TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
23üncü
Birleşim
3
Aralık 2020 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Serkan Bayramın, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Artvin Milletvekili
Ertunç Erkan Baltanın, Artvin ili Murgul ilçesindeki altın madenine
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Aksaray Milletvekili Ayhan
Erelin, Aksaray ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, internet
bağımlılığına ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin
açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle
engelli vatandaşların sorunlarıyla ilgili Meclisin üzerine
düşeni yapması çağrısını bir kez daha yaptığına,
pandemi sürecinde özel gereksinimli çocukların ebeveynlerinden birinin
kamuda idari izinli sayılmaları, özel sektörde de esneklik
sağlanması konusunda yetkilileri karar almaya
çağırdığına, 5 Aralık Türk kadınına
seçme ve seçilme hakkının verilmesinin 86ncı yıl dönümünde
cumhuriyetin kurucusu, devrimci lider Mustafa Kemal Atatürke
şükranlarını sunduğuna ilişkin açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Demirin, ülkenin bütün ekonomik operasyonlardan
alnının akıyla çıktığına ilişkin
açıklaması
5.- Iğdır
Milletvekili Yaşar Karadağın, Iğdır ilinde
yaşanan hava kirliliğine ilişkin açıklaması
6.- Şırnak
Milletvekili Nuran İmirin, Şırnak ili ve ilçelerinde HDP
yöneticilerine yönelik gözaltı ve tutuklamaların periyodik hâle
getirildiğine ilişkin açıklaması
7.- Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuzun, fizik tedavi teknikerleri ve fizyoterapistlerin atama, özlük
haklarının düzenlenmesi, görev tanımlarının
netleştirilmesi, meslek odası kurulması, tüm kamu kurum ve
kuruluşlarında fizyoterapistlerin görevlendirilmesi gibi beklentileri
olduğuna ilişkin açıklaması
8.- Uşak Milletvekili
Özkan Yalımın, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününü
kutladığına, engelli vatandaşların
sorunlarını Mecliste çözmek için destek vereceklerine, pandemi
sürecinde kursları kapatılan 90 bin usta öğreticinin
sorunlarına çözüm bulunmasını talep ettiğine, Uşak ili
Ulubey ilçesi Sülümenli köyünde yaşanan su ve elektrik kesintilerine
ilişkin açıklaması
9.- Erzurum Milletvekili
İbrahim Aydemirin, millî güreşçiler Nihat Kabanlı ve Reşit
Karabacakın coronavirüs nedeniyle hayatlarını kaybetmeleri
nedeniyle dadaşlara başsağlığı dilediğine
ilişkin açıklaması
10.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününde Hükûmeti
engellilerin sorunlarını çözmek için göreve
çağırdığına, pandemi sürecinden en fazla etkilenen
sektörlerden birinin kahvehaneci esnafı olduğuna ilişkin
açıklaması
11.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe,
engelli bireylerin istihdamı konusunda bir araya gelinmesi
gerektiğine, Anayasanın 61inci maddesindeki sakat kavramının
bir an önce engelli olarak değiştirilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
12.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Artvin ili Murgul ilçesinde siyanür havuzu
kurulmayacağı taahhüdünde bulunmuş olmasına rağmen
ilgili şirketin bu sözünden vazgeçtiğine, siyanür havuzunun
kurulmaması için elinden geleni yapacağına ilişkin
açıklaması
13.- Bursa Milletvekili
Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Bursalıların Bursa
Şehir Hastanesine ulaşmakta zorluk çekmeye devam ettiklerine
ilişkin açıklaması
14.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, atama bekleyen sanat tarihçileri,
arkeologlar ve sanat tarihi öğretmenlerinin mağduriyetine son
verilmesi için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Kültür ve
Turizm Bakanlığına çağrıda bulunduğuna
ilişkin açıklaması
15.- Eskişehir
Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, kamuda yüzde 3, özelde yüzde 2
engelli kadrolarının yetersiz olduğuna, 3 Aralık Dünya
Engelliler Günü vesilesiyle engelli vatandaşların
sorunlarının birlikte aşılacağı kararlı
günler dilediğine ilişkin açıklaması
16.- Adana Milletvekili
Müzeyyen Şevkinin, Adana ilinde elektrik kesintileri nedeniyle on-line
eğitimde sıkıntı yaşandığına, bir TV
yorumcusunun Süper Ligde Türkiye Futbol Federasyonuyla yayıncı kuruluş
arasında krize sebep olan 300 milyon liralık farkı devletin
ödeyeceği iddialarını gündeme
taşıdığına ilişkin açıklaması
17.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Afrinde Zeytin Dalı Harekâtı bölgesinde
çatışmada şehit olan Piyade Uzman Çavuş Mehmet Altuna ve
Kahramanmaraşta görevi sırasında uğradığı
silahlı saldırıda şehit olan polis memuru Barış
Göle Allahtan rahmet dilediğine, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe,
4 Aralık Dünya Madenciler Gününü kutladığına, İş
Güvenliği Meclisinin raporuna, TÜİKin enflasyon ve yabancılara
konut satışı açıklamalarına, İstanbul ilinde
havaalanlarındaki reklam panolarında Türk
vatandaşlığınız İstanbuldaki evinizle birlikte
hazır. ilanlarına ve Hatay ilinde 500 bin Suriyelinin yaşadığına
bu nedenle sağlık hizmetlerinde sıkıntı
yaşandığına, Hatay iline bu ilave 500 bin nüfusun da göz
önüne alınarak ödenek ayrılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
18.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe, Zeytin Dalı
Harekâtı bölgesinde çıkan çatışmada şehit olan Piyade
Uzman Çavuş Mehmet Altun ve Kahramanmaraş ilinde görevi
sırasında uğradığı saldırı sonucu
şehit olan polis memuruna Allahtan rahmet dilediğine, sabah
saatlerinde 5 şiddetinde bir deprem meydana gelen Siirtin Kurtalan ilçesi
ve çevre illere geçmiş olsun dediklerine ilişkin açıklaması
19.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, TÜİKin yüzde 14 enflasyon
rakamı açıkladığına, iktidarın TÜİKin
açıkladığı bu enflasyon rakamını 4 Aralık
2020de toplanacak Asgari Ücret Tespit Komisyonundaki verileri manipüle etmek
için kullanmaya kalkacağına, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü
vesilesiyle Soma ve Ermenek madencilerine verilen sözlerin yerine getirilmesi
için adım atılması gerektiğini
hatırlattıklarına, Hakkâri ilinde 61 yaşındaki
Şerali Dereli ve 16 yaşındaki Özcan Erbaşın öldürülmesi
hakkında Hakkâri Valiliğinin açıklamalarına, Hakkâri ilinde
sıkışan trafikte bir polis memurunun
tartıştığı 2 kişiyi bacağından
vurduğuna fakat hakkında bir soruşturma
olmadığına, bu yaşananlarla Kürt halkında büyük
kırılmalar yaratıldığına ilişkin
açıklaması
20.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe, 4 Aralık Dünya
Madenciler Gününde Somalı ve Ermenekli madencilere verilen sözleri
hatırlattığına, bugüne kadar hayatını kaybeden
maden emekçilerine rahmet dilediğine, pandemi sürecinde ciddi tehdit
altında çalışan madencilerin 4 Aralık Dünya Madenciler
Gününü kutladıklarına, RTÜKün Habertürk televizyonuna verilebilecek
en üst cezayı verdiğine, hafta sonunda Tekel bayilerinin kapalı
olduğuna ama içki ve sigara da satan marketlerin açık olduğuna,
Artvin ili Murgul ilçesinde siyanürle altın
ayrıştırılmasına karşı olduklarına,
eczacıların Covid-19un eczacılar için de meslek
hastalığı olarak kabul edilmesini talep ettiklerine, pandemi
sürecinde eczacıların devlet tarafından desteklenmesi
gerektiğine, eczacılarla birlikte tüm sağlık emekçilerini
bir kez daha selamladığına ilişkin açıklaması
21.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Zeytin Dalı
Harekâtı bölgesinde çıkan çatışmada şehit olan Piyade
Uzman Çavuş Mehmet Altuna ve vefat eden Millî Eğitim ve Millî
Savunma eski Bakanlarından Nevzat Ayaza Allahtan rahmet dilediğine,
meydana gelen deprem nedeniyle Siirtlilere geçmiş olsun dileklerini
ilettiğine, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününü
kutladığına, Azerbaycanın kazandığı zaferin
Türkiye ile Türk dünyasını kara yoluyla birleştirdiğine,
Ankara ilinde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası
salonu ve opera binasının açılışının
Covid-19 tedbirleri çerçevesinde gerçekleşeceğine, savunma
sanayisinde gelinen nokta ve devam eden çalışmaların dosta güven
düşmana korku saldığına, pandemi sürecinde kısa bir
sürede solunum cihazı üretildiğine ve bir sorun
yaşanmadığına, 2 pandemi hastanesinin kırk beş
günde hizmete açıldığına, 4 Aralık Dünya Madenciler
Gününü ve 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
22.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
23.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Siirt ilinde meydana gelen deprem
dolayısıyla Siirt halkına geçmiş olsun dileklerini
ilettiklerine, Siirt depremiyle ilgili yaptığı
paylaşımlardan dolayı sosyal medya hesabında kendini AK
PARTİ medya tanıtım başkanı olarak tanıtan
Nilüfer Kaftancı isimli kişiyi lanetlediklerine ilişkin
açıklaması
24.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, Kahramanmaraş ilinde
görevi sırasında silahlı saldırı sonucu şehit
olan polis memuru Barış Göle Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
25.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Bingöl Milletvekili Cevdet
Yılmazın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
26.- Bingöl Milletvekili
Cevdet Yılmazın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
27.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Hakkarî ilinde izinde olan
bir polis memurunun karıştığı trafikte yaşanan
tartışmayla ilgili idari ve adli tahkikatın başlatıldığına,
sosyal medyada Siirt ilinde yaşanan depremle ilgili paylaşımlar
yapan Nilüfer Kaftancı adlı kişinin AK PARTİyle hiçbir
alakası olmadığına ilişkin açıklaması
28.- Kahramanmaraş
Milletvekili Ali Öztunçun, Kahramanmaraş ilinde görev sırasında
uğradığı silahlı saldırıda şehit olan
polis memuru Barış Göle Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
29.- Osmaniye Milletvekili
Mücahit Durmuşoğlunun, Kahramanmaraş ilinde görev
sırasında uğradığı silahlı
saldırıda şehit olan polis memuru Barış Göle ve
Zeytin Dalı Harekâtı bölgesinde çıkan çatışmada
şehit olan Piyade Uzman Çavuş Mehmet Altuna Allahtan rahmet
dilediğine, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe, engelli
vatandaşların toplumsal hayata tam katılımının
sağlanması ve üreten bireyler olmalarının her zaman
öncelikli hedefleri olduğuna ilişkin açıklaması
30.- Osmaniye Milletvekili
Baha Ünlünün, Kahramanmaraş ilinde görevi sırasında
uğradığı silahlı saldırıda şehit olan
Osmaniye ili Düziçi ilçesi Bostanlar köyü nüfusuna kayıtlı polis
memuru Barış Göle Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
31.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
33.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
34.- Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Diyarbakır Milletvekili Dersim
Dağın 232 sıra sayılı Kanun Teklifinin 11inci
maddesi üzerinde verilen önerge hakkında konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve 19 milletvekili tarafından
engelli vatandaşlarımızın sorunlarının
detaylı tespitlerinin yapılabilmesi ve engelli
vatandaşlarımızın
karşılaştığı çevresel ve toplumsal engelleri
aşmak için bir yol haritası oluşturulabilmesi amacıyla
3/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3
Aralık 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Van
Milletvekili Muazzez Orhan Işık ve arkadaşları
tarafından Türkiyede engellilerin temel yurttaşlık
haklarının ve özgürlüklerinin tanınması, korunması ve
geliştirilmesi amacıyla 3/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3
Aralık 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Altay, Manisa
Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Grup
Başkan Vekili Engin Özkoç tarafından Merkez Bankasının
döviz rezervini neden satmaya zorlandığının
araştırılması amacıyla 26/11/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3
Aralık 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VI.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Konya Milletvekili Selman
Özboyacı ve Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ile 60
Milletvekilinin Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3133) ve Çevre Komisyonu Raporu (S. Sayısı 232)
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Aydın Milletvekili
Hüseyin Yıldızın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yerinden sarf ettiği bazı ifadelerinde CHPye
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Aydın Milletvekili
Bekir Kuvvet Erimin, Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldızın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Aydın Milletvekili
Hüseyin Yıldızın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında AK PARTİye sataşması nedeniyle konuşması
4.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında CHPye
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında AK
PARTİye sataşması nedeniyle konuşması
6.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında CHPye
sataşması nedeniyle tekraren konuşması
7.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlının, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3 Aralık 2020 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23üncü Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü münasebetiyle
söz isteyen İstanbul Milletvekili Serkan Bayrama aittir.
Buyurun
Sayın Bayram. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Serkan Bayramın, 3
Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
SERKAN
BAYRAM (İstanbul) Sayın Başkan, birbirinden değerli,
kıymetli milletvekillerimiz; ben de Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Burhan
Kuzu Hocamız vardı, maalesef aramızda değil. Markar Eseyan
dostumuz vardı, aramızda değil. Kamer Genç Vekilimiz vardı,
aramızda değil. Geçmişte, hemşehrim, görev yapan Mihrali
Aksu Vekilimiz vardı, o da aramızda değil. Rahmetli olan bütün
vekillerimize Allahtan rahmet diliyorum. Burada Meclisimizin yüce
çatısı altında hoş bir seda bırakabilirsek
ne mutlu bize. Geriye bunlar kalıyor, sevelim, sevilelim, bu dünya kimseye
kalmıyor.
Değerli
milletvekillerim, bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Bugün, engelli
kardeşlerimizin sorunlarının hatırlandığı
bir gün, çözüm önerilerinin gündeme getirildiği bir gün. Bugünü bir gün
değil, her gün hatırlamalıyız.
Bu
yıl, 2020 yılı, Cumhurbaşkanımızın
himayelerinde Erişilebilirlik Yılı ilan edildi. Engelli
kardeşlerimiz toplumsal, sosyal, ekonomik alanda ve hayatın
diğer alanlarında rahatça erişebilsin, ulaşabilsin diye
ilan edilen bir yıl. Ben Sayın Cumhurbaşkanımıza
huzurlarınızda teşekkür ediyorum, engelli camiasının
her daim yanında oldu. Geçmişte Engelliden öğretmen mi olur?
denildiğinde Bal gibi olur. diyerek o psikolojiyi kıran Sayın
Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekillerimiz, Meclisimiz, 2005 yılında bütün partilerimizin
katılımıyla Engelliler Yasasını çıkardı.
2007 yılında Birleşmiş Milletler Engelli Hakları
Sözleşmesini imzaladık. 2010 yılında engellilerimize
pozitif ayrımcılık getiren referandumu yaparak Anayasa
değişikliğini gerçekleştirdik. Bunlar engellilerimize
verdiğimiz ehemmiyettir, önemdir. Geçmişte engelliler sokağa
çıkamazken bugün hayatın her alanında yer almaya
başladılar. Engellilerimize bakım aylıkları
sağladık, rehabilitasyon merkezlerini açtık. Geçmişte,
2002de 5 bin civarında engelli memur varken bugün 55 binin üzerinde
engelli memurumuz var, engelli işçilerimiz var, EKPSSyle atanan
gençlerimiz var. Peki, nerede eksik kaldı? Soruyorum: Değerli
milletvekillerimiz, niye bir engelli valimiz yok, engelli büyükelçimiz yok,
engelli rektörümüz yok, engelli başhekimimiz yok? Bunları da hep
beraber el birliğiyle gerçekleştirelim. İcrai alanlarda engelli
kardeşlerimiz yer alsın. Devlet elle, ayakla yönetilmiyor; devlet
beyinle, gönülle, düşünceyle yönetiliyor. Önemli olan buralarda engelin
olmaması.
Ben,
Avcılar Belediye Başkanımızı, engelli
kardeşimizi, belediye başkan adayı gösterdiği için
Sayın Kılıçdaroğluna teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Yine, Tekirdağ
Süleymanpaşa İlçe Başkanı, kadın bir engellimizi,
kardeşimizi, ablamızı aday gösterdikleri için Sayın
Babacana da teşekkür ediyorum.
Engellilerin
partisi olmaz. Bütün partilerimizin engelli kardeşlerimize sahip
çıkması lazım, hayatın her alanında onları temsil
ettirmesi gerekiyor, icrai alanlarda temsil ettirmesi gerekiyor.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Kütahyada Belediye Meclis Üyesi, 1inci sırada,
engelli bir kardeşimiz.
SERKAN
BAYRAM (Devamla) - Peygamberimiz Yemene vali atıyor, engelli bir
sahabeyi; Medineye yerine bir vekil tayin ediyor, görme engelli bir sahabeyi,
bin dört yüz yıl önce. Sizlerden istirhamım Meclis olarak
hayatın her alanında engelli kardeşlerimize sahip
çıkalım. Niye bir engelli bakanımız yok? Niye bir
engelliler bakanlığımız yok? El birliğiyle bu
Meclisimiz gerçekleştirsin. (AK PARTİ , CHP ve MHP
sıralarından alkışlar) 2005te bu devrimi yaptık, 2020
yılında, cumhuriyetimizin 100üncü yılına
yaklaşıyorken de bu devrimi hep beraber gerçekleştirelim
diyorum.
Yâr
olur/ağyâr olur/dildâr olur/serdâr olur. İnşallah engelliler de
bir gün serdar olacaktır diyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZKAN
YALIM (Uşak) Yüreğinize sağlık yüreğinize. (CHP
sıralarından alkışlar)
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Serkan Bey, Kütahya Belediye Meclisi 1nci sıra
üyesi de engelli bir arkadaşımız.
SERKAN
BAYRAM (İstanbul) Teşekkür ediyorum.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) Kanun teklifini getirin, onaylayalım.
SERKAN
BAYRAM (İstanbul) Siz getirin, biz destekleriz.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Tamam, getirelim.
BAŞKAN
Gündem dışı ikinci söz, Artvinin Murgul ilçesindeki
altın madeni hakkında söz isteyen Artvin Milletvekili Ertunç Erkan
Baltaya aittir.
Buyurun
Sayın Balta. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Artvin Milletvekili Ertunç Erkan Baltanın, Artvin
ili Murgul ilçesindeki altın madenine ilişkin gündem
dışı konuşması
ERTUNÇ
ERKAN BALTA (Artvin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
son zamanlarda Artvinle ilgili Meclisimizde, Artvinde yapılmakta olan
HESler ve maden faaliyetleri gündeme getirilerek bazı konuşmalar
yapılmıştır. Ben de Artvinle ilgili görüşlerimi ifade
etmek için şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Artvin,
doğasıyla, kültürüyle, coğrafi zenginlikleriyle hakikaten
Türkiyenin en zengin, en nadide köşelerinden bir tanesidir hatta en
önemlisi, en değerlisi diyebilirim. Çünkü Artvin doğal
güzellikleriyle, doğal çeşitliliğiyle, 2.727 bitki
sayısıyla Türkiyede en fazla bitki sayısına sahip,
aynı zamanda Türkiyedeki coğrafi bakımdan, madenler
bakımından, doğal kaynaklar bakımından da en zengin
illerden bir tanesidir.
Doğal
olarak Artvindeki bu doğal zenginliklerin ülkemize
kazandırılması, milletimizin, ilimizin istifadesine
sunulması da doğal olarak gerçekleşmektedir. Burada yapılan
konuşmalarda zaman zaman Artvinle ilgili Artvin yok ediliyor.
Artvinliler bitiriliyor. Artvinliler yok ediliyor. gibi cümleler kuruluyor.
Bu cümlelerin çok haksız olduğunu, hem Artvinimize, Artvinlilere
haksızlık olduğunu hem de devletimize, Hükûmetimize büyük bir
haksızlık olduğunu düşünmekteyim. Artvinde yapılan
maden çalışmaları ve HES çalışmaları sebebiyle
elbette ki doğada çeşitli tahribatlar, halkımızın da
Artvinimizin de göze alması gereken bazı olumsuzluklar
yaşanmaktadır ama bunu Artvinimizin zararına, ülkemizin
zararına, doğamızın zararına olmaması için biz de
büyük bir dikkatle, biz de büyük bir özenle süreçleri takip etmekteyiz.
MURAT
ÇEPNİ (İzmir) Bir karar verelim; var mı, yok mu?
ERTUNÇ
ERKAN BALTA (Devamla) - Sayın milletvekilleri, Artvinde yapılan
maden çalışmaları ve HESler elbette ki, az önce ifade
ettiğim gibi Artvin yok ediliyor
Artvin ülkeye, ülke ekonomisine
madenler ve HESler sayesinde bugüne kadar 20 milyar dolar kazanç
sağladığı hâlde Artvinde 2 milyon değerinde bir
koroner ünitesi -kalp hastaları için, baypas olması gereken hastalar
için- yapılmaması bile burada gündeme getirildi.
BAŞKAN
Ertunç Bey, maskeyi takmanızı rica ediyorum.
ERTUNÇ
ERKAN BALTA (Devamla) Özür dilerim Başkanım. Ben aslında bir
döndüm izin verecek misiniz diye ama
BAŞKAN
Yok.
Teşekkür
ediyorum.
ERTUNÇ
ERKAN BALTA (Devamla) Artvin ülkeye 20 milyar değerinde katkı
sağlarken 2 milyon değerinde bir yatırımın Artvine
yapılmaması, böyle bir mukayese yapmak ve durumu bu kadar dramatize
etmek, böyle bir cümle kurmak bana kalırsa aslında başlı
başına dramatik bir durumdur. On sekiz yıllık AK PARTİ
iktidarları döneminde Artvin özellikle sadece sağlık
alanında 200 milyon yatırım almıştır. Bugün
Artvinde Yusufeli ve Kemalpaşa ilçelerimiz hariç bütün ilçelerimizdeki
hastaneler yenilenmiş ve beş yıldızlı otel konforunda
hastanelere kavuşmuştur. Yusufeli ilçemiz yeni inşa
edildiği için, Kemalpaşa ilçemiz de yeni ilçe olduğu için yeni
hastaneleri yapılmamıştır ama onların da
çalışmaları devam etmektedir.
Artvindeki
hastane, yatak sayısı 15 katına çıkmış, ambulans
sayısı yine 15 katına çıkmıştır. Sadece
sağlık alanında bu yatırımlar yapılırken
Artvinin genelinde on sekiz yılda 27 milyar değerinde
yatırım yapılmıştır. Dolayısıyla
Artvine hiçbir şey yapılmıyor, Artvin yok edilmeye
çalışılıyor. 2 milyon değerinde bir sağlık
yatırımı bile Artvinden esirgeniyor. görüşü bana göre çok
dramatik bir görüştür ve gerçekle hiç alakası yoktur. Gerçek durum,
Artvin, büyüklüğüne göre, nüfusuna göre ülkenin imkânlarından en
fazla yararlanan illerden bir tanesidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Artvin belki Türkiye'nin en az nüfusa sahip illerinden bir
tanesidir ama son on beş-yirmi yıldır ülke ekonomisinden en
fazla pay alan ilk 5 sıradaki illerden bir tanesidir. Elbette ki bu
yatırımlarda baraj yatırımlarının payı
büyüktür fakat baraj yatırımlarını da sadece ülke ekonomisi
için yatırım olarak görmemek gerekir. Mesela Artvin Muratlı
Barajında 700 kişi çalışmıştır, Borçka
Barajında bin kişi çalışmıştır, Deriner
Barajında 3 bin kişi çalışmıştır, Yusufeli
Barajında bugün 4 bin kişi çalışmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ERTUNÇ
ERKAN BALTA (Devamla) Çalışanların pek çoğu da
Artvinlidir. Artvinliler meslek öğrenmiştir, meslek edinmiştir,
bir yandan Artvinliler emekli olmuştur, Artvin ekonomisine önemli bir
katkı sağlamıştır. Dolayısıyla maden
çalışmalarının, HES çalışmalarının
Artvine bir katkısının olmadığını söylemek
abes görüşlerdir.
Değerli
milletvekilleri, Artvinle ilgili özellikle bugün vurgulamak istediğim bir
konu da Yusufeli Barajıyla ilgiliydi ama anlıyorum ki süremi
kullandığım için o konuya ayrıca değinmem gerekecek,
ayrı bir söz aldığımda değinmem gerekecek.
Şundan
hemşehrilerimiz müsterih olsunlar: Murguldaki madencilikle ilgili de asla
Murgulun zararına, Murgulun insanının zararına asla bir
şeye göz yummayız. Türkiye'de Murgul kadar madenciliğin
kârını da zararını da bilen başka bir memleket yoktur.
Murgullu kendi geleceğiyle ilgili madenin ne getireceğini ne
götüreceğini kendisi kavrayacak, kararını verecek,
tavrını alabilecek durumdadır. Murgul madenle
yoğrulmuş bir yerdir. Kaldı ki Mecliste gündeme getirilen
siyanür havuzları kurulması gibi bir durum söz konusu değildir.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Balta.
ERTUNÇ
ERKAN BALTA (Devamla) Peki, teşekkür ediyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Gündem dışı üçüncü söz, Aksarayın sorunları
hakkında söz isteyen Aksaray Milletvekili Ayhan Erele aittir.
Buyurun
Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
3.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, Aksaray ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
AYHAN
EREL (Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce
Türk milleti; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tarım
sektörü ülkemizin en stratejik sektörlerinden biridir. Gıda
açısından hayati önem taşımanın yanı sıra
gerçekleştirdiği ihracatla da dış ticaret
açığımızın kapatılmasına katkı
sağlamaktadır. Bunu sağlayan, mavi gök ile yani kızgın
güneş ile kurak toprak arasında elleri nasırlı, yürekleri
vatan sevdalısı, umutları kararmış, hayalleri bulut
olmuş çiftçilerimizin sorunları Türkiye Ziraat Odaları
Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar
başkanlığında, Aksaray ziraat odaları
başkanlarıyla masaya yatırılmış; özelde
Aksarayımızın, genelde ülkemizin tarımdaki genel
sorunları ve talepleri tespit edilmiştir.
Ben
bu sorunları ve talepleri bir kere de milletin kürsüsünden ilgili ve
yetkililere yüksek sesle duyurmak istiyorum: Tarım temel girdileri olan
gübre, zirai ilaç, tohum, elektrik, akaryakıt fiyatlarındaki
artış çiftçilerimizi canından bezdirmiştir. Bu temel
girdilerin aşırı fiyat artışları denetlenerek
kontrol altına alınmalıdır. Aksarayımızda
ağırlıklı olarak kuru tarım yapılmaktadır.
Sulu tarım yapan üreticilerin büyük çoğunluğu yer altı
sularıyla arazilerini sulamaktadır. Sulamada kullanılan elektrik
fiyatlarının çok artması, faturaların her ay gelmesi
çiftçimizi çok zorlamaktadır. Elektrik fiyatlarının makul
seviyeye düşürülmesi, Güneydoğudaki teşviklerin İç
Anadoluya uygulanması, elektrik faturalarının dönemsel olarak
ya da altı ayda bir olarak düzenlenmesi çiftçilerimizi kısmen rahatlatacaktır.
Sulama kooperatifleri sahasında bulunan ve çiftçinin kendi
imkânlarıyla açtığı kuyulardan alınan ücret
fazladır, düşürülmesi gerekmektedir. Ruhsatsız kuyulara Devlet
Su İşleri tarafından ruhsat verilmemektedir. Bu kuyulara bir
defaya mahsus af getirilerek ruhsat verilmesi faydalı olacaktır.
Tarımsal desteklerin günün şartlarına göre yeniden düzenlenmesi
talep edilmektedir. Buğday ve arpadan elde edilen gelir 2020-2021 dönemi
için artan girdilerin altında kalmaktadır. Ürünlerde alım
garantisinin ve fiyat istikrarının olmaması çiftçileri
zorlamaktadır. Piyasa düzenleyici kuruluşların devreye girerek
bu sorunları çözmesi gerekmektedir.
Burada
bütün milletvekilleri -1inci parti hariç- üreticilerin Tarım Kredi
Kooperatifine ve Ziraat Bankasına olan borçlarının
yapılandırılması hususunda bas bas
bağırdıkları hâlde maalesef olumlu bir cevap
gelmemiştir. Üreticiler Tarım Kredi Kooperatiflerine ve Ziraat
Bankasına olan borçların faizsiz olarak
yapılandırılmasını talep etmektedirler. Yine,
tarım BAĞ-KUR primi yüksek olup makul seviyeye çekilmesini ve
ödemelerin kolaylaştırılması gerektiğini söylüyorlar.
Yem fiyatları yüksek, et kesim fiyatları oldukça düşük. Bunda da
yem fiyatlarının düşürülmesi ve kesim fiyatlarının ise
yükseltilmesi talebi var. Süt fiyatları günün şartlarına göre
çok düşük. Ulusal Süt Konseyi sanayicinin yanında, üreticinin de
yanında olmalı. deniliyor ve süt fiyatları belirlenirken süt
birliklerinin görüşü alınsın isteniyor. 2020-2021
yılları destek prim fiyatlarının acilen belirlenmesi talep
edilmekte. Yine, Çiftçi Kayıt Sistemine kayıt olmak isteyen
çiftçilerden muhtardan imza alınma zorunluluğu ortadan
kaldırılmalı, direkt ziraat odasına kayıt
olabilmelidir.
Yine,
bu yıl İç Anadolu Bölgesinde patates üreticileri perişan
olmuştur, ürünleri tarlada kalmıştır, satanlar ise
maliyetini dahi karşılayamamıştır. Alım
politikaları gözden geçirilerek üreticilerin mağduriyetine son
verilmelidir.
İlim
Aksarayda maalesef, 250 bini aşan merkez nüfusuna rağmen, hâlen
yeterli bir arıtma tesisi bulunmamaktadır. Arıtma tesisinin
olmadığı bölgede vatandaşlarımız hem pis kokulara
hem de çevre kirliliğine maruz kalmaktadır. Yılan hikâyesine
dönen Ortaköy-Aksaray arasındaki kara yolunun 17 Aralıkta ihale
edileceğini duyduk. Bugüne kadar yanılmıyorsam 7-8 tane ihale
oldu, maalesef ihalenin ötesine geçmedi. Ortaköylüler bu sefer ihaleyle
birlikte yolun da bitirilmesini talep etmektedirler. Yine, yılan
hikâyesine dönen Aksaray-Çakmak İstasyonu arasındaki demir yolunun da bir an önce bitirilmesini ve
Aksarayımızın Mersin ve İskenderun Limanına
bağlanmasını beklemektedirler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
AYHAN
EREL (Devamla) Yerelde Aksarayın sorunlarını çözmek için
canla başla çalışan başta Sayın Valimiz olmak üzere
İl Özel İdaresi Genel Sekreterimize, İl Genel Meclisi
Başkanımıza, değerli bürokratlara teşekkür ediyoruz
ama yerel yöneticilerin çaba ve gayretleri bir noktada bitmektedir, genel
idarenin Aksarayın sorunlarına eğilmesini de bekliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline
yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın
Aycan
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın,
internet bağımlılığına ilişkin
açıklaması
SEFER
AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, internet
bağımlılığı, çağımızda hızla
artan büyük bir tehlikedir; sadece çocuklarımız arasında
değil, gençlerimiz ve yetişkinler arasında da hızla
yayılan bir tehlikedir. Covid-19 pandemisi döneminde internet
bağımlılığı daha da büyümektedir. Evde geçen
süre, internet başında geçmektedir. Çocuklar internetteki
zararlı siteler ve şiddet içeren oyunlara bağımlı hâle
gelmiştir, gerçek ile sanal âlemi karıştırmaktadır,
oyunlardaki kişileri kendine örnek almakta, onun gibi davranmaktadır.
Geçen hafta 2 çocuk cinayeti olayı yaşandı. Oynanan oyundan
sonra çocuklar birbirine şiddet uyguladılar ve ölüme sebebiyet
verdiler. Bu oyunlar, zararlı siteler, yayınlar çocukların erişimine
engellenmelidir. Aileler de çocuklarını gözlemlemeli, takip etmeli,
çocukların zararlı siteli oyunlara ulaşması engellenmeli,
bunlar hakkında çocuklarını bilgilendirmelidir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Taşkın
2.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
3 Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin açıklaması
ALİ
CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tüm
engelli kardeşlerimizin 3 Aralık Dünya Engelliler Gününü kutluyorum.
AK PARTİ olarak her konuda engelli kardeşlerimizin yanında
olmaya, onların hayatlarını kolaylaştırmaya büyük önem
veriyoruz. Yaklaşık 736 bin kişi engelli maaşından
faydalanıyor. 2007de başlayan evde bakım ücretinden
yaklaşık 536 bin kişi faydalanıyor. Engelli hibe
desteğiyle 3 bine yakın engelli vatandaşımız kendi
işini kurdu. Engelli iş koçluğu uygulamasıyla 406 binin
üzerinde engellimizi iş hayatıyla buluşturduk. Kamuda engelli
memur sayısı 57 bini aştı. Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın liderliğinde AK PARTİ
iktidarında, ülkemiz, bu engelli vatandaşlarımızın
hayat şartlarının iyileştirilmesi, sosyal ve ekonomik
olarak desteklenmesi, geleceğe güvenle bakmaları konusunda
yaptıklarıyla tüm dünyaya örnek gösterilecek bir konumdadır
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Özdemir
3.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, 3
Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle engelli vatandaşların
sorunlarıyla ilgili Meclisin üzerine düşeni yapması
çağrısını bir kez daha yaptığına, pandemi
sürecinde özel gereksinimli çocukların ebeveynlerinden birinin kamuda
idari izinli sayılmaları, özel sektörde de esneklik
sağlanması konusunda yetkilileri karar almaya
çağırdığına, 5 Aralık Türk kadınına
seçme ve seçilme hakkının verilmesinin 86ncı yıl dönümünde
cumhuriyetin kurucusu, devrimci lider Mustafa Kemal Atatürke
şükranlarını sunduğuna ilişkin açıklaması
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
3
Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle engelli
vatandaşlarımızın ekonomik ve toplumsal yaşama
katılması için hâlâ bekledikleri talepler ve sorunlarla ilgili Meclis
olarak üzerimize düşen çalışmaları yerine getirme
çağrımızı bir kez daha yapıyorum.
Değerli
milletvekilleri, pandemi sürecinde alınan tedbirlerden en çok
etkilenenlerin başında özel gereksinimli ve engelli
çocuklarımız gelmektedir. Evde kaldıkları süre içerisinde
bakım sağlayıcı birisini bulma konusunda aileler zor
durumdalar. Bu nedenle, 10 yaş altında veya yaşına
bakılmaksızın özel gereksinimli çocukların ebeveynlerinden
birisinin kamu idarelerinde idari izinli sayılmaları, özel sektörün
de esneklik sağlaması konusunda yetkililere bir karar almaları
çağrımızı yapıyorum.
Diğer
yandan, 5 Aralık, Meclisimizde kadınlara seçme ve seçilme
hakkının tanındığı kararın
alındığı 86ncı yıl dönümü olacak. Türkiye
Cumhuriyetinin kadın yurttaşları olarak en temel
kazanımlara sahip olmamızı sağlayan cumhuriyete ve
kurucusu, çağın öngörülü ve devrimci lideri Mustafa Kemal Atatürke
şükranlarımızı sunuyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Demir
4.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin, ülkenin
bütün ekonomik operasyonlardan alnının akıyla
çıktığına ilişkin açıklaması
MUSTAFA
DEMİR (İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Son
günlerde ülkemize yatırım yapan ülkeler
tartışılıyor. Katarın ABD, İngiltere, Almanya,
Fransa gibi ülkelerde 400 milyar dolardan fazla yatırımı var.
Londra Borsasının yüzde 10,6sı Katarın, İngilterede
yaklaşık 40 milyar pounddan fazla yatırımı var.
İstanbul Borsasının Avrupa İmar ve Kalkınma
Bankası ile ABD borsasındaki yüzde 10 hissesi 2018de geri
alındı. Bu yüzde 10luk hisse Katar tarafından alındı
ve önemli yatırım anlaşmaları da yapıldı.
Ülkemiz
birçok devlet gibi Katarla da stratejik anlaşmalar yapmaya devam ediyor.
Muhalefet yeni yatırımlardan rahatsız. Ekonominin zora
düşmesini bekliyor ve bundan medet umuyor. Biz bütün ekonomik
operasyonlardan alnımızın akıyla çıktık,
çıkmaya devam edeceğiz.
BAŞKAN
Sayın Karadağ
5.- Iğdır Milletvekili Yaşar
Karadağın, Iğdır ilinde yaşanan hava kirliliğine
ilişkin açıklaması
YAŞAR
KARADAĞ (Iğdır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Iğdır
ilimiz coğrafi konumu itibarıyla etrafı yüksek dağlarla
çevrili bir çöküntü ovası üzerine kurulmuştur. Bu özelliğinden
dolayı hava sirkülasyonu olumsuz etkilenmekte, özellikle kış
aylarında kalitesiz yakıt kullanımı, doğal gaz
kullanımının yaygın olmaması, egzoz gazları ve
şehir çevre yolunun bulunmaması hava kirliliğine sebep
olmaktadır. Ulusal Hava Kalitesi İzleme verilerine göre elimizde hava
kalitesi tehlikeli sınırını geçmiş ve Türkiyenin en
kirli havasına sahip il Iğdır olmuştur. Kötü hava,
Iğdırda yaşamı tehdit etmekte, kanser vakalarını
ve solunum hastalıklarını artırmaktadır. Yetkililerden
beklentimiz kirletici faktörleri ortadan kaldıran tedbirlerin
alınması ve Iğdırımızın bir an önce temiz
havaya kavuşmasıdır.
Teşekkür
ederim Başkanım.
BAŞKAN
Sayın İmir, buyurun.
6.- Şırnak Milletvekili Nuran İmirin,
Şırnak ili ve ilçelerinde HDP yöneticilerine yönelik gözaltı ve
tutuklamaların periyodik hâle getirildiğine ilişkin
açıklaması
NURAN
İMİR (Şırnak) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Yaklaşık
beş yıldır Şırnak ve ilçelerimizde parti
yöneticilerimize yönelik gözaltı ve tutuklamalar periyodik hâle getirildi.
Her bir arkadaşımız aynı iddialardan defalarca
gözaltına alındı, tutuklandılar,
bırakıldılar ve yeniden aynı iddialardan gözaltına
alındılar, alınıyorlar. Bunun hiçbir hukuki gerekçesi
yokken Şırnakta HDPye bu kadar saldırmanızdaki amaç
nedir?
Arkadaşlarımızın
yaptıkları tek şey HDP çalışmalarına
katılmak, HDP binalarına gelip gitmektir. Yargı eliyle
çalışmalarımız illegalize edilmektedir. Şırnak
Valiliği, HDPye yaptığı her siyasi soykırım
sonrasında basında Yeni bir terör operasyonu yaptık. diye bir
algı oluşturmaya çalışmaktadır. Ne kadar tutarsa
hesabıyla ucuz hesaplar peşindedir. Bu hesapların
tutmayacağı aşikârken o yüzden bu sistematik keyfî
uygulamalardan derhal vazgeçilsin istiyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Kılavuz
7.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, fizik tedavi
teknikerleri ve fizyoterapistlerin atama, özlük haklarının
düzenlenmesi, görev tanımlarının netleştirilmesi, meslek
odası kurulması, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında
fizyoterapistlerin görevlendirilmesi gibi beklentileri olduğuna
ilişkin açıklaması
OLCAY
KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hekimler
tarafından tanısı konmuş her yaş grubundan hastalara
fizyoterapi ve rehabilitasyon programı uygulayan, sağlık
ordumuzun bel kemiğini oluşturan fizik tedavi teknikerleri ve
fizyoterapistlerimiz atama beklemektedir. Bununla birlikte
fizyoterapistlerimizin özel yer açabilmesi, özlük haklarının
düzenlenip görev tanımlarının netleştirilmesi, meslek
odası kurulması, 4/D ve 4/Blilere tayin hakkı verilmesi, her aile
sağlığı merkezinde istihdamın sağlanması,
özel gereksinimli çocuklarımızın sorun ve
ihtiyaçlarının giderilmesi, Millî Eğitim
Bakanlığı rehberlik araştırma merkezlerinde, Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına
bağlı huzurevi ve bakımevlerinde, Gençlik ve Spor
Bakanlığına bağlı olimpiyat hazırlık
merkezleri ve gençlik merkezlerinde, tüm bakanlıklarda, kamu kurum ve
kuruluşlarında fizyoterapistlerimizin görevlendirilmesi veya
sayısının artırılması beklenti ve talepler
arasındadır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
- Sayın Yalım
8.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, 3
Aralık Dünya Engelliler Gününü kutladığına, engelli
vatandaşların sorunlarını Mecliste çözmek için destek
vereceklerine, pandemi sürecinde kursları kapatılan 90 bin usta
öğreticinin sorunlarına çözüm bulunmasını talep
ettiğine, Uşak ili Ulubey ilçesi Sülümenli köyünde yaşanan su ve
elektrik kesintilerine ilişkin açıklaması
ÖZKAN
YALIM (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün,
3 Aralık Dünya Engeliler Günü. Tüm engelli
vatandaşlarımızın gününü kutlarım ve engelli
kardeşlerimizin sorununu Mecliste çözmek için gereken her türlü
desteği vereceğiz.
Sayın
Başkanım, dikkatini çekmek istiyorum Sayın Millî Eğitim
Bakanının. Pandemi sürecinde kursları kapatılan 90 bin usta
öğreticiler var. Ekim ayında işe
başlamışlardı ancak yeniden kursları
kapatıldı, usta öğreticiler işsiz ve gelirsiz kaldılar
ve de ciddi anlamda ekonomik olarak da zor durumdalar. Buradan Millî
Eğitim Bakanının dikkatini çekiyorum ve de bu 90 bin kişiye
bir çözüm bulunmasını talep ediyorum.
Diğer
bir taraftan, Uşak ilimize bağlı Ulubey ilçemizde Sülümenli
köyümüzün maalesef şu anda içme suyu yok çünkü köy
muhtarlığının elektrik borcu yüzünden. Maalesef bütün köylü
şu anda susuz, elektriği kesilmiş durumdadır. Buradan köy
muhtarlıklarının elektrik borcundan dolayı
sularının kesilmemesini, elektriğinin kesilmemesini özellikle
talep ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Aydemir
9.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, millî
güreşçiler Nihat Kabanlı ve Reşit Karabacakın coronavirüs
nedeniyle hayatlarını kaybetmeleri nedeniyle dadaşlara
başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Değerli Başkanım çok teşekkür
ediyorum.
2
isimden bahsetmek istiyorum, 2 dadaştan, yüksek isimden. 2sini de onar
gün arayla kaybettik; Nihat Kabanlı ve Reşit Karabacak. Sporumuzun
hakikaten bayrak isimleriydi bunlar, bayrağımızı çok defa
göndere çektirdiler. Avrupada, Balkanlarda şampiyonluk
yaşattılar bize. Maalesef ki Covidden dolayı kaybettik
bunları. Dadaşlar, bunlar için hakikaten çok üzgün durumdalar. Sadece
tesellimiz şu ki bunlar zemine çok uygun bir vasat oluşturarak
sporumuza, güreş sporumuza, ata sporumuza gönüllerde yeşertecek bir
kıvam kazandırdılar. Bundan dolayı milletimizin başı
sağ olsun diyorum, güreş camiamızın başı sağ
olsun diyorum ve dadaşların başı sağ olsun diyorum.
BAŞKAN
Sayın Gaytancıoğlu
10.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, 3
Aralık Dünya Engelliler Gününde Hükûmeti engellilerin
sorunlarını çözmek için göreve çağırdığına,
pandemi sürecinden en fazla etkilenen sektörlerden birinin kahvehaneci
esnafı olduğuna ilişkin açıklaması
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün
Dünya Engelliler Günü, herkesin bir engelli adayı olabileceğini
unutmayalım. Engellilerin sorunlarını çözmek için Hükûmeti
göreve çağırıyorum.
Salgından
önce halkımız beceriksiz Hükûmet sayesinde perişandı, Covid
tuzu biberi oldu. Perişan ettiğiniz kesimlerin başında
esnaf geliyor. Özelikle kahveciler neredeyse salgının
başından beri kapalı. Olur ya taleplerini dillendirirler diye
açar gibi yaptınız. Türkiyede 80 bin kahvehane var. Buralarda
çalışanlar, buraları işletenler var, bunların aileleri
var.
Şimdi,
soruyorum: Ey uçan kaçan iktidar, bu insanlar için ne yaptınız? Kaç
lira yardım yaptınız? Buralar kapalı ve insanlar aç, borçla
harçla geçinme şansları bile kalmadı. Hatırlarsanız,
televizyonlarda magazin programlarına çıkan ve uçtuğunu iddia
eden bir adam vardı, AKP de tam bu adama benzemiş durumda.
Vatandaşına Siz, geçiminizi düşünmeyin,
sağlığınızı düşünün, geçiminizi biz
sağlayacağız. diyen Batılı ülkeler
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tanal
11.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, 3
Aralık Dünya Engelliler Gününe, engelli bireylerin istihdamı
konusunda bir araya gelinmesi gerektiğine, Anayasanın 61inci
maddesindeki sakat kavramının bir an önce engelli olarak
değiştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugün,
3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Engelliler, toplumun ayrılmaz bir
parçasıdır, çalışmak, üretmek, vatanlarına hizmet
etmek istiyorlar, kimseden sadaka beklemiyorlar, sosyal devlet ilkesi
gereğince haklarını talep ediyorlar. Kamuda ve özelde zorunlu
engelli personel çalıştırma kotasını
artıralım. Cumhur koalisyonunun oylarıyla kanun teklifinin
doğrudan Genel Kurul gündemine alınması teklifimiz reddedildi
ama engelli bireylerin istihdamı konusunda bir araya gelmeliyiz, birlikte
hareket etmeliyiz.
Bu
arada, Anayasanın 61inci maddesinde hâlen sakatlar kelimesi yer
alıyor. Geçen yıl çağrı yaptım, kimse kulak
asmadı. Artık, Türkiyeyi bu ayıptan kurtaralım.
Engellileri aşağılayan, rencide eden 61inci maddedeki sakat
kavramını bir an önce engelli olarak değiştirelim.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Bayraktutan
12.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Artvin ili Murgul ilçesinde siyanür havuzu kurulmayacağı taahhüdünde
bulunmuş olmasına rağmen ilgili şirketin bu sözünden
vazgeçtiğine, siyanür havuzunun kurulmaması için elinden geleni
yapacağına ilişkin açıklaması
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle,
şunu ifade edeyim: Artvinde koroner anjiyo cihazı yok ve Artvinliler
yollarda ölüyor. Dün yapmış olduğum konuşmada da
belirtmiştim.
Bunun
dışında, Artvinde Murgulda şu saatte insanlar imza
topluyorlar. 2014 yılında, gelen tepkiler üzerine, ilgili şirket
herhangi bir şekilde siyanür havuzu kurmayacağına ilişkin
yazılı taahhütte bulunmuş olmasına rağmen, ne
yazık ki bu sözünden vazgeçmiştir, şu anda Artvinde Murgulda
siyanür havuzu kurmak istiyor. Murgullular, Murgulu yok edecek bu
girişime karşı çıkıyorlar.
Ben
de Artvinin Milletvekili olarak bu siyanür havuzunun kurulmaması için, bu
sabıkalı şirketin Artvine kirli ellerini uzatmaması,
dokunmaması için -bana bedeli ne olursa olsun- elimden geleni
yapacağım, bu güzel Murgulun coğrafyasının
bozulmaması, güzel Murgulumuzun insanlarının orada özgürce,
mutlu yaşayabilmesi için elimden gelen gayreti göstereceğim. Bunu bir
kere daha Mustafa Kemalin Parlamentosundan ifade etmekten büyük gurur ve onur
duyuyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Kayışoğlu
13.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Bursalıların Bursa Şehir
Hastanesine ulaşmakta zorluk çekmeye devam ettiklerine ilişkin
açıklaması
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Çalıştırılması
için şehrin merkezindeki hastaneler
kapatılarak işletilen Bursa Şehir Hastanesine insanlar
ulaşmakta zorluk çekmeye devam ediyorlar. Parası
olmadığı için Bursa Emek-Şehir Hastanesi metro
hattını yapamayan Büyükşehir Belediyesinin işi
Ulaştırma Bakanlığına yaptırması olumludur
ancak il başkanımız İsmet Karacanın
yaptığı bir hatırlatmayı bir kez de buradan ben
hatırlatıyor ve soruyorum: Bursa Büyükşehir Belediye
Başkanı,
hattın 600 milyon liraya yapılacağını
açıklamıştı oysa yapımına karar verilen Bursa
Emek-Şehir Hastanesi hattı, 1 milyar 600 milyon
liraya ihale edildi. Aradaki 1 milyarlık farkın gerekçesini bilmek
herkesin hakkıdır -sadece Bursalıların değil vergi
veren herkesin hakkıdır- ve bunu soruyoruz. Ayrıca, bu hat neden
yatak garantili şehir hastanesini işleten Rönesans Şirketine
yaptırılmıyor?
BAŞKAN Sayın Tutdere
14.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin,
atama bekleyen sanat tarihçileri, arkeologlar ve sanat tarihi
öğretmenlerinin mağduriyetine son verilmesi için
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Kültür ve Turizm
Bakanlığına çağrıda bulunduğuna ilişkin
açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Anadolu; coğrafyası,
doğal güzellikleri ve tarihî eserleriyle dünyada eşi az görülen
açık hava müzesidir. Ülkemizin tarihini ve kültür birikimini gün yüzüne
çıkartıp insanlığın ziyaretine açmak,
ekonomimize ve ülkemiz turizmine büyük katkı sağlayacaktır. Bu
bağlamda sanat tarihçilerinin ve arkeologların kamuda
istihdamının artırılması, önem arz
etmektedir.
Ülkemizde sanat tarihçileri ve arkeologlar
yıllardır mağdur durumdadırlar. Kamuda yeteri kadar
istihdam imkânı bulamamaktadırlar. Buradan Cumhurbaşkanına,
Kültür ve Turizm Bakanlığına ve bütün kurumlara açıkça
çağrıda bulunuyorum. Tarihî ve kültürel mirasımızın
insanlığın hizmetine sunulması ve gelecek nesillere aktarılması
için haksız uygulamaları ortadan kaldıracak yasal
çalışmaları yapın; atama bekleyen sanat tarihçileri,
arkeologlar ve sanat tarihi öğretmenlerinin atama
mağduriyetlerine son verin diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kabukcuoğlu
15.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun,
kamuda yüzde 3, özelde yüzde 2 engelli kadrolarının yetersiz
olduğuna, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle engelli
vatandaşların sorunlarının birlikte
aşılacağı kararlı günler dilediğine ilişkin
açıklaması
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Saygı ve empatinin
geliştirilmediği toplumlarda engelli
vatandaşlarımızın özgür ve özgüvenle
hayatlarına devamı beklenemez. Burada en büyük sorumluluk, pek
tabii,
devletimizindir. Engelli vatandaşlarımızın
hayatını kolaylaştırmak için iyi niyetli bireysel çabalar,
dernek ve vakıfların girişimi her ne kadar önemli olsa da
yeterli değildir. Devletin kamuda koyduğu yüzde 3, özelde
koyduğu yüzde 2 engelli iş kadroları yetersizdir. TÜİK
verilerine göre engelli oranı yüzde 7 ise bu kadrolar da
en az bir o kadar olmalıdır.
3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle
vatandaşlarımızın önünde engel olmak yerine engellilerle
birlikte aşacağımız kararlı günler diliyorum.
BAŞKAN
Sayın Şevkin
16.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, Adana ilinde
elektrik kesintileri nedeniyle on-line eğitimde sıkıntı
yaşandığına, bir TV yorumcusunun Süper Ligde Türkiye
Futbol Federasyonuyla yayıncı kuruluş arasında krize sebep
olan 300 milyon liralık farkı devletin ödeyeceği
iddialarını gündeme taşıdığına ilişkin
açıklaması
MÜZEYYEN
ŞEVKİN (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Pandemi
süreci, tüm esnafı ve zanaatkârları, dar gelirlileri derin bir
ekonomik krize soktu, insanlar işsiz kaldı. On-line eğitim
görmekte olan çocuklarımız, zaten konsantre olamazken özellikle
Adanada yoğun elektrik kesintileri nedeniyle eğitim alamaz
durumdalar.
Süper
Ligde, Türkiye Futbol Federasyonu ile yayıncı kuruluş
arasında yaşanan yayın krizinde bir yorumcu, 300 milyon
liralık farkı devletin ödeyeceğini,
Cumhurbaşkanının söz verdiğine dair iddiaları gündeme
taşıdı. Bütçeden yapılacak bu ödeme, aylardır hiç
karşılaşmalara çıkamayan amatör spor dünyasına, evine
ekmek götüremeyen futbol antrenörlerine büyük bir haksızlıktır.
Aylardır karşılaşmalara çıkamayan, idman yapamayan tüm
branştan amatör sporculara ve Adanada özellikle antrenörlere maddi manevi
sahip çıkmak, devletin asli unsurları arasındadır. Lütfen,
bu büyük camiaya kimse kayıtsız kalmasın.
BAŞKAN
Şimdi, Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım. Sayın Grup Başkan Vekillerinden
de ricam; lütfen, konuşmaları çok uzatmamaları ve bütün
milletvekillerimiz de uygun görüyorlarsa bu pandemi şartlarından
dolayı bu takdirle vermiş olduğumuz o birer dakika uzatmayı
kaldırırsak bir saat kadar daha erken
çalışmalarımızı tamamlama imkânına
kavuşuruz. Sizler de uygun görüyorsanız bundan sonraki
konuşmalarda bir dakika ilave süreyi vermeyeceğim. Bütün
konuşmacılarımız konuşma süreleri olan o beş
dakika içerisinde konuşmalarını tamamlayacak şekilde
kendilerini planlasınlar lütfen.
Teşekkür
ediyorum.
Sayın
Türkkan, buyurun.
17.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Afrinde
Zeytin Dalı Harekâtı bölgesinde çatışmada şehit olan
Piyade Uzman Çavuş Mehmet Altuna ve Kahramanmaraşta görevi
sırasında uğradığı silahlı
saldırıda şehit olan polis memuru Barış Göle
Allahtan rahmet dilediğine, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe, 4
Aralık Dünya Madenciler Gününü kutladığına, İş
Güvenliği Meclisinin raporuna, TÜİKin enflasyon ve yabancılara
konut satışı açıklamalarına, İstanbul ilinde
havaalanlarındaki reklam panolarında Türk
vatandaşlığınız İstanbuldaki evinizle birlikte
hazır. ilanlarına ve Hatay ilinde 500 bin Suriyelinin
yaşadığına bu nedenle sağlık hizmetlerinde sıkıntı
yaşandığına, Hatay iline bu ilave 500 bin nüfusun da göz
önüne alınarak ödenek ayrılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine
şehitlerimiz var. Afrinde Zeytin Dalı Harekâtı bölgesinde terör
örgütü PKK/YPG unsurları tarafından yapılan saldırı
sonucu Uzman Çavuş Mehmet Altun şehit oldu bugün.
Kahramanmaraşta da Polis Memurumuz Barış Göl, görevi
başında uğradığı silahlı saldırı
sonucu şehit düştü. Her 2 şehidimize de Allahtan rahmet diliyorum,
ailelerine ve Türk milletine başsağlığı diliyorum.
Evet,
bugün, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Bugün, kutlanacak ya da tebrik
edilecek bir gün değil, sayıları milyonları bulan engelli
vatandaşlarımızın ve ailelerinin
karşılaştıkları sorunları, zorlukları dile
getirip çözüm sunma günü bugün.
Ülkemiz,
maalesef, engelliler açısından erişilebilir ve yaşanabilir
değildir. Fiziki ve mimari şartların yetersizliği, ortez,
protez ve medikal eşyaların yüksek ücretleri, ulaşım
araçlarının yetersizliği ile sosyal hayata
katılımın düşük olması, engellilerin
karşılaştığı en sık ve en temel
sorunların başında geliyor. Evde bakım ücretlerinin
yetersiz olması ve bu yetersiz ücretin dahi herkese verilmemesi, Hükûmetin
en başta çözmesi gereken meseledir, sosyal devlet olmanın
gereğidir. Engellilerin sorun ve talepleri göz ardı edilemeyecek
kadar hassastır. Bir ülkenin kalkınma ve muasır medeniyet
seviyesi, o ülkenin, dezavantajlı vatandaşlarına
sağladığı kolaylık ve imkânla ölçülür. Engellilerin
istihdam edilmesi gereken oran yüzde 4 iken bu oran, 50 ve üstü sayıda
işçi çalıştıran özel işletmelerde ise yüzde 3tür.
Türkiyedeki toplam engelli oranını düşündüğümüzde bu çok
düşük bir oran olarak kalmakta ve ihtiyacı
karşılamamaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Ancak bu oranlara bile uyulmuyor, kadrolar doldurulmuş
değil ve hemen hemen her kurumda boşluklar mevcut. Bu eksikliğin
bir an önce tamamlanması gerekiyor. İYİ PARTİ olarak daha
erişilebilir ve daha yaşanabilir, engelsiz bir Türkiye inşa
etmek için çalışmaya son gücümüzle, aralıksız devam
edeceğiz.
Yarın,
4 Aralık Dünya Madenciler Günü. Ekmeğini yerin binlerce metre
altından çıkaran, emek ve alın terinin timsali madencilerimizin
Dünya Madenciler Gününü kutluyorum. Bu uğurda yaşamını
yitiren tüm madencilerimizi rahmetle anıyorum. Tüm maden emekçilerine ve
ailelerine sağlıklı ve mutlu bir yaşam diliyorum.
Maden
işçilerimiz, kuralsız, güvencesiz, denetimsiz çalışmaya ve
toplu ölümlerin gölgesinde kalmaya devam ediyor. Avrupada işçi
kazalarında, maalesef, 1inci sıradayız. İş
Güvenliği Meclisinin yayınladığı rapora göre
Türkiyede 2020 yılının ilk on ayında 1.736 işçi
hayatını kaybetti.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Son sekiz ayda, pandemi sürecinde,
çalıştığı yoğun şartlar nedeniyle 368
işçi, Covid-19 yüzünden hayatını kaybetti. İnsan
yaşamına değer verilmemesi ve bir türlü alınmayan tedbirler
yüzünden bu korkunç rakamlar azalacak gibi gözükmüyor. Hükûmeti iş ve
işçi güvenliği için daha ciddi tedbir almaya ve konuya önemle
eğilmeye davet ediyoruz.
Bugün
enflasyon rakamları açıklandı. Gördük ki ekonomi değil,
enflasyon şahlanmış Türkiye'de. TÜİK, rakamları
tersinden okumaya alışık olduğu için enflasyonu yüzde 14
açıklamış. Aslında Türkiye'de enflasyon yüzde 40 beyler. Tencere
kaynamıyor, evlere et girmiyor, insanlar geçim
sıkıntısı çekiyor, faturalarını ödeyemiyor; sizin
açıkladığınız rakamlara bakın. TÜİK
verilerine göre, Türkiye genelinde yabancılara satılan konut
sayısı bir önceki yılın eylül ayına göre yüzde 26
artmış, 5.269 olmuş. Yabancılara konut
satışlarında Eylül 2020de ilk sırayı 2.370le
İstanbul aldı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Son cümlelerinizi alayım.
Buyurun.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Meral Akşener de ifade etmişti,
İstanbulda havalimanı reklam panolarında: Türk
vatandaşlığınız İstanbuldaki evinizle birlikte
hazır. Bir inşaat şirketinin reklamı bu. 250 bin dolara ev
alana yanında Türk vatandaşlığı bedava. Beş bin
yıllık Türk devletinin vatandaşlığını 250
bin dolara ev alana promosyon malzemesi yaptınız. İşte, bu
iktidarın, ülkenin tapusu olan vatandaşlarına verdiği
değer bu. Türkiye'yi düşürdüğünüz durumun farkında
mısınız, emin değilim fakat bu rahatsız edici durumu
tekrar değerlendirmeniz gerekiyor diye düşünüyorum.
Son
olarak Hataydan söz etmek istiyorum. Hatayda Suriyeli sayısı,
şehir nüfusunun yüzde 30u. Hatayda yaklaşık 500 bin Suriyeli
yaşıyor ve bu nedenle sağlık personeli
sıkıntısı yaşıyor Hataylılar. Hataya bu
konuda personel takviyesi yapılması gerekiyor. Hastanelerde
vatandaşlarımız coronavirüs salgını nedeniyle
yaptırdığı testin sonucunu günlerce bekliyor. Çünkü 500 bin
ilave nüfus var şehirde. Hatayın her türlü ihtiyacı, bu 500 bin
nüfusa göre planlanmalı, kurumlara gönderilen ödenek de buna göre ayarlanmalı.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Sağ olun.
Sayın
Akçay, buyurun.
18.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 3 Aralık
Dünya Engelliler Gününe, Zeytin Dalı Harekâtı bölgesinde çıkan
çatışmada şehit olan Piyade Uzman Çavuş Mehmet Altun ve
Kahramanmaraş ilinde görevi sırasında
uğradığı saldırı sonucu şehit olan polis
memuruna Allahtan rahmet dilediğine, sabah saatlerinde 5 şiddetinde
bir deprem meydana gelen Siirtin Kurtalan ilçesi ve çevre illere geçmiş
olsun dediklerine ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün,
3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Dünya Engelliler Günü, 1992
yılından bu yana 3 Aralıkta kutlanan bir farkındalık
günüdür. Fakat bazı konular vardır ki 1 güne, 1 haftaya
sığmayacak kadar önemlidir ve engellilik çok boyutlu bir meseledir.
Engelli vatandaşlarımız, onların aileleri, devlet
politikaları, sosyal hayat, meselenin boyutlarından bir
kaçıdır. Ülkemizde görme, işitme, ortopedik, zihinsel, ruhsal ve
duygusal, süreğen hastalık ve diğer engelli gruplarında
yaklaşık 10 milyona varan vatandaşımız
bulunmaktadır.
Engelli
vatandaşlarımız, ülkemizin eşit haklara sahip
vatandaşlarıdır. Sosyal devlet anlayışıyla
engellilere fırsat eşitliği sağlamak, engellilerin
yetenekleri doğrultusunda gelişmelerini teşvik etmek, ekonomik
ve sosyal refahını temin etmek, devletin en temel vazifesidir. Bu
kapsamda, var olan düzenlemelerin iyileştirilmesi için şu hususlara
dikkat edilmelidir: Engellilerin toplumla bütünleşerek
başkalarının yardımına muhtaç olmadan
hayatını idame ettirebilmelerini temin edecek hukuki, fiziki ve
diğer şartlar oluşturulmalıdır. Engelsiz bir Türkiye,
engelsiz bir toplum, engelsiz bir gelecek için sorumluluk şuuru, empati
kültürü, dayanışma ve yardımlaşma duygusu, muhakkak suretle
canlı ve aktif tutulmalıdır. Engelli
vatandaşlarımızın maddi sorunlarının
çözüldüğü, engelsiz yaşam şartlarının
oluşturulduğu, eğitim ve rehabilitasyon haklarından
yararlanarak güçlendirildiği, bakımlarının ve sosyal
güvenlik haklarının güvence altına alındığı
düzenlemeler hayata geçirilmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Engellilerin yaşama sevincini artıracak ve
yaşam kalitesini koruyacak sosyal politikalar geliştirilmelidir.
Engelli ve engelli yakını aylığının yükseltilmesi
ve engelli aylığı ödenmesinde aile geliri yerine bizzat kendi
gelirlerinin esas alınması gerekir. Doğuştan ya da işe
girmeden önce engelli olanların, malul şartlarından da
yararlandırılmasının uygun olacağını
düşünüyoruz ve engellilerin kamu istihdam kotası da
artırılması gereken hususlardan biridir.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, engelli vatandaşlarımızın
durumlarının iyileştirilmesi konusunda dün olduğu gibi
bugün de desteğimizin süreceğini belirtiyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, Zeytin Dalı Harekâtı
bölgesinde PKK/YPG terör örgütü tarafından yapılan sızma
girişimi sırasında çıkan çatışmada Piyade Uzman Çavuşumuz
Mehmet Altun şehit olmuştur. Güvenlik güçlerimiz, bu menfur
saldırıya misliyle karşılık vermiş ve 6 teröristi
enterne etmiştir. Kahraman Mehmetçikimiz; Fırat Kalkanı, Zeytin
Dalı, Barış Pınarı, Barış Kalkanı
Harekâtlarıyla terörden arındırılmış bölgelerde
teröristlere göz açtırmamakta, bölgede asayişi, huzuru, can ve mal
güvenliğini sağlamaktadır. Bu vesileyle şehidimize ve bütün
şehitlerimize Allahtan rahmet, kederli ailesine
başsağlığı, görevini ifa eden güvenlik güçlerimize
muvaffakiyetler diliyorum.
Sayın
Başkan, Kahramanmaraşta güvenlik güçlerimizin gözaltı
işlemine mukavemet gösteren cinayet zanlılarının menfur
saldırısı sonucunda bir polis memurumuz şehit olmuş,
1i polis 5 vatandaşımız yaralanmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Şehidimize
Allahtan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.
Kimden ve nereden gelirse gelsin, güvenlik güçlerimizi hedef alan her
saldırıyı kınıyor ve lanetliyoruz.
Sabah
saatlerinde Siirtin Kurtalan ilçesinde 5 şiddetinde bir deprem meydana
gelmiştir. Etkisi çevre illerde de hissedilen deprem nedeniyle can ve mal
kaybının olmaması sevindiricidir. Siirte ve depremin
hissedildiği çevre illerimize geçmiş olsun diyoruz.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Oluç, buyurun.
19.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun,
TÜİKin yüzde 14 enflasyon rakamı açıkladığına,
iktidarın TÜİKin açıkladığı bu enflasyon
rakamını 4 Aralık 2020de toplanacak Asgari Ücret Tespit
Komisyonundaki verileri manipüle etmek için kullanmaya kalkacağına, 4
Aralık Dünya Madenciler Günü vesilesiyle Soma ve Ermenek madencilerine
verilen sözlerin yerine getirilmesi için adım atılması
gerektiğini hatırlattıklarına, Hakkâri ilinde 61
yaşındaki Şerali Dereli ve 16 yaşındaki Özcan
Erbaşın öldürülmesi hakkında Hakkâri Valiliğinin
açıklamalarına, Hakkâri ilinde sıkışan trafikte bir
polis memurunun tartıştığı 2 kişiyi
bacağından vurduğuna fakat hakkında bir soruşturma
olmadığına, bu yaşananlarla Kürt halkında büyük
kırılmalar yaratıldığına ilişkin
açıklaması
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, sayın vekiller; enflasyon rakamları açıklandı
TÜİK tarafından. Hani biz biliyoruz TÜİKin rakamları
hormonlu rakamlar, gerçekleri yansıtmıyor ama TÜİKin bu
rakamları bile artık enflasyondaki yükselişi gizleyemiyor ve
yıllık enflasyonun kasım ayında yüzde 14e yükseldiği
görüldü. Bu enflasyondaki artış, beklentilerin üzerinde
gerçekleşti doğrusu. Bütün ekonomistler biraz daha düşük
artış bekliyorlardı, onun üstünde gerçekleşti.
Baktığımızda,
en yüksek artış, ulaştırma ve gıdada
yaşanmış vaziyette. Yani halkı en fazla vuran konulardan 2
tanesi ulaştırma ve gıda, işçileri, emekçileri, dar
gelirlileri en fazla vuran 2 konu ve enflasyon sepetindeki 418 maddeden
322sinin ortalama fiyatında artış gerçekleştirilmiş.
Şimdi baktığımızda bu rakam, aslında bir kez daha
şunu gösteriyor: Bu iktidarın ekonomi politikaları, özellikle
enflasyonu düşürmeye dönük olan ekonomi politikaları, tam olarak bir
fiyaskoyla karşı karşıya kalmıştır, bütün
tezler çökmüştür, hani o enflasyon-faiz ilişkisi tezleri de Adalet ve
Kalkınma Partisinin Genel Başkanı tarafından ileri sürülen
o tez de tam olarak çökmüş vaziyettedir.
TÜİK,
enflasyondaki artışı saklayamamaktadır. Aslında bugün,
halkın masasına yansıyan, halkın evine yansıyan,
halkın filesine yansıyan gerçek enflasyon ise yüzde 35-40
dolaylarındadır; bu da çok açık ortadadır. Yani enflasyon
büyüyor, işsizlik rakamları büyüyor, artışı
gösteriyor, iflas ve icra davaları artıyor, dış ticaret
açığı büyüyor ama iktidar, ekonominin büyüdüğünden söz
ediyor. Bu büyüyen ekonomi, sarayın ekonomisidir; iktidarın
yandaşı olan şirketlerin ekonomisi büyümektedir, yoksa
halkın ekonomisinde bir büyüme yok, tam tersine küçülme vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Şunu da bir kez daha
hatırlatmış olalım: TÜİKin bu yalan olan enflasyon
rakamlarını, yarın görüşülmeye başlanacak olan Asgari
Ücret Tespit Komisyonundaki verileri manipüle etmek için de kullanmaya
kalkacaktır iktidar. Bunu yapmasa iyi olur çünkü Asgari Ücret Tespit
Komisyonunun masasında olan veriler, aslında gerçekleri gizleyemez.
Bugün baktığımızda, gerçekten dar gelirliler, emekçiler ve
işçiler için biraz rahatlatacak bir asgari ücrete
ulaşılması için asgari ücretin 4 bin lira civarında
olması gerektiğini bir kez daha vurgulamış olalım.
Dünya
Madenciler Günü: Bu vesileyle bir kez daha bütün partilere burada
hatırlatıyorum ki madencilere söz verildi hem Soma hem de Ermenek
madencilerine ve bu madencilerin taleplerinin yerine getirileceği sözü
verildi, iktidar tarafından da bu söz verildi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi.
Lütfen
buyurun.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Toparlıyorum efendim.
Bugüne
kadar herhangi bir adım atılmadı, ocağın ortasına
yaklaşıyoruz, Soma ve Ermenekteki maden işçilerinin son derece
ağır çalışma koşullarında hayatlarını
sürdürmeye çalışan madencilerin taleplerinin
karşılanması için mutlaka adım atılması gerekir,
bütçe sonrasında bunun hazırlıklarının
yapılması gerekir. Bir kez daha hatırlatmış
olalım Dünya Madenciler Günü vesilesiyle.
Şimdi,
sayın vekiller, özellikle iktidar partisine sesleniyorum. Bakın, dün
de burada söyledim, konuştum, bir kez daha size
hatırlatacağım. Hakkâride ne olduğunu bir
araştırın bakalım, Hakkâride ne oluyor, bir anlayın
bakalım. Neden? Şimdi, bir ay içerisinde, Hakkâride 61
yaşındaki Şerali Dereli -bunu daha evvel burada da
konuşmuştum- ve iki gün önce de 16 yaşındaki genç Özcan
Erbaş, askerlerin kurşunlarıyla infaz edildi, ikisi de.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Toparlıyorum efendim.
Şimdi,
Hakkâri Valiliği, kendi arazisinde öldürülen Şerali Dereli için bir
bahane uydurdu ve kalbinden vurulmasına karşın, otopsi raporuna
kadar ateşli silahla öldürüldüğünden bahsetmedi. Hâlâ bir tutuklanma
yok, ifade alınması yok, herhangi bir soruşturma yok. Neden
Şerali Dereli kendi toprağında vuruldu, bu belli değil,
herhangi bir soruşturma yok.
Şimdi
akla ziyan bir açıklama 16 yaşındaki Özcan Erbaş için de
yapıldı Valilik tarafından. Sırtından vurulan ve
cenazesi amcasına taşıtılan 16 yaşındaki bir genç
için Havaya ateş açılması sırasında vuruldu. dendi.
Yani havaya ateş açmış askerler, o kurşunlar gitmiş
sırtından 16 yaşındaki Kürt gencini vurmuş! Yani Kürt
gençlerinin canı bu kadar ucuz mu ya, bu kadar ucuz mu? Bu iktidar, bu
işi bu kadar hafife mi alıyor? Siz görmüyor musunuz olan bitenleri?
Nasıl oluyor da havaya atılan bir kurşun gidiyor çocuğun
sırtından vücuduna giriyor? Soruşturma var mı?
Soruşturma yok. Kim, neden yapmış belli mi? Belli değil,
hiçbir soruşturma yok.
Şimdi,
ben dün bunları da konuşmuştum. Ben konuşurken başka
bir şey daha olmuş Hakkâride. Bir polis memuru, trafikte
sıkışıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Oluç, son kez açıyorum, tamamlayın lütfen.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bitiriyorum efendim, tamam.
Trafikte
bir sıkışma yaşanıyor, bir tartışma
çıkıyor. Polis memuru, aracından çıkıyor,
tartıştığı 2 yurttaşı bacağından
vuruyor, Hakkâride, trafikte sıkışma
yaşandığı için! Yahu, mesela İstanbulda,
İzmirde, Ankarada bir polis memuru, çıkıp
tartıştığı vatandaşı bacağından
vurabilir mi? Vurmaz. Neden? Çünkü onlar Kürt değil ama Kürt olduğu
zaman, Hakkâride bacağından vurabilirsiniz
tartıştığınız yurttaşı! Bu
anlayışa sahipsiniz. Ya, mafyayla bu kadar yakın ilişkiye
girdi bu iktidar; şimdi, bu mafyatik ilişkileri belli ki güvenlik
kuvvetlerinin içine de taşımışlar. Peki, vuranın
ifadesi alınmış mı, bir soruşturma var mı? Yok.
Ama kimin ifadesi alınıyor? Vurulanın. Ya, bacağından
vurulmuş, onun ifadesi alınıyor. Şimdi, durum bu.
Bakın,
bir kez daha söylüyorum bunu: Siz Kürte adalet yok, Kürte kurşun
sıkılabilir, Kürte zulum yapılabilir.
anlayışını bu şekilde geliştirerek emin olun Kürt
halkında çok büyük kırılmalar yaşatıyorsunuz ve
yaratıyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Oluç.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Son cümlemi söylüyorum.
BAŞKAN
Son cümlenizi alayım.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bunun sonuçları Türkiye açısından
iyi değildir. Bunu bir kez daha hatırlatıyoruz ve bu konuda
ciddiyete davet ediyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özel, buyurun.
20.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 3 Aralık Dünya
Engelliler Gününe, 4 Aralık Dünya Madenciler Gününde Somalı ve
Ermenekli madencilere verilen sözleri hatırlattığına,
bugüne kadar hayatını kaybeden maden emekçilerine rahmet
dilediğine, pandemi sürecinde ciddi tehdit altında çalışan
madencilerin 4 Aralık Dünya Madenciler Gününü kutladıklarına,
RTÜKün Habertürk televizyonuna verilebilecek en üst cezayı
verdiğine, hafta sonunda Tekel bayilerinin kapalı olduğuna ama
içki ve sigara da satan marketlerin açık olduğuna, Artvin ili Murgul
ilçesinde siyanürle altın ayrıştırılmasına
karşı olduklarına, eczacıların Covid-19un
eczacılar için de meslek hastalığı olarak kabul edilmesini
talep ettiklerine, pandemi sürecinde eczacıların devlet
tarafından desteklenmesi gerektiğine, eczacılarla birlikte tüm
sağlık emekçilerini bir kez daha selamladığına
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bugün, 3 Aralık Dünya Engelliler
Günü. Her sene bizi buradan, Meclis çalışmalarını izleyen,
grup toplantılarına katılan engellilerimiz, bugün Meclise en çok
yaklaşabildikleri yerde ve kısıtlı sayıdaki
temsilciyle, pandemi şartlarında bir basın toplantısı
yaptılar. Bize de, Mecliste grubu bulunan tüm siyasi partilere davet
gelmişti; 3 siyasi partinin temsilcileri vardı orada, ben de
bulundum. Taleplerini buraya taşımayı bir borç biliyoruz:
Birincisi,
engelli istihdam kotasının yüzde 6ya
çıkarılmasını haklı olarak Meclisten talep ediyorlar.
İkincisi,
2022 ve 2828 sayılı Yasaların, engelliler lehine
değiştirilmesini istiyorlar çünkü hane içinde fert başına
düşen gelir kriterinde bu ailenin geliri yüksek çıkınca engelli
desteklerden yararlanamıyor ama tek başına,
yalnızlaşan, hayattan soyutlanan, kendi parası olmayan engellilerin
çok zorlandığını ifade ettiler. Burada engelli aileleri
için bu kritere sadece engellinin kişisel geliri olarak
bakılmasını istediler.
696
sayılı KHK Engelliler lehine değişmeli. diyorlar.
Emekliliği geldiğinde, on beş yıl
sigortalılıktan sonra resen, mutlaka emekli olmak yerine
çalışmaya devam etmek isteyen engellinin bu tercihi kendisine
bırakılmalıdır. diye ifade ediyorlar.
SGKnin
yıllar önce alınmış engelli raporlarını yeni
kriterlere göre yeniden talep edip -örneğin, on yedi yıldır
emekli olan bir engellinin emeklilik hakkını elinden alan, olmayacak
bir düzenlemeye isyan ediyorlar- bu kazanılmış hakka
dokunması gerçekten vicdani değil. On yedi yıldır emekli,
şimdi nasıl yeniden çalışsın, nerede iş bulsun,
mümkün değil, bunu ifade ediyorlar.
Bir
de biz, hepimiz orada pandeminin engellilere daha ne çok zararlar
verdiğini ve farkında olmadığımız zorluklardan
haberdar olduk.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bizler sadece gözlük kullandığımız için
maske buğu yapıyor, ondan bile şikâyet ediyoruz. Oysaki
öğrendik ki örneğin, biyonik kulak
kullanıcılarının pilleri değiştirilemiyor,
hastanelere gidilemiyor, pandemi sebebiyle hastayı kabul etmiyorlar.
Sadece pandemiye bakan hastanelerde duyamaz hâle geliyorlar; konuşma için
işaret dilini kullanıyorlar, yüzde 80i dudak hareketleri ve yüz
mimikleri. Maske, artık onları konuşamaz hâle, iletişim
kuramaz hâle getirmiş.
Kur
artışları nedeniyle cihazlarda ve kullanılan ortez,
protezlerde devletin ödediği fiyat sabit kalmış, kur
artışından devasa fiyat farkları talep ediliyor. Bizim
önerimiz: Bugün buradan bakanlara iletilsin, hızla Sağlık Bakanı,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı ve sosyal güvenlikten sorumlu bakan,
temsilcileri çağırıp dinlesinler ek tedbirler için ve Meclisten
de gruplar olarak anlaşırsak önümüzdeki hafta biz davet edelim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Çünkü görmediğimiz, bilmediğimiz ciddi
sıkıntılar var.
4
Aralık Dünya Madenciler Gününde ben de Somalı ve Ermenekli
madencilere verilen sözleri, 15 Ocağa kadar Süleyman Soylunun Bunu ben
çözeceğim. sözünü ve geçen hafta maalesef yine jandarmanın
Ermenekte müdahale etmesini hatırlatıyorum.
Bugüne
kadar Türkiyede ve dünyada hayatını kaybeden bütün maden
emekçilerine bir kez daha rahmet diliyoruz. Bütün madencileri
dayanışma duygularımızla selamlıyoruz. Yeryüzü
sıcak olsun diye yerin binlerce metre altında kazma sallayan ve Covid
şartlarında da ciddi tehditte olan madencilerin gününü bir kez daha
buradan kutluyoruz.
Sayın
Başkan, RTÜK, Habertürk televizyonuna öyle bir ceza verdi ki bir
televizyona verilebilecek en üst cezayı verdi. Tekrarında on gün
kapatacaklar, tekrarında lisanslarını iptal edecekler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Son olarak açıyorum, toparlayın lütfen.
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Biz bu cezanın, Berat Albayrakın
istifasını duyuran 5 kanaldan biri olan Habertürke -biri Bloomberg
zaten, Halk TV, Tele1 ve KRT- RTÜK tarafından bir had bildirme, onu
cendereye sokma, onun başını giyotinin altına koyma
kararı olduğunu ve bunun doğrudan bir otosansür zorlaması
olduğunu ifade etmek istiyoruz.
Tekel
bayilerinin isyanı var, daha doğrusu, Manisa Bakkallar Odası
Başkanı ve çok sayıda bakkallar odası
başkanının ilettiği bir şey var: Hafta sonu tekel
bayileri kapalı ama marketler açık! Mesele içki, sigaraysa zaten
büyük marketler bunu satıyor. Zaten eğer mesele içki, sigaraysa siz
devlet olarak bunun azaltılması için, kullanılmaması için
önerilerde bulunursunuz, ayrı, karar şahsındır; böyle bir
şey yaparsanız yaşam biçimine müdahaledir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Son kez açıyorum Sayın Özel, tamamlayın lütfen.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) İçki satıyor diye, sigara satıyor diye siz tekel
bayilerini cezalandıramazsınız. Küçücük dükkânın, mini
marketin ruhsatına yanlışlıkla market
yazılmış, bunları da Migrosla falan bir
tutamazsınız. Buralarda gerçekten haksızlıklar var, buna
bakın.
Sayın
Başkanım -anlayışınızla- son iki konu var çok
kısa; bir tanesi Artvin Murgulda -ifade edildi- siyanürle altın
ayrıştırma çalışmasında Murgulu yok edecekler.
Biz bu girişime karşıyız. Milletvekilimizin
çalışmalarına CHP Grubu olarak destek veriyoruz. Murgulun
mahvedilmesine izin vermeyeceğiz, Murgul halkının
yanındayız.
Son
sözüm de kendi meslektaşlarımla ilgili, Sayın Başkan. Son
olarak, eczacı Atilla Ada 28 Kasımda, Nizam Çileli 30 Kasımda ve
2 Aralıkta da Tevfik Fikret Atılganı kaybettik; 25 eczacı
meslektaşım Covidde hayatını kaybetti.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) 7 eczacı teknisyeni hayatını kaybetti. Bunlar
isimlerini bildiklerimiz, en son olarak Sayın Hayri Tuna ve rahmetli
Belgin Kürşat Toramanı kaybettik 1 Aralıkta ama daha ismini
bilmediğimiz, bize ulaşmayanlar da çok. Eczacılar Covid ortamında
sağlık emek ordusunun birer mensubu olarak büyük bir mücadele
veriyorlar, hayatlarını ortaya koyuyorlar. Hepsini buradan bir kez
daha saygıyla selamlıyorum, kayıplarımızı
rahmetle anıyorum. Onların düzenli olarak testten geçirilme
taleplerini, düzenli olarak koruyucu ekipman desteği taleplerini,
kâğıt ortamda düzenlenen reçetelerin virüs
taşıdığı için kaldırılması taleplerini,
bozulan ekonomilerine katkı taleplerini, Bilim Kurulunda
eczacıların da temsil edilmesi talebini ve Covid-19un tüm
sağlık çalışanlarıyla birlikte eczacılar için de
meslek hastalığı kabul edilmesi taleplerini bir kez daha dile
getiriyor, kahraman meslektaşlarımı tüm sağlık
emekçileriyle birlikte bir kez daha selamlıyorum. İyi ki varlar, iyi
ki bizi yaşatmak için yaşam mücadelesi veriyorlar hatta bu
uğurda ölenleri var.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Akbaşoğlu
21.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Zeytin Dalı Harekâtı bölgesinde çıkan
çatışmada şehit olan Piyade Uzman Çavuş Mehmet Altuna ve
vefat eden Millî Eğitim ve Millî Savunma eski Bakanlarından Nevzat
Ayaza Allahtan rahmet dilediğine, meydana gelen deprem nedeniyle
Siirtlilere geçmiş olsun dileklerini ilettiğine, 3 Aralık Dünya
Engelliler Gününü kutladığına, Azerbaycanın
kazandığı zaferin Türkiye ile Türk dünyasını kara
yoluyla birleştirdiğine, Ankara ilinde
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası salonu ve opera
binasının açılışının Covid-19 tedbirleri
çerçevesinde gerçekleşeceğine, savunma sanayisinde gelinen nokta ve
devam eden çalışmaların dosta güven düşmana korku
saldığına, pandemi sürecinde kısa bir sürede solunum
cihazı üretildiğine ve bir sorun yaşanmadığına, 2
pandemi hastanesinin kırk beş günde hizmete
açıldığına, 4 Aralık Dünya Madenciler Gününü ve 5
Aralık Dünya Kadın Hakları Gününü kutladığına
ilişkin açıklaması
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bugün Zeytin Dalı Harekâtı bölgesinde teröristlerle
çıkan çatışmada Piyade Uzman Çavuş Mehmet Altunun
şehit olduğu haberi geldi. Kendisine Allahtan rahmet ve
mağfiret diliyorum, yakınlarına sabırlar diliyorum.
Farklı
bakanlıklarda ve görevlerde devletimize, milletimize hizmet etmiş,
Çankırılı değerli hemşehrimiz ve değerli devlet
adamı Nevzat Ayaz Hakkın rahmetine kavuştu. Kendisine Allahtan
rahmet, kederli ailesine sabrıcemil niyaz ediyorum.
Siirtte
bugün meydana gelen deprem sebebiyle de Siirtli kardeşlerimize geçmiş
olsun dileklerimi iletiyorum.
Bugün
Dünya Engelliler Günü. Engelli kardeşlerimize istihdam noktasında
büyük imkânlar sunmuş ve bundan sonra da sunmaya devam edecek olan AK
PARTİ hükûmetleri olarak sosyal hayata dâhil olma noktasında çevresel
faktörleri de büyük oranda ortadan kaldırdık, ilgili kanunları
çıkardık, uygulamaları da kararlılıkla yakından
takip ettik ve ediyoruz. 2002 yılında eğitimden yararlanan
engelli öğrenci sayısı 53 bin iken 2020 yılında bu
rakam 450 bine yaklaşmıştır. 2007 yılında evde
bakım için ayrılan bütçe 43 milyon iken bu rakam 2020
yılında 8 milyarı geçmiştir. Önce insan diyen,
insanı yaratılmışların en şereflisi olarak gören
bir geleneğin mensupları olarak bizler, her konuda engelli
kardeşlerimizin yanında yer almaya, onların
hayatlarını kolaylaştırmaya büyük önem veriyoruz. Bundan
sonraki süreçlerde de hassasiyetle engelli kardeşlerimizin
standartlarını yükseltmek için samimi gayretlerimizi hep birlikte
ortaya koyacağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bu vesileyle, tüm engelli
kardeşlerimizin Dünya Engelliler Gününü kutluyorum.
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; elhamdülillah, yirmi sekiz yıl
sonra Dağlık Karabağda ezan sesleri yükseliyor.
Azerbaycanlı kardeşlerimizin kazandığı stratejik
açıdan çok büyük önem arz eden bu muhteşem zaferle, Türkiye ile Türk
dünyası kara yoluyla birleştirilmiş, siyasi ve ekonomik
açıdan büyük kazanımlar elde edilmiştir. Türkiye'nin manevi ve
siyasi desteği zaferimizde büyük rol oynadı. diyen Azerbaycan
Cumhurbaşkanı Sayın Aliyevin de ifade ettiği gibi bu
zaferde Türkiye'nin ve Sayın Cumhurbaşkanımızın net
iradesi çok önemli rol oynamıştır. Bu bağlamda, Sayın
Cumhurbaşkanımız, milletimizi ve devletimizi temsilen 10
Aralıkta Azerbaycanda bir resmî ziyarette bulunacaklardır, bu zafer
sevincine milletimizi temsilen ortak olacaklardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde
kazanımlarımızı muhafaza ederken yeni kazanımlar elde
etmek için tüm azim ve gayretimizi de ortaya koyuyoruz.
Bugün
Ankarada Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası salonu
ve opera binasının açılışı Covid tedbirleri
çerçevesinde gerçekleşecek. Gerçekten muhteşem bir eser. Bu eseri
Ankaramıza, ülkemize kazandırmış olduk, hayırlı
olsun.
İstanbulda
da, artık sonuna geldiğimiz Atatürk Kültür Merkezini de
inşallah yakında hizmete açacağız. Bununla birlikte,
Taksimde inşa edilen Taksim Camisinde de son aşamaya
geçilmiştir. İnşallah, o da yakında ibadete açılacak.
İşte, bu fotoğraf çok anlamlı bir fotoğraftır.
Değerli
milletvekilleri, ulaşımdan sanayiye, sanattan spora her alanda büyük
başarılara imza atıyoruz. Savunma sanayisinde
çalışmalar pandemiye rağmen ara vermeden sürüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akbaşoğlu, tamamlayın lütfen sözlerinizi.
Buyurun.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Türkiye tam
bağımsız savunma sanayisi hedefiyle kararlı bir
şekilde yoluna devam ediyor. İnsansız hava araçlarıyla
dünyanın önde gelen güçlerinden biri hâline gelen Türkiye, savunmada söz
sahibi olduğu başlıkları çeşitlendiriyor. Yerli ve
millî savaş gemilerimiz, füzeler, yerli ve millî uçak gemimiz,
elektromanyetik sistemler, helikopterler, savaş uçaklarımız ve
yerli motor çalışmalarımız inşallah son aşamaya
gelmek üzere. Çok yakında kendi ürettiğimiz motorları da kendi
araçlarımızda kullanmaya başlayacağız. ALTAY
tanklarını yerli ve millî olarak üretip şanlı ordumuza
teslim edeceğiz. Savunma sanayisinde geldiğimiz bu nokta ve devam
eden çalışmalar dosta güven, düşmana korku salıyor.
Pandemi
sürecinde, on dört gün gibi kısa bir sürede seri üretim bandından
indirilen yerli ve millî solunum cihazını ürettik ve
gelişmiş ülkelerin solunum cihazı sorunu
yaşadığı dönemde Allaha çok şükür, biz sorun
yaşamadık ve ürettiğimiz solunum cihazlarını ihtiyaç
duyan ülkelere gönderdik.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akbaşoğlu, rica ediyorum tamamlayın.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Her biri 1.800 yataklı
2 pandemi hastanesini kırk beş gün gibi kısa bir sürede hizmete açtık.
İşte,
AK PARTİ hükûmetlerinin en büyük başarılarından biri de
kendimize olan öz güvenimizi yeniden inşa etmesidir. Kendimize, ülkemize
ve insanımıza güvenelim.
4
Aralık Madenciler Gününü kutluyorum. 5 Aralık Dünya Kadın
Hakları Gününü kutluyorum. Bu vesileyle, kadınlara yapılan
taciz ve tecavüzleri buradan lanetliyorum. Ancak tecavüzcüleri ayıran,
üzerlerine gitmeyen yaklaşımı, zihniyeti de kınıyorum.
Bu konuda, İstanbulda il yönetimi ve ilçe yönetimleriyle ilgili,
26ncı Dönem CHP Milletvekili Barış Yarkadaşın ortaya
koyduğu yaklaşımlarla ilgili -bu olayın üstünün örtülüp
örtülmeyeceğiyle ilgili- CHP yönetiminden de net bir tavır
konulmasını bütün kamuoyu adına beklediğimizi ifade ediyor,
hepinize saygılarımı sunuyorum.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Ensar Vakfını söyle.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Özel, buyurun.
22.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisinin net tutumunu
ortaya koyalım; tabii, kadın cinayetlerinde, kadına
karşı şiddette veya taciz, tecavüz gibi iddialarda: Bir:
Kadının beyanı esastır. İki: Sıfır taviz ve
ne gerekiyorsa yapılır. Herhâlde bir dil sürçmesi oldu, bu konuda
tepkisiz kalma falan
Örneğin, bugün Abdulkadir Selviyi açıp
okuyabilirsiniz, bu konudaki meselelerde, Maltepedeki meselede olayı
Canan Kaftancıoğlunun kendisinin duyduğu, mağdur
kişiyi çağırdığı, Böyle bir şey mi var? Bir
şey duydum. deyip olayın gerçek olduğunu öğrenince
mağdura Biz partideki gereğini yaparız ama sen savcıya
git. diyerek doğduran yönlendirdiği net olarak ortaya
çıktı. Ümraniyedeki meselede, mağdurun avukatının
yaptığı açıklamada, Canan Kaftancıoğlunun
mağdurun arkasında durduğunu ve kendisinden güç
aldıklarını açıkladı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Olay, bahsedilen kişi tarafından kamuoyuna
taşındığında görüldü ki zaten disipline verilmiş,
disiplin kurulu toplantıya çağırılmış, ertesi gün
de partiden atıldı, ihraç edildi. İstanbul il yönetimi
gereğini yaptı. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi olarak da bu
konuda, bu ihraçların hızla onaylanması noktasında hiçbir
tavizimiz olamaz. Tacizde, tecavüzde ve kadına karşı
şiddette, bu tip durumlarda sıfır tolerans
Özellikle Seninki
öyle, benimki böyle. tartışmaları ne bu ülkedeki kadınlara
ne bu topluma bir şey getirir. Herkes bu konuda failin ve mağdurun
kimliğine kör, hangi siyasi partiden olduğuna kör, toplumdaki
durumuna kör, kadından yana ve tacizcinin tam karşısında
kaya gibi durmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Tavrımız budur, herkesten de bunu bekleriz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Oluç, buyurun.
23.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun,
Siirt ilinde meydana gelen deprem dolayısıyla Siirt halkına
geçmiş olsun dileklerini ilettiklerine, Siirt depremiyle ilgili
yaptığı paylaşımlardan dolayı sosyal medya
hesabında kendini AK PARTİ medya tanıtım başkanı
olarak tanıtan Nilüfer Kaftancı isimli kişiyi lanetlediklerine
ilişkin açıklaması
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Batman-Siirt
arasında bir deprem meydana geldi, Siirt Kurtalanda
ağırlıklı olarak hissedildi. Neyse ki can kaybı yok.
Hem Batman hem Siirt halkına geçmiş olsun dileklerimizi
iletiyoruz.
Bu arada Nilüfer Kaftancı
isimli kişi -kendi sosyal medya hesabında AK PARTİ medya
tanıtım başkanı sıfatıyla geçiyor, ben
tanımadığım için oradan okuyorum, AK PARTİ Grubu
mutlaka tanır- bir sosyal paylaşımda bulunmuş, demiş
ki: 2019 seçimlerinde HDPye yüzde 50 oy vermiş Siirt Kurtalanda deprem
meydana gelmiş, başınıza taş
yağmadığına şükredin. Bu paylaşımı
yapan zihniyeti, kişiyi gerçekten lanetliyoruz. Kürt halkına ve
insanlığa düşmanlığın bu kadarı çok
ayıbın ötesinde bir şeydir. Bunu da vurgulamış
olayım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Evet, Grup Başkan Vekillerinin söz talepleri karşılandı.
Sayın
İmran Kılıç, buyurun.
24.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Kahramanmaraş ilinde görevi sırasında
silahlı saldırı sonucu şehit olan polis memuru
Barış Göle Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Kahramanmaraşta
aranan kişiyi otelde yakalamak isterken silahlı saldırı
sonucu yaralanan polis memurlarından Barış Göl
kaldırıldığı hastanede şehit oldu.
Şahsın kaldığı otele gelen polisler aranan
kişinin silahlı saldırısına uğradı. Olayda
arkadaşıyla birlikte yaralanan polis memurunun şehit olması
hepimizi acıya boğdu. Saldırganın yaralı olarak
yakalandığı olayda şehit olan polisimize Allahtan rahmet,
yaralı polisimize acil şifalar, Kahramanmaraşlı
hemşehrilerimize ve milletimize başsağlığı
diliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Kaya, neyle ilgili söz talebiniz?
AHMET
KAYA (Trabzon) Engellilerle ilgili.
BAŞKAN
Hemen sizin önünüzde engelliler günüyle ilgili konuşmak isteyen 10
arkadaşımız daha var, benim söz vermediğim. Kusura
bakmayın.
Değerli
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
İYİ
PARTİ Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Isparta Milletvekili
Aylin Cesur ve 19 milletvekili tarafından engelli
vatandaşlarımızın sorunlarının detaylı
tespitlerinin yapılabilmesi ve engelli vatandaşlarımızın
karşılaştığı çevresel ve toplumsal engelleri
aşmak için bir yol haritası oluşturulabilmesi amacıyla
3/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3
Aralık 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 3/12/2020 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Isparta
Milletvekili Aylin Cesur ve 19 milletvekili tarafından, engelli
vatandaşlarımızın sorunlarının detaylı
tespitlerinin yapılabilmesi ve engelli
vatandaşlarımızın karşılaştığı
çevresel ve toplumsal engelleri aşmak için bir yol haritası
oluşturulabilmesi amacıyla 3/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerin 3/12/2020 Perşembe günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, tekrar hatırlatıyorum.
Belirlenmiş sürelerin dışında ek süre vermeyeceğim.
Konuşmalarınızı belirlenmiş süre içerisinde
tamamlayacaksınız. Takdir yetkimi ek süre vermemekten yana
kullanıyorum bugün.
Doktor
Hanım, siz de iyi anlarsınız, pandemi kuralları.
Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere İYİ PARTİ Grubu adına
Sayın Aylin Cesur, buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın
Cesur astım problemi olduğu için maskesiz konuşuyor,
sağlık problemi olmayan bütün arkadaşlarımız maskeli konuşacaklar.
Buyurun.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA AYLİN CESUR (Isparta) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bugün
Dünya Engelliler Günü; engellilerimiz ve ailelerini sevgiyle, saygıyla
kucaklıyoruz. Onlar her gün engellerle yaşıyor ülkemizde ama
kastettiğim sağlıktan dolayı olan engelleri değil.
Devleti yönetenlerin onlara, hele de Covid sürecinde ihtiyacı olanları
sağlamak yerine, neredeyse sorunlarını yok sayan bir görmezden
gelmezlik yüzünden engellilerimizin sorunları katbekat artmış
vaziyette. Engellilerimiz için gerekli erişilebilirlik koşulları
ve fırsat eşitliğini sağlamak devletin görevi ve maalesef
onlar her gün ülkemizde ihmallerden kaynaklı olarak yeni engellerle
mücadele etmek zorunda kalıyorlar.
Ne
diyorum anlatayım: 2011 yılında Türkiyede TÜİK
tarafından Nüfus ve Konut Araştırması adlı bir
modelleme yapılmış ve Ülkemizde 4 milyon 876 bin kişinin
en az bir engeli var. diyor araştırma. Yıl 2020, dokuz yıl
geçmiş, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı raporlarında hâlâ 2011 istatistikleri
kullanılıyor, iyi mi? Bakanlık görmüyor engellileri ve Mart
2020de Ulusal Engelli Veri Bankasına kayıtlı 2 milyon 533 bin
engellimiz var yani Bakanlığın bu veri sistemi yüzde 50sini
kapsayabiliyor. Bu sisteme ulaşmak çok zor ve devlet gitmiyor engelliye,
diyor ki: Gel, kendin kayıt ol. Dolayısıyla, yok sayıyor.
Bakınız,
engelli yardımı bir hükûmet icraatı değil, zaten sosyal
devletin olması gerekeni ve ülkemizde kırk dört senedir var bu
yardım. Süleyman Demirel zamanında, 1976da yürürlüğe girdi
kanun, 27 hükûmet geçti, düzenlemeler yapıldı ama on sekiz yıldır
sizin yapmadığınız düzenlemelerle ve gelinen noktada
engellilerimiz hiç bu kadar kötü duruma düşmediler. Şimdi, bugün
ödenen meblağ çok az, zaten tahmin edemeyeceğiniz güçlüklerle
karşılaşıyorlar. Açlık sınırı 2.431
lira olan ülkemizde 567 lira engelli aylığı var ve yüzde 70
üzeri engeli olan vatandaşlarımızın aylığı
854 lira. Bunların derhâl artırılması gerekli değerli
arkadaşlar.
Bakın,
şimdi, bir de ne çıktı karşımıza? Engelli
vatandaşımıza gitmesi gereken bu yardımlarda bile
usulsüzlük yapmışsınız. Sayıştay 2019 raporuna
göre Her ay 40.746 kişi Ulusal Engelli Veri Sistemine kayıtlı
olmadan, 30.633 kişi ise engelli raporu olmadan devletten evde bakım
ödemesi almış. Yine, engelli sağlık raporu olmayan 95.917
kişiye, engeli yüzde 40ın altında olmasına rağmen
22.049 kişiye de her ay engelli aylığı ödemesi
yapılmış. diyor Sayıştay. Bu şüpheli ödemelerin
miktarı 1 milyar 811 milyon lira. Bunu açıklamanız lazım.
Şimdi,
devletin tek başına destek olması yetmiyor. Engellilerimizin
hayata aktif vatandaşlar olarak katılması için birtakım
düzenlemeler yapmanız gerekiyor. Mesela, Avrupa, kaynaklarını
engelli istihdamını artırmaya kullanıyor. Mesela,
Belçikada devlet iş yerlerine ekstra ödenek sağlıyor engelliler
için. Türkiyede nedir hâlimiz, bakalım. İstihdamda engelli
kotası son derece yetersiz. Bizde 50nin üzerinde çalışanı
olan sektöre yüzde 3, kamu iş yerlerinde ise yüzde 4 kota var. Memurlar
için yine yüzde 3. Engelliler her platformda bağırıyorlar, bize
ulaşıyorlar her yerde Duyun sesimizi. diye ama siz kendi
engelleriniz yüzünden, işitmez kulaklarınızla duymuyorsunuz
onları. Yani bizim kota üzerinde 10.482 engellimiz
çalışıyor. Kimse kota üstünde engelli
çalıştırmaya teveccüh etmiyor demek bu. Nasıl etsin,
işverenlerin de durumu ortada. Siz yapacaksınız, siz
sağlayacaksınız bunları. Ve kotaların doldurulmadığı
25.851 iş pozisyonu var ama engellilerimiz bu işlerle
buluşturulamamış iyi mi? Şimdi, hâlbuki Almanyada 15in
üzerinde, Fransada 20nin üzerinde çalışanı olan kamu iş
yerlerinde engelli kotası yüzde 6. Şimdi, en az yüzde 5 olmalı
ama yüzde 6 istiyor engelliler, Duyun sesimizi.
İş
yerlerinin engelliler için düzenlenmesine devlet aracı olmalı.
Eğitimde, sporda birtakım sıkıntılar var, onların
düzenlenmesi lazım, vaktim yok. Kaynaştırma eğitim
modelinde 295.697 engelli öğrencimiz var. Okul binaları
araçları, gereçleri yetersiz. Özel eğitim kurumlarını
artırmanız lazım. Açık öğretimde hâlâ görme engelli
vatandaşlarımıza kitap basıp yolluyorsunuz ve işitme
engeli, görme engeli olan gençlerimiz EBAdan faydalanamıyor. Engelli spor
kulüpleri yardımları, destekleri tam alamıyor. Çevre
düzenlemeleri ve erişilebilirlik çok önemli konular ama bu konuda çok
yetersizsiniz ve kamu binalarının çoğu hâlâ engellilerimize
uygun değil. Otobüslerde sesli panolar, uyarılar yok; engelli
rampaları yok, var olanlar bozuk. Bankamatikler düz ayak değil.
İlaçlar için sesli prospektüsler yok. Yok, yok, yok; onlar için de yoklar
ülkesi Türkiye. Trafik ışıklarının çoğunda ses
yok.
Şimdi,
diyorum ki, bunları daha artırabiliriz, engellilerimiz için bir de
kalktınız, yüzde yüz erişilebilirlik istediğimiz bir
dönemde, siz Covid-19 sürecinde ne yaptınız? Normalleştiniz ya,
kronik hastalığı olan vatandaşlarımızın
izinlerini devam ettirip engellilerimizin izinlerini kaldırdınız.
Yetmedi, 2020 EKPSSyi iptal ettiniz, binlerce engellinin atamasına engel
oldunuz. Bırakın ya, ne sınavı; atayın artık,
atayın bu insanları. Atayın, sosyal devletseniz atayın bu
insanları. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYLİN
CESUR (Devamla) Ve Sosyal devletiz. diyemezsiniz, onların önündeki
engelleri kaldırmak bizim elimizde. Eğer siz
kaldırmayacaksanız, gelin engelleri biz kaldıralım diyoruz
ve araştırma önergemize destek istiyoruz.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Cesur. Süreye uyduğunuz için de
ayrıca teşekkür ediyorum.
Evet,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Gülüstan
Kılıç Koçyiğit.
Süreniz
üç dakikadır, uzatma yapmıyorum.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi selamlıyorum.
Şimdi,
verilen önerge engellilerin haklarıyla ilgili ve engellilerin durumunun
araştırılmasına dair, tabii ki bu çok önemli, bugün Dünya
Engelliler Günü. Ama ne yazık ki engellilerin yaşadığı
sorunlar da takvimsel bir yere bağlanmış durumda; haftası,
günü geldiğinde herkesin iyi niyet temennilerinde bulunduğu, normal
zamanlarda görmezden gelindiği, herkesin kendi engeliyle ve kendi
engellisiyle neredeyse baş başa bırakıldığı,
devletin sosyal devlet olmaktan çıktığı, yoksulluk gibi
engellilik durumunun da AKP tarafından yönetilmeye, istismar edilmeye ve
oy kapısına dönüştürülmeye
çalışıldığı, neredeyse engelli
maaşlarının seçim dönemlerinde siyasi bir ranta kurban
edildiği ve size oy vermeyen, yani AKP'ye oy vermeyen engellilerin
maaşlarının kesildiği Türkiyenin bir hakikati değerli
arkadaşlar.
Şimdi,
şöyle çok bilinen bir söz vardır: Hepimiz birer engelli
adayıyız. Peki, hepimiz birer engelli adayı olarak, günlük
hayatımızda, işimizde, işlemlerimizde gerçekten bir gün
engelli olma durumuna göre yaşıyor, hissediyor muyuz acaba? Ya da
bugün Mecliste bile olan engelli arkadaşlarımızın
yaşadığı zorlukları ne kadar hissedebiliyoruz?
Bakın, bu kürsü bile aylarca vekilimizin uğraşması
sonucunda düzenlendi değerli arkadaşlar. Yani bu ülkedeki en üst
şey, değil mi, Türkiye Büyük Millet Meclisi bile -bile diyorum-
engellilerin erişimine, engelli milletvekillerinin erişimine uygun
değil. Gelin, siz diğer bütün kurumları düşünün
değerli arkadaşlar; adliyeleri, hastaneleri, okulları ve
sayabileceğimiz bütün kurumlar engelliler açısından
ulaşıma uygun değil. Seçim dönemi gelir, bizim televizyonlar çok
büyük bir marifetmiş gibi şu haberleri yapar: Engelli annesini
sırtında taşıdı. Engelli kardeşini
sırtında taşıdı, oya götürdü. Nereye? 5inci kata. O
engelli için niye ulaşılabilir bir yerde acaba oy verme işlemi
gerçekleştirilmiyor; niye bir anne, bir kardeş, bir baba ya da
herhangi bir kişi sırtında taşımak zorunda
kalıyor da devlet bu konuda adım atmıyor?
Verdiğiniz
ücretlerin kadüklüğü ve engellilerin günlük hayatını
sürdürememesi meselesine hiç girmiyorum bile çünkü süre sınırı
var.
Bunun
dışında ne var? Değerli arkadaşlar, kotaları
doldurmuyorsunuz ve gerçekten engellilere kendilerini bu ülkenin eşit
yurttaşları olarak hissettirmiyorsunuz. Engellilerin inayete, bizim
acımamıza, engellilerin bizim merhametimize ihtiyacı yok. Onlar
bu ülkenin birer yurttaşı ve sosyal devlet gereği bu ülkenin
yurttaşı olmaktan kaynaklanan bütün haklarını
kullanmaları gerekiyor.
Özellikle,
engelli kadınların uğradığı şiddet
meselesini özel gündem yapmamız gerekiyor; süre sınırı
nedeniyle bunu dile getiremiyorum ama engelli kadınlar ayrıca ikinci,
üçüncü sorunlar yaşıyorlar, bunu da ifade etmek istiyorum.
Meclisi
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Ben
de şunu ifade edeyim: Süre kısıtlaması yok,
belirlenmiş bir süre var.
GÜLÜSTAN
KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) Ek süre olmadığı için
diyelim.
BAŞKAN
Sınır yok yani.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Zalimlik yapma Başkan.
BAŞKAN
Başkanım, pandemi kuralları beni böyle yaptı, yoksa
pandemi olmasa
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Sayın Çetin Arık.
Buyurun
Sayın Arık. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Gazi
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
İYİ
PARTİnin grup önerisi üzerine söz aldım. Tabii, yine burada iktidar
partisi milletvekilleri ya da iktidar partisinin sıraları
engellilerin haklarının verildiğini ve bu
araştırmanın gereğinin olmadığını
söyleyerek el kaldıracaklardır.
Sayın
milletvekilleri, burada güzel konuşmalar da yapıldı,
milletvekili arkadaşlarımız söz de aldı; herkesin engelli
olabileceğini, engelli potansiyeli olabileceğini söylediler. Tabii,
şunu söylemek isterim: Engellilerin eğitimden istihdama,
ulaşıma, sağlığa kadar çok çeşitli sorunları
var ve burada da en önemli sorunları eğitim sorunu. Engelli bir
bireyiniz varsa, özel bir çocuğunuz varsa bu ailelerin okul çağı
âdeta bir dram oluyor. Hele hele anne, baba çalışıyorsa ve bu
çocuğun kreşe gitme ihtiyacı varsa işte dram orada daha da
büyüyor. Gittiğiniz kreşlerde size şunu söyleyeceklerdir:
"Biz bu çocuğu zapt edemiyoruz. Bizim bu çocuğa burada
eğitim verme imkânımız ya da bakma imkânımız yok.
Başka bir kreş arar mısınız?" Gönül arzu ederdi
ki bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü, bu sorunları çözelim,
bunlarla ilgili kanun teklifleri düzenleyelim. Kreş açılırken
kreşlere, örneğin, 50 veya sayısı ne olursa Sizin en az 3
tane özel gereksinimli çocuğu da bünyenizde bulundurmanız gerekir.
diyelim. Ama maalesef denilmiyor. Ve okul çağına geldiğinde
başka bir dram başlıyor. Siz ebeveyn olarak çocuğunuzun en
iyi eğitimi almasını sağlayacaksınız, onun normal
akranlarıyla kaynaşmasını isteyeceksiniz ve okula
gittiğinizde size şu söylenecek: Bizim bu çocuğa eğitim
verecek imkânımız yok. Siz de şunu söyleyeceksiniz: Bizim
anayasal hakkımızdır, çocuğumuz eğitim hakkını
almalı. Ama sayın milletvekilleri, şunu yaşayan bir aileyi
düşünün: Bu ailelerin en büyük sıkıntıları
telefonları çaldığı zaman, hele hele bu telefon okuldan
geldiği zaman yaşadıkları ıstırap. Şöyle bir
empati yapmanızı istiyorum.
Sayın
Başkan, süreyi uzatmayacağınızı söylediniz ama
BAŞKAN
Evet, uzatmayacağım.
Buyurun.
ÇETİN
ARIK (Devamla) Bir çocuğunuz var ve okulda; öğretmeni telefonunuzu
aradığında, okula koştuğunuzda onun koluna iki
kişinin girdiğini ve Görüyor musunuz, ben bu çocuğa nasıl
ders vereceğim? diye okuldan uzaklaştırılmak istenen bir
çocuğun ailesini düşünün diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Halil Etyemez.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakikadır.
AK
PARTİ GRUBU ADINA HALİL ETYEMEZ (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; engellilerle ilgili verilen grup önerisi üzerine
söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. Bugünkü şehitlerimize de Allahtan rahmet diliyorum.
Bugün
3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Tüm engelli kardeşlerimizin bu
gününün hayırlara vesile olmasını ve toplumsal
farkındalığın artırılmasını temenni
ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, eğitimden sağlığa, ulaşımdan
savunma sanayisine, adaletten emniyete, enerjiden tarıma, her alanda
tarihî reformlar hayata geçiren Hükûmetimiz, Cumhurbaşkanımız ve
Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde sosyal politikalarda da önemli başarılara imza
atmıştır. Engelli kardeşlerimize gösterilen ilgi ve destek
sosyal devlet anlayışımızın bir gereğidir.
Ülkemizin engelliler alanında hak temelli ve bütüncül bir bakış
açısıyla politika belirleyip programlar ve projeleri hayata
geçiriyoruz. Bizler engelli kardeşlerimizle ilgili eksikliklerin
giderilmesini bir lütuf olarak değil, hakların sahiplerine teslim
edilmesi olarak görüyoruz, görmeye
de devam edeceğiz.
Ülke olarak 2007de engellilerin haklarına
ilişkin sözleşmeyi imzalayan ilk ülkeler arasında yer
aldık. Öğrenim çağındaki özel eğitime ihtiyacı
olan her bireye evde, hastanede, rehabilitasyon merkezlerinde ve eğitim
kurumlarında eğitim imkânı sağladık. İlk kez
Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı imkânını
sağladık. 2002 yılında kamu kurumlarında 5.777 engelli
memur istihdam edilirken 2020 yılı Ekim ayı itibarıyla
engelli personel sayımız 57.809 kişiye
ulaşmıştır. İstihdam politikalarımızla 2002
yılından bugüne kadar 406 bin engelli kardeşimizi iş
hayatıyla buluşturduk. Engellilerin çalışma hayatına
katılabilmesi için korumalı iş yerlerinde çalışan her
engelli için de aylık 851 lira ücret teşviki sunmaya devam ediyoruz.
Engellilere yönelik hibe desteklerini sürdürüyoruz, 50 bin lira olan hibe
desteğini 2020 yılında 65 bin liraya çıkardık. Kendi
işini kuran 3 bine yakın engellimize 130 milyon lira hibe verdik.
Engellilerimize daha fazla istihdam sağlayabilmek için engelli iş
koçluğu uygulamasını başlattık. Şu anda 51 ildeki
72 birimde yürütüyoruz. Ağır engelli
vatandaşlarımızın hayat standartlarını
iyileştirmek için evde bakım desteği programlarını
başlattık. Evde bakım yardımından yararlanan kişi
sayısı 2007 yılında 28 bin iken günümüzde 18 kat artarak
500 bini geçmiş durumda. Evde bakım desteği kapsamında
uygulama başladığından günümüze kadar yaklaşık 54
milyar liranın üzerinde ödeme yaptık. Engelsiz gündüzlü yaşam merkezlerini
bu yıl 75 ilde 124 merkeze çıkardık. Engelli
vatandaşlarımıza yönelik 2020den 2030a kadar Türkiye'nin yol
haritasını belirlemek üzere bir vizyon belgesi oluşturduk.
Biz engelli olmanın sorun
olmadığı, engelliye engel olmanın sorun olduğuna inanıyoruz.
En büyük engel sevgisizliktir. diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Etyemez.
İYİ PARTİ grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokrat Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Van Milletvekili Muazzez Orhan
Işık ve arkadaşları tarafından Türkiyede engellilerin
temel yurttaşlık haklarının ve özgürlüklerinin
tanınması, korunması ve geliştirilmesi amacıyla
3/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Aralık 2020
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
3/12/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 3/12/2020 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
3
Aralık 2020 tarihinde, Van Milletvekili Sayın Muazzez Orhan
Işık ve arkadaşları tarafından, Türkiyede
engellilerin temel yurttaşlık haklarının ve özgürlüklerinin
tanınması, korunması ve geliştirilmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan (10.027) grup numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 3/12/2020 Perşembe günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Muazzez Orhan Işık konuşacak.
Sayın
Işık, süreniz beş dakikadır, uzatma vermiyorum.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Başkanım, en azından
Engelliler Günü dolayısıyla bu inisiyatifi kullansaydınız.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; demokratik ilkelerin yerleşik
olmadığı toplumlarda nüfusun çok önemli kesimlerinin temel
sorunları ifade edilemiyor. Ülkemizde de engellilerin,
yurttaşlığın gerekleri olan temel hak ve hürriyetlere
erişim sorunu yıllardır çözülemiyor. Aradan geçen yıllara
rağmen Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi
hâlen tam anlamıyla toplumsal yaşama
yansıtılamamış. Aynı şekilde, 2005
yılında çıkarılan erişilebilirlik
mevzuatının ertelenerek uygulanmaması engellilerin temel
haklarını çok olumsuz etkilemektedir.
Geçen
yıl da buradan benzer bir konuşma yapmış ve Türkiyede
yaş, cinsiyet, medeni durum, engel grubu ve illere göre güncel engelli
verilerinin neden olmadığını sormuştum. Maalesef, bir
adım bile ilerleme yok. Türkiye'de kaç engelli olduğunu
bilmiyorsanız, onlara sunulacak kamu hizmetlerini ve gerekli bütçeyi
nasıl planlayacaksınız? Bu işlerden sorumlu
Bakanlığın, hatta Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün internet sitesi bile erişilebilir değil.
Hastaneler,
okullar, belediye binaları, üniversiteler başta olmak üzere, tüm kamu
binalarının erişilebilir olması; tuvalet, merdiven,
otopark, asansör gibi bina bölümlerinin engelli kullanımına uyumlu
hâle getirilmesi için kaç asır bekleyeceğiz? Yol ve
kaldırımların, toplu taşıma araçlarının,
park ve bahçelerin engelliye erişilebilirliğiyle uyumu için kim ne
zaman harekete geçecek? Sayısı 10 milyonun üzerinde olan engellilerin
açlık ve yoksulluk sınırı altında olan gelir ve işsizlik
sorunları çözüm bekliyor. Verilere göre, en az 8 bin engelli
istihdamının sadece kamuda yapılması gerekiyorken hâlen
neden yapılmıyor? Engelliler için belirlenen yasal istihdam
kotasını doldurmayan kurumlarla ilgili yasal bir uygulama olacak
mı?
Kamu
personelinin çok önemli bir kısmının engelli hakları farkındalığı
konusunda da yetersiz olduğu görülmelidir. Bir işitme ve görme
engellinin Anayasaya, temel kanunlara, kendi haklarına erişimi için
altyapı kurmalıyız. Eğer, engelliler bu ülkenin yurttaşı
sayılıyorsa tüm kamu kurumlarının internet sitelerinin ve
kamu hizmetlerinin erişilebilir olması gerekiyor.
Her
engel grubunun kendine özgü sorunlar yaşadığı ve konu
hakkında ilgili sivil toplum kuruluşlarının
yıllardır çözüm önerileri sunduğu bilinmektedir.
İşitme engelliler hakkında işaret dili
tercümanlığı ve işitme cihazlarına ilişkin
sorunlar çözüm beklemektedir. Türkçe işaret dilinin ana dili Türkçe
olmayan engellilere erişimde yetersiz kaldığı görülmelidir.
Görme engellilerin göz tedavilerine, Braille alfabesine ve sesli materyallere,
beyaz baston ile uyumlu yol, mekânlara erişim sorunları çözüm
beklemektedir. Görme, işitme, zihinsel, ortopedik ve kronik
hastalığı olan engellilerin eğitimi hakkında
eğitimci müfredat, bina gibi sorunlar hâlâ çözülmemiştir.
Rehabilitasyon ve özel bakım merkezlerinin fiziksel altyapı
yetersizlikleri sunulan hizmeti olumsuz etkilemektedir. SMA, Serebral Palsi,
SSPE ve Down sendromu olan kişiler ve ailelerinin sorunları
sosyo-psikolojik ve ekonomik destekten yoksundur. Ağır engellilerin
bakım yükü sosyal güvenceye alınmalı, çoklu engeli olan
kişiler ve ailelerine kapsamlı destek verilmelidir.
Engellilik
tıbbi ve fiziksel bir mesele değildir, engellilik toplumsal bir
meseledir. Devletlerin ve iktidarların büyük toplumsal bir sorunudur.
Toplumsal yaşam, ön yargılar, alışkanlıklar ve
gelenekler engellilerin sorunlarının temel nedenleridir. Tüm bu
sorunlar pandemi koşullarında, engelli kişi bir de kadın ve
yoksulsa daha ağır yaşanmaktadır. Engellilerin
yaşamlarında maruz kaldıkları dışlanma ve
ayrımcılık önlenmelidir.
Engellilerin
sorunları sadece 3 Aralık Dünya Engelliler Gününde
hatırlanıp birkaç söz söyleyerek çözülemez. Huzurunuzda, ev hapsinde
tutulan milyonlarca engellinin hepsinden, engelli kadınlardan, engelli
çocuklardan, tüm engelliler ve ailelerinden çığlıklarına
ses katamadığımız için, teker teker özür diliyorum.
Onları açlık sınır altında; ödeneklere,
yoksulluğa, işsizliğe mahkûm ettiğimiz için, iktidarın
sadakacı, yoksullaştırıcı, muhtaç kılan
politikalarına maruz bıraktığımız için; ön
yargılara, ayrımcılığa, tek tipçiliğe, adaletsiz
normalliği bitiremediğimiz için, onlara yönelen cinsiyetçi,
haksız, hukuksuz, zalim sistemi alaşağı edemediğimiz
için özür diliyorum.
Saygılarımla.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Metin İlhan.
Süreniz
üç dakikadır Sayın İlhan; uzatma vermiyorum.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA METİN İLHAN (Kırşehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
1992
yılında Bileşmiş Milletler Genel Kurulunda, 3 Aralık
Uluslararası Engelliler Günü ilan edildi. Ülkemizde de bu günde sosyal
yaşamda, iş yaşamında kendilerine çok zor yer bulan ve
aşılması zor güçlüklerle karşılaşan engellilerle
ilgili farkındalık oluşturmak adına çeşitli
etkinlikler düzenlenmektedir; engelli vatandaşlarımız, bu günde
güzel ve duygusal paylaşımlara konu olmaktadır.
3
Aralık Günü ve kamuoyunda gündem oluşturan engellilerle ilgili
münferit olaylar da bitince engelli vatandaşlarımız hayatımızın
içinde hiç yokmuş gibi davranmaktayız. O yüzden bu güne özel
kullanılan empati amaçlı, süslü ifadeleri kullanmayacağım
çünkü siyasetin toplumu her açıdan
kutuplaştırdığı, pandemiyle beraber daha da
derinleşen ekonomik krizin sosyal buhranlara yol açtığı bir
ortamda empatiden söz etmek fazlaca iyimserlik olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, engelli vatandaşlarımızın
yaşamlarını eğitim, sağlık, ekonomik ve sosyal
açıdan olumsuz etkileyen birçok sorun hâlâ mevcudiyetini
korumaktadır.
Meclis
bünyesinde Down, otizm ve diğer gelişimsel bozuklukların
yaygınlığının tespiti amacıyla kurulan
Araştırma Komisyonunda uzunca bir çalışma
programımız oldu; birçok şehirde incelemelerde bulunduk;
tespitlerimizi, görüş ve önerilerimizi de ekleyerek
raporlaştırdık. Bundan sonra gerekli düzenlemeleri yapmak
bizlere düşmektedir. Engelli bireylerimizin aileleri her türlü gayreti
sarf etmekteler. Buna toplum olarak hepimiz de zaman zaman şahit
olmaktayız. Ulusal basında zaman zaman engelli çocukların iç
acıtan, başta dövülme olmak üzere zor durumda oldukları
görüntüler yer almakta ancak bu konudaki duyarlılık maalesef istenen
seviyede değil. Bunun farkında olmamız gerekli çünkü hepimiz bu
toplumun bir arada yaşayan bir parçasıyız. Ayrıca,
yaptığımız incelemede, devletin engelli bireyler konusunda
üzerine düşeni yapma hususunda istenen seviyede yol
alamadığına da tanıklık ettik.
Maalesef,
engelli vatandaşlarımızın mevcut sorunları
yetmezmiş gibi bir de Covidle mücadeleleri başladı. Pandemi
sürecinde, engelli bireylerin başta tedavi süreci, rapor, ilaç ve
çalışma koşullarıyla ilgili olmak üzere birçok alanda sorun
yaşadıkları bir gerçektir. Öncelikle, sorunların
aşılabilmesi noktasında zamanında yapılan duyuru ve
açıklamaların erişilebilir, anlaşılabilir şekilde
olması zorunludur. Ev içi şiddetin de arttığı
bugünlerde engelli bireyler seslerini duyurmakta zorlanmaktadırlar.
Engelli
çalışanların sadece kamu değil özel sektörde de engel
durumuna bakılmaksızın tümünün çalışma
koşullarının yeniden düzenlenmesi şarttır zira, devlet
dezavantajlı grupları korumakla yükümlüdür. Sürekli ekonomik krizler
yaşayan bir ülkede, işe alınmada sadece engelli
vatandaşlarımıza değil engelli bireylerin anne ve
babasına da pozitif ayrımcılık yapılması
inanın elzem duruma gelmiştir. Zira, ülkemizde nüfusun onda 1i
engelli vatandaşlarımızdan oluşmaktadır; bunların
sayısı aileleriyle birlikte 25 milyona ulaşmaktadır. Bu
sebeple, engelli bireylere yıllarca büyük bir özveriyle,
hayatını onlara adayarak bakan yakınlarının sigorta
kapsamına alınması artık bir zaruret hâlini
almıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İlhan.
METİN
İLHAN (Devamla) Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Tülay Kaynarca.
Buyurun
Sayın Kaynarca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekillerimiz; HDP grup önerisi aleyhine söz aldım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün
3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Öncelikle, bu özel günü tebrik ediyor,
dünyada farkındalığa neden olabilmesini yürekten temenni
ediyorum. Hayatı paylaşmaya engel yok, hayatın her
aşamasında hayatı paylaşmaya hiçbir engel olmayacağının
altını dikkatle çiziyor, asıl engelin yüreklerde, onlara engelli
gözüyle bakan kalplerde olduğuna inanıyorum. Yani gerçek engel ne
zihinde ne işitmede ne gözde, asıl engel yüreklerde; o yüzden onun
tedavisi, onunla ilgili bakış açısını ve pencereyi
değiştirmenin en önemli değer olduğuna inanıyorum.
AK
PARTİ hükûmetleri döneminde yani son on yedi yıl içerisinde öyle
değerli adımlar atıldı ki bu konuda, geri dönüp
baktığımız zaman sadece kanuni düzenlemeleri değil,
Anayasaya pozitif ayrımcılık ilkesi getiren bakış
açısını da özellikle dikkatinize sunmak istiyorum. Çünkü 2005
yılında çıkarttığımız Engelliler
Hakkında Kanun dünyada sadece belli ülkelerde var, bu çok önemli.
Öncelikle, zihin olarak, yönetim olarak bunu kabul ediyor,
kanunlaştırıyoruz -hatta Anayasamıza,
kanunlarımıza değil, Anayasamıza- tıpkı
yaşlılarımız, çocuklarımız, gazi ve şehit
yakınlarımız, kadınlarımız gibi pozitif
ayrımcılık ilkesini de anayasal düzenlemeye ilave ederek bu
konudaki önemli bakış açımızı ortaya koyduğumuz
bir gerçek.
Aslında
bütün yapılanlarla, kanuni düzenlemeler altında eğitimdeki
artış oranlarıyla -az önce Konya Vekilimiz, değerli
Milletvekilimiz tüm ayrıntılarıyla, rakamlarıyla
artış oranlarını sundu- yani sağlıkta
sağlanan, evde bakım hizmetleriyle -ki 500 bini aşkın bir
sayı çok önemli bir rakam- önceki yıllarla özellikle eğitimdeki
4-5 kat artış, istihdamda sağlananlarla, İŞKUR
düzeyindeki pozitif ayrımcılıklarıyla, kamuda ve iş
dünyasındaki kota uygulamalarıyla birlikte getirilen rakamlarla bugün
gelinen nokta bir öncesine göre çok daha iyi noktada. Dolayısıyla engelli
haklarıyla ilgili bakış açımızın bir verme konusu
değil de hak arayışı, hak temelli olduğunun da
altını dikkatle çizmek istiyorum. Evet, bütün bunlar
yapıldı ama yapılacak hâlâ çok etkinlikler var, hâlâ eksik
olanları düzeltecek adımlar var ama buna bakış
açımız ne olacak? Hak temelli baktığımızın
da altını dikkatle çizmek istiyorum.
Bugün
Türkiye Çevre Ajansı kurulmasıyla ilgili çalışmamız
var. Bu amaçla HDP grup önerisi aleyhine konuştuğumu ifade ediyor,
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaynarca.
Halkların
Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır.
Okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Grup Başkan
Vekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile
Sakarya Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Özkoç tarafından Merkez
Bankasının döviz rezervini neden satmaya
zorlandığının araştırılması
amacıyla 26/11/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Aralık 2020
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
3/12/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 3/12/2020 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Grup
Başkan Vekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Grup Başkan Vekili
Engin Özkoç tarafından "Merkez Bankasının döviz rezervini
neden satmaya zorlandığının
araştırılması amacıyla 26/11/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
Araştırma Önergesinin (2.125 sıra nolu) diğer önergelerin
önüne alınarak görüşmelerinin 3/12/2020 Perşembe günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi.
Buyurun
lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye
ekonomisi uzunca bir süredir yanlış kararlarla yönetildiği için
maalesef çok zor bir dönemden geçmektedir. Bu çok zor dönemin bazı
göstergelerini sizlere hatırlatmak istiyorum. Birinci olarak, enflasyon
2017 yılından bu yana çift haneli olmuştur ve kalıcı
bir hâle dönüşmüştür. Bugün, TÜİK enflasyon rakamını
da yüzde 14 olarak açıklamıştır. Enflasyonun ineceği
yönünde herhangi bir beklenti bulunmamaktadır.
İkinci
olarak, uluslararası net rezervlerimiz maalesef eksidir. Merkez
Bankasının 63 milyar dolarlık swapını yani para
takası işlemini düştüğümüzde dahi net rezerv eksi 55,5
milyar dolardır. Uluslararası kredi notumuz yatırım
yapılabilir ülke notunun 2 puan altındadır. Türk
lirasının gerçek değerini gösteren reel efektif döviz kuru
endeksi, tarihinden bu yana en düşük seviyesindedir. Bütçe
açığı millî gelirin yüzde 5ine ulaşmıştır.
Bütçe açığının yükselmesine paralel olarak kamu borcu
yükselmektedir; artık Türkiyenin kamu borcunun millî gelire oranı
düşüktür. cümlesi, tespiti bir şehir efsanesi olmaktan öteye
gidememektedir. Varlık Fonunun yapmış olduğu borçlanmalar
ve kamu-özel iş birliği projeleri çerçevesinde devletin
üstlenmiş olduğu yükümlülükler dikkate alındığında
kamu borcu olağanüstü ölçüde yükselmiştir. Türk lirası
artık bir tasarruf aracı olmaktan önemli ölçüde
çıkmıştır. Bankalardaki mevduatın Kasım 2020
itibarıyla toplam yüzde 57,5u yani 248 milyar doları yabancı
paradan oluşmaktadır; Mayıs 2020ye göre bu, 30 milyar
dolarlık bir artışı ifade etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının sisteme, ekonomi yönetimine güvenmediği bir
süreçte yabancılar da güvenmiyor, yabancılar da Türkiye ekonomisinden
çıkmaktadır; bunu rakamlarla ayrıca vererek zamanınızı
almak istemiyorum.
Böyle
bir tabloda, böylesine kötü bir tabloda, ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanı
ve ekonomi yönetimi, Hazine ve Maliye Bakanı çareyi Merkez Bankasına
başvurmakta bulmuştur. Merkez Bankası üzerinde büyük bir
baskı oluşturulmuştur. Faizleri indirmenin zamanı
değil. diyen, Merkez Bankasının ihtiyat akçesinin bütçeye
aktarılması doğru değildir. diyen Merkez Bankası
Başkanı görevden alınarak Merkez Bankasının bağımsızlığı
yok edildi ve yerine gelen yeni başkanla birlikte faizler radikal bir
şekilde indirildi. Enflasyon yüzde 12lerdeyken Merkez Bankası faizi
yüzde 8e indi. Bunun anlamı, tasarruf sahiplerinin cebinden bir
başkasına kaynak aktarmaktır, başka bir şey
değildir.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Aynen öyle.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Değerli milletvekilleri, ayrıca
ihtiyat akçesi bütçeye aktarıldı; Merkez Bankasının
değerleme hesabındaki fiktif kâr sanki gerçek bir kârmış
gibi telakki edilerek bütçeye aktarılarak kullanıldı.
Sevgili
milletvekilleri, değerli arkadaşlar; Merkez Bankasına
kaldıramayacağı ölçüde yük yüklendi. Maliye politikasında
yani işin gelir ve gider tarafında bir önlem olmaksızın,
ciddi bir orta vadeli program ortaya koymaksızın münhasıran
faize yüklenmek suretiyle ülke ekonomisini düze çıkarma imkânı
yoktur. Maalesef, Sayın Cumhurbaşkanı Faiz her şeyin
nedenidir, faiz enflasyonun nedenidir. şeklindeki bilim
dışı, akıl dışı bir inanca sahip olduğu
için ve bu inanç doğrultusunda Merkez Bankasının para
politikası, faiz politikası yönlendirildiği için bugünlere
geldik. Ne oldu bunun sonucunda? Dolar yükseldi, faiz yükseldi; faizin
yükselmesi doların hızını kesmedi, borçlar yükseliyor, cari
açık yükseliyor, enflasyon yükseliyor, her şey yükseliyor.
Bu
yıl pandemiyle birlikte yine ağır bir ekonomik kriz sürecinin
içerisine girdik. İktidar, ekonomi yönetimi bunu aşmak için piyasaya
kredi pompaladı, olağanüstü ölçüde kredi pompalandı. Bu krediler
nereye gitti değerli milletvekilleri? Altına gitti, dolara gitti,
euroya gitti. İşte buraya giden bu Türk lirasına
karşılık önlem olarak iktidar, Merkez Bankası üzerinden,
kamu bankaları üzerinden piyasaya döviz verdi, dolar verdi. Geçen
yıldan bu yana, ağırlığı bu yılda olmak
üzere, piyasaya bu şekilde verilen, sürülen dövizin miktarı toplam
128 milyar dolardır; Merkez Bankasının kendi sahip olduğu
varlıkları, rezervleri erimiştir. Swap dediğimiz para
takası yoluyla bir iki ülkenin merkez bankası ile Türkiyedeki
bankalardan sağlanmış olan para yani borç paranın
miktarı 63 milyar dolardır. 63 milyar doları dahi düştüğümüzde
Merkez Bankasının yine kendi rezervi yoktur, sadece ödünç
aldığı, borçlandığı paralarla
oluşturduğu rezervin toplamı da eksi 55,5 milyar dolardır.
Mesele, bu 128 milyar dolar kimlere gitti, kime verilmiştir? Evet,
bankalardaki mevduat 218 milyardan 248 milyara çıktı Mayıs
2020den Aralık 2020ye. Yani, parayı alan dolar aldı, bankaya
yatırdı ama Insider trading dediğimiz, içeriden
öğrenenlerin ticareti dediğimiz olay burada yok mudur?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN
Tamamlandı süreler efendim.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bir ilave yapabilir misiniz?
BAŞKAN
Yapamayacağım, kusura bakmayın.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) O zaman izninizle tutanaklara geçsin
efendim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu 128 milyar dolarlık Merkez
Bankası kaynaklarının piyasaya sürülmesi nedeniyle Insider
trading dediğimiz, içeriden bilgi öğrenen kişilerin bu
dolarları alıp almadığını öğrenmek için bir
Meclis araştırma komisyonu kurulmasına ihtiyaç vardır, bunu
bilginize sunuyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Durmuş Yılmaz.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakikadır.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA DURMUŞ YILMAZ (Ankara) Değerli Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Otuz
beş yıl Merkez Bankasında çalıştım; döviz
kıtlığını yaşadım, döviz
kıtlığını gördüm, sıfır döviz rezervine
şahit oldum, sıfıra yakın döviz rezervine şahit oldum
ama eksi rezervi hiçbir zaman görmedim, duymadım. Ama, siz, bunu da
becerdiniz; gerçekten sizi tebrik etmek gerekiyor. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
Döviz
rezervi, çok pahalı bir enstrümandır ve bunun oluşması
zaman alır. Eğer bugün döviz rezervinin niçin eksi olduğuna
bakarsak bu konuda teknik olarak söylenecek çok şey var fakat zaman
kısa olduğu için sadece şunu söyleyeyim: Biraz önce konuşan
hatibin söylediği 55 milyar doları bulacaksınız,
alacaksınız, sıfıra geleceksiniz, sıfır döviz
rezerviniz olacak, ondan sonra tekrar döviz almaya devam edeceksiniz ve
artıya geçeceksiniz ve ülkenin ekonomik ihtiyaçlarını
karşılayacaksınız. Bunun olabilmesi için teker teker
rakamlardan gitmeme gerek yok, aslında çok söylenecek söz var. Bu,
aslında suç teşkil eden bir iş.
Sayıştay
denetimlerinde Sayıştay, bazı kurumların
yaptıkları işlerde yerindelik denetimi yapmaz. Merkez
Bankası dövize müdahale ettiğinde, alış veya
satış yönünde müdahale ettiğinde ticaret kurallarına
aykırı olarak düşükten döviz satabilir, pahalıdan döviz
alabilir. Bu, hedeflenen makroekonomik amaçlarla uyumludur.
Dolayısıyla, Sayıştay oraya gittiğinde Döviz satman
mümkünken karşı tarafa, niçin düşükten aldın veyahut da tam
tersi işlemi yaptın? diye
soru sormaz çünkü burada bir makrohedef vardır; o makrohedef çerçevesinde
yerindelik denetimi yapılmaz. Fakat şu anda karşı
karşıya olduğumuz döviz rezervlerinin eksi 55 milyar dolar
olması, tamamen yerindelik denetimini yapmayı gerektiren bir
husustur. Bu husus son derece önemlidir. Burada bir suç işlenmiştir.
Merkez Bankasının yirmi iki aylık dönemde sattığı
133 milyar doların hiçbirini Merkez Bankası sattı. diye
görünmüyor ama döviz satılıyor -bir şekilde bir mekanizma var-
ertesi gün Merkez Bankasının bilançosunda döviz rezervinin
azaldığı görülüyor.
Dolayısıyla,
sizden ricam şu
Siz de bunu bilmiyorsunuz, biz de bilmiyoruz, bu
mekanizmanın nasıl çalıştığını
bilmiyoruz. Bunun olabilmesi için, eğer ülkeye bir hizmet
yapacaksanız, lütfen bu önergeye evet deyin; şunun içini bir
öğrenelim, iç yüzünü öğrenelim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DURMUŞ
YILMAZ (Devamla) Bu döviz nasıl satıldı? Kim tarafından
satıldı? Niçin satıldı? Kim bundan yararlandı?
Eğer siz bunu yapmazsanız bu kesinlikle ve kesinlikle iktidar
değiştiğinde araştırılacak ve bu insanların
hepsi teker teker mahkemeye verilecektir ve orada hesap sorulacaktır.
Teşekkür
ediyorum. (İYİ PARTİ VE CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Kemal Bülbül, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
Sayın
Bülbül, süreniz üç dakikadır; ilave süre vermiyorum.
HDP
GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Yani
Merkez Bankasına otuz beş yıl hizmet etmiş, ruhunu,
yapısını, her şeyini bilen ve çok bariz bir şekilde
suç işlendiğini ifade eden konuşmacıdan sonra ben ne
söyleyebilirim? Aslında konu orada bitmiş idi fakat birtakım
şeyleri ifade etmek gerekiyor.
Dün,
Namık Kemalden söz edildi burada; yüz altmış yıl önce
yazdığı Hürriyet Kasidesinde
Görüp
ahkâmı asrı münharif sıdku selâmetten
Çekildik
izzetü ikbal ile bâbı hükûmetten
Usanmaz
kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvet-mend
olan mazluma el çekmez iânetten. demiş idi. Bugün Namık Kemal
olsaydı bu Hükûmete de aynı şeyi söylerdi çünkü ne kadar ki bir
aydın ise o kadar da haksızlığa karşı muhalif
olan bir yapısı var idi.
Ekonomi,
sadece ekonomi kavramıyla açıklanacak bir şey değil;
Ekonomi politik kavramı, ekonominin aslında yaşamsal, sadece
mikro bir şey değil, makro bir şey, uluslararası ölçekte
bir şey ve Hükûmetin her türlü politikasıyla alakalı bir
şey olduğunu çok bariz bir şekilde ortaya koyuyor. Bu anlamda,
döviz-faiz ikilemine sıkışmış ve bu ikilemden
çıkamayan, bu ikilem arasında bir denge kuramayan, bu ikilemi kontrol
edemeyen ve sürekli bu ikilemle oynayarak ekonomiye denge vermeye
çalışan Hükûmetin de dengesi bozulmuştur, ekonominin de dengesi
bozulmuştur. Merkez Bankasını yönetemeyen ve sürekli Merkez Bankasına
yeniden yeniden atama yapan, Merkez Bankasıyla ilgili aziller yapan bir
Hükûmet, ekonomiyi, makro ekonomiyi nasıl yönetecek? İthalatı
ihracatı nasıl yönetecek? Dolayısıyla Sayın
Hamzaçebinin söylediği çok zor bir durum; doğrudur ama aslında
bir varlık yokluk durumu söz konusudur.
Bu
varlık yokluk durumu Merkez Bankasını neden döviz rezervini
satmaya zorlamıştır? Bu döviz hangi fiyatlarla kimlere
satılmıştır? Satış işlemi yasalara uygun
mudur? Kamu bankalarının zararı nedir? Zararın hazineye faturası
ne kadardır? Zararı karşılamak için ne kadar borç
alınmıştır? gibi sadece bazılarını
sıraladığım başlıkları ve hakikatleri
araştırmak amacıyla bu önergenin desteklenmesini istiyor,
saygılar sunuyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Cevdet
Yılmaz
Buyurun
Sayın Yılmaz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Merkez Bankamızın rezerv politikalarıyla ilgili
bir önerge verilmiştir. Elbette her türlü eleştiriye, her türlü
değerlendirmeye Merkez Bankası da diğer kurumlar gibi
açıktır ancak şunu da ifade etmek isterim: Bu önergede yer alan,
Türkiye'nin kredi notunun çöp seviyesine indiği, kamu bankaları
aracılığıyla arka kapıdan dolar
satıldığı gibi ifadeleri de kabul etmek mümkün
değildir.
DURMUŞ
YILMAZ (Ankara) Kesinlikle doğru!
CEVDET
YILMAZ (Devamla) Bunlar teknik bir tartışma değil, daha ziyade
dayanaktan yoksun, suçlayıcı, itham edici değerlendirmelerdir.
Kurumlarımızın yıpratılmaya ihtiyacı yok,
kurumlarımızın daha güçlü kurumlar olarak yoluna devam etmesi
gerekiyor. Merkez Bankamız da bütün görevlerini 1211 sayılı
Kanununda öngörüldüğü şekilde gerçekleştiriyor.
Diğer
taraftan, bu önergede içinden geçtiğimiz süreçle ilgili hiçbir
değerlendirme yok. Dünyada büyümenin eksi 4ün üstüne
çıkacağı, ticaret hacminin yüzde 10dan fazla
daraldığı bir dönemden geçiyoruz, Covidin etkilerini hepimiz
biliyoruz. Maliye politikalarında, para politikalarında tüm dünyada
geçmişte eşine rastlanmadık birtakım hareketlerin
yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Böyle bir dönemden
geçtiğimizi bu önergeden göremiyoruz maalesef.
Diğer
taraftan eksi 55 milyara düştüğü söyleniyor önergede rezervlerin,
bunu da kabul etmek mümkün değil.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Daha mı fazla yoksa?
CEVDET
YILMAZ (Devamla) - Tabii ki Merkez Bankamızın temel politikası
rezervleri güçlü tutmak
DURMUŞ
YILMAZ (Ankara) Sözün bittiği yerdeyiz.
CEVDET
YILMAZ (Devamla) -
ve güçlendirmektir.
DURMUŞ
YILMAZ (Ankara) - Ekside, ekside.
CEVDET
YILMAZ (Devamla) Ancak rezerv rakamları değişen
DURMUŞ
YILMAZ (Ankara) 55 milyarı alacaksın, sıfıra geleceksin,
ondan sonra da artıya geçeceksin.
CEVDET
YILMAZ (Devamla) -
finansal koşullar ve kullanılan enstrümanlara
göre değişebilmektedir. Bu nedenle rezerv rakamlarındaki günlük
değişimler yerine orta vadeli eğilime odaklanılması
gerekmektedir. Bu perspektiften daha doğru değerlendirmeler
yapılabilecektir. 27 Kasım itibarıyla brüt döviz rezervleri 84,2
milyar dolar olarak, resmî olarak, açıklanmıştır.
Gelelim
Merkez Bankasının şeffaf bir yapıya sahip olup
olmadığına
DURMUŞ
YILMAZ (Ankara) Her şeyin güllük gülistanlık olduğu bir
ortamda yıllık 30 milyar dolar
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, müsaade eder misiniz. Durmuş Bey, siz
konuşurken kimse size itiraz etmedi.
CEVDET
YILMAZ (Devamla) Çok kısıtlı bir
BAŞKAN
- Böyle bir usul yok.
CEVDET
YILMAZ (Devamla) Süreme ek istiyorum.
BAŞKAN
Vereceğim sürenize ek, buyurun.
Rica
ediyorum Sayın Yılmaz.
CEVDET
YILMAZ (Devamla) Değerli arkadaşlar, Merkez Bankamız 1211
sayılı
DURMUŞ
YILMAZ (Ankara) Öp de başına koy.
YAŞAR
KIRKPINAR (İzmir) Dinleyin ama ya ayıp!
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, lütfen rica ediyorum.
AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) En çok Sayın Yılmazın hakkı var
konuşmaya.
CEVDET
YILMAZ (Devamla) Devam edeyim mi yoksa
BAŞKAN
Durmuş Yılmazdan bahsediyorum.
DURMUŞ
YILMAZ (Ankara) Devam edin, devam edin ama ben size
yakıştıramadım.
CEVDET
YILMAZ (Devamla) 1211 sayılı Kanuna göre aynı zamanda
raporlama kuralları da belirlenmiştir ve bunlar uluslararası
standartlarla tam uyumlu raporlamalardır. Buna göre Merkez Bankamız
yaptığı operasyonlara ilişkin detaylı verileri
şeffaf bir şekilde, birçok ülkede görülmediği kadar şeffaf
bir şekilde kamuoyuyla paylaşmaktadır.
Tekrar
vurgulamamız gerekirse, rezervlerin güçlendirilmesi Merkez
Bankamızın mutlak önceliğidir. Merkez Bankası, her hafta,
bir hafta önceki döneme ilişkin mevduatlar, krediler, Merkez Bankası
bilançosu, parasal büyüklükler, rezervler, yurt dışı
yerleşiklerin portföy hareketleri, mevduat ve kredi faiz oranları
gibi birçok veriyi açıklamaktadır. Bu anlamda şeffaflık
noktasında da eleştirilerin haksız olduğunu
düşünüyorum.
Diğer
yandan değerli arkadaşlar, Plan ve Bütçe Komisyonumuza da yakın
bir süreçte Merkez Bankamız gelecektir. Orada da tüm bu konuları
sunumun üzerine ayrıntılı bir şekilde değerlendirme
imkânına da sahip olacağız. Bütün bunları dikkate
aldığımızda araştırma önergesinde verilen
iddialara katılmadığımızı beyan ediyor, önergenin
aleyhinde oy kullanacağımızı ifade ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunmadan önce
buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, sanki grup önerisini
hazırlayanların doğru bilgi vermedikleri, gerçekleri
çarpıttıkları gibi
YAŞAR
KIRKPINAR (İzmir) Hiç alakası yok!
BAŞKAN
Yok, canım, öyle bir şey söylemediler; olur mu öyle şey!
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, sataşmadan değil, bir
açıklama niyetiyle Sayın Akif Hamzaçebiye
BAŞKAN
Sayın Özel, çok zorlama olacak bu söylediğiniz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, konu çok önemli ama.
BAŞKAN
Çok zorlama ama grup adına vereceğim söz.
Buyurun
Sayın Hamzaçebi.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Bingöl Milletvekili Cevdet Yılmazın CHP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, Sayın Yılmaz her şeyin şeffaf
bir şekilde cereyan ettiğini söyledi; buna asla
katılmıyorum. Merkez Bankasının 2020 yılında
sattığı döviz miktarı, aslında kendisinin
sattığı 5,8 milyar dolardır, kalanı kamu
bankaları aracılığıyla
satılmıştır. Eğer her şey şeffaf
olsaydı Merkez Bankası döviz satışlarını ihaleyle
yapardı. Kamu bankaları aracılığıyla yapılan
satışlar ihalesiz yapılmıştır. Nasıl
yapılmıştır, bu bilinmemektedir. Ben net rezervi ifade
ettim, Sayın Yılmaz brüt rezervi ifade etti. Sonuç fark etmiyor, ekim
sonu itibarıyla net rezerv eksi 55 milyar dolardır.
Teşekkür
ederim.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Grup Başkan
Vekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile
Sakarya Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Özkoç tarafından Merkez
Bankasının döviz rezervini neden satmaya zorlandığının
araştırılması amacıyla 26/11/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3
Aralık 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, Sayın
Bakanımız bu konuyla ilgili açıklamaya bir cevap vermek istiyor.
Sisteme giremediği için
BAŞKAN
Grup adına bir açıklama yapmak istiyorsunuz yani.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Evet, evet.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Aslında, Durmuş Bey doğruları
anlatıyor, o konuşsun.
BAŞKAN
Ya, Sayın Gürer, bir müsaade edin Allah rızası için.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Müsaade ediyoruz, bir dakika bile
konuşmadık.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Bingöl Milletvekili Cevdet Yılmazın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; az önce
belirttiğim gibi, biraz gecikmeli oldu bu sene ama Merkez Bankamız
gelip Plan ve Bütçe Komisyonunda detaylı bir sunum yapacak inşallah.
Her sene Plan ve Bütçe Komisyonunda 2 sunum yapıyor, biliyorsunuz. Yeni
Başkanımız ekibiyle gelecek, detaylı bir sunum yapacak.
DURMUŞ
YILMAZ (Ankara) İğneyle kuyu kazılarak çıkarılan
rakamlar. Şeffaf olsa biz bunu buraya getirmeyiz.
CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Orada, inanıyorum ki bu hususları çok detaylı
bir şekilde bütün gruplarla değerlendirme imkânı bulmuş
olacağız. Bu kısa ortamda çok detaylı, teknik bir
müzakereye girmeyi de doğru bulmuyorum. Orada her şeyi detaylı
bir şekilde tartışırız diyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Yılmaz, ben Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanıyken her sene de iki
sefer olmuyordu ayrıca yani bazen olmayabiliyor.
AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkanım, bir de Durmuş
Yılmaz Bey konuşsunlar grup adına.
BAŞKAN
Arkadaşlar, teşekkür ediyorum.
Alınan
karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Konya Milletvekili Selman Özboyacı ve Gaziantep
Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ile 60 Milletvekilinin Türkiye Çevre
Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Çevre
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Konya Milletvekili Selman Özboyacı ve Gaziantep
Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ile 60 Milletvekilinin Türkiye Çevre
Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3133) ve Çevre
Komisyonu Raporu (S. Sayısı 232) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, bir havalandırma
arasına ihtiyaç var -hepimizin de- takdir sizin.
BAŞKAN
Tabii, kapıları açsınlar arkadaşlar.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Takdir sizin. Bir ara verin, hepimizin ihtiyacı var.
BAŞKAN
Bir madde görüşelim, ondan sonra vereyim arayı.
Evet,
dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülen 232 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölümünde yer alan 1inci maddenin önerge işleminde
kalınmıştı.
1inci
madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık
sırasına göre okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 232 sıra sayılı Türkiye Çevre Ajansının
Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesinin kanun
teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ömer Faruk
Gergerlioğlu Ali
Kenanoğlu Züleyha
Gülüm
Kocaeli İstanbul İstanbul
Murat
Çepni Kemal
Peköz Serpil
Kemalbay Pekgözegü
İzmir Adana İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ÇEVRE
KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA (Trabzon) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Serpil Kemalbayın.
Buyurun
Sayın Kemalbay...
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Aynı mahiyetteyse bir başkası da...
BAŞKAN
Aynı mahiyette değil.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Arayı şimdi ver Başkanım.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Gerekçe...
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Çevre
kirliliğini önlemek ve yeşil alanların korunmasına,
iyileştirilmesine ve geliştirilmesine katkı sağlamak,
döngüsel ekonomi ve sıfır atık yaklaşımı
doğrultusunda kaynak verimliliğini artırmak ile ulusal ölçekte
depozito yönetim sistemi kurulmasına, işletilmesine, izlenmesine ve
denetimine yönelik faaliyetlerde bulunmak için özel bir tüzel
kişiliği haiz, kendi gelirleri olan ve bir şirket gibi
yönetilerek yönetim kurulu üyelerinin kimler ve hangi şirketlerden
oluşacağının bilinmediği, kendi denetim
mekanizması olmayan bir çevre ajansının kurulması bu misyon
ve amaçları yerine getiremeyecektir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesinin (1)inci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
(1)
Bu Kanunun amacı; sürdürülebilir yeşil çevre politikalarını
hayata geçirmek, çevre kirliliğini önlemek ve yeşil alanların
korunmasına, iyileştirilmesine ve geliştirilmesine katkı
sağlamak, döngüsel ekonomi ve sıfır atık
yaklaşımı doğrultusunda kaynak verimliliğini
artırmak ile ulusal ölçekte depozito yönetim sistemi kurulmasına,
işletilmesine, izlenmesine ve denetime yönelik faaliyetlerde bulunmak
üzere Türkiye Çevre Ajansının kurulmasıdır.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Erhan
Usta Zeki
Hakan Sıdalı
Adana Samsun Mersin
Şenol
Sunat Fahrettin
Yokuş Aylin
Cesur
Ankara Konya Isparta
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ÇEVRE
KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA (Trabzon) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Aylin Cesurun.
Buyurun
Sayın Cesur. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYLİN
CESUR (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Çevre
Kanununda düzenleme içeren bir tasarı görüşüyoruz. Bugün
yaşanan pandeminin etkilerine de bakınca, çevre, dünyanın ortak
konusu ve mutlak şekilde en yüksek seviyeden dünyanın birlikte
hareket etmesi gereken bir parçası aynı zamanda.
Şimdi,
birbirine tezat da olsalar kardeşleri var birlikte ele alınması
gereken, el ele yürüyen: Sanayileşme ve küreselleşme.
Küresel
çapta gerçekleşen üretim ve tüketim, küresel çapta iklimi etkiliyor ve
ortaya çıkan atıkların idaresi de gitgide zorlaşıyor.
Gerçek şu ki artık kabuğuna çekilmek mümkün değil, Bana
dokunmayan yılan bin yıl yaşasın. diyemezsiniz ve bu
gerçeklik aslında birkaç on yıldır da dile getiriliyor.
Dünya
nüfusu geçen asrın başında 1,5 milyar ve bugün 7,5 milyar
değerli arkadaşlar. Şimdi soruyorum: İnsan nelere
katlanabilir? İnsan çok şeye katlanır da
havasızlığa ve susuzluğa, nefessizliğe
katlanamıyor.
Şimdi,
1959da FAO yani Gıda ve Tarım Örgütü Akdeniz Kalkınma Projesi
diye 10 raporluk bir rapor yayınladı ve diyor ki orada özetle:
Sulhun ve refahın gayrikabili taksimdir. Yani diyor ki: Bir yerde refah
ve bir yerde eğer fakirlik varsa orada barıştan söz edemezsiniz,
barışı tesis edemezsiniz.
Şimdi,
bunlara bir de çevre eklendi. 1979da bir araya gelen dünya iklim
konferansı, sanayileşme ve fosil yakıt kullanımı
sonucu ortaya çıkan karbondioksitin küresel iklim
değişikliğine sebep olacağını söyledi.
Birleşmiş Milletler, 1992de Rioda, Agenda 21i çıkardı
ve dünya halklarına seslendi: Gelin, bu dünyada hepimizin
sorumluluğu var, havayı, yeşili, toprağı, hayvan
varlığımızı ve bitki
varlığımızı tüketmeyelim.
Şimdi,
1990lar ve 2000ler bunu önemseyen ülkeler için, çağrıya cevap
verenler için dönüşüm yılı oldu ve Türkiyede de çevre ve su
konusu öncelikle ele alındı. Ne zamana kadar? Sizden önce. Neden öyle
diyorum? Çünkü on sekiz yılda geldiğiniz durum şu: Avrupa
Birliği ortalamasında tüketilen toplam enerjide yenilenebilir
enerjinin payı 2004 yılında yüzde 8,3; 2018e gelindiğinde
bu oran yüzde 18,8. Türkiye 2004e yüzde 16lık oranla giriyor ama 2018e
gelindiğinde yüzde 13,6.
Şimdi,
burada itiraz edeceksiniz, siz daha yüksek veriyorsunuz ama sizin
verdiğiniz rakam da üretim üzerinde. Oysa ki karbon ayak izini
azaltmanın yolu karbonun açığa çıktığı
tüketimin şeklini değiştirmekten geçiyor ve burada maalesef
kötüye gitmişiz.
Şimdi,
bu kanun konusu, mesela, ambalaj depozitosu modeli. İsveçin 1984te,
İzlandanın 1989da, Finlandiyanın 1996da, Norveçin 1999da,
Danimarkanın 2002de, Almanyanın 2003te, Hollandanın
2005te, Hırvatistanın 2006da hayata geçirdiği bir şey
bu. Şimdi, 2018 yılı itibarıyla bu ülkelerde yüzde
90ın üzerinde iade ve geri dönüşüm başarısı
yakalamışlar, biz ise 2020nin sonunda depozito sistemini ancak
2022de geri getirmek üzere konuşuyoruz burada. Yani umut var ama çok
yavaş gidiyor bu işler ve dünya karbon ayak izini düzeltmek için,
azaltmak için adımlar atıyor. Avrupa, Yeşil Mutabakatı
devreye sokmuş ve karbon ayak izini 2050ye kadar sıfıra
indirmeyi amaçlıyor.
Şimdi,
ortada uluslararası çapta yeni bir karbon salınımını
azaltmaya yönelik olarak Paris Anlaşması var. 189 ülke
anlaşmayı onaylamış ama 2015ten beri duran bu
anlaşmaya bir biz, bir İran imza koymamışız iyi mi?
Şimdi,
bakın, iktidarınızdaki vurdumduymaz
alışkanlıklarınız bu kanun teklifinin konusu olan
Çevre Ajansı kurulması olunca da yine ortaya çıkıyor. Yirmi
yıldır dünya gündeminde var olan ve yüzde 90 başarı
yakalamış bir depozito sistemi ve atık toplama, on sekiz
yıldır siz iktidardasınız yani bizde daha yeni
görüşülüyor. Şimdi, bir adım atmaya ancak iki yıl önce,
2018de karar verdiniz de yani bu ülkede yapabilmek için hep bir şeylere
geç mi kalacağız değerli arkadaşlar? Gelin, bir bütüncül
yaklaşım ve vizyonla hep beraber ele alalım bu işleri. Hâlâ
soğuk savaş kafasıyla 2020 Türkiyesini idare etmeye
kalkıyorsunuz; yürümez bu işler, ben söyleyeyim, böyle gitmez.
Dünyada
gelişmiş ülkeler kendi imkânlarıyla, daha fakir ülkeler
Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası gibi örgütler
aracılığıyla kentlerini çevreyle daha uyumlu hâle
getiriyorlar. Kaynaklar atık yönetimi, hava kalitesini,
ağaçlandırmayı, su temizliğini, sürdürülebilir
kalkınma hedeflerini inşa ediyorlar. Avrupada her yerde musluktan su
içiliyor, bizde daha musluktan su yok. Bir depozito sistemiyle
kurtaramazsınız bu memleketin doğasını yani bunu
söylemek istiyorum. Devletlerin kendilerini doğanın üstünde değil
doğayla uyumlu şekilde yeniden konumlandırması gereken bir
dönemde siz varsınız, bu da bizim başımıza gelen bir
şey maalesef ve aslında yapılması gerekenler var ve yapmak
için de siyasi irade göstermek gerekiyor. Ekonomiden tarıma, enerjiden
kadın haklarına her konuda mesele, yine çağın ruhunu
yakalayamamış iktidar tarafından yönetilmemizde. Yapısal
bir reform, düzeltmeye ihtiyaç var, memleket bizim ama biz
bırakmayız, biz sahip çıkarız. Bir gül alın elinize ve
bu gülün üzerine bir sinek konsun. Şimdi, sinek kondu diye güle
kızabilir misiniz? Biz de ona kızmıyoruz ve o sineği oradan
kaldıracağız Allahın izniyle.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
YAŞAR
KIRKPINAR (İzmir) Çok sağ ol, çok sağ ol!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Cesur.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 232 sıra sayılı Türkiye Çevre Ajansının
Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tekilifinin 1inci maddesinin 1inci
fıkrasında yer alan katkı sağlamak, ibaresinden sonra
çevre hakkında güvenilir, objektif ve bağımsız bilgi
sunmak, ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Vecdi
Gündoğdu Aydın
Özer Murat
Bakan
Kırklareli Antalya
İzmir
Mahir
Polat Ednan
Arslan Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
İzmir İzmir Bursa
Barış
Karadeniz Süleyman
Bülbül
Sinop
Aydın
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ÇEVRE
KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA (Trabzon) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ednan Arslanın.
Ednan
Bey, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
EDNAN
ARSLAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce Meclisimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
232
sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
adına 1inci maddede konuşmak üzere söz aldım.
Bu
yasayı aslında hazırlayan genç bir kardeşimiz var iyi
niyetli Selman Özboyacı, onun hazırlamış olduğu
aslında iyi niyetli ama daha sonra anlaşılıyor ki Adalet ve
Kalkınma Partisinin profesyonel yasa yapıcıları
tarafından torba kanuna dönüştürülmek suretiyle biraz
karmaşık, biraz da anlaşılmaz hâle gelmiş çünkü
bağlamından koparılmış. Evet, çevre siyaset üstü bir konu.
Çevre hepimizin ortak olarak, birlikte ele almamız gereken bir konu ama ne
hikmetse çevrenin dışında bazı maddelerle de torba yasa
şeklinde önümüze gelmiş bir yasa teklifiyle karşı
karşıyayız.
Bu
teklifin amacı çevre kirliliğini önlemek, yeşil alanların
korunmasına, iyileştirilmesine, geliştirilmesine katkı
sunmak, ulusal ölçekte depozito yönetim sisteminin kurulmasına,
işletilmesine, izlenmesine ve denetimine yönelik faaliyetlerde bulunmak
olarak sayılmış. Sağlıklı bir sistem
kurulması hâlinde herhâlde bunlara hiç kimse karşı çıkmaz
ancak bu teklifte Ajans Başkanı ve Yönetim Kurulu üyelerinin
atanması, kurumun hukuki yapısı, personel istihdamı, gelir
elde etme yöntemleri ve kaynak kullanımı başta olmak üzere
sorunlarla dolu bir kurum oluşturuyoruz. Kurulması öngörülen
Ajansın faaliyet alanı ise depozito yönetim sistemini kurmak,
kurdurmak, işletmek ve işlettirmek. Anlaşılan o ki depozito
yönetim işini özel şirketler eliyle yürüteceğiz, bu işleri
özel şirketler yapacak.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu tür ajanslar kurulduğunda
dünyada ülkelerin iç hukukuna göre düzenlenirler, Parlamentolarına hesap
veren, güçlü denetim yetkisine sahip, siyasi müdahaleye kapalı
yapılar olarak kurulmuşlardır. Türkiye Çevre Ajansı
Başkanlık, Yönetim kurulu ve Danışma Kurulundan oluşuyor.
Üç yıllığına seçilecek Yönetim Kurulunu atamak, süresi
dolmadan görevden almak da Çevre ve Şehircilik Bakanının
yetkisinde.
Zor
bir dönemden geçiyoruz. Gençlerimiz işsizlikle boğuşurken bu
teklifte Ajans Başkanının maaşını 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 11nci maddesine göre
belirliyoruz. Bu da arkadaşlarımızın yapmış
olduğu kaba bir hesapla 30 bin TL arkadaşlar. Bir ajans kuruyoruz ve
bu işsizlik döneminde, bu pandemi döneminde, israfa Dur! dememiz gereken
bir dönemde Ajans Başkanına 30 bin lira maaş öngörüyoruz
arkadaşlar; bunu kabul etmek mümkün değil. (CHP
sıralarından alkışlar)
Geçen
yıl Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı diye bir Ajans
kurduk, buradaki Yönetim Kuruluna herhangi bir maaş belirlemedik; bu
Ajansın Yönetim Kuruluna da bir maaş belirlenmemesi gerekiyor.
Kanunda
bir düzenleme daha yapılmış: Ajans başkan
yardımcılarına ve personeline yapılan ödemeler, Ajans
Başkanına yapılan ödemeyi geçmemek üzere Yönetim Kurulunca
belirlenir. Oh, ne ala iş! Kendi maaşını kendin belirle!
Yok öyle yağma Hasanın böreği arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar) Bunun da bu metinden, bu tekliften
çıkarılması gerekiyor.
Bu
yolla belirlenecek maaşlar Ajansın bağlı bulunduğu
Bakanlık personelinin maaşından yüksek olursa ne olacak
arkadaşlar? Her yere taşra teşkilatları
kuracaksınız, Bakanlığın personeli var ama siz
bakanlığın personelinden daha fazla bir maaş belirleyeceksiniz;
bu, iş barışını bozar arkadaşlar.
Buraya
davet ettiğiniz sivil toplum örgütlerinden Ticaret Odası da, TOBB da
bu işin Bakanlık bünyesinde çözülmesi gerektiğine işaret
etmişti; yani Biz bu Ajansı Bakanlık bünyesinde kurabiliriz,
bunun için ayrıca bir şey kurmamıza gerek yok. demişlerdi.
Görünen o ki Ajansın Başkanını atayan Bakandan daha fazla
bir maaş vereceğiz buradaki Yönetim Kurulu Başkanına. Bunun
bir an önce bu teklif maddesinden çıkarılması gerekiyor.
Arkadaşlar,
diğer önemli bir nokta da personel istihdamı. Gençlerimiz iş
bulmak için KPSSye giriyor, bir umutla atanma bekliyorlar;
atanamadığı için intihar eden gençlerimiz var ama eğer bu
teklifin ilgili maddesi yasalaşırsa 4857 sayılı İş
Kanununa göre biz burada personel istihdam edeceğiz. Yani, Ajans
Başkanı, Yönetim Kurulu kafasına göre istediği nepotizm
uygulamalarını -yani akrabaya, eşe dosta iş bulma
uygulamalarını- olabildiğince kendi bünyesinde yapacaktır;
bu, toplumun vicdanını yaralar arkadaşlar. O yüzden, burada
yapılacak olan alımların KPSSye tabi olması, 657
sayılı Kanunun 48inci maddesine tabi olması oldukça önemlidir.
Bir
diğer konu ise, Kamu İhale Kanunundan muaf bir Ajans
oluşturuyorsunuz. 191 kere değiştirdik bu kanunu hâlâ bu kanuna
güvenmiyorsunuz, istisnalar koyalım diyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EDNAN
ARSLAN (Devamla) Var mı Başkanım dakikam?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yok Ednan.
EDNAN
ARSLAN (Devamla) Peki, teşekkür ederim Sayın Başkanım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
1inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.20
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun),
Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 23üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Komisyon? Yerinde.
Bir söz talebi var.
Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Hakkarî ilinde izinde olan bir polis memurunun
karıştığı trafikte yaşanan tartışmayla
ilgili idari ve adli tahkikatın başlatıldığına,
sosyal medyada Siirt ilinde yaşanan depremle ilgili paylaşımlar
yapan Nilüfer Kaftancı adlı kişinin AK PARTİyle hiçbir
alakası olmadığına ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bir konuyla ilgili bilgi vermek üzere söz
aldım; daha önce Sayın Hakkı Saruhan Oluç Beyin bir konuyla
ilgili hatta iki konuyla ilgili gündeme getirdiği bir husus. Bir tanesi,
maalesef Hakkâride vuku bulan hadiseyle ilgili. Aldığımız
bilgi notu çerçevesinde, izinli olan polis memuru, trafikte kendisiyle muhatap
olan 5 kişinin üzerine yürümesi ve 2 kişinin boğazına sarılması
çerçevesinde...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Orada mıydınız boğazına sarılırlarken?
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Siz orada
mıydınız?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Orada olmama gerek yok, kurşunlanma var.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bakın, bilgi notunu iletiyorum dedim. Sayın
Hakkı Saruhan Oluç bir şey gündeme getirdi, aldığım
bilgiyi paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Bilgi verir
misiniz? dediniz, bilgi veriyorum. Bununla ilgili Oradaydınız,
buradaydınız... Zaten konuyla ilgili idari ve adli tahkikat
başlatılmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Hakkâride vuku bulan bu hadiseyle ilgili, sivil bir
vaziyetteyken -izinliyken yani- görevi başında olmayan polis
memuruyla trafikte yaşanan bir tartışma var; 5 kişinin
üzerine yürümesi neticesinde 2 kişinin boğazına
sarıldığıyla ilgili bilgiler var. Bunun ne olup
olmadığıyla ilgili de idari ve adli tahkikat
başlatılmış vaziyette. Neyse sorun, hukuk devleti ilkeleri
çerçevesinde neticelendirilecek.
İkinci
bir konu var; Nilüfer Kaftancı isimli bir kişinin sosyal medyadan
bir paylaşımı üzerine, hakikaten o paylaşımdan
hareketle AK PARTİye dönük birtakım sözler söylenmişti. Bu
kişinin AK PARTİyle hiçbir ilgi ve alakası yok. Yapılan
araştırma neticesinde arkadaşların verdiği bilgiyi
paylaşıyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bu Nilüfer Kaftancı AK
PARTİ teşkilatlarında herhangi bir görevi olmayan bir kimsedir,
Tanıtım ve Medya Başkanlığı ile ilgili hiçbir
alakası söz konusu değildir. Kendisiyle ilgili böyle bir sıfat
taşıyan fake hesap olabilir veya hesap doğrudur da
sıfatlarla ilgili kesinlikle yanlışlığı olan bir
husustur. Bu konuyla ilgili bizim yaklaşımımız asla ve kata
Kürt kardeşlerimize dönük düşmanlık olamaz. Kürtlerin,
Türklerin, bölgemizin, devletimizin, milletimizin düşmanı
PKKdır, PKKyla beraber hareket edenlerdir. Sonuç itibarıyla bizim
bu konuyla ilgili batıda, doğuda, kuzeyde, güneyde nasıl bir
yaklaşım içerisindeysek 83 milyon insanımızın
eşitlik prensibi çerçevesinde, insan haklarına uygun, müreffeh bir
toplum oluşması noktasında bir yaklaşımımız
vardır. Bu konuda düşmanlık atfedilemez. Bunu ifade etmek istedim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Konya Milletvekili Selman Özboyacı ve Gaziantep
Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ile 60 Milletvekilinin Türkiye Çevre
Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3133) ve Çevre
Komisyonu Raporu (S. Sayısı 232) (Devam)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, 2nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır.
2si aynı mahiyettedir.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 232 sıra sayılı Türkiye Çevre Ajansının
Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesinde yer alan ifade
eder ibaresinin tanımlar olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ömer Faruk Gergerlioğlu Ali
Kenanoğlu Züleyha
Gülüm
Kocaeli İstanbul İstanbul
Murat
Çepni Kemal
Peköz Gülüstan
Kılıç Koçyiğit
İzmir Adana Muş
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ÇEVRE
KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA (Trabzon) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Gülüstan Kılıç Koçyiğitin.
Buyurun Sayın Koçyiğit. (HDP
sıralarından alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, az önce 3 Aralığın Engelliler
Günü olduğuna dair, önergeler geldi ama ne yazık ki AKP-MHP
oylarına takıldığı için geçmedi ve engellilerin
sorunları bir başka bahara, bir başka Engelliler Gününe
kalmış durumda.
Şimdi, diğer bir takvimsel güne gelelim.
Genelde AKP'nin takvimsel günlerde yaptığı güzellemeler var. 5
Aralık 1934 kadınlara seçme ve seçilme hakkının Türkiye'de
verildiği tarih, bu yıl 85inci yılı ve salı günü
yapılan gündem dışı konuşmada AK PARTİ'li
milletvekili şöyle bir ifade kullandı: Türkiye Büyük Millet Meclisi
yüzde 17,4 kadın temsiliyet oranıyla en yüksek temsil
oranını yakalamıştır. Şimdi, ben kendilerinin
kadın temsiliyet oranını ifade etmek istiyorum: 17,9; HDPnin
kadın temsiliyet oranı yüzde 37 değerli arkadaşlar. Yani
bizim bu kadar emek verdiğimiz, bu kadar
uğraştığımız bir şeyin genel ortalamayı
yükseltmesi çok iyi; bu, doğru da bir şey, hepimiz adına da
sevindirici. Tabii, biz isteriz ki bütün partilerde kadın temsil
oranı yükselsin, kadın temsiliyeti artsın. Biz bunu isterken,
bunun için çalışırken, partimizin tüzüğünü ve ilkelerini bu
kadın temsiliyetini artırmak üzerine belirlerken AKP ne yapıyor?
AKP, bizim siyasetteki arkadaşlarımızın
dokunulmazlıklarını düşürüp onları cezaevine
gönderiyor. İşte, Sayın Leyla Güven bu Meclisin bir
parlamenteriydi, milletvekilliği düşürüldü, sonra tutuklandı,
sonra cezası mahsup edildi diye bırakıldı. Şu anda
Çağlar Demirel, Aysel Tuğluk, eski Eş Genel
Başkanımız Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel, her biri bu
Meclisin birer üyesiydiler, bu ülkenin eşitliği, özgürlüğü ve
demokrasisi için siyaset yapıyorlardı; işte, Sayın Gültan
Kışanak Diyarbakır Belediye Eş Başkanıydı,
Diyarbakır halkına hizmet ediyordu, bu ülkeye hizmet ediyordu ama siz
onları tutukladınız, cezaevine gönderdiniz. Peki, zulmünüz
bununla sınırlı mı kalıyor? Hayır, bununla da
sınırlı kalmıyor, cezaevinde olmak da yetmiyor. Ne
yapıyorsunuz? Bu sefer de sistematik işkence yapıyorsunuz;
sistematik baskı, zor aygıtlarını devreye sokmuş durumdasınız.
Geçen günlerde siyasetçilerin
koğuşları basıldı gardiyanlar tarafından, bütün
odaları dağıtıldı. Savunma için,
yargılandıkları mahkemelerde yapmak istedikleri savunmalar için
aldıkları notlara el konuldu, kişisel notlarına, edebî
çalışmalarına el konuldu ve bütün bunları yapan iktidardan
tek bir çıt çıkmadı, tek bir açıklama yapmadınız.
Şimdi, kadınların oranına, kadınların
seçme-seçilme hakkına güzelleme yapmak kolay ama bunun toplumsal hayata,
siyasal hayata, kamusal hayata, sosyal hayata nasıl yansıdığına,
bunların nasıl temsiliyetler sağladığına da
bakmamız gerekiyor değerli arkadaşlar.
Bakın, ben size bir şey söyleyeyim: Biz
kadın milletvekili oranında 192 ülke içerisinde 117nci
sıradayız. Zirvede kim var? Ruanda var; evet, zirvede Ruanda var.
Avrupada 37 ülke içerisinde sondan 3üncü sıradayız değerli arkadaşlar.
Peki, kim var bizim önümüzde? Afrika ve Orta Doğu ülkelerinin birçoğu
bizim önümüzdeler ve daha iyi durumdalar kadın milletvekili temsiliyet
oranında değerli arkadaşlar. Peki, kadın bakan
oranında ne durumdayız? Son sıradayız; evet, son
sıralamadayız, Avrupada 37 ülke içerisinde sondan 4üncü ülkeyiz.
Yani bir hakkın erken verilmiş olması, bir hakkın
kullandırılmış olması, siz erkeklerin, aslında
önümüzü açtığınız, kadın temsiliyet oranını
sağladığınız anlamına gelmiyor. Bugünkü yüzde
17,4 de kadınların mücadelesi sayesinde olmuştur, çok daha
yüksek bir seviyeye gelmesi de kadınların ortak mücadelesi sayesinde
olacaktır, bunu ifade etmek gerekiyor.
Son olarak, bu cezaevlerindeki baskılara dönük
açlık grevi eylemi başladı biliyorsunuz, beş günlük süresiz
ve dönüşümlü bir grev. Bunun önceki açlık grevleri gibi olmaması
gerekiyor değerli arkadaşlar. Şimdiden bu insanların sesini
duymanız, bu sistematik hak ihlallerinin önüne geçmeniz ve bu açlık
grevi süreci büyümeden, yayılmadan, derinleşmeden, pandemi sürecinde
insanların yaşamını tehdit etmeden durdurulması
gerekiyor. Bu konudaki siyasi, insani, hukuki ve vicdani sorumluluğun
sizlerde olduğunu tekrardan ifade etmek istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir, okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 232 sıra
sayılı Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
2nci maddesinin 1inci fıkrasının (ç) bendinde yer alan
Bakanlıkça ibaresinin Bakanlık tarafından şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Vecdi
Gündoğdu Aydın
Özer Murat
Bakan
Kırklareli Antalya İzmir
Mahir
Polat Ulaş
Karasu Süleyman
Bülbül
İzmir Sivas Aydın
Nurhayat Altaca
Kayışoğlu Barış
Karadeniz Ednan
Arslan
Bursa Sinop İzmir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Zeki
Hakan Sıdalı Fahrettin
Yokuş
Adana Mersin Konya
Erhan
Usta Hüseyin
Örs Şenol
Sunat
Samsun Trabzon Ankara
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz talebi Sayın Ulaş Karasunun.
Buyurun Sayın Karasu. (CHP
sıralarından alkışlar)
ULAŞ KARASU (Sivas) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Çevre Ajansının Kurulması
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 2nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Temmuz 2019da
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında benim de üyesi
olduğum Komisyonda Turizm Ajansı kurulması teklifi
gelmişti. Komisyondaki uyarılarımıza rağmen teklif
Komisyondan geçmiş, Genel Kurula getirilmiş ve
yasalaşmıştı. O dönem yine bu kürsüden
yaptığım konuşmada Turizmle başladı, büyük
ihtimalle de bu ajans işinin arkası gelecek. demiştim. Bir
buçuk yıl sonra bu kez de Çevre Ajansı için kanun teklifi getirdiniz.
Buradan, bizleri yanıltmadığınız için AKP Grubuna
teşekkür etmek istiyorum.
Kanun teklifinde Çevre Ajansının
kurulmasının amacı olarak yeşil alanların
iyileştirilmesinden ve çevrecilik hassasiyetlerinden bahsediyorsunuz.
Çevreyi korumak, doğaya sahip çıkmak ajanslarla, kurumlarla olacak
iş değil; bu, bir siyasi anlayış meselesidir.
Sizler Kaz Dağlarını yok ederken,
Cerattepede altın madeni için, Sinopta, Akkuyuda nükleer santraller
için milyonlarca ağaç kesip Karadenizde HESlerle, Egede JESlerle su
kaynaklarını yok edip toprağı zehirlerken, Hasankeyfi
sular altında bırakırken, doğal güzelliklerimizi imara
açarken hangi çevreyi korumaktan, yeşile sahip çıkmaktan
bahsediyorsunuz? Biz biliyoruz ki sizin siyaset
anlayışınızda çevreyi korumak yok, sizin siyaset
anlayışınızda bu ülkeyi parsel parsel satmak var.
Kanun
teklifine ve ajansın yapısına baktığımızda,
yine, istisnalar ve muafiyetler silsilesi görüyoruz. Ajansın gelirleri ve
bütçesi kısmında Her türlü bağış ve
yardımlardan ibaresini görüyoruz. Üst limitin bilinmediği, Kamu
İhale Kanunundan muaf, denetim yetkisini haiz bir kuruma
bağış serbest ama pandemi döneminde millete destek olmak isteyen
Cumhuriyet Halk Partili belediyelere yasak.
Bir
parantez de Kamu İhale Kanununa açmak istiyorum: Sizin bu kanunla ilgili
derdiniz nedir? Tam 190 kez değiştirdiğiniz kanundan hâlâ
kaçmanın peşindesiniz.
Yine,
torba teklifle getirilen bir başka kanunla, belediyelerin otoparklardan
elde ettikleri gelirlerin büyükşehir belediyesine aktarılması
kuralı kaldırılıyor. Burada da yine bir siyasi
hesaplaşma çabası görüyoruz. İktidar grubunun 31 Mart 2019dan
sonra getirdiği tüm düzenlemeler de büyükşehir belediyelerinin
haklarını gasbeden uygulamalarla dolu. 2014 yılında,
Büyükşehir Yasasıyla köyleri mahalle yapıp ilçelere
bağladınız. Bu düzenleme sayesinde yerel seçimlerde
Ankarayı, Adanayı, Mersini, Antalyayı kazandınız
ama yaptığınız değişiklik size sadece beş
yıl kazandırdı, kanunu değiştirip
aldığınız belediyeleri 31 Martta kaybettiniz. Şimdi
ise büyükşehirleri otopark gelirinden mahrum bırakmaya,
çoğunlukta olduğunuz ilçe belediyelerine kaynak aktarmaya
çalışıyorsunuz. Ama benden söylemesi, ilk seçimde o ilçeleri de
kaybedeceksiniz, sadece o ilçeleri kaybetmekle kalmayacak, iktidarı da
kaybedeceksiniz.
Turizm
Ajansında da aynı şeyi yaptınız, bu torba kanunla da
aynı şeyi yapıyorsunuz. O zaman bu kürsüden 31 Martın
acısı bazılarının içine oturmuş durumda. Millî
irade söylemini ağızlarından düşürmeyenler, şimdi
açıkça millî iradeyi yok sayıyorlar ama unutmayın, gün gelecek
millî irade de sizi yok sayacak. demiştim. Görüyoruz ki 31 Martın
acısı Cumhur İttifakından hâlâ çıkmamış.
Gelin, en azından, çocuklarımız için, bizden sonra
yaşayacak nesiller için, atalarımızın kanlarıyla bize
miras kalan bu güzelim coğrafyayı üç beş şirkete,
yabancı ülkelere peşkeş çekmekten vazgeçin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sizler en geç 2023te iktidarı kaybedeceksiniz
ama bu ülkede yaşamaya, bu ülkenin suyunu içmeye, havasını
solumaya devam edeceksiniz. En azından, çevreye ve doğaya sahip
çıkma noktasında muhalefetin itirazlarına kulak verin, sonra
Hata yaptık. İhanet ettik. demeyin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde diğer söz talebi Sayın Hüseyin Örsün.
Buyurun Sayın Örs. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 2nci maddesi
üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi en
derin saygılarımla selamlıyorum.
Kanun teklifinin bu maddesinde, kanunda geçen
kavramların tanımları yapılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, mevcut iktidarın
geçmiş uygulamaları çevre konusunda
duyarlılığının hiç olmadığını
gösteren sayısız örneklerle doludur. Türkiye'nin birçok bölgesinde
çevre sorunları yaşanmakta, güzelim memleketimizde
dağlarımız, yaylalarımız, ormanlarımız,
derelerimiz, göllerimiz, denizlerimiz altın arama ve siyanürle
ayrıştırma tesisleri, HESler, taş ocakları, deniz
dolguları, çöp depolama adına yapılan tesisler nedeniyle tahrip
edilmekte, cennet doğamız yaşanılır olmaktan
çıkarılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bu kürsüde
fırsat buldukça, bölgemizde yaşanan çevre
tahribatlarını dile getirmiştim. Sürmene Çamburnundaki
vahşi çöp depolamasını, Sera Gölündeki çamurlaşmayı,
Uzungölü uzun havuza çeviren duvarı, Akçaabattaki deniz dolgusu yolunu,
Rizede deniz doldurularak elde edilen alandaki büyük tehlikeyi, Artvin
Cerattepe Hatila Vadisindeki maden çalışmalarının bölgede
oluşturduğu tahribatı, Giresunun Çanakçı Deresinin 4 HES
yetmemiş gibi üzerine kurulacak 5inci HESle yok edilmesini, Arhavi
ilçemizde bulunan o güzelim Kamilet Vadisinin hidroelektrik santrali
projesiyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya
olduğunu, Gümüşhane Dipsiz Gölde yaşananları, Amasra
Termik Santraline karşı bölge halkının tepkilerini ifade
etmiştim.
Değerli milletvekilleri,
bugün de Ordu ilimiz Fatsa ilçemizde yaşanmakta olan bir çevre
tahribatını gündeme getirmek istiyorum. Mavi ile yeşilin iç içe
olduğu, tabii güzellikleriyle görenleri kendine hayran bırakan Fatsa
hem Karadenizin kıyısındadır hem de doğal yer altı
kaynakları açısından şanslı bir ilçemizdir. Ilıca
kasabasında şifalı su, Elmaköyde acı su bulunan; Kız
Kulesi, Göreği Manastırı, Cıngırt Kaya, Gaga Gölü,
çınar ve ulu ağaçlarıyla hafızalarımızda yer
etmiş olan Fatsa, bugün toprağına, suyuna, deresine, denizine,
balığına, fındığına, kısacası
geleceğine sahip çıkma mücadelesi veriyor.
Değerli arkadaşlar,
Fatsalılar ilçelerinde siyanürle altın
ayrıştırması yapan şirketin yükümlülüklerini yerine
getirmediğini söylüyor, şirkete karşı tepkilerini açık
açık ifade ediyorlar. Arkadaşlar, siyanürle altın
ayrıştırması yapılacak tesisin kurulduğu bölge
işte burası. Gördüğünüz gibi, yeşilimiz mahvedilmiş;
denizden görülen Yukarıtepe köyü ve Bahçeler köyü -Fatsanın merkez
köyleri- arasında kalan bir bölge, işte burayı
mahvetmişler, fotoğraf her şeyi gösteriyor. Fatsalı
hemşehrilerim diyorlar ki: Siyanürle altın
ayrıştırması yapan şirketin
çalışmalarının doğaya verdiği zarar gün geçtikçe büyüyor. Sular zehirleniyor, toprak zehirleniyor, meyve ve
sebzeler olumsuz etkileniyor. Fatsalılar diyorlar ki:
Fındığımız tehlike altındadır.
Ormanlarımız kesiliyor, yaban yaşamı yok oluyor. ÇED
dosyasında toprakların nerelere döküleceği belliyken köy yollarına
dökülüyor.
Değerli
arkadaşlar, Fatsanın, Fatsalı hemşehrilerimizin bu
tepkilerini yüce Mecliste dile getirmek bizim görevimizdir. Buradan soruyorum:
Bu şirketler yükümlülüklerini yerine getirmeme cesaretini kim ya da
kimlerden alıyorlar? Kaz Dağından Artvine kadar güzel
ülkemizin her tarafında maden şirketlerinin, HES şirketlerinin,
taş ocağı şirketlerinin, yaşam alanlarını ve
doğayı yok eden çalışmalarını gördük, görmeye de
devam ediyoruz.
Toprağımıza,
suyumuza, ormanımıza, tarım alanlarımıza hep birlikte
sahip çıkalım diyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 232 sıra
sayılı Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
3üncü maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Züleyha
Gülüm Ömer
Faruk Gergerlioğlu Kemal
Peköz
İstanbul Kocaeli Adana
Murat
Çepni Ali
Kenanoğlu
İzmir İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Züleyha Gülümün.
Buyurun Sayın Gülüm. (HDP
sıralarından alkışlar)
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Evet, bir Çevre
Ajansından bahsediliyor ama iktidar ne zaman çevre dese doğa dese
biz bir ekolojik yıkımla karşı karşıya
kalıyoruz. Kârı yandaş şirketlere olan, zararı ise
halka, doğaya ve geleceğe olan bir hukuk anlayışıyla
devam ediyor. Mesela, örnek olarak, Tokat Erbaa ve Amasya Taşovada
siyanürle altın arama için bir şirkete izin verildi ve bölge
halkı diyor ki: Biz siyanürle altın araması istemiyoruz.
Doğamızın, geleceğimizin, meralarımızın,
yaban hayatımızın ve hatta burada yaşama
koşullarımızın bile ortadan
kaldırıldığı böyle bir izni kabul etmiyoruz. Acaba
seslerini duyuyor musunuz? Şimdi, Çevre Ajansı için ne deniyor?
Denetim yok. Her zaman olduğu gibi, iktidarın bütün
uygulamalarında olduğu gibi denetime kapalı bir mekanizma.
Ajansın yöneticilerine 15.000-30.000 lira arasında maaşlar, kamu
kaynakları aktarılıyor. Nereden aktarılıyor bunlar?
Halkın parasından. Sizin paranız değil, halkın
parasından harcıyorsunuz. Ajansın organları nasıl
seçilecek? Tabii ki liyakate göre değil; AKPye, sermayeye,
yandaşlara sadakatine göre seçilecek. Diğer taraftan, diyor ki:
Danışma Kurulunda kimler olacak? Üniversiteler, özel sektör, kamu
kurumları. Özel sektör ne demek? Yine, yandaş şirketlere
çıkar sağlamak için gözettiğiniz bir durum demek. Neden ekoloji
örgütleri değil, çevre üzerine çalışan yapılar değil
de şirketler? Biz bunun ne olduğunu çok açık olarak biliyoruz.
Bağış
müessesinden bahsediyorsunuz. Bağış ne demek?
Kayırmacılığın, keyfîliğin, yolsuzluğun
önünü açacak bir meseleden bahsediyoruz. Acaba doğa düşmanı
sermayedarların bağışlarını da kabul edecek
misiniz? Bu bağışlar karşılığında neyin
ödününü vereceksiniz?
Diğer
bir meselemiz coronavirüs. Evet, sayenizde; gerçekten, sizin sayenizde
salgın sürecini en kötü yöneten ülkeler arasındayız. Türk
Tabipler Birliği uzun süre dedi ki: Şeffaf olun, gerçek
sayıları açıklayın. Siz onları ihanetle
suçladınız. Ne oldu? Dokuz ay sonrasında geldiğiniz nokta,
vaka sayılarını birdenbire 30 bine yükseltmek zorunda
kaldınız. Ve Tabipler Birliği devam ediyor, diyor ki: Yetersiz
önlem alıyorsunuz, göstermelik önlemlerle bu iş olmaz. Yoğun
bakımların ve servislerin yüzde 100e yakını doldu, artık
hasta kabul edebilecek bir durum kalmadı. Batmanda epilepsi hastası
ve coronavirüs tedavisi gören 1,5 yaşındaki bebek Sakine Akdağ,
sizin sayenizde yoğun bakımda yer bulamadığı için
hayatını kaybetti.
Sağlık
emekçileri ölüyor ve sesleniyorlar, diyorlar ki: Ölüyoruz, duyuyor musunuz?
Dün sadece 7 sağlık emekçisi, bugün 4 sağlık emekçisi
hayatını kaybetti. Sizin ama bunlara da kulaklarınız
kapalı.
Özel
hastaneler Covid süreciyle kârlarına kâr katmak için yeni düzenlemeler
yapıyorlar. Fiyatlarını yükselttiler, bir gecelik
yatış maliyetlerini 5 milyardan 10 milyar civarı fiyatlarla
yapıyorlar. Tam bir fırsatçı anlayış -aynı
iktidarınızın anlayışı gibi- onlar da süreci
kâra, ranta çevirmeye çalışıyorlar. Ve tabip odası diyor
ki: Bütün özel hastaneler, kamu hastaneleri niteliğinde halka ücretsiz
hizmet vermelidir. Bir an önce bunun hayata geçirilmesi gerekiyor; KHKlerle
haksız, hukuksuz işten attığınız sağlık
emekçilerinin görevlerine iade edilmesi gerekiyor; atama bekleyen
sağlık emekçilerinin göreve başlatılması gerekiyor
yoksa bu süreçten çıkışımız olmayacak.
Diğer bir alan SMA hastaları. SMA
hastalarının yakınları Sağlık
Bakanlığının önünde eylem yapmak istedi çünkü tedavilerini
de engelliyorsunuz, gen tedavisi sürecini durdurdunuz. Aileler kendi içerisinde
bağış toplama kampanyaları yaptı, onları da
valilikler yasakladı ve aileler demek istedi ki Biz ne
yapacağız? Bize çözüm üretin. Ama polisiniz engelledi, engellemek de
yetmedi Demagoji yapmayın. dedi ailelere. Şimdi, çocukları
için mücadele eden insanlara hangi hakla bu cümleyi kullanıyor bu polis,
nereden güç alıyor? Elbette ki sizden güç alıyor.
Diğer bir katliam yeri cezaevleri. Bedri
Çakmak; Diyarbakır D Tipi Cezaevinde tutuklu, mide kanseri, kemik erimesi
ve bacaklarda damar tıkanıklığı var, 35 kiloya
düştü, dikkatinizi çekiyorum, 35 kiloya, fenalaştı, hastaneye
kaldırıldı; hastane, raporunda Cezaevinde kalamaz. dedi ama
mahkeme tahliye etmedi. Reform dediğiniz bu mu? Cezaevlerinde
insanları ölüme mahkûm etmeye devam mı edeceksiniz?
Bir diğer sorun alanı: 20 binden fazla
ağız ve diş sağlığı teknikeri atama
bekliyor. Sağlık Bakanlığı kılavuzunda atama
sayısı kaç? 23. Dalga mı geçiyorsunuz, gerçekten dalga mı
geçiyorsunuz? Gençlerin sesini duyun, adil bir kadro verin. Gençler diyor ki
Yüksek puanlarla diplomalı işsizler kervanına katılmak
istemiyoruz. Bizim hayatlarımızı karartmayın, gerçek bir
kadro, gerçek bir gelecek kurun.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye Çevre
Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Kuruluş
MADDE 3- (1) Bu Kanunla verilen
görevleri yerine getirmek üzere Bakanlıkla ilgili, tüzel
kişiliği haiz, idare hukukuna tabi Türkiye Çevre Ajansı
kurulmuştur.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Zeki
Hakan Sıdalı Fahrettin
Yokuş
Adana Mersin Konya
Erhan
Usta Ümit
Beyaz Şenol
Sunat
Samsun İstanbul Ankara
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ÇEVRE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMİHA EKİNCİ (Sivas)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ümit Beyazın.
Buyurun
Sayın Beyaz. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÜMİT
BEYAZ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ilgili kanunun 3üncü maddesi üzerine İYİ PARTİ adına söz
almış bulunuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenlemeyle Türkiye Çevre Ajansının Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının ilgili kuruluşu olarak
tüzel kişiliği haiz ve özel hukuk hükümlerine tabi olarak
kurulacağı ifade edilmektedir. İktidarın, Türk hukuk
müktesebatının devlet geleneğimizi oluşturan kurallarının,
teamüllerinin ve tecrübelerinin hilafına bir düzenlemeyle
Bakanlığa bağlı olarak kamu tüzel kişiliğine
sahip fakat özel hukuk hükümlerine bağlı ve Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına âdeta paralel olan bir kurum yaratmak istediği
anlaşılmaktadır. Bu şekilde, Ajansın gelecekte kanunda
belirtilenler dışında karşı karşıya
kalacağı çeşitli uyuşmazlıkların idari mahkemeler
yerine adli mahkemelerde çözümlenmesi isteniyor. Bunun amacı da adli
mahkemelerde Ajansa yönelik açılacak davaların çok daha
karmaşık süreçlerle yürütülmesi beklentisiyle
uyuşmazlıklarda karşı tarafı caydırıcı
fakat Ajansı güçlendirici bir yöntem hedeflenmiştir. Bununla beraber
Ajansın özel hukuka tabi olacak olmasının Kamu İhale Kanunu
ve kamu yönetiminde şeffaflık ilkesiyle
bağdaşmadığı görülüyor. Zira, teklifin 3üncü
maddesine böyle bir hüküm konulmasıyla teklifin 30uncu maddesinde Türkiye
Çevre Ajansının yapacağı mal ve hizmet
alımlarında Kamu İhale Kanunu kapsamının dışına
çıkarılmasının altyapısı hazırlanıyor.
Değerli
milletvekilleri, İstanbula her döndüğümde esnaf yakamıza
yapışıp içinde bulunduğu zor duruma nasıl çözüm
bulunacağını sürekli bizden talep ediyor. Okulların
kapanmasıyla işleri neredeyse durma noktasına gelen
kırtasiyeciler, servisçiler, kantinciler çok zor durumda. Bu
esnaflarımıza bugüne kadar herhangi bir gelir desteği
sağlanmadığı gibi, kira ve
çalışanlarının maaşlarının ödeme yükü
altında eziliyorlar. Bu esnaf grupları şimdi kara kara
düşünüyorlar. Evlerini, ailelerini nasıl geçindireceklerini mi
düşünsünler, yoksa kapalı dükkânlarının kira ve vergi
borçlarını nasıl ödeyeceklerini mi düşünsünler? Kiminle
konuşsak daha önce böyle bir kriz yaşamadığını
söylüyor. Bu insanların sesini kim duyacak? Emin olun ki
abartmıyorlar. İstanbulda esnaflarımız âdeta açlıkla
sınanıyorlar. Görüyoruz ki saray sistemi Sayın
Cumhurbaşkanı ile vatandaş arasındaki bağı
koparmış durumda.
Bakın, kahvehane işleten
vatandaşlarımız tam dokuz aydır evlerine ekmek götürmekte
zorlanıyor. Kirasını ödemekte güçlük çeken, faturalara
yetişemeyen, çalıştırdığına yevmiye
veremeyen bu esnafın iş yerini kapatıyorsunuz ama SGK, stopaj,
çevre vergisini istiyorsunuz. AVMleri kapatmayıp kahvehaneleri, kafeleri
kapatıyorsunuz; burada bir yanlışlık var. Şimdi, bu
kapatma kararını aldınız, bu kapatmalar gerekli de olabilir
ama bu esnaf, SGK primini nasıl ödeyecek, kirasını,
elektriğini, doğal gazını, faturasını nasıl
ödeyecek, daha önemlisi, evine ekmeği nasıl götürecek?
Değerli milletvekilleri, İstanbulun
nüfusu 1990da 7,5 milyondu, şimdi 16 milyon. O günlerde İstanbulda
17.395 taksi vardı, yüzde 100 nüfus artışına rağmen
bugün de aynı sayıda taksi İstanbulda hizmet veriyor. Son UKOME
toplantısında Bakanlık ve taksiciler odası temsilcileri, bu
sayının yeterli olduğunu söyleyerek İstanbulluların
taleplerine kulak tıkadılar, bir avuç plaka sahibinden yana saf
tuttular ama biliniz ki İstanbulda plaka ağalığı
üzerine kurulu bu taksi düzeni daha fazla sürdürülemez. Ne İstanbullular
ne de gerçek taksi esnafı bir avuç plaka ağasının elinde
oyuncak değildir diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 232 sıra sayılı
Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü
maddesinin 1inci fıkrasında yer alan verilen ibaresinin
tanımlanan şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Vecdi
Gündoğdu Aydın
Özer Murat
Bakan
Kırklareli Antalya
İzmir
Mahir
Polat Ednan
Arslan Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
İzmir İzmir Bursa
Barış
Karadeniz Süleyman
Bülbül Neslihan
Hancıoğlu
Sinop
Aydın
Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMİHA
EKİNCİ (Sivas) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Neslihan Hancıoğlunun.
Buyurun Sayın Hancıoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Çevre Ajansının
Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerine Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Söz konusu madde Türkiye Çevre Ajansının
kuruluşuna dair hükümdür. İlgili diğer hükümlerle birlikte ele
aldığımızda, Türkiye Çevre Ajansının
kurgulanış biçimine itirazımız bakidir. Teklif metninden
çıkardığımız sonuç şudur: Türkiye Çevre
Ajansı gibi kapsayıcı görünen bir isim altında esas
itibarıyla depozito uygulamasına indirgenmiş bir yapı
oluşturulmak isteniyor. Bolca yetkisi olan ama sorumlulukları
minimize edilmiş, mali yönden muafiyetler tanınan,
donatıldığı denetim yetkisiyle Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına âdeta paralel bir yapı kurulması söz
konusudur. Aslında bu Ajansın ne amaçla kurulmak istendiği bir
sonraki maddeden açıkça anlaşılıyor. Ajans bir
kılıftır, bu Ajans üzerinden depozito yönetim sistemi kurulup
birilerine bu sistem işlettirilecektir. Yani bir rant kurgusu
yapıldığı açıktır. Ajansa kanunla sunulmak
istenen muafiyetler de bu rant kurgusunun en belirgin kanıtı
niteliğindedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde on sekiz yıldır çevre konusunda uygulanan
politikalar sürdürülebilir yaşam ilkesinden uzak, doğal
kaynakların korunmasına değil, aksine talanına hizmet eden
politikalardır ve sonucunda yaşam kaynaklarımız geri
dönülmez biçimde tahrip edilmiş, âdeta yağmalanmıştır.
(CHP sıralarından alkışlar) Maden politikaları bunun
kanıtıdır. Hava kirliliğine yol açan bütün tavizler bunun
kanıtıdır. İzlenen su politikası bunun bir
kanıtıdır. Tarım alanlarını sanayiye açmak, orman
alanlarının talanına göz yummak bunun kanıtıdır
ve elbette uygulanan atık yönetim politikaları da bunun
kanıtıdır. Bakın, Türkiyenin plastik atık
ithalatı son on beş yılda 173 kat artmıştır.
Avrupadan plastik çöp alımında bugün Türkiye ilk
sıradadır. İçinizde Bunda ne sakınca var, bu çöpler geri
dönüşüm için alınıyor ve ekonomiye kazandırılıyor.
diyenler olabilir ancak bugüne kadar üretilen plastiklerin sadece yüzde 9u
geri dönüştürülmüş durumdadır. Yani atık ithalatı asla
geri dönüşüme eşit değildir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsüde aktarmaya
çalıştığım bütün yanlışların
faturasını en ağır biçimde ödeyen şehirlerden biri
seçim bölgem Samsundur. Ülkemizin en değerli ovalarından biri olan,
tarımsal sit alanı kapsamındaki Çarşamba
Ovasının orta yerine santral inşa edildi. Tarım arazisi
niteliğindeki 181 dönümlük arsa üzerinde bu tesis, günde 630 ton
ağaç, kabuk, sap yakacak, 38 ton kül çıkartacak, 1.500 metreküp yer
altı suyunu tüketecek. Yakma işlemi esnasında, kömürle
çalışan termik santrallerden yüzde 150 daha fazla azot oksit, yüzde
190 daha fazla partikül madde ve yüzde 125 daha fazla karbonmonoksit yayacak ve
biz de bu katliama yol veren iktidarın çevreye çok duyarlı
olduğu, onu korumak için var gücüyle çalıştığı,
Ajansı da bunun için kurduğu masalına inanacağız. Ya
da gidelim Şahin Dağlarına. Kanadalı maden firması
yerli ortağıyla birlikte 11 bin hektarlık alanda altın
arama faaliyeti yürütüyor. Sondaj sahası için binlerce ağaç kesildi.
Şimdi, bizden bu çalışmaların en çevreci duygularla
desteklendiği masalına inanmamızı mı bekliyorsunuz?
Uzun sözün kısası, iktidarın çevre duyarlılığı
masalları burada, ülkemizin gerçekleri, Samsunumuzun gerçekleri işte
burada.
Takdir milletimizindir diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 232 sıra
sayılı Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
4üncü maddesinin Kanun Teklifinden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ömer Faruk
Gergerlioğlu Züleyha
Gülüm Abdullah
Koç
Kocaeli İstanbul Ağrı
Kemal
Peköz Ali
Kenanoğlu Murat
Çepni
Adana İstanbul İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMİHA
EKİNCİ (Sivas) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Evet, önerge üzerinde söz talebi
Sayın Abdullah Koçun.
Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından
alkışlar)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine bir çevre yasası ve yine
bir torba yasa.
Değerli arkadaşlar, AKP hükûmetlerinin on
sekiz yıllık icraatı; tıpkı her alanda olduğu
gibi, AKP hükûmetleri çevreye, doğaya, tarihî zenginliklere rant anlayışıyla
yaklaşmış ve çevre tahribata uğramıştır. Bu
anlayışla düzenlenen çevre yasasının halka bir yarar
getirmeyeceğini burada belirtmek istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, sözü, buradan
başka bir alana getireceğim, bu son günlerde çok konuşulan hukuk
ve ekonomide yapılacak olan reforma getirmek istiyorum. Reform, düzeltme
anlamında kullanılan bir kelime. Bir bakalım, bu iktidar
gerçekten neyi düzeltecek? Şöyle, hep beraber bir bakalım. Bu
iktidar, ülkeyi asker ve polis devleti hâline getirdi, bunu mu düzeltecek bu
reformlar? Bu iktidar, demokrasi sokakta rafa kaldırıldı, bunu
mu düzeltecek? Bu iktidar, yargıya açıkça müdahale ediliyor,
yargı baskı altındadır, bunu mu düzeltecek? Toplumda
ırkçılık hortlatıldı, bunu mu düzeltecek? Yargıya
sızmış, soruşturmaları yönlendiren çeşitli
çevrelerin etkisini mi kırdıracak ve bunu mu düzeltecek? Bu üçlünün,
özellikle Soylu, Ağar ve Perinçek üçlüsünün yargı üzerinde olan
etkinliğini mi kaldıracak? Bunların hepsine şöyle bir baktığımız
zaman hiçbirinin mümkün olmayacağını belirtmek istiyorum
değerli arkadaşlar.
Bakın, Cumhurbaşkanı Hukuk ve
ekonomide reform. dedi, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül Adalet yerini
bulsun, isterse kıyamet kopsun. dedi; gerçekten de kıyametler koptu,
neler olmadı ki Türkiyede. Bülent Arınç istifa etmek zorunda
kaldı. Bakın, bunlara karşı mafya ayağa kalktı,
ana muhalefet lideri açıktan tehdit edildi, adalet suspus, harekete geçen
yok. Erdoğan reform dedi, sokaklardaki insanlar başımıza
bir felaket gelecek diye evlerine kaçtılar, kepenklerini kapattılar
ve ciddi bir şeklide tedirginlik başladı toplumda. Peki, bunlara
örnek mi istiyorsunuz? Değerli arkadaşlar, halk
ışıklarını kapattı,
ışıklarını. Bakın, özellikle bizim partimiz ve
muhalifler 11 Kasımdan bu yana ciddi bir şekilde bir müdahaleyle
karşı karşıya kaldı. Her gün operasyonlar; bakın,
bine yakın insan gözaltına alındı. Gözaltına alma
olayları devam ediyor. Diyarbakır, Batman, Bingöl, Dersim, Siirtte
11 Kasımdan bu yana yaklaşık olarak 155 kişi gözaltına
alındı, 7 tutuklama var. 16-20 Kasımda Diyarbakırda DTKye
yönelik, avukatlar, gazeteciler olmak üzere 101 kişi gözaltına
alındı. 23-24 Kasımda Diyarbakırda 75 gözaltı ve 5
tutuklama var. 27 Kasımda Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi
Yönetim Kurulu gözaltına alındı, Batmanda 15 kişi
gözaltına alındı. Vanda, Erzurumda, Bitliste 25 gözaltı,
2 tutuklama var. Onlarca gazeteci tutuklandı. İstanbul, Kocaeli,
Bursada avukat, siyasetçi ve hak talebinde bulunan işçiler olmak üzere
toplam 171 kişi gözaltına alındı. 24 Kasımda 109
BİRLEŞİK METAL işçisi hak arayışında
olduğu için gözaltına alındı. 25 Kasımda Bursada 3
avukat gözaltına alındı. 26 Kasımda İstanbulda 20; 27
Kasımda Mardinde 11 kişi; 27 Kasımda Şırnakta 14
kişi; Adana, Mersinde 15 kişi; Ankara, İzmirde 24 kişi; 1
Aralıkta Şırnakta 17 kişi gözaltına alındı.
Değerli arkadaşlar, bu gözaltılar
devam ediyor. Bakın, sayınca insanların nefesi bile yetmiyor,
nefesimiz yetmiyor. Bakın, peki sizlere soruyorum, iktidarın
özellikle bu reform dedikleri şey, halk bundan ne anlıyor? Halk
bundan kaygılanıyor, halk kaygı duyuyor, halk mevcut olan
kepengini kapatıyor, halk sokaktan evine geçiyor ve bu şekilde bir
müdahaleyle karşı karşıya kalacağını
anlıyor bu halk bundan. Dolayısıyla sizin reform diye
getirebileceğiniz ve bu halka sunabileceğiniz hiçbir iyiliğiniz
kalmamış, bu yönde de reform yapacak gücünüz de
kalmamıştır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum,
teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye Çevre
Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü
maddesinin (g) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
"g) Yurt içinde veya yurt
dışında yerel yönetimler, ulusal veya uluslararası kurum
veya kuruluşlar, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve
gerçek veya tüzel kişilerle iş birliği yapmak, ortak projeler
geliştirmek ve faaliyetlerde bulunmak; bakanlık tarafından
çıkarılacak yönetmelik uyarınca belediyelere, il özel
idarelerine, eğitim kurumlarına ve diğer kurum ve
kuruluşlara mali ve teknik destek sağlamak.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Zeki
Hakan Sıdalı Fahrettin
Yokuş
Adana Mersin Konya
Erhan
Usta Bedri
Yaşar Şenol
Sunat
Samsun
Samsun Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMİHA
EKİNCİ (Sivas) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Bedri Yaşarın.
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
4üncü madde, kurulması planlanan Türkiye
Çevre Ajansının faaliyet alanını düzenlemektedir. Bu
kapsamda, öncelikle bir depozito yönetim sisteminin kurulması ve
işletilmesi hedeflenmektedir. Düzenleme, geç kalmış bir
düzenlemedir. Çok sayıda ülke tarafından yıllardır
uygulanan bu düzenlemeyi çok geç kalınmış bir düzenleme olarak
görmekteyiz.
İade sistemi, her şeyden önce kolay ve de
ulaşılabilir olmalı, iade noktaları yaygın, kolay bir
şekilde oluşturulmalıdır; sadece iade sırasında
zorluk yaşanmamalı, depozito bedelleri sorunsuz bir şekilde iade
edilmelidir; depozito otomatları yeterli sayıda, uygun yerlere
konulmalıdır.
Çoğu ülke, depozito uygulamasını
yıllar önce başlatmıştır. Mesela, Danimarka, depozito
uygulamasını 2002 yılında plastik, pet, metal, alüminyum ve
cam ürünleri konusunda başlatmıştır. Bu ülkeler evsel
atıkların yüzde 60-70lik bölümünü de dönüştürmeyi
başarmıştır. Türkiyenin evsel atık miktarı 32
milyon ton. Türkiyede 1995 yılında 17 milyon ton olan evsel
atığın 2023 yılında 38 milyon tonu aşması
beklenmektedir. Yani, bunun anlamı şu: Türkiyede dünyada olduğu
gibi kişi başına 1 kilogram çöp üretilmektedir. Sadece
İstanbulun günlük çöp miktarı 22 bin ton.
Ortada bu kadar çöp varken sanki bizim çöpümüz bize
yetmiyormuş gibi Avrupanın değişik yerlerinden de maalesef
çöp ithal etmeye devam ediyoruz. Sanki bu ağır sanayi, bu çöp
sanayisi Türkiyede o kadar gelişti ki her sene binlerce ton
Mesela, 2019
yılında Avrupadan 582.296 ton çöp ithal etmişiz. Yani, herkes
beyin ithal eder, teknoloji ithal eder, biz çöp ithal ediyoruz. Onun için
değerli arkadaşlar, Türkiye'nin bu kadar sorunu varken enerjisini
başka tarafa harcamalı diye düşünüyoruz. Mümkün olduğunca,
Türkiye -kendi çöpü yerine- başka ülkelerin çöplüğüne
dönüştürülmemelidir.
Türkiyede, Sıfır Atık Projesi
kapsamında, kendi evsel atıklarımızın dönüşümüne
daha fazla ağırlık vermemiz lazım. Unutmayalım ki 1
ton atık cam 100 litre yakıt tasarrufu sağlıyor. Yine, 1
ton gazete kâğıdının geri dönüşümü 87 adet çam
ağacının kesilmesini önlemektedir. Metal ve plastik gibi
ürünlerin geri dönüşümü de yüzde 95 oranında enerji tasarrufu
sağlamaktadır.
Evsel atıklar konusunda mevzuat
değişikliğine gidilmiştir. Avrupa Birliği de evsel
atıklar konusunda kapsamlı bir mevzuat değişikliğini
zaten yapmıştı, hatta, 2030 yılı itibarıyla evsel
atıkların yüzde 80lik bölümünü dönüştürmeyi de
planlamaktadır. Avrupa Birliği, ayrıca, tek
kullanımlık plastiklerin yasaklanması konusunda da mevzuat
değişikliğine gitmiştir. Her yıl 8 milyon ton plastik
deniz ve okyanusu kirletmektedir, artık avlanan balıkların
karnından da plastik atıklar çıkmaktadır. Unutmayın,
yani bir plastik atığın doğada yok olması onlarca
yılı almaktadır. Ümit ediyoruz, biz de artık, şu
naylon işinden, naylonla ilgili sanayiden de bir an önce kurtuluruz.
Tabii, çevre deyince biraz önce Samsun
Milletvekilimiz burada konuştu -yine, Samsun Milletvekillerimiz var- biyokütle
tesisine dikkat çekti, Şahin Dağlarına. Bugün, Samsundaki
Şahin Dağlarında da maalesef, sondaj çalışmaları
başladı. E, şimdi, oradaki manzaraya bir bakıyoruz.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Bitti, bitti.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Şahin
Dağlarına bir bakıyoruz, bir de Fatsaya bakıyoruz, e,
dönüp bir de Kaz Dağlarına bakıyoruz; o manzarayı görünce
diyoruz ki: Arkadaşlar, Şahin Dağlarının kaderi Kaz
Dağlarının kaderi olmasın.
E, bunun yanı sıra, bizim Kuş
Cennetimiz var ağabey, biliyorsun, Bafra Kuş Cenneti. Hakikaten,
dünyanın sayılı yerlerinden biri.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Başkan da biliyor.
BAŞKAN Ben de biliyorum tabii, enişte
kontenjanından biliyorum.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Ne güzel,
herkesin bilmesi bizi mutlu eder.
Geçtiğimiz günlerde yangın
çıktı Başkanım, ciddi sorunlar yaşadık.
Dolayısıyla bu konuyla ilgili de belli tedbirlerin alınması
lazım gelir diyorum.
E, şimdi, bir sürü de çevre mühendisimiz var.
Bakın, Türkiyenin bu kadar çevre problemi varken boş gezen çevre
mühendislerimiz var. Bunun anlamı şu: Bunlar asgari ücrete de
razı Yeter ki bize iş bulun. diyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Bakın,
Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener diyor ki: Hiç
olmazsa şu asgari ücretten vergiyi kaldırın. Bu vergiyi de
mühendislere ödeyelim, çevre mühendislerine ödeyelim; hiç olmazsa 3 bin lira
maaş alsınlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 232 sıra
sayılı Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
4üncü maddesinin 1inci fıkrasının (g) bendinde yer alan uygun
görülmesi halinde belediyelere, il özel idarelerine, eğitim kurumlarına
ve diğer kurum ve kuruluşlara mali ve teknik destek sağlamak
ibaresinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Vecdi
Gündoğdu Aydın
Özer Murat
Bakan
Kırklareli
Antalya
İzmir
Süleyman
Bülbül Mahir
Polat Ednan
Arslan
Aydın
İzmir
İzmir
Nurhayat Altaca
Kayışoğlu Barış
Karadeniz
Bursa Sinop
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMİHA
EKİNCİ (Sivas) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Aydın Özerin.
Buyurun Sayın Özer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır, ek süre
vermiyoruz.
Buyurun.
AYDIN ÖZER (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sevgili milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Gönül isterdi ki bütçe görüşmeleri arasındaki
bu kıymetli bir haftada böyle dayatma bir yasayı değil,
sağlık çalışanlarımızın özlük
haklarını, Covid-19 hastalığının bir meslek
hastalığı olduğunu ya da sağlıkta
hayatını kaybeden 200ün üzerindeki sağlık
çalışanlarımız için bir şehitlik teklifi gelsin, bunu
konuşalım, bu yasayı konuşalım isterdik ama bugün neyi
konuşuyoruz? Türkiye Büyük Millet Meclisinde Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının yetkileri bir başka ajansa -çok dayatma
bir yasa teklifiyle- nasıl devredilir?i konuşuyoruz.
İki yıl önce, 2018de Çevre Kanununda
bazı değişikliklere gidilmiş, kanuna şöyle bir ek
madde getirilmişti: Çevre kirliliğinin önlenmesi amacıyla
Bakanlık, belirleyeceği ambalajlar için depozito uygulamasını
1/1/2021 tarihinden itibaren zorunlu tutar. Depozito sisteminin
uygulanmasına yönelik usul ve esaslar Bakanlıkça
çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Bu söz konusu yönetmelik bu
düzenlemenin üzerinden bir buçuk yıl geçtikten sonra, Haziran 2020de yani
altı ay önce yayınlandı. Yönetmelikte görülüyor ki
Bakanlık, tüm birimleri ve teşkilatlarıyla altyapı
kurulumundan denetimlerine kadar pek çok detayı
çalışmış ve şimdi, önümüzdeki düzenleme tüm bu sürecin
birikimini, depozito sisteminin uygulamasıyla ilgili tüm yetkiyi
Bakanlıktan alıyor, Çevre Ajansına aktarıyor.
Değerli arkadaşlar, 4üncü madde,
Bakanlıkça belirlenen çevre strateji ve politikaları
doğrultusunda Çevre Ajansının yapacağı faaliyetleri
sıralıyor. Bu faaliyetler neler? Depozito sistemi ve uygulaması
tamamen Ajansa devrediliyor. Çevre Ajansı, depozito sistemini kurabilecek,
birilerine kurdurabilecek, işletebilecek veya birilerine
işlettirebilecek, ilgili tarafların depozito yönetim sistemine dâhil
olmasını sağlayacak ve bunların yükümlülüklerini
belirleyecek; depozito bedeli, ücret ve teminatları alabilecek veya iade
edebilecek. Ayrıca depozito yönetim sistemi altyapısının
oluşturulması, uygulanması, izlenmesine yönelik izin ve onay
işlemleri dâhil gerekli idari düzenlemeleri, tedbirleri ve kontrolleri de
Çevre Ajansı uygulayacak. Yani bu işte bir rant olacak, bu işte
birileri kazanacak ama o kâr kesinlikle bu halka kalmayacak.
4üncü maddedeki bir başka faaliyet alanı
da atık yönetim sistemi. Buna göre Çevre Ajansı, sıfır
atık yönetim sisteminin kurulmasına ve uygulamasına katkı
sağlayacak, geri kazanılabilir ürünlerin kullanımları
sonrası ülke ekonomisine kazandırılmasına ve geri
kazanılabilir atıkların yönetimine ilişkin faaliyetlere
katkı sağlayacak. Bu durumda atık sanayisi ne olacak, belediyeler
atık konusunda yetkisiz mi kalacak? Yani para getirmeyen atıklar gaz
olacak, para getiren atıklar Ajansın olacak ama o kâr yine halka
kalmayacak.
Çevre Ajansı, ayrıca, yurt içinde ve yurt
dışında yerel yönetimler, ulusal veya uluslararası kurum ve
kuruluşlar, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve gerçek
veya tüzel kişilerle iş birliği yapacak, ortak projeler
geliştirecek, faaliyetlerde bulunacak. Bakın burası çok önemli:
Uygun görülmesi hâlinde belediyelere, il özel idarelerine, eğitim
kurumlarına ve diğer kurum ve kuruluşlara mali ve teknik destek
sağlamak. Kime uygun görülecek, hangi kıstaslara göre uygundur
denilecek, kimin keyfine bırakılacak belli değil.
Ajansın diğer faaliyetleri şöyle:
Çevrenin iyileştirilmesine yönelik faaliyetlerde bulunmak. Kamuoyunda
duyarlılık ve farkındalık oluşturmak amacıyla çeşitli
faaliyetlerde bulunmak. Eğitim ve sertifika programları düzenlemek,
bilimsel çalışmalar yapmak, belge birikim ve araştırma
merkezleri kurmak.
Ya, Allah aşkına siz
Bakanlığı kapatıyor musunuz? Kapatmıyorsanız
kârlı kısmı buraya alıp Bakanlığın içini mi
boşaltıyorsunuz? Boşaltmıyorsanız, Bakanlığa
paralel bir yapı mı kuruyorsunuz? Neden bu yapının yönetim
organ ve birimleri siyasi saiklerle oluşturulacak? Neden bu yapı Kamu
İhale Kanunundan bağımsız bir yapı olacak ve
işletme faaliyetlerini özel sektöre ihalesiz bir şekilde verebilecek?
Neden bu yapının mali muafiyetleri olacak? Allah aşkına
neden Çevre Ajansına ihtiyacımız var?
Son
olarak gençler adına bir söz söylemek istiyorum. Muhtemelen yarından
itibaren istihdam bekleyen arkadaşlar Çevre Ajansına ne zaman
alım yapılacak, kaç kişi alınacak? diye soracaklar.
Haklılar çünkü istihdam beklentisini karşılayamıyorsunuz.
Komisyondaki bütçe görüşmesinde Bakana 2021 yılında
alımları sormuştuk, yanıt şöyle: Buna göre 4/Bli 30
çevre, 10 şehir plancısı, 18 avukat alımı
planlanırken mühendis, mimar ve şehir plancısı toplam 110
sözleşmeli personel alımı talebinde bulunulmuş. Buradan
istihdam bekleyen arkadaşlar adına da soruyorum: Gerçekten ihtiyaç bu
kadar mı yoksa sizin çevrenizdeki ihtiyaç sahipleri mi bu kadar?
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
4'üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
5inci
madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık
sırasına göre okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 232
sıra sayılı Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 5inci maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ömer Faruk
Gergerlioğlu Züleyha
Gülüm Ali
Kenanoğlu
Kocaeli İstanbul İstanbul
Kemal
Peköz Murat
Çepni
Adana İzmir
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor mu?
ÇEVRE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMİHA EKİNCİ (Sivas) -
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi
Sayın Ali Kenanoğlunun.
Buyurun
Sayın Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Evet, Komisyon katılmadı, o yüzden
biz devam ediyoruz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar,
bu maddeyle Çevre Ajansının 7 kişilik Yönetim Kurulu ve 11
kişilik Danışma Kurulu üyelerinin Çevre Bakanı
tarafından belirleneceği ve Danışma Kurulunun da
üniversiteler, özel sektör ve kamu kurumlarından olacağına
ilişkin bir madde. Tabii, burada itirazımız şuna: Bir defa
Çevre Ajansını oluşturuyoruz. Buradaki Çevre Ajansında
Yönetim Kurulu veya Danışma Kurulunun bu konuyla ilgili sadece kamu
kurumlarından ve özel sektörden değil, mutlaka çevre örgütlerinden de
olması gerekiyor. İşin doğrusu da budur aslında yani.
Şimdi, bir kurumu oluştururken mutlaka
hani o alandaki tahribatları, kamu zararını gözetleyen bir
yerden de meseleye bakılması gerekiyor. Ama şimdi burada
baktığımız zaman Özel sektörden oluşacak. deyince,
ne bilelim Cengiz Holdingin CEOsunun buranın içerisinde yer
almayacağını ya da işte bütün her tarafta maden
şirketleri olan bir şirketin temsilcisinin burada olup
olmayacağına yönelik bir garanti var mı? Yok. Bilemiyoruz
nasıl yürütüleceğini.
Şimdi, oysa hani şöyle bakmak gerekiyor:
Bu çevre örgütleri, hiçbir menfaati olmadan, bir maddi çıkarı
olmadan, sırf doğayı koruyabilmek açısından, gelecek
kuşaklara çevremizi, yaşanabilir bir alanı aktarmak
açısından mücadele ediyorlar. Hiçbirinin maddi çıkarı falan
da yok bu işten yani gönüllüce bu işi yürütüyorlar.
Dolayısıyla bir de o cepheden bakan insanların bu yapılar
içerisinde yer alması gerekir ki hakikaten bir suistimal oluşmasın,
hakikaten çevreye, doğaya yönelik haksız bir saldırı
meydana gelmesin. Bunu engelleyebilecek olan, orada bu hassasiyeti
taşıyan insanlardır. Çünkü şirketler belli yani para
kazanmak amacıyla bu faaliyeti yürütüyorlar. Tek amaçları kâr etmek
ve daha fazla kâr etmek. Bu anlamıyla meseleye nereden
yaklaştıklarını bunun için çok iyi biliyoruz. Bu
anlamıyla bu değişikliği doğru bulmuyoruz.
Şimdi, başka bir konu dile getirmek
istiyorum buradan. Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesinin bir kararı var onu
ifade edeceğim. Dersim kültür ve tarih vakfı diye bir vakıf
kuruluyor ve tescil işlemi için mahkemeye başvuruyor ve mahkeme
vakfın tescil işlemini reddediyor. Şimdi, gerekçeye
bakıyoruz niye reddetmiş? Dersim kültür ve tarih vakfı ekonomik
ve toplumsal tarih alanında uzmanlaşan bir arşiv, kitaplık,
araştırma, eğitim ve yayın kurumunun olması, Dersim
37-38 Sözlü Tarih Projesi çerçevesinde yapılan mülakatların
korunması, arşivlenmesi, Alevi ritüelleri, duaları ve
beyitlerinin kayıt altına alınması, Dersim Alevi tarihiyle
ilgili araştırma çalışmalarının desteklenmesi
ifadelerinin vakıf senedinde yer alması nedeniyle reddediliyor ve
şöyle diyor: Bunun cumhuriyetin Anayasayla belirlenen Anayasanın
temel ilkelerine, hukuka, ahlaka, millî birliğe ve menfaatlere
aykırı olması, belirli bir ırk veya cemaati destekliyor
amacı gütmesi nedeniyle Dersim Kültür ve Tarih Vakfının
kurulmasına izin verilmemiştir. Yani olacak iş değil,
inanılır gibi değil. Yani orada Alevilik
araştırmaları yapacak, dualarını, ritüellerini
derleyecek ve Dersim bölgesindeki birtakım tarihî hafızayı
ortaya koyacak çalışmaları yapacak bir vakfı ahlaki olarak
uygun görmüyor. Bir taraftan da millî birlik ve beraberliğe kasteden bir
yerden değerlendiriyor ve belli bir ırk ve cemaati
desteklediğini söylüyor.
Ya, Dersim bölgesinde, o coğrafyada yani
bilinçli olarak oraya gönderilen bir sürü İslami tarikat ve cemaat
vakıfları var ve bunlar kurulmuşlar, orada asimilasyon
çalışmaları yürütüyorlar. Bölgenin inancı belli, Alevi
inancına mensup bir toplum yaşıyor orada. Şimdi, bütün
bunlara rağmen, bunlar istediği gibi cirit atıyorlar orada,
başta valilik olmak üzere her türlü kamu kurum ve
kuruluşlarından destekleniyorlar ancak bu amaçla kurulacak bir vakfa
izin verilmiyor.
Değerli arkadaşlar, demokratik ülkelerde
olsa bu tür vakıflar yani hafızaya yönelik çalışma yapan vakıflar
kamu vakfı ilan edilir ve desteklenir. Bu anlamıyla şüphesiz ki
bu bir mahkeme kararı ve biz bu mahkeme kararını
kınadığımızı buradan belirtiyoruz ancak bu karar
bir İslami cemaat ve tarikat vakfı için alınmış olsa
idi o kararı alan hâkimin de kendisini artık nerede
bulacağını bilemiyoruz; eleştirimiz bunadır.
Dolayısıyla bu mahkeme kararını da o hâkimi de bir kez daha
buradan kınıyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi
açısından söylüyorum.
BAŞKAN Müsaade edin, işlemimi
bitireyim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Buyurun, işlemi bitirin o zaman Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biraz evvel kürsüden konuşan hatibin maalesef
yaklaşımları kabul edilemez. Bunları reddettiğimizi
beyan ediyorum.
Teşekkür ederim.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul)
Başkan, biz de zaten mahkeme kararını reddediyoruz,
katılıyoruz kendisine!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Aynı noktada
buluştunuz, hayırlı olsun!
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 232 sıra
sayılı Türkiye Çevre Ajansının Kurulması İle
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 5inci maddesinin (2)nci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
(2) Yönetim Kurulu; Ajansın karar organı
olup, yedi üyeden oluşur. Yönetim Kurulu; en az dört yıllık
yükseköğrenim görmüş, meslekleri ile ilgili konularda kamu kurum ve
kuruluşları veya özel kuruluşlarda en az beş yıl
süreyle görev yapmış, mesleki açıdan yeterli bilgiye, deneyime
ve Devlet memuru olma niteliğine sahip kişiler arasından Bakan
tarafından üç yıl süre ile görevlendirilir. Kurul üyeliği için
herhangi bir siyasi parti üyesi olmama şartı ve en az 1 üyenin çevre
mühendisi odası önerisiyle, en az 1 üyenin ilgili kâr amacı gütmeyen
sivil toplum kuruluşlarından, en az 1 üyenin ajansın faaliyet
alanında çalışmış akademisyenlerden seçilmesi
şartı aranır.
Murat
Bakan Barış
Karadeniz Aydın
Özer
İzmir Sinop Antalya
Vecdi
Gündoğdu Okan
Gaytancıoğlu Süleyman
Bülbül
Kırklareli Edirne Aydın
Ednan
Arslan Mahir
Polat Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
İzmir İzmir
Bursa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ÇEVRE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMİHA EKİNCİ (Sivas)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Okan Gaytancıoğlunun.
Buyurun
Sayın Gaytancıoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 5inci madde üzerine söz aldım. 5inci maddede ne var?
Çevre Ajansının Yönetim Kurulu ve Danışma Kurulu üyeleri
yani sizin seçeceğiniz, sizin atayacağınız kişiler
var. Devlet veya özel sektörde çevre konularında -muhtemelen tabii ki
çevre konularında- uzman olması gerek ama siz bir şekilde
çevreyle ilişkilendirirsiniz onu. Kimi atayacağınızı
da biliyorum az çok. Kimi atayacaksınız? Herhâlde bir sınav
yapmayacaksınız, size en çok kim yakınsa, kim istediklerinizi
yapıyorsa, pandemi dönemi bile olsa çevreyi kim katlediyorsa, kim ona izin
veriyorsa tabii ki onları atayacaksınız yani çevre talanına
izin verenleri atayacaksınız. Yani, halkın karşı
çıkmasına rağmen, yasaların olmaz demesine rağmen,
bilimin Kesinlikle burası uygun değildir. demesine rağmen
yandaşlarınızın çıkarları söz konusuysa ya da son
günlerde Katarın menfaatleri nasılsa, buna tamam diyecek birileri
olacak.
Katar
konusuna birazdan geleceğim çünkü benim vereceğim örneğin arkasında
da Katar var. Örnek ne? Benim bölgemdeki Saros Körfezi. Bilmiyorum hiç gittiniz
mi Saros Körfezine? Gitmediyseniz mutlaka gidin çünkü Saros Körfezi
dünyanın kendi kendini temizleyebilen ender körfezlerinden bir tanesi.
Saros Körfezini bilmiyorsanız çok büyük yazık ama Katar 2013
yılında öğrenmiş mesela. Ansiklopediye de
bakmamış, incelemiş Burası bana uygun. demiş. Neden?
Çünkü Katar doğal gazını FSRU denilen gemilerle naklediyor.
İskenderuna gönderiyor bir gemi sürekli, gazı oradan bize gönderiyor.
Şimdi, demiş ki: Ben Avrupaya da açılayım. Avrupaya
açılmanın yolu Saros Körfezinden geçer. Oraya, ben, BOTAŞla
bir anlaşma yapayım, bir liman yaptırayım.
Yapacakları liman nasıl bir yer biliyor musunuz? 10 bin ağaç
kesilecek, 35 kilometre boru döşenecek; hiçbir istihdam yok, doğal
güzellikler yok olacak, halk karşı, bilim adamları
"olmaz" diyor. ÇED toplanıyor, on dört ayrı görüş, on
dörtte 14 hayır, kuş bilimciler hayır diyor, çevre
bilimciler hayır diyor, ziraatçılar hayır diyor, ormancılar
hayır diyor, inşaat mühendisleri hayır diyor. Diyor ki
inşaat mühendisleri bir de: Ya, 7 kilometre ilerisinde aktif bir fay
hattı var, böyle bir yere bu iş yapılamaz. Ama Katar
aşkı var ya Katar aşkından dolayı, arkasında
Katar var, o gemiler oraya gelsin, önemli değil, biz buraya bir liman
yaparız. ÇED olumsuz oluyor ama kimsenin sokağa
çıkmadığı bir dönemde Çevre Bakanlığında bir
toplantı yapılıyor, ÇED anında olumluya çevriliyor ve
tekrar bizler itiraz ediyoruz, Edirne Bölge İdare Mahkemesine
başvuruyoruz. Şimdi yeniden bir bilim kurulu oluşturuldu. 8
Kasım günü dosyalar verildi. Ben de oradaydım, gittim.
Bilirkişiler daha raporlarını yazmadan her biri raporları
aldı, dosyaları aldı, daha altmış günlük süre varken
birdenbire dozerler içeri girdi. Yani niye anlatıyorum bunu? Şimdi,
siz de böyle bir ajans kuracaksınız, baskı
yapacağınız kişiler de her şeye Tamam." diyecek
arkasında Katar varsa. Bölgedeki yurttaşlar tam 45 bin imza
topladılar. Yani halk karşı, bilim karşı, hukuk
karşı ama siz yanındasınız. Neden? Çünkü Katar buraya
gemilerini getirecek, gazı boşaltacak. Sözde diyorlar ki bir de:
Senede bir veya iki tane gemi gelecek. Hayır, öğrendik, yüzlerce
gemi gelecek, seferler düzenlenecek. Ya, bırakın da bari yeşil
yaşasın. Deniz ile yeşil ne kadar güzel gidiyor, orada turizm
yapılıyor, insanlar tarlalarını ekip biçiyorlar. Zaten
tarımı mahvettiniz, Tarım Kredi Kooperatiflerine borcu yüzünden
çiftçilerin traktörleri haczedildi, inekleri haczediliyor. Bırakın
bari çevre kendi kendine yaşasın. O körfez de kendi kendini
temizleyen bir körfez olarak kalsın.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye Çevre
Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci
maddesinin (2)nci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(2) Yönetim Kurulu; Ajansın karar organı
olup, yedi üyeden oluşur. Yönetim Kurulu; en az dört yıllık
yükseköğrenim görmüş, meslekleri ile ilgili konularda kamu kurum ve
kuruluşları veya özel kuruluşlarda en az beş yıl
süreyle görev yapmış, mesleki açıdan yeterli bilgiye, deneyime
ve Devlet memuru olma niteliğine sahip kişiler arasından Bakan
tarafından üç yıl süre ile görevlendirilir ve üyeler süresi dolmadan
görevden alınamaz.
Dursun
Ataş Zeki
Hakan Sıdalı Fahrettin
Yokuş
Kayseri Mersin Konya
Şenol
Sunat Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Erhan
Usta
Ankara Adana Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMİHA
EKİNCİ (Sivas) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Dursun Ataşın.
Buyurun Sayın Ataş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Ataşta da astım problemi
olduğu için maskeyi çıkaracak.
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Teşekkürler
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 5inci maddesi üzerine
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde
Türkiye Çevre Ajansının kurulması amaçlanmış,
Ajansın kuruluş amacında ise çevrenin korunması ve
kaynakların verimli kullanılması için depozito yönetim
sisteminin hayata geçirilmesi gerekliliği ifade edilmiştir.
İlgili kanun maddesinde ise Türkiye Çevre Ajansının organ ve
birimleri düzenlenmektedir.
Düzenlemeye göre Ajansın Yönetim Kurulu ve
Danışma Kurulu üyeleri Bakan tarafından üç
yıllığına atanmaktadır. Ajans Başkanı ile 2
Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu tarafından
atanmaktadır. Bu atamalarda alt ve üst yaş sınırı,
eğitim şartları, görev süresi biten üyelerin yeniden atanıp
atanamayacağı, bu üyelerin kaç kez görev yapabileceği
sorularının cevabı belirsizdir. Atama yapılacak üyelerin
taşıması gereken nitelik ve şartların kanunda
açıkça belirtilmesi gerekirdi.
Kurumun daha işlevsel çalışması
ve kuruluş amacını yerine getirmesi için Bakanlık ve
belediyeler sürece dâhil edilmeliydi. Yani bu düzenlemeyi yapmak yerine
Bakanlık ve Bakanlıkla beraber yerel yönetimlere yetki ve görev
vermek daha uygun olurdu. Sürekli yerel yönetimleri güçlendirdiğini
söyleyen iktidar, her fırsatta tam tersi hareket ederek merkezî yönetimi
daha da güçlendirecek adımlar atmaktadır.
Görüldüğü gibi, amaç, kurum oluşturup
çevre sorunlarını halletmek, kaynakları verimli kullanmak
değil; kendilerine denetimden ve şeffaflıktan uzak yeni bir rant
ve siyasi alan yaratıp yandaş ve akrabalara yeni iş
imkânları oluşturmaktır. Bekleyip hep birlikte göreceğiz.
Kuruma atamalarda liyakat yerine siyaset tercih edilecek; eski siyasiler, akraba
ve yandaşlar kuruma atanacak; onlara ballı maaşlar verilecektir.
Sonrası malum, devletin diğer kurumları gibi
güvenilirliğini daha ilk günden kaybedecektir.
Değerli milletvekilleri, AKP iktidara
geldiğinde devleti küçültüp, israfı azaltıp, harcamaları
kısarak daha verimli bir yapı oluşturacağını
iddia ediyordu. Bugün geldiğimiz noktada devleti küçültmek yerine
büyüttüler, israf ve harcamayı kısmak yerine daha da
artırdılar. 2003 yılında kamuda 2,2 milyon kişi
çalışırken 2019 yılında bu sayı 4,6 milyona
çıkmıştır. Kamuda çalışan sayısı yüzde
100den daha fazla artmıştır. Sayıştay tarafından
açıklanan Cumhurbaşkanlığının yıllık
harcaması ise 2019 yılında bir önceki yıla göre 4 kat
artmış, 3,6 milyar Türk lirasına yükselmiştir. Sarayın
günlük harcaması 10 milyon TLnin üzerindedir. Ağır ekonomik koşullar
altında ezilen vatandaşlarımızın sırtına bir
de sarayın israf ve keyfî harcamaları binmiştir.
Değerli milletvekilleri, AKPnin iktidar
olduğu günden bugüne ülkemiz yönetimden dış ilişkilere,
ekonomiden siyasete, adaletten güvenliğe, eğitimden sağlığa
kadar birçok alanda büyük değişim yaşadı. Bu
değişim çözülmeyi bekleyen büyük sorunlar da yarattı. Ülkemizin
bugün yaşadığı siyasi, toplumsal ve ekonomik
sorunların temelinde partili Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi vardır. Bu sistem yüzünden denetlenebilirliğin ortadan
kalktığı, hukuk devleti ilkesinin ayaklar altına
alındığı, yargının
siyasallaştığı, bağımsız ve özgür
medyanın yok edildiği, devlet kurumlarının
itibarını ve inandırıcılığını
yitirdiği, hesap verilebilir ve şeffaflığın ortadan
kalktığı, eğitimin niteliksizleştiği, kamuda
liyakat yerine sadakatin tercih edildiği, millî güvenlik
sorunlarının yaşandığı, toplumsal
kutuplaşmanın giderek derinleştiği bir dönemden geçmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, gelinen on sekiz
yılın sonunda iktidar tarafından dile getirilen ekonomi, hukuk,
demokrasi ve eğitim alanındaki reform söylemleri bu sistemin
çöktüğünün, bu iktidarın tükendiğinin en büyük göstergesidir. Bu
süreçte devletimize büyük zararlar verildi. Bu ucube sistemden bir an önce
dönmezsek oluşan tahribatı ortadan kaldırmak da bir o kadar
zaman alacaktır. Oluşturulan tahribatın ve bozulan devlet
düzeninin yeniden icrası için Genel Başkanımız Sayın
Meral Akşenerin söylediği, her zaman belirttiği gibi bir an
önce iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme
geçerek bu ucube sistemden vazgeçmeliyiz. Unutulmamalıdır ki siyasi
partiler ve iktidarlar geçicidir, asıl olan Türk devletidir, büyük Türk
milletinin geleceğidir.
Ne
devlet hafızası ne de Türk milletinin vicdanı bu
yapılanları unutmayacaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
5inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
6ncı
madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 232 sıra sayılı Türkiye Çevre Ajansının
Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin kanun
teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ömer Faruk
Gergerlioğlu Züleyha
Gülüm Kemal
Bülbül
Kocaeli
İstanbul
Antalya
Murat
Çepni Ali
Kenanoğlu Kemal
Peköz
İzmir
İstanbul
Adana
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ÇEVRE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMİHA EKİNCİ (Sivas)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Kemal Bülbülün.
Buyurun
Sayın Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)
KEMAL
BÜLBÜL (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi 26 Kasım 2020 günü
hakkımda silahlı terör örgütüne üye olmaktan altı yıl üç ay
ceza vererek büyük bir suç işledi.
Şimdi,
hangi terör örgütünün üyesi oluyorum ben, silahım ne; onları
anlatacağım size. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel
Başkanı, Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Sekreteriyken
Diyarbakırda çalışma yürüten, Demokratik Toplum Kongresinin daveti
üzerine toplantıya katılıp bir, eşit
yurttaşlıktan; iki, temel insan hak ve özgürlüklerinden; üç, Kürt
sorununun çözümünden; dört, laik ve demokratik Türkiyeden ne
anladığımızı kürsüden anlattım, verilen ceza bu.
Peki, ben hangi terör örgütünün üyesiyim? Demokratik Toplum Kongresi terör
örgütüymüş, ben de onun üyesiymişim.
Sayın Cemil Çiçek 19 Ocak 2012 tarihli ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi antetli, kendi imzasıyla Demokratik Toplum
Kongresini Anayasa tartışmalarına davet eden bir yazı
yazmış. Bana ceza veren akıldan mahrum hâkim müsveddesi, Cemil
Çiçek hakkında niye dava açmıyorsun?
Ben şimdi size silahlarımı
göstereceğim değerli arkadaşlar. Benim beynimdir silahım,
yüreğimdir; beynim ile yüreğim sevişir, bu sevişmeden
virdime doğanları bu kalemimle kitaplaştırırım.
Bakın, 1 silah, 2 silah, 3 silah. 4) Benim kitabım. 5) Bir tane
silahım daha var, çok tehlikeli, cebimde, göstereceğim, asıl
tehlike o. Evet, bir silahım da bu. (HDP sıralarından
alkışlar)
İçinde
şeytan var. diyenlere, Bu şeytan işidir. diyenlere
Âşık Dertli demişti ki:
Telli sazdır bunun adı,
Ne ayet dinler ne kadı.
Bunu çalan anlar kendi,
Şeytan bunun neresinde?
Bu, Yunusun; bu, Pir Sultanın; bu, Kul
Himmetin; bu, Şah Hatayinin; bu, Daimi babanın; bu, Mahzuni
babanın bize bıraktığı bir mirastır. Benim de
öperek, alarak niyaz ettiğim ve virdime doğanları
söylediğim silahım budur; benim başka silahım yoktur.
Şimdi, bu çerçevede, Demokratik Toplum
Kongresi bir sivil toplum örgütüdür. Demokratik Toplum Kongresine terör
örgütü demek suçtur. Bu yargı kararıyla suç işlenmiştir.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı ve Alevi
Bektaşi Federasyonu Genel Sekreteri olarak katıldığım
toplantıda yaptığım konuşmayı terör
kapsamına almak suçtur, yargı suç işlemiştir; bu
talimatı verenler de suç işlemiştir. Burada, Alevilere; burada,
demokrasi isteyenlere; burada, eşitlik, özgürlük, adalet isteyenlere; Kürt
sorununun barışçıl, demokratik çözümünü isteyenlere ceza
verilmiş ve barışa karşı da suç işlenmiştir.
Peki, biz ne yapacağız? Biz şöyle
yapacağız arkadaşlar; Pir Seyit Rızaya dediler ki: Bu
davadan vazgeç. Dedi ki: Ben vazgeçersem Kerbelâ benden davacı olur.
Şimdi, ben vazgeçersem biraz önce saydığım değerler,
Şah Kalender Çelebi, Pir Sultan Abdal, Şeyh Bedrettin, Börklüce
Mustafa, Torlak Kemal, Hünkâr Hacı Bektaş, Dede Korkut, hepsi benden
davacı olur çünkü bunlar hakkı, hakikati, adaleti savundular, biz de
hakkı, hakikati ve adaleti savunduk. Bu topraklarda kim hakkı,
hakikati ve adaleti savunduysa biz de o bağlamda savunduk;
eşitliği, özgürlüğü, adaleti savunduk. Mahkemede söylediğim
savunmamda bugün bu toplantı olsa, bu davet olsa yine gelirim
demiştim; bugün bu toplantı olsa, bu davet olsa, vekil olmasam, o
sıfatım olsa yine gider katılırım. O dönem
katılan Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekilleri vardı;
isimlerini buradan söylemeyeceğim, çok gerekli değil. Siz şöyle
yapıyorsunuz: İşinize geldiği zaman gelip
katılıyorsunuz ama konjonktürü değiştirip, sonra bizi suçlu
hâline getirip, yüklenip oradan bir yargı terörüyle bizi suçlamaya ve
buradan da kendinize bir siyaset devşirmeye çalışıyorsunuz,
bunu kınıyorum. Bu, haksızlıktır; bu, adaletsizliktir;
bu, yandaş yargının yandaş hâkimlerinin verdiği bir
yandaş karardır, asla ve kata tanımıyorum; özgürlüğe,
adalete vurulmuş bir darbedir.
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biraz evvel kürsüden konuşan hatibin bütün
ithamlarını reddettiğimizi ifade etmek istiyorum.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sen onaylayasın diye
söylemedim zaten.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bağımsız ve tarafsız yargı
tarafından kimin suç işlediği veya işlemediği net bir
şekilde ortaya koyulur.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Yandaş yargı,
yandaş! Sen onaylayasın diye söylemedim ben.
NURAN İMİR (Şırnak) Bir
milletvekiline yapılan bu saygısızlığa en büyük
itirazı sizin yapmanız gerekiyordu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Herhangi bir talimatı kimse mahkemelere veremez,
kimse de Türk yargısına hakaret edemez.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.57
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Sibel ÖZDEMİR
(İstanbul), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 23üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
232 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
Bir söz talebi var, önce onu
karşılayacağım.
Sayın Öztunç, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun,
Kahramanmaraş ilinde görev sırasında
uğradığı silahlı saldırıda şehit olan
polis memuru Barış Göle Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, bugün
Kahramanmaraşımızda acı bir olay yaşandı.
Kahramanmaraş İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı
Barış Göl isimli polis memurumuz, bir cinayet zanlısı tarafından
vurularak şehit edildi. Şehidimize Allahtan rahmet diliyorum. Ailesine,
sevenlerine, Kahramanmaraşlı hemşehrilerimize
başsağlığı diliyorum. Osmaniyeli şehidimiz,
Osmaniyede defnedilecek. Artık, Osmaniyenin değil, aynı
zamanda Kahramanmaraşın da evladıdır. Tekrar
başımız sağ olsun, Allah rahmet eylesin, mekânı Cennet
olsun.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Durmuşoğlu
29.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun,
Kahramanmaraş ilinde görev sırasında
uğradığı silahlı saldırıda şehit olan
polis memuru Barış Göle ve Zeytin Dalı Harekâtı bölgesinde
çıkan çatışmada şehit olan Piyade Uzman Çavuş Mehmet
Altuna Allahtan rahmet dilediğine, 3 Aralık Dünya Engelliler
Gününe, engelli vatandaşların toplumsal hayata tam
katılımının sağlanması ve üreten bireyler
olmalarının her zaman öncelikli hedefleri olduğuna ilişkin
açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Bugün Kahramanmaraşta görevi
başında uğradığı silahlı saldırıda
şehit olan Osmaniye Düziçili kahraman polisimiz Barış Göle ve
Zeytin Dalı Harekâtının sürdürüldüğü Afrinde teröristlerle
çıkan çatışmada şehit olan kahraman askerimiz Mehmet
Altuna Allahtan rahmet, ailelerine ve yakınlarına
başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Ayrıca bugün, 3 Aralık Dünya Engelliler
Günü. Unutmayalım ki engelli birey ve ailesi için zorlu yaşam
şartları, beraberinde onların yaşadığı
sorunlarla baş etmeleri sürecinde bizlere görevler düşmektedir.
Hiçbir ferdin, toplumun büyük bir kısmını ilgilendiren bu durum
karşısında kayıtsız kalması düşünülemez.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
öncülüğünde, AK PARTİ olarak her zaman engelli
vatandaşlarımızın yanında olduk. Engelli
vatandaşlarımızın toplumsal hayata tam
katılımının sağlanması, başkalarına
gereksinim duymadan hayatını sürdüren, üreten bireyler olmaları
her zaman öncelikli hedefimiz oldu ve olmaya devam edecektir diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ünlü
30.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün, Kahramanmaraş
ilinde görevi sırasında uğradığı silahlı
saldırıda şehit olan Osmaniye ili Düziçi ilçesi Bostanlar köyü
nüfusuna kayıtlı polis memuru Barış Göle Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Bugün, Kahramanmaraşta meydana gelen
silahlı çatışmada Osmaniye Düziçi İlçesi Bostanlar Köyü
nüfusuna kayıtlı hemşehrim polis memuru Barış Göl
şehit düşmüş ve 1 polisimiz yaralanmıştır.
Kahraman şehidimize Allahtan rahmet, kederli ailesine
başsağlığı ve sabır, yaralı polisimize acil
şifalar diliyorum. Milletimizin ve Osmaniyemizin başı sağ
olsun.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Konya Milletvekili Selman Özboyacı ve Gaziantep
Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ile 60 Milletvekilinin Türkiye Çevre
Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3133) ve Çevre
Komisyonu Raporu (S. Sayısı 232) (Devam)
BAŞKAN
Evet, 6ncı madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 232 sıra sayılı Türkiye Çevre Ajansının
Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ajans
Personeli
Madde
6 (1) Ajansta, 14/7/1965 tarih ve 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa tabi Bakanlık personeli istihdam edilir.
Murat
Bakan Aydın
Özer Vecdi
Gündoğdu
İzmir Antalya Kırklareli
Barış
Karadeniz Burcu
Köksal Süleyman
Bülbül
Sinop Afyonkarahisar Aydın
Nurhayat Altaca
Kayışoğlu Ednan
Arslan
Bursa İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ÇEVRE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMİHA EKİNCİ (Sivas)
-Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi, Sayın Burcu Köksalın.
Buyurun
Sayın Köksal. (CHP sıralarından alkışlar)
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
AKP Genel Başkanı, geçtiğimiz günlerde coronavirüsle ilgili yeni
tedbirler ve önlemlere ilişkin bir açıklama yaptı.
Konuşmanın büyük bir bölümü CHP, dış güçler ve ekonomimize
saldıranlar şeklinde gerçekleşti. Vatandaşa da coronaya
karşı içki ve sigara tüketmemelerini ve camlarını açıp
havalandırmalarını tavsiye etti. Peki, bu açıklamada esnafa
para var mı? Yok. İşsizlere iş var mı? Yok.
Sağlık çalışanlarına ekonomik destek var mı? Yok.
Çiftçilere tarım kredi borçlarıyla ilgili bir yapılandırma
var mı? Yok. İş yeri kapanan, ücretsiz izne çıkan veya
maaşını alamayan vatandaş; kirayı, faturaları
nasıl ödeyecek, cevap var mı? Yok. Kafeler, restoranlar, lokantalar,
kahvehaneler, kıraathaneler, çay ocakları, internet kafeler, nargile
kafeler kapalı ve bunların birçoğu da maalesef paket servise
uygun değil.
Peki,
AKPnin içinde esnaflar, çalışanlar kira, elektrik, ısınma
için ne yapıyorlar, bilen var mı? Yok. Bu insanlar ne yer ne içer
diye soran var mı? O da yok. Seçim dönemi en çok ziyaret ettiğiniz,
dükkânından çıkmadığınız esnafı seçim
bitince unuttunuz; pandemi döneminde de resmen esnafı öksüz
bıraktınız. Yaklaşık 383 bin esnaf ve 2 milyonu
aşkın işçi -komisi, garsonu, valesi, şoförü, beden
işçisi- pandemi nedeniyle iş yerleri kapatılınca kaderine
terk edildi.
Esnaf,
çalışmayan iş yerinin olmayan geliriyle nasıl geçinecek?
Onlar sağlık için kapatılmaya karşı değiller;
karşı oldukları, desteksiz olarak kapatılma. Vergiler iptal
edilsin, esnafa kira desteği, çalışanlara, sağlık
çalışanlarına ekonomik destek sağlansın, kredi
ödemeleri ertelensin, faturalarda vergi muafiyeti tanınsın
istiyorlar. Peki, siz ne diyorsunuz? Siz sadece Hayat eve sığar.
diyorsunuz ama kusura bakmayın, hayat eve sığmıyor.
Eğer hayat eve sığar ise kapıya bırakılan
faturalar, kirayı vaktinde isteyen ev sahibi, evin gıda
ihtiyaçları, kredi kartı borcu için durmadan mesaj atan bankalar ne
olacak?
Pandeminin
başlangıcında ülkenin Cumhurbaşkanı çıktı,
çiftçilere dedi ki: Bir karış toprağınız da olsa
ekin, biçin; kimse almazsa biz alırız. Çiftçi inandı, güvendi;
ekti biçti. Peki, bugün ne oldu? Patates, soğan üreticileri, ürünlerini
maliyetin altında sattı, hatta satamadı. Hububat üreticisi zarar
etti; süt üreticisi, besici perişan oldu; bırakın ürünlerinin
devlet tarafından satın alınmasını, Tarım Krediye
olan borçlarını ödeyemedikleri için icralık oldular. Onlar için
bir yapılandırmayı bile çok gördünüz.
Okullar
kapalı, dersler on-line devam ediyor; kimi öğrencinin interneti yok,
kiminin bilgisayarı. Okulların kapanmasından en çok etkilenen kesimler;
kantinler, servisçiler, kırtasiyeciler, okulun ve üniversitelerin
çevresinde bulunan kafe ve restoranlar. Peki, onlar için destek paketi nerede?
Bu firmaların sahipleri ve çalışanları, evlerine ekmek
götürmeyi, borçlarını ödemeyi, ödemelerini yapmayı nasıl
sağlayacak? Esnaf, KOBİ, işçi, çiftçi, emekli, işsiz,
iş insanı; sağlık için getirilen bu yasaklara
karşı değil, onlar, iktidarın ekonomik açıdan
kendilerini tek başına bırakmalarına karşılar.
Para yok ki destek olalım. demeyin sakın, Londradaki tefecilere
para var.
Futbol karşılaşmalarını
500 milyon dolara ihale alan Katar firması için doları 5,80 liraya
sabitleyip 90 milyon doları indirdiniz. Bu firmanın yüz binlerce
esnaftan, milyonlarca çalışandan, 83 milyondan
ayrıcalığı ne ki bu ayrıcalığı
tanıdınız? Bu firmadan alacağınız 90 milyon
doları işçiye, emekliye, iş insanına, esnafa,
sağlık çalışanına, emeklilikte yaşa
takılana, işsize, öğrenciye vermeyi neden bir kalemde sildiniz?
Hani Genel Başkanınız diyor ya Para
paradır, paranın rengi, dini yoktur. diye, aslında demek
istediği şu: Para paradır, para da vatandaşın
değil, sarayındır. diyor.
Genel Kurula saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye Çevre
Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı
maddesine tabi ibaresinden sonra gelmek üzere olan ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederim.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Zeki
Hakan Sıdalı Fahrettin
Yokuş
Adana Mersin Konya
Erhan
Usta Şenol
Sunat İmam
Hüseyin Filiz
Samsun Ankara Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi,
Sayın İmam Hüseyin Filizin.
Buyurun Sayın Filiz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 232 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesiyle ilgili İYİ
PARTİ Grubumuzun verdiği önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu yasa teklifinin
bir bölümünde depozito iade sisteminin kurulması, işletilmesi,
izlenmesine ve denetlenmesine yönelik faaliyetlerde bulunulması ve
uygulamasının ivedilikle hayata geçirilmesi için Türkiye Çevre
Ajansının kurulması önerilmektedir.
Değerli milletvekilleri, depozito iade
sistemi, dünyada 38 ülkede mevcuttur. Bu ülkelerden İsveç otuz altı
yıl, İzlanda otuz bir yıl, Norveç yirmi bir yıl, Danimarka
on sekiz yıl, Almanya on yedi yıl önce bu modeli hayata geçirdiler,
hepsinde de sistem çalışıyor. Depozito iadesi zorunlu,
kendilerinin sattıkları olmasa da bütün perakendeciler,
kullanılmış şişeleri almak zorundalar. Depozito iade
sisteminin sınırlı düzeyde uygulandığı ülkemizde
2019 yılında içecek ambalaj atıklarının miktarı
1,6 milyon ton olup bu atıkların yalnızca yüzde 5i geri
kazanılabilmektedir. Bu rakamlar, depozito iade sisteminin ivedilikle,
kapsamlı bir şekilde uygulanması gereğini ortaya
koymaktadır.
Değerli
milletvekilleri, geç kalınsa da Türkiye Çevre Ajansı kurulması
yerindedir ancak bazı soru işaretleri var: Ajansın özel hukuka
tabi olacak olması, Kamu İhale Kanunu ve kamu yönetiminde
şeffaflık ilkesiyle uyuşmamaktadır. Türkiye Çevre
Ajansının yapacağı mal ve hizmet alımlarında Kamu
İhale Kanunu kapsamının dışına
çıkılmadan yani özel hukuka tabi olmadan da işler yürür.
Liyakatli ve ahlaklı kadrolarla hızlı ve doğru ihaleler
yapılır; şaibeden uzak, şeffaf harcamalar
gerçekleştirilir. Kurumsallaşma önemlidir, eş dost, ahbap,
yandaşla bir yere varılmaz. Her yapılan yanlışta,
boşa harcanan her kuruşta 83 milyonun hakkı olduğunu
unutmayın.
Değerli
milletvekilleri, üzerinde konuştuğumuz 6ncı maddeye göre
Ajanslar, 4857 sayılı İş Kanununa tabi personel istihdam
edecek yani kamudan kimse alınmayacak. Sözleşmeli personel
istihdamına ilaveten Ajansın Bakan tarafından üç
yıllığına atanacak 7 kişilik Yönetim Kurulu ve 11
kişilik Danışma Kurulu üyelerinin niteliklerinin net bir
şekilde belirlenmemiş olması, Kurumun siyasi
kadrolaşmanın yeni bir merkezi olacağına yönelik
endişeleri artırmaktadır. Yönetim Kurulu üyelikleri;
arkadaşların, eş dost, akrabanın ikinci maaş
alabilecekleri bir imkân olarak kullanılmamalıdır.
Ayrıca, Yönetim Kurulu üyeleri için tarif
edilen meslekleriyle ilgili konularda -ki hangi meslek olduğu belli
değil- en az beş yıl tecrübeye sahip, bilgili ve deneyimli
kişiler yerine çevre mühendisleri ya da çevre konusunda
uzmanlaşmış ya da depozito yönetimini bilen kişiler
arasından demek daha doğru olurdu.
Yönetim Kurulu üyelerini belirlerken
üniversitelerin ve Çevre Mühendisleri Odasının görüşlerine
başvurulmalıdır yani dört yıl ve daha fazla çevre
eğitimi alan ve mesleki tecrübesi olan çevre mühendislerine itibar
edilmelidir.
Değerli milletvekilleri, konu buraya
gelmişken biraz da çevre mühendislerinden bahsetmek istiyorum. Ülkemizde
ilk çevre mühendisliği bölümü, 1973 yılında Orta Doğu
Teknik Üniversitesinde açılmış olup hâlen 52si devlet, 1i
vakıf üniversitesinde olmak üzere toplam 53 çevre mühendisliği bölümü
bulunmaktadır. 2020-2021 Akademik Yılı kontenjanı 1.368
olup yüzde 30a yakın kontenjan boş kalmıştır; sebebi
de işsizliktir, 4 çevre mühendisinden 1i işsiz. Çevre
mühendisliği Odasına kayıtlı üye sayısı 13 bin
civarındadır. İş bulanların önemli bir
kısmı, mesleklerinin dışında çalışıyor.
Sayın milletvekilleri, son dört yılda
kamu kurumları için 68 kadro ilan edilmiş olması,
işsizliğin derecesini gösterir zannediyorum. Çevre Ajansı ve
Sıfır Atık gibi projeleri konuşuyor olduğumuz
bugünlerde kamu atamalarının bu kadar az olması, çevre
mühendislerinin istihdamı açısından son derece düşündürücüdür.
Yeterli istihdamın yaratılması
konusunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığının dikkatini
çekiyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde 4 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 232 sıra
sayılı Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
7nci maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ömer Faruk
Gergerlioğlu Züleyha
Gülüm Kemal
Peköz
Kocaeli İstanbul Adana
Murat
Çepni Ali
Kenanoğlu Musa
Piroğlu
İzmir
İstanbul
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMİHA
EKİNCİ (Sivas) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi, Sayın Musa Piroğlunun.
Buyurun
Sayın Piroğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
MUSA
PİROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, gecikmiş bir
geçmiş olsun dileğimle başlamak istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum, buyurun.
MUSA
PİROĞLU (Devamla) Sağlık önemli bir durum ve ülke bir
salgınla boğuşuyor. Boğuşma kavramı öylesine
söylenmiş bir durum değil. Dün İstanbul Tabip Odası bir
açıklama yaptı, yoğun bakımların tamamı dolu.
Başka bir açıklama daha yapıldı, denildi ki: Trafik
kazası geçirmeyin, yoğun bakıma yatıramayız,
ölürsünüz. Günde 60 bine yakın vaka var. Avrupada 1inciyiz ve insanlar,
özel hastaneler kapalı olduğu için devlet hastanelerinde yer
bulamıyor; çoğu, acil servis sırasında beklerken ölüyor.
Ölüm, neredeyse normal, rutin bir davranış şekli, bir yaşam
şekli hâline geldi bizim için, özellikle de yoksul halk için. Çünkü zenginler,
bir şekliyle özel hastaneler ya da başka yöntemlerle kendilerini
kurtarıyor ama bedelini yoksullar ödüyor. Yoksullar, sadece salgınla
boğuşmuyor aynı zamanda işsizlik, sefalet ve iflasla da
boğuşuyor ama iktidarın umurunda değil.
İnsanlar
ölmüş, insanlar aç kalmış; bu, iktidarın umurunda
değil. Niye değil? Bir haftadır, yani salıdan bugüne kadar
ülkede bu salgınla uğraşacağınıza, salgına
çözüm üreteceğinize, yoksula ilaç üreteceğinize, yoksula çözüm
üreteceğinize, enerji baronlarına yeni rant alanları üretmekle
uğraşıyorsun. İktidar, hısım akrabanın
şirketlerine rant yaratmak uğruna Meclisi kilitliyor ve
yoksulları yok sayıyor.
Ben
hafta sonu BİMEKS işçilerinin eylemine katıldım. 1.500
işçi adına eylem yapıyorlar, hepsi işinden
atıldı. Mahkemeye gittiler ve haklarını kazandılar.
BİMEKSin patronu yani sarayın yakın arkadaşı, bu
işçilerin parasını ödemiyor, mahkeme kararlarını da
dinlemiyor. İşçiler, onun milyon dolarlık villasının
karşısında eylem yapıyor.
Bir benzer eylemi hava yolu şirketinin, Atlas
Havayollarının işçileri de yapıyor, 2 bin işçi.
Şirket iflas etti, işçiler mahkemede hiçbir alacaklarını
alamıyorlar çünkü patronlar hep aynı numarayı yapıyor:
Kriz dönemindeyiz. Ve ne zaman kriz olsa patronlar, iktidarın teranesini
okuyor, Aynı gemideyiz diyor. İyi zamanda işçinin
kanını emen, işçinin alın terini sömüren, servetine servet
ekleyen patron, ne zaman zora gelse iki tane iş yapıyor. Bir:
İşçinin yanına çıkıyor Aynı gemideyiz
hikâyesini okuyor. İki: Malı boşaltıyor,
mağazaları boşaltıyor, malını, servetini
boşaltıyor ve Bende para yok size verecek. diyor. Peki neye
güveniyor? Bu iktidara güveniyor. Çünkü işçi, hakkını aramaya
kalktığında Ermenekte olduğu gibi, Gebzede olduğu
gibi, BİMEKS isçisinde olduğu gibi karşısında polis
barikatını görüyor ve polis, iktidarın emriyle
çalışıyor.
Önümüzdeki süreçte yoksulluğun daha
artacağı, sefaletin daha büyüyeceğini peşinen görüyoruz.
İşçiler ve esnaflar; iflasla, batmayla ve yoksullukla yüz yüze. Bu
yüzden aslında burada şunu söylemek gerekiyor, ben bu iktidara oy
vermiş yoksul işçilere seslenmek istiyorum çünkü BİMEKS isçisi
dedi ki: Ben 15 Temmuzda sokağa çıkmıştım. Yani
dedi ki: Ben iktidara oy vermiştim. Ben o işçilere ve o yoksullara
şöyle diyorum: Bu iktidar, size ihanet ediyor. Bu iktidar; işçi
sınıfına, yoksullara, kendisine oy vermiş bütün yoksullara
ihanet ediyor ve düşmanlık yapıyor. Yapılacak bir tane
şey var: Ya ölümü bekleyecek ya iflası bekleyecek ya yoksulluğa
razı gelecek ya da kalkacak hakkını arayacak. Ben buradan
herkese sesleniyorum, buradan bütün halklara sesleniyorum: Ayağa
kalkın, hakkınızı arayın ve sesinizi yükseltin. Yoksa
ölüm ve yoksulluk kader diye size dayatılacak.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 232 sıra
sayılı Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
7nci maddesinin (1)inci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(1) Ajans Başkanına mali ve sosyal hak
ve yardımlar kapsamında yapılan bütün ayni ve nakdî ödemelerin
bir aylık toplam net tutarı; 27/6/1989 tarihli ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 11 inci maddesi uyarınca
belirlenen emsali personele mali ve sosyal hak ve yardımlar
kapsamında yapılması öngörülen ödemelerin bir aylık toplam
net tutarını geçmemek üzere Yönetim Kurulunca belirlenir. Ajans
başkan yardımcılarına ve personeline yapılan ödemeler,
Ajans Başkanına yapılan ödemeyi geçmemek üzere Yönetim Kurulunca
belirlenir.
Vecdi
Gündoğdu Aydın
Özer Murat
Bakan
Kırklareli Antalya
İzmir
Mahir
Polat Ednan
Arslan Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
İzmir İzmir Bursa
Barış
Karadeniz Süleyman
Bülbül
Sinop
Aydın
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ÇEVRE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMİHA
EKİNCİ (Sivas) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi,
Sayın Barış Karadenizin.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BARIŞ KARADENİZ (Sinop) Sayın Divan
Başkanım ve Divan üyeleri, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü.
Engelilere bir gün değil, her gün insanlarımızın
yardımcı olmaya çalıştığı ve önümüzdeki
günlerde çok daha faydalı olacağımız günler olması
dileğiyle tüm engelli vatandaşlarımızın Dünya
Engelliler Gününü kutluyorum.
Çevre kanunu teklifi gündemde, 7nci madde üzerine
konuşuyoruz ama tabii, kanun maddesi içinde birçok eksiklik var. Onun için
bu kanun teklifinin aslında bir revize edilerek, düzenlenerek yeniden
gündeme gelmesi, bence çok daha doğru olur. Burada eksik gördüğümüz
konular şunlar: İlk başta Ajans Başkanının
atanması, daha sonra kurumun hukuki yapısı, personel istihdam
durumu, gelir elde etme yöntemleri ve kaynak kullanımı ve bununla
ilgili yapılan bazı çalışmalar. Şimdi, Ajans
Başkanının atanması Çevre Bakanımızın bizzat
kendisi tarafından yapılacak. Bu kurul 7 kişiden oluşuyor,
başkanlık haricinde yönetim kurulu 7 kişiden oluşuyor.
Bakan istediği kişiyi atayıp, istediği yönetim kurulunu
atayıp istediği zaman da üç yıllığına seçilen
yönetim kurulu üyelerini görevden alabiliyor. Bence bu çok doğru bir
yöntem değil.
Şimdi, bununla ilgili kanun çerçevesinde, Kamu
İhale Kanunundan muaf tutulmuş yani yapılan alımlar,
satımlar ne olursa olsun, sadece Ajans bunu belirleyecek. Bu da bence hiç
etik ve doğru bir davranış değil.
İş alımlarına gelince, iş
alımları da 4857 sayılı İş Kanununa göre
yapılacak yani istenilen kişi işe alınacak, istenilen
kişi çıkarılacak. Bizim üniversite bitirmiş, 2 tane
üniversite bitirmiş birçok gencimiz KPSS sınavına girip iş
aramakla uğraşırken bu kurum kendi istediğini hiçbir
şart koymadan kurumda çalışmaya başlatacak. Bu da çok
doğru değil.
Bağış ve yardımlar konusu
Bunlar aynı zamanda Ajansın gelirini belirliyor. Yani çevre konusunda
Çevre Ajansının bağış ve yardımlarla bu işi
yapmaması lazım çünkü bu devlete, bu vatandaşlara küfreden
bazı iş adamları gelecek, bağış yapacak, bir
tarafından da Ajansın sahibi olmaya kalkacak. Bence çok doğru
bir yöntem değil.
Tabii, şunu da söyleyeyim: Bir de samimi olmak
lazım yani bir konuda Ajans Başkanı 2 ayrı kurumdan
maaş alırsa BDDK Başkanından da Sermaye Piyasası
Kurulu Başkanından da daha fazla maaş almış olacak. Bu
da bence çok yanlış.
Bir de siciliniz bozuk. 2019 yılı bence
doğa katliamlarının yılıydı. 1937de Atatürk
tarafından hazineye bağışlanan Atatürk Orman Çiftliği
ne hâlde? AKPnin elinden kurtulamadı. Moğol istilasından
kendini kurtaran, on iki bin yıllık geçmişi olan Hasankeyf
maalesef sular altında kaldı. Türkiye'nin Maldivleri sayılan
Salda Gölünün hâli içler acısı. Tabii, bunun yanında bir de
nükleer santraller projeniz var; Sinopta kurulması düşünülen ama
asla bunu başaramayacağınız bir nükleer santral kurma
projeniz. Yani bu çevreye duyarlı olursak, eğer samimi olursak,
bunların, bence bu ülkede artık diskalifiye edilmesi lazım.
Cerattepede yaşadık doğa katliamını; ne bileyim,
Bergamada, Ergene Nehrinde, her yerde bunları yaşıyoruz. Bence
Çevre Komisyonu üyelerimizin, Çevre Bakanlığımızın ilk
başta, bu çevreye duyarlı kısımları belirleyip
bunların çalışmasını yapması lazım. Evet,
Ajans kurulur, başarılı da olabilir ama dediğimiz
şekilde bu öngörülerimizin bence dikkate alınması lazım.
Şimdi,
bir de yaşadık yani bunu, Gümüşhanede Dipsiz Göl vardı.
Valilik izin verdi, müze müdürlüğü burayı altın aramak için
kazdı, on iki bin yıllık Buzul Çağında oluşan
göl şu anda yok. Yani, çevreyi konuşurken bunları da konuşmamız
lazım, daha duyarlı olmamız lazım. Derdimiz bu kanun
teklifine muhalefet yapmak değil, aynı zamanda ülkemiz için sizleri
de doğruya sevk etmek.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. Beni dikkatle dinlediğiniz için de
teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci
maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
(3)
Ajansta birden fazla görev alınması durumunda, kişi veya
kişilere ödenmesi öngörülen maaşlardan yalnızca yüksek olan
maaş ödenir.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Fahrettin
Yokuş Zeki
Hakan Sıdalı
Adana Konya Mersin
Erhan
Usta Şenol
Sunat
Samsun Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMİHA
EKİNCİ (Sivas) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Zeki Hakan Sıdalının.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede yılda 34 milyon ton
kentsel atık üretiliyor. Bu atıkların 7-8 milyon tonu ambalaj
atığı. Ambalaj atıklarının yüzde 25i içecek
ambalajları. Toplam ambalaj atıklarının yüzde 20si geri
kazanılabiliyorken içecek ambalajı atıklarının
yalnızca yüzde 5i geri kazanılabiliyor. İşte, getirilen
düzenleme tam da bu değerli içecek ambalajı atıklarına, kâr
getiren atıklara odaklanarak hazırlanıyor.
Bu kadar matematik yeter; peki, bu kanun teklifinde
neyi konuşuyoruz? 2018de uygulamasına geçmek için siyasi karar
aldığınız ama uygulamaya hâlâ geçiremediğiniz, bu
hafta Mecliste kabul edildikten sonra gelecek on dört ay daha uygulanmayacak
olan depozito yönetim sistemini konuşuyoruz. Yani siyasi karar 2018,
uygulamaya geçiş en iyi ihtimalle 2022. Başkanlık sistemi
bayağı hızlı çalışıyor
anlayacağınız. Teklifle, ulusal ölçekte depozito yönetim sistemi
kurulmasına, işletilmesine, izlenmesine ve denetimine yönelik Türkiye
Çevre Ajansı kuruluyor. Amacı İdare tarafından
hızlı ve etkin adımların atılması gerekmektedir.
şeklinde meşrulaştırılıyor. Tekliften
anlıyoruz ki Çevre Bakanlığı, depozito yönetim sistemini
ivedilikle hayata geçiremez, hızlı ve etkin adımlar atamaz.
yani Bakanlık yapamaz, Ajans yapar. deniliyor. Ben Bakan olsam
bayağı bozulurdum; Bakan, sanki gölge bakan.
Bu kanun teklifini getiren milletvekilleri,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi gibi sözde hızlı
bir sistem içerisinde bile Bakanlıkça hızlı ve etkin kararlar
alınamadığını ve kurumun
çalıştırılamadığını ifade ediyorlar.
Hız desen, yok; liyakat desen, yokmuş, Ajansla beraber kontrol de
ortadan kalkıyor. Yani bu Başkanlık sistemi başarısız
bir sistem; biz demiyoruz, siz diyorsunuz, sizin getirdiğiniz kanun
teklifinin gerekçesi diyor.
Türk milleti ve milletin kayıtsız,
şartsız oyunun temsilcisi olan kıymetli milletvekilleri,
Bakanlık mevcut bünyesi içerisinde niçin bu sistemi
uygulayamadığı ve uygulayabileceğine inanmadığı
konusunda tatmin edici bir açıklama yapmıyor. Niçin
Bakanlığa ve dolayısıyla merkezî idareye gelir
getirebilecek bir iş Ajansa devrediliyor? Ve en önemlisi, kamusal bir
yetki olan Bakanlığa ait denetim yetkisi niçin özel hukuka tabi bir
Ajansa devrediliyor? Aslında Başkanlık sisteminde bu ve benzeri
konularda başarısız olunmasının temelinde kurumsal
kültür ve tecrübenin yerini liyakatsizliğin,
kayırmacılığın ve protez kurumların alması
yatıyor. İktidar başarısız olduğu her konuda
reformlar yapmaktan bahsediyor ama günün sonunda keyfîliği ve
denetimsizliği genişletiyor. Bu teklifle, Ajansın Kamu
İhale Kanunu kapsamının dışında
bırakılmak istenmesi de aslında bu bakış
açısının bir uzantısı, Kontrol nasılsa yok, bari
ihaleleri de kendimize göre yapalım. diyorsunuz.
Madde
7de yapılan düzenlemeyle, Türkiye Çevre Ajansı Başkanına
hem kurum başkanı hem de yönetim kurulu başkanı olması
nedeniyle çift maaş ödenmesi öngörülüyor. Bu durum, kabul edilebilir
olmamakla birlikte emsali personel olarak tanımlanan eş değer
pozisyonun sınırları da net olarak çizilmiyor. Bu durum,
önümüzdeki dönemlerde istismara ve çeşitli sakıncalara neden
olacaktır. Türk hukukunun, Türk devlet geleneğini oluşturan
kuralların, teamüllerin ve tecrübelerin hilafına düzenlemelerle
Türkiye'de gölge bütçe yaratılarak Varlık Fonu, gölge Turizm
Bakanlığı yaratılarak MUÇEV, şimdi de gölge Çevre
Bakanlığı yaratılarak Türkiye Çevre Ajansı kuruluyor.
Türkiye'de
sanal yönetim var; demokrasi sanal, siyaset sanal, hukuk sanal, ekonomi sanal.
Sanal işçinin güvencesi olmaz, sanal siyasetin yoksunluğu azalmaz,
sanal demokrasinin ilerlemesi olmaz, sanal hukukun adaleti olmaz, sanal
yönetimin de istikrarı olamaz. Binaenaleyh, devlet yönetimde sanallık
olmaz, gerçeklik olur. Sonuçta, yakında bir gün devredeceksiniz,
hesabını verip helallik alabilmelisiniz. Bu da ancak denetlemeyle
olur. Onun için, millî iradenin üzerinde vesayet yaratan Başkanlık
sistemi gidecek, millî iradenin vesayetsiz temsili, kayda değer veren
yönetim sistemi, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter
sistem gelecek. Onun için sanal demokrasi gidecek Hâkimiyet kayıtsız
ve şartsız milletindir. diyenlerin demokrasisi gelecek. Onun için AK
PARTİ gidecek, İYİ PARTİ gelecek.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 232 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinin (1)inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(1) Ajans Başkanına,
yardımcılarına ve personeline mali ve sosyal hak ve
yardımlar kapsamında yapılan bütün ayni ve nakdî ödemelerin bir
aylık toplam net tutarı; 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 11 inci maddesi uyarınca belirlenen emsali
personele mali ve sosyal hak ve yardımlar kapsamında
yapılması öngörülen ödemelerin bir aylık toplam net
tutarını geçmemek üzere Cumhurbaşkanı veya
yetkilendireceği makamca belirlenir.
Cahit
Özkan Erkan
Akçay Ramazan
Can
Denizli Manisa Kırıkkale
Selman
Özboyacı Ali
Cumhur Taşkın Hasan
Çilez
Konya Mersin Amasya
Hacı
Bayram Türkoğlu
Hatay
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMİHA
EKİNCİ (Sivas) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, 703 sayılı KHKyle getirilen
genel rejime paralel olarak Ajans Başkanına,
yardımcılarına ve personeline mali ve sosyal hak ve
yardımlar kapsamında yapılan bütün ayni ve nakdî ödemelerin bir
aylık toplam net tutarının, 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin ek 11inci maddesi uyarınca belirlenen emsali personele mali
ve sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılması öngörülen
ödemelerin bir aylık toplam net tutarını geçememek üzere
Cumhurbaşkanı veya yetkilendireceği makamca belirlenmesine
yönelik düzenleme yapılmaktadır.
BAŞKAN Komisyonun takdire
bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
8inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 232 sıra
sayılı Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
8inci maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ömer Faruk
Gergerlioğlu Züleyha
Gülüm Murat
Çepni
Kocaeli İstanbul İzmir
Kemal
Peköz Ali
Kenanoğlu Mehmet
Ruştu Tiryaki
Adana İstanbul Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMİHA EKİNCİ (Sivas)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Mehmet Ruştu Tiryakinin.
Buyurun
Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET
RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Çevre Ajansının
Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 8inci maddesi üzerine görüşlerimi sizlerle
paylaşmaya çalışacağım, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Daha
önce de söyledim, bu ajans kavramını seviyorsunuz.
Açtığınız pek çok kuruma ajans adı veriyorsunuz,
Ulusal Ajans, Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı,
Kalkınma Ajansları, Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı, İlahiyat Akreditasyon Ajansına kadar. Şimdi bir
çevre kuruluşu kuruyorsunuz ve adına Çevre Ajansı diyorsunuz,
sanki bir kamu kurumu değil de reklam şirketi kuruyorsunuz.
Şimdi
bu yasayla ilgili söylemek istediğim ikinci şey şu: Gerçekten
yasa teklifleriniz baştan aşağı sorunlu. Birincisi, şu
torba yasa meselesi. Torba yasa meselesi olduğu için hiçbir yasanın
hiçbir maddesini yeterince tartışamıyoruz. Çok hızlı
bir şekilde Genel Kurula geliyor ve çok hızlı bir şekilde
tartışılmadan geçiyor. Hatta bu yasalarla ilgili bir konuyu
gündeme getirmek istesek çoğu zaman ve yerine veya ama yerine
ancak gibi bir önerge verip o maddeyle ilgili görüşlerimizi
paylaşmaya çalışıyoruz ama bunun yanında gerçekten
kaliteli yasa yapmaktan her geçen gün uzaklaşıyorsunuz.
Şimdi,
bir kanun teklifi görüşüyoruz, Çevre Ajansı kurulacak. Aslında
kamu tüzel kişisi ama her nedense özel hukuk hükümlerine tabi olacak. Bu
önemli değil, asıl mevzu bu değil; bir Çevre Ajansı Kanunu
olacak, Türk Ceza Kanunu gibi, Türk Medeni Kanunu gibi, Borçlar Kanunu gibi,
Devlet Memurları Kanunu gibi Çevre Ajansı kurulması
hakkında bir kanun olacak. Doğal olarak bunun içerisinde Çevre
Ajansına ilişkin hükümler olacak. Bu kanunda bu hükümler var mı?
Var. Amaç var, kapsam var, tanımlar var, kuruluş var, Ajansın
faaliyetleri, Ajansın organları, personeli, mali hakları falan
hepsi var. Toplam kaç madde Ajansla ilgili? 12 madde. Peki, bu kanun kaç madde?
35 tane madde. Çünkü bu kanunda bir temel kanunda olması gerekmeyen 2 kat
madde var. 35 tane maddeden sadece 12 tanesi bu Çevre Ajansına
ilişkin, onun dışında diğerleri başka başka
kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin.
Örneğin, Türk Ceza Kanunu 343 maddeden oluşuyor, 343üncü maddeye
geliyorsunuz, arkasından 686 tane madde daha olduğunu düşünün ve
bu maddeler şöyle: Devlet Memurları Kanununun şu maddesi
şu şekilde değiştirilmiştir, sonsuza kadar Ceza Kanununda
kalacak; Türk Medeni Kanununun şu maddesi değiştirilmiştir,
sonsuza kadar Ceza Kanununda kalacak; Karayolları Trafik Kanununun
şu maddesi değiştirilmiştir, yine sonsuza kadar Ceza
Kanununun içinde kalacak; Kamu İhale Kanununun şu maddesi
değiştirilmiştir, yine sonsuza kadar Ceza Kanununun içinde kalacak;
Rekabet Kanunu, Vergi Kanunu Şöyle değiştirilmiştir. diye
yine sonsuza kadar Ceza Kanununun içinde kalacak. İşte bu kanun tam
olarak öyle bir kanun. Kanun, Çevre Ajansı Kurulması Hakkında
Kanun ama içinde her şey var. Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Düzenlemeler diye dördüncü bölüm
başlıyor ve aslında başka kanunlarda olması gereken ve
aslında başka kanunların hükmünü değiştiren maddelerin
hepsi bu kanun yürürlükte olduğu sürece burada yer alacak. 11inci madde
hep böyle kalacak, belediye gelirleriyle ilgili; 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18,
19, 20 ve 21inci maddeler 2872 sayılı Kanunla ilgili,
diğerleri 2918 sayılı Kanunla ilgili, 4734 sayılı
Kanunla ilgili, 5216 sayılı Kanunla ilgili, 5302 sayılı
Kanunla ilgili ve 5393 sayılı Kanunla ilgili. Oralarda
değişiklik yapacak fakat burada bir kanun maddesi olarak kalmaya
devam edecek. Bu, yanlış bir yöntem. Bunu bir düşünün, emin olun
yarın bunu yanlış yaptığınızı kabul etmek
zorunda kalacaksınız.
8inci madde Ajansın gelirlerini düzenliyor.
Neymiş gelirler? Bütçeden aktarılan tutarlar, her türlü
bağış ve yardımlar, Ajansın faaliyetlerinden elde
edilen gelirler, vesair gelirler. Kimden bağış alınacak,
nasıl alınacak, her bağış kabul edilecek mi; bunlara
ilişkin hiçbir hüküm yok, hiçbir ölçüt yok. Peki, en çok doğaya zarar
veren şirket, en çok bağışı yaparsa ne
yapacaksınız, hangisini kabul edeceksiniz, cezalandıracak
mısınız, bu bağışı ret mi edeceksiniz; bunlara
dair hiçbir hüküm yok. Amaçlarından bir tanesi yeşil alanların
korunması, iyileştirilmesine katkı sunmakmış.
Göreceğiz, yerel yönetimlere hiçbir destek vermiyorsunuz, yerel
yönetimlerin yetkisini kısıtlıyorsunuz ama yerel yönetimlere tek
bir kuruş vermeden, kaynak aktarmadan diyorsunuz ki: Skuterler için yol
yapacaksın, bisiklet için şöyle şöyle yollar
yapacaksınız. Sadece görev, yetki ama hiçbir kaynak yok diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Türkiye Çevre Ajansının Kurulması İle Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
8inci maddesinin (b) bendinin teklif metninden çıkarılarak
diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Zeki
Hakan Sıdalı Fahrettin
Yokuş
Adana Mersin Konya
Erhan
Usta Yasin
Öztürk Şenol
Sunat
Samsun
Denizli Ankara
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ÇEVRE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMİHA EKİNCİ (Sivas)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Yasin Öztürkün.
Buyurun.
YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Çevre Ajansının kurulması ve beraberindeki torba
maddelerden oluşan kanun teklifinin 8inci maddesi üzerine İYİ
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kanun
teklifinin 8inci maddesiyle, kurulacak olan Çevre Ajansının gelir
kaynakları düzenlenmektedir. Ajans, genel bütçeden aktarılacak tutar
ile faaliyetlerden elde edilecek gelirler ve sair gelirler yanında her
türlü bağış ve yardımlardan gelir elde edebilecektir. Kamu
yararı, çevre duyarlılığı, yeşilin
korunmasıyla başlayan, kaynakların verimli
kullanılmasıyla devam eden bir gerekçeyle hazırlanan kanun
teklifi bir anda nasıl masumiyet zırhının
dışına taşar, buna bir kez daha şahit oluyoruz.
Aslına bakıldığında AK PARTİsi gerçek niyetini
hiçbir zaman saklamıyor, sadece gizlendikleri masumiyet perdesini biraz
aralamak yeterli. Birincisi, AK PARTİsi çevreyi seviyor ve üstüne üstlük
koruyor ancak AK PARTİsinin çevre anlayışı biraz
farklılık gösteriyor. Biz çevreyi doğa anlamında
anlıyor ve onların da öyle kastettiklerini sanıyoruz oysa onlar
diyor ki: Çevre, bizim yanımızda olan, bize destek veren, bizim
korumaya aldıklarımız. Yani çevreyi değil, çevresini
koruyor. Yine, diyorlar ki: Doğal olarak, biz çevreyi koruyorsak onlar da
bağış ve yardımlarla bizi koruduklarını göstermek
zorunda. İşte, 8inci maddeyle getirilmek istenen düzenlemenin özeti
budur.
AK PARTİsi yeşili de seviyor. Biz
yeşili doğa anlamında anlıyor ve onların da öyle
kastettiklerini sanıyoruz oysa onlar diyor ki: Yeşil, paradır;
yeşil, sermayedir; yeşil, dolardır. Yeşilin adı kimi
zaman her türlü bağıştır kimi zaman yardımdır
kimi zaman destektir kimi zaman istisnadır. İtirazı olan mı
var? İtirazı olan varsa Cumhurbaşkanı Sayın
Erdoğanın Genel Başkan sıfatıyla partisinin 2018
yılında düzenlediği bir toplantıda söylediklerini
hatırlatmak isterim: Dikey mimari yok, yatay mimari. Önce mescit, sonra
sosyal donatı alanları, onun ardından oralarda çevrecilik ve
inşaların devamı. AK PARTİsinin çevrecilik ve
şehircilik anlayışı bu. Sayın Erdoğanın
sözlerinin devamı daha da ilginç: Sıfır atık projesi
olayını da bir vakfa dönüştürerek inşallah ülke genelinde
güçlü bir STKye sahip olalım diyorum. İşte, görüşmekte
olduğumuz kanun teklifinde bağış ve yardımlarla
kurulacak Çevre Ajansının kurumsal yapı modeli. Söz konusu bir
sivil toplum kuruluşu ise, bağış ve yardımlarda
faaliyet gösterilebilir, bunun adı dernektir, bunun adı
vakıftır ama bir kamu kuruluşu olamaz. Bir sivil toplum
kuruluşunun bile bağış aldığı andan itibaren
hareket alanı, faaliyet alanı kısıtlanmaktadır.
Gelinen noktada yardım ve bağış gibi özünde insaniyet olan
paylaşım bile kurumsal çıkar ve menfaat hâline dönüşür.
Kuruluşu on yılı bile bulmayan birçok dernek ve vakfa, ihale
kapmak için yarışan birçok özel firmadan da bağış
adı altında para aktarılırken Kızılay gibi yüz
elli yılı devirmiş bir yardım kuruluşu bile iktidar
destekli vakıflara gönderilecek -tırnak içinde- yardımlar için
paravan olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bugün
artık kamudan kâr amacı gütmeyen kuruluşlara yapılan
yardımların hangi dernek ve vakıflara gittiği, şüphe
uyandırmıyorsa kamu kuruluşlarına yapılacak
yardım ve bağışların da hangi kişi veya gruplar
tarafından ne amaçla yapıldığı sır değildir.
Çevre Ajansı bağış ve yardımları gelir
kaydedebilecektir ama bu bağış ve yardımların ne alt
ne de üst limitleri belirlenmemiştir. Bu eksik düzenleme sonucunda Ajans,
öncelikle özerklik vasfını yitirecek, ardından da kamu
yararı ilkesi rafa kalkarak bağışçı yararı ön
plana çıkacaktır. Ne yazık ki rüşvetin adı kanuni
hâle gelecek ve aklanarak bağış ve yardım hâlini alacaktır.
Değerli milletvekilleri, daha kurulmadan
şaibeli hâle gelmiş bir kuruma ihtiyaç var mıdır? Çevre
Bakanlığı, bu görevi kurumsal yapısıyla,
yetişmiş personeliyle yerine getirebilir, gerekirse Bakanlık
içerisinde yeni bir genel müdürlük de oluşturabilir ki siz, birçok
işlevsel kurumu kanun hükmünde kararnameyle kapatıp genel müdürlük ya
da daire başkanlığı seviyesine indirgemiş bir
iktidarsınız.
Çevre konusunda ihtiyaç olan, yapısı
oturmuş bir bakanlığı ve bağlı
kuruluşları baypas edecek, denetim sistemini bağış ve
yardıma endeksleyecek yeni bir kurum değil, sadece zihniyet
değişikliğidir diyor, saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 232 sıra
sayılı Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
8inci maddesinin son fıkrasında yer alan düzenlenir ibaresinin belirlenir
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Vecdi
Gündoğdu Aydın
Özer Süleyman
Bülbül
Kırklareli Antalya Aydın
Ednan
Arslan Mahir
Polat Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
İzmir İzmir Bursa
Hüseyin
Yıldız
Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMİHA
EKİNCİ (Sivas) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Hüseyin Yıldızın.
Buyurun Sayın Yıldız. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, Çevre Ajansı kuruluyor, biz de
dedik ki yani -bu Ajans kurulduğunda- AKP gerçekten çevreye çok önem
veriyor.
Değerli AKP milletvekilleri, on sekiz
yıldan beri iktidarsınız, dağdaki kuş, karınca,
yabani hayvanlar, ağaçlar, çiçekler, hepsi kan ağlıyor, diyorlar
ki: Biz yüz yıllarca yaşıyoruz, böyle bir zulüm görmedik.
Değerli arkadaşlar, Aydın ilinde
jeotermal elektrik santralleri açtınız. Beş yıl boyunca, bu
kürsüde defalarca gündeme getirdim ama hiçbiriniz maalesef gündeme
almadınız. Bakın, en basitini söylüyorum: Avrupa İmar ve
Kalkınma Bankası ile Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı Aydında ortaklaşa bir çalışma
yaptı, 550 sayfa bir rapor hazırladılar. Bu 550 sayfa raporu
hazırladıktan sonra maalesef kamuoyuna açıklamadı ama o
raporun fotokopisi bizde var; diyor ki bu araştırma komisyonu
üyeleri, Dünya Bankası, Kalkınma Bankası ve Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının elemanları:
Aydındaki jeotermal elektrik santrallerini dünyadaki standartlarla
kıyasladığımızda 10 kat daha zehirli gaz
salımı yapıyorlar. Yani termik santralden -örnek vereyim, bize
en yakın Yatağanda termik santral var- 2 kat daha fazla zarar
veriyor Aydına.
Size bir örnek vereyim değerli
arkadaşlar: Bakın, bu otuz yıl önce dikilmiş incir ağacımız.
Bakın, bu, zeytinimiz; kırk yıllık, elli yıllık
zeytin ağaçları bu hâle geldi. Daha bir saat önce Ziraat Odası
Başkanıyla görüştüm; bu sene Aydında zeytin
verimliliği yüzde 20 düşmüş, incirde verimlilik yüzde 20
düştü değerli arkadaşlar. Bugün, Aydında sadece bizim,
tarım ürünleri dâhil olmak üzere, ihracatımız 700-800 milyon
dolar arkadaşlar. Siz, 4 tane firma para kazanacak diye 1 milyon 200 bin
insanın yaşadığı şehri çölleştirmeye doğru
götürüyorsunuz ve rahat rahat oturuyorsunuz burada. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, sadece Aydın
mı? Hani Çevre diyoruz ya, işte bu da Kaz
Dağlarının resimleri, bakın; katliam. Burada yaşayan
böcek, karınca, kuş, ağaç -ağaç da canlı- kan ağlıyor,
kan! Bakın, bakın, bu sizin eseriniz değerli arkadaşlar.
(CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu Ajansı kurdunuz, bu
Ajansın gelirini de bağışla elde edeceksiniz. Mehmet Cengiz
gelecek, bir tür katliam yapacak, 200 bin lira, 300 bin lira
bağış yapacak, diyecek ki oradaki memura veya müdüre: Ya, sen
benim sayemde burada oturuyorsun, benim paramla maaş alıyorsun. Sen,
sonra gideceksin adama ceza keseceksin. Biz, bunu Aydında
yaşıyoruz arkadaşlar; müzik biraz fazla çalıyor diye ufak
bir bara gidip 35 bin lira ceza kesiyorsunuz, koskoca Aydını
zehirleyen jeotermallere gidip bin lira bile kesemiyorsunuz. Oradaki memura bir
gün dedim ki: Sende hiç mi vicdan yok, hiç görmüyor musun? O da Sayın
Vekilim, sen ne demek istiyorsun, ben nasıl oraya gideceğim? Daha
gitmeden kapıda bir telefon geliyor, apar topar geri dönüyorum. Benim
onlara ceza kesme şansım var mı? Arkasında AK
PARTİnin Genel Başkanı var. dedi.
HALİL
ETYEMEZ (Konya) Yalan.
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Şimdi, bu şartlarda bu Ajansı
kuracaksınız, o, çevreye zarar veren, katliam yapan,
yatırım yapan iş adamlarından da parayı
alacaksınız, sonra diyeceksiniz ki: Biz burada, bu Ajansta verimli
olacağız.
Değerli
arkadaşlar, sadece bu mu? Hayır, değil. Bugün, Türkiyenin her
yerinde, gerçekten on sekiz yıldan beri katliam yaptınız. Bu
ülkeyi biz geleceğimize, çocuklarımıza
bırakacağız. Bizim çocuklarımız diyecek ki: 27nci
Dönem milletvekilleri, hey milletvekilleri, babacığım,
amcacığım, nasıl oluyor da siz bu şekilde kanun
çıkarıyorsunuz?
Değerli
arkadaşlar, bu Ajans sadece rant üzerine kurulmuş, para yani
rüşveti kanunlaştıran, rüşveti, kara parayı aklayan
bir Ajans durumuna gelmiştir. Bu şekilde Cumhuriyet Halk Partisi
olarak biz buna karşıyız.
Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunmadan önce
Buyurun
Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Biraz evvel konuşma
yapan hatibin iddialarını reddettiğimizi, rüşvetin
kanunlaştırıldığıyla ilgili, ilgisi alakası
olmayan, hakikaten belki kendi içlerinde yaşanan birtakım yolsuzluk
BAŞKAN
Sayın Akbaşoğlu, bu direkt sataşmadır, size kürsüden
söz vereceğim.
Buyurunuz.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Ben, açıklama
yapıyorum kayda geçmesi açısından.
BAŞKAN
Tabii, buyurun, nasıl isterseniz.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sonuç itibarıyla,
şunu ifade ediyorum.
BAŞKAN
Mikrofonunuzu açayım isterseniz yerinizden.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Kayda geçmesi
açısından söylüyorum, kayda geçsin.
İddiaların
hiçbirisinin hakikat ve gerçekle alakasının
olmadığını, hepsini reddettiğimizi, bu konudaki bütün
iddiaların kendi hayalî birtakım düşüncelerinden ibaret
olduğunu beyan etmek isterim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yerinden sarf ettiği
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Şimdi, biraz önce, siz kürsüye davet ettiğiniz
sırada şöyle bir ifade kullanıyordu: Bu iddiaların belki
kendi içlerinde yaşadıkları. diye. Daha sonraki
kısmında şeyi düzeltti.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Düzeltme falan yok. Kendi
hayalindeki
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayal diyorsanız
Bu konu hatibimiz tarafından şu
şekilde ifade edilmiştir: Rüşvet var, bir de rüşvetin
kanunla yasallaştırılması var. Bundan kasıt şu:
Siz, bağış alabilir bir yapı kuruyorsunuz. Bu yatırımları
yapan şirketler gelecek, yüksek bağışlar yapacak, sonra o
ajansın çalışanları veya müfettişleri gidecek, ceza
kesecek. Benim bağışımla
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Rüşveti
yasallaştırıyoruz kardeşim. Devletimiz çark
BAŞKAN Efendim yani Sayın
Yıldızın tercümana ihtiyacı yok, onun ne dediğini biz
anladık zaten.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ona sataşıyorum
efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Benim
yaptığım bağışla maaş alıyorsun.
yaklaşımı -resmen gizli ilişkilerle kurulan birtakım-
denetim yapmaya engel olmayı
Resmî yoldan bastırırsın
parasını, maaşlarını sen ödersin sana bir şey
yapamazlar; kasıt budur. Yoksa kendisi diyor ki: Kendi
aralarındaki
Bir imada bulundu, o imayı da kesinlikle reddediyoruz;
bu konuda ne kadar duyarlı olduğumuz kamuoyunun malumudur.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
32.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Özgür Özelin
söylediklerine katılmıyoruz. Bu yasada belirtilen şey
şudur: Rüşvet kurumsallaşmıştır, Adalet ve
Kalkınma Partisi devlet yönetiminde yeni bir çığır
açmıştır. Bu çığırı memlekette insanlarımız
değerlendirecek ona göre de önümüzdeki seçimde oy verecektir.
Rüşvet kurumsal hâle gelmiştir,
yasalaşmıştır. Mesele bundan ibarettir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Burada açık sataşma var.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İşi uzatmamak noktasında
Onlar da
tutanaklar üzerinden görüştüğü için, oraya dercettirdiği için
ben de aynı usulle şunu ifade ediyorum: Bu, kendi zihniyetlerinin
yansıması, meseleye kendi yaklaşımları olarak ortaya
çıkabilir. Demek ki böyle düşünüyorlar, böyle yapıyorlar;
kendilerinin yönettiği yerlerle ilgili böyle bir düşünce
içerisindeler.
BAŞKAN İşte, bu
sataşmadır, evet!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Açık ve seçik şekilde bize bunu söyleyenler
kendi zihniyetlerini ortaya koyuyorlar. Böyle bir durum söz konusu
değildir. Hukuk, yargı her türlü hukuksuzluğu yakalar ve cezasını
verir. AK PARTİnin de yaklaşımı budur.
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, müsaade edin.
Sayın Kuvvet Bey ne talebiniz var?
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Cevap
vereceğim.
Jeotermal diyor, jeotermal
Başka bir
şey bildiği yok. Cevap vereceğim.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) E, ne
desin başka?
BAŞKAN Yok, teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi
yaptığı konuşmasında bize Rüşvetin
kurumsallaşması kendi zihniyetleridir. diyerek grubumuza açıkça
sataştı; cevap hakkını kullanmak isteriz.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hüseyin Yıldız,
Aydın Milletvekili; grup adına.
BAŞKAN Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldızın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yerinden
sarf ettiği bazı ifadelerinde CHPye sataşması nedeniyle
konuşması
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Şimdi,
tabii, Sayın Grup Başkan Vekili çok sinirlendi ama bu işin
gerçeği bu.
Değerli arkadaşlar, düşünün, bu
yerlerde katliam yaratanlar bu firmanın sahipleri. Bir; bu firmaların
sahipleri bu ajansa bağış yaptığı zaman burada
çalışan personelin bu firmaya karşı ceza kesme
şansı var mı?
İkincisi, eğer bir kanun çıkarıyorsanız
-Türkiye Cumhuriyeti gariban bir ülke değil- adam gibi kanun
çıkarılsın. Bağışlarla bu ajansı
yürütürseniz ÇED raporunu ortadan kaldırırsınız; net
söylüyorum size. Evet, Sayın Grup Başkan Vekilimin dediği gibi,
siz şu an bağışları, yani rüşvetleri
resmîleştiriyorsunuz; bunun açıkçası, bu Turizm
Bakanlığı Ajansını yaparken de aynı şeyi
koydunuz, bunu diğerlerini yaparken
Yani siz diyorsunuz ki
arkadaşlar: Sizler burayı katledin. Benim orada 55 tane jeotermal
elektrik santrali var. Bu insanlara ceza bile kesemiyor memurlar
arkadaşlar, hepimiz biliyoruz bunu. Yani bunu niye inkâr ediyoruz? Ama
bunun çözüm yolları var; bu devlet, bu ülke güçlü bir ülke, bunun bütün
masraflarını, bütün bütçesini devlet tarafından karşılayabiliriz.
Bizim derdimiz bu insanları suçlamak değil ama maalesef bu, bir
gerçek yani. Eğer biz bunu bu şekilde
çıkardığımız zaman jeotermal elektrik santraline memur
değil milletvekili bile giremez arkadaşlar, net konuşuyorum
size. Çünkü ben orada yaşıyorum, görüyorum; gidiyoruz, bakıyoruz,
adam yüzümüze bile bakmıyor akşama kadar.
Arkadaşlar, Aydında şu an kanser
oranı Türkiyede 2nci sırada, yüzde 500 artmış, ölüm
sayısında Türkiyede 2nci sıraya geldi. Eskiden Aydın
nasıl bir ildi, biliyor musunuz değerli arkadaşlar? -Sayın
Vekilim burada- Oraya memur olarak gelip emekli olan bütün insanlar,
Diyarbakır, Mardin, Urfa, İç Anadoludan herkes emekli olduktan sonra
Aydına yerleşiyordu ama şu an öyle değil. Aydında
emekli olan Aydının yerlisi dahi bir an önce kaçmak istiyor.
Yaşanmayacak duruma gelmiş, böyle bir durum var yani; lütfen bunu
anlayın. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kuvvet Beye sor, doğru
mu bu?
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Doğru
değil mi? (CHP sıralarından alkışlar)
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın)
Doğru değil, çok abartıyor; böyle bir şey yok yani.
BAŞKAN Sayın Erim, sizin de aynı
şeyleri düşündüğünüzü söyleyerek size sataşmada bulundu.
Buyurun, kürsüden iki dakika söz vereceğim
size.
2.- Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erimin, Aydın
Milletvekili Hüseyin Yıldızın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Şimdi algı yapıyorsunuz. Jeotermal
kırk yıldır var. Jeotermali kullanmasak Niye
kullanmıyorsunuz? diyeceksiniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Burada 3 tane kuru zeytin ağacı gösterip
algı yapmaya gerek yok.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Zeytin ağacına sataşma var!
BEKİR KUVVET ERİM (Devamla) Bu
yapılan araştırmanın sonucu bitmeden
Burada devamlı
şu anda mobil ölçüm cihazı var; incirci de memnun, zeytinci de
memnun.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) Zeytinci
memnun da niye millet ayağa kalkıyor?
BEKİR KUVVET ERİM (Devamla) Bu
jeotermal Avrupada da var.
Şimdi, enerjiyi hep dışarıdan
alsak ondan sonra diyeceksiniz ki: Niye dışarıdan
alıyorsunuz; niye kullanmıyorsunuz, niye değerlendirmiyorsunuz?
Sera da yapıyoruz, bin dönüm sera yapıyoruz Aydında.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli)
Yapmayın!
BEKİR KUVVET ERİM (Devamla) Jeotermalin
her yönüyle kullanılması lazım. Isıtmada da
kullanacağız.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Ne zaman?
BEKİR KUVVET ERİM (Devamla)
Kullanacağız, yapıyoruz.
Projeniz yok; eleştiri de eleştiri.
Eleştirinin de bir sınırı var. Yerinde proje olsun, yerinde
eleştiri olsun, yerinde öneri olsun, proje olsun
başımızın üstünde.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bekir Bey kendisine sataşıldığı
için kendisi cevap verdi ancak grubumuza da sataşma söz konusu olduğu
için ben de söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Anlaşma biter
herhâlde.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok, anlaşma iptal
değil ama istemiyorsan bunu uzatmam.
BAŞKAN Arkadaşlar, burası
demokratik bir ortam, biz konuşmaları kısıtlamıyoruz
Başkanlık Divanı olarak.
Buyurun.
3.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Aydın Milletvekili Hüseyin
Yıldızın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında AK PARTİye sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kürsüye çıkmamak
için direndim ama maalesef kürsüye çıkartmak için de bayağı bir
çaba sarf ettiniz; bu da kamuoyunun gözü önünde cereyan etti.
Sonuç itibarıyla, bir sataşma söz konusu
olduğu için söz hakkımı kullanıyorum ve rüşvetle
ilgili lütfen Googlea yazın, bakın rüşvet denilince, taciz
denilince CHPnin kurumsal anlamda Menemende, Yalovada hakikaten
rüşvetten gözaltına alınan kişilerle ilgili
İşte
sizin zihniyetinizle ilgili dediğim şey bu. Bak, bunlarla ilgili
gözaltı kararlarına bakarsınız, İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin hayali ihalesiyle ortaya konan 1 katrilyon
liralık iç edilmeyle ilgili durumlara bakarsınız. Herhâlde bu
konuyla ilgili işlerin üzerini örtmek için psikolojideki yansıtma yaklaşımını
sergileyerek kendi içinizde yaşadıklarınızı AK
PARTİ iktidarına yansıtmak istiyorsunuz ama nafile. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sonuç itibarıyla, Türkiye Cumhuriyeti bir
hukuk devletidir. Bütün bu konuda düzenlemeler kanuni olarak ortaya konulduğunda
gelir kalemleri ortaya konulur; usulsüzlük hangi konuda varsa devletin
müfettişi, savcısı, hâkimi, ilgili uzmanı mutlaka görevini
ifa eder ve kanundaki cezayı gerektiren suça gerekli
karşılık verilir.
Sonuç itibarıyla bu konuda en ufak bir tereddüt
yok. Bağış varsa gelirler de şöyle olur. falan derken,
demek ki siz, dervişin fikri neyse zikri odur, böyle düşünüyorsunuz,
böyle bir yaklaşım içerisindesiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Evet, sonuç itibarıyla lütfen, kendinize
gelin, bu kadar çevreci, gerçekten bütün Avrupa ülkelerinin ortaya koyduğu
yaklaşımı Türkiye için geçerli kılan bu
yaklaşımı hep beraber destekleyin diyor, hepinize saygı ve
sevgilerimi sunuyorum. [AK PARTİ sıralarından
alkışlar, İYİ PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar (!)]
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Türkiye'de rüşvet
denilince akla Cumhuriyet Halk Partisinin geldiğini iddia ederek
grubumuza
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Googlea yazarsanız dedim.
BAŞKAN Öyle demediler efendim rüşvet
ve taciz denilince dediler.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ağır tahrik
var; dört dakika söz verin!
BAŞKAN Buyurun sataşmadan.
4.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasında CHPye sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aynen dediğini yaptım ve Googlea
rüşvet ve Türkiye yazdım. Lütfen yapar mısınız.
İlk başta ABDli ilaç şirketinin Türkiye'de rüşvet
verdik. itirafı 6 Temmuz 2020, AK PARTİli bürokrat ve
siyasetçilere. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
2nci sırada aynı haberin Ekşi
Sözlük başlığı. Yine, dediğinizi yapıp
baktığımızda, 3üncü sırada FinCEN belgeleri: Türkiyedeki
siyasetçilere en az 800 milyon dolar rüşvet dağıttık.
itirafı. (CHP sıralarından alkışlar) Bu konuda ilk
10un içinde AK PARTİ dışında bir şey yok. Sizin
dediğinizi yaptık Sayın Grup Başkan Vekili.
Taciz deyince, bu yaptığınız
iş basitliğe kaçtı çünkü siz bunu oturduğunuz yerden
söylediniz, ben de size Canan Kaftancıoğlunun olayı
açığa çıkarıp Ben disipline veriyorum, sen savcıya
git. dediğini söyledim. Ayrıca, diğer vakada da mağdur
tarafın avukatının İstanbul İl Başkanı
sayesinde biz hakkımızı aradık. dediğini açıkça
okudum. Ona bir cevap vermediniz, jeotermalde sıkışınca
tuttunuz dediniz ki: Rüşvet derseniz, taciz derseniz CHP çıkar.
Rüşvet yazınca siz çıkıyorsunuz, taciz deyince Ensar
Vakfı çıkıyor. (CHP sıralarından alkışlar,
AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ama illa çok merak
ediyorsanız Burada kim oturuyor? diye, vallahi, bizim içimizde
Dokunulmazlık kazansın da Mecliste saklansın, Akbil
yolsuzluğunda ipin ucu en tepeye gitmesin. diye milletvekili
yapılanlar oturmuyor kardeşim.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Açıkça sataşma olduğu ortada, grubumuz
adına sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
Sayın Grup Başkan Vekillerimiz,
sataşmanın hangi ifadelerle olduğunu da bundan sonra, rica
ediyorum, İç Tüzük hükümlerine göre açık açık ortaya
koyalım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İnşallah.
BAŞKAN Buyurun.
5.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasında AK PARTİye
sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
jeotermalle ilgili zaten Bekir Bey gerekli cevabı verdi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Zaten onu konuşuyorduk.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Onunla ilgili, ancak, AK PARTİyle ilgili rüşvet suçlamalarında;
Genel Başkanımızla, Hükûmetle ilgili her türlü
Bu da bir taciz,
bir başka taciz. Ama, bakın, tacizle ilgili demek ki sizin
kafanızda da hemen cinsel taciz vuku buluyor. (CHP sıralarından
gürültüler) Niye? Çünkü sizinle konuştuktan sonra ben bu konuyu
açmadım ama -onu da söyleyeyim- yeni yeni, Esenlerde, Sultangazide,
Maltepede, Kartalda, bütün CHP ilçe başkanlıklarında eski
yöneticilerin bu konuyla ilgili sözlerine lütfen bugünkü medyadan bakın,
açıklamalara bakın. Dolayısıyla, cinsel taciz ve tecavüzle
ilgili ben bir şey söylememiştim ama siz o konuya çektiğiniz
için bunu söylemek durumundayım. Evet, ne hikmetse Ensar Vakfını
hatırlıyorsunuz taciz deyince, cinsel taciz deyince ancak CHP bu
konuda Dallasa döndü. diyor eski Esenler ilçe yöneticileri, Dallasa döndü.
diyor. Ben başka bir konudan bahsediyorum, siz olayı başka bir
noktaya getiriyorsunuz. Bunu konuştuk ama konuyu tekrar açan sizsiniz. Rüşvet
konusuyla ilgili, taciz konusuyla ilgili, bunlarla ilgili yanlış bir
yaklaşım içerisinde bir suçlamada bulundu.
Sonuç itibarıyla, madem o konuyu
açtınız, bu konuyla ilgili lütfen kamuoyunu da teskin edecek
şekilde, bu olaya karışan kim varsa hemen, derhâl partinin önüne
koymalısınız; yoksa Kaybedecek bir adamımız yok.
diyorsanız o başka. Ya olayın üstünü kapatacaksınız ya
da teşkilatlarınızı; o sizin bileceğiniz bir iş.
Hayırlı bir karar verirsiniz.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Taciz deyince sizin aklınıza doğrudan demek ki cinsel taciz
geliyor, demek ki sizde bir şey var. gibi yakışıksız,
hakarete varan, üslupsuz ithamlarla karşı karşıya
kaldık.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel. (CHP
sıralarından alkışlar)
6.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasında CHPye sataşması
nedeniyle tekraren konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Arkadaşlar, kimse merak
etmesin, bu seviyeye inmeyeceğim, inersek çıkarken vurgun yeriz o
seviyeden. Ancak şunu çok net söyleyeyim
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
Çıkarsan vurgun yersin, çıkarsan!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O seviyeye inersek
çıkarken vurgun yeriz. Yeliz Bey; seviyeden bahsedince seviye
tartışmasının başaktörü hemen kendini belli etti,
tebrik ediyorum, hoş geldiniz, hoş geldiniz! (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Beyefendi, şunu çok net olarak söyleyeyim: Siz
güne Cumhuriyet Halk Partisi teşkilatları ve taciz
tartışmalarıyla başlayıp,
aldığınız tatminkâr cevaptan sonra vücut dilinizle tasdik
edip sonra da söz almayınca bu sorduğunuz son sorunun cevabını
verdim sanmıştım ama alamamışsınız, ben izah
edememişim. Netleşme mi istiyorsunuz? Bugün Abdülkadir Selvi
herhâlde bana yakın görüşler savunmuyor- mağdur taraflarla,
avukatların beyanıyla, İstanbul İl Başkanı Canan
Kaftancıoğluyla ilgili bakmış ve yazmış, son
derece tatminkâr bir tutum gördüğünü açıkça ifade etmiş Hürriyet
gazetesinde Abdülkadir Selvi yani Sözcü gazetesinde Uğur Dündar
yazmıyor bunları. Ben de çok net dedim ki: CHP, failin ve
mağdurun kimliklerine kör, partisine kör, siyasetine kör; bu işin tam
karşısındadır. Gereğini partimiz yaptı, yapacak,
hiç taviz yok. diye de söyledim. Siz sorduğunuz sorunun
cevabını aldınız da ben Akbil yolsuzluğundan
dolayı Aman ha, dokunulmazlığa koyalım da sakın ipin
ucu başka yerlere uzanmasın. diye geçmişte milletvekili
yapılmış ve hâlen milletvekili olanlarla ilgili cevabı
alamadım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Alakası yok, alakası yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Yok
öyle biri; bu grupta öyle biri yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sen mi diyorsun?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ben
biliyorum, bu grupta yok. Akbilden yargılanan bu grupta yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Akbilci, akbilci!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Grubu
itham edemezsiniz ya! Bu grupta akbilci kimse yok. (CHP ve HDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Demirbağ, maskeyle
bağırın canım, sesinizi duyuyoruz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Tamam.
Bu grupta Akbilden yargılanan yok.
BAŞKAN - Bakın, Grup Başkan
Vekiliniz ayakta, cevap verecek.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biraz evvel konuşmacının, beyefendinin
ortaya koyduğu yaklaşım kesinlikle bizim söylediklerimize cevap
olarak karşılamıyor. Sonuçta, bakın, bu konuyla ilgili
bugünkü sosyal medyaya, bugünkü medyaya baktığımızda,
bugünkü haberlere, gazete haberlerine baktığımızda bu
konunun üstünün örtülmeye çalışıldığıyla ilgili mağdurların
beyanları arka arkaya geliyor. Sonuçta, Barış Yarkadaş,
vicdanının sesini dinleyerek bu olayı gündeme getirdi de
kamuoyunun bilgisi oldu; yoksa Barış Yarkadaşın bu
yaklaşımına da CHP İstanbul İl Başkanı
Şov yapma! diye bir tarizde bulundu, bir tacizde bulundu aslında
Barış Yarkadaşa. Şimdi, Barış Yarkadaş da
26ncı Dönem CHP Milletvekili. Onun söylediğine mi inanalım,
mağdurların söylediğine mi inanalım, Kadınların
beyanı esastır. demişti Sayın Özel, bu konunun üstünün
örtüldüğüyle ilgili beyanlara mı inanalım?
BAŞKAN Evet, kayıtlara geçmiştir.
MUMAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuç itibarıyla, akbille ilgili de grubumuzda bu
konuda en ufak bir problem söz konusu değildir. Kimin bir yolsuzluğu
varsa, düşüncesi ne olursa olsun, partisi ne olursa olsun onun üzerine
gidecek ilkeli bir siyaseti ortaya koyan AK PARTİ iktidarı
vardır; bu böyle biline!
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
gürültüler)
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Menemen
Belediyesinde gördük Menemen; yolsuzluğu Menemen Belediyesinde gördük.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Arkadaşlar maskenizi takın
lütfen.
Buyurun.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Sayın
Başkanım, Grup Başkan Vekili arkadaşımız,
değerli mesai arkadaşımız, kardeşimiz o cephelerde
bilinen geleneksel çamur atma yöntemini, yani at çamuru yoluna devam et
yöntemini şahsımla ilgili uygulamıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne yaptım ben
şahsınla ilgili?
BAŞKAN Şahsınızla ilgili ne
söyledi?
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
İşte seviyeden bahsetti
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Buyurun.
Yalnız maskeyi çıkarmıyoruz. Sizin
sesiniz duyulur zaten Sayın Çamlı, sıkıntı yok.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
7.- İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi
Çamlının, Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Maske
perde oluşturur da belki anlamakta sıkıntı çeker
arkadaşlar diye çıkartmıştım ama dikkate
alacağım zatıalinizi.
BAŞKAN Net duyuyoruz.
Buyurun.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) Şimdi, bir
kısım siyasiler ve bir kısım medya, bu çamur at, hiç arkana
bakmadan dön git, arkadaki uğraşsın taktiğini çok güzel
biliyorlar.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) A Haber gibi
değil mi?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Halk TV gibi, Halk TV. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) Bunların en
önemlilerinden bir tanesi; onurla, gururla görev yaptığım
Dersaadet, İstanbul imtihanı, İstanbulun başına gelen
bir imtihan. Atlatacağız. Geçen gün benimle ilgili bir çamur
attı, şimdi hiç duymuyor; babası vakıf arazisini arsa
yapmış, aile çeşmeyi silmiş, falan filan. (CHP
sıralarından gürültüler) Hepsi yalan, hepsi sahte.
HÜSEYİN
YILDIZ (Aydın) Çeşme ne oldu çeşme?
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (Devamla) Ama ben isterdim ki bu onurlu Mecliste, bu onurlu
ve büyük, önemli Mecliste
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri lütfen sessiz.
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (Devamla)
milletin en önemli temsil makamındaki
arkadaşlarımız çamurla uğraşmasın ve biraz irtifa
kazansınlar. (CHP sıralarından gürültüler) Çünkü, o
bulundukları irtifadan çıkmak isterlerse vurgun yerler. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Evet, kifayetli müzakere.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Konya Milletvekili Selman Özboyacı ve Gaziantep
Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ile 60 Milletvekilinin Türkiye Çevre
Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3133) ve Çevre
Komisyonu Raporu (S. Sayısı 232) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
8inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
9uncu
madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 232 sıra sayılı Türkiye Çevre Ajansının
Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin kanun
teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ömer Faruk
Gergerlioğlu Züleyha
Gülüm Habip
Eksik
Kocaeli İstanbul Iğdır
Ali
Kenanoğlu Murat
Çepni Kemal
Peköz
İstanbul İzmir Adana
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ÇEVRE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMİHA EKİNCİ (Sivas)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Evet, önerge üzerinde söz talebi Sayın Habip Eksikin.
Buyurun
Sayın Eksik.
HABİP
EKSİK (Iğdır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
bu kadar hararetli bir tartışmadan sonra ben sizi biraz çevrenin
sağlık üzerindeki etkisine çekeyim ki en azından neye mal
oluyoruz, neyi mahvediyoruz onu kendi gözlerimizle görelim.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; sizce son yirmi yılda
kanserler niye coğrafyamızda, ülkemizde ve dünyada arttı? Sizce
son yirmi yılda solunum yolu hastalıkları ülkemizde ve dünyada
niçin bu kadar arttı? İmmünolojik hastalıklar niçin bu kadar arttı?
Dolaşım sistemiyle ilgili hastalıklar, kalp krizi, hipertansiyon
niçin bu kadar arttı? Metabolik hastalıklar niçin bu kadar
arttı; örneğin diyabet hastalığı? Yine, çocuklarla
ilgili, bebeklerle ilgili genetik hastalıklar niçin bu kadar arttı?
Bunları bence hepinizin kendisine sorması lazım. Çünkü Dünya
Sağlık Örgütünün 2014 verilerine göre,
yayınladığı bir rapora göre Türkiyede 58.400 erkek
yaşamını yitirmiş, yine 32.500 kadın yaşamını
yitirmiş. Türk Toraks Derneği şunu söylüyor, diyor ki: Ölümlerin
yüzde 11i solunum sistemi hastalıklarıyla alakalıdır.
Yine, Türkiyede kanser tanısı alan, yani her yıl kanser
tanısı alan insan sayısı 148 bin 2014 yılındaki
bir veriye göre, ama 2020ye baktığınız zaman 162 bine
çıkmış. Bakın, birkaç yıl içerisinde bile, altı
yıl içerisinde bile 14 bin insan kanser tanısı almış;
yeni, her yıl
Bu, gerçekten dehşet verici bir rakamdır.
İşte, temel sorun, koruyucu sağlık hizmetlerinin Türkiyede
uygulanmamasıdır.
Bugün
Sağlık Bakanlığı bir bütçe getiriyor, bütçeye
bakıyorsunuz, dörtte 3ü tedavi edici sağlık hizmetlerine ait,
dörtte 1i koruyucu sağlık hizmetlerine ait. Bakıyorsunuz,
koruyucu sağlık hizmetlerinin yani koruyucu hekimliğin temelini
oluşturan en önemli etken çevredir arkadaşlar. Hakeza, çevre
sağlığıyla ilgilenen hekimler şunu söyler, der ki:
Çevre, insanın dışındaki her şeydir, bütün
etkenlerdir.
Bakın,
ben size şöyle söyleyeyim: Gerçekten, iktidarların neoliberal
politikalarını devam ettirmesi, çevreyi âdeta bir rant olarak
görmeleri, talan edecekleri bir alan olarak görmelerinden dolayı işte
bu hastalıklar her geçen gün artıyor, her geçen gün
insanlarımız hastalanıyor, yaşamlarını yitiriyor.
Sadece onunla bitmiyor, ülkenin kaynaklarını da yine bu
hastalıkların çıkmasından sonra ilaç firmalarına, ilaç
lobilerine âdeta akıtıyorlar çünkü sağlık hizmetlerine
baktığınız zaman tedavi edici sağlık
hizmetlerinin daha ön planda olduğunu, daha çok önemsendiğini
görüyoruz. Âdeta lobilere, ilaç firmalarına peşkeş çekiliyor
bazı noktalarda.
Bunu niçin söylüyorum? Bakın arkadaşlar,
Kaz Dağlarını Kanadalı bir firmaya veriyoruz, siyanürle
altın buluyor. Bakıyorsunuz siyanür ne yapıyor? Merkezî sinir
sisteminde ciddi anlamda hasar oluşturuyor. Bir tane sızması
bile dünya kadar insanın yaşamını yitirmesine sebep oluyor.
Bunu özel otopsi yapmasanız anlayamıyorsunuz bile.
Bakıyorsunuz hemen hemen her noktada böyle
mantar gibi kum ocağı ruhsatı veriliyor ve üst solunum yolu
hastalıkları, alt solunum yolu hastalıkları âdeta patlama
noktasına gelmiş durumda.
GDOlu tohumların kullanılmasıyla
ilgili, beslenmeyle ilgili ciddi problemlerin ortaya
çıktığını hepimiz biliyoruz. Tarım
ilaçlarıyla ilgili ilaç firmalarına âdeta bazı noktalar
peşkeş çekiliyor ve ciddi sorunlara yol açtığını
görüyoruz.
En önemli nokta, bakın, bir tane virüs
çıktı, bütün dünyanın yaşamını altüst etti.
Niçin, biliyor musunuz? İşte bu neoliberal politikalar, bu kâr
hırsı, bu talan hırsı dünyayı bu hâle getirdi ve
ülkemiz de maalesef bu konuda her geçen gün daha da sıkıntıya
giriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HABİP EKSİK (Devamla) Bu Çevre
Ajansı da paralel bir bakanlıktır ve bu paralel bakanlık da
ciddi usulsüzlüklere kapı aralayacaktır.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ettim Sayın Eksik.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Türkiye Çevre
Ajansının Kurulması İle Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederim.
"Muafiyet ve istisnalar
MADDE 9 - (1) Ajans;
a) Faaliyetleri dolayısıyla
yaptığı işlemler yönünden harçlardan, bu kapsamda
düzenlenen kâğıtlar nedeniyle damga vergisinden, kiraya verilmemek
şartıyla sahip olduğu taşınmazları
dolayısıyla emlak vergisinden,
b) Tapu ve kadastro işlemleri
bakımından döner sermaye hizmet bedelinden, muaftır.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Zeki
Hakan Sıdalı Fahrettin
Yokuş
Adana Mersin Konya
Erhan
Usta Şenol
Sunat Enez
Kaplan
Samsun Ankara Tekirdağ
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ÇEVRE
KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA (Trabzon) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Şenol Sunatın.
Buyurun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞENOL
SUNAT (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet
9uncu madde üzerine 232 sıra sayılı Kanunun, İYİ
PARTİ Grubu adına söz aldım. Büyük Türk milletini
saygılarımla selamlıyorum.
Evet
bu teklifle sayın milletvekilleri, Çevre Ajansı kuruluyor. Sorumluluk
yok, fazlaca yetki, kadro ve bütçe, ayrıca iç ve dış denetimden
muaf.
Evet,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığına rakip hatta paralel bir
yapı kuruluyor. Ey iktidar mensupları, yahu siz bu paralel
yapıyı, paralel yapıları ne kadar çok seviyorsunuz? Bu
Ajans dünyadaki muadillerinden de çok farklı. Çevre Ajansı
şirket değil, düzenleme ve denetleme yapan bir kurum olmalı
aslında, Bakanlıkla sadece ilişkili olmalı aynen EPDK
çalışma modeli gibi ama gerçi onun da içini
boşalttınız ya. Çok enteresan sayın milletvekilleri, bu
Ajans teklifinde atık sektörünün bir görüşü var mı? Ben
göremedim. Bakanlıktan çok daha serbestliği olan, çok daha fazla
muafiyetlerle donatılmış bir Ajans, neden acaba? Yönetim Kurulu
ve Danışma Kurulunda kimler olacak? Atık sektörünün alt
sektörlerinin yetkili kişileri olacak mı yoksa eş dost, bizim
oğlan mı? Yani nepotizmi bu Ajansta da mı göreceğiz? Yeni
rant alanları mı oluşturulacak? Bu şartlı ve şartsız
bağış ve belirsizlikler aklımıza hiç iyi şeyler
getirmiyor. Biraz önce yine hatiplerin ifade ettiği gibi, acaba
rüşvet kurumsallaşıyor mu?
Atık sektörünün yarattığı
istihdam alanlarını çoğaltmayı mı yoksa iyice
daraltmayı mı düşünüyorsunuz? Çevre Ajansı, ulusal ölçekte
depozito yönetim sistemi kurulmasına, işletmesine, izlenmesine ve
denetimine yönelik faaliyetlerde bulunacakmış. Bu kanun teklifinde
nasıl olacağı belli değil. Kanun teklifini veren
milletvekili, depozito uygulanarak içecek ambalajlarının
yaklaşık yüzde 90ının depozito yönetim sistemiyle
dönüştürülebilecek kapasiteye birkaç yıl içinde
ulaşabileceğini ifade ediyor. Evet, dünyanın birçok ülkesinde bu
şekilde bir sistem var ama böyle bir sistem de işletme ve
yatırım maliyeti yüksek olan bir uygulama ve diğer ülkelerde
diğer atık sıkıntıları çözülmüş, sıra bunlara
gelmiş.
Yüzde 90 toplama oranına ulaşabilmek için
35 bin markete tanesi 35 bin euro olan otomat makinesi konulduğunda,
sadece yatırım maliyeti 1 milyar euro. Sayım yapılacak
tesisler işin içine girince 500 milyon euro harcanması gerekecek. Bu
maliyetlere bir de toplama ve işletme maliyetleri eklenecek. Depozito
otomatları, yabancı yatırımcıların
iştahını şimdiden kabartmıştır emin olun.
İthal otomatlarla ülkemizin ambalaj atıklarını mı
toplayacağız? Gelin, yerli üreticilere bu otomatları yapmak için
teşvik verin.
İçecek ambalaj atık plastiklerinin yüzde
100ü sistem dâhilinde toplansa bile toplam atığın yüzde
1,2sini oluşturuyor. Ülkemizde çıkan evsel atığın
yüzde 1,2sine bu masraf yapılacak ama yüzde 98,8ine yatırım
nerede? Bu atıkların büyük çoğunluğu gömülüyor, vahşi
alanlar yaratılıyor. Bu atıkları gömmeden kurtaracak
projelere zaman ve para harcanmalıdır.
Bakın,
Sıfır Atıkı iki sene önce poşete
bağladınız. Her yıl 4 milyon ton plastik
atığı toprağa gömüyoruz. Bunun üstü plastik poşetle
örtüldü ve evet, 50 milyon iş adamları kazandı ama 400 milyon
2019da halkın cebinden çıktı, ithal çöpleri ve
atıklarımızı yani 4 milyon ton plastiği gömüyoruz.
Şimdi, bu kanun teklifiyle neyin üstünü örtmeye
çalışıyorsunuz diye sormak istiyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 232 sıra sayılı Türkiye Çevre Ajansının
Kurulmasıyla ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin 1inci
fıkrasının (b) bendinde yer alan yönünden ibaresinin
hakkındaki ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Vecdi
Gündoğdu Aydın
Özer Murat
Bakan
Kırklareli Antalya
İzmir
Mahir
Polat Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Özgür
Ceylan
İzmir Bursa Çanakkale
Barış
Karadeniz Süleyman
Bülbül Ednan
Arslan
Sinop
Aydın
İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ÇEVRE
KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA (Trabzon) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Özgür Ceylanın.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR
CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 232 sıra sayılı Kanun Teklifinin 9uncu
maddesi üzerinde partimiz adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir
AKP klasiğiyle daha karşı karşıyayız. Torbada her
şeyden bir parça bulmak mümkün. Teklifle çevre, karayolları, kamu
ihale, il özel idaresi, büyükşehir belediyesi, belediye gelirleri ve
belediye kanunlarıyla ilgili mevzuatlarda değişiklik
yapılıyor. Teklifle Türkiye Çevre Ajansı kuruluyor ve iktidar
çevrelerinde yaratılan yeni, ballı kadrolar için tatlı bir
heyecan başlıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, çevre ve çevrenin korunması ancak bütüncül bir
siyasal duruşla konuya yaklaşılması hâlinde anlam ifade
edecek kavramlardır. Müzakerelerini sürdürdüğünüz bu yasa teklifiyle
ülkemizin yaşadığı çevre felaketlerinin önüne
geçilemeyeceği aşikârdır. Üzerinde
yaşadığımız gezegenin insan hayatının devam
etmesi için gerekli fiziksel ve biyolojik koşullar bakımından
tehdit altında olduğu noktasında hemen hemen tüm dünya hemfikir
ancak yaşanan çevre krizi kendiliğinden oluşan bir durum
değil. Bunu tetikleyen birçok nedenden bahsedebiliriz.
İnsanların çevreyle etkileşim kurma biçimi süreci
şekillendiriyor ancak bunda belirleyici olan ise bugün dünyamızda
egemen olan kapitalizmin kâr maksimizasyonu esaslı üretim modelidir.
Siyasal iktidarların egemenlerin perspektifinden olaylara bakması
yağma ve talan düzenine çanak tutması da çevre krizini
derinleştiriyor.
Su ve hava kirliliği küresel bir sorun ve her
geçen gün büyüyor. İklim krizi su stresli ülkeler arasında
tanımlanabilecek ülkemizi tehdit ediyor. Artan hava kirliliği
özellikle yaşlıları, hastaları ve çocukları vuruyor.
Akciğer kanserine, bronşite ve kalp hastalıklarına neden
oluyor. Dünyada her yıl yaklaşık 3 milyon insan bunun
etkilerinden ötürü hayatını kaybediyor fakat vahşi kapitalizmin
silahşoru konumundaki aktörler küçük detaylarla uğraşarak
halkın gözünü boyamaya devam ediyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, Çanakkale
Milletvekili olarak benim yüreğim sızlıyor. Kaz
Dağlarında yürütülen altın arama faaliyetleri nedeniyle
bölgemizde ekolojik bir yıkım yaşandı, 10 binlerce ağaç
katledildi. Ülkemizin oksijen çadırı olarak tabir ettiğimiz Kaz
Dağları âdeta Afrika çöllerine çevrildi ve bu ülkenin çevreyle
bütüncül yaklaşıma sahip çıkması gereken bütün
kurumları bu katliamı izlediler. Bu katliam yapılırken
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tarım Orman
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Enerji
Bakanlığının yetkilileri nerelerdeydi? Kamu bürokrasisi
topyekûn tatile mi çıkmıştı? TEMA Vakfının
raporuna göre Kaz Dağlarının yüzde 79una çeşitli
gruplarda maden ruhsatı verilmiştir. Çanakkaleli hemşehrilerim
Kaz Dağlarında yaşam alanı mücadelesi veriyor, kendilerine
kesilen 100 binlerce liralık cezaları ödeyebilmek için
dayanışma çağrıları yapıyor. Ne
yapacaksınız? Çanakkalenin her tarafını delik deşik
edip, yaşam alanlarını yok etmek isteyen çok uluslu ya da
yerli-yabancı ortaklı kuruluşların yaşamı yok
etmelerine seyirci mi kalacaksınız? Bunun bir sınırı,
bunun bir sonu olmayacak mı? Bunu soruyorum çünkü bu teklifi getiren
anlayış ile o katliama seyirci kalan anlayış aynı. Bu
teklifte dün kaybettiğiniz büyükşehirlerin gelir
kaynaklarının ellerinden alınması var, ballı kadrolar
var sıfır atık adı altında Kamu İhale
Mevzuatına tabi olmayan yandaş şirketlere peşkeş
çekilebilecek kaynaklar var.
Türkiye'deki plastik atık ithalatı son on
beş yılda 173 kat artmış, Avrupa'dan plastik çöp
alımında ülkemiz 1inci olmuştur ancak bu teklifte Avrupa'dan
çöp ithal etme rekoru kıran ülkenin bir plastik atık merkezine
dönüşmesini önleyecek bir yaklaşım yok.
Büyüme, gelişme, kalkınma gibi iktisadi
kavramlar ne yazık ki süreç içinde siyasal iktidarlar eliyle ekolojik
yıkımın perdesi olarak kullanılıyor.
Yaşadığımız felaketler
ancak insan-doğa ilişkisinin emek eksenli değerlendirilmesi ve
sürdürülebilirlik ilkesinin merkeze alınmasıyla çözülebilir. Daha
basit anlatayım: Bırakın dereler özgür aksın,
ağaçları kesmeyin, havayı kirletmeyin.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde 4 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 232 sıra
sayılı Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
10uncu maddesinin kanun metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ömer Faruk
Gergerlioğlu Züleyha
Gülüm Murat
Çepni
Kocaeli İstanbul İzmir
Kemal
Peköz Ali
Kenanoğlu Nuran
İmir
Adana İstanbul Şırnak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Nuran İmirin.
Buyurun Sayın İmir. (HDP
sıralarından alkışlar)
NURAN İMİR (Şırnak)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli Başkan, sevgili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çevre sorunlarının artmasının
sebebi, doğanın talana ve ranta peşkeş çekilmesidir, var
olan çevre kurumlarının kendi hukuklarını
uygulamamalarından kaynaklamaktadır. Kurulacak olan Çevre
Ajansı, çevreyle ilgili bütün sorunları üstlenebilecek midir? Yoksa
amaç yeni bir rant alanı yaratmak mıdır?
Sadece
Şırnakta son yıllarda yaşanan çevre ve doğa
tahribatlarından biraz bahsetmek istiyorum: Şırnakta orman
yangınlarından tutun maden sahalarına, barajlardan tutun Dicle
Nehrinin üzerinde inşa edilmiş kum ocaklarına kadar çevreyi,
doğayı tahrip eden girişimler var. İktidarınız,
Şırnakta güvenlik bölgesi, orman yangınları ve zorla göç
ettirme politikalarıyla birlikte bölgede yaşanılamaz bir
atmosfer yaratmıştır. Bu üç zırhın arkasına
gizlenerek ormanlar yakılmakta, binlerce hektarlık orman
alanları yok edilmektedir. Sadece bu yaz Cudide 40 defa orman
yangını çıkmıştır. Cudi başta olmak üzere
Şırnakın birçok kırsal alanında onlarca maden sahası
açılmıştır. Maden sahalarının artış
göstermesi de bu yangınların sistematik bir şekilde
çıkarıldığını ortaya koymuştur.
Yangınların yanı sıra, güvenlik güçlerinin talimatıyla
koruculara ağaç kesme emri verilmiştir ve korucular bu emir
doğrultusunda on binlerce ağacı kesmiştir. Bu çok net
olarak ortadadır. İktidar, öldüremediği, kendi etkisi
altına alamadığı Kürt coğrafyasını,
yaşam alanlarını yok ederek, boşaltamadığı
köyleri de bu politikayla insansızlaştırmaya
çalışmaktadır.
Cumhuriyet
tarihinden bu yana uygulanan orman yakma politikası da Kürt
coğrafyasına karşı uygulanan özel savaş stratejisinin
bir parçasıdır. Ormanları yakmak ve ağaçları kesmek
barbar kapitalist sistemin uygulamış olduğu faşist
politikanın en belirgin ve en vahşi hâlidir. Orman yangınlarının
yanı sıra, ülkemizde yaşanan çevre sorunlarından bir
diğeri ise HESler ve termik santrallerdir. Şırnakta, Uludere
güzergâhında, 60 kilometre dere yatağında 6 tane baraj yapılmış,
Hakkâri vadisine ulaşana kadar bunların sayısı 11e
ulaşmıştır. Sınıra yakın bir noktada bulanan
vadideki Taşdelen, Işıkveren ve Ortaca köylerine yakın
noktalarda yapılan barajlardan dolayı doğaya büyük zararlar
verilirken yüzlerce ağaç kesilmiş, birçok tarım arazisi ise
kullanılamaz hâle gelmiştir.
En önemlisi de Silopideki termik santraldir.
Yaklaşık on yıldır faaliyet gösteren santral, çevre
köylerini yaşanılamaz bir hâle getirmiştir. Santralden
kaynaklı, çevre köylerde ve Silopide özellikle kadın
hastalıkları ciddi oranda artış göstermiştir. Kansere,
akciğer hastalıklarına ve üreme sisteminde ciddi sorunlara yol
açmıştır. Doğurganlık oranları azalmış,
engelli doğum oranları ise artmıştır.
Çevresel bozulmanın ve çevre
kirliliğinin, kadına yönelik şiddetin bir parçası
olduğunu söylüyoruz. Çevre politikasının toplumsal cinsiyete ve
doğaya duyarlı olması gerekirken iktidarınız son
yüzyılın en önemli sorunları olan doğa ve kadın
alanlarını saldırı alanlarına
dönüştürmüştür. İktidar, doğayı tahakküm altına
aldığı gibi, kadınlara da her türlü baskı, taciz,
tecavüz ve hak ihlallerini meşru görmektedir. Kadın yaşam
alanlarımıza yapılan saldırılar bütün ahlaki,
vicdanı ve hukuki boyutları aşmış durumdadır.
Bunu kabul etmemiz ve sessiz kalmamız mümkün değildir. Bunu bir kez
daha buradan belirtmek isterim ki biz kadınlar, yaşanan ekolojik ve
toplumsal krizden çıkışın en önemli yaşamsal
bilgisinin kadınlarda olduğunu, başlangıçtan günümüze
doğayla olan ilişkimizden biliyoruz. Karadenizden Munzura,
Toroslardan Zagroslara kadar yükselen itirazların tam ortasında
kadınlar duruyor. Bu dağlar var oldukça biz kadınların
mücadelesi sürecek, doğamıza ve yaşam alanlarımıza
sahip çıkacağız.
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Yönetmelik
MADDE
10- (1) Bu kanunun uygulanmasıyla ilgili usul ve esaslar Bakanlık
tarafından yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir. 6 ncı, 7
inci ve 9 uncu maddelerin uygulanmasına ilişkin çıkarılan
yönetmeliklerde Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe
Başkanlığının görüşü alınır.
Zeki Hakan
Sıdalı Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Fahrettin
Yokuş
Mersin Adana Konya
Erhan
Usta Şenol
Sunat İbrahim
Halil Oral
Samsun Ankara Ankara
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor mu?
ÇEVRE
KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
- Önerge üzerinde söz talebi Sayın İbrahim Halil Oralın.
Buyurun
Sayın Oral. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM
HALİL ORAL (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Çevre Ajansının Kurulmasına Dair Kanun
Teklifinin 10uncu maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Çevre Ajansı Kanun Teklifine baştan sona
baktığımda, ilk alkıma gelen, geçen yıl benim de üyesi
olduğum Bayındırlık Komisyonunda görüşülerek Genel
Kurula noktası bile değişmeden gelen ve kabul edilen Türkiye
Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı oldu. Bu Ajans da kamu
ihale şartlarından bağımsız, personel
alımındaki ilkesizlik, Bakan tarafından tepeden gelen
yöneticiler ve suistimale açık bağış toplama yetkileriyle
Turizm Ajansıyla tamamen aynıdır, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına paralel bir yapı oluşturulmaktadır.
Zaten biz ne çektiysek bu paralel yapılardan çektik. Sayın Genel
Başkan Yardımcımız Şenol Sunatın dediği
gibi: Ya, siz bu paralel yapıları ne kadar çok seviyorsunuz. Turizm
Ajansıyla binde 7,5luk turizm payı ve konaklama vergileriyle
tanışmıştık, şimdi de depozito bedelini tahsil
eden bir Ajansla tanışıyoruz. Aslında burada yeni bir
şeyle tanışmıyoruz, on sekiz yıldır artık
adımız gibi bildiğimiz, her türlü meseleden rant üretebilen AK
PARTİ politikalarının bir devamını görüyoruz.
Saygıdeğer
milletvekilleri Turizm Ajansı ne yaptı? sorusu, Kültür ve Turizm
Bakanlığı bütçe görüşmelerinin Komisyon ayağında
sıkça soruldu. Sayın Bakan ve iktidar milletvekillerinin
verebildikleri somut tek cevap Güvenli Turizm Sertifikası Programı
oldu. Yani hiç olmazsa bir cevabı verdiler; Allah razı olsun.
Coronavirüs bahanesinin arkasına
sığınılabilir ama Bu Ajansın ülke turizmine bugüne
kadar doğru düzgün, somut hiçbir katkısı oldu mu? diye sormak
gerekir. Hakkını yemeyelim, oldu. Tek katkısı, FETÖ
şaibeli Fettah Tamincenin yönetim kuruluna alınıp sonra
çıkartılmasıyla AK PARTİ iktidarının FETÖyle
mücadelesindeki samimiyetsizliğini göstermesi oldu. Şimdi, Türkiye
Çevre Ajansıyla alakalı da iktidara çağrı yapıyorum:
Turizm Ajansına Fettah Taminceyi getirdiğiniz gibi, Çevre
Ajansına da Ekrem Dumanlıyı getirin. Tam da size ve
iktidarınıza yakışan bir görevlendirme olacaktır.
Nasıl olsa meseleniz çevre, depozito ya da atıklar değil,
meseleniz bu Ajans sayesinde kime, ne rant sağlayacağınız
anlayışıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri, keşke bu
ajanlar devlet, sivil toplum ve özel sektörün bir araya gelip iyi işler
yapabildiği özgür alanlar olsaydı ama Türkiye Çevre Ajansı,
Bakan tarafından tepeden atanacak isimlerin tamamen siyasi baskı altında
iktidarın politikalarını onaylama zorunluluğuyla
çalışacakları bir alan olacaktır. Temenni etmeyiz ama
aynı Turizm Ajansı gibi, bu Ajans da başarısız
olacaktır.
Bu meseleyi Nasrettin Hocadan bir örnekle
bağlamak istiyorum. Merhum Hoca, malumunuz Türk hiciv sanatının
dehasıdır. Hoca, bir gün oğlunun eline bir testi tutuşturup
çeşmeden su getirmesini ister. Çocuğa bir tokat vurup Testiyi
kırma ha! diye de öğüt vermiştir. Bunu gören komşulardan
biri Daha testiyi kırmadan niye dövüyorsun çocuğu? diye tepki
göstermiştir. Hocanın cevabı da bizim eleştirilerimize
benzer şekilde olmuştur: Testiyi kırdıktan sonra tokat
neye yarar! Biz iktidarı testiyi kırmasın diye uyarıyoruz
çünkü o testi Türk milletinin değerleridir, çünkü o testi Türk milletinin
kalbi olan çevredir, ormandır, ağaçtır; kısacası, o
testi Türkiyedir.
Değerli
milletvekilleri, atıkların geri dönüşümü konusunda ciddi bir
adım atılmak isteniyorsa bununla alakalı ilk istişare yerel
yönetimlerle yapılmalıdır. Nüfus oranıyla da
bakıldığında en çok atık üreten İstanbul,
İzmir, Bursa, Ankara gibi şehirlerimizin Türkiye Çevre Ajansında
temsil edilmesi şarttır. Bu husus, görüşmeler tamamlanmadan,
5inci maddede oluşturulan Danışma Kuruluna açık bir
şekilde eklenmelidir. Danışma Kurulunda, en çok atık üreten
büyükşehir ve ilçe belediyelerinin temsili sağlanmalıdır.
Tam da bu durum Millet İttifakı belediyelerinin sürece dâhil
olmasına sebep olacağı için iktidarın nefsine
ağır gelecektir sanırım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM
HALİL ORAL (Devamla) - Yine de biz çağrımızı
yapalım diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 232 sıra sayılı Türkiye Çevre Ajansının
Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu maddesinde yer alan
"belirlenir ibaresinin "düzenlenir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Vecdi
Gündoğdu Aydın
Özer Murat
Bakan
Kırklareli Antalya İzmir
Süleyman
Bülbül Mahir
Polat Barış
Karadeniz
Aydın İzmir Sinop
Nurhayat Altaca
Kayışoğlu Ednan
Arslan Aysu
Bankoğlu
Bursa İzmir Bartın
BAŞKAN
Komisyon önergeye katıyor mu?
ÇEVRE
KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA (Trabzon) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi Sayın Aysu Bankoğlunun.
Buyurun
Sayın Bankoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
AYSU
BANKOĞLU (Bartın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bartının çevreyle ilgili 2 tane büyük sorunu var.
Birisi termik santral tehdidi, diğeri ise tehlikeli atık depolama.
Tam on beş yıldır özel bir şirketin termik santral kurma
hevesine karşı Amasralı hemşehrilerim Zehirlenmek
istemiyoruz. diye çırpınıyorlar. Şimdilerdeyse sahnede
yine bir umut tüccarlığı var. On beş yıldır bir
torba dahi kömür çıkarmamış olan malum şirket
kalkmış Nihayet kömür çıkaracağım, binlerce
kişiye istihdam sağlayacağım. diyor, sonu baştan
belli bir hikâye anlatıyor. Ha bugün ha yarın vallahi kömür
çıkaracağım. diyen şirketin redevans sözleşmesine
bakıyoruz: 2005ten beri 2019a kadar kaç kere uzatılmış ve
bu süre nihayet sona ermiş. Asıl mevzuya gelirsek, bu şirket
2006 yılında termik santral için elektrik üretim lisansı
alıyor ve 2019a kadar tam on üç yıldır bu lisans süresini de
uzatıyorsunuz. Ama biz biliyoruz ki bu Hükûmet pandemide can çekişen
esnafın borcunu faizsiz öteleyemiyor, o ayrı. Şimdi, bu süre de
Kasım 2019da doldu, bugün günlerden 3 Aralık 2020.
Peki, Ben kömürcü değilim ki santral olmazsa
ben kömürü ne yapacağım? diyen bu şirket kim ki AKP bütün
gücüyle yıllardır arkasında duruyor? 900den fazla madenciyi
işten çıkaran, üretim yapmadan devlete karşı
sorumluluklarının hiçbirini yerine getirmeyen bu malum şirkete
koşulsuz desteğinizin sırrı nedir söyler misiniz? Bu
yapılanların hepsi birer oyalamadır, sorunun tek bir çözümü
vardır, o da maden sahalarının tümünün kamuya devredilmesi,
TTKnin yani devletin işçi almasıdır. On sekiz yıldır
bu işin başındasınız. Bakın, siyaset kurumu
şirketlerin değil, kamunun haklarını korumak için
vardır. Yüz yetmiş iki yıllık devlet kurumumuz TTK varken
siz ne yapıyorsunuz Allah aşkına? Yerli ve millî deyip özel
şirketlerin koluna giriyorsunuz, neden TTKnin sahayı
işletmesine destek vermiyorsunuz? Artık daha fazla mağduriyet
yaratmayın, bırakın TTK bu işe el atsın. Ama siz
şimdi yapmazsanız biz gelince yapacağız, bunu da bilin.
(CHP sıralarından alkışlar)
Şu anda TTKnin özelleştirilmesini
dayatan bir yol haritası izleniyor. Bu ocaklar bizim hazinemizken Kaynak
yok. diyerek kurumu fiilen çalıştırılamaz hâle
getiriyorsunuz. Bugün kurum Türkiye genelinde tüketilen kömürün sadece yüzde
1ini üretir hâle gelmiş. TTKyi eski itibarına kavuşturmak,
kaynak ve kapasite artırımına gitmek sizin göreviniz. Uçurun
hadi ama eşi, dostu, akrabayı ya da Katarı değil, bu sefer
vatandaşımızı uçurun diyorum. Biz, geleceğimizi,
bizden sonraki nesillerin geleceğini sokakta bulmadık değerli
arkadaşlar.
Şehrimizde
ikinci bir zehir tehdidineyse asla tahammülümüz yok. Gündemde bugünlerde bir
depo meselesi var. Deniyor ki: Üretim değil, sadece depolama. Bir:
Bartın kimyasal atık çöplüğü değildir. İki: Ne
depolanacak burada, patates, soğan mı depolanacak zannediliyor?
Üretilen çinko oksit sonrası oluşan tehlikeli atık ve toksik
maddeler depolanacak. Bu ülkede varlık kuyruklarıyla övündüğünüz
tanzim satış döneminizde patates, soğan depolayanlara da
baskı yapan siz değil miydiniz? Şimdi, bu şirket
Tekirdağda, Bursada, Karabükte ciddi bir tepkiyle karşılanmış.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu firmaya tehlikeli
atıkları kontrolsüzce depoladığı için milyonlarca lira
ceza kesmiş Karabükte. Yine TÜBİTAKta yapılan analizlerle de
yasal azami sınırdan 15 kat daha fazla kurşun tespit
edilmiş. Yani, mükemmel bir izolasyon yapılmazsa yer altı su
kaynaklarımıza, toprağımıza, havamıza hepsine
bulaşma riski var. Yani kapalı ya da sızdırmaz ifadeleriyle
süslenen bu deponun içinde saatli bir bomba var arkadaşlar. Gelecekteyse
üretim tesisi kurulması ihtimaline karşı şimdiden uyarmak
istiyorum: Bartın sahipsiz değildir ve buna asla izin vermeyiz.
Teşekkür
ederim. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 232 sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "6ncı, 7nci ve 9uncu
ibaresinin "6ncı ve 7nci şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Muhammet Emin
Akbaşoğlu Razaman
Can Ergün
Taşcı
Çankırı Kırıkkale Ordu
Sadir
Durmaz Muhammed
Fatih Toprak Muhammed
Avcı
Ankara Adıyaman Rize
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ÇEVRE
KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA (Trabzon) Takdirlerinize
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutalım?
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Gerekçeyi okutalım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
:
Teklifin
9uncu maddesinde Türkiye Çevre Ajansına bazı muafiyetler
tanınmaktadır. Söz konusu muafiyetlerin uygulanması için
yönetmelik çıkarılmasına gerek bulunmadığından
önergeyle buna ilişkin değişiklik yapılması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 10uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
11inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 232 sıra
sayılı Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
11inci maddesinin kanun metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ömer Faruk
Gergerlioğlu Züleyha
Gülüm Murat
Çepni
Kocaeli İstanbul İzmir
Kemal
Peköz Ali
Kenanoğlu Dersim
Dağ
Adana İstanbul Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Dersim Dağın.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
DERSİM DAĞ (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülke olarak çok zor bir süreçten
geçmekteyiz, her geçen gün derinleşen ekonomik kriz ve hızla
yayılan coronavirüsle toplumumuz çaresizlik ve derin bir
karanlığa mahkûm edilmektedir. AKP-MHP iktidarı
uyguladıkları tüm politikalarla krizi derinleştirmektedirler.
Hastalık ise her geçen gün yayılmakta ve canlar almaya devam
etmektedir. Hükûmet, bir yönetememe krizini yaşamakta ve ülkeyi intihara
sürüklemektedir, bu süreçte yönetememe krizini örtmek için faşizme dört
elle sarılmış durumdadır; güvenlikçi politikalarla tüm
muhalif kesimleri bastırmaya ve toplumu sessiz kılmaya
çalışmaktadır. Böylesi bir süreçte şüphesiz ki güvenlikçi
politikaların ilk hedefi yine gençler olmaktadır. AKP iktidarı
döneminin her anlamda mağduru olmuş bir genç olarak şunu çok
rahat bir şekilde söyleyebilirim ki bu iktidar gençlerin
düşmanıdır. İktidara geldiğiniz günden bu yana
izlediğiniz tüm politikalarla bu ülkeyi gençler için zindana çevirdiniz.
Gençlerin tüm yaşam alanlarını yok ettiniz. Eğitim
sistemini işlevsizleştirmeniz, sporu kapitalizmle kirletmeniz,
kültür, sanata düşman politikalarınız, mahalle ve sokakları
kollukla doldurmanızla gençlerin tüm yaşam alanlarını
bitirmeyi kendinize şiar edindiniz.
Evet, gençlere düşmansınız ama Kürt
gençlerine düşmansınız. Neredeyse her gün Kürt gençleri
tutuklanmakta veya katledilmekte. İzlediğiniz cezasızlık
politikasıyla kolluk güçlerini koruyor ve Kürt gençlerini öldürmeye
azmettiriyorsunuz. Bölgede görev yapan bütün kolluk güçleri birer ölüm
makinesine dönmüş durumda. Her gün onlarca genç, kadın ve
yurttaş toplumun gözü önünde işkenceye uğramakta ve
katledilmektedir.
Bundan birkaç gün önce, 30 Kasımda Hakkâride
16 yaşındaki Özcan Erbaş, askerlerce katledildi.
Arkadaşlarıyla palamut toplamaya giden genç sorgusuz sualsiz
katlediliyor, valilik ise yaptığı açıklamada genci
kaçakçı olarak suçlayıp sadece uyarı ateşi
açıldığını belirtiyor. Yani, valilik yine klasik bir
devlet refleksiyle suçluları cezasızlık zırhına
büründürme çabasına girişiyor.
Yine, 13 Kasımda İzmir Kadifekalede 25
yaşındaki Şerif Coşkun adlı genç, 6 polis
tarafından linç edilerek katledildi. Her gün bu şekilde katledilen
onlarca genç bulunmakta ve asıl mesele şu ki: Bu ölümlerin sorumlusu,
azmettiricisi sizin iktidarınızdır. İzlediğiniz
cezasızlık politikasıyla kolluk güçlerini koruyor ve Kürt
gençlerini öldürmeye azmettiriyorsunuz.
Bakın, Diyarbakırda 2017 Nevrozuna
katılırken katledilen üniversite öğrencisi Kemal Kurkutun katil
zanlısı polis, mahkeme tarafından beraat ettirildi. Bu kararla
Kürtü katletmenin suç teşkil etmediğini bir kez daha belirtmiş
oldunuz. Bu karar, iktidarınızın Kürt
düşmanlığını ete kemiğe büründürdüğü bir
karardır. Bu iktidarın en iyi yaptığı şey Kürtü
öldürmek, haklarını gasbetmek, malını mülkünü talan
etmektir.
Kemal Kurkut, Ceylan Önkol, Enes Ata, Hacı
Lokman Birlik, Uğur Kaymaz ve binlerce Kürt gencinin katillerini salan bu
zihniyetin İpek Er, Gülistan Doku, Pınar Gültekin ve daha nicelerinin
katillerini de koruyacağını çok iyi biliyoruz çünkü bu katilleri
sizler yarattınız ve kendi zihniyetinizi mahkemelerinizde asla mahkûm
etmeyeceksiniz ama şunu çok iyi bilin ki toplumun vicdanında
defalarca mahkûm edildiniz. İzlenen ve uygulanan bunca politikalara
rağmen, Adalet Bakanı kalkıp hâkim ve savcılara adalet
çağrısında bulunabiliyor, yargı alanında reform
yapacaklarından bahsedebiliyor. İşte, bu iktidarın
yargıdaki reformu katilleri ödüllendirmektir; mafya liderlerini, kadın
katillerini sokağa salmaktır. Kemale, Roboskide katledilenlere,
Taybet anaya, Ceylana, Enese, Mehmete, Medeniye, Hacı Lokman Birlike
ve katledilen binlerce insana sözümüz var: Gerçek adaleti bu topraklara biz
getireceğiz ve katillerden hesap soracağız; bundan kimsenin
şüphesi olmasın.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağın
232 sıra sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesi üzerinde
verilen önerge hakkında konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Konuşmacı, baştan sona gerçek
dışı, kendi hayalî senaryosunu okudu, dinledik.
HABİP EKSİK (Iğdır) Hangisi?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ancak cevap vermeyi de gerekli görmüyorum. Çünkü deveye
sormuşlar: Boynun neden eğri? Demiş ki: Nerem doğru ki?
Baştan aşağı iftira ve yalanla dolanla, hakaretle,
suçlamayla dolu bir konuşma. Kabul etmiyoruz, reddediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Konya Milletvekili Selman Özboyacı ve Gaziantep
Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ile 60 Milletvekilinin Türkiye Çevre
Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3133) ve Çevre
Komisyonu Raporu (S. Sayısı 232) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye Çevre
Ajansının Kurulması İle Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11inci
maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederim.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Fahrettin
Yokuş Erhan
Usta
Adana Konya Samsun
Şenol
Sunat Ayhan
Altıntaş Zeki
Hakan Sıdalı
Ankara Ankara Mersin
Harç
tutarı kiralama hizmeti veren şirketten tahsil edilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, önerge üzerinde söz talebi
Sayın Ayhan Altıntaşın.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkanım ve saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Çevre Ajansı kurulması hakkında
kanun teklifinin 11inci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle teklifteki Çevre Ajansı ifadesinin
yetersiz olduğunu belirtmek istiyorum. Esas amacın çevreyi korumak
olduğunu belirtelim. Bu amaçla, bu Ajansın adını Çevre
Koruma Ajansı olarak değiştirelim derim.
İktidarın bugün, çevreye
bakışı olumsuzdur. Çevre duyarlılığını
kalkınmanın önünde bir engel olarak gören bir bakış
açısıdır. Yani Yer altı ve yer üstü zenginliklerimizi bir
an önce paraya çevirelim, zenginleşelim, zengin ülkeler böyle
yaptılar; şimdi, bize engel olmak için çevre bahanesi
kullanıyorlar. diye basitçe ifade edilebilecek bir yaklaşım. Bu
yaklaşım sadece Türkiyedeki iktidarda değil, Brezilya gibi Rusya
gibi, birçok Afrika ülkesi gibi pek çok gelişmekte olan ülkede
rastladığımız bir yaklaşım; ancak bu
yanlış bir yaklaşımdır. Çevreyi korumayı
düşünmeyen, küresel ısınmayı önemsemeyen, sera
gazlarını görmezden gelen, ozon tabakasının incelmesinden
rahatsız olmayan, dünyaya kaba ve hoyrat davranan bir bakış
açısıdır. Bu bakış sonunda; ormanlar, tarım
alanları yok olmakta, göller kurumakta, dereler kirlenmekte, temiz hava ve
su yok olmaktadır. İktidarı bu bakış
açısından uzaklaşmaya davet ediyorum.
İktidarın
bir başka yanlışı, Türkiyeyi su zengini bir ülke olarak
görmesidir. Arkadaşlar, su zengini değiliz, suyumuz
kısıtlı, giderek kuraklık ve çölleşmeyi daha fazla
yaşıyoruz. Kişi başına düşen yıllık
1.519 metreküplük tatlı su kaynağı miktarının 2030
yılında 1.100 metreküpe düşmesi bekleniyor, yani üçte 1ini
kaybedeceğiz sularımızın. Bu hâliyle ülkemiz su fakiri
olacak. Son elli yılda 3 Van Gölü kadar sulak alan kaybettik, her yıl
binlerce kilometrekare araziyi erozyonla kaybediyoruz. Bu ortamda hâlâ Katarla
su kaynakları yönetimi anlaşması yapıyoruz. Suyu sadece pet
şişede gören Katarın su kaynakları konusunda ne tecrübesi
olabilir? (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar) Kaldı ki, Türkiye Cumhuriyeti büyük ve tecrübeli bir
devlettir ve su yönetimini kendi başına yapabilir
dolayısıyla bu geçersiz bir önermedir. Hâliyle, bunun sonucunda
aklımıza başka ihtimaller gelmesini engelleyemiyoruz.
Birinci
ihtimal: İstanbula ve özellikle Kanal İstanbula ilgisinin gizli
olmadığını bildiğimiz Katara bu vesileyle başka
imtiyazlar tanınması ihtimalinin, İstanbulun âdeta kataristan
olarak adlandırılmasının önü mü açılıyor?
Umarım bu ihtimal doğru değildir. Sizlerin de bu ihtimale onay
vereceğinizi düşünmüyorum. Bu manada Kanal İstanbul Projesine
diklenmeden karşı duran Büyükşehir Belediye
Başkanımız Ekrem İmamoğlunu tebrik ediyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Bir başka ihtimal daha karışık:
Su zengini değiliz ama Orta Doğu bölgesinde su kaynakları
bakımından en şanslı ülkeyiz. Bu kaynaklar da yıllardır
hem bölge devletlerinin hem de Batılı ülkelerin ilgisini çekmekte;
özellikle de İsrail ve onun yönlendirmesiyle Amerikanın. Amerika
bizi hep su kaynakları konusunda ortak çalışmalara teşvik
ediyor. Neden? Çünkü su, coğrafyamız için stratejik bir kaynak.
Zamanı geldiğinde petrolden, doğal gazdan daha önemli olabilecek
bir kaynak. Buradan hareketle İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri
acaba Katar üzerinden bizim su kaynaklarımızı yönetmeye talip mi
oluyor? Katar üzerinden Amerika ve İsraile su tavizi mi veriyoruz?
Vatanseverliğinden ve milliyetçiliğinden şüphe etmediğim
tüm iktidar vekili arkadaşlarımı bu konuda dikkatli olmaya
çağırıyorum. Bu ihtimali yok etmek istiyorsak -madem Katar da
dost ve kardeş bir ülke- o zaman bir de petrol ve doğal gaz kaynakları
yönetimi alanında iş birliği mutabakat zaptı
imzalayalım Katarla, biz de Katarın petrol ve doğal gaz
kaynaklarını yönetmekte ortak olalım. O zaman Katar üzerinden
ülkemize yapılan bir operasyon ihtimalini yok etmiş oluruz.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 232 sıra
sayılı Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 11inci maddesiyle 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye
Gelirleri Kanununun 56ncı maddesine eklenen fıkrada yer alan
"imkânı ibaresinin "olanağı şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Vecdi
Gündoğdu Aydın
Özer Barış
Karadeniz
Kırklareli Antalya Sinop
Murat
Bakan Mahir
Polat Abdurrahman
Tutdere
İzmir İzmir Adıyaman
Süleyman
Bülbül Ednan
Arslan Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Aydın İzmir Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Abdurrahman Tutderenin.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 232 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 11inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 11inci madde
elektrikli skuterlerden alınacak işgal harcını düzenliyor.
Aslında skuterler hem Türkiyede hem de son dönemlerde dünyanın
değişik ülkelerinde, çevreci araçlar olması nedeniyle ön planda
olan araçlar. Bizim kanaatimize göre aslında bu araçlardan şu aşamada
işgal harcı adı altında bir paranın alınmamasının
daha doğru olacağıydı. Çünkü daha çok gençlerimiz
kullanıyor, buradan alınacak harçlar ister istemez fiyatlara
yansıyacaktır ve gençlerimiz mağdur olacaktır. Biz bu
teklifin, bu şekilde işgal harcının
alınmasının doğru olmadığını
düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, tabii burada Çevre
Ajansının kurulmasına ilişkin düzenlemeler var. Çevre ve
AK PARTİ deyince iki kere düşünmek lazım. AK PARTİ
iktidarına baktığımızda çevre dediklerinde
yakın akraba çevresi, iş çevresi, yandaş müteahhitlerin
geldiğini maalesef üzülerek görmekteyiz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, iktidar olarak çevre
karneniz gerçekten kırıklarla dolu, sabıkalarınız çok
fazla. Bakınız, bu konuda samimi olmadığınız
açık. Bunu nereden anlıyoruz? Kaz Dağlarına
baktığımızda anlıyoruz, Salda Gölüne, özgür akan
Karadeniz derelerine baktığımızda görüyoruz.
Yandaşlara peşkeş çektiğiniz maden ruhsatlarına
baktığımızda görüyoruz. Termik santrallere takmadığınız
filtrelerden görüyoruz. Adıyaman başta olmak üzere Türkiyenin değişik
bölgelerinde siyanürle altın aramalara verdiğiniz ruhsatlardan
biliyoruz. Hukuk dışı, kanunu arkadan dolanarak verilen ÇED
raporlarından biliyoruz. Mega proje olarak kamuoyuna sunduğunuz,
haklarında davalar devam ederken ısrarla bitirmeye
çalıştırdığınız, sürdürdüğünüz
projelerinizden biliyoruz. Velhasıl iktidar olarak çevre konusunda
duyarlı değilsiniz, samimi değilsiniz. Mevcut olan yasal
düzenlemelere zaten uymuyorsunuz ki; Anayasayı bu konuda ihlal ediyorsunuz,
mevcut kanunlardaki düzenlemeleri ihlal ediyorsunuz. Dolayısıyla
bugün çıkacak kanunu da çok uygulamayacağınız aşikâr.
Bu noktada sizlere çok şey söylemeye gerek yok. Dediğim gibi
sabıkanız kabarık, siciliniz bu konuda bozuk.
Değerli milletvekilleri, tabii Türkiye'nin
gündemi işsizlik ve yoksulluk. Pandemiyle mücadele ülkemizde devam
etmektedir. Bütün çabalara rağmen ülkemizde maalesef corona
durdurulamıyor, hızla artan vaka sayıları ve can kayıpları...
Bu paralelde hafta başında Sayın Cumhurbaşkanı
birtakım tedbirleri açıkladı. Bu tedbirlerde hafta sonları
evde kalma kısıtlaması da var. Peki, bu tedbirlerin halkta tam
olarak karşılık bulabilmesi için bu işin ekonomik boyutunu
düşündünüz mü? Mesela, gündelik işlerde çalışan insanlarımız
hafta sonu sokağa çıkmazsa çocuğuna ekmeği nasıl
alacak? Hangi parayla alacak? Bu konuyu hiç düşündünüz mü? Kepenk kapatan
lokantacı, kahveci esnaf yanında çalışan işçinin maaşını
nasıl ödeyecek? Neden bunları düşünmüyorsunuz?
Evde kal. demek kolay, bu insanlarımız
zaten virüsle boğuşuyor, işsizlikle boğuşuyor,
yoksullukla boğuşuyor. Nerede kaldı Anayasanın 2nci
maddesindeki sosyal devlet? Siz, yoksa bu sosyal devlet ilkesini tanımıyor
musunuz? İktidar olarak bu sizin asli göreviniz. Yoksullara, şu anda
ekonomik olarak zorda olan esnafa destek olmanız lazım. Kendi
yandaş müteahhitlerinize gelince parayı hemen bulabiliyorsunuz, vergi
borçlarını sıfırlıyorsunuz. Bu insanlarımıza
gerçekten destek olmanız lazım.
Değerli arkadaşlar, esnafımız,
insanlarımız, yoksullar şu anda ciddi bir ekonomik
sıkıntıyla karşı karşıyadır. Acilen
destek olunması gerekiyor, nakdi olarak bu insanlarımızın
sorunlarına çözüm bulunması lazım. Ben sizlere bir fotoğraf
göstermek istiyorum. Değerli iktidar mensupları, bu fotoğrafları
hatırlıyor musunuz? Ben gebermek istiyorum." diyen bir Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı Cebimde metelik yok. diyor. İşte
Türkiye'nin geldiği nokta bu. Bu konuda sizlerden halkımız çözüm
bekliyor; halkımızın, esnafımızın, çiftçimizin
sorunlarını, sesini duyun diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 232 sıra
sayılı Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 12nci
maddesinde yer alan "Bakanlıkça belirlenir" ibaresinin
"Bakanlıkça en geç 1 yıl içerisinde çıkarılacak
yönetmeliklerle belirlenir" şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Züleyha
Gülüm Murat
Çepni Kemal
Peköz
İstanbul İzmir Adana
Ali Kenanoğlu Ömer
Faruk Gergerlioğlu
İstanbul Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ömer Faruk Gergerlioğlunun.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 3 Aralık Dünya
Engelliler Günü. Hepimiz bugünü kutladık ve engellilerin yanında
olduğumuzu söyledik ama şunu bilmemiz lazım: En zor durumda olan
engelliler cezaevinde olan engelliler. Cezaevleri engellilere göre bir yer
değil ve maalesef orada çok büyük zorluklar yaşıyorlar.
Bakın, size birkaç örnek göstereceğim değerli arkadaşlar:
Bursa Cezaevinde Abdulalim Kaya, 85 yaşında bir insan, birçok
hastalığı ve engeli var; altına kaçırıyor ama
hâlen birçok başvuruya rağmen cezaevinde işkence çekiyor.
Bilal Danış, engelli bir kişi;
işinden ihraç edilmiş, cezaevinde ve engelli, büyük zorluklar
çekiyor, denetimli serbestliği gelmiş, zulmen tahliye edilmiyor.
Yavuz Selim Burgu, engelli ve işinden ihraç
edilmiş, çok zor durumda cezaevinde olan bir insan, oldukça büyük
zorluklar yaşıyor ve hâlen infaz erteleme alamıyor.
Değerli arkadaşlar, Engelliler Gününde
bilhassa cezaevindeki engellileri unutmayalım.
Bakın, ben dün Kocaelideydim, partili
arkadaşlarımızın mahkemesi vardı. Tam on üç aydır
arkadaşlarımız tutuklu yargılanıyor, partisel
faaliyetlerden dolayı tutuklu yargılanıyor ve Adalet
Bakanının güya yargı reformu dediği günlerde tekrar
Tutukluluğa devam. denildi. Bu, kabul edilecek bir durum değil.
Kocaelide durum böyle, yurdun dört bir
tarafında yargı alanında durum böyle. Peki, yurdun diğer
taraflarında durum nasıl? Gidelim sınır bölgesine; Hakkâri
Derecik ilçesinden bir genç çocuğu görüyorsunuz, Özcan Erbaş,
arkadaşlarıyla gezmeye çıkmıştı ve güvenlik
güçleri tarafından vuruldu ve açıklama istedik bu çocuk için. Hakkâri
Valiliği bir açıklama yaptı sonunda; bakın, burada Hakkâri
Valiliğinin açıklaması. Benim için son derece saçma ve
vicdansız bir açıklama. Neden? Güya bu çocuğun vurulması
havaya ateş açma suretiyle olmuş.
bir vatandaşımız
yaralanmıştır, Derecik Sahra Hastanesinde yapılan tüm
müdahalelere rağmen kurtarılamayarak vefat etmiştir. Peki, kim
bu vatandaş, sormak isterim arkadaşlar. Bakın, Valiliğin
resmî açıklamasında 16 yaşında ölen bir çocuğun
adı bile geçmiyor. Bu kadar soğuk, merhametsiz ve vicdansız bir
açıklama bu; başka bir şey değil. Zaten işte bundan
dolayı Kürt meselesi çözülmüyor. Meseleye merhametsiz, vicdansız,
soğuk bir bakış açısıyla bakan devlet ve iktidarlar bu
sorunu çözmedi, çözemez de zaten.
Bitmedi, bakın, yurdun başka bir yerinde,
Bahtiyar Fırat. İstanbulda kaçırıldı, bu kürsüde yine
anlatmıştım, bundan kırk beş gün önce Bu kişi
nereye kaçırıldı? demiştim. Güvenlik güçleri
tarafından kaçırıldı, hepimiz biliyoruz. Bütçe
görüşmelerinde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktaya da sordum Nerede bu kişi? dedim, Bilmiyoruz. dedi, sonra
nereden çıktı biliyor musunuz? İstanbul Emniyet
Müdürlüğünde çıktı, kırk beş gündür işkence
yapılmış bir şekilde çıktı, psikolojik olarak
çökmüş bir şekilde çıktı.
Değerli arkadaşlar, kaçırmalar,
işkenceler ve mafya babalarıyla dolu bir ülkedeyiz. Öyle bir memleket
ki mafya babası, Sayın Kılıçdaroğluna hakaret,
tehdit, küfür ediyor; Cumhur İttifakının büyük ortağı
sessiz kalıyor, küçük ortağı MHP destek veriyor. Öyle bir
memleket ki mafya babasının raconuna sessiz kalınıyor. Biz,
böyle sessiz kalınan bir yerde meşru söz söyleme hakkına sahibiz
çünkü destekleyenler ve susanlar utanmıyor. Siz, mağdurun, mazlumun
ahı üzerinde zulmen hapishanelerde tutulan hamile kadınların bu
zulmen tutulması sonucunda düşük yaptığı, can
verdiği bebeklerin kanı üzerinde iktidarınızı
sürdürüyorsunuz. Bunlar yetmedi de mafya babalarının hakaretlerine,
tehditlerine, küfürlerine mi ihtiyacınız var? diye Cumhur
İttifakına soruyorum. Çok ağır bir durumdur, ülkenin
durumu son derece ağırdır. Kaçırmalar, işkenceler ve
mafya babalarının tehditleriyle dolu bir ülkedeyiz. Ben, bu durumda
Cumhur İttifakının büyük ortağına sesleniyorum:
Sayın Davutoğlunun, Sayın Yeneroğlunun
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) -
Sayın Babacanın yaptığını yapabilirsiniz ve bu
şer ittifakından çekilebilirsiniz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) - Hadi oradan! Sana mı
soracağız? Sen Grubuna seslen, Grubuna.
BAŞKAN Sayın Gergerlioğlu,
teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 12nci
maddesine poşet veya ambalaj ve ibaresinden sonra gelmek üzere plastik
içerikli ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Fahrettin
Yokuş Erhan
Usta
Adana Konya Samsun
Şenol
Sunat Bedri
Yaşar Orhan
Çakırlar
Ankara Samsun Edirne
Zeki
Hakan Sıdalı
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Bedri Yaşarın.
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teklifin 12nci maddesiyle çevrenin
korunmasına ve iyileştirilmesine yönelik ilkeleri; sıfır
atığın yaygınlaştırılması, motorsuz ve
elektrikli araçların yaygınlaştırılması ve
plastik içerikli ambalajların azaltılması ilkeleri
eklenmektedir.
Dört mevsimin yaşandığı
ülkemizde gerçekten pek çok ülkeyi kıskandıracak şekilde kültür
ve tarih miraslarının yanı sıra turizm ve tabiat
güzellikleri konusunda her şey bulunmaktadır. Geriye bizlere sadece
bunları korumak ve gelecek nesillere aktarmak kalıyor. Bu görevi
başta Hükûmet olmak üzere maalesef yerine getiremiyoruz. ÇED raporu
eskiden çevrenin sigortası olarak bilinirdi ama bu dönemlerde maalesef
çevrenin sigortası olmaktan çıktı, âdeta çevre düşmanı
hâline geldi. ÇED raporlarının önemli bir kısmının biz
bürolarda, ofislerde hazırlandığını gayet iyi
biliyoruz, belli formatlarda hazırlandığını gayet iyi
biliyoruz. Kanunlar var ama biz bunları sahaya inip
uygulamadığımız sürece bunun hiçbir anlamının
olmadığını buradan ifade ediyorum, yoksa bütün
yatırımcı kuruluşlarda, bugün inşaatlarda bile ÇED
raporu artık isteniyor. Dolayısıyla bunlar gerçek manada
uygulanırsa bu sorunların da önemli bir kısmının
çözüleceğini buradan ifade ediyorum.
Yine, özellikle bacasında filtre olmadan
üretim yapmalarına izin verilen termik santralleri, daha sonra da
yapılmaya çalışılan termik santralleri, bunları
hepimiz biliyoruz. Tarım arazilerine yakın mesafelerde kurulan
çimento fabrikaları, taş ocakları; hepimiz de biliyoruz ki
bunlar doğaya, tarıma ciddi oranda zarar veriyor.
Kirlenen yalnızca, sadece tarım arazileri
değil; ormanlarımız, akarsularımız, denizlerimiz de
hızlı bir şekilde kirlenmektedir. Bugün özellikle Karadeniz
yaylalarına şöyle bir baktığınız zaman,
yapılan geçici binaları da görürsünüz. Uzungöl maalesef uzun havuza
döndü, bunların her biri birer çevre felaketi. Tabii, denizleri de
kirletince ortaya ne çıkıyor? Balık üretimi ülkemizde
azaldı. 2002 yılında 566 bin ton balık üretilirken 2017de
bu 354 bin tona, 2018 yılında da 314 bin tona düşmüştür. Bu
rakamlar dikkate alındığında ülkemizde avcılık
yoluyla elde edilen su ürünlerinin miktarında çok ciddi azalmalar
olmuştur. Bugün dünyada kişi başına düşen balık
tüketim miktarı 19 kilogramken maalesef ülkemizde bu rakam 2018
yılı rakamlarıyla 6,1 kilograma düşmüştür. Peki, bu
denizlerde oluşan kirliliğin sebebi kim? Hepimiz; yani bugün bunun
sebebini başka yerlerde aramaya gerek yok, maalesef denizlerimizi bizler
kirletiyoruz.
Peki, bunun yanı sıra daha neler
yapıyoruz? Özellikle iklim değişiklikleri var. Hepiniz
biliyorsunuz, her birimizin bölgesinde artık göller kaybolmaya
başladı. Mesela Samsunun Ladik ilçesindeki göl artık üçte
1inden daha fazlasını kaybetti. Yine buna paralel olarak mesela
Eğirdir Gölü, Beyşehir Gölü, Eber Gölü, Burdur Gölü, Salda Gölü de
başta olmak üzere göllerimiz sularını kaybediyor, neredeyse
haritadan kaybolan göllerimiz var. Yani bunların bir sebebi olmalı,
bunların üzerinde ben şahsen iktidar milletvekillerimizi düşünmeye
davet ediyorum.
Aynı şekilde, Konya bölgesinde
oluşan obruklar var. Yer altı suyu çekilmesiyle beraber oluşan
obruklardan bahsediyoruz. Bunların her biri kendi başına zaten
bir çevre felaketidir. Dolayısıyla, bunlar üzerinde ciddi oranda
durmak lazım. Yine, nehir yatakları, erozyonlar
Ciddi oranda
tarımsal alanları kaybediyoruz. Bugün hep Tarım gelişsin.
diyoruz ama maalesef Türk tarımı ekilebilir alanlarını
ciddi oranda kaybetmeye başladı. Onu da buradan her birinizi
ayrı ayrı uyarıyoruz.
Değerli milletvekilleri, eğer bizler
sahip çıkmadığımız sürece, bizler bu işin
farkına varmadığımız sürece artık ülkenin
yaşanılabilir olmaktan çıkacağını zaten hepiniz
görüyorsunuz. Bugün, özellikle termik santrallerin olduğu bölgelerde nefes
almak bile problem.
Buradan tekrar hatırlatıyorum, bir kez
daha sizleri çevre konusunda duyarlı olmaya davet ediyorum. Bu
kanunları çıkarmak yetmez, uygulama konusunda da dirayetli
olmanızı buradan tekrar sizlere hatırlatıyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler.. Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 232 sıra sayılı Türkiye Çevre Ajansının
Kurulmasıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 12nci maddesiyle 2872 sayılı Çevre Kanununun
3üncü maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinin son cümlesinde
yer alan Bakanlıkça ibaresinin Bakanlık tarafından
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Vecdi Gündoğdu
Aydın
Özer Murat
Bakan
Kırklareli Antalya İzmir
Mahir
Polat Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Barış
Karadeniz
İzmir Bursa Sinop
Süleyman
Bülbül Ednan
Arslan
Aydın İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ÇEVRE
KOMSİYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA (Trabzon) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Evet, önerge üzerinde söz talebi Sayın Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun.
Buyurun
Sayın Kayışoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum. Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında
bizi izleyen değerli vatandaşlarımız; herkesi saygıyla
selamlıyorum.
Evet,
Çevre Ajansı kurulmasıyla ilgili yasanın 12nci maddesi üzerinde
söz aldım.
Değerli
arkadaşlar, bizim, aslında, AKP iktidarı dönemi gösterdi ki
kanun değişikliklerinden çok, zihniyet değişikliklerine
ihtiyacımız var ama her alanda böyle; eğitimde, adalette,
çevrede, en çok da belki adalet ve çevre açısından geçerli bu.
Biliyorsunuz, burada aynı zamanda Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu kurduk, başına birini atadınız ve
çocukların insan haklarını korumayan, tam tersine, çocuk
evliliklerini savunan birisi çıktı başımıza.
Umarız, bu Çevre Ajansının başına da çevreyi
katledenlerden, çevreye karşı saygısızca açıklamalarda
bulunan birini atamazsınız diye buradan temennimi şimdiden
belirteyim.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, çevreyle ilgili hakikaten sabıkanız
çok. Bursa Yenişehirdeki Kirazlıyaylayla ilgili, en tazesi bu,
Bursadaki çevre mücadelelerinden, defalarca anlattım mücadeleyi. En son
mahkeme tarafından hükmü Karakuşi tarzı verilen mahkeme
kararını da anlattım. Yani, yasalar olsa bile o yasaları
gerçekten uygulayacak vicdanlı, hukuka, kanuna saygılı insanlar
olmamız lazım. Önce bizim bu yönetim anlayışını
yerleştirmemiz gerekiyor bu ülkeye. Bu da AKPyle olmayacak, çok açık
bir şekilde görülüyor; ilk seçimde bunu değiştireceğiz,
bunları hayata geçireceğiz.
Aslında
yirmi yıldır Bursada süren bir çevre mücadelesi var. Bakın,
bunu dikkatle dinlemenizi öneriyorum. İktidarda kalmak için
insanların hep millî duygularını sömürüyorsunuz ya, size bir
millîlik dersi veriyor Bursa Barosu yıllardır, onu
anlatacağım. Bursada bir fabrika; Cargill, Amerikan şirketi.
Bunun, tabii, yıllar öncesinden gelen bir süreci var. İşte,
Ecevit Amerikaya gidiyor, özel bir şekilde sorunlarının
çözülmesi isteniyor, bunu yerine getirmiyor. Daha sonra Recep Tayyip
Erdoğan Başbakan olduğunda, 2005 yılında, gitmeden
önce şirketle ilgili lehe düzenlemeler yapılıyor. Döndükten
sonra, mahkeme kararları ÇEDi iptal etmesine, ruhsatını iptal
etmesine rağmen, o mahkeme kararlarını uygulamamak için Toprak
Koruma Kanunu sizin tarafınızdan o şirket için
değiştiriliyor. O toprakların metrekaresi 5 liraya Cargille
resmen peşkeş çekiliyor ve tarım dışı
kullanıma başlayan bu şirkete maalesef af çıkarılıyor.
Defalarca,
onlarca yürüyen dava arkadaşlar; Bursa Barosu yirmi yıldır
kuşaktan kuşağa bu mücadeleyi sürdürüyor ve bu mahkeme
kararları uygulanmıyor. Tazminat davaları açılıyor,
kazanılıyor. AİHMe gidiyor. En son 2019 yılında
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiyeyi mahkûm ediyor. Diyor ki:
Siz, bu Cargillle ilgili adil yargılanma hakkını ihlal
ediyorsunuz, mahkeme kararlarını uygulamıyorsunuz,
yargılamalar maalesef çok uzun sürüyor. Düşünebiliyor musunuz,
Amerikalı şirkete karşı verilen mücadele nedeniyle
Türkiyeyi mahkûm ediyor ve Bursa Barosunu haklı buluyor Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi. Madem o kadar millîsiniz, bari Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararını uygulayın. Evet, uygulayın,
bu şirketle ilgili mahkemelerin verdiği kararları uygulayın.
Bu şirket nerede biliyor musunuz? Ha, bunun için daha
yaptığınız çok şeyler var. Ne yaptınız
mesela? Şeker fabrikalarını sattınız, bu ülkenin
gerçekten yerli, millî şeker fabrikalarını sattınız.
(CHP sıralarından alkışlar) KHKyle, şeker
kotasını denetleyen Şeker Kurumunu kapattınız.
Yetmedi, Nisan 2020de ne yaptınız biliyor musunuz? Esnafa,
işçiye, çiftçiye vermediğiniz paraların milyonlarca
dolarını bu şirkete vergi indirimiyle sağladınız,
evet. Sonra da çıkıp karşımıza -işte
birtakım hamaset duygularıyla- maalesef milletin
duygularını istismar ediyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, şimdi bununla
ilgili tabii söylenecek çok şey var ama bir kez daha söylüyorum: Bu
kanunların çıkarılması sorun değil, iyilerini
destekleriz, kötülerini eleştiririz. Ama önce bu yasaları
uygulayın, önce samimi olduğunuzu -işte bu örnekte olduğu
gibi- gösterin, o zaman biz sizin çevreye karşı duyarlı
olduğunuzu, bu yasaları uygulayacağınızı,
gerçekten millî olduğunuzu görelim, vatandaş da ona göre size
puanını versin diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.33
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun),
Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
232
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Bugün
gündemimizde başka bir konu bulunmadığından, alınan
karar gereğince 2021 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
ile 2019 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifini
görüşmek için 7 Aralık 2020 Pazartesi günü saat 12.00de toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.36