1)inci
fıkrasının (e) bendinde yer alan Tahsil edilen tutarın
beşte ibaresinden sonra gelen biri ibaresinin dördü şeklinde
değiştirilmesini ve aynı bendin son cümlesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Tahsin
Tarhan Müzeyyen
Şevkin Tacettin
Bayır
Kocaeli Adana İzmir
Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu Kadim
Durmaz Çetin
Osman Budak
Manisa Tokat Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin.
Buyurun Sayın Şevkin. (CHP sıralarından
alkışlar)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 238 sıra sayılı
Enerji Kanunu Teklifinin 27nci maddesi hakkında konuşmak istiyorum.
Başta Başöğretmen Mustafa Kemal
Atatürkü saygıyla anıyorum, 24 Kasımda bütün öğretmenlerimize
saygılarımı sunuyorum. 500 bin atama bekleyen öğretmenimiz
var, 60 bin atama istiyorlar, artık bu sesi duyun diyorum.
Değerli milletvekilleri, toplumun, köylülerin,
madencilerin, elektrik piyasasının, çevre örgütlerinin beklentisini
karşılamayan, uzun vadede yeniden değişikliğe ihtiyaç
duyulacak bu kanun teklifinin, sağlığı da doğayı
da tahrip edeceği açıktır. Kaz Dağlarından Karadeniz
yaylalarına, Muğladan Tunceliye, Çukurovadan İç Anadoluya
kadar Türkiyenin her tarafından vatandaşların, çevre
örgütlerinin, odaların, sendikaların düzenlemeye karşı
çıkışlarını, doğanın ve çevrenin tahrip
edilmesine karşı verdikleri mücadeleyi görmezden gelmek mümkün
değildir. Her ne kadar iktidar kanadına yakın medyada yer almasa
da madencilerin -kömür karası gözleriyle- çığlıkları
yürek dağlıyordu ve harçlık haykırışı
bağrımızı delen minik madenci çocuğumuzun onurlu
mücadelesi de önünde saygıyla eğileceğimiz bir durumdur.
Değerli milletvekilleri, teklifin bütününde
olduğu gibi, 27nci maddenin de enerji ve maden şirketlerini koruyan,
kollayan bir yanda olduğu açıktır. Sade vatandaşın
herhangi bir sorununa çözüm getirmeyip şirketleri kollamaktadır. Bu
yasa teklifiyle, elektrikteki kayıp kaçak bedelleri on yıl süreyle
dürüst elektrik tüketicisinin sırtına yüklenecektir; daha önceki
maddelerde geçti.
27nci maddeyse 5686 sayılı Jeotermal
Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanununun 10uncu maddesinde
değişiklik öngörüyor. Nedir bu değişiklik? Burada,
beşte 1i ilgili belediye ya da köy muhtarlıklarına aktarılan
idare payının kalan beşte 4ünün harcanması konusunda
İçişleri Bakanına, bütçeye ödenek olarak ekleme yetkisi
veriliyor.
Değerli milletvekilleri, buradan sizleri yine
uyarmak istiyoruz, Türkiye Büyük Millet Meclisi yetkisini Bakana devrediyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkı açısından son derece
sakıncalı bir durumdur bu, üstelik de Anayasaya aykırı bir
durumdur. Bir Bakana bütçe kanununun dışında bir kanunla bütçeye
ödenek ekleme yetkisinin verilmesi doğru bir şey değildir,
Meclisin yetki devridir değerli milletvekilleri.
Evet, düzenlemeyle, idare payının yüzde
20sinin kaynağın bulunduğu büyükşehirlerde, başta
ilçe belediyesi olmak üzere belediye ya da köy tüzel kişiliklerine
ödenmesi, kalan kısmınınsa -yüzde 80inin- bütçeye gelir kaydedilmesi
öneriliyor. Yani Allah razı olsun demek lazım ya; gerçekten,
teşekkür ediyoruz arkadaşlar çok büyük lütuf yapıyorsunuz.
Burada vatandaşlık hakkı nerede arkadaşlar? Sizlere sormak
isterim değerli iktidar milletvekilleri, vatandaşın hakkı
nerede? Çanakkalede, Manisada, Aydında, Denizlide, Kütahyada 2006
yılından beri, yıllarca jeotermalin bütün olumsuzluklarına
katlanmak zorunda kalan vatandaş bütün o sıkıntıyı
çekerken, bütün o kiri pası onlar çekmek zorunda kalırken yüzde 20yi
yerel yönetime veriyorsunuz, yüzde 80ini bütçeye gelir kaydediyorsunuz. Burada
hakkaniyet nerede arkadaşlar, bana söyler misiniz? (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, gerçekten -sopayı
yiyen mi bilir, sayan mı bilir- oradaki vatandaşlara sormak
gerekiyor. Ağır minerallerden oluşan bir hava kirliliği,
yer altı sularının kirlenmesi, yanlış
ruhsatlandırma nedeniyle, solunamaz bir hava nedeniyle kanserojen bir
ortam oluşuyor ve akciğer kanseri gibi pek çok kanser vakasıyla
buradaki vatandaşlarımız karşı karşıya
kalıyor. Vatandaşın zeytinini, incirini bitirdiniz; yetmedi,
ocağına incir ağacı dikiyorsunuz arkadaşlar. Yetmez
mi? İnin vatandaşın sırtından artık.
Değerli milletvekilleri, 6ncı maddeyi
sözüm ona çektiniz, teşekkür ediyoruz onu çektiğiniz için. Ama 13üncü
maddeyle ilgili, yine buradan söylemem gerekiyor: 13üncü maddede, lastik
yakmayla ilgili kısım, eski kanunda hâlâ korunuyor arkadaşlar.
Dünyanın hiçbir yerinde biyokütle sayılmayan eski lastiklerin
yakılması eski kanunda duruyor, siz bunu sollayarak bize hülle
yaptınız, sözüm ona 13üncü maddeyi çektiniz; böyle bir durum yok
arkadaşlar. Bugün, hâlâ Erzincanda, Kocaelide, Düzcede, Kayseride,
Çorumda, Konyada, yetmedi, Ankarada 2 santral daha eklenecek ve siz burada
yüzde 80, biyoenerjiden dolayı birtakım şirketlere para
aktaracaksınız. Yani vatandaşın bu hakkını da
Hem havayı kirletiyorsunuz değerli arkadaşlarım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) Hemen
bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN Toparlayın, buyurun.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) Şunun
bana biyoenerji olduğunu bir Allahın kulu izah edebilir mi
sayın iktidar milletvekilleri? Bunun biyoenerji olduğu konusunda bir
fikriniz var mı? Lütfen, bu 13üncü madde bence tekrar gözden
geçirilmelidir. Artık bu ülkenin kaynaklarının doğru
aktarılması gerekiyor. Hani, nerede kaldı sizin
yerliliğiniz, nerede millîliğiniz? Biz bu mücadeleyi hep beraber
vermek zorundayız. Vatandaş pandemi nedeniyle canının derdine
düşmüşken gizli saklı düzenlemelerle hayata geçirmeye çalıştığınız
bu yasa teklifi ülkemize ve halkımıza ihanettir; vazgeçin artık
bu ihanetlerden diyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Elektrik Piyasası Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 27nci maddesinde yer alan değiştirilmiştir
ibaresinin yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Behiç
Çelik Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
İzmir Mersin Adana
Enez
Kaplan Fahrettin
Yokuş
Tekirdağ Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mersin Milletvekili Behiç Çelik Bey.
Buyurun Sayın Çelik. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 27nci madde için verdiğimiz
değişiklik önergesi üzerinde konuşmak amacıyla söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün 24 Kasım, Öğretmenler Gününü
kutluyorum. Başta büyük Atatürk olmak üzere, ebediyete intikal eden tüm
öğretmenlerimizi rahmetle anıyorum. Ayrıca, bu vesileyle tüm
hocalarımıza buradan saygılarımı sunuyorum.
Bahse konu 27nci madde, 5686 sayılı
Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanununun devir, sicil,
ihale, harç, teminat ve idare payını içeren 10uncu maddesini tanzim
etmektedir. Maddenin (e) fıkrası akışkanın
doğrudan ve/veya dolaylı kullanıldığı tesislerin
gayrisafi hasılatının yüzde 1i tutarında idare
payının, her yıl haziran ayı sonuna kadar idareye
ödenmesine ilişkin bir hüküm içeriyor; tahsil edilen tutarın
beşte 1inin, idare tarafından, kaynağın bulunduğu
belediye veya köy tüzel kişiliğine bir ay içerisinde ödenmesini
içeriyor. Hak sahibinin, başvurusunun kabul edildiğinin kendisine bildirildiği
tarihten itibaren on beş gün içerisinde harç ve teminatı
yatırmadığı takdirde, talebinden vazgeçileceğini hükme
bağlıyor.
Değerli arkadaşlar, bu hüküm, biraz tadat
içeren bir hüküm. Kullanılan yerler belirtiliyor, ısı enerjisi
ve reenjeksiyon durumuna atıf yapılıyor ve YİKOBda biriken
payların da İçişleri Bakanlığı tarafından
bütçeleştirilmesini öngörüyor.
Değerli milletvekilleri, on sekiz
yıllık AK PARTİ iktidarı, burada da görüldüğü üzere,
kamu kurum ve kuruluşlarını Yozlaştır, lağvet,
yeniden kur ve partizanlaştır. sürecinden geçirmektedir. Bu yöntem
aslında sadece devlette değil sivil toplum kuruluşlarında
da yapılmaktadır: Yozlaştır, kapat, istila et. Bunu
vakıflarda, derneklerde, odalarda hep yaşıyoruz. Tek parti
otokrasisinin varacağı nihai nokta totalitarizmdir. Bu başka bir
gerçeği ortaya çıkarıyor; o da esasen yozlaşanın
kendiniz olduğudur. Kibir ve saltanat o hâle gelir ki Ben olmazsam devlet
olmaz. menziline girilir. Yaradanın menettiği her şey usulünce
yapılmaya başlanır ve tükeniş işte böyle bir
şeydir. Kendiniz dışında herkes vatan haini ilan edilir.
Kitleleri etkilemek için dinî terminoloji kullanılır ve
münafıklık kelimesi çokça kullanılır; hatta komplolar,
iftiralar da bunun başka bir boyutudur. Sonuç, değerli
arkadaşlar, bir ülkede fikirsel, düşünsel yarılmadır yani
kaostur.
Değerli milletvekilleri, başa dönersek,
ben bu madde üzerinde şunu görüyorum: Biliyorsunuz, YİKOBlar
kurulmuştu, 30 ilde özel idareler lağvedildi. Hâlihazırda Türk
idare tarihinde mümtaz bir yere sahip olan il özel idaresinin ne gibi bir
kusuru oldu da 30 ilde kapatıldı? Bildiğiniz gibi bu yönetim
tarzı il örgütlenmesinde alan yerel yönetimi olarak ifade edilir.
Anayasanın 127nci maddesi alenen ihlal edilmiştir çünkü il, merkezî
idarenin bir taşra örgütü olduğu gibi, aynı zamanda bir mahallî
idare birimidir ama bu dikkate alınmadığı için özel
idareler, dolayısıyla il genel meclisleri de lağvedilmiştir
ve yerel demokrasi AK PARTİ iktidarları tarafından
tüketilmiş, yok edilmiştir. Ta 1864 yılından beri Türk
idare yapılanmasında yeri olan il özel idarelerinin
kaldırılması AK PARTİnin sicil hanesine eksi olarak
geçmiştir.
Değerli arkadaşlar, söz konusu kanun
teklifiyle paydan ilçe belediyelerine ve muhtarlıklara derken de ilçe
belediyelerini büyükşehre karşı koruduğumuz gibi bir sonuç
ortaya çıkıyor. Hâlbuki bu anlamsız bir düşüncedir çünkü
6360 sayılı Kanunla âdeta, ilçe belediyelerini, ilçe belediye
şube müdürlüğü hâline dönüştürdünüz. Dolayısıyla ilçe
belediyelerine buradan pay vermenin de bir anlamı olmasa gerek. Köy
diyorsunuz, köy ortada yok. 34 bin köyü olan Türkiye, 6360 sayılı
Yasayla birlikte 18 bin köye düşürülmüştür. Dolayısıyla
köyün bütün mal varlıkları âdeta, şu anda birileri tarafından
işgal ediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Çelik.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Konuya tekrar
dönersek, bu düzenleme mevcut hükmün daha ayrıntılı bir
düzenlemesinden ibarettir. Uygulama hususları da yönetmeliklere
bırakılmaktadır. İktidara tavsiyemiz odur ki devlette
tahribata artık bir son verilsin. Hazreti Mevlânanın güzel bir sözü
var, diyor ki: Günün adamı olmaya çalışma, hakikatin adamı
olmaya çalış. Çünkü gün değişir, hakikat değişmez.
Biz de bu şekilde sizlere hakikatleri ifade etmeye gayret edeceğiz.
Saygılar sunarım.
Önergemizin kabulünü dilerim. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 238 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 27nci maddesiyle 5686
sayılı Kanunun 10uncu maddesinin (1)inci fıkrasının
değiştirilen (e) bendinde yer alan "kullanılan suyun bir
metreküpü 3 Türk lirası tutarını geçmeyecek şekilde ibaresinin
seralarda kullanılan suyun bir metreküpü 1 Türk lirası
tutarını, kaplıca ve diğer alanlarda kullanılan suyun
bir metreküpü 2 Türk lirası tutarını geçmeyecek şekilde
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özlem
Zengin Ramazan
Can Muhammed
Fatih Toprak
Tokat Kırıkkale
Adıyaman
Oğuzhan
Kaya Fatma
Aksal Emine
Sare Aydın
Çorum Edirne İstanbul
Mustafa
Açıkgöz
Nevşehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, seralarda kullanılan jeotermal
kaynağın 1 metreküpünün 1 Türk lirası tutarını,
kaplıca ve diğer alanlarda kullanılan jeotermal kaynağın
ise 1 metreküpünün 2 Türk lirası tutarını geçmeyecek
şekilde belirlenmesi yönünde düzenleme yapılmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
27nci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
28inci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 238 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
28inci maddesiyle değiştirilen 5686 sayılı Jeotermal
Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanununun 11inci maddesine eklenen
(6)ıncı fıkrada yer alan İdari para cezası
miktarı ibaresinden sonra gelen 20.000 ibaresinin 10.000
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tahsin
Tarhan Müzeyyen
Şevkin Tacettin
Bayır
Kocaeli Adana İzmir
Kadim
Durmaz Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu Çetin
Osman Budak
Tokat
Manisa
Antalya
Bedri
Serter
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İzmir Milletvekili Bedri Serter.
Buyurunuz Sayın Serter. (CHP
sıralarından alkışlar)
BEDRİ SERTER (İzmir) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Öncelikle, Öğretmenler Günü bütün
öğretmenlerimize -bizleri yetiştiren öğretmenlere- kutlu olsun.
Enerji Piyasası Kanunu Teklifi hakkında
söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu teklif her ne kadar genel olarak enerji
piyasasını düzenleyen maddeleri içeriyor olsa da ben kanunu sanayi
sektörü açısından ele almak istiyorum. Bu konuşmayı
hazırlarken pek çok organize sanayi bölgesinin yöneticileriyle, sanayi
bölgelerinin enerji altyapılarını kurmuş uzmanlarla
görüştüm. Sanayinin en temel ve stratejik girdisi enerjidir hepimizin
bildiği gibi; enerji olmadan üretim yapmak, sanayimizi geliştirmek
mümkün değildir. Üretilen ürünün maliyetinde elektrik
fiyatlarının etkisi çok yüksektir. Bu nedenle, sanayicinin şu
anda önündeki en acil problemler, dövize dayalı olarak belirlenen ve
yenilenebilir enerji kaynaklarını destekleme mekanizması
adı altında alınan YEKDEM bedeli ve buna bağlı
olarak da öngörülemez elektrik faturalarıdır. Sanayici, bir gün sonra
kullanacağı elektriğin fiyatını bilmemekte, döviz
dalgalanmaları içinde fiyat öngörüsü yapamamakta ve değişken bir
elektrik borsasında, gözleri bağlı, karanlıkta dünyayla
rekabet etmeye ve üretim yapmaya çalışmaktadır.
Konuştuğumuz kanun teklifinin bir
maddesinde yenilenebilir enerji kaynakları bedelinin Türk Lirası
olarak alınması noktasında bir düzenleme öngörülmektedir ama biz
size yıllardır bunu söylemekteyiz. Günaydın diyorum çünkü
sanayici sizlerin yıllardır ihalelerle dövize endeksli rakamlarla
garantilerini verdiğiniz projelerin bedellerini ödüyor zaten. Pandemi
döneminde de nisan ve mayıs aylarında burası çok önemli-
elektrik tüketimi yüzde 25e kadar azalan sanayicinin enerji maliyetleri yüzde
36 oranında artmış ve sanayicimiz isyan etmiştir ama sizler
yine bunu duymuyorsunuz.
Durum buyken bir zamanlar organize sanayi
bölgelerine kendi enerjilerini üretmeleri için izin verildiğini ancak
yıllar önce aynı bugün yenilenebilir enerji diye
konuşanların Kömürü terk edin, doğal gazla elektrik üretelim.
dediklerini hatırlatmak istiyorum. Buna kulak veren organize sanayi
bölgelerinin yöneticileri doğal gaz çevrim santralleri kurarak elektrik
üretmeye başlamış, daha sonra bu santraller döviz
fiyatlarına kurban gitmiş ve kapanmaları kaçınılmaz
olmuş, mezarlıklar hâline gelmiştir. Bu durum yenilenebilir
enerji için de tekrar edecekse çevre dostu OSBler kurmak istemek bugünün şartlarıyla
çok da gerçekçi değildir, ancak koşulları
değiştirirsek bu mümkün olabilir. Derdimiz devlete elektrik satmak
değil. diyor sanayici. Gelin Derdimiz, sanayicimizin tüketirken
yarınını da göreceği çevreci bir enerji üretim ve tüketim
sistemini oluşturmaktır. diyen OSBlerin sesini dinleyelim. Bu ses
karşısında hemen Organize sanayi bölgeleri yenilenebilir enerji
kaynaklarına karşı. demeyelim. Sanayici olarak bu soruya bir
kez daha cevap vermek istiyorum. Organize sanayi bölgeleri bugün lisanssız
olarak güneş ve rüzgâr enerjisiyle ürettikleri enerjiyi, sadece
sanayisinin ihtiyacını karşılayabilmek için, yenilenebilir
enerji kaynaklarını kullanarak ve lisanslı olarak üretmeye talip
olmakta fakat mevzuat buna engel. Neden engel? Çünkü lisanslı olarak
enerji üretebilmeleri için ilgili mevzuat gereği yarışmalara ve
ihalelere girmeleri şart. Yani bir ticaret kuruluşu gibi Elektrik
üreteceğim. dedikleri an yarışa sürükleniyorlar ve sözde
yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak kendi ekosistemlerini
kursunlar diye desteklenecekleri söylenen organize sanayi bölgelerimiz kömür ve
doğal gaz kullanarak elektrik üretmeye mahkûm ediliyorlar. Peki,
soruyorum: Zamanında bu kaynaklarla ilgili
çıktığınız ihalelerde garanti ettiğiniz tüm
destekleme paralarını döviz cinsinden belirlediğiniz, bu projeleri
destekliyoruz diye fiyatlamaları en üst limitlerde
bağladığınız için suçlu OSBler mi oluyor? Bir
sanayici olarak, bütün sanayicilerimizin, ülkemizin ve dünyamızın
geleceği için en büyük tehdit olan küresel ısınmaya
karşı enerjimizin çevreyle uyumlu kaynaklardan elde edilmesinden yana
olduğunu düşünüyorum.
Kanunun 15inci maddesinde yenilenebilir enerji
kaynakları belgeli üretim tesisleri ve lisanssız üretim tesisleri
için verilecek yerli katkı fiyatlarının, fiyat güncellemelerinin
belirlenmesi yetkisini de Cumhurbaşkanına veriyorsunuz yani sarayda
danışmanların ve elektrik piyasasına hâkim yandaş
lobilerin borusu ötecek, sanayici bitecek. Gelin, bundan vazgeçin ve bu
fiyatlamaları esas üretimi yapan sanayicilerin de içinde olduğu
çalışma komisyonlarıyla belirleyelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ SERTER (Devamla) Başkanım,
bir dakika daha
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
BEDRİ SERTER (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
Ayrıca, OSBlerin lisanslı enerji
üretimine geçmesini sağlama yoluyla da bu maddede geçen yerli katkı
fiyatından faydalanmalarını sağlayalım,
sanayicilerimize nefes olalım. Çevreyi, yeşili koruyan bir üretimi
nasıl yaparız diye düşünen sanayicilerimiz hepimizden destek
bekliyor.
Sayın milletvekilleri, çevreyi ve geleceği
koruyan bir üretim stratejisi hepimizin önceliği olmalıdır.
Sanayici bizlerden bu türlü destekleri çok doğal olarak beklemekte; hem
üretimlerini artıracaklar hem de istihdam kaynaklarını
yaratmış olacaklar. Unutmayın, 13 milyon genç işsizimiz
var.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 238 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 28inci maddesinde geçen belirlenmesinde
ibaresinin tespit edilmesinde olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Zeynel
Özen Erdal
Aydemir Züleyha
Gülüm
İstanbul Bingöl İstanbul
Murat
Çepni Musa
Piroğlu Murat
Sarısaç
İzmir İstanbul Van
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metninin daha çok anlaşılır
olmasını amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Elektrik Piyasası Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 28inci maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Behiç
Çelik Enez
Kaplan
İzmir Mersin Tekirdağ
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Arslan
Kabukcuoğlu Fahrettin
Yokuş
Adana Eskişehir Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, 238 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 28inci maddesi üzerinde İYİ
PARTİ Grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
Gün geçtikçe artan enerji ihtiyacı, geleneksel
enerji kaynaklarında tükenme tehlikesi korkusu, yüksek fiyatlar ve
bunlardan dolayı doğan dış devletlere karşı
bağımlılıktan çekinme gibi nedenlerden dolayı
devletler yenilenebilir enerji kaynaklarına daha fazla yönelmişlerdir
ve bunları genişletmişlerdir, kullanma alanlarını
artırmışlardır. Jeotermal enerji kaynakları, bu
kaynaklara sahip olan devletlerin yöneldikleri en önemli yenilenebilir
enerjidir. Söz konusu jeotermal enerji kaynakları, elektrik üretiminde,
ısıtmada ve sıcak su ihtiyacının
karşılanmasında kullanıldığı gibi, tarım
ve turizm gibi çeşitli alanlardaki enerji ihtiyacını
karşılama gücüne de sahiptir.
Ülke enerji ihtiyacımız yılda 68
milyar dolar kadar bütçeye yük getirmektedir. Kişi başı emisyon
verimliliği yıllar bazında incelendiğinde emisyon
oranları OECD genelinde düşerken Türkiyede emisyon artmaktadır.
Ayrıca fosil yakıtlarının atmosfere getirdiği
karbondioksit yüklenmesi, sera gazları da bir sorundur. Enerji maliyetini
azaltmak bütçe yükünü azaltacaktır. Ayrıca sera gazlarının
salınımını azaltan rüzgâr, hidroelektrik, güneş
enerjisi gibi kaynakların yanında jeotermal elektrik kaynakları
da önemli bir alternatiftir.
Ülkemiz dünyanın 4üncü büyük jeotermal enerji
santral gücüne sahiptir. Azalan sera gazları küresel
ısınmanın önüne geçecektir. Atık
akışkanların kuyulara reenjekte edilmesi, ağır
metaller, bor, kadmiyum, kurşun, hidrojen, sülfür, metanın çevreye
verilmemesi toprak, hava ve suyu da kirlenmekten koruyacaktır.
Jeotermal enerji santrallerinin kurulma
alanları tarım arazisi olmamalıdır. Enerji elde
edeceğiz derken toprak, su ve havayı kirletmemeliyiz, onların
korunması lazım. Çevre sağlığı ve verimli
tarımsal üretim için bu şarttır. Jeotermal kuyuların otuz
ile elli yıl arasında bir ömrü vardır. Kullanılan
akışkanlar reenjekte edilirse bu ömür biraz daha uzamaktadır. Bu
kuyular ülkenin millî varlıklarıdır, burada herkesin hakkı
vardır. Kuyu işleten elbette kâr edecektir ancak belli kriterlerle
hazırlanmış mevzuat ve ücretlemeyle girişimci
yatırıma geçmektedir. Jeotermal elektrik santrallerinin olduğu
bölgelerde çiftçiler, yetiştirdikleri ürünlerde verim
düşüklüğünden şikâyetçidirler. Jeotermal elektrik santralleri
yatırımcısı, belli bir maliyetle kazancı göze
almaktadır ve bunu alarak işe başlamaktadır. Ülkenin
jeotermal elektrik santrali ihtiyacı olduğuna göre amaç jeotermal
elektrik santrali yapılmaması değil, çevreye zarar vermeden
üretime devam etmesidir. Yatırımcıda gelişebilecek
aşırı kâr güdüsü gayrimeşru yollara sapmasına yol
açabilir, çevreye oluşturabilecek olumsuzluklar dikkatten kaçabilir.
Yasa teklifinin ilk hâlindeki en az cezanın 100
bin Türk lirası olması ve ikinci kez suistimalden sonra ruhsat iptali
daha uygun gibi gözükmektedir. Burada, millî zarar sadece kaçak kullanılan
suya göre hesaplanmıştır, oysa limitlerin üzerinde veya uygunsuz
akışkanlar dışarıya bırakılıyorsa bunun
da dikkate alınarak ceza hesabının yapılması
gerekirdi. Genel olarak cezanın, cezalandırmanın amacı,
daha önceden suç işlemiş olan bireylerin yeniden suç
işlemelerini engellemek ve suç işleme eğiliminde olan bireyleri
bu davranışı gerçekleştirmelerinden caydırmaktır.
Bu yaklaşım, cezalandırmanın önde gelen temel
amacının caydırıcılık olduğunu
göstermektedir. Bu nedenle, herhangi bir ülkede suç için öngörülen
cezaların caydırıcı olmaması veya caydırıcılığını
yitirmesi, ceza ve cezalandırma politikalarının
yetersizliğine ilişkin önemli bir tartışmayı da
beraberinde getirecektir.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
28inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.24
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 19uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
238 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
29uncu madde üzerinde 1 önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 238 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 29uncu maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Zeynel
Özen Züleyha
Gülüm Kemal
Bülbül
İstanbul İstanbul Antalya
Erdal
Aydemir Murat
Sarısaç Murat
Çepni
Bingöl Van İzmir
Musa
Piroğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak isteyen
Antalya Milletvekili Sayın Kemal Bülbül.
Buyurun Sayın Bülbül. (HDP
sıralarından alkışlar)
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli Genel Kurul;
jeotermal alan ihalelerini kolaylaştırmak ve alanların
satışını hızlandırmak ve özendirmek için
hazırlanan bir yasa teklifi ve bu yasa teklifi, içerisinde birçok
eksiklik, birçok yanlışlık barındırmakta, çevresel etki
hesapları ve tedbirler konusunda çok ciddi eksiklikler ve
yanlışlıklar içermekte. Atık jeotermal
akışkanlığın yer üstü sularına kontrolsüz
deşarjı temiz yer altı sularının kirlenmesine, buhar
ve karbondioksitin yayılmasına, zemin oturması ve çökmelere, bu
da mikro depremlere yol açmakta, istenmeyen ses olarak tarif edilen bir tür
gürültü kirliliği çıkmakta ve benzeri
Jeotermal, tabii ki ciddi bir
enerji kaynağı, değerlendirilmesi gerekiyor; mevcut bilimsel
ölçülerde yapılarak, bilimsel ölçülerde değerlendirilerek ve
işlenerek yapılması gerekiyor. Bunu savsaklamak ve başka şeylerde
olduğu gibi bir an önce satışını yapıp da bundan
kurtulmak kalıcı bir çözüm değil.
Sevgili milletvekilleri, geçen hafta -Sayın
Başkan, lütfen not almanızı rica ediyorum- Bingöle gittim.
Bingölde Muş tarafındaki dağ yolundan tırmandık,
asfaltın bittiği yerde Darebi köyü, sonra Korkan, Pircan, Yekmal,
Hirçik, Şirnan, Sağyan ve Maskan; bu köylerin tamamı Alevi.
Darebi köyünün olduğu yerde asfalt bitiyor, 8 köy bittikten sonra asfalt
tekrar başlıyor ve mevcut yol, bırakın yol olmayı bir
patika özelliği taşıyor.
Şimdi, bu ayıptır, bu günahtır
-var mı burada Bingöl vekilleri, bilmiyorum- bu utanç verici bir
şeydir. Gittik, Şirnanın köyünde insanlarla oturduk, insanlara
izah edecek bir şey yok, Yüz yıllık cumhuriyet tarihinde bize
kamusal hiçbir hizmet gelmedi, suyumuz yok, yolumuz yok. deniyor; bunu
özellikle belirtmek istiyorum. Ve buradan
İSMAİL TAMER (Kayseri) Doğunun her
köyü asfalt.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Asfalt değil, ben
kendim gittim, gördüm.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Asfalt, asfalt.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Kendim gittim gördüm,
boşuna zorlama. Ayıp!
İSMAİL TAMER (Kayseri) Niye
bağırıyorsunuz kardeşim?
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Evet, değerli
arkadaşlar, şimdi, çok ciddi siyasal tartışmalar
yaşanıyor. Damat Berattan sonra Bülent Arınç da azledildi.
Bülent Arınçın azledilme sebebi Osman Kavala ve Sayın
Demirtaşla ilgili hukuki söylemleriydi.
Ben buradan Sayın Demirtaşa: Sevgili
Demirtaş, seherin aydınlık, devranın daim ola, bu
devranın sonu eşitlik, özgürlük, adaletle bitecek; bunu en iyi bilen
sensin, buradan Edirneye kadar sana ve Abdullah vekile selam ve saygı.
Yarın 25 Kasım, Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ve kadın
Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağın ve Gültan
Kışanakın hapiste tutuluyor olması kadına
karşı şiddetin en bariz örneğidir; bunu da protesto
ettiğimi belirtmek istiyorum.
Ayrıca, bakınız, SETA bir yandaş
kuruluş. SETA, kendi internet sitesine bir veri koyuyor. Bu veride Suriye
Millî Ordusunda 18 yaşından küçük 1.554 çocuk olduğu
saptanıyor ve bu saptamadan kısa süre sonra SETA bu raporu hemen
internetten kaldırıyor.
Şimdi, bu ne demek? Bu, aslında bariz bir
suçun itiraf edilmesi demek, çocuk yaşta savaşçı
taşıyor olmak. Bu, sadece Suriyeye özgü olmuyor, başka
başka yerlerde de oluyor, Libyaya gönderiliyor, başka yerlere
gönderiliyor vesaire. Bu SETA raporunun ciddi anlamda değerlendirilmesi,
tekrar gündeme alınması ve gereğinin yapılması gerekir
diye belirtmek istiyorum. Şimdi, hukuk reformu adı altında
yapılan şeyin bir reformdan ibaret olmadığı,
aslında bir deforme olduğu, aslında bir kamuoyu oyalaması
olduğu, aslında tesellisi düşmüş olan sol demokrat Kürt
halkına bir mesaj vermek olduğu
Ki bu ara maşallah hepsi Kürtçü
oldular ha; Ahmet Davutoğlu gidiyor, Kürtçe konuşuyor; öbürü neredeyse
çıkıp Kürtçe nutuk atacak...(x)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Sayın Başkan,
tamamlıyorum.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Yani siyaset olur, siyasetin bir seviyesi olur;
zamana, mekâna, yere, ana göre değil, tüm zamana göre siyaset
yapılır. Tüm zamanda Kürt halkı vardır, Kürtçe diye bir dil
vardır. Alevi inancı vardır, Alevi toplumu vardır,
farklı toplumlar vardır. İhtiyaç duyduğunuzda cebinizden
çıkarıp göstereceksiniz ve buradan güya seçmen devşirmeye
çalışacaksınız.
Biraz önce söylediğim köylere hizmet
götürülmemesinin tek sebebi Alevi köyleri olması ve Adalet ve
Kalkınma Partisine oy vermemesidir. Siz seçmen için mi hizmet
yapıyorsunuz, halk için mi, insan için mi, toplum için mi? Bu gösteriyor ki
seçerek hizmet yapıyorsunuz ve ayıptır, bir an önce bu 8 köyün
yolunun yapılması gerekir, vebali üzerinizdedir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.(HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
29uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına
dair bir önerge daha vardır. Önergeyi okutup Komisyona
soracağım, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım.
Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi
işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 238 sıra
sayılı Kanun Teklifine 29uncu maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna
göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 30 5686 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 6 Turizm amaçlı
faaliyet gösteren kaplıca ve termal otellerden 2020 yılında
tahsil edilmesi gereken idare payı, başvuru şartı
aranmaksızın 20/12/2021 tarihine kadar ertelenir. Bu alacaklar
ertelenen süre sonunda herhangi bir zam veya faiz uygulanmadan tahsil edilir,
tahsil edilmiş olanlar iade edilmez.
Özlem
Zengin Ramazan
Can Meliha
Akyol
Tokat Kırıkkale Yalova
Oğuzhan
Kaya Ali
Özkaya Şeyhmus
Dinçel
Çorum Afyonkarahisar Mardin
Emine
Sare Aydın Fatma
Aksal
İstanbul Edirne
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye salt
çoğunlukla katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açıyorum.
Söz isteyen? Yok.
Yeni maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Yeni madde kabul edilmiş ve teklife yeni bir
madde eklenmiştir.
Herhangi bir karışıklığa
mahal vermemek için, bundan sonra maddeler üzerindeki önerge işlemlerine
mevcut sıra sayısı metnindeki madde numaraları üzerinden
devam edilecek, kanunun yazımı esnasında madde numaraları
teselsül ettirilecektir.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Zengin, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
31.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
Antalya Milletvekili Kemal Bülbülün 238 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 29uncu maddesi üzerinde verilen önerge hakkında konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, öncelikle, az evvel Komisyonda gördüğümüz görüntünün
fevkalade güzel olduğunu söylemek isterim. Bütün siyasi parti
gruplarındaki arkadaşlarımıza ben çok teşekkür
ediyorum, önemli bir şeydi bizim için.
Şimdi şunu ifade etmek istiyorum:
Sayın hatip konuşurken
Tabii, daha evvel de ben sayın hatibin
Alevilik üzerine pek çok konuşmalarını dinledim. Ben
biliyorsunuz Tokat Milletvekiliyim, Tokatta bizim nüfusumuzun neredeyse yüzde
30unu Alevi vatandaşlarımız oluşturuyor. Bu manada ben,
seçim sürecinde kendi ilimde de Alevi köylerimizi hep tek tek ziyaret ettim,
meseleleri, problemleri, konuşmalar yaptım. Kıvırcık
Ali, Allah rahmet eylesin, benim yakın dostumdu, kendisi Tokatlı türkücü
bir kardeşimiz bilirsiniz.
Şimdi, hâl böyleyken işte Ali Bey burada,
Ali Kenanoğlu, kendisi Tokatlıdır, HDP milletvekili, benim bu
meseleye olan hassasiyetime kendi arkadaşları şahittir.
Nasıl yaklaştığımızı, nasıl
değerlendirdiğimizi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Yani şöyle bir
şey olabilir mi? Bakın, gidelim Tokata, beraber gidelim, hatta
sayın vekilimiz de geçen gitmiş, beraber gidelim tekrar, çok güzel
yolları olan köyler var, hâlâ yollarının bakıma
ihtiyacı olan köylerimiz var ama şunu ben temin ediyorum, hiçbir
köyümüze Efendim, onlar Alevidir, onlar Kürttür, onlar bize oy vermiştir,
vermemiştir. diye bir anlayış içerisinde yaklaşılmıyor,
zinhar. Yani bu manada bakıldığı zaman bir tek kriter var
bizim için: O köyün yola ihtiyacı var mı yok mu? Bunun, gerçekten,
inanılmaz ayrıştırıcı, bu ülkeye çok zarar verici
bir anlatım tarzı olduğunu düşünüyorum. Yani şu an
Meclisimizde inşallah Bingöl vekili arkadaşlarımızdan da
ben rica edeceğim, hassaten bu konuyla ilgilensinler, eğer
yolların yapımıyla alakalı bir sorun varsa sebep nedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bunu da buradan ben
kendim taahhüt ediyorum, kürsüden gelip anlatsınlar nedir, ne
değildir. Ama şunu bir kez daha söylemek istiyorum ki yol
yapılırken hiçbir köy için bir mesele değildir yani efendim,
Kürtler mi, Aleviler mi, Sünniler mi; mesele, yola ihtiyaç var mıdır,
yok mudur. Bu kürsülerden böylesine bir dilin kullanılmasını çok
ama çok vahim buluyorum ve reddediyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Beştaş
32.-
Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu -Sayın Zengin, Tokatı örnek
verdi- Tokatı bilmiyorum, Tokatlı vekilimiz de burada ama diğer
illeri biliyorum. Kemal Bülbül vekilimiz bizzat gözlemlediği köylerin
yollarını ifade etti. Hakikaten, bu Genel Kurulda,
yaşadığımız, gittiğimiz, soluduğumuz
havayı anlatırken bile itirazla karşılaşıyoruz.
Ben, vekili olduğum Siirti söyleyeyim. Siirtin Tillo beldesi var, bir de
başka ilçeleri var, başka köyleri var. Tilloya gittiğimde
kendimi Beşiktaş, Etiler ya da Sarıyerde hissediyorum, Eruha
gittiğimde kendimi yollarda langır lungur giderken görüyorum. Neden?
Çünkü Tillo, Emine Erdoğanın memleketi, tertemiz, pırıl
pırıl, her taraf çok özenle bezenmiş. Bingölün köylerine ben de
gittim ve daha birçok yere gittim, emin olun il ve ilçe yollarına köy yolu
demeye bile bin şahit ister.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan Burada ayrımcılık var. demiş olmak
için demiyoruz. Burada bir ayrımcılık var; Kürtlere de var,
Alevilere de var, farklı inançlara da var. Bu, yola yansıyor; bu,
okullara yansıyor; bu, eğitime yansıyor; bu, ekonomiye
yansıyor. Yani bunu inkâr etmekle bu, yok olmuyor ve Bingölün köylerini
örnek olarak söyledik. Ben, şu anda, yüzlerce ilçe ve köyün yolunun
aynı durumda olduğunu bizzat gözlemlerimle burada aktarabilirim,
işte, karşı olduğumuz tam da budur. Ayrımcılığa
son verilsin.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Ben, Kemal Beyin uyarısını Grup
Başkan Vekilimiz, değerli Özlem Hanımın takip
edeceğini zannediyorum, Bingöl milletvekilleriyle bu işin üzerine
gideceğini ifade ettiler.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, bir cümle söyleyebilir miyim?
BAŞKAN Buyurun.
33.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, neden anlaşılma zorluğu
yaşadığımızı anlayamıyorum? Bu
anlayamıyorum kelimesini kullanmak da suç hâline geldi ya
Yani bir
konuyu anlayamadığımı söylüyorum, Allah, iyi ki söyledik
yani, daha fena bir yüklenme oluyor.
Değerli arkadaşlarım, köy
yollarıyla ilgili problem olabilir mi? Olabilir. Buradaki bir tespit
söylenebilir mi? Elbette ama sizin bunu bir ayrımcılık üzerinden
yapıldığını söylemenizi reddediyorum. Yani Alevi
oldukları için yolu yapılmayan köy yoktur; çok net söylüyorum, olamaz
böyle bir şey.
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Vardır.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Olamaz, yok, reddediyorum
bunu. Bunu kim, nerede, nasıl yapıyor? Bunun belgesi olamaz. Bunu biz
reddediyoruz. Bu konuyla ilgili de eğer böyle uğraşan varsa
Sizin köyünüzün yolunu Alevi olduğunuz için yapmıyoruz. diyen varsa
da ben şahsen bunun takipçisiyim yani. Yok, olamaz böyle bir şey,
daha ne söyleyeyim.
Teşekkür ederim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Topal ördek gibi
söylüyorlar. İspatı var mı bunun ya?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
İspat biziz, biz. Bizden büyük ispat mı olur?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) İspat
sizseniz bitti bu zaten. Sıkıntı yok(!)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben,
burada Bingöllü ve geçen dönem Bingöl Vekilimiz olan Hişyar Özsoya söz
vermenizi 60a göre rica ediyorum.
Lütfen, bir dakika anlatsın.
BAŞKAN Buyurun.
34.-
Diyarbakır Milletvekili
Hişyar Özsoyun, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Özlem Hanım -ben kendisinin de mümkünse
dinlemesini rica ediyorum- şöyle söyleyeyim: Arkadaşlar, ben Sünni
bir ailenin çocuğuyum, hatta şeyh ailesinden geliyorum. Ben Bingölde
üç yıl milletvekilliği yaptım, çok samimiyetle söylüyorum
-300den fazla köyünü gezdim tek tek- Alevi köylerine girdiğiniz zaman
gerçekten hizmet eksikliğini çok net görüyorsunuz. Vekilimizin
gittiği yer Karer bölgesidir, ben de çok gittim, gerçekten stabilize yol-
çok sıkıntılı bir yerdir. Bilmiyorum, kafasına
koymuş orada bu yolları yapanlar Alevilere yapmayacağım. diye
değil, temsil edilmiyorlar ama il genel meclisinde iktidara yakın kim
varsa kendi köyüne önce götürdüğü için bu insanlar genelde hizmet
alamıyorlar. Böyle bir durum var, dikkatinize.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Rica ederim
Ben takip
ederim.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Nevzat
Şatıroğlu ve Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu ile 88
Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3116) ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 238) (Devam)
BAŞKAN 30uncu madde üzerinde 3 önerge
vardır, önergeleri okutup aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 238 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin çerçeve
30uncu maddesine "yürürlükten ibaresinden sonra gelmek üzere "tümüyle
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Tahsin
Tarhan Müzeyyen
Şevkin Tacettin
Bayır
Kocaeli Adana İzmir
Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu Kadim
Durmaz Çetin
Osman Budak
Manisa Tokat Antalya
Süleyman
Bülbül
Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül.
Buyurun Sayın Bülbül. (CHP sıralarından
alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
İktidarın sahip olduğu enerji üretimi
anlayışının sürdürülebilir olmaktan uzak olduğunu ve
planlamayla yakından uzaktan bağlantısının olmadığını
biliyoruz. Ülkemizin her yerinde başka sorunlar, başka tahribatlar
var, birçok yerde talan var; artık hangisini takip edelim,
şaşırmış durumdayız. Aydında,
Muğlada, Denizlide, İzmirde, Manisada yani Ege illerinde
yaşadığımız çevre sorunlarının baş
sorumlusunun JESler olduğu çok açık. Bu sorunların her biri,
havayı, suyu, toprağı zehirleyen ve denetlenmeyen JESlerin
kapatılması gerektiğini her defasında ortaya koyuyor. 2019
yılının verilerine göre jeotermal enerji santrallerinin toplam
üretimdeki payı sadece yüzde 2,94 arkadaşlar. Ya zararı?
Zararı çok. Bacalarından yaptıkları salımların
yani hidrojen sülfür gazının havayı kirletmesi bir kenara,
toprağa bırakılan akışkanların toprağı
zehirlemesi, gıda güvenliğini ve ekosistemi yok etmesi, yer altı
sularının kirlenmesi, insan ve hayvan
sağlığını riske atması
Yani yararından
fazla zararları var. Tablo bu iken, idareyse santrallerin denetimlerini
doğru yapmıyor, usulsüzlüklere sessiz kalıyor, diğer
taraftan yandaş enerji şirketlerine yeni teşvikler, yeni
yatırımlar öneriliyor. Kısaca, AKP iktidarı
teşviklere, muafiyetlere doyamıyor.
Getirdiğiniz bu kanunun amacı, sizin iddia
ettiğiniz gibi ne kamu yararı ne de elektriğin yeterli, sürekli,
düşük maliyetli ve çevreye uyumlu olarak temin edilmesiyle ilgili
değil. Aksine, bu kanunun amacı Şirketlerin önünü daha fazla
nasıl açabiliriz?in yollarını bulmak.
Değerli vekiller, görüşülen kanunla,
jeotermal santrallerinden alınan idare payı yeniden düzenleniyor.
Kazanılan gayrisafi hasılattan devlete ödenen yüzde 1lik ödemenin
beşte 1i ilgili belediye ya da köy muhtarlıklarına
aktarılıyor. İdarenin bu payından beşte 4üyse
yapılan düzenlemeyle İçişleri Bakanlığı bütçesine
ödenek olarak eklenecek. Düzenlemeyle, belediye ve köy tüzel
kişiliğine yüzde 20 ödeme yapılırken yüzde 80 gelir genel
bütçeye gelir olarak eklenecek. Yurttaşlarımız JESlerin bölgeye
hiçbir yararını görememişken sizin görevlerinizi yerine
getirmemeniz yüzünden yurttaşların yaşam alanları,
sağlıkları ellerinden alınıyor. Gerçekten, bölgesel
kalkınma, sürdürülebilirlik istiyor olsanız bölgede yaşayan
yurttaşların ihtiyaçlarını dikkate almanız gerekirdi.
JESlerin başta Aydın olmak üzere Manisa, İzmir, Muğla,
Denizli ve Ege Bölgesine verdiği tahribat tartışılmaz
mahiyette. JESlerin bize yararından çok zararı mevcut. Havamız,
suyumuz, toprağımız kirletildi; kanser oranlarını,
solunum yolu hastalıklarını JESlerin yarattığı
hava kirliliği artırıyor. Bir diğer yandan
Aydın-Denizli deprem kuşağının JESlerin
faaliyetlerinden olumsuz etkilendiği, depremi tetiklediği bilimsel
çalışmalarla ortaya konuldu. Sizler masaüstünde, kamu yararından
yoksun kâr elde etmeye dayalı bu projelere bölgenin
ihtiyaçlarını gözetmeksizin izinler, ÇED olumlu kararları
verirken bölgedeki yurttaşlar felaketi yaşıyor.
Ama her şeyden önce yeni bir anayasal suç
işleniyor, Anayasanın 87nci maddesi ihlal ediliyor. Bir bakana,
bütçe kanunu dışında bir kanunla bütçeye ödenek ekleme yetkesi
veriyorsunuz. Atanmış İçişleri Bakanına nasıl
oluyor da bu kanunla bütçeye ödenek ekleme yetkisi verilebiliyor? Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bütçe hakkı nerede? Kanunda bununla birlikte birçok
teşvik maddesi var. Örneğin ,idare payının
hesaplanmasında usulsüzlük yapan ruhsat sahiplerine verilecek alt ceza
limiti 100 bin TL iken 20 bin TLye indiriliyor. Neden indiriliyor? Kısmi
af mı tanınıyor? Bu teşvik, bu indirim yandaş
şirkete af demek. Bu düzenleme kabul edilebilir bir şey değil,
mümkün değil, çıkmaması gerekiyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Fiyat eşitleme mekanizması, yenilenebilir enerji
kaynaklarını destekleme mekanizmasından yani YEKDEMden
yararlanabilme şartının beş yıl uzatılarak 31
Aralık 2020 olması isteniyor. Geçmişe yönelik bir teşvik
daha ve yenilenebilir enerji kaynağı belgeli üretim tesisleri için
uygulanacak fiyat ve süreler ile bu teklifle yeni eklenen kaynaklar
Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Esnafa yok,
şirketlere var. Bakınız, arkadaşlar, jeotermal santrallerinin
yüzde 83,5inin YEKDEM kapsamında olduğu görülüyor. 2019da YEKDEM
teşvikleri 38 milyar TLyi geçiyor. YEKDEMden yararlanan şirketlere
kamu kaynaklarından 2020nin ilk sekiz ayında 33 milyar TL
aktarılıyor. Milyarlarca liralık YEKDEM maliyetinin
faturası ise yurttaşa kesiliyor, tutarlar elektrik tüketicilerinin
faturalarına yansıtılıyor. Tüm bu değişiklikler
ve teşvikler karşısında size gerçekten Neden? diye sormak
istiyorum. Neden şirketleri kamu yararından,
yurttaşlarımızın sağlıklı çevrede yaşam
hakkından ve sağlığından önde tutuyorsunuz? Neden
Anayasanın 56ncı maddesini ihlal ediyorsunuz? Kamu
kaynaklarını etkin kullanmak, şirketleri denetlemek, halk
sağlığını korumak bu kadar zor mu? Sizin için halk
sağlığı mı önemli, yandaş şirketler mi önemli?
Bu düzen böyle gitmez ama siz sandıkla
gideceksiniz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 238 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 30uncu maddesinde geçen 3üncü ibaresinin
3 numaralı olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zeynel
Özen Erdal
Aydemir Murat
Çepni
İstanbul Bingöl İzmir
Züleyha
Gülüm Musa
Piroğlu Murat
Sarısaç
İstanbul İstanbul Van
Hasan
Özgüneş
Şırnak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) Merhaba
arkadaşlar.
Eş başkanlarımızı, tutsak
edilen HDPli arkadaşlarımızı saygıyla
selamlıyoruz.
Burada, bu kürsüde, bu Mecliste öfke ile hakareti
bir yöntem olarak kullanan arkadaşlar var. Yani Ben hakaret edeyim, siz
de misliyle bana edin. demektir bu, biliyor musunuz? Bu kürsüye
yakışmıyor, bu Meclise yakışmıyor. Yani birileri
mutlaka kalkar, size o cevabı verir ama yapmamak gerekir; utanıyoruz
yani.
İkincisi, değerli arkadaşlar, 30uncu
madde üzerinde ben biraz tarihsel olarak Kürt Türk kardeşliğinden
bahsetmek istiyorum. Tabii, sizler açısından, birçoğu
açısından et ile tırnak gibiyiz ama doğrudur, biz tırnak
olduk, bizi hep kestiniz. Fakat biz et tırnaktan ziyade bir yüreğin
parçaları olarak kendimizi görmek istiyoruz diğer halklarla birlikte.
Şimdi, Ziya Paşanın çok güzel bir
sözü vardı, diyor ki: Bir Kürt, bir Türk kadar Türk olamıyorsa Kürt
değildir; bir Türk de bir Kürt kadar Kürt olamıyorsa Türk
değildir. Biz buna imza atarız, diğer bizimle beraber
yaşayan halklar için de imza atarız.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Anadoluya
Türkler 1071de Malazgirt zaferiyle geldiler. Nasıl geldiler? Alparslan
önce gitti, Mervani Kürtleriyle anlaştı, 10 bin Kürt askeriyle
birlikte Romen Diyojeni yenilgiye uğrattı ve Anadolu Türklüğün
ana yurdu oldu, bu bir. Türkler kazandılar, Kürtler, Türkler bütün
İslam âlemi Bizanstan kurtuldu, bir darbe yedi.
İkincisi, değerli arkadaşlar,
Selahattin Eyyubi 1170te Mısırı kurtardı, Zengi
Türkleriyle, Araplarla birlikte birlik oluşturdu. Kudüsü kurtardı
mı? Kurtardı. Haçlı Seferlerini durdurdu mu? Durdurdu.
İşte yine kazandık birlikte.
Şimdi, değerli arkadaşlar, üçüncü
ittifak
Şah İsmail, Osmanlıyı tehdit ediyordu, bütün
boyutlarıyla. Onlar arasındaki çatışma doğru muydu,
yanlış mıydı, kim zarar gördü, oraya
karışmıyorum. Ama, Yavuz, boş kâğıda Kürt
beylerine mühürlü, imzalı belge verdi Yazın, ne istiyorsunuz? diye.
26 Kürt beyiyle ittifak kurdu, Çaldıran Savaşını
kazandı ve Şah İsmaili durdurdu. Onunla yetinmedi, Kürt
beyleriyle Mısıra kadar gitti, Arabistanın bütün
toprakları ile Afrikaya kadar gidebildi.
Şimdi, bir diğeri değerli
arkadaşlar, Birinci Dünya Savaşında İngiliz generali,
Şama geldiğinde ne dedi biliyor musunuz, Selahattin Eyyubinin
mezarına gitti: Selahattin, Selahattin, biz yine geldik. Kaç yıl
sonra? 745 yıl sonra. İşte, hafıza böyle işliyor,
bizimkiler balık hafızalı, dünü bile
bilmiyorlar; kiminle kardeştirler, kiminle kazanmışlar
bilmiyorlar. Ben özgür Kürtten bahsediyorum, midesine düşkün, bütün
kültürünü, kimliğini, özgürlüğünü kaybeden Kürtten bahsetmiyorum.
Şimdi, Birinci
Dünya Savaşında Mustafa Kemal İzmire gidemedi, Antakyadan,
bilmem nereden başlamadı; kürdistana geldi, Erzurum Kongresini
yaptı. Kiminle? Kürt beyleriyle. Sivas Kongresini kiminle yaptı?
Kürt beyleriyle. Neydi? Birlikte vatanı kurtaralım, İslamı
kurtaralım diye. 14 Kürt beyine mektubu var Mustafa Kemalin. Ne diyor Amasya
Tamiminde? Bir ahitnameydi Biz Osmanlı döneminde kürdistanı yani
Kürt coğrafyası ile Türk coğrafyasını ortak vatan ilan
ediyoruz. ve hepsinin altına imza attılar.
Diğer bir husus
değerli arkadaşlar, El Cezire komutanına gönderdiği
talimatnamede bu, Meclisin kararıydı- Biz Kürtlere özerklik
verdik. diyor. 1921 Anayasasında özerklik verilmiş. Peki, Atatürke
diyorlar ki: Bize sınır belirle Paşam. Diyor ki:
İskenderundan Halepe, Halepten Deyrizora, oradan Rakkaya, Rakkadan
Musul. Musul, Kerkük, İrandaki Hemrin Dağları; İran
sınırları boyunca Batuma kadar. Burası
Misakımillîdir. Şimdi, Lozanda İngilizler ne diyor?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
HASAN ÖZGÜNEŞ
(Devamla) İngilizler diyor ki: Musulda, Rojavada petrol var.
Avrupanın petrole ihtiyacı var, size vermeyeceğiz. Ya
savaş ya vermeyeceğiz. İkinci Lozanda birincisinde
anlaşamıyorlar- veriyorlar. Sonra, 24 Anayasasında Şark Islahat
Planıyla Kürt inkârı başlıyor.
Şimdi, bu sağcı
arkadaşlar ihanet kelimesini çok seviyorlar. Şimdi, Musula,
Rojavaya, üzerine yemin edilen Misakımillîye kim ihanet etti? Size
soruyorum: Kürtler mi ihanet etti, iktidar olanlar mı? Meclis tutanaklarına
bakın, Musul verildiği zaman hangi çatışmalar
yaşandı?
Şimdi, biz demokratik ulus temelinde,
demokratik cumhuriyet temelinde Kürtlerin ve Türklerin birlikte kardeşçe
yaşayabileceği ama eşit temelde; diğer halklarla birlikte
Orta Doğuda, kürdistanda, Türkiyede yaşamaya varız,
eşitlik temelinde varız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) O zaman Türkiye
küçülmez, Türkiye büyür. Var mısınız büyütmeye? (HDP
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Eşitiz ya, eşitiz;
sen nerede yaşıyorsun?
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) Kürt
halkının yüzde 80-90ı Biz Türkiyeyle yaşamak istiyoruz.
diyor, 4 parça da aynı şeyi söylüyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Yaşıyorsun zaten.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) Sizse bölücüsünüz,
sizse inkârcısınız.
RECEP ÖZEL (Isparta) Nasıl
inkârcıyız ya!
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) Sizse gerici,
yobazsınız. Bu ülkeyi bölen sizsiniz, bu ülkeyi savaşa sokan
sizsiniz. (HDP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ya, böyle bir
üslup olur mu!
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne biçim konuşma bu ya!
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) Bu böyledir,
gerçeği göreceksin.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne biçim konuşuyorsun
sen!
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) Gerçeği
bileceksin, gerçeği.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne gerçeği?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Öyle bir şey yok,
Amasya Tamiminde öyle bir şey yok.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) Sen tarihi
bilmiyorsun, gel sana göstereyim.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Geç yerine, geç, sen çok
biliyorsun!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
arkadaşlar niye bağırdı, anlamadım.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Sayın
Başkanım, Amasya Tamimiyle alakalı söylediği şeylerin
hiçbiri Amasya Tamiminde yer almıyor; onu arz edeyim, tutanaklara geçsin.
RECEP ÖZEL (Isparta) Tam bölücülük yapıyor.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
35.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneşin 238 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 30uncu maddesi üzerinde verilen önerge
hakkında konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkanım, şimdi, HDPli hatip Kürtlerin, bir açıdan
bakıldığında, Türk tarihi içerisinde yerini ifade etmesi açısından
birtakım örnekler verdi fakat anlatımı, değerlendirmeleri,
yorumları ve vardığı nokta bizim kabul edebileceğimiz
bir durum değil.
Şimdi Türk tarihinin içerisinde,
geçmişimizde Kürtler, Kürt kardeşlerimiz yoktur. diye bir iddiada
bulunmak yanlıştır, doğru bir tespit değildir. Bizler
etle tırnak dediğimiz zaman alınganlık gösteriyorsunuz,
kalbimiz, yüreğimiz, her şeyimiz bir, tek; bunun ikisi, üçü,
beşi yok, burada bir ayrılık gayrılık yok. Bunu her
şekilde, her yerde, her zeminde ifade ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ancak
ısrarla bu tarihî birlikteliği, beraberliği, yekvücut oluş
hâlini ayrı bir mesele gibi ifade etmeye kalktığınızda
da buna itiraz etmemiz son derece normal olur.
Şimdi, Atatürk, Millî Mücadeleyi
başlatacak, İstiklal Harbinin başlangıcı için
Samsuna ayak basacak, arkasından Amasyaya, Erzuruma, Sivasa gidecek;
siz buradaki kongreleri kürdistana gittiği. olarak ifade edeceksiniz, bu
yapılan kongre ve Millî Mücadelenin kuruluş sürecini. Bunu kabul
etmek mümkün mü? Erzurum, kürdistan mı? Böyle bir tanım, böyle bir
tabir ne zaman, nerede var? Bunu kabul etmemiz mümkün mü? Erzurum, özbeöz Türk
yurdudur. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bunun ötesinde, bunun ötesinde Misakımillî neticesinde Türkiye
Cumhuriyeti, Türk devleti kurulmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu devletin
içerisinde bizim Kürt kardeşlerimiz de bulunmuştur ve geçmişte
bu Millî Mücadelenin verildiği sırada o bölgelerden gelen, Kürt
kökenli olan mebuslar, temsilciler de bu memleketin, bu milletin birlik ve
beraberliğinin millî bir yapıda, bir ve beraber bir şekilde
olması noktasında irade göstermişlerdir. Onların hiçbirisi
kalkıp da Diyap Ağası, diğerleri kalkıp da Bu
memleket ayrıdır, şurada biz kürdistan istiyoruz. diye bir
talepte bulunmamışlardır. Kaderlerini bir görmüşlerdir,
Ankarayı da kendi memleketi, kendi vatanları, kendi başkentleri
kabul etmişlerdir. Başka bir dayatmayı, başka bir
düşünceyi akıllarının ucundan dahi geçirmemişlerdir.
Bu noktada sizin ifade ettiğiniz görüşlerle Millî Mücadelede o
kurucu olan, o temsilciler, bugün rahmetle andığımız
-içerisinde Kürt kökenli olanları da dâhil olmak üzere- insanlar bu
noktada sizinle aynı iradeye sahip değillerdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bizim
aradığımız Kürtlük birleştirici, bütünleştirici
ve bir millî anlayışla ülkede kardeşliği, birliği,
beraberliği temsil eden, temin eden anlayıştır. Bu
anlayış Millî Mücadelede söz konusuydu, Millî Mücadele kadrosunda
söz konusuydu fakat HDPnin o anlayışı temsil ettiği hiçbir
şekilde söylenemez, iddia edilemez.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Zengin, buyurun efendim.
36.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneşin 238 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 30uncu maddesi üzerinde verilen önerge
hakkında konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Şimdi, konuşmanın tamamına
baktığınızda enteresan bir durum var yani
konuşmanın içerisinde aslında deniyor ki: Biz birlik,
beraberlik istiyoruz. Kürt halkının yüzde 80i, 90ı bunu istiyor.
Ben inanıyorum ki aslında insanlarımızın, Kürt
halkının tamamı bunu istiyor. Ha, bir grup terör örgütü
insanları ajite ediyor, onları bir yere yönlendiriyor, onlara bir
terminoloji inşa ediyor. Yoksa vatandaş kendi hâlinde kalsa hiç
kimsenin Ayrılalım, gidelim. dediği yok.
Ayrılanların hâlini görüyor zaten, tablonun nasıl bir
şekilde olduğunu. Konuşma böyle devam ederken birden ses
yükseliyor, bir ton hakaret ortaya çıkıyor. Herhâlde yazılı
metin bitince tak diye kafadakiler dökülmeye başlıyor, yok bölücü
yok yobaz falan
Önce, tabii ki bunların hepsini iade ediyoruz, kötü söz
sahibini bağlar, biz bunları reddediyoruz.
Şimdi, tarihî belgelerden bahsediliyor. Biraz
evvel grup başkan vekili arkadaşımız çok güzel bahsettiler.
Bakılsın, Misakımillîyle ilgili olarak bakılsın,
Erzurumdaki kongreye bakılsın, Sivas Kongresine bakılsın,
Amasya Kongresine bakılsın; bu kongrelerin hangisinde
ayrışmadan bahsediliyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Açar
mısınız Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Özlem Hanım, buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir Misakımilli
sınırları var, bu sınırlar içerisinde canı
yanmış insanların, hiç milliyet ayrımı gözetmeksizin
Tek bir milliyet var zaten; bu vatanın evladı olmak, Türkiye Cumhuriyetinin
-o zaman adı böyle konmasa bile- bu Anadolu toprağının
insanı olmak
Canı yanmış insanlar kendilerini,
vatanını kurtarmaya çalışıyor. Şimdi, bugün
bakıyoruz, bize bu kadar büyük bir özenle, hayatını feda ederek
verilmiş bir vatan üzerinde, bu kürsülerde 1 milyon tane hakaret
ediyorsunuz bize yani insaf et diyoruz artık, ne diyeceğini insan
bilemiyor ama ben şuna inanıyorum, öyle tahmin ediyorum: Önce, sizi
dinleyen Kürt vatandaşlarımız sizi bu fikirlerinizden dolayı
kınıyorlardır direkt ekranlardan. O yüzden, Allah bu ülkenin
birliğini, beraberliğini daim etsin diyerek sözlerimi bitirmek
istiyorum.
BAŞKAN Amin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Teşekkür ederim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
37.-
Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbül ve Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, bu tartışma yıllardır devam ediyor
ve daha da devam edecek. Bu mesele çözülünceye kadar
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Siz varken zor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
bu
ülkede herkes, 83 milyon anayasal olarak eşit ve özgür yurttaş olana
dek bu tartışma, bu mücadele devam edecek, HDPnin bu sözleri de
bitmeyecek; bu böyle biline.
Kürdistan kavramına itiraz edenlere
aslında vekilimiz çok iyi bir tarihî anlatımla yanıt verdi, ta
kaç yüzyıl öncesinden buraya kadar gelerek bir tarihî arka plan sundu.
Daha Meclis kayıtlarını okumaktan aciz olanlar, daha 21
Anayasasında olan gerçekleri bile görmezden gelenler, gelmişler bir
kavrama takılıp buna itiraz ediyorlar, bunu anlamak mümkün değil
gerçekten. Biz ne söylüyorsak tarihî bilgilerle, belgelerle, kitaplarla,
tespitlerle, sosyolojiyle ifade ediyoruz; biz ezbere konuşmuyoruz. Ben
sadece bir örnek vereyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Mesela,
Evliya Çelebinin Kürdistanı, I. Ahmet 1604 tarihli fermanında onun
kürdistan terimini kullanmıştı. Kaçıncı
yüzyılda? 17nci yüzyıl yazarı Evliya Çelebi ünlü
Seyahatnamesinde ayrıntılarıyla Kürtleri, Kürtçeyi, kürdistan
bölgesini ve şehirlerini anlatmıştı. Buna dair elimizde çok
sayıda kitap, makale, yazı sayısız var, Meclis
Kütüphanesinde var. Onları davet ediyorum, gidip beraber bakalım.
Kürdistanı, kürdistan coğrafyasını, Kürtleri reddederek bu
Mecliste Kürtleri bitiremezsiniz, bizi de yok edemezsiniz. Bu ülkede Kürtler
var, Kürtler kendi haklarını istiyor, eşit ve özgür yurttaş
olmak istiyor. Bu inkârcı, asimilasyoncu politikalar da bu şekilde
sona erecek.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Nereden
çıkıyor bu? Bu nereden çıktı?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, bunu bir not olarak tutanaklara geçelim. Müsaade eder misiniz?
BAŞKAN Levent Bey, buyurun.
38.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, Türk milletinin, Türk devletinin
tarih boyunca mücadele ettiği şey Kürtler değildir. Kürtler,
Türk milletinin birlikte kader birliği yaptığı ve ortak
mücadele sergilediği insanlarımızdır, bizim
insanlarımızdır, milletimizin özbeöz evlatlarıdır.
Bizim mücadele ettiğimiz terördür, terörün uzantılarıdır.
Bitirilemeyecek. denilen şeyler de Allah nasip ederse hem terör örgütü
hem de onun siyasi uzantıları bu memlekette Allahın izniyle
bitecek. Biz, bunun için büyük bir azimle çalışacağız. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Sayın
Başkan, söz istedim.
BAŞKAN Buyurun.
39.-
Bursa Milletvekili İsmail
Tatlıoğlunun, 1876 tarihli Kanuni Esaside üniter devlet ve resmî
dilin Türkçe olduğuna dair başlangıç maddeleri olduğuna
ilişkin açıklaması
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Ben çok kısa bir şey söylemek istiyorum,
tarihî belgelerden
Çok değerli arkadaşlar, öncelikle 1921
Anayasasından daha önce bir anayasa var, 1876 Kanuni Esasi. Kanuni
Esasinin ilk 2 maddesi, başlangıç maddeleri şudur: Biri diyor
ki üniter devlet diğeri diyor ki Dil Türkçedir. Dolayısıyla,
21inci yüzyıla iki yüzyıl öncesinin penceresinden bakmak elbette ki
birçok meseleyi karıştırmaya ve yanlış okumaya neden
olur. Değerli milletvekili arkadaşımız da söyledi,
geçmişimizde Türkler ile Kürtlerin bu anlamda bir meselesi olmadı.
Mesele, tamamen vesayetçi siyasetten kaynaklanan meseledir, bu meseleyi de
zamanın ruhundan okumak lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa)
Bitiriyorum.
BAŞKAN Tabii, buyurun.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Artık
herkes hür bireydir ve siyaset, elini bu hür bireyin güçlenmesi üzerine
kurmalıdır. Aksi takdirde, buralardan beslenme üzerine siyaset
vesayetçi siyasettir, bizi doğru yola çıkarmaz.
Hepinize saygılar sunarım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
40.-
Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Gerçekten polemiği uzatmak istemiyorum ama MHP
Grubu bu sözleri bize nasıl söylüyor, hayret ediyorum gerçekten. Daha
bugün grup toplantısında Genel Başkanları, bizim önceki
dönem Eş Genel Başkanımıza, Selahattin Demirtaşa
terörist dedi. (MHP sıralarından Evet sesleri) Ama kendisi mafya
liderleriyle kol kola yürümeye devam ediyor, onları sahipleniyor. Ceza
aldığı kesinleşmiş, biliyor musunuz?
Kesinleşmiş ama Demirtaş hakkında tek bir gün mahkûmiyet
cezası yok, hangi cüretle Demirtaşı terörist ilan ediyor?
Onların bakışı, iktidarı
rehin almışlar, teslim almışlar, şimdi de gelip bu
tartışmaları ısıtıp iktidarın kendilerine
olan mecburiyetini artırmaya çalışıyorlar. Biz,
bunları yemeyiz, bunları yemeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ben size
tarihten bir cümle daha okuyacağım ve bitireceğim:
Modernleştirici padişahlardan Abdülmecid döneminde, 1847deki
Bedirhan Bey İsyanının bastırılmasından sonra
Kürdistan eyaleti kuruldu. Bunu Erdoğan da söylemişti. 14
Aralık 1847 tarihli Takvimi Vekayide yayımlanan fermana göre
Kürdistan eyaletini, Diyarbakır eyaletini -vesaire, devam ediyor-
kapsıyordu. Başkenti, bütün ayrıntıları vardı,
hatta aynı yıl bir de Kürdistan madalyası
bastırmıştı. Biz, bir Kürdistan derken Türkiyede bir
kürdistan kurulsun demiyoruz ki. Biz, diyoruz ki: Türkiyede birlik ve
beraberlik içinde, herkesin aynı haklarda yaşayacağı bir
Türkiyeyi savunuyoruz. Biz, Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez aynı grupta bu
ülkenin birlik ve bütünlüğünü savunuyoruz. Ama herkesin eşit ve özgür
yurttaş olmasını savunuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Burada,
Kürtleri ikinci sınıf vatandaş görüp yollarını bile
yapmayan, Kürte sadece ölümü, asimilasyonu reva gören bir anlayışa
Kardeşiz. demelerine hiçbir kıymet vermiyoruz. Kökenli falan da
değiliz. Onlar kendilerini nasıl ifade ediyorsa biz de aynı
şekilde ifade ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
41.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, bu rahatsızlıkları gayet iyi anlayabiliyoruz biz,
bunu da son derece normal karşılıyoruz. HDPnin, Milliyetçi
Hareket Partisinin ifade ettiği kardeşliği, millî birliği,
beraberliği ve kenetlenmeyi vurgulayan ifadelerinden rahatsızlık
duyması son derece normaldir. Fakat biz ısrarla millî
birliğimizden, beraberliğimizden, kardeşliğimizden, 83
milyon hep birlikte Türkiye ve Türk milleti olduğumuzu söylemeye devam
edeceğimizden bu rahatsızlığın da devam etmesi söz
konusu olacaktır; bundan biz şeref duyarız.
Şimdi, burada, şunu ifade etmek isterim:
Genel Başkanımızın tanımlamalarından
rahatsız olmaya gerek yok. Çok basit bir şey söyleyeceğiz:
Türkiyede kalkıp meydanlarda çıkıp Biz, daha durun, daha
durun, Türkiyede Aponun heykelini dikeceğiz. diye Bebek katili
Öcalanın heykelini dikeceğiz. diye meydanlarda nara atanların,
bunu Türkiyede normal yollarla başaramayacağını
bildiklerini düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yani, normal siyasetle,
Türkiyede Aponun, o bebek katilinin heykelinin dikileceği bir anın
gelmesi, Türkiyenin kün fe yekûn olması demektir. Öyle bir anın
gelmeyeceğini bildiğimize göre Onun heykelini dikeceğim. diyen
adamın terörist olarak ifade edilmesi son derece normaldir. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bu noktada, bizim
ifadelerimizden hiçbir şekilde alınganlık gösterilmesin.
PKKyı bir terör örgütü olarak değerlendirmeyip onu baş
tacı edenlerin ve o bebek katilinin Heykelini dikeceğim. diyenlerin
böyle bir muameleye muhatap olması son derece normaldir, bundan en ufak
bir alınganlık gösterilmesi de yanlıştır. Şimdi
PKKlıdır. desem alınmayacaklar da Teröristtir. deyince
alınıyorlar. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Güzel oldu bu.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) İade
ediyoruz size!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Evet, Sayın Beştaş...
42.-
Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Zengin, çok güzel oldu. AKPli milletvekilleri, bürokraside iş
yapmak için MHPli vekillere yalvarıyorlar, bunu biliyoruz.
OSMAN MESTEN (Bursa) Hadi be! Hadi oradan!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Sayın Başkan,
bu çok ucuz oldu, ucuz! Çok basit kaçtı, çok basit!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Kendi
işinizi yapamıyorsunuz. Şu anda birbirinize muhtaç
olduğunuz için birbirinize böyle güzelleme yapın ama bugünler
geçecek, bu devran dönecek, sizin aranız da bozulacak. Sizin eski
Başbakan Yardımcınızı, Meclis
Başkanınızı yediler, daha yetmedi mi? Daha kaç kişiyi
yemeleri lazım? İşte, bütün halk bu gerçekleri görüyor. Biz
onların terör merör laflarının da hiçbirini ciddiye
almıyoruz, hiçbir kıymeti yok hakikaten. Zaten baraj altındalar,
çırpınıyorlar: Aman, AKP bizi bırakmasın, aman, biz
iktidarda kalalım, işimizi yürütelim; bu ülkede bütün kararları
da alalım. diyorlar.
ARZU ERDEM (İstanbul) Kimin
çırpındığı belli.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
AKPlilerin de ödü kopuyor bir gün Bahçeli grup toplantısında erken
seçim çağırısı yapacak diye. Bütün bunlar televizyonlarda,
kanallarda alenen tartışılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Biz buraya seçim
meydanlarından geldik.
BAŞKAN Sayın Beştaş, konuyu
başka bir yere...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu
nedenle, Demirtaşın adını ağızlarına
almasınlar. Demirtaş, bu ülkede saygın bir siyasetçidir.
Sayın MHPli Grup Başkan Vekilinin bize söylediklerini aynen iade
ediyoruz. Eşini öldüren, mafyacı olduğu ispatlanan, onlarca
ülkeye kaçan
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) ASALA terör
örgütünü bitiren
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
gelip
cezaevinde yatan ve mafyacı olduğu sabit olan birinin, Ana Muhalefet
Liderini tehdit ettiği hâlde arkasında durulduğunu bütün Türkiye
biliyor, biz de görüyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Emanet oylarla
geliyorsunuz, başka laflar atıyorsunuz ya! Emanet oy, emanet! Her
evden bir emanet oy alındı biliyorsunuz siz de.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL Başkanım
BAŞKAN Özlem Hanım söz istedi, sonra
vereyim. (Gürültüler)
Bir dakika arkadaşlar
Buyurun Sayın Zengin.
43.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, bir çalışma ancak böyle sabote edilebilir.
Şimdi, kürsüye çıkılıyor, ortada hiçbir şey yok, önce
güzel başlayan bir konuşma, arkasından bütün vekil
arkadaşlarımıza okkalı bir hakaret, ondan sonra da üste
çıkarak, yok efendim yalvarmalar falan. Ya, bir defa ne kadar nezaketsiz
bir şey! Kim, kime niçin yalvarsın? Burada herkes milletvekili,
hiçbir milletvekilinin bir milletvekiline yalvarması söz konusu olamaz,
olamaz böyle bir şey. Kim hükûmet, kim iktidar, kim neyi nasıl yapar;
bence herkes gayet iyi biliyor. Kaldı ki şunu düşünmemiz
lazım, bakın, Sayın Beştaş, yani bunu laf atma olarak
söylemiyorum çünkü en çok siz konuştunuz, ben nihayet olsun diye
söylüyorum: Bakın, sizin kendi beraber olduğunuz
ortaklarınız aleni olarak sizinle iş birliği
yaptıklarını bile söyleyemiyorlar. Neden söyleyemiyorlar? Bunu,
lütfen, düşünür müsünüz, neden söyleyemiyorlar? Anayasa
çalışması yapmışsınız, bunu,
yaptıklarını bile söyleyemiyorlar. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
ben de biraz daha söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Yani, burası,
herhâlde sadece HDPnin konuşma yeri değil, akşamdan beri bir
ton laf söyleniyor bize. Ne demek ya? Sizin önce dönüp kendi
tavrınıza bakmanız lazım ki beraber yol yürüdüğünüz,
ortaklık yaptığınız insanlar sizinle yaptıkları
çalışmayı ilan etmekten imtina ediyorlar. Demek ki sizin
kendinizi konumlandırdığınız yerle alakalı çok
temel bir sorun var.
PKKyla alakalı meselede, evet,
arkadaşım güzel söyledi. Niye? Siz burada güzelleme yapıyorsunuz
PKKyla alakalı Bir neticedir. diyorsunuz. Buralarda bize hep
bunları övdünüz, PKKyla alakalı bin tane övgü dolu söz söylediniz,
bir defa onun bir terör örgütü olduğunun söylemediniz, bunu reddetmediniz.
Bu Türkiye Büyük Millet Meclisi PKKnın bir terör örgütü olduğunun
söylenmesini hak eden en önemli yerlerden bir tanesidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bize bunu savunamazsınız, günün bu
saatinde bize bunu savunamazsınız. Siz, Türkiyede Kürt
vatandaşlarımızla alakalı
Siz, tek onların hamisi
misiniz sadece? Buraya gelen bütün arkadaşlarımızda Kürt
kardeşlerimin oyu var, hepsinde, MHPde de var, İYİ
PARTİde var, CHPde var, bizim de var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Bu Meclisteki herkes,
buraya gelen her milletvekilinin altında Kürt kardeşlerimin oyu var.
Sizin partiniz değil sadece. Kürtler sadece size oy vermiyor, bize de oy
veriyor, CHPye de oy veriyor, MHPye de, İYİ PARTİye de
kardeşim, hepimize oy veriyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MURAT SARISAÇ (Van) Ama sadece siz helikopterden
atıyorsunuz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül, buyurun.
Son söz.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Ben de söz talebinde bulunmuştum.
44.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkanım, şimdi, bu Alaattin Çakıcı ve mafya
ifadesini kabul etmediğimizi ifade ettik. Genel
Başkanımızın beyanları ortadadır. Kendisi
işlediği suçlardan dolayı cezasını yatmış,
yirmi yıl cezaevinde kalmış bir kişi olduğu herkesçe
malum. Neticede, biz, kendisinin suçsuz, suç işlememiş, herhangi bir
şekilde suça bulaşmamış olduğunu ifade etmedik. Genel
Başkanımızın da ifade ettiği şey şudur:
Mafya başka bir tanımlamadır, başka bir tariftir, bunu
kabul etmek mümkün değildir ancak Alaattin Çakıcı vatanına,
milletine bağlıdır. Bugün cezaevlerinde olup suç işleyip de
vatanını, milletini seven, o vatanına, milletine asla ve asla
ihanet etmeyecek olup vatanı, milleti için ölme noktasında olacak
insanlarımız yok mu? Var mutlaka. Bizim ifade ettiğimiz husus
budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu noktada gerçek
bir mafya arıyorsak, Türkiyede ve dünyada kadın, eroin, kokain,
uyuşturucu ve aynı zamanda silah
kaçakçılığının bugün dünyada
markalaşmış terör örgütü olarak ortaya çıkan PKK, bugün
mafya denilecekse asıl mafya odur.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Sabıkası
var, sabıkası.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Onlarla beraber
olanlar da kendilerini bu noktada sorgulamak ve muhasebesini yapmak
durumundadır. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Kendi de kabul
ediyor.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) O terör örgütüyle
beraber olmayı kendilerine layık görenlerin, terör örgütünün siyasi
uzantısı olarak hareket edenlerin kalkıp da bu noktada bize laf
söylemeye hakları yoktur, biz bunu kabul etmiyoruz; bizim dediğimiz
şeyler bu kadar açık ve net. Vatanına, milletine ihanet
etmemiş biridir, suç işlemişse suçunun cezasını
çekmiştir, bizim söylediğimiz bunlardan ibarettir. Bununla
karşılaştırmalı olarak, Demirtaş üzerinden bir
değerlendirme yapmayı da asla ve asla kabul etmiyoruz. Selahattin
Demirtaşla kendisinin bir araya gelmesi mümkün değildir, bunu ifade
ediyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Dervişoğlu
45.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu tartışmaya nereden geldik bilmiyorum.
Defalarca konuşuldu, 1921 Anayasasını da burada konuştuk.
Meseleye toptancı bir tarih şuuruyla yaklaşmak suretiyle
yaşadığımız coğrafyanın gerçekleri üzerinde
de defalarca tartıştık.
Şimdi, 1942 yılına tekaddüm eder,
Türklerin 1071de Anadoluya girişleri, o zamana kadar tarih
kitaplarımızda bile yeri yoktur. Türkiye, İkinci Dünya
Savaşına girmediği için, Türkiye üzerinde üniter bir devlet
yapısı kabul edilmiş olmasına rağmen, hem vatan
yapılış tarihi hem devlet kuruluş tarihi hem de Anadolu
coğrafyasının yedi ayrı coğrafi bölgeye
ayrılması aşağı yukarı eş zamanlı
olarak yaşama geçirilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Şimdi, bunları uygun bir zamanda geniş
geniş, karşılıklı oturur, konuşuruz, bu
coğrafyayı nasıl vatan yaptık, buradaki kardeşlik hukukunu
nasıl geliştirdik. Bir şiir okudu hatip, doğrusunu
isterseniz, ben de ona söyleyeyim:
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen
Kendine saygıyla bak, âlemin özü sensin, sen
ki kainatın göz bebeği insansın. diyor Şeyh Galip.
Şimdi, efendim, biz, Meclisi hızlı
çalıştırmak için, siyasi parti gruplarının
temsilcileri olarak bazen önergelerimizi geri çekiyoruz, bazen
karşılıklı anlayış içerisinde sürecin
hızlı yürütülmesine de gayret sarf ediyoruz. Bunu neden
yapıyoruz? Çok ciddi bir salgınla karşı karşıya
Türkiye ve sizler de bizler de biliyoruz ki bu, Türkiye Büyük Millet Meclisine
nüfuz etmiş. Bu konu çok önemli bir konudur ve ele
alınmalıdır. Bir hassasiyet ifade ediliyor dünden beri, dün de
söylendi, bugün de dile getirildi, televizyonlarda da konuşuluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Ön sıralarda oturan HDP milletvekili
arkadaşımız da bir defa kürsüde ifade etti, dedi ki:
İşte, etle tırnak diye tanımlanıyoruz ama
tırnak uzayınca kesiliyor. Biz, size aynı damarda kan gibiyiz
diyoruz ve aynı sırada oturuyoruz, niye bundan mutluluk
duymuyorsunuz? Eğer sizi mutlu edecekse tırnak ben olayım, et
siz olun ama Türk milletinin kardeşliğine zarar vermeyin.
Saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ, AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Beştaş
46.-
Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Cumhurbaşkanı adayı
olarak yüzde 13 oy alan Selahattin Demiştaşın cezaevinde
olmasının sebebinin siyaseten tasfiye edilmek istenmesi olduğuna
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bunu
daha çok tartışacağız, önemli değil ama şunu
söyleyeyim: Sevgili Selahattin Demirtaşla ilgili tek bir gün mahkûmiyet
cezası yok, tamam mı? Hiç kimse ona başka bir sıfat
yakıştıramaz. Ayrıca, şu anda cezaevinde
olmasının tek sebebi de siyaseten tasfiye edilmek isteniyor. Bunu
bütün Türkiye biliyor, bütün dünya biliyor, bütün Avrupa biliyor.
BAŞKAN Tamam, peki, teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin 18inci madde ihlali var ama -demin de
söylediğim gibi- Çakıcı hakkında suçları
saymayayım, ne kadar suçtan ceza aldığını biliyoruz.
Bizim literatürde, hukukçularda şöyle bir cümle vardır:
sabıkalı diye. Adli Sicil Kanununa göre aday olabilmek için, bir
işe girebilmek için daha kendisine belge alamaz. Bu ülke çetelerden,
mafyalardan çok çekti, tamam mı? Selahattin Demirtaş, bu ülkede
Cumhurbaşkanı adayı olmuştur, yüzde 13 oy
almıştır. Bu böyle biline. (HDP sıralarından
alkışlar)
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Türkiye
Cumhuriyeti devleti sınırları içerisinde Türk devletine, Türk
milletine karşı olanı, polisini, askerini öldüreni milletin
affetmeyeceğine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, özellikle
tartışmalara şahit oluyoruz. Benim oturduğum kürsü, devleti
kuran Mustafa Kemal Atatürkün Meclis Başkanlığı
yaptığı yer. Ben sizinle bir konuyu paylaşmak istiyorum:
Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içerisinde hiç kimse Türk
askerine, polisine kurşun sıkma hakkına sahip değildir.
(MHP, AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Türkiye'de bugün yakalanan silahlara
baktığımız zaman elbette tüylerimiz diken diken oluyor.
Fransızların, Amerikalıların verdiği silahlarla Türk
askerini şehit ettiklerini görüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devleti
sınırları içerisinde Türk devletine karşı, Türk
milletine karşı, polisini, askerini öldüreni hem Allah affetmeyecek
hem de milletimiz affetmeyecek.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, şimdi, kayıtlara geçsin
BAŞKAN Bunda söylenecek bir şey yok,
bunda ne söyleyeceksiniz yani?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yok, ona
bir şey demiyorum. Bu tartışma kamuoyunda şöyle
algılanıyor: Sanki biz bu ülkede anayasal olarak bölünmeyi
savunuyoruz.
BAŞKAN Bütün Meclise hitap ediyorum ben.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Lütfen,
bütün vekiller seçim bildirgemize baksın. Bizim üniter yapıyla hiç
sorunumuz yok. Biz burada sizin gibi siyaset yapıyoruz. Yani böyle halka
karşı
OYA ERONAT (Diyarbakır) Siz kimsiniz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Niye
bağırıyorsun? Ne oldu?
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sen niye
bağırıyorsun?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben sana
bağırmıyorum, oraya konuşuyorum. Böyle, her şeye
müdahale etmeyin.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Edemezsin.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Edemezsin.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Bu Meclisin tek
Kürtü sen değilsin, bu partinin içinde de çok Kürt var;
vatanını, milletini seven Kürtler var.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sen
benim muhatabım değilsin. Hiç dinleyemem seni.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Nevzat
Şatıroğlu ve Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu ile 88
Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3116) ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 238) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Elektrik Piyasası Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 30uncu maddesinde yer alan
kaldırılmıştır ibaresinin
çıkarılmıştır ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Enez
Kaplan Zeki
Hakan Sıdalı
İzmir Tekirdağ Mersin
Ümit
Beyaz Fahrettin
Yokuş Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
İstanbul Konya Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı.
Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Elektrik Piyasası Kanununa
geri dönersek, iktidar, elektrik fiyatları serbest piyasada oluşsun,
rekabetçi elektrik piyasası, rekabetçi Türk ekonomisi olsun diye,
elektriğin hem üretim hem de dağıtım kısmını
özelleştirdi. Üretim kısmında özel sektör üretemezse krize
gireriz. diyen iktidar, kapasite mekanizması ve YEKDEM diyerek özel
sektöre sermaye transferi yaptı, fahiş destekler verdi. Kamu,
elektrik dağıtımın işini verimsiz işletiyor,
kayıp kaçak oranını azaltamıyor. Bölgesel temelde elektrik
fiyatı oluşmalı. diyerek özelleştirdiğiniz
dağıtım kısmındaysa ne kayıp ne kaçak azaldı
ne bölgesel temelli fiyat tarifeleri oluştu ne dikkate değer yeni
altyapı yatırımları yapıldı ne de iletim
hatları yeraltına alınabildi yani özelleştirdiniz ama
vatandaş için güzelleştiremediniz, faturalar şiştikçe
şişti. Dağıtım şirketleri hat ve trafo
maliyetleri yüksek diye yeni altyapı yatırımı yapmadı,
maliyetlere katlanmamak için 21inci yüzyılın Türkiyesinde elektrik
götürülemeyen yerler var. Sırf bu nedenle Mersin ve Çanakkalede süt
üretiminde soğuk zincir kurulamayan tarımsal işletmeler var
örneğin. Elektrik dağıtım şirketleri fatura
dağıtım şirketleri gibi hareket etmeyi bırakmalı,
hem altyapı hem de kayıp kaçakla mücadele etmeli ancak görüyoruz ki
dağıtım şirketleri hem yatırım yapmıyor hem
de elektrikteki kayıp kaçağın halktan tahsil
edilemeyeceğine dair verilen Yargıtay kararına rağmen,
hukuksuz tahsilatlara devam ediyor. Bunlar yetiyor mu? Yetmiyor. 2013de,
kayıp ve kaçakların 2015ten sonra geçerli olmak üzere bölgesel bazda
faturalara yansıtılacağı hükme bağlanmasına ve bu
değişiklik daha sonra 2020 sonuna uzatılmasına
karşın, bugün Meclise getirilen kanun teklifi bu hukuksuzluğu
beş yıl daha ötelemek istiyor. 2020 yılı sonunda kaçak
işlere bulaşmayan, faturasını düzenli ödeyen
vatandaşımızın suçu ne? Niçin bu insanlara kayıp kaçak
bedeli ödetiliyor? Suç ve suçlu niçin ödüllendiriliyor? Milletin Meclisinde
hukuksuzluk nasıl meşru hâle getirilir? Milletin cüzdanına el
uzatmaya nasıl evet denir? Özelleştirme hükümlerinde
tanımlanan bölgesel tarifeye geçmek yerine niçin ulusal tarifede diretilir
diye sormak istiyorum. Bakın, 2010da yapılan özelleştirmeyle
elektrik ucuzlayacakken arttı. Vatandaş 100 kilovat elektrik
kullanımında 75 lira ödüyor; bunun kabaca 15 lirası çeşitli
fon ve TRT paylarına giderken, 42 lirası dağıtım
şirketlerine kâr payı olarak gidiyor. Vatandaş, 75 liralık
faturanın yüzde 56sıyla dağıtım şirketlerini,
neredeyse yüzde 20siyle de devletin hazinesini ihya ediyor. Üstelik son on
yılda toptan elektrik satışı bedeli azaldı. Bu
nedenle, EÜAŞ, 2018de 1,8 milyar lira, 2019da 8 milyar lira görev
zararı yaşadı, bu da vatandaşın parası. Peki,
kamu kimin için zarar etti? Bu zarar milletin faturalarının
azalması için yapılmadıysa, ucuz elektrik vatandaşa
değil dağıtıcı şirketlere satıldı.
Ekonomi yönetiminiz de entübe olmuşken enerji fiyatlarıyla Türk
sanayicisi nasıl rekabet edecek? Türk ekonomisi, Türk tarımı
rekabetçiliğini nasıl koruyacak? Size yakın
dağıtım şirketleri fahiş kârlar elde ederek
borçlarını ödeyecek diye vatandaş acı fatura, sanayici
acı reçete, çiftçi acı çetele ödemeye mecbur mu? Ancak
yatırımın olmadığı, dağıtımın
kartelleştiği, tekelleşmenin, oligopol piyasanın
oluştuğu yerde bunlar olur. Bu şartlar altında serbest
piyasa oluşmaz, rekabetçi elektrik fiyatı da ortaya çıkamaz.
Yeni yatırımların
olmadığı, bölgesel tarifenin oluşmadığı,
kayıp kaçakla mücadelenin başarısız olduğu bir durumda
21 tane EDAŞa da ihtiyaç olmaz çünkü hepimiz iyi biliyoruz ki
başarısız kabul edilen kamunun TEDAŞı bile bunlardan
kötü değildi. Anlıyoruz ki özelleştirme, para toplama görevini
yani kârı özele devretti, zararı ve maliyetleri ise kamuya
bıraktı. Böyle özelleştirme olmaz, keşke hiç
yapmasaydınız. Elbette özelleştirmeye karşı
değiliz ancak yandaşa, ranta, özelleştirmenin
denetimsizliğine, piyasanın rekabetçilikten uzaklaşarak
tekelleşmesine karşıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) Özelleştirme
tekel yaratmaz, rekabet ve vatandaşa fayda yaratır. O nedenle,
hızla özelleştirmenin özelleştirmesi
yapılmalıdır. Milleti değil sermayeyi, milleti değil
dağıtım şirketlerini gözeten politikalar terk edilmelidir. Bunca
yıl sonra tüm ülke biliyor ki bunu siz yapamazsınız. Bu yüzden,
ilk vakitte rantın iktidarı gitmeli, milletin iktidarı
gelmelidir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
30uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
31inci madde üzerinde 2 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 238 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
31inci maddesiyle değiştirilen 6446 sayılı Elektrik
Piyasası Kanununun 3üncü maddesinin (1)inci fıkrasının
(tt) bendindeki tesis edilen ibaresinin kurulan şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tahsin
Tarhan Müzeyyen
Şevkin Tacettin
Bayır
Kocaeli Adana İzmir
Kadim
Durmaz Çetin
Arık Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Tokat Kayseri
Manisa
Çetin
Osman Budak
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Kayseri Milletvekili Çetin Arık.
Buyurun Sayın Arık. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÇETİN ARIK (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yine, AKPnin bir klasiği hâline gelen yeni bir
torba yasayla karşı karşıyayız. Bundan önceki
paketlerde olduğu gibi bu pakette de makyajlama çok güzel, kamuoyuna sunum
çok güzel. Ne diyor kanun teklifinin gerekçesinde? Enerji alanında
dışa bağımlılığın
azaltılması. Ne güzel. Ülkemizin bölgesel ve küresel
etkinliğinin artırılması. Kimse itiraz etmez. Tabii
kaynaklarımızın en iyi şekilde değerlendirilmesi.
Kamuoyuna sunum bu şekilde. Hatırlayınız sayın
milletvekilleri, bundan önceki pakette de işçinin kıdem
tazminatını elinden alan, işçiye güvencesiz, esnek
çalışmayı getiren paketi de kamuoyuna güzel sunmuştunuz:
Yeni istihdam paketi Sosyal devlet ilkesi gereği yükün
paylaşılması ve giderilmesi. Aslında bu paketin özünde ne
vardı? Bu paketin özünde, sermayenin üzerindeki yükü alıp yükün
altında inim inim inleyen işçinin sırtına bir kat daha yük
eklemek vardır. Bu paketi kim istemişti? Sermaye istemişti.
Nitekim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Varank sermayeye Siz talep
ettiniz, biz de getirdik. İşçi kesimi çok yoğun ses
çıkarırken siz sessiz kaldınız, daha çok
yanımızda yer almalıydınız. dedi. İşte, on
sekiz yıldır yaptığınız bu; sağ gösterip sol
vuruyorsunuz. Fakir fukara, garip gureba edebiyatı yapıyorsunuz,
fakirin cebinden alıp zenginin cebine koyuyorsunuz, bir eliniz sürekli
fakirin cebinde. Dilinizden seçim döneminde millet düşmüyor ama rant söz
konusu olunca milleti gözünüz görmüyor. Size ilim Kayseriden bir örnek vermek
isterim. Bakınız, Koramaz Dağının hemen eteğinde
UNESCO tarafından Dünya Geçici Miras Listesine alınan Koramaz
Vadisinin hemen üzerinde bir maden ocağı açıldı.
Subaşılı, Büyük Bürüngüzlü, Küçük Bürüngüzlü hemşehrilerim
Bizim burada su kaynaklarımız var, bizim burada
meralarımız var, bizim burada mezarımız var, bizim burada
yer altı şehrimiz var, bizim burada tarihimiz var.
Bayrağına sahip çıkan, toprağına da sahip çıkar.
dedi ve bu karara itiraz etti. AKPli belediye başkanları ne yaptı
biliyor musunuz? Onlar da dediler ki: Biz de sizin
yanınızdayız, haklısınız. İyi de
kardeşim, bu maden ocağının ruhsatını sen
vermedin mi? Lütfen, bukalemun gibi olmayın, ya göründüğünüz gibi
olun ya da olduğunuz gibi görünün.
Peki, sayın milletvekilleri, üzerinde
görüştüğümüz bu paketi kim istedi? Bu paket kimin derdine derman
olacak? Bu paketi, tükettiği elektriğin tam 2 katı fatura ödeyen
namuslu yurttaş mı istedi? Bu teklifle vatandaşın
ödediği elektrik faturası azalacak mı? Bu paketi Namuslu bir
yurttaşım, elektrik borcum neyse öderim; başkasının
ödemediği elektrik faturasını kayıp kaçak bedeli adı
altında benden almayın. diyen yurttaş mı istedi? Bu paketi
TRT iktidarın borazanı hâline geldi. Seçim dönemlerinde oy için kırmızı
bültenle aranan teröristin yayına çıkarılması kanıma
dokunuyor. diyen yurttaş mı istedi? Bu teklifle namuslu
vatandaş terörist sevici, yandaş TRTye katkı payı
ödemeyecek mi?
Değerli milletvekilleri, bu paketi Pandemi
sürecinde gelirlerimiz iyice azaldı, kış kapıda; doğal
gazın vanasını çeviremiyoruz, doğal gaz ucuzlasın.
diyen yurttaş mı istedi? Bu paketle doğal gaz ucuzlayacak
mı? Tabii ki kocaman bir hayır. Peki, bu paketi kim istedi, kim için
bu paket hazırlandı? Kaz Dağlarını kaz gibi yolan
yandaş için hazırlandı, eğip bükmeyin,
kıvırmayın.
Ne diyor bu teklifte: Ruhsat süren bitmiş olsa
da faaliyetlerine devam edebilirsin. Yani milletin sırtına sülük gibi
yapışmış, kanını emen yandaşa
Vatandaşın kanını emmeye devam et kardeşim.
diyorsunuz.
NEVZAT ŞATIROĞLU (İstanbul) Nerede
yazıyor o madde?
ÇETİN ARIK (Devamla) Başka kim istiyor?
Saray istiyor. Saray ne diyor? Bu paketle Varlık Fonunun bünyesinde
kurulan Maden Holdingin önü açılıyor sayın milletvekilleri.
Bu torba yasada sermaye için vatandaşın
malına çökmek var. Bu torba yasada sermaye için doğanın talan
edilmesi var. Bu torba yasada yandaş için her türlü kolaylık var ama
bu torba yasada askıda ekmeğe muhtaç ettiğiniz namuslu vatandaş
için hiçbir şey yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
ÇETİN ARIK (Devamla) Bugün 24 Kasım
Öğretmenler Günü. AKPnin önünde görüyorum: İyi ki varsın
öğretmenim. Ne güzel. Bugün Öğretmenler Gününü kutlasaydık,
gönül arzu etmez miydi ki bugün burada yıllarca dirsek çürütmüş,
öğretmen olmuş gençlerimizin atanması için kanunlar
çıkarsak daha güzel olmaz mıydı? Bugün, burada pandemi döneminde
en ağır koşullarda görev yapan sağlık
çalışanlarının yükünü hafifleten kanunlar çıkarsak
daha güzel olmaz mıydı sayın milletvekilleri. Atama bekleyen
milyonlarca sağlık personeline müjdeli bir haber verseydik daha güzel
olmaz mıydı? Artık lütfen millet diyerek, millî irade
diyerek, milletin adamı diyerek milleti aldatmaktan vazgeçin. Ya göründüğünüz
gibi olun, ya da olduğunuz gibi görünün. diyor yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 238 sıra
sayılı kanun teklifinin 31inci maddesinde geçen 3 üncü ibaresinin
3 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zeynel
Özen Züleyha
Gülüm Dilan
Dirayet Taşdemir
İstanbul
İstanbul Ağrı
Murat
Çepni Murat
Sarısaç Musa
Piroğlu
İzmir Van İstanbul
Erdal
Aydemir
Bingöl
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metninin daha çok anlaşılır
olması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
31inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
32nci madde üzerinde 2 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 238 sıra
sayılı kanun teklifinin 32nci maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Zeynel
Özen Züleyha
Gülüm Erdal
Aydemir
İstanbul
İstanbul
Bingöl
Murat
Çepni Muazzez
Orhan Işık Musa
Piroğlu
İzmir
Van İstanbul
Murat
Sarısaç Ali Kenanoğlu
İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık.
Buyurun Sayın Işık. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Sayın
Başkan, konuşmama başlamadan önce bir önceki dönem Eş Genel
Başkanlarımız Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ
başta olmak üzere Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, İdris
Baluken şahsında rehin tutulan tüm arkadaşlarımıza
buradan sevgi ve saygılarımı iletiyorum.
Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine söz
aldım. Elimizde bu teklifin toplumu ne kadar zarara
uğratacağına dair bilgiler olmadığı gibi kimlere
yarar sağlayacağını gayet iyi biliyoruz. Elektrik
kullanımının günlük yaşamdaki yerine
baktığımızda eğitim, sağlık, beslenme,
barınma, ısınma gibi en temel hakların
kullanılmasında önemli yer tutmaktadır. Buna rağmen
vatandaş büyük meblağlar ödeyerek bu ihtiyacını
karşılayabiliyor hatta bazı bölgelerde ulaşamıyor
bile. Geçen yıl 3,5 milyon fatura ödenemediği için elektrik kesintisi
yapılmıştır. Maalesef insanları faturalarını
ödeyemeyecek duruma düşürdünüz. Türkiye'de elektrik fiyatlarının
artışı ve elektrik faturaları yurttaşların en
temel sorunlarından biri hâline gelmiştir. Kış
aylarında diğer faturalarla birlikte elektrik faturalarının
1 kira bedeline yaklaştığı ve faturalarını
ödeyemediği için elektriği kesilen yurttaş
sayısının her geçen gün arttığı bilinmektedir.
Ekonomik kriz ve pandemi etkisiyle artan işsizlik ve enflasyon sonucunda
temel ihtiyaç giderlerinin artması, vatandaşların alım
gücünün düşmesi nedeniyle halk zor günler geçiriyor. Geçinemediği
için kendisine, ailesine, çevresindeki insanlara zarar veren kişi
sayısı günden güne artmaktadır.
Türkiye'de işsiz sayısı resmî
verilere göre 5 milyon bandına dayanmış, üniversiteli ve genç
işsiz sayısı 1 milyonu geçmiştir. Siz bu işsiz ve
yoksul insanlara ücretsiz elektrik hizmeti sağlamak yerine faturaları
nasıl şişireceğinize dair politikalar yürütüyorsunuz.
Bütün illerde ciddi bir ışık
kirliliğine yol açan sokak aydınlatma sistemleri kurulmuş
durumdadır. Bazı illerde gündüz bile sokak aydınlatma sistemleri
kapatılmamaktadır. Neden mi? Çünkü şirketlere verilmiş
alım garantileriniz var hem de dövize endeksli. Yurttaşların
elektriklerinin kesilmesinin nedenleri enerji arzı yetersizliği
değil, faturaların tahsil edilememesidir. Görmek istemediğiniz
gerçek budur. Ne esnaf ne küçük sanayici ne de vatandaş pahalı enerji
faturalarınızı artık karşılayamıyor.
Elektrik faturaları bir tür dolaylı vergi toplama aracına
dönüştürülmüştür. TRT payı enerji fonu okuma bedeli
adı altında yurttaşların faturalarına yansıtılan
bedeller dışında değişik adlar altında vergiler
elektrik faturalarıyla toplanmaktadır. Faturalara
yansıtılan bu vergiler nereye gidiyor? Yoksullara ücretsiz enerji
sağlamada bu fonlar neden kullanılmıyor? Kullanmıyorsunuz
çünkü sizin politikalarınızda yoksulluğu yok etmenin yeri yok,
yoksulluğu kendi çıkarlarınız için suistimal etmek
vardır.
Öte yandan, elektrik üretimi ve
dağıtımı adı altında ülkenin doğal
kaynakları, dereleri, ırmakları her geçen gün daha çok
yağmalanmaktadır. Neredeyse her bölgede elektrik üretim tesislerinin
inşaatları devam etmektedir. Bizler biliyoruz ki HESlerin bu kadar
artış göstermesinin nedeni buradan rant elde etme isteği ve
çabanızdır. HESlerin ve barajların, inşa edildiği
bölgelerdeki halka hiçbir ekonomik katkısı yok ama şirketlere ve
rantı paylaşan sizlere var. HES ve barajların inşa edildikleri
bölgelerde ekolojik yapıyı ve tarihsel hafızayı da yok
ettiği gerçeğini Hasankeyfte, Zilan Deresi ve Kaz Dağları
örneklerinde hep beraber görüyoruz.
Dünyada ve Türkiyede devam eden pandemi nedeniyle
birçok işletme uzunca bir süredir kapatılmış durumdadır.
Buna rağmen Türkiyede elektrik ve doğal gaz fiyatlarındaki
artış nedeniyle esnaf, sanayici ve çiftçilerin maliyetlerinde önceki
dönemlerde görülmemiş bir kriz durumu da yaşanmaktadır. Dünyada
enerji ucuzlarken Türkiyede fahiş artışlar söz konusudur.
Önceki dönemlerde enerji fiyatlarındaki
artışın ortaya çıkardığı krizin yanı
sıra Vanda da birçok yerde kayyumların uyguladığı
kanun dışı, usule aykırı ve muhasebesi yapılmadan
uygulanan pratikler esnafları zor durumda bırakmaktadır. Fiilî
olarak devam eden OHAL, eylem ve etkinlik yasağı, yayla
yasakları ve kayyum atamaları Vanda da ticaretin neredeyse
durmasına yol açmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Devamla) - Bu krizli ortamın
üzerine gelen ve yaklaşık sekiz aydır süren pandemiyle birlikte
iş yapamaz duruma gelinmiş, birçok iş yerinde enerji
kullanımları düşmesine rağmen fahiş miktarlarda
elektrik ve doğal gaz faturaları
yansıtılmıştır. Birçok esnaf iflasın
eşiğine gelmiştir.
Sonuç olarak, bu yasada yapılan
değişiklere bakıldığında, şirketlerin
kârının artırılmasına odaklanan, halktan kopuk bir
teklif olduğu ortadadır. Zaten, siz, halkın değil,
şirketlerin çıkarları için politika yapıyorsunuz. Ne halk
ne de doğa umurunuzda bile değil. Ülkeyi de bir şirkete
çevirdiniz ve şimdi iflasın eşiğine geldiniz, iflas da
edeceksiniz.
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 238 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin çerçeve
32nci maddesiyle değiştirilen 6446 sayılı Elektrik
Piyasası Kanununun 5inci maddesinin üçüncü fıkrasının (a)
bendinden "her türlü ibaresinin çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Tahsin
Tarhan Müzeyyen
Şevkin Tacettin
Bayır
Kocaeli Adana İzmir
Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu Kadim
Durmaz Çetin
Osman Budak
Manisa Tokat Antalya
Nihat
Yeşil
Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
Önerge hakkında konuşmak isteyen Ankara
Milletvekili Nihat Yeşil.
Buyurun Sayın Yeşil. (CHP
sıralarından alkışlar)
NİHAT YEŞİL (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, Öğretmenler Gününde, Mustafa Kemal
Atatürkün yolunda, çağdaş cumhuriyetimizin neferi olan emekçi
öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyorum. Ayrıca,
DİSK Birleşik Metal-İş Sendikasının Gebzeden
Ankaraya başlatmış olduğu emek ve hak mücadelesini de
destekliyorum. Sabah bu yürüyüşe müdahale edildi, 90 emekçi gözaltına
alındı. Bu keyfî uygulamalar ülkemizde hak aramanın, hukukun ve
adaletin geldiği nokta açısından ibret vericidir. Selam olsun
emek mücadelesi için yürüyenlere.
Değerli arkadaşlar, söz
aldığım madde üzerindeki değişiklikle 6446
sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 5inci maddesinde Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunun iznine tabi olan tüzel kişilerin
işlemlerine yönelik bir değişiklik yapılıyor. Hiç
birbirimizi kandırmayalım, eğri oturup doğru
konuşalım. Bu torba kanun teklifi, sermaye kesimini memnun etmek için
yazılmış bir kanun teklifidir. Teklifin içinde emekçiyi memnun
edecek tek bir düzenleme yoktur, varsa söyleyin bilelim. Şimdi,
diyeceksiniz ki Kanun teknik bir konuda düzenleme yapıyor. Bu teknik
konunun Meclise taşınması bu kadar mı acildi? Örneğin,
sağlık emekçilerinin meslekleri başında vefat ettiklerinde
şehit sayılmalarından daha mı acildi? Covid-19un meslek
hastalığı sayılmasından daha mı acildi? Yeni
kısıtlamalar nedeniyle iş yerleri kapanan milyonlarca esnaf ve
emekçinin nasıl geçineceğinden daha mı acildi? Her seçimde
vadettiğiniz; öğretmenin, hemşirenin, polisin 3600 ek
göstergesinden daha mı acildi? Tarladan mahsulünü kaldıramayan
çiftçimizin Tarım Kredi Kooperatifleri borçlarının
yapılandırılmasından daha mı acildi? Sulama
yaptığı için elektrik faturalarını ödemeyen
çiftçimizin durumundan daha mı acildi? Keşke öğretmeni,
işçiyi, çiftçiyi, esnafı, emekliyi, dar gelirliyi memnun edecek bir
kanun maddesi de ekleseydiniz.
Bu teklifle elektrik faturaları
ucuzlamayacaksa, elektrik borcu nedeniyle icralık olan dar gelirlinin
sırtından yük kalkmayacaksa bu düzenlemeler kimin için
yapılıyor? Laf geldiği zaman Yerli üretim, millî ekonomi.
demeyi biliyorsunuz, işinize geldi mi Ey Amerika! Ey Avrupa! diye
bağırmayı da biliyorsunuz ama iş icraata gelince hep
küresel sermayenin ekmeğine yağ sürecek işler yapıyorsunuz.
Bu bir olur, iki olur, üç olur; AKP olduğu sürece torba yasanın sonu
yok.
Bir kere de halkın dertlerini çözecek bir yasa
teklifi getirin, diyelim ki: Ne kadar yerinde bir düzenleme. Hep birlikte, el
birliğiyle geçirelim. Ama nedense yabancı sermayenin sesine kulak
veriyorsunuz.
Enerji sektöründe ithalat nedeniyle dış
açık verdiğimiz yetmiyor, bir de sektörün çoğunluğu
yabancıların elinde. Yandaşları zengin edene kadar
ülkemizin menfaatlerini düşünseydiniz belki de bugünkü bu durumda
olmayacaktık.
Değerli arkadaşlar, bütün bunlar
yetmezmiş gibi en yüksek perdeden beylik laflar etmeye devam ediyorsunuz,
Irmağının akışına ölürüm Türkiyem. diyorsunuz
ama icraata gelince gürül gürül akan ırmakların önüne HESleri
yapıyorsunuz. Bu HESler nedeniyle köylü susuz kalıyor, doğa
tahrip ediliyor, halk mağdur ediliyor. Hiç kusura bakmayın, Kaz
Dağlarında, Kirazlıyaylada, Karadenizin derelerinde, Fatsanın
ormanlarında, Beypazarının tarım yapılan ovalarında,
cennet vatanın dört bir yanındaki doğal güzellikleri sermayeye
peşkeş çekiyorsunuz. Sözde millîsiniz ya, yerli ve millîliğin
gereği olarak bu talana karşı çıkmanız gerekirken
yabancı sermayenin yerli iş birlikçilerinin istediği yasal
düzenlemeleri tek tek çıkartıyorsunuz. Toprağına,
doğasına, ormanına, vatanına sahip çıkan halkla
memleketin polisini, askerini yabancı sermaye için karşı
karşıya getiriyorsunuz. Ülkemiz dünya üzerindeki en güzel
coğrafyaya, iklime sahip ama kıymetini bir türlü öğrenemediniz.
Belki de bu güzelliklerin farkında olsanız toprağın üstünün
altından daha değerli olduğunu kavrayacaksınız.
Değerli arkadaşlar, bilim insanları
ülkemizde doğal talanı gözler önüne seren çok ciddi raporlar
yazıyor. Sizin iktidarınızda her geçen gün geri dönülmez
şekilde doğal hayatın tahrip edildiği bu raporlarla
açıkça ortaya konuluyor. Bir ülkenin taşına toprağına,
doğasına âşık bir çevreciden daha yurtsever birisi olabilir
mi? Ülkesindeki doğal güzellikleri koruyandan daha yerli ve millî bir
yurttaş olabilir mi? Bu yurtsever insanları bir gün dahi ciddiye
almadınız. Bunun yerine doğayı tahrip eden bu neoliberal,
rantcı, talancı anlayışa tutundunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
NİHAT YEŞİL (Devamla) Ülkesinin
taşını toprağını, ormanını savunan
güzel insanlara bile pandemiyi bahane edip sosyal mesafeye
uymadıkları gerekçesiyle idari para cezası kestiniz. En iyi
bildiğiniz şeyin yasaklamak olduğunu bir kez daha tescil
ettiniz.
Oysa pandemi sürecinde bazı şeyleri daha
iyi idrak etmeniz gerekirdi. Anlaşılan o ki görünmeyen bir virüsün
dünyaya ve ülkemize yaptıklarından ders almadınız. Bu virüs
ki Türkiyede zengin-fakir ayrımı yapmadı ama siz sağlıkta
ayrım yaptınız. Sermayeye peşkeş çekip
özelleştirilen bir sağlık sistemini yarattınız.
Getirdiğiniz bu çarpık rejimde her şeyi
ayrıştırdınız. Adalette, eğitimde,
sağlıkta, ekonomide, her alanda toplumu
ayrıştırdınız. Oysa sorunun kendisi getirdiğiniz
bu çarpık rejimdir. Bu süreçte sosyal devletin görevi her yurttaşın
ücretsiz sağlık hizmetinden yararlanabilmesini sağlamak
olmalıydı. Peki, ne yaptınız? İş yeri kapanan
esnaftan, işten çıkarılan emekçiden IBAN gönderip 10 lira
istediniz. Bakın, açıkça söylüyorum: Bunun adı acziyettir.
İtibardan tasarruf etmemekte direndiniz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
32nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
33üncü madde üzerinde 3 önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Buyurun okuyun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 238 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
33üncü maddesiyle 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun
8inci maddesinin (2)nci fıkrasına eklenen (d) bendinden diğer
yaptırımları ibaresinin çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Tahsin
Tarhan Müzeyyen
Şevkin Tacettin
Bayır
Kocaeli Adana İzmir
Kadim
Durmaz Alpay
Antmen Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Tokat Mersin Manisa
Çetin
Osman Budak
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mersin Milletvekili Alpay Antmen.
Buyurun Sayın Antmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; madem enerjiyi konuşuyoruz, bu nedenle de sizlere
Türkiyede kurulan ve sadece Mersinde değil, tüm Akdeniz
havzasındaki milyonlarca insanın hayatını riske atan Akkuyu
Nükleer Santralini anlatacağım. Mersinde Rusya tarafından inşa
edilen Akkuyu Nükleer Güç Santrali inşaatı çalışmaları
ÇED raporu olmaksızın başlatıldı ve yürütüldü.
Bakın, Elâzığda, İzmirde
deprem oldu, vatandaşlarımız hayatını kaybetti,
hayatlar karardı. Ne alakası var değil mi? Çok büyük
alakası var. Akkuyuda inşaatın zeminindeki betonda çatlak
oluşmasına, nükleer reaktörün oturtulacağı bölüm 2 kere
çatlamasına rağmen inşaata hâlen devam edilmektedir. Bahsi geçen
çatlamalar aktif Kuzey Ecemiş Fay Hattı üzerindeki altı karstik
boşluk barındıran zemin bölgesinde her biri 14 bin tonluk 4
reaktör üstüne binmeden oluşmuştur. Mersinde Akkuyu Nükleer Santrali
çalışırken yaşanacak bir depremde Akdeniz ve çevresi geri
dönülemeyecek felaketlerle karşı karşıya kalacaktır.
Bu santralin yarın yaşanacak bir depremde yüzlerce atom bombası
gücünde patlamayacağının garantisi yoktur.
Değerli milletvekilleri, deprem ve patlama
riskiyle karşı karşıya olunan Akkuyu Nükleer Santrali
ayrıca birçok başka vahim iddiayla ve durumla da kamuoyunu
meşgul etmekte ve sıkça tartışılmaktadır.
Bakın, 6 Ocak 2020 tarihinde Çiğdem Toker
Sözcü gazetesindeki köşesinde Akkuyu AŞnin off-shore
şirketlerle para alışverişi yapmak için yetki
aldığını yazmıştı. Bahsi geçen yazıda
karar için amiyane tabirle Akkuyuda kimin eli kimin cebinde olduğunun bilinmediği
bir dönem resmen başladı." diyor. Bu ne demek? Uzun yıllar
boyu vergilerimizle finanse edeceğimiz santralin sahibi konumundaki
şirketin para operasyonları karanlıkta kalacak. Akkuyuyu yapan
firma Çernobilde patlayan santrali yapan firmanın ta kendisi.
AKPli ve MHPli milletvekili
arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; yerli ve millîliği
ağzınızdan düşürmüyorsunuz, eyvallah. Peki, Akkuyu Nükleer
Santrali yönetiminde sadece 1 Türk vatandaşı olduğunun
farkında mısınız? O kişi de zaten çifte vatandaş;
hem ABD hem Türkiye vatandaşı. Şimdi, burada ne yerlilik var ne
millîlik ama yarın burada bir patlama olduğunda ölenler sadece yerli
ve millî olacak. Bakın, Akkuyu yönetiminde bulunan Henri Proglio isimli
bir Fransız vatandaşı var. Fransada yolsuzluk
yaptığı ve hem kamu kurumundan hem de özel sektörden maaş
aldığı yani çift maaşla haksız gelir elde ettiği
Avrupa basınında yer almakta. Gerçi yolsuzluğa ve çifter çifter
maaşa boğulmuş iktidardan bunu eleştirmesini beklemek komik
ama yüce Meclis bilsin ki Akkuyuya yönetici getirilen Fransız, ülkesinde
yolsuzluklarla anılıyor ve iktidar, Fransız yöneticinin
yolsuzluklarına hâlâ Fransız kalmayı tercih ediyor. Nükleer
santral gibi çok önemli bir yapının yönetiminde Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının ağırlıkta olmaması, söz ve
karar hakkının yabancılara devredilmesi ülkemiz geleceği
açısından kabul edilemez sıkıntılara yol
açacaktır. Yerlilik ve millîlik vurgusu yapan herkese açıkça duyuruyorum.
Değerli milletvekilleri, bir de Akkuyuda
üretilecek elektriğin kilovatsaati 12,35 sent. Bu fiyattan on beş
yıl alım garantisi verilmiş durumda ve dolar bugün için 8
lirayı aştı. Doymadınız mı bu yoksul halkın
sırtına dolar garantili ihaleler yüklemeye? Hep müteahhitlere, hep
yabancılara çalışıyorsunuz; az biraz da bu halk için
elleriniz kalksın. Niye Türk lirası ödeme güvencesi yok, hani Türk
lirası çok değerli olacaktı? Faiz kararı aldınız,
gene de dolar düşmedi; düşen tek şey halkımızın
alım gücü oldu. Hadi yapın, tüm dolar garantili ödemeleri Türk
lirasına çevirin. Akdin yeni şarta uyarlanması var, dünyada
pandemi var, bütün şartlar oluşmuş durumda ama yok, illa
İngilteredeki faiz lobisi zengin edilecek.
Değerli milletvekilleri, Akkuyu Nükleer
Santralinin doğal felaketler, sel, deprem ile güvenlik ve uluslararası
hukuki krizler karşısında ülkemizi sürükleyeceği büyük
sıkıntıların, felaketlerin engellenmesi ve Türkiyenin
yararına olacak şekilde bir kararla Akkuyu Nükleer Santrali
inşaatının durdurulması elzemdir yoksa ileride çok ama çok
büyük felaketlerin veballeri sizin sırtınıza yüklenecektir,
şimdiden uyarıyorum.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 238 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 33üncü maddesinde geçen eklenmiş
ibarelerinin ilave edilmiş olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Zeynel
Özen Züleyha
Gülüm Murat
Çepni
İstanbul İstanbul İzmir
Erdal
Aydemir Musa
Piroğlu Murat
Sarısaç
Bingöl İstanbul Van
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, İstanbul Milletvekili Zeynel Özen.
Buyurun Zeynel Bey. (HDP sıralarından
alkışlar)
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz, dünyada olduğu gibi,
pandemiyi yaşıyor fakat ülkemizde pandemi pik yaptı. Hükûmet
gerekli tedbirleri almıyor, palyatif çözümlerle bunu çözmek istiyor ama ne
yazık ki, biliyoruz -AKP bu konuda çok başarılı- rakamlarla
oynayarak, algı operasyonu yaparak gerçekleri gizliyor. Bugün,
işçiler, binlerce işçi üst üste toplu taşımayla işine
gidiyor veya gündelik çalışıp gündelik yiyen insanlar da mecbur
gidiyor. Küçük esnafın iş yerleri kapatıldı, paket servisi
yapacaklar. Bir sürü işsiz var yani sadece ücretsiz izne ayrılan 2
milyon kişi var. Bu rakamlar doğru söylenmiyor, doğru
söylenmediği için de halkımız bu pandemiyi ciddiye almıyor.
Sizler bir sorunu tespit edip ciddi olarak onu halka anlatırsanız
halk da ciddiye alır. Bir örnek vereyim bunun için: Benim memleketimde bir
vatandaş hastalanıyor, testi pozitif çıkıyor. Git evinde
bekle. diyorlar, evinde tedavi oluyor, sonra ağırlaşıyor,
hastaneye gidiyor, Hakka yürüyor. Hakka yürüyor -raporu burada
arkadaşlar- doğal ölüm olarak gösteriliyor.
Sizler bunları doğru söylemediğiniz
sürece bu pandemi daha çok can alacak ama en büyük facia da cezaevlerinde
yaşanmaktadır arkadaşlar. Cezaevinde her mahpusun
yaşamı devletin garantisindedir, onların sağlıklarından
devlet sorumludur. Cezaevlerinde coronaya yakalanan mahpuslar tek kişilik
hücreye konuluyor. Tek kişilik hücreye, infaz yasasına göre ancak
ağırlaştırılmış müebbet verilenler konur. Bu
insanlar orada tek başına. Yani siz almadığı bir
cezadan dolayı ona idam veriyorsunuz, müebbet veriyorsunuz. Onlar
dezenfekteye veya hijyen maddelerine, sağlığa
ulaşamıyor veya bazı cezaevlerinde ne yapılıyor? Covid
koğuşları oluşturulmuş, orada da yer yok, yerde
yatıyor insanlar. Arkadaşlar, bu Türkiyenin ayıbıdır.
Şu anda 1.560ın üzerinde ağır hasta mahkûm var. Aynı
zamanda, biz, her gün cezaevlerinden bir ölüm haberi alıyoruz. Bu konuda
iktidar hiçbir şey yapmıyor, hiçbir şey yapmıyor.
Yaptıkları şu: O insanları ölüme mahkûm etmek. İnfaz
yasasında şöyle bir hüküm yok: İşte, mahkûmlar en uzak yere
gönderilir. Ama uygulamada böyle yapılıyor. Bu ne demektir? Şu
anda 300 bine yakın tutsak var içeride. Bu 300 bin tutsak, aileleriyle
birlikte 1,5-2 milyon insan demektir. Cezaların kişiselliğini
bir kenara bırakıyorsunuz, ailelerini de
cezalandırıyorsunuz. Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ,
Gültan Kışanak
Bunları, eğer elinizden gelse Afrikaya
göndereceksiniz. Yani tam sınırın kenarına Selahattin
Demirtaşı, oraya
Bu, bir cezalandırmadır arkadaşlar,
hukukla mukukla ilgisi yok.
Diğer taraftan, ne yapıyorsunuz? Cumhurbaşkanı,
Ahmet Turan Kılıçı yaşından ve
hastalığından dolayı affetti. Bu resimde -sizler
görüyorsunuz- elinde bidon, Sivasta 33 canı yakan adam, 1inci sanık
bu adam. Cumhurbaşkanı bunu affediyor. Bu, insanlığa
karşı işlenmiş bir suçtur, ne zaman aşımı
olur ne de affı olur. Bu ayrımcılığı da bu
şekilde yapıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Elektrik Piyasası Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 33üncü maddesinde yer alan "değiştirilmiştir
ibaresinin "yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Behiç
Çelik Dursun
Ataş
İzmir Mersin Kayseri
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Enez
Kaplan Fahrettin
Yokuş
Adana Tekirdağ Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Kayseri Milletvekili Sayın Dursun Ataş.
Buyurun Sayın Ataş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
DURSUN ATAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Elektrik Piyasası
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 33üncü maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, bugün 24 Kasım
Öğretmenler Günü. Başta Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü
kutluyorum. Görevleri başında şehit edilen öğretmenlerimiz
Aybüke Yalçın ve Necmettin Yılmaz başta olmak üzere tüm
şehit öğretmenlerimizi bir kez daha saygı ve rahmetle
anıyor, ruhları şad, mekânları cennet olsun diyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifiyle
tüzel kişi veya kişiler tarafından üretim ve tüketim tesislerine
yapılan yatırım tutarlarının TEİAŞla
imzalanan tesis sözleşmesi çerçevesinde geri ödeme süreleriyle ilgili
bazı düzenlemeler yapılıyor.
Değerli milletvekilleri, iktidar,
vatandaşın yaşadığı geçim
sıkıntısına, işsizliğe, ekonomideki daralmaya
rağmen düzenlemeye konu olan TEİAŞ üzerinden yandaş
şirketlere teşvik vermeye, onlara özel, adrese teslim ihaleler
yapmaya devam etmektedir. İktidar hem pazarlık usulüyle adrese teslim
ihaleler vermekte hem de bu şirketlere piyasa fiyatının üzerinde
bedellerle enerji alım garantisi vermektedir. AKP, gözde şirketlerine
2018 yılında sabit fiyatla elektrik alımı için devlet
bütçesinden 32,3 milyar TL ödeme yaptı. 2019 yılında
Sayıştay denetiminde TEİAŞta yatırım
programında olup hiç işlem görmemiş tam 653 projenin olduğu
tespit edildi. Kurum, iktidarın baskısıyla yandaşa ihale
vermekten kendi asli işlerini yapamaz hâle gelmiş durumdadır. Ne
yazık ki son on sekiz yılda pek çok kurumumuz TEİAŞ ile
benzer duruma geldi. Hukuk devletinin en önemli ilkelerinden kamuda
şeffaflık ve hesap verme yok edildi.
Değerli milletvekilleri, AKP on sekiz senelik
iktidarında cumhuriyetin birikimi ne kadar yerli ve millî kamu
kuruluşu, şirket, fabrika varsa özelleştirme adı
altında aile dostlarına, yandaşlarına, yabancı
dostlarına değerinin çok altında satmıştır.
Türkiye'nin en büyük şirketleri, fabrikaları, enerji üretim
tesisleri, elektrik ile doğal gaz dağıtım şebekeleri,
otelleri, limanları, arazileri yerli ve yabancı firmalara
peşkeş çekilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 2002
yılından 2019 yılına kadar 273 kamu kuruluşunda hisse
senedi veya varlık satış devri işlemleri
yapılmış, 268inde hiç kamu payı kalmamıştır.
1986 yılından AKPnin iktidara geldiği döneme kadar on altı
yılda 8,2 milyar dolarlık özelleştirme yapılırken
AKPnin iktidar olduğu 2002-2019 yılları arasında gerçek
değerinin çok altında yapılan satışlara rağmen 62
milyar dolarlık satış yapılmıştır.
Babalarının malı olsa bu kadar pervasızca
satamazlardı. İktidar bu satışları yaparken devletin
yapacağı yatırımları da rant uğruna özel sektöre
ihale etmiştir. Döviz endeksli, yolcu garantili hava alanları;
geçiş garantili köprü ve yollar; hasta garantili hastaneler
yaptırmış, ülkenin geleceğini âdeta yandaşa ipotek
vermiştir.
Değerli milletvekilleri, bütün dış
borçlarını namusuyla ödemiş, bütün yabancı şirketleri
millîleştirmiş bir cumhuriyetten millî şirketlerini
Katarlılara, Fransızlara ve yandaşlara satmış, Osmanlı
Devletinin son yıllarında olduğu gibi iç ve dış borç
batağına saplanmış bir cumhuriyete dönüşmüştür.
AKP, saltanatı yüzünden bugün Türkiye Cumhuriyeti, bütçe gelirlerinin
büyük bir kısmını borçların faizine ayırmaya mecbur
hâle gelmiştir. Bütün basın gücünün, bütün televizyonların
birkaç aile tarafından paylaşılmasının getirdiği
sonuçlara katlanmaya mecbur bir cumhuriyete dönüşmüştür.
Değerli milletvekilleri, AKP iktidarı
Ülkeyi şirket gibi yöneteceğiz. dedi, dediğini de yaptı.
Ülkeyi, içi boşaltılmış, iflasa sürüklenen bir şirkete
çevirdi. Satmak, yapmaktan daha kolay geldi, yapmak yerine
satışları daha da artırdılar. Seksen yıllık
yerli ve millî birikimi on sekiz senede sattılar. Yarın yokmuş
gibi borçlandılar. Alınan borcu rant ekonomisini köpürtmek için
kullandılar. On sekiz yıllık üretmeden harcama
politikasında sona geldiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Dursun Bey.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Toparlıyorum.
AKP iktidarının on sekiz senesinin sonunda
para bitti, hazine tam takır. Satılacak mal mülk de kalmadı,
üretim yok, tarım can çekişiyor. Üretim olmayınca ihracat da
yok. İthalat ve dışa bağımlılık var, her
şeyi dışarıdan alıyoruz. Üretim olmayınca gelir
de yok, gelir olmayınca yeni iş alanları da
açılamıyor. İş alanları açılamayınca
işsizlik, yoksulluk her geçen gün biraz daha artıyor.
Gelinen noktada, artık, yol
arkadaşlarınız ve akrabalarınız batan gemiyi
arkalarına bakmadan terk ediyor ama milletimiz, artık geminin su
aldığını çok iyi görüyor, her gün, her geçen gün gemideki
çatlağın büyüdüğünü ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
33üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
34üncü madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 238 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 34üncü maddesinde geçen eklenmiştir
ibaresinin ilave edilmiştir olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Zeynel
Özen
Züleyha Gülüm
Murat Sarısaç
İstanbul
İstanbul
Van
Erdal
Aydemir
Murat Çepni
Musa Piroğlu
Bingöl
İzmir
İstanbul
Ömer
Faruk Gergerlioğlu
Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu.
Buyurun Sayın Gergerlioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle vekili
olduğum Kocaelide, Gebzede bugün önemli bir ihlal gerçekleştirildi,
BİRLEŞİK METAL-İŞe bağlı işçilerden
100 kişi gözaltına alındı. Ben cumartesi günü
BİRLEŞİK METAL-İŞ Sendikası 1 ve 2no.lu
şubedeydim, arkadaşlarımızla
dayanışmıştık. Özer Elektriki de ziyaret etmiştim
ve bu işçilerin haksız, hukuksuz bir şekilde ücretsiz izne
çıkarıldıkları için aylardır soğukta eylem
yaptıklarını, fabrika önünde beklediklerini ve seslerini duyuramadıkları
için bundan sonra Ankaraya yürüyüş planı içinde
olduklarını biliyorum ve maalesef engellendi. Şimdi,
değerli arkadaşlar, maalesef Türkiyede her şey engelleniyor,
hiçbir sorun görülmek istenmiyor.
Bakın, geçtiğimiz günlerde çok önemli bir
sorunla ilgili, otuz yıllık bir meseleyle ilgili 2 kişi
hayatını kaybetti; Zeycan Yedigöl, Cumartesi Annesi. Bu anne otuz
dokuz yıldır oğlu Nurettini arıyor. Otuz dokuz
yıldır oğlunu arayan bir anneden bahsediyoruz. 2011de
Sayın Erdoğanla görüşmüştü ve kendisine, o beyaz
Toroslarla götürülen oğlunun bulunacağını söylemişti
ama şimdi siyah Transporterlar ortaya çıktı, yeni insanlar
kaçırılıyor, bitmedi. Zeycan teyzenin gözü açık gitti.
Cemile Okçuoğlu bir başka Cumartesi Annesi; yıllardır,
kırk yıla yakındır oğlunun peşinde; onun da gözü
açık gitti arkadaşlar.
Şimdi, değerli arkadaşlar, biraz
evvel Kürt meselesi üzerinde burada uzun uzun bir tartışma
yaşandı. Şimdi bu tartışmalar bitmez çünkü bu devlet
ve iktidarlar Kürt meselesine hakkaniyetli bir şekilde yaklaşmıyor.
Gelin, bu meseleyi halledelim artık. 21inci yüzyıla girdik, 20nci
yüzyıldaki, 19uncu yüzyıldaki bu derin ihlali bitirelim artık
Türkiye toplumu olarak; teklifimiz budur. Partimiz yıllardır bu teklifi
yapıyor ama maalesef kimse buna uymuyor. Kürt meselesi HDP olmasa da var.
İstediğinizi yapın, yine Kürt meselesi vardır.
Bakın, ben bunu size bir anekdotla
anlatayım, kendi yaşadığım bir örnekten
anlatayım, ne kadar derin bir mesele olduğunu tüm Türkiye toplumu
anlasın. 1990 yılında doktor olarak, hekim olarak
Iğdırın bir köyüne gitmiştim, Tacirli köyüne. Muayene
yapıyorum sağlık ocağında; bir tane Kürt teyze geldi,
yanında kızı var. Tabii, Kürt teyze Türkçe konuşmayı
bilmiyor, ben de Kürtçe konuşmayı bilmiyorum. Yaşın kaç
diyeceğim, çat pat da öğrenmişim Kürtçeyi.(x)
Yani Anne yaşın kaç? dedim.
Şimdi, tabii, arkadaşlar herhâlde bunu
giremiyordur, böyle x olarak giriyordur. Buraya Kürtçe bilen bir arkadaş
almak sanırım çok zor bir konu olacaktır.
Neyse, ben anneye bunu sordum, bana ne dedi biliyor
musunuz? Çok tarihî bir cevap verdi bakın, Kürt meselesi neden derin bir
mesele, işte o cevapta ben onu anladım. Anne bana dedi ki: Doktor
Bey, ben yaşımı bilmiyorum ama ben Zilanda Kürtleri kestikleri
yıl doğmuşum. Ben bunu bilirim Doktor Bey, yaşımı
bilmiyorum. Yani bakın, öylesine bir tarihsel hafıza, öylesine bir
toplumsal hafıza var ki teyze yaşını bilmiyor ama çok
önemli bir tarihsel hadiseyi, Zilan katliamını biliyor. Bakın,
Zilan katliamı 13 Temmuz 1930da olmuş.
Osman İleri 105 yaşında, hâlâ
yaşıyor, ne diyor biliyor musunuz Zilan için? Kıyametti,
zulümdü, makineli tüfeklerle binlerce kişinin üstü tarandı,
hayvanların üstüne bombalar atıldı, binlerce kişi
tarandı, 15 bin kişi öldürüldü. Zilan Deresi lebalep cesetle
dolmuştu o gün. diyor. Bunu sadece köylüler demiyor, Cumhuriyet gazetesi
diyor bakın, o günün Cumhuriyet gazetesi.
İsmet İnönü 1930da Başbakan, tarihî
bir söz var burada, ne demiş bu olay üstüne: Sadece Türk ulusu etnik
haklar talep edebilir, başka kimsenin böyle hakkı yoktur. Aslı
olmayan propagandaya kanmış, yolunu şaşırmış
Doğu Türkleridir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla)
Kürtün adı bile yok arkadaşlar. Bakın, Cumhuriyet gazetesi yine
nasıl tarif ediyor o olayı: Ağrı Dağı
tepelerinde tayyarelerimiz şakiler üzerine çok şiddetli
bombardıman ediyorlar. Ağrı Dağı daimî olarak infilak
ve ateş içinde inlemektedir. Türkün demir kartalları asilerin
hesabını temizlemektedir. Zilan Deresi ağzına kadar ceset
dolmuştur. Arkadaşlar, öldürülenlerin içinde hamile kadınlar
vardır, çocuklar vardır, anlatımlar korkunçtur. Makineli tüfekle
tarandığında çocukların havalara
fırladığı anlatılmaktadır.
İşte, böyle bir gerçek vardır ortada
ve olması gereken bakın, bugün, Selahattin Demirtaş, Figen
Yüksekdağ arkadaşlarımız, eski eş
başkanlarımız cezaevinde, zulmen cezaevinde, neden? Bu iki yüz
yıllık sorun halledilmediği için. Ben, çok net bir şey
söylüyorum: Bu devlet Kürtlerden özür dilemelidir, başka bir yolu yoktur. Bütün
bu katliamlardan, cinayetlerden sonra bu meseleyi burada tartışarak
bitiremiyoruz: Özür dilemelidir diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bülbül
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, sadece zabıtlara geçsin.
Türkiye Cumhuriyeti devleti tarihinin hiçbir
döneminde etnik ve mezhepsel olarak bir saldırıda, kendi
vatandaşlarına, kendi insanına karşı böyle bir katliam
veyahut da bir saldırıda bulunmamıştır. Bu noktada
ifade edilenlerin tamamı iftiradır. Varsa geçmişinde, devlete
karşı, memlekete karşı, ülkenin birliği,
bütünlüğü ve anayasal düzenine karşı bir
başkaldırı varsa devlet bunun gereğini kendi imkânları
dâhilinde yapmıştır ve yapmaya devam edecektir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buna cevap mı vereceksiniz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Benimki
de kayıtlara geçmesi adına.
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Kayıtlara geçsin.
Milliyetçi Hareket Partisi bu devletin sahibi
değildir, Türkiye'nin de sahibi değildir, yurttaşların da
sahibi değildir. Biz tarih anlatıyoruz, vekilimiz kendi
yaşadığı bir tarihi anlattı. Zilan
katliamını azıcık tarihi bilenler gayet iyi bilir. Sadece
Zilan değil daha yüzlerce katliamın kayıtları ve canlı
tanıkları aramızda dolaşıyor, iftiradır demekle
iftira olmuyor.
Ayrıca biraz önce not almıştım,
ona da cevap vereyim. Sayın Bülbülün sözüne
katılacağımı hiç düşünmezdim, asla, nedense öyle bir
duygum var; fiilî yani gerçek, reel sebepler de var. Dedi ki: Çakıcı
kim, Demirtaş kim
Vallahi katılıyorum. Çakıcı kim,
Demirtaş kim
(HDP sıralarından alkışlar) Böyle bir
kıyas olabilir mi yani, hakikaten katılıyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
34üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
35inci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 238 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
35inci maddesiyle değiştirilen 6446 sayılı Elektrik
Piyasası Kanununun 14üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen
(g) bendindeki kaynaklarına dayalı ibaresinin kaynakları
temelli şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tahsin
Tarhan Müzeyyen
Şevkin Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Kocaeli Adana Manisa
Kadim
Durmaz Abdurrahman
Tutdere Çetin
Osman Budak
Tokat Adıyaman Antalya
Tacettin
Bayır
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere.
Buyurun Sayın Tutdere. (CHP
sıralarından alkışlar)
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 238 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 35inci maddesiyle ilgili önerge üzerine grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Başta Gazi
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ebediyete intikal etmiş olan bütün
öğretmenlerimize Allahtan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun.
Günümüzde Türkiyenin her tarafında çok zor şartlarda, büyük
özveriyle çalışan bütün öğretmenlerimize
saygılarımızı, sevgilerimizi iletiyoruz; onların da
günlerini kutluyoruz.
Değerli
arkadaşlar, tabii, yine bir Öğretmenler Gününü, öğretmenlerin
sorunlarını konuşuyoruz, tartışıyoruz.
Öğretmenlerimiz, maalesef, on sekiz yıllık AK PARTİ
iktidarı döneminde sorunlarını çözemediler, sorunları
katlanarak büyüdü ve bu iktidar, öğretmenlerin sorunlarını
sürekli görmezden geldi.
Değerli
arkadaşlar, şu anda Türkiyede kamuda ve özelde toplamda- yaklaşık
1 milyon 200 bin öğretmenimiz çalışmaktadır. Bu
öğretmenlerimiz özellikle hayat pahalılığı ve ekonomik
şartlar nedeniyle çok ciddi sıkıntılar
yaşamaktadırlar. Türkiyenin her tarafındaki
öğretmenlerimiz iktidarınızdan çözüm beklemektedir. Ancak bütün
taleplerine rağmen, bugüne kadar AK PARTİ iktidarı
tarafından öğretmenlerimizin sorunları çözülemedi ve
öğretmenlerimiz mağdur edilmeye devam ediliyor. Türkiyenin her
tarafında özellikle öğretmenlerimiz mağdur durumdadırlar.
EĞİTİM SEN tarafından yapılan bir ankete
baktığımızda, Türkiyede çalışan
öğretmenlerimizin yüzde 63ü çocuklarının gıda
ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yüzde 59u gelecekten
umutsuz, yüzde 86sı da çocuğunun öğretmen olmasını
istemiyor. Dolayısıyla bu anket ve bu sonuç, Türkiyedeki öğretmenlerin
şu andaki ruh hâlini ortaya koyuyor.
Bir de siz her
kürsüye çıktığınızda sürekli 2002 ile 2020yi
kıyaslıyorsunuz Türkiye nereden nereye geldi. diyorsunuz.
Türkiyenin nereden nereye geldiğini bir de öğretmen
maaşlarına bakarak değerlendirelim. Değerli
arkadaşlar, 2002 yılında 1inci derecenin 4üncü kademesindeki
bir öğretmenin aldığı maaş 630 TL. Bu 630 TLyle bir öğretmen
420 dolar alıyordu, 22 tane de çeyrek altın alıyordu. Yıl
2020; 1inci derece 4üncü kademedeki bir öğretmenimizin maaşı yaklaşık
5 bin TL. Bu 5 bin TLyle bu öğretmenimiz 625 dolar alabiliyor; 6,5 çeyrek
alabiliyor. İşte, nereden nereye getirdiniz öğretmenleri.
Öğretmenler ekonomik anlamda ciddi bir sıkıntıyla boğuşmaktadırlar.
Değerli arkadaşlar, sizler seçimlerde
öğretmenlerimize 3600 ek göstergeyi getireceğinizin sözünü verdiniz
ancak bu saate kadar bu sözünüzü tutmadınız. İktidar olarak ve
Türkiye olarak aslında öğretmenler ciddi anlamda mağdur
ediliyor. Milletin namusu dediğimiz sandığı teslim
ettiğimiz, kanımız, canımız dediğimiz
çocuklarımızı teslim ettiğimiz öğretmenlerimize
maalesef ülke olarak sahip çıkamıyoruz, iktidar olarak da siz sahip
çıkamıyorsunuz. Öğretmenlerin bugün yaşadığı
sorunları çözme sorumluluğu, görevi iktidardadır, AK
PARTİdedir. Buradan bütün öğretmenler adına size
çağrıda bulunuyoruz. Bugün Genel Başkanımız Sayın
Kemal Kılıçdaroğlu da grup toplantısında söyledi:
Eğer siz öğretmenlerin sorunlarını çözmek istiyorsanız
yol belli, tarif belli; öğretmenlere 3600 ek göstergeyi verin,
atanmamış öğretmenleri atayın, köy okullarını
açın ve bu öğretmenlerimizin de bu çilesine son verin.
Değerli arkadaşlar, son günlerde
kamuoyunda iktidarın, özellikle yargı reformundan, ekonomik
anlamındaki reformlardan bahsettiğini görmekteyiz. Ben size buradan
bir öneride bulunacağım: Değerli arkadaşlar, daha önce de
yargı reformu strateji belgesi adı altında buraya çok paket
getirdiniz. Bu Meclisi sabahlara kadar çalıştırdınız,
hepimiz birlikte çalıştık, bu paketler çıktı. Ne oldu?
Ekonomi mi düzeldi? Yargı mı düzeldi, yargıya olan güven mi
düzeldi? Düzelmedi, demek ki burada bir sorun var. Kanunları
değiştirmekle bu sorun çözülmüyor. O zaman oturup hep birlikte
düşünmek zorundayız, özellikle sizler düşünmek
zorundasınız. Bu memlekette bu sorunlar yaşanıyorsa en büyük
sebebi, sizin bu ülkenin başına getirmiş olduğunuz bu ucube
rejimdir, bu başkanlık rejimidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Bunun
dışında, yargıda reforma gerek yok değerli
arkadaşlar; yargıda, Anayasamızda ve bütün kanunlarda
aslında yeteri kadar düzenleme var. Yargının düzelmesi için
sizin yapmanız gereken tek bir iş var, o da nedir biliyor musunuz?
Şu yargıya talimat vermekten vazgeçeceksiniz. İnanın,
talimat vermeyin, Türkiyede Anayasa Mahkemesi kararlarını
tanımayan yargıçlar olmayacak, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararlarını tanımayan yargıçlar olmayacak,
hepimizin utandığı kararlara imza atan yargıçlar olmayacak,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ve Anayasa Mahkemesinin tahliye
kararlarına rağmen tutuklamanın devamına karar veren
yargıçlar olmayacak. Yapmanız gereken tek bir şey var,
yargı üzerindeki elinizi çekin, ondan sonra göreceksiniz ki yargı
tıkır tıkır işleyecek ve milletimiz bu kadar sorun ve
problemle de uğraşmak zorunda kalmayacak diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 238 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 35inci maddesinde geçen eklenmiş
ibaresinin ilave edilmiş olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Murat
Sarısaç Zeynel
Özen Züleyha
Gülüm
Van İstanbul İstanbul
Erdal
Aydemir Murat
Çepni Musa
Piroğlu
Bingöl İzmir İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUSA PİROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Mahmut Tanala teşekkür etmek istiyorum,
engellilerin önemli bir sorununu, atama ve kota meselesini gündeme getirdi. Bu
dolayımla da Bugün, Öğretmenler Günü. diyorlar, ona dair de
fikirlerimi anlatarak konuşmak istiyorum, zira ben emekli bir
öğretmenim. 24 Kasımı Öğretmenler Günü olarak hiç görmedim
çünkü bu ülkenin en değerli çocuklarını idam sehpalarına
gönderen, yüz binlerce insanı işkenceden geçiren cuntacıların
bize bahşedecek hiçbir şeyi yok, kabul etmiyoruz ama şunu
söyleyerek devam etmek istiyorum: Engellilerin sadece kota sorunu yok. Ben,
Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesini 1986 yılında
kazandım. Üniversitenin başvuru kitapçığında Engelliler
öğretmen olamaz. diye bir ibare yok. 1988de inşaattan düştüm,
iş kazası geçirdim, tekerlekli sandalyede kaldım. Sekiz
yılda bitirdim, bununla gurur duyarım, dört yılı disiplin
cezalarıyla geçmiştir yani teröristim. (HDP sıralarından
alkışlar) Bununla da gurur duyarım. Öğretmen olmak için
sağlık kuruluna müracaat ettim. Bir doktor, başhekim
yardımcısı yüzüme baktı, dedi ki: Sen öğretmen
olamazsın. Şöyle baktım, Neden? dedim, Nasıl
yapacaksın? dedi. Sen öğretmen misin? dedim, Yok. dedi Doktorum.
E, ben de öğretmenim. dedim. Benim öğretmen
olamayacağımda ısrar etti. Ben o raporu aldım, başka
bir hastaneden aldım. Müracaat ettim, öğretmen oldum, on beş
yıl yaptım ve alnımın akıyla yaptım.
Engelliler sadece devlette iş bulamamakla
uğraşmıyorlar. Bir, diplomalarıyla ilgili hiçbir iş
bulamıyorlar. İki, buldukları işlerde de zaten
ötekileştirilmiş, sakat, yardıma muhtaç gözüyle bakıyorlar
ve bu yüzden de engelliler bu toplumda görünmüyor. Öğretmenlik burada,
burada ama bacakta değil. Ama doktora bırakırsanız bacakta
ve hâlâ doktora bırakıyorsunuz, hâlâ işe girmek için rapor
almaya zorluyorsunuz ve devletin kendi kadroları boş. Engelli
sağlıkçılar var, üç yıldır biri atanmadı, biri
atanmadı. Rehabilitasyon öğretmenleri var, özel çocuklara bakıyorlar,
hepsi özel kursların iki dudağı arasına
sıkışmış; Millî Eğitim kendi personeli
sayıyor ama kadrosunda yok ve pandemi geliyor, işsiz kalıyorlar;
o çocuklar sokakta.
İş bulmak, işte çalışmak,
bir engellinin hayata girmesi için olmazsa olmaz meseledir çünkü engel orada
kalkar; birilerine bağımlı kalmaktan, hayatını
sürdürememekten hayatını sürdürür hâle gelir. Bu yüzden, devlet,
birincisi, bu kotayı sınırsız hâle getirmelidir bence;
ikincisi, özel sektörde cezaları artırmak falan değil, çok net
yaptırımlar uygulamalıdır. Ancak bunları yaparsak
engellilik meselesini aşmak yolunda adım atarız.
Önümüzdeki hafta 3 Aralık, ben biliyorum,
herkes çıkıp konuşacak. Ben bugünden söyleyeyim, o gün de
söyleyeceğim bunu: Somut önerilerle çıkın konuşun; vicdan
yapmayın, yüce gönüllülük yapmayın, sevgi gösterilerinde
bulunmayın; bunlara ihtiyacımız yok. Bizim, basit, somut bir
kazanıma ihtiyacımız var: Kendi emeğimizle kendi
hayatımızı sürdürmek istiyoruz ve bunun için önce devletin
üstüne düşeni yapmasını bekliyoruz. Bunu yaparsak biz bu
sorunların büyük bir kısmını buralarda konuşmak
zorunda kalmayız. Bu yüzden, ben bunun bugünden gündeme getirilmiş
olmasını gerçekten çok önemsiyorum çünkü sadece 3 Aralıktan 3
Aralığa değil, bu Meclisin temel gündemlerinden biridir bu. 13
milyon insan, 8 milyonu net fiziksel ya da zihinsel engelli; bunu
aşalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUSA PİROĞLU (Devamla) Sözümü
bitirirken
Sayın Selahattin Demirtaşa terörist denmiş.
Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ
yoldaşımızdır.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Hayırlı olsun!
MUSA PİROĞLU (Devamla) Selahattin
Demirtaş ve Figen Yüksekdağ bu ülkenin onurudur, bu ülke
halkalarının barış umududur. Emekçilerin emeğini
kazanmasının, özgürlüğün, bu sokaklarda dolaşmanın
adıdır, umududur. Devran dönecek, duvarlar yıkılacak, bu
ülkeye ördüğünüz karanlığın üstüne güneş doğacak.
Siz o güneşin ışıkları altında kaybolurken bu
ülkenin sokaklarında insanlar her dilden, kendi ana diliyle kendi
türkülerini söyleyecek ve bu ülkeye barış o zaman gelecek. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü önerge geri çekilmiştir.
35inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.36
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.37
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 19uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
238 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
229 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine başlıyoruz.
2.-
Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ve 48 Milletvekilinin Teknoloji
Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3112) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 229)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
232 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine başlıyoruz.
3.-
Konya Milletvekili Selman Özboyacı ve Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait
Kirazoğlu ile 60 Milletvekilinin Türkiye Çevre Ajansının Kurulması
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/3133) ve Çevre Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 232)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından alınan
karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için, 25 Kasım 2020
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.38
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(´) 238 S.Sayılı Basmayazı 17/11/2020 tarihli 16ncı Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.