TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
22nci
Birleşim
2
Aralık 2020 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Kilis Milletvekili Ahmet
Salih Dalın, Kilis ilinin kurtuluş yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Eskişehir
Milletvekili Utku Çakırözerin, Avrupada yaşayan Türklerin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, beş dakika da olsa kürsüde
maske çıkarılarak konuşulmasının hem konuşan hem
de ondan sonra gelen konuşmacı açısından ciddi tehlike
doğurduğuna, milletvekillerinin konuşmalarını maskeyle
yapmalarını rica ettiğine ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, 1 Aralık 2020de vefat
eden 22 ve 23üncü Dönem Mersin Milletvekili Ömer İnana Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Antalya Milletvekili
Aydın Özerin, Covid-19 pandemisi döneminde çiftçinin umutsuzluğunun
katmerlendiğine ilişkin açıklaması
2.- Malatya Milletvekili
Mehmet Celal Fendoğlunun, Covid-19 pandemi sürecinde esnafın
yaşadığı ekonomik sorunlara çözüm getirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 1 Aralık 2020de vefat eden 22 ve 23üncü
Dönem Mersin Milletvekili Ömer İnana Allahtan rahmet dilediğine,
ülkenin bu pandemi döneminde yüzde 6,7 büyüyerek zoru
başardığına ilişkin açıklaması
4.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, Kocaeli ili Derince ilçesinde 1836 yılında
keşfedilen Çenesuyunun tanıtımı ve pazarlanması
gayretlerinden dolayı Derince Belediye Başkanı Zeki Aygünü
tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
5.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, yönetilemeyen salgın süreci ve bitirilmiş
hazine nedeniyle vatandaşların perişan edildiğine,
esnafın kredi borcu, vergi, stopaj gibi ödemelerinin faizsiz olarak
ertelenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Demirin, ithal bir demokrasiye değil tüm partiler
açısından millî ve yerli bir duruşa ihtiyaç olduğuna
ilişkin açıklaması
7.- Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuzun, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününde bütün engelli
kardeşlerini saygıyla selamladığına, vefat eden 22 ve
23üncü Dönem Mersin Milletvekili Ömer İnana Allahtan rahmet
dilediğine, vefatının 4üncü yıl dönümünde Berkay Şipali
rahmetle yâd ettiğine ilişkin açıklaması
8.- Adana Milletvekili Orhan
Sümerin, açıklanan son kısıtlamalarla birlikte esnafın
tamamen entübe olduğuna, yeni düzenlemeler getirilmediği takdirde
esnafın bir daha açmamak üzere kepenk kapatacağına ilişkin
açıklaması
9.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, salgın döneminin zorluğunu en çok
yaşayanlardan okul servisi sektörünün sıkıntılarına
çözüm bulunması gerektiğine ilişkin açıklaması
10.- Çanakkale Milletvekili
Özgür Ceylanın, çiftçiye yasaya göre verilmesi gereken desteği dahi
vermeyen Hükûmetin bir de vergi kesintisi yapmasının izaha muhtaç
olduğuna ilişkin açıklaması
11.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Kültür ve Turizm
Bakanlığının sosyal medya sitesinde bir tiyatro
tanıtım videosu olduğuna, pandemi nedeniyle tiyatroların
kapalı olduğu bugünlerde bu tanıtım videosunun kimlerin
para kazanması için yaptırıldığını
sorduğuna, yeni kısıtlamalarla ülkedeki tüm lokantaların
kapalı olduğuna ancak Meclisteki lokantaların açık
olduğuna ilişkin açıklaması
12.- Hatay Milletvekili
Serkan Topalın, Hatay ili Defne, Arsuz, Payas ilçelerine hastane
yapılamıyorsa en azından yaşanan pandemi sürecinde sahra
hastanesi yapılması için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğana ve Sağlık Bakanı Fahrettin Kocaya seslendiğine
ilişkin açıklaması
13.- İstanbul
Milletvekili Ali Kenanoğlunun, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe,
ekonomik ve sosyal alanlarda birçok engelle karşılaşan ve âdeta
evlerine hapsedilen engellilerin sorunlarının çözümü için tüm sorumluları
göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması
14.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, Fransanın tarihindeki
katliamların uluslararası kamuoyunun vicdanını
rahatsız etmeyi sürdürdüğüne ilişkin açıklaması
15.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, 10 milyona yakın çalışanı ilgilendiren
2021 yılı asgari ücret görüşmelerinin
başlayacağına ilişkin açıklaması
16.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, 4 Aralık Dünya Madenciler Gününü
kutladığına, yeraltı madenciliği sektöründe adaleti
tesis etmek için 3213 sayılı Maden Kanununda redevans
sözleşmeleriyle işletilen maden ocaklarında
çalışanların kıdem ve ihbar tazminatlarının
Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından ödenmesine yönelik bir
düzenleme beklentisi olduğuna, şair Yahya Kemal Beyatlıyı
doğumunun 136ncı yıl dönümünde rahmetle anmak istediğine,
vatan şairi Namık Kemalin vefatının 132nci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
17.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Özgür Ülke gazetesinin
bombalanmasının 26ncı yıl dönümüne, özgür basın
geleneğinin bundan sonra da hiçbir baskıya boyun eğmeden
çalışmalarını sürdürmeye devam edeceğine, 3
Aralık Dünya Engelliler Gününe, engelliler için en yaşamsal ve temel
hakkın istihdam olduğuna, engelli olmanın yanı sıra
kadın olmalarından dolayı 2 kez dezavantajlı konuma gelen
kadın engellilere karşı pozitif ayrımcılık
yapılması gerektiğine, Hakkâri ili Derecik ilçesinde 3
kişiye ateş açılması sonucu Özcan Erbaşın
yaşamını yitirmesine ve Hakkâri Valiliğinin
yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması
18.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Hakkâri ili Çukurca ilçesinde meydana gelen kazada
yaralanan ve kaldırıldığı hastanede şehit olan
Piyade Sözleşmeli Onbaşı Osman Gülere Allahtan rahmet
dilediğine, vefatının 132nci yıl dönümünde vatan
şairi Namık Kemali rahmetle andıklarına, asgari ücret
tespit görüşmelerinin 4 Aralık 2020 tarihinde
başlayacağına, İYİ PARTİ olarak asgari ücretin
brüt 3 bin liraya çıkarılıp, çalışana brüt ücretin
tamamının ödenmesini istediklerine, TÜİKin gerçekten uzak
rakamlarla yılın üçüncü çeyreğinde ekonominin yüzde 6,7
büyüdüğünü açıkladığına, Saudi Arabian Oil Company
isimli Suudi Arabistan firmasına yatırım onayı
verildiğine, Kaz Dağlarından sonra bir başka Kanadalı
altın arama şirketinin Kapadokyada ortaya
çıktığına ilişkin açıklaması
19.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Hakkâri ilinde meydana gelen trafik kazasında şehit
olan Piyade Sözleşmeli Onbaşı Osman Gülere Allahtan rahmet
dilediklerine, doğumunun 136ncı yıl dönümünde Yahya Kemal
Beyatlı ve vefatının 132nci yılında vatan şairi
Namık Kemali rahmetle andıklarına, Köy Kanununa eklenen geçici
bir maddeyle köylerde muhtar ve ihtiyar heyeti kararıyla evi olmayanlara
arsa verildiğine ve bu arsalara 31 Aralık 2020ye kadar ev
yapılmadığı takdirde arsaların ellerinden
alınacağına, köylülerin mağduriyetlerinin giderilmesi için
bu sürenin uzatılmasını talep ettiklerine, esnafın kredi
borçlarının ertelenmesi gerektiğini bir kez daha
hatırlattıklarına, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
taşra teşkilatına 826 kadrolu işçi alımı
yapılacağı açıklamasına Tarım ve Orman
Bakanlığı bünyesindeki geçici ve mevsimlik işçilerden ciddi
tepki olduğuna, kimsenin pandemi döneminde alınan tedbirlerin yeterli
olduğunu düşünmediğine, Covid-19un meslek
hastalığı sayılmasına, Refik Saydam
Hıfzıssıhha Enstitüsünün yeniden açılmasına,
kapatılan devlet hastanelerinin değerlendirilmesine, özel
hastanelerin yoğun bakım sistemlerinin de kamunun
kullanımına açılmasına,
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı
Fahrettin Altunun seçilmiş siyasetçilere hakaret ettiğine
ilişkin açıklaması
20.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, salgınla mücadelenin
kararlılıkla devam ettiğine, açıklanan son verilere göre
ekonominin yüzde 6,7 büyüdüğüne, Türk ordusundan ve milletinden özür dilenmesi
gerektiği hakikatinin herkesin karşısında durduğuna,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın Atatürkün
muasır medeniyetlerin üstüne çıkma hedefini hayata geçiren, yedi
düvele meydan okuyan kahraman bir lider olduğuna, ölümünün 132nci
yıl dönümünde vatan şairi Namık Kemale ve 136ncı doğum
gününde şair Yahya Kemal Beyatlıya rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
21.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
22.- İstanbul
Milletvekili Halis Dalkılıçın, CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlunun Kayseri ilinde muhtarlarla
yaptığı toplantıda milletvekillerinin milleti temsil
etmediğini, ihale takip eden kişiler olduğunu beyan ederek 600
milletvekiline hakaret ettiğine ilişkin açıklaması
23.- İstanbul
Milletvekili Arzu Erdemin, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe, engelli
vatandaşların en büyük sorununun işsizlik olduğuna, meslek
gruplarına göre engellilere öncelikli atama hakkı tanınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
24.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıçın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
25.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, AK PARTİ Genel
Başkanı Recep Tayyip Erdoğanın siyasete ilke ve etik
getiren, ahlakını eylem ve davranışlarıyla ortaya
koyan bir lider olduğuna ilişkin açıklaması
26.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun Kayseri ilinde yaptığı
konuşmaya ilişkin açıklaması
27.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın İYİ
PARTİ grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
28.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Manisa Milletvekili Uğur
Aydemirin İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
29.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
30.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Manisa Milletvekili Uğur
Aydemirin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
31.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Manisa Milletvekili Uğur Aydemirin İYİ
PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
34.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
35.- İstanbul
milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Ankara Milletvekili Orhan Yeginin HDP
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
36.- Ankara Milletvekili
Orhan Yeginin, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
37.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
38.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, bakanlara, yürütmeye yönelik yapılan
sataşmalara AK PARTİ Grubunun cevap veremeyeceğine ilişkin
açıklaması
39.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, komik olmayan bir fıkra anlatmak istediğine
ilişkin açıklaması
40.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Giresun Milletvekili Cemal Öztürkün CHP grup önerisi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
41.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
42.- Manisa Milletvekili
Uğur Aydemirin, Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün AK PARTİ
grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
43.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Manisa Milletvekili Uğur Aydemirin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
44.- İstanbul
Milletvekili Erkan Başın, kabul edilen Danışma Kurulu
kararıyla bütçe görüşmelerinin usulünün
kararlaştırıldığına, bu oylamada hayır oyu
verdiğine, bu karar gereği grubu olmayan partilere mensup
milletvekillerinin konuşmamasının karar altına alındığına,
Mecliste grubu bulunmayan 17 milletvekili bulunduğuna, geçen yıl
sağlanan uzlaşıyla grubu bulunmayan partilere mensup
milletvekillerine açılışta ve kapanışta konuşma
hakkı verildiğine ve siyasi partilerin bu yıl için de söz konusu
öneriyi değerlendirmelerini umduğuna ilişkin
açıklaması
45.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, İzmir Milletvekili Murat Bakanın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasında AK PARTİ Grubuna ve
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında CHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında AK
PARTİ Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğana sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun yerinden sarf ettiği bazı ifadelerinde
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
6.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında CHPye sataşması nedeniyle konuşması
7.- Manisa Milletvekili
Uğur Aydemirin, İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun yaptığı açıklamasında AK
PARTİye sataşması nedeniyle konuşması
8.- Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yerinden sarf ettiği bazı ifadelerinde
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
9.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Giresun Milletvekili Cemal Öztürkün CHP
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasında CHPye sataşması nedeniyle konuşması
10.- Giresun Milletvekili
Cemal Öztürkün, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasında AK PARTİye
sataşması nedeniyle konuşması
11.- Samsun Milletvekili
Erhan Ustanın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
12.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında AK PARTİye sataşması nedeniyle
konuşması
13.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında İYİ PARTİye sataşması
nedeniyle konuşması
14.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında AK PARTİye sataşması nedeniyle
konuşması
15.- Konya Milletvekili
Selman Özboyacının, İzmir Milletvekili Murat Bakanın 232
sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
16.- İzmir Milletvekili
Murat Bakanın, Konya Milletvekili Selman Özboyacının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
17.- Konya Milletvekili
Selman Özboyacının, İzmir Milletvekili Murat Bakanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
18.- İzmir Milletvekili
Murat Bakanın, Konya Milletvekili Selman Özboyacının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında CHPye
sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun,
Kocaeli Milletvekili Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan tarafından
Türkiye Varlık Fonunun finansal faaliyetlerinin kamu yararını
gözetmek amacıyla incelenmesi amacıyla 2/12/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Aralık 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Siirt
Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve
İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, işçi haklarının korunması için
alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 2/12/2020 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 2 Aralık 2020 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Altay, Manisa
Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Grup
Başkan Vekili Engin Özkoç tarafından Borsa İstanbul hisselerinin
devri başta olmak üzere Katarla imzalanan anlaşmaların
kamuoyuna açıklanması amacıyla 1/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Aralık 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun,
Gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının sıralamasının
yeniden düzenlenmesine ve 2 ve 3 Aralık 2020 Çarşamba ve
Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında yer alan işlerin
görüşülmesine ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, 2021 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2019
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 7 Aralık 2020 Pazartesi günkü gündeminin "Özel
Gündemde Yer Alacak İşler kısmının 1inci ve 2nci
sıralarında yer almasına; 2021 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanun Teklifi ile 2019 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin Genel Kurulda görüşme usul ve takvimi ile konuşma
sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin 8 turda
tamamlanmasına ve turların bitiminden sonra bütçe ve kesin hesap
kanunu tekliflerinin maddelerinin oylanmasına ilişkin önerisi
IX.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Duyurular
1.- Başkanlıkça,
2021 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Genel Kuruldaki görüşme
programının Türkiye Büyük Millet Meclisi internet sayfasında yer
alacağına ve bastırılarak üyelere
dağıtılacağına; bütçe müzakerelerinde üyelerin söz
kayıt işlemleri ve usullerine ilişkin duyuru
X.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Konya Milletvekili Selman
Özboyacı ve Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ile 60
Milletvekilinin Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3133) ve Çevre Komisyonu Raporu (S. Sayısı 232)
2 Aralık
2020 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 22nci Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Kilisin kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Kilis
Milletvekili Ahmet Salih Dala aittir.
Buyurun Sayın Dal. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Kilis Milletvekili Ahmet Salih Dalın, Kilis ilinin kurtuluş yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
AHMET SALİH DAL (Kilis)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7 Aralık Kilisin
düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü vesilesiyle
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
1919 yılında
Kilisi işgal eden Fransız güçlerine karşı halkımız,
açlık, yokluk ve daha birçok olumsuzluğa rağmen iki yıl
boyunca Fransızlarla mücadele etmiştir. İstiklal ve
istikbalinden taviz vermeyerek iki yıl sonunda Fransız güçlerini
şehirden çıkarmış ve 7 Aralık 1921 günü, Polat Bey ve
komutasındaki askerlerle birlikte Hükûmet Konağına gelerek
Fransız Bayrağını indirmiş ve şanlı
bayrağımızı dalgalandırmıştır. Bu
mücadelede ön plana çıkan Şahin Bey, Aslan Bey, Sakıp Bey,
İslam Bey, Müslüman Bey ve onlarla beraber mücadele eden daha birçok
kahramanımızı buradan şükranla, minnetle yâd ediyorum.
6 Haziran 1995 tarihinde il
olan Kilis, Orta Doğunun Anadoluya açılma noktasında
Bereketli Hilal denilen çember içinde yer alır. Geleneksel olarak önemli
bir zirai ticaret merkezi olan ilimiz, aynı zamanda ham maddesini
tarımdan alan önemli bir sanayi merkezi durumundadır. Pekmez,
zeytinyağı, biber, tahıl ürünleri ve sabun başlıca
sanayi ürünlerimizdir. AK PARTİ hükûmetleri döneminde, tüm Türkiyede
olduğu gibi, ilimizde de çiftçilerimizin daha fazla ve kaliteli ürün elde
edebilmeleri için birçok baraj ve gölet yaparak toprağımızı
suyla buluşturduk. Şehrimizin içme suyu ihtiyacını da
yapmış olduğumuz barajlarla çözmüş bulunuyoruz.
Tarımsal
faaliyetlerimizin yanı sıra cazibe merkezi konumunda yer alan
ilimizde, organize sanayi bölgemizde yapımı devam eden 34 fabrika
inşaatı bitme aşamasındadır. Bu fabrikaların
yapımı tamamlandığında yaklaşık 5 bin
kişiye daha istihdam sağlanacaktır. Mevcut organize sanayi
bölgemizin 44 fabrika kapasiteli 3üncü genişleme alanı için de
gerekli çalışmalarımız devam etmektedir. Yine,
bunların yanında, Kilis ve bölgeyi ciddi anlamda
kalkındıracak olan Polateli-Şahinbey Tekstil Organize Sanayi
Bölgesinin imar planı onaylanmış olup birkaç gün içerisinde
altyapı çizim ihalesine çıkılacaktır.
Altyapısının tamamlanmasının ardından faaliyete
geçtiğinde ilimiz, tarım şehri olmanın yanı sıra
önemli bir sanayi şehri olma yolunda da ciddi bir adım
atmış olacaktır.
Kilis, tarihî ve mimari
eserler bakımından daha zengin bir ilimizdir. Osmanlı Dönemine
ve Osmanlı öncesine ait tarihî Memlük camileri, çeşmeler, tarihî
Kilis evleri, havra, sabunhane gibi birçok tarihî mekân bulunmaktadır. Bu
yapıların restorasyonları yapılarak
halkımızın hizmetine açılmıştır.
Kilis Oylum Mahallemizde yer
alan Oylum Höyük ise yalnızca Kilisin değil Orta Doğunun en
büyük höyüklerinden biri olmanın yanı sıra, Anadolu, Suriye ve
Mezopotamya kültürlerinin kesiştiği bir merkez özelliği
taşımaktadır. En eski Kilis yerleşimi olarak kabul edilen
höyük üzerinde gerçekleştirilen arkeolojik kazı
çalışmaları bölgenin beş bin beş yüz yıllık
tarihine de ışık tutmaktadır. Ayrıca höyükte
gerçekleştirilen kazı çalışmaları sırasında
bulunan dört bin beş yüz yıllık zeytin çekirdeği de
zeytinin ana vatanının Kilis olduğunun kanıtıdır.
İlimiz günümüzde de
bilindiği üzere güneyden komşu olduğumuz Suriyede yaşanan
iç savaş nedeniyle ülkemize iltica eden muhacir kardeşlerimize de ev
sahipliği yapmaktadır. Birçok Batılı ülkenin
sınırlarını kapattığı, gelmesinler diye her
türlü yolu denediği bu dönemde, huzurun, hoşgörünün,
misafirperverliğin başkenti, ana şehir Kilis kendi nüfusundan
fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapmaktadır. Tarihi boyunca ev
sahipliği yaptığı birçok medeniyetin kültüründen,
eserlerinden ve lezzetlerinden izleri hâlâ taşıyan Güneydoğu
Anadolu Bölgemizin güzide ve ana şehri Kilis, yollarıyla,
barajlarıyla, üniversitesiyle, alt ve üstyapısıyla bugün
eskisinden çok daha yaşanılabilir bir merkez hâline gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi lütfen.
Buyurun.
AHMET SALİH DAL
(Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle sözlerimi Muallim Rıfat
Bilgenin şu sözleriyle tamamlamak istiyorum: Kilis mehdivücudum,
mevlidim, ilk aşiyanımdır. Kilis pek sevgili annem, Kilis
ruhirevanımdır.
7 Aralık Kilisin
Kurtuluş Gününü tekrar kutluyor, Gazi Meclisimizi ve ekranları
başında bizi izleyenleri saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin,
beş dakika da olsa kürsüde maske çıkarılarak
konuşulmasının hem konuşan hem de ondan sonra gelen
konuşmacı açısından ciddi tehlike doğurduğuna,
milletvekillerinin konuşmalarını maskeyle yapmalarını
rica ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bir hatırlatmayı bir kez daha yapmak istiyorum, bunu
da kürsüden son kez yapacağım: Bugün yapmış olduğumuz
Başkanlık Divanında da hatiplerimizin bu hitabet noktasında
maskeleri çıkarması mevzubahis oldu. Hem Sağlık
Komisyonunun hem ilgili arkadaşlarımızın, enfeksiyon
uzmanlarının, beş dakika da olsa, on dakika da olsa orada
maskenin çıkarılıyor olmasının hem hitap eden
arkadaş açısından, hatip açısından hem de ondan sonra
gelen hatip açısından mutlak surette ciddi tehlike
doğurduğu, her ne kadar kürsü silinse de bunun bir noktaya kadar
etkili olduğu noktasında bir görüşü var. Arkadaşlardan
sağlık problemi sebebiyle
Mesela dün Isparta Milletvekilimiz
Sayın Aylin Cesur geldi, astımı olduğunu, ondan dolayı
maskeyle konuşamayacağını söyledi. Bu şekilde
hakikaten bir sağlık sorunundan dolayı bu konuşmayı
yapamayacak durumda olan arkadaşlarımızın
dışındaki tüm milletvekillerimizin lütfen
konuşmalarını maskeyle yapmalarını tekrar rica
ediyorum.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, 3 Aralık Dünya
Engelliler Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN - Gündem
dışı ikinci söz, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü
münasebetiyle söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycana aittir.
Buyurun Sayın Aycan.
(MHP sıralarından alkışlar)
SEFER AYCAN
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 3
Aralık Dünya Engelliler Günü nedeniyle gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Engellilik son zamanlarda
farklı tanımlanmaktadır. Değişik tanımlamalar
yapılmış ama bugün kabul edilen tanım vücudun herhangi bir
fonksiyonunu kaybetmesi olarak ifade edilmektedir, herhangi bir fonksiyon
kaybedilmişse bu kişi engellidir. Bu nedenle, engelliliğin
tanımı ve kapsamı genişlemiş bulunuyor.
Tabii, engellilik dünyada da
yaygın bir durum, ülkemizde de yaygın bir durumdur. Türkiyede
yapılan çalışmalarda nüfusun yüzde 12sinin, yaklaşık
10 milyon kişinin engelli olduğu belirtilmektedir. Görüldüğü
gibi zaten başlı başına yaygındır, bir de
aşırı engellilik durumlarında kişinin ailesi de bundan
etkilendiğinden çok daha fazla kişiyi ilgilendiren bir durumla
karşı karşıyayız.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak biz, engellileri, Anayasamızın 10uncu maddesinde de
belirtildiği gibi eşit vatandaş olarak görüyoruz, engellilerin
her konuda eşit haklara sahip olduğunu belirtiyoruz. Ayrıca,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, tüm engellilerin bağımsız ve
kimseye bağımlı olmadan yaşamasından yanayız ve
bununla ilgili düzenlemelerin yapılması gerekliliğini
belirtiyoruz.
Engellilik çeşitli
nedenlerle oluşuyor. Tabii ki engelliliği önlememiz gerekiyor. Bir
kısım engellilik doğuştan gelen sebeplerle olabiliyor,
genetik nedenlerle olmaktadır. Tabii, genetik nedenlere bağlı
engelliliği engellemek için gebelik öncesi genetik
danışmanlık son derece önemlidir.
Diğer bir konu, gebelik
sırasında annenin geçirdiği hastalıklarla engellilik durumu
ortaya çıkabilir. Bunları da önlemek için ve tüm engellilikler için
erken tanı çok önemlidir. Ne kadar erken tanı koyarsak tedavi etmek
ve idame ettirmek o kadar başarılı olmaktadır.
Doğumdan sonra da
engellilik durumu ortaya çıkabilir. Özellikle geçirilen hastalıklar
veya kazalar engelliliklere sebep olmaktadır. Bu hastalıkların veya
kazaların, özellikle trafik kazasının, iş
kazasının önlenmesi de son derece önemlidir.
Engellilerin birçok
sorunları vardır; eğitim sorunları vardır,
sağlık sorunları vardır, onun dışında,
erişim sorunları ve istihdam sorunları vardır. Engelli her
yere bağımsız bir şekilde erişebilmelidir. Şehir
içinde bununla ilgili düzenlemeler yapmak, bildiğiniz gibi, belediyelerin
görevidir; belediyelerin bununla ilgili düzenleme yapması gerekir.
Özellikle toplu taşıma araçlarında ya da yollarda engellilerin
ulaşımıyla ilgili düzenlemeler yapılması son derece
önemlidir. Aynı zamanda kamu kurumlarında, özellikle okullarda ve
sağlık kuruluşlarında da engellilerin erişimini
kolaylaştırıcı düzenlemeler yapmamız gerekiyor.
Eğitimle ilgili birçok
sorunu var engellilerin. Özel eğitime ihtiyaçları vardır. Tüm
engelliler eğitim kapsamına alınmalıdır. Özellikle
özel eğitim daha çok yaygınlaştırılmalı ve
erişim kolaylaştırılmalıdır.
Sağlık hizmetleri
açısından engellilerin elbette çok önemli sorunları var. Daha
fazla sağlık hizmetine ihtiyaçları vardır ve bu daha fazla
olan sağlık hizmetinde özellikle engellilerin tedavileri,
engellilerin araç gereçlerinin tümünün geri ödeme kapsamına
alınması da son derece önemlidir çünkü bunların hayatının
konforu açısından bunu da sağlamamız gerekmektedir.
Engellilerin
istihdamıyla ilgili önemli bir sorun var. Yeteri kadar istihdam
edilemiyorlar. 50den fazla çalışanı olan kuruluşlarda,
kamu kurumlarında yüzde 4, özel kuruluşlarda ise yüzde 3
kontenjanları vardır ama 2020 yılında engellilere ait,
ayrılmış olan kontenjanların 20 bininin boş
olduğu bilinmekte. Özellikle özel kuruluşlarda 17 bin kontenjan
boş durumdadır. Bunlara da yerleştirme yapılması,
istihdam yapılması son derece önemlidir.
Engelli KPSSyle ilgili sorun
vardır. Engelli KPSSnin de kişilerin engellilik durumuna göre
ayrı sınavlar şeklinde olmasını öneriyoruz. Her
engelliyi aynı kefeye koymamak gerekir diye düşünüyoruz.
(Uğultular)
BAŞKAN
Arkadaşlar, biraz sessiz lütfen, çok uğultu var.
Sayın Aycan -son derece
önemli bir konu- Engelliler Günüyle ilgili olarak konuşuyor, biraz sessiz
lütfen.
Tamamlayın sözlerinizi
Sayın Aycan, buyurun.
SEFER AYCAN (Devamla) Evet,
engellilerin birçok sorunu var. Tabii, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz,
engellilerin özellikle engelli aylıklarının
artırılmasını istiyoruz. Onun dışında
engellilerin engelli aylığı bağlanırken ailenin geliri
değil de engellinin geliri dikkate alınarak düzenleme yapılmasını
istiyoruz.
Her konuda engellilere
yardımcı olmaya veya yapılacak düzenlemelere hazır
olduğumuzu belirtiyoruz. Genel Başkanımızın
belirttiği gibi, Milliyetçi Hareket Partisi olarak engellilerle ilgili her
düzenlemeye varız ve her türlü desteği de göstermeye peşinen
kararlıyız.
Teşekkür ederim,
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı üçüncü söz, Avrupada yaşayan Türklerin sorunları
hakkında söz isteyen Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözere
aittir.
Buyurun Sayın
Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)
3.-
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, Avrupada yaşayan
Türklerin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
UTKU ÇAKIRÖZER
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün
karşınızda olmamın nedeni, Avrupadaki 6,5 milyon
vatandaşımızın karşı karşıya
bırakıldığı bir büyük sıkıntı. On
yıllardır memleketlerinden, ailelerinden uzakta, gurbette alın
teri döküp birikimlerini İlle de vatan. diyerek Türkiyede
değerlendiren yüz binlerce vatandaşımızın Türkiyedeki
hesap bilgileri bu yıl sonu itibarıyla çalıştıkları
ülkelerin yönetimleriyle paylaşılacak.
Ekonomik Kalkınma ve
İşbirliği Örgütü (OECD) nezdinde vergi
kaçakçılığını, kara parayı ve terörün
finansmanını önlemek için Kasım 2011de Vergi Konularında
Karşılıklı İdari Yardımlaşma Sözleşmesi
imzalandı, 2017de yürürlüğe girdi. Sözleşmenin uygulama
esaslarını belirleyen Finansal Hesap Bilgilerinin Otomatik
Değişimi Anlaşması ise 2017de imzalandı, 31
Aralık 2019da Cumhurbaşkanı Erdoğanın imzasıyla
onaylanarak yürürlüğe girdi.
Değerli milletvekilleri,
anlaşma kapsamında Türkiye, bu yılın sonunda 57, gelecek
yıl ise 100e yakın ülkeye Türkiye kökenli göçmenlerin Türkiye
bankalarındaki para ve diğer finansal birikimlerine ilişkin tüm
bilgileri gönderecek. Almanya, İngiltere, Hollanda ve Fransa, hepsi bu
listede.
Değerli
arkadaşlarım, bu ülkelerde yaşayan milyonlarca kardeşimiz
şu anda panik içinde. On yıllarca en ağır işlerde
çalışarak dişinden tırnağından artırıp
Türkiyede biriktirdikleri paralarına ilişkin tüm bilgiler
yaşadıkları ülkelere bildirildiğinde haklarında vergi
soruşturmaları başlayabilir, ağır para cezaları
kesilebilir, aldıkları sosyal yardımlar kesilebilir hatta
geçmişe dönük sorgulama dahi yapılabilir. Bu insanlar ne
yapacağını bilmiyor çünkü ellerinde hiçbir bilgi yok. İlk
anlaşmanın imzasından bu yana on yıl geçmiş ama onlara
bunun ne getirdiğini, ne götürdüğünü anlatan bir Allahın kulu
çıkmamış. Sadece ağustos sonunda Gelir İdaresi
Başkanlığının hazırladığı bir
rehber var ortada, onu da anlayabilen beri gelsin.
Olayın vahametini
şöyle anlatayım: Avrupadaki kardeşlerimizin çoğu,
tesadüfen, Türkiyedeki bankamatikten para çekerken ekrana düşen
mesajlarla bilgilerinin yaşadıkları ülkelere verileceğini
öğreniyorlar. Binlerce kardeşimiz her gün konsoloslukları
arıyor ama yanıt yok. Bizleri arıyorlar, bizler de onlardan
öğreniyoruz. Ne yapacaklarını bilmiyorlar. Şu salgın
döneminde apar topar Türkiyeye gelip, bankalardaki parasını çekip
yastık altına koyan ya da yanında Avrupaya götüren mi dersiniz;
Ankaradan yönlendirmeyle ikamet adresini değiştirip kendini Almanya
yerine Türkiyede gösteren mi dersiniz
Ortada yanıt bekleyen yüzlerce
soru var ama yurttaşların yardımına koşacak bir tek
yetkili dahi yok.
İsveçten Fatih
Yeşilekin yazıyor: Hayatımız boyunca tüm varlığını
ülkemize yatıran biz gurbetçiler için idam sehpası
hazırlanmış. Bizler kara paracılarla, vergi
kaçakçılarıyla bir tutuluyoruz. Abidin Tangaloğlu Avusturyadan
soruyor: Türkiye neden yurttaşlarını başka bir ülkeye
karşı mağdur bırakıyor? Bu soruların tümü
yanıtsız. Ayrıca, vatandaşlarımıza doğru ve
yeterli bilgilendirme yapılmadığı için müşavir
danışman adı altında dolandırıcılar,
hokkabazlar dahi türemiş.
Değerli
arkadaşlarım, Avrupada yaşayan Türk, yabancımız
değildir; aslında onlar bizleriz. Kimimizin anası, babası,
amcası, kardeşi ya da komşusu onlar; yani, onlar bizim
ayrılmaz parçamız. Onları ne
dolandırıcıların eline bırakabiliriz ne de nasıl
hareket edeceğini, ne isteyeceğini kestiremediğimiz yabancı
ülkelerin vergi idarelerinin önüne bilgisiz, donanımsız ve
korumasız terk edebiliriz. Ortada büyük bir ihmal var ama bunun sorumlusu
ne Almanyadaki Ali amca ne Danimarkadaki Döndü teyze; sorumlusu burada,
Ankarada.
Bakın, yirmi sekiz gün
sonra, yılbaşında ne olacak: Danimarka, İsveç, Finlandiya,
İngilterenin de aralarında bulunduğu 57 ülkeye orada
yaşayan yüz binlerce vatandaşımızın Türkiyedeki banka
hesapları gönderilecek 31 Aralıkta; hiçbirisinin bilgisi yok.
Hesaplardan bilgiler çoktan -geçen yıl sonunda- toplanmış, paket
hazır; kimsenin haberi yok. İngiltereden 60 yaşındaki
temizlik işçisi Songül ablamız beni arayıp soruyor Biraz
birikmiş param vardı. Uçak bulup gelsem bir şey yapabilir
miyim? diye. Neden kimse bilgilendirmedi bu vatandaşı? Öte yandan,
Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika ve Avusturyadaki milyonları bulan
Türklerin bilgileri bu yıl gönderilmedi ama gelecek yıl gönderilecek;
onlara da hâlâ Allahın tek bir kulu çıkıp kapsamlı bilgi
vermiş değil. Peki, bu nasıl çifte standart? Londradaki Songül
abla ile Kölndeki Ali dayı, 2si de bizim insanımız, bizim
vatandaşımız; ayrımcılık niye, çifte standart
niye? O zaman, Türklerin yaşadığı ülkelerin hiçbirine
göndermeyin şimdi, ne bu acele?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi Sayın Çakırözer.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla)
Tabii ki.
Vergi cennetlerine para
kaçıranlar, kara para aklayanlar ve uyuşturucu kaçakçıları
ile bizim emeğinden başka sunacak hiçbir şeyi olmayan, Avrupada
yaşayan kardeşlerimiz bir tutulabilir mi? Bu, onlara yapılan
büyük haksızlıktır.
Peki, ne yapılmalı?
Buradan Maliye Bakanına, Dışişleri Bakanına ve
Sayın Cumhurbaşkanına sesleniyorum, yurt dışında
yaşayan 6,5 milyon kardeşimiz adına sesleniyorum: Bu anlaşmadan
kaçalım. demiyoruz ama yurt dışındaki
vatandaşlarımızı yeterince bilgi sahibi yapana kadar bu
anlaşmanın uygulaması ertelenmelidir.
Cumhurbaşkanının imzaladığı uygulama
anlaşmasının 6ncı maddesi çok açık:
Anlaşmanın uygulanmasında zorlukla
karşılaşılması hâlinde her ülkenin istişare
isteme hakkı var. Sadece Almanyada 3 milyon, yurt dışında
toplam 6,5 milyon vatandaşımız var, hiçbirini
bilgilendirmemişiz. O zaman şimdi Benim vatandaşım bu
anlaşmaya hazırlıksız, öğrenip uygulamakta
zorlanıyor, bizim zamana ihtiyacımız var. diyebilmelisiniz.
(CHP sıralarından alkışlar) Bu anlaşmanın
uygulamasını ertelemek ya da kademeli bir geçiş istemek Türkiye
Cumhuriyetinin en doğal hakkıdır, bu bir lütuf değildir.
Bu sayede, yurt dışındaki kardeşlerimize bu
anlaşmayı öğrenme ve ona göre tedbirini alma, bulunduğu
ülkeye bildirimini yapma zamanı tanımış ve onları her
türlü suistimale karşı korumuş oluruz. Bu anlaşmayı
yurttaşlarımızı bilgilendirene kadar ertelemeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Çakırözer.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla)
Selamlamak için son bir süre
BAŞKAN
Uzatmanızı verdim, sağ olunuz.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla)
Peki, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden
birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Özer, buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Antalya Milletvekili Aydın Özerin, Covid-19 pandemisi döneminde çiftçinin
umutsuzluğunun katmerlendiğine ilişkin açıklaması
AYDIN ÖZER (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tarım ve Orman
Bakanlığı merak ediyor mu bilmiyoruz ama Covid-19 pandemisinin
tarım sektörüne etkileri üzerine yapılan bir çalışma,
çiftçinin kaygılı ve umutsuz olduğunu ortaya çıkardı.
28 il ve bağlı
ilçelerde bin çiftçiyle bire bir anket yöntemiyle gerçekleştirilen 2020
Türkiye Tarımsal Görünüm Saha Araştırmasına göre çiftçinin
yaş ortalaması geçen yıla göre 46dan 51e yükselmiş.
Üretim öncesi sorunlar listesinde çiftçinin girdi pahalılığı
şikâyeti geçen yılki gibi ilk sırada ama bu yıl 10 puan
artarak yüzde 93e çıkmış. Üretim sonrası sorunlar
listesinde ise çiftçinin yüzde 89u satış fiyatının
beklentilerin altında olmasından şikayet ediyor. Elde ettikleri
kazançtan memnun olan çiftçi sayısı yüzde 29. Çiftçinin yüzde 51i
TARSİMi gereksiz, faydasız buluyor; yüzde 22si hasar ödenmiyor veya
eksik ödeniyor diyor.
Özetle, çiftçimizin
kârlılık kaygıları giderek derinleşiyor, çiftçimizin
umutsuzluğu katmerleniyor. Çiftçimiz mutsuz. Unutmayın, çiftçimiz
mutlu olursa Türkiye mutlu olur.
BAŞKAN Sayın
Fendoğlu...
2.-
Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlunun, Covid-19 pandemi sürecinde
esnafın yaşadığı ekonomik sorunlara çözüm getirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU
(Malatya) Teşekkür ederim Başkanım.
Coronavirüs
salgınıyla mücadele kapsamında iş yerleri kapanan, iş
potansiyeli kaybolan esnaf ve sanatkârlarımız zor bir dönem
geçiriyor. Devlet kurumlarındaki işçiler, memurlar
maaşlarını ve özel sektördeki işçiler -tedbir amaçlı,
çalışmasalar bile- Cumhurbaşkanımızın
talimatıyla kısa çalışma ödeneği alıyorlar. Ama
esnaf, kapalı olan ve iş yapamadığı dükkânın
vergisini, BAĞ-KURunu, belediye harçlarını ve kredi
kartlarını ödemekle mükellef ve coronavirüsün de yükünü esnaf
çekiyor. Bakkallar, kantinciler, servisçiler, kırtasiyeciler, internetevleri,
düğün salonları, eğlence merkezleri, kafeler, halı saha ve
küçük ölçekli esnaflarımızın hepsi aylardır mağdur.
Hükûmetimiz ve yerel yönetimler küçük esnaf ve sanatkârlarla kader birliği
yapmalı. Esnaf kredileri, vergileri ve primleri en az 2021 yılı
Mayıs sonuna kadar ertelenmeli, kredi kartı ödemeleri en az üç ay
ertelenmeli, icra ve haciz işlemleri bu salgın sonuna kadar
durdurulmalı ve sicil affı da getirilmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Taşkın...
3.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 1 Aralık 2020de
vefat eden 22 ve 23üncü Dönem Mersin Milletvekili Ömer İnana Allahtan
rahmet dilediğine, ülkenin bu pandemi döneminde yüzde 6,7 büyüyerek zoru
başardığına ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün vefat eden 22nci ve
23üncü Dönem AK PARTİ Mersin Milletvekilimiz Profesör Doktor Ömer
İnana Cenab-ı Allahtan rahmet, kederli ailesine
başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Üçüncü çeyrek büyüme
rakamları açıklandı. Coronavirüs salgınıyla birlikte
küresel piyasalarda daralma yaşanırken, Türkiye ekonomisi,
gelişmiş altyapı olanakları ve üretim kapasitesi sayesinde
üçüncü çeyrekte beklentilerin üzerinde, yüzde 6,7 büyüyerek zor olanı
başardı. Mevsim ve takvim etkilerinden
arındırılmış Gayrisafi Yurtiçi Hasıla
Zincirlenmiş Hacim Endeksi bir
önceki çeyreğe göre yüzde 15,6 arttı, geçen yılın aynı
çeyreğine göre de yüzde 6,5 arttı.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde ekonomimiz istikrar ve
güven içerisinde büyümeye devam edecektir diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, 1
Aralık 2020de vefat eden 22 ve 23üncü Dönem Mersin Milletvekili Ömer
İnana Allahtan rahmet dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Evet, ben de
Ömer İnan Hocamıza Rabbimden rahmet diliyorum. Mekânı cennet
olsun. Ailesine ve sevenlerine sabır niyaz ediyorum.
Sayın Şeker,
buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
4.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Kocaeli ili Derince ilçesinde
1836 yılında keşfedilen Çenesuyunun tanıtımı ve
pazarlanması gayretlerinden dolayı Derince Belediye Başkanı
Zeki Aygünü tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
geçen hafta Kocaeli Derince Belediye Başkanımız Zeki Aygün
Beyin Meclisimize ikram ettiği Çenesuyunun yüzde 100ü Derince
Belediyesine aittir. Yapılan tarihî araştırmalarda Çenesuyunun
Osmanlıda sarayda tüketildiği, lezzetinin beğenildiği
belirtilmekte. İzmitte bulunan tarihî Av Köşkünün
kapısının üstünde bulunan levhada Aceb mi sözlerin olsa
Çenesuyu gibi ahlâ/ Olur mu bu sözlerin Çenesuyu gibi tatlı ve
şirin? diyerek Çenesuyunun tadından ve lezzetinden övgüyle
bahsedilmektedir.
1836 yılında II.
Mahmut tarafından kaynağı keşfedilen Çenesuyu 1933
yılında İzmit Belediye Başkanı Kemal Öz
tarafından İzmite getirilmiş. Kocaelimizin değeri
Çenesuyunun yurt içi ve yurt dışına tanıtımında
ve pazarlamasında Belediye Başkanımız Zeki Aygün Beyi
gayretinden dolayı tebrik ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu
5.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, yönetilemeyen salgın
süreci ve bitirilmiş hazine nedeniyle vatandaşların perişan
edildiğine, esnafın kredi borcu, vergi, stopaj gibi ödemelerinin
faizsiz olarak ertelenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İktidar ortakları
hangi kompleksten bilemediğimiz biçimde CHP, CHP diye
sayıklayıp dursunlar, gerçekler çok acı. Yönetilemeyen
salgın süreci ve bitirilmiş hazine nedeniyle
vatandaşlarımız perişan edildi. Daha doğru dürüst
kısıtlamaları açıklamayı beceremediniz ki
salgını yönetesiniz. Esnafımız daha da perişan.
Şimdi bir sürü yasaklar
getirdiniz. Peki, bu yasaklar nedeniyle zarar görecek esnaf için,
çalışanlar için ne yaptınız? Bir destek veriyor musunuz?
Siz, şoför esnafı ne durumda, kahveciler ne durumda, servisçiler
nasıl geçiniyor biliyor musunuz?
Esnafın kredi
borçları, vermesi gereken vergi, stopaj gibi ödemeleri derhâl faizsiz
olarak ertelenmelidir. Daha önce verdiğiniz kredilerin geri ödemesi geldi,
dert bir idi bin oldu. İş yerlerini kapatmak zorunda
bırakılanlara asgari geçimini sağlayacak ödeme
yapılmalıdır. Kapatılan veya kısıtlamalar
nedeniyle işlerinde düşüş olan işletmelerde
çalışanlara mutlaka geçimlerini temin edecek ücret verilmelidir. Tek
bildiğiniz, Katarın kuyruğuna katılıp rant
peşinde koşmak.
BAŞKAN Sayın
Demir
6.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin, ithal bir demokrasiye değil
tüm partiler açısından millî ve yerli bir duruşa ihtiyaç
olduğuna ilişkin açıklaması
MUSTAFA DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Milletimiz tarafından
bedel ödenerek kazanılmış bir demokrasiye sahibiz. Ülkemizin
dış politikadaki başarılarını şikâyet ederek
demokrasi talep etmek, demokrasimizin hamisi milletin iradesini yok saymaktır.
Demokrasiyi siyasi, ticari bir meta olarak birilerinden talepte bulunmaya
kalkışmak ise çok vahim bir durumdur. Güvenliğimiz,
dış politikamız ve millî menfaatlerimiz için kimseden icazet
almayacağımızı birilerinin anlaması gerekmektedir.
Milleti ikna edemeyen, gönlüne dokunamayan, proje üretemeyen, çalışamayanlar
demokraside yönetime gelemezler. Farklı yollarla birilerinin kendilerini
iktidara getirmesini hayal edebilirler ancak milletimiz haklarını
kimseye gasbettirmez, kimsenin telkiniyle yol yürümez. Bizim ithal demokrasiye
değil, tüm partiler açısından millî ve yerli bir duruşa
ihtiyacımız vardır.
BAŞKAN Sayın
Kılavuz
7.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, 3 Aralık Dünya Engelliler
Gününde bütün engelli kardeşlerini saygıyla
selamladığına, vefat eden 22 ve 23üncü Dönem Mersin
Milletvekili Ömer İnana Allahtan rahmet dilediğine,
vefatının 4üncü yıl dönümünde Berkay Şipali rahmetle yâd
ettiğine ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
3 Aralık Dünya
Engelliler Günü münasebetiyle tüm engelli kardeşlerimizi canıgönülden
saygılarımla ve sevgilerimle selamlıyorum.
Hepimizin birer engelli
adayı olduğu düşüncesiyle engelli kardeşlerimizin
sorunlarının çözüldüğü, her yönüyle engelsiz bir Türkiyeyi hep
birlikte inşa etmek en büyük temennimizdir.
Vefatını büyük bir
üzüntüyle öğrendiğim 22 ve 23üncü Dönem Mersin Milletvekilimiz
Profesör Doktor Ömer İnana Allahtan rahmet diliyor, kederli ailesine
başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Çok kıymetli
kardeşim ve ülküdaşım Berkay Şipali vefatının
4üncü yıl dönümünde rahmetle ve özlemle yâd ediyorum; ruhu şad
olsun, mekânı cennet olsun.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Sümer
8.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin, açıklanan son kısıtlamalarla
birlikte esnafın tamamen entübe olduğuna, yeni düzenlemeler
getirilmediği takdirde esnafın bir daha açmamak üzere kepenk
kapatacağına ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Pazartesi günü açıklanan
son kısıtlamalarla birlikte esnafımız tamamen entübe
olmuş durumdadır. Salgını durdurmak için yapılan
kısıtlamalar ne kadar doğruysa, esnafı hiç düşünmeden
alınmış kararlar bir o kadar yanlıştır.
KOBİlerin
zamanında ödeyemediği kredi borçları 59 milyar lira
olmuştur. Esnaf artık güveneceği, ayı çevireceğim
diyebileceği kredi kartının ekstresini ödemedi. Borç
alacağı kimse kalmadı. Kredi çekecek 1 liralık dahi
getirisi yok.
Esnafımız için bir
an önce kira desteği, sınırsız kredi ertelemesi, sicil
affı ve KDV ödemeleri hayata geçirilmelidir; aksi takdirde, daralan
ekonomilerde dahi ayakta kalmamızın teminatı, ekonominin
taşıyıcı kolonu ve lokomotifi esnafımız, bir daha
açmamak üzere kepenk kapatacaktır. Esnafımızı görün, sesini
duyun, onlara ilaç olun.
BAŞKAN Sayın
Filiz
9.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, salgın döneminin
zorluğunu en çok yaşayanlardan okul servisi sektörünün
sıkıntılarına çözüm bulunması gerektiğine
ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN
FİLİZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İşler durdu,
alışveriş bitti, perişanız. diyor esnaf. Salgın
sürecinde berberler, kahvehaneler, lokantalar, perakendeci esnaf,
ayakkabıcılar, tuhafiyeciler, kantinciler, hepsi mağdur;
bazıları hiç para kazanamadılar, bazıları mart
ayında 25 bin lira kredi çekti, onun da ödeme zamanı geldi, ödeyecek
güçleri yok, kiraları ödeyemiyorlar. Sayıları 340 bin olan okul
servisçileri 13 Martta kontakları kapattılar, altı ay süreyle
çalışamadılar. Seçim bölgemde Gaziantep Büyükşehir
Belediyesinin küçük bir katkısından başka hiçbir gelirleri
olmadı ama çalışmayan araçlarının trafik
sigortasını ve muayenesini yaptırmak zorunda kaldılar; buna
karşın, kirası, elektriği, suyu, vergisi, hatta
BAĞ-KUR gibi ödemeleri devam ediyor. Okul servisleri salgın döneminin
zorluğunu en çok yaşayan sektörlerin başında gelmektedir.
Sıkıntılarına bir an önce çözüm bulunması gerekir
diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Ceylan
10.-
Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, çiftçiye yasaya göre verilmesi
gereken desteği dahi vermeyen Hükûmetin bir de vergi kesintisi
yapmasının izaha muhtaç olduğuna ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, Gelir Vergisi Kanununun 94üncü maddesinde
çiftçilerden satın alınan zirai mahsuller ve hizmetler için
yapılan ödemelerden vergi alınabilmesi hüküm altına
alınmıştır. Tarımsal destek ödemeleri zirai mahsul
veya hizmet satın alma niteliğinde değildir. Buna rağmen,
hayvancılık için yapılan desteklemelerden yüzde 2, diğer
tarımsal desteklemelerden yüzde 4 oranında vergi kesintisi
yapılmasının yasal dayanağı nedir?
İktidarınızın ilk yıllarında çıkarılan
Tarım Kanununun 21inci maddesinde tarımsal desteklemelerin
oranının millî gelirin yüzde 1inden az olamayacağı hükmünü
dahi uygulamıyorsunuz. Çiftçiye yasa hükmüne göre verilmesi gereken
desteği dahi vermeyen Hükûmetin, bir de dayanağı kanuni olmayan
bir vergi kesintisi yapması izaha muhtaçtır. Hasılata
dayalı olmaksızın yapılan, gübre, mazot, tohum gibi
desteklemelerden yapılan kesintileri çiftçilerimize iade etmeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın
Tanal
11.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Kültür ve Turizm
Bakanlığının sosyal medya sitesinde bir tiyatro
tanıtım videosu olduğuna, pandemi nedeniyle tiyatroların
kapalı olduğu bugünlerde bu tanıtım videosunun kimlerin
para kazanması için yaptırıldığını
sorduğuna, yeni kısıtlamalarla ülkedeki tüm lokantaların
kapalı olduğuna ancak Meclisteki lokantaların açık
olduğuna ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz, Kültür ve Turizm
Bakanlığının sosyal medya sitesine
baktığımız zaman, burada bir tiyatro salonunun
tanıtım videosu yapılmış ve bu tiyatro salonunun
açılış tarihi ise 3 Aralık 2020 olarak
yazılmış. Şu anda tüm tiyatro salonları kapalı,
sinemalar kapalı, her taraf kapalı. Yani burada, Kültür ve Turizm
Bakanlığı bu kapalı olan tiyatro salonunun açılışını
yapmak üzere bu tanıtım videosunu kimlerin para kazanması için
yaptırdı? Kaç TL para verdi? Kime yaptırdı? Birilerinin
zengin olması yerine tüm sanatçıları destekleme adına
eşit, adil bir şekilde diğer sanatçılara bu imkânın
yaratılmasında yarar var.
Sayın Meclis Başkan
Vekili, şu anda Türkiyedeki tüm lokantalar kapalı ancak paket
servisi yapılabiliyor, Mecliste tüm lokantalar açık. Mademki bu
pandemi sınır dinlemiyor, herhangi bir ayrım yapmıyorsa, eşit
bir şekildeyse neden buradaki lokantalar kapalı değil?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Topal
12.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Hatay ili Defne, Arsuz, Payas
ilçelerine hastane yapılamıyorsa en azından yaşanan pandemi
sürecinde sahra hastanesi yapılması için Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğana ve Sağlık Bakanı Fahrettin Kocaya
seslendiğine ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Cumhurbaşkanına, Sayın Sağlık Bakanımıza
sesleniyorum; seçim bölgem Hatayda Covid vakaları birkaç misli
arttı, bunu en iyi sizler biliyorsunuz. Hastaneler dolu, yoğun
bakımda yer yok; bu nedenle ölüm oranları çok iç yakıcı
hâle geldi maalesef. Gece yarılarına kadar bile
vatandaşlarımız defin işlemleri yapıyor.
Burada ısrarla defalarca
dile getirdim; Defne ilçemizde, Arsuz ilçemizde, Payas ilçemizde hastane
yapalım. dedik ama olmadı. Proje dendi, ihale dendi, ortada
henüz bir şey yok.
Sayın
Cumhurbaşkanı, Defne halkı, Arsuz halkı, Payas halkı
ve Hatay halkı tedavi olamadan maalesef yaşamını yitiriyor;
buna acil önlem alın, hastane yapamıyorsanız hiç olmazsa pandemi
sürecini geçirecek sahra hastanesi yapın. Bu sadece Defne, Arsuz, Payas
halkının değil, Hatay halkının ortak sorunudur; bir an
önce pandemi sürecinde bu sorunu çözün.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Kenanoğlu
13.-
İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun, 3 Aralık Dünya
Engelliler Gününe, ekonomik ve sosyal alanlarda birçok engelle
karşılaşan ve âdeta evlerine hapsedilen engellilerin
sorunlarının çözümü için tüm sorumluları göreve davet
ettiğine ilişkin açıklaması
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü
uluslararası bir farkındalık olarak kutlanmaktadır. Bu 3
Aralıkta da milyonlarca engellinin sorunları çözülmemiş, eğitim
ve iş olanaklarından yoksundurlar. En önemli sorunları
ulaşılabilirlik olan engelliler, çözüm beklemektedir. Türkiye
nüfusunun yüzde 7sine, kimi istatistiklere göre ise yüzde 9lara varan engelli
vatandaşların sayısı trafik kazaları, çatışma
ortamları, kadına yönelik şiddet gibi çeşitli nedenlerle
artmaktadır. Eğitimden sağlığa, ulaşımdan
iş hayatına, ekonomik ve sosyal mekânlara kadar her türlü alanda
birçok engelle karşılaşan, bu engeller nedeniyle âdeta evlerine
hapsedilen engelliler her 3 Aralıkta törenlerle, etkinliklerle,
kâğıt üzerinde kalan sözlerle gündeme getirilmektedir. Oysa
engelliler, tören, konuşma, güzelleme değil, çözüm beklemektedir.
Toplumsal ve kamusal alanlara
tam ve bağımsız bireyler olarak katılmalarının
önündeki tüm engellerin kaldırılması, engellilere
karşı ayrımcılığın önlenmesi, engelli
haklarına ilişkin uluslararası sözleşmelerin -sosyal devlet
olmanın, Anayasa ve yasalar gereği- ertelenmeden yerine getirilmesi
için tüm sorumluları göreve davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Kılıç
14.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın,
Fransanın tarihindeki katliamların uluslararası kamuoyunun
vicdanını rahatsız etmeyi sürdürdüğüne ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sömürgecilik faaliyetleri kapsamında
koloniler kurarak sömürgelerinde büyük insan hakları ihlalleri yapan
Fransanın tarihindeki katliamlar uluslararası kamuoyunun
vicdanını rahatsız etmeyi sürdürüyor.
Fransa, 1520de
Afrikanın kuzeyinde ve batısında 20den fazla ülkede sömürgecilik
faaliyetleriyle hâkimiyet kurdu, üç yüz yıl boyunca Afrikanın yüzde
35i hâkimiyetinde kaldı, bağımsızlık mücadelelerini
şiddetle bastırdı, 2 milyondan fazla insanın ölümünde
sorumluluğu vardır. Fransa, soykırım belgelerine
erişimi de engelliyor. Cezayir ve Ruandadaki soykırımları
tarihe kara bir leke olarak geçmiştir. Fransa eski Cumhurbaşkanı
François Mitterrand O ülkelerde bir soykırım yaşanması o
kadar da önemli bir şey değildir. demişti.
BAŞKAN Sayın
Gürer
15.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 10 milyona yakın
çalışanı ilgilendiren 2021 yılı asgari ücret
görüşmelerinin başlayacağına ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
10 milyona yakın
çalışanı doğrudan ilgilendiren 2021 yılı asgari
ücret görüşmeleri başlıyor. Uluslararası Çalışma
Örgütü, asgari ücret tespitinde işçinin ve ailesinin ihtiyaçları,
genel ücret seviyesi, yaşam pahalılığı gibi yaşam
standartlarının dikkate alınmasının gerektiğini
belirtiyor.
Pandemi sürecinde,
çalışanlar büyük fedakârlık göstermiştir. Mevcut asgari
ücret net 2.324 lira olarak uygulanmaktadır. Bu rakam açlık
sınırının altındadır. Asgari ücret en az, net
3.100 lira olarak belirlenmelidir. Asgari ücret vergi dışı
bırakılmalıdır. Asgari ücret belirlenirken AKP
iktidarı her kere, işveren gibi, işçi talepleri
karşısında durmaktadır. Doğal gaz, elektrik, gıda
gibi ürünler sürekli zamlanmaktadır. İşçilere en az, net 3.100
lira asgari ücret verilmesi ve işçilerin sorunlarının dikkate
alınması önemlidir.
Teşekkür ediyorum
Başkanım.
BAŞKAN Şimdi,
Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın Akçay, buyurun.
16.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 4 Aralık Dünya Madenciler Gününü
kutladığına, yeraltı madenciliği sektöründe adaleti
tesis etmek için 3213 sayılı Maden Kanununda redevans
sözleşmeleriyle işletilen maden ocaklarında
çalışanların kıdem ve ihbar tazminatlarının
Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından ödenmesine yönelik bir düzenleme
beklentisi olduğuna, şair Yahya Kemal Beyatlıyı
doğumunun 136ncı yıl dönümünde rahmetle anmak istediğine,
vatan şairi Namık Kemalin vefatının 132nci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
13 Mayıs 2014te, Soma
Kömür İşletmelerine bağlı Eynez Maden Ocağında
yaşanan faciada 301 madencimiz hayatını kaybetti ve 486
işçimiz de yaralanmıştı. Bu kazayla anne ve babalar
evlatlarını, kadınlar eşlerini, çocuklar
babalarını yitirdi.
Soma Kömür
İşletmeleri 301 madencimizin hayatını kaybettiği Eynez
Maden Ocağını Türkiye Kömür İşletmelerinden hizmet
alım sözleşmesiyle aldığı için, Türkiye Kömür
İşletmeleri bu maden ocağında çalışanların
ihbar ve kıdem tazminatlarını 2020 yılının ilk
çeyreğinde yasal faiziyle birlikte ödemiştir. Fakat Soma Kömür
İşletmeleri tarafından redevans yöntemiyle işletilen
Işıklar, Geventepe ve Atabacasında çalışan 840
madencimiz kıdem ve ihbar tazminatlarını
alamamışlardı. 23 Temmuz 2020 tarihinde, İş Kanununun
geçici 11inci maddesine yapılan bir eklemeyle Soma Kömür
İşletmeleri Kurumuna ait redevans sözleşmeleri kapsamında
yer alan Işıklar, Atabacası, Geventepe ocaklarında
çalışanların tazminatlarının ödenmesine yönelik
düzenleme de yapıldı. Ancak 17 Aralık 2003te redevans sözleşmesiyle
Türkiye Kömür İşletmelerinden Darkale Maden Ocağını
alarak işleten ve 4 Ocak 2014te redevans sözleşmesi biten Uyar
Madencilik, 2012 yılında işten çıkardığı 804
madencimizin 2 aylık maaşı ile kıdem ve ihbar
tazminatlarını ödememiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ERKAN AKÇAY (Manisa )
Yeraltı madenciliği sektöründe adaleti tesis etmek için, 3213
sayılı Maden Kanununda redevans sözleşmeleriyle işletilen
maden ocaklarında çalışanların kıdem ve ihbar
tazminatlarının Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından
ödenmesine yönelik de bir düzenleme beklentisi vardır. Konuyla ilgili
olarak Enerji Bakanlığı yetkilileriyle ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinde gerekli görüşmeleri yapıyoruz, bu konuda bir düzenleme
yapılacağını umuyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
sorunun çözülmesi konusunda her türlü desteği vermeye de
hazırız. Bu vesileyle, yerin metrelerce altında son derece
tehlikeli ve zor koşullarda, alın teriyle ekmeklerini kazanan
madencilerimizin 4 Aralık Madenciler Gününü kutluyor, bir avuç kömür için
bir ömür feda eden, hayatını kaybeden bütün madencilerimizi rahmetle
anıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, bugün, Türk şiirinin usta kalemi, şair,
diplomat, siyaset adamı Yahya Kemal Beyatlının doğumunun
136ncı yıl dönümüdür. Yahya Kemal Beyatlı evladıfatihan
şehri Üsküpte doğmuş ve Türk-İslam mührünü
şiirlerinde ilmek ilmek işlemiştir. Dilimiz vatanımızdır.
diyerek her zaman Türk dilinin önemine vurgu yapan büyük şairimizi, Türk
ordusuna duyduğu güveni ve inancı dile getirdiği 26
Ağustos 1922 şiirinden bir dörtlükle rahmet ve minnetle anmak
istiyorum:
Şu kopan
fırtına Türk ordusudur ya Rabbi.
Senin uğrunda ölen ordu
budur ya Rabbi.
Ta ki yükselsin ezanlarla
müeyyed namın,
Galip et çünkü bu son
ordusudur İslâm'ın. (MHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, bugün, aynı zamanda, hürriyet ve vatan şairi
Namık Kemalin vefatının 132nci yıl dönümüdür.
Osmanlı aydınlarının fikir babası, gür sesli, hür
tavırlı Namık Kemal, eserleriyle Türk milliyetçiliğinin
ruhunu vatan sedasıyla nakış nakış
işlemiştir. Namık Kemal, dizelerinde
yılgınlığa karşı azmi, esarete karşı
bağımsızlığı öğütlemiş, genç
aydınların dimağında önemli tesirler
bırakmıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu durumu veciz
sözleriyle şöyle ifade eder: Bedenimin babası Ali Rıza Efendi,
fikirlerimin babası Ziya Gökalp, hislerimin babası Namık
Kemaldir. Namık Kemalin 93 Harbinden duyduğu teessür, dizelerine
şu şekilde dökülmüştür: Vatanın bağrına
düşman dayadı hançeri. Yok mudur kurtaracak bahtı kara
maderini? 13 Ocak 1921de, Meclis Başkanı sıfatıyla
Mustafa Kemal Atatürkten cevabi mısralar gelmiştir Namık
Kemalin bu sözüne karşılık: Vatanın bağrına
düşman dayasın hançerini. Bulunur kurtaracak bahtı kara
maderini.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Oluç, buyurun.
17.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Özgür Ülke gazetesinin
bombalanmasının 26ncı yıl dönümüne, özgür basın
geleneğinin bundan sonra da hiçbir baskıya boyun eğmeden
çalışmalarını sürdürmeye devam edeceğine, 3
Aralık Dünya Engelliler Gününe, engelliler için en yaşamsal ve temel
hakkın istihdam olduğuna, engelli olmanın yanı sıra
kadın olmalarından dolayı 2 kez dezavantajlı konuma gelen
kadın engellilere karşı pozitif ayrımcılık yapılması
gerektiğine, Hakkâri ili Derecik ilçesinde 3 kişiye ateş
açılması sonucu Özcan Erbaşın yaşamını
yitirmesine ve Hakkâri Valiliğinin yaptığı açıklamaya
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, Özgür
Ülke gazetesinin bombalanmasının 26ncı yıl dönümü. 3
Aralık 1994 tarihinde, Özgür Ülke gazetesinin İstanbuldaki teknik
binası, Cağaloğlundaki merkezî bürosu ve Ankara bürosu
bombalı saldırıya uğramıştı.
Saldırı sonucunda gazetenin ulaştırma görevlisi Ersin
Yıldız yaşamını yitirmişti ve 32
çalışanı yaralanmıştı -1994 tarihinde oldu,
bundan yirmi altı yıl önce- ve bu saldırıdan on beş
gün geçtikten sonra gizli ibareli bir belge ortaya
çıkmıştı. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller
imzalı bu gizli belgede Özgür Ülke gazetesinin bombalanmasına
ilişkin talimatın nasıl verildiği ortaya çıkmıştı.
Aradan bu kadar zaman geçti -yirmi altı yıl- ve failleri
bulunmadı. Biz, tabii ki faillerin kimler olduğunu biliyoruz; hangi
odakların, hangi kurumların bunun arkasında olduğunu
elbette ki biliyoruz ama hukuken bu gazetenin bombalanmasının
failleri bulunmadı.
Özgür Gündem gazetesi de daha
sonra saldırılarla karşı karşıya kaldı.
Bugün Yeni Yaşam gazetesi de saldırılarla karşı
karşıya. Genel olarak baktığımızda, özgür basın
bugün, maalesef, saldırılarla karşı karşıya
kalıyor, ya gözaltı ve tutuklamalar ya yasaklamalar ya engellemeler
Yani bakalım en son Yeni Yaşam gazetesinin
çalışanlarından kimleri gözaltına alıp
tutukladılar? diye. İki tane çok tipik olay var: Bir tanesi, Kemal
Kurkutun polis tarafından vurulmasının
fotoğrafını çekmiş olan muhabir, şu anda tutuklu ve
yirmi yıl hapis istemiyle yargılanıyor. Vandaki Osman
Şiban ve Servet Turgut işkencesini ve helikopterden atılma
olayını haberleştirmiş olan Yeni Yaşam muhabirleri
aynı şekilde şu an cezaevinde tutuklular.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Ama yirmi altı yıl boyunca şu görüldü: Bütün
bu baskılara rağmen, özgür basın geleneği bugüne kadar
sürdürüldü ve gerçekleri yazmak, yaşanan insan hakları ihlallerini,
Kürt halkına yönelik saldırıları belgelemek ve bunları
haber yapmak konusunda asla geri bir adım atılmadı. Özgür
basın geleneği, bundan sonra da hiçbir baskıya boyun
eğmeden bu çalışmalarını sürdürmeye devam edecektir
çünkü basın olmanın gereği budur esas itibarıyla. Hem
Türkiyedeki basın çalışanlarına, emekçilerine hem de bütün
dünyaya örnek oluşturmaktadırlar.
3 Aralık Dünya
Engelliler Günü ve bu vesileyle engellilerin sorunlarına ilişkin bir
kez daha birkaç noktaya değinmek istiyorum. Ne yazık ki elimizde 2005
yılından bu yana tam anlamıyla uygulanmayan bir Engelliler
Yasası var ve 2009 yılından bu yana da uygulamalara
yansıtılmayı bekleyen bir Birleşmiş Milletler Engelli
Hakları Sözleşmesi bulunuyor; her iki alanda da ciddi sorunlar
yaşanıyor.
Engelli nüfusa dair güncel ve
kapsamlı bir veri henüz elimizde yok; çeşitli rakamlar
konuşuluyor, söyleniyor ama baktığımızda bu konudaki
net bir resmî rakama ulaşmak zor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Fakat çeşitli veri tabanlarına göre, Türkiyedeki
resmî olmayan rakamlara göre yüzde 13 civarında yani 9 milyon
civarında engelli yurttaşımız bulunuyor. 2021 bütçesine
baktığımızda engellilerin çok fazla
düşünülmediğini görüyoruz. Aşağı yukarı yüzde 13
engelli yurttaş bulunurken bütçenin sadece yüzde 1,6sı engellilerle
ilgili ayrılmış vaziyette.
İstihdam, engelliler
için en yaşamsal ve temel hak. Maalesef, bu alanda çok ciddi sorunlar
yaşanıyor. En son, Covid nedeniyle engelliler ciddi sorunlarla
karşı karşıya ve engellilere ücretsiz ve nitelikli bir
Covid aşısının yapılması gerekiyor. Eğitim
açısından baktığımızda, engellilerin ciddi
sorunları var, ailelerin desteklenmesi, seyahat hakkının
korunması, erişilebilirlik ve evrensel tasarımın esas
olması; bunların hepsi engellilerin çok ciddi sorunları.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Bir de şöyle bir konu var: Engelli deyince biz genel
olarak engellileri hep erkekler olarak değerlendiriyoruz fakat kadın
engelliler, engelli olmanın yanı sıra kadın
olmalarından dolayı da 2 kez dezavantajlı konuma geliyorlar ve
özellikle, engelli kadınların hayatı engelli erkeklere göre çok
daha zor bir biçimde sürmekte. Dolayısıyla kadın engellilerin bu
dezavantajlı durumları karşısında pozitif
ayrımcılığın yapılması ve özel önlemlerin
alınması gerekiyor.
Bütün bunları Engelliler
Günü vesilesiyle bir kez daha dile getirmek, konuşmak,
tartışmak; yılda bir kere hatırlamamak, engellilerin
sorunlarını ve çözüm yollarını bu Mecliste ve Meclisin
dışında da bütün alanlarda konuşmak ve takip etmek hepimiz
için önemli bir sorun. Vekilimizin de burada söylediği gibi, engelliler
merhamet beklemiyor; engelliler, esas itibarıyla, insanca bir yaşam
sürdürebilecekleri bir ortamın sağlanmasını istiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Tamamlıyorum.
Son olarak bir noktaya
değinmek istiyorum. Dün, Hakkârinin Derecik ilçesinde palamut toplamak ve
piknik yapmak için giden 3 kişiye ateş açıldı ve 16
yaşındaki Özcan Erbaş yaşamını yitirdi. Hakkâri
Valiliği açıklama yaptı ve açıklamada havaya atılan
uyarı atışı yanlışlıkla vurulma kaza
sonucu ölüm gibi laflar yer aldı ve tabii ki kaçakçı olarak lanse
edildi bu gençler, Özcan Erbaş da içlerinde olmak üzere. Yani valilerin bu
standart açıklamaları, hazırlanmış, belli ki matbu
duruyor; bu açıklamaları bütün valilikler özellikle illerimizde
yapıyorlar. Van Valisinin açıklamasını da hatırlatmak
istiyorum: Usulüne uygun muhafaza altına alındı. dediği
Servet Turgut yoğun bakımdan çıkamadan yaşamını
yitirdi. Osman Şivan hastanelikti, hafızasını
yitirmişti Vandaki işkence sonucunda. Yani İçişleri
Bakanlığına önerimizdir: Valilere bu matbu açıklamalar
yerine daha anlamlı açıklamaları yapabilecekleri imkânları
sağlasınlar. Aksi takdirde, valilerin yaptığı bu
açıklamaların hiçbir tanesinin inandırıcılığı,
güvenirliği yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Oluç, son kez açıyorum mikrofonu.
Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Bu açıklamalar tamamen sahte ve yalana dayalı
açıklamalardır, ne Türkiyede ne dünyanın hiçbir yerinde de bir
inandırıcılığı, güvenilirliği yoktur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben, Grup
Başkan Vekillerimizin de -eğer sorun yaşamıyorlarsa-
mutlaka sisteme girmelerini rica ediyorum. Aksi takdirde, buradan kontrol
edemiyoruz, arka taraftan kontrol edilmesi gerekiyor ve sorun
yaşıyoruz.
Buyurun Sayın Türkkan.
18.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Hakkâri ili Çukurca ilçesinde
meydana gelen kazada yaralanan ve kaldırıldığı
hastanede şehit olan Piyade Sözleşmeli Onbaşı Osman Gülere
Allahtan rahmet dilediğine, vefatının 132nci yıl
dönümünde vatan şairi Namık Kemali rahmetle andıklarına,
asgari ücret tespit görüşmelerinin 4 Aralık 2020 tarihinde
başlayacağına, İYİ PARTİ olarak asgari ücretin
brüt 3 bin liraya çıkarılıp, çalışana brüt ücretin
tamamının ödenmesini istediklerine, TÜİKin gerçekten uzak
rakamlarla yılın üçüncü çeyreğinde ekonominin yüzde 6,7
büyüdüğünü açıkladığına, Saudi Arabian Oil Company
isimli Suudi Arabistan firmasına yatırım onayı
verildiğine, Kaz Dağlarından sonra bir başka Kanadalı
altın arama şirketinin Kapadokyada ortaya
çıktığına ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hakkâri Çukurca
bölgesinde dün, üs bölgesine intikal esnasında meydana gelen araç
kazası sonucu yaralanan askerimiz Piyade Sözleşmeli Onbaşı
Osman Güler kaldırıldığı hastanede ne yazık ki
şehit oldu. Şehidimize Allahtan rahmet diliyorum, ailesine ve
milletimize başsağlığı diliyorum.
Bugün, Türk edebiyatına
eserleriyle ve fikirleriyle ışık tutan Namık Kemalin ölüm
yıl dönümü. Vatan ve hürriyet şairimiz Namık Kemali
saygıyla, rahmetle anıyoruz.
Evet, milyonlarca işçiyi
ve ailelerini ilgilendiren asgari ücret görüşmeleri bu hafta, 4
Aralıkta başlayacak. Kışa giriyoruz, insanların
masrafları artıyor, asgari ücretle geçimini sağlayan
vatandaşlarımızın, işçilerimizin, emekçilerimizin yükü
çok daha fazla ağırlaşıyor. Bu insanlar ödemelerini
nasıl yapacak, geçimlerini nasıl sağlayacaklar? Hükûmet, asgari
ücretle zor şartlar altında geçimini sağlayan bu
vatandaşlarımızı, işçilerimizi, emekçilerimizi tamamen
açlığa terk ediyor. Devlet, vatandaşını mağdur
etmemekle yükümlüdür. Türkiye istihdamsız değil, istihdamla büyüsün
diyoruz; rantla değil, üretimle kalkınsın diyoruz. Bu
düşünceyle, işverenlerimizin üzerindeki yükü de hafifletip
onların yeniden istihdam yaratmalarını sağlamak, dar gelirli
vatandaşlarımızı da borç sarmalına sürüklemeyecek,
hakkaniyetli bir asgari ücret modeli uygulansın istiyoruz. Mevcut durumda
brüt asgari ücret 2.943 lira, kesintiler yapıldıktan sonra
çalışanımızın eline net 2.325 lira geçiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Dün
Sayın Genel Başkanımız Meral Akşenerin de ifade
ettiği gibi, İYİ PARTİ olarak biz, brüt ücreti 3 bin liraya
çıkarıp asgari ücretli çalışanımıza brüt kazancının
tamamını ödeyelim istiyoruz; devletimiz,
çalışanımızın gelir vergisi ve SGK primini üstlensin
istiyoruz. Böylece, asgari ücretle çalışan
vatandaşımızın eline 3 bin lira geçerken, işverene
olan maliyetiyse 3.458 lira olmaya devam edecek. Ayrıca, bu düzenleme
sadece asgari ücretliyi kapsamasın, asgari ücretin üzerinde maaş alan
çalışanların da asgari ücretten doğan SGK primini ve gelir
vergisini devlet üstlensin. Devlet, bütün çalışanların cebine
aylık 675 lira koysun ama bu parayı işverenden almasın yani
işverenimiz çalıştırdığı asgari ücretli
vatandaşlarımızın gelir vergisi ve SGK primini devlete
değil, çalışanına versin.
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu
düzenlemeyle, ekonomimizin daraldığı bu dönemde asgari ücretli
vatandaşlarımızın harcanabilir geliri de artmış
olacak.
TÜİK, yılın
3üncü çeyreğine ait gayrisafi yurt içi hasıla sonuçlarını
iki gün önce açıkladı. Buna göre, ekonomimiz, tüm dünyayı saran
Covid-19 salgınının olumsuz etkilerine rağmen yılın
3üncü çeyreğinde yüzde 6,7 büyümüş. TÜİKin bu
rakamlarını millete fıkra diye anlatmak lazım, gerçekten
uzak bu rakamları.
Rekabet Kurumunun, Türk
ürünlerini boykot eden Suudi Arabistanın ulusal petrol ve doğal gaz
şirketi Saudi Arabian Oil Company firmasına yatırım
onayı verdiğini basında çıkan haberlerden öğrendik.
Firmaya, Türkiyede petrol ve doğal gaz uygulamalarında kullanmak
üzere metalik olmayan kompozit ürünlerin geliştirilmesine yönelik üretim
tesisleri kurma ve işletme izni verilmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) -
Türk düşmanlığından beslenen ve Türk ürünlerini boykot eden
Suudilere karşı AK PARTİ Hükûmeti nedense Fransız kalmaya
devam ediyor, biz de hayretle izliyoruz.
Son olarak yine bir talandan
söz etmek istiyorum. İktidarın Kaz Dağlarını talan
etmesine izin verdiği Kanadalı altın şirketini hepimiz
biliyoruz. O korkunç manzara ve yıkım ortadayken bu sefer, bir başka
Kanadalı altın şirketi Kapadokyada ortaya çıktı. Kapadokyanın
yanı başında Nevşehirin Avanos ilçesi Özkonak
kasabasında altın arama çalışmalarına başlayan
Kanadalı şirket, ağaçlandırma alanı olarak belirlenen
bölgedeki ağaçları kesti, hem de 2015 yılında düzenlenen
ağaç kampanyasıyla ağaçlandırılan ve orman arazisi
olan araziyi talan etti. Ağaç dikmeyi çevrecilik zanneden AK PARTİ
iktidarının bugüne kadar hiçbir orman saygısını
görmedik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) -
Kaldı ki turizm gelirlerine ihtiyacımızın her zamankinden
fazla olduğu bir dönemde, Özkonak Yeraltı Şehri ile Belha
Manastırına ev sahipliği yapan dünya kültür mirası olan
Kapadokyada turizmi de baltalıyorlar böylece. Çevre Ajansını
görüştüğümüz bir haftada, görüyoruz ki sizden olsa olsa çevreci
değil hafriyatçı olur.
Yüce Parlamentoyu
saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Özel, buyurun.
19.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Hakkâri ilinde meydana gelen trafik
kazasında şehit olan Piyade Sözleşmeli Onbaşı Osman
Gülere Allahtan rahmet dilediklerine, doğumunun 136ncı yıl
dönümünde Yahya Kemal Beyatlı ve vefatının 132nci
yılında vatan şairi Namık Kemali rahmetle andıklarına,
Köy Kanununa eklenen geçici bir maddeyle köylerde muhtar ve ihtiyar heyeti
kararıyla evi olmayanlara arsa verildiğine ve bu arsalara 31
Aralık 2020ye kadar ev yapılmadığı takdirde
arsaların ellerinden alınacağına, köylülerin
mağduriyetlerinin giderilmesi için bu sürenin uzatılmasını
talep ettiklerine, esnafın kredi borçlarının ertelenmesi
gerektiğini bir kez daha hatırlattıklarına, Tarım ve
Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin taşra teşkilatına 826
kadrolu işçi alımı yapılacağı açıklamasına
Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesindeki geçici ve mevsimlik
işçilerden ciddi tepki olduğuna, kimsenin pandemi döneminde
alınan tedbirlerin yeterli olduğunu düşünmediğine,
Covid-19un meslek hastalığı sayılmasına, Refik Saydam
Hıfzıssıhha Enstitüsünün yeniden açılmasına,
kapatılan devlet hastanelerinin değerlendirilmesine, özel hastanelerin
yoğun bakım sistemlerinin de kamunun kullanımına
açılmasına, Cumhurbaşkanlığı İletişim
Başkanı Fahrettin Altunun seçilmiş siyasetçilere hakaret
ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Trafik kazasında
şehit olan Piyade Onbaşımız Osman Gülerin haberi hepimizin
yüreğini yaktı. Şehidimize Allahtan rahmet diliyoruz.
2 Aralık, 2 büyük
şairi bir araya getiren bir gün: Yahya Kemal Beyatlının
doğum günü. Divan edebiyatından modern şiire geçisin köprüsü
olarak kabul edilen ve Dört Aruzculardan birisi olan Yahya Kemal
Beyatlıyı doğum gününde; 19uncu yüzyıl
aydınlarımızdan, vatan ve hürriyet şairi Namık Kemali
ölüm gününde, Vatan Yahut Silistre oyunuyla ünlü olan Namık Kemalin
sürgünlerle geçen ömrünün Sakız Adasında son bulduğunu
hatırlayarak, hatırlatarak, fikirleri 20nci yüzyıldaki
cumhuriyet devrimlerini de etkilemiş bir isim olarak kendisini de rahmetle
ve minnetle anıyoruz.
Sayın Başkan, daha
önce dile getirdiğimiz bir hususu yüce Meclisin bir kez daha dikkatine
sunmak istiyoruz. Konudan, benim Salihli ilçemizde bir köyü ziyaretimde
vatandaşlar tarafından dikkatim çekilerek haberdar oldum.
Araştırdım ki büyük bir sıkıntı bütün Türkiyeyi,
bütün köyleri bekliyor. Tüm köyler için, 28 Kasım 2017de Köy Kanununa
bir geçici madde eklendi. Köylerde muhtarların ve ihtiyar heyetinin
kararıyla evi olmayanlara arsa verilebiliyor, biliyorsunuz. Bu geçici
maddeye göre denildi ki: Bu arsalara 2020nin 31 Aralığına
kadar ev yapmazsan, köy tüzel kişiliği duruyorsa buraya yoksa
-büyükşehir kanunuysa- ilgili belediyeye gidecek bu arsalar.
Vatandaş diyor ki: Bir buçuk yıldır bu süre gitgide
azalıyor ve
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
bu
sene tamamen pandemiyle geçti. Şehirler arası ulaşım yasak,
işçilerin gelmesi yasak, bizim gitmemiz yasak. Zaten bu işe
ayıracak para kalmadı, herkesin işi bozuk ve şu anda da hani
yapayım desen, sokağa çıkmak yasak, bunu yapmak yasak. Pandemide
herkese süre tanınıyor... Bu konuda basit bir uzatma talep
ediyorlar. Bunu dikkate sunuyoruz.
Esnaflarımız son
derece dertli. 22 Temmuz 2020 tarihinde yayımlanan Cumhurbaşkanı
kararıyla Halk Bankasına kredi borcu olan esnafın ödemeleri aralık
sonuna kadar ertelenmişti. Şimdi, o sürenin de sonu geliyor ama
kısıtlamalar devam ediyor, vaka sayıları artıyor,
çalışılamıyor. Bu noktada, mutlaka bir ertelemenin, bir
uzatmanın yapılması gerektiğini bir kez daha
hatırlatıyoruz.
Benim yıllardır da çok
severek kendisine gittiğim berberim -hepimizin berber sadakati çok
yüksektir bu ülkede- Mustafa kardeşim
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
bana
gecenin 22.46sında şöyle bir şey yazmış, bunun bir tek
bende olduğunu da sanmıyorum: Vekilim sizden ilk defa kendim için
bir istirhamda bulunacağım. Bu iktidarın sunduğu bu
şartlarda ne ev kiramı ne de iş yeri kiramı ödeyemiyorum.
İşlerim zaten yüzde 50 düşmüştü, bir de kısıtlama
girdi işin içine. Bana uygun gördüğünüz ne iş olursa ben yapmaya
razıyım. Bu saatte rahatsızlık verdiğim için kusura
bakmayın. Bu bir kuaför, berber arkadaş. Bu
çığlığı duymamız lazım; bunun partisi,
siyaseti, bilmem nesi olmuyor. Ve bakın İlk kez bir şey
istiyorum. diyor ya yani yeni yoksullar, yeni mağdurlar var. Daha önce
hiçbir isteği olmamış, kendi yağıyla kavrulan
insanlara bir el uzatmak gerekiyor.
Yine, Meclise, çok önemli
gördüğümüz bir hususu daha hatırlatacağız. Tarım
Bakanı Sayın Pakdemirli 26 Kasım günü dedi ki
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
İŞKUR üzerinden gerekli şartları taşıyanlardan
kurayla taşra teşkilatına 826 kadrolu işçi alımı
yapacağım. Buna Tarım Bakanlığı bünyesinde çalışan
geçici işçilerden, mevsimlik işçilerden çok ciddi tepki var. Bir kere
bunlara verilmiş devlet sözü var, bir de devlet ahlakı gereği de
bu
Sen geçici, kadrosuz bir işçi çalıştırıyorsun; 826
kadro varsa bu kadroyu bunlara verip bir başka ihtiyacı
karşılamak gerekiyor. Geçen sene 1.111 işçi alımında
bu çığlığı dillendirmiştik, duyulmuştu. Bu
konudaki bu çok haklı talebi mutlaka hatırlatmak istiyorum.
Sayın Başkan,
pandemide alınan tedbirlerin yeterli olduğunu kimse düşünmüyor.
Elbette ki en doğrusu, virüsün en uzun kuluçka süresinin 2 katı yirmi
sekiz gün ama Türkiye şartlarında hiç değilse on dört günlük bir
kapanmaya ihtiyaç var. Ama bunu yaparken halka doğrudan gelir desteği
sağlanması gerekiyor
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
AVMler ve kalabalık buluşma mekânlarının
kapatılması gerekiyor; atanamayan tüm
sağlıkçıların atanması gerekiyor, yitirdiklerimiz var,
yoruldular ve daha ne kadar ihtiyaç olacağı belli değil. Belki
çok farklı mekânları hastanelere çevirmek gerekecek. Bir
atanamamış sağlıkçı bırakmamak gerekiyor bu
süreçte.
Sağlıkçılara
söz verilen ek ödemelerin hakkaniyet gösterilerek yapılması,
Covid-19un meslek hastalığı sayılması,
hayatını bundan kaybedenlerin şehit sayılması, Refik
Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünün yeniden açılması;
şehir hastaneleri açılırken kapatılan devlet hastanesi,
çocuk hastanesi, doğum hastanesi gibi hastanelerin derhâl
değerlendirilerek kullanılması gereğini bir kez daha
hatırlatıyoruz; özel hastanelerin yoğun bakım sistemleri de
kamunun kullanımına açılmalı.
Başkanım, son
olarak da bu Parlamentoda mevkidaşlarım açısından bir
uyarı yapmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Son kez
açıyorum mikrofonunuzu, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı
Fahrettin Altun; bu geçmişte yaptığı işler, vakıf
malına el atma, suçüstü olunca o günkü yaptığı imza,
kontrat ve bir sürü, kendi eliyle yıkmasıyla kabullendiği
birtakım yalan yanlış işler var; güç zehirlenmesi,
aldığı makamı kendi lehine kullanmaya varacak işler.
Kendi işini yaparken de hakaret ediyor. Kime? İlk başta AK
PARTİ Grup Başkan Vekillerine, Ömer Çelike, Bakanlara, AK
PARTİdeki seçilmiş siyasetçilere hakaret ediyor. Sanki AK
PARTİye ya da Genel Başkanlarına yapılan bir
eleştiriyi cevaplayanlar kifayetsiz, yetersizmiş gibi, onu
söyleyerek, o iddiayla, o kibirle çıkıyor, biz siyasetçilere, Genel
Başkanlar düzeyinde hakarete varan şeyler
Ya bu kadar AK PARTİli
milletvekilinin ağzı yok mu, Grup Başkan Vekilinin
ağzı yok mu, parti sözcüsünün yok mu, Bakanlar Kurulunun üyelerinin
yok mu da
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Son
sözüm.
bu Pergolacı
Fahrettin hepsinin yerine koymuş kendisini; bir kibir, bir eda
Seçilmişlerin yerine bir atanmış olarak bize söylediklerinin
haddini bildiririz, onu izmarit gibi söndürüyoruz, ne olacak ona cevap vermekte
ama biz, mevkidaşlarımıza yapılan bu hadsizliği,
saygısızlığı onlar nasıl sindiriyor, inanamıyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu
20.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
salgınla mücadelenin kararlılıkla devam ettiğine,
açıklanan son verilere göre ekonominin yüzde 6,7 büyüdüğüne, Türk
ordusundan ve milletinden özür dilenmesi gerektiği hakikatinin herkesin
karşısında durduğuna, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın Atatürkün muasır medeniyetlerin üstüne çıkma
hedefini hayata geçiren, yedi düvele meydan okuyan kahraman bir lider
olduğuna, ölümünün 132nci yıl dönümünde vatan şairi Namık
Kemale ve 136ncı doğum gününde şair Yahya Kemal
Beyatlıya rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri,
salgınla mücadelemiz kararlılıkla devam ediyor. Bu kapsamda
sokağa çıkma kısıtlaması ve diğer tedbirlerle
birlikte, vatandaşlarımızın hassasiyetiyle, inşallah,
hep beraber önemli sonuçlar alacağımıza inanıyorum.
Alınan tedbirlerin yanında esnafımıza, işçimize,
çiftçimize, işverenimize, velhasıl toplumun bütün kesimlerine yönelik
mağdur olmamaları için gereken her şey yapılmakta.
Salgınla mücadele
sürecinde 3,5 milyon çalışanımızın yaklaşık
22 milyar liralık destek sağlayan kısa çalışma
ödeneğinin süresi uzatıldı ve yeni başvurulara da bu
şekilde kapı açılmış oldu. Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın imzasıyla yayımlanan karara göre, yeni
başvurular dün itibarıyla başlamış olmakla 30
Hazirandan önce başvuruda bulunmayan iş yerleri de başvuru
kapsamında değerlendirilecek, bu tarihe kadar ödeneğe
başvurmayan iş yerleri 31 Aralık tarihe kadar
başvurmaları hâlinde 1 Aralık 2020 tarihinden itibaren üç ay
süreyle bu ödenekten yararlanabilecek. Sosyal devlet ilkesinin gerekleri neyse her
aşamada onu takip ettiğimizin bilinmesini isterim.
Son açıklanan verilere
göre ekonomimiz, üçüncü çeyrekte yüzde 6,7 oranında büyüdü; küresel
salgına rağmen bu büyüme önemli bir rakamdır.
İnşallah, ekonomi ve hukuk alanında atacağımız
yeni reformist adımlarla, bu konuda
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı)
salgının etkisinin
azaltılmasıyla, inşallah, çok daha iyi duruma
erişeceğimize inancım tamdır.
Değerli arkadaşlar,
dün CHP grup toplantısında Sayın Kılıçdaroğlu
Sayın Cumhurbaşkanımıza hitaben Sen kimsin?
şeklinde, hakikaten bütün milletimizi rencide eden bir konuşma ortaya koydu. Ben kim
olduğunu hatırlatmak isterim. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde
Maraşla ilgili söylemleriniz eğer Rumları sevindiriyorsa,
Akdenizdeki tavrınız Yunanistanı sevindiriyorsa,
Dağlık Karabağdaki tavrınız Ermenistanı
sevindiriyorsa, Libyadaki tavrınız darbeci Hafteri ve Türkiye
düşmanlarını sevindiriyorsa, Suriyedeki tavrınız
terör örgütlerini sevindiriyorsa
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Türkiye'deki
tavrınız FETÖyü sevindiriyorsa, Türk ordusuyla ilgili hakaretleriniz
Türkiye düşmanlarını ve bölücüleri sevindiriyorsa dönüp aynaya
bakmanız gerekir. Düştüğünüz hâli gösterecek, durduğunuz
yeri, söylemleri tekrar, yeniden gözden geçirecek bir muhasebeye ihtiyaç
olduğunda kamuoyu nezdinde hiçbir şüphe bulunmamakta. Bu konuda
yapılan hakaretlerle gündem değiştirmeye dönük bir
yaklaşım sergilendiği görülüyor ancak şerefli Türk
ordusundan ve milletimizden özür dilenmesi gerektiği hakikati hepimizin
karşısında duruyor.
Evet,
Recep Tayyip Erdoğana Kimsin sen? diyen Sayın
Kılıçdaroğluna buradan hatırlatmak istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Mustafa Kemal Atatürkün
Manda ve himaye kabul edilemez. İstiklali tam, tam
bağımsız Türkiye. Muasır medeniyetlerin üstüne
çıkma ilke ve hedeflerini hayata geçiren, yedi düvele meydan okuyan ve
Dünya 5ten büyüktür. diye haykıran bir liderdir, kahraman bir liderdir
Recep Tayyip Erdoğan! [AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar(!)]
Sonuçta,
Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde güçlü ve
büyük Türkiye'yi inşa etmeye herkese rağmen ve her şeye
rağmen devam edeceğimizi hatırlatmak isterim.
Evet,
hakikaten bu konuşma dün milletimiz tarafından da hayretle izlenmiş
vaziyette, milletimizin maşerî vicdanında gerekli
karşılığı bulacağından hiç şüphemiz
bulunmamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün, vatan şairimiz Namık Kemal ölüm
yıl dönümü nedeniyle anılıyor, kendisine rahmet diliyorum.
Aynı şekilde, Yahya
Kemali, bu vatan şairimizi de doğum yıl dönümü münasebetiyle
hep beraber anıyoruz. Yahya Kemal kahraman ordumuzla ilgili
dörtlüğüyle bütün milletimizin vicdanında yerini
almıştır. Ne güzel ifade etmiş:
Şu kopan
fırtına Türk ordusudur ya Rabbi,
Senin uğrunda ölen ordu
budur ya Rabbi.
Ta ki yükselsin ezanlarla
müeyyed namın,
Galip et çünkü bu son
ordusudur İslamın.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, yaptığı konuşma sırasında
Genel Başkanla ilgili söylediği bazı ifadelerin cevaba muhtaç
olduğunu düşünüyorum.
BAŞKAN Yerinizden söz
vereceğim.
Buyurun.
21.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Hiç değilse Fahrettin
Altuna kalmadan Genel Başkanlarıyla ilgili bir savunu
yapabileceğini gördük. Bence böyle olmalı, muhataplar siyasiler
olmalı veya atanmışlar bu noktada asla ve asla
mevkidaşlarımızın rolüne soyunmamalı.
Tabii, Recep Tayyip
Erdoğan Cumhurbaşkanlığı sıfatının
dışında bir partinin Genel Başkanlığı
sıfatını taşıyor. Öyle olunca da tarafsız ve
devleti temsil niteliğindeki Cumhurbaşkanına karşı
kullanılacak dil ile sürekli polemik yapan ve her imkânla siyasi
muhataplarına saldıran birisine karşı kullanılacak
dilin aynı olmasını beklememek lazım. Milletin
başındaki Cumhurbaşkanını bu duruma kendiniz
getirdiniz. Şimdi, odur budur ama şudur: Türk askerinin kafasına
çuval geçirilir
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Son kez
açıyorum mikrofonunuzu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, müsaade edin de
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Dakikalarca konuştu aynı konuda.
BAŞKAN Hayır,
sizden daha az konuştu; buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Daha az konuştum, herkesten az konuştum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, hayır, cevaplayacağım konuda.
Odierno
Çuval geçirilir,
sesini çıkarmaz. Nota ver. deriz, Müzik notası mı bu,
Amerikaya veriyorsun? der. Odiernodan, kafaya çuval geçirenlerin
komutanı Odiernodan madalya alan kişiyi Millî Savunma Bakanı
yapar. Süleyman Şah Türbesini bir gece ansızın
kaçırır gelir. Rusya uçağını ben düşürdüm. der,
Rusyanın ambargosu can yakar, geri gitmez, damadının
IŞİD petrollerini pazarlaması konusunda Birleşmiş
Milletlerde video oynatacağım. deyince Putin, özür mektubu yollar.
Amerika Birleşik Devletleriyle didişirken Mal
varlığını araştıracağız. dediklerinde
U dönüşü yapar. FETÖnün önünü açacak tüm atamalarla 15 Temmuzdaki
yapılan hain darbe girişiminin hazırlıklarına alet
olur, ne istedilerse verir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
İşte sizin savunduğunuz böyle biridir Recep Tayyip Erdoğan.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ettim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu, sataşmadan kürsüden söz vereceğim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasında AK
PARTİ Grubuna ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana
sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri,
ben Üslububeyan ayniyle insan. diyerek sözlerime başlamak istiyorum.
Tabii ki siyasi
eleştiriler olabilir, bundan daha doğal bir durum yok, hepimiz
siyaset yapıyoruz ancak yalan, dolan, iftirayla, fitne fesatla hakikatleri
ters düz etmek, hakaretlerle saldırmak hiç kimsenin ne haddidir ne harcıdır.
Dolayısıyla bizim konuşmamız bu çerçevede her
muhatabına cevap vermekle ilintilidir.
Şunu ifade etmek isterim
ki: Çuval geçirmeyle ilgili olayları, siz, lütfen, bütünüyle beraber
değerlendirin. Mehmetçikimize çuvalı geçirenlerin kafasına biz
El Babda, Cerablusta, Afrinde çuvalı geçirerek yerle yeksan etmedik mi?
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Hayır, yapmadınız, keşke yapsaydınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır.
NURAN İMİR
(Şırnak) Çuvalı geçirenleri değil Kürtleri katlettiniz,
Kürtleri katlettiniz!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Ettik. İşte, siz, maalesef bunu
göremiyorsunuz.
NURAN İMİR
(Şırnak) Kandırmayın kimseyi, kandırmayın.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Sonuç itibarıyla, oluşturulmaya
çalışılan terör devletini yerle yeksan eden, Türkiyeyi
muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarma noktasında seksen
yıllık Cumhuriyet Dönemimizde yapılan
yatırımların son on sekiz yılda Cumhuriyet Dönemimizde yapılan
yatırımlarla mukayesesinde 3-4 misli büyüten ve gerçekten Atatürkün
İstiklali tam, tam bağımsız Türkiye. hedefini,
dış politikada da ordumuzla beraber destanlar yazarak tarihe geçiren
liderdir Recep Tayyip Erdoğan! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
NURAN İMİR
(Şırnak) Daha dün borsanın yüzde 10unu verdiniz
Katarlılara. Tam bağımsızmış(!)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Başkanım
BAŞKAN
Arkadaşlar
Sizin talebiniz nedir
Sayın Özel?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sataşmadan, aynı şekilde.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Sataşmadı ki, Kılıçdaroğluna bir şey demedi ki.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sataşma yok, hiç
sataşmadım.
BAŞKAN Bir dakika
Ne
dedi de sataştı? Ben bu konuşmasında bir sataşma
görmedim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Hiç bir sataşma yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya,
müsaade etsek buna da mı engel olacaksın?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Hayır ama sataşmam yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, bana soruyor, sen konuşuyorsun.
BAŞKAN Sayın
Özel, bakın, ben bir sataşma görmedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bühtanlarla, yalanlarla
diyerek
BAŞKAN Ha, yalan
söylediğinizi söyledi, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, bir şaka yapıyorsanız şaka
sınırında kalın.
BAŞKAN İki
dakika, sataşmadan veriyorum.
Buyurun.
MAHİR POLAT (İzmir)
Böyle bir üslup yok Başkanım. Siz söyleyemezsiniz ki Yalan
söyledi. diye.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Yalan söylediğini iddia ettiniz.
BAŞKAN Nasıl
söyleyemem arkadaşlar? Tutanaklara göre söylerim ben.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) İtham ediyorsunuz o zaman.
ORHAN SÜMER (Adana) İtham
etmeyin o zaman.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özel.
2.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, siz tartışmanın tarafı
olamazsınız.
BAŞKAN
Tartışmanın tarafı olmadım. Doğru, evet, sizin
yalan söylediğinizi söyledi.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Süreyi
yeniden başlatır mısınız Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; elbette Genel
Başkanınızı savunacaksınız ama savunduğunuz
alana bir bakalım: Rusyada uçak düşürülmüş, uçak
düşürülünce devrin Başbakanı ile Cumhurbaşkanı
yarışa girdi Ben düşürdüm. Ben düşürdüm, talimatı
ben verdim. diye. Rusya narenciye üreticisinin canına okudu, canına
okudu ticaretin, canına okudu turizmin, Özür dilemem, dilemem. dediniz;
Putin Birleşmiş Milletlerde sunum yapacağım. dedi, öyle
bir özür mektubu yazdınız ki Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir
şey yok.
Suriyede 36 askerimiz
şehit oldu, hepimizin içi yandı. İlk, Rusya ziyareti.
Rusyanın sorumluluğunu biliyorsunuz. Rusyanın resmî yayın
organı -yani sizin a Haber veya TRT- çekmiş sizinkileri, iki dakika
sayaç yürütüyor orada Bakın, Putin kapıda nasıl adam
bekletiyor. diye; benim ulusal onurum zedeleniyor, siz buna bir şey
söylemiyorsunuz.
MAHİR POLAT (İzmir)
Tam bağımsızlık diyorlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Birisi
Şehit cenazesi istemiyoruz. deyince Askerlik yan gelip yatma yeri
değildir. diye söyleyecek Recep Tayyip Erdoğan, ona bir ses
çıkarmayacaksınız. Söylediğiniz sınır ötesi
operasyonlarda ne Amerikaya ne bir başka yere
O çuvalı geçiren
Amerikalılardı. O çuvalı geçirenlerin komutanı Odiernodan
üstün liyakat madalyası alan adam şimdi Kabinenizde, Kabinenizde!
Bundan üzülmüyorsunuz, sonra tutuyorsunuz diyorsunuz ki: Efendim, çok
başarılıyız -başarı varsa orduda- Recep Tayyip
Erdoğana kamuflaj ne de yakıştı. Ya, bir Erdoğana
yakışacaksa bu kamuflaj, keşke Bilal Erdoğana da
yakışsaydı be, keşke Bilal Erdoğana da Burak
Erdoğana da yakışsaydı! (CHP sıralarından
alkışlar) Bedelli askerlik yap, çürük raporuyla askerlik yapma;
kamuflaj üzerinden siyaset yap; hadi canım sen de! (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ATİLA SERTEL
(İzmir) Sataşma yok, gerçekleri söyledi. Bilal Erdoğan
askerlik yapmadı ki.
3.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında AK PARTİ Genel Başkanı ve
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana sataşması
nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz evvel, hakikaten, hatibin böyle heyecanlı bir
şekilde, gerçekleri ters yüz eder şekilde konuşmasını
hayretle dinledik. Hiç kimseden özür dileyen bir mektup yok, olmadı da.
ATİLA SERTEL
(İzmir) Askerlik yaptı mı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Allahtan korkun, Allahtan!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) - Sonuç itibarıyla, bizim uluslararası
proaktif dış politikamız ile millî menfaatlerimiz
doğrultusunda milletin, devletin çıkarları öncelikli olarak
bütün ülkelerle münasebetlerimiz söz konusudur ve olacaktır. Burada
birincil önceliğimiz, milletimizin ve devletimizin menfaatleridir.
İkinci olarak: Hakikaten
birtakım acziyetin bir ifadesi olarak ailelerle ilgili
şahsiyetleştirme aslında tam bir acziyet. Gerçekten bu konuda
seviyeyi belirleme noktasında utanılması gereken bir durum
olarak görüyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
ATİLA SERTEL
(İzmir) - Bizim çocuklarımızın hepsi askerlik yaptı,
hepsi askerlik yaptı.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Bizim Genel Başkanımızın çocuğu askerlik yaptı,
sizin Genel Başkanınızın çocuğu askerlik yaptı
mı?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Zira tamamen gerçek dışı
yaftalamalarla birtakım beyanlarda bulunuluyor.
ATİLA SERTEL
(İzmir) Güneydoğuda askerlik yaptı bizim
çocuklarımız.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Hukuki olarak ne yapılması
gerekiyorsa onların hepsi yapılmıştır. Bu konuda en
ufak bir tereddüt yoktur. Bu konulardaki bühtanlar, iftiradır ve
yalandır.
ATİLA SERTEL
(İzmir) Nasıl iftira ya? Yaptı mı askerliğini?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Bunu ifade etmek isterim.
Sonuç itibariyle Amerika
Birleşik Devletleri ve Rusyayla da egemen bir devlet, eşit bir
devlet olarak onları protokol imzalamaya zorlayan bağımsız
bir Türkiye ve terör devletini yerle yeksan ederek, çöp sepetine atarak bütün
bu iradeleri ilgili yönetimlerin başına geçiren bir Türkiye var
elhamdülillah. Bu konuda, tam bağımsız Türkiye olarak
hedeflerimize sonuna kadar ilerleyeceğimiz konusunda kamuoyunun hiçbir
endişesi olmamakla beraber sizleri de bu konuda muhasebeye davet ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ATİLA SERTEL (İzmir)
Bizim çocuklarımız askerlik yapıyor, siz edebiyatını
yapıyorsunuz, edebiyat yapıyorsunuz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, hem Sayın Türkkanın ilerleyen saatle ilgili,
programıyla ilgili bir ricası oldu hem sizin; onun için sadece
tutanağa geçsin.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak kendimiz, evlatlarımız, çocuklarımız, ailelerimizle
gurur duyarız; Türkiyedeki her askerle, her askerin ailesiyle gurur
duyarız; askerin, ordunun her başarısından gurur duyarız
amma velakin tutup da mangalda kül bırakmayıp, orduyu bir partinin
ordusuymuşçasına söyleyip o partinin dışındaki
partileri ordunun karşısındaymış gibi
konumlandıran dil, orduya da fayda sağlamaz, millete de fayda
sağlamaz.
Çok net olarak
söyleyeceğim şey de şudur: Bizim, Sayın Genel
Başkanımızın oğlu giydi kamuflajı, sekiz ay
Sivasta askerlik yaptı, kuradan neresi çıksa orada yapmak için
kendini emanet etti. Hepimiz biliyoruz ki Sayın Genel
Başkanınızın 2 oğlu da askere gitmedi. Kamuflaj
edebiyatı üzerine, madem yakışıyorsa onun da
evlatlarına yakışsaydı bizimki gibi diye bir
hatırlatma yaptım. Bunun dışında, ordu üzerinde hiçbir
şey yoktur. Erdoğana yakışan kamuflaj Buraka
yakışsın, Bilale yakışsın. Hodri meydan! (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Ben de tutanaklara
geçmesi açısından söylüyorum.
Sonuçta, ordu milletimizin
ordusudur, Peygamber ocağıdır ve milletimizin göz
bebeğidir. Biz bu konudaki çağrılarımızı herkese
yaptık.
ATİLA SERTEL
(İzmir) Niye gitmedi onlar askere o zaman?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Kim ordumuza hakaret ederse onun dili
kopartılmalıdır.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Kim etmiş ya?
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Eden yok.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Ancak, maalesef, bu konuyla ilgili
CHP yönetiminin ordumuza hakareti savunucu yaklaşımı
milletimizin takdirindedir, gözümün önündedir.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bu konuyla ilgili
ailelere ilişkin sözlerin hiçbiri doğru değildir,
yanlıştır.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Yapmadı, yapmadı; Genel Başkanınızın
oğulları yaptı mı askerlik?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Ve şahsiyatla ilgili hiç
kimsenin burada konuşmaması lazım gelir.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Askere gitti mi Genel Başkanınızın oğulları?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bu, hakikaten hepinizin, hepimizin
dikkat etmesi, özen göstermesi gereken İç Tüzükün de zorunlu
kıldığı bir tutum ve davranıştır, eylemdir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Tutanağa bir cümle
Cumhuriyet Halk Partisinde
orduya söz söyleyen bir tek kişi, bir tek milletvekili yoktur; orduya
sahip çıkan milletvekilleri vardır. (AK PARTİ
sıralarından "Ooo!" sesleri, gürültüler) Sorun
BAŞKAN Arkadaşlar
müsaade edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sorun,
Katara peşkeş çekilen ordunun bir kurumunun
satışının eleştirilmesine karşı
ayıbını örtmek isteyenlerin yaptıkları haksız
itibar suikastidir, reddediyoruz! (CHP sıralarından
alkışlar)
AYDIN ÖZER (Antalya)
Çıksın özür dilesin.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bakınız, biraz evvel
konuşan sayın mevkidaşım Orduya hakaret yok, ordunun bir
parçasının satılması, Katara satılmasıyla ilgili
bir eleştiri var. diyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aynen.
SERMİN BALIK
(Elâzığ) Peşkeş çekilmesi diyor, satılması
da demiyor.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bu, külliyen yalandır ve
iftiradır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yalana
sarıldınız, yalana!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bunu ispatlamayan müfteridir.
Ordumuzun fabrikası satılmamıştır, Millî Savunma
Bakanlığının ve Hazinenin mülkiyetindedir, bunu da herkes
biliyor. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Evet,
sayın milletvekilleri, değerli Grup Başkan Vekillerimizin söz
taleplerini karşıladık. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
Sayın Dalkılıç
buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
22.-
İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıçın, CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun Kayseri ilinde
muhtarlarla yaptığı toplantıda milletvekillerinin milleti
temsil etmediğini, ihale takip eden kişiler olduğunu beyan
ederek 600 milletvekiline hakaret ettiğine ilişkin
açıklaması
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Biraz önce Sayın Özgür
Özel, seçilmiş kişilere hakaretten bahsederken ben bir örnek vermek
istiyorum. Her fırsatta Parlamentonun itibarından dem vuran
Ce-Ha-Pe Genel Başkanı bugün Kayseride muhtarla
yaptığı toplantıda milletvekillerinin milleti temsil
etmediğini, ihale takip eden kişiler olduğunu beyan
etmiştir. (CHP sıralarından gürültüler) Doğrusu 600
milletvekiline hakaret etmiştir, Parlamentoya suikast
yapmıştır; sorumlu davranıp hemen bunu
açıklamasını rica ediyoruz. Değilse kendi grubunu
tanıyordur, herhâlde kendi Ce-Ha-Pe milletvekillerini kastediyor Genel
Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler) Ben Genel Başkanı biraz daha
sorumlu davranmaya davet ediyorum. Ayrıca, son dönemlerde Sayın
Kılıçdaroğlu Öğretmenler Gününde öğretmenlere
hakaret, bir taraftan Ce-Ha-Pe milletvekilleri ordumuza hakaret, dün
Cumhurbaşkanımıza grup toplantısında hakaret; neyi
amaçlıyor Cumhuriyet Halk Partisi gündemi bu hâle getirirken? (CHP
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O
laflar AKP Genel Başkanına.
BAŞKAN Sayın
Erdem buyurun.
23.-
İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, 3 Aralık Dünya Engelliler
Gününe, engelli vatandaşların en büyük sorununun işsizlik
olduğuna, meslek gruplarına göre engellilere öncelikli atama
hakkı tanınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
3 Aralık Dünya
Engelliler Günü tüm dünyada engelli haklarına dikkat çekilen anlamlı
bir gündür. 13 milyon civarında engelli vatandaşımız varken
gerek yasal düzenlemeler ve uygulanması açısından gerekse
toplumsal farkındalık ve kuralların toplumun bütününe
yansıtılması açısından eksik kalan düzenlemelerin
ivedilikle yapılması gerekmektedir. Engelli
vatandaşlarımızın önündeki engelleri kaldırmamız
gerekmektedir. Engellilerimizin ve engelli ailelerinin yaşam kalitesi
yükseltilmelidir. Engelli kardeşlerimizin en büyük sorunu
işsizliktir, öncelikle işe yerleştirilmeliler; üretime
katılmaları ve sosyal hayatta tam anlamıyla
varoluşları hususunda gerekli çalışmalar
yapılmalıdır. Engelli kardeşlerimize meslek gruplarına
göre öncelikli atama hakkı tanınmalı ve yeterli oranda gerçekleştirilmelidir.
Bir avuç engelli öğretmenimizle ilgili 2021 yılında Millî
Eğitim Bakanlığından bir müjde temennimiz vardır.
Saygılarımı
sunarım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özel, yerinizden söz vereceğim.
Buyurun.
24.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Halis
Dalkılıçın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, Sayın Genel Başkanın konuşma
metnini ve konuşmasını duymadım, şu anda haberdar
oldum kendisinin söylediğinden. Ancak Genel Başkanın benzer
durumlarda neler söylediğini biliyorum, takip ediyorum.
Burada bir sorun var:
Partinizin 2nci Genel Başkanı iktidara geldiğinde,
Başbakan olduğunda sözü GRECO kriterlerine uymaktı, siyasi etik
yasasını çıkarmaktı. Partinizin ilk Genel
Başkanına bu fikrini açıp kamuoyuna söyledikten sonra
aralarında çıkan sürtüşmede Siyasi etik yasasını
çıkarırsam ilçe başkanı yapacak, il başkanı yapacak
adam bulamazsın. demişti. Belki o konuyla bağlantılı
bir konuya işaret ediyor olabilir.
Teşekkür ederim.
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) Başkanım
BAŞKAN Yok,
karşılıklı bir şey değil.
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) Ama Başkanım ben
BAŞKAN Sayın
Dalkılıç size söz verdim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akbaşoğlu.
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) Gayet açık, 13üncü dakikada direkt Milletvekilleri
iş takip eden, ihale takip eden adamlar. demiştir arsızca.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O
zaman, işte siyasi etik yasasından korkan bir partiye işaret ediyordur.
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) Ben Ce-Ha-Peyi kastettiğini düşünüyorum, bizi
bağlayan bir şey yok.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Kendi
milletvekillerini kastetmiştir.
BAŞKAN Sayın
Demirbağ, lütfen şu maskenizi indirmeyin, rica ediyorum.
Buyurun Akbaşoğlu.
25.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, AK
PARTİ Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğanın siyasete
ilke ve etik getiren, ahlakını eylem ve
davranışlarıyla ortaya koyan bir lider olduğuna
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şunu ifade edeyim ki Sayın Genel
Başkanımız yaptığını söyleyen,
söylediğini yapan, siyasete ilke ve etik getiren, ahlakı sadece
söylemde değil eylem ve davranışlarıyla, ispatıyla
ortaya koyan bir liderdir, bir Genel Başkandır. Bu konuda bize
karşı tutum ve davranışları da bize karşı
tavsiyeleri de milletimize karşı tavsiyeleri de hep bu yönde
olmuştur, bu noktada en ufak bir tereddüt bulunmamaktadır.
Teşekkür ederim.
ATİLA SERTEL
(İzmir) Ya millet aç aç, daha neden bahsediyor ya? Ya millet aç,
insanlar ölmüş, sen hâlâ anlatıyorsun!
BAŞKAN Değerli
milletvekilleri gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
26.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun Kayseri ilinde yaptığı
konuşmaya ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, çok özür dileyerek
Sayın Genel
Başkanın konuşması geldi şimdi, o diyor ki: Eğer
bir milletvekili, milletin vekilliğini yapmıyor da ihale takip
ediyorsa siz buna milletin vekili der misiniz? Bunları engellemek için
bir siyasi etik, bir siyasi ahlak kanunu lazım. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) Sizi kastediyor sizi, bizimle bir alakası yok.
(AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN İYİ
PARTİ Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Kocaeli Milletvekili Grup Başkan Vekili
Lütfü Türkkan tarafından Türkiye Varlık Fonunun finansal
faaliyetlerinin kamu yararını gözetmek amacıyla incelenmesi
amacıyla 2/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Aralık 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2/12/2020
Türkiye Büyük
Millet Meclis Başkanlığına
Danışma Kurulu
2/12/2020 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Kocaeli Milletvekili Grup
Başkan Vekili Lütfü Türkkan tarafından, Türkiye Varlık Fonunun
finansal faaliyetlerinin kamu yararını gözetmek amacıyla
incelenmesi amacıyla 2/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 2/12/2020 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere İYİ PARTİ Grubu adına
Sayın Lütfü Türkkan.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu grup önerisini vermemize gerekçe olan bir tane mesele var, o da şu:
Türkiye Cumhuriyeti devleti âdeta bir aile şirketi gibi yönetiliyor. Bunun
en büyük kanıtı Türkiye Varlık Fonu adı altında
kurulan saray ipotek fonudur; bunun ismi saray ipotek fonudur, Türkiye
Varlık Fonu değildir.
Bir siyasal rejim
düşünün, partili cumhurbaşkanı, kendisini bir kararnameyle
Varlık Fonunun yönetim kurulu başkanı olarak atıyor,
başkan vekilliğine de damadını atıyor;
başkanı olduğu fon devletin nesiller boyu elde ettiği tüm
kazanımlarını kendi bünyesinde toplamış; içinde kamu
bankaları var, petrol şirketleri var, maden şirketleri var,
telekomünikasyon şirketleri var; içinde cumhuriyetin kuruluşundan bugüne
kadar olan, on milyonların ortak katkısıyla ve alın teriyle
var ettiği kamu kaynakları var. İşte, bütün bir ulusun
sahip olduğu varlığın ve alın terinin tek adamın
keyfî idaresine terk edildiği bu rejimin adı
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi.
Bir memlekette Varlık
Fonu kurulabilmesi için öncelikle orada bir bütçe fazlası olması
gerekiyor, varlıktan bahsetmek için. Türkiyenin bütçe fazlası var
mı? Keşke olsa ama yok. Bırakın bütçe fazlasını,
partili cumhurbaşkanlığı sistemiyle memleketi
getirdiğiniz bu noktada, 2020 yılının ilk on ayında
145 milyar lira bütçe açığı var. Türkiyenin son on sekiz
yılda sadece tefecilere ödediği faiz 192 milyar dolar. Merkez
Bankasının bütün birikimleri sıfırlandı. Cep delik,
cepken delik. derler ya, o hâle geldi. Olmayan varlığa dayalı
menkul yaratmak, açık bir finansal çukurun içine bütün bir memleketi
itmektir. İşte, Adalet ve Kalkınma Partisinin de
yaptığı budur. Memleketin yalnızca bugününü değil,
istikbalini de ipotek altına almaktır; dolayısıyla Adalet
ve Kalkınma Partisi tarafından kurulan bu Fon bir ipotek fonudur, bir
varlık fonu değildir. Üstelik bu Fon sadece Sayıştay
denetiminden muaf da değil; bu Fon, kamu ihalesinden muaf, sermaye
piyasalarının kontrolünden de muaf, devlet memurları
mevzuatına da tabi değil.
Bakın, Başkanı
kim atamış? Cumhurbaşkanı. Bu Başkanı denetleyen
kim? Yine Cumhurbaşkanı. Yani Başkanı olduğunuz kurumu
burada kim denetleyecek? Cumhurbaşkanlığı. Onu da aynı
kişi denetliyor. Böyle bir şey olabilir mi ya? Bunları
dışarıya anlattığınız zaman gülerler size.
Hiçbir denetim mekanizmasına tabi değil.
Türkiyenin en kıymetli
millî kazanımlarını Türkiye Varlık Fonu üzerinden
savaş ganimeti gibi sattınız, satmaya da devam ediyorsunuz.
Bankalar gitti, limanlar, Kanal İstanbul arazileri, hatta ordumuza
zırhlı araç üreten Sakarya Tank Palet Fabrikası. Âdeta hayırsız
evlat gibi, cumhuriyetin alın teri ve emekle elde edilmiş tüm
kazanımlarını haraç mezat sattınız. Nereye
sattınız? Bir ülkeye: Katara. Bunlar yetmedi, şimdi de Borsa
İstanbulun yüzde 10luk payını kapalı kapılar
ardında Katarlılara sattınız.
Nedir bu Katar sevdası,
merak ediyorum. Sayın Erdoğan, Katar için kara gün dostumuz
demişti. Katar, Erdoğan ailesinin dostu olabilir, eyvallah; ancak,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin dostu değildir. Körfez Arap Ülkeleri İş
Birliği Konseyi üyelerinden, Güney Kıbrıs Rum kesimiyle ilk
diplomatik ilişki kuran yani onların sözde Kıbrıs
Cumhuriyetini tanıyan ülke hangisi, biliyor musunuz? Katar, dostumuz
dediğiniz Katar. Peki, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum kesimiyle
birlikte Türkiyeye karşı Doğu Akdenizde iş birliği
yapan Körfez ülkesi kim? O da Katar, dostunuz Katar.
Bunlara karşı neden
sessizsiniz siz? Ekonomik hürriyetlerini kaybeden ülkeler, gün gelir
egemenliklerini muhafaza edemez hâle gelirler. AK PARTİ iktidarında
memleketin içine düştüğü durum tam da budur. Sizin devlet yönetme
anlayışınız, yaptıklarına sessiz
kaldığınız 2 milyon nüfuslu bir ülkeye 83 milyonun
varını yoğunu satıp savmaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; varlık fonları geleceğe miras
bırakmak için kurulur. Bizdeki Varlık Fonu ise cumhuriyetin
mirasını yemek için kurulmuş bir fondur. Bakın, sizi
uyarıyoruz: Osmanlıyı çökerten zihniyet de tam olarak buydu. Bu
yolun sonu Düyun-ı Umumiyedir. Varlık Fonu üzerinden satışa
çıkarılan şirket hisseleri değil, bir milletin istikbalidir
aslında. Bugün Borsa İstanbul satıldı, böyle giderse
yarın Türk Hava Yollarının isminde sadece Türk kalacak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla)
ÇAYKUR, BOTAŞ gibi millî varlıklarımız, kamu
bankalarımız bu siyasi iktidarın yönettiği Türkiyede
tehdit altındadır. Yarın Cumhurbaşkanı çıksa
Varlık Fonu içerisindeki Halk Bankasını 1 dolara sattım.
dese buna Hayır. diyecek bir kurum var mı, bunu denetleyecek bir
kurum var mı? Kim durduracak bunu? Bütün memleketin
varlıklarını bir kişiye teslim ettiniz. Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarı, Türkiyenin iktisadi geleceği
açısından artık bir millî güvenlik meselesi hâline
gelmiştir. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
Türkiye ekonomisi dibe
vurmuş durumda olduğu için Türkiyenin varlıkları yok
pahasına satılıyor. Ancak şunu bilin: Batan geminin
malları misali, Türkiye, bu millî servetin yağmalanmasına
müsaade etmeyecek. Bu serveti alanları da buradan uyarıyorum, bu
aldıklarınızı teker teker Türkiye Cumhuriyeti devletine
geri alacağız. Bunu da buradan uyarıyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Türkiye, böylesine aciz
içinde olan bir iktidara da mecbur değildir, muhtaç da değildir.
İYİ PARTİ iktidarında, Allah nasip ederse başka bir
ekonomi olacak, başka bir gelecek olacak, başka bir Türkiye de mümkün
olacak.
Yüce Parlamentoyu
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Akçay, buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
27.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, konuşmalar
sırasında doğru bilgiyi vermeye özen göstermek gerekir.
Varlık Fonunun kuruluş tarihi 26 Ağustos 2016,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin Anayasa referandumu 16
Nisan 2017 ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin fiilen
yürürlüğe girdiği tarih 24 Haziran 2018 seçimlerinden sonra.
Dolayısıyla, her şeyi daha evvel, beş yıl önce, on
yıl önce, yirmi yıl önce yapılan eleştirileri de gelip
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi üzerinden yapmayı bir
mantık çarpıtması olarak görüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Biraz sonra grubumuz
adına konuşacak olan değerli arkadaşımız zaten
bunların cevabını verecektir diyorum, bunun tutanaklara
geçmesini istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Kocaeli Milletvekili
Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan tarafından Türkiye Varlık
Fonunun finansal faaliyetlerinin kamu yararını gözetmek amacıyla
incelenmesi amacıyla 2/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Aralık 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.
Buyurun.(HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET
RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Varlık Fonunun finansal faaliyetlerinin
kamu yararını gözeterek incelenmesi için bir Meclis
araştırması açılmasıyla ilgili önerge hakkında
grubumuz adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, Türkiye-Katar Yüksek
Stratejik Komitenin 6ncı toplantısının ardından
Türkiye Varlık Fonu bünyesinde bulunan Borsa İstanbulun yüzde 10luk
hissesi Katara satıldı. Yüzde 10luk hisse Katara hangi
şartlarla satıldı bilmiyoruz. Yüzde 10luk hisse Katara kaça
satıldı; 200 milyon dolara mı, 300 milyon dolara mı, 400
milyon dolara mı bilmiyoruz. Yüzde 10luk hisse Katara hangi kriterlerle,
hangi ölçütlere göre satıldı bilmiyoruz. Bu satış bir kez
daha gösterdi ki Türkiye Varlık Fonu şeffaflıktan da denetimden
de uzaktır. Varlık Fonu tartışmasında başa
döndük. Muhalefetin ilk gün yaptığı eleştirilerin ne kadar
haklı olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Biliyorsunuz, bu
varlık fonları ilk kez Kuveytte kuruldu 1953 yılında ama
dünya çapında yaygınlaşması daha yeni ve 7,5 trilyon
dolarlık bir ekonomik büyüklükten bahsediyoruz.
En büyük iç varlık fonu
Norveç Emeklilik Fonu 922 milyar dolar değerinde; Abu Dabi Varlık
Fonu 822 milyar dolar değerinde; Çin Varlık Fonu ise 813 milyar dolar
değerinde.
Varlık
fonlarının toplam gelirlerinin yarısından fazlası
petrol ve gaza dayanıyor; petrol ve gaz gelirlerine dayanmayan varlık
fonları ise -Çin, Hong Kong, Singapur, Güney Kore, Avustralya devletlerine
ait fonlarda olduğu gibi- ticaret fazlasına dayanıyor.
Devasa kaynaklara sahip
varlık fonlarının temel amacı ne? Ülke
kaynaklarını tek bir çatı altında toplamak, bu
kaynakları uluslararası piyasalarda değerlendirmek, doğal
kaynaklar açısından zenginliği gelecek kuşaklara aktarmak.
Peki, Türkiyenin böyle bir kaynağı var mı? Yok. Bakın,
Norveç Varlık Fonu; kaynağı petrol ve doğal gaz. Çin
yatırım şirketinin kaynağı döviz rezervleri, Abu Dabi
yatırım otoritesinin kaynağı petrol ve doğal gaz,
Singapur Temasek Holdingin mali fazla, Katar Varlık Fonunun petrol ve
doğal gaz, Kore yatırım şirketinin mali fazla ve döviz
rezervleri. Bizim fona benziyorlar mı? Benzemiyorlar. Kim bize benziyor?
Kazakistan Varlık Fonu. Onun kaynağı ne? Devlet
bağlantılı şirketler ve özelleştirme gelirleri. 6741
sayılı Yasa 26 Ağustos 2016da yürürlüğe girdiğinde ne
dediniz? Nakit fazlasından oluşacak gelirlerden, ihtiyaç
fazlası gelirlerden oluşacak; Türkiye Varlık Fonu
tarafından sağlanan finansman ve kaynaklardan; son olarak, para ve
sermaye piyasası dışında diğer kaynaklardan
oluşacak.
Türkiyenin nakit
fazlası yoktu, hâlâ yok. Türkiyenin ihtiyaç fazlası bir geliri ve
kaynağı yoktu, hâlâ yok. Kalan tek gelir neydi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Devamla) - Toparlıyorum Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Devamla) Borçlar olacaktı, bu yüzden eleştirdik.
Zengin doğal gaz kaynaklarına sahip değiliz. Ticaret
fazlası vermediğimiz gibi cari açık veriyoruz. Borçlu
Varlık Fonu kurulmaz. dedik. İktidar ne yaptı? OHAL KHKleriyle
ülkeyi yönetmeye alıştı. 684 sayılı KHKyle ve
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Borsa İstanbulu da
PTTyi de TÜRKSATı da TPAOyu da Halk Bankasını da
BOTAŞı da Eti Maden İşletmelerini de Çay
İşletmelerini de at yarışlarını da şans
oyunlarına ilişkin lisans hakkının tamamını da
Fona devretti. Peki, Fon şeffaf mı, hesap verebilir mi? Değil,
Katar satışından gördük. Fon, Sayıştay denetimine tabi
mi? Değil, Cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilen 3
kişi denetleyecek. Evet, ülkenin zengin doğal kaynakları yok,
ticaret fazlası yok, sahip olduğu doğal kaynakları Fona
devrettiniz; gelecek kuşaklara gelirimizi değil,
borçlarımızı devredeceğiz. Yaptığı icraat,
Borsa İstanbulu Katara satmak, ne diyelim.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Aykut Erdoğdu.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Varlık Fonu üzerine az sonra bir önerge daha var, daha
detayıyla orada konuşacağız ama bugün burada süren bu Tank
Palet Fabrikasıyla ilgili kör dövüşüne bir açıklama getirmekte
yarar görüyorum.
Değerli arkadaşlar,
bizler sonuçta birincil olarak milletvekiliyiz, ikincil olarak da belirli
partilere üyeliklerimiz ve aidiyetlerimiz var ama bütün milletvekillerimizin
doğru bilgi sahibi olması gerekiyor. Burada görüyorsunuz, birkaç
gündür Tank Palet Fabrikası satıldı mı,
satılmadı mı? tartışması var. Konuya
açıklık getirelim: Tam adı Arifiye Ağır Bakım
Fabrikasıdır, ağır silahlar üretmekle görevli stratejik
bir tesisimizdir. Bu tesise yapılan işlem özelleştirmeye benziyor,
işletme hakkının yirmi beş yıllığına
devredildiği özelleştirmeye benziyor. Özelleştirme diyemiyorum
çünkü bir özelleştirme değil. Çünkü özelleştirmenin prosedürü
belli; özelleştireceğiniz tesis önce Yüksek Kurula gider, karar
alınır, değerlemesi yapılır, ihalesi yapılır
ve yöntemi neyse devredilir. Arkadaşlar, bu özelleştirme değil,
bu satış da değil; satış bir bedel
karşılığında olur; bu, direkt verildi. Şimdi size
bütün kalbimle ve samimiyetimle söylüyorum: Değerli arkadaşlar, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin ağır silahlar üreten stratejik bir
fabrikasının bir yabancı devlet ortaklığına
verilmesi beni hem ürkütüyor hem çok üzüyor. Şimdi bizim Katarla
ilişkilerimiz iyi. Sizin gözünüzde Katar, zor bir dönemimizde bize
yardım eden yabancı, dost bir devlet. Peki, yarın öbür gün bu
strateji değiştiğinde, Katarla aramız
açıldığında bu ağır silahları üreten bu
tesisimizin bütün teknolojik sırlarının, yönetiminin bu devletin
ortaklığına geçmesi sizce doğru mu? Bence kesinlikle
doğru değil ve gurur kırıcı, onur
kırıcı. Bu ülkenin teknolojisi, bu ülkenin mühendisleri, bu
ülkenin çalışma biçimi bu fabrikayı Türk Silahlı
Kuvvetlerinin kahraman personeliyle muhteşem bir şekilde
çalıştırdı; devam edebilirdik ama
yaptığınız işlem dolayısıyla hem çok büyük
bir stratejik açığa düştük, millî güvenlik
açığına düştük hem de çok incinmiş olduk.
Şimdi gelelim
Varlık Fonuna. Değerli arkadaşlar, Varlık Fonu meselesinde
-sayın konuşmacılar anlattı- Varlık Fonunun ön
koşulu bir varlıktır, keşke olsa. Özellikle cari fazla
verirsiniz, cari fazlanız bütçe fazlasına dönüşür, elinizde bir
fon olur, bunu gelecek nesillere daha verimli bırakmak amacıyla bir
fon oluşturursunuz ve bunun yönetimini oluşturursunuz. Diğer
ülkelerde bunlar oluşturuldu; ha, bunu da söyleyeyim, onun da bir sürü
tartışması var ülkelerde, ideolojik tartışmaları
var ve ideoloji faydalıdır, bildiğinizden daha faydalı bir
kavramdır. Şimdi, Türkiyedeki meseleye bakıyorsunuz, bir
varlığımız var mı değerli arkadaşlar?
Arkadaşlar, yok. Bakın, şöyle bir şey: Varlık verebilmeniz
için bir fazla vermeniz gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
Biz üst üste cari açık verdiğimiz için bizim
varlığımız yok. Bizim 450 milyar dolara yakın
dış borcumuz var. Üstelik o kadar varlıksızız ki bizim
bugün bir Varlık Fonu kurmamız komik görünüyor çünkü şu an
itibarıyla 450 milyar dolar dış borcunuz var, sürekli cari
açık vermeye devam ediyorsunuz, bütçeniz 250 milyar lira açık
vermiş; tabii ki pandeminin etkisi var, haksızlık etmeyeyim ama
daha öncesinde sürekli açık verdiğiniz için kamu borcu devasa bir
boyuta geliyor. Şimdi hem cari açık veriyorsunuz hem bütçe
açığı veriyorsunuz, üzerine Varlık Fonu koyuyorsunuz. Bir
Varlık Fonu yok ortada. Bu Fonun mantığı ne biliyor
musunuz? Bu Fonun mantığı, Türkiye hukuk sisteminden Türkiyenin
millî varlıklarını dışarıya almak. Ne ihale
hukukuna tabi, ne özelleştirmeye tabi.
Değerli arkadaşlar,
Borsanın yüzde 10u satıldı değil mi? Öyle
konuşuyoruz. Az sonra teknik detaylarına gireceğiz.
Sattığımız mal kimin malı? Bütün milletin malı
değil mi? Hangi hak ve cesaretle hiçbir ihale yapmadan bedelini
açıklamadan bir masaya oturup Ben bu milletin malının yüzde
10unu sattım. diyebilirsiniz?
Sürem bitti, biraz sonra
devam edeceğim.
Teşekkür ediyorum,
saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, sadece
tutanaklara geçmesi açısından ben Sayın Milletvekiline
teşekkür ediyorum bugüne kadarki CHP tezlerini çökerttiği için. Çünkü
Sakaryadaki fabrikanın satılmadığını ikrar
etmiş oldu, bu nedenle teşekkür ediyorum. Bu konuyla ilgili 26
Kasım 2019 tarihinde Meclis tutanaklarında detaylı bir
şekilde bunun ne olduğunu, bunun bir satış
olmadığını, kendi özel kanunu çerçevesinde nasıl bir
prosedür izlendiğini detaylı bir şekilde
açıklamışız, o konuda tutanaklara başvurabilirler.
Teşekkür ediyorum.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkanım, sözlerim bağlamından
koparılarak şahsi bir sataşmaya girilmiştir. Ben
bunları
BAŞKAN Sataşma
yok ama buyurun, söylediklerinizi kayda geçireyim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Partisinin tezini çökertmek
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Partimin tezini çökerterek
Tezini çökertmek deyimi bir
sataşmadır. Beni nezaketsiz duruma itmeyiniz. Bu bir
sataşmadır ve buna cevap vermek istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Partisinin tezini çökertir mi yani?
BAŞKAN Hayır,
partinizin tezini çökertmek ayrı bir şey. Sadece şunu söylüyor:
Bir satış olmadığını kabul etti Sayın
Milletvekili. diyor.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bugüne kadar hep satış
olduğunu söylüyordu.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Başkanım, iki tane şey birden: Bir,
Partinizin tezini çökertmek diyerek şahsıma sataşıyor.
İki, konuşmam bağlamından koparılarak
söylemediğim bir şeyi söylüyor.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sataşma yok efendim,
sataşma yok.
BAŞKAN Sataşmadan
iki dakika, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Hakkım olanı aldım, hakkım olanı
aldım.
BAŞKAN Yani yok,
aslında vermezdim de, neyse.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yerinden
sarf ettiği bazı ifadelerinde şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Değerli arkadaşlar, siyasette nezaket bir üsluptur.
Elimden geldiğince nazik anlatmaya çalıştım ama daha net
anlaşılması için sertleşmem gerekiyorsa Sayın Grup Başkan
Vekili, söylediğimi hiç anlamamışsınız.
Satıştan daha ağır bir şey söyledim, Verildi. dedim.
Satış bir bedel karşılığı olur, üstelik
kamunun nasıl bir mal satacağı, nasıl bir işletme
satacağı -ki onun adı da özelleştirmedir- kanunlarla belirtilmiştir.
Bunların hiçbiri yapılmadı burada. Bunun ihalesini o Ethem
Sancak denen Beyefendi kürsüde kendisi yaptı ve aynen şu cümleleri
kullandı; bu, bu ülke açısından üzücü bir durum; bir iş
adamı çıkıyor diyor ki: Sayın
Cumhurbaşkanını aradım. Efendim, bende böyle bir para
yok. dedim. Ya, bir dakika kardeşim, sen kimsin ki bu ihaleyi
almış gibi konuşuyorsun? İki: Sayın
Cumhurbaşkanı Katara telefon açsın. dedim. Onlarda para
Allah aşkına, bir canlı hayvan böyle satılmaz, ya bu
ordunun silah fabrikası! (CHP sıralarından alkışlar)
Onun için size anlatmaya çalışacağım, sizi incitmeden
anlatmaya çalışacağım.
Bakın,
satışın bir bedeli olur. Ne kadara verdi? Katar size ne verdi?
50 milyon dolarlık yatırım sözü verdi değil mi? 50 milyon
dolarlık yatırımı biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu
ülkenin kurucu partisi olarak kendi aramızda toplayacağız,
getireceğiz, vereceğiz ve kendimiz değil, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin kahraman mensuplarına emanet edeceğiz, aynı
işi yapacağız çünkü bizim için bu bir onur meselesi. Biz bir
yabancı devletin bizim en stratejik fabrikamıza girip ağır
silahlarımızı üreten bir fabrikada hissedar olmasını
kabul edemiyoruz. Bu, bizim politik duruşumuz. Bunu beğenebilirsiniz,
beğenmeyebilirsiniz; sizin yaptığınızın
karşısında bu şekilde duruyoruz.
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Sayın Erdoğdu, yapmayın Allahınızı
severseniz ya!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
Tekrar söylüyorum, söylediğim, satıştan daha ağır
bir şeyden bahsediyorum, satışın bir bedeli vardır.
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) İstismar ediyorsunuz.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
Neyi istismar ediyorum? Size sataşıyorum. Etmedim beyefendi.
diyorum, sataşıyorum; gelin bakalım neyi istismar etmişim?
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Sayın Erdoğdu, yapmayın Allah
aşkına ya!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
Buyurun, saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Grup Başkan Vekili
Anlattıklarımı anlamamış. diyerek şahsıma
karşı sataşmada bulunmuştur, o nedenle açıklamayla ilgili
söz istiyoruz.
BAŞKAN Siz de buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
5.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ben Sayın Milletvekiline teşekkür etmiştim. Zira, hafta sonu bir
milletvekili arkadaşınız Ordu, Katara satıldı.
ondan sonraki sözünde de Orduya ait Sakaryadaki fabrika satıldı.
diyerek bütün kamuoyunu meşgul etmişti. Genel
Başkanınız da satıldığıyla ilgili beyanlarda
bulundu. Grup Başkan Vekilleriyle de geçen sene bu zamanlarda
bunların tartışmasını yaptık. Atıf
yaptığım tutanaklara bakarsanız, onlarda detaylı
olarak yazıyor; olayları karıştırmayınız,
birbirinden farklı. Tank Paletleri Bakım Fabrikasıyla ilgili,
orada prototip üretilirken Amerikan ortaklı bir firma orayı
kullandı, 3 tane firma ihaleye girdi; İngiliz, Amerikan ve Katar
ortaklığı.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Ne ihalesine girdi?
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Sonuç itibarıyla 6
milyar euroya seri Altay tanklarının üretimiyle ilgili ihaleyi 3,5
milyar teklif veren firma, şirket, İhale Kanunu çerçevesinde
aldı ve daha önce kullanılan mekânı modernize etmek suretiyle
kullanma imkânı elde etti. Satış yok, maalesef satış yok
ama şöyle bir satış oluyor: Siz, ordumuzla ilgili sırlara
vesaireye vurgu yapıyorsunuz ya, o konuda Millî Savunma
Bakanlığının tam denetimi var, müsterih olunuz; o konuda,
millî hassasiyetler konusunda hiç kimse bizleri geçemez, müsterih olun.
ATİLA SERTEL
(İzmir) Ya, kozmik odayı patlattınız ya! Kozmik
odayı patlattınız!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) - Ama İranla, Suriyeyle Türkiye
karşı karşıya kalsa Suriyenin, İranın
yanında yer alırım. diyen milletvekillerinize bakın siz. O
konuyla ilgili yaklaşımlara bakın siz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Asla öyle bir şey yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya,
Allah kahretmesin ya! Olacak laf mı ya!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) - Bu konuda işin hayati önemi haiz
olduğunu hep beraber geçen sene de ortaya koyduk, bugün de bunu sonuna
kadar tartışmaya varız. Bu konuda sözlerimiz hakikati ortaya
koymak bağlamındadır, yalan dolan ve iftiraya ait değildir.
Teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan
BAŞKAN Şahsa bir
sataşma yok ki burada.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, gruba yapılan sataşmadan söz istiyoruz. Sayın Aykut
Erdoğdu grup adına konuşacak.
BAŞKAN Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Üç dakikalık konuşma oluyor on beş
dakika.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkan,
bakın, bu elimdeki, Tank Palet Fabrikasıyla ilgili
Cumhurbaşkanlığı kararı. Yerini, adresini söyledikten
sonra Özelleştirme uygulamasının işletme hakkı
verilmesi yöntemiyle gerçekleştirilmesi ve işletme hakkının
yirmi beş yıl olarak verilmesine. diye bir karar var. Tam bunu anlatmaya
çalışıyorum ben de. Onun için ben dedim ki
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Ayrı bir şey işte,
ayrı. Satış değil, satış değil
Ama
sizinkiler de satış diyor.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
Aynen onu söyledim, dedim ki: Zaten bu olsa özelleştirme olurdu. Ben
buna özelleştirme gibi dedim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Mersin Vekili satış
diyor.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
İnsicamımı bozmaya çalışarak sadece gerçeği
saptırmaya çalışırsınız.
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu, siz Grup Başkan Vekilisiniz, lütfen.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
Bakın, karar ortada, üstelik buna göre de yapılmadı,
keşke buna göre yapılsaydı, bu da bir yöntemdi. Buna da
karşıyız, o fabrika özelleştirilemez. Aynen bunu söyledim,
dedim ki: Hatta Genel Başkanımız ve Grup Başkan Vekilimiz
nezaketlerinden satış diyor, ben daha ağır bir şeyi
söylüyorum, Verildi. diyorum. Satış bir bedel
karşılığında olur, Katarın burada bize
verdiği bir şey yok, üstelik bunu basit bir projeye indiriyorsunuz,
Tank Üretim Projesine. Tank Projesinde
işletme hakkı devrediliyor mu fabrikanın? Biz F-35
projesine ortağız. diye bir savunma içerisindesiniz. Siz F-35
üretimi yapılan tesisin işletme hakkını mı
alıyorsunuz? Siz işletme hakkının alınması ile
eğer bir projenin yapılmasını
karıştırıyorsanız diyecek bir şeyimiz yok ki
zaten; aynı sayfada değiliz, aynı şeyi konuşmuyoruz
demektir. Birinde bir tesisin işletme hakkının
ortaklığını yüzde 49 olsa dahi bir yabancı devlete
veriyorsunuz, diğerinde bir proje, bir silah üretimi ihalesi
açıyorsunuz -bu, F-35 olabilir; bu, Leopard tanklar olabilir- o proje
çerçevesinde çalışıyor.
Onun için kavramları,
olayları, ilişkileri birbirine
karıştırırsanız
Bunu iyi niyetli
yapıyorsanız kötü, kötü niyetli yapıyorsanız çok daha kötü.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Kocaeli Milletvekili
Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan tarafından Türkiye Varlık
Fonunun finansal faaliyetlerinin kamu yararını gözetmek amacıyla
incelenmesi amacıyla 2/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Aralık 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Uğur Aydemir.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Tutanaklara geçmesi
açısından söylüyorum. Biraz evvel açıklamalarıyla
Sayın Vekil, en başta söylediğimiz sözü
tekrarlamıştır.
Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Uğur Beye saygısızlık olmasın, o konuştuktan
sonra tutanağa geçireceğim.
BAŞKAN Sayın
Aydemir, buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ PARTİ grup önerisi üzerine grubum
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve
ekranları başında bizleri izleyen milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, önergeye
baktığımızda, gerekçelerine
baktığımızda birkaç tane konu var: Varlık Fonunun
kurulması ve nasıl kurulur bir varlık fonu, onun üzerinde birkaç
cümle söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
emtia fazlası, gelir fazlası olduğunda varlık fonu kurulur,
doğru ama devletin kendine ait şirketlerinde de bir araya getirerek
bir fon kurulabilir mi? Kurulabilir. Bunu daha önce dünya ülkeleri
yapmış mı? Dünya ülkeleri de yapmış, örnekleri de var,
biz de şirketlerimizi bir araya getirerek bir Varlık Fonu kurduk ve
bu Varlık Fonu, değerli arkadaşlar, ne yapmış? Borsa
İstanbulun yüzde 10 hissesini satmış. Bu Varlık Fonu Borsa
İstanbulun yüzde 10 hissesini daha önce satmış mı diye
baktım, araştırdım; bu grup önerisini
arkadaşlarımız vermiş de acaba daha önce -bizden önce-
satıldığı zaman grup önerisi var mı,
araştırma önergesi var mı dedim, herhangi bir şeye rastlayamadım.
Acaba niye bugün grup önerisi verme ihtiyacı hissetti İYİ
PARTİ? diye düşündüm, aklıma bazı şeyler geldi ama
zamanım yeterli değil, onlar üzerinde durmak istemiyorum.
Bizden önce 2013
yılında -yani bu Varlık Fonundan önce, 2013 yılında-
NASDAQ diye bir teknoloji borsası Borsa İstanbulun yüzde 7sini
satın almış, daha sonra 2018 yılında hissesini
devrediyor. 2015 yılında da Avrupa Yatırım Kalkınma
Bankası Borsa İstanbulun yüzde 10 hissesini satın
almış, 2019 Kasım ayında da devretmiş. E, bugüne kadar
bir tane önerge var mı? Yok. Soru soran var mı? Yok. Ne zaman ki
Katar 26 Kasımda Borsa İstanbulun yüzde 10 hissesini satın
alıyor, Türkiyeyi ayağa kaldırıyorlar. Efendim
Değerlerimizi, birikimlerimizi sattınız.
Az önce, İYİ
PARTİli konuşmacı hatip arkadaşımız da ne dedi?
Katar, Türkiyenin dostu değil. dedi. Acaba onun için mi itiraz
ediyorsunuz? Yani burada 28 Şubattaki gibi sermayenin rengine girmek
istemiyorum ama bugün baktığımızda Borsa İstanbulun
yüzde 10 hissesi kaç paraya satılmış? Bunu Türkiye Büyük Millet
Meclisinden talep ediyorum. Katara 200 milyon dolara sattık ama kaç
paraya satın aldığımıza dair Sayın
Başkanım, sizlerden rica ediyorum; Avrupa Yatırım
Kalkınma Bankasıyla gizlilik anlaşması vardır,
alış fiyatı söylenmemiştir, Avrupa Yatırım
Bankası şerh düşmüştür ancak resmî kurumlardan gelen talep
üzerine bu rakam açıklanabilir. Ben de yüce Türk milleti adına,
hepimizin adına Türkiye Büyük Millet Meclisinden talep ediyorum;
Varlık Fonuna resmî bir yazı yazarak Avrupa Yatırım
Kalkınma Bankasından yüzde 10 hisse kaç paraya satın
alınmıştır, kaç paraya sattık? Değerli
arkadaşlar, 2019 yılında bu hissenin yüzde 10unu
devraldık, pandemi yok, bir şey yok; aralık ayında
satıyoruz, pandemi var. Kaç paraya sattık?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Demek ki biliyorsun Uğur Bey kaça
satıldığını.
BAŞKAN Sözlerinizi
tamamlayınız lütfen.
UĞUR AYDEMİR
(Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Aradaki farkı görelim ve
bu işi başaran Varlık Fonu mensubu kıymetli
arkadaşlarıma ve Varlık Fonu yönetimine teşekkürü hep
beraber borç bilelim ve açıklanmasını özellikle Meclis
Başkanlığından rica ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
diğer bir konu Varlık Fonu denetime tabi değil. Varlık
Fonu denetime tabi. Bağımsız denetim var mı? Var. Devlet
Denetleme Kurulu Başkanlığı denetliyor mu? Denetliyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu denetliyor mu? Denetliyor.
Yani denetimden bir şey kaçırdığımız yok, daha da
fazla denetim var. Özellikle, Sayıştay da zaten, bu şirketleri
önceden beri denetliyordu, denetimine devam ediyor.
Diğer bir konu:
Birikimlerimizi satıyorsunuz. İnşallah, 2021
yılının ikinci yarısında Varlık Fonu, Adanada
petrokimya tesisinin temelini atacak. Bakınız, gelin, hep beraber,
600 vekil olarak gidelim, bizim bu evlatlarımızla, bu Varlık
Fonu yönetimiyle gurur duyalım, alkışlayalım.
Kahramanmaraş Elbistanda bir yatırım yapıyoruz, 4-5 milyar
dolarlık bir yatırım, bunu da alkışlayalım. Yani
değerlerimize değer katan bir Varlık Fonu var.
Değerli arkadaşlar,
bu Varlık Fonunun vizyonunu ortaya koyan başta
Cumhurbaşkanımız olmak üzere Genel Müdürümüzden yönetimine kadar
emek sarf eden bütün kardeşlerimize ne yapalım? Teşekkürü borç
bilelim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
UĞUR AYDEMİR
(Devamla) Değerli arkadaşlar, artık ezber bozuyoruz.
İşte Bizim petrolümüz yok -tamam, yok- biz bir şey
yapmayalım.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Aydemir.
UĞUR AYDEMİR
(Devamla) Arkadaşlar, petrolümüz yoksa yan gelip yatacak
mıyız?
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Gazımız var Karadenizde.
BAŞKAN Sağ olun
Sayın Aydemir.
UĞUR AYDEMİR
(Devamla) Biz millet olarak, 83 milyon olarak
çalışacağız, çalışacağız ve tüyü
bitmemiş yetimin hakkını koruyarak ne yapacağız?
Evlatlarımıza en iyi mirası bırakacağız diyorum,
teşekkürlerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özel, size sataşmadı, İYİ PARTİye sataştı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, hayır
Ben, hatip kürsüdeyken konuşmak şık
olmadığı için kendisi öyle tercih etti ama- Hatibe
saygısızlık olmasın. diye sonraya
bırakmıştım.
Bir cümle söylüyorum: Aykut
Erdoğdunun kullandığı ifadeler, Cumhuriyet Halk Partisinin
savunduğu tezi en iyi şekilde tutanaklara geçiren ve bizim
bastırıp da dağıttığımız, sizin de
rahatsız olduğunuz, Tank Palet Fabrikasının
satışıyla, peşkeş çekilmesiyle ilgili broşürün
özüdür. Konuyla ilgili, partimizdeki yetkin isim de kendisidir, partimizin
tezlerini doğrudan anlatmıştır.
Teşekkür ediyorum.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Gerekli cevabı verdik.
Teşekkür ederim.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Dervişoğlu, sataşma için kürsüden mi, yerinizden mi söz
istiyorsunuz?
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Yerimden yapayım efendim, vekâlet
ediyorum çünkü.
BAŞKAN Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Manisa Milletvekili Uğur Aydemirin
İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma
Partisinin sözcüsü olan arkadaşımız İYİ PARTİnin
böyle bir önergeyi, böyle bir zamanda niye vermiş olabileceğini,
aslında aklına bazı şeyler geldiğini fakat zamanı
yetmediği için açıklamadığını,
açıklayamayacağını ifade ettiler. Ben, buradan kendisine
sataşıyorum. Bu sataşmaya bağlı olarak iki
dakikalık söz almasını da zatıalinizden hassaten istirham
ediyorum. Neden böyle bir zamanda böyle bir önergeyi verdiğimizi,
kafasındaki vehimlerin ne olduğunu lütfedip açıklasınlar;
bu bir.
BAŞKAN Ama
sataşmadınız.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Şimdi sataşacağım.
Biz sadece Türkiye'nin dostu
değildir Katar. demedik, Katar, Sayın
Cumhurbaşkanımızın şahsi dostudur. dedik ve
dolayısıyla bu ifadem kısmen sataşma olarak da
değerlendirilebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Biz, Türk milletinin bize sorduğu
soruların cevabını arıyoruz. Önünüze gelen şeyleri
satıyorsunuz, cumhuriyetin değerlerini satıyorsunuz, kaça
sattığınız belli değil. Denetime tabi değilsiniz,
ne kadar müddetle verdiğiniz belli değil. Kiralık mı,
satılık mı tartışması iki buçuk seneden beri bu
Mecliste sürüyor. Tatmin edici bir açıklamada bulunmuyorsunuz, ondan sonra
da siyasi partileri töhmet altında bırakabilecek ifadeler söylüyorsunuz.
Açık ve net olarak
söylüyorum: Hiçbir hesabımız yok. Türk milletinin bize verdiği
yetkiyle sizden hesap soruyoruz, o sebeple konuşuyoruz burada.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu, buyurun.
29.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkanım
teşekkür ederim.
Şunu ifade etmek isterim
ki şahsi dostluklar tabii ki ayrıdır, bununla beraber devletler
arası dostluklar uluslararası hukuk nezdinde ikili anlaşmalarla
ortaya konulan yaklaşımlardır. Her bir ülkenin kendine
ilişkin sorumlulukları çerçevesinde, ülkemizin millî menfaatleri
doğrultusunda ortaya konulan dostluklar, yaklaşımlar,
anlaşmalardır. Bu konuda bizim her zaman önceliğimiz
milletimizin, devletimizin menfaatleri, çıkarlarıdır. Ulusal
egemenliğimizin gereklerini her zaman ve her zeminde yerine getiren bir
liderimiz, bir Cumhurbaşkanımız söz konusudur ve söz konusu Varlık
Fonu da Sayıştayın denetimine tabidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Varlık Fonu Sayıştay denetimine
tabi değil. Nerede tabi!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayıştay denetimine tabi değil, onu bilmiyorsunuz. Olsun
istiyoruz, keşke olsa. Bağımsız denetim firmasına
denetletiliyor, onu da Cumhurbaşkanı seçiyor.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Sayın Başkanım Uğur Beye
sataşıyorum. dedi zaten.
BAŞKAN Ne dedi de
sataştı? Sataşıyorum. dedi ama sataşmadı.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Şimdi sataşıyorum. dedi.
BAŞKAN Ama
sataşmadı.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Ülkenin varlıklarını satıyorsunuz, hesap belli
değil, kitap belli değil. dedi. Hesap da belli kitap da belli.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Aydemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Kaygılarınızı
anlatın Sayın Aydemir.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
7.- Manisa Milletvekili Uğur Aydemirin, İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun yaptığı
açıklamasında AK PARTİye sataşması nedeniyle
konuşması
UĞUR AYDEMİR (Manisa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Benim İYİ
PARTİye sorduğum şu: NASDAQ teknoloji borsası 2013
yılında Borsa İstanbulun yüzde 7sini satın aldı
mı? Bir önerge var mı? Bir araştırma önergesi var mı?
Grup önerisi var mı? Yok; bu, bir.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) 2013te biz burada mıydık?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
2013te biz burada yoktuk.
UĞUR AYDEMİR
(Devamla) İkincisi: Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası 2015
yılında Borsa İstanbulun yüzde 10unu satın aldı
mı? Aldı. Grup öneriniz var mı? Yok. Araştırma
önergesi var mı? Yok. Bugüne kadar bir şey var mı? Yok.
Üçüncüsü: Hesap belli
değil, kitap belli değil. diyorsunuz; sattığımız
para belli, Varlık Fonu 200 milyon dolara Katara sattı.
Alış fiyatını sormanız lazım Avrupa İmar ve
Kalkınma Bankasından bu hisseyi kaç paraya aldık? diye
sormanız lazım, bunu sorun. Ben de soruyorum Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekilimize, bunu Varlık Fonuna resmî yazıyla
sorsunlar -çünkü gizlilik anlaşması var- Varlık Fonunun ne kadar
güzel bir iş başardığını milletimiz duysun,
milletimiz gurur duysun arkadaşlar. Pandemiye rağmen bu
satışı yaptık biz, pandemiye rağmen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Denetime tabi değil.
diyorsunuz. Arkadaşlar, Varlık Fonunun her iş ve işlemi
denetime tabidir, bağımsız denetçilik diye bir kurum
vardır, bunları artık herkes biliyor. Bağımsız
denetim kurumuna biz güvenmiyoruz. derseniz bütün Türkiyeyi, TÜRMOBu
karşınıza alırsınız, bağımsız
denetim kurumunu karşınıza alırsınız. Devlet
Denetleme Kurulu Başkanlığı var, denetim yapıyor; Plan
ve Bütçe Komisyonu var, denetim yapıyor değerli arkadaşlar.
Kaldı ki -az önce Grup Başkan Vekilimiz de söyledi-
Sayıştay denetimi derken devletin mevcut şirketlerini
Sayıştay hâlâ ne yapıyor? Denetlemeye devam ediyor.
Dört: Adanada petrokimya
fabrikasının temellerini beraber atalım, neler
yaptığımızı orada görün diyorum inşallah.
İnşallah, Kahramanmaraşta termik santralimizin kuruluşunun
temelini gelin hep beraber atalım, 4-5 milyar dolarlık
yatırım, Adanadaki 10 milyar dolarlık yatırım
dolayısıyla Türkiyenin değerlerine değer katan bir ne var?
Varlık Fonu var. Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere
Yönetim Kurulu Başkanımız ve Genel Müdüründen, emek sarf eden
bütün kardeşlerimize teşekkür edelim, şevkleri artsın
arkadaşlarımızın, arkadaşlar. Anadolunun
evlatları bunları başarıyor arkadaşlar.
Saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Dervişoğlu.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Manisa Milletvekili Uğur Aydemirin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Ben, sayın hatibe sorduğum
sorunun cevabını alamadım. 2013ten örnekler verdiler. 2013
yılında İYİ PARTİ, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
değildi. Dolayısıyla, o satışlarınızla
ilgili herhangi bir soru ya da araştırma önergesi verebilme
imkânı yakalayamadık.
Şimdi denetime tabi
değildir diyoruz. Devlet Denetleme Kurulu tarafından denetliyor.
deyip
UĞUR AYDEMİR (Manisa)
Bağımsız denetçi...
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Onun tarafından denetliyor.
diyorsunuz. Devlet Denetleme Kurulunu siz atıyorsunuz. Hem
satıyorsunuz hem yapıyorsunuz hem de burada konuşuyorsunuz.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Bağımsız denetim...
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Ben diyorum ki: Milletin bilgisi
dışında satış yapılmış, millet bunun
fiyatına muttali değil. Çıkın, açıklayın diyoruz,
iktidar grubuna bir şans veriyoruz, sanki kuru kuruya muhalefet
yapıyormuşuz anlayışını hâkim kılmaya
çalışıyorsunuz. Çıkın, açıklayın.
Değerli hatip, milletten
milletin malını kaçırmayın, milletin kafasında soru
işareti ve istifham uyandırmayın, bunu söylemeye
çalışıyoruz. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu, aslında sizin kendinizi savunmanız
açısından da size tanınmış bir fırsattır.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
çağrıda bulundum, resmî yazı yazacağım ve cevaplar
gelecek. Sakladığımız bir şey yok.
BAŞKAN Kusura
bakmayın, sizin
Sayın Aydemir, bu şekilde kürsüden
yapmış olduğunuz çağrının da bir geçerliliği
yok. Benim de size tavsiyem, Plan ve Bütçe Komisyonu olarak
Başkanlığımıza bu konudaki talebinizi resmî olarak
gönderin.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, gıyabımda söylenen bir ifade var,
onu müsaade ederseniz...
BAŞKAN Buyurun.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Oylayalım Başkanım.
BAŞKAN Arkadaşlar
müsaade edin, müzakere ediyoruz.
Buyurun Sayın Türkkan.
31.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Benim kürsüden ifademde Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine
atfen söylediğim ifadelerle Sayın Erkan Akçay 2016da
kurulduğunu söylemiş, doğru. Ama 10 Temmuz 2018 Cumhurbaşkanlığının
1 no.lu Kararnamesi var, bizzat kendine bağlıyor
Cumhurbaşkanı. 12 Eylül 2018de de Resmî Gazetede yayınlayarak
orada Yönetim Kurulunu atıyor yani demem o ki Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemine geçtikten sonra Sayın Cumhurbaşkanı kendisine
bağlı olan kurumun başına kendisini, Başkan
Vekilliğine de Sayın Berat Albayrakı atıyor. Söylemek
istediğim buydu.
Teşekkür ederim.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Akçay, buyurun.
32.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi, fiilen 9 Temmuz 2018, seçimlerden sonra Sayın Cumhurbaşkanının
yeminiyle ve bakanların atanmasıyla birlikte bir seri
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yayımlandı, o da
yürütmenin düzenlenmesiyle ilgili, Sayın Türkkanın bahsettiği
husus da ona ilişkin. Yüzlerce kurumla ilgili belki de binlerce karar
alındı anayasal yetkiye dayanarak.
Benim vurgulamak
istediğim, bir tarih çarpıtması mantığı içerisine
girilmemesi. Pek çok hatip burada on yıl evvel, yirmi yıl evvel,
beş yıl evvel yapılan birtakım eleştirileri de bu defa
sistem üzerinden yapıyorlar. Buna vurgu yapmak istemiştim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özel, size de yerinizden söz vereceğim.
Buyurun.
33.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Manisa Milletvekili
Uğur Aydemirin İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, kısaca şunu söylemem gerekiyor bu Varlık
Fonu meselesinde: Bu konuyla ilgili düzenleme yapılırken bu işi
bilen herkes yalvardı Sayıştay denetimini koyalım çünkü
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yapar. diye. Yapılan denetim,
siz
BAŞKAN Komisyon
Başkanı bendim o dönemde Plan ve Bütçede.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet,
aynen öyle.
BAŞKAN Ve
konuşamıyorum burada.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Birincisi: Bağımsız denetçi
Onu kim seçiyor?
Cumhurbaşkanı belirliyor kime denetleteceğini. İki: Devlet
Denetleme Kurulu var. Cumhurbaşkanına bağlı Devlet
Denetleme Kurulu. Üçüncüsü: Plan ve Bütçeye geliyor. Gelince
bakıyorsunuz, içinde -hem geç geliyor, süresinde gelmiyor, sekiz ay
Yüz
kere söylüyoruz, geliyor- iyi yönetim, yerindelik, beceri denetimi yok,
şeklî bir şey, Baktık, yerinde duruyor. Ben de biliyorum
ÇAYKUR yerinde duruyor, durmayan da var ama bu millet adına denetimden
kasıt Sayıştay denetimidir. Neye
sığınıyorsunuz Sayın Aydemir? Meclis sorsun. Bak,
çaresizliğe bak!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bitiriyorum, son
BAŞKAN Evet, son
cümlelerinizi alayım, kifayetimüzakere
Evet, on beş dakika ara
vereceğim oylama yapmadan o zaman, bunun sonu yok çünkü.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Oysaki
Sayıştay denetimi olsaydı Plan ve Bütçe Komisyonuna dört
başı mamur Sayıştay raporları gelirdi. Kaldı ki
bunun dışında da söylediğiniz her şey sistemin ana
hatası, ana sorunu yüzünden, her şey bir kişiye bağlı
Minareden at beni, in aşağıya tut beni.ye dönüyor.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akbaşoğlu.
34.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Biraz evvel değerli
arkadaşlarımız konuyla ilgili yeteri derecede teknik
açıklamada bulundu, Varlık Fonu nasıl denetleniyor, bunları
açıkladı. Varlık Fonunu oluşturan şirketler
Sayıştay denetimine zaten tabi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hepsi
değil.
BAŞKAN
Sayıştay denetimine tabi olan. diyorsun.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Evet, tabi olanlar var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hepsi
değil, hepsi değil.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Dolayısıyla tümü bir
denetim içerisinde mutlaka yer alıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hepsi
değil. Hiç bilmeden konuşuyorsun. Tümü değil ya, tümü
değil. Yanlış
Değil, değil
Olan var, olmayan var;
işte, Başkan orada.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Öyle söyledim.
Yürütmeyi temsil eden
Sayın Cumhurbaşkanını da milletimiz seçiyor ve milletimiz
denetliyor. Bu hususu kayda geçirmek istedim.
Teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan Vekilini uyarın, bağlı kurumlar
arasında Sayıştay denetimine tabi olmayan kurumlar var.
Uyarın, dersine iyi çalışmamış.
BAŞKAN Sayın
Türkkan, şimdi Uyarın. derken eğer içeriğine ilişkin
girmeme müsaade ediyorsanız ben size bir açıklama yapayım
istiyorsanız yani.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Eyvallah, buyurun efendim.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Kocaeli Milletvekili
Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan tarafından Türkiye Varlık
Fonunun finansal faaliyetlerinin kamu yararını gözetmek amacıyla
incelenmesi amacıyla 2/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Aralık 2020
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet,
İYİ PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:16.14
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
16.35
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili
Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup
Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, işçi
haklarının korunması için alınacak tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla 2/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Aralık 2020
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
2/12/2020
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
2/12/2020 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
2 Aralık 2020 tarihinde
Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış
Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından, işçi haklarının
korunması için alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan 9999 grup numaralı
Meclis Araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 2/12/2020 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Sayın Serpil Kemalbay Pekgözegü.
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hayatta her şeyi üreten işçilerden bahsetmek
istiyorum. Oturduğumuz masaları, koltukları,
konuştuğumuz mikrofonları, bindiğimiz araçları,
yaşadığımız binaları, gıdayı, her
şeyi işçiler üretiyor fakat üreten işçilerin, hayatın
içerisinde hiçbir şekilde söz sahibi olduğunu göremiyoruz.
Özellikle pandemi döneminde
işçilerin çok daha ağır koşullara mahkûm edildiği
ortada. Bir araştırma var, bu araştırma pandemi döneminde
işçiler daha da yoksullaşırken patronların daha da zenginleştiğini
gösteriyor. İşçiler, pandemi sürecinden önce millî gelirden yüzde
35,1 pay alırken şimdi yüzde 26,6 pay alıyorlar. Sermaye
sınıfı ise yüzde 56,2 pay alırken daha önce, şimdi
yüzde 63,9 pay alıyorlar. Bunu TÜİKten yapılmış bir
analizden size aktarıyorum. Yani, her şeyi üretenler, her gün daha da
fazla yoksullaşıyor. Pandemiyi fırsata çevirense patronlar oldu.
Tablo çok karanlık, işçiler her gün sokakta ve seslerini duyurmak
istiyorlar. Örneğin, Bimeks işçileri patronlarından, Vedat
Akgiraydan haklarını istiyor, dört yıldır haklarını
isteyen bu işçiler neden haklarını alamamışlar diye
bizim hiç oturup konuşmadığımızı görüyoruz. Yine
Ermenekten maden işçileri kıdem hakkını, tazminat
haklarını, ücret haklarını almak için yürüyüş
yaptılar fakat devletin zor aygıtlarıyla
karşılaştılar, albaylarla muhatap oldular, alay
komutanlarıyla muhatap oldular. Ermenekli maden işçilerinin
sorunları çözülmedi, AtlasJet işçilerinin, Sinbo işçilerinin,
Vestel işçilerinin, Uzel işçilerinin, Cargill işçilerinin, PTT,
metal işçilerinin ne yazık ki sorunları çözülmüyor. Bunlar
sadece bir kısmı. Cargill işçileri mahkemede
kazandıkları hâlde haklarını alamıyorlar. Peki, ne
oluyor? Gelin, araştıralım. Bu sorunlar neden çözülmüyor? Neden
işçiler sokaktalar, neden işçiler polisler tarafından
dövülüyorlar, hapsediliyorlar, gözaltına alınıyorlar? Hükûmet,
sendikaların varlığına neden saygı duymuyor, neden
sendikalı olmak suçmuş gibi gösteriliyor ve sendikalı
işçiler bir taraftan işverenlerin işten atmalarına maruz
kalırken, öbür taraftan bu hakları Anayasayla, yasalarla güvence
altına alınması gerekirken neden güvence altında
değil? Bizler, bu kıdem, ihbar, ücret alacaklarının
alınamaması, iş yerinde işçi sağlığı,
iş güvenliğiyle ilgili sorunların çözülmemesi, her gün iş
cinayetlerinde en az 5 işçinin yaşamını yitirmesi gibi
sorunlarla yüzleşmeliyiz ve bu sorunları ortadan kaldıracak
çözüm önerileri mutlaka üretmek zorundayız. Kaldı ki bugün pandemi
sürecinde şartlar daha da ağırlaştı.
İşçilere herhangi bir ekonomik paket açılmazken, yasaklarla
pandemi süreci sözde yönetiliyor. Burada biraz önce Grup Başkan Vekili
Her şeyi biz sağlıyoruz, pandemiyi çok güzel yönetiyoruz,
işçilere, emekçilere her şeyi veriyoruz. işte, kısa
çalışma ödeneğini göstererek Efendim, biz zaten sorunları
çözüyoruz. diyor. Hayır Sayın Grup Başkan Vekili, hiçbir sorunu
çözmüyorsunuz, işçileri açlığa mahkûm ettiniz, işçileri
ölüme mahkûm ettiniz. Bugün Vestelde yüzlerce işçi pandemi sebebiyle
hastalandığı hâlde, hatta ölüm yaşandığı
hâlde Vestel işçileri çalışmak zorunda. Demek ki siz sorunları
çözmüyorsunuz. PTT işçileri aynı şekilde, artık
tükenmiş durumdalar ve PTT işçileri sorunlarına çözüm bekliyor
ve ücretli izin hakkı talep ediyor işçiler. Ücretsiz izin,
açlığa mahkûm etmek demektir. Bu nedenle, biz, bir an önce pandemi
koşullarındaki ekonomi paketlerinin işçilerden, emekçilerden
yana açılmasını bir kez daha burada istiyoruz ve güvenceli bir
kapanmaya, tam kapanmaya gidilmelidir diyoruz. Ücretli bir tam kapanma, en az
on dört gün sürecek ücretli bir tam kapanma; işçilerin, esnafın,
işsizlerin, yoksulların haklarını koruyan tam
kapanmanın mutlaka işçilerin sorunlarını belli ölçüde
çözeceğini düşünüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi lütfen.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Aynı zamanda, sağlık işçileri de
tükenme noktasında olduklarını sürekli olarak
açıklıyor. Bugüne kadar 200 bine yakın sağlık emekçisi
Covid oldu ve bir haftada 20 sağlık emekçisi yaşamını
yitirdi. Bu ölümlerin sorumlususunuz, bu süreci doğru yönetmeyerek,
Türkiye'yi pandemide 3üncü sıraya yükselterek bu ölümlerden sorumlu
oldunuz. Bir an önce sağlık emekçilerinin sorunlarını
çözmek için de ücretli, güvenceli tam kapanmaya gidilmeli ve sağlık
emekçileri açısından da tüm emekçiler açısından da
Covid-19a bağlı iş yerindeki hastalanmalar meslek
hastalığı sayılmalıdır diyoruz ve bunun için
Meclisi çalışmaya davet ediyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ
PARTİ Grubu adına Sayın Fahrettin Yokuş.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yarın Engelliler Günü.
Engellilerin önlerindeki engellerin kaldırıldığı,
sorunların çözüldüğü bir Türkiye temennisiyle hepsine, tüm
engellilere saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiyedeki iş hayatının, çalışanların ekonomik
ve sosyal durumlarının ne olduğunu defalarca bu kürsülerde
anlattık, anlatmaya devam edeceğiz. Bugün -bu önerge dolayısıyla-
özellikle PTT ve kargo çalışanlarının pandemiyle beraber
neredeyse ekmekleri ile canları arasında sıkışıp
kaldıklarını görüyoruz, aynı sağlık
çalışanlarının olduğu gibi ve bu çalışanlar,
maalesef, çok zor şartlar altında kargo işlemlerini
yapıyorlar, posta işlemlerini yapıyorlar ancak ne
sağlıklarıyla ilgili ciddi bir gayret var ne
çalıştıkları ortamların sağlık
şartlarına uydurulması gayreti var. Maalesef, tabiri caizse,
kaderlerine terk edilmiş durumda. PTT ve kargo çalışanlarının
maske, eldiven, dezenfektan ve kolonya gibi eksiklikleri var. PTT iş
yerlerinin dezenfeksiyonu yapılamıyor. PTT
çalışanlarının, adli tebligat
dağıtımında vatandaşın imzasının
alınması nedeniyle teması söz konusudur. Temasın önlenmesi
için temassız kodla tebligat dağıtımına geçilemiyor.
Eksik personelle çalışan PTTde maalesef boş kadrolar
doldurulamıyor. Hastalık sebebiyle yüzlerce PTT
çalışanı ayrılmış durumda, onların yerini
dolduracak kimse yok ve bu insanlar mesai mefhumu tanınmadan
çalıştırılıyorlar. Artık PTT de kargo
çalışanları da tam manasıyla büyük bir kaos yaşıyor
ama ne yazık ki bunların sorunlarını çözecek bir hamle de
yapılmıyor.
Yine, hepimiz biliyoruz,
Ermenek ve Soma işçileri aylardır sokaklarda. Soma işçilerinin
önemli bir bölümünün sorununun çözüleceği İçişleri
Bakanlığı tarafından, taahhüt bakanı tarafından
taahhüt edilmişti ama Ermenek maden çalışanları altı
yıldan beri hak ettikleri, ölüm sonucu çocuklarına kalan
miraslarını bile alamadıkları bir ortamı
yaşıyorlar. Ancak bu konuda ülkemizi yönetenlerin maalesef hiçbir
gayreti yok.
Yine, işsizlik almış
başını gidiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) Toparlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) İş hayatı pandemiyle beraber olağanüstü
şartlar yaşıyor ama sağ olsun, bir milletvekilimiz
çıkıyor, diyor ki: İş beğenmiyorlar. Yani 10 milyon
işsize hakaret ediyor. Onların yerine Suriyeliler ve Afganlar
çalışıyor. diyor. Allah aşkına, bir iktidar
milletvekilinin bu sözlerinin neresini doğrultalım, neresini
düzeltelim? Eğer bir ülkede, özellikle özel sektörde iş talep
etmiyorsa insanlar, Aman, devlette çalışalım. diyorsa bu zaten
sizin ayıbınız. Eğer ki Afganlı ve Suriyeli
çalışıyorsa bu ülkede kayıt dışı, bu zaten
sizin ikinci bir ayıbınız. Yani her yeriniz ayıplı.
Ayıplı bir iktidar, ayıplı bir yönetim ve işsizlere
İş beğenmiyorsunuz. diyorsunuz. İş güvencesini
sağladınız da haklarını aldınız verdiniz de
Devlette çalışan, devlet madeninde çalışan insanların
bile hakkının verilmediği bir ülkede, Allah aşkına,
niye bunları söylersiniz, gerçekten sizi anlamakta güçlük çekiyorum.
Saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Ömer Fethi Gürer.
Buyurun Sayın Gürer.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; esnafı, çiftçisi, işçisi, emeklisi, engellisi,
işsizi pandemi döneminde sorunlarına çözüm üretilmediği ve gelir
kayıpları yönünden destek verilmediği için tamamı
mağdur durumda. Bunların yanında kıdemini,
ihbarını, ücret ödemesini almadan işten çıkarılan
işçiler var.
Ülkenin her tarafından
hepimize ulaşanların ifade ettiği gibi, ne yazık ki sorunlu
bir süreç yaşıyoruz. Eğer Sayın Cumhurbaşkanı ve
Adalet ve Kalkınma Partisinden milletvekili arkadaşlarımız
Ülkede sorun yok. diyorsanız, İçişleri Bakanına bir
talimat verin İşçiden, çiftçiden, esnaftan sorunlu olanlar Ankaraya
yürüyebilir. deyin. Onların size karşı davranış
biçimlerini
Askerle, jandarmayla önlediğiniz yerdeki barikatları
kaldırın, bakın, ülke ne hâlde.
Bunun için, arkadaşlar,
şu ortamda, pandemi sürecinde dahi işçiler yaşamlarını
hiçe sayarak çalışıyorlar, üretiyorlar ama iş
güvenliği ve iş sağlığı açısından gerekli
önlemler alınmadığı için sıkıntılar
katlanıyor. Bugün konu olan PTT işçilerinden 17 bini hâlâ
taşeron olarak çalışıyor. Yani güvenceli bir
çalışma dahi bunlara sağlanmamış. Kamuda kiralık
araç şoförleri mağdur, hastanede çalışan bilgi
işlemciler, görüntüleme merkezi çalışanları, sosyal tesis
çalışanları, yemekhane çalışanları, güvenlikte
görev yapanlar yani canlarını, yaşamlarını sizler için
ortaya koyanlar hâlâ taşeronda. Bunların sorunları
çözülmemiş. Ücret deseniz açlık sınırının
altında. Biraz sonra burada oylama yapılacak, bu araştırma
önergesine ret oyu vereceksiniz ama şunu bilin ki işçi de çiftçi de
emekli de engelli de boğazına kadar sorunlarla boğuşuyor,
yaşamak denilen olgu onlar için eziyete dönüşmüş durumda.
Değerli arkadaşlar,
BİRLEŞİK METAL-İŞ işçileri, Ermenek işçileri
diyorlar ki: Biz sorunlarımızı anlatmak için Ankaraya
gelelim. Bunların yolları kesiliyor, yollar açılmıyor.
Bakınız, Adalet ve Kalkınma Partisi nedense işçilerle
ilgili düzenlemelerde ya ortada yok ya da ağır davranıyor. On üç
yıl önce Uzel Makine işçileri işten çıkarılmış,
hâlâ kıdem tazminatlarını alamamış, bugün
çıkarılanlar da kıdemini, ihbarını alamıyor.
İş güvenliğiyle ilgili düzenleme yapılmıyor,
mağduriyetler katlıyor ve emekçilerin, ne yazık ki evlerine
ekmek götürme mücadelesindeki insanların sağlığı hiçe sayılıyor.
Yapılacak bir araştırmayla bunların durumunun görülmesi,
mağduriyetlerini giderici düzenlemeler yapılması Meclisin asli
görevi olmalıdır. Bu bağlamda, verilen önerge dikkate alınarak
işçiler için kabul oyu vermek bir yerde vicdani sorumluluktur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Devamla) Her konuda vermiş olduğumuz kanun teklifleri var. Emekli
için, işçi için, çiftçi için, esnaf için iyileştirmeler talep
ediyoruz. Bunları niye istiyoruz? Halkımız mutlu
yaşasın, hiçbir çocuk akşam yatağa aç girmesin, iş,
aş sorunu bu ülkede kalksın, insanların yüzü gülsün diye
istiyoruz. Değerli arkadaşlar, bu, hepimizin sorunu olmalı.
Varsa sorun, bu sorunun açığa çıkması için el birliği
içinde getirilen önergeleri değerlendirmeliyiz, kanun tekliflerini
Meclisten geçirmeliyiz ve buradan bu ülkenin insanının mutlu
yaşayacağı çözümler üretmeliyiz. Ne yazık ki Meclis, bu
konuda bizim vermiş olduğumuz kanun tekliflerini görüşmüyor,
Bakanlardan milletvekillerine verilen ve onlar eliyle gelen, halkın
doğrudan yaşamıyla ilgili olmayan konuları görüşüyor.
Bu pandemi döneminde olsun, işçinin, emekçinin, engellinin, çiftçinin,
esnafın sorunlarını çözecek çözümleri birlikte üretelim diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Orhan Yegin.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ORHAN YEGİN (Ankara) Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; HDP Grubunun vermiş olduğu önerge hakkında
grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve onu
temsil eden Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
3 Aralık Engelliler Günü
münasebetiyle tüm engellilerimize selam ve saygılarımızı
iletiyor, onların hayatını kolaylaştıracak
düzenlemeleri hayata geçiren Meclisimize ve bunları yürütme
aracılığıyla hayata geçiren
Cumhurbaşkanımıza da onlar adına teşekkürlerimizi
iletiyorum.
Öncelikle, salgın
nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan
rahmet, ailelerine sabır, zorlu hastalığa yakalanmış
ve tedavi altında olan vatandaşlarımıza da Yüce Allahtan
şifalar diliyorum.
Kıymetli
milletvekilleri, Covid-19un ortaya çıkmasının ardından
devlet olarak gerekli tedbirleri almaya başladık ve alınan
tedbirler sayesinde salgının seyrini yavaşlatıp kontrol
edilebilir bir seviyede tutmayı başarınca tedbirlerde yeni
normale geçtik. Ancak tüm dünyada salgının seyri sonbaharla birlikte
yeniden tırmanışa geçince, hem Avrupada hem dünyanın pek
çok yerinde hem de ülkemizde tedbirlerin
sıkılaştırılması kararları, evet,
alınmıştır.
Aşı
çalışmalarında ümit verici gelişmeler yaşanmakla
birlikte tüm dünyada tehdidin artarak sürdüğü ve salgının ilk
başladığı dönemlerdeki öngörülerin çok ötesinde
seyrettiği görülmektedir. Şimdiye kadar yaklaşık 1,5 milyon
kişinin hayatına mal olan, insanlık tarihinin yakın zamanda
yaşadığı bu en büyük salgının önüne geçecek kesin
bir çarenin henüz bulunduğu da maalesef söylenemiyor.
Büyük ekonomilerin bile ciddi
daralmalar yaşadığı bu dönemde, Avrupa ve Amerikanın
en büyük şirketleri, süreç yönetimine, çalışanlarının
işine son vererek çare aramaya başlamışlardır.
EUROSTAT verilerine göre, üye ülkelerde nisan ayında yaklaşık
400 bin, mayıs ayında 250 bin, haziran ayında 300 bin kişi
işini kaybetmiştir. Avrupa genelinde yaklaşık 60 milyon
kişi ücretsiz izne gönderilmiş, 1,5 milyon iş yeri
batmış, turizm geliri yüzde 70, otomotiv satışları
yüzde 71 azalmış, enerji şirketleri yüzde 55 değer kaybetmiş
ve milyonlarca kişi işsiz kalmıştır örnek vererek
anlattığınız ülkelerde ve bölgelerde.
Türkiye'de ise salgın
sebebiyle bu denli acı reçeteler ortaya çıkmasın diye
Hükûmetimizin gayretlerinin ve Mecliste hep beraber
yaptığımız düzenlemelerin, muhtemel olumsuzlukları
göğüsleyerek hayatı her yönüyle ayakta tutan bir denge
oluşturduğuna şahitlik ediyoruz. Türkiye'nin, hepimizin,
salgınla mücadeleyi, ekonomiyi ayakta tutarak başarıya
ulaştırma mecburiyetimiz var. Bu sebeple, tedbirleri alırken
buna göre politika oluşturmaya gayret ediyoruz; hem
halkımızın sağlığını en üst düzeyde
korumayı hem de üretimi, ticareti, istihdamı, eğitimi, sosyal
hayatı sürdürmeyi birlikte sağlayacak yöntemler bulmaya
çalışıyoruz.
Kıymetli
milletvekilleri, bu zorlu süreçte devletimiz, sanayiciden ihracatçıya,
esnaftan işçiye kadar ihtiyaç duyan her kesime destek vermeye
çalışmış, salgının ekonomiye etkisini
sıfırlamak için tüm imkânları seferber etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ORHAN YEGİN (Devamla)
Sayın Başkan
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ORHAN YEGİN (Devamla) Salgın
sebebiyle iş gücü piyasasında yaşanan gelişmeler
karşısında istihdamın korunmasına,
dolayısıyla işçilerimizin korunmasına yönelik önemli
tedbirleri hızla hayata geçirdik. Mücadelenin ilk fazında, kısa
çalışma ödeneğinden yararlanmayı
kolaylaştırdık, iş akitlerinin işveren tarafından
feshini yasakladık, esnek ve uzaktan çalışma modellerini
yaygınlaştırdık, sosyal güvenlik primi destek ödemelerinde
kolaylık sağladık. Bakın, bir rakam vereyim, kasım
ayı itibarıyla kısa çalışma uygulamasından
yaklaşık 480 bin iş yerinde yaklaşık 3,6 milyon
işçimize 21,8 milyar ödeme yapılmıştır. Yine, ilk kez
uyguladığımız nakdî ücret desteğinden kasım
ayı itibarıyla yaklaşık 2 milyon
vatandaşımıza 5,8 milyar TL ödeme
yapılmıştır.
Daha birçok şey var,
bunları aslında sürem yetmediği için anlatamayacağım
ama şunu söylemek isterim: Kıymetli milletvekillerimiz, devletimizin
imkânları doğrultusunda, işçi-işveren,
çalışan-emekli, genç-yaşlı, kadın-erkek, esnaf-ücretli
demeden, salgından etkilenen tüm kesimlere elini uzatmaya çalışan
düzenlemeleri hep beraber hayata geçiriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ORHAN YEGİN (Devamla)
Sürem bitti.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Halkların Demokratik
Partisi Grubu önerisini
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Oluç.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- İstanbul milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun,
Ankara Milletvekili Orhan Yeginin HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Az evvel konuşan hatip
Örnek verdiğiniz Avrupa ülkelerinden dedi fakat bizim
konuşmacımız Avrupa ülkelerinden herhangi bir örnek vermedi,
herhâlde öyle bir beklentisi vardı, birincisi onun kayıtlara
geçmesini istiyorum.
İkincisi, şunu
söyleyeyim: Şimdi, geçen gün açıklanan millî gelir var, biliyorsunuz.
Son bir yılda 4,7 trilyon Türk liralık mal ve hizmet üretilmiş,
yaklaşık 700 milyar dolar civarında. Bunun yüzde 30u tahminen
devlete vergi ve prim olarak gitse, bu 1,4 trilyon Türk lirası ediyor.
Şimdi, sizin Pandemi döneminde çok başarılı olarak
yurttaşlara yardım edildi, destek verildi. dediğiniz rakam 6
milyar Türk lirası. Yani bunun yüzde yarımı bile değil,
yüzde yarımı bile değil. Dolayısıyla, bunu büyük bir
başarı hikâyesi diye anlatmanız hakikaten çok tuhaf oluyor.
Hani, algı operasyonu yaparak pandemiyi yönetmeye çalıştınız
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul)
ancak insanlar gerçek hayatlarında kendilerine destek
olunmadığını, sosyal güvencenin
sağlanmadığını, evde kalarak ciddi bir
yoksullaşma yaşadıklarını görüyorlar, biliyorlar. Yani
algı operasyonuyla bu gerçekleri ortadan kaldırabilecek hâliniz yok.
Üstelik de dediniz ki: Hep birlikte bu Mecliste bu kararları aldık.
Öyle olmadığını biliyorsunuz. Bu kararları siz
aldınız, yürütme aldı, iktidarın aldığı
kararlardır bunlar. Mecliste, biz, bunların yetersiz ve yanlış
kararlar olduklarını bütün muhalefet partileri olmak üzere defalarca
anlattık ama dinlemediniz, ortak akıl oluşturalım dedik ama
bunu yapmadınız. Hani, şimdi, sanki hep birlikte bu
kararları almışız da yanlışın
ortağıymışız gibi de ifade edilmiş olmasını
doğru bulmuyorum, kayıtlara geçmesini istedim o yüzden.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili
Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup
Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, işçi
haklarının korunması için alınacak tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla 2/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Aralık 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Grubumuz adına Sayın Yegin
bir açıklamada bulunmak istiyor.
BAŞKAN Peki.
Sayın Yegin, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- Ankara Milletvekili Orhan Yeginin, İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ORHAN YEGİN (Ankara)
Başkanım, bizim sürekli olarak Avrupa ve dünyadan, Amerikadan
örnekler derken kastımız grubun konuşmacısı
değil, genel anlamda muhalefetin bu anlamda Türkiyeyi eleştirmek
üzere kullanırken Avrupayı veyahut da dünyayı örnek
göstermesiyle alakalı olarak söylemiştik.
Bir de, 3,6 milyon
işçimize kasım ayına kadar kısa çalışma
uygulaması kapsamında ödenen 21,8 milyar, nakdî ücret desteği
olarak da 2 milyon vatandaşımıza 5,8 milyar olarak ödenen
ayrı paralar
Onun haricinde, eğer farklı konulara da girersek
Hani bir polemik olsun diye değil ama kullandırılan krediler,
ertelenen krediler, SGK ertelemeleri, vergi ertelemeleri, Biz Bize Yeteriz
Kampanyaları; normalleşmede ise işsizlik ödeneği, nakdi
ücret, kısa çalışma, Sosyal Destek Programı
Yaklaşık 500 milyar TLnin üzerinde bir finansal alan
açılıyor. Dolayısıyla eksikler, noksanlıklar
Yeterlilikler çok üst düzeyde mi? Elbette değil ama elinden gelen bütün
gayreti bu dönemde ortaya koymaya
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen sözlerinizi.
Buyurun.
ORHAN YEGİN (Ankara)
Yani sorunlara kör durumda değiliz kesinlikle Başkanım ama
ülkemizin imkânlarını en üst düzeyde değerlendirerek, ülkemizi
büyüterek hem bu pandemi döneminde hem de bütün zamanlarda milletimizin, dar
gelirlimizin, çalışanımızın, işçimizin yaşam
standardını yükseltmeye, hayatının zorluklarını
sırtından almaya gayret ediyoruz hep beraber.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Başkanım
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Grup Başkan
Vekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile
Sakarya Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Özkoç tarafından Borsa
İstanbul hisselerinin devri başta olmak üzere Katarla imzalanan
anlaşmaların kamuoyuna açıklanması amacıyla 1/12/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 2 Aralık 2020 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2/12/2020
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
02/12/2020 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili
Grup Başkan Vekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Grup Başkan
Vekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Özkoç
tarafından, "Borsa İstanbul hisselerinin devri başta olmak
üzere Katar ile imzalanan anlaşmaların kamuoyuna
açıklanması amacıyla 01/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
Araştırma Önergesinin (2126 sıra nolu), diğer önergelerin
önüne alınarak, görüşmelerinin 02/12/2020 Çarşamba günkü
Birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Sayın
Oluç, buyurun, bir söz talebiniz vardı.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sadece kayıtlara geçmesi
için
Ben 6 milyar Türk Liralık bir destekten söz etmiştim,
sayın hatip 500 milyar TLden söz etti. Yani yanlış
anlaşılmasın diye
Biliyorsunuz, bir Hazine ve Maliye
Bakanınız vardı, çarpan etkisi diye 500 milyar gibi bir rakam
ortaya atıyordu fakat o çarpan etkisinin nasıl bir çarpma
yarattığını gördünüz değil mi? Lütfen bu çarpan
etkisinin gerçek bir şey olduğunu konuşmayın daha fazla
çünkü Hazine ve Maliye Bakanınız o etki yüzünden de
çarpıldı. Onu da kayıtlara geçmiş olayım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Evet,
kayıtlara geçti.
MUMAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bütün kalemleri Sayın
konuşmacımız teker teker ifade etti, kayıtlara geçti zaten.
BAŞKAN Geçti
Sayın Akbaşoğlu.
Önerinin gerekçesini
açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Aykut
Erdoğdu.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önerimizin gerekçesini açıklayacaktım ama bazı
konularda işin temel prensiplerinde eksik bilgimiz olursa yanlış
karar veririz diye yüce heyetinizi biraz bilgilendirme ihtiyacı duyuyorum.
Şimdi burada
yapılan konuşmalar da Türkiye Varlık Fonunun en önemli
eksiğiyle ilgili, denetimiyle ilgili açıklamalar yapıldı.
Arkadaşlar, söylenen özetle şu: Varlık Fonunda 4 ayaklı bir
denetim var deniliyor. Birini siz söylemediniz ama ben ekleyeyim, iç denetim
var deniyor. İç denetim kontrol mekanizmaları kurar, bizim
beklediğimiz denetimle hiçbir alakası yok. İkinci denetime kamu
denetimi dediniz. Konuşmacınız çıktı Devlet Denetleme
Kurulu var. dedi. Arkadaşlar, Devlet Denetleme Kurulu kime
bağlı? Cumhurbaşkanına bağlı. Fonun
başkanı kim? Cumhurbaşkanı. Şimdi
Cumhurbaşkanının başkanlık ettiği bir fonda
Cumhurbaşkanına bağlı bir denetim biriminin
bağımsız denetim yapabilmesi, uluslararası standartlarda
bir denetim yapabilmesi mümkün değil. 3 kişilik bir heyet var bunu da
Cumhurbaşkanı atıyor, böyle bir denetim yapabilmesi mümkün
değil. Üçüncü ayağı güçlü bir şekilde savunmaya
çalıştınız, bağımsız denetim. 5 büyük
denetim firmasından biri denetim yapıyor. Ben bu denetimi doğru
bulmuyorum ancak şunu da söyleyeyim. O denetim raporuna baktınız
mı? Arkadaşlar, o denetim raporuna baktıysanız
şartlı görüş verilmiştir. Şimdi şartlı
görüş teknik bir kelime, şartlı görüş şu demek: Ben
bazı şartlar altında bu denetimi yapamadım demek. Zaten
saymışlar: BOTAŞı denetleyemedim, onu denetleyemedim, bunu
denetleyemedim. Yani bağımsız denetim firması sorumluluktan
korktuğu için Ben buraya olumlu görüş veremiyorum, şartlı
görüş veriyorum. diyor. Şartlı görüş literatürde kısmen
olumsuz görüş demektir. Ve dördüncü ayak olarak diyorsunuz ki: Plan ve
Bütçe Komisyonunda denetim var. Plan ve Bütçe Komisyonunun denetimi nereye
dayanıyor? Orada yapılmayan denetimin raporuna dayanıyor. Günün
sonunda mesele şu: Türkiye Varlık Fonu denetlenmiyor arkadaşlar.
Canım, denetlenmesin, ne olur? diyorsanız, bunu bir futbol
maçı gibi düşünün, denetçi o maçın hakemidir, hakeme
güvenmediğiniz bir maçta Rekabet var. diyemezsiniz.
Şimdi, gelelim, hani
CHP bir şey önermiyor. diyorsunuz. Arkadaşlar, ne olması
gerekiyor? Öncelikle, samimiyetle söyleyeyim, bu Varlık Fonunun külliyen
kapatılması lazım, bizce ülkeye zararlı bir fon. Ha, bu
şekilde yapacaksanız, eğer devam ettirecekseniz, yapılması
gereken iki şey var. Birincisi, şeffaflığı
sağlayacaksınız; en nitelikli denetim
şeffaflıktır. Şeffaflık, kamu işlemlerinin bütün
millet tarafından bilinmesidir. Ama bizde öyle bir hâle geldi ki
şeffaf olması gereken işler gizli, gizli olması gereken
işler şeffaf hâle getirildi. Bunun çok ağır
zararını göreceksiniz, bu denetim eksikliğinin çok
ağır zararını göreceksiniz.
Peki, denetimde ne
olması gerekiyor? Arkadaşlar, birincisi,
Cumhurbaşkanının bu Fonun Başkanı olması bu
ülkeye çok zararlı. Ya, birincisi, yakışmıyor, koskoca
Cumhurbaşkanı Varlık Fonunun Başkanı. Hadi velev ki bu
durumu kabul ettiniz, bu durumu sürdürmek istiyorsunuz, sizin kurduğunuz,
bizim istemediğimiz, ülkeye zarar verdiğini düşündüğümüz,
şu anki Anayasaya göre yapmanız gereken, güçler ayrılığı
ilkesi gereğince, eğer yürütmenin başındaki şahıs
Varlık Fonunun başındaysa, kuvvetler
ayrılığına göre başka bir kuvvetin,
bağımsız bir kuvvetin, yasama kuvvetinin denetlemesi gerekiyor.
Yasama kuvvetinin denetim organı ne? Bağımsız mahkeme olan
Sayıştay. Sayın Başkan orada Başkandı. Üç dört kere
söz aldım Lütfen burayı Sayıştay denetlesin. diye,
Sayıştaya denetletmediniz çünkü Sayıştayın denetimi
nispeten bağımsız olacaktı. Bu arada
Sayıştayın beli kırıldı, onun
farkındayım. Ama en azından başkasına, elin
oğluna derdik ki: Bak, böyle bir denetimimiz var. Bu denetim
yapılmadı, üçlü bir denetim mekanizması kuruldu, onu da
Cumhurbaşkanı atıyor.
Arkadaşlar, bütün
bunları yaptınız -Canım ne olacak!- Varlık Fonunu 20
kanundan istisna tutunuz, 20 tane kanun; İhale Kanunu, SPK Kanunu, Vergi
Kanunu
Ya, arkadaşlar, bu kanunlar kötüyse millet niye uyuyor buna,
diğer şirketler niye uyuyor? Madem bu kanunlar kötü, bu kanunlar
başımıza bela oluyor, iyi çalışmamıza engel
oluyor, ya, bir tek siz mi akıllısınız, kaldırın
bu kanunları, kimse uymasın değerli arkadaşlar. Olmaz,
bunlar ülkeye büyük zarar veren şeyler. Şimdi siz diyorsunuz ki -bu
eksik bilgilerle milletvekilleri yanlış kararlar veriyor ya-
Canım ne olacak. Şu olacak biliyor musunuz arkadaşlar: Ülke bir
ekonomik buhran içerisinde. Bakın, samimiyetle, korkarak ve üzülerek
söylüyorum, ülke bir çöküşe gidiyor. Ağır çekim bir depremin
içindeyiz, kolonlar patlıyor şu an, sütunlar çöküyor, altı ay
sonra binalar çökmeye başlayacak. Buna engel olabilirsiniz. Kendi iç
siyasi denetim mekanizmasında engel olabilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
Tamamlayabilir miyim Sayın Başkanım?
BAŞKAN Buyurun,
sözlerinizi tamamlayın.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
- Ama buraya çıkan konuşmacılar bize doğru bilgi verse, siz
iç mekanizmalarınızdan Genel Başkanınızı
uyarabilirsiniz Bu işte yanlışlık var Sayın Genel
Başkanım, Sayın Cumhurbaşkanım. diyebilirsiniz ama
siz eksik bilgiye sahip olursanız bunu söyleyemiyorsunuz. Günün sonunda
geldik, insanlar işsizlik ve pahalılıktan kırılıyor.
Yüzde 30 fiilen işsizlik var, işten çıkarma yasaklanmasa yüzde
40 olacak. Enflasyon fiilen yüzde 20nin üzerinde, istatistiklerimize dünyada
hiç kimse güvenmiyor. Siz sanıyorsunuz ki burada siz anlattınız olay
bitti, bütün dünya bu olanları görüyor. Rezervlerimiz eksi 50 milyar
dolar, 70 sente muhtaç hâle geldik; ortada varlığımız yok,
korkunç bir boşlukta, borç içindeyiz, varlıklarımız
elimizden gidiyor ve bundan kurtulmanın
Yapısal reform, yapısal
reform. diye bu ülkenin başına bela ettiler ya zengini zengin etme
reformu olarak
Yapısal reform. diyorsanız şu
anlattığımı yapın. Ve sizden rica ediyorum bu
konuşmayı alın metne koyun, altına bir AK PARTİ
milletvekilinin adını yazın, vicdanlı birine götürün Bu
adam doğru söylüyor mu? diye sorun. Doğru söylüyor mu ondan, bilen
birinden öğrenin diyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ
PARTİ Grubu adına Sayın Erhan Usta
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Varlık Fonu ve son dönemde Katarla yapılan
anlaşmalar konulu Meclis araştırması önergesiyle ilgili
grup önerisi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Dünyada varlık
fonları bildiğiniz gibi varlık biriktirmek için kurulur, bugünün
kaynaklarını gelecek nesillere aktarmak için kurulur. Bizde ise
elimizde olan varlıkları satmak, onları birilerine
peşkeş çekmek, ayrıca bugün borç alıp gelecek nesillere
borç aktarmak için kurulmuş bir Varlık Fonu var; bu, bu kadar
açık. Bugüne kadar yapılan icraatlarına
baktığınızda bunu görürsünüz. Burada keyfî bir
kullanım alanı oluşturulmuştur, denetimsiz bir alan
oluşturulmuştur ve içindeki şirketler hızla değer
kaybetmektedir.
Arkadaşlar, son bir
yılda Varlık Fonuna hazineden yapılan destek, katkı 68
milyar TLdir. Varlık Fonunun hâlâ düzgün bir şey olduğunu
nasıl savunabilirsiniz? Dolayısıyla Varlık Fonu artık
bir kara delik hâline gelmiştir, bu delik kapatılmalıdır.
Şimdi, burada bir de
Cumhurbaşkanının Varlık Fonunun Başkanı olması
bütün ilkelere aykırı bir şey. Mesela Cumhurbaşkanı
Varlık Fonunun stratejik planını masanın bu tarafına
geçiyor Yönetim Kurulu Başkanı olarak hazırlıyor,
masanın öbür tarafına geçiyor onu onaylıyor. Efendim,
Cumhurbaşkanı masanın bu tarafına geçiyor denetim raporunu
hazırlıyor, masanın öbür tarafına geçiyor buna da onay
makamı olarak Denetimde sorun yoktur. diye imza atıyor. Yani hem
vesayete tabi hem vesayet makamı hem denetleyen makam hem denetlenen
makam. Böyle bir saçmalık dünyanın hiçbir yerinde olmaz; bu yüzden
kapatılmalıdır.
Ama benim üzerinde durmak
istediğim esas konu: Biliyorsunuz, geçen hafta bu Katar Şeyhi Emir
Tamim Türkiyeye geldi ve bir dizi anlaşmalar yapıldı. Hemen bir
gün sonra ise Sayın Cumhurbaşkanı bu anlaşmalara ilişkin
bir kısım değerlendirmeler yaptıktan sonra Biliyorsunuz,
benim bir çılgın projem var; Kanal İstanbul. Buraya yerli ve
küresel talepler var ve proje durmadı, devam ediyor. dedi.
Arkadaşlar, bu Katar
Emiri Türkiyeye gelmeden bir hafta önce Plan ve Bütçe Komisyonunda
Ulaştırma Bakanı bize bir sunum yaptı. 25 sayfa şu
konuşma metnini okudu, ayrıca şu kocaman kitabı bize
dağıttı. Bakın, burada 2035e ilişkin bile bir sürü
proje fikri var, şunları yapacağız, bunları
yapacağız; 2035e kadar. Şu kitabın içerisinde bir kelime
Kanal İstanbul yok. Şu konuşma metninin içerisinde bir kelime
Kanal İstanbul yok; nasıl oluyorsa Cumhurbaşkanı bu Katar
Şeyhinin Türkiyeyi ziyaretinden sonra Bu proje durmadı, devam
ediyor. diyor. Aklımıza hemen şu soru geliyor: Burada
nasıl bir ilişki var acaba? Tabii, Katar ailesinin bu Kanal
İstanbul bölgesinde ciddi bir arazi aldığını da
biliyoruz. Ben şu soruyu soruyorum: Katar, Türkiyeyi
sıkıştırıyor mu? Hatta daha ötesini soruyorum: Katar,
Türkiyeyi tehdit mi ediyor? Yani Ulaştırma Bakanı şu kadar
koca kitabın içerisinde saatlerce konuşurken hiçbir şey
Biz
Niye Kanal İstanbuldan bahsetmiyorsunuz? diye
sıkıştırdığımız zaman soru-cevapta
sonradan bir miktar söyledi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ERHAN USTA (Devamla) Ama
kendi orijinal sunumu ve kitabında bir kelime bile Kanal İstanbuldan
bahsetmeyen Ulaştırma Bakanı
Bu Katar Emiri geldikten sonra
Sayın Cumhurbaşkanı böyle bir şeyden bahsediyor. Arkadaşlar,
bu Katarla ilişkilerde bir tuhaflık var. Ticaretimiz sadece 1,3
milyar dolar fakat parasal ilişkilerimiz olağanüstü büyük. Bize 15
milyar dolar swap kanalı açıyor, efendim, 2,6 milyar dolar
doğrudan yatırım yapıyor, Sayın Erdoğana uçak
hediye ediyor. Katarla olan bu karanlık ilişkilerin mutlak surette
gözden geçirilmesi lazım.
Bu anlamda, ben bu
araştırma önergesini çok önemsiyorum. Mutlak suretle bunun
aydınlatılması lazım yoksa diğer türlü
başımıza çok ciddi sıkıntılar gelmesinden
endişe ediyorum. Bakın, bir zamanlar Suriyeyle ilişkiler de
böyleydi, kankaydık. Suriyeyle geldiğimiz durum ortada. Bu
ilişkiler kurumlar üzerinden yürümeli, bu ilişkiler diplomatik
kanallar üzerinden yürümeli. Böyle al gülüm ver gülüm ilişkiler olmaz.
Katardan gelen bu paralar kimin paralarıdır? Bu konunun mutlak
surette aydınlatılması gerektiğini düşünüyorum. Bu
anlamda, önergeye destek vereceğimizi ifade ediyor, Genel Kurula
saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Kayıtlara geçmesi
açısından şunu ifade etmek istiyorum ki
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, Akbaşoğlu Meclisin bu çalışma
saatini engelliyor. Zaten corona var. Lütfen, yani bu konuda biraz daha hassas
olalım.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Biraz evvel
kürsüde konuşan hatibin bütün sözleri hakikaten talihsiz sözler olarak
kayıtlara geçmiştir. İlişkiler, devletler arası hukuk
çerçevesinde söz konusudur. Sorduğu sorulara hakikaten Zırva tevil
götürmez. kabîlinden cevap vermeyi sakil addediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Hadi canım sen de! Hadi canım sen de!
ERHAN USTA (Samsun)
Yazıklar olsun!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Zırvalıyorsun!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Hakikaten bu konuda ailelerle ilgili
birtakım sözlerin söylenmesi çok talihsiz bir yaklaşımdır.
Hakikaten kabul edilemez.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Zırvalıyorsun! Bu kadar zırva fazla bu Genel Kurula.
BAŞKAN Evet, Halkların
Demokratik Partisi Grup
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan sataşmadan söz istiyor.
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkanım, sataşmadan söz istiyorum. Zırva
dedi.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Usta.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
8.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yerinden
sarf ettiği bazı ifadelerinde şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ERHAN USTA (Samsun) Bu
kadar mı vicdandan yoksunsunuz? Yani aklınıza ve
vicdanınıza hitap ediyorum. Arkadaşlar, belgelerle
konuşuyoruz, Ulaştırma Bakanı geliyor, üç yıllık
bütçe yapıyor ve koskocaman kitap getiriyor, 2035e kadar hedeflerinden
bahsediyor: Demir yolu ağları, hava yolu ağları,
şunları yapacağız, bunları yapacağız. Bir
tane Katar cümlesi yok burada. Ondan sonra Katar Emiri geldikten sonra
Sayın Cumhurbaşkanı bir anda diyor ki: Biz bu Katarla, bu
çılgın proje durmadı, devam ediyoruz. Buna başka
nasıl bakabilirsiniz? Orada arazi alındığını da
biliyoruz. 1,3 milyar dolar ticari ilişkiniz olan bir ülke size niye 15
milyar dolar swap limiti açar? Niye bize uçak hediye ediyor? Bütün
ilişkiniz 1,3 milyar dolar. Yani bu konunun aydınlatılması
gerektiğine siz inanmıyor musunuz? Sonra
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Yani böyle bir şey olabilir mi? Arkadaşlar, bu
ilişkiler karanlık ilişkilerdir tekrar söylüyorum, bu
ilişkilerin mutlak surette aydınlatılması gerekir. Böyle
bir şey olabilir mi? Yazıktır günahtır bu ülkeye. Yani
devlet dediğiniz şey
Bu kadar büyük bir proje, devletin bütçesinde hiç
yokken bir ziyaretten sonra hemen Biz bunu tekrar yapıyoruz. demeyi
başka nasıl açıklayabilirsiniz? Birisi bize bu konuda bir
şey söylesin. Bak, biz polemik falan yapmıyoruz, biz belgelerle,
bilgilerle konuşuyoruz ancak hakareti kendisine şiar edinmiş
bazı arkadaşlar tutup burada bize hakaret ediyorlar. O sözün
aynısını ben size iade ediyorum, başka bir şey
yapmıyorum.
Teşekkür ederim.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Karanlık ilişki denmez.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Kapkaranlık ilişki denir.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akbaşoğlu, yerinizden söz vereceğim, buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
37.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Hakikaten
Yani Sayın
konuşmacı eski bir bürokrat. Bu konuda gerçekten vicdanına
havale ediyorum sözlerini. Bir kendi elini şöyle başına koysun
düşünsün sözlerini, yanlış söylediğini mutlaka
kararlaştıracaktır. Şunu söyleyeyim, Kanal İstanbul
Projesi hiçbir şekilde rafa kaldırılmadı. ÇED
raporları, her türlü ilgili alt yapısı oluşturuldu ve bu
konuda hiçbir şekilde vazgeçilmedi, bu hep kamuoyunun önünde. Bunu
Sayın Bakanımız da Sayın Cumhurbaşkanımız da
kamuoyuyla devamlı paylaştı. Bu konuda herhangi bir
farklılık söz konusu değil. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti
devletini tehditle iş yapar noktada göstermek eski bir devlet
adamına, devlet bürokrasisinde yer almış bir kişiye
yakışmadığı için Zırva tevil götürmez.
demiştim. Başka manada kullanmadım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?
BAŞKAN -
Arkadaşlar, müsaade eder misiniz?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Tanal, buyurun.
38.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, bakanlara, yürütmeye yönelik
yapılan sataşmalara AK PARTİ Grubunun cevap veremeyeceğine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ben şunun için söz almak istemiştim Sayın Başkanım:
Takdir edersiniz İYİ PARTİ, Ulaştırma Bakanıyla
ilgili bir açıklamada bulundu veya diğer bakanlıklarla aynı
zamanda. Şimdi bunun muhatabı, buradaki yasama organında, AK
PARTİ Grubu değil. Eğer varsa böyle bir derdi, muhatap olan
Ulaştırma Bakanıdır.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) O zaman burada dile getirmeyin,
Ulaştırma Bakanına gidin söyleyin.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ayrıca bu, kuvvetler ayrılığı sistemi
BAŞKAN Yani şunu
mu yapmam lazımdı: Erhan Beyin konuşmasının
içeriğine mi müdahale edeyim? Ne diyorsunuz anlamıyorum ki.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bakın, özür dilerim. Sayın Başkanım, bakın, siz
İç Tüzükü bilen bir Meclis Başkan Vekilisiniz.
BAŞKAN - Erhan Bey, niye
gündeme getiriyorsunuz bu konuları?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Söz nerede söylenirse cevabı
orada verilir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan
BAŞKAN -
Arkadaşlar, müsaade edin.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bakın Sayın Başkanım, özür dilerim, bitiriyorum.
BAŞKAN Bitirdiniz,
yeter. Sayın Tanal, korsan bildiriye döndü.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Korsan bildiri değil efendim. Ben hukukçuyum, siz İç Tüzükü de
bilen bir Meclis Başkan Vekilisiniz, arkanızda Kanun Kararlardan
arkadaşlarımız var yani burada mevcut olan bakanlara yönelik bir
sataşmayı
AK PARTİ Grubu sürekli bu hakkı kötüye
kullanarak böyle zırt pırt cevap veremez ki. Burada coronavirüs var.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Bakanı
korumak adına verilen bir cevap değildi Sayın Tanal, siz
tutanakları alın bir okuyun baştan.
Sayın Türkkan, buyurun,
yerinizden söz vereceğim.
39.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, komik olmayan bir fıkra
anlatmak istediğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, ben Sayın Akbaşoğluna komik olmayan bir
fıkra anlatmak istiyorum: Bir ülke başka bir ülkenin
cumhurbaşkanına 500 milyon dolarlık bir uçak hediye etmiş,
sonra gitmiş 50 milyon dolara o ülkenin Türk Silahlı Kuvvetlerine ait
Tank Palet Fabrikasını almış.
Teşekkür ediyorum.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Çok ayıp hakikaten.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun)
Yazık ya!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Tutanaklara geçmesi
açısından şunu söylüyorum Sayın Başkanım:
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın şahsına hediye edilen
bir uçak yok, Türkiye Cumhuriyeti devleti
Cumhurbaşkanlığına gelen bir uçak var. Bütün
Cumhurbaşkanlarının kullanabilecekleri bir uçak var.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Usta. (Gürültüler)
Arkadaşlar müsaade eder
misiniz lütfen?
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Akbaşoğlu yerinden konuşmasında zırva
diyerek tekrarlamış, bize karşı sataşmada
bulunmuştur.
BAŞKAN Yok yok, Ben
bundan dolayı böyle söyledim. dedi.
ERHAN USTA (Samsun)
Hayır hayır.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Hayır hayır, açıklama
yaptım, sataşma yok.
BAŞKAN Burada ikinci
bir sataşma yok.
Teşekkür ediyorum.
ERHAN USTA (Samsun) Burada
iki türlü sataşma oldu.
BAŞKAN Hayır.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Altay,
Manisa Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili
Grup Başkan Vekili Engin Özkoç tarafından Borsa İstanbul
hisselerinin devri başta olmak üzere Katarla imzalanan anlaşmaların
kamuoyuna açıklanması amacıyla 1/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Aralık 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Ali Kenanoğlu.
Buyurun Sayın
Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan
ŞENOL SUNAT (Ankara)
Sayın Başkan
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan, bu yaptığınız son derece
yanlış. Hayır
BAŞKAN Sayın
Usta, sataşma yoktur.
Sayın Kenanoğlu,
buyurun lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) Bir
saniye lütfen.
Bu
yaptığınız son derece yanlış. Bir de benim
bürokratlık dönemime eleştiride bulunmuştur.
BAŞKAN
Bürokratlık döneminize eleştiride bulunmadı.
Sayın Kenanoğlu
ERHAN USTA (Samsun)
Hayır, efendim bulundu
ŞENOL SUNAT Sayın
Başkan, bulundu.
BAŞKAN
Bürokratlık döneminize bir eleştiride bulunmadı. Tecrübeli bir
devlet adamısınız, bürokratsınız. dedi.
ERHAN USTA (Samsun) Adil
değilsiniz.
BAŞKAN Sayın Kenanoğlu,
buyurun.
HDP GRUBU ADINA ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, ben size
iktidarın on yıllık bir Katar aşkından
bahsedeceğim. Bu on yıl içerisinde neler verildi, neler
satıldı? Memorial Sağlık Grubunun yüzde 40 hissesi,
English Homeun yüzde 40ı, Alternatif Bank, BMCnin yüzde 49u,
Finansbankın tamamı, Digitürk, Boyner
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Türkiyenin en pahalı yalısı,
Trabzondaki arsalar, Ege Portföy ki İsviçre Sigortayı da
kapsıyor, Banvit Tavuk, oteller var. Ve Kanal İstanbulun tabii, ne
kadarı satıldı, onu bilmiyoruz. Bir de hediye uçak var.
Şimdi, diyorlar ki
Bunlar özel şirket. Şimdi, bunların tamamı da bu son on
maddedeki satış anlaşması da
Cumhurbaşkanlığı gözetiminde, denetiminde ve
garantörlüğünde yapılıyor yani özel şirketlerle
doğrudan bir ilişki yok, doğrudan Cumhurbaşkanı
organizasyonuyla yapılan satışlar bunların hepsi.
Şimdi, son on
anlaşmada önemli şeyler var: Tabii, Borsa İstanbulun yüzde 10u
var, İstinye Park AVM var, Haliç Altın Boynuz Projesi var,
Ortadoğu Antalya Liman Projesi var ve bir de Su Yönetimi
Anlaşması var, bakın Su Yönetimi Anlaşması. Esas sorun
burada, bu Su Yönetimi Anlaşması nedir? Yani, biz Katara suların
neyini satıyoruz? Su kaynaklarımızı mı veriyoruz, neyi
veriyoruz Katara? Burası kamuoyuna açıklanmıyor, burası
gizli tutuluyor. Esasında bunların açıklanması gerekiyor.
Yani bu su anlaşması son derece stratejik bir durumdur. Türkiye'nin
su sorunu yaşayan ülkeler içerisinde olduğunu biliyoruz, Katarın
da denizlerden su elde ettiğini biliyoruz. HESlerle zaten su
kaynaklarımız başka bir şeye dönüştürüldü şimdi
bu su anlaşmasıyla, Su Yönetim Anlaşmasıyla ne
yapılmak isteniyor bunun açıklanması gerekiyor. (AK PARTİ
sıralarından Sizi rahatsız mı etti! sesi) Tabii ki
rahatsız ediyor, bu ülkenin bir yurttaşı olarak su
kaynaklarının Katara satılması bizi rahatsız ediyor
arkadaş. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Alakası yok.
ALİ KENANOĞLU
(Devamla) - Katarla yapılan ticari anlaşmanın niteliği ve
niceliği kamuoyuna açıklanmalıdır. Borsa İstanbul ne
kadara satıldı? Sözleşme detayları nelerdir? Neden Katara
doğrudan satış yapıldı, başka talipli var
mıydı? Orta Doğuda birçok ülkenin ambargo
uyguladığı Katara yönelik bu denli sıkı ekonomik
ilişkilerin gerçekleştirilmesinin dış politikaya etkisi
nedir? Bunlar göz ardı edilmeden mi yapılıyor? Suudi
Arabistanın Türkiyeye yönelik ambargosunun Katarla olan ilişkilerinde
ki etkisi nedir?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ALİ KENANOĞLU
(Devamla) Diğer taraftan, Varlık Fonu bir aile şirketidir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, tek adam Türkiye'nin yüz
yıllık birikimini kimseye hesap vermeden satmaktadır. Bu sistem
var oldukça; yoksullaşma, mülksüzleşme ve dışa
bağımlılık artacaktır. Varlık Fonu adı
altında Sayıştay başta olmak üzere her türlü denetimden
uzak bir sistemle bütün bu satışlar yapılmaktadır.
Şimdi, biz şunu
söylüyoruz: Mutlaka ve mutlaka demokrasi güçleriyle birlikte bu ülkeyi biz
yöneteceğiz ve en başta da bu Varlık Fonunu
kapatacağız, bu ülkeyi bu beladan kurtaracağız. (HDP
sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ne zaman?
ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Yakın zamanda.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Ne zaman?
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Beklersen görürsün.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Yani, bir yirmi sene var mı?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, müsaade ederseniz
BAŞKAN Buyurun
Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Biraz evvelki konuşmada hatibi kürsüye
çağırdığınız için müdahale etmek istemedim
hatibin insicamını bozmamak adına ama
arkadaşımıza 69a göre
Sayın Grup Başkan Vekili
kendisine tekraren söylediği zırva sözünü tekrar ediyor.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Hayır, öyle söylemedim.
BAŞKAN Öyle söylemedi
Ben bundan dolayı bu zırva lafını kullandım. dedi.
Tutanakları isteyin.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Evet. Tutanaklara bakın.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Aynı şey değil midir efendim?
BAŞKAN Aynı
şey değil tabii ki.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Aynı şey değil.
BAŞKAN
Zırvalıyorsunuz. demedi Ben bu yüzden bunu söyledim. dedi.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Hayır, öyle demedim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Bakın Bundan dolayı ben size
Zırvalıyorsunuz kelimesinin
tekrarıdır bu. Eğer uygun görürseniz 69a göre kendisine söz
vermenizi talep ediyorum.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Efendim, öyle bir şey
söylemedim, tutanaklara bakılsın.
BAŞKAN
Tutanakları istedim zaten.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Tamam, teşekkür ederim.
BAŞKAN Sağ olun,
teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Sayın Cemal Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunca verilen araştırma önergesiyle ilgili
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz aldım, Genel
Kurulu ve ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
maalesef bu konu ikidir gündeme geliyor, sabahleyin verilen bir önergede de
yine bu konu vardı. Dolayısıyla değerli
arkadaşımız Uğur Bey de anlattı ama ben de bazı
konulara temas edeceğim.
Nedir bu Katar nefreti
anlamış değilim çünkü Yatırım Ajansının
verdiği bilgilere göre Katarın Türkiyedeki yatırım
sıralaması 17nci sırada yani Türkiyeye Katarın
yaptığı toplam yatırımlar 17nci sırada. 1inci
sırada Hollanda ve ilk 10 sırada Avrupa ülkeleri ve Amerika
bulunuyor. Azerbaycan bile 10uncu sırada ama bütün mesele ne?
Katarın Tank Palet Fabrikasındaki işletmeye, o fabrikayı
işletecek BMCye ortak olmasıdır.
BMCnin CEOluğunu
yapmış bir kardeşinizim. Bakın, bunu burada açıklamak
istemezdim ama bir bilgi kirliliği var. Ben milletvekili olmadan önce
İzmirde BMCnin CEOsuydum. BMC bir Türk şirketidir, kim ne derse
desin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Ercan Holdinge çökerek alınan BMC.
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) Ve
Türk Silahlı Kuvvetlerine teçhizat üretmektedir. Öyle 50 milyon dolar
falan değil.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Türk Silahlı Kuvvetlerine teçhizat üreten bir fabrikayı
yabancılara nasıl
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla)
Sayın Başkan, siz sanayicisiniz, iş dünyasından
geliyorsunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Ercan Holdinge çökerek alınan bir fabrikadır.
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) 50
milyon dolarla kümes bile yapamazsınız. Bu proje yaklaşık 4
milyar doların üzerinde bir projedir, tank paleti öyle sıradan bir
iş değil.
1975te kurulmuş bir
palet fabrikası, bugüne kadar bir tane de tank üretmemiştir, çok özür
diliyorum ama neticede zamandan ve maliyetten tasarruf için Türk Silahlı
Kuvvetlerinin o yetenekleri o firmanın emrine verilmiş ama mülkiyet
Türkiyenindir.
Efendim, Borsa
İstanbuldaki yüzde 10luk hisse, bu daha önce Avrupalıların
elindeydi, bunu hepiniz biliyorsunuz. Bu hisseyi Avrupa İmar ve
Kalkınma Bankası satmak istemiş, niye? Onların ana
sözleşmesinde şöyle bir hüküm getirmişler: Devlete ait hisselere
yatırım yapılamaz. Ve Türkiyeye teklif ediyorlar. Türkiyede
Borsa İstanbul da bir sözleşme değişikliğine gidiyor
ve Varlık Fonunun hisselerinin de yüzde 51den fazla olması
getiriliyor. Dolayısıyla konu girift ama açık ve bunu herkes
biliyor. Bilmenize rağmen, çok özür diliyorum, bazı
arkadaşlardaki bu Katara olan nefret, nefrete varan söylem niye?
Katarın Müslüman ülke olmasından mı? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Hayır efendim hayır, neden olduğunu anlattık.
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla)
Eğer Tank Palet Fabrikası Amerikalılara, Avrupalılara ait
olsaydı, onlar alsaydı bunlar söylenecek miydi acaba?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Yine aynı tepkiyi gösterirdik.
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla)
Yani, ihaleye giren diğer firmaların ortağının
Amerikalı ve İngiliz olduğunu sizler de biliyorsunuz, âlem de
biliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Yine aynı tepkiyi gösterirdik. Yabancılara verilemez, yine
aynı tepkiyi gösterirdik.
BAŞKAN Sözlerinizi
tamamlayın Sayın Öztürk.
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla)
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, Borsa İstanbuldaki
yüzde 10 hisse 200 milyon dolara satılmış. Elimde rakamlar var,
müsaade ederseniz Sayın Başkanım, bir dakikada bunları
anlatmak istiyorum.
Bakın, Borsa
İstanbulun değeri 2 milyar dolar üzerinden değerleme
yapılıyor ve FAVÖK yani faiz amortisman ve vergi öncesi kâr üzerinden
2019 kârı 1 milyar 186 milyon lira olan Borsa İstanbulun çarpan
etkisiyle 13,2 üzerinden bu hisseler satılıyor.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Ya, değerleme raporu var mı Sayın Vekilim?
Rica ederim ya!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Şeffaflık istiyoruz, şeffaflık. Kapalı kapılar
ardındaki pazarlıklarınızı açıklayın.
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla)
Bakın, benzer piyasalar var; mesela Rusya borsasının çarpan
etkisi 8,7; Polonya borsasının 8,5; Meksika borsasının 7,9;
Güney Afrika borsasının 7,1. Dolayısıyla söz konusu
satış, benzer ülke endeks çarpanlarının çok üzerinde
başarılı bir işlem olarak karşımıza
çıkıyor ve yüzde 10luk satış sonrasında Türkiye
Varlık Fonu yüzde 80,6lık payla Borsa İstanbulda en büyük pay
sahibi durumundaki pozisyonunu koruyor.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Sata sata bitiremediniz, sata sata bitiremediniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bu notları bilelim ve
konuşmalarımızı lütfen ona göre yapalım ve ülkemizi de
hırpalamayalım, haksızlık etmeyelim.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Türkkan, buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
40.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Giresun Milletvekili Cemal
Öztürkün CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, hatibin ifade ettiği Katarın Müslüman ülke
olması mı sizi rahatsız ediyor? lafına cevap vermek
istiyorum. Katarın Müslüman olması değil, sizinle ortak
olması rahatsız ediyor bizi; öncelikli o, bir. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Ya, bu ekonomik istikrarsızlığın
olduğu bir ortamda Katar niye para versin? Ayıp ediyor ya!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
İkincisi: Katar, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi
üyelerinden bir tanesi. Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti denilen var ya
-o Rum kesimiyle ilgili- sözde cumhuriyetle ilk diplomatik ilişki kuran
ülke o bildiğiniz Katar. Şu anda hâlâ Türkiyenin Güney
Kıbrıs Rum Yönetimiyle ihtilaflı sahasında Exxon
şirketiyle petrol arayan ülke de Qatar Oil; sizin o dost dediğiniz
ülke.
Onun dışında,
size bir şey daha söyleyeceğim. Doğu Akdenizde petrol aramayla
ilgili, gaz aramayla ilgili meselede bütün Avrupanın bize karşı
çıktığı, bizi yalnızlaştırdığı
o dönemde sözde Güney Kıbrıs Cumhuriyetiyle beraber o bölgede gaz ve
petrol arayan ülke Katardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu
Katar bizi rahatsız ediyor, size katar katar paralar gönderirken bizi
rahatsız ediyor kardeşim, hayret bir şey ya. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, müsaade edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 2
talebim var. Bir tanesi, sayın hatip kürsüde konuşurken Katardan
niye rahatsız oluyorsunuz? dediği sözlerinde Azerbaycan bile
10uncu sırada. dedi, bu ifade düzeltilmeye muhtaç.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Evet, aynen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu
Meclis tutanaklarında tek millet iki devlet olarak kendimizi ifade
ettiğimiz dost, kardeş Azerbaycanı O bile 10uncu
sırada. diye bir küçümseme ve hakir görme dilini doğru bulmuyoruz,
düzeltilmelidir. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, bir müsaade edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
İkincisi Katardan niye rahatsızsınız? Müslüman ülke diye
mi? lafı doğrudan grubumuza sataşmadır. O konuda da
kürsüden cevap hakkımızı kullanmak istiyoruz.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akbaşoğlu. (Gürültüler)
Arkadaşlar müsaade edin
lütfen, bakın, duyamıyorum.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Burada Sayın Grup Başkan
Vekilinin, değerli hatibimizin sözünü doğrudan kendi üzerine
alması da ayrı bir...
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Kendi grubumuzun önerisi, grup önerisi.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sonuçta, genel olarak söylenmiş
bir sözdür ve Azerbaycanla ilgili de en ufak küçültücü bir cümle
kurmamıştır.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Bile dedi, bile dedi. Tutanağa bakın, Azerbaycan bile dedi.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sıralamaya ilişkin bir
istatistiki bilgi vermiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Niye
bile dedi?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Bizim kardeşlerimizi küçümsedi, bile dedi.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bu konuyla ilgili gurubumuz
adına da konuşmaya cevap vermek üzere Cemal Beye söz verilmesini...
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Öncelikle sataşmadan
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Erdoğduya söz
vereceğim.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.-
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Giresun Milletvekili Cemal
Öztürkün CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasında CHPye sataşması
nedeniyle konuşması
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle laik bir cumhuriyetin milletvekili olarak insanların,
devletlerin dini üzerine konuşmayı doğru bulmuyorum ama madem
böyle bir şeyi söylediniz: Katar Müslüman diye mi rahatsız
oluyorsunuz? Doğru bulmuyorum ama mantığı anlatmak için
Mesela Suriye Arap Cumhuriyeti Müslüman diye mi rahatsız oluyorsunuz?
gibi bir cevap verilir, gerek yok. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ama işin teknik
kısmına gelelim; Borsa İstanbulun satışı.
Beyefendi çıktı dedi ki: 2 milyar dolar. Nereden biliyorsunuz?
Değerleme raporu var mı? (AK PARTİ sıralarından Var.
sesi) Hayır yok, öyle bir şey yok, milletvekillerini doğru
bilgilendirin. Eğer bir varlık satılacaksa önce değerlemesi
çıkar. Denir ki: Bunun değerlemesi bu kadardır. Onun da
yöntemleri var, 3 temel yöntemi var, böyle bir şey yok. Bu olmaz diyorum
ya, bir canlı hayvan satar gibi satıldı.
Değerleme raporu var.
diyorsunuz. Kasasında kaç para var Borsa İstanbulun? 15-16 milyar var
değil mi, kasasında var sadece. Ha, emanete
bırakılmış avanslar... Teknik kısımlarına
girmeden söylüyorum.
Değerli arkadaşlar,
IBRD yani Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası yüzde
10una ortaktı. Neymiş? Ana statüsünde böyle bir şey
varmış da çıkmış. Doğru değil bu bilgi
arkadaşlar, doğru bilgilendirin. Hakan Atillayı başkan
yaptınız. Hakan Atilla -ki Halk Bankasının en masum
ismidir, Halk Bankası cürmünün en masum ismidir- yabancı bir devlette
hüküm giydiği için IBRD bunu kabul edemedi, IBRD bu yüzden
çıktı. Yahu, doğru bilgileri söyleyelim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, bunu böyle
söylediğinizde IBRDnin sözleşmesinde varmış... Ya, IBRD
uluslararası bir kuruluş. Sözleşmesinde o hüküm varsa girerken
de vardı, değil mi? Bütün bunlarla doğru bilgilendirmemiz
gerekiyorken hiç kimse bu milletin kör kuruşunu babasının
çiftliği gibi satamaz. Kanunlarda usul bellidir. Siz
iktidarsınız, iktidarda yetkilerinizi kullanırsınız
ama yetkilerinizi sınırlayan iki şey vardır: Bir, Anayasa;
iki, kanunlar. Bunun dışına çıkamazsınız.
Düşünün ki Ekrem İmamoğlu çıktı Ben İSKİyi
satıyorum. dedi. Siz de Ya, olamaz böyle şey
Canım, ben
seçildim. dese bunu doğru mu kabul edeceksiniz? Söylese
yanlıştır, sizin yaptığınız da
yanlıştır.
Onun için, rica ediyorum, bu
yüce Meclisi doğru bilgilendirelim.
Saygılar sunuyorum
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Grup adına
bir cevap için mi söz istiyorsunuz yoksa sataşmadan mı?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sataşmadan grup adına,
evet.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sataşmadan grup adına olmaz.
BAŞKAN Sataşmadan
grup adına olmuyor, evet.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sataşmadan dolayı.
BAŞKAN Sataşmadan,
buyurun.
10.-
Giresun Milletvekili Cemal Öztürkün, İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında AK PARTİye sataşması nedeniyle
konuşması
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun)
Sayın Başkanım, tabii, benim burada verdiğim misalleri ben
kendimden uydurmadım. Türkiye Yatırım Ajansından
aldığım Türkiyedeki yabancı sermayeli
yatırımlar listesinden aldım. Azerbaycan bile diye misal
verirken Azerbaycanı kendimizden kabul ettiğimiz için bu misali
verdim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Nasıl?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Nasıl kendinden kabul ediyorsun? Bile diyorsun, küçümsüyorsun sen.
Bile diyemezsin.
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) Ama
hep yatırım konusunda Katar misali veriliyor; Katarın
Türkiyedeki yatırım tutarının toplamı,
sıralamada 17nci sırada.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Azerileri mi küçümsüyorsun? Bile diyemezsin, bile diyemezsin!
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) Bu,
Türkiye Yatırım Ajansının bilgileri. O bakımdan, ben
söz konusu olan Katar olduğundan dolayı bu örneği verdim.
Diğer bir mesele, Borsa
İstanbulun değeri 2 milyar dolar olarak tespit ediliyor ve bu
tespitleri de Borsa İstanbuldan aldım ben. Dolayısıyla, 200
milyon dolarlık satış miktarı da bu 2 milyar dolar üzerinden
yüzde 10luk pay olduğu için tespit edilmiş.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
İki devlet tek millet deyip burada bile diyemezsin.
REFİK ÖZEN (Bursa)
Sizin milletvekiliniz söyledi onu.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Ne diyorsun sen? Ne diyorsun?
BAŞKAN Değerli
milletvekilleri, hatip kürsüde. Lütfen
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla)
Tabii, burada değerli arkadaşımız muhasebecidir, yeminli
mali müşavirdir, bunları bilir.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Denetçi o, denetçi, kamu denetçisi. Mesleğini yanlış
biliyorsun, kamu denetçisi o.
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla)
Buradaki değerleme mutlaka çarpan etkisiyle yapılır ve misal
verdim, Rusyayı örnek verdim, diğer ülkeleri örnek verdim. O
bakımdan Katarın kimliği üzerinden tartışma
yapılıyor. derken de niye Katar? Türkiyede 1inci sırada
Hollandanın yatırımı var, kimse gündeme getirmiyor ya da
Sakaryadaki fabrikaya teklif veren diğer firmalar yabancı
ortaklı, onlar üzerinden bir mesele yapılmıyor. Eğer onlara
verilmiş olsaydı
Hatta pazarlıksız yani ihalesiz
doğrudan alma hakkı olan firma yaklaşık 6 milyar euroluk
teklif verdi ama BMC ihalede 3 milyar 600 milyon euro teklif verdi. Yani, bu
firmalar yüksek teklif verdiler ya da diğer adıyla, Türkiyenin
lehine teklif verdiler de Türkiye kabul mü etmedi? O bakımdan, bu
tartışmaları yaparken bilgiye, belgeye dayalı
konuşalım diyorum ben. (CHP sıralarından gürültüler)
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkanım, tutanağa geçmesi
açısından arz ediyorum: Birincisi, doğrudan
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Böyle bir şey yok Başkanım ya! Böyle bir
usul mü var ya?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Var
ağabeyciğim, var.
BAŞKAN
Arkadaşlar, bir müsaade edin lütfen.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Milletvekilinin hukukuna Başkan karar verir.
Sayın
Başkanım, tutanağa geçmesi açısından ve memleketi
doğru bilgilendirme açısından söylüyorum: Doğrudan temin,
bir ihale yöntemi değildir, sadece istisnai hâllerde uygulanabilir. Burada
yapılması gereken şeffaf ihaledir.
Ayrıca Bir
değerlendirme raporu var. deniyorsa, bunun bir tek yolu vardır
-ihale öncesi yöntemleri belli- raporuyla yapılır. Yoksa Ben böyle
dedim, değeri budur. demek, böyle bir şey kabul edilemez.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Kayıtlara
geçmiştir.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Altay,
Manisa Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili
Grup Başkan Vekili Engin Özkoç tarafından Borsa İstanbul
hisselerinin devri başta olmak üzere Katarla imzalanan
anlaşmaların kamuoyuna açıklanması amacıyla 1/12/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Aralık 2020 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın Usta, Sayın
Akbaşoğlu yapmış olduğu konuşmada sözlerinizin devlet bürokrasisinde yer
almış bir kişiye yakışmadığını
ifade ediyor. Sözlerinizin yakışmadığı bir
sataşma ifadesidir, zırva tevil götürmez değil; onun için size
kürsüden iki dakika söz vereceğim.
Buyurun.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
11.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, ben
Akbaşoğluyla aynı düzeyde bir konuşma yapmak istemiyorum.
Bir defa, ben devlette yirmi
altı yıl çalıştım, şerefle
çalıştım ve bunun için de size minnet duyacak filan hâlimiz yok.
Biz devlete görevimizi yaptık ve çok başarılı bir bürokrat
olduğum da her yerde söylenir, bilinir.
Şimdi, sizin, Katar meselesini
getirip getirip böyle
Hani, hemen, bir şey olduğu zaman iş
Müslümanlıktır, değildir; elhamdülillah, buradaki herkes sizin
kadar Müslüman eğer öyle bir hukuk varsa ama uluslararası
ilişkilere ülkelerin menfaatleri bazında bakılır Yok, o
şuydu, o buydu. diye bakılmaz.
Şimdi, mesela
şurada size bir anlaşma
Şu fotoğrafa lütfen dikkat edelim,
burada kimler anlaşıyor? Katar Petrolleri CEOsu Saad Sherida el-Kaabi, Kıbrıs
Enerji Bakanı George Lakkotrypis ve ExxonMobil Başkan
Yardımcısı Andrew Swiger 5 Nisan 2017de Lefkoşada
anlaşma imzalıyor. Sizin her şeyinizi verdiğiniz Katar bu
işte arkadaşlar. Yani, bundan mı rahatsız oluyorsunuz,
bunların ortaya çıkmasından mı rahatsız oluyorsunuz?
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bravo!
ERHAN USTA (Devamla)
Kaldı ki ben ilişkilere böyle bakmam. Bu anlaşma olabilir ama
şu çok açık bir şekilde ortada: Bu Katarla olan ilişkiler
çok karanlık ilişkilerdir.
Bakın, Ethem Sancak
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Bir saniye arkadaşlar, sakin
olun, rahatsız olmayın. Mayıs 2014te, biliyorsunuz, TMSFde
Ethem Sancak bu BMCyi alıyor. O zaman ki muhammen bedel 935 milyon
lirayken, sadece arsaları 1,5 milyar lira ederken 751 milyon liraya
alıyor. Bakın, bir ay sonra bu işi
yapamayacağını, finansmanının yetmeyeceğini,
ondan sonra, bu işin altından kalkamayacağını
Sayın Cumhurbaşkanına gidiyor, ondan sonra şunu ifade
ediyor: Liderimiz bana Ne yaparız? dedi. Sizin büyük ferasetinizle
Arapların onurlu bir bölümünü kendine getirttiniz. Katarla neredeyse tek
millet iki devlet hâline geldik. Allah da gani gani para vermiş Katara,
Emir de sizi kırmaz. Katar devletini ve Silahlı Kuvvetlerini bana
ortak ederseniz bu işin altından kalkarız. Sağ olsun, Sayın
Emiri aradı, o da kırmadı. BMCnin yüzde 50sini Katar ordusuna
sattım. diyor, tamam mı arkadaşlar. Yani, olay bu kadar
açık ve net. Bu, taammüden yapılmış bir şeydir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet,
teşekkür ettim Sayın Usta.
ERHAN USTA (Devamla)
İhalesiz bir şekilde
BAŞKAN - Sayın
Usta, süreniz tamamlandı.
ERHAN USTA (Devamla) Hemen
bitiriyorum cümlelerimi. Yani, önce satıyorsunuz, bir ay sonra BMCyi
Katarlılara satıyorsunuz, apaçık ortadadır.
BAŞKAN - Sayın
Usta, sataşmadan süreler iki dakika.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu, buyurun
(Uğultular)
BAŞKAN
Duyamıyorum. Arkadaşlar, bir müsaade edin lütfen, duyamıyorum.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Grubumuza Her şeyinizi Katara satıyorsunuz.
diye bir sataşma yapmıştır, dolayısıyla söz
istiyorum kürsüden efendim.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Akbaşoğlu.
12.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında AK PARTİye sataşması nedeniyle
konuşması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerçekten, hakikaten Meclisin gündemini polemikle
ATİLA SERTEL
(İzmir) Gerçekten ve hakikaten aynı anlamda.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Evet, tekiden ve teyiden söylüyorum: Hakikaten,
gerçekten Genel Kurulu boş polemiklerle meşgul etmemek gerekir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Boş polemik mi? Ülkenin satılması boş polemik mi ya?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
BMCyi Katara satıyorsunuz, polemik diyorsunuz ya!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) - Katarla
Aah, aah! Keşke şu Katarla
ilgili hassasiyetinizi
Türk ordusunun satıldığıyla ilgili
ortağınız tarafından ortaya koyulan hakaretlere cevap verseydiniz
keşke. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türk
ordusuna yapılan hakarete maalesef Genel Başkan
Yardımcınız sus pus duruyor; gelip burada, tamamen yalan ve
yanlış birtakım iftiralarda, haksız yaklaşımlarda
bulunuyorsunuz. Şundan herkes emin olsun ki Türkiye Cumhuriyeti devleti
millî menfaatleri doğrultusunda, ikili anlaşmalar çerçevesinde
kurumsal olarak hak ve menfaatlerini her zaman proaktif dış
politikayla en üst ilke olarak benimsemiştir ve bu konuda Sayın
Cumhurbaşkanımız da gerçekten Kafkaslarda, Orta Doğuda,
Balkanlarda, Afrikada, Avrupada Türkiyenin itibarını yükseltecek,
zenginliğini yükseltecek birçok işe öncülük, liderlik etmiştir.
Dolayısıyla, bunu gerçekten talihsiz bir şekilde birtakım
ferdî, ailevi bir meseleye indirgemek hiç kimseye yakışmıyor,
size hiç yakışmıyor diyor hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) -
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir
sataşma yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) -
Daha ne söyleyecek ya!
BAŞKAN Ne dedi?
(Uğultular)
BAŞKAN Arkadaşlar
müsaade edin.
Ne dedi Sayın Türkkan?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Türk ordusuna karşı tutumumuzu eleştiren bir
konuşmaydı bu.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Efendim, bir sataşma yok.
BAŞKAN Öyle söylemedi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sataşma daha nasıl olacak Sayın Başkan?
BAŞKAN Öyle demedi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ne
dedi? Şişe atmadığı kaldı, daha nasıl
sataşacak?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sataşma yok efendim,
sataşma yok.
BAŞKAN Yani kürsüden
mi söz istiyorsunuz?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Evet efendim.
BAŞKAN Yalnız
şöyle söyledi yani net olarak Türk ordusuna satılmış
diyenlere, ortağınıza tepki göstermediniz. dedi, söylediği
odur. Yani ne söylendiğini de sataşmadan söz isterken söz isteyen
milletvekili arkadaşlarımızın neden, hangi laftan
dolayı söz istediklerini de söylemeleri lazım, İç Tüzük öyle
emrediyor.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ama Akbaşoğluna sormuyorsunuz.
BAŞKAN Sayın
Tanal, lütfen, müsaade edin.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sormuyorsunuz ama.
BAŞKAN - Sayın
Türkkan, buyurun siz lütfen.
13.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasında İYİ PARTİye
sataşması nedeniyle konuşması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; henüz iki senelik olan bu
partinin değil milletvekillerine, en ücra köşesindeki ilçedeki
yöneticisine, üyesine kadar Türk Silahlı Kuvvetlerinin hassasiyeti
konusunda sorgulanamayacak tek parti İYİ PARTİdir, bu bir.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Genelkurmay Başkanını cezaevine
atanların arkasında vagon olmamıştır. Türk
Silahlı Kuvvetlerinin personeli olan Mehmetçiki öldüren o
şerefsizlerin ayağına savcı göndermemiştir. Türk
Silahlı Kuvvetlerinin personeli olan Mehmetçike kurşun sıkan o
haysiyetsizlere lahmacun ısmarlamamıştır.
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Anayasa ne oldu, Anayasa?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) -
Bakın, Türk ordusunu tahkir eden en büyük kumpas davası olan
Ergenekon davasının savcısı olan bir şahsın Genel
Başkanlığını yaptığı partinin
üyesisiniz siz. Türk ordusu sizden bunun gerçek hesabını zaman
içerisinde soracak. Dağıttınız orduyu, duman ettiniz!
FETÖcüleri orduya yerleştirdiniz, ondan sonra onlar, şerefsizler
geldi burada darbe yaptılar, bunun müsebbibi de sizsiniz.
Teşekkür ediyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu, sataşmadan kürsüden söz vereceğim.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Hani söylemedi gerekçeyi. Hangi gerekçeyle veriyorsunuz?
BAŞKAN Gerekçenin ne
olduğunu ben biliyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Bize gelince bilmiyorsun.
ERHAN USTA (Samsun) Adil
değilsiniz.
BAŞKAN Sayın
Usta, her zaman adilim, biliyorsunuz.
Buyurun.
14.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasında AK PARTİye
sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şunu ifade edeyim: Keşke Mersin CHP Vekilinin o
programda söylediği talihsiz sözlere, hakaretlere İYİ
PARTİyi temsilen bulunan Genel Başkan Yardımcısı
anında cevap verseydi de bunları konuşmasaydık. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Arkadaşlar, şu bir
hakikattir: Evet, FETÖ kırk yıllık bir sızma
harekâtıyla devletin bütün kurumlarına yerleşmiştir. AK
PARTİ, devletin kılcal damarlarından FETÖ dâhil olmak üzere
bütün terör örgütlerini temizleme iradesini gösteren bir partidir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Ne
istediler de vermediniz?
BURCU KÖKSAL
(Afyonkarahisar) Kozmik odayı açan kim?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) - Cumhur İttifakıyla birlikte bu
mücadeleyi sonuna kadar vereceğimizi bütün kamuoyuna ilan ettik ve ilan
ediyoruz.
BURCU KÖKSAL
(Afyonkarahisar) Türkçe Olimpiyatlarına kim gitti? Bank Asyayı
kim açtı?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Sonuçta, biz, terör örgütü olduğu ortaya
çıkan FETÖyle mücadele ederken -hukuken ve siyaseten tescillenmiş,
millet vicdanında ortaya konmuş bu yapı- muhalefet tarafından,
kimi muhalefet tarafından
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
- FETÖcü subayları orduya kim yerleştirdi? Kozmik odayı kim
açtı? Bunlardan bir bahsedin.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) -
17-25 Aralıktaki iddialar, FETÖcü
yayın organlarının ortaya koyduğu iddialar Genel Kurulda,
grup toplantı salonlarında, maalesef burada, milletin huzurunda
paylaşılmıştır.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Harbiyeden Atatürkçü, milliyetçi öğrencileri kim attırdı,
onlardan bir bahsedin.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) - Dolayısıyla FETÖyle ilgili bu suçlamalarda
bulunanlar dönüp kendilerine baksınlar ve Katarla ilgili
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Katar yarın sizi de satacak!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) - Türkiyenin menfaatlerine olan, Altay
Tanklarını üretmesiyle ilgili büyük bir kazanım elde eden
Türkiyenin, teröristleri yok etmeye yönelik üretimine niçin bu kadar
karşı durduğunuzu, burada, milletin ve kamuoyunun huzurunda
milleti ikna edecek şekilde anlatmalısınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Akbaşoğlu.
Sayın
Akbaşoğlu, sataşmadan süre iki dakikadır.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) - Aksi takdirde, gerçekleri gizleyen ve
çarpıtan bir konumda olursunuz. Bu noktada, inşallah, doğru
bilgilendirmeyi yaparsınız.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN 60a göre mi
söz talebiniz var?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, milletvekilimizin doğrudan ismini de söyleyerek
hem de biraz önceki konuşmada sizin de tekrar ettiğiniz yani
tutanağa ihtiyaç olmayacak şekilde hâkimiyet içinde olduğunuz o
cümleyi söyledi milletvekilimizle ilgili.
BAŞKAN Söyledi,
söyledi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet,
ona açıklık getirmem lazım. Söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun,
yerinizden söz verdim.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
41.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, dönüp de İYİ PARTİye sorduğu
sorunun bizce cevabı şudur: İYİ PARTİ iyi insanlardan
oluşuyor. (İYİ PARTİ sıralarında alkışlar)
İyi insanlar bir troll aklının peşine bir partiyi takmaz,
iyi insanlar bir troll aklının peşine bir devleti takmaz.
İyi insanlar troll aklının peşine sivil toplum örgütlerini
ve toplumda değer verilen kanaat önderlerini takmaya çalışmaz
çünkü herkes bilir ki
Bir kişi bir söz söyledi, nedir? Ordu Katarlılara
satılmış bu dönemde. Öyle deyince diyor ki: Tank Palet
Fabrikasını söylüyorum ağabeyciğim, orduyu söyleyecek hâlim
yok.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Alakası yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
İYİ PARTİliler buna tepki vermedilerse kötü niyetli
olmadıkları için vermediler, sizin gibi yalana
sarılmadıkları için vermediler. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yalanla
siyaset yapmadıkları için vermediler, yalandan korktukları için
vermediler. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
REFİK ÖZEN (Bursa)
İYİ PARTİnin sizin savunmanıza ihtiyacı yok.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu, kifayetimüzakere
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Son cümle: Gerekli cevapları dün
de verdik, aynı cümleleri sarf etti.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yalan!
Yalan! Yalan!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Hepsiyle ilgili kendilerinin
nasıl bir çarpıtma içerisinde olduğunu, nasıl bir yalan ve
iftira olduğunu hep beraber ortaya koyduk. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Tutanaklara
geçmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yalanla
siyasete bıkkınlık verdi, bıkkınlık! Yalan!
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Yalan sizin işiniz.
BAŞKAN -
Arkadaşlar, sessiz biraz lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yalan!
Yalan! Yalan! Her tarafınız yalan, her tarafınız!
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.-
AK PARTİ Grubunun, Gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının sıralamasının
yeniden düzenlenmesine ve 2 ve 3 Aralık 2020 Çarşamba ve
Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında yer alan işlerin
görüşülmesine ilişkin önerisi
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2/12/2020
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
2/12/2020 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından İç
Tüzükün 19uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Muhammet
Emin Akbaşoğlu
Çankırı
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında
bulunan 232 sıra sayılı Türkiye Çevre Ajansının
Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin bu kısmın 1'inci
sırasına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
2 Aralık 2020
Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde 232 sıra sayılı
Kanun Teklifi'nin birinci bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
3 Aralık 2020
Perşembe günkü birleşiminde 232 sıra sayılı Kanun
Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi,
2 ve 3 Aralık 2020
Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer alan
işlerin görüşülmesi önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın İbrahim Aydemir.
Buyurun Sayın Aydemir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİnin en
mütebariz hâli, şeffaf
olması ve insan odaklı hayata bakması olmuştur. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Böyle olduğu içindir
ki on sekiz yıldır biteviye milletin
yüreğinde yer bulmuş, millet tarafından kabul görmüştür.
Algıya dönük, özellikle mevzu yeri olsun
olmasın sırf algı yapma adına buralarda, bu kürsülerde
insanların zihnini iğfal etmeye çalışmak, hiçbir
şekilde aksülamel bulmaz,
millet nezdinde yansıması olmaz.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Bravo!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O yüzden
eriyorsunuz, o yüzden. Yalana sarıldığınız için
İBRAHİM
AYDEMİR (Devamla) Şimdi arkadaşlar bir önergemiz var.
Değerli arkadaşlarım, Konya Milletvekilimiz Selman
Özboyacı, Gaziantep Milletvekilimiz Mehmet Sait Kirazoğlu ile 60
milletvekilimizin Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin gündemin 1nci sırasına alınması üzerine bir
teklifte bulunduk.
Arkadaşlar, çevre bizim
için çok mübarek. Toprak, tohum, vatan; bu üçleme bizim zihin haritamızı
şekillendirmiştir. Dolayısıyla, iktidar olduğumuzdan
beri, siyasi zeminde yer bulduğumuzdan beri, çevre olmazsa
olmazımız olmuştur ve çevreye dönük yapılması
gerekenler neyse millet nezdinde de kabul görecek şekilde düzenlemeler
yapmışız. Bu teklifimiz de bunu havidir, bunu içermektedir.
Teklif 35 maddeden müteşekkil, 2 bölüme ayrılmıştır.
Birinci bölüm 1inci ve 18inci maddelerden müteşekkil. Bugün birinci
bölüm bitinceye kadar görüşmelerin devamını teklif ediyoruz.
İkinci bölüm ise 19 ve 35inci maddeleri içermektedir.
Arkadaşlar, ikinci
bölümü yarın, perşembe günü görüşeceğiz inşallah ve
kanunun tamamı bitinceye kadar, teklifimiz içermektedir ki görüşmeler
devam etsin.
Teklifin içeriğinde
çevre kirliliğini önleyici maddeler var, yeşili korumayı, insanı
muhafazayı içeren teklifler var, maddeler var. Dolayısıyla,
bütün bir zemini inşa edecek, muntazam hâle getirecek kanuni düzenlemeler
var arkadaşlar. Burada düzenlenen maddelerde, görüşülecek kanunda,
efendim, müşteki olacak, şikâyet edilecek, itiraz edilecek hiçbir
maddenin olduğunu zannetmiyorum. Özellikle bir mevzuya dikkatinizi
çekeceğim arkadaşlar: Elektrikli skuter diye yeni bir vasıta
oluştu. Oradan ciddi bir beklenti var düzenlemeye dönük. İşte bu
yasa teklifi içerisinde bunlar var, bunu düzenleyeceğiz ve kamuoyu
hakikaten buna dönük ciddi bir beklenti içerisinde. Arkadaşlar,
bunların yapılması hâlinde, elbette ki hayat dinamik bir süreç,
ara ara çevreye dönük yeni düzenlemeler de talep ediyor toplum, kamuoyu ama şu
anda elde olan, mevcut beklentileri karşılayacak bir düzenlemedir.
Arkadaşlar, Allahın izniyle bu düzenlemeden sonra çok muntazam bir
hâl çıkacak orta yere.
Bir şeye özellikle vurgu
yapmak istiyorum: Çevre mevzusunda bizim bakış açımızı
şekillendiren ilahi bir hükümdür: Hangi yana baksan benim veçhimi
görürsün. buyuruyor Cenab-ı Hak. Biz yaratılmış her
şeye -canlı cansız- mübarek diye bakarız.
Dolayısıyla, çok müteyakkız yaklaşırız ve oradan
bereket almak için bir gayret sarf ederiz. Bunu yaptığımız
için de Cenab-ı Hakkın inayeti hep bizimle beraber oldu, on sekiz
yıl aralıksız iktidar olduk. Allahın izniyle daha on sekiz
yıllar göreceğiz, 2053leri genç jenerasyonumuz görecek.
Hepinize saygı
sunuyorum, önerimizin kabul edilmesini teklif ediyorum.
Saygılarımla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Hakkı Saruhan Oluç.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GURUBU ADINA HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın Başkan, sayın vekiller; bu
kanun teklifi üzerinde bir şey söylemeyeceğim çünkü onu biraz sonra
konuşmaya başlayacağız, tümü üzerine konuşulacak fakat
Adalet ve Kalkınma Partisinin şeffaflık konusundaki
hassasiyeti lafını duyunca yani söz almayacaktım ama
vazgeçemedim bu sözü almaktan. Gerçekten inanıyor musunuz her şeyi
çok şeffaf yaptığınıza ve yönettiğinize?
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Evet.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
Yani vahim olan zaten budur, zaten vahim olan sizin her şeyi şeffaf
yaptığınıza inanmanızdır; zaten vahim olan bu.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Biz, inanmadığımız hiçbir
şeyi söylemeyiz.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
Bakın, dün burada konuştuk; pandemi yönetimini yaptınız
değil mi şeffaf olarak, pandemi yönetimini. Sekiz ay boyunca halktan
bütün gerçek bilgileri, vaka ve hasta sayılarını siz gizlediniz.
Hani şeffaflık? Hani şeffaflık? Siz gizlediniz.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Gizlemedik, gizlemedik, doğruları söyledik.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
Sadece halktan değil, aynı zamanda bütün dünyadan da siz
gizlediniz.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Bu, doğru değil, hiçbir şeyi gizlemeyiz
biz.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
Hani şeffaflık? Şimdi verilen sayılar da doğru
değil. Hani şeffaflık? Ölüm sayıları doğru
değil. Bütün büyükşehir belediyelerinin sayılarını
topladığınız zaman o ölüm sayılarının da
maalesef doğru olmadığı ortada. Hani şeffaflık?
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Dün bunlara açıklık getirdik, açıkladık
onları.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
Şimdi diğer konulara girmiyorum.
Bakın, ben şunu
söylemek istiyorum değerli vekiller, şunu söylemek istiyorum:
Şeffaflığı falan bir kenara bırakalım ama vahim
bir durum var pandemiyle ilgili olarak; hastaneler zorda, yoğun bakımlar
zorda, sağlık çalışanları, sağlık emekçileri
ve doktorlar zorda, biliyorsunuz çok ciddi bir tükenmişlik
yaşıyorlar. Şimdi, burada haftalardır, aylardır
konuşuyoruz, üstelik Sağlık Komisyonunda da bu konu
konuşuldu -Meclisin Sağlık Komisyonunda- ve bu konuda bir
mutabakat sağlandı. Şimdi eğer bu kadar çok
çalışma heveslisiysek öncelikli olarak sağlık emekçilerinin
ve doktorların talebini yerine getirecek düzenlemeyi yapmamız
gerekiyor. Bunu yapmıyoruz, neden, neden yapmıyoruz bunu? Neden
Covid-19un sağlık emekçileri ve doktorlar için meslek
hastalığı sayılmasını bir kanun teklifiyle hep
beraber çıkarmıyoruz? Neden, bütün emekçiler, zorunlu olarak
çalışmakta olan emekçiler için Covid-19un bir iş kazası
olması konusunu birlikte çıkaramıyoruz bir kanun teklifiyle,
bunu sormak istiyorum ve yapılması gereken acil bir iştir bu.
Yani elbette ki Çevre Ajansı, çevreyle ilgili her türlü düzenlemeler
-eleştirilerimiz olmasına rağmen- yapılmalı,
değerlendirilmeli, tartışılmalı ama çok acil bir
şey var; insanlar ölüyorlar, insanlar hastalanıyorlar ve
sağlık emekçileri ve doktorlar bu konuda taleplerini
haftalardır, aylardır dile getiriyorlar, biz bunu duymazdan
geliyoruz. Bunun mutlaka değerlendirilmesi gerekir, bunu ifade etmek
istiyorum.
Bakın, sizin, bu
Covidde en büyük sorununuz nedir, biliyor musunuz? Daha evvel de söyledim,
tedbir-güvence dengesini kuramadınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
Tamamlıyorum.
Bütün dünya tedbir ve güvence
dengesini kurdu. Güvence derken topluma, bu hastalıktan, bu pandemiden
mağdur durumda olan, buna yakalanmış olan insanlara yönelik
güvence dengesini kurdu tedbirle ama Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı
ülkemizde bu tedbir-güvence dengesini bir türlü kuramadı. En büyük sorun
da budur. Bunu kuramamanızın birinci nedeni de nedir, biliyor
musunuz? Her şeyi bildiğinizi zannediyorsunuz, muhalefetle birlikte
ortak akıl yaratılması için en ufak bir adım
atmadınız ve bütün hataların nedeni buradan kaynaklanıyor.
Bunu da söylemiş olayım.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Özgür Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Efendim, bildirmeyi unuttum, özür diliyorum. Uygun görürseniz Süleyman Bülbüle
devrediyorum.
BAŞKAN Uygundur tabii.
Sayın Bülbül, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN
BÜLBÜL (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Meclisin çalışması
konusunda hep destek verdik ve Meclis kapanmadan halkın taleplerini,
halkın beklediği yasaları çıkarmak adına Meclisin cuma
günü değil, cumartesi değil, devamlı
çalışmasını talep ediyoruz çünkü halk bekliyor
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Halk, sorunlarına
çözüm bekliyor. Bu sorunlarının çözümü için Çevre Ajansı gibi
çözümlerle istemiyor. Sağlık emekçileri çözüm istiyor, çiftçiler
çözüm istiyor, işçiler çözüm istiyor, kapatılan esnaf çözüm istiyor
ama bu çözümün Meclisten geçmesi gerekiyor. Bunun için Cumhuriyet Halk Partisi
olarak biz devamlı çalışma diyoruz. Gazi Meclis nasıl
Kurtuluş Savaşında kapanmadıysa Meclis de kapanmamalı
ve çalışmaya devam etmelidir arkadaşlar. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
Parlamento demek ne demek? Birkaç konuya girmek istiyorum. Parlamento kelime
kökeni olarak İtalyanca Parlare eyleminden kaynaklanıyor, bu
konuşulan yer anlamına geliyor. Konuşulan yer ne demek?
Milletvekillerinin konuştuğu yer anlamına geliyor. Biz
konuşuyoruz, ne oluyor? Sayın Akbaşoğlu, devamlı
Tutanaklara girsin diye konuşuyorum. diyor. Tutanaklara giriyor mu?
Nasıl giriyor? Sağlıklı mı giriyor? Nasıl
çıkıyor? Arkadaşlar, Mecliste on beş günden beri
tutanaklara giren kelimeler var, çıkan kelimeler var. İlk önce
Meclisin namusu olan tutanaklara sahip çıkacağız ki Meclisin
halk nezdinde devletin itibarı açısından önemli olan
konuşmalarımızın sağlıklı bir şekilde
yerleşmesini sağlayacağız.
Bakınız
arkadaşlar, Mehmet Bekaroğlunun Plan ve Bütçe Komisyonunda Aile
Bakanlığı bütçesinde kendisine yöneltilen düzeysiz lafı
birden tutanaklardan çıktı. Nasıl çıktı? Benim Plan ve
Bütçe Komisyonunda Ulaştırma Bakanlığı bütçesinde
yapmış olduğum konuşmada araya giren AKP Milletvekili
Nilgün Ökün Araba var mı? cümlesine daha sonra yerli eklendi, Yerli
araba var mı? diye çıktı; böyle şey olabilir mi?
AYŞE KEŞİR
(Düzce) Orada yerli dedi...
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla)
Böyle şey olamaz arkadaşlar. Meclisin namusu tutanaklardır.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Yerli arabayı bizim yanımızda
söyledi.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla)
Bakınız, ayın 19unda tutanaklar yazılıyor ve
tutanaklarda daha sonra ne çıkıyor? Yerli ekleniyor. Ben itiraz
edince yerli kaldırılıyor. Olan kime oluyor? Emekçi kardeşlerimize
oluyor.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Başkanım, Nilgün Hanım yerli araba
dedi, yerli araba.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla)
Emekçiye, alın teriyle çalışan Tutanak Başkan
Yardımcısına oluyor.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Başkanım, Nilgün Hanımın
ifadesinde yerli araba var.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla)
Tutanak Başkan Yardımcısı istifa ediyor ama Sayın
Nilgün Ök, daha, aynı sahte tutanağı burada devam ettiriyor,
tweeti kaldırmıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Sahte sözünü kabul etmiyoruz.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla)
Milletten özür dileyeceksiniz. Milletten, Türkiye Büyük Millet Meclisinden özür
dileyeceksiniz. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla)
Türkiye Büyük Millet Meclisinden
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Sayın Bülbül, bu ifadeler size yakışmıyor, bir
milletvekiline yakışmıyor. Yazıklar olsun size!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Sizin yaptığınız yakışmıyor.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla)
Arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarı tutanaklardan
geçer. Meclisin namusu tutanaklardan geçer. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından karşılıklı laf atmalar)
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Böyle bir şey var mı? 600 vekil var.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla)
Bu bir suçtur, bu suçun kalkması gerekmektedir. Bu nedenle
yapılması gereken şudur: Bu milletvekili gelecek, özür
dileyecek, Meclisten özür dileyecek; bunun başka bir çaresi yoktur. Bu bir
suçtur, sorumluluktan kimse kaçmamalıdır. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Teşekkür ederim
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkanım, hem
milletvekilimizi hem grubumuzu töhmet altında bırakıcı,
sataşmaya yönelik, doğru olmayan, tavzihe muhtaç olan bir konu var.
Onu grubumuz adına Uğur Bey
BAŞKAN Kusura
bakmayın, nedir o konu?
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Sahtekârlık var.
BAŞKAN Hayır,
öyle bir şey söylemediler.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Tutanak değişti.
şeklinde açıklamada bulundu. İşin teknik boyutunu
açıklaması açısından, konuşmayı yaparken
yanında bulunan
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu, bu konuyu açarsak ve bunu bir tartışma konusu
yaparsak çok tartışırız.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Ama düzeltilmesi lazım.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Teknik anlamda meselenin nasıl
vuzuha geldiği tutanaklara geçsin, bu kadar.
BAŞKAN Buyurun,
yerinizden.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
42.-
Manisa Milletvekili Uğur Aydemirin, Aydın Milletvekili Süleyman
Bülbülün AK PARTİ grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Sayın Başkanım, öncelikle, Nilgün Hanım burada
yok, kendisi rahatsız, ameliyat olduğundan dolayı kendisine
geçmiş olsun dileklerimizi buradan iletelim.
Konuyu Sayın Bülbül ve
Plan Bütçe Komisyonunda olan arkadaşlarımız, Cumhuriyet Halk
Partili milletvekillerimiz de İYİ PARTİli vekillerimiz de gayet
iyi biliyorlar. Konuşmalar sırasında
karşılıklı laf atmalar oluyor, stenograflar da bize uzak
olduğundan dolayı her attığımız lafları tam
manasıyla duyamıyorlar, dolayısıyla,
attığımız bazı laflar kayıtlara geçmiyor.
Şimdi, Sayın
Bülbülün ifade ettiği sözler, yerli araba, arabadır, değildir,
ben o konuya girmek istemiyorum. Şu var: Nilgün Hanım yerli araba
olup olmadığını teyit için ertesi gün Tutanak Hizmetlerini
arıyor. Tutanak Hizmetlerinden tarafına verilen tutanakta yerli
araba kelimesi orada geçiyor. Daha sonra, kayıtlar dinlendikten sonra
yerli araba kelimesi net duyulmadığından dolayı o yerli
araba çıkartılıyor tutanaktan, araba kalıyor. Bundan da
Nilgün Hanımın haberi yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.
Ham tutanaktan sonra net
tutanak eline geçtiği zaman yerli kelimesi oradan
çıkartılıyor. Bu da Nilgün Hanıma verilmiyor. Zaten
kaldı ki Nilgün Hanım saat 20.00 sıralarında tweetini
atıyor. Bu tutanak kendisine gelse bu tutanağı neden değiştirsin?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Beş gün sonra
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Hem Tutanak Hizmetlerini töhmet altında
bırakıyorsunuz hem vekilleri töhmet altında
bırakıyorsunuz. Resmî internet sitesinde zaten yerli araba diye
geçti, sonradan kaldırdılar. Bir yanlış anlaşılma
var. Hem Meclisin itibarını zedeliyorsunuz hem vekillerin
itibarını zedeliyorsunuz. Sayın Bülbül bu hiçbirimize
yakışmaz. Hele hele ki olayı en iyi bilen sizsiniz; bile bile,
bildiğiniz hâlde tutanakla buraya çıkıp da vekilimizi böyle
suçlamanız size yakışmadı, vekile
yakışmıyor.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Özel, buyurun.
43.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Manisa Milletvekili Uğur Aydemirin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, olayı bire bir yaşayan birisi olarak
açıklık getirelim.
En birincisi şu: Nilgün
Hanımın rahatsızlığını şimdi
öğrendik, geçmiş olsun. Eğer bundan haberdar olsaydık bu
gündemi burada konuşmazdık, bunu açık söyleyeyim.
İki: Ben, mesele
olduğunda Tutanak Hizmetleri Başkanını aradım. O,
büyük bir üzüntü duyduğunu anlattı ve kelime kelime anlattı.
İlk önce tutanakta olmadığını, telefon da değil,
Nilgün Hanımın danışmanının geldiğini
Vekilimizin kastı yerli arabadır, orada yerli vardı.
deyince, emekliliğine de bir ay kalmış bir emekçi
ağabeyimizin bu beyana işaret ederek oraya yerliyi
yazdığını ama bunun ham tutanak olduğunu,
milletvekilinin bunu paylaştığını, itirazlar üzerine
dönüp kayıt dinlendiğinde yerli kelimesinin
olmadığını ve çıkarıldığını
söyledi. Bunun üzerine çok üzüldüklerini, rahatsız olduklarını
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi
tamamlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Tutanak Hizmetlerinin orada milletvekilinin sadece beyanıyla kelime
eklemesinin büyük bir hata olduğunu söyledi. Daha sonra da istifa haberi
geldi.
Biz, Tutanak Dairesini
elimizin üzerinde tutarız. Vekilimizin de gayreti, maksadı bu
dairenin kısır tartışma içine çekilmemesi yönündedir. Onun
emekleri olmasaydı bu tutanak hatalı kalacaktı. Ha, bizim buradaki
temel eleştirimiz Nilgün Hanım hâlâ yanlış
tutanağı tutuyor diyeydi ama öğrendik ki ameliyat olmuş. Bu
şartlar altında zaten o Twitterını düzeltmemesine bir
şey söylemeyiz ama belki grup, danışmanı
vasıtasıyla kendisi açısından da sorun teşkil edecek bu
yanlış tutanağı Twitterdan da kaldırtırsa çok
daha doğru olur.
Teşekkür ediyorum.
Bir kez daha geçmiş
olsun diliyorum.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Gerekli açıklamayı
arkadaşımız yaptı.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.-
AK PARTİ Grubunun, Gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının
sıralamasının yeniden düzenlenmesine ve 2 ve 3 Aralık 2020
Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer alan
işlerin görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Arkadaşlar, lütfen Genel
Kuruldan ayrılmayalım.
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, 2021 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2019 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7 Aralık 2020 Pazartesi günkü gündeminin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler kısmının 1inci
ve 2nci sıralarında yer almasına; 2021 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2019 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin Genel Kurulda görüşme usul ve takvimi ile konuşma
sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin 8 turda
tamamlanmasına ve turların bitiminden sonra bütçe ve kesin hesap
kanunu tekliflerinin maddelerinin oylanmasına ilişkin önerisi
2/12/2020
Danışma
Kurulu Önerisi
Danışma Kurulunun
2/12/2020 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda
aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Muhammet
Emin Akbaşoğlu Özgür
Özel
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Hakkı
Saruhan Oluç Erkan
Akçay
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Lütfü
Türkkan
İYİ
PARTİ
Grubu
Başkan Vekili
Öneriler:
1) 2021 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7 Aralık
2020 Pazartesi günkü gündeminin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmının 1'inci ve 2'nci sıralarında yer alması,
bütçe görüşmelerine 7 Aralık 2020 Pazartesi günü saat 12.00'de
başlanması; bütçe kanunu teklifi ve kesin hesap kanunu teklifinin
görüşmelerinin bitimine kadar, resmî tatil günleri dâhil, her gün saat
11.00'den günlük programın tamamlanmasına kadar çalışmalara
devam olunması,
2) Görüşmelerin on iki
günde tamamlanması, bütçe görüşmelerinin son günü olan 18 Aralık
2020 Cuma günü görüşmelere saat 14.00'te başlanması ve bu
birleşimde bütçe kanunu teklifi ve kesin hesap kanunu teklifinin
görüşmelerinin bitimine kadar çalışmalara devam olunması,
3) Başlangıçta
bütçenin tümü üzerindeki görüşmelerde yürütme adına yapılacak
sunuş konuşmasının süreye tabi tutulmaksızın
yapılması, siyasi parti grupları ve İç Tüzük'ün 62'nci maddesi
gereğince, istemi hâlinde, görüşlerini bildirmek üzere yürütmeye de
altmışar dakika söz verilmesi (bu süre birden fazla
konuşmacı tarafından kullanılabilir) kişisel
konuşmaların ise onar dakikayla sınırlandırılması,
4) Kamu idarelerinin bütçe ve
kesin hesapları üzerindeki görüşmelerin 8 turda tamamlanması,
kamu idarelerinin bütçe ve kesin hesaplarının görüşülme
günlerini belirten programın Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığınca bastırılarak duyurulması,
turların bitiminden sonra bütçe kanunu teklifi ve kesin hesap kanunu
teklifinin maddelerinin oylanması,
5) Birinci turda; istemi
hâlinde, TBMM Başkanlığı ile İç Tüzük'ün 62'nci
maddesi gereğince görüşlerini bildirmek üzere yürütme adına
yapılacak konuşmaların yetmişer dakika, bu turda siyasi
parti grupları adına yapılacak konuşmaların
yetmişer dakika (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir); siyasi parti grupları ve İç Tüzük'ün 62'nci
maddesi gereğince istemi hâlinde görüşlerini bildirmek üzere yürütme
adına yapılacak konuşmaların ikinci turda seksener dakika
(bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir),
altıncı turda altmışar dakika (bu süre birden fazla
konuşmacı tarafından kullanılabilir) diğer turlarda ise
yetmişer dakika (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir), kişisel konuşmaların beşer dakika
olması, kişisel konuşmalarda her turda İç Tüzük'ün 61'inci
maddesine göre biri lehte, biri aleyhte olmak üzere 2 üyeye söz verilmesi ve 1
üyenin sadece bütçenin tümü üzerinde veya sonundaki görüşmelerde ya da bir
turda söz kaydı yaptırması,
6) Bütçe görüşmelerinde
soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için
soru-cevap işleminin on dakika soru, on dakika cevap olarak
sınırlandırılması,
7) Bütçe görüşmelerinin
sonunda siyasi parti gruplarına ve İç Tüzük'ün 62'nci maddesi
gereğince istemi hâlinde görüşlerini bildirmek üzere yürütmeye
altmışar dakika süreyle söz verilmesi (bu süre birden fazla
konuşmacı tarafından kullanılabilir) İç Tüzük'ün 86'ncı
maddesine göre yapılacak kişisel konuşmaların ise onar
dakika olması önerilmiştir.
BAŞKAN
Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Başkanım, önerge üzerinde konuşmak istiyoruz.
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
IX.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Duyurular
1.-
Başkanlıkça, 2021 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
ile 2019 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Genel
Kuruldaki görüşme programının Türkiye Büyük Millet Meclisi
internet sayfasında yer alacağına ve bastırılarak üyelere
dağıtılacağına; bütçe müzakerelerinde üyelerin söz
kayıt işlemleri ve usullerine ilişkin duyuru
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Genel
Kurulda görüşülme takvimine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
az önce kabul edilmiştir.
Bütçe kanun teklifi ile kesin
hesap kanunu teklifinin Genel Kuruldaki görüşme programı Türkiye
Büyük Millet Meclisi internet sayfasından yayınlanacak ve
bastırılarak sayın üyelerimize
dağıtılacaktır. Bütçeler üzerinde şahısları
adına söz almak isteyen sayın üyelerin söz kayıt işlemleri
4 Aralık 2020 Cuma günü, 11.00 ile 11.30 saatleri arasında Büyük Grup
Toplantı Salonunda Başkanlık Divanı Kâtip Üyelerince
yapılacaktır. Söz kaydını her sayın üyenin bizzat
yaptırması gerekmektedir, başkası adına söz kaydı
yapılmayacaktır. Belirtilen saatlerden sonra söz kayıtları
Kanunlar ve Kararlar Başkanlığınca yapılacaktır.
Sayın üyelerin
bilgilerine sunulur.
Sayın Baş, buyurun,
bir söz talebiniz vardı.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
44.-
İstanbul Milletvekili Erkan Başın, kabul edilen
Danışma Kurulu kararıyla bütçe görüşmelerinin usulünün
kararlaştırıldığına, bu oylamada hayır oyu
verdiğine, bu karar gereği grubu olmayan partilere mensup milletvekillerinin
konuşmamasının karar altına alındığına,
Mecliste grubu bulunmayan 17 milletvekili bulunduğuna, geçen yıl
sağlanan uzlaşıyla grubu bulunmayan partilere mensup
milletvekillerine açılışta ve kapanışta konuşma
hakkı verildiğine ve siyasi partilerin bu yıl için de söz konusu
öneriyi değerlendirmelerini umduğuna ilişkin
açıklaması
ERKAN BAŞ
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biraz önce okunan ve maalesef
usulen oylanıp onaylanan Danışma Kurulu kararıyla bütçe
görüşmelerimizin usulü kararlaştırılmış oldu. Bir
kere, bu oylamada hayır oyu verdiğimi kayıtlara geçirmek
istiyorum. Sanıyorum buradaki hiç kimse -daha doğrusu umuyorum
buradaki hiç kimse- bu niyetle evet dememiştir ama eğer kötü
niyetli yorumlanırsa, biraz önce onaylanan karar gereği, grubu
olmayan partilere mensup milletvekillerinin konuşmaması karar
altına alınmış oldu.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Meclisin 27nci Dönemi, bugün itibarıyla Parlamentoda
grubu olmayan 17 milletvekili var. 17 arkadaşımız hiç
konuşmasın diyor biraz önce alınan karar. Bu, kötü
yorumlanırsa yapılacak bir uygulamadır. Ben iyi uygulamaya davet
etmek istiyorum herkesi. Bunun için bir İç Tüzük düzenlemesi
yapılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi
tamamlayın.
ERKAN BAŞ
(İstanbul) Aynı zamanda İç Tüzük değişikliği
yapılana kadar çoğulcu ve demokratik bir yorum mümkündür. Bu
doğrultuda ben burada grubu bulunan bütün siyasi partilere çağrı
yapıyorum. Geçtiğimiz yıl bütün siyasi parti
gruplarının uzlaşmasıyla bir model
uygulamıştık. Meclis Başkanlığımız
bütün siyasi parti gruplarının onayını alarak burada grubu
olmayan partilere de açılışta ve kapanışta
konuşma hakkı vermişti. Umuyorum, grubu olan siyasi partiler bu
önerimizi değerlendireceklerdir ve Parlamentodaki her milletvekilinin
düşüncelerini, görüşlerini ifade etme hakkı
sağlanacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Alınan
karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
Birleşime yirmi dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati:18.17
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Abdurrahman TUTDERE
(Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
1inci sıraya
alınan, Konya Milletvekili Selman Özboyacı ve Gaziantep Milletvekili
Mehmet Sait Kirazoğlu ile 60 Milletvekilinin Türkiye Çevre
Ajansının Kurulması ile Bazı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Çevre Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
X.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Konya Milletvekili Selman Özboyacı ve Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait
Kirazoğlu ile 60 Milletvekilinin Türkiye Çevre Ajansının
Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3133) ve Çevre Komisyonu Raporu (S.
Sayısı 232) (x)
BAŞKAN - Komisyon?
Yerinde.
Komisyon Raporu 232 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi
kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklif tümü
üzerinde görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten
sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler
ayrı ayrı oylanacaktır.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.44
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 18.48
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK
(İstanbul), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
232 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Teklifin tümü üzerinde
gruplar adına ilk söz İYİ PARTİ Grubu adına Sayın
Lütfü Türkkanın.
Buyurun Sayın Türkkan.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
tümü hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yirmi dakika çift maskeyle
konuşmak ne kadar mümkün olacak bilmiyorum ama hakikaten zor.
Yine bir torba yasa, bu kez
35 maddelik bir torba yasa. Görüşmeye
başladığımız kanun teklifinin ilk 10 maddesi Türkiye
Çevre Ajansının kurulmasıyla ilgili. Geri kalan maddelerse,
elektrikli skuterlerden alınacak işgal
harcı bedellerinin uygulanması, atık motor
yağlarının yönetimi, yerel yönetimler ile Karayolları Genel
Müdürlüğüne bisiklet yolları ve şeritleri, bisiklet park
istasyonları, elektrikli skuter şarj istasyonları, gürültü
bariyerlerini yapma görevi verilmesi ve atık su altyapı
yönetimlerinin kurulabilmesi gibi birbirine benzer gibi duran ama oldukça
farklı ve teknik konulardan oluşuyor kanun.
Teklifin 3üncü maddesinde
Bu Kanunla verilen görevleri yerine getirmek üzere Bakanlıkla ilgili,
tüzel kişiliği haiz, bu Kanunda belirtilen hususlar
dışında -buraya dikkat- özel hukuk hükümlerine tabi Türkiye
Çevre Ajansı kurulmuştur. deniliyor. Bakanlıkla ilgili kurulan
bu Ajansın özel hukuk hükümlerine tabi olması ne demek? Öngörülen
idari faaliyetleri, kamu kaynaklarını ve kamu gücünü kullanma yetkisi
sebebiyle, özel hukuk hükümlerine değil, idare hukuku hükümlerine tabi
olması gerekiyor; biz bu görüşü taşıyoruz.
5inci maddede, Ajansın
karar organı olan ve 7 üyeden oluşan Yönetim Kurulu üyelerinin Bakan
tarafından görevlendirilmesi hükmü düzenleniyor. Bakan tarafından
kolayca görevden alınabilecek üyelerin siyasal yapı ve baskı
içerisinde görevini yapmakta zorlanacağı açık. Ya, bugün
Türkiyede hâkimler bile o tayin konusunda coğrafi teminat
verilmediği için Hükûmetin gözüne bakmadan karar veremez hâle geldiler. Bu
Ajans yönetimine atadığınız vatandaşların
yarın görevden alınma tehlikesi varsa nasıl
bağımsız görev yapacaklar? Mümkün değil. Yine, Bakan
tarafından üç yıl süreyle görevlendirilen üyelerin gerektiğinde
süresi dolmadan Bakan tarafından görevden alınabilecek olması
-biraz evvel arz ettiğim gibi- üyeler üzerinde sıkıntı
yaratacaktır. Öncelikle, üyelerin üç yıl gibi süre
sınırlaması yapılmadan veya herhangi bir baskıya maruz
kalmadan çalışmaları sağlanmalıdır.
Teklifte dikkat çekmek
istediğim maddelerden biri de 7nci madde. Buradaki düzenlemede, Çevre
Ajansı Başkanına, hem kurum Başkanı hem de Yönetim
Kurulu Başkanı olması nedeniyle 2 ayrı maaş ödenmesi
öngörülüyor. Bu konuda, bugün Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili
Özgür Özelin, siyasetçilere ayar vermeye kalktığı için
hatırlattığı o İletişim Kurulu Başkanı
var ya, Fahrettin Altun, 4 tane maaş alıyor; buna da 2 tane maaş
öngörmüşler. Bu konuda bir kere Mecliste şunu söylemek istiyorum:
Arkadaşlar, bakın, bürokratların siyasetçilere ayar verdiği
döneme rastladık. Eğer buna Evet. derseniz, yarın öbür gün
burada oturan bürokrat arkadaşların Meclisi yöneten Meclis
Başkan Vekiline ayar vermesi kaçınılmaz olur; net, buradan
söylüyorum. Eğer İletişim Başkanı bir partinin Genel
Başkanına, bir milletvekiline ayar verebiliyorsa, onu Hesap vereceksiniz.
diye tehdit ediyorsa Meclis Başkan Vekilinin oturduğu o koltukta
yanındaki bürokratlar aynı hakkı kendisinde görür, o da ona ayar
vermeye kalkar. Siz bu memlekette nasıl yönetirsiniz? Siyasetçinin bu
kadar yerle yeksan olduğu, paspas edildiği bir dönem olmadı.
Mecliste görev yapan milletvekillerinin bu kadar itibarsız olduğu
ikinci bir döneme daha rastlanmadı; bu da sizin başarınız.
Siyasetçiler tefessüh etmiş birer meslek sahibidirler. Daha önce tefessüh
etmiş meslek sahipleri vardı -ismini buradan zikretmek istemiyorum-
onlara çevirdiniz siyasetçileri. Milletvekilliği makamını yerle
yeksan ettiniz. Bu yarın sizin de başınıza gelecek. Sizin
bu iktidardan gitmeniz çok yakın ve yarın bir bürokrat çıkıp
sizin Genel Başkanınıza ayar vermeye kalkacak. Biz sizin gibi
yapmayacağız ama; devleti devlet gibi yöneteceğiz, kabile gibi
yönetmeyeceğiz; buna müsaade etmeyeceğiz, size yemin ediyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Evet, 2 maaş ödenmesini
kabul etmiyoruz; aynı Fahrettin Altunun 4 maaş almasını kabul
etmediğimiz gibi, bunun da 2 maaş almasını kabul etmiyoruz.
Bu durum asla kabul edilebilir bir durum değildir çünkü bunun ismi kamu
israfıdır. Sizin o çok sevdiğiniz, iktidarınız boyunca
hiç vazgeçmediğiniz israftan bahsediyorum.
Kanun teklifiyle ilgili
verdiğimiz önergelerde diğer arkadaşlarımız da
konuşacaklar, o yüzden ben daha fazla bu kanun teklifiyle ilgili
konuşmak istemiyorum. Bu kanun teklifinden çok daha önemli konuları
var Türkiye'nin.
Genel Kurul
başladığından beri tartışıyoruz.
Şehitlerimizin kanıyla sulanan bu vatan topraklarını, nakde
çevirme gayesiyle, kimsenin bilmediği metotlarla, kimsenin bilmediği
şekille satışlar yapıyorsunuz. Memleketi, hani derler ya,
katar katar satıyorsunuz. Yani kapitülasyona dönüştü bu
satışlar. Katar Emiri bu satışlardan o kadar memnun ki her
gittiği yerde diyormuş ki Katar Emiri Erdoğan benim
babamdır. E doğru diyor ya, adama babası bile yapmaz bu kadar
kıyağı; doğru diyor adam yani Erdoğan benim babam.
Evet, hiçbir baba oğluna bu kadar kıyak yapmaz yani
İstediğin zaman istediğin şeyi gel al babam; neyi
istiyorsan, neyi beğeniyorsan. diyor. Hâl böyleyken o aranızdaki
ilişki karanlık bir kuyuya dönüştü aslında. O kuyu
iktidarınızın da sonunu hazırlayacak, buradan ben size
söylüyorum. Bütün yakın ortaklarınız geçmişte sizi
nasıl sattıysa Katar da sizi satacak; bunu da buraya yazın. Ama
biliniz ki Türkiyenin Katarın karanlık kuyusuna düşmesine de
biz asla izin vermeyeceğiz. Türkiyenin elinde kalan son sermayesidir
Varlık Fonu, bu milletin kurumlarıdır ve Fatihin emaneti
İstanbuldan Katarlılarla beraber elinizi çekeceksiniz. Küresel
dünyada sermaye istediği yerde istediği yatırımları
yapabilir, bunda bir beis yok ancak iktidarın elini ovuşturup
Katarlılarla komisyonculuk yapması hiçbir akla ve ahlaka
sığmamakta. Akla ve ahlaka sığmayan bu işlerin
başındaysa Kanal İstanbul geliyor. Kanal İstanbulun esas
ismi Katar İstanbul, Kanal İstanbul değil.
Havaların durumu ortada,
yağış yok ülkede. İstanbulun kaç günlük suyu kaldı?
Seksen günlük diyorlar, daha da aşağıya düşmüş
olabilir. 15 milyonluk bir şehrin sadece seksen günlük suyu varsa bu
gerçek her geçen sene daha da ürkütücü bir şekilde
karşımıza çıkacak demektir. Küresel ısınma her
sene ülkenin suya olan ihtiyacını artırıyor. Siz, çölden
gelen para uğruna Kanal İstanbul denilen ucube bir projeyle
İstanbulda her 3 kişiden 1ini susuz bırakacaksınız.
Tam 420 milyon metreküp bu Kanal İstanbul Projesiyle beraber ortadan
kalkıyor, 420 milyon metreküp. Tüm bir habitatı, doğal
yaşam alanlarını ortadan kaldırıyorsunuz bu projeyle.
Ne uğruna? Başta Katarlılar olmak üzere Körfez sermayesine yüz
yıl ömrü olan bir gayrimenkul projesi satmak uğruna. Kanal
İstanbul bir devlet projesi değil arkadaşlar, Kanal İstanbul
Hani dediler ya Ekrem İmamoğluna Bu bir devlet projesidir, o yüzden
soruşturma açtık. Hayır ya, bu bir gayrimenkul projesi; Ali
Ağaoğlunun yaptığı gibi, diğer inşaat
şirketlerinin yaptığı gibi bir gayrimenkul projesi bu yani
devlet projesi filan değil. Biraz evvel Sayın Erhan Usta da söyledi,
Bakanlığın 2023e kadar olan bütçe projeksiyonunda Kanal
İstanbul tek bir cümle olarak bile geçmiyor. Yani devlet projesi,
devletin bütçesinde geçmez mi? Hayır, bu gayrimenkul projesi.
Satış yapılacak, bir ilk satış, ondan sonra diğer
satışlar; satış üstüne satış, bir gayrimenkul...
Win win diyorlar ya İngilizler, kazan kazan ama kazanan burada millet
değil; kazanan, Katarlılar ve Türkiyedeki meçhul ortakları. Ben
biraz evvel söyledim; siz Çevre Ajansından bahsediyorsunuz ya,
hafriyatçı olursunuz dedim, bir şeyi unutmuşum: Siz emlakçı
da olursunuz. Çevreci filan olamazsınız ama iyi bir hafriyatçı
olursunuz, iyi bir emlakçı olabilirsiniz.
Devleti
şahsınız olarak gördüğünüz için milletin malını
babanızın malı gibi Katarlılara dağıtmaya devam
ediyorsunuz ama unutmayın, milletten büyük bir güç yok. Bir gün bütün
bunların altında boğulursunuz. Özelleştire özelleştire
elde kamu iktisadi kurumu bırakmadınız. 70 milyar dolar,
özelleştirmeden para kazandınız. Bakın, cumhuriyetin bütün
kazanımlarını özelleştirdiniz, 70 milyar dolar para
kazandınız. Suriyelilere ne kadar harcadınız? Sizin
deyiminizle 58 milyar. Ya, cumhuriyet boyunca kazanılan bütün
kazanımları 5 milyon Suriyeliye harcadınız. Ne uğruna,
bilen var mı? Sonunda ne geldi 5 milyon mülteciden başka; Suriyenin
kuzeyinde bir bataklık, bir terör vadisi yaratmaktan başka? Hiçbir
şey. Para buhar oldu, devletin malı yok oldu ama ülkenin
başında gelecekle ilgili ciddi bir problem de
bıraktınız. Ülkenin millî güvenlik meselesi hâline
gelmiştir Suriyeliler meselesi.
Elde kalan şirketleri
Varlık Fonu denilen ama iktidarın arpalığı hâline
gelen bir yere devrettiniz; hiçbir kurum tarafından
değerlendirilmiyor, denetlenemiyor. Biraz evvel Aykut arkadaşım
söyledi yani Denetleniyor. dediğiniz şeyin hiçbiri denetlendiği
anlamına gelmez. Siz kendinizce kürsüden milleti kandırmaya devam
ediyorsunuz ama bir aslı var: Denetlenmiyor arkadaşlar. Varlık
Fonu denetleyicisi, Devlet Denetleme Kurulu. Devlet Denetleme Kurulu kime
bağlı? Cumhurbaşkanına bağlı. Varlık Fonu
Başkanı kim? Cumhurbaşkanı. Böyle bir denetleme olur mu ya,
olur mu? Hesap verilmiyor, soru sorulamıyor, vergi bile ödemiyor.
Bakın, ben buradan üç sene evvel, ÇAYKURu satacaksınız dedim.
Şu anda Bakan olan, daha önce danışman olan Sayın Mustafa
Varank başta olmak üzere Twitterdan çok ciddi hakarete varan ifadeler
kullandılar. Şimdi, ÇAYKUR Varlık Fonunda. ÇAYKUR, Varlık
Fonuna devredilene kadar her sene kâr eden bir kuruluştu, şu anda
zarar etmeye başladı, son iki senedir. Niye? Satışa
hazırlanıyor. Buradan bir daha söylüyorum, Karadenizliler beni iyi
dinleyin: ÇAYKURu satacaklar, o yüzden Varlık Fonuna aldılar.
Satmayacağız. diyenler gelsin, buradan, kürsüden söylesin, onu da
tutanaklara geçirelim ki sattığınızda yüzünüze gösterelim.
Üç sene evvelki iddiam doğrulanıyor; ÇAYKURu satacaklar dedim,
Hayır. dediler, Varlık Fonuna aldılar. Varlık Fonuna
geçtikten sonra da devamlı zarar ediyor ÇAYKUR. BOTAŞ öyle, Türk Hava
Yolları öyle. Borsa İstanbulla ilgili çok konuştuk, ondan
bahsetmek istemiyorum. Finansbankın önüne QNB gelince, Finansbank yerli
bir kurum oldu. Hayır, yine Katara ait oldu. Önümüzdeki dönemde Halk
Bankasının önüne de gelebilir mi? Evet; Halk Bankasının
isminin önüne de QNB harfleri gelebilir, bununla ilgili de hazırlıklar
yapıldığını düşünüyorum.
Bugün, Katarlılar ve
Körfez sermayesi için tüm kanunları askıya alan iktidar, er veya geç
adalet tekrar sağlandığında mutlaka bunun
hesabını verecek. Parayla her şeyi satın alabilirsiniz
arkadaşlar ama vatan satın alamazsınız ya, vatan
gittiği zaman gelmiyor kolay! 1912, Balkanlardan
çıkmışız -fütuhat alanımız bizim- yüz sekiz sene
geçmiş, pasaportla gitmekten başka hiçbir şey
yapamıyorsunuz. Vatan toprağı öyle bir şey, gittiği zaman
bir daha geri gelmesi asırlar olur.
Evet,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine kadar milyarlarca dolar
kâr eden şirketler daha sonra Fona devredildi ancak bugün, Varlık
Fonu baktık ki yokluk fonuna dönüşmüş. Varlık Fonunun
mantığı nedir? Biraz evvel arkadaşlar anlattılar,
gelir fazlalığı olması lazım yani geliriniz
fazladır, bunu yönlendirmek için devlet bir proje geliştirir, bu
proje kapsamında devleti oraya ortak eder vesair. Bizde hayır; biz
sadece geleceğimizi ipotek altına alan bir fon kurmuşuz.
Dış ticarette fazla mı veriyoruz? Yok. Doğal kaynak
satıyoruz, para yapıyoruz, onlarla da
varlığımızı mı geliştireceğiz? O da
yok. Biz, borcumuz varken Varlık Fonu kuruyoruz; borcu ödemeyip para
biriktirmeye çalışmamız bu işle ilgili bir tezgâh
olduğunu gösteriyor. Hâliyle, bu işte bir terslik veya farklı
bir niyet var. Biraz evvel söyledim, arkadaşlar, bakın, bir ülke,
Cumhurbaşkanına veya Cumhurbaşkanlığına 500
milyon dolarlık uçak hediye edip hemen arkasından, 50 milyon dolara
gidip Türk Silahlı Kuvvetlerine ait, Türk ordusuna ait bir fabrikayı
alıyorsa bu işte bir gariplik var ya! Bunun çok masum olduğunu
iddia edemezsiniz, masum bir şey değildir bu. İlkokula giden bir
çocuğa sorun bunu, kendi hâlinde der ki Bu işte bir
yanlışlık var, bunda doğru bir iş yok.
Maalesef, ülkede bütün bunlar
olurken siz Suni gündem. diyorsunuz ya, Suni gündem. dediğiniz,
memleketin satılması ya! Bu suni gündem mi? Bir memleketin
satılması suni gündem midir? Bir memleketin satılması bu
kadar kolay bir iş midir? Biraz evvel Sayın Akbaşoğlu
Bunlar boş işler. mealinde bir laf etti. Bunlar boş işlerse
dolu işler hangisi? Onu merak ediyorum, dolu işler hangisi? Neler
yapıyorsunuz mesela dolu olan işlerden?
Maske
dağıtamadınız ya, maske! Bir buçuk ay burada söyledik, bir
buçuk ay bu ülkede maske dağıtılmadı,
dağıtılamadı; yok Eczanelere verdik. yok Evlerine
gelecek. Ulan, satın, parayla verin millete, taksın maskeyi ya, ne
uğraştırıyorsunuz! En sonunda iş ona geldi; verdi
parayı, millet aldı maskeyi, bu kadar basit. Maskeyi
dağıtamamışsınız, siz neyi yapacaksınız
ya?
MUSTAFA CANBEY
(Balıkesir) Evlerine kadar geldi milletin, evlerine.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Bir
buçuk ay maske yoktu sevgili muhterem kardeşim! Bir buçuk ay maske
bulamadı insanlar, parayla verseniz alacak. Başladılar evlerde
bezlerden maske yapmaya, insanlar tekrar dikiş makinesinin
başına oturdular. Beceriksiz bir iktidarsınız, çok
beceriksizsiniz hem de.
Biz yabancı
düşmanı değiliz. Türk milletinin hakkını savunmak,
korumak, kollamak, sahip çıkmak millî bir sorumluluktur bizim için.
Türkiyenin dostu olan her ülke bizim dostumuzdur. Ülkeler arası
dostluklar ise çıkarlara bağlıdır ancak bakıyorum,
Türkiye-Katar arasındaki ilişkide ülkelerin değil
şahısların çıkarları söz konusu yani Katar Emirinin çıkarına
uygun bir ilişki yürüyor burada, Türkiyenin çıkarına
değil. Bugün, Katar Türkiyede sıfırdan yatırım
kurabilir, büyük teknoloji yatırımları yapabilir. Örneğin,
gelsin, yerli müteşebbise geleceğin teknolojisi elektrikli otomobil
fabrikası kursun, eyvallah; istihdam sağlasın, vergi
kazancı sağlasın, buna eyvallah ama siz hazır
kurumları onlara satıyorsunuz. Hiçbir şey yapmıyorlar.
Katara Türkiyenin hâlihazır değerlerini peşkeş
çekiyorsunuz. Türkiyede taş üstüne taş koymadı Katar,
koymayacaktır; tam tersine, ülkenin kaynağını,
emeğini, değerlerini silip süpürüyor.
Digitürke bakın. Ben
size bir şey söyleyeyim: TMSFnin el koyduğu, beIN Group
tarafından satın alınan Digitürk var. İhaleye
çıkılmadığını ve satış
fiyatının çok uzun süre açıklanmadığını
hepimiz hatırlıyoruz; ihaleye çıkmadı Digitürk TMSFnin
elinde, satış fiyatı da açıklanmadı. Bir başka
bilmediğimiz konuyu daha öğrendik sonra. Geçenlerde bir spor
yorumcusu, Türkiyede Digitürkü satın alan beIN Groupun Türkiye Futbol
Federasyonuna ödemediği parayla ilgili konuşmuş; beIN Groupun
ödemesi gereken 300 milyon lirayı Cumhurbaşkanı Sayın
Erdoğan bir talimatla -futbol kaybetmesin diye- devlete ödetmiş. Yani
kaça satıldığını bilmediğimiz o Digitürk var ya,
beIN Group, ödemesi gereken 300 milyon lirayı da Sayın
Cumhurbaşkanının talimatıyla ödememiş. Yahu
Katarı niye bu kadar seviyorsunuz? Bu Katar, ne katar merak ediyorum! Bir
tane yuvarlak topun yayını için 300 milyon lira para bulabildi
Sayın Cumhurbaşkanı, Tank Palet Fabrikası için 50 milyon
dolar bulamadı. Milletin aklıyla alay eder gibi 50 milyon
dolarımız yok. diye Tank Palet Fabrikasını verdiniz Katar
ordusuna. Aslında sattığınız ne biliyor musunuz? Bir
fabrika değil, iki bin beş yüz yıllık dev bir ordunun
alın teri ve birikimiydi satılan. İki bin beş yüz
yıllık bir ordu Türk ordusu, onun alın terini ve birikimini
sattınız. O yüzden diyoruz ya biz size, Siz ne yerlisiniz ne de
millîsiniz. Topa para var, Tank Palet Fabrikasına gelince para yok, var
ama yok çünkü oraya bir kere Katar Emiri göz dikmiş Türkiyedeki
ortağıyla beraber, size de yakışan onu vermekti, peşkeş
çektiniz.
İktidara yakın
iş insanı Ethem Sancakın BMCyi nasıl
aldığını da biliyoruz ama Sayın Cemal Bey orada CEO
olduğunu söyledi, demek ki o dönemi en iyi o biliyor. TMSFye
devredilmişti, Ercan Holdinge aitti BMC. Yani Bir şirkete nasıl
çökülür?ün yarın bir kitabı yazılırsa Ercan Holdingin
BMCsinin nasıl el değiştirdiği mutlaka
kitaplaşır. Alenen çöktüler Ercan Holdinge, BMCyi aldılar
oradan, TMSFden Ethem Sancaka verdiler. Bunların hepsi de sanki geçecek
bir rüzgâr gibi, hatırlanmayacak veya hesap sorulmayacak gibi
düşünüyorsunuz, inşallah Cenab-ı Allah ömür verir, o günler
karşı karşıya kalırız.
Katarla
işlediğiniz bir başka günah daha var: ALTAY tankı projesi.
Yerli ve millî bir tanka ihtiyacımız vardı, prototipi Koç
Grubuna bağlı OTOKAR hazırladı. Sonra ne oldu?
Cefasını Koç Grubunun çektiği ALTAY tankı projesinin
sefasını, yüzde 49u Katar ordusuna ait olan BMCye verdiniz, biraz
evvel bahsettiğim BMCye. Böyle bir ortakla ALTAY gibi stratejik bir proje
üretemezsiniz.
Görüyoruz ki paranın
satın alamadığı şeyler var. Ne var? Üretim kültürü
var, sanayi kültürü var. Bunlar bir kültürdür, sanayi kültürü hakikaten
öyledir. Sanayici para kazanmaya bakmaz, fabrikada baca tütüyorsa, o makine
sesi varsa, işçilerin maaşını, sigortasını
ödüyorsa sanayici mutludur, kazandığı parayı hesap etmez;
sanayicilik böyle bir kültürdür. Yani fabrikasını
sattığında aldığı parayla çok daha güzel, sizin
bildiğiniz o rant alanlarında para kazanmak varken o makine sesi, o
bacadaki tüten duman sanayiciyi mutlu eder. Ne Katarlılarda ne de bu
sattıklarınızda böyle bir sanayi kültürü yok, o yüzden
üretemezsiniz. Bu kültür olmadığı için de Sakarya Karasudaki,
tahsis edilen 2 milyon metrekare araziye de o yüzden bir fabrika falan kurulamadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla)
İşin trajik bir başka yanıysa tank ihalesini alan
firmanın tank üretecek fabrikası yok ya, düşünebiliyor musunuz?
Tank ihalesini almış ama öyle bir fabrikası yok! Yani tank
üretsin dediğiniz Katarlılar fabrika kurma zahmetine bile girmiyor
henüz, onun yerine Türkiyenin gözbebeği Sakaryadaki fabrikayı
Katarlılara veriyoruz.
Teslimat tarihinin üzerinden
epey zaman geçti ama hâlâ ortada ALTAY tankı yok. İşin özeti;
Ankara yerli ve millî tank ihalesi yapıyor, ihaleyi yabancı bir
ordunun ortak olduğu şirket kazanıyor ama tankı yapacak
fabrikası yok, devlet avantadan fabrika veriyor, yetişmiş
personel veriyor ama motor yok, motor bekleniyor. Soru şu: 2018de
yapılan ihalenin koşulu, ilk tankın on sekiz ay sonra teslim
edilmesiydi, hatırlıyor musunuz, 2018de? Şimdi, ona da çare
bulundu, Savunma Sanayii Başkanı bunu da kılıfına
uydurmuş, diyor ki: Firma motoru bulduktan sonra on sekiz aylık süre
başlayacak. Hani durum acildi, hani yeni fabrikanın kurulması
beklenmezdi! Çin motor verirse yerli ve millî tankımız olacak!
Geldiğimiz nokta bu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Son cümlenizi
alayım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla)
Sayın Başkan, son cümlelerim.
Ben, buradan milletin sesini
dile getirdim. Bu kürsüden gerçekleri söylemeye devam edeceğim, ister
Katar olsun bu, ister Kalyon İnşaat olsun, hiç fark etmez. Bunca
yıllık siyasi hayatımda sözümü hiç esirgemedim, hiç geri vites de
yapmadım. Birileri gerçekleri söylememden o kadar korkmuş ki
Geçen
hafta, burada 9,5 milyar lira vergisinde indirim yapılan Cemal
Kalyoncunun sahibi olduğu Kalyon İnşaattan bahsettim, dedim ki:
Ya, yarısı kadar, 5 milyar da bu Kredi ve Yurtlar Kurumu
borçlarını silin bu çocukların, fakir fukara çocukları
bunlar. Ya, Cemal Kalyoncudan 9,5 milyar lirayı siliyorsunuz da bu fakir
fukara çocuklara 5 milyar niye vermiyorsunuz? Bu lafımdan dolayı,
muhterem gitmiş, tazminat davası açmış. Buradan bir daha
söylüyorum: Bu para sana kâr etmez Cemal Kalyoncu, net; çoluğuna
çocuğuna da kâr etmez. Fakir fukaranın çocukları haciz
korkusuyla evlerinde uyuyamazken, yeni mezun olmuş, iş
bulamamış çocuklar KYK borcundan dolayı evde haciz beklerken
senin aldığın bu 9,5 milyar lira sana kâr etmez. Bir daha
tazminat davası aç, bir daha ödeyeceğim ama bu gerçekleri hep yüzüne
haykıracağım.
Teşekkür ederim.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Sayın Başkanım, kayıtlara geçmesi için
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Hatibin kürsüden bahsettiği hususlar daha önce grubumuzca
ayrıntılı olarak izah edilmiştir, kabul etmiyoruz,
reddediyoruz.
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Sayın Sadir Durmaz.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SADİR
DURMAZ (Ankara) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin tümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bugün, yaşadığımız dünyayı etkileyen
sorunların başında, hiç şüphesiz çevre sorunları
gelmektedir. Çevre sorunlarının insanlığı olumsuz
manada etkilemeye ve tehdit etmeye başlamasıyla, uluslararası
kamuoyu, çevre sorunlarını çözebilmek, gelecek nesillere
yaşanabilir bir dünya bırakmak adına çeşitli
anlaşmalar yapmış ve farkındalık
çalışmaları başlatmıştır. Ülkemiz de
uluslararası sözleşmeler, anlaşmalar uyarınca
sorumluluklarını yerine getirmeye çalışmakta, ilgili kurum
ve kuruluşlar aracılığıyla da çevrenin
korunmasına yönelik çalışmalar yapmaktadır.
Geçtiğimiz yasama
yılında, hep birlikte katkı sunduğumuz ve kamuoyunda
poşet yasası olarak bilinen 2872 sayılı Çevre Kanunuyla
ilgili düzenlemeler yapılmış, plastik poşet
kullanımı ve Sıfır Atık Projesi kapsamında önemli
aşamalar kaydedilmiştir. Söz konusu çalışma, gerçekten
başarılı bir düzenleme olmuş ve olumlu etkileri kısa
zamanda görülmüştür.
Bugün üzerinde
konuşacağımız Çevre Ajansı da benzer amaca yönelik
olarak kurulacak ve çalışacak bir kurum mahiyetindedir. Söz konusu
kanun teklifiyle, çevre kirliliğini önlemek, yeşil alanların
korunup iyileştirilmesine ve geliştirilmesine katkı
sağlamak, ulusal ölçekte depozito yönetim sistemi kurularak
işletilmesine, izlenmesine ve denetimine yönelik faaliyetlerde bulunmak
amacıyla bir Çevre Ajansı kurulmaktadır.
Ayrıca, ülkemizde son
zamanlarda kullanımı yaygınlaşan ama yasal
altyapısı olmayan elektrikli sukuterler ve bisikletle ilgili yasal
altyapı oluşturulmakta, bisiklet yolu sayısının
artırılması ve insanlarımızın spora teşvik
edilmesiyle ilgili düzenlemeler yapılmaktadır. Bu düzenlemeler
sayesinde, başta ambalajlı içecek atıkları olmak üzere,
günlük hayatta kullanılan plastikler, pil atıkları, elektronik
eşyalar, akümülatör atıkları gibi çevreyi fazlaca olumsuz
etkileyen ürünlerin de zamanla depozito yönetim sistemi kapsamına
alınması hedeflenmektedir.
Biz, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak çevre sorunlarının çözümüne yönelik
çalışmalar yapacak bu kurumun faydalı olacağını
düşünüyoruz ve çevre konusunda yapılacak her olumlu
çalışmaya katkı sunmayı değerli buluyoruz.
Değerli milletvekilleri,
insan doğup büyüdüğü ve yaşamını sürdürdüğü
çevreyle sınırsız ilişki içindedir, bu ilişkide hiç
şüphesiz bir denge söz konusudur. 21inci yüzyıl, bu dengenin büyük
oranda bozulduğu, insanoğlunun yeryüzü tarihinde daha önce
rastlanmamış büyüklükte çevre sorunlarıyla karşı
karşıya kaldığı bir yüzyıldır dersek
yanlış söylemiş olmayız. Dünya üzerinde yaşamın
sürekliliğini sağlayan hava, su ve toprak gibi doğal kaynaklar
ürkütücü boyutlarda kirlenmekte veya tükenmektedir. Nüfusun hızlı
biçimde arttığı bu süreçte gıdaya ulaşmak için gerekli
tarım arazileri, ekolojik dengenin sigortası olan ormanlar ve
doğal alanlar hızla azalırken yaşamı tehdit eden
zehirli gaz ve atıklar tüm dünyada sürekli artmaktadır.
Çevre sorunları
küreselleşmenin etkisiyle 70li ve 80li yıllarda uluslararası
boyutlarda konuşulmaya başlanmış ve Birleşmiş
Milletler Çevre ve İnsan Konferansı 1972 yılında
Stockholmde toplanmış, böylelikle ilk defa çevre sorunları
küresel boyutta tartışılmıştır. Bugün dünya
nüfusu 8 milyara dayanmıştır. Artan nüfusla birlikte talepler de
artmış, tüketim çoğalmış ve doğa ile
insanoğlu arasındaki ilişkide biraz önce bahsettiğim denge,
doğanın aleyhine iyice bozulmaya başlamıştır.
Dünya genelinde her yıl
2,1 milyar ton çöp üretilmekte ve bunların sadece yüzde 16sı geri
dönüştürülmektedir. Çöplerin yüzde 46sı ise ne yazık ki geri
dönüştürülemeyecek şekilde atılmaktadır. Sadece
meşrubat üreticisi Coca Colanın yılda 88 milyar tek
kullanımlık pet şişe kullandığı
düşünüldüğünde, tehlikenin büyüklüğü daha iyi
anlaşılacaktır.
Atmosfere karbon salım
oranlarına bakılarak dünyayı en çok kirleten ülkeler
sıralandığında, Çin, Amerika Birleşik Devletleri,
Hindistan, Rusya, Japonya ve Almanya başı çekmektedir. Kirleten
öder. mantığına göre bu ülkeler, dünya çevre sorunları
konusunda en fazla sorumluluk alması gereken ülkelerdir. Ülkemiz ise
karbon salımında 15inci sıradadır.
Ülkemizde, yılda 25
milyon ton evsel atık, 1,2 milyon ton endüstriyel atık, 100 bin ton
tıbbi atık ve 530 bin ton e-atık ortaya
çıktığı görülmektedir. Ülkemizdeki geri dönüşüm
sektörü özel sektör ve belediyelerin katkılarıyla her geçen gün
büyümekte ve gelişmektedir; buna paralel olarak, geri dönüşüm
sektöründeki lisanslı yatırımcı sayısı da her
geçen gün artmaktadır.
Tüketimin pervasızca
yapıldığı günümüz dünyasında geri dönüşüm
projelerini hızla hayata geçirmek artık bir zorunluluktur.
Atıkları geri dönüştürmek, atıklardan fayda sağlamak
ekonomimiz için de büyük bir ihtiyaçtır. Ülkemizde, hayata geçirilen geri
dönüşümle Sıfır Atık Projeleri iyi niyetle ilerlemekte
fakat atıkların toplanması,
ayrıştırılması ve
vatandaşlarımızın bu konuda bilinçlendirilmesi için biraz
daha çaba sarf etmemiz gerekmektedir. Özellikle pandemi döneminde artan tek
kullanımlık plastikler, kullanılmış maskeler,
dezenfektan kutuları çevre kirliliği açısından büyük
riskler oluşturmaktadır. Virüsten kaçalım derken başka
virüslere davetiye çıkarmamamız gereği aşikâr olup bu
konuda farkındalık çalışmalarına hız vermeliyiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; çevre bilinci ve doğanın korunması
gibi geleceğimiz için hayati öneme sahip konulardaki
tartışmalar, bize göre yanlış bir düzlemde
yapılmaktadır. Şöyle ki: Çevre konusunda konuşan hemen
herkes Batı dünyasını referans almakta ve göstermektedir! Biz
bunu eksik ve hatalı buluyoruz çünkü Batının olumlu
çalışmaları dile getirilirken olumsuzluklar, yapmış
oldukları tahribat görmezden gelinmektedir. Batılı ülkelerde
geri dönüşüm oranlarının artmış olması, dünyamızı
bugüne kadar tahrip ettikleri, kirlettikleri gerçeğini
değiştirmemektedir.
Batı düşüncesi,
doğaya olan saygının ona hükmetme önünde engel olduğu fikri
üzerine temellenmiştir. Örneğin, Batı düşüncesinin
köşe taşlarından olan Francis Bacon ve Descartes insanı
doğanın efendisi ve sahibi gibi görmüştür; doğa ile
kültürün birbirinden kesin çizgilerle ayrıldığı bu
anlayışta doğa, kontrol edilmesi ve sindirilmesi gereken bir
alan olarak görülmektedir. Bugün, bu zihniyet günah çıkarmaya
çalışmaktadır. Havayı, suyu, toprağı yok eden
düşünce, son yıllarda çevreci söylemler geliştirerek
çeşitli halkla ilişkiler çalışmaları yürütmekte ve
algı oluşturmaktadır. Bugün eksiklerimiz olmasına
rağmen, dünyayı sömürüp doğal kaynakları yok edip sonra da
Biz ettik, siz etmeyin. dercesine bize yön vermeye çalışanlardan
alacağımız bir akıl yoktur.
Türkiyenin kültürel
müktesebatı ve medeniyet tasavvuru içinde çevre ve doğa önemli bir
yerdedir. Kendisini doğanın efendisi gören Batının
karşısında, bizim kültürümüzde ve medeniyetimizde doğaya,
çevreye bakış nasıldır diye soracak olursak hemen şunu
söyleyebiliriz: Türk kültürünü Batı kültüründen ayıran belki de en
önemli nokta, insan-doğa ilişkisidir. Türklerde doğa, bizzat
kültürün bir parçasıdır. Bunu yazılı, sözlü tüm
kaynaklarımızda görmek mümkündür. Örneğin, ağaç: Ağaç,
Türklerde bir kültür unsurudur. Türk kültürü, ağaçla mimariyi ve
şehirciliği, diğer bir ifadeyle doğa ile medeniyeti
uzlaştırmıştır. Batı düşüncesi az önce
aktardığım görüşleri savunurken kadim Türk kültürü, geçmişten
bugüne ağacı önemser, mezarlarının yanı
başına ağaç diker, nereye bir cami yapıyorsa
yanını mutlaka ağaçlandırır. Bugün, hâlen Anadolunun
tarihî camilerinin yanında, mezarlıklarımızın içinde
ve çevresinde yaşı en az o camilerle, o mezarlıklarla eşit
ağaçlar görebilirsiniz.
Dede Korkut
Destanlarımızda Salur Kazanın oğlu Uruzun esir
olduğunda ağaçla dertleşirken söylediği Ağaç
ağaç dersem sana, azımsama ağaç. Mekke ile Medinenin
kapısı ağaç. mısralarıyla başlayan ağaç
övgüsünü okuduğunuzda Türk kültür ve medeniyetinin doğaya
bakışını görürsünüz. Kırgız Türklüğünün
dünyaya armağanı olan Cengiz Aytmatovun Toprak Ana eserinde
toprakla dertleşmeyi, güneşle sohbeti okursanız Türk
kültüründeki insan-doğa ilişkisini okumuş olursunuz. Aynı
şekilde, Ahmet Hamdi Tanpınarın Beş Şehir
eserindeki Ağaç, mimarimizin ve bütün hayatımızın en
lütufkâr yardımcısıdır. tarifi de ağaca ve
doğaya bakış açımızı yansıtır. Yüce
dinimiz İslam da doğa ile insan arasındaki ilişkiyi bir
hâkimiyet ya da rekabet ilişkisi değil, birbirleriyle bütünleşen
bir medeniyet tahayyülü içinde sunmuştur. Cenab-ı Allahın
kelamı Kuran-ı Kerimde ve Peygamber Efendimizin hadislerinde
gördüğümüz, doğanın insana emanet olduğudur. Emanete sahip
çıkılması ve onun yaşatılması gerekir.
Hazreti Peygamberimiz bizzat
çevrecilik yapmış, tüm insanlığa örnek olmuştur; Medinede
koruma altına aldığı hurmalık tarihte bilinen ilk
doğa koruma alanıdır; Kıyametin kopacağını
bilseniz bile elinizdeki fidanı dikiniz. hadisişerifindeki
buyruğuyla ağaca, doğaya verdiği önemi bizlere
aktarmıştır. İşte, bugün, dünya yaşanabilir ve
sürdürülebilir çevre arayışına girerken bizim sadece kültürümüzü
yeniden ayağa kaldırmamız yeterli olacaktır. Geleneği
teknolojiyle buluşturarak güncellemek, geleceğe dair
sorunlarımızı en aza indirecektir.
Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; çevre konusunda en önemli görevin
düştüğü kurumların başında, hiç şüphesiz yerel
yönetimler gelmektedir. Milliyetçi Hareket Partisinin yerel yönetim
anlayışının özeti olan Üretken Belediyecilik Vizyon
Belgemizde çevre konusuna özellikle vurgu yaptık ve geniş yer
ayırdık. Bu anlayışla, tüm belediyelerimiz çevre konusunda
önemli çalışmalar gerçekleştirdi. Örneğin, Manisa
Büyükşehir Belediyemiz, içerisinde mekanik biyolojik
ayrıştırma tesisi, kompost tesisi, arıtma tesisi,
fermantasyon tesisi ve yakma tesisi bulunan Uzunburun Katı Atık
Bertaraf ve Düzenli Depolama Tesisiyle Manisanın çöp sorununu
çözmüştür.
Karabük Belediyemiz,
şehrin birçok yerine geri dönüşüm üniteleri yerleştirmiş,
okullara ve kamu kurumlarına ayrıştırma atık
kutuları teslim etmiştir. Ayrıca, katı bertaraf tesisinin
ihalesini gerçekleştirmiş, kısa zamanda devreye girecek olan bu
tesiste belediyemiz çöpten enerji üretimi sağlamış
olacaktır.
Alanya Belediyemiz,
Yarınları kurtarmaya bugünden başla. sloganıyla hayata
geçirilen Sıfır Atık Projesi üzerine gösterdiği önemli
çalışmalarla ülkemizde örnek başarılar elde etmiş ve
ambalaj atıklarının toplanması alanında en iyi hizmet
veren belediye ödülüne layık görülmüştür.
Kadirli Belediyemiz, belediye
hizmet binasına Sıfır Atık Belgesini
almıştır. Okullar başta olmak üzere, kamu binalarına
atık ayrıştırma ve toplama üniteleri teslim etmiştir.
Okullarla ortak projeler gerçekleştirmiş, Sıfır Atık
Kampanyasına katılan öğrencilere ve okullara hediyeler
vermiştir. Ayrıca, evlerden ve iş yerlerinden önemli miktarda
atık yağ toplamaktadır.
Toroslar Belediyemiz,
doğaya atılan ve oluşturduğu kirlilik nedeniyle ekolojik
dengenin bozulmasına neden olan atıklarla ilgili çalışmalar
yapmış, atık yağların belediye eliyle toplanmasını
sağlamıştır.
Kula Belediyemiz, okullarda
çevre duyarlılığını artırmak ve geri dönüşüm
konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla okullara geri
dönüşüm kutusu ve atık pil toplama kutuları
dağıtmıştır. Bu sayede, küçük yaştan itibaren
çocuklarımıza çevre bilinci aşılanmaktadır.
Örnek olarak bahsettiğim
belediyelerimizin yanı sıra hemen her belediyemiz, çevre konusuna
hassasiyetle yaklaşarak sıfır atık, geri dönüşüm,
atık yönetimi gibi konularda üstlerine düşeni yapmanın gayreti
içerisindedir. Yerel yönetimlerimiz geri dönüşümün lokomotifidir ve özellikle
coronayla mücadelede fedakârca yapmış oldukları
çalışmalar övgüyü hak etmektedir. Pandemi dönemi
kararlarının uygulanmasında da büyük sorumluluk üstlenen ve
halkımızı bilinçlendiren kurumlarımızın
başında yine yerel yönetimlerimiz gelmektedir. Bu sebeple, yerel
yönetimlerimizi desteklemek, araç, gereç ve teçhizat ihtiyaçlarını
ivedilikle karşılamak virüsle mücadelemize güç katacaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; son olarak bir hususu daha sizlerle
paylaşmak istiyorum. Çevrecilik milliyetçiliktir.
anlayışıyla, bulundukları il ve ilçelerde çevrenin
korunmasına yönelik etkinlikler düzenleyen, projeler geliştiren,
PKKlı teröristlerin yaktığı ormanları tekrar
ağaçlandıran, 2019 yılında sadece bir ayda 65 ilimizde 65
bin fidan diken, Kaba Can Kat Projesiyle sokak hayvanlarına sahip
çıkan, 43 millî parkta tonlarca çöpü toplayarak temizleyen; kurucu Genel
Başkanımız, Başbuğumuz Alparslan Türkeşin
103üncü doğum yıl dönümünde Başbuğun Fidanları
etkinliğiyle ülke genelinde 103 bin fidan dikerek gelecek nesillere hayat
olan Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfına ve emeği geçen
her bir ülküdaşıma şükranlarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
Biz milliyetçi, ülkücü
hareket olarak çevrenin ve doğanın korunmasını bir keyfiyet
değil, zorunluluk olarak görüyoruz. Vatan sevgimizin içine,
yaşadığımız coğrafyada var olan her bir
varlığı, memleketimizin her bir değerini katıyoruz. Bu
nedenle diyoruz ki: Çevrecilik milliyetçiliktir.
Sözlerime burada son verirken
hepinizi tekrar saygılarımla selamlıyor, üzerinde
konuştuğumuz kanun teklifinin yasalaşması hâlinde kurulacak
olan Çevre Ajansının şimdiden vatanımıza, milletimize
hayırlı uğurlu olmasını Cenab-ı Allahtan diliyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Murat Çepni.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MURAT
ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli
halkımız; evet, yine bir sipariş torbayla karşı
karşıyayız. Çevre Ajansı, çok süslü laflarla bezenmiş,
çok parlak projelerle doldurulmuş bir şirket projesi. Çünkü proje,
içeriği, dili, üslubu, araçları, amaçları, kârı merkezine
koymuş bir şirket için düzenlenmiş. Düzenlemeye itiraz ederken
soruyoruz: İhtiyacımız bu mudur? Biz öncelikle bu soruya
yanıt verebilmek için içinde bulunduğumuz duruma bir ayna tutmak
istiyoruz. Gerçekte durum nedir, ne yapılmak isteniyor? Krize giren
sermaye gözünü emekçilere ve doğaya dikmiş durumda. İktidar,
krizi atlatmak için emekçilerin sosyal ve ekonomik haklarını
yıkıma uğratırken aynı zamanda sadece bir ham madde
olarak gördüğü doğayı da yıkıma uğratmak için her
türlü yasal düzenlemeyi yapıyor.
Şirketlere
Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler.
emekçiye gelince Yürütmem. diyor iktidar. Bir taraftan savaş, güvenlikçi
politikalar bir taraftan da daha çok talan ve sömürü. Tüm dünyada kapitalizmin
krizi yaşanırken sermaye, çıkış için savaştan,
emeğin ve doğanın vahşice sömürüsünden başka bir yol
bulamıyor. İşçi sınıfının
örgütsüzleştirilmesi, güvencesizleştirilmesi, kölece esnek çalıştırılması;
fabrikaların birer toplama kampı düzenine sokulması,
kazanılmış hakların tırpanlanması;
doğanın ise vadedilmiş armağan olarak, kaynak olarak
görülmesiyle acımasızca talan edilmesi
İnsan ve
doğanın kâr uğruna sömürüsü ve talanı üzerine kurulu bir
ekonomik birikim modeli.
Bu modelin çöküşünü en
net olarak pandemi sürecinde gördük, görmeye devam ediyoruz. Covid-19
şirketlerin ve onların hükûmetlerinin doğaya
açtığı savaşın sonucunda ortaya çıktı. Daha
çok kâr için doğaya saldırı milyonlarca, milyarlarca yılda
oluşmuş ekosistemlerin parçalanmasına neden olmuş,
doğal yaşam dengesi bozulmuş, virüsler yer
değiştirmiştir. Virüsü yerinden eden sermayenin bu kâr
hırsıdır. Dolayısıyla çare de nerede kaybedildiyse
orada aranmalıdır; nedenlerle değil, sonuçlarla
uğraşmak kapitalizmin yöntemi.
Bizler, tam da bu süreçte,
doğaya karşı geliştirilen bu yıkım
politikasına karşı çıkmanın tüm gezegenin
geleceğine sahip çıkmak anlamına geldiğini söylüyoruz.
Kapitalizm, kâr uğruna insanı ve doğayı yok ediyor. Aç kalanlar,
yoksullar; pandemide ölenler, yoksullar; yersiz yurtsuz kalanlar, yoksullar;
savaşlarda ölenler, yoksullar. Sermaye bir avuç kâr için her şeyi
yakabilir, yok edebilir.
Pandemiye karşı
mücadele, onu yaratan kapitalist sisteme karşı mücadelenin doğrudan
bir konusu olmak zorundadır. Küreselleşme adı altında
emperyalist iş bölümü, sağlığın özelleştirilmesi,
tarımın şirketleştirilmesi, en temel toplumsal hizmetlerin
özelleştirilmesi ve insanların müşteri hâline getirilmesi,
hastanelerin sektör hâline getirilmesi; işte, bugün, kitlesel ölümlerin
sebebi tam olarak budur. Çarklar dönsün, şirketler zarar etmesin diye
milyonlarca işçi, emekçi ölümcül koşullarda çalışmaya
mecbur bırakılıyor; öte yandan da göstermelik önlemlerle sözüm
ona pandemiye karşı mücadele programları açıklanıyor.
Yaşadığımız
sürecin en acil gündemlerinden biri de küresel iklim krizidir. Özellikle 2019
bu tartışmalarla geçti, tüm dünyada milyonlarca insanın
katıldığı eylemler gerçekleştirildi. Söylenen
şuydu: Eğer ısınma 1,5 derecede tutulamazsa dünyamız
çok yakın bir zamanda yaşanmaz hâle gelecek. Isınmanın
temel sebebi fosil yakıtlar ve ormansızlaşmadır. Petrol,
gaz ve kömür, karbon salımının esas sorumluları; bunların
kullanımı 2030a kadar sınırlanmak, 2050ye kadar da tümden
sıfırlanmak zorunda. İklim krizinin sorumlusu da her şeye
rağmen büyümektir, her şeye rağmen kalkınmaktır, her
şeye rağmen kâr üzerinde kurulu sermaye düzenidir. İklim
krizinin sebebi olarak bireysel yanlış tüketimi gösterenler bizi
meselenin gerçek kaynağından uzaklaştırmaya
çalışanlardır. Kirliliğin, karbon salımının,
susuzluğun, ormansızlaşmanın esas sorumlusu şirketler
ve onların devletleridir. İklim krizinin sonuçları bugün hemen
yanı başımızda yaşanıyor: Beklenmedik hava
olayları, kuraklık, seller, şiddetli kasırgalar, deniz
seviyesinde yükselme, buzullarda erimeler -bu belirtiler Türkiye için de son
derece tanıdık- kuruyan göller, nehirler, her defasında can
kayıplarına neden olan seller. Antalya Akseki ve İbradı
ilçe sınırlarında bulunan Üzümdere Irmağı, hiç
olmadığı kadar, ilk kez bu yıl, üç ayı geçkindir
tümden kurumuş durumda. Üzümdereyi kurutan kuraklık küresel
ısınmanın bir sonucudur. Türkiyede son elli yılda 36 göl
kurudu ama iktidar Salda Gölüne insan temasını tümden kesmesi
gerekirken millet bahçesi yapmanın peşinde. Dolayısıyla
çevre konuşulacaksa iklim krizi ve ona karşı mücadele
konuşulmadan hiçbir şey konuşmuş olmuyoruz.
Türkiye,
imzaladığı Paris Anlaşmasını Meclisten geçirip
uygulamaya henüz koymayan Angola, Eritre, İran, Irak, Lübnan, Libya, Güney
Sudan ve Yemen ülkeleri arasındadır; 197 ülkeden sadece 10u
uygulamaya koymamış. İktidar, uygulamak bir yana karbondioksit
salımı konusunda yeni ayrıcalıklar peşinde, termik
santraller konusunda hız kesmeden çalışmaya devam ediyor;
yerlilik, millîlik namına kömür madenciliğine ve her türlü
madenciliğe inanılmaz imtiyazlar tanıyor, devleti maden
şirketlerinin hizmetine koşuyor. 2019 yılı sonu
itibarıyla ormanlardan verilen kayıp toplam 698.955 hektardır,
sadece madencilik faaliyetleri için verilen kayıp miktarı 135.487
hektar.
Yenilenebilir enerji
yatırımları adı altında bir taraftan doğa
talanı yapılırken bir taraftan da karbon emisyonu konusunda
ayrıcalık kazanma peşindeler. Türkiyenin 2005-2016 sürecinde
sera gazı emisyonlarındaki artışı yüzde 49, OECDnin
en yükseğiydi. Türkiye, iklim acil durumu ilan etmek yerine kâr
peşinde koşuyor. 2019 Temmuz ayında Çevre ve Şehircilik
Bakanı Murat Kurum, Trabzon, Rize, Samsun, Giresun, Ordu ve Artvin
illerini kapsayan 15 maddelik Karadeniz Bölgesi İklim
Değişikliği Eylem Planını açıkladı. Kurum,
dere yataklarında yer alan binaların tespit
çalışmalarının başladığını, bunlar
için kamulaştırma ve taşıma sürecinin
planlanacağını belirterek dere yatağında bulunan ve
iklim değişikliği nedeniyle risk altında olan acil ve
öncelikli taşınması gereken 1.950 adet bina tespit ettiklerini,
buralarda yaşayan 2 bin aileyi kentsel dönüşüm kapsamında
yapacakları konutlara taşıyacaklarını söyledi. Bakan,
riskli bölgelerdeki kamu binalarının da
taşınacağını, bu bölgelerde bundan böyle inşaat
faaliyetlerine izin verilmeyeceğini kaydetti.
Peki, şimdi buradan
soruyoruz: Giresun Derelide yaşanan felaketten sonra hangi dersleri
çıkardınız, hangi adımları attınız? Dere
yataklarında kentler inşa etmek, HES yapmak dışında, denizi
kum doldurup yol yapmak dışında, kaçak yapıları
affetmek dışında, dağı taşı delip
yaylaları talan etmek dışında ne yaptınız?
Tüm dünyada ve Türkiyede
ekoloji hareketleri iklim krizi konusunda mücadele yürütüyorlar, hem
iktidarları uyarıyor hem de çözüm yolları üretiyorlar. Türkiye,
hızla çölleşme tehdidi altında; tarım alanları, su
varlıkları, ormanlar yok oluyor fakat iktidar çare üretmek yerine
krizi derinleştirmenin peşinde. On sekiz yıllık AKP
iktidarı süreci, bu açıdan en karanlık dönem olmuştur. Siyasal
olarak iktidarlaşma hedefine bağlı olarak acil ekonomik
kalkınma zorunluluğu; dizginsiz, gözünü karartmış bir talan
siyasetini ortaya çıkardı. Sözüm ona dışa
bağımlılıktan kurtulma hedefi tüm bunların
kılıfı hâline getirildi. Oysa ne böyle bir enerjiye ihtiyaç var
ne de insanın ve doğanın talanı üzerinden bir gelişme
tarifi yapılabilir. Kendi kendine yeter bir ülke hedefi vazedenler öte
yandan tüm ülkeyi yerli ve yabancı şirketlere peşkeş
çekmekten bir an bile geri durmuyorlar. Yerlilik ve millîlik adı
altında benzerine az rastlanır bir satış sistemi
işletiliyor.
Ülkenin dört bir yanı
delik deşik hâldedir; ormanlar, tarım alanları, sular işgal
altındadır; kentler beton yığını hâline
gelmiş durumda. İktidarın beton sevdası ölümcül bir sevdaya
dönüşmüş durumda. İnşaat ekonomisi, telafisi mümkün
olmayacak bir yıkım inşa etmektedir. Ülke, enerji
yatırımları çöplüğüne dönüşmüş durumda, ömrü
maksimum elli yıl olan barajlar tüm ekosistemi yani geleceği tehdit
ediyor. Binlerce yıllık insanlık tarihi olan miraslar,
Hasankeyfte olduğu gibi, sulara gömüldü. Ormanlar yer yer güvenlik
gerekçesiyle yakıldı, tahrip edildi yer yer de rant için
yakıldı, yok edildi. Karadenizde dereler, yaylalar, sahiller
şirketlere satıldı. Kâr etmiyorsa zarardır. denilerek tüm
bunlar politika hâline getirildi.
Son yıllarda söz konusu
politikalara karşı ciddi bir halk direnişi de açığa
çıktı. Kanal İstanbuldan Karadenize, Kaz
Dağlarından Dersime, üçüncü havalimanından Zilan Deresine,
Aydına, Bursaya tüm coğrafya teyakkuz hâlinde. Bir şirket
geliyor ve Çıkın, burası artık benim. diyor,
arkasında devlet var, devletin kolluk güçleri, mahkemeleri var. Halkı
nefessiz, ekmeksiz, susuz bırakıyorlar. Şirketlerin özel güvenliğine
dönüşen kolluk güçleri de bunlara direnen insanların önüne barikatlar
kuruyor, gözaltına alıyor ve tüm bunlar vatan, millet adına
yapılıyor. Şirketler için Borcu yoktur. yazısı alma
zorunluluğu kaldırılırken Kaz Dağlarında ormanı,
suyu savunan, gece gündüz, yaz kış nöbet tutan gençlere 600 bin TL
para cezası kesiliyor. İşte sizin halk düşmanı,
doğa düşmanı resminiz.
Artık mızrak çuvala
sığmıyor, gerçekler her gün yalanlara karşı zafer
kazanmaya devam ediyor. İşte böylesi bir süreçte iktidar peş
peşe yeni kanun teklifleri getiriyor. Maden yasasıyla bu talan
düzenini daha da kalıcılaştırmak istediler şirketlerin
önüne engel olabilecek kimi kırıntıları da
hızlıca çekip almak derdiyle. Tümden denetim dışı,
daha fazla teşvik, daha fazla imtiyaz, muafiyet, daha hızlı el
koyma amacıyla yasalar yapma telaşında iktidar. Pandemiyle
mücadele diye yoksullara ölüm, şirketlere teşvik; çevrecilik diye
halka, doğaya ölüm, şirketlere dikensiz gül bahçesi; işte AKP
demek bu demek.
Bu torba yasa da mevcut
durumu daha da derinleştirmeyi amaçlıyor, aslında bir yol temizliği
hedefliyor; halkın muhalefet etme kanallarını tıkamaya
hukuki kılıf üretmenin peşinde. İçinde cilalı projeler
var, içinde büyük rant var, içinde bolca yönetici var, ballı maaşlar
var, denetim dışı ihaleler var, yine inşaat var, aldatmaca
var ama gerçekte halk ve doğa çıkarı yok ama yaşanan
gerçek, sorunlara tek bir çözüm yok.
Kanun teklifinin
gerekçesinde, çevre kirliliğini önlemek, yeşil alanların
iyileştirilmesine katkı sağlamak; ulusal ölçekte depozito
yönetim sisteminin kurulmasına, işletilmesine ve denetimine yönelik
faaliyetlerde bulunmak üzere Türkiye Çevre Ajansının kurulması
amaçlandığı ifade ediliyor. Oysa tüm yukarıda dikkat
çektiğimiz gerçek, durum bize başka bir şey söylüyor; özellikle
şirketlere değil, halka ve ekoloji örgütlerine, bilim
insanlarına kulak verilmesi gerektiğini söylüyor; içinde
bulunduğumuz durumun doğrudan sorumlusu olan iktidara Kazmayı
bırak. diyor; yerin üstünün, altından daha değerli
olduğunu söylüyor. Dolayısıyla bizim bugün acilen
tartışmamız gereken, iklim kriziyle mücadele, depreme
hazırlık, tarım alanlarının, ormanların,
suların kurulmasıdır; bu da bu torbalarla olmaz.
Tek tek maddelere
ilişkin kapsamlı değerlendirmeler yapacağız ancak
şimdiden geneli üzerine fikirlerimizi, değerlendirmelerimizi
şöyle belirtmek istiyoruz: Birçok yerde şöyle şeylerle
karşılaşırız: Uyuşturucu baronları
uyuşturucuyla mücadele dernekleri kurar ya da onlara bağış
yaparlar; en kirli işleri yapanlar camiye, kiliseye ya da bir okula
bağış yaparak ne kadar hayırsever olduklarına dair pozlar
verirler.
Evet, TÜİK
tarafından 2019 Çevre Koruma Harcama İstatistikleri
yayınlandı. Rapordaki verilere göre çevre koruma harcamaları bir
önceki yıla oranla yüzde 1,2 artarak sadece toplam 38,4 milyar TL oldu.
2019 yılında çevre için toplamda 6,4 milyar TL yatırım
yapılırken atıksu yönetimi hizmetleri için 3,3 milyar TLlik
yatırım gerçekleşti. Oysa sadece sarayın 2019
harcaması 3,6 milyar TL.
Dünyada çöp ithalatında
birinciliğe koşuyoruz ama birilerinin himayesinde Sıfır
Atık Projesiyle övünüyoruz. Türkiye kendi çöpünün sadece yüzde 9unu
ayrıştırabiliyor. Kentsel atıkların yaklaşık
yüzde 90ı arazi dolgusuna gitmekte ama küçük bir miktarı geri
kazanılabilmekte. Türkiye, Çinin ithalatı yasaklamasından sonra
dünyada çöp ithalatının yeni adresi oldu; Türkiyeye her gün 213
kamyon dolusu plastik atık girdi, Türkiyenin plastik atık
ithalatı iki yılda 5 katına katlandı. Dünyanın en
büyük 6ncı plastik üreticisi olan Türkiye her yıl 10 milyon ton
plastik mamul üretiyor. Bakanlık geçen yıl 3,5 milyon ton
ambalajın yüzde 54ünün geri dönüştürülebildiğini
açıkladı. Bu yasayla da plastik atığı azaltmak
değil, ondan para kazanmak hedefleniyor.
Türkiye 2019 İklim
Değişikliği Performans Endeksinde 60 ülke arasında 50nci
sıraya gerileyerek performansı en düşük ülkeler arasında
yer aldı. Karada ve denizde koruma altındaki alanlar ülkenin yüzde
9una denk geliyor ki bu, Birleşmiş Milletler Biyolojik
Çeşitlilik Sözleşmesi açısından hedefin çok gerisinde ve
buna rağmen inşaatçılara, maden şirketlerine yol vermek için
birçok çevre koruma alanının derecesini düşürüp koruma
alanı olmaktan çıkardınız.
16 Mart 2020 tarihli Resmî
Gazetede Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına
İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelikte
değişikliğe gidildi. Yapılan değişiklikle korunan
alanların imara açılmasının, entegre tesis kurulabilmesinin
ve maden araması yapılabilmesinin önü açıldı. Bu durum
doğal alanların geriye dönüşü olmayan bir şekilde yok
olması anlamına geliyor. Tablo bu iken mevcut yasalar yeterli
gelmemiş olacak ki şimdi de Çevre Ajansı adı altında
paralel bir bakanlık kuruluyor. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı neredeyse tüm yetkilerini bu Ajansa havale ediyor.
Peki, Bakanlık neden kendi görevlerini bu özel kuruma havale ediyor? Bu
hangi ihtiyacın ürünüdür? Daha fazla merkezîleşme, daha çok denetim
dışılık ve daha çok şirketlere inisiyatif
ihtiyacının ürünüdür. Zaten yaşanan sorunların temel sebebi
denetimsizlik, kanunsuzluk, özelleştirmeyken şimdi bu düzenlemeyle
durum daha da katmerli hâle getiriliyor. Ajans, bu hâliyle, yetkilerle
donatılmış paralel bir bakanlık olarak denetleme yetkisine
sahip ama kendisi denetimden muaf bir kurum olarak tasarlanıyor. Kamu
İhale Kanunundan muaf tutulan Ajans, faaliyetlerini özel sektöre ihalesiz
verme hakkına da sahip olacak; böylece yandaş şirketler
alamayınca iptal edilen ihaleler derdinden de kurtulunmuş olunuyor.
Kurum esas olarak depozito
yönetim sistemi kurmakla yükümlüdür. denilmektedir. Oysa depozito düzenlemesi
özel şirketlere devrediliyor. Denetim ve şirket faaliyetleri
Ajansın kontrolüne bırakılarak yeni bir tekelleşme ve kâr
inşa ediliyor. Devlet tümden aradan çekiliyor, atık süreci tümden
Ajansa bağlı şirketlere bağlanıyor ve aynı
zamanda on binlerce atık toplama işçisi de tümden açlığa
mahkûm ediliyor. Kâr getiren çöpler şirketlere, diğerleri ise yine
doğaya.
Düzenlemeyle şirketler
doğrudan Danışma Kuruluna yönetici verebilecekler. 11
kişilik Danışma Kurulunu Bakanlık belirleyecek. Bu 11
kişi içinde özel sektörden de yöneticiler olabilecek. Mevcut durumda
şirketlere ne istiyorlarsa veren Bakanlık doğal olarak bu 11
kişiyi belirlerken de şirketleri kırmayacaktır,
üzmeyecektir.
Ajansın gelir
kaynakları arasında şartlı ve şartsız
bağışlar da sayılıyor. Bu düzenlemeyle İş
yapmak isteyen gereğini yapacak. deniliyor. Bazı vakıflara
yapılan zorunlu bağışları biliyoruz. Şimdi de
bağış mekanizması doğrudan saraya
bağlanıyor, parayı veren düdüğü çalacak.
Tüzel kişi
niteliğinde tanımlanan Ajans, görev alanları açısından
bir şirket görüntüsünde, tanınan muafiyetler ve kurulma biçimi
açısında da kamu tüzel kişisi niteliğinde. Kamu
yararına kurulan birçok dernek bile yaptığı faaliyetlerden
vergi öderken Ajans ödemeyecek. Teklifte yine, karşımıza
doğrudan Cumhurbaşkanı çıkıyor, mal ve hizmet
ihalelerinde usul ve esaslar saraya bağlanıyor. AKP Genel
Başkanı, onca işi arasında bu işe de el atmaktan geri
durmuyor.
Sonuç olarak düzenleme,
görüldüğü üzere küresel iklim krizi, ekolojik yıkım
sorunlarına herhangi bir çare üretme derdinde değildir. Yasa
yapım süreci halktan kaçırılmıştır. Tümüyle
şirket mantığıyla inşa edilmiştir, tümüyle yeni
rant alanları inşa etme amacındadır. Maden Yasası gibi
düzenlemelerle bağlantılı, birbirini tamamlayan, tümüyle halk ve
doğa düşmanı politikaların yeni bir örneğidir.
Biz, Halkların
Demokratik Partisi olarak, bu genel görüşlerimize bağlı olarak
bu düzenlemeye hayır oyu vereceğimizi ve tüm halkımıza,
buradan, bu halk ve doğa düşmanı yasa tekliflerine
karşı mücadeleyi her yol ve biçimde yükseltmeleri gerektiğini
söylüyorum.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Murat Bakan.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT BAKAN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Çevre Ajansının
Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında grubum adına söz
almış bulunuyorum.
Arkadaşlar, öncelikle
şunu paylaşmak istiyorum: Çevre Komisyonunda her siyasi gruptan
arkadaşımızın söylediği bir söz var: Çevre konusu
partilerüstü bir konu. Dünya, çevre noktasında küresel anlamda bir
felakete doğru gidiyor. Ulusal anlamda da çevreyle ilgili
sorunlarımız var, biz bu sorunları birlikte çözelim diye
konuşuruz. Tabii bu konuşmamız eyleme dönüşüyor mu? Bu
çevreyle ilgili kanun teklifi görüşmeleri noktasında, ben bununla
ilgili düşüncelerimi sizinle paylaşacağım.
Bu kanun teklifi Komisyona
geldi, Komisyonda dedik ki: Arkadaşlar, bu teklif İç Tüzük 26ya
uygun gelmedi. İç Tüzük 26ncı madde diyor ki: Komisyona bir kanun
teklifi geldiğinde Komisyon onu parti gruplarına gönderir, teklif
sahibine gönderir, Cumhurbaşkanına gönderir ve kırk sekiz saat
süre geçmesi gerekir, iki gün süre geçmesi gerekir. Bu süre geçmedi, bizim
grubumuza geldi, bir gün sonra Komisyona geldi, Komisyonda görüşülmeye
başlandı. Bu niye önemli? Kaliteli yasama için önemli. Biz kaliteli
yasama yapacağız çevre konusunda madem bu ulusal bir sorun, küresel
bir sorun, hepimizin uzlaşması gereken bir sorun. Biz bunu söyledik
ama dikkate alınmadı. Yani bu, aslında 600 milletvekilinin
çevreyle ilgili bir konuda hazırlanıp, Komisyona gelip
düşüncelerini paylaşması için önemli bir konuydu; bu,
dediğimiz gibi olmadı.
Peki, kaliteli yasama için
ikinci önemli unsur ne? Yasa teklifi hazırlanmış gelmiş;
hazırlanma aşamasından bahsetmiyorum, 2
arkadaşımız hazırladı, getirdi, öyle olduğunu
söylüyorlar. Komisyona konuyla ilgili sivil toplum örgütlerinin gelmesi
lazım, meslek odalarının gelmesi lazım. Bu konu özel
sektörü yani içecek sektörünü ilgilendiriyor, özel sektör temsilcilerinin de
kendisini ilgilendiren konuyla ilgili gelip Komisyonda görüşlerini
açıklaması lazım. Arkadaşlar, bu işin arkasındaki
en önemli sivil toplum örgütü yani öteden beri hepimize gelen giden,
Bakanlığa, tüm siyasi partilere depozito sisteminin çıkması
gerektiğini söyleyen WWF (Doğal Hayatı Koruma Vakfı)
bununla ilgili akademik çalışma da yaptırdı. WWF yok, TEMA
yok, Doğa Derneği yok, Buğday Derneği yok, Kuzey
Ormanları Savunması yok; yok, yok, yok. Yani hiçbir sivil toplum
örgütü çevreyle ilgili davet edilmemiş. Kim gelmiş? Belediyeler
Birliği gelmiş mesela. Gelmesin mi? Gelsin ama Çevre Mühendisleri
Odası yok. Yani, çevreyle ilgili kanun yapıyorsunuz, çevre
mühendislerini davet etmeyi akıl etmiyorsunuz ya da etmiyorsunuz yani. Bizim
zorumuzla Çevre Mühendisleri Odası Başkanı geldi, Komisyona
katıldı.
Peki, yasa teklifi Komisyona
geldi, biz bu yasa teklifine karşı mıyız?
Yapıcıyız, kaliteli yasa yapacağız, dedik ki:
Arkadaşlar, depozito sistemi bizim uzun zamandır söylediğimiz
bir şey, doğru bir yöntem; içinde başka şeyler de var,
pozitif. Ama siz, elinize her gelen kanunu, her gelen kanunu
yozlaştırarak getiriyorsunuz.
Selman kardeşimize
soruyoruz Ya, arkadaş, bu kanun teklifiyle bağımsız idari
otorite mi oluşturuyoruz yoksa bir kamu tüzel kişisi mi
oluşturuyoruz? diye. Kamu tüzel kişisi oluşturuyoruz. diyor;
2 defa bunu Komisyonda söyledi, dışarıda da söyledi haricen.
Kamu tüzel kişisi oluşturuyoruz ama kamu tüzel kişisi, Kamu
İhale Kanunundan muaf arkadaşlar. Kamu İhale Kanunundan muaf
olmaması gerekir çünkü 4734 sayılı Kanun diyor ki: Genel
bütçeli idareler, katma bütçeli idareler, özel idareler, belediyeler, bunlara
bağlı döner sermayeli kuruluşlar, KİTler
Yani tüm kamu
kaynağı kullanan kuruluşları tarif etmiş. Siz, bir
kamu tüzel kişisi kuruyorsunuz ama Kamu İhale Yasasından muaf
ediyorsunuz. Sadece onunla kalmıyor; yine kamu tüzel kişisi
kuruyorsunuz, kurduğunuz kamu tüzel kişisi kamu personeli
çalıştırmıyor yani geçici olarak kamudan, Bakanlıktan
personel alıyor ama kamu personeli çalıştırmıyor,
İş Kanununa tabi. Yani burada bir kamu tüzel kişisi kurup, Kamu
İhale Yasasından muaf yapıp İş Kanununa tabi personel
almaktan ne anlarsınız? Ne anlatır size bu? Burada bir rant var
ve burada AK PARTİ için bir istihdam kaynağı var. Yani her gün
bir AK PARTİli arkadaşımızın eşinin, dostunun,
yakınının, akrabasının makam, mevki, orun sahibi
olduğu, birden fazla insanın birkaç tane yönetim kurulunda
olduğu bir atmosferde siz bu kanun teklifini getiriyorsunuz yani güzel bir
işi elinize, yüzünüze bulaştırıyorsunuz,
yozlaştırıyorsunuz değerli arkadaşlar.
Şimdi, bir başka
konu
Yine bu, tabii Kamu İhale Yasasından muaf ettiğiniz Kamu
İhale Yasası, sizin döneminizde 200e yakın defa
değiştirilmiş bir yasa ve 3üncü maddesi, İstisnalar
maddesi de destan gibi yani oku oku bitmiyor; her seferinde yeni maddeler
eklemişsiniz Kamu İhale Yasasının bu kısmına.
Değerli arkadaşlar,
burada depozito sistemi gelsin, biz de gelsin istiyoruz. Bunu oluşturan
dünyada Avrupa Çevre Ajansı var. Dünyada bunun başarılı
örnekleri var, Avrupada başarılı örnekleri var. Bu
başarılı örnekler ne yapıyor biliyor musunuz? Diyor ki: Bu
konudaki özel sektör kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum örgütü
oluştursun, bu depozito sistemini o yönetsin. Niye? Vatandaş
ödediğinde depozitoyu yani para ödediğinde depozito için bir para
birikiyor; o biriken para arttıkça bir kâr ya da bir rant alanı
olmasın, o geriye dönebilsin istiyor. Özel sektör eğer bunu
oluşturduğu bir kâr amacı gütmeyen kuruluşla yapsa geri
döndüğünde GEKAP ödemeyecek bunun için. Yani bu sistemin bir aklı
var, bir mantığı var ama yasa teklifinin geliş şekli,
oluşturulma şekli, Kamu İhale Yasasından muaf
tutulması
Demek ki amaç burada depozito sistemiyle oluşacak
atığı önlemek değil, burada oluşacak 20 milyar rant
birilerine nasıl dağıtılacak o mantık var, biz böyle
anlıyoruz.
Bu kanun teklifini kamuoyuna
çok güzel sundunuz, PRını yaptınız İşte biz
böyle bir kanun getiriyoruz. Daha önce, yine bizim
katkılarımızla olan bu poşet mevzusunun da bir
PRını yaptınız. Sanki çevreye sahip çıkan, çevreyle
ilgili, duyarlı olan bir iktidar, çevreye duyarlı olan bir Hükûmet
algısı yaratıyorsunuz. Gerçek böyle mi arkadaşlar? Ben,
Bakanlığın dünyanın nereye gittiğinin farkında
olduğunu sanmıyorum.
Aliağada 1990
yılında, bundan otuz sene önce bir termik santral kurulacaktı,
ilk çevre hareketine girişim -çevreci sıfatıyla değil de
vatandaş sıfatıyla- oradaki insan zinciridir; Aliağada
termik santral kurulmasın diye 50 kilometre insan zinciri yaptık.
Burada, Plan ve Bütçe Komisyonundan Uğur arkadaşımız
çıktı Termik santral yapacağız. dedi ya, termik santral!
Otuz sene önce bizim insan zinciri oluşturup yapılmasın
dediğimiz, dünyada karbon salımını en fazla üreten
-Avrupada gelişmiş ülkelerin bir tanesi yeni termik santral
yapmıyor, var olanları kapatıyor, Amerika da böyle- termik
santral yapmayı bir yatırım gibi burada anlatıyorsunuz.
Yani öncelik ekoloji değil, ekonomi ama ekolojinin olmadığı
yerde ekonomi de olmaz. Dünya yaşanmaz bir hâle geliyor, gezegenimiz
yaşanmaz bir hâle geliyor.
Hatırlayın,
2020nin başında, bu senenin başında burada filtre
takılmasın diye kanunun yürürlük süresi uzatıldı; bu
Mecliste, termik santrallerin bacasına filtre takma zorunluluğunun
süresi uzatıldı, burada yasalaştı bizim bütün direncimize
rağmen; sonra oluşan kamuoyu baskısıyla
Cumhurbaşkanı yasayı veto etti.
Bakın, arkadaşlar,
dünyanın ve ülkemizin de en önemli sorunu iklim krizi, hepimiz bir
varoluş sorunuyla karşı karşıyayız. Eğer
iklim kriziyle ilgili tüm insanlık ortak bir adım atmazsa
yaşayabileceğimiz bir dünya kalmayacak, içecek su bulamayacağız,
alacak nefes bulamayacağız arkadaşlar, dünya savaşları
petrolden değil sudan çıkacak. Atmosferdeki karbondioksit oranı
son 3 milyon yılın en üst seviyesine ulaşmış durumda;
resifler ölüyor, okyanuslar daha asidik hâle geliyor, azalan kaynaklar
nedeniyle çatışmalar büyüyor. Eğer karbon salımı
kontrolsüz şekilde artmaya devam ederse dünyanın en zengin doğal
bölgelerindeki hayvan ve bitki türlerinin yarıya yakını yok olma
tehlikesiyle karşı karşıya. Küresel ısınmada 2
derecelik bir artış, gezegenin on ikide 1i ile beşte 1i
arasındaki yeşil alanların yok olması demek,
mercanların yüzde 99unun yok olması demek; fazladan 450 milyon
insanın düzenli olarak aşırı sıcakların etkisi
altında kalması, yüz milyonlarca insanın da iklim
değişikliğine bağlı olarak yoksulluk
sınırının altında kalması demek.
Sıcaklıklarda 1,5 ila 2,5 derecelik artış canlı
türlerinin, hayvan türlerinin, bitki türlerinin yaklaşık yüzde 20si
ila yüzde 30unun yok olması demek.
Arkadaşlar, tehlikenin
boyutunu kavramamız lazım. İklim krizi nedeniyle kuraklık,
aşırı sıcaklık, yağış dalgası,
yangın, hastalıklar, istilacı türler, önemli ekosistem
değişikliklerini hâlihazırda yaşıyoruz ve bu artacak.
2020 Yaşayan Gezegen Raporu var yine WWFin; oradaki rakamlara göre,
1970ten günümüze memeli, kuş, sürüngen ve balık popülasyonunda yüzde
68 -ölçtükleri tabii- azalma yaşanmış, o tarihten bugüne
ölçtükleri canlıların sadece yüzde 32si var popülasyon olarak. Bir
başka veri, 1700 yılından bu yana küresel düzeyde sulak
alanların yüzde 90ını kaybetmişiz. Asıl beka sorunu
-çok söyledim bu kürsüden de tekrar söyleyeyim arkadaşlar- iklim krizidir,
bu gezegenin bekasıdır arkadaşlar.(CHP sıralarından
alkışlar)
Ünlü gök bilimci Carl Sagan
diyor ki: Yüz milyarlarca galaksi dolaşabilirsiniz ama o yüz milyarlarca
galaksi içinde üzerinde canlı yaşam olan bu mavi gezegen dışında
bir gezegen bulamayabilirsiniz. Bu mavi gezegene hepimiz sahip çıkmak
zorundayız.
Bakanlığın bu
iklim kriziyle yani bu kadar önemli, anlattığımız iklim
kriziyle ilgili bir planı, bir programı, bir ulusal stratejisi var
mı arkadaşlar? Siz duydunuz mu? Ben duymadım. Yok öyle bir
strateji. Bakan geldi bütçe konuşmasında, 40 sayfalık bütçe
sunum konuşması var bize dağıtılan, 40
sayfasının 6 sayfası çevreyle ilgili. Yani Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı var ya, orada çevreye düşman şehircilik 34
sayfa, 6 sayfa çevre var Bakanın sunum konuşmasında. Yani
Bakanın kafasında da çevre yok, iklim krizinden de bihaber; ben öyle
düşünüyorum.
Peki, Paris İklim
Anlaşması konusunda neredeyiz? Paris İklim
Anlaşmasını şu an itibarıyla 8 tane ülke
imzalamadı dünyada, 8 ülke. Yani Türkiyenin yanındaki ülkeleri
söyleyeyim size: Yemen, Sudan, Eritre, Libya, Irak. Bunların yanında
biz Türkiye olarak 8 ülkeden biriyiz. Parlamentomuz onaylamamış yani
içinde bulunduğumuz durumu düşünün. Bunu onaylamamamızın
bir sebebi var. böyle söylüyorlar, diyorlar ki Bizi gelişmiş
ülkeler kategorisine aldılar, biz gelişmekte olan ülkeler
kategorisinde olmalıyız. Arkadaşlar, siz zaten bir şey
yapmıyorsunuz. Yani gelişmekte olan ya da gelişmiş olan,
bunu değiştirme imkânınız da yok çünkü anlaşmaya taraf
olan tüm ülkelerin onaylaması lazım bunu, mümkün değil. Bir
şey yapmalıyız hep beraber.
Elimizde en değerli
kaynak su. Türkiyenin de su konusunda bir politikası olduğuna
inanmıyorum. Türk halkı da su konusunda nasıl bir riskle
karşı karşıya olduğunun farkında değil.
Dünyada 7,7 milyar insan yaşıyor, bunun 2,2 milyarı temiz suya
ulaşamıyor arkadaşlar. İnsanlar bu su kriziyle aniden
açlıktan ölmeyecekler, suya ulaşamayacaklar ve göç edecekler. Bundan
gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkeler, herkes
payını alacak. Türkiye şu an su miktarıyla dünyada su
sıkıntısı çeken ülkeler arasında; Türkiye su zengini
bir ülke değil. Türkiyenin göllerinde yaşanan kuraklık da bunun
en önemli göstergesi. Türkiyenin haritalarda yer alan 300 tane gölü vardı
geçmişte, bu 300 gölümüzden bir tanesi yok şu an çevresel olarak
etkilenmemiş; kimisi tamamen kurumuş, kimisi kurumak üzere, kimisi de
çevresel anlamda kirli, suyu kullanılamaz durumda. Göller bitmiş
durumda.
Bakanlığın ya
da bakanlıkların, Hükûmetin su konusunda dört başı mamur
bir çalışması var mı? Vallahi o da yok. Su konusuyla ilgili
bir çalışması yok. Pardon, özür dilerim, bir çalışma
var, Tarım Bakanının yaptığı bir çalışma
var bununla ilgili, Katarla yapmış olduğu bir anlaşma var.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Suyumuzu da Katara satıyorlar.
MURAT BAKAN (Devamla)
İsmini söyleyeyim: Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Katar Devleti Hükûmeti
arasında imzalanan Su Yönetimi Alanında İşbirliği
Mutabakat Zaptı.
Ya, arkadaşlar,
Katarın zengin su kaynaklarından mı yararlanacağız?
Bu anlaşmanın anlamı ne? Su, altın değerinde; su,
geleceğin petrolü, enerjiden daha önemli, her şeyden daha önemli;
yaşamın kaynağı su. Ve suyla ilgili Katarla anlaşma
yapıyorsunuz. Suyun yönetimi
Katardaki suyu mu yöneteceğiz? Katar
zaten denizden arıtıp kullanıyor suyu.
Çölleşme
Çölleşmeyle ilgili Hükûmetin bir politikası var mı? Türkiye
erozyonda 220 milyon ton verimli toprak kaybediyor her sene. Zengin biyolojik
çeşitliliğimiz tehdit altında, gelecekte daha da büyük
baskıyla karşı karşıya kalacağız. Bunun ana
nedeni madencilik, turizm, enerji, betonlaşma, kentleşme ve sanayi
politikalarının kontrolsüz ve akıl dışı
şekilde sürdürülmesi. Çölleşme ve erozyonla ilgili
Bakanlığın bir politikası var mı arkadaşlar? Yok.
Onunla ilgili de bir politikası yok, herhangi bir
bakanlığın da yok.
Gelelim plastik atık
ithalatına. Çevre politikalarını değerlendiriyoruz ya,
çevreyle ilgili bir kanun getirdik, çok güzel bir kanun! Plastik atık
ithalatında Avrupanın 1incisiyiz. Avrupanın tüm çöpü bize
geliyor. Çin ithalatı bıraktığı andan itibaren
Endonezya ve Türkiye atık çöp ithalatının merkezi hâline geldi.
İzmirin en verimli
ovaları, mesela Kemalpaşa tarımın, kirazın çok güçlü
olduğu bir ilçe. Kemalpaşada yüzlerce ton İtalyan çöpü,
İtalyanın diş fırçası, diş macunu, plastik
poşeti, içtiği suyu. Ya arkadaşlar, Mersinde sokakta başka
bir ülkenin çöpü çıkıyor. Biz kendi çöpümüzü dönüştüremiyoruz,
kendi atığımızı dönüştüremiyoruz, yüzde 9unu
dönüştürüyoruz. Ekonomik değeri var diye dünyadan Türkiyeye çöp
getiriyoruz. Bununla ilgili bir şey var mı? Tek
kullanımlık plastikler diye bir şey var, tek
kullanımlık plastikleri 2021de Avrupa yasaklıyor, diyor ki:
Pipet kullanmayacağız, tek kullanımlık çatal,
kaşık, bıçak kullanmayacağız. Bunlar, bu tek
kullanımlık plastikler çevresel kirliliğin yarısı. Ya,
yüz kere sordum Bakanlığa; ya arkadaş, şunu
yasaklayalım; çevreye düşman, ülkeye düşman, dünyaya düşman
tek kullanımlık plastiği yasaklayalım. Var mı bununla
ilgili bir adım? Yok. Bakın, yediğimiz kefalin yüzde 64,8inde,
barbunun yüzde 63ünde, mırmırın yüzde 34ünde, istavritin yüzde
26,7sinde, midye dolmanın yüzde 91inde mikroplastik var arkadaşlar,
biliyor musunuz? Plastik yiyoruz ve Bakanlık bununla ilgili bir adım
atmıyor. Ne yaptı? Yozlaştırılmış bir
depozito sistemi getirecek, çevreyle ilgili güzel bir kanun
çıkarmış olacağız!
Madenler var bir de.
Madencilik zaten esas itibarıyla, doğası itibarıyla
doğaya düşman bir faaliyet. Ülkenin kaynakları
çıkartılmasın mı? Çıkartılsın ama bunu
kılı kırk yararak hesap etmeniz lazım, Ya, ben burada bir
madencilik faaliyet yaparsam çevreye, doğaya bir zararım olur mu?
diye. Biz de tam tersine, bir gram altın için bir dağı yok
ediyoruz. Kaz Dağları, Cerattepe, Munzur Vadisi, Fatsa, Efemçukuru
Say say bitmez arkadaşlar. Bakın, iklim krizi, gıda krizi demek;
iklim krizi, su krizi demek; iklim krizi, afet riski demek; iklim krizi,
bulaşıcı hastalık demek. Bu Covid-19 hepimize
doğanın bir uyarısıdır arkadaşlar. Bakın,
burada maskeyle konuşuyoruz, yani korku filminde yaşıyor
gibiyiz, her gün bir yakınımızın ölüm haberini
alıyoruz. Mecliste en çok görüştüğüm en yakın 2
milletvekili arkadaşımdan birinin Covid olduğu haberini dün
aldım, birinin bugün aldım yani kimin ne zaman Covid
olacağı belli değil ve inanın, bunun doğayla,
insanın yayılarak yaban hayatına alan bırakmamasıyla
ilgisi var. Kendimizden başka canlıları düşünmüyoruz,
canlı-cansız doğayı düşünmüyoruz ve bununla ilgili bir
adım atmıyoruz ülke olarak da.
Şimdi, bir de kanun
teklifi sahibi Selman kardeşimle ilgili bir eleştiride
bulunacağım. Biz burada, Anayasa görüşmelerinde dedik ki Bu
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini getirirseniz yasama,
yürütme, yargı birleşir, tek elde toplanır. AK PARTİ Grubu
Hayır, olur mu? Kuvvetli yasama olacak, yasama güçlü olacak, güçlü
kuvvetler ayrılığı olacak. dediler; bizim dediğimiz
gibi oldu. Ama bu kuvvetlerin yasama, yürütme, yargının bir
kişide birleşmesinden daha kötüsü ne biliyor musunuz arkadaşlar?
Daha kötüsü bir ailede birleşmesi. Arkadaşımız, kanun
teklifini hazırlamış, Komisyondan geçmiş, Meclise gelmeden
sunum yapmaya kime gidiyor biliyor musunuz? Sayın
Cumhurbaşkanının eşine gidiyor. Ben 1994 yılından
beri siyasetin içindeyim, aktif. Böyle bir şeyi ne duydum, ne gördüm, ne
biliyorum. Yani Cumhurbaşkanına gidebilirsiniz, yürütmeye Biz yasama
olarak bunu hazırladık. dersiniz ama siz Gazi Meclisin bir
üyesisiniz; siz en ali görevi, en yüce görevi yapıyorsunuz. Protokolde
Cumhurbaşkanının eşine bir milletvekili gidip Kabul
edildim huzura, kanunu sundum. der mi ya, böyle bir şey var mı? Yani
bunu birisinin anlatması lazım, bunun neresi politika? Böyle mi güçlü
yasama arkadaşlar? Güçlü yasama dediğiniz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MURAT BAKAN (Devamla) -
Sayın Başkan
BAŞKAN Sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
MURAT BAKAN (Devamla) - Yani
burada biz Parlamento güçlü olsun istiyoruz, yasama güçlü olsun istiyoruz.
Bütçe Komisyonuna bir bürokrat arkadaşımız geldiğinde Ben
milletvekiline hesap veriyorum. diye düşünmesi lazım. Yani o
hissiyatla gelmesi lazım Ben nasıl hesap vereceğim. diye
gelmesi lazım. Yasamanın güçlü olması demek, bu ülkede
demokrasinin güçlü olması demek. Yasama organının bir üyesi
gidip Cumhurbaşkanına da değil, Cumhurbaşkanının
eşine sunum yapıyorsa orada yasama, yürütme, yargı tek
kişinin elinde de değil, tek ailenin elinde birleşmiş
demektir arkadaşlar.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Selman
Bey.
SELMAN ÖZBOYACI (Konya)
Sayın Başkanım, şöyle: Murat Bey ismimle eleştiride
bulunduğu için bir cevap vermek istiyorum müsaadenizle.
BAŞKAN Sataşmadan
buyurun, kürsüden iki dakika
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
15.-
Konya Milletvekili Selman Özboyacının, İzmir Milletvekili Murat
Bakanın 232 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşmasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SELMAN ÖZBOYACI (Konya)
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Murat Bey, kendisi de
gerçekten benim saygı duyduğum, Çevre Komisyonunda da bu kanun teklifiyle
alakalı uzun süredir beraber çalıştığımız
bir insan. Öncelikle şunu ifade edeyim: Kendisi benim bu konuya ne kadar
hâkim olduğumu biliyor. On bir aydır ben bu konuyu bizzat, bütün
detaylarıyla çalışıyorum. Kendisiyle defaatle bu konuyu bu
detay üzerinde konuştuk. Yapılan şudur: Biz, kanun teklifi
Komisyona gelmeden önce, bir kanun teklifi hâline gelmeden önce -kendisi az
önce konuşmasında da tam tersini ifade etti ama- birçok farklı
STKyle, kamu kuruluşuyla, ilgili hocalarla, akademisyenlerimizle bu
konuyu konuştuk, istişare ettik; neticede bu iş kanun teklifi
hâline geldi, Meclis Başkanlığımıza sunuldu, daha
sonra bu konu Çevre Komisyonuna geldi; iki gün boyunca toplam on dokuz saat bu
konuyu beraber görüştük, tartıştık, bütün
detaylarını konuştuk ve bu Komisyondan geçti. Şimdi bu
hafta da Genel Kurulda bu kanun teklifimizi görüşüyoruz,
dolayısıyla kanuni süreçlerde herhangi bir aksama yok, bir
olağanüstü durum da yok.
Hanımefendi,
Cumhurbaşkanımızın eşleridir, sosyal sorumluluk
projeleri yürütmektedir, çevreye oldukça duyarlıdır. Biz de bu
konuyla alakalı, istişare ettiğimiz diğer bütün STKler
gibi, Hanımefendiyi bilgilendirmek için bu kanun teklifinden, sadece
böyle bir ziyaret yaptık. Bunun kanun yapmayla hiçbir ilgisi yoktur, zaten
Komisyondan geçmiş bir kanun teklifi bugün Genel Kurulda
görüşülmektedir. Kesinlikle Hanımefendinin bu konularda da böyle
ucuz siyasi polemiklere konu olmamasını rica ediyorum. Murat Beyin
böyle bir amacının olmadığını biliyorum ama
kendisi bu konudaki hem gayretimizi biliyor hem niyetimizi biliyor.
Teşekkür ediyorum
Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MURAT BAKAN (İzmir)
Sayın Başkan, ucuz siyasi polemik yapmakla itham etti Selman Bey.
SELMAN ÖZBOYACI (Konya)
Amacı olmadığını biliyorum dedim.
BAŞKAN
Arkadaşlar, daha çok işimiz var, birinci bölümü bitireceğiz.
Mümkün olduğu kadar sataşmaya az meydan verelim.
Buyurun Sayın Bakan.
16.-
İzmir Milletvekili Murat Bakanın, Konya Milletvekili Selman
Özboyacının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MURAT BAKAN (İzmir)
Sayın Başkan, şimdi, burada benim geçen dönem İçişleri
Komisyonunda ve Millî Savunma Komisyonunda birlikte
çalıştığım arkadaşlarım, bu dönem de Çevre
Komisyonunda çalıştığım arkadaşlarım
şunu bilir: Ben kaliteli yasama olsun diye mücadele ederim. Peşinen
bir şeyi reddeden, kürsüdekine laf atan, söz kesen, polemik yaratan bir
insan değilim. Ben bunu söylerken görüşmeler başlamadan önce de
söyledim Selman kardeşim, seni eleştireceğim. dedim. Ben bunu vicdanen
yaptım, vicdanen yani Kabul edildik. ne demek arkadaşlar ya, kabul
edilmek ne demek ya, bir milletvekilinin kabul edilmesi? Randevu alıp,
gidip görüşebilirsin. Artı yasama, yasa biter ondan sonra da
konuşursun.
MUHAMMED FATİH TOPRAK
(Adıyaman) Kanunla ne alakası var?
MURAT BAKAN (Devamla) Yasa
Meclise gelecek, beş gün önce, bundan beş gün önce gidip sunum
yapıyorsun yani benim bunu aklım almıyor.
Cumhurbaşkanıyla görüşsen yine iyi,
Cumhurbaşkanının eşine sunduk. Yani bu ne anlatır
biliyor musunuz? Ben buradan siyasi bir ikbal bekliyorum; Hanımefendi bu
konularda önemli; ben bakın böyle bir şey yaptım, bunu bilin
efendim. demeye gidiyorsun ve Kabul ediliyorum. diyorsun. Yani bunun
başka bir açıklaması yok arkadaşlar.
MUHAMMED FATİH TOPRAK
(Adıyaman) Kanunla ne alakası var Allah aşkına ya?
MURAT BAKAN
(Devamla) Ben tekrar söylüyorum: Bir ülkede tek adam rejiminden daha kötü bir
şey, bütün kuvvetlerin; yasamanın, yürütmenin, yargının bir
ailede toplanmasıdır.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Aynen öyle.
MUHAMMED FATİH TOPRAK
(Adıyaman) Alakası yok ya, konuştuğuyla kanunun
alakası yok.
MURAT BAKAN (Devamla) Bu
buna işarettir. Eğer yasama organında bir milletvekili kanun
teklifi hazırlayıp kanun Meclise gelmeden Hanımefendinin
huzurunda kabul edildim, sundum diyorsa orada yasama, yürütme,
yargının kuvvetler ayrılığı tamamen ortadan
kalkmıştır arkadaşlar.
BAHAR AYVAZOĞLU
(Trabzon) Size göre, size göre öyle.
MURAT BAKAN (Devamla) Öyle,
öyle
MUHAMMED FATİH TOPRAK
(Adıyaman) Yok öyle bir şey.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Bize göre değil, gerçek olan. Gerçek olanı söylüyor.
MURAT BAKAN (Devamla)
Sindireceksiniz bunu içinize. (CHP sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Başkanım
BAŞKAN Sayın
Özkan, size sataşma olmadı. Sataşma Selman Beye oldu.
Selman Bey, buyurun, kürsüden
iki dakika
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Başkanım, iyi de Selman Bey söz istemiyor ki. Ben söz istemiyorum.
BAŞKAN Hayır,
sataşmadan söz istemiyor musunuz?
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) İstiyor, istiyor. Başkan
artık kendisi takdir ediyor
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Hayır, bir saniye
BAŞKAN Oturun o zaman
Selman Bey, tamam sataşmadan söz talebiniz yoksa.
Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Hayır ama böyle bir usulü
Biz sadece konuyla ilgili açıklama
yapacağız. Konu Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemiyle ilgili başka bir tartışmaya döndü.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Maske,
maske
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Zaten daha önceki konuşulan hadise ortada. (CHP sıralarından
Maske, maske! sesleri)
BAŞKAN Sayın
Özkan
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
Şimdi, müsaade olursa
BAŞKAN - Sayın
Özkan, konuşmacı, Sayın Bakan konuşmasında şunu
söyledi yani Bir siyasi umur uğruna siz bir ziyarete gittiniz.
şeklinde bir ifade var burada. Eğer buna sataşmadan cevap
gelmeyecekse buyurun, siz kayıtlara geçirin.
45.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, İzmir Milletvekili Murat Bakanın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN
(Denizli) - Şimdi, Selman Beyle ilgili, bakın, Selman Bey bizim
milletvekilimizdir. Kendisinin söz talebi olabilir, söz talebini de
yapmışsa şimdi çıkar konuşur. Ben sadece
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini, dünya ülkelerinin
hükûmet sistemleri ister başkanlık sistemi, yarı
başkanlık, parlamenter sistem... Yahu, devlet
başkanlarının eşleri görevleri gereği de sosyal
sorumluluk projeleri yürütür.
MURAT BAKAN (İzmir)
Biz yasa yapıyoruz, Sosyal sorumluluk projesi deyip durdunuz. Yasa
yapıyoruz, yasa.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
Ve bu çerçevede de sivil toplum kuruluşları nasıl
görüşmelerin içerisine dâhil oluyorsa onlar da dâhil olabilir.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Kanunlar sosyal sorumluluk projesi mi?
MURAT BAKAN (İzmir)
Yasama faaliyeti sosyal sorumluluk projesi mi?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Kanun çıkarıyoruz ya, kanun çıkarıyoruz;
Cumhurbaşkanının eşi ne?
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN
(Denizli) - Yani, bu hususta Sayın Cumhurbaşkanımızın
eşi kendileriyle ilgili sosyal sorumluluk projesi yürütmüşse ve
yasama süreci içerisinde İç Tüzük aşamaları gerek teklif gerek
komisyon aşamaları geçmiş, bu hususta zaten yasanın içerisi
tekemmül etmişse, bu hususta Sayın Cumhurbaşkanımızın
eşiyle bu hususu paylaşmanın kime ne zararı var?
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Hangi yasaya dayanıyor?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
Bu ülkede terör örgütleriyle karanlık kapılar arkasında
konuşma yapanlar var; Avrupada, Türkiye aleyhtarı lobilerle
toplantı yapanlar var; onlarla toplantı olacak, Sayın
Cumhurbaşkanımızın eşiyle paylaşılmayacak,
biz bunu kabul etmiyoruz. Böyle bir anlayış ne parlamenter sistemde
var ne Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde var ne de
yarı başkanlık sisteminde var, reddediyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar).
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
Söz hakkı var daha, söz hakkı var efendim.
BAŞKAN Yahu, Yok.
dediniz ya demin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
Hayır efendim. Ben Grup Başkan Vekili olarak grubumuz adına
konuştum. Sataşmayla ilgili kısım sayın vekilimizin.
BAŞKAN Selman Bey, söz
talebiniz var mı?
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) Var
Başkanım.
BAŞKAN Neye
ilişkin?
SELMAN ÖZBOYACI (Konya)
Sataşmaya ilişkin Başkanım.
BAŞKAN Sataşma
konusu
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Neyin
sataşması? Ne dedi?
SELMAN ÖZBOYACI (Konya)
Başkanım, ismimi anarak Yasama erkinin izzetini zedeleme gibi bir
ifade kullandı, siyasi ikbal ifadesini kullandı.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O,
sataşmaya girer.
BAŞKAN Bu son dediğiniz
sataşma da o yüzden zaten.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
17.-
Konya Milletvekili Selman Özboyacının, İzmir Milletvekili Murat
Bakanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
SELMAN ÖZBOYACI (Konya)
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Amacım, gerçekten böyle
çok güzel bir konuyu, maalesef böyle çok kısır bir
tartışmanın içerisinde heba etmeyeceğim, kesinlikle bir
sataşmaya da yol açmayacağım ama ben şunu tekrar vurgulamak
istiyorum: Bakın, on bir aydır bu meseleyi biz
çalışıyoruz. Hatta, WWFin bu konuda
hazırladığı bir raporun üzerine
Bakanlığımız, İstanbul Teknik Üniversitesinden
hocalarla bu işi 19 Temmuz 2019dan beri bütün detaylarına kadar
çalışıyor.
Ben de İstanbul Teknik
Üniversitesi mezunuyum; hocalarımla beraber on bir aydır bu meselenin
bütün detaylarını çalışıyoruz. Bu mesele iki ay önce
Komisyona gelmiş, on dokuz saat yapılan bütün ince görüşmelerden
sonra Komisyondan resmî olarak geçmiştir, şimdi de Genel Kurula
gelmiştir. Yasa yapım tekniği açısından burada
herhangi bir problem olmamıştır. Bu sadece bilgi verme
amaçlı bir ziyarettir. Bunu siz
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) Örnekleri var mı?
SELMAN ÖZBOYACI (Devamla)
Bir saniye, lütfen.
Bütün milletvekillerimiz, bu
konudaki yasamayla ilgili durumun hakkını veriyordur çünkü şu
anda Genel Kurulda görüşüyoruz. Daha önce Komisyondan geçmiş ve bu,
üzerinde uzun süredir çalışılan bir kanun teklifi. Bu
yalnızca bilgi verme amaçlı bir ziyareti bence burada
yanlış bir bakış açısıyla değerlendiriyorsunuz.
Bizim şu anda burada yapmaya çalıştığımız
iş Türkiyenin kaynaklarını verimli kullanmak adına çok
doğru bir iş yapmak. Lütfen, bu kanunu hep beraber, oy
birliğiyle geçirelim ve böyle ucuz siyasi polemiklere konu etmeyelim;
kimseyi kastetmiyorum.
Teşekkür ederim
Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Selman Bey,
ortaya ucuz siyasi polemik olmuyor. O da sataşma kapsamına giriyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, hem bu ifadeyle ama özellikle Terör örgütleriyle
görüşenler, Türkiye düşmanı lobilerle görüşenler. diye
suizanla grubumuzu zan altında bıraktı.
BAŞKAN Ya, üzerinize
niye alındınız?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, bizim konuşmamızın üzerine hem de bizi
kastederek, açıkça kastederek bunu söyledi.
EYÜP ÖZSOY (İstanbul)
Bir şey demedi, niye üzerinize alındınız? Görüştünüz
mü? Görüştüyseniz
BAŞKAN Peki,
sataşmadan siz mi konuşacaksınız?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Murat
Bey
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Murat Bey, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
18.-
İzmir Milletvekili Murat Bakanın, Konya Milletvekili Selman
Özboyacının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında CHPye sataşması nedeniyle konuşması
MURAT BAKAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben 2015te milletvekili
oldum. Milletvekili olacağım zaman -babam benim emekli astsubay,
astsubay derken ordunun emekçisi bir astsubaydır yani öyle söyleyeyim, oto
makinistidir- dedim ki: Baba, sen astsubay maaşıyla 3 çocuk
yetiştirdin, sizin özlük haklarınızı
savunacağım. Sadece bizi savunma yavrum, uzman çavuşlar var,
polisler var, onları da savun, onlar da vatana hizmet ediyor. dedi. Bu
Meclise bu vatan evlatlarıyla ilgili en çok kanun teklifi veren, soru
önergesi veren milletvekillerinden birisiyim, en fazla. Madem terörle mücadele
falan diyorsun ya kardeşim, hadi gelin beraber şu uzman
jandarmanın statü problemini çözelim, astsubayın tazminat problemini
çözelim, polisin 12ye 12 mesaisini çözelim. (CHP sıralarından
alkışlar) Hadi gel beraber 3600 ek göstergeyi çözelim. Hamaset olmaz,
onlar evine ekmek götürüyor, bir emirle ölüme gidiyorlar vatan için.
Onları çözelim. Burada her en ufak bir şeyde -çevre konuşuyoruz-
sen terör diyorsun. Bırak o zaman, terörle mücadele edenlerin özlük
haklarını hep beraber bu Parlamentoda çözelim; zor mu?
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
X.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Konya Milletvekili Selman Özboyacı ve Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait
Kirazoğlu ile 60 Milletvekilinin Türkiye Çevre Ajansının
Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3133) ve Çevre Komisyonu Raporu (S.
Sayısı 232) (Devam)
BAŞKAN Evet, gruplar
adına söz talepleri tamamlandı.
Şahıslar adına
ilk söz Sayın Mahir Polatın.
Buyurun Sayın Polat.
(CHP sıralarından alkışlar)
MAHİR POLAT (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Çevre
Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Günümüzde insanoğlunun
çevresiyle olan ilişkisi kritik bir eşiğe
ulaşmıştır. Çevre sorunlarının küresel ölçekte
gelmiş olduğu nokta, doğanın
devamlılığını, toplumun gelişimini ve tüm
gezegenin geleceğini tehdit eder durumdadır. Sanayi
uygarlığı, doğal kaynakların aşırı
kullanımına dayalı olduğundan, doğayı ekonomik
amaçlara boyun eğer duruma getirmiştir. Doğanın kendini
yenileme gereksinimi insanlık tarafından göz ardı
edilmiştir. Doğal çevrenin önemi giderek azalmış, doğaya
özen gösterilmesi ve doğanın gelecek kuşaklara miras olarak
bırakılması unutulmuştur. Sanayi Devriminden sonra Biz
doğayı yeneriz. düşüncesiyle yüz elli yıllık bir
serüvene girilmiş, bu serüvenin bedeli insanlık için çok
ağır olmuştur. Artık, gelecek için, yaşamak için
doğayla uzlaşma noktasına gelmiş bulunuyoruz. Hiçbir insan
ya da toplum herhangi bir şeyi yoktan var edemediğinden üretim için
ilk maddeyi doğadan, çevreden edinmek zorundadır.
Dünya Çevre ve Kalkınma
Komisyonu sürdürülebilir kalkınma kavramını gelecek
nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılamalarını
tehlikeye sokmadan bugünkü ihtiyaçları karşılayan kalkınma
ifadesiyle ifade etmektedir.
Yine, partimizin İkinci
Yüzyıla Çağrı Beyannamesinde dile getirdiği üzere, gelecek
nesillere yaşanabilir bir dünya teslim etmek için üzerimize düşen
sorumluluğun farkındayız. Canlı ve cansız
varlıklar olarak bir ekosistemin parçasıyız.
Sağlıklı işleyen bir ekosisteme sahip dünyada doğma
hakkı, henüz doğmamış olan nesillerin de hakkıdır
diyoruz. Sürdürülebilir yaşam anlayışı
ışığında bu halk -az kaldı- Cumhuriyet Halk
Partisi iktidarında anayasal güvence altına alınacaktır.
(CHP sıralarından alkışlar)
Çevre söz konusu
olduğunda saygı ve sorumluluk kavramları etik birer değer
olarak ortaya çıkıyor. Ünlü bir düşünürün de dediği gibi
Hepimiz bu dünyada kiracıyız. Doğayı sömürmek ve onun
üzerinden rant elde etmek, onun üzerinden tahribat yapmak yerine kendi evimiz
olan doğayı anlamak ve onu canlı bir varlık olarak kabul
ederek insan-doğa ilişkisini bu düzlemde sürdürmek zorundayız.
Bir ağacı kesmek söz konusu olduğunda ağacın da,
ağacı yuva bilen kuşun da, onun gölgesinde serinleyen
çocuğun da hakkı olduğunu bilmek ve saygı duymak zorundayız.
(CHP sıralarından alkışlar) Çevre sorunlarını
yalnızca çevrenin kirletilmesi veya bilinçsiz kullanımı olarak
düşünmemeliyiz. Toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel ve ahlaki
boyutları olan geniş bir perspektife koymak zorundayız.
İnsanlık tarih
boyunca doğayı taklit etmiş, ondan çeşitli faydalı
modeller oluşturmuştur. Örneğin, hızlı trenler
tasarlanırken balıkçıl kuşlardan esinlenmişlerdir,
onların çıkardığı sesleri bertaraf etmek içinse
baykuşun kanatları esin kaynağı olmuştur
insanlığa; yusufçuk kuşları taklit edilerek helikopterler
üretilmiştir. Doğanın bize öğrettikleri saymakla bitecek
şeyler değildir. Bu örnekler bile insanoğlunun doğaya,
türlere, çeşitliliğe sahip çıkması, saygı duyması
için koskoca nedenler vermektedir.
Biz ülke olarak doğaya
ne kadar sahip çıkıyoruz? Doğanın bize
öğrettiklerinden neler öğreniyoruz? Koca hiç. Örneğin, Maden
Kanunu kanunlaşırken, yasalaşırken Çevre Komisyonuna
uğramadan geçer gider. TEMA Vakfının raporuna göre, Kaz
Dağlarının yüzde 79u tamamen maden sahası olarak ayrılmış
durumdadır. Anadolunun akciğerleri Kaz Dağlarını
çoraklaştıran bu uygulama sadece başlı başına
Adalet ve Kalkınma Partisinin ve onun sermayesinin işidir.
Bilindiği üzere, 2018
yılında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden hemen önce
çıkarılan imar barışı adıyla bir uygulama
başlatılmış, kaçak yapıların kayıt altına
alınacağı sistem. 2018 yaz aylarında Orduda yaşanan
sel felaketinde dere içinde yapılan ve İstanbul Sütlücede çöken
binaların imar barışından
faydalanıldığı anlaşılmıştır.
Yine, 2019da çöken, 21 yurttaşımıza mezar olan Kartaldaki
binanın da imar barışı başvurusu vardır.
Bir başka sorunlu alan
da enerjidir. Türkiye, enerjide dışa
bağımlılığı azaltmak için kömür kaynaklı
termik santralleri kullanmış; bunun küresel ısınmaya
etkisini ve hepimizin temiz hava hakkını gasbettiğini görmezden
geliyoruz. Yine, HES ve JESlerin büyük bir çoğunluğu ormanlık
alanlara ormanları tahrip edecek şekilde konulmuştur. HES ve
JESlerin ekosisteme verdiği zararları ortadan kaldıracak
önlemler almak gerekiyor. Enerji yatırımlarını
yenilenebilir enerji olarak düzenlemek zorundayız. Yenilenebilir enerjinin
ilk koşulu doğaya zarar vermemek, ona saygı duymaktır.
Türkiye, sanılanın
tersine, su zengini bir ülke değildir, kişi başına
düşen su oranı 1.519 metreküptür, su sıkıntısı
çeken bir ülke olarak kabul edilmektedir. Türkiye İstatistik Kurumunun
yapmış olduğu çalışmada 2030 yılında
Türkiyenin nüfusunun 100 milyonun üzerine çıkacağı tahmin
ediliyor. Bu da yıllık kişi başına 1.100 metreküp
yıl ortalaması su olduğunu gösteriyor. Gelişen ekonomi,
nüfus ve büyüyen kentlerle Türkiye hızlıca su fakiri ülke olma
yolunda ilerliyor değerli arkadaşlar. Ya tutkularımızdan ya
çevreye ihanet etmekten vazgeçeceğiz. İçtiğimiz kahvenin,
aldığımız duşun, yediğimiz etin, giydiğimiz
pamuklu kıyafetin doğaya, suya zararlarını bileceğiz;
bunları bileceğiz.
Şevketi bostanın
ana vatanı olan Seferihisarda insanlar karantinadayken JES yapmak için
şirketin ağaç söktüğünü ve buna iktidarın göz
yumduğunu, iktidarın bürokrasisinin buna ses
çıkarmadığını ve yöre halkının onurlu
elleriyle mücadele edip ağaç diktiğini de bileceğiz,
unutmayacağız arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bu kanun teklifinde ne var?
Türkiye Çevre Ajansıyla, sorumluluk almadan fazlaca yetki, kadro, bütçe ve
mali muafiyetleri olan, denetim yetkisiyle Çevre Bakanlığına
rakip, hatta paralel olan bir kurum oluşturuluyor ama bir farkla, iç ve
dış denetimden muaf olacak.
Çevrenin
korunmasını öngören maddelerin, birkaç sempatik maddenin yanı
sıra bolca rant maddesini de içermektedir. Ajansın
organlarının bilimsel ve objektif kriterlere göre değil,
partizanca belirleneceği aşikârdır. Danışma Kurulunun,
Ajansın faaliyet alanlarında temayüz etmiş kişilerle
teşkil edeceği söyleniyor. Yanlıştır.
Danışma Kurulu, amasız ve fakatsız, öncelikle çevre
mühendislerinden, ziraat mühendislerinden, orman mühendislerinden, jeologlardan
ve peyzaj mimarlarından oluşmak zorundadır, bunu
yasalaştırmak zorundasınız.
Ülkemizin en somut
sorunlarından birisi, devriiktidarınızda çokça söyledik;
liyakatsizlik. Eğer bunu yerine getirmezsek bu kurumu da liyakatsiz yönetimlere
teslim etmiş olacaksınız.
Yine teklifte, imar
mevzuatı uyarınca büyükşehirlere bırakılan
otoparklarla ilgili tasarruflar, ilçe belediyelerine verilmek isteniyor. Bu,
yanlıştır çünkü kentlerde trafik bütüncüldür sinyalizasyonundan
yaya geçitlerine, araç akışından otoparkına kadar; bunu
bozarsanız kent trafiklerini de bozarsınız. Bundaki amaç, 31
Martta ana kentleri, büyükşehirleri kaybetmenizin faturasını
belediyelere çıkarmaktır yani partizanca bir tutumdur.
Yine teklifte, ÇED
süreçleriyle ilgili olumlu hiçbir şey yok. ÇED süreçleri gittikçe
çetrefilli, içinden çıkılmaz hâl alacaktır.
Sahi, iktidar çevreyi ne
kadar önemsiyor? Ormanlara bakıyoruz, sadece Kaz Dağlarındaki
ormanlarda 200 bin tane ağaç kesilmiş. Yine, 16 milyon insanın
yaşadığı İstanbulun akciğerleri olan kuzey
ormanlarına baktığımızda, 2012 ve 2019
yılları arasında toplam 12 milyon 900 bin ağaç
kesilmiş. Değerli arkadaşlar, ağaçlarımızı,
ormanlarımızı maalesef devriiktidarınız döneminde
çokça kaybetmişiz; bu da sorgulanması gereken çok önemli bir konu.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
4 milyar ağaç diktik, 4 milyar.
MAHİR POLAT (Devamla)
Örnekler çok, raporlar uzun. Üzerinde yaşadığımız
yeryüzü parçası ve onun havası ile kara sularına hep beraber
vatan diyoruz. Ağaçlar bu vatanın birer parçası; dereler,
kuşlar da dağlardan akan sular da denizlerimizdeki balıklar da
bu vatanın birer parçası. Vatanımıza sahip çıkmak
demek, toprağımızı, suyumuzu, ağacımızı
da savunmak demektir. Vatanımıza sahip çıkmak demek,
atalarımızın mirasını bozulmadan çocuklarımıza
kavuşturmak demektir.
İktidara,
vatanımıza daha fazla zarar vermeme çağrısı yaparken
mücadeleden, doğayı savunmaktan hiçbir zaman
yılmayacağımızı, hiçbir zaman boyun
eğmeyeceğimizi, hiçbir zaman vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha
belirtiyorum. Toprağımıza, ağacımıza, suyumuza
yönelen her türlü ranta, her türlü peşkeşe karşı
duracağız, vatanımızı sonuna kadar
savunacağız diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Komisyonu temsilen orada kimse oturmuyor. Çalışmalara nasıl
devam edeceğiz Başkanım?
BAŞKAN Sayın
Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Komisyonu temsilen kimse orada oturmuyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Korsan gösteri yapıyorsun Mahmut Tanal ya!
BAŞKAN Yani sen
Sayın Başkanı, sayın milletvekilimizi, Komisyon üyemizi
saymıyor musun, anlamadım.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Yetkileri var mı? Temsilen yetkileri var mı?
BAŞKAN Var, var; sözcü
efendim, özel sözcü.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
İbraz edebilir misiniz?
BAŞKAN Özel sözcü.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Efendim, özel sözcü olamaz. Yetki varsa o
BAŞKAN Var, var;
yetki, her şeyi var.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
İsmi burada geçmiyor. Nasıl Her şeyi var?
BAŞKAN Nasıl yok?
Nasıl geçmiyor?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sıra sayısı 232de geçmiyor. Bir okuyun bunu.
BAŞKAN Geçmeyen nedir?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Şimdi, sözcünün sıra sayısında yazması lazım ya
BAŞKAN Özel sözcü
olarak geçiyordur. Geçmiyor mu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Geçiyorsa sorun yok, geçmiyorsa usulen haklı.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Geçmiyor efendim, geçmiyor. Yetki verilmemiş.
BAŞKAN Geçmiyorsa
usulen haklısınız.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Zaten ben usulen haklı olduğum için söylüyorum.
BAŞKAN Peki,
inceleyeceğim Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Efendim,
Sayın Tanal, haksız olduğunuz ortaya çıktı. Burada,
sıra sayıya baktığınızda, Sayın Yusuf Ziya
Yılmazın özel sözcü olarak yazdığını göreceksiniz.
Sizden ricam, İç Tüzükü biliyorsunuz ama biraz daha dikkatli okuyun.
Teşekkür ediyorum.
Şahsı adına
ikinci söz talebi Sayın Selman Özboyacının.
Sayın Özboyacı,
lütfen, yeni bir tartışmaya yol açmadan...
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SELMAN ÖZBOYACI (Konya)
Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimiz hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Hepinizin bildiği gibi,
dünya bugün küresel çevre sorunlarıyla karşı karşıya
ve bütün toplumlar gerek bireysel gerek toplumsal olarak bu sorunlara
karşı çözüm arayışındalar. Biz de ülkemizin
kaynaklarının daha verimli kullanılması, geleceğimize
çok daha yaşanabilir bir çevre bırakmak adına var gücümüzle
çalışıyoruz yasamanın üyeleri olarak.
Dünyada bugün
şehirleşme oranı yüzde 54lere ulaşmış durumda ve
bunun otuz sene içerisinde yüzde 70lere ulaşması bekleniyor. Yine,
1900 yılına göre bugün enerji kullanımı 3 kat
artmış, ham madde kullanımı 2 kat artmış, dünya
nüfusu ise tam 5 kat artmış. Bu rakamlara
baktığımız zaman, biz aslında çevreyle ilgili ne kadar
daha çok önemli projelere imza atarsak o kadar yol almış oluruz. Çok
kritik olduğunu bir kez daha bu rakamlara bakarak görebiliyoruz. Bizim
bugün görüşeceğimiz kanun teklifimiz de yine ülkemizin
kaynaklarının verimli kullanımı anlamında, gelecek
nesillere çok daha temiz bir çevre bırakmak anlamında çok çok önemli
diye düşünüyorum.
Kanun teklifimiz aslında
temelde üç kısma ayrılıyor: Birinci kısım, Türkiye
Çevre Ajansının kurulmasıyla; ikinci kısım, 2872
sayılı Çevre Kanununda yapılacak bazı
değişikliklerle ve üçüncü kısım da bisiklet yolları ve
e-skuterlerle ilgili düzenlemeler.
Türkiye Çevre Ajansı,
amaç ve faaliyetlerine baktığınızda, aslında çok
geniş bir kapsama oturuyor. Yani, çevrenin iyileştirilmesi,
yeşil alanların korunması ve geliştirilmesi,
sıfır atığın
yaygınlaştırılması, hatta bilimsel
çalışmalar yapmak, araştırma ve uygulama merkezleri kurmak,
yine, gerekirse laboratuvarlar ve müzeler kurmak gibi çok geniş
kapsamlı amaç ve faaliyetleri var bu Ajansın ama biz ilk etapta en
önemli gördüğümüz depozito yönetim sistemini Ajansın
gerçekleştirmesini, hayata geçirmesini istiyoruz, önemsiyoruz.
Bu depozito yönetim sistemi
peki neden bu kadar önemli? Az önce de ifade ettim, WWFnin bu konuda
hazırladığı bir rapor var.
Bakanlığımız, bu rapordan sonra, İstanbul Teknik
Üniversitesinden hocalarla, İTÜNOVA vasıtasıyla bir buçuk
yıldır üzerinde çalıştıkları bir proje
geliştirdiler Türkiye Depozito/İade Sistemi adlı. Ben de on
bir aydır bu çalışmanın bizzat içerisindeyim ve bu
çalışmanın bize gösterdiği çok net veriler var. Yani
Türkiyede bugün, yılda 32 milyon ton katı atık üretiliyor ve
bunların hacimce yüzde 25i içecek ambalajları. Yani bizim
kâğıt, metal, cam ve plastik içecek ambalajları, bugün
yılda 20 milyar adet üretiliyor ve bütün katı atığın
aslında hacimce yüzde 25ini oluşturuyor. Buradaki temel mesele,
neden Türkiye depozito yönetim sistemine ihtiyaç duyuyor? Biz geri
dönüştürülebilir atıkları da aslında kendi arasında
ayrı toplamalıyız. Biz karışık
topladığımız zaman bunlardan yeterince nitelikli ürün elde
edemiyoruz. Ama biz plastik atıkları, cam atıkları, metal
atıkları ayrı ayrı toplasak hatta bunları atık
hâline gelmeden ham madde gibi kullanabilsek çok daha etkin bir geri
dönüşüm elde edeceğiz.
Bu sebeple biz, plastik
şişelerin, cam şişelerin, metal kutuların, bütün
içecek ambalajlarının ayrı toplanması için depozito yönetim
sisteminin hayata geçirilmesini çok önemli görüyoruz. Sektörde çünkü yeniden
plastik şişe üretimi için granür ithal edildiğini biliyoruz, cam
şişe üretimi için kum ithal edildiğini biliyoruz. Ama biz cam
kırığından ya da plastik şişe
atığından, doğrudan bu şişeleri üretebiliriz ve
burada 5 kat enerji masrafından kurtulmuş oluruz.
Dolayısıyla, depozito yönetim sistemi vasıtasıyla biz 20
milyar adet içecek ambalajının üç sene içerisinde yüzde
90ını geri dönüştürmeyi hedefliyoruz ve bu sayede enerjide ve
ithalatta yapacağımız masraf azalmalarıyla Türkiye
ekonomisine yılda 2 milyar lira katkı sağlamayı
düşünüyoruz ve cari açıkta yarım milyar TL azalma öngörüyoruz.
Yine, kanunumuzun ikinci
kısmı olarak belirttiğim Çevre Kanunundaki
değişikliklerden bahsedecek olursam, özellikle ilkeler
kısmında biz çok önemli notlar düşmüş oluyoruz. Bunlardan
bir tanesi sıfır atığın
yaygınlaştırılması, bir diğeri iklim
değişikliğiyle mücadele. Yine, motorlu veya elektrikli yani
çevreci ulaşım araçlarının yaygınlaştırılması,
bunların teşvik edilmesi ve çok önemsediğimiz, tek
kullanımlık materyallerin azaltılması gibi ilkelere çok
önemli noktalar koyuyoruz ve önümüzdeki dönemde bu noktada daha etkin
çalışmalar yapılmasını arzu ediyoruz.
Yine, atık su
yönetimleriyle alakalı, atık sularını çok daha etkin
yönetebilmeleri için bu firmaların kendi aralarında kooperatifleşmesine
müsaade ediyoruz. Bakın, şöyle bir problem var: Kaynağında
ayrı toplanan bazı atıklar yerel yönetimler tarafından
bazen bu vasıftan çıkarılabiliyor. Dolayısıyla burada
biz kaynağında ayrı toplanan atıkların doğrudan
geri dönüşüm tesislerine verilebilmesinin de önünü açıyoruz.
Dolayısıyla burada üniversiteler, siteler, otel, restoran, kafe, AVM
gibi yapılar kendi atıklarını kendi içerisinde ayrı
toplayıp doğrudan dönüşüm tesislerine verebilecekler. Bunun da
çok önemli olduğunu düşünüyoruz.
Yine, çevre izin ve
lisansı olmayan bütün faaliyetler süresiz durdurulacak diyoruz. İdari
para cezaları caydırıcılığı da artırmak
anlamında oldukça artırılıyor. Türkiyede bundan sonra
herhangi bir yerde herhangi bir atıkla çevreyi kirletenlere bin lira ceza
gelmiş olacak bu teklifimiz yasalaşırsa.
Atık motor
yağları çok önemsediğim bir başlık. Türkiyede
yılda 400 bin ton motor yağı üretiliyor ve bunların 200 bin
tonu yani yarısı atık hâle geliyor. Biz bu 200 bin ton atık
motor yağının yalnızca 20 bin tonunu geri
dönüştürebiliyoruz. 180 bin ton atık motor yağı bugün
maalesef çevreye karışıyor ya da yakılıyor ve
şunu da biliyoruz: Aslında bu atık motor yağlarından
biz kalıp yağ dediğimiz, gres yağı dediğimiz
baz yağlar elde edebiliyoruz. Bugün sektörde maalesef bu baz yağlar
yurt dışından ithal edilebiliyor. Şimdi, biz bu
yaptığımız düzenlemeyle, kanun teklifimizle beraber
-inşallah yasalaşırsa- 180 bin ton atık motor
yağını çevreye gitmekten kurtaracağız ve bunları
geri dönüştürerek ekonomiye de katkı sağlamış
olacağız.
Yine, Avrupa Birliği
standartlarında bulunan çevre etiket sistemini de gönüllü şekilde
Çevre Kanununa eklemiş oluyoruz.
Kanunun üçüncü
kısmı çevreci ulaşım araçlarıyla alakalı,
bisiklet yollarıyla ve e-skuterlerle alakalı bir kısım. Buraya
ben hem bir Konya Milletvekili olarak hem de genç bir milletvekilli olarak çok
önem verdiğimi burada ifade etmek istiyorum çünkü Konya bugün dünyada New
Yorktan sonra en uzun bisiklet yoluna sahip 2nci şehir. Evet,
yanlış duymadınız, 550 kilometre bisiklet yolu var
Konyada. Dolayısıyla biz bisiklet yollarının ne kadar
önemli olduğunu bizzat biliyoruz.
Yine, Konya Büyükşehir
Belediyesi, ulaşım ana planına bisiklet master planını
ilk hazırlamış ve uygulamaya geçirmiş belediye.
Dolayısıyla biz, karbon emisyonunun azaltılması
anlamında bu bisiklet yollarının, çevreci ulaşım
araçlarının ne kadar önemli olduğunu bildiğimiz için
Karayollarına bisiklet yolları yapma ve gürültü bariyerleri yapma
ödevleri veriyoruz. Yine, yerel yönetimlere, 30 büyükşehir belediyesine
ulaşım ana planlarına bisiklet master planlarını da
eklemeleriyle alakalı düzenleme getiriyoruz. Yine, bisiklet yolları
ile normal araçların kullandığı yolların
kesiştiği noktalarda geçiş üstünlüğünü e-skuterlere ve
bisikletlere veriyoruz ve bisiklet yollarını araç ve yaya
trafiğine kapatıyoruz trafik güvenliğini sağlamak
adına.
Yine, genç bir milletvekili
olarak gençlerin sıklıkla rağbet gösterdiği bu
e-skuterlerle ilgili malum düzenlemeler yer alıyor. Aslında biz bu
kanun teklifimizde bu elektrikli skuterleri bir yasal zemine oturtmuş
oluyoruz, bir tanımlama yapıyoruz, diyoruz ki: E-skuterler 25
kilometre/saatten fazla hız yapamaz. Yine, kullanım yaşı 15
olarak belirlendi, sürücü belgesine ihtiyaç yok, trafik güvenliğinin
sağlanması açısından bu da çok önemli. Yine, sadece
kişisel yük taşınabilir ve tek kişi binebilir skutere, bunu
böyle düzenledik. Bir de bu çevreci ulaşım araçlarının
teşviki için, yaygınlaşması için bu skuter firmalarının
yerel yönetimlere ödeyeceği işgal harçlarını en alt tarifeden
belirleyip günlük 16 kuruş olarak belirledik ve biz inanıyoruz ki bu
düzenlemelerle beraber bu ulaşım araçları
yaygınlaşacak ve karbon emisyonu, sera gazı emisyonları,
inşallah, daha da azalmış olacak.
Burada, tabii, bu Gazi Meclis
çatısı altında ben inanıyorum ki bütün milletvekillerimiz
çevreye duyarlı. Evet, daha önce de ifade edildi, çevre gerçekten
siyasetüstü bir konudur. Bizim gelecek nesillerimize temiz bir çevre
bırakmak, gerçekten, hepimizin duyarlılık göstermesi gereken bir
hadisedir, bu konuda benim hiçbir şüphem yok. Bu konuda, biz daha önce çok
önemli çalışmalar yaptık, plastik poşet yasası diye
bilinen yasayla biz kişi başı yılda plastik poşet
kullanımını yüzde 80 azaltarak 440tan 90a düşürmeyi
başardık. Bunu hep beraber yaptık. Ben inanıyorum ki
bugünkü kanun teklifimizle beraber yine çevremiz için, geleceğimiz için
çok güzel bir adım atmış olacağız. Türkiye Çevre
Ajansının kurulması, depozito yönetim sisteminin çok etkin bir
şekilde çalışıp
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SELMAN ÖZBOYACI (Devamla)
Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
SELMAN ÖZBOYACI (Devamla) -
içecek ambalajlarının yüzde 90ının geri dönüşümünün
sağlanması, çevreci ulaşım araçlarının
yaygınlaştırılmasıyla beraber geleceğe imza
atacağımız çok güzel bir kanun teklifi getirdiğime
inanıyorum.
Burada gerçekten Komisyon
aşamasından hazırlık aşamasına, bütün
hocalarımıza, ilgili STKlere, çalışan ilgili bütün
bürokratlarımıza, bütün milletvekillerimize, bilhassa Gaziantep
Milletvekilimiz Sait Kirazoğluna çok teşekkür ediyorum. Bir de tabii
2001 yılından bu yana bütün yaptığımız
çalışmalarda çevreci bakış açısıyla Türkiyenin
çevresini korumak için, geleceğini korumak için bütün projelerde
imzası olan, büyük emeği olan Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğana huzurlarınızda teşekkür
ediyorum, şükranlarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından akışlar)
Derdimiz insan, derdimiz
çevre, niyetimiz sıfır atık. diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN İç
Tüzükün 72nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır, okutup
oylarınıza sunacağım. Öncesinde bir yoklama talebi var
galiba ama önce bir okutayım müsaade edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok,
yok, okunduktan sonraki oylamada yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Tabii ki tabii
ki.
Buyurun.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 232
sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerindeki görüşmelere
İç Tüzükün 72nci maddesi gereğince görüşmelerin
devamını öneriyoruz.
Özgür
Özel Burcu
Köksal Murat
Bakan
Manisa Afyonkarahisar İzmir
Barış
Karadeniz Orhan
Sümer Süleyman
Bülbül
Sinop Adana Aydın
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama
talebimiz vardır.
BAŞKAN - Ama oylamaya
sunmadan önce bir yoklama talebi vardır, onu yapacağım.
Sayın Özel, Sayın
Bakan, Sayın Karadeniz, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın
Sümer, Sayın Bülbül, Sayın Köksal, Sayın Özer, Sayın
Gündoğdu, Sayın Güzelmansur, Sayın Şahin, Sayın Polat,
Sayın Hancıoğlu, Sayın Aydoğan, Sayın Süllü,
Sayın Erbay, Sayın Şener, Sayın Zeybek, Sayın
Bankoğlu, Sayın Yalım.
Evet, 20 tamamlandı.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum ve Grup Başkan Vekillerimizi lütfen kürsü
arkasına davet ediyorum.
Kapanma Saati:
20.49
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.07
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN 232 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde, İç Tüzükün 72nci
maddesine göre verilen görüşmelere devam önergesinin oylanmasından
önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya
başlandı)
BAŞKAN Değerli
arkadaşlar, sisteme girmeyi becerebilen arkadaşlarımız
lütfen pusula göndermesinler, pusula veren arkadaşlarımız da
lütfen Genel Kurul salonundan ayrılmasınlar.
(Elektronik cihazla yoklamaya
devam edildi)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
X.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Konya Milletvekili Selman Özboyacı ve Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait
Kirazoğlu ile 60 Milletvekilinin Türkiye Çevre Ajansının
Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3133) ve Çevre Komisyonu Raporu (S.
Sayısı 232) (Devam)
BAŞKAN - Sayın
Özgür Özel ve arkadaşları tarafından verilen görüşmelere
devam önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
232 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
Evet, en son soru-cevap
işleminde kalmıştık.
Şimdi on dakika süreyle
soru, on dakika süreyle cevap olmak üzere yirmi dakika süreyle soru-cevap
işlemini yapacağım.
Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir: Bu düzenlemede, Türkiye
Çevre Ajansı Başkanına hem kurum Başkanı hem de
yönetim kurulu nedeniyle çift maaş ödenmesi öngörüleceği doğru
mudur? Doğruysa ne kadar maaş verilecek?
İki: Türkiye'de ne kadar
plastik ithal ediliyor?
Üç: Plastik atık ithalatının
Türkiye'ye zararı nedir?
Dört: Çevre
Ajansının yönetim kurulu üyeleri kimlerden oluşacak? Yani
burası yine bir siyasi partinin âdeta herhangi bir atama yeri mi olacak?
Çevre Ajansının
denetimi nasıl olacak? Bu konuda bizi aydınlatır
mısınız.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar.
BAŞKAN Sayın
Ataş
DURSUN ATAŞ (Kayseri)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Muhtarlar, demokrasinin temel
taşı, mahallî idarelerin vazgeçilmez bir parçası, millet
iradesinin devletle buluşma noktasıdır. Muhtarlar, tüm
vatandaşlarımızın ayrım yapmadan en zor günlerinde en
yakınında olan, onların bütün acılarını,
sevinçlerini paylaşan kardeşlerimizdir. Kayseride, AKP il ve ilçe
yöneticilerinin, tek gayesi hizmet olan bağımsız ve
tarafsız muhtarlarımıza AKPye üye olmaları,
vatandaşı da üye yapmaları, yoksa hizmet alamayacakları
yönünde baskı yaptıkları iddia edilmektedir.
Muhtarlarımıza yapılan bu baskılar kabul edilemez.
Muhtarları baskı altına almak, millî iradeye baskı yapmaktır.
İktidar, parti devleti olma yolunda bir örneği daha gözler önüne
sermiştir. AKP yöneticileri bu baskılardan vazgeçmelidir.
Baskılara boyun eğmeyen değerli muhtarlarımızın
her zaman, her koşul ve şartlar altında yanlarında
olduğumuzu ve olacağımızı belirterek Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Erel?
Sayın Erel yok.
Sayın
Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKPnin çevrenin
korunmasından anladığı Nasıl rant
sağlarım? düşüncesidir. Bu nedenle çevrenin korunması ile
AKP kafası asla yan yana gelmez. Sizin çevreyle ilgili getirdiğiniz
düzenlemeler, sadece vatandaştan bir tür yeni vergiler alma
düzenlemeleridir. Çevrenin korunması sizde Katarlılar kaç dolar
verir? sorusundan ileri gidemez. Çevreye ve bu topraklarda yaşayan
insanlarımıza değer verseydiniz Kanal İstanbul gibi
gereksiz bir Zihni Sinir projesinde ısrar etmez, Saros Körfezini
taş ocaklarıyla, olmadı FSRU Limanıyla yok edeyim.
demezdiniz. Biraz çevre, toprak, insan sevginiz olsaydı otuz
yıldır zehir saçan Ergeneyi çoktan temizlemiş olurdunuz. Biliyoruz
ki Ergenenin etrafında Katarlılar yaşasa çoktan temizlerdiniz.
On sekiz yıldır iktidarınız insanlarımızın
zehirlenmesini seyrediyor.
Ey küçük ortağın
elinde oyuncak olmuş AKP, sularımızı peşkeş çekme
hesaplarınız için sizi şimdiden uyaralım
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Özkan
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çoğu bankanın
Covid-19 pandemisi devam eden bu dönemde, Sağlık
Bakanlığının açıkladığı tedbirlere
uygun olarak şubelerinin çalışma saatlerini ve yöntemlerini
yeniden düzenlediklerini görmekteyiz. Bankaların, müşterilerinin ve
çalışanlarının sağlığını gözetmek
için yaptıkları bu uygulamaları ne yazık ki bazı kamu
bankalarında görmüyoruz. Bu durum salgınla mücadele ilkelerine ters
düşmektedir. Bulaş riskinin çok yüksek olduğu bu dönemde söz
konusu kamu bankalarının da salgına uygun çalışma
modellerine geçmelerinin bir zorunluluk olduğunu ve bu uygulamanın da
ayrıca denetlenmesi gerektiğini vurguluyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Şahin
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sağlık Bakanı
dün yaptığı açıklamada, ülkemizde Covid
aşısının yaygın olarak 11 Aralık tarihinde
yapılmaya başlanacağını, bu amaçla da 50 milyon doz
aşının şubat ayına kadar geleceğini ifade
etmiştir. Şu ana kadar geliştirilme çalışmaları
tamamlanmış, onay ve ruhsat almış, Dünya Sağlık
Örgütünün kullanımını tavsiye ettiği bir aşı yok.
Toplumdaki aşı konusundaki şüpheyi gidermek için,
Sağlık Bakanlığı yapacağını
söylediği aşının hangi kurum tarafından onaylanıp
ruhsatlandırıldığını
açıklamalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Burcu Köksal, buyurun.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, tapularda ölüm ve vaka sayıları maalesef
artmakta ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü personeli esnek
çalışırken ne yazık ki illerde bulunan tapu ve kadastro
müdürlüklerindeki personel ise full-time çalışmakta. Bazen 100 ya da
120 civarında işlem başvuruları alırken, bazı
dönemlerde de 200, 300, 400lerde işlem başvuruları almaktalar.
Tapu çalışanlarının bu kadar yoğun işlem
yaptıkları, bu kadar kalabalık bir ortamda coronavirüsten
etkilenmemesi için hâlâ bir önlem alınması düşünülmüyor mu?
BAŞKAN Sayın
Yalım
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Özellikle pandemi
zamanında İstanbulda yaşayan vatandaşlarımıza
zulmetmeyi bırakın diyorum. Peki, neden? Tam İstanbulkart
sahipleri vatandaşlarımız metroya bindikten sonra 3,5 TL daha
ödeyip Marmarayı aktarmalı olarak kullanabiliyorlardı. Sefer
başı 3,5 TLlik bir ekonomi sağlıyorlardı ancak
Hükûmet, Demiryollarına bunu iptal ettirdi. İstanbul Büyükşehir
Belediyemiz hemen buna itiraz etti ancak Hükûmetin kontrolünde olan UKOME,
Ulaşım Koordinasyon Merkezi itirazı reddetti ve de
İstanbullu vatandaşlarımız işe gidip gelirken,
maalesef günde 7 TL daha fazla ödüyor. İnin
vatandaşımızın sırtından diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Erbay
BURAK ERBAY (Muğla)
Teşekkürler Başkan.
Tüm dünya gibi ülkemiz de
coronavirüs salgınıyla mücadele ediyor, vaka sayıları her
geçen gün artıyor. Evet, bir an önce çok daha sıkı tedbirler
alınmalıdır ancak bu tedbirler alınırken
esnafımıza sırtınızı dönmeyin, üreten, bu ülkeye
katma değer sağlayan esnafımızı yok saymayın.
Yıllarca hizmet veren lokantacı esnafımızı, kahve
işletmelerimizi, direksiyon başında yolları
arşınlayan şoför esnafımızı, kuaför ve
berberlerimizi kaderiyle baş başa bırakmayın. Gün,
fedakârlık yapma günü ise fedakârlığa kendinizden
başlayın. Yandaş şirketleri zengin etmekten,
kullanılmayan yol, köprü, havaalanlarına verilen garanti ödemelerden
vazgeçin. Sonu gelmeyen lüksünüzden, şatafatınızdan, 50 bin
dolarlık çantalarınızdan, yazlık, kışlık
uçan saraylarınızdan vazgeçin. Bugünlerde uçak filosuyla gitmeyi
planladığınız bir piknik geziniz varsa derhâl iptal edin ve
can çekişen esnafımızın beklentilerini de bir an önce
karşılayın.
BAŞKAN Sayın
Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aday üye ülkesi
olduğumuz Avrupa Birliğiyle çevre başlığını
2009 yılında açtık. Hukuksal ve kurumsal olarak çok büyük
uyumsuzluklar varken aynı zamanda Avrupa Çevre Ajansının da
üyesiyiz ama bu kanunla kurulan Türkiye Çevre Ajansının
işleyişi, kuruluş amacı, kadrosu, faaliyetleri ile AB
müktesebatında uyumsuzluklar mevcut. Bu konuda ne diyorsunuz? Ajansın
kuruluş amacı yeşil alanların iyileştirilmesi derken,
aynı zamanda, yine, bu iktidar tarafından 200 binden fazla
ağacın kesileceği, 23 milyon metrekare orman alanının
yok olacağı, su kaynaklarının yok olacağı, 136
milyon metrekare tarım alanının yok olacağı Kanal
İstanbul Projesi için ne düşünüyorsunuz kanun teklifinin sahipleri?
BAŞKAN Sayın
Kılıç
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Samir Amin,
Batının kendi dışındaki ülkelere yönelik tutumunun
ellerinde tuttukları 5 tekeli korumaya yönelik olduğunu belirtmektedir.
Bu 5 tekel ise şunlardır: İleri teknoloji tekeli, finans
akımlarını denetleme tekeli, kritik öneme sahip doğal
kaynaklara ulaşma ve denetleme tekeli, kitle iletişimi ve medya
alanında tekel, kitle imha silahları alanında tekel. Bu
doğrultuda, kitle imha silahlarının önemli bir
kaynağını oluşturan nükleer teknolojinin Batı
dışı ülkeler tarafından kullanılması ve
geliştirilmesi engellenmek istenmektedir. Ayrıca, enerji amaçlı
nükleer araştırmalara karşı herhangi bir
kısıtlama da uluslararasında yoktur. Batı çifte
standartlı ve kendine demokrattır.
BAŞKAN Sayın
Sümer
ORHAN SÜMER (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sağlık sistemimizin
en önemli çarklarından bir tanesi de eczanelerimizdir. Eczanelerimizde
çalışan, alın teri döken ancak kamuda kadro
sıkıntısı yaşayan on binlerce eczane teknikeri,
sağlık emekçimiz bulunmaktadır. Eczane teknikerleri bu işin
üniversite düzeyinde eğitimini almış, yeterli birikimi olan
sağlık sektörü için önemli görev yapan gençlerimizdir. Bu
gençlerimiz, Sağlık Bakanlığının yapmış
olduğu atamaları büyük bir üzüntüyle takip etmektedirler. Eczane
teknikerlerine açılan kadro sayısı çok yetersiz
kalmaktadır. Sağlık sektörünün her birimine hiç esirgemeden
destek vermemiz gereken bu dönemde, devlet hastanelerinin eczanelerinde
çalışmak üzere ihtiyacı karşılayacak düzeyde eczane
teknikeri ataması yapılması lazım.
BAŞKAN Sayın
Güzelmansur
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürkün işaret ettiği
gibi, cumhuriyetimize fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller
yetiştiren tüm öğretmenlerimize saygılarımı,
şükranlarımı sunuyorum ve bir grup öğretmenimizin
mağduriyetini dile getirmek istiyorum.
Öğretmenlik yaparken
çeşitli sebeplerle istifa etmek zorunda kalan ve şimdi mesleğine
geri dönmek isteyen yaklaşık 300 öğretmenimiz var. Çoğu on,
on beş yıllık tecrübeli öğretmenler. 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu, istifa sonrası memurluğa dönüş
hakkı veriyor. Sağlık Bakanlığı bu kanuni
hakkı uyguluyor, diğer bakanlıklar da uyguluyor ancak Millî
Eğitim Bakanlığı uygulamıyor. Bu adaletsizlik son
bulmalı, istifa edip geri dönmek isteyen öğretmenlerimize yeniden
atanma yolu açılmalıdır. Tecrübeli öğretmenlere
ihtiyacımız var, Bakanlık bu konuda bir an önce gerekli
adımları atmalı.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Öztürk
YASİN ÖZTÜRK (Denizli)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Kurulacak olan Çevre
Ajansının gelir kaynakları arasında genel bütçeden
aktarılacak tutarlar, faaliyetlerden elde edilecek gelirler, vesair
gelirler yanında her türlü bağış ve yardımlardan elde
edilecek gelirler var. Çevre Ajansı bağış ve
yardımları gelir kaydedebilecek ama bu bağış ve
yardımların ne alt ne de üst sınırı
belirlenmemiştir. Dolayısıyla, Ajans öncelikle özerklik
vasfını yitirecek ve ardından kamu yararı ilkesi rafa
kaldırılacak ve bağışçı yararı ön plana
çıkacaktır. Bu eksik bir düzenleme midir? Bu eksik düzenlemeyle
ilgili düzeltme yapılabilir mi?
Teşekkürler.
BAŞKAN Evet, Komisyon,
Muhammet Bey, buyurun.
ÇEVRE KOMİSYONU
BAŞKANI MUHAMMET BALTA (Trabzon) Çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
öncelikle, Çevre Ajansıyla alakalı, biz, Komisyonda bütün
arkadaşlarımızla beraber, sivil toplum
kuruluşlarının da katılımıyla bu, bütün maddeleri
tek tek değerlendirdik. Öncelikle, Komisyonda katkı sunan bütün
milletvekili arkadaşlarıma huzurlarınızda teşekkür
etmek istiyorum.
Geçen yıl poşet
yasasını da çıkardık hep birlikte ve bu poşet
yasasında da aynı duyarlılığı
arkadaşlarımız gösterdi. Poşet yasasının
amacı plastik tüketimini azaltmaktı. Çevre Ajansı da
esasında bu, daha önce çıkardığımız yasayı
güçlendirecektir. Yani kanun teklifine baktığımız zaman,
çevre kirliliğini önlemek, yeşil alanların korunması,
iyileştirilmesine ve geliştirilmesine katkı sağlamak,
ulusal ölçekte depozito yönetim sistemi kurulmasına, işletilmesine,
izlenmesine ve denetimine yönelik faaliyetlerde bulunmak üzere Türkiye Çevre
Ajansı kurmayı amaçlıyoruz. Sıfır Atık
Projesinin en önemli hususlarından olan kaynağında
ayrıştırma süreci ve etkin bir depozito yönetim sistemi için
gerekli değişikliklerin yapılması ve bu kapsamda Türkiye
Çevre Ajansının kurulmasıyla birlikte depozito yönetim
sisteminin kurulması ve işletilmesi amaçlanmakta. 2872
sayılı Çevre Kanununda yer alan idari yaptırımların
daha caydırıcı hâle getirilmesi amaçlanıyor. Çevre etiket
sisteminin oluşturulması ve Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı haricinde çevre etiketi adı altında
herhangi bir faaliyetin yürütülmemesi amaçlanmakta. Atık yönetimi
firmalarının atık yönetiminden sorumlu tutulması, motor
yağı değişimlerinin Çevre ve Şehircilik
Bakanlığınca yetki verilen işletmeler tarafından
yapılması veya atık motor yağlarının bu yerlere
teslim edilmesinin zorunlu olması, bisiklet ve elektrikli skuter gibi
çevreci ulaşım araçlarının teşvik edilmesi, kara
yollarında bulunan bisiklet yollarında ve şeritlerinde
elektrikli bisiklet ve elektrikli skuter kullanabilmek için 15 yaşın
tamamlanmış olması, elektrikli skuterlerle yolcu
taşınması ile bu araçlarla sırtta taşınabilen kişisel
eşya harici yük taşınmasının yasak olması
öngörülmektedir. Yani biz geçmişte söyledik; evet, çevre siyaset üstüdür,
bunu da gördük. Poşet yasasıyla birlikte, şu anda Türkiyede
kullanılan poşetlerde yüzde 80 azalma var. Elbette ki biz yüzde 80
azalmayla plastik tüketimini azalttık ama biz amaçlarımıza
tamamen ulaştık mı, hedeflerimize ulaştık mı?
Hayır. Hedeflerimize ulaşabilmek için özellikle bu depozito yönetim
sistemiyle birlikte, Türkiyede bir taraftan atık olarak tabir
ettiğimiz çevreyi kirleten bu plastikleri hem atıktan
çıkarıp ekonomiye kazandırmak hem de çevre kirliliğini
azaltmak için bu Çevre Ajansını kuruyoruz. Özellikle Türkiyeden
örnek vermek gerekirse, 20 milyar civarında bu ambalaj atıkları
var, 20 milyar. Bunun yüzde 90ını geri dönüşüme
kazandırıp hem ekonomiye kazandırmayı hem de çevre
kirliliğini ortadan kaldırmayı amaçlıyoruz. Esasında
insanlığın, bütün canlıların faydasına olan bir
kanunun çıkmasını hedefliyoruz. İnşallah bu kanun
çıktığı zaman da hedeflerimize ulaşacağız.
Bir taraftan, plastik ve ambalaj atıklarıyla çevresel kirliliğin
oluşmasını engelleyeceğiz, diğer taraftan da ekonomiye
kazandırıp çevresel sorunları çözmüş olacağız.
Ayrıca, bu Çevre Ajansıyla birlikte belediyelere de yerel yönetimlere
de bir kolaylık sağlamış olacağız, bunu da
buradan ifade etmek isterim.
Sayın Tanalın
sorularına baktığımız zaman, özellikle yönetim kurulu
üyelerinin kimlerden oluştuğunu sordu. Biz bunu Komisyonda
tartıştık. Yönetim kurulu üyeleri, konusunda uzman, dört
yıllık fakülte mezunu olan kişilerden oluşacak. Denetimin
nasıl olacağını sordu. Denetim, hem Sayıştay
denetimine açık -bu çok önemli bir şey- hem de Türkiye Büyük Millet
Meclisi denetimine açık olacak. Yönetim Kurulu Başkanı, hem
Ajans Başkanı hem Yönetim Kurulu Başkanı; çift maaş,
hayır; şu anda bir önerge var zaten, düzeltiliyor; tek maaş
olacak, çift görevi olan insanlar tek maaş alacak.
Şu anda Türkiyede
plastik tüketimi ne kadar diye sordu. Bakanlığın geçen sene yani
bu 2020 yılında tahsis ettiği kota yüzde 50, yaklaşık
2 milyon ton diye geçiyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ne kadar ithal edildi?
ÇEVRE KOMİSYONU
BAŞKANI MUHAMMET BALTA (Trabzon) 625 bin ton şu anda
gerçekleşen yani 2 milyon tondan 625 bin ton.
Diğer taraftan,
Sayın Çepninin atık ithalatıyla alakalı sorusuna da
böylelikle cevap vermiş olduk. Yani daha önce tahsis edilen rakamlar,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığında bu kotalar yüzde 50ye
düşürülmüştür yani daha önce 100 tonluk bir hak verilmişse
şu anda 50 tona yani yarı yarıya düşürülmüş.
İnşallah bu Çevre Ajansının kurulmasıyla, depozito
yönetim sisteminin kurulmasıyla beraber de dışarıdan
gelecek atıklarda, bizim hedefimiz, tamamen ortadan
kaldırılmasıdır.
Diğer taraftan, sorulara
bakıyorum. Avrupa Birliği müktesebatıyla mı kuruldu? Her
ülkenin kendi mevzuatına göre bu kuruluşlar kuruluyor, kendi
kanunlarıyla kuruluyor, bizim Çevre Ajansımızın da kendi
müktesebatımıza, ülkemizin mevzuatına uygun olduğunu
düşünüyoruz.
Gelirler ve yardımlardan
bahsedildi, yardımların bir üst sınırı yok her yerde
olduğu gibi. Sonuçta istediği kadar bağış alabilir,
bunu söylemek isterim. Gelirlerle alakalı da kanun teklifinde ve şu
anda metinde Çevre Ajansının gelirleri açık açık ifade
edilmiştir, bunu söylemek isterim.
Yine, özellikle burada bütün
milletvekillerimizin görüşleri var, konuşmalarında ifade ettiler
yani bizim on sekiz yıllık iktidarımızda çevreyle
alakalı neler yapıldığını. Sayın Çepninin
kürsüdeki konuşmasına baktığımız zaman, sanki
Türkiyede bütün çevresel sorunlar çözülmüş, bu çevresel sorunlar
çözüldükten sonra bunlar bozulmuş gibi, sanki Türkiyede on sekiz
yıldan beri hiçbir şey yapılmamış gibi bir ifadeleri
var. Esasında on sekiz yıldan beri Türkiyede neler
yapıldığına baktığımız zaman, katı
atık tesislerinden, bertaraf tesislerinden atık su arıtma
tesislerine, hepsine baktığımız zaman nereden nereye
geldiğimizi görüyoruz. Türkiyede artık çöpler bu düzenli depolama
sahalarında depolanıyor, aynı zamanda da buralarda elektrik
üretilerek ekonomiye kazandırılıyor. Daha önce çöp toplarken çöp
arabalarıyla resim çektirirken belediyeler -her belediye çöp
arabalarıyla resim çektirirdi- artık Türkiyede çöpler
toplanıyor, düzenli depolama sahalarında toplanıyor, bazı
bertaraf tesislerinde bertaraf ediliyor, oralarda elektrik enerjisi üretiliyor.
Burada çöp miktarı da azalarak ve bir zihniyet
değişikliğiyle birlikte çevremizi temiz tutuyoruz. Atık su
arıtma tesislerine baktığımız zaman atık sular arıtılarak
doğaya bırakılıyor. Şunu örnek vermek isterim: Türkiyede
şu anda belediye nüfusunun yaşadığı yerlerin yüzde
89unu
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, sorum açık ve net. Dedim ki: Türkiyede ne kadar
plastik ithal ediliyor?
BAŞKAN Sorunuz
kayıtlara geçti zaten.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ama soruma cevap vermedi, sorum tabii ki kayıtlara... Ne olacak
şimdi Başkanım?
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz, sorunuz kayıtlarda.
Teklifin tümü üzerinde
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunacağım.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, oylamaya geçmeden önce yoklama
yapılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Yoklama
talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit
edeceğim: Sayın Özel, Sayın Topal, Sayın Karadeniz,
Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Tanal, Sayın Sümer,
Sayın Kaya, Sayın Köksal, Sayın Bülbül, Sayın
Gündoğdu, Sayın Güzelmansur, Sayın Hancıoğlu,
Sayın Aydoğan, Sayın Süllü, Sayın Polat, Sayın Özdemir,
Sayın Bakan, Sayın Yüceer, Sayın Bankoğlu, Sayın
Arslan.
Evet, yoklama işlemi
için üç dakika süre veriyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya
başlandı)
BAŞKAN Değerli
milletvekillerimiz, lütfen pusula veren arkadaşlarımız Genel
Kuruldan ayrılmasınlar ve sisteme giren arkadaşlarımız
aynı zamanda pusula verdilerse onu geri çeksinler.
(Elektronik cihazla yoklamaya
devam edildi)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
21.36
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 21.53
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN 232 sıra
sayılı Kanun Teklifinin maddelerine geçilmesinin oylamasından
önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya
başlandı)
BAŞKAN Pusula veren
arkadaşlar lütfen Genel Kurul salonundan ayrılmasınlar.
(Elektronik cihazla yoklamaya
devam edildi)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
X.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Konya Milletvekili Selman Özboyacı ve Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait
Kirazoğlu ile 60 Milletvekilinin Türkiye Çevre Ajansının
Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/3133) ve Çevre Komisyonu Raporu (S. Sayısı 232)
(Devam)
BAŞKAN 232 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
232 sıra
sayılı Kanun Teklifinin maddelerine geçilmesine oylarınıza
sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştı.
Şimdi birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 18inci
maddeleri kapsamaktadır. Birinci bölüm üzerinde gruplar adına ilk söz
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Ayşe Sibel
Ersoyun.
Buyurun Sayın Ersoy.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AYŞE
SİBEL ERSOY (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Günümüzde, insanoğlunun
karşı karşıya kaldığı ve etkileri her geçen
gün artarak devam eden sorunların başında hiç kuşkusuz
çevresel sorunlar geliyor. Önceleri yerel bazlı, dar çaplı olarak
karşımıza çıkan sorunlar zamanla büyüdü ve etkileri küresel
boyuta ulaştı. İklim değişikliği, hava
kirliliği, okyanusları saran plastik atık adaları, karadaki
çöp yığınları çözüm isteyen sorunlardan bazıları.
Dolayısıyla, çözüm üretme noktasında bireyselden ziyade
müşterek hareket etmemiz gerekmektedir.
Yaşadığımız
bu pandemi süreci, dünyamıza ne kadar zarar verdiğimiz gerçeğini
bizlere gösterdi. Hatırlayacaksınız, salgının ilk
döneminde birçok ülkede sıkı tedbirler alınmıştı,
dünya genelinde neredeyse hareketlilik yüzde 90a varan oranda azaldı. Hâl
böyle olunca havamız temizlendi, uzaklar görünür hâle geldi. Dünya
kamuoyunun bu önemli sorunlara ancak son elli yılda eğilim
gösterdiğini görüyoruz. Ne var ki ülkemizde oldukça dinamik bir konu olan
çevreye dair düzenlemelerin, etkin adımların ancak son yirmi
yılda atıldığını müşahede ediyoruz.
Atıkların düzenli depolanması, geri dönüşüm faaliyetlerinin
yaygınlaşmasıyla, öyle ki 2000li yılların
başında sayıları 10-20 olarak anılan tesis
yatırımları yasal düzenlemeler ve geliştirilen politikalar
eşliğinde büyük artış göstererek, günümüzde 3-4 binlere
ulaşmış durumda. Ayrıca, bu tesisler on binlerce kişiye
de istihdam potansiyeli oluşturmaktadır. Yine atık suların
arıtılması ve yer yer tekrar kullanılarak su
kaynaklarının korunması, hava kalitesinin iyileştirilmesi,
korunan alanlardaki artış gibi birçok konuda ciddi gelişmelere
tanık olduk.
Bakınız, Çevre
Kanunumuz neredeyse 40 yaşını dolduruyor ancak 2006 ve 2018
yıllarında olmak üzere 2 defa kapsamlı revizyona tabi
tutulduğunu görüyoruz, öncesinde de küçük düzenlemeler geçirmiş.
Hâlbuki biz çevreyi önleyici hekimlik olarak tanımlıyoruz, bu
yönüyle de siyasetüstü olarak değerlendirilmesi gerektiğini
düşünüyorum. Bu bakış açısıyla ülkemiz
kaynaklarının daha akılcı ve verimli
kullanılmasında hem bireysel hem de toplumsal sorumluluklarımızın
olduğunun unutulmamasının altını çiziyorum.
Kıymetli vekiller, 2018
yılında gerçekleşen Çevre Kanunu değişikliğinin
temelinde atık yönetimi vardır. Yapılan düzenlemelerin özellikle
ülkemizde atık yönetiminde âdeta bir devrim oluşturduğunu
söyleyebiliriz. Düzenlemeyle plastik poşetler ücretlendirildi, bu
düzenlemeyle poşet kullanımı yüzde 80 oranında azaldı.
Bu, aynı zamanda ham maddeden de tasarruf etme anlamını
taşıyor. Geri kazanım katılım payı
uygulamasıyla sıfır atık sisteminin finansal
altyapısı oluşturuldu. Şimdi, gündemimizde yurt
dışında uygulanan ülkelerde yüzde 90 ve üstü geri dönüşüm
başarısı sağlayan zorunlu depozito uygulaması
bulunmakta. Zorunlu depozitoyla da sistemin önemli bir bileşeni olan
depozito uygulamasının hayat bulması amaçlanıyor.
Kıymetli
milletvekilleri, görüşülmekte olan teklifte esas itibarıyla üç konu
ele alınıyor. Bunlardan ilki Çevre Ajansının
kurulması, ikincisi sıfır atığın
yaygınlaşması ve son olarak da çevre dostu bisikletli
ulaşımın yaygınlaşması olarak
karşımıza çıkıyor. Teklifle kurulacak olan Çevre
Ajansının birçok faaliyeti olacak, bunlardan ilki ve öncelikli
olanı Depozito/İade Sistemini yönetmek. Depozito,
atıkların etkin olarak toplanmasını sağlayan bir
mekanizma. Uygulama pratikte oldukça basit bir işleyişe sahip. Ürüne
ambalaj bedeli yansıtılıyor, ambalaj iade edildiğinde de ücret
geri alınıyor. Vatandaşa mali külfet oluşturmuyor. Sadece,
atığın geri getirilmesi için teşvik edici bir unsur
oluşturuyor. Pratikte kolay gibi görünen bu sistemin yönetimi elbette ki
daha zor. Zira, ülkemiz piyasasında dolaşan yıllık 20
milyar adeti aşan ambalajdan, onların takibinden bahsediyoruz. Birçok
paydaşın eş güdüm dâhilinde çalışması gereken bir
sistem. Bu sistemin tek elden yönetimi de önem arz etmektedir. İşte
Çevre Ajansı, sistemin tek elden yönetimini tesis etmek üzere çatı
kuruluş olarak vazife yapacak. Piyasada dolaşımda bulunan 20
milyar adet içecek ambalajının takibini yapacak, bir nevi onları
izleyecek, kullanım sonrası da çöpe gitmesini önleyecek.
Kaynağında temiz olarak toplayarak geri dönüşüm sanayisine ham
madde olmak üzere iletecek. Böylece hem yerel yönetimlerimizin atık ve
temizlik giderleri azalacak hem de sanayicimize daha ucuz ve işlenmesi
daha kolay madde sunulacak.
Ajans personeli için
İş Kanunu hükümleri uygulanacak. Böylece ihtiyaçlar dâhilinde daha
hızlı ve etkili adımlar atılması sağlanacak.
Ayrıca Sayıştay denetimine de açık. Sonuç olarak,
şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkelerine uyumlu olacaktır.
Hâlihazırda her ne kadar Ajansın, Depozito/İade Sisteminin
yürütücüsü olacağı görünüyor olsa da aslında tek görevi bu
olmayacak. Öncelikli görevi, depozito uygulaması dışında,
kamu tüzel kişiliğini haiz Ajansa bu düzenlemeyle çevre denetim
yetkisi veriliyor. Avrupa ve Amerikadaki çevre koruma ajansları
örneklerinde olduğu gibi denetim faaliyetleri de icra edilebilecek. Kıyı
bölgelerimiz gibi kimi kritik bölgelerde çok kolay ve çabuk bir şekilde
teşkilatlanarak kirliliğin kontrolü sağlanacak. Sistemin ilk
etapta altyapısının kurulmasını sağlamak üzere
çeşitli ürünlerden alınan geri kazanım katılım
payı gelirlerinin yüzde 10-15i Ajansa aktarılacak.
Saygıdeğer
vekiller, teklifle getirilen düzenlemelerden birisi de bisiklet
ulaşımını desteklemekle ilgili. Motorlu araç
sayısı ve dolayısıyla trafikteki yoğunluk her geçen
gün artış gösteriyor. Bir sürücü İstanbulda yıllık
ortalama yüz elli saatini, Ankarada ise elli üç saatini trafik
yoğunluğuna kurban ediyor. Bu durum aynı zamanda millî servetin
kaybolması anlamını da taşıyor.
Yoğunluğun,
ekonomik etkilerinin yanında hava kirliliğinin de başlıca
etmenlerinden biri olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla alternatif
araçların geliştirilmesi ve desteklenmesi gerekiyor. Özellikle
yaşadığımız pandemi sürecinde ferdî hareketlilik
artış gösterdi, dolayısıyla çevre dostu araçların
teşvik edilmesi de önem kazandı. Bu noktada motorlu araçların
onda 1inden daha düşük çevresel ayak izine sahip bisikletli
ulaşımın desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Düzenlemeyle, ihtiyaç duyulan alanlarda yeni bisiklet yollarının
yapılması için Karayollarına yetki veriliyor. Bu durum, hiç
kuşkusuz Hükûmet programında yer alan 2023 yılına kadarki 3
bin kilometre bisiklet yolu yapımına da destek sunacaktır.
Yine, son yıllarda
ülkemizde de sayıları her geçen gün artan elektrikli skuterlerin
kullanımı yasal zemine kavuşturuluyor. Düzenlemeyle,
araçların hız limitleri ve kullanım koşullarındaki
kısıtlamalarla trafikte güvenle seyretmelerinin önü açılacak.
Evet, bir taraftan iklim
krizi, bir taraftan gıda ve su sorunları artık herkesi etkiler
durumda. Dolayısıyla, bireysel mücadeleden ziyade müşterek
olarak hareket etmek gerekiyor. Bakınız, Birleşmiş
Milletler bunun için hedefler belirledi: 2023 hedefleri. 17 adet sürdürülebilir
kalkınma hedefleri var; iklim değişikliyle mücadele,
sürdürülebilir şehirler, bilinçli üretim ve tüketim, sıfır
açlık bunlardan birkaç tanesi. Hemen hemen hepsinin temelinde
kaynakları daha doğru kullanmamız, doğamızın bize
sunduğu imkânları koruma ve kullanma dengesini gözeterek
değerlendirmemiz işaret ediliyor. Bu noktada hepimize, bireylerden
toplumlara, devletlere kadar herkese birtakım sorumluluklar düşüyor.
Hazırlanan bu teklifin
de bu amaca hizmet edeceğini düşünüyor, emeği geçen herkese
şükranlarımı sunuyor, düzenlemenin ülkemize, milletimize
hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Muazzez Orhan Işık.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MUAZZEZ ORHAN
IŞIK (Van) Sayın Başkan, değerli üyeler; Çevre
Ajansının kurulmasına dair kanun teklifinin birinci bölümü
üzerine söz aldım.
Bugün, dünyanın
gündeminin en başında ekoloji sorunları yer almaktadır.
Küresel ısınma, iklim değişikliği, sel, tayfun,
kuraklık, aşırı hava sıcaklığı ve
soğukluğu, buzulların erimesi, deniz seviyesinin yükselmesi, su
kaynaklarının azalması, doğal kaynakların tükenmesi,
ormansızlaşma, çölleşme, biyolojik çeşitlilik
kayıpları, radyasyona maruz kalma, toprak ve su kirliliğinin
artması gibi ekolojik sorunlar dünyanın bütün ülkelerini
doğrudan etkileyecek düzeye varmıştır artık.
Gündemimizde olan kanun bu
yönüyle çok önemli bir konuyu düzenliyor. Peki, gerçekten düzenliyor mu?
Ekolojiye genel yaklaşımınız nedir? Şirketleri ve
onların çıkarlarını zor gücüyle koruyan devletlerin,
ekolojik yıkımı dünya nüfusunu tehdit eden bir düzeye
çektiğini görmemiz gerekiyor artık. Kapitalizmin enerji
açlığı içtiğimiz suyu, soluduğumuz havayı
kirletiyor. Yaşamın ve doğanın kaynağı olan gün
ışığını kullanmak ve ondan faydalanmak yerine
fosil yakıtların hunharca yok edilmesi, madencilik ve enerji
alanında kamu yararının değil, rantın esas
alınması bu tehlikeyi her geçen gün daha da büyütüyor.
İnsanın doğanın bir parçası olduğunu, onun hâkimi
ve sahibi olmadığını savunan anlayışlar iktidarda
olmadığı için dünya ve tür olarak insanlık yok olma
riskiyle karşı karşıyadır. Ekolojik
yıkımın ve adaletsiz bölüşümün sonucu olarak açlık,
yoksulluk ve salgın hastalıklar ülkeleri ve halkları tehdit
ediyor. Doğayı her düzeyde sömürülecek bir meta olarak gören egemen
anlayış, insan-doğa karşıtlığı üzerine
kuruludur ve insanlığın yuvası olan ekosistemi her
etkinliğiyle yok etmeye devam etmektedir.
Ülkeler ve halklar bir yol
ayrımındadır. Artık hem üretim hem de tüketim ekolojik
dengeyi tahrip ederek devam ettirilemez düzeye gelmiştir. Devletler, bu
yıkımın suç ortaklarıdır. Türkiye de dâhil mevcut
devletlerin çok önemli bir bölümü hem fosil yakıtların hem de
yenilenebilir enerji olarak ifade edilen kaynakların üretim maliyetlerini
halka fatura etmektedir. Bir yandan vergi indirimlerini, araştırma
geliştirme fonlarını, teşviklerini, alım garantilerini
ekoloji düşmanı şirketlerin hizmetine sunarken öte yandan Kaz
Dağlarında, Hasankeyfte, Yeşil Yol yapımında, Zilan
Deresinde olduğu gibi birçok yerde gördüğümüz bu yıkıma ve
doğa katliamlarına karşı çıkan halka saldırarak
susturmaya çalışmaktadır. Geçmişten bugüne iktidarlar,
halkın haklı itirazlarına gazla, copla, gözaltıyla ve
tutuklamayla yanıt vermişlerdir. Söz konusu toplum
sağlığı olunca ulusal sınırların, rant
haritalarının ulusal çıkar diye savunulan bir güruhun
çıkarlarının bir anlamı yok aslında.
Çocukluğumuzda su
parayla satılan bir meta değildi. Ama geldiğimiz aşamada
evde musluktan su içebilmek lüks hâline dönüşmüştür. Musluktan kana
kana su içilebilin kaç şehrimiz kaldı ki? Temel hak olarak piyasa dışı
olması gereken su, bugün bir endüstriye dönüşmüş ve mevcut
tekellerin metası hâlini almıştır. Su
faturalarını ödeyemediği için yoksulların suyu kesilirken
azınlık bir grubun ise bu yoksulluktan rant, iktidar ve varlık
devşirdiğini görüyoruz.
Bu yasada, suyla ilgili madde
komisyonda görüşülürken biz dedik ki: Gelin, yoksul hanelere belirli bir
metreküpe kadar suyu ücretsiz verelim. Kişi başına çok fazla su
harcayan haneler belirli bir metreküpü aştığında fatura
ödesin. Böylece, fuzuli su sarfiyatı önlenmiş, tasarruf
sağlanmış olur. Ama yoksulun ekmeğini işsizlikle,
krizle azaltan iktidarınız bu öneriyi reddetti. Ne olurdu sanki
yoksulların su faturasını düşürseydiniz?
Yapmadınız çünkü sizin derdiniz ne halkın temiz suya erişimi
ne de ekoloji ve çevredir.
Değerli arkadaşlar,
bu teklifin aralarına itiraz edemeyeceğimiz bazı maddeler de
serpiştirilmiş, mesela plastik kullanımının
azaltılması var. Buna itirazımız yok. Enerji
kullanımında israfı azaltacak, plastik
kullanımını azaltacak önerileri destekliyoruz ama daha geçen
hafta plastiklerin biyokütle sayılacağı bir torba yasayı
gündeme taşıdınız. Bu da samimiyetsizliğinizin ve
tutarsızlığınızın ispatıdır. Güvenli,
sağlıklı ve çevreci ulaşım aracı olarak
tanımlanan ve birçok ülkede yaygın olarak kullanılan elektronik
skuterlerin teşvik edilmesi amaçlanıyorsa Ajans tarafından
belirlenmeye çalışılan işgal harcı neden
alınıyor öyleyse?
Bu teklifle, ekoloji
inisiyatiflerinin birçok noktada itiraz ettiği bir Çevre Ajansı
kurulmak isteniyor. Yasa hazırlanırken Çevre Mühendisleri
Odasının görüşü alınmamış. Bu Ajansın
personeli nasıl ve hangi kriterlere göre seçilecek belirli değil, kaç
çevre mühendisinin burada istihdam edileceği düzenlenmemiş. Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının kamu kurumu olarak
yapması gerekenleri özel bir yapı olarak Ajansa bırakması
zaten baştan kabul edilemez bir yanlıştır.
Çevrenin korunması çok
temel bir kamusal iştir; özel hukukla değil, kamu hukukuyla ele
alınmalıdır. Bu yasayla Ajansa verilen yetkilerden en önemlisi
de birtakım şirketlere verilen depozito faaliyetlerinin taşeron
firmalara bırakılmasıdır. Taşeron şirketler
kurdurup buralarda depozito malların geri dönüşüm işleri
yaptırılacaktır, ortada çok ciddi bir rant olduğu
açıktır. Çevre kirliliğinin önüne geçilmesi için her türlü
mekanizmanın işletilmesine dair destek ve katkı sağlamaya
hazırız ancak burada oluşturulan, kâr amacı güden, denetim
mekanizması olmayan bir işletme kuruluşu tarif edilmektedir.
Ekolojinin korunması amacıyla yıllardır mücadele veren
sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimlerin
katılımına kapalı olarak kurgulanan bu özel oluşum
çevreyi korumak amacıyla değil, iktidar için yeni, yüksek ücretli bir
kadrolaşma alanı olarak kurgulanmıştır.
Bakanlığın uhdesinde bulunan denetim yetkisi bu şekilde
kurulacak bir ajansa veya benzeri oluşuma devredilemez, bu büyük bir
yanlış olacaktır. Bu hâliyle ne Ajansın ne de
yetkilendireceği taşeron firmaların önceliği, ekolojik
yıkımı yavaşlatmak ya da durdurmak olmayacaktır.
Değerli arkadaşlar,
torba yasada başka bir başlık da atık yağların
toplatılmasıyla ilgili getirilen zorunluluk ve denetimdir. Fiilî
olarak neredeyse hiç olmayan bu denetimin yapılması elbette elzemdir
ve önemlidir ancak burada düzenlemenin amacı, işi
ticarileştirmek ve buradan bile rant devşirmektir. Atık
yağların doğaya karışmasını önlemek
istiyorsanız bugün gemilerin sintine yağlarını ne kadar
denetlediğinize bir bakalım. 20 milyon hanenin kaçından
atık yağ alındığını çıkın,
kamuoyuna açıklayın. Yerel yönetimleri yok sayarak, kayyum atayarak
Bu, bizden; bu, bizden değil.
ayrımcılığını yaparak çevreyi
koruyamazsınız, atık yağları
toplayamazsınız.
Bu yasayla getirilenler
arasında otopark düzenlemesiyle büyükşehir belediyelerinin
sorumluluğunda olan bölge otoparkı, kapalı ve açık otopark
yapma, işletme ve bunlara ruhsat verme yetkilerinin ilçe belediyelerine
devredilmesi var. Burada amaç, iktidarın son seçimle kaybettiği
büyükşehirlerin gelirlerinin kazandığı ilçe belediyelerine
aktarılmasıdır, buna yönelik bir düzenleme olduğu da
açıktır. Şu anda Vanda yaşanan parkomat soygununun bir
benzeri ülke geneline yaygınlaştırılıyor.
Otoparkları özelleştirip, bu otoparklarda istihdam edilen
kişiler güvencesizleştirilip gelirini de şirketlere aktaran bir
yapı kuruluyor. Muhtemelen yandaşlar için yeni inşaat ihaleleri
bile planlanmıştır.
Bu yasa teklifini getirirken
her zaman yaptığınız gibi, ilgili sivil toplum örgütleri ve
meslek kuruluşlarının görüşlerini almadınız,
muhalefetin itiraz ve önerilerini görmezden geldiniz, en önemlisi de asıl
ceremesini çekecek olan halkın anlamasına fırsat vermediniz,
düşüncesini sormadınız. İktidarınızın tek
derdi, ülkenin her karış toprağını nasıl paraya
ya da nakde çeviririm, nasıl yeni pazar alanları oluştururum
olmuştur.
Sözlerimi bitirmeden önce
güzel bir Kızılderili sözüyle konuşmamı tamamlamak
istiyorum ve sizleri uyarmak istiyorum: Son ırmak kuruduğunda, son
ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda beyaz adam
sermayenin yenmeyecek bir şey olduğunu anlayacaktır.
Sizleri saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Vecdi Gündoğdu.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VECDİ
GÜNDOĞDU (Kırklareli) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; yaşamın kendisi olan çevre konusunda düzenleme
yaparken üç temel konuda hassasiyet göstermek zorundayız: Bir, geriye
götürülemezlik ilkesi; iki, uluslararası çevre hukukunu oluşturan
sözleşmeler; üç, Anayasamızın çevreye ilişkin
düzenlemeleri. Bu üç temel prensip her adımda bizim yol haritamız
olmalıdır. Yaşamak ve yaşatmak için sürdürülebilir
gelişme, gelecek kuşakların ihtiyaçlarını tehdit
etmeden bugünün ihtiyaçlarını karşılayabilmektir.
Dünyanın birçok yerinde
olduğu gibi ülkemizde de en önemli çevre ve halk
sağlığı sorunlarından bir tanesi hava
kirliliğidir. Çevre Mühendisleri Odası tarafından
hazırlanıp açıklanan Türkiyenin hava kirliliği raporuna
göre, ölçüm yapılabilen 45 ildeki istasyonların çevresinde
yaşayan 60 milyon kişi, ulusal değerlerin üzerinde partikül
madde 10 seviyesine yani zararlı toza maruz kalmaktadır.
Termik santral
bölgelerindeyse durum çok daha kötüdür. Bugüne kadar termik santraller ve
ağır sanayinin bulunduğu bölgelerde filtreleme gerektiği
gibi yapılmadığı için solunum sistemi
hastalıklarından tutun da kanser hastalığına kadar
halk sağlığını tehdit eden pek çok sonucun ortaya
çıktığı bilimsel verilerle ortaya konulmuştur.
Mevcut kömürlü termik santrallerin
olumsuz etkilerinin minimize edilmesine yönelik bir çalışma dahi
yapılmadan maalesef yeni termik santraller planlanmaktadır.
İnsanların sağlığını kaybettiği,
kuşların, arıların böceklerin
yaşamadığı hayalet şehirler istemiyorsak denetleyici
kurumlar görevlerini layıkıyla yapmak zorundadırlar.
Sayın milletvekilleri,
yaşamın bir diğer vazgeçilmesi ise su; yerine başka bir
madde ikame edilemeyen sınırlı bir doğal kaynaktır.
Sağlıklı suya ulaşmak temel bir insanlık hakkıdır.
Ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili, son derece zengin göl ve akarsu
kaynakları olmasına rağmen maalesef su stresli ülkeler
arasındayız. Dolayısıyla geleceğimiz, doğal
yaşama kadar tehdit altındadır.
Bir diğer
vazgeçilmezimiz ise toprağımızdır. Ülkemizde erozyon, arazi
üretkenliğinin azalmasında en başta gelen sorunlardandır.
Tarım arazilerinin yüzde 59u, meraların yüzde 64ü, orman
arazilerinin ise yüzde 54ü maalesef erozyona maruz kalmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
on sekiz yıllık AKP hükûmetleri uyguladıkları çevre politikalarıyla
Anayasayı, yasaları, yönetmelikleri, sürdürülebilir yaşamı
görmezden gelmiştir. AKPden geriye sadece talan edilen, katledilen,
yağmalanan doğa kalmıştır.
Görüşmekte
olduğumuz teklifte amacının ötesinde değişiklikler ve
bütünsel açıdan çelişki ve tutarsızlıklar vardır.
Ajans yönetim kadrolarının bilimsel ve objektif kriterlere göre
değil, siyasi olarak belirleneceği açıkça görülmektedir.
Sorumluluk almadan sınırsız yetki isteyen Ajansla, kadro ve
bütçe alan, mali muafiyeti olan, denetlemeyen ama denetim yetkisiyle
Bakanlığa paralel bir kurum oluşturmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
eşsiz coğrafyamızın bize emanet ettiği Ayder
Yaylası, Dipsiz Göl, Uzungöl, Salda Gölü, Kuzey Ormanları, Kaz
Dağları, Saros Körfezi, Istrancalar ve saymakla bitiremeyeceğimiz
doğal zenginliklerimizin en büyük şansızlığı,
binlerce yıllık zaman dilimi içerisinde maalesef, AKP
iktidarıyla karşı karşıya kalmasıdır. On iki
bin yıllık Dipsiz Göl, define bulma umuduyla iş makineleriyle
kazılmış ve kurutulmuştur. Salda Gölüne, çıplak
ayakla dahi basmaya kıyamadığımız o beyaz
kumlarının üzerine maalesef, iş makineleriyle, hafriyat
kamyonlarıyla girilmiştir. Derelerini kurutup
ağaçlarını kestiğiniz Karadenizde, plansız
yapılaşmaların bedelini Rizede, Artvinde, Giresunda maalesef,
acı kayıplarla ödedik.
Ormanımdan bir dal
kesenin başını keserim. diyen Sultan Mehmetin torunları,
Kuzey Ormanlarında 13 milyon ağaç kesilmiştir. Oksijen
darphanemiz, dünyanın en kaliteli oksijenini üreten Kaz Dağlarını
oksijen hırsızlarının, altın madencilerinin maalesef,
cenneti hâline getirdiniz. Istrancaları delik deşik ederek toz
bulutlarıyla yeşili griye çevirdiniz. Istrancalardaki eşsiz
doğal zenginliğimiz, çimento, kil, demir, bakır, altın,
gümüş, taş, çakıl gibi vahşi madencilikle çalınıyor,
şu anda da talan ediliyor. Trakyada barajlar, dereler kururken, içme ve
sulama suyu tehlikedeyken AKP şu anda maden şirketlerine oluk oluk su
aktarmaya devam ediyor.
Doğanın
yeşilini doların yeşiliyle karıştıranlara buradan
sesleniyorum: Istrancaları kaybedersek İstanbulu kaybederiz,
İstanbulun nefesi kesilir, içtiği su yok olur. Istrancaları
koruyamadığımız zaman Balkanlar üzerinden yurdumuza
inanın, soğuk hava değil, duman, kül, radyasyon ve toz
bulutları gelecektir. Avrupanın en önemli doğal
alanlarından biri olan Istranca Dağlarında birçok ekosistem iç
içe yaşamaktadır. Dağ, deniz, göl, dere, mağara ve kumullar
ile longoz ormanları hep birlikte, kardeşçe bir yaşam
sürdürmektedir. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan bu eşsiz
zenginliğimiz kendi hâline bırakılsa inanın,
Istrancaların yeryüzü cenneti olması işten bile değildir.
Kırklareli Demirköy
ilçemizde Dupnisa Mağarası üzerinde mermer ocağına izin
verildi; güler misin, ağlar mısın? Duyarlı çevre
gönüllüleri sayesinde bundan vazgeçildi, bölge sit kapsamına
alındı. Bizler tam mağara kurtuldu derken bir baktık,
şimdi de neredeyse mağaranın içine kadar uzanan turizm tesisleri
yapılmaya çalışılıyor ve planlandı; herhâlde, bu
da önümüzdeki senelerde Katarlılara verilir.
Kırklarelide
doğayı talana büyük bir hızla devam ederken Kırklarelinin
en bereketli Babaeski Büyük Ovası sınırları içinde bulunan
bereketli tarım toprakları, kömür ocakları ve termik
santrallerle şu anda maalesef, yok edilmeye çalışılıyor.
Suyu kucağında saklayan toprağa ihanet etmeyin.
Değerli arkadaşlar,
Trakyayı, İstanbulu ve Marmara Bölgesini kurtarmak istiyorsak hiç
vakit kaybetmeden tedbirler alınması gerekiyor. Ergene havzası
toprakları tarımsal sit alanı ilan edilmelidir. Istrancalar
biyosfer rezerv alanı ilan edilmelidir. Dünyanın en önemli kuş
göçü yolu olan Istrancalarda RES projelerinden bir an önce vazgeçilmelidir.
Kırklareli Turizm Bölge Planı yaşama geçirilmelidir.
Avrupanın en büyük subasar ormanı, longozlar Ramsar alanları
kapsamına alınmalıdır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
pandemi sürecinde insanlığı bir kez daha uyarıyoruz:
Artık sağlıklı yaşam, temiz hava solumak, nefes almak
istiyorsak, çocuklarımıza sağlıklı bir gelecek bırakmak
istiyorsak ortak akıl çevresinde bilimsel çözümleri yaşama
geçirmeliyiz. Sürdürülebilir gelecek için sorunlar ortada, çözüm
yollarını da biliyoruz ve sıralıyoruz. Fakat bunları
yapmak için de irade gerek, inanın irade gerek. On sekiz yıldır
AKPde ne yazık ki bu iradeyi de göremedik. İnsanın doğadan
uzaklaştıkça kalbi sertleşirmiş, siz de biraz artık
kalbinizi yumuşatın diyoruz. Karar vereceksiniz; geleceği
yaşanılabilir mi kılacaksınız yoksa
çocuklarımıza miras bırakacağımız çevreyi,
geleceğimizi talan etmeye devam mı edeceksiniz? Aklı ve bilimi
yok sayıp rantı önceleyen politikalarla, çocuklarımıza,
torunlarımıza nefes alamayacağı, alsa da
sağlıklı olamayacağı bir vatan mı
bırakacaksınız? Buna bir karar verin. Şu anda temiz hava istiyorsunuz,
meyve seviyorsunuz; kuşları, arıları, böcekleri
seviyorsanız yeşile saygı duyun, birlikte kucak kucağa
yaşayın. İnanın daha mutlu, daha huzurlu ve
sağlıklı olacaksınız. Artık bunları da
söylemeyin, yapın. İnsanı insan yapan düşüncesi değil,
emin olun ki davranışlarıdır. Önce zarar vermeyin, sonra
zaten faydalı olursunuz. Param var ama tüketmeye hakkım var
mı? diye de kendinize öncelikle bir sorun.
Değerli milletvekilleri,
Gelin bağa yeşiller kuşanan doğayı görün. Her
köşede bir çiçek dükkânı açan doğayı görün. Güller gülerek
sesleniyor bülbüllere: Susun, susarak doğayı görün.
Kapatmadan önce şunu
söylemek istiyordum, hep hani çevrecilerin, doğacıların,
korumacıların bir sözü vardır, klasik bir şey:
Doğayı sev, yeşili koru. derler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
VECDİ GÜNDOĞDU
(Devamla) Eğer bunu bir AKPli söylüyorsa da inanmayın.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ
PARTİ Grubu adına Sayın Metin Ergun.
Sayın Ergun, grup
adına konuşmanın yanı sıra şahsınız
adına da söz talebiniz var, ikisini birleştiriyorum.
Konuşma süreniz on
beş dakikadır.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA METİN ERGUN (Muğla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Çevre Ajansının Kurulması
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına
görüşlerimizi ifade etmek için huzurlarınızdayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Muhterem milletvekilleri,
bildiğiniz gibi torba kanun teklifleriyle asli yasama organı olan
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama sistematiği bozulmakta,
anlaşılması zor ve karmaşık düzenlemeler içermesinden
dolayı da yasama süreci zaafa uğratılmaktadır. Zira torba
kanun teklifleriyle getirilen metinler, son derece karmaşık ve
içerdiği konular da birbirleriyle bağlantısızdır.
Teklif metinlerinde yoğun bir şekilde teknik nüanslarla
değişiklik yapılması hedeflenmektedir. Torba kanun
metinlerinde farklı yorumlanmaya son derece müsait, muğlak ifadeler
kullanılmaktadır. Hâl böyle olunca Türkiye Büyük Millet Meclisinin
anlaşılabilir ve sonuçları öngörülebilir kanun yapma kapasitesi
sınırlı hâle gelmektedir. Artık sıradan hâle gelen tüm
bu olumsuzluklar bir kenarda dururken iktidar, yeni bir torba kanun teklifiyle
karşımızdadır.
Söz konusu kanun teklifi
Türkiye Çevre Ajansının kurulması; elektrikli skuterlerden
alınacak işgal harç bedellerinin uygulanması; atık motor
yağlarının yönetimi; yerel yönetimler ile Karayolları Genel
Müdürlüğüne bisiklet yolları ve şeritleri, bisiklet park
istasyonları, elektrikli şarj istasyonları ve gürültü
bariyerleri yapma görevi verilmesi; atık su altyapı yönetimlerinin
kurulabilmesi gibi birbirine benzer gibi duran lakin oldukça farklı ve
teknik konulardan oluşan bir kanun teklifidir.
Sayın milletvekilleri,
başlığından da anlaşılacağı gibi bu
teklifin getirdiği temel yenilik, Türkiye Çevre Ajansının
kurulmasıdır. Teklif metninde Ajansın kuruluş amacı,
çevre kirliliğini önlemek ve yeşil alanların korunmasına,
iyileştirilmesine ve geliştirilmesine katkı sağlamak;
döngüsel ekonomi ve sıfır atık yaklaşımı
doğrultusunda kaynak verimliliğini artırmak; ulusal ölçekte
depozito yönetim sistemi kurulmasına, işletilmesine, izlenmesine ve
denetimine yönelik faaliyetlerde bulunmak olarak ifade edilmektedir. Yani bu
ifadelerle teklifin temel amacının depozito yönetim sistemini kuracak
ve işletecek bir yapıyı oluşturmak olduğu
anlaşılmaktadır. Gerçekten de Türkiye olarak denizlerimizin,
kıyılarımızın, göllerimizin,
akarsularımızın, ormanlık alanlarımızın,
park ve yeşil alanlarımızın, mahallelerimizin,
şehirlerimizin, kısacası tüm çevremizin doğada çözünmeyen
inorganik atıklardan korunması konusunda etkin bir depozito yönetim
sistemine olan ihtiyacımız açıktır.
Bildiğiniz gibi, bugün
ülkemiz iyi işleyen bir depozito yönetim sistemine sahip değildir.
Dolayısıyla geri dönüştürülemeyen atıkların düşük
bertaraf oranları yüzünden doğal çevrenin zikrettiğimiz bütün
unsurları büyük bir kirlilikle boğuşmaktadır. Ayrıca
geri dönüştürülebilir atıkların verimli bir şekilde ekonomiye
kazandırılamaması sebebiyle ekonomik kaynaklarımız
israf edilmektedir. Çünkü Türkiye gelişmiş endüstriyel ülkelere
nazaran atık ve depozito yönetim sistemleri konusunda oldukça geç
kalmış bir ülkedir.
Ülkemizin daha fazla geç
kalmadan atık yönetim sistemiyle entegre bir depozito yönetim sistemine
sahip olması sürdürülebilir bir ekonomi ve çevre anlayışı
açısından zaruridir. Bu sebeple, kurulması amaçlanan Türkiye
Çevre Ajansının böyle bir ihtiyaca cevap verecek bir kurum
olmasından İYİ PARTİ olarak memnuniyet
duyacağımızın bilinmesini isteriz. Bununla beraber, Türkiye
Çevre Ajansının kuruluşunu ve işleyişini düzenleyen bu
teklife bakıldığında, Ajansın zikredilen niteliklerine
halel getirecek bazı hususiyetlere sahip olduğu görülmektedir.
Örneğin, teklifin 3üncü maddesinde Ajans özel hukuk hükümlerine tabi bir
kamu kuruluşu olarak yapılandırılmaktadır. Yani bu
kuruluş, devlet geleneğimize, hukuk müktesebatımıza,
kamusal teamüllere ve tecrübelere aykırı bir şekilde kurulmak
istenmektedir. Bununla da yetinilmemekte, teklifin 28inci maddesinde
göreceğiniz üzere Ajansın mal ve hizmet alımları Kamu
İhale Kanunundan muaf tutulmaktadır. Düzenlemenin bu yönüyle âdeta
paralel bir bakanlık inşa edeceğini söylememiz herhâlde
yanlış olmayacaktır. Zira bu şekilde kurulan bir kurum
mevcut iktidar zihniyetinin alametifarikası olan nepotizmin yeni
merkezlerinden biri hâline gelecektir. Ayrıca, bu şekilde kurulacak
Ajans kamu yönetiminin olmazsa olmazı olan şeffaflık ve hesap
verilebilirlikten son derece uzak bir yapı olacaktır.
Muhterem milletvekilleri,
teklifin 5inci maddesinde kurulması amaçlanan Türkiye Çevre
Ajansının 7 kişilik yönetim kurulu ile 11 kişilik
danışma kurulu üyelerinin üç yıllığına Çevre ve
Şehircilik Bakanı tarafından atanacağı öngörülmektedir
fakat Çevre ve Şehircilik Bakanının bu kişileri hangi
kriterlere göre belirleyeceği belli değildir. Aynı şekilde
teklifte görev süresi biten yönetim kurulu veya danışma kurulu
üyelerinin yeniden atanıp atanamayacağı, bir üyenin kaç kez
görev yapabileceği gibi soruların cevabı yoktur. Bu hâliyle
Ajans, akraba ve eş dost kayırmacılığının
merkez üslerinden biri hâline gelecektir. Dolayısıyla İYİ
PARTİ olarak düzenlemeyi bu hâliyle doğru bulmuyor ve kabul
etmiyoruz.
Değerli milletvekilleri,
Ajansın gelirlerinin ve bütçesinin açıklandığı 8inci
maddenin (b) bendinde Ajansın her türlü bağış ve
yardımları gelir olarak kaydedebileceği ve kullanabileceği
ifade edilmektedir. Teklifte sözü edilen her türlü bağış ve
yardımın üst sınırı belirtilmemiştir.
Ajansın veya Ajans yöneticilerinin iş veya denetim ilişkisinde
bulunduğu kişi ve kuruluşlardan bağış alıp
alamayacağı konusu belli değildir. Biz İYİ PARTİ
olarak Ajansın gelirlerinin ne şekilde ve hangi kriterlere göre
oluşturulacağının şüpheye yer bırakmayacak bir
nitelikte belirlenmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Zira Ajans,
alacağı bağışlar dolayısıyla
özerkliğini ve kamu yararını sıkıntıya
düşürecek faaliyetlerini tam anlamıyla ve kuruluş amacına
uygun biçimde yapamayacağı bir yola girebilir endişesi
taşımaktayız. Bu durum gelecekte hem çevre ve halk
sağlığı hem de kamu yararını ciddi şekilde
riske atabilecek sonuçlar doğurabilir.
Sayın milletvekilleri,
teklifin 16ncı maddesiyle Çevre Kanununda değişiklik
yapılarak Türkiye Çevre Ajansına denetim yetkisi verilmektedir.
Bilinmelidir ki denetim yetkisi kamusal bir yetkidir. Özellikle çevre ve
doğa gibi her canlının paydaşı olduğu bir alanda
denetim yetkisinin özel hukuk hükümlerine bağlı bir kuruluşa
aktarılması doğru değildir. Zira, şimdiye kadar
Bakanlığın yetki ve denetiminde yapılan faaliyetlerin
yetkinliği ve yeterliliği belirsiz bir yönetim ve danışma
kuruluna sahip bu Ajans eliyle yürütülmesi çeşitli suistimallere yol açma
riski taşımaktadır.
Muhterem milletvekilleri,
daha önce belirttiğimiz gibi Türkiye, depozito yönetimi sistemi kurma ve
yönetme konusunda geç kalmış bir ülkedir. Dolayısıyla,
Türkiye Çevre Ajansı kurulduktan sonra depozito yönetim sistemi
kapsamına girecek olan ürün ve faaliyetlerin hacmi hızla ve uzun süre
artacaktır. Bu sebeple, Türkiye Çevre Ajansının hâkimiyetinde
olacak olan depozito yönetim sistemi aynı zamanda çok büyük bir kamusal
kaynak yaratılması anlamına gelmektedir. Mevcut teklifte ise
böylesine büyük bir kaynağa sahip olacak olan Türkiye Çevre Ajansı
Kamu İhale Kanunu kapsamının dışında kurgulanmaktadır.
Hâlbuki Kamu İhale Kanunu özü itibarıyla kamu kurumlarınca
yapılacak ihalelerde saydamlığı, rekabeti, eşit
muameleyi, güvenilirliği, kamu denetimini ve kaynaklarının
verimli kullanılmasını sağlamayı amaçlamaktadır.
Biz, İYİ PARTİ olarak devasa bir kamusal kaynağa sahip
olacak olan Ajansın yapacağı mal ve hizmet
alımlarının Kamu İhale Kanunu kapsamının
dışında bırakılmasını doğru bulmuyoruz.
Sayın milletvekilleri,
bu teklif bu hâliyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
açısından açık bir şekilde depozito yönetim sistemi ve
atık yönetimi konusunda başarısızlığın
itirafıdır.
İktidar, yürütme gücünü
elinde bulundurduğu son on sekiz yılda etkin, yaygın ve verimli
bir depozito yönetim sistemi kuramamıştır. Geçtiğimiz on
sekiz yılda Bakanlık bünyesinde kurulamayan bu sistem, şimdi
paralel bir bakanlık oluşturularak kurulmak istenmektedir. Üstelik bu
paralel bakanlığın da denetimsiz ve keyfî politikalarla idare
edilebilir olması amaçlanmaktadır. Bu hususta İYİ
PARTİ olarak duruşumuz nettir. Şeffaflığı ve hesap
verebilirliği amaçlayan yeni bir nepotizm merkezi yaratacak olan bu
teklifi mevcut hâliyle desteklememiz mümkün değildir.
Sayın milletvekilleri,
konuşmama son vermeden evvel daha önce Kaz Dağları'nı çöle
çeviren altın arama faaliyetlerinde yaşadığımız gibi
yeni bir tehditle karşı karşıya kalan Tokat ilimizin Erbaa
ilçesiyle ilgili birkaç hususu vurgulamak istiyorum. Türkiye'nin birçok yerinde
madencilik faaliyetleriyle ilgilendiği bilinen bir holding, Tokat ilimizin
Erbaa ilçesinde bulunan bakır maden sahasında altın madeni
bulduğunu kamuoyuna duyurmuştur. Daha sonra söz konusu holding
tarafından yapılan açıklamada rezerv miktarının
tespitiyle sahanın jeofizik ve jeolojik açıdan analiz edilmesi çalışmalarına
başlandığı ifade edilmiştir.
Bildiğiniz gibi, altın
madenciliğinde siyanürlü altın arama yaygın bir yöntemdir.
Şimdiye kadar, altın arama faaliyetlerinin
yapıldığı yerlerde kullanılan siyanürden ötürü ortaya
çıkan toprak kirliliği, su kirliliği ve kalıcı
doğa tahribatları Erbaalı vatandaşlarımızı
haklı olarak endişelendirmektedir. Erbaalılar,
Yeşilırmak ve Kelkit Vadileri ile bu vadileri besleyen Sakarat ve
Boğalı Yaylalarındaki tarımsal üretimin bu şekilde
ciddi bir tehditle karşı karşıya kalacağından
endişe duymaktadırlar. Erbaa bölgesinde yapılan tarımsal ve
zirai üretim, siyanürle altın arama faaliyetleri sonucunda böyle bir
tehditle karşı karşıya kalırsa bölgede yoğun bir
göç hareketinin başlaması kaçınılmaz olacaktır.
Dolayısıyla, Erbaada ve köylerinde yaşayan
vatandaşlarımız, yaratacağı risk ve tehditlerden ötürü
bu faaliyetlere karşı çıkmakta ve çalışmaların
durdurulmasını talep etmektedirler. Biz, İYİ PARTİ
olarak bu konuda Erbaalı vatandaşlarımızın
yanındayız ve onlara elimizden gelen desteği vereceğimizin
bilinmesini isteriz. Bu vesileyle, bu kürsüden iktidarı ve devletimizin
ilgili kurumlarını, Erbaalı
vatandaşlarımızın sesine kulak vermeye ve yeni bir Kaz
Dağları felaketi yaşanmaması için harekete geçmeye
çağırıyoruz.
Konuşmama son verirken
yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı
adına ikinci söz Sayın Mehmet Sait Kirazoğlunun.
Buyurun Sayın
Kirazoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET SAİT
KİRAZOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Çevre Ajansının Kurulmasına Dair Kanun
Teklifimizin birinci bölümü üzerine şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Aziz milletimizi ve Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlarım.
Ülkemizin nüfusu hızla
artarak 84 milyona ulaşmış, buna paralel olarak
endüstrileşme, kentleşme, ekonomik büyüme ve millî gelirdeki
artışla birlikte ihtiyaç sahiplerinde ve tüketim
alışkanlıklarımızda önemli değişimler
yaşanmıştır. Nüfus ve tüketim arttıkça, TÜİK
verilerinden de açıkça görüleceği üzere, yirmi yıl önce 500
milyon ton olan ham madde tüketimimiz günümüzde yaklaşık 1 milyar
tona ulaşmış bulunmaktadır. Yine, yirmi yıl önce
yaklaşık olarak evsel atık miktarı 17 milyon ton iken
günümüzde 32 milyon tonu aşmış durumdadır. Bu atıkların
hacim olarak dörtte 1ini oluşturan plastik, kâğıt-karton, cam,
metal gibi değerlendirilebilir birçok atık, kaynağında
ayrılmadığı ve çöpe atıldığı için
depolama sahalarına gitmekte ve her yıl milyarlarca lira kaynak yok
olmakta ve yüzlerce futbol sahası büyüklüğünde depolama alanına
ihtiyaç duyulmaktadır. Kullanıldıktan sonra doğrudan ya da
dolaylı olarak doğaya, çevreye bırakılan bu atıklar,
özellikle plastik olanlar, fiziksel veya kimyasal olarak parçalanabilseler dahi
gıda zinciri içine karışarak tüm canlı hayatını
ve çevre sağlığını tehdit etmektedir.
Ambalajları yapmakta
kullandığımız ham maddeler, daha çok petrol ve gaz gibi
ithalata bağımlı olduğumuz yenilenemeyen kaynaklardan
olduğundan çevresel olumsuz etkilerinin yanı sıra ekonomik
olarak da yüksek maliyetlere sebep olmaktadır.
Atıklarımızı azaltarak ve değerlendirerek çevremizin
ve doğal kaynaklarımızın korunmasını
sağlamanın yanı sıra geri kazanımla ham madde olarak
kullanılmasını ve yeni ürünlere dönüşmesini sağlamak
zorunda olduğumuzu görüyoruz.
Burada, konuyla doğrudan
ilgisi nedeniyle Sıfır Atık Projesine değinmeden
geçemeyeceğim. Cumhurbaşkanımızın saygıdeğer
eşi Sayın Emine Erdoğan Hanımefendinin himayelerinde
yürütülen bu projeyle, öncelikle sıfır atık konusunda
bilinçlenme ve duyarlılık oluşturmak amacıyla 10 milyona
ulaşan kişiye eğitim verilmiş, Cumhurbaşkanlığı
ve Meclisimizin dâhil olduğu yaklaşık 50 binin üzerinde kurum ve
kuruluş binasında Sıfır Atık Yönetim Sistemi
uygulamasına geçilmiştir. 2017 yılından bugüne kadar toplanan
yaklaşık 17 milyon ton değerlendirilebilir atıklarla
ekonomiye ciddi kazançlar sağlanmış, enerji ve su tasarrufu
yapılmış, yine 2 milyar ton sera gazı salımı
engellenmiştir. Bu projenin ülke genelinde 2023 yılına kadar
yaygınlaşmasıyla yüzde 13 olan geri kazanım
oranının yüzde 35e çıkarılması hedeflenmektedir.
Yüce Meclisimizin bundan iki
yıl önce kabul ettiği ve kamuoyunda poşet kanunu olarak
bilinen çok önemli bir düzenleme vardı. Bu düzenlemeyle sıfır
atık yaklaşımına uygun olarak su kaynaklarımıza,
tarım ve orman alanlarımıza giden ve bitkisel örtü ve hayvanlar
açısından risk oluşturan milyarlarca plastik poşeti
azaltmak ve kontrol altına almak maksadıyla ülkemizde tüm
satış noktalarında plastik poşetlerin tüketiciye ücretli
olarak verilmesi sağlanmıştı. Bu düzenlemenin amacı,
geri kazanım imkânı neredeyse olmayan, ciddi görsel ve çevresel
kirliliğe neden olan plastik poşetlerin kişi başı
kullanım miktarının azaltılmasıdır.
Vatandaşımızın büyük teveccühüyle gereksiz plastik
poşet tüketimi yüzde 80 oranını aşan bir şekilde
azalmış ve yüz binlerce ton plastik atığın
oluşumu önlenmiştir.
Bugün görüştüğümüz
kanun teklifimizle de yine sıfır atık yaklaşımına
uygun bir şekilde çevre kirliliğini önlemek, yeşil alanları
korumak, iyileştirmek ve geliştirmek amacıyla yine ulusal
ölçekte depozito yönetim sistemi kurulmasına, işletilmesine,
izlenmesine ve denetimine yönelik faaliyetlerde bulunmak üzere Çevre
Ajansı kurulması öngörülmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kurulması teklif edilen Çevre Ajansı,
ülkemizin 32 milyon ton/yıl civarında olan, katı
atıkları içerisinde önemli bir yer tutan -hacim olarak yüzde
20-25ini oluşturuyor- içecek ambalaj atıklarının yönetimi
için atık toplama konusunda en verimli uygulamalardan biri olan ve dünyada
gelişmiş ülkelerde de kabul görmüş olan depozito yönetim
sistemini hayata geçirecek ve tek bir merkezden koordine edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi Sayın Kirazoğlu.
MEHMET SAİT
KİRAZOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Depozito yönetim sistemi,
ürünlerin depozito bedeliyle piyasaya sürülerek satış noktasında
tüketiciye depozito bedeliyle satılması, tüketiciler tarafından
da tüketilmesi, kullanılması sonrasında oluşan boş
ambalajların veya kullanılmış ürünlerin atılmayarak
depozito bedellerini geri almak amacıyla satış noktalarına
iade etmelerine dayalı bir sistemdir. Çevre Ajansının faaliyete
geçmesiyle ülkemizde yıllık olarak tüketilen yaklaşık 20
milyara yakın ambalajdaki geri dönüşüm oranının yüzde
90lara ulaştırılması amaçlanmaktadır. Zaman
içerisinde pil, elektrikli ve elektronik ürünler, lastikler, akümülatörler gibi
depozito uygulamasına alınacak ve geri dönüşümle ekonomiye
kazandırılacak diğer unsurlar da vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
MEHMET SAİT KİRAZOĞLU
(Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Bununla hem ham madde
ithalatında hem emisyon ve yerel yönetimlerin atık bertaraf
oranlarında ciddi azalma sağlanacak, yine atık plastik
ithalatında yüzde 40 oranında bir azalma sağlanacaktır.
Ben sözlerime son verirken
kanun teklifimizin hazırlanmasında bize desteğini esirgemeyen
hem Çevre Bakanlığı bürokrat ve yetkililerine hem grubumuz ve
Komisyondaki milletvekillerimize ve Meclis çalışanlarına
teşekkürlerimi sunuyorum. Daha yaşanılır bir çevre
hedefiyle ilk adımını attığımız Türkiye
Çevre Ajansının şimdiden ülkemiz için, milletimiz için
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Değerli
milletvekilleri, birinci bölüm üzerinde konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, on beş
dakika süreyle soru-cevap işlemini yapacağım.
Evet Sayın Ünal,
buyurun.
CUMHUR ÜNAL (Karabük)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Dün burada Karabük
hakkında bazı konular konuşulduğu için söz aldım. Yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Karabük merkezde 3
hastaneden 2si yıkılmış, yerine yenisi
yapılmış. deniliyor, oysaki 3 hastane de depreme
dayanıklılık açısından raporluydu. Bu hastanelerden 2
tanesini yeniledik, 1 tanesinin inşaatı devam etmektedir.
Yıkıldı diye bahsi geçen hastaneler 4 ve 6 kişilik odalar
olmak üzere 467 yataklıydı, şimdi ise yenileri yapılan
Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1 ve 2 kişilik odalı,
525 yataklı; yeni Ağız ve Diş Hastanesi 54 ünitlik ve
inşaatı devam eden 76 yataklı hastane bittiğinde tamamı
özel banyolu 601 yatak sayısına ulaşacaktır.
Diğer taraftan,
Eskipazar Devlet Hastanesi bahsi geçtiği gibi 50 milyona değil 11
milyon 886 bin liraya yapılmıştır. Beklenmedik bir zemin
hareketi nedeniyle Bakanlık tarafından gözlem altındadır. İlçemizde
sağlık hizmeti aksamadan verilmektedir.
Bir diğer konu
kavşak yapılmadığı konusu. Oysaki üç ay önce Karabük
kavşak ihalesi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle 232 sıra
sayılı Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
2 sorum olacaktı
Sayın Başkanım. Birinci sorum: Türkiyede 2002 yılında
katı atık tesis sayısı ne kadardı, bugün kaç tane?
İkinci sorum ise: 2002 yılında atık su arıtma tesis
sayısı kaç adetti, bugün kaç tane?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Kılıç
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Geri dönüşüm,
kullanım dışı kalan dönüştürülebilir atık
malzemelerin çeşitli yöntemlerle ham madde olarak yeniden imalat sürecine
kazandırılması sürecidir. Böylece ham madde ihtiyacı
azalır, artan tüketimin doğal dengeyi bozması önlenir,
doğaya verilen zarar engellenmiş olur, enerji tasarrufunu mümkün
kılar, çevre kirliliğinin engellenmesine katkı sağlar;
yeşili, suyu, toprağı ve havayı korur, emek ve sermayenin
daha verimli alanlarda kullanılmasına katkı sağlar,
ekonomiktir ve maliyeti düşürür.
Sorum şudur: Çevre
Ajansı kuruluyor, geri dönüşüm hedefiniz nedir?
BAŞKAN Sayın
Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Başkana ben ilk
soru-cevap kısmında soruyu sormuştum, soruma cevap vermedi.
Tekrar soruyorum, 3 sefer üst üste tekrarlıyorum: Türkiye ne kadar plastik
ithal ediyor Sayın Başkan? Türkiye ne kadar plastik ithal ediyor
Sayın Başkan? Türkiye ne kadar plastik ithal ediyor Sayın
Başkan? Bu soruya
BAŞKAN Kayda geçti
Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ama Başkan bunu anlamıyor, başka bir şeylerle meşgul.
Tekrar soruyorum Sayın
Başkan: Türkiye ne kadar plastik ithal ediyor? Sayın Başkan,
Türkiye ne kadar plastik ithal ediyor? Sayın Başkan, Türkiye ne kadar
plastik ithal ediyor? Türkiye ne kadar plastik ithal ediyor? Türkiye ne kadar
plastik ithal ediyor? Lütfen bu soruya cevap verin.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Mahmut, bize geri zekâlı muamelesi yapıyorsun (!)
BAŞKAN Sayın
Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de ilk soru-cevap aşamasında
Sayın Başkana soru sormuştum, Türkiye Çevre Ajansının
kuruluşunun Avrupa Birliği uyum yasalarına uygun
olmadığını söylemiştim ama kendisi ulusal mevzuata
uygun olarak Çevre Ajansının kurulduğunu söyledi. Bunun
gerçeği yansıtmadığını söylüyorum.
Teklifin birinci
imzacısı Sayın Selman Özboyacıyla zaten Avrupa
Birliği Uyum Komisyonunda beraber de görev yaptık, o da mevzuata
hâkim. Yani bu Ajansın kuruluşu, işleyişi, bütçesi,
kuruluş amacı, kadrosu, atamalar; özerk, şeffaf ve
bağımsız bir kuruluş olarak gözükmüyor ve bu da mevzuatta
sorunlar yaratacaktır. Bir sonraki Avrupa Birliği ilerleme raporunda
da bu durum karşımıza çıkacaktır.
Tekrar ben sorumu yineliyorum
size.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Size bir çiftçi mektubu
okuyacağım, çiftçimiz diyor ki: 2016da yapılan tarım
kredi borç yapılandırmasında borcumuz biz çiftçiler için makul
bir seviyeye çekilmeye çalışıldı, makul seviye bile faizin
faizi gibiydi ama iki yıl borcumu ödedim, üçüncü yıl geldiğinde
ise çok zorlandım; kooperatifle görüştüm, malımı mülkümü
anlaşmalı satalım dedim, kabul etmediler. Mahsul fiyatları
çok düşük, maliyetler çok yüksek, gübre, ilaç, mazot ve yeme
yetişemiyorum, süt fiyatları, buğday fiyatları yerinde
sayıyor. dedim. Atamız Köylü, milletin efendisi. demişti,
siz kölesi yaptınız, yapılandırma yapmadınız.
Toprağın kokusu bile değişti çünkü toprak çiftçinin
gözyaşlarıyla sulanıyor artık. Yarın benim mahkemem
var, ben çiftçiyim ama mahkeme kapılarından tarlama gidemez oldum.
Köylünün traktörünü bile haczediyorsunuz. Ne yapalım, sabana insan mı
vuralım?
BAŞKAN Sayın
Köksal
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, 2018 yılı Ocak ayında yürürlüğe
giren 696 sayılı KHKde kadro kapsamı dışında
kalan kiralık araç şoförleri, Karayolları
çalışanları, HBYS, bilgi işlem, devlet hastanesi yemekhane
personelleri, laboratuvar, hastane sterilizasyon, dezenfeksiyon ve KİT
personelleri büyük bir haksızlık yaşamış, kadro
dışı kalmıştır. Onlara kadro verileceği
söylendiği hâlde aradan geçen iki yılı aşkın sürede
kadro verilmemiş, yaşadıkları mağduriyet
giderilmemiştir. Bu insanlar zor şartlarda çalışan, bazen
maaşlarını iki üç ayda bir alabilen, günde on altı saat
çalışıp 1 kuruş dahi mesai almayan emekçilerdir. 2018
yılı Ocak ayından bu yana binlerce taşeron işçi de
işini kaybetmiştir. Hâlen de 1 Ocak 2021 tarihi itibarıyla
taşeron işçiler işlerini kaybetme korkusu yaşamaktalar.
Kadro dışı bırakılan ve işini kaybetme
tehlikesiyle karşı karşıya kalan taşeron işçilere
verilen kadro sözü tutulacak mıdır? Yoksa bu işçiler
taşeron işçi olarak çalıştırılıp işten
çıkarılma kaygısıyla yaşamaya devam mı
edeceklerdir?
BAŞKAN Sayın
Bülbül
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Sayın Başkan, pandemiden önce de var olan ekonomik kriz,
salgınla beraber ekonomik buhrana dönüşmüş ve esnafı iflas
noktasına getirmiştir. Kirasını, kredisini,
elektriğini, suyunu, doğal gazını, vergisini, SGK primini
ve BAĞ-KUR primini ödeyemeyen ve iş yerleri kapanan
esnafımız çok zor durumdadır. Kapalı olan okullar ve mart
ayından beri dükkânı açık olmayan okul kantini esnafı için
hibe destek planı hazırlanması, bir yıl süreyle kira
alınmaması bir zorunluluktur.
Tarımsal üretimde
ithalat lobisinin etkin olması, mazot, ilaç, gübre, yem girdilerinin artması,
ürettiklerinin para etmemesi, çiftçiyi aldıkları kredileri ödeyemez
duruma getirmiştir. Tarım kredi kooperatiflerinde uygulanan yüksek
faiz tarımsal kredilerin geri ödemelerinde büyük sıkıntıya
yol açmıştır. Tarım kredi kooperatifleri haciz
işlemleri başlatmış olup çiftçilerin traktörleri
haczedilmiştir. Bu nedenle krediler için yapılandırma
zorunludur. Çiftçiler için hibe destek paketi mutlaka
hazırlanmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Şahin
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
BAŞKAN
Çıkarmıyoruz maskeyi Sayın Şahin, maskeyle
konuşuyoruz.
Buyurun.
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Peki, teşekkür ederim, sağ olun.
Sayın Başkan,
Sağlık Bakanlığının Covid tedavi protokolünde
hidroksiklorokin isimli ilaç hâlen bulunmakta. FDA 15 Haziran, Dünya
Sağlık Örgütü 17 Haziranda bu ilacı tedavi protokolünden
çıkartmış olmasına rağmen Sağlık
Bakanlığının yayınlamış olduğu en son 9
Ekim tarihli tedavi protokolünde hâlen bu ilaç bulunmakta ve bazı doktor
arkadaşların üzerinde de idareler tarafından bu ilaçları
kullanmaları yönünde baskı yapılmaktadır. Sizin
aracılığınızla Sağlık
Bakanlığından ve Bilim Kurulundan bu ilacın tekrar
değerlendirilmesini rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Evet, Komisyon
buyurun.
ÇEVRE KOMİSYONU
BAŞKANI MUHAMMET BALTA (Trabzon) Sayın Başkanım, çok
teşekkür ediyorum.
Öncelikle sürekli tekrar eden
Sayın Tanala cevap vermek istiyorum. 625 bin ton diye söylemiştim
2020 rakamlarını, 2019: 547 bin ton, 2018: 437 bin ton Sayın
Tanal.
Özellikle bu Çevre
Ajansının kurulmasıyla birlikte -belki ilk bölümde de söyledim-
niye bunları ithal ediyoruz? Böyle bir sektör var Türkiye'de, bunu
söylemek isterim yani bu atıkların geri dönüşümünü yapan bir
sektör var. Bunların bir anda ortadan kaldırılması mümkün
değil ama bu Çevre Ajansıyla birlikte bu sektörler
dışarıdan ithal etmekten ziyade özellikle bizim çöplere
attığımız bu atıkların, plastik
atıkların geri dönüşümünü yaparak tekrar ekonomiye
kazandıracaklar, aynı zamanda da çevre kirliliğini önleyecekler.
Diğer taraftan,
Sayın Ergunun bir sorusu var. Özellikle konuşmasında altın
arama faaliyetlerinde siyanür kullanıldığından bahsetti.
Altın arama faaliyetlerinde siyanür kullanma diye bir şey yok.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Altını ayrıştırırken kullanılır,
siyanür havuzuna atıyorlar.
ÇEVRE
KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Bir sonraki, en
sonraki aşamasında, işleme ve zenginleştirme yani
kayaçların yan kayaçlardan, çevrelerinden ayrışmasında
siyanür kullanımı var.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Ne fark ediyor? Sonuçta siyanür kullanılıyor; oradaki toprağa,
doğaya, su kaynaklarına geçiyor sonra.
ÇEVRE KOMİSYONU
BAŞKANI MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Yani bunu söylemek isterim, altın
arama faaliyetlerinde ve üretim faaliyetlerinde siyanür
kullanılmıyor, bunu buradan altını çizerek söylemek
istiyorum.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Ayrıştırmada kullanılıyor, ne fark ediyor? Çevreye
zarar veriyor, toprağa, su kaynaklarına geçiyor.
ÇEVRE KOMİSYONU
BAŞKANI MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Diğer bir konu: Kamu İhale
Kanunundan muaftır, denetimden muaftır. diye söyledi.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Hepsi siyanürden dolayı sıkıntılı.
ÇEVRE KOMİSYONU
BAŞKANI MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Denetimden muaf değil; tekrar
ediyorum, hem Sayıştay denetimi var hem Türkiye Büyük Millet Meclisi
denetimi var.
Yine Bu 7 kişilik
Yönetim Kurulu üyeleri kimlerden oluşuyor? Bunlar yine kanun metninin
içerisinde var.
Sayın Ünalın
sorusu
Burada siyanürle altın
Sayın Taşkın,
özellikle 2002de katı atık tesisi ne kadardı, şimdi ne
kadar? 2002de 15 katı atık tesisi vardı, şimdi 90 ve
yaklaşık 60 milyon insanımıza hizmet veriyor. Yine, 2002
yılında atık su arıtma tesisi sayısı 145ti,
şimdi 1.170 yani yüzde 35ti 2002de atık su arıtma tesisi
-nüfus oranında, hizmet verdiğimiz insan- şu anda yüzde 89a
çıktı ve atık su arıtma tesislerinde de hiçbir ayrım
yapmadan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, tüketilen elektrik
enerjisinin yüzde 50sini karşılıyor.
Yine, Sayın
Kılıç Bu Çevre Ajansının kurulmasıyla birlikte
dönüşüm hedefiniz nedir? diye sordu. Şunu söylemek isterim: Çok
teşekkür ediyorum. 2002 yılında bu katı atıkların
geri dönüşüm oranı yüzde 1di, şu anda katı
atıkların geri dönüşüm oranı yüzde 13. Bizim 2023 hedeflerinde,
bu Ajansın kurulmasıyla birlikte yüzde 35i hedefliyoruz. Şu
anda 20 milyar olan ambalaj atıklarında da yüzde 90 bu ambalaj
atıklarını toplayıp, geri dönüşüme verip ekonomiye
kazandıracağız. Bunları söylemek isterim.
Diğer taraftan,
Sayın Ergun Çevre Kanunundaki Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının yetkisini Ajansa veriyor. diye söyledi. Bunu
Komisyonda da görüştük. 2872 sayılı Çevre Kanununun 12nci
maddesinde Çevre Kanunu hükümleri kapsamında denetleme yetkisinin Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına ait olduğu net bir şekilde
belirtilmiştir. Ayrıca, denetimlerin hangi usul ve esaslar
çerçevesinde yapılacağını Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının belirleyeceği de ifade edilmiştir.
Hâlihazırda 2872 sayılı Kanun kapsamında
aşağıdaki kurumlar için Bakanlığa,
Bakanlığın denetim yetkisini devredebilme hakkı
tanınmıştır. Bunlar hangi kurumlar? İl özel
idarelerine, çevre denetim birimlerini kuran belediye
başkanlıklarına, Denizcilik Müsteşarlığına,
Sahil Güvenlik Komutanlığına, 2918 sayılı
Karayolları Trafik Kanununa göre belirlenen denetleme görevlilerine
-şimdi zannediyorum bir önerge geldi- Emniyet Genel Müdürlüğüne
Yani
şunu söylemek isterim: Bu kapsamda, kanun teklifinin 14üncü maddesiyle
sayılan kurumların arasına Türkiye Çevre Ajansının da
eklenmesi öngörülmektedir. Mevcutta denetim yetkisi devredilen kurumlarda
olduğu gibi Türkiye Çevre Ajansına da denetim yetkisinin
devredilmesindeki amaç, denetimdeki etkinliğin
artırılmasıdır yani denetimdeki etkinlik
artırılarak Çevre Kanunu hükümlerine aykırı
davrananların gerekli yaptırımlara
uğratılmasıdır. Yukarıda ifade ettiğimiz üzere,
mevcutta denetim yetkisinin devredildiği kurumlar olduğu gibi,
14üncü maddenin de bundan farklı bir hüküm içermediği ve bu
amacın Anayasa ve kanunlara uygun olarak denetim etkinliğinin
artırılması olmasından ötürü Anayasaya
aykırılık da bulunmamaktadır. Bunu söylemek isterim.
Diğer taraftan, yine,
Van Milletvekilimiz Sayın Işıkın, Türkiye Çevre
Ajansı tarafından paylaşımlı elektrikli skuter
işletmecilerinden işgal harcı alınacağı ve bu
suretle paylaşımlı elektrikli skuterin
yaygınlaştırılamayacağı hakkında bir sorusu
var. Öncelikle, Türkiye Çevre Ajansı tarafından
paylaşımlı elektrikli skuter işletmecilerinden işgal
harcı alınması söz konusu değildir.
Paylaşımlı elektrikli skuter işletmecilerinden alınan
işgal harcı 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunuyla
düzenlenmiş olup mevcut durumda belediyecilerce tahsil edilmektedir. Kanun
teklifinde yer alan değişiklikle, işgal harcı bedellerinin
2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununda yer alan en az tarife
üzerinden hesaplanması sağlanarak elektrikli skuterlerin kullanımının
yaygınlaştırılması ve uygulamada birlikteliğin
sağlanması amaçlanmaktadır.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkanım, otuz saniye var, bir soru daha sorabilir
miyim?
BAŞKAN Otuz saniyeyi
kullanabilirsiniz Sayın Tanal, buyurun, mikrofonunuzu açtım.
Yani otuz saniyeyi de
değerlendirdiniz, ayrıca tebrik ediyorum(!)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkanım, siz, yurt dışından plastik çöp
ithal ettiğinizi söylediniz. Türkiyede çöp yok mudur ki siz yurt
dışının plastik çöplerini ithal ediyorsunuz?
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Efendim, cevap
için zaman kalmadı bu sefer.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
On saniye var.
BAŞKAN Evet, birinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Birleşime iki dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
23.06
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 23.07
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
232 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir
iş bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 3 Aralık 2020 Perşembe günü saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
23.08