TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
24üncü
Birleşim
7
Aralık 2020 Pazartesi
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkanı Mustafa Şentopun, 2021 yılı bütçe
görüşmelerinin millete ve devlete hayırlara vesile olmasını
dilediğine
ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM
Başkanı Mustafa Şentopun, tutanakların Türkçe
tutulduğuna, hatip başka bir dilde konuştuğunda Bu
bölümde/bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime/kelimeler
ifade edildi. diye not düşüldüğüne ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı TBMM
Başkanı Mustafa Şentopun, tutanakların önce ham olarak
tutulduğuna, daha sonra nihai şeklinin verildiğine ve
resmîleştiğine, (x)in dipnot için kullanıldığına ilişkin
konuşması
IV.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- 2021 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 230)
2.- 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan
2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet Kamu İdaresine Ait
Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali İstatistikleri
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 231)
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Erkan Başın, İç Tüzükün 63üncü maddesine göre,
Oturum Başkanı TBMM Başkanı Mustafa Şentopu usule
uymaya davet etmek üzere bir usul tartışması açılmasını
talep ettiğine ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, bütçe görüşmelerinde hem turlarda hem
maddelerde gruplarına düşen konuşma haklarından Mecliste
grubu bulunmayan siyasi partilerinin taleplerini karşıladıklarına,
bütçenin tümü üzerinde grubu bulunmayan siyasi partilerin de söz hakkı
olduğuna ilişkin açıklaması
3.- Ankara Milletvekili
Mustafa Desticinin, şahsına yapılan ithamları kabul
etmediğine, milletten aldığı güçle Mecliste olduğuna
ilişkin açıklaması
4.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, grubu bulunmayan siyasi partilere
konuşma hakkı verme konusunda bir sıkıntıları
olmadığına, Ankara Milletvekili Mustafa Desticiye
sataşmadıklarına ilişkin açıklaması
5.- Mardin Milletvekili
Mithat Sancarın, Oturum Başkanı TBMM Başkanı Mustafa
Şentopun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
6.- Ankara Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili Pervin
Buldanın 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ve 231 sıra sayılı 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin tümü üzerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Ankara Milletvekili Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
8.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Oturum Başkanı TBMM
Başkanı Mustafa Şentopun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
9.- Ankara Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, İzmir Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlunun 230 sıra sayılı 2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ve 231 sıra
sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
10.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Ankara Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
11.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanun Teklifi ve 231 sıra sayılı 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin tümü üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
12.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ve 231
sıra sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
13.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki,
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu ve İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
14.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
15.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
16.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Ankara Milletvekili Mustafa
Desticinin 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanun Teklifi ve 231 sıra sayılı 2019 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin tümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
17.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın 230 sıra sayılı
2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ve 231 sıra
sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin tümü üzerinde yürütme adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
18.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın 230 sıra sayılı
2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ve 231 sıra
sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin tümü üzerinde yürütme adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
19.- Ankara Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
20.- Bursa Milletvekili
İsmail Tatlıoğlunun, Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın 230 sıra sayılı
2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ve 231 sıra
sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin tümü üzerinde yürütme adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
21.- Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın, İstanbul Milletvekili Engin
Altay ve Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- İstanbul
Milletvekili Erkan Başın söz hakkına ilişkin verdiği
dilekçenin işleme alınıp alınmayacağı hakkında
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ve 231 sıra sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasında CHPye sataşması
nedeniyle konuşması
VIII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Ankara Milletvekili Ali
Haydar Hakverdi'nin, 26. ve 27. Yasama Dönemlerinde verilen yazılı
soru önergelerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/35967)
2.- Ankara Milletvekili Ali
Haydar Hakverdi'nin, 26. ve 27. Yasama Dönemlerinde Başkanlığa
sunulan kanun tekliflerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/35968)
7 Aralık 2020 Pazartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 12.03
BAŞKAN: Mustafa
ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Enez
KAPLAN (Tekirdağ), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24üncü
Birleşimini açıyorum. (x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçiyoruz.
Gündemimize göre, 2021 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin görüşmelerine başlayacağız.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı Mustafa
Şentopun, 2021 yılı bütçe görüşmelerinin millete ve
devlete hayırlara vesile olmasını dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Başlamadan, 2021 yılı
bütçe görüşmelerimizin milletimiz ve devletimiz için hayırlı
sonuçlara vesile olmasını Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum.
IV.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (x)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (´)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, Komisyon Raporları
230 ve 231 sıra sayılarıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Şimdi, yürütme adına bütçe sunuş
konuşmasını yapmak üzere Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Sayın Fuat Oktaya söz vereceğim.
Buyurun Sayın Oktay. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 2021 yılı merkezî
yönetim bütçe görüşmeleri vesilesiyle Gazi Meclisimizin Genel Kurulunda
sizlerle birlikte olmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade ediyor,
Sayın Cumhurbaşkanımız ve şahsım adına
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
21 Ekimdeki bütçe sunuşumuzun ardından, 27
Ekim-27 Kasım 2020 tarihleri arasında gerçekleşen özverili
çalışmalar ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi üzerine Plan
ve Bütçe Komisyonunda gerçekleştirilen görüşmeler
tamamlanmıştır.
2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi, Plan ve Bütçe Komisyonunda otuz sekiz gün süren 20 birleşim
sonunda son şeklini almıştır. İki yüz beş saat
bütçe mesaisi yapan Plan ve Bütçe Komisyonumuzun mevcut ve önceki
başkanlarına, üyelerine, kıymetli milletvekillerimize;
ayrıca, süreci birlikte yürüttüğümüz değerli
bakanlarımıza, kamu kurumlarımızın değerli
temsilcilerine, çalışanlarına sarf ettikleri emek ve
yaptıkları her türlü katkı için teşekkürlerimi sunuyorum.
Bütçemizin Meclis Genel Kurulundaki müzakerelerine
bugün itibarıyla da başlamış bulunuyoruz. Millî iradenin
tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yaptığımız bütçe görüşmeleri, yürütme erkinin demokratik
yollardan denetlenmesine zemin oluşturmaktadır.
Cumhurbaşkanlığı Kabinesi
tarafından yapılacak icraatların yol haritası olan bütçe
teklifimiz, milletimize en iyi kamu hizmetlerini en etkin şekilde
ulaştırma vizyonumuz yönünde hazırlanmıştır. Yüce
Meclisimize sunduğumuz bu bütçe, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin 3üncü bütçesi olarak, sistemin getirdiği esneklik ve
dinamizmin avantajlarını taşımaktadır. Bütçemiz,
eğitim, sağlık, adalet ve güvenlik başta olmak üzere,
enerjiden tarıma, ulaştırmadan sanayiye,
Cumhurbaşkanımız liderliğinde her alanda elde
ettiğimiz kazanımları daha da yükseltecek somut ve orta vadeli
hedeflerimizin dayanağını oluşturmaktadır. 2021
yılı bütçesinin temel misyonu, Covid-19 salgınına
bağlı olarak ortaya çıkan küresel yeniden yapılanma
sürecinde Türkiye ekonomisinin sağlam ve öngörülebilir adımlarla
ilerlemesini temin etmektir. Bu çerçevede bütçemizin hedefi, yeni normalde
ülkemizin küresel ölçekte hak ettiği yeri almasıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiyenin kalkınma sütunlarını oluşturan
alanlarda sağlanan ilerleme, Türkiye sevdamızın, büyük bir
gayretin ve emeğin sonucudur. Cumhurbaşkanımızın
Başbakanlık dönemi de dâhil olmak üzere, hükûmet programlarıyla,
kalkınma planlarıyla, konu bazlı strateji belgeleri ve eylem
planlarıyla, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine
geçişle birlikte Cumhurbaşkanlığı programı ve yüz
seksen günlük ilerleme planlarıyla her bir adım üzerinde titizlikle
çalışılmış ve uygulanmıştır. 2023, 2053
ve 2071 gibi gelecek tasavvurlarımız ilmek ilmek örülmüş, hem
merkezde hem yerelde vatandaşa dokunan ve Türkiyeyi ilerleten kamu
hizmetleri, dev eserler ve sürdürülebilir politikalar hayata
geçirilmiştir.
2021 yılı bütçemiz,
sağladığımız ilerlemeleri daha da öteye
taşıyacak, her bir vatandaşımızın beklentisi,
talepleri ve hayalleri doğrultusunda yeni başarı hikâyelerimizin
dayanağını oluşturacaktır.
Geçmişteki bütçelerimizde olduğu gibi bu
bütçemiz de alın teriyle değer üreten işçilerimizin, ekonomiye
bereket katan esnafımızın, iş
insanlarımızın, çiftçimizin ve tüm girişimcilerimizin bütçesidir;
yaşadığımız salgın döneminde evlerinden,
ailelerinden uzak fedakârca çalışan sağlık
çalışanlarımızın, evlerini birer sınıfa
dönüştüren öğretmenlerimizin, vefa gruplarında büyüklerimizin
yardımına koşan Emniyet güçlerimizin bütçesidir; ekonomik belirsizliklere
salgının oluşturduğu şoklar eklenmişken Biz bize
yeteriz. diyerek 83 milyon tek yürek kenetlenmiş alicenap milletimizin
bütçesidir.
2021 bütçesi, terörü kaynağında
kurutmuş, her bir köşesinde huzuru ve güvenliği tesis etmiş
Türkiyenin bütçesidir; yerli, millî imkânlarla geliştirdiği savunma
sanayisi ürünleriyle Karabağın kırk dört günde özgürlüğe
kavuşmasına en güçlü katkıyı veren, kırk beş
günde sıfırdan hastaneler inşa eden, 4üncü Ulusal Antarktika
Bilim Seferini otuz günde tamamlayan Türkiyenin bütçesidir.
2021 bütçesi, e-devlet -Dijital Türkiye-
çalışmalarıyla kamu hizmetlerinde çağ atlayan, TÜRKSAT uydu
projeleriyle çıtayı uzaya taşıyan Türkiyenin bütçesidir.
Bütçemiz, toplumsal hayatta her geçen gün daha da
güçlenen kadınlarımız, ülkemizin en önemli zenginliği olan
gençlerimiz ve öğrencilerimiz için daha müreffeh yarınları
hedeflemektedir.
Salgın şartlarında kamu, özel sektör
ve üniversite el birliğiyle on beş günde solunum cihazı
üretebilen, ihtiyaç hâlinde, iç talebi karşılamanın yanı
sıra tüm dünyaya yardım eli uzatabilen ve aynı anda Doğu
Akdenizde, Suriyede, Libyada hakkaniyet mücadelesini sürdüren Türkiye için
zor diye bir şey yoktur, her zaman söylüyoruz, imkânsızsa sadece
zaman alır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İşte, bu bütçemizle, imkânsız görülen
atılımları mümkün hâle getirecek, zor denilen
yatırımları birlik ve berberlik ruhuyla
kolaylaştıracak ve hayata geçireceğiz. 2021 bütçemizle ülkemizi
hedeflerimiz doğrultusunda daha da büyütmek, geliştirmek ve
kalkındırmak için çalışacağız.
Bütçemiz, AK PARTİ hükûmetleri döneminde
hazırlanan geçmiş on sekiz bütçe gibi Türkiye'nin başarı
hikâyelerine ve muzaffer çıktığı mücadelelere dayanak
oluşturacaktır. Önümüzdeki yıl çalışmalarımızda
yine vitesi daha da yükseltecek, milletimizle omuz omuza daha nice
başarıya hep birlikte yine imza atacağız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; performans esaslı program bütçe sistemine göre
hazırlamış olduğumuz 2021 yılı merkezî yönetim
bütçesi, toplumun ihtiyaç ve beklentilerinin bütçede daha isabetli bir
şekilde yer alması, kamu kaynakları ile kamu hizmetleri
arasında bağ kurulması ve harcama önceliği
geliştirilmesine imkân tanıyan ve kamu mali yönetimini güçlendiren
bir yapıya sahiptir. Performans esaslı program bütçeye geçilmesiyle
bütçenin girdilerden ziyade çıktı ve sonuç odaklı bir
yaklaşımla hazırlanması, uygulanması, izlenmesi ve
değerlendirilmesi, ayrıca bütçenin daha sade ve
anlaşılır hâle gelmesi sağlanmıştır.
Bütçemiz, Yeni Ekonomi Programı hedefleriyle
uyumlu olarak hem yatırım ve istihdamın
artırılmasını hem de enflasyon ve cari
açığın azaltılmasını amaçlayan, ayrıca
Covid-19 salgınıyla mücadelemizi destekleyecek nitelikte işlevsel
bir bütçedir.
Bütçenin bütününe ilişkin konuşmam, dünya
ekonomisindeki gelişmeler, Türkiye ekonomisindeki gelişmeler, kamu
maliyesindeki kazanımlarımız, Covid-19 salgınına
yönelik ekonomik tedbirler, gelir politikaları ve uygulamaları, bütçe
gelişmeleri ve öngörüleri kapsamında, 2019 yılı merkezî
yönetim kesin hesabı, 2020 yılı merkezî yönetim bütçe
gerçekleşmeleri, 2021 yılı merkezî yönetim bütçesi bölümlerinden
oluşacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tüm dünyayı etkisi altına alan coronavirüs
salgını sebebiyle belirsizliğin üst seviyede olduğu zor bir
süreçten geçmekteyiz. Salgın, toplumları birçok yönden derinden
etkilerken küresel ekonomide yakın tarihin en ciddi ekonomik şoku
yaşanmaktadır. Gerek üretim gerekse tüketimin aynı anda
düştüğü bu süreçte, dünyada milyonlarca kişi işsiz
kalmış ve alınan tüm önlemlere rağmen ortaya çıkan
tahribat da hâlâ sürmektedir.
Uluslararası Para Fonunun ekim ayı küresel
ekonomik görünüm raporuna göre, dünya ekonomisinin bu yıl yüzde 4,4
oranında daralması beklenmektedir. Bu oran, 2009 küresel krizinden bu
yana dünya ekonomisindeki en derin daralma olarak dikkat çekmektedir.
Bütçemizi Covid-19 salgınının küresel
anlamda ekonomik ve sosyal hayatı olumsuz etkilediği, risklerin ve
belirsizliklerin sürdüğü bu zorlu ortamda hazırladık. 2019
yılında Amerika Birleşik Devletleri ve Çin arasındaki
ticaret savaşları, avro bölgesinde genele yaygın zayıf
performans, Brexite ilişkin belirsizlikler, Çindeki sıkı kredi
politikalarıyla azalan yatırımlar, Amerika başta olmak
üzere gelişmiş ülkelerdeki parasal normalleşme ve azalan küresel
talep ve güven, küresel büyüme ve ticaret hacminin yavaşlamasına
sebep olmuştur.
2020 yılında -hâlihazırda
yavaşlayan bir küresel ekonomiyle girilirken bu yıla- ortaya
çıkan Covid-19 salgınına karşı alınan önlemler ve
kısıtlama tedbirleri neticesinde hem üretimde hem de talepte küresel
ölçekte tarihî gerilemeler kaydedilmiştir.
Salgının etkileriyle 2020
yılının ikinci çeyreğinde ekonomilerde kayda değer
biçimde küçülmeler gözlemlenmiş, büyük istihdam kayıpları
yaşanmıştır. Bu dönemde sanayi üretimi ve ticaret hacmi
sert bir biçimde gerilemiş, perakende satışlarda düşüş
gözlenmiştir.
Salgının hızla yayılması,
Amerika Birleşik Devletleri, İtalya, İspanya, İngiltere
gibi büyük ekonomilerin de arasında olduğu birçok ülkenin
sağlık sistemleri üzerinde yıkıcı etkiler
bırakırken başta hizmetler
sektörü olmak üzere ekonominin önemli alanlarında ciddi hasarlara neden
olmuştur. Özellikle turizm ve ulaştırma sektörleri bu süreçte
ağır darbe almıştır. Yine bu süreçte sermaye
akımları gelişmekte olan ülkeler aleyhine bozulurken bahse konu
ülke para birimleri değer kaybetmiştir.
Uluslararası Para Fonunun ekim ayı
raporuna göre, gelişmiş ekonomilerde ekonomik daralmanın bu
yıl yüzde 5,8 oranında olması ve 2021 yılında ise
iktisadi faaliyette tekrar toparlanma yaşanmasıyla yüzde 3,9
oranında büyüme kaydedilmesi beklenmektedir. 2019 yılında yüzde
3,7 oranında büyüyen gelişmekte olan ekonomilerin salgın
kaynaklı olarak 2020 yılında yüzde 3,3 küçülmesi
öngörülmektedir. Söz konusu ülke grubunun büyümesinin 2021 yılında
tekrar yüzde 6 seviyesine çıkacağı düşünülmektedir.
Salgından olumsuz etkilenen kesimleri
desteklemek amacıyla hayata geçirilen tedbir ve mali destek paketleri ile
ülkelerin normalleşme adımlarının etkisiyle 2020
yılının Mayıs ayından itibaren küresel ekonomik
aktivitede bir miktar toparlanma gerçekleşmesine rağmen
aşağı yönlü riskler varlığını
korumaktadır. Hâlihazırda aşılama
çalışmalarının henüz başlangıç döneminde
olması, ülkelerin uyguladığı genişletici para ve maliye
politikaları, iktisadi faaliyetteki toparlanma ve baz etkisiyle birlikte
2021 yılında küresel büyümenin yüzde 5,2 oranında
gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2019 yılında işsizlik oranı küresel
düzeyde yüzde 5,4 olarak gerçekleşmiştir. Salgının istihdam
üzerindeki olumsuz etkilerini sınırlandırmak amacıyla
hükûmetler tarafından tedbir paketleri hayata geçirilmiş olsa da
işsizlik oranlarında küresel ölçekte kayda değer
artışlar gözlemlenmiştir. Söz konusu istihdam
kayıpları özellikle hizmetler sektöründe yoğun olarak
hissedilmiştir. Zayıf küresel faaliyetin arz kapasitelerindeki
kalıcı hasarlara, üretken sermaye kaybına ve doğal
işsizlik oranında uzun süreli artışa yol açabileceği
değerlendirilmektedir.
2019 yılında gelişmiş
ekonomilerde yüzde 1,4 olarak gerçekleşen yıllık ortalama
enflasyonun 2020 yılında yüzde 0,8 oranında gerçekleşmesi
tahmin edilmektedir. 2019 yılında yüzde 5,1 seviyesindeki
gelişmekte olan ekonomilerin enflasyon oranının ise 2020
yılında yüzde 5 olarak gerçekleşmesi öngörülmektedir.
Brent petrol fiyatları 2020 yılına
varil başına 70 dolar seviyesinde başlamasına rağmen
oldukça düşük seviyelere geriledikten sonra 40-50 dolar bandına
yerleşmiştir. Önümüzdeki dönemde petrol fiyatlarının
belirli bir süre daha bu seviyelerde kalması öngörülmektedir.
Salgın nedeniyle vergi gelirlerindeki
düşük seyir ile yine başta sağlık harcamaları ve
geniş çaplı mali destek paketleri nedeniyle gider
artışları kamu maliyesi üzerindeki baskıyı
artırmıştır. Bu kapsamda dünya genelinde artış
eğilimine giren borç stoku da kamu maliyesinin sürdürülebilirliğini
tehdit etmeye başlamıştır.
Gelinen bu noktada, önümüzdeki dönemde
salgının seyri, başta turizm gelirleri olmak üzere hizmet
gelirlerinin ne zaman toparlanacağının net olarak tahmin
edilememesi, tedarik zincirlerinin bozulması, emtia fiyatlarındaki
dalgalanmalar ve jeopolitik gerginlikler küresel ekonominin temel risk
kaynaklarını oluşturmaktadır. Buna karşın,
aşı ve tedavi çalışmalarında sona
yaklaşılmış olması ve genişlemeci mali tedbirlerin
2021 yılına uzatılmasının küresel düzeyde riskleri
azaltabilecek unsurlar olduğu düşünülmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, Türkiye ekonomisi, dengelenme sürecinin ardından, 2019'un
son çeyreğindeki yüzde 6,4 oranında güçlü bir büyüme
performansının etkisiyle yılın tamamında yüzde 0,9
oranında büyüyerek küresel kriz sonrasındaki kesintisiz
yıllık büyüme eğilimini sürdürmüştür.
2020 yılının ilk çeyreğinde
birçok ülkeden pozitif ayrışarak yüzde 4,5 oranında büyüme
kaydedilmesine karşın, salgının tüketici
davranışı üzerindeki etkileri ve salgının yayılmasına
engel olmak için alınan önlemlerin ekonomik faaliyeti
sınırlandırması, ayrıca salgına bağlı
olarak dış talepteki daralma sonucunda net mal ve hizmet
ihracatındaki gerileme nedeniyle yılın ikinci çeyreğinde
Türkiye ekonomisi yüzde 9,9 oranında daralmıştır.
Haziran ayından itibaren vaka
sayılarındaki düşüşle birlikte salgın çerçevesinde
getirilen kısıtlamalar hafifletilmiş, üçüncü çeyrek
itibarıyla ekonomi hızlı bir toparlanma sürecine girmiştir.
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış gayrisafi
yurt içi hasıla yılın üçüncü çeyreğinde ikinci çeyreğe
göre yüzde 15,6 oranında artarak güçlü toparlanmayı teyit
etmiştir. Finansal şartlardaki iyileşmenin iç talebe destek
vermesiyle üçüncü çeyrekte Türkiye ekonomisi yüzde 6,7 oranında büyüme
kaydetmeyi başarmıştır.
Tekrar uygulamaya konulan salgın
kısıtlamalarına rağmen 2020 yılını pozitif
bir büyümeyle kapatmayı öngörüyoruz. Ekim ve kasım ayına
ilişkin ilk öncü göstergeler de bu beklentimizi doğrular niteliktedir.
2021 yılında büyümenin yurt içi ve yurt
dışı talep arasında dengeli bir görünüm sergilemesini ve
ekonomimizin yüzde 5,8 oranında büyümesini hedefliyoruz. Bu büyüme
sürecini makroekonomik istikrarı koruma ve enflasyonla mücadele
çabalarımızla çelişmeyecek şekilde kurguluyoruz ve bu sürecin
her aşamasını da titizlikle takip edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2021 yılında hedeflenen yüzde 5,8'lik büyümeyle
birlikte iktisadi faaliyetteki hızlı toparlanma ve bunun sonucunda
iş gücüne katılım ve istihdam oranlarında iyileşme
kaydedilmesini de öngörmekteyiz.
İstihdama yönelik olarak iktisadi güven
ortamının güçlenmesi sonucunda, ertelenmiş
yatırımların hayata geçirilmesi ve üretimdeki artışla
birlikte istihdam teşvikleri etkili bir biçimde uygulanmaya devam edilecektir.
Bunun yanı sıra, beceri envanterinin çıkarılması,
iş-beceri uyumunun artırılması, mesleki eğitim
programlarının beceri temelli olarak güncellenmesi,
dijitalleşmeye uyumun hızlandırılması, etkin kariyer
danışmanlığı ve aktif iş gücü
programlarının hedef odaklı uygulanması gibi iş gücü
piyasasına yönelik yapısal adımları da atıyor
olacağız. Bu çerçevede, 2021 yılında 2020 yılına
göre istihdamın 1 milyon 598 bin kişi artması ve işsizlik
oranının yüzde 12,9a gerilemesi beklenmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2019 yılında
gıda fiyatlarındaki olumlu seyir, ılımlı talep
şartları, enflasyon beklentilerinde iyileşme ve maliyet
baskılarının ortadan kalkmasıyla birlikte TÜFE
yıllık artış hızı ivme kaybederek yüzde 11,8
seviyesine gerilemiştir. 2020 yılında ise kurlardaki hareketler
ve gıda fiyatlarındaki görece yüksek seyir TÜFE yıllık
artış hızındaki ivme kaybını ortadan
kaldırmış ve yıllık tüketici enflasyonu kasım
ayında yüzde 14 oranında -yıllık itibarıyla-
gerçekleşmiştir.
Son dönemde gerek toplumun farklı kesimleriyle
yapılan geniş katılımlı istişarelerin sonucu
olarak geliştirilmekte olan gerekse Yeni Ekonomi Programında
öngörülen politikaların hayata geçirilmesiyle enflasyonun kalıcı
olarak düşük ve tek haneli seviyelere indirilmesi temel
hedeflerimizdendir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
küresel gelişmeler bölümünde değindiğim üzere, Covid-19
salgını küresel ekonomi üzerinde ciddi baskılayıcı bir
unsur olmuş, küresel ticaret hacminde büyük oranlarda daralma
yaşanmıştır. Özellikle en büyük ihracat pazarımız
olan Avrupa ülkelerinde ekonomik aktivitedeki yavaşlama dış
talebi olumsuz etkilemiştir.
2019 yılında 180,8 milyar dolara yükselen
yıllık ihracatta 2020 yılında YEP hedeflerini
yakalayacağımızı, hatta üzerine
çıkacağımızı öngörmekteyiz. 2021 yılı
ihracat hedefimiz ise 184 milyar dolardır.
Tasarım ve yüksek teknoloji alanında
Türkiye'nin elde ettiği gelişmelerin henüz ihracatımıza
istenilen düzeyde yansımadığını da görüyoruz. Bu
bilinçle, önümüzdeki dönemde yüksek katma değerli ürün
ihracatımızın artılmasına dönük
çalışmalarımızı yoğunlaştırıyor
olacağız.
Türkiye, Covid-19 sonrası süreçte küresel
ticaretteki ve tedarik zincirlerindeki değişimlere yeni nesil
uygulamalarla uyum sağlayarak küresel ticarette önemli bir aktör olmaya
devam edecektir.
Küresel turizmin durma noktasına gelmesi
sonucunda salgın öncesi dönemde
yıllıklandırılmış olarak 30 milyar doları
aşan seyahat gelirlerimizin 2020 yılında keskin bir
düşüşle 10 milyar dolar seviyelerinde gerçekleşeceğini
öngörüyoruz. 2021 yılında ise salgının etkisinin
hafiflemesiyle turizmdeki toparlanma sonucunda seyahat gelirlerinin
artacağını değerIendiriyoruz.
Covid-19'un küresel ekonomideki
yarattığı tahribatın kademeli bir şekilde
azalması sonucunda gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye
akımlarının artması, risk primlerindeki düşüş ve
kaliteli sermaye girişleri için ortamın elverişli hâle gelmesi
dış finansmanın temel belirleyicisi olacaktır. Bu kapsamda
cari işlemler açığının gayrisafi yurt içi hasılaya
oranının 2021 yılında yüzde 1,9 olarak gerçekleşmesi
beklenmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; küresel finansal piyasaları olumsuz etkileyen salgın
sürecinin ülkemizde daha hafif atlatılabilmesi amacıyla erken
dönemlerde alınan önlemler, salgının olumsuz etkilerini en aza
indirmiş, bankacılık sektörümüzün sağlıklı bir
şekilde çalışmaya devam etmesini
sağlamıştır. Nitekim, yayımlanan göstergeler,
bankalarımızın sağlamlığını teyit eder
niteliktedir. Eylül 2020 itibarıyla Türk bankacılık sektörünün
ortalama sermaye yeterliliği oranı yüzde 19,4 ve çekirdek sermaye
yeterliliği oranı yüzde 14,8le oldukça yüksek bir seviyede
gerçekleşmiştir. Aynı zamanda sektörün likidite, yabancı
para pozisyonu ve kaldıraç oranı gibi göstergeleri de
uluslararası standartların öngördüğü asgari düzeylerin oldukça
üzerinde, yüksek seviyelerde bulunmaktadır. Bankalarımızın
Eylül 2020 itibarıyla öz kaynak kârlılığı yüzde 12,3,
aktif kârlılığı ise yüzde 1,2 olarak
gerçekleşmiştir. Söz konusu oranlar, sektörün güçlü finansal
yapısını işaret etmektedir.
2020 yılı içinde bankaların
yanında, reel sektör kuruluşlarımızın finansman
kaynaklarına erişimi için de yine gereken tedbirler
alınmış ve bankaların, kredi kanallarını
açık tutması sağlanmıştır. Bu yaklaşımla,
salgın sürecinde ekonominin çarklarının dönmesi ve işsizlik
artışının engellenmesi amacına kamu
bankalarımız öncülüğünde ulaşılmıştır.
Kredi piyasalarının kullanılarak reel sektörün desteklenmesi
uygulaması, sadece ülkemize özgü bir durum değildir. Olağanüstü
şartlar nedeniyle, gelişmiş ve gelişmekte olan çok
sayıda ülke, ticari kuruluşların ve tüketicilerin korunması
amacıyla kredi kullandırmaya dönük düzenleme esneklikleri veya kredi
destek paketleri gibi tedbirler uygulamıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; salgının zirve yaptığı dönemde kamu
bankaları öncülüğünde gerçekleştirilen kredi
genişlemesinin, firmalarımızın faaliyetlerine devam
edebilmesi ve bu kuruluşlardaki istihdamın sürdürülebilmesi için
hayati bir önem arz ettiğine dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Salgın sürecinde, kamu sermayeli
bankalarımız, elbette varlık nedenleri olan işlevlerini
icra etmişler; bu zor günlerde çiftçimizin, esnafımızın,
KOBİ'lerimizin ve yatırımcımızın, kısaca
reel sektörün yanında olmuşlardır lakin bunu yaparken asla temel
bankacılık uygulama ve prensiplerinden sapmamışlardır.
Bunun en somut kanıtı da kamu sermayeli
bankalarımızın, başta sermaye yeterlilik rasyosu olmak
üzere, genel kabul görmüş bankacılık standartlarına
gösterdiği güçlü uyumdur. Malumunuz, BDDK tarafından istenen minimum
sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 12'dir. Üç büyük kamu bankamız ise 2020
yılı Eylül ayı itibarıyla bu oranın çok üzerinde,
yüzde 15 ile 18 arasında değişen sermaye yeterlilik rasyosu
oranlarına sahiptir.
Bir diğer önemli gösterge olan takibe
dönüşen krediler oranında ise bankacılık sektör
ortalaması yüzde 4,1 iken, üç kamu bankamızda bu oran yüzde 2,10 ile
yüzde 3,73 arasında değişmektedir. Diğer ülkelerdeki takibe
dönüşen krediler oranlarına baktığımızda
Türkiye'nin çok üzerinde olduğunu görmekteyiz. Örneğin,
İtalya'da yüzde 6,1; Hindistan'da yüzde 9,2; Rusya'da yüzde 9,3;
Yunanistan'da ise bu oran yüzde 31,3'tür. Ayrıca, bu süreçte kamu
bankalarımızın reel sektöre verdikleri güçlü desteğin
yanında kârlılık oranlarını da korudukları
görülmektedir.
Bu veriler göstermektedir ki kamu sermayeli
bankalarımız, bu zor günlerde milletin yanında durarak temel
işlevlerini icra etmiş ancak bunu yaparken asla
bankacılığın temel prensiplerinden
kopmamıştır. Elbette, bu süreçte sermayedar kamu kurumları
olan Türkiye Varlık Fonu ile Hazine ve Maliye Bakanlığı,
kamu bankalarının arkasında durmuş ve pay sahipliği
sınırları içinde gerekli desteği sunmuştur. Bu da
gayet doğal ve istenen bir durum olup bankacılık sistemine
bakışımızdaki rasyonel duruşun bir tezahürü olarak
değerIendirilmelidir.
Ülkemizde yıllardır özel sermayeli bankalar
hangi uygulama, düzenleme ve standarda tabi ise kamu sermayeli
bankalarımız da bunlara tabi olmuştur. Uluslararası
uygulamaları yakinen takip eden BDDK'nin her türlü düzenleme ve denetimine
sermayelerinden bağımsız olarak kamu bankalarımız da
tabidir, üstüne bu kuruluşlarımız bir de Sayıştay
denetiminden geçirilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmamın bu bölümünde kamu maliyesine yönelik
bugüne kadar elde ettiğimiz kazanımlardan bahsetmek istiyorum.
Hükûmetlerimiz döneminde kararlılıkla
sürdürdüğümüz mali disiplin ve basiretli politikalar sayesinde bütçe
açığını ve kamu borç stokunu risk unsuru olmaktan
çıkardık. 2002 yılında yüzde 11,5 seviyesindeki merkezî
yönetim bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı, 2019 yılı itibarıyla yüzde 2,9'a gerilemiştir.
Bu oranın, birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeye
kıyasla düşük olduğu görülmektedir. Benzer biçimde, 2002
yılında yüzde 71,5 seviyesindeki AB tanımlı genel yönetim borç
stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı, 2020 yılı ikinci
çeyrek itibarıyla yüzde 39,4 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran, AB
üyesi ülkelerle kıyaslandığında yine oldukça düşük
seviyededir.
Açıklanan son verilere göre, AB üyesi ülkelerde
borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 87,8'dir.
Aynı zamanda, geçtiğimiz on sekiz yılda borç stokunun kur, faiz
ve likidite risklerine karşı duyarlılığı önemli
ölçüde azaltılmıştır. Bu kapsamda, TL faiz seviyesindeki 5
puanlık artış, TLnin yüzde 5 değer kaybı ve gayrisafi
yurt içi hasıla büyümesindeki 2 puanlık azalış
senaryoları karşısında borç stokunun gayrisafi yurt içi
hasılaya oranının duyarlılığı, 2020
yılı itibarıyla 2002 yılına göre, sırasıyla
0,5; 1 ve 0,5 puan iyileşmiştir.
Kamu maliyesinde en önemli kazanımlardan biri
de kamu-özel iş birliği (KÖİ) modelidir. Bu modelle başta
büyük ölçekli ve imza projelerimiz olan otoyol, köprü, tünel, havalimanı
gibi altyapı yatırımlarının ve salgın döneminde
önemi bir kez daha anlaşılan şehir hastaneleri gibi sağlık
hizmeti sunumunda artan yatırım ihtiyaçlarının, kamu
maliyesine yükünü azaltmış bulunuyoruz.
AK PARTİ hükûmetleri döneminde tamamlanan kamu
yatırımlarının yaklaşık yüzde 10'u, KÖİ
modeliyle hayata geçirilmiştir. Bu yatırımlarla inşa edilen
tesisler, sözleşme süreleri sonunda kamuya devredilecektir, hatta bunların
yeniden işletme hakkı devriyle gelir getirmesi de
sağlanacaktır. Ayrıca, bu yatırımları,
sözleşme süresi bittiğinde tercih edilirse şayet, devletimiz de
işletebilecektir.
Bütçemizi gereğinden fazla zorlamadan, kamuya
ilave borç yükü doğurmadan, ayrıca muadilleriyle
karşılaştırıldığında daha kısa
süre zarfında birçok büyük yatırımı aynı anda
gerçekleştiriyoruz. Örnek olarak, üç buçuk yıl gibi rekor bir sürede
tamamlanan İstanbul Havalimanının üçte 1i büyüklüğünde
olmasına rağmen, yeni Berlin Havalimanı on dört yılda ancak
tamamlanabilmiştir.
İstanbul Havalimanı'nın
yatırım tutarı 10 milyar avrodur. Bu yatırım, görevli
şirket tarafından gerçekleştirilerek havalimanı inşa
edilmiş ve ilk fazı hizmete açılmıştır. Projede
2019 yılında garanti ödemesi yapılmamış; aksine,
hasılat payı ve kira bedeli, Devlet Hava Meydanları
İşletmesine ödenmiştir. İşletme süresi boyunca tahsil
edeceğimiz kiraların toplam değeri 22 milyar avrodur. 2020 yılında
Covid salgını nedeniyle uluslararası ve ulusal uçak seyahatleri
tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de azalmış olduğundan
ortalama yıllık kira bedelinin çok çok altında bir garanti
ödemesi veya mahsuplaşması gündeme gelebilecektir. Bu durum,
salgın dönemine özgü olup hava trafiğinin normale dönmesiyle birlikte
Devlet Hava Meydanları İşletmesi, garanti ödemesi
yapmayacağı gibi kira ile birlikte hasılat payı almaya da
devam edecektir. Özetle, İstanbul Havalimanında salgın dönemi
hariç hazinemizden herhangi bir ödeme yapılmaksızın devletimiz,
10 milyar avro yatırım tutarına sahip bir havalimanına
bedelsiz sahip olacak, üstüne 22 milyar avro gelir tahsil etmiş
olacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ayrıca, yine KÖİ yöntemiyle üç yıl
kadar kısa bir süre içerisinde tamamladığımız 13
şehir hastanesiyle toplam yatak kapasitemizin dörtte 1i olan 17.856 adet
nitelikli hasta yatağını ülkemize kazandırdık. Asya
ile Avrupayı, Boğazın altından birbirine bağlayan,
dünya çapında Yılın Projesi, En İyi Proje Finansmanı,
En İyi Çevresel ve Sosyal Uygulama, En Yenilikçi Proje ve Global Başarı
dâhil toplamda 12 uluslararası ödüle sahip Avrasya Tünelini de ülkemize
yine KÖİ modeliyle dört yılda kazandırdık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Tüm kamu-özel iş birliği projeleri,
sözleşme dönemi sonunda yenileme yatırımları
yapılmış olarak altyapısı ve üstyapısıyla
çalışır vaziyette devletimize devredilecektir. KÖİ modeliyle, klasik finansman yöntemiyle ancak on beş-yirmi yılda milletimizin hizmetine sunulabilecek büyük
eserleri, dört-beş yıl gibi kısa
sürelerde hizmete hazır hâle getirerek gelecek nesillerimize miras
bırakıyoruz. Ülkemize, yüz yılda bir gerçekleşen Covid
salgını gibi felaketlerle mücadele kapasitesi kazandırıyor,
yıllarca kullanılacak, zaman ve maliyet tasarrufu sağlayacak
dünya standartlarında havalimanlarını, köprüleri, tünelleri,
yolları, hastaneleri miras bırakıyoruz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetlerinin sürdürdüğü ihtiyatlı
maliye politikalarıyla kamu maliyesinde bugüne kadar elde ettiğimiz
kazanımlar sayesinde oluşan mali alan, Covid-19
salgınının oluşturduğu belirsizlik ortamında
ekonomimize can suyu olmuştur. Bu çerçevede, salgının ilk
günlerinde harekete geçerek Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketini
oluşturduk ve uygulamaya başladık. Vergi ve sosyal güvenlik prim
yükümlülüklerini erteleyerek işletmelerimizi destekledik. Bu kapsamda 29,4
milyar lira vergi ödemesini ve 40 milyar lira sosyal güvenlik prim ödemesini
erteledik. Ayrıca, 15 milyar lira tutarında vergi indirimi
sağladık. Böylece, Covid-19 salgını dönemine özel olarak
yapılan harcamalar, ertelenen gelirler ve indirimlerle birlikte
oluşan finansman maliyeti de dâhil edildiğinde bütçeden toplam 59
milyar lira kaynak ayırdık. Sosyal Destek Programı
kapsamında 6,3 milyar lira, kısa çalışma ödeneği
kapsamında 21,8 milyar lira, nakdi ücret desteği kapsamında 5,1
milyar lira ve işsizlik ödemesi kapsamında 4,2 milyar lira ödeme
yaparak 1,7 milyar lira normalleşme desteği verdik. Bütçeden
yapılan harcamalara ilave olarak Kredi Garanti Fonu'nun limitini
artırarak teminat sıkıntısı yaşayan
işletmelerin finansmana erişimini sağladık.
Vatandaşlara, esnaf ve firmalara hazine destekli Kredi Garanti Fonuyla
326,5 milyar liralık kredi paketleri oluşturduk ve bu kapsamda,
Kasım 2020 itibarıyla toplamda 267,8 milyar lira kredi ödemesi
yaptık.
Salgının istihdam üzerindeki etkilerini en
aza indirebilmek amacıyla çalışma ve sosyal yaşama
ilişkin olarak Covid-19 döneminde, çalışanlara sözleşme
feshi yasağı getirdik. Bu kapsamda, kısa çalışma
ödeneği ve işsizlik sigortası şartlarından
yararlanamayıp ücretsiz izne çıkarılanlar için nakdi ücret
desteği verilmesini sağladık. Diğer yandan, İstihdam
Kalkanı Paketi kapsamında, Covid-19 salgını sonrası
ekonomik toparlanmayı desteklemek amaçlı hızlı işe
dönüş teşviki, istihdama dönüş teşviki ve artı
istihdam teşvikini getirdik.
Salgından en çok etkilenen sektörlerden turizm
sektörünü desteklemek için ise turizm işletmelerine yönelik kredi
programları, yapılan rezervasyon iptalleri için idari para
cezalarının alınmaması, kira ödemelerinin ertelenmesi
düzenlemelerini ve Güvenli Turizm Sertifikasyon Programını
uygulamaya koyduk.
2020 yılı Kasım ayı
itibarıyla Covid-19 salgını kapsamında ekonomiyi
desteklemek amacıyla atılan adımların büyüklüğü 562
milyar liraya ulaşmıştır, 562 milyar!
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmamın bu bölümünde gelir politikaları ve
uygulamaları hakkında yine kısaca bilgilendirme yapmak
istiyorum.
Gelir politikalarımızı ekonomimizin
hedef ve öncelikleri doğrultusunda sürdürülebilir büyümeyi desteklemek,
kamu harcamalarını istikrarlı ve sağlıklı biçimde
finanse etmek, gelir adaletini sağlamak, yurt içi tasarruflara katkı
yapmak ve fiyat istikrarını desteklemek üzere oluşturuyoruz.
Geçtiğimiz ay yasalaşan 7256
sayılı Kanunla vergi ve sosyal güvenlik prim borçlarının
yeniden yapılandırılmasına imkân
tanınmıştır. Mükelleflerimizin bu imkânı kullanarak
borçlarını yapılandırmaları ve
yapılandırılan tutarlara ilişkin ödemeleri, zamanında
yapmaları önem arz etmektedir.
Ayrıca yurt içi ve yurt dışı
bazı varlıkların -para, altın, döviz, menkul kıymet ve
diğer sermaye piyasası araçları ile
taşınmazların- 30 Haziran 2021 tarihine kadar millî ekonomiye
kazandırılması durumunda vergi alınmayacak ve vergi
incelemesi yapılmayacaktır. Bu kapsamda vatandaşların,
varlıklarını ülke ekonomisine kazandırmalarını
bekliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kayıt dışı ekonomiyle mücadeleye
kararlı bir şekilde devam edecek, vergi kayıp ve
kaçağıyla mücadelede bilgi iletişim teknolojilerinin
kullanımını yaygınlaştırmaya devam edeceğiz.
Kayıt dışı ekonomiyle yine, elektronik ortamda yapılan
ticari faaliyetlerin ve sosyal medya kullanılarak kazanılan
gelirlerin vergilendirilmesine yönelik düzenlemeleri gözden geçireceğiz.
Vergiye gönüllü uyumun ve iş yapma kolaylığının
artırılmasına yönelik olarak vergi beyannamelerini gözden
geçirecek, mükelleflerin ve meslek mensuplarının görüşleri
doğrultusunda sadeleştirmeyi sürdüreceğiz. Vergi bilincini
artırmaya, mükelleflerin hakları ve yükümlülükleri ile vergi
uygulamaları konularında etkin bilgilendirilmeleri yoluyla gönüllü
uyumların artırılmasına yönelik olarak
çalışmaları da ilerletiyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine konuşmamın bu bölümünde 2019 yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine ilişkin bazı
büyüklükleri sizlerle paylaşmak istiyorum: 2019 yılında bütçe
giderleri 1 trilyon 27 milyon, bütçe gelirleri 870 milyar 280 milyon, bütçe
açığı 124 milyar 747 milyon, faiz dışı açık
24 milyar 808 milyon TL olarak gerçekleşmiştir.
2019 yılı merkezî yönetim bütçe tahmini ve
yıl sonu gerçekleşmelerine bakılacak olursa, 2019 yılı
bütçe giderleri, başta bütçe başlangıç tahminine göre, yüzde 4
oranında, yıl sonu gerçekleşme tahminine göre, yüzde 0,8
oranında artmıştır. Buna karşın, gelirlerimiz
bütçe başlangıç tahminine göre yüzde 0,6 oranında
azalış, yıl sonu gerçekleşme tahminine göre yüzde 0,9
oranında artış göstermiştir. 2019 yılında 124,7
milyar lira olarak gerçekleşen merkezî yönetim bütçe açığı,
başlangıçta öngörülen açığın 44,1 milyar lira
üzerinde, yıl sonu gerçekleşme tahmininin ise 255 milyon lira
altındadır.
Sayıştay
Başkanlığının Meclisimize sunmuş olduğu 2019
hesap yılına ilişkin raporlar, Plan ve Bütçe Komisyonumuzda
değerlendirilmiştir. Hükûmetimizin önem verdiği hesap
verebilirlik ve mali saydamlık ilkeleri çerçevesinde, raporlarda tespit
edilen hususlarla ilgili kurumlarımızca gerekli çalışmalar
titizlikle yapılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2020 yılı merkezî yönetim bütçe gelişmelerine
ilişkin yıl sonu beklentimiz şu şekildedir: 2020
yılında merkezî yönetim bütçe giderlerinin 1 trilyon 212,3 milyar,
merkezî yönetim bütçe gelirlerinin 973 milyar 129 milyon, bütçe
açığının 239 milyar 168 milyon, faiz dışı
açığın 101 milyar 768 milyon TL olarak gerçekleşeceğini
tahmin ediyoruz. 2020 yılı yıl sonu bütçe
açığının 239,2 milyar lirayla bütçe başlangıç
hedefinin 100,3 milyar lira üzerinde gerçekleşeceğini tahmin
ediyoruz. Bu açığın millî gelire oranının ise yüzde
4,9 olacağını öngörüyoruz.
Bütçe giderlerinin detaylarına bakacak olursak,
2020 yılında personel giderlerinin 291 milyar, sosyal güvenlik
kurumlarınca devlet primi giderlerinin 48,5 milyar, mal ve hizmet
alım giderlerinin 105,7 milyar, cari transferlerin 500,2 milyar, sermaye
giderlerinin 86,7 milyar, sermaye transferlerinin 10,9 milyar, borç verme
giderlerinin 31,9 milyar, faiz giderlerinin 137,4 milyar TL olarak
gerçekleşmesini öngörüyoruz. 2020 yılında vergi gelirlerinin
yaklaşık 790,7 milyar lira, vergi dışı gelirlerin ise
yaklaşık 182,4 milyar lira olacağını bekliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmamın bu bölümünde 2021 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi hakkında bazı bilgiler vermek istiyorum.
2021 yılı bütçemizde bütçe giderleri 1 trilyon 346,1 milyar, faiz
hariç giderler 1 trilyon 166,6 milyar, bütçe gelirleri 1 trilyon 101,1 milyar,
vergi gelirleri 922,7 milyar, bütçe açığı 245 milyar TL olarak
öngörülmektedir. 2021 yılı bütçe giderlerinin ekonomik
sınıflandırmaya göre dağılımı ise personel
giderleri 326,6 milyar, sosyal güvenlik kurumlarınca devlet primi giderleri
54,5 milyar, mal ve hizmet alım giderleri 89,1 milyar, cari transferler
536 milyar, sermaye giderleri 103,7 milyar, sermaye transferleri 8,8 milyar,
borç verme giderleri 38 milyar, yedek ödenekler 9,9 milyar, faiz giderleri
179,5 milyar TLdir. 2021 yılında merkezî yönetim bütçe gelirlerinin
2020 yılı gerçekleşme tahminine göre yüzde 13,2
artışla 1 trilyon 101,1 milyar lira, vergi gelirlerinin yüzde 16,7
oranında artarak 922 milyar 744 milyon lira, vergi dışı
gelirlerin ise 178,402 milyon liraya ulaşacağı tahmin
edilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2021 yılı bütçesinin temel amacı, ekonomik
dengeleme çerçevesinde elde edilen kazanımların korunması ve
geliştirilmesi, üretim ve verimlilik odaklı sürdürülebilir büyüme ile
adaletli paylaşımın kalıcı olarak tesisi ve Covid-19
salgınının ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerinin
giderilmesidir. 2021 yılı bütçesi de önceki yıllarda olduğu
gibi bir hizmet bütçesi olacaktır. Bütçedeki kaynaklarımız büyük
ölçüde vatandaşlarımızın ihtiyaç duyduğu hizmetlerin
karşılanmasında kullanılacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sağlık, en büyük yatırımları
gerçekleştirdiğimiz alanların başında gelmektedir.
2021 yılında Sağlık Bakanlığı ve bağlı
kuruluşlarına 78 milyar lira, yükseköğretim kurumları
sağlık uygulama ve araştırma merkezlerine 5,1 milyar lira
kaynak ayırdık. Sağlık Bakanlığı ve
yükseköğretim kurumları, döner sermayeleri ile Sosyal Güvenlik Kurumundan yapılacak
sağlık harcamaları da düşünüldüğünde sağlık
alanına ilişkin ayrılan kaynak 238 milyar liraya
ulaşmaktadır. Böylece, 2002 yılında yüzde 11,3 olan
sağlık harcamalarının bütçe içerisindeki payını
2021 yılında yüzde 17,7ye çıkarmayı öngörüyoruz. Bugüne
kadar sağlık alanında yaptığımız
yatırımların meyvelerini içinde bulunduğumuz salgın
döneminde net şekilde alıyoruz. Dünyanın ekonomik bakımdan
en güçlü ülkelerinin sağlık sistemleri bu süreçte sınıfta
kalırken biz sağlık altyapımız ve yine
sağlıktaki insan kaynağımız sayesinde
başarılı bir imtihan vermekteyiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AB üyesi bazı ülkeler ve Amerika Birleşik
Devletleri dâhil, dünyada birçok ülkede insanların evlerinde ölüme terk
edildiği, kendi hâllerine bırakıldığı manzaralara
şahit olunan bir ortamda insanlar sosyal güvenlik sisteminin
yetersizliğinden, binlerce dolarlık faturalarla ancak tedavi
olurlarken biz, Türkiye'de vatandaşlarımıza en kaliteli
sağlık hizmetini ücretsiz şekilde sunduk, sunmaya da devam
ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şöyle bir geçmişe
baktığımızda, vatandaşlarımızın hastane
kuyruklarında günlerce, haftalarca nasıl çile çektiğini, ihtiyaç
sahibi vatandaşlarımızın acil servislerde bile
sağlık hizmeti alamadığını hâlâ dün gibi, hâlâ
bugün gibi hatırlıyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
İnsanımızın doktora ulaşsa ilaca
ulaşamadığı, ilaca ulaşsa doğru tedaviye
erişemediği günleri geçirdik bu ülkede. Bugün ise AK PARTİ
iktidarlarıyla; yeri geliyor, ambulans uçaklarla yurt
dışından vatandaşlarımızı tedavi için
Türkiye'ye getiriyor; yeri geliyor, 150'den fazla ülkeye ve 11
uluslararası kuruluşa ilaç, sağlık malzemesi ve ekipman
desteğinde bulunuyor ve yeri geliyor, yerli solunum
cihazımızı üretip tek bir vatandaşımızı dahi
mağdur etmeden salgınla mücadele ediyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Mart ayından bu yana hastanelerimizdeki yatak
kapasitesine 3.427si yoğun bakım yatağı olmak üzere 12.350
ilave gerçekleştirdik. İstanbul'un Anadolu ve Avrupa yakasında 2
adet acil durum hastanemizi çok kısa sürede tamamlayarak hizmete
açtık, rekor bir seviyede. Bu hastanelerimizi salgın sonrasında
da hizmet verecek şekilde planladık. Salgın süreci,
sağlık hizmetlerine erişimin ne kadar önemli olduğunu bir
kez daha gösterdi. Şehir hastanelerinin kısa süre içerisinde hayata
geçirilmesi salgınla mücadeleye büyük katkı
sağlamıştır.
Ayrıca, çağrı sistemiyle Covid-19 pozitif
olan vatandaşlarımızın aranması ve mobil
sağlık ekiplerinin evlere giderek hasta takibi yapması gibi ek
tedbirleri hayata geçirdik. Tanı laboratuvarlarını
yaygınlaştırdık, temaslı takibi, ilaçların
vatandaşlarımıza ulaştırılması ve koruyucu
madde temini için titizlikle çalıştık.
Covid-19 tedavisinde kullanılan ilaçların
yerli üretimini teşvik ettik ve yine yerli aşı
çalışmalarında insanda uygulama aşamasına geldik. 2021
yılı Nisan ayı gibi de inşallah yerli aşımızı
da hazır hâle getirmiş olacağız. Bunun yanında,
yaptığımız anlaşmalarla önümüzdeki günlerde,
sağlık çalışanlarımız öncelikli olmak üzere,
aşılama çalışmalarına da başlamış
olacağız. Böylece aşı çalışmalarına erken
dönemde başlayan ilk ülkeler arasında yer alacağız.
Aşı, mücadele gücümüzü artıracak ancak bizler bu süreçte maske,
mesafe ve temizlik olarak nitelendirdiğimiz tedbirlere titizlikle
uymayı sürdüreceğiz.
Ben, buradan bir kez daha hâlihazırda tedavi
gören tüm hastalarımıza acil şifalar diliyorum.
Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum.
Sağlıkla ilgili gündemimizde olan
diğer önemli bir konu, sağlıkta şiddetin önlenmesidir.
Fedakâr sağlık çalışanlarımızın maruz
kaldığı şiddet olayları hepimizin
içini acıtmakta. Geçtiğimiz nisan ayında, yüce Meclisimizde tüm
partilerin mutabakatıyla sağlıkta şiddete karşı
önemli bir kanuni düzenlemeyi hayata geçirmiştik. Her biri birbirinden kıymetli olan
sağlık çalışanlarına yönelik şiddet kesinlikle
kabul edilemez. Önümüzdeki dönemde gerekli ek tedbirleri almaya da devam
edeceğiz. Bu vesileyle, salgın süresince gecesini gündüzüne katarak
fedakârca çalışan, sağlık personelimiz başta olmak
üzere, tüm çalışanlarımıza, emeği geçen herkese
şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; en temel kamu hizmetlerinden biri olan eğitim
hizmetlerinin yaygın ve erişilebilir olması noktasında
çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 2021 yılında eğitime
211,4 milyar lira kaynak ayırıyoruz. Böylece 2002 yılında
yüzde 9,4 olan eğitimin bütçedeki payını yüzde 15,7ye
çıkarıyoruz.
Hükûmetlerimiz döneminde eğitimde beşerî
ve fiziki kapasitenin artırılmasına yönelik önemli
iyileşmeler sağlanmıştır. Mevcut resmî öğretmen
sayımızın yüzde 71inin, diğer bir ifadeyle 692 bin
öğretmenimizin atamasını hükûmetlerimiz döneminde yaptık.
Yapılan atamalarla birlikte öğretmen başına düşen
öğrenci sayılarında önemli iyileşmeler
sağlanmıştır. 2002-2003 eğitim öğretim
yılında öğretmen başına düşen öğrenci
sayısı ilköğretimde 28, ortaöğretimde 18 iken, 2019-2020
eğitim öğretim yılında bu sayılar sırasıyla
16 ve 11e düşmüştür.
Eğitime ayırdığımız
kaynaklar sayesinde eğitimin fiziki kapasitesinde de iyileşmeler
sağladık. 2002-2003 öğretim yılında derslik
başına düşen öğrenci sayısı ilköğretimde 36,
ortaöğretimde 30 iken, 2019-2020 öğretim yılında bu
sayılar sırasıyla 24 ve 19a düşmüştür; daha da
alacağımız ciddi yol bulunmaktadır.
Ücretsiz ders kitabı uygulaması 2003-2004
öğretim yılında ilköğretim kurumlarında
başlamış, 2006-2007 öğretim yılında ise
ortaöğretim kurumlarını da kapsayacak şekilde
genişletilmiştir. Uygulamanın başından itibaren 3,2
milyar adet ders kitabı dağıtılmış ve 6,9 milyar
lira harcama yapılmıştır.
2002 yılında ülkemizde 76 üniversite
mevcut iken bu sayı 203'e yükselmiştir. 2002 yılına göre
üniversite öğrencisi sayısı 5 kattan fazla artarak 8 milyonu
aşmış, istihdam edilen öğretim elemanı
sayısı ise 70 binden 176 binlere çıkmıştır. Artan
üniversite ve öğrenci sayısıyla birlikte üniversitelerimize
ayırdığımız kaynağı da sürekli
artırıyoruz. 2002 yılında bütçenin yüzde 2,6'sını
oluşturan yükseköğretim kurumları bütçelerini 14,6 kat
artışla 2021 yılında 45,4 milyar liraya, yani bütçenin
yüzde 3,4'üne çıkartıyoruz.
Sahip olduğumuz altyapı sayesinde,
salgın döneminde hızla uzaktan eğitime geçerek EBA üzerinden ilk
ve ortaöğretimde, üniversitelerin altyapı imkânlarıyla
yükseköğretimde eğitim ve öğretim faaliyetlerimizi de
aksatmadık.
2012 yılında
yaptığımız düzenlemeyle birinci öğretim ve açık
öğretimde harçları kaldırdık, bu kapsamdaki
öğrencilerin harçlarını bütçemizden karşılıyoruz.
2021 yılında yaklaşık 2,3 milyon öğrencimizin
harçlarını karşılamak amacıyla 763 milyon lira ödenek
ayırdık.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bereketli topraklarımızın ve emektar
çiftçilerimizin kıymetini biliyor, tarım ve orman
politikalarımızla ilkleri gerçekleştiriyoruz. 2021
yılında bütçemizden tarıma ayrılan toplam kaynağı
42,4 milyar liraya çıkartıyoruz. Bu kapsamda, tarımsal destek
programları için 22 milyar lira, tarım sektörü yatırım
ödenekleri için 12,1 milyar lira, tarımsal kredi sübvansiyonu, müdahale
alımları, tarımsal KİT ve ihracat destekleri için 8,3
milyar lira kaynak ayırıyoruz.
Son on sekiz yılda tarımsal destek
tutarı 12 katına çıkmıştır. 2002
yılında 1,8 milyar lira olan tarımsal destek miktarı, 2020
yılında 22 milyar liraya yükseltilmiştir. 2002de prim
desteği 5 ürüne verilirken bugün 18 ürüne verilmektedir.
Tarım, orman ve balıkçılık
sektörümüz, uygulanan doğru ve akılcı politikalarla son on yedi
yılın on dördünde büyüme göstererek ortalama yüzde 2,8 büyümüş
ve bugün önde gelen birçok Avrupa ülkesini geride
bırakmıştır. Sektör, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin sağladığı hızlı karar alma
mekanizmasıyla 2018 yılını yüzde 2,1; 2019
yılını ise yüzde 3,7 büyüyerek tamamlamıştır.
Tarım, orman ve balıkçılık sektörümüz 2020
yılının ilk dokuz aylık döneminde ise ortalama yüzde 5,3
büyümüştür.
Dünya Bankası tarımsal hasıla
verilerine göre ülkemiz, Avrupada 2002 yılında 24,5 milyar dolarla
İtalya, Fransa ve İspanyanın arkasından 4üncü sırada
iken 2019 yılında 48,5 milyar dolarla 1inci sıradadır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ayrıca,
tarımsal hasılada dünyada ilk 10 ülke arasında yer
alıyoruz.
Tarımsal ürünlerdeki dış ticaret
verilerine bakıldığında ülkemiz tarımda net
ihracatçı konumundadır. 2019 yılında 193 ülkeye 1.827
çeşit tarımsal ürün ihraç edilmiştir. 2020
yılının ilk dokuz ayında ise Covid-19 salgınına
rağmen 13,3 milyar dolar tarım ve gıda ürünleri ihracatıyla
birlikte 3,6 milyar dolar dış ticaret fazlası verilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ulaştırma ve haberleşme alanında;
ulaşım ve iletişim altyapısının
oluşturulması, ulaşım yatırımlarının
koridor yaklaşımıyla önceliklendirilmesi ve uluslararası
bağlantıların güçlendirilmesi, demir yolu yük ve yolcu taşımacılığını
artırarak çok modlu ve dengeli ulaşımın desteklenmesi,
uluslararası tehditlere karşı Türkiye'nin siber
güvenliğinin sağlanması, fiber iletişim altyapısı
ve geniş bant iletişiminin yurt genelinde
yaygınlaştırılması gibi temel politikalar uygulanmaktadır.
On sekiz yılda toplam 1.581 kilometrelik otoyol
yaptık, böylece 3.325 kilometrelik otoyol ağına
ulaşmış durumdayız. 2003 yılı öncesi mevcut 6.101
kilometre uzunluğundaki bölünmüş yol ağımızla sadece 6
ilimiz birbirine bağlıyken, 2003 yılından itibaren 21.613
kilometre yol yapılarak bölünmüş yol ağımız 2020
yılı Ekim ayı itibarıyla 27.714 kilometreye
ulaşmış ve 77 ilimizin birbiriyle bağlantısı
sağlanmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bölünmüş yollar sayesinde 6 milyar 905 milyon lira
akaryakıt tasarrufu, 11 milyar 596 milyon lira iş gücü tasarrufu
olmak üzere, yıllık, toplam 18 milyar 501 milyon lira tasarruf
sağlanmıştır.
2003 yılı itibarıyla 10.959 kilometre
demir yolu hat uzunluğumuz, 2020 yılı Ekim ayı
itibarıyla 1.213 kilometresi yüksek hızlı tren olmak üzere,
toplam 12.803 kilometreye, 2.505 kilometre sinyalli hat uzunluğumuz 6.526
kilometreye, 2.082 kilometre elektrikli hat uzunluğumuz 5.753 kilometreye
yükseltilmiştir. Bunlarla birlikte, 2003 yılında demir yoluyla
taşınan yolcu sayısı 77 milyondan 2019 yılı
itibarıyla 246 milyona, yük taşıması ise 16 milyon tondan
2019 yılı sonu itibarıyla 33,5 milyon tona yükselmiştir.
2003 yılında uluslararası liman
sayısı 152 iken, bu sayı 2020 yılında 180e
çıkmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kalkınmanın temel unsuru olan enerji konusunda, geçtiğimiz on
sekiz yılda, cumhuriyet tarihinin bütününde yapılanları katbekat
aşan başarılar yakaladık. Barbaros Hayrettin Paşa ve
Oruç Reis sismik araştırma gemilerimizle Doğu Akdenizde 46 bin
kilometrekare ve Karadenizde 33 bin kilometrekare üç boyutlu sismik veri
toplayarak Fatih ve Yavuz sondaj gemilerimizle 9 adet derin deniz
sondajını tamamladık. Fatih sondaj gemimizle Ereğlinin 175
kilometre açığında Karadenizin Sakarya havzasında tarihimizdeki
en büyük doğal gaz keşfini gerçekleştirdik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) 20 Temmuzda başlatılan
Tuna-1 kuyusundaki sondajla 405 milyar metreküplük doğal gaz rezervini
keşfettik. 31 Ocak 2020 tarihinde teslim alınan ve modernizasyonu
tamamlanarak Mersin Taşucu Limanından ayrılan Kanuni sondaj
gemimizse 2021 yılının ilk aylarında Karadeniz'de
faaliyetine başlayacaktır. Bu çalışmalar çerçevesinde
Karadeniz'in Sakarya havzasında toplamda yaklaşık 40 kuyu açacak
ve 2023 yılında bu gazı vatandaşımızın
kullanımına sunacağız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2020 yılının ilk dokuz ayında üretilen
elektriğin yaklaşık yüzde 46sı yenilenebilir enerji
kaynaklarından, yüzde 34ü kömürden, yüzde 19u doğal gazdan, geri
kalanıysa diğer kaynaklardan sağlanmış olup yerli ve
yenilenebilir kaynakların payı yüzde 61 olarak
gerçekleşmiştir. 2021 yılındaysa Türkiye'nin elektrik
enerjisi kurulu gücünün yaklaşık 100 bin megavata ulaşması
hedeflenmektedir.
2000li yıllarda sadece 5 şehrimizde
doğal gaz kullanılmaktayken, 2018den itibaren, bugüne kadar
yürütülen çalışmalarla 81 ilimizin tümüne, 559 ilçe ve beldemiz ile
165 organize sanayi bölgesine doğal gaz arzı
sağlanmıştır. 2000li yıllarda 1,3 milyon olan
doğal gaz abone sayısı 17 milyona çıkmış olup
ülkemiz nüfusunun yüzde 80ine doğal gaz kullanım imkânı
sunulmuş, doğal gazdan aktif olarak faydalanan nüfus ise 55 milyona
yükselmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçemizden 50,6 milyar lira kaynağı reel kesim
destekleri için ayırıyoruz. Özellikle üretimi ve istihdamı desteklemek
amacıyla 2021 yılında, işveren primi desteği için 27,7
milyar lira, hazine destekli kefaletle sağlanan krediler için 5,5 milyar
lira, Ziraat Bankası aracılığıyla sağlanan
tarımsal krediler faiz desteği için 5,5 milyar lira, Halk
Bankası aracılığıyla sağlanan esnaf ve KOBİ
kredileri faiz desteği için 3,8 milyar lira kaynak ayırıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüksek teknolojili ürünlerin ülkemizde üretilebilmesi için
uçtan uca bir destek mekanizması olan Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi
Programını başlattık. İlk aşamada makine
sektöründeki projeler için destek kararları yayınladık. Böylece
yaklaşık 2 milyar liralık yatırımla servo motorlar,
CNC tezgâhları, eklemeli imalat makineleri gibi yüksek teknolojili
ürünlerin yerli olarak üretilmesine imkân sağlıyoruz. 18 Temmuzda
inşaatı başlatılan Türkiyenin Otomobili
Fabrikasının on sekiz ayda tamamlanması ve araçların 2022
yılının son çeyreğinde üretim bandından indirilmesi
planlanmaktadır. TOGGla birlikte çevreye duyarlı bir mobilite
ekosistemi hayata geçirilecek, böylece otomotiv sektörünün dönüşümüne de
katkı sağlanacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; savunma sanayisinde Kendi imkânlarımızla imal
edebileceğimiz hiçbir ürünü dışarıdan almamak, özellikle
kritik ürün ve malzemelerde yüzde yüz yerlilik, millîlik hedefine ulaşmak
şiarıyla bu alana özel önem veriyoruz. Türk mühendisleri
tarafından tasarlanıp imal edilen turboşaft motorumuzun teslimi
ve tasarım merkezinin açılışı savunma sanayisi ve
yüksek teknolojide yeni bir aşamanın müjdecisidir. Turboşaft
Projemizle ülkemizde bu ve benzeri sınıftaki motorları test
edebilecek bir test altyapısı tesis etmiş oluyoruz. Bu
altyapı millî muharip uçak motoru gibi daha yüksek güç sınıfı
motorların test edilmesinde de kullanılabilecektir.
Savunma Sanayii Başkanlığı
tarafından hâlihazırda 700ü aşkın proje yürütülmektedir.
Savunma sanayisi olarak savaş gemisi tasarım ve üretimi dâhil bir
zamanlar yurt dışından tedarik edemediğimiz İHA,
SİHA, TİHA, ATAK helikopteri, FIRTINA obüsü gibi sistemlerin
üretiminde artık dünyanın önde gelen ülkelerinden birisiyiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Savunma sanayisi projelerimizden sadece
birkaçı, bazıları: Yeni nesil savaş uçağı,
Bayraktar TB2 taktik İHA sistemi, TCG Anadolu hücum gemisi -yani bir anlamda
daha düşük ölçekteki uçak gemimiz, şimdi inşallah asıl uçak
gemimizi de daha büyüğünü de hedefliyoruz- BORA, KASIRGA, HİSAR ve
KORKUT sistemleri, uzun menzilli hava ve füze savunma sistemleri, HÜRKUŞ,
ANKA İHA sistemi, millî piyade tüfeği, ALTAY tankı ve
zırhlı araçlar. Ayrıca Millî Savunma Bakanlığı
tarafından tasarım patenti alınmış olan MİLGEM
Projesi kapsamında ilk 4 gemi olan Heybeliada, Büyükada, Burgazada,
Kınalıada hizmete girmiştir.
Savunma sanayisinde elde ettiğimiz
kazanımlar ulusal ve uluslararası politikalarımızı
sahada ve masada kararlılıkla uygulamamıza da çok ciddi
katkı vermektedir. Savunma sanayimizdeki ilerlemenin sahadaki etkilerini
hem sınırlarımızın içinde ve dışında
teröre karşı yürüttüğümüz başarılı mücadelede hem
de dost ve kardeş ülkelerin istikbal ve istiklali için verdiğimiz
desteklerde görüyoruz. Bunun en son örneği işgalci Ermenistana
karşı tüm imkânlarımızla kardeş Azerbaycanın
yanında oluşumuzdur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ermenistan, Karabağda kadın, çocuk demeden
sivilleri katlederken uluslararası toplum sessizliğe
bürünmüştür. Şaşırdık mı?
Şaşırmadık, her zaman yaptıkları şey. Biz,
bu sessizliği İdlibden, Hamadan iyi biliriz,
hatırlıyoruz. Uluslararası toplumun bu
kayıtsızlığını biz Filistinden, Yemenden, Arakandan
iyi biliriz, biliyoruz. Yaşanan insani zulümler karşısında
dünyanın bu sessizliğine karşı
Cumhurbaşkanımız liderliğinde gerektiğinde yedi düvele
meydan okuyor, dostlarımız için hakkın ve hakikatin yanında
yer alıyoruz, almaya da devam edeceğiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Kıbrıs meselesinde, Libya
konusunda, Irakta, Suriyede yaptığımız da budur.
Karabağın Ermenistan işgalinden kurtarılması için
verdiğimiz destek de kardeşliğimizin olduğu kadar
dış politikada onurlu duruşumuzun bir gereğidir.
Kardeş Azerbaycanı kazandığı zafer
dolayısıyla tebrik ederken bağımsız bir devletin
toprakları olan Karabağı Ermeni işgalcilere
peşkeş çekmeye çalışan Fransayı da şiddetle
kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bölgemizde istikrar, barış ve huzurun sağlanması için
Türkiye olarak üzerimize düşeni yapmaya, insandan, vicdandan yana
politikalar izlemeye devam edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sosyal politika uygulamalarında yeni bir döneme
geçiş sağladık. Aile Sosyal Destek Programımızı
başlatarak sosyal politika uygulamalarında talep odaklı hizmet
anlayışından arz odaklı hizmet anlayışına
geçtik.
2021 yılı bütçemizde sosyal harcamalar
için ayırdığımız kaynak miktarını 81,2
milyar liraya çıkardık. Bu tutar, 2021 yılı bütçesinin
yüzde 6sına denk gelmektedir; 2002 yılında bu oran yüzde 1,3 ve
ayırdığımız kaynak ise sadece 1,6 milyar liraydı.
Sosyal harcamalar kapsamında 2021 yılı bütçesindeki önemli
bazı kalemleri sayarsak; ödeme gücü olmayanların prim giderleri için
16 milyar, 65 yaş üstü yaşlı aylıkları ile engelli ve
engelli yakınlarına bağlanan aylıklar için 12,7 milyar,
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonuna
gelirden ayrılan pay için 10,9 milyar, engelli evde bakım
desteği için 10,6 milyar, öğrenim kredisi için 8 milyar, öğrencilere
sağlanan burs ve öğrenci harç desteği için 5,9 milyar,
engellilere eğitim desteği için 4,8 milyar, sosyal ve ekonomik destek
ödemeleri için 2,1 milyar, parasız yatılı öğrencilere
barınma ve iaşe desteği için 1,3 milyar, öğrenci
harçlarının devletçe karşılanması kapsamında 763
milyon, koruyucu ailelere yapılan ödemeler için 232 milyon TL kaynak
ayrılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizim, büyük ve güçlü Türkiye
fotoğrafımızın ön saflarında
kadınlarımız vardır. Cumhurbaşkanımız liderliğinde
kadınlarımızın hayatın her alanında hak ettikleri
seviyeye gelebilmeleri için çok büyük gayret gösteriyoruz. Toplumumuzun huzuru
ve geleceğimizin teminatı için aile birliğinin güçlendirilmesi
yönünde politikalar yürütüyoruz. Bugüne kadar hayata geçirdiğimiz pek çok
hukuki ve idari düzenlemeyle kadınlarımızın yanında
yer aldık. Kadınların sosyal hayata katılımları
ve istihdamının önündeki engelleri kaldırdık. Bilhassa kadına
yönelik şiddetin engellenmesi hususunda azami hassasiyet gösterdik ve bu
hassasiyetimizi koruyoruz. Sebebi ne olursa olsun bir kadınımız
mağdur olmuşsa onu devletin koruma şemsiyesi altına
alıyoruz ve yeni mağduriyetlerin önüne geçmek için
çalışıyoruz.
Kadınlarımızı hedef alan
istismar, şiddet eylemleri ya da zulümlerle hep birlikte mücadele
etmeliyiz. Terör örgütü tarafından çocuk yaşta dağa
kaçırılan, geleceği çalınan kızlarımızı
da, tacize uğrayan, şiddet gören kadınlarımızı da
aynı hassasiyetle korumaya devam edeceğiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bu doğrultuda, Kadının Güçlenmesi
Programı için ayrılan bütçe miktarını 2021
yılında yüzde 19,8 artırdık. Finansal Okuryazarlık ve
Kadınların Ekonomik Güçlenmesi Seminerleri, Türkiyenin Mühendis
Kızları, İşte Anne Projesi, kadın kooperatiflerinin
güçlendirilmesi çalışmaları ve aktif kadın iş gücü
destekleri ile kadınlara yönelik sigorta primi destek ve teşvikleri
gibi çalışmalarımıza daha fazla kaynak ayırarak devam
edeceğiz. Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezi, kadın
konukevleri ve sosyal hizmet merkezlerimizi daha da güçlendireceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gençlerin serbest zamanlarını verimli ve
faydalı bir şekilde değerlendirmelerini sağlamak üzere
faaliyet gösteren gençlik merkezi sayısı 2020 yılı Kasım
ayı itibarıyla 350ye ulaşmış olup bu merkezlerdeki
üye sayısı aynı dönemde 2,3 milyona
çıkmıştır.
Artan spor yatırımları sayesinde 2002
yılında 1.575 olan spor tesisi sayısı 2020
yılında 3.774e çıkmıştır. Bu kapsamda 2002 ile
2020 yılları arasında 2.513 adet mahalle tipi futbol, basketbol
ve voleybol sahası; 1.365 adet sentetik futbol sahası, 904 adet spor
salonu, 56 adet atletizm pisti, 174 adet yüzme havuzu
yapılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hukuk devleti ilkesinin temeli yargı
bağımsızlığıdır. Hukuki reform çizgimizin
temel motivasyonu da iyi işleyen, bağımsız, tarafsız
bir yargı sistemidir. Geçtiğimiz süreçte, Anayasa ve başta temel
yasalar olmak üzere, gerçekleştirilen değişikliklerle
demokratikleşme yönünde sistemimize çok önemli yenilikler
kazandırılmıştır. Kişisel verilerin
korunması, çocuk haklarının anayasal koruma altına
alınması, sendikal özgürlüklerin geliştirilmesi, kamu
görevlilerine toplu sözleşme yapma hakkının getirilmesi, bilgi
edinme ve bireysel başvuru hakkı gibi sosyal ve demokratik haklarda
yenilikler anayasal bir zeminde hayata geçirilmiştir.
Reforma bakış açımızın bir
yansıması olan Yargı Reformu Strateji Belgesi 30 Mayıs 2019
tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından kamuoyuna
açıklanmıştı. Yüce Meclisimizin katkılarıyla bu
kapsamda önemli mevzuat değişikliklerini çok kısa bir sürede
hayata geçirdik. Bu değişikliklerle hak ve özgürlüklerin
korunması ve geliştirilmesi, infaz sistemimizde çözüm bekleyen
konulara ilişkin düzenlemeler ve yargılamalarda adalete erişimi
güçlendiren kanunlar yürürlüğe girdi.
2019-2023 yıllarını kapsayan
Yargı Reformu Strateji Belgesinin uygulanma oranı henüz ikinci
yılında yaklaşık yüzde 50ye
ulaşmıştır. Belirlediğimiz takvime uygun olarak
çalışmalarımızı hız kesmeden sürdürme
kararlılığındayız. Bugüne kadar olduğu gibi
bundan sonra da hukuki reform irademizin arkasındayız. Reformlar
vesilesiyle hukukun üstünlüğünü güçlendiriyor ve demokrasinin
işlerliğini artırıyoruz. Aynı zamanda,
yatırım ortamını iyileştiriyor ve ekonomi alanında
yeni fırsatlara sağlam, hukuki dayanaklar oluşturuyoruz ve bunları
yakın zamanda yüce Meclisimizin gündemine taşıyacağız.
81 ilin tamamı, her bir haneye ve her bir vatandaşımıza
dokunan, ihtiyaç duyulan düzenlemeleri yine önümüzdeki dönemde birer birer
hayata geçirmeyi sürdüreceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
vatandaş odaklı bir icraat bütçesi olarak
hazırladığımız 2021 yılı bütçemizin
ülkemizin kalkınması ve vatandaşlarımızın
refahının artırılması doğrultusunda en kaliteli
kamu hizmetlerine dayanak teşkil edeceğine inanıyoruz. 2021
yılı bütçemizin uygulanmasında bugüne kadar olduğu gibi
mali disiplinden taviz vermeyeceğiz.
Sözlerime son verirken 2021 yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu ve 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tekliflerinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını
diliyorum.
Sürecin her aşamasında
sağladığı perspektif, liderlik ve destek nedeniyle
Sayın Cumhurbaşkanımıza, Türkiye Büyük Millet Meclisimize,
Strateji ve Bütçe Başkanlığımız ile Hazine ve Maliye
Bakanlığı başta olmak üzere bütçe teklifimizin
oluşturulmasına katkıda bulunan tüm
bakanlıklarımıza, bağlı, ilgili, ilişkili kamu
kuruluşlarımıza bir kez daha teşekkür ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, Bütçe ve Kesin Hesap
Kanun Teklifleri üzerindeki görüşmeler 2/12/2020 tarihli 22nci
Birleşimde alınan karara uygun olarak bastırılıp
dağıtılan programa göre yapılacaktır.
Başlangıçta, bütçenin tümü üzerindeki
görüşmelerde siyasi parti gruplarına ve İç Tüzükün 62nci
maddesi gereğince istemi hâlinde görüşlerini bildirmek üzere
yürütmeye altmışar dakika söz verilecek ve bu süre birden fazla
konuşmacı tarafından kullanılabilecektir.
Şahıslar adına yapılacak konuşmaların süresi ise
onar dakika olacaktır.
Şimdi, bütçenin tümü üzerinde siyasi parti
grupları, yürütme ve şahıslar adına söz alanların
adlarını sırasıyla okuyorum: İYİ PARTİ Grubu
adına Grup Başkanı ve Bursa Milletvekili Sayın İsmail
Tatlıoğlu ile Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili
Sayın Erkan Akçay ile Sakarya Milletvekili Sayın Muhammed Levent
Bülbül. Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Eş Genel
Başkanlar İstanbul Milletvekili Sayın Pervin Buldan ile Mardin
Milletvekili Sayın Mithat Sancar. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Genel Başkan ve İzmir Milletvekili Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili ve İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Muş ile Genel Başkan Vekili ve
İstanbul Milletvekili Sayın Numan Kurtulmuş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şahsı adına, lehte olmak üzere Büyük
Birlik Partisi Genel Başkanı ve Ankara Milletvekili Sayın
Mustafa Destici, yürütme adına Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Sayın Fuat Oktay ve son olarak, şahsı
adına, aleyhte olmak üzere Mardin Milletvekili Sayın Ebrü Günay söz
alacaklardır.
Şimdi gruplar adına ilk söz, İYİ
PARTİ Grubu adına
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, söz talebim var.
BAŞKAN Erkan Bey, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili
Erkan Başın, İç Tüzükün 63üncü maddesine göre, Oturum
Başkanı TBMM Başkanı Mustafa Şentopu usule uymaya
davet etmek üzere bir usul tartışması açılmasını
talep ettiğine
ilişkin açıklaması
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, Başkanlığınıza sunduğum bir dilekçe
var konuyla ilgili, sanırım işleme almadınız. Onunla
ilgili
BAŞKAN Söz talebinizle ilgili dilekçeyi
gördüm fakat Danışma Kurulunun önerisi üzerine, parti
gruplarının teklifiyle ve Genel Kurulda alınan karar
gereğince program bu şekilde.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, dilekçemi işleme aldınız ve ret mi ediyorsunuz,
işleme almadınız mı?
BAŞKAN İşleme aldım ve
alınan karara aykırı bir durum söz konusu olduğu için söz
veremiyorum, karşılayamıyorum talebinizi.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bu durumda, yaklaşımınıza ilişkin,
İç Tüzükün 63üncü maddesine göre, Başkanı usule uymaya davet
etmek üzere bir usul tartışması açmak istiyorum. Aleyhte söz
istiyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Lehte.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Usul
tartışması takdirdir Sayın Başkan; lehte söz istiyorum
eğer açacaksanız.
BAŞKAN Şimdi 63ü okuyalım:
Usul hakkında konuşma
MADDE 63- Görüşmeye yer olup olmaması,
Başkanı gündeme veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışma usullerine uymaya davet gibi usule ait konular, diğer
işlerden önce konuşulur.
Burada, Başkanı gündeme davet
Ben de
zaten gündemi okudum yani gündemin dışında bir şey
söylemiyorum; bu mevzubahis değil. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışma usullerine uymaya davet gibi bir şey diyorsanız
ERKAN BAŞ (İstanbul) Evet Sayın
Başkan. Usule uygun olmadığını
BAŞKAN Çalışma usulleri de zaten
İç Tüzüke göre Danışma Kurulu önerisiyle ve Genel Kurulca
belirlenmiş. Dolayısıyla bunlara göre, usul hakkında bir
tartışma açma imkânı görmüyorum ben 63e göre.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, usul tartışmasına girdiniz zaten ama isterseniz
tartışmayı açıp orada devam edelim fakat sadece
hatırlatmak için söylüyorum; geçtiğimiz yıl yine sizin
yönettiğiniz toplantının tutanağını incelerseniz,
orada, temsil edilen fakat grubu olmayan siyasi partilere de söz
verdiğiniz görülecektir. Dolayısıyla usulen bunun uygun
olduğu kanaatindeyim, bu tartışmayı yürütmemiz gerekiyor,
eğer değilse bırakalım, yüce Genel Kurul buna karar versin.
BAŞKAN Sayın Baş, geçen yılki
uygulamayı hatırlıyorum. O zaman grubu olmayan 4 siyasi parti
vardı ve emsal teşkil etmemek üzere bunu
yaptığımı da ifade etmiştim, dolayısıyla
bunun bir teamül hâline gelmesi İç Tüzüke aykırı bir
uygulamanın teamül hâline gelmesi olacağından bunu doğru
bulmuyorum. Hem siyasi partilerin sayısı 7 oldu hem de ayrıca 17
bağımsız milletvekili oldu Genel Kurulumuzda, Parlamentomuzda.
Bu bakımdan, burada bizim İç Tüzükü ve Danışma Kurulu
kararları ile Genel Kurulun verdiği kararları işletme imkânımız
yok.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, tartışmayı zaten şu anda yürütüyoruz, bence bu
tartışmayı usulen açmamız gerekiyor. Açalım bu
tartışmayı -zaten yapıyoruz şu anda, gördüğünüz
gibi- dolayısıyla bu tartışmayı yaptıktan sonra
Genel Kurulun takdirine bırakalım.
Bakın, geçen seneki tutanağı ben
ezbere biliyorum, aynı tartışmayı geçen sene de
yaşamıştık. Siz kendi takdirinizle, grupların uyumuyla
emsal teşkil etmemek üzere bu hakkı kullandırttınız,
demek ki kullandırtmak mümkündür. Bu sonuç çıkıyor,
kullanılabilir bu hak. Dolayısıyla tekrar
kullandırmanızı talep ediyorum, şimdi eğer
reddediyorsanız da usul tartışması açmak en doğal yol.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Demokrasiler
konuşma rejimidir Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Lehte; açarsanız.
BAŞKAN Şimdi, arkadaşlar, usul
tartışması açmaya gerek yok kanaatimce. (HDP
sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Açmaya gerek yok
kanaatindeyiz Sayın Başkan.
VI.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
İstanbul
Milletvekili Erkan Başın söz hakkına ilişkin verdiği
dilekçenin işleme alınıp alınmayacağı hakkında
BAŞKAN Bir dakika arkadaşlar
Ama
mademki Sayın Baş Genel Kurulun bu konuda kararını da arzu
ediyorsa ben usul tartışması açıp bunu oya
sunacağım ve bu konuyu nihai olarak bir karara bağlayacağım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Lehte
MAHMUT TANAL (İstanbul) Lehte
ERKAN BAŞ (İstanbul) Aleyhte
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Aleyhte
BAŞKAN - Bir dakika, şunu da söyleyeyim
-yani isimleriniz baki- şimdi, benim tutumum şu: Danışma
Kurulunun önerisi üzerine Genel Kurulun almış olduğu karar
çerçevesinde bir gündem sürdürüyoruz. Bu gündemde grubu olan siyasi partiler ve
şahsı adına söz alanlar dışında grubu olmayan
siyasi parti temsilcilerine söz verilmesine dair bir hüküm yok, ben de bunu
uyguluyorum; tutumum bu. Bu tutumun lehinde veya aleyhinde konuşmak
isteyenler beyan etsinler.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Aleyhte
BAŞKAN Sayın Baş, bu tutumun
aleyhinde.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Lehte efendim.
BAŞKAN Lehte Sayın Altay
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Aleyhte
BAŞKAN Aleyhte Sayın Beştaş.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Lehte
BAŞKAN Sayın Turan lehte.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Listeyi,
stenografların yazdığı listeye göre esas almak lazım
Başkanım, çünkü AK PARTİ Grubu söylemeden biz söz aldık.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baş.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu ve bizleri izleyen emekçi
halkımızı, yoksulları selamlıyorum.
Tabii, gönül isterdi ki bütçenin içeriğine
ilişkin konuşalım; esas olan o ve ben Meclis
Başkanlığına yazdığım dilekçede de esas
olarak bu görüşümü ifade ettim.
Değerli arkadaşlar, bütçe hakkı 1215
Magna Cartadan bu yana kabul edilmiş bir hak ve şunu içeriyor, diyor
ki bütçe hakkı: Bu bütçeler emekçilerin, yoksulların, halkın,
işçilerin vergisiyle oluşuyor. Dolayısıyla bunun nasıl
kullanılacağını, nasıl değerlendirileceğini,
kime ne kadar aktarılacağını halk izler, denetler ve
yönlendirir. Şimdi bunu tartışıyoruz ve burada, bütçe
görüşmeleri sırasında, Türkiyede bütçenin neredeyse yüzde
99unu oluşturan işçilerin, emekçilerin, yoksulların partisi
olma iddiasında olan bir parti var, Türkiye İşçi Partisi.
Sayın Başkan diyor ki: Bu parti bütçe üzerine konuşamaz.
Şimdi, bir kere burada bırakalım kanunları,
Anayasayı, İç Tüzükü falan; aklen, fikren, vicdanen bunu içinize
sindirebiliyor musunuz? (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
Yani bu memlekette bütçe emekçilerden oluşacak ama emekçiler bu kürsüde
konuşamayacak; bir.
İkincisi; değerli arkadaşlar,
parlamento, konuşulan yer demektir. Parlamentoda insanlar konuşur,
özgürce, hatta topluma göre radikal birtakım fikirleri, şok edici
birtakım fikirleri de söylerler, daha fazla konuşulur, ortak akla
ulaşmak amaçlanır ama Ben parlamentoda çoğunluğu buldum;
istediğimi konuştururum, istediğimi sustururum. derseniz, bu,
sizin parlamento ruhuna aykırı bir eylem içerisinde olduğunuz
anlamına gelir, dolayısıyla yazılı teamüller üstüne
yine yanlış bir yaklaşım içerisine girersiniz.
Üçüncüsü; bakın, burada, gerçekten bence
sevindirici bir gelişme bu, çok sayıda siyasi parti var. Ne güzel,
daha fazla siyasi parti olsun, toplumun bütün renkleri Parlamentoda temsil
edilsin ve Parlamentoda temsil edilenler de bu kürsülerde gelsin konuşsun
ama şimdi bizim elimize bir konuşma listesi geliyor, örneğin bu
partilerden bir tanesi, Adalet ve Kalkınma Partisi listesinden Genel
Başkanını Meclise sokmuş, o konuşabiliyor ama
muhalefette olanlar konuşamıyor. Bu mu adalet, bu mu demokrasi, bu
mu özgürlükler? diye insanın sorması gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, siyasi partiler,
Anayasamıza göre demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez
unsurlarıdır. Bir kere, konuşturmamak Anayasaya
aykırı; siyasi partiler burada konuşmalılar, konuşma
hakları sağlanmalı. Ben Başkanın veya Genel Kurulun
takdirini bu yönde değiştirmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bırakın, bu kürsüden bu memleketin
vergisini veren, alın teriyle damla damla bu bütçeyi oluşturan
insanların temsilcileri de çıksınlar konuşsunlar.
Bütçe, tuzu kuruların, mutlu
azınlığın bütçesi olmasın; emekçilerin,
yoksulların da bütçesi olsun diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Tutumumun lehinde olmak üzere
Sayın Altay.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sizi lehimizde görmek çok
sevindirici.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, Sayın Erkan
Başın talebi çok makul, çok meşru, çok haklı bir talep.
Tutumunuzun lehinde söz almak bir zaruret oldu, çünkü aleyhtekileri benden önce
Sayın Beştaş ve Sayın Baş kapatmıştı
ama ben işin esasına bu vesileyle değinmek istiyorum. Siyasetin
yazılı olan ve yazılı olmayan kuralları vardır,
Meclisimizde de teamüller vardır ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
60ıncı maddesi de size bu konuda bir yetki zaten vermektedir.
Meclisimizin de, zatıalinizin de bildiği gibi, 5 siyasi parti grubu
var, grubu bulunmayan 7 tane de parti var, ayrıca 9 da
bağımsız milletvekili var. Evet, grupların elbette bir
farklılığı olabilir, olmalı yani gücü, sandalye
oranı nispetinde bir imkânı olmalı ama bütçede ve özel günlerde,
örneğin 23 Nisan oturumlarında yapıldığı gibi
Meclisteki siyasi partilerimizin parti genel başkanı ya da yetkilisi
sıfatıyla Meclis kürsüsünü kullanmaları olmazsa olmazdır
Sayın Başkanım. Bu konunun Danışma Kurulunda karar
altına alınmasına gerek de yoktur. Sizin Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğüne göre, 60ıncı maddeye göre Mecliste
grubu bulunmayan siyasi partilerin sayın genel başkanlarına ya
da yetkilendirdiği temsilcilerine, sözcülerine burada, senede bir defa
görüşülen bütçede beş dakika, on dakika söz vermeniz burayı
Parlamento yapar; aksi, İç Tüzüke ve Danışma Kurulu
kararlarına sıkıştırılmış mazeretler
burayı Parlamento yapmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
Şunu hemen söyleyeyim, bu bütçe, bugün
görüştüğümüz bütçede Cumhurbaşkanlığı
harcamalarının 2006 ila 2020 arasında 36 kat
arttığı bir bütçeyi görüşüyoruz, aynı sürede asgari
ücretin sadece 4 kat arttığı bir bütçeyi görüşüyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu yüzden Sayın Başkan,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak önerimiz, İç Tüzük 60a göre, grubu
bulunmayan siyasi partilerin sözcülerine, temsilcilerine makul bir sürede kürsü
hakkı tanımanız sizin en temel ve asli görevinizdir.
Sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Düzeltelim bu ayıbı.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aleyhte olmak üzere Sayın Meral Danış
Beştaş.
Buyurun Sayın Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, evet bugün bütçenin
açılışını gerçekleştiriyoruz ve bütçe hakkı
esas itibarıyla halkındır aslında. Bizler burada hepimiz
vekilleriz, aslolan halk ve burada halk adına bütçe görüşmelerini
yürütüyoruz.
Şimdi, 83 milyon yurttaşın
hakkını burada savunurken, bütçe hakkına dair görüşlerimizi
ifade ederken bir siyasi partinin genel başkanının bu konuda tek
bir söz alamaması, Meclis çalışmalarına ve halkın
temsil hakkına vurulacak bir darbedir; bunu kabul edemeyiz. Burada İç
Tüzük tartışmaya gerek yok, gözümüzün önünde bir mesele cereyan
ediyor. Nedir? Bütçeyi konuşacağız ve bütçe hakkı,
halkın yaşamını doğrudan ilgilendiren
Yoksulluğunu, açlığını, işsizliğini,
paraların nereye gittiğini, vergilerinin nereye
harcandığını, bunu on iki gün boyunca
tartışacağız. Bütün bunları biz burada
tartışırken halk, seçtiği milletvekilini -illa grubu
bulunmasına gerek yok- burada dinlemek ister, görüşlerini duymak
ister ve o milletvekilinin de onları temsil etme sorumluluğu ve görevi
vardır.
7 tane siyasi parti var, Sayın Baş bir
partinin, Türkiye İşçi Partisinin Genel Başkanı, yine
Demokratik Bölgeler Partisinin Genel Başkanı Salihe Aydeniz de
burada; 2 Genel Başkan var, 3üncüsüne, Desticiye bugün iktidar grubu on
dakika söz vermiş. Peki, nedir bu? Yani İç Tüzükün etrafını
dolanarak ya da İç Tüzüke uygun yorum yapıyorsunuz diyelim.
Sayın Başkan, Meclis Başkanımız çok iyi bir hukukçudur
yani lehe yorum yapmanın önünde hiçbir engel yok bence. Yani 7 siyasi
partiye de burada makul süreler verilmesi her şeyden önce bütçe hakkının
tartışılması açısından çok önemli bir meseledir.
Ayrıca, bu konuda bir teamül de var: Geçen
yıl bütün Meclis Başkan Vekilleri, Meclis Başkanı bu sözü
verdi; siyasi parti temsilcileri on dakika, beş dakika konuştu,
kıyamet de kopmadı, böyle çok uzun süreler de kaybetmedik. Yani bugün
Cumhurbaşkanlığı temsilcisi, Cumhurbaşkanı
Yardımcısı bir buçuk saat konuştu, bir saat daha
konuşacak, gruplar birer saat konuşacak. E, her bir parti de on dakika
konuşsun; bir saat geç kapansın. Burada lehe yorum kamu yararınaysa
tartışmayı bitirmek lazım yani bu usul
tartışmasına bile bizce gerek yok. Yani demokraside partilerin
çoğunluğu, çok olması kötü bir şey değildir.
Çoğulculuktan yana bir parti olarak şunu rahatlıkla
söyleyebilirim ki her düşüncenin burada temsili gerekir ve o temsiliyetin
de burada sözlerini kurabilmesi gerekir.
Bu nedenle tutumunuzun aleyhineyim ve umarız
tutumunuzu değiştirirsiniz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Lehte olmak üzere Sayın Bülent
Turan.
Buyurun Sayın Turan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, 2021 bütçe görüşmelerine bugün
başladık; bütçemizin ülkemize, milletimize hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
Ayrıca, bir hususu daha ifade etmek isterim:
Bugün 19uncu bütçemizi sunuyoruz. Cumhuriyet tarihimizin en uzun bütçe sunumu
milletimizin teveccühüyle, takdiriyle AK PARTİye nasip oldu, milletimize
müteşekkiriz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Usul tartışmasına gelince Sayın
Başkan, bu tartışma takdiri bir hak iken Sayın Başkan
nezaket gösterdi ve konuyu tartışmaya açtı. Kimsenin
konuşmasından, en uç ifadelerin ifade edilmesinden asla rahatsız
olmayız. Her gün buradayız, bazen rencide edercesine en farklı
görüşlerin ne kadar rahat bir ortamda söylendiğine tüm milletimiz
şahitlik eder. Konu, bir partinin konuşulması veya
konuşulmaması değil, aynı şekilde Meclisin bir görevi
de usul ekonomisi gereği süreleri planlamasıdır. Kaldı ki
az sonra güya konuşturulmuyor denilen muhalefeti temsilen İYİ
PARTİ, aynı şekilde HDP ve CHP sayısız
konuşmacılarla beraber konuşmasını yapacak.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Onları da
sustur, onları da. Herkes sussun!
BÜLENT TURAN (Devamla) Biz, geçen hafta yine tüm
partilerle beraber oturduk ve bütçe görüşmelerini planladık.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sizin lütfunuza
mı kaldık?
BÜLENT TURAN (Devamla) Bu görüşmeler
planlanırken de Danışma Kurulu önerisiyle Mecliste oylaması
yapıldı. Yani, Sayın Başkanın takdirinden öte Meclisin
bağlayıcı olduğu bir gündemi var, Sayın Başkan da
bu gündemi takip etmekle tabii ki görevli. O yüzden, Danışma Kuruluna
rağmen söz verilmesinin hakkaniyete, usul ekonomisine, Meclisin
teamüllerine uygun olmayacağı kanaatindeyiz; kaldı ki Sayın
Başkan, burada konuşmaya ilişkin hiçbir zaman kriz
yaşanmadığını siz vekiller gayet iyi bilirsiniz.
Örneğin, İç Tüzük eğer bir partinin konuşmasına zaman
kalmamasından veya benzer gerekçelerden ötürü imkân vermediyse bunu
partiler kendi arasında çözebilirler. Örneğin, bugün AK
PARTİnin kendi hanesine düşen, vekil sayısından
kaynaklı hanesine düşen lehte konuşma, şahsı
adına konuşma hakkını bizler Büyük Birlik Partisinin Genel
Başkanı Sayın Desticiye verdik, kendi aramızda bu konuda
anlaştık. Aynı şekilde, sizin lehinizde olduğunu iddia
eden partiler de benzer bir değişmeyi kendi arasında
yapabilirler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O
yüzden, hiçbir şekilde konuşmanın engellenmesi engellenmemesi
değil, sadece usulün yerine getirilmesi söz konusudur.
Ben bugün bütçenin ilk konuşmasında, ilk
görüşmesinde Meclise gelerek bütçe görüşmelerine katkı
sağlayan başta siyasi partilerin Genel Başkanlarına ve tüm
vekillere tekrar saygılarımı sunuyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim, pek
kısa bir
BAŞKAN Sayın Altay
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, bütçe görüşmelerinde hem turlarda hem
maddelerde gruplarına düşen konuşma haklarından Mecliste
grubu bulunmayan siyasi partilerinin taleplerini
karşıladıklarına, bütçenin tümü üzerinde grubu bulunmayan
siyasi partilerin de söz hakkı olduğuna ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Turan
Bize düşen konuşma hakkımızı Büyük Birlik Partisine
verdik, diğer partiler de bunu yapabilir. dedi.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin bugün
şahıs adına bir konuşması yok ancak biz bütçe
görüşmeleri süresince hem turlarda hem maddelerde hem de kesin
hesabın maddelerinde Cumhuriyet Halk Partisi olarak bize düşen
konuşma haklarımızdan Mecliste grup kuramayan siyasi partilerin
taleplerinin tümünü karşıladık, bundan sonra da talep gelirse
biz karşılayacağız. (CHP sıralarından
alkışlar) Talep gelirse siyasi partilerin de bağımsız
milletvekillerinin de konuşmasını sağlayacağız
ama bugünkü talebi Sayın Bülent Turan anlamamış. Bugün bütçenin
tümü üzerindeki ilk görüşmelerde grubu bulunmayan siyasi partilerin de söz
hakkı vardır, söz hakkını kullanmak istemeleri.. Bu konuda
-grupların- burada bir oylama yapmanızı ben şahsen
doğru bulmam lakin takdir sizin ama İç Tüzük 60a göre bu yetkinizi
kullanmanızı tavsiye ve rica ederim efendim.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Bir saniye, bir saniye
Sayın Destici
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Sayın
Başkanım, sataşma olduğu için kürsüden söz istiyorum.
BAŞKAN Kürsüden değil de yerinizden söz
vereyim.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Bir iki dakika
kürsüden
Çünkü 2 kere ismim zikredildi.
BAŞKAN Hayır, 69a göre değil bu,
bakın.
Buyurun, oradan söz vereyim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben size niye
verildi demedim ki. Ayrıca, söz size niye verildi diye bir sorgulama
yapmadım ki.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sataşma yok ki
Başkanım. Ben de söz istiyorum.
BAŞKAN Arkadaşlar
Sayın Destici, buyurun yerinizden söz
verebilirim 60a göre.
Buyurun.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Bu saate kadar hepsi konuşabilirdi Sayın Başkan.
BAŞKAN Size söz vermedim arkadaşlar.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Ya, niye konuşuyorsunuz!
İsmi geçti arkadaşımızın,
bir açıklama yapacak.
Buyurun.
3.-
Ankara
Milletvekili Mustafa Desticinin, şahsına yapılan ithamları
kabul etmediğine, milletten aldığı güçle Mecliste
olduğuna
ilişkin açıklaması
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Kıymetli
Başkanım, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Bütçe görüşmelerimizin
hayırlara vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.
Şimdi, yeni yasama döneminde, daha doğrusu
2018 seçimlerinden sonra, bizim, üçüncü bütçe görüşmemiz; hem 2018
yılında hem 2019 yılında yani 2019 yılı ve 2020
yılı bütçelerini görüştük. Ben, Danışma Kurulu
toplantısına bizatihi kendim katıldım ve oradaki bütün
partilerin grup temsilcileri dediler ki: Sayın Genel Başkanım,
sizin burada daha fazla beklemenize gerek yok. Biz zaten bütün gruplar
anlaşıyoruz, grubu bulunmayan diğer bütün siyasi partilere de
bütçe görüşmelerinin takvimi içerisinde kimine birinci gün, kimine son gün,
kimine üçüncü, beşinci günlerde söz veriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Destici.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Hayır,
hayır. Bir saniye, şunu söyleyeyim
BAŞKAN Bir dakika, lütfen...
Bir dakika veriyorum ben 60a göre.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Evet, şunu
bitireyim bir saniye
2019 ve 2020de de bütün grubu olmayan siyasi
partiler de konuştu. Ben de arzu ederim ki grubu bulunan siyasi partiler
BAŞKAN Teşekkür ederim, teşekkür
ederim.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Bakın, bir
siyasi partinin Genel Başkanı ve grubu olan bir siyasi partinin Grup
Başkan Vekilinin şahsımı itham etmesini kabul etmiyorum.
BAŞKAN Tamam, teşekkür ederim.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Ben kimsenin
lütfuyla burada değilim, kimsenin lütfuyla da konuşmuyorum, milletimden
ve camiamdan aldığım güçle buradayım, o güçle konuşuyorum.
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
4.-
Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, grubu bulunmayan
siyasi partilere konuşma hakkı verme konusunda bir
sıkıntıları olmadığına, Ankara Milletvekili
Mustafa Desticiye sataşmadıklarına ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, kısa bir şey söyleyeceğim.
Sayın Turan
Biz ne dedik, o nasıl
anladı ya da nasıl cevap verdi, onu değerlendireceğim.
Bir kere, bizim burada, Mecliste grubu olmayan
diğer siyasi partilere konuşma süresi verme konusunda hiçbir
sıkıntımız yok. Burada, sadece bütçede değil bütün
kanunlarda, mümkün olduğunca, bağımsız arkadaşlara,
yani grubu olmayanlara, zaten veriyoruz. Burada
tartıştığımız konu o değil ki. Meclisin
kurumsal olarak, Meclis Başkanlık Divanının, grubu olmayan
siyasi partilere söz hakkı vermesi, yoksa biz kendi aramızda bunu
zaten yapıyoruz yani mümkün olduğunca.
Ayrıca biz Sayın Desticiye bir
sataşmada bulunmadık, ismi geçti. Şu anda ismini bildiğim
bütün vekilleri sayarsam, hepsi çıkıp İsmim geçti. dese yani
bu görüşme bitmez. Biz bir ithamda bulunmadık, sadece
Verilmiş. dedik hani biz de ileriki günlerde vereceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yani
Divanınızın, Başkanlığınız
şahsında gerçekten demokratik olarak bu hakkı vermesi
gerektiğini önemle tekrar ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Tutumunuzun lehindeyiz
Sayın Başkan, gündeme geçelim.
VI.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
1.-
İstanbul
Milletvekili Erkan Başın söz hakkına ilişkin verdiği
dilekçenin işleme alınıp alınmayacağı hakkında (Devam)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lehte ve
aleyhte görüşleri dinledim; bunları değerlendireceğim,
tutumumu değiştirmiyorum şimdilik.
IV.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)
BAŞKAN - Programa göre devam ediyorum.
Şimdi Gruplar adına ilk söz, İYİ
PARTİ Grubu adına Grup Başkanı ve Bursa Milletvekili
Sayın İsmail Tatlıoğluna aittir.
Buyurun Sayın Tatlıoğlu.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Değerli Başkan,
Parlamentomuzun saygıdeğer mensupları; hepinizi İYİ
PARTİ adına saygı ve hürmetle selamlarım.
Bugün, 2021 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ve 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifiyle ilgili
partimizin görüşlerini belirtmek üzere huzurlarınızdayız.
Gerçekten bütün siyasi partilerin
programlarında yer aldığı gibi, bütçeler, demokratik bir
temel haktır; bütçe hakkı ve bütçe üzerinde karar verme hakkı.
Bu anlamda bütün siyasi iktidarların meşruluğu, siyasi
sistemlerin meşruluğu; bir, vergi salmanın vergi verenlerin
iznine bağlı olması, iki, vergi harcamalarının mutlaka
denetlenmesi ve vergi mükelleflerinin bilgisine sunulması. Denetimi
yapılmayan harcamalar o harcamayı yapan hükûmetlerin
meşruluğunu ortadan kaldırır. Bunu geçmişte hükûmeti
meşruta olarak bir kavramla hep konuşup gelmişlerdir.
Şimdi, bu bağlamda bakışımız da parti olarak
budur. Bu anlamda, tabii olarak, bütçe yapmak hükûmet etmektir. Bu ne demek?
Tabii olarak vergilerin toplanması için yetki alacaksınız, yaptığınız
harcamaların kuruşuna kadar millete hesabını vereceksiniz
ve de öngörülerinizin tutmasını sağlayacaksınız çünkü
hükûmet etmek budur. 10 söyleyip 2 çıktığında hükûmet
etmiş olmuyorsunuz, bunu tutarlılık içerisinde yaparsanız
bütçe yürütmüş ve hükûmet etmiş oluyorsunuz.
Bu anlamda, ben Sayın Oktayın -çok
teşekkür ederim- sözlerine bir miktar kısaca değinmek istiyorum
burada. Önce şunu belirtmek istiyorum: Çok değerli arkadaşlar,
bu bütçe AK PARTİnin bütçesi değil ve 2018 seçimlerinde millî irade Türkiyede
AK PARTİye bir bütçe yapma yetkisi de vermedi. Bütçe yapma yetkisini
Meclisin çoğunluğuna veriyor, dolayısıyla Cumhur
İttifakının çoğunluğuyla geçen kanunlar gibi bir
bütçe söz konusu. Bu anlamda, AK PARTİ bütçeleri olarak sıralamak son
derece yanlış ve ortaya çıkan millî iradeye de aykırı.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) - Cumhurbaşkanına veriyor yetkiyi, Parlamentoya değil.
İSMAİL
TATLIOĞLU (Devamla) Evet, Cumhurbaşkanına verdiği yetki, bütçeyi
hazırlayıp Meclise sunmaktır Sayın Muş; bu, daha önce
hükûmetindi. Peki, bütçeyi kim onaylıyor? Meclis onaylıyor. Mecliste
AK PARTİnin sayısı bütçeyi onaylamak için yeterli mi? Yetersiz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Belki siz oy
verirsiniz.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla)
Dolayısıyla, burada bu bütçelere AK PARTİ bütçeleri demek
yanlış. Zaten komisyon çalışmalarında da,
baktığımızda, komisyon dizilişlerinde de bu millî
iradeye uygun bir tavır yok. Plan ve Bütçe Komisyonu neden 15 kişi?
Bu millet Mecliste AK PARTİye çoğunluk verdi de veya eşitlik
verdi de Plan ve Bütçeye onu mu yansıttı? Bu dizilişi özellikle
burada belirtmek istiyorum; millî iradeyi yansıtmamız lazım.
İkincisi; tabii ki Türkiye'nin bugünkü
fotoğrafı üzerinde duracağız ama Sayın Oktay, bir
hatıra aklıma geldi. 2007 yılında Almanyadayım, bir
mühendisle tanıştım. 9 Kasım 1989da Berlin
Duvarını geçen bir mühendis ve ona o zamanki Almanyayı sordum;
Doğu Almanya, Batı Almanya. Bana şöyle bir cevap verdi, dedi ki:
Biz Doğu Almanyadayken bize hep şöyle derlerdi: Hep yirmi yıl
ilerideyiz. Bu hiç kısalmadı.
Şimdi, geliyoruz, bütün metinleri
konuşuyoruz çok uzun süredir, bütün metinlerde hep ilerideyiz, hep
ilerideyiz. Ben, esasen, bugün konuşmanızda 2023 hedeflerinden
bahsetmenizi beklerdim. Bu 25 bin dolara ne kadar kaldı, 500 milyar
dolarlık ihracata ne kadar var? Altı yıl bu 2023 hedeflerini
konuştuk. Nerede bu hedefler? Çöpe gitti. dediğimizde
bozuluyorsunuz ama milletin bilgisinden bunları gizlememek lazım.
Mesela, ne oldu Onuncu Kalkınma Planı? Ne
oldu On Birinci Kalkınma Planı? Daha başlamadan bitti. Nerede
YEPler, hedefler ve sonuçlar? Nerede bütçelerinizin, bu bütçenin hedefleri ve
sonuçları ki bu bütçeyle ilgili bu ifadelerde bulunuyoruz?
Milletin kör ve sağır
olmadığı ve millete saygı duyulması gerektiği
konusunda hassasiyet gösterilmesini bilhassa talep ediyoruz. Doğru
bilgilendirmek, doğru siyaset yapmanın önemli bir
parçasıdır.
Şimdi, cumhuriyetimizin 98inci bütçesini
yapıyoruz ve de partili Cumhurbaşkanlığı döneminin
3üncü bütçesini yapıyoruz. Bu bütçe bizden, bu Meclisten ne istiyor?
Diyor ki: Ben 2021 yılında 1 trilyon 346 milyar lira harcama
yapacağım. Bunun için 922 milyar lira vergi toplayacağım.
179 milyar lira diğer gelirlerim olacak ve 245 milyar liralık bir
açığı da Hazine olarak bulup bu hizmetleri yerine
getireceğim.
Değerli arkadaşlar, şimdi buradan
bakıyoruz, nasıl bir atmosfer içerisinde bir bütçe yapıyoruz.
Türkiyenin bir ekonomik fotoğrafını çekelim, bakalım
Sayın Oktayın bahsettiği fotoğrafla uyuşuyor mu?
Evet, çok değerli arkadaşlar, bugün 7
Aralık 2020, 663 milyar dolarlık bir Türkiyedeyiz. Fert
başına millî gelirimiz mültecileri saymazsak 7.921 dolar. Neden
saymazsak diyorum? Çünkü bu 663 milyar dolarda bunlar var. 5 milyon
mültecinin ürettiği bu millî gelirde var ama paylaşımda bunu
yapmıyoruz. Dolayısıyla 7.500 doların altında bir
millî geliri konuşuyoruz esasında. Evet, geniş anlamda 10 milyon
işsizi konuşuyoruz. Evet, 168 milyar liralık bir bütçe
açığını konuşuyoruz ve dünya sıralamamızda
81inciliği konuşuyoruz.
Evet, Sayın Oktay, siz temmuzda
Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı
makamına oturduğunuzda Türkiye size daha zengin bir Türkiye
bırakmıştı. Daha zengin, 881 milyar dolarlık bir
Türkiye, fert başına 10.500 dolarlık millî gelir
bırakmıştı. Bakın, Türkiyenin fotoğrafı bu,
Türkiye fakirleşen bir süreçte. Bakın, TÜİKin kendi resmî
rakamları üzerinden gidiyoruz. Türkiye, 2008e göre 111 milyar dolar daha
fakir bir Türkiye, 2008e göre ve 2008de Türkiye, dünya
sıralamasında fert başına millî gelir olarak 65inci.
Türkiye, 2013 yılına göre çok değerli parlamenter
arkadaşlar, aziz milletim- 288 milyar dolar daha fakir bir Türkiye. Bu var
ya bu, Türkiyenin millî gelirinin yarısı, bu yılki millî
gelirin yarısı. Nasıl bir fakirleşme? Bu bir anlık
fotoğraf değil, bu bir konjonktür. 2010 yılından beri, o
berbat 2010 referandumundan beri fakirleşen bir Türkiye, yapısal
tıkanmaya sürüklenen bir Türkiye ve 2010da orta gelir
tuzağını konuşan bir Türkiyeden fakirlik kapanına
gelen bir Türkiye, yoksullaşan bir Türkiye; bu yapısal
tıkanmanın önemli bir ayağı olan yoksulluğun park
ettiği bir Türkiyeyi konuşuyoruz. 2018de 881 milyar
dolarımız var ve 72nci sıradayız. 2020yi
bırakın, 2019 rakamlarıyla da konuşsak böyle.
Çok değerli arkadaşlar, biz esasen bu
konuşmaları daha önceki bütçelerde de yaptık ve 2018
yılında 2019 yılının bütçesini konuşurken aynen
şöyle dedim: Türkiye, AK PARTİ 2007nin gerisine düşüyor, AK
PARTİnin gerisine düşüyor. Böyle giderseniz 2002nin gerisine
düşeceksiniz. Evet, bugün oradayız ama bir şeyi tahmin
edemedim: 2002de bile artıda olan Merkez Bankası rezervlerini eksi
55 milyar dolar gibi bir açıkla bırakacağınızı
düşünemedik, bunu öngöremedik doğrusu. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar) Ve cumhuriyet tarihinin en büyük
Merkez Bankası rezerv açığıyla karşı
karşıyayız.
Çok değerli arkadaşlar, Türkiye çok büyük
problemler yaşadı -ekonominin hesap edilebilir döneminden itibaren
bakalım, 1960tan itibaren bakalım- bunları farklı
şekillerde aştı ama ilk defa hem hazine hem Merkez Bankası
boş. İlk defa hem bütçe açığı koşturuyor hem cari
açık koşturuyor. Bu, Türkiyenin hastalığı değil.
Türkiye ekonomisini çalışanlar bilirler. Türkiye büyürken cari
açık verir ki biz bunu 2010lu yıllarda çözmeliydik, dünya böyle
çözdü. Dünya artık enflasyonu çözdü, dünya artık faizi çözdü.
Zambiyadan sonra enflasyonda dünyada 2nci sırada bir ülke olduk.
Üzülerek söylüyorum. Burada tek kale maç, kapatılmış bir medya
dünyasını, bunları konuşuyoruz ama, konuşuyorsunuz ama
gerçekler böyle değil. Ama dışarıdan görünüyor; içeride ne
kadar güçlüyseniz dışarıda o kadar güçlüsünüz. Şimdi,
diyebilir misiniz ki 2020 yılının Türkiyesi 2013
yılının Türkiyesinden dışarıda daha güçlüdür?
Diyemezsiniz. O Türkiye de bizim, bu Türkiye de bizim ama bunu diyemezsiniz.
Şimdi, 2020 yılının
dışında da 2019 yılı rakamlarını alsak da
böyle. Bakın, 2016-2020 yılı, beş yıl, 1960tan
itibaren beşer yıllık dönemlerle bakın, en kötü büyümenin
olduğu dönem, en düşük. Diyelim ki corona dönemi, artı 3
yazalım büyümeye en düşük ikinci büyüme dönemi, 1976-1980den sonra.
Bu performans, uzun süredir geliyor yapısal tıkanmaya. Neden? Çünkü
siz 2007den itibaren yapısal reformları bıraktınız,
2010 12 Eylül referandumuyla ve sonraki radikal süreçlerle, milletin
gündeminden kopuk süreçlerle, FETÖ süreciyle, PKKyla yürütülen çözüm
süreciyle, devletin kodlarından ayrı yürütülmüş Suriye merkezli
dış politika süreciyle bu yapısal reformların
dışına çıktınız. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Ve en son, yüz elli yıllık
Parlamento tarihimizin tersine, partili Cumhurbaşkanlığıyla
Türk milletinin ayaklarına pranga vurdunuz ve bugün yürüyemiyoruz.
Bakın, bu bütçeyle ilgili, ekonomik
sıkıntılarımızın olduğu
2001 yılı
ekonomik sıkıntılarımızın olduğu bir
yıldı. 2002 yılının bütçesine bakın,
arkadaşlar, 2002 yılının bütçesinde bir enerji
göreceksiniz, bir çıkış bütçesi olduğunu göreceksiniz. 2002
yılı bütçesini hazırlayanların nasıl bir
çıkış planı ve heyecanı içerisinde olduğunu o
bütçeye baktığınızda görüyorsunuz. 1994teki krizden sonra
1995 yılı bütçesini hazırlayanlarda da bunu görüyorsunuz. Ama bu
bütçenin enerjisi yok değerli arkadaşlar. Bu bütçe bize ne diyor
yani? Bu bütçenin bir vizyonu yok. Bu bütçenin bize tarif ettiği bir yön
yok. Bu bütçe enflasyonla mücadele bütçesi mi? Hayır. İşsizlikle
mücadele bütçesi mi? Hayır. Büyüme bütçesi mi? Hayır. Ne? Bu bütçe
Ne yapalım? bütçesi olmuş, Ne yapalım? Alt alta koyup Ne
yapalım? bütçesi olmuş, ben söyleyeyim Ne yapalım? Gelin
arkadaşlar...
Bu bütçeyi hazırlayan arkadaki siyasi kadronun
enerjisinin tükenmişliği her hâlükârda belli.
Zaten bu bütçe sevk edildikten sonra
Düşünün, bir ülkede bütçeyi
sevk ediyorsunuz, sonra arkadan usulca reform konuşmaya
başlıyorsunuz. Böyle bir şey olur mu ya? Atı
çıkarıyorsunuz koşturmaya, arkadan siz başlıyorsunuz
koşmaya. Böyle samimi bir düşünce olduğuna inanıyor
musunuz? Ya reform yapacaksanız bunu bütçeye koyarsınız, herkes
de bilir, dünya âlem de bilir; bu bir reform bütçesidir.
Bu, bir bütçe vizyonundan yoksun, belki de tarihin
bilinen en düşük profilli bütçesi. O nedenle şunu samimiyetle
söylüyorum: Gelin, gelin, Meclis olarak bir orta vadeli bütçe yapalım,
orta vadeli bir plan ve bunun üzerine Türkiyeye bir çıkış
planı yapalım ve 2021 yılında millî iradeye gidelim, seçime
gidelim. Bu bütçeyi ve bu orta vadeli planı bugünden yapalım, ortak,
biz İYİ PARTİ olarak buna varız ve 2021 yılında
da milletimize gidelim, millî iradeye başvuralım, Türkiyeyi
çıkışa götürecek yeni bir siyasi iklime kavuşalım.
Yeni bir siyasi iklim olmaksızın Türkiyenin buradan çıkış
yolunun mümkün olmadığı her hâlükârda görülmektedir. Bu fakirlik
kapanından ancak siyasal iradenin değişimiyle
çıkılır.
Çok değerli arkadaşlar, Sayın Oktay
çok güzel şeyler söyledi KÖİlerle ilgili. Biz de bu konuda birkaç
şey söylemek istiyoruz bütçe çerçevesinde. Bir kere şunu söyleyelim
ki kamu harcamaları başında söyledim konuşmamın-
denetlenemiyor ise o harcamaları yapan siyasi iradenin meşruluğu
sorgulanır. Dünyanın her yerinde, her aklı başında
ülkesinde, demokratik ülkesinde kamu harcamaları ve işlemleri
kamuoyunun bilgisine amadedir.
Bakın, şimdi, bizim Sakarya Milletvekili
arkadaşımız Enerji Bakanlığına başvuruyor,
soru, diyor ki: Avrupada doğal gaz fiyatlarının 110 dolar
civarında olduğu, Türkiyede de 250-280 dolar civarında
olduğu bilgisi var. Bu konunun tarafımıza
açıklanmasını
Ülkeyi savaşa sokabilen Parlamentonun
Türkiyenin doğal gaz fiyatlarında bilgi alması yasak. Ticari
sırmış, cevap bu. Kozmik odaya girildi bu ülkede, bu
sözleşmelere girilmedi. Ticari sır, cevap. Şimdi, nasıl denetleyeceğiz?
TÜRK TELEKOM, yüzlerce söylenti var. 14 Kasım
2015te ihale olmuş, parayı yatırmışlar, kredi
almışlar, kredi ve temettülerle beraber gitmişler. Minimumu 10
milyar 450 milyon dolar, minimumu. Rivayetler muhtelif, bakır
satışlarından, kurumlar vergisi muafiyetinden 20-30 milyara
gidiyor. Peki, biz bunu neden denetleyemiyoruz, bu neden bilgimize amade
değil? Millete dönüp ne diyeceğiz? Biz bunu sormazsak Allah bize
sormaz mı? Suskun toplum mu olacağız? Dünyada konuşmayan,
sorgulamayan, denetlenmeyen bir toplumun ilerlemesinin mümkün
olmadığını binlerce yıllık tarih gösterdi.
Efendim, şehir hastaneleri
Bakın, ben
yine sordum, bu Plan Bütçede Sayın Bakana sordum. Bursada Rönesans bir
şehir hastanesi yapmış, ne güzel. Biz de iktidara gelirsek, samimiyetle
söylüyorum, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesini yeniden, modern bir
şekilde yapıp şehrin doğusunda da bir başka hastane
yapmayı düşünüyoruz, ne güzel ama bunu kaça kiraladınız ya?
Kaç tane? 19 tane. Şimdi bıraktı Sağlık
Bakanlığı, Bütçeden biliyorum. Bunun kaça
kiralandığını
Bir şahsa bir lise, bir okul
yaptırıyor ve bunu kiralıyor. Bunun kaç liraya
kiralandığını vergi verenlerin bilme hakkı yok mu?
Yoksa nasıl denetleyeceğiz bunu? Nasıl bir meşruiyet
olacak? Neresinden tutacağız bunun?
Şimdi, çok değerli arkadaşlar,
başka KÖİler ve ihaleler var. Şimdi, burada bir köprü ve 13
milyar 15 milyon 630 bin, bu Osmangazi Köprüsü. Ben bunu, bu rakamla beraber
bilen bir arkadaşa gösterdim. Bana verdiği cevap şu, dedi ki:
Hocam, bu, yeni kurdansa, yani bu, 8 lira civarındansa iyi bir iş
olmuş, aşağı yukarı 1 milyar 650 milyon dolara iyi bir
iş olmuş ama bu, ortalama kurdansa, yani 6,90dansa, o zaman burada
bir 300-350 milyon dolarlık bir fark var. Peki, bunun tamamı dolarsa
dedim. (İYİ PARTİ, CHP ve HDP sıralarından
alkışlar) Dedi ki: Hocam, bunun 4 tane direğinde 160 ton
altın yoksa böyle bir köprü yoktur. (İYİ PARTİ, CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, Sayın Oktay, değerli
arkadaşlar; bir alan var Türkiyede, FETÖ hiç girmemiş; dış
güçler girmemiş, girememiş; Almanya, Amerika zaten
uğrayamamış: KÖİler, kamu ihaleleri. Öyle korunmuş
ki, arzu ederdik ki bunu yönetenler Türkiyenin Adalet
Bakanlığını da, İçişleri Bakanlığını
da, Millî Eğitim Bakanlığını da yürütseydiler de
oralara da girmeseydi bu dış güçler. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi, biz sizden şunu istiyoruz:
Bakın, şu vereceğim bilgilerin yanlış olduğunu
ama böyle üst perdeden değil de elinizdeki resmî belgelere dayanarak
söylemenizi. Gerçek rakamı biz bilmek istiyoruz. Bu bizim bildiğimiz,
bulduğumuz bir hesap ve biz bunu sorduk Sayın Oktay, size de sorduk.
Plan Bütçedeki arkadaşımız Sayın Erhan Bey, Sayın
Erhan Usta 17 Kasımda Hazine ve Maliye Bakanına sordu, 19
Kasımda Ulaştırma Bakanına sordu, 27 Kasımda bizzat
size sordu, henüz bir cevap alamadı.
Bakın, 7 Nisan 2008de Gebze-İzmir Otoyol
ihalesine çıkılıyor. İlan edilen sözleşmede 35
kuruş kilometre/yol, 35 lira köprü geçişi -mümkünse, müsait olan
arkadaşlar bunları not alabilir veya tutanaktan alabilirler,
televizyon başındaki milletimiz de not edebilir- ve 35 bin araç
garanti ediliyor; sonra birinci zeyilnameyle 45 liraya çıkıyor
geçiş, sonra 26,55 dolara çıkıyor, sonra 30 dolara
çıkıyor zeyilnameyle, sonra 35 dolara çıkıyor ve 40 bin
araç garantisiyle ve 27 Eylül 2010 tarihinde sözleşme yapılıyor
yirmi iki yıl dört ay yapım süresiyle -yedi yıl yapım, on
beş yıl işletme- yalnız yapım da kısmi bölünüyor
yani köprü ayrı bir proje, Gebze-Orhangazi ikinci, Orhangazi-Bursa üçüncü,
Bursa-Balıkesir dördüncü, Balıkesir-İzmir beşinci proje
olarak, her biri bağımsız gibi ve sözleşmede deniyor ki:
Bunlar birbirinden bağımsız bitirilebilir. Ve diyor ki
sözleşme de: Bitirilirse ödeme başlar. Ne kadar ödeme? On beş
yıl ama sözleşme öyle demiyor. Bir ödeme başlar
Yani normalde
2021de bitecek sözleşme, 2020de yatırım bitecek; on beş
yıl ödenecek, 2035te ödeme bitecek. Peki, 2016da bitti köprü, 2016dan
2031 yılına kadar mı yani dört yıl öne mi çekecek?
Hayır. Ödeme süresi uzayacak. diyor.
Şimdi, çok değerli arkadaşlar,
Sayın Oktay; bakın, bizim öğrendiğimiz şey şu:
Fatih Sultan Mehmet Köprüsünü de yapan Japon firma bu köprüyü yapan firma ve
bu köprüye teklifi 1,470 milyar dolar ve bütün çalışmalarda bu
köprünün maliyeti -temel 1,2 milyar dolar- 1,430 çıkıyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, burada 35
dolarla başlayan ödemenin bir özelliği var: İlan tarihinden
itibaren, 2008den itibaren Amerikan enflasyonu oranında artıyor.
Yani, açıldığında 35 dolardan değil, açıldığında
42 dolardan başlıyor, ortalama 46 dolar 74 sent. Şimdi, bizim
hesabımıza göre sadece
Ve bu birinci köprü İstanbulda üç
buçuk-dört yıl, ikinci köprü de aşağı yukarı üç
yıl civarında bitiyor yani, bu köprülerin dört yılı geçeni
yok, dünya tecrübesi böyle. Dolayısıyla, köprü üç yıl dört ayda
bitiyor ve üç yıl sekiz ay erken bitiyor, bin üç yüz elli dört gün erken
bitiyor. Bin üç yüz elli dört gün ne ödeme var? 2 milyar 130 milyon 248 bin
dolar ilave ödeme var. Köprünün maliyeti bizdeki hesaba göre 1,470.
Değerli arkadaşlar, bu neden sözleşmede yok? Sizden
ricamız: Bu bilgileri lütfen elinizdeki resmî belgelerle
doğrulayın ve kamuoyunu aydınlatın, biz de burada
kamuoyunun aydınlatılmasına bir vesile olalım.
Ve sonuç: On dokuz yıl on dört gün işletme
boyunca ortalama 46,74 dolardan bu köprünün maliyeti 13 milyar 15 milyon dolar,
2035 yılı bittiğinde bu köprüye Türk milleti, hazine, millet
neyse ödeyeceği para bu; 3 milyar 944 milyon dolar da yol ve toplam 16
milyar 959 milyon dolar. Türkiye'nin sınırları 249 bin kilometre
arkadaşlar, köprüyü yapıyoruz, Türkiye'nin sınırlarını
da otoban yapıyoruz, ortada bir 300-350 milyon dolar para kalıyor,
onu da millete serpiyoruz. Tank paleti 50 milyon dolar için verdik ya, sadece
kârında 212 tane 50 milyon dolar var. Bize Allah nasip eder, milletimiz
kredi verirse köprüyü ödeyecek fiyat 9,3 dolar, 80 lira; yarısı
geçenden yarısı hazineden. Böyle yaptığınızda bu
maliyetlerle on-on iki yılda bu köprü ödeniyor. Bizim talebimiz
KÖİlerin ve bunun, bu sözleşmelerin birlikte kamuoyuna aktarılması.
Çok değerli arkadaşlar,
hazırlığımız tabii, buna göre değildi ama konu
itibarıyla biraz süre aldı. Şimdi, esasen bu denetim, bütçe
yürütme ve bütçe hakkının bir parçasıdır. Eğer bu
denetimi yapamazsak bütçeden, bütçe hakkından konuşmamızın
anlamı yok. Tekrar ediyorum, biz burada bu bilgilerimizin resmî bilgilerle
doğrulanmasını istiyoruz. Bütün bu çalışmamızla
bu bilgilerin doğrusunu -bu veya değil- kamuoyuyla
paylaşırsak buna bir vesile olmuş olacağız.
Çok değerli arkadaşlarım,
yapısal tıkanma, yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla devam ediyor.
Bakın, yasaklı bir Türkiyedeyiz;
basına tekrar, özellikle İYİ PARTİyi görünmez
kılmakla başlayan cezalar yağdı. Ben AK PARTİli arkadaşlara sadece şunu
hatırlatmak istiyorum: 14 Ağustos 2001, AK PARTİnin Bilkent
Otelde kurulduğu gün Sayın Erdoğan dört kanaldan canlı
yayına katıldı; Sayın Bakan da burada, bunun
şahididir. Arkasından Bülent Bey, Abdullah Bey katıldılar
ve biz o güne yasaklı Türkiye diyorduk, yasaklı Türkiye diyorduk.
25 Ekim 2017de Sayın Meral Akşener parti kurdu, beş ay sonra
ancak fotoğrafını bir televizyon kanalından gösterebildik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) Çok
değerli arkadaşlar, adaletin ve liyakatin düştüğü
toplumlarda ilerleme olmaz. Bakın, sorunlarımızın önemli
bir nedeni konuşamamamızdandır. Konuşamayanlar
sorunlarını çözemezler ve konuşamayan bir Türkiye
sorunlarını çözemiyor, evimizdeki gibi. Bunların altında
boğuluyoruz. Konuşan bir Türkiyeden korkmamak lazım.
İlerlemeci liderlik konuşan toplum ister, ilerlemeci olmayan liderlik
konuşmalardan korkar ve korkak liderliklerdir. Bugünkü Türkiye,
Türkiyenin fotoğrafı değildir, çok güçlü bir Türkiye
vardır.
Bakın, güçlü bir Türkiye için ihtiyaç
duyduğumuz her şeyin sahibiyiz, her şeyin. İnanın, bu
ülkeye liyakat ve adaletin kesin giriş yaptığına
inanılsın, üç ay içerisinde bu coğrafyada büyük bir coşku
olur ve bu coğrafya kendi enerjisi ve kendi kaynaklarıyla yükselen
bir Türkiye olur; aynen sizin bir zamanlar, 2007de yaptığınız
gibi ve ondan daha yüksek bir çıkış olur. Yenilenmiş bir
Avrupa Birliği stratejisiyle, bölgede istikrarı arayan ekonomik
coğrafyayı bu anlamda merkezine koyan bir anlayışla, üretim
ve istihdam merkezli bir ekonomik büyüme modeliyle Türkiye 21inci yüzyılın
ikinci yarısında güçlü dünyada yerini alacaktır.
İnşallah, tam talebimiz, 2021 yılında böyle bir
çıkış için millî iradeye gidilmesidir.
Ben tekrar bütçenin hayırlara vesile
olması, ülkemizin sorunlarını çözmesine katkısı
olması dileğiyle teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İYİ PARTİ Grubu adına ikinci
konuşmacı, Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta.
Süreniz otuz dakikadır.
Buyurun Sayın Usta. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA
(Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyen çok değerli
vatandaşlarımız; hepinizi saygıyla selamlarım.
Bugün Türkiyenin 2021 yılı bütçesini
görüşüyoruz. Türkiyenin ekonomik, sosyal sorunları, dış politikaya
ilişkin sorunları, siyasi sorunları giderek
ağırlaşıyor. Öyle görünüyor ki artık, Türk milleti bu
Hükûmeti daha fazla taşımak istemiyor. Dolayısıyla ben yeni
bir siyasetçiyim, bu işlerden çok fazla anlamam ancak 2021
yılında büyük ihtimal bir seçim görülüyor ve bu seçimde bu Hükûmet
gidecek. Dolayısıyla, büyük ihtimal, sizin son bütçeniz
olacağı için on sekiz yılın biraz bilançosunu ortaya
çıkarmanın, hasar tespiti yapmanın da ben yerinde olacağını
düşünüyorum.
Şimdi, tabii, biz burada bütçe değerlendirmelerini
yapacağız, makroekonomik değerlendirmelerde
bulunacağız. Bütçenin sahibi, malum, Sayın
Cumhurbaşkanı. Cumhurbaşkanı bu bütçe görüşmelerine
katılmıyor Anayasa gereği, Cumhurbaşkanı
Yardımcısı katılıyor; o da güzel. Fakat biz Sayın
Oktayın bugüne kadar makroekonomik konularla ilgili olarak, bütçeyle
ilgili olarak şuradaki bütçe sunumları dışında
herhangi bir beyanatına denk gelmedik. Şimdi, biz
eleştireceğiz, değerlendireceğiz de bunu kime
söyleyeceğiz? Dolayısıyla makroekonomi yönetimiyle ilgili böyle
bir aksaklığın olduğunu hemen başlangıçta bir
vurgulamak gerekiyor. Hazine ve Maliye Bakanı ekonomiden sorumlu Bakan
olarak bir rol oynuyor Türkiye'de son üç yılda ama bakıyorsunuz,
Hazine ve Maliye Bakanı bu bütçe görüşmelerine, normal, diğer bakanlar
gibi sadece kendi bütçesi görüşülürken gelecek. Bu
aksaklığın giderilmesi lazım. Bu sistemin birçok
yanında aksaklık olduğu gibi, bu sistemin getirdiği yeni
bir aksaklıktır bu.
Şimdi, Sayın Tatlıoğlu az önce
ifade etti, hakikaten bu bütçenin bir vizyonu yok, bu bütçenin bir amacı
yok. Şimdi, seksen beş dakika Sayın Oktayı burada
dinledik, Allah aşkına, aklımızda ne kaldı? Yani 2021
yılında Türkiye ne yapacak, Türkiye hangi sorununu çözecek? Bizim
büyüme sorunumuz var, büyüme tıkanmış. Bakın -sadece corona
değil- geçen yıl bu Türkiye 0,9 büyüdü, Türkiye bir fakirlik
kapanına girdi. Potansiyel büyümesi düşmüş bir Türkiye var, buna
bir çözüm var mı bütçede? Türkiye yoksullaşıyor, cari açık
sorunlarımız artarak devam ediyor, dünyada enflasyonda 2nci hâle
geldik, teknoloji üretemiyoruz, işsizlikte rekorlar peşinde
koşuyoruz, cumhuriyet tarihinin rekorlarını kırıyoruz;
bunlara ilişkin herhangi bir şey, bu sorunların
çözüleceğine ilişkin bu bütçede hiçbir şey yok arkadaşlar.
Toplumun sorunları var. Çiftçi bugün çok sıkıntıda,
tarlasını ekemiyor, ekim alanları yüzde 13 azalmış son
on beş yılda. Efendim, EYTliler sorunu var, işsizlik sorunu
var, toplu esnaf sorunu var, 2 milyon esnaf kepenk kapatıyor; bunlara
ilişkin bu bütçede hiçbir şey yok.
Az önce Sayın Oktay konuşmasını
yaparken arkadaşlar, AK PARTİ Grubu en güçlü şekilde
KÖİlerle ilgili kısımda alkışladı; fark ettiniz
mi bilmiyorum. Hâlbuki KÖİler bu bütçenin ve bu Hükûmetin en yumuşak
karnıdır. Benim aklıma hemen şöyle bir hikâye geldi:
Biliyorsunuz, IV. Murat devrinde Bekri Mustafa vardır. Şimdi, Bekri
Mustafa, zamanında medrese tahsili görmüş bir delikanlı fakat
sonradan bir kız meselesi oluyor, kendisini içkiye veriyor yani sürekli
meyhanelerde olan bir vatandaş, o dönemdeki o yasaklara rağmen.
Şimdi, bir gün mahallenin camisi boşalıyor, imamı yok,
Bekri Mustafaya diyorlar ki: Gel, sen burada imamlık yap. Bekri Mustafa
da artık en sonunda kabul ediyor. Neyse
Cenazeler oluyor, her cenazede
Bekri Mustafa gidip cenazenin kulağına bir şey söylüyor. Cemaat
merak ediyor; en son, birisine öldü numarası yaptırıp tabuta
koyuyorlar ne diyor diye. Bekri Mustafa cenazeye şunu söylüyor, diyor ki:
Size şimdi gittiğinizde öbür dünyada soracaklar Dünyada ne var, ne
yok? diyecekler, siz deyin ki: Bekri Mustafa filanca camiye imam oldu. Onlar
dünyanın hâlini anlarlar. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar) Siz de bütçenin hâlini anlayın
arkadaşlar. En fazla alkışlanan yer KÖİler ve bu bütçenin
en yumuşak karnıdır KÖİ. Az önce Sayın
Tatlıoğlu bunu detaylı bir şekilde anlattı.
Şimdi, tabii, burada hiçbir iddia ortaya
koyamadı Sayın Oktay ama böyle, muhalefetin olmadığı
yerlerde, sosyal medyada veya böyle tek taraflı konuşmalarda Hükûmeti
-Sayın Cumhurbaşkanından başlayarak- ve iktidar partisi
milletvekillerini takip ettiğinizde zannediyorsunuz ki AK PARTİden
önce Türkiyede hiçbir şey yoktu. Hatta bir milletvekili sordu, Araba
mı vardı AK PARTİden önce? dedi. Ben onu biraz daha ileriye
götürüyorum; ateş yoktu Türkiyede, ateş bulunmamıştı,
tekerlek de icat edilmemişti, sizinle birlikte oldu bunların hepsi(!)
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakalım böyle mi oldu? Şimdi -ama
gerçeklerle yüzleşmeye başladınız- dikkat edin, daha
önceden hep birtakım şeyleri söylüyordu, şimdi hep mazeret
uyduruluyor. Evet, Türkiye büyümüyor ama şöyle bir sorun var
Enflasyon
Ama şöyle oldu, böyle oldu
Hep mazeretler uyduruluyor.
Birazdan bakacağız, hakikaten AK PARTİden önce Türkiyede bir
şey yok muydu.
Arkadaşlar, tabii, büyüme performansı, en
önemli şey ekonomide büyüme. Büyüme performansımızı, AK
PARTİli dönemleri bir mukayese edelim. Kiminle mukayese edeceğiz?
Kendi sınıfımızdaki ülkelerle yani gelişmekte olan
ülkelerle mukayese ettiğimizde ilk şurayı söylüyorum: Oradaki
mavi ve turuncu AK PARTİden önceki on sekiz yıl. Orada neyi
veriyoruz biz? AK PARTİden önceki on sekiz yılda, mavi olanlar
gelişmekte olan ülkeler, turuncu olan da Türkiye. Dikkat ederseniz,
Türkiye 90lı yılların bütün zorluklarına rağmen gelişmekte
olan ülkelerden ortalama daha fazla bir performans göstermiş, büyüme
performansı. Yani gelişmekte olan ülkeler 3,9 büyürken on sekiz
yıllık dönemde, Türkiye yüzde 4 büyümüş. AK PARTİ
hükûmetleri döneminde, daha doğrusu 2000 sonrasında, bütün dünyada
gelişmekte olan ülkelerde büyüme performansı arttı. Küresellik
Bunları defalarca konuştuk, çok fazla izaha girmeyeceğim. AK
PARTİ hükûmetleri dönemine bakıyoruz: Gelişmekte olan ülkeler
yüzde 5,2 büyüyor, Türkiye ise yüzde 4,8 büyüyor ortalama, on sekiz yılda.
Burada, son yılı, Hükûmetin rakamını alırsak bu
4,9-5e kadar çıkabilir belki. Yani AK PARTİden önce, bütün o
zorluklara rağmen, gelişmekte olan ülkeler ortalamasının
üzerinde büyüyen bir Türkiye varken AK PARTİ hükûmetleri döneminde,
gelişmekte olan ülkeler ortalama olarak Türkiyeden daha fazla büyüyor. Bu
çok önemli bir husus.
Daha önemlisi nedir? Önümüzdeki beş yıl
için Uluslararası Para Fonu rakamlarına göre, gelişmekte olan
ülkeler yüzde 5 büyüyecekken ortalama, Türkiyenin büyüme tahmini 3,9dur çünkü
Türkiye potansiyel büyümesini kaybetmiştir.
Değerli arkadaşlar, şimdi bir de pay
olarak bakalım; gelişmekte olan ekonomiler içerisinde Türkiyenin
payı ne olmuştur? Şu ilk blokta mavi olanlar 2002
yılını gösteriyor. Türkiyenin gelişmekte olan ülkeler
millî geliri açısından payı yüzde 3,4ken şimdi
bakıyoruz, Türkiyenin 2019 yılında payı yüzde 2,1e
düşmüştür yani gelişmekte olan ülkelerin performansı bizim
kat kat üzerimizde gerçekleşmiştir. Satın alma gücü paritesine
göre baktığımızda -ki bununla böyle bakılmaz çünkü her
rakamı dolar üzerinden konuşuyoruz- yine performansın orada
hemen hemen aynı olduğunu görüyoruz ancak 1inci bloktaki
kısımda Türkiyenin gelişmekte olan ülkelerin çok altında
bir performans gösterdiğini görmemiz gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, tabii, bu büyümeleri
elde ediyoruz. Biliyorsunuz, büyüme ile cari açık arasında çok ciddi
bir ilişki vardır; hele bizim gibi finansman
sıkıntısı çeken ülkelerin büyümek için finansmana
ihtiyacı vardır, finansman da dışarıdan gelen
kaynaklardır, dış tasarruflardır, biz ona cari açık
diyoruz. Türkiye AK PARTİden önce, az önce bahsettiğim
gelişmekte olan ülkelerin performansının üzerindeki büyümeyi ne
kadar cari açık yaratarak yapmıştır, AK PARTİ ne kadar
cari açık yaratarak yapmıştır, şimdi ona bakalım.
Şurası, bu ilk kısım, AK PARTİden önceki on sekiz
yılda Türkiyenin cari açığının millî gelire
oranı. Görüyor musunuz rakamı? 0,5. Yıllık ortalama cari
açık vererek Türkiye, gelişmekte olan ülkelerin üzerinde bir
performans göstermiş, ortalama da yüzde 4 büyümüş. AK PARTİ
hükûmetleri döneminde nasıl olmuş? Küresellik, iddia bu; aldık
paraları getirdik, konuta gömdük, inşaata gömdük, tüketime gömdük. AK
PARTİ hükûmetleri döneminde cari açık yüzde 4,1e
çıkmış, yıllık ortalama. İsterseniz bir de bunun
rakamsal değerlerini söyleyeyim; sizden önceki on sekiz yılda o
yüksek büyümeyi, gelişmekte olan ülkelere göre o yüksek büyümeyi toplamda
sadece 21 milyar dolar dış tasarruf kullanarak elde eden Türkiye
sizin döneminizde 562 milyar dolar cari açık verdi yani dış
kaynak kullandı, yine de gelişmekte olan ülkelerin altında bir
performans gösterdi. Dolayısıyla, bu anlamda
baktığımızda karnenizin çok kötü olduğunu görmemiz
gerekir.
Şimdi, dış ticaret kısmı da
aynı. Zaten cari açığın şimdi güncel rakamlarına
filan girmiyorum; Yeni Ekonomi Programında 24,4 milyar dolar denildi 2020
cari açığı. Ya, bir gün sonra, bir rakam geçersiz hâle gelebilir
mi? Bu 16ncı Orta Vadeli Programdır, hiçbir orta vadeli program,
iddia ediyorum, bu kadar itibarsızlaşmamıştı. Yani
birinci günde itibarsızlaşmış bir orta vadeli program;
şu anda, eylül sonunda 28 milyar dolara gelmiş bir cari
açığımız var, dış ticaret için de aynı
problem var ama yıl sonunda muhtemelen 34 milyar doları veya
işte, muhtemelen, 2,2 daha gelse 4,6 daha gelir, 28,34 milyar dolar
24
diyorsunuz yüzde 50 sapıyor bir ay içerisinde; böyle bir şey olmaz.
Şimdi, Sayın Ticaret Bakanı birkaç
gün önce diyor ki: Hedeflerimize tek tek ulaşıyoruz.
Bakıyorsunuz, hangi hedefe ulaşıyor? Cari açığı
az önce söyledim, hedefi aştılar bile; dış ticarette
nasıl? Orta vadeli program, 38 milyar dolar dış ticaret
açığı diyor 2020 yılı için, Ocak-Kasımda 45
milyar doları bulmuş. Ben de tweet attım, dedim ki Sayın
Bakan, lütfen kendinize haksızlık etmeyin, ulaşıyoruz ne
demek, aştınız bile hedeflerinizi ama bu ülkedeki bir
hastalıktır bu. Bu ticaretten sorumlu Bakanlar hep ihracata bakarlar,
ithalata hiç kimse bakmaz. Tabii, şimdi, 500 milyar dolarlık, 2023
yılındaki ihracat hedefiniz ne oldu? diye sormak bile artık
abes olmaya başladı çünkü oradaki hedefiniz, şu anda
yenilediğiniz hedef 500 milyar dolar karşılığında
214 milyar dolardır.
Tabii, büyüme olmayınca işsizlikte de
tavan yapıyorsunuz. Şimdi de işsizlik rakamlarına
bakalım: Burada Türkiye'nin işsizlik oranlarını
gösteriyoruz. Maviler, AK PARTİden önceki on sekiz yılın
ortalama işsizlik oranı. Yani AK PARTİden önce yüzde 7,6 -ki
yüksektir- ortalama işsizlik varmış Türkiyede. AK PARTİli
on sekiz yılda ne olmuş? Yüzde 10,5a çıkmış işsizlik
oranı arkadaşlar, ortalamada. Devraldığınız tek
yıl olarak bakarsak, yeşil kısma bakalım şimdi de:
2002 yılında devraldığınızda iktidarı yüzde
9,8 işsizlik varmış, 2020 yılında sizin tahminlerinize
göre -orta vadeli programdaki rakamı söylüyorum- yüzde 13,8. 4 puan,
aldığınız dönemde işsizliği
artırmışsınız. Bu mu performans? İşte, o
yüzden, onun ezikliği içerisinde, az önce Sayın Oktay, hiçbir
şekilde heyecanlanmadan bize bir bütçe anlatmak durumunda kaldı
maalesef. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Tabii, biz bununla sevinmiyoruz, biz bunlara bakınca üzülüyoruz. Bu, dar tanımlı
işsizlik oranıdır arkadaşlar. Şu anda Türkiyede 12
milyon işsiz var ve bunların önemli bir kısmı da gençler ve
eğitimliler. Bunu da görmemiz gerekiyor.
Şimdi, bir enflasyon hikâyesi var Türkiyede
-çok affedersiniz, bu kelimeyi kullanmak istemiyorum ama- bir enflasyon
yalanı var. Biz diyoruz ki bazen: Bakın, arkadaşlar, enflasyon
çok hızlı gidiyor. Türkiye enflasyondan çekti. Lütfen bu enflasyonu
küçümsemeyin. Mesela, Nihat Zeybekci diye bir Bakanımız vardı,
onun ben bir kısım sözlerini hatırlıyorum: Ya, enflasyon 2
puan yüksek gelse ne olur? gibi böyle sözleri olmuştu. Yani enflasyon
küçümsendi. Bazen, enflasyon -şu anda 14 oldu da, şu anda demiyorlar-
yüzde 8-10 olduğu zamanlar deniliyordu ki: Ya, kardeşim, Türkiye yüzde
70 enflasyonlardan geliyor. Yüzde 10 enflasyonu çok mu görüyorsunuz da
şimdi eleştiriyorsunuz? Eleştirecek başka şey
bulamadınız. Ama tabii, bugüne kadar hiç kimse algıyı AK
PARTİ kadar yönetemediği için bu ülkede, hiçbir iktidar bunları
anlatamadığı için biz zannettik ki o yüzde 70 enflasyonlar
Türkiye'nin problemiydi sadece, dünyada başka bir yerde problem yoktu.
Şimdi bakalım öyle miymiş?
Burada, yüksek yüksek enflasyon dönemi diye
Bu
biraz analitik bir şey; dönemler, yıllar bire bir, aynı
tutmuyor. Gelişmekte olan ülkelerin de yüksek enflasyon dönemleri oldu,
bizim de yüksek enflasyon dönemlerimiz oldu, şimdi bizim düşük
enflasyon dönemlerimiz var çok düşük olmasa da. Bunun
detaylarını ben Plan ve Bütçe Komisyonunda zaten anlattım,
arkadaşlara da verebiliriz.
Yüksek enflasyon dönemlerine
baktığımızda, arkadaşlar, gelişmekte olan
ülkelerin ortalama enflasyonu yüzde 74,6. Yani Türkiyede yüzde 70li
enflasyonlar deyip hep karalanan o dönemlerde, diğer ülkelerde enflasyon
yüzde 74,6, Türkiyede ise yüzde 70,9. Yüksek mi? Evet, yüksek ama bu, o
dönemin yapısal bir sorunu. Niye? Çünkü o dönemde gelişmekte olan
ülkelere hiçbir fon akımı olmuyor, ülkeler büyüyemiyorlar ve yüksek
enflasyon sorunuyla karşı karşıyalar. Ama bakıyoruz, o
ülkeler bu enflasyon sorununu hızla aşıyorlar.
Şimdi, bu da düşük enflasyon dönemi.
İlk bar grafik gelişmekte olan ülkeler. Bakıyorsunuz,
gelişmekte olan ülkelerin düşük enflasyon döneminde ortalama
enflasyonu yüzde 7,4. Yani şu anda 4,4 civarında da ama dönem
ortalaması olduğu için aşağı doğru giden bir
grafik var, yüzde 7,4. Bizde ne kadar? Yüzde 10,4. Yani kabaca bu düşük
enflasyon dönemlerine AK PARTİ dönemleri olarak bakarsak aslında
Türkiye geçmişte -AK PARTİden önce- benzer sınıftaki
ülkelere göre daha düşük bir enflasyonu varken, şimdi benzer
sınıftaki ülkelere göre çok daha yüksek enflasyonu olan bir ülke
hâline gelmiştir. Bunun tabii daha da kötüsü -artık enflasyon
Türkiyede katılaştı- önümüzdeki dönemdir.
Yine, Uluslararası Para Fonunun verilerini
aldığımızda, 2021-2025 döneminde, gelişmekte olan
ülkeler için yüzde 4,3lük bir enflasyon öngörülürken -ki bugünkü oranlar da
hemen hemen o seviyededir- Türkiye için gelecek beş yıl için
öngörülen enflasyon yüzde 11,3tür arkadaşlar. Yani şunu söylemeye
çalışıyoruz enflasyon konusunda: AK PARTİ hükûmetleri
döneminde elbette enflasyon düşmüştür ama buna dönemine göre ve
benzer sınıftaki ülkelere göre bakmamız lazım. Bir trend
başladı, enflasyon düşüş trendi, biz de o trendi bir miktar
yakaladık. Ancak şunu söylememiz lazım gerekir ki AK PARTİ
hükûmetlerinden önce enflasyon benzer sınıftaki ülkelerin çok
altındayken AK PARTİ hükûmetleri döneminde benzer ülkelerin çok
üzerinde bir enflasyonla Türkiye karşı karşıya kaldı.
Şimdi, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, makroekonomik performansın bu kadar kötü
olmasının birtakım -başka göstergelere de yansıyor-
sonuçları var. Şimdi, bakıyorsunuz
Bir şey daha söyleyeyim: G20 değil mi?
Sayın Cumhurbaşkanı G20nin bir süre çok fazla adını
anıyordu. Hatta şöyle bir algı oluşturdu Türkiyede: Türkiye,
AK PARTİ hükûmetleri döneminde G20 ülkesi oldu. gibi bir algı
oluşturuldu. Bu da tabii ki doğru değil. AK PARTİ
hükûmetleri döneminden önce Türkiye G20 ülkesi olmuştu. Hatta 90lı
yıllarda, Türkiye, örneğin 1993 yılında en büyük ülkeler
sıralamasında 18inci sıradadır arkadaşlar, 18inci
sırada. Bugün kaçıncı sırada? 2019da 19uncu sırada,
2020de IMFye göre 20nci, Türkiye tahminlerine göre de 19uncu sırada.
Yani daha önceki durumumuza göre, evet, aldığınız 2002ye
göre bir miktar ilerleme kaydedildi ancak 90lı yıllarda bundan çok
daha iyi performans göstermiş bir Türkiye var. Ama daha vahimini
söyleyeyim: 2021 yılı için Uluslararası Para Fonu tahminlerine
göre Türkiye 21inci sıraya düşecektir. Yani Türkiye'nin
performansı giderek kötüleşiyor. Tabii, bu, toplam büyüklük
açısındandı; kişi başı gelir açısından
da baktığımızda durum çok daha vahim. O
nasılmış? 93 yılında örneğin
Yani burada
90ı da söyleyebilirim de uzatmamak için
90da 49uncu sırada
Türkiye kişi başı gelir açısından dünyada, 91 yılında
51inci sırada, 93 yılında 50nci sırada. AK PARTİ
hükûmetleri döneminin ilk yıllarında da 60ıncı
sıralara kadar Türkiye -kötü olmakla birlikte- aldığı
döneme göre bir iyileşme kaydediyor, onu da teslim etmemiz lazım.
Ancak, son dönemde o kadar bozuluyor ki, 2019 yılında kişi
başı gelir açısından Türkiye dünyada 75inci
sıradadır arkadaşlar. Yani 90lı yıllarda 50nci
sırada olan Türkiye 75inci sıradadır. Daha vahimi, 2021
yılında Uluslararası Para Fonu tahminine göre, 85inci
sıraya gerileyecektir. Türkiye bunları hak etmiyor arkadaşlar,
Türkiye bunları hak etmiyor çünkü Türkiye kötü yönetiliyor. Niye kötü
yönetiliyor? İşte, ben yine, Strateji ve Bütçe
Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı rakamlarından
söyleyeyim size: Toplam Faktör Verimliliği diye bir hesap var,
hesabın detayına girmeyeceğim, herkes iktisatçı değil.
Ama mesele şudur: Yani yatırımların ve istihdamın
dışında büyümeyi etkileyen her türlü faktörün geldiği yer
bu toplam faktör verimliliği dediğimiz meseledir. Burada hukuk
sistemi vardır, burada demokrasi vardır, burada iş ortamı
vardır, eğitim vardır, sağlık vardır, işgücü
niteliği, her şey burada konularak yapılmış bir
hesaptır bu, eski Devlet Planlama Teşkilatının
yaptığı bir hesap, uluslararası, kredibıl bir
hesaptır bu. Şimdi, bakıyorsunuz, 1998-2018 döneminde Türkiye,
toplam faktör verimliliğinden büyümesine her yıl ortalama 0,7
katkı gelmiş. Yani diğer faktörlerden -örnek olsun diye
söylüyorum- 4 büyüdüyse 0,7de buradan gelmiş, ortalama büyümesi Türkiye'nin
4,7 olmuş, üzerine direkt ekleyeceğiz. Şimdi, AK PARTİ
hükûmetleri dönemine bakıyorsunuz, 2002-2007 dönemi, toplam faktör
verimliliğinden büyümeye gelen katkı 2,7 arkadaşlar,
yıllık olarak. Çünkü hakikaten Türkiye'nin iyi yönetildiği
yıllardı; 2,7 yıllık ortalama katkı geliyor. Sonraki
2010-2018 dönemine bakıyorsunuz -daha yenisi
yayınlanmadığı için bu benim yapabileceğim bir hesap
değil, bir modelden çıkan bir hesap- orada 0,6ya düşmüş,
Bakın, ivme kaybını görüyorsunuz. Ama daha vahimini söyleyeyim
ben size: Hükûmetin kendisi 2020-2022 yılı için Ben kötü yönetmeye
devam edeceğim, ben bu ülkeye verimlilikten bir büyüme
getirmeyeceğim. diye kendisi ilan ediyor. O dönem için, önümüzdeki üç
yıl için toplam faktör verimliliğinden büyümeye gelecek katkıyı
sadece 0,4 olarak tahmin eden bir Hükûmet var karşımızda.
Değerli arkadaşlar, şimdi, Türkiye
562 milyar dolar bir cari açık yarattı dedik, değil mi yani AK
PARTİ hükûmetleri döneminde? Tabii, bu, ekonomide ciddi bir
kırılganlık oluşturdu. Şimdi, buna başka
kaynaklardan başka şekillerde bakacak olursak
Türkiye'nin
uluslararası yatırım pozisyonuna bakıyoruz yani Türkiye'nin
toplam döviz cinsinden varlıkları ve toplam döviz cinsinden
yükümlülükleri
Şimdi, bu konunun üzerine bu kadar eğilmemiz şundan
dolayı: Bu kadar çok üzerine varıyorum çünkü Türkiye ekonomisi çok
kırılgan hâle geldi, Türkiye ciddi bir döviz
sıkıntısı yaşayan bir ülke hâline geldi ve bu
kırılganlık bizim dış politikada da elimizi
bağlıyor, iç siyasette de elimizi bağlıyor ve ekonominin
büyümemesinin de temel sorunlarından bir tanesi bu. Bu bir beka sorunudur,
o yüzden bunun üzerinde duruyorum. Uluslararası yatırım
pozisyonunda 2020 üçüncü çeyrek rakamları var elimizde; 368,5 milyar dolar
net açık pozisyonu var Türkiye'nin. Yani döviz varlıklarından
döviz yükümlülüklerini çıkardığımızda bir pozitif
kalmıyor, eksi 368,5 milyar dolar... Bu, çok yüksek bir rakam ve bu, ciddi
kırılganlık yaratıyor. Hani arkadaşlar bazen
-şimdi yapamıyorlar da hoş- 2002yle mukayese etmeye
bayılıyorlar ya, bir 2002 rakamı verelim, bu sadece 85 milyar
dolarmış. 85 milyar dolardan, nihayet 2002yi konuşamaz hâle
geldiniz, aslında çoktan konuşmamanız lazımdı ama
ancak idrak ettiniz bazı şeyleri. Şimdi, 85 milyar dolar olarak
aldığınız açık pozisyonu, 368,5 milyar dolara
getirdiniz. Şimdi, daha da kötüsü, finansal kesim dışındaki
kesimin yani bizim reel sektörümüzün, insanların dişinden
tırnağından artırarak
İşte şu da
OSTİMdeki sanayicilerin veya bir başka yerdeki, Sitelerdeki esnafımızın
veya işte daha üst, büyük boyuttaki firmalarımızın
açık pozisyonu ne durumdadır diye baktığımızda,
varlıkları -2020 Eylül ayı itibarıyla söylüyorum- 130
milyar dolar, yükümlülükleri 293 milyar dolar, döviz yükümlülüğü
arkadaşlar ve net pozisyonu 162 milyar dolar. Siz, şimdi, hesap edin,
dolardaki her 1 kuruş artmanın bu kesim üzerine getirdiği mali
yükü hesap edelim. Hadi onun da ötesinde -mali yük de icabında
kaldırılır- likidite sıkıntısına
düşmeleri durumunda bu firmalar veya zarar etmeleri durumunda bu firmalar
el değiştirmek durumunda kalacaktır arkadaşlar, zaten el
değiştiriyor, her gün bir haberle karşılaşıyoruz,
daha doğrusu bunun haber yapılması da yasak. Ama
konuştuğunuzda sanayicilerle, orta ölçekli firmalar sürekli
yabancılaşıyor yani kelepir fiyatına Türkiye'nin
varlıkları yabancılara peşkeş çekiliyor bir anlamda.
Dolayısıyla, firmalar açısından çok ciddi bir
sıkıntıdır. Firmalarımızın ISOnun
tanımlamasına göre... Çok önemli bir husus ama vaktim
olmadığı için üzerinde durmayacağım ama sadece bir not
olarak düşelim: Firmalarımız bir orta ölçek tuzağına
yakalanmış durumdadır. Ölçek ile verimlilik ilişkisinin de
çok fazla olduğunu ben burada daha önce konuştuğumu
hatırlıyorum yani ölçek düşük oldukça verimliliğin
düşük olduğunu biz görüyoruz. Firmaları büyütmemiz gerekirken
bugün firmalar ayakta durmakta zorlanıyor ve yabancıların eline
geçiyor.
Şimdi, Türkiye'nin vadesi bir yılın
altında olan yükümlülükleri ne kadardır? diye
baktığımızda, 182,5 milyar dolar olduğunu görüyoruz.
Yani Türkiye, önümüzdeki bir yıl içerisinde 182,5 milyar dolar
dış finansmanı bulmak durumunda. Rezervlerimizin eksi
olduğunu az önce İsmail Bey söyledi, ben birazdan o detayı da
vereceğim, ona göre siz kalanını düşünün. Tabii, bütün
bunlar olunca ne oluyor? Bir zamanlar yatırım yapılır
seviyesinde 3 reyting kuruluşundan da not alan, yatırım
yapılabilir ülke olan Türkiye -AK PARTİ hükûmetleri döneminde
olmuştur, müteşekkiriz- bugün baktığımızda bu
kötü yönetimin bir sonucu olarak Moodyse göre yatırım
yapılabilir seviyenin 5 kademe altındadır, Fitchin 3 kademe
altındadır, S&Pnde 4 kademe alttadır yani bunları çöp
not diye tarif ediyorlar. Ben burada 2018 bütçesinde çok detaylı
konuştuğumu hatırlıyorum, ekonomik güvenlik konusunda o
zaman biz bu ikazları yapmıştık, bugün maalesef aynı
şeylerle karşılaşıyoruz. Ekonomik güvenlik konusu
Türkiye açısından önemlidir, Türkiye'nin bekası
açısından önemlidir. Türkiye'nin
kırılganlığını azaltmak durumundayız,
Türkiyeyi üretir Türkiye hâline getirmek durumundayız. Üretim yapmadıktan
sonra bu sorunların hiçbiri, onu oraya al, bunu buraya ver, birazdan kamu
bankalarını anlatacağım, bu şeylerle bu şekilde
bu sorunların hiçbiri aşılamaz. Ekonomik güvenlik konusunda
eğer bizden bir destek istenirse biz destek vermeye her zaman
hazırız ama ekonomik güvenlik konusu son derece önemli bir konudur.
Şimdi, tabii, eleştiri yapıyoruz,
öneriler de yapıyoruz. Bizim
sizden bir umudumuz kalmadı Sayın Oktay, sizden ve Hükûmetinizden
yani siz artık Türkiyenin hiçbir sorununu çözemeyeceksiniz çünkü bir
siyasi irade yok ortada, güveni kaybettiniz güveni. Güven, bir daha gidince
geri gelmiyor. Kurumları yıprattınız, bakanlıklarla
sürekli oynadınız. Kökü olan her şeye
karşısınız siz bu ülkede, okul isimlerinden
kurumlarına kadar her şeye karşısınız. Böyle bir
şey olabilir mi? (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar) Her şeyin ismini değiştirdiniz, yeniden
yeniden yapılandırdınız. Adı yapılandırma
bozuyorsunuz, bir daha yapıyorsunuz. Ya, kurumlar lego değil,
çocukların oyuncağı değil. Yani şu ülkede Devlet
Planlama Teşkilatını kaldırdınız, Maliye
Teftiş Kurulunu kaldırdınız, Hesap Uzmanları Kurulunu
kaldırdınız. Kökü olan her şeye
karşısınız. Bu nasıl bir anlayıştır,
bunu anlamak mümkün değil. Tabii, bu da neyi getiriyor? En sonunda
kurumları olmayan, kurumlarının itibarı kalmamış,
Merkez Bankası bağımsızlığını yitirmiş,
BDDKnin eli kolu bağlanmış, EPDKnin eli kolu
bağlanmış, Bilgi İletişim Kurumunun eli kolu
bağlanmış bir Türkiyeyle karşı
karşıyayız. Getirdik, her işi de tek bir adama
bağladık, ondan sonra Türkiyenin meseleleri çözülsün diye
bekliyoruz.
Plan ve Bütçe Komisyonunda söyledim; bu ülkenin iki
buçuk yıldır yeni sisteme göre bir protokol listesi yok
arkadaşlar. Gerek de yok belki; tabii, bir kişinin yeri belli,
kalanın hiçbir önemi yok, belki ondan dolayı.
Dışişleri Bakanlığına sorduk biz Bu protokol listesi
nedir? diye. Dediler ki: Sayın Cumhurbaşkanının önünde
imzada bekliyor. Türkiyenin protokol listesi
Kalanını siz
düşünün.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimini
yapamadığını biliyoruz. Şurada yani bir saatle şu
konuşmaların sınırlandırılması bile
Ben
buraya bürokrat olarak çok geldim. Yani Erbakanlar, Demireller iki saat
konuşurdu. Bir saatlik bir sınırlandırma bile Türkiye Büyük
Millet Meclisinin denetim yetkisini yapamadığını
gösteriyor.
Şimdi, yeni sistemde dedik ki biz:
Cumhurbaşkanı kararnamelerinde bir yanlışlık olursa
Meclis çıkaracağı bir kanunla bu kararnameyi düzeltecek.
İki buçuk yıl geçti, Cumhurbaşkanı kararnamesini düzelten
bir tane kanun çıktı mı burada? Bu sistemin
çalıştığını söyleyebilir miyiz? Hiç mi hata
yapmadılar? Sürekli hata yapıyorlar. Yani çıkan kararnamelerin
üçte 1i orijinal kararname, üçte 2si o kararnameleri düzelten bir kararname
ama bu Meclis o kararnameleri düzeltme iradesini gösterememiş bir
Meclistir.
Atamalarda zaten liyakate önem vermediniz. Kurumlar
arası itibarı yok ettiniz.
Şimdi, partili
Cumhurbaşkanlığı sisteminin bir karnesine bakmamız
gerekiyor -tabii, vaktim de çok azaldı- ancak karneye bakmaya da gerek
yok. Yani iki buçuk yıl içerisinde Türkiye büyümemiş, yüzde 0,5
küçülmüş. TÜFEler yüzde 25e varmış bu dönemde, ÜFE yüzde 46ya
varmış. Yüzde 46 enflasyonu siz bu dönemde bize
yaşattınız. Şimdi, 2020 sonu itibarıyla zaten yüzde 14
olduğunu biliyoruz, ÜFEyse yüzde 23. Yani enflasyon çok kötü. Kuru
4,55le bu sistem almış, şu anda 7,80e gelmiş, yüzde 71
Türk parası değer kaybetmiş. Bu sistemin
başladığı Ocak-Temmuz 2018 döneminde Türkiye vergi
gelirlerinin yüzde 10unu sadece faize verirken şu anda yüzde 20sini
veriyor, rasyo olarak 2 katına çıkmış. Merkezi yönetimin
borç stoku 2ye katlamış, rakamları vermiyorum. Yanlış
borçlanma stratejisi yüzünden son iki yılda arkadaşlar -bakın
burası çok önemli, Çokomelli burası- Türkiye 135 milyar TLlik
maliyete katlandı, döviz ve altına dayalı borçlanmadan. Hani
esnafa gelince Para yok. deniliyor ya. Yani, toplam, pandemi sürecinde
harcadığımız 8 milyar liranın 17 katını
sadece borçlanma stratejisindeki yanlışlıktan dolayı bir
avuç faiz lobisine vermiş bir iktidarla karşı karşıyayız.
Artık, yıllık faiz ödememiz, dış faiz ödemelerimiz 15
milyar dolara gelmiş, istihdam son iki yılda 1,8 milyon kişi
azalmış -istihdam azalmış, bakın, işsizlik
artmış falan demiyorum, istihdam azalmış- geniş
tanımlı işsiz sayısıysa son iki yılda 3,2 milyon
kişi artmış. Dış borç stoku, millî gelire oran olarak
baktığımız zaman bile son iki yılda 5 puan
yükselmiş. Türkiye Cumhuriyetinin rezervleri eksi 42 milyar dolara
düşmüş, 72 milyar dolarlık rezerv kaybı var bu dönemde.
Eğer buna uluslararası rezervler açısından bakarsak 125
milyar dolar. Tabii, burada, bu soruyu herkes soruyor, bir kez de ben
soruyorum: Bu ucuz dolarları kime verdik? Bu ucuz dolarları kime
sattık? Bir hesaba göre Ortalama 6,20den satıldı. deniliyor.
Eğer 125 milyar dolar üzerinden hesap edersek 200 milyar TLyi bu Hükûmet,
bu beceriksiz Merkez Bankası ve beceriksiz bakanlar kimin cebine koydu,
gelip burada, bunun hesabını versinler. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
Türkiyenin borç yükü de artıyor bu dönemde
arkadaşlar. 30 Eylül 2017de yüzde 141ken -ülkenin tamamının
borçluluğundan bahsediyorum bu sefer- 30 Eylül 2020de millî gelirin yüzde
168ine gelmiş bir
Dış borcu zaten söylemeye gerek yok,
Türkiyenin toplam borcu artıyor. 2002-2020 döneminde Türkiyenin toplam
borcu 19 kat artmış.
Şimdi, Hakan Kara, Merkez Bankasının
eski başekonomisti, şöyle diyor: Merkez Bankası faizinin
kısıtlanması son on senede ülkeye bütün jeopolitik ve küresel
risklerden daha fazla zarar vermiştir. Kurumları
çalıştırmazsanız böyle olur. Yüzde 15 faiz
oranımızın dünyada ilk sıralarda yer
aldığını söylemeye gerek yok. Polonya, gelişmekte olan
bir ülke, 0,1 faizi varken bizde yüzde 15. Hindistanda, Afrikada faiz
oranları benzer şekilde, buraları atlayacağım.
Şimdi, pandemiyle mücadele
kısmını kısaca söylemek istiyorum. Pandemiyle mücadele, son
derece başarısız olmuştur Türkiye açısından.
İrrasyonel kararlarla başlanmıştır; uçak biletlerinde
KDV indirildi, konut kredileri verildi yani meseleyi okuyamayan bir Hükûmetle
karşı karşıya olduk. Gelir kaybına uğrayan
vatandaşlara bu dönemde hiçbir şekilde yardım
yapılmadı arkadaşlar. Kısa çalışma ödeneği,
evet, onlar yapıldı; onlar zaten işsizin parası,
İşsizlik Sigortası Fonundan yapıldı. Bütçeden
yapılan yardım sadece 8 milyar TLdir. Biz bunlarla ilgili esnaf için
önerge verdik. Hiç olmazsa altı ay boyunca 2 bin lira verelim
esnafımıza diye o önerge reddoldu. Esnafa buradan ben bu Hükûmeti
şikâyet ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Bir kuruş para koyulmadı esnaf için bu bütçeye. Yani 100 milyarlarca
lira para kamu özel iş birliği için müteahhitlere konulurken bir
kuruş esnafa para konulmadı, bir kuruş EYTliye para konulmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Usta.
ERHAN USTA (Devamla) Çiftçinin parası dâhil
doğrudan ödemeleri
Çiftçiye geçen yılın altında bir para
verdi.
Kamu bankaları konusunu artık ileriye
bırakacağım ancak tarım konusuna da burada gelmek
istiyorum. Çiftçi perişan durumdadır. Bakın, AK PARTİ
hükûmetleri döneminde tarımsal hasıla 8,6 katına
çıkıyor, güzel ama çiftçi borcu 51 katına çıkıyor.
Çiftçilerin borcunun hasılaya oranı da yüzde 47ye çıkıyor.
Yani çiftçi ürettiğinin tamamını borcuna yatırırsa
ancak borcunu ödeyebilecek bir duruma gelmiş. Ekim alanları yüzde 13
azalmış son on beş yılda. Şimdi Sayın
Erdoğan Pandemiyle mücadelede tarımın önemini anladık.
diyor. Bunlar öyle lafla olmuyor, kusura bakmasınlar. Bütçeye para
koyarsan ben bunun önemini anladığını bilirim.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) 22 milyar
lirayı yüzde 14 enflasyona rağmen sabit tutarsanız siz bu
bütçede çiftçiye hiçbir şey vermiyorsunuz anlamına gelir. Şimdi
bakıyorsunuz çiftçi
SALİH CORA (Trabzon) O zamanların rekor
desteğini biz sağladık.
ERHAN USTA (Devamla) Ben bundan çok
hoşlanırım da şimdi benim vaktim yok Sayın Cora, daha
sonra bir ara sizinle bunu hallederiz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
2002 yılında 91 ton buğdayla 1
traktör alan bir çiftçi, şu anda, 2019 yılı için söylüyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ERHAN USTA (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
2019 yılında 116 ton buğdayla ancak
1 traktör alabiliyor, 91 tondan 116 tona çıkmış. 1 ton
buğdayla 220 litre mazot alan çiftçi 2002 yılında, 2019
yılında 1 ton buğdayla sadece 188 litre mazot alabiliyor. Yine,
1 ton buğdayla yaklaşık 1 ton gübre alan çiftçi, 2019
yılında ancak 1,5 ton buğday satarsa gübre alabiliyor. Ondan
sonra diyorsunuz ki Biz tarımın önemini anladık. Bu
şekilde tarımın önemini anlamak olmaz.
Değerli arkadaşlar, bütçe, kamu maliyesi
son derece bozuluyor, bunları artık Hazine ve Maliye
Bakanlığı bütçesinde konuşacağız ama bu kamu
bankaları meselesi çok önemli, orada ben detaylı bir analiz
yapacağım. Bu Varlık Fonunu mutlaka tasfiye etmeniz lazım,
kamu-özel iş birliği projelerine bir çözüm bulmak gerekiyor, kamu
ihalelerinde şeffaf olmanız lazım.
Hukukun üstünlüğünün olmadığı,
şeffaf ve hesap veren bir yönetim anlayışının
olmadığı, etkin bir denetim mekanizmasının
olmadığı bir ülkede sürdürülebilir kalkınmadan bahsetmek
mümkün değildir ama milletimiz müsterih olsun, aklı ve vicdanı
kullanarak biz bu sorunların hepsini çözeriz. Doğruyu bulmak feraset
işidir, o yolda yürümek cesaret işidir, o cesaret de İYİ PARTİ
Grubunda vardır. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ben, bütçenin her şeye rağmen
hayırlı ve uğurlu olmasını Cenab-ı Allahtan
niyaz ediyorum, Genel Kurulu ve vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Çok teşekkür ederim. (İYİ PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.01
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.34
BAŞKAN: Mustafa
ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Enez
KAPLAN(Tekirdağ), Mustafa AÇIKGÖZ(Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 24üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına ilk konuşmacı, Grup Başkan Vekili ve Manisa
Milletvekili Sayın Erkan Akçay.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz dakikadır.
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun düşünce ve
kanaatlerini paylaşmak üzere huzurunuzdayım. Bizleri izleyen aziz milletimizi
ve muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken aziz
vatanımızı bizlere emanet eden atalarımızı,
cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkü, vatan uğruna
toprağa düşen kahraman şehitlerimizi, partimizin kurucusu Başbuğ
Alparslan Türkeşi rahmet ve minnetle anıyorum.
Salgında, deprem ve çığ
felaketlerinde, muhtelif kazalarda hayatını kaybeden
vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, ailelerine ve
milletimize başsağlığı diliyorum.
Terörle mücadelede başarılarıyla
destan yazan güvenlik güçlerimizi tebrik ediyor, her birini Allaha emanet
ediyorum.
Bütçe görüşmelerini, dünyada ve Türkiyede
zorlu geçen bir yılın sonunda gerçekleştiriyoruz. Dünyayı
ve ülkemizi etkisi altına alan Covid-19 salgını, kararlı
bir şekilde devam ettiğimiz terörle mücadele, dış
politikada bekamızı hedef alan tehditler, ülkemizi diz çöktürmeye
yönelik ekonomik saldırılar gündemin öne çıkan
başlıklarıdır.
Yüz yıl önce, savaşların ve
salgınların gölgesinde millî hâkimiyet ilkesiyle kurulan ve
Kurtuluş Savaşını yöneten Meclisimizin önemini bir kez
daha idrak ediyoruz. Binlerce yıllık millî tarihimizin ve Gazi
Meclisimizin yüz yılının omuzlarımıza yüklediği
sorumluluk şuuruyla hareket ediyoruz.
Muhterem milletvekilleri, bütçe hakkı, bir
devletin demokratik niteliğinin ilk şartı olup parlamento
yoluyla millet adına hükûmeti denetleme araçlarından biridir. Bütçe,
toplumsal gerçekleri kavramalı, Türk milletinin beklentilerine
ışık tutmalıdır. Meclisin bütçe hakkı
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin özü olan denge, denetim
ve kuvvetler ayrılığı ilkeleri düzleminde
geliştirilmiştir. Bu kapsamda, mali saydamlık ve hesap
verilebilirliğe katkı sağlayan bir bütçe Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulmuştur.
2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi performans esasına göre hazırlanmıştır.
Performans esaslı program bütçe sayesinde kamu hizmetleri ile kaynak
tahsisleri arasında güçlü bir bağ kurulacak ve toplumun
beklentilerini öne çıkaracaktır.
On iki gün boyunca sürecek olan bütçe
görüşmelerinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak milletin
parasının hangi hizmetlerde ne kadar harcanacağını
değerlendireceğiz; gündeme gerçekler
ışığında dün, bugün ve yarın perspektifiyle
bakacağız; esnafımızın, çiftçimizin, işçimizin,
memurumuzun, sanayicimizin, emeklimizin, gençlerimizin, velhasıl, bütün
sosyal kesimlerin sorunlarını ve beklentilerini gözeteceğiz.
Bütçe görüşmelerini sabırla ve dikkatle takip ederek demokratik
olgunlukla, objektif, gerçekçi ve çözüm öneren sunuşlarla düşüncelerimizi
paylaşacağız.
Sayın milletvekilleri, dünyayı ve ülkemizi
etkisi altına alan Covid-19 salgınıyla mücadeleyi devlet-millet
bütünleşmesiyle, başarılı ve kararlı bir şekilde
sürdürüyoruz. Avrupa yaşlı hastalarına ölüm protokolleri
imzalatırken devletimiz her yaştan vatandaşına ihtimam
göstermektedir. Sosyal devlet anlayışıyla
hastalarımıza teşhis, tedavi ve tedarik imkânları ücretsiz
sağlanmaktadır. Batılı ülkeler korsanlık peşinde
koşarken Türkiye 180den fazla ülkenin yardım
çağrısına karşılık vermiştir. Türkiye'nin
vefası, merhameti ve feraseti dünyaya örnek olmaktadır.
Salgınla mücadelede gecesini gündüzüne katarak
çalışan bütün sağlık
çalışanlarımızı tebrik ediyor,
şükranlarımızı sunuyoruz.
Değerli milletvekilleri, bize göre siyaset,
millet için, millete göre, milletle yapılan bir faaliyettir. Bu sebeple
Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben. diyoruz. Siyaset, kör
dövüşlere teslim edilmeyecek kadar önemli, ucuz siyasetlere kurban
edilmeyecek kadar kıymetlidir. Siyasi motivasyonunu polemiklerden,
demagojilerden devşirmek, yabancı ülkelere, terör örgütlerine,
FETÖye, PKKya sırtını yaslayarak çıkar ummak siyaset
değildir. Ülkemizin değerlerine ve kurumlarına düşmanca
hakaret etmek ne siyasettir, ne de muhalefettir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bizim anlayışımıza göre siyasetçi,
varlığını karanlık mahfillerin kirli emellerine
değil, Türkiyeye ve Türk milletine adamalıdır. Siyasetçi gücünü
ve referansını Atlantik ötesinden, Avrupadan değil millet
iradesinden almalıdır. Ülkesine hizmet etmek isteyen her siyasetçi
öncelikle milletin değerlerine ve ülkenin kurumlarına saygı
duyarak düşüncelerini dile getirmelidir.
Muhterem milletvekilleri, bir siyasetçi düşünün
ki yaptığı bir açıklamayla Türkiye Libyada çizgiyi
aştı. diyerek kendi ülkesini itham ediyorsa ve aynı kişi
Türkiye Libyada Birleşmiş Milletlerin kararlarına uymuyor.
diyerek Türkiyeyi şikâyet edip hedef gösteriyorsa bu sözleri nasıl
yorumlayacağız? Bu açıklamadan bir gün sonra, Libyaya insani
yardım götüren Türk gemisine, Yunan komutanın talimatıyla, Alman
savaş gemisi tarafından uluslararası hukuka aykırı
olarak Akdenizde baskın yapılmıştır. Şu tesadüfe
bakın ki bu siyasetçinin birlikte siyaset yaptığı bir
siyasi arkadaşı yapılan bu baskını savunarak
baskıncılara âdeta meşruiyet sağlamaya
çalışıyorsa bunu neyle izah edeceğiz? Bu ve benzeri
açıklamalar saymakla bitmiyor ancak biz yine de hafızayı
tazelemek bakımından bazı hatırlatmaları yapmaya devam
edelim. Bunlar Türkiye komşularının toprak bütünlüğüne
saygı duymuyor, radikal unsurlara destek veriyor. dediler, ayrıca
Türkiye Azerbaycana silah yardımı yaptı, cihatçı gruplar
gönderdi. iftirasını atarak Macrona ve yabancı ajanslara
malzeme verdiler. Türkiyede can ve mal güvenliği yok, hukuk ve demokrasi
yok, yatırım yapmayın anlamında sözler sarf ettiler.
YPGnin terör örgütü olmadığını söylediler. Türkiyenin
terör örgütlerine yönelik sınır ötesi operasyonlarına
şiddetle karşı çıktılar. Suriyede YPG/PKKyla
mücadele eden Türkiyeyi korsan devlet olarak nitelendirdiler. Libyadaki Türk
askerini lejyonere benzettiler.
Değerli milletvekilleri, bazıları
Toplumda güvenlik kaygısı arttı ancak bu terör örgütlerinden,
gaspçılardan değil polis ve bekçilerden kaynaklanıyor. diyecek
kadar gaflete düştüler. Bu sözler güvenlik güçlerini karalayıp
teröristi ve gaspçıyı aklamak değil de nedir? Bir de şu
sözlere bakalım: Türkiye Suriyede meşru değildir. Türkiye
Suriyede nüfus mühendisliği yapıyor. dediler. Bu sözler Türkiyeyi
karalamak değil midir? Bugün Suriyeye savaş açsak banko Esadı
tutarım. sözüne ne diyeceğiz? SİHAlar sivilleri vuruyor.
diyenleri hangi vicdana havale edeceğiz? Askerimize kurşun sıkan
ve bilahare güvenlik güçleri tarafından etkisiz hâle getirilen bir
teröristle Mecliste basın toplantısı düzenleyip daha sonra da
TSK Katarın emrine verildi. sözünü nasıl tevil edeceğiz,
nasıl yorumlayacağız? Geçmişte yaptığı
açıklamayla Doğu Akdenizdeki faaliyetlerimize de karşı
çıkan kişi Ordu Katara satıldı. diyebildi. Bu vahim
sözler sarf edilirken oysa şanlı Türk ordusu karada, havada ve
denizde büyük ve kritik mücadeleler verdi, veriyor ve destansı
başarılar kazandı.
Değerli milletvekilleri, aziz Türk milleti;
Türkiyeye ve Türk milletine, Türk ordusuna karşı organize ve
senkronize bir şekilde bir karalama ve iftira kampanyası
yürütüldüğü açıkça ortadadır. Türkiyeyi uluslararası
arenada zor duruma düşürme gayretleri aşikârdır. Bunların,
Türkiyeye karşı, Türkiye düşmanı bazı ülkelerle
ağız birliği yaptığı açıkça bellidir. Ancak
Türk milleti bunları asla affetmeyecektir.
Değerli milletvekilleri, Cumhur
İttifakı dördüncü yılını,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ikinci
yılını başarıyla tamamlamıştır. Yönetim
sistemleri ve bu sistemlerin taşıyıcısı olan
değerler, gerçekler ve olgularla inşa edilir. Bu bağlamda Cumhur
İttifakı, Türkiye ve Türk milleti ortak paydasında bir ideal ve
değer birlikteliği, millî mutabakat zeminidir. Cumhur
İttifakı ne seçim ittifakıdır, ne iktidar koalisyonudur.
Cumhur İttifakı öncelikle bir sistem ittifakıdır ve ayrıca
Cumhur İttifakı bir yapım ittifakıdır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin kefil ve referansı millî irade ve siyasi tarihimizdir. Bu
sisteme keyfî olarak, günlük siyasi dürtülerle değil, bir zaruret ve
tarihî tecrübeler sonunda geçilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle hükûmet krizlerine,
istikrarsız yönetimlere son verilmiş, darbe ve vesayet odakları
tarihin tozlu raflarına kaldırılmıştır. Sistem,
demokratik kurum ve kurallar çerçevesinde, istikrarlı bir şekilde
işlemektedir. Ayrıca ekonomi, hukuk ve sosyal alanlarda
yapılacak reformlarla gücüne güç katacaktır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin özü 4 sütun üzerine
inşa edilmiştir; yönetimde istikrar, temsilde adalet, güçlü yasama,
güçlü yürütme, denge ve denetim mekanizmaları, demokratik uzlaşma ve
siyasi istikrar.
9 Temmuz 2018de fiilen yürürlüğe giren
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle bu hedeflerin ne ölçüde
gerçekleştiğine kısaca bakalım: Gazi Meclisimiz yüz
yıllık tarihinde, yüzde 95 gibi önemli bir oranla, en yüksek
temsiliyete kavuşmuştur yani vatandaşlarımızın
verdiği oyların yüzde 95i şu anda Meclisimizde temsil
edilmektedir. Meclisimiz 12 siyasi parti, 5 parti grubu ve 9
bağımsız milletvekili ile çoğulculuğa ve temsilde
adalete sahiptir, sandalye dağılımları itibarıyla da
uzlaşmacı bir yapıya sahiptir. Türkiye Büyük Millet Meclisi
kuvvetler ayrılığına sahip, güçlü, fonksiyonel ve daha
demokratik bir yapıya kavuşmuştur. Yürütmede, yüzde 50den
fazla, yüksek bir destek ve temsil millî iradenin yürütmede güçlü bir
şekilde tahkim edilmesini sağlamış, Türkiyeyi
güçlendirmiştir. Yönetimde sağlanan istikrar hem iç hem dış
politikada millî bekamıza yönelik tehditleri daha güçlü bir şekilde
bertaraf etmiştir.
Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri;
demokrasinin, insan haklarının, sağlıklı bir hukuk
sisteminin teminatı bağımsız ve güçlü bir devlete sahip
olmaktır. Devlet ve millet hayatının temel
şartlarından birisi güvenliktir. Bu nedenle, çok boyutlu bir mesele
olan terörle mücadele öncelikli konumuzdur ülke olarak. Terör ülkemizin her
ferdini ilgilendiren, birlik ve bütünlüğümüzü hedef alan, on binlerce
insanımızın hayatına mal olan, canımızı çok
fena yakan, ülkemizin geleceğini karartmaya çalışan ve
enerjimizi kendi içimize hapsetmek isteyen alçak bir tertiptir. Türkiye,
dünyada ve bölgemizde, bu hain tertibin başlıca hedefidir. Terörle
mücadelede eli kanlı, eli silahlı teröristler kadar, terör
örgütlerinin hamiliğini ve propagandasını yapan, destek veren,
terörle mücadeleye engel olmaya çalışan kravatlı destekçileriyle
de mücadele edilmesi gereklidir. Teröristleri kanarya sevenler derneği
gibi lanse etmeye çalışanlar şunu iyi bilsinler ki Türkiye
Cumhuriyeti bu mücadeleyi, kim ne derse desin, kararlılıkla
sürdürecektir ve inşallah terörün kökü kazınacaktır. Bir
kısım siyasetçiler ile meslek odaları yöneticileri ve bazı
medya mensupları hiçbir zaman FETÖye ve PKKya karşı
çıkmadılar; aksine, dolaylı veya doğrudan destek verdikleri
gibi FETÖ ve PKKyla mücadele edilmesine de ama fakat lakin diyerek
karşı çıktılar, bilhassa 15 Temmuzdan sonra; devletin
verdiği bu mücadeleyi çarpıtarak demokratik muhalefet maskesiyle
manivela olarak kullandılar.
Muhterem milletvekilleri, bilindiği üzere, 15
Temmuz 2016 akşamı, devşirilmiş FETÖcü ajanlar darbeyle
Türkiyeyi işgal girişiminde bulunmuştu. Emperyal efendilerinin
uşağı, hain FETÖ 15 Temmuz gecesi bozguna
uğratıldı. PKK, FETÖ, DAEŞ ve tüm terör örgütleriyle
mücadele yurt içinde ve sınır ötesinde başarılı bir
şekilde devam etmektedir. Türkiye, adı ne olursa olsun, hangi
kılığa girerse girsin bütün terör örgütleriyle amansız
mücadelesine devam edecektir.
Terör örgütü ve destekçileri tarafından
evlatları kaçırılan annelerin Diyarbakırdan yükselen
ahı terör örgütünün ensesindedir. Şehirler terörden
arındırılmış, imar edilmiş, huzurlu bir ortam
sağlanmıştır. Terörün acısını yakından
yaşayan vatandaşlarımızın hepsinin ortak söylemi ve
duası şudur: Allah devletimize, milletimize ve güvenlik güçlerimize
zeval vermesin. Terörün kökü kazınsın, huzur olsun.
Sayın milletvekilleri, dünyanın bugünkü
kaotik yapısını çok iyi analiz etmemiz gerekmektedir. Çivisi
çıkan, dengeleri bozulan dünya yeni dengelerin sancılarını
çekmektedir. Uluslararası sistem yeni bir denge ve paradigmaya doğru
gitmektedir. Dünyada ve bölgemizdeki emperyal oyunlar bu sancıların
dışa vurumudur. Türkiye, dış politikada meselelere mahkûm
değil, hâkimdir; edilgen değil, etken konumdadır. Türk devleti,
içimizdeki mandacı sünepelere asla itibar etmeyecektir.
Jeopolitik ve jeostratejik gerçeklerimizi biliyoruz.
Türkiye, bekasını, hak ve çıkarlarını ilgilendiren
hiçbir meseleye kayıtsız kalmamış Adam aldırma, geç
git. dememiştir. Etrafımıza örülmeye çalışılan
kuşatmalar bir bir bertaraf edilmektedir; şer oyunu bozulmuş, er
oyunu kurulmuştur. Irakın kuzeyinde Pençe Operasyonlarıyla,
Suriyenin kuzeyinde Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış
Pınarı Harekâtlarıyla sınırlarımız terörden
arındırılmış, güvenlik ve huzur tesis edilmiştir.
Akdenizde Türkiyeyi kara parçasına sıkıştırma
emelleri güden odaklara gereken cevap verilmiştir, verilmektedir. Piyon
devlet Yunanistanı üzerimize salan ABD ve Fransa hak ve
çıkarlarımızın iradesine çarpmıştır. Sevr
hevesleri kursaklarında kalmış, şer ittifaklarının
oyunu bozulmuştur. Ermenistanın Azerbaycana saldırıları
Azerbaycanın destansı zaferiyle sonuçlanmıştır.
Karabağ azat olmuş, etrafımıza örülmeye
çalışılan duvarlar yıkılmıştır.
Türkiyenin olmadığı her masanın çürük,
bayrağımızın dalgalanmadığı her sahanın
kaygan olduğu ispat edilmiştir.
Muhterem milletvekilleri, Türkiye ekonomide de çok
çetin mücadeleler vermektedir. Küresel tetikçilerin 15 Temmuz girişimi
ellerinde patlamış, yeni sinsi planlara tevessül etmişlerdir.
Küresel para simsarları kur silahıyla geldiler, dış
ticaretle tehdit ettiler, piyasalarla oynayıp milletimizin cebine göz
diktiler. Kredi derecelendirme kuruluşları kasıtlı not
indirimleri yaptı. Bazı yabancı devlet başkanları
tarafından bizzat Türk ekonomisine açıkça tehditler savruldu. 2
Bakanımıza yönelik ambargo uyguladılar. ABD Türk mallarına
yönelik ek vergi getirdi. Spekülatif kur saldırıları
yapıldı. Şimdi ise faizle sınamaya
çalışıyorlar.
2018 yılında FED faiz
artışı, dolar endeksinin yükselmesi, ABD-Çin ticaret
savaşları, dünya ticaretinde görülen yavaşlama Türk
lirasının dolar karşısında değer kaybetmesine de
neden olmuştur. 2019 ve 2020 yılında hükûmetin hızlı
ve etkin kararlar almasıyla enflasyon ve faizde iyileşme
sağlanmıştır. Bu dönemde, kırılganlıkların
azalması yönünde önemli mesafe kaydedilmiştir. Bu iyileşme 2019
yılının son çeyreğinde ve 2020 yılının ilk
çeyreğinde yaşanan büyümeyle ortaya çıkmıştır.
2020 yılında başta Covid-19 salgını, doğal
afetler, asimetrik, ekonomik salgınlar olmak üzere Suriyeden Libyaya,
Egeden Doğu Akdenize, Orta Doğudan Kafkaslara kadar ülkemizi hedef
alan pek çok tehditle mücadele edilmiştir.
Covid-19 salgının ekonomiye olumsuz
etkisinin azaltılması için de bir dizi ekonomik tedbirler
alınmıştır. Türkiye, zamanında ve yerinde alınan
ekonomik tedbirler sayesinde, özellikle ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinden
pozitif yönde ayrışmıştır. Mart ayında Ekonomik
İstikrar Kalkanı Paketiyle başta istihdam ve üretimi
destekleyen adımlar atılmış ve ilerleyen süreçte destekler
genişletilmiştir.
Türkiye ekonomisi 2020 yılının ilk
çeyreğinde yüzde 4,4 büyümüş, ikinci çeyrekte ise yüzde 9,9
küçülmüştür. Oysa Avrupa Birliği ülkeleri aynı dönemde yüzde 14
ve OECD ülkeleri ortalama yüzde 10,9 yani çift haneli oranlarda
küçülmüştür. Sanayi üretimi, güven endeksleri, kapasite kullanım oranı
gibi öncü veriler ikinci çeyrekte güçlü bir toparlanmaya işaret
etmektedir. Üçüncü çeyrekte ise ABD ve Avrupa Birliği ekonomisi küçülmeye
devam ederken Türkiye ekonomisi pandemi nedeniyle turizm sektöründe
yaşanan rekor küçülmelere rağmen, V tipi güçlü bir toparlanmayla
6,7 oranında büyümüştür. Tüm dünya ekonomilerindeki
aşırı daralmaya rağmen, ekonomimizin 2020 yılında
en az binde 3, 2021 yılında ise yüzde 5,8 oranında büyümesi
beklenmektedir.
Ekonomide gerekli önlemler zamanında
alınarak dalgalanmalara direnilmiş, önemli bir kırılma
yaşanmamıştır. Ekonomideki başarı sinsi emeller
güden mahfilleri rahatsız etmiş, yeni bir senaryoyla ekonomiye
saldırmışlardır. Bunlardan en uzun süreni ise Merkez
Bankasının döviz rezervleri üzerinden yapılan
saldırıdır. Kasım ayı başında gelişmekte
olan tüm ülkelerde görülen millî paraların dolar karşısında
değer kazanmasının benzeri ülkemizde de görülmüştür.
Küresel ekonomi tetikçilerinin sözcüleri bu gelişmeyi kamuoyunda
farklı algılatma çabası içine girmişlerdir. Hatta malum ve
meşhur bir eski zat, işi, kameralar karşısında
terörist propagandası yapmaya kadar götürmüştür. Ayrıca, bu
dönemde Suriye, Doğu Akdeniz, Libya ve diğer operasyon ve
politikaların ekonomik finansmanı da sağlanmıştır.
Karadenizdeki doğal gaz keşfi cari dengemizin uzun vadede
kalıcı şekilde iyileşmesine katkı
sağlayacaktır. Diğer yandan, savunma sanayimizde millî
İHAlar, SİHAlar, TİHAlar, gemiler, zırhlı araçlar
ve silahlarda yapılan atılımlar ekonomideki
şahlanmanın müjdecisidir.
Değerli milletvekilleri, dünya yeni bir nizama
gebedir. Tarih, Türkiye'yi şahlanmaya davet etmektedir. Bu mücadelenin
kalpgâhı Türkiye, kefili Türk tarihi ve Türk milletidir. Büyük ve güçlü
Türkiye asla bir hayal değildir. Metehanın, Alparslanın,
Fatihin, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün düşü boynumuzun borcudur. Yufka
yüreklilerle çetin yollar aşılmaz. Hattı değil sathı
müdafaa edeceğiz; o satıh bütün vatandır. Ülkemizi 2023, 2053 ve
2071 büyük ve güçlü ülke Türkiye idealine kavuşturmak için çalışacağız.
2021 yılı bütçesinin Türkiye'miz için parlak
başarılarla bezenmesini temenni ediyorum. Yüce heyetinizi ve büyük
Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Yaşasın Türkiye!
Sonsuza kadar var ol Türk milleti!
Ne mutlu Türk'üm diyene! (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına ikinci konuşmacı, Grup Başkan Vekili ve Sakarya
Milletvekili Sayın Muhammed Levent Bülbül.
Buyurun Sayın Bülbül. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Konuşmamın
başında yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
17 Ekim 2020 tarihinde Cumhurbaşkanı
tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan bütçe ve kesin hesap
kanun teklifleri, Plan ve Bütçe Komisyonunda 21 Ekim 2020 tarihinde
görüşülmeye başlanmış, 27 Kasım 2020 tarihinde
görüşmeler tamamlanmıştır. Covid-19
salgınının en tehlikeli döneminde gerek bütçe kanun teklifinin
hazırlanmasında gerekse görüşülmesi sürecinde emek veren,
katkı sağlayan ve hizmet sunan herkese teşekkürlerimi sunmak
istiyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak görüşülmekte
olan bütçe kanun teklifini desteklediğimizi ifade etmek istiyorum. 2021
yılı bütçe kanun teklifiyle 40 genel bütçeli kamu idaresi, 127
üniversite, 45 özel bütçeli kamu idaresi, 11 düzenleyici ve denetleyici kamu
idaresi olmak üzere 223 kamu idaresinin bütçesi Genel Kurulda
görüşülecektir. Yapılan kanun değişikliği sonucunda
2021 yılı bütçesi ilk kez program bütçe esasları çerçevesinde
hazırlanmıştır. 2021-2023 dönemini kapsayan Yeni Ekonomi Programındaki
hedeflerle uyumlu olarak hazırlanmış olan bütçe kanun teklifi
kamu dengelerinin iyileştirilmesini, kamu maliyesi alanında elde
edilmiş olan kazanımların korunmasını
amaçlamaktadır.
2021 yılı bütçe giderlerinin 2020
yılına göre yüzde 22,9 artışla 1 trilyon 346,1 milyar lira,
bütçe gelirlerinin ise yüzde 15,1 artışla 1 trilyon 101,1 milyar lira
olarak teklif edildiği, bütçe açığının ise 245 milyar
lira olarak öngörüldüğü anlaşılmaktadır. 2021
yılı toplam vergi gelirlerinin 922,7 milyar olmasının
hedeflendiği görülmektedir.
Belirtmek gerekir ki 2021 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Teklifi, küresel ekonomide büyük bir şoka ve
ardından sarsıntıya sebep olan Covid-19
salgınının etkili olduğu şartlarda
hazırlanmıştır. Covid-19 salgınının küresel
ekonomide kısa vadede meydana getirdiği tahribatın
boyutları yeni yeni kendini göstermeye başlamış olsa da
asıl etkinin uzun vadede küresel ekonomide yaşanacak büyük
değişimlerle ortaya çıkabileceği öngörülmektedir.
2020 yılında küresel ekonomide üretim ve
talepte çok önemli gelişmeler yaşanmıştır. Salgın
etkisiyle küresel ölçekte büyüme tahminleri aşağı yönlü revize
edilmek zorunda kalınmıştır. 2020 yılında dünya
ekonomisinin yüzde 4,4 oranında daralması beklenmektedir. Bu oran
2009 küresel finans krizinden bu yana yaşanan en büyük daralma olarak
kabul edilmektedir. Gelişmiş ülkelerin aynı değerlendirmede
yüzde 5,8 daralacağı, 2021 yılında ise yüzde 3,9
büyüyeceği tahmin edilmektedir.
2020 yılının ilk çeyreğinde
yıllık yüzde 4,4 oranında büyüyen Türkiye ekonomisi, ikinci
çeyrekte dünya çapında yaşanan daralmaya rağmen uygulamaya
konulan normalleşme planıyla ekonomide toparlanma haziran
ayından itibaren kendini göstermiştir. Ekonomimiz üçüncü çeyrekte
yüzde 6,4 oranında büyüyerek V tipi güçlü bir toparlanma performansı
ortaya koymuştur. Salgının etkisini azaltmasıyla birlikte
2021 yılında ekonomimizin yüzde 5,8 oranında büyümesinin
hedeflendiği öngörülmektedir. 2020 yılında özellikle ikinci
çeyrekte yaşanan daralmaya rağmen diğer çeyreklerde yakalanan
ihracat artışıyla 165,9 milyar dolar seviyelerinde
olacağı, 2021 yılında ise 184 milyar dolar olarak ihracat
rakamlarının gerçekleşeceği öngörülmektedir. 2020
yılında işsizlik oranının yüzde 13,8 oranında
gerçekleşmesi beklenmekte iken 2021 yılında bu rakamın
yüzde 12,9 seviyelerine gerilemesi beklenmektedir. TÜFEnin 2021 yılında
yüzde 8e gerilemesi ve 2023 sonuna kadar kademeli olarak yüzde 4,9
seviyelerine inmesi öngörülmektedir.
Belirsizlik ve tereddütlerin arttığı,
ticari rekabet yerine ticari savaşların yaşandığı
böyle bir dönemde, yeni ekonomi paketiyle belirlenen politikalar ve hedeflenen
stratejik reformlar sayesinde güçlü tedbirler alındığı
kanaatindeyiz. Küresel ekonominin olumsuz bir seyir içinde olduğu göz
önüne alındığında, sıkı para politikası ile maliye
politikaları ve diğer araçların etkili bir şekilde kullanılacağı
bir düzen içerisinde enflasyonla mücadele edilmesi büyük önem arz etmektedir.
Yine, üretime dayalı ihracata yönelen, ithalat
bağımlılığını azaltan,
yatırımı ve istihdamı artırmayı hedefleyen bir
üretim ekonomisine sahip olmak suretiyle refah seviyemizin hedeflenen ve arzu
edilen seviyelere ulaşması mümkün olacaktır.
Türkiye ekonomisi, dünyada gelişmiş ve
gelişmekte olan birçok ülke ekonomisine nazaran salgın sürecinin
getirdiği sarsıntılardan minimum hasarla çıkacak direnci ve
toparlanma emarelerini göstermektedir. Geçtiğimiz günlerde
Cumhurbaşkanımız tarafından ekonomi ve hukuk alanında
atılacağı ifade edilen adımlarla, demokrasi, insan
hakları ve sosyal refah yönünden olumlu gelişmelerin
yaşanmasını beklemekteyiz.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi,
Türkiyede gerçekleşen en stratejik yönetim reformudur.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin kurum ve
kurallarıyla kökleşmesi de hayati önem arz etmektedir. Bu nedenle,
siyasi partiler ve seçim kanunları, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü, milletvekili dokunulmazlıkları, siyasi etik
düzenlemeleri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına
yönelik çalışmaların neticelenip hayata geçirilmesi, sistemin
kökleşmesine büyük katkı sağlayacaktır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, Türkiyenin stratejik kuvvetidir.
Güçlü devlet, güçlü yönetim, demokratik istikrar temelleri üzerine inşa
edilen Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle devletimiz daha
hızlı ve etkili karar alma kabiliyetine kavuşmuş, çok daha
esnek hareket edebilme imkânına sahip olmuştur.
Türkiye içeride vesayet ve terör
odaklarının nefesini keserken dışarıda etkili ve insan
merkezli diplomasisi ve caydırıcı silah gücü sayesinde mahkûm
değil, hâkim bir devlet olduğunu tüm dünyaya göstermiştir.
Türkiyenin Libya, Adalar Denizi, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Suriye,
Irak, Kafkasya, Batı Trakya ve Balkanlar üzerinden büyük bir
kuşatmayla karşı karşıya olduğu bir dönemde
yönetiminde hiçbir şekilde istikrarsızlık yaşanmaması
ve bekasını ilgilendiren bu tehdit ve saldırılarla
kararlı bir şekilde mücadele etmesi gerekmektedir.
Yakın siyasi tarihimiz incelendiğinde
ülkemiz ne zaman millî menfaatlerimiz doğrultusunda önemli bir adım
atmaya kalksa veya emperyal bir gücün faaliyetlerine engel olmaya
çalışsa bir anda ülkeyi yöneten hükûmetlerin siyasi operasyonlarla veya
ekonomik darbelerle karşılaştığını çok iyi
bilmekteyiz.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
işte tam bu noktada yürütmenin sandıktan çıkması sayesinde
tartışmasız bir meşruiyetle yönetim krizlerine imkân
vermeyen, her türlü tehdit ve manipülasyona karşı tavizsiz mücadele
imkânı veren stratejik güç çarpanı olarak karşımıza
çıkmaktadır. Ekonomi, enerji, teknoloji, savunma, sanayi, tarım,
eğitim ve kültür gibi alanlarda atılan millî adımlar ancak güçlü
ve istikrarlı bir yönetim anlayışıyla mümkün
olacaktır. Türk milletinin yapısına ve Türk devletinin
ihtiyaçlarına daha uygun olan Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi, planlanan reformların hayata geçmesi sonrasında çok daha
güçlü hâle gelecektir.
Değerli milletvekilleri, 23 Nisan 2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 100üncü
yılını idrak etmiş bulunmaktayız. Millî iradenin
tecelligâhı, Millî Mücadelemizin karargâhı olan Gazi Meclisimiz 15
Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen hain darbe girişiminde
gösterdiği kararlılık ve kahramanlıkla ikinci kez Gazi
unvanını almayı hak etmiştir. Dünyada başka hiçbir
parlamentonun sahip olamadığı Gazi unvanına sahip olan
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100üncü yılı münasebetiyle önemli
programlar ve faaliyetler gerçekleştirilmiştir. Bu vesileyle başta
ilk Meclis Başkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu
zamana kadar görev yapan Başkanlarımıza, milletvekillerimize ve
Meclis çalışanlarımıza rahmet diliyor, yaşayanlara da
hayırlı ömürler diliyorum.
16 Nisan 2017 tarihinde gerçekleşen referandum
neticesinde kabul edilen Anayasa değişikliğiyle gerçekleşen
yönetim reformu kuvvetler ayrılığını daha belirgin
hâle getirmiştir. Temsilde adalet prensibine uygun olarak Meclis daha
demokratik ve güçlü hâle gelmiştir. Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde
12 siyasi parti temsil edilirken, 5 siyasi partinin de grubu
bulunmaktadır. Bu hâliyle Meclisin temsiliyette en üst seviyede
olduğu görülmektedir. Bu kadar çeşitli ve seçmen iradesinin en yüksek
oranda yansıdığı bir Meclis tablosunda eğer
parlamenter sistem olsa idi son derece kırılgan koalisyonlardan
bahsetmemiz gerekebilecekti. Oysa bugün Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi sayesinde bu kadar fazla siyasi partinin Mecliste temsil
edilmesi yönetimde istikrarsızlığa sebep olmamakta, Hükûmet
istikrarlı bir şekilde faaliyetine devam ederken Mecliste daha
adaletli ve daha demokratik bir temsil söz konusu olabilmektedir.
Yeni sistem sonrasında Meclis yoğun bir
yasama performansı ortaya koymuştur. Kanun hükmünde kararname
çıkarma yetkisi yürütmenin elinden alınınca kanunlarla Meclisin
yasama yetkisi mutlak hâle gelmiştir. Kanunlar milletvekillerinin
teklifiyle Meclise sunulmakta ve kanunlaşmaktadır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin kurum ve kurallarıyla yerleşik hâle gelmesi için Meclis
İçtüzüğünde ihtiyaç duyulan değişikliklerin
yapılmasının gerekli olduğu kanaatindeyiz. Meclisin yasama
kapasitesini ve kalitesini artıracak olan İç Tüzük
değişikliklerine Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu katkı sağlamaya
hazır olduğumuzu bir defa daha dile getirmek istiyoruz. Bununla
birlikte yasama ve denetim süreçlerinde komisyonların etkili hâle gelmesi,
kanun tekliflerinin etki analizlerini yapacak ve raporlayacak sistemin
oluşturulması, kesin hesap ve denetim raporlarının
görüşüleceği ayrı bir daimi ihtisas komisyonu kurulması
gerektiğini düşünmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yargıya olan güvenin artırılması, hak ve
özgürlüklerin korunup geliştirilmesi, yargı
bağımsızlığının ve
tarafsızlığının geliştirilmesi, adalete
erişimin kolaylaşması, makul sürede yargılanma
hakkının gözetilmesi son derece önemlidir. Bu ilke ve değerler
çerçevesinde Meclisimizde bugüne kadar 3 ayrı kanun paketi düzenleme
olarak geçmiştir. 24 Ekim 2019 tarihinde birinci yargı paketi, 15
Nisan 2020 tarihinde ikinci yargı paketi, 28 Temmuz 2020 tarihinde de
üçüncü yargı paketi kanunlaşıp yürürlüğe girmiştir. Bu
süreçte yapılan kanuni düzenlemelerle hapis cezası beş yıla
kadar olan ve bölge adliye mahkemesinde kesinleşen belirli suçlara
ilişkin davalarda Yargıtaya temyiz imkânının verilmesi,
tutuklama sürelerinin soruşturma sürecinde ciddi bir sınırlamaya
tabi tutulması, uzlaşmanın, ön ödemenin, basit yargılama
usulünün ve seri yargılama usulünün getirilmesi, Adalet Akademisinin
yeniden teşekkül ettirilmesi, çocuk veya mağdurların ifade ve
beyanlarının özel ortamda, adli görüşme odalarında
alınması önemli gelişmeler olarak uygulamaya konulmuştur.
Yine, tüketici mahkemelerinde görülen
uyuşmazlıklar ile ticari uyuşmazlıklarda ara bulucuya
başvurunun dava şartı olarak zorunlu hâle getirilmiş
olması, ticaret mahkemeleri, fikrî ve sınai haklar mahkemelerinin il
merkezleriyle birlikte büyük ilçelerde kurulabilmesi imkânlı hâle
gelmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanununda
değiştirilmesi beklenen ve yargılama süreçlerini tıkayan
hususlarda önemli düzenlemeler yapılmıştır. Terör,
uyuşturucu ticareti, cinsel saldırı ve istismar, kasten öldürme,
işkence ve eziyet suçları hariç olmak üzere diğer bütün suçlarda
cezanın infaz oranı 1/2e düşürülmüş, geçici maddelerle 30
Mart 2020 tarihine kadar işlenen terör, uyuşturucu ticareti, cinsel
saldırı ve istismar, kasten öldürme, işkence ve eziyet
suçları ile özel hayatın gizliliğine ilişkin suçlar hariç
olmak üzere diğer suçlar bakımından bir yıllık
denetimli serbestlik süresi üç yıla
çıkarılmıştır. Covid-19 salgını nedeniyle
terör suçluları hariç olmak üzere açık cezaevinde bulunan hükümlüler
izinli sayılarak açık cezaevlerinden geçici olarak tahliye
edilmişlerdir.
Yapılan diğer bir yargı
düzenlemesiyle Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı getirilmiş,
avukat sayısı 5 binden fazla olan illerde en az 2 bin avukatın
imzasıyla yeni bir baro kurulabilmesi mümkün hâle gelmiştir. En az on
beş yıl kıdemi bulunan avukatlara pasaport verilmesi
düzenlenmiş, baro aidatlarının mesleğe yeni başlayan
avukatlardan yarı oranında alınması
kararlaştırılmıştır. Bu düzenlemelerin
yanında, Adalet Bakanlığımız tarafından
yapılan idari düzenlemelerle yargı reformu kapsamında son derece
faydalı uygulamalar faaliyete geçirilmiştir. Hukuk alanında
atılacak yeni adımların, Yargı Reformu Stratejisi
çerçevesinde ortaya çıkacak kanuni düzenlemelerin devletimizin demokratik
hukuk devleti vasfını daha da güçlendireceği, ekonomiye,
yatırımlara ve nihayetinde ülkemizin istikrarına katkı
sağlayacağı muhakkaktır.
15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında yargı
camiamız FETÖye ve diğer terör örgütlerine karşı
amansız bir mücadele sergilemiştir. FETÖnün yargı ve adalet
sistemimizde meydana getirdiği tahribat göz önüne
alındığında, bugüne kadar FETÖyle mücadele konusunda
soruşturma ve yargılama aşamalarında insanüstü emek
harcayarak korkusuzca görevini yerine getiren yargı camiamızın
gösterdiği büyük fedakârlık her türlü takdire layıktır. Son
dönemde karara bağlanan dosyalarla FETÖ yapılanmalarının
tamamına yakın kısmının
yargılanmalarının sonuçlandığını
ve FETÖcülerin hak ettikleri cezaları aldıklarını
memnuniyetle takip etmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, 2019
yılının Aralık ayında Çinin Wuhan bölgesinde ortaya
çıktığı bilinen ve ilk dönemde SARS, domuz gribi, ebola
virüslerinde olduğu gibi belirli bir zamanda ve belirli bir
coğrafyada etkili olacağı zannedilen Covid-19 isimli yeni tip
coronavirüs kısa süre içinde dünyaya yayılarak küresel bir
salgın hâline gelmiştir. Covid-19 salgını tüm dünyayı
etkisi altına almış ve güçlü güçsüz devlet ayrımı
yapmaksızın bütün devlet yönetimlerini hazırlıksız
yakalamıştır. Salgın hastalığın etkisi
yalnızca sağlık alanıyla kalmamış, küresel
ekonomide, uluslararası ilişkilerde, toplumların
psikolojilerinde ve sosyal hayatlarında derin sarsıntılar
meydana getirmiştir. Sahip oldukları devasa ekonomik, askerî ve
teknolojik güce güvenerek dünyada hâkimiyet kurmaya çalışan
devletler, mikroskobik ölçekte bir düşmana karşı teslim
olmuş durumdadırlar. Aşının yaygın bir
şeklide kullanılmasıyla önlenebileceği
kesinleşmiş olan Covid-19 virüsünün aşı uygulamasına
kadar daha ne kadar can kaybına ve zarara sebep olabileceği
bilinmemektedir.
Türk sağlık sistemi birçok ülkeden
farklı olarak pandemiye karşı hazırlıksız
yakalanmamıştır. Ocak 2020de kurulan operasyon merkezi ve
oluşturulan Coronavirüs Bilim Kuruluyla, proaktif bir anlayışla
hareket edilmiştir. Türkiye, sağlık hizmetleri
altyapısı, sosyal güvenlik sistemi, gıda güvenliği gibi
alanlarda mevcut imkânlarıyla birlikte sürecin yönetiminde
attığı adımlar ve aldığı tedbirlerle kendine
yeterli olmakla kalmayıp birçok ülkeye yardım edebilmiş olan bir
devlet olarak ön plana çıkmıştır. Salgına
karşı verilen mücadelede Dünya Sağlık Örgütü ve birçok ülke
Türkiye'yi takdir eden ve başarılı bulan yayınlar
yapmış ve açıklamalarda bulunmuştur. Türkiye'nin teklifiyle
Dünya Sağlık Örgütü 2021 yılını Sağlık
Çalışanları Yılı olarak kabul etmiştir.
Sosyal güvenlik şemsiyemizin toplumumuzun
tamamını kapsayacak şekilde Covid-19 salgın
hastalığının test ve tedavisinin ücretsiz
yapılması ve son olarak aşının bütün
vatandaşlarımıza ücretsiz olarak uygulanacağının
açıklanması, Türkiye'nin birçok ülkeden pozitif yönde
ayrıştığını göstermektedir. Sağlık
Bakanlığı tarafından oluşturulan filyasyon ekipleriyle
temaslı takibi başarılı bir şeklide gerçekleştirilmektedir.
Yine bu süreçte hizmete açılan şehir hastaneleriyle birlikte çok
kısa bir süre içinde hizmete açılan biner yataklı 2 acil durum
hastanesiyle Türkiye, sadece Covid-19 salgınıyla
sınırlı olmaksızın sağlık alanında
gücünü dünya çapında ortaya koymuştur. Bu süreçte kısa bir zaman
zarfında yerli ve millî imkânlarla solunum cihazının
üretilmiş olması da son derece önemlidir. Yine coronavirüse
karşı ilaç ve aşı çalışmalarında ülkemizde
başarı elde edilmesi ve 2021 Nisan ayında yerli
aşının uygulanmaya başlayacağının
Sağlık Bakanımız tarafından açıklanmış
olması son derece memnuniyet vericidir. Bununla birlikte yerli
aşımız kullanılmaya başlanana kadar dünyada üretilen
aşılardan ilk etapta 20 milyon doz aşı 11 Aralıkta
ülkemizde olacak ve vatandaşlarımıza ücretsiz olarak
uygulanacaktır.
Salgınla mücadelenin
başladığı ilk günden bu yana âdeta seferberlik ilan
etmiş olan sağlık ordumuza, doktorundan hasta
bakıcısına, yardımcı personeline kadar bütün
sağlık personelimize şükranlarımızı sunuyoruz.
Geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanlığımız
tarafından yapılan açıklamada 12 bin yeni sağlık
personelinin alınacağı ifade edilmiştir. Bu
alımları memnuniyetle karşılamakla birlikte kalan
sağlık personeli açığının da en kısa sürede
kapatılması ve kamuda istihdam edilmeyi bekleyen
sağlıkçılarımızın bir an evvel hak ettikleri
kadrolara kavuşmalarını da arzu etmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemiz çok boyutlu ve çok katmanlı güvenlik
tehditleriyle karşı karşıya bulunmaktadır.
Uluslararası sistemdeki dalgalanmalar, yakın çevremizde bulunan
coğrafyalarda yaşanan kaos ve çatışmalar, küresel rekabetin
yerini düşmanlıklara bırakması ve ülkemizde yaşanan
terör eylemleri ve darbe girişimleri karşı karşıya
olduğumuz tehdit ve tehlikenin beka seviyesinde olduğunu açık
bir şekilde ortaya koymaktadır. Uluslararası
kuruluşların ve uluslararası hukukun âdeta felç olduğu,
kuralsızlığın kural olduğu bir süreçte Türkiye
kendisine yönelen tehdit ve tehlikeleri bertaraf etmek üzere bütün
imkânlarını seferber etmiş ve var gücüyle mücadele etme azmi
içerisindedir. Bu çerçevede ülkemiz Libyadan Doğu Akdenize,
Kıbrıstan Orta Doğuya, Orta Doğudan Kafkaslara çok
önemli ve çetin mücadelelerin içerisinde bulunmaktadır. Ülkemiz,
uluslararası hukuk açısından son derece haklı nedenlerle
vermiş olduğumuz bu beka mücadelelerinde ne yazık ki
Batının, özellikle ABD ve AB ülkelerinin çifte standartlı
tavırlarına muhatap olmaktadır. Türkiyenin ordusuyla,
ekonomisiyle, diplomasisiyle güçleniyor olması, kendi imkânlarıyla
karar alıp bunu uygulayabiliyor olması, insan merkezli adalet ve
merhamet anlayışıyla meselelere yaklaşması büyük
güçler açısından Türkiye'nin tehdit olarak algılanmasına
neden olmaktadır.
Covid-19 salgınının baş
göstermesiyle birlikte Türkiye 156 ülkeye sağlık malzemesi yardımında
bulunmuş, dünyanın farklı ülkelerinde bulunan 100 binden fazla
vatandaşımızı da ülkemize getirmiştir.
Dünya 5ten büyüktür. parolasıyla
uluslararası sistemi, özellikle uluslararası hukuku işlevsiz
kılan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin yapısının
değişmesiyle ilgili olarak Türkiye'nin ortaya koyduğu
görüşler bugün dünyada birçok ülke tarafından kabul görmekte ve dile
getirilmektedir.
Türkiye'nin bölgesindeki ve dünyadaki kaos ve
çatışma alanlarında etkin rol oynayarak barışa
katkı sağlaması, insani yardımlarla zarar gören insanlara
kol kanat germesi ve hatta ülkesinin kapılarını açarak
sığınmacıları insan onuruna yakışır bir
şekilde misafir etmesi, bölgemizde ve dünyada Türkiye'nin
itibarını artıran etkenler olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Türkiye, bölgesinde yaşanan gelişmelerde
her zaman hesaba katılması gereken önemli bir güç olduğunu bütün
dünyaya açık bir şekilde göstermektedir. Meşru hak ve
menfaatlerimiz noktasında ülkemizin ortaya koyduğu millî politikalar
sadece bugünümüzü değil, geleceğimizi de derinden etkileyecek
niteliktedir.
Doğu Akdenizde ülkemizin ve Kıbrıs
Türkünün menfaatleri yok sayılmaya çalışılmaktadır.
Bölgede var olan hidrokarbon kaynakları nedeniyle ABD, Fransa,
İngiltere, Rusya gibi Doğu Akdenize kıyıdaş olmayan
devletler de bu gerginliğin içinde yerini almış
bulunmaktadır. İsrail, Mısır ve Yunanistanın Türkiye
ve Kıbrıs Türkünün haklarını gasbetmeye yönelik
faaliyetlerine karşı, Türkiye, kararlı bir şekilde
Doğu Akdenizde varlık göstermeye devam etmektedir. Doğu Akdenizde
en uzun kıyı şeridine sahip olan ülkemizin uluslararası
hukukta hiçbir bağlayıcılığı olmayan Sevilla
haritası adlı bir harita üzerinden Antalya Körfezine hapsedilmeye
çalışılması hiçbir şekilde kabul edilemez. Bu ucube
tezler bizim açımızdan yok hükmündedir ve
ayaklarımızın altındadır. Kıbrıs,
Türkiye'nin uluslararası hukuktan ve kurucu anlaşmalardan kaynaklanan
haklarının yanında, millî bağlarımız
dolayısıyla da en büyük, en mühim millî meselelerimizden biridir.
Türkiye, Kıbrıs Türkünün menfaatleri, hür
ve bağımsız bir şekilde yaşayabileceği iki
devletli çözümden yana olduğunu isabetli bir şekilde ifade
etmektedir. Bu şekilde hiçbir oldubittiye müsaade etmeyeceğimizi
açıkça da bütün dünyaya ilan etmiş bulunmaktadır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde
yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimiyle iki devletli
çözümden yana olan Sayın Ersin Tatarın Cumhurbaşkanı
olarak seçilmiş olmasından da ayrıca memnuniyet duyduğumuzu
bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye, dünyada tarih boyunca en çatışmalı ve
kargaşalı üç bölge olan Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Doğunun
tam ortasında yer almaktadır. Böyle önemli bir coğrafyada
yaşamanın büyük fedakârlıklar gerektirdiği
tartışmasızdır. Bu topraklarda var olabilmek için tarih
boyu nice şehitler vermiş olan Türk milleti, bugün hâlâ bu
toprakların kan bedelini, can bedelini ödemektedir. Orta Doğuda
yaşanan gelişmeler, yüz yıl önce emperyalist güçler
tarafından çizilen sınırların değiştirilmesine,
bizzat komşumuz olan ülkelerin mikro parçalara ayrılmasına
yönelik gayretler sonunda bu ülkeleri yangın yerine çevirmiş,
yaşanan iç savaşlarda emperyalist devletlerin etkisiyle milyonlarca
masum insan hayatını kaybetmiş, Suriye ve Irak gibi ülkeler
yaşanılamaz hâle gelmiştir. Bu devletlerde ortaya çıkan
otorite boşluğu, terör örgütlerinin bu topraklarda yuvalanmasına
ve güçlerini artırmasına neden olmuştur. Özellikle, ülkemizin
sınırlarına yerleşen ve yerleştirilen bu terör örgütlerince
bir terör koridoru oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu
örgütler vatandaşlarımıza saldırılar düzenleyerek
insanlarımızın yaralanmasına, hayatını
kaybetmesine neden olmaktadır. Bu terör örgütleriyle sınır
ötesinde mücadele etmek mecburiyeti doğmuş, 2016 yılında
gerçekleştirdiğimiz Fırat Kalkanı Harekâtıyla
yaklaşık 3 bin kadar DEAŞlı terörist etkisiz hâle
getirilmiş, 2018 yılında Zeytin Dalı Harekâtıyla
4.500 civarında PKK/PYD-YPGli terörist etkisiz hâle getirilmiştir. 9
Ekim 2019 tarihinde başlatılan Barış Pınarı
Harekâtıyla 1.200 kadar PKK/YPG-PYDli terörist etkisiz hâle
getirilmiştir. Bahar Kalkanı Harekâtıyla birlikte de büyük bir
insani dramın yaşanması önlenmiş, Türk ordusuna
yapılan saldırının ve şehitlerimizin hesabı
sorulmuştur. Türkiye bu harekâtlarda Birleşmiş Milletler
Şartının 51inci maddesi gereğince meşru müdafaa
hakkını kullanmıştır. Yine bu kapsamda Irakın
kuzeyinde gerçekleştirdiğimiz Pençe Harekâtı dizisiyle ve
ülkemiz sınırları içerisinde gerçekleştirilen iç güvenlik
harekâtlarıyla PKK terör örgütüne büyük darbe vurulmuştur. Türkiye,
gerçekleştirdiği bu harekâtlarla ve sahip olduğu yerli millî
silah ve mühimmatlarla terörü kaynağında yok etme stratejisini
başarıyla uygulamakta, bu başarılar dünya çapında ses
getirmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yaklaşık otuz yıldan bu yana terörist
Ermenistanın işgali altında bulunan Dağlık
Karabağ ve 7 rayon, 27 Eylül günü Ermenistanın
başlattığı saldırı karşısında
Azerbaycanın müdahalesiyle azat olmuş ve işgalden
kurtarılmıştır. 9 Kasımda yapılan ateşkes
ilanıyla çatışmalar sona ermiş, Ermenistan büyük bir
bozguna uğramıştır. Çatışmaların
sürdüğü günlerde Ermenistan, sivil yerleşim alanlarına,
Azerbaycanın şehirlerine 500 kilo, 1 ton
ağırlığında harp başlığı
taşıyan füzelerle saldırarak savaş ve insanlık suçu
işlemiştir. Nihayetinde Azerbaycan ordusu Türkiyenin de büyük
desteğiyle şanlı bir zafer kazanmıştır. Bu
vesileyle, çatışmalarda şehit düşen Azerbaycanlı
askerlerimize Allahtan rahmet, gazilerimize hayırlı ömürler
diliyoruz. Otuz yıldır sona erdirilemeyen işgal, Azerbaycan
ordusunun mücadelesiyle ortadan kaldırılmıştır.
İşgali diplomatik yollarla sona erdirme iddiasında olan ABD,
Fransa ve Rusyanın Eş Başkanlığında
çalışan Minsk Grubunun hiçbir işe yaramadığı,
tarafsız olmadığı bu süreçte çok daha iyi
anlaşılmıştır. Özellikle Fransanın tutumuyla
Azerbaycanın haklarını yok saydığı,
Karabağın Ermeni teröristlerce işgalini haklı gördüğü
açık bir şekilde anlaşılmıştır. Fransa her
zeminde Türk ve İslam düşmanlığını sürdürmekte ve
bunu yaparken hiçbir hukuki ve ahlaki kaideye riayet etmemektedir. Fransa ve
diğer Batılı ülkelerde ortaya çıkan İslam ve Türk
düşmanlığı vahim noktalara varmakta, dünya çapında
Müslümanların ve Türklerin haklarının ihlal edilmesine, taciz ve
saldırılara muhatap olmasına hatta hayatlarını
kaybetmesine yol açmaktadır. Türkiye, her koşulda güçlü olmak ve
hakkaniyet duygusuyla dünyada adaletli ve merhametli olarak da kudretli
olunabileceğini göstermek durumundadır. Ne yazık ki dünyada bunu
gösterebilecek karaktere sahip başka bir millet ve başka bir devlet
bulunmamaktadır.
Türkiye 2023, 2053, 2071 vizyonlarıyla bu
hedefe büyük bir kararlılıkla yürümektedir. Cumhur
İttifakı, millî ve yerli anlayışla, Türk devletine yönelen
bütün tehdit ve tehlikeleri bertaraf etmektedir. Cumhur İttifakı,
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün muasır medeniyetlerin üzerine çıkma
hedefini yakalama azmiyle millî ve üniter bir devlet olan Türkiye
Cumhuriyetini ve Türk milletini yaşatacak ve ülkemizi küresel güç hâline
getirecek adımları atacak millî, ahlaki ve tarihî bir birlikteliktir.
Türk milletinin, İslam dünyasının ve hatta bütün
mazlumların umudu, Türkiyede ve Cumhur İttifakındadır.
Gelecek, inanıyoruz ki Müslüman Türk milletinin ve Türkiyenin
olacaktır.
Bu düşüncelerle, görüşülmekte olan Bütçe
ve Kesin Hesap Kanunu Teklifini desteklediğimizi yeniden belirtiyor, yüce
Meclisi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi söz sırası, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına ilk konuşmacı olarak Eş
Genel Başkan ve İstanbul Milletvekili Sayın Pervin Buldanda.
Buyurun Sayın Buldan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz dakikadır.
HDP GRUBU ADINA PERVİN BULDAN (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmama geçmeden önce Genel Kurulu ve bizleri izleyen
değerli halkımızı sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Buradan, cezaevlerinde hukuksuzca tutulan sevgili
Figen Yüksekdağa, Selahattin Demirtaşa, Sebahat Tuncele,
İdris Balukene, Gültan Kışanaka ve ismini
sayamadığım tüm arkadaşlarıma kucak dolusu
selamlarımı gönderiyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, bütçe hakkı,
toplumu kuşatan ekonomik politikaların oluşturulmasına ve
denetimin yapılmasına ilişkin söz söyleme ve talep sunma
hakkıdır. Bu hak, 1215 tarihli Magna Carta yani Büyük Özgürlükler
Sözleşmesiyle elde edilen en önemli toplumsal kazanımlardan biridir.
Fakat 2017 referandumuyla birlikte, halkın bütçe hakkının saraya
devredildiği bir süreci yaşıyoruz. Bugün, burada, halkın
Meclisinde, halka ait olmayan ama halkın vergilerinden oluşan,
Parlamentonun bir virgülüne dahi dokunamadığı AKP
iktidarının bütçesini görüşüyoruz.
Bu bütçe, hukuksuzluğu, yoksulluğu,
işsizliği, eşitsizliği, adaletsizliği
derinleştiren bir bütçedir; bu bütçe, geçim derdinde olan milyonları
değil, seçim derdinde olan ve sadece kendi bekasını düşünen
AKPnin iktidar çıkarını koruyan bir bütçedir. Bu nedenle,
diyoruz ki saray iktidarı sebeptir, yaşanan tüm bu ekonomik, siyasal
krizler ise bir sonuçtur.
Bugün yaşamakta olduğumuz durum, tam da
tekçi sistemin çoklu krizidir. Kurduğunuz sistemde, çoğulculuğun
yerine tekçiliği, demokrasinin yerine faşizmi, hukuk devleti yerine
polis devletini, özgürlüklerin yerine yasakları, hakikatin yerine
yalanı, barışın yerine çatışmayı,
ekmeğin yerine mermiyi, seçilmişlerin yerine kayyumu, parlamentonun
yerine vesayeti, çözümün yerine inkârı ve çözümsüzlüğü koydunuz.
İktidara geldiğinizde Vesayetle mücadele
edeceğiz. demiştiniz, şimdi vesayetin yeni sahibi siz oldunuz.
Bu vesayet sisteminde, yurttaşla barışık bir iktidardan hiç
kimse söz edemez. Toplumun hemen hemen tüm kesimleriyle
kavgalısınız; kadınlarla kavgalısınız,
İstanbul Sözleşmesiyle kavgalısınız; ekoloji
mücadelesi verenlerle, hekimlerle, barolarla, odalarla
kavgalısınız; maden işçileriyle, köylüyle, çiftçiyle,
üreticiyle kavgalısınız, komşu ülkelerle
kavgalısınız. Kurduğunuz sistemde sizden olanlar
dışında hiç kimse, Kürt de, Alevi de, Arap da, Ermeni de,
Süryani de, Ezidi de, Rum da, Roman da, Çerkez de, Laz da güvende değil.
Ülkeyi öyle bir hâle getirdiniz ki geçmişte devlet içerisinde gizli olarak
örgütlenen Susurluk benzeri hukuk dışı yapılar,
iktidarınızda artık kendisini gizleme gereği bile
duymamaktadır. Bu yapılar, sizden aldığı cesaretle
neredeyse siyasete müdahale edecek güce kavuştular. Bunların
ittifakınızın âdeta kayyumu gibi rol oynaması,
kurduğunuz sistemin bir sonucudur. Demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne
dayanmayan bir rejimin paydaşları; darbeciler olur, mafyalar, çeteler
olur. Demokrasinin olmadığı yerde karanlık dehlizler olur.
Roboski katliamının üzerinden tam dokuz
yıl geçti. Roboski, Ankaranın karanlık dehlizlerinde
kaybolmayacak. demiştiniz. Bu sözünüzün üzerinden dokuz yıl geçti ve
Roboski hâlâ havada kaldı. Görüyoruz ki şimdi bu karanlık
dehlizlerle ittifak hâlindesiniz.
Adalet Bakanı Adalet yerini bulsun,
kıyamet kopsun. Hâkimler karar verirken önündeki dosyaya baksın.
diyor. Bu sözler, yargınızın hukuka değil, iktidarın
iki dudağı arasına bakarak karar verdiğinin açık bir
itirafıdır. Kararların adalet sarayından değil,
Beştepe sarayından çıktığının çok gerçek bir
kanıtıdır.
Demirtaş, Yüksekdağ ve Kavala başta
olmak üzere on binlerce insanı, siyasetçiyi, belediye eş
başkanlarını, gazetecileri tutuklattıran, hukuk
değildir, onlara terörist diyen engizisyon zihniyetidir. Bu ülkede,
Meclisi bombalayan darbecilerle bir dönem ittifak yapanların, yine
Suriyeyi ve Türkiyeyi kan gölüne çeviren barbar İŞİDe göz
kırpanların muhalif siyasetçilere terörist demesi, hakikaten
manidardır. Arkadaşlarımız hakkındaki fezlekeler
cemaat savcılarından, tutuklama talimatı ise
iktidarınızdandır. Ortaklığınız, siyasi
davalarda aynen devam etmektedir. Nitekim eski bir vekiliniz de Aynı FETÖ
yöntemlerini uygulamaya başladık. itirafında bulundu.
Gerçeği söyledi diye hemen disipline verdiniz ama hakikati disiplinle
ihraç edemezsiniz.
Bakın, partimizin önceki MYKsine aynı
yargınız tarafından bir kumpas düzenlendi. Damat
savcınız; saraya gitti, talimat aldı ve düğmeye bastı,
ardından Yargıtay üyesi yapılarak ödüllendirildi; tam organize
işler arkadaşlar! Şimdi, aynı yargıya bakıyoruz,
insanları helikopterlerden atanları, işkence ve
yargısız infaz yapanları, taciz ve tecavüzde bulunan güvenlik
görevlilerini ise açıkça korumaktadır. Vanda Osman Şiban ve
Servet Turgutu öldürme amacıyla helikopterden atan, Turgutun ölümüne
neden olan failler, günlerdir yargı önüne çıkarılmadı çünkü
iktidarınızın himayesindedirler. Kemal Kurkutu
Diyarbakırda katleden polis, beraat ettirildi; adalet bir kez daha kurşunlandı
değerli arkadaşlar. Bu kararın anlamı şudur: Kürtü
vurmak serbest, nasıl olsa arkalarında Mevzuata
takılmayın. diyen bir iktidarın olduğunu biliyorlar.
Hakkâride 61 yaşındaki Şerali Dereli ve 16 yaşındaki
çocuk Özcan Erbaş, askerlerce öldürüldüler. Emrinizdeki güvenlik güçleri,
Hakkâriyi âdeta Filistine çevirdiler. (HDP sıralarından
alkışlar) Cinayetler durmuyor çünkü halka silah doğrultanlar,
sizin sayenizde yargılanmayacaklarını çok iyi biliyorlar.
Roboski, Soma, Suruç, Ankara ve Çorlu
katliamlarındaki adalet çığlıklarını duymazsınız
ama ne zaman ki dolar 8,5 olur, işte o zaman hukuk aklınıza
gelir. Biz biliyoruz, sizin hukuk anlayışınız;
insanlığın hukuku değil, doların hukukudur.
Böylesi bir süreçte iktidarınız, reform
söylemini ortaya attı. Son yargı paketinizin sonuçları ortadadır.
Mafyayı, kadın katillerini, kadına, çocuğa tecavüz edenleri
serbest bırakarak onların yeniden suç işlemesine olanak
tanıyan bir reform yaptınız. Yeni reformunuzun da bundan
farklı olmayacağı, gün gibi ortadadır. Yargınız,
mafya düzenini eleştirdiği için bir insanı mafyaya hakaretten
tutuklattı; işte, iktidarın reform zihniyeti, tam da budur.
İktidarınızın talimatıyla
son yirmi günde çoğunluğunu partililerimizin oluşturduğu
983 kişi hukuksuzca gözaltına alındı. Vanda polisleriniz,
bir gece yarısı parti binamıza düşman mevzisine girer gibi
girdi, Biz geldik. diye bir de not bıraktılar. Bir IŞİD
hücresine böyle girildiğine hiç tanık olmadık. Bunu yapanlar,
cesareti sizin Kürt düşmanlığı politikalarınızdan
almaktadır. (HDP sıralarından alkışlar)
Türkiyenin 3üncü büyük partisi olan HDPyi, yine
HDKyi, DTKyi, demokratik kurumları ve sivilleri her gün hedef alan,
işkence yapan, Gladio gibi insan öldürmeyi metot hâline getirenler
şunu iyi bilsinler: Sırtınızı yasladığınız
bu iktidar gidicidir. Üstelik sizi de yüzüstü bırakacaklar. O zaman
adaletten kaçamayacaksınız ve yaptıklarınızın
hesabını adalet önünde, teker teker vereceksiniz. Bu iktidar da tüm
bu hukuksuzluklarının hesabını mutlaka ama mutlaka bir gün
adalet önünde verecek ve hiçbir şey karanlıkta kalmayacaktır.
(HDP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
hukuk ve kural tanımayan bir rejimin sonucu olarak, Türkiye, en büyük
krizlerle karşı karşıyadır. AKP iktidarı
Başkanlıkla her sorunu çözeceğiz. dedi. Çözümü bir yana
bırakalım, kendileri en büyük sorun hâline geldi. Kriz yok.
dediniz, En kötüsünü geride bıraktık. dediniz ve Türkiye şaha
kalkıyor. dediniz ama sonuç ortada; büyük kriz ve çöküş var
değerli arkadaşlar; yönetemiyorsunuz ve götüremiyorsunuz.
İktidarınızın ömrünü uzatabilmek için sürekli kriz ve
çatışma siyaseti izliyorsunuz ancak bu da sizi kurtarmaya
yetmeyecektir.
Libyadan Suriyeye, Iraktan Akdenize, Egeden
Azerbaycana kadar uzanan hatta sürekli çatışmacı bir politika
izlediniz. Türkiyede IŞİD yapıları üzerinden söz sahibi
olmaya çalıştınız. Sizi daha 2011 yılında HDP
olarak buradan uyardık; Kuzey Suriye halklarıyla doğru diyalog
kurun, barışçıl bir politika geliştirin, böylece hem
Suriyede hem Türkiyede demokratik çözümün yolu açılır dedik ama uyarılarımızı
dikkate almadınız, Kürt halkının
kararlılığını ve gücünü hesaba katmadınız,
gidip çetelere yatırım yaptınız. Sonuç: Şamda
şah yapmaya gittiniz ama Kobanide halk size mat dedi. (HDP
sıralarından alkışlar) IŞİD vezirleriniz işe
yaramadı. Suriye satrancını kaybettiniz.
Rojavanın intikamını almak için her
gün HDPye operasyon üzerine operasyon yapıyorsunuz. HDPnin gücünü
kıramayacağınızı, demokratik siyasetten
vazgeçirebileceğinizi sanıyorsunuz ama çok büyük yanılıyorsunuz,
bizim demokratik mücadele geleneğimizi tasfiye etmek isteyen onlarca
hükûmet buradan geldi, geçti ve gitti. Hepsi birer birer silinip gittiler fakat
biz daha da büyüdük, daha da güçlendik. Artık ne cezaevlerine ne de
alanlara sığıyoruz. Ne tutuklandıkça tükeniyoruz ne de işkenceyle,
baskıyla siniyoruz. Her türlü zor yöntemiyle geldiniz fakat halk selinin
önüne geçemediniz, geçemeyeceksiniz. Siz de geçicisiniz ama biz yine de burada
olmaya devam edeceğiz. (HDP sıralarından alkışlar) Ve
biz olduğumuz sürece ne barışın sesi susacak ne hakikatin
üstü örtülebilecek; ne kadınsız bir siyasete ne de eşitsiz bir
yaşama izin vereceğiz. Gerçeğin dili, adaletin savunucusu, özgür
bir yaşamın kurucu gücü olmaya devam edeceğiz ve bunu mutlaka
ama mutlaka başaracağız.
Evet, sayın milletvekilleri, bu iktidar her
sıkıştığında üç yola başvurur: Sahte reform,
doğal gaz müjdesi ve Avrupa Birliği üyeliği. Avrupa Birliği
yeniden aklınıza geldi, Geleceğimizi orada görüyoruz. demeye
başladınız. Sizin bir geleceğiniz yok ki. Şimdi
buradan soruyoruz: Avrupa Birliği kriterlerini yerine getirmek için bugüne
değin ne yaptınız? Örneğin, Brükselde seçilmişlerin
yerine kayyum atanıyor mu? İsviçrede muhalif siyasetçiler
tutuklanıyor mu? Danimarkada insanlar helikopterden atılıyor
mu? İtalyada sınırda insanlar savaş uçaklarıyla
vuruluyor mu? Strazburgda yargı, siyasilerin talimatıyla mı
karar veriyor? Bunların hepsi sizde var. Avrupa Birliği kriterlerinin
yerine saray kriterlerini koydunuz; bu hâlinizle, üyeliği
bırakalım, Avrupa Birliğinin kıyısından bile
geçemezsiniz. Bugüne değin söz verip de Avrupa Birliğinin gereklerini
yerine getirmeyen sizden önceki iktidarlar şu an neredeyse sizin de
gideceğiniz yer orası olacaktır. Hukuk devletinin, demokrasinin,
düşünce özgürlüğünün olmadığı; bir tweet atanın
dahi tutuklandığı bir ülkenin uluslararası alanda
saygınlığı olmaz değerli arkadaşlar.
Demokrasinin olmadığı yerde ekonomik
istikrar da olmaz. Demokrasiyi çökerttiğimiz için bugün ekonomi de
çökmüş durumdadır. İktidarınız boyunca hiçbir katma
değer üretmediniz. Fabrikaları sattınız, ülkenin
kaynaklarını, topraklarını sattınız;
tarımı ve hayvancılığı bitirdiniz. On sekiz
yıllık iktidar karneniz açtığınız değil,
sattığınız fabrikalarla doludur. İnsanların
yoksullaşmasının, işsizlikle, açlıkla
boğuşmasının nedeni, sizin bu
politikalarınızdır.
Çok uzağa gitmeye gerek yok, şöyle
Kızılaya inin, bir bakın, gözlerinde umut olan tek bir
insanımıza rastlayamazsınız çünkü siz umudu bitirdiniz.
İnsanlar, artık hayal bile kuramaz oldu; insanların hayallerini
de ellerinden aldınız. Bugün milyonlarca insanı açlık
sınırının altındaki bir asgari ücrete, yüz binlerce
KHKliyi açlığa mahkûm ettiniz. İnsanların işini,
ekmeğini elinden aldınız. Üniversite mezunu milyonlarca gencin
geleceğini çaldınız.
Her üniversite mezunu, iş bulacak diye bir
şey yok. diyerek yoksul ailelerin binbir emekle okuttuğu gençleri
işsiz bıraktınız, çaresizliğe sürüklediniz. Kamuya
alımlarda liyakati değil, torpili tek kriter yaptınız. İşe
alımları parti teşkilatlarınıza, cemaatlere,
tarikatlara bağladınız. Teşkilatlarınızı
âdeta İŞKURa çevirdiniz. Çalışanları, emeklileri,
esnafları, üreticileri perişan ettiniz, emeklilik bekleyen EYTlileri
mezarda emekliliğe mahkûm ettiniz.
Gidin, bir marketlere bakın sevgili
milletvekilleri, en fazla alınan ürün soğandır, patatestir,
bulgurdur, makarnadır; insanları kasapların yanından dahi
geçemez, evine bir kilo et alamaz hâle getirdiniz.
İktidarınızı, çevrenizi, yandaşlarınızı
zenginleştirirken halkı ise daha fazla fakirleştirdiniz.
İnsanlar kirasını, elektrik, su faturasını dahi
ödeyemezken siz halkın kaynaklarını kışlık,
yazlık, uçan saraylarınıza harcadınız. Halkın
vergilerini savaşta, çatışmalarda heba ettiniz. Milyonlarca
insan açlık sınırının altında yaşam
mücadelesi verirken sarayınızın bir günlük harcaması tam
8,6 milyon liradır, 4 bine yakın asgari ücretlinin bir aylık
alın terini bir günde sarayınızda harcıyorsunuz. Halk,
ekmeği zar zor alırken siz ise 1,5 milyon asgari ücretlinin bir
aylık maaşı olan 3,3 milyar lirayı Katardan
aldığınız uçağa ödediniz. İnsanlar nasıl
geçinirse geçinsin; yeter ki sizin itibarınız sarsılmasın,
yeter ki Katar-satar ittifakınız baki kalsın.
Ekonomi büyüdü, millî gelir arttı.
diyorsunuz. Ekonomi büyüdüyse asgari ücret niye hâlen 2.300 liradır, niye
4 bin lira değildir, buradan soruyoruz? Ya büyüme rakamlarınız
gerçek dışı ya da büyüyen kısmı siz, kendiniz
alıyorsunuz; küçülen kısmı ise işçiye, emekçiye reva
görüyorsunuz.
Bir tünel inşaatındaki 19 bin liralık
iş için yandaş şirketinize, Cengize 17 milyon lira ödediniz.
İşçiye, emekçiye gelince Kaynak yok. dersiniz ama söz konusu
yandaşlarınız olduğunda Dükkân sizin. dersiniz. (HDP
sıralarından alkışlar) Açık söylüyorum: Sarayın
israfları bir sebeptir; açlık sınırındaki, açlık
sınırının altındaki asgari ücret ise bir sonuçtur
değerli arkadaşlar. Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminiz, müsrif bir sistemdir ve yoksullaşmanın en büyük
sebebidir.
Pandemi felaketinde bile halkı kendi kaderiyle
baş başa bıraktınız. Bütün dünyada yönetimler, kendi
halkına mali yardım yaptı, destek verdi; siz ise yardım
yapacağınıza halka IBAN verip para topladınız. (HDP
sıralarından alkışlar) Bir de insanları kredilerle
borçlandırdınız. Virüsü dahi fırsat olarak kullandınız.
Neresinden bakarsanız bakın bu durum utanç vericidir. Salgında
bile insan yaşamını değil, rantınızı,
yandaş şirketlerinizi düşündünüz. Bir maske dahi
dağıtamazken Kanal İstanbul ihalesini yaptınız. Evet,
polis devleti olmakta üstünüze yok ama iş sosyal devlet olmaya
geldiğinde insanlara Başınızın çaresine bakın.
diyen bir devleti ve iktidarı gördük.
Salgının boyutlarını dahi
gizlediniz. Covid yüzünden neredeyse cenaze kalkmayan hane kalmadı. Her
gün on binlerce insan bu hastalığın pençesine düşüyor, acil
kapılarında boş sedye arıyor, tedavi olabilmek için
hastanelerin önünde ümitsizce boş yatak bekliyor. Salgının bu
ağır tahribatı yaşatmasının nedeni, sizin
gerçeği sürekli saklamanızdır. Gerçeği ortaya çıkaran
Tabipler Birliğini, hekimleri, bilim insanlarını hedef
aldınız, terörist ilan ettiniz. Siz virüsle değil, hakikatle
savaştınız.
Elbette bu salgın geçecek ama
yaptıklarınız, halka çektirdikleriniz asla unutulmayacak. Giden
canlar, her gün Tükendik. diyen ve can veren hekimlerin
çığlığı asla unutulmayacak. İşe gitmezsem
açlıktan ölürüm." diyen insanların çaresizliği asla
unutulmayacak. Beni virüs değil, sizin bu düzeniniz öldürür." diyen
yurttaşın sesi asla hafızalardan silinmeyecek. (HDP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
bugün gerek Orta Doğu gerekse Türkiye ölçeğinde ulus devlet
siyasetindeki en önemli kırılma noktası, Kürt sorunudur.
Cumhurbaşkanı, bir kez daha Kürt sorunu yoktur, biz çözdük. diyerek
inkâr siyasetinin diline sarıldı. Gören gözler, duyan kulaklar için
bir kez daha söylemek isteriz ki: Kürt sorunu vardır, tarihsel bir
sorundur. Kürt sorunu; yakılan yıkılan köylerdir, göç ettirilen
milyonlardır, inşa edilen cezaevleridir, yasaklı Kürtçedir,
Meclis tutanaklarına yazılan xlerdir, her yere sinmiş
işkencedir, Roboskidir, Kemal Kurkut cinayetine verilen beraattir; Tahir
Elçinin yerdeki bedeni, Ceylan Önkol ve Uğur Kaymazın
asılı kalan bakışlarıdır. Kürt sorunu, tahrip
edilen mezarlardır. Kürt sorunu, Kürt halkının inkâr
politikalarına olan yüz yıllık bir itirazdır. Kürt sorunu,
Kürtlerin kendi öz kimliklerini eşit ve özgürce
yaşayamamasıdır. Kürt halkı, iktidar eliyle büyütülen Kürt
düşmanlığı nedeniyle bugün Türkiye'de kendisini güvende
hissetmemekte ve birlikte yaşam iradesinde her gün kırılma
yaşamaktadır. Devlet aklının bu gerçeği iyi görmesi
gerekiyor. Kürt sorunu, sadece Kürtlerin ve HDPnin bir sorunu da
değildir; başta devlet olmak üzere, tüm siyasi partilerin,
Parlamentonun, yurttaşların, sivil toplumun ortak sorunudur.
Bugün demokratik Kürt siyaseti, çözümsüzlük
nedeniyle âdeta Gordion düğümüne dönüştürülen Kürt sorununun acil
çözümü için önemli bir irade ortaya koymaktadır. Bu irade, demokratik
uzlaşı, özgür siyaset ve evrensel hukuk temelinde demokratik
siyasetin geliştirilmesi ve evrensel hukuk içinde demokratik anayasal
ittifak hattını benimsemesidir. 2013-2015 yılları
arasında yürütülen diyalog ve görüşme süreci, yeni bir demokratik
paradigmanın oluşabilmesi adına tarihî önemdeydi ancak AKP,
başkanlık hevesleri uğruna bu süreci heba etti; milyonların
barış talebi yerine tek adamın
başkanlığını tercih etti.
Bu vesileyle, çözümün gerçek yeri olan bu Mecliste
Sayın Öcalanın 7 Ağustos 2019da kamuoyuyla
paylaştığı mesajını kayıtlara geçirmek
istiyorum: Gelin, Kürt sorununu çözelim. Bir haftada çatışma
durumunu, ihtimalini ortadan kaldırırım. diyorum. Ben çözerim,
kendime güveniyorum, çözüm için hazırım ancak devlet de devlet
aklı da gereğini yapmalıdır. Bu çözüm iradesine
cevabınız, İmralıda hukuk dışı tecridi
ağırlaştırmak ve kayyum darbesine başvurmak oldu. Kürt
sorununu tecrit ile kayyum makası arasına
sıkıştırarak kesmek istediğinizi bir kez daha gördük.
Tarihî deneyimler de göstermektedir ki Kürt sorununu çözmezseniz Kürt sorunu
sizi çözer ve çözüyor da aslında.
Burada özellikle devlet aklına seslenmek
istiyorum: Tecrit hukuksuzluğundan, karanlığından bir an
önce vazgeçin. Bugün tecridin son bulması için cezaevlerinde binlerce
tutuklu yeniden açlık grevine başladı; bu hukuksuzluk son bulsun
artık değerli arkadaşlar.
İmralının kapılarını
diyalog ve müzakereye açmaz iseniz Moskovanın, Washingtonun,
Avrupanın, uluslararası güçlerin kapısında beklemeye,
Katar sermayesine muhtaç kalmaya devam edersiniz. (HDP sıralarından
alkışlar) Uluslararası alanda sizin üzerinizdeki tecrit de
kalkmaz. Tecritle Kürt halkının demokratik ilerleyişini
durduramayacağınız gerçeğini artık kabul etmeniz
gerekir.
Bugün Kürt halkı, yaşadığı
tüm topraklarda radikal değişimin demokratik öncü gücüdür;
barış ve özgürlük gücüdür; bu nedenle dünyanın saygın
halkları arasındadır. Siz 1925lerin, 38lerin, 80lerin,
90ların karanlık ruhunu yeniden diriltmeye çalışırken
Kürt halkı ise kendi zamanını yarattığı yeni bir
yüzyılı yaşamaktadır. Tarihin bu
akışını kırmaya ve değiştirmeye asla gücünüz
yetmeyecektir. Çözümden kaçtıkça çözülmekten de
kurtulamayacaksınız.
Şunu net olarak ifade edeyim: Kürt sorunu, önce
iktidarınızı çözecek ve iktidar değişimini
yaratacaktır, ardından çözümün yolu açılacaktır. Toplumsal
ittifakla, demokrasi ittifakıyla, sivil toplum ittifakıyla Kürt
sorunu ve demokrasi sorunları birlikte eş zamanlı çözülecektir.
Dün olduğu gibi bugün de yarın da çözümden yana ve hazır olan
HDP, anayasal demokratik çözümün öncüsü ve yürütücüsü olmaya devam edecektir.
HDP var oldukça çözümün yolu da her zaman açık olacaktır.
Sevgili kadın milletvekili
arkadaşlarım, bütçeler, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini
azaltmada ve kadınların güçlendirilmesine yönelik politikaların
geliştirilmesinde önemli araçlardan biridir. Bütçelerin toplumsal cinsiyet
eşitliğini gözetmemesi eşitsizliği daha da
derinleştirmektedir. Bu bütçe, ekonomik kriz ve pandemi sürecinde
kadınların durumunu gözeten ve iyileştirmeye çalışan
değil, aksine kadınlar için daha fazla emek sömürüsü, daha fazla
yoksulluk, daha fazla yoksunluk öngörmektedir. Bizler, kadınların
işsizlikle, açlıkla, yoksullukla yüz yüze
bırakılmasını, kadın emeğinin sömürülmesini,
eş başkanlıkla yönetilen belediyelerimize kayyum atanarak
kadınların çok daha ağır sorunlarla baş başa
bırakılmasını asla kabul etmiyoruz. Eş
başkanlık bizim için yaşamdır, biz yaşamdan
vazgeçmiyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
Bir kez daha buradan belirtmek isteriz: Kamu
kaynaklarının toplumsal cinsiyete duyarlı
dağıtılması ve kamu hizmetlerinin kadınlara özgü
sorunlara etkin çözüm geliştirecek şekilde yeniden planlanması
için mücadelemiz devam edecektir. Biz, işçinin, emekçinin,
kadınların alın terinden, sofrasından çalınan
kaynaklarla savaşa bütçe yaratılmasına karşı sesimizi
yükseltemeye devam edeceğiz. Kadınları şiddetten koruyacak,
toplumsal cinsiyet eşitsizliğini azaltacak İstanbul
Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanunun etkin uygulanması için
tüm demokratik zeminlerde mücadelemizi yükseltmeye devam edeceğiz. Buradan
bütün kadınlara söz veriyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Buldan, buyurun.
PERVİN BULDAN (Devamla) Değerli
halkımız, değerli milletvekilleri; içinden geçmekte
olduğumuz bu karanlık süreç, hiç kimseyi, asla umutsuzluğa ve
karamsarlığa düşürmemelidir. Yurttaşlarımız, bu
iktidarın yarattığı ağır maliyeti ödemek,
acı reçeteye katlanmak zorunda değildir. Hesabı ödemesi gereken
halklar değil, bu iktidardır. Bu çöküşten
çıkışın yolu elbette ki vardır, o da radikal,
demokratik değişimdir. 82 milyonun geleceğini tek adamın
geleceğine bağlayan bu sistemin neden olduğu krizlerden
kurtulmak ancak ve ancak iktidar değişimiyle mümkündür. HDP
fikriyatı 7 Haziranda ve 31 Martta bu değişimin yolunu
açmıştır. Asıl mesele, halkı, bu çöküşten büyük
zarar görmeden kurtarabilmektir. Bunun için, yeniyi ve ortak geleceği hep
birlikte kurmak zorundayız.
Bakınız, 100üncü yılında, halk
egemenliğinin temsil edildiği yer olan parlamenter sistemin iradesi
ve denetim yetkileri büyük oranda bu iktidar eliyle ortadan
kaldırılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
PERVİN BULDAN (Devamla) Bir sonraki
hedeflerinin 2023te, 100üncü yılında cumhuriyetin tasfiye sürecini
tamamlamak olduğu ortadadır. En nihayetinde, bu tek adam sistemini,
demokratikleşmeyen, çoğulculuğa kapalı cumhuriyetin tekçi
yapısının doğurduğu unutulmamalıdır.
Değerli arkadaşlar, sevgili milletvekili
arkadaşlarım; bunun için, biz erken seçim
çağrımızı bir kez daha buradan yapıyoruz ve
tekrarlıyoruz: Erken seçim. diyoruz ve Halka gidelim. diyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar) Demokrasi için siyaset yürütenlerin
de sokaktaki bir yurttaş kadar cesur, kararlı ve net olması gerektiğini
buradan bir kez daha vurgulamak isterim.
Evet, sözlerimi bitirirken özellikle şunu ifade
ederek bitirmek isterim: Bu ülkenin kadim halklarını,
inançlarını, kadınları, gençleri faşizmle
karşı karşıya yaşatanların karşısında
bizim, halklara
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
PERVİN BULDAN (Devamla)
demokrasi ve
özgürlük baharını yaşatacak gücümüz de var, basiretimiz de var,
inancımız da var, kararlılığımız da var.
Güzel ve aydınlık günlere olan
inancımızla hepinizi bir kez daha sevgiyle saygıyla
selamlıyor ve teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkanım, Sayın Buldan yaptığı konuşmada
ağır eleştirilerin yanı sıra Kürt düşmanı
politikalarınız. türünden birtakım ifadelerle sataşmalarda
da bulunmuştur. Uygun görürseniz yerimden cevap vereyim.
BAŞKAN Şöyle yapalım Sayın
Bostancı: HDP Grubu adına konuşmalar tamamlansın
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Hayhay.
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına ikinci konuşmacı Eş Genel Başkan ve Mardin
Milletvekili Sayın Mithat Sancar.
Buyurun Sayın Sancar. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz dakikadır.
HDP GRUBU ADINA MİTHAT SANCAR (Mardin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri ve bizleri izleyen
sevgili halkımız; hepinizi sevgiyle, hürmetle selamlıyorum.
Bugün burada sorunlarının bir çoğunu
çözmüş bir ülkenin demokratik ve çoğulcu parlamentosunun
çatısı altında konuşmayı ve olumlu bir tabloda
eksikleri dile getirmeyi arzu ederdim ama maalesef durum bu değil. Daha
önce bir konuşmamda söyledim, 100üncü yılında bu Meclis en
zayıf dönemini yaşıyor ve demokrasi adına her gün yeni
kayıplar yaşıyoruz, özgürlükler adına her gün yeni
tahribatlarla karşı karşıya kalıyoruz.
Evet, çok sorunumuz var.
Sorunlarımızın pek çoğunun köklerinin eskilerde
olduğunu da biliyoruz ama bu döneme özgü yeni boyutlar kazanmış
önemli sorun alanlarını da mutlaka vurgulamak zorundayız,
vurgulayacağız. Bu yolculukta, yüz yıllık Meclis
yolculuğunda ve yüz yıla yaklaşan cumhuriyet tarihinde
yaşadığımız köklü sorunların
başlıcalarını saymaya kalksam bile uzun bir liste
oluşturur. Ben yine de bazılarını burada dikkatinize sunmak
istiyorum: Evet, en başta Kürt sorunu elbette, Alevi sorunu, hukukun
üstünlüğü ve adaletsizlik meseleleri, devletin içine çetelerin
çöreklenmesi, değişen vesayet odakları, toplumsal
ayrışma ve kutuplaşma, ırkçılık ve
ayrımcılık, toplumsal cinsiyet eşitliği sorunu, derin
emek sömürüsü, yoksulluk ve eşitsizlik, rant, talan, savaş
politikaları, doğanın ve çevrenin tahribatı. Bu sorunlar
2021e girerken katmerlenerek âdeta toplumu rehin alır hâle
gelmiştir. İktidardaki otoriter yönetimle beraber, tüm bu siyasal,
toplumsal ve ekonomik sorunlar derin bir krize dönüşerek halkımızı
nefessiz bırakmıştır. İktidar koalisyonu, bu sorun
alanlarını ve krizleri ya yok saymakta ya da daha büyük krizlerle
unutturmaya, daha büyük krizlerle üstünü örtmeye çalışmaktadır.
Oysa, biliyoruz ki gece, dünyayı gizler ama kâinatı ortaya
çıkarır.
Değerli milletvekilleri, sevgili
halkımız; sorunların birçoğunun süreklilik arz
ettiğini söyledim. Bütçe konuşmaları yıl sonlarına
denk geliyor; yıl sonları, muhasebe imkânı veren zaman
dilimleridir. Elbette, bir yılın muhasebesini yapacağız
öncelikle ama bir yılla yetinmemiz zaten sorunları
açıklamamıza, çözüm önerilerini sağlıklı bir biçimde
ortaya koymamıza yetmez, daha gerilere de gitmeliyiz. Süreklilik arz eden
en önemli soruların başında yurttaşlık
anlayışı gelmektedir. Yurttaşlık
anlayışında, yüz yıllık anlayışın
temelinde, görev vurgusu ve eşitsizlik yatar. Bunu da Mehmet Eminin 1926
yılındaki Malumat-ı Vataniyyesinde yer alan şu sözlerde
gayet veciz bir ifadeyle okuruz: Vatandaşların hakları, bu
hakları mükellef oldukları vazifelerin ifası için vardır.
diyor. Kamusal bir makbul davranışlar bütününü gerektiren,
bağlılık ve itaat diline yaslanan makbul yurttaş
tasavvurudur bu. Maalesef, bir dönemin hiç kimsesi sayılanların gün
gelip de muktedir olduklarında aynı libasın içine hevesle, hatta
hırsla girmelerinin bugün en hazin örneklerinden birini
yaşıyoruz. O nedenle de sorunlar giderek ağırlaşmakta,
derinleşmekte ve çıkmaza doğru bir gidişin yolu her geçen
gün daha fazla döşenmekte. Mesela Kürt sorunu; Cumhurbaşkanı,
partili Cumhurbaşkanı, geçen gün Bu ülkede Kürt sorunu yoktur, Kürt
sorununu çözdük. demişti. Kürt sorunu vardır. dediği, Benim
sorunumdur. dediği zamanları biliyoruz. Çözdük. dediği nedir
diye şöyle merak edip bakıyoruz. Mesela, çatısı
altında konuştuğumuz Meclisin tutanaklarında şimdi ben
Kürtçe konuşsam tutanaklarda bilinmeyen bir dil olarak yer alır.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Arapça
konuşsanız da yazacak.
MİTHAT SANCAR (Devamla) - Neden bilinmeyen bir
dil olarak yer alacağını açıklasa Sayın Muş
sataşacağına çok daha iyi olur. (HDP sıralarından
alkışlar) Peki, neden? Arapça konuşsam Arapça olarak girecek
biliyorum, daha önce gördüm. Bu, sorunu katmerleştiriyor Sayın
Muş. Size cevap vermek istemezdim ama sataşmamanız daha iyi olur
sanırım. Bir daha da sataşmaya cevap vermeyeceğim.
İngilizce konuşsam İngilizce girecek ama Kürtçe girmiyor. Bundan
daha açık kanıt var mıdır Kürt sorununun
varlığına ve bu iktidarın Kürt sorununda geldiği yeri
daha açık gösteren ne olabilir?
Değerli arkadaşlar, yine, aynı
Cumhurbaşkanı bundan beş sene önce tam da bu kürsüde Kürdistan
kavramını kullanabiliyordu, şimdi, bu sözü
kullandığınızda hakkınızda dava
açılıyor, Mecliste de disiplin cezası veriliyor.
Bırakın Kürdistan kelimesini, bütçe tartışmalarında
izledim, Kürt illeri, Kürt coğrafyası sözlerini bile kabul etmeyen,
bu ifadelere bile tahammül etmeyen iktidar milletvekilleri var. Bu,
inkârcılık değil mi, inkâra dönüş değil mi? Kürt
sorunu bir inkâr sorunu değil mi?
Değerli milletvekilleri, başka örnekler de
var, mesela ders kitaplarından Kürt kelimesi siliniyor. İyi de
Kürt kelimesini ders kitaplarından sildiğinizde hayattan Kürtleri
silmiş olmuyorsunuz, Kürt sorununu da bir hakikat olmaktan
çıkarmış olmuyorsunuz, sadece sorunları daha fazla
derinleştirmiş oluyorsunuz. Evet, yasaklanan Kürtçe tiyatro
oyunlarından Kürtçe konuştuğu için saldırıya
uğrayan vatandaşlara kadar örnekleri artırmak mümkün ama
sanırım bu kadarı yeter.
Peki, çözüm için vazgeçilmez önemde olan yerel
demokrasi bu ülkede yerleşti de mi Kürt sorunu çözüldü? Hayır, tam
tersini yaptı bu iktidar. Yerel demokrasiyi yerleştirmek bir yana,
mevcut kırıntılarını bile tasfiye etti ve bunları
kayyum politikalarıyla yaptı.
Bugün özerklik kelimesi büyük bir suç, büyük bir
günah olarak kabul ediliyor. Eğer savcılar gerekli görürse ve talimat
alırlarsa sadece bu sözcüğü kullandığınız için
dava açıyorlar. Oysa, Türkiye devletinin kurucu normu olan 1921
Anayasası muhtariyet ilkesi üzerine inşa edilmişti. Yüz
yıl sonra geldiğimiz yeri, evet, halkımızın dikkatine
sunarım. Sadece o mu? Özerklik kelimesi dediğimizde hoplayıp
zıplayanlar, bu devletin Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartına taraf olduğunu bilmiyorlar mı? Bu şart
özerkliği bir hak sayıyor ve diyor ki: Yerel idarelerin
güçlendirilmesi, özerkliklerinin savunulması yerinden yönetim ve demokrasi
ilkelerine dayanan bir Avrupanın kurulmasının temel
şartıdır. Buna özerklik demeyin, yerel demokrasi
başlığı altında yerinden yönetim ilkesini güçlendirme
olarak kabul edin ve tartışalım. Bu ülkede çözümün imkânı
olarak, hem Kürt sorununda hem demokrasi sorununda çözümün imkânı olarak
yerel demokrasiyi mutlaka gündemimize alalım çünkü bu mesele sadece Kürt
belediyelerine kayyum atama meselesinden ibaret kalmıyor; İstanbul
Büyükşehir Belediyesine, Ankara, İzmir Büyükşehir
Belediyelerine, muhalefetin elindeki diğer belediyelere sürekli müdahale
biçiminde de karşımıza çıkıyor, onların
yetkilerini gasbetme hazırlıklarıyla ve icraatlarıyla
karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla yerel
demokrasi, evet, Kürt sorununun çözümünde çok anahtar bir öneme sahip ama
Türkiyenin demokrasi sorununun çözümünde de böyledir. Esasen hep söylüyoruz;
Türkiyenin Kürt sorunu da demokrasi sorunu da iç içedir ve bunları ancak
ikisini birlikte bir demokratik cumhuriyet biçiminde, formunda çözebiliriz.
Değerli milletvekilleri, sevgili
halkımız; kısacası bu iktidar, içeride yasaklarla,
kayyumlarla, hapislerle, işkencelerle, ölümlerle Kürte yönelik her türlü
baskıyı artırırken dışarıda da Kürtlerin en
ufak kazanım elde etmemesi için her yola başvurmakta; işte,
Suriye politikası. Kürt sorunu ve Kürt sorununa bu temelde
yaklaşım iktidarların çözülmesinin en önemli sebebidir,
geçtiğimiz kırk yıl bunun örnekleriyle doludur. Kürt sorununa
böyle yaklaşırsanız, demokrasi sorununda da sınıfta
kalırsınız ve mutlaka çözülürsünüz. Şu an, bu
iktidarın da yaşamakta olduğu durum budur değerli
milletvekilleri.
Anayasayı değiştirme hedefi ve
sözüyle iktidara geldi AKP, şimdi, 12 Eylül cunta anayasasının
bile gerisine düştü; bugün, Anayasa tartışmasını bile
suç sayar hâle geldi. Halkımızın on yıllardır özlemini
duyduğu demokrasiyi vadederek kitlelerin desteğini kazandı, tek
parti döneminin ve darbe yönetimlerinin dahi gerisine düşen
uygulamaların ve düzenlemelerin mimarına dönüştü. Bir zamanlar
adil düzen şiarını dillerinden düşürmeyenler, şimdi,
tepeden tırnağa adaletsiz bir düzen yarattılar ve bununla da
övünüyorlar. Türkiye, tarihinin en büyük kayırma ve sermaye transferi
rejimini inşa etti; kamu kaynaklarının
aktarıldığı 5 yandaş şirket eliyle dünyada en çok
devlet ihalesinin peşkeş çekildiği bir talan siyasetinin
merkezine dönüştü. Bu mu adil düzen? Adil düzenden bugüne, gele gele bu
noktaya gelmiş olmak bir muhasebe gerektirmez mi, bir yüzleşme
ihtiyacı doğurmaz mı? Doğurmazsa, bunu hep birlikte, bu
toplumun bu ihtiyacı hisseden bütün kesimleriyle birlikte bizlerin
yapması gerekecek. Bu gidişatı durdurmak bizlere düşecek.
Türkiye, adil düzen şiarından OECD
ülkeleri arasında gelir eşitsizliğinin en yoğun olduğu
ilk 5 ülke arasında yerini sabitledi. Uluslararası
Şeffaflık Derneği verilerine göre 2001 yılında ülkedeki
yoksulların toplam sermayeye sahiplik oranı yüzde 33ken, 2018
yılında bu oran yüzde 18e geriledi. Geriye kalan yüzde 82lik
sermaye de bir avuç zengine tahsis edildi.
Gitgide artan güvenlik ve savaş
politikaları, her yıl hazırlanan bütçenin halkın
refahına ve özgürlüğüne değil, iktidarın
devamını, bekasını güvence altına almaya yönelik
ceberut bir güvenlik aygıtına dönüştürmeye
harcanmıştır. Bu ülkenin geleceği bu politikalarla ipotek
altına alınmıştır. Bir ülkenin geleceği,
çocukları ve gençleridir. Bugün liyakat yerine biat işliyor.
Kayırma, torpil ve benzeri uygulamalarla gençler hayattan bezdiriliyor ve
umutlarını artık bu ülkede aramaktan vazgeçer hâle getiriliyor.
Evet, ülkede gençlerin en çok rağbet ettiği rap
sanatçıları bile şarkılarını özgürce
söyleyebilmek için yurt dışına çıkmak zorunda kalıyor.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, her geçen gün
derinleşen bu siyasi, toplumsal ve ekonomik sorunların bunalım
döngüsüne terk edilmiş durumda. Birbiriyle bağlantılı bu
çoklu krizlerin esas kaynağı da siyaset alanıdır. Bugün
bunların kılıfı Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi olmuştur. Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi, ülkede olağanüstü hâli kalıcı hâle getirmenin de
diğer adıdır; keyfiliğin adıdır, demokrasiyi
tasfiye etmenin adıdır, otoriterliğin adıdır,
yandaşlara rant aktarmanın adıdır ve ülkeyi felakete
sürüklemenin de en önemli sebeplerindendir. (HDP sıralarından
alkışlar)
Yeni hükûmet sisteminin uygulamaya geçmesiyle
Türkiye çok ağır bir ekonomik buhranın içine adım adım
girdi. Oysa 2017 referandumundan önce yapılan kampanyalarda iktidar
sözcüleri, Türkiyeyi uçuracak bir sistem olarak tanıtıyorlardı
bu yeni düzenlemeyi. Tam tersi oldu ve Türkiye, tarihinin en ağır
ekonomik bunalımına sürüklendi değerli arkadaşlar.
Türkiyenin bugün karşımıza getirilen bütçesinde güvenlik
harcamalarına ayrılan pay yüzde 17, neyle açıklıyorlar
bunu: Güvenlik ihtiyacıyla. Oysa bütün bunların gerçek bir güvenlik
tartışmasıyla bir ilgisi yok değerli milletvekilleri.
İktidarın amacı esas itibarıyla bir iç çatışma
ihtimaline binaen silahlı güç tahkimatıdır, bunun mutlaka
dikkatle takip edilmesini öneririm bütün demokrasi güçlerine. Türkiyenin
gerçek güvenliğini arayan bir Hükûmet ne yapar? Düşman
sayısını, çatışma ihtimallerini, savaş risklerini
azaltır. Oysa bu iktidarın politikaları hatta varoluşu hem
içeride hem dışarıda çatışma dinamiklerini
alabildiğine yükseltmek üzerine kurulu ve bu sonuçları
doğurmaktadır. Dışarıdaki her güç ve içerideki her
yurttaş potansiyel düşman olarak kodlanmaktadır. Bu
paranoyanın şekillendirdiği iç siyaset hem toplumda daimî
güvensizlik hâlini besliyor hem de devlet bu hâle yaslanarak iç güvenlik ve
savunmaya daha çok kaynak, daha çok insan tahsis etmeyi, savunma ve güvenlik
bütçelerini şişirmeyi meşrulaştırıyor.
Evet, Eisenhowerın 1965teki ünlü veda
konuşmasında söylediği bir söz var ya da
kullandığı sözler var, bunları hatırlatmak isterim.
Kendisi bunun peşinde koşsun koşmasın; askerî, sınai
kompleksin hükûmet kurullarında meşruiyet dışı etki
edilmesinden sakınmalıyız. diyor. Sadece uyanık ve
bilgili bir yurttaşlar topluluğu, muazzam sınai ve askerî
savunma makinesini barışçı yöntem ve hedeflerimizle uyum içinde
işletmeye mecbur edilebilir. Eisenhowerın bunları söyleme
nedenlerini sorgulayabiliriz -yeri değil- kendisinin izlediği
politikaların yarattığı sonuçları da elbette burada
tartışabiliriz -yeri değil- ama bu makinenin başında
olan bir kişi olarak savaş-barış ve demokrasi-diktatörlük
dengesinin böyle durumlarda ne kadar pamuk ipliğine bağlı hâle
geldiğini ısrarla vurguluyorsa bunu mutlaka ciddiye
almalıyız. Türkiyede bugün yaşanan, bu durumdur; o nedenle
sürekli olarak yeni savaş alanları aranıyor, içeride gerilim
yükseltiliyor çünkü yaratılan askerî, sınai kompleksin ayakta tutulması
lazım ve bu ayakta tutma işi ancak, güvenlikçi, savaşçı,
kutuplaştırıcı, düşman yaratıcı
politikalarla mümkündür.
Biz, kamu güvenliğinin bu şekilde
kullanılmasına karşı insani güvenlik terimini,
kavramını, doktrinini öneriyoruz. İnsani güvenlik ne demektir
diye uzun uzun anlatmayacağım -sürem azalıyor- ama bu kavram,
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)
tarafından 1994te yayınlanan İnsani Gelişme Raporunda
ayrıntılı olarak tanımlanmıştı, insani güvenliği
sayıyor; ekonomik güvenlik, gıda güvenliği, sağlık
güvenliği, çevre güvenliği, kişisel güvenlik, toplum
güvenliği, siyasal güvenlik
Bunların hepsinin alt
açıklamaları var. Eğer, bunları takip ederseniz,
politikalarınıza bunları esas alırsanız artık,
içeride düşman arama, dışarıda da yeni çatışma
alanları yaratma ihtiyacınız da, imkânınız da kalmaz.
Bizim, halkımıza, bu ülkeye önerdiğimiz, vadettiğimiz
güvenlik anlayışı tam da budur; bunun sosyal devletle ve
diğer alanlarla, insan haklarıyla, çevreyle ve doğayla ilgisi var,
ilişkisi var. Bunları artık burada anlatmamın imkânı
yok, süre sınırlı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
ve sevgili halkımız; bu bütçe, savaşa, yandaşa ve saraya
bütçedir, halka değil.
Yapılan tercihlere
baktığınızda, bunların hepsi bilinçli birer seçim
olarak karşınıza çıkar. Mesela, güvenliğe
ayrılan, ranta, yandaşa, israfa ayrılan kaynaklar eğer
değiştirilirse neler yapılabilir, başlıklar hâlinde
sayayım: Yüz binlerce öğretmenin ataması yapılabilir;
milyonlarca EYTlinin sorunları giderilebilir; milyonlarca KYK borçlusu
gencin borçları silinebilir; milyonlarca işsiz
vatandaşımıza pandemi döneminde 2.500 TL doğrudan gelir
desteği verilebilir; asgari ücretin vergiden muaf net 4 bin TL
yapılması sağlanabilir; her gün yükselen mazot ve girdi
fiyatlarıyla beli bükülen çiftçilere bütçeden yapılan destekler 2 katına
çıkarılabilir; elektrik, su, doğal gaz, internet ihtiyaç
sınırına kadar ücretsiz hâle getirilebilir; her geçen gün daha
da büyüyen kredi borçlarıyla yaşamak zorunda bırakılan ve
pandemi nedeniyle iş yerleri yeniden kapatılan yüz binlerce
esnafın doğrudan gelir destekleriyle desteklenmesi mümkün hâle gelir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakanlıklara tahsis edilen kaynaklar bu ülkenin
kaynaklarıdır, bu halkın kaynaklarıdır. Neden
bakanlıklara kaynak tahsis edilir? Mesela, İçişleri Bakanlığına
niye para verilir? Güvenliğimizi ve özgürlüklerimizi sağlasın
diye, değil mi? Oysa muhalefet liderlerinin bile güvenliğinin
olmadığını biliyoruz ve bunlara bulanan, verilen cevap
sürekli olarak yalanlamadan, soyut yalanlamadan ibarettir. Tehditler her gün
havada uçuşuyor. Bugün, bu iktidarın İçişleri bütçesi
gayrimeşru işler peşinde koşanlarla iç içe bir
ilişkinin harcama kalemleri olarak kullanılıyor mu? Bu sorumuza
cevap istiyoruz. Neden verilir İçişleri Bakanlığına?
Suçları önlesin diye. dedik ama işkenceler almış
başını gidiyor. İşkenceye sıfır toleranstan
-biraz önce Sevgili Eş Genel Başkanım örneklerini saydı-
sayısız işkence olayına geldik ve bunlar sürekli Bakan eliyle,
Bakan ağzıyla aklanmaya çalışılıyor.
Cinsel saldırı suçlarına bile kamu
görevlileri karıştığı anda, güvenlik görevlileri
karıştığı anda üstü örtülen büyük ayıplar hâlinde
karşımızda duruyor. Gercüşten daha dün öyle barbarca, öyle
vahşice cinsel saldırı haberleri geliyor ki valiliklerin
yaptığı şey şablon hâlinde yalanlama; oysa asıl yapılması
gereken, bunları sonuna kadar takip etme, sorgulama ve
aydınlatmadır değerli milletvekilleri.
Sağlık Bakanlığına niye
bütçe ayrılır? Halkın sağlığını korusun
diye. Ama verileri yanlış aktararak, halkı kandırarak,
sağlık tedbirlerinin alınmasını gerçekleştirmek
yerine engelleyerek bizatihi halkın sağlığını
tehlikeye atan bir Bakanlığa niye halkın parasını
verelim? Sağlıkçıları korumayan, sağlıkçıların
emeklerine saygı duymayan, sağlıkçıları ve örgütlerini
tehdit eden bir anlayışa neden Sağlık Bakanlığı
bütçesi veriyoruz ki?
Bizim yönetiminde olacağımız bir
ülkede bu kaynaklar tam tersine tahsis edilecektir. Burada izlediğimiz
şey, bir tersine dünya okuludur, biz bu dünya okulunu ayakları
üzerine oturtacağız. Bu, bizim, halkımıza vaadimizdir,
sözümüzdür değerli arkadaşlar. (HDP sıralarından
alkışlar)
Bakın, bu salgınla mücadelede bile
yanlış veri aktarımı ulusal çıkarla, ulusal
güvenlikle açıklanıyor. Buradan bütün demokrasi güçlerine dostça bir
uyarı yapmak istiyorum: Bu iktidar ne zaman kamu güvenliği ne zaman
ulusal güvenlik, ulusal çıkar kavramlarını kullanırsa
orada durun, durun ve sorgulayın çünkü bunun ardından biraz önce
saydığım sayısız antidemokratik uygulama, sayısız
hak ihlali uygulaması çıkacaktır, sayısız zarar ve
tahribat görülecektir. O nedenle, lütfen, artık iktidarın kamu
güvenliği, ulusal güvenlik masallarının,
kandırmacalarının arkasına dizilmeyelim. Tam tersine
ulusal çıkar dediğiniz şey bir kişi tarafından
belirlenmez, demokratik parlamentolarda, kamuoyunda tartışılarak
ortaya konulur; demokrasinin en temel gereklerinden biri budur. Eskiden Millî
Güvenlik Kurulu ulusal çıkarı ve millî güvenliği
tanımlıyor diye şikâyet edenler, buna itiraz edenler bugün tek
kişiye bırakmışlardır bu tanımları. Bizlere
düşen, evet, bu toplumun ortak çıkarlarını demokratik
zeminde ve kanallarda tartışarak mutabakatla ortaya
çıkarmaktır, iktidarın ulusal güvenlik ve ulusal çıkar
masallarının arkasına takılmak değildir değerli
milletvekilleri.
Son olarak, hani birçok örnek var ama 2 bakanlığı
daha anarak örnekleri tamamlayayım. Mesela Kültür
Bakanlığına niye bütçe verilir, kaynak verilir? Kültür
Bakanlığı kültürü korusun, kültür varlıklarını
korusun, bu ülkede yaşayan kültürlerin eşit bir şekilde
gelişmesini sağlasın. diye kaynak aktarılmalıdır,
oysa tam tersi yapılıyor; asimilasyon ve inkâr politikalarına
ayrılan harcamalar olarak karşımıza çıkıyor bu
kaynaklar yani bizim cebimizden. Kürtün, Alevinin cebinden, diğer
halkların mensuplarının cebinden çıkan vergilerle bu
insanların kültürlerini yok etme politikaları güdülüyor. Böyle
şey olabilir mi? Olmamalıdır. Demokratik cumhuriyet
hedefimizdir, demokratik cumhuriyette bunların hiçbiri olmayacaktır.
Kültür Bakanlığı kültürü desteklesin, kültür
kurumlarını, sanat kurumlarını desteklesin istiyoruz ama
şu pandemide kapanan tiyatroların ve sanat kurumlarının
haddi hesabı yok değerli milletvekilleri. Mesela dün, Ankara Sanat
Tiyatrosu, tamı tamına 6 Aralık 1963te
taşındığı binadan çıkmak zorunda kaldı. Elli
sekiz yıl o binada hizmet verdi; bir kuşağın değil
kuşakların ve bir şehrin hafızası, bir ülkenin yüz
akı kurumu artık o binayı kullanamıyor çünkü
borçlarını ödeyemiyor.
ASTın ne demek olduğunu uzun uzun
anlatmayacağım, benim hikâyemde de önemli bir yeri var. 80de
üniversiteye geldik, tiyatroyla orada tanıştık; Rana
Cabbarları orada tanıdık, pek çok güzel oyunu orada izledik.
Sakıncalı Piyade bunlardan biri, Güneyli Bayan bir diğeri.
Sayısız oyuncunun ilk sahne alışını burada gördük
ve bu tiyatro bu iktidar döneminde şimdi o binadan, elli sekiz yıl
faaliyet gösterdiği binadan ayrılıyor. Buradan AST emekçilerine
bir selam ve dayanışma mesajı yollamak görevimizdir değerli
arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)
Diyanet İşleri
Başkanlığına niye bütçe ayrılıyor? Çünkü isteriz
ki Diyanet İşleri Başkanlığı inançlara eşit
yaklaşsın, inançlara eşit hizmet götürsün; olması gereken
bu, demokratik cumhuriyeti kurduğumuzda olacak olan da bu ama şimdi
yapılan bu değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Sancar.
MİTHAT SANCAR (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bu ülkede sayıları milyonları bulan
Alevilerin inançları yıllardır baskı altında;
ayrımcı politikalara, ırkçı politikalara maruz
kalıyorlar. Her gün veya dönem dönem Alevilerin evlerinin işaretlenmesi
olağan vaka sayılıyor, kendilerinin ibadet yeri olarak kabul
ettikleri cemevlerine herhangi bir statü verilmiyor. Ayrıca, statü
verilmediği gibi inkâr ediliyor varlıkları ve üstelik bu
kurumlara saldırı da çok normal sayılıyor, oraya güvenlik
kuvvetleri baskın yapabiliyorlar. Böyle bir şeyi bizim
kuracağımız demokratik cumhuriyette yaşamayacağız
değerli halkımız.
Evet, sonlara gelirken ihtiyacımız olan
şeyin demokratik cumhuriyet olduğunu tekrarlayalım, eğer
cumhuriyetin yüz yıldır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MİTHAT SANCAR (Devamla) -
süregelen
sorunları, yanlış uygulamaları ve eksiklikleriyle
yüzleşmeyi becerebilirsek bu iktidarı, cumhuriyete ve demokrasiye en
büyük tahribatı veren bu iktidarı halkın gücüyle seçimlerde değiştirmemiz
de mümkün olacaktır. Eğer bunu başaramazsak, cumhuriyeti
demokrasiyle buluşturamazsak inanın, zaten
kırıntısı bile kalmamış demokrasiden artık
hiç söz etmeyeceğiz, belki en geç 2023te cumhuriyetten de eser
kalmayacak.
Şimdi, bunun için de bir yüzleşmeye
ihtiyacımız var. Bu yüzleşmeyi anlatabilmek için bir film ve bir
hikâye aktaracağım sizlere. Eğer Sayın Başkan
anında bağlarsa böylece iki dakikada tamamlamış
olacağım...
BAŞKAN Artı 2 vermiştim.
MİTHAT SANCAR (Devamla)
kesilmeden anlatma
imkânı bulacağım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
MİTHAT SANCAR (Devamla) Tamam.
Film, Luis Bunuelin Türkçede Yok Edici Melek diye
bilinen filmi. Bir grup zengin ve ünlü insan bir akşam yemeği daveti için
sosyeteden bir arkadaşlarının evinde toplanırlar.
Gösterişli yemekleri sona erdiğinde evden ayrılma vakti
gelmiştir ancak nedense bir şekilde hiç kimse evden
ayrılamamaktadır sayıları 20yi bulan bu konuklardan.
Geceyi evde geçirmek için her biri farklı bahaneler üretirler,
aslında hiç kimsenin mantıklı bir nedeni de yoktur. Evet,
sonunda geceyi evde geçirdiler ama ertesi gün de aynı durum
yaşanır, çıkmaya kimse yanaşmıyor,
çıkabileceğini düşünmüyor, bir tür kolektif nevroza
tutulmuşlardır. Aslında çıkmalarına bir engel yok ama
çıkamıyorlar. Bu kısır döngü kırılamıyor.
Evdekilerin durumu bir süre sonra
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİTHAT SANCAR (Devamla) Sayın
Başkan bitirmek üzereyim.
BAŞKAN Peki.
MİTHAT SANCAR (Devamla) Zaten filmin hepsini
anlatmayacağım, onu izleyecektir değerli milletvekilleri
muhakkak.
Evdekilerin durumu bir süre sonra dış
dünya tarafından da fark ediliyor ama kimse evin bahçesine girip
yardım edemiyor. Mantıklı bir sebep yok ama içerideler. Bir süre
sonra şartlar ağırlaşır ve birbirlerini yemeye
başlarlar. Ölüm, intihar, kavgalar içinde bir pislik dolu zaman
akışı başlar. Evet, büyük bir çürüme ve büyük yaralar.
Dışarı çıkıyorlar bir süre sonra, sanıyorlar ki
bu iş bitti ama aynı grup kiliseye gidiyor ve aynı olayı
kilisede de yaşıyor.
Niye anlattım bunu değerli
milletvekilleri? Türkiye, kendi yarattığı kolektif nevrozlar
yüzünden sıkıştırıldığı bu cenderenin
dışına çıkamıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİTHAT SANCAR (Devamla) Son bir dakika
Sayın Başkan, kesin olarak son bir dakika.
BAŞKAN Beşinci dakika oluyor, bitirelim
lütfen.
MİTHAT SANCAR (Devamla) Bu kısır
döngü bu iktidar döneminde bu çarklardan oluşan bir pervaneye
dönüştü, artık toplumu öğütmeye başladı.
Şimdi, kolektif nevrozun bir
yansıması bölünme paranoyasıydı; bir dönem komünizm
tehdidi, başka dönem şeriat tehlikesi, şimdi her yer terörist,
her taraf hain dolu. Böyle bir ülke şu Yok Edici Melekin akıbetini
yaşamaktan kurtulamaz. Bizlerin yapması gereken bu kısır
döngüyü, bu mahvedici döngüyü kırmaktır.
Evet, bizler bu ülkenin demokrasiden,
barıştan, emekten, adaletten, eşitlikten, özgürlükten ve
doğadan yana tüm insanlarını ve kesimlerini yeni bir
başlangıç yapmak ve onurlu bir yaşam kurmak için yan yana gelmeye
ve birlikte yürümeye çağırıyoruz. Bu davet bizim. (HDP
sıralarından ayakta alkışlar)
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum
Başkanı TBMM Başkanı Mustafa Şentopun,
tutanakların Türkçe tutulduğuna, hatip başka bir dilde
konuştuğunda Bu bölümde/bölümlerde hatip tarafından Türkçe
olmayan bir kelime/kelimeler ifade edildi. diye not düşüldüğüne ilişkin
konuşması
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
Sayın Sancarın burada Meclis Başkanlığımız
ve Tutanak Hizmetleriyle ilgili bir ifadesi oldu. Bir bilgi
yanlışı olduğunu düşünüyorum, bunu düzeltmek
istiyorum.
Öncelikle, prensip olarak, gerek Genel Kurulda ve
gerekse komisyonlarda tutanaklar Türkçe olarak tutuluyor. Türkçe
dışında bir dil kullanıldığı zaman -Kürtçe
olabilir, İngilizce, Arapça olabilir, Fransızca olabilir- hangi dil
olursa olsun bilinmeyen bir dil ifadesi yazılmıyor. Buna dair
onlarca soru önergesi oldu, hepsine aynı cevabı veriyoruz ama bu da
vesile oldu, bunu açıklamak isterim. Bilinmeyen dil ifadesi hiçbir dil
için yazılmıyor, burada Türkçe dışında bir dil
kullanıldığında onun yerine -Tutanak Yazım Rehberi
var- dipnot olarak Bu bölümde/bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan
bir kelime/kelimeler ifade edildi. diye not düşülüyor.
Dolayısıyla, hiçbir dil için bilinmeyen dil ifadesi
kullanılmıyor. Bunu böylece bu vesileyle düzeltmiş olayım.
On iki yıldır Mecliste uygulamamız böyle.
MİTHAT SANCAR (Mardin) O zaman, tek cümleyle
ben de bir açıklama yapayım.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Mardin Milletvekili Mithat Sancarın, Oturum
Başkanı TBMM Başkanı Mustafa Şentopun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MİTHAT SANCAR (Mardin) Evet bilinmeyen dil
ifadesinin tutanaklarda olduğu bilgisi var bende, eğer
yanılıyorsam düzelteyim.
BAŞKAN Yok.
MİTHAT SANCAR (Mardin) Ama (x) işareti
ya da anlaşılamayan bir dilde
BAŞKAN Yok, hayır, hiçbiri yok.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Var.
PERVİN BULDAN (İstanbul) Var.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Var.
BAŞKAN Hiçbiri.
PERVİN BULDAN (İstanbul) Var,
örneklerini gösteririz size.
BAŞKAN Hayır.
MİTHAT SANCAR (Mardin) Bunun örneklerine
sonra bakalım. Bu tartışmayı burada bağlamak
imkânsız ama yaşadığım bir örneği anlatayım
BAŞKAN Hayır, 2008den itibaren,
tutanaklarımızda -komisyon ve Genel Kurulda- söylediğim
şekilde ifade kullanılıyor Türkçe olmayan kelimeler
diye.
MİTHAT SANCAR (Mardin) Sayın
Başkan, benim yaşadığım bir tecrübeyi
paylaşayım: Bir konuşmamda Arapça bir pasaj da yer aldı.
Sonra tutanakları aldım, o Arapça pasaj Türkçe harflerle aynen
tutanağa geçmişti. Kürtçe konuşulduğunda aynı şey
yapılmıyor, o nedenle biraz önce o örneği verdim.
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.-
Oturum
Başkanı TBMM Başkanı Mustafa Şentopun,
tutanakların önce ham olarak tutulduğuna, daha sonra nihai
şeklinin verildiğine ve resmîleştiğine, (x)in dipnot için
kullanıldığına ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın Sancar, malumunuz,
tutanaklar önce ham olarak tutuluyor, daha sonra nihai şekli veriliyor ve
resmîleşiyor. Belki ham tutanaklarda arkadaşlarımız not
almış olabilir -bunu ifade edeyim- ama resmî tutanaklarda,
onaylanmış tutanaklarda Bilinmeyen dil ifadesi yok. Türkçe
dışında bütün diller için kullanılan şey Türkçe
dışında kelimeler kullanılmıştır.
şeklinde bir nottur. (x) de yok. (x)i şuradan
karıştırıyorsunuz herhâlde; dipnot yazılacağı
için dipnota atıf yapmak üzere kullanılan bir işaret var orada,
bu bölümle ilgili dipnota atıf yapmak için kullanılan işaret.
Teşekkür ederim.
Evet, Sayın Bostancı
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
6.-
Ankara
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili
Pervin Buldanın 230 sıra sayılı 2021 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ve 231 sıra sayılı 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin tümü üzerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkanım, çok teşekkürler.
Çok kısa bir arzım olacak. Sayın
Buldanın bizim için, herhâlde Meclis için de yabancı olmayan, âdeta
anonim diyebileceğim konuşmasına baştan sona kadar itiraz
ediyoruz ve hiçbir şekilde katılmıyoruz. Buna dair çok
gerekçelerimiz var. Gerçekten bütün bunları çok detaylı bir
şekilde anlatmak isterim ama şu kadarını söyleyeyim:
Kürte vurmak serbest, Kürt düşmanı politikalarınız.
bunlar çok tekrar ediliyor. Bunlar hem doğru değil, hem de bu ülke
için emin olun, hem de parçası olduğumuz coğrafya için
doğru bir strateji ve siyaset değil.
PERVİN BULDAN
(İstanbul) Az bile söyledim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Meseleyi bir
insan hakları meselesi olarak takdim etseniz ve o şekilde dile
getirseniz, öyle bir siyaset üzerinde yürüseniz şüphesiz sesinizi daha çok
insan duyabilir ama etnik kimlik temelli bu dil
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Affederseniz.
Benim gördüğüm kadarıyla, kesinlikle etnik
kimlikle de çok bağlantılı değil, bunun arkasında
siyasal bir anlatı var aslında. Çünkü HDP, Türkiye partisi
olduğunu söylüyor ama dilinize baktığımızda size oy
veren Türkleri Türk saymıyorsunuz, dilinize baktığımda
diğer partilerde bulunan Kürtleri de Kürt saymıyorsunuz. Emin olun,
netice olarak çıkan anlam bu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Meseleyi insan hakları bağlamında
dile getirmek hem bu coğrafya için hem de modern dünya için bence daha
doğru bir yaklaşım olur. Ama niçin böyle konuşuyorsunuz?
Bunun analizi çok ayrı; çok ayrı girmek lazım fakat böyle
abartılı ideolojik bir dilin puslu gözlüğü emin olun olayları
çözümlemenize imkân vermez.
PERVİN BULDAN (İstanbul) İdeolojik
bir konuşma değil, hepsi gerçekler Sayın Bostancı;
yaşananları anlattık.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Arkadaşlarımız,
efendim, birtakım problemler, bakın
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
karşılıklı konuşmayalım.
PERVİN BULDAN (İstanbul)
Yaşananları anlattık.
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) İtiraz
ettiğiniz kimi problemler olabilir ama emin olun, Türkiye, kırk
yıldır PKKyla mücadele ediyor. Bir kere sizden Kürt meselesinin en
aslî problemi olan bu teröre ilişkin bir itiraz duymadık, gerçekten
duymadık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çünkü
demokratik siyasetin yanında olan, bütün varlığıyla yüzünü
halka dönmüş olan bir siyaset terörü merkezi, çekirdeği
yapmış bir örgütün dili ve tavrından alabildiğine uzak
olmalıdır diye düşünürüm, emin olun öyle.
Arkadaşlarımız daha detayını verecektir.
BAŞKAN Tabii, vakit var.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Çok
teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Altay, talebiniz mi var?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yok efendim.
BAŞKAN Yok.
Sayın Oluç, buyurun.
7.-
İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Ankara Milletvekili Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bostancının
itirazlarını dinledik tabii ki. Zaten, Eş Genel
Başkanımız Sayın Buldanın konuşmasına
katılmasını beklemezdik; yoksa şu anda farklı yerlerde
olurduk, sorunun çözümü açısından farklı yerlerde olurduk.
Şimdi, Sayın Bostancı, tabii, bu
polemiği burada sürdürmemiz ve bitirmemiz mümkün değil ama ben de
kayıtlara geçmesi için birkaç noktaya değinmek istiyorum. Maalesef,
umumi müfettişlikten Şark Islahat Planına kadar, OHAL ve faili
meçhuller döneminden bugünkü, sizin kayyumlar rejiminize kadar Kürt sorunu
vardır, çözülmemiştir ve Kürt sorunu artık yoktur, ben çözdüm.
diyenler aslında sorunu inkâr etmektedirler ve bir asimilasyon
politikası uygulamaktadırlar; esas itibarıyla budur.
Şimdi, tarihsel bir dönemden söz ediyoruz;
mesele sadece bugünle ilgili değildir siz de gayet iyi biliyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Evet efendim.
Yani mesela, çağdaş demokrasinin
olduğu bir ülkede yaşasaydık, evrensel insan
haklarının ve özgürlüklerinin kullanılabildiği bir ülkede
yaşıyor olsaydık, hukukun üstünlüğünün olduğu bir ülkede
yaşıyor olsaydık mesele insan hakları açısından
ele alınabilirdi, o konudaki söylediğiniz doğru fakat öyle bir
ülkede yaşamıyoruz ve maalesef, nedense sizin bu insan hakları
ihlalleri diye gördüğünüz ki o da doğru, yaşananların
tamamı Kürt yurttaşlarımızın başına geliyor.
Sayılan örnekler yani ulu orta insanların vurulması, gençlerin
vurulması, çocukların vurulması, işkence, kötü muamele ve
bütün bunların cezasızlık politikasıyla karşı
karşıya kalması, bize yönelik yapılan bütün operasyonlar,
gözaltılar, tutuklamalar
Ve kayyumlar rejimi ilan ettiniz, aslında
seçme ve seçilme hakkını ortadan kaldırdınız bölge
insanının. Bütün bunlara baktığımızda, bu durumla
karşı karşıya kaldığımızı
unutmamak gerekiyor.
Bir de son bir şeyi
hatırlatacağım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Son bir cümle
efendim, izin verirseniz.
BAŞKAN Bitirelim lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Şöyle bir şeyi hatırlatmak istiyorum
size, keşke o zaman da çıkıp yüksek sesle bu lafları
söylemiş olsaydınız: G20 Liderler Zirvesi yapıldı
Osakada, ardından Trump bir basın toplantısı yaptı. Soru
sordular Trumpa ve o sorunun cevabında şöyle bir şey dedi:
Başkan Erdoğan bir çetin ceviz ama ben onunla geçinebiliyorum. Belki
bu kötü bir şey ama bence bu çok iyi bir şey çünkü işin
açıkçası, herkesin bildiği gibi Kürtlerle bir problemi var.
Sınırda 65 bin kişilik bir ordusu vardı ve IŞİD'e
karşı bize yardım eden Kürtleri haritadan silecekti. Onu
aradım ve bunu yapmamasını rica ettim -sanırım Kürtler
onun veya Türkiye'nin doğal düşmanı- ve o bunu yapmadı.
diye devam ediyor. Efendim, şimdi şunun için bunu söylüyorum: Trump
bu sözleri söylediği zaman Kürtler bizim doğal
düşmanımız değil, canımız ciğerimiz.
açıklamasını biz iktidardan duymadık maalesef,
duymadık. (HDP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
Cumhuriyet Halk Partisi
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkanım, herhangi bir açıklamaya gerek yok. Zaten
iktidarın varlığı Trumpı tekzip eden, iktidarın
varlığı ve sosyal grubu Trumpı tekzip eden
BAŞKAN Trump gitti, tamam. (CHP ve HDP
sıralarından gülüşmeler)
Bir dakika
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Beni üzen,
Sayın Saruhan Oluçun Trumptan, Amerikan stratejisi çerçevesinde Orta
Doğuya bakan ve çözümlemeleri orada anlam kazanan Sayın Trumptan
dipnot vermesidir. Beni üzen budur.
Teşekkür ederim.
IV.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Genel Başkan ve İzmir
Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu. (CHP
sıralarından ayakta alkışlar, İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz altmış dakikadır.
CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İzmir)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi en içten
sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Bizleri televizyonları başında
izleyen sevgili vatandaşlar, sosyal medya hesaplarında bizi izleyen
sevgili gençler, radyolarının başında bizleri dinleyen
saygıdeğer vatandaşlarım; hepinize Cumhuriyet Halk Partisi
adına sevgilerimi, saygılarımı ve muhabbetlerimi
gönderiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, Covid-19
salgınından söz edildi, başarıdan söz edildi.
Başarı kime ait? Sağlıkçılara ait.
Sağlıkçılar görevi nerede yapıyor? Hastanelerde
yapıyor. Sağlıkçılar kim? Cumhuriyetin
yetiştirdiği, en başarılı öğrencilerin
gittiği tıp fakültelerinden mezun olanlar. Başarı var
mı? Başarı var. Yirmi dört saat çalıştılar
mı? Yirmi dört saat çalıştılar; çocuklarını bile
görmediler, aileleriyle bile rahatlıkla gidip görüşemediler,
konuşamadılar. Peki, sağlıkçıların
başarısını ne yaptık? Hep beraber
alkışladık. Onlar başarılıydı.
Peki, sağlıkçıların önüne
hastaları gönderen kimdi, önlemi almayan kimdi? Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarına yanlış bilgileri veren kimdi, eksik
bilgileri veren kimdi? Defalarca söyledim: Ya, bir devlet, saygın bir
devlet vatandaşına yalan söylemez. Doğru bilgiler vermediniz.
Israr ettiler, Türk Tabipleri Birliği söyledi Ölüm sayısı çok
daha fazla. diye; Türk Tabipleri Birliğini neredeyse linç edecektiniz. Ne
oldu? Kim doğruyu söyledi? Türk Tabipleri Birliği.
Hangi noktaya geldik? Salgını önlemek için
önlem alması gereken siyaset kurumu, hastayı iyileştirmesi için
çalışan da sağlık kurumu. Sağlık kurumu üstüne
düşeni yaptı; siyaset kurumu, serbest bıraktı. Neden önlem
almadınız? Hangi gerekçeyle önlem almadınız? Hangi
gerekçeyle mitingler düzenlediniz? Hangi gerekçeyle vatandaşları
toplayıp kafalarına çay attınız? Hangi gerekçeyle
salgın bu kadar bu boyutlara ulaştı ve hangi haklı
gerekçeyle Avrupada 1inci olduk? (CHP sıralarından
alkışlar) Hangi gerekçeyle? Bana birisinin, bir Allahın kulunun
çıkıp söylemesi lazım; hangi gerekçeyle?
Doktorların, sağlık
çalışanlarının başarısını kendinize mal
etmeyin. Onlar kim ne derse desin bu ülkenin aydınlık
insanlarıdır. Onlar günün yirmi dört saatinde
çalıştılar. Biz onlara dedik ki
(AK PARTİ
sıralarından AK PARTİ hizmet anlayışı sesi)
Sağlıkçıların hiçbirisi AK PARTİli değildir,
sağlıkçıların tamamı devlet memurudur. (AK PARTİ
ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf
atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Bir dakika
Bir
dakika arkadaşlar
Bir dakika
İçlerinde her partiye oy veren
insanımız vardır ama yapmamız gereken, bütün
sağlıkçıları alkışlamaktır. Yirmi dört saat
çalıştılar, çıktık, dedik ki:
Sağlıkçılara siyaset kurumu olarak birer aylık maaş
verelim, birer aylık ikramiye verelim. Vermediniz, birer aylık
ikramiye vermediniz. Geçen, Zoom üzerinden bir yoğun bakım
hemşiresiyle, sağlık çalışanlarıyla
konuştum; geçen ay yoğun bakım hemşiresinin banka
hesabına yatan ek para kaç lira biliyor musunuz? 7 lira, 7 lira
arkadaşlar. Bu kadar adaletsizliğin acaba farkında mısınız?
Ya, bir vicdani kanaatinizi ölçün ya! Bir yoğun bakım
hemşiresiyle bir konuşun. Ne yaptılar? Bunların banka
hesabına ne kadar para yattı? Bu bile yapılmadı
arkadaşlar; üzgünüm. Gerçeği görmek istemiyorsunuz. Gerçek bu,
acı ama gerçek bu değerli arkadaşlarım. Dünyada en kötü
yönetilen 4üncü ülkeyiz; ben demiyorum, bütün dünya söylüyor. Siyaset kurumu,
siz önlem aldınız da biz karşı mı çıktık?
Bakın, Covid-19 olayı
çıktığında hiçbir zaman, bir buçuk iki ay asla
iktidarı eleştirmedik. Nelerin yapılması gerekiyorsa
onları saydık, tek tek Şunu yapın, şunu yapın.
diye. Çünkü sorun bir parti sorunu değil, sorun Türkiye sorunu, sorun
dünyanın sorunu. Bir bakmanız lazım, şu soruyu Hükûmete
sordunuz mu: Acaba Covid-19 dolayısıyla Hükûmetin stratejisi neydi?
Stratejinin şöyle olması lazım: Sağlık
dolayısıyla salgını önleyecek önlemler alınacak;
ekonomik sorun çıkacak, ekonomik sorunu giderecek önlemler alınacak;
işsizlik sorunu çıkacak, işsizliği önleyecek önlemler
alınacak. Bu stratejiyi uyguladılar mı? Uygulamadılar. Yol
da gösterdik, dedik ki: Bakın, bunu öğrenmek istiyorsanız
Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplayın, o insanların her biri bu sorunla
karşılaştılar, onlardan sorunu dinleyin, onlardan çözümü de
dinleyin. Sonra siyaset kurumu olarak siz yaparsınız veya
yapmazsınız ama sorunu yaşayanı bir dinleyin. Dinlemediniz
arkadaşlar, dinlemediniz. TOBBun Başkanını, bilmem neyin
başkanını çağırdınız. Doktor var mı
orada? Doktoru yok. Çiftçisi var mı? Çiftçisi yok. Esnafı var
mı? Esnafı yok. Nasıl olacak peki, bu sorun nasıl
çözülecek?
Değerli arkadaşlar, 156 ülkeye
yardım yaptık, 9 uluslararası kuruluşa yardım
sağladık. Ya, şu soruyu sormadınız mı Allah
aşkına kendinize? 5 tane maskeyi dağıtmak için iktidar
aylarca kendi içinde tartıştı, 5 maske ya! Biz dağıtmak
istedik Vay, Cumhuriyet Halk Partili belediyeler nasıl
dağıtır! Engel olalım. Siz Covidle mücadele
edeceğinize bizim Cumhuriyet Halk Partili belediyelerle mücadele etmeye
başladınız. Ya, akıl alacak şey değil. Emin olun
akıl alacak şey değil. (CHP sıralarından
alkışlar) Kaldı ki Cumhuriyet Halk Partili belediyeler sadece
CHPlilere yardım yapsa ben de kızarım, sizin de kızma
hakkınız var; herkese eşit, söyledik, Herkese eşit davranacaksınız.
bunu söyledik. Cumhuriyet Halk Partili belediyeler yardım kampanyası
açtılar, banka hesaplarına el koydunuz. Eskişehir
Büyükşehir Belediyesinin yıllardır devam ettiği aşevi
hesabı var, ya o hesapta biriken paralara bile el koydunuz. Bir
Allahın kulu, vicdan sahibi bir Allahın kulu çıkıp da
Ya, bu yanlıştır. demedi mi? Niye demediniz, niye
söylemiyorsun? Ya, bu insanlığa aykırı bir şeydir. O
aşevinden yıllardır yoksullara, ihtiyaç sahibi ailelere yemek
götürülüyor ya, Bu hesaba el koymayın. demediniz, diyemediniz.
Değerli arkadaşlarım, ben bu
toplantıda bütçeden fazla sormayacağım. Bu bütçe ne bütçesi
Allah aşkına, ne bütçesi bu bütçe? Yirmi yedi buçuk yıl Maliye
Bakanlığında çalışan birisi olarak ifade edeyim, benim
bildiğim bütçe, Maliye Bakanlığı tarafından
hazırlanır, arkasından oturulur, Maliye Bakanı bir
basın toplantısı yapar, bütün ekonomi kurmayları orada
olur, ekonomi, köşe yazarları orada olur, sivil toplum örgütleri
orada olur ve bu bütçenin Türkiye için neler getirdiği Maliye Bakanı
tarafından anlatılır ve hepimiz de öğreniriz. Bu bütçeyle
ilgili ne yapıldı? Ne yapıldı? Böyle bir toplantı
mı yapıldı, Maliye Bakanı bir açıklama mı
yaptı?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kabine sisteminde
değiliz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Kim Maliye
Bakanı Allah aşkına, kim? Niye açıklama yapmıyor,
neden yapmıyor? Bütçe hangi bütçe arkadaşlar, hangi bütçe?
Bakın, değerli arkadaşlar,
işçiye ne getiriyor bu bütçe? Çiftçiye ne getiriyor? Emekliye ne
getiriyor? Bu bütçe faiz bütçesidir, bu bütçe açık ve net söylüyorum
haramzadelerin bütçesidir, haramzadelere hizmet edenlerin bütçesidir. (CHP
sıralarından alkışlar) Bakın, bir daha söylüyorum,
inanarak söylüyorum, inanarak, bu bütçe haramzadelere hizmet bütçesidir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Temiz bir dile davet eder
misiniz Sayın Başkan, böyle bir üslup olur mu?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Geleceğim,
gazilere de geleceğim.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
niye tek bir Hükûmet kuruldu yani bir kişiye bağlı, bütün
yetkiler bir kişiye bağlandı? Her şey çok hızlı
olacak diye, öyle değil mi? Her şey çok hızlı
olacaktı. Orta vadeli program, kanuna göre zamanında
yayınlandı mı? Yayınlanmadı. Soruyor musunuz Niye
yayınlanmadı? diye. Kim engel oldu? Orta vadeli mali plan
zamanında yayınlandı mı? Kanuna göre zamanında
yayınlanmadı. Sordunuz mu niye zamanında yayınlanmadı?
Kim engel oldu? Hangi güç engel oldu? Tek başınasınız,
başka bir şey yok. Ya, yasanın gereğini bile yerine
getiremiyorlar. Aynı şekilde Bütçe Çağırısı ve
Eki Hazırlama Rehberi, Yatırım Genelgesi ve Yatırım
Programı Hazırlama Genelgesi, bu da zamanında yayınlanmadı.
Bütçenin ekleri bütçe verildikten sonra Meclise geldi. Bütçenin ekleri
Bütçe
gece yarısı verildi. deniyor ama biz o gece bekledik Bütçe
verilecek mi? Hayır. Pazar günü Anadolu Ajansı biraz utangaç bir
mesajla dünyaya duyurdu 2021 bütçesi verilmiştir. diye. Kim engel
oluyor? Yani bunlar hizmet ettiler de biz mi engel olduk? Yani bunlar
zamanında yayınlamadılar da biz mi engel olduk Bunlar
zamanında yayınlamadılar. diye. Bunlar sizin
çıkardığınız yasalara uymuyorlar, evet, siz
görüyorsunuz, biliyorum, bunlar da biliyorlar, uymuyorlar ama siz yine elinizi
kaldırıyorsunuz. Kendi vicdanınıza bu olayı sorgulamak
zorundasınız. (CHP sıralarından alkışlar) Tarihin
size yüklediği bir sorum var, bir görev var, kendi vicdanınız
var! Ya, arkadaş kanun çıkardık ya! Kanuna uyun. Kanuna uymam.
diyor. Niçin? Benim Mecliste kurşun askerlerim var, zaten ne dersem onlar
ellerini kaldırırlar. diyor. Öyle mi? Aynen öyle. (AK PARTİ
sıralarından Ayıp ediyorsun. sesleri)
İnşallah öyle değildir, inşallah
öyle değildir. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) CHP milletvekilleriyle bizi
karıştırmayın!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
Bakınız Sayın Başkan, Sayın Oktay şöyle bir
cümleyle başladı. Millî iradenin tecelligâhı olan Türkiye Büyük
Millet Meclisi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ağlayarak vekil
gönderdiniz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Peki, güzel,
millî iradenin tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin
saygıdeğer milletvekillerinin soru önergelerine Anayasaya göre on
beş gün içinde cevap verilmesi gerekiyor mu? Gerekiyor. 13.606 soru
önergesine bırakın on beş gün içindeyi, bir buçuk-iki
yıldır cevap verilmiyor ya. Hangi Meclisi savunuyoruz biz? On
beş gün içinde cevap veren Meclisi ve yürütme organını
savunuyoruz biz. Niye itiraz etmiyorsunuz? Çünkü siz soru önergesi
vermiyorsunuz. E, biz gerçekleri öğrenmek istiyoruz, soru önergesi
veriyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Sizin şunu
söylemeniz lazım: Ey Hükûmet! Sana oy verdik, geldin seçildin, neden soru
önergelerine on beş gün içinde cevap vermezsin? Ve Sayın Başkana
da bir sözüm var, Sayın Başkan da yürütme organını uyarmak
zorundadır, neden on beş gün içinde milletvekilinin soru önergesine
cevap vermiyorsun diye.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, yürütme organı buna uymuyor, Anayasaya yürütme
organı uymuyor. Siz, kalkıp da Anayasaya uymayan, Parlamentonun
saygınlığına gölge düşüren, milletvekilinin soru
önergesine cevap vermeye değmez diyen bir yürütme organını kabul
ediyorsunuz ses çıkarmayarak; biz bunu kabul etmiyoruz. Hangi yürütme
organı olursa olsun anayasanın gereğini yapmak zorundadır.
Bu yapılmıyor değerli arkadaşlarım.
Plan ve Bütçe Komisyonu
Kanun
çıkarmışız, beraber oturmuşuz bir kanun
çıkarmışız. Merkez Bankası gelecek Plan ve Bütçe
Komisyonuna yılın belli dönemlerinde açıklama yapacak, Sosyal
Güvenlik Kurumu, Sayıştay, Hazine ve Maliye Bakanı. Devlet
Desteklerinin İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanuna göre Sermaye
Piyasası Kurulu Başkanı, Doğal Afet Sigortaları Kurumu
Başkanı, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Başkanı,
Sigortacılık ve Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu, TÜİK ve
Türkiye Varlık Fonu gelecek Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi verecek.
Verdi mi? O zaman siz bu kanunlara niye evet dediniz? Kendi
vicdanınıza sorun. Bunlar gelmiyorlar, zamanında bilgi vermiyorlar,
canlarının istediği zaman geliyorlar, bakın
canlarının istediği zaman. Gelmiyorlar
E, peki kanuna uymamak
suçsa, bunlar uymuyorlar, ne yapacağız şimdi, hayır ne
yapacağız şimdi? Bu Parlamento, neydi, millî iradenin
tecelligâhıydı. E, millî iradeyi takmıyor bunlar;
takmıyorum diyor ben seni, gelmeyeceğim diyor. Ne demek bu
arkadaşlar ya?
Bakın, değerli arkadaşlar, geçen
hafta burada bir araştırma önergesi tartışıldı
128 milyar dolar kime satıldı diye. 1 dolardan bahsetmiyorum, 1
milyar dolardan da bahsetmiyorum, 50 milyar dolardan da bahsetmiyorum, 128 milyar dolar, dolar düşükken
kimlere satıldı? Buna hayır dediniz. Niye hayır dediniz?
Evde çocuklarınız bu soruyu sorarsa vicdan sahibi olarak ne cevap vereceksiniz Allah
aşkına? Ya, 128 milyar dolar kime satıldı ya? Ya, bunu
bilelim. Şimdi 128 milyar doları çiftçi mi aldı, emekli mi
aldı, köylü mü aldı, sokakta simit satan mı aldı,
çaycı mı aldı, kuaför mü aldı? Kim aldı 128 milyar
doları? Ya, bu soru havada. Millî iradenin tecelligâhı olan bu kurum
Bunu araştırmayın, malı götürene de dokunmayın
dediği andan itibaren buranın saygınlığı
törpülenir arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar tüyü bitmemiş
yetimin hakkına sahip çıkmak zorundayız, adalet istiyorsak, tüyü
bitmemiş yetimin hakkına. Tüyü bitmemiş yetimin hakkına
sahip çıkmayı bir tarafa bıraktınız, dolar
lortlarının arkasında kale gibi durmaya
başladınız. (CHP sıralarından alkışlar) Ya,
kabul edilir mi bu, kabul edilir mi bu?
Değerli arkadaşlar, bu önerge
tartışılırken geçmişte Merkez Bankasında
Başkanlık yapan saygıdeğer bir milletvekilimizin kürsüdeki
veya medyaya yansıyan ifadesi: Otuz beş yıl Merkez
Bankasında çalıştım, eksi bir rezervle hiç
karşılaşmadım. Eksi 47 milyar dolar, eksi, Merkez
Bankasının kasası eksi 47 milyar dolar. Eksi 47 milyar dolara bu düzen nasıl geldi arkadaşlar?
Kim getirdi? Kim bu ülkeyi yönetiyor? 1 lira değil, 5 lira değil, 100
lira değil, eksi 47 milyar dolar yani bizim çocuklarımızın
ve torunlarımızın ödeyeceği bir para. 128 milyar
doları araştıralım, Araştırmayın. 47 milyar
dolar eksimiz var, Araştırmayın. Neyi araştıracak
millî iradenin tecelligâhı olan bu kurum? Neyi araştıracak? O
zaman arkadaşlar, Kanaryalar ne kadar yaşar? diye bir önerge verin,
belki arkadaşlar buna evet derler, biz de kanaryaları
öğrenmiş oluruz, ne olduğunu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın değerli arkadaşlarım, Biz
yerli ve millîyiz. diyorsunuz, güzel. Yerli olduğunuzdan hiçbir
tereddüdüm yok ama millî olduğunuz konusunda endişelerim var.
Sayacağım, tek tek sayacağım. Bakın, bir ülkenin millîliği
nereden anlaşılır? Parasıyla. Türk lirası.
Osmanlı gittiğinde, kendi topraklarına bir ülkeyi
kattığında, Osmanlının sikkesini basardı. Niçin?
Burası bana aittir. derdi. Öyle mi? Öyle. Güzel. Şu anda Türkiye
Cumhuriyetinin bankalarında mevduatın kaçı dolar üzerinden?
Yüzde 56,3ü. Türkiye Cumhuriyetinin bankalarında var olan mevduatın
yüzde 56,3ü Amerikan doları. Bu nasıl millîlik ya? Bu nasıl bir
politika ki ülkeyi bu hâle getiriyor? Niçin? Vatandaş güvenmiyor,
Paramı, tasarrufumu dolar olarak tutacağım. diyor, Türk
lirası erir. diyor. Bakın değerli arkadaşlarım, Türk
lirasını kim itibarsızlaştırdı, bu hâle kim
getirdi? On sekiz yıldır bu ülkeyi yönetenler Türk lirasını
bu kadar, bu kadar kötü bir pozisyonla karşı karşıya
getirdiler mi? E, getirdiler. Bakın, bir şey daha söyleyeyim: Bu
dediğim, banka mevduat parası, hiç değilse para orada duruyor.
Döviz geliri olmayan şirketlerin döviz
üzerinden borçlanmasına imkân sağladılar kararnameyle.
Düşünün, döviz geliri yok ama Döviz üzerinden borçlanabilirsin. diyor.
Niye döviz üzerinden borçlanıyorsun? Türk lirası yok mu bu ülkede?
Yasaklanmıştı bu. Rahmetli Ecevitin hükûmeti döneminde
yasaklanmıştı. Döviz geliri olmayan şirketler, döviz
üzerinden borçlanamazlar. Döviz gelirin varsa borçlan ama döviz gelirin yoksa
döviz üzerinden borçlanma. Türkiye'yi batırıyorsun çünkü. Ne
yaptılar? Kaldırdılar bunu, şimdi döviz üzerinden
borçlanabiliyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İstanbul Belediyesi
de borçlandı.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
Açtınız yolu tabii, İstanbul Belediyesi de
Bakın, döviz
üzerinden borçlanmayı ben
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yakalandın.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Yurt içinde,
yurt içinde vatandaşların döviz üzerinden borçlanmasından söz
ediyorum, yurt içinde. Bir şey daha, bir şey daha, hiç
meraklanmayın arkadaşlar, bir şey daha. Kendi
vatandaşlarından yani Türkiye Cumhuriyeti devletinin Hükûmeti kendi
vatandaşlarından, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından
dolar üzerinden borçlandı. Ne diyeceksiniz? Buyurun, söyleyin
bakayım, kendi vatandaşı, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı. Devlet, Türkiye Cumhuriyeti devleti, borçlanma dolar
üzerinden. Niçin? O vatandaş sana borç vermiyor, Dolar olursa borç
veririm. diyor. Bu güvensizliği yaratan kim, kim bu güvensizliği
yaratan?
Değerli arkadaşlarım, Türk
lirasını itibarsız hâle getiren on sekiz yıldır bu
ülkeyi yönetenlerdir. (CHP sıralarından alkışlar) Sağa
sola kaçmaya gerek yok, sağa sola kaçmaya gerek yok. İktisat okuyan
arkadaşlarım, Gresham Kanunu diye bir kanunu bilirler herhâlde Kötü
para iyi parayı kovar. diye. Herkes iyi parayı tutar, kötü
parayı elinden çıkarmaya çalışır. Şu anda Türk
lirası kötü para ama döviz iyi para, herkes dövizi tutuyor, bankalardaki
mevduatın yüzde 56sı böyle. Siz acaba Iğdırdaki
İhsan Salmanı duydunuz mu hiç? Unuttunuz değil mi? Ama bu
kardeşiniz unutmadı. Ne yaptı Sevgili Salman? Berber, Salman,
berber. 250 dolar kim gider bozdurursa ben onu üç sefer bedava tıraş
yapacağım. dedi. Bakın, o daha milliyetçi, o daha vatansever.
(CHP sıralarından alkışlar) Siz onun hakkına bile
sahip çıkmadınız, onun hakkına bile.
Değerli arkadaşlarım,
yılbaşından bu yana dolar karşısında Türk
lirası yüzde 23,6; avro karşısında Türk lirası yüzde
29,7 oranında değer kaybetti. Ne anlama geliyor bu, anlatayım
size. Şu anda İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında
Türkiyeyi taşıyan 30 büyük şirket var. Bunların, Akbank,
İş Bankası, Garanti Bankası, Halkbank, OYAK Çimento,
Ereğli Demir ve Çelik, Koç Holding, Sabancı Holding, Doğan
Holding, TÜPRAŞ, PETKİM, Türk Telekom, Turkcell, Türk Hava
Yolları gibi 30 şirketin 2017deki toplam piyasa değeri 150
milyar dolardı, 150 milyar dolar. Bugünkü değeri ne bunların? 60
milyar dolar. 150 milyar dolar, bugünkü değeri 60 milyar dolar. Kim bu
hâle getirdi? Kim getirdi bu hâle? 2018de ülkenin dolar olarak millî geliri
892 milyar dolardı, 2018de. Şimdi, ülkenin millî geliri 736 milyar
dolar; iki yılda eriyen millî gelir 156 milyar dolar. 156 milyar
doları kim aldı, kim götürdü? Milletin cebinden kim çekip kime verdi,
hiç merak ettiniz mi? Buraya gelip Alice Harikalar Diyarında
masalını dinlediniz, arada bir de alkışladınız,
heyecan yoktu onu ben de görüyordum. Bu ülke on sekiz yılda bu hâle
geldiğinde
Ya, oy verdi bu millet, milletin burnundan getirdiniz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Niye oy verdi?
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Siz
getiriyorsunuz ya!
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Size niye vermedi?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) Oyu
geri alacak, meraklanmayın; verdiği oyu geri alacak, göreceksiniz.
(CHP sıralarından alkışlar) Göreceksiniz, Allahın
izniyle
Bakın, bir daha söylüyorum: Allahın izniyle göreceksiniz,
ilk seçimde bu milletin nasıl tıpış tıpış
yolcu edeceğini göreceksiniz. (CHP sıralarından ayakta
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Muharrem İnce mi siz
mi?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Kime
çalışıyor? Kime çalışıyor? (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) Dinleyin
arkadaşlar, zamanımız azaldı. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen
Böyle bir usulümüz yok.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Arkadaşlar,
lütfen
On sekiz yılda, on sekiz yılda bütçeden
yapılan faiz ödemesi ne kadar? 492 milyar dolar; on sekiz yılda
bütçeden yapılan faiz ödemesi 492 milyar dolar. Her gün kaç milyon dolar
ödüyoruz? Her gün 75 milyon 573 bin 63 dolar faiz ödüyor Türkiye, her saatte 3
milyon 148 bin 878 lira faiz ödüyor. Bana söyler misiniz
Ben bu bütçe,
haramzadelere hizmet eden bütçedir derken işte bunu kastediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, oy verdiniz, güzel.
İkinci bir bütçe oluşturdular: Türkiye Varlık Fonu. Yani
Türkiye'nin varlıklarının bir kısmı orada ama sizin
bilginiz var mı? Hayır. Siz denetliyor musunuz? Hayır. Millî
iradenin tecelligâhı olan bu Meclis denetliyor mu? Hayır. Niçin?
Mademki varlık orada, madem Türkiye Varlık Fonu orada; neden
Nereye
gidiyor bu paralar?
Değerli arkadaşlarım, 177
milyarın denetlenmesi lazım, denetlenecek -yoksa raporları ben
de okuyorum- denetlenmesi lazım. Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
bütçe nasıl denetleniyorsa ikinci büyük bütçe olarak bunun da denetlenmesi
lazım, 177 milyar liralık bir değer var orada.
Rakam vereyim: Kısa vadeli borçları neydi
biliyor musunuz 2017de? 26 milyar liraydı. 2019da Türkiye Varlık
Fonunun kısa vadeli borçları ne oldu? 26 milyar liradan 951 milyar
liraya çıktı. Hiç vicdanınızda sorguladınız
mı ya? Nereye gidiyor bu para? Aldılar bu parayı,
borçlandılar da nereye gitti bu para? Uzun vadeli borçlar 32 milyar
liraydı, 271 milyar liraya çıktı. Hiç sorguladınız
mı ya? Bu kadar fakir fukara var, pazar artıklarından beslenen
aileler var, çöp konteynerlerinden beslenen aileler var; nereye gidiyor bu
para, nereye gidiyor? Nereye gidiyor Allah aşkına, nereye gidiyor?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yandaşa!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Bakın,
Borsa İstanbul da bunun içinde, Türkiye Varlık Fonunun içinde. Yüzde
10unu Katarlılara sattılar. Sorduk kaça sattınız diye, 200
milyon dolara
Niye 200 milyon dolara? Borsa İstanbulun kârlılık
oranı ne? Yüzde 52. Yüzde 52 kârlı yani on beş yirmi ay sonra
çıkaracak parayı. Böyle ballı bir satış olur mu? Gene
iyi satmış, 1 liraya da satabilirdi çünkü tek yetkili var ve
İhale Kanununa tabi değil. Katarın nesi oluyor, Katarın
kralı mı oluyor?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Emiri.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Katar Emiri
nasıl bedava uçak verdiyse o da Borsa İstanbulun yüzde 10unu bedava
verebilirdi, hiçbir engel yok. Nasıl bir düzen oluşturduğunuzun
farkında mısınız siz?
Kamu-özel iş birliği projeleri... Ya
arkadaşlar, sizin Saygıdeğer Genel Başkanınız
çıkıp milletin önüne bir değil, yüz değil, binlerce kez Ey
Kılıçdaroğlu, buradan, buradan, milletin cebinden beş
kuruş para çıkmayacak. demedi mi? Dedi. E şimdi bakın
bütçeye, milletin cebinden milyarlar çıkıyor. Bana söyler misiniz,
bir genel başkan konuşurken veriye dayanması lazım, bilgiye
dayanması lazım, neden böyle bir laf etti?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Niye
dayanmıyorsunuz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Ben
dayanıyorum. Söylediğim her cümle doğrudur bakın,
söylediğim her cümle doğrudur.
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Terbiyesizlik yapmayın!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Bir dakika
arkadaşlar, bir dakika, bir dakika, Özgür Bey, bir dakika
Ama sorun şurada: Aklını kiraya
verenler gerçekleri göremezler. Bir daha söylüyorum: Aklını kiraya
verenler gerçekleri göremezler. (CHP sıralarından alkışlar,
AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakınız Yerli ve millîyiz. diyordunuz
değil mi? Gayri millî bir ittifak var. Bakın bir daha söylüyorum:
Gayri millî bir ittifak var. Neden? Ya arkadaş, ihaleyi yapıyor
musun? Evet. Yapan kim? Türkiye Cumhuriyeti devleti yani Türkiye Cumhuriyeti.
İhaleyi alan kim? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Peki, ihalenin
konusu nerede yapılıyor? Türkiye Cumhuriyeti devletinde
yapılıyor. Niye Türk lirası değil de Amerikan doları,
neden? Hadi farz edelim Amerikan dolarını kabul ettik; ihtilaf
çıktı, Türk mahkemeleri değil, Londra mahkemeleri... Bu mudur
Allah aşkına sizin yerliliğiniz? Sizin millîliğiniz bu
mudur Allah aşkına ya? (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Bakınız, sadece dolar
vermiyorsunuz, bu insanlara beşli çete diyoruz, bunlara sadece dolar
vermiyorsunuz, bunlara aynı zamanda Türk lirası eridikçe kur
farkı veriyorsunuz. 2014-2019, kaç lira kur farkı ödendi? Ben
söylemeyeyim. Sayıştay raporu: 61 milyar 719 milyon 322 bin lira kur
farkı ödendi. Çiftçiye ne verdiniz? Esnafa Dükkânı kapat. dediniz,
kahveciye Dükkânı kapat. dediniz, kâğıt oynamasını
bile yasakladınız. Ne verdiniz Allah aşkına? Kahveciye ne
verdiniz? Esnafa ne verdiniz?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) 500 milyar...
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Borç verdiniz,
borç; borç verdiniz, borç! Sonra da gırtlağına bineceksiniz
Borcunu ver. diye. (CHP sıralarından alkışlar)
Ama buradan, bu kürsüden bütün
vatandaşlarıma sesleniyorum: Allahın izniyle iktidar
olacağız. Allahın izniyle, göreceksiniz, bu soygun düzenine son
vereceğiz. Beşli çetenin bizim torunlarımızı dahi
sömürecek olan bütün bu yatırımlarını kamulaştıracağız
ve alacağız. (CHP sıralarından Bravo sesleri, sürekli
alkışlar)
Bir dakika arkadaşlar
Sürem azalıyor.
Teşekkürler.
Çiftçiye ne verdiniz? dedim, esnafa ne verdiniz? 1
lira bedava bir şey verdiniz mi? 1 kuruş verdiniz mi? Vermediniz.
Manava verdiniz mi? Vermediniz. Kime ne verdiniz?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) 500 milyar
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Katara
verdiniz.
ZİVER ÖZDEMİR (Batman) Fakir fukaraya
verdik.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Aynen, 500
milyar. Ne oldu biliyor musunuz? Teşekkür ederim, bana
hatırlattınız. Maçların yayınlanma hakkını,
Katar firması girdi, 500 milyon dolara aldı, 500 milyon dolara ben
yayınlayacağım. dedi. Dolar aldı başını
gitti, Ben anlaşmaya uymuyorum, parayı da ödemiyorum. dedi. Ee,
mahkemeler var. Arkamda saray var, ödemeyeceğim. diyor. Ne yaptı
Bakan? 90 milyon dolar indirdi bir kişiye.
Bakın, binlerce esnafa 1 kuruş para
vermediniz, 1 kuruş para; bir Katarlı firmaya sadece bir seferde 90
milyon dolar indirim yaptınız, 90 milyon dolar! Ya, Allah
aşkına, bir vicdan sorgulaması yapmayacak mısınız
ya? 90 milyon dolar ya! Bir kişiye veriyorsunuz, vermesi gereken bir
kişiye veriyorsunuz. Anlaşma var, vermesi gerekiyor;
Vermeyeceğim. diyor. Sadece bu mu? Hayır. Bir şey daha
yaptılar. Dolar üzerindendi ya, ona da Katar firması, yemezler,
dolar artıyor, nereye gidecek belli değil, bunu Türk lirasına
çevirin ve sabitleyin. dedi. Yaptılar. 5,80 üzerinden sabitlediler ve
Türk lirasına çevirdiler. Bana söyler misiniz Allah aşkına ya,
Allah aşkına bana söyler misiniz ya? Bir firmaya bunu
yaptırıyorsunuz, işçiye Sana ayda 1.168 lira para
vereceğim, günde 39 lira, krallar gibi yaşa. diyorsunuz. Bu mudur
adalet ya? Bu mudur insanlık ya? Bu mudur vicdan, nedir Allah
aşkına?
Değerli arkadaşlarım, çiftçinin
malına göz koydunuz. Kanun çıkardık değil mi hep beraber?
Tarım Kanunu 21inci madde: Her yıl bütçeden millî gelirin en az
yüzde 1i oranında çiftçiye destek verilir. Verilebilir değil,
verilir diyor.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Veriliyor.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Veriliyor.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Verilmiyor arkadaşlar.
Cahillik farklı bir şey ben bilmem, cahillik farklı bir
şey. Cahille tartışmak da doğru değil. (CHP
sıralarından alkışlar) Ama ben size
Türkiyenin millî geliri var, açarsınız
TÜİKin rakamlarını, yüzde 1lere bakarsınız,
çiftçinin şu anda bu iktidarlardan beklediği 211 milyar lira
alacağı var. Hiçbir zaman olmadı. Millî geliri her yıl
artan oranda verseydiniz. Ya, bir sefer bu bütçeden bile habersizsin sevgili
kardeşim, bu bütçeden bile habersizsin. Bu bütçede konulan teşvik
geçen yılın aynısı, yüzde 1 bile artmadı. Ya, bilmeden
nasıl konuşuyorsunuz, ben buna da hayret ediyorum. Ama ben eminim
hemen, derhâl asker gibi el kaldıracaksın, ben bundan eminim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Asker gibi
alkışlıyorlar sizi bu eller.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Çiftçinin
mallarına, traktörüne, ineklerine haciz uyguluyorsunuz. Ya,
arkadaşlar İcra İflas Kanunu var ya. Çiftçinin
geçinebileceği mallarına el konur mu? El koydunuz. Çiftçi bu durumda,
esnaf bu durumda, çöplerden kâğıt toplayan vatandaş bu durumda,
perişan vaziyette, pazar artıklarından geçinenler var ama -sizden
bazıları, özür dilerim, sizden derken sizi kastetmiyorum bu
tarafı kastediyorum- onların bazıları ve onların
bazı adamları bir maaş yetmiyor, iki maaş yetmiyor, üç
maaş yetmiyor, dört maaş yetmiyor, beş maaş alıyor.
Ya, bu kadar işsizlik varken bir kişinin dört maaş, beş
maaş üstelik büyük paralar almasını sizin vicdanınız
kabul ediyor mu ya? Ahlak kabul eder mi bunu ya? Vicdan kabul eder mi bunu ya? Kim
kabul eder bunu ya? (CHP sıralarından alkışlar)
Tank Palet Fabrikası
Getirdik, evet. Tank
Palet Fabrikası bu ülkenin namusudur. Bana söyler misiniz, dünyanın
hangi ülkesi kendi tank palet fabrikasını bir orduya teslim
etmiştir? Efendim Değeri 20 milyar değilmiş de, 250 milyon
dolarmış da, Kılıçdaroğlu 20 milyar doları acaba
hiç telaffuz etti mi? Az önce söyledim, 128 milyar doları kimlere
sattınız? diye. 20 milyar dolar değil 1 dolar dahi olsa, 1
dolar dahi olsa bu memleketin namusudur ya! Bu memleketin bütün
sırları orada. Katar, hadi, tank yapsa diyeceğim ki; Katar tank
yapıyor dolayısıyla biz buradan yararlanacağız. Ethem
Sancakın hangi tank yapma işi var ya, Allah aşkına, bana
söyler misiniz, bana söyler misiniz? (CHP sıralarından
alkışlar)
Erdoğan şunu söylüyor -haklıya
haklı- Fabrikanın Katarlı yatırımcılara
satışı gibi bir durum kesinlikle söz konusu değil.
Doğru, bu doğru çünkü bedava verildi. Satışı olsa para
alacaklar karşıdan. 1 lira bile, 1 dolar bile, 1 sent bile, 1
kuruş bile alınmadı; bedava verildi. O nedenle biz Tank Palet
Fabrikası peşkeş çekildi. diyoruz. Değerli
arkadaşlar, Bu, bir özelleştirme değildir. diyor Erdoğan.
Ya kendi imzaladığı kararnameyi okumadı büyük bir ihtimal,
dört beş yerde Özelleştirme Kanunundan, özelleştirmeden söz
eder ya. Ya nasıl olur da bir kişi imzaladığı
kararnamenin içini okumaz; bakar ya içinde, bunda ne yazıyor. Katar
sevdası gözlerini kararttı, öyle anlaşılıyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Bir şey daha söylüyor: Her
şeyi vesikalarla ortaya koyduğumuz hâlde hâlâ bunu konuşuyor.
Hangi vesikayı ortaya koydu? Ben görmedim, sizin gördüğünüz bir
vesika varsa lütfedip bize verirseniz biz de çok seviniriz. İkinci
kararnameyi gizledi, onu da ben çıkardım ortaya, beraber çıkardık.
İkinci kararnameyi niye gizliyorsunuz? Hangi gerekçeyle gizliyorsunuz?
Orada, Tank Palette çalışan işçiler ne diyorlardı? Tank
Palet vatandır, vatan satılmaz. diyorlardı. O işçilerin
tamamının gözlerinden öpüyorum, Palet Fabrikasına ve
vatanlarına sahip çıktıkları için. (CHP
sıralarından alkışlar)
Hadi onu da geçelim, onu da geçelim. 9 Kasım
2018, Savunma Sanayii Başkanlığı bir tweet atıyor:
Efendim 250 ALTAY ana muharebe tankının seri üretimiyle birlikte
ömür boyu lojistik devri
Lojistik ömür devri
Lojistik desteğiyle
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Baştan
başlayalım olmadı.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Hayır.
TSTM kurulumu ve işletilmesini kapsıyor
yaptıkları anlaşma.
ilk ALTAY tankı on sekiz ay sonra
Kara Kuvvetleri Komutanlığına teslim edilecek. Hayırlı
olsun. Nerede tank?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) On sekiz ay? İki
yıl geçti.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Nerede tank? On
sekiz ay sonra teslim edilecek.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Akülü tank üretiyorlar,
akülü.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Ya, bari bir
oyuncak tank alsalar, bari bir oyuncak tank alsalar. (CHP
sıralarından alkışlar) Nerede bu tank? Bedava verdin, on
sekiz ay sonra tankın olacaktı; bedava verdin, fabrika gitti, bir de
tank yok. Yirmi beş yıllığına bedava verdin, yirmi
beş yıllığına. Şunu soruyorum, Hükûmete soruyorum:
Şimdi, Ethem Sancak dükkânlardan mal topluyor, topladığı
malları bir faturaya yazıyor, altına yüzde 25 kâr koyuyor, Bunu
bana ödeyeceksiniz. diyor. Açıklasınlar. Ben faturaları
biliyorum, faturaları gördüm, faturaların bir örneği de bende.
Neden? Dışarıdan mal alıyor, üretim yapmıyor da,
üretim yapmıyor, veriyor oraya, yüzde 25 kârını alıyor,
Ben bununla tank yapacağım. diyor. Hangi tank? Nerede bu tank?
SALİH CORA (Trabzon) Sen tanka çık, biz
tank yapacağız.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bunlar yani bunlar, ya, 15 Temmuz şehit ve gazilerinin
paralarına el koymadılar mı? El koymadılar mı?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Ne
alakası var!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Biz
olmasaydık o paralar yok olacak mıydı? Yok olacaktı.
Daha garip bir şey anlatayım:
Beşiktaştaki terör saldırısında 40ı polis, 47
vatandaşımız şehit oldu; orada da bağış
kampanyası açıldı, 52 milyon lira para toplandı.
Çocuğu şehit olan birisine kaç lira aylık bağlandı,
bilen var mı? Bilmiyorsunuz. Niye bilmiyorsunuz? Sorun. Niye
sormuyorsunuz?
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Ne münasebet ya?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
Hanımefendi, hatırlatayım: 121 lira 96 kuruş. Arzu
ederseniz banka makbuzunu size veririm. Şimdi, siz vicdani olarak, terörde
şehit olan bir polisin babasına 121 lira 96 kuruş aylık
bağlanmasına doğru diyorsanız yerinizde kalın,
doğru demiyorsanız görevinizden ayrılın. (CHP
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar) Vereceğim,
vereceğim, makbuzu vereceğim size.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Yanlış rakam
veriyorsunuz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Hiç kimsenin bu
ülkede can ve mal güvenliği yok. Bir daha söylüyorum: Bu ülkede hiç
kimsenin can ve mal güvenliği yok. Adalete olan güven
sarsılmış vaziyette. Katarlılara Borsa İstanbulu
satarken masada kim vardı? Kim vardı masada, hiç merak ettiniz mi ya?
Orada bir iş adamı vardı. O adam, o iş adamı 17-25ten
sonra Pensilvanyaya gitti; 17-25ten sonra Zaman gazetesinin yüzde 10unu satın
aldı; o iş adamı Bank Asyaya para yatırdı. Ya, Bank
Asyanın önünden geçen adamları hapse attınız da bu adam
nasıl oluyor da o protokol masasında oturuyor, devletin protokol
masasında oturuyor? (CHP sıralarından alkışlar) Ya,
askerî öğrencileri yakalayıp hapse attınız, nasıl
oluyor da bu adamı başınızın üstünde
taşıyorsunuz? MİTin raporlarını görmediniz mi,
MASAKın raporlarını görmediniz mi?
Bakınız, neden orada, onu da söyleyeyim.
Bu FETÖ iddianamesi, çatı iddianamesi, orada da geçiyor ama kimse buna
dokunamıyor, kimse dokunamaz. Neden? Avukatları Sayın
Erdoğanın avukatları.
Bakın, Antalya Bilim Üniversitesi; hepsini
kapattılar, bu üniversiteyi kapatmadılar. Başkanı kim?
Fettah Tamince. Başkan Vekili kim? Ahmet Özel,
Cumhurbaşkanının Avukatı. Üye Ahmet Kürşat Köhle, Cumhurbaşkanının
Avukatı; Mustafa Doğan İnal, Tevfik Günal,
Cumhurbaşkanının avukatları bunlar, devlet protokolünde yer
alıyor bunlar. Niye dokunamıyorlar buna? Kimse dokunamaz, kimse
dokunamaz.
Değerli arkadaşlarım, bir şey
daha, bakın, burayı iyi dinlemenizi isterim. Türkiye'de bir
Fransız şirketinden bizim vatandaşların alacakları
var, dava açılıyor ve kazanılıyor ama bütün
alacaklılar dava açsa şirket zor duruma düşecek. İlk
yaptıkları iş ne? Cumhurbaşkanının
avukatlarını bulmak. Buluyorlar, oturuyorlar, 2 hâkimi de
çağırıyorlar, mahkemede değil, dışarıda,
Fransız yetkili, onun avukatı, Cumhurbaşkanının
avukatı ve ayrıca 2 kişi. Bakın,
Cumhurbaşkanının avukatı karşısında oturan
hâkime şunu söylüyor: Gerekçeli karar yayımlanmadan görelim,
düzeltelim. Mahkemede demiyor bunu, hâkime söylüyor bunu. Kim söylüyor?
Cumhurbaşkanının avukatı söylüyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yalanlandı.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Hemen de yalan
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Yalanlama
değil, ses kaydı var, ses kaydı var arkadaşlar. Sizin
dünyadan haberiniz yok, sizin gözleriniz görmüyor gerçekleri. (CHP
sıralarından alkışlar) Adalet kurumunun içini çürüttünüz
ya! İçini çürüttünüz adalet kurumunun!
Anayasa Mahkemesi kararlarını ben mi
uygulamıyorum Allah aşkına? Anayasa Mahkemesi
kararlarını kim uygulamıyor? Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararını kim uygulamıyor, ben mi uygulamıyorum?
Biriniz çıkıp da Anayasa Mahkemesi kararlarının
uygulanması gerekir. dediniz mi? Diyemezsiniz, onu ancak biz söyleriz.
(CHP sıralarından alkışlar) Biz devleti severiz ama
sizlerin sorunu var. Devletin yapısıyla ilgili sorununuz var.
Basın hürdür, sansür edilemez. Bakın,
adalet kurumunu en çok perişan eden uygulamalardan birisi Basın
İlan Kurumu ve RTÜK. Ne yaptı bunlar Allah aşkına?
Basın İlan Kurumu, doğru haber yazdı diye gazeteleri
cezalandırıyor; bir ay, üç ay, beş ay bunlara Basın
İlan Kurumu ilan vermeyecek diye
Niye ilan vermiyor? Haber
yanlış mı? Haber doğru. Fahrettin Altun pergola yaptı
mı? Yaptı. İzin aldı mı? Almadı. Biz onun pergola
yapmasına karşı değiliz. Bakın, yapabilir, o da bir
vatandaş; gider, başvurur, dilekçesini verir ve
Cumhurbaşkanlığının İletişim
Başkanıdır. denir, kolaylık da gösterilir; gider, orada
pergolasını yapar ama bir ülkenin Cumhurbaşkanının
danışmanı, basın danışmanı Ben
yasaları dinlemem, ben kimseden izin almam, ne demek izin almak?
Pergolayı yaparım, hiç kimse de sesini çıkaramaz. dediği
andan itibaren, o zaman Orada dur. diyeceğiz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ayıp bir şey
ama ya!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Yıkmak
zorunda kaldı, yıkmak zorunda kaldı. Peki, ayıp olan ne?
Ayıp olan, bu haberi, doğru haberi yapan gazeteye ceza vermek;
ayıp olan budur. Bu mudur demokrasi?
RTÜK aynı şekilde değerli
arkadaşlarım. Bakın, Basın İlan Kurumu
aracılığıyla devlet soyuluyor.
Sayın Oktay, Basın İlan Kurumu
aracılığıyla Türkiye Cumhuriyeti devleti soyuluyor. Öyle
gazeteler var ki; tirajı yok, bayilerde de yok. Bakıyorsunuz, 50 bin
satış. 50 bin satış üzerinden Basın İlan
Kurumundan ilan alıyor. Hazır para, hazır para. 5 tane gazete
çıkar, 50 bin diye ver, yeter ki arkanda Hükûmet olsun.
Sayın Oktay, eğer bu ülkeyi
seviyorsanız, eğer bu ülkede adaletsizliğe
karşıysanız derhâl -Basın İlan Kurumu
aracılığıyla mı olur, siz mi yaparsınız-
gazetelerin tirajları objektif bir kurum tarafından denetlensin, para
ona göre verilsin ya; devlet soyulur mu ya? Güneş diye bir gazete
vardı, hatırlarsınız. 150 bin tirajı vardı,
kapattılar. 150 bin tirajlı gazete kapanır mı? Kapanmaz. E,
demek ki bir şey var burada.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
bankalar sadece belli gazetelere ilan veriyor, kamu bankaları. Siz hiç
sormuyor musunuz ya, bu kamu bankaları neden sadece belli gazetelere
veriyor? Niye? Tirajına göre alır, tirajına göre verir; en çok
satan gazeteye en çok ilanı verir, kimse buna itiraz etmez. Turkcell
nereye ilan veriyor? Sadece bunlara, sadece o televizyonlara,
başkalarına asla veremez. Bu mudur adalet ya? Bu mudur hak? Bu mudur
hukuk? Buna niye itiraz etmiyorsunuz?
Bakın değerli arkadaşlarım,
Kuzey Irakta, Süleymaniye kentinde 1i binbaşı, 11 askerin
başına çuval geçirildi. Biz itiraz ettik, Amerika Birleşik
Devletlerine nota verin. dedik. Erdoğan itiraz etti, Siz müzik
notasından mı söz ediyorsunuz? Yani böyle bir devlete nota verilir
mi? Verilmedi. Şimdi, ben size soruyorum: Askerin başına çuval
geçirildi, nota verilmedi ama Rıza Zarrab için iki ayrı nota verildi.
Neden, neden arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar)
Rıza Zarrab ordudan daha mı değerliydi? Hayır, ben de
biliyorum, ordudan asla değerli değil ama Rıza Zarrab
konuşursa ne olacak hâlimiz!
Değerli arkadaşlarım, on sekiz
yıldır bu memleketi kim yönetiyor, on sekiz yıldır kim
yönetiyor? İstediğiniz kanunu çıkardılar, istediğiniz
kanunu; istediğiniz kararname çıktı, istediğiniz
bürokratı atadınız, istediğiniz kurumu
değiştirdiniz, istediğiniz kurumun kanununu
değiştirdiniz. On sekiz yılın sonunda neden bu hâle geldik,
neden bu hâle geldik? Biliyorum, fırsat bulsanız şunu
diyeceksiniz: Efendim, CHP yüzünden oldu. Biz çok güzel kanun çıkaracaktık,
onlar engel oldu. Bu nereden çıktı ya? (CHP sıralarından
alkışlar)
Devlet, anonim şirket gibi yönetilmez. Anonim
şirket iflas ederse kapanır ama devletler iflas etmezler. Ama
Erdoğan ne diyordu: Devleti bir anonim şirket gibi yönetmemiz
lazım. Buyurun, anonim şirket gibi yönettiniz, devletin geldiği
nokta budur.
İşsizlik
Bütün kötülüklerin
anasıdır işsizlik değerli arkadaşlarım,
işsizlik bütün kötülüklerin anasıdır. Baba, anne, üniversiteyi
bitiren çocuk, hepsi işsiz. Ne baba oğlunun yüzüne bakabiliyor ne
oğul babanın yüzüne bakabiliyor. Şu Meclisin
duvarlarının dibinde insanlar gelip kendilerini yaktılar.
Şu Meclisin çatısına çıkıp insanlar intihar etmek
istediler. On sekiz yılda ne yaptınız arkadaşlar?
Bir iktidarın ekonomi
başarısının ölçüsü nedir, onu da söyleyeyim: Bir
iktidarın ekonomideki başarısının temel ölçüsü,
yarattığı istihdamla ölçülür. Eğer istihdam
yaratmıyorsanız ekonomide sadece belli çevrelere, belli kişilere
çalışıyorsunuz demektir. Bugün Türkiyede 10 milyonun üstünde
işsiz varsa bu on sekiz yıllık iktidar Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşları için değil, bir avuç kişi için
çalışmıştır. Ya, koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletini
Londradaki bir avuç tefeciye hizmet eder hâle getirdiniz. Bunlar getirdi, ben
size bir şey demiyorum. Sizin suçunuz sadece şu, onu da söyleyeyim: Her
getirdiklerine sorgulamadan el kaldırmak. Ya, bir de sorgulayın Bu
yanlıştır. deyin kardeşim, Bunu düzeltin. deyin
kardeşim.
Değerli arkadaşlarım, bugüne kadar 16
istihdam paketi açıkladılar, 16; toplam paket 22. Her paketten sonra
işsiz arttı, her paketten sonra işsiz arttı, her paketten
sonra
Biz de paketten yorulduk ya, takip edemiyoruz. Bilmiyorlar, ne
yapacaklarını bilmiyorlar. Allah aşkına, söyler misiniz,
ekonomi böyle mi yönetilir ya? Devletin en temel kurumlarını
kapattınız -bir arkadaşımız söyledi- Devlet Planlama
Teşkilatını, Maliye Teftiş Kurulunu, Hesap Uzmanları
Kurulunu.
Değerli milletvekilleri, bakın, ben hesap
uzmanıyken biz giderdik üniversitelere, hocalara derdik ki: Hocam, en
çalışkan öğrenciler hangileri? Gider, o öğrencilere
yalvarırdık Gel, bizim sınava gir. diye. Biz, Teftiş
Kurulu aramızda çekişirdik En çalışkan öğrenciyi biz
alıyoruz. diye. Devlet Planlama Teşkilatı en nitelikli
öğrencileri alırdı, mastırını,
doktorasını yapan. Bu kurumları kapattınız. Devlette
liyakat yok. Zaten tek adam rejiminde liyakat olmaz. Neden? Bir kişi karar
veriyor, alttakine gerek yok ki, gerek yok.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
Akdenizde bir gemimizi bastılar. Onlar açıklama yapmasa, Avrupa
Birliğinin yetkilisi açıklama yapmasa gerçeği öğrenemeyeceğiz.
Diyorlar ki: Biz gemide arama yapacağız, Türkiye Cumhuriyeti devleti
izin verir mi? Dört saat geçiyor, cevap veren yok, dört saat. Bunun üzerine
Roma Büyükelçisi Bir saat daha bekleyin, belki cevap alabiliriz. diyor.
Beşinci saat geçiyor, gene cevap yok. Niye yok? Çünkü kimse Erdoğana
ulaşamıyor. Ya, bu ülkenin Dışişleri Bakanı yok
mu? Bu ülkenin kaç Dışişleri Bakanı var? İbrahim
Kalın mı Dışişleri Bakanı, Hulusi Akar mı
Dışişleri Bakanı, yoksa Mevlüt Çavuşoğlu mu
Dışişleri Bakanı? Kim Dışişleri Bakanı?
Beş saat arkadaşlar. Sonra, ertesi gün bizim Dışişleri
açıklama yapıyor: Efendim, sabah böyle oldu. 17.45te gemiye
indiler; kınadık. Siz de kınadınız, hepimiz
kınadık zaten. Beş saat ne oldu bu Türkiyede, beş saati ne
oldu, hiç sordunuz mu? Beş saatte ne oldu?
Değerli arkadaşlarım, 4 kişilik
bir ailenin açlık sınırı 2.517 lira, açlık
sınırı; yoksulluk demiyorum, açlık sınırı
2.517 lira. Bugün asgari ücret 2.324 lira. Gelin şu kararı
alalım -bir temenni kararı- hep beraber alalım: Asgari ücret
3.100 lira olsun ve vergiden muaf olsun, işverene de yük olmasın,
işçi hakkını alsın, 3.100 lira. (CHP sıralarından
alkışlar) Bakın, 5 yerden maaş alanlar 3.100 lira
almıyor her bir yerden, her bir yerden en az 10 bin lira alıyorlar.
Ya, işsize bari 3.100 lira olsun asgari ücret, vergiden de muaf olsun;
vergiden muaf olduğu zaman işverene de yük gelmeyecek, mesele
bitmiş olacak. Gelin bunu yapalım, onlar yapmadı yani iktidar
yapmadı, Parlamento yapsın; asgari ücretlileri savunalım. Asgari
ücret ortalama ücret oldu. Felaket bir pozisyon değerli
arkadaşlarım.
Dolayısıyla bütçeyi tefecilere teslim
etmeyelim de bütçeyi hak sahiplerine teslim edelim; işçiye, emekliye,
köylüye, memura -bütün bunlara- üretene, sanayiciye, alın teri dökene,
bunlara hizmet edelim. Londradaki tefeciler faizi, bizim istediğimiz
faizi bize dikte ettiriyorlar, farkında mısınız? Türkiye
Varlık Fonu 3 kez ihaleye çıktı, uluslararası ihaleye.
Eylülde çıktı, kimse para vermedi. Bir daha çıktı, kimse
para vermedi. Üçüncü sefer çıktı, kimse para vermedi. Çünkü
onların istediği faiz yüksek. Şu faizi verirsen sana veririz.
dediler, dikte ettirdiler.
Bakın, değerli arkadaşlar, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin aldığı 2,5 milyar dolarlık faizin
daha düşüğünü bizim belediyelerimiz alıyor, daha
düşüğünü.
HASAN TURAN (İstanbul) Hazine garantisinde
mi?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Hazine garantisi
değil arkadaşlar, öbüründe devlet garanti, devlet alıyor
arkadaşlar. Eğer faizi Türkiye Cumhuriyeti devletinin hazinesinden
daha düşük faize alıyorsa bize duyulan güvenin boyutunu
düşüneceksin arkadaş, düşüneceksin. (CHP sıralarından
alkışlar) İzmir Belediyesi kamu bankalarından daha
düşük faize uluslararası piyasalardan yatırım için para
buluyorsa bize olan güveni düşüneceksin. Evet, düşüneceksin bize olan
güveni.
Buradan ifade edeyim; hiç kimse umutsuzluğa
kapılmasın değerli arkadaşlarım. Türkiye büyük
ülkedir, Türkiye bütün sorunlarını aşabilecek kadrolara da
sahiptir, yetkinliğe de sahiptir. (CHP sıralarından
alkışlar) Hepimiz hep beraber alın terinden yana
olacağız, emekten yana olacağız, işçiden yana
olacağız, çiftçiden yana olacağız.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Kadınlardan yana olacak
mısınız?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) O pazar
artıklarından beslenen ailelerin, çöp konteynerlerinden beslenen ailelerin
ayıbını kaldırmak Allahın izniyle bize nasip olacak.
(CHP sıralarından alkışlar)
İlk seçimlerde demokrasiyi getireceğiz,
ilk seçimlerde adaleti getireceğiz, ilk seçimlerde liyakati
getireceğiz, ilk seçimlerde alın terinin ne kadar değerli
olduğunu bütün dünyaya anlatacağız, ilk seçimlerde Türkiye
Cumhuriyeti devletini Londradaki tefecilerden kurtaracağız; herkesin
bunu bilmesi lazım. (CHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Aday olabilecek misin?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Aday ol, aday!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, hangi noktaya geldiniz? Benim aday olup
olamayacağımı size kim söyledi? Kim söyledi? (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Ben ne istiyorum? Ben tek adam rejimi istemiyorum.
Ben ülkesinde esnafın ensesinde boza pişiren bir yönetim istemiyorum.
Ben parlamenter sistem istiyorum; demokratik, halkçı, parlamenter sistem
istiyorum. Ben her kuruşun hesabını veren bir siyaset
anlayışı istiyorum. Ben tehdit edildiğim zaman mal
varlığımla Aramazsanız, incelemezseniz,
şerefsizsiniz. diyen bir siyaset istiyorum. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, ayakta alkışlar) Ben siyaseti zenginleşme
aracı olarak gören bir kültürden gelmiyorum, ben siyaseti halka ve Hakka
hizmet eden bir anlayıştan geliyorum. Ben hiçbir zaman, hiçbir yerde
haram lokmaya el uzatmadım, kimsenin hakkını, hukukunu
çiğnemedim. Her zaman, her yerde adaletten yana oldum, adaleti her yerde
savundum.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Aday ol o zaman!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Hiçbir zaman
gidip, benim varlığımla beni tehdit edenlerin arkasında
selam durmadım. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bugün, borç
öderken borç alıyorsunuz. Borç ödemek için borç alıyorsunuz, borcun
faizini ödemek için de borç alıyorsunuz. Evet, bu gerçekleri bilin. Hayat
acı ama bu gerçekleri bilin. (AK PARTİ sıralarından
büyükşehirlere bak sesi)
Hiç endişeniz olmasın. Arı gibi
çalışıyor bütün belediyelerimiz, arı gibi
çalışıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Söyledim, hangi engeli çıkarırlarsa çıkarsınlar, asla
şikâyet etmeyeceksiniz, asla. Vatandaşlar arasında hiçbir
ayrım yapmayacaksınız. Önce Sizin ihmal ettiğiniz yoksul
mahallelerden başlayacaksınız. dedim, Onlara hizmet
götüreceksiniz. dedim, Engel yok ama halka hizmet sonuna kadar var. dedim ve
öyle yapıyorlar. (CHP sıralarından alkışlar) Şu
Ankarayı
Ya Ankarayı parsel parsel satan diyen siz değil
miydiniz? Siz değil miydiniz? (CHP sıralarından
alkışlar) Parsel parsel satan adama hesap sordunuz mu? Arkasında
duruyorsunuz ya! Ankarayı parsel parsel satan adamın arkasında
duruyorsunuz ya, nasıl olur ya bu? (CHP sıralarından
alkışlar) Nasıl olur bu ya? Hangi ahlak, hangi din, hangi iman
ya! Allah aşkına, söyler misiniz ya!
Değerli arkadaşlarım, daha ayıp
var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Ya,
arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti devleti Millî Kurtuluş
Savaşını veren bir devlettir. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, yok, hiç konuşmayın. Ne
derlerse desinler, önemli değil, değil önemli.
Türkiye Cumhuriyeti devleti Millî Kurtuluş
Savaşını veren bir devlettir. Türkiye Cumhuriyeti devletine,
rüşvet alan kişinin büyükelçi olarak atanması
yakışır mı ya? (CHP sıralarından
alkışlar) 2 kişi ya! Ya, rüşvet aldığı
belli, rüşvet aldı çikolata kutularında. Öbürünün de rüşvet
belgesini mahkemedeki dosyadan çıkarıp açıkladım. Büyükelçi
atadınız ya! Arabasında Türk Bayrağı
taşıyacak bu adam. Benim ağırıma gidiyor, sizin
ağırınıza gitmiyor mu, sizin ağırınıza
gitmiyor mu ya? (CHP sıralarından alkışlar) Onu da
söyleyeyim: Sizin içinizde son derece değerli insanlar var; bakın,
eleştiriyorum ama son derece değerli insanlar var, Türkiyeyi en iyi
temsil edecek insanlar var. Ya, bu insanlar varken neden rüşvetçiler
büyükelçi olarak atanıyor, neden? Benim aklım bunu almıyor ama
sizin bir gerekçeniz varsa çıkıp bu kürsüden söylersiniz Şunun
için, biz, rüşvetçileri büyükelçi olarak atıyoruz. biz de
öğrenmiş oluruz. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Hepinize en
içten selamlar, saygılar sunuyorum değerli arkadaşlar. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, ayakta alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş
Arkadaşlar, lütfen
Sayın Beştaş, buyurun.
Arkadaşlar, söz vermeden konuşmayalım,
lütfen
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
8.-
Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Oturum
Başkanı TBMM Başkanı Mustafa Şentopun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce Eş Genel Başkanımız
Sayın Mithat Sancarın konuşmasındaki tespitlere bir itiraz
gelmişti. Ben de yayımlanan tutanaklardan birkaç tane getirdim. 21
Şubat 2019 tarihli tutanakta, Mahmut Toğrul Vekilimizin
konuşmasında Dünya Anadili Günü sebebiyle x olarak geçmiş,
tutanakları sizinle paylaşacağım Başkan. Yine,
7/11/2019 tarihli görüşme tutanağında Erdal Aydemirin Zazaca
yapmış olduğu konuşmalar üç dört yerde x olarak
geçmiş. Yine, benim, Dünya Anadili Gününü kutladığım bir
konuşmamda Kürtçe Anadili Gününü kutlamışım, yine x
olarak geçmiş.
Sayın Başkan, takdir edersiniz ki x
sözlükte de bilinmeyeni tarif etmek için kullanılır; bu, matematikte
de öyledir, güncel yaşamda da öyledir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Burada
anlaşılıyor ki bilinmeyen dil yazmak biraz zor ve zahmetli
gelmiş, bunun yerine x kavramı tercih edilmiş.
Açıkçası, Kürtçeye yönelik yasaklar, engellemeleri burada çok
konuştuk, bundan sonra da konuşacağız ama şu anda ben
bütün Meclisin huzurunda ve Türkiye'nin huzurunda kendi ana dilimde
söylediklerimi söyleyeyim, bakalım tutanaklara nasıl geçecek? 83
milyon yurttaşın içinde yaklaşık 25 milyon
yurttaşın ana dili Kürtçe x olarak geçiyor.
BAŞKAN Doğru değil Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
(x) (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Beştaş
Sayın Beştaş
Söyledikleriniz
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bunu
sadece yarın izleyelim.
BAŞKAN Bakarsınız
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bakalım, nasıl geçiyor.
BAŞKAN Yanlış söylüyorsunuz,
söyledikleriniz yanlış; x dipnot işareti olarak konuluyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hayır.
BAŞKAN Altında, sayfanın
altında şunu yazıyor, ben gördüm: Bu bölümde hatip
tarafından Türkçe olmayan bir dille birtakım kelimeler ifade edildi.
diye yazıyor. Yukarıda x aşağıda dipnot işareti
olarak x yazıyor.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Orada tek x var,
burada çok x var.
BAŞKAN - Notun tamamına bakın,
tutanağın tamamına bakın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
Tutanağın tamamına bakıyorum.
BAŞKAN - Hayır, bende de var.
İçişleri Bakanı konuşmuş, bir ifade kullanmış,
x yazmışlar
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Küfretmiştir o.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Getirip
size göstereyim.
BAŞKAN -
ve dipnot olarak altında aynen
yazıyor Türkçe olmayan bir dille birtakım kelimeler ifade edildi.
diye.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
Hayır, ben size göstereyim.
BAŞKAN Evet. Yani x yazılmıyor;
x dipnot işaretidir, altta, dipnotta açıklaması var.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkanım, Sayın Genel Başkanı dinledik. Yerimden
kısa bir açıklama için söz talep ettim uygun görürseniz.
BAŞKAN - Buyurun.
9.-
Ankara
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İzmir Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlunun 230 sıra sayılı 2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ve 231 sıra
sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Genel Başkan konuşma tarzı çerçevesinde diyaloğa açık
bir dil kullanınca herhâlde bizim arkadaşlar biraz da ona
katılmak maksadıyla konuştular, yoksa biz, tabii, kendilerini
dinleriz.
Sayın Genel Başkanı dinlerken Robert
Musilin Genç Törless kitabının girişini hatırladım.
O girişte şöyle anlatıyordu: Denizin derinliklerindeki
karanlıklarda harikulade hazinelere sahip olduğumuzu zannederdik
avuçlarımızda ama denizin üstüne yani aydınlığa
çıktığımızda elimizdekilerin sadece cam
kırıkları olduğunu görürdük. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Şimdi, bunu niye hatırladım?
Niye hatırladım?
Kıymetli arkadaşlar, Sayın Genel
Başkan 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü
dolayısıyla bir konuşma yaptılar, ben de televizyondan
kendilerini dinledim. Orada çok haklı olarak, Türkiye'deki nüfusun
yarısının, hatta daha fazlasının kadın
olduğunu ifade ettiler, cinsiyet kotasından bahsettiler ve Siyasi
Partiler Yasasının değiştirilmesi gerektiğinden ve bu
değişmeyi yapacak olan partilere de oy talep ettiler. Doğru
değil mi efendim? Şunu biliyoruz, gerçekliği anlatıyorum:
Bugün, Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri içerisinde kadın
oranı yüzde 12dir efendim, yüzde 12; AK PARTİde yüzde 18dir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Siz bu
söylediklerinizi -yani cinsiyet kotası- Siyasi Partiler Yasası
değişikliği yapmaksızın, Mecliste kanun geçirmeksizin,
esasen bahsettiğiniz hususları Cumhuriyet Halk Partisinde
yapabilirdiniz.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan,
bütçelerde böyle bir usul yok. Birisinin konuşması üzerine
BAŞKAN Müsaade edin, ben yöneteyim.
ERHAN USTA (Samsun) Böyle bir usul yok bütçelerde.
Bütçenin bir geleneği var. Olur mu öyle, herkes çıksın
konuşsun o zaman. Böyle bir şey olur mu?
BAŞKAN - Müsaade edin, müsaade edin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sadece bir
örnek olarak bundan bahsetme lüzumunu duydum çünkü her bir soru ayrı bir
tartışma doğuracaktır muhakkak.
Çok teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
10.-
İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Ankara Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben de çok
uzatmak istemiyorum ama keşke Sayın Bostancı bula bula bunu
bulmasaydı da -vicdanını takdir ederim- keşke Sayın
Bostancı Ya, oldu gitti, bu Katara ekstra peşkeş çekilen 90
milyon dolar içimi acıttı. deseydi, onu beklerdim ya da 128 milyar
doların kime peşkeş çekildiğini cevaplamasını
isterdim ya da Merkez Bankasının nasıl eksi 47 milyar dolara
batırıldığının gerekçesini kendince en
azından anlatmasını isterdim ya da bu kadar yerlilikle,
millîlikle övündükten sonra bankalardaki tasarrufun yüzde 56sı dolarsa
şunu demesini beklerdim: Bizim yerlilikten
anladığımız Amerikan yerliliği yani
Kızılderililik. demesini beklerdim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Müzakerelere devam edeceğiz.
Arkadaşlar, birleşime yirmi dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.02
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:19.30
BAŞKAN: Mustafa
ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Enez
KAPLAN(Tekirdağ), Mustafa AÇIKGÖZ(Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 24üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
IV.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)
BAŞKAN - 2021 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanun Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına ilk konuşmacı Grup Başkan Vekili ve İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Muş.
Buyurun Sayın Muş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi üzerine AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçe, bir hükûmetin en somut performans ölçütüdür. 2003 ve
2019 döneminde, Meclisteki bütçe sunuşlarında, hükûmetlerimizin bütçe
açığının millî gelire oranı hedeflerinin
ortalaması yüzde 3,63tü, aynı dönem içerisinde gerçekleşme
oranı ise yüzde 2,42 oldu, hedeflenenin çok üzerinde bir performans
gerçekleştirilmiştir. Bu ortalamayı yukarı çeken ise yüzde
12lerden teslim aldığımız oranları 2006
yılına doğru kademe kademe düşürdüğümüz ilk üç
yıldır. Küresel kriz sonrası dönemde yani 2010-2019 döneminde
ise ortalama yüzde 1,72lik bir bütçe açığı verilmiştir.
Bizden önceki on yıllarda yani bu 90lı yıllar dediğimiz
dönemde ise ortalama yüzde 6,5luk bir bütçe açığı söz
konusudur.
Değerli milletvekilleri, 2021 yılı
bütçe gelirleri 1 trilyon 101 milyar lira olarak öngörülmüştür. Gelirlerin
923 milyarının vergilerden, 178 milyarlık
kısmının ise vergi dışı alanlardan elde
edileceği planlanmaktadır. Bütçe giderleri ise 1 trilyon 346 milyar
lira olarak öngörülmüştür. Yıl sonu 245 milyar lira bütçe
açığı ve yüzde 4,3 bütçe açığına oranıyla,
millî gelire oranıyla kapatılması hedeflenmektedir. Aynı
şekilde 2022de yüzde 3,9; 2023 yılında ise yüzde 3,5 bütçe
açığı öngörülmektedir.
Sayın milletvekilleri, bakın, burada bütçe
ve faiz giderleriyle ilgili konuya bir açıklık getirmek istiyorum.
Bizden önce konuşan hatipler bazı noktalara vurgular yaptılar.
Kemal Bey ayrıldı sanırım, bunları kendisinin de
duymasını isterdim.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Biz duyarız.
MEHMET MUŞ (Devamla) AK PARTİ
iktidarından önce, 100 liralık bir bütçenin 43 lirasını
sadece faize veriyorduk yani böyle bir Türkiye devralmıştık, 43
lirası faize gidiyordu ve bu rakam bu dönemlerde yüzde 9-10lara kadar
düşmüş vaziyette. Yani 100 liralık gelirin 10 lirası faize
ayrılıyor. Peki, aradaki 35 lira nereye gitti?
Sağlığa, eğitime, millî savunmaya, sosyal yardımlara
veya sayamayacağımız bilumum hizmetlere gitti. Bu tablo,
faiz-hizmet dengesinde AK PARTİ iktidarlarında resmin millete hizmet
lehine nasıl döndüğünün açık bir göstergesidir.
Son yıllarda Ana Muhalefet Partisi Lideri
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu grup toplantılarında, az
önce de burada defaaten Londradaki tefecilerden bahsetmiştir -kendi
ifadesidir bu, bize ait bir ifade değil- Londradaki tefecilere şu
kadar faiz ödediler... Burada bir faiz hesaplaması da kendisi
yapmıştır. Şimdi, sizlere bir rakam vereyim: Sayın
Kılıçdaroğlunun özlediği tablo olsaydı eğer,
yani 100 liralık gelirin 43 lirası faize gitmiş olsaydı
nasıl bir tablo olurdu? Sonra takdiri sizlere bırakmak istiyorum.
Eğer 2021 yılının bütçesinde, bahsettiğim gibi, faiz
giderlerinin oranı yüzde 43te kalsaydı bugün planlanandan 400 milyar
daha fazla biz faiz ödüyor olacaktık. Bu, faizleri düşürmeyle beraber
milletimizin kasasında kalmıştır.
Şimdi, burada döviz noktasında bir
hesaplama yaptı Kemal Bey. Eğer bu faiz oranları
düşmemiş olsaydı -bakın, CHP Grubuna söylüyorum- 766 milyar
dolar daha fazla faiz ödüyor olacaktık. Dolayısıyla, faizlerin
aşağı çekilmesiyle beraber bu 766 milyarlık rakam
milletimizin kasasında kalmıştır ve hizmet olarak millete
gitmiştir. Yine, az önce bazı rakamlar verildi, borsadaki
şirketlerin değerlerinden bahsedildi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ortada para yok!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kasada para
yok!
MEHMET MUŞ (Devamla) Şimdi, borsadaki
şirketlerin değerlerinden bahsedildi, bir mukayese yapalım:
Amerika, değil mi? Dünyadaki rezerv para birimlerinden euro ve dolar var.
Amerikan borsalarının değeri geçen sene 36 trilyon dolarken bu
sene 16 trilyon dolara düşmüş, dolar olarak düşmüşler.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Çoktan çok
gider.
MEHMET MUŞ (Devamla) Borsa İstanbulun
değeri geçen sene 1,5 milyar dolardı, bu sene 2 milyar dolara
çıktı ve bunun yüzde 10u 200 milyon dolara satıldı. Avrupa
İmar ve Kalkınma Bankasından bu yüzde 10luk hisse
devralınmıştı. Bu devraldığımız rakam
200 milyon doların çok çok altında bir rakamdır, çok üstünde bir
rakamla satılmıştır.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Kaç para?
MEHMET MUŞ (Devamla) Kaç para diye soranlara:
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasıyla gizlilik sözleşmesi
imzalandı. Onlar açıklamayı uygun bulsun, biz rakamı
açıklayacağız. Onlardan sorabilirsiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yine, 2019 yılı kârı
Bakın,
burada, Sayın Genel Başkan On beş ayda bu parayı
çıkartıyorlar; böyle yağlı iş nerede, böyle kârlı
iş nerede? Burada da hesap hatası var. Zaten hesaplar doğru
olsa CHP bu tarafta otururdu, o tarafta değil. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
2019 kârı 1 milyar, bakın, 2019 kârı
1 milyar TL. 200 milyon dolara satılmış, yüzde 10u, 1,6 milyar
liraya satılmış yani kârından
hesapladığınız zaman bunun geri dönüşü on beş, on
altı yıla tekabül ediyor. Fakat burada verilen bilgiler
Ben
düzeltmiş olayım, doğru bilgileri kamuoyuyla
paylaşmış olayım.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Onlar
doğru bilgi.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Onların hepsi yalan.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan,
bakın, Kemal Bey burada şöyle bir ifade daha söyledi, dedi ki: Biz
bu sefer sizi göndereceğiz. Biz bunu çok dinledik.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hadi gel, hodri
meydan.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Seçim
kararı alın, hemen
MEHMET MUŞ (Devamla) Cevabı
Bakın,
cevabı ben vermiyorum. Arkadaşlar, sabırlı olun. Yenilen
pehlivan güreşe doymazmış. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) En son siz
yenildiniz.
MEHMET MUŞ (Devamla) Kemal Beye cevabı
biz vermiyoruz, Kemal Beye cevabı Cumhurbaşkanı adayları
veriyor, Muharrem İnce veriyor. Diyor ki: Yenmiş de yenmiş.
Çıkmışsın yenmiş. Yenmiş de yenmiş. Her
seçimi yenmiş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla akıbetimiz yine bu olacaktır. Bakın,
kayıtlara geçsin, burada ana muhalefet liderinin doğal aday
olması en normal şeydir çünkü büyük partidir.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Milletin
karnı aç, karnı. Aç, karnı aç, onları anlat.
MEHMET MUŞ (Devamla) Burada özellikle sordu
arkadaşlarımız Geliyoruz, aday mısınız? dedi,
cevap yok. Adayız. dese kayıtlara geçecek. Ya, Engin Altay aday
olsun bir şey demiyorum, aday çıkaramıyorlar.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Sana ne kimin
aday olacağından.
MEHMET MUŞ (Devamla) Dolayısıyla,
Kemal Bey buyursun, çıksın karşımıza, 2023e zaman da
var, aday olsun.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Karnı aç
milletin, karnı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, ne biliyorsun
sen?
BAŞKAN Sayın Altay, Grup Başkan Vekilisiniz
siz, lütfen.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın
Başkanım, bakın, pandemi süreciyle alakalı, yine Genel
Başkan burada ifadelerde bulundu: Hükûmet bu işi yönetemiyor,
Hükûmet şunu yapamıyor. Bakın, değerli milletvekilleri,
pandemi sürecinde Hükûmet üzerine düşeni yaptı. Dünya
Sağlık Örgütüne göre de bu süreci en iyi yöneten ülkeler
arasında geliyor Türkiye.
ENGİN ALTAY (İstanbul) En kötü 4 ülkeden
biriyiz ya!
MEHMET MUŞ (Devamla) Ya, arkadaşlar,
bakın, İstanbulda otobüsler pislikten mantar tuttu. Daha otobüsleri
temizleyemiyorsunuz ya! Sizin temel göreviniz otobüsleri temizlemek,
onları temizleyin önce. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin)
Hayatında otobüse bindin mi?
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakın, insanlar
balık istifi gibi gidiyor, garajdaki
otobüsleri yola çıkarıp milletin hizmetine sunmaktan aciz bir yönetim
var. (CHP sıralarından Gürültüler)
Dolayısıyla, insanların bir yerden
başka bir yere gitmesini temin etmek sorumluluğu belediyelerdedir,
daha bunu bile yapamıyor. Merkezî hükûmet şunu yapsın, bunu
yapsın... Bırakın arkadaşlar merkezî hükûmeti, siz
elinizdeki yerel yönetimlerde yapılması gerekenleri bir yapın.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sana merkezî
hükûmet verilecek Beyefendi, duymadın galiba!
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakın, bir
diğerini daha söyleyeyim, bir şey daha söyleyip konuşmama devam
edeceğim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Konuş!
MEHMET MUŞ (Devamla) Burada şunu söyledi
Sayın Genel Başkan, dedi ki bizim gruba dönerek: Kurşun asker,
her şeye evet diyorlar.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Aynen öyle.
MEHMET MUŞ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, kurşun asker arıyorsanız önce kendi grubunuza
bakacaksınız.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Bizde
kurşun asker yok.
MEHMET MUŞ (Devamla) Aykırı bir
ses çıkaranı kapının önüne koyarım. dedi. Ağlaya
ağlaya 20 milletvekilini kiralık verdiniz İYİ
PARTİye, ağlaya ağlaya. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Hani irade, hani
irade? Bakın, kurşun asker
Bunlar belki çinko asker, kurşunu da
geçtiler, çinko, çelik asker.
Sayın Başkan, bakın, bunlara
şunu söylediler: Eğer kabul etmezseniz listeye
yazmayacağız, giderseniz sizi tekrar listeye koyacağız.
(CHP sıralarından gürültüler)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Hepsi
alındı bunların, hepsi alındı.
BAŞKAN Sayın Gürer, hatibi dinleyelim.
MEHMET MUŞ (Devamla) Yani liste
sırası için iradeler kiraya verildi ve tekrar iade edildi. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Gürer
MEHMET MUŞ (Devamla) Evet, en çok Ömer Bey
ağlıyordu. (CHP sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan, bakın, Tank Paleti
Fabrikası
Değerli arkadaşlar, bu Tank Palet Fabrikası
değil, tank paleti üretiyor, palet. Şimdiye kadar tank üretti de biz
mi görmedik bunu? Biz bu dönemde üreteceğiz bunu. Bakın, Türkiyenin
yöneldiği ve hayata geçirdiği, girdiği bu işletme yönetimi
-şimdi İngilizce okuyorum, HDPli arkadaşlar alıp
baksınlar nasıl yazılmış diye-
(x)
yani kısa ismiyle.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Tank nerede? Tank
yok. Fabrika nerede? Katarda.
MEHMET MUŞ (Devamla) İngiltere 1990 ve
2000li yıllarda bütün askerî bakım onarım tesisinin
işletme hakkını yirmi beş yıllığına
devretmiş. Bunun ismi İngilizce olarak -tabii uluslararası bir
çalışma modeli- fakat bunu muhalefet takip edemediği için
meseleyi çarpıtmanın derdine düşmüş.
Şimdi, bakın, bu Londradaki tefeciler
tabiri -bakın, insan iddiasından vurulurmuş- Kemal Bey bu
Londradaki tefecilere laf ediyor, fakat bunlar tefeciyse CHPli belediye
-tabir bize ait değil, biz sizin gibi bakmıyoruz, biz
uluslararası finans çevreleri olarak bakıyoruz, sizin gibi
bakmıyoruz- İstanbul Büyükşehir Belediyesi 580 milyon dolar,
nihai getiri kuponu, 6,6yla borçlandı. (CHP sıralarından
gürültüler)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Maliye
Bakanınız niye alındı?
MEHMET MUŞ (Devamla) 580 milyon dolar,
Londradaki tefecilerden CHPnin belediyesi borç aldı. Şimdi,
eğer bunlar tefeciyse siz belediyenizi bu tefecilere niye gönderdiniz? Hem
Londradaki tefecilerden faiz almayı büyük bir başarı olarak
gösteriyorsunuz
Bakın listeleme diyor, Londra, tabi olduğu hukuk:
İngiliz hukuku. Bakın, siz yönetime geliyorken
Borçlanmayacağız, İstanbulun kaynakları İstanbula
yeter... Ama geldikten sonra 20 milyara yakın borçlanma yetkisi
alındı, bunun bir kısmı borçlanıldı, en sonunda
580 milyon dolar Londradaki tefecilerden alındı.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Türkiyenin
notunu düşüren sizsiniz, siz!
MEHMET MUŞ (Devamla) Peki, Genel Başkan
tefeci diyor, Belediye Başkanı kutlama töreni yapıyor, hem de
tefecilerin eline düşmüş ve Belediyeyi peşkeş çekmiş.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Sizi gidi
faizciler sizi!
MEHMET MUŞ (Devamla) Diyor ki: Çok
düşük orana borçlandık. (CHP sıralarından gürültüler) Niye
biliyor musunuz? Belediyenin mali yapısı o kadar güçlü ki görür
görmez atladı adamlar, o sizin başarınız değil, bizim
başarımız, size cillop gibi bir belediye devretmişiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
Bakın, şimdi bu dediklerimi, değerli
arkadaşlar, burada birisi not alsın, bunları Sayın Genel
Başkanınıza iletin. Faik Öztrak ne diyor peki? Faik Öztrak diyor
ki: Borç alan, emir alır. Bakın, şimdi, CHP Londradaki
tefecilerden emir alacak. O hâle düşürdüler belediyeyi, ben demiyorum,
Faik Öztrak diyor. Kemal Bey kendine has üslubuyla her zaman şöyle der:
Hemen o parayı iade edin kardeşim. Hadi buyurun edin, hadi
etsenize, hadi edin. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) At izi it izine
karıştı
MEHMET MUŞ (Devamla) Hadi bakalım,
Sayın Genel Başkanınız Kemal Bey, bu 580 milyon doları
Londradaki tefecilere iade ettirebilecek mi? (CHP sıralarından
gürültüler) Göreceğiz.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Ya, her
şey iyi, güzel; Maliye Bakanı niye bıraktı görevi?
MEHMET MUŞ (Devamla) Belediye
Başkanı, Kemal Beyi mi dinleyecek yoksa Londradaki tefecileri mi
dinleyecek? (CHP sıralarından gürültüler) Eğer Kemal Bey bu 580
milyon doları iade ettirebilirse ben de bu kürsüye
çıkacağım, kendisinden özür dileyeceğim, söylediklerimin
hepsini geri alacağım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Her şey
iyiyse Maliye Bakanı niye bıraktı?
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakalım, Kemal Bey
sözü Belediye Başkanına geçecek mi, geçmeyecek mi? Eğer bunu
iade ettiremezse Kemal Beyin burada söylediği bütün her şeyi
alın, çöpe atın, hiçbir değeri yok.
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) Sen ne
yapacaksın Belediyeyi, Beratı anlat, Beratı. Sen ne
yapacaksın Belediyenin bütçesini?
MEHMET MUŞ (Devamla) Şimdi, Sayın
Başkanım
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Sayın
Başkan, orayı
BAŞKAN - Takip ettim ben, onu da takip ettim.
(CHP sıralarından gürültüler)
Ama ses duyulmuyor, bu kadar olmaz ki, lütfen. Her
şeyin makul bir haddi var.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2020 yılında küresel ekonomi
(CHP
sıralarından gürültüler)
Bu gerçeklerin acıtıcı bir
özelliği vardır; bağırtır, gerçekler
bağırtır arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
2020 yılında küresel ekonomi tam
anlamıyla Covid-19 salgını etkisinde kalmıştır.
Çinde başlayan Covid-19 salgını bir müddet sonra tüm dünyaya
yayılmıştır. 2020 yılında küresel ekonomi, 2008
krizinden daha derin bir krize girmiştir. 2009 yılında, küresel
kriz döneminde, küresel ekonomi yalnızca yüzde 0,08 küçülürken IMF 2020
yılında küresel ekonominin yüzde 4,4 küçüleceğini tahmin
etmektedir.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Millet ekmek
istiyor, ekmek.
MEHMET MUŞ (Devamla) Aynı şekilde,
2020 yılı için, gelişmiş ekonomilerin yüzde 5,8; euro
bölgesinin yüzde 8,3 ve gelişmekte olan ülkelerin yüzde 3,3
daralacağı öngörülmektedir.
Bundan yaklaşık iki yıl önce, 2018
Ağustos ayında, Türkiye ekonomisinin gerçekleriyle
bağdaşmayan bir kur atağına maruz kaldık ve Türkiye,
bu kur atakları sürecinden hızlı bir şekilde çıkmayı
başardı. (CHP sıralarından gürültüler)
Bakın, 2019 yılında Türkiye'nin hane
halkı borcu yüzde 14 olarak gerçekleşti, gelişmekte olan
ülkelerde yüzde 41. Aynı şekilde, 2018in birinci çeyreğinde 222
milyar dolar olan reel sektörün borcu bugün itibarıyla, iki buçuk senede
60 milyar dolar azalarak 163 milyar dolara düşmüştür. Türkiye
ekonomisi 2019 yılının dördüncü çeyreğinde yüzde 6,
2020nin ilk çeyreğinde ise yüzde 4,5 büyümeyi
başarmıştır, ta ki bu Covid salgınına kadar.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlarım, Covid
salgınından dolayı ikinci çeyrekte yüzde 9,9 küçülmüş,
sonra üçüncü çeyrekte yüzde 6,7 büyüme kaydedilmiştir.
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) Ya, bu
Maliye Bakanı neden istifa
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakınız,
IMFye göre, 2019 yılında yüzde 104 olan gelişmiş ülkelerin
kamu borç yükünün bu sene yüzde 124e çıkması bekleniyor. Aynı
şekilde, 2019 yılında yüzde 52 olan gelişmekte olan
ülkelerin kamu borç yükü ise yüzde 64e çıkacak; Türkiye ise yüzde 41
seviyelerindedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakınız, Türkiye bu yıl için 41 milyar dolar
turizm hedefi planlıyordu, maalesef, 11 milyar dolarla kapattık; 30
milyar dolar orada açık verdik. Aynı şekilde, geçen sene 181
milyar dolar olan ihracatımız 190 milyar dolar olarak
hedeflenmişti ama maalesef, bu da 166 milyar dolar gibi bir rakamla
kapanacak; 24 milyar dolarlık bir kaybımız var.
Dolayısıyla, bu pandemiden dolayı sadece bu 2 kalemden 54 milyar
dolarlık bir kayıp verilmiş durumda. (CHP sıralarından
gürültüler)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Neden Sağlık
Bakanı verileri doğru vermediği için Türkiyeyi
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuşmamı süreye göre
ayarladığım için bazı yerlerini atlamak durumunda
kalıyorum.
Bilindiği üzere, ekonomi, hukuk ve demokrasi,
tabiri caizse, birbiriyle at başı gitmesi gereken, birbirine paralel
olan önemli unsurlardır.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Hukuk ve
demokrasi olmayınca ekonomi olmuyor mu?
MEHMET MUŞ (Devamla) Bu minvalde, AK
PARTİ iktidarları döneminde gerek hukuk gerekse temel hak ve
hürriyetler konusunda önemli reformlar gerçekleştirildi.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Onlar
olmayınca para da olmuyor.
MEHMET MUŞ (Devamla) Elbette, bugün,
reformlar devam etmekte, edecektir. Hukukta, demokraside, temel hak ve
hürriyetler alanında daha ne gibi reformalar yapabileceğimizi Türkiye
Büyük Millet Meclisi çatısı altında hep beraber
konuşacağız ve inanıyorum ki gereken adımlar
atılacak.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Yirmi yıl
oldu!
MEHMET MUŞ (Devamla) AK PARTİ Grubu
olarak biz, hukuku ve demokrasiyi sadece ülkemizin ekonomik
standardını yükseltmek ve yabancı sermayeyi çekmek amacıyla
değil, vatandaşlarımızın hayat
standartlarını arttırmak, hak ve hürriyetlerini güçlendirmek,
refahını ve mutluluğunu arttırmak için istiyoruz ama
üzülerek görmekteyiz ki özellikle bazı muhalefet çevreleri tarafından
hukuk reformu tartışmaları terör yandaşlarının
salıverilmesine indirgenmek istenmektedir.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Bülent
Arınç dâhil mi?
MEHMET MUŞ (Devamla) Mesela, CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu terör hükümlüsü
Demirtaş ve tutuklu Osman Kavala yargılamaları için
Göğüslerinde şeref madalyası olarak taşıyacaklar.
ifadesini kullanmaktadır.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Bülent
Arınç da dâhil mi?
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Bülent Arınç
da dedi onu, Bülent Arınç.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Hukuk reformundan terör
destekçilerinin tahliye edilmesini anlamak, en hafif tabiriyle,
aymazlıktan kaynaklanmaktadır. Sayın
Kılıçdaroğlunun şeref madalyası
taktığı Demirtaş, 7 Eylül 2015 tarihinde çukur eylemleri
esnasında yaptığı bir açıklamada Türk Silahlı
Kuvvetlerine karşı
(CHP sıralarından gürültüler)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Sussanıza kardeşim ya, ayıptır ya! Ne
bağırıyorsunuz? Biz böyle mi yaptık?
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Ayıp diye bir
şey var ya!
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen ya, bu nedir! (AK
PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar)
Sayın Muş bir dakika.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan,
konuşamıyorum ki zaten. Süreme ekleyin.
BAŞKAN - Arkadaşlar, anlamlı bir
cümle duyamıyorum, gürültü bu, gürültü. Lütfen, Genel Kurulun huzurunu
bozmayın. Bakın, bununla ilgili başka tedbirler almaya
zorlamayın beni! Lütfen
Herkes bir birini itham ediyor, böyle bir
şey yok. Kürsüdeki hatibe söz verdim, başka kimseye söz vermedim.
Lütfen
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Karşılıklı
konuşacak olanlar çıksınlar, kuliste konuşsunlar
aralarında.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
Başkanım, bu
BAŞKAN Sayın Muş, bir dakika,
sakinleşsin
Ben sürenize ekleyeceğim sizin.
Sayın Grup Başkan Vekilleri, lütfen kendi
gruplarınıza
Biliyorsunuz, bu, İç Tüzüke aykırı,
uyarma cezası gerektiren bir durum, Genel Kurulun faaliyetini engelliyor
konuşanlar.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, Genel Başkanımız
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Onlara söyleyin,
onlara söyleyin!
BAŞKAN - Kim olursa, hangi partiden olursa
olsun
Söylediğim hepiniz için geçerli.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, keşke Sayın Genel Başkanımız
konuşurken de AK PARTİyi bir uyarsaydınız.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Biz böyle
mi yaptık?
BAŞKAN Ama böyle değildi ki, Sayın
Genel Başkan konuşabildi. Kürsüde, konuşturmuyorsunuz. Lütfen
Buyurun.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; mesela, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu terör hükümlüsü Demirtaş ve tutuklu Osman
Kavala yargılamaları için Göğüslerinde şeref
madalyası olarak taşıyacaklar. ifadesini kullanmaktadır.
Hukuk reformundan terör destekçilerinin tahliye edilmesini anlamak, en hafif
tabiriyle, aymazlıktan kaynaklanmaktadır.
Sayın Kılıçdaroğlunun
şeref madalyası taktığı Demirtaş, 7 Eylül 2015
tarihinde, çukur eylemleri esnasında yaptığı bir
açıklamada, Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı PKKdan yana
olduğunu beyan ederek aynen şunları söylemiştir: Halk
karşısında bütün ordular çaresizdir; işte Tayyip
Erdoğanın, sarayın ordusu ve polisi de yenildiler, yine
yenilecekler. Bakınız, değerli milletvekilleri, çukur
eylemlerinde halk yok, PKK var. Demirtaş bunu bile bile güvenlik
güçlerimize karşı PKKyı desteklediğini açıklamaktadır.
Bu ordu ne Tayyip Erdoğanın ne sarayın ordusudur; bu ordu Türk
milletinin ordusudur, bu polis Türk milletinin polisidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ve o çukurları kazanlarla
ilgili de gereğini zaten kahraman Mehmetçikimiz yapmıştır.
Çocuk katili PKKyı terör örgütü olarak görmediğini her fırsatta
ilan eden Demirtaşın bu teröre sahip çıkan sözlerini görmezden
gelip aklamaya çalışarak neyi amaçlamaktasınız?
Sayın Kılıçdaroğlunun
şeref madalyası taktığı bir diğer kişi olan
Osman Kavala, 4 Ağustos 2015 tarihinde, İMC Televizyonunda aynen
şunları söylüyor: Bazı durumlarda bir muhalefet hareketinin de
silahlı muhalefet hareketinin de siyaseti belirlemede rolü vardır.
Bakın silahlı muhalefet diyor. Her ne kadar bazıları
PKKyı İŞİDle ve benzeri örgütlerle mukayese etseler de
burada meşrulaştırma yapıyor. Şu anda PKK rasyonel
siyaset yapma kapasitesine sahip bir örgüt, bunu da sözcüleri
konuşmalarında ifade ediyorlar. Şimdi bakın, CHP Grubuna
sesleniyorum: Bu methiyeler düzdüğünüz Kavala silahlı muhalefet
diyor. Demokrasilerde silahlı muhalefet olur mu? Silah işin içine
girince bunun adı muhalefet olmaz, terör olur. (CHP sıralarından
gürültüler) Şimdi soruyorum: Sayın Kılıçdaroğlu, hangi
akılla, hangi vicdanla, hangi anlayışla bu terör sevicilere
şeref madalyası takıyorsunuz? Unutulmasın ki bu ülkede
şeref madalyasını hak edenler terörle mücadelede
canını siper eden aziz şehitlerimiz ve gazilerimizdir.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Esnaf aç,
esnaf aç.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Sayın Başkan,
yine üzülerek ifade etmek isterim ki Türkiye tarihinde ilk kez bir muhalefet
partisi Genel Başkanı bir başka ülkenin devlet
başkanından demokrasi çağrısı adı altında
Türkiyenin iç işlerine müdahale etmesi talebinde bulunmuştur.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Yalancısın!
MEHMET MUŞ (Devamla) - CHPnin hem Genel
Başkanı hem dış politika danışmanı, bu
çağrıyla, seçilen Amerikan Başkanından Türkiyenin iç
işlerine müdahale etmesini istemiştir. Sandıktan, milletten
umudunu kesen CHP
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Daha önce seçim
kararı alsanıza, seçim kararı alın hemen.
MEHMET MUŞ (Devamla)
ABD seçimi öncesi
Türkiyede muhalefeti destekleyerek iktidarı düşüreceğini
söyleyen zihniyete yeşil ışık yakmaktadır.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Yürek varsa
alın seçim kararını, hemen.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bu, CHP
açısından bir utançtır. Nitekim CHP içerisinden sağduyulu
bir ses de Demokrasi için yabancılardan çağrı beklemek züldür.
ifadesini kullanarak CHP yönetimine tepki koymuştur. İçinizden bir
arkadaşınız söylüyor, o bile rahatsız olmuş.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Onu sizin için
söyledi.
MEHMET MUŞ (Devamla) Amerikadan Türkiyenin
iç işlerine müdahale etmesini isteyenlerin her fırsatta
Kuvayımilliye ruhundan bahsetmesi ise büyük bir tezattır. Açıkça
ifade edelim ki bu çağrı Kuvayımilliyenin değil
mandacı zihniyetin yansıması olur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Esasen CHP, Atatürkün Yurtta
barış, cihanda barış. siyasetini bir yana
bırakıp Türkiye kiminle dostsa ona düşman, kiminle düşmansa
ona dost politikasına geçmiştir.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Dost
kalmadı ki zaten.
MEHMET MUŞ (Devamla) Türkiyenin hangi
ülkeyle sorunu varsa o ülkenin tezlerini dile getiren bir anlayışla
karşı karşıyayız.
Ermenistan işgaline karşı bizler
Azerbaycanlı kardeşlerimize her türlü desteği vereceğimizi
açıklarken CHPnin dış politika danışmanı
Türkiye Azerbaycana Suriyeli cihatçıları gönderiyor.
tezviratını yaparak Ermenistanın tezlerini dile
getirmiştir. Dünya bu iftirayı Ermenistandan önce CHPden
duymuştur.
Yine, Türkiyenin Libyada silah ambargosunu
deldiği yalanını Türkiye düşmanlarından önce CHP dile
getirmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri Suriyede küçük çocuklara silah
eğitimi veriyor. sözleriyle Türkiyeye iftira atan da yine CHP
olmuştur. Önce Doğu Akdenizde Türkiye niye yok? deyip, Türkiye
Libyayla anlaşma yapınca Libyada ne işimiz var? deme
çelişkisini gösteren yine CHP olmuştur. Keza geçtiğimiz
günlerde
(CHP sıralarından gürültüler)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Hâlâ
söylüyoruz, Libyada ne işimiz var?
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakın, değerli
arkadaşlar, Sayın Genel Başkanınız Yunan
medyasına manşet oluyor. Ne diyor Yunan medyası, onu dinleyin
ya, boş verin diğerlerini. Geçtiğimiz günlerde, yardım
malzemesi taşıyan bir kargo gemisine -Türk kargo gemisi, Türk
bayrağı var- Yunan bir askerin komuta ettiği Alman fırkateyninin
uluslararası hukuka aykırı şekilde yapmış
olduğu baskını Sayın Kemal Kılıçdaroğlu
meşru göstermeye çalışıyor. Beş saat zaman
vermemişler
On saat de vermem arkadaş, izin vermeden o gemiye
çıkamazsın! Çıkamazsın, uluslararası hukuk bunu
söyler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler) Cevap vermeyince çıkabilirsin diye bir
şey yok. Kendi ülkemize karşı yapılan bu
korsanlığa hangi akılla, hangi mantıkla sahip
çıkıyorsunuz?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Çok ayıp,
çok ayıp!
Biz o gemiyi herkesten önce tanıdık; çok
ayıp yaptığın, çok ayıp!
MEHMET MUŞ (Devamla) Sizin Türkiyeyi
suçlayan sözlerinizi Yunan basınının sevinçle verdiğini
biliyor musunuz?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Arkadaş,
biz herkesten önce tanıdık. Çok ayıp!
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakın, Yunan
basını, manşette ne diyor: Ben söylemiyorum, Yunanistan bu
açıklamadan cesaret alıyor. Türk muhalefeti Yunan
komutanının Libyaya giden gemide arama yapmasını
haklı buldu.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Sizin
âcizliğinizden cesaret alıyor, ne açıklaması,
âcizliğinizden cesaret alıyor.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bu üzücü bir
şeydir. Ben, muhalefet adına üzülüyorum, ana muhalefet adına
üzülüyorum. Ben ana muhalefet lideri olsam, benle alakalı Yunanistandaki
gazeteler bu manşeti atsa kendi grubumun yüzüne bakamam. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Hâlinize
üzülün, hâlinize.
MEHMET MUŞ (Devamla) Ne yazık ki böyle
bir muhalefet anlayışı Türkiyeye fayda sağlamaktan ziyade
Türkiyenin ayağına pranga olmaktadır.
Üzülerek görmekteyiz ki CHP âdeta Türkiyenin
başarılarından rahatsızlık duymaktadır. Mesela,
Karadenizde Türkiyenin en büyük doğal gaz rezervini bulduk. Bu
keşfe millet olarak hep birlikte sevindik ama CHP Genel Başkanı,
sanki bu ülkede hiç böyle bir gelişme olmamış gibi, en ufak bir
yorum yapmadı, yapamadı.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Asgari ücret
kaç lira?
MEHMET MUŞ (Devamla) Arkadaşlar, Ekim
2023te seçimi siz kazanırsanız gazı siz getireceksiniz, bundan
gurur duyun. Biz gazı alıp gitmeyeceğiz, orada duruyor. Buna
mukabil, bazı CHPli yöneticiler ise doğal gaz bulmanın ne kadar
zararlı olduğunu anlatmaya çalıştı. Neredeyse
doğal gaz bulduğumuz için özür dilememiz gerektiğini söyleyecek
noktaya geldiler. Tabii, biz bunu şu zihniyete bağlıyoruz, ne
demişti CHPli bir yönetici: Siz dünyanın en doğru işini
yapsanız da biz alkışlamayız. Böyle bir muhalefet
anlayışını kamuoyunun takdirine bırakıyorum. (CHP
sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletimizle her türlü sorunun
konuşulduğu, tartışıldığı, çözüme
kavuşturulduğu kutlu bir çatıdır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Denk bütçeye
gel!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Bütçeden söz
etsene birazcık!
MEHMET MUŞ (Devamla) Siyaset gizli
kapaklı pazarlıklarla yürütülen millete kapalı bir süreç
değil, milletle birlikte yürütülen şeffaf bir süreçtir. Biz AK
PARTİ olarak, Milliyetçi Hareket Partisiyle birlikte, 15 Temmuz
sonrası oluşan millî birlik ve beraberlik ruhu çerçevesinde Cumhur
İttifakını oluşturduk. Ne yaptıysak, hangi
adımı attıysak milletimizin gözü önünde, şeffaf bir
şekilde yaptık. Milletimizden gizli saklı hiçbir şeyimiz
olmadı ama bugün üzülerek öğreniyoruz ki karşımızda
milletten gizli saklı iş çeviren, kapalı kapılar ardında
gizli pazarlıklarla siyasi mühendislik çalışmaları
yürütenler bulunmaktaymış. Bunu İbrahim Kaboğlu
açıklıyor, benim sözlerim değil. İbrahim Beye sorun. (CHP
sıralarından gürültüler) Bakın, 2018 seçimleri öncesi,
kamuoyundan gizli olarak, İbrahim Kaboğlunun açıklamaları
İYİ PARTİ, HDP, CHP ve Saadet Partisinin yeni anayasa
çalışması adı altında anayasa
değişikliği ittifak çalışması
yaptığını öğrenmiş bulunmaktayız.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Berat Albayrak
MEHMET MUŞ (Devamla) - CHP Milletvekili
İbrahim Kaboğlu, 2018 yılının Ocak-Nisan ayları
arasında, kamuoyundan gizli olarak, HDPnin de dâhil olduğu bu
çalışmaların yapıldığını açıkça
ifade etmiştir. Bakın, demek ki bugün HDPye terör örgütü PKK
uzantısı diyen Sayın Akşener, sırf, o gün, siyasi
çıkar için Kürt siyasi hareketinin siyasi temsilcisi ifadesini
kullanmış; tarihler aynı arkadaşlar.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Bütçeye gel,
bütçeye. Esnaf soruyor, esnaf telefon açıyor.
MEHMET MUŞ (Devamla) Yine HDPli
Sırrı Süreyya Önderin -bak bunların hiçbiri benim ifadem
değil, HDPli Sırrı Süreyya Önderin ifadeleri-
açıklamalarından öğreniyoruz. Sayın Meral Akşenerin
PKK uzantısı dediği HDPden, İYİ PARTİ yerel
seçimler öncesi
Sırrı Süreyya Önder aynen şunu diyor:
Şurada kiminle çalışalım? Nasıl
çalışalım? Fikriniz ne? diyerek bize aracılar
gönderdiler. diyor. İYİ PARTİnin yaptığına
-bakın, bunlar milletten gizli yapıldı- ben siyasi yolsuzluk
diyorum. Alenen, açık, çıkıp Anayasa çalışması
yapabilirsiniz ama millete söyleyin, saklı gizli yapmanın manası
yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Bütçeyi anlat!
MEHMET MUŞ (Devamla) - İYİ
PARTİye oy veren seçmen HDP görüşmelerini bilmeden vermiştir.
2018 seçimlerinden önce bunları kamuoyuna açıklamadılar.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Kamu-özel
işbirliği sözleşmelerini anlat, alenen bilelim.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Kendisini milliyetçi
olarak tanımlayan önemli sayıda bir seçmen, kırmızı
çizgi olarak gördüğü HDPyle görüşmelerin
yapıldığını bilseydi belki de İYİ
PARTİye oy vermeyecekti. Bakın, nitekim, İYİ
PARTİnin kurucularından 3 tane önemli isim var, Meral Akşener,
Koray Aydın, Ümit Özdağ; Ümit Özdağ ayrıldı. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar
MEHMET MUŞ (Devamla) İYİ
PARTİnin kurucularından Ümit Özdağın
açıklamalarından öğreniyoruz. İYİ PARTİ HDPyle
yapılan pazarlıklar neticesinde Anayasanın ilk 3 maddesini
değiştirmeye hatta -Ümit Özdağın açıklamaları
bunlar- üniter yapıyı bozacak bazı adımlarda iş
birliği yapmaya bile evet demiş.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Fitnecilik
dinimizde yasaktır Sayın Muş. Meclis fitnecilik yapmaz.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Daha önceki bütçe
görüşmelerinde İYİ PARTİ-HDP iş birliğini ifade
ettiğimde bir uyarıda bulunmuştum. O zaman bize o
sıralardan hakaret ettiler ama bu, suçüstü yakalanma psikolojisiymiş.
Bakın, İzmirde
Herhangi bir milletvekilini, bir
arkadaşımızı kastetmiyorum, İzmir dediğim için
oradaki milletvekilleri alınmasın, bu genel bir söylem İYİ
PARTİnin politikalarına yönelik.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Paraları
ne yaptınız, paraları?
MEHMET MUŞ (Devamla) İzmirde HDP
İl Başkanının Biz destekliyoruz. dediği Tunç Soyeri
Meral Akşenerin talimatıyla desteklemeyi içine sindirenler, elbette,
bu, HDPyle ortak anayasa işini içine sindirmiştir.
MAHİR POLAT (İzmir) Tunç Soyer
İzmirin Büyükşehir Belediye Başkanı, kabul edeceksiniz!
MEHMET MUŞ (Devamla) Sıra geliyor size.
MAHİR POLAT (İzmir) Kabul edeceksiniz!
Kabul edeceksiniz!
MEHMET MUŞ (Devamla) Keza, bu gizli anayasa
çalışmasından anlıyoruz ki CHP, kırmızı
çizgi olarak gördüğü Atatürk milliyetçiliğinden vazgeçmiş ve HDP
için ilkelerini bir yana bırakmıştır. Yani koskoca
Cumhuriyet Halk Partisi, açıkça Atatürk soyadının ifade
edilmesinden bile rahatsızlık duyan İstanbul İl
Başkanının çizgisine gelmiştir. Değerli
milletvekilleri, bizim bir görevimiz de Atatürkü CHP istismarından
korumaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; muhalefet partilerinin Türkiye bütçesine, yönetimine ve
izlenen politikalara ilişkin eleştirilerini dikkatle dinledik fakat
bu eleştirileri dinlerken gördük ki muhalefette söylem ve eylem
birliği bulunmamaktadır yani muhalefetin
inandırıcılık sorunu vardır. Londradaki tefeciler
diyor, 580 milyon doları gidip alıp geldiler. (CHP
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Sayın
Muş, 128 milyar doları Berat Beye sordun mu arkadaşım?
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan,
bunu niçin söylüyorum? 2019 seçimlerinde milletimiz büyükşehir belediye
başkanlıklarını CHPye vermiştir. Aradan iki seneye
yakın süre geçti. CHPnin burada, şu kürsüde ortaya koyduğu liyakat
şeffaflık yolsuzlukla mücadele gibi ilkelerin kendi yönettikleri
belediyelerde esamesi okunmuyor.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Okunmasa
anasını ağlatırsınız yahu!
MEHMET MUŞ (Devamla) CHP hep şunu
diyordu: Otuz sene önceye gidiyorsunuz, elli sene önceye gidiyorsunuz. Bak,
iki sene önceye gidiyorum çünkü ilk defa, bir alanda da olsa yönetime geldiniz.
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli)
Ankarayı parsel parsel sattınız. diyen kim, CHP mi?
MEHMET MUŞ (Devamla) Mesela CHPnin dilinden
düşürmediği şu liyakat meselesine bir bakalım.
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) Evet, bak
bakalım.
MEHMET MUŞ (Devamla) CHP yönetimi
İstanbul Belediye Başkanlığını
devraldığı gibi, Sayın Kılıçdaroğlunun
seçim öncesi Namus ve şeref sözü veriyorum, hiçbir işçiyi işten
çıkarmayacağız. sözünü unutarak 30 Haziran itibarıyla 11.706
kişiyi işten çıkarmıştır. Bunların içinde
on-on beş yıllık çalışanlar vardır. (CHP
sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) - İşe
gelmeden para alanlar var.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, şimdi, burada Sayın Kılıçdaroğlu
olmadığı için vekillerine soruyorum, verdiğiniz bu namus ve
şeref sözünü unuttunuz mu?
AHMET KAYA (Trabzon) Bankamatikçiler onlar.
MEHMET MUŞ (Devamla) Ekmeğiyle niye
oynadınız? Sizin verdiğiniz sözler sadece seçim gününe kadar
mı geçerli? Seçim bitince verdiğiniz sözün süresi doluyor mu? Bu
namus ve şeref sözü CHP sıralarında asılı bekliyor.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Hortumları
kestik hortumları!
MEHMET MUŞ (Devamla) - Yine, CHP
İstanbula göreve geldikten hemen sonra İstanbulun en
başarılı kütüphane müdürünü mezarlıklar müdürlüğüne
göndererek CHPnin liyakattan ne anladığını
göstermiştir. Bakınız, 11 bin kişiyi işten attılar.
Aynı dönemde, 30 Haziran itibarıyla 18.102 kişiyi işe
aldılar.
AHMET KAYA (Trabzon) Bankamatik bunlar,
çıkanlar bankamatik, bankamatik.
MEHMET MUŞ (Devamla) Madem ihtiyaç vardı
bu insanları niye işten attınız? İhtiyaç vardı
niye attınız? 18.102 kişi. Peki, CHP bunları nasıl
aldı arkadaşlar? Liyakatla alacak ya. Bakın, elimde 16/9/2019
tarihli CHPnin bir iç yazışması var.
AHMET KAYA (Trabzon) Bankamatikler işten
çıktı!
MEHMET MUŞ (Devamla) İl
Başkanlığı ilçelere gönderiyor, diyor ki Büyükşehirde
müracaat edenleri, onları büyükşehire gönderin ama
Burada bir
şey yok, doğru, gelirse adam ne yapacak büyükşehire
yönlendirecek. Ama referans olmak istediklerinizin
diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan,
sürem
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MEHMET MUŞ (Devamla) Ancak referans olmak
istediklerinizin altına referansınızı yapın, il
sekreterliğine gönderin. diyor. İşte, bunların liyakat
sertifikası budur arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) AK
PARTİye üye olmayanları işe almıyorsunuz.
MEHMET MUŞ (Devamla) Moğultaydan örnek
verirdik. Adam Adalet Bakanı. MHPliler ile Refah Partilileri mi
alacağım? diyor. Almam tabii örgütüme verdim kadroyu. Otuz sene,
kırk sene geçti üzerinden ama CHPde değişen hiçbir şey
yok. Gelir gelmez aynı şey, değişmez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
Sayın Başkan, bakın, bir örnek daha
vereyim. Örnek çok fakat süre kısıtlı olduğu için
Bakın, bir örnek daha vereyim. Miss Turkey güzellik
yarışmasına katılan -katılabilir itirazımız
yok- CHPli gençlik kolları üyesi, moda tasarım mezunu, hemen CHPli
belediyeye, büyükşehre, kariyer danışmanı olarak
atanıyor insan kaynaklarında. Ya, bari mesleğine bakın,
işletme mezunu olsun, insan kaynakları mezunu, öyle atayın. Ama
yok, partiden olsun atayalım, liyakatten anladıkları. (AK
PARTİ sıralarından alkışılar, CHP
sıralarından gürültüler) CHPnin, bak, il başkan
yardımcıları
BAŞKAN Sayın Muş
Sayın
Muş
MEHMET MUŞ (Devamla) Sürem bitti.
BAŞKAN Tamam, bir şey demiyorum.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakın, Sayın
Başkan, CHPnin il başkan yardımcıları, bak, ilçe
belediyeden dağıtılmış, bankamatik memuru,
dağıtmışlar, maaşlarını alıyorlar. (CHP
sıralarından gürültüler) Şimdi, bak, bunlar bankamatik memuru,
hiçbir yalanlama gelmedi buna. Şimdi, her grup toplantısında
Bakın, Kemal Bey burada da söyledi, ben, söylediği sözlere inanmak
istiyorum ama inanamıyorum. Söyledikleriyle eylemleri başka. (CHP
sıralarından gürültüler) Sayın Genel Başkan her grup
toplantısında yetim hakkından söz ediyor. Soruyorum: Yetim
hakkı nerede? Kul hakkı nerede? Yetim hakkı hassasiyetiniz
nerede burada? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Adana
Büyükşehir Belediye Başkanı ne demişti? Ne demek? AK PARTİlileri
mi alacağım? Almam tabii ki. dedi. Değişen bir kafa yok.
Peki, Kemal Beyden bununla alakalı tek söz duydunuz mu, şu
anlattıklarımla alakalı tek bir tepki duydunuz mu? (CHP
sıralarından gürültüler)
Yolsuzluk ve şeffaflık meselesine gelince:
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ihalelerinde
kayırmacılık ve usulsüzlük hat safhada. Ben bir belediye
üzerinden gidiyorum, zamanımız yok. (CHP sıralarından
gürültüler) Mesela, eşe dosta ihale yok.
AHMET KAYA (Trabzon) Hâlâ İstanbulu
hazmedemediniz ya!
MEHMET MUŞ (Devamla) Arkadaş,
orayı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (Devamla) Merkezî hükûmette
misiniz? Yok.
BAŞKAN Sayın Muş, bir dakika
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan,
hem burada durmak zorunda
kaldım hem de yani herkese üç dakika, beş dakika verdiniz. Sizden
istirham ediyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Tamam, dikkate alıyorum.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Sayın
Muş, 128 milyar doları kime sattınız?
MEHMET MUŞ (Devamla) Mesela, bakın,
eşe dosta, eşe dosta
BAŞKAN Konuşamadığı için
onları ekliyorum.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan,
mesela Eşe dosta ihale yok. diye seçim vaadinde bulunup Halk TVnin
patronuna maske ihalesi vermiş pazarlık usulüyle.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Emeklilikte
yaşa takılanları anlat!
MEHMET MUŞ (Devamla) Ya, şimdi, hepsi de
CHPli belediye.
BAŞKAN Maskenizi çıkarmayın
Sayın Gürer, lütfen.
MEHMET MUŞ (Devamla) Hani, eşe dosta ihale
yoktu, niye Halk TVnin patronuna verdiniz? İstanbul, Kadıköy, Bolu,
İzmir, ben size dört tane sayayım. Yine, başka bir CHP
yandaşına 7 kat pahalıya maske verilmiş. (CHP
sıralarından gürültüler) Bir örnek, bakın, ikisi de
büyükşehrin kendi şirketleri, pazarlık
usulüyle veriyor; birini 44 kuruşa alıyor, öbürünü 2,89a
alıyor. Yirmi gün var arasında, ikisi de kendi belediyeniz. Yani
kayırmacılık had safhada.
AHMET KAYA (Trabzon) İktidar sensin, yap
gereğini o zaman.
MEHMET MUŞ (Devamla) CHPli Yalova Belediye
Başkanı 20 milyon liralık zimmet ve yolsuzluk davasında
yargıya hesap veriyor.
Bakın, yine Kemal
Kılıçdaroğlunun Menemeni çok seviyorum
(CHP
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Muş
AHMET KAYA (Trabzon) İftira atma,
gereğini yap; iktidar sensin.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) İftira
atmayacaksın Sayın Muş, iktidar sensin, gerekeni yap.
BAŞKAN Tamam, sakin olun bir dakika.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan,
kendi sesimi duyamıyorum, biraz rahatlasınlar öyle söyleyeyim.
Hazımsızlık olabiliyor.
BAŞKAN Tamam, siz biraz bekleyin, bir
sakinleşsin; ben sizin sürenizi tamamlayacağım.
AHMET KAYA (Trabzon) Ya, iktidar siz değil
misiniz kardeşim? Gereğini yapın.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Gereğini
yap, gereğini!
BAŞKAN Bir saniye
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Beş dakika
uzadı Sayın Başkan.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın
Başkanım, söylediklerim doğru değilse çıkıp
konuşsunlar Doğru değil. desinler. Bende, dosyamda var hepsi.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Bütçeyi anlat
sen, 128 milyar doları kime sattığını anlat!
MEHMET MUŞ (Devamla) Bağırma,
oturun; yakalandınız, yakalandınız.
AHMET KAYA (Trabzon) Elini tutan mı var? Git
gereğini yap!
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) Yarım
saattir İstanbulu anlatıyorsun, burası Türkiye Büyük Millet
Meclisi yahu!
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan,
bakın, CHPli Yalova Belediyesi 20 milyon liralık zimmet ve yolsuzluk
davasında yargıya hesap veriyor.
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli)
İstanbul, İstanbul; yeter artık yahu!
MEHMET MUŞ (Devamla) Yine, bakın,
Kılıçdaroğlunun aday gösterirken -ben buraya döneyim-
Menemeni çok seviyorum, onun için Başkanımızı Menemene
emanet ediyorum. dediği CHPli Menemen Belediye Başkanı on
sekiz ayda 50 milyon liralık yolsuzluk iddiasıyla tutuklandı.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) Ayıp
yahu!
MEHMET MUŞ (Devamla) Arkadaşlar, lütfen
Sayın Genel Başkana söyleyin, bundan sonra bizim hiçbir ilçemizi
sevmesin, hiçbir belediye başkanınızı ilçemize emanet
etmesin; emanet ettiği 50 milyon götürüyor. (CHP sıralarından
gürültüler)
Bakın, gazete manşeti: Menemeni
yemişler. Arkadaşlar, Menemeni yiyip bitirmişler. Bakın,
Kemal Bey
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Mehmet Bey, biz
Menemen Belediye Başkanını görevden aldık.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, ben hepsini
hesapladım, son bir süre veriyorum, tamamlayalım lütfen.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan,
bakın, en az beş dakika oradan kestiler.
BAŞKAN Beş değil yedi oldu.
MEHMET MUŞ (Devamla) Mithat Beye beş
dakika verdiniz. Sizden istirham ediyorum.
BAŞKAN Şimdi yedinci dakikayı
veriyorum, ben onları, kesmeleri dikkate aldım.
Tamamlayalım lütfen.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Sayın
Muş, 128 milyar doları kime sattığını anlat,
detaylı anlat. Hadi oraya gel, elli dakikadır seni bekliyoruz.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan,
bakın, ben sözüm kesildiği için burada bile meramımı izah
ediyorum.
BAŞKAN Tamam, siz konuşun, dikkate alıyorum.
MEHMET MUŞ (Devamla) Şimdi, bakın,
arkadaşlar, Beylikdüzü Belediyesinde bir etkinlik yapılıyor
kâğıt üzerinde, yazarçizerler davet edilmiş. Yani bakın,
bir dönem hayalî ihracat vardı, hayalî ihracat; CHP buna benzer şekilde
yolsuzluk literatürüne hayalî etkinlik yolsuzluğunu soktu, ilklerin
partisi CHP. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler) CHP seçimden önce derman
belediyeciliği diyordu, seçimden sonra bu iş vurgun belediyeciliğine
döndü.
Bakın, Kemal Beyin bir hayali vardı, dedi
ki: Ben -2019 seçimlerinden önce İstanbul Belediye Başkan
adayıydı- aile sigortası yapacağım, ihtiyaç sahibi her
aileye 600 lira vereceğim. Güzel, çok güzel bir proje. Şimdi
İstanbul Belediyesi sizde, haydi, bu 600 lirayı verin. 2009daki 600
lira bugünkü rakamlarla 1.818 lira.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Onu bile
anlamamışsın.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Haydi, siz 1.818 lira
vermeyin, 1.500 lira verin. Belediye Başkanınıza göre de 475 bin
ailenin ihtiyacı var, buyurun dağıtın, haydi
dağıtın arkadaşlar. Niçin dağıtmıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Muş, lütfen
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın
Başkanım, bakın, istirham ediyorum
BAŞKAN Haklısınız, tamam,
yeterince uzattım
MEHMET MUŞ (Devamla) - Siz bana beş dakika
verin, ben bitirip gideyim.
BAŞKAN - Son bir dakika, ben hesaba kattım
onları.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Konuşturmuyorlar
ki.
BAŞKAN Lütfen tamamlayalım.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan,
bakın, sözün özü, bir belediyenin bütçesini doğru düzgün yönetemeyenler,
paçalarından yolsuzluk ve kayırmacılık akan bir
anlayış Türkiyeyi yönetemez. (CHP sıralarından gürültüler)
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Ankarayı
parsel parsel satanlar
Hadi oradan!
MEHMET MUŞ (Devamla) - Milletin size yetki
verdiği belediyelerde ne yaptınız? CHPli İstanbul
Belediyesinde AK PARTİnin bitirdiği projeleri açmaktan, Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanıyla Belediyeyi borç
batağına saplamak için borç aramaktan, CHPli İzmir Belediye
Başkanıyla İzmire ayrı bayrak, ayrı para. gibi
bölücü söylemlerde bulunup Çav Bella eşliğinde dans ederek
hendekteki PKK sempatizanlarına selam göndermekten başka ne
yaptınız? İki sene geçti, elinde şu musluktan başka
açılan bir eser yok. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Bakın,
çeşmeyi restore eden de biziz, musluğu taktılar sadece. Ha, bu
arada musluğa bakın, musluk da çalışmıyor olabilir!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kendisi gibi düşünmeyen sanatçılara
hakaret eden, kendisine oy vermeyen öğretmenleri
aşağılayan
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, siz sözünü kestikçe,
konuşturmadıkça ben süre ekliyorum konuşsun diye. Lütfen
Böyle
bir şey yok! Hayır! Gürültüyle konuşturmamak yok, hayır.
(CHP sıralarından gürültüler)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sen işine bak Sayın
Başarır, işine! Lütfen
İşine bak! (CHP
sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, konuşacak, konuşacak
Buyurunuz Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (Devamla) Kendisi gibi
düşünmeyen sanatçılara hakaret eden, kendisine oy vermeyen
öğretmenleri aşağılayan, iktidara gelirse bazı
gazetelere el koyacağını söyleyen, AK PARTİye oy vermenin
haram olduğunu iddia eden, Türk ordusuna satılmış diyen
bir anlayış bize demokrasi dersi veremez arkadaş! (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Sayın Başkan, güvenliğin
olmadığı yerde ekonomik kalkınma olmaz, huzur ve refah
olmaz, gelişme kaydedilmez. Bunun için terörle mücadele çok büyük önem arz
ediyor. Hükûmetimizin son yıllarda terörle mücadele konusunda
sergilediği kararlı tutum sayesinde bu yolda büyük
başarılar elde edildi. Tabii, devletimiz, sadece teröristle
değil, teröriste yardım yataklık eden, onlara siyasi sözcülük
edenlerle de mücadele ediyor. Esasen teröre destek veren belediye
başkanlarının görevden alınması da terörün
finansmanını kurutmak, kaynaklarını yok etmek için
atılmış önemli bir adımdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, selamlayalım
lütfen.
İki dakika
Tamam.
Selamlayalım, tamamlayalım, bitirelim.
Son bir dakika veriyorum.
MEHMET MUŞ (Devamla) Esasen teröre destek
veren belediye başkanlarının görevden alınması da
terörün finansmanını kurutmak, kaynaklarını yok etmek için
atılmış önemli bir adımdır. Belediye
imkânlarını terör örgütüne sunan, dağa militan devşiren,
terör örgütü yandaşlarını belediyede istihdam eden, eş başkanlık
adı altında paralel belediye yönetimi kuran belediye
başkanları, PKKnın terör eylemlerinden sorumludur. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, ben duyamıyorum
hatibi. Bunları sayacağız süreye, öyle mi! Asla böyle bir
şey olamaz!
MEHMET MUŞ (Devamla) Kayyum görevlendirmelerine
karşı çıkanlar, ya terör örgütünün siyasi sözcüleri ya da
onlarla iş birliği yapan siyasi partilerdir. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Duyulmuyor, sade bir gürültü, makine
çalışması gibi bir ses
MEHMET MUŞ (Devamla) Bunlar, çocuğunu
dağa kaçıranlara tepki gösteren Diyarbakır Annelerini linç
etmeye çalışanlardır. Bunlar Diyarbakırda görevden
alınan terör yandaşı belediye başkanlarının
yanına koşup orada evladı için haykıran annelere kör,
sağır, dilsiz kalanlardır. Öyle ki, bu anneler, Türkiye
düşmanı HDP ve
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sensin Türkiye
düşmanı, sen!
MEHMET MUŞ (Devamla) -
onun milletvekillerine
dönerek Sizin çocuğunuz özel okullarda, bizim çocuklarımız ya
cezaevinde ya da toprağın altında. diyerek
haykırmaktadır. Anneler terör baronlarına Artık yeter!
demektedir. (HDP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan,
toparlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin)
Ağzından çamur akıyor, çamur!
BAŞKAN Sayın Muş, tamamladım,
lütfen.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Tamam, haklısınız ama
kafi yani o kadar. Hayır, tamam.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan,
tamamlayacağım zaten. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Anladım da yani o kadar olmaz ki
lütfen.
MEHMET MUŞ (Devamla) Devletimizin iki eli bu
teröre destek veren
BAŞKAN - Sayın Muş, selamlayın
lütfen.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan,
inanın en az on dakikamı bu gürültüden kestiler, en az on
dakikamı.
BAŞKAN Takip ediyorum ben,
haksızlığa fırsat vermek istemedim ama lütfen, tamam.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın
Başkanım, toparlıyorum. Sayın Başkanım,
konuşmamın başında birkaç dakika vermenizi istirham
ediyorum dedim. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - On dakikayı geçti Sayın
Muş, lütfen, tamam.
MEHMET MUŞ (Devamla) On dakikamı
kestiler.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kürsüyü
işgal mi ediyorsun? Kürsü işgali yapıyorsun, milletin kürsüsünü
işgal edemezsin!
BAŞKAN - Mikrofonu açmıyorum.
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan,
peki.
Arkadaşlar, burası sizinle alakalı
değil, sizin de zorunuza gidebilir ama biliyorum. (CHP ve HDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen Genel Kurulu selamlayalım,
bitirelim Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (Devamla) Toparlıyorum Sayın
Başkan.
Ya arkadaşlar, PKKya iki kelam edeceğim,
niye susturmaya çalışıyorsunuz, bırakın da söyleyeyim
meramımı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ya ben anlamıyorum ki, hadi burası rahatsız oluyor, siz niye
oluyorsunuz? (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Git
ağzını yıka!
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Başkan,
bakın, toparlıyorum.
BAŞKAN Sayın Muş, lütfen,
selamlayalım Genel Kurulu, tamam.
MEHMET MUŞ (Devamla) Selamlıyorum,
toparlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bakın, az önce bir şey söylendi, PKK tarafından HDP
binasından dağa götürülen
BAŞKAN Sayın Muş, tamamlayalım
lütfen.
MEHMET MUŞ (Devamla) Toparlıyorum.
Tüm bunları görmezden gelip anne
karnındaki çocukları katledenlere, canlı bombalara üzülenler
ardından çocuk haklarından bahsedemez. Terörle arasına mesafe
koymayanlar, şiddeti araç olarak kullananlar ve onlarla seçim kazanmak
için iş birliği yapanları bu millet unutmayacaktır.
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (Devamla) Devletimiz büyük,
milletimiz azizdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Büyük ve güçlü Türkiye, çıktığı
bu yolda olumlu adımlar atarak ilerlemektedir.
BAŞKAN Sayın Muş, süreniz doldu.
Lütfen
MEHMET MUŞ (Devamla) Bu duygularla sözlerime
son verirken Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Bravo,
bravo!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bittikten
sonra. diyeceksiniz herhâlde.
BAŞKAN Bir dakika Sayın Altay, bir
saniye
AK PARTİ Grubu konuşmaları tamamlandıktan sonra söz
vereceğim sataşmalara.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Tamamlanmaz ki
bu gidişle.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Geniş bir
söz talep ediyorum.
BAŞKAN Öyle yapmıştık, öyle
yapacağız.
Sayın Oluç, aynı şekilde.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkanım, biz bütçeyle ilgili bir şey duymadık.
BAŞKAN Kim konuştu bütçeyle ilgili
Sayın Aydoğan, ben diğerlerinde de duymadım daha önceden.
ERHAN USTA (Samsun) Nasıl söyleyebilirsiniz
bunu Sayın Başkan, adaletiniz bu mu sizin?
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına ikinci
konuşmacı Genel Başkan Vekili ve İstanbul Milletvekili
Sayın Numan Kurtulmuş.
Buyurun Sayın Kurtulmuş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA NUMAN KURTULMUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Bismillah, her hayrın başıdır.
diyerek sözlerime başlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2021 yılı bütçemizin hayırlı ve
uğurlu olmasını, bu bütçe müzakerelerinde ortaya konulan
fikirlerin önümüzdeki yıl da yapılacak faaliyetlerde
ışık tutmasını temenni ediyorum.
Bilindiği gibi bütçelerin iki tane yönü
vardır. Bir tanesi, o bütçenin milletin imkânlarıyla
kaynaklarının nereye kullanıldığı, ne
şekilde kullanıldığı, nasıl
harcandığıyla ilgili tartışmalardır; bütçelerin
ikinci alanıysa, bu bütçe görüşmeleri vesilesiyle siyasi
tartışmalara ama böyle bağırarak değil, akılla,
izanla siyasi tartışmalara zemin hazırlamasıdır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bu vesileyle ben bu
bütçenin de önümüzdeki yıl ve önümüzdeki dönemlere ilişkin siyasi
tartışmalarımıza hayırlı bir zemin
hazırlamasını temenni ediyorum. Hepimiz -daha önceki
konuşmacılar da ifade etti- insanlık tarihinin en önemli
geçiş noktalarından birini yaşıyoruz. 2020yi sadece bizler
değil, torunlarımız ve sonraki nesiller de dünyanın en
büyük değişimlere gebe olduğu bir dönemin
başlangıcı olarak hatırlayacak. Pandemi
dolayısıyla ortaya çıkan bu değişiklik süreci
içerisinde toplumsal hayatın her alanında çok köklü
değişikliklere şahit olduk, şahit olmaya devam
edeceğiz. Eğitimden sağlık hizmetlerine, çalışma
şartlarından üretim ve tedarik yöntemlerine kadar birçok şey
değişecek. Bundan da daha köklü olarak özellikle küresel ölçekte yeni
bir finansal ve küresel siyasal mimarinin tohumlarının da bu
yıldan itibaren atılmaya başlayacağını
açıklıkla söyleyebiliriz.
Dolayısıyla, bizim gibi büyük ülkelerin,
iddiası olan ülkelerin meclislerine düşen, önümüzdeki yıllara
ilişkin genel millî hedefler üzerinde odaklanmak ve bunları
tartışmaktır. İçinde bulunduğumuz coğrafya yine
daha evvel hatırlatıldı, Doğu Akdeniz, Balkanlar,
Kafkaslar. Bu coğrafya, Anadolu, Mezopotamya coğrafyası tarih
boyunca en büyük değişimlerin, dönüşümlerin olduğu
coğrafyadır. Burada bulunmanın çok büyük bedelleri olduğunu
milletçe ödemiş olan bir ülkeyiz. Bu bölgede yeni güç denklemlerinin
kurulduğu bir dönemde Türkiye bu güç denklemlerinin kurulmasında
hayati rol oynayacak ülkelerden biridir. Onun için bizim gibi ülkelerde,
Türkiyenin bütçesini konuşurken sadece bazı parasal büyüklüklerini
değil, Türkiyenin önündeki hedefleri de konuşmamız gerekiyor.
Ben bu çerçevede hepimizin -siyasi fikirlerimiz farklı olabilir,
bakış açılarımız farklı olabilir- ama hepimizin
ortak hedefimizin yeniden güçlü büyük Türkiyeyi kurmak olduğunun
altını çizmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bundan sonra, konuşmamın geri kalan
kısmına gireceğim ancak müsaade ederseniz -keşke kendisi de
burada olsaydı- sataşmak maksadıyla söylemiyorum ama bazı
konuların açıklığa kavuşması bakımından
birkaç tane temel hususun burada altını çizmek isterim. Sayın
Genel Başkanın konuşmasında birkaç tane -teferruatı
arkadaşlar konuştular, konuşacaklar- bunlardan bir tanesi
hakikaten rencide eden bir şey kurşun asker tanımlamasıdır.
Ben, hiçbir Cumhuriyet Halk Partili arkadaşımı kurşun asker
olarak itham etmem. AK PARTİ Grubundaki hiçbir arkadaşımız
da kurşun asker değildir; akıl sahibi, insaf sahibi, vicdan sahibi,
izan sahibi vatansever insanlardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET KAYA (Trabzon) Kendileri dedi kurşun
askeriz diye.
NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Ben duyduğumu
Sizden rivayetle konuşmuyorum.
Bir başka önemli konu, altını çizerek
ifade edeceğim konu, devletin yapısı üzerinde, AK PARTİ
Grubuna dönerek Devletin yapısı üzerinde şüpheleriniz
. Tam
cümlesini söyleyeyim:
sorunlarınız vardır. cümlesidir. AK
PARTİnin devletin yapısıyla ilgili hiçbir sorunu yoktur. AK
PARTİ, Türkiye Cumhuriyet devletini yöneten siyasi kadronun merkezindedir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Üçüncüsü: Demokrasiyi ilk seçimde
getireceğiz. Aynen cümlesini söylüyorum. Demokrasi, Osmanlının
son döneminde, o günün şartları içeresinde hatta tek parti döneminde,
o günün şartları içerisinde gelmiştir ama 1950 seçimlerinden
sonra demokrasi bu ülkeye gelmiş ve bedeli ödenmiş en hakiki
demokrasidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 1950
seçimlerinde halkın helal oylarıyla seçilen Başbakanın idam
sehpalarına götürülmesine rağmen şehit Başbakanın
arkasından ağlayan bu millet demokrasiye sonuna kadar sahip
çıkmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) 12 Eylülde binlerce vatan evladı Bir sağdan, bir
soldan. diyerek ortadan kaldırılırken 12 Eylül yönetimine
rağmen bu millet demokrasisine sahip çıkmıştır. 28
Şubatta seçilmiş Hükûmet Alicengiz oyunlarıyla indirilip
tanklarla, paletlerle demokrasiye ayar verilirken bu millet demokrasiye her
yerde de bu Mecliste de sahip çıkmıştır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ayrıca, bu millet demokrasiye
bu çatı altında 15 Temmuz gecesi her birinizin katkısıyla
sahip çıkmış, az ileride Kızılay Meydanında
sahip çıkmış, Genelkurmay Meydanında sahip
çıkmış, kanlarıyla bedelini ödemiş, dünyanın en
kutsal demokrasisidir. Demokrasi bu millete gelmiş, demokrasiyi millet
içselleştirmiştir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bir başka önemli konu
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Beş sene
geriye sarar mısınız?
NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Değerli
kardeşlerim, söyleyeceğiniz varsa söylersiniz, Grup Başkan
Vekiliniz orada. Bunlara itiraz etmeyeceğinizi zannediyorum.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) 2015
yılında bunları söylemiyordunuz!
NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Şimdi, aynen
şu cümleyi de okuyayım, diyor ki: Türk ticaret gemisi
durdurulduğu zaman -Sayın Kılıçdaroğlu- gerçeği
AB makamlarının açıklamasından sonra öğrendik.
Arkadaşlar, biz gerçeği ABnin, ABDnin
makamlarının açıklamasından değil, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin makamlarının açıklamasından öğreniyoruz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Son olarak, erken seçim
Her muhalefet partisi erken
seçim ister. Demokraside bu da önemli bir şeydir ancak Türkiyede erken
seçimin rasyonel şartları ve siyasi şartları yoktur. AK
PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisinin oluşturduğu Cumhur
İttifakı millî konularda kararlılıkla yoluna devam
etmektedir. İnşallah 2023te yapılacak seçimlerde de Recep
Tayyip Erdoğan bu milletin helal oylarıyla yeniden
Cumhurbaşkanı seçilecek. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bugün yalnız ümitli bir şey duydum Sayın
Kılıçdaroğlundan, 2023 seçimlerine aday olabileceği
sinyalini verdi. Eğer Sayın Kılıçdaroğlu 2023
seçimlerinde aday olur ya da Cumhuriyet Halk Partisinden bir arkadaş aday
olursa dostlarıyla birlikte de iktidar olursa ağzımızı
açıp bir şey söylersek namerdiz. Biz demokrasiye sonuna kadar
saygılıyız, demokrasinin de en iyi şekilde
işlemesinden yanayız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ancak Türkiye demokrasisinde seçilmişlere saygı
duymak da demokrasiye inanmak kadar zaruri bir şeydir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Kayyumlar niye
var, kayyumlar?
NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Değerli
kardeşlerim, bu açıklamaları yapmak zaruretindeydim.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Kayyumlar
ortada, kayyumlara bak.
NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Şimdi, gelelim
konumuza: Corona salgını dolayısıyla çok zor bir dönemden
geçiyoruz. Dünyada 2020 yılında 4 trilyon dolarlık ciddi bir
harcama yapıldı. Ayrıca, hükûmetlerin birtakım destekleri,
ekonomik kaybı 4 trilyon dolar... Hükûmet destekleriyle birlikte bu rakam
15 trilyon dolara çıktı. Eğer 2021 yılında bu devam
ederse dünya ekonomisinin 5,6 trilyon dolar daha bir şekilde maalesef
daralacağı görülüyor. Türkiye olarak şüphesiz bundan biz de
payımıza düşeni aldık. Türkiye, bu ortamda üzerine
düşenleri yaparak, sağlık sistemimiz en güçlü şekilde
çalışarak -bunu tartışmak bile istemem- hem
sağlık personelimizin gücü hem sağlık sistemimizin gücü hem
de vaktinde aldığımız tedbirlerle sağlıkta
başarıdan başarıya koştuk. Dünya Sağlık
Örgütünün ve dünyadaki bazı sağlık dergilerinin çoğunda
Türkiye'yi öven makalelere hepimiz şahit olduk.
Ayrıca, ekonomide tezgâhı
dağıttırmamak için üzerimize düşen her türlü
sorumluluğu yerine getirdik. Vakit kalmadığı için
detayına girmek istemiyorum ama şunu ifade etmek isterim ki tedarik
zincirini kırdırmamak bu süreçteki en önemli
başarılarımızdan biriydi.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Harun gibi
gelip Karun gibi gitmeyi duysak ya sizden. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
HALİL ETYEMEZ (Konya) Ya, bir sus ya! Yeter
artık ya! Ayıp ya!
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Arkadaşlar, siz de söylediniz ama ya!
NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Bir dakika dur,
onun da dersini vereyim. Ben Harun gibi gelip Karun gibi gitmeyeceğim.
sözünü 2008 yılındaki Saadet Partisi Genel Kurulunda Genel
Başkan olarak seçildiğim zaman şey yaptım.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Kimin için
söyledin?
NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Hayatım
Ben
söyledim.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Kimin için
söyledin?
NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Kendime söz verdim
ve bugüne kadar da Harun olarak yoluma devam ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Kimin için
söyledin?
NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Hâlâ babamın
seksen yıllık apartmanında oturuyorum.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Türkiye
dinliyor. Sizin şahsınıza yönelik değildi o.
NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Bütün Türkiye
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Türkiye
dinliyor.
NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) O zaman ben kendi
söylediğimle yükümlüyüm. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen.
NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Teşekkür
ederim. Yanlış bir şey mi söylemişim? Doğru bir
şey söyledim.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Yok, çok
doğru bir şey söylediniz. O söylediğinizden dolayı
kutlarım sizi.
NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Bunu hayatımla
da sürdürmeye devam ediyorum, ölene kadar da sürdüreceğim,
çocuklarıma da en büyük mirasım bu olacaktır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Şahsınızla ilgili değildi o, kaynağına gelin,
kaynağına.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Tebrik
ediyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Siz devam edin
Başkanım.
NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Değerli
kardeşlerim, 2020 yılını üçüncü çeyrekte
yakaladığımız büyük gelişmeyle birlikte inşallah
pozitif bir büyümeyle -küçük de olsa- atlatacağız. 2021in birinci
dönemi ve 2022nin ikinci döneminde dünya ekonomisiyle birlikte Türkiye
ekonomisinde de çok önemli gelişmeler, pozitif gelişmeler
olacaktır.
Bütçelerde açık olduğunu biliyoruz. Yüzde
4,5 civarında bir bütçe açığımız var. Bu, Maastricht
Kriterleri yüzde 3, onun biraz üstündedir ama diğer ülkelerle
kıyaslandığında fevkalade önemli bir durumdayız.
Ayrıca G-20; bütün gelişmiş ülkelerdeki bütçe açıkları
bakımından da Türkiye, makul bir seviyede bu bütçesini sürdürüyor.
Değerli kardeşlerim, Dünya Bankası
tahminlerine göre de, gelişmekte olan ülke ekonomileri toplam gayrisafi
yurt içi hasılasının altmış yıl aradan sonra ilk
defa bu kadar büyük bir daralma yaşadığı dönemi görüyoruz.
Evet, bu süreçte tezgâhı dağıttırmadık.
Vatandaşlarımıza ekonomik olarak da destek çıkmak için
Türkiye Cumhuriyetinin hazinesinden 600 milyar lira
çıkmıştır. Bu anlamda Türkiye, 2021 yılının
ortalarından itibaren gerçekten güçlü bir şekilde kalkınmaya
devam edecek, fiyat istikrarını ve finansal istikrarı
sağlayarak reel ekonomiyi, reel sektörü canlı tutmaya devam
edecektir. Yani her zaman vurguladığımız gibi, tezgâhı
dağıttırmayacağız.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
bütün bu Covid salgını sürecinde ayrıca Türkiyedeki
yatırım sevdamızdan da vazgeçmedik. Onlarca hastane, onlarca elektrik
santrali, milyarlarca dolarlık savunma sanayisi yatırımı,
sayısız köprüler, binlerce kilometrelik yol, milletimizin hizmetine
bu süre içerisinde açılmıştır.
SERVET ÜNSAL (Ankara) Parası yandaşlara
mı?
NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Bu anlamda Türkiyedeki
yatırımları, kamu yatırımlarını da
sürdürmeye devam edeceğiz. Önümüzdeki dönemde her zamankinden daha çok
dayanışmacı, her zamankinden daha çok rasyonel adımlar
atmak mecburiyetindeyiz. Bu çerçevede özellikle ekonomide güveni artıracak
tedbirlerin alınması, ekonomi yönetimimizin önemli
kaldıraçlarından birisi olacaktır.
Yatırımcılarımızın
sıkıntılarının farkındayız,
vatandaşlarımızın sıkıntılarının
ve güçlüklerinin farkındayız. Bunların üstesinden gelebilmek
için bu rasyonel politikalarımızı inşallah uygulamaya
koyacağız.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede özellikle
AK PARTİ iktidarlarının on sekiz yıllık geçmişine
baktığımız zaman, Türkiye ne zaman bir
sıkıntıyla karşı karşıya kaldığında
büyük reformlar uygulamaya konulmuş ve böylece Türkiyenin
sıkıntıları aşılmıştır. 2021
yılı da ülkemiz için hem iktisadi hem de siyasi ve hukuki anlamda
reformlar yılı olacaktır. Sadece geçmişi şöyle bir
hatırlatmak isterim: 2002 yılının ekonomik ve siyasi
krizlerinden AK PARTİ reformlarla çıkmıştır. 2007de darbe
hazırlıkları içerisinde olanların, parti kapatma
davasıyla başlattıkları süreçten de millete yaslanarak ve
reform süreçlerini gerçekleştirerek AK PARTİ çıkmasını
becermiştir. 2008 ve 2009 finansal krizlerinde de çeşitli dönemlerde
ortaya konulan kur ve finansal ataklarla oluşturulmaya
çalışılan kriz senaryolarından da ve en sonuncusu 15 Temmuz
darbe girişiminden de hep üstesinden gelinmiş, buradan, milletin
desteği, AK PARTİ hükûmetinin reform iradesiyle bu ülke
çıkmayı başarmıştır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi, önümüzdeki yıl, 2021
yılı, AK PARTİnin bu reformcu yönünün bir kere daha
müşahede edileceği yıl olacaktır. AK PARTİnin reform
niyeti sağlam, kalıcı, güçlü ve ciddidir. Bundan hiç kimsenin
şüphesi olmasın. İki Değerli Bakanımız Hazine ve
Maliye Bakanımız ve Adalet Bakanımız, ilgili bütün
paydaşlarla önümüzdeki döneme ilişkin reform süreçlerini detaylı
bir şekilde istişare ediyor. Bunlar inşallah
olgunlaştırıldıktan sonra buraya, siyaset kurumuna gelecek
ve siyaset kurumu son şeklini vererek Türkiye yeni reformlarıyla
tanışacaktır. Ben sadece burada bu reformların ana
çerçevesini, genel çerçevesini sizlerle paylaşmak isterim.
Bunları da müsaadenizle madde madde saymak
istiyorum:
1) Rekabete dayalı sosyal politika eksenli
pazar ekonomisinin kuralları, bu reform sürecinde esas
alınacaktır.
2) Rekabetçi piyasaları olumsuz etkileyen bütün
şartların en açık bir şekilde konuşulduğu,
STKlerle, iş dünyasıyla, yabancı-yerli
yatırımcılarla ve diğer bütün ilgili paydaşlarla
yapılan istişareler neticesinde ortak tecrübeyle bu reform sürecine
karar vereceğiz.
3) Reformlarla şeffaflığı,
öngörülebirliği ve hesap verilebilirliği daha fazla
güçlendireceğiz.
4) Ekonomi alanındaki yapısal
dönüşümün ve reform çalışmalarımızın temel
önceliği ise millî üretim odaklı bir kalkınma stratejisidir.
Üretim odaklı reformlarla büyümeyi artıracak, ithalata
bağımlılığı azaltıp cari
açığı düşürecek tedbirleri bu sürecin içerisinde en etkin şekilde
uygulayacağız.
5) Salgın, dünyanın birçok ekonomisinde
çalışma hayatının pratiklerini, üretim tekniklerini ve
süreçlerini, tüketici davranışlarını ve hatta bizatihi
iktisadi zihniyeti dahi değiştiriyor. Bu süreçlerin doğal bir
sonucu olarak teknolojik, sosyal ve iktisadi değişim ve dönüşüm
süreçleri, ülkemizin de gündeminde en belirgin yerini alacaktır. Biz, bu
alanlarda değişim ve dönüşümü, bu dönemin en önemli sinerji
kaynaklarından biri olarak kabul edeceğiz.
6) Reformlarımızda eş zamanlı
hareket etmek, temel çerçevemiz olacaktır yani Türkiyede hem AK
PARTİnin on sekiz yıllık pratiği hem yetmiş
yıllık çok partili siyasi hayat bize gösterdi ki ekonomik, siyasi ve
hukuki reformlar eş zamanlı olarak yürütülürse
başarılı oluyor.
Bu çerçevede, AK PARTİ, bu 6 temel ilkeyle
çerçevesini oluşturduğu yeni reform sürecinde inşallah yoluna
devam edecektir.
Sözlerimin başında bir şey söyledim,
büyük milletlerin büyük hedefleri olmak zorundadır. Büyük milletlerin çok
büyük sınamalarla karşı karşıya
kaldığı, tarih boyunca da çok kere görülmüş bir gerçektir.
Evet, bölgemiz değişiyor, dünya değişiyor; böyle bir
değişim, her tarafı, her şeyi etkiliyor ve Türkiye de bu
değişim sürecinin içerisinde. Allahın izniyle, milletin
iradesiyle çok güzel bir momentum yakalamıştır ve bu momentumu
yakalayarak güçlü ve büyük Türkiye hedefine doğru yürümeye devam
edecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Dünyanın tarihî bir yeniden yapılanma
sürecine girdiği bu ortamda, ülkemizin sahip olduğu bütün imkân ve
fırsatları en iyi şekilde değerlendireceğiz. 2021
bütçesi, bu anlamda, yeniden, güçlü ve büyük Türkiye ideali etrafında ülkemizin imkân ve
fırsatlarının en iyi değerlendirilmeye
çalışıldığı bir bütçe olmuştur.
Yaşadığımız bu yeni dönem, bizim açımızdansa
Türkiyenin önlenemeyen yükselişi olarak adlandırabileceğimiz
yeni bir dönemin başlangıcıdır. Bunun için, Türkiyenin bu
güçlü yükselişinden rahatsız olan bazı çevreler olur mu, olur;
bazı siyasetler olur mu, olur; bazı ülkeler olur mu, olur;
vardır ve olmaya da devam edecektir. Ancak Türkiye, bütün bu çetrefilli ve
netameli konularla uğraşmakta hiçbir şekilde geri adım
atmadan, bu sorunlarda millî menfaatlerimizi önceleyerek hiçbir şekilde
vazgeçmeden, milletimizin ve Hükûmetimizin kararlı duruşuyla,
basiretli politikalarla sorunları aşmaktadır ve aşmaya devam
edecektir Allahın izniyle. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şimdi, Türkiyenin önlenemeyen yükselişi
nedir derseniz birkaç tane örnek vermeme müsaade edin. Türkiye, millî
sanayimizde, özellikle millî savunma sanayimizde
yatırımlarının katlanarak arttığı bir döneme
girmiştir. Benden evvel değerli arkadaşlarımız
bunları açık açık söylediler. Tek tek saymıyorum ama
herhâlde her bir milletvekili arkadaşımızın göğsünü
kabartan bir sonuçla karşı karşıya olduğumuz çok
açıktır. Türkiyede millî savunma sanayisinde yerlilik oranı
yaklaşık yüzde 70ler seviyesine gelmiştir, Allaha çok
şükür. Bunu daha ileriye götüreceğiz ve inşallah Türkiye bundan
çok daha güçlü bir noktaya gelecek.
Burada parantez açarak şunu da çok açıkça
ifade etmeme müsaade edin: S-400 tartışması yapıyoruz
değil mi -tartışmaya girmeyeceğim- F-35
tartışması yapıyoruz değil mi? O
tartışmaların şöyle bir de perde arkasına giderek
Niye bu tartışmalar yapılıyor? diye onu şöyle bir
irdelesek iyi olmaz mı? Biliyorlar ki Türkiye bu istikamette yoluna devam
ederse yakın bir zamanda kendi hava savunma sistemini kuracak, Türkiye
yakın bir zamanda kendi millî muharip uçağını yapacak.
Türkiyenin önlenemeyen yükselişi budur.
Doğu Akdeniz konuşuldu. Doğu
Akdenizde arama faaliyetlerimize devam edeceğiz, kim ne derse desin.
Hatırlayın -o fotoğrafı ben hiç unutmuyorum, o
fotoğrafı hatta evlerimize de asalım- Oruç Reis Gemisi gidiyor,
etrafında Türk fırkateynleri, üstünde Türk helikopterleri,
onların üstünde de Türk uçakları uçuyor. Biz orada NAVTEX ilan edip
Oruç Reisi arama faaliyetlerine göndermeden az evvel de Avrupa Birliği
başta olmak üzere birçok mihraklardan Sakın ha, buralarda arama
yapmayın, ilişkilerimiz bozulur. diye uyarılar geliyor mu?
Geliyordu. Kim takar onların uyarılarını! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Türkiye, millî hedefleri istikametinde
yürüyüşüne Allahın izniyle devam ediyor. Türkiye, Karadenizde de
petrol arayacak, doğal gaz arayacak. Türkiye, Akdenizde de petrol ve
doğal gaz arayacak ve inşallah bunlardan olumlu sonuç
alacağız.
Kıbrıs ve Libya
politikalarımızda da tavizsiz ve kararlı bir şekilde
yürümeye devam ediyoruz. Az evvel yine ifade edildi -Sevilla haritası
üzerinde çok çalıştık, ezberledik o haritayı- Sevilla
haritası Avrupa Birliğinin her ne kadar resmî görüşü olarak
kabul edilmese de Türkiyeye mavi vatanda Sevri dayatan, Türkiyenin neredeyse
-Cumhurbaşkanımızın tabiriyle- kendi kara sularında
balık bile avlamasına müsaade etmeyecek büyük bir dayatma
haritasıydı. Meşru Libya Hükûmetiyle anlaşma yaparak bu
haritanın ortaya koyduğu kısıtlamaları
kırdık ve Türkiye, Doğu Akdenizde münhasır ekonomik bölge
ilan ederek yoluna devam ediyor.
Değerli kardeşlerim, biz
Birleşmiş Milletlerin meşru kıldığı
hükûmetle ilişkilerimizi sürdürürken bazılarının da Hafter
yönetimine destek verdiğini ne yazık ki acı bir şekilde müşahede
ettik, bundan da büyük bir üzüntü duyduk.
Değerli kardeşlerim, Kıbrıs
politikamızdan da asla taviz vermeyeceğiz. Kıbrısta
kapalı Maraşın açılması öncesinde de aynı
şey oldu. Yunanlar arkalarına aldıkları Fransanın da
desteğiyle, bazı ülkelerden birtakım sözcülerin sözleriyle
Sakın ha, Maraşı açmayın. dediler ama Maraşın
açıldığı gün Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanımız
Sayın Ersin Tatar, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı
Sayın Devlet Bahçeli, bakanlarımız ve bizler, hep beraber önce
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetimizin kuruluş yıl dönümünü
kutladık, arkasından Maraşa giderek onu da Türklerin ziyaretine
açtık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yağmurlu bir gündü, herhâlde unutamayacağımız büyük bir sağanak
altında çok keyifli bir günü hep beraber idrak ettik.
Değerli kardeşlerim, gelelim Türkiyenin
bir başka önlenemeyen yükselişine, ha, eski Türkiye olsaydı
bunlarla ilgili herhangi bir söz söylendiği zaman, Sakın ha
burnunuzu çıkarmayın. dendiği zaman, bırakın
burnumuzu hiçbir şekilde kendimizi de oraya çıkarmazdık. Durun
şu köşede sıranızı bekleyin. dendiği zaman tek
ayak üstünde sırada bekletilirdik, şimdi o devirler geride kaldı.
Türkiye bu istikamette yürüyüşüne devam ediyor.
Değerli kardeşlerim, Karabağda,
oradaki büyük zaferi de anmadan geçmemiz asla mümkün değildir. Öncelikle,
Azerbaycanlı kardeşlerimizi bu tarihî zaferi dolayısıyla
bir kere daha tebrik ediyoruz. Hükûmetimiz, milletimiz, Türkiye Büyük Millet
Meclisimiz, milletimizin bütün fertleri Karabağdaki bu muhteşem
zafer dolayısıyla Azerbaycanlı kardeşlerini yürekten tebrik
ediyor. Karabağ meselesinde de uluslararası camiayı hem
Azerbaycanın hem Türkiyenin aleyhine kışkırtmak
isteyenlere karşı yolumuzdan hiç dönmedik. Sayın İlham Aliyevin
Başkanlığında Azerbaycan, çok etkin bir mücadeleyle bir
buçuk ayda, yirmi dokuz yıllık rüyayı gerçekleştirdi ve
Karabağ, Azerbaycanın toprakları oldu. Karabağ,
Azerbaycandır ve kıyamete kadar da Azerbaycan olarak
kalacaktır! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli kardeşlerim, Türkiyenin
önlenemeyen yükselişinin bir başka göstergesi ise Ayasofya Cami-i
Kebirinin ibadete açılmasıdır. Arşivlerimizde duruyor,
Avrupadan kimler neler demiş, Amerikadan kimler neler demiş,
içeriden ve dışarıdan kimler ne demiş, hepsi
arşivlerimizde duruyor. Sakın ha açmayın, sakın ha
burayı bir şekilde cami yapmayın. sözlerine rağmen Türkiye
Cumhuriyeti devleti kararlılıkla yolunda yürüdü. Yüksek yargının
kararı ardından Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan,
hükûmet kararnamesiyle, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle
Ayasofya Camisini asli hürriyetine dönüştürdü ve cami olarak
açılışını hep beraber gerçekleştirdik. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Danıştay kararı ne oldu?
NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Eğer vaktim
olsa Türkiyenin önlenemeyen yükselişine sekiz-on tane daha örnek veririm,
isterseniz dışarıda da bunları konuşabiliriz. Ayasofya
Camisi kıyamete kadar Müslüman milletimizin ibadethanesi olarak açık
kalacaktır, açık kalmaya devam edecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bu ilkeli ve kararlı duruşumuzu güçlü, büyük
Türkiye hedefi istikametinde sürdürürken bundan sonra da
karışılacağımız süreçlerde bazı temel
ilkelerimizden asla taviz vermeyeceğiz. Bölgesel ve küresel sorunlarla
mücadele ederken, meydan okumalara karşı Türkiyenin tezlerini
uluslararası alanda ifade ederken 6 tane temel ilkeden asla
vazgeçmeyeceğiz.
1) Rasyonel hareket edeceğiz ama asla millî
menfaatlerimizden vazgeçmeden yolumuza devam edeceğiz.
2) Biz milletlerin
bağımsızlığı ve devletlerin egemenliği
koşuluyla bütün devletlerle ve bütün uluslararası kuruluşlarla
eşit haklara sahip olarak müzakereye hazırız ancak Türkiyeye
Size şunu veremedik, bunu verelim. diyenlerin, Türkiyeye birtakım
farklı statüler teklif edenlerin Türkiyeden alacağı cevap çok
açıktır. Biz eşit ortak olarak herkesle konuşuruz, egemen
olarak bu ülkenin egemenliğini koruyarak her müzakereye açığız
ama hiçbir şekilde Türkiyenin başka, ayrıcalıklı,
ayrımcı bir muameleye tabi tutulmasına asla rıza göstermez,
asla o şekilde hareket etmeyiz.
3) Biz hakkaniyet sahibi bir milletin
çocuklarıyız. Türkiye Cumhuriyeti devleti diye konuştuğumuz
şey, nevzuhur bir devlet değildir. Gazi Meclisin gölgesi altında
konuşuyoruz. Nice gazilerimizin, büyük şehitlerimizin kanlarıyla
sulanmış bir cumhuriyeti sıfırdan, hem de yoktan
kurmuş olan bir milletiz ama biz, aynı zamanda Selçuklunun
torunlarıyız, biz aynı zamanda Osmanlının
torunlarıyız, büyük bir devlet birikiminin sahibiyiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Onun için şu kuralı da
bütün muhataplarımız artık öğrendiler, bir kere daha
Türkiye Büyük Millet Meclisinden bu kuralı ilan ediyorum: Biz, ne kimsenin
hakkını yeriz ne de kimseye hakkımızı yediririz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Şimdi, Avrupada
falanca siyasetçiler konuşuyor, beyler alışmış,
emperyalizm zamanından kalma dürtülerle konuşuyorlar. Milletlerin
petrollerinin üstüne çökmeye alışmışlar, milletlerin
altınlarının, zenginliklerinin üstüne çökmeye
alışmışlar hatta Afrikanın kara derili
insanlarını, yüz elli milyon Afrikalıyı köleleştirerek
Amerikaya, Avrupaya satmaya alışmışlar. Böyle yürüyor bu
işler zannediyorlar. Bizim onların emperyal görüşlerinde
olduğu gibi ne kimsenin bir karış toprağında gözümüz
vardır
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Afrin! Afrin!
NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Ne kimsenin bir
gram altınında gözümüz vardır ne kimsenin bir gram petrolünde
gözümüz vardır.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Afrin! Afrin!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Afrin! Afrin!
NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Değerli
kardeşlerim, kimsenin hakkını yemeyeceğimiz gibi kimsenin
de bizim hakkımızı, ülkemizin hakkını yemesine müsaade
etmeyiz.
4) Tek taraflı ve çok taraflı
anlaşmalarda önceliğimiz, karşılıklı iş birliği
ve müzakereye ve rızaya açık yöntemlerdir. Bu rızaya ve
müzakereye açık yöntemleri politikamızın ana eksenine koyuyoruz
yani her hâl ve şart altında diplomasi masasını açık
tutuyoruz. Onun için sadece son üç-dört yılda
yaşadığımız büyük sorunların hepsinin
çözülmesindeki temel becerilerimizden biri, sahadaki gücümüz kadar masayı
da hiçbir zaman dağıtmayan masadaki gücümüzdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Sayın
Başkan son bir-iki cümlem.
BAŞKAN Buyurun.
NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) 5) Dış
politikamızın ve devletlerle münasebetimizin kurallarından
bahsediyorum. Mazlum ve mağdur milletlerin sözcüsü ve öncüsü olmaya devam
edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çünkü
biliyoruz ki Türkiye, sadece Türkiyeden ibaret değildir. Türkiyede her
gelişmeyi gözü gibi koruyarak izleyen yüz milyonlarca dostumuzun
olduğunu biliyoruz ve inşallah, mazlum ve mağdur milletlerin
hepsinin sözcüsü, öncüsü olmaya devam edeceğiz.
Son olarak da şu kuralı bir kez daha
paylaşmak istiyorum: Hakkaniyete dayalı, daha adil, daha özgür yeni
bir dünyanın kurulmasının kapıları sonuna kadar
açılmıştır. Covid tehdidiyle birlikte dünyada zengin, fakir
demeden; şu ülke, bu ülke demeden herkesi kontrolü altına alan bu
salgının yeni, dayanışmacı, adil ve hakkaniyetçi bir
zemini hazırlayacağından zerre miktar şüphemiz yoktur. Onun
için, bu süreçte hakkaniyete ve adalete dayalı sözleri olanların
sözünün geçerli olacağı bir döneme giriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) Türkiye, bu anlamda
dünya 5ten büyüktür demeye devam edecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Zalimlerin, despotların,
emperyalistlerin, neoemperyal güçlerin kurmaya çalışacağı
yeni bir dünya düzeni bundan sonra artık o kadar kolay olmayacaktır.
Hep beraber, dünyanın bütün mazlum ve mağdur milletleriyle birlikte
bu bölgenin, bu coğrafyanın ve bu coğrafyada dünyada kurulan bu
denklemin güçlü bir yıldızı olarak Türkiyenin sözü geçecektir,
Türkiyenin de sözü geçecektir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Onun için, değerli kardeşlerim güçlü ve büyük
Türkiye idealimizden hiçbir şekilde vazgeçmeden, 2021 bütçemizi bir
vesile ittihaz ederek güçlülükten kastımız da sadece bu sert güç
dedikleri değil- devlet-millet kaynaşmasını sağlayarak,
milletimizin daha ileri demokratik seviyelere gelmesini temin ederek, ekonomide
çok daha güçlü bir yapılanmaya geçerek ve uluslararası
ilişkilerde de Türkiyeyi her alanda daha güçlü kılarak yolumuza
devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NUMAN KURTULMUŞ (Devamla) İsteseler de
istemeseler de, kurulmakta olan yeni dünyanın yıldız
ülkelerinden biri Türkiyedir. Ne mutlu sizlere ki bu Türkiyenin Türkiye Büyük
Millet Meclisinin üyeleri olarak bu çatı altında görev
yapıyorsunuz. Hepinize selam ve sevgilerimi sunuyorum; Allaha emanet
ediyorum, hayırlı günler diliyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN - Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hem
şahsıma sataştı her 2 hatip hem grubumuza
sataştılar. Yerimden ya da kürsüden -takdiri zatıalinizin olmak
üzere- söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun, kürsüden
(CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim efendim.
BAŞKAN Yeni bir sataşmaya mahal
vermeyelim lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kesinlikle
efendim, müsterih olunuz.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ve 231 sıra sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasında CHPye sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkan. Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna bir sözüm var:
Mehmet Muşu anlamıyorsunuz, Mehmet Muşu çok
hırpaladınız yani sataşma bir ritüeldir ama çok yordunuz.
Arkadaşlar, Mehmet Muş, burada kendini muhalefete
hazırlıyor, anlamadınız mı? (CHP
sıralarından alkışlar) Kendini muhalefete
hazırlıyor. Burada Sayın Muşun, partisinin savunduğu
yürütmenin bütçesini savunduğunu görmedik ki baştan sona Kemal
Kılıçdaroğlu ile Ekrem İmamoğlu arasında gitti
geldi, gitti geldi, maşallah. Tabii, bu da şundan,
anlayışlı olalım arkadaşlar, Sayın Genel
Başkanımızın bugün bütçede yaptığı
konuşma Mehmet Beyin muvazenesini bozmuş, normaldir. (CHP
sıralarından alkışlar) Bunu böyle
karşılayacağız bir. Mehmet Muş kürsü işgaline
kadar gitti, genelde kürsü işgalini muhalefet yapar, o ayrı.
2002 öncesi eleştirilere cevap
vermeyeceğim sevgili kardeşim çünkü sizden önce Türkiyeyi yöneten
koalisyonun içinde Sayın Devlet Bahçeli de vardı, onlar uygun
görürlerse sizden önceki dönemle ilgili eleştirilere cevap verirler, biz
yoktuk. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) 90ları
söyledim, karıştırmayın.
ENGİN ALTAY (Devamla) Yalnız, Sayın
Kurtulmuş, Kıbrıs konuşulursa Kıbrısla ilgili
hamaset yapılırsa bu, hepimizin tüylerini ürpertir; güzeldir, iyidir
de bir Fazıl Küçük demek lazım, bir Rauf Denktaş demek
lazım, bir Necmettin Erbakan demek lazım, bir Bülent Ecevit demek
lazım. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunu da sizin takdirinize bırakıyorum.
Menemen Belediye Başkanını biz bu
tutuklamadan önce ihraç ettik, bunu bilin. Yalova Belediye Başkanı,
bu usulsüzlüğü yapan kişiyle ilgili suç duyurusunu kendisi
yaptı,
İBBde şunları işten
çıkardılar, doğru: Bankamatik memurlarını, AK
PARTİ il ve ilçe başkanlıklarına tahsis edilmiş
çalışanları ve araçları tasfiye ve tahliye ettiler; bunu da
doğru yapmışlar. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Altay, tamamlayın
lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ben de Mehmet Muş
gibi kürsüyü işgal edeceğim.
BAŞKAN Hayır ama bu sefer size
bağıran yok, siz konuşuyorsunuz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Yunan basını, gemi hikâyesini gerçekten böyle ustaca
istismar etmeniz, siyaseti epey öğrendiğinizi ve
profesyonelleştiğinizi gösteriyor. Sayın Genel
Başkanımızın üzüldüğü, bizim üzüldüğümüz
şudur: Altı saat boyunca, beş saat boyunca Türkiyeden hiçbir
yetkilinin Arayamazsın o gemiyi. diyememesidir. (CHP
sıralarından alkışlar) Niye diyemediniz, onu söyleyeyim,
şunun için diyemediniz: Her şeye Sayın Erdoğan karar
verdiği için. Bu konuda Dışişleri Bakanının,
diğer sayın bakanların bir yetkisi yok. Erdoğana
sorulmadan cevap verilemeyeceği için böyle bir kepazelik yaşandı.
Ve ben, o gemiye helikopter indiği gün Ha İzmir Konak Meydanına
bir yabancı devletin askerî helikopteri inmiş ha o gemiye
inmiştir; aynı hadsizliktir, Türkiye, gereğini
yapmalıdır. dedim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Öyle konuşursan
yarın kendini Yunan televizyonlarında...
ENGİN ALTAY (Devamla) Bırak sen,
bırak!
BAŞKAN - Sayın Özkan... Sayın
Altay...
ENGİN ALTAY (Devamla) Orada oturup laf
atacağına... Fransada Macronun Yüce Peygamberimize ve Türkiye
Cumhurbaşkanına yaptığı hadsizliğe bile cevap
vermediniz siz, hiçbiriniz, hiçbiriniz vermediniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Altay, teşekkür
ederim.
ENGİN ALTAY (Devamla) Şimdi,
Demirtaş meselesine gelince...
HALİL ETYEMEZ (Konya) Kürsüyü işgal
ediyor.
BAŞKAN - Sayın Altay... (CHP
sıralarından gürültüler)
ENGİN ALTAY (Devamla) Biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak hiç PKKyla ilişki içinde olmadık. HDP burada, biz
Selahattin Demirtaşın hakkında kesinleşmiş bir hüküm
olmadığı için cezaevinde tutulmaması gerektiğini
söyledik, bundan sonra da söylemeye devam edeceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar) Ama biz şunu da yapmadık:
Biz seçim kazanmak için Abdullah Öcalana elçi gönderip ondan mektup alıp
kardeşini TRTye çıkarıp sonra HDP seçmenine dönüp Bu Öcalanı
niye dinlemiyorsunuz? demedik. (CHP sıralarından alkışlar)
PKKyla ilişki içine girmiş bir parti aranıyorsa bence önce AK
PARTİye bakılacak, bence oraya bakılacak.
BAŞKAN - Sayın Altay, lütfen... (CHP
sıralarından gürültüler)
ENGİN ALTAY (Devamla) Başkanım,
şöyle bitireyim: Bir Anayasa hikâyesi var... (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, sataşmadan
kürsüde iki dakika veriyoruz, ilave süre vermiyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım, şunu söyleyeyim...
BAŞKAN - Bir dakika verdim, bir dakika verdim.
(CHP sıralarından gürültüler)
ENGİN ALTAY (Devamla) Şimdi, efendim,
HDP, İYİ PARTİ, CHP oturmuş Anayasa
çalışması yapmış. Ben bu partinin yedi senedir Grup
Başkan Vekiliyim, yedi senem bitti; benim böyle bir çalışmadan
haberim yok. (AK PARTİ sıralarından Yuh! sesi)
ENGİN ALTAY (Devamla) Yuh sana! (AK
PARTİ sıralarından İbrahim Kaboğlu
sesleri)
Dur, dur, göstereceğim, bak, göstereceğim.
BAŞKAN Arkadaşlar...
HALİL ETYEMEZ (Konya) Korsan sunum
yapıyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) 26ncı Dönem
Parlamentosu, CHP, AK PARTİ, HDP, MHP, Anayasa Uzlaşma Komisyonu
yapıldı; açık, gizli.
24üncü Dönemde gene bir Komisyon kuruldu, uzun da
çalıştı. Sayın Başkanım, zatıaliniz de
varsınız. AK PARTİden Ahmet İyimaya, Mustafa Şentop,
Mehmet Ali Şahin; CHPden Süheyl Batum, Rıza Türmen, Atilla Kart; MHPden
Tunca Toskay, Oktay Öztürk, Faruk Bal; Barış ve Demokrasi Partisinden
-o zamanki BDP, şimdiki HDP- Ayla Akat, Altan Tan, Sırrı Süreyya
Önder vardı. Bu çalışma hem de iki-üç sene sürdü.
Şimdi, tutturmuşsunuz, bir Anayasa,
Anayasa... Böyle bir şey yok, yapılan çalışmalar burada,
26ncı Dönem, 24üncü Dönem. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen Sayın
Altay...
ENGİN ALTAY (Devamla) Başkanım, son
cümlem -çok şey var ama- şu olsun, efendim, ne demişsiniz: Türk
Silahlı Kuvvetlerine, ordumuza satılmış diyenlerden ordu
sevgisi, orduya destek noktasında demokrasi dersi alamayız,
almayacağız. Ben de o zaman derim ki: Sayın Öcalan
aldığı kellelerin bedelini ödüyor. diyenlerden bizim
alacağımız ders hiç olmaz. Ordu sevgisini onlardan
öğrenemeyiz! (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Çarpıtma,
çarpıtma!
ENGİN ALTAY (Devamla) 36 askerimizin ölümünde
dahli olan Rusyanın kapısına, Putinin kapısına gidip
bekleyenlerden öğreneceğimiz devlet terbiyesi de olamaz. 11 askerin
başına çuval geçirildiğinde Nota verin. dediğimiz zaman
Müzik notası mı! diyenlerden alacağımız ordu sevgisi
de olamaz. FETÖ terör örgütüyle birlik olup Türk Silahlı Kuvvetlerine
kumpas kuranlardan alacağımız, öğreneceğimiz ordu
sevgisi de olmaz. Süleyman Şah Türbesini kaçıranlardan
öğreneceğimiz millîlik ve yerlilik zaten olmaz ve Genelkurmay
Başkanıyken karargâhında derdest edilen, boğazına
kemer geçirilen, sonra da Millî Savunma Bakanı olanlardan
alacağımız ordu sevgisi de zaten olmaz. (CHP sıralarından
alkışlar) Ben isterdim ki AK PARTİ çıkıp burada Benim
bütçemde EYTlinin sorununu çözmek var. Benim bütçemde işsiz kalan
garsonun, aşçının, kominin sorununu çözmek var. Benim bütçemde çiftçi
var, işçi var, iş arayan işsiz var. Benim bütçemde öğrenci
var. deseydi.
BAŞKAN Sayın Altay
HALİL ETYEMEZ (Konya) Sayın Başkan,
kürsüyü işgal ediyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) Diyemezsiniz çünkü
bütçenizde 5li çeteye ve Katara peşkeş var. Devleti
çürütmüşsün Otobüs kirli. diyorsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen
ENGİN ALTAY (Devamla) Son cümlem
Başkanım.
AK PARTİ 2008den sonra tefessüh etti, mutasyon
geçirdi ve 2008den sonra devleti parti devleti yaptınız; yetmedi,
devleti aile devleti yaptınız; şimdi o da yetmedi, devleti
eş dost devleti yaptınız; bu ayıp da size yeter.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALİL ETYEMEZ (Konya) Kürsüyü işgal
ettin, işgal!
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Dervişoğlu,
buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
11.-
İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun 230 sıra sayılı 2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ve 231 sıra
sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
efendim.
Ben de biraz müsamahanızı istirham
edeceğim düşüncelerimi açıklarken çünkü fazlaca birikti. Ben çok
uzatmadan, işgale de sebep olmadan yerimden konuşmak istiyorum
mümkünse.
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Şimdi, biz bütçeye İYİ PARTİ olarak
hazırlandık dolayısıyla hatiplerimiz bütçeyi incelediler.
Biz umar ve dilerdik ki bütçeyle ilgili eleştirilerimize dair
açıklamalar yapılsın AK PARTİ sözcüleri tarafından,
Sayın Muştan da bunu beklerdim.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
İthamlara cevap vermesin mi?
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bizim herhangi bir ithamımız yok yani itham
arıyorsanız, 1 milyar 400 milyon dolara yapılmış olan
Osmangazi Köprüsünü 13 milyar 900 milyon dolara nasıl
çıkardınız da milletin hakkını ve hukukunu
yağmalattınız, onu sorduk, o sorunun cevabını
alamadık ki. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bu bütçenin vizyonu yok dedik, bu bütçenin hedefi yok dedik,
onun da cevabını alamadık. Sayın Muş -benim çok
değerli mevkidaşım- kürsüye gelir gelmez Cumhuriyet Halk Partisi
sıralarına dönerek İYİ PARTİye 20 milletvekili
sattınız
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kiralık
dedim, sattınız demedim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Evet, siz, kırk türlü film, fırıldak
çeviriyordunuz İYİ PARTİyi seçime sokmamak için, Cumhuriyet
Halk Partisi tarihî bir demokrasi dersi verdi ve İYİ PARTİ de
seçime katılmak suretiyle sizin tek başına iktidar
olmanızı engelledi. Bunun sizi bu denli rahatsız ettiğini
elbette ki biliyoruz. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
Anayasa tartışmaları meselesini
gündeme getirdiniz. Kamuoyunda da tartışılıyor.
Doğrusunu isterseniz, biz bunun arkasındaki kirli el kime aittir diye
araştırıyorduk, kendinizi ifşa ettiniz. Teessüf ederim!
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Müsaadenizle efendim.
İbrahim Kaboğlu başta olmak üzere
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Sayın Meral Akşener,
HDPnin 2 Eş Başkanı, Temel Karamollaoğlu müşterek bir
anayasa çalışması yapılmadığını
defaatle ifade ettiler. Ayrıca, böyle bir çalışmaya da ihtiyaç
yok. Bu, Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2nci turunda
kullanılmak üzere hazırlandı. diye bir iddia var.
Cumhurbaşkanlığının 1inci turu ile 2nci turu
arasında on beş günlük bir zaman dilimi var. Yani dediğiniz
senaryo esas itibarıyla o işe sığmıyor, mızrak da
kılıfa uymuyor.
Sayın Başkanım, bir Sırrı
Süreyya Önder meselesi var. Kimseyi itham etmek, ilzam etmek niyetinde
değilim, iftiradan da azami ölçüde uzak dururum. Sayın
Sırrı Süreyya Önder Bey, sanki yerel seçimlerden önce HDP ile biz
oturmuşuz, birtakım anlaşmalar yapmışız
-Cumhuriyet Halk Partisi yapmış daha doğrusu- gizli kapaklı
anlaşmalar, o anlaşmaların artık aleni yapılması
yolunda birtakım beyanlarda bulundu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bunu da bize değil Sırrı Süreyya Önder Beye
sorun. Onu İmralıya gönderen sizdiniz, Abdullah Öcalanın
mesajını Nevruzda da sizin iktidarınız okuttu.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, ben, her defasında bu yaraları
kaşımayın da sizleri mahcup etmeyelim diye
uğraşıyorum. Oturduğum koltuğun bana yüklediği
sorumlulukla da azami ölçüde kullandığım dile özen göstermeye
gayret sarf ediyorum. Bu bakımdan aynı hassasiyeti de sizlerden
istirham ediyorum.
Zamanı daha fazla almayacağım,
bütçenin kapanış konuşmasını büyük bir ihtimalle
partimi temsilen ben yapacağım, Sayın Kurtulmuşun
açıklamalarına o zaman cevap vereceğim.
Müsamahanız için çok teşekkür ediyor,
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum efendim. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Oluç
12.-
İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ve 231
sıra sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Muşun konuşması
beklenmeyen bir konuşma değildi doğrusu, geçen sene de bütçede
aynı konuşmayı yapmıştı.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Geçen sene ben
konuşmadım.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Ben de o zaman
aynı konuşmaya aşağı yukarı aynı cevabı
vermiştim, birkaç şey söylemek istiyorum.
Bütçe üzerine söyleyecek lafınız
olmadığı için, yani bir başka Hazine ve Maliye
Bakanıyla bütçe hazırlıklarına başlayıp
başka bir Hazine ve Maliye Bakanıyla devam ettiğiniz için,
ekonominiz duvara tosladığı için bütçe üzerine söyleyecek
lafınız yok. Ne yapıyorsunuz? Eski hikâyelere
sardırıyorsunuz.
Bir: Selahattin Demirtaş hakkında
kesinleşmiş bir mahkeme hükmü yoktur, bunu iddia etmek yalandır,
hukukçularınıza sorun. Selahattin Demirtaş hakkında -tekrar
söylüyorum- kesinleşmiş bir mahkeme hükmü yoktur. Hakkında 4
tane tahliye kararı verilmiştir, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi Salınsın. diye karar vermiştir, hiçbiri
uygulanmamıştır ve sahte bir şekilde düzen kurularak tekrar
tutuklu hâle getirilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Selahattin
Demirtaş, Kürt halkının yiğit evladıdır, Türkiye
demokrasi güçlerinin göz bebeğidir ve demokrasi kahramanıdır.
(HDP sıralarından alkışlar) Bunu da böylelikle bilin. Sizin
de siyasi rehinenizdir, korktuğunuz insandır, budur.
İki: Şimdi, efendim, niye aynı
şeyi tekrar tekrar konuşuyoruz. Biz, gizli bir şey yapmadık,
açık seçik yerel seçimlerde bir seçim taktiği uyguladık. Ben o
zaman Grup Başkan Vekili olarak, 31 Marttan önce, burada, oturduğum
yerden, kürsüden bu seçim taktiğimizi açıkladım, savundum ve
bunu yapacağız dedim. 31 Marttan sonra 23 Hazirana giderken size
Hodri meydan. dedim, şahit olanlarınız var burada, sizler de
buradaydınız. Biz, meşru, demokratik bir parti olarak bir seçim
taktiği uyguladık. Sadece İzmirde değil, İstanbulda,
Antalyada, Kocaelide, Aydında, Adanada, Mersinde, Yalovada, her yerde
bu seçim taktiğini uyguladık ve açık açık yaptık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Göğsümüzü
gere gere biz, bir siyasi parti olarak nasıl
davranacağımızı açıkladık, gizli hiçbir şey
yok. Kamuoyunun önünde de, burada da bunları konuştuk.
Dolayısıyla, siz kaybınızdan dolayı o kadar hâlâ
canınız yanmış ki, bu demokratik ve meşru seçim
taktiğini gizli bir şey gibi anlatıyorsunuz burada. Yok öyle bir
şey.
Üçüncüsü: Teröre destek veren belediye
başkanları hikâyeniz; belediyenin kaynaklarını halka ve
belediyeye değil, başka yerlere kullanan belediyeler hikâyeniz; ya,
külliyen yalan, külliyen. Hiçbir belediye başkanı hakkında ve
belediye hakkında hazırlanmış böyle bir rapor yok,
İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin
hazırladığı böyle bir rapor yok, bu şekilde
verilmiş herhangi bir mahkeme kararı yok, yalan söyleyerek
bunları sürdürüyorsunuz. (HDP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Derdiniz ne?
Derdiniz, 31 Mart seçimlerinde gümbür gümbür kaybettiğiniz belediyeleri,
seçmen iradesini, halkın iradesini, Kürt halkının iradesini
gasbederek elde etmekti. İşte onu yaptınız siz kayyum
atayarak. O yolsuzlukçu, o yolsuzluk yapan, hırsızlık yapan, o
nedenle görevden almak zorunda kaldığınız kayyumları
halkın iradesini gasbetmek için atadınız. Siz kayyumseversiniz,
siz demokrasiye düşmansınız, halkın iradesine, sandık
iradesine, sandık hukukuna düşmansınız. (HDP sıralarından
alkışlar) Mesele budur esas itibarıyla. Bir de
kalkmış, bize Türkiye düşmanı. diyorsunuz. Ne Türkiye
düşmanı!
Efendim, eş başkanlık paralel
yönetimmiş. Paralel yönetimi siz bilirsiniz, paralel devlet
yapısını siz bilirsiniz. O yapıyla on iki sene bu ülkeyi
yönettiniz ve felaketten felakete siz sürüklediniz. Bizim eş
başkanlarımız, kadın eş başkanlarımız
bileklerinin hakkıyla seçimlere girip 1inci sırada seçilmiş
olan belediye meclis üyeleridir, gayriresmî hiçbir şey yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Oluç, tamamlayalım.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum efendim.
Eş başkanlık hukukidir, eş
başkanlık politiktir, hakkımızdır, eşit yönetim
demektir, paralel yönetim değil.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kanuni
değildir.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Tekrar
söylüyorum: Paralel yapıları siz, bizden çok iyi bilirsiniz.
Son olarak bir cümle efendim: Anayasa
tartışmaları. 2011de bu Mecliste -HDPnin öncülü olan partinin
katıldığı- iki sene boyunca Anayasa tartışması
yapıldı. Adalet ve Kalkınma Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi,
bizler, Cumhuriyet Halk Partisi bu tartışmalarda yer aldık. 67
maddede anlaşıldı. Eğer, siz masayı devirmeseydiniz o
67 madde bu Meclis Genel Kuruluna gelecekti. Size şunu söyleyeyim ben:
Türkiye'nin yeni, demokratik, sivil, özgürlükçü ve eşitlikçi bir anayasaya
ihtiyacı var. Bunu illaki yapacağız ve bu anayasa
yapılırken 20 milyon insanın iradesini temsil eden
Halkların Demokratik Partisini bu çalışmanın
dışında hiçbir güç tutamaz ve tutamayacaktır. Bunu da net
olarak vurgulamış olayım.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, yerimden pek kısa bir söz talebim var.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Aynı şeyi söyleyecek, aynı şeyi.
BAŞKAN Öyle mi? İçinden geçenleri
biliyorsunuz yani. İyi, çok iyi. Anlat bakalım o zaman.
13.-
İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki,
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu ve İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bütün partiler kendi fikirlerini topluma veriyorlar.
Burada kimse kimseyi, bir siyasi partiyi ikna etmek için
uğraşmıyor. Ortaya atılan iddialar vardır,
onların cevapları verilmiştir.
Benim burada ifade ettiğim şudur: Tabii ki
-Sayın Altay fotoğraf gösterdi- Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında bir araya gelinip Anayasa yapılabilir, bunda
bir şey yok. Bunun saklı gizli yapılmasına itiraz var. Bunu
da ben söylemiyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) İftira
atmayın diyorum, iftira atıyorsunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bakın,
Sayın Altay, ben yorum yapmayacağım. Bakın arkadaşlar,
Komisyon Başkanı İbrahim Kaboğlu; o zaman ihraç edin
İbrahim Kaboğlunu. İbrahim Kaboğlu, bakın, ben onun
ifadelerini söylüyorum, burada benim yorumum yok, bizim partiden birisinin
açıklaması yok, adam bu Komisyonun Başkanı. Bakın, CHP
Genel Başkanı İbrahim Beyi görevlendirdiğini söylüyor
zaten. Ben burada kimseyle bir polemiğe girmek istemiyorum, kimseyi itham
etmeye çalışmıyorum. İbrahim Beyin açıklamaları
şunlar:
Bizlerin yürüttüğü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
kamuoyunun
bilgisinden ve gözetiminden uzak Anayasa çalışmaları esasen bu
partiyi de kapsama alacak bir biçimde yönetildi -orada HDPyi kastediyor- ki
bunlar zannediyorum önümüzdeki haftalarda kamuoyuyla paylaşılacak
metinler. Bu bakımdan önemlidir. Dolayısıyla HDPnin olması
çok önemli şeydi, gerekliydi.
Sayın Başkanım, yine söylüyorum:
İYİ PARTİ gidip HDPyle beraber oturur, kamuoyunun önünde
Anayasa hazırlayabilir. Buna bir itirazımız yok, bunu yapabilir.
Buradaki itirazımız bunun saklı, gizli yapılması.
Bakın, Mecliste bütün partiler bir araya geldik, doğru
ALİ ŞEKER (İstanbul) Siz iki parti
dayatacaksınız bize.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
oturduk,
anlaşılan maddeler vardı. Sonra biz dedik ki: Bu
anlaşılan maddeleri gelin geçirelim, yanaşmayanlar oldu ama bu
hep açıktı. Başka bir şey daha söyleniyor: Çözüm süreci.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Ya, sizin
Demokrat Türkiye dediğiniz bu mu arkadaşım?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Değerli
arkadaşlar, dinleyin.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ya,
dinle ya!
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Her şey
vatandaşın gözü önünde, kameraların gözü önünde; toplumdan
saklı, gizli bir şey yapılmıyor. Yani burada hangi metni
ortaya koyacaksanız hazırladığınız ortak metni
buyurun getirin Parlementoya tartışalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayalım lütfen.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bizim buna bir
itirazımız yok. İtirazımız bunun saklı, gizli
olmasına ve İbrahim Kaboğlunun açıklamaları
Ben
burada kimseyle başka bir tartışmaya girmeyeceğim.
Bir de ne konuşacağımıza kusura
bakmayın ama siz karar veremezseniz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Tabii, tabii,
bizim de.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Hangi kanunla
alakalı konuşuyorsunuz? Aklına gelen istediğini
konuşuyor, biz sizin istediğinizi konuşacağız, kusura
bakmayın, istediğimizi konuşuruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Konuş.
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şu kadar ki
kayıtlara geçsin diye
BAŞKAN Geçsin.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Toplumdan gizli
şehir hastanelerini yaptın, parasını biz ödüyoruz
onların.
BAŞKAN - Grup Başkan Vekiliniz
konuşsun müsaadeniz olursa.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Haklısınız
Başkanım, çok haklısınız.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Altay.
14.-
İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani Anayasa
sadece Mecliste konuşulur. mu demek istedi Mehmet Muş?
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Açık
yapın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Anayasa her yerde
konuşulur.
Bu bahse konu mevzu, bir vakfın çeşitli
insanlara yaptığı bir davetle bir Anayasayla ilgili bir
sohbettir. Bunu büyütüp buradan Millet İttifakında gedik açmayı
hayal etmek, vallahi kusura bakmayın ama siyaseten ahmaklıktır.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Tam
anlayamadım ben.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Buradan
dolayı Millet İttifakında bir gedik açma şansı,
fırsatı ve imkânı yok Sayın Muş. Hiç onunla
uğraşma, buradan size ekmek çıkmaz ama ben tekrar şunu
söylemek istiyorum: Bu tartışmayı da böyle bitirelim, sene 2010,
asgari ücret 518 lira, Cumhurbaşkanlığı harcamaları
108 milyon, makul. Sene 2019, asgari ücret 2.300 lira, Cumhurbaşkanlığının
harcamaları yani Cumhurbaşkanlığının maliyeti 3
milyar 919 milyon.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Başbakanlık da var.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Yani şuraya
geleceğim Mehmet Muş, sen şuna cevap ver,
iktisatçısın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Tamam, söyle.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - 2010-2019
Cumhurbaşkanlığı bütçesi 36 kat artmış, asgari
ücret 4 kat artmış. Bu, Allahtan reva mı? Gel, çık bunun
hesabını ver. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Milletin
sırtında.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkanım,
tek bir cümleyle kapatıyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Cevabını ver. Son konuşmayı da sen yapmak zorunda
değilsin.
BAŞKAN - Sayın Muş
15.-
İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, ben uzatmayacağım, zaten Cumhurbaşkanı
Yardımcımız cevap verecektir.
Bakın, sistem değiştiği için
Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlık birimleri
birleştirildi, ikisinin bütçesi birleştirildi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hesapla, gene
hesapla.
MEHMET MUŞ (İstanbul) -
Başbakanlıktaki birimlerin pek çoğu
Cumhurbaşkanlığında. Şimdi, dolayısıyla
yürütmenin merkezi Cumhurbaşkanlığı olmuş, ona göre
yeni birimler ihdas edilmiş.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, 4 milyar, 4
milyar
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Değerli
arkadaşlar, ya, bir hesap yapıyorken elma ile armudu mukayese etmeye
benziyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Kardeşim,
burada bakanlıklar yok, sadece sarayın bütçesi bu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Gözünüzü seveyim
ya, ben iktisatçıyım, ben bunu anlatıyorum topluma, ikisi
birleştirilmiş.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sadece
sarayın bütçesi 36 kat, asgari ücret 4 kat artmış, Allahtan
korkun ya!
MEHMET MUŞ (İstanbul) - İkisi
birleştirilmiş; fırlamasının, yükselmesinin sebebi bu,
başka bir şey değil.
Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tabii, tabii,
irade milletteydi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Millet
anlıyor bizi, millet anlıyor.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
IV.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, gruplar
adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, söz sırası, şahsı
adına lehte olmak üzere Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı ve
Ankara Milletvekili Sayın Mustafa Desticiye aittir.
Sayın Destici, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Sayın
Başkanım, kıymetli milletvekilleri ve değerli
vatandaşlarım; öncelikle sizleri saygıyla ve muhabbetle
selamlıyorum.
Öncelikle, söz hakkımla ilgili
açılış bölümünde bir itiraz yapıldı. Evvela şunu
ifade etmek isterim ki: Mecliste temsil edilen her siyasi partinin yeri ve zamanı
geldiğinde, özellikle bütçe gibi önemli görüşmelerde
konuşmalarını arzu ettiğimi, desteklediğimi ifade
etmek istiyorum. Lakin bu bir İç Tüzük meselesi. Buradan teklif ediyorum,
daha önce de bu kürsüden teklif ettim; gelin, İç Tüzükü
değiştirelim. Bakın, bir saattir Grup Başkan Vekillerinin
birbirlerine güzellemelerini dinliyoruz. Bu süreyi Mecliste temsil edilen
diğer partilere versek herhâlde demokrasi adına daha önemli bir
katkı sağlamış oluruz diye düşünüyorum. Lakin burada
şunu da hatırlatmak isterim: Grubu bulunan siyasi partiler nasıl
farklı görülüyorsa bir de seçime katılmaya hak kazanan partiler ve
sadece kuruluşu yapılmış partiler var. Türkiyede şu
anda 102 parti var ama seçime katılan, hak kazanmış sadece 15
siyasi parti var. Mecliste de seçime girmeye hak kazanmış siyasi
partilerin bu anlamda değerlendirilmesini arzu ediyorum. Lakin terör
örgütünün siyasi uzantılığında inat eden HDPnin kendi
terör örgütünün sözcülüğünü yaptığı yetmezmiş gibi,
başka terör örgütlerinin sözcülerini de Meclise taşıyarak,
paravan partiler kurarak, onları da normal siyasi parti gibi gösterip,
bizimle eşitlemeye kalkıp söz hakkı talebini de maraza
çıkarmak olarak değerlendiriyorum. Bunu da açık yüreklilikle
buradan ifade ediyorum.
Biraz önce HDP Grup Başkan Vekilinin 2
itirafını dinledik, 2 açıklamasını dinledik. Bir:
Selahattin Demirtaşın henüz ceza almadığını
söyledi. Bu 2 şeye işaret ediyor, bir: Türkiyede kendilerinin iddia
ettiğinin aksine, tam demokratik özgür bir ortamın olduğunu
gösteriyor çünkü ne demişti bu şahıs Doğubeyazıt
mitinginde? Burada Kürdistan kurulacak ve siz bunu göreceksiniz. Birisi gitse
Almanyada, Amerikada dese ki: Burada başka bir devlet kurulacak. Onu
ne yaparlar? İki: Yerel seçimlerde iş birliği
yaptığını ifşa ederek bundan sonra CHP, İYİ
PARTİ ve Saadet Partisi sözcülerinin laflarını da boşa
çıkardı. Beklentim şudur ki: Yakın zamanda gizli Anayasa
görüşmelerini de ifşa edeceklerdir, bunu da beklediğimizi
buradan ifade etmek istiyorum.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Olmayan bir şeyi
nasıl ifşa edecek?
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Yerel
seçimlerde de iş birliği yapılmadığı
söylenmişti.
Kendilerine şunu söylüyorum: Türkiye
Cumhuriyeti devleti, İçişleri Bakanlığımız,
kahraman ordumuz, güvenlik güçlerimiz nasıl terörü yok edecekse sizleri de
kurtaracak çünkü sizler özgür değilsiniz, sizlerin vicdanları
kelepçelenmiş vaziyette. İnşallah, Türkiyede terör bittiğinde
sizler de özgürleşeceksiniz ve hem Türkiye'nin partisi
olacaksınız hem de milletin değerlerini sahipleneceksiniz; biz
bunu bekliyoruz. Hiçbirinizle şahsi bir problemimiz yok, problemimiz
devlet adına, millet adına, şehitlerimiz adına. Gelin bu
inadınızdan, bu yanlışınızdan vazgeçin, terörü
lanetleyin, PKKyı lanetleyin; Türkiye'nin birliğine,
beraberliğine, kardeşliğine katkı verin diyorum.
Bir başka husus: Türkiyede Kürt sorunu yoktur,
Türkiyede terör sorunu vardır, teröristler sorunu vardır. Kürtler
bizim kardeşimizdir. Kürt, Türkmen, Çerkez, Boşnak, Laz, Alevi,
Sünni; biz hepimiz büyük bir milletiz, necip Türk milletinin birer evladıyız.
Onun için bizim burada yapmamız gereken, asla bir
Kürt meselesi ya da
Kürt oyları gibi, bu ayrılıkçı tabirleri
reddettiğimi buradan ifade ediyorum.
Bizim Kürt kardeşlerimiz bize sorun değildir, tam tersine bizim
için bir kazanç ve bin yıllık kardeşliğimizin
nişanesidir. İnanan, devletini, milletini seven herkes için de bu
böyledir.
Kıymetli milletvekilleri, değerli
vatandaşlarım; her bütçe gibi bu bütçe de bir tahminlemeden ibarettir
ve 2021 sonu geldiğinde bütçenin tutup tutmadığını da
orada göreceğiz. Bütçenin esas işlevi kaynakların ülke
kalkınmasına harcanmasıdır. Gelirlerin millî geliri
artırıcı yatırımlara ve geri dönüşü olan, katma
değer sağlayan yerlere harcanmasıdır önemli olan. Bu
hassasiyetle davranılmaması durumunda, bütçeler gereksiz kaynak
israfından ve faiz giderlerini artırmaktan başka bir işe
yaramaz. Milletin parasının harcanmasında kendi
işletmemizin, kendi evimizin harcamalarındaki
duyarlılığı göstererek hareket etmeliyiz, ki bu
duyarlılığı beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Bütçedeki en önemli gelir kaynağının
vergiler olduğunu görüyoruz. Burada bir, dolaylı vergiler var; bir de
doğrudan vergiler var. Maalesef, yıllara sâri bir problemimizdir,
bizde dolaylı vergiler doğrudan vergilerin katbekat
fazlasıdır. Doğrudan vergiler acıtır, vatandaşlar
bilir, hisseder; dolaylı vergilerde ise vatandaşımız vergi
ödediğini pek anlamaz. Bütçedeki vergilemenin dolaylı vergilerden
doğrudan vergilemeye kaydırılması ve bu dengenin
sağlanmasını önemsediğimizi ve bu konuda
çalışmaların acilen yapılmasını arzu
ettiğimizi ifade ediyorum.
Bütçedeki program yapısı
incelendiğinde, Millî Eğitim Bakanlığı ile eğitim
hizmeti veren diğer kurum ve kuruluşlara, 2021 yılında 19,1
milyar lirası yatırım olmak üzere toplam 211,4 milyar TL kaynak
ayrıldığını görüyoruz. Böylece 2021 bütçesinde de
aslan payı eğitimin. Bir eğitimci olarak, bir öğretmen
olarak bundan büyük bir memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum. Çünkü
her şeyin başı eğitimdir, bir reform yapılacaksa da
eğitimden başlanmalıdır. Burada da inşallah ücretli
öğretmenlerimiz ve PİKTES öğretmenleri de kadroya
kavuşarak, bu bütçeden kendilerine uygun olan payı
almalarını beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Bütçede bir başka önemli pay, Sağlık
Bakanlığına ayrılan paydır. Bu da çok doğrudur
çünkü dünya pandemiyle mücadele etmektedir. Bizim ülkemiz de pandemiyle
mücadelede başarılı bir süreç geçirmektedir. Maalesef bazı
arkadaşların pandemi noktasında bu kadar başarıyı
görmezden gelip, bir başarısızlık tablosu varmış
gibi sunmaları da anlaşılmamaktadır. Doğruya
doğru, yanlışa yanlış demek gerekir. Bakın,
ABDde 285 bin kişi hayatını kaybetmiştir, Rusyada 43 bin
kişi hayatını kaybetmiştir, Fransada 55 bin kişi hayatını
kaybetmiştir -bunu sayabiliriz- dolayısıyla bütün Avrupa
ülkelerindeki ve ABDdeki ölümler Türkiyenin katbekat üstündedir. Türkiyede
isterdik ki hiçbir vatandaşımız ölmesin ama bu süper güç
dediğimiz ülkelerle kıyaslandığında 100 binlerce daha
aşağıdaysa bu ölümler, vaka sayıları, o zaman burada
yine hizmeti geçenlere, başta sağlık çalışanlarımız
olmak üzere teşekkür etmeliyiz. Ben Sağlık Bakanımıza
da Bakanlık yetkililerimize de tabii ki sağlık
çalışanlarımıza ve bu süreçte tedbirlerin
uygulanmasında emeği olan Emniyet görevlilerimize, kamu
görevlilerimize de şükranlarımı sunuyorum.
Kıymetli vatandaşlarım, değerli
milletvekilleri; pandemi sürecinin bize öğrettiği en önemli şey
tarım ve hayvancılığın bir ülkenin ve milletin
hayatını devam ettirebilmesi için en stratejik sektör olduğudur.
Aşa dökülen yağın zararı olmaz. derler Anadoluda.
İşte bu özdeyiş tam da tarım ve hayvancılık için
söylenmiştir. Bazı yerdeki zararlar, kâr hanesine yazılır.
Onun için tarıma, çiftçiye, hayvancılık yapana verilen
desteğin hiçbir zaman zarar olarak görülmemesi gerekir.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Var mı destek?
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Var.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Nerede?
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Şimdi,
bak, eğri oturalım doğru konuşalım. Bundan kırk
sene önce hiç destek var mıydı? Ben çiftçilik yapan biriyim. Benim
traktörüm var, ben traktörün üstünde çiftçilik yapıyorum; buğday
yetiştiriyorum, arpa yetiştiriyorum, üzüm yetiştiriyorum, ceviz
yetiştiriyorum. Kardeşim, şimdi bakın, yapılması
gereken ne?
ÖZKAN YALIM (Uşak) Onun için mi çitçilerin
traktörlerine haciz geliyor.
BAŞKAN Sayın Yalım, lütfen.
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla)
Yapılması gereken ne? Yapılması gereken şu: Mazotun
üzerindeki ÖTV kaldırılmalı -bunu da söylüyorum, eksikler yok
mu, eksikler var- gübrenin üzerindeki vergi kaldırılmalı.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Önerge verilmedi mi?
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Sulamada
elektrik desteği verilmeli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Et Balık
Kurumu vardı, Süt Endüstrisi Kurumu vardı, Zirai Donatım Kurumu
vardı
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Şimdi,
bunları biliyorum, bunları her zaman söylüyoruz ve söylemeye devam
edeceğiz ama yapılanı da takdir edelim, yapılanı da
söyleyelim. Bir çiftçi olarak bunları söylüyorum.
Yine, bu bütçede OSBlere, küçük sanayi sitelerine,
TÜBİTAKın AR-GE çalışmalarına ve KÖYDES projelerine,
SUKAP projelerine, yerel yönetimlere, mahallî idarelere ayrılan destekleri
de doğru bulduğumuzu ve bunların yanında olduğumuzu
ifade etmek istiyorum. Fakat bunlar yeterli mi? Yetmez. Önemli olan yapısal
reformlardır, Türkiyeyi geleceğe hazırlamaktır.
İşte, savunma sanayisindeki yatırımlar bugün meyvesini
veriyor. Maden sektöründeki yatırımlar, sondaj gemileri
alınması bugün netice veriyor ve Türkiyenin en büyük dış ticaret
açığı nereden kaynaklanıyor? Enerjiden. İnşallah
bu sondaj gemilerimizin çalışmasıyla enerjiye
eriştiğimizde -ki bunların sevindirici haberleri geldi-
yarın bizim cari açık diye bir problemimiz de kalmayacak. Bizim
yapmamız gereken iç cepheyi kuvvetlendirmek, birliğimizi
beraberliğimizi sağlamaktır değerli arkadaşlar.
Dışarıdan medet ummayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen Sayın
Destici.
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Son cümle
olarak Kıymetli Başkanım, Büyük Birlik Partisi olarak, ülkemiz
insanlarının yarınlarına güven verecek, Türk milletinin
güvenini sağlayacak ve ekonomik yaklaşımlara yön verecek
ehliyetli ve liyakatli kadrolara sahibiz. Burada belirttiğimiz somut
yaklaşımlara destek vermeye, elimizi taşın altına
koymaya dün olduğu gibi bugün ve yarın da devam edeceğiz, yeter
ki sorgulayıcı, yok saymayan, öz eleştiri yapan bir
bakış açımız olduğu unutulmasın.
Bu duygu ve düşüncelerle 2021 bütçesinin
hazırlanmasında ve sunulmasında emeği geçen herkese
teşekkür ediyor, vatansever ve milletperver milletvekillerimizi ve her
şeyin en iyisine layık olan vatandaşlarımızı
saygıyla ve muhabbetle selamlıyor, Genel Kurula
saygılarımı arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarında
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
16.-
Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Ankara
Milletvekili Mustafa Desticinin 230 sıra sayılı 2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ve 231 sıra
sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin tümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Konuşmacıyı dinledik,
konuşmasının bizim için hiçbir kıymetiharbiyesi yok, o
yüzden cevap vermeyeceğiz. Bu, yeterli sanırım.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Ben hiçbir
zaman zaten sizi muhatap almam, teröristlerin sözlerini muhatap almadım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Terörist
sizsiniz!
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Sizin
Başkan Vekilinizin yönettiği toplantılara katılmadım,
katılmam. Ya terörü lanetleyeceksiniz ya da
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Ne
yapacağımızı sana mı soracağız!
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Devlete
soracaksın, millete soracaksın!
IV.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
şimdi, yürütme adına Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Sayın Fuat Oktay konuşacaktır.
Arkadaşlar, Sayın Oktaya söz verdim.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz altmış dakikadır.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi bir kez daha
saygıyla selamlıyorum.
2021 bütçesinin temel misyonunu, dayanakları ve
hedefleri hususunu gerek bütçe görüşmelerinin
başlangıcından itibaren bizzat gerçekleştirdiğim
konuşmalarda gerek Sayın Bakanlarımızın
gerçekleştirdikleri sunumlarda detaylı ve kapsamlı şekilde
ele aldık.
Şahsıma ayrılan sürede, bugün gün
boyu Gazi Meclisimizin Genel Kurulunda yapılan konuşmalarda dile
getirilen soru, eleştiri ve değerlendirmelere olabildiğince
cevap vermeye çalışacağım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğanın liderliğinde bugüne kadar her şartta olduğu
gibi salgın şartlarında da milletimize, devletimize yine dolu
dolu hizmetlerle bir yıl geçirdik.
Normal şartlarda itiraz edilse bile,
aslında bugün Sayın Kılıçdaroğlunun doğrudan
kendi ifadesiyle de güzel bir şey duyduk, şeyler farklı
olabilir ama en azından yine Sayın Kılıçdaroğlunun
ağzından- ben aynen ifade ediyorum
Sağlık
kurumlarımız ve çalışanlarımız üzerinden olsa
bile, yani dolaylı olsa bile yine de en azından sağlıktaki
Covid-19la mücadelemizi teyit etmiş olduğunu gördük yani bunu kabul
ettiklerini de gördük.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hiç üstüne alma, hiç üstüne
alma!
ORHAN SÜMER (Adana) Kendi yorumunuz o, kendi
yorumunuz o. Yok, size bir takdir yok.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Bir defa da olsa bu önemli bir gelişmedir diye düşünüyoruz, bu önemli
bir gelişme. (CHP sıralarından gürültüler) Hayır, bu kötü
bir şey değil, bunu güzel bir şey olarak ifade ediyorum. Yani,
bazen hakkı teslim etmek önemli.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sağlık
çalışanlarının hakkını teslim ettik.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla) -
Milletimizin ve millî iradenin temsilcisi Meclisimizin desteğiyle tüm
engelleri birer birer aşarak bugünlere geldik.
Bu yıl içinde hidroelektrik santrallerinden
şehir hastanelerine, büyük otoyol projelerinden teknoloji merkezlerine pek
çok yeni, dev eserin açılışını gerçekleştirdik.
Bunların bazılarını Plan ve Bütçe Komisyonu
görüşmelerinde, bazılarını açılış
konuşmamızda da yine ifade ettik.
Fatih sondaj gemimizin 405 milyar metreküplük
doğal gaz rezervi keşfinin mutluluğunu yine 83 milyon olarak hep
birlikte yaşadık.
Salgın döneminde dahi ekim ayı
ihracatımızın cumhuriyet tarihimizin en yüksek rakamına
ulaşmasıyla sanayi üretimi artışında dünya 2ncisi
oluşumuzla yine hep birlikte gurur duyduk.
Bir taraftan hep birlikte salgınla mücadele
ederken yine, 156 farklı ülkenin ve 11 uluslararası kuruluşun
imdadına Türkiye olarak biz yetiştik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Dünyanın 141 farklı
ülkesinde geçici süreyle bulunan 100 bini aşkın
vatandaşımızı en hızlı şekilde yine,
ülkemize biz getirdik. Bunun anlamı şuydu: Ben bulunduğum
ülkede yeterli hizmet alamıyorum. Bu ülkenin adı Amerika da olsa
İngiltere de olsa İtalyada olsa İspanya da olsa Rusya da
olsa Çin de olsa, ben yeterli hizmet almak için ülkeme gelmek istiyorum.
diyen 100 bin insandı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bundan hep birlikte gurur duyalım.
MAHİR POLAT (İzmir) İngiltere
aşılamaya başlıyor yarın!
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Bunun yanında, yine, 67 farklı ülkeden 5.500 kişinin de ülkelerine
dönebilmesini yine, biz sağladık.
Bu süreçte Sayın
Cumhurbaşkanımız, dünya liderleriyle her şeyin kapalı
olduğu bir ortamda -bu da dâhil, hatta en yoğun dönem de olmak üzere-
çok sayıda yine, telefon ve telekonferans görüşmeleri yaparak bölgemizdeki
ve küresel düzeydeki meselelere Türkiyenin kararlı duruşunu bizzat
kendisi yansıttı ve yine, Dışişlerimiz de başta
olmak üzere, ilgili kurumlarımız başta olmak üzere, bizler
başta olmak üzere her fırsatta da bunu birincil elden
muhataplarımıza yansıttık. Bu, bazen son derece farklı
yerlerde durduğumuz konularla ilgiliydi, bazen hemfikir olduğumuz
konularla ilgiliydi ama her ikisi arasındaki tüm konularla
alakalıydı bu duruş.
Özellikle, Suriye, Doğu Akdeniz, Libya ve
Azerbaycanla ilgili konularda ülkemiz söz sahibi oldu ve diplomasi
kanalları da etkin bir şekilde kullanıldı. Yani hem sahada
hem masada güçlü bir Türkiyeyi yansıttık; bundan da yine, hep
birlikte gurur duyalım.
Bölgemizde yeni çatışmalar ve insani
trajedilerin yaşanmaması için elimizden geleni
yapacağımızı ve sınırlarımızın
güvenliği konusunda da asla ve asla geri adım
atmayacağımızı Hükûmet olarak her platformda açıkça
dile getirdik ve bunun gereğini de yaptık. Doğu Akdeniz ve Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetiyle ilgili meselelerde Türkiyenin
dışlandığı ve Kıbrıs Türklerinin hak ve
çıkarlarını gözetmeyen hiçbir senaryonun hayata geçme ihtimali
olmadığını bütün dünyaya ilan ettik; bundan da gurur
duyalım. Başarılarımızın arkasında
milletimizin sergilediği sağlam birlik ve beraberlik ile Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemiyle en iyi şekilde işleyen devletimizin tüm
kurumlarıyla ahenk içerisinde çalışması vardır.
Dünyanın içinden geçtiği bu kritik dönemde
üstlenmiş olduğumuz tarihî sorumluluğun farkındayız ve
atılması gereken adımların bilincindeyiz. Geleceğimize
daha güvenle bakacağımız, daha müreffeh bir Türkiye için
durmadan, duraksamadan ahenk içinde çalışmaya devam edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; büyük önem atfettiğimiz ve her zaman en yüksek seviyeye
getirmek için çabaladığımız iktisadi büyümemiz Covid-19
gibi küresel bir salgın döneminde dahi yine negatife
düşmemiştir; hatta hız kesmemiştir. Yılın 3üncü
çeyreğinde ekonomik faaliyette başlayan canlılık yine YEP
hedefi olan yüzde 0,3 oranındaki büyüme oranının
aşılabileceğine de işaret etmektedir.
Covid-19 salgınına yönelik önlemlerin
hafifletildiği haziran ayından itibaren sanayi üretiminde yüksek
artışlar kaydedilmiştir. Toplam sanayi üretim endeksi 3üncü
çeyrekte bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 8,4
oranında artış göstermiştir. Salgına rağmen nisan
ayında 8 milyar 971 milyon dolar olan ihracatımız hemen her ay
artış göstermiş ve ekim ayında da bu yükseliş sürerek
17 milyar 329 milyon dolar seviyesine ulaşmıştır. Böylece
ihracatımız salgın öncesi seviyelerini de aşarak 2020
yılının en yüksek ihracat değerine
ulaşmıştır.
Ayrıca, gün içinde yapılan
değerlendirmelerde yine Türkiye'nin geçmişten bugüne gelişmekte
olan ülkelere benzer bir büyüme performansı gösterdiği
söylenmiştir. Evet, belirtildiği üzere, Türkiye, 1986-2002
yılları arasında da 2002-2019 yılları arasında da
gelişmekte olan ülkelerle uyumlu bir büyüme performansı
göstermiştir fakat arada şöyle bir fark var: 1986-2002
arasındaki büyüme ortalaması yüzde 66,6 enflasyonla
yaşanmışken AK PARTİ döneminde benzer performans ortalama
yüzde 10 civarında bir enflasyonla hayata geçirilmiştir; AK
PARTİ farkı da buradadır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; iktidara geldiğimiz günden itibaren bir taraftan
ekonomimizi güçlendirmek üzere önemli mesafeler alırken yine bir taraftan
da büyük güçlükleri geride bırakmayı başardık. Ülkemiz,
2023 hedeflerinin açıklanmasından sonra Gezi olayları, Suriye
sorunu, 17-25 Aralık yargıda darbe girişimi, çeşitli terör
saldırıları, 15 Temmuz menfur darbe girişimi, ülkemizin
yükselişini engellemeye yönelik dış politika gerginlikleri gibi
ekonomiye yönelik belirsizlikleri artıran pek çok iç ve dış
gelişmeyle karşı karşıya kalmıştır ve
bunu birçok defa da aslında tekraren vurguladık.
Bu nedenle On Birinci Kalkınma Planında
uzun dönemli hedeflerin belirli oranlarda revize edilmesi gerekmiştir.
Küresel şokların en belirgini olan Covid-19 salgınının
başladığı dönemde vatandaşımızın
salgından ekonomik ve sosyal anlamda en az şekilde etkilenmesine dair
tedbirleri yine hızla alarak hayata geçirdik; yine bunun
detaylarını çok farklı ortamlarda da burada da Plan ve Bütçe
Komisyonunda da detaylı şekilde ifade ettik.
Bu tarz şoklar 2023 hedeflerine
ulaşılması yönünde engel teşkil ediyor gibi görünse de plan
hedeflerinin ulaşılmasına yönelik ekonomimizin uzun vadeli
perspektifi On Birinci Kalkınma Planı, orta vadeli program ve
yıllık programlar başta olmak üzere tüm üst politika
dokümanlarında açık bir şekilde yer almaktadır. Bu
çerçevede hazırladığımız program ve bütçelerimizle
günübirlik değil bilinçli, öngörülü ve kararlı bir biçimde ekonomi
politikalarımıza da yine yön veriyoruz.
Satın alma gücü paritesi cinsinden 2002
yılında kişi başına millî gelirin AB ortalamasına
oranla sırasıyla yüzde 38,2, 2019 yılında da yine bu
değerler yüzde 61,2 olarak gerçekleşmiştir. Bu oranların
2020 yılında yüzde 65,2ye yükseleceği, YEP döneminde
yakınsama sürecinin hızlanması ve satın alma gücü paritesi
cinsinden millî gelirimiz ile kişi başına millî gelirimizin
dönem sonunda AB ortalamasına oranının yüzde 67,7 olması
öngörülmektedir. Aynı yakınsama göstergesi Amerika Birleşik
Devletlerine göre hesaplandığındaysa 2019 yılındaki
yüzde 43,9 oranından dönem sonunda sırasıyla yüzde 47,1e
yükseleceği öngörülmektedir.
Benzer biçimde gün içinde yapılan yine
değerlendirmelerde 2010 referandumundan bu yana ülkemizin
fakirleştiği yönünde de eleştiriler vardı. Gelir
dağılımındaki adaletsizliği ölçen Gini
katsayısı 2010 yılındaki 0,402 seviyesinden 2019
yılında 0,395e gerilemiştir. Eş değer hane halkı
kullanılabilir fert medyan gelirin yüzde 60ı baz alınarak
TÜİK tarafından hesaplanan görece, göreli yoksulluk 2010da yüzde
23,8 iken bu oran 2019da yüzde 21,3e gerilemiştir. En yüksek gelire sahip
yüzde 20lik nüfus kesiminin gelirinin en düşük gelire sahip yüzde 20lik
nüfus kesiminin gelirine oranı 2010 yılında 8 iken bu
katsayı 2019 yılında 7,4e gerilemiştir. Bu göstergeler
yöneltilen mesnetsiz eleştirileri boşa çıkartmakta, gelir
dağılımının aslında söylendiği şekilde
geriye gitmediğini de ifade etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ekonomi politikalarında güven ve kredibiliteyi
artırmak üzere para ve maliye politikaları arasındaki eş
güdümü daha da güçlendiriyor, ekonomi yönetiminde kurumsal kapasitenin artırılması
ve kuralların etkili bir biçimde işletilmesi için gerekli
altyapıyı sağlamlaştırıyoruz. Ayrıca,
ekonomi politikalarını ilgili tüm tarafların
katkısını alarak istişareye dayalı ve daha
katılımcı bir anlayışla oluşturuyoruz. Nitekim,
Bakanlarımız son haftalarda sivil toplum kuruluşlarıyla
istişare toplantıları gerçekleştirmekteler, önümüzdeki
günlerde de yine benzeri toplantıları toplumun çeşitli
kesimlerini temsil eden diğer sivil toplum kuruluşlarıyla
gerçekleştirmeye devam edeceğiz.
Enflasyonla mücadeleyi önceliklendirerek makro
ekonomik istikrarı güçlendirmeye yönelik politikalarımızla
enflasyonu düşük, tek haneli seviyelere kalıcı olarak indirmekte
kararlı olduğumuzu ifade etmiştik, bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Merkez Bankamız bu yönde gerekli adımları atarak kararlı
duruşunu göstermiştir. Önümüzdeki dönemde de Merkez Bankası,
fiyat istikrarına yönelik olarak gerekli bütün araçları yine
bağımsız şekilde kullanmaya devam edecektir. Fiyat istikrarının
sağlanmasına destek olmak üzere mali disiplini güçlendirecek kamu
finansmanının kalitesini artıracağız, kamu eliyle
yöneltilen ve yönlendirilen fiyatlarda olabildiğince temkinli davranmaya
dikkat edeceğiz. Bu adımlarımızı yapısal
reformlarla destekleyeceğiz, yapısal sorunlara bütüncül bir
yaklaşımla eğilerek daha etkili sonuçlar almayı
başaracağız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; adalet hizmetlerinde altyapı, yargı
bağımsızlığı ve tarafsızlığı,
yargıda dijitalleşme ve dinamik mevzuat değişiklikleri gibi
alanlarda önemli reformlara da imza attık. Geçtiğimiz süreçte Anayasa
ve başta temel yasalar olmak üzere, gerçekleştirilen
değişikliklerle sistemimize birçok yenilik
kazandırılmıştır. Kişisel verilerin
korunması, çocuk haklarının anayasal koruma altına
alınması, sendikal özgürlüklerin geliştirilmesi, kamu
görevlilerine toplu sözleşme yapma hakkının verilmesi, bilgi
edinme ve bireysel başvuru hakkı gibi sosyal ve demokratik haklara
odaklı yenilikler anayasal bir zeminde hayata geçirilmiştir. Yeni
mevzuat çalışmalarıyla, altyapı
yatırımlarıyla, kurumlarımızın yapısal ve
teknolojik dönüşümüyle, artan yargı mensubu ve personel
sayısıyla, sürekli eğitim perspektifiyle ve güçlenen mahkemeler
teşkilatıyla büyük bir dönüşümü gerçekleştiriyoruz. Yine,
hâlen bu geliştirme sürecinin de içinden geçiyoruz.
Hâkim, savcı ve personel
sayısını yüzde 177 oranında artırarak yargıda
insan kaynağı kapasitesini güçlendirdik. Mahkeme
sayısını adli yargıda yüzde 83, idari yargıda yüzde 38
artırarak mahkemelerle ilgili teşkilatımızı
yaygınlaştırdık. Burada altını çizerek belirtmek
isterim ki yargı yetkisinin kullanımı ancak ve ancak
yargıya aittir. Yargı hiçbir kişi, kurum veya merciden emir,
talimat, tavsiye ya da telkin almaz ve böyle bir şey de asla ve asla
yoktur. Yargının kurumsal varlığı, hukuk devleti ve
hukukun üstünlüğünü gerçekleştirmenin, korumanın da
güvencesidir, böyle olmaya da devam edecektir. Uyuşmazlıkların
ara buluculuk ve uzlaştırma yollarıyla mahkeme süreci öncesinde
kısa sürede, daha az masrafla ve dostane yöntemle çözülmesini de yine
bizler sağladık.
1 Ocak 2019 tarihinde yürürlüğe giren Türk
Ticaret Kanunu değişikliğiyle bazı ticari
uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce ara bulucuya
başvurulmuş olmasını yine dava şartı hâline
getirdik. Bu kapsamda ara bulucuya giden dosyaların yüzde 54ü
hızlı şekilde çözüme kavuştu. İddianamenin iadesi veya
kabulü, kamu davasının açılmasının ertelenmesi, hükmün
açıklanmasının geri bırakılması ve uzlaşma
gibi yeni hukuk müesseselerini getirerek iş yükünün azalmasını
ve vatandaşlarımızın hukuki güvencesinin güçlendirilmesini
sağladık.
Bu yıl içinde, yargıda mağdur
odaklı uygulamaların geliştirilmesi için Mağdur
Hakları Daire Başkanlığını yine müstakil bir
birim olarak yeniden yapılandırdık. Adli süreçlerde,
kadınların ve çocukların örselenmeden ifade ve
beyanlarının alınabilmesini sağlamak için özel adli
görüşme odaları kurduk. Vatandaşlarımızın hukuki
güvenliği için büyük önem taşıyan ve gelenekselleşmiş
uygulamalarla bugüne kadar gelen noterlik işlemlerini de kolaylaştırdık.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yargı Reformu Stratejisinde vizyonumuzu güven veren ve
erişilebilir bir adalet sistemi olarak belirlemiştik. Bu
doğrultuda, ihtiyaçlara göre gerekli reformları gerçekleştirmeye
devam ediyoruz. Yüce Meclisimizde kabul edilen birinci reform paketiyle hak ve
özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesine yönelik birçok düzenleme
24 Ekim 2019 tarihinde hayata geçmişti. 15 Nisan 2020de ikinci düzenleme;
üçüncü olarak ise 28 Temmuz 2020 tarihinde, hukuk yargılamalarında
adalete erişimi güçlendiren düzenleme yürürlüğe girmişti.
Tüm bu değişikliklerle amacımız,
adalet reformunda yol haritamız olan Yargı Reformu Strateji
Belgesindeki hedeflerin birer birer hayata geçirilmesidir. Bu kapsamda,
Yargı Reformu Stratejisi İzleme ve Değerlendirme Kurulunu
oluşturduk ve bu Kurulla uygulamayı izleyip aksamalara da yine çözüm
getireceğiz.
İnsan haklarına ve hukukun
üstünlüğüne dayalı bir sistemin tesisi ve muhafazası her zaman
temel hedefimiz olmuştur. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan liderliğindeki hükûmetlerimizin reform çizgisinin
temel motivasyonu hukukun üstünlüğü anlayışıdır.
Hâlihazırda Adalet Bakanlığımız, İnsan
Hakları Eylem Planı üzerindeki çalışmalarını da
sürdürmektedir. Geniş bir istişare sürecinden sonra, insan
hakları konusunda yol haritamız olacak eylem planının
taslağı oluşturulmuştur. Buna ilave olarak Hazine ve Maliye
Bakanlığı ve Merkez Bankası başta olmak üzere ekonomik
hayatın tüm paydaşlarıyla bir araya gelinmekte ve insan hakları
eylem planı taslağı ve mevzuat ihtiyaçları gözden
geçirilmektedir. Bu çerçevede, yatırım ortamı, mülkiyet
hakkı, sözleşme serbestisi gibi konularda adalet sistemine
ilişkin yeni politikalar belirlenecektir.
Toplumun tüm kesimlerinin yaklaşımlarının
dikkate alındığı yeni bir reform sürecini
başlatmış bulunmaktayız. Önümüzdeki aylarda hukuk devleti
ilkesini güçlendirme, öngörülebilir, kolay erişilebilen, hızlı
ve etkin işleyen yargı sistemi yönünde yeni adımlar
atacağız. Milletimizin beklentilerine ve ihtiyaçlarına cevap
verecek düzenlemeleri titiz bir çalışmanın ardından birer birer
hayata geçirmekte de kararlıyız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kadın katillerini, kadına ve çocuğa
karşı suç işleyenleri dışarı
bıraktınız. Sizin yargı reformunuz budur. diyerek
asimilasyondan, Kürt düşmanı politikalardan, insani güvenlikten
bahsedildi. Kürtçe konuşmanın dahi yasak olduğu günlerden
Kürtçenin okullarda öğretildiği, Kürdoloji bölümlerinin
açıldığı günlere geldik. Türkiyede faaliyet gösteren tüm
yayın organları bugün Kürtçe yayın yapma hakkına sahiptir.
Devlet televizyonu TRT de Kürtçe yayın yapan basın organlarından
birisidir. Temel hak ve hürriyetler anlamında Kürt kökenli
vatandaşlarımız için önemli adımlar
atıldığı bir gerçektir. Mahkemelerde başka dilde savunma
hakkının kapsamı genişletildi ve seçimlerde Türkçeden
başka dillerde propaganda yapmayı engelleyen hükümler
kaldırıldı, bizler kaldırdık, bundan da hep birlikte
gurur duyalım. Bugün, 83 milyon vatandaşımız hayatın
her alanında dili, dini ya da etnik kökeni sebebiyle
ayrımcılığa uğramadan yaşamını
sürdürmektedir, sürdürebilmektedir.
Kadın katillerine, kadına ve çocuğa
karşı suç işleyenlere, istismarda bulunanlara gelince; sizler
bunları iyi tanırsınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Dağa kaçırılan
çocuğuna kavuşmak isteyen Diyarbakır annesini evinde diri diri
yakmak isteyenleri sizler iyi tanırsınız. Mağdur olan bu
kadınlarımızı, çocuklarımızı size veya hiç
kimseye kurban etmeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) İnsani güvenlik mi dediniz? Sonuna kadar
insanlarımızın güvenliğini ve haklarını
koruyacağız; hangi etnik kökenden, nereden olursa olsun, hangi inanç
kökeninden olursa olsun. Türkiye, tarih boyunca da bunu
yapmıştır, kendisine yakışan da budur, bugün de bunu
yapmaktadır, gelecekte de bunu yapacaktır.
Demokrasinin de insanlığın da en
büyük düşmanı terördür. Terörle, katillerle mücadelemizi. Kürtlerle
mücadele gibi yansıtmak tek kelimeyle art niyetliliktir,
insafsızlıktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Tüm Kürt vatandaşlarımızın temsilcisi
gibi konuşmanız gerçeği çarpıtmaktır ve asla
doğru değildir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) PKKnın Suriyedeki kolu PYD/YPGnin temsilci gibi
konuşmak, İmralının sözcüsü gibi konuşmakla Kürt
vatandaşlarımızın, Kürt kardeşlerimizin adına
konuştuklarını iddia edenler onların temsilcisi
değildir: Kürt vatandaşlarımızın, Kürt
kardeşlerimizin temsilcisi biziz, hep birlikte Türkiye Büyük Millet
Meclisidir, Türkiye Cumhuriyeti devletidir, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetidir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Suriyede de, Irakta
da Kürt kardeşlerimizle omuz omuza teröre karşı mücadele eden de
biziz.
HABİP EKSİK (Iğdır) Kuzey
Iraktaki referandumda kapıları kapatıp aç bırakan da
sizsiniz.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
DEAŞla sahada göğüs göğüse çarpışan, mücadele eden
tek ülke biziz, Türkiye Cumhuriyetidir.
HABİP EKSİK (Iğdır) Kobaniyi
IŞİDe vermek isteyen de sizsiniz.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Türk, Kürt, Çerkez, Laz ayırt etmeden herkesi insan olarak kucaklayan
biziz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O dediğin
yerde, o gün de dün de bugün de ben oradaydım; ben seni görmedim orada,
çocuklara, kadınlara, kimsesizlere, yetimlere yardım ederken seni
görmedim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ben
oradaydım, haftalarca orada kaldım, aylarca orada kaldım,
hiçbirinizi görmedim. Yaradandan ötürü severiz insanı biz, insan
olduğu için severiz biz insanı. Ülkemizle, milletimizle,
coğrafyamızla, değerlerimizle barışık olmak kadar
güzel bir şey yok; bu duyguyu buyurun hep birlikte tadalım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sanayide millî teknoloji, güçlü sanayi vizyonumuzla, katma
değerli üretimle büyümeyi teşvik edecek politikalarımıza
hız kazandırıyoruz. Türkiye'nin otomobili 2022
yılının son çeyreğinde seri üretim bandından inecek.
dedik, bunu başlangıçtaki konuşmamızda da yine ifade ettim.
Bu proje, bir araba üretmekten çok daha geniş bir bakış
açısına sahip olması nedeniyle büyük önem arz etmekte. Teknoloji
Odaklı Sanayi Hamlesi Programıyla yerlileşme
çalışmalarına yine hız veriyor, uçtan uca destek
mekanizmasını geliştirerek yüksek teknolojili ürünlerin
ülkemizde üretilebilmesini destekliyoruz.
Yine, biraz önce ifade ettiğim araçla ilgili
Sadece bir araç üretmenin çok ötesindedir. derken, bunu defalarca da
aslında ifade ettik; sadece savunma sanayisi alanında değil
diğer sektörlerimizde de artık, aslında otomasyon, bilişim
ve yine otomotiv sanayisinde bugüne kadar var olan elektrik ve elektronik
sektörlerinin lokomotifi hâline gelecek yüksek teknolojili üretimin ve yüksek
teknolojinin geliştirilmesine çok ciddi şekilde ayak olacak bir
projedir bu. Savunma sanayisi alanının dışına
çıktığımız ve fazla değil aslında, üç
beş yıl sonrasında da bunun etkilerini göreceğimiz çok
güçlü bir ikinci ayakla yolumuza devam ediyor olacağız orada.
Aslında, yine, bu proje bir sonraki süreçte de yani uçan araçların
dünyada konuşulduğu ortamda da Türkiyeyi lider ülke konumuna
getirecek bu alandaki altyapıyı oluşturacak bir projedir.
Bölgesel Kalkınma Fonu, Teknoloji ve
İnovasyon Fonu ile Bilişim Vadisi Girişim Sermayesi Fonunu
kurarak ülkemizin sanayi ve teknoloji alanındaki yatırmalarına
ihtiyaç duyduğu finansmanı sağlıyoruz. Avrupa
Birliğiyle yürüttüğümüz Rekabetçi Sektörler Programı
kapsamında 260 milyon avroluk kaynağı projelerin
kullanımına sunarak ülkemizin rekabet gücünü artıracak yatırımları
destekliyoruz. Buna ilaveten, girişimcilerimize sermaye
sağlamayı hedefleyen 80 milyon avro bütçeli Türkiye Gelecek Fonuna
ilişkin finansman anlaşmasının 19 Haziran 2020de Resmî
Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmesiyle bu girişim sermayesi
fonunu 2021 yılında ülkemizin, girişimcilerin
kullanımına açıyoruz. 2021 yılında organize sanayi
bölgeleri ve sanayi siteleri için kullanacağımız bütçe yüzde
400, TÜBİTAKın AR-GE bütçesi yüzde 100 artacaktır.
Kalkınmanın itici gücü olan sanayi sektörünün gücüne güç katmak ve
rekabeti artırmak için çalışmaya tüm gücümüzle devam
edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yenilikçi çevre ve şehircilik politikalarıyla
kentsel dönüşüm projelerinden sosyal konut projelerine, çevre dostu
yeşil koridorlardan millet bahçelerine şehirlerimizi
donatıyoruz. TOKİ aracılığıyla 2020
yılında yatırım bedeli 44 milyar lira olan 115.581 sosyal
konutun daha temelini attık. Son iki yılda 102.500 binayı
yapı denetiminden geçirdik. Bu yıl ne yazık ki ülkemizin dört
bir yanında gerçekleşen doğal afetler yüreğimizi
yaktı. Başta İzmir, Elâzığ, Malatya ve Giresun olmak
üzere doğal afetlerden etkilenen şehirlerimizin yanında olduk,
vatandaşlarımızın yaralarını en hızlı
şekilde sardık. Afetten etkilenen bölgelere bu yıl toplam 165 milyon
lira kaynak sağladık. 3.034 afet konutunun yapımını
tamamladık, 20.858 adet konutun da yapım süreci devam etmektedir.
Bildiğiniz gibi, İzmir, ekim ayı
içerisinde 6,6 büyüklüğünde bir depremle sarsıldı ve 116
vatandaşımızı bu depremde kaybettik. Tekrar, hepsine
Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı
diliyorum. Depremin hemen ardından, arama kurtarma ekiplerimiz, ilgili
kurumlarımız ve gönüllü ekipler gece gündüz demeden, büyük
fedakârlıkla çalışarak 107 vatandaşımızı
enkazdan kurtarmış ve afetten etkilenen
vatandaşlarımızın yaralarını
sarmıştır. Deprem, sel ve diğer doğal afetlerde
hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza yine bir kez
daha Allahtan rahmet ve yakınlarına da
başsağlığı diliyorum. İzmirde depremden
ağır hasar almış ya da yıkılmış binaların
yüzde 30unun 1990-2000 yılları arasında, yüzde 70inin ise 90
öncesi yapılmış yapılar olduğunu görüyoruz. 2000
yılından sonra yapılan binalarda yıkım ya da hasar
tespit edilmemiştir. Bu, 99 depremi sonrası
aldığımız tedbirlerin ve uyguladığımız
yapı denetim çalışmalarımızın aslında ne
kadar isabetli olduğunu da göstermektedir. Deprem sonrasında
İzmirimizin de tarihinin en büyük kentsel dönüşüm
seferberliğini başlattık. Bu kapsamda, ilk etapta 5 bin konut
için projemizi hazırladık, bunun yanında vatandaşlarımıza
sağladığımız kira ve taşınma
yardımları kesintisiz olarak da devam etmektedir.
81 ilde 81 milyon metrekare hedefiyle yola
çıktığımız millet bahçeleri projelerimizle
şehirlerimizi yeşille, doğayla buluşturmaya da devam
ediyoruz. 77 ilde büyüklüğü 50 milyon metrekareyi bulan 272 millet
bahçesini hayata geçiriyoruz. Bugüne kadar 22 ilde 6 milyon metrekare
büyüklüğünde 35 millet bahçesinin açılışlarını
gerçekleştirdik ve vatandaşımızın hizmetine
açtık. 237 millet bahçesinin de yapım, projelendirme ve yer
çalışmaları devam etmektedir. 2023 yılına kadar da
diğer millet bahçelerimizi açarak 81 ilde 81 milyon metrekare millet
bahçemizi milletimizin kullanımına sunmuş olacağız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kamu-özel iş birliği modelinin, özel sektörün,
projeleri kısa vadede etkin şekilde gerçekleştirerek
yatırım maliyetlerini düşürmesi nedeniyle tercih edilen bir kamu
finansman modeli olduğunu defalarca ifade ettik. Tecrübelerimiz her yeni
projeye yansıtılmakta ve her proje daha öncekilere göre kamu
açısından daha az maliyetli ve daha faydalı hâle
dönüştürülmektedir, örneğin Avrasya Tüneli. Sabah, İstanbul
Havalimanını örnek vermiştim. Avrasya Tünelinde projenin
yatırım bedeli yaklaşık 1,3 milyar dolar olup
sözleşmenin yürürlüğe girmesinden itibaren öngörülenden sekiz ay daha
erken olarak yaklaşık dört yıl gibi bir sürede inşaatı
tamamlanmış ve 2016 yılının sonunda hizmete
açılmıştır. Proje, vatandaşlarımızın
ihtiyaçlarına doğrudan cevap vermiş ve İstanbulluların
Anadolu ve Avrupa arasında kaybettikleri zamanın büyük bir bölümünü
telafi etmiştir. Avrasya Tüneli Projesinde garanti sayılarına
ulaşılmasının ardından geçişler üzerinden
hasılat paylaşımı mekanizması ile kamu, devlet pay
alacaktır.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Garantilere
ulaşılmadı ki nereden ulaşıldı garantilere? Hangi
yap-işlet-devrette garantilere ulaşıldı Sayın Oktay?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla) -
Bu payın, sözleşme süresi boyunca 4,8 milyar TLye ulaşması
beklenmektedir. Ayrıca, ödenecek garanti tutarlarının da
düşülmesiyle, sözleşme dönemi boyunca yaklaşık 3 milyar
lira net gelir elde edilmesi beklenmektedir. Proje, sözleşme dönemi
sonunda devletimize devredilecektir, bunu da her defasında tekrar
ediyoruz. Hatta yeniden işletme hakkı devriyle gelir getirebilecek ya
da sözleşme süresi bittiğinde tercih edilirse devletimiz de
işletebilecektir. Bunun yanı sıra Avrasya Tünelinin her
işletme yılı sonunda ekonomiye olan katkısı, köprülere
olan en direkt faydası da hesaba katılarak hesaplanmaktadır.
Avrasya Tüneli hem direkt kendi kullanıcısının hem de 15
Temmuz ve Fatih Sultan Mehmet Köprülerini kullanan diğer
kullanıcıların trafiğini rahatlatmak suretiyle yine
dolaylı fayda sağlamaktadır. Açılışından
bugüne kadar 98 milyon saat zaman tasarrufu, 1,3 milyar araç kilometre azalması,
60 bin ton emisyon azalımı, 150 bin ton yakıt tasarrufuyla
ülkemize ekonomik katkısı toplam 5,23 milyar TL olmuştur.
Diğer taraftan, Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu Projesi
Yine KÖİ
modeliyle yapılmış, ileri derecede mühendislik gerektiren
dünyanın en büyük 4üncü asma köprüsünün projeye dâhil edilmesi seyahat
süresini kısaltmış, hizmet konforunu artırmış ve
vatandaşlarımızın hizmetine sunulmuştur.
İstanbul-İzmir arasındaki yollara
yönelik proje tamamlanmıştır ve İzmir-İstanbul
arasındaki mesafe yaklaşık üç buçuk saate indirilmiştir.
İzmir-Bursa-İstanbul arasındaki illerimiz bu hizmetten
faydalanmaktadır, yararlanmaktadır. Projemiz, 382 kilometre otoyol ve
köprüden oluşmakta olup bağlantı yollarıyla beraber toplam
426 kilometredir. Toplamda 4 kesim otoyol ve 1 köprü bulunmaktadır.
Yapım maliyeti yaklaşık 6,3 milyar dolar olan projenin Osmangazi
Köprüsü kısmı sözleşmenin yürürlüğe girmesinden itibaren
yaklaşık üç yıl dört ay içerisinde tamamlanmıştır.
Tamamı ise yaklaşık altı yıl dört ayda hizmete
girmiştir. Proje 2036 yılında kamuya, devlete devredilecektir.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Kaça mal olacak Sayın
Başkan?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Osmangazi Köprüsü erken açılarak vatandaşın hizmetine
sunulmuştur fakat iddia edildiği gibi erken açıldığı
için kamunun 2 milyar dolardan fazla bir ödemeye katlandığı
bilgisi doğru değildir. Osmangazi Köprüsü için verilen günlük garanti
sayısı çift yön için 40 bin araçtır. Erken açılan gün
sayısı 1.354 ve hiç araç geçmese bile yani sıfır araç geçse
bile ancak bu rakama ulaşılabilir. Trafik geçişlerinin de hesaba
katılmasıyla iddia edilen 2 milyar doların çok çok daha
altında bir ödeme gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla
hesap tamamen yanlıştır.
ERHAN USTA (Samsun) Söyler misiniz ne kadar?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
İstanbul-İzmir Otoyolu Projesinin Osmangazi Köprüsü dâhil toplam
yatırım maliyeti 10,8 milyar dolar olup bu maliyete yapım
maliyeti, görevli şirket tarafından karşılanan kamulaştırma
bedeli, yapım dönemi finansman maliyeti, otoyol ve Osmangazi Köprüsünün
tüm işletme dönemi süresi boyunca bakımı ve işletilmesi
maliyetleri, ağır bakım maliyetleri ve işletme dönemi
finansman maliyetleri dâhildir. Dolayısıyla, bu kadar büyük bir
projeye sadece yapım maliyeti gözüyle bakmak en kibar tabiriyle
haksızlık yapmaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Hâlihazırda toplam 4 kesim otoyolun trafik
gerçekleşmelerine bakıldığında salgın döneminde
bile, verilen garanti sayılarının üzerine
çıkıldığı görülmektedir. Kesimler ve köprü arasında
gelir paylaşımı olduğundan otoyoldan elde edilen fazla
gelirin köprü garanti ödemelerini daha da düşüreceği öngörülmektedir.
Geleneksel finansmanla yapılan otoyol projeleri
yedi ila yirmi yıl gibi sürelerde bitirilirken, Gebze-Orhangazi-İzmir
Otoyolu gibi çok büyük bir proje kısa sürede tamamlanmış ve
ülkemizin rekabet gücüne katkı sağlayarak ekonomik fayda
getirmiştir. Projemizin zamandan ve akaryakıttan tasarruf
sağlamasıyla 2023 yılında yaklaşık 4,2 milyar
lira tasarruf sağlaması hedeflenmektedir. Bu büyüklükteki bir proje
özel sektörle beraber çalışılarak devletin üzerinde kısa
dönemde bir yük olmaktan çıkarılmıştır. Ayrıca,
proje işletme süresinden sonra her türlü bakımı
yapılmış olarak kamuya devredilecek ve bütçeye katkı
sağlamaya devam edecektir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Kılıçdaroğlu, yüce Meclisimizin
kabulüne sunduğumuz bütçemize Haramzadelerin bütçesi dedi.
MAHİR POLAT (İzmir) Az bile demiş.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Bu bütçe, Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik
Endeksinde en yüksek insani gelişmişlik sınıfına
çıkardığımız milletimizin bütçesidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu bütçe, Dünya Bankası üst
orta gelirler grubuna yükselttiğimiz halkımızın bütçesidir.
Bu bütçe, satın alma paritesine göre 2009 yılında 15.457 dolar
olan kişi başına geliri 2019 yılında 28.424 dolarla
ikiye katlayan insanımızın bütçesidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu bütçe, Türkiyeye karşı
ortaya konulan tüm engellemelere rağmen küresel kriz sonrasında
2010-2019 döneminde ortalama yüzde 5,8 oranında büyüyen ekonomimizde
çiftçimizin, esnafımızın, işçimizin, memurumuzun artan
vergileriyle oluşturduğumuz milletimizin anasının ak sütü
gibi helal bir bütçedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
2002 yılında krizlerle yorgun
bırakılmış, yoksul insanların ülkesi olarak
anılan güzel ülkemizde, iktidarı devraldığımızda
faiz ödemelerinin bütçe harcamaları içerisindeki payı yüzde 43,2 iken
2020 yılında bu oran yüzde 11,3 seviyesindedir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu bütçeye faiz bütçesi,
haramzadelerin bütçesi diyenler bu topraklara tek bir çivi çakmamış,
bu ülkenin insanını yıllarca hor görmüş ve bu yüzden de bu
milletimiz tarafından ebediyen muhalefetle görevlendirilmiş,
muhalefete mahkûm edilmiş olanlardır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla) Ben sizi dinledim, ben hiç sesimi
çıkarmadan sizi dinledim arkadaşlar.
AHMET KAYA (Trabzon) Sata sata bitiremediniz
onları, sata sata.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Bu nedenle geçtiğimiz on yedi yılda olduğu gibi, bu yıl da
milletimiz bütçeyi yapma yetkisini bize vermiştir.
Türkiyenin 2002 yılından 2020
yılına kadar geçen on sekiz yıllık dönemde yine her alanda
daha kötüye gittiği ifade edildi. Arkadaşlar, belki orada bu dili
kullandım, Sayın Genel Başkanın kullandığı
dil -dikkat ederseniz- daha ağırdı.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Siz
kullanamazsınız.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) Siz
seçilmişe laf edemezsiniz.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
İlk seçimde nasıl tıpış tıpış yolcu
edileceğinizi göreceksiniz. ifadesini kullandı.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen sükûneti
muhafaza edelim.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Biz on sekiz yıldır her seçimden sonra nasıl
tıpış tıpış gidildiğini çok gördük. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ama bu vesileyle de
CHPnin Cumhurbaşkanı adayı da belli oldu bugün,
hayırlı olsun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Türkiyenin 2002 yılından 2020 yılına
kadar geçen on sekiz yıllık dönemde her alanda daha kötüye
gittiği ifade edildi. Biz de zaten Türkiyenin on sekiz yılda
nereden nereye geldiğini hep rakamlarla anlatıyoruz. Ama bizim
ülkemizin gelişmişliğiyle ilgili sözlerimizin asıl
şahidi rakamların ötesinde hayatın pratikleridir. Şimdi,
sizlere soruyorum arkadaşlar: Eğitimde, Türkiye okul ve öğretmen
sayısından teknolojik altyapıya kadar on sekiz yıl
öncesinin Türkiye'si midir?
ORHAN SÜMER (Adana) Ya, bir nesil yok oldu o
eğitimle, bir nesil yok oldu. Neden bahsediyorsun? (CHP
sıralarından gürültüler)
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Türkiye, hastane ve sağlık çalışanı
sayısından, genel sağlık sigortasının
kapsayıcılığı ve hizmet kalitesine kadar on sekiz
yıl öncesinin Türkiye'si midir? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
Ulaşımda Türkiye, kara yolundan hava
yoluna, demir yoluna kadar her alanda on sekiz yıl öncesinin Türkiye'si
midir? (CHP sıralarından gürültüler)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Merkez
Bankası da aynı mı on sekiz yıl öncesiyle?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Enerjide Türkiye, hidroelektrikten güneş enerjisine, iletim ve
dağıtım hatlarına kadar on sekiz yıl öncesinin
Türkiye'si midir? (CHP sıralarından gürültüler)
Adalette Türkiye FETÖ unsurlarının yol
açtığı tahribata ve FETÖcülerin tasfiyesiyle oluşan
sıkıntıya rağmen, hizmet kalitesinde on sekiz yıl
öncesinin Türkiye'si midir?
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) FETÖyü
yargıya siz yerleştirdiniz. Siz açmadınız mı önünü?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Askerî imkânları ve hareket kabiliyeti bakımından Türkiye,
sınırlarının güvenliği ve sınır ötesi
operasyonlarıyla on sekiz yıl öncesinin Türkiye'si midir? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
Sosyal yardımlarda Türkiye, ihtiyaç sahibi her
vatandaşına el uzatabilen, destek veren sistemiyle on sekiz yıl
öncesinin Türkiye'si midir?
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) Kredi
verdiniz kredi.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Engellilerden şehit yakınları ve gazilere, korunmaya muhtaç
çocuklardan yaşlılara kadar dezavantajlı kesimlere verilen
hizmetler bakımından Türkiye on sekiz yıl öncesinin Türkiye'si
midir? Elinizi vicdanınıza koyun.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ya, bunu bize
niye soruyorsunuz? Biz, on sekiz yıl önce iktidar mıydık?
İktidarın Başbakan Yardımcısına sorun o zaman.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Tarımda Türkiye, verilen geniş destek yelpazesi ve sürekli modernize
olan makine altyapısıyla on sekiz yıl öncesinin Türkiye'si
midir? (CHP sıralarından gürültüler)
Bunları rakamlarıyla da ifade ettik, siz
de görüyorsunuz. Sanayide ve teknolojide dünyanın yıldızı,
yükselen üretim merkezlerinden biri olarak Türkiye, on sekiz yıl öncesinin
Türkiye'si midir? Cevaplar son derece net aslında.
ERHAN USTA (Samsun) Rakamla konuşun.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Diplomaside Türkiye, dünyanın en yaygın diplomasi ağı ve
müzahir olduğu her meseledeki ağırlığıyla on
sekiz yıl öncesinin Türkiye'si midir?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Fuat Bey, on
sekiz yıl öncesinin hesabını o dönemin iktidarına sorun,
bize sormayın.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Bu listeyi olabildiği kadar uzatmak mümkün, uzatabiliriz bu listeyi.
BAŞKAN Arkadaşlar, özel görüşecek
olanlar dışarıda görüşsünler.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Sıkıntılarımız yok mu,
sıkıntılarımız yok mu? Elbette var. Ama bu
sıkıntıları konuşmak ve çözüm yollarını
aramak başkadır, on sekiz yıldır bu ülkede hiçbir şey
yapılmadığını iddia etmek başkadır. Biz
yaklaşık on yıl önce 2023 hedeflerimizi ortaya koyarken
dünyanın ve bölgemizin içinde bulunduğu şartları şöyle
bir düşünün, bir de özellikle son yedi yıldır kesintisiz
yaşadığımız saldırıları ve
bunların yol açtığı siyasi ve ekonomik maliyetleri bir
düşünün. Dünyayı ve bölgemizi yeniden dizayn etmek isteyenler tüm
güçleri ve imkânlarıyla üzerimize gelirken, üzerimize
saldırırken biz bir adım dahi gerilemek yerine hep daha da
ileriye gittik, dimdik durduk. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu tarihî mücadele sürecinde önceliklerin
değişmesi, eldeki kaynakların kullanımındaki
planlamanın değişmesi, öngörülemeyen maliyetlerin
karşılanması gibi pek çok sebep tabii ki bizi bazı
hedeflerimizin gerisinde bırakmış olabilir ama bu demek
değil ki 2023 hedeflerimizden vazgeçtik, asla. İlk günkü heyecan ve
kararlılıkla 2023 hedeflerimize bağlıyız. Bu
ihracatı 500 milyar dolara ulaştıracağız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bu millî geliri kişi
başına 25 bin dolar da değil, onun ötesine de
taşıyacağız, 23tür, daha ötesidir. Sadece
değişen şartlara ve uğradığımız
saldırıların yol açtığı yeni durumlara göre
hareket ediyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Söz mü 500 milyar
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Büyük ve güçlü Türkiyenin inşası her türlü siyasi hesabın
üzerinde millî bir hedeftir.
ERHAN USTA (Samsun) Elli yıl daha yetki
istiyor.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla) -
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında yer alan tüm siyasi
partilerin, tüm siyasi partilerimizin ve milletvekillerimizin en az bizim kadar
bu hedefe sahip çıkma sorumluluğu vardır, bunu da arzu ederiz.
Sizleri 2023 hedeflerimizi karalamaya değil, bu
hedeflere sahip çıkmaya davet ediyorum. Milletimizin huzuruna
çıktığımızda vereceğimiz en büyük hesabın
büyük ve güçlü Türkiye için ne yaptığımız veya ne
yapmadığımız olacağını da
unutmamalıyız.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın
Cumhurbaşkanı, kapalı olan esnafa ne vereceksiniz acaba? Bir
kelam da onlara edecek misiniz? Ne vereceksiniz esnafa?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI
FUAT OKTAY (Devamla) Bazı sorular vardı yine ben kalan sürede de müsaadenizle o
sorulara da yine cevap vermek istiyorum.
15 Temmuz şehit ve gazilerinin parasına
neden el konuldu? şeklinde bir soru. Arkadaşlar Allahtan korkun ya.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Ne zaman
ödeyeceksiniz?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla) -
Şehitlerimiz ve gazilerimiz bizim üzerine titrediğimiz
kardeşlerimizdir.
MAHİR POLAT (İzmir)
- Para
nerede, para?
GÜLİZAR BİÇER
KARACA (Denizli) Hani nerede?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma
Vakfının kuruluş işlemleri 13 Temmuz 2019da Resmî
Gazetede yayınlanmıştır.
MAHİR POLAT (İzmir) - Ya, 2015ten 2019a
dört sene
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Cumhurbaşkanımız tarafından belirlenen mütevelli heyeti 26
Aralık 2019da Resmî Gazetede yayınlanarak vakıf faaliyetine
başlamıştır. Önceden de toplanan bu miktarın
vakıf aracılığıyla kullanacağını ifade
etmiştik.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) Para
nerede?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında düzenlenen, 15 Temmuz
Dayanışma Kampanyası kapsamında toplanan meblağ
nemasıyla birlikte 338 milyon 933 bin 650,97 TL olarak
vakfımızın banka kullanımında, banka hesabına
yatırılmıştır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, millet onu
şehit yakınlarına verdi, vakıfa vermedi ki.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Paranın, vakfımız kuruluş amaçları doğrultusunda
kullanımına da yönetim kurulu karar vermeye yetkilidir.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Rakam üzerinde var ama
realitede yok.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
15 Temmuz şehit yakınlarımızı ve gazilerimizi
desteklemek amacıyla 15 Temmuz Dayanışma Kampanyasıyla
ilgili burada toplanan yardımlar her ay buradan biner TL ödeme
yapılmaktadır ve bu tamamlana kadar da devam edecektir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Paralar
şehit yakınlarının, hepsini verin. Niye vermiyorsunuz?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Bir başka soru, Beşiktaştaki terör saldırısı
ENGİN ALTAY (İstanbul) Niye
vermiyorsunuz?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Bizim derdimiz sürdürülebilir bir destektir. Hiçbir zaman bizim derdimiz
şov yapmak olmamıştır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Şehitlerimizin, şehit
yakınlarımızın ve gazilerimizin yanında
olmuşuzdur, onlar da bunu çok çok iyi bilirler.
Yine bir başka soru vardı
Beşiktaştaki terör saldırısında 40ı polis 47
vatandaşımız şehit oldu, orada da bağış kampanyası
açıldı, 52 milyon lira para toplandı. Çocuğu şehit
olan birisine kaç lira aylık bağlandı bilen var mı?
şeklinde.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Evet
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Terör eylemi sonucu şehit olan bir polis memurumuzun babasına 121,96
TL aylık bağlanması söz konusu değildir arkadaşlar.
Nereden alıyorsunuz bu rakamları bilmiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Kendisi
söyledi, kendisi; şehidin babası!
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Rakamları Türkiye Cumhuriyeti devletinden alın lütfen, başka
yerlerden rakam almayın. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler) Yönünüzü
Türkiye Cumhuriyeti devletine dönün.
MAHİR POLAT (İzmir) Sayın
Cumhurbaşkanı Yardımcısı, paralar ne oldu?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Terör eylemi sonucunda şehit olan bir kamu görevlisinin hak sahiplerine,
görevdeki emsalinin almakta olduğu aylıktan az olmamak üzere aylık
bağlanmaktadır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ne kadar?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Şehitlerin
yakınları için topladığınız para nerede?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Buna göre, şehit polis memurlarının hak sahiplerine
bağlanabilecek en düşük aylık tutarı 6.150 TLdir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Her birine mi
bu?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Anne ve babaya bağlanacak aylığın tutarı, hak sahibi
sayısına göre değişkenlik göstermektedir.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli)
Topladığınız para nerede?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Örneğin, bir eş 2 çocuğu bulunmakta iken şehit olan bir
polis memurunun eş ve çocuklarına toplamda 6.150 TL aylık
bağlanırken ayrıca anne ve babasına ise 1.240 TL aylık
bağlanmaktadır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Vakfı niye
kurdunuz Sayın Cumhurbaşkanı Vekili?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Bir başka soru Covid-19 döneminde salgınla mücadeleyi gerçekleştiren
sağlık çalışanlarına destekte
bulunulmadığıyla ilgiliydi.
AHMET KAYA (Trabzon) Esnaf destek bekliyor!
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Ya, burada da insafa davet ediyorum sizi. Salgın döneminde
Sağlık Bakanlığı ve üniversite hastaneleri personeline
ilave ek ödeme yapılmasına imkân sağlanmıştır. Bu
kapsamda, bütçeden 5,1 milyar TL ödeme yapılmıştır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) Kime
yapıldı? Sağlık çalışanları
almadıklarını söylüyorlar, kime verdiniz?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Kim aldı
onu?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Hâlâ da bütçe imkânlarımız çerçevesinde tüm
çalışanlarımıza daha iyi neler yapabiliriz, ne yapabiliriz,
ne verebilirizin çalışmasını sürdürüyoruz.
Kamu harcamaları denetlenebilmekte midir?
çerçevesinde bir soru vardı. Yine, Sayıştay Kanunu AK PARTİ
döneminde çıkarıldı arkadaşlar. Daha önce çok yetersiz olan
denetime ilişkin bu yasayla Sayıştaya geniş denetim yetkisi
verildi. Bu noktada, 34 genel bütçeli idare, 99u YÖK ve üniversiteler olmak
üzere 136 özel bütçeli idare ve şirketi, 9 düzenleyici ve denetleyici
kurum, 2 sosyal güvenlik kurumu, 13 yatırım izleme ve koordinasyon
başkanlığı, 25 il özel idaresi, 30 büyükşehir
belediyesi, 10 büyükşehir belediyesine bağlı idareler, 20 il
belediyesi, 138 ilçe belediyesi, 7 mahallî idare birliği ile şirket,
8 diğer kamu idaresi olmak üzere toplam 432 kamu idaresinin kamu
harcamaları denetlenmiştir.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Varlık
Fonu, Varlık Fonu!
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Bilindiği üzere, kamu idarelerinin hesap ve işlemleri üzerinde
yapılan inceleme sonucunda 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve
Kontrol Kanununun 71inci maddesinde tanımlanan bir kamu zararının
ortaya çıkması hâlinde de söz konusu zarar yargılamaya esas
rapora konu edilmekte ve hesap mahkemesi olan Sayıştay dairelerince
hükme bağlanmaktadır.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Sayıştayın hangi tespitini uyguluyorsunuz ki!
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Bir başka soru vardı Gelir kaybına uğrayan
vatandaşlara hiçbir katkı yapılmadı, bütçeden yalnızca
8 milyar TLlik bir para yardımı yapıldı. şeklinde,
Covid-19la ilgili. Bunu aslında ben sabah da ve Plan ve Bütçe
Komisyonunda da çok detaylı olarak verdiğimi hatırlıyorum.
Belki tam vermemiş olabiliriz, bir kez daha tekrarlayayım. Tüm dünya
gibi ülkemizi de etkisi altına alan Covid-19 salgınıyla
mücadelede uyguladığımız politikalarla
vatandaşlarımızın yanında olmaya devam ediyoruz. Bu
kapsamda, istihdamı korumak için sözleşme feshi
kısıtlanmış, şartlarını esnettiğimiz
kısa çalışma ödeneği kapsamında 21,8 milyar lira...
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın
Yardımcım, peki, işverene, esnafa ne veriyorsunuz, ne
vereceksiniz?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
...işverenleri tarafından ücretsiz izne çıkarılan
çalışanlarımıza sağlanan nakdî ücret desteği
kapsamında 5,1 milyar lira, işsizlik ödeneği olarak 4,2 milyar
lira ödeme yapılmıştır. Salgının etkilerini
atlatarak normal çalışma düzenine dönen iş yerlerimize 1,7 milyar
TL prim desteği sağlanmıştır. Salgın döneminde
hayata geçirilen sosyal destek programı kapsamında hane
başı bin TL olmak üzere 6,3 milyar TL destek verilmiştir.
Açıkladığım için daha fazla devam etmek istemiyorum. Süreyi
diğer sorulara kullanayım arzusundayım.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sizinle bir esnaf ziyareti
yapalım biz Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Yine, on beş yılda çiftçinin ekim alanı yüzde 15
azalmıştır. Bütçede buna ilişkin bir şey
bulunmamaktadır. şeklinde bir eleştiri vardı. Sabah da
izah ettim aslında yine, Tarım sektörümüz 2002 yılından
bugüne, o günden bugüne önemli gelişme ve büyüme göstermiştir. diye.
2002 yılında nadasa ayrılan tarım alanı 5,1 milyon
hektar iken -rakamlarla konuşuyorum- 2019 yılında bu rakam 3,4
milyon hektar olarak gerçekleşmiştir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Bütün
alanları inşaata verdiniz.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Yani geçen süre içinde yapılan çalışmalar sonucu 1,7 milyon
hektar nadas alanı tarımsal üretime
kazandırılmıştır. Ayrıca, tarım
alanlarını koruma altına da aldığımızı
ifade etmek istiyorum. Bu kapsamda ülkemiz genelinde bugüne kadar -kasım
ayı sonu itibarıyla- toplam alanı 8 milyon 470 bin hektar olan
315 adet büyük tarımsal ova sit alanı olarak koruma altına
alınmıştır havza olarak.
Yine, devam ediyor tarımla ilgili
eleştiriler İktidarınız döneminde tarım ve
hayvancılık bitirilmiştir. diye. Rakamlara bakalım: 2002
yılında 97 milyon ton olan bitkisel üretimimiz yüzde 18 artışla
2018 yılında 115 milyon tona, yüzde 8 artışla 2020
yılında ise 124 milyon tona çıkarılmıştır.
ERHAN USTA (Samsun) Parası ne kadar?
Hasılatı ne kadar? Para etmiyor.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Hayvan üreticisi de
hayvanların yemine veriyor çünkü aldığı süt, yediği
yemi karşılamıyor.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Sertifikalı tohum üretimimiz 2000 yılında 145 bin ton iken bugün
8 kat artışla 1 milyon 143 bin tona çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Oktay, buyurun.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Yürütülen etkin çalışmalar ve sağlanan desteklerle tohum
üretiminde buğdayda 6 kat, arpada 40 kat, mısırda 3 kat,
çeltikte 7 kat ve sebze tohumu üretiminde ise yüzde 69 artış
gerçekleşmiştir. 2002 yılında 17 milyon dolar olan tohum
ihracatımız 2019 yılında yüzde 763 artışla 149
milyon dolara -yani 72 bin ton- yükselmiştir. Bugün 88 ülkeye tohumluk
ihracatı yapıyoruz.
Yine, tarımla ilgili, Tarım Kanunu
uyarınca çiftçiye verilmesi gereken destekler neden verilmemektedir?
Çiftçinin 211 milyar lira alacağı mı bulunmaktadır?
Tarım destekleri gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1inin
altına inmiştir. şeklinde...
2002 yılında yine rakamlarla, 1,8 milyar
olan destekleme bütçesini 2019 yılında 17,4 milyar liraya, 2020
yılında ise yüzde 36 artışla 22 milyar liraya yükselttik.
2020 yılında toplam bütçenin yüzde 55ini tarımsal desteklere
ayırdık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYHAN BARUT (Adana) Hangi dünyada
yaşıyorsun sen?
BAŞKAN Sayın Oktay, buyurun.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
2003-2020 Kasım döneminde reel olarak toplam 311 milyar TL ödeme
yaptık. 2017 yılında uygulamaya giren havza bazlı
destekleme modeli kapsamında ülkemiz için stratejik öneme sahip insan
sağlığı, beslenmesi, hayvan beslenmesi ve bölgesel önemi
olan 21 ürün en uygun yetiştirildiği havzalarda, bu alanlarda yine
destekleme kapsamına alınmıştır.
2021 bütçesi bir önceki yıla göre yüzde 27,8
artarak 51,5 milyar lira olmuştur.
Devam ediyor aslında, vaktim kalmadığı
için şey yapacağım ama şunu söyleyeyim: OECD 2019
Yılı Raporuna göre ülkemizin destek oranı yüzde 1in
altına değil yüzde 1in üstüne çıkmıştır, yüzde
1,3tür. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
Cumhurbaşkanlığı bütçesindeki
artışları sordunuz, Cumhurbaşkanlığı bütçesi
görüşülürken detayıyla bunu konuşalım isterseniz,
şimdi vakit olmadığı için; yoksa cevabı elimde.
Cevaben de yine vereceğim.
ERHAN USTA (Samsun) 22 milyarı ne kadar
artırdınız, bize onu söyleyin!
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla) Yine, Sayın Kılıçdaroğlunun
rüşvetçi büyükelçilerle alakalı ithamı vardı. (CHP
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Oktay, tamamlayalım
lütfen.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Rüşvetçi büyükelçiler ithamı çok büyük talihsizliktir.
Dışişlerimiz ve bütün büyükelçilerimiz adına bu ithamı
kategorik olarak reddediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) İddianıza dair elinizde ne varsa cumhuriyet
savcılıklarına gitmenizi, şayet gitmediğiniz takdirde
de suç işlediğinizi de sizlere bir kez daha hatırlatmak
istiyorum.
Yine, yönetim kurulu üyelikleriyle ilgili,
bürokrasidekilerin beş maaş aldıklarına dair bir
eleştiri vardı, itham vardı. Böyle bir şey yok arkadaşlar.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli)
Nasıl yok ya?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Bu bizden önce böyleydi, biz bunu durdurduk.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli)
Söylediklerinize kendiniz inanmıyorsunuz ya!
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Kaç tane yönetim kurulu üyeliği olursa olsun, sadece bir tanesinden huzur
hakkı alabilir, başka hiçbirinden huzur hakkı alamaz. Bunu
düzenleyen de biz olduk. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Akdenizdeki gemilerimize baskın düzenlendi,
AB gemide arama yapacağına ilişkin bir açıklama
yapmasına rağmen neden beş saat Dışişleri
Bakanlığından ses çıkmadı? Ya, arkadaşlar, Allah
aşkına, Türkiye Cumhuriyeti devletine ve kurumlarına yönünüzü
dönün, bizden isteyin açıklamaları ve verdiğimiz açıklamalara
da itibar edin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) Sizden
istedik zaten açıklamayı.
BAŞKAN Sayın Oktay
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Yani ABnin açıklamalarına, Amerikanın
açıklamalarına, bir başkasının
açıklamalarına itibar etmek size niye bu kadar cazip geliyor?
Uluslararası hukuktaki temel kural, bir ülkenin açık denizde seyreden
ticaret gemisine o ülkenin açık rızası olmadan
çıkılmamasıdır. Bu, kural. Ülkemizin taraf olduğu 2005
Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı
Eylemlerin Önlenmesi Hakkında Uluslararası Sözleşme
Protokolünde açıkça zikredilmektedir. Bu sözleşmede geçen dört saat
uygulaması sadece bunu kabul ettiğini Uluslararası Denizcilik
Örgütüne bildiren ülkeler için geçerlidir. Türkiyenin böyle bir bildirimi
yoktur. Kaldı ki, ülkemiz, Roseline-A isimli bu ticaret gemimize
yasadışı çıkılmasından önce AB yetkililerine itirazımızı
da, rızamızın olmadığını da yazılı
olarak bildirmiştir. Açıklamaları, gelişmeleri bir kez daha
ifade ediyorum; lütfen, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve Hükûmetinin
kurumlarından takip edin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yaşanan hadise AB ve ilgili ülkeler olarak Almanya,
İtalya ve Yunanistan nezdinde protesto edilmiş, konuya ilişkin
birer mektup Birleşmiş Milletler, NATO, IMOya ve ABye de
iletilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Oktay
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Yine, şunu da ifade etmek isterim: Merak etmeyin arkadaşlar, Türkiye
her yer, durum ve şartta dik durmuştur, dik durur. Türk milletinin
menfaatini hassasiyetle korumuştur, korumaya da devam edecektir.
Milletimiz de bunu çok net olarak bilir, çok iyi bilir.
Tank Paletle ilgili sorular vardı, süremiz
kalmadı. Bunu, defalarca açıkladık, yine açıklayabilirim
söz verirseniz, süre verirseniz Sayın Başkan. (CHP
sıralarından gürültüler)
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) Yalan
rüzgârı izlemek istemiyoruz artık.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Defalarca açıkladık ama yani kulaklar var, duymayınca ne
yapalım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu düşüncelerle 2021 yılı Merkezî Yönetim Bütçe
Kanun Teklifi ile 2019 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin ülkemize ve milletimize bir kez daha hayırlı
olmasını diliyorum.
Görüş ve eleştirileriyle 2020
yılı bütçemizin oluşmasına katkıda bulunan, yine,
başta Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı ve üyeleri olmak üzere tüm
milletvekillerimize, sizlere ve yine bütçenin hazırlanmasında
yoğun emeği geçen herkese yürekten teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan ve tüm üyelere, siz sayın
vekillerimize yürekten bir kez daha teşekkür ediyor,
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Beştaş buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
17.-
Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın 230
sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ve 231 sıra sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin tümü üzerinde yürütme adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Hatibi dinledim, Sayın Cumhurbaşkanı
Yardımcısını. Doğrusu hakikatler ne kadar ters yüz
edilebilir, ne kadar çarpıtılabilir, bir kere daha böyle garip bir
şekilde izledim, onu söyleyeyim. Birkaç sözü vardı; Kürdoloji
açmışlar, Kürt kökenli vatandaşları temsil
ediyorlarmış, mahkemelerde başka dilde savunma hakkı
getirilmiş, vesaire, vesaire, vesaire
Kürtlerin temsilcisi AK
PARTİymiş, biz Kürtleri temsil etmiyormuşuz. Neresinden
tutalım, bilmiyorum.
Daha biraz önce tutanaklara x mi
yazılıyor, Türkçe olmayan bir dil mi yazılıyor diye
tartıştık. Sonra Sayın Meclis Başkanı,
teşekkür ediyorum, gönderdi tutanakları. Tutanakların içinde x
en sonunda, dipnot olarak Türkçe olmayan dil
Ya, buraya Kürtçe
yazılacak, Kürtçe!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Buraya
Kürtçe yazılmayıncaya kadar bizim dilimiz inkâr ediliyor. Ya, bizim
ana dilimiz Kürtçe. Yani bu Mecliste dilimizi yazdıramıyoruz, Kürtçe
iki cümle yazdıramıyoruz. Tabii ki kuralları biliyoruz, tabii ki
Anayasayı biliyoruz ama Anadil Gününü bile kendi dilimizde kutlayamayan
bir dönem de yaşıyoruz. Sadece dile ilişkin birkaç dehşet
verici durumu söyleyeyim: İstanbul Havalimanında
Sadece
halkımıza anlatıyorum bunu çünkü iktidar partisinin bunları
dinlemediğini ve aynı ezberleri tekrar ettiğini gayet iyi
biliyorum.
İstanbul Havalimanında 35 farklı
noktada 36 dilde ve 80 lehçede anlık çeviri hizmeti başladı.
Asgari 25 milyon Kürt o uçaklarda yolculuk yapıyor, onlar için bir çeviri
hizmeti yok. Şimdi, neresinden tutayım?
Kürdoloji diyor. Ben yakından izliyorum,
Kürdolojinin
Üniversitenin adını bile Yaşayan Diller
Enstitüsü koydular.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Yaşayan Diller Enstitüsü
Kürt dili, Kürtçe yok. Kürtçe için
açılmış, Kürt dili yok. Kürtçe tez yazımı
yasaklandı, tez yazımı. Buna Kürdoloji diyorlar.
TRT Kurdî diyorlar, TRT Kurdîde Kürtçe Türklük
propagandası yapılıyor. İzleyin lütfen; alt yazılar
var, sizler göreceksiniz; kimlikten, dilden uzaklaştırmak için her
şey yapılıyor.
Kayyumlar -hani, o gasbeden kayyumlar var ya, gaspla
gelenler- gelir gelmez hemen iki dilli tabelaları kaldırıyorlar.
Kürtçe kalkıyor ama İngilizce asıyorlar garip bir şekilde;
Siirtte Arapça asıyorlar. Batmanda, Diyarbakırda İngilizler
yaşıyor ama Kürtler yaşamıyor(!) Garip bir şey.
Şimdi, Sayın Başkan, buna ilişkin yüzlerce, binlerce örnek
verebiliriz.
Bir kere, şunu bu kürsüden defalarca ifade
ettik: Ben nasıl Sayın Fuat Oktaya Türk kökenli hatip demiyorsam
lütfen biz Kürtlere de Kürt kökenli demesinler. Ya, Kürtüz yani niye köken
diyorsunuz? (HDP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biz bu
köken kavramını
Bir anlaşalım: Biz onlara Türk kökenli
demiyoruz. Türküm diye kabul ediyorsa Türktür, Arapım diyorsa
Araptır, Kürtüm diyorsa Kürttür. Yani, burada iktidar partisi grubu
içinde de var, ille kökeni yapıştırmak zorundalar mı? Bu
da başka bir inkâr şekli.
Şimdi, bir mesele daha var: Kürtçeyi
yasaklayanlar şimdi Kürtleri temsil ediyoruz. diyor. Biz 6,5 milyon oy
alıyoruz, Kürtleri temsil etmiyoruz ama onlar Kürte düşmanlık
yaparak Kürtleri temsil ediyorlarmış(!) Ya, daha dün Afrinde -hani
Hiçbir yerde gözümüz yok; petrolde, şurada burada gözümüz yok. diyorlar
ya- 90 bin ton zeytinyağının Türkiye
aracılığıyla satıldığını, hatta
Ticaret Bakanlığı verilerine işlediğini bizzat
Tarım Bakanı ifade etti. Şimdi anlatacak bir hikâyesi
kalmadı iktidarın, hakikaten kalmadı. Ezberlenen sözlerle Kürt
düşmanı değiliz. diyorlar ama adımlar Kürt
düşmanı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Toparlayacağım.
Ya, Hakkâride daha bir hafta önce Özcan Erbaş
16 yaşında öldürüldü, Şerali Dereli; yüzlerce isim sayayım.
Ya, tek bir Kürtün katiline bir gün ceza verilmedi, bir gün ceza verilmedi ve
hepsine bir bahaneyle cezasızlık politikası uygulanıyor.
Evet, diyorlar ki IŞİDle mücadele
ediyoruz. Yani bütün dünya biliyor IŞİDle mücadele
edilmediğini, IŞİDin sözcülüğünün
yapıldığını gayet iyi biliyorlar. Bağdadi burnumuzun
dibinde Türkiye'den gizli bir şekilde operasyonla öldürüldü ve
uluslararası alanda Türkiye'den gizli yaptık, yoksa engellenirdi.
Dedi, Trump bile söyledi bunu. Yani bunu biz değil, bunu dünya
konuşuyor.
Son olarak şunu söyleyeceğim Sayın
Başkan: Evet, biz kimin sözcüsü olduğumuzu gayet iyi biliyoruz. Biz
oy aldığımız milyonların sözcüsüyüz. (HDP
sıralarından alkışlar) Hiçbir ayrım yapmadan Türkü
de, Kürtü de, Lazı da, Çerkezi de, Arapı da, Pomakı da
demin dediler hepsini sayamıyorsunuz- Gürcüyü de, hepsini eşit
görüyoruz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
eşit yurttaş olarak görüyoruz, kimsenin kimseden üstün
olmadığına inanıyoruz ve bizim sözcülüğümüz,
demokratik siyasetimiz bu ülkede bütün ezberleri yerle bir etmiştir. O
yüzden karşımızda sürekli aynı dille, aynı üslupla
cevap veriliyor. Evet, iktidar partisinin kimin sözcüsü olduğunu
biliyoruz, ülkeyi soyanların, parsel parsel satanların sözcülüğü
yapılıyor, evet. (HDP sıralarından alkışlar)
Evet, bu sözcülüğü gayet iyi biliyoruz, savaşın ve
yıkımın sözcülüğü yapılıyor. Lütfen, bize
karşı konuşurken karşılarında bir siyasi parti
olduğunu ve arkasında milyonlarca yurttaşın olduğunu
bir an için akıllarından çıkarmasınlar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
18.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın 230 sıra sayılı
2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ve 231 sıra
sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
tümü üzerinde yürütme adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Cumhurbaşkanı Yardımcım, vallahi bence siz Allahtan
korkun, şunun için: Bir, biz Şehit paralarını cebinize
attınız, iç ettiniz. demedik ki. Bu paraları niye hak
sahiplerine ödemiyorsunuz? diyoruz, siz diyorsunuz ki Biz onlara ayda bin
lira harçlık veriyoruz, gerisini biz kullanıyoruz, faiz, repo.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Öyle demedi ya,
nereden çıkarıyorsunuz?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya nerede para?
Para nerede kardeşim? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bitmedi, efendim Şahsen zimmetinize
geçirdiniz. demedi Genel Başkanım. Paraları hak sahiplerine
veremez misiniz ya, niye vermiyorsunuz ya? Kim yardım ettiyse -bir sürü
arkadaşımız da etti- herkes... Bu hak sahiplerine
ulaşılsın. Siz onu bir vakıfta toplayın da Hazineye
aktarır, aktarmazsınız ben onu bilmem. Allahtan
korkuyorsanız, milletten utanıyorsanız, toplanan paraları
hak sahiplerine dağıtın kardeşim, bunu diyoruz, bir.
Şimdi Allahtan kork Sayın
Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Bu bir banka dekontu.
Sayın Genel Başkanımızın kürsüde iddia ettiği 121
lira 90 kuruş doğrudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi bu
dekontta 192 lira yatmış hesaba çünkü zam gelmiş.
Beşiktaştaki terör saldırısında,
yasalarımıza göre, güvenlik görevlisi olmamakla birlikte orada, terör
saldırısında öldürüldüğü için yasalarımıza göre
de aziz milletimizin vicdanına göre de şehit sayılan, benim de
yakinen tanıdığım Berkay Akbaşın babasına
gönderilen para, bağladığınız maaş 192 lira 59
kuruş. Ayıp ya, vallahi ayıp! Bu devlet bu kadar aciz olacak ve
siz burada hamaset yapacaksınız Türkiye şaha kalktı diye.
Üç, değerli arkadaşlar, bütün şehit
yakınlarına -güvenlik görevlisi değilse- terör şehitlerine
giden para bu. 121 lirayla başlamış, bunu da söyleyeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir ayıp
daha, bir Allahtan korkmanıza gerekçe daha: Covidle mücadelede
Sayın Genel Başkanımız, sağlıkçıların
devletten gerekli maddi manevi desteği göremediğini söyledi. Bir
ambulans şoförüne ek performans ücreti olarak 7 lira 40 kuruş ödeyen
devlet olmaz olsun kardeşim, olmaz olsun öyle devlet, 7 lira ödeyen devlet
olmaz olsun. (CHP sıralarından alkışlar) Devlet bizim,
devleti güçlü istiyoruz; şefkatli kolunu, yüzünü istiyoruz. Bir acil
servis doktoruna Covidle mücadeleden dolayı 32 lira ödeyen bir devlet,
büyük devlet olamaz, büyük devlet olamaz. Ödediğiniz rakamlar bunlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hemen
bitiriyorum.
Rüşvetçi büyükelçi... Eğer 17-25ten sonra
bu 4 bakanı bakanlıktan ve siyasetten tahliye ve tasfiye
etmeseydiniz, arkalarında dursaydınız, Bunlar namuslu
adamlardır. deseydiniz, biz bugün o iddiaların peşinde belki
duramayacaktık ama siz de 17-25 Aralıktan sonra çarşaf
çarşaf saçılan tape kayıtlarının doğru
olduğunu biliyordunuz, onları biraz arkaya sakladınız,
dinlendirdiniz, kıyamadınız, sonra büyükelçi olarak atamak gibi
bir utancın altına imza attınız. Eğer rüşvetçi
değillerse niye tahliye ettiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Son olarak, 17-25
Aralıktan sonra Pensilvanyaya elçiler, ara bulucular göndermeseydiniz,
size belki bugün bunları söyleme hakkını kendimizde
bulamazdık ama şu anda FETÖden sanık Mehmet Dişli içeride,
kardeşi Şaban büyükelçi. Şimdi, suçların
şahsiliği prensibi elbette var ama işinize gelince var,
işinize gelince var.
Onun için Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım,
bugün Sayın Mehmet Muşun kendini muhalefete
alıştırması gibi, siz de geleceği ümitsiz bir bütçe
sunumu yaptınız. İkna edici değildiniz. Sunduğunuz
bütçede halk yok, işçi yok; işinden edilmiş, işe gidemeyen
garson, komi, bulaşıkçı yok; servis şoförü yok, köylü yok,
sanatçı yok, velhasıl millet yok. Bu bütçe millet için
yapılmamış; Katar için ve beşli çete için
yapılmış.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bostancı
19.-
Ankara
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili
Engin Altay ve Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptıkları açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Engin Bey'in bahsettiği konulara ilişkin
muhakkak Fuat Bey gereken cevabı verecektir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hangisine?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Tabii, şu
son cümleleriniz hep malum bir tirada benziyor Engin Bey. Bunlar kürsüden de
söylendi, biliyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hangisi?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Son
cümlelerinize ilişkin olarak ifade ediyorum. Onlar sürekli söyleniyor. Siz
orada söylüyorsunuz, yerinde arkadaşlar söylüyorlar; eksik olmuyor, merak
etmeyin.
ORHAN SÜMER (Adana) A Haber de on seneyi
döndürüyor döndürüyor, veriyor.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Şimdi, bu
Nazilerin bir propaganda kişisi vardır, bu işleri organize eden,
antropolog Goebbels Sürekli aynı tekrar üzerinden giderek insanların
beynini yıkamak lazım. der.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tekrarın
gücü diye bir şey var. Tekrarın gücü önemli.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Derler ki:
İnsanlar ahmak mı, aptal mı, aynı şeylerin tekrar
edilmesine niye inansınlar? Niye inanmasınlar? İki bin
yıldır credoya inanmıyorlar mı? Dolayısıyla biz
de tekrar ede ede bunları inandıracağız. der.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Bu bir
propaganda kuralı. Bunun çeşitli örneklerini görüyoruz.
Şimdi, Sayın Danış biraz önce
konuşurken Kürt meselesine ilişkin bizim bildiğimiz, her zaman
aşina olduğumuz, hiç yabancısı
olmadığımız, sürekli anonim bir şekilde tekrar edilen
bir dil üzerinden eleştirilerini sıraladı Kürt
düşmanlığı dedi, malum sözleri söyledi; biz bunları
reddediyoruz.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Aynada
kendinizi görmekten bu kadar korkmayın.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Bunlar
Türkiye'nin gerçekleriyle doğru, uyumlu, Türkiye'nin siyasal hakikatine
tekabül eden durumlar değil ama siz sürekli tekrar ederek bir politik ve
toplumsal algı oluşturmak isterseniz hep aynı tirat üzerinden
gidersiniz. Burada başka örneklerini de görüyoruz.
Şu IŞİD meselesi
Türkiye,
IŞİDi bir terör örgütü olarak tanımlamış ve ona
karşı mücadele ediyor ve emin olun, Suriye topraklarında
numaradan, sahtekâr bir şekilde IŞİDle terör mücadelesi
veriyormuş gibi davrananlar asla bu işi yapmıyorlar, ne
yaptıklarını siz de gayet iyi bilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Ama Türkiye
IŞİDle mücadele etti, ama siz Türkiye'nin bu mücadelesini görmek
yerine hep aynı tirat, hep aynı propaganda ilkesi üzerinden
gidiyorsunuz. Bağdadi burnunuzun ucundaydı, orada yakalandı.
dediniz. Sayın Danış, Bağdadi kimin burnunun içinden
geçerek oraya geldi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Hadi bizim burnumuzun ucundaydı, kimin burnunun içinden geçti? Hangi
topraklardan geçti? Orada kimler vardı? Onları da söylemeniz gerekir.
Kim onları getirdi? Dolayısıyla orada YPG yok muydu? Onların
egemen olduğu bir toprak yok muydu orada, silahlı militanlarıyla
etkili oldukları? Ve orada YPGnin ittifak ettiği birtakım
küresel güçler yok muydu? Demek ki burnunun ucu demek yerine kimin burnunun
içinden geçtiğine dair de bir muhakeme, bir analiz olmalı. Kim
getiriyor bunları?
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Tatlıoğlu
20.-
Bursa
Milletvekili İsmail Tatlıoğlunun, Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın 230 sıra sayılı 2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ve 231 sıra
sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin tümü üzerinde yürütme adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Ben sadece şu konuyu belirtmek istiyorum: Bu,
Osmangazi Köprüsünün erken açılmasıyla ilgili bizim
söylediğimiz şey, 2 milyar doları geçen kısım devletin
kasasından çıkan değil, biz bunu bu şekilde söylemedik;
söylediğimiz şey, erken bitiş için toplam olarak ödenen bedel -ama
vatandaşın cebinden çıktı, ama milletin kasasından
çıktı- toplam bedel, bunu kastetmiştik. O nedenle de Sayın
Cumhurbaşkanı Yardımcısı, esasında bu
şekilde bir açıklamaydı, bizim bilgimizi de
doğrulamış oldu.
Teşekkür ederim.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Grup Başkan
Vekiliniz söyledi sonra İsmail Bey.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkanım,
madde 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN 60a göre hiç vermedim ama Sayın
Usta, bugün. Talepler var da 60a göre söz vermedim ben bugün.
ERHAN USTA (Samsun) Ben istirham ediyorum ama.
BAŞKAN Sadece Grup Başkan Vekillerine
veriyorum.
ERHAN USTA (Samsun) Hayır, bizim tarımla
ilgili eleştirilerimize cevap veriyormuş gibi yaptı ama
aslında hiçbir şey söylemedi.
BAŞKAN Ama yani sizi ismen zikretmedi yani o
zaman 69 olur, sataşma.
ERHAN USTA (Samsun) Hayır, ben
sataşmadan istemiyorum zaten. Milletvekilleri her zaman madde 60a göre
söz isteyebilir Değerli Başkanım.
BAŞKAN Şüphesiz, isteyebilir de bir de
uygulamamız var burada yani o, teorik olarak öyle, evet. Yani burada 600
vekil söz isteyebilir tabii, mutlaka.
ERHAN USTA (Samsun) Onlara da verin.
BAŞKAN Tamam ama 60a göre bugün hiç söz
vermedim, genel olarak da böyle bir teamülümüz yok bütçe görüşmelerinde.
ERHAN USTA (Samsun) Zaten bütün teamüllerin
dışına çıkıldı Sayın Başkanım, bir
dakikadır söz istiyorum.
BAŞKAN Ben o zaman diğer bütün
arkadaşlara vermek durumunda kalırım.
ERHAN USTA (Samsun) Diğerlerine de verin.
BAŞKAN Hayır, ben sadece Grup
Başkan Vekillerinin talepleri veya onların gösterdiği
kişilere veririm.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkanım, bir milletvekili söz istiyorsa nezaketen de verilir yani.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkanım,
İç Tüzükü nasıl çiğneyebilirsiniz? İç Tüzükte
milletvekillinin madde 60a göre söz istemeye hakkı var.
BAŞKAN Var ama otomatik olarak verilmiyor
herhâlde söz, değil mi?
ERHAN USTA (Samsun) Otomatik olarak veriliyor,
olur mu öyle şey!
BAŞKAN Öyle değil, isterseniz
bakalım.
ERHAN USTA (Samsun) Açın lütfen.
BAŞKAN Siz de açın, benimki açık
burada.
ERHAN USTA (Samsun) Grup Başkan
Vekilliği yaptık burada, biz de biliyoruz İç Tüzükü.
BAŞKAN Öyledir.
ERHAN USTA (Samsun) Olur mu ya!
BAŞKAN Sayın Oktay, buyurunuz.
ERHAN USTA (Samsun) Yani, bakın, bugün Mehmet
Muşa on altı dakika ilave ettiniz. Sayın
Cumhurbaşkanı Yardımcısı
BAŞKAN Hayır, on altı dakika
değil, on dakika.
ERHAN USTA (Samsun) Hiç adaletli yönetemiyorsunuz.
Sayın Başkan, hiç adaletli yönetmiyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Oktay, buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Bakın, bir dakikayı
çok görüyorsunuz, iki dakika geçti.
BAŞKAN Prensibi savunuyoruz.
ERHAN USTA (Samsun) Korkuyorsunuz değil mi
söyleyeceklerimizden?
BAŞKAN Prensibi savunuyoruz.
ERHAN USTA (Samsun) Ben rakamla
konuşacağım çünkü. Kenarından dolaşarak söyledi
(AK
PARTİ sıralarından Ya, yeter! sesi)
BAŞKAN Sayın Oktay, buyurun.
21.-
Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın, İstanbul Milletvekili Engin
Altay ve Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonradan söz alan
arkadaşlarımızın eleştirileriyle ilgili birkaç
şeyi ifade etmek istiyorum.
Burada HDPden Sayın Danışın
Kürtleri biz temsil ediyoruz. derken o konuyla ilgili bir şeyi
vardı. Ben aslında orada şunu özellikle de ifade etmek istedim:
Biz derken de Türkiye Büyük Millet Meclisini, Meclisteki siyasi partileri,
Türkiye Cumhuriyeti devletini, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini, Türkiye
Cumhurbaşkanını ve bizleri kastettim. Tek bir siyasi parti
değildir Kürtleri temsil eden ve bu sözümün de arkasındayım.
İkincisi, ben, yine, konuşmalarımda
-özellikle dikkat ettiğimi de düşünüyorum, tutanaklara da
bakılabilir- Kürt kardeşlerimiz, Kürt
vatandaşlarımız ifadesini de özellikle
kullandığımı ifade etmek isterim.
Yine, bir başka konu vardı, DEAŞla
mücadele ettiğimizle alakalı Zaten bunu da yapmıyorsunuz ki.
şeklinde. Yani buna ben daha fazla ne diyeyim? Yani ne dersek diyelim,
bizim yaptığımızı görmüyor, madem duymuyorsunuz, bizim
yaptıklarımıza kulaklarınız kapalı, o zaman sizin
kulaklarınızın açık olduklarının
duyacaklarınızın ismiyle ben bunu açıklayayım,
isterseniz NATO Genel Sekterinin ifadesini dinleyin. Bizim DEAŞla ne
yapmak istediğimiz, ne yaptığımızı bugüne kadar,
o çok daha net açıkladı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Siz, onları daha iyi duyarsınız, dinlersiniz
diye biliyorum ama Fransanın veya bilmem başkalarının diliyle
bize konuşmazsanız memnun oluruz.
Yine, CHPden Sayın Engin Altay Beyin
ifadeleri vardı, gazi ve şehit yakınlarımızla
alakalı. Yani bunu ben açıkladığımı ifade
ediyorum, her bir kuruşuyla alakalı hesaba yatırıldığını
ve bunun başka şartlarda, başka şekilde
kullanılması zaten mümkün değil. Bununla ilgili zaten her türlü
denetime de açık ve bununla gerekli ödemeler de yapılıyor. Ve
yine ifade ettim bunu, sürdürülebilir şekilde o devam edecektir diye.
İkincisi, bir ödemeyle alakalı; 7 TLlik
bir ödeme ve diğer bir ödeme vardı zannediyorum, bir dekont
gösterdiniz, onu aldım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - 32 lira efendim.
Altında yazıyor, Emekli Sandığı maaşı
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY - O
dekontun ne olduğuyla alakalı ve 7 TLnin ne olduğuyla
alakalı kısmı araştıracağım. Ben size de
döneceğim onunla ilgili ama onu, yine, biraz önceki ifademle de yine ben
tekrar etmek istiyorum eğer not yanımda ise. Minimum diye ifade
ettiğimiz kısım, yine, burada Şehit polis
memurlarının hak sahiplerine bağlanacak en düşük aylık
tutarı 6.150 TLdir. diye ifade ettim. Bunun arkasındayız, onun
dışında belki başka bir şey olabilir.
Araştırayım onu, ben size bilgi olarak da onu döneceğim.
17-25 FETÖ saldırıları. Aslında,
bunun, FETÖ saldırısının bir başka, hani, FETÖnün yol
boyundaki duraklarından bir tanesi olduğunu hepimiz biliyoruz, 15
Temmuza gelen yol duraklarından, o duraklarından bir tanesi
olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu, 15 Temmuz sonrasında mahkeme
tutanaklarına kadar da yansımış gerçekler.
Dolayısıyla 17-25e dolaylı referans vererek keşke -FETÖ
saldırılarını- bir açıklama yapmamış
olsanız daha da mutlu olurdum. Bizim FETÖyle mücadelemizi bütün
milletimiz çok net bir şekilde bilmektedir. Tüm kurum ve kuruluşlarımızla
FETÖyle mücadeleye sonuna kadar devam ediyoruz, ilk günden beri de yine devam
ediyoruz, tüm hainliklerini ortaya çıkarana kadar da devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Fettah
Taminceden başlasaydınız mesela, devam edecekseniz.
BAŞKAN Sayın Oktay, tamamlayalım
lütfen.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY
Bütçemizin kimin bütçesi olduğunu da yine tüm detaylarıyla ben
açıkladığımı düşünüyorum, tekrar
girmeyeceğim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Biz ikna
olmadık. dedik Sayın Cumhurbaşkanı.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY Yani ben
de sizin eleştirilerinize ikna olmadığım için
ENGİN ALTAY (İstanbul) Karar milletin.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY
Dolayısıyla aynı şeyleri altmış dakika
isterseniz- bir daha anlatmak istemiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY Ben
teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onun arkasında milletin
oyu var, sizin yetkinizde mürekkep var; milletin oyuyla gelmiş, imzayla
gelmiş.
IV.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, şahsı
adına, aleyhte olmak üzere, ikinci konuşmacı Ebrü Günay söz
hakkını Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı
Diyarbakır Milletvekili Sayın Salihe Aydenize devretmiştir.
Buyurun Sayın Aydeniz. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
SALİHE AYDENİZ (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve bizleri
televizyonları başında izleyen halkımızı
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, konuşma için bize fırsat
tanıyan ve bileşeni olmaktan gurur duyduğum çatı partimiz
HDPye teşekkür etmek istiyorum.
Halkların Meclisi çatısı
altında, halklar için değil, bir avuç sermayedarın, sarayın
ve savaşın bütçesini konuşuyoruz. İktidarınız
yıllardır halkı, emekçiyi, esnafı, kadını ve
barışı gözetmeyen yasalar, kanunlar ve bütçeler yapıyor.
Meclisi iktidarınızın sözde güvenlikçi politikalarıyla bir
zümrenin ihtiyacına göre politikalar belirleyen bir kurum hâline
getirerek, halklar meclisi unvanını kaybettirdiniz. Zaten
Cumhurbaşkanlığı sistemiyle Meclisi
anlamsızlaştırdınız. Bütçenin büyük bir
kısmı güvenlik harcamaları adı altında savaşa
ayrılmıştır, diğer bir kısmı da yine
savaş politikalarına destek vermeleri için yandaşlara
ayrılmıştır. Ülkenin dört bir yanı ekonomik,
toplumsal, siyasal olarak yangın yerine dönüştürülürken, devletin zor
aygıtı halklar üzerinde bir sopa gibi sürekli kullanılıyorken,
bırakın Cumhurbaşkanını eleştirmek, bir mafya
liderini bile eleştirmenin cezaeviyle
sonuçlandırıldığı bir politikayla karşı
karşıyayız ama artık kimse sizi takmıyor ve
politikalarınıza karşı da sessiz kalmıyor. Son
altı yıldır çöktürme planı çerçevesinde Kürte
karşı yıkım, savaş, katliam, işkence bir politika
ve bütünsel bir plan olarak yürütülmektedir. Kürte baskı, Kürtün
iradesini gasbetme, devletin ve iktidarın sıradan bir prosedürü
hâline getirilmiştir. Bu prosedür güvenlikçi politikalar adı altında
savaşta ve Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözümünü istememekte
ısrardır. Bu ısrar ülkenin ekonomik, toplumsal, siyasal olarak
çöküşünden başka bir işe yaramamaktadır.
2017 Nevrozunda çıplak bedeniyle katledilen
Kemal Kurkut, Van Çatakta Osman Şiban ve Servet Turgutun gördüğü
işkence nedeniyle Servet Turgutun yaşamını yitirmesi,
Esenderede Şerali Derelinin, Derecikte Özcan Erbaşın,
Batmanda İpek Erin, Dersimde Gülistan Dokunun ve daha
sayısız örneklerle anlatabileceğimiz bu vahşet olaylar
karşısında devlet erkânının yaptığı
açıklamalar Kürt düşmanlığını ve Kürtler
üzerinden oluşturulmak istenen faşist yönetim şeklinin
kalıcılaştırılmaya
çalışıldığını göstermektedir. Ülke kocaman
bir cezaevine dönüştürülmüş durumdadır. İşkence yapanlar
yerine işkenceyi haberleştirenler, savaşa karşı
barışı savunanlar, kadına yönelik şiddet uygulayanlar
yerine kadın hakları için mücadele verenler
yargılanmaktadır. Zindanlardaki insanlık dışı,
hukuk dışı hak ihlalleri had safhadadır. Adliye
sarayları sarayın talimatlarıyla adaletsizlik
dağıtırken yeni cezaevleri açma müjdesiyle birlikte bu
adaletsizliklerin kalıcı hâle gelmesi için Adalet
Bakanlığının bütçesi artırılmak istenmektedir. Ve
burada bir yandan da reformdan bahsedilmektedir. Reform
anlayışınızın Kürte ölüm, kayyum ile gasp, demokratik
siyasete operasyon, tüm muhalif kesimlere baskı, tecridin
derinleştirilmesi ve sonuna kadar savaş oluğunu biliyoruz.
Eğer reform söyleminizde samimiyseniz, yaşanmaz hâle getirilen
cezaevlerinde başlatılan açlık grevlerindeki taleplerin bir an
önce kabul edilmesiyle başlayabilirsiniz, hasta tutsakların
bırakılmasıyla başlayabilirsiniz, katilleri
cezalandırmayla başlayabilirsiniz, irade gasbı olan
kayyumları geri çekmeyle başlayabilirsiniz, her şeye rağmen
barışta ısrar eden Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki
sürekli, derinleştirilen tecridi kaldırmayla başlayabilirsiniz.
Savaş ve yayılmacı politikalarınız sebebiyle
komşularla sıfır sorun noktasından neredeyse sorun
yaşamadığınız bir aile bile kalmayan noktaya geldiniz.
Libya, Afrin, Serekaniye, Gire Spi, Karabağ, Şengale sözde güvenlik
için gönderdiğiniz paramiliter güçlere bile daha fazla bütçe aktarmak için
Savunma Bakanlığının bütçesini artırıyorsunuz.
Savaş ve yayılmacı politikalarınızın asıl
hedefi, sınır tanımadan, Kürt coğrafyasıdır. Bu
da Kürtlere düşman olduğunuzun en açık bir göstergesidir.
Güvenlik adı altında uyguladığınız
yayılmacı politikalarınız içeride de dışarıda
da güvensizlik oluşturmaktadır.
Son bir yıldır dünyayı ve
dolayısıyla Türkiyeyi de etkisi altına alan pandemi sürecinde
geliştirilen ekonomik, siyasi, toplumsal ve yönetmedeki
şeffaflık ilkesinin tamamında sınıfta
kaldınız. Sürecin başından itibaren kontrollü sürü
bağışıklık yöntemiyle, sonrasında ise tamamen
sürü bağışıklık yöntemiyle halkı kaderiyle
baş başa bıraktınız. Pandemi sürecinde sınıf
ayrımını gözeten politikaları hayata geçirdiniz.
Aldığınız önlemler ne sağlık ne de ekonomik
açıdan emekçiyi, küçük esnafı, çiftçiyi, işçiyi, işsizi
koruyamamaktadır. Ülkeyi yönetemediğiniz gibi, salgın sürecini
de yönetemediniz. Darbe girişimini nasıl Allahın lütfu olarak
gördüyseniz pandemiyi de, fırsata çevirmek için bunu, Allahın bir
lütfu gibi gördünüz. Bir avuç sermayedarı memnun etmek için fabrikaya
giden işçiye Pandemi riski yok. dediniz ama direnişe geçen
işçi için Risk var. dediniz. Partinizin kongre ve mitinglerinde pandemi
riski yok ama sokakta demokratik hakları için mücadele isteyen halklara,
kadınlara pandemiyi bahane ederek müdahale ettiniz. Pandemi sürecinin en
büyük yükünü taşıyan sağlık emekçilerini
alkışladınız ama ölmelerine ve tükenmelerine göz yumdunuz.
Tüm bunların ışığında, demokratik siyasetin önü
bu kadar tıkanmışken, Millet Meclisi halkların meclisi
olmaktan çıkmışken, her gün kadınlar katlediliyorken,
ekonomik krizin tüm yükü halklara yüklenirken, tüm kaynaklar savaşa,
ranta, yandaşa harcanıyorken, halkların, emekçilerin,
kadınların, barışın bütçesi yapılamaz. Buradan
hareketle, cumhuriyet dönüşmediği sürece tekçilik zihniyeti de
değişmeyecektir. Herkesin bu gerçekliği bilmesi gerekir. O
yüzden diyoruz ki ne restore edilmiş eski sistem ne de mevcut otoriter
tekçi sistem çözüm değildir, olamaz da, ikisi de krizin nedenidir. Buradan
herkese sesleniyorum: Çözüm üçüncü yoldur, köklü radikal değişimle yeninin
kurulmasıdır, yeni bir toplumsal sözleşmedir. Bunun ilk
adımı da ademimerkeziyetçiliği ve çoğulculuğu esas
alan 1921 Anayasasında olduğu gibi demokratik, çoğulcu yeni bir
anayasayla cumhuriyetin demokratikleşmesinin hedefini
birleştirmektir. Bu yüzden, demokrasi ittifakını, en geniş
demokratik toplumsal ittifakı, demokrasi için güç birliğini stratejik
görüyoruz. Her inançtan, her kimlikten Türkiye toplumunu büyük krizlerden ve
geleceksizlikten ancak bu yolla kurtarabiliriz. Bu nedenle, faşizm ve
tekçiliğe karşı demokratik birlik ve ortak mücadele diyoruz.
Demokrasi için siyaset yürütenlerin de sokaktaki yurttaş kadar cesur,
kararlı ve net olması, özellikle dış politikada
iktidarın ömrüne katkı sunabilecek yaklaşımlardan uzak durması
büyük önem taşımaktadır. Bütün bunlar karşısında
asla pes etmeyeceğimizi ve halkların ortak mücadelesinin
kazanacağını buradan tekrar ifade etmek istiyorum.
Cezaevlerinde direnenlere ve halkımıza
saygı ile selamlar diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkanım, kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Sayın
Aydenizin yapmış olduğu bu konuşmanın içinde bolca
Kürt kelimesi geçti ama Kürtlerle gerçek anlamda ilişkisi olmayan bu
konuşmayı, her bir cümlesini, her bir kelimesini, her bir harfini
reddediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanun Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi 2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunacağım.
2021 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2019 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece, 2021 yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanun Teklifi ile 2019 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
Şimdi sırasıyla her iki teklifin de
1inci maddelerini okutuyorum:
2021 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUN
TEKLİFİ
BİRİNCİ BÖLÜM
Gider, Gelir, Finansman ve Denge
Gider
MADDE
1-
(1) Bu Kanuna bağlı (A) işaretli cetvellerde gösterildiği
üzere, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve
Kontrol Kanununa ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer
alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine 1.328.254.386.000 Türk
lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer
alan özel bütçeli idarelere 119.877.971.000
Türk lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer
alan düzenleyici ve denetleyici kurumlara 8.436.256.000 Türk lirası,
ödenek verilmiştir.
2019 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUN
TEKLİFİ
Gider bütçesi
MADDE 1- (1) 22/12/2018 tarihli ve
7156 sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile
10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanununa ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel
bütçe kapsamındaki kamu idarelerine 949.025.615.000 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel
bütçeli idarelere 73.771.848.000 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan
düzenleyici ve denetleyici kurumlara 6.536.982.000 Türk Lirası,
ödenek verilmiştir.
(2) Kanunların verdiği yetkiye dayanarak
yıl içerisinde eklenen ve düşülen ödenekler sonrası 2019
yılı merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinde
gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel
bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin bütçe giderleri 978.569.400.796,47
Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel
bütçeli idarelerin bütçe giderleri 104.640.636.329,38 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan
düzenleyici ve denetleyici kurumların bütçe giderleri 6.089.660.848,42
Türk Lirası,
olarak gerçekleşmiştir.
(3) 2019 yılı merkezi yönetim net bütçe
gideri 1.000.026.856.135,04 Türk Lirasıdır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Anayasanın 161inci maddesi uyarınca bütçe kanun teklifi ile kesin
hesap kanunu teklifinin görüşmeleri birlikte yapılacağından,
okunmuş bulunan 1inci maddeler kapsamına giren kamu idarelerinin
2021 yılı merkezî yönetim bütçeleri ile 2019 yılı merkezî
yönetim kesin hesaplarının görüşmelerine yarınki
birleşimde başlanacaktır.
Alınan karar gereğince, programa göre,
kamu idarelerinin bütçe ve kesin hesaplarını görüşmek için 8
Aralık 2020 Salı günü saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.17
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(´) 230, 231 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri tutanağa eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.