TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
34üncü
Birleşim
17
Aralık 2020 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- 2021 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 230)
2.- 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan
2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231)
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın, 230 sıra sayılı 2021 Yılı Bütçe Kanun Teklifi
ile 231 sıra sayılı 2019 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin 13üncü maddesi üzerinde Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın CHP Grubu adına ve İstanbul Milletvekili Ahmet
Şıkın şahsı adına yaptıkları
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın, 17-25 Aralık FETÖ yargı darbesi girişiminin 7nci
yıl dönümüne, millî iradenin Parlamentoda tüm siyasi parti
gruplarıyla, milletvekilleriyle Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. anlayışına dayalı olarak millet
tarafından icra edildiğine, millî irade, demokrasi, insan hak ve
özgürlükleri mücadelelerine devam edeceklerine ilişkin açıklaması
3.- Sakarya Milletvekili Engin
Özkoçun, Türkiye Cumhuriyetine, Meclisin bütünlüğüne karşı
kalkışmanın, nereden gelirse gelsin darbe girişimlerinin
karşısında olacaklarına, 17-25 Aralıkla ilgili iktidar
partisi ile CHPnin arasında görüş
ayrılığının çok derin olduğuna, darbe
kalkışmalarına karşı çıktıkları gibi 20
Temmuz darbesine de karşı olduklarına ilişkin
açıklaması
4.- Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın, ülkede millî irade üzerinde kumpas, vesayet, darbe
girişiminde bulunanların tarih boyunca var olduğuna,
Parlamentodaki siyasi parti grupları olarak FETÖnün şantaj ve
montajlarına müsaade edilmemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
5.- Sakarya Milletvekili Engin
Özkoçun, hâlâ Fettah Tamince gibi, Ethem Sancak gibi insanların
arkasında durulmaya devam edildiği için bu işin üzerine
gittiklerine, on sekiz yılda ülkenin başına gelenlerin ne
Menderes ne Demirel ne de Erbakan zamanında geldiğine ilişkin
açıklaması
6.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, darbelere karşıtlık
konusunda Meclisteki hiçbir siyasi partinin farklı görüşü
olmadığına, neyin darbe olduğu neyin
olmadığının kıyaslamasında uzlaşmaz bir
durum olduğuna, 17-25 Aralıkta ortaya saçılan bilgi, belge ve
paraların hesabının henüz sorulmadığına, Eş
Genel Başkanları cezaevindeyken OHAL koşullarında Anayasa
değişikliği yapıldığına ilişkin
açıklaması
7.- Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın, FETÖ terör örgütünün bütün unsurlarının kökünü
kazımak ve kurduğu kumpasların hesabını sormak için
Parlamento tarafından düzenleme yapıldığına,
bağımsız yargının çalıştığına
ilişkin
açıklaması
8.- Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın
sataşmadan söz isteyen milletvekiline hangi hususta
sataşıldığını sorup öyle karar vermesi
gerektiğine
ilişkin açıklaması
9.- İstanbul Milletvekili
Canan Kalsının, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve
Bütçe Başkanlığı ve KEFEK ortak çalışmasıyla
On Birinci Kalkınma Planında Kadın
başlığı altında kadının iş gücüne
katılımını destekleyen maddelere yer verildiğine ilişkin
açıklaması
10.- Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın, Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasal bir hukuk devleti
olduğuna, bu coğrafyada kırk yıldan beri maddi ve manevi
kayıplara uğranılmasına neden olan terör örgütüyle mücadele
edildiğine, özgürlük, barış, demokrasi ve kardeşliğin
büyümesi isteniyorsa bu dilin terk edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
11.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine
ilişkin açıklaması
12.- Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
13.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Denizli milletvekili Cahit
Özkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine
ilişkin tekraren
açıklaması
14.- Ağrı Milletvekili
Ekrem Çelebinin, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemirin
231 sıra sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
15.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Ağrı Milletvekili Ekrem
Çelebinin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine
ilişkin açıklaması
16.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
kamuoyuna yansıyan bir açıklamasında Kocaeli Milletvekili Ömer
Faruk Gergerlioğlunu Meclisi terörize etmekle itham ettiğine, çıplak
aramanın İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun
Elâzığ raporunda, yönetmelikte, Adalet
Bakanlığının cevabında, resmî raporlarda, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında var olduğuna, Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun bir insan hakları savunucusu
olduğuna, çıplak aramanın insanlığa karşı
işlenen suç olduğuna ilişkin açıklaması
17.- Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
18.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine
ilişkin açıklaması
19.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, 231 sıra
sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin 6ncı maddesi üzerinde şahsı adına konuşan
Gaziantep Milletvekili Müslüm Yükselin babası 26ncı Dönem
Milletvekili Abdulkadir Yüksel ve İstiklal Madalyası sahibi dedesini
rahmet ve minnetle andığına ilişkin açıklaması
20.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, SMA, ALS, DMD, MS gibi nadir görülen ve çok nadir görülen
hastalıklarla ilgili bir komisyon kurulduğuna ama raporunun Genel
Kurulda görüşülmediğine, bu hastalıklarla ilgili ulusal bir
politikaya ihtiyaç olduğuna ilişkin açıklaması
21.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Meclisin saygınlığına uygun konuşan herkesin
aynı nezaket çerçevesinde karşılık gördüğüne, yürütme
adına senede bir kez Meclise gelen bakanların millî iradeye ve
milletin seçtiği temsilcilerine saygılı olmaları
gerektiğine ilişkin
açıklaması
22.- Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın, bütçe görüşmelerinde sabır gösteren bütün
milletvekillerine teşekkür ettiğine, Aile, Çalışma ve
Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçukun cevap hakkını
kullandığına, kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden
Muğla ili Ula Belediye Başkanı İsmail Akkayaya Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili Özcan
Purçunun, İzmir Milletvekili Cemal Beklenin 231 sıra
sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasında CHPye sataşması nedeniyle
konuşması
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Haydar Akarın, Divan olarak kalp krizi geçirerek
hayatını kaybeden Muğla İli Ula Belediye Başkanı
İsmail Akkayanın ailesine başsağlığı
dilediklerine ve bütçe görüşmelerine katkı sağlayan tüm
milletvekillerine, bakanlara, bürokratlara, Başkanlık Divanı
üyelerine ve Meclis çalışanlarına teşekkür ettiğine ilişkin
konuşması
VII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İzmir Milletvekili
Tacettin Bayır'ın, İzmir Kemalpaşa Lojistik Merkezinin
yapımına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar
Pekcanın cevabı (7/37228)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından Gümüşhane ili
için ayrılan ödenek miktarına,
-Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından Isparta ili için
ayrılan ödenek miktarına,
-Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından Iğdır ili
için ayrılan ödenek miktarına,
-Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından Hakkari ili için
ayrılan ödenek miktarına,
-Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından Kars ili için
ayrılan ödenek miktarına,
-Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından İstanbul ili için
ayrılan ödenek miktarına ilişkin, Soruları ve Ticaret
Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı (7/37318), (7/37319), 7/37320),
(7/37321), (7/37322), (7/37323)
17 Aralık 2020 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34üncü
Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, programa göre 2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (xx)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (´´)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Geçen birleşimde 2021 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin 12nci maddesi kabul edilmişti.
Şimdi 13üncü maddeyi okutuyorum:
Gelir
ve giderlere ilişkin diğer hükümler
MADDE
13- (1) 22/2/2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel
İdaresi Kanununun 51 inci maddesinin birinci fıkrasının (f)
bendi ile 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 68 inci
maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca il özel
idareleri ve belediyelerin ileri teknoloji ve büyük tutarda maddi kaynak
gerektiren altyapı yatırımlarında
Cumhurbaşkanınca kabul edilen projeleri için yapılacak
borçlanmalar, 5302 sayılı Kanunun 51 inci maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendi ile 5393 sayılı Kanunun 68 inci
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi kapsamında
hesaplanan faiz dâhil borç limitinin hesaplanmasına dâhil edilir. Ancak,
il özel idareleri, belediyeler ve bunların bağlı
kuruluşları ile sermayesinin yüzde 50sinden fazlasına sahip
oldukları şirketler tarafından Avrupa Birliği ile
katılım öncesi mali iş birliği çerçevesinde desteklenen
projelerin finansmanı için yapılan borçlanmalar, çok taraflı
yatırım ve kalkınma bankaları ile yabancı devlet kuruluşlarından
doğrudan veya İller Bankası Anonim Şirketi
aracılığıyla yapılan borçlanmalar ile SUKAP
kapsamında yürütülecek işler için İller Bankası Anonim
Şirketinden yapılan borçlanmalarda söz konusu borç stoku limitine
uyma şartı aranmaz.
(2) Türkiye İhracat Kredi
Bankası Anonim Şirketinin politik risk kapsamında
yapacağı tahsilatın ve Bankanın faaliyet kârlarından
Hazineye tekabül eden temettü tutarlarının ve olağanüstü yedek
akçelerinin tamamı veya bir kısmını, Bankanın politik
risk alacağına mahsup etmeye ve mahsup işlemlerini mahiyetlerine
göre ilgili Devlet hesaplarına kaydetmeye Hazine ve Maliye Bakanı, bu
işlemlere karşılık gelen tutarları bir yandan bütçeye
gelir, diğer yandan da ilgili tertiplere ödenek kaydetmeye
Cumhurbaşkanı yetkilidir.
(3) 2006 yılından önce katma
bütçeli olan idarelerden 5018 sayılı Kanunla genel bütçe
kapsamına alınanların ilgili mevzuatında belirtilen kurum
gelirleri, genel bütçe geliri olarak tahsil edilir.
BAŞKAN 13üncü madde üzerinde söz isteyen
İYİ PARTİ Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Zeki
Hakan Sıdalı.
Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN
SIDALI (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021
bütçesiyle, yerel yönetimlerin dış borç kullanması, borçlanma
limitleri adı altında sınırlandırılıyor.
İktidar, belediyelerin teknoloji ve yüksek meblağda yatırım
arayışlarında Kaynak için bana gelmeyin, dış
borçlanmada hazine garantisi veremem. diyor yani dış
borçlanmayı bir anlamda yasaklıyor. Bundan iki anlam çıkartabiliriz:
Birincisi, hazine garantörlük yapamayacak kadar
boşalmıştır. İkincisi, özellikle
kazanamadığınız belediyelere ceza vermek istiyorsunuz. Bu
düzenlemeyle, İstanbul metro yatırımları için Mersin,
Ankara ve İzmir kentsel su iletim hatlarının yenilenmesi için
devlet desteğinden yoksun bırakılıyor yani muhalefete su
yok; ne de olsa sizden değiller. Bu eleştirilerimize karşı
iktidar, belediyelerin borç yükünü ileri sürecektir. Evet, haklılar; 31
Mart öncesinde Maaşları bile ödeyemezler. dediğiniz
belediyeleri borç batağında teslim ettiniz. Ama sormak lazım:
Belediyeler niçin borç batağında? Bu belediyeler Ali Dibolardan
devralınmış, belediyelerin bütçesini, Ali Dibolardan devralanlar
milletin hizmetine verecektir. Rakamlar ortada, ben söylemiyorum, siz
söylüyorsunuz; Ağustos 2020de yayınlanan Maliye
Bakanlığı raporunda 2014-2018 arasında mahallî idarelerce
kullanılan hazine garantili dış borç stoku toplam 3 milyar 649
milyon dolar. Bu borcun yüzde 19u Bursaya, yüzde 19u Samsuna, yüzde 9u
İstanbula, yüzde 8i Antalyaya ait. Dolayısıyla, hazinenin
garantili dış borçlanmasında net bir şekilde iktidar
belediyeleri kollanmış. Bu rakamlar sizin karneniz, rakamlar diyorlar
ki: Bizdense ne isterlerse verin, bizden değilse aman ha! Hani, halka
hizmet, Hakka hizmetti; ne değişti? Belediyelere halk yetki verdi
ama siz para vermediniz, borçlanmayı da kayırarak saadet zinciri
kurdunuz. Kendi belediyelerinizde kentlerimizin su kayıp
kaçaklarını azaltmak yerine para, verimsiz yatırımlara
yönlendirildi. Bugün İstanbullular, Antalyalılar, Bursalılar
ucuz su tüketemiyorsa sorumlusu sizin belediyeleriniz, sizin yanlış
borçlanma izinlerinizdir.
Bakın, son yıllarda nüfus
artışına paralel olarak şehir içi ve
şehirlerarası toplu taşımacılık alanında
raylı toplu taşıma sistemlerine büyük ihtiyaç var. Özellikle,
nüfusu 1 milyon ve üzerinde olan şehirlerimizde önümüzdeki yıllarda
binlerce kilometre raylı ulaşım ağı ve yüzlerce
raylı ulaşım aracı gerekli. Şu anda Türkiye'nin
şehir içi raylı ulaşım sistemlerinin uzunluğu 500
kilometre, bu uzunluğun 2035te 1.500 kilometre olması hedefleniyor.
Bu hedeflere karşı siz ne yapıyorsunuz? Bir belediye, iki
yıl önce durdurulan metro hatları için kendi girişimleriyle
dış finansmanı buluyor ancak siz onay vermediğiniz için
inşaatlar başlayamıyor. Siz, şimdi kimi
cezalandırıyorsunuz? Oradaki seçmen, sizin veya
başkasının, bunun hesabını sormayacak mı?
İşte, sizin anlayışınız bu. Belediyelere yetki
var, gelir yok, borçlanma yasak. Bu, millet iradesine kelepçe vurmaktır,
millet iradesini cezalandırmaktır. Bu mu sizin
demokratlığınız, millete saygınız?
Kayıplarınızı siyasi ranta çevirmek için tüm belediyeleri
cezalandırıyorsunuz.
Bakın, gelecekte Trabzon, Rize, Erzurum,
Erzincan, Elâzığ, Malatya, Diyarbakır, Şanlıurfa,
Kahramanmaraş, İskenderun, Denizli, Aydın, Uşak, Afyon ve
Ispartaya raylı sistem yapmayı planlıyorsunuz. Borçlanma izni
olmadan bu kentlere metro nasıl gelecek? Bu, toplu ulaşımı
engellemek değil mi? Vatandaşlarımızın ucuz
ulaşıma ulaşmak hakkı değil mi? Yarın bu illerde
vatandaşlarımız ucuz ulaşıma erişemiyorsa
sorumlusu siz olacaksınız. Bakın, Kanal İstanbula para
var, metroya para yok; KÖİlere para var, ucuz ulaşıma para yok.
Belediyeler, bugün batık durumdaysa
bunda iktidarın hiç mi suçu yok? Bütün suçlu bu borçlanmalara imza
atan belediye başkanları, belediye meclis üyeleri mi? Belediyeler
böyle borçlanırken bu borçları onaylayan Hükûmet ne yaptı? Bu
borçlanmaların verimliliği, geliri sorgulanmadı mı? Bugüne
kadar kaç belediyeye borçlanma hadlerinin üzerine çıkmasından
dolayı ceza verdiniz, bunun kaç tanesi AK PARTİli belediyeler oldu?
Şayet doğru denetleseydiniz, bu belediyeler böyle borç
batağında olur muydu? Gelir getirici, istihdam yaratıcı
projelere onay vermiş olsaydınız, bu belediyeler borç içinde
yüzer miydi?
Sayın milletvekilleri, kamuoyuna
yansıdığı kadarıyla reform
arayışındasınız. Bu kapsamda, makroekonomide ve yerel
yönetimlerde düzenleme planlıyorsunuz. Reform ajandanızda yerel
yönetimlerin olması doğru, tam da oradan
başlamalısınız. On yıl içinde nüfusun yüzde 65i 15
metropolde toplanmış olacak yani metropollerde 55 milyon insan
yaşıyor olacak. Bugünün sorunlarına karşı iş
birliği küresel, koordinasyon ulusal ancak çözümler yerel önceliklere göre
olmalı. Belediyelerin bütçelerini artırmadan; kentlerin büyüme,
gelişme, ihracat hedefleri olmadan ülkenin de ihracatını
büyütemeyiz. Ankaradan her kente aynı reçeteyi hazırlayarak
kentlerin kendine özgü sorunlarını çözemeyiz. Reform ajandanız
pandemi sonrasında makroekonomiyi toparlayacak çözümlere de odaklanmalı.
Reformlarınızın merkezine istihdam yaratmayı ve iklim
değişikliğiyle mücadeleyi hedefleyen, rekabetçiliği ve
döngüsel
Kamunun yapacağı yatırımlar yeşil kamu
yatırımları şeklinde olmalı. Bunu yaparken tarım,
sanayi, enerji, dış ticaret politikaları, yatırım
destek ve teşvikleri, yerel yönetimler ve bölgesel kalkınma gibi
başlıkları da birbirine entegre etmeliyiz.
Makro politikalar için yeşil bütçeleme
uygulamaları hayata geçirilmeli. Avrupa Birliği Yeşil Mutabakat
bağlamında 2021de sınırda karbon vergileriyle
karşılaşmadan önce Türkiyede geniş tabanlı, çevreci
vergi reformu yapılmalı. Vergi yükü iş gücünden kirliliğe
kaydırılıp ekolojik denge gözetilerek yeniden tasarlanmalı.
Fosil yakıtlara yönelik sübvansiyonlar kaldırılıp mali
teşvikler karbon yoğun sektörlerden karbon düşük sektörlere
kaydırılmalı ve ülke içinde karbon emisyon ticaret sistemi aktif
hâle getirilmeli. Bu politikaların yerel düzeyde
tamamlayıcısı olarak yerel yönetimlerce çevreye duyarlı
bütçe uygulamaları hayata geçirilmeli. Türkiyenin, tıpkı
komşuları gibi, Paris Anlaşmasını merkeze alan, 2050
yılı iklim nötr olma hedefi oluşturulmalı. Bu kapsamda
kimsenin geride bırakılmadığı adil ve kapsayıcı
geçiş planları hazırlanarak kömürden çıkış
senaryosu açıklanmalı. Çin bile Avrupa Birliğiyle ticari
engellerle karşılaşmamak için 2060 yılında karbon nötr
olma planını ilan ederken ülkemiz bu gelişmelere maalesef
kayıtsız kalıyor.
Özel sektör yatırımlarının
dijital ekonomiye, inovasyon ve yenilikçiliğe, düşük emisyon
teknoloji ve uygulamalarına yönlendirilmesi için siyasi irade beyan
edilmeli. Orta ve uzun vadede güçlü bir politika sinyali verilmeli.
Denizcilikte mavi ekonomi, ulaştırmada multimodal
taşımacılık, dış ticarette intermodal lojistik,
tarımda organik ve ekoetiketleme ile kentleşmede dirençli yeşil
kentler, yeşil bina ve yeşil altyapı uygulamaları hayata
geçirilmeli. Enerjinin bir merkezde üretilip
dağıtıldığı, birkaç büyük şirketin tüm
sektörü kontrol ettiği ve baz yük santrallere dayalı, fosil, hantal
ve verimsiz bir enerji sisteminin yerini üretimi yerelleştiren, kendine
yeterliliği ve enerji verimliliğini ön plana çıkaran
akıllı bir şebekenin yönettiği, küçük şirket ve
kooperatiflerin mülk sahibi olduğu demokratik yeşil enerji sistemi,
düşük karbonlu yeni enerji düzeni olmalı. Bugün kuraklıkla
mücadele ederek çözüm için yerelde kuraklık izleme birimleri
kurulmalı, kayıp kaçak oranı düşürülmeli, asfalt ve beton
kullanımı minimum düzeye çekilerek toprağın su geçirgenliği
artırılmalı. Yeşil altyapı dirençli kentler
kurgulanmalı. Tıpkı mali bütçeler gibi yıllık su
bütçeleri hazırlanmalı, yağmur suyu hasadı
seferberliği başlatılmalı. Suyun arzını
değil, talebini yönetmeye odaklanılmalı. Görüyorsunuz, yapacak
çok işimiz var. Kâr için değil, insan için kentler inşa etmeli;
kâr için değil, insan için yönetimler kurulmalı; kâr için değil,
insan için devlet önceliğimiz olmalı. Devlet bir şirket
mantığıyla yönetilemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) Reform ajandanızda
bunlar yoksa merak etmeyin, İYİ PARTİ iktidarında
Türkiyenin yüzünü güneşe döndüğü, sırtını rüzgâra
verdiği reformlar yapılacak ve milletimiz için güneşli bir
gelecek inşa edilecektir.
Değerli milletvekilleri, iktidar belediyeleri
sayesinde, iddia edildiği gibi, çöp, çamur, çukurdan kurtulduk mu,
bilmiyorum ama borç batağına saplandığımızı
biliyorum. Artık bu Hükûmetin küresel vizyonu ve yönetimi bizi ileri
taşıyamıyor hatta geriletiyor.
Demokrasilerde terazinin sahibi millettir. Millet,
siyasi geçmişinizi terazinin bir kefesine, sözlerinizi öbür kefesine
koyacak ve en doğru kararı verecektir. Her terazide Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşener liderliğinde
İYİ PARTİ ağır basacak, Türk devletini geleceğe
taşıyacak vizyonun başatı olacaktır. Vatandaşlarımız
iyi yönetimi, bizim yönetimimizi hak ediyor.
Türkiye iyi olacak diyor ve yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sivas
Milletvekili Sayın Ahmet Özyürek.
Buyurun Sayın Özyürek. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AHMET ÖZYÜREK (Sivas) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanun Teklifinin 13üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi
Meclisimizi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
17 Aralık 2016 tarihinde Kayseri 1. Komando
Tugay Komutanlığından çarşı iznine çıkarken bomba
yüklü araçla düzenlenen hain terör saldırısında şehit olan
15 kahraman askerimizi ve tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle
anıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin, parlamenter sistemin
getirmiş olduğu birtakım krizlere son veren, hızlı ve
etkin karar alma mekanizmalarıyla ekonomik ve sosyal refah üzerindeki
değişim ve dönüşüm sürecini koordineli bir şekilde
yürüttüğünü görmekteyiz. Küresel hesapları bozan,
caydırıcı bir direnç noktası olarak
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi temel meselelere
odaklanıp toplumun ihtiyacını sosyolojik yönden analiz etmiş
ve karşılık vermiştir. Ülkemizin ekonomisi üzerinden
operasyon yapmak isteyenler, kur ve faiz üzerinden
saldırılarını gerçekleştirmiş ve ülkemizin
ekonomisi böylece çökertilmek istenmiştir. Ancak gecikmeden alınan
etkili tedbirler ve müdahalelerle ülkemiz dik bir duruş sergileyerek bu
oyunlara asla geçit vermemiştir. Daha güçlü bir ülke olabilmek ve
gelişmek için önümüzde duran engelleri tek tek yıkmasını
bildiğimiz gibi bölgesel ve küresel gelişmeler karşısında
duruşumuzla bunu her zaman kanıtlayan ülke olduk.
İçeride terör bitirilme seviyesine gelmiş,
yapılan operasyonlarla hain terör örgütlerinin beli
kırılmıştır. Küresel güçlerin planlarını
bozan yine ülkemiz olmuştur. Mazluma uzanan el devletimiz tarafından
uzatılan insanlık eliyle mümkün olmuştur. Aynı şekilde
küresel güç odaklarının denizlerde dayatmaya
kalkıştığı haksızlıklar, dış
politikada ustaca icra edilen diplomasiyle bir bir engellenmiştir. Akdeniz
ve Ege Denizini terörize etmeye çalışan Yunanistanın hiçbir
girişimine asla müsaade edilmemiştir. Libyayla yapılan
anlaşmalarla haklarımızın birçoğu teminat altına
alınmıştır. Bu kadar geniş bir cephede ülkemizi
yıpratmaya yönelik faaliyetlerin yanında ülkemizde meydana gelen
afetlerde devletimiz vatandaşını mağdur etmemiştir;
Depremler ile sel felaketleri ve orman yangınlarıyla mücadelesinde
göz doldurmuştur. Bunların tümü birlikte düşünüldüğünde
ülkemiz küresel anlamda kendini kabul ettirmiş, uluslararası her
sorunda belirleyici bir pozisyon almayı bilmiş ve küresel güç
dengelerinin, oyun kurucularının oyunlarını bozma
kabiliyetiyle dikkatleri üzerine çekmiştir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi, ifade ettiğimiz bu kazanımlarla bazı küresel aktörlerin
hedefi hâline gelmiş olsa bile tüm bu anlattığımız
şeyler göstermektedir ki Cumhur İttifakı tarihin
ittifakıdır, kültürün ittifakıdır, ebet müddet Türk devlet
geleneğinin ruhuyla bütünleşen ittifaktır ve en önemlisi de
milletin birliği ve dirliğinin ta kendisidir. Genel
Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Beyin her fırsatta
ifade ettiği gibi Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ile
Cumhur İttifakı Geleceğin lider ülkesi Türkiye ülküsünü
gerçekleştirmenin ittifakıdır. Dolayısıyla milletin
gönül ittifakı olan bu ittifak devam etmeli ve hedefler
kararlılıkla gerçekleştirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, küresel ölçekte bir
büyüklüğe ulaşan Covid-19 salgınıyla yavaşlayan iktisadi
faaliyetler devam etmiş, üretim ve tüketimin eş zamanlı olarak
düştüğü dünya ekonomisinde tarihî bir bunalım
yaşanmıştır. Ülkemiz salgının ekonomiye olan
etkilerinin azaltılması ve toplumumuzun tüm kesimlerinin bu süreçten
olumsuz etkilenmemesi için âdeta örnek alınan bir mücadele
göstermiştir. Bizi bekleyen süreçte dışarıdan gelmesi
muhtemel riskler de göz önüne alındığında etkili maliye
politikalarıyla birlikte yatırım, üretim, ihracat, vergi,
iş gücü piyasası, eğitim ve tarım gibi özellikle temel alanlarda
büyük bir ciddiyetle önlemler alınmalıdır.
Ülkemizin, ekonomik ve sosyal hedeflerine
ulaşabilmesi adına bu reformist adımları atması
elbette kaçınılmaz olacaktır. Bu anlamda görüşmekte
olduğumuz bütçenin sürdürülebilir büyüme ve adaletli bir paylaşıma
yönelik bir amaç güderek hedeflerini gerçekleştirmesi beklenmektedir.
Vatandaşlarımızın beklentilerini karşılayacak
hizmetlerin sunulması da ancak bu şekilde mümkün olacaktır.
Değerli milletvekilleri, bütçenin tarıma
ayrılan kaynağının içerisinde tarımsal destek
programları, sulama yatırımları ile yatırım
ödenekleri, müdahale alımları gibi öncelikler yer almaktadır.
Tarım sektörü bildiğiniz gibi ülkemizin en stratejik sektörlerinden
biri olarak büyük bir önem teşkil etmektedir. Gıda
açısından yaşamsal bir öneme sahip olduğu gibi ekonominin
diğer sektörlerine de ayrıca kaynak sağlayabilmektedir.
İşte tam bu noktada Sivasımızdan ve ayrı ayrı
ilçelerimizden sizlere bahsetmek istiyorum.
Şehrimizde göçün önlenebilmesi ve tersine göçün
sağlanabilmesi için tarıma önem vermeliyiz. Yem, gübre, mazot, tohum,
ilaç gibi tarımsal girdilerin maliyetlerinin yüksek olması sebebiyle
işlenemeyen tarım alanlarının her geçen gün artma riskine
karşı göçü önleyici, özellikle çiftçiliği özendirici ve
kırsalda istihdamı artırıcı tedbirlerin
alınması gerekmektedir. Pandemi sürecinden etkilenen çiftçilerimizin
mayıs ve haziran aylarında vadesi
gelen kredi geri ödemeleri faizsiz olarak ertelenmişti. Tarım kredi
kooperatiflerine olan tarımsal kredilere yapılandırma ise henüz
gerçekleşmemiş olup borcunu ödeyemeyen çiftçiler için
yaşadığımız sürecin devam ediyor olmasıyla
mağduriyetlerin giderilmesi adına tarımsal kredilere
yapılandırmalar gerçekleştirilmelidir.
Ayrıca, şehrimizde
hayvancılık ve arıcılıkta iş sorununun
karşımıza çıktığını görmekteyiz. Çoban
temininin göçmenler tarafından sağlanıyor olması sebebiyle
çoban desteğinin verilmesi gerekmektedir. Tarımsal üretim ve
hayvancılığın desteklenmesi -az önce bahsetmiş
olduğumuz gibi- maliyetlerin düşürülmesiyle mümkündür. Böylece,
atıl durumda bulunan hazine arazilerinin bir an önce tarımsal üretime
kazandırılması, katma değer üreten çiftçilerimizin
yarasına merhem olacak, üretimi teşvik ederek ülke ekonomisine ciddi
katkılar sağlayacaktır.
Şehrimizde şeker
pancarı üretimi yapılmakla birlikte, ilçelerimize
yayılmış durumda olan bazı sorunların
iyileştirilmesini gerekli görmekteyiz. Akıncılar ilçemizde
şeker pancarı alımında fire oranları yüksek iken
Ulaş ilçemizde şeker pancarı kota sorunları
yaşanmaktadır. Bir diğer taraftan, üreticilerin büyük bir
kısmının ekim ayından itibaren hasat etmiş
oldukları ürünlerin bir kısmını anlaşmış
oldukları şeker firmalarına teslim edemediklerini biliyoruz. Bu
durumda, merkez ilçemiz ile Kangal, Ulaş ve Divriği ilçelerimizde
pancarlar beklemeye devam etmektedir. Kangal ilçemizde ise üretilen ürünlerde
depolama sorunu yaşanmaktadır. Oysa bu sorun nakliye ve pazar
sorunlarını da beraberinde getireceğinden problemin ana
kaynağını tespit etmek ve çözüme ulaştırmak en
doğrusu olacaktır. Kısa bir zamanda Gemerek ilçemizde çerezlik
kabak ekiminin geçim kaynağı hâline gelmiş olması bizleri
oldukça memnun etmiştir. Bu yüzden, ilçemize çerezlik kabak çekirdeği
yetiştiriciliğini teşvik etmek amacıyla prim desteği
verilmesi yerinde olacaktır. Aynı şekilde, Koyulhisar ilçemizde
seracılık üretiminin her geçen gün gelişerek devam etmesi için
desteğe ihtiyaç vardır. Tarım alanı ve altında yer
alan bölümler olmak üzere mesleki ve teknik eğitim alanlarını
önemsiyor ve ilçelerimizde bu yönde uygulamalı meslek liselerini açarak
öğrencilerimizin tercihen eğitim almasını ve
sonrasında üretime destek olacak birer meslek sahibi olmalarını
temenni ediyorum.
Sözlerime son vermeden önce, pandemi sürecinden olumsuz
etkilenen esnaflarımız, Vakıflar Genel Müdürlüğünden,
özellikle Sivas Vakıflar Bölge Müdürlüğümüzden kiralanan yerlerle
ilgili büyük bir sıkıntı yaşamaktadır; yeniden
Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün vakıflarla ilgili kiralanan
yerleri gözden geçirerek bunlarda bir iyileştirme yapmasını
temenni ediyorum çünkü esnaflarımız da bu durumda yeniden bir nefes
alacaktır. Onun için buradan Vakıflar Genel Müdürümüze duyuruyorum,
lütfen vakıflarla ilgili -özellikle Sivastaki esnaflarımız-
kiralanan yerlerde büyük bir sıkıntı yaşamaktadır,
yapacağınız iyi bir iyileştirme yaşanan Covid
sürecinde onlara bir nefes aldıracaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
AHMET ÖZYÜREK (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bütçe teklifini desteklediğimizi belirterek
2021 yılı bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı
olmasını diliyor, Gazi Meclisimizi ve yüce Türk milletini
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Musa Piroğlu.
Buyurun Piroğlu. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MUSA PİROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, bu hafta pazartesi günü Denizlide 8
işçi bir foseptik çukurunu temizlemek için girdi, 3 tanesi zehirlendi ve
hayatını kaybetti. Pazartesiden bu güne her gün ortalama 3 işçi,
işçi cinayetlerinde hayatını kaybetti. Geçtiğimiz
kasım ayında 294 işçi, 2020 yılının ilk on bir
ayında 2.032 işçi. 19uncu bütçesini yaptığınız
on sekiz yıllık iktidarınızda 26 bine yakın işçi,
işçi cinayetlerinde hayatını kaybetti. Bu bütçeyi
yaptığınız on sekiz yıllık
iktidarınızda ülkeyi bir işçi mezarlığına
çevirdiniz. İşçiler ölürken, işçiler işçi cinayetlerine
kurban giderken, siz işçi cinayetlerini engellemek için alınan bütün
tedbirleri ötelemeye devam ettiniz, işçi güvenliğinin
alınmasını engellediniz ve işçilerin ölümünden -bir numara-
birinci derecede politik olarak sorumlu hâle geldiniz. Sadece işçi
cinayetlerini engellememek, işçilerin ölümüne yol açmakla sorumlu
değilsiniz. Bu iktidar, kurulduğu günden bugüne patronların
sözcüsü olarak çalıştı ve patronlar ne isterse bütçede ve
yasalarda bunu çıkararak yol yürüdü. İşçi
sınıfına karşı, yoksullara karşı en amansız
ve sürekli saldırının yürütücüsü oldunuz.
Bugün Mecliste bir bütçe görüşülüyor, aynı
zamanda halkın bütçesi de asgari ücret masalarında görüşülüyor.
Bu bütçe, yani bizim görüştüğümüz bütçe, halkın
sırtından toplanan verginin bir avuç çapulcuya, patrona ve saraya
nasıl aktarılacağının, savaş baronlarına
nasıl aktarılacağının bütçesidir, asgari ücret
masasında görüşülen ise yaklaşık 60 milyonun nasıl
yaşayacağının bütçesidir. Ücret, yaşam standardı
üzerinden saptanır. Asgari ücret görüşmelerinde insanların ne
kadar kira verdiği, 4 kişilik bir ailenin nasıl geçindiği
gibi varsayımlar hesaplanır ve bunun üzerinden yürünür. Asgari
ücretin Türkçesi, asgari yaşam demektir yani hani bir milletvekili dedi ya
burada kuru ekmekle yaşam demektir, sefalet hayatı demektir; asgari
ücret, 60 milyona sefalet hayatıdır. Bu iktidar ve bu iktidarın
patronları, asgari ücreti karanlık masalarda halka sefalet ücreti
olarak dayatıyor.
Türkiye İşveren Sendikaları
Konfederasyonu asgari ücretin belirlenmesindeki 1 numaralı yetkili, en
fazla söz sahibi olan o; diyor ki onun sözcüsü: Salgın sürecinde iş
yerlerimizde sağlıklı çalışma
koşullarının oluşması,
çalışanlarımızın gelir kaybı yaşamaması
ve istihdamın korunması için gerekli adımları hızla
attık. Ne kadar benziyor değil mi bütçe döneminde burada
yapılan iktidar konuşmalarına? Her şey güllük gülistanlık!
Patronlar işçilerin sağlığını korumuş ama
fabrikalar birer virüs yuvasına dönmüş; patronlar işçilerin can
güvenliğini korumuş ama fabrikalardan, atölyelerden,
şantiyelerden işçi cenazeleri çıkmış ve patronlar
istihdamı korumuş ama milyonlar işsiz kalmış;
patronlar işçinin gelirini korumuş ama milyonlar yoksul
kalmış. Ücretsiz izin uygulaması dayatılmış,
hatta ücretsiz izin uygulaması -yani günlük 39 lira- işçiye kendi
ücretini düşürmesinin baskı aracına çevrilmiş.
Salgın döneminde ne olmuş? Patronlar zenginleşmiş,
holdingler zenginleşmiş, hiçbiri zarar etmemiş ama milyonlar
sefaletin içine düşmüş, milyonlar yoksulluğun içine
düşmüş, işsizler işsizlik kıskacına
alınmış. Siz sadece asgari ücretle, asgari ücretin
sınırlanmasıyla iş yapmadınız, bu iktidar, esnek
çalışmayı bir kural hâline getirmek için, güvencesiz,
kuralsız çalışmayı bir çalışma tarzı hâline
getirmek için bütün yasaları çıkardı; işçileri sefalete,
işçileri işsizlik korkusuna mahkûm edip işçileri çok kötü
koşullarda çalışmaya zorladınız. Örnek mi? Antalya
Kumlucada bir başhekim teftişte denk gelmediği, başka bir
hastanın yanında olan hemşireye 500 kere Ben
salağım. yazdırdı. Onu yazan hemşire salak
değil, çaresiz ama onu yazdıran hekim salağın başta
geleni. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar) Ve ona o yetkiyi
veren, bu iktidarın ta kendisi.
Ne yazık ki sorun sadece bununla bitmiyor;
salgının içinden geçiyoruz. Salgın döneminde neler oluyor?
Örneğin, Enerji Bakanı diyor ki: 3 milyon 200 bin kişinin
elektriğini ve doğal gazının kestik. Örneğin,
diyorlar ki
Samsunda 45 yaşında vatandaş intihar etti,
açlıktan. Gene salgında bin lira yardım parası
veriyorsunuz. Hani Yoksulluk yok. diyorsunuz ya, o Yok dediğiniz
yoksullar o bin lirayı almak için PTT kuyruklarında bekliyor ve o
yoksullardan birisinin bin lirasına o halkı koruyan şirketler
banka yoluyla haciz koydular, onu bile almasına engel oldular. Ve insanlar
ne yazık ki bu salgının faturasını bütün
ağırlığıyla öderken sizin Hükûmetiniz bunların
hiçbirinin olmadığı gibi bir tezle hareket etmeye devam etti.
Peki, ne yapılması gerekiyor? Kürsüye her
çıktığınızda Biz kardeşiz. diyorsunuz. Kürsüye
her çıktığınızda Ayrımız gayrımız
yok. diyorsunuz. Kürsüye her çıktığınızda Aynı
gemideyiz. diyorsunuz. Mademki aynı gemideyiz, mademki ayrımız
gayrımız yok, mademki kardeşiz; o zaman gelin, bu
kardeşliği bir somuta çıkaralım; örneğin,
zenginliği paylaşalım, bütün ücretleri, bakanların,
milletvekillerinin, müdürlerin, futbol hocalarının bütün ücretlerini
işçi ücretine düşürelim, asgari ücretin üstündeki bütün vergileri
kaldıralım, ortak bir yaşam standardı yaratalım, kuru
ekmekle karın doyuyorsa hepimiz kuru ekmek yiyecek bir düzeye gelelim, bir
bakalım, karın doyuyor mu, doymuyor mu? Yetmez. Adalet arıyoruz;
adaletsizliği ortaya çıkaran sistemi değiştirelim,
hâkimleri seçimle başa getirelim. Yetmez, mademki yaşam
standardını eşitleyeceğiz -ücreti değil yaşam
standardını eşitleyeceğiz- o zaman yaşam
standardını eşitleyecek bir iş yapalım,
zenginliği dağıtalım ve insanları aynı yaşam
standardında, aynı koşullarda yaşar hâle getirelim. Özel
hastaneleri kapatıp sağlığı parasız hâle
getirelim ve bütün ayrıcalıkları; sizin, bizim, bakanların,
zenginlerin bütün ayrıcalıklarını ortadan
kaldıralım. Özel okulları kapatıp okulları halkın
çocuklarının kullanacağı hâle getirelim; özel sistemin
tamamını sonlandıralım. Mademki aynı gemideyiz,
aynı yükü aynı oranda paylaşalım. Ülkenin servetini
paylaşan, ülkenin servetini tarumar eden, yağmalayan yüzde 5in yüzde
80den, yüzde 90dan çaldığı o serveti halkın kendisine
geri dağıtalım ama bunları yapmak için sizin kendi
ayrıcalıklarınızdan ve konumunuzdan çıkmanız
gerekiyor; oysa bu kürsüye çıkan Bakan -kendisi burada oturuyor- diyor ki:
Ülkede yoksulluk yok. Burada, Grup Başkan Vekili diyor ki: Herkesin
parası var. Buraya, kürsüye çıkan vekil diyor ki:
İntiharların hepsi ekonomik değil, siz abartıyorsunuz. ve
sizin Büyükşehir Belediye Başkanınız televizyonu yok diye
sokakta çalışana televizyon yolluyor. Açlıkla
kıvrananın açlığını anlamıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MUSA PİROĞLU (Devamla) Kuru ekmekle
karın doyurun. diyorsunuz ve bütün bunları yaparken hiç
rahatsız olmuyorsunuz. Aslında ben de rahatsız olmuyorum sizin
bu sözlerinizden. Benim rahatsız olduğum; sizin bu sözlerinizin halk
tarafından sessizce karşılanmasıdır, sizin Yoksulluk
yok, sefalet yok. laflarınızın yoksullar ve sefalet içinde
yaşayanlar tarafından sessizce karşılanmasıdır.
Bu sessizlikten cesaret alıyorsunuz ama bilin ki bu sessizliğin
altında bir öfke birikiyor. İşçiler, onlardan
çaldıklarınızı geri istiyor; işçiler, onlardan
çalınan serveti geri istiyor.
Burada bir haber, sizin kanalınız, diyor
ki: Fiziksel olarak mı yoksa duygusal olarak mı açsınız?
Ben diyorum ki, sınıfsal olarak açız; yoksul olduğumuz için
açız. Bu yoksulluğa son vereceğiz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba
Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bir bütçe var, iki
Türkiye var. Birinci Türkiyede şatafat var, savurganlık var,
gösteriş var, israf var, kayırmacılık var, torpil var,
pelikan kuşları var yalılarda öten, troller var
bakanlıklardan beslenen; ikinci Türkiyede yoksulluk var, işsizlik
var, yolsuzluk var, açlık var, günlük 33 TLye mahkûm esnaf var, günlük 39
TLye mahkûm çalışan var.
Birinci Türkiye âdeta bir çiftlik gibi yönetiliyor;
iktidarı ele geçirenlerin babasının çiftliği gibi. Bu
çiftlikte horozlar, tavuklar, inekler, kuzular yok; bu çiftlikte eski vekiller
var, 5 maaş alan pergolacı var, banka yönetim kurul üyeliğinden
maaş alan güreşçi eskileri var, eski bakan var, eski Meclis
başkanları var. Bu çiftlikte vekil çocukları, eski FETÖcüler
var. Bu çiftlikte rüşvetçi büyükelçiler var, ailece devletten beslenen ve
eski milletvekili olan büyükelçiler var. Bu çiftlikte Meclisi 15 Temmuzda
bombalayanların büyükelçi kardeşleri var, aile boyu bakan ya da
bürokrat, babası milletvekili olan aileler var. Tam bir çiftlik
burası. Bu çiftlikte milletvekili olamıyorsan saraya
danışman oluyorsun milletin gözüne, yüzüne bakmadan, utanmadan, yüzün
kızarmadan. (CHP sıralarından alkışlar) Belediye
başkanı olamıyorsan, İstanbulda seçim kaybediyorsan devlet
bankasına yönetim kurulu üyesi oluyorsun. Bu çiftlikte, eskiden eğer
etkili bir politikacıysan konuşmayasın diye banka yönetim kurulu
başkanı yapılıyorsun. Bu çiftlikte vekil olamıyorsan
rektör oluyorsun. Bu çiftlikte vekil olamıyorsan büyükelçi oluyorsun. Bu
çiftlikte Cumhurbaşkanlığı Politika Kuruluna atanıp
salla başını al maaşını olan profesörler var,
şarlatanlar var, SETAcılar var. Bu çiftlikte en büyük kıblesi
yeşil dolar olan dönme gazeteciler var. Bu çiftlikte yalılarda
parayla öten Pelikan kuşları var. Bu çiftlikte Üniversiteye
fuhuş yuvası diyen, sapık var, sapıkoğlusapıklar
var. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, halk, bunu görenler,
kendi vergisiyle bu beslemelere, danışmanlara para verilince diyorlar
ki Ey danışmanlar, bizim fakir fukaramız çoluğumuza
çocuğumuza ekmek götüremezken bizim vergilerimizle size verilen paralar
zehir zıkkım olsun, haram olsun, gözünüze dizinize dursun. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu parayı da o
danışmanlara ödeyenlere de Allah; vicdan, ahlak, akıl ve fikir
versin. diyorlar.
Değerli arkadaşlar, şimdi size
şatafatı çarpıcı bir örnekle göstermek istiyorum ve bu
tabloyu sizin dikkatinize sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu tabloda 3 tane ülke
var: Almanya, Fransa, Türkiye. Almanyanın millî gelir büyüklüğü 3,7
trilyon dolar, Fransanınki 2,5 trilyon dolar, Türkiyeninki 650 milyar
dolar. Kişi başına düşen, Almanyada 46.445 dolar, Türkiyede
7.545 dolar. Esnafa yardım Almanyada 15 bin euro,
günlük 500 euro; Fransada 333 euro, Türkiyede 3,5 euro. Bir de makam araç
sayısına bakalım arkadaşlar. Araç üretiminde dünyanın
en önemli ülkelerinden biri kim? Almanya. Almanya her şeyi üretiyor; Audiyi
üreten Almanya, Maybachı üreten Almanya, BMWyi üreten Almanya,
Volkswageni üreten Almanya. Değerli arkadaşlar, Almanyanın
ekonomik büyüklüğü 3,7 milyar, kişi başına düşen 46
bin dolar, Türkiyenin 7 bin dolar. Bir de makam araç sayısına
bakalım, makam araç sayısına: Makam araç sayısı
Almanyada 9 bin, Türkiyede tam 125 bin, 125 bin makam araç sayısı
var. Arkadaşlar, böyle bir şatafat, böyle bir savurganlık
olamaz; Maybachı Merkel üretiyor, bizimki biniyor. Değerli
arkadaşlar, bizim fakirin bindiği bir aracın değeri 5
milyon, Merkelin bindiği aracın değeri 650 bin TL. Merkel
alışverişe minibüsle gidiyor, bizim fakir 3 bin kişiyle
cuma namazı kılıyor değerli arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar) İşte, şatafat bu,
savurganlık bu, rezillik bu. 125 bin araç, 125 bin! 125 bin araç arkadaşlar.
Tabii, bunları
AKP yapıyor, iktidar yapıyor, Diyanet İşleri
Başkanı ne yapıyor? Diyanet İşleri Başkanı
da değerli arkadaşlar, Bodruma 100 milyon liraya külliye
yaptırıyor. Millete örnek olması gereken bir din adamı
savurganlıkta iktidarla yarışıyor durumda. Komşusu
açken tok yatan bizden değilse sen kimlerdensin ey hazretleri, sen
kimlerdensin Diyanet İşleri Başkanı? (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, bakın, bir başka örnek: Yılda sadece bir iki
gün geçirmek için Ahlata 200 milyon lira para harcanarak saray
yapılıyor, yılda üç beş gün geçirmek için ormanı yok
ederek Marmarise 500-600 milyon liraya saray yapılıyor. Allah
aşkına, elinizi vicdanınıza koyun, hangi ihtiyaçtan kaynaklanıyor,
hangi vicdana sığıyor, hangi ahlaka sığıyor bu
sarayları yapmak? (CHP sıralarından alkışlar) Fakir
fukara aç, fakir fukara aç arkadaşlar. Ayranı yok içmeye,
Kıbrısa 7 uçakla gidiyor pikniğe. Türkiyede ahlakın, aklın
kabul edemeyeceği bir israf düzeni var. Hele bir örnek var ki son dönemde
yaşadığımız, her gün gördüğümüz Ankarada,
ANKAPARKta 750 milyon dolar harcanarak bir çöplüğe çevrilmiş Ankara.
Değerli arkadaşlar, fakirin fukaranın
parası çarçur edilmiş. İsraf var, şatafat var ama bu ülkede
olmayan, hele hele AKP politikacılarında olmayan bir şey var, o
da utanma duygusu. Ya, dünyanın hangi ülkesinde 750 milyon dolar
sokağa atılsa o adam bırakın sokağa çıkmayı,
sokağa çıkarsa yüzüne tükürülür. Türkiyede ne oluyor?
Akşamları tweet atıyor, sarayda ağırlanıyor. O
750 milyon doları o Ankara ergeninin burnundan getirmek de bizim
boynumuzun borcu fakir fukaraya. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bir de ikinci
Türkiyeye bakalım. Sizlerle bir tabloyu paylaşmak istiyorum.
İşte, aslında, AKPnin on sekiz yıllık özeti burada.
Bakın, asgari ücretle çalışanların tüm
çalışanlara oranı: İspanyada yüzde 1, Slovakyada yüzde 3,
Macaristanda yüzde 6, Yunanistanda yüzde 8, Bulgaristanda yüzde 9,
Türkiyede tam yüzde 43 arkadaşlar. İşte, AKPnin getirmiş
olduğu düzen bu. Ülkenin neredeyse tamamına yakını asgari
ücretle geçiniyor, asgari ücret olağan ücret olmuş durumda. Bu düzeni
yıkacağız. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, Millet
İttifakında bunu tam tersine çevirmek de bizim boynumuzun borcu
değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, yerliliği ve
millîliği dilinden düşürmeyen bir siyasi anlayışla, bir
siyasi ittifakla karşı karşıyayız. Bu iktidar
döneminde Türkiyede en çok büyüyen, âdeta Türkiyeyi ahtapot gibi saran bir
zincir market gerçeği var; bu zincir marketlerin çoğu 3 harfli.
Değerli arkadaşlar, bu zincir marketlerin
en büyük destekçisi sizlersiniz, AKP. O fakir fukara esnafı yiyen zincir
marketlerin açılmasının önünü açan AKP siyaseti.
Bunlar, zincir marketler değerli
arkadaşlar, 3 harfli; 7 başlı ejderha gibi, girdiği her
yeri sömürüyor. Eskiden mahallelerde vardı birer tane, şimdi her
sokakta üçer beşer tane ejderha var; kasabı sömürüyor, bakkalın
kanını emiyor, şarküterinin kanını emiyor,
kasabın kanını emiyor.
Değerli arkadaşlar, aslında bu zincir
marketlere zincir market terörü demek lazım. Buradan huzurda söz
veriyoruz, Genel Başkanımız da söz verdi; bu meseleyi de çözmek
bizim boynumuzun borcu. Buradan sesleniyorum: Ey bakkal kardeşlerim, ey
manav kardeşlerim, ey esnaf kardeşim; seni ejderhaya yedirenleri sen
de seçimde ye, üzerine bir bardak da su iç. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, ikinci Türkiyede
esnaf mağdur, çalışanlar açlığa mahkûm. Dokuz aydan
beri bas bas bağırıyoruz: Esnaf kapalı, esnaf aç.
diyoruz. Eskiden mahalleye, fakire fukaraya yardım eden bakkal, esnaf
yardım paketine muhtaç. diyoruz. En son duydunuz ama az duydunuz. Ne
yaptınız? Yandaşına toplam 9,5 milyarı hak görenler 5
milyarı esnafa çok gördüler ve çıka çıka esnafa günlük 33 TL
çıktı, o da şanslı olanına; 2 milyon 200 bin
esnafın 432 binine günlük 33 TL para verilecek. Esnaf size: Elinizi
vicdanınıza koyun; bu parayla, 33 TLyle doğal gazı mı
karşılayacağım, elektriği mi karşılayacağım,
masraflarımı mı karşılayacağım, ne
yapacağım? diye soruyor değerli arkadaşlar.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
iktidarın gelirken en çok kullandığı sözlerden birisi
çay-simit hesabı. Neydi? Çay 2 TL, simit 2 TL; 5 kişilik ailenin
öğünü 20 TL, günlük 60 TL, çarp 30la 1.800 TL.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
VELİ AĞBABA (Devamla) Esnafa ne kadar
veriyorsunuz? Esnafa verdiğiniz de 1.000 TL arkadaşlar. Başka
ülkeler ne yapmış, bizi kıskanan Almanya? Arkadaşlar,
Almanya 15 bin euro, günlük 500 euro; Fransa günlük 333 euro; Türkiye günlük
3,5 euro vermiş, 3,5 euro. Bu 3,5 euroyu esnafına layık
görenlere de yazıklar olsun! (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, arkadaşlar beka, beka diyorsunuz
ya, en büyük beka meselesi esnaftır. İktidarlar gelir gider ama
eğer ekonominin bekası esnaf çökerse Türkiye çöker; o nedenle
esnafı korumak hepimizin temel görevi.
Değerli arkadaşlar, ikinci Türkiyeye
biraz daha bakalım. İkinci Türkiyede, aylık 899 TLyle
yaşamaya çalışan tam 11 milyon 641 bin kişi var, aylık
763 TLyle geçinmeye çalışan 2 milyon 600 bin kişi var. Nüfusu
103 ülkeden büyük 10 milyon 287 bin işsizimiz var. Günlük 39 TLyle
geçinen 2 milyon 164 bin işçimiz var. Sokakta geçimini sağlayan ve
devletten bir tek lira destek alamayan sokak çalışanlarımız
var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayalım lütfen.
VELİ AĞBABA (Devamla) Müzisyenimiz var,
intihar eden müzisyenimiz var. Katar nüfusunun 2 katı, 5,8 milyon genç
işsizimiz var. Evini ısıtamayan 15 milyon insanımız,
elektriği kesik tam 2 milyon 600 bin evimiz var ve borç yükü altında
ezilen 49 milyon insanımız var.
Değerli arkadaşlar, bu düzende adalet yok,
bu düzende eşitlik yok, bu düzende utanma yok, bu düzende ahlak yok ama
bizim umudumuz var. İkinci Türkiyenin hakkını sizden
alacağız; makam aracı saltanatına son vereceğiz,
sarayı paylaştıracağız; Ahlattaki ve Marmaristeki
sarayı aşıcıların, bilim adamlarının emrine
vereceğiz. Üç, beş maaşlı düzene son vereceğiz
Pelikan yalılarını dağıtacağız. Bu
memlekette, fakir fukara çocuklar için liyakati esas kılacağız,
mülakata son vereceğiz. Biz belki cenneti getiremeyeceğiz ama bu
halkı, bu ülkeyi cehennemden kurtaracağız değerli
milletvekilleri.
Değerli Başkanım, son bir söz.
BAŞKAN Buyurun.
VELİ AĞBABA (Devamla) Bu memlekette
coronayla mücadele yaşam tarzıyla mücadeleye dönüşmüş
durumda. Yaşam tarzıyla mücadele ediyorsunuz. Kahvehaneleri kumarhane
olarak gören bir anlayış var, tekel bayilerini yok etmeye
çalışan bir anlayış var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
VELİ AĞBABA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, toplu ulaşımdan bulaşıyor ama tekel
bayilerinde bulaşmıyor.
Ben bu duygularla, bütçeye ret oyu vereceğimizi
söylüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Biz de Veli Beye Divan olarak
geçmiş olsun diyoruz. Uzun süredir karantinada olduğu için
konuşmayı da özlemiş, onun için bir iki istisna yaptık.
Evet, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
süreler
BAŞKAN Ben bakıyorum.
Şimdi, şahıslar adına ilk söz,
Burdur Milletvekili Sayın Yasin Uğurda.
Buyurun Sayın Uğur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YASİN UĞUR (Burdur) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 yılı Bütçe Kanun
Teklifinin 13üncü maddesi üzerine şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu ve ekranları
başındaki milletimizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2021 yılı
tüm dünyayı ve ülkemizi derinden etkileyen coronavirüs salgını
nedeniyle her açıdan zorlu geçti; gerek sağlık gerekse ekonomik
yönden tüm dünya devletleri çok çetin sınamalara tabi oldu.
Gelişmiş ülkelerin bu salgın karşısında ne kadar
aciz duruma düştüklerine hepimiz şahit olduk. Hamdolsun, ülkemiz bu
zorlu süreci AK PARTİ hükûmetlerimizin on sekiz yılda
yapmış olduğu sağlık yatırımları
sebebiyle nispeten daha az hasarla atlatıyor. Yine, ekonomi konusunda
alınan tedbir ve teşvikler, zor durumda olan
vatandaşlarımıza ve işletmelere yapılan destekler
sayesinde bu süreci pek çok ülkeye göre daha az hasarla geçiriyoruz.
2020 yılında, ülke olarak sadece pandemi
süreciyle uğraşmadık. Doğu Akdenizdeki
haklarımızı aramak için Libyanın meşru Hükûmetiyle
yapmış olduğumuz deniz sınırlarını
belirleyen anlaşma, başta darbeci Hafteri destekleyen Fransa olmak
üzere birçok devleti rahatsız etti. Libyayla
yaptığımız bu anlaşma ve sonrasında
gerçekleşen askerî ve stratejik iş birliği sayesinde -bölgenin
kaynaklarını sömürmek için orada olan devletlere rağmen- hem
Libyadaki karışıklık sona ermek üzere hem de ülkemizin menfaatleri
korunmuş oldu.
Değerli milletvekilleri, yine, Doğu
Akdenizde, mavi vatanda millî arama ve sondaj gemilerimizle doğal gaz
aralamaları yaptık. Yunanistan, Fransa ve Avrupa Birliği, hepsi
bize karşı çıkmasına rağmen Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde millî menfaatlerimiz
konusunda asla taviz vermeden dik durduk. Kardeş ülke Azerbaycanın
öz toprağı olan Karabağın otuz yıllık
işgaline karşı her anlamda verdiğimiz desteklerle
Karabağın özgürlüğüne kavuştuğuna bizzat şahit
olduk. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde kırk altı
yıldır kapalı olan Maraşı halkın
kullanımına açtık ve dünyadaki tüm Müslümanların ve
Ümmetimuhammedin hasretle beklemiş olduğu Açamazsınız.
dedikleri Fatihin emaneti Ayasofyayı özgürlüğüne kavuşturarak
ibatede açtık.
Değerli milletvekilleri, işte, 2020
yılında bu saydığım örnekler dışında da
birçok sınamalarla karşılaştık; çok şükür,
hepsinde de tüm dünyayı şaşırtacak şekilde
başarılı olduk. Peki, nasıl başarılı olduk?
On sekiz yıllık iktidarımız döneminde, sağlık
alanında, sağlık sisteminden hastanesine, sağlık
personelinden ekipmanına yatırım yapan bir Hükûmet olmasa, 2002
yılında savunma sanayisinde yüzde 18lik yerlilik oranını yüzde
70lere getiren bir Hükûmet olmasa, verilen destek ve teşviklerle millî
teknoloji hamlesi sayesinde yerli İHAlar, SİHAlar ve benzeri
birçok askerî araç ve mühimmatı yapan bir savunma sanayisi olmasa ve
hepsinden önemlisi on sekiz yıldır ülkeyi vizyonu ve dik
duruşuyla tek derdi millet olan büyük lider Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan yönetmese bu başarılar
kendiliğinden olur muydu?
Tam bağımsızlık yolunda
ilerleyen ülkemiz; ekonomi, eğitim, sağlık, savunma, demokrasi
alanında yüksek kazanımlarıyla mesafe almış ve en
önemlisi, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın üstün cesaretle sergilediği liderlik vasfıyla
taçlanmıştır. Hatırlayın, 2019 yılında
Davosta one minute çıkışıyla başlayan
haksızlığa karşı dik durma adaleti tesis etme
hamlesi, Birleşmiş Milletlerde dünya 5ten büyüktür
çıkışıyla büyüyerek dünyada dikkatleri üzerine çekmiş,
mazlum milletlerin de umut ışığı olmuştur. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bugün geldiğimiz
noktada, duruşu ve yönü çok net olan bir Türkiye var. Bölgesinde ve
dünyada yaşanan olaylara bile dünyanın bilinen güçlerinin
penceresinden bakan bir ülke olmayı reddeden, kendi
çıkarlarını önceleyen ve bundan asla taviz vermeden durabilen
bir Türkiye var.
Tüm dünyanın insan hakları ve eşitlik
konusunda büyük savrulmalar yaşadığı günümüzde; güçlü,
siyasi, askerî ve ekonomik duruşuyla hem gönül coğrafyamızda hem
dünyanın her yerinde adalet isteyen halkların yanında yer
aldı ve savunucusu konumuna geldi. Ülkemiz, bu yönde çizdiği
kararlı duruşu sürdürmeye devam edecek inşallah.
Değerli milletvekilleri, büyük milletlerin büyük
hedefleri olmak durumundadır. Hamdolsun, ülkemizin de 2023, 2053 ve 2071
hedefleri var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
YASİN UĞUR (Devamla) Sayın
Başkanım, tamamlıyorum.
BAŞKAN Buyurun.
YASİN UĞUR (Devamla) Elbette bu
hedeflere ulaşmak için çetin bir mücadele veriyoruz ama işin o kadar
kolay olmadığının da farkındayız. Partimiz
kurulduğu günden beri yeniliklerin ve reformların partisi
olmuştur. Hiçbir zorluk karşısında pes etmemiş, çare
bulmak için reform yapmaktan kaçınmamıştır. Önümüzdeki
yıl ve yıllar ülkemizi yeniden cazibe merkezi yapacak
reformların yılı olacaktır. Ülkemizin yükselişi hiçbir
şer güç tarafından engellenemeyecektir. Büyük ve güçlü Türkiye
idealimiz için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Sizlerin
de bu büyük fotoğrafı bir gün mutlaka yerli ve millî açıdan
göreceğinizi umut ediyor, üzerinde görüştüğümüz 2021
Yılı Bütçe Kanun Teklifinin ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını temenni ediyorum. Bu vesileyle sizleri ve
aziz milletimizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Bravo Yasin,
bravo!
BAŞKAN Şahıslar adına ikinci
söz Erzurum Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinislide.
Buyurun Sayın Cinisli.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir)
Efendim, şahsınıza bildiririz, kendisi yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, hayır.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Değişti mi ne oldu, bir şey mi oldu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır.
Başkanım, dün bildirdik ama
Sayın
Cinislinin konuşması ile benimkini dün akşam
değiştirdik, arkadaşlar yazmamış. Daha sonradan o
konuşmayı Ahmet Şıka devrettik, biz dün Divana bildirdik.
Sayın Cinisli bizim yerimize konuştu, biz de
konuşmamızı Ahmet Şıka devrettik efendim.
BAŞKAN Evet, konuşmalarını
yapmak üzere şahıslar adına İstanbul Milletvekili Ahmet
Şık.
Buyurun Sayın Şık. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
AHMET ŞIK (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Herkese merhaba. Aslında bu konuşmayı
İçişleri Bakanı buradayken yapmak istemiştim ancak grubu
olmayan partilerin vekillerine söz hakkı tanımayan, demokratik
olmayan Meclis İçtüzüğü buna izin vermedi. Şu anda da işte
muhalefet partilerinin zaman zaman gösterdiği dayanışma
sayesinde burada söz hakkı bulabiliyoruz. Şimdi de CHP Grubunun kendi
hakkından feragat etmesiyle bu konuşmayı yapabiliyorum,
kendilerine teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Konumuz, halk için değil, saray için
yapılan bütçe. Bu konuda çok fazla şey söylendi, o yüzden tekrara
girmeyeceğim çünkü konuşulacak çok fazla mesele var. Bir
çırpıda aklımıza gelenler mesela, milyonlarca insana
zehirli haşerat deyip itlaftan, temizlikten bahseden yüksek makam
sahiplerini, öğrencilerine fahişe diyen profesörlerin üniversitede
olabilmesini, yargının kokuşmuşluğunun, yağma
talan düzeninin ya da yoksulluğun yok sayılıp yolsuzluğun
görünmemesi için kuru ekmek yemek zorunda kalanlara Aç değillermiş.
diyebilenlerin bu çatı altında olmasını konuşmak
gerektiğini düşünüyorum.
Soykırıma kalkışanların,
halkına zalimlik edenlerin, işkencecilerin ya da ekmek bulamayanlarla
dalga geçenlerin sonunun ne olduğunu tarih bize anlatıyor. Yani
asgari düzeyde tarih bilgisine sahip olmak bu türden cümleler
kurulamayacağını bilmek için yeterli neden.
Bütçe görüşmeleri boyunca, Meclise, dolayısıyla
halka hesap vermek için gelen memurların her türlü hakaretin
eşliğinde parmak sallayıp hiza vermeye
çalıştığına tanık olduk; onlardan biri de
İçişleri Bakanıydı. Bakan Soylu hızını
alamayıp bir de haysiyet dersi vermeye çalıştı. Uzatmadan
söyleyelim, geçmişte hakaret ettiğine, menfaati için diz çöküp biat
ettikten sonra teşekkürsüz cümle kuramayanlardan öğrenecek bir
haysiyet dersine ihtiyacımız yok. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
İşkenceyi savunan, rasyonelleştirmeye
çalışan Soylunun ağzından çıkan haysiyet
sözcüğünün bize anımsattığı Şilinin faşist
cunta iktidarı zamanındaki Haysiyet Kolonisidir. Bilmeyenler için
Haysiyet Kolonisi nedir, onu da anlatayım. Haysiyet Kolonisi, başında
Paul Schafer adında bir Nazi artığının bulunduğu
sözde dinî bir komündü. 1973teki askerî darbenin ardından, cuntanın
faşist liderinin emriyle işkence merkezlerinden birine
dönüştürüldü. Cunta karşıtları, işkenceli sorgularda
ya da toplu kıyımlarda kullanılacak kimyasal silahların
gelişmesinde kobay olarak kullanılarak katlediliyorlardı.
İsmiyle tezat bu işkence merkezi, kör inanca sahip insanın
haysiyetten yoksunlaştığında ne kadar
kötüleşebileceğini bize gösteriyordu. Paul Schafer insanlık
suçları nedeniyle yıllar sonra yakalanıp konulduğu
hapishanede 2010 yılında öldü.
Bu anımsatmayı yapmamın nedeni malum
çünkü Kırın bacaklarını ben arkanızdayım.
diyen, bu şekilde işkencecileri cesaretlendiren Ama onlar milisti.
diyerek işkencecilerin cezasızlıkla ödüllendirileceğinin
garantisini veren bir İçişleri Bakanı var.
Varlığının, siyasette söz sahibi kalmaya devam
edebilmesinin iktidar koalisyonunun Kürt meselesindeki şeri tutumunun
değişmemesine bağlı olduğunun bilinciyle hareket eden
bir İçişleri Bakanı. Bu nedenle, Servet Turgutun öldüğü,
Osman Şibanın komaya girerek kurtulabildiği bir toplu linci
savunan bir Bakan kendisi, Van İl Jandarma Komutanlığındaki
işkenceyi meşrulaştırmaya çalışmaktan geri
durmayan bir Bakan. Suçun adını koymadan olayı doğruluyor,
Ama onlar milisti. diyerek işkenceyi savunuyor. İnandırıcılığı
yok ama yalan söylemediğini farz etsek bile şu sorular
karşımıza çıkıyor: Size, suçlu olduğuna kanaat
getirdiğiniz insanları işkenceyle öldürme hakkını kim
veriyor? Kime, neye güveniyorsunuz? Hangi hukuka dayanarak bunu
yapabiliyorsunuz? Sizi terörist dediklerinizden farklı kılacak olan
hukuka bağlılıktır çünkü devletten hukuku
çıkardığınızda elinizde kalanın adına
devlet değil, çete denilir. Devlet çeteleşince de işkence
savunucuları bakan olur ama bilmelisiniz ki işkence insanlık
suçudur ve zaman aşımı yoktur.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına ve
şahıslar adına söz talepleri
karşılanmıştır.
Şimdi, on dakika süreyle soru-cevap
işlemine geçiyoruz.
Sayın Barut
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan, 4/D
kadrosunda çalışan işçileri sözde iki yıl önce kadroya
aldılar. Taşeronda çalışırken asgari ücretin yüzde 65
fazlasını alırken iki yıldır yüzde 4 zam verdiler, iki
yılda bin TLnin üzerinde bir kayba uğradılar. 1 Kasım
2020de toplu iş sözleşmesinin imzalanması gerekirken hâlâ
imzalanmamıştır; 4/D işçilerinin çocuk yardımı,
yakacak yardımı gibi bütün yan ödemelerinin kesilmesine neden
olmuştur. Vergi dilimine de girerek bin TL ekstra kayba uğratılmışlardır.
Bu sözleşme ne zaman imzalanacak? Yüzde kaç zam vereceksiniz? Bu
kayıpları nasıl telafi edeceksiniz? Covid-19 sürecinde haftada
doksan saat çalıştırılmaları riskli değil midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, pandemi sürecinde alınan
tedbirlerden en çok etkilenenlerin başında özel gereksinimli ve
engelli çocuklarımız gelmektedir. Aileler oldukça zor durumdalar. 10
yaş altında veya yaşına bakılmaksızın, özel
gereksinimli çocuklarının ebeveynlerinin birisinin kamuda idari izinli
sayılmaları ve özel sektörün de esneklik sağlaması
konusunda bir çalışmanız olacak mıdır?
İkinci sorum: Kadınların ilk
sigortalı oldukları tarihten önce yaptıkları
doğumları geriye doğru borçlanabilmelerinin sağlanması
konusunda oldukça büyük bir talep var; bu konuda bir çalışmanız
olacak mı?
Son olarak: Komisyonda da dile getirmiştim
Sayın Bakan, İstanbul Avcılarda faaliyet gösteren Sinbo
fabrikasında 500 işçiden 3ü kadın olmak üzere 6sı
sendikalı oldukları için zorunlu ücretsiz izne çıkarıldılar.
Özellikle de kadın çalışanlar oldukça zor durumda ve tekrar
işlerine dönmek istiyorlar. Bu konuda bir çalışmanız olacak
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Girgin
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
İktidara sesleniyorum: Başta Afyon ve
Muğla olmak üzere 50 şehrimizde mermer üretimi
yapılmaktadır. 2 milyar dolar ihracat yapan mermer sektörü, maalesef,
kamu binalarında kullanılan ithal granit ve mermerler konusunda çok
üzgün. Dünyanın 60 ülkesine mermer ihracatı yaparken İstanbul
Havalimanı alanında Portekiz granitlerinin kullanılması,
Türkiye Büyük Millet Meclisi ek hizmet binalarında İtalyan
granitlerinin kullanılması, Külliyede Hindistan granitinin
kullanılması, birçok hastane ve kamu binalarında ithal ve çok
pahalı granitlerin kullanılması doğru mudur?
İtalyadan, Portekizden, Çinden yapılan doğal taş, granit
ve benzeri ürünlerin ithalatıyla bu ülkelerin istihdamını
desteklemiş oluyoruz. Yerli ve millî üretimden bahsederken bu çok büyük
bir çelişki olmuyor mu? Kamu projelerinde yerli mermer
kullanılması şartını koymayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugün Şebiarus, Hazreti Mevlânanın
sevgiliye kavuşma gecesi olarak düşündüğü düğün gecesi olarak
adlandırılan vuslat yıl dönümü. Mevlâna asırlarla beraber,
âlemi de aydınlatmıştır. O şöyle der:
Ümitsizliğin ardından nice ümitler
vardır/Karanlığın ardından nice güneşler
vardır/Gel, ne olursan ol, yine gel/İyi dostu olanın aynaya
ihtiyacı yoktur/Dua ve ibadet, Allahla beraber olmaktır/Allahla
olan kimse için ölüm de ömür de hoştur/Gülün dikene katlanması onu
hoş kokulu yaptı/İçteki kiri su değil ancak
gözyaşı temizler/İnsan, dostunun huyunu alır/Aşk her
şeydedir ama hiçbir şeyde görünmez.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel...
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Sayın Bakan, Covid
salgınında Ordu ilinde hastaneler tamamen dolduğu için
taşradan merkezlere sevk kabul edilmiyor. Acillerde yoğun bakım
bekleyen entübe hastalar var, sedye üstünde hayatını kaybeden insanlar
oldu. Yoğun bakım için öncelik sırası oluşmuş,
artık, hasta seçilmeye başlanmıştır. Çözüm öneriyoruz:
Yeni Valilik binası veya eski Diş Hekimliği Fakültesi boş
ya da bin kişilik Lebibe-Ergin Karlıbel Öğrenci Yurdu var, tam
donanımlı; derhâl hastaneye çevirin. Bu ülke, kuruluş
yıllarında, okul binalarını karargâh ve Meclis binası
yapmış bir ülkedir. Bu arada, sağlık
çalışanlarına ek ödemede kasım ayı pas
geçilmiştir, kasım ayında Covid bitti de bizim mi haberimiz yok!
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu...
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Evlere şenlik bir kira yardımı
yaptınız, çok eksik var. Devlete ve vakıflara ait olan
dükkânlardan esnafın kiracı olduğu dükkânların
kiralarını salgın boyunca almayabilirdiniz çünkü bunlar devlete
ait. Hele hele hiç kira artışı yapmamanız gereken bir
dönemde, siz kira artışı yapıyorsunuz. Edirnede
Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait 650 tane dükkân var ve hepsi
kiralık. Bırakın bu dükkânların kiralarını
dondurmayı, siz yüzde 12 zam yaptınız. Somaliye 5 milyon dolar
vereceğinize esnafa doğrudan bir yurttaşlık ödemesi
verseydiniz insanlar bugünleri biraz rahat atlatırdı. Bu konuda bir
çalışmanız var mı?
BAŞKAN Evet, şimdi söz sırası
yürütmede.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanı Sayın Zehra Zümrüt Selçuk.
Buyurun Sayın Bakan.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Sağ olun.
Öncelikle, Vatandaşa yardım için verilen
bin TL haczedildi. diye bir eleştiri geldi. Bir kere, salgın
nedeniyle hayata geçirdiğimiz Sosyal Destek Programımızın
yasal dayanağı olan 3294 sayılı Kanunda,
Bakanlığımızca yürütülen tüm sosyal yardımların
haczedilemeyeceği de hüküm altına alınmış durumda. Bu
düzenleme yani sosyal yardım alan vatandaşlarımızın
yaşadığı, yaşayabileceği haciz sorununu çözmek
için yine 2012 yılında AK PARTİ tarafından
yapılmıştı. Dolayısıyla, sosyal yardım alan
vatandaşlarımızın aldıkları sosyal yardım
haczedilememektedir. Konu özelinde ise Aydın Nazillide
vatandaşımıza açık bir şekilde kanuna aykırı
bir şekilde yapılan uygulamayı biz yakinen takip ettik.
Vatandaşımızın bu sorunu çözüldü ve
vatandaşımızın yardım parası ilgili finans
kuruluşuna da yatırılmış oldu. Dolayısıyla,
böyle bir sorun kalmadı. Zaten yasal olarak da böyle bir durum mümkün
değil.
Asgari ücrete gelince, asgari ücret devlet tarafından;
devlet, işçi ve işveren kesimlerinden oluşan üçlü bir yapı
içerisinde bağımsız bir komisyon olan Asgari Ücret Tespit
Komisyonu tarafından belirlenmekte ve bu
Asgari Ücret Tespit Komisyonunda bütün sosyal tarafların, kamunun
teklifleri, önerileri, talepleri, görüşleri bağımsız bir
şekilde, objektif ve şeffaf bir şekilde yapılan
toplantılarda dinlenilmektedir. On sekiz yıllık döneme de
baktığımız zaman, reel artış olarak 2020 Ocak
itibarıyla 1,5 katlık bir artış sağlamış durumdayız.
İşsizlik konusunda
83 milyonu kapsayan
hizmet sunumu anlayışıyla Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığı olarak işsizlikle çok yönlü mücadele
ediyoruz diğer kamu kurum ve kuruluşlarımızla beraber.
Önümüzde bu anlamda hem aktif iş gücü programlarımız hem de
pozitif iş gücü programlarımız var. İstihdam Kalkanı
Paketimizde de Yeni İstihdam Kalkanı Paketimizde de birçok ana
teşvik ve destek uygulamalarımız mevcut. Dolayısıyla,
iş gücümüzün geçerli bir meslek sahibi olmasını önemsiyoruz ve
buna dair de mesleki eğitim kursları, girişimcilik eğitim
programları ve işbaşı eğitim programları
düzenlemekteyiz.
Gençlerde iş gücü yıllara göre artmaya
devam etmekte ve biz baktığımız zaman da yine, 2002
yılından 2020 Kasım sonuna kadar İŞKUR tarafından
toplam 9,5 milyon kişinin işe yerleştirilmiş olduğunu
ve bunun da yaklaşık üçte 1inin gençlerden oluştuğunu
görmekteyiz. Yine, aktif iş gücü programlarından da son on sekiz
yılda 3,5 milyon kişi yararlanmış olup bunun da yüzde 43ü
gençlerimizden oluşmakta. Mesleki eğitim kurslarımızdan
yararlananlarımızın yüzde 38i, işbaşı
eğitim programlarımızdan yararlananlarımızın
neredeyse yarısından fazlası, yüzde 51i de gençlerimizden
oluşuyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Üniversite
mezunları iş bulamıyor.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Ayrıca, istihdam teşvikleri
kapsamında, istihdamı desteklemeye yönelik özel düzenlemeler de
getirdik ilave istihdam teşviki gibi. Kadın, genç ve mesleki yeterlilik
belgesi sahiplerine de ilave katkılar sağlayan istihdam teşviki
kapsamında da gençlerimize elli dört aya kadar destek
sağlamaktayız. Dolayısıyla, kapsamlı istihdam
teşviklerimizle, programlarımızla, aktif iş gücü
programlarımızla iş arayanlarımızın ve
gençlerimizin her zaman yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz.
Onun dışında, tarım konusunda
son iki yılda, baktığımız zaman, desteklerimiz yüzde
52 artışla 22 milyara çıkmış durumda. 2018-2020
yılları itibarıyla da toplamda 52 milyara yakın bir destek
ödemesi yapmış durumdayız. 2021 yılında da 22 milyar
liralık bir tarımsal destek sağlanmış olacak. Bu
kaynağın içinde hayvancılık destekleri, mazot desteği,
pamuk prim desteği, hububat prim desteği, kırsal kalkınma
destekleri, tarım ürünleri sigortası desteği, fındık
alan bazlı gelir desteği, yağlı tohumlu bitkiler prim
desteği, gübre desteği, telafi edici ödeme desteği, çay prim
desteği ve diğer tarımsal destekleme hizmetleri bulunmakta.
Dolayısıyla, bütün bu kapsamlarda, biz tarım üreticilerimizi,
çiftçilerimizi de korumaya devam ediyoruz. Çoban desteğinden bahsedildi
ama 2014 yılından beri biz zaten çoban desteği vermekteyiz. 100
anaç koyunu olan ve beş ay sigortalı çoban çalıştıran
işletmelere yıllık 5 bin lira gibi bir çoban desteğimiz
var. Dolayısıyla, önümüzdeki 2021 yılında da 20
milyarı aşkın bir tarımsal destek sağlamış
olacağız.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Çiftçiyi,
besiciyi iktidar bitirdi. Ankaraya geldiler, jandarma ve polis de
yollarını kesti.
BAŞKAN Evet, 13üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
13üncü madde
kabul edilmiştir.
Sayın Özkan, buyurun.
Sataşmadan mı söz talebiniz var?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Evet.
BAŞKAN Sayın Özkan, eğer 69a göre
söz talebiniz varsa ben kürsüden söz vereceğim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yok efendim, ben,
sadece bir hususa ilişkin kayıtlara geçsin diye söz istiyorum.
BAŞKAN Açıklama yapacaksınız
60a göre, peki.
Buyurun.
Süreniz bir dakika.
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, 230 sıra sayılı 2021
Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 231 sıra sayılı 2019
Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 13üncü maddesi üzerinde Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın CHP Grubu adına ve İstanbul
Milletvekili Ahmet Şıkın şahsı adına
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Milletimizin ekonomik, sosyal haklarını
emperyalizm değişik vesilelerle kendi cebine indirme gayreti
içerisinde olmuştur. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Bu anlamda, petrol,
faiz ve silah üzerinden yürütülen emperyalizme karşı, millî bütçe
hamlemiz hamdolsun milletimizin desteğini almaktadır. Bu noktada,
milletçe birlik beraberlik içerisinde olmamız gerektiğini ifade
ediyorum.
Diyanet İşleri Başkanımız,
bu noktada, ülkemizin, milletimizin mahalle kültürünün,
yardımlaşmasının örneklerini ortaya koymaktadır.
Diyanet İşleri Başkanımız ve temsil ettiği makam
ülkemizin ortak değerlerini ifade eden makamdır. Bu anlamda, Diyanet
İşleri Başkanı bizdendir ve inşallah, bizimle beraber
milletimizin değerlerini yüceltmeye devam edeceğini düşünüyoruz
ve inanıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, tamamlayalım lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Son olarak da tarihsel
tecrübe, özellikle dünya tarih tecrübesi göstermiştir ki
soykırım, işkence suçu işleyenlerin hiçbir zaman abat
olmadığı gibi, tarih, millet ve zaman nezdinde de hesabı
halklar tarafından sorulmaktadır. Bu anlamda, genlerinde
barış, huzur, şefkat ve adalet olan milletimiz, tarih boyunca
gönül coğrafyamızda hep adaletin temsilcisi olmuştur. O kadar ki
özellikle Suriyenin kuzeyinde terör koridorunu bertaraf etmek için
yaptığımız operasyonlarda terör örgütleri mensupları
dahi Silahlı Kuvvetlerimizin şefkatine
sığınmıştır. Bu da milletimizin nasıl
barışçıl olduğunu, nasıl insan haklarına, adalete
önem verdiğini bir kez daha göstermiştir. Bu anlamda, güvenlik
güçlerimiz, İçişleri Bakanlığımız da hukuk
denetimine tabi olan güvenlik politikalarını özgürlüğü de koruyarak
sürdürmektedir.
Genel Kurulun dikkatine arz ederim.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 12.19
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 12.29
BAŞKAN: Başkan
Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 34üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali İstatistikleri
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)
BAŞKAN - 2021 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanun Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
14üncü maddeyi okutuyorum.
MADDE
14- (1) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda Cumhurbaşkanına
veya Cumhurbaşkanlığına bütçenin uygulanmasına yönelik
verilen yetkilerin kullanımı ve devrine ilişkin hususlar
Cumhurbaşkanı tarafından belirlenir.
BAŞKAN 14üncü madde üzerinde ilk söz
İYİ PARTİ Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Bedri
Yaşar ait.
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2021 yılı merkezî yönetim bütçesinin
14üncü maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, size 2002
yılı Adalet ve Kalkınma Partisinin seçim beyannamesinden bir
pasaj okuyarak sözlerime başlamak istiyorum: Krizin sorumlusu
halkımız değildir, krizin sorumlusu ülkeyi yönetendir."
diyor AK PARTİnin 3 Kasım 2002 tarihli seçim beyannamesi ve
aynı anda buna ilaveten Milletimizin bu kötü gidişe Dur. demesi
için 3 Kasım seçimi önemli bir fırsattır. Devamında
Kronik hâle gelen yüksek işsizlik ve enflasyonu, sürekli artan iç ve
dış borçları, ekonomideki istikrarsızlık ve tehlikeli
daralmayı, yüksek faiz oranlarını, tasarrufları kamu
açıklarının finansmanına yönlendiren borç yönetimi
anlayışını aşarak ülkeyi düze çıkaracak bir
siyasi iradeye ihtiyaç vardır." diyor.
Bakın, o günden bugüne değişen ne
var? O günden bugüne değişen hiçbir şey yok, maalesef, on sekiz
yıl sonra bugün de biz yüksek iç ve dış borçlardan bahsediyoruz,
enflasyondan bahsediyoruz, yüksek işsizlikten bahsediyoruz. Demek ki on
sekiz yılda gelip gittiğimiz nokta dönüp dolaşıp
geldiğimiz yer aynıdır. Türkiye'de bugün işsizlik
ağustos ayında yüzde 13 olarak gerçekleşmiş, zaten
yılın da sonuna geldik, aralık ayının da sonuna
doğru yaklaşıyoruz. Hedefte 9 rakamı var ama onun da
tutmayacağı görünüyor. Buna paralel olarak genç nüfustaki
işsizlik oranı yüzde 26. Üniversite mezunlarımız dünkü
konuşmamda da söyledim- artık dernek kurup haklarını
aramaya çalışıyorlar. TÜİK verilerine göre ağustos
ayında işsiz sayısı 456 bin kişi azaldığını
açıklamıştır ama bu pandemi ortamında, bu mevcut
yapı içerisinde buna da hiç kimsenin inandığını
zannetmiyorum.
Yine, maalesef 2009-2010larda 10
bin doların üzerine çıkan kişi başı millî gelirimiz,
bugün 9 bin dolarların da altındadır. TÜİK
eski Başkanının TÜİK verileri konusundaki
açıklamaları rakamlar konusunda endişelenmekte ne kadar
haklı olduğumuzu açıkça ortaya koymuştur. TÜİK
verilerine göre, enflasyon kasım ayında yüzde 2,3 artarak
yıllık bazda yüzde 14,03 olmuştur. Gıdadaki enflasyon yüzde
30ların altına düşmemiştir. Tarlada ucuz, rafta
pahalı satılıyor, sebze ve meyve fiyatları cep yakmaya
devam etmektedir. Yani sizin, TÜİK verilerinin ortaya koyduğu
enflasyon rakamları maalesef ülke gerçekleriyle
çakışmamaktadır.
Yine, dün de
söylemiştim, bu yapı malzemeleri sektöründe -Sayın Vekilim de
burada, inşallah akşamdan sabaha
araştırmıştır, beton fiyatlarını o da
öğrenmiştir- maalesef dün açıklanan, yazılan fiyatlar; 220
lira fiyatı doğru, demir fiyatları da 5.700 lira.
HASAN ÇİLEZ
(Amasya) Önceki fiyatta sıkıntı var.
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) - Bunu şunun için söylüyorum: İnşaat sektörü lokomotif
sektör; 250-300 sektörü de yanı başında barındıran,
istihdam sağlayan bir sektörden bahsediyoruz. Eğer böyle giderse
Biliyorsunuz TOKİ müteahhitlerinin önemli bir kısmı anahtar
teslimi götürü bedel üzerinden ihalelerini yapmaktadır. Göreceksiniz,
eğer bu rakamlar böyle gider, Hükûmet bununla ilgili bir tasarrufta
bulunmazsa ciddi oranda batmalarla, ciddi oranda sıkıntıya
düşen firmaları görürsek şaşırmayalım. Tahmin
ediyorum, yine yıl sonuna doğru herhâlde bir fiyat farkı
kararnamesi çıkacaktır. Yani bugün yaşanan fiyatlar gerek sebze
ve meyve fiyatlarında gerekse diğer faaliyet alanlarında yapı
malzemeleri sektöründeki rakamlar sizin enflasyon rakamlarınızın
katbekat üzerindedir.
Tabii, bunun yanı
sıra dış borçlar meselesi var. Merkezî yönetim dış
borç stoku Ekim 2019 itibarıyla 95,3 milyar dolar, krizin
başladığı 2008 Ağustos döneminde bu tutar 89 milyar
dolar olarak gerçekleşmiştir. TL cinsinden kamunun toplam borcu, 2018
yılı ikinci çeyreğinde 1 trilyon 50 milyar iken 2019
yılı ikinci çeyreğinde 1 trilyon 324 milyar TLye
çıkmıştır. Bunun anlamı şu: Borçlar artarken
tabii, tehlikeli bir daralma var. Türkiye ekonomisi, coronavirüs
salgını ve kısıtlama tedbirlerinin etkisiyle
yılın ikinci çeyreğinde yüzde 9,9 oranında
daralmıştır. Ekonomi de 2008 krizinden sonra ilk kez bu kadar
daralırken, millî gelir de, söylediğim gibi, 9 bin dolarların
altına düşmüştür.
Pandemi dolayısıyla, tabii, yurt
dışı müteahhitlik hizmetlerinden elde edilen gelir veyahut da
ihracattan elde edilen gelir de yüzde 35 oranında düşmüştür.
Merkez Bankası bir önceki toplantısında, 19 Kasım tarihinde
gerçekleştirdiği toplantıda faiz oranını 475 puan
artırarak yüzde 10,25ten yüzde 15lere yükseltmiştir. Hani
söylüyordunuz ya faiz, faiz, faiz maalesef, bu seneki 2021 yılı
bütçesinde de bütçenin önemli bir kısmını bütçedeki faiz
giderleri oluşturuyor, yaklaşık 195 milyar TL 2021
yılı bütçesinde faiz giderleri var.
Tabii, faizler artarken bu artan faiz ikliminde
yatırımcıların ülkede bir şeyler yapmasını
hiç kimse beklemesin. Özellikle, bugünlerde zaten devlet bankaları kredi
vermek yerine, özel bankaları geçtik, onlar da Hükûmetin programı
doğrultusunda daralma tedbirlerini uyguluyorlar. Onların da şu
an yatırımcıyı destekleme yönünde ciddi bir faaliyetleri
yok. Kaldı ki bu borçlardan dolayı -arkadaşlarımız zaman
zaman gündeme getiriyor- tarım kredi kooperatiflerinin çiftçilerimize
sağladığı krediler maalesef ödenilebilir olmaktan
çıkmıştır. Her seferinde müjdeli haber bekliyorlar. Yine,
Cumhurbaşkanımızın son yaptığı
toplantının sonucunda da tarım kredi kooperatiflerinin
borçlarının ertelenmesine yönelik herhangi bir sonuç
çıkmamıştır. Bunun da bir an önce muhakkak ertelenmesi
lazım.
Tabii, bütün bu yatırımları yapmak
için hep dolaylı vergiler üzerinden vergi toplamaya
çalışıyorsunuz. Yani bugün Türkiye bütçesinde toplanan
vergilerin yaklaşık yüzde 63,3ü dolaylı vergilerden, geri kalan
da bilinen şekilde vergiler tahsil ediliyor. Bu, Avrupada, Almanyada
yüzde 45, Danimarkada yüzde 31, OECD ülkelerinde yüzde 46 olarak uygulanmaktadır.
Tabii hizmet sektörleri üzerinden vergi toplamaya devam ettiğiniz sürece
maliyetler de sürekli artıyor. Dolayısıyla -özellikle bireysel-
Türkiyede yaşayan herkesin şu veya bu şekilde, gerek tekel
maddeleri üzerinden gerek araba alışveriş
satışlarındaki özel tüketim vergileri dâhil çok ciddi vergilere
muhatap oluyorlar.
Tabii bunun yanı sıra özellikle
çalışanların -Sayın Bakanımız da burada-
Sayın Bakanım, ihracatçılarımızın KDV
alacakları var. Bakın, bu arada SSK ve vergi borçlarını,
devlete olan borçları yapılandırıyorsunuz. Hiç olmazsa
şu KDV alacaklarını vergi veya SSK borçlarına sayın.
Bunların incelemesi zaten bugünkü çalışma düzeni içerisinde
-vergi dairelerimizin nasıl çalıştığını siz
daha iyi biliyorsunuz, kısıtlı sürelerde
çalışıyorlar- çok ciddi zaman alıyor, bir yıl sürüyor,
iki yıl sürüyor ama siz vergi ve SSK alacaklarında aynı gün
milletin tepesindesiniz. Bu yapılandırma da olmasa tahmin ediyorum
milyona yakın insana haciz işlemi başlatacaksınız
kanun gereği. Ben de burada yeri gelmişken diyorum ki: Hiç olmazsa
KDV alacaklarını, vergi veya SSK borçlarına saymanızda
hiçbir problem yok, bunu yapabilirsiniz.
Tabii bütün bu yatırım ikliminden,
yatırım ortamından bahsederken ülkede bazı
taşların yerine oturması lazım ki özellikle yabancı
yatırımcılar, yerli yatırımcılar bu ülkede
yatırım yapabilsinler, bunun en başında yargı
bağımsızlığı geliyor. Maalesef bugün ülkemizde
yargı bağımsızlığından bahsetmek mümkün
değil. Bırakın bizi, muhalefeti, bugün yargının
mensupları bile Türkiyede adalete güvenin yüzde 30ların altına
düştüğünü ifade ediyor. Bu şartlar altında hiç kimsenin bu
ülkede yatırım yapmasını beklemek biraz da farklı bir
şey olur. Yani özellikle son dönemde gelen yabancı
yatırımcıların da önemli bir kısmı borsaya
geliyor. Borsadan alınan hisselerle yapılan yatırımlar
maalesef bize istihdam olarak, iş olarak geriye dönmüyor.
Yine, yatırım ikliminin iyileşmesi
için şeffaflık konusuna vurgu yapmamız lazım. Bugün 122
ülke arasında Türkiye şeffaflık sırasında 94üncü
sırada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Bu ülkede
ihalelerin, yapılan işlerin şeffaf bir şekilde, kamuya
açık olarak yapıldığı konusuna biz değil, hiç
kimse, dünya inanmıyor. Siz burada kalkıp yüz sefer de söyleseniz,
bu, sonuçları değiştirmiyor.
Yine aynı şekilde, yolsuzluk konusunda
2019 yılı raporlarına göre 180 ülke arasında 91inci
sıradayız. Temel haklar konusunda yine 126 ülke arasında
121inci sıradayız. Niye bunları söylüyorum, biliyor musunuz?
Uluslararası yatırımcılar bu kriterlere göre gelip bizim
ülkemizde yatırımlar yapıyorlar ya da yapmıyorlar.
Dolayısıyla bu konular aşıldığı takdirde
Son dönemde Sayın Cumhurbaşkanımız hep yeni reformlardan,
yeni yapılanmadan, adalet reformundan tutun ekonomik reformlara kadar
yapacağını ifade ediyor. Ben de zaten bunlar yapılmadan bu
ülkede yatırım ikliminin iyileştirilmesi mümkün değil
diyorum.
Sayın Bakanım, hazır siz buradayken,
asgari ücret görüşmeleriniz de devam ediyor; Sayın Genel
Başkanımız da çeşitli defalar ifade ettiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Selamlayalım.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Tamam.
Diyor ki: Şu asgari ücret üzerinde bir vergi
var. Bu vergiyi işverenlerin üzerinden alıp bu seferlik devlet öderse
hiç olmazsa ellerine 3 bin lira geçer. Bunu dikkate
alacağınızı ümit ediyorum. Zaten asgari ücret bu ülkede
asgari ücret olmaktan çıktı, ortalama ücrete döndü. Bu
şartlarda, bu rakamlarda, yoksulluk sınırının 2.418
lira olduğu bir ülkede asgari ücretin zaten bir önemi ve de anlamı
yoktur diyorum.
2021 yılı bütçesinin hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Sayın Olcay Kılavuz
Buyurun Sayın Kılavuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA OLCAY KILAVUZ (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanun Teklifinin 14üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve yüce
Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde aziz Türk
milletinin fedakârlıklarla dolu mücadelesiyle, kanla, imanla ve irfanla
kurulan Türkiye Cumhuriyeti devleti, milletimizin azmi ve sarsılmaz
iradesiyle kuruluşunun 100üncü yılına tarihî adımlarla
yürümektedir.
Türkiyeyi 2023 hedefleri doğrultusunda lider
ülke Türkiye idealine kavuşturmak millî ülkümüzdür. Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün Yüksel Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur, işte
parola budur. sözü rehberimizdir. Gönül coğrafyamızı
ilgilendiren her meselede Ankara merkezli bir bakış
açısıyla dünyaya bakmak temel düsturumuzdur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 15 Temmuzda ABDnin taşeron örgütü olan FETÖnün
ülkemizde yapmak istediği ihanet senaryosu milletimizin yüksek cesareti,
engin feraseti ve millî mukavemeti karşısında bozguna
uğramıştır. Bu tarih ülkemiz ve milletimizin
geleceğinde milat olmuş, bu alçak kalkışmayı
tezgâhlayanlar emellerine ulaşamayınca Türkiyenin önünü kesmek
adına çalışmalarını
hızlandırmışlardır. İşte, Cumhur
İttifakı bekamıza yönelen tehlike ve tehditlerin
arttığı böylesi bir siyasal ortamda oluşmuş, liderimiz
Sayın Devlet Bahçeli Beyin ifadesiyle Milletimizin ruh kökünden
doğmuş, kutlu iradesiyle doğrulmuş, istiklal ve istikbal
hedefleriyle devleşmiş; Türkiyenin güvencesi, millî
bekamızın yılmaz bekçisi olmuştur. Güçlü devlet, güçlü
yönetim, demokratik istikrar ilkeleri üzerine inşa edilen
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin de temeli
oluşmuştur. Ülkemizin savunma sanayisinde, terörle mücadelede, enerji
politikalarında gerçekleştirdiği başarılı
çalışmalar emperyalist ülkelerin ülkemize yönelik siyasi ve ekonomik
baskılarını artırmıştır ama Türkiye
düşmeyecek ve teslim olmayacaktır. ASELSAN, TAI, ROKETSAN, HAVELSAN
ve ASFAT gibi kuruluşlar millî savunma sanayimizde çığır
açacak çalışmalara imza atmışlardır. ATAK helikopteri,
millî gemi ve insansız hava aracı üretilmiş, Millî Muharip Uçak
Projesinde sona gelinmiştir. Muadili az ülkede bulunan kamikaze
droneunun üretimine bu yıl başlanmıştır. HAVELSAN
savunma sanayisi firmalarının yazılım ihtiyacını
karşılamakta; Afrin Harekâtından sonra Avrupa ve ABDnin
ambargolarıyla doğrudan muhatap olan ROKETSAN yasak kapsamındaki
ürünlerin önemli bir kısmını yerlileştirmeyi
başarmış; F-16 mühimmatı akıllı hâle getiren kiti
ABD ve İsrailin vermeyi reddettiği lazer güdümlü ve
kızılötesi arayıcı başlıklı mini
akıllı mühimmatları üretmiştir. BAYKAR firmasının
ürettiği İHA, PKKnın sonunu getirmiş, Azerbaycanın
Karabağı geri almasında çok mühim rol
oynamıştır. Bugün itibarıyla deneme atışları
yapılan ATMACA füzesinde de sona gelinmiş, mavi vatanın
savunmasında çok önemli bir yol katedilmiştir.
TSKye muazzam bir güç veren, ayrıca
kardeş Azerbaycanın gücüne güç katan Türk savunma sanayisi
cezalandırılmak istenmektedir. ABDnin uygulamış
olduğu yaptırım kararının sırrı tamamen
yerli ve millî başarılarda aranmalıdır. Türk savunma
sanayisi her türlü engellemeye rağmen imkân ve kabiliyetlerini
artırmaya, destan yazmaya devam etmektedir. Şanlı Türk ordusunun
Suriyenin kuzeyinde oluşturulmak istenen terör koridorunu PKK/PYD ve
YPGnin başına yıkması, her türlü dayatmaya karşı
vatan savunması için S-400 füzelerinin alınması, enerjide söz
sahibi olmak adına Akdenizde, Karadenizde yapılan sondaj
çalışmaları, mavi vatanda tarihî
çıkarlarımızı ve egemenlik haklarımızı
tescil etme çabaları vatanımızı kuşatmak isteyen
küresel odakların uykularını kaçırmıştır.
Kırk altı yıldır kapalı olan Maraş meselesini
çözüme kavuşturma iradesi, Türk İHA, SİHA ve
TİHAlarının teröristleri bulundukları yerde yok etme gücü,
devletimizin dünyada güçlü ve söz sahibi bir ülke olma yolundaki kararlı
ve emin adımları 15 Temmuzda FETÖyle birlikte çöken emperyalist
dayatmanın da sonunu getirmiştir. Bu tarihî gerçekler
ışığında, ülkemize yaptırım kararı alan
ABD ve AByle aynı zihniyette, aynı çizgi ve söylemde olanlar,
devletimizin geleceğini Washingtonda ve Brükselde arayanlar,
Türklüğün ve İslamın düşmanlarına bel
bağlayanlar tarih ve vicdan önünde ebediyen mahkûm olacaklardır. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Doğal felaketler ve virüs salgınının
yaşandığı, ülkemizin oldukça zorlu bir süreçten
geçtiği bu dönemde, bizler farklı siyasi partilerin ve dünya
görüşlerinin mensubu olsak da böylesi hassas dönemlerde Türkiye
Cumhuriyeti devletinin yanında durmak, Türkiyeye yönelik her türlü
saldırıda çelikten bir irade oluşturmak, vatan
topraklarını birlik ve beraberlik duygusuyla refaha kavuşturmak
tek gayemiz olmalıdır. Kara sevdamız olan yüce Türk milletinin
huzuru ve mutluluğu için fedakârca çalışmak, gölgesinde nefes
aldığımız Türk Bayrağının ilelebet
dalgalanmasını sağlamak, Söz konusu vatansa gerisi
teferruattır. anlayışını hâkim kılmak,
cumhuriyetin yaşatılması adına samimiyetle mücadele etmek
asli vazifemiz olmalıdır. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyin
Önce ülkem ve milletim. diyerek güncellediği Türk devlet felsefesi
anlayışı istikametinde, ikbal ve istikbal kaygısı
gözetmeden Türk vatanının bağımsızlığı,
Türk milletinin kalkınması için canımız pahasına
mücadeleye devam edecek ve zalimlerin, hainlerin korkulu rüyası olmaya
devam edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; PKKnın en büyük gelir kaynağını
oluşturan uyuşturucuya karşı mücadele millî güvenlik
meselesidir. Başarılı operasyonlarla PKKya, uyuşturucu
baronlarına ve tacirlerine büyük darbe vurulmuş, üniversitelerde yuvalanan
öğrenci kılıklı canilere geçit verilmemiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; otuz yıldır işgal altında olan gönül
yaramız Karabağ, Cenab-ı Allaha sonsuz şükürler olsun ki
azatlığa kavuşmuştur. Batının ve küresel
odakların şımarık çocuğu Ermenistana Türkün
tokadı atılmış, şehitlerimizin kanı yerde
kalmamıştır. Sürgünle, vatan hasretiyle topraklarından
koparılanlar, yüreklerinde millet sevdası, dudaklarında
kahramanlık destanlarıyla Türkün gücünü cihana göstermişlerdir.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Karabağda ezan sesleri yeniden
yankılanmış, Azerbaycan bayrağı tekrardan
dalgalanmıştır. İki devlet tek millet ruhunun kutlu
iradesi Karabağın azatlığa kavuşmasında etkin
rol oynamıştır. Şehitlerimize Yüce Allahtan rahmet,
gazilerimize uzun ve sağlıklı bir ömür diliyorum. Karabağ
Türkündür, Karabağ Azerbaycandır. (MHP, AK PARTİ ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Mersin çok yönlü ekonomik etkinliklerin, sosyal, kültürel ve
sportif faaliyetlerin yapıldığı; tarım, turizm,
sanayi, ticaret, ulaşım, spor ve eğitimde öncü, ülkemizin marka
şehirlerinden biridir. Şehrimizin bölgemize ve ülkemize daha fazla
değer katması sağlanmalıdır. Mersin gibi tarımda
öncü bir kentte üreticilerimizin ve hayvancılıkla uğraşan
vatandaşlarımızın
karşılaştığı sorunlar giderilmeli,
tarımı daha ileriye taşıyacak adımlar
atılmalıdır.
Mersin, Akdeniz uygarlığının
kültür ve medeniyeti üzerine kurulmuştur. Turizm değerlerinin
tanıtılmasına ve gelirinin artırılmasına ihtiyacı
vardır. Mersin-Antalya, Silifke-Mut-Karaman, Çeşmeli-Taşucu,
Tarsus-Çamlıyayla, Silifke-Gülnar yollarının tamamlanması,
Mersin-Tarsus Otobanının ücretsiz olması, şehir içi
trafiğini rahatlatacak çalışmaların ortaya konulması,
organize sanayi bölgesinin otoyol çıkış
bağlantısının gerçekleştirilmesi şehrimize
katkı sağlayacaktır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
OLCAY KILAVUZ
(Devamla) Türkiyenin en akıllı yolu olma özelliğini
barındıran Niğde-Ankara Otoyolunun hizmete
açılmasından ötürü emeği geçenlere teşekkürlerimi
sunuyorum, hayırlı olsun.
Son olarak, Mersin
Büyükşehir Belediyesi ve diğer belediyelerde baskılara maruz
kalıp sürgüne gönderilen, siyasi sebeplerden dolayı işten
çıkarılan, taşerondan işçi kadrolarına getirilen
belediye personelimizin işlerine iadeleri, açtıkları
davaları kazanmalarına rağmen,
sağlanmamıştır. Buradan tekrar sesleniyorum: Geçimini temin
eden, helal rızkını kazanan, garibanın, fakirin
fukaranın ekmeğiyle oynamayın; Allahtan korkun, kuldan
utanın; ayıptır, yazıktır, günahtır.
Bu duygu ve
düşüncelerle Cumhurbaşkanlığı bütçemizin ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili
Sayın Necdet İpekyüz.
Buyurun Sayın
İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
NECDET İPEKYÜZ (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bizi izleyen
halkımıza da saygılarımı sunuyorum.
On iki günlük
bütçenin 11inci günündeyiz. Aslında burada yürütme konuştu,
getirdiğimiz birçok soruna yeterince yanıt vermediğini
düşünüyorum. Niçin yanıt veremedi? Çünkü bir iktidar gerçekten
gerçeklerle yüzleşmek istiyorsa buna yönelik bir hikâye anlatır,
iddialarını anlatır. Hiçbir iddia yok, tam tersine, muhalefet,
bizler ne söylediysek buna itirazlar yükseliyor. Bu, aslında bir nevi
sıkışmışlık, çaresizlik. En kolayı muhalefet
edenlere, ses çıkaranlara yönelik yapılan şey Hainsiniz.
Teröristsiniz. Ama bu kürsüde gerçekler dile getirilecek. Gerçekler niçin
dile getirilecek? Çünkü siz, çaresiz bir şekildesiniz, artık bir
yöntem bulamıyorsunuz ve en rahat yaptığınız şey
milliyetçi nutukları atmak, baskı geliştirmek, toplumu biate alıştırmak,
korkuyu geliştirmek. Ama biz, gerek yapılanlar gerek isteklerimiz
gerek umut ettiğimiz yaşam, barış, özgürlük ve eşitlik
içindeki yaşam için mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz.
Bugün, birçok arkadaşımız birçok
problemi dile getirdi. Hele son hafta, genellikle bütçe görüşmeleri 10-17
Aralık İnsan Hakları Haftasına da denk geldiğinden
insan haklarıyla ilgili cezaevlerinden tutun, tecrit meselesinden,
işkenceden, açlık grevlerinden birçok problem dile getiriliyor. Ama
bugün başka birkaç konuya değineceğim. Bir tanesi,
arkadaşlar, kamu-özel iş birliğiyle yapılan işlemler.
Burada, şehir hastanelerinden, yollardan, köprülerden çok konuşuldu,
muhalefet sürekli bunları dile getirdi. Ama bir diğer konu, biz bunun
ne olduğunu anlatmaya çalıştığımızda hep
itiraz edildi.
Bugün, yeni bir şey aktarmaya
çalışacağım. Arkadaşlar, biliyorsunuz yılın
son döneminde genelde cezalarla ilgili yapılandırma
yapılıyor. Nedir? Köprüden geçenlere yapılandırma yapılıyor
-çeşitli cezalar- ve insanlar artık diyor ki: Yıl sonunda bir
ceza yapılandırması yapılacak. Peki, bu otoyollar,
kamu-özel iş birliğiyle yapılan yollar kamunun mu? Bir uygulama
var, kamunun değil, özelindir. Bugün, Kuzey Marmara Otoyolundan, Avrasya
Tünelinden, Yavuz Sultan Selim Köprüsünden geçtiğinizde ceza
kesildiğinde yüzde 400e kadar bir faiz geliyor üstüne, tefecilik
yapılıyor. Bizim bir vekil arkadaşımızın
oğlu -burada oturuyor- gidiyor cezayı yatırmaya
yapılandırma için, deniliyor ki: Yapılandırma bunda yok.
Niye? Diyor ki: Bu özel yoldur. Hani bu kamu-özel iş birliğiydi,
hani kamu malıydı? Hani kamucuydunuz, hani toplumdan
yanaydınız? Eğer Türkiye Cumhuriyetinde, Parlamentoda kamunun
kullandığı, kamunun olması gereken otoyollarda cezayla
ilgili bir yapılandırma yapılamıyorsa, bir düzenleme
yapılamıyorsa bu kamu yolu değil özel yoldur. Bunu
söylediğimizde, halka eziyet çektirdiğinizi niye kabul etmiyorsunuz?
O köprü ki, o yollar ki Batmanlı geçmediği hâlde para veriyor,
Siirtli geçmediği hâlde para veriyor, Çorumlu geçmediği hâlde para
veriyor; belki yolu görmemiştir. Geçen de cezaya tabi tutulduğunda
resmen soygun yapıyorsunuz ve bu soygunu bir kurala göre, bir hukuka göre
yapmıyorsunuz; deyim yerindeyse tefecilerin eline
bırakmışsınız. Düşünün, kredi kartlarında
bir ara böyle bir düzenleme vardı, isteyen istediği faizi
alıyordu, bir düzenleme getirdiniz; şimdi bunu bile
yapmıyorsunuz. O zaman, söylemeyin Yol yaptık., söylemeyin
Halkımıza yollar açtık. Siz, halkınıza duvarlar
örüyorsunuz, halkınıza eziyet çıkarıyorsunuz ve bu
tefecilerin eline bizi mahkûm edip cezalandırmaları da
yapılandıramıyorsunuz. Bu kamucu değil, bu kamu-özel
iş birliği değil; özele peşkeş çekmektir, başka
bir ifadesi yok.
Arkadaşlar, bir diğer konu
Mazıdağı. Mazıdağının yer altında bir
yığın madeni var, daha önce de dile getirdim.
Mazıdağı Mardinin ilçesi ve gerçekten fosfat
açısından ve üretilen bir kısım ürünler açısından
Türkiye için, gübrecilik için çok anlamlı. Hiç uzatmayacağım
zamanı değerlendirmek için. Mazıdağında MTA bir yer
buluyor, orada uzun süre -bilinçli bir şekilde- işlemler
yapılmıyor. 80lerde kamu iktisadi teşekkülü Etibanka
bağlı bir işlem yapılıyor, sonra özelleştiriliyor
ve ismi Eti Bakır AŞ. Arkasından kim çıkıyor? Cengiz
Holding. Arkadaşlar, oraya yollar yapıldı, oraya
yatırımlar yapıldı, devlet kamulaştırma
yapıyor, kamulaştırma hâlâ devam ediyor; şirketin sahibi
yine özel, bildiğimiz holding. Peki, bununla mı yetiniliyor? Cengiz
Holding diyor ki: Yolları yaptınız, ben burada üretim
yapıyorum ama -bu yetmiyor- benim korunmam lazım. E, diyor ki: Çok
basit; koruculuk gelişsin, kulübeler yapalım. Kulübeler
yapılıyor korucular yerleşsin diye. E, bu da yetmez; ben burada
ürün üreteceğim, bunu taşımam lazım, bir çözüm
bulalım. diyor. Ne yapalım? Demir yolu döşeyelim. Nereye?
Diyarbakır yakın, oraya demir yolu döşeyelim. diyor.
Mardinden yolcu taşımak, Kürdistan Bölgesel Yönetimiyle bir ticaret
yapmak için değil Cengiz Holdingin ürünlerini taşımak için
Mazıdağından Diyarbakıra demir yolu döşeyelim.
Peki, ihale açılıyor, ihaleyi Ulaştırma
Bakanlığı yapıyor, ihaleyi kim alıyor arkadaşlar?
İhaleyi Cengiz Holding alıyor yani kendi yatırımına,
kendi yerine bir ihale yapılıyor, onu da Cengiz Holding alıyor
ve bu yol devam ediyor. O da bitti, bu yol
Arkadaşlar, bütün dünyada, yük
taşımacılığı kentlerin içinden gitmez, çevre
yollarından gider. Hiçbir sivil toplum örgütüyle görüşmeden, hiç
kimseyi dikkate almadan Diyarbakıra -o muhteşem, Amed
dediğimiz, 5,5 kilometrelik surları uzaydan görünen- 12 kilometrelik
set öreceğiz şehrin içinde. deniyor, 12 kilometre ve bunu bir beceri
gibi
Hiç kimseyle konuşulmuyor. Sonra diyorlar ki: Zamanında, Osman
Baydemir söylemişti. Osman Baydemir demişti ki sanayi kesimindeki
küçücük bir yer yer için
Ne oldu? İtirazlar, bir yığın
şey Tamam, biz vazgeçtik, revizyona giriyoruz. dediler. Şu anda 10
kilometreye yakını bitmiş, 2 kilometre kalmış.
Revizyon yaptıklarını telle örmüşler, bir duvar
örmüşler ama hiçbir sivil toplum örgütüyle paylaşmak değil.
Arkadaşlar, yük geçer, geçmez; tehlikeli madde
geçer, geçmez. Hiçbir zaman bir şehrin içinde, özel bir şirket için
bu işlem yapılmaz, çevre için yapılır. Ne
yapılır? Diyebilirsiniz ki: Ya, orada bir raylı sistem var,
bunu ne yapalım? Bu raylı sistemi, kalkın, Diyarbakır
halkı için kullanın; ta en üstten en aşağıya kadar
kullanın ama siz bunu yapamazsınız. O zihniyet yok çünkü
özelleştirme, peşkeş çekme var. Ama Sevgili Osman Baydemir,
Sevgili Gültan Kışanak, Fırat Anlı ve Sevgili Doktor Selçuk
Mızraklı, bunu her seferinde yapmak istiyorlardı. Sizin politikalarınız,
kayyumcu politikalar, halkla beraber yönetmeye, halkla beraber geleceği
kurmaya engel oluyorlar. Ne diyorlar: Her zaman barış için, halkla
beraber yaptığımız şeyler için sizin tek yaptığınız
şey duvar örmek, set örmek, bunu becerebiliyorsunuz. bunu da dile
getireyim. Bir an önce, bu sivil toplum örgütlerine de revizyonu nasıl
yaptıkları konusunda cevap verilmesi lazım.
Bir diğer konu arkadaşlar, bu
özelleştirme konusunda, Batmandan ve özellikle Sason ve Kozluktan söz
edeceğim; TEKEL vardı -TEKEL ismi ne kadar şey olsa bile-
geçmişte TEKEL tütün üreticileri konusunda derdi ki: Şu bölgede
şu kadar tütün ekebilirsiniz, bununla ilgili size bir karne veriyoruz, bu
tütünü de biz alıyoruz. Sonra bir kota uygulaması geldi ve
Batmanda, Siirtte, Diyarbakırda, Urfada tütün ekicileri resmen
perişan oldu ve beraberinde son dönemde tekrar karneler verildi Belli bir
ürün ekebilirsiniz. Kozlukta, Sasonda insanlar tütün ekmeye
başladı. Belli bir limitte ektikleri tütünleri, arkadaşlar, üç
yıl önce 40 liraya satıyorlardı kilosunu, 40 liraya; bu yıl
12 lira. Kim bunu belirliyor? 5 şirket, 5 tane şirket kartel
oluşturmuş: Fiyatı biz belirliyoruz. Ve çiftçi mağdur,
çiftçi perişan, tütün ekicisi çaresiz. Bunu biz bir yere
taşıyalım, Adıyamana götürelim, kendimiz satalım.
Siz taşıyamazsınız, taşırsanız
kaçaklık yapıyorsunuz. Hiçbir işlem yok, resmen onları da -deyim
yerindeyse az önceki dediğim gibi- tefecinin eline mahkûm ediyorsunuz ve
bu tefecinin eline mahkûm ettiğinizle beraber bir diğer uygulama:
Sasonda diyorsunuz ki siz Çilek ekiyorduk, şunu yapıyorduk. Çilek
üretici perişan olmuştu, tekrar tütüne yönelmişti. Şu anda
arıyorlar iki üç gündür bizleri, gerek Batmandaki, Urfadaki,
Diyarbakırdaki tütün üreticileri diyorlar ki: Değil bizde, Karadenizde
de böyle, Egede de böyle; git, artık, karteller ne yapıyorsa
yapsın.
Bir taraftan da aslında, Sasondaki bir
arkadaşımızın ifadesi: Siz buraya HESler
yapıyorsunuz, güzelim doğayı tahrip ediyorsunuz, bir taraftan
mera yasakları koymuşsunuz. Bu HESlerle, bu yasaklarla beraber
aslında bizi üretimden, topraktan kopartıyorsunuz; tütün ekimimizden,
çilek ekimimizden, başka işlerden. Ama ne diyorsunuz Ya koruyucu ol
ya göç et.
Bir diğeri de insansızlaştırma.
Siz bu bölgeyi, ne yaparsanız yapın
insansızlaştıramazsınız çünkü bu bölgenin öteden beri
kendine ait
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) -
bir aidiyeti var ve
geleceğini kurmasıyla ilgili bir hikâyesi var, umudu var ve umut
ettikleri var, inandıkları var. Bu inandıklarıyla beraber
gerek barışın inşasında gerek sizin örmeye
çalıştığınız duvarlara, çitlere karşı
bu mücadeleyi sürdürecektir. Gelin, biz bunlarla beraber halkın
sorunlarını dinleyelim, halkla beraber yönetelim, karar verelim ama
kibirli, üstten tutumcu, Her şeyi ben bilirim! Biat et, biat etmezsen
hainsin, teröristsin; seni korkuturum, ifade alırım!
anlayışı, sizin ne kadar sıkışmış,
çaresiz ve yönetimden uzak olduğunuzun göstergesidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Oğuz Kaan
Salıcı.
Buyurun Sayın Salıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OĞUZ KAAN SALICI
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14üncü
madde üzerinde söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz,
yakın zamanda Amerika Birleşik Devletleri ülkemize CAATSA
yaptırımları çerçevesinde yaptırım kararı verdi.
Bu karara yönelik Cumhuriyet Halk Partisinin Adalet ve Kalkınma Partisinin
izlemiş olduğu dış politikaya yönelik ağır
eleştirilerinin olması, önerilerinin olması, eleştirilerine
yanıt alamamasına rağmen, Amerika Birleşik Devletlerinin yapmış
olduğu bu yaptırım kararı, Avrupa Birliğinin
yaptırım kararını mart ayına ertelemiş
olması, Türkiye Cumhuriyetini tartıştıran ve Türkiye
Cumhuriyetini yola getirmeye yönelik bu yaptırımların kabul
edilmesi mümkün değildir. Bu yaptırımlarla doğal olarak hep
beraber mücadele edilmesi gerekir. Bizim, Hükûmetin dış
politikasına yönelik eleştirilerimiz bakidir, bundan sonra da
eleştirilerimiz olacaktır ama bu yaptırımları, Türkiye
Cumhuriyetini daha dün kurulmuş bir muz cumhuriyeti gibi görmeye
çalışan bir anlayışı reddettiğimizi,
kınadığımızı açıklıkla ifade etmek
isteriz. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bir başka
tartışma son zamanlarda, özelikle Milliyetçi Hareket Partisi
tarafından dile getirilen bir tartışma, parti
kapatmalarıyla ilgili. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanının
ağzından ya da tweetlerinden parti kapatma yapılması
gerektiğiyle ilgili söylemler dile getiriliyor ama bir yandan
bakıyoruz ki iktidar partisinden çok cılız sesler geliyor. En
son, bildiğim kadarıyla Sayın Kurtulmuşun yapmış
olduğu bir açıklama var, o açıklamanın yeterli
olmadığına dair yapılmış başka bir
açıklama var. Şimdi, buradaki, özellikle Adalet ve Kalkınma
Partisi sıralarındaki arkadaşlarımızın bir
kısmı, özellikle yaşı daha uygun olan
arkadaşlarımız, millî görüş geleneğinden gelen
arkadaşlarımız. Millî Nizam Partisi kapatıldı, Refah
Partisi kapatıldı, Millî Selamet Partisi kapatıldı, Fazilet
Partisi kapatıldı; Türkiye şu ana kadar birçok parti kapatmayla
muhatap oldu. Parti kapatmanın hiçbir sorunu çözmediği, Türkiyede
siyaseti hafızasız bıraktığı; parti kapatmanın
Türkiye siyasetine negatif müdahale anlamına geldiği hepimizin
malumu. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisinin görüşü, bakışı
da çok net. Ama iktidarın ortağı tarafından en üst perdeden
dillendirilen böyle bir dile karşı, böyle bir siyasete
karşı iktidar tarafından ses gelmiyor olması da manidar. Bu
bütçe görüşmeleri kapsamında iktidar partisinin Grup Başkan
Vekilleri, milletvekilleri söz alıyorlar, ben beklerim ki bu konuya da bir
açıklık getirsinler. Biz de iktidar partisinin bu konudaki açık
duruşunu -kendisi geçmişte bu tür parti kapatmalardan muzdarip
olmuş bir parti olarak- net duruşunu buradan, Meclis kürsüsünden
görelim.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz bir yerel
seçim süreci yaşadık 31 Martta. O yerel seçim süreci çok sorunlu bir
yerel seçim süreci oldu. İktidar cenahı -Cumhur İttifakı-
kampanyayı beka meselesi üzerine kurdu yani eğer muhalefet partileri
belediyeleri kazanırlarsa, yerel seçimleri kazanırlarsa maazallah,
Türkiye uçurumun kenarına geldi, muhalefet partileri
kazandığında uçurumdan aşağı düşecek
anlamına gelecek bir siyaset kurguladılar. Ne oldu? Muhalefet,
özellikle Cumhuriyet Halk Partisi 11 büyükşehri kazandı, şu anda
Türkiyenin yarısını yönetiyor. Hatta daha ileriye gittiler
Mansur Yavaş kazanırsa faturaları teröristler dağıtacak.
dediler, bunlar hepinizin malumu. Seçimi iptal ettirdiler, İstanbul
seçimini iptal ettirdiler, İstanbul seçmeni 23 Haziranda tekrardan seçime
gitti, orada da Türkiye siyasetine çok güzide bazı cümleler eklenmiş
oldu. Örneğin, Koskoca İstanbul seçimi 14 bin oy farkla
kazanılır mı? cümlesi Türkiye siyasi terminolojisine
girmiş oldu. Hiçbir şey olmasa bile kesin bir şey oldu.
cümlesi Adalet ve Kalkınma Partisinin önemli pozisyonunda bulunan bir
kişisinden dillendirildi. Hatta İstanbul seçimlerine müdahale
edebilmek için INTERPOL tarafından kırmızı bültenle aranan
Osman Öcalan bulundu, ayağına TRT muhabiri gönderildi; seçime
müdahale edebileceğini düşündükleri açıklamalar onlara
yaptırtıldı. Velhasıl hiçbiri işe yaramadı,
vatandaş sizin söylemiş olduğunuz sözlerin tamamını
bir kenara koydu ve gitti kendi iradesini ortaya çıkaran bir seçim
sonucuna imza attı.
Türkiye ondan sonra ağır bir ekonomik
krize girdi, zaten ekonomik krizdeydi, kriz buhrana dönüştü. Şimdi
gelmiş olduğumuz noktada insanımız aç, ağır bir
yoksullukla mücadele ediyor. Ne bizim kültümüzde ne bizim inancımızda
ne bizim aile değerlerimizde, hiçbir yerde övülmeyen intihar vakaları
almış başını gitmiş durumda. En son, Samsunda
bir eline iş ve aş yazıp intihar eden bir
yurttaşımızı gördük. Şimdi, bu kadar ağır
bir durumda, bizim belediye başkanlarımız, seçilmiş olan
belediye başkanlarımız vatandaşa hizmet için özel bir çaba
gösteriyorlar. Bahane bulmuyorlar, hiçbir konuda, kendileri yapmış
oldukları hizmetten ya da sorumluluktan geri adım atmayacak bir
şekilde davranıyorlar ama iktidarın da bizim belediyelerimizin
yapmış olduğu işlere engelleme yönünde ağır
çabaları var. Şimdi 2 örnek vereceğim -sürem de azalıyor-
bir tanesi İstanbul Halk Ekmek meselesi arkadaşlar. Çok acı bir
durum var: Biliyorsunuz, Halk Ekmek normal piyasa koşullarının
neredeyse yarısı fiyatına sağlıklı ekmek üreten,
satan bir kuruluş. Bundan önce de uzun zaman Adalet ve Kalkınma
Partili belediyeler tarafından yönetildi, şu anda Cumhuriyet Halk
Partili bir belediye tarafından yönetiliyor. Değerli arkadaşlar,
Halk Ekmek şu koşullarda yani kış koşullarında,
yağmur altında, kar altında, ucuz fiyata sağlıklı
ekmek alabilmek için yurttaşlarımızın önünde kuyruklara
girdiği bir yer, Halk Ekmek büfelerinin önünde kuyruğa giriyor
vatandaşımız. Bu büfelerin sayısının
artırılması için bizim arkadaşlarımız önerge
veriyor, 142 yeni büfe kurulması için Büyükşehir uhdesinde olan
yerlerde. Adalet ve Kalkınma Partililer ısrarla bunu reddediyor.
Arkadaşlar, vatandaş ucuz ekmeğe erişmek istiyor. Hani bir
kuru ekmek tartışması oldu ya burada; midesine kuru ekmek
girebilsin diye vatandaş kuyruğa giriyor, saatlerce bekliyor ve ucuz
ekmek almak istiyor; bunu engelliyorsunuz. Bunu niye engelliyorsunuz
arkadaşlar? O vatandaş geçmişte sizlere oy verdi, bugün bize oy
veriyor. Vatandaş aç, sizin ekonomik politikalarınızın
sonucunda vatandaş eziliyor, emekçiler eziliyor ve ekmek alabilmek için
çaba gösteriyor.(CHP sıralarından alkışlar) Gündeme geldiğinde
Komisyona havale ediyorsunuz, Komisyonda yedi ay bekletiyorsunuz
arkadaşlar, sonra tekrardan gündeme getirildiğinde bu sefer
reddediyorsunuz. Bunu anlamakta ben zorluk çekiyorum. Vatandaşa hizmet
etmeye çalışan belediyeler var, belediye başkanları var,
ellerini kollarını bağlamak için her şeyi yapıyorsunuz,
bu birinci örnek.
İkinci örnek, Mersin Büyükşehir Belediyesi
4 kez borçlanma talebi getiriyor, 250 milyon lira borçlanmak istiyor, borçlanma
talebinin gerekçesinin ne olduğunu da açık seçik ortaya koyuyor yani
bu borçlanmayla ne tür hizmetler yapılacağı Adalet ve
Kalkınma Partili, Milliyetçi Hareket Partili belediye meclis üyelerine
anlatılıyor, 4 kez reddediliyor; komisyona geliyor, komisyondan ret
cevabı yazılıyor, veriliyor ama gerekçe yok. Neden reddedildiğinin,
ne komisyon başkanı ne komisyon üyeleri ne de meclisin
toplandığı gün kürsüye çıkan belediye meclis üyeleri,
gerekçesiyle ilgili herhangi bir şey söylemiyorlar.
Şimdi, değerli arkadaşlar, pandemiden
dolayı bir genelge yayınlandı, esnaf kepenk kapattı.
Mersinde 8.500 esnaf bu genelgeden etkilenmiş ve kepenk
kapatmış. Bu esnafın evinde kullanmış olduğu su
faturasının 500 lirasını belediye kendi uhdesinden ödemek
üzere karar alıyor, bu borçlanmayı oralara kullanacak, başka
yerlere kullanacak, fide dağıtımında kullanacak, yol
yapımında kullanacak; vatandaşa sosyal hizmet için, gıda
yardımı için kullanacak ama siz bunu reddediyorsunuz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, az önce
CAATSA yaptırımlarıyla ilgili konuştuk. Türkiye'nin bir
sorunu var dış politikada; eleştiriyor olmamıza rağmen
Türkiye'nin bu konuda birlik içinde net bir mesaj vermesi gerekiyor.
Amerikaya, okyanusun ta öbür tarafındaki bir devlete mesaj vermek için
biz bir araya geliyoruz, elimizde kendi yoksullarımız var
arkadaşlar, kendi yoksullarımıza bakarken biz hizmet etmek
istiyoruz, niye engelliyorsunuz, niye engelliyorsunuz arkadaşlar? Yani
yağmurun altında, çamurda Halk Ekmek kuyruğuna giren
vatandaş konusunda niye yardımcı olmuyorsunuz? Bizden onun
dışındaki meselelerde yardım istiyorsunuz Millî birlik
meselesidir, bir araya gelelim. diyorsunuz; gelelim, eyvallah,
itirazımız yok. Peki, bu ülkenin yoksulları, Amerikaya
karşı bir araya gelinmesinden daha mı az kıymetli
arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar) Bizim, önce
kendi insanımıza sahip çıkan, kendi insanımıza sahip
çıkan belediye, hükûmet, meclis -kim sahip çıkıyorsa- ona da
sahip çıkan bir anlayışla bu süreci götürmemiz lazım.
Türkiye ağır bir ekonomik kriz
altında, ekonomik krizin müsebbibi sizsiniz arkadaşlar, on sekiz
yıldan beri siz yönetiyorsunuz. Sizin ortağınız askıda
ekmek kampanyası başlatmak zorunda kaldı sizin izlemiş
olduğunuz bu ekonomik politika nedeniyle. Sizden ricamız: Bütçe
görüşmelerinde birçok şey söylendi, birçok şey ifade edildi;
umarım, buradan, bizim de önerilerimizden bir sonuç
çıkarırsınız ve Türkiye'nin daha kötüye gitmesini
engelleyecek bir siyaset izlersiniz.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, teşekkürler.
BAŞKAN Gruplar adına
konuşmaları tamamladık.
Şimdi şahıslar adına
konuşmalara geçiyoruz.
Şahıslar adına ilk konuşma
Diyarbakır Milletvekili Sayın Oya Eronatta.
Buyurun Sayın Eronat. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Teklifinin 14üncü maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlarım.
Bir Diyarbakırlı olarak bugün biraz
Diyarbakırdan bahsetmek istiyorum. Bizim çok kıymetli
sanatçılarımızdan Bedri Ayselinin derlediği bir türkü
vardır Diyarbekir Övmesi diye, iki dörtlük söylemek istiyorum:
Hançepekte sıra sıra paytonlar,
Oturmuşlar türlü türlü hatunlar,
Boylarında beşi birlik altınlar,
Ne güzeldir Diyarbekir elleri.
Dicle Nehri gelin gibi akarsın,
Gazi Köşkü mahzun, melül bakarsın,
Kırklar Dağı çok cigerler
yakarsın,
Ne güzeldir Diyarbekir elleri,
Çok güzeldir Diyarbekir elleri. (AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar) Gerçekten çok güzeldir
Diyarbekir elleri. Evet, her ne kadar otuz beş yıl boyunca bizi çok
üzen kelimelerle anılmış olsa bile, biz o kelimeleri ve
cümleleri elimizin tersiyle bir kenara bırakıp son beş
yılda bu kadim şehrin Zümrüdüanka
gibi küllerinden yeniden doğuşuna tanıklık etmekteyiz ve
bunun böyle kalması için de elimizden gelen her şeyi
yapacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK PARTİ iktidarları
sayesinde, son on sekiz yılda Diyarbakırda toplam 37 milyarlık
hizmetle cumhuriyet tarihimizin yatırım rekorları kırılmıştır.
Tabii, bu yatırımların içindeki en büyük payı barajlar
oluşturmaktadır. Hâlihazırda fiziki olarak yüzde 70i
tamamlanmış olan Silvan Barajı, 2022 yılında faaliyete girdiğinde, her yıl
ekonomimize 2 milyar lira katkı sağlayacaktır. Atatürk
Barajından sonra en büyük sulama yatırımı
unvanını alacak olacak Silvan Barajı
tamamlandığında, toplamda 235 bin hektar alan sulanabilecek.
Şimdi, arkadaşlar, dünya istatistik verilerine göre 1 hektar
alanın 1,2 kişiyi istihdam ettiğini biliyoruz. 235 binle 1,2yi
çarptığınız zamanda
280 binden fazla -ki biz ortalama 300 bin diyelim- ortalama 300 bin
insanımıza istihdam sağlanabilecek.
Yine, Dicle ve Kralkızı
Barajlarımız tamamlandığında, yine, her yıl
ülkemize 805 milyon lira gelir girdisi olacak. Takdir edersiniz ki her yıl
kazanç sağlayabileceğimiz yatırımlara ihtiyacımız
var, dolayısıyla da yatırım yaptığımız
kamu kaynaklarımızın çok hızlı bir şekilde
dönüşümünü geri kazanmalıyız. Tabii, AK PARTİ olarak bizim
vizyonumuz da bunun üzerine kurulmuş durumdadır. Bu vizyonla şu
an Diyarbakırda 201 tarım, 14 de turizm projemiz devam etmektedir.
Şimdi, biraz da Türkiyenin parlayan
yıldızı Diyarbakırın turizminden bahsetmek isterim.
Romanın sınır garnizonu olan Zerzevan Kalesi, 2020 Dünya Mirası Geçici Listesine girmiş, tarihî bir eserdir. Bulunan son
Mithras Tapınağı da bu kalenin içerisindedir. Yine,
Diyarbakırın bostanı sayılan Hevsel Bahçeleri 700
hektarlık tam bir doğa harikası, kuş cenneti ve UNESCO
Dünya Mirasıdır.
Bir kere, Dört Ayaklı Minareyi kesinlikle
görmelisiniz. 4 sütun üzerine oturmuş, 1500 yılında
yapılmış, siyah beyaz taşlardan yapılmış bir
minaredir. Altından geçebilirsiniz. Bir rivayete göre taş
ustası, ustalığını kanıtlamak için Dört
Ayaklı Minareyi 4 sütunun üzerine oturtmuş fakat halk
arasındaki genel kanı, bu 4 sütunun 4 mezhebi temsil ettiğine
dairdir.
Surlarımız 5.700 metre uzunluğunda
olup Çin Seddinden sonra en büyük, en uzun kale duvarıdır.
Şimdi, Çin Seddine 1inci sıra diyoruz ama aslında
Diyarbakır Surları 10-12 metre yüksekliği, azameti, üzerindeki
kabartmaları ve figürleriyle Çin Seddinden daha önemlidir ve bizim
gözümüzde 1inci sıradadır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Tabii, Diyarbakır, Peygamber Efendimizin
vefatından yedi yıl sonra sahabeler tarafından
fethedilmiştir. Anadoluda en çok sahabenin metfun olduğu tek
şehirdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
OYA ERONAT (Devamla) Şu anda da Hazreti
Süleyman Camisi içerisinde 27 sahabe metfun olarak yan yana yatmaktadır.
Şimdi, Diyarbakırı tabii ki beş
dakikaya sığdırmak Diyarbakıra çok büyük bir
haksızlık olacaktır; insanlık tarihi kadar eski bir tarihe
sahip bu kadim şehirle ilgili ne anlatırsak anlatalım, mutlaka
eksiklik olacaktır.
Ben bu duygu ve düşüncelerle 2021
yılı bütçemizin hayırlı olmasını temenni ediyor,
hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına ikinci
söz, Diyarbakır Milletvekili Sayın İmam Taşçıerde.
Buyurun Sayın Taşçıer. (HDP
sıralarından alkışlar)
İMAM TAŞÇIER (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bu bütçenin AKPnin on sekiz yıllık
iktidarının bütçelerinden farklı bir bütçe
olmadığını, Kürt meselesinin çözümüne katkı
sunmadığını görmekteyiz. Bu bütçede Kürt yok, hele hele
Kürtlerle ilgili hiçbir şey yok.
Eğitimde Eylül 2012de Türkiyede Yaşayan
Diller ve Lehçeler adı altında Kürtçe seçmeli dersinin Millî
Eğitim Bakanlığı müfredatına girdiğini hepimiz
biliyoruz. 50 bin kelimelik Kürtçe Sözlükün Türk Dil Kurumu tarafından
basıldığını da biliyoruz. Ahmed-i Hânînin Mem û Zîn
eserinin, yine, Kültür Bakanlığı tarafından
basıldığını da biliyoruz. Ama en son, geçenlerde, AKP
Genel Başkanı birkaç gün önce Kürt sorunu yoktur. dedi ve 25 milyon
Kürt için ancak 1 tane Kürtçe öğretmeni ataması yapıldı.
Bundan devamla, TÜİK verilerine göre -her
vatandaş TÜİK verilerine girebilir; böyle, internette bir
düğmeye basınca giriyorsun- Kürt illerindeki işsizlik oranı
ortalamasının Türkiye ortalamasının 2-2,5 katı kadarı
olduğunu da görüyoruz. Türkiyedeki işsizlik ortalamasının
2019 yılında 13,7; Eylül 2020de 12,7 olduğunu ama bunun
yanında; Mardin, Batman, Şırnak, Siirtte işsizlik
ortalamasının 30,9 olduğunu görüyoruz. Van, Muş, Bitlis,
Hakkâri illerinin işsizlik ortalamasının 25,9 olduğunu
görüyoruz. Şanlıurfa ve Diyarbakırın işsizlik
ortalamasının 23,4 olduğunu görüyoruz. Bu illerin işsizlik
oranlarının Türkiye ortalamasının 2 katından fazla
olduğunu TÜİK verilerine baktığımızda çok rahat
görebiliriz.
Yine, on sekiz yılda iyileştirici hiçbir
tedbir alınmadığı gibi işsizliğin artması
için de her yol denenmektedir. Şöyle ki: On iki bin yıllık
tarihi olan ve Kürt kültürünü günümüze kadar taşıyan Hasankeyf baraj
suları altında bırakılmış. Söz konusu Ilısu
Barajı tam kapasiteyle çalıştığında 1.200 megavat
elektrik üretim gücüne sahip oluyor. Bu rakam Türkiyede kurulu elektrik
gücünün yüzde 1,3üne denk gelmektedir ki bu orana göre, mevcut elektrik gücüne
katkısı çok düşük olmaktadır. Baraj yerine yenilenebilir
güneş enerjisiyle çok daha fazla elektrik o bölgede üretilebilirdi. O bölgede
günlük güneş ortalaması yedi saatin üstündeydi. Hasankeyfin tarihî
dokusu dışında, milyonlarca yılda oluşan Yukarı
Mezopotamya yani Dicle Havzası kıyısında bulunan verimli
topraklar da su altında kalmıştır, benim köyüm dâhil olmak
üzere; ta Diyarbakır Bismil ilçesine kadar Hasankeyf de bu verimli
topraklar su altında kalmıştır. Bu barajın asıl
amacının enerji olmadığı burada düşünülmektedir.
Kürt tarihini yıkmanın, Kürt kültürünü yok etmenin ve Kürt
meselesinin güvenlikçi politikalarla bastırılmasının
amaçlandığını görüyoruz, bu baraj politikalarıyla.
Bunu bu Mecliste defalarca dile getirdik. Son beş yılda bu Mecliste
defalarca bu baraj olayını dile getirdik. Bundan bir an önce
dönülmesini dile getirdik ama maalesef bir türlü geri adım
atılmadığı görülmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
İMAM TAŞÇIER (Devamla) Yine de buna
benzer olaylar Kürt illerinde alabildiğine fazladır.
Diyarbakırın 6 tane mahallesi 2015 yılından bu yana
kapalı, yani sokağa çıkma yasağıyla direkt
kapatılmış, kimse o mahallelere gidemiyor. Yeni yapılan 2
tane mahallesindeki, TOKİnin yaptığı Lalebey ve
Alipaşa Mahallesindeki evler ise aynen E5 cezaevi sistemiyle yapılan
bir mimari şekilde yapılmıştır ki bu,
Diyarbakırın hiçbir dokusuna uymamıştır. Bu da yine
gösteriyor ki Kürt kültürü, altı bin yıldır devam eden Kürt
kültürünün yokluğunu gösteriyor.
Teşekkür ediyorum beni dinlediğiniz için,
saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi soru-cevap
kısmına geçiyoruz.
Sayın Girgin
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, kamu işçisiyken
özelleştirme nedeniyle başka kamu kurumlarına geçen 4/Cliler
4/Bye geçirildi. Geçişte harfler değişti, haklar
değişmedi ve hüsrana uğratıldılar. Ne özlük
hakları ne nitelikleri ne de ücretlerinde beklenen değişiklik
olmadı. 4/Cden 4/Bye geçirilen personel ne istiyor? İradesi
dışında zorunlu emekliliğe tabi olmamasını;
mevcut tüm 4/Bliler gibi beş yıl, on yıl, on beş
yıllık kıdem ücretinden yararlanmasını; ek ödeme
oranının yüzde 20 değil, mevcut tüm 4/Bler gibi en az yüzde 70
olmasını, görevde yükselme hakkından yararlanmasını,
diplomalara göre unvan verilmesini, mevcut 4/B haklarının
tamamına sahip olmayı talep ediyorlar. Bu
ayrımcılığa son verin, verdiğiniz sözleri yerine
getirin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Barut
AYHAN BARUT (Adana) Teşekkürler.
Sorum ilgili Bakanlara: Hasat döneminde
mısırı tonu 1.300 TL, buğdayı tonu 1.600 TLden
çiftçinin elinden yok pahasına aldınız. Hasat bittikten sonra
ise mısırı 1.900, buğdayıysa 2.200 liradan ithal
ediyorsunuz. Bununla da kalmayıp buğday, arpa, mısır
ithalatına gümrük vergisini 30 Nisan 2021e kadar
sıfırladınız. Rusya ise 15 Şubat-30 Haziran
arasındaki buğday ihracatına ton başına 25 euro vergi koydu,
ihracat miktarını ise 17,5 milyon tonla
sınırlandırdı. Üreten ile ithal eden iki ülke
arasındaki farkı görünüz. Çiftçimize
kazandıracağınız farkı ithalat lobisine
kazandırıyorsunuz. Buradan Yerliyiz, millîyiz. diyenlere
sesleniyorum: Yerlilik ve millîlik, yabancı ülkelerin çiftçisine
kazandırmakla olmuyor. Çiftçimize Üretin." diyorsunuz ancak her
fırsatta sıfırladığınız gümrük vergileriyle
üreticilerimizin belini biraz daha büküyorsunuz. Kendi çiftçimize, üreticimize
yönelik olumlu iyileştirmeleri ne zaman yapmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Köksal
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın Bakan,
engelliler kamudaki engelli kotasının yüzde 6ya
çıkarılmasını ve 10 bin atama hakkı verilmesini
istiyorlar. Bu konuda bir çalışmanız var mı? Üniversite
mezunu işçiler statü değişikliği talep ediyorlar, hazineye
bir yük de oluşturmuyor, yıllardır bu talepleri niçin yerine
getirilmiyor? Daimî kamu işçisi 4/D olarak teknisyen, tekniker, mühendis
unvanlarıyla işe başlayıp özelleştirmeler sonucu
kadrolarını, maaşlarını, unvanlarını ve
diğer özlük haklarını ellerinden alarak 4/C kadrosu
verdiğiniz ve her seçim dönemi söz verdiğiniz 4/B sözleşmeli
personel kadrosuna geçireceğiz." dediğiniz, 4/Byi
değiştirip 4/Cye soktuğunuz 4/Cli personel, unvanlarını,
ek ödeme ücretlerini, kıdem ücretlerini ve normal emeklilik
haklarını ne zaman alacak?
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün 17 Aralık. 17-25 Aralık
yargısal darbe girişiminin üzerinden yedi yıl geçti. Vatan
hainlerinin senaryoları o gün de bugün de hiç değişmedi.
Asıl hedefi millî iradeye müdahale olan teröristler sinsi
planlarını tek tek uygulamaya koymaya çalıştılar.
Dünyanın en alçak ve hain terör örgütü, Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve hatta ailesine dahi saldırabilecek
kadar alçalarak ne kadar alçak bir terör örgütü olduğunu bütün dünyaya
gösterdi. Aziz milletimiz, bu süreçte, hain terör örgütü FETÖnün iç yüzünü
görmüş ve 15 Temmuz hain darbe girişimi esnasında canı
pahasına liderine de, iradesine de, vatanına da, bayrağına
da, istikbal ve istiklaline de sahip çıkmıştır. Her türlü
terör örgütlerinin kökünü kazıyana kadar mücadelemiz
kararlılıkla devam edecek diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sabah sabah yine bir kararnameyle buğday, arpa
ve mısırda gümrük vergilerini sıfırladınız.
Sıfırlamayı çok iyi biliyorsunuz. Son iki yıldır
gümrük vergilerini sıfırlayarak ne kazandınız? Yandaşlarınızın
çok iyi kazandığını biliyorum da çiftçimiz çok şey
kaybetti, devletin hazinesi -gümrük vergisinden- milyonlarca dolar kaybetti.
Hasat döneminde çiftçimizden 1.650 liraya aldığınız
buğdayı şimdi sıfır gümrük vergisiyle bile 2.100
liradan alıyoruz. Siz
çiftçimizin neden para kazanmasını istemiyorsunuz? Neden bir üretim
seferberliği yaparak ekilmeyen 50 milyon dönüm araziyi ekebilmek için
ithalatçıya verdiğiniz desteği, verdiğiniz avuç avuç
dolarları üreticiye vermek için bir politika geliştirmiyorsunuz?
Sizin tek bildiğiniz, çiftçiyi borçlandırmak. Artık bu
sıfırlama politikasından vazgeçin. Siz böyle yaptıkça, yani
gümrük vergisini sıfırladıkça ihracatçı ülkeler fiyatlara
sürekli zam yapıyorlar. Sürekli ithalat yaparak nasıl yerli ve millî
oluyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Şimşek
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, esnafımıza ve vatandaşlarımıza
vermiş olduğunuz destekler için teşekkür ediyorum.
Bu pandemi süreci
içerisinde en çok geçim darlığı çekenler; işsizler, asgari
ücretliler ve düşük maaş alan emekliler. Yapılacak olan zamlarda
bu kesimlere yüksek maaş alanlara göre daha yüksek oranda bir zam
yapmanızı ve bu kesimleri biraz daha rahatlatmanızı
bekliyoruz. Bir de bu süre içinde, kahveciler, kantinciler, kırtasiyeciler
ve servisçiler hiç çalışamadılar. Yani bu esnaf gruplarına
yeni paket içerisinde destek veriliyor ama şu anda bütün esnaf
gruplarına bu destek veriliyor. Ben bu saymış olduğum 4
grup için, kahveci, kantinci, kırtasiyeciye ve servisçiler için ilave bir
destek vermenizi istiyorum çünkü bunların çalışanları da
var yani en azından bu süre içerisinde BAĞ-KUR sigorta primi
alınmamasını, bunu devletin karşılamasını
talep ediyor, başarılar diliyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Erdem
ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum Sayın Aile
Bakanımıza. Gündüz yayınlanan televizyon programları
Bakanlığınız tarafından denetlenmekte midir?
Denetlenmekteyse
Çocukların ve gençlerin izleyebileceği saatlerde
gündüz yayınlanan programların içerikleri açısından
psikolojik travmalara sebep olabileceği hususunda değerlendirmeler
vardır. Programlarda yer alan olumsuz davranışların gelecek
nesiller açısından normal kabul edilerek benimsenmesini engellemek
amacıyla bir çalışma yapılmakta mıdır? Gündüz
yayınlanan programların çocuklarımızın ve
gençlerimizin psikolojisine nasıl yansıdığı hususunda
bir araştırmanız mevcut mudur? Mevcut ise
Bakanlığınızın almış olduğu önleyici
tedbirler var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Söz
Sayın Bakanda.
Sürenize ilave
edeceğim Sayın Bakan, arzu ederseniz.
AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Teşekkürler.
Öncelikle, KDV
iadelerine dair, KDV iadeleri ortalama kırk günde tamamlanmakta ancak
artırımlı teminat uygulamasında on iş gününde,
hızlandırılmış iade sertifikasına sahiplerin de
beş iş günü içinde iadeleri yapılmakta.
Sosyal Koruma
Kalkanı kapsamında, biz, bildiğiniz gibi pandemideki sosyal destek
programımızı 3 faz hâlinde açıklamıştık; faz
1, faz 2, faz 3te. Ve faz 3te -hiçbir ayrım yapmadan, her zamanki gibi
sosyal yardımlarda- bütün vatandaşlarımız e-devlet
üzerinden başvurabiliyorlar. Dolayısıyla, esnaf olsun,
diğer çalışanlarımız olsun, yani belli kategorilerdeki
bütün çalışanlarımız olsun, bu dönemde, dönemsel ihtiyaç hâlinde
olan bütün vatandaşlarımıza açık bir sistem
gerçekleştirdik ve orada e-devlet üzerinden başvurarak -faz 3 hâlâ
açık sistemde- dolayısıyla o sistem üzerinden devam
edebiliyorlar. Yine, Ticaret Bakanlığımızın da bu
konuda çalışmaları var.
İş kazalarına dair, bildiğiniz
gibi, iş sağlığı ve güvenliği bizim çok önem
verdiğimiz bir konu ve bütün çalışanlarımızın
iş sağlığı ve güvenliği konusunda bütün tedbirleri
almaya çok büyük bir gayret sarf etmekteyiz. 6331 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, ILO ve AB
standartlarına uygun bir şekilde, 2012 senesinde, yine AK PARTİ
iktidarı döneminde yayınlandı ve dolayısıyla iş
sağlığı ve güvenliği müstakil bir kanun olarak ilk
defa hükûmetlerimiz döneminde ele alınmış oldu. Kanunla beraber
2nci mevzuatı da beraberinde getirdik. 36 yönetmelik ve diğer alt
düzenleme de hızla hayata geçirildi. Yine, farkındalık
çalışmaları bu iş sağlığı ve
güvenliği bilinci oluşturmak, kültürü oluşturmak açısından
çok önemli bir yer tutmakta; dolayısıyla, farkındalık
çalışmalarına da devam ediyoruz. Biz, hiçbir
çalışanımızı kaybetmek istemiyoruz, her can bizim için
çok kıymetli. Baktığımız zamanda da 2002
yılından 2020 yılına kadar geçen on sekiz yılda çalışan
sayımız 3 kat artmış, iş yeri sayımız ise
yaklaşık 2,6 kat artmış; buna rağmen, yüz binde ölüm
sayımız yarı yarıya inmiş iş kazasında ama
biz istiyoruz ki bu oranları daha da indirebilelim, hiç iş
kazası yaşamayalım. Dolayısıyla, İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanununa harfiyen uyulması
çok önemli. Bu konuda da denetimlerimizi sıklaştırarak devam
ediyoruz. Dolayısıyla, bu konudaki, iş kazalarındaki
anlayışımız, her zaman olduğu gibi sıfır
tolerans ilkesiyle denetimlerimizi sürdürebilmek.
Onun dışında, 10 yaş altı
özel gereksinimli çocuğu olan kamu çalışanlarına dair,
hâlen yürürlükte olan ağustos ayındaki ve kasım ayındaki
Cumhurbaşkanlığı genelgeleriyle, kamu kurum ve
kuruluşlarında görev yapan 60 yaş ve üzeri kamu
çalışanları ile Sağlık Bakanlığının
belirlediği kronik hastalığı bulunan kamu
çalışanlarımıza idari izin verileceği zaten
düzenlenmişti. Yine, Cumhurbaşkanlığı İdari
İşler Başkanlığının yazısında da
kamu çalışanlarımızın hamileliğinin 24üncü
haftasından 32nci haftasına kadar olan süre içerisinde de yine idari
izinli sayılmasına karar verilmişti. Bu düzenlemeler
dışında, her ilin hıfzıssıhha kurulları
tarafından, illerde bulunan kamu çalışanlarına idari izin
verilmesine dair kararlar alınabiliyor. Örneğin, Ankara ve
İstanbulda 10 yaş altı çocuğu olanların idari izinli
sayılmasına, evden çalışmalarına dair kararlar
verildi. Bunun haricinde de bakanlıklarımız, kamu kurum ve
kuruluşlarımız kendi iç düzenlemeleriyle bunu yapabilmekteler.
Bir tane soru da Gerçek işsizlik
sayısı TÜİKin söylediğinin çok üzerinde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun lütfen.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Şimdi, bu konuda, biz günlerdir burada
konuşuyoruz. Biz sizlere veri verirken TÜİK verilerini esas
alıyoruz çünkü TÜİK ülkemizin resmî istatistik kurumu. Onun
haricinde, özellikle bende diğer bakan arkadaşlarımız da
TÜİK tarafındaki istatistikler dışında, ILO, OECD,
EUROSTAT gibi uluslararası verileri de size veriyoruz ama maalesef, ne
verdiğimiz verilere inanıyorsunuz ne de
yaptığımız açıklamalara inanıyorsunuz, ondan
sonra da gelip Hükûmet cevap vermiyor. deniyor. Biz cevap veriyoruz ama
cevabımızın kabul edilip edilmemesi, o, sizin takdirinizde.
Dolayısıyla, verdiğimiz bütün veriler gerçeği
yansıtmaktadır, hem ulusal hem de uluslararası resmî istatistik
kurumlarının verileridir. İşsizlik tanımı da net.
Buna göre, işsizlik, son 4 haftadır herhangi bir iş arama
kanalıyla iş aramış ve 2 hafta içerisinde
işbaşı yapabilecek çalışma çağındaki nüfusu
kapsamaktadır. Türkiye dışında işsizlik
oranının düştüğü AB ülkeleri de mevcut sadece Türkiyede
düşmedi. Dolayısıyla, bu konuda bütün veriler de bunu
göstermekte. Dolayısıyla, ulusal, uluslararası veriler
ışığında sizlere bilgi vermekle sorumluyuz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
15inci maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE
15- (1) Bu Kanun 1/1/2021 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 15inci madde üzerinde ilk söz,
İYİ PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Ahmet
Kamil Erozanda.
Buyurun Sayın Erozan. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AHMET
KAMİL EROZAN (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, Sayın Bakan; izin verirseniz, ben biraz evvel Sayın
Bakanın söylediği noktadan başlayacağım. Bu
işsizlik rakamları konusunda uluslararası verilerden söz etti,
OECDyi andı. Ben orada beş sene daimî temsilcilik
yaptığım için OECDde bu hesapların nasıl
yapıldığını gayet iyi biliyorum maalesef. Maalesef
derken şunu söylüyorum: OECDnin kendine özgü bilgi toplama, data toplama,
işsizlik rakamlarını hesap etme yeteneği de yoktur ve
ilgisi de yoktur. Dolayısıyla OECDde yer alan rakamlar TÜİK ne
veriyorsa odur, TÜİK rakamları ne kadar yanlışsa ve
düzmeceyse OECD rakamları da aynı şekilde yansır.
Dolayısıyla Uluslararası veriler Türkiyedeki rakamları
teyit ediyor. demek anlamsızdır.
Ben ayın 14ünde, Dışişleri
Bakanlığı bütçesinde konuşurken zaman
darlığıyla bütün konuları bir araya getiremedim. O gün bir
de vukuat oldu biliyorsunuz, o vukuata da değinme ihtiyacı duyuyorum.
Ama isterseniz, ilk önce, 10-11 Aralık tarihinde yapılan Avrupa
Birliği Zirvesiyle başlayayım. Bu zirvedeki kararları
hepimiz biliyoruz, onun üzerine Dışişleri
Bakanlığı bir açıklama yaptı. O açıklamadan aynen
şu cümleyi okuyorum size ve Doğu Akdenizle ilgili bu konu: Her
zaman söylediğimiz gibi, Avrupa Birliği dürüst ara bulucu rolü
üstlenmeli. dedi. Şaşırdım, bir kere daha okudum, yüksek
sesle okudum, Her zaman söylediğimiz gibi, Avrupa Birliği ara bulucu
olsun. diyor. Ben anlamıyorum, ara bulucu nasıl olabilir bu konuya
taraf olan biri? Zaten tarafı belli Avrupa Birliğinin ve ister
istemez şunu soruyorum kendilerine: Ya geliverirlerse ne olacak o zaman,
Avrupa Birliği Ben geleceğim, ara buluculuk yapmak istiyorum. derse
Doğu Akdeniz konusunda? Ben ister istemez Ben ister istemez soruyorum,
bunu Dışişleri Bakanlığı mı yazıyor,
yoksa Beştepedeki dehalar mı?
CAATSA konusunda
CAATSA konusunda biz bir
açıklama yaptık, yine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yaptığı açıklamaya da katıldık. Ancak, ileriye
doğru bakarken eğri oturup doğru konuşmak
durumundayız. Diplomasi yoluyla çözülemeyecek bir sorun olmamakla
birlikte, S-400lerin alımı gerçekçi bir tehdit değerlendirmesi
ve risk analizi temelinde yapılmamıştır ve maalesef
karşımıza gelen görülür kazadır. Bu görülür kazaya
rağmen, ümit ediyoruz ki Savunma Sanayii Başkanlığı
buna karşı alınabilecek tedbirleri de öngörmüştür demem
lazım.
Ama buradan çıkarılacak başka bir
ders daha vardır, hep atasözleri üzerinden gideceğim: Duvara dayanma
çöker, adama dayanma seçimi kaybeder. Kaybetti adam. Yani biz dostum Trumpa
güvendik, adam gitti; yakında karşımızda başka biri
olacak. Dolayısıyla, bu atasözlerinin hikmeti de bir kere daha ortaya
çıkmış oldu.
Sayın Çavuşoğlu 14 Aralık günü
yaptığı konuşmada Roseline A gemisine atıfta
bulunurken Dört saat uygulaması diye bir şey yok. demişti. Ben
istese de istemese de şu hatırlatmayı yapıyorum -Sayın
Bakan burada değil ama mutlaka arkadaşlar tutanaktan bunu takip edeceklerdir-
1988 senesinde yapılmış Denizde Seyir Güvenliğine
Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair
Sözleşme vardır. Bu Sözleşme Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından onaylandı. Bunun arkasından, 2005 yılında,
aynı Sözleşmeyle ilgili bir tane protokol imzalandı; o protokol
de bu Meclisten geçti. Dolayısıyla, benim Sayın Bakana
çağrım, lütfen, dosyalarını biraz daha ince eleyip sık
dokumasıdır.
Iraka geleyim. Irakta Mehmetçik yine teröre
karşı mücadelesini gece gündüz veriyor ancak önümüze, her sene
maalesef, uzun zamandır, her sene tezkereler geliyor ve her gelen
tezkerede Maalesef geçen sene biz bu işi halledemedik, bize bir sene
daha. Bize bir sene daha. Bize bir sene daha. diye süre isteniyor.
Ama o iş orada da bitmiyor, mesele sırf
terör değil maalesef Irakta. Bağdattan âdeta
kaçırılırcasına IKBYyle bir ilişki sürüyor. Kimlere
hizmet ettiği meçhul bir petrol kaçakçılığı devam
ediyor. Türkmenelinin statüsü hâlâ anayasal bir zemine
kavuşturulamamış vaziyette. Bağdat Hükûmetinde hâlâ bir
Türkmen kardeşimiz yok. Irakta IKBYnin kontrolü dışında bir
sınır kapısı da açılamamış durumda.
Bunların hepsi gündemde duruyor. Şunun için söylüyorum, mesele
Irakta sırf terörden ibaret değil, Türkmen kardeşlerimizin
geleceğinin de en az onun kadar önemli olması lazım.
Fıratın doğusu, Fıratın doğusu diye yattık
kalktık, Fıratın doğusuna Süleyman Şah Türbesini
götüremedik. Süleyman Şah Türbesi Fıratın doğusunda, hemen
nehrin öbür tarafında. Sadece Süleyman Şah Türbesi de değil
orada mesele, orası vatan toprağı. Dolayısıyla biz
oraya ne zaman yeniden bayrak dikileceğini çok merak ediyoruz.
Suriyelilerin konusuna girmeyeyim, Doğu Türkistan konusuna döneceğim,
başka bir vesileyle döneceğim, bugünün gündeminde bunu
sıkıştırmam biraz zor olacak ama o konunun da önemini
önümüzdeki günlerde ilk vesileyle dile getireceğim.
Dış politikayı yürütecek kurum
olması gereken Dışişleri Bakanlığının
başındaki Bakan, mevcut ucube sistem tahtında bakan olmaktan
çıkmıştır. Bakanlık da Beştepenin
sekretaryası konumuna düşmüştür. En az yirmi yıl dirsek
eskittikten sonra ehliyet ve liyakat temelinde devletin büyükelçisi olabilecek
çalışanların önüne, nereden geldikleri meçhul, yetenekleri
tartışmalı kişiler geçmiştir. Bu
dışarıdan atananlar devletin büyükelçisi değil AKPnin
ideolojik temelli şekillenen politikalarını uygulamakla görevli,
misyon edinmiş kişilerdir. Buradan Sayın Çavuşoğluna
seslenmek istiyorum: Bakanı bakan yapan altındaki kadrolardır.
Onları saf dışı bırakıp Beştepedeki
kişilerin zihninden peydahlanmış politikalarla bir yere
varılamaz. Bu Bakanlıkta sicili de, pek çok defa ifade ettiğim
gibi, amirler değil memurlar verir. Üstelik memurlar tarafından Bakan
dâhil herkese verilen koridor sicili amirlerin verdiği sicilden her zaman
daha makbuldür. Buradan vukuata döneceğim; o gün, biliyorsunuz, Sayın
Çavuşoğlu hepimizi şaşırtan ifadeler kullandı.
Önce Ülkede seçim yok dedi. Bize göre kokuyor, seçim kokuyor ama ben, size mi
inanalım yoksa tecrübemize mi inanalım diye geriye dönmek
durumundayım. Sizi 2018 senesinin ilk aylarına götüreceğim ve
şu cümleleri biz iktidar cephesinden duyduk: Şu anda erken seçim
gündemimizde yok. Bunu iktidar cephesi söyledi. Ana muhalefet partisi bu
aralar hiçbir şey bulamadı, düşündüler, düşündüler Ne
yapsak? Tutturdular şimdi erken seçim diye. Erken seçim değil,
seçimin zamanı belli. Hep iktidar partisi söylüyor. Yerel seçimler 2019
Mart, genel seçimler 2019 Kasım ayında yapılacaktır. dedi
iktidar cephesi. Seçimler zamanında yapılacaktır. dedi 3
Nisanda. 4 Nisanda: 2019da önemli siyasi olaylar var -yani bir sene sonradan bahsediyorlar-
bunlar yerel, Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel
seçimidir. Üç ay arayla gerçekleştirilecek bu seçimlere
hazırlanalım. Son olarak, yine 4ünde: Şunu açık
söyleyin, kapatın artık bu konuları -Sayın
Cumhurbaşkanı söylüyor- erken seçim filan yok. Bu
tartışmaları artık gündemden çıkarın çünkü bu
tartışmalar en çok ekonomiye zarar veriyor. 2018de ekonomiye zarar
veriyordu, bugünkü durumumuz maalesef 2018den daha ağır. Ha, bunu
niye söylüyorum? Sonra ne oldu? 4 Nisandan sonra iki hafta sessizlik oldu ve
birdenbire kendimizi erken seçimde bulduk. Dolayısıyla, olmaz olmaz
demeyin, olmaz olmaz. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İkinci cümlesine geçiyorum Sayın
Çavuşoğlunun: Seçim olsa da iktidarın size
verilmeyeceğini biliyorsunuz. Yani, hani bu binada oturuyoruz biz, millî
iradeyi temsil ediyoruz; bu, millî iradenin ayaklar altına
alındığı bir cümledir. Buna tepkiyi biz verdik ve bu tepki
Beştepeden de geldi. Siz onu, Beştepeden gelen tepkiyi fark
etmediniz, onu da söyleyeceğim şimdi. Koltuğuyla yaşayan
hatta yatıp kalkan, Bakanlığı bu nedenle de bir
işkence odasına çeviren Çavuşoğlu, koltuğunun risk
altında olduğunu fark edip maalesef o gün koltuğunu kaybetti.
Çünkü sıraya girmiş arkadaşlarınız var sizlerin o
koltuk için. Ve niye kaybetti? Aklı gitti, bilinçaltı ortaya döküldü.
Bu neyi anlatıyor biliyor musunuz? 31 Mart durumunu anlatıyor. O
günlerde de buna benzer bir şeyler oldu yani İmamoğlu seçimi
kazandı, aynı, olup biten bugün, Çavuşoğlunun
ağzından çıkan cümleler oldu. İmamoğlu kazanmış
olsa dahi kazanmış olmamıştır. Ha, bunu ben şu
anlamda söylüyorum. Ben aslında hariciyeciyim ama Çavuşoğlunun
sayesinde dâhiliyeci oldum yani iç hastalıkları uzmanı
durumundayım maalesef. Bunu niye söylüyorum? Çavuşoğlunun
durumu bir hastalıktır. Bunun adı İstanbul sendromudur ve
bunun tedavisi de yoktur. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar) Maalesef Sayın
Çavuşoğlu, o günkü ifadeleriyle kendisini tutanakların dibine
gömmüştür. Yani bu tutanaklar var ya bunlar hiçbir zaman yalan söylemiyor.
Buradan bir hususa daha değinerek sözlerime son
vereceğim. Beştepeden yankı geldi. dedim. Sayın Fuat
Oktay dün buradaydı, bu konu yine açıldı. Sayın
Cumhurbaşkanı Yardımcısı söylüyor, Sayın
Cumhurbaşkanı Yardımcısı söylüyorsa birisinin
adına da söylüyor diye bakacaksınız buna. Herhâlde Beştepe
şöyle dedi Ne yaptın kardeşim Mevlüt, senin ağzından
çıkanı kulağın duymuyor mu? Şöyle diyor Sayın Fuat Oktay: Mevlüt Beyin ağzından
çıkanlar şakavari ifadelerdir. Şakavari kelimesini
arayın, bulacaksınız tutanaklarda. Buradan nereye varmak
istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Şaka
mıdır bilmiyorum ama kaka olduğu muhakkaktır.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Adana Milletvekili Sayın Ayşe Sibel Ersoy
Buyurun, Sayın Ersoy.
MHP GRUBU ADINA AYŞE SİBEL ERSOY (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Merkezi Yönetim Bütçe
Kanun Teklifinin 15inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubum
adına söz almış bulunmaktayım.
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinde sona
gelindi. Plan ve Bütçe Komisyonunun yoğun çalışması ve siz
değerli milletvekillerimizin katkısıyla bütçe süreci, içinde
bulunduğumuz Genel Kurul aşamasında da tamamlanmış
olacak. Plan ve Bütçe Komisyonunda 2021 yılı Bütçe Kanunu
kapsamında 40 genel bütçeli kamu idaresi, 127 üniversite, 45 özel bütçeli
kamu idaresi, 11 düzenleyici ve denetleyici kamu idaresi olmak üzere toplam 223
kamu idaremizin bütçesi görüşüldü. Bu süreçte, yasamayla beraber,
emeği geçen bürokratlarımıza da teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu süreçte, 2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifini olumlu
değerlendirdik ve destekledik. Elimizden gelen katkının en
iyisini, samimiyetle, yapıcı bir üslupla sunmaya
çalıştık. Yer yer gördüğümüz eksikliklere, gözden kaçan
noktalara dikkat çekmeye çalıştık. Bu süreçte yaşanan
olumsuzlukların samimiyet karinesi içerisinde, fikir
ayrılıkları temelinde fakat ülke menfaatleri dikkate
alınarak yaşandığını düşünmekteyim. Bu
çatı altındaki tüm vekillerimizin milleti bir bütün olarak
düşünerek, milletin menfaatleri doğrultusunda hareket etme gayreti
içerisinde olduğuna inanıyorum. Unutulmamalıdır ki
hepimizin seçim bölgeleri farklı olsa bile Türkiye Cumhuriyeti
milletvekiliyiz ve milletin tamamını temsil etmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, 2019 yılının son çeyreğinde Çin
kaynaklı ölümcül virüs salgınının birkaç hafta içerisinde
küresel ölçekte bir büyüklüğe ulaşması, küresel düzeyde 2018
yılı ikinci çeyreğinden itibaren başlayan iktisadi
faaliyetteki yavaşlamayı devam ettirmiş ve dünya ekonomisini
tarihî bir daralma sürecine sokmuştur.
Ülkemizde 2020
yılında başta Covid-19 salgını, doğal afetler,
orman yangınları ile ekonomik ve siyasi pek çok sorun
varlığını hissettirmiş, gündemimizi meşgul
etmiştir. Terör saldırıları, iç dış komplolar,
ekonomi üzerinden yapılmak istenen operasyonlar, Suriyeden Libyaya, Egeden
Doğu Akdenize, Ortadoğudan Kafkaslara egemenlik
haklarımıza yönelik saldırılar, yakın
coğrafyamızdaki kaos ortamı yıla damgasını
vurmuştur. Covid-19 salgınının ekonomiye olan etkilerinin
azaltılması ve tüm toplum kesimlerinin bu süreçten olumsuz
etkilenmemesi için de bir dizi tedbirler alınmıştır. Bu
süreçte, Türkiye ekonomisi bakımından, güven ve istikrar içinde
sağlıklı bir yatırım, üretim, ihracat ve istihdam
zincirinin sürdürülebilirliği de önemli hâle gelmiştir.
Salgının ekonomiye olan etkilerini azaltmak,
vatandaşlarımıza olumsuz etkilerini asgariye indirmek için
öncelikle Ekonomi Kalkanı Programı uygulamaya konulmuştur.
Esnaf, sanayici, çiftçi, çalışanlarımız ve ihtiyaç
sahiplerine yönelik önemli destekler verilmiştir. Bu kapsamda, kısa çalışma
ödeneği, işten çıkarma yasağı, kredi ertelemeleri,
nakit desteği gibi tedbirlerle toplumun tüm kesimi koruma altına
alınmıştır. Kısıtlamalar sonucu ekonomide
yaşanan daralmadan sonra, haziran ayı itibarıyla
kısıtlamalarda meydana gelen gevşeme sonrası ekonomik
faaliyetlerde yeniden hızlanma başlamıştır, üretim
çarkları dönmeye, siparişler gelmeye ve ihracatımız artmaya
başlamıştır. Normalleşme adımlarıyla
birlikte yılın üçüncü çeyreğinden itibaren görülen
canlılık makroekonomik verilere de yansımıştır.
Bugünlerde yaşamakta olduğumuz 2nci dalga ve normal hayata kademeli
geçişin nisan, mayıs ayları tahminleri çerçevesinde verilen
kredi desteklerinin geri ödemelerinin yeni bir paketle ödemesiz dönemlerle
desteklenerek normal hayatın başlayacağı aylara kadar
ertelenebilmesinin önümüzdeki son virajda iş dünyasını
rahatlatacağını düşünmekteyim.
Bütçe görüşmeleri sürecinde salgından
olumsuz etkilenen ekonomimize dair kimi veriler bizleri sevindirirken kimi
veriler de maruz kaldığımız şartlar
karşısında açılan yaraların sarılması için
biraz daha zamana ihtiyacımız olduğunu göstermiştir.
Bu süreçte, ekonomimizin olmazsa olmazlarından,
reel sektörün ayakta durmasında, büyümesinde önemli bir rol üstlenen
bankacılık sektörüne ne kadar büyük bir rol düştüğü de
açıktır; güçlü bankaların yer aldığı
bankacılık sektörünün saldırılara karşı
korunmasında ve saldırıların etkilerinin azalmasında
öncü rol aldığı görülmektedir. Bankacılık sektöründe
aktif büyüklük sıralamasında ilk 3 bankanın kamu bankaları
olması, geçirdiğimiz sıkıntılı süreçte ülke
ekonomisine yaptığı katma değeri göz önüne sermektedir.
Tarihsel süreç içerisinde sermaye birikimimizin
yeterince oluşmamasını dile getirirken ülkemizin emperyalist
politikalar yerine insan temelli politikaları tercih etmesinin rolünü de
unutmamalıyız. Gelişen ülkeler kategorisinde yer alan ülkemiz ekonomisi
büyüyen her ülke gibi sancılı süreçlerden geçmektedir. İster
öncü Kızılelmalarımız diyelim ister ülkülerimiz isterse
hedeflerimiz, 2023, 2053, 2071 hedeflerine yürürken çekilen bu
sancıların, geleceğin büyük ve müreffeh Türkiyesinin doğum
sancıları olarak düşünülmesi gerekir. Bizlere düşen,
ekonomimiz için yapılması gereken yapısal reformların bir
an önce hayata geçirilmesi için gerekli yasal düzenlemeleri çıkarmak; bu
bağlamda, yürütmeyi destekleyerek bu adımların hızlı
bir şekilde atılmasını sağlamaktır.
Değerli milletvekilleri, şüphesiz ki
ülkemiz için kalkınma önceliğimiz olmalıdır.
Kalkınmanın sürdürülebilir olması içinse geleceğin
teknolojisi olan yenilenebilir enerjiye dayanması gerekmektedir. Aynı
zamanda bir Çevre Komisyonu üyesi olarak bu noktaya da dikkatinizi çekmek
istedim. Çevrenin hiçbir şart altında ödenmemesi gereken bir bedel
olduğu aşikârdır. Bu noktada amacımız çevresel
kalkınma olmalıdır. Çevre dikkate alınmadan planlanan kalkınma
programları kısa vadeli olacağı için, bir noktadan sonra
sürdürülemeyeceği de bilinmelidir.
Ben, burada, yeryüzündeki yaşamın temel
nedeni olan suya da dikkatinizi çekmek istiyorum. Su, yaşamın, geçim
kaynaklarının ve refahın bir kaynağıdır. Artan
talebe göre gittikçe daha zor bulunur bir hâle geldiğinden, su
güvenliğini sağlamak için su kaynaklarını geliştirmek
ve yönetmek, büyüme, sürdürülebilir kalkınma ve yoksullukla mücadelenin de
merkezinde yer almaktadır. Bu, sadece gelişmekte olan ülkeler için
değil gelişmiş olan ülkeler için de geçerlidir.
Türkiye üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke
olmasına rağmen, su stresli ülkeler kapsamındadır.
Türkiyede hane halkı su tüketim oranı gün geçtikçe artış
göstermektedir. Bu durum, hemen aksiyon almamızı gerektiren bir
zaruret içermektedir. Atalarımız Su gibi aziz ol. diyerek suyun
kutsallığını açıkça dile getirmiştir. Yeni
dünyada ise su yeni elmas olarak tanımlanmaktadır.
Kuraklık küresel boyutta bir tehdittir; bu
tehdidi, bireysel anlamda bilinçli su kullanımıyla tersine çevirmek
de elimizdedir. Basit bir örnek vermek gerekirse, diş fırçalarken
kapattığımız musluk bile bireysel anlamda önemli bir
küresel katkıdır. Bir damla su ileride can suyu olabilir, bunu lütfen
unutmayalım.
Bizim aklımızdan çıkarmamamız
gereken kural, doğanın intikamının acımasız olduğudur
ve doğa bu acımasız yüzünü ne yazık ki 2020
yılında bir virüsle bizlere göstermiş,
gelişmişliğimizin doğa karşısındaki
acziyetini de yüzümüze vurmuştur. Bu noktada, tüm çalışma
arkadaşlarımız olan siz değerli milletvekillerimize
doğrunun tek olduğunu hatırlatmak isterim. O doğru özelde
Türkiye, genelde ise tüm insanlıktır.
Bu vesileyle, 2021 yılı bütçemizin
ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Konuşma sırası Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Murat
Çepnide.
Buyurun Sayın Çepni. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız;
evet, on birinci gününde bütçe tartışmalarını yürütüyoruz
ve sona doğru yaklaştık. Tabii, çok önemli tartışmalar
gerçekleşti bu süreç içerisinde, çok ibretlik tartışmalar
gerçekleşti, tarihe önemli notlar düşüldü. Öncelikle, ilk dikkat
çekmek istediğim noktalardan bir tanesi, bu bütçe
tartışmaları içerisinde aslında bütçeye rengini de veren,
bütçeye bir düzeyde mantığını da katan Amerikayı
kınama bildirisiyle başlamak istiyorum. Şimdi, Amerikayı kınama
bildirisine partiler tarafından -HDP hariç- imzalar atıldı ve bu
bildiri de Türkiyenin ali menfaatleri, millî menfaatleri olarak tariflenerek
imzalandı ve bu da antiemperyalizm olarak temellendirildi. Şimdi,
buradan şunu söylemek istiyorum: Bu, antiemperyalizm falan değil
arkadaşlar yani bu, ABD karşıtlığı, Fransa
karşıtlığı, bir emperyalizm
karşıtlığı anlamına maalesef gelmiyor. Eğer
böyle bir yanılgı varsa bunu tezelden düzeltelim.
Şimdi, biliyorsunuz emperyalizm, kapitalizmin
bir aşaması, bir üst evresi yani tekellerin dünyaya hâkimiyeti meselesidir.
Dolayısıyla, kapitalizme karşı olmadan yani sermaye
düzenine karşı olmadan emperyalizme karşı olunamaz. Buradan
ne kendimizi ne de halklarımızı kandırmayalım.
Şimdi, biz buradan şu soruyu soruyoruz
Çünkü -bizim- HDP üzerinden özellikle bir linç kampanyası da yürütüldü bu
imzanın üzerinden, bildiri üzerinden. Şimdi, biz şunu
söylüyoruz: Sermaye blokları arasında, eksenler arasında,
emperyalist eksenler arasında pinpon topu gibi gidip gelmenin başarılı
bir ulusal siyaset olarak, uluslararası siyaset olarak sunulmasına
biz itirazlarımızı ortaya koyduk. Bu bir siyaset falan
değil, bu bir pinpon topu siyaseti. Dolayısıyla, siz,
örneğin uluslararası tekellerin ülkedeki siyasetine, ülkedeki
yatırımlarına itiraz etmediğiniz koşullarda yani
dolayısıyla siz, Alamos Gold firmasının Kaz
Dağlarındaki işgalini durduramadığınız
koşullarda; siz, Karadenizde fındığı peşkeş
çektiğiniz Ferrero şirketine itiraz etmediğiniz koşullarda;
siz, madenleri teslim ettiğiniz Kanadalı şirketlere itiraz
etmediğiniz koşullarda ve yine bildiri yazdığınız
Amerikanın üslerini kapatmadığınız koşullarda
sizin antiemperyalizminiz aslında iç siyaseti bir dizayn etme meselesidir.
Dolayısıyla, biz bunu tümden yanlış,
yanılgılı bir politika olarak belirliyoruz. Buyurun, gelin,
örneğin Amerikalı Cargill şirketinin
ayrıcalıklarını ortadan kaldıralım, var
mısınız? İnsanları zehirleyen Cargill şirketi
Türkiyede. Siz mısırı neredeyse bitirdiniz, onun yerine
nişasta bazlı şekeri getirdiniz ama bunun yanında
Amerikayı sözüm ona eleştiriyorsunuz, sözüm ona bildiri
yayınlıyorsunuz. Buna kimse inanmaz. Gelin, Amerikanın üslerini
kapatalım, var mısınız? Getirin, biz de HDP olarak imza
atalım bunun altına. Dolayısıyla, kapitalizme karşı
olmadan, sermaye sistemine karşı olmadan emperyalizme karşı
olunmaz. Emperyalizm dışsal bir olgu değil, tamamen içsel bir
olgudur.
Şimdi, burada, tabii, çok önemli şeyler
öğrendik bu bütçe tartışmalarında. Ne öğrendik? Bir:
Ülkede işsizliğin olmadığını öğrendik.
Ülkede kadın cinayetlerinin artmadığını öğrendik.
Ülkede pahalılığın olmadığını
öğrendik. Ülkede ormanların tahrip edilmediğini, ormanların
eksilmediğini öğrendik. Ülkede maden şirketlerinin
talanının olmadığını öğrendik. Böylece,
şu söylenmiş oldu bize: Siz anlamıyorsunuz, siz görmüyorsunuz
ama her şey pekâlâ çok iyi gidiyor. Ekonomi, Almanyayla
yarışır düzeyde. İşsizlikle mücadelemiz dünyada rekor
kırıyor. Birilerinin himayesinde çevreciliğimiz rekor
kırıyor ve dolayısıyla siz aslında bilmediğiniz,
görmediğiniz bir hayalin propagandasını yapıyorsunuz. denmiş
oluyor bize.
O zaman ben de bugün işten
atıldığı için greve çıkan, sendikalı olduğu
için eyleme çıkanlara; yaşam alanlarını korumak için,
tarım alanlarını korumak için direnen köylüler adına,
köylülere şuradan sesleniyorum: Ey maden işçileri, ey metal
işçileri; baretlerinizi usulca yere bırakın ve kolluk güçleri,
şirketleri korumak üzerine görevlendirilmiş kolluk güçleri;
kurduğunuz barikatları kaldırın.
Ey maden işçileri, haklarınızı
gasbeden maden şirketlerine karşı geliştirdiğiniz
eleştirilerden vazgeçin, onlar bu ülkenin millî ve ulusal
değerleridir, onlara karşı geliştirdiğiniz her itiraz
sizi vatan haini yapar.
Ey köylüler, çiftçiler; tarım
alanlarınıza göz dikmiş; dozerlerle, polislerle, jandarmalarla
gelmiş olanlara karşı kurduğunuz barikatları kaldırın,
onlara zulmetmeyin; eğer yaparsanız siz bu ülkenin geleceğine,
ulusal menfaatlerine karşı çıkmış olursunuz. O yüzden
usulca durun ve Amerikaya karşı imzalanan metne bakarak huşu içerisinde
dua etmeye devam edin. İşte, bu süreçte bize söylenen bunlardı.
Şimdi, başka ne öğrendik biz? Ne
zaman açlık, yoksulluk konuşulsa orada ulusal bir hamaset
edebiyatıyla karşı karşıya kaldık. Kürtlere
karşı geliştirilen ulusal inkâr politikalarının ne
kadar da açlığı, yoksulluğu örtmek için kullanılan bir
araca dönüştüğünü görmüş olduk. Peki, biz buradan ne sonuç
çıkarıyoruz? Buradan halklarımıza sesleniyorum, işçi
sınıfı ve emekçilere sesleniyorum: İşte bu yüzden
Marxın dediği gibi Başka bir ulusu ezen ulus asla özgür
olamaz. İşte bu yüzden işçi sınıfı en temel
ihtiyaçlarından kaynaklı bile; sendika hakkı için, grev
hakkı için, ücret hakkı için bile Kürt ulusunun içinde bulunduğu
ulusal boyunduruk politikasına karşı çıkmak
zorundadır, Kürt ulusunun özgürlüğü mücadelesine destek olmak
zorundadır. Ben bir Türk sosyalist olarak çok net ifade ediyorum: Bu
ırkçı, milliyetçi hezeyanlara karşı kendi geleceğimi,
halkımın geleceğini, halkların geleceğini bu ulusal,
özgürlükçü, eşitlikçi mücadelede yani halkların eşitliği ve
kardeşliği mücadelesinde görüyorum. Dolayısıyla buradan
Türk halk onuruna, onurlu Türk halkına sesleniyorum: Bu bütçe süreci bir
kez daha göstermiştir, kim size ulvi değerlerden, hamaset
edebiyatından bahsediyorsa bilin ki onlar sizin cebinize gözünü
dikmiş durumdadır. O yüzden bugün çağrımız şu
olmalıdır: Eğer özgürlük istiyorsak, ekmek ve aş istiyorsak
bu politikaların karşısında dimdik durmak
durumundayız.
İki tür siyaset var; biri halkı için
kendinden geçenler, biri de kendisi için halktan geçenler. İşte,
birincisi bizim yoldaşlarımızdır; cezaevlerinde halk için,
adalet, eşitlik ve özgürlük için bedel ödeyenlerdir. Bugün halk için
cebinden bir kuruşu feda etmeyecek olanlar bize vatanseverlik
edebiyatı yapıyorlar, hamaset nutukları atıyorlar; bunu
reddediyoruz. Eğer varsanız, işte, görmek istiyorsanız
bizim yoldaşlarımız cezaevlerinde, yaşamın her
alanında kendinden geçenlerdir. İşte, Figen Yüksekdağ,
Selahattin Demirtaş ve binlerce yoldaşımız bu mücadelenin
neferleridir. Onları buradan bir kez daha selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
Sonuç olarak -başta söyledik, tekrar söyleyerek
bitireceğim- bu bütçe sarayın bütçesidir, bu bütçe sermayenin
işçi sınıfı ve emekçileri, ezilen halkları sömürme,
boyunduruk altında tutma politikasının aracıdır,
aparatıdır. Bu süreç kuşkusuz ve kuşkusuz
halklarımız, işçi sınıfı ve emekçiler
tarafından görülüyor fakat -burada AKPnin söylediği- Görüyorlar ama
niye bize hâlâ oy vermeye devam ediyorlar? deniliyor. Buna cevabımız
şudur: İzin verin, buyurun, eşit koşullarda, o trol
ordunuzla, o tümüyle hâkimiyet kurduğunuz basına eşit
çıkalım, eşit siyaset yürütelim, bakalım,
halkımız kime oy veriyor. Buyurun, buyurun.
Muhalefete dönük geliştirdiğiniz imha
siyasetine, siyasi soykırım operasyonlarına son verin,
bakalım halkımız ne karar veriyor. Halkımızın
sessizliğini siz bir rıza olarak görmekten vazgeçin; emin olun, bu
bir yer altı magmasıdır, patlamaya hazır bir
volkandır. Bu bir sınıf mücadelesidir, bu süreç bir
sınıf mücadelesidir; ezilenlerin egemenlere karşı, sermaye
düzenine karşı bir mücadelesidir ve dolayısıyla bu
mücadelede eğer emek-sermaye çelişkisi varsa, eğer bir zulüm
varsa, bir çelişki varsa, bir halkın en temel değerlerine
karşı bir saldırı varsa bilin ki orada direniş
olacaktır, bilin ki orada mutlaka ve mutlaka kazananlar olacaktır.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök.
Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütçenin yürürlük maddesi üzerine
söz aldım. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Elbette bütçeler devletin harcamalarını,
gelirlerini, giderlerini gösteren önemli olaylar ama ben bütçede bir hukukçu
olarak adalete bakarım. Çünkü bütün adliyelerde, mahkemelerimizde hâkimlerin
arkasında şöyle bir yazı yazar: Adalet mülkün temelidir. yani
devletin temelidir. Adaletin olmadığı yerde bütçeyi ne kadar
başarılı yapsanız da sonuç alamazsınız,
tıpkı dokuz yıl önce gerçekleşen ve on gün sonra yıl
dönümünü tekrar hatırlayacağımız Uludere olayında
olduğu gibi. Dokuz yıl önce Türkiyede önemli bir olay oldu. Uludere
Roboskide 34 gencimiz 28 Aralık akşamı aileleriyle oturdular,
onlarla vedalaştılar, her zaman yaptıkları ve tüm Emniyetin
de bildiği gibi sınırın diğer yakasındaki akrabalarından
kaçaktan mazot almaya gittiler. Her birinin heyecanı vardı, arzusu
vardı, yılbaşı yaklaşıyordu, zaten topu topu
kazanacakları da bir katır başına 150 lira gibi cüzi bir
ücretti. Altı saat köyden dağa tırmandılar, oradan Irak
tarafına geçtiler, akrabalarından mazotlarını aldılar
ama o sırada askerlerimiz, Türk Silahlı Kuvvetleri,
sınırın diğer yakasında bir terör örgütü
komutanlarından birinin orada olduğuna dair günlerden beri istihbarat
alıyordu, Fehman Hüseyin (Bahoz Erdal). Silahlı Kuvvetleri, Fehman
Hüseyinin orada olduğu farz edilen telsiz sinyallerine
ulaşmıştı.
Kimdi Fehman Hüseyin o tarihten önce? Aktütün,
Dağlıca, Gediktepe gibi Türkiyedeki önemli
saldırıları planlayan ve talimatını veren kişi.
Aslen Suriyeli, terör örgütünün komutanlarından, önemli
komutanlarından biri.
Silahlı Kuvvetlerimiz Fehman Hüseyinin
sınırdan geçeceği istihbarat bilgisini aldı, ona göre en
alt kademeden en üst kademeye kadar bir heyecan ve tartışma
başladı ve sınırdan geçen 38 kişi -ki bunların
34ü hayatını kaybetti- insansız hava araçlarıyla izlenmeye
başlandı, tam beş saat izlendi. Sınırdan
çıktıkları andan itibaren izlenen bu kişiler, Türkiye sınırına
doğru gelmeye başladıklarında insansız hava
araçlarının izlendiği komuta merkezlerinde, bunların terör
örgütü üyesi oldukları ve içlerinde de Fehman Hüseyinin (Bahoz
Erdalın) olduğu farz edildi. Bu değerlendirmeler
sıralı hiyerarşi yapı içerisinde yapıldı ve
sonunda, Genelkurmay Harekât Merkezine saat 19.00 sıralarında o günkü
Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı, şimdiki Genelkurmay
Başkanı Yaşar Güler geldi. Yaşar Güler, daha önceden top
atışı için müdahale kararlılığı içerisinde
olan askerleri ikna etti Burada top atışına gerek yoktur, hava
harekâtı yapalım. dedi. Tabii, hiyerarşik yapı içerisinde
bunun daha üs komutana sunulması gerekiyordu. Genelkurmay İstihbarat
Daire Başkanı Yaşar Güler saat 19.00da alttaki komutanlarla
yaptığı bu çalışmadan sonra, 19.20de Genelkurmay
İkinci Başkanı Hulusi Akarın yanına gitti -Millî
Savunma Bakanı Hulusi Akar o zaman Genelkurmay İkinci
Başkanıydı- ve Hulusi Akar görüntüleri ve istihbarat bilgilerini
değerlendirdikten sonra hava harekâtı emrini verdi. Elbette,
sınır dışı harekâtın olması için, konunun onayı
için Genelkurmay Başkanı Necdet Özelden onay alınması
gerekiyordu ve Hulusi Akar, Genelkurmay Başkanı Necdet Özeli, o
sırada Millî Güvenlik Kurulu toplantısında bulunduğu için
telefonla aradı. Hulusi Akar konuyu anlattı, Necdet Özel
Dosyayı bana gönder. dedi ve Millî Güvenlik Kurulunda Genelkurmay
Başkanı, kendisine gelen dosya üzerinden yaptığı
inceleme sonunda hava harekâtının onay emrini verdi. O arada, Millî
Güvenlik Kurulunun tüm siyasi ve askerî kanadı Fehman Hüseyinin
yakalanıyor ya da öldürülüyor olmasından dolayı büyük bir sevinç
içerisindeydiler; eller ovuşturulmuş, Fehman Hüseyinin
yakalanması bekleniyordu. Çünkü PKKnın önemli bir askerî
komutanı yakalanacak ya da öldürülecek ve bu şekilde PKKnın da
beli kırılacaktı.
Tabii, Yaşar Güler, Hulusi Akar, Necdet Özel ve
Millî Güvenlik Kurulu ekseninde alınan bu karar uygulandı, 20.00den
itibaren hava sahası kapatıldı ve 21.39dan itibaren
başlayan hava saldırısında 38 yurttaşımızdan
34ü öldü. Ama son saldırıdan bir dakika önce komuta merkezine gelen
bir telefon her şeyi değiştirdi çünkü vurulanlar, kaçağa
giden Ortasu ve Gülyazı köylüleriydi. Büyük bir hata
yapıldığı ortaya çıkmıştı çünkü
köylülere danışılmamış, köyün hemen üstünde
konuşlanmış Tugay Komutanlığıyla bu karar
paylaşılmamıştı. 20.00den itibaren hava sahası
kapatıldıktan sonra patlayan bombalarla 34 yurttaşımız
hayatını kaybetti. 34 yurttaşımızın o günden
bugüne değin adalet arayışı devam ediyor. Zamanın
Başbakanı Recep Tayyip Erdoğanın Karanlık dehlizlerde
kalmayacak. dediği bu olay... Aslında karanlık dehlizlerde
kalan bir olay yok, tam tersine karanlığa itilen bir olayı
konuşuyoruz. Yaşar Gülerin, Hulusi Akarın, Necdet Özelin ve
Millî Güvenlik Kurulunun zamanın tüm üyelerinin içinde olduğu bir
karar süreciyle alınan bir karar. O kadar kritik bir karar ki bu
kişilerin kaçakçı olduğu belliydi ama içlerinde PKKnın
silahlı komutanlarından Fehman Hüseyin varsa bu kişiler
vurulabilir miydi? Evet, vurulabilirdi çünkü kamuoyu bunu mazur görebilirdi, kritik karar buydu ve bu
kritik karar eşliğinde alınan kararla 34
yurttaşımızın hayatı karartıldı ve öldürüldü
maalesef. O günden bugüne değin Uludereli ailelerin adalet
arayışları yürüyor ve sürüyor. Uludereli aileler acaba bu 2021
bütçesinden sizce ne bekliyorlar?
Bakın, değerli milletvekilleri, bu olaydan
tam sekiz ay sonra aynı köyde, çocuklarını kaybeden ailelerin
yaşadığı köyde bir minibüs devrildi, sivil bir minibüs, bir
korucu kullanıyordu, içinde 13 askerimiz vardı. 13 askerimizden 9u
şehit oldu, 1 korucu şehit oldu, 4 askerimiz de yaralandı. Bu
devrilen minibüsün yardımına kimler gitti biliyor musunuz? Hava
saldırısında hayatını kaybeden aileler gittiler,
çocuklarını kaybeden aileler gittiler ve askerlerimizi araçtan
çıkarttılar, hastanelere götürdüler. Kimi orada şehit
olmuştu, onları ambulanslarla hastanelere taşıdılar ve
ilk yardımı orada yaptılar ama 28 Aralık 2011 tarihinde
hava saldırısında öldürülen 34 çocuğumuza hiçbir
şekilde devletimiz acil yardımı göndermedi, göndermedi.(CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli arkadaşlarım, o
devrilen minibüsten çıkarılan askerlerden birinin
başını dizine koyan Emine Ürek, oğlu bu hava
saldırısında ölen anne, şunu söyledi sonradan, dedi ki:
Kazada yaralanan bir askerin anne diye
bağırdığını duydum, hemen yanına
koştum, yaralı askerin başını yardım gelene kadar
dizime koydum. Yerde yaşamını yitiren askerleri görünce
oğlum aklıma geldi. İşte, bir yandan devletin tutumuna
duyulan öfke bir yandan da bu öfkeyi bastırarak kazada yaralanan askerlere
yardım eden bir anne. Bir yanda devletin bombasıyla yitirdiği
evladının acısını içine gömen bir anne bir yandan da
bu evlat acısıyla askeri hayata döndürmeye çalışan anne.
Devletin savaş uçaklarıyla vurduğu oğlunun
acısını içine bastıran anne, devletin Silahlı
Kuvvetlerinin askerlerinin bir kazada yaralanmasından sonra onların
hayatını kurtarmaya çalıştı. Bu, dünya tarihinde
görülmemiş emsalsiz bir örnektir.
Üç yıl sonra zamanın Millî Güvenlik Kurulu
üyesi ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin
vicdanının sesini dinledi ve Mecliste bir basın
toplantısı yaptı Uludere olayıyla ilgili. Güya karanlık
dehlizlerdeydi ya Hayır, olay tamamen devletin ve istihbaratın
yönlendirdiği bir harekettir. dedi ve aynen şu sözleri söyledi
İdris Naim Şahin: MİT tarafından gönderilen yazılarla
ve üst düzey MİT görevlisi tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri
bizzat aranarak Bahoz Erdalın (Fehman Hüseyinin) hudut hattını
geçmekte olduğu bildirilmiştir. Defalarca teyit edilen bu bilgi
üzerine Uludere olayı yaşanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
LEVENT GÖK (Devamla) - Şimdi, değerli
dostlarım, aradan geçen dokuz yıldan sonra bizler en iyi bütçeyi
yapsak acaba Uluderede çocuklarını kaybeden annelerin
acısını dindirebilir miyiz? Sizce Uludere karanlıkta bir
hadise midir, yoksa anlattığım şekilde çok berrak
olduğu için üzerine gidilmeyen bir hadise midir?
Uluderedeki kritik nokta şudur: Uludere
olayında zamanın Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı
ve şu andaki Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler, şu
andaki Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar, o zamanki Genelkurmay
Başkanı Necdet Özel ve Millî Güvenlik Kurulunun askerî ve sivil tüm
erkânının içinde bulunduğu, devletin en üst düzeyinde
alınan bir karar olduğu için devletin en üst düzeyi bir kader
birliği içerisindedir. Uludere olayının bugüne kadar
aydınlatılmamasının, üzerine gidilmemesinin yegâne nedeni
de budur.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına ilk söz
Ordu Milletvekili Sayın Cemal Enginyurta aittir.
Buyurun Sayın Enginyurt. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 bütçesi üzerine söz aldım
demiş olsam da sözü 2021 bütçesiyle ilgili almadım çünkü zaten söze
gerek yok; bize sormadan, bize danışmadan, istediğiniz gibi
bütçe geçiyor. Oy versek de geçiyor, oy vermesek de geçiyor; yeni sistemin
özelliği bu.
Burada özellikle muhalefet partisinden olan
arkadaşlarımız sadece illerinin, vatandaşın
sorunlarını dile getirmek için bir fırsat buluyor.
İnşallah bu fırsatı da Hükûmetimiz dikkate alır, değerlendirir
diyorum.
Ben şahsımla ilgili bir iki cümle
edeceğim. 1979 yılında 14 yaşında ülkücü hareketle
tanıştım, Türk milliyetçisi oldum. 1979 yılında, 14
yaşında hapse düştüm, dört yıla yakın hapis yattım.
Tam kırk bir yıl ülkücü harekette Türk milliyetçiliği
davasını savunarak çizgimden hiç sapma göstermedim.
Yalnızlığımıza çakalların bile güldüğü
günlerde inadına ülkücü, inadına Türk milliyetçisi kaldım.
Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeşin, birileri kemik yalamaya
gittiği dönemlerde, Türk milliyetçisi ve bir bozkurt olarak üç hilali,
Milliyetçi Hareket Partisini canım pahasına savundum.
Cumhur İttifakı döneminde de yine,
Sayın Cumhurbaşkanına oy isteme noktasında kendimden daha
fazla samimi bir şekilde oy istedim. Sayın Recep Tayyip Erdoğan
seçilsin, ben seçilmesem de olur diyerek Cumhur İttifakına da sahip
çıktım. Cumhur İttifakını savunmak ve Türk
milliyetçisi olmanın gereği, partime sahip çıkmak adına
birçoklarını acımasızca kırdım, acımasızca
sözler söyledim. Netice itibarıyla bugün geldiğimiz noktada Cumhur
İttifakına zarar veriyorum diyerek Milliyetçi Hareket Partisinden
ihraç edildim. Ben Cumhur İttifakına zarar vermeyi hiç
düşünmedim, öyle bir niyetim de olmadı. Tarım Bakanı
Rekolte 665 bin ton. dedi, yalan konuşuyorsun veya yanlış
bilgilendin dedim. Avrupalı, fındık pahalı olursa almaz.
dedi, yanlış konuşuyorsun, 14 dolara da aldı, 9 dolara da
Avrupalı fındık aldı diyerek düşüncemi söyledim. Ama
Cumhur İttifakına zarar veriyorum diyerek
AK PARTİnin sırtında MHP
kamburdur. diyenler ihraç edilmedi, Selahattin Demirtaşa özgürlük
isteyenler ihraç edilmedi, daha iki gün önce televizyonda HDPnin
kapatılmasına gerek yoktur. diyenlere söz edilmedi ama ben milletin
hakkını savundum diye partimden ihraç edildim. Kırgın
mıyım? Asla. Bütün haklarımı helal ettim. Rabbim hepsinden
razı olsun. Sayın Genel Başkan Devlet Bahçeliye de bundan önce
bana gösterdiği müsamahadan dolayı yine teşekkür ediyorum. Beni
1inci sıraya layık görerek milletvekili olmamı
sağladı, kendisine çok teşekkür ediyorum, hakkını
helal etsin.
Ama takdir edersiniz ki bağımsız
olarak milletvekilliği yapmayı Türkiye Büyük Millet Meclisi de
milletvekiline layık görmüyor, ne konuşma fırsatı veriyor
ne söz veriyor. Dolayısıyla ben bu millete bir söz verdim. Maaş
alıyorum bu milletin sayesinde. Bu maaşı helal ettirmem
gerekiyor, hakkı teslim etmem gerekiyor. Seçimlere eğer üç yıl
varsa üç yıl boyunca kurumsal bir kimlik adı altında bu millete
hizmet etmem gerektiğine inandım. İki buçuk yıldır
tanımaktan memnuniyet duyduğum, beyefendi kişiliğiyle
değer verdiğim Sayın Gültekin Uysal kardeşimle birlikte yol
yürümeye karar verdim ve Yeter! Söz milletindir. diyerek yetmiş üç
yıl önce siyasi olarak, Türkiyede parti olarak demokrasiye de büyük
katkısı olan Demokrat Partiye geçmeye karar verdim. Rabbim milletimize
de Türkiye Büyük Millet Meclisine de hayırlı etsin diyorum. Gültekin
Uysal kardeşimle birlikte Necip Fazılın bir sözünü, bir
şiirini burada hatırlatarak, okuyarak sözlerime son vermek istiyorum:
Sakarya, saf çocuğu masum Anadolunun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşıyla
ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi
kader;
Aldırma, bu dünya böyle gelmiş böyle gider
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber
Kılavuz!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!
diyor ve Demokrat Partinin inşallah Türkiyede iktidar olması ve
hiçbir partiyle kavga etmeksizin Türk milleti adına siyaset yapması
ve toplumun bölünmüşlüğüne son vermesi için
çalışacağıma tekrar söz veriyor, hepinizi saygı ve
sevgilerimle selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Hayırlı olsun Sayın
Enginyurt.
Şahıslar adına ikinci söz Antalya
Milletvekili Sayın Hasan Subaşı.
Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifinin 15inci maddesi hakkında aleyhte söz almış bulunuyorum.
Dün kaldığım yerden devam etmek istiyorum. Şunu
sormuştum: Siz, devleti şirket gibi mi yönetmek istiyorsunuz?
Eğer kazan kazan düşüncenize uygun şirket gibi yönetmek
istiyorsanız en azından sorumlu ve basiretli bir tüccar gibi,
basiretli bir tacir gibi hareket edin demiştim. Bu geçtiğimiz
günlerde bütçeyle ilgili, bütün iktidar milletvekilleri ve Sayın Bakanlar
öve öve bitiremediler ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini
neredeyse kutsadılar. Ben sadece şu üç yıla yakın zaman,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin şu üç
yıllık süre zarfında bugünkü fotoğrafını,
geldiği noktayı kısaca hatırlatmak istiyorum, çok veri var
ama hiç değilse zaman içine sığdırabilmek bakımından
bir ekonomiyle ilgili bir de hukuk alanındaki görüntüsünün bir resmini
çizmek istiyorum.
Ekonomiyle ilgili bakarsak
-Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi 2018in ikinci
yarısında başlamıştı- 2018 yılı
Ocak-Ekim ayı faiz ödemesi 72 milyardır. 2020 yılı
aynı dönemde faiz artışı yüzde 67 olmuştur ve 120
milyar liraya çıkmıştır. 2018 yılı Ocak-Ekim
bütçe açığı 62 milyar iken 2020 yılı aynı dönem
yüzde 134 artarak 145 milyar liraya çıkmıştır. Merkez
Bankası, tarihinde ilk defa 47 milyar dolar eksi rezervle
kapatmıştır dönemini ve bu, ilk defa olmuştur. 120 milyar
doların üzerinde para kaybedilmiştir. Bu,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin kıvama
geldiği ikinci yılında maalesef olmuştur. Enflasyon, dünya
ortalamasının 4,8 katına çıkmıştır. Bize
benzeyen ülkelerin 3 katı yüksektir. Tanzanyada dahi 3,3ken bizde 4
katına, TÜİK verilerine göre 14,3e çıkmıştır
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemimizde. TÜİK verilerine
göre işsiz sayısı 700 bin kişi artmış, iş
gücüne dâhil olmayan nüfus, 3 milyon 100 bin kişi artmıştır.
Türk lirası, dolara karşı yüzde 61 değer kaybetmiş,
euroya karşı yüzde 57 değer kaybetmiştir. Kamu iç ve
dış borç stoku, yüzde 100 artarak 970 milyardan 1 trilyon 934 milyara
çıkmıştır.
Yine, hatırlatıyorum, AK PARTİli bir
milletvekilimiz Sayın Hacı Turan Bey, Almanyanın 5 trilyon
dolar borç aldığını, Japonyanın, Fransa'nın,
birçok ülkenin trilyon dolarlar borç aldığını
söylemiştir. Evet, Almanya'nın kamu borç stoku 2,3 trilyon
dolardır, Türkiye'nin ise 247 milyar dolardır gerçekten ama Almanya,
10 kat fazla almasına rağmen ödediği faiz 11,6 milyardır,
Türkiye'nin ise 17,8 milyardır. Bunun sebebi, onlar 1in altında
faizle borç alırken, hatta eksi faizle borç alırken biz yüzde 7
tefeci faiziyle borç almaktayız. Bunun sebebi ne derseniz, hukukumuza,
hukuk sistemine güvenilmediğidir ve Türkiye'de bunun farkına
varılmıştır. Hükûmet, hemen hukuk reformlarıyla bu
durumu düzeltmek istese de maalesef dünyaya güven verememiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Dünyada para çok,
yatırım yapmak için, para vermek için yer ararken maalesef Türkiye'ye
hiçbir kredi kurumu borç vermek istemediği gibi, verenler de ancak yüzde 7
faizle vermektedir. Bu da zaten Türkiye'de bütçeyi çökertmiştir,
taşıma imkânımız da hiç yoktur. Bu neden derseniz, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi, bir tarafta ekonomi kurumlarından bir tarafta da
yargı kurumlarından elini hiç çekmediği için bu kurumlar
maalesef ne tarafsız ne bağımsız kalamadıkları
için, görevlerini yapamadıkları için bu kurumlar çökmüştür.
Türkiye'nin düzelmesi, ancak bağımsız yargıyla, bu kurumların,
ekonomi kurumunun ve bağımsız yargının yeniden ihya
edilmesiyle mümkündür, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine
son vermekle ancak bu çöküntüden kurtulabiliriz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına söz
talepleri karşılanmış olup on dakika süreyle soru-cevap
işlemlerine başlıyoruz.
İlk beş dakika soru, diğer beş
dakikası yürütme tarafından cevapları kapsayacak.
Sayın Yılmaz
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar
Bakanımız Sayın Selçuka sormak istiyorum: SGK
borçlarının yapılandırılması ve tahakkuk eden
cezaların tahsili süresi 31 Aralık 2020 tarihinde bitecektir. Ancak
Covid-19 sebebiyle müdürlüklerde esnek çalışma modeli
uygulaması, mesai saatlerinin değişkenliği ve mesafe
uygulamaları SGK il müdürlüklerinde ve önlerinde yoğunluğa neden
olmakta, bu da hem kurum çalışanlarını hem de
vatandaşlarımızı mağdur etmektedir. Bu
saydığımız etkenleri göz önünde bulundurarak borç
yapılandırılması ve ceza tahsillerinin süresini 31
Aralık 2020den 31 Ocak 2021e kadar uzatmak için bir girişimde
bulunacak mısınız?
Bir de Düzce Aile ve Sosyal Hizmetler İl
Müdürü, geçen ay görevden alındı; Müdürlüğümüze liyakatli bir
müdür atamayı ne zaman düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Barut
AYHAN BARUT (Adana) Teşekkür ederim.
Sağlık Bakanlığı, atamalar
konusunda fizyoterapistleri unuttu dedirtecek sembolik atamalarla, hizmet
bekleyen ve hizmete hazır olan fizyoterapistlerin umutlarını ve
hayallerini yıkmış durumdadır. KPSS sınavı
sonucu, binlerce fizyoterapist atama beklemektedir. Yoğun bakım
ünitelerinde, aile sağlığı merkezlerinde, kamu
hastanelerinde fizyoterapist istihdamının yetersiz olması,
öncelikle vatandaşlarımıza yönelik fizik tedavi hizmetlerinin
aksamasına neden olmakta, ayrıca, ancak altı ay sonrasına
randevu alınabilmektedir. Tıbbın hemen hemen her alanında
aktif rol oynayan multidisipliner yaklaşımın çok önemli bir
parçası olan fizyoterapistlerin hak ettiği kadro sayısı bu
mudur? Peki, neredeyse tüm üniversitelerde FTR bölümü
açılmasının sebebi nedir? Kamuya alınacak fizyoterapist
sayısı ile mezun sayısının birbirine paralel
olması gerekmez midir? Kontrolsüz şekilde üniversitelerde FTR
bölümünün açılıp ticari kaygılarla kontenjan sayısını
artırıp
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Etyemez.
HALİL ETYEMEZ (Konya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bu topraklardaki kardeşlik ve sevgi
medeniyetinin kurulmasında, kadim medeniyetimizin inşa edilmesinde,
Anadolu ruhunun oluşmasında ve bugünlere kadar gelmesinde hiç
kuşkusuz Hazreti Mevlânanın büyük payı vardır. Körelmeye
yüz tutmuş hassasiyetleri, hırs ve güç tutkusuyla kararmış
kalpleri, Hazreti Mevlânanın rehberliğiyle yeniden doğuşa
muhtaç olduğu bir zamana şahitlik etmekteyiz. İlim, hikmet,
irfan, sevgi, merhamet ve adalet gibi hayata anlam ve değer katan
kavramların giderek yıpratıldığı bugünlerde onun
yol göstericiliğine insanlığın ne kadar da ihtiyacı
var. Hazreti Mevlâna asırlar öncesinden İnsan yeter ki iyilik arasın,
onda kötü bir şey kalmaz. ifadesiyle ihlas ve muhabbeti ihya ederek
hayatımıza ışık tutmaya devam etmektedir. İrfan
geleneğimizi aşkla buluşturan Mevlâna Celâlettin Rûmiyi
vefatının 747nci yılında rahmetle anıyor, minnet
duygularımızı bir kez daha ifade ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Şimşek.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, taşeron yasasıyla
ilgili işçilerimize, kamuda çalışanlara bir güvence verildi ama
buradaki yasal altyapı çok sağlıklı
oluşturulamadı. Özellikle belediyelerde çalışanların
seçimlerden sonra kaderleri belediye başkanlarının
ağzından çıkacak tek bir kelimeye bağlı. Benim seçim
bölgem olan Mersinde, şu pandemi süreci içerisinde inanın asgari
ücretle çalışan insanların ekmeğiyle oynanıyor. Mersin
ile Anamur arası 3 saat, Mersindeki, Anamura gönderiliyor; Gülnardaki,
Mersine getiriliyor 2 saat 2,5 saatlik yoldan. 5 yıldır, 6
yıldır insanlar çalıştıkları yerlerden başka
birimlere sürgün ediliyor. Geldikleri zaman diyorlar ki: Burada
çalışacaksak biz ev bark bulalım, burada bir düzen
kuralım. diyorlar ki: Geçici, şu anda buradasınız,
yarın nerede olacağınız belli değil. Yani Bakanlık
olarak bu konuya bir el atmanız lazım. Pandemi süreci içerisinde
belediyelerdeki bu işçi kıyımlarına, sürgünlere bir son
verilmesi lazım, insanların ekmeğiyle oynanmaması
lazım.
Sayın Bakanım, bu konuda desteğinizi
bekliyor, saygılar sunuyor, başarılar diliyorum.
BAŞKAN Sayın Güzel.
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) Sayın Bakan,
çocuk iş gücü araştırması, 2019 sonuçlarına göre 5 ila
17 yaş grubunda çalışan çocuk sayısını 720 bin
olarak vermiştir. Sizdeki son veriler kaçtır? Bu çocukların
kaçı mültecidir? İşçi çocuk çalıştırmak suçken
bunun önü neden alınmamaktadır? Çocuk gelişimi alt programı
bütçesinde geçen seneye oranla sadece yüzde 6lık bir artış
yapılması, çocuk işçiliğinin önlenmesi, çocukların her
türlü riskten korunması ve sağlıklı bireyler olarak
yetiştirilmesi için yeterli midir? Her yıl onlarca çocuk, tarım
arazilerinde tarım işçisi olarak çalışırken
etrafında bulunan su kanallarına ve barajlara düşerek
yaşamlarını yitirmektedir. Buna dair ne gibi önlemleriniz
vardır?
BAŞKAN Sayın Gökçel
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Sayın
Başkan, çiftçi borçlarını yapılandırmıyorsunuz.
Sizin vurdumduymazlığınız yüzünden tarım kredi kooperatiflerinin
hacizleri ortada dururken, mağdur olan çiftçiler Ankaraya gelip muhatap
bulamazken, şimdi de sulama birliklerinin hacizleri başladı.
Sulama birlikleri, borcunu ödeyemeyen çiftçilerimize haciz tebligatları
yollamaya başladı. Üretimin olmazsa olmazı su için sermaye
mantığıyla hareket ediliyor. Enerji şirketleri ve sulama
birlikleri eliyle çiftçiler mağdur ediliyor. Çiftçiler, üretim yapanlar;
özel şirketlerin insafına bırakıldı. Üretim yapmaya
çalışan üreticilerin sığınacağı hiçbir kurum
kalmadı, tamamını yandaşlarınıza peşkeş
çektiniz. Gelinen noktada, çiftçiler haciz kıskacında, üretim
yapamıyorlar, gelir elde edemiyorlar. Çiftçinin traktörünü
aldınız, hayvanlarına el koydunuz, yetmedi, suyunu kesiyorsunuz.
Allah aşkına, siz ne yapmak istiyorsunuz?
BAŞKAN Şimdi söz sırası
yürütmede.
Buyurun.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Teşekkürler Başkan.
Öncelikle, 4/Cden 4/Bye geçirilenlerin durumuna
dair
Bildiğiniz gibi, bu uygulama, aslında sosyal devlet ilkesi
gereği hayata geçirilmişti. Özelleştirme
uygulamalarının başladığı 1991 yılından
sonra, özelleştirilen kuruluşlarda çalışan
memurlarımızın, sözleşmeli personelimizin diğer
kuruluşlara nakilleri yapıldığı zaman işçilerin
nakli öngörülmemişti ve akitleri feshedilen işçiler işsiz
kalmaktaydı. Dolayısıyla biz geldiğimiz zaman, 2004
yılında Bakanlar Kuruluyla yapılan düzenlemeyle, özelleştirilen
KİTlerde iş akitleri feshedilen işçilerimizin kamu
kurumlarına 4/Cli olarak istihdamlarına imkân sağlandı;
bu, 2004 yılında oldu. 2010 yılından itibaren de
yapılan düzenlemelerle bu personelimizin çalışma
şartları sürekli bir şekilde iyileştirildi.
Başlangıçta on ay olan çalışma süresi, on bir ay yirmi
sekiz güne çıkarıldı; izin süreleri artırıldı.
İş sonu tazminatı almaları ve fazla çalışma
ücreti ile aile yardımından faydalanmaları sağlandı.
Dolayısıyla, personel ücretlerinde de iyileştirmeler
gerçekleştirildi. Bu konuda da durum bu şekilde.
Yine, 696 sayılı KHK kapsamında
kamuda istihdam edilen işçilerin toplu iş sözleşmelerine dair
bir soru gelmişti. Orada da alt işveren işçileri, biliyorsunuz,
mevcut ücretleriyle kamuya geçtiler ve bu işçilere 31 Kasım 2020
tarihine kadar da Yüksek Hakem Kurulu tarafından imzalanan toplu iş
sözleşmesinin hükümleri uygulandı. Bu dönemde kamu işçilerine
ödenen ilave tediyeler, bu işçilerimize de ödendi elbette. Ve mevcut
durumda da çalıştıkları kamu iş yerlerinde yürürlükte
bulunan toplu iş sözleşmelerinden 1 Kasım 2020 tarihi itibarıyla
da yararlanmaktadırlar. Yani toplu iş sözleşmesi, TİSi
bulunmayan idarelerde de çalışan işçilerimiz için TİS yetki
tespitleri de devam ediyor.
Şimdi, emeklilerimizin maaşına dair
Ülkemizde 2002 yılında emekli sayımız 6,5 milyon
civarındaydı. 2020 yılı Eylül ayı itibarıyla ise
bu rakamımız 13 milyonu aşmış durumda. Emekli
aylığı ödemelerinin gayrisafi yurt içi hasılaya
oranlarına baktığımız zaman, 2002 yılında
emeklilerimizin gayrisafi yurt içi hasıladaki payı yüzde
4,6ydı; yani yüzde 5in altındaydı. Şu anda, yine, 2020
yılı yıl sonu tahmini itibarıyla bu rakamın yüzde 7,1
olmasını öngörüyoruz. Dolayısıyla, emeklilerimizin
gayrisafi yurt içi hasıladan aldıkları pay artmış
durumda.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Açlık
sınırının altında maaş alıyorlar Sayın
Bakan, açlık sınırının altında. 1.500 lira
maaş alıyorlar
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Yine, emeklilerimiz, iktidarımızda hep
önceliklerimiz arasında oldu ve onların şartlarını
iyileştirmek için her daim gayret ediyoruz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Bana mesaj atan
emekli var, 1.600 lira maaş alıyorum. diyor. 1.600 lirayla
nasıl geçinecek emekli?
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Emekli olduktan sonra ticari faaliyet yürütenlerin
aylıklarından kesilen sosyal güvenlik destek primini önce yüzde
15ten yüzde 10a indirdik, sonra da kaldırdık. Yine, böylelikle
emekli aylıklarında yüzde 15lik iyileştirme
yapılmış oldu.
2018 yılında Ramazan ve Kurban
Bayramlarında yılda 2 bayram için 1.000er lira bayram ikramiyesi de
vermeye başlamıştık. 2020 yılında ödenen toplam
bayram ikramiyesi de 22 milyar lirayı aşmış durumda. En
düşük emekli aylığımız, önce 1.000 liraya daha sonra
da 2020 yılında yapılan düzenlemeyle de 1.500 liraya
çıkarıldı. Dolayısıyla seyyanen ve oransal
yapılan artışları da göz önüne
aldığımız zaman son on sekiz yılda reel olarak yüzde
46 ile yüzde 300 arasında bir artış sağlamış
olduk. Ortalama emekli aylığı tutarı, bayram ikramiyesi de
dâhil olmak üzere 2.800 lirayı aşmış durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA
ZÜMRÜT SELÇUK Bizim hedefimiz, emeklilerimizi daha iyi
şartlarda yaşatabilmek ve dolayısıyla bunun için ülkemizin
kalkınmasında katkı sunan, alın teri döken ve ülkemizin
gelişmesinde katkı sağlayan bütün
çalışanlarımızın emekli olduklarında da
şartlarını iyileştirmek için var gücümüzle
çalışmaya devam ediyoruz.
BAŞKAN 15inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
15inci madde kabul
edilmiştir.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.46
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.18
BAŞKAN: Başkan
Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 34üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
16ncı maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 16- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
(2) Türkiye
Büyük Millet Meclisi ile ilgili hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı, Sayıştay Başkanlığı ile ilgili
hükümlerini Sayıştay Başkanı, düzenleyici ve denetleyici
kurumlara ilişkin hükümlerini kendi kurulları ve/veya kurum
başkanları yürütür.
BAŞKAN 16ncı madde üzerinde ilk
konuşmacı, İYİ PARTİ Grubu adına Tekirdağ
Milletvekili Sayın Enez Kaplan.
Buyurun Sayın Kaplan. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ENEZ KAPLAN
(Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin 16ncı maddesi
üzerinde İYİ PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Ekranları başında bizi izleyen
vatandaşları ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2021 yılı
bütçesinin milletimize hayırlar getirmesini dileyerek sözlerime
başlarken bütçenin halkımızın, esnafımızın,
çiftçimizin gündeminden çok uzak kaldığını, bütçeden onlara
zor pandemi şartlarında bile katkı sağlayacak pay
ayrımı yapılmadığını üzülerek belirtmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, partili
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildiği 2018 tarihinden
bu yana zaten hayatımıza dair tüm konuların nasıl, nerede
ve ne zaman yapılacağı Cumhurbaşkanı tarafından
belirleniyor. Cumhurbaşkanı, kar tipi lastiklerin ne zaman
takılacağından uzaya gönderilecek TÜRKSAT uydusunun çalışma
takvimine, okullarda teneffüslerin kaç dakika olacağından üniversitelere
kimlerin rektör olarak atanacağına, gıdaların saklanma
koşullarından toprak reformu ve uluslararası tohum
sertifikasyonuna, sağlık çalışanlarının çalışma saatlerinden ulusal
sağlık politikalarının belirlenmesine, kur ve faiz
oranlarının belirlenmesinden Merkez Bankası
Başkanının atamasına kadar hemen her konu
Cumhurbaşkanının yetkisinde.
Eleştirel bir bakış
açısıyla bakıldığında Partili
Cumhurbaşkanı sisteminin yol açtığı tek adam rejimi
sonucu bir kişinin iki dudağı arasına mahkûm edilmiş
bir ülke hâline geldik. deyip konunun vahametini ortaya koyabiliriz. Ancak
İYİ PARTİ ailesi olarak bizler, Genel Başkanımız
Sayın Meral Akşenerin de tavsiyesiyle siyasette kirli ve çözüm
odaklı olmayan bir dilden azami ölçüde kaçınıyoruz. Onun için de
olup biteni farklı açıdan yorumlamaya
çalışacağım.
Sayın milletvekilleri, Cumhurbaşkanı
da bizler de birer fani bireyleriz. Yapabildiklerimiz,
yapamadıklarımız; becerebildiklerimiz, beceremediklerimiz;
yettiklerimiz ya da yetmediklerimiz var. Şöyle bir bakalım olup bitene.
Tek başına bir insanın bu kadar çok konuyu inceleyebilmesi,
karara bağlayabilmesi, uygulamaya konulmasını
sağlaması sizce mümkün mü? Yani Sayın Cumhurbaşkanına
bu kadar mesai yüklemek, zatışahanelerini bu kadar yormak
haksızlık değil mi? Bir kişinin bu kadar evraka, bu kadar
bürokratik işleme, bu kadar imza işine gününün ve gücünün yetmesi
mümkün olabilir mi? Eğer bu işler yapılıyorsa doğru
yapılıyor olabilir mi? Devlet adına dış devlet yöneticileriyle
ya da misafirlerle görüşmek, uluslararası çalıştaylara,
ekonomik forumlara, liderler zirvelerine katılmak gibi görevleri de varken
ülkede çabuk karar alma adına bir sistem kurulduğundan söz edilebilir
mi? Bu kadar yoğun bir programı olan insanın Kabine
toplantıları dışında Bakanlarıyla görüşmeye,
83 milyon vatandaşın adına Bakanlar Kuruluyla karar almaya vakti
kalır mı? Sayın Cumhurbaşkanının
şahsına bu kadar iş yükleyip sonra da yoklamalarda sizleri
Mecliste görmediğinde sizlere ne diyordur acaba? Öyle ya, kendisine yirmi
beş saat olsa yetmeyecek ama sizler Mecliste yok
yazılacaksınız. Sayın Cumhurbaşkanının
beşer için imkânsız görünen mesaisine destek olmayacaksınız
ama sistemi destekleyen konuşmalar yapacaksınız. Bizlerin
biliyor olduğu gibi sizler de biliyorsunuz ki sürdürülemez bir sistemle
yönetiliyoruz. Şahsımistan devleti olsa belki bir yol bulunur ama
burası Türkiye Cumhuriyeti devleti ve bu sistemin kabul edilir bir
tarafı maalesef yok.
Değerli milletvekilleri, sistemin
vatandaşın evine, ocağına bir katkısı
olmadığını, aksine ekonomik yönetimin yanlış
uygulamaları sebebiyle aşını, işini kaybettiği
gibi de hayallerinin de yok edildiğini maalesef yaşayarak
öğrendik. Dış politikada Komşularla sıfır
sorun. diye kolları sıvayıp ülkeyi getirdiğiniz noktaya
bir bakalım; IMFye borç veren ülke olacağız. diye yola
çıkıp ekonomiyi ne hâle getirdiğinize bir bakalım;
Basın özgürlüğü, fikir ve düşünce hürriyeti. diye vaat vererek
başladığınız iktidarınızın ülkede hak,
hukuk, adalet düzenini ne duruma getirdiğine bir bakalım; 3 Yyle
mücadele. diye halkına söz vererek başlattığınız
yürüyüşün yoksullukta, yolsuzlukta, yasakların kaldırılması
konusunda ne durumda olduğuna bir bakalım -hak mıdır, reva
mıdır bu millete- yeni sistemle bu konuların hangisine çözüm
bulunmuştur?
Değişimden ve dönüşümden sürekli
bahsediyorsunuz ya, aslında doğru, çok şey değişti.
Yıl sonu Avrupa Birliğiyle üyelik müzakereleri
başlatıyoruz. Avrupa Birliği artık Türkiye olmadan yoluna
devam edemez. Komşularımızla sıfır sorun
politikasıyla hareket edeceğiz. dediğiniz günden bu yana çok
şey değişti. Tek müttefikimiz olarak Katarla yola devam
ediyoruz, o da sizin dostunuz mu yoksa ülkenin dostu mu bilemiyoruz. Uçak
Tank Palet Kanal İstanbulun kenarındaki arsalar Borsa
İstanbul ve swap anlaşması gibi kelimelerden
başka temeli olmayan bir müttefiklik kime ne fayda sağlar ki?
IMF bizden borç
istedi, değişen dünyanın lider ülkesi olacağız.
dediğiniz günden bu yana çok şey değişti. Mesela, Merkez
Bankası başkanları, maliye bakanları değişti.
Faiz rant yüksek kur daralan ekonomi ismine fiyat güncellemesi
dediğiniz zam dış borç kelimelerinden başka temeli
olmayan bir ekonomi sistemi halka ne fayda sağlar ki?
AK PARTİ
iktidarında özgürlükler ülkesi olacağız. dediğiniz günden
bu yana çok şey değişti. Tutuklu gazeteciler, sosyal medya
fişlemeleri, eleştiriye sıfır tolerans ve yasaklar ülkesi
olduk.
Yolsuzluk,
yoksulluk ve yasaklar noktasında mücadele başlatıyoruz.
dediğiniz günden beri çok şey değişti. Çocuğuna
pantolon alamadığı için intihar eden baba, yoksulluğa daha
fazla dayanamayıp canına kıyan kardeşler, insanların
aş iş diyerek intihar ettiği bir Türkiye yarattınız.
Ayakkabı kutusu para sayma makinesi 17-25 gibi kelimelerin
konuşulduğu ülkede 4 bakanı ve birçok büyükşehir belediye
başkanlarınızı görevden aldınız fakat hiçbir
işlem yapmadınız. Yolsuzlukla mücadeleden söz etmek kime ne
fayda sağlar ki?
Değerli
milletvekilleri, biz İYİ PARTİ olarak devlet, ebet ve müddet
ülküsüne sonuna kadar bağlı milletvekilleriyiz. Partimiz,
kurulduğu günden bu yana kendisini milliyetçi, demokrat ve
kalkınmacı olarak tanımlar yani İYİ PARTİ ailesi
millet menfaatine olmayan, ülkeyi müreffeh bir geleceğe doğru
götürmeyen, halkına demokrasiyi azami düzeyde yaşatmayan hiçbir
görüş, düşünce, sistem ya da projeye ortak olamaz, olmaz da. Bunun
içindir ki halkımızın bizlere verdiği muhalefet görevini en
iyi şekilde yerine getirmek amacıyla sizleri
yanlışlarınızla sorguluyor, doğrularınıza
destek oluyoruz. Bunun içindir ki sizlere parlamenter demokratik sisteme
geçilmesini öneriyoruz. Ülkeyi sorunlar sarmalına çeviren, sürekli
aksayan, her gün yeni bir revizeye ihtiyaç duyulan bugünkü
Cumhurbaşkanlığı sisteminden ülkeyi
kurtaracağımızı anlatıyoruz. Bunun içindir ki Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşener Hep birlikte gelin, bir
memleket masası kuralım. Birlikte doğruyu bulalım, birlikte
büyük, güçlü Türkiyeyi inşa edelim. diyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Mevlâna hazretleri Doğruyu ara, güzeli ara, iyiyi ara
ama kusur arama. diyor. Bizler de bu sistemde doğruyu, güzeli, iyi
olanı arıyoruz fakat bulamıyoruz. Tamamı kusurlar ve
eksiklikler üzerine kurulu olan bu sisteme doğruluk temelinden
yaklaştığımızda sadece yanlışlıkları
görebiliyoruz. Gelin, yol yakınken milletin menfaatine olan bir iş
yapın. İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter
demokratik sistemi gündemimize alalım. Memleket masasını
kuralım, milletimize nefes aldıralım.
Unutmayın ki hiçbir miras doğruluktan daha
değerli değildir diyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Tamer Osmanağaoğlu.
Buyurun Sayın Osmanağaoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA TAMER OSMANAĞAOĞLU
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin 16ncı maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisinizi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemiyle geçen üç yılda güçlü bir ülke olmanın
adımlarını atmıştır. Güçlü bir ülke güçlü bir
devlet anlayışıyla olur. Güçlü bir devletse hızlı,
cesur ve yerinde kararlar alan bir yürütmeyle olur. Özünde sözün sahibi de
millettir ve sandıktaki tercihine saygı duyulmalıdır.
Kuvvetler ayrılığı daha belirgin
hâle gelmiştir. Tarihte hiç istisnası yoktur; devletin özü adalettir,
ana direği adalettir, temeli adalettir, çatısı adalettir. Bu
prensibe uyduğumuz içindir ki âleme nizam vermeye,
İlâyıkelimetullah sancağını yükseklere çıkarmaya
muvaffak olduk. Cihanın kurtuluşu adaletledir. düsturunu sadece
kendimiz benimsemedik, başkalarına da ikrar ettirdik. Türk milleti,
yüzyıllarca, masum ve mazlum milletlere adaletin nimetlerini
tattırdı.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
bir kişinin, bir partinin, bir zümrenin değil, milletin tercihidir.
Bu millet, siyasi sistemini kendisi gibi güçlü ve atak hâle getirmek
istemiş ve kararını yürürlüğe koymuştur.
ABD Türkiyeye yaptırım uyguluyor, AB
aynı şekilde davranıyor. Neden? Çünkü Türkiye, kendi millî hak
ve menfaatlerinden taviz vermediği için, Akdenize tıpkı
Hayrettin Paşanın, Oruç Reisin, Turgut Reisin
adanmışlığıyla baktığı için. O zaman şu
soruyu sormamız lazım: Türkiye, eski siyasi sistemini sürdürseydi kendi
çıkarlarını korumak konusunda bu kadar iddialı, bu kadar
hassas ve bu kadar atak davranabilir miydi; yerinde ve zamanında isabetli
kararlar alabilir miydi, savunma ihtiyaçlarının yüzde 70ini kendi öz
kaynaklarıyla, kendi savunma sanayisiyle karşılayabilir miydi?
Kaldı ki yüzde 100 yerli üretim için çok ciddi adımlar atılmaya
devam etmektedir. Eğer güçlü, etkili, organize ve senkronize bir yönetim
sistemine sahip olmasaydık Libyada Hafteri kim durdurabilirdi? Libyada
kazanılan diplomatik başarının da birinci dereceden pay
sahibi Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemidir. Bin dereden su
getirip türlü türlü bahaneler üreten, dağınık ve vesayet
altında bir yönetimle, Doğu Akdenizde sondaj gemilerimiz böylesine
seyrüsefer edebilir miydi? Savunma ve saldırı konseptlerini altüst
eden medarıiftiharımız İHAlarımız,
SİHAlarımız havada uzun süreler kalarak hedeflerini bu kadar
isabetle vurabilir miydi? Silahlı İnsansız Deniz Araçları
Projesindeki ilerleme kaydedilebilir miydi? Karabağda otuz
yıldır yüreğimizi kanatan Ermeni işgali sona erebilir
miydi? Beyhude ve boş polemiklerle, tartışmalarla zaman ve
enerji kaybetme lüksümüz yoktur; tarih, baş döndürücü hızla akıp
gidiyor. Güçlü olmak, güçlü kalmak ve milletler ailesi içinde en yüksek zirveye
yerleşmek zorundayız.
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin bir siyasi
sistem sorunu yoktur, olmayan sorunlar icat edip şapkadan tavşan
çıkarmanın âlemi de yoktur. Türkiyenin millî güç unsurları
arasında ön sıralarda yerini alan Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi, Türkiye Cumhuriyetini, Türk milletini, uluslararası
mücadelede güçlü ve avantajlı bir hâle getirmiştir. Geçmişte
sık sık ortaya çıkan siyasi zaaflar sonucu yaşanan hükûmet
krizleri yüzünden kaybettiğimiz zamanı, enerjiyi,
kaçırdığımız fırsatları
hatırlayalım: 1961 Anayasası döneminde bu yüce Meclisten 2
maddelik kanun çıkarmak deveye hendek atlatmaktan daha zor değil
miydi, aylarca sürerdi? 12 Eylülün cuntacıları, yine, bu yüce
Meclisce cumhurbaşkanının seçilememesini darbe gerekçesi olarak
kullanmadı mı? 411 milletvekilinin oyuna rağmen, Kurtuluş
Savaşını yönetmiş bu yüce Meclis, anayasayı
değiştirememek gibi bir garabetle karşılaşmadı
mı? Meclisin, millî iradenin hükmünü yürütememesi bir siyasi sistem sorunu
değil miydi? Allaha şükür, bunların hepsi geride kaldı. Türkiye,
kendi tarihinden, kendi geleneklerinden, kendi değerlerinden süzdüğü
bir yönetime kavuşmuştur. Ayağımıza kendi ellerimizle
geçirdiğimiz prangaları söküp attık, sırtımızdaki
sistem ve kamburumuzdan kurtulduk, güçlü ve çevik bir idari donanıma
kavuştuk, uluslararası mücadelede avantajlı bir konuma geldik.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisinin, kurulduğu ve milliyetçi hareket fikir
kıvılcımlarıyla etrafı aydınlatmaya
başladığı tarihten bu yana hatırlattığı
gerçek de şudur ki: Tarih, milletler mücadelesinden ibarettir. Tarihin
seyrini yapay, kurgulanmış hümanizm, liberalizm, sosyalizmin
yanılgıları değiştirmeye
çalışmıştır.
Soğuk savaş dönemi sonrası iki
kutuplu dünyanın yerini alan çok kutuplu dünya yeni dönemin doğum
sancılarını yaşamaktadır. Bir zamanlar liberal
kapitalizm, serbest pazar ve küresel köy söylemleriyle milletlerin ortadan
kalktığı gibi bir düzenin güya müjdesini vermişti; oysa tam
tersi oldu. ABD ve Çin arasındaki tarihin en zorlu savaşlarından
biri olarak devam eden ticaret savaşları, ABD ile AB arasındaki
gümrük duvarlarının yükselmesi milletler mücadelesinin günümüzdeki
tablosundan başka bir şey değildi. Zengin ülkelerin dünyadaki
geri kalanı yok sayan mülteci politikaları ve yabancı
düşmanlığı şeklinde tezahür eden faşist, etnikçi
ve ırkçı akımlar bu gerçeğin başka bir yüzünü
oluşturmaktadır.
Dünyada milletler düzeni mevcuttur. Milletler
düzeninin çekirdeğinin oluştuğu 1648 Vestfalyadan bu yana
değişen bir şey yoktur ve görünür gelecekte de
olmayacaktır.
Birleşmiş Milletler ve Güvenlik Konseyi
düzeninin yeniden sorgulanması gerekir. Eşitsiz ve her bir devletin
kendi milletinin gücüyle terazide tartıldığı bir
uluslararası düzen giderek güçleniyor. Bize düşen görev, bu
sertleşen rekabet ortamında kendi milletimizi, kendi devletimizi
yükseltmekten ve güçlü kılmaktan ibarettir. Milliyetçi Hareket Partisinin
kendisini adadığı yüce dava, işte bu davadır.
Çağrımız, tıpkı bayrağımız ve
vatanımız gibi, bu ortak değerler ve hedefler etrafında
birleşmek ve enerjimizi, gücümüzü, bu acımasız milletler
rekabeti ortamında millî hedeflere yöneltmektir.
Karabağda tek yürek, tek bilek, tek akıl
olduğumuz, aynı milletin mensupları olmanın şuuruyla
hareket ettiğimiz için Azerbaycanlı kardeşlerimizle yeni bir
çağ başlattığımızı kimse gözden
kaçırmasın. Milletler mücadelesinde Türk milleti Karabağın
işgalden kurtarılmasıyla bir zafer kazanmış, bir
adım öne geçmiştir. Kimse unutmasın; zaferi Türk milleti
kazanmıştır. En elverişsiz uluslararası ortamda,
düşmanların pusuda beklediği hengâmda Türk milleti, işgal
altındaki vatanını kurtarma iradesini ortaya koymuştur. Bu
irade yalnızca milletimizi değil, mazlum milletleri ve
toplumları da umutlandırmıştır. Bu umudu taze tutmak,
gösterilen iradeyi sahiplenmek, geleceğin mimarları arasında
olmak, her Türkün görevi olduğu gibi, bu yüce Meclisin asli ve onurlu
mensuplarının da görevidir.
Bu duygu ve düşüncelerle bütçemizin
hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Zeynel Özen.
Buyurun Sayın Özen. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ZEYNEL ÖZEN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir uzun bütçe maratonu
yaşıyoruz. Bu bütçe ne hakçadır ne de halklarımız
içindir, bu bütçe yandaşlara rant dağıtma bütçesidir.
Erdoğan diyor ki: Dünya 5ten büyüktür. Biz de şunu söylüyoruz,
diyoruz ki: Türkiye halkları 5 yandaş çeteden daha büyüktür. Onun
için, halklarımıza hiçbir şey getirmeyen bu bütçe üzerine
konuşmayı değerli de görmüyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, tarihimiz katliamlarla
dolu. Ben çok eskilere gitmeyeceğim; Koçgiri, Dersim, Ağrı
Zilan
Daha sonraları Sivas katliamı, Başbağlar
katliamı, Maraş katliamı, Çorum katliamı, Gazi
katliamı, Gezi katliamı. Bunlar bizim tarihimizin kara lekeleridir,
buralarda öldürülen insanları saygıyla anıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, ben bugün o
acıları yaşayan birisi olarak Maraştan bahsedeceğim
çünkü kendi şehrim. Biliyorsunuz, 70li yılların sonuna
doğru bir soğuk savaş dönemi yaşanıyordu. Özellikle
ABD emperyalizmi ve onun içinde, ülkemizde onun uzantısı olan
kontrgerilla ve MİTin içinde örgütlenen bir grup vardı ve bunlar bir
proje yapmışlardı. Bu proje Yeşil Hat Projesiydi. Bu
proje; Dersim, Erzincan, Sivas, Malatya, Çorum, Maraş ve Hatay
hattıydı. Ne yazık ki bu hat Alevilerin yoğunlukla
yaşadığı bir bölgedir ve bu, yine Alevilerin payına
düştü. Ve bunu iyi anlamak için Paul Henzenin -CIA Ankara Temsilcisi-
hatıralarını okumanızı tavsiye ederim.
Değerli milletvekilleri, düğmeye ilk önce
78de Sivasta basıldı; 3-4 Eylül olaylarında 10 kişi
katledildi, yüzlerce iş yeri tahrip edildi, 10 can kaybı oldu. Daha
sonra 4 Nisanda bizim Maraşta Alevilerin yoğunlukla, solcuların
yoğunlukla gittiği bir kafeterya önce bombalandı, sonra da
otomatik silahlarla tarandı. 90 yaşındaki -bizim kanaat
önderimiz- Gıjık Dede yani Sabri Özkan orada katledildi.
Değerli milletvekilleri, ondan sonra Malatyaya
geçti. Malatyaya 7 Nisanda buradan, Ankaradaki Umut Postanesinden 3 tane
bomba gönderildi. Bu bombaların biri Hamit Fendoğluna, biri
Memiş Özdala, biri de Abdülkadir Aksuya gönderildi ve Hamit
Fendoğlunun kendisi ve 2 yakını o bombayla maalesef katledildi.
Malatyada da o olaylarda 8 can kaybı oldu, yüzlerce iş yeri ve ev
tahrip edildi ve olaylar devam ediyordu, ilmek ilmek örüldü, 12 Eylül
faşist cuntasının taşları örülüyordu.
15 Nisana geldiğimizde, yine Ankaradan Ali
Çevik Yüzbaşının Maraşa silah ve bomba sevkiyatı
yaptığı görülüyor ve bu bombaların, 15 Nisanda
Maraşta yapılan bir operasyonda birçoğu ele geçti, ETKO
dediğimiz Esir Türkleri Kurtarma Ordusunun elinde yakalandı bunlar.
Bu bombaların üzerinde nereye atılacağı; MHPye, Ülkü
Ocaklarına, camiye ve sivil toplum örgütlerine atılacağı
yazıyordu arkadaşlar ama önüne geçemediler yine de. 19
Aralığa geldiğinde, Çiçek Sinemasına bir bomba
atıldı. Bu bomba ses gücü yüksek olan, tahrip gücü olmayan bir
bombaydı. Bu bombanın da nasıl
atıldığını, ne yapıldığını
ETKO üyesi İsmet Çalışır belgeselde uzun uzun
anlatıyor arkadaşlar.
Ve 21 Aralık geldi, 21 Aralıkta 2 solcu
öğretmen öldürüldü. Bunların cenazeleri Devlet Hastanesi
Baştabibi Çetin Diker tarafından zamanında verilmedi; cuma
günüydü, ikindi namazına denk getirildi yani cuma namazında
Maraş Merkezde Ulu Camide 2 grubun karşı karşıya
gelmesi sağlandı. On binlerce insan o kortejde oraya gittiğinde
-artık belediyeler önceden planladığı için- belediyeden,
hoparlörden Kızıllar, Kızılbaşlar, komünistler
camileri bastı; Allah için savaşa. diye anonslar
yapılıyordu. (HDP sıralarından alkışlar) O
dönemde daha birçok yerde bunun yapıldığını biliyoruz.
Özellikle, bazı camilerde de Sizler namaz kılmayla, oruç tutmayla
cennete gidemezsiniz; bir Alevi Kızılbaşı öldürürseniz
ondan daha büyük sevap kazanırsınız. diye anonslar, duyurular
yapılmaya başlandı, vaazlar verildi.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Bırak Allah
aşkına ya! Cahil şeylerin niye lafını ediyorsun!
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) Burada, bak, iddianame
burada; hepsi belgeli burada arkadaşlar.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul)
Yanlış şeyler! Yanlışları tekrar
ALİ KENANOĞLU (İstanbul)
Yanlış ama olmuş işte!
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) Olan şeyler.
Arkadaşlar, şöyle bir empati yapın:
23ünde her şey hazırlanmıştı. bakın,
görüyorsunuz, bunlar uydurma değil, Allah için savaşa, Allah için
savaşa! diye. 23ünde saldırılar başladı; gerici,
faşist güruh, başta Yörük Selim Mahallesi olmak üzere
Karamaraşa saldırılarda bulundu. En çok katliam da
Dumlupınar ve Namık Kemal Mahallelerinde yani Alevilerin tek tek
oturduğu mahallelerde oldu çünkü o insanlar yerlerini terk
etmemişlerdi Bizim komşularımız, Sünni
komşularımız bize bir şey yapmaz, bize bir şey olmaz.
veya Buradaki insanlar bizi korur. demişlerdi ama ne yazık ki
komşuları tarafından katledildiler.
Değerli milletvekilleri, bu katliamda resmî
sayılara göre 111 ama daha fazla olduğunu biliyoruz. 42nci yıl
dönümü ve bugün geldiğimiz noktada, cenazelerin yerleri belli değil,
mezarları belli değil; devlet, onları toplu olarak gömmüş.
Mahkeme devam ediyor, buna rağmen devlet, onların mezar yerlerini
bile göstermiyor.
Diğer taraftan, bu katliamla yüzleşilmedi,
devlet bununla yüzleşmedi; devlet bununla yüzleşmeli ve katiller gün
yüzüne çıkarılmalı. Yirmi üç yıl süren bu dava sonucu 20
kişi idam, 7si müebbet, birçok insan da hapis cezası aldı ama
en önemlisi de 68 önemli sanık mahkeme huzuruna çıkarılmadı
arkadaşlar. Şimdi, o katliamda hep şu söylenir, denilir ki: Yabancı
güçlerin tezgâhıydı, onların parmakları var. Doğru,
yabancı güçler, Paul Henzenin anılarında var, Alexander
Packın anılarında var ama 1.330 sayfalık bir iddianame
burada, elimde; 804 sanık var, bu 804 sanığın içinde ne
Hans var ne George var, hepsi yerli ve millî arkadaşlar. (HDP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ZEYNEL ÖZEN (Devamla) Değerli
milletvekilleri, şimdi, günümüze geldiğimizde Alevilik fiziken
katledilmiyor ama Aleviler, Alevi inancı katlediyor. Bizim, Alevilerin
yoğunlukla yaşadığı yerlere maden ocakları,
HESler ve çevreyi kirleten fabrikalar yapılıyor, bu şekilde
devam ediyor. Bugün, şunu iyi bilmesi gerekiyor herkesin, bin dört yüz
yıl önce Kerbelâda Hazreti Hüseyin, ailesinin, kendisinin
katledileceğini bile bile orada teslim olmadı, direndi: Biz, Aleviler
de eşit yurttaşlık hakkımızı alana kadar teslim
olmayacağız, boyun eğmeyeceğiz ve biz bu demokratik
haklarımızı demokratik alanda savunmaya devam edeceğiz.
Çok teşekkür ederim, saygılarımı
sunarım. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Gamze Taşcıer.
Buyurun Sayın Taşcıer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GAMZE TAŞCIER (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bütçeler ülkeyi
yöneten iktidarın elindeki parayı nereye, kime ve ne kadar
harcayacağını gösteren belgelerdir. Dolayısıyla alt
alta yazılmış rakamlardan ziyade 83 milyonun hepsini etkileyen,
100 yaşından kundaktaki bebeğe kadar her birimizi ilgilendiren
tekliflerdir ve hep söylediğimiz gibi bütçeler, bir tercih meselesidir;
aslında biz de bir ay boyunca bu bütçeyi yaptığımız
tercihler üzerinden tartışıyoruz. Örneğin, bütçeyi 100
dilimlik bir pasta olarak düşünürsek bu pastanın 99 dilimini yüzde
1e verir, kalan 1 dilimini de yüzde 99a bölüşün derseniz; bu bir tercih
meselesidir. Bu arada ekranlarında bizi izleyen vatandaşlar belki bu
meyvenin ne olduğunu bilmeyebilir -gerçi sizler bilirsiniz ama- bu, ejder meyvesi;
bunu da vatandaş yiyebilir, on sekiz yılda unutmuş
olabilirsiniz, bu da kuru ekmek; bunu da sizlere hatırlatmak istedim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bir bütçe yapılırken Kasadan tek
kuruş çıkmayacak. diyerek yaptığınız şehir
hastanelerine kira adı altında maliyetinden çok daha fazla para
öderken sağlık çalışanlarına öğle yemeği
olarak ekmek arası kaşar ve marul layık görüyorsanız
eğer, 400 bin esnaf kepenk kapatmışken buradan, Türkiye Büyük
Millet Meclisinden beş dakika mesafede olan esnaf Aliye aylardır
karşılıksız bir kuruş dahi vermezken 2 bin kilometre
ötedeki Tunusa 5 milyon dolar hibe ediliyorsa, Para yok. diye halka IBAN
verip para istenirken kışlık saray, uçan sarayın
yanına bir de yazlık saray yapılıyorsa, Eskişehirde
belediyenin yıllardır işlettiği aşevinin
hesaplarına gelen yardımlara el konulup hazineye devrediliyorsa,
İstanbulda belediyenin yoksul mahallelerine Halk Ekmek açılması
önergesi AKP ve MHP oylarıyla reddedilirken Mardine atanan kayyumun bir
aylık çerez masrafı için 55 bin lira ödeniyorsa, Ankarada önceki
dönem Belediye Başkanının 750 milyon dolara lunapark
yapmasına izin veren Meclis, Polatlıdaki asbestli boruların
değiştirilmesine izin vermiyorsa, millet 1 liralık desteğe
dahi muhtaçken CHPli belediyelerin ihtiyaç sahipleri için
topladığı 7,5 milyon liraya iktidar tarafından el
konuluyorsa, Türkiyenin yüzde 26sı Temel ihtiyaçlarımı dahi
karşılayamıyorum. yüzde 53ü ise Sadece barınma ve
beslenme gibi temel ihtiyaçlarımı karşılıyorum derken
AKPli bir inşaat şirketine, 320 milyonluk bir ihale verip daha yüzde
23ü bitmişken ihale bedelinin en az 3 katı olan 825 milyon lira
ödeniyorsa, 5li çetenin milyarlarca liralık vergi borcu silinirken mezun
olup iş bulamayan genç KYK borcunu ödeyemediği için içerisinde 15
lira olan banka hesabına haciz konuluyorsa, 5li çeteden bir ensesi
kalının 370 milyon liraya 3üncü özel uçağı
aldığı gün işsiz bir vatandaş belediyenin önünde
benzin döküp kendini yakıyorsa, Diyarbakırda bir baba çocuğuna
mama almak için gittiği marketten bebek mamasını
çaldığı için tutuklanıyor ama aynı anda birileri
milyarları götürürken görmezden geliniyorsa, satılan Millî Piyangodan
KDV sıfırlanırken bebek bezinden yüzde 18 alınıyorsa,
Beşiktaş katliamında şehit olan insanların ailelerine
121 lira 96 kuruş reva görülürken 15 Temmuz şehitleri için toplanan
338 milyon lira ortadan kayboluyorsa, milyonlarca vatandaş kısa
çalışma ödeneği altında günlük 39 lirayla yaşam
mücadelesi verirken partili Genel Başkan, Cumhurbaşkanı 160
ülkeye destek gönderdik. diye övünüyorsa, vatandaştan para istenirken
Ekonomi sıkıntıda. Somaya ventilatör gönderirken
Gıptayla bakılan ekonomimiz var. deniyorsa, iktidar, kendi
insanına 5 maskeyi dahi dağıtmayı beceremezken zengin
Avrupa ülkelerine milyonlarca maske gönderiliyorsa, Cumhurbaşkanı,
bakanları ve ortağı 8 uçakla Kıbrısa pikniğe
giderken Batmanda 1,5 yaşındaki çocuk yoğun bakım
bulamadığı için ölüyorsa, salgınla mücadelede en ön cephede
yer alan hemşirelerin hesabına ek ödeme diye 7 lira
yatırılırken A Haberin sahibine aldığı ihale
kadar yani 9,5 milyar lira vergi istisnası tanınıyorsa, milyoner
yandaş sanatçılara, şarkıcılara on-line konser
verdirilirken aylardır açlıkla boğuşan müzisyenlerin bin
lira için video çekip dilenmeleri isteniyorsa
(CHP sıralarından
alkışlar) Müzisyenler geçinebilmek için enstrümanlarını
satmak zorunda kalırken altı günlük şirkete milyarlık ihale
veriliyorsa; turizmciler varlarını yoklarını kaybetmiş
son bir umut, bir destek beklerken patron Turizm Bakanı denize nazır
otelleri ucuza kapatıyorsa, Covid-19 testi için 250 lira tavan ücreti
belirledik. denilirken Sağlık Bakanının hastanesinde 350
lira alınıyorsa, Sayın Bakan buraya gelip Türkiye için
yoksulluk sorun olmaktan çıktı. dediği gün bir vatandaş
bir eline iş bir eline aş yazıp intihar ediyorsa; (CHP
sıralarından alkışlar) Somaliye, Ukraynaya, Ugandaya
hibe verilirken esnaf Aliye, öğrenci Ayşeye, KOBİ Veliye
kredi veriliyorsa, sarayın günlük ısınma masrafı 20 bin
lira iken evsiz kalan vatandaşlar Isınmak için gece boyunca 50
kilometre yürüyoruz. diyorsa, Bakan Yardımcısının ailesi
Sağlık Bakanlığına milyonluk işler yaparken
millet Covidli hastalara para karşılığı refakat etmek
için sosyal medya üzerinden ilan veriyorsa; Diyanet, vatandaşa ucuz
alışveriş için akşam pazarını önerirken Bodrumda
100 milyonluk saray yaptırılıyorsa, çocuklarına ekmek
götürebilmek için dilenen anneye iktidarın bürokratı Geber.
diyorsa; koca devlet birkaç yüz SMA hastası için tedaviyi pahalı
bulurken tek kararla 3 telefon operatörünün 5 milyarlık vergi borcu
siliniyorsa; 18-22 yaşındaki işsiz gençlerin yüzde 74ü
Karın tokluğuna çalışmaya razıyız. derken
AKPli milletvekilleri İş var, iş beğenmiyorlar. diyorsa
tercih yapılmıştır değerli milletvekilleri. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bütçedeki paranın nasıl
dağıtılacağı, kime
dağıtılacağı ya da kime
dağıtılmayacağının tercihi çoktan
yapılmıştır. Büyük bir umutla ekranları
başında bizleri izleyen emekli öğretmen Ahmet amcam, işçi
Mehmet, Öğretmen Ayşe, atama bekleyen Gül, çalışan Nuri; bu
bütçede sizlik hiçbir şey yok, televizyonlarınızı
kapatabilirsiniz çünkü bu bütçe, Mehmet Cengizin, Limakın, Kolinin, Katar
Emiri ve annesinin, patron bakanların, Londradaki tefecilerin, sürekli
milyarlık iş alan bir avuç yandaşın bütçesidir. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu bütçe, yüzde 99un değil,
yüzde 1in bütçesidir.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Ezber
yapmışsınız, dün de aynı şeyleri söylediniz! Her
gün aynı şeyleri söylüyorsunuz, hiçbiri doğru değil!
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Bakın,
gerçekleri duymaya bile tahammülünüz yok. (CHP sıralarından
alkışlar) Ama insanlar her gün bunu yaşıyorlar. Siz de
lütfen, kafanızı, gömdüğünüz o kumdan çıkarın, pembe
gözlüklerinizi gözünüzden atın. Bir kere olsun vicdanınızla bu
oylamayı yapın. Kişisel ikbaliniz değil,
vicdanınızla bu oylamayı yapın.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Her gün
aynı sözler! Hiçbiri doğru değil!
BAŞKAN Lütfen, Sayın Milletvekili.
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Vatandaş bunu
her gün yaşıyor, siz burada duymaya bile tahammül edemiyorsunuz.
Ne diyordu Genel Başkanınız: Ülkemiz
on sekiz yıl öncesine kadar hayal dahi edilemeyecek bir yerde. Evet,
doğru. Eğer bu ülkede çocuklar açlıktan ölüyorsa, insanlar
çaresizlikten Meclis önünde kendini yakıyorsa, işsizlik canına
tak etti diye sokaktaki demire kendini asıp intihar ediyorsa, anneler
kurutma makinesiyle evlatlarını ısıtırken çıkan
yangında ölüyorsa, babalar marketten çocukları için bebek maması
çalmasın diye alarm kuruluyorsa
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Sizin
belediyelerinizin işten çıkardığı...
BAŞKAN Sayın Aydemir, lütfen
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
İstanbul Belediyesinden...
GAMZE TAŞCIER (Devamla) İnsanlar bunu
her gün yaşıyor, biraz dinlemeye bile tahammülünüz yok.
KYK borcu
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Ayıp
ya! Bırakın bunları!
GAMZE TAŞCIER (Devamla) - Size ayıp, size
ayıp! On sekiz yılda bu ülkeyi bu noktaya getiren iktidara ayıp,
size ayıp!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Bu ayıp da size
yeter zaten, hiç merak etmeyin.
BAŞKAN Sayın Taşcıer, Genel
Kurula hitap edelim.
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Ediyorum Sayın
Başkan.
KYK borcunu ödeyemediği için 300 bin genç
hakkında icra takibi varsa
Eğer söyleyeceğiniz bir söz varsa
gelin, bunları yalanlayın isterseniz.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Bunların hepsi yalan! Bakanlarımız söyledi, herkes söyledi.
Bunların hepsi yalan, tümden yalan! Hepsi yalan!
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Oturduğunuz
yerden ahkâm kesmek kolay. Ülkeyi de oturduğunuz yerden yönetmeye
çalışıyorsunuz. Halktan koptunuz, bu gerçeklerle yüzleşmek
zorundasınız. (CHP sıralarından alkışlar) Her 2
gençten biri Mutsuzum. diyorsa, doğru. Bu ülkeyi, on sekiz yıl
boyunca, hayal dahi edemediğimiz bir noktaya getirdiniz, bu ülkeyi
batırdınız.
Sayın Bakan, Yoksulluk Türkiye için sorun
olmaktan çıktı." dediniz, doğru, yoksulluk artık bir
yaşam tarzı hâline geldi sayenizde. İşte bütçeniz bu buz
gibi gerçeğin, verdiğiniz tercihin bir belgesi ve sizler bir yüzükle
iktidara geldiniz, bin yüzük de olsa şu an parmaklarınızda
gideceksiniz, gideceksiniz, gideceksiniz!
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına yapılan
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi şahıslar adına
konuşmalara geçiyoruz.
İlk konuşmacı Karabük Milletvekili
Sayın Cumhur Ünal.
Buyurun Sayın Ünal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
CUMHUR ÜNAL (Karabük) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 2021 yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin 16ncı maddesinde şahsım
adına lehte görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunmaktayım.
Sizleri ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, konuşmamda, AK
PARTİ iktidarlarının Karabük ilimize
yaptıklarının bir kısmından bahsetmek istiyorum.
Öncelikle, AK PARTİ iktidara geldiğinde, kapanmanın
eşiğine gelen, üretimi 1 milyon tondan 600 bin tonlara düşen
KARDEMİR Demir Çelik Fabrikamıza önemli katkılar
sağlamıştır. Böylelikle KARDEMİR, bugün,
yıllık 2,5 milyon ton üretimiyle güvenle çalışan fabrika
olarak ülke ekonomisine katkıda bulunmaktadır. 2002de Battı,
bitti. denilen KARDEMİR ray, profil, tren tekeri gibi ürünleri de
üreterek, bugün, dünyanın 8inci, Avrupanın 2nci büyük çelik üreten
fabrikası hâline gelmiştir. Şüphesiz, bu başarıda her
Karabüklünün duası ve çalışan işçi
arkadaşlarımızın alın teri vardır.
Sayın Başkan, Karabük merkez ve
ilçelerimizdeki 4 ve 6 yataklı odaları bulunan hastanelerimizin
tamamını modern, nitelikli, 1 ve 2 yataklı, banyolu ve tuvaletli
odaları olan hastaneler olarak yeniledik. İl Sağlık
Müdürlüğü hizmet binası, Karabük Üniversitesi Eğitim ve
Araştırma Hastanesi, 54 ünitlik Ağız ve Diş
Sağlığı Hastanesi, sağlık ocakları,
sağlık evleri ve aile sağlığı merkezleri yeni
olarak ilimize kazandırılmıştır.
İlimizde 2002de 112 acil sağlık hizmetleri istasyonu 2 iken bugün
15, 112 ambulans sayımız 2 iken bugün 40, nitelikli yatak
sayısı 63 iken bugün 628, yoğun bakım yatak
sayısı 32 iken bugün 130, uzman hekim sayısı 95 iken bugün
248 olmak üzere yüksek oranda artışlar gerçekleştirilmiştir.
İki hastanemizin inşaatı da devam etmektedir.
Sağlıkta, 2002den bugüne, ilimize ortalama 250 milyonun üzerinde
yatırım yapılmıştır.
Sayın Başkan,
2002 yılında ilimizde spor tesisi sayısı 10 iken bugün 68,
personel sayısı 22 iken bugün 665, antrenör yok iken bugün 31, yurt
sayısı 1 iken bugün 9 olmuştur. Bu artış oranları
içinde, tamamı yeni yapılan spor tesislerimiz, stadyum, gençlik
merkezleri, olimpik yüzme havuzu, kayak merkezi, sporcu kamp eğitim
merkezi, halı sahalar, spor sahaları gibi öne çıkan
yatırımlar olmak üzere ilimize ortalama 120 milyonluk
yatırım kazandırılmıştır.
Sayın Başkan,
2002de ilimizde 108 okul varken bugün 187, 1.232 derslik varken bugün 2.030,
öğretmen sayısı 2.328 iken bugün 3.118, derslik başı
öğrenci 32 iken bugün 18dir. 2007de kurulan Karabük Üniversitemizde,
tamamı yeni yapılan fakülte ve yüksekokul gibi 48 öğretim binasında 9.577si
yabancı öğrenci olmak üzere bugün 47.100 öğrenci
okumaktadır. Karabük, eğitim öğretimde ön sıralarda yer
alan bir şehirdir.
Özel idare olarak, ilimizde bulunan 277 köy ve
toplamda 800 yerleşim birimi için İller Bankası payı olarak
2002de 900 bin TL gelmekteyken 2005te başlayan KÖYDES projesiyle ilimize
383 milyon ödenek gelmiş, 1.982 proje yapılmıştır.
2002de gelen ödeneklerle kıyasladığımızda, on
beş yılda her yılın ortalamasının 24 katı
fazla olmak üzere yani dört yüz yirmi beş yılda gelecek ödenek on
beş yılda gelmiştir.
Güçlü makine parkına ve asfalt plentine
kavuşan özel idaremiz köylerimizin yollarına, içme sularına,
atık sularına, köy konaklarına, sulama sularına ve köy içi
parke çalışmalarına önem vermiştir. Köy
yollarımızda 1 metre sıcak asfalt yokken KÖYDES projesi
kapsamında son üç yılda köy yollarımıza 237 kilometre
sıcak asfalt yapılmıştır. Artık, köylerimize de
otoban kalitesinde asfalt yolla gidilebilmektedir. 2002de ilimizde 7 kilometre
bölünmüş yol varken şimdi 116 kilometre bölünmüş yol
vardır. İlimiz, 1993-2002 yılları arasında 158 milyon
lira harcama yapılmış olup 2003-2020 yılları
arasında bu tutar yüzde 1.135 artarak ilimize 2 milyar lira kara
yolları yatırımı yapılmıştır. Tüm ilçe
yollarımızın standartları da yükseltilmiştir. En son,
ilimizde KARDEMİR Kavşağı ihalesi 18/8/2020 tarihinde
yapılmış olup proje bedeli 64 milyon liradır. 2002
yılında 5 ilde doğal gaz var iken, bugün, tüm illerimize
doğal gaz gelmiş olup, Karabük ilimize de 2008 yılında
doğal gaz gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
CUMHUR ÜNAL (Devamla) Yine, ilimizde hiç TOKİ
konutu yok iken, bugün, yapılan TOKİ konut sayısı 5.994
olmak üzere, devam eden 213 konutla birlikte, tamamı
yapıldığında 6.200 konuta ulaşılacaktır.
Kısacası, işte, bu çalışmalarımızla tarihe
not düşüyor, bütçenin nereye gittiğini merak edenlere
anlatıyoruz. Bizi bilen bilir, bilmeyen kendisi gibi sanır.
DSİ, orman, tarım, turizm, enerji gibi,
tamamına değinemediğim, süre nedeniyle özetleyerek anlatmaya
çalıştığım, ilimize kazandırılan bu
yatırımlar ve KARDEMİR Demir Çelik Fabrikamıza destekleri
vesilesiyle, başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan olmak üzere bakanlarımıza, milletvekillerimize ve
emeği geçen herkese Karabük halkı adına teşekkür ediyorum.
Bu vesileyle, 2021 bütçesinin hayırlara vesile
olmasını diler, yüce Meclisi ve ekranları başında
bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına son
konuşmacı Eskişehir Milletvekili Sayın Jale Nur Süllü.
Buyurun Sayın Süllü. (CHP sıralarından
alkışlar)
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; söz almış
bulunduğum Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin yürütme maddesinin
(1)inci fıkrasında yer alan Cumhurbaşkanı yürütür.
cümlesi aslında bütçeyi ve ülkemizde olup bitenleri en güzel özetleyen
madde. (CHP sıralarından alkışlar)
Genel Başkanımız ve milletvekili
arkadaşlarım bu yürütmeyle ülkemizde emekçi, emekli, memur, esnaf,
çiftçi ve sanayiciler için işlerin nasıl yürümediğini günlerdir
anlatıp duruyorlar. İşi yürüyenler sadece
Cumhurbaşkanına yakın olup birlikte iş yürüterek yürütenler
galiba. (CHP sıralarından alkışlar) Bu yürütmeyle
işlerin iyi gitmemesi, bütçe kaynaklarının eşitsiz dağılımı
emekçi, ev içi sömürülen kadını; esnaf, işçi, çiftçi
kadını daha da derinden etkiliyor, toplumsal cinsiyet
eşitsizliğinin derinleşmesine yol açıyor; kadın
cinayetlerinin, tacizin ve tecavüzün artmasına neden oluyor. Oysaki bütçe
sürecinde, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini gidermeye yönelik olarak
toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme adı altında çok önemli
bir araç var elimizde. Ülkemizde geçmişi 80li yıllara dayanan
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı Onuncu ve On
Birinci Kalkınma Planında stratejik olarak yer almış,
uygulama sorumluluğu Hazine ve Maliye Bakanlığına
verilmişse de bugüne denk ne yazık ki somut bir gelişme
görülmemiştir.
Bakın, 2014 yılında KEFEK son derece
cesur ve kapsamlı bir rapor hazırlıyor ama ne yazık ki bir
iyi niyet ve temenni raporu olmaktan öte gidemiyor bu rapor. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, toplumsal cinsiyete
dayalı bütçelemenin uygulanabilmesi için her şeyden önce siyasi niyet
gerekir. Bu niyet toplumsal cinsiyet eşitliği demekten
kaçınan, eşitsizliğin fıtrattan olduğunu söyleyen
Cumhurbaşkanına her şeyin bağlı olduğu bir
yürütmeyle ne yazık ki gerçekleştirilemez. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, Cumhurbaşkanlığı
Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından
kadın-erkek fırsat eşitliğine duyarlı bütçeleme diye
KEFEKte bir sunuş gerçekleştirildi. Tamam, kabul ediyoruz, hadi
adı bu olsun, ona da razıyız ama yeter ki bütçede
uygulansın. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi,
içinde yer alan programlara baktığımızda da öyle çok
kapsamlı, somut uygulamalar yok ama bunlara bile, inanın, biz
razıyız.
Bakın, içinde yer alan uygulamalar için her
şeyden önce toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemenin ilkelerini
uygulamak gerekiyor. Ancak en önemli ilkelerinden olan şeffaflık,
hesap verebilirlik ve sivil toplumla iş birliği ilkesi de yürütmenin
hiç ama hiç işine gelmiyor. Muhalefetin hesap sormasına, sivil toplum
örgütlerinin alandaki uygulamalarına karşı saldırılar,
toplumsal tahammülsüzlüğün, muhalefete tahammülsüzlüğün ne denli
olduğunu gösteriyor. Ayrıca, bu uygulama, araştırma,
analiz, finansal kaynak ve vasıflı personel gerektiriyor. Oysaki
yürütme, kaynakları servet eşitsizliğine maruz kalan
kadınlar yerine rantçı kesimlere dağıtmak, onlara
istisnalar yaratmak peşinde. Liyakatsiz yandaş atamalarıyla ise
vasıflı personel istihdamı zaten zor. Bu konuda iş
birlikleri de çok önemli. Bakın, dünyadaki ilk uygulamacı olan
Avustralya, Finlandiya, İsveç gibi ülkelerde, Uganda, Ruandada bile çok
iyi uygulama örnekleri var. Ama Ruanda gibi ülkelerle bile iş birliği
yapmak dururken, bir bakıyorsunuz, yine akla Katar gelmiş. Kadın
deyince mutabakat yine Katarla imzalanıyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Katara baktığımızda, hani
bizden bir adım önde değiller. Bakın, hatta Uluslararası Af
Örgütünün Kasım 2020 Raporunda, evlerde çalışan kadınlara
yönelik kölelik benzeri durumdan, sözlü, fiziksel, cinsel tacizden ve emek
sömürüsünden söz ediliyor. Bizim onlardan öğrenecek hiçbir şeyimiz
yok. Ha Biz onlara bir şey öğreteceğiz. dersek, hani
Sattıklarımız karşılığında öyle bir
iyilik yapalım. dersek, şimdi bir açıklık da yok. Ben
aslında bu konuda bir soru önergesi verdim ama henüz yanıt
almadım. Çok merak ediyorum ama tesadüfen bugün Sayın Bakan burada,
sanırım, bu konuda bizi aydınlatır da biz de
merakımızı gidermiş oluruz bu konuda. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Şimdi, aslında, yerel yönetimlerimizde çok
başarılı uygulamalar var bu konuda. Bakın, şehrim
Eskişehirde biz 2011 yılından beri toplumsal cinsiyete
duyarlı bütçeleme konusunda çok iyi örnekler sergiliyoruz ama merkezî
yönetim, Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin iyi uygulamalarını
görür mü? Maazallah! Nerede, nasıl engellerim, yetkiyi nasıl kendime
alırımın derdine düşmüş çünkü.
Getirdiğiniz Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanununda yapılan son değişiklikle de yerel yönetimler de dâhil
tüm kamu idareleri bütçelerini Cumhurbaşkanlığı
programına uyduracağı için her şey yine yürütmenin iki
dudağının arasına sıkışmış
durumda.
Her şeyin tek bir kişinin iki
dudağının arasına sıkıştığı
bu yürütme maddesine -yürütmenin samimiyetine de hiç ama hiç
inanmadığım için- ülkemizde nüfusun yarısını
oluşturan kadınlar adına özgür irademle ret oyu vereceğimi
açıklıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayalım.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
Kübalı şair Jose Martinin sözleriyle
Özgürlük çok pahalı bir kazanımdır, ya onsuz yaşamaya
boyun eğmek ya da bedelini ödemek gerekir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Yürütme ve yürütmelerle işlerin hiç de iyi
gitmediği ülkemizde bedel ödeyen vatandaşlarımızın,
ama en çok da kadınların iradesinin ilk seçimlerde sandığa
yansıyacağına inanarak hepinizi saygı ve sevgilerimle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Evet, şahıslar adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapacağız.
Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bugün 17 Aralık; bundan yedi yıl önce,
FETÖ terör örgütünün, 17-25 Aralıkta milletin temsilcisi meşru
Hükûmete karşı yargı yoluyla alçakça yapmaya
çalıştıkları darbe girişiminin yıl dönümü. 17-25
Aralık, kırk yıl boyunca devletin içerisine bir ur gibi
yerleşmiş FETÖ ihanet şebekesinin maskesinin
düşürüldüğü tarih olmuştur. Sandıkta bir türlü
yenemedikleri AK PARTİyi ve liderimiz, Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanı devirebilmek için hazırlanan
darbe planları, komplolar, kumpaslar ardı ardına
sahnelenmiştir. Gezi protestolarında
başaramadıklarını 17-25 Aralık yargı darbesinde
yapmak istemişlerdir. Ancak millete yönelik operasyon yeniden milletin
iradesine takılmış, hainler hedeflerine ulaşmadan bertaraf
edilmiştir.
Bizler AK PARTİ olarak,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde, bu zamana kadar olduğu gibi milletimizin emanetine her
zaman sahip çıkacağız, hainlere asla fırsat
vermeyeceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Bekle
CEMAL BEKLE (İzmir) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığımızca Romanlara yönelik politika koordinasyonunu
ve etkin uygulanmasını sağlamak,
vatandaşlarımızın eğitim, sağlık, istihdam,
barınma ve sosyal hizmetler alanında yaşam
koşullarını iyileştirmek için Roman Vatandaşlara
Yönelik Strateji Belgesi II. Aşama Eylem Planının
yayınlanmasının ardından, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız, Gençlik ve Spor
Bakanlığımız, Kültür ve Turizm
Bakanlığımız, Tarım ve Orman
Bakanlığımızla yine Romanlara yönelik sosyal hizmet
uygulamalarımızı geliştirmek için protokol
imzalanmış olmasını çok anlamlı buluyorum. Başta
Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere Sayın
Bakanlarımıza ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Topal
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Pandemi ne yazık ki bütün hızıyla
devam ediyor. Yüz binlerce diyaliz, anestezi, sağlık ve diş
teknisyeni, paramedik, ebe, hemşire ve laboratuvar mezunları atama
bekliyor. Yapılan atamalar çok yetersiz, bu mezunları pandemi
bittikten sonra mı atayacaksınız?
Ücretli öğretmen, usta öğretici, kurs
öğretmeni dokuz aydır işsiz, bu gruba neden destek
yapılmıyor? Atanamayan yüz binlerce öğretmen açlığa
terk edildi, bu sorunu ne zaman çözeceksiniz?
Esnafa kira yardımı olarak 500 TL
açıklandı, bu para esnafın maske parasına dahi yetmiyor,
bunu biliyor musunuz?
On binlerce öğrencinin interneti yok, bu
çocuklara neden ücretsiz internet vermiyorsunuz?
Dokuz aydır tek kuruş dahi kazanamayan
müzisyenlere bin TL vereceğinizi açıkladınız, bu rakamla ne
yapsınlar; ekmek mi alsınlar, pasta mı alsınlar?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kaya
YILDIRIM KAYA (Ankara) Sayın Bakan,
üniversitelerimizi fuhuş evi gibi gören bu zihniyetin üniversite
gençliğine vereceği hiçbir şey olamaz. YÖK, bu profesör
bozuntusunun unvanını elinden almalı, kampüsün
dışına çıkarılmalıdır. Ebubekir
Sofuoğlunu YÖK Başkanı görevden almaz ise Sakarya halkına,
öğrenci gençliğimize, üniversite gençliğimize gerçekten
yakışmayacak bir davranıştır.
Sayın Bakan, hem bir kadın hem bir anne
hem de ilgili Bakan olmanız nedeniyle bu olay karşısında
sessiz kalmayacağınızı düşünüyorum, gereğini
yapacağınıza inanıyorum. Lütfen, eğitim camiasına
yakışmayanlar kirli ellerini çocuklarımızın üzerinden
çeksinler, çekmezlerse iki elimiz yakalarında olacak.
BAŞKAN Sayın Etyemez
HALİL ETYEMEZ (Konya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Konya tarım şehridir, Konya maneviyat
şehridir, Konya sanayi şehridir. Savunma alanında güçlü ve
bağımsız olamayan milletlerin istikballerine güvenle
bakabilmeleri mümkün değildir. Ülkemizin caydırıcı bir
savunma sanayisine sahip olması stratejik ve millî bir zorunluluktur.
ASELSAN Konya Silah Sistemleri
Fabrikasının bugün üretime başlamasının, yerli ve
millî sanayimizin gücüne güç katmasının mutluluğunu
yaşamaktayız. ASELSAN Konya Silah Sistemleri Fabrikasına
Konyamızdan 24 girişimci yüzde 49 hisseyle sermayedardır. 1.220
nitelikli personel istihdamı sağlanmaktadır. 65 milyon
dolarlık stratejik bir yatırımdır. ASELSAN
Fabrikasının da içinde bulunduğu 1 milyon 581 bin metrekarelik
alan Teknoloji Endüstri Bölgesi ilan edilmiştir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
Zaferler işte bu eserlerle kutlanır, lafla değil. Eğer
zafer diye bir kararlılığınız varsa bu eserleri dikersiniz.
sözü Konyamızda hayat bulmuştur. Emeği geçenlere teşekkür
ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Köksal
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, 2016 yılında bir konuşmasında cumhuriyetimizin
kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürke gayri millî diye hakaret eden Ebubekir Sofuoğlu,
en son, üniversitelere fuhuş yuvası diyerek hakaretlerine devam
etmiştir. Şimdi, bu şahsın üniversitelere fuhuş
yuvası demesinden mi utanalım, bunu diyenin profesör olmasından
mı utanalım, bu sözlere kulak asmayıp konuşabilmesine
cesaret ve izin verenlerden mi utanalım yoksa böyle bir konuşmadan
sonra gidip üniversiteye, yüzü kızarmadan hâlâ ders verebilecek
olmasından mı utanalım! (CHP sıralarından
alkışlar)
HALİL ETYEMEZ (Konya) Tecavüzcülere
bakmıyorlar.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Normal...
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Ne normali ya, ne
normali, ne normali!
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Öyle demediniz mi
burada!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Ne normali, ne
normali, ne normali?
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Siz öyle demediniz
mi burada?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Siz buna normal mi
diyorsunuz ya?
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Niye sesiniz
çıkmıyor? Sizin kurumsal yapınızda
BAŞKAN Sayın Köksal
Evet, söz yürütmede.
Sayın Bakan, buyurun.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Sağ olun Başkan.
Öncelikle, 22 Mart 2020de KYK borçlarına dair
icra takipleri durduruldu ve KYK borçları
yapılandırılabiliyor.
Roman vatandaşlarımız için bizim
Roman Vatandaşlara Yönelik Strateji Belgemiz var. Yine, projelerimiz, I. Aşama
Eylem Planımız ve II. Aşama Eylem Planımız da
yürürlüğe girdi. Bunun haricinde, Roman
vatandaşlarımızın çoğunlukta olduğu bölgeler
başta olmak üzere 12 ilimizde 32 sosyal destek merkezimiz var ve bu
merkezlerde kadınlarımızın psikososyal, sosyokültürel ve
kişisel yönden mesleki gelişimlerine yardımcı olmaya da
devam ediyoruz. Yine, Tarım ve Orman Bakanlığımız,
Kültür ve Turizm Bakanlığımızla beraber bir protokolümüz de
gerçekleşmiş durumda.
Gündüz yayınlanan TV programlarına dair,
bir kere, biliyorsunuz, RTÜKün -Üst Kurulun- görev ve yetkileri arasında
programlarımızın takibi ve uyulması gereken yani medya
sağlayıcı kuruluşların uyması gereken kurallar da
6112 sayılı Kanunla belirlenmiş durumda. Biz de bu anlamda -hem
RTÜK hem biz- medya buluşmaları yapıyoruz ve ilgili kurum ve
kuruluşlarla takibi sağlamaktayız. Dolayısıyla, RTÜK
tarafından bu programlar denetleniyor ve bizler de çocuklarımıza
dair böyle yayınlar olduğu sürece, hem RTÜKe hem de ilgili kamu
kurum ve kuruluşlarına her daim yazılarımızı
yazıp bu konudaki denetimlerin yapılmasını
sağlıyoruz.
Onun haricinde, bizim, Ekranla Değil Akranla
Büyüsün Çocuklar Kampanyamız var. Bununla da yine, aile dostu, çocuk dostu
yapım ve dizileri teşvik etmeyi önemsemekteyiz. Çocuk dostu
uygulamaların teşviki ve MİM dediğimiz Muzır
İçerikle Mücadele Programımız var ve bu Muzır
İçerikle Mücadele Platformuna 7/24 ihbarlar alıyoruz ve bunun
neticesinde de bu ihbarları değerlendirip, aksiyon alıp bu
yayınların kaldırılması noktasında da irtibat
sağlıyoruz. Çocuklarımıza özellikle risk altında
bulunan çocuklarımıza koruyucu, önleyici hizmetler sunabilmek için
Mobil Çocuk Sosyal Hizmet Uygulamamızı da geçirdik. Çocuklar Güvende
Programımız var. Dijital risklerden korumak anlamında da sosyal
içeriklere, özellikle sosyal medyadaki içeriklere yine Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu ve diğer ilgili kuruluşlarla beraber
müdahil olup yayından kaldırmak için uğraşıyoruz.
Dolayısıyla, çocuklarımızı hem dijital ortamda hem de
sosyal anlamda korumak için çalışmalarımız devam ediyor.
Düzce SGK İl Müdürümüz vekâleten görevde, Düzce
İl Müdürümüz de şu anda vekâleten görevine devam etmekte.
Kadın cinayetleri konusunda
Kadın
cinayetleri, biz, bir tane
Demin de belirttim, Her canımız
kıymetli, hiçbir canımız kaybolmasın, vefat etmesin,
katledilmesin. diye büyük bir çalışmayla yürütüyoruz. Kadına
karşı şiddette en temel prensibimiz de sıfır tolerans
ilkesiyle devam edebilmek. Bu anlamda, her ilimizde, 81 ilimizde ŞÖNİMlerimiz
var, şiddet önleme ve izleme merkezlerimiz var. Onun haricinde,
İllerdekiler yetersiz kalabilir. diyerek biz her ilçemizdeki sosyal
hizmet merkezlerimizde de şiddet izleme birimleri kurduk.
Bakanlığımızda, 111i bağlı olmak üzere 146 tane
de kadın konukevimizde kadınlarımıza yardım ve
destekçi oluyoruz. Onun haricinde, İçişleri
Bakanlığımızın verilerine
baktığımız zaman da geçen seneye kıyasla bir
düşüş var ama biz istiyoruz ki hiçbir kadınımız bu
şekilde bir şiddete maruz kalmasın, her
kadınımızı koruyabilelim.
2019 yılı içerisindeki fizyoterapist
atamaları beklemektedir. diye bir soru vardı. 2019 yılı
içerisinde biz 2.313 pozisyona sosyal çalışmacı, psikolog, çocuk
gelişimcisi, fizyoterapist, diyetisyen, sağlık personeli,
psikolojik danışmanlık ve rehberlik alanlarında atama
gerçekleştirdik. Bunlardan 80 adedi de fizyoterapist olarak işe
alındı. 2021 yılı içinde yeni pozisyon
ihdaslarımız olacak. İnşallah daha çok fizyoterapistimize
de iş sahası açmış olacağız.
Sigortalılık öncesi doğum
borçlanmasına dair -bildiğiniz gibi- sosyal güvenlik reformu
öncesinde kadınlarımızın doğum borçlanma hakkı
yoktu. Kadınların doğum sebebiyle çalışma
hayatına uzak kaldıkları sürelerin sosyal güvenlik
açısından değerlendirilmesi amacıyla, 2008
yılında, başlangıcından sonra her bir çocuk için iki
yıla kadar olmak üzere en fazla 2 çocuk için borçlanma hakkı verildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Daha sonra, 2014 yılında
bu borçlanma hakkı 3e çıkarıldı. Dolayısıyla,
böylelikle, doğum yapmış kadınlarımıza
emeklilikte altı yıla kadar prim ödeme gün sayısı
avantajı sağladı.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
16ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, böylece 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifinin maddeleri kabul edilmiştir.
Teklifin tümü
açık oylamaya tabidir. Açık oylama yarınki birleşimde, son
konuşmalardan sonra yapılacaktır.
CAHİT ÖZKAN
(Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Yerinizden, 60a göre söz talebiniz var.
Buyurun Sayın
Özkan.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, 17-25 Aralık FETÖ yargı darbesi
girişiminin 7nci yıl dönümüne, millî iradenin Parlamentoda tüm
siyasi parti gruplarıyla, milletvekilleriyle Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. anlayışına dayalı olarak
millet tarafından icra edildiğine, millî irade, demokrasi, insan hak
ve özgürlükleri mücadelelerine devam edeceklerine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN
(Denizli) Teşekkürler.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; malum olduğu üzere, bugün 17-25
FETÖ yargı darbesinin 7nci yıl dönümü. Yarım asır boyunca
her dönemde devlet içerisinde çöreklenen FETÖcü terör örgütü unsurları,
17-25 Aralık yargı darbesiyle âdeta 27 Mayıs darbesinde, 12
Mart, 12 Eylül, 28 Şubat darbe teşebbüslerinde
kullandıkları metodu yine millî iradeyi zapturapt altına almak
için yinelemişlerdir. Tabii, meşru Hükûmeti hedef alan bu yargı
darbesi, milletimizin geçmiş darbelerden çıkardığı
dersle püskürtülmüş, onların şantaj ve montaj algılarına,
hiçbir şekilde onlara fırsat vermeksizin gerekli dersi vermiştir.
Evet, bugün, millî
irade, Parlamentoda tüm siyasi parti gruplarıyla, milletvekillerimizle
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
anlayışına dayalı olarak millet tarafından icra
edilmektedir. Bu anlamda, aynı iradeyi 15 Temmuzda da ortaya koyan aziz
milletimiz, iradesine sahip çıkmayı hem ülkesinde hem bölgesinde hem
de dünyada haykırmıştır.
Bu vesileyle, bir
kez daha millî irade, demokrasi, insan hak ve özgürlükleri mücadelemize devam
edeceğimizi ifade ediyor ve millî iradeye kastetme girişimlerine
fırsat vermeyeceğimizi yineliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sağ olun.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın
Özkoç.
3.-
Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Türkiye Cumhuriyetine, Meclisin bütünlüğüne
karşı kalkışmanın, nereden gelirse gelsin darbe
girişimlerinin karşısında olacaklarına, 17-25
Aralıkla ilgili iktidar partisi ile CHPnin arasında görüş ayrılığının
çok derin olduğuna, darbe kalkışmalarına karşı
çıktıkları gibi 20 Temmuz darbesine de karşı
olduklarına ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye Cumhuriyetinin
kendisine, birlik ve beraberliğine, Meclisin bütünlüğüne
karşı kalkışmanın ya da darbenin her ne olursa olsun
ve nereden gelirse gelsin Cumhuriyet Halk Partisi olarak
karşısında olacağız ve karşısında
olmaya devam edeceğiz. Ancak 17-25 Aralıkla ilgili iktidar partisi
ile ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisinin arasındaki görüş
ayrılığı çok derindir. 17-25 Aralık, FETÖ ile AKP
ilişkilerinin ve pazarlıklarının açığa
çıktığı bir tarihtir bizim için. Ayrıca, milletin
parasının nerelerde, nasıl tutulduğunu, yatak odalarında,
ayakkabı kutularında milletin parasının nasıl iç
edildiğinin açığa çıktığı bir tarihtir 17-25
Aralık. Onun için, darbe kalkışmasıyla millete
yapılanların üstünü örtmeye kalkışmanın bizim
açımızdan kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur. Biz, darbe
kalkışmalarına karşı
çıktığımız gibi, milletimizin bugüne kadar bilgi,
birikim, donanım ve kazançlarını bir avuç insanın eline
geçirmesi için yaptığı 20 Temmuz darbesine de
karşıyız, karşı olmaya devam edeceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
4.-
Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, ülkede millî irade üzerinde kumpas, vesayet,
darbe girişiminde bulunanların tarih boyunca var olduğuna,
Parlamentodaki siyasi parti grupları olarak FETÖnün şantaj ve
montajlarına müsaade edilmemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
tabii geçmiş darbelerden ders çıkarma ifadesini özellikle, biraz
önce yapmış olduğum konuşmada hassasiyetle vurguladım;
bu, çok önemli. Bakınız, bu ülkede millî irade üzerinde kumpas,
vesayet, darbe girişiminde bulunanlar ve bunun üzerinden de özellikle
petrol, faiz ve silahla bu milletin emanetini cebine indirmek isteyenler tarih
boyunca var olmuştur ve iş birlikçileriyle var olmaya devam
ettiklerini maalesef görüyoruz. İşte, bizim de
vurguladığımız budur.
27 Mayıs darbesinde dönemin Başbakanı
merhum Adnan Menderese karşı Eskişehirde kıskıvrak
yakalanmıştır ve 12 uçak dolusu altınla derdest
edilmiştir. diyenler yalanlarının arkasında çok
duramadılar ve milletimiz o kara günü Adnan Menderesin idam edilmesiyle,
acı bir tecrübeyle görmüş oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, son bir dakika.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu çerçevede, gerek
Silahlı Kuvvetler içerisinde kumpas girişimini gerçekleştiren ve
elli yıl öncesinden beri devlet içerisinde çöreklenen FETÖ terör örgütü
gerek spor camiasında gerek sivil toplum kuruluşları ticari
çevrelerde gerekse Türkiyede farklı tarikat
yapılanmalarının içerisinde çöreklenen ve kumpaslarını
yapan terör örgütü, bu hedefi 27 Mayısta gerçekleştirdiği gibi
yalan dolan, şantaj, montajlarla, kumpaslarla yürüdü. İşte bu
anlamda, biz, Parlamentodaki siyasi parti grupları olarak eğer bu
büyük fotoğrafı görür ve FETÖnün o algılarına, şantaj
ve montajlarına Silahlı Kuvvetlerde nasıl müsaade etmiyorsak,
spor camiasında nasıl müsaade etmiyorsak, iş çevrelerinde ve
siyaset alanında da aynı şekilde müsaade etmememiz
gerektiğini ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Özkoç...
5.-
Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, hâlâ Fettah Tamince gibi, Ethem Sancak gibi
insanların arkasında durulmaya devam edildiği için bu işin
üzerine gittiklerine, on sekiz yılda ülkenin başına gelenlerin
ne Menderes ne Demirel ne de Erbakan zamanında geldiğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) İşte, bizim
tam da bu noktada sözümüzün arkasında duruyor olmamız lazım,
siyasetçilerle. Eğer, Türkiyenin bu tür sıkıntıları
varsa, bunları aşmak istiyorsak şeffaf bir şekilde yapmamız
gerekiyor. Burada BMCnin ortağından, Ethem Sancaktan bahsetmek
istiyorum. Ethem Sancak, FETÖ terör örgütüyle ilgili, Fetullahçı terör
örgütü liderine yaptığı... Eğer, kendisi Ben, onu
Türkiyenin ve dünyanın lideri olarak görüyorum ve onunla ilgili gönül
bağım var. dedikten sonra savunma sanayisini Ethem Sancak gibi
birisine bu deneyiminden sonra teslim ediyorsanız, işte biz onun için
Tank Palete karşıyız; onun için AKPnin bu işi
halledemeyeceğine karşıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Fettah Tamince gibi
Ethem Sancak gibi insanların arkasında durmaya devam ettiğiniz
için biz hâlâ kuşkuyla bu işin üzerine gidiyoruz. Siz hâlâ
Fetullahçı terör örgütünün siyasi ayağını ortaya
çıkarmak niyetinde olmadığınız için, bu işin de
tam içinde olduğunuz için, o yüzden biz bu konunun üzerine gitmeye devam
edeceğiz. Ne savunma sanayisini ne milletin birikimini, Fetullahçı
terör örgütü başta olmak üzere, bunların hiçbirisine teslim etmemekte
kararlıyız.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti yüz
yıllık birikiminde, birçok siyasi parti, birçok darbe, birçok
demokrasi aşamalarından geçmiş bir cumhuriyet birikimidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Burada birçok şey
olmuştur ama şunu unutmayalım: Bu on sekiz yılda
Türkiyenin başına gelenler, ne Menderesin zamanında ne
Demirelin zamanında ne Erbakanın zamanında gelmiştir;
millî görüş gömleğini kendi vücudundan çıkarıp da yüzünü
emperyalizme dönenlerden gelmiştir. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş
6.-
Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, darbelere
karşıtlık konusunda Meclisteki hiçbir siyasi partinin
farklı görüşü olmadığına, neyin darbe olduğu neyin
olmadığının kıyaslamasında uzlaşmaz bir
durum olduğuna, 17-25 Aralıkta ortaya saçılan bilgi, belge ve
paraların hesabının henüz sorulmadığına, Eş
Genel Başkanları cezaevindeyken OHAL koşullarında Anayasa
değişikliği yapıldığına ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Darbelere karşıtlık konusunda
sanırım burada hiçbir siyasi partinin farklı bir görüşü yok
yani 15 Temmuz darbe teşebbüsüne karşı da hepimizin imza
attığı bir metin var ancak darbeleri biraz
karıştırıyoruz galiba. Hani, neyin darbe, neyin darbe
olmadığını kıyaslamada uzlaşmaz bir durum var. 15
Temmuz ile 17-25 Aralığı doğrudan, aynı
meseleymiş gibi ortaya koymak insanların kafasını karıştırır.
Bir kere, 17-25 Aralıkta ortaya saçılan
bilgi, belge ve paraların henüz hesabı sorulmadı; paralar
sıfırlandı ve bakanlar yargılanmadı. Bu ülkede onun
hesabının sorulması, yapılan yasal
değişikliklerle engellendi. Bunu cemaat ya da başka biri, kim yaparsa
yapsın, bu Meclise, halkın temsilcilerine bunun hesabı
verilmeliydi; dün de söyledik bunu, bugün de söylüyoruz ve söylemeye devam
edeceğiz. Tabii ki Darbeye karşıyız. diyen bir iktidar
partisine -yani sadece bir yetkili değil, hepsi söylüyor- kendi
darbelerini de hatırlatmak istiyoruz: 4 Kasım darbesi hâlâ devam
ediyor. 16 Nisan 2017de milletvekilleri ve eş genel
başkanlarımız içerideyken bu Meclisten 16 Nisan referandumu için
anayasa değişikliği geçirildi ve OHAL şartlarında
geçirildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son bir dakika.
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Hatta
dönemin Başbakanı Sayın Binali Yıldırım OHAL
koşullarında da anayasa değişikliği yapılmaz.
demişti ama tam da OHAL koşullarında Anayasayı
değiştirdiler, yeni bir sistem getirdiler. Ben Anayasa Komisyonu
üyesiyken o zaman Silivri Cezaevindeydim, biliyorum çünkü o süreci izledim ve
şunu da söyleyeyim: Kendi yaptıklarımız darbe değil
ama FETÖnün yaptıkları darbedir. diyorlar. söylemini asla kabul
etmiyoruz. Darbelerle yüzleşelim ama demokrasi adı altında bir
partiye, bir düşünceye, bir inanca ya da farklı kesimlere
yapılan darbeleri de gelin, hep beraber, burada ortaya çıkaralım
diyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkan
7.-
Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, FETÖ terör örgütünün bütün unsurlarının kökünü
kazımak ve kurduğu kumpasların hesabını sormak için
Parlamento tarafından düzenleme yapıldığına,
bağımsız yargının çalıştığına
ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, aslında
Barikayıhakikat müsademeyiefkârdan tezahür eder. Hakikat güneşi
fikirlerin çatışmasından ortaya çıkar. Bu anlamda, 17-25
Aralık darbesiyle yüzleşiyorsak öncelikle şu hususta bir
mutabakata varmamız gerektiğini düşünüyorum, o da şu:
Eğer Silahlı Kuvvetler içerisinde biliyoruz, inanıyoruz ve
tespitini de yapmışsak, FETÖcü unsurlar bir kumpas girişiminde
bulunmuşsa, spor camiasında bir kumpas girişiminde bulunmuşsa,
özellikle, sivil toplum ve iş dünyasında kumpas girişiminde
bulunmuşsa aynı unsurları bir manivela gibi kullanarak siyaset
arenasını şekillendirmek için gerçekleştirmek istenen 17-25
Aralık darbe unsurunda kullandıkları unsurları da darbe teşebbüsünün
bir manivelası ve bir algı yönetimi olarak görmemiz gerektiğini
düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu, samimi
yaklaşımımızdır. Bu anlamda, biraz önce Grup
Başkan Vekili Sayın Özkoçun da ifade ettiği, eğer bu
ülkede millî irademize sahip çıkacaksak ve bu noktada bir hassasiyetimiz
varsa -ki Sayın Grup Başkan Vekillerinin hassasiyetine de saygı
duyuyorum- sahip çıktığımızı ifade ediyorum. Bu
anlamda, FETÖ terör örgütünün bütün unsurlarının kökünü kazımak
ve bu ülkede yapmış olduğu bütün kumpasların
hesabını sormak için hem Parlamento olarak düzenleme yaptık hem
de bağımsız ve tarafsız yargımız
çalışıyor. İnşallah, bu, demokrasimiz
açısından kazançtır. Ortak Parlamento kültürümüzün de
güçlenmesine vesile olacağına inanıyor, teşekkür ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.40
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.54
BAŞKAN: Başkan
Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 34üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)
BAŞKAN - 2021 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanun Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi, program uyarınca 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin maddelerini
sırayla görüşüp oylamalarını yapacağız.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin 1inci maddesini tekrar okuttuktan sonra
oylarınıza sunacağım.
2019 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUN
TEKLİFİ
Gider bütçesi
MADDE 1- (1) 22/12/2018 tarihli ve
7156 sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile
10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanununa ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel
bütçe kapsamındaki kamu idarelerine 949.025.615.000 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel
bütçeli idarelere 73.771.848.000 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan
düzenleyici ve denetleyici kurumlara 6.536.982.000 Türk Lirası, ödenek
verilmiştir.
(2) Kanunların verdiği yetkiye dayanarak
yıl içerisinde eklenen ve düşülen ödenekler sonrası 2019
yılı merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinde
gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel
bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin bütçe giderleri 978.569.400.796,47
Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel
bütçeli idarelerin bütçe giderleri 104.640.636.329,38 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan
düzenleyici ve denetleyici kurumların bütçe giderleri 6.089.660.848,42
Türk Lirası,
olarak gerçekleşmiştir.
(3) 2019 yılı merkezi yönetim net bütçe
gideri 1.000.026.856.135,04 Türk Lirasıdır.
BAŞKAN 1inci maddeyi daha önce kabul edilen
cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
Gelir bütçesi
MADDE 2-
(1) 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile 5018 sayılı
Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 867.296.403.000
Türk Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri
11.179.800.000 Türk Lirası öz gelir, 63.704.956.000 Türk Lirası
Hazine yardımı olmak üzere toplam 74.884.756.000 Türk Lirası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların
gelirleri 6.420.391.000 Türk Lirası öz gelir, 116.591.000 Türk Lirası
Hazine yardımı olmak üzere toplam 6.536.982.000 Türk Lirası,
olarak tahmin
edilmiştir.
(2) 2019
yılı merkezi yönetim kesin hesap gelir cetvellerinde
gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 852.407.709.894,57
Türk Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri
20.924.633.443,61 Türk Lirası öz gelir, 85.829.453.388 Türk Lirası
Hazine yardımı olmak üzere toplam 106.754.086.831,61 Türk
Lirası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların
gelirleri 6.662.728.706,59 Türk Lirası öz gelir, 96.603.000 Türk
Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 6.759.331.706,59 Türk
Lirası,
olarak gerçekleşmiştir.
(3) 2019
yılı merkezi yönetim net bütçe geliri 875.279.585.705,11 Türk
Lirasıdır.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde gruplar
adına ilk söz İYİ PARTİ Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın Şenol Sunatta.
Buyurun Sayın Sunat. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL
SUNAT (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifinin 2nci maddesi
üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygılarımla selamlarım.
Evet, iktidar vekilleri günlerdir kürsüye
çıkıyor ve Bütçemiz hayırlı olsun. diyorlar.
Hayırlı olsun tabii de biz, öyle bir hayırlı hâlini
göremedik. Biliyorsunuz, Cumhurbaşkanı itibara çok önem verir. Bütçede
saray eşrafının milyonlarca dolarlık itibar giderleri
düşünülmüş ama açlık sınırının altında
yaşayan milyonların geçim sıkıntısı
düşünülmemiş.
Yine, müteahhitlerin itibarları
düşünülmüş -iktidarımız için tabii ki çok önemli
olduğu için- bütçede yandaş müteahhitlerin milyon dolarları
götüreceği yeni işler düşünülmüş ama milyonlarca
işsizin, asgari ücretlinin, emeklinin nasıl geçineceği
unutulmuş.
Sayın iktidar milletvekilleri, bir yasama
yılı boyunca çok az söz alan veya söz alamayan ve bütçe
görüşmelerinde konuşma imkânı bulunan sayın milletvekillerine
söz söylemek istiyorum: Milletin vergileriyle oluşturulan ve Türk
milletinin tamamının menfaati için harcanması gereken bu bütçe
üzerine konuşurken keşke amacınız sarayın vitrinine
çıkmak veya saraya selam çakmak değil, Türk milletinin gönlüne girmek
olsaydı. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Derdiniz yandaş, gözü doymayan müteahhitler
değil, memleketin karnı doymayan şerefli evlatları
olsaydı. İtirazınız Türk milletinin hakkı ve hukukunu
savunan İYİ PARTİye değil, torunlarımızı,
onların çocuklarını bile borçlandıran
iktidarınızın politikalarına olsaydı. Sayın
milletvekilleri, insanların kendini eleştirebilmesi,
yanlışını kabul etmesi ve yanlıştan dönmesi büyük
erdemdir.
Ingmar Bergmana sormuşlar Gidişat kötü,
dünya nasıl kurtulacak? Utanç. demiş Dünyayı bir tek utanç
kurtarır. İşte, canımızdan aziz bildiğimiz
ülkemizi de emin olun utanç ve uyanan vicdanlar kurtaracaktır.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, verileri ayarlama enstitüsü
var Türkiyemizde, adı TÜİK. Türkiyede işsiz sayısı
azalmış. Vay canına, değerli milletvekilleri! Yüksek
teknoloji ürün üreten, ihracat yapan Almanyada bile işsizlik artıyor
yani oranı yükseliyor ama Türkiyede geçen yıla nazaran istihdam 733
bin azalırken ve nüfus 1 milyon artarken işsizlik oranı
düşüyor, hem de bu şartlarda. Ya, nasıl bir sihirbazlık bu;
bravo, kutluyorum sizleri(!) (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Evet, Cumhurbaşkanı sesini yükselterek
açıkladı, böbürlenerek; 1 milyon 240 bin esnafa 5 milyar Türk
lirası yardım yapılacağını ve üç ay boyunca 750
lira verileceğini ifade etti. Çok gururlandık, değil mi
arkadaşlar, gözlerimiz yaşardı bu fedakârlık
karşısında(!) Almanya hasetten çatladı sayın
milletvekilleri, hemen yirmi beş gün kapattı Almanyayı ve 11
milyar euroluk bir yardım paketi açıkladı(!)
Sayın Cumhurbaşkanı geçenlerde dedi
ki: Müminin görevi varlıkta şımarmamak, yoklukta sabretmektir.
Gerçek mümin acıyı bal eyleyendir. Bana bir vatandaş
yazmış, ben demiyorum, vatandaş diyor: Müteahhide gelince
yap-işlet-soy-devret; kendilerine gelince ye, iç, sarf et; vatandaşa
gelince Nankörlük etme, hâline şükret.
Evet, sayın milletvekilleri, gerçek
milletvekili milleti soyanların yanında ballı kaymak yiyen
değil, milletin yanında milletin çektiği çileyi ar eyleyen
olmalıdır.
Evet, Aile ve Çalışma Bakanımız
burada bugün. Yoksulluk, özellikle aşırı yoksulluk artık
Türkiyemizin sorunu olmaktan çıktı. dediler. Bazı
yandaşlar da diyor ki: Ya, bu insanlar iş beğenmiyor, o yüzden
işsizler var. Bir de aş, iş diye not bırakıp intihar
edenler de emin olun reisinizi zor duruma düşürmek isteyen art niyetliler.
Yoksa hiç öyle bir şey mi var Türkiyede? Milletin aklıyla alay
etmeyin Sayın Bakan, sizler de. Nerede yaşıyorsunuz?
İşsizler, asgari ücretliler, emekliler, esnaflar, çiftçiler açlık
sınırının altında yaşıyor bu ülkede.
Dışişleri Bakanı burada bir
konuşma yaptı, Ülkede seçim yok. Seçim olsa da iktidarın size
verilmeyeceğini biliyorsunuz. dedi kürsüden. Bu ne demek?
Sandığın vereceğini vermeyecek olan kim acaba, merak ettim.
Sizlere iktidarı sandık sonuçları vermedi mi? Kim verdi? Siz
kürsüde polemik yapacağınıza, bozulan dış
ilişkileri düzeltmeye çalışın.
Sayın Dışişleri Bakanı,
küçümsediğiniz, yerden yere vurduğunuz eski Türkiye, Kıbrıs
Barış Harekâtından sonra uygulanan ABD ambargosuna 1975
yılında en büyük cevabı ABD üslerine el koymakla verdi. Hadi,
yeni Türkiyenin kahraman mücahitleri, sizden hamle bekliyoruz. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Evet, bütçe konuşmalarında çok atarlanan,
milletvekillerine bağıran, el kol hareketi yapan,
yalancılıkla suçlayan Ulaştırma Bakanı
yap-işlet-devret projelerini anlattı, durdu. Bir de Kanal
İstanbul Projesi sayesinde Türkiye bilimin, teknolojinin -bir de sanat
katılmış- sanatın ve ekonominin kalbi olacakmış.
Vay ki vay!
Sayın Bakan, Çorumlular beni aradılar;
havaalanı, demir yolu ve lojistik yollarının söz verildiği
hâlde yapılmadığını, özellikle İskilip ve Tonya
bağlantılı İstanbul yolunun temelinin on dokuz yıl
önce atıldığını ve her seçim döneminde söz
verildiğini ama hâlen bir hareket olmadığını söylememi
istedirler. Bu yol yapıldığında Çorum ve ilçeleri,
Kastamonu ve Çankırı yarar görecek. Elçiye zeval olmaz, biliyorum AK
PARTİ milletvekilleri yine bana kızacak bu konuda. Çorumluların
günahı ne, sayın milletvekilleri? En büyük desteği de Çorum ve
ilçelerinden aldınız. Nasıl olsa bir şey yapmadan da oy
alıyoruz. diye mi düşünüyorsunuz? Müteahhitlerinizin rant elde
edeceği, cukka sağlayacağı bir iş olarak görmüyorsunuz
herhâlde? Ama ben bu kürsüden söz veriyorum: İYİ PARTİ
iktidarında Anadolumuzun bütün il ve ilçeleri ayağa kalkacak ve bunu
yaparken de kimseye hazinenin parasını peşkeş çekmeden,
kimsenin hakkını ve hukukunu yemeden yapacağız.
Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz, bakanlar
sosyal medya hesaplarından istifalarını açıklıyorlar.
Sosyal medya devlet erkânının istifalarını sunduğu bir
mecra artık. İçişleri Bakanı Twitterdan yaptı istifa
açıklamalarını. Hakkını yemeyelim, taraftarı
sahip çıktı -sosyal medyada maşallah iyi
teşkilatlanmış- ve istifası kabul edilmedi ama kendisi için
handikap onu belirtmek isterim. Damat Bakan da Instagramdan yaptı ama
basın bile yirmi yedi saat sonra gördü ve taraftarı da sahip
çıkmadı, görevden affedildi. Hâlen kayıp, inşallah
afiyettedirler. Damat sayesinde de doları 7 liranın altında tutmak
için Merkez Bankasının 125 milyar dolar rezervi eridi, gitti. Hesap
veren yok çünkü yapanın yanına kâr kalıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ŞENOL SUNAT (Devamla) Şimdi,
değerli milletvekilleri, Tiktoktan istifasını, istifa
açıklamasını beklediğimiz Tarım Bakanı var.
Çiftçilerimizin bankalara ve tarım kredi kooperatiflerine birikmiş
borçları var, ödeyemiyorlar bu şartlarda ama derdi değil
Bakanın. Çiftçilerin birikmiş borçlarını ödeyebilmeleri
için tarım kredi kooperatifleri başta olmak üzere bankalarca
başlatılmış haciz işlemleri uygulanıyor, derdi
değil Beyefendinin. Acilen durdurun, borçların faizsiz olarak uzun
vadede yapılandırılması için gayret sarf edin, üretenleri
yok ediyorsunuz diyoruz, derdi değil Bakanın.
Çorumun Oğuzlar ilçesi var; küçük bir ilçe ama
çok iyi ceviz yetiştiriyor, üretiyor. Bakana tavsiyemdir:
Oğuzların cevizi çok kaliteli olup zekâya da çok iyi gelmektedir,
yemesini tavsiye ediyorum. Aynı zamanda yerli ve millîdir. Oğuzların
cevizini de yok etmeyin diyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Kayseri Milletvekili Sayın İsmail Özdemir.
Buyurun Sayın Özdemir. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelir bütçesi
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dünyaya gönderilmemizin,
ademoğulları olarak, insanoğulları olarak dünyaya
gönderilmemizin iki temel gerekçesi vardı. Bunlardan birincisi, bize
tanınan mühlet ve sınırlar çerçevesinde yaşamak, ikincisi
ise dünyanın imarıyla meşgul olmak. Peki, ilk andan itibaren
neredeydik, bugün nerelere geldik? Bilhassa içerisinde bulunduğumuz
21inci yüzyılın bu koşulları çerçevesinde ve tüm
insanlık olarak yaşamış olduğumuz pandemi
münasebetiyle, böylesi bir dönemde bu sorgulamanın elzem olduğu ve bu
sorgulamanın yapılması gerektiği kanaatini
taşıyoruz.
Tabii, insanlığın içinde
bulunduğu döneme tarihsel perspektif ve bilimsel bulgularla
bakıldığında genel olarak çevresel koşulların
durumu ve beslenme alışkanlıklarımıza göre isimlendirmelerin
verildiği gerçeğiyle karşı karşıya kalıyoruz.
İnsanlar ilk etapta toplayıcı olarak yaşadılar yani
tabiattan buldukları yiyeceklerle ve içeceklerle beslendiler. Bu
alışkanlıkları, akabinde aletlerin icadı ve alet
kullanma yeteneğiyle beraber avcı toplumuna geçişimizi
sağladı. Avcı toplumunun ardından da yine, hem aletleri
daha yetenekli bir şekilde kullanmamız hem hayvanları
evcilleştirebilmemizle birlikte bu kez tarım toplumu dönemi tüm
insanlık için başlamış oldu ve tarım toplumuyla
beraber, teşkilatlanmış yapılaşmalarla birlikte ve
diğer kolektif -bu anlamda- organlarla birlikte bütün insanlık
artık yavaş yavaş şehirleşmeye başladı. Bunu
Sanayi Devrimi takip etti ve bugünlere kadar da gelmiş olduk.
Pekâlâ, bu serüven bizler için bir ilerleme miydi?
Yani insanlık bu konumlardan bir sonraki aşamaya sürekli bilgiler
edinerek, tecrübeler edinerek hem yaşam tecrübesi hem beraber yaşama
tecrübesi hem de aynı zamanda diğer sorumlulukları çerçevesinde
bu hayatını idame ettirmeye çalışırken, koşullara
adapte olmaya çalışırken daha ileri bir seviyeye mi geldi?
Doğrusunu isterseniz, bugün bu sorunun cevabı bilimsel açıdan da
tartışma meselesidir. Çünkü şöyle bir gerçeklik var: Tarihte
hastalığa en az yakalanan insanların modern tıbbın
geliştiği ve sağlık koşullarının
düzeldiği 19uncu ve 20nci
yüzyıllara kadar olanlar olduğu bugünlerde söylenebiliyor, böyle bir
iddia var ancak bugün yakalandığımız
hastalıkların çoğu hayvanları
evcilleştirdiğimizde ve dolayısıyla, onlarla daha
yakın temasa geçtiğimizde ortaya çıkmaya
başlamıştır. Hayvanlardan bize bu zamana kadar çok fazla
sayıda hastalık geçti. Domuz ve ördekten grip, attan soğuk
algınlığı, inekten çiçek hastalığı ve
köpekten kızamığı aldık bizler. Süt ürünlerini
tüketmeye başladığımızda ise en azından 30 yeni
hastalıkla daha tanışmış olduğumuz gerçeği
bilimsel verilerle sabittir. İşte bugün, 2019 yılının
son döneminde bütün insanlığın karşısına yeni bir
hastalık çıktı ve yine, bizim kültürümüzde olmayan,
inancımızda olmayan bir beslenme sebebiyle bu hastalık ortaya
çıktı. Çinin Wuhan kentinde, elde var olan, en azından
şimdilik kuvvetli olan bulgulara göre yarasadan kaynaklı bir virüsü
insanoğlu almış oldu ve hâlâ bugün bu virüsle
yaşayabilmenin, nasıl yaşayabileceğimizin ve nasıl
hayatta kalabileceğimizin, bundan sonra da hayatımızı
nasıl idame ettirebileceğimizin hep beraber arayışı
içerisindeyiz. Yeni normal dediğimiz koşullar da zaten bunları
doğuruyor. Bu alışkanlıkların bir kısmı
şüphesiz ki geçici olacaktır. Hep beraber burada,
dışarıda, her yerde şimdilik maske takıyoruz ama yeni
normalin bize getireceği koşullar içerisinde bundan sonraki dönemde
de hiç kuşku yok ki hem bireysel olarak hem toplumsal olarak başka
şartlara adapte olma zorunluluğumuz da var.
Bakınız, bugünlerde
insanlık sadece dünyayı imar faaliyetleriyle mesul değil, sadece
bunlarla da meşgul olmuyor. 21inci yüzyıl ve akabinde ilerleyen
dönemlerde belki de yeni gezegenlerde yaşayabilmenin arayışı
içerisinde olacağız. Pek çok ülke hem uzay sanayisini hem de uzay
programını başlatmış durumda, ülkemiz de bunlar
içerisinde olan bir ülke ve bu şartlarda da Yeni dönemde aslında
nasıl bir çağa giriyoruz? sorusunu sorgulamamız önem arz
ediyor. Baktığımızda, 21inci yüzyılda, hatta
şimdiden itibaren makinelerle beraber yaşayabileceğimiz ve
beraber yaşayacağımız bir dönemin içerisindeyiz.
Dahası, şunu ifade etmek lazım: Bugün insanoğlunun üstlenmiş
olduğu bazı sorumlulukları ve insan gücüyle yapılan bazı işleri
artık makineler yapmaya başlayacak. Bahsettiğimiz, bugünlerde
konuşulan, üzerinde durulan sanayileşmeyle alakalı konulardan
bir tanesi Endüstri 4.0. Nasıl bir çağa giriyoruz? sorusunu
sorgularken aynı zamanda yapay zekâ teknolojisiyle de iç içe
olduğumuz gerçeğini göz önünde bulundurmamız lazım.
Artık, belki de bizim yerimize düşünüp karar verebilen makinelerle
beraber aynı dönem içerisinde, aynı şartlar içerisinde
yaşayabileceğimiz gerçeği de karşımızda var.
Dolayısıyla, bu durum bizi daha az insan gücü ve daha fazla makine
çağına doğru götürüyor görüntüsü vermektedir.
Elbette ki bütün bunlarla beraber bugün sadece bir
pandemiyle karşı karşıya değiliz, aynı zamanda
ciddi bir iklim sorunuyla karşı karşıyayız.
Bakınız, içerisinde bulunduğumuz bu yıl içerisinde
ülkemizdeki yağış rejimleri çok düşük seviyelerde
ilerliyor. Su sorunu, sadece bizim meselemiz olmaktan çıktı, giderek
temiz suya ulaşma meselesi bütün insanlığın ortak problemi
hâline gelmeye başladı. İşte, bütün bunlar acaba ülkeleri
küresel siyasette su ve temiz gıdaya, tüketilebilir gıdaya
erişme noktasında daha agresif bir hâle getirecek mi ve yeni pazarlar
bulma noktasında da ihtiyacı artıracak mı? Bütün bunlarla
beraber, yine, içerisinde bulunduğumuz koşullar, çevresel
şartlar, yaşamış olduğumuz bazı
alışkanlıklarımızın değişmesi ne
yazık ki insanların inancını sarsacak, toplumun
vicdanından ve imanından kaynaklı ahlaki değerleri
yozlaştırabilecek, maddiyata yönlendirecek, bireyselliği ve
sınırsız özgürlüğü özendirebilecek bir süreci de bizlere
işaret ediyor.
Dolayısıyla saygıdeğer
milletvekilleri, bugün insanlığın önünde 4 esas tehdidin
olduğunu ifade etmemiz lazım. Bunlardan bir tanesi, hiç şüphe
yok ki inançlara yönelecek olan tehditlerdir. Bunun nasıl bir sonuç
doğuracağı şu anda kestirilemiyor. İkincisi, yine,
bireysel ve toplumsal yozlaşma sebebiyle ahlak düzeyinde ortaya
çıkabilecek tahribatlardır. Bütün bunlarla beraber
aşırıcı bazı yapılanmaların, örgütlerin
hatta aşırıya çıkabilecek, aşırıya
varabilecek tavırlarında, davranışlarında, politikalarında
devletlerin olabileceği gerçeğini de göz ardı etmememiz
lazım. Elbette pandemiyi konuşuyoruz, yaşamış
olduğumuz süreçteyiz. İklim değişikliğinden bahsettik,
makineleşme ve sanayileşme dedik; bütün bunlarla beraber
açlığın da insanlığı tehdit ettiği
gerçeğini yine ifade etmemiz lazım. Bakınız, bugün dünyada
her 9 insandan 1i açlıkla karşı karşıya, 821 milyon
insan açlık pençesinde yaşıyor -bu çok önemli- 670 milyondan
fazla yetişkin ve 140 milyon genç obezite sorunu yaşıyor. Yani
belli ki küresel seviyede de bütün insanlar arasında da
adaletsizliğin olduğu gerçeği karşımızda
bulunuyor. Dolayısıyla, bizim, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
sürekli söylediğimiz konu: İnsanlığın huzurunun tesis
edildiği bir küresel iklim mutlak surette, herkes için gerekliliktir.
Bugünlerde ülkemizle alakalı da bu israfa dikkat çekmemiz lazım,
bilhassa gıda israfında ki ülkemizde günlük israf edilen ekmek
miktarı yaklaşık 5 milyon adettir. Üretilen sebze ve
meyvelerimizin yüzde 50si kayıp durumdadır. Hizmet sektöründe
işletme başı olarak yılda 4,2 ton gıda, 2 bin litre
içecek ise israf ediliyor. Yine her yıl 18,8 milyon ton gıda da çöpe
gidiyor. Dolayısıyla, bu şartlar altında ben Tarım
Bakanlığımıza da hassaten teşekkür etmek istiyorum
çünkü Türkiyede ilk kez kayıpların ve israfın önlenmesi için
bir ulusal strateji belgesi ve eylem planı benimsenmiştir, bunu
önemsiyoruz ama netice verecek sonuçların da doğmasını
elbette ki arzu ediyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, bütün bunlar
çerçevesinde, önümüzdeki dönemde bizler açısından en büyük tehdit hiç
kuşku yok ki millî kültürümüzün, dolayısıyla her birimizin
yaşananlardan nasıl etkileneceğidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
İSMAİL ÖZDEMİR (Devamla) - Bütün
bunlara odaklanılması lazım ki bu sadece siyasi müesseselerin de
meselesi değildir. Akademisyenler ve bilhassa toplum bilimcileri,
ilahiyatçılar, bilim adamları, her alandaki bilim adamları bu
gerçeğe kafa yormak durumdadır. Allaha hamdolsun, devletimiz bu
pandemi sürecinde çok isabetli tedbirler alarak her birimizin,
vatandaşımızın sorun ve sıkıntı
yaşamasının önüne geçebilmiştir. Dünyada pek çok ülke
sağlık sistemini ayakta tutamazken, Türkiye sağlık
sistemini ayakta tutmayı başarmış, bilhassa
vatandaşına sağlamış olduğu sosyal imkânlarla da,
yaşanan bu pandeminin yıkıcı etkilerinin
atlatılmasını başarabilmiştir. İnşallah,
21inci yüzyıl bizler için daha aydınlık olacaktır.
Türk devlet geleneği, Türk milleti var
olduğu günden bu yana tek bir gerçeğe odaklanmıştı.
Bakın, asırlar öncesinden Bilge Kağan ne diyordu? Ötükeni il
tuttum, açları doyurdum, çıplakları giydirdim, yoksul milleti
zengin kıldım, az milleti çoğalttım; artık kötülük
yok. Ey Türk, üstte gök basmasa, altta yer delinmese, senin ilini ve töreni kim
bozabilir? demişti. (MHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayalım lütfen.
İSMAİL ÖZDEMİR (Devamla) Ve hiç
şüphe yok ki Bilge Kağandan asırlar sonra, Şeyh Edebali
bir önceki devletimiz olan Osmanlının kuruluşunda da aynı
nasihati vermişti: İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. Hamdolsun, bugün devletimiz bu kudretini,
insanımızı yaşatmaya, milletimizi yaşatmaya var olan
enerjisini vermiş ve inşallah, 21inci yüzyılda, bu gerçekler
ışığında, Türkiye Cumhuriyeti devleti daha güçlü var
olma mücadelesiyle tüm insanlığa huzur getirebilecek bir
anlayış ve iradeyle yoluna devam edecektir diyorum.
Bütçemizin hayırlara vesile olmasını
temenni ediyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Garo Paylan
Buyurun Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, ekranları
başında bizi izleyen değerli halkımız ve cezaevlerinde
bizi dinleyen değerli yoldaşlarım; hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, halkın
taleplerinin olmadığı, vicdansız ve adaletsiz bir bütçeyle
karşı karşıyayız, saraydan böyle bir bütçe geldi.
Bakın, bir ay Komisyonda görüştük, günlerdir burada görüşüyoruz,
bütçe görüşmelerinin sonuna geldik, bütçede, bu vicdansız ve
adaletsiz bütçede bir virgül değiştiremedik arkadaşlar. Neden?
Neden değiştiremedik? Çünkü Meclisimizin bir gücü yok
arkadaşlar. Bakın, neden Meclisimizin bir gücü yok? Çünkü Meclisimiz
bir darbe yedi arkadaşlar. Darbeyle karşı karşıya
kaldık. Meclisimize yalnızca bomba atılmadı, defalarca bu
Meclis darbe yedi arkadaşlar. Değerli arkadaşlar, tam altı
yıldır darbe dinamiği içinde debelenip duruyoruz ve bir türlü bu
girdaptan çıkamıyoruz çünkü irade Mecliste değil, irade
Beştepeye gitti arkadaşlar.
Oysa, 2013-2015 döneminde demokratikleşmeyi
konuşuyorduk, barışı konuşuyorduk, Avrupa
Birliğinin bir parçası olmayı konuşuyorduk, demokratik bir
Türkiyeyi konuşuyorduk ama arkadaşlar, işte, o hayallerimiz
darbeyle karşı karşıya kaldı. Bakın, o dönemin
iktidar ortakları AKP ve ortağı cemaat -şimdi FETÖ diyoruz
ona- bir güç kavgasına girdiler ama bu güç kavgasına girenlerin ikisi
de ülkeyi demokratikleştirmek için kavga etmiyorlardı, gücü ele
geçirmek için kavgaya girişmişlerdi ve o kavganın sonucunda
arkadaşlar, darbe dinamiği tetiklendi. Ülke içindeki karanlık
odaklar çözüm sürecinden rahatsızlardı. Çözüm süreci bitmeli.
diyorlardı ve bu anlamda darbenin ilk büyük provokasyonu tetiklendi, 6-8
Ekim Kobani olayları tetiklendi arkadaşlar. Altı yıldır
demokratik siyaset darbe yiyor ama 6-8 Ekim olaylarına bakmayı reddediyor.
Burada, defalarca, araştıralım dedik, her önergemizi
reddettiniz. 6-8 Ekim Kobani olaylarını HDPye darbe vurmak için bir
araç olarak kullandınız.
Gelin, 6-8 Ekimin hakikatlerine bakalım arkadaşlar.
Suriyede 2011 yılında iç savaş tetiklenmişti ve
IŞİD Suriyeyi hakimiyeti altına almaktaydı. Bütün dünyadan
bu IŞİD karanlığını durdurmak için Türkiyeye
çağrılar vardı. Orada Kürt güçleri IŞİDe
karşı savaşıyorlardı. IŞİD ilk büyük
soykırımını 2014 Ağustosunda Şengalde Ezidilere
karşı yaptı. Daha sonra da arkadaşlar, Kobaniye
saldırdı. Yüz binlerce Kürt Türkiye'ye sığındı,
ben de o dönemde bir insan hakları savunucusu olarak -daha milletvekili
değildim- Urfa Suruça gittim ve aylarca o mültecilerle
uğraştım arkadaşlar, mültecilerin barınabilmesi için
uğraştım ama bir şeyle daha uğraştık.
IŞİDdeki o barbar yapı, halkı katletmek istiyordu. Buna
karşı çözüm süreci devam ediyordu. Diplomatik kanallar
açıktı arkadaşlar. O dönemin iktidarına Gelin, Kobaniye
bir yaşam koridoru açılsın ve o yaşam koridorunda
Kobanideki direnenler hayatta kalabilsin. dedik. Dönemin iktidarı bu
konuda ciddiyetsiz davrandı arkadaşlar. Bakın, diplomatik
kanallar açıktı ama ciddiyetsiz davrandı. Durumun ciddiyetini
anlatmak için arkadaşlar, dönemin iktidarıyla görüştük. Sevgili
Selahattin Demirtaş ve Selma Irmak dönemin Başbakanı Ahmet
Davutoğluyla görüştü. Ahmet Davutoğlu bu görüşmede -1 Ekim
günü görüştü- gereken her şeyin yapılacağını ve
koridorun açılacağını söylemişti. Aynı
şekilde 3 Ekim günü yani olayların başlamasından dört gün
önce PYD Eş Başkanı Salih Müslim Ankaraya
çağrıldı, Dışişlerinde üst düzeyde
ağırlandı ve gerekenlerin yapılacağı söylendi ama
gereken yapılmadı arkadaşlar, destek koridoru
açılmadı. Soruyoruz burada: Hangi el Kobaniye o destek koridorunu
açtırmadı veya açamadı arkadaşlar? Bakın, fay
hatlarındaki enerji tetikleniyordu, Ekimin 1inden itibaren protestolar
başlamıştı. Kobanideki Kürt halkının
katledilmemesi için Kürt halkı ve bütün demokrasi güçleri protestolara
başlamıştı ama buna rağmen iktidar ciddiyetsiz
davranıyordu. Hükûmetle yaptığımız görüşmeler
sonuç vermedi. Sonucunda, her demokratik partinin yapabileceği gibi bir
tweet attık arkadaşlar. 6 Ekim akşamı HDP MYKsi
halklarımıza acil bir çağrı yaptı, meşhur
tweet... Ne olduğunu biliyor musunuz? Okuyayım size: Kobanedeki
durum son derece kritiktir. IŞİD saldırılarının
ve AKPnin Kobaneye ambargo tutumunu protesto etmek üzere
halklarımızı sokağa çıkmaya
çağırıyoruz. diyen demokratik, anayasal bir hakkını
kullandı HDP ve 6 Ekim akşamı arkadaşlar, hepimiz
sokaklardaydık, basın açıklamamızı yaptık,
protestolarımızı yaptık ve evlerimize döndük. 6 Ekim akşamı
kimsenin burnu kanamadı arkadaşlar. O tweeti attık ya,
halklarımız basın açıklamalarını yaptı,
protestolarını yaptı, evlerine döndü ve kimsenin burnu
kanamadı. Ama ne olduysa arkadaşlar, 7 Ekim günü olaylar tetiklendi.
Devletin karanlığı devreye geçmişti ama tetikleyici bir
cümleye ihtiyaç vardı. Neydi o cümle? Kim kullandı o cümleyi?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Antepe gitti, büyük bir
keyifle bir cümle dedi. Dedi ki: Kobani düştü düşüyor. Büyük bir
sorumsuzluk. O cümleyi ona kim dedirttiyse veya kendi sorumsuzluğuyla
dediyse fay hatlarındaki enerjiyi tetikledi arkadaşlar.
İşte, o andan sonra Kobani olayları başladı. 6-8 Ekim
olayları diyorsunuz ya, aslında 7-10 Ekim olayları
başladı arkadaşlar.
Ben size söyleyeyim, 43 vatandaşımız
öldü bu olaylarda. İsimlerini biliyor musunuz arkadaşlar? Kimi
biliyorsunuz 43 kişiden? Yalnızca Yasin Börüyü biliyorsunuz
değil mi arkadaşlar? Ben 43 vatandaşımızın
hepsinin anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Yalnızca
Yasin Börüyü biliyorsunuz; öyle değil mi? Ama 43
vatandaşımızın tamamına yakını HDPliydi,
HDPye gönül verenlerdi ama bu ülkenin karanlık güçleri tarafından
katledildiler arkadaşlar. İlk ölüm Muş Vartoda oldu. 7 Ekim de,
Cumhurbaşkanı Kobani düştü düşecek. dedikten birkaç saat
sonra, Muş Vartoda bir karanlık el, bir polis kurşunuyla
Muş Vartoda Hakan Buksuru öldürdü arkadaşlar. Daha sonra
provokasyonlar, ölümler devam etti. Devletin karanlık yüzü devreye
geçmişti, darbe dinamiği devreye geçmişti arkadaşlar. Biz,
provokasyonlar dursun diye gece gündüz mücadele verdik. Sevgili Selahattin
Demirtaş, sevgili İdris Baluken, sevgili Sırrı Süreyya
Önder, dönemin bakanlarıyla birlikte, bu provakasyonlar dursun diye
uğraş verdik. Efkan Alayla beraber Sırrı Süreyya Önder,
İçişleri Bakanlığında, aynı odada, bu olaylar dursun
diye arkadaşlar, mücadele verdiler. Hani, bugün bizi suçluyorsunuz ya, her
birimiz illerde, ilçelerde bu olaylar, bu provokasyonlar dursun diye
uğraştık ama devletin karanlığı devredeydi. Efkan
Ala o dönemde ne dedi biliyor musunuz arkadaşlar? Bizim kontrol
edemediğimiz güvenlik güçleri var. dedi. Soruyorum sizlere: Kimdi o
kontrol edilemeyen güvenlik güçleri?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) FETÖ.
GARO PAYLAN (Devamla) Hiç sormayı
düşündünüz mü? Bu Meclis sormayı düşündü mü? Onlarca önerge
verdik. Bir tanesine evet deyip de Arkadaş bu 43 kişi kimdir,
kimler öldürmüştür. dediniz mi? Bakın, listeleri burada 43
vatandaşımızın, keşke vaktim olsa da okusam, 43
kişi
Bir tek Yasin Börüyle ilgili dava açıldı, bazı
vatandaşlarımız oradan müebbet hapis aldı ama 42 vatandaşımızla
ilgili dava bile açılmadı arkadaşlar. Görüntüler var, polis
kameralarından görüntüler; polis çekiyor silahını, infaz ediyor,
hâlâ davaları açılmadı. Bunlara bakmayı denediniz mi?
Az önce 12 Eylül olayları anlatıldı.
12 Eylülün darbe dinamiğinin nasıl tetiklendiği
anlatıldı. İşte aynı dinamik orada devredeydi ama,
işte, kavga eden iki güç de darbeci olunca darbe dinamikleriyle
yüzleşilemiyor arkadaşlar.
Bakın, bu anlamda 9 Ekim günü Erdoğan ne
dedi biliyor musunuz? Kobani olayları çözüm sürecini hedef
almıştır. dedi. Düşünebiliyor musunuz, bir devlet
eğer ki HDPyi suçluyor olsaydı, arkadaşlar, altı yıl
değil, altı saat içinde harekete geçerdi. Eğer HDP MYKyi
suçluyor olsaydı, altı saat sonra -hadi, bizim
dokunulmazlığımız- benim dokunulmazlığım
yoktu, ben de o dönemin MYK üyesiydim, beni gözaltına alırdı.
Eğer bir suç isnat ediyorsa beni o zaman tutuklardı. MYK üyelerimizin
pek çoğunun dokunulmazlığı yoktu. İşte, ama
altı saat değil, altı gün değil, altı yıl sonra
bu devlet harekete geçti. Niye? Niye harekete geçti? Çünkü darbe
dinamiğinin devam etmesi için harekete geçti.
Sevgili Selahattin Demirtaş ve Figen
Yüksekdağ yıllardır cezaevindeler. Bu dava yüzünden onları
rehin aldınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
GARO PAYLAN (Devamla) Yalanlarla, iftiralarla, bu
suçu, o çamuru onlara atmaya çalışıyorsunuz ama bu çamur tutmaz.
Bu suçun müsebbibleri bize çamur atmaya çalışıyorlar.
Bakın değerli arkadaşlar, o dönemin
emniyet müdürlerini, generallerini, valilerini, kaymakamlarını hiç
araştırmayı düşündünüz mü? Ya, onların hepsi 15 Temmuz
darbesinde tutuklandılar arkadaşlar ama 6-8 Ekimle ilgili,
bakalım, aynı valilere, kaymakamlara, Emniyet müdürlerine, Jandarma
komutanlarına. diyoruz Efendim, onlar masumlar, suçlu HDPli. diyorsunuz.
İşte, yangına benzin dökenlere bakmadığımız
sürece darbe dinamiği devam ediyor arkadaşlar.
Hukuki süreç büyük bir felaket;
arkadaşlarımız, MYK üyelerimiz şu anda cezaevlerinde. Bu
darbe dinamiğiyle ilgili ben hepsini buradan selamlıyorum, hepsi bu
ülkenin onurlu vatandaşları ve barışı için mücadele
etmiş arkadaşlarımız, hepsini buradan saygıyla
selamlıyorum.
Bakın, arkadaşlar, HÜDA PAR eski Genel
Başkanı, dönemin Genel Başkanı ne diyor biliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayalım bitirelim, lütfen.
GARO PAYLAN (Devamla) 6-8 Ekim olayları
hakkında Çözüm süreci bitmeye yakındı ve bir gerekçe
aranıyordu. Biz orada kurban edildik. dedi. Yani, Yasin Börü ve
arkadaşlarının kurban edildiğini anlattı, HDPli
onlarca vatandaşımızın kurban edildiğini anlattı.
İşte, bu devletin karanlığı devredeydi, belli
dinamikleri devreye geçirmişti, darbeye yürünmek isteniyordu.
Değerli arkadaşlar, 6-8 Ekimin
sorumluları bizleri suçluyorlar. Darbe dinamiği sürüyor
arkadaşlar, demokratik siyasete darbe vurmak isteyen zihniyet yoluna devam
ediyor. Tayyip Erdoğan bir fani, ona güvenmeyin; güveneceğimiz tek
şey var, demokratik kurumlar ama 6-8 Ekim provokasyonları üzerinden
hâlâ darbe yemeye devam ediyoruz ve darbeciler darbeyle yüzleşemezler
arkadaşlar. Hâlâ HDPyi kapatma çağrısı yapıyor
darbeciler. O darbeci anlayış demokratik siyaseti yok etmeye
çalışıyor, buna yenilmeyelim. Gelin, 6-8 Ekim
karanlığına da Ankara Gar katliamına da bütün provokasyonlara
bakalım ve darbeci zihniyetle yüzleşelim diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına son söz, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Necati
Tığlının.
Buyurun Sayın
Tığlı. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
NECATİ TIĞLI (Giresun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2021 yılı bütçe kanun teklifi ve 2019 yılı
kesin hesap kanun teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Ekranları karşısında bizleri
izleyen tüm vatandaşlarımızı ve Genel Kurulu saygıyla
sevgiyle selamlıyorum.
Hepimiz iki
haftadır 2021 yılı için nasıl bir bütçe
hazırlandığı üzerine konuşuyoruz, eksiklikleri
söylüyoruz, yapılabilecekleri söylüyoruz ama on sekiz yılda
iktidarın vatandaşlarımızı nerelere getirdiğini
gözden kaçırmamamız lazım. Şöyle ki: ÖTVden dolayı
alkol alamayan vatandaşı nasıl kimyager
yaptığını, sosyal hayatımızın
ayarlarıyla oynarken vatandaşı sosyolog
yaptığını, sinir sistemini bozarak vatandaşın
psikolojisini bozduğunu, ihlal ettiği insan haklarıyla
vatandaşı nasıl hukukçu yaptığını, geçim
derdinde olan asgari ücretliyi, emekçilerimizi, işçilerimizi nasıl
ekonomist yaptığını unutmamak lazım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Öncelikle, herkes
şunu bilmeli ve kabul etmelidir: Bu bütçe tam anlamıyla hayal
bütçesidir. Bu bütçenin hayal bütçesi olmadığını kabul
edenler yani iktidar milletvekilleri, bu bütçenin gerçekten halkı
kucaklayan, halkın dertlerine derman olan, halkın hayallerini
gerçekleştiren, parayı eşit paylaştıran bir bütçe olduğuna
inanıyor musunuz? Eğer inanıyorsanız lütfen benim de
inanabilmem için size soracağım şu kısa sorulara samimi
olarak cevap verin: Bu bütçede iş istiyorum, çocuklarım aç diyerek
kendini yakan Adem Yarıcının hakkı var mı?
Ataması yapılmadığı için intihar eden 21
yaşındaki Matematik Öğretmeni Kevser Abdulkadiroğlunun
hakkı var mı? Yok. Öğrencilerine ders anlatırken internet
bağlantısının yaşattığı sorun nedeniyle
çıktığı tepede kalp krizi geçiren, ölen Aziz Serinin
hakkı var mı? Maalesef yok. Çocuklarına çöplerden meyve arayan,
ekmek arayan, oyuncak arayan annelerin hakkı var mı? Tabii ki o da
yok. Bu bütçede 22 Ağustos günü canım memleketim Giresunda
yaşanan sel felaketinde hayatını yitirenlerin acılı ailelerinin,
evlatlarının, gözü yaşlı eşlerinin hakkı var
mı? Maalesef o da yok. Bu afet sonrası Yenisini
yapacağız. diyerek evini yıktığınız, tek
başına hayat mücadelesi veren Nurten Hezeri 3 çocukla ve Ömer
Ayazlıyı -1i engelli- 4 çocukla ortada bıraktınız.
İşte, bu bütçede onların hakkı da yok ve onlar sizlere
haklarını helal etmiyorlar. Çocuklarıma bakamıyorsam,
çocuğuma bir okul pantolonu alamıyorsam niye yaşıyorum ki?
diyen İsmail Devrimin hakkı var mı? Onun da yok,
çocuklarının da yok. Peki, geçtiğimiz hafta avuçlarına
iş, aş yazarak intihar eden Samsunlu vatandaşımın
hakkı var mı? O da yok. Bu bütçede, yoksul olduğu için
tarikatlara sığınan ve Aladağ yangınında
hayatını kaybeden, Eğer ben okursam kardeşlerimi de
okuturum. diyen küçük Cennetin hakkı var mı? 3 yaşındaki
oğlunun cansız bedenini bir çuval içinde sırtında
taşıyan Vanlı babanın hakkı var mı? Maalesef o da
yok. Daha geçtiğimiz gün, ekonomik sıkıntılar içerisinde,
on aydır işsiz olan, intihar eden bağlama sanatçısı
Duran Ayın hakkı var mı? O da yok. Aynı şekilde,
sağlık çalışanlarının, öğretmenlerin,
işçilerin, emekçilerin, çiftçilerin, çocukların ve
kadınlarımızın hakkı var mı? Tabii ki o da yok.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sizin hayal ve yandaş bütçeleriniz,
insanımızı borç batağına ve iflasa sürüklemiştir.
Hayat pahalılığı, zamlar, banka borçları ve iflaslar
vatandaşlarımızın üzerine karabasan gibi çökmüştür.
Sarayın ekonomisi güçlensin diye yapılan bu bütçe
insanlarımızı bunalıma sürüklüyor, açlığa
sürüklüyor, borca sürüklüyor ve intihara sürüklüyor. Peki, bunların sorumlusu
kim? Susmaktan başka hiçbir şey yapmayan iktidar milletvekilleri yani
sizlersiniz.
Sizler hep susuyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti devleti
kararnamelerle hukuk devleti olmaktan çıktı, sustunuz. Yürütmenin
başı Aynı zamanda parti genel başkanı
olacağım. dedi, sustunuz. TÜPRAŞ, TEKEL, PETKİM,
Sümerbank, SEKA, Türk Hava Yolları, cam ve şeker fabrikaları,
Tank Palet Fabrikası ve birçoğu satılırken sustunuz. Zor
şartlarda çalışan öğretmenlerimiz, askerlerimiz artık
intihar etmeye başladı. Her gün yüzlerce insanımız ve
sağlık çalışanımız Covidten ölüyor ama sizden
ses seda yok ve hâlâ susuyorsunuz. Eğer gerçekten, bu olanları
hazmedebiliyorsanız; yetimin, emekçinin, memurun, işçinin
haklarını savunamıyorsanız; olup bitene rağmen eve
gidip yastığınıza kafanızı koyarken rahat rahat
uyuyabiliyorsanız ben sizlere artık başka bir şey
demiyorum. Siz susun ve hayal satmaya devam edin. Halk her şeyi biliyor ve
sizi göndereceği günü bekliyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Siz parayı yıllardır
vatandaşın mutfağından alıp iktidara yakın
olanlara harcamadınız mı? Siz Kefenin cebi yoktur ama bütün
elbiselerin cebi vardır. anlayışla cepleri bir güzel
doldurtmadınız mı? Etrafındakileri zengin ederken, küpler
dolarken paraya para demediniz ama faiz üstüne faiz öderken, doların,
euronun ateşi yükselirken, günde 75 milyon dolar, saatte 3 milyon lira,
her dakika 50 bin lira faiz öderken, bütçede 240 milyar lira açık
verirken, faizcilere 179 milyar lira öderken konuştunuz: Ey Hans! Ey
dış güçler! Ey iç mihraklar! dediniz ama bir kere bile
halkımızın alın teri demediniz, iş, aş, ekmek
demediniz; şu pandemi sürecinde siftah yapamayan, kepenk kapatan esnafa
Biz buradayız. hiç demediniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Velhasıl, gelinen noktada,
vatandaşlarımıza hiçbir şekilde sahip
çıkmadınız. Kendisinden olmayan vatandaşa nefes almayı
bile çok gören bu iktidar, bu tek adam rejimi, emin olun ilk seçimlerde yine
gidecek; işte, o görmeyen, duymayan, bilmeyen, susan her kim varsa
yediklerinin hesabını tek tek verecek.
HALİL ETYEMEZ (Konya) Seçime gidip güven
tazeleyeceğiz.
NECATİ TIĞLI (Devamla) Değerli
milletvekilleri, izin verirseniz, 22 Ağustosta Giresunda yaşanan sel
felaketlerine de değinmek istiyorum. Selin üzerinden dört ay geçti,
kaybolan 4 kişi hâlâ bulunamadı. Ne zaman bulunacak onu da
bilemiyoruz ama selin sebebini toprağın suya doymasına
bağlayıp yurttaşı suçlamanın yanlış
olduğunu biliyoruz.
Giresun ile Gümüşhaneyi birbirine
bağlayan ve tek kara yolu olan Tirebolu-Doğankent geçidine menfez
yaptığınız için 5 askerimiz şehit oldu, onu biliyoruz.
Keşke oraya viyadük yapsaydınız da o askerlerimiz şehit
olmasaydı. Sel sonrası Sayın Cumhurbaşkanı Giresuna
geldi. Sözde, acılı insanların acısını
paylaşacak, onlara destek olacak ama maalesef olmadı; acı,
gözyaşını paylaşmak yerine miting yaparak Giresunlu
hemşehrilerimin kafasına çay attı ve Keyif çayı demleyin.
dedi. Arkadaşlar, Giresuna gelip keyif çayı mı verilir? Hangi
cenaze evinde, yas evinde keyif çayı demlenir? Herhâlde siz ya cenaze
evinin ne anlam taşıdığını bilmiyorsunuz ya da
her zaman olduğu gibi milletin aklıyla dalga geçiyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Kıymetli milletvekili arkadaşlarım,
iki haftadır bütçe konuşmalarını takip ediyorum ve çok
saygıdeğer Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri kürsüye geldikleri
zaman siz CHP zihniyeti, CHP zihniyeti diye sataşmalar
yapıyorsunuz.
SALİH CORA (Trabzon) CHP değil
Ce-Ha-Pe.
NECATİ TIĞLI (Devamla) Ben size
anlatayım CHP zihniyetini.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Hiç
anlatma.
NECATİ TIĞLI (Devamla) Anlatayım
anlatayım; anlatayım vekilim, dinle.
CHP zihniyeti; bu ülkeyi ve bu cumhuriyeti kuran,
kapitülasyonları kaldıran, padişahlığı bitiren,
millet iradesini Meclise veren ve Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak
olacaktır ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır. diyen
ebedi liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürktür. (CHP sıralarından
alkışlar) CHP lideri seçimi kaybedince sorulan bir soruya yönelik
Çok partili hayata geçtik, en büyük yenilgim aslında en büyük
zaferimdir. sözüyle Yeni bir dünya düzeni kurulur, Türkiye orada ve yerini
alır. diyen büyük devlet adamı İsmet İnönüdür. (CHP
sıralarından alkışlar) CHP zihniyeti Biz
milliyetçiliği sokak duvarlarına değil; Kıbrısın
topraklarına, Egenin deniz yataklarına yazmışız; biz
milliyetçiliği Batı Anadolunun haşhaş tarlalarına
yazmışız. diyen Karaoğlan Bülent Ecevittir. (CHP
sıralarından alkışlar) CHP zihniyeti Biz Sevri
yapanların değil, Lozanı yapanların, Sevri
yırtıp atanların partisiyiz. Bize faşist diyenlere, bize
demokrasi dersi vermeye kalkanlara verilecek tek cevabımız
vardır, o da halkın iradesiyle iktidar olmuş bir siyasi partinin
lideri yasaklanmamalı. sözüyle size Başbakanlık yolu açarken
Demokrasi dersini kimin verdiğini bu halk gördü, görüyor. diyen Deniz
Baykaldır. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
NECATİ TIĞLI (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
HALİL ETYEMEZ (Konya) Allahtan Atatürk var,
yoksa malzemesiz kalacaksınız yani.
NECATİ TIĞLI (Devamla) CHP zihniyeti;
hak, hukuk, adalet için Ankaradan İstanbula kadar demokrasi
yürüyüşü yapan ve Ben her kuruşun hesabını veren bir
siyaset anlayışı istiyorum. Ben tehdit edildiğim zaman mal
varlığımla; aramazsanız, incelemezseniz şerefsizsiniz.
diyen Kemal Kılıçdaroğludur. (CHP sıralarından
Bravo! sesleri, alkışlar)
CHP zihniyeti, alın terinden yana
olmaktır. CHP zihniyeti, kul hakkından yana olmaktır. CHP
zihniyeti, emekten yana olmaktır. CHP zihniyeti, çiftçiden yana
olmaktır. CHP zihniyeti, işçiden yana olmaktır.
HALİL ETYEMEZ (Konya) İtfaiyenin
yönetimine bakın, itfaiye.
NECATİ TIĞLI (Devamla) CHP zihniyeti,
gençlerden yana olmaktır. CHP zihniyeti, kadından yana olmaktır.
CHP zihniyeti, cumhuriyetten yana olmaktır. CHP zihniyeti, bağımsızlıktan
yana olmaktır. CHP zihniyeti, özgürlükten yana olmaktır. CHP
zihniyeti, adaletten yana olmaktır. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALİL ETYEMEZ (Konya) İstanbul
itfaiyesine bakın, itfaiye.
NECATİ TIĞLI (Devamla) Ama hiç kimsenin
şüphesi olmasın, bu ülkede karar vericiler gaflet, dalalet ve hatta
hıyanet içinde bulunabilirler. Biz geldiğimizde, halkın bütçesi
halka eşit dağıtılacak, kısa çöp uzun çöpten
hakkını alacak.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Tabii,
bilseydin bunları söylemezdin.
NECATİ TIĞLI (Giresun) Siz de söyleyin,
gelin.
HALİL ETYEMEZ (Konya) İstanbul
itfaiyesine bakın, işçilerin hâline, çalışanların;
baskılara bakın, baskılara.
BAŞKAN Şahısları adına
ilk söz, Bolu Milletvekili Sayın Fehmi Küpçüye ait.
Buyurun Sayın Küpçü. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FEHMİ KÜPÇÜ (Bolu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şahsım adına, 2021 yılı
merkezî bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
heyetinizi ve aziz milletimizi baki muhabbetle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri; bu bütçede söze
nereden, nasıl başlasam diye düşündüm, ekonomiden
değişen dünyaya, savaşlardan salgınlara, İHAdan
SİHAya, bu toprakların çocuklarından vesayetçilere,
İşkodradan Kamboçyaya, yitik coğrafyanın
çocuklarından Ahmet Yesevinin tahta kılıçlarına, birçok
başlık çıktı karşıma. Kafa
karışıklığı değil elbet, olsa olsa
medeniyetimizin ve tarihimizin muazzez milletimize yüklediği derin
irfandır diye düşündüm.
Değerli milletvekilleri, önce kitabi
başlayalım söze Sadece niyet edin ve yolunuza devam edin; kader
niyete aşıktır. düsturuyla milletimizle
çıktığımız bu yolda hamdolsun AK PARTİ
hükûmetlerinin 19uncu bütçesi.
2003-2019 arası yıllık ortalama 5,3
büyüyen bir Türkiye. Millî gelirini 3,2 katlayarak 238 milyar dolardan 2019
itibarıyla 760 milyar dolara çıkaran bir Türkiye. Gelecek hesabı
1 trilyon 346 milyarı aşmış bir Türkiye. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Son üç yılda, dörtte 1i kadar,
13 şehir hastanesi yapan; her türlü kara propagandaya rağmen
dünyanın en büyüğüne aday İstanbul Havalimanı gibi bir
hizmeti rekor bir sürede, 3,5 yıl içerisinde, yarı maliyetli, 22
milyar avro gelir elde edecek şekilde, iş bilen; 2 kıtayı
birbirine bağlayan, 12 uluslararası ödül almış Avrasya
Tünelini sadece dört yılda bitiren; üniversite sayımızı
76dan 203e çıkarıp evlatlarının istikbalini kucaklayan
bir Türkiye. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GAMZE TAŞCIER (Ankara) Kaçı iş
sahibi oluyor? Onu söyleyin.
FEHMİ KÜPÇÜ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, sadece bunlar değil elbet, pusulamız tarih ve millet
şuuruyla, bir ayağımız medeniyetimizin merkezi kendi
topraklarımızda, diğeriyle Akdenizden Karadenize, Karabağdan
Libyaya mazisiyle kaybolan göbek bağını kuran bir Türkiye. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Londrada zaman saatin yelkovanına
bağlıdır, bizde akrebine çünkü biz tarımla
uğraşıyoruz, onlar ticaretle. demişti rahmetli Cemil
Meriç. Hamdolsun, 2019 yılı itibarıyla 180,8 milyar dolar
ihracat yapan, büyüyen güçlü bir Türkiye. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ayasofyanın kapılarıyla kilitlenen
ruhunu Türkün bahtıyla beraber açan, dedesinin emanetine sahip çıkan
bir Türkiye. Her arayan bulamaz, lakin bulanlar arayanlardır. düsturuyla
tarihinin en büyük doğal gaz rezervinin, keşfini yapan bir Türkiye.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Lüzumsuz yakılan ışıkları
söndüren, hiçbir vesayete, vesayetçiye eyvallah demeyen bir Türkiye. En
nihayetinde Dede Bilge Kağana gidecek yolu kuran Türkiye. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, salgında, selde,
depremde uçağıyla, hastanesiyle, an itibarıyla haber
alınamayan değil, devlet olarak anında var olan bir Türkiye.
Tarih ve millet şuuruyla, cumhuruyla, Nazlı nazlı dalgalanana
halel gelmesin. muradıyla, gök pınarların bengi suyuna,
abıhayata, ebet müddete ilişkin bir aşkla, muhabbetle artık
sahada ve masada bir Türkiye. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bu hakikatlere, milletimize
olan hizmet aşkımıza rağmen, garip bir şekilde, bu
ülkede bir anlayış Bu ülkeyi iyi yönetmiyorsunuz.u
ısrarlı, metodolojik ve günün her vaktinde söylemekteler. Bir an için
düşününce, evet, bizim, bu ülkeyi sadece iyi yönetme değil
muradımız, mükemmel yönetmeyedir gayretimiz ve
şiarımız. Biz bu garip sabırsızlıkların
sebebini de, amacını da, mihraklarını da anlıyoruz.
Onların anlayamadıklarına ise Abdülhamid-i Saninin sözüyle
tarihin kendisi cevap versin. Bizim için sabırdan ziyade şükrümüz vardır.
Kaybetsek bile yolumuz belli. Biz zafere değil, sefere vazifeliyiz. Bu
sefer nefes alıp verdikçe, can kafeste oldukça devam edecek. Zafer
Allahtan, galip olan odur. Biz Allaha inanırız. İnanan bugün
de, mazide de, istikbalde de muzafferdir. der cennetmekân. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sözümüz, bütçede, 7 güzel adamdan birisinin sözüyle
kâfi olsun.
Her damlası bir zafer müjdecisi,
Bir posta eri gibi
Yağmur yüzümüze değince
çıkacağız yola.
Çıkacağız yola
Hesap günü gelince
Yağmur yüzümüze değince
Güneş bir mızrak boyu yükselince.
Vesselam. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına ikinci
söz, Kırklareli Milletvekili Sayın Vecdi Gündoğduya ait.
Buyurun Sayın Gündoğdu. (CHP
sıralarından alkışlar)
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2021 bütçesini
konuşuyoruz. Bu bütçede emekçinin gelirini yükselten, milletin dertlerine
derman olan hiçbir düzenleme yok; milyonlarca işçi, işsiz
bıraktığınız 10 milyon gencimiz de yok; memur,
çalışan, emekli, çiftçi, esnaf, zaten onlar sizin kafanızda da
yok. AKPnin bütçesi üretim ekonomisini değil rant ekonomisini büyüten,
zengini daha zengin eden bir rant bütçesidir. Neler vadediyorsunuz ben size
söyleyeyim: Fakirlik, yoksulluk, sefalet, açlık ve acı reçete. On
sekiz yılda bütçeden yapılan faiz ödemesi tam 492 milyar dolar
olmuş. Millet kasayı size emanet etmiş, siz de gitmişsiniz
kasayı tefecilere emanet etmişsiniz. Her saat başı 3 milyon
148 bin 878 lira faiz ödüyorsunuz. Merkez Bankasının kasası
tamtakır, şu anda da kuru bakır, eksi 47 milyar dolarda.
Bankalarda mevduatın yüzde 56,3ü dolar olmuş; milleti Türk
lirasına küstürmüşsünüz, Amerikan dolarıyla da dost
yapmışsınız. Türk lirasına sahip çıkamayıp,
ihaleleri dolar garantili yapıp sonra da yüzünüz kızarmadan yerli ve
millî nutukları atıyorsunuz ya; atın bakalım, daha nereye
kadar atacaksınız? (CHP sıralarından alkışlar)
Fabrikalarımızı, şirketlerimizi, topraklarımızı
parsel parsel satarken o yerli ve millî nutuklarını atanlar da
yavaş yavaş artık ortadan kaybolmaya başlamış.
Değerli milletvekilleri, bugüne kadar 16
istihdam paketi açıkladınız, ayrıca toplam 22 ekonomi
paketi açıkladınız. Zenginleşiyoruz. İşsizlik
bitiyor. Dolar, faiz düşecek. dediniz, ne söylediyseniz hepsinin tersi
oldu; fakirlik arttı, işsizlik arttı, faizler yükseldi, borçlar
büyüdü ama tefeciler sevindi, tefeciler; millet perişan. Bu arada damat da
sarayına kaçtı, millet aç, açıkta kaldı. 130 bin kahvehane, 200 bin lokanta, restoran, kafe
kapanmış, 50 bin kantin kapısına kilit vurmuş,
binlerce servis minibüsçüsü araçlarını satışa
çıkarmış, 6 milyonu aşkın seyyar satıcı ve
sokak esnafı açlığa mahkûm edilmiş, işsizlikten
dolayı 100e yakın müzisyen intihar teşebbüsüne girmiş; 400
bin, ağırlıklı küçük esnaf olmak üzere, işletmesini
kapatmış, hem açlıkla hem pandemiyle mücadele ediyor. Siz de üç
beş yandaş müteahhide 12,8 milyar TL destek verirken 1 milyon 239 bin
esnafa 5 milyar Türk lirası, sadaka gibi, destek vereceğinizi yüzünüz
kızarmadan da açıklıyorsunuz. Bütçede çiftçiye bedava ilaç yok,
bedava mazot yok ama haciz var, haciz var. Öğretmene, polise, din
görevlisine, hemşireye 3600 ek gösterge yok, atanmayan öğretmenler
yok, EYTlilere çözüm yok, bütçede millet yok, millet. Milletin derdini
unutanlar 156 tane ülkeye, 9 tane uluslararası kuruluşa yardım
yaptık. diyerek milletle de dalga geçiyorlar. Çaresizlikten kıvranan
on binlerce esnafa sahip çıkmadınız, Katarlı firmaya bir
seferde 90 milyon dolar kıyak yaptınız, Tunusa 5 milyon hibe
gönderdiniz. Kendi esnafı, çiftçisi, emeklisi kan ağlarken, millet
cinnet geçirme noktasından Açım, işsizim. diyerek not
bırakıp intihar ederken siz milletin parasını başka
ülkelere verdiniz. Bu nasıl taşlaşmış bir vicdan, bu
nasıl bir adalet bunu hâlâ anlamıyorum. Halka sırt
çevirmiş, milletten aldıkları iradeyi saraya teslim etmiş,
üstelik atanmış bakanların yanlışlarını
savunmak durumunda kalan, milletin değil, sarayın vekillerine
katlanmak zorunda kalan milletimize de sabır diliyorum, başka bir
şey söylemiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Cumhuriyetin yetiştirdiği, bilgi ve
tecrübesiyle dünyaya örnek olan, muhteşem özveriyle mücadele eden
sağlıkçılarımız dokuz aydır amansız bir
mücadele veriyor. Sağlık emekçilerimiz buradan haykırıyor:
Tek tek arkadaşlarımızı kaybediyoruz, artık hastalarımıza
yetişemiyoruz. diye, siz ise sağlıkçılarımıza
destek olma yerine maske, mesafe kurallarına uymuyor diye millete
sokaklarda ceza yağdırıyorsunuz. Sonra da mitingler, parti
toplantıları yapıyor; yetmiyor, çay fırlatarak safları
daha da sıklaştırıyorsunuz. Millet soruyor, Bilim Kurulu mu
önerdi bu mitingleri, bu toplantıları yapın diye;
vatandaşları toplayın, kafalarına çay atın diye; on
binlerce insanı otobüslerle Anadoludan İstanbula getirin, Ayasofyada
binlerce kişiyi toplayın diye?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
VECDİ GÜNDOĞDU (Devamla) Allah
aşkına bunu bir açıklayın, Bilim Kurulu mu istedi
arkadaşlar? Millete böyle mi örnek olacaksınız? Sağlık
emekçilerine böyle mi destek olacaksınız? Sayenizde bugün vaka
sayısında neredeyse dünyada 1inci sıraya yerleşmiş
bir Türkiye var. Sağlık sistemimiz SOS veriyor arkadaşlar.
Buradan uyarıyoruz: Daha fazla can yitirmeden sarayın değil,
ortak akıl ile bilimin dediğini yapın.
Son sözüm: Din adamları vaaz ettiklerini
yaşasın, politikacılar vadettiklerini yapsınlar.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, soru-cevap işlemine
geçiyoruz.
Sayın Etyemez
HALİL ETYEMEZ (Konya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Şehrikadim olan Konyamızın
tanıtılmasına katkı sağlamak ve şehrimizin
tarihinin gelecek nesillerimize aktarılması amacıyla Türkiye
Radyo Televizyon Kurumu tarafından Konya Büyükşehir Belediyesi ve
Meram İlçe Belediyesi iş birliğinde TRT Uluslararası Konya
Film Platoları kurulması için protokol imzalanmıştır.
Konyada 390 dönüm arazide kurulacak olan 2nci Uluslararası Film
Platolarının hayata geçirilmesiyle birlikte ilk önce Hazreti
Mevlânanın hayatını anlatacak 30 bölümlük bir dizi
çekilecektir. Platoda ilk etapta 50 dönümlük alana 13üncü yüzyıl Konya
şehri inşa edilecektir. Konya Film Platolarında ayrıca
asrısaadet dönemi Mekke ve Medine şehirleri de yer alacaktır.
Hayata geçirdiği projelerle Türkiyenin ve
Türkiyeden yükselen değerlerin sesi olan Türkiye Radyo Televizyon
Kurumuna, Konya Büyükşehir Belediyemize ve Meram İlçe Belediyemize
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın
Bakanım, bir hakkın teslimi adına öncelikle, madde
bağımlılığı başta olmak üzere il ve ilçe
müdürlüklerinizin şiddete uğramış kadın ve
çocuklarımızla birlikte verdikleri mücadeleyi takdire şayan
buluyoruz, tebrik ediyoruz.
Bir başka şey: Şehit ve gazi
yakınlarına gerçekten çok yakın bir ilgi, alaka var, bire bir
tanıklık ediyoruz. Söz gazilerimizden açılmışken, çok
güzel bir kapı aralandı, terörle mücadelede yaralanıp gazi
sayılmayan kardeşlerimize bir imkân tanındı ama bir
kısmı bunun dışında kaldı. Bu başlanan,
gerçekten manevi karşılığı yüksek hizmetin devam
ettirilmesi konusunda bizlerin talebi var.
Bir de ikinci bir şey olarak da malum, Türk
çiftçisi zor durumda ama hassaten -ben Erzurum Milletvekiliyim- zaten
yılda bir hasadı zor elde eden çiftçimizin bugün bankalara ve tarım
kredi kooperatiflerine borçları var. Dik bir duruş sergiliyorlar.
Gerçekten diyorlar ki: Yeniden bir yapılandırma olursa, yeni bir
ödeme planı dengeli bir şekilde yapılırsa
Bu pandemi
sürecinde herkese yönelik yaptığınız bu güzelliklerin
onlara da yapılacağı kanaatini taşıyarak böyle bir
talepte bulunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Güzel
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) Teşekkürler.
Pandemi sürecinde erkek şiddetinin çok daha
fazla arttığını gördük. ŞÖNİMler bu süreçte ne
gibi politikalar uyguladı? ŞÖNİMe bu süreçte
kadınların ulaşamadığı, barınma talep eden
kadınlardan darp raporu istendiği doğru mudur?
ŞÖNİMler neden şiddet sonrası barınak hizmetini
temeline alıp şiddetin önlenmesi için politikalar üretmemektedir?
Sığınmaevlerinde kalma süresi neden altı aydır? Bu
süre içerisinde gidecek yer bulamayan kadınlara süre dolduktan sonra ne
yapılacaktır, şiddet gördüğü yere geri dönmek zorunda
mı kalacaktır? Sığınaklardan ayrılan
kadınların şiddete maruz kalıp
kalmadığının takibi yapılmakta mıdır? 100
bin ve üzeri nüfuslu yerlerde yerel yönetimlerin sığınak
açması gerekirken neden bu politika yerine getirilmemektedir? Şiddet
faillerinin uzaklaştırılması için kullanılan
elektronik kelepçe sayısı kaçtır, bütün illerde bulunmakta
mıdır?
BAŞKAN Sayın Özer
AYDIN ÖZER (Antalya) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Rusyanın Türkiyeye uyguladığı
200 bin tonluk domates kotası geçtiğimiz günlerde doldu. Kota
dolunca, Rusya Tarım Bakanlığı, Hükûmetine kotanın 50
bin ton daha artırılması için teklif sunmuş. Büyük
ihtimalle bu kota artacak. Peki, bu ne zamana kadar böyle devam edecek? 2015
uçak krizinden sonra Rusyanın Türkiyeden domates alımına
uyguladığı kotanın kaldırılması için bugüne
kadar ne yaptınız? Neden Rusyanın uyguladığı
domates kotasını kaldırmayı başaramıyorsunuz?
Nasıl olsa Rusya her gün kotayı 50 bin ton artırıyor diye
kendinizi mi rahatlatıyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Fendoğlu
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür
ederim Başkanım.
Sayın Bakanım, Vakıflar Genel
Müdürlüğü esnafımızın kira bedellerine zam
yapmıştır, indirim ve destek beklerken 2021 yılı için
zam uygulamasını hayata geçirmişlerdir. 2021 yılı için
zam yapılması esnafımızda büyük bir hayal
kırıklığı yaratmış olup Sayın
Cumhurbaşkanımızın söylemlerine ve eylemlerine ters
düşmüştür. Vakıfların kiracısı olan, pandemi
nedeniyle iş kaybı ve ekonomik zarara uğrayan
esnafımıza yapılan zamların geri alınması, icra
işlemlerinin durdurulması, 2020 yılına ait
borçlarının faizsiz taksite bölünmesini talep ederim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kabukcuoğlu
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Afyonkarahisar Bolvadin ilçesi Karayokuş
Başkonak Yaylası Bolvadin ile Emirdağın
arasındadır. Kemerkayalılar ve Karayokuşlular bu
yaylayı yüz yıldır kullanırlar, yayla evleri
bulunmaktadır. Yaylacılar, 10 bin küçükbaş hayvanlarıyla
nisan ayında buraya çıkarlar, kar yağana kadar kalırlar.
Yayladan yararlanan köylüler buradan atılmak istenmektedirler. Yüzlerce
ailenin yayladan atılması onların yoksulluğunu
artırmak olacaktır, engel olunmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Evet, cevap için yürütmeye söz
veriyorum.
Buyurun.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Teşekkürler.
Öncelikle, çiftçilerimize tarımsal destek
anlamında, biz son on sekiz yılda tarımsal destek
miktarında 12 katlık bir artış sağladık. Reel
rakamlara baktığımız zaman bu rakam 310 milyar lirayı
aşmış durumda. Yine, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemiyle verdiğimiz desteklerde de muazzam bir artış
var. Son iki yılda desteklerimiz yüzde 52 artışla 22 milyar
liraya çıkmış durumda. 2018-2020 itibarıyla da toplam 52
milyar liralık bir destek ödemesi yapıldı. 2021
yılında ise 24 milyar liralık bir tarımsal destek
sağlanmış olacak ilave, yedek ödenekle birlikte.
Yine, hayvancılık destekleri
kapsamında 2020 Aralık itibarıyla 7,4 milyar liralık bir
ödeme var. Son iki buçuk yılda da toplam 16,2 milyar liralık bir
desteği ödemiş olduk. Dolayısıyla son on yedi on sekiz
yıla baktığımız zaman 74 milyar liralık bir
hayvancılık destek miktarı da söz konusu. Burada da
baktığımız zaman hayvancılık desteklerinde de 60
kat bir artıştan bahsetmekteyiz.
Diğer bir konu, birkaç kere geldi, ben tekrar
onu ifade edeyim: Tarımsal üreticilerin desteklenmesi amacıyla 2020
yılında Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri
tarafından kullandırılan hazine destekli kredilerin geri
ödemeleri altı ay süreyle ertelenmişti. Yine, tarım satış
kooperatifleri birliklerinin kredi borçlarının 2020 yılı
taksitleri de faizsiz olarak 2021 yılına ertelenmişti.
Dolayısıyla bu konuda da Tarım ve Orman
Bakanlığımız çeşitli destekler ve teşviklerle
çiftçilerimizi, tarım üreticilerimizi desteklemeye devam ediyor.
Türkiyenin borcu diğer ülkelere oranla daha
yüksek gibi bir iddia oldu. Şimdi ben veriler bunu söylemiyor
diyeceğim, yine Veriler yanlış. diyeceksiniz. Ama
Uluslararası Finans Enstitüsünün daha geçtiğimiz aylarda, 18
Kasım 2020de yayınladığı bir küresel borç izleme
raporu var ve o rapora göre de tüm dünyadaki küresel borçluluk 2020
yılının ilk dokuz ayında daha önce eşi görülmemiş
bir seviyede artış gösteriyor yani tüm dünyada borçluluk seviyesi
artıyor çünkü hiçbir zaman gözlemlemediğimiz bir salgınla
mücadele ediyor tüm dünya. Dolayısıyla 2020 yılı Eylül
ayı itibarıyla tüm dünyada toplam borç 272 trilyon dolarla millî
gelirin yüzde 364 seviyesine ulaşmış durumda, yüzde 364 global
seviyede. Baktığımız zaman gelişmiş ülkelerdeki
artışlar da mevcut yine borçluluk oranında, gelişmekte olan
ülkelerde de mevcut ama bizim ülkemize baktığımız zaman
toplam borcumuzun millî gelire oranı gelişmiş ülkeler
seviyesinin ortalamasından da gelişmekte olan ekonomiler seviyesinin
ortalamasından da daha düşük durumda. Yani bunu kontrol etmek
istiyorsanız da uluslararası verilere bakabilirsiniz.
Diğer bir konu, engelli atamaları. 2002
yılında istihdam edilen engelli memur sayımız 5.777 idi.
Son on sekiz yılda yaptığımız atamalarla beraber bu
rakam 57.809 sayısına gelmiş durumda. Biz istiyoruz ki
engellilerimiz her alanda çalışsınlar ve bunun için sadece
kamuda değil, özel sektörde de özel sektörü teşvik edici uygulamalar
gerçekleştirebiliyoruz. Dolayısıyla kamudaki engelli
memurlarımızın sayısı 10 kat artmış oldu. Bu
sene EKPSS salgın süreci tedbirleri kapsamında 15 Kasımda
gerçekleştirilmişti ve biz şu anda kurumlarımızdan
engelli memur atama taleplerini topluyoruz. Talepler bittiği zaman da inşallah
ocak ayı içerisinde atamalarımızı gerçekleştirmiş
olacağız.
Peki, engellilerimiz için özel sektörde ne
yapıyoruz? Bir kere korumalı iş yeri diye bir uygulamamız
var. Korumalı iş yerlerinde sigorta primine ait işveren hissesi
hazine tarafından ödeniyor engellilerin, işsizlik sigortası
işveren payı. Aynı zamanda korumalı iş yerlerinde
toplam 90 engelli istihdam edilebilmekte ve Bakanlığımız da
korumalı iş yerlerinde istihdam edilen her bir engelli için
teşvik ödemesi yapmakta. Onun haricinde, bu sene, biz, engellilerimiz,
engelli kardeşlerimiz kendi iş yerlerini de kurabilsinler diye
engelli hibe desteğini 50 bin liradan 60 bin liraya çıkardık ve
bu program başladığından beri engellilerimize bu alanda
yani engelli hibe desteği kapsamında 100 milyon lirayı
aşkın kaynak da aktarmış olduk.
Yine, İŞKUR aracılığıyla
engellilerimize yönelik girişimcilik koçluğu, iş koçluğu
gibi uygulamalarımız var ve böylelikle istihdama
katılmalarını, iş gücüne katılmalarını da
kolaylaştırmaya devam ediyoruz. Engellilerimize yönelik yine
teşvik mekanizmalarımız da mevcut.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun lütfen.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Atama bekleyen öğretmenlerle ilgili, Millî
Eğitim Bakanlığımız öğretmenlerin ataması
konusunda her daim çok hassas ve bütçe imkânları dâhilinde tüm imkânlar
seferber edilmiş durumda. Bu sene de bütçe imkânları dâhilinde en üst
sayıda öğretmen atamalarımız yapılacaktır.
BAŞKAN Şimdi (B) cetvelinin genel
toplamlarını okutup oylarınıza sunacağım.
(B) cetvelini okutuyorum:
B CETVELİ
|
Açıklama |
2019
Yılı Bütçe Geliri |
Bütçe Geliri Tahmini 867.296.403.000,00
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tahsilat 1.001.293.711.736,37
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Ret ve İadeler (-) 148.886.001.841,80
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Net Tahsilat 852.407.709.894,57
BAŞKAN Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi kabul
edilen (B) cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
Denge
MADDE 3- (1) 2019
yılı bütçe giderleri ile bütçe gelirleri toplamları
arasında, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin 126.161.690.901,90 Türk Lirası gider fazlası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2.113.450.502,23
Türk Lirası gelir fazlası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların
669.670.858,17 Türk Lirası gelir fazlası,
gerçekleşmiştir.
(2) 2019
yılı merkezi yönetim net bütçe gider fazlası 124.747.270.429,93
Türk Lirasıdır.
BAŞKAN Siyasi
parti grupları adına ilk konuşmacı Ankara Milletvekili
Sayın İbrahim Halil Oral.
Buyurun Sayın
Oral. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3üncü maddesi üzerine İYİ PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 2019 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifini
görüşüyoruz. Hesap kesinleşmeden önce, Ankaralılar adına
hesap sormak, itibarsızlaştırılmaya çalışılan
Ankara'yı konuşmak istiyorum. Başkent olmasına rağmen,
kurumları tek tek İstanbul'a taşınan, milyonlarca
liralık ölü
yatırımlarla geride kalan Ankarayı anlatmak istiyorum. Hem bir
metropol hem de bir tarım kenti olabilecekken kaynakları saçma sapan
dinozor heykellerine, kol saati büstlerine ve yandaş şirketlere
aktarılan güzel Ankaradan bahsetmek istiyorum.
Kıymetli milletvekilleri, Ankara, sulama
sorunları olmasaydı, çiftçisine sahip çıkılsaydı bir
tarım kenti, bir tarım şehri olabilirdi. Polatlı ve Haymana
topraklarının ciddi bir sulama sorunu vardır. Bunu çözmek için
2015 yılında Gökpınar Barajının temeli
atılmıştır. 2017de bitirilmesi planlanmış ve
öylece de söz verilmiştir. 2021 yılına gireceğiz, hâlâ
ortada baraj maraj yok. Sakarya Nehri, Eskişehir bölgesindeki hatalı
sulama metotları sebebiyle temmuz ayını görmeden
kurumaktadır. Nerede bu baraj? Değerli milletvekilleri, sizin
idrakinize sunuyorum. Şantiyede göstermelik hafriyat kamyonlarından
başka hiçbir şey yoktur. Biliyorum, AK PARTİli ve Milliyetçi
Hareket Partili Ankara Milletvekili arkadaşlarımız da bu konuda
samimiyetle girişimlerde bulunuyorlar ama ortada hâlâ hiçbir sonuç yoktur.
Ama çok şükür ki Polatlının otuz yıllık içme suyu sorununu
iki yılda Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur
Yavaş çözme noktasına gelmiştir. Gerede suyu Polatlıya
getirilmektedir. Mansur Beye Ankaralılar adına teşekkürü bir
borç biliyorum.
Gölbaşı ilçemize geçiyorum. Bir bitmeyen
proje de orada yer almaktadır, Gölbaşı Şehir Geçişi
Projesi. Üç senedir yılan hikâyesine dönen bu projenin maliyetinin nereye
ulaştığı maalesef belirsizdir. Projenin uzamasından
kaynaklanan sorunlar sebebiyle şantiye etrafındaki esnaf
dükkânını kapatmaya başlamıştır. Bu sene
başında bitmesi planlanan proje Bakanlığın en son
cevabına göre 2020 yılı sonunda tamamlanacaktır. Yani, on
üç gün sonra bu proje tamamlanacaktır. Ben size söyleyeyim: Oranın
sadece peyzajı bile on üç günde maalesef bitemeyecektir. Gölbaşı
ve çevresindeki Balâ ve Haymananın ciddi bir istihdam sorunu vardır.
Bu bölgeye büyük bir organize sanayi bölgesi yapılarak yaralara merhem
olunabilir. Gölbaşında Manisa, Denizli, Çerkezköy benzeri organize
sanayi bölgesinin kurulabileceği çok geniş araziler mevcuttur.
Gölbaşının derdi bunlarla bitmemektedir kıymetli
milletvekilleri. İlçede büyük bir imar sorunu vardır. Toplu konut
alanlarının bir kısmı ilçe merkezinden çok kopuktur. Örnek
vermek gerekirse, Mahmatlı ve Karagedik Mahallesi gibi ilçe merkezine
30-35 kilometre mesafede bulunan bölgelere toplu konut alanları
verilmiştir. Gölbaşı merkeze yakın bölgede bulunan ve
halkımızın tercih ettiği bölgelerden Örencik, Yurtbeyi,
Yaylabağ Mahallesi gibi merkezle birleşmiş bölgelerde hâlen
araziler tarla vasfında bulunmaktadır. Şehircilik boş arazi
buldum, bina dikeyim diye yapılmaz kıymetli milletvekilleri.
Ankaranın en önemli ilçelerinden biri Gölbaşında derme çatma
bir imar düzeni mevcuttur. Bu, acilen düzeltilmelidir. İmar
düzenlemelerine bağlı olarak hobi bahçeleri de Gölbaşında
sorun hâline gelmiştir. En temel sorun da belirsizliktir,
yıkılmayacak binalar hâlâ belli değildir. Arsa sahiplerinin
çoğu, tarımdan para kazanamadıkları için buraları hobi
bahçelerine vermişlerdir. Bu husus yeniden gözden geçirilmeli ve gerekiyorsa
ilçe ilçe düzenlemeye gidilmelidir.
Sayın milletvekilleri, bitmemiş
yatırımlar, yılan hikâyesine dönen yapılar Elmadağda
da mevcuttur. Samsun Yolu üzerindeki ÇAYKUR geçit projesi 2016da
başlamıştır. Bakanlık zemin iyileştirmesi ve fore
kazıklarını yapmış ancak ne hikmetse sonra proje
durmuştur. Belediye Millet İttifakına geçtiğinden beri
Bakanlık tek bir çivi çakmamıştır. Soruyorum: İktidar,
Elmadağ halkını Millet İttifakına oy verdi diye
cezalandırmak mı istemektedir?
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının Elmadağda başlattığı
kentsel dönüşüm de yılan hikâyesine dönmüştür. 4 etap hâlinde
yapılacak kentsel dönüşümde 2017de yapılan sözleşme
sonrasında inşaat başlamış ancak ilk etap bile sadece
yüzde 30 tamamlanabilmiştir. Bugün bu işten binlerce
Elmadağlı mağdurdur. Elmadağ halkının suçu neydi,
suçu nedir?
Yine Elmadağda Gençlik ve Spor
Bakanlığının 2018de Yenidoğan Mahallesinde
başlattığı spor tesisinin demirleri, betonları çürüme
noktasına gelmiştir; hiçbir ilerleme maalesef görülmemektedir.
Spor tesisleri deyince Ankaranın spor
tesisleri faciasını da dile getirmek istiyorum. 19 Mayıs
Stadyumu yıkılmıştır. Son etkinlikleri olan AK
PARTİ mitinginde yeni ve modern bir stat sözü verilmişti ama maalesef
19 Mayıs Stadyumunun yerinde yeller esiyor kıymetli milletvekilleri.
Cebeci Stadı da aynı şekilde
yıkılmıştır, atıl kalmıştır. 20
bin kişilik orijinal bir mimariye sahip olan bu stat Ankara sporuna uzun
yıllar hizmet etmiştir. Yıkılıp yerine
alışveriş merkezi ya da millet bahçesi yapılacağı
iddiaları ortada dolaşmaktadır. Yazık değil midir?
OSTİM Stadı da aynı vaziyettedir.
OSTİM Teknik Üniversitesi mülkiyetinde olan bu stadın yerine yurt ve
üniversite binası yapılması planlanmaktadır. Peki, bizim
Ankara takımları nerede top oynayacak, nerede spor yapacaklar?
Ankaragücü ve Gençlerbirliği sizin yüzünüzden aylarca Afyonda,
Eskişehirde müsabaka yapmak zorunda kalmadılar mı kıymetli
Ankaralılar? Hiç mi acımıyorsunuz? Hiç mi üzülmüyorsunuz? Hiç mi
vicdanınız titremiyor? İşte, sizin bu ilgisizliğiniz,
bu vurdumduymazlığınız sebebiyle Ankara takımları
şampiyonluğa değil, maalesef küme düşmemek için mücadele
etmektedirler.
Anıttepe Yüzme Havuzu da onlarca millî sporcu
yetiştirmiştir. 2014 yılında yıkılan bu tesisin
yerine olimpik tesis sözü maalesef tutulmamıştır, yerinde yeller
esmektedir. Ankarada spor can çekişmektedir ama emin olun ki ilk
seçimlerde Ankaralı sporcular sandıkta belediyede
sırtınızı yere getirdiği gibi sizi gol yağmuruna
tutacaklardır.
Saygıdeğer milletvekilleri,
Şereflikoçhisar ilçemize geçelim. Burada da bir Tuz Gölü meselesi
vardır. Mecliste defalarca dile getirdim, basın toplantısı
yaptım. Burada 2011 yılından beri yeni tuzlar
açılmış, ihaleler yapılmıştır, ihaleler
edilmiştir. Şereflikoçhisarın yerli firmaları bu
alanları almış, işletmeye
hazırlanmışlardır ama sonra şaibeli, FETÖ dahli
olduğu iddia edilen yargı kararlarıyla bu tuzlalar
kapatılmıştır, hâlâ bir çözüm getirilememiştir.
Şereflikoçhisar halkı tuzlalarını istemektedir,
kalkınmak istemektedir.
Bir diğer husus da Hirfanlı
Barajıdır. Şereflikoçhisar ve Evrenin sulama sorunlarını
bu baraj çözebilecektir. 15-20 kilometrelik bir boru hattıyla
İbrahimbeyli köyünde depolama sağlanırsa oradan bütün ova
sulanabilecektir. Sulanırsa ne olur? Şereflikoçhisar ve Evrende
tarım gelişir, Şereflikoçhisar ve Evren kalkınır.
Hesap soruyorum: Neden Şereflikoçhisarın ve Evrenin
kalkınması için bir tek adım bile atmıyorsunuz?
Saygıdeğer milletvekilleri, Balâ ilçemizde
Büyükşehir Yasasından kaynaklı sorunlar mevcuttur.
Vatandaş köy tüzel kişiliğinden çıkan mahallelerde özel
mülkiyet ve otlak alanları arasında sıkışıp
kalmıştır. Kimi vatandaş çit çekmekte, kimi
vatandaşımız ineklerini otlatacak alan bulamamaktadır.
Kaymakamlık ise yazılı talimat vermekten ileriye maalesef
gidememektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Sayın Başkanım, tamamlıyorum.
Vatandaş belirsizlik sebebiyle neredeyse
birbirine girecek durumda kalmıştır. Yani yine Balâ
toplulaştırma işlemlerinde iltimas ve usulsüzlük olduğu
iddialarıyla ayyuka çıkmıştır. İktidara
yakın isimlerin arsaları yerinde dururken diğer
vatandaşlarımızın babadan, dededen kalma arsaları
çorak alanlara atılmaktadır. Soruyorum: Burada bir beyaz alçı
taşı madeni açılacak da onun için rant hesabı mı
yapıyor iktidarımız yoksa?
Değerli milletvekillerim, Ankaranın
göbeğinde, Hergelen Meydanında da ciddi bir mağduriyet
vardır. Bu hususun ayrıntılarına sürem yetmeyeceği
için 7nci maddedeki konuşmamda değineceğim.
Kısaca, Ankara, sorunlarına çare
beklemektedir. Ankarayı ofis gibi kullananlar, çekip gidenler,
Ankarayı ev sahibi gibi gören bizlere hesap vermelidirler. Burası
Ankaradır, burası Millî Mücadelenin kazanan şehridir,
burası Hacı Bayram Velinin manevi makamıdır.
Ankaralıları görmezden gelen bütçeleri reddediyoruz, hesap vermenizi
bekliyoruz.
Bu düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Kocaeli Milletvekili Sayın Saffet Sancaklı
(MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SAFFET SANCAKLI (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bizleri
televizyonları başında izleyen büyük Türk milleti; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, siz de hoş geldiniz.
Bugün, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
hazırladığımız bir vizyon projeyi sizinle
paylaşacağım. Bu proje nedir? Spor ve sanat yaparak yeni bir
nesil, daha sağlıklı bir nesil nasıl yetiştirebiliriz?
Önümde bazı veriler var, ben de bu kadar vahim durumda olduğunu bilmiyordum.
Sağlık Bakanlığının Obezite Raporu, 22/11/2020.
Türkiye nüfusunun yüzde 31,5u obezite, yüzde 34ü aşırı kiloyla
mücadele ediyor. Türkiyede aşırı kilo ve obeziteyle mücadele
eden vatandaşların sayısı nüfusun yüzde 65i yani 83
milyonda 54 milyon kişi. Bizim ülkemizde 54 milyon kişi obezite ve aşırı
kiloyla uğraşıyor. O zaman, bu verilere, bu ölçülere bakarsak bu
Mecliste de 600 milletvekilinin yüzde 65i yani 390 kişi obezite ve fazla
kiloyla mücadele ediyor, bununla uğraşıyor, bunun sıkıntısını
yaşıyor. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre ise 53
ülkenin içerisinde Türkiye 1inci sırada. Avrupada zaten 1inci
sıradayız ama Avrupanın obezite ilerlemesinin 2 katına
ulaşmışız. Bir önceki yıllara gittim, her sene büyük
bir artışla bu devam ediyor. Bu da bize neyi gösteriyor? Biz beden
olarak sağlıksız bir toplumuz. İşte bununla ilgili
Milliyetçi Hareket Partisinin hazırlamış olduğu bir projeyi
sizinle paylaşacağım. Ancak Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk
1932de buna benzer bir proje hazırlamış ve hayata sunmuş.
Mutlaka biliyorsunuzdur ama sizinle bunu paylaşmak istiyorum. 1932
yılında Kurtuluş Savaşından çıkmış bir
ülke; bitik vaziyette, harap vaziyette, gençlerin zaten şehit olmuş
çoğu, kalanlar da zayıf, cılız. Atatürk, bir türlü
istediği gibi bir toplum görmüyor, bir gençlik görmüyor. Düşünüyor ne
yapayım, ne edeyim diye. O zaman 1932de olimpiyatlar düzenleniyor.
Atatürk diyor ki yanındaki yaverlerine: Bu olimpiyatları kim
düzenliyor bir bakın. Diyorlar ki: Fransız Baron Pierre de
Coubertin diye bir adam. Bu olimpiyatları, modern olimpiyatları
bulan ve başlatan adam. Diyor ki: Onu Türkiyeye getirin. Diyorlar ki:
Efendim, bu gelmez. O zamanki olmayan bütçeden, olmayan paradan bile Verin
parayı getirin. diyor. Gidip adama teklif yapıyorlar -Türkiyenin
haritadaki yerini bile bilmiyor- adam Ben gelmem. diyor. Geri dönüyorlar
Efendim, gelmedi. diyorlar. Daha fazla para verin, gidin bütçeden ne kadar
istiyorsa o kadar para verin, fazlasını verin, o adamı mutlaka
getirtin, lazım bize. diyor. Bir daha gidiyorlar -adama nasıl bir
para veriyorlarsa o zamanki bütçeden o yoklukta- adam kabul ediyor, Türkiyeye
geliyor. Atatürk, kendisine diyor ki: Beyefendi, sen olimpiyatları bulan
ve bunu organize eden bir kafaya sahipsin. Türk gençliğine öyle bir
program yap ki ben gürbüz, yetişmiş, sağlam vücutlu, sağlam
kafalı gençler istiyorum yani uzun vadeli bir proje istiyorum. diyor.
Adam oturuyor, projeyi hazırlıyor, yanında da Atatürkün
yaverleri var, onlar da yanında, öğrensinler diye onunla beraber çalışıyorlar.
Adam ilk önce Spor Genel Müdürlüğü yasasını
hazırlıyor, 1932de hazırladığı yasayı hâlâ
kullanıyoruz, aradan seksen sekiz sene geçmiş, o zamanki yasayı
hâlâ kullanıyoruz biz, Gençlik Spor Müdürlüğünde. Tabii, adam diyor
ki: Bana arazi lazım; benim bu gençlere, bu millete spor yaptırmam
lazım. Atatürk Tabii, ne kadar istiyorsan söyle. diyor.
Hollandanın bugünkü yüz ölçümü kadar araziyi, Gençlik ve Spor
Bakanlığı yok o zaman Gençlik Spor Müdürlüğü var, oraya
devrediliyor. Adam, ilkokuldan başlayarak spor yaptırmaya yönelik bir
proje hazırlıyor, Atatürkün önüne koyuyor. Atatürk projeyi görüyor,
çok beğeniyor. Öğretmenleri topluyor -çünkü Millî Eğitim
Bakanlığıyla beraber yapılacak bir proje- Ey
öğretmenler sizden öyle bir nesil istiyorum ki iyi yetişmiş,
bedensel ve kafa olarak sağlam, gürbüz gençler istiyorum. diyor, ondan
sonra hepimizin bildiği Ey öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz
olacaktır. lafını söylüyor. (MHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi bunu niye anlattım? 1932 senesinde
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürkün vizyonu
Şimdi, Atatürk 1932de bunu
yaptıysa, bu vizyonu ortaya koyduysa biz de hep beraber bunu
başarabiliriz.
Bu proje nasıl bir proje, biraz bahsedeyim
size. Şimdi, biraz önce söyledim, obeziteyi anlattım. Obezite ve
aşırı kiloyla uğraşan insanlarımızın
hangi hastalıklara yakalanabileceğini ve hangi hastalıklara
yakalandığını saymaya kalksak süremiz yetmez. Demek ki biz
kabul edeceğiz, biz bedensel olarak hasta bir toplumuz. İşte,
buna nasıl bir çare bulabiliriz?
Bazı rakamlara baktım -sadece
Sağlık Bakanlığının değil- Türkiyede
yıllık sağlık harcaması bütün hepsi içinde olmak üzere
238 milyar TL. Yani, Türkiye bütçesinin çok önemli bir kısmı, Türkiye
sağlık harcamalarına gidiyor. Neden gidiyor bu sağlık
harcamalarına? Hastaneler yapılıyor, doktorlar
yetiştiriliyor, üniversiteler kuruluyor, ilaçlar yapılıyor,
bunlar satılıyor; demek ki bu hastalıklarla ilgili
harcanıyor bu 238 milyar lira.
Şimdi, şeye baktım:
İlköğretim öğrenci sayısı 18 milyon Türkiyede,
üniversite öğrenci sayısı da 8 milyon. Peki, beden eğitimi
dersleri ne kadar? İlköğretimden liseye kadar haftada 2
ders, kırkar dakika yani seksen dakika.
Şimdi, proje
nasıl bir proje? Bizim bu hazırladığımız,
söylediğimiz proje şu: İlkokula başlayan bir çocuk
düşünün, 6 yaşında
Bizde spor kültürü yok yani toplum olarak
spor kültürümüz yok, ülke olarak yok çünkü. Neden? Yerleşmemiş,
yerleştirmemişiz biz; bu, hepimizin problemi, hepimizin suçu. Spor
kültürümüz olmadığı için de bir spor yapmak aklımıza
gelmiyor. Aramızda mutlaka spor yapanlar var ama siz spor yapıyorsunuz,
anneniz yapmıyor, babanız yapmıyor, yeğeniniz
yapmıyor, halanız yapmıyor; neticede bir spor kültürümüz yok.
Görüyorum burada, yürüyoruz, hep beraber yürümeye çalışıyoruz
ama o da bir yere kadar. Ne zaman biz spor yapmaya çalışıyoruz?
İşte, hastalanmaya başladığımız zaman, kilo
almaya başladığımız zaman, daha çok da kilo vermek
için spor yapıyoruz ama bizim aslında sağlık için spor
yapmamız gerekiyor.
Şimdi, proje
şu: İlkokul birinci sınıfta 6 yaşında bir çocuk
düşünün, okula başlayacak. Bu çocuğun fizik yapısına
göre testler yapılacak, belki ailesinde sportif birileri daha vardır,
genden geliyordur. Çocuğun yeteneğine göre bir spor dalı
veriyorsunuz kendisine; futbol, güreş, basketbol, yüzme, halter, neyse. Aynı
çocuğa bir tane de sanatsal bir şey yüklüyorsunuz, spor gibi sanatsal
bir görev veriyorsunuz; kendi isteğine göre bir enstrüman çalabilir,
tiyatro oynayabilir, sinema oynayabilir, folklor yapabilir, sanatsal herhangi
bir şey. Tabii ki benim bu söylediğime başlarken en önemli
şey bu ders sayısını artırmamız yani haftada iki
saat kırkar dakikayla bu proje olmayacak bir şey. Biz ne
yapacağız peki bu çocuklara? Bu çocuklar başladı; hafta içi
en az altı saat, 6 ders, en az. O branşta spor yapacaklar ve o
sanatsal faaliyeti sürdürecekler. Lise bittiğinde, bu çocuk 18
yaşına geldiğinde on iki sene spor ve sanat yapmış
olacak. Bir beş sene de üniversite koyduğunuz zaman, bu çocuk üzerine
bir beş sene daha koyduğunuz zaman, 23 yaşına
geldiğinde on sekiz sene spor ve sanat yapmış olacak.
Şimdi, sizlere
soruyorum ben: Hayatının yirmi üç senesinde on sekiz sene spor ve
sanat yapmış bir çocuk, ondan sonraki hayatında spor yapmaya
devam eder mi?
ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Eder.
SAFFET SANCAKLI
(Devamla) Mutlaka eder. Peki, hafta arası bunlar spor yaptı, bu
sanatsal faaliyeti de yaptılar. Hafta sonu da bütün Türkiyede, özellikle kendi
illerinde okullar arası bu yarışmalar olacak. O zaman çocuk
haftada altı saat, hafta içi spor ve sanat yapacak, hafta sonu da bu
sanatsal ve sportif faaliyetlerle ilgili okullar arası
yarışmalara katılacak. Peki, bu mu daha iyi olacak yoksa
çocukları sabahtan akşama kadar okula gönderip, akşam eve
geldikten sonra tekrar hocaları eve getirip, sınav sınav
hazırlayıp spor ve sanattan uzak tutmak mı daha iyi? O zaman
işte, çocuklarımız obez olmaya başlıyorlar.
Peki, 23 yaşında, on sekiz sene spor
yaptı bu çocuklar, bundan sonraki hayatında da vücut zaten isteyecek,
spor yapmaya devam edecek; bunu hepimiz kabul ediyoruz. Peki, biraz evvel bir
şey söyledim: 238 milyar TL Sağlık Bakanlığının
sağlık harcamaları var. Neden var? Çünkü bu kadar hasta var,
onun için bu kadar para harcanıyor. Türkiye, bugün sağlık
konusunda özellikle hastanelerin yapımı ve içindeki ekipmanlar
açısından -ben dünyayı gezmiş bir adam olarak gururla
söylüyorum ki- dünya çapında. Bizim doktorlarımızın
kalitesi, bilgisi, görgüsü, fedakârlığı zaten dünyanın en
iyileri arasında. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) - Özellikle, bu pandemi
döneminde gösterdikleri bu fedakârlığı zaten konuşmaya
gerek yok, hepsine minnettarız.
Peki, bu kadar parayı
hastalandığımız için harcıyorsak ben de size bir daha
soruyorum buradan: Öyle sağlıklı bir nesil yetiştiriyoruz
ki, 23 yaşına gelmiş, on sekiz sene spor ve sanat
yapmış bir neslin bu kadar hastalanma ihtimali var mı? Mümkün
değil. Peki, bu kadar hastalanmayacak bir nesil düşünün, bu nesil bu
kadar hastaneye gidecek mi, bu kadar hastaneye gerek var mı, bu kadar ilaca
gerek var mı? Tabii ki yok.
Peki, diyelim ki bu 238 milyarın 100
milyarını indirdik biz bu şekilde, tekrar oradan artan
parayı, tekrar millî eğitime ve Spor Bakanlığına,
gençlerimize harcarsak bu döngüyle yirmi sene içerisinde Türkiyede yeni bir
nesil yaratabiliriz spor yapan, sanat yapan, sağlam kafalı,
sağlam vücutlu bir nesil. Peki, spor yaparsak, bu projeyi hayata
geçirebilirsek ne olacak? Bu kadar hastaneye gitmeyeceğiz, bu kadar ilaç
kullanmayacağız; o zaman demek ki
hastalanmadığımız için bunları yapmayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Kaptana bir dakika da benden.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Peki, teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Bu kadar sağlık harcaması
yapmayacağımıza göre, artan parayı -dediğim gibi- bu
tarafa kaydırdığımız zaman para nereye gidecek?
Çocuklarımıza, gençlerimize, eğitime ve spora.
Şimdi, bazı notlarım var tabii, bir
dakika daha isteyeceğim Başkanım.
Bunu yaptığımız zaman, bu
çocuklarımızı neden koruyacağız? Başta
uyuşturucu belasından ve kötü alışkanlıklardan
koruyacağız. Neden koruyacağız? Bu dijital
bağımlılıktan koruyacağız. Peki, kolay bir
şey mi bu söylediğim? Kolay bir şey değil ama çok zor da
değil arkadaşlar. Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir, buna
imkânlarımız var bizim; başta Millî Eğitim
Bakanlığı ve Spor Bakanlığı buna öncülük yaparsa
biz bunları yapabiliriz.
Peki, bu kadar eğitmeni nereden
bulacağız? Haftada altı saat, hafta sonu bu müsabakalar...
Arkadaşlar bu Beden Eğitimi Yüksekokulu öğrencileri var; bunlar
dört sene, beş sene o okullarda okudular, bu gençleri nasıl
yetiştireceklerini öğrendiler. Şu anda sayıları 50
binin üzerinde; mezun olmuş ve şu anda iş bekliyorlar.
İşte proje, işte ekip; işte her şey var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ KEVEN (Yozgat) Garsonluk yapıyorlar.
BAŞKAN Selamlayalım.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım, teşekkür ederim.
Yani, bu anlattığım şey,
aslında, baktığınız zaman acaba hayalî bir şey
mi? Hiç hayalî değil. Türkiyenin buna imkânları var. Bu projeye -dediğim
gibi- Millî Eğitim Bakanımız ve Spor Bakanımız öncülük
edecek, Hükûmetimiz öncülük edecek, biz de yardım edeceğiz. Çünkü
eğer bu son birkaç yıldır, bu obezite ve aşırı
kilolarla mücadelenin ilerleme safhasına baktığım zaman
-beş sene önce, dört sene önce, üç sene önce, on sene önce- büyük bir
felakete gidiyoruz.
Ben, buradan Milliyetçi Hareket Partisi adına
böyle bir projeyi açıkladım. (MHP sıralarından
alkışlar) Bu, bir vizyon projedir, bu projeye
katılacağınızı da düşünüyorum.
ALİ KEVEN (Yozgat) Niye olmasın?
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Sayın
Başkanım, bana ek süre verdiğiniz için de teşekkür
ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, biz teşekkür ediyoruz.
Sayın Kaptan, gençler için projeyi
açıkladınız ama bizim için bir proje
açıklamadınız, biz ne yapacağız?
SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) Bir dahaki sefere.
BAŞKAN Peki.
Şimdi söz sırası, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Sayın
Ömer Öcalana ait.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; halkımızı
en derin sevgilerimle selamlıyorum.
Zorlu ve zahmetli bir süreçten geçiyoruz ve bu
süreçte de bu ülkenin bütçesini yapıyoruz. Bütçeyi değerlendirirken
birçok parametreye bakmakta yarar vardır.
Birkaç gün önce burada AKPnin en genç milletvekili
bir şey söyledi. Ben farklı bir perspektiften bakıyorum, 1,5
trilyon dolardan bahsetti; kırk yıldır bu ülkenin içinde
bulunduğu çatışmalı durumdan kaynaklı 1,5 trilyon.
Bugün yaptığımız bütçenin yaklaşık 10 katı.
Biz eğer burada bu çatışmalı sürecin önünü alabilirsek, bir
zemin yaratabilirsek bu ülkeye birçok katkımız olur kıymetli
arkadaşlar.
İşe 3Y ile başladınız:
Yoksulluk, yolsuzluk, yasak. Günün sonunda, yasaklardan zaten bahsetmiyorum,
yolsuzlukta, yoksullukta maalesef ülke zirve yapmış.
Değerli arkadaşlar, milletvekili
arkadaşlarımız çok yönlü bir perspektif burada ortaya koydular,
ben de bu işi açık bir şekilde dile getireyim: Şimdi, bu
Meclis çatısı altında olan hemen herkesin bu acıya dair bir
hikâyesi var. Anne olarak, kardeş olarak, arkadaş olarak,
yakını olarak kimi bu kürsüye çıkarırsanız herkes
kendi hikâyesini anlatır. Biz burada acıları ayrıştırmaya
ve yarıştırmaya gelmedik. Biz bu acıları, ortak bir
zeminde birleştirirsek, ortaklaştırırsak, genel bir
perspektiften bakarsak çözüme gideriz.
AKP, 2013ten onur duymalı bence. İki
yıl boyunca bu ülkede, bu ülkenin evlatları yaşamını
yitirmedi, kan dökülmedi ama aynı AKP, 2015 yılındaki
pratiğinden utanç duymalıdır. Neden bunu söylüyorum? 2015-2020,
beş yıldır ülkemiz iflah olmuyor. Çatışma, savaş,
ekonomik buhran, akan kan, yaşanan birçok toplumsal sorun kendini
açık bir şekilde göstermektedir. Bu koşullarda, bu işin
önünü alamazsınız.
Bakınız, Sri Lanka modelini 2015ten bu
yana uygulamaya çalışıyorsunuz. 2014te Millî Güvenlik Kurulunda
alınan kararlar, Sri Lanka modelini kendine örnek alan kararlardır.
Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Sri Lankada nasıl süpürme
hareketiyle Sri Lanka devlet güçleri Tamil halkının üzerinden
geçtiyse, 80 bin civarında sivil katledildiyse, siz 2015ten 2020ye kadar
-ve son günlere geliyoruz- bunu yapmaya çalışıyorsunuz.
2015i çok iyi biliyorum. Ben, o dönem Mardinde
partimizin İl Eş Başkanıydım,
yaşadığımız birçok anımız vardır, Tahir
Elçi vardı. O süreci tüm siyasetçi arkadaşlar, tüm partililerimiz
bilir, diğer partililer de bu duruma vâkıftır. Orduyu şehir
merkezine indirdiniz değerli arkadaşlar, orduyu; orduyu sahaya
çektiniz, büyük bir çatışma ve çözümsüzlüğü
tırmandırdınız. Nefret tohumları, çatışma
tohumları bir üst seviyeye çıktı. Devlet aklı bunu
yapmalı mıydı, bilmiyoruz. Bileşenlerinizle karar
aldınız.
Buradan ben Tahir Elçiyi rahmetle, saygıyla
anıyorum. (HDP sıralarından alkışlar) O dönem
Partimizin İl Eş Başkanıydım. Surda, Cizrede,
Nusaybinde, Derikte, Hakkâride, Yüksekovada çatışmalı bir
süreci yaşıyorduk. Kimileri Tahir Elçiyi linç etmeye
çalıştı. Tahir Elçi o dönem Mardine geldi, Mardin Baro
Başkanıyla, size yakın olan bir Baro Başkanı Çelebi
Arazla orada bir yerde oturduk. Tahir Elçi: Biz ne yapabiliriz? Cizrede
insanlar diri diri yakıldı. Biz bir koridor açmalıyız, bir
kanal açmalıyız ki Türkiye halkları arasındaki bu nefret,
bu çatışmalı durumu bir an önce ortadan
kaldırmalıyız. dedi. Biz bir müddet bunun üzerine
konuştuk, tartıştık, iki gün sonra -Derikte de sokağa
çıkma yasağı vardı- internete düştü: Tahir Elçi,
Diyarbakırda yaşamını yitirmiş. Faili meçhul olarak
gitti. Kim tarafından öldürüldüğü maalesef bilinmiyor, bu
gidişle de bilinmeyecek gibi. Hamasetle, öfkeyle bu işi çözemezsiniz,
aklıselim bir yöntemle bu işi çözebiliriz.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
PKKlılar, PKKlılar.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) PKKlılar
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ayıp ayıp, gerçekten ayıp ya.
ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Biz Kürt halkı tabii ki
Tamil halkına benzemeyiz. Milyonlarca halkı temsil ediyoruz
arkadaşlar. Biz burada anlatıyoruz en samimi
duygularımızla, bu iş nasıl çözülür, bu iş nasıl
barışa gider, bu işte demokratik yöntemleri nasıl
işletiriz?
Bakınız, buraya akıl sağlığı
yerinde olmayan yöneticiler gelip çığlık atmaktadır. Bu,
aynı zamanda etki-tepki meselesidir. Siz kendi
tabanınızı, kendi taraftarlarınızı motive ederken
aynı zamanda karşı tarafı da karşıyı da
motive ediyorsunuz, ilişkileri daha da sertleştiriyorsunuz.
İktidarın değişme ihtimali
yüksektir. Yarın bir gün hangi parti, hangi Hükûmet gelirse elbette bu
masaya dönecektir. Bu masanın yöntemleri farklı olabilir, modelleri
farklı olabilir ama bu yaşanan gerçekliği görmeliyiz. HDP bu
ülkeyi temsil eden partidir. HDPnin içindeki farklılıkları
hiçbir partinin içinde bulamazsınız. Biz farklılıkları
zenginlik olarak görüyoruz ve bu perspektiften de bakıyoruz. Biz bir
mozaiğiz, farklılıkları zenginlik olarak görüyoruz.
Darbeciler parti kapatmayı ister, HDPyi kapatmayı ister. HDPyi
kapatmak isteyenler bu halka farklı yollar gösteriyorlar, bu halka
farklı yöntemler gösteriyorlar. İnsanlar, tüm farklılıklar
HDP sıralarında, HDP bünyesi altında kendini ifade edebilmelidir,
düşüncesini ifade edebilmelidir. Biliyorlar, müthiş bir zeminimiz
vardır, son derece demokratik bir işleyiş var HDPde; halktan
takdir görüyor. Halkta bir karşılığı olduğu için
derin yapılanmalar operasyon içerisindedir; Hükûmete mesaj veriyor, AKPye
mesaj veriyor, Cumhurbaşkanına mesaj veriyor. Tabii ki biz her
defasında olduğu gibi sağduyuyla yaklaşacağız, bu
işlerin de sağduyuyla çözülmesini destekliyoruz.
Arkadaşlar, ekonomik durumu görmüyorsunuz,
ekonomik durum Kürt meselesinin sonuçlarından biridir. Bu yaşanan
çatışmalar da Kürt meselesinin sonucudur, biz bu perspektifle
bakıyoruz, işi bu yaklaşımla ele alıyoruz.
Kürtün dilini burada bilinmeyen dil
yazdırıyorsunuz arkadaşlar, x yazıyor
karşılığında. Siz nasıl
bütünleştireceksiniz? Sizin sıralarınızda da Kürt
milletvekilleri var -gerçi siz Kürt kökenli diyorsunuz- evlerinde ailesiyle
bu dili konuşuyorlar. Burada, en azından bu dile hürmeten kimi
adımlar atılabilir. Emin olun size zarar vermeyecek, Kürt halkı
içerisinde de zarar vermeyecek. Burada, Kürt diline bilinmeyen dil demek, büyük
bir kayıptır.
Bakınız, günlerdir, hatta yılı
geçti on dört aydır Diyarbakır İl Binası önünde oturan
anneler vardır, aileler vardır. Dün Şenyaşar ailesi
İki evladını ve eşini kaybeden bir Emine Şenyaşar
gerçekliği vardır. AKP il binasına gidip kimi yetkililerle
görüşmüş, sonra gidip kapının önünde oturmak istemiş.
İşi kriminal bir hâle getirip savcılık talimatıyla
gözaltına aldırdınız, yirmi dört saat gözaltı
kararı; bugün savcılığa çıkarıldı, imza
kararıyla, adli kontrolle serbest bırakıldı. Çifte standardı
bırakacaksınız. Hukuk herkese işleyecek, sizin bu yol,
yöntemleriniz, sizin bu şiddetiniz HDPyi büyütür, hatta
karşıtı büyütür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız lütfen.
ÖMER ÖCALAN (Devamla) . Bu yol, artık geç mi,
değil mi, onu bilmiyoruz, gerçi bir aşamaya gelmiş; en
azından zararın neresinden dönerseniz kârdır.
Değerli Başkan, HDPyi kimse kapatamaz.
Niye HDPyi kimse kapatamaz? Hiçbir karanlık güç de kapatamaz. HDP, bir
tabela değildir, bunu çok iyi bilin. HDP, Halkların Demokratik
Partisi, hakikattir. Hakikat aşktır, aşk da özgür
yaşamdır.
Tüm halkımızı saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Bursa Milletvekili Sayın Nurhayat Altaca
Kayışoğlu.
Buyurun Sayın Kayışoğlu. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanun Teklifinin 3üncü maddesi hakkında söz almış bulunuyorum.
3üncü madde ne? Denge başlığı
altında düzenlenmiş yani merkezî yönetimin belli bir dönemde hem
harcamayı düşündüğü ve harcadığı giderler hem de
elde ettiği veya edeceği gelirler arasındaki farkı
düzenliyor. Özetle gelir-gider arasındaki fark diyebiliriz. Eğer
harcama fazlaysa bütçe açığı deniliyor, eğer gelir
fazlaysa bütçe fazlası deniliyor. Ama maalesef, bizde, hele hele AKP
iktidarı döneminde bütçe fazlası, ülkemiz için hayal görünüyor.
Bu dengeyi sağlamak için ne yapılması
lazım? Bütçeyi kullanan iktidarların öncelikle şeffaf
olması lazım. Milletin parasını, gerçekten,
babalarının paraları gibi harcamaları lazım;
gerçekten, kendi ceplerinden harcıyorlarmış gibi
harcamaları lazım. Değerli milletvekilleri, siz, evinize giren
para 3 lirayken her ay onun üstüne borçlanıp, tefeciden 5 lira para
alıp 6 lira harcıyor musunuz? Hayır, yapmıyorsunuz. Tekrar borçlanıp
tefecinin parasını ödemek için ailenizi ekonomik bir krize sürüklüyor
musunuz? Hayır. Ailesinin ekonomisini böyle yöneten kişiye ancak
Leman karakterindeki gibi Hain Evlat Ökkeş denilir. (CHP
sıralarından alkışlar) Ama bakıyorsunuz, nasıl
olsa milletin cebinden çıkıyor diye, nasıl olsa sizlerin cebinden
çıkmıyor diye har vurup harman savruluyor, Yağma Hasanın
böreği gibi yönetiliyor bütçe.
Erdoğan, Mart 2015te demişti ki: Devleti
anonim şirket gibi yöneteceğim. Biz tabii, bunu doğru
bulmuyoruz. Bahçeli de o zaman cevap vermişti, şöyle demiş:
Erdoğan, devleti kendi aile şirketi gibi yönetmek istemektedir.
Şimdi, bakıyoruz, aile şirketi gibi de yönetmiyorlar, öyle bir
ekonomik tablo var ki insanın şunu diyesi geliyor: Keşke aile
şirketi gibi yönetselerdi. Aile şirketine bakıyoruz,
maşallah, her daim sermaye artırımı gerçekleşiyor,
sermayenin üstüne sermaye katılıyor ama hazine tamtakır, kuru
bakır.
Değerli milletvekilleri, siz milletin
vekilisiniz; tamam, yürütme organı da sizden olabilir ama milletin
elektrikten ödediği 4 çeşit, sudan ödediği 5 çeşit,
çocuğuna süt alırken ödediği vergi, evine binbir emekle
götürdüğü ekmeği alırken ödediği vergi size emanet
değerli milletvekilleri; biraz vicdanlı olun ve bu emanete sahip
çıkın. (CHP sıralarından alkışlar)
Yani velhasıl, on sekiz yıllık AKP
iktidarı döneminde bir istikrar var ki o da nedir? Bütçede açık,
bütçede dengesizlik. 2017de 47,8 milyar lira bütçe açığı var,
2018de 72,8 milyar lira ve 2019da yani şu anda üzerinde
konuştuğumuz maddede öngörülen 80,6 milyar lirayken -biraz önce
okundu- 124,7 milyar lira bütçe açığı var ve 2020 içinde 138,9
milyar öngörülmüşken, daha on bir ayda 132 milyarı bulmuş
durumda bütçe açığı. Peki, bu niye böyle oluyor? Evet, çözüm
üretmek için teşhisi doğru koymamız lazım. Bunun sebebi,
değerli arkadaşlar, tek adam yönetimidir. Tek adam yönetiminin fiilen
başladığı yıldan bu yana devlet krizi ve
derinleşen ekonomik krizle, bir buhranla karşı
karşıyayız. 2018den sonrasına bakın -yani fiilî tek
adamdan resmî tek adam yönetimine geçtiğimizden bu yana- faiz giderleri
yüzde 30 artmış. 2019daki faiz giderleri yüzde 35,1
artmış; bu millet, tefecilere çalışıyor değerli
milletvekilleri. O yüzden, Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun dediği gibi Bu bütçe haramzadelerin
bütçesidir. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bütçe kanunu teklifini
görüştük, biraz önce oylamalar tamamlandı, yarın bütünü
oylanacak. Meclisin en önemli denetim yetkilerinden birisi bu
görüştüğümüz kesin hesap kanunudur. Nedir kesin hesap kanunu? Geçen
sene bir yetki verdik, onu iktidar kullandı, harcadı, şimdi,
biz, burada milletin vekili olarak bunu denetliyoruz; doğru
harcanmış mı, verimli harcanmış mı, efendim, bir
sorumluluk var mı, varsa bu sorumlulara hesap sorulmuş mu, milletten
toplanan vergiler doğru yere gitmiş mi? Şimdi, siz buradan el
kaldırdığınız zaman bunu aklamış
olacaksınız. Oysa bakıyoruz, şimdi kanuna göre yedek
ödenek aktarım tutarı yüzde 2 ama yüzde 4,85 harcanmış,
kanuna aykırı bir harcama var; 42,7 milyar lira ödeneküstü harcama
yapılmış. Peki, değerli arkadaşlar, aynı
şeyi geçen sene de söylemiştim, aynı maddede dedim ki: Siz,
buna el kaldırdığınızda, bu Meclisten çıkan
kanunu ve kendinizi inkâr etmiş olacaksınız. (CHP sıralarından
alkışlar) El kaldırdınız, o kanun geçti; şimdi
buna tekrar el kaldıracaksınız, bir dahaki sene bütçe
açığı daha fazla olacak, daha fazla olacak, bu böyle sürüp
gidecek ve biz ne diyoruz? Kesin hesap komisyonu kuralım diyoruz; biz,
iktidara geldiğimizde şeffaf olmak istiyoruz, hesap vermek istiyoruz,
topladığımız her kuruş verginin hesabını
vermek istiyoruz, hem de başına da muhalefet partisinden birini
getirelim diyoruz. Gelin, yol yakınken -ilk seçimde nasıl olsa biz
iktidar olacağız, sizi de başına getireceğiz- bu kesin
hesap komisyonunu kurun değerli milletvekilleri. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Çünkü bakıyorsunuz, kesin hesap kanunu Plan ve
Bütçe Komisyonunda doğru dürüst görüşülmüyor. Niye bu komisyonun
kurulmasını istiyoruz? Bu yüzden istiyoruz. Ne deniyor? Her sene
aynı şey ama işte Zaman dar, yetmiyor. Efendim, işte,
Sayıştay bizim adımıza denetim yapıyor, mesela bu sene
395 kamu idaresi denetleniyor ve bakıyorsunuz, 6.570 ihlale
rastlanmış. Bu ihlallerin çoğu da her sene ama her sene
tekrarlanan ihlaller ama burada her daim atladığınız için
bu ihlaller süregidiyor ve tüyü bitmemiş yetimin hakkını
maalesef soramıyoruz. İşte, Sayıştay raporları
gelmiyor, tam olarak incelenmiyor, denetimler baskı altında
yapılıyor. Sonra ne oluyor? Tarım Bakanı diyor ki: Çiftçi
iki yıldır rekor gelire sahip. Sonra ne oluyor? Sayın Aile
Bakanı diyor ki: Ülkede yoksulluk, sorun olmaktan çıktı.
Hazine Bakanı derseniz, yıllardır, her daim borçlanmadan,
tüketimden nasıl oluyorsa ekonomik büyüme çıkartıyor.
Velhasıl, bu ucube sistem şapkadan tavşan çıkartıyor.
Peki, değerli milletvekilleri,
bırakın tüyü bitmemiş yetimin hakkını -hani siz hep
onu savunacaktınız ya, öyle iktidara geldiniz- daha
doğmamış çocukların dahi hakkını gasbeden
KÖİ projelerindeki ihlallerin hesabını sormayacak
mısınız milletin adına? (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Peki, kime satıldığı belli
olmayan 128 milyar doların hesabını sormayacak
mısınız? Beş kuruş alınmadan Katara
peşkeş çekilen Tank Palet Fabrikasının hesabını
sormayacak mısınız? (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Londradaki bir avuç tefeciye on sekiz yılda ödenen
192 milyar dolar faizin hesabını sormayacak mısınız?
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Açlık
sınırı 2.517 lira ve yoksulluk sınırı 8.198 lira;
20 milyonun üstünde yoksul, 10 milyonun üstünde işsiz var; peki,
bunların hesabını hiç sormayacak mısınız? Merkez
Bankasında rezerv eksi 47 milyar dolar ya da işte eksi 50 milyar
dolar -açıklarsanız biliriz- olmuş; bunun hesabını
sormayacak mısınız değerli milletvekilleri? Siz milletin
vekili olmalısınız.
Tarım Kanunu 21inci madde emredici bir hüküm
olarak ne diyor: Millî gelirden çiftçinin payı yüzde 1. Bunu vermek
zorundasınız ama kanun çıktığından beri maalesef
bu kanunu uygulamıyorsunuz. Çiftçinin hazineden 221 milyar lira
alacağı var. Çiftçinin bu hakkının hesabını
sormayacak mısınız? (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Çok söylendi, gerçekten çok acı, aş
iş diye intihar eden vatandaşlar var. Siz inkâr ediyorsunuz ama
bunun hesabını sormayacak mısınız?
Hani kuvvetler ayrılığı
vardı, hani bu sistem çok güzeldi; siz
bağımsızdınız, yürütme bağımsızdı.
Ya, bir kere olsun, Allah aşkına, bir kere olsun bu
bağımsızlığı gösterin ve bu kesin hesap kanununa
ret oyu verin; görelim o zaman kuvvetler ayrılığı var
mı yok mu, görelim. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Birleşmiş Milletlerde oyu var diye Tunusa
5 milyon dolar veriliyor ya; bu esnafın, bu çiftçinin, bu işçinin, bu
EYTnin, bu emeklinin oyu yok mu zannediyorsunuz? Yani şimdi onlara bu
kaynağı ayırmazken onların oyunu cepte mi görüyorsunuz?
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Ben şunu söyleyeyim: Değerli
milletvekilleri, biz iktidara geldiğimizde milletin vergilerini millete
harcayacağız, kaynakları ihtiyacı olanlara
harcayacağız ama oy için değil, sizin gibi oy için değil
çünkü biz gerçekten yürekten milletimizin huzurunu,
sağlığını, refahını, eğitimini,
geleceğini, çoluğunu çocuğunu düşünüyoruz çünkü biz bunun
için siyaset yapıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkanım, Aşık
Serdarinin birkaç dörtlüğünü okumak istiyorum ama sürem de bitiyor,
kesilecek. Rica etsem
BAŞKAN Devam ediniz.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Evet, Aşık Serdari diyor ki:
Nesini söyleyeyim canım efendim?
Gayri düzen tutmaz telimiz bizim.
Arzuhal eylesem deftere sığmaz,
Omuzdan kesilmiş kolumuz bizim.
Zenginin sözüne beli diyorlar,
Fukara söylese deli diyorlar,
Zamane şeyhine veli diyorlar,
Gittikçe çoğalır delimiz bizim.
Tahsildar da çıkmış köyleri gezer,
Elinde kamçısı fakiri ezer,
Yorganı döşeği mezatta satar,
Hasırdan serilir çulumuz bizim.
Zenginin yediği baklava börek,
Kahvaltıya ister keteli çörek,
Fukaraya sordum size ne gerek?
Düğülcek çorbası balımız bizim.
Serdari hâlimiz böyle ne olacak?
Kısa çöp uzun çöpten hakkını alacak.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, gruplar adına 3üncü
maddede konuşmalar tamamlanmıştır. Şimdi
şahıslar adına konuşmalara geçiyoruz.
İlk konuşma İzmir Milletvekili
Sayın Cemal Bekleye ait.
Buyurun Sayın Bekle. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
CEMAL BEKLE (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu bütçemiz de bu bütçe teklifimiz de bundan önceki
18 bütçemizi hazırladığımız gibi Önce vatan, önce
millet diyerek hazırlanmıştır. Bugün de bu bütçenin
milletimiz tarafından bize bir emanet, bir görev olarak verildiğinin
bilinciyle buradayız. Her ne kadar bazıları Bu bütçe milletin
bütçesi değil. dese de bu bütçe alın teriyle tarlasını
süren çiftçimizin, işçimizin, esnafımızın, fedakâr
sağlıkçımızın, öncü öğretmenlerimizin,
yarınların teminatı pırıl pırıl
gençlerimizin, çocuklarımızın, topraklarımızın
mayası yaşlılarımızın, kahraman emniyet
güçlerimizin, Romanlarımızın, kısaca bu bütçe Biz bize
yeteriz. diyerek tek yürek olmuş, kenetlenmiş milletimizin
bütçesidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Malumunuz, dünyanın en gelişmiş
ülkeleri pandemi sürecinde sınıfta kalırken Türkiye
uyguladığı sağlık politikalarıyla dünyanın
gıptayla izlediği bir ülke olmuştur. ABD ve Avrupa
insanlarını ölüme terk ederken Türkiye on beş günde yerli
solunum cihazını yapmış, oluşturduğumuz güçlü
sağlık altyapısı ve kahraman sağlık ordumuzla
imtihanı çok güçlü bir şekilde vermeye devam etmekteyiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Ayrıca salgının ilk günlerinden
itibaren Ekonomik İstikrar Paketi, Sosyal Destek Programı hayata
geçirilmiştir. Buradan bu vesileyle Vefa Sosyal Destek
Gruplarımıza da teşekkürü bir borç biliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sosyal harcamalara 81,2 milyar TL
ayrılmış olması, 2021 yılı bütçemizin
vatandaş odaklı bir icraat bütçesi olduğunun en kıymetli
göstergesidir. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Geldiği yeri unutanlar, yolunu kaybeder ve
nereye gideceklerini bilemezler.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Aynen öyle.
CEMAL BEKLE (Devamla) Sakarya depremini bizzat
yaşamış bir kardeşiniz olarak, iki ay önce İzmirde
depremin yıkıcılığına da şahit olarak bu
kürsüde bulunuyorum. Sakarya depreminin sonrasında yaşananları
hepimiz çok iyi biliyoruz. Bugün ise depremin olduğu ilk andan itibaren
göz açıp kapatıncaya kadar geçen bir sürede AFAD, UMKE,
Kızılay, itfaiye, Jandarma, Emniyet, psikososyal destek
gruplarına kadar belediyelerimiz ve ilgili tüm
kurumlarımızın yanı sıra STKlerimiz ve elbette
milletimizin kendisi sahada bu destansı mücadeleyi vermiştir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Aynen öyle.
CEMAL BEKLE (Devamla) Depremin hemen akabinde
ilgili tüm Bakanlarımız bölgeye intikal ederek devletimizin
varlığını iliklerimize kadar hissettirmiştir. Bütün
İzmir ve hatta bütün Türkiye tek yürek olarak bir canımızın
daha betonlar altından çıkmasını beklerken Elif yavrumuz,
küçücük elleriyle Türkiyeye umut olmuş, Ayda yavrumuzun betonlar
altında açan bir çiçek gibi hayata tutunması ise mucizenin adı
olmuştur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İzmir olarak yalnız
olmadığımızı bize hissettiren tüm ülkemize, Türkiyeye
teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Eyvallah.
CEMAL BEKLE (Devamla) Yaralarımızı
sarmaya devam ediyoruz. Şu an konteyner kentimiz kurulmuş olup bir
sene içinde inşallah depremden etkilenen vatandaşlarımıza
konutlarını da teslim edeceğiz. Bu vesileyle Çevre ve
Şehircilik Bakanımıza bir kere de huzurlarınızda
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Rabbim bir daha ne İzmire ne de ülkemize bu
acıyı yaşatmasın. (AK PARTİ sıralarından
Âmin sesleri) Vefat edenlerimize de buradan, Allahtan rahmet diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından Âmin sesleri)
Ormanlarımız da geleceğe nefes olmaya
devam ederken son iki yılda tarımsal desteklerde yüzde 52
oranında, tarımsal üretimde yüzde 47lik bir artışla
başarılarımızı
taçlandırmışızdır.
Cumhurbaşkanımız önderliğinde
Cumhur İttifakı olarak artık tasarım ve ileri teknoloji
alanında takip eden değil, takip edilen, dünyada oyun kurucu bir
ülkeyiz.
Evet, sismik araştırma gemilerimizle bugün
milletimizin düşmanlarını kudurtmaya devam ediyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Sadece mavi vatanda
değil, her alanda, bir zamanlar yurt dışından para vererek
tedarik edemediğimiz silah sistemlerini bugün kendimiz yaparak ihraç
ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Bundan rahatsız olanlar var, elbette olacak ama hemen
söyleyeyim: Durun, daha yeni başladık. Cumhur İttifakıyla
2053 ve 2071e doğru emin adımlarla ilerliyoruz. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; MHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
Buyurun.
CEMAL BEKLE (Devamla) Bu topraklarda hapsetmek
isteyip sonra birbirine kırdırmaya çalıştığınız
bu millet herkese ve her şeye rağmen tek yürek olarak bir arada;
sadece Anadolu topraklarında değil, yeri geldiğinde Libya
topraklarında, yeri geldiğinde Akdeniz sularında, yeri
geldiğinde Karabağ semalarında. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu vesileyle Karabağın
işgalden kurtuluşunu bir kez daha kutluyor, kahraman ordumunuzun
İHA ve SİHAlarını buradan selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekillerim; kısaca bütçemiz yedi düvelin karşısında
elif gibi dimdik duran, haklı olanın güçlü olduğu
anlayışını şiar edinen, günü geldiğinde one
minute günü geldiğinde Dünya 5ten büyüktür." diye sorgulayan, tüm
dünyaya insanlık ve adalet dersi veren, dünya mazlumlarının ve
gönül coğrafyamızın umudu büyük ve güçlü Türkiyemizin
bütçesidir. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayalım.
CEMAL BEKLE (Devamla) Sözlerime son vermeden önce
belirtmek isterim ki Roman vatandaşlarımız şu an bizleri
izlemekte. Milletimizin kürsüsünden şunu hatırlatmak istiyorum:
Romanlar olarak bizler farklılığımızı her zaman
zenginliğimiz, birlikteliğimizi geleceğimiz olarak görüyor, bu milletin asli unsurları olarak her
türlü ayrımcılığı ve bölücülüğü lanetliyoruz. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Bu
vesileyle İzmir Büyükşehir Belediyesinin Romanlara karşı
kentsel dönüşüm adı altında uyguladığı
ayrımcılığın da farkındayız ve bunun
takipçisiyiz. Ege Mahallesi, Kuruçay, Tepecik, İkiçeşmelik Mahallesi,
kısaca ne İzmir ne de hiçbir Roman mahallesi sahipsiz değildir.
21inci yüzyılda İzmire çadır mühürleme gibi bir
ayıbı yaşatan anlayış, şimdi mahallelerimizi rant
kapısına çevirmeye yelteniyor. Buna müsaade etmeyiz Allahın
izniyle. Romanların hakkını sonuna kadar savunacağız.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) İzmir Büyükşehir Belediyesinin de bu hatadan
döneceğine inanıyoruz.
Yüce Meclisimizi ve
sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi, selamlama için söz verdim ama siz bir sataşma
yaptınız.
CEMAL BEKLE
(İzmir) Sataşma yok, sataşma yok.
HALİL ETYEMEZ
(Konya) Sataşma yok.
BAŞKAN
Büyükşehir Belediyesine sataştınız. Tabii, İzmir
milletvekilleri var bugün, Özcan Bey de hemen
FEHMİ ALPAY ÖZALAN
(İzmir) Sataşma yok Özcan Bey.
BAŞKAN - Ben
selamlama için söz vermiştim, şimdi Özcan Beye de ben iki dakika
kürsüden sataşmadan dolayı söz vereceğim. (CHP
sıralarından alkışlar)
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İzmir
Milletvekili Özcan Purçunun, İzmir Milletvekili Cemal Beklenin 231
sıra sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasında CHPye sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZCAN PURÇU (İzmir)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.
Cemal Bey,
geçmişte İstanbul'da özellikle, Roman mahallelerinde yapılan
kentsel dönüşümleri bir bilseydi böyle konuşmazdı. Roman
mahallelerinde Bakanlık, kentsel dönüşüm bölgesine önce çöküntü
bölgesi diyor, ondan sonra acele kamulaştırma yapıp, ondan sonra
Romanları yerinden edip, Taşoluk gibi 50 kilometre şehrin
dışına itip, Romanları da evsiz bırakıp,
çadıra sevk edip öyle kentsel dönüşüm yapıyordu.
İzmirdeki kentsel
dönüşümü anlatayım. İzmir'de hakka, hukuka, adalete dayalı,
kanunlara ve nizamlara dayalı, herkesi, kiracıları dahi hak
sahibi yaparak bir kentsel dönüşüm yapılıyor arkadaşlar.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
HALİL ETYEMEZ
(Konya) Ne alakası var.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Belgelerini
verebiliriz size. Roman mahallesinde kiracı olanlara dahi ev veriliyor
şu an arkadaşlar. Karşılıklı anlaşarak,
bütün hak sahipleriyle oturarak, iş birliği yaparak, İzmir
Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer bu şekilde
bir anlaşmayla kentsel dönüşüm yapıyor. Kimse ağlamadan,
kimse sızlamadan, kimse yerinden edilmeden kentsel dönüşüm yapıyor.
Türkiyeye duyuruyoruz. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyoruz.
CEMAL BEKLE (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bekle, siz
CEMAL BEKLE (İzmir) Sayın Başkan,
beni kastetti.
BAŞKAN Bir müsaade et, senin eğer ona
cevap verecek bir hakkın doğmuş olsaydı ben size söz verirdim.
CEMAL BEKLE (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi bir lütfen dinle beni.
Sen tezlerini söyledin, arkadaş da geldi öyle
olmadığını söyledi ve bu konu kapandı. Siz birbirinizi
ikna etmek için bu kürsüyü kullanmayacaksınız. Sizin ikinizi de
dışarı alalım orada birbirinizi ikna edin, nasıl olsa
olmayacaksınız. Onun için de zaten siz tezinizi söylediniz Özcan Bey
de ne yapıldığını anlattı, bu olay
kapanmıştır.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
şu hususu ifade etmek gerektiğini düşünüyorum.
BAŞKAN Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
8.-
Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Haydar Akarın sataşmadan söz isteyen milletvekiline hangi
hususta sataşıldığını sorup öyle karar vermesi
gerektiğine
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Siz Başkan olarak
bir sataşmanın olup olmadığı hususunda, sayın
milletvekiline hangi hususta sataştığını sorup bu
hususu öğrendikten sonra karar vermeniz gerekirdi.
BAŞKAN Sayın Grup Başkan Vekilim,
çok dikkatli dinledim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Biz de duyduk.
Sayın Başkan, söz verirsiniz vermezsiniz o
ayrı bir şey ancak yasama teamülleri açısından özellikle
şu anda Meclisi sevk ve idare eden Meclis Başkan Vekili olarak bundan
sonra da yanlış bir uygulamaya mahal vermemeniz için ben sadece bunu
söylüyorum.
Zaman ve usul ekonomisi açısından elbette
biz de hızlandırmak istiyoruz, o ayrı bir mesele ancak
sayın hatip biraz önce kürsüden şu ifadeyi kullandı: Siz
şu şekilde, ranta dayalı, Romanları ihmal eden bir kentsel
dönüşüm uyguladınız. Romanlara karşı bu çerçevede de
aslında sataşmadan dolayı bir söz talebimiz elbette var. Bunu
usule ilişkin bir not düşmek için ifade ediyorum.
BAŞKAN Peki, Sayın Özkan, teşekkür
ediyorum. Çok dikkatli dinledim, çok dikkatli dinledim. Sayın
konuşmacı İzmir Büyükşehir Belediyesinin Romanlara
yapmış olduğu kentsel dönüşüm hakkında fikirlerini
söyledi, düşüncelerini söyledi, yine bir başka İzmir
Milletvekili de Romanlar için yapılanları anlattı. Bütçeyi
görüşüyoruz ve bu konunun burada bitmesi gerektiğini düşündüğüm
için söylüyorum. Bir sataşma olsaydı inanın siz buna müdahale
etmeden ben kendisine zaten söz verirdim ve sözünü de 3 kez uzattım zaten,
normal konuşmasında, onun için teşekkür ediyorum. Bu konu kapanmıştır
diyorum.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)
BAŞKAN İkinci konuşmacı,
şahıslar adına Hatay Milletvekili Sayın Barış Atay
Mengüllüoğlu.
Buyurun Sayın Mengüllüoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) Her gün
yeniden onurlu bir yaşam mücadelesi veren emekçi halkımızı
selamlıyorum.
AKPnin 19uncu bütçesini yapmasıyla
övündüğünü görüyoruz. AKP, on sekiz yıldır işçiye, emekçiye
gram yararı olmayan bütçeler yapıyor. On sekiz yıldır
yapılan bu bütçelerle sadece yandaş firmaları, holdingleri
zengin ediyorlar. Grup Başkan Vekillerinden biri diyordu ki: GÖNÜL isterdi
ki asgari ücreti biz de artıralım, hep eleştiriyorsunuz biraz da
katkı sunun, öneride bulunun. Ya, şu cümleyi duyunca gerçekten uzun
uzun baktım çünkü bu ülkede yaşayan insanların insanca
yaşayabilmesi için neler yapılabileceğine dair defalarca
anlatmamıza rağmen böyle bir şey söylenmesi en hafif tabiriyle
gülünç. Örneğin, bu yeni yaptırılan Ahlat sarayıyla ilgili
diyorlar ki: Malazgirt Zaferinin anısına Alparslan için
yaptırdık. Enteresan çünkü zaferi kazanan Alparslan kendine saray
yaptırma gereği duymamış dokuz yüz elli yıl sonra arkadaşlar
kendilerine iş edinmişler de bir tane saray yapıyorlar Alparslan
için. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
Binlerce defa söyledik, bütün kamu ihalelerini
verdikleri, milyonlarca lira vergi borcunu sildikleri 5li çete ve yandaş
patronların o kadar çok vergi borcu silindi, o kadar çok kamu ihalesi
verildi ki adam kendine yeni bir jet aldı; alın size kaynak mesela.
Milyarlarca lira geçiş garantisi verilen köprüler, milyarlarca lira kira
ödenen şehir hastaneleri, alın size kaynak.
Tabii, bunları bilmiyor değilsiniz, zaten
ben de hepsini baştan sona tek tek saymayacağım. Bu bütçe
döneminde de anlıyoruz ki bu bütçe yine 39 liraya mahkûm edilen
halkın değil, sermayenin bütçesi.
Bu bütçe, salgın döneminde her gün
arkadaşlarını kaybeden ama bir dilim kaşar ekmeğe
talim ettirilen sağlık emekçilerinin değil, halka tablolarla
yalan söyleyen hastane patronu Bakanın bütçesi.
Bu bütçe, 2020 yılında bile 2 kilometrelik
ekmek kuyruğunda, çorba kuyruğunda beklemek zorunda kalanların
değil, ancak kuru ekmek yiyebilenlere Ee, aç değiller ki. diyebilen
milletvekillerinin bütçesi. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
Bu bütçe, yoksul oldukları için okuma
imkânı ararken tarikatların, cemaatlerin eline düşüp tacize
uğrayan, yangında ölen çocukların değil; bizzat tarikatların,
cemaatlerin, özel okul zinciri olan Millî Eğitim Bakanının
bütçesi aynı zamanda. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
Bu bütçe, üniversite öğrencilerinin değil,
bu bütçe üniversitelere Fuhuş evleridir. diyen akademisyenlerin bütçesi.
(CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
Bu bütçe, emeklilerin, emeklilikte yaşa
takılanların bütçesi değil, bu bütçe, daha genç
yaşında milyonlarca emeklinin parasını kendine servet
edinen genç yandaşların bütçesi (CHP sıralarından alkışlar)
Bu bütçe, dokuz yaşında işporta tezgâhı
açmak zorunda kalan ve zabıtalarca dövülen çocuğun bütçesi
değil, kendine çocukluğundan kalma anıları depreşsin
diye dinozor parkı yapan, 750 milyon dolar parayı da hiçe sayan, hiç
eden Belediye Başkanınızın bütçesi. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
Bu bütçe, Atlasjet işçilerinin değil,
sizin Bakanınızın kardeşinin bütçesi.
Bu bütçe, Ermenekte, Somada insanca yaşam
için mücadele eden, haykıran, jandarma saldırısına
uğrayan madencilerin değil; onları gömen patronların,
patronları koruyan alay komutanının, yerde madenci tekmeleyen
Başbakan danışmanının bütçesi.
Bu bütçe, şu an eylemde olan BİMEKS,
Ekmekçioğulları işçilerinin değil, onlara sadece devletin
zor gücünü gösterenlerin yani sizin bütçeniz.
Bu bütçe, kendini köprüye asan işçinin,
oğluyla birlikte arabada yaşamak zorunda kalan ama üstüne bir de
sokağa çıkma yasağından dolayı para cezası
kesilen babanın değil, karantinada spor yaptığı
yalı bahçesini -cahilliğimiz- anca sahil şeridi
zannedebildiğimiz holding patronunun bütçesi.
Bu bütçe, kira borçları, vergi borçları
yüzünden salonlarını kapatmak zorunda kalan tiyatro sahiplerinin,
elli sekiz yıllık Ankara Sanat Tiyatrosunun, yaşamaya
çalışan tiyatrocuların, müzisyenlerin değil; dokuz ay için
bin lira teklif etme cüretinde bulunabilen otel zinciri sahibi Kültür
Bakanının ve iktidara yakın oldukları için 35 milyon liraya
internet konseri verdirilenlerin bütçesi.
Bu örnekler saymakla bitmez, görmek isteyene bu
örneklerin içinde kaynak da çok.
Görüyorum, bazı arkadaşlarımız
bütün iyi niyetleriyle sizin vicdanınıza sesleniyorlar. Ben
seslenmiyorum, ben sizin vicdanınız olduğunu da
düşünmüyorum. Ben aslında her şeyi böyle açık açık
söylemenize bayılıyorum, ben de bundan yanayım. Her şeyi
karşılıklı olarak açık açık konuşalım.
Siz her konuştuğunuzda karşılıklı taraflar
olduğumuzu bir kez daha, bir kez daha hatırlatıyorsunuz bana.
Ben sizin yaptığınız gibi hakaret falan da
etmeyeceğim, öyle karşısındakine Alçaklar, haysiyetsizler,
namussuzlar demek sizin için kolay olduğu kadar kolay değil benim
için. Kaldı ki ne başkasının namusunun, haysiyetinin
umurumda olduğu ya da ilgilendiğim de söylenemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) Konuşmanın
çoğu yalandı, yalan.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Doğrusunu gel anlat.
Ben, konuşalım ki taraflarımız
bir kez daha netleşsin istiyorum. Bakın, bize terörist diyeceksiniz
diye bildiğimizi söylemekten sakınacak değiliz. Biz halktan
tarafız, siz günde 2.500 asgari ücretlinin parasını yiyen Cumhurbaşkanından
tarafsınız. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
Biz halk için mücadele eden Mahirin, bağımsız Türkiye için
idama yürüyen Denizin, Yusufun, Hüseyinin, işkencede parçalanan İbrahimin
tarafıyız; siz onlara pusu kuran, Üç fidan idam edilsin. diye çift
el havada bekleyen ve Kaypakkayanın parçalanmış cesedini
babasına çuvalda verenlerin tarafısınız. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
Biz, Kardeşlerim, bakmayın sarı
saçlı olduğuma/Ben Asyalıyım/Bakmayın mavi gözlü
olduğuma/Ben Afrikalıyım. diyen Nazımın
tarafıyız; siz Türklerden başka herkes düşmandır.
diyen Nihal Atsızın tarafısınız. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar) Biz Hor bakma fukaraya sakın
ey ehlihüner. diyen Şah Kalender Çelebinin tarafıyız; siz
Kızılbaşların öldürülmesi, canları, malları
helaldir. diyen Ebussuudun tarafısınız. Siz mevki, güç için
erke biat eden Hınzır Paşanın tarafısınız;
biz Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan. diyen Pir Sultan Abdalın
yolundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Hiç hakaret
etmiyorsun! Böyle bir üslup olmaz.
HALİL ETYEMEZ (Konya) Neyin tarafında
olduğun belli.
BAŞKAN Selamlayın lütfen.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Bitiriyorum.
O yüzden size son sözüm:
Yürü bre Hızır Paşa,
Senin de çarkın kırılır.
Güvendiğiniz padişahınız,
O da bir gün devrilir. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi soru-cevap kısmına geçiyoruz.
Sayın Öztürk
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Türkiye'de terörle mücadele
sırasında yaralanan, buna rağmen gazilik unvanı alamayan
ve malul sayılmayanlarımızın gazi olabilmesi için kanun
teklifi verdik ve komisyonumuzda şu anda görüşülmeyi bekliyor.
Bakanlığınızın malul sayılmayan gazilerimize
dönük bir çalışması var mıdır? Kanun teklifimizi
desteklemeyi düşünür müsünüz?
Yine terörle mücadele kapsamında rütbeli ve
evli olup şehit düşenlerimizin anne ve babalarına ödenen ve
aylık her biri için 1.000 TLnin altındaki maaşların en
az asgari ücret seviyesine çıkması yönündeki kanun teklifimiz de
komisyonda görüşülmeyi bekliyor. Anne ve babalara verilen bu maaşlar
asgari ücret seviyesine ne zaman yükseltilecektir?
BAŞKAN Sayın Sedef
İBRAHİM ETHEM SEDEF (Yozgat)
Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Bakanıma sormak istiyorum. Pandemi
sürecinde iş yerleri kapalı olmak zorunda kalan, özellikle okul
kantini, okul servisi ve kıraathaneler gibi işletmelerimizin SGK ve
BAĞ-KUR primlerinde erteleme ve yapılandırmadan hariç başka
bir destekleme düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Fendoğlu
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür
ederim Başkanım.
Sorum Turizm Bakanımıza.
Malatyamızın kültür ve turizmle ilgili talepleri vardır:
1) Yeni kütüphane projesinin,
2) Yeni arkeoloji müzesi projesinin
yatırım programlarına alınması,
3) Arslantepe Höyüğü çevresindeki
kamulaştırmaların bir an önce tamamlanması,
4) Malatya turizm çalıştayının
gerçeklemesi,
5) Pandemi sonrası yurt içi ve yurt
dışında düzenlenen fuarlara kaynak oluşturulması.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Girgin
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Tarım Bakanlığına
Dün
Cumhurbaşkanı kararıyla hububatta gümrük vergisi nisan ayı
sonuna kadar sıfırlandı. Çiftçi sayenizde doğduğuna
pişman. Kendi kendine yeten ülke olmaktan çıkan Türkiye, 126 ülkeden
133 çeşit bakliyat, meyve ve sebze ithal eder hâle geldi. 2020
yılının ilk dokuz ayında 91 milyar lira ödendi, 2021
yılı için çiftçiye ise 22 milyar lira bütçe ayrıldı.
Tarım Kanununun 21inci maddesi, tarımsal desteğe
ayrılacak kaynak gayrisafi millî hasılanın yüzde 1inden az
olamaz diyor. Yasaya uyup çiftçiye niçin destek olmuyorsunuz?
Çevre Bakanlığına
Köy Kanununa 1987
yılında eklenen maddeyle Muğla ili genelinde 1.955 adet arsa
üretilmiştir. Hak sahiplerine binalarını yapmaları ve
taksitlerini ödemeleri amacıyla 31/12/2020 tarihine kadar ek süre
verilmiştir. Verilen sürenin bitmesine az bir zaman kalmış olsa
da taksitlerini ödediği hâlde yapılaşmamış parseller
mevcuttur. Pandemi şartları gözetilerek süre uzatılacak
mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aycan
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, Türkiye 1950lerde her aşıyı hatta viral
aşıları bile yapabilen bir kapasiteye sahipti. Zamanla bu
kapasitemiz ortadan kalktı, hiçbir aşıyı yapamaz hâle
geldik. Aşı stratejik bir üründür. Günümüzde Covid-19
salgınıyla tekrar aşı yapmaya çalışıyoruz.
Bu bir fırsat olmalı, kalıcı bir şekilde aşı
enstitüsü ve aşı fabrikası kurmalıyız, kendi
aşılarımızı üretmeliyiz. Şu an aşı
çalışmalarını finanse ediyoruz. Aslında güçleri
birleştirip tek bir merkez kurmak etkinlik açısından daha doğru
olacaktır. Kurulacak merkeze gerekli destek verilerek sürekli
aşı çalışması yapması sağlanmalıdır.
Covid-19 aşısının ücretsiz
olarak yapılacağının açıklanması çok doğru
bir uygulamadır. Aşı ticari bir rant olmamalıdır.
Ayrıca aşı yapılacak her kişi aşıyı
yaptırmak zorundadır. Aşıyı reddetmek toplum
sağlığını tehdit eden bir durum olur. Buna izin verilmemelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çepni
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Burada daha önce
yaptığınız sunumda sendikalı işçi
sayısının arttığını söylemiştiniz.
Oysa, Çorumda Ekmekçioğulları Metalde 90 işçi BİRLEŞİK
METAL-İŞe üye oldukları için işten atıldılar.
Pandemi sürecinde yasak olmasına rağmen
işveren daha önce de örneğini gördüğümüz üzere
ahlaksızlık maddesini kullandı. Ben işçilerin
direnişini selamlıyorum. Siz bu konuda ne diyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Mücahit
Durmuşoğlu
Sayın Ömer Fethi Gürer
Sayın Okan Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Ben servisçi
esnafının sorunlarının çözülmesini istiyorum. Aylardır
kontakları kapalı, okullar döneminde biraz açıldı ancak bu
onlara yetmedi. Şimdi servisçiler kan ağlıyorlar. Bu süre
içerisinde sigorta primleri vardı, bu süre içerisinde
araçlarının bakımları vardı, kontağı
açtılar, bunları ödediler ama şu anda yeniden kapattılar.
Sadece biner lirayla bu iş olmaz. Onlara da yeni bir destek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Evet, Sayın Bakan
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Sayın Başkan, öncelikle, bu bütçe kimin
bütçesi? Bu bütçe engellilerimizin bütçesi, işsizlerimizin bütçesi,
iş arayanlarımızın bütçesi, memurlarımızın,
emeklilerimizin, kadınlarımızın, yardıma muhtaç olan
bütün vatandaşlarımızın bütçesi. Bütçe hakkını
kullanırken ve burada bunun teklifini görüşürken bütçeyi bu kadar
değersizleştirmek ve bütçenin vatandaşa ait
olmadığını söylemek, milletin iradesini yok saymaktan
başka bir şey değil. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Önceki yıllarda olduğu gibi 2021 yılı
bütçesi de 81 ilimizin, 83 milyon vatandaşımızın bütçesi.
Dolayısıyla da bütçede temel önceliğimiz, toplanan bütün
gelirlerin vatandaşlarımızın hizmetini esas alan bir
anlayışla kullanılması ve vatandaşlarımıza
hizmet olarak sunulabilmesi.
Geçmiş yıllarda olduğu gibi bu seneki
bütçemizde de, 2021 yılı bütçesinde de sosyal adaletin daha da fazla
perçinlenmesi amacıyla biz eğitim alanında, sağlık
alanında ve sosyal nitelikli harcamalar için ayrılan kaynağı
artırıyoruz. Bunu, hesapları incelediğiniz zaman çok net
bir şekilde görüyorsunuz da. Sağlık Bakanlığı ve
Sosyal Güvenlik Kurumunun yapılacak sağlık harcamaları
düşüldüğünde ayrılacak kaynak 238 milyar liraya
ulaşmış durumda. Yine, sosyal nitelikli harcamaların
büyüklüğü 2021 yılında 81,2 milyar liraya ulaşacak. Yine,
eğitim çok öncelikli konumuz olduğu için 211 milyar lirayı
aşmış durumda ayrılan kaynak. Dolayısıyla
vatandaşlarımızın hizmetine sunduğumuz bir bütçe.
Sosyal yardımlar konusuna gelince; 2002
yılında -hep söylüyoruz, altını çiziyoruz- 4 program,
şu an 43 programımız var. Aynı zamanda 55 milyar liraya
ulaşmış bir sosyal yardım kapasitemiz var, bu sene ise 70
milyar lirayı aşacak bu rakam. Şimdi, eğer kaynakları
bu kadar yanlış aktarıyorsak, biz
vatandaşlarımızın yanında değilsek
Size çok
basit bir grafik göstereyim, 2002de 34 milyar olan sosyal koruma
harcamamız şu anda 542 milyar lirayı aşmış
durumda. Bu kaynak nereden geliyor? Demek ki biz doğru kullanıyoruz
ki sosyal koruma anlamında olsun, sosyal yardım alanında olsun;
bütün kaynaklarımızı vatandaşlarımızın
hizmetinde kullanıyoruz.
Sağlık Bakanlığının
personel sayılarına gelince; bu sene 41.194 yardımcı
sağlık personeli, yine, istifa sonrası kurasıyla
dönen yardımcı sağlık personeli atamasıyla 938
kişi, ilk defa ve yeniden açıktan atamayla 2.098 kişi, devlet
hizmeti yükümlülüğe 15 bini aşkın kişi, toplamda da 60.145
yerleşme işlemi yapıldı. Dolayısıyla kurayla da
14.250 sürekli işçinin de yerleşme işlemi
yapılmış durumda Sağlık Bakanlığında.
Şimdi,
Türkiyenin borç stoku çok yükseliyor.u demin de açıkladım ama
başka şekilde de açıklayalım: 2002 yılında, biz
geldiğimizde yüzde 71,5 seviyesindeki AB tanımlı, genel yönetim
borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı vardı. Şu
anda baktığımız zaman bu oranın AB
ortalamasının oldukça altında olduğunu görmekteyiz.
Dolayısıyla kıyasları yaparken hem pandemi döneminden
geçtiğimizi hem dünyadaki bütün borçların, bütün bütçe açıklarının
aynı şekilde değiştiğini, rakamların
evrildiğini, değiştiğini düşünerek, kıyas ederek
yapmak lazım. Yani gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan
ülkeler farklı bir süreç yaşamış da Türkiye mi
yaşamamış? Ya, farklı bir dönem mi geçiriyoruz? Bunları
da göz önüne alarak rakamları kıyaslamak lazım. Biliyorum,
verilere inanmıyorsunuz, ne ulusal ne uluslararası verilere ama
veriler değerlidir, verileri incelemek, verileri doğru analiz etmek
çok kıymetlidir.
Esnaf ve
sanatkârlara ilişkin önlemler açısından; Covid-19 ekonomi paketi
kapsamında Halk Bankası tarafından esnaf ve sanatkârlara
kullandırılan kredilerin geri ödemelerini 2020 sonuna kadar
ertelemiştik. Yine esnaflarımızın desteklenmesi
amacıyla işletme, finansman desteği, Paraf Esnaf Paketlerimizi
de devreye almıştık; bu finansman
aracılığıyla da 1 milyon 324 bin esnafımıza 30
milyar liralık bir destek sağlamıştık. Aynı
zamanda, geçen hafta açıklanan kira desteğimiz ve gelir kaybı
desteğimiz kapsamında da yine 5 milyarı aşkın bir
tutarda esnaflarımıza yardımcı olacağız,
onları desteklemeye devam edeceğiz.
İşçilerimiz
konusunda; bir kere İş Kanunu hükümlerine göre farklı herhangi
bir uygulama yok. İşçinin çalıştığı birim
iş güvencesini zayıflatmıyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK
Dolayısıyla kamu kurum ve kuruluşlarındaki işçiler de
İş Kanunu kapsamında çalışmış olup kanundaki
iş güvencesi hükümlerinden eşit şekilde yararlanıyorlar.
Dolayısıyla da işçilerimiz geçerli olmayan bir sebeple
işten çıkarıldıkları zaman geçerli bir sebep
olmadığı mahkemece tespit edildiği zaman işe iade
kararı verilir. İşe iade kararı mahkemece verildikten sonra da işverenin
işçiyi bir ay içinde işe başlatma ya da iade etmemenin
tazminatını ödeme gibi bir hakkı var. Bunu kullanabilir yani
İş Kanununda kesin işe iade yok ama işe iade etmemenin
karşılığında ödemesi gereken bir tazminat söz konusu.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
SERKAN TOPAL (Hatay) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Topal.
SERKAN TOPAL (Hatay) Sayın
Bakanımızı dikkatlice dinledim Bu bütçe işsizlerin
bütçesi. dedi. Sadece Hatayda Serkan Topala, şahsıma 20 bin
kişinin üzerinde işsiz başvuruda bulundu.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Hiç öyle bir
şey yok.
SERKAN TOPAL (Hatay) Eğer gerçekten
işsizlerin bütçesiyse ben 20 bin kişinin 10 binini vereyim, gerçekten
alsın, alabilirler mi? Ama samimi söylüyorum...
BAŞKAN Peki, tamam, anlaşıldı
Sayın Topal.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Yalan
söylüyorsun, yalan.
SERKAN TOPAL (Hatay) Vallahi, Allah şahit
işsiz.
BAŞKAN Sayın Topal, lütfen
oturalım.
HALİL ETYEMEZ (Konya) Serkan korsan sunum
yapıyor. Yalan söylüyorsun.
(AK PARTİ sıralarından
İşsizlik yok
sesleri)
VELİ AĞBABA (Malatya)
İşsizlik yok, işsizlik yok diyor. Yalan söylüyorsun. diyor.
SERKAN TOPAL (Hatay) Vallahi işsiz, billahi
işsiz. Liste vereyim ya, vallahi billahi. Vallahi Hatayda bakın,
Suriyeden dolayı, o savaştan dolayı
Her 4 kişiden biri
vallahi işsiz. Ben isim vereyim.
CANAN KALSIN (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Kalsın
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
9.-
İstanbul
Milletvekili Canan Kalsının, Cumhurbaşkanlığı
Strateji ve Bütçe Başkanlığı ve KEFEK ortak
çalışmasıyla On Birinci Kalkınma Planında
Kadın başlığı altında kadının iş
gücüne katılımını destekleyen maddelere yer
verildiğine ilişkin
açıklaması
CANAN KALSIN (İstanbul) Sayın
Başkan, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe
Başkanlığı KEFEK ortak çalışmasıyla On
Birinci Kalkınma Planına kadın başlığı
adı altında
SERKAN TOPAL (Hatay) Her 4 kişiden biri
vallahi işsiz. Ben isim vereyim.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) İşsizlik
yok. diyorsunuz, klasörler dolusu CV var bizde.
CANAN KALSIN (İstanbul) Ben, süremi
isterseniz
BAŞKAN Devam edin siz, buyurun.
CANAN KALSIN (İstanbul) E-ticaretten web
tabanlı çalışmalara, tarımda kadının iş
gücüne katılımını destekleyen, önceleyen maddelere yer
verilmiş. O zaman KEFEKte görev alan milletvekillerimiz muhalefet de
dâhil olmak üzere, On Birinci Kalkınma Planında ilk defa böyle bir
kalkınma planına kadın başlığı adı
altında bu kadar çok maddenin konulmuş olmasından dolayı
tebrik ve teyit etmişlerdi; bunu hatırlatmak istiyorum.
Diğer taraftan, yine de eşitlik
birimleriyle ilgili çalışmalarımızda sadece AK PARTİ
anlamında değil, 5 tane pilot il seçmiştik, bunlardan biri
Gaziantep, diğeri de Eskişehir ilimizdi. O anlamda da
çalışmalara, destek veren herkese teşekkür ediyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN Biz teşekkür ederiz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
10.-
Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasal bir
hukuk devleti olduğuna, bu coğrafyada kırk yıldan beri
maddi ve manevi kayıplara uğranılmasına neden olan terör
örgütüyle mücadele edildiğine, özgürlük, barış, demokrasi ve
kardeşliğin büyümesi isteniyorsa bu dilin terk edilmesi
gerektiğine
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti devleti anayasal bir hukuk devletidir ve bu ülkede, bu
coğrafyada kırk yıldan beri Türküyle, Kürtüyle, Lazıyla,
Çerkeziyle, Alevisiyle Sünnisiyle bizlere ağır bedeller ödeten,
acı çektiren ve maddi manevi kaybımıza neden olan terör
örgütüyle mücadele ederken hamdolsun, yine, hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde
ve doğrudan terör örgütüyle mücadele ediliyor. Bu anlamda, Avrupa Konseyi
üyesi ülkeler, gelişmiş demokrasiler, Batı demokrasileri
nasıl bir usulle bu mücadeleyi, terörle mücadeleyi gerçekleştiriyorsa
bizler de aynı usulle gerçekleştiriyoruz. Bu anlamda, Türkiye
Cumhuriyeti devleti Türküyle, Kürtüyle, Lazıyla, Çerkeziyle; 83 milyon
tek bir anlayışla, vatandaşlık bağıyla, tek bir
millet şuuruyla beraberiz.
Bu anlamda, kürsüden özellikle Türkiye Cumhuriyeti
devletinin 2014te almış olduğu kararla, Sri Lanka modelini
kendine örnek alan bir anlayışa sahip olduğu ve bu anlamda Sri
Lankada nasıl süpürme hareketiyle devlet güçleri, Tamil
halkının üzerinden geçtiyse, 80 bin civarında sivil
katledildiyse siz 2015te, 2020ye kadar ve en son günlerde de bunu yapmaya
çalışıyorsunuz anlayışını kabul etmemiz
mümkün değil.
Bakınız, bu coğrafyada eğer biz
barışımızı arzu ediyorsak, hukuk devleti çerçevesinde
coğrafyamızın yeniden refah, özgürlük, barış,
demokrasi ve kardeşlikle neşvünema bulmasını istiyorsak bu
dili terk etmemiz gerektiğini ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Beştaş...
11.-
Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Şimdi, bu dili terk etme noktasında
şöyle bir itirazımız var: Bizim hatibimizin dili, sorunları
tespit eden ve demokratik bir çözüm öneren bir dildi, biz de dikkatle dinledik.
Sri Lanka modelini ifade eden Herkesi
öldüreceğiz, bitireceğiz, temizleyeceğiz. diyen dilin sahibi
biz değiliz, onlar. Yani, bu nedenle biz de diyoruz ki... Ve hatibimiz
Sayın Öcalan şunu özellikle söyledi: 2012 ve 2015 yılları
arasındaki tutumla iktidar partisi onur duymalı. dedi, sonrası
için eleştirilerini getirdi. Çünkü dedi ki: O dönemde bu ülkenin
evlatları ölmedi. Yani, bir daha dikkatle dinlemelerini öneririz.
Evet, Sri Lanka modeli, hiçbir ülkede
uygulanmaması gereken bir modeldir tabii ki. Biz, imhayı,
inkârı, asimilasyonu değil; barışı, çözümü,
demokrasiyi ve diyaloğu savunan bir partinin mensuplarıyız. Bu
ülkedeki yurttaşların tümünün gözü kulağı burada ve
şunu her fırsatta söylüyoruz: Dilimizi yapıcı
kılalım, bu Meclis çözüm yeridir. Ve bu Mecliste eğer
çözebilirsek hiçbir şeye gerek kalmaz. HDP de demokratik çözümün
mücadelesini veren bir partidir. Yani Sayın Özkan -kendisi de hukukçu, ben
de- şunu çok sık söylüyor: Türkiye, demokratik bir hukuk
devletidir. diyor, biz de olmalıdır diyoruz, Şu anda
değil. diyoruz. Niye değil diyoruz? Ben biraz önce, iki üç saat
önce, darbeler tarihini anlattım, dedim ki: 4 Kasımı biz darbe
olarak görüyoruz. 3üncü büyük partiye yapılan ve bugün de devam eden
darbedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bitireceğim.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yine Kobani protestoları bahanesiyle altı yıl sonra
açılan davayı da yeni bir kumpas ve darbenin devamı olarak
görüyoruz. diyoruz.
Bizim de çağrımız -bu olumlu
çağrıyı destekliyorum- gelin, hep beraber dilimizi
barışın diline evriltelim, çözümün, demokrasinin, hukukun diline
evriltelim ve çözümü beraber yaratalım çünkü bu Meclis, 83 milyonun
iradesini temsil ediyor. Burada çözemeyeceğimiz hiçbir mesele aslında
yoktur, yeter ki ortaklaşalım diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkan, bir sataşma var
mı?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sataşmadım ben ama...
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Başkanım, o
zaman kayıtlara geçsin bizim için kâfidir.
BAŞKAN Peki, buyurun; çok kısa bir
dakikada alayım.
12.-
Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Elbette bu ülkenin
demokrasisi, refahı, kardeşliği, birlik beraberliği ve
ülkemizin, gönül coğrafyamızın kalkınması için her
türlü eleştiri, destek, teklif ileri sürülebilir; bunda hiçbir
tartışma yok. Sayın Grup Başkan Vekilinin bu noktada
yaptığı olumlu çağrılara da bir şey demiyoruz.
Ancak bakınız, hiç kimse bu ülkede Herkesi öldüreceğiz.
ifadesini kullanmamıştır. Bunu kullanmak zaten şu anki
meri, yürürlükteki Türk Ceza Kanunumuza göre suçtur; nefret suçudur,
soykırım suçudur, bunu kabul etmek mümkün değil. Ama öncelikle
güvenlik güçlerimiz, Sayın Bakanlarımız, yetkililerimiz,
Silahlı Kuvvetlerimiz eğer bu ülkenin barışını
tehdit eden, başta Kürt vatandaşlarımız olmak üzere
katleden ve coğrafyamızın yoksullaşmasına neden olan
terör örgütüyle mücadeleyi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
ve terör örgütünün
bulunduğu ilde başını ezmeyi ifade ediyorsa bunun da
eleştirilmemesi lazım; bunu da mutlak surette bugün millî iradenin
tecelligâhı Parlamentoda gönlümüz arzu eder ki bütün siyasi parti
grupları desteklesin. Çünkü biliyoruz ki
BAŞKAN O zaman bir dakika daha açalım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Yani böyle olmaz
efendim, burada Grup Başkan Vekili -İç Tüzük hükümleri bellidir- biz
konuşuyorsak açılması lazım.
BAŞKAN Buyurun, buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bakın, bir tur
konuşmayı ifade ettik, bekledim.
BAŞKAN Bitireceğinizi kastettiğiniz
için, söylediğiniz için
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Ama olmaz efendim, yani
burada
BAŞKAN Ben de hep bitireceksiniz diye
düşündüm.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Ben bitireceğim
zaman zaten keseceğimdir yani.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Şimdi, bu anlamda,
Türkiyede Kürt vatandaşlarımızın yaşam hakkı
başta olmak üzere uluslararası sözleşmeler, Anayasada yazan
temel haklar çerçevesinde güvence altına alınmış olan en
temel haklarını tehdit eden terör örgütü ve onun destekçileridir. Bu
anlamda, eğer Kürt vatandaşlarımızı temsilden
bahsediliyorsa onu kimse kendi tekelinde göremez. Bugün hamdolsun, Türkiye
Cumhuriyeti devleti, onun Parlamentosu, yasama organı, içinde
milletvekilliği yapan milletvekilleri, parlamenterler, başta AK
PARTİ Grubu olmak üzere diğer siyasi parti grupları, her biri
Kürtüyle, Türküyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Alevisiyle, Sünnisiyle bu
milletin 83 milyonunun temsilcisidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Biz, bunu asla hiçbir
partinin tekelinde göremeyiz. Bir ortaklaşma olacaksa, bu ülkenin
barışına destek vereceksek; öncelikle, terörle arasına
herkes çizgi çekecek. Terör örgütüne -çok değil; bakın, çok basit bir
şey istiyoruz- sadece terör örgütü diyecek ve olup bitenlerden terör
örgütünün üzerine düşenin hesabını soracak; aksi hâlde ne
olacak?
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Sen doğru anlamamışsın.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Efendim, biterse son
sözde, bunu da sizden son söz olarak istiyorum:
Eğer Avrupaya Türkiyeyi şikâyet etmekle
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ya, siz dediniz, siz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
ve terör örgütünün
bütün yaptıklarının örtbas girişimi yapılarak üzerinin
kapatılacağını zannediyorsanız, bunu asla
başaramayacaksınız.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Siz kaç defa AİHMe başvurdunuz?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Neden?
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Kaç defa AİHMe başvurdunuz?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Çünkü Avrupanın
şu anda kendi başında öylesi dert var, öylesi sorunlar var ki
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ya, siz AİHMe başvurmadınız mı?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
Türkiyenin demokrasi,
özgürlük, hukuk devleti mücadelesine onların geriye ket vurma imkânı
dahi yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Kaldı ki Avrupada
Türkiyenin şikâyet edildiği lobilere
baktığımızda, aslında onlar Türkiyeyle müzakere
yürüten Avrupa makamları da değil.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Abdullah Gülün eşi başvurdu.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Kimler?
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) İlk siz başvurdunuz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Türkiye aleyhine lobi
faaliyeti yapan, Türkiyenin tökezlenmesinden medet uman çevrelerdir, onlara da
fırsat vermeyeceğiz.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Erbakan başvurdu, unuttunuz mu?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
13.-
Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Denizli
milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu, benim konuşmalarımdan nereye
gitti bilmiyorum ama ben de bir yanıtlamaya çalışayım.
BAŞKAN Sonuna kadar konuşabilirsiniz,
yani hiç sıkıntı yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) En
sondan başlayayım, birincisi: Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine şikâyet başvurusunda bulunmak ya da AKPMde
sorunları ifade etmek ya da Türkiyenin altına imza koyduğu
ulusalüstü sözleşmeler gereğince başvuru yapmak Avrupaya
şikâyet etmek değildir.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Onlara zaten
bağlıyız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul ettiği bir hukuk normudur. Anayasa
90 gereğince, iç hukukta hakları ihlal edilen ve son olarak da AYMde
olumsuz sonuç alanların gidebileceği bir mekanizmadır.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yalanla dolanla
değil, gerçeklerle gidin; başımızın üstüne.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biz,
Avrupa Birliği ve Avrupa kurumlarıyla ilgili, kafası onlar kadar
muğlak olan, gelgitli bir hâlde değiliz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yalanla dolanla
değil, gerçekleri götürün.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biz,
kuruluşumuzdan beri, her zaman Türkiyenin Avrupa Birliğine
üyeliğini savunan, iç hukukunu buna uygun hâle getirmesini destekleyen, bu
konuda sayısız öneri yapan bir partinin yetkilileriyiz, sözcüleriyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Onlar
yeri geldiğinde Ey Avrupa! diye meydan okuyorlar, yeri geldiğinde
Avrupa Birliği bizim stratejik hedefimizdir. diyorlar. Bir kere karar
versinler Ey Avrupayla Ankara Kriterleriyle Kopenhag Kriterlerini
reddederek, Venedik Komisyonunun kayyum darbesi hakkında düzenlemiş
olduğu, yayınlamış olduğu raporu, Birleşmiş
Milletlerin insanlığa karşı suçlarla ilgili
raporlarını sümen altı ederek Bizi Avrupaya şikâyet
ediyorsunuz. demek kelimenin tam anlamıyla bilmezliktir; biz
bunların hepsini çok bilerek kuruyoruz. Ben şunu söyleyeyim, Sri
Lanka modeli derken şunu söyledi hatibimiz, ben de tekrar ediyorum: Bir
çöktürme planı kararı verildi Millî Güvenlik Kurulunda, çökertme
planı. Çökertme planı Sri Lanka modelinin benzeridir. Hiç kimse bizi
şiddetle ilişkili göstermesin, bizim hiçbirimizin üzerinde ne bir
çakı ne de çakıdan öte bir; yani çakı bile yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bizim
şiddet ve şiddet yöntemleriyle ilişkilendirilmemiz mümkün
değildir, bizim varlık sebebimiz şiddete
karşıtlıktır. Şimdi, biz, bunu burada tartışmayı
gerekli görmediğimiz için tartışmıyoruz.
Son olarak şunu söyleyeyim: Ben bu kürsüden
2015 seçimlerinde milletvekili olanlar hatırlarlar, o zaman ben,
İdris Baluken ve Osman Baydemir bir hafta açlık grevine
girmiştik. Neden biliyor musunuz? Cizrede, bodrumlarda yüzlerce insan
vardı. Dedik ki: Ne olur, onlar canlı çıksın oradan.
Sivillerdi.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ambulansı
sokmadı, PKK terör örgütü ambulansı sokmadı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ve ben
buradan bir liste okudum, tarihten çıkaracağım, kayıtlardan.
Dedim ki: Bu listedeki isimler sivil, lütfen bunlar öldürülmesin. İdris
Balukenle beraber. Ve onların hepsinin cenazesi çıktı biliyor
musunuz? İşte, Sri Lanka modeli dediğimiz bu. O sivillerin
adını tek tek, isterseniz
Zaman olsa hikâyelerini anlatayım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Mehmet
Yavuzeli hatırlıyorum, Mehmet Yavuzelle telefonda konuşurken,
bizim parti meclisi üyemizdi -bir masa olarak çalışıyorduk; bir
tarafta Numan Kurtulmuş, bir tarafta Sağlık
Bakanlığı, bir tarafta İçişleri
Bakanlığı; onları canlı çıkarmaya
çalışıyorduk- telefon kulağımdayken müdahale edildi ve
biz onlara Eliniz havada çıkın. dedik; karar verdik, Hükûmetle
karar verdik.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) PKK terör örgütü
ambulansları niçin engelledi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Ambulanslar gönderilmedi ama o insanlar içeride öldürüldü ve benim ses
kaydım hâlâ arşivde duruyor, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin önünde de duruyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ne büyük gayretler
gösterildi ancak terör örgütü orada insanları ölüme mahkûm etti.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bütün
bunlar hafızadır, bu hafızayı hatırlatıyorum ve
sivil katliamlar nasıl olur, onu bir düşünsünler.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Sonra o generaller geldi, Meclisi bombaladı.
BAŞKAN Birleşime yarım saat ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.48
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.17
BAŞKAN: Başkan
Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 34üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)
BAŞKAN 2019 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3üncü maddesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
ERKAN BAŞ (İstanbul) Karar yeter sayısı
istiyorum Başkan, karar yeter sayısı yok.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Ama Kabul edenler
dediniz Başkanım. Kabul edenler
dedikten sonra biz kabul ettik.
BAŞKAN Lütfen, müsaade edin
ERKAN BAŞ (İstanbul) İşleme
başlamamıştınız, ben karar yeter sayısı
istedim.
BAŞKAN Ben oylama işlemini
başlatmıştım, eğer başlatmamış olsam
haklısınız, karar yeter sayısı arardım.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Başkan, karar
yeter sayısı olmadığı açık, böyle karar mı
olur? Şu anda karar yeter sayısı olmadığı
açık Sayın Başkan.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen oturun.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, karar yeter sayısı yok.
BAŞKAN Ben oylama işlemini
başlatmıştım.
Evet, 3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, tutanaklara, karar yeter sayısı istediğim ve karar
yeter sayısı talebimi
karşılamadığınızın geçirilmesini istiyorum.
BAŞKAN Peki, 4üncü maddeyi okutuyorum:
Devredilen, iptal edilen ve tamamlayıcı
ödenek
MADDE 4- (1) 2019 yılı merkezi yönetim
kesin hesap gider cetvellerinde gösterildiği üzere, 5018 sayılı
Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel
bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin harcanmayan toplam 992.648.984,40
Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel
bütçeli idarelerin harcanmayan toplam 591.013.548,96 Türk Lirası,
ödeneği ertesi yıla devredilmiştir.
(2) Merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinde
gösterildiği üzere, 2019 yılı içinde kullanılan ve ertesi
yıla devredilen şartlı bağış ve özel ödenekler
dışında kalan ödeneklerden, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel
bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin 47.132.059.803,36 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel
bütçeli idarelerin 4.888.544.936,13 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan
düzenleyici ve denetleyici kurumların 652.762.290,36 Türk Lirası,
ödeneği iptal edilmiştir.
(3) Merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinde
gösterildiği üzere, kamu idarelerinin 2019 yılı ödenek üstü
giderlerini karşılamak üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel
bütçe kapsamındaki kamu idareleri için 42.712.478.560,13 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel
bütçeli idareler için 16.487.391,35 Türk Lirası,
tamamlayıcı ödenek kabul edilmiştir.
BAŞKAN 4üncü madde üzerinde gruplar
adına ilk söz İYİ PARTİ Grubu adına Aksaray Milletvekili
Sayın Ayhan Erele ait.
Buyurun Sayın Erel. (CHP sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk
milleti; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
4üncü maddesi üzerinde partim İYİ PARTİ adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi selamlıyorum.
Sözlerimin hemen başında, üzüntü
duyduğum bir konuya değinmek istiyorum. Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Sayın Adil Karaismailoğlu Ankara-Niğde
Otoyolu açılışı için dün ilimiz Aksaraydaydı.
Aksaraylılar Sayın Bakana, haklı olarak, yıllarca sözünü
verdikleri ama bir türlü gerçekleştiremedikleri tren yolunu sordular.
Bakan, vermiş olduğu sözleri tutamadığı için
Aksaraylılardan özür dileyeceği yerde gülerek, hatta dalga geçerek
Hızlı treni yaparsak uzaya da yol isteyecekler herhâlde. diye
kahkahalarla cevap veriyor. El insaf! El vicdan! Aksaray kurulduğu günden
bu yana AK PARTİye en yüksek desteği veren ilimiz. Ama Aksaray bunu
unutmaz, Sayın Bakanın bu sözlerini tarihe not olarak düşürdük;
seçim zamanı geldiğinde de kimin uzaya gideceği, kimin yaya
kalacağı belli olacak.
Bugünlerde hepimize gelen bir selam var; bütçe
görüşmelerinin yapıldığı şu günlerde evinin
bütçesini sağlayamaz duruma gelen taşeronlar olarak, sizlere,
arkadaşlarımızın insanca bir hayat sürmesi için verdikleri
mücadele adına selamlarını iletmemi istemişler.
Hastanede yemek yapan, bulaşık
yıkayan, diğer arkadaşları kadroya geçtiği hâlde
kendisi kadroya geçmeyen, kapsam dışı kalan Fadime bacıdan
selam var. Bazı KİT çalışanları kadroya
alınırken şeker fabrikasında temizlik görevlisi olarak
çalışan ve kadroya alınmama sebebini bir türlü anlatamayan
Hüseyin kardeşimizden selam var. Karayollarında makine kullanan,
iş bitim ihalesi usulüyle çalıştığı için kadro
alamayan Suat ağabeyden selam var. İl sağlık
müdürlüğünde şoförlü araç kiralama personeli olarak
çalışan, kadroya geçemeyen Mustafanın selamı var.
Kısacası, tüm güvencesiz, adaletsiz, yarından umutsuz
taşeron işçilerinin hepimize selamı var. Devlet tüm kamu alacaklarını
yapılandırdığı hâlde, faizinden vazgeçip bazı
kesimleri rahata kavuşturduğu hâlde çiftçinin feryadına
figanına kayıtsız kalmış ve çiftçinin tarım kredi
kooperatiflerine ve kamu bankalarına olan borçlarını
yapılandırmadığı için çile çeken, saçlarında yıldızlar
artan çiftçi Çapan emminin de selamı var.
Bir yıl içinde girdi fiyatları yüzde 60
artarken çiğ süt fiyatlarına yüzde 20 zam
yapılmıştır. Geçen yıl yem fiyatları ortalama
75-85 TLyken bu yıl 110-120 TL olmuş; et fiyatları geçen yıl
32 lirayken bu sene 33 lira olmuş yani 1 lira artmış. Yem
torbasına gelen zam 40 lira ama çiftçiye verilen, sütçüye verilen para
belli.
Bir köylümüz, çiftçimiz, Bizden şeker
pancarını 350 liraya alıyorlar ama posasını bize 350
liraya satıyorlar. diyen hemşehrim Nusretten de selam var.
Emekliler arasındaki maaş adaletsizliğini gidermek için
yapamadığınız intibak düzenlemesi mağduru işçi
emeklisi Mahmut ağabeyin selamı var. Binbir türlü zorlukla
üniversiteyi bitiren, iş bulma hayaliyle çalmadık kapı
bırakmayan, umutsuzluğun en koyu karanlığında
hayallerini, ümitlerini kaybeden yaklaşık 2 milyon üniversite mezunu
genç adına Hilal kızımızdan selam var. Madem bana ihtiyaç
yoktu, niye devlet beni okuttu? Neden benim en güzel dört yılımı
çaldı; hayallerimi, gençliğimi elimden aldı? Bu saatten sonra
ben ne iş yapabilirim? düşünce yumağında yolunu izini
kaybeden Tarih Öğretmeni Alperenden selam var. Erkeklerin askerlik
borçlanması gibi doğum borçlanması isteyen Emine Hanımdan
selam var. 3600 ek gösterge sözünü verdiğimiz, bu söze güvenerek bir nebze
mutlu ettiğiniz Öğretmen Zafer Beyden, Polis Memuru Fatih
kardeşimden, Hemşire Zehra bacımdan, Din Görevlisi Yasin
Hocamdan da selam var. Emekli olarak alacağı üç kuruş emekli
maaşına karşılık, yine çalışıp üç
beş kuruş daha ilave edip yoksulluk sınırından
kurtulma sevdasıyla yanıp tutuşan EYTli hemşehrimiz
Rasimin de selamı var. Hayvan hakları yasasını bekleyen
kuzuların, kuşların, dünyanın en güzel gözlü
yaratığı ve arkadaşlarının selamını da
unutmayalım.
Devlete ait kara yolları ve köprülerden
oluşan kamu alacakları yapılandırılırken,
kamu-özel iş birliğiyle yapılan başta Yavuz Sultan Selim
Köprüsü ve diğer yollardan borçlu bulunan insanlar hakkında bir yapılandırma
yapılmamasını sindiremeyen, anlam veremeyen Şoför Haydar dayıdan
da selam var. En çok gazi ve şehit veren, üç ay rapor geçtiğinde
sözleşmesi feshedilen, bir türlü kadroları verilmeyen, orduevlerine
alınmayan, ancak hanımının doğum
yaptığını raporla ibraz ettiğinde doğum iznine
ayrılan uzman çavuşlarımızdan da selam var.
Şu günlerde hepimize gelen çok mesaj var.
Bunlardan bir tanesi de sayıları 100 bini aşan, 30 dalda
sağlık teknikeri var. Bu sağlık teknikerlerine
baktığımızda pırıl pırıl, 15-18
yaş arasında, zeki, çalışkan çocuklar. Anneleri,
babaları bunlar bir an önce mesleğe dâhil olsunlar, ekmeğini
kazansınlar diye bu meslek gruplarına göndermişler. Bunun
yanında devletin de teşvikiyle bir yığın özel
sağlık meslek liseleri açılmıştı. Burada
yetişen gençlerimiz işe alınmamışlar ve kontenjan
bekliyorlar. Fizik tedavi teknikerleri var, acil tıp teknisyenleri var,
diş teknikerleri var, anestezi var. Var, var, var
30 dalda bu insanlar
iş bekliyor, aş bekliyor.
Yine, okullar kapalı olduğu için hiçbir
şekilde satış yapamayan kırtasiyeciler, aylardır
kontak açamayan servis şoförlerinin selamları var. Yine, Bu dünyada
tek bir şeyi değiştirebilseydin o şey ne olurdu? sorusuna
ilk sırada Adaletsizlik ve eşitsizlik. diyen 24 milyon kişiden
biri olan ve kendilerini Z kuşağı olarak isimlendirdiğimiz
19 yaş altı gencimizden biri olan Oğuz Kaandan da hepinize
selam var. Ankarada İŞKUR önünde hem iş kuyruğuna girip
hem de evine ekmek götürmek için evde demlediği çayı satan Mahmuttan
da selam var. Yine kamuda 4/A, 4/B, 4/C, 4/D, süreli sözleşmeli, süresiz
sözleşmeli, adını sayamadığımız ve aynı
işi yaptıkları hâlde özlük hakları aynı olmayan kamu
çalışanlarının da selamları var. Amatör liglerin
başlama tarihinin belirsizliğini korumasından dolayı sekiz
aydır ücret alamayan, bebesine süt götüremeyen, alternatif işlere
yönelen ama o alanda da iş bulamayan, boyacılık yapan, simit
satan amatör futbolcu kardeşlerimizin, gençlerimizin adına da
Futbolcu Mehmetin selamı var.
Bugüne kadar vergi, SSK primi gibi devlete
karşı tüm görevlerini yerine getiren, getirmediği zaman
ihalelere giremeyen, bildiğimiz 5 müteahhidin dışında
devlete iş yapan müteahhitlerin kamudan alacaklarının yüzde 80i
maalesef ödenmemiştir. Bu müteahhitler iş yaptığı
illerde kasaplara, akaryakıtçılara, sanayideki esnafa
borçlarından dolayı zor durumdadır. İşçi çıkarma
yasağı olduğundan dolayı işçilerini
çıkaramamış ve maaşlarını ödeyemez hâle
gelmiştir. Bu insanlar diyor ki: 5 müteahhide, garantili iş yapan
müteahhitlere para varken niye bize para verilmiyor, bunun merakı
içerisindeyiz.
Bir selam da çok kıymetli Sayın Genel
Başkanımız Meral Akşenerden var. Yüzleşmemiz gereken
gerçeklerden biri de asgari ücret konusudur. Çünkü asgari ücret, evine ekmek
götürmekte zorluk çeken 10 milyondan fazla haneyi ilgilendirir. Çünkü asgari ücret,
en küçükten en büyüğe bütün şirketlerimizi ilgilendirir. Asgari ücret,
zor durumda olan esnafımızı ilgilendirir. Asgari ücret, iş
bekleyen 5 milyondan fazla insanımızı ilgilendirir, kayıt
dışında çalışmak zorunda kalan 10 milyona yakın
vatandaşımızı ilgilendirir. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Mevcut durumda brüt asgari ücret
2.943 lira. Sayın Genel Başkanımızın ve partimizin
önerisi şudur: Brüt asgari ücret 3 bin liraya yükseltilsin, asgari ücretle
çalışanımıza brüt kazancın tamamını
ödeyelim. İşverenimiz çalıştırdığı
asgari ücretli vatandaşımızın gelir vergisini ve SGK
primini devlete değil, çalışanına versin. Devletimiz de
çalışanlarımızın gelir vergisini ve Sosyal Güvenlik
Kurumu primini üstlensin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
AYHAN EREL (Devamla) Böylece asgari ücretle
çalışan vatandaşımızın eline net 3 bin lira
geçsin.
Çok kıymetli AK PARTİli milletvekili
arkadaşlarım, bunlar benim selamım değil,
vatandaşın sizlere selam yoluyla iletmek istediği mesajlar.
Halkın arasına, halkın içine girdiğinizde gerçekten yani
politikaüstü bir söylemle sizin yaşadığınız gerçekler
ile halkımızın yaşadığı gerçekler maalesef
örtüşmüyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Şanlıurfa Milletvekili Sayın İbrahim Özyavuz.
Buyurun Sayın Özyavuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZYAVUZ
(Şanlıurfa) Yıldız benim bedenim, ruhum ise hilaldir,
Pusatın adı Kürşad, minareler
Bilaldir.
Ya dön tersine tarih, ya zalimleri sustur,
Çağlara mühür vurmak, yalnız bana
mahsustur.
Çiğnetirsem vatanı, dert çıksın
muradıma,
Atam kalkıp mezardan, tükürsün suratıma.
Mazluma bir demet gül, zalime korkunç pusuyum,
Adım Türk ise benim, ben yurdumun tapusuyum.
Yozgatlı halk şairi Fatih Kocatepeye bu
şiirinden dolayı teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin 4üncü maddesi devredilen, iptal
edilen ve tamamlayıcı ödenek üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin 3üncü bütçesini görüşüyoruz. Küresel siyaseti derinden
etkileyen, uluslararası ilişkilerin yeniden değerlendirilmesine
sebep olan siyasi ve sosyal etkileri tartışmasız ki çok etkili
olan Covid-19u insanlıkla birlikte milletimiz ve devletimiz de
yaşamaktadır. İnsanlığın salgınla
sınandığı bu dönemde siyasi coğrafyamızın
savaş, kaos ve suikastlarla gerildiği bir süreçte bulunmaktayız.
Cumhuriyet tarihimizin en büyük devrimi olan
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi içinden geçtiğimiz
süreçte hayata koyduğu bütçeleri ve faaliyetleriyle cumhuriyetin ve Türk
milletinin yüz akı niteliğindedir. Habil ve Kabilin birbirine
kıydığı coğrafyada huzuru, barışı ve
insanlığı günümüz şartlarında demokrasi, insan hak ve
özgürlükleriyle tesis etmek insanlık tarihinin en zor siyasi organizasyonu
olsa gerek. Hâl böyle olunca, sonlarına geldiğimiz 3üncü Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi bütçe görüşmelerimizin devletimize ve büyük Türk milletine
hayırlı olmasını diler, Gazi Meclisimizi ve necip Türk
milletini saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; devlet toprağın verimli olarak
işletilmesini korumak, geliştirmek ve topraksız olan veya yeterli
toprağı bulunmayan çiftçiye, köylüye toprak sağlamak
amacıyla gerekli tedbirleri alır. Bu amaçla, 3083 sayılı
Toprak Reformu Kanunu ilgili çiftçilere gerekli kanunla toprak
dağıtımı yapmıştır. Bu araziler bölünemez,
miras hükümleri dışında başkalarına devredilemez ve
ancak dağıtılan çiftçiler ile mirasçıları
tarafından işletilebilir ve ipotek edilemez. denmiştir.
Dağıtılan topraklar üzerinde devletin tasarrufu 3083
sayılı Kanunun 11inci maddesiyle yukarıdaki hâliyle
düzenlenmiştir.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; bahse konu reform ve toprak dağıtımı
üzerinden otuz bir yıl geçen köylerimiz var. Dağıtım
parseli borçları bitmiş parseller mevcuttur. Bu parsellerde miras hükümleri
dışında intikal ve satış işlemi
yapılamamaktadır. Tarımsal faaliyete yönelik alınacak
ekipmanlar için Ziraat Bankasından talep edilen krediler dâhi ipotek
engeliyle karşılaştığı için hak sahibi çiftçiye
verilememektedir. Hak sahibi çiftçilerin vefatı sonrasında mevcut araziler
mirasçıları arasında kuşaktan kuşağa el
değiştirmekte, parsellerde 11inci madde şerhi olduğundan
mirasçıları tarafından arazinin tarımsal faaliyete yönelik
sahiplenmelerinde de engel teşkil etmektedir. Devlet
toprağını ve çiftçisini korumak için gerekli tedbirleri tabii ki
almalıdır fakat içinde bulunduğumuz şartlar ve süreç, kanun
ve maddelerinin yeniden revize edilmesini gerektirmektedir. Bu sebeple, 3083
sayılı Kanunun dağıtımı, borcu biten parsellerde
11inci madde şerhinin düzenlenmesine dair ek bir madde getirilmesiyle
bahse konu arazilerdeki ipotek sorunu başta olmak üzere diğer
sorunlar ortadan kalkacaktır. Şanlıurfalı hak sahipleri ve
vârislerinin talebi bu yöndedir.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; yerel yönetimler muhtarlarımızdan belde, ilçe ve il
belediye başkanlarımıza kadar kamu yönetiminin en önemli idari
organizasyonlarıdır. Devletimiz, merkez teşkilatı ve
taşra teşkilatı olarak vatandaşına kamu hizmeti
vermektedir. Bu sebeple, seçim bölgem Şanlıurfa, Büyükşehir Yasasıyla
il statüsünden büyükşehir statüsüne geçmiştir. Bu geçiş
esnasında ilin en ücra köşesine dâhi hizmet götüren il özel idareleri
kapatılarak yetkileri ve makine parkı büyükşehir belediye
başkanlığına devredilmiştir. Bu devir devletimizin
uygun gördüğü bir işlemdir. Lakin, Şanlıurfa merkezde yer
alan Eyyübiye, Karaköprü, Haliliye ilçeleri hariç diğer ilçelerimiz
büyükşehir yetkisinde olup fakat hizmete uzaktırlar. İlçeleri ve
köy statüsünden mahalle statüsüne geçen muhtarlıklar da göz önüne
alındığında büyükşehre çok büyük yük binmektedir.
Vatandaşımızın kamu hizmetinden kesintisiz
yararlanması ve büyükşehir yükünün azaltılması adına
ilçe belediyelerimize büyükşehir tarafından gerekli makine, alet
edevat teminiyle ilçeye bağlı mahallelere hizmet gitmesi daha
sağlıklı olacaktır. İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. felsefesini benimsemiş merkezî hükûmetin karar
alıcıları, ilçe belediyelerine kanunla yetki vermeli ve
vatandaşımızın kesintisiz kamu hizmeti alması
sağlanmalıdır.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk Gelecek
gençlerin, gençler ise öğretmenlerin eseridir. demiştir. Eğitim
yurdumuzun liderleri öğretmenlerimizdir. İlköğretimde
tanıştığımız anne eli, baba şefkati ilk
öğretmenlerimizdir. Şehit Öğretmen Aybüke Yalçın Türk
milletinin öğretmenidir, şehit Öğretmen Necmettin Yılmaz
Türk milletinin öğretmenidir. Görevi başında şehit olan tüm
kahraman öğretmenlerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyorum. Öğretmen
toplumun yol göstericisi, karanlığa aydınlıktır.
Bu vesileyle, Şanlıurfamda geçici koruma
altındaki Suriyeli çocukların Türkiyedeki eğitim
erişimlerine ve sosyal uyumlarına katkı sağlamak adına
PIKTES Projesi yürütülmektedir. Proje dâhilinde normal öğretmen atama
şartlarıyla alınan öğretmenlerimiz canla başla görev yapmaktadırlar
fakat bu kıymetli öğretmenlerimiz işçi sözleşmesiyle
çalışmakta proje sonrası işsiz kalmaktadırlar.
Ülkemizde bize emanet çocuklara anne eli, baba şefkati olan bu
kıymetli PIKTES çalışan öğretmenlerimizin
haklarının korunması ve öğretmenlik hizmetine kadroyla
alınması hükûmetimizden talebimizdir. Kamuda çalışan
taşeron işçiler, millî eğitimdeki geçici öğretmenler ve TYP
çalışanları, sağlık ve KİTlerde geçici olarak
çalışanlara kadro verilmesi ve mağduriyetlerinin giderilmesi gereklidir.
Köylümüze, çiftçimize, küçük esnafımıza daha çok destek verilmelidir.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin fikrî
temellerinin beden bulduğu Cumhur İttifakını iki gözümüz
gibi koruyup kollamalıyız. Bu sebeple de liderimiz Sayın Devlet
Bahçeli Beyin okuduğu hayır duasından alıntı sözlerle
konuşmama devam etmek istiyorum: Hak Teala; milletimizi korusun ve
fitnecilere fesat vermesin. Birliğimizi, dirliğimizi ve düzenimizi
bozmasın. Türk milleti dünya durdukça yaşasın, Müslümanları
korusun. Ülkümüzü, Cumhur İttifakımızı muzaffer kılsın.
Türk milletini gözetsin, himmetini üzerimizden esirgemesin.
Kardeşliğimizi bozmasın, huzurumuzu daim etsin. Rahmet ve
bağışlamasından bizi mahrum bırakmasın.
Hesabını veremeyeceğimiz konularda bizi imtihan etmesin.
Sevdiklerinden olmayı nasip etsin. Türk milletini ebediyete kadar korusun
kollasın. Her Cumhur İttifakı ferdinden, milliyetçi ülkücüden
ayrı ayrı Allah razı olsun. diyor, Gazi Meclisimizi ve büyük
Türk milletini en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
2021 yılı bütçemizin milletimize, devletimize
hayırlı olmasını dilerim. Allaha emanet olunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın Dirayet Dilan
Taşdemir
Buyurun Sayın Taşdemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Teşekkür ederim Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yine, televizyonları başında bizi
izleyen halklarımıza ve cezaevlerinde rehin tutulan tüm
arkadaşlarıma da buradan sevgilerimi iletiyorum.
Evet, 2021 bütçesini görüşüyoruz
arkadaşlar. Yarın bütçenin son günü. Tüm itiraz ve
eleştirilerimize rağmen bütçe bu hâliyle yarın Meclisten geçecek
maalesef. Yani, 83 milyonu ilgilendiren bütçe gibi önemli bir konuda bile
muhalefetin tek bir eleştirisini, önerisini dikkate almadınız.
Tek bir virgülü bile değişmeden bu bütçe geçirilecek.
Bakın, biz Komisyon aşamasında
halktan, emekten yana onlarca önerge verdik. Bunlardan birkaçını
paylaşmak istiyorum: Örneğin, Millî Eğitim
Bakanlığına ilişkin 2 önerge verdik, okulların depreme
dayanıklı hâle getirilmesi ve ataması yapılmayan
öğretmenlerin atanmasını talep etmişiz; yine
reddetmişsiniz.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı için yine 2 önerge vermişiz, EYTlilerin yaş
kriteri aranmaksızın emekli olmalarının
sağlanması talebinde bulunmuşuz ve istihdamda yer almayan ev
emekçisi kadınların primlerinin bütçeden ödenerek emekli
olmalarının sağlanmasını istemişiz; bunlar da AKP
ve MHPnin oylarıyla reddedildi.
Yine, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığından her haneye ihtiyaç sınırı kadar
doğal gaz ve elektrik sağlanmasını istemişiz; bunu da
reddetmişsiniz. Yani benzer bir şekilde Gençlik ve Spor
Bakanlığı için de 2 önerge vermişiz, Hazine ve Maliye
Bakanlığı için 1 önerge, Sağlık
Bakanlığı için 2 önerge, Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığı için 2 önerge, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı için 3 önerge, Ticaret Bakanlığı için 3
önerge
Yine Cumhurbaşkanlığı bütçesi görüşmelerinde
ise bütün vatandaşlarımıza gecikmeden, nitelikli ve ücretsiz
Covid-19 aşısının uygulanması için
Cumhurbaşkanlığı bütçesinin Sağlık
Bakanlığı bütçesine aktarılmak üzere 15 milyar TL
arttırılması talebinde bulunmuşuz;, o da reddedilmiş.
Cumhurbaşkanlığı 2021 yılı bütçesinde saray
harcamalarının radikal şekilde düşürülmesi için
Cumhurbaşkanlığı bütçesinin 2 milyar TL azaltılmasını
talep etmişiz, onu da reddetmişsiniz. Ataması yapılmayan
öğretmenlerimizin atamalarının yapılabilmesi için
Cumhurbaşkanlığı bütçesinin Millî Eğitim Bakanlığı
bütçesine aktarılmak üzere 20 milyar TL aktarılmasını
söylemişiz, onu da reddetmişsiniz. Tüm gençlerin Kredi ve Yurtlar
Kurumuna olan borçlarının tamamının silinmesi için
Cumhurbaşkanlığı bütçesinin Gençlik ve Spor
Bakanlığı bütçesine aktarılmak üzere 10 milyar TL
arttırılmasını istemişiz, tabii ki bunu da
reddetmişsiniz. Hiçbir öneriyi kabul etmemişsiniz yani tekçi zihniyet
burada da kendini göstermiş bulunuyor. Yani sayısal
üstünlüğünüze güvenerek Ben yaptım, oldu.
havasındasınız. Öngörüsüz ve beceriksiz politikalarla ülkeyi
krize sürüklediğinizde dönüp muhalefete Hepimiz aynı gemideyiz.
diyebiliyorsunuz ama ya da muhalefete Hadi gelin, beraber olalım, birlik
olalım. çağrıları hiç ağzınızdan
düşmüyor ama ülkenin bir yıllık bütçesini yapıyorsunuz,
muhalefetin tek bir önerisini, eleştirisini de dikkate almıyorsunuz.
Bu da aslında nasıl menfaatçi bir siyaset izlendiğinin de
göstergesi.
Yine, tabii, bu yanlış politikaların
acısını elbette ki halklarımız ödüyor, bedelini
yoksulluk olarak ödüyoruz. Krizin faturasını emekçi halkın
sırtına yüklediniz. Siz inkâr etseniz de bu ülkede derin bir yoksulluk
var. Belki sırça saraylarda oturduğunuz için bu yoksulluğu
göremiyor olabilirsiniz ama bakın, istatistikler bu gerçekliği çok
yalın hâliyle ifade ediyor. DİSKe bağlı BİSAMın
yaptığı araştırmaya göre, Ekim 2020de 4 kişilik
bir ailenin sağlıklı beslenebilmesi için ihtiyaç duyduğu
tutar 2.362 TL. Bakın, hani diyorsunuz ya halka, aslında
Karnına ekmek giriyorsa, kuru ekmek giriyorsa aç değildir. Yani
kuru ekmek almak için bile bu tutara ihtiyaç duyuluyor ama bunun yanına
bir de sağlık, eğitim, ulaşım gibi temel zaruri
ihtiyaçları bile eklediğinizde bu tutar neredeyse 8 bin TLye
yaklaşıyor. Bizler de bu derin yoksulluk için, bunun
karşısında elbette ki parti olarak asgari ücretin 4 bin TL
olması gerektiğini ifade etmiştik.
Yine, değerli arkadaşlar, insanlık
tarihi Sümerlerden başlatılır ama maalesef son dönemlerde AKP,
tarihi kendisiyle başlatıyor. Her zaman Bütün olumlu şeyleri
biz yaptık, bizim dönemimizde oldu. der ama bütün olumsuzlukları da
her zaman kendisinin dışında arar. Hani, ne desek Bu bizden
önceydi, bu bizden sonraydı; şu şunu yaptı, bu bunu
yaptı. tarzında hep söylemler geliştirilir. Bakın, bu
rakamlar sizin döneminizde olan rakamlar. 2003 yılının Temmuz
ayında 4 kişilik bir aile günlük minimum 15 TLyle geçinebilirken
bugün bu miktar 78 TL. Bu tablonun sorumlusu tabii ki sizsiniz. Yoksulluk
elbette ki kader değildir, yoksulluk insanlar tembel olduğu için ya
da çalışmadığı için var değil ya da bu ülke
kendine yetmediği için, kaynakları yetmediği için değil ya
da bu kaynaklar doğru şekilde işletilmediği için
değil, bu kaynakları birileri çaldığı için,
çırptığı için, talan ettiği için yoksulluk var.
Bakın, siz Türkiyeyi yoksulluk, talan ve kayırmacılık konusunda
dünyanın en güvenilmez ülkesi hâline getirdiniz, işte, biz
bunları söylediğimiz için hedef hâline getiriliyoruz. Ama şunu
bilin ki bütün yönelimlere, tehditlere rağmen biz halkımıza
doğruları söylemeye de devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlar, bu ülkenin belki
kanayan yaralarından bir tanesi de cezaevleri. Bakın, her türlü
haksızlığın, hukuksuzluğun uygulandığı
alanların başında cezaevleri geliyor. Ülkemizde tek özerk bölge
neresi? diye sorarsanız, vallahi, cezaevleri çünkü cezaevlerinin ortak
bir hukuku yok. Tüm cezaevleri yönetimleri kendi keyfine göre hukuk
dışı kararlar alıyor, bunun altına imzasını
atıyor. Bakın, tutsakların infazları yakılıyor,
itiraz edenler hücreye atılıyor, darbediliyor, görüş
yasağı uygulanıyor, aileleriyle telefon görüşmeleri ve
açık görüş yapmaları engelleniyor. Ziyarete gelen ailelere daha
önce milletvekilimiz de bunu çokça ifade etti- çıplak arama
dayatılıyor. Yani insanlık onuruna aykırı
işlemler cezaevinde yapılıyor. Pandemi gerekçe gösterilerek
aslında bu şiddet meşrulaştırılmaya
çalışılıyor. Yine, tutsakların yıllardır
bedel ödeyerek kazandığı haklar bir bir gasbedilmeye
çalışılıyor. Yani, cezaevleri resmen bugün, bu ülkede
toplama kamplarına dönüşmüş durumda.
Değerli arkadaşlar, tabii ki bu konuda
hesap veren de yok, hesap soran da yok, böyle bir mekanizma da yok, böyle bir
derdi de yok iktidarın maalesef. Çünkü bu cezaevlerine yönelik baskı
siyaseti neredeyse şiddeti meşrulaştırmanın
laboratuvarı hâline dönmüş bulunuyor.
Bugün cezaevlerinde yüzlerce tutsak tam da bu
sebeplerden dolayı, İmralı tecridinden dolayı bedenini
açlık grevine yatırmış durumda. Bizler nefes alabilelim
diye, toplum nefes alabilsin diye, kendileri nefes alabilsin diye böyle bir
grevi başlatmak zorunda bırakıldılar. Yani, artık bu
durumu görmezlikten gelme gibi bir durumdan vazgeçin. Bu talepleri görün,
talepleri karşılayın ki daha ağır bedeller ödemeyelim
hep birlikte.
Yine, tabii ki bütçe görüşmelerinde biz hem
bölgeler hem de iller arası bütçenin eşit
paylaşılmadığını, adil
olmadığını çokça ifade ettik. Evet, bu illerin içerisinde
belki en başta da benim seçim bölgem Ağrı geliyor. Bu konuda en
fazla ihmal edilen illerdendir. Yani, tabii ki bu yıllara varan
ihmalkârlık öyle keyfî açığa çıkan bir durum değil.
Bunun çok da politik bir tercih olduğunu söyleyebiliriz. Yani, biz
Ağrı olarak bütün olumlu şeylerde en sonuncuyuz, tüm
olumsuzluklarda da arkadaşlar, ilk sıradayız; böyle bir
gerçekliğimiz söz konusu.
Bakın, 2021e geldik, biz hâlâ
Ağrıda sağlık sistemini konuşuyoruz, bunun üzerine
tartışıyoruz. 2011de başlayıp ancak 2017de biten bir
hastanemiz var. Yani, vekilimiz bunu 5 yıldızlı otel olarak
tanımladı hastaneyi. Hani, 5 yıldızlı otel değil
ama en azından kötünün iyisi, önceki hastaneye göre bir tık daha
üstünde bir özelliği var. (HDP sıralarından alkışlar)
Yine, arkadaşlar, hastanenin şöyle bir durumu var. Yani, biz Ağrılılara
sanki AKPnin şöyle bir siyaseti var: Siz iki şeyi bir arada
bulamazsınız. Hastane varsa doktor yok, doktor varsa ekipman yok.
Böyle bir gerçekliğimiz var maalesef. Bakın, basit bir otopsi için
bile insanlar Erzuruma gitmek zorunda kalıyor. Hani, giderken de
ambulansla falan gitmiyorlar. Sabah öğrencileri taşıyan bu
servisler, akşamları da cenazeleri Erzuruma taşıyor; böyle
bir rezalet durumu hep birlikte yaşıyoruz yine
Ağrılılar olarak. Bu, sadece sağlık sisteminde
değil, eğitimde böyle, çalışma hayatında böyle;
işsizlik, tarım, hayvancılık yani neye elinizi
atarsanız benzer sorunları yaşıyorsunuz.
Her yıl 30 bine yakın
Ağrılı genç Ağrıdan metropollere göç etmek zorunda
kalıyor arkadaşlar. Metropollerde genelde inşaatlarda
çalışıyorlar -daha önce de söylemiştim zaten iş
kazalarında, iş cinayetlerinde 1inci kentiz maalesef- restoranlarda
çalışıyorlar. İşte, bu pandemi gerekçesiyle hem
inşaatlardaki çalışma koşulları değişti ya
da durdu, restoranlar kapalı hâlde.
Şimdi, Ağrılı gençler
İstanbulda, İzmirde, Ankarada rehin kalmışlar maalesef;
yani evlerine gidecekleri bilet parasını bile bulamıyorlar ama
bu Hükûmetin, bu iktidarın hiç de umurunda değil. Bu gençler
kiralarını nasıl ödeyecekler; kentlerine, evlerine nasıl
geri dönecekleri konusunda bir girişim yok. Bakın, bütçeyi
konuşuyoruz; ben her gün onlarca telefon alıyorum: Kiramı
ödeyemiyorum, evime dönemiyorum, restoranlar kapatılmış
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla)
Bitiriyorum Başkan.
Yani, bu konuda da bir an önce bir önlem
alınması, bir adım atılması gerektiğini ifade
etmek istiyorum.
Yine, değerli arkadaşlar, Ağrı
İl Özel İdaresinin faaliyetleri ve verdiği hizmetleri sanki bir
vekilin ya da AKPnin hizmetleriymiş gibi halka mesaj atılıyor.
Ben bir kez daha buradan söylemek istiyorum: Gerçekten halkı
kandırmaktan vazgeçin. İl Özel İdaresinin verdiği
hizmetlerin hepsi İl Özel İdaresi tarafından yapılıyor,
İl Özel İdaresi AKPye bağlı bir kuruluş değil.
Bakın, Ağrı İl Özel İdaresinde bizim
arkadaşlarımız, bizim seçilen arkadaşlarımız
çoğunlukta. Dolayısıyla bu faaliyetleri bir AKP ya da vekil
faaliyetiymiş gibi mesaj atarak halkı manipüle etmeyin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Benim ilime bir
sataşma oldu. İlgili hatip konusunda da
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ben şahsınıza bir şey söylemedim.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Sayın
Başkanım, benim ilime bir sataşma oldu dolayısıyla
vekil de bir mesaj attı.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Hayır Başkanım, ben kimseye
sataşmadım.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Zaten
Ağrının bir vekili var.
Şunu söyleyeyim: AK PARTİ hükûmetleri
döneminde bugüne kadar Ağrıya 18 trilyon 600
milyar lira para gelmiş. HDPnin o bölgeye getirdiği tek bir şey
var: Kan, gözyaşı ve huzursuzluk. Bir şey daha söyleyeyim
BAŞKAN
Sevgili Vekilim, böyle bir usul yok.
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) Ağrıda şu anda 400 yataklı devlet
hastanemiz, 125 uzmanımız, 26 pratisyenimiz var.
BAŞKAN
Sevgili Vekilim, böyle bir usul yok. Şimdi konuşmacıyı
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) Ve aynı şekilde söylediği bütün şeyler
de çalışıyor.
DİRAYET
DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) Sataşma yok!
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) İlk önce kendilerine baksınlar, ondan sonra
kürsüden konuşsunlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Peki,
peki.
Evet, konuşma
sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Burcu Köksalda.
Buyurun Sayın
Köksal. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; on sekiz yıldır ülkeyi yönetemeyen ve en sonunda
2020 yılında pandemi döneminde milleti canı ile cüzdanı
arasında sıkıştıran AKPnin veda bütçesi üzerine söz
almış bulunmaktayım.
Yanlışlarınızı,
yapmadıklarınızı anlatmaya nereden başlayayım,
nasıl anlatayım, onu da bilmiyorum ama pandemide Avrupadaki hemen
her devlet vatandaşlarına Siz evde kalın,
sağlığınızı koruyun, devletimiz size bakacak.
derken bizim 9 sarayda oturup yandaş müteahhitlere ve faiz
baronlarına bütçeden çil çil ödemeler yapan Cumhurbaşkanı,
bırakın vatandaşa destek olmayı IBAN numarası verip
vatandaştan para istedi.
Pandemi yüzünden
batma noktasına gelen 130 bin kahvehane ve kıraathanenin, 200 bin
lokanta, restoran ve kafeteryanın, 6 milyonu aşkın seyyar
satıcı ve sokak esnafının, 10.300 düğün davet
işletmesinin, 80 bin okul kantincisinin, binlerce halı saha, nargile
kafe, internet kafe işletmesinin, sözleşmesini yenileyemeyen 14 bin
seyyar Millî Piyango bayisinin geçim sıkıntısına derman
olmayıp faiz lobisine üç yılda 602 milyar ödemeyi taahhüt edenlere
yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar)
Bu ülkeye hizmet
etmek için atama bekleyen genç mühendislerimize, inşaat mühendislerimize
kaynak ayırmayıp Osmangazi, Yavuz Sultan Selim Köprüleri ve otoyollar
için yandaş müteahhitlere araç garantisi olarak üç yılda 48 milyar
ödemeyi taahhüt edenlere yazıklar olsun. (CHP sıralarından alkışlar)
Pandemide iş yeri kapatılan veya geliri azalan esnafın SGK,
BAĞ-KUR primlerini; vergi, kira, stopaj ödemelerini; elektrik ve
doğal gaz faturalarını karşılamayıp Cengiz
İnşaatın 422 milyon dolarlık borcunu silenlere
yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Öyle bir şey yok,
tamamen asılsız.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Ukrayna ordusuna 200 milyon
verip Somalinin IMF borcunu kapatıp Afrika Kalkınma Bankasına,
Afganistana milyonlarca dolar gönderip kendi vatandaşı olan
emeklilikte yaşa takılanlara hakkını vermeyenlere yazıklar
olsun! (CHP sıralarından alkışlar) Yandaşlarına
çifter çifter maaşlar bağlayıp şehit babasına 804 lira
maaşı layık görenlere yazıklar olsun! (CHP
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yalan haber.
BURCU KÖKSAL (Devamla) İşte, burada,
Hayrullah baba 804 lira maaş alıyor. Eğer gidin, gidin
Daha o
kadar çok örneği var ki binlerce şehit ana ve babası bin
liranın altında maaş alıyor. Eğer bugün
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) 124 TL dedin, şimdi
800e mi çıkarıyorsun? Söylediklerinizi öğrenin.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Hanımefendi, siz
şehit anne ve babasına 5 biner lira maaş bağlayın, bu
kürsüde size teşekkür etmeyen Burcu Köksal namerttir! (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Önce şehit ailelerine
saygı duymasını öğrenin.
BAŞKAN Sayın Çalık
BURCU KÖKSAL (Devamla) İstanbul
Büyükşehir Belediyesi vatandaşlar ucuz ekmek almak için kuyruklarda
beklemesin diye 142 ekmek satış büfesi açıp işletme
hakkını da engellilere ve şehit yakınlarına vermek
istemişti. Bunu reddedenlere, buna engel olanlara da yazıklar olsun
diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
5 milyon Suriyeli mülteciye milyonları
dağıtırken asgari ücretle geçim mücadelesi vermeye
çalışan kendi vatandaşını açlık
sınırı altında yaşamaya mahkûm edenlere yazıklar
olsun! (CHP sıralarından alkışlar)
SERAP YAŞAR (İstanbul) Size de
yazıklar olsun!
BURCU KÖKSAL (Devamla) 2021 yılı
bütçesinde 22 şehir hastanesinin işletmecisi olan yandaş
müteahhitlere 16 milyar 392 milyon lira kira bedeli ayırıp pandemi
döneminin gerçek kahramanı olan sağlık çalışanlarının
barınma ve ulaşım giderlerini karşılamayan, ek ücret
ödemelerini hakkaniyetle yapmayan, onlara 29 lira 92 kuruş giyim
yardımını layık görenlere yazıklar olsun! 29 lira 92
kuruş... Amma çok vermişsiniz, insafınız kurusun! (CHP
sıralarından alkışlar)
Tunusa 5 milyon dolar hibe edip sahada
çalışan sağlık çalışanlarının yükünü
hafifletmek için atama bekleyen sağlıkçılara kaynak
ayırmayanlara, tıbbi cihaz, medikal cihaz tedarikçilerine otuz
altı aydır ödeme yapmayıp alacaklarından feragat etmelerini
isteyenlere yazıklar olsun! (CHP sıralarından
alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Sosyal çalışma
ödeneği ne kadar yapılıyor? Maddi destek ödemesini ne kadar
yaptın?
BURCU KÖKSAL (Devamla) Venezuelanın her
türlü ihtiyacını karşılayacak gücümüz var. deyip de
dükkânını kapattığınız esnafın, borcunu
ödeyemeyip de fabrikasına kilit vuran sanayicinin, ürünü tarlada kalan
çiftçinin ve günlük 39 lirayla geçim mücadelesi veren işçinin
ihtiyacını karşılamayanlara yazıklar olsun! (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Çiftçinin, tarım kredi kooperatifine olan
borçlarını yapılandırmaya sokmayıp kanunen hak
ettiği desteklemeleri ödemeyen, borcunu ödeyemeyen çiftçinin ekmek teknesi
traktörünü satmasına seyirci kalıp da 5 yandaş müteahhide günlük
34 milyon 277 bin 777 lira ödenek ayıranlara yazıklar olsun! (CHP
sıralarından alkışlar)
Patates ve soğan üreticileri ürünlerini
satamadığı için yollara dökerken, pancar üreticileri fabrika
kapılarında üç kuruş için kuyruklarda beklerken,
haşhaş üreticileri kotayla ezilirken, süt üreticileri ürettikleri her
litre sütte 34 kuruş zarar ederken; sarayın sadece giyecek,
mefruşat ve tuhafiye giderleri için 13,4 milyon lira harcayan bütçe olmaz
olsun! (CHP sıralarından alkışlar)
Kalyon İnşaata 9,5 milyarlık vergi
istisnası tanıyıp 2021 yılı tarım bütçesinde
çiftçiye 21 milyar lira ödeneği layık görüp bu ülkenin çiftçisine 2
yandaş müteahhit kadar değer vermeyenlere yazıklar olsun! (CHP
sıralarından alkışlar)
Emekliye, işçiye, çiftçiye, KOBİye,
esnafa, memura acı reçete çıkarıp millet için yandaş
kanallarda etsiz köfte tarifleri verdirip sarayın beslenme, gıda ve
mutfak giderleri için 3 milyon 82 bin lira harcayan bütçe olmaz olsun! (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Böyle olmadı, Aylin
Nazlıaka gibi kelepçelemen lazım ki biz de... Aylin Nazlıaka
gibi kendini oraya kelepçelemen lazım, o zaman manşet olursun.
BAŞKAN Sayın Çalık, Sayın
Çalık...
BURCU KÖKSAL (Devamla) 10 milyonu aşkın
vatandaşımız işsizlikle kıvranırken, AKP Kütahya
Gençlik Kolları İl Başkanını Çalışma
Bakanlığına bağlı ALO 170 hattında dört ay
mevzuat uzmanı olarak işe alıp işe dahi gitmeden 6 bin lira
maaş bağlayanlara hakkım haram, zehir zıkkım olsun!
(CHP sıralarından alkışlar)
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Ne
hakkın var ki!
BURCU KÖKSAL (Devamla) FATİH Projesi diye
diye 3,4 milyar lirayı resmen çöpe atıp pandemide 3 milyonu
aşkın öğrencinin internetsiz, 759 bin hanenin televizyonsuz
kalmasına seyirci olanlara yazıklar olsun! (CHP
sıralarından alkışlar)
9 milyar 750 milyon lirayla,
kapatılmış olan köy okullarını yeniden açıp atama
bekleyen binlerce öğretmeni öğrencilerine kavuşturmak, bu sayede
de öğrencilerin bulunduğu yerlerde okullarına gitmelerini
sağlamak varken bu parayı taşımalı eğitime
ayırıp sabahın kör karanlığında
çocuklarımızı yollara düşürenlere yazıklar olsun! (CHP
sıralarından alkışlar)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Yalan
söyleyenlere de yazıklar olsun!
BURCU KÖKSAL (Devamla) 2018deki KHKde kadro
dışı kalan kiralık araç şoförleri, Karayolları
çalışanları; HBYS, bilgi işlem, devlet hastanesi, yemekhane
personelleri; laboratuvar, hastane, sterilizasyon, dezenfeksiyon ve KİT
personelleri ile belediye şirket işçilerine, geçici ve mevsimlik
işçilere kadro vermeyip sırf başkanlık sevdanız
yüzünden 2019da Cumhurbaşkanlığında yeni kurulan ofis ve
birimlere 1 milyar 300 milyon lira harcadınız. Soruyorum:
Vicdanınız rahat mı?
Biraz da güzel memleketim Afyonkarahisarın
bütçesine bakalım. Bakın, Afyonkarahisar Kahveciler ve Çay
Ocakları Esnaf Odası Başkanı Atila Kocabaş bir
açıklama yaptı; kahveciler ve kıraathaneciler için,
Battık, battık. diyor. Battık. diyor Oda Temsilcisi. (CHP
sıralarından alkışlar) Afyonkarahisar Ticaret ve Sanayi
Odası Başkanı Hüsnü Serteser Pandemi nedeniyle
kısıtlama yaşanan sektörlere destek verilmeli. derken;
Afyonkarahisar Kasaplar ve Sucukçular Odası Başkanı İbrahim
Yörük Besiciler ve süt üreticileri zarar ediyor, sorunlar çözülmeli. diye
açıklama yaparken, Afyonkarahisar Esnaf ve Sanatkârlar Odaları
Birliği Başkanı Abdülkadir Konak salgından etkilenen esnaf
ve sanatkârlar için destek paketi talep ederken; Afyonkarahisar Giyim
Eşyası, İmalat ve Satıcılar Esnaf ve Sanatkârlar
Odası Başkanı Hüseyin Karnıbüyük Pandemi döneminde esnaf
ve sanatkârlarımızın desteğe acil ihtiyacı var.
derken Afyona havaalanı açıyoruz. diye hemşehrilerimi
kandırıp Kütahyada Sait Açbanın köyüne
açtığınız Zafer Havalimanının yandaş
işletmecisine 2020 yılında 39,8 milyon lira verenlere
yazıklar olsun! (CHP sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bunlar Afyon mermeri, bilmeyenlere tanıtmak
için getirdim. Hepsi birbirinden değerli, güzelim Afyon mermerleri.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Şimdi, bizim
Afyonkarahisar milletvekilleri burada mı, merak ediyorum, salonda mı
AKP vekilleri? Çünkü kamerayı gören, fotoğraf makinesini gören
yerlilikten ve millîlikten bahsediyor lakin bakıyorum da şu Gazi
Meclisin Ek Hizmet Binasına bu güzelim Afyon mermeri yerine
İtalyanın bianco sardo granitini döşeyecek kadar yerli ve
millîsiniz siz! (CHP sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar) Afyonda hangi mermerciye giderseniz gidin, bu Gazi
Meclisin mermerlerini döşemekten şeref duyar ama siz, Afyonlu
hemşehrilerime bunu bile çok gördünüz.
Anadoluda bir söz vardır: Yarım hoca
dinden eder, yarım doktor candan eder. Ben de diyorum ki: Yarım
iktidar, milleti hem canından hem cüzdanından eder.
Genel Kurula saygılarımla
(CHP
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Gerçeğe
aykırı beyanları reddediyoruz
BAŞKAN 4üncü maddede gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi şahıslar adına
konuşmalara geçiyoruz.
İlk söz Trabzon Milletvekili Sayın Bahar
Ayvazoğlunda.
Buyurun Sayın Ayvazoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; ben burada, milletimizin huzurunda,
şahsıma verilmiş söz hakkımı Türkiyedeki muhalefet
sorunsalı konusuna değinerek değerlendirmeyi daha faydalı
görüyorum. Çünkü ülkemizin asli probleminin iktidar değil muhalefet,
muhalefetin geri kalmışlığı, statükoculuğu
olduğuna, problemi daha çok bu noktada
yaşadığımıza inanıyorum.
Doğrusu o ki muhalefet -ilerlemenin yegâne koşulu
da budur zaten- sürekli hâlde iktidarı dürtecek, iteleyecek, katalizör
işlevi görecek; Bu tamam, bunu da yap; yetmez, şunu da yap.
diyecek. Doğrusu o ki muhalefet, iktidarın icraatlarını tek
tek âdeta gölge kabine gibi ama dar partici ve ideolojik
yaklaşımlardan uzak, ulusal çıkarlar çerçevesinde, memleketin
çıkarlarına uygunluğu penceresinden bakıp irdeleyecek,
inceleyecek.
Gelin, görün ki bizde durum ne yazık ki çok
farklı. Bizdeki muhalefet kendini, yaptırmama, mâni olma üzerine
kurgulamış. Kendisini Nasıl ederim de icraatlara fren olurum?
Nasıl ederim de Meclisin çalışma hızını
düşürürüm?lere şartlamış. Her ama her koşulda kendini
iktidar karşıtlığına endekslemiş, hatta o iktidar
karşıtlığını da bazı noktalarda bilinçli ya
da bilinçsiz, memleket karşıtlığına kadar
götürebilmiş durumda. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Mademki sol, en basit tanımıyla sosyal
adalettir, yüz yıl sonra bu toprakları sosyal adaletle
kavuşturan, IMFye hayır demiş Recep Tayyip Erdoğana bu
öfkeniz niyedir? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve
biz neden bu Mecliste, bu ülkede çoğu devrimsel her güzel şey için,
milletimizin yaşamını kolaylaştıracak mutlak sosyal,
ekonomik haklar hatta inanç, ibadet ve kılık kıyafet
özgürlüklerinin önündeki engelleri kaldırmak gibi her şey ama her
şey için dövüşmek zorunda kaldık.
Darbelere selam duran, mülteci
düşmanlığı yapan, insani yardımlara kulp takan,
emperyal güçlerle kapı arkasından iş tutan, kendi ülkesini
gammazlayan, kendi milletinin diniyle, inancıyla kavgalı bir sol, dünyanın
neresinde görülmüş? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Türkiye bugün, Akdenizden Suriyeye,
Kıbrısa, Karabağa, Balkanlara, Afrikaya kadar, çok yerde,
sadece güvenliğinin derdinde değil, aynı zamanda ulusal
çıkarlarının da peşinde mücadele veriyor, muhalefet Ne
işimiz var orada? diyor, hatta daha da ileriye gidiyor, dış
dünyaya bizleri şikâyet ediyor. Hükûmet Karadenizde doğal gaz,
Doğu Akdenizde petrol varsa başka çaresi yok, arayacak ve bulup
çıkaracağız. Azerbaycanın, Türkmenistanın
doğal gazı bizim üzerimizden dünyaya pazarlanacak. Nahçıvan,
Karabağ üzerinden bir koridorla Azerbaycana kara yoluyla
bağlanıp Hazar Denizine ineceğiz. Katarın petrolüne biz
sahiplik edeceğiz. Bu ülkenin büyümesi ihracattan geçiyorsa eğer,
onun da yolu belli, dışarıya gideceğiz, Afrikaya kadar
ineceğiz. diyor. Amerikanın jandarma karakolluğu
yaptığı bir ülkeden, yurt dışında askerî üsleri
olan ülkeye; savunma sanayisinde çağ atlayan, uydunun biri gitmeden
diğeri gelen; İHAsını, SİHAsını yapan, kendi
NASAsını kurmaya hazırlanan bir ülkeye doğru gidiliyor;
Antarktikaya bilim üssü kuruluyor, muhalefet kahrolsun diye
bağırıyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Türkiye hiçbir
zaman Amerikanın jandarması olmadı.
BAHAR AYVAZOĞLU (Devamla) Geçtiğimiz
hafta bu kürsüden Sanayi ve Teknoloji Bakanımız müjdelerle dolu
muazzam bir sunum yaparken sıraları kırmanın,
Sağlık Bakanımız bu kürsüden 9 şehir hastanesinin
müjdesini verirken burun kıvırmanın, Aile ve Çalışma
Bakanımız sosyal devletin tüm unsurlarını hayata
geçirdiğini anlatırken rahatsız olmanın, İçişleri
Bakanımız burada PKKnın siyasi elemanlarını
silkelerken tüm Türkiyeyle Oh! diyememenin muhalefetçesi nedir acaba? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, terörle mücadele böyle
kem küm edilecek bir mesele midir, Allah aşkına? Yahu, kırk
yıl önce Bir avuç eşkıya. diye el bebek gül bebek
büyüttüğünüz PKK kimlere sırtını dayayıp
sınırlarımıza dayanmış, farkında değil
misiniz? Devlet yeni bir güvenlik konseptiyle terörü içeride kabul etmekten
vazgeçip adresine gidiyor, içeride terörü sıfırladığı
gibi, sınır boylarımızı da temizliyor; ilginçtir,
bundan sadece bizim müzmin muhalefetimiz endişe duyuyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ne olur bir defa da
şaşırtsanız bizi, bir kere de bu milletin sevinci
sevinciniz, heyecanı heyecanınız olsa. Sahi, bu milletin her
yaşasın dediğine siz niçin kahrolsun
faslındasınız? Mecbur musunuz her daim bu milletle
inatlaşmaya? Mecbur musunuz bu millete, bu devlete karşı her
daim arsızın, uğursuzun yanında durmaya? (HDP
sıralarından gürültüler) Dün darbecilerin,
sınırımıza dayanmış teröristlerin, bugün hasetten
çatlayan küresel güçlerin ağzıyla konuşma
aymazlığına tutsak mısınız siz? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ömürleri boyunca siyasetle
meşgul olup da gelip geçenler hayrına bir tas suyu içsin diye
memlekete bir çeşme yapmamışlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
REMZİYE TOSUN (Diyarbakır) Sen bütçeyi
anlatsana bütçeyi. Bütçeyi anlat bütçeyi.
BAHAR AYVAZOĞLU (Devamla)
tek bir
yatırımla ekmek kapısı açmamışlar, Marmaray gibi
zafer anıtından geçerken de mi utanmaz? Kendinizi bir de farklı
deneyin ne olur, ne kaybedersiniz?
REMZİYE TOSUN (Diyarbakır) Ütopyadan
bahsediyorsun.
BAHAR AYVAZOĞLU (Devamla) Belki her seçim
sonrası halk bizi anlamadı muhabbetine düşmekten de
kurtulursunuz.
REMZİYE TOSUN (Diyarbakır) Halk bizi
anlıyor, sizi anlamıyor sizi, halk bizi çok iyi anlıyor.
BAHAR AYVAZOĞLU (Devamla) Madem halk sizi anlamıyor,
o hâlde siz halkı anlamayı deneyin, bu da bir yol değil midir?
Kıymetli milletvekilleri, sanırım
bizdeki muhalefet ne kadar önemli bir görevde olduğunu anlayana, misyonunu
fark edene kadar iktidar yüzü göremeyeceğinin zaten bilincinde ve iktidara
gelmek gibi bir niyeti de hiçbir zaman olmadı.
REMZİYE TOSUN (Diyarbakır) Gidicisiniz
gidici, son sözleriniz.
BAHAR AYVAZOĞLU (Devamla) Neresinden
bakarsanız bakın, ülkemizin ileriye doğru yürüyüşüne ayak
bağı olan bir kolaycılık ve konfor üzerine bina
ettiğiniz, size oy verenleri de avuttuğunuz siyasi ömrünüzün ve halka
hiçbir zaman geçmeyen sözlerinizin suya yazılan yazı kadar yok
hükmünde olduğunu hatırlatıyor; yüce Meclisimizi, aziz
milletimizi ve Trabzonlu hemşehrilerimi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, şahıslar adına
son konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın Hasan Kalyoncu.
Buyurun Sayın Kalyoncu. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASAN KALYONCU (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Bütçe Kesin
Hesap Kanunu ödenekler başlıklı 4üncü maddesi üzerine
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi
ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce Doğu
Türkistanın yılmaz savunucusu İsa Yusuf Alptekini
vefatının yıl dönümünde rahmetle anıyorum.
Küresel salgında gıda üretimi, tedariki ve
bunun sürdürülebilirliğinin sağlanmasının stratejik
olduğu herkes tarafından görülmüştür. Sağlıklı,
yeterli ve kaliteli besinin düzenli varlığının temel
şartı, tarım üretiminin sürekliliğidir. Salgın
kaynaklı kısıtlamalara rağmen çiftçilik ve
hayvancılık yapan köylülerimiz ile tarım işçilerinden
pazarda satış yapan tezgâhtara kadar bütün insanlarımıza
şükranlarımı sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Salgınla birlikte bugünlerde kendini
hissettiren, ülkemizde çok fazla hissettiren bir de küresel
ısınmanın yol açtığı iklim
değişikliği problemleri vardır. Buradan uyarıyorum ve
unutmayalım ki Covid-19un aşısı bulunur, ilacı da
bulunur fakat küresel ısınmanın aşısı yoktur,
bunun önlemlerini bir an önce almamız gerekiyor.
Sayın milletvekilleri, tarımsal üretim
yapılan araziler ile orman ve mera alanlarının miktar ve nitelik
olarak korunması ve geliştirilmesi gereklidir. Tarım
alanlarının azalmasını engellemek yanında, arazi
kullanım planları tamamlanarak toprak veri tabanı
oluşturulmalıdır.
Hazine mülkiyetindeki veya devletin tasarrufu
altındaki arazilerin tarıma açılması konusundaki
çalışmaları olumlu buluyoruz. Erozyon sonucu tarım
arazilerinin erimesinin önüne geçecek etkin bir mücadele sündürülmelidir.
İklim değişikliği dolayısıyla ülke genelinde ürün
deseninin gözden geçirilmesi zorunludur. Bu çalışmalara paralel
olarak, ülkemiz şartlarına uygun, yüksek verim ve kaliteli tohum,
fide ve fidan üretimi desteklenmelidir. Yerli tohumculuk sektörünün
güçlendirilmesi önemlidir. Bu alanda yapılan çalışmaların
artarak devam ettirilmesi ve kalıcı bir millî tohumculuk
politikası hâline getirilmesi gereklidir. Hem tohum sanayicileri hem de
nitelikli tohum kullanılması konusunda çiftçilerimiz teknik ve
ekonomik olarak desteklenmelidir. Tohumculuğumuzun gücü çiftçimizi de
ülkemizi de güçlendirecektir.
Sayın milletvekilleri, ihtiyaç duyulan et ve
sütün yurt içerisinden sürdürülebilir bir şekilde tedariki amacıyla
hayvan varlığımızın artırılmasına ve
niteliğinin iyileştirilmesine yönelik çalışmalar
yaygınlaştırılmalıdır. Hayvancılık
açısından yem maliyetlerinin azaltılması ve kaba yem
kullanma imkânlarının genişletilmesi önemlidir. Bu çerçevede
mera alanlarının genişletilmesi, kalitesinin yükseltilmesi ve
hayvan yetiştiricileri tarafından etkin kullanılabilmesi
sağlanmalıdır. Ayrıca yem bitkisi üretimi
artırılmalı, yem üretimi desteklenmelidir. Hayvancılık
destekleri, hayvan ıslahı, kaliteli yem bitkileri ve yem üretiminin
artırılmasına dönük planlamalar yapılmalıdır.
Hayvan hastalıkları ve zararlılarıyla mücadele de etkin
şekilde yürütülmelidir.
Sayın milletvekilleri, Karabağın
işgalden kurtulması için Azerbaycan ordusunun yaptığı
mücadele ve kazandığı zafer, Türkiyede öz vatanımızın
kurtuluşu kadar coşku yaratmıştır. Aynı milletin
çocuklarının kurduğu kardeş devletlerin daha yoğun
iş birliği içerisinde olması gelecekte çok büyük faydalar sağlayacaktır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Türk devletleri arasında ikili ve çok taraflı
ortak çalışmaların daha da çok alanda ve etkili şekilde
genişletilmesi gerekmektedir. Çok yanlı, çok taraflı ortak yarar
sağlayacak bu çalışmaların sonucu çok hayırlı
olacak, gönüller bütünleşecektir. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Hâlihazırda Türk Keneşi
başta olmak üzere birçok iş birliği teşkilatı
bulunmaktadır. Ancak tarım alanında herhangi bir
çalışma henüz bulunmamaktadır. Küresel ısınmanın
etkilerinin hissedildiği bu dönemde tarım ve hayvancılık
alanında AR-GE; politika ve üretim alanında yapılacak olan ortak
çalışmalar Türk dünyasının toplam üretimini artıracak
ve ürün çeşitliliğini zenginleştirecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
HASAN KALYONCU (Devamla) Bu gayret her şeyden
önemlisi gönüllerde birleşmeye katkı sağlayacaktır. Biz de
gönülleri birleşenleri selamlamak şerefine nail olacağız.
Bütçemizin hayırlı olmasını
diler, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, on dakika soru-cevap
işlemlerini yapacağız.
Sayın Karadağ.
YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sorum Ticaret Bakanımıza: İlimiz
Iğdır, Zengezur Koridorunun açılmasıyla ülkemizi
Nahçıvan üzerinden Türk dünyasına bağlayacak kara yolu
güzergâhı üzerindedir yani Türkün Türke bakan yüzü durumundadır.
Üç ülkeye sınırı olan Iğdır
ilimizde dış ticaret ve lojistik sektörünün gelişmesiyle ilimize
yapılacak büyük ölçekli yatırımlar bölge ekonomisini
hareketlendirecek ve istihdamı artıracaktır. Bu nedenle, Türkiye
ile İran arasında bağlantıyı sağlayan ve 1988
yılında kapatılan Borualan Sınır
Kapısının açılmasına yönelik bir girişiminiz var
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Etyemez
HALİL ETYEMEZ (Konya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Üç asrı aşan köklü bir geçmişe sahip
olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi itfaiye
teşkilatının başarılarla dolu 306ncı
kuruluş yıl dönümünü kutladığımız bir zamanda
skandallarla gündeme gelmesi hepimizi derinden yaralamaktadır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi itfaiye teşkilatında son
dönemlerde meydana gelen mobbing uygulamaları kabul edilemez.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi yeni yönetimi tarafından
çalışanların sendikalarından istifaya zorlandığı,
mesleğini başarıyla yerine getiren görevlilerin baskıya,
sürgüne ve mobbinge maruz bırakıldığı görülmektedir.
Basında da yansıdığı gibi, İstanbul itfaiye
teşkilatında 191 personelin görev yerinin değiştirilmesi,
150den fazla personelin sürgün edilmesi, 118 personelin ise sendika
değiştirmedikleri nedeniyle rütbelerinin düşürülmesi
iddiaları ilgili kurumlarca araştırılmalı ve
gereği hemen yapılmalıdır. Liyakat ve adalet ilkelerinin
zedelendiği ortamlarda görülen mobbing kesinlikle bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Hayat görüşünün Kuran-ı Kerim ile Hazreti
Muhammed çizgisi üzerine olduğunu sık sık vurgulayan Mevlâna
Celâlettin, 17 Aralık 1273 Pazar günü 66 yaşındayken Konyada
vefat etmiştir. Mevlâna Celâlettin Rûmi, vefat gününü en büyük sevgili
olarak bildiği Allaha kavuşmak olarak belirttiği için o gece
şebiarus yani düğün gecesi olarak kabul edilmektedir.
Mevlânanın hikmetli sözleri, irfanla yoğrulmuş öğütleri,
yaşlı dünyamızın bugün muhtaç olduğu büyük
kardeşlik ikliminin şifrelerini taşımaktadır. Bizler
Yunus Emrelerin, Hacı Bayram Velilerin, Hacı Bektaş Velilerin,
Ahmet Yesevilerin, Mevlânaların ve Şemsi Tebrizî gibi büyük
şahsiyetlerin muhabbet ikliminde yoğrulan bir medeniyetin
mirasçılarıyız. Anadolu ruhunu bu topraklara aşılayan
ve sevgi medeniyetinin kurucusu Mevlâna Celâlettin Rûmiyi 747nci vuslat
yıl dönümünde rahmetle anıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Topal...
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakanımıza sadece basit bir
soru soracağım: Türkiyedeki işsizlik oranı nedir?
Diğeri de az önce ben konuşma yaparken
Değerli arkadaşlar, ben kimseye hakaret etmem ancak tutanaklara
baktım; Sayın Halil Etmeyez ile Sayın Yaşar
Kırkpınar Yalan söylüyorsun. diyorlar, İşsizlik yok,
yalan söylüyorsun. diyorlar. Sayın Etyemez, ben de size şunu
söylüyorum: Türkiyede işsizlik oranı kaç? Benden özür dilemeye davet
ediyorum; eğer özür dilemiyorsanız, size açık ve net söylüyorum,
burada siz sadece yalan söylemiyorsunuz aynı zamanda
vicdansızlıkta da master yapmışsınız. Size
gerçekten yakıştıramadım; bunu bir kez daha size söylemek
istiyorum. Ayrıca sizi de bütün işsiz vatandaşlarımızın
vicdanına havale ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Kayseride 17 Aralık 2016 tarihinde
teröristlerin hain saldırısı sonucu şehit olan
kahramanlarımızı, evlatlarımızı unutmadık,
asla unutmayacağız. Bu hain saldırı sonucu şehit olan
kahramanlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum.
Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet
ilkeleri çerçevesinde, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan liderliğinde terör örgütlerine karşı mücadelemiz
sonuna kadar devam edecektir. Hiçbir güç, çıktığımız
bu kutlu yoldan bizleri döndüremeyecektir. Milletimizle birlikte millî
seferberlik ruhu içerisinde, kararlılıkla büyüyen ve güçlenen Türkiye
hedeflerimize ulaşmak için her zamankinden daha çok
çalışacağız. Asıl gayesi ülkemizin önünü kesmek
olanlara, enerjisini başka yönlere yoğunlaştırmaya
çalışanlara fırsat vermeyeceğiz diyor, bu toprakları
bize vatan yapan tüm şehitlerimizi rahmetle yâd ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Fendoğlu
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür
ederim Başkanım.
Sorum Tarım Bakanımıza:
İstiklalimizin ve istikbalimizin güzel illerinden Malatyamız için
2021 yılında aşağıdaki projeleri
gerçekleştirmenizi talep etmekteyiz. Şöyle ki: Yoncalı
İsale Tüneli; Akçadağ Taşevler, Yaygın Göleti, Karamahmut,
Budaklı, Kurşunlu, Karadere Göletleri, Darende Çınarköy Göleti,
Boztepe Pompaş, Kale Ürüsnü Barajı Sulamaları;
Doğanşehir Elmalı, Kuluncak Karaçayır, Darende
Çınarköy, Hekimhan Karadere Göletleri İkmali; Yukarı
Ulupınar Göleti Projesi; Yeşilyurt Beylerderesi, Battalgazi Derme
Deresi 3üncü Kısımlar Taşkın Koruma
İnşaatları; Malatya İçme Suyu İsale Hattı
Rehabilitasyonu, Kapıkaya Sulaması Sayaç ve Sanat Yapıları,
Doğanşehir Söğüt Göleti Rezervuar Alanı
İyileştirme, Kuluncak Sofular Sulaması Sanat Yapıları
ve Mekanik İmalatları.
Bu projelerin 2021 yılı yatırım
kapsamına alınması önem arz etmektedir. Bu yönde bir planlama
bulunmakta mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Söz yürütmede.
Buyurun Sayın Bakan.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Öncelikle sorulardan başlayayım ben.
Türkiye Futbol Federasyonu Sağlık Kurulu
Covid-19 salgını şartlarında amatör spor
müsabakalarının oynanmasına izin vermiyor, dolayısıyla
da salgının seyrine göre amatör spor müsabakalarının
önümüzdeki süreçte yapılması mümkün olacak.
Depremle ilgili konuda, okulların depreme
dayanıklı hâle gelmesi
Millî Eğitim
Bakanlığımız depremle ilgili güncel Deprem
Yönetmeliğine göre -deprem performans kriterleri var, bildiğiniz
gibi- bunların güçlendirilebilecek olanlarını güçlendirecek,
güçlendirilemeyecek olanlar için de yıkım kararı alıp
yeniden yapacak. Bunun neticesi olarak da hem 2020 yılı içinde hem de
2021 yılında güçlendirilecek binalarımız var Millî
Eğitimde, aynı zamanda da yeniden yapılacak. 2019
yılında 123; 2020 yılında 288 olmak üzere de 411
eğitim kurumumuzun yeniden yapım çalışmalarına da
başlanmış durumda.
Diğer bir konu Gölbaşıyla ilgiliydi.
Gölbaşı özel çevre koruma bölgesi olarak korunmakta. Mogan ve Eymir
Göllerinin korunması ve beslenmesi için de göle yakın alanlar
rekreasyon alanı olarak, uzak noktalar ise konut alanları olarak
planlanmış durumda Bakanlığımız tarafından.
Belli firma adları verilerek onların
iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alması
ya da sendikal mobbing konusunda sorular geldi. Bütün bu verdiğiniz
firmaların zaten teftiş süreçleri veya yargı süreçleri devam
etmekte. Ben şimdi firma adlarını vermeyeyim.
Şehit yakınlarımızın,
gazilerimizin aldığı meblağlar veya maaşları,
emsal aylıkları konusunda ise ben şunu söylemek istiyorum:
Şehit yakınlarımızın ve gazilerimizin izni olmadan ben
size burada rakamlar vermek istemiyorum çünkü böyle bir hakkım yok ama
şu var: Verdiğimiz rakamlar normal SGK sistemi
dosya sistemi üzerinden yani haneye bağlanan, şehit
yakınımıza bağlanan, gazimize bağlanan dosya üzerinden
ki bunu bütün SGK çalışanları bilir, dolayısıyla anne
babaya da toplam hisse oranı ölçüsünde hesaplarla dağılım
yapılmakta. Toplam hisse miktarı önce eşe, çocuklara ve anne
baba oranında hisseler dağıtılmaktadır.
Dolayısıyla bu dağılım çerçevesinde, 3713
sayılı Kanun çerçevesinde bütün hakları şehit
yakınlarımıza teslim edilmektedir.
Vakıf
kiracısı olan esnaflara yapılan zamlar, icra işlemleri
Bu
noktada İçişleri Bakanlığınca 81 il valiliğine
gönderilen genelgeler uyarınca Covid-19 salgını
dolayısıyla faaliyetleri durdurulan veya kısıtlanan
vakıf kiracıları için kira artışı
yapılmamıştır. Ayrıca, bu noktada 31 Ağustos 2020
tarihinden önceki kira ve ecrimisil borçlarına ait faiz ve ferî
alacakların tahsilinden de vazgeçildi. İlgili kiracılara, 17
Ocak 2021 tarihine kadar başvurmaları hâlinde borçlarına
ilişkin yapılandırma da yapılabilecek ve bu noktada da dava
süreçleri sonlandırılacak.
Diğer bir konu,
Malatyaya yeni kütüphane ve arkeoloji müzesi, bu konudaki yatırım
programları
Malatya İl Halk Kütüphanesinin 2022 yılında
bitirilmesi hedefleniyor. Yine, Malatya arkeoloji müzesi projesi de
tamamlanmış durumda, onun da çalışmalarına
başlanacak.
İskilip-İstanbul
bağlantılı yolda da bu konuda da çalışmalar devam
ediyor. Proje tamamlandıktan sonra da ihale edilmesi planlanıyor.
Hasankeyf sular
altında kalmış. iddiası ve üzerine Ilısu
Barajından üretilen elektrik gücü tüm üretimin 1,3ü
Buradaki rakamlar
da doğru değil. Elektrik üretimi ülkemizdeki hidroelektrik enerji
üretiminin yüzde 4üne tekabül etmekte. Dolayısıyla da Mayıs
2020 tarihinden itibaren de enerji üretimi devam ediyor.
Tank Palet konusunda
çok soru geldi ama Tank Palet konusunda burada defalarca cevap verildi; Cumhurbaşkanı
Yardımcımız cevap verdi, Milli Savunma Bakanımız cevap
verdi. O yüzden onlar kapsamlı cevap verdikleri için o soruları
Diğer bakanlıklarımızın ben cevap verdiğim ölçüde
verebiliyorum, diğerlerini de zaten Bakanlıklarımız sizlere
yazılı olarak iletecekler.
BAŞKAN 4üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın Çelebi, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
14.-
Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebinin, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan
Taşdemirin 231 sıra sayılı 2019 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin
açıklaması
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Başkanım, biraz önce bir arkadaş
söyledi, Ağrıya neler getirdiğini. Neler getirdiğimizi
eğer görmüyorsa bana göre bunu milletin takdirine bırakalım.
Ağrıya, AK PARTİ geldiği günden
bugüne, on sekiz yılda eski parayla 18 katrilyon 600 milyar TL
yatırım yaptı. 400 yataklı Ağrı Devlet Hastanesi,
2021 yılında da inşallah, Allah bir sıkıntı
vermezse, 200 yataklı kadın doğum hastanesinin temelini
atacağız. Ayrıca, 2021 yılı, tıp fakültemizin de
temelini atacağız. 6 ilçesine; Doğubeyazıta, Patnosa,
Tutaka, Eleşkirte, Diyadine sadece Taşlıçay kaldı-
Hamur hariç bütün ilçelerimize, hepsine devlet hastanesi yaptık. Yine,
Ağrı merkeze 50 yataklı fizik tedavi hastanesi ve onlarla
birlikte
Bunlara özellikle HDPnin burada algı yapacağına, bize
teşekkür etmesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Şu andaki
doktor sayımız: Uzman doktor sayısı 120, pratisyen 25;
anjiyo açıldı ve faaliyete girdi
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Çocuk enfeksiyonu,
çocuk onkolojisi, yanık ünitesi, Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi
Şu anda 14.500 öğrencimiz var ve bu öğrenciler
şu anda bacasız birer fabrikadır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Çelebi, süreniz bitti.
Buyurun Sayın Beştaş.
15.-
Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebinin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Biz algı falan yapmıyoruz, biz gerçekleri
anlatıyoruz ama iktidar
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Gerçek burada,
gelin, ben gerçeğini size söyleyeyim. Gerçekler burada, yazılı
belge.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Başka illerden söz ediyoruz galiba. Bizim Ağrı Milletvekilimiz
Ağrıyı anlattı. Dün benim vekili olduğum ilin
Sayın Milletvekili Osman Ören de Siirti anlattı, içeriden dinledim,
bir görüşmedeydim, hakikaten dedim ki: Ben başka bir Siirt mi
tanıyorum acaba? Yani garip bir şey.
SALİH CORA (Trabzon) Gitmiyorsunuz ki siz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Burada
iktidarın her şeyi çarpıttığı gibi, her konuyu
çarpıttığı gibi Yok, şu yatırımı
yaptık; yok, bu yatırım yaptık... Biz de
yapmadıklarınızı söylüyoruz.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Biz
çarpıtmıyoruz. Kendileri AK PARTİ milletvekili; değil mi?
Elbette ki siz iftira atıyorsanız bunun cevabını
alırsınız ya! Yok böyle bir usul Sayın Başkan!
BAŞKAN Herkes kendi tarafından
bakıyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Evet.
Biz bardağın yüzde 80i boş, onu
gösteriyoruz ve Ağrıda neler yaşandığını
siz de biliyorsunuz. Bu nedenle, çarpıtmıyoruz; herkes, halk biliyor,
kim doğruyu söylüyor, kim yalan söylüyor. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)
BAŞKAN 5inci maddeyi okutuyorum:
Devlet borçları
MADDE 5- (1) Devlet
borçlarına ilişkin cetvellerde gösterildiği üzere, 2019
yılı sonu itibarıyla;
a) 755.051.843.019,13
Türk Lirası kısa, orta ve uzun vadeli Devlet iç borcu,
b)
572.089.579.942,67 Türk Lirası Devlet dış borcu,
c)
114.403.939.853,88 Türk Lirası Hazine garantili borç,
mevcuttur.
BAŞKAN 5inci madde üzerinde gruplar
adına ilk söz, İYİ PARTİ Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Yavuz Ağıralioğlunundur.
Buyurun Sayın Ağıralioğlu.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; her birinizi ayrı ayrı, hürmetle selamlıyorum.
Bütçe finaline gidiyoruz, bu bütçeden, 2021
yılı bütçesinden siyasi hafızamıza, siyasi arşive
İYİ PARTİnin verimsiz yatırımlara işaret etmek
için köprünün ayaklarında dikkat çekmek istediği 160 tonluk
altın, Sayın Kılıçdaroğlunun iddialı
çıkışı ve Sayın Süleyman Soylunun, milletin cebine
girmiş paralarla ilgili, kalbiyle, içine sindire sindire diyebildiği
ohlar kaldı. Yani bu 2021 yılı bütçesinin eski bütçelere
nispet edildiği zaman biraz daha düşük tonlamalı geçen
müzakerelerinin hafızalarda kalmış üç mühim, algıyı
yönetebileceğimiz, hakikate dokunabileceğimiz üç büyük iş.
Bahar Hanım söyledi, mukabele edeceğim,
bana da aslında ayak vermiş oldu. Milletin cebine düşmüş
her kuruş için, Sayın Süleyman Soylunun iliklerinin son zerresine
kadar Oh olsun! deyişine biz de mukabele ediyoruz. Bu memleketin cebine,
bu milletin hayrına sebep olacak her kuruş için biz de
canıgönülden, bakın, biz diyoruz...
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Alkışlamadınız.
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (Devamla) Ya, duruşumuzu söylüyoruz. Seni sonra özel
olarak alkışlayacağım, alkışlayacağım
seni.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Yok, beni değil.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla)
Duruşumu söylüyorum, uzatmayın mevzuyu, ben söylüyorum, diyorum ki
alkışlıyorum. Oh olsun! hissiyatınızın
hamdolsun tarafını da temsil ediyoruz biz, Allaha hamdolsun milletin
cebine giren her kuruş için. Keşke on sekiz yıllık
iktidarınıza, milletin cebine girmiş ve hepinizde coşkuya
sebep olmuş, bu Oh olsun! hissiyatınıza keşke şöyle
şeyler de demek nasip olsaydı: Keşke size adalet ve
kalkınma diye başladığınız bu memleket, millet
davasının on sekizinci yılında, 19uncu bütçesinde, 179
milyar faize para vermiyoruz, Ooh! diyebilmek imkânı hissenize
düşseydi. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Keşke size teveccüh gösterilmiş bu on sekiz
yıl içerisinde partinizin hizmet itibarına, hissesine, memleketin
kamu borç stokunu, cumhuriyet tarihi boyunca yapılanı 2 katına
çıkarmadık, Ooh! diyebilmek gibi bir itibar düşebilseydi.
Keşke partinin itibarına, EYTlilerin problemlerini çözdük, Ooh!
diyebilmek düşebilseydi, keşke partinizin icraat itibarına,
seçim meydanlarında verdiğiniz 3600 sözünü tuttuk, Ooh! diyebilmek
düşseydi. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Keşke partinizin iddialarına ve itibarına,
yolun başlangıcında teslim aldığınız ülkeyi,
17nci sıralardan aldığınız bu memleketi 10uncu
sıralara getirdik, Ooh! diyebilmek nasip olsaydı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar) Keşke partinizin
itibarına, keşke partinizin siyasi iddialarına işsizlikle
teslim aldığımız bu memleketi aşa, işe doyurduk;
gençlerin ümidi kalmamış bu memlekette gençlerin ümidini bu memlekete
bağladık, Ooh! diyebilmek nasip olsaydı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar) Yoksulluk girdabında
aldınız bu memleketi; on sekiz yıldır 18 milyon yoksula
bakıyoruz. demek yerine Zekât verilmez bir ülke inşa ettik.
Artık insanlar zekât verecek insan bulamıyorlar, ooh! diyebilmek
nasip olsaydı keşke. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Keşke partinin hissesine, devriiktidarınızın
bu kadar uzun sürmesine rağmen yoksulluğun kurumsallaşmadığı
bir ülke inşa etmek düşseydi. Ne iş yapıyorsunuz? sualine
neredeyse Yoksulum. diye cevap verecek bir meslek kolu inşa edildi.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Keşke
yoksulluğun rivayetle anıldığı bir ülke inşa
etmek Ooh! nidalarınızla buluşsaydı. Keşke
İçinde mukayese imkânı bulduğumuz ülkeler liginde en düşük
enflasyon, hamdolsun, ooh, bizim ülkemize nasip oldu. demek size
düşseydi. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Keşke faizin hem inanç olarak hem hassasiyet olarak hem de iktisadi mücadelenizin
merkezinde hiç tevessül edilmemesi gereken bir kabahat olarak durduğu bu
siyasal iklimde Allaha hamdolsun, devriiktidarımızda faize bir
kuruş kaptırmadık. diyebilmekten hissenize Ooh! gibi bir nida
düşmüş olsaydı. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
500 milyar dolar, faize para ödendi on sekiz
yılda. Bu 500 milyar doların en iftihar ettiğiniz
yatırımlarınızdan kaç tane yaptığını
çıkarttırdım arkadaşlarıma. Mesela, 500 milyar dolar,
faize, on sekiz yılda para ödemişiz; bu paraları buraya ödememiş
olsaydınız hissenize şöyle şeyler demek düşecekti,
Süleyman Soylu Beyin dediği Ooh olsun!a ne cümleler ilave edecektiniz;
diyecektiniz ki: Ooh! Faize bir kuruş para vermedik. 22 tane nükleer
santral yaptık. Ooh! 15 tane Kanal İstanbul yaptık. Bak,
çıkardım burada, hepsi var. Ooh! diyecektiniz, bakın.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Böyle
diyecektiniz. Eğer faize bu kadar para verilmemiş olsaydı,
yüzlerce, bunlardan yüzlerce sayabileceğim bir sürü örneği
Memleketin hizmetiyle buluşturduk, ooh! diyecektiniz.
Siz, bugün, kendi coşkunuzun arkasında,
kendi sorumluluklarınızı, muhalefetin sizin elinizden
iktidarı alamamış olmasından kaynaklanan bir yerde, kendi
avantajınıza dönüştürüp mutlu olmaya çalışıyorsunuz.
Biz size sorumluluklarınızı hatırlatıyoruz; yolun
başında hangi hissiyatı
taşıdığınızı, yolun sonunda bu
hissiyatı kaybettiğiniz için başınıza ne
geldiğini hatırlatıyoruz. Biz bütçede sonuçları
konuşuyoruz -iktidara muhalefetiz biz, sonuçları
konuşacağız- siz sebepleri konuşuyorsunuz. Biz iktidara,
yetemeyişlerimizi, yetemeyenlerimizi konuşuyoruz; siz gerekçelerinizi
konuşuyorsunuz. Biz memlekette yaşadıklarımızı
konuşuyoruz, siz mazeretleri konuşuyorsunuz. Biz memleketteki geçim
darlığından, zorluğundan bahsediyoruz, ondan
konuşuyoruz; siz, bu zorluklar adına niçin bu gerekçeleri, niçin bu
zorlukları yaşadığımızı bize anlatmaya
çalışıyorsunuz. Biz size yaşam zorluğu çeken
insanlardan bahsediyoruz, siz bize mukayeselerden bahsediyorsunuz.
Geldiğimiz yer şurasıdır: Sizin
iddialarınızla, memleketi huzura kavuşturmak için, onca
zamandır elinize geçirmiş olduğunuz iktidar nimetlerinden,
imkânlarından memleketinizden istifade edemeyenler adına cümleler
kurduk size. Yani siz temennilerinizi, hedeflerinizi, hayallerinizi
anlattınız; biz hayalleriniz adına ülkede
yaşanılanları anlattık size. Bunların ikisinin
arasındaki farktır muhalefeti sizin karşınızda
kuvvetli yapan. Kuvvetli olduğunuz yerlerdeki coşkunuzu, kuvvetli
olduğunuz zamanki hissiyatınızı hepimiz gördük. Siyaset
arşivine Süleyman Soylunun milletin hayrına sebep olmuş o
yatırımlarla ilgili cümlesi coşku olarak düştü; siyaset
arşivine, öyle, alkışlama coşkusu olan bir
fotoğrafınız düştü. Siz de biliyorsunuz, memleketin
hayrına sebep oldunuz mu böyle coşku olur ama siz bugün, on sekiz
yılın içinde, 19uncu bütçesini yaptığınız bu
performansınızla milletin coşkuyla
alkışladığı bir iktidar değilsiniz artık.
Millet artık, sizin sayısal olarak çokluğunuzu, siyasi
kuvvetinizi biliyor olmasına rağmen, çözülememiş problemlerin
çözenini aramak derdine düşmüştür. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Biz o yüzden kuvvetliyiz.
Tıpkı sizin 2002de kuvvetlendiğiniz siyasal iklimin içerisinde,
biz AK PARTİnin 2002deki sorumluluklarına yürüyoruz; AK PARTİ,
kızdığı ve eleştirdiği insanlara benzeyerek vedaya
hazırlanıyor. Biz, sizin 2002de millete söz verirken idealizm
adına söylediklerinizi kendi sorumluluğumuz biliyoruz. Yani
parmağındaki yüzüğü gösterip Bundan başka malım yok.
diyen bir idealizmin, Makam arabalarını satacağım.
Lojmanları özelleştireceğim. Bu memlekette fakirliğin
kökünü kazıyacağım. Bu memlekette zekât verilecek insan
kalmayıncaya kadar bir kuruşu kendime haram sayacağım.
diyen bir ahlakın yerine, şimdi, hanı hamamı, katı,
sarayı, külliyesi -ne diyorsanız adına- bir sürü şeyi, kendi
varlığını itibar sayan bir sorumsuzluğun içine
düştü. Hissiyatınızdaki savrulmayı
hatırlatıyoruz. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Yani siz bizim söylediklerimize itiraz ediyorsunuz,
yüzünüzle; kalbinizle değil. Ben sizin bizim söylediklerimize kalbinizle
itiraz ettiğinizi düşünsem sizin şöyle demiş olmanız
gerekiyor, şöyle demeniz lazım: Allaha hamdolsun, biz memlekette
yüzde 14-15 işsizlik vadetmiştik. Bunu parti programına
çevirdiğinizi düşünün lütfen, parti programına çevirin; şu
anda memleketin karşı karşıya kaldığı bunca
problemi parti programına dönüştürün yani bir parti kurduğunuzu
düşünün -eğer bu yaptıklarınız, bu neticeler normalse
şöyle yapacağız o zaman- Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin teveccühüne talip olduğunuz meydanlarda şöyle dediğinizi
düşünün: Bize yetkiyi verirseniz şayet yüzde 15 civarında bir
işsizliği planlıyoruz. Şayet bize yetki verirseniz kamu
kaynaklarını, yanımızda, yakınımızda üç
beş tane müteahhide, Kamu İhale Kanununu da delerek istediğimiz
fiyata, istediğimiz adama vermeyi planlıyoruz. mesela.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) Mesela
vadedeceksiniz, diyeceksiniz ki
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
Kahvaltı ne zaman, kahvaltı? Kahvaltıdan haber ver sen,
kahvaltıdan.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla)
Bakın, bunları yapmaktan mahcup olacağınızı
bildiğim için itiraz ediyorsunuz. Siz sadece lafzen itiraz etmek
zorundasınız. Mesela Sayın Cumhurbaşkanı siyaset
pratiği çok kuvvetli bir insandır, bu yaptıklarını
seçim meydanlarında vaat olarak yapamayacağını bilir,
söyleyemez. Diyebilir mi içinizden herhangi biriniz Biz, bizi iktidara
getirirseniz, yol yapmayı planlıyoruz; üstünden geçenden de geçmeyenden
de para almayı planlıyoruz. diye? Böyle oy alınabilir mi?
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Biz, bize
oy verirseniz şayet mesela
Nezaketsizlik saymayın, oldu bitti de
geçtikten sonra konuşmuş oluyorum; bunu, yapıldığı
günden beri siyasi olarak ait olduğumuz değerler dünyasına
yakıştıramadığım için söylüyorum; Sayın
Cumhurbaşkanımız ve sizin hiçbiriniz seçim meydanlarında
Şayet bizi Cumhurbaşkanı yaparsanız, beni devlet
başkanı yaparsanız damadı bakan yapmak istiyorum.
diyemezsiniz mesela, diyemezsiniz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Bunu bir taban siyasetçisi, bunu
milletin değerlerine hizmet etmeye kastetmiş, ahdetmiş bir taban
siyasetçisi böyle bir şeyi söylemekten imtina eder.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Tarih
yazacak bunları, tarih!
BAŞKAN Selamlayalım lütfen.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla)
Bitiriyorum, bir dakika Başkanım.
Gerçek soru şu arkadaşlar
İktidara,
ben size kardeşlik ediyorum, inanın, sizi utandırmaya
çalışmıyorum, sadece şunu hatırlamanızı
temin etmeye çalışıyorum.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Tarih
yazacak bunları.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla)
Altında cevabını vermek zorunda olduğunuz doğru soru
şudur bu konuştuklarımızın hepsi geçer size
kardeşlik ediyorum, doğru soruyu soruyorum size: Biz Mecliste
olmasak, hepimiz çekilsek muhalefet olarak, sizin de 600 mebusunuz olsa, siz
gücünüz yetmediği için ne yapamıyorsunuz ki memleketi düze
çıkarmak için güç ihtiyacında bulunuyorsunuz? Siz, şu ana kadar,
hangi programı uygulamak, hangi hedefi tutturmak için güce
ihtiyacınız oldu ki güçsüzlüğü bahane ederek yahut muhalefeti
bahane ederek kendinizi yapamadıklarınızla ilgili sorumluluktan
kurtarmaya çalışıyorsunuz?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Bahane
etmiyoruz.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) Sizin
doğru sorununuz şudur: Siz artık söyleyecek sözü, yürüyecek yolu
mesuliyetlerinizle birleştirme imkânını kaybetmişsiniz.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) 600
mebusunuz da olsa, 1500 mebusunuz da olsa, muhalefetin tamamı çekilse
siyaset sahnesinden, dese ki: Bizi kötü göstermeye çalışmanıza
gerek yok. Ne Sayın Cumhurbaşkanı ne sizin kıymetli
yöneticileriniz bizi kötü yapmak için kötü diye takdim etmek için
çalışmayın, biz kabul ediyoruz; kötüyüz. desek mesela
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ (Isparta) La Fontaineden
masallar!
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Hayal, hayal,
büyük bir hayal kuruyorsunuz.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) Bizi
yenmeye çalışmayın, zaten yeniyorsunuz, siz memleketi
toparlayın. desek mesela, sizin yapacağınız bir
şeyiniz yoktur, söyleyecek sözünüzü bitirdiniz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ağıralioğlu,
teşekkür ediyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) AK PARTİ, Cumhur
İttifakı Türkiyeyi, tüp, yağ, ekmek ve hastane kuyruklarından
refah ülkesi Türkiyeye Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle
götürdü. İşte, Türkiyeyi tüp, yağ kuyruklarına mahkûm eden
parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle
refah istikametinde koşan bir Türkiyeyi inşa ediyor.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Tokat Milletvekili Sayın Yücel Bulut.
Buyurun Sayın Bulut.
MHP GRUBU ADINA YÜCEL BULUT (Tokat) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kesin hesap kanun teklifinin devlet
borçları hakkında 5inci maddesi üzerinde MHP Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bana ayrılan sürede ülkemizin farklı
göstergeler açısından borçluluk durumuna ilişkin
değerlendirmelerde bulunacağım.
Küresel düzeyde son yıllarda süregelen olumsuz
gelişmelere ve 2020 yılı boyunca etkilerini gördüğümüz
Covid-19 salgınına rağmen Türkiye, borçluluk göstergeleri
bakımından, benzer ülkelere göre düşük riskliliğini
sürdürmektedir. Özellikle hane halkı ve finans dışı kesim
borçluluğunun benzer ülkelere kıyasla hâlen düşük seyretmesi
finansal istikrarın sürdürülebilirliğinde olumlu bir etkendir.
Türkiye'nin hane halkı, reel sektör ve kamu borçluluğu diğer
ülke gruplarıyla kıyaslandığında, pandemi dönemine
rağmen oldukça düşük seviyelerde kalmaktadır. Uluslararası
Ödemeler Bankası verilerine göre, 2020 yılı Haziran ayı
itibarıyla Türkiye'de hane halkı borcunun gayrisafi yurt içi
hasılaya oranı yüzde 16,7 iken, gelişmekte olan ülke
ortalaması yüzde 45,2, avro bölgesi ortalaması yüzde 60,4tür. Benzer
bir şekilde, reel sektör borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı Türkiye'de yüzde 74,4 iken, gelişmekte olan ülke
ortalaması yüzde 108,8, avro bölgesi ortalamasıysa yüzde
113,6dır. Kamu borçluluğuna bakıldığında da gelişmekte
olan ülkelerde kamu borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde
55,5, avro bölgesinde yüzde 95 iken, Türkiye'de yüzde 39,4 düzeyindedir. 2009
yılından bu yana hane halkının yabancı para cinsinden
borçlanamamasına yönelik uygulama, 2014 yılından itibaren tüketici
kredilerinde daha yoğunlukla uygulanan makro ihtiyati tedbirler ve 2018
yılından bu yana uygulanan firmaların yabancı para
cinsinden borçlanmasına ilişkin düzenleme borçluluğun düşük
seviyelerde kalmasında ve finansal istikrarın sürdürülmesinde inkâr
edilemez katkı sağlamaktadır. Hane halkı borcu hane
halkı finansal varlıklarıyla kıyaslandığında
da son yıllarda olumlu bir seyir görülmektedir. 2018 yılı
sonunda hane halkının finansal varlıkları
borçlarının 2,5 katıyken 2020 yılı Ekim ayında
2,9 kata ulaşmıştır.
Reel sektörümüz son dönemde döviz borçluluğunu,
pandemi koşullarına rağmen büyük oranda
azaltmıştır. 2020 yılı Eylül ayı itibarıyla
reel sektörün döviz borcu 293 milyar dolara gerilemiştir. Bu borç en
yüksek seviyenin görüldüğü 2018 yılı Nisan ayına göre
yaklaşık 46 milyar dolarlık bir azalışa tekabül
etmektedir. Benzer bir şekilde, reel sektörün döviz açığı
da hızla gerilemektedir. 2018 yılı Şubat ayında 223
milyar dolara çıkan döviz açığı 2020 yılı Eylül
ayında 60 milyar doların üzerinde iyileşerek 162 milyar dolara
kadar gerilemiştir. Böylece reel sektörün döviz açığı 2013
yılı Haziran ayından bu yana en düşük seviyeye
gerilemiştir.
Reel sektörün 2018 yılından itibaren döviz
cinsinden borçlanmasında getirilen kısıtlamalar hızla
meyvesini vermiştir. 2013 yılında 27 milyar dolara kadar
çıkan dövize endeksli krediler 2020 yılı Eylül ayında 2
milyar dolara kadar düşmüştür. Aynı dönemde reel sektörün yurt
içinden temin ettiği döviz kredileri 144 milyar dolar olarak
gerçekleşmiştir. Bu gerçekleşme 2013 yılı Haziran
ayından beri en düşük seviyedir. Bir başka olumlu gösterge
olarak reel sektör, pandemide yaşanan tüm zorluklara rağmen,
kısa vadeli döviz fazlası vermeyi sürdürmektedir. Hatta 2020
yılı Eylül ayı itibarıyla reel sektörün kısa vadeli döviz
fazlası 17,1 milyar dolarla tarihin en yüksek seviyesine
ulaşmıştır.
Türkiye, karşılaştığı
bütün jeopolitik sorunlara, pandeminin getirdiği yüklere ve
uluslararası baskılara rağmen dış borç stokunu
azaltmayı sürdürmektedir. 2020 yılı ikinci çeyreği
itibarıyla Türkiyenin brüt dış borç stoku bir önceki
çeyreğe göre yüzde 1,6 azalarak, parasal
karşılığı olan 7,1 milyar dolar azalarak 421,8 milyar
dolar olmuştur. Bu gerçekleşmeyle en yüksek borcun görüldüğü
2018 yılı birinci çeyreğine göre dış borç stoku yüzde
9,7 yani 45,1 milyar dolar azalmış ve 2017 yılı ilk
çeyreğinden beri en düşük seviyeye gerilemiştir. Bu
azalış alt sektörlerde de kendini göstermektedir. Özel sektörün
dış borcu aynı dönemde yüzde 26,5 azalmıştır.
Finansal sektörün dış borcu aynı dönemde yüzde 17,7
azalmıştır. Reel sektörün dış borcu ise aynı
dönemde yüzde 3 yani 7,8 milyar dolar azalmıştır.
Dış borç çevirme oranlarına
bakıldığında da Türkiyenin dış borcunu
azalttığı görülmektedir. Bankalar 2018 yılı Haziran
ayından beri, bankacılık dışı sektörler 2019
yılı Mayıs ayından beri net dış borç ödeyicisi
konumundadır. 2020 yılı Eylül ayı itibarıyla söz
konusu sektörlerin dış borç çevirme oranı sırasıyla
yüzde 98,5 ve yüzde 58,4 olarak gerçekleşmiştir. Her ne kadar
Türkiyenin önümüzdeki bir yılda ödemesi gereken dış borcu 2020
yılı Ekim ayı itibarıyla 181 milyar dolar olarak görülse de
bu borcun çok önemli bir kısmı mevduat, ithalat borçları, ticari
krediler gibi ticaretin doğasında olan ve her yıl ticari
ilişkilerde benzer düzeylerde seyreden yükümlülüklerden
oluşmaktadır. Bu süreğen borçları
çıkardığımızda aslında Türkiyenin bir yılda
yeniden finanse etmesi gereken dış borcu 2020 yılı Ekim
ayı itibarıyla 58,1 milyar dolar düzeyindedir. Bu gerçekleşme en
yüksek seviyenin görüldüğü 2018 yılı Şubat ayına göre
28,1 milyar dolar tutarında bir düşüşe tekabül etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bankacılık sektörü de dış borcunu
azaltmaktadır. 2020 yılı ikinci çeyreği itibarıyla
bankacılık sektörünün brüt dış borç stoku bir önceki
çeyreğe göre yüzde 2,8 yani 4,1 milyar dolar azalarak 141,2 milyar dolar
olmuştur. Bu gerçekleşmeyle en yüksek dış borç stokunun
görüldüğü 2018 yılı birinci çeyreğine göre dış
borç stoku yüzde 24,5 yani 45,7 milyar dolar azalmış ve 2013 yılı
ilk çeyreğinden sonraki en düşük seviyeye gerilemiştir. Bir
başka olumlu gelişme olarak bankaların kısa vadeli
dış borcu 2020 yılı Ekim ayı itibarıyla 55,6
milyar dolarla en yüksek seviyenin görüldüğü 2014 yılı
Kasım ayına göre yüzde 44,6 yani 7,4 milyar dolar
azalmıştır. Az önce belirttiğim üzere, 2018 yılı
Haziran ayından beri bankacılık sektörü net dış borç
ödeyicisi konumundadır.
Kamu borçluluğuna
baktığımızda uluslararası
karşılaştırmalara göre ne kadar düşük düzeyde bir
borca sahip olduğumuza konuşmanın başında
değindim. 2020 yılında, pandeminin halkımıza etkisini en
aza indirebilmek amacıyla, kamu destekleri yoluyla halkımıza
yüksek oranda katkı sağlanmaya
çalışılmıştır. Bunun yanı sıra pandemi
döneminde doğal olarak bütçe gelirlerindeki azalma nedeniyle Hazine,
diğer ülkelerde olduğu gibi, daha fazla borçlanmak durumunda
kalmıştır. Ancak bütün bunlara rağmen AB tanımlı
kamu borç stokunun millî gelire oranı 2020 yılının ikinci
çeyreği itibarıyla yüzde 39,4e kadar düşmüştür. Bu oranla
Avrupanın en iyi durumda olan ülkeleri arasındayız. 2020
yılı ilk on bir ayı itibarıyla nakit iç
borçlanmamızın ağırlıklı ortalama vadesi otuz üç
ayın üzerine çıkmıştır.
Bir başka olumlu gelişme de Hazinenin
borçlanma maliyetinde görülmektedir. 2020 yılının ilk on bir
ayında ortalama yüzde 8,7yle borçlanılmaktadır. Dış
borç maliyetleri de önceki yıla göre yaklaşık 2 puan
düşmüştür. Risk primimizdeki gerilemeyle önümüzdeki dönemde bu
maliyetler inşallah daha da düşecektir. Üstelik Hazine, kira
sertifikaları, altına dayalı enstrümanlar gibi araçlarla
borçlanma araçlarını çeşitlendirmekte, hem Hazineye borç veren
yatırımcılara farklı yatırım araçları
sunmakta hem de Hazineyi en düşük maliyetle borçlandırmaktadır.
Görüldüğü üzere bütün zorluklara rağmen tüm sektörler itibarıyla
sürdürülebilir ve düşük seviyede bir borç yapısına sahip olmamız
önümüzdeki dönemde Türkiyenin hem finansal istikrarına katkı
sağlayacak hem de güçlü büyüme performansının düşük
risklilik ve asgari dış kırılganlık
oluşmasında rol oynayacaktır.
Bu dilek ve temennilerle sözlerime son verirken yüce
heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyor, 2021 bütçesinin ülkemize
hayırlar getirmesini diliyorum.
Saygılarımla. (MHP VE AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Ayşe Acar Başaran.
Buyurun Sayın Başaran. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları
başında bizi izleyen değerli halklarımız,
cezaevlerinde rehin tutulan değerli yoldaşlarımız; hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bütçe
görüşmelerinin, bütçe maratonunun sonuna doğru geliyoruz. Tabii yine
burada bir Meclis olma vasfından çok, aslında bir harp içerisinde
olduğumuzu söylemek lazım.
Şimdi, Meclis nedir?den
başlayacağım. Meclis bir konuyu görüşmek, tartışmak
ve karara bağlamak üzere bir araya gelmiş insanlar topluluğu.
Ama burada ne oldu? İşte, son bütçe görüşmelerinin ilk gününden
beri buraya gelip AKP harikalar diyarında gibi, işte, ülkeyi güllük
gülistanlık gösteren iktidar milletvekilleri, muhalefete sürekli parmak
sallayan, sürekli tehdit eden, hakaret eden Bakanlar ve en nihayetinde, bunun
sonucunda alkışlayan yine milletvekilleri ve halkı, toplumu,
kadınları yok sayarak bu bütçeye de evet diyen bir iktidar
blokundan söz ediyoruz değerli arkadaşlar.
Şimdi, biz ilk gününden beri bu bütçenin halka,
kadınlara, yoksullara, emekçilere dair bir bütçe
olmadığını, bir savaş bütçesi olduğunu
ısrarla söyledik, yandaşa bir bütçe olduğunu ısrarla söyledik,
erkek bütçesi olduğunu ısrarla söyledik.
Değerli arkadaşlar, şimdi, neden biz
savaş bütçesi diyoruz? Ben size birkaç tane, sadece bu yılki
örneği vereyim. Meclise sunulan 2021 yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi Kanun Teklifine göre Millî Savunma Bakanlığı başta
olmak üzere güvenlik için ayrılan payın çokça arttığını
biliyoruz. 2020 bütçesinde yüzde 12 olan askerî ve güvenlik harcamaları
payı 2021 yılında yaklaşık 20 milyar lira arttı
ve bütçedeki payı yüzde 13 oldu. 2021 yılı bütçesinde
İçişleri Bakanlığı, Millî İstihbarat
Teşkilatı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel
Komutanlığı, Millî Savunma Bakanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığına toplam 148,5 milyar lira
ayrıldı. Bu rakam 2020 yılında 129 milyar liraydı.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu, sadece
direkt ayrılan bütçe. Tabii ki bütün Bakanlıklarda aslında bir
savaşa bir bütçe ayrıldığını biliyoruz. Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığından Çevre Bakanlığına kadar,
aslında bütün Bakanlıklarda görünmez, örtülü bir şekilde
savaşa bir bütçe ayrılıyor. Sizce Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığında nasıl ayrılıyor değerli
arkadaşlar? Şimdi, teknolojiyi çok farklı biçimlerde
kullanabilirsiniz ama bu teknolojinin, yapılan bir araştırmaya
göre, en olumsuz etkilerinden birinci sırada yer alan, savaş
teknolojileri ve bu ülkede teknolojinin gelişmesi sadece savaş
üzerinden konuşuluyor; SİHAlar yapılmış, İHAlar
yapılmış. Evet, bunlar yapılıyor yani -siz, bu
iktidar- insanların ölümü üzerinden başarı sağlayan bir
teknolojik gelişmeden övünen bir iktidar var karşımızda.
Ama değerli arkadaşlar, pandemi süreci içerisindeyiz, pandemi
döneminde çocuklar okullara gidemedi, eğitim uzaktan yapıldı,
EBA üzerinden yapıldı ama bakın, bunun için bu kadar çaba sarf
eden, savaş teknolojisi için varını yoğunu ortaya koyan
iktidar, EBAyı bir türlü faal hâle getiremedi. Sadece bu EBA süreci
içerisinde öğrenciler dağların başına
çıktılar, evlerin çatısına çıktılar. Çocuklar ya
da öğretmenler evlerin çatısından düşerek
yaşamlarını yitirdi ya da kalp krizi geçirerek yaşamını
yitirdi. Sadece toplam 1 milyon öğrenciye yetecek biçimde bir organizasyon
yapılmıştı ama öğretmen ve öğrenci olmak üzere
toplam 19 milyon kişilik bir EBA sisteminin kurulması gerekiyordu ama
maalesef arkadaşlar, işte dediğim gibi, savaş bütçesi yine
eğitimden yana olmadı ama teknolojideki savaş bütçesi savaş
teknolojisini geliştirerek ne kadar insan öldürürüzün hesabını
yapmaya devam etti.
Değerli arkadaşlar, tabii ki bu bütçe bir
tek çözüm sürecinde düşüşe geçti. Ancak, AKP iktidarı
iktidarı yürütemeyeceğini bildiği için, 2014 yılında
MGKde yapılan bir toplantıda bir savaş kararı
alındı, 5 Nisanda Sayın Öcalanla ilgili yapılan
görüşmeler askıya alındı, müzakere masası devrildi ve
ülke bir savaş, bir çatışma çıkmazı içerisine
sürüklendi. O günden bugüne sadece bu ülkenin ekonomik kaynakları berhava
edilmedi, bu ülkenin doğası talan edildi; bu ülkede her gün canlar
toprağa düştü, kimliklerinin hiçbir önemi yok ama, bu ülkenin
evlatları yürütülen bu savaş siyasetinin sonucunda
yaşamını yitirdi. Ama, dediğim gibi, bunun bir
faturası da ekonomiye oldu çünkü yürütülen bu savaş siyasetinin,
güvenlikçi politikaların en büyük etkisi yoksullara oldu; yoksullar öldü,
yoksullar öldürüldü, yoksullar daha çok yoksullaştı ama işte bu
savaş baronları, sizin yandaşlarınız,
yürüttüğünüz siyaset sonucunda daha da büyüdü.
Değerli arkadaşlar, biz burada
ısrarlı bir biçimde bu savaş siyasetini eleştirirken
kulaklarını tıkayanlara bir de cezaevinde rehin tutulan, dört
duvar arasındaki arkadaşlarımız,
yoldaşlarımız da bir mesaj iletiyor: Tecride karşı,
cezaevindeki antidemokratik insanlık dışı uygulamalara
karşı, savaş siyasetine karşı biz bedenimizi
açlığa, ölüme yatırıyoruz ama bu siyasetten vazgeçin.
Gelin, bu ülkenin en temel problemi olan Kürt sorununu güvenlikçi politikalarla
çözmekten vazgeçin, kırk yıldır denenen yöntem bu şekilde
yürütülerek çözüm alınmayacak. Onun için gelin, yürüttüğünüz bu
tecrit politikasına, savaş politikasına son verin. diye
cezaevlerinden, bakın, rehin tuttuğunuz insanlar oradan mesaj
veriyorlar. Biz de onların burada sesi olmaya devam ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, tabii ki
yürüttüğünüz bu savaş politikalarının bölgeye
yansıması, ayrıca üstüne ek olarak yoksulluk olarak geri dönüyor
çünkü yürüttüğünüz savaş politikası nedeniyle bakın, son
süreçte özellikle, yaylalara koyduğunuz yasaklar, OHAL uygulamaları,
şehirleri askerî garnizonlara çevirmeniz, kayyum uygulamaları,
yasaklar aslında bölgede, Kürt illerinde, Kürtlerin yoğunluklu
yaşadığı illerde yoksulluğu daha da
derinleştirdi.
Arkadaşlar, bakın, sadece 2018-2019
yılında bölgeden 1 milyon 468 bin kişi göç etti ama buna
rağmen yoksullukta yine 1inci sıradayız ve bunların
arasında bir tane de benim ilim var. En yoksul olan kentlerden biri
Batman.
Değerli arkadaşlar, bakın, sadece
Batmanda 1inci ayın 8inden Kasım 31e kadar 305 esnaf iş
yerini kapatmış, 305 esnaf ama o 305 esnafın sorunlarıyla
ilgili bu bütçede bir çözüm yok ama büyük yandaşlara, büyük sermayedarlara
bu bütçede ayrılan bir pay var. Ve yine sadece organize sanayi bölgesinde
32 tane iş yeri kapatılmış ve bunların büyük bir
çoğunluğu tekstil iş yerleri ve kapatılmış.
Bölgede biz biliyoruz ki zaten başka bir yatırım
olmadığı için, insanlar iş olanakları
sağlayamadığı için gençlerin çoğunluğu tekstilde
çalışıyor. 32 firma kapatma kararı almış organize
sanayi bölgesinde ve daha binlerce firma aslında iflas etmesine
rağmen ayakta durmaya çalışıyor.
Değerli arkadaşlar, bu bütçede güvenlik
barajlarına, bu bütçede güvenlik yollarına bütçe var. Evet,
dağların tepelerine, kuş uçmaz, kervan geçmez yerlere yollar
yapıyorsunuz ama daha önce de arkadaşım bu kürsüden söyledi,
halk için bitmeyen yollar yapıyorsunuz, bitmiyor yollar. Bir
Sason-Muş yolu var, geçenlerde de arkadaşımız söyledi, her
seçim çıkıp propagandasını yapıyorsunuz. En
azından benim vekil olduğum dönemden bu döneme, 7 Hazirandan bu
döneme her seçimde çıkıp Sason-Muş yolu propagandasını
yapıyorsunuz. Güvenlik yolları için bütçe var ama halkın
kullanabileceği yollar için bütçe yok.
Değerli arkadaşlar, bitmeyen bir tane de
daha önce yine arkadaşımız söyledi- Batman-Bismil yolu var.
Yandaşlarınıza peşkeş çekiyorsunuz, bir
kısmı bitiyor ama diğer kısmı tekrar yol yapım
çalışmaları diye devam ediyor ama bitiremiyorsunuz.
Yine, Hasankeyfi talan ettiniz, Hasankeyfin kültürel
mirasını yerle bir ettiniz, şimdi de Sasona göz diktiniz. Sason
tarımla ve hayvancılıkla geçimini sağlayan bir ilçemiz ve
bu ilçemizde Metin HES diye bir baraj projesini önünüze koydunuz. Bakın,
defalarca reddedildi İl Genel Meclisinde, defalarca reddedildi ama
Valiliğin ısrarı sonucu 5inci ayda bu projeyi geçirdiniz. Halk
isyan ediyor, Sason halkı bu projenin karşısında duruyor
çünkü bu projenin birkaç tane oradaki halk için problemi olduğunu
biliyoruz. Bir, bu baraj tıpkı Hasankeyfte olduğu gibi
yerleşim alanlarını kapsıyor ki yerleşim
alanlarında hâlâ Hasankeyflilerin dertleri çözülmemiş, hâlâ
Hasankeyfin halkı kendilerine yerleşebilecekleri bir ev
bulamadılar. Bu yapılacak baraj birçok doğal su
kaynağını, çeşmeyi kurutacak yani tarımın önünde büyük
bir engel olarak karşımızda duruyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla)
Tamamlıyorum.
Yine Sason bölgesi deprem bölgesi. Bu barajla beraber aslında daha fazla riskli bir
hâle gelecek yani Sasonlulara Sason çileği üretmeyin. diyorsunuz yani
Sasonlulara Tarım ve hayvancılık yapmayın. diyorsunuz
yani tıpkı Kürt illerinin diğerlerinde olduğu gibi
Kalmayın, göç edin, mevsimlik işçi olarak gidin. Antalyada
Altın Erdoğan adında bir annemizin uğradığı
gibi Şiddete, ırkçı saldırılara uğrayın.
diyorsunuz. Yani bölgedeki Kürtlere Sizi açlıkla terbiye ederiz, siz
kendi topraklarınızda geçinebilecektiniz, bir alan
bırakmayız. diyorsunuz.
Son olarak, arkadaşlar, ilimin
bir de hastane problemi var. Batman, bütün bölgelerden hastaların sevk
edildiği bir kenttir. Yıllardır bitmeyen hastane
yapmışsınız, bitmiyor. Açılışının
olacağını söylüyorsunuz ama açılmayan hastane de
bulmuşsunuz ama bunun karşısında biz, bütün bu
politikalarınızı deşifre etmede karşınızda
durmaya, size alternatif olmaya devam edeceğimizi, halkın
sorunlarını dinleyeceğimizi, halkın sorunlarını
dillendireceğimizi, halkın yanında politikaları üretmeye
devam edeceğimizi buradan bir kez daha halkımıza ilan ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Milletimize hizmet etmekten, milletimizin hayır duasını
almaktan, onun hizmetinde olmaktan başka hiçbir iş yapmadık,
yapmayacağız da.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Burdur Milletvekili Sayın Mehmet Göker
Buyurun Sayın İdare
Amirim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKER
(Burdur) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle
cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına
teşekkür ve şükranlarımı sunarak konuşmama
başlamak istiyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Her konuda istisnasız sevgiyi,
saygıyı ve teşekkürü hak eden kurucularımıza
yaptığım bu teşekkür, 1860tan sonra hazineye giren her
İngiliz sterlini için 2 İngiliz sterlini borçlanan, mali krize çözüm
bulamayan, sürekli bütçe açığı veren, aldığı
borçları da cari harcamaya, israfa, saraylara ve hanedanlara harcayan
Osmanlı Devletinin borçlarını 1954 yılında ödedikleri ve bununla da
kalmayarak Etibank, Sümerbank, şeker fabrikaları, çimento
fabrikaları gibi 50yi aşkın KİT yaparak ülkemizde
başlattıkları kalkınma hamlesi içindir. Ruhları
şad olsun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; atanmışların seçilmişlere kurduğu
vesayet rejiminde yapılan veda bütçesinin 11inci günündeyiz. Şimdiye
kadar iktidar grubu, bakanlar da dâhil olmak üzere buraya geldi. AK
PARTİnin doğudan batıya, güneyden kuzeye her yerde
yaptıklarını, başarılarını, hamlelerini
görebileceğimizi söylediler.
Değerli arkadaşlar, bu AK PARTİnin
yaptıklarını görmek için bu kadar coğrafi metrekareyi
dolaşmanıza gerek yok. Bakınız, Ocak 2018de Meclisin
önünde kendini ateşe veren işçimize bakmanız yeterli. Mart
2012de kendini ısıtamadığı, bebeğini
ısıtamadığı için yan odada intihar eden Emine
kardeşimizi hatırlamanız yeterli. Ya da şuradan
birazcık öteye gidip icra dairelerindeki 23 bin icra dosyasına bir
göz atmanız yeterli veya bu kadar uzağa da gitmeyelim, daha geçen hafta
Sayın Genel Başkanımızın gündeme getirdiği,
dekontuyla ispatladığı, polis şehidimizin babasına
yaptığınız 192 liralık banka dekontu, AK PARTnin
yaptıklarını anlatmaya yeter de artar bile. (CHP
sıralarından alkışlar)
Evet, bu bütçede halkın yararına yönelik,
işçiyi, çiftçiyi, emekliyi, esnafı, kısacası mağdur
kesimlerin yararına yönelik hiçbir maddeyi göremezsiniz. Bu bütçenin
şimdiye kadar yapılmış bütçelerden farkı sadece borcun
borçla kapatıldığı değil, artık borcun faizinin
borçla kapatıldığı bir bütçedir.
2021 yılı bütçesiyle ön görülen faiz
ödemesi 180 milyar liradır yani iyi dediğiniz bu bütçenin yüzde 14ü
borcun faizine ödenecek bir bütçedir. Saat başı yaklaşık 21
milyon lira ya da 2,7 milyon dolar ya da günde 493 milyon liranın faize
gittiği bir bütçedir. Peki, işçinden, memurdan, esnaftan, köylüden
toplanan vergi nedir? 220 milyar lira. Ne demiştik gidecek olan faiz
bütçesine? 180 milyar lira. İşte, tek adam rejiminin getirdiği
sonuç tam anlamıyla da budur. (CHP sıralarından
alkışlar)
Burada biz çıkıp eleştiri olarak tek
adam dediğimizde bizlere kızıyor, sitem ediyorsunuz ama her
konuşmanızda istisnasız Cumhurbaşkanımızın
olurlarıyla diyerek başladığınız cümlelerle
aslında bunu siz de kabul etmiş oluyorsunuz. Sadece, farkında
değilsiniz ya da oturduğunuz koltuklar anlamında sineye
çekiyorsunuz.
Söylediklerimizi aslında devletin resmî
kurumları da doğrulamakta. Nasıl mı? TÜİK verilerine
bakmak bunun için yeterli. 2005 TÜİK verilerinde asgari ücret -ki o da
yalandı- yaklaşık 11.085 dolardı, bugün ise 8.455 dolar;
bu, fakirleşme değil de nedir? Bunun burada cevabının
verilmesi lazım.
On sekiz yıllık iktidarınızda
toplanan 2 trilyon 400 milyar dolarlık vergi, 450 milyar dolara
yaklaşan dış borç, 60 milyar dolarlık bir
özelleştirmenin sonucunda ülkenin geldiği nokta, açlık, yoksulluk,
işsizlik ve gençlerinin umudu olmayan bir ülke. (CHP
sıralarından alkışlar)
Peki, ne yapılmalı ya da nelerden
vazgeçilmeli?
Üretim yerine tüketimi, ihracat yerine ithalatı
teşvik eden ve tarımı yerle bir eden yanlış
politikalardan bir an önce vazgeçilmeli.
Finans kaynaklarını sadece belli bir
sektöre aktaran -ki biz buna 5li çete diyoruz- rant odaklı büyüme
modelinden bir an önce vazgeçilmeli.
Yine, 2002 yılında 129 milyar dolar olan
dış borcumuzu 2020 yılında 442 milyar dolara yükselten,
işletmelerin döviz cinsinden borçlanmasına yönelik uygulamalardan
vazgeçilmeli.
Hukuk devleti ilkesinden, ifade ve basın
hürriyetinden sapmalara yol açan antidemokratik uygulamalardan vazgeçilmeli.
Kamu kaynaklarının yönetiminde ve
kullanımında şeffaflık ve hesap verilebilirlik yerine
keyfîlik ve gizliliğe neden olan yaklaşımlardan vazgeçilmeli,
bunda da ilk olarak Cumhurbaşkanlığı örtülü
ödeneğinden başlanmalıdır. (CHP sıralarından
alkışlar)
200 kere değiştirilerek 5li çeteye kaynak
aktarmanın yolu hâline getirilen Kamu İhale Yasası hakkaniyetli
bir şekilde ve son kez değiştirilmeli. KÖİ projeleri ve
garantiler acilen düzenlenmeli, rekabetçi ortam oluşturularak kamu
yararına kamulaştırmalar yapılmalıdır. Bu, bizim
geleceğimiz olan nesillerimize borcumuzdur.
Cumhurbaşkanlığı gelir gider
bilançosuna bakıldığında 2019 yılında harcanan
tutar, bir önceki yıla oranla 3,8 kat artarak 3 milyar 668 milyona
çıkmıştır. Sayıştay raporlarında da yer
aldığı üzere, günlük harcamaları 10 milyon liraya
ulaşan, 4.303 asgari ücrete eş değer olan bu bütçeden
vazgeçilmeli, kamu israfına son verilmelidir.
Yine, Sayıştay denetiminden ve Kamu
İhale Kurumu dışında tutularak harcamaların,
borçlanmaların, ihalelerin denetlenmediği, âdeta paralel bütçe hâline
getirilen Varlık Fonu, gerçekçi ve ciddi bir şekilde TBMM denetimine
açılmalıdır.
Son olarak da kamudaki taşıt ve bina
kiralama yöntemleri şeffaf hâle getirilmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir hekim olarak söylemek isterim ki Covid elbette bütün
dünyanın sorunu, Türkiye'nin de gündemini kasıp kavurmakta ancak
burada yine bir yönetilememe ya da öngörüsüzlükle karşı
karşıyayız. Zira Bakanın da ifade ettiği gibi ilk
etapta getirtilecek olan aşı miktarı 20 milyon doz. Son olarak
ifade ettiklerinde yaklaşık 50 milyon doza bir bağlantı
kurduklarını söylediler. Burada yapılması gereken iki
şey var: Birincisi, bu aşıların faz 3 denemelerinde güvenli
olduğunu açıklayacak olan özerk kurumu 2011 yılında yani
Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünü
kapattığınıza göre bunların güvenlik raporu özerk
olmayan laboratuvarlarca verilecek ve yine Türkiye İlaç ve Tıbbi
Cihaz Kurumu tarafından onaylanacaktır.
Şimdi, burada iki sorun var: Bir, geçen hafta
Genel Başkanınızın açıkladığı üzere
Biz bu aşıyı güvenilir bir şirketten aldık. sözüne
istinaden Bu aşı güvensizdir. diyebilecek ya da Kullanıma
aykırıdır. diyebilecek bir şirket midir ya da bir kurum
mudur? Bu sorunun cevabını hepimiz biliyoruz. Peki, özellikle de
ikinci soru, ya Güvenilir değil. derse ne yapacağız? Elimizde
bize yönelik, topluma yönelik aşı yok; zira bu aşıya
kendine bel bağlayan tek ülke biziz. Nasıl mı? Brezilya,
Endonezya, Şili, Filipinler, Bangladeş ve Türkiye, sadece Çin
aşısı ya da Çinde üretilen aşıya sipariş
vermiş 6 ülke. Ancak bizim haricimizdeki ülkeler, sadece Çinde üretilen
aşıya bel bağlamayıp bir başka aşı olan
AstraZenecadan da 20 milyon ile 100 milyon doz arasında sipariş
verdiler yani kendilerini garantiye aldılar.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Biz de
aldık.
MEHMET GÖKER (Devamla) Almadık, bir tek
Çinden alıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; pandeminin sonlandırılabilmesi için tüm bilim
insanlarının söylediği rakam toplumun yüzde 70inin, yüzde
80inin aşılanmasının gerekliliği. Peki,
toplumumuzdaki bu nüfus ne kadar? Yaklaşık 65 milyon yani -size
söylüyorum- 65 milyon nüfusumuzun aşılanması gerekir.
Aşının aktif hâle gelip koruyucu hâle gelebilmesi için 2 doz
yapılması gerektiğine göre, elimizde 130 milyon doz
aşının bulunması gerekir.
Sayın Vekil, kaç doz sipariş verdik?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) 50 milyon.
MEHMET GÖKER (Devamla) Peki, kalan 80 milyonu
nereden alacağız, kimden alacağız ve 2021 yılı
bütçesine konmayan rakamlarla bunun finansmanını nasıl
sağlayacağız? (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MEHMET GÖKER (Devamla) Son olarak, pandemi
sürecinde Covidle mücadelemizde inanılmaz bir başarı sergileyen
sağlık çalışanlarının böylesi demoralize ve moral
bozukluğu içerisinde bu aşıların nasıl ve devamlı
surette yapımını sağlayacağız?
Sözlerime burada son verirken, her alanda
yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi ve güven ortamının
tekrar tesisi için bir an önce halk iradesine başvurulmalı, erken
seçime gidilmeli, Cumhuriyet Halk Partisi kadrolarına yol
açılmalıdır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, 5inci maddede gruplar
adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi şahıslar adına
konuşmalara geçiyoruz.
İlk söz İzmir Milletvekili Sayın
Necip Nasıra aittir.
Buyurun Sayın Nasır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NECİP NASIR (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5inci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyor, 17 Aralık 2016 tarihinde Kayseride çarşı
iznine diye çıkıp cennete giden 15 şehidimizi, 15
yiğidimizi rahmetle, minnetle, şükranla anıyorum; ruhları
şad olsun.
Değerli milletvekilleri, iç, dış ve
Hazine garantili borçların borç stokuna ilişkin
değerlendirmelerde stokun mutlak büyüklüğü değil, geri
ödeyebilme gücüne işaret eden borç yükü kavramı
kullanılmaktadır. Borç yükünün temel ve uluslararası göstergesi,
borç stokunun millî gelire oranıdır. Borç yükü kavramının
kullanımı hem eksik ve yanıltıcı
değerlendirmelerin önüne geçilmesine hem de uluslararası
kıyaslamaların yapılabilmesine olanak sağlamaktadır.
Ülkemizde Avrupa Birliği tanımlı genel yönetim borç stokunun
gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2002 yılında yüzde 71,5
iken uygulanan sıkı maliye politikaları sayesinde bu oran 2020
yılı ikinci çeyrek itibarıyla yüzde 39,4 olarak
gerçekleşmiştir. Yeni ekonomi programı kapsamında Avrupa
Birliği tanımlı genel yönetim borç stokunun gayrisafi yurt içi
hasılaya oranının program dönemi sonu olan 2023 itibarıyla
yüzde 41,8 seviyesinde olması öngörülmektedir.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
hükûmetleri tarafından hazırlanan bütçeler hizmet ve
yatırım bütçeleridir. Eğitim, sağlık, güvenlik ve
sosyal hizmetlerle birlikte vatandaşa hizmetin öncelikli olduğu,
insan merkezli yerli ve millî bütçelerdir. 2002 yılından bu yana
Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde, AK
PARTİ hükûmetleri ulaştırmada çağ
atlatmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Hükûmetlerimiz tarafından önem verilen bir
diğer alan sağlık hizmetlerimizdir. AK PARTİ hükûmetleri
döneminde sağlık alanında yapılan icraatlar bazı
kesimler tarafından göz ardı edilmeye çalışılmışsa
da yaşadığımız pandemi süreci, devletimizin
sunduğu sağlık hizmeti ve sağlık
altyapısının hangi noktada olduğu ve ne kadar önemli
olduğunu herkese göstermiştir. Eğitim hizmetleri de her zaman
olduğu gibi temel önceliklerimiz arasında yer almaktadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiyemiz jeolojik,
meteorolojik ve topoğrafik yapısı nedeniyle sıklıkla
tabiat kaynaklı afetlere maruz kalmaktadır. Devletimiz, deprem ve sel
gibi doğal afetler sırasında da çok hızlı bir
şekilde milletimizin yaralarının sarılmasını
sağlayarak vatandaşının yanında olduğunu
göstermiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu vesileyle, İzmirde depremi yaşayan
biri olarak, başarılı çalışmalarına bizzat alanda
şahit olduğum, ülkemizde afetlerle mücadelenin önde gelen aktörü AFAD
konusunda bazı açıklamalarda bulunmak istiyorum. Bu güzel
coğrafya depremler bakımından dünyanın riskli bölgelerinden
biridir. Afet durumunda barınmadan beslenmeye, psikososyal destekten
haberleşmeye kadar ihtiyaç duyulan 28 hizmet AFAD koordinasyonunda
afetlerden etkilenen vatandaşlarımıza hızlı bir
şekilde ulaştırılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, geride bırakmakta
olduğumuz yılda hepimizin yüreklerini dağlayan afetler meydana
gelmiş, ülkemiz AFAD koordinasyonundaki çalışmalarla tüm bu
acı afetlerin üstesinden gelmiştir.
AFAD, kuruluşundan bugüne kadar yurt içinde ve
yurt dışında önemli çalışmalar ortaya koymuştur.
Ülkemizde afet meydana geldiğinde müdahale eden kriz yönetimi
anlayışından afet olmadan önlem alan ve zarar azaltan risk
yönetimi yaklaşımına AFADla geçilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, devam edin lütfen.
NECİP NASIR (Devamla) Bu yaklaşım
doğrultusunda afetler olmadan önlemek, tedbir almak, afetlerin etki ve
zararlarını azaltmak için risk odaklı afet yönetimini ülkemizde
AFAD uygulamaktadır. Bu çalışmaların artarak devam etmesi
hem afetlere dirençli bir Türkiye inşa etmemiz hem de cennet
vatanımızın sürdürülebilir kalkınması için hayatidir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sözlerime son verirken bütçenin
hazırlanmasında emeği geçen başta Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Strateji ve Bütçe Başkanlığına,
tüm kamu idarelerinin çalışanlarına teşekkür eder, 2021
yılı bütçesinin milletimize hayırlı olmasını
diler, İzmirli hemşehrilerimi, aziz milletimizi ve Gazi Meclisi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına son
konuşmacı Kırklareli Milletvekili Sayın Türabi Kayan.
Buyurun Sayın Kayan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 2019 Yılı
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5inci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
İktidara geldiğiniz günden beri
yaptıklarınıza şöyle bir bakalım Sayın AKPliler!
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Vakit yetmez
yaptıklarımızı anlatmaya.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Öyle mi? Şimdi
anlatıyorum, sen
Vakit yetti mi görelim bakalım.
Kıbrısa 8 tane uçakla gittiniz. Önceden
Denktaş ayak bağı oluyor. diyordunuz, Kıbrıs bize
ayak bağı oluyor. diyordunuz. Rüşvetçiyi büyükelçi
yaptınız. Şimdi Egede, Akdenizde bunlarla mı
hakkımızı koruyacaksınız?
Yunanistan 19 tane adayı işgal etti.
Yunanistanın böyle bir hakkı var mı?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir)
Maraşı kim açtı?
TÜRABİ KAYAN (Devamla) O adalar Anadolu ana
karasının devamı olan kara parçalarıdır. Bizim orada
hukuksal hakkımız var uluslararası hukukta. Peki, ne
yapıyorsunuz? Hiçbir şey.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Maraşı
yerleşime açtık.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Kapalı
Maraşı kim açtı?
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Yap-işlet-devret
modeliyle yandaşlarınıza halkımızın
hakkını yedirdiniz. Yabancı sermayede ülkemizi soyduruyorsunuz.
Ne yaptı size bu millet? Allahtan korkmaz mısınız? (CHP
sıralarından alkışlar) Trakya insanı üretmekten
başka ne yaptı size; yolsuzluklardan, rüşvetten pay mı
istedi? Orman köylüsünü sersefil ettiniz. Ne istediniz bu insanlardan? Bir
yüzükle geldiniz, bir yüzükle gidecek misiniz?
Azerbaycanın kardeşliğini beş
yüz yıldan beri yeni tanıdınız. Dört yüz yıl
Kızılbaş dediniz, ötelediniz; son yüzyılda komünist
dediniz, ötelediniz; şimdi anlayabildiniz nihayet, helal olsun! (CHP
sıralarından alkışlar)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Dağlık
Karabağ, Dağlık Karabağ.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Allah size de nasip
etsin Sayın Vekilim, Allah size de nasip etsin tanımayı.
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Toplulaştırma vasıtasıyla kıymetli arazileri yandaşlarınıza
peşkeş çekiyorsunuz. Köylünün arazisini kırsala, ana yol veya su
kenarındaki arazileri yandaşlarınıza veriyorsunuz. Helal
olsun size!
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Doğru
değil, doğru değil.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Asgari ücretten
vergiyi alıyorsunuz. Asgari ücretliye ne verdiniz ki neyi istiyorsunuz?
Alın terini dökmekten başka bu insanlar size ne yaptılar?
Çiftçiye olan 23 milyar dolar borcunuzu ödemediniz;
elinden tarlasını, traktörünü aldınız ama
dışarıdan 133 milyar dolar vererek hububat ithalatı
yapıyorsunuz. Çok güzel yakıştı bu size, helal olsun
diyorum vallaha! (CHP sıralarından alkışlar) Ne yaptı
size bu çiftçi? Üretimden başka, alın teri dökmekten başka ne
yaptı, bize bir anlatın, görelim.
EYTlilere emekli hakkı verdiniz mi? Verelim.
dedik, Hayır olmaz, ülke batar. diyorsunuz.
Yandaşlarınıza peşkeş çekmekle ülke batmıyor ama
EYTli garibanlara verelim. deyince ülke batıyor, öyle mi, bu mu
insafınız? (CHP sıralarından alkışlar) Allahtan
korkun. Çalışırken zaten hak ettiğinin yarısını
verdiniz, şimdi, bu yarısını da EYT vasıtasıyla
alıyorsunuz. Çalışan, üreten insanlarımız yirmi
yıl size baktılar, yirmi yıl vergi verdiler. Bu insanlara
pandemide yirmi gün bakamadınız, helal olsun size diyorum! (CHP
sıralarından alkışlar)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) 500 milyar
yardım yaptık.
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Halkımızın verdiği vergilerden toplanan deprem
paralarını iç ettiniz. Depreme dayanıksız binalarda
halkımızı öldürüyorsunuz, hiç utanmaz mısınız
siz? (CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) İftira,
iftira bunlar, iftira.
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Çalışıp, üretip ülkemize kazandıran emekçilerimizin
İşsizlik Fonunu harcadınız. Şimdi, EYTye mahkûm
edip, işten çıkartıp, sokağa attınız, vicdansızlık
bu. 15 Temmuz mağdurları için toplanan paraları iç ettiniz,
Allahtan korkun diyorum. Kozmik odayı teröristler vasıtasıyla
yabancılara açtınız, bütün sırlarımızı
verdiniz. Sonra da 15 Temmuz terörünü eniştemden öğrendim. diyorsunuz,
ya kimden öğrenecektiniz, istihbarat mı bıraktınız?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İstihbarat
olmasaydı FETÖ her yeri bombalayacaktı, merak etmeyin siz.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Bu tarihten sonra 800
istihbaratçımız ne oldu, akıbetini bilen var mı?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İstihbarat
sağlam, hamdolsun. Darbelere, vesayete geçiş yok.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) 15 Temmuzda 258
insanımız canından oldu, Allahtan korkmuyor musunuz siz? (CHP
sıralarından alkışlar) Bu insanların elleri iki
yakanızda olacak bu dünyada ve ahirette.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Çorlu
Kınalıdan girdiğiniz zaman Çorludan çıkıyorsunuz 500
lira otoban parası. Araç 250 lira yakıyor, araç 250 lira yakarken 500
lira otoban parası alıyorsunuz. Şehir hastanelerinin bir
yıllık kârını, vatandaşları
yandaşlarınıza soyduruyorsunuz, Allahtan reva mı bu?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) O yolu
kullanmıyor musun?
TÜRABİ KAYAN (Devamla) - Yurdumuzun en ücra
köşesinde yaşayan gariban halkımız, salgın döneminde
çocuğuna bir bilgisayar veya tablet alamıyor, eğitim
yaptıramıyor; hiç vicdanınız sızlamıyor mu?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Yola
karşı mısınız? Yatırıma karşı
mısınız?
TÜRABİ KAYAN (Devamla) - İşten
atılan, çocuğunu giydiremeyen, okutamayan, karnını
doyuramayıp intihar eden insanlarımızın sayısı
10u geçti.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yardıma gelelim
mi?
EROL KAVUNCU (Çorum) Oku, oku.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Doğru
değil bunlar, doğru değil.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) -
Yandaşlarınızın vergilerinin tamamını
affediyorsunuz, utanmıyor musunuz? (CHP sıralarından
alkışlar)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Doğru
değil.
BAŞKAN Sayın Kırkpınar,
sabahtan beri oradan sürekli laf atıyorsunuz konuşmacılara, rica
ediyorum sizden.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Ama doğru
değil.
BAŞKAN Rica ediyorum, bütün
konuşmacıları rahatsız ettiniz oradan. Lütfen
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Hakaret ediyor.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Halka bir bardak çay
ile bir simidi çok gördünüz. Kanser ilacını ödemiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Halkımızı öldürüyorsunuz. Sizin adaletiniz bu, sizin
insafınız bu, sizin vicdanınız bu. Bu,
vicdansızlıktır; bu, insafsızlıktır, bu,
allahsızlıktır.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Bak, işte,
adaletsiz diyor. Bak, vicdansızlık diyor.
NECİP NASIR (İzmir) Tövbe, tövbe.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Hayır,
kabul etmiyoruz bu hakaretleri.
BAŞKAN Selamlayalım lütfen.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Allah
müstahakınızı versin diyeceğim ama söyleyemiyorum, zaten 31
Mart ile 23 Haziranda halkımız size müstahakınızı
vermiş diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir)
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın
Kırkpınar.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir)
Konuşmacının o son konuşmalarını reddediyoruz
çünkü bize Allahsız diyor.
BAŞKAN Kimse size onu demiyor ama siz
sürekli
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok, yok; size demiyor.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Hayır,
demedim. Allahsız demedim.
BAŞKAN Sayın Kayan
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Hayır, öyle
dedi.
BAŞKAN Sayın Kırkpınar, çok
rica ediyorum.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli)
Tutanakları açtırırsınız, bakarız hep beraber.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Tutanakları
istiyoruz.
BAŞKAN Uyarmak istemedim ama sabahtan beri,
geldiğinizden beri bütün konuşmacıları rahatsız
ettiniz oradan. Laf atmanın da bir usulü var, adabı var; lütfen ya.
(CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Laf atmak bizim
hakkımız değil mi yani? Öyle bir hakkımız yok mu?
BAŞKAN - Ben bile rahatsız oldum burada
sizin laflarınızdan. Ama rica ediyorum, görevlendirildiyseniz onu da
söyleyin yani lütfen. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
Şimdi on dakika soru-cevap kısmına
geçiyoruz, ilk beş dakikasını sorulara ayırıyoruz.
Buyurun Sayın Baltacı.
HASAN BALTACI (Kastamonu) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partili belediyeleri işçileri
işten atmakla suçlayan AKP, kendinden olmayana iş, aş yok diyor,
kendi ittifak ortağının üyelerini bile kapı önüne koyuyor.
Kastamonu İnebolu Belediyesinde büro işçisi olarak görev yaparken
AKPlilerin belediyeyi devralmasından sonra 3 kez temizlik işlerine
sürgün edilen Onur Salcı -ki kendisi Ülkü Ocakları
Başkanlığı yapmış- düğününe bir ay kala
istifa etmek zorunda bırakılmıştır. Yine, kadrosu su
işleri arıtma operatörü olan, 2 çocuk okutan İbrahim Çakır
-ki kendisi MHP ilçe yöneticisidir- sürgün edildiği temizlik işlerine
gitmediği gerekçesiyle tutanak tutulup işten
atılmıştır. AKP zulme, MHP de ittifak uğruna bu zulme
sessiz kalmaya devam ediyor. Bilin istedim.
BAŞKAN Sayın Erdem
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sorum Sayın Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanına. Engelli vatandaşlarımız trafikte kolay
bir şekilde park yeri bulamamakta ve engelli
vatandaşlarımız için ayrılan park yerleri işgal edilmektedir.
Bu hususta uygulanan cezai yaptırımlar ne yazık ki
caydırıcı nitelikte değildir ve titizlikle
uygulanamamaktadır. Bu konuda Bakanlığınızca bir
çalışma yürütülmekte midir?
Engellerine rağmen öğretmenlik gibi
kıymetli bir mesleği yapmak için canla başla mücadele eden
gençlerimizin mağduriyeti üzerine söz almış bulunmaktayım
yine. 2021 yılında mezun olması beklenen engelli öğretmen
sayısı toplam kaçtır? Atama bekleyen mezunların bu yıl
için mezun olacakları branş dağılımı
nasıldır? Şu anda atama bekleyen yaklaşık 400 engelli
öğretmenimiz için ne zaman alım yapmayı
planlamaktasınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Fendoğlu
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür
ederim Başkanım.
Sorum Sağlık Bakanımıza.
Malatyamızın gururu olan İnönü Üniversitemiz Turgut Özal
Tıp Merkezimizde yeni açılan onkoloji hastanemiz için gerekli ve acil
olan tıbbi cihazların alınması için kaynak bütçeden 80
milyon talep ettik. Ancak üniversitemize 30 milyon geldi cihaz alımı
için ve teşekkür ediyoruz bu bütçe için. Ancak onkoloji hastanemizin tam
kapasiteyle çalışması için Doğu, Güneydoğu Anadoluya
hizmet veren gözde hastanemiz için talep edilmiş olan tutarın kalan
50 milyonunun da aktarılmasını talep ederim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sümer
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Birçok fabrika ve iş yeri,
sınırlı üretime geçti, kapasitesini düşürdü,
işçilerini çıkarmak zorunda kaldı. Başta hizmet sektörü
olmak üzere tüm esnafımız, siftahsız kepenk kapatıyor.
Ekonomik darboğaz, vatandaşı her gün daha fazla
sıkıştırıyor. Esnafa aylık 750 lira kira
yardımı, doktora 12 lira destek, hemşireye 7 lira fazla mesai,
işini kaybedene 39 lira 40 kuruş vererek ekonomik kalkınma
gerçekleşmez. Bu kış aylarında 2 milyon 600 bin elektriği
kesilen konut varken çiftçinin, esnafın kapısına haciz
evrakları gitmişken saraydan değil, sokaktan bakmaya
çalışın; dünyanın en çok kamu ihalesi alan 5li çetenin
yanında değil vatandaşın yanında olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Güzel
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) 2020
yılının ilk dokuz ayında tespit edilen en az 1.493
işçi, önlenebilir iş kazalarında yaşamını
yitirdi. İş Sağlığı ve Güvenliği Genel
Müdürlüğü, iş yerlerinde düzenli denetimler yapmakta mıdır?
İşveren kurumlara düzenli olarak işçi
sağlığına dair eğitimler düzenlenmekte midir? 2020
yılı içerisinde kaç iş yeri, iş sağlığı
konusunda teamülleri yerine getirmediği için ceza almıştır?
Her yıl binlerce işçi iş kazasında yaşamını
yitirirken müdürlük, bütçesini neden ağırlıklı olarak
sertifika eğitimine, AR-GE çalışması gibi
çalışmalara ayırmakta, iş sağlığı
konusuna ağırlık vermemektedir? Muşun Varto ilçesinde
HDPye oy verenlerin yeşil kartları iptal edildi,
yaşlılık ve bakım aylıklarının kesildiği
bilgisi doğru mudur? Tekrar bağlanması için AKPye üyelik
şartıyla yapıldığı doğru mudur? Bunu
bütçede, Komisyon görüşmelerinde de dile getirdik ve soru önergesi de
verdik ama cevap vermediniz, umarım burada cevap verirsiniz.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Sayın Bakan, Türkiye,
dünyanın 2nci büyük bal üreticisidir. Arıcılık sektörünün
sahte balla mücadele ve pazarlama gibi sorunları vardır. Pandemi
koşulları arıcıları daha da zora sokmuştur.
Arıcı için kovanındaki arının, evdeki
çocuklarından farkı yok. Arılar da birer can ve masrafları
var; kış aylarında arının beslenme giderleri var, ilaç
giderleri var, kovan, çerçeve var da var. Gezginci arıcı, pandemide
nakil masraflarını bile karşılayamıyor.
Arıcılar kredi çekti, ödeyemiyorlar. Bal sattılar, pandemi
nedeniyle esnaftan paralarını alamıyorlar.
Arıcıların destekleme kapsamına alınması, yeterli
hibe desteği sağlanması gerekiyor.
Arıcılarımızın kullanmış oldukları
kredilerinin de pandemi süresi sonuna kadar dondurularak, ötelenmesini talep
ediyoruz.
Sayın Bakan ve iktidar partisinin grup
yöneticileri; söylediğimiz hususlar, dünyada 2nci olan
arıcılık sektörü için hayati önemde taleplerdir. Bunların
Tarım Bakanı tarafından harfiyen dikkate alınarak, çözüm
üretilmesini istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ekinci
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Teşekkür
ediyorum Kıymetli Başkanım.
Pandemi dolayısıyla 2020 ve 2021
yılında su faturalarında artış yapmayan, engelli
vatandaşlarımızın su faturalarında indirim yapan,
genelge kapsamında iş yeri kapatılan esnafımıza 2020
yılı Mart ayında 1.000 TL ve 2021 yılı Ocak
ayında da ödenmek üzere 1.500 TL destek sağlayan, pandemi nedeniyle
evde kalan çocuklarımızın kitap okumalarını
teşvik etmek için 4.670 evimizi kitapla buluşturan ve belediye
kiracılarına 2021 yılı için kira artışı
yapmayan Sivas Belediye Başkanımız Sayın Avukat Hilmi
Bilgine teşekkür ediyor, sultan şehrimize selamlarımı
iletiyorum.
BAŞKAN Evet, şimdi söz yürütmede.
Buyurun Sayın Bakan.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikle, iş sağlığı
konusunda, iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili
olarak tüm çalışanlarımıza daha sağlıklı,
daha güvenli çalışma ortamları oluşturmak için sosyal
tarafları da sürece dâhil ederek büyük bir hassasiyetle
çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Bildiğiniz gibi
2003 tarihli 4857 sayılı İş Kanunumuzun yürürlüğe
girmesiyle beraber, ilk defa Türkiyede iş yerlerinde iş
güvenliği hizmetini verecek olan profesyonellerin görevlendirilmesi
zorunlu hâle getirilmişti. Yine, uluslararası normlara uygun, daha
kapsayıcı, daha önleyici bir bakış açısıyla
hazırlanan 6331 sayılı İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanununu da -ilk defa bu kadar kapsamlı bir kanunu da-
2012 yılında yayımladık. Bu kanun çerçevesinde risk
değerlendirmesi, sağlık gözetimi,
çalışanlarımızın iş sağlığı
ve güvenliği konusundaki eğitimleri, acil durum planlaması gibi
kanunda yer alan bütün yükümlülükler çerçevesinde tehlike sınıfı
ayırt etmeksizin bütün iş yerlerimizde bu kanun yürürlükte.
Biz, aynı zamanda, sadece kanun değil,
ikincil mevzuatı da etkinleştirmek anlamında sosyal diyalog
mekanizmalarından da etkin bir şekilde istifade ederek Covid
döneminde de 2020 yılı içinde 1 kanun, 6 yönetmelik ve 3 tebliğ
değişikliği de yaptık, iş sağlığı
güvenliğine dair. Yine, yol gösterici mahiyette 78 adet uygulama rehberi,
37 adet kontrol listesi ve 31 adet de broşür yayınladık.
Farkındalık çalışmaları
Dediğim gibi, her zaman iş sağlığı ve
güvenliği kültürünü, bilincini oluşturmak için iş
sağlığı ve güvenliği konusunda farkındalık
eğitimini de önemsiyoruz. En önemlisi, tabii ki bu konuda bizimle beraber
çalışan, sahada bu alanda bilinç oluşturan 165 bini
aşkın iş güvenliği uzmanımız, 43 bine yakın
da iş yeri hekimimiz var ve ruhsatlandırdığımız
2.447 adet de ortak sağlık ve güvenliği birimimiz var.
Ayrıca SGK anlamında da 10dan fazla çalışanı bulunan
çok tehlikeli iş yerlerinde eğer üç yıl boyunca ölümlü veya
sürekli iş göremezlikle neticelenen bir iş kazası
yaşanmazsa, işsizlik sigortasını işveren prim
oranında yüzde 2den yüzde 1e indirmiştik. Dolayısıyla
iş kazalarını minimize etmek için elimizden gelen çalışmaları
yapıyor ve bu konudaki denetimleri sıklaştırıyoruz.
Engelli vatandaşlarımızın sosyal
hayata katılımı bizim için çok önemli ve hem kendi
rehabilitasyon merkezlerimizde hem de sosyal hayatta onlar için desteklerimizi
sürdürüyoruz. Sanatsal ve sportif faaliyetlere katılabilmeleri için
kuruluşlarımızla destek veriyoruz. 2005 yılında
yürürlüğe giren 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanunun
geçici 3üncü maddesinde de toplu taşıma araç ve hizmetlerin
erişilebilirliğine ilişkin düzenlemeler
yapılmıştı. Aslında bu sene, 2020 yılı
bildiğiniz gibi Erişilebilirlik Yılı ilan edilmişti
Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından ama pandemi
sebebiyle bunun farkındalığını salgından sonra,
2021 yılında inşallah daha etkin bir şekilde
sürdüreceğiz. Şu anda erişilebilirlik ödüllerinin
başvuruları da devam ediyor. Bu noktada, erişilebilirlik
ödüllerine yaklaşık 30 bini aşkın da başvuru
aldık. Bu noktada, engellilerimizle ilgili özellikle erişilebilirlik
noktasındaki düzenlemeleri daha etkinleştireceğiz. En önemli
nokta, erişilebilirlik izleme ve denetleme komisyonları
tarafından erişilebilirlik belgesi almak üzere uygun bulunmuş
binalarımız, açık alan ve toplum taşıma
araçlarına göre de dağılımlarımız var ve
bunları biz de illerde denetlemekteyiz. Dolayısıyla
engellilerimizin daha erişilebilir bir hayata kavuşmaları için
bütün düzenlemeleri yapıyoruz.
Covid-19 salgını nedeniyle uzaktan
eğitim konusunda, biliyorsunuz, Millî Eğitim
Bakanlığımız tarafından belirlenen uzaktan
eğitimin ana mecrası olan TRT EBA olarak ilkokul, ortaokul ve lise
televizyon kanalları için de ders ve etkinlik çekimlerimize devam
etmekteyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım lütfen.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Bu noktada ben gururla ifade etmek isterim ki
salgının ilk günlerinden, 23 Marttan bugüne kadar yaklaşık
12 milyar 249 milyon kez ziyaret edilen bir EBA platformumuz var ve bu anlamda
dünyada eğitim kategorisinde en çok ziyaret
edilen web sitesi olmuş durumda ve yaklaşık 3 milyon ders
yapabilme kapasitesine sahip.
Yine, veriye
dayalı olarak söylüyorum ki dünyada sadece 4 ülke, öğretim kademeleri
için 3 ayrı TV kanalı kurabildi ve bunlardan biri de Türkiye.
Çocuklarımıza, öğrencilerimize tablet
dağıtımları başladı ve bunların bir
kısmı, 2021 yılında da dağıtılmaya devam
edecek. Bu dağıtım yapılırken ailenin gelir düzeyi,
eğitim çağındaki kardeş sayısı, yüz yüze
eğitimin devam etme durumu, özel eğitim gereksinim hâlleri gibi
kriterler söz konusu. Aynı zamanda, erişimi olmayanlar için de 162
mobil EBA destek noktası da oluşturuldu.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
SEMRA GÜZEL
(Diyarbakır) Sayın Bakan, bizim sorularımıza cevap
vermediniz; size sorulanlara cevap vermek zorundasınız.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Sayın Bakan, Vartodaki kart iptallerini hiç söylemediniz? 3üncü
defa soruyoruz size lütfen, 3 defa sordum size.
BAŞKAN 5inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Beştaş.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
16.-
Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Tokat Milletvekili
Özlem Zenginin kamuoyuna yansıyan bir açıklamasında Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunu Meclisi terörize etmekle itham
ettiğine, çıplak aramanın İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunun Elâzığ raporunda, yönetmelikte, Adalet
Bakanlığının cevabında, resmî raporlarda, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında var olduğuna, Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun bir insan hakları savunucusu
olduğuna, çıplak aramanın insanlığa karşı
işlenen suç olduğuna ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu, söz
almayacaktım ama iktidar grubunun Başkan Vekili Özlem Zenginin bir
açıklaması kamuoyuna yansıdı. Her zamanki gibi,
gerçeklikten uzak, asılsız bir açıklama. Şunu demiş,
Ömer Faruk Gergerlioğlu Milletvekilimizi açıkça itham etmiş,
sadece haberin manşetini söylüyorum: Gergerlioğlu, Meclisi terörize
ediyor, Türkiyede çıplak arama yok. Bunun sebebi, Ömer Gergerlioğlu
Vekilimiz, Uşakta 30 üniversite öğrencisinin çıplak aramaya
maruz kaldığını ifade eden başvurular
yapmıştı, açıklamalar yapmıştı ve bu konuda
-yani şu anda dinletemiyorum- kadınların kendi yüzleriyle
yapmış oldukları açıklamalar var Çıplak aramaya maruz
kaldık. diye.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Zengin hızını
alamamış Biz, kadının böyle aranmasına tahammül
edebilir miyiz? Çıplak aramaya inanmıyorum, Türkiyedeki cezaevleri
muhteşemdir; bu, bir siyasi propagandadır. diye Gergerlioğluna
saydırmış.
Ben, size somut,
resmî veriler söylüyorum. Gülüstan Koçyiğit Vekilimizin Plan-Bütçedeki
sorusuna Adalet Bakanlığının yarın belgesini
sunacağım cevabı aynen şöyle: İnsan onuruna
saygı çerçevesinde yapılan aramalar, kurumların güvenliğinin
sağlanması için tedbir amaçlı yapılmaktadır. Benim
İnsan Hakları Komisyonu üyesi olarak bizzat gittiğim
Bakırköy Cezaevinde -resmî raporda da var, raporun tarihini de söyleyeceğim,
9/12/2020- orada da çıplak arama var ve ben bizzat dinledim Çıplak
arama var. diyenleri.
Yine, resmî, İnsan Hakları Komisyonu
Elâzığ raporunda var çıplak arama. En son, Sincan Cezaevi
raporunda var, bunlar resmî bilgiler. 3 tane de isim veriyorum; Aslıhan
Gencay, Elif Kaya, Sadiye Eser, 3ü de çıplak aranmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sadiye
Eserin suç duyurusunu Bakırköy Cumhuriyet
Başsavcılığı Hukuka uygundur. diye reddetmiş.
Aslıhan Gencay, Bünyandan Sivasa giderken çıplak aramaya itiraz
ettiği için bir yıllık denetimli serbestlik hakkı
yakıldı ve şunu da söyleyeyim: Bir hafta sonra
dışarı çıkacaktı, sırf itiraz ettiği için
infazı yakıldı. Bunların hepsi somut bilgi. Yine, TİHV
ve İnsan Hakları Derneğinin raporunda açıkça çıplak
aramanın sistematik hâlde devam ettiği tespit edilmiş.
Bitiriyorum Başkan, çok özür dilerim, önemli
bir mesele.
Değerli milletvekilleri, Çıplak arama
var. demek hoşumuza gitmiyor. Ama çıplak arama var; bu, yönetmelikte
var; bu, Adalet Bakanlığının cevabında var; bu,
gittiğimiz cezaevlerindeki beyanlarda var; bu, resmî raporlarda var; bu,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Şimdi, Özlem Zengin inanmıyormuş, Gergerlioğlunu itham
ediyor, derhâl Gergerlioğlu Vekilimizden özür dilemelidir. Kocaeli
Milletvekilimiz Gergerlioğlu, bir insan hakları savunucusudur ve kim
olursa olsun kimliğine bakmadan herkesin hakkını savunur.
İnsan hakları savunusu yapan hem de Parlamentonun bir üyesine bu
şekilde ithamda bulunmak kabul edilemezdir. Özlem Zengin, işçilerin
neden tartaklandığını da anlamamıştı, bir anlama
sorunu var gerçekten, herhâlde çıplak aramayı anlaması için bir
elli, yüz yıl geçmesi lazım. Bu tutumu, bu gerçekliğe
aykırı, hakikatle olan savaşı kabul etmiyoruz. Çıplak
arama işkencedir; işkence, insanlığa karşı bir
suçtur ve bu suçu şu anki iktidar sistematik bir şekilde uyguluyor.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
17.-
Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Türkiye -her zaman ifade
ediyoruz- demokratik bir hukuk devletidir ve neyin, nasıl
yapılacağı, cezaevlerinde ve Ceza Muhakemesi Kanunu çerçevesinde
aramanın nasıl yapılacağı, hukuk düzeni
tarafından belirlenmiştir.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Çıplak arama diye mi belirtilmiş?
HÜDA KAYA (İstanbul) Normal mi şimdi bu?
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar, bakın...
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu noktada, Türkiye,
Avrupa Konseyi standartlarında, hukuk çerçevesinde, belirtilen usuller
çerçevesinde Ceza Muhakemesindeki ve cezaevlerindeki işlemler
yapılmaktadır. Bu noktada, eğer bir Grup Başkan Vekilinin
böyle bir iddiası varsa -biraz önce ifade ettikleri gibi- bunun
belgelerini getirirler, verirler; bizler de tahkikat yaparız,
araştırırız, varsa bir hukuka aykırılık
bunun hesabını hep beraber sorarız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜDA KAYA (İstanbul) Ne belgesi ya?
BAŞKAN Bravo Sayın Özkan, olması
gereken o.
Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ancak, şimdi bir
taraftan, biraz önce Sayın Grup Başkan Vekilimiz Özlem Zengine Önce
özür dilemelidir. diyor ama dün daha dün Meclisin mehabeti, İç Tüzük
kuralları çerçevesinde bir milletvekilinin bir başka milletvekiline,
Grup Başkan Vekiline nasıl hitap edeceğiyle ilgili de
değerlendirmelerde bulunuldu. Ancak anlama zorluğuyla ilgili hadiseyi
de hiç şık bulmadığımızı, yine Meclisin
mehabetine uygun olmadığını ifade ediyorum. Bu husustaki
tahkikatı bizler de yapıp buna göre varsa hukuka aykırı
tavır, davranış, eylem içerisinde olan, hukuk normunu ihlal
eden, bunların da hesabını sorarız.
Teşekkür ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Beştaş,
kendilerinin de araştıracaklarını, sizden de belgeleri
getirmenizi talep etti.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Tamam,
bir dakika...
BAŞKAN O zaman çok kısa bir söz
veriyorum, lütfen.
HÜDA KAYA (İstanbul) Çıplak
aramanın belgesi mi olur Sayın Başkan? Nerede görülmüş
çıplak aramanın belgesi?
18.-
Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan çıplak aramanın...
HÜDA KAYA (İstanbul) Çıplak aramalar,
kameranın önünde mi olacak?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir
dakika, bir dakika Vekilim.
BAŞKAN Lütfen, çok rica ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Çıplak aramanın belgesi, Bakırköy Cezaevine
yaptığımız ziyaretin raporudur.
BAŞKAN Tamam.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sincanın raporudur, Elâzığın raporudur, CPTnin bu
konudaki yayınlarıdır ve Avrupa Konseyine bağlı
CPTnin 2016-2017 raporları, işkence raporları hâlâ
yayınlanmadı, izin verilmediği için. Çıplak arama,
yönetmeliğe uygundur. diye Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün
resmî yazıları var.
Ben, İnsan Hakları Komisyonu üyeliği
yaptım, ben Sayın Zengine söylerken adaba aykırı hiçbir
şey söylemedim, anlama dedim çünkü herkesin gözünün önünde işçiler
tartaklanırken Ben niye tartaklanır, anlamıyorum. dedi,
herkesin bildiği bir şeyi. Şimdi de Çıplak aramaya
inanmıyorum. diyor. Ya, inanmak ne demek ben belge sunuyorum, yasa
sunuyorum, rapor sunuyorum, delil sunuyorum; inanmak ne demek?
BAŞKAN Peki, anlaşıldı
Sayın Beştaş.
Evet, birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:22.51
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.11
BAŞKAN: Başkan
Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 34üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)
BAŞKAN - 2019 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
6ncı maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 6- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 6ncı madde üzerinde
grupların söz talebini karşılayacağız.
İlk söz talebi İYİ PARTİ Grubu
adına Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürke aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
yıllar öncesinden bugünleri gören Âşık Mahzuni Şerifin
sözleriyle başlamak istiyorum:
Yetim sırtından doyan doyana,
Gönül bu oyuna nasıl dayana,
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana,
Bilmem söylesem mi, söylemesem mi.
Âşık Mahzuni bilmiş, söylemiş
ama eksik söylemiş, artık yiğit kuru soğana değil,
kuru ekmeğe bile muhtaç hâle gelmiş.
Yaklaşık iki haftadır devam eden
bütçe görüşmelerinin sonuna geldik. Bütçenin bütününe bakınca ne
gördük? Yandaşlara kayırmacılık gördük, usulsüzlüklerle
devletin yönetildiğini gördük, hukuksuzluklarla adaletin rafa
kalktığını gördük. Yukarıda saydığım
başlıklara akrostiş yapılınca milletin vereceği
cevabı da gördük.
AK PARTİsi hükûmetlerinin
hazırladığı on dokuzuncu,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçiş
sonrasında hazırlanan üçüncü bütçe olmasına rağmen
iktidarın bütçe hazırlamayı bir türlü beceremediğini
gördük. Kamudaki israfla, verimsiz yatırımlarla, liyakatsiz
bürokrasiyle iktidarın yolun sonuna geldiğini gördük.
Bu bütçede, salgın nedeniyle yoksullaşan,
gelirini, işini, dükkânını kaybeden
vatandaşlarımızın elinden tutup kaldırabilecek baba
gibi bir devletin kalmadığını gördük. Bu bütçede, 1,5
milyonun üzerinde hanenin borcundan dolayı elektriği ve doğal
gazı kesilirken vatandaşı soğuktan ve karanlıktan
koruyacak bir paranın olmadığını gördük. Bu bütçede,
çiftçimizin olmadığını gördük. Bu bütçede, asgari
ücretlinin olmadığını gördük. Bu bütçede, atanmayı
bekleyen öğretmenlerin, mühendislerin, iş bekleyen üniversite
mezunlarının olmadığını gördük. Bu bütçede,
büyüyen, kalkınan bir Türkiyenin hayal olduğunu gördük. Bu bütçede,
ele görüntü, vatandaşa IBAN verildiğini gördük. Bu bütçede
tarımda üretimin, çalışma hayatında adaletin, ticarette
bereketin, kamuda denetimin olmadığını, olmasının
da bu kafayla mümkün olmadığını gördük. Bu bütçede,
amansız ekonomi hastalığına acı reçetenin bile deva
olamayacağını gördük. Bu bütçede, borcun faizle, faizin borçla
ödenmeye çalışıldığını gördük. Bu bütçede,
garantiye alınan meşhur beşlilerin uzun dönem
sigortalandıklarını gördük. Bu bütçede, şans
oyunlarından para bile dağıtmayan işletmecinin KDVsinin
sıfırlandığını gördük.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz ne yazık
ki ciddi ekonomik sorunlarla karşı karşıyadır.
İşin kötüsü, bunun görmezden gelindiği aşama çoktan
geçilmiş, bıçak kemiğe dayanmıştır. Hükûmet,
ekonomisi sağlam devletler bile küçülme açıklarken Bizi
kıskanıyorlar. ütopyası içinde megalomanca büyüme
rakamları açıklamaktadır. İktidarca işsizlik
geçtiğimiz yıla göre azalmış, yüzde 12,7ye
düşmüştür. Oysa TÜİKin görmezden geldiği, saklamak için
binbir dereden su getirdiği rakamlara göre ise geniş
tanımlı işsizlik 26,4 oranına yükselmiştir. TÜİK
rakamları dışında, gerçek sektör verileri incelenerek
yapılan araştırmalara göre Covid-19 etkisiyle revize
edilmiş işsiz sayısı ve iş kaybı 2020 Eylül
ayı verilerine göre 10 milyona yaklaşmıştır; istihdam
bir yılda 733 bin kişi azalmış, istihdam oranı yüzde
44,1e gerilemiştir. 2020de en büyük darbeyi ise artık iş
bulmaktan ümidini kesmiş olan kronik işsizler ve kadın
çalışanlar yemiştir.
Peki, neden TÜİK rakamları
dışında. diyoruz? Çünkü resmî İstatistik Kurumunun
açıkladığı rakamlar işten çıkarma
yasağıyla perdelenmiş suni verilerdir. TÜİKin açıkladığı
rakamlar tarafsızlığını,
bağımsızlığını yitirmiş bir kurumun
Başkanının eline açıkla talimatıyla
tutuşturulmuş verilerdir; TÜİKin açıkladığı
veriler eski Başkanının bile İnanmıyorum,
güvenmiyorum, şüphe duyuyorum. sözleriyle itiraf ettiği verilerdir;
TÜİKin açıkladığı veriler eski Maliye Bakanlığı
Müsteşarı, yeni Merkez Bankası Başkanınca TÜİK
Başkanından bile saklanan verilerdir. İşsizlik verilerinin,
enflasyon rakamlarının, kamu adına verilmesi gereken bilgilerin
Başkanından bile gizlenip makyajlanarak vatandaşa
sunulmasının sonucu nedir? Merkez Bankasının kaybetmesidir,
BDDKnin kaybetmesidir, SPKnin kaybetmesidir, enflasyon oranına göre zam
bekleyen emeklinin kaybetmesidir, memurun kaybetmesidir, asgari ücretle
geçinenin kaybetmesidir, çiftçinin, sanayicinin, esnafın kaybetmesidir.
Yani iktidar ve yandaşları dışında garip
gurebanın, herkesin kaybetmesidir. Bugün sadece TÜİKten mi bilgi
saklanmaktadır? Cumhurbaşkanlığı sistemi sayesinde
bürokratı bırakın bakanların bile politika belirleme
yetkisi kalmamıştır. Bakanlar bakanlıklarıyla ilgili
kararı Resmî Gazetede yayımlandıktan sonra öğrenmeye
başlamıştır ve 2021 bütçesi bile Hazine ve Maliye
Bakanı yerine Cumhurbaşkanı Yardımcısı
tarafından açıklanmıştır.
Değerli milletvekilleri, 2021 bütçe
rakamları ortadadır. Bu bütçede cari transferlere 536 milyar, sermaye
giderlerine 103,7 milyar, sermaye transferlerine 8,8 milyar, borç verme
giderlerine 38 milyar, yedek ödeneklere 9,9 milyar, faiz giderlerine ise 179,5
milyar lira ayrılmıştır. Vatandaş Açım. İşsizim."
diye bağırırken sokağa çıkması
kısıtlanan vatandaşımızın hayalinde gezeceği
millet bahçeleri için 16 milyar, şehir hastaneleri ile hayatında
belki hiç geçmeyeceği köprü ve otoban garanti ödemeleri için ise
meşhur 5lilere 31 milyar ayırmıştır.
Kimse Borcum yok. demesin. 2019 yılı sonu
itibarıyla 755 milyar lira kısa, orta, uzun vadeli devlet iç borcu;
573 milyar devlet dış borcu; 114,5 milyar lira hazine garantili
borcumuz bulunmaktadır. Bu kadar borca rağmen devlet hazinesi
hesapsızca kullanılmakta, ayak yorgana göre uzatılmamaktadır.
2019 bütçesinden kamu idareleri tarafından 53
milyar 396 milyon lira yedek ödenek, 42 milyar 728 milyon lira ödenek üstü
harcama yapılmıştır. En kötüsü nedir biliyor musunuz? Kamu
idareleri tarafından yedek ödenek ve ödenek üstü harcama
yapılırken harcamaların hangi nedenlerle
kullanıldığına ilişkin gerekli bilgiler gerekli
kişilerce kamu adına denetim yapan Sayıştaya bile
açıklanmamıştır. Peki, yedek ödenek ve ödenek üstü harcama
nerelere yapılmıştır? Yol yapım, bakım ve
onarımı adı altında 15,9 milyar lira
harcanmıştır, Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim
Şirketi ve Elektrik Üretim AŞ sermaye artırımı için
3,7 milyar lira, demir yolu yatırımlarını destekleme
programı için 3,5 milyar lira, demir yolu yapmak için ihale alan
şirkete ise vergi affı 9 milyar 449 milyon lira.
Yedek ödenek ve ödenek üstü harcamaların nereye
yapıldığına ilişkin Sayın Fuat Oktayın da
bir açıklaması var. Yedek ödenek büyük oranda yatırım
harcamaları için kullanılmış, bir de ayrıca 42,7
milyar lira personel gideri ve SGKye ödenen primlerden kaynaklanmış.
TÜİK verileri ne kadar inandırıcıysa Sayın Fuat
Oktayın açıklaması da o kadar
inandırıcıdır. Sayın Oktay, 2019 yılında
42,7 milyar lira maaş verecek kadar yeni atama yapıldı da bizim
mi haberimiz olmadı? Ya da Sayın Oktay, 2019 yılında
bütçeden ek ödeme yapacak kadar memura zam yaptınız da bizim mi
haberimiz olmadı?
Değerli milletvekilleri, kamu bankaları
altı ay önce pandemi sebebiyle esnafa yüzde 7,5 faizle verdikleri krediyi
yeniden yapılandırmak için yüzde 21 faiz istemektedir, neredeyse 3
katı. Pandeminin ilk başladığı zamanlarda, esnafa
yardımcı olmak için altı ay ödemesiz verilen bu kredilerin ödeme
zamanı geldi. Esnaf, pandeminin başladığı ilk
günlerden daha da perişan vaziyette. Dükkânlar yine kapalı, eski
cirolar yapılmıyor ve dolayısıyla ödeme zamanı gelen
kredileri birçok esnaf ödeyemez durumda. Bu kredileri yeniden
yapılandırmak ama yapılandırırken de 3 kat faiz
yüküyle esnafı zor durumda bırakmak yerine, göstermelik destekler
açıklamak yerine, mücbir sebepler nedeniyle gerçekten destek olunuz. Hibe
verin demiyoruz çünkü onu kendi esnafınız yerine başka ülkelere
veriyorsunuz. Esnafımıza, ödemesi bir yıl sonra başlayacak
şekilde sıfır faizle kredi verin yani borç verin; devletin
alacağını öteleyin, vergi ve SGK ödemelerini en az bir yıl
öteleyin.
Ülkemiz bütçesinden 40 milyar doları
Suriyelilere veren, Gerekirse bir 40 milyar daha veririm.
cömertliğindeki Sayın Cumhurbaşkanı esnafımız
için de aynı cömertliği yapabilir. Ülkemiz bütçesinden beşer milyon
dolarlarla Afrikayı destekleyen Sayın Cumhurbaşkanı
esnafımız için de aynı talimatı verebilir. Ülkemiz
bütçesinden süper teşviklerle desteklediği meşhur beşlinin
milyonlarca liralık alacağından vazgeçen Sayın
Cumhurbaşkanı aynı talimatı KYK borçlusu gençlerimiz için
de verebilir.
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanlığı bütçe görüşmeleri sırasında
Sayın Fuat Oktay Genel Kuruldan gelen Yuh seslerinden
rahatsızlığını bildirdi. Biz de konuşmamıza
Âşık Mahzuniyle başladık, onunla bitirelim:
Efendi görünüp bütün insanlığa,
Hakkın kullarını yıktın
ise yuh!
Rüşveti hak bilip, her dakika hile yapıp,
İnkâr ettiysen yuh!
Yuh yuh, soyanlara,
Soyup kaçıp doyanlara,
Fakire, yetime, halka kıyanlara,
Yuh nefsine uyanlara, yuh! (İYİ PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
Bu kadar milletin hakkını alanlara,
Onları kandırıp zevke dalanlara, yuh!
Yuh yuh, soyanlara,
Soyup kaçıp doyanlara,
Memlekete kıyanlara,
Yuh nefsine uyanlara, yuh!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Âşık Mahzuni
yuhlarını sıralamış, ben de diyorum ki millete kuru
ekmeği çok görenlere, kuru ekmek yiyeni tok sananlara yuh! (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) İçiniz rahat
etsin; kim böyle düşünürse ona da yuh, ben böyle düşünürsem bana da
yuh! (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Âşık Mahzuni
Şerif; tüp, yağ, ekmek, şeker kuyruklarının
olduğu dönemleri yazmıştır.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Üstüne alınma.
Niye üstüne alınıyorsun ki!
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Yozgat Milletvekili Sayın İbrahim Ethem Sedef.
Buyurun Sayın Sedef. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İBRAHİM ETHEM SEDEF
(Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019
Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6ncı maddesi hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım.
Ekranları başında bizleri izleyen aziz Türk milletini ve Gazi
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz 16 Nisan 2017
referandumuyla, milletimizin büyük bir çoğunluğunun desteğiyle,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçiş
yapmıştır. Sonrasında, kimlerin oyunları bozulduysa
ülkemiz büyük bir husumet cephesiyle karşı karşıya
kalmıştır. Ancak, ülkemize siyasi ve ekonomik alanda pusu
kurmaya çalışan iç ve dış odaklar, gücünü büyük Türk
milletinden alan Cumhur İttifakına gelip toslamaktadır, kötü
emellerini başaramıyorlar, başaramayacaklar da.
Sayın Genel Başkanımız Doktor
Devlet Bahçeli ve onun tarihe kazınacak öngörüsü, Cumhur
İttifakının kararlı duruşuyla birlikte ülkemizin her
alanında önünü açmaktadır. Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi parlamenter sistemin bütün kamburlarından hızla
kurtuluşumuza vesile olmuştur. Artık dünya siyasetinde kurulan
oyunların bir parçası değil, bizatihi oyun kuran bir devlet
hâline geldik. Ve Cumhur İttifakı millet aklıdır diyorum,
desteğini milletten almaktadır ve onu koruyup sahiplenecek olan da
milletin kendisi olacaktır. Etki alanı genişleyen bir Türkiye
her Türk vatandaşının hayalidir. Suriyenin kuzeyinde destan yazan,
Libyada dengeleri değiştiren, Akdenizde tavrını koyan,
Azerbaycanda soydaşlarının yanında duran,
Kıbrısta varlığını gösteren, Afrikada nüfuz
alanını genişleten, Avrupa Birliğine ve Amerikaya boyun
eğmeyen bir Türkiyeyle gurur duyuyoruz. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Liderimiz Devlet Bahçeli Beyin ifadesiyle Hiçbir
ambargo, hiçbir yaptırım, hiçbir baskı ve tehdit bizi yolumuzdan
döndüremez. Bu vesileyle bir çalışıyorsak on
çalışacağız, bir yapıyorsak yüz yapmayı
deneyeceğiz. Hiç kimseye eyvallah demeyeceğiz, muhannete muhtaç
düşmeyeceğiz. Yine, Genel Başkanımızın
tanımıyla Türk milleti kaderi bir, kederi bir, kararı bir,
kalbi beraber çarpan, beşerî ve maşerî asaletin timsalidir. Türk
beklenendir, özlenendir, övülendir.
Sayın milletvekilleri, şimdi de sizlere
Bozok Yaylasının yiğit evlatlarının diyarı olan
Yozgata yapılan yatırımları ve yapıcı
önerilerimi aktarmak istiyorum. Sahip olduğu kadim tarihi ve zengin kültür
mirasıyla birçok uygarlığa ev sahipliği yapan şehrimiz
Yozgat, kültürel zenginliğiyle çağlardır önemli bir
yerleşim merkezi konumundadır. Yozgat ekonomik yönden analiz
edildiğinde ilimizin ekonomisine tarım ve hayvancılık
sektörünün hâkim olduğu görülmektedir. Bu sebeple çiftçilerimizin
beklentilerine kulak vermeliyiz. Çiftçilerimiz satacağı ürünün
fiyatını üretimin başında öğrenmek istemektedir.
Özellikle elektrik fiyatında yaşanan artışlar çiftçimizin
girdi maliyetlerini artırmaktadır. Tarımsal elektrik
fiyatlarının gözden geçirilmesi çiftçimiz adına olumlu
olacaktır. Çiftçilerimiz, üretim için kullandıkları arazilerin
veraset intikallerinde yaşanan sorunlardan dolayı ÇKSye dâhil
edilemiyor ve devlet desteklerinden yararlanamıyorlar. Bu konuda bir
düzenlemeye de ihtiyaç vardır. Kiralanan arazilerde tarımsal
desteklerden arazi sahiplerinin değil de üretim yapan çiftçilerimizin
yararlanması gerektiği de Yozgatlı çiftçilerimiz tarafından
dile getirilmektedir. Çiftçimize verilen desteklemelerin miktarı ve ne
zaman verileceği önceden ilan edilerek üreticimizin ekonomik planlama
yapmasına imkân sağlanmalıdır.
Çiftçilerimiz tarafından dile getirilen
diğer bir beklenti ise Ziraat Bankası ve özel bankalardan
kullandırılan zirai kredilerin yapılandırılma
konusudur. Tarımsal sulama alanında ilimiz Yozgatta yapımına
devam edilen ve programa alınmasını talep ettiğimiz
Tekkeyenicesi Barajı, Boğazlıyan Oğulcuk, Akdağmadeni
Bahçecik, Yerköy İnandık Barajı, Araplı, Yahyasaray ve
Uzunlu Barajlı sulama, depolama işlerinin bir an evvel
çiftçilerimizin hizmetine sunulması gerekmektedir.
Tarım ve hayvancılık şehri olan
Yozgatımızda Et ve Süt Kurumunun süt fabrikasının
kapasitesinin geliştirilmesini, süt işleme tesisinin revize edilerek
hizmete alınacak olmasını olumlu buluyoruz. Ancak ilimizin bir
de bağımsız bir kesimhaneye ihtiyacı olduğunu da
belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, şehrimiz Yozgata
ulaştırma alanında çeşitli yatırımlar
yapılmaktadır. Hızlı tren, havaalanı, bölünmüş
yolların bir kısmı tamamlanmış, bir
kısmının da yapımına devam edilmektedir. Bitirilen
yatırımlar için Yozgatlı hemşehrilerimiz adına
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, ilimiz şehir
merkezini Boğazlıyan ilçemize, oradan da Kayseriye bağlayan
Atatürk Kara Yolu çeşitli zamanlarda asfalt yenilemesi yapılarak
hizmet vermeye devam etmektedir. Son yıllarda artan trafiğe cevap
veremeyen yolda muhtelif zamanlarda ölümcül, yaralanmalı ve maddi
hasarlı trafik kazaları meydana gelmektedir. En son, geçtiğimiz
aylarda genç bir taksici kardeşimizi görüş mesafesinin düşüklüğü
nedeniyle yaşanan trafik kazasında kaybettik ve bu olay
hemşehrilerimizi ve bizleri çok üzmüştür. Böyle elim hadiselerin
yaşanmaması için yolun sürüş güvenliğini sağlayacak
şekilde bölünmüş yol olarak yapılmasına ihtiyaç vardır.
Ayrıca, yoğun trafiği kaldıramayan, şehir merkezinden
geçen E88 Kara Yoluna ek bir çevre yolu ihtiyacı da doğmuştur.
Aynı zamanda Yozgat Kadışehri Yolu ve Yozgat
Çandır-Çayıralan yollarının yapımına da ihtiyaç
bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, ilimizin geneli ve
ilçelerimiz zengin yer altı, jeotermal kaynaklara sahiptir; bunlar,
ilimizde bulunan Sorgun, Sarıkaya, Yerköy, Akdağmadeni, Saraykent,
Şefaatli ve Boğazlıyan ilçelerimizdedir. Bu ilçelerimizde jeotermal kaynaklarla sağlık turizmi ve
seracılık gibi faaliyetlerin yapılabilmesi için altyapı
çalışmaları yapılarak özel sektör
yatırımcılarının dikkatine sunulmalıdır.
Sorgun ve Sarıkaya Belediyelerimiz termal kaynakların
değerlendirilmesi açısından önemli çalışmalara imza
atmaktadır ancak yeni yapılacak projelerin de belediye
kaynakları yeterli gelmediği için desteklenmeye
ihtiyaçlarının var olduğunu ifade etmek istiyorum.
İlimiz Yozgatta yapımına devam
edilen Adalet Eğitim Merkezinin de şehrimiz için yine çok
faydalı bir yatırım olduğu kanaatindeyiz ve Yozgatlı
hemşehrilerimiz adına da buradan tekrar teşekkür ediyorum.
İlimizin önemli kaplıca merkezlerinden az
önce bahsetmiştim; bunlardan biri Sarıkaya
Kaplıcalarıdır ki tarihî açıdan da çok önemlidir.
Kaplıca merkezinde Roma döneminden kalma tarihî kalıntılar bulunmaktadır.
Buranın Roma dönemine ait Basilica Therma antik kenti olduğu
değerlendirilmektedir. Yozgat Valiliği İl Özel İdaresi
tarafından 2014 yılında yapılan kurtarma kazıları
ve toprak altında yatan tarih gün yüzüne çıkarılmaya
çalışılmıştır. Yaklaşık iki bin
yıllık bir tarihe sahip olan Antik Roma Hamamının
yapıldığı tarihten itibaren içerisinden çıkan termal
suyuyla dünyada bir eşi bulunmamaktadır. Buradan, Kültür ve Turizm
Bakanlığına devredilen bu alanın hizmete açılması
için destek beklemekteyiz.
Değerli milletvekilleri, son olarak; çevre mühendisleri
ve makine mühendislerimizin istihdam talebi bulunmaktadır. Engelli
öğretmen adaylarımızın atama talepleri bulunmaktadır.
Bunları da sizlerle paylaşmak istiyorum ve 2021 yılı
bütçemizin vatanımıza, milletimize hayırlı
olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi de sırada
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Oya Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul)
Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
On bir gündür Meclis Genel Kurulunda tüm
bakanları dinledik. Genel Kurula her gelen bakan başkanlık
rejiminin 2nci bütçesini nasıl harcadıklarını
anlattılar, anlattılar da anlattılar. Bütçeye dair söylenecek çok
şey var, çok eleştiri var ancak ben sadece bir tanesini söylemenin
yeterli olduğunu düşünüyorum. Öngördüğünüz bütçe
açığı bu bütçede 245 milyar lira. Peki, soruyorum: Bunu nereden
karşılayacaksınız? Bunun tek bir yanıtı var, borç
alacaksınız. Peki, kendi mal varlığınızı
ipotek ederek mi alacaksınız bu borcu? Hayır, bu halkın
gelecekte üreteceklerini ipotek olarak gösterip borç alacaksınız.
Burada konuşan tüm bakanlarınıza sormak
istiyorum: Televizyonları başında bütçe görüşmelerini
izleyen halkın kendi yaşadıklarını bir kenara
bırakıp, sizin anlattığınız masallara
inanacağını düşünüyor musunuz gerçekten?
Şimdi şunu
söylemek istiyorum: Tabii ki böyle yapıyorsunuz. Neden? Çünkü siz bu
halkın kürsüsünden, Meclis kürsüsünden halka değil saraydakine
konuşuyorsunuz. (HDP sıralarından alkışlar) O nedenle
tek bir derdiniz var, oraya anlatmak. Çünkü siz
atanmışsınız ve sizi atayana bağlısınız
halka değil ve buradan halka hesap verme zorunluluğunuz
olmadığı için de Meclisi saraya kendinizi gösterme ve şov
yarıştırma alanı hâline getirdiniz.
Şimdi
başkanlık rejiminin 3 özelliğini söyleyeceğim, bu
görüşmeler sırasında da çok net görülen çarpık 3 özellik.
Biz buna şahit olduk, herkes, izleyenler şahit oldu. Sarayda
hazırlanmış bir bütçe var, halka karşı sorumsuz
bakanlar var ve sadece onaylama işi yapan AKP ve MHP oyları var.
Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı bugün burada Yoksulluk sorun
olmaktan çıktı. diyor. Evet, açlık sınırı siz
iktidara geldiğinizde 337 liraydı, hatırlıyor musunuz?
Şimdi ne kadar? Şimdi olmuş 2.482 lira. Yoksulluk
sınırı 1.025 liradan 8.085 liraya çıkmış.
Yoksulluk sorun olmaktan çıktı, öyle mi? Var olan
kısıtlı üretimi de bitirip ülkeyi dışa tam
bağımlı hâle getirdiniz.
Bağımsızlığı S-400 mü F-35 mi ikilemine
kuracağınıza buğdaya bakın buğdaya! Buğday
ithal mi ediliyor yoksa ihraç mı ediliyor? Ekmeğin ham maddesi
buğday ithal ediliyor, dolarla; elbisenin ham maddesi pamuk, ithal
ediliyor o da dolarla; tencerede kaynayan mercimek, nohut, fasulye ithal
ediliyor o da dolarla. Dolar ne durumda? Her gün artıyor. Yoksulluk sorun olmaktan
çıktı, öyle mi?
Sadece son üç yılda halkın ödediği
elektrik faturaları yüzde 70, doğal gaz faturaları ise yüzde 80
zamlandı. Elektrik Üretim AŞnin 15 kuruşa
sattığı elektrik için halk 75 kuruş ödüyor. 60 kuruş
nereye gidiyor? Şirketlerinizin cebine gidiyor; döviz garantili enerji
alımlarınız, sildiğiniz milyarlarca liralık vergi
borçları da cabası. Bütün bunlar da yetmezmiş gibi, beş
yıldır seyahat, temsil ve ağırlama giderlerini de
faturalara yansıtıp halktan aldığınız ortaya
çıktı. Tepki gelince ne oldu? EPDK hemen açıklama yaptı,
Kaldırdık. Aman, ne iyi yaptınız. Ya, beş
yıldır ödenenler ne oldu? Ben buradan soruyorum: Bugüne kadar
halkın cebinden dağıtım şirketlerinin
ağırlama giderlerine kaç lira gitti? Bu faturalarda haberimiz olmadan
ödediğimiz başka neler var? Elektrik Enerjisi Fonu adı
altında halktan ne kadar para toplandı ve şirketleriniz bu
paraları ne yaptı? Hesaplarınıza, sizin
bakanlıklarınızın hesaplarına mı
yatırdı, yoksa kendi ceplerine mi yatırdı?
Sayıştay, bakanlık hesaplarında görememiş. Peki, siz halktan
sözde sizin adınıza toplanan paraların kendi
hesabınıza yatıp yatmadığını ya da ne
kadarının yattığını bilmiyor musunuz? Bal gibi de
biliyorsunuz ama fon zaten bu nedenle yapılmıyor mu? Fon zaten bu
demek değil mi? Nerede bir fon var, orada soygun var.
Bakın, bu yılın ilk dokuz ayında
faturalarını ödeyemediği için 3 milyon hanenin elektrik ve
doğal gazı kesilmiş ama yoksulluk sorun olmaktan
çıktı, değil mi? Doğru, birilerinin yoksulluk sorunu yok.
Milyoner sayısı sadece on ayda 100 bin artmış. Bugün
dünyada, nüfusuna göre yurt dışına en fazla servet
kaçırılan ülke Türkiye.
Sarayın yoksulluk sorunu yok, günde 10 milyon,
yılda 3 milyar 600 milyon lira harcayan saraya bu da yetmemiş,
bütçesi yüzde 28 artırılmış. Tam da bu noktada
İtibarın tasarrufu olmaz. diyenlere sormak istiyorum: Açı,
yoksulu, cahili olmayan, iş ve gelecek kaygısı olmayan bir
toplum mu daha itibarlıdır yoksa 4.500 asgari ücretlinin bir ayda
kazandığını bir günde harcayan saray mı?
İktidarınızın sadece son bir yılda 2 milyon
işsiz, milyarlarca lira borç yarattığını söylemek
istiyorum. Her doğan çocuk 50 bin lira borçla doğuyor bu ülkede ve
saray ve yandaşları hariç herkes borçla boğuşuyor.
İşsiz sayısı 9,5 milyona ulaşmış, insanlar
iş bulma ümidini kestiği için artık iş aramaktan vazgeçmiş,
Genel Başkanınız çıkıp Aldığımız
tedbirler sayesinde eylülde işsizlik oranı geçen seneye göre 1,1 puan
geriledi. diyor. Bugün asgari ücretle çalışan yurttaşların
evine 100e yakın gıda ürünü giremiyor, haberiniz var mı?
Yoksulluk sorun olmaktan çıktı değil mi? Devletin elindeyken
yüzde 18 KDVye tabi Millî Piyangoyu KDVyi sıfırlayarak
devrettiğiniz Demirörenin yoksulluk sorunu yok. Siz Demiröreni
bırakın da bu işsizlik, yoksulluk ve salgın koşullarında
halkın en temel yaşamsal ihtiyaçlarını yani elektrik, su,
doğal gaz, ulaşım, iletişimden KDVyi
sıfırlayın. Ben bu konuda bir kanun teklifi verdim, gelin
birlikte onu çıkaralım diyeceğim ama saraydan gelmeyince buradan
el kaldıramazsınız değil mi?
Şimdi, asgari ücret belirlenecek, salgın
ve ekonomik krizin yarattığı yoksullaşmaya karşı
asgari ücretin insanca yaşayacak bir düzeye getirilmesi şart, bu
yaşamsal ve biz diyoruz ki: Asgari ücret net 4 bin lira
olmalıdır. Bu ülkenin en köklü işçi konfederasyonu DİSKin
size bir çağrısı var: Bütçeden asgari ücrete nakit desteği
sağlanmalıdır. diyor DİSK ve Vergi dilimlerini
düşürdünüz, asgari ücretli bir işçiyi yılın 122 günü vergi
ve kesintiler için çalıştırıyorsunuz, asgari ücret tümüyle
vergi dışı bırakılmalıdır. diyor.
Salgın döneminde asgari ücret SGK işçi primleri bütçeden
karşılanmalıdır. diyor. Şimdi, buna bir kulak
asmanızı rica ediyorum sizden; bir kez olsun sermayenin ve
sarayın değil, işçi sınıfının, işçi hareketinin
örgütünün sesine, taleplerine kulak verin.
Şimdi, gelelim salgın yönetimine, 29
Temmuzdan beri sakladığınız vaka sayılarını
açıklamaya başladınız; bunların
inandırıcılığı herkes tarafından biliniyor
zaten. Sizin iktidarınız döneminde ben, başka bir şeyi
özellikle vurgulamak istiyorum: Özel hastanelere
yaptığınız, ayrılan teşvikler ve kıyaklar
araştırmaya ve geliştirmeye ayrılsa yani ana amaç toplum
sağlığı olsa bugün ondan bir, bundan üç diye
aşı dilenen bir ülke yerine bütün dünya halklarına aşı
sunan bir ülke hâline gelirdik.
Değerli milletvekilleri, AKPnin salgın
yönetimi daha yoğun bakım ünitesine gelmeden ex olmuştur.
Sağlık Bakanı istifa etmelidir ve bütçeden
sağlığa ayrılan pay 2 kat
artırılmalıdır. Madem burası toplumun
tamamının temsiliyeti, toplumun tamamının temsiliyetini
oluşturuyor, madem bu salgın yaşlı, genç, kadın,
erkek, Kürt, Türk, sağlıkçı, temizlik işçisi, bütün
toplumun sorunu... Olağanüstü dönemler olağanüstü çözümler
gerektirir. Bu olağanüstü dönem tek bir adamın sorumluluğuna
bırakılamaz, sadece sermayenin çıkarları gözetilerek önlem
alınamaz; ölüm sayıları sadece bir rakamdan ibaret olarak
görülemez.
Gelin, Mecliste bir kurul oluşturalım.
Eşit temsile dayanan, oy çoğunluğuyla değil, oy
birliğiyle seçilen bir kurul belirleyelim. Bütün bu süreci bu kurul
yönetsin. Var mısınız? Ama olamaz değil mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
OYA ERSOY (Devamla) İşte, bu kadar basit
bir çözüm için bile bir sol akla ihtiyaç var çünkü bir sol akıl olmadan bu
basit çözümü bile yapamazsınız. Toplumun tamamının
sağlığı için, toplumsal adalet için, bir grup ya da zümre
için değil herkesin refahı için, toplumun ürettiğinin toplumla
eşit ve adil paylaşımı için bu memlekette bir sola, sol
akla ve bir sosyalizme ihtiyaç var. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına son
konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sinop
Milletvekili Sayın Barış Karadeniz.
Buyurun Sayın Karadeniz. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BARIŞ KARADENİZ (Sinop)
Değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen
değerli halkımız; hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Bu bütçe, halkın bütçesi değil; onu hep
beraber gördük. Bu bütçe, sarayın dayatma bütçesidir. Bu bütçe,
muhalefetin görüşü alınmadan, Komisyonlarda hiçbir şey
değişmeden, bir virgülüne bile dokunmadan buraya gelip oylanacak bir
bütçeye dönüşmüştür. Evet, bütçenin içinde esnaf yok, halk yok,
çiftçi yok, genç yok, üniversite mezunu yok, insan hakları yok, adalet
yok, yok da yok. Bu bütçe, sadece birilerine hizmet eden bir bütçeye
dönüşmüş.
Arkadaşlar, bu bütçeyi burada
oylayacağız geçecek; hep beraber oylamayalım, geçmesin. Ne
olacak? Eskiden bütçe oylanmadığı zaman hükûmet düşerdi,
güvenoyu alamazdı; hükûmet düşerdi. Şimdi, bu bütçe oylanmasa da
bu bütçe geçmese de Cumhurbaşkanı 2019 yılının bütçesini
yeniden değerleme oranında revize ederek bütçeyi tekrar gündeme
getirebiliyor. Böyle bütçe olur mu? Yani bu bütçenin düzgün
olmamasının en büyük sebebi, bence sistemin bozulması.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi diye bir sistem uydurduk.
Millî olmayan, yerli olmayan, bilime dayanmayan, akla ve mantığa
uygun olmayan bir sistemde bütçenin de bu şekilde olması gayet
doğal.
Emperyalist güçlerin istediği
Burada millet
iradesini temsil eden, 83 milyonu temsil eden Meclisle mi uğraşmak
daha zordur yoksa tek adamın dediği bir sistemle mi
uğraşmak zordur? Ben emperyalist güç olsam Tek adamın
yönettiği sistemle uğraşmak çok daha kolay. derim ve demek ki
bu sistem de emperyalist güçlere hizmet eden bir sistem olmuş. Sistem,
eskiden hukukun üstünlüğü vardı, şimdi maalesef, üstünlerin
hukukuna dönüştü; eskiden güçler ayrılığı vardı,
şimdi güçlülerin birleştiği bir sisteme dönüştü.
Türkiyenin şu anda ihtiyacı olan güçlü adam, güçlü başkan,
güçlü yürütme değil, güçlü bir şekilde millet iradesi, birlik ve
beraberliktir, ortak aklı kullanmaktır, uzlaşmaktır. (CHP
sıralarından alkışlar) Geldiğiniz 2002
yılından beri ortak aklı bıraktınız, uzlaşma
kültürünü yok ettiniz; Gazi Mustafa Kemal Atatürkün dediği Yurtta
barış, dünyada barışı, yurtta kavga, dünyada kavgaya
dönüştürdünüz. Artık, bir şey söyleyeyim, gidiyorsunuz
arkadaşlar, gidiyorsunuz; yoksunuz, gerçekten. (CHP sıralarından
alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Nereden anladın?
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) 67nci maddeden
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Ağabey,
buraya oturanlar; sataşma bölgesi
Sen yapma Fuat ağabey. Buradaki
sataşma yeri burası. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Evet, nereden anladım söyleyeyim mi?
İstanbulda 800 bin oy farkı yediğin zaman anlamadın
mı gittiğinizi? (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Eyvah, Recep Özel, bu kapak oldu sana.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Ankarada,
Mersinde, Adanada, İzmirde, Tekirdağda
RECEP ÖZEL (Isparta) Nereden anladın?
BARIŞ KARADENİZ (Devamla)
Anlamadınız mı? Sesiniz çıkmıyordu burada, şimdi
yeniden
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen
BARIŞ KARADENİZ (Devamla)
Arkadaşlar bütçe konuşulurken
RECEP ÖZEL (Isparta) Beş dönemdir
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Bak, bütçe
konuşuluyor bütçe, kaç kişisiniz burada?
ORHAN SÜMER (Adana) Recep Bey, son bir saat,
başlıyorsunuz oradan laf atmaya. 13 tane madde, buraya geldik
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Neredesiniz?
Halkın bütçesi bu değil mi? Yok böyle bir şey.
BAŞKAN Sayın Karadeniz, Genel Kurula
hitap edin lütfen.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Evet, bir de
gelip bize milliyetçilik dersi veriyorsunuz. Biden, Amerikan yönetimi
Türkiyeye ambargo uygulayacağı zaman bu Meclisin dimdik ayakta
karşılık vermesi gerekirken
Biden bizim eve gelmişti.
Size geldi mi arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar)
Ya, böyle bir dış politika
Siyaset ciddiyet ister, bilim ister,
akıl ister; arkadaşlar, lütfen, rica ediyoruz
Politika, eğitim politikası; 6 sefer bakan
değiştirdiniz, 7 tane müfredat değiştirdiniz. Emrullah
İşler de burada. E, ne var? Eğitim sistemi eğitim
sistemsizliğine dönüşmüş ülkede.
Dış politika; kavga etmediğimiz bir
tane ülke kalmadı mübarek. Bu ülkede beş vakit ibadet ettiğini
söyleyenler bu ülkeyi beş vakit nasıl soyarız, onun
hesabını yapıyorlar. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi oradan ya! Burada böyle
bir laf olabilir mi ya! Böyle bir şey olabilir mi! Sen namaz
kılanlara hakaret ediyorsun.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Bu ülkede 5li
çeteye peşkeş çeken bütçeyi konuşuyoruz burada. Dünya 5ten
büyüktür. deyip 5li çeteye
Ne hikmetse 5 de 5 var, başka bir şey
yok arkadaş; 5 üzerine kurulu bir sistemle yönetiliyoruz ya.
Arkadaşlar, belediyeleri
aldığımızdan beri belediyelerin, yüzde 40 -İller
Bankası- verilen payını kestiniz ama Çevre
Bakanlığından, Belediyeler Birliğinden, birçok fondan kendi
belediyelerinize imkân sağlarken bizim belediyelerimiz dimdik ayakta, borç
ödüyor, hizmet ediyor.
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın)
Aydın Büyükşehre de verdik
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Verdiniz
Helal olsun Ekrem İmamoğluna, helal olsun
Mansur Yavaşa.
SEMRA KAPLAN KIVIRCIK (Manisa) İstanbul öyle
demiyor ama.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) İstanbul
çok şeyi söylüyor.
Helal olsun Adana Büyükşehir Belediye
Başkanına, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanına. (CHP
sıralarından alkışlar) Helal olsun Burdur Belediye
Başkanına, Sinop Belediye Başkanına, Artvin Belediye
Başkanına, Eskişehir Belediye Başkanına; sizin bu
faşizan yönetiminiz karşısında dimdik ayakta, halkına
hizmet etmeye gayret ediyorlar. Sosyal devlet anlayışını
bir buradaki Millet İttifakından, bir de belediyelerden
öğreneceksiniz, belediyelerden. (CHP sıralarından
alkışlar) Siz maskeyi dağıtamazken Adana Büyükşehir
Belediye Başkanı 15 tane ilçesine hem maskeyi hem dezenfeksiyonu
sağladı.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hastaneyi de biliriz,
hastaneyi! Hastaneyi de biliriz!
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Mersin
Büyükşehir Belediyesi
Şu anda genelgeyle
yasakladığınız, esnafların
çalışamadığı
Hani övünüyorsunuz ya 500 lira, bin
lira vereceğiz. diye
Su faturalarını 500 liraya kadar belediye
ödüyor; sosyal devlet böyle olur arkadaşlar. Sosyal devletin niteliklerini
iyi öğrenin. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, giderken, belki şu sıralardan
şu sıralara otururken, bu sıralardan bu tarafa geldiğiniz
zaman saygı duyulmak istiyorsanız bu muhalefete saygı gösterin,
dinleyin. Burada kaç milletvekili konuştu, hiç vallahi dinlediğiniz
görmedim. Sayın Bakan burada; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanımız. 11 sefer -kadın olmasından dolayı mutluluk
duyuyoruz, böyle bir şeyle gurur duyduk- Sinopta bir sorun için 11 sefer
aradım -bugünden beri telefonla oynuyor- 11 sefer aradım, 1 sefer
telefonuna geri dönüş olmadı arkadaşlar. Öğrendim ki,
öğrendim ki bu AK PARTİ Grubumuzun da Sayın
Bakanlarımız telefonlarını açmaz olmuşlar.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi oradan ya!
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Bizi
karıştırma.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Sayın
Bakanlarımız, seçilmeyen devlet memurluğu
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Alet etme bizi.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Ya, bir dakika
ya, şurada konuşuyoruz arkadaş.
Devlet memurluğu gibi bakanlık
yapanların, seçilmedikleri için ne iline giderler ne Meclise saygı
duyarlar. Duydukları, tek saygı duyacakları yer bellidir,
doğru değil mi arkadaşlar? Bir kişiye saygı duyarlar.
(CHP sıralarından alkışlar) Başka yer yoktur çünkü.
Tarım politikası
Bakın
arkadaşlar, tarımda mısırı Amerikadan,
buğdayı Rusyadan, arpayı İngiltereden, samanı
Gürcistandan, pamuğu ABDden
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Ara mal
bunlar ara mal.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Peyniri
Fransadan, Hollandadan, ayçiçeğini Rusyadan, nohudu Kanadadan
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Ara mal,
ara mal, bunlar ihraç ediliyor.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) İthal
ediyoruz Beyefendi, bir okuyun ya! Açın bakın. Sizin verileriniz
bunlar, sizin.
BAŞKAN Bekir Bey
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın)
Tarımda ticaret fazlamız var.
BAŞKAN Sayın Vekilim, lütfen.
Sayın Karadeniz, siz de Genel Kurula hitap
edin.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Nerede ticaret
fazlası var ya? 22 milyar dolar tarım destek bütçesi
açıkladınız, geçen sene de bütçede 22 milyardı. Geçen sene
dolar 5,90dı; bu sene 8 liraya yaklaştı. Geçen seneden bu yana
ithal ettiğiniz ürünlere yüzde 50 zam geldi. 22 milyar dolar oldu 7,5
milyar dolar. (CHP sıralarından alkışlar)
Cumhurbaşkanlığı bütçesi de 4 milyar dolar arkadaş. Bu
çiftçiye bu zulüm niye? Biraz düşünün ya, biraz düşünün. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, şu gördüğünüz, elimde,
dünyanın -Türkiye'de Oltu taşı, kehribar taşı
tespihler vardı- en pahalı tespihi oluştu. Bakın,
mısır Amerikadan, sarımsak
Taşköprülü
vatandaşlarımıza sesleniyorum: Artık oy vermeyin, Çinden
ithal ediyoruz şu anda, evet, benim Sinoplu hemşehrilerime buradan
gene sesleniyorum: Pirinci de Çinden ithal eder olduk. Bizim çiftçimiz
beklesin!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Neredeyse
muhalefeti de ithal edeceğiz.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Ağabey,
çok mu gülünecek bir şey var, gözünü seveyim ya!
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Şu tespih
şekline dönüşen 248 milyar lira; 2002 yılından beri ithal
ettiğimiz, çiftçiye zulmettiğiniz 248 milyar lira (CHP
sıralarından alkışlar) Bunu taşıyacak biri var
mı içinizde? Varsa hemen hediye ederim ama zannetmiyorum çünkü bu,
çiftçinin alın teri; bu, çiftçinin ahı arkadaşlar.
Sistem böyle olduğu sürece, ortak akıl
kullanılmadığı sürece, bu vatandaşa milliyetçilik
edebiyatı yapıp bu vatandaşın yanında
olmadığınız sürece bu sistem çökmüştür arkadaşlar.
Siz de pişmansınız, biliyorum ama üzülerek söylüyorum, en
kısa zamanda gidiyorsunuz. Allah selamet versin.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) 7nci maddeyi
oylayalım, eve gideceğiz.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla)
Yaptığınız güzel işler için teşekkür ederiz.
Bundan sonra halk için ne varsa, halk için Cumhuriyet Halk Partisi var, Millet
İttifakı var. Bunu da kulağınızın bir
kenarına yazın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BARIŞ KARADENİZ (Devamla)
Selamlıyorum efendim.
BAŞKAN Selamlayalım lütfen.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Vaktimi
kısa kullandım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki, biz teşekkür ederiz.
Evet, gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi şahıslar adına
konuşmalara geçiyoruz.
Şahıslar adına ilk konuşma
Gaziantep Milletvekili Sayın Müslüm Yükselin.
Buyurun Sayın Yüksel. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MÜSLÜM YÜKSEL (Gaziantep) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin 6'ncı maddesi üzerine şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle 2021 Merkezî Yönetim Bütçe
Kanununun ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni
ediyor, heyetinizi ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bildiğiniz üzere, 7 Aralıkta
başlamış olduğumuz bütçe görüşmelerinin sonuna
yaklaşmış bulunuyoruz. Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemine geçişimizin ardından hazırlanan 3üncü
bütçeyle ekonomimizi hedeflerimize uygun bir büyüme performansına
kavuşturmakta kararlıyız. 2021 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanun Teklifinin temel amacı, tüm dünyayı etkisi altına
alan Covid-19 pandemisi sebebiyle siyasi ve ekonomik bakımdan küresel bir
yeniden yapılanma sürecinde bulunduğumuz şu dönemde, Türkiye
ekonomisinin yoluna güçlenerek devam etmesini sağlamak,
vatandaşlarımıza, çalışanlarımıza,
esnafımıza, sanayicimize ve iş dünyamıza sahip çıkmak,
destek vermektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, 2021 yılı
bütçe teklifinin kamuoyuna ilan edildiği gibi 2021-2023 dönemini kapsayan
Yeni Ekonomi Programında çerçevesi çizilen hedeflerle uyumlu olduğu
görülmektedir. Mali disiplini esas alan bu bütçe, ekonomide dönüşüm ve
değişim sürecinin en temel destekleyicisi olacaktır. Bu bütçe,
Yeni Ekonomi Programında da vurgulandığı üzere, mali
disiplinden taviz vermeden orta vadede sürdürülebilir büyümeyi hedefleyen üç
yıllık perspektifle hazırlanmış bir bütçe olup kamu
dengelerinin iyileştirilmesi, kamu maliyesi alanında bugüne kadar
elde edilen kazanımların gelecek dönemde de korunması
amacını taşımaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ekonomi politikalarının temel amacı toplumsal
refahın artırılmasıdır. Toplumsal refah
artışı, istihdam artışı, adil gelir dağılımı
ve sürdürülebilir büyümeyi içermektedir; bunların ön koşulu da makro
ekonomik istikrardır. 2021-2023 dönemi için öngörülen yıllık
ortalama yüzde 5,3lük büyüme hedefiyle ekonomide yeniden dengelenmeyi
sağlamayı ve refah seviyemizi daha da artırmayı amaçlamaktayız.
2021 bütçesi 81 vilayetimizin, toplumumuzun her
kesiminin, her bir ferdinin bütçesidir. Bütçemiz, ülkemizin bütünlüğü,
milletimizin birliği ve devletimizin gücünü yeni normalde daha da
yükseğe taşıyacak şekilde planlanmıştır.
Sağlıktan eğitime, güvenlikten ulaştırmaya, sanayiden
ekonomiye kadar her alanda somut ve dinamik politikaları bütçemiz
temelinde birer birer uygulamaya geçirmeye devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
hükûmetleri olarak cumhuriyetimizin 100üncü yıl dönümü olan 2023e
giderken, planladığımız bütün hedefleri
gerçekleştirerek bugünlere gelmenin haklı mutluluğunu
yaşıyoruz. Attığımız her adım ülkemizin
aydınlık geleceği, milletimizin huzuru ve refahı içindir.
Cumhuriyetimizi güçlü bir demokrasiyle gelecek nesillere emanet etmek için var
gücümüzle çalışmaktayız. Bu bağlamda,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
öncülüğünde 2023, 2053 ve 2071 hedeflerimize ulaşma noktasında,
aziz milletimize hizmet etme azim ve kararlılığı içerisinde
çalışmalarımızı hız kesmeden devam
ettireceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; temsilcisi olmaktan büyük onur ve gurur duyduğum gazi
şehrimiz Gaziantepin, 25 Aralıkta, düşman işgalinden
kurtuluşunun 99uncu yıl dönümünü kutlayacağız. Gazi
şehrimizin kahraman evlatları 25 Aralık 1921de ortaya
koydukları millî irade duruşuyla, bizleri boyunduruk altına
almaya çalışan iç ve dış mihraklara milletin gücünü, vatan
sevdasını göstermişlerdir. Esir olmaktansa canından geçmeyi
tercih eden bu asil milletin hürriyet ve bağımsızlık
aşkının, sarsılmaz irade ve direniş ruhunun karşısında
hiçbir güç duramamıştır. Bu vesileyle, gazi şehrimizin
düşman işgalinden kurtuluşunun 99uncu yıl dönümünü
kutluyor, Gaziantepimizin ve ülkemizin kurtuluş mücadelesi, bölünmez
bütünlüğü uğrunda cansiparane mücadele veren, başta Gazi Mustafa
Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle yâd
ediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Sözlerime son verirken 2021 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ve 2019 Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını
diliyor, bütçemizin hazırlanmasında emeği geçen, başta
Hazine ve Maliye Bakanımıza, bakanlarımıza ve
bürokratlarımıza, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımıza
ve üyelerine teşekkürlerimi sunuyor, sizleri ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
19.-
Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, 231
sıra sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin 6ncı maddesi üzerinde şahsı adına konuşan
Gaziantep Milletvekili Müslüm Yükselin babası 26ncı Dönem
Milletvekili Abdulkadir Yüksel ve İstiklal Madalyası sahibi dedesini
rahmet ve minnetle andığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilimizi dinledik. Babası Abdulkadir Yüksel,
26ncı Dönem milletvekilimizdi, birlikte görev yaptık; kendisi
eczacı meslektaşımdı, Birecik Belediye
Başkanlığı döneminde -2 dönem yapmıştı-
siyaset öncesi görevimde eczanesinde de misafir olmuştum. Kendisini
kaybetmiştik, oğlunu bugün kürsüde dinlerken ve o da bizi bir arada
tutan değerlerimize ve Gazi Mustafa Kemale rahmet okuduğunda, ben de
değerli milletvekilimizin babasını bir kez daha burada rahmetle,
minnetle anmak istedim ve İstiklal Madalyası sahibi dedesini de bir
kez daha rahmet ve minnetle anıyoruz.(CHP, AK PARTİ ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)
BAŞKAN Evet, şahıslar adına
ikinci konuşmacı Erzurum Milletvekili Sayın Muhammet Naci
Cinisli.
Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; 2019
Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6ncı maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Sizleri ve aziz milletimizi saygıyla
selamlarım.
Bir ayı aşkın süredir üzerinde
çalıştığımız 2021 yılı bütçesi ve 2019
yılı kesin hesabının görüşmelerini tamamlıyoruz.
Son derece yetersiz bulsam da bütçenin devletimize, milletimize hayırlar
getirmesini dilerim.
Sayıştay
Başkanlığımızın denetim raporlarından,
sayın milletvekillerinin kıymetli fikirlerinden faydalandık.
İktidarın, yapılan eleştirileri, ikazları
değerlendirmesini ümit ederim. Sürecin kahramanı Maliye
Bakanının arkasına bile bakmadan kaçmış olduğu
bir bütçe teklifini görüşüyoruz. Bütçenin kahramanının
kaçış şekli bile tek başına bir skandal aslında.
İstifa metninin manası ne kadar ciddi ve düşündürücü ise
içeriği ve istifa usulü bir o kadar düzeysiz. Bütçe görüşmelerimizi
tamamlarken açıkçası hangi bütçe üzerine konuşmalıyım
diye de düşünmedim değil. Bugün sizlere, Sayıştayın
denetimlerinden geçmeyen, soru sorup bilgi alabilme imkânımızın
pratikte olmadığı paralel bir bütçeden, Varlık Fonundan
bahsetmek istiyorum. Varlık Fonu üzerinde en azından konuşmaya
hakkımız var diye düşünüyorum. Varlık Fonunun portföyünde
finans, enerji, ulaştırma, lojistik, madencilik, teknoloji, telekom,
tarım, gıda gibi hayli stratejik ve kârlı sektörler var.
Sayın Cumhurbaşkanının Yönetim
Kurulu Başkanı olduğu Varlık Fonunu yine Sayın
Cumhurbaşkanının atadığı Devlet Denetleme Kurulu
denetliyor diyoruz. Ama Denetleme bu mudur? diye de soramıyoruz. Bizzat
Sayıştay Başkanının kendisi Varlık Fonunun
Sayıştay denetimi dışında
bırakıldığını ifade etti. Varlık Fonunu
Meclis yani millet denetleyemezken, hesabı, kitabı bilinemezken bizim
de aklımıza doğal olarak şöyle bir soru geliyor:
Varlık Fonu ikinci bir paralel örtülü ödenek midir? Ayrıca şunu
da göz önünde bulundurmalıyız ki: Bizim bildiğimiz klasik örtülü
ödenek Meclisin yani milletin rızası ve onayıyla
kullandırılan bir bütçedir. Varlık Fonuyla oluşturulan
paralel örtülü ödeneğin ise milletin rızasına, onayına ve
denetimine ihtiyaç duyulmayan bir uygulama olduğunu görüyoruz.
Varlık Fonu marifetiyle denetimsiz
özelleştirmelerin ve kontrolsüz borçlanmaların önü
açılıyor. Dünyada varlık fonları cari fazla veren veya
belli sabit gelirleri olan ülkeler tarafından kuruluyorlar. Bu
fonların esas kuruluş amacı bugünün fazla veren gelirlerini
gelecek nesillere değer katarak aktarabilmek. Oysa Türkiyede Varlık
Fonu bu anlayışa zıt bir biçimde, elimizde olan
kaynaklarımızı satmak ve ipotek karşılığı
borç bulabilmek için kurulmuş durumda. Bırakın değer
katmayı, değerleri düşüyor ve millî varlıklarımız
riske giriyor. Türkiye Varlık Fonu, gelecek nesillerin gelirlerini
bugünden tüketerek günü kurtarmak için yönetiliyor. Esasında, Varlık
Fonu, ülkemiz ekonomisi ve siyasetinin AK PARTİ iktidarı
tarafından düşürüldüğü durumun bir sonucu olarak görülmeli. Tek
başına Varlık Fonu, hesapsızlığın,
sorumsuzluğun ve denetimsizliğin sembolü hâline geldi.
Son on yıldır giderek derinleşen
siyasi ve ekonomik yapısal tıkanma süreci Türkiyenin
kalkınabilmek için ihtiyaç duyduğu kaynakların teminini
güçleştirdi. AK PARTİ iktidarı ülkemizin değerlerine ve
gelecek nesillerin mirasına göz koydu. Bütçe dışı fonlar
başlığıyla 80li yıllarda
tanıştığımız bu sakat anlayışa Türkiye
yabancı değil aslında. Bütçe kapsamının
genişletilmesi politikası çerçevesinde 2000 ve 2001
yıllarında 69 adet fon kapatılmıştı. Türkiye
disiplinsiz fon uygulamalarından çok sıkıntılar çekti.
Ancak Varlık Fonunun bugünkü durumu geçmiş uygulamalardan çok daha
fazla zarar verecek potansiyeli taşıyor. Son bir yılda
Varlık Fonuna 68 milyar liralık nakit dışı devlet iç
borçlanma senedi verildiğini öğrendik. Fona alınan bazı
şirketlerin zararlarında son dönemde çok yüksek artışlar da
görülüyor. Elde kalan değerlerimiz Varlık Fonu kapsamına
alınarak keyfî kullanıma açık ve denetimsiz bir alan
oluşturuldu. Türk hazinesinin tüm varlıklarının paralel bir
borçlanma aracı yaratmak amacıyla kullanılmasını ve
tüm bu süreçlerin kamusal denetim mekanizmasının
dışında bırakılmasını kabul edemeyiz.
Varlık Fonu kapsamına alınan Türkiye Cumhuriyeti hazinesinin
sahip olduğu şirketlerin bizzat hazineden daha düşük
maliyetlerle finansman temin edebileceğine dair beklentiye girilmesi bile
vahimdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
- Türk hazinesinin hem içerideki hem de dışarıdaki kredibilitesi
sahibi olduğu birtakım şirketlerin kredibilitesinden daha
mı düşüktür? Türkiye Varlık Fonunun hazinenin de ortak
olduğu şirketlerin ipoteği karşılığı
borçlanması, üstelik Hazine ve Maliye Bakanlığından daha
düşük maliyetle finansman temin edebiliyor olması ülkemiz hazinesinin
ve siyasi inandırıcılığının AK PARTİ
iktidarınca nasıl bir felakete sürüklendiğinin en net
kanıtı. Ayrıca, böylesine aşağılayıcı
bir borçlanma metoduna cüret edilebilmesi bile ayrı bir skandal. Resmî
rakamlar özellikle kamu-özel iş birlikleri ve Türkiye Varlık Fonu
gibi bütçe dışı yükümlülükleri içermediği hâlde,
Türkiyenin kısa veya uzun vadede temin etmesi gereken finansman ve bunun
yarattığı kırılganlıklar hem ulusal hem de
uluslararası kamuoyunun maalesef bilgisi dâhilinde. Bilgi saklamakla,
gerçeklerden kaçmakla devletimiz itibar kazanmıyor; aksine, zarar
veriliyor.
Genel Kurulumuzu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, 6ncı madde üzerinde
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, on dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapacağız.
Sayın Yılmazkaya
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sorum Çalışma Bakanına: Kamu
hastaneleri ile özel hastanelerde yapılan tıbbi uygulamalardaki paket
fiyat uygulaması ve ödeme miktarları, maalesef, ithal ürün girdi
fazlalığı ve dolar kurundaki artışlardan dolayı,
olması gereken miktara göre çok düşük düzeylerde
kalmıştır. Bu durum, kamu hastanelerinde çalışan
doktor ve sağlık çalışanlarına çok daha az ödeme
yapılmasına, özel hastanelerde ise masraftan dolayı hastalardan
aşırı fark alımına neden olmaktadır. Üstelik kamu
hastanelerinde Covid hasta sayısının fazlalığına
bağlı yer yokluğu ve yoğunluktan, insanlarımız
tedavi için özel hastanelere daha fazla gitmek zorunda kalıyor. Ancak
paket fiyatlardaki düşüklük nedeniyle hastalar fahiş farklar vermek
zorunda kalıyor. Paket fiyat uygulamaları için yeniden düzenleme
yapıp vatandaşın bu mağduriyetini gidermeyi düşünüyor
musunuz?
Diğer sorum: Sayın Bakan, Covid
hastalarının kat servislerde yatış ödemeleri düşük
olduğu için ya da bu bahanelerle özel hastaneler fahiş farklar almaya
çalışıyor. Böylece, sonuçta hasta vatandaşlarımız
çok mağdur oluyor. Serviste yatacak Covid hastalarının paket
ödemesinde düzenleme veya alınan farklarda bir sınırlama
düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Erdem
ORHAN ERDEM (Konya) Teşekkür ediyorum.
İnsanlığın hoşgörü,
barış, adalet, ahlak ve erdeme dair öğretileriyle dünyanın
her yerinde benliğimize, kalplere dokunan Hazreti Mevlâna, yeryüzünde
oluşturduğu gönül iklimiyle, kendi ifadesinde Benim için ah, vah
etmeyiniz. Öldükten sonra benim mezarımı yeryüzünde
aramayınız, ariflerin gönlüde arayınız. diyerek
yüzyıllardır her dil, her din, her ırktan insanları
etkilemiş, gönüllerde yerini almıştır.
Coğrafyamızın, Anadolu insanının gönül
zenginliği, samimiyeti, hoşgörüsünün vücut bulduğu; ülkemizin,
Konyamızın gönül eri; Hazreti Peygamberimizin güzel
ahlakını kendine örnek alan Hazreti Pirin bugün, 747nci Hakka
vuslat yıl dönümü. Şebiarus; sevgiliyle buluşma, düğün
günü. Hazreti Mevlânayı rahmetle, minnetle anıyorum.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Pandemi de birçok
kişi evde oturduğu yerden çalışırken sağlık
çalışanları ise Covidle iç içe altmış saat fazla
mesai yapıyor, hastalık sonrası bile hemen göreve
başlıyorlar. Covid hastasından bazı akrabaları bile
uzak dururken bu meslektaşlarım nefesiyle, kanıyla, tüm vücut
sıvılarıyla iç içeler. Peki, sağlık
çalışanlarının ek ödemelerini ve fazla mesai ücretlerini
neden vermiyorsunuz? Sağlık çalışanları bu ülkenin
evladı değil mi? Artık yeter! Bu, elimde, haziran ayında
döner sermaye toplantısını Covidi bahane ederek yapmayıp
ek ödemeleri vermeyen bir başhekimin soruşturma evrakı. Yani
Covid tedavi edilen bir hastanede Covid tedavi eden 7-8 doktor Covid nedeniyle
bir araya gelip karar alamadı öyle mi? Ve bu konuda da başhekim hakkında
soruşturma yapılmıyor, hem de önlemleri gevşetip milleti
sokağa döktüğünüz haziran ayında. Sağlık
çalışanlarına 2020 yılı için ilave bir maaş,
ayrıca ek ödemeleri dokuz aylık toplamdan eksik olanların hastane
gelirlerinden bağımsız olarak kamu kaynaklarıyla ödenmesini
istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Süllü...
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) Belediyelerde
hizmet alımı kapsamında gerçekleşen güvenlik
soruşturmalarının bir kısmında Emniyetten
Soruşturma tamamlanamamıştır. sonucu gelmektedir. Trafik
cezası, vergi borcu gibi ufak nedenlerle tamamlanamayan güvenlik
soruşturmaları ayrıca kişinin masumiyet karinesine de zarar
vermektedir. Yerel yönetimlerin istihdam süreçlerinde aksama yaratan, Anayasa
Mahkemesinin iptal kararına rağmen yapılan güvenlik soruşturması
sebebiyle oluşan bu mağduriyetin giderilmesi için ne tür bir
düzenleme yapmayı düşünüyorsunuz? İdare bu konuda nasıl bir
sorumluluk almalıdır?
Ayrıca, Katarla mutabakat konusunda,
konuşmamda bir soru sormuştum Sayın Bakan, o konuda da bir
açıklama yaparsanız çok mutlu oluruz, bizi aydınlatırsanız.
BAŞKAN Sayın Fendoğlu
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür
ederim Başkanım.
Sorum Ulaştırma Bakanımıza:
Malatya Turgut Özal Tıp Merkezimiz çevre yolu üzerinde olup her gün 6 bin
araç giriş çıkış trafiği vardır. Gerek trafik ve
can güvenliği gerekse trafik yoğunluğunun önlenmesi
bakımından çevre yolunun Turgut Özal Tıp Merkezi
ışıklı kavşak noktasına köprülü kavşak
yapılması gerekmektedir. Daha önce de projede olan bu köprülü
kavşak yapımı 2021 planlamasında var mıdır? Yok
ise gündeme alınmasını talep ederim.
İkinci sorum: 1993ten beri
Diyarbakır-Elâzığ-Malatya-Sivas-Ankara hattında hizmet
veren, hat bakımı dolayısıyla dört yıldır
kapalı olan 4 Eylül Mavi Treni seferlerine ne zaman başlayacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Demir
MUSTAFA DEMİR (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ekonomideki başarılarımızın
arkasında bütçe disiplinindeki
istikrarlı duruşumuz vardır,
hazırladığımız tüm bütçeleri bu anlayışla
oluşturuyoruz. 2002de yüzde 11 olan bütçe açığını
yüzde 2ler seviyesine indirdik. Ekonomideki altyapımıza ve mali
istikrarımıza yapılan sistematik saldırılara
rağmen ekonomimiz güçlü bir şekilde ayakta kalarak, Sayın
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bütün bu
saldırıları boşa çıkardık. Hükûmetimizin
hazırladığı ve görüştüğümüz 2021 bütçesiyle vergi
gelirlerimizi daha etkin kullanıp büyüme ve istihdamın desteklenmesi,
sanayi ve teknoloji, ulaştırma, AR-GE, eğitim, sağlık
gibi ekonomik ve sosyal alanda büyük altyapı yatırımlarını
gerçekleştirecek, mali istikrarın ve büyümenin devamını
sağlayacağız.
Bütçemiz milletimize
hayırlı olsun.
BAŞKAN Evet, Sayın
Bakan, buyurun.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Sayın Başkan, öncelikle,
şimdi, SUT fiyatları on yıldır artmıyor deniliyor. SUT
fiyatları on yıldır artmıyor değil, SUT fiyatları
zaten 2008 yılından beri uygulanmakta. Dolayısıyla da on
iki yıldır uygulanmakta olan bir tebliğden bahsediyoruz.
Şimdi, ben artmayan
rakamları söyleyeceğim size. Temmuz 2018 yılında
yapılan değişikle SUT eklerinde yer alan 3.550 işlem koduna
yüzde 14 ile yüzde 225 arasında artış
yapılmıştır ve bu artışın bize, devletimize 2,5
milyar lira bir maliyeti olmuştur. Sonra, yine, 4 Eylül 2018 tarihinde
yapılan iyileştirmeyle de 3.900 tıbbi malzeme SUT kodu
içerisinden 1.666 kalem işleme yüzde 10 ile yüzde 350 oranlarında
artış yapılmıştır. Burada da bir 750 milyona
yakın bir artış sağlanmıştır. Sonra, bu
yıl, pandemiden önce 3 Mart 2020de, 2008 yılından beri ilk defa
SUTta yer alan tüm işlemlerin fiyatlarında artış
sağlanmıştır. Bu kapsamda, 9.047 işlemin tamamı
işlem fiyatlarında da yüzde 10 ile yüzde 25 arasında ve
bazı kalemlerde yüzde 30a varan bir iyileştirme
sağlanmış ve bunun da yaklaşık maliyetinin 8 milyar
olacağı öngörülmekte. Dolayısıyla, bahsettiğiniz, on
yıldır SUTta artış olmaması gerçeği
yansıtmamakta. Şu anda bahsettiklerim bile son iki senede 3 defa
SUTta güncelleme olmuş durumda.
Onun haricinde, pandemi döneminde Covid
tedavilerinin ücretsiz olması için aktardığımız kaynak
da 4,5 milyar liraya yaklaştı. Yoğun bakımdaki
şeylerin fiyatlarını 2 katına çıkardık. Yine,
yatakların fiyatlarını artırdık. Onun haricinde, bütün
tedavi giderlerini immün plazma tedavisini de geri ödeme listesine soktuk.
Dolayısıyla, SUT fiyatları bütçemizin imkânları dâhilinde
daima dinamik bir şekilde güncellenmekte, revize edilmekte.
SUTla beraber, unutmadan, Katarla olan
anlaşma
Biz, Bakanlık olarak ve diğer tüm bakanlıklarımız,
uluslararası arenada birçok mütekabil bakanlıklarımızla
değişik stratejik iş birliği anlaşmaları
yapıyoruz. Bu yeri geliyor iş gücü anlaşması oluyor, yeri
geliyor sosyal hizmetler alanındaki anlaşmalar oluyor.
Dolayısıyla, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı olarak hem Avrupadaki ülkelerle hem Körfez
ülkeleriyle çeşitli anlaşmalarımız var. Katardaki anlaşma
da bu şekilde bir anlaşmaydı, iş birliği
anlaşmasıydı. Hani, bunda çekinilecek ne var onu
anlamış değilim.
Diğer bir konu: İstanbulda
Romanların yaşadığı bölgelerdeki kentsel dönüşüm
yaşayanları yerinden etti. Böyle bir şey söz konusu değil.
6306 sayılı Kanun gereğince İstanbulda yapılan
dönüşüm uygulamalarının tamamı yerinde dönüşüm
ilkesiyle yürütülüyor ve hiçbir vatandaş yerinden edilmediği gibi tüm
projelerimiz de Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımızın sübvansiyonuyla desteklenmekte.
Orman köylüsünü sersefil ettiniz iddiası: Orman
köylümüzü 6831 sayılı Orman Kanununun 40ıncı maddesi
gereğince, ormanlardaki ağaçlandırma, bakım, üretim ve
benzeri hangi köy sınırlarında ise öncelikli olarak o köylüye
verilmekte. Dolayısıyla, orman köylüsü olmayanlara yüzde 25 gibi bir
hibe desteğimiz varken orman köylüsüne bu desteğimizin oranı
yüzde 65.
Tarım alanlarına yönelik toprak veri
tabanları oluşturulmaktadır. Güzel bir soru ama zaten var.
Tarım Arazileri Değerlendirme Ve Bilgilendirme Portalı (TAD)
olan sistemde mevcut, kullanılmakta ve buradan da erişim
sağlanabilmekte.
Arıcıların giderlerine yönelik hibe
desteği, 51 bini aşkın arıcımız var ve bunlara
100 milyonu aşkın bir arılı kovan desteği ödenmiş
durumda.
Yine, bal ve alternatif arı ürünleri üretiminin
yaygınlaştırılması projesi kapsamında da 15
milyon liralık bütçeyle 81 ilimizde Tarım ve Orman
Bakanlığımız hibe destekleri vermekte.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Çiftçilerimizin zor durumda bulunmasından
dolayı tarım kredi kooperatiflerinin ve Ziraat Bankasının
çiftçi borçlarını yapılandırmasına ilişkin bir
soru vardı. Tarımsal üreticilerimizin ve çiftçilerimizin
desteklenmesi amacıyla 2020 yılında -bundan bahsetmiştim-
hem Ziraat Bankası hem de tarım kredi kooperatifleri tarafından
kullandırılan hazine faiz destekli kredilerin geri ödemeleri
altı ay süreyle ertelenmişti. Yine, kredi borçlarının 2020
yılı taksitleri faizsiz olarak 2021 yılına ertelenmiş
durumda. Ayrıca, son yapılandırma kanunuyla da Tarım ve
Orman Bakanlığımız bünyesindeki, o bütçedeki kooperatiflere
daha önce kullandırılan faiz dâhil 840 milyon liralık kredinin
de yapılandırılması imkânı tanındı.
BAŞKAN 6ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 6ncı
madde kabul edilmiştir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben çok küçük bir hususu Sayın Bakanla
paylaşmak istiyorum. Daha önce vekillerimiz de sormuştu ama ben soru
sormaktan ziyade ilgilenmenizi istiyorum.
Birçok merkezde bu yeşil kart, yaşlılık
aylığı, engellilik aylığı konusunda kesilmeler
söz konusu. Özellikle, HDPye oy verenlerin bu şekilde kartları iptal
ediliyor. Somut bir ilçe örneği vereceğim: Muşun Varto ilçesinde
onlarca kişinin bize direkt başvurusu var; yeşil kartları
iptal ediliyor, yaşlılık ve bakım aylıkları iptal
ediliyor, kesiliyor. Yeni yeşil kart verilmesi ya da aylıkların
bağlanması için de Gelip AK PARTİye üye olmanız
gerekiyor. şeklinde sözlü beyanlar var. Yazılan dilekçelere hiçbir
şekilde yanıt alınamadı. Muş Vekilimiz de
yanımda.
Yani bu konuyla özellikle ilgilenmenizi ve bu
haksızlığın, bu mağduriyetin giderilmesini talep
etmekteyim.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Sayın Başkan, cevap verebilir miyim?
BAŞKAN Tabii, buyurun.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Lütfen o T.C.leri bize iletin. Kesinlikle böyle
bir şey söz konusu değil. T.C.lerini iletin.
Şimdi, şöyle bir şey var: Biz gelir
testleri yapıyoruz. Gelir testi yapıldığı zaman,
durumlarında bir değişiklik olmuşsa tabii ki ilgili sosyal
yardım miktarları değişir, kesilebilir ama bunların
hepsi gelir testleri ve durumları
Yani haneye bakmak lazım. Sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakıflarımız takip
ediyor. Biliyorsunuz, Türkiye genelinde bizim 1.003 tane sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakfımız var,
illerimizde valilerimiz ve ilçelerimizde kaymakamlarımız
tarafından mütevelli heyeti başkanlığı olan.
Dolayısıyla, dosyasına bakıp gelirinde herhangi bir
değişiklik olup olmadığını tespit etmemiz gerekiyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sadece
tutanaklara geçmesi açısından
Sayın Bakan, ben bizzat o dosyayı size
ileteceğim. Yani, zaten kaymakamlıklar eliyle yapılıyor, o
durumda netleştireceğiz.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Tamam.
BAŞKAN Sayın Özel.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
20.-
Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, SMA, ALS, DMD, MS gibi nadir görülen ve çok nadir
görülen hastalıklarla ilgili bir komisyon kurulduğuna ama raporunun
Genel Kurulda görüşülmediğine, bu hastalıklarla ilgili ulusal
bir politikaya ihtiyaç olduğuna ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
artık, bütçenin sonuna geliyoruz, bakanlar sadece bütçe
görüşmelerinde burada oluyorlar. Ben, Sayın Bakandan
Hem Bakanlar
Kurulunda dile getirilmesi hem de Mecliste grubu bulunan siyasi partilerin
üstünde durması gereken bir konu var. En çok, SMA hastası
çocukları duyuyoruz. ALS hastaları, DMD hastaları, MS
hastalarıyla ilgili bir Komisyon kuruldu.
Dünyada nadir görülen ve çok nadir görülen
hastalıklar diye bir grup hastalık var. Hep şöyle denilir:
Allah vermesin. Ama birilerine veriyor ve bu şey gibi, ovada
yıldırım bir ağaca düşüyor, o ağacın
altındakileri yakıyor. Bu hastalıklarda kullanılan
ilaçların adı genelde yetim ilaçlardır çünkü o kadar az ki
hiçbir firma buna yatırım yapmıyor, seri üretimi para
kazandırmıyor, o yüzden bu ilaçların adı yetim
ilaçtır. Türkiyede bir de fiyatından yetim düşmüş
ilaçlar var. Bu konuda yıldırım nereye düşerse orası
yanıyor. Meclis bu konuda bir Komisyon kurdu, Mart 2020de 199 sıra
sayısıyla da raporu dağıtıldı ama burada
görüşülmedi. Bizim bu raporu burada görüşmemiz lazım.
Ayrıca, Bakanlar Kurulunun o koca raporu
inceleyip bir çare araması lazım. Örneğin, Türkiye'nin bir yetim
ilaç politikası yok. Şöyle bir şey var, dünyada çokça rastlanan
bir örnek, deniliyor ki: Yetim ilaç kime lazım olursa olsun ve nadir
görülen hastalık kimin başına gelirse gelsin, bu, devlet
tarafından ödenir. Hadi devlet tarafından ödenmiyor, bir kasadan
ödüyorlar. Toplam bilmem kaç milyon dolarlık bir bütçe gerekiyor
yıllık, sağlık alanında para kazanan herkese eşit
paylaştırılıyor; örneğin, yüzde 40ı ilaç
üreticilerine, yüzde 10u depoculara, yüzde 50si de eczacılara.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Örneğin, Türkiyede öyle
olsa, yüzde 50 eczacılara düşse, bunu da 32 bine bölüyorlar, her
eczacı kendisine yük olmayacak bir para ödüyor ama bu hastalığa
yakalanan aile perişan olmuyor. Bunun gibi birçok formül var. Komisyonu
bunu çalışmış. Bütçe sonrası, yeni yılda -hani
geçen sene Sayın Şentopun sözü vardı, ilk iş hayvan
hakları yasasıydı; gerçi yapamadık ama- ilk iş, geçen
senenin sözünü tutalım, ikinci iş de bir an önce bu konuda hep
birlikte bir sorumluluk alalım. Çünkü sosyal medyada hepimize gelen
telefonlarda yüreğimiz acıyor ama yapabilecek bir şey olmuyor.
Bunda ulusal bir politikaya ihtiyaç var, sorumluluk hepimizin diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Ben de çok önemli bir konu
olduğunu düşünüyorum. Teşekkür ediyorum dile getirdiğiniz
için.
Evet, bütçe maratonunun son maddesine geldik ama
kısa bir ara vereceğiz izin verirseniz. Birleşime beş
dakika ara vereceğiz, sonra 7nci maddeden, son maddeden devam
edeceğiz.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.26
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.36
BAŞKAN: Başkan
Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 34üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)
BAŞKAN 2021 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanun Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
7nci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 7- (1) Bu Kanun
hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 7nci madde üzerinde gruplar
adına ilk konuşmacı İYİ PARTİ Grubu adına
Ankara Milletvekili Sayın İbrahim Halil Oral.
Buyurun Sayın Oral. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin 7inci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Genel kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, bir önceki
konuşmamda seçim bölgem olan ve itibarsızlaştırmaya
çalıştığınız Ankaranın sorunlarından
bahsetmiştim. Şimdi ise memleketim, doğduğum topraklar olan
Bitlisin meselelerinden bahsedeceğim. TÜİK araştırmalarında
en yoksul şehirler arasında yer alan Bitlisi
konuşacağım. İşsizliğin yüzde 25leri
bulduğu güzel Bitlisten bahsedeceğim.
Kıymetli milletvekilleri, TÜİK verileri
üzerinden bölgedeki yoksulluğu daha önce de dile getirmiştim. Bitlis;
çorak, bitik hiçbir şey yetişmeyen bir il, bir bölge değildir.
Bitliste işsizliği çözmenin pek çok kapısı vardır, bu
kapıların en önemlisi ise tütündür. İktidarınızda yani
2008 yılında tekelin 6 sigara fabrikası yabancı bir tütün
firmasına satılmıştır. Bu fabrikalardan biri Bitlis
Sigara Fabrikasıdır, fabrika kapatılmıştır. Sonuç
olarak, Bitliste tütüncülük bitme noktasına gelmiştir. Bitlis
tütünü, gerek kokusu gerekse kalitesi sebebiyle dünyada sayılı
tütünler arasındadır. Rahmetli Ecevitin bu tütünden özellikle
getirttiği, rahmetli Özalın Bitlis tütünü dünya piyasasını
yerinden oynatır. dediğini hepimiz biliriz ve hepimizin malumudur.
Bugün yapılması gereken, Bitlisin tütün sorununu çözebilmektir.
Dilinizden düşürmediğiniz yerlilik ve millîlik ilkesine uygun bir
şekilde Bitlisin evlatlarının çalışacağı,
Bitlisli şirketlerin işleteceği bir tütün fabrikasıyla,
Bitlis sigara markasını dünya piyasasına sokmak için
çalışılmalıdır. Bitlisliler tütün
fabrikalarını geri istemektedirler, tütünü kalkınmanın
anahtarı olarak görmektedirler.
Sayın milletvekilleri, Bitliste
sağlık alanında da ciddi eksiklikler vardır. Şehirde
çocuk yoğun bakım ünitesi maalesef yoktur, onkoloji ve çocuk
hastalıkları bölümleri ise sadece görüntüde vardır. Onkoloji ise
trajikomik bir meseledir. 57nci Hükûmet döneminde rahmetli Osman
Durmuşun -ki rahmetle ve minnetle anıyorum- Adilcevaz ilçesine
bacasız bir fabrika gibi hediye ettiği Adilcevaz Onkoloji
Hastanesinin bugün sadece tabelası kalmıştır. Bu hastane
bölgenin en önemli sağlık merkezi olacakken basit bir devlet
hastanesi hâlinde kalmıştır. Ahlatta,
muhtarlarımızın verdiği bilgiye göre Ahlat, Adilcevaz,
Bitlis arasında, bir çocuk doktoru gezerek âdeta üçlü hasta
bakabilmektedir. Bu durumlar gerçekten utanç vericidir.
Bitlisliler buradaki eksikliklerin çözülmesini
beklerken çok farklı hadiselerle karşılaşmaktadırlar.
Ankarada Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kararıyla bir
günde, hiçbir istişare yapılmadan Tatvan Devlet Hastanesi ve Rahva
çevresinde bulunan alanlar Tatvandan alınıp Bitlis merkeze
bağlanmıştır. Geçtiğimiz gün buradaki mahalle
muhtarları da bir araya gelerek bu düzenlemeleri protesto ettiler, böyle
kararların istişareyle alınması gerektiğini
vurguladılar. Biraz araştırdığımızda bu
alanlarda yol üstünde kalan son derece değerli ve ranta açık hazine arazilerinin
olduğunu biliyoruz. Şimdi soruyorum: Kimler Ankaradan bu kararı
aldırıp servetlerine servet katma planları yapmaktadırlar?
Emin olsunlar ki Tatvanın da Bitlislinin de kaynaklarını
kimseye yedirmeyeceğiz. Umarım bu yanlışlardan dönülür ve
sosyal medyadan memleketime dokunma çağrısı yapan
gençlerimizin istekleri yerine gelir, protesto etmek zorunda kalan
muhtarlarımızın sorunları derinleşmeden çözülür.
Kıymetli milletvekilleri, Bitlis-Tatvan-Ahlat
yolunda da önemli sorunlar mevcuttur. Ahlat şehir geçişinde
Karayolları Genel Müdürlüğü bir çalışma yaparak asfaltlama
uygulaması yapmıştır, bundan dolayı Karayollarına
teşekkür ediyorum ancak 8 kilometrelik güzergâhta sadece 2 yaya üst geçidi
mevcuttur. Ahlatlılar açısından bu, ciddi bir güvenlik
sorunudur. Ayrıca, 8 kilometrelik şehir geçişi yolunda yeterli
bir emniyet şeridi olmadığından özellikle kış
aylarında araç arızaları yaşanmakta ya da kazalarda trafik
güvenliği sıfıra inmektedir. Bu sebeple yol, güvenlik
şeridi için acilen genişletilmelidir. Bu güzergâhtaki yol
ayrımlarına da köprülü kavşak ya da
battıçıktı diye tabir edilen alt geçitlerden
yapılması elzemdir. Yoksa sık sık yaşanan kazalar ve
hatta ölümler devam edecektir. Ahlat şehir geçişi Ahlatı ikiye
bölmektedir. Şehrin gelişmesi ve kalkınması için
yerleşim yerleri arasındaki bağlantının kopmaması
şarttır. Ahlatın iki yakası bir araya getirilmeli, Van
Gölü kıyısına ulaşılması için bahsettiğim
tedbirler alınmalıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri, Bitlisin
merkezinde önemli bir proje gerçekleştirilmektedir. Dere üstü ıslah
projesiyle Bitlis merkezinde bütün şehri boydan boya bölen derenin üstünün
açılacağı, alanın genişleyeceği ve nefes
alınacak bir ortam oluşacağını bilmekteyiz.
Eskişehir Porsuk Çayı projesi nasıl bütün Türkiyede biliniyorsa
Bitlis dere çalışması da tam anlamıyla
gerçekleştirildiğinde şehrimiz için bir itibar eseri
olacaktır. Projede emeği geçenleri canıgönülden tebrik ediyorum.
Ancak projenin hazırlanması sürecinde yapılan istimlaklarda
ciddi mağduriyetler oluşmuştur. Dere çevresinde dükkânları
yıkılacak esnafın çoğu şikâyetçidir. Bir
kısmının dükkânlarına rayiç olarak çok düşük
meblağlar ödenmiştir. Dükkânların bir kısmında tapu
olmadığı için daha derin mağduriyetler
yaşanmaktadır. Bu konuyu Grup Başkan Vekilimiz Sayın Lütfü
Türkkan dile getirdikten sonra Bakanlık ve belediye koordinesinde ikinci
bir ekspertiz çalışması yapılmıştır; bundan
dolayı da teşekkür ediyorum ancak yine ciddi bir değişiklik
olmamıştır. Buradaki esnafın işlerine devam
edebilmeleri için hiçbir alternatif sunulmamıştır, yer
gösterilmemiştir. İktidara yakın bazı kişiler dışında
bu istimlak sürecinden memnun olan bir Bitlisli hemşehrim görülmemektedir.
CEMAL TAŞAR (Bitlis) Yanlış
demişler size Sayın Hocam, yanlış, yanlış;
baştan sona yanlış.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Bu
esnaflar ne yapacaklar?
Sayın Başkanım
CEMAL TAŞAR (Bitlis) Konuşmana üzüldüm,
yanlış hepsi. Yanlış bilgi.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Sayın Milletvekilim, doğru bilgiyi siz çıkar, buradan
sunarsınız.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Bize
sıra gelmiyor ki.
CEMAL TAŞAR (Bitlis) Bitlisli benim bak, yanlış
verdin bilgiyi.
BAŞKAN Genel Kurula hitap edelim.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Bu
esnaflar ne yapacaklar? Bitlisi terk mi etmelerini istiyorsunuz? İyi bir
iş yaparken bile mağduriyetler yaratacak kötü yönetim sergilemeyi
nasıl başarıyorsunuz Allah aşkına? Bitlis dere projesi
en baştan gözden geçirilmelidir. Mağduriyetler giderilmeli,
vatandaşlarımızın yıllardır
yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda kalmaları
engellenmelidir. Esnaflarımızın mesleklerini yapmaya devam
etmeleri için adımlar atılmalıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri, 3üncü
maddedeki konuşmamda bahsetmiştim, Bitlis dere projesindeki istimlak
mağduriyetleri gibi Ankaranın göbeğinde Hergele Meydanı
olarak bilinen alanda da sorunlar mevcuttur. Belki sizin tuzunuz kuru
olduğu için gitmemişsinizdir ama Ankarada yaşayan herkesin
hayatında bir kez de olsa yolunun düştüğü, bir şeyler
aldığı bu alandaki ikinci el ve spot piyasası eşya
satan esnaf mağduriyet içindedir. Bölge önce acele kamulaştırma,
sonra da riskli alan kararlarıyla istimlak edilmiştir. Yerine yurt
yapılacağı ifade edilmektedir. Burada bir dönüşüm
olması doğrudur, yurt için de iyi bir tercihtir. Ancak esnafın
mülkiyetindeki dükkânların istimlak bedellerinin değerlerinin neredeyse
onda 1i olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca, esnafa
taşınmaları için gösterilen alanda ise hiçbir inşaat mevcut
değildir. Buraların bazı dernek ve vakıflara verilerek
farklı amaçlarla kullanılacağı da,
aldığımız duyumlara göre, iddia edilmektedir. Hem Bitliste
hem Ankarada ve muhtemeldir ki ülkemizin pek çok yerinde istimlak
faciaları yaratmaktasınız. Küresel salgının ekonomiyi,
esnafı vurduğu bu dönemde 500 lira kira yardımı
yapmayı ballandıra ballandıra anlatıyorsunuz ama esnafın
dükkânlarına sadaka verir gibi rayiç bedeller verip çekiliyorsunuz, sonra
bu çatı altına gelip bütçe talebinde bulunuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) -
Milletin gözü yaşlıyken, milletin karnı açken bu bütçeden
şatafata, ölü yatırımlara harcayacağınız her
kuruş meşru değildir. Bu kürsüye çıkıp İktidar
size verilmeyecek. diyecek kadar kibre boğulmuş
durumdasınız. Vatandaşa kuru ekmeği layık görüp
milletin adamlığından bahsedecek kadar kendinizi
kaybetmişsiniz. Türk milleti sizi kendinize getirmeyi iyi bilecektir.
Sandıkla yüzleştiğiniz gün, Bitlisteki rantın da,
mağdur Hergele esnafının da ne demek istediğini çok iyi
anlayacaksınız.
Bu düşüncelerle bütçemizin hayırlı
olmasını, Türk milletine hayır getirmesini niyaz ediyor;
hepinizi, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Hatay Milletvekili Sayın Lütfi Kaşıkçı.
Buyurun. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Teklifinin 7nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve ekran
başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yeni bütçeyle birlikte
aslında bir yılı daha geride bırakmış
bulunmaktayız. Geride bıraktığımız yıl hem
ülkemiz hem de dünya için sarsıcı gelişmelerin
yaşandığı, toplum hayatını derinden etkileyen bir
yıl oldu. Felaketlerin her türlüsünü art arda
yaşadığımız 2020 yılının hiç
şüphesiz en çok iz bırakan olayı, coronavirüs salgını
ve bu salgın karşısında çaresiz kalan dünyamızdı.
En gelişmiş laboratuvar imkânlarına sahip ülkelerin dahi çok
kötü bir sınav verdiği dönemi insanoğlu, büyük bir
şaşkınlıkla izlemek ve kendisine tavsiye edilen yeni
normale adapte olmakla geçirdi. Geldiğimiz noktada ülkemiz,
aldığı önemli tedbirlerle bu süreci daha az kayıpla
geçirmek adına büyük ve gayreti teşekküre şayan bir süreç
geçirdi. Bu zorlu süreç bizlere bir ülkenin altyapısının,
sağlık altyapısının güçlü olmasının ne kadar
kıymetli olduğunu tekrar gösterdi. Bu vesileyle seferberlik ruhuyla
on aydır milletimizin sağlığı için mücadele eden tüm
sağlık çalışanlarına huzurlarınızda
teşekkür ediyorum. Bu mücadele sırasında kendi
sağlığını hiçe sayarak ebediyete irtihal eden
sağlık çalışanlarımıza da Allahtan rahmet
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, her ne kadar 2020
yılını hafızalarımızda
bıraktığı derin felaketlerle hatırlayacak olsak da
Türk tarihine bıraktığı anlamlı gelişmeleri de
görmezden gelemeyiz. 2020 yılı içerisinde yaşanan askerî ve
politik gelişmelerin bugün için kıymeti tam olarak anlaşılmasa
dahi ileride Türk tarihi açısından dönüm noktalarından biri olarak
kayda geçtiğini hep birlikte göreceğiz.
Peki, ne mi yaşandı 2020
yılında? Egemenlik hakkımız olan Ayasofya Camisinin
milletimizin ibadetine açılması, 1974 yılından itibaren
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde hayalet şehir olarak bilinen
kapalı Maraşın sivil yaşama açılması,
Azerbaycana ait olan ancak yıllardır Ermenistan tarafından
işgal altında tutulan Karabağ bölgesinin işgalden
kurtulması, yine, Türk milletini enerjide dışa
bağımlılıktan kurtarmak adına yapılan
çalışmalar neticesinde Karadenizde ilk hidrokarbon keşfinin
yapılması.
Değerli milletvekilleri, Ayasofyanın
ibadete açılması, kapalı Maraşın açılması,
Karabağın işgalden kurtulması ve derin denizlerdeki
hidrokarbon keşfi bu yıl içinde yaşanan önemli gelişmeler
olarak kayıtlara geçmiştir. Her ne kadar yaşanan bu
gelişmeler bu Meclis kürsüsünden küçümsenmeye çalışılsa da
kıymeti hem milletimiz tarafından hem de tarih önünde
tescillenmiştir.
Değerli milletvekilleri, dünya enerji
tüketimine paralel olarak ülkemizde de enerji tüketimi artmaktadır.
Neredeyse dünya tüketiminin yüzde 1ini tek başına Türkiye
gerçekleştirmektir. Bu artışa paralel olarak bütçeden
ayrılan payın her yıl arttığı ve bu miktarın
cari dengemizi olumsuz yönde etkilediği bir gerçektir. Her ne kadar son
yıllarda yenilenebilir enerji kaynaklarımızı artırsak
da doğal gaz ve petrol hâlâ ülkemiz için önemli bir enerji
kaynağı olma özelliğini sürdürmektedir. Türkiye İstatistik
Kurumunun verilerine göre, Türkiye'nin 2019 yılı toplam ithalatı
202 milyar 705 milyon dolar olarak gerçekleşirken, enerji ithalatı
faturamız ise 41 milyar 184 milyon 553 bin dolar olmuştur.
İthalat rakamları, enerji kaleminin, ülkenin cari
açığı üzerinde çok büyük etkisi olduğunu göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, KİT Komisyonu
üyesi olarak, enerji alanında faaliyet gösteren özellikle, Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığı ve BOTAŞ gibi
kurumlarımızı yakinen takip etme fırsatı
bulduğumuzu ve bu kurumların ülkemizin enerji ihtiyacını
karşılayabilme adına nasıl özveriyle
çalıştığına da şahitlik ettiğimizi buradan
bildirmek isterim. Ülkemizin enerji faturasının
kabarıklığını düşürebilme adına Enerji
Bakanlığının ortaya koyduğu vizyon doğrultusunda
özellikle, 2018 yılından itibaren kendi deniz filomuzu kurarak hem
derin denizlerde Barbaros Hayreddin Paşa ve Oruç Reis gemileriyle sismik
araştırma yapılarak rezerv alanları belirleniyor hem de
Fatih, Yavuz ve Kanuni gemilerimizle sondaj faaliyetleri
gerçekleştiriyoruz. Bu çalışmaların netice verdiği ve
ilk keşfin 21 Ağustos 2020 tarihinde 300 milyar metreküp, ikinci
keşfin ise 17 Ekim 2020 tarihinde ve 85 milyar metreküp olduğu
Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından milletimizle
paylaşıldı.
Değerli milletvekilleri, Cumhur
İttifakının bir amacı da bu necip milleti gelecek
yüzyıla kendi öz kaynaklarıyla, dışa bağımlılıktan
kurtulmuş bir şekilde ulaştırmaktır. Dün
uluslararası şirketlere yaptırdığımız sismik
ve sondaj çalışmalarına hem milyonlarca dolar para ödeyip hem de
Yeterli rezerviniz yoktur. cevabını alıyorduk. Ancak,
şimdi, kendi gemilerimiz ve kendi yetişmiş
insanlarımızla sismik ve sondaj
çalışmalarımızı yapıp sonuç almaya
başlamanın büyük gururunu yaşıyoruz. (MHP
sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Bugün, savunma sanayimize uygulanan
ambargonun bir benzerini de dün enerji sektöründe millîleşme hamlelerine
başladığımız zaman Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığının kıymetli yöneticilerine yaptılar.
Dün enerji sektöründeki ambargoları bize Tuna-1 kuyusunda hidrokarbon
yatağı olarak nasıl geri döndüyse bugün savunma sanayisindeki
ambargolar da yarın bize GÖKBEY helikopteri, ATMACA füzesi, Millî Muharip
Uçağı olarak geri
dönecektir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Genel Başkanımız Devlet
Bahçeli Beyin de ifade ettiği üzere Hiçbir ambargo, hiçbir
yaptırım, hiçbir baskı ve tehdit bizi yolumuzdan döndüremez. Bu
vesileyle bir çalışıyorsak on çalışacağız,
bir yapıyorsak yüz yapmayı deneyeceğiz. Hiç kimseye eyvallah
demeyeceğiz, muhannete muhtaç düşmeyeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti
bağımsız ve egemen bir devlettir; kendi kaderine kendisi yön
verir, istikamet çizer. Türkiyeyi cephe ülke, mevzi ülke, siper ülke görenler
şaşkınlık içerisinde bocalayan şuursuzlardır.
Boynumuza tasma geçmez, ayaklarımıza pranga vurulmaz, irademiz rehin
edilmez. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkanım, enerjide atılan
bu güçlü ve kararlı adımların milletimiz tarafından
takdirle karşılandığı ortada. Kısa ve orta vadede
kendi enerjimizi, kendi enerji ihtiyacımızı karşılama
noktasında yatırımların artarak devam ettiğini
görmekteyiz. Bu manada, Doğu Akdenizde yapılan arama
çalışmalarına paralel olarak ileride bulunup
çıkarılacak doğal gazın ülkemize
taşınmasının hangi noktadan yapılacağı da
ilgili kurumlar tarafından planlanmaktadır.
İşte, bu planlamalar yapılırken
Doğu Akdenizde âdeta bir havuz konumunda olan İskenderun Körfezinin
stratejik konumundan daha fazla faydalanılması gerektiği
inancındayım. Dörtyoldaki 263 bin metreküplük LNG depolama
kapasitesiyle dünyanın en büyük depolama kapasitesine sahip FSRU
tesisimizle, 2019 yılında 14 milyon 816 bin 411 varil ham petrolü
Batmandan Dörtyola taşıyan Batman-Dörtyol Ham Petrol Boru
Hattıyla, yine, Dörtyoldaki özel dağıtım
şirketlerinin liman ve güçlü altyapılarıyla, İskenderun ve
Payasdaki güçlü demir çelik sektörünün varlığıyla ilimizin
enerjide önemli bir üs olma potansiyeli
taşıdığını ifade etmek isterim. Dörtyol
başta olmak üzere, ilimizin tamamı enerjide önemli bir görev
üstlenmeye hazır hâldedir. Ayrıca, Dörtyol ilçemizdeki Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığına ait 6 bin dönümlük arazinin
varlığı, bölgemizde planlanan rafineri ve petrokimya tesisleri
için en uygun alanın bir başka yer değil, Dörtyol ilçemiz
olduğunu açıkça göstermektedir. İlimiz istihdamına önemli
katkı sağlayacak bu tesislerin Hatayda temellerinin atılması
tüm hemşehrilerimizi de ayrıca mutlu edecektir.
Sayın Başkanım, sözlerime son
vermeden önce, Hatay, üreten, ürettiğiyle de ülkemize katma değer
sağlayan bir ilimiz. Hatay üretmeyi seviyor, dolayısıyla
üretirken de ülkemize katma değer sağlıyor. Bu manada, Hatayda,
sayın milletvekillerimizin, tüm siyasi partilerdeki milletvekillerimizin
de takdir edeceği üzere çok önemli yatırımlar gerçekleşti.
Özellikle Reyhanlıdaki Reyhanlı Barajı gerçekten mega bir
projeydi. Baraj bitti, su tutmaya başladı. Ancak bu projenin
yanında birkaç mega projemiz daha var. Bu projelerin hayata geçmesini
istememizin tek sebebi de üretmek ve ülkemize katma değer sağlamak,
başka hiçbir sebebi de yok. O yüzden, özellikle Gaziantep
milletvekillerimiz de burada, Kahramanmaraş, Kilis, Şanlıurfa
milletvekillerimiz, hepimizin dört gözle beklediği bir Amanos Tüneli var.
Bu Amanos Tüneli gerçekten Hatay için çok stratejik bir tünel olma
özelliği taşıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
LÜTFİ KAŞIKÇI (Devamla) Bu tünel hayata
geçtiği takdirde yüzlerce fabrikanın birden bacaları tütmeye
başlayacak. O yüzden, bölgedeki tüm illerimizin böyle dört gözle, hasretle
beklediği bir tünel. Hatta bu tünelin uzunluğunun 19 kilometre
olacağı ifade edilmişti ve Hassa ile Dörtyol ilçemizi birbirine
bağlayacaktı. O zaman Milliyetçi Hareket Partisi İl
Başkanıydım, ifade ettim; 19 kilometrelik bu tünelin ismiyle
ilgili de bir önerim olmuştu o zaman. Hatayda 19 Aralıkta ilk
kurşun atılmıştı, 19 kilometrelik bir tünel.
Dolayısıyla bu tünel, Amanos Tüneli değil, 19 Aralık
İlk Kurşun Tüneli olsun. diye de bir ifadem vardı. O ifademi
de yine buradan, yüce Meclisten, bu kürsüden ifade etmek istiyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Biz bu yatırımların inşallah
Hataya geleceğini ümit ediyoruz ve istiyoruz.
Tekrardan Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Lütfi Başkan,
Hataya yapılan bütün yatırımları destekliyoruz.
HÜSEYİN YAYMAN
(Hatay) Tünel yapılacak Başkanım.
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili
Sayın Remziye Tosun.
Buyurun Sayın
Tosun. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
REMZİYE TOSUN (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ilgili madde üzerine grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, 22 Ekim 2020 tarihinde yine siyasi bir soykırım
operasyonuyla gözaltına alınıp tutuklanan HDP Diyarbakır
İl Eş Başkanlarımız Hülya Alökmen Uyanık ve
Zeyyat Ceylan şahsında, tüm siyasi tutsakları saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
Geçmiş
yılların bütçelerinde olduğu gibi bu yıl hazırlanan
bütçenin de ne yazık ki halkın sağlık, eğitim, sosyal
güvenlik ve sosyal hizmetler ihtiyaçlarına cevap vermediği
ortadadır. Amaçlanan halkın çıkarları değil,
sermayenin, işverenin, rantçının, yandaşın, eş
dost, akrabanın çıkarları olunca ortaya böylesi, yerli ve
yabancı tekellerin ve savaş lobisinin ihtiyacına göre
hazırlanmış bir bütçe çıkmıştır. Emekçiler,
işçiler, gençler, kadınlar bu bütçede yok çünkü halkın bütçe
hakkı yok sayılmıştır. Bütçe hakkı yok
sayıldığı için muhalefet partileri, demokratik kitle
örgütleri, emek örgütleri, kadınlar ve kadın örgütleri,
sağlık emekçileri, emekliler, kısacası iktidar
dışında tüm kesimler bu sürecin dışında
tutulmuştur. Daha da ötesi, tek adam rejimiyle birlikte Meclis de baypas
edilerek bu bütçe saray tarafından hazırlanmıştır.
Saray rejiminin bu bütçesinde de çocuklar yok, engelli bireyler yok;
sağlık, eğitim, kamu hizmetine erişim ve sosyal güvence
hakkı yok; eşitlik, özgürlük, adalet, insan hakları bu bütçede
yine yok. Peki bu bütçede ne var? Yağma var, talan var, yolsuzluk var,
rant var, ekolojik yıkım var.
CAHİT ÖZKAN
(Denizli) Ezbere sözler bunlar. Burada hizmet var, mücadele var, memleket
aşkı var, sevdası var, vatan mücadelesi var.
REMZİYE TOSUN
(Devamla) 2021 yılı bütçesine baktığımızda
yine, gelir eşitsizliğinin derinleştiğini,
adaletsizliğin büyüdüğünü görüyoruz. En ağır yük olan
vergiler üzerinden bir kez daha emekçi halka yüklenirken toplanan bu vergiler ise
halka geri dönmüyor. Halk için ne bir kamu hizmeti üretiliyor ne de halka
iş sağlayacak, halkın yaşam kalitesini yükseltecek
yatırımlar yapılıyor. Peki, AKP topladığı bu
vergilerle ne mi yapıyor? Tek adam rejimini güçlendirmeyi hedefleyen
alanlara harcıyor; savaşı, rantı, toplumsal
yaşamın sınırlandırılmasını, kamusal
alanların tasfiyesini finanse ediyor. Sonuç ortada; daha fazla sömürü,
daha fazla yoksulluk, açlık, sefalet, işsizlik, daha fazla
baskı, daha fazla cezaevi, daha fazla işkence, daha fazla ölüm.
Çığ gibi büyüyen halkın demokrasi talebi ve iradesine
rağmen AKP ve küçük ortağı MHP yaşamı savaş ve
şiddetle iç içe, yeni baştan düzenlemeye çalışıyor;
bunun finansmanını, hazırladığı bu bütçe
aracılığıyla yapıyor, maliyetini ise düzenin en büyük
mağduriyetini yaşayan halkımıza yüklüyor. Milyonlar,
insanca yaşamanın ve insanca çalışmanın her gün daha
da zorlaştığı bu pandemi koşullarında
hayatlarını altüst eden sorunlarının çözülmesini beklerken
bu iktidar, kendi bekası uğruna kamu kaynaklarını
savaşa ve savunma sanayisine aktarmaya devam ediyor. İktidar, kendi
gelir ve gider ödeneklerine, örtülü ödeneklerine yüzde 50nin üzerinde zam
yaparken halka açlığı, yoksulluğu dayatıyor; kendileri
israf içinde yaşayıp yetim hakkı yemeye devam ederken, bütçeyi
hortumlarken Yoksulluk da zenginlik de insanın fıtratında var.
diyerek halka şükretmeyi tavsiye ediyor. (HDP sıralarından
alkışlar)
Bu bütçeyle biraz daha sona geldiniz. Tek gerçek
var, o da sizin gidecek olmanızdır. (HDP sıralarından
alkışlar) Bu vesileyle, milyonların talebini buradan bir kez
daha haykırıyoruz: HDP olarak saraya, savaşa değil,
işçiye, emekçiye adil, demokratik ve toplumsal cinsiyet
eşitliğine duyarlı bir bütçe istiyoruz.
Değerli milletvekilleri,
yaşadığımız pandemi sürecinden hayatın birçok
alanı olumsuz etkilendi. Eğitim alanı da iktidarın
yanlış eğitim politikalarından dolayı bu süreçten en
çok etkilenen alanlardan biri oldu. Eğitim hakkı temelinde bütün
çocukların nitelikli eğitime ulaşmasının her
koşulda sağlanması gerektiğini bir kez daha açıkça
gösterdi. Pandemi süreci, dünyada yaşanan eşitsizliği belki de
ilk defa böyle gün yüzüne çıkardı.
Eğitim sisteminde aylardır süregelen bir
bocalama var. Pandemiyle birlikte uygulamaya konulan uzaktan eğitim
sistemi sadece ekonomik ve teknolojik imkânları olanların
erişebileceği bir sistem oldu. Bu imkânlara sahip olmayan çocuklar
ise uzaktan eğitim sistemine dâhil olamadı ve Bakanlık bu
çocukların eğitim hakkı için hiçbir çaba da sarf etmedi.
Salgın öncesinde dahi yoksulluk nedeniyle örgün eğitime
erişemeyen binlerce çocuk vardı; şimdi, salgın
sırasında, yoksulluk nedeniyle bilgisayar ve internete
erişemeyen binlerce çocuk daha eğitim hakkından mahrum
kalmıştır. Fırsat eşitsizliği gittikçe
derinleşmiştir. Burada asıl sorun, iktidarın tüm
öğrencilerin uzaktan eğitime ulaşamadığını
bilmesine rağmen herhangi bir önlem almamış olmasıdır.
İlgili sivil toplum kuruluşları,
eğitim sendikaları bu konuda Hükûmeti defalarca
uyarmıştır ancak öğrenci ve öğretmenlere yönelik
ücretsiz internet, tablet, bilgisayar dağıtılması,
vergilerin kaldırılması gibi öneriler Bakanlıkça gündeme
dahi alınamadı.
Bakın bu fotoğrafa, Mardinin
Kızıltepe ilçesinde çekilmiş. Bu çocuk, interneti
olmadığı için pandemiden dolayı kapalı bir kafenin
internetiyle EBAdan derse girmeye çalışıyor; bu kış
mevsiminde ayağının çıplak olması da cabası. (HDP
sıralarından alkışlar) Kürtlerin yoğun olarak
yaşadığı bölgelerde, bu fotoğrafta olduğu gibi,
binlerce çocuk yoksulluktan kaynaklı eğitim hakkına
ulaşamıyor.
Bakın, bir fotoğraf daha paylaşmak
istiyorum. Yüksekovanın Serindere köyünde yaşayan, üniversiteye
hazırlanan Çiğdem kızımız ne diyor: Ya, biz
kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz? İnsanlar uzaya
gidiyor, bizde hâlen şebeke sıkıntısı var. Ben yetkili
olsaydım utanırdım. diyor ve ekliyor: Siz de
farkındasınız, doğu ile batı arasında şu
dağlar kadar fark var. (HDP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) O
eskidendi eskiden, şimdi değil.
REMZİYE TOSUN (Devamla) Keşke bu
manzaralar karşısında, körelmiş vicdanlarınız
biraz olsun sızlayabilseydi; belki o zaman eğitim alanında
piyasacı, rantçı, antidemokratik politikalardan vazgeçip her
çocuğun parasız, ana dilde eğitim alması ve
yoksulluğun azaltılması için biraz daha çabanız olurdu. Bu
manzaranın sorumlusu sizsiniz. Eğitim gibi son derece önemli bir
alanda yaşanan bu fırsat eşitsizliğinin sorumlusu sizsiniz.
Krizi, yoksulluğu derinleştiren; bütçe kaynaklarını eğitime,
sağlığa değil, savaşa aktaran sizsiniz. (HDP sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, OHAL kapsamındaki
ihraçlarla yaratılan adaletsizlik hâlâ devam ediyor. Ataması
yapılmayan öğretmenler sorunu büyümeye devam ediyor.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Konuşmacının doğudan haberi yok.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Söyledikleri doğru
değil, gerçek dışı beyanlar.
REMZİYE TOSUN (Devamla) Siyasi iktidar ve
Millî Eğitim Bakanı öğretmen açığını
kapatmamakta ısrar ediyor. Pandemi süreci de tıpkı darbe
sürecinde olduğu gibi fırsata çevrilip güvencesiz çalışma
şekli olan ücretli öğretmenlik de kalıcı hâle getirilmek
isteniyor.
Özetle, öğretmenlere 3600 ek gösterge
verilmemesi, uluslararası sınavlardaki
başarısızlıklar, eğitime erişimde yaşanan
sorunlar ve daha birçok açıdan Türkiyede eğitim sisteminde büyük bir
kriz yaşanıyor. İktidar, eğitim alanında söz konusu
rantçı, bilimsellikten uzak, antidemokratik politikalarında
ısrar ederse bu kriz tablosu, Covid-19 pandemisiyle büyük bir çöküşü
de beraberinde getirecektir.
Türkiyede ana dilde eğitim yok sayılmaya
devam ediyor. Bugün, dünyanın birçok ülkesinde ana dilde eğitim ve
öğretim hakkı anayasal güvence altına
alınmıştır. Türkiyedeki durum ise oldukça vahimdir.
Devletin farklı dil ve lehçelere yaklaşımı sadece yasakla
kalmamış; ana diller yok sayılmış, inkâr edilmiş,
özellikle okullarda asimilasyonlar uygulanmıştır.
Peki, ana dil neden önemlidir? Ana dil,
halkların geçmişini geleceğe bağlar. Toplumlar tarihsel ve
kültürel birikimlerini ana dilleri aracılığıyla sonraki
kuşaklara aktarır. Bu yüzden Türkiyede bir an önce bu yasakçı
zihniyet bir kenara bırakılmalı, çok dilli kamu hizmetleri
hayata geçirilmeli ve Türkiyede konuşulan tüm dillerde eğitim
hakkı anayasal güvence altına alınmalıdır.
Bizim için en büyük mücadele gerekçelerinden biri
olan ana dilde eğitim hakkı, vazgeçilmez, en temel insan
haklarından biridir ve sizler bunu anlayana kadar bizler mücadeleye ve
savunmaya devam edeceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına son
konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Sayın Kani Beko.
Buyurun Sayın Beko. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KANİ BEKO (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 bütçesi, ülkemizde,
milyonların salgın sürecinde ekmek ve gelir kaybı
yaşadığı, işsizliğin arttığı,
esnek ve güvencesiz çalışmanın
yaygınlaştığı, işçilerin kıdem
tazminatı başta olmak üzere neredeyse bütün haklarının
hedefe konulduğu koşullarda hazırlanmıştır.
İşte bu süreçte hepimizin gözü kulağı Asgari Ücret Tespit
Komisyonunun yürüttüğü görüşmelerdedir. 10 milyona yakın asgari
ücretli işçi, ailesiyle birlikte açlık sınırı
altında yaşarken Komisyondan insan olmaktan kaynaklanan temel
ihtiyaçlarını giderecek bir maaş beklemektedirler.
Asgari ücretle çalışan işçilerin
hazırlamış olduğu örnek bir tablo: Aylık giderleri; kira
1.500 lira, elektrik 250 lira, su 150 lira, doğal gaz 600 lira,
ulaşım 250 lira, mutfak 1.000 lira, eğitim 400 lira,
sağlık yok -asgari ücretlinin hastalanmaya hakkı da yok- sosyal
etkinlik yok, çay ve kahve yok. Toplam 4.150 lira, asgari ücret ise 2.324 lira;
açlık sınırı 2.500 lira, yoksulluk sınırı
ise 8 bin lira.
Asgari ücretle çalışan 10 milyona
yakın işçinin hepsi sanki bekârmış gibi, 1 işçi için
hesap yapılmaktadır. Asgari ücret belirlenirken işçinin ailesi
de dikkate alınmalı, en azından 4 işçi için
hesaplanmalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
OECD verilerine göre asgari ücretin satın alma
gücü açısından Türkiye, OECD ülkeleri içerisinde 18inci sırada
yer almaktadır. Ayrıca, Türkiye, Avrupa ülkeleri içerisinde asgari
ücreti en düşük ülkeler arasındadır. 2003 yılında
asgari ücretin yıllık tutarıyla 25 altın alınabilirken
2020de yıllık net asgari ücretle sadece 10 cumhuriyet
altını alınabilmektedir. Bir yılda doğal gaza
yapılan yüzde 40 oranındaki zam sonrası, asgari ücretle
çalışan, kışın birinci derece yakınlarıyla
aynı evi paylaşmaktadır.
Adalet halkın ekmeğidir, işçilerin de
geleceğidir. (CHP sıralarından alkışlar) Asgari ücret
kararını verenlerin adil ve vicdanlı olmasını
bekliyoruz. Unutmayalım ki asgari ücret sadece işçilerin meselesi
değil, asgari ücret bir memleket meselesidir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bu nedenle diyorum ki: Asgari geçim indirimi, asgari
ücretin dışında kalmalıdır, asgari ücretten kesinlikle
vergi alınmamalıdır, işçi ve memur ayrımı
yapılmamalıdır. Tek asgari ücret olmalı, işçi memur
ayrımı ortadan kaldırılmalıdır. Asgari ücretle
çalışan işçilere de Şeker ve Kurban Bayramında en az
birer maaş tutarında iki ikramiye verilmesi için Meclis gerekli
adımları atmalıdır.
Değerli milletvekilleri, açıklanan son
işsizlik verilerine göre geniş tanımlı işsiz
sayısı 10 milyona yükselmiştir, bu rakam 95 ülkenin nüfusundan
fazladır. Covid-19 ve ekonomik krizin iş gücü piyasaları
üzerindeki tahribatı ağır bir biçimde sürmektedir.
İşsizlik Fonunun yüzde 90ını amacı
dışında kullandınız, 135 milyar liranın sadece
yüzde 10unu işsiz kalan işçilere verdiniz; bu, Anayasaya
aykırıdır. Türkiyenin çeşitli bölgelerinde, hayatlarını
çalışarak kazanan fabrika işçileri, küçük esnaf, seyyar
satıcılar, çiçekçiler, müzisyenler, düzensiz ve günübirlik
işlerde çalışanlar, tüm dünyayı saran ve yayılma
hızı ülkemizde de her geçen gün devam eden coronavirüs
salgını nedeniyle zor durumda kaldılar.
Alınan tedbirler haklı olabilir ancak
bunlar pek çok sektörü bitirip bu sektörlerde çalışan milyonlarca
emekçiyi evlerine ekmek alamaz duruma getirmiştir. Devletin özellikle
koruması gereken en korumasız, güvencesiz kesimlerin
başında gelen sendikasız olan işçiler, küçük esnaf, seyyar
satıcılar, çiçekçiler, müzisyenler, düzensiz ve günübirlik
işlerde çalışan 5,5 milyon vatandaşımız maalesef
gelirini kaybetmiştir.
Buradan uyarıyorum: Genel sağlık
sigorta primini ödemeyen 5 milyona yakın vatandaşımız 2021
yılında, borçları ertelenmezse birinci derecede
yakınlarıyla birlikte devlet ve üniversite hastanelerinde tedavi
olamayacaklardır. Bu bütçenin asıl gündemi bu olmalıdır.
Önemli bir konu: Siyasi partilerde olduğu gibi
sendikalarda da baraj sistemi devam etmektedir. Haziran ayında 15
sendikanın yetkisi bitti. Meclisten yeniden yetki alamazlarsa 50 bin
işçi, ailesiyle birlikte 250 bin kişi mağdur olacaktır.
OECD ülkeleri arasında sendikalaşmada son sıradayız.
Sendikal hak ve özgürlüklerin önü açılmalı, siyasi ve sendikal
barajlar kaldırılmalıdır. Sendikalar darbelere
karşıdır, demokrasiden yanadır. Ülkemizde 10 milyona
yakın sendikalı ve örgütlü işçi olsaydı Türkiye darbeler
ülkesi olmazdı. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Recep Tayyip Erdoğan
ve saray Türkiye ekonomisinin yüzde 5-6 oranında büyüdüğünü
söylemektedir. Madem öyle, peki, neden ülkemizde 10 milyona yakın
işsiz var? Neden işçi sağlığı, iş
güvenliği önlemleri için bütçe ayırmadınız, bugüne kadar 25
bin işçinin ölümüne sebep oldunuz? İşçilerin ölümüne neden
olanların kalbi kurusun, kalbi kurusun, kalbi kurusun diyorum! (CHP
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
Başta Soma, Ermenek madenleri olmak üzere
ülkemizin birçok iş yerlerindeki iş cinayetlerinden ders
almadınız. Bugün iş cinayetlerinde Avrupada 1inci, dünyada
maalesef 3üncü durumdayız. Yürümek isteyen madencileri dövdünüz, hak
ettikleri maaşları vermediniz.
Sağlık emekçileri ve çalışanlar
corona virüsüne karşı bizi korumak için hayatını ortaya
koyarken onları şehit saymadınız. Dünya Sağlık
Örgütü ve ILO Corona meslek hastalığıdır. demesine
rağmen, siz kabul etmediniz. Neden 620 bin sağlık emekçisine
görev vermediniz? Neden 500 bin öğretmenin ataması yapılmadı
diye 100e yakını intihar etti? Neden 30 bine yakın sosyal
hizmet uzmanı iş bekliyor? Neden kamuda 14 bin engelli
açığı varken engellilerin atamasını
yapmadınız? Neden Samsunda işsiz olan bir
yurttaşımız iş, aş diyerek intihar etti? Neden
biliyor musunuz? Çünkü 5li çeteye para vermekten kasada para kalmadı, para
kalmadı! (CHP sıralarından alkışlar)
Sevgili mücadele arkadaşlarım, saray on
sekiz yılda 18 işçinin çalışacağı bir
fabrikanın temelini bile atamadı.
Emeklilerimizin durumu ise: 13 milyon emekli
vatandaşımız var; 8 milyonu açlık
sınırının altında yaşıyor, 5 milyon emekli
ikinci bir işte çalışıyor, geri kalan emekliler de iş
arıyor. Asgari ücretin de altında yani 1.500 TL maaş alan,
yaşam mücadelesi veren milyonlarca emeklinin dörtte 1i seyyar satıcılık
yapıyor.
Değerli milletvekilleri, başını
yastığa koyan milyonlarca insan geceleri aç yatarken saraya
ballı börek verdiniz, millete kuru ekmek yedirdiniz, 5li çeteye de
peşkeş çektiniz.
3,8 milyon kredi borcumuz varken 125 milyar
doları Merkez Bankasından bir gecede nereye gönderdiniz? 5 milyon
dolar Tunusa para verdiniz, Suriyelilere 300 milyar lira verdiniz, emeklilikte
yaşa takılanlara hak ettikleri 10 milyarı vermediniz.
Şimdi, EYTliler diyor ki: Edirneden Karsa, Jüpiterden Marsa; Türkiye
Büyük Millet Meclisinde adalet varsa, çıksın artık bu yasa!
(CHP sıralarından alkışlar)
Bu bütçe halkın bütçesi değildir, bu bütçe
sarayın bütçesidir. Bütçede işçiler, köylüler, esnaflar,
öğrenciler, engelliler, emekliler, EYTliler, dullar, yetimler ve
işsizler olmadığından dolayı biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak bu bütçeye Hayır. diyoruz, Hayır. diyoruz, Hayır.
Diyoruz! (CHP sıralarından alkışlar)
Son olarak, 2021 yılı bütçe gelirleri, 1
trilyon 101,1 milyar liradır; bütçe giderleri, 1 trilyon 346,1 milyar
liradır. Bu bütçe açığı 245 milyar lira olarak öngörüldü.
922,7 milyar lira vergi topladınız. Bu vergileri kimden
aldınız, kimlerden aldınız? İşçiler, memurlar,
köylüler, esnaflar, çiftçiler ve yurttaşlardan aldınız. Meksika
Devlet Başkanı var olan tek Başkanlık
uçağının, Ülkede bu kadar yoksulluk varken binmeye
utanırım. diyerek 120 milyon dolara satmış olduğu tek
Başkanlık uçağının parasını hazineye
bırakmıştır. Bizdeyse uçan sarayla birlikte, sarayın
16 adet lüks uçağı vardır. Sorduğumuzda ise AKPliler diyor
ki: Uçaklarla, lüks makam arabalarıyla biz sarayın
itibarını koruyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
KANİ BEKO (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bize göre bu ülkenin itibarı, sevgili mücadele
arkadaşlarım, saray değil, makam arabaları değil; bu
ülkenin itibarı Nazım Hikmettir. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Bu ülkenin itibarı Uğur
Mumculardır. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Bu ülkenin itibarı Bahriye Üçoklardır. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Bu ülkenin
itibarı Deniz Gezmiştir. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Bu ülkenin itibarı Ulusal Kurtuluş
Savaşımızın lideri ve Önderimiz Mustafa Kemal Atatürktür.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Evet, biz de teşekkür ediyoruz.
Gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi şahıslar adına
konuşmalara geçiyoruz.
Şahıslar adına ilk söz İzmir
Milletvekili Sayın Ceyda Bölünmez Çankırının.
Buyurun Sayın Çankırı. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (İzmir) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7nci maddesi üzerine şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
2020 yılı, Covid-19 salgını
yanı sıra hem dünya hem de ülkemiz için musibetlere ve doğal
afetlere maruz kaldığımız bir yıl olarak geçti.
Geçmişte yaşanılan insani krizler ve afetler
karşısında yeterli hazırlığa sahip olmamanın
bedelini ağır bir şekilde ödedik.
1999 yılında Gölcük depreminde dedesini
kaybetmiş bir vatandaş olarak, ülkemizde depremlerde ve doğal
afetlerde hayatını kaybetmiş bütün
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet ve yakınlarına sabırlar
diliyorum.
30 Ekim tarihinde seçim bölgem olan İzmirde
yaşadığımız depremin ilk anından itibaren
Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla, son
Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım,
bakanlarımız, milletvekillerimiz, teşkilatlarımız,
belediyelerimiz, arama kurtarma ekiplerimiz, AFADımız,
Kızılayımız, UMKEmiz ve itfaiyecilerimizle
hemşehrilerimizin yanındaydık. (AK PARTİ
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
Ülkemizin dört bir yanından gelen ayni ve nakdî
yardımları Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanımız Sayın Zehra Zümrüt Selçuk koordinasyonunda, Sosyal
Yardımlaşma Vakfı üzerinden ihtiyaç sahiplerine
ulaştırdık. İzmirli hemşehrilerim adına
huzurlarınızda Sayın Bakanımıza ve tüm Kabine üyelerimize
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar)
Türkiye olarak devlet, millet el ele olduk. Devlet,
milletin emrinde hizmet etti, emek verdi. İlk önce enkazın
altında hiçbir canımız kalmasın diye, daha sonra da hiçbir
canlımızın aç ve açıkta kalmaması için mücadele ettik.
Medeniyetimizin var olan dayanışma, yardımlaşma kültürünü
kurumsallaşmış bir hâle dönüştürerek tüm koordineyi
sağlaması adına kurumlarımızı İçişleri
Bakanlığımız bünyesinde kurulan AFAD
Başkanlığı çatısı altında birleştirdik.
AFAD koordinasyonunda planlı, bilinçli, donanımlı bir şekilde
arama kurtarma, enkaz kaldırma ve hasar tespiti faaliyetlerini de
titizlikle yürüttük. Sayın Süleyman Soylu Bakanımızın
kararlılığı ve vizyonuyla AFAD bugünkü güçlü durumuna
ulaştı. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Son on yılda Hükûmetimizin kentsel dönüşüm
çabaları sonucu ortaya çıkan sağlam yapı stoku
artışları, bugün 6,6 büyüklüğünde bir depremde olumsuz
bilançoyu sınırlandırdı. Enkaz hâline gelen binaların
2000 yılında Yapı Denetim Yasası ve Deprem
Yönetmeliğinden öncesinde yapılan binalar olduğunu da
görüyoruz.
Depremin ilk anından itibaren Çevre ve
Şehircilik Bakanımız Sayın Murat Kurum ve ekibinin sahada
gerçekleştirmiş olduğu teknik ve bilimsel çalışmalar
sonucunda, önümüzdeki hafta, depremde tamamen yıkılan binaların
yerine TOKİ Başkanlığımız tarafından az
katlı, konforlu binaların inşasına ivedi bir şekilde
başlıyoruz. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) İzmir depremi sonrası yirmi gün boyunca bilfiil
sahada olan bir milletvekili olarak gururla ifade etmek istiyorum ki Türkiye
Cumhuriyeti devleti olarak, hamdolsun, başka ülkelere muhtaç olmadan kendi
yaralarımızı sardık ve sarmaya devam ediyoruz. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. düsturuyla, en zor
günümüzde milletimize sahip çıkan bir anlayış içerisinde olduk.
Bizim anlayışımıza göre devlet insan için vardır,
insana hizmet için vardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; milletimizin beklentileri, ihtiyaçları, ülkemizin
hedeflerine ulaşmak için ne gerekiyorsa AK PARTİ ve Cumhur
İttifakı onu yapmıştır ve yapmaya devam edecektir. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Bu bütçe, 2020de depremde evini kaybedip 2021de
sıcak yuvasına kavuşacak vatandaşlarımızın
bütçesidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu bütçe,
arama kurtarma ekiplerimizin gayretleriyle günler sonra kurtarılan Elif ve
Ayda bebeğin geleceğinin bütçesidir. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Bu bütçe,
Doğanlar Apartmanında annesini kaybeden engelli kardeşimiz
Buğranın bütçesidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu bütçe, Rıza Bey Apartmanında vefat eden
diş hekimi Zarife Doğan nezdinde tüm sağlık
çalışanlarımızın bütçesidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu bütçe, depremzedelerimize ve
yakınlarına mekânlarını açarak ücretsiz ikramlarda bulunan
esnafımızın bütçesidir. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Bu bütçe, kentsel dönüşüm
kapsamında güvenli ve depreme dayanıklı inşa edilecek binlerce
konutun bütçesidir. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (Devamla) - Bu bütçe,
depremden kırk yedi gün sonra, iki duvar arasında
sıkıştığı yerden kurtarılan Âşık
isimli kedi ve tüm hayvanların yaşam hakkını gözeten bir
bütçedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bugün sadece ülke sınırlarımız
içerisinde değil, dünyada yaşanan tüm afetlere, insani krizlere
anında ve etkili bir şekilde müdahale edebilen Türkiye varsa, bugün
her türlü tehdit ve saldırıya göğüs gererek büyük ve güçlü
Türkiye hedeflerine emin adımlarla yürüyen bir devletimiz varsa bunu
öncelikle Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğana ve ak kadrolara borçluyuz. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Rabbim devletimize ve milletimize zeval vermesin.
duasıyla sözlerime son verirken bütçe görüşmelerinin hayırlı
olmasını diliyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına ikinci
konuşmacı Manisa Milletvekili Sayın Bekir Başevirgen.
Buyurun Sayın Başevirgen. (CHP sıralarından
alkışlar)
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Covid-19 nedeniyle hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, ailelerine ve
yakınlarına başsağlığı ve sabırlar
diliyorum.
Kesin hesap kanunu, Parlamentoya bütçeyi kullanma
yetkisi verildikten sonra, bu bütçenin ne tutarda, nereye
kullanıldığını gösteren, denetimini yapan kanundur.
Sayıştay denetim raporlarına göre, 2019 yılı merkezî
yönetim hükûmet bütçesiyle ilgili olarak 42 milyar 728 milyon lira ödenek üstü
harcama yapılmıştır. Sayıştay, bu tutarın
kanunla öngörülen yüzde 2nin üzerinde, yüzde 4,85 olarak
gerçekleştiğini tespit etmiştir. Bu harcamaların nerelere,
hangi nedenlerle yapıldığı açıklanmamış,
hesap verme sorumluluğu da yerine getirilmemiştir ve bu durum yüce
Meclisin takdirine sunulmuştur. Bu kadar büyük bir sapma bütçe
tekniği açısından kabul edilebilir değildir. Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak mevzuatı açıkça ihlal eden bu durumun yüce
Meclis tarafından onaylanmaması gerektiğini ifade ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, bir ülkenin gücü ve
büyüklüğü vatandaşına sağladığı refahın
yanı sıra zor dönemlerde vatandaşını ne kadar
koruduğu ve ne kadar destek olduğuyla da ilgilidir. İçinden
geçtiğimiz Covid salgını sürecinde iktidar ne yazık ki bu
koruma ve destek olma gücünü vatandaşına göstermedi;
başından beri aklın ve bilimin ışığında
tutarlı ve bütüncül bir sağlık politikası yürütmedi; gerekli
önlemleri almadı, almamakta da direndi; on binlerce
insanımızın öldüğü bu durumdan başarı hikâyesi
çıkarmaya, siyasi rant devşirmeye devam etti; şeffaf
yürütmediği süreç nedeniyle halkı rehavete sürükledi; Tükeniyoruz,
ölüyoruz. diyen sağlık çalışanlarına kulaklarını
tıkadı; yüzlerce sağlık emekçisi maalesef
hayatını kaybetti. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Sağlıkçılar ve vatandaşlar
hastanelerde yaşam mücadelesi verirken esnafın da nefesini kestiniz.
Emekçilerin salgın sürecinin uzaması ve derinleşen ekonomik kriz
nedeniyle yaşadığı iş ve gelir
kayıplarını azaltacak adımları ısrarla
atmadınız. Kapatma uygulamasıyla 383 bin iş yerini
kapatarak yaklaşık 2 milyon çalışan ve ailesini
açlığa terk ettiniz. Esnafa hiçbir destekte bulunmadınız.
Tek adres olarak bankaları ve faizli kredileri gösterdiniz. En son
açıkladığınız paketle de esnafla âdeta alay ettiniz.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Peki, başka ne yaptınız? 10 milyon
287 bin işsiz, 5,8 milyon genç işsiz yarattınız. Ücretsiz
izinle 2 milyon 164 bin çalışanı günlük 39 TLye mahkûm ettiniz.
11 milyon 641 bin kişiyi aylık 899 TLyle yaşamak zorunda
bıraktınız. Yap-işlet-devret modeli projelere altı
yılda 140 milyar TLden fazla kur farkı ödediniz. Bu parayla 1,5
milyon EYTliyi emekli yapabilir, 3600 ek göstergeyi çıkartabilir,
salgın sürecinde 2 milyon esnafın her birine 70 bin TL hibe
verebilirdiniz ama vermediniz. Salgın sürecinde, iktidarın
Öğretmen atamalarını yaptık, kaynaklarını
ayırdık. demesine rağmen, yüz binlerce öğretmen hâlâ atama
bekliyor, siz 60 bin atamayı bile yapmadınız. Yıllardır
atama bekleyen binlerce ziraat, gıda, su ürünleri, orman mühendisleri ile
veteriner hekimlerin de çığlığını hiçbir zaman
duymadınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, iktidarın
başarısızlık hikâyeleri bunlarla da bitmedi. İthalat
sevdası yüzünden ürünü para etmeyip tarlasında kalan çiftçinin
feryadını da duymadınız, çiftçiyi, köylüyü,
tarımı bitirdiniz. İktidarınız döneminde tarımsal
ithalata 111 milyar dolar ödenirken Tarım Kanununa göre ödemeniz gereken
221 milyar TLyi çiftçiye ödemediniz, tarım ve
hayvancılığı ithalat lobilerine peşkeş çektiniz,
çiftçi borçlarını yapılandırmadınız, çiftçinin
traktörlerini bile hacizle ellerinden aldınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bütçe
konuşmasında Domates üreticisi zorda. diyenlere Domateste üretim
yüzde 36, ihracat ise yüzde 100 artmış. Domates üreticisi nasıl
zorda? cevabını veren Tarım Bakanına bir kez daha
sesleniyorum: Sayın Bakan, bu fotoğrafı geçtiğimiz ay bu
kürsüden gösterdim, şimdi bir kez daha gösteriyorum. Burası
Manisanın Turgutlu ilçesi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BEKİR BAŞEVİRGEN (Devamla)
Çiftçinin domatesi tarlada kaldı ve koyunlara yem oldu. Domatesin,
biberin, patlıcanın gerçekleri burada. Sayın Bakan, siz gerçekten
nerede yaşıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, şimdi sizlere
soruyorum: Kendi memleketinin gerçeklerinden haberi olmayan bir bakanın
Türkiye'nin gerçeklerinden haberi olma ihtimali var mı? (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, istifa edebilmek de bir erdemdir.
Damat bakan yönetemeyip, istifa edip nasıl gittiyse siz de
yönetemiyorsunuz, çiftçiyi bitirdiniz, tarımı bitirdiniz,
hayvancılığı bitirdiniz, istifa edin ve lütfen görevi
bırakın. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın bütçe sunumunda Sahibi Sayın
Cumhurbaşkanımızın bizatihi kendisidir. sözüne cevaben, bu
bütçe, askıda ekmeğe muhtaç ettiğiniz, geçmediği yol ve
köprünün parasını ödettiğiniz vatandaşın bütçesi
değildir. (CHP sıralarından alkışlar) Bu bütçe pandemi
döneminde ürününü tarlada bıraktığınız, traktörünü
haczettiğiniz, borçlarını
yapılandırmadığınız çiftçinin bütçesi değildir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
selamlama, lütfen
BEKİR
BAŞEVİRGEN (Devamla) Bu bütçe devlete kırkyıl vergisini
ödeyip devletin kendisine kırk gün bakamadığı esnafın
bütçesi değildir. Bu bütçe Cumhurbaşkanı maaşının
otuzda 1ine layık görülen asgari ücretlinin bütçesi değildir. Bu
bütçe önce maskesiz şimdi de aşısız
bıraktığınız vatandaşın bütçesi
değildir. (CHP sıralarından alkışlar) Bu bütçe
atamayı çok gördüğünüz mühendis, öğretmen ve
sağlıkçıların, düşünceleri yüzünden hapsettiğiniz
gazetecilerin, 3600 ek gösterge bekleyenlerin, bir ömür
çalıştırıp emekli etmediğiniz emeklilikte yaşa
takılanların bütçesi değildir. Bu bütçe faiz bütçesidir. Bu
bütçe rantçı bütçesidir. Bu bütçe dolar lordları ile
yandaşların bütçesidir. Bu bütçe vergi adaletsizliğin bütçesidir.
Bu bütçe 5li çetenin kıyak bütçesidir, kıyak. Bu bütçe
haramzadelerin bütçesidir. (CHP sıralarından alkışlar) Biz
bu bütçeyi sonuna kadar reddediyoruz, reddediyoruz, reddediyoruz.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN
(Denizli) Gerçek dışı beyanların tamamını
reddediyoruz. Milletin bütçesi milletimizden tam not almaya devam edecek;
milletle beraber, durmak yok, yola devam.
BAŞKAN Evet,
7nci madde üzerinde
Sayın Özkan,
söz istiyorsanız
7nci madde
üzerindeki tüm görüşmeler, konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi on
dakikayla soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
Sayın Öztürk
HALİL ÖZTÜRK
(Kırıkkale) Sayın Bakanım, seçim bölgem
Kırıkkalede uzun zamandır yaşlı bakım ve
huzurevi ihtiyacı gün geçtikçe artmakta, yaşlılarımız
başka illere gönderilmektedir. Bu bakımdan, Kırıkkaleye
ihtiyacı karşılayacak yaşlı bakım ve huzurevi ne
zaman kazandırılacaktır? Ayrıca, yine
Kırıkkalede sosyal hizmet merkezi sadece il merkezinde vardır. Yine, il
merkezine gelemeyen mağdur vatandaşlarımızın
ihtiyacını karşılamak üzere, kuzey ve güney ilçelere cevap
verecek, hiç olmazsa 2 tane sosyal hizmet merkezi açılabilir mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Erdem
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sorum Sayın Bakanımıza: Evde hasta
bakım teknikerlerinin personel dağılım cetvellerini
Bakanlığınızca hazırlamış olduğunuz
Evde Sağlık Yönetmeliğine uygun olarak düzenlemek ve atama
sayılarını artırmak hususunda önümüzdeki günlerde bir
çalışma yapmayı planlıyor musunuz? Bunları, evde hasta
bakım teknikerlerini filyasyon ekiplerinde de görevlendirmeyi
düşünüyor musunuz?
ÇAYKURdaki işçi teknikerleri gibi Türkiye
Kömür İşletmeleri, Türkiye Taşkömürü gibi kamu iktisadi
teşebbüslerindeki sayıları 5 bini bulmayan, Maliye bütçesine de
katkı sağlayan, KPSS ve mülakatla işe giren daimî statüdeki işçi
teknikerlerinin teknik statüde 399/2 sayılı memur kadrosuna
geçiş hakkı ne zaman verilecektir?
Son olarak, ankilozan spondilit hastalarına
birçok ülkede sürücü belge hakkı verilirken ülkemizde bu hakkın
verilmemesinin sebebi nedir? Bu hastalığın araç kullanmaya engel
ne gibi olumsuz etkileri vardır?
BAŞKAN Sayın Işık
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sorum Sayın Zümrüte: 22 Temmuzda, Vanda, geri
gönderme merkezinde 3 güvenlik görevlisinin tecavüzüne uğrayan
İranlı mülteci kadın, her gün cinsel şiddete uğrayan
onlarca kadından sadece biri. Gözaltında cinsel taciz ve tecavüze
karşı hukuki yardım bürosuna 1 Ocak-25 Kasım 2020 tarihleri
arasında 75 kadın gözaltında cinsel şiddete
uğradığı için başvurmuştur. Büro çok sayıda
kadının baskı ve korku gibi nedenlerle başvuruda
bulunmadığını, gerçekte bu sayının çok daha fazla
olduğunu belirtmiştir. Bu durumlardan haberiniz var mı? Herhangi
bir girişiminiz oldu mu, olmadıysa bundan sonra olacak mı?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Çulhaoğlu
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, sorum Sayın Bekir
Pakdemirliye, Tarım Bakanına: 13/6/2018 tarihinde 22 milyon 990 bin
lira bedelle ihalesi yapılarak sözleşmesi imzalanan Kökez Sulama
Göleti ve Sulama Projesi, Adana ilimiz Aladağ ilçesi Kökez köyü
sınırları içerisinde, Aladağ ilçesinin 15 kilometre
kuzeybatısındadır. Kökez Göleti dip savağından
alınacak suyla 4.250 dekar tarımsal alanın sulanmasına
olanak sağlayacak bu projenin imzalandığı tarihin üzerinden
iki buçuk yıl geçti, henüz inşaatı başlamadı.
Aladağda ve Kökez köyünde yaşayan hemşehrilerim adına
soruyorum: Bu inşaat ne zaman başlayacak? Köylülerimiz
tarlalarını hangi tarihte sulayacaklar? Bunun kısa sürede
bilgisinin verilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Barut
AYHAN BARUT (Adana) Sorum Sayın Bakana:
Radyoloji teknikerleri çok dertli ve sıkıntılı. Coronavirüs
nedeniyle hasta yoğunluğu yaşanan, acil şartlarında
filyasyon ve acil şartlarında çalışma içinde olan radyoloji
bölümlerinde röntgen odalarındaki çalışma koşulları
dikkate alındı mı? Aynı hastaya yapılan çekim
sayıları belli mi? Gereksiz tetkikin önüne geçmek için
çalışmalar yapılıyor mu? Son bir haftada coronavirüs
nedeniyle radyolojiden kaç kişi vefat etti ve vefat eden kişilerin
aileleri için herhangi bir çalışma var mı? Radyoloji teknikerlerinin
sağlığını düşünmek için gerekli önlemler
alındı mı? Çekim ünitesinde minimum 2 kişi
çalışıyor mu? Alım sayıları, atamalar
artırıldı mı? Radyoloji teknikerleri endişeli,
devamlı ölüm haberlerinin gelmesi üzerlerinde baskı
oluşturmakta, ailelerine yansıyan psikolojik sorunlar
yaşanmaktadır; acilen bu alanlar düzeltilmeli. Atama ve
alımları da artırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Sayın Bakan,
Bakanlığınızla ilgili bir soru soracağım, bir de
öneride bulunacağım. Anayasadaki sosyal devlet ilkesine rağmen,
SMA hastaları için yeni tedavi seçenekleri ödeme kapsamında
değil. Ayrıca, yakın zamanda ödeme kapsamına alınan
bazı ilaçlardaki kriter engelleri ve tedarik sorunları nedeniyle
bazı aileler ilaç alamıyor. Bu nedenle, aileler yardım
kampanyaları yapıyor. Devlet her yere buldu, 100-150 çocuğuna
birkaç milyon lirayı bulamadı. Kaynak sıkıntısı
varsa size bir önerim var: Elektrik faturalarına yansıyan TRT
payını ülke genelindeki SMA hastası çocuklarımızın
tedavilerinde kullanmak üzere bir fon oluşturalım, TRT yerine oraya
aktaralım. Zaten TRT iktidarın borazanlığından
başka bir şey yapmıyor, milletin çoğu orada yok zaten; milletin
parasıyla AKP reklamı yapılacağına hayırlı
bir işe harcanmış olur.
BAŞKAN Evet, Sayın Bakan...
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Teşekkürler.
Şimdi, öncelikle ben birkaç konuda bir
açıklama yapayım. Ülkemizin kalkınma vizyonu çerçevesinde
insanımızı merkeze alan ve milletimizi daha müreffeh yaşam
standartlarına ulaştırmaya çalışan bir çaba
içerisindeyiz ve bu samimi çabalarımızın da
sonuçlarını alıyoruz. Şimdi, biz Türkiyemizin
farkındayız, Türkiyemizin uluslararası arenadaki gücünün de ve
göstergelerindeki iyileşmelerin de farkındayız ama ne yazık
ki burada vekillerimizin bazıları bu göstergelerdeki
iyileşmeleri görmek istemiyorlar. Olumlu bir gösterge varsa güvenilir
olmuyor, olumsuz bir gösterge olduğu zaman da güvenilir bir veri oluyor.
Şimdi, şöyle bir şey var, ben cümlemi şöyle kurdum:
Türkiyede aşırı yoksulluğun üstesinden geldik dedim. Peki,
aşırı yoksulluk ne demek? Satın alma gücü paritesine göre
günlük 1,90 doların altında olmak demek ve Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı olsun, Dünya Bankası olsun, bütün
uluslararası raporlarda bunu görebiliyorsunuz. 2003 yılında 2,5
milyon aşırı yoksul vatandaşımız varken
şimdi bu rakam sıfıra inmiş durumda. Bunu söylemek mi suç?
Ama bu göreceli yoksulluk demiyorum ben, aşırı yoksulluk
diyorum. Dolayısıyla, lütfen bununla iftihar edelim, bu güzel bir
şey, yaptığımız sosyal yardım
programlarıyla, daha adil paylaşımlarla bunu sağlayabildik.
İnşallah, daha da geniş programlar sağlayarak biz göreceli
yoksulluğun da azaltılması noktasında büyük bir ivme
kazanacağız.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak)
Aşırı zenginliği de azaltın Sayın Bakanım.
Aşırı zenginliği de azaltın.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Onun haricinde, iki gün önce bir veri daha
yayınlandı, lütfen, takip edin uluslararası göstergeleri.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programının bir verisi
var. Bakın, bu her yıl yayınlanıyor ve biz üst üste iki
senedir çok yüksek insani gelişme seviyesindeyiz, iki senedir üst üste ve
şöyle diyor... Son on yedi yılda 42 basamak yükselerek 54üncü
sıraya geldik biz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Hay Maşallah!
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Hay maşallah, evet, maşallah.
Dolayısıyla, lütfen, bunları görelim. İlk önce 2002de orta
insani gelişmedeydik, 2009da yüksek insani gelişmeye
çıktık, iki senedir çok yüksek insani gelişme. Niye olumlu
verilerden bu kadar gocunuyorsunuz? Niye olumlu verilerden gocunuluyor? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Bakan, artık finale
geldik, biraz daha sakin, bitirelim bu işi.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Dolayısıyla
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Gelir
dağılımı adaletsiz de ondan Sayın Bakan.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Sayın Vekil, Sayın Vekil, ülkemizin SGK
sağlık harcamalarına bakarsak; 32 milyardan şu anda 136
milyar, 137 milyara gelmiş durumdayız. Geri ödeme kapsamındaki
ilaç sayımız 3.986dan 8.884e çıktı. Peki, bu ne demek?
2006da 4,5 milyar harcadığımız ilaçlara şu anda 40
milyar harcıyoruz demek. Peki, kaç tanesi yetim ilaç? Tam tamına
söyleyeyim: 235 tane yetim ilacımız var.
Peki, SMA ilaçları? Biz SMA
ilaçlarını karşılamıyor muyuz? 2017den beri SMA Tip
1, Tip 2, Tip 3 sonradan girdi ve biz bütün dünyada yaygın olarak
kullanılan SMA ilacını karşılamaktayız, geri
ödeme listemizde ve buna da ayırdığımız kaynak 2
milyar lira.
Peki, başka tedavi yöntemleri var mı?
Evet, dünyada 2 tane daha ilaç var fakat buna dair, SMA
Hastalığında Güncel Tedaviler Çalıştayı
yapıldı 28 Kasım 2020de Sağlık
Bakanlığımız tarafından ve orada, Sağlık
Bakanlığında, bu çalışmada Bilim Kurulu şunu
dedi: Gen tedavisinin etkinliğine dair bilimsel platformlarda yayımlanan
kanıtların henüz yeterli düzeyde olmadığı ve
hâlihazırda uygulanan tedavinin üstünlüğüne dair kanıt
bulunmadığı, yapılan bazı çalışmalarda,
başta karaciğer yetmezliği, trombosit sayısında
düşüklük olması gibi ciddi yan etkilerinin bulunduğu
Dolayısıyla
ilk önce Sağlık Bakanlığı tarafından bu tedavinin
etkinliği konusunda bir durum, bir kanıt gelmeli ki biz de ondan
sonra bunu geri ödeme listesine alıp almamayı
değerlendirebilelim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Yanlış
konuşuyorsun!
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Biz vatandaş
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Başvuru
yapıldı, kabul etmediniz.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Bakın, yetim ilaçlarımız var. Biz
her canın
Bizim bütün vatandaşlarımızın
sağlığı bizim için kıymetli, yüzde 99 sosyal güvenlik
sistemini sağlıyoruz, bütün ilaçları elimizden geldiğince
sisteme dâhil etmeye çalışıyoruz. Ama bakın, bilimsel
kurulun yaptığı bir çalıştaydan bahsediyoruz. Ben
doktor değilim, bilimsel kurulun yaptığı bir
çalıştayın sonuçlarından bahsediyorum. Lütfen
Doktor
olanlar karar veriyor buna, bizler değil.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Ben de doktorum, ben de
biliyorum.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Bakın, Sayın Başkan, bir konuya
daha gireceğim.
Bugün biz bütçe teklifi üzerine burada bulunuyoruz
ve ben burada sabahtan beri eğitim harcamalarımızın
arttığından, sosyal adaleti daha perçinleştirmek için
sağlık harcamalarımızın arttığından,
sosyal hizmetlerimize daha fazla kaynak ayırdığımızdan
bahsediyorum. Biz bunu verirken şu kitapta olan verilerle söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Yani kitaptaki verilerle söylüyorum ama
inanmıyorsunuz. Ondan sonra da bir vekilimiz çıkıyor Ben bu
bütçe hakkına inanmıyorum, buradaki bu bütçeye inanmıyorum,
önemli görmüyorum, değersiz görüyorum. gibi cümleler sarf edebiliyor. Ya,
burada bakın ne yazıyor? Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. yazıyor. Burada, Parlamentonun millî
iradesini, en önemli hakkı olan bütçe hakkını, en önemli gücü
olan bütçe hakkını bu kadar değersizleştirmeye,
önemsizleştirmeye milletvekillerimizin dahi hakkı yok. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Çünkü en önemli hakkı, en
önemli kanunlardan birisini görüşüyoruz bugün biz burada. (CHP ve HDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Bakan
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Dolayısıyla değerli görememek gibi
bir
Bakın, buradaki konuşmaları değerli görmemek,
başta Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimiz dâhil olmak üzere, buradaki bütün
milletvekillerimize saygısızlıktır, nezaketsizliktir, en
kibar hâliyle hakarettir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Şehit
madenci ailelerine devlette istihdam hakkı vermiyorsunuz, 2003-2014
yılları dışındaki şehit madenci ailelerine
devlette istihdam hakkı vermiyorsunuz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 7nci
madde üzerinde görüşmeler tamamlandı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
21.-
Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Meclisin saygınlığına uygun
konuşan herkesin aynı nezaket çerçevesinde karşılık
gördüğüne, yürütme adına senede bir kez Meclise gelen bakanların
millî iradeye ve milletin seçtiği temsilcilerine saygılı
olmaları gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan,
11inci günün sonundayız. Buraya gelip bu yüce Meclisin
saygınlığına uygun gelen, ona uygun konuşan, ona uygun
tonda, onu uygun üslupta konuşan herkes aynı nezaket çerçevesinde
karşılık gördü; bunun tersini yapanlar da aynı şekilde
cevabını aldılar. Biz isteriz ki buraya yürütme adına gelen
ve senede bir kez gelen bakanlar, millî iradeye ve milletin 81 ilde
seçtiği temsilcilerine hep saygılı olsunlar, üslup
açısından da öyle olsun ve dikkat edildiyse, özellikle, başta
aileden sorumlu Bakan olmak üzere, kadın bakanlara karşı da tüm
parti grupları bir hassasiyet, bir özen gösterdiler.
İSMET YILMAZ (Sivas) Hiç görmedik, hiç
görmedik.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gecenin sonunda, bütçenin
sonunda, gün boyunca takınılan üslubun hilafında, nasıl bir
niyetle olduğunu şimdi sorgulayamayacağım bir üslup
problemi yaşanıyorsa; bu, birbirimize karşı göstermemiz
gereken nezaketin dışında, sizin nasıl bir
anlayışla gün boyu başka bir üslup ama son konuşmada bir
başka üslubu takınmanız başka bir şeyi
sorgulatır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kalp kırmamak, bütçenin
sonunda, bu vakitten sonra sizin buradan rencide edilerek
ayrılmamanız adına sadece ve sadece Sayın Bakan,
sakın bir daha bunu yapmayın. diyorum ve son sözümü söylemiş
oluyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkan
22.-
Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, bütçe görüşmelerinde sabır gösteren
bütün milletvekillerine teşekkür ettiğine, Aile, Çalışma ve
Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçukun cevap hakkını
kullandığına, kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden
Muğla ili Ula Belediye Başkanı İsmail Akkayaya Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Gecenin artık son bütçe görüşmeleri
sırasında milletvekillerimiz, bütün siyasi parti grupları,
herkes yoruldu. Bu anlamda, sabır gösteren bütün milletvekillerimize,
gruplarımıza yürekten teşekkür ediyorum.
Tabii, bu noktada, bütçe görüşmeleri
sırasında bugün 60 milletvekilimiz ve tabii, yine, sataşmalardan
dolayı da söz alanlarla beraber 80in üzerinde milletvekilimiz söz
aldı, konuştu. Tabii, burada Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan
tezahür eder. diyoruz; mademki hakikat güneşi fikirlerin
çatışmasından ortaya çıkar ve bunu da yönetecek İç
Tüzükümüz, İç Tüzükü de ete kemiğe büründüren Kıymetli Meclis
Başkan Vekilimiz. Pek çok husus ileri sürüldü ve gerçekten ağır
eleştiriler de yapıldı, biz de sabrettik ve bu noktada da
Sayın Bakanımız cevap hakkını kullandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu da kıymetli ve
önemli çünkü tarihe not düşülen konuşmalar. Bundan da Parlamento
geleneğimizin kazançlı çıktığını,
çıkacağını düşünüyoruz.
Bu vesileyle, son olarak, geçen hafta Muğla
ziyareti gerçekleştirmiştik, o ziyarette de kendisiyle
görüştüğümüz Muğla Ula Belediye Başkanı İsmail
Akkaya, 62 yaşında, kalp krizi geçirmiş ve hayatını
kaybetmiştir ve kendisine Allahtan rahmet, yakınlarına,
Muğla teşkilatımıza, Muğlalı
hemşehrilerimize, Ulalı hemşehrilerimize
başsağlığı dileklerimizi iletiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Başınız
sağ olsun Başkanım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sağ olun.
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın, Divan olarak
kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden Muğla İli Ula
Belediye Başkanı İsmail Akkayanın ailesine
başsağlığı dilediklerine ve bütçe görüşmelerine
katkı sağlayan tüm milletvekillerine, bakanlara, bürokratlara,
Başkanlık Divanı üyelerine ve Meclis
çalışanlarına teşekkür ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Biz de Divan olarak
başsağlığı dileklerimizi ve ailesine sabırlar
iletiyoruz.
Değerli milletvekilleri, bugün 11inci gün,
yarın 12nci gün ve son konuşmaları yapacağız
yarın ve bütçenin oylaması gerçekleşecek. Ben de bugüne kadar
bütçe görüşmelerine katkı sağlayan tüm sayın
milletvekillerimizi, Sayın Bakanları,
bürokratlarımızı, Başkanlık Divanı üyelerimizi,
Kanunlar ve Kararlar Başkanlığındaki değerli arkadaşlarımızı,
Meclisimizi çalıştırmak için emeği geçen tüm
arkadaşlarımı kutluyorum, hepsine teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)
BAŞKAN 7nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin maddeleri kabul
edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık
oylama yarınki birleşimde, son konuşmalardan sonra
yapılacaktır.
Programa göre bütçenin tümü üzerinde son
konuşmaları ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
açık oylamalarını yapmak için 18 Aralık 2020 Cuma günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 01.54
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(´´) 230 ,231 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 07/12/2020 tarihli 24üncü Birleşim Tutanağına eklidir.