TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
35inci
Birleşim
18
Aralık 2020 Cuma
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkanı Mustafa Şentopun, 7 Aralık 2020 tarihinde
başlayan bütçe görüşmelerinde 71 oturumda toplam 143 saat
çalışmanın geride bırakıldığına, millet
iradesinin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında yapılan çalışmaların bundan sonra da büyük bir
olgunlukla devam edeceğine inandığına, Covid-19 pandemi
sürecinde Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak yasama, denetim ve temsil
faaliyetleri yerine getirilmeye çalışılırken sürecin en az
sıkıntıyla atlatılmaya çalışıldığına,
bütçe görüşmeleri sürecinde müzakerelere katkı sağlayan bütün
Meclis Başkan Vekillerine, Divan üyelerine, Grup Başkan Vekillerine,
milletvekillerine, bakanlara, bürokratlara ve Meclis çalışanlarına
özverili çalışmalarından dolayı teşekkür ettiğine
ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM
Başkanı Mustafa Şentopun, TBMMde temsilcisi olan ama grubu
bulunmayan siyasi partilerin Genel Başkanlarından talep edenlere
emsal teşkil etmemek üzere beşer dakika söz vereceğine ilişkin
konuşması
IV.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- 2021 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 230)
2.- 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan
2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231)
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun 230
sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 231 sıra sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin tümü üzerindeki son görüşmelerde HDP grubu
adına yaptıkları konuşmalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun, Ankara Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
3.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Bursa Milletvekili Efkan Ala ve Tokat Milletvekili Özlem Zenginin 230
sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 231 sıra sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin tümü üzerindeki son görüşmelerde AK
PARTİ Grubu adına yaptıkları konuşmalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin 230 sıra
sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile
231 sıra sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin tümü üzerindeki son görüşmelerde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin
açıklaması
5.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkanın, Bursa Milletvekili Efkan Ala ve Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanun Teklifi ile 231 sıra sayılı 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin tümü üzerindeki son
görüşmelerde AK PARTİ Grubu adına yaptıkları
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
6.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
7.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun, İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun 230 sıra sayılı 2021 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 231 sıra sayılı 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin tümü üzerindeki
son görüşmelerde İYİ PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
9.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, doğruları söyledikleri için
çok bedel ödediklerine, asla yalan üzerine politikalarının
olmadığına, bu ithamın kabul edilemez olduğuna ilişkin
açıklaması
10.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasında AK PARTİye sataşması nedeniyle konuşması
2.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Konya Milletvekili Abdüllatif
Şenerin, Bursa Milletvekili Efkan Alanın 230 sıra
sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile
231 sıra sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin tümü üzerindeki son görüşmelerde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, İstanbul Milletvekili Erkan Başın 230 sıra
sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile
231 sıra sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin tümü üzerindeki son görüşmelerde şahsı
adına yaptığı konuşmasında AK PARTİye sataşması nedeniyle
konuşması
5.- İstanbul Milletvekili
Engin Altayın, Yalova Milletvekili Ahmet Büyükgümüşün 230 sıra
sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile
231 sıra sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin tümü üzerindeki son görüşmelerde şahsı
adına yaptığı konuşmasında CHPye ve
şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
6.- İstanbul Milletvekili
Engin Altayın, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 231 sıra sayılı 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin tümü üzerindeki son görüşmelerde
yürütme adına yaptığı konuşmasında CHPye sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın 230 sıra sayılı
2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 231 sıra
sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin tümü üzerindeki son görüşmelerde yürütme adına
yaptığı konuşmasında HDPye sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Engin Altay ve Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmalarında AK PARTİye sataşması nedeniyle konuşması
VII.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 230) 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanun Teklifinin
oylaması
2.- (S. Sayısı: 231) 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin oylaması
18 Aralık 2020 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus
DİNÇEL (Mardin), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35inci
Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum
Başkanı TBMM Başkanı Mustafa Şentopun, 7 Aralık
2020 tarihinde başlayan bütçe görüşmelerinde 71 oturumda toplam 143
saat çalışmanın geride bırakıldığına,
millet iradesinin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında yapılan çalışmaların bundan
sonra da büyük bir olgunlukla devam edeceğine inandığına,
Covid-19 pandemi sürecinde Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak yasama, denetim
ve temsil faaliyetleri yerine getirilmeye çalışılırken
sürecin en az sıkıntıyla atlatılmaya
çalışıldığına, bütçe görüşmeleri sürecinde
müzakerelere katkı sağlayan bütün Meclis Başkan Vekillerine,
Divan üyelerine, Grup Başkan Vekillerine, milletvekillerine, bakanlara,
bürokratlara ve Meclis çalışanlarına özverili
çalışmalarından dolayı teşekkür ettiğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündeme
geçmeden önce birkaç hususa kısaca değinmek istiyorum: 2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi, Plan ve Bütçe Komisyonu'nda 21
Ekim-27 Kasım tarihleri arasında görüşülerek kabul edilmişti.
Genel Kurulumuz ise 7 Aralık Pazartesi günü başladığı
bütçe görüşmelerini inşallah bugün tamamlayacaktır.
Bu süreçte Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunda on bir gün boyunca yapılan bütçe görüşmelerinde, sizlerin
ve görevli arkadaşlarımızın yoğun
çalışmalarıyla 71 oturumda toplam 143 saat
çalışmayı geride bıraktık. Bugünkü kapanış
görüşmelerinden sonra Genel Kurulda yapılacak oylamayla bütçe ve
kesin hesap kanunu tekliflerinin görüşmelerini nihayete erdirmiş
olacağız.
Bütün partilerimize mensup sayın
milletvekillerinin bilhassa bütçe görüşmeleri sürecinde bu kürsüden dile
getirdikleri görüş ve önerileri aziz milletimiz büyük bir merak ve ilgiyle
izlemektedir. Millet iradesinin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında yaptığımız görüşme
ve çalışmaların bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da
büyük bir olgunlukla devam edeceğine olan inancım tamdır.
Değerli milletvekilleri, malumunuz olduğu
üzere bu sene Meclisimizin çalışmalarını, bütün dünyada da
olduğu gibi Covid-19 salgınının etkileri altında
gerçekleştiriyoruz. Bu dönemde bir yandan Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak üstümüze düşen yasama, denetim ve temsil faaliyetlerini yerine
getirmeye çalışırken, bir yandan da el birliğiyle bu süreci
en az sıkıntıyla atlatmaya çalışıyoruz.
Bu zorlu şartlara rağmen bugüne kadarki
bütçe görüşmeleri sürecinde, gerek Komisyon ve gerekse Genel Kurul
aşamalarında çalışmalara katılan, müzakerelere
katkı sağlayan bütün Meclis Başkan Vekillerimize, Divan
üyelerimize, Grup Başkan Vekillerimize, milletvekillerimize,
bakanlarımıza, bürokratlarımıza ve Meclis
çalışanlarımıza özverili çalışmalarından
dolayı teşekkür ediyorum.
Bugün görüşmeleri tamamlanacak olan 2021
yılı bütçesinin milletimiz ve devletimiz için hayırlar
getirmesini Cenab-ı Hakk'tan niyaz ediyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
Gündeme geçiyoruz.
Gündemimize göre, 2021 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin tümü üzerindeki son konuşmalar yapılacaktır.
IV.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (x)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (´)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bütçe görüşmelerinin sonunda, siyasi parti gruplarına
ve İç Tüzükün 62nci maddesi uyarınca, istemi hâlinde,
görüşlerini bildirmek üzere, yürütmeye altmışar dakika söz
verilecektir. Bu süreler birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilecektir. İç Tüzükün 86ncı maddesine göre
yapılacak lehte ve aleyhteki kişisel konuşmalar ise onar dakika
olacaktır.
Şimdi, siyasi parti grupları, yürütme ve
şahısları adına söz alanların adlarını
sırasıyla okuyorum:
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına: Konya
Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı ile İstanbul Milletvekili
Sayın İsmail Faruk Aksu.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına:
Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Sayın Meral Danış
Beştaş ile Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Sayın Hakkı Saruhan Oluç.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına: Konya
Milletvekili Sayın Abdüllatif Şener ile İzmir Milletvekili
Sayın Selin Sayek Böke.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına:
Bursa Milletvekili Sayın Efkan Ala ile Grup Başkan Vekili Tokat
Milletvekili Sayın Özlem Zengin.
İYİ PARTİ Grubu adına: Ankara
Milletvekili Sayın Durmuş Yılmaz ile Grup Başkan Vekili
İzmir Milletvekili Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu.
Şahsı adına, lehinde: Yalova
Milletvekili Sayın Ahmet Büyükgümüş.
Yürütme adına: Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Sayın Fuat Oktay.
Şahsı adına, aleyhinde: Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ilk söz
Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycıya aittir.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanun Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
aldım. Bu vesileyle, yüksek heyetinizi ve ekranları
karşısında bizleri izleyen aziz milletimizi hürmetle
selamlıyorum.
2021 yılı bütçesi
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi döneminin üçüncü
bütçesidir. Türkiye 9 Temmuz 2018 tarihinden itibaren
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yönetilmektedir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi Türk milletinin tarihî
misyonuna ve devlet geleneğine uygun bir yönetim modelidir.
Anayasamızla güvence altında bulunan cumhuriyetin temel nitelikleri,
millî ve üniter devlet yapımız, Türk millî kimliği, Atatürk,
demokratik rejim ve temel insan hakları gibi değerler
kırmızı çizgilerimizdir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin merkezinde milletimiz vardır, millet egemenliği
vardır. Yürütme yetkisi seçimle verilmekte ve ancak seçimle
değiştirilebilmekte, buna da milletimiz doğrudan karar
vermektedir. Dolayısıyla, Türkiyeyi yönetecek iktidarı sadece
ve sadece aziz milletimiz belirlemekte, milletimiz dışında
hiçbir güç iktidarı değiştirememektedir. Türk milleti
parlamenter hükûmet sisteminde birtakım iç ve dış vesayet
odaklarının tasarımıyla nasıl hükûmetler kurulduğunu
ve nasıl düşürüldüğünü defalarca yaşamıştır.
Bu ülke bir ay süreyle hatta yirmi beş gün süreyle görev yapan hükûmetleri
görmüştür. Ülkemizde çok partili parlamenter sistemin
uygulandığı yetmiş iki yılda görev yapan 51 hükûmetin
ortalama ömrü yaklaşık bir yıl beş ay düzeyindedir. Sadece
koalisyon hükûmetleri dönemleri dikkate alınırsa bu süre daha da
kısadır. Böyle kısa süreli hükûmetlerle büyük
atılımların gerçekleştirilmesi, muasır medeniyet
seviyesini aşma hedefine ulaşmamız mümkün müdür? Hükûmet
krizleri, koalisyon tartışmaları, Cumhurbaşkanı
seçimlerinde yaşanan sorunlar ve devletin tepesinde çift
başlılıktan kaynaklanan tartışmalar yönetim sisteminde
tıkanıklıklara yol açmış ve siyasal
istikrarsızlara neden olmuştur. Bu gelişmeler Türkiyeyi
ekonomik ve sosyal yönden olumsuz etkilemiş, hatta demokrasi
dışı müdahalelere sözde gerekçe yapılmıştır.
Darbeler Türkiyeyi devamlı tarihin gerisine götürmüş, siyasi ve
toplumsal dengeleri tepeden tırnağa bozmuş, pek çok sosyal ve
ekonomik maliyete neden olmuştur.
Türkiye 2016 yılında da darbe
girişimi yaşamıştır. FETÖ 15 Temmuz 2016 gecesi
Türkiyeyi işgal etmeye kalkışmıştır. Elbette bu
alçak kalkışmanın bedeli teröristler ve destekçileri için çok
ağır olmuş; milletimiz, vatanımızı işgale
kalkışan hainleri besmele duymuş şeytana çevirmiştir.
Kurtuluş Savaşımızda gazi olan Meclisimiz,
yaklaşık yüz yıl sonra 2nci defa gazi olmuştur. 15 Temmuz
işgal girişimiyle birlikte ülkemiz terör örgütlerinin
saldırılarına uğramış, isyan girişimi ve
kalkışmalar yaşamış, şehirlerimizde bombalar
patlatılmış, Türkiyeye yönelik yoğun dayatma ve baskılar
yapılmıştır.
Böylesi bir dönemde parlamenter sistemin
açmazları da dikkate alınarak, hükûmet etme sistemi üzerinde,
bekamızı merkezine alan yeni bir düzenleme, çığır
açıcı yeni bir ahlaki değişim mecburi olmuş ve
yapılan Anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemine geçilmesi milletimiz tarafından kabul edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi parlamenter sistemin
ağırlıklarını tasfiye etmiş, olumsuzluklarını
gidermiştir. Türkiye vesayet odaklarından
arındırılmış, ayak bağlarından kurtulmuş,
öz güvene kavuşmuştur. Türkiye bu dönemde maruz
kaldığı tüm saldırıları güçlü bir şekilde
karşılık vererek püskürtmüş, ülkemize yönelik oyunları
bozmuştur. Her alanda hızlı ve etkili karar
mekanizmasının işlemesi gereken günümüz koşullarında
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle bu
sağlanmıştır.
Darbe girişimi ve terörle sonuç alamayanlar,
2018 yılında ekonomimizi çökertmek için kur ve faiz üzerinden
saldırılar başlatmışlardır. Bu
saldırılar zaten darbe girişimi ve terörle mücadelenin ağır
maliyet yüklediği ekonomimizde faizden enflasyona, ekonomik daralmadan
işsizliğin artışına kadar pek çok zincirleme etkiye
yol açmıştır. Ülkemizin makroekonomik göstergeleriyle ilgili
geçmiş dönemlerle karşılaştırmalar
yapılırken bekamıza yönelik yaşadığımız
saldırılar ile bunlara karşı verilen mücadelenin ekonomiye
maliyetinin dikkate alınması gerekmektedir; millî bakış,
bilimsel yaklaşım, analitik değerlendirme ve objektiflik bunu
gerektirir. Dış güçlerden bahsedilince maalesef burun
kıvıranlar daha geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin ekonomisini
yıkmakla tehdit ettiklerini küstahça söyleyen ABDli yetkilinin sözlerini
nereye koyacaklar? Son dönemde yaşananlar asla hafife
alınmamalıdır, vatanımızın işgalin
eşiğinden döndürüldüğü unutulmamalıdır. Bu süreçte kur
artışı nedeniyle millî gelirimizin azaldığı
doğrudur ama vatanımız kurtarılmış, namusumuz
çiğnetilmemiştir. Üzerinde yaşadığımız vatan
coğrafyasının bedeli çok ağır ödenmiştir. Bu aziz
millet, bırakın gelirin azalmasını, vatanı için seve
seve canını verir, nitekim vermiştir, vermektedir. Türk milleti
asırlardır sayısız badire ve belaları defederek
bağımsızlığını korumayı
başarmıştır. Türkiye Cumhuriyeti tam bağımsızdır,
ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür, ilelebet böyle de kalacaktır.
Değerli milletvekilleri, ülkemize yönelik
saldırıların etkisiyle 2018 yılının son
çeyreğinden itibaren 3 çeyrek daralan Türkiye ekonomisi gerekli önlemlerin
zamanında ve cesaretle alınması sonucu 2019
yılının ikinci yarısından itibaren güçlü bir
şekilde toparlanmış ve yüzde 0,9 büyümeyle beklentilerden
hızlı büyümüştür. 2019 yılında başta
uluslararası kuruluşlar olmak üzere ekonomimizde yüksek daralma
bekleyenlerin, olumsuz tablo çizenlerin hepsi ters köşe olmuştur.
Türkiye 2020 yılının ilk çeyreğinde yüzde 4,4 büyümeyle
Avrupa Birliği, G20 ve OECD ülkeleri arasında en güçlü büyüme
performansı gösteren ülke olmuştur. Ekonomimizin yüksek büyüme
patikasına girdiği bir dönemde, tüm dünya ekonomilerini sarsan
Covid-19 salgının etkisine ülkemiz de maruz kalmıştır.
Covid-19 salgını, küresel ekonomiye büyük darbe vurmuştur.
Salgının etkileri ülkeler ve sektörlere göre
farklılaşmıştır. OECD 1 Aralık 2020 günü
yayınladığı raporda dünya ekonomisinin 2020 yılı
daralma tahminini yüzde 4,2 olarak belirlemiştir. IMFnin ekim ayında
açıkladığı raporda da küresel ekonominin 2020
yılında yüzde 4,4 daralması, gelişen ve yükselen
ekonomilerin ise yüzde 3,3 daralması öngörülmüştür.
Türkiye, salgının ekonomi üzerindeki
olumsuz etkisini azaltmak amacıyla bir dizi tedbiri süratle uygulamaya
koymuştur. Üretimin ve tedarik zincirinin kesintiye uğramaması,
istihdamın korunması ve finansal sistemin sağlıklı
işleyişinin sürdürülmesi için eş güdümlü politika
adımları atılmıştır. Böylelikle,
salgının yıkıcı etkisi birçok ülkeye nazaran
Türkiye'de daha az düzeydedir. Türkiye ekonomisi, 2020 yılının
ikinci çeyreğinde yüzde 9,9 daralmışken üçüncü çeyreğinde
yüzde 6,7 oranında büyüme rakamıyla V tipi bir toparlanma
göstermiş, ilk dokuz aylık büyüme yüzde 0,5 oranında
gerçekleşmiştir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Öncü göstergeler 2020 yılının dördüncü
çeyreğinde de büyümeye işaret etmektedir. Nitekim, sanayi üretimi
ekim ayında yıllık yüzde 10,2; aylık yüzde 1,1
artmış, imalat sanayi kapasite kullanım oranı ekim
ayında yüzde 75,4e, kasım ayında yüzde 75,8e yükselmiştir.
Yine, büyüme açısından önemli bir gösterge olan PMI verisi ekimde
53,9; kasımda 51,4 değer almış olup kısmen
yavaşlasa da üretimde ve istihdamda artış olduğunu,
büyümenin sürdüğünü göstermiştir.
Ülkemizin 2020 yılı ekonomik büyüme hedefi
yüzde 0,3 öngörülmekle birlikte, bu rakamın muhtemelen
aşılacağı ve güçlü bir ekonomik toparlanmanın devam
ettiği anlaşılmaktadır. İddiaların aksine,
açılan ve kapanan şirket ve esnaf sayıları pozitif
görünümdedir. TOBB verilerine göre, açılan şirket sayısı 2020
yılının on ayında geçen yılın aynı dönemine
göre yüzde 22,8 artarken, kapanan şirket sayısı yüzde 12,7
artmıştır. TESK verilerine göre de Esnaf ve Sanatkârlar Sicil
Gazetesinde yayınlanan ilanlarda, 2020 yılının on bir
ayında tescil ilan sayısı yüzde 55,2 oranında artarken
terkin ilan sayısıysa yüzde 30,3 azalmıştır.
2020 yılında tüm dünyada bütçe
açığı ve borç stokunda artış eğilimine
girilmiştir. Ülkemizde de artış yaşanmakla birlikte bütçe
açığı ve borç stokunun millî gelire oranı, gelişmekte
olan ülkeler ortalamasının oldukça altında bulunmaktadır.
Finansal istikrarın sürdürülebilirliği açısından hane
halkı ve reel kesim borçluluğu da ülkemizde benzer ülkelere ve AB
ortalamasına kıyasla düşük riskliliğini sürdürmektedir.
Covid-19 salgını bazı sektörleri ve
bu sektörlerde çalışanları daha fazla olumsuz etkilemiştir.
2019 yılında, turist sayısı ve turizm gelirinde tarihî
rekorlar kıran Türkiye, dünyanın en çok turist ağırlayan
ülkeleri arasında 6ncı sırada yer almıştır.
Ancak 2020 yılının ilk dokuz ayında turizm gelirimiz
salgının etkisiyle yüzde 69,4 oranında
azalmıştır. TÜİK 2020 yılı Eylül ayı iş
gücü istatistiklerine göre istihdam bir yılda 733 bin kişi
azalmıştır. Salgının etkisiyle, nisan ayında 2
milyon 585 bin kişiye kadar yükselen istihdamdaki daralma, istihdamı
korumaya ve artırmaya yönelik bugüne kadar alınan tedbirler sayesinde
beş ayda yüzde 72 nispetinde düşmüştür. İstihdamın
yeniden artışa geçmesi beklenmektedir. Zira sanayi üretimi ve PMI
verileri ekim ve kasım aylarında da istihdamda artışa
işaret etmektedir.
Sektörler itibarıyla
bakıldığında istihdamdaki azalmanın hizmetler
sektöründe, özellikle de konaklama ve yiyecek hizmetleri alt sektöründe ve
tarım sektöründe olduğu görülmektedir. Bu durum, anılan
sektörlere yönelik yeni tedbirlerin alınmasını gerekli
kılmaktadır. Bu kapsamda salgının olumsuz etkilerinin
giderilmesi için alınan birçok tedbire ek olarak Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından evvelki gün yeni önlemler
açıklanmıştır. Buna göre: Taksi, dolmuş ve servis
işletmecisi, pazarcı, terzi, oto tamircisi, lokantacı,
pastaneci, kadın ve erkek kuaförü, pansiyon, yurt, kreş, düğün
salonu işletmecisi gibi esnafımıza ve basit usule tabi
çalışanlara ayda bin lira gelir desteği ve iş yeri kira
olanlara büyükşehirlerde 750 lira, diğer illerde 500 lira kira
desteği verilecektir. İş yeri kiralama hizmeti KDV oranı
ile gayrimenkul kirası stopaj oranında yapılan indirimler ve
konaklamadan yeme içmeye, yolcu taşımacılığından
bakım onarıma kadar birçok sektörü kapsayan KDV indirimlerine dair
uygulama süresi 1 Haziran 2021 tarihine kadar uzatılacaktır. Turizm
sektöründe hazineye olan kira, hasılat payı ve ecrimisil ödemeleri
bir yıl ertelenmektedir. Ayrıca, salgın döneminde
hayatını kaybeden sağlık
çalışanlarımızın vazife malullüğü veya meslek
hastalığı statüleri belirlenerek ailelerine maaş, ek ödeme,
faizsiz konut kredisi, eğitim öğretim yardımı, istihdam
hakkı ve fatura indirimleri gibi imkânlar sağlanacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu önlemleri olumlu buluyor ve destekliyoruz.
Bununla birlikte esnafın vergi prim, kredi borçlarının belirli
bir süre ertelenmesi ve sicil affının güncellenmesi yararlı
olacaktır. Ayrıca esnaf ve sanatkârımızı korumak için
AVM ve büyük market zincirlerinin şehir merkezinde şube
açmaları, adil rekabet şartlarını bozmayacak şekilde
kurallara bağlanmalıdır.
Tarım ve hayvancılığın
ekonomiler için ne derece kritik olduğunu, gıda güvenliği ve
tarımın stratejik önemini Covid-19 salgını bir kez daha
ortaya koymuştur. Çiftçilerimizin Tarım Kredi ve Ziraat
Bankasına olan kredi borçlarına da kamu alacaklarının
yapılandırılmasında öngörülen şartlarda bir
yapılandırma imkânı verilmelidir. Kur
artışlarının etkisiyle başta gübre, mazot, yem, elektrik
gibi tarımsal girdilerin fiyatları artmıştır.
Çiftçilerimizin, girdilerini uygun fiyatlı alabilmesi
sağlanmalıdır. Üreticilere sağlanan yüzde 75 hibe tohum
desteğinin kapsamı genişletilmelidir. Hayvancılık
açısından yem maliyetinin azaltılması ve kaba yem açığının
giderilmesi büyük önem taşımaktadır. Kaliteli yem ve bitkilerin
üretimi ve hayvancılık destekleri artırılmalıdır.
Elektrik faturaları önemli bir maliyet unsuru
olmuştur. Ailelere yönelik sağlanan elektrik fatura desteği, dar
gelirli vatandaşlarımız için önemli bir adım olmuştur.
Çiftçinin, sanayicinin ve esnafın elektrik faturası yükünü
hafifletecek adımlar da atılmalıdır.
2021 yılına dair asgari ücretin
belirlenmesi çalışmaları devam etmektedir. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak net asgari ücretin açlık sınırının
üzerine çıkarılması görüşündeyiz. Ayrıca asgari
ücretliye büyükşehirlerde ulaşım desteği verilmesini ve
asgari ücretliden vergi alınmamasını savunuyoruz.
Emeklilere 2018 yılından itibaren
yılda iki ay bayram ikramiyesi verilmesi, bu yıl mart ayında da
en düşük emekli aylığının bin liradan 1.500 liraya
yükseltilmesi sağlanmıştır. Bunun yanı sıra,
bütçe imkânları çerçevesinde emeklilere büyümeden tam pay verilmeli;
sağlık hizmetlerinde alınan bazı katılma payları
emeklilerden alınmamalıdır.
Gazilerimize ve şehit ailelerine sahip
çıkılmakta olup bugüne kadar çok önemli hak ve imkânlar
sağlanmıştır. Bununla beraber, bazı konulardaki
haklı talepleri karşılanmalıdır. Terörle mücadele
esnasında yaralanmalarına rağmen aylık
bağlanılamamış olanlara da gazilik unvanı verilerek
istihdam ve diğer haklardan yararlanmaları sağlanmalıdır.
Ayrıca şeref aylığının
farklılaştırılması Kore ve Kıbrıs gazilerini
üzmekte olup muharip gazilerimizin gelir ve iş durumuna bakılmadan
hepsine aynı tutarda şeref aylığı
bağlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye dünyanın
ve içinde bulunduğu bölgenin çetin ve zorlu şartlarında
olağanüstü bir diriliş ve yükseliş azmiyle öne
çıkmaktadır. Bölgesel ve küresel ölçekte her alanda uluslararası
hukuka uygun, meşru ve millî politikalarla bekamıza, güvenliğimize,
egemenlik haklarımıza ve tarihî mirasımıza sahip
çıkılmaktadır. Türkiye, uyguladığı çok yönlü ve
insani dış politikayla küresel düzeyde adalet
anlayışının tesis edilmesine de katkı vermektedir.
Nerede bir mazlum varsa, nerede hakkı yenmiş, barış ve
huzura susamış bir mağdur bulunuyorsa Türkiye, bütün gücüyle
oradadır.
Terörle mücadele kararlı, etkin ve
başarılı bir şekilde devam ettirilmekte, kahraman güvenlik
güçlerimiz destan yazmaktadır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Pençe, Fırat, Kapan ve Yıldırım
Operasyonları terörün belini kırmakla kalmamış, Türk
devletinin kudretini göstermiştir. Artık terörün sonuna
yaklaşılmaktadır. Kanlı örgütün dağ kadrosu da
günbegün erimekte, elebaşları bir bir imha edilmektedir. İç
barış ve huzur ortamı güçlü bir şekilde tesis edilmektedir.
Emperyalist güçler tarafından Suriyenin kuzeyinde oluşturulmak
istenen terör koridoru girişimi Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı,
Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı Harekâtlarıyla
bertaraf edilmiştir.
Mavi vatanımızda egemenlik
haklarımıza sahip çıkılmakta, meşru hak ve
çıkarlarımızı korumak için gerekli tedbirler alınmaya
devam edilmektedir. Libyayla imzalanan anlaşmayla Doğu Akdenizde
Türkiye'yi saf dışı bırakmaya çalışanların
oyunları bozulmuş, ülkemizin ve Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin egemenlik haklarını koruma
kararlılığı gösterilmiştir. Sondaj ve sismik
araştırma gemilerimizle mavi vatanımızda ve Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin yetki verdiği alanlarda
araştırma faaliyetleri yapılmaktadır.
Kıbrıs, Türkiyenin millî
davasıdır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde yapılan
Cumhurbaşkanlığı seçimiyle yeni bir döneme
girilmiştir. Kıbrıs davası emin ellerdedir. Türkiyenin
Kıbrıs üzerinde kurucu anlaşmalardan kaynaklanan ahdî hak ve
yükümlülükleri bulunmaktadır. Türkiyenin etkin ve fiilî garantisinin
olumsuz etkilenmesi hiçbir şart altında kabul edilmeyecektir. Siyasi
eşitlik ve 2 kesimlilik temelinde, eşit statüde 2 kurucu devleti haiz
yeni bir ortaklık hukukunun tesisi için yıllarca görüşmeler
yapılmıştır. Kıbrıs Türklüğü her zaman adil
ve kalıcı bir çözümü hedeflemiş, Rum kesimiyse sürekli kriz imal
edip çözümsüzlüğü derinleştirmiştir.
Avrupa Birliği ve müdahil devletleri
Kıbrısta, Doğu Akdenizde, ülkemizin ve Kıbrıslı
kardeşlerimizin hakkına ve hukukuna saygılı olmalı,
objektif davranmalıdır. Avrupa Birliği yaptırım ve
tehdidi bırakıp Türkiyeyle ilişkilerinde yeniden olumlu bir
başlangıç yapmalıdır. Bölgenin barış ve
istikrarı için doğal kaynakların adalet ve hakkaniyet ölçülerine
dayalı paylaşımı vazgeçilmez önemdedir. Hiç kimse fiilî
durum yaratmaya çalışmamalıdır. Türkiyenin kimsenin
hakkında gözü yoktur, kimseye de haklarını
çiğnetmeyecektir. Egemenlik haklarımız
dokunulmazımızdır.
ABDyle ilişkilerimizin ekonomik, siyasi ve
güvenlik boyutlarıyla, her iki tarafın karşılıklı
çıkarlarına hizmet edecek şekilde eşitlik ve
karşılıklılık temelinde yürütülmesi esas
olmalıdır. Geçmişte talep ettiğimiz silahları ve füze
savunma sistemlerini satmayan ABDnin S-400ü niye aldınız? diye
yaptırım kararı alması hukuksuzluktur,
saygısızlıktır. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Türkiyenin neyi kimden
alacağına kimse karışamaz. NATO kapsamında bir
müttefikimiz görünen ABD önce dost mu düşman mı, buna karar vermeli,
müttefiklik hukukuna bağlı olup olmadığını gözden
geçirmelidir. Küresel ve bölgesel gelişmelerin seyri hangi yönde olursa olsun
Türkiye hak ve menfaatlerini koruma kararlılığıyla
politikalarını yürütecek, kime yahut neye göre değil, millî
perspektiften ve başkent Ankara vizyonuyla bakışını
devam ettirecektir. Küresel ve bölgesel senaryo yazanların
karşısında Türk milleti birdir, beraberdir. Pek çok engellemeye,
menfi senaryolara rağmen ülkemiz istiklalini birlik içinde savunacak,
istikbalin dirliğine dayanışmayla ulaşacaktır.
Allahın izniyle kazanan Türkiye olacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu dönemde en önemli
gücümüz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemidir. Türkiye
kısa zamanda daha birçok alanda tarihî adımlar atmış,
başarılar elde etmiştir. Hamdolsun, seksen altı yıl
sonra zincirler kırılmış, Ayasofya Müslüman gönüllerle
buluşturulmuştur. Ayasofya-ı Kebir Cami-i Şerifinin ibadete
açılması yakın tarihimizin en önemli olayıdır. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çok şükür,
kırk altı yıl kapalı kalan Maraş
açılmıştır. Maraşın açılması
uluslararası hukuka uygundur, meşrudur ve tasarrufu da Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetine aittir. Şükürler olsun, yirmi sekiz
yıl sonra Azerbaycan, Ermenistanın işgali altında bulunan
öz topraklarını işgalden kurtarmıştır. Türkiye,
Azerbaycana açık destek vermiş, Azerbaycan Türkü
kardeşlerimizin yanında, aynı zamanda da diplomasi
masasında yer almış, belirleyici olmuştur. Ne mutlu bize ki
Turan yolunun kapısı açılmaktadır. Nahçıvandan
Azerbaycana açılacak koridor sayesinde Türkiye ve Azerbaycan ilk kez kara
yoluyla birbirine bağlanacaktır. Türkiye, tarihinin en büyük
doğal gaz keşfini Karadenizde gerçekleştirmiştir.
Keşfedilen 405 milyar metreküp doğal gaz rezervi, ekonomik
güvenliğimizi sağlam esaslara bağlarken stratejik gücümüze güç
katacak, vatandaşlarımızın refahına da yansıyacaktır.
Türkiye, Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı 2019 İnsani Gelişme Raporuna göre ilk kez, en üst lig
olan en yüksek insani gelişme kategorisine yükselmiş; 2020 Raporuna
göre de insani gelişme endeksi değeri artmış, ülkeler
sıralamasında iki yılda 10 sıra birden yükselmiştir.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ülkemizin Covid-19 salgınıyla mücadelede
etkinliği, güçlü sağlık altyapısı, ücretsiz test ve
tedavi hizmetleri Avrupa Birliği ilerleme raporuna
yansımış, Dünya Sağlık Örgütü yetkililerince ve dünya
çapında gazete ve televizyon kanallarınca örnek gösterilmiştir.
Ülkemiz, aralarında güçlü ekonomilere sahip ABD ve Avrupa ülkeleri de
olmak üzere, zor durumda kalan 156 ülke ve 9 uluslararası kuruluşa
malzeme yardımı yapmıştır.
Türkiye, Dünya Bankası 2019 İş Yapma
Kolaylığı Raporuna göre son iki yılda 27 basamak
yükselerek 33üncü sıraya yükselmiştir.
Türkiyenin lider ülke olma hedefine
ulaşması bakımından, teknolojik dışa
bağımlılığın azaltılması ve sanayide
yapısal dönüşümün sağlanması, yerel kaynakları harekete
geçiren, nitelikli iş gücü istihdam eden, dijital çağa uyum
sağlayan ve uluslararası rekabet gücüne sahip bir sanayi
oluşturması oldukça önemlidir.
Hamdolsun, millî teknoloji hamlesinin
çıktıları alınmakta olup başta savunma sanayisi olmak
üzere, imalat sanayisi, otomotiv, makine, enerji, yazılım, ilaç ve
tıbbi malzeme gibi birçok alanda yerli ve millî üretim artmaktadır.
İlk millî helikopter motorumuz, İHAlar, SİHAlar, gemiler,
zırhlı araçlar ve silahlar gururumuz olmuştur. Türkiye'nin otomobilini
üretecek fabrikanın temelleri Gemlikte atılmıştır.
Milletimizin beğenisine sunulan TOGG, Türkiye'nin gururu olmuştur.
Teknoparklardaki genç girişimcilerimiz dünya çapında ses getiren
başarılar elde etmektedir. Yerli bir mobil oyun şirketimiz, 1,8
milyar dolarlık değerle, Türkiye'nin 1 milyar dolar üzerinde
değerlenen ilk girişimi olmayı başarmıştır.
Yoğun bakım solunum cihazımız kısa süre içinde
üretilmiş, ihraç edilmektedir. Yerli ve millî enerji
atılımı kapsamında Türkiyenin ilk, Avrupa ve Orta
Doğunun tek entegre güneş paneli fabrikası açılmıştır.
Üretilen panellerin kurulmaya başlandığı Konya
Karapınar GES uzaydan görünebilecek olup 2 milyon kişinin elektrik
ihtiyacını karşılayacaktır.
Türkiyenin bu dönemde gerçekleştirdiği
ilklerin, dünya çapında devasa projelerin, kısa zamanda yapılan
havalimanları, şehir hastaneleri, acil durum hastaneleri, otoyollar,
köprüler, tüneller, bölünmüş yollar, barajlar gibi yapıların
sadece adlarını saymaya kalkarsam konuşma süremi uzatmam
lazım. Bunları milletimiz görmekte ve yararlanmaktadır,
asıl olan da budur.
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin temelini oluşturan
insan merkezli bir yaklaşımla hukuk devleti, demokratikleşme ve
iyi yönetişim ilkeleri daha güçlü bir şekilde sahiplenilmeli ve
bütüncül bir stratejiyle ortak hedeflere ulaşılması yönünde
yapılan çalışmalar sürdürülmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, Türkiyenin yatırım alanında cazibe merkezi hâline
getirilmesi için başlatılan yatırım seferberliğini
destekliyoruz. Hukuk normlarında, vergilemede ve bürokratik işlemlerde
yatırım için her bakımdan daha öngörülebilir, istikrarlı ve
güvenilir bir ortam oluşturulmalıdır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, Türkiyenin
aradığı ve ihtiyaç duyduğu tarihî bir yönetim reformu
olarak devrededir. Gereken ve planlanan reformların birbirine eklemlenerek
gerçekleştirilmesi Türkiyenin hızına hız katacaktır.
Aziz milletimiz şahittir ki Cumhur İttifakı, Türkiyeyi
yükseltmeye ve lider ülke yapmaya coşku ve heyecan içinde azmetmiş,
söz vermiş, bu uğurda da gecesini gündüzüne katmaktadır. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Kalaycı.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) Cumhur
İttifakı yoluna ve Türkiyeye hizmetine azimle ve inançla devam
edecektir.
Konuşmama son verirken 2021 yılı
bütçesinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı ve bereketli
olmasını diliyorum. 2021 yılının
insanlığın Covid-19 salgınından tümüyle
kurtulduğu bir yıl olmasını ve herkese sağlık,
huzur ve mutluluk getirmesini Cenab-ı Allahtan niyaz ediyor; yeni yılınızı
kutluyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bütçeye kabul oyu
vereceğimizi belirtiyor, sizlere ve aziz milletimize
saygılarımı sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ikinci
söz İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksuya aittir.
Buyurun Sayın Aksu. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz dakikadır.
MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU
(İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin tümü üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım. Gazi Meclisi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin üçüncü bütçesinin milletimizin birliğine, refah, huzur ve
güvenliğine katkı sağlamasını temenni ediyorum.
Açılışının 100üncü yılını idrak
ettiğimiz bir süreçte, Meclisimizin ilk Başkanı ve
cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere,
istiklal mücadelemizin bütün kahramanlarını, muhterem
ecdadımızı ve tüm şehitlerimizi rahmetle ve saygıyla
anıyorum. Covid-19, doğal afet ve orman yangınları sonucu
kaybettiğimiz vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
hastalarımıza şifa niyaz ediyorum. Şu an vatan nöbetinde
olan, terörle mücadele eden asker, polis, tüm güvenlik güçlerimizi ve
sağlık çalışanlarımızı selamlıyor,
Allah yâr ve yardımcıları olsun diyorum.
2021 yılı bütçesi ilk kez program bütçe
esaslarına göre hazırlanmış ve merkezî yönetim bütçesindeki
ödenekler 68 program arasında dağıtılmıştır.
Program bütçeyle kamu hizmetleri ile kaynak tahsisleri arasında güçlü bir
bağ kurularak sonuç odaklı bir yaklaşımla hedefler ile
kaynaklar ilişkilendirilmiştir.
Her bir vatandaşımızın
hakkı ve payı olan bütçede, kaynakların
artırılması kadar, mevcut kaynakların nasıl
dağıtıldığı da önemli bir husustur.
Kamu dengelerini iyileştirmek, kamu maliyesi
alanındaki kazanımları korumak, kamu borçluluğunu
düşük ve sürdürülebilir düzeyde tutmak, beşerî sermayeyi
güçlendirmek, eğitimin kalitesini artırmak, sağlık
harcamalarında arz ve talep yönlü düzenlemeleri hayata geçirmek ve
tarımda üretim ve verimlilik artışı sağlamak bütçenin
öne çıkan hedefleridir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak 2021
yılı bütçe teklifini değerlendirirken temel ilkemiz; ekonomik,
mali ve sosyal politikalarla birlikte, yürütülen terör mücadelesinin, bölgesel
ve küresel gelişmelerin ülkemize yüklediği ağır
sorumluluğun, salgının ekonomimiz üzerindeki olumsuz etkisinin,
Türkiye'nin maruz kaldığı ekonomik güvenlik tehdidinin ve dünya
ekonomisiyle birlikte Türkiye ekonomisini de etkileyen olumsuzlukların göz
önünde bulundurulması olmuştur.
Değerli milletvekilleri, bütçe teklifi,
2021-2023 dönemini kapsayan Yeni Ekonomi Programındaki hedeflerle uyumlu
olarak hazırlanmıştır. Bütçenin gelir ve gider tahminleri
yapılırken 2021de gayrisafi yurt içi hasıla büyümesinin yüzde
5,8; işsizlik oranının yüzde 12,9; TÜFE yıl sonu
değişim oranının yüzde 8, ihracatın 184 milyar dolar,
ithalatın 223,3 milyar dolar, borç stokunun gayrisafi yurt içi
hasılaya oranının yüzde 33,2; cari açığın
gayrisafi yurt içi hasılaya oranının ise yüzde 1,9
olacağı öngörülmüştür.
Bütçe giderlerinin bir önceki yıl bütçe
kanununa göre yüzde 22,9 artışla 1 trilyon 346,1 milyar lira, bütçe
gelirlerinin yüzde 15,1 artışla 1 trilyon 101,1 milyar lira
olması planlanmış, bütçe açığının ise 245
milyar lira olarak gerçekleşmesi öngörülmüştür. Toplam vergi
gelirlerinin 922,7 milyar lira, vergi dışı gelirlerin de 178,4
milyar lira olması hedeflenmiştir. 2020 yılında millî
gelire oranla yüzde 6,1 olması beklenen kamu kesimi borçlanma
gereğinin yüzde 4,7ye, 2023te ise yüzde 3,6ya gerileyeceği
öngörülmüştür.
Bütçe teklifinin en dikkat çekici yönü
sağlık, eğitim, tarım, sosyal destek ve yatırım
ödeneklerindeki yüksek artışlardır. Bütçeden sağlık
hizmetleri için 238 milyar lira kaynak tahsis edilerek sağlık
harcamalarının bütçe içerisindeki payı yüzde 17,7ye
yükseltilmiştir. Sağlık sektörü yatırımları için
ayrılan ödenek de yüzde 72 oranındaki artışla 20,1 milyar
lira olmuştur.
Eğitime ayrılan kaynak miktarı yüzde
20 artışla 211,4 milyar liraya yükseltilerek bütçe giderlerinin
yaklaşık yüzde 15,7si de eğitime
ayrılmıştır.
Çiftçimize bütçeden tarımsal destek
programları için 22 milyar, tarım sektörü yatırımları
için 12,1 milyar, tarım kredi sübvansiyonu, müdahale alımları,
tarımsal KİTlerin finansmanı ve ihracat destekleri için ise 8,3
milyar olmak üzere toplam 42,4 milyar lira kaynak
ayrılmıştır.
Bütçeden sosyal yardım harcamaları için
ayrılan ödenekte de yüzde 17 oranında artış
yapılmıştır.
Bütçenin önemli özelliklerinden biri de
yatırım öncelikli olmasıdır. 2020 yılında 56,6
milyar lira olan sermaye gideri ödenekleri yüzde 83 oranında
artırılarak merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki idarelere
yatırımları için 103,7 milyar lira ödenek tahsis
edilmiştir. Reel kesim destekleri için ise 50,6 milyar lira
ayrılmıştır.
Ekonomik sınıflandırmaya göre 2021
yılı merkezî yönetim bütçe ödenekleri içinde en büyük payı yüzde
41,6yla cari transferler, yüzde 22,4le de personel giderleri almaktadır.
Kamu personel giderleri, enflasyon hedefleriyle kamuda istihdam edilecek yeni
personel alımı kapsamında bir önceki yıla göre yüzde 15,3
oranında artırılmıştır.
Bütçelerin niteliği, şüphesiz kaynak
tahsisinin nasıl önceliklendirildiğiyle yakından
ilişkilidir. Bu yönüyle bakıldığında, kaynakların
öncelikli olarak sağlığa, eğitime, sosyal korumaya,
yatırıma, teşvik ve desteğe ayrıldığı;
özellikle salgın nedeniyle oluşan belirsizlikleri gidermeye,
öngörülebilir bir ekonomik düzen tesis etmeye, yatırımcı,
üretici, çalışanlarımız, emeklilerimiz ve dar gelirli
vatandaşlarımız için güvenli bir gelecek inşasına
yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, 2019 Yılı
Kesin Hesap Kanunu çerçevesinde, Sayıştay tarafından Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına yürütülen 2019 yılı denetimleriyle,
225 kamu idaresinin kesin hesabının merkezî yönetim kesin
hesabına doğru yansıtılıp
yansıtılmadığı ele alınmıştır.
Sayıştay yaptığı incelemeler sonucunda bazı
bulgulara yer verse de ödenek, bütçe gideri ve bütçe gelir tutarlarında
değişikliğe yol açan bir tespitin
bulunmadığını raporlarında belirtmiştir. Geçen
yıllarda Sayıştayın dile getirdi hataların
birçoğu bu defa ilgili kamu kurumlarınca tekrar edilmemiştir. Bu
durum, Sayıştay raporlarının dikkate
alındığına ve bulguların gereğinin
yapılmasına özen gösterildiğine işaret etmektedir.
Ayrıca Sayıştayca ciddi bir incelemenin yapılmış
olmasını, kamu menfaatlerinin korunması ve idarenin denetim
yoluyla geliştirilmesi fonksiyonu bakımından önemli
bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
2021 yılı bütçesi, Covid-19 salgınının tüm ekonomileri
derinden etkilediği ve küresel ekonomiye ilişkin belirsizliklerin
arttığı bir konjonktürde hazırlanmıştır.
Salgının ortaya çıkardığı ağır
şartlar altında önceliklerin belirlenmesi, hedeflerin tutarlı
olarak ifade edilmesi ve geleceğe yönelik belirsizliklerin giderilmesi
açısından salgın sürecinin kendine özgü şartlarının
dikkate alınması özel önem taşımıştır.
Farklı niteliklerde çok sayıda kriz tecrübesi olan ülke ekonomileri
belki de ilk kez bilinen geleneksel önlemlerin yeterli olmadığı
bir süreçle sınanmış, salgın kaynaklı sorunlar çok
daha karmaşık hâle gelmiştir.
Güçlü ekonomilere sahip ABD ve Avrupa ülkelerinde,
salgın nedeniyle, başta sağlık sistemleri olmak üzere
birçok devlet fonksiyonunda aksamalar yaşanmıştır. Bu
ülkelerin salgınla mücadelede gösterdikleri zayıf performans
nedeniyle gücün ve gelişmişliğin ölçüsünün ne olduğu da
tartışma konusu olmuş, gelişmişlik ve kalkınmışlığın
ekonomik büyüklüklerle sınırlandırılamayacağı
görülmüştür. Salgın sonrası dünyanın yeni düzeninin
nasıl olacağı, siyasi, sosyal ve ekonomik ilişkilerin
uluslararası ittifak ve kuruluşların yapılarının
nasıl şekilleneceği de en çok konuşulan konular
arasında yer almıştır. Dijitalleşmeyle birlikte siber
güvenlik, gıda güvenliği ve biyogüvenlik
farkındalığı artmıştır.
(HDP Eş Genel Başkanları
İstanbul Milletvekili Pervin Buldan ve Mardin Milletvekili Mithat
Sancarın Genel Kurul Salonunu teşrifi sırasında HDP
sıralarından ayakta alkışlar)
BAŞKAN Arkadaşlar, kürsüde hatip var,
lütfen
İSMAİL FARUK AKSU (Devamla) - Toplumsal
dayanışmanın, insan sağlığına ve
güvenliğine yapılan yatırımların öneminin
arttığı, öneminin ortaya çıktığı bu süreçte
Türkiye, sağlık altyapısı, sosyal güvenlik sistemi,
kurumsal ve beşerî kapasitesi, etkili hükûmet sistemi ve yönetim
şekli, sevk ve idare yeteneği, insan merkezli medeniyet tasavvuru ve
bunlara uygun politikalarıyla bu sürecin yönetiminde dünyada öne
çıkan başarılı ülkelerden biri olmuştur.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Bravo!
İSMAİL FARUK AKSU (Devamla) - Türkiye,
insan sağlığını ve haysiyetini merkeze alan
yaklaşımıyla, insani dramlara karşı ortaya
koyduğu devlet tavrı, insani destek kapasitesi ve insani diplomasiyle
salgın sürecinin yönetiminde yüz akı olmuştur.
Covid-19la birlikte, deprem, sel, çığ,
heyelan ve orman yangınlarının can ve mal
kayıplarımıza yol açtığı, ayrıca terörist
saldırıların, ekonomi üzerinden yapılmak istenen operasyonların,
Suriyeden Libyaya, Egeden Doğu Akdenize, Orta Doğudan
Kafkaslara, egemenlik haklarımıza yönelik saldırıların
vuku bulduğu süreçte, Türkiye ekonomisi bakımından, güven ve
istikrar içinde sağlıklı bir yatırım, üretim, ihracat
ve istihdam zincirinin sürdürülebilirliği önemli hâle gelmiştir.
Salgın nedeniyle büyük yaralar alan dünya ekonomisi gibi, Türkiye
ekonomisi de bu süreçten olumsuz etkilenmiştir. Esasen tüm dünyada
neredeyse durma noktasına gelen bir sektörel üretim yapısı söz
konusu iken firmaların sermaye ihtiyaçlarının, salgın
sürecinin gereklerine uygun olarak teşvik sistemleriyle
karşılanması önemli hâle gelmiştir.
Türkiye bu yönde
önemli teşvik ve destekler uygulamış, işten çıkarma
yasağı, kısa çalışma ödeneği, vergi ertelemeleri,
normalleşme desteği, kredi faiz indirimleri ve nakit desteği
gibi uygulamaları süratle hayata geçirmiştir. Üretimin ve tedarik
zincirinin kesintiye uğramaması, istihdamın korunması ve
finansal sistemin sağlıklı işleyişinin sürdürülmesi
için eş güdümlü politika adımları da devreye konulmuştur.
Bu kapsamda, esnaf ve sanayicimiz, çiftçimiz, dar gelirlilerimiz,
çalışanlarımız, muhtaçlarımız ve tüm toplum
kesimleri rahatlatılmış, eş zamanlı olarak da
ekonomide yeniden çarkları döndürmeye dönük etkin ve kararlı
adımlar atılmıştır. 14 Aralıkta
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın,
bu çerçevede, esnafımıza yönelik destek paketi açıklamaları
da beklentilere uygun önemli bir adım olmuştur. Böylece
salgının olumsuz etkisi en aza indirilmiş, ekonomik faaliyette
yılın üçüncü çeyreğinden itibaren de hızlı bir
toparlanma başlamıştır.
Türkiye ekonomisi
-hatırlanacağı gibi- 2019 yılının tamamında
yüzde 0,9 oranında büyüyerek küresel kriz sonrası kesintisiz
yıllık büyüme eğilimini sürdürmüştür. 2020
yılının ilk çeyreğinde yüzde 4,4 oranında büyüyen
ekonomimiz, salgın önlemlerinin ekonomik faaliyeti
sınırlandırması ve dış talepteki daralma
sonucunda yılın ikinci çeyreğinde yüzde 9,9 oranında
daralmış, üçüncü çeyrekte ise ekonomide sağlanan ivme sonucu
yüzde 6,7 oranında büyümeyi başarmıştır. 2020de
küresel ekonominin IMFye göre yüzde 4,4; OECDye göre ise yüzde 4,2
oranında küçüleceği tahmin edilmektedir. Dünya ekonomisindeki bu
daralmaya rağmen öncü göstergeler, ülkemizde bu yıl da ekonomik
büyümenin pozitif yönlü olacağını göstermektedir. Nitekim 2020
yılının üçüncü çeyreğinde yıllık bazda yüzde
7,7'lik artışla güçlü bir toparlanma sergilemiş olan sanayi üretimi, ekim
ayı verilerine göre de yıllık bazda yüzde 10,2 oranında
artarak dördüncü çeyrek için de güçlü bir büyüme işareti vermiştir.
İmalat sanayisi kapasite kullanım oranı kasım ayında
yüzde 75,8 seviyesine yükselmiş, ihracat ekim ayında 17,3 milyar
dolarla aylık bazda tarihin en yüksek düzeyinde gerçekleşmiştir.
Geçtiğimiz yıl, 2001 yılından
beri ilk defa fazla veren cari işlemler dengesindeki bu eğilim nisan
ayından itibaren negatife dönmüş, bununla birlikte Karadenizdeki
doğal gaz keşfi hem mevcut fiyatların daha rekabetçi hâle
getirilmesi hem de 2023 yılında yerli doğal gazın
kullanılacak olmasıyla cari dengemizin uzun vadede kalıcı
şekilde iyileşmesine önemli katkı yapacaktır. Bu doğrultuda
cari işlemler dengesinin gayrisafi yurt içi hasılaya
oranının 2021de yüzde 1,9; 2022de ise yüzde 0,7 olarak açık
vererek 2023te sınırlı fazlaya döneceği tahmin
edilmektedir.
2020 yılında yüzde 13,8 olması
beklenen işsizlik oranının, istihdamı desteklemeye yönelik
teşvikler ve yapısal reformlarla kademeli bir iyileşme
sağlanarak 2021 yılında yüzde 12,9a, 2023te ise yüzde 10,9'a
gerilemesi beklenmektedir. TÜİK tarafından açıklanan son
istihdam verilerine göre eylül ayında, geçen yılın aynı
dönemine göre işsizlik oranı 1,1 puanlık azalışla
yüzde 12,7 seviyesinde gerçekleşmiştir.
Tüketici enflasyonunda kaydedilen düşüş
eğilimi, salgın kaynaklı etkilerle kesintiye
uğramış, kasım ayında önceki yılın aynı
dönemine göre yüzde 14,3 oranında artış göstermiştir.
Eş güdüm içerisinde uygulanacak kararlı para ve maliye politikalarıyla
enflasyonun tekrar düşmesi sağlanarak 2021 yılında yüzde
8e, 2022de yüzde 6ya, 2023 sonunda ise yüzde 4,9 seviyesine gerilemesi
hedeflenmektedir.
2020deki geniş çaplı mali destekler
sonucu ülke ekonomileri bütçe açığı ve borç stokunda
artış eğilimine girmiştir. Bu dönemde gelişmekte olan
ülkelerin bütçe açığının millî gelire oranının
yüzde 10,4 seviyesine, borç stokunun millî gelire oranının ise yüzde
61,4 düzeyine yükselmesi beklenmektedir. Ülkemizde ise aynı dönemde millî
gelire oranla bütçe açığının yüzde 4,9; borç stokunun yüzde
41,1le gelişmekte olan ülke ortalamalarının oldukça
altında kalması öngörülmektedir.
Bu olumlu gelişmelerle hızla toparlanan
ekonomiye ilişkin değerlendirmeler yapılırken egemenlik
haklarımıza yönelik saldırılar ile ekonomi üzerinden
yapılan operasyonlar ve bunlarla mücadelenin getirdiği ekonomik
maliyet de dikkate alınmalı, etrafımızdaki ateş
çemberine duyarsız kalmanın, içeride ve dışarıdaki
husumet cephesini hafife almanın tarihî yanılgı
olacağı unutulmamalıdır.
Tüm dünyayı sarsan krizler yokmuş gibi
davranmanın, ekonomik güvenliğimizi tehdit eden gelişmelere kör
ve sağır olmanın, Türkiyenin belki de hiçbir ülkenin bu kadar
uzun süre maruz kalmadığı terör mücadelesini görmezden gelmenin
insafsızlık olacağı hatırdan çıkarılmamalıdır.
Şüphesiz vatandaşlarımız daha
fazla refah beklentisi içindedir. Vatandaşlık vecibelerini
bihakkın yerine getiren insanımızı çağdaş
medeniyet düzeyine ve hatta ötesine taşımak için gayret göstermek
hepimizin ortak sorumluluğudur.
Salgının etkisinin azaltılmasına
ve üretimin desteklenmesine yönelik tedbirlerle bugünkü konjonktürel
sıkıntılar inşallah aşılacak, ekonomide
sağlanan iyileşmeye de paralel olarak vatandaşlarımızın
ertelenen talepleri de karşılanacaktır.
2021 yılına girerken Covid-19
aşısının uygulanmaya başlanıyor olması
küresel ekonomide iyimserliğe yol açarken hem salgının
sonlanmasına ilişkin olumlu beklentiler hem de reformlara
ilişkin çalışmalar Türkiye ekonomisine olan güveni de
artırmaktadır.
Ekonomik aktivitede sağlanacak artış
yanında, terörle mücadelede aldığımız mesafenin
getirdiği huzur ortamı, siyasi ve jeopolitik risklerin kararlı
ve çok yönlü dış politika uygulamalarıyla hafifletilmesi
Türkiyenin bu süreçten güçlenerek çıkmasını mümkün
kılacaktır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizi 21inci
yüzyılda, bölgesinde barış ve istikrarın teminatı,
uluslararası ilişkilerde söz ve itibar sahibi kudretli bir devlet
konumuna getirmek için bütün şartların hazırlanması Milliyetçi
Hareket Partisinin stratejik hedefidir. Bu doğrultuda
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, Türkiyenin lider ülke ve
kudretli bir devlet olması yönünde Türk milletinin aldığı
önemli bir karar ve attığı tarihî bir adımdır. Yeni
sistemle Türkiye, başkalarının ortaya koyduğu bölgesel ve
küresel projelerin uygulayıcısı değil millî menfaatlere
uygun stratejik kararların senaristi, sözü dinlenen ve üzerine
yapılan hesapları bozan bir ülke olmuştur.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle Türkiye parlamenter sistemin
prangalarından kurtulmuş, demokrasimiz güçlenmiştir. Kalıcı
siyasi istikrar sağlanmış, hızlı ve etkin icra
sistematik hâle gelmiş, Türkiyenin önü açılmıştır.
Sistem, kuvveler arasındaki güçlü denge ve denetim mekanizması
çerçevesinde demokratik kurum ve kurallara uygun bir şekilde
işlemektedir. Kim ne derse desin, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi millet vicdanında karşılık bulmuş,
kabul görmüştür. Uygulandığı süre içerisinde çevremizde
yaşananların, ülkemiz ve milletimiz için oluşturduğu
riskler vicdan terazisinde değerlendirildiğinde,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sunduğu imkânlarla
elde edilen kazanımların önemi de kuşkusuz daha iyi
anlaşılacaktır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi Türkiyenin onurlu geleceği, Türk milletinin gelecek umudu, Cumhur
İttifakı ise Türkiyeyi hür, demokratik ve müreffeh bir geleceğe
kavuşturma azmidir.
Siyasi istikrarını
sağlamış, etkin bir yönetim sistemi inşa etmiş, askerî
ve ekonomik acıdan güçlenen Türkiyenin, uluslararası
ilişkilerde belirleyici rol üstlenmesi dünya barış, huzur ve
refahına daha fazla katkı sağlaması da mümkün hâle
gelmiştir. Türkiyenin bölgesel istikrara katkısı, gayrisafi
yurt içi hasılasına göre insani yardımda dünyada ilk sırada
yer alması bu nedenle tesadüfi değildir. Kendi jeopolitik
havzasındaki küresel oyunları boza boza, kararlı bir
şekilde yoluna devam eden Türkiye, 2020 yılında tarihî
adımlara da imza atmıştır. Bu kapsamda Ayasofya Camisi,
Müslüman gönüllerle buluşturulmuş; Karadenizde bulunan 405 milyar
metreküp doğal gaz rezervi ekonomik güvenliğimizi sağlam
esaslara bağlarken önemli bir millî moral kaynağı da
olmuştur. Başlatılmış olan millî teknoloji hamlesinin
çıktıları alınmaya başlanmıştır.
Başta savunma sanayisi olmak üzere enerji, yazılım, ilaç ve
tıbbi malzeme gibi birçok alanda yerli ve millî üretim kapasitemiz
artmış; insansız hava ve deniz araçları, gemiler,
zırhlı araçlar ve silahların yanında helikopter motoru ve
millî otomobilimizin üretim sürecine de başlanmıştır. Dünya
çapında birçok enerji, ulaştırma ve sanayi yatırımları
devreye girmiştir. Doğu Akdenizde Türkiye'nin ve Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin hak ve çıkarları korunmuş,
tehdit ve engelleme girişimlerine rağmen hidrokarbon arama
faaliyetleri kararlılıkla sürdürülmüştür. Yürütülen etkili terör
mücadelesiyle Kandilin sesi kesilmiş, yurt içindeki terörist
sayısı 300lü rakamlara düşürülmüştür. Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde kapalı Maraş
açılmış, Kıbrıs Türkünün egemenliği
pekiştirilmiştir. Otuz yıldır Ermeni işgalinde bulunan
Azerbaycanın öz yurdu Karabağ kırk dört günde işgalden
kurtarılmış, hamdolsun, ezan sesleri yeniden yükselmiştir.
Tüm bu gelişmeler Türkiyenin ve Türk
milletinin azim ve kararlılığını, nereden gelirse
gelsin tehdit, şantaj ve yaptırımlarla hedeflerinden
caydırılamayacak bir güç olduğunu tüm dünyaya göstermiştir.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak ekonomi politikalarının merkezine insanı koyan,
eşitlik, ahlak ve adalet ilkelerini gözeten bir anlayışla
toplumsal refahın artırılmasını öngörüyoruz.
Türkiye'nin gelişmesi, daha güçlü ve müreffeh
bir ülke olması için Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin ruhuna uygun şekilde demokrasi, insan hakları ve hukukun
üstünlüğü esasında ekonomik ve sosyal olarak süratle yol alabilmemiz
için atılacak reformist adımların Türkiyenin gücüne güç
katacağına inanıyoruz. Bunun için hukuk normlarında,
vergilemede ve bürokratik işlemlerde yerli ve yabancı
yatırımcı için öngörülebilir, bütünüyle kurumsal hâle
gelmiş bir yatırım ortamı teşekkül ettirilmesini
önemli buluyoruz. Demokrasiyi, hukukun üstünlüğünün, insan şeref ve
haysiyetinin teminatı kabul ediyor, Türk milliyetçiliği ve
demokrasiyi ikiz kardeş olarak görüyoruz. Sosyal ve siyasi
ilişkilerde demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla
işletilmesini asgari bir gereklilik olarak değerlendiriyoruz.
Herkes eşittir Türkiye
anlayışıyla, ülkesi ve milletiyle bir ve bütün olarak daha güçlü
Türkiyenin inşasını hedefliyoruz. Ülkemizin her yerinde huzur
ve güvenin temin edilmesini, yüksek standartlı kamu hizmetlerinin her
vatandaşımız bakımından erişilebilir
olmasını eşitlik ve hakkaniyetin gereği olarak görüyoruz.
Türk milletinin ve bütün insanlığın barış, huzur ve
refah içinde, insanca yaşayacağı bir dünya idealinin
gerçekleşmesi için, kaos ve kargaşadan ibaret olan küreselleşme
sürecinin Covid-19 salgınından alınan derslerle insani bir
mecraya sokulmasını arzu ediyoruz. Milletimizin başına
musallat edilen terör belasından kurtulmak için mücadelenin
kararlılıkla sürmesini istiyoruz.
Dünyada Türk markası ve patentli ürünlerin
yaygınlaşmasından, ülkemizin kendi imkân ve kabiliyetleriyle
devreye koyduğu teknoloji hamlesinden gurur duyuyoruz.
Önce ülkem ve milletim düsturuyla, devletin ve
milletin bekasını her şeyin önünde tutuyor, millî kimliğe
ve millî varlığa her daim sahip çıkıyoruz. Devletimizi
sıkıntıya sokacak, milletimizi hüsrana uğratacak şer
girişimlere karşı millî vicdanın sesi olmaya, ikaz ve
uyarılarımızı yapmaya devam ediyoruz. Aziz milletimizin
huzur ve refahı için gayret ediyor, dik baş, tok karın ve mutlu
yarın için çaba gösteriyoruz.
2021 yılı bütçesini;
yatırımı, üretimi ve istihdamı artırma, eğitim ve
sağlık hizmetlerini etkinleştirme, azı çoğaltma,
fakiri zenginleştirme ve yoksulu gözetme bütçesi olarak
değerlendiriyoruz. Bekamızı koruma
kararlılığına, millî ve yerli dirilişe destek bütçesi
olarak görüyoruz. Ve nihayet, bu bütçenin, ekonomik ve siyasi gelişmelere
uygun tespit ve hedeflerden oluşan, gerçekçi bir bütçe olduğunu
düşünüyoruz.
İnanıyoruz ki Türkiye, bölgesel ve küresel
gelişmelerin dayattığı risk ve tehditleri bertaraf etmeye,
fırsat ve imkânları değerlendirmeye ve millî
kaynaklarımızı harekete geçirmeye devam ederek 2023, 2053 ve
2071 hedeflerini gerçekleştirecek lider ülke ve küresel bir güç
olacaktır. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunun için, Türk milleti ortak paydasında
buluşarak Türkiye'nin kutlu geleceğinin inşasına odaklanmak
yeterli olacaktır.
Bu düşüncelerle, 2021 yılı bütçesinin
ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak kurum bütçelerinde olduğu gibi Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
tümüne de "kabul" oyu vereceğimizi belirterek yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına ilk söz Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşa aittir.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz dakikadır.
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi görüşmelerinin son
gününde partim adına söz almış bulunmaktayım.
Televizyonları ve sosyal medya hesapları başında -her türlü
karartmaya karşı- bizleri takip eden halklarımıza
selamlarımızı, saygılarımızı iletiyorum.
Bu ülkenin ezilenleri açısından Türkiye'nin
siyasi tarihi kör kapı ve demir parmaklıkların tarihidir. Tarih
boyunca zalimlerin
Ezenler için zulüm ezilenlerin ise direnişi büyütme
mekânı olarak gördüğü cezaevlerinde bulunan Figen Yüksekdağ,
Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Çağlar Demirel, Aysel
Tuğluk, Nurhayat Altun ve binlerce onurlu kadın
yoldaşımı; Selahattin Demirtaş, İdris Baluken,
Abdullah Zeydan, Musa Farisoğulları, Selçuk Mızraklı, Bekir
Kaya ve binlerce dava arkadaşımı selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
Tutsaklık, iradenin tek adama, makam ve mevkiye
teslim edilmesiyle başlar. Özgürlük ise dört duvar ve demir kapıya
bakmaz; özgürlük bir duruş, ruh hâli ve dünyaya karşı erdemli
olmaktır.
Bu kapsamda, demokratik talepleri için açlık
grevine giren bütün erdemli ve duruş sahibi tutsakları ve
mücadelelerini buradan bir kez daha saygıyla selamlıyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
Bugün, Şeyh Bedreddin ve Celâlettin Rûminin
Hakka yürüyüşünün yıl dönümü; kendilerini de saygı ve hürmetle
anıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2008 yılında
ortaya çıkan kapitalizmin krizi hızla tüm dünyaya yayıldı.
Bu krize karşı uluslararası sermaye sağ popülist liderlere
sarıldı. Türkiyenin önünde iki yol vardı; ya Kürt sorununun
çözümü başta olmak üzere, demokratikleşmeyi sağlayacaktı ya
da otoriter bir yola girecekti. İktidar dünyadaki bu gelişmeleri
görüp, zaten sınırlı olan demokrasi, adalet, eşitlik ve
özgürlüğü baskı altına aldı. Türkiye halklarına OHAL
şartları altında Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi denen otoriter yönetim sistemini dayattı. Bu sistem Türkiye
halklarını siyasi ve ekonomik anlamda süreklileşmiş
krizlere, vesayet kurumlarına ve siyasi etikten yoksun politika
anlayışına mahkûm ediyor. Bu sistem, saray tebaasına çoklu
maaş sistemi, yandaşa ısmarlama ihale düzeni, halka ise istibdat
rejimi, yoksulluk, işsizlik, baskı ve sefalet getiriyor.
Bakın, Kürt sorununun demokratik çözümünün
inkâr edildiği ve AKP-MHP ittifakının kurulduğu gün faiz
oranı 7,5 idi, saray rejimine geçildiği gün 17,5; bugün de 15 puan.
Demek ki faiz lobisi sizlerin otoriterleştiğiniz bataklıkta
büyüyor. Siz saraylar inşa ettikçe faiz lobisi de büyümeye devam ediyor.
(HDP sıralarından alkışlar)
2015 Haziran ayında bu memlekette 3 milyon
işsiz vardı. Siz halk iradesini hiçe saydınız, sırf
iktidarda kalmak için topluma şiddeti dayattınız. OHAL
şartlarında saray rejimine geçtiğiniz gün işsiz
sayısı 4 milyona ulaştı, bugün ise tam 10 milyon işsiz
var. Siz ağzınızı her açtığınızda
dış güçler kur saldırısı diyorsunuz; bakalım
bu ülkenin parasına kur saldırısını kimler
yapmış: 2015 yılının Haziran ayında dolar
2,68di, saray rejimine geçildiği gün 4,71 oldu, bugün ise 7,67; kur
saldırısının sorumlusu saray rejimi, Türkiye halklarına
adı konmamış bir Çiller devalüasyonu yaşattı.
Sarayın gösterişli ve bol israflı davetlerinin baş
konukları olan 90ların karanlık yüzleri ekranlara her
çıktıklarında Türkiyeye tanzim kuyrukları, askıda
ekmekler, ödenemeyen ilaç paraları, batan SGKler yeniden geldi. Evet,
Karl Marxtan ilhamla söylersek, sizler, kriz büyüdükçe 90ların
ruhlarını geri çağırıyor, onların beka
sloganına sarılıyor, milliyetçi kıyafetlerinizi
giyiyorsunuz. Onlar hayalî ihracatla kötü ün sahibi olurken sizler hayalî
istihdamla tarihin kara sayfalarına yazılıyorsunuz fakat
bilmiyorsunuz ki tarihte olaylar 2 defa yaşanır; birincisi trajedi,
ikincisinde komedi olarak.
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ve otoriter saray rejimi
Türkiye halklarına ekonomik, toplumsal ve siyasal çoklu krizleri
yaşatıyor. Ekonomik kriz artık inkâr edilemeyecek bir noktaya
gelmiş durumda. Her geçen gün işsizlik, yoksulluk, borçlar büyüyor;
insanlarımız iş aş diyerek intihar ediyor. Bir
esnafımızın dediği gibi Sabah borçlulara, akşam çocuklara
bakacak yüzümüz kalmadı. noktasına gelmiş durumdayız.
Saraydaki bin oda hariç Türkiyedeki insanların başlarını
rahat şekilde yastığa koyduğu tek oda kalmadı;
mutfakta tuz, tencerede soğan, sofrada ekmek, ev içinde huzurun
tükendiği bir çöküş yaşıyoruz.
Peki, biz bu çöküşe nasıl geldik, size
tane tane anlatmak istiyorum. Türkiye ekonomisini rant, özelleştirmeler,
sermayeye yapılan vergi kıyakları ve halkı
borçlandırmayla büyük bir çöküşün eşiğine getirdiniz. 2010
yılından bu yana 6 defa borçların ve alacakların
yapılandırıldığına şahit olduk. Sadece bu yapılandırma
süreçlerinde bile AKPnin yurttaşları nasıl borç
batağına sürüklediğini görüyoruz. 2014te 42,5 milyar
liralık borç yapılandırıldı, halk ödeyemedi, borç
arttı; 2016 ve 2017 yılında toplam 120 milyar liralık borç
yapılandırıldı; halk yine ödeyemedi; 2018 yılında
60 milyar liralık borç yapılandırıldı ve hayalete
dönüşen damat Bakan Bir daha yapılandırma yok, bu son
artık. diyerek cebinde parası, hesabında lirası olmayan
halkı tehdit etti. Fakat gün geçtikçe yoksulluk derinleşti, kriz
büyüdü ve halk yine borcunu ödeyemedi. Buna rağmen borçları
silmediniz. Geçen ay 500 milyar liralık bir yapılandırma kanunu
Meclisten geçirildi. Peki, soruyoruz: On yıldır, her yıl artan
borcun büyüklüğüne gerçekten bakmıyor musunuz? Her yıl artan
yurttaşın ödeyememe gücünü, hâlini görmüyor musunuz? Oysa bizler
biliyoruz ki söz konusu halkın borcu olunca gözlerinizi ve
kulaklarınızı kapatma konusunda sizden daha becerikli bir
iktidar yok. Ama sıra yandaş sermayeye gelince, gelsin aflar, gitsin
borçlar nakaratını tekrarlayıp duruyorsunuz.
Bakın, Merkezî Uzlaşma Komisyonu adı
altında tüm talimatları saraydan alan bir komisyon var. Bu Komisyon
ne yapar peki? Borcu veya cezası olan yandaş şirketlerin
borçlarını uzlaşmayla düşürüyor. 2007 yılından bu
yana uzlaşmaya konu olan vergi borcu 6 milyar 526 milyonken bu rakam 1
milyar 765 milyon TLye düşürüldü. Yine, 2007 yılından bu yana
uzlaşmaya konu olan ceza 7 milyar 316 milyonken bu rakam 73 milyon liraya
düşürüldü. Gençlerin KYK borçlarını silmeye gelince uzlaşma
yok, EYTlilerin hakkını teslim etmeye gelince uzlaşma yok ama
adlarını sadece sizin bildiğiniz ve kararlarını
sarayın çıkar koridorlarında verdiğiniz şirketlere
gelince uzlaşa uzlaşa milyarderler yarattınız. Şimdi
size soruyoruz: Siz kimlerin borcunu kimler için, hangi gerekçelerle
siliyorsunuz ya? Kim size bu hakkı verdi? Sizler,
yaptığınızın açık şekilde kayırma
olduğunu bildiğiniz için açıklama dahi yapamıyorsunuz ama
biz halkla birlikte bunun hesabını soracağız, rant ve
sermaye için buhar ettiğiniz her kuruşun hesabını
soracağız. Asıl yapılandırmayı da
uzlaştırmayı da biz yapacağız. Bu rantçı,
düşman, işçi düşmanı, faizci ekonomi
anlayışını ortadan kaldıracak ekonomik sistemi komple
yapılandıracağız.
Değerli milletvekilleri, rahmetli Erbakan,
özelleştirmeler için, satılan KİTler için, üreten
kurumların yandaşa verilmesine ithafen Evlatlarınızı
yiyorsunuz. demişti. Evet, bakın, 2002 yılından bu yana
110 milyar liranın üzerinde özelleştirme yapıldı, hisse
satışlarından taşınmaz devirlerine kadar her şey
satıldı. Bu memleketin seksen yılda
sattığının 55 katını on sekiz yılda tek
başınıza sattınız. En başarılı hükûmet
biziz. naraları atıyorsunuz ya, alın size başarı
tablosu! Elde pek bir şey kalmayınca emlakçı olup arsa satmaya
başladınız. AKP-MHP ittifakı artık bir emlak anonim
şirketidir. Aynı zamanda bu şirketin yeni mesleği de
defineciliktir. Hani Türkiyenin 766 bölgesinde maden ihalesi açarak her yerini
kazıdınız ya sizden âlâ defineci mi olur? Ama bilin ki bu yeni
meslekleriniz sizi kurtaramayacak. Artık kendi siyasi
hayatınızın mezar kazıcısı
durumundasınız, bu bütçe de sizin taziyenizdir.
Değerli milletvekilleri, bu ittifak, Türkiyeyi
bir savaş makinesine çevirdi ve bununla her fırsatta övünüyorlar.
Eve ekmek götüremiyoruz. diyen yurttaşa Bir merminin fiyatından
haberin var mı? diyerek otoriter ve militarist hakikatlerinizi itiraf
ettiniz. Bakın, 2021 yılı bütçesinde İçişleri,
MİT, Emniyet, Jandarma, Millî Savunma Bakanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığına toplamda 148,5 milyar lira
ayrıldı; bu rakam 2020 yılında 129 milyar liraydı.
Sadece bu kurumlara değil, 2021 bütçesine sakladığınız
savaş ve güvenlik kalemlerine toplam 236 milyar lira
ayırdınız. Bu rakam, çok değil beş yıl önce çözüm
süreci devam ederken sadece 50 milyar liraydı; bu artışı
halkın takdirine sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar) O dönem, bu kaynaklar halkın sofrasına
yansıyordu, şimdi ise halkın acısına yansıyor ve
acı katlanıyor. Hani halkın sorunlarına Kaynak yok.
diyorsunuz ya, buyurun size kaynak. Halka gelince yok çektiğiniz ülkenin
kaynakları nereye gitti, bakalım: 2015 yılında savunma
sanayisi ithalatı 2 milyar 800 milyon TL oldu, 2020 yılında bu
tutar yaklaşık olarak 10 kat arttı ve 24 milyar 700 milyon lira
oldu. Esnaf 10 kat yoksullaştı, emekliler geçim derdi
yaşıyor; işsizlik 3 milyondan 10 milyona çıktı, yoksul
sayısı 10 milyondan 20 milyona çıktı. Halka ise zorda
sabır dilendi, baskı ve şiddet dayatıldı.
Değerli milletvekilleri, bu ittifakın
güvenlik aygıtlarının kendi, insanlarımız ve
halkımız için bir güvenlik sorunu hâline geldi. Eğer bir ülkede
çocuklar panzerler tarafından uykularında öldürülüyorlarsa,
işsizlikten ötürü intiharlar gerçekleşiyorsa, açlık ve
yoksulluktan ötürü insanlar sokak ortasında bedenlerini ateşe veriyorlarsa
bu ülkede güvenlik aygıtı halkın can ve mal güvenliğini
tehdit eder hâle gelmiştir. Bu sebeple AKP-MHP ittifakı barut ve
metal olmadan yaşayamayan bir beton ittifakıdır, asıl
güvenlik sorunu bu ittifakın kendisidir.
Evet, değerli milletvekilleri, on sekiz
yıllık iktidarınızda yoksulun hakkını
savunamadığı, işsizin umudunu yitirdiği bir ülke
yarattınız. On sekiz yıllık iktidarınızda
halkı açlıkla, emekçileri yasaklarla, gençleri baskılarla
terbiye etmeye çalıştınız. Bu politikalarınızla
en çok da kadınları hedef aldınız. En az 20 milyon
kadının tamamen çalışma yaşamının
dışında tutulduğu Türkiyede ekonomik krizle kadın
istihdamı yüzde 25e geriledi. Yetmedi, kadınlara kölelik
koşullarında çalışma dayattınız. Böylece yüzlerce
yıldır biriken kadın eşitsizliğini ve
yoksulluğunu tarihte görülmediği kadar derinleştirdiniz.
Kadın karşıtlığınızı, ekonomi
politikalarından tutalım toplum mühendisliğine kadar geniş
bir alana yaydınız ama sizler de biliyorsunuz ki AKP-MHP ittifakına
karşı kadın direnişi görkemli bir şekilde
gerçekleşti. 8 Martta kadınlar TOMAlarınızı, gaz
bombalarınızı anlamsız hâle getirdi, dünyaya örnek
dayanışmalarla kadınlar direndi. Ayrıca, kadınlar
sadece baskıya ve şiddete karşı direnmedi, eş zamanlı
olarak birçok kazanım da elde etti, bunları güvence altına
aldı. İstanbul Sözleşmesi ve eş başkanlık sistemi
kadınların bu temel kazanımlarından ikisidir sadece.
Bakın, kadınların bu tarihî kazanımları, sadece
şiddetle ve ayrımcılıkla mücadele etmiyor, aynı
zamanda toplumsal ve siyasi alanda cinsiyet özgürlükçü bir dönüşüm
sağlıyor. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı
Yasanın tam uygulanması, bu nedenle hayati önemdedir.
Yine, eş başkanlık sistemi bütün
partilerde hayata geçerse kadınlar politika yapım sürecinin her
aşamasına aktif şekilde dâhil olur. İşte, HDP eş
başkanlık sistemini tam da bu amaçla hayata geçirmiştir. (HDP
sıralarından alkışlar) Ancak iktidar, eş
başkanlık ve İstanbul Sözleşmelerine de diğerlerinde
olduğu gibi saldırıyor. Fakat bir kez daha belirteyim: Türkiyeli
kadınlar kazanılmış haklarını korumak ve
bunları büyütmek için direniyor. Bu direnişten sadece bütçe
görüşmelerine ilişkin bir rakam vereyim: Evet, partimiz adına
435 dakika sadece kadın milletvekillerimiz konuştu. Bu, büyük bir
kazanımdır. (HDP sıralarından alkışlar)
Diğer partilerin sürelerini söyleyip mahcup etmek istemiyorum. Açık
ara bir öncülük durumumuz var ama burada, onların geride
olmasını eleştiren değil, daha yükselmesini savunan ve
kadınların temsiliyetinin bütün partilerde
artışını savunan bir düşünceye sahip olduğumuzu
da söylemek istiyorum. Evet, şimdi, toplumsal cinsiyete duyarlı
bütçeyi kadınların gücüyle bu ülkeye getirme zamanıdır;
kadın işsizliği, yoksulluğu
ayrımcılığına son verme zamanıdır.
Dayanışmayla, örgütlü mücadeleyle başaracağız ve
mutlaka biz kadınlar kazanacağız. (HDP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bu iktidarın
ülkeyi getirdiği yer, büyük bir borç batağıdır. On sekiz
yılda hem kamu hem de bu ülkenin yurttaşları tarihî bir
borçlanmayla karşı karşıya kaldı. Kamu borçları
2002 yılından bu yana 9 kat arttı. Öyle bir borç-faiz
sarmalına girdiniz ki 2019 yılında
yaptığınız borç ödemelerinin yarısını faiz
ödemeleri oluşturdu. Türkiye'nin kayıtsız şartsız faiz
lobisi sizsiniz, o yüzden sizi uyarıyoruz: Bir daha çıkıp da
kimseye faizden de lobiden de bahsetmeyin. Bu borç batağından
çıkmak için ne yapıyorsunuz? Faturayı yurttaşlara
çıkarıyorsunuz; yandaşlarınıza vergi indirimi,
yurttaşlara borç dağıtıyorsunuz. Yurttaşlar evinin
kirasını ödemek, ısınmak ve karnını doyurmak için
borçlanmak zorunda kalıyor. İşte, bir de sıkılmadan bu
halka Yastık altındakileri getirin. diye çağrı
yapıyorsunuz. Halkın yastık altında biriktirdiği tek
şey daha fazla borçtur. Bir kez de siz, vergi cennetlerinizde
biriktirdiklerinizi getirseniz, bir kez de siz getirin; gerçi, sizin zula
yaptığınız paralar o kadar çoktur ki yastık
altına sığmaz. 17-25 Aralıktan bu yana
sıfırladığınız paralarla tek bir borçlu insan ve
esnaf kalmaz. (HDP sıralarından alkışlar) Kredi borç miktarı
siz iktidara geldiğinizde yaklaşık 6,5 milyar lira iken pandemi
döneminde 618 milyar lirayı aştı. Artık esnaf dükkân
açamıyor, siftah yapamıyor. Bir de utanmadan sıkılmadan
çıkıp esnaf için 5 milyar liralık bir paket
açıkladınız. Esnafa günde 33 lira verdiniz, saraya on bir ayda 1
milyar 800 milyon lira örtülü ödenek verdiniz. Esnaf ve KOBİnin toplam
borcu 1,9 trilyon yani bu ülkenin bütçesinin 1,5 katı. Esnafa
desteğiniz esnaf borcunun yüzde 25i oldu. Siz örtülü, yedek, yandaş
bütçenizle siyaseten artık mevta durumundasınız ama esnafı
bitirmenize asla izin vermeyeceğiz. (HDP sıralarından
alkışlar)
Bir de israf ve lüks var, bu iktidarın
karnesinin en yıldızlı köşesinde.
Atadığınız kayyumlar var ya Zıkkım olacak.
dediğimiz banyolarını, tonlarca kadayıflarını,
bakanların tespihlerini, tonlarca kuru yemişlerini unutmadık.
İtibardan tasarruf olmaz. diye bir saçmalık bu ülkenin
halklarının dinleyeceği, onaylayacağı bir söylem
değildir çünkü israftan itibar çıkmaz. Siz israftan itibar
çıkarmak için halkın boğazındaki ekmeği, işçinin
alın terindeki kıdem tazminatını, asgari ücreti, tencerede
kaynayan çorbayı, buzdolabındaki gıdayı, cüzdandaki
parayı talan ettiniz. Vatandaşın mutfağındaki
enflasyonun, sokaktaki işsizliğin, hanelerdeki açlığın
artmasının bir nedeni de nereye harcandığı belli
olmayan, meşru ve helal olmayan örtülü ödenek çukurudur.
Evet, değerli milletvekilleri, Türkiye
tarihinin gördüğü en büyük emek düşmanı iktidar bu
iktidardır. İktidar istiyor ki işçi, emekçi üretsin ama
parasını almasın, kapının önüne konduğunda da
tazminatını sormasın, güvencesiz
çalıştığında Sendika hakkım nerede? demesin,
saatlerce kölelik koşullarında çalışsın ama mesai
ücreti dahi almasın. Artık, emekçinin canına tak etti. Her türlü
baskı ve yasaklarınıza rağmen Türkiyenin her yerinde
işçiler hakları için direniyor, akın akın Ankaraya
yürüyorlar. Aylar boyunca ödenmeyen maaşları ve tazminatları
için mücadele eden Bimeks işçileri, Atlasglobal işçileri; Soma,
Ermenek maden işçileri, Manisa Termokar işçileri hak arıyor,
hesap soruyor. (HDP sıralarından alkışlar) Bizler de
hepsini selamlıyor, yanlarında olmaya ve İşçiye adalet
yoksa iktidara huzur yok. demeye devam edeceğimizi bir kez daha
hatırlatıyoruz.
Değerli milletvekilleri, 2021 yılı
bütçe görüşmeleri boyunca bizler halkların yaralarını,
sorunlarını konuştuk. 7 ila 15 Aralık arasındaki
görüşmelerde kim ne demiş, bakalım: 344 defa
kadınların sorunlarından, 211 defa emek hayatının
sorunlarından, 150 defa açlık ve yoksulluktan, 43 defa ihale, israf,
yolsuzluktan bahsettik; sizler ise 34 defa kadın, 4 defa emek ve
sadece 1 defa yoksulluk dediniz. Bizler açlıktan, işsizlikten,
gençlerin sorunlarından bahsettik; sizler her kürsüye geldiğinizde
Sayın Cumhurbaşkanımız dediniz, güvenlik dediniz.
Sizlerin pusulası sarayı, bizlerin ise halkı gösteriyor. (HDP
sıralarından alkışlar) Hani derler ya Dil,
varlığın heybesidir. diye. Bizim heybemizde ezilenler var,
sizin heybenizde saraylar; bizim heybemizde halk var, sizin heybenizde
yandaşlar.
Bakın, size halkın sorunlarını
başka dillerle anlatalım, başka şekillerde: Ressam Moholi
Ponti yaklaşık yüz yıl önce şöyle der Gelecekte cahiller,
okuma yazma bilmeyenler değil, görüntüyü okuyamayanlar olacaktır.
Biz de yüz yıl önce söylenmiş bu cümle üzerinden sizlere, sessiz
kaldığınız Türkiye halklarının
sorunlarını görsellerle anlatalım: Evet, bu, Adem Yarıcı.
Hatay Valiliğinin önünde bir süredir işsiz olduğu için
Çocuklarım aç. diye kendini yaktı. Diğeri, ikinci görüntü, AKP
iktidarının ülkeyi sürüklediği krizin vesikası; insanlar bu
ülkede artık çöpten yiyecek topluyor, hatta o da yetmiyor, çöpte yiyecek
bulmak için AKP döneminde zenginleşenlerin yaşadığı
semtlerdeki çöp kutularına gidiyor. İşte Türkiye resmi budur.
Değerli milletvekilleri, bu utanç vesikasıdır, bunu da tarihe
not düşelim. Sizler bu görüntüleri okuyup anlamadıkça hikâyenizi
kaybetmeye devam edeceksiniz. Sizler bu halkı çöp kutusuna mahkûm ettiniz
ya, Allahın izniyle bizler de sizi tarihin çöp sepetine
göndereceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, AKP-MHP ittifakı
pandemi krizini fırsata çevireceğiz diye çıktığı
yolda büyük bir ekonomik çöküşün sebebi oluyor. Bizi
kıskanıyorlar. dediğiniz dünya ülkeleri pandemi
kısıtlamalarında işçiye, işsize, esnafa milyarlarca
dolar güvence verirken bu iktidar ikinci kısıtlamalarda tek bir
güvence dahi vermeden tarihin utanç sayfalarına adını
yazdırdı. Coronavirüsle sağlık bakımından
mücadele edemeyen bu ittifak, ekonomik açıdan da tam bir felaket
lokomotifi gibi ilerliyor. Bizler tüm Parlamentoya sesleniyoruz: Bu ittifak
yönetme ehliyetini yitirdi. Gelin, acil adımlar atalım. Maske
dağıtamadığı halka Yoklukta sabredin. diyen, Kuru
ekmekle karnınızı doyurun. diyen bu ittifakın
yapamadığını yapalım. Zorunlu sektörler hariç, tüm
işçileri ücretli izne çıkararak asgari ücreti 4 bin TL yapalım.
İşsizlere ve 2.500 TLnin altında geliri olanlara, açlık
sınırını tamamlayacak şekilde, doğrudan gelir
desteği sağlayalım. Ev emekçisi olarak yaşayan ve
çocuklarına bakan kadınlara her ay 2.500 TL doğrudan gelir desteği
sağlayalım. Elektrik, su, doğal gaz, telefon ve internet gibi
temel ihtiyaçları yoksullara ücretsiz verelim. Faaliyeti durdurulan tüm
esnafa 2.500 lira doğrudan gelir desteği sağlayarak bankalara
olan kredi, ihtiyaç kredisi ve diğer tüm kredi borçlarını
faizsiz şekilde erteleyelim.
Değerli milletvekilleri, bu iktidar ülkeyi yönetemiyor.
Niye? Çünkü bol torpil, sıfır liyakat var; çünkü nepotizm zirve
yapmış; çünkü ülkede işsizlik yüzde 30 iken bir bakan
-maşallah, maşallah- tüm ailesini işe yerleştirmiş,
ailesinde işsizlik yüzde sıfır, halktan ona ne. Ama biz
biliyoruz ki siz sadece eş ve dostlarınızın
işsizliğini sıfırlamadınız, aynı zamanda bu
halkın var olan, kalan güvenini de sıfırladınız.
Sadece hikâyenizi değil, halkın inancını da kaybettiniz.
Yıllarca okuyan gençler -simit satıyor, inşaatlarda
yaşamını yitiriyor- bu ülkeyi bir an önce terk etmek istiyor.
Bilmelisiniz ki bu gençlerin sadece dislikeı değil, aynı
zamanda ahı var üzerinizde, ahı.
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin
gençlerini, kadınlarını ve yoksullarını
asrısaadet diyerek yola çıkıp saadet zincirleri kuranlardan
kurtaracağız. Halka hizmet eden garson devleti
yaratacağız. diyen ama ülkeyi açık cezaevine, halkı aç
biilaç hâle, devleti gardiyan devlete çevirenlere karşı
eşitlikçi ekonomiyi hep birlikte var edeceğiz. HDPyle bilimin,
bilginin, liyakatin otoritesi yaşatılacak yönetimde. Kişinin
eline, ailenin keyfine, yandaşın israfına bırakılan
değil; ortak akla, müzakere ve katılıma dayanan bir ekonomik
sistemi yaratacağız. Yeni yaşam ekonomisini hayata geçirerek bu
toprakların bereketini yeniden dirilteceğiz. Bizler, açlık ve
yoksulluktan insanlar intihar ederken oh çekenlerin değil, ah çekip
birlikte açlık ve yoksulluğu bitirenlerin iktidarını
yaratacağız. (HDP sıralarından alkışlar) Kuru
hamaset yüzünden çöp kutularına mahkûm olan bir ülke değil; demokratik
yaşamın, liyakatin, ortaklığın, kooperatiflerin
olduğu bir ülkeyi hep birlikte sağlayacağız. Evet, yeni
yaşam ekonomisiyle temel yurttaşlık gelirini hayata
geçireceğiz. Vergide adaleti sağlayacağız. Bugüne kadar
yoksullardan, çalışanlardan alınarak zenginlere aktarılan
vergi düzenine son vereceğiz. Bu ülkede artık birileri çöpten ekmek
toplarken birileri vergi aflarından kasalarına indirdikleri paralarla
özel jetler alamayacak çünkü faturasız yaşama geçeceğiz. Evet,
halkın, temel ihtiyaçları için -kullandığı elektrik,
su, doğal gaz, internet gibi temel ihtiyaçları nedeniyle- fatura
ödemek zorunda olmayacağı bir ülke yaratacağız.
Paranın geçmediği yaşam alanlarını inşa
edeceğiz. Evet, Türkiyede yüz yıldır
-ayrıcalıklı birkaç bölge hariç- halklarımız sistematik
bir sömürü düzeni altında yaşıyor. Bölgeler arası
eşitsizliği gidermek için, başta Kürt kentleri, Doğu
Karadeniz ve İç Anadolu Bölgeleri olmak üzere, bunları esas alan ve
yerelin ihtiyaçlarının yerel halk tarafından belirlendiği
bölgeler ekonomisi modelini hayata geçireceğiz. Artvinin derelerinin,
Egenin ormanlarının, Marmaranın denizlerinin ve bölgenin
kaderini Ankaradaki oligarşi belirleyemeyecek. Halk, toprağına,
suyuna, ekonomisine kendi karar verecek.
2021 bütçe görüşmelerinde gördük ki iki Türkiye
var. Birincisi, iktidar ve çevresinin yaşadığı,
sınırları misakısaray ve AKPnin hayalî Türkiyesidir.
İkincisi ise 82 milyonun umutsuzca yaşadığı, sefalet
ve işsizliğin yaşandığı; dünü, bugünü,
barışı ve mutluluğu çalınmış Türkiyedir.
İktidarınızın Türkiyesi 17-25 Aralık
yolsuzluklarının ve kayyum hırsızlıklarının
Türkiyesidir. Halkın Türkiyesi ise 7 Haziranların, 31 Martların,
23 Haziranların, hesap soranların ve direnenlerin Türkiyesidir.
Halkın yaşadığı Türkiye, AKPnin hayalî Türkiyesinden çok
daha büyüktür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bir
dakikada bitireceğim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Danış
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ant
olsun ki bizler, halkların Türkiyesinin geleceğini eşit, adil ve
özgür bir yaşamla taçlandıracağız. Adil ve özgür bir
yaşam için, fikrimizle, inancımızla, irademizle meydan okuyoruz.
Türkiye halklarına, size ve kendimize güveniyoruz. Yüz yıldır
süren sömürü düzenine, on sekiz yıldır devam eden kölelik
koşullarına son vereceğimizi biliyoruz.
Ayrımcılığa, adaletsizliğe, açlığa,
yoksulluğa, ittifaklara -savaş ittifaklarına, umudunu tüketen
ittifaklara- geleceği göremeyen siyaset anlayışına karşı
bir kez daha meydan okuyoruz.
Sizleri ve bizi izleyen halkımızı
saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
ikinci söz Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluça aittir.
Buyurun Sayın Oluç. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz otuz dakikadır.
HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, değerli
halklarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Milletvekillikleri hukuksuz ve haksız olarak
düşürülmüş olan Leyla Güven ve Musa Farisoğullarını
sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar) Şu anda cezaevlerinde bizleri büyük bir heyecan ve
özlemle izleyen Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağın
şahsında tüm seçilmişlerimizi, yöneticilerimizi ve üyelerimizi
sevgiyle saygıyla selamlıyorum; bizlerin onurusunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
Bütçe sürecinde bir ayı geride
bıraktık. Bir aydır gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda gerekse
Genel Kurulda pandemi riski altında yoğun bir mesai harcadık.
Öncelikle bu mesaimizde bizleri ekranlarından, sosyal medyadan
yakından takip ederek desteklerini sunan halklarımıza, tüm
Meclis emekçilerine, kavaslara, stenograflara, teknik ekibe, garsonlara,
danışman ve milletvekili arkadaşlarımızın her
birine tek tek teşekkür ediyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, bir ay boyunca Genel
Kurul ve Plan ve Bütçe Komisyonunda muhalefet partilerinin temsilcileri yüz
saate yakın söz aldı. Yaklaşık yüz saat boyunca 2021
bütçesinin sarayın bütçesi olduğunu, halkın bütçesi
olmadığını, halkın cebinden alınanların
yandaşın cebine konulduğunu anlattı ama anlamak
istemediniz. Sadece biz değil, tüm emek ve demokrasi güçleri, sendikalar,
sivil toplum kuruluşları, herkes anlattı ama siz bu sesleri
duymak istemediniz, topluma sırtınızı döndünüz; esnaf
kepenk kapattı, yurttaşlar kiralarını ve kredi
borçlarını ödeyemedi, anlamak istemediniz; gençler, kadınlar,
işçiler, emekliler, çiftçiler, sağlık emekçileri
sorunlarını anlattı, duymak istemediniz.
Bizler devletin bu ülkedeki her yurttaşa
eşit ve adil olarak hizmet etmesi için mücadele ederken Mecliste neler
oldu, kısaca söyleyeyim: Bütçeyi sunan iktidar bloku, halkın
taleplerini dile getiren muhalefeti zerre kadar dikkate almadı, bütçenin
tek bir harfini dahi değiştirmedi, toplumu kutuplaştırmaya
devam etti. Oysa muhalefetin sesine, sokağın taleplerine biraz da
olsa kulak verseydiniz sarayı değil, halkı gözeten bir bütçe
oluşturulabilirdi ama ne yazık ki böyle olmadı.
Bizler, neden vaka sayılarını halkan
gizlediniz dedik; Sağlık Bakanı Millî çıkar. dedi.
Bizler, test yapılmayanları veya yoğun bakım odasında
yer olmadığı için yaşamını yitirenleri sorduk;
Sağlık Bakanı 159 ülkeye koruyucu malzeme yardımı
yapmakla övündü. Bizler, bu bütçe israf bütçesidir dedik; siz Dünya bizi
gıptayla takip ediyor. dediniz. Bizler, Alevi toplumunun inanç ve kültür
talepleri yok sayılıyor dedik; siz Aşure
dağıtıyoruz. dediniz. Bizler, Mardinde, Vanda,
Diyarbakırda ve tüm kentlerimizde atadığınız
kayyumların yediği ve iktidarın siyasetçilerine yedirdiği
halkın milyonlarını sorduk; İçişleri Bakanı Oh
oldu. dedi. Bizler, yok ettiğiniz, göz diktiğiniz Kuzey
Ormanlarını, Kazdağlarını, Torosları,
Hasankeyfi, Cudiyi, Saldayı sorduk, Egede, Karadenizde girmediği
orman ve dere kalmayan HES şirketlerini sorduk; siz
yandaşlarınıza ihale ettiğiniz millet bahçelerini
anlattınız. Bizler, açlıktan, borçluluktan intihar edenleri
sorduk; siz Kuru ekmekle karnınızı doyurun. dediniz. Bizler,
sayısı 5 milyona yaklaşan gençlerin KYK borçlarını
sorduk; siz Havuz yaptık, gençler yüzüyor. dediniz. Bizler, bu ülkede 5
milyon 760 bin genç işsiz var dedik; siz Gençlere ümitsizlik virüsü
bulaştırıyorsunuz. dediniz. Bizler, ataması
yapılmayan öğretmenler atansın, EYTlilerin hakları
verilsin, bunun için bütçede kaynak var dedik; siz bunları duymak
istemediniz. Bizler, eğitime, sağlığa, araştırma
geliştirmeye daha fazla bütçe ayrılmasını önerdik; siz
silah üretiminin faydalarından söz ettiniz. Bizler, binlerce siyasi
rehineyi sorduk; siz, iftiraların, gizli tanıkların
arkasına sığındınız.
Bu liste daha çok uzatılabilir ama
kısacası, iktidarın verdiği cevaplar bizi
şaşırtmadı çünkü iktidarın ne bu sorulara cevabı
ne de bu sorunları çözmeye gücü var. Biz bunu biliyoruz çünkü iktidar
ittifakı çöküşte, irtifa kaybediyorsunuz. Baskıya ve zora ve
yalana dayanan, şeffaf olmayan iktidarlar çökerler, dünyanın her
yerinde böyledir, siz de bunu yaşamanın paniği içindesiniz.
Demokrasilerde kabul edilmesi mümkün olmayan bir
yönetim biçimi ve anlayışıyla karşı
karşıyayız maalesef. Meclisin ve müzakereci demokrasi
anlayışının devre dışı
bırakıldığı ve yetkinin tek bir kişinin elinde
toplandığı otoriter bir rejim, otokrasi inşa ettiniz.
Siyaseti, toplumsal sorunları, bütçeyi Meclisten saraya
kaçırdınız. Anayasayı, kanunları yok sayarak,
cezasızlık uygulamalarıyla, bağımlı ve
taraflı, yürütmenin hâkimiyeti altında bir yargı
yarattınız. Denge denetim mekanizmalarını felç ettiniz.
Kuvvetler ayrılığını tek kişide
birleştirdiniz, demokrasi kırıntılarını yok
ettiniz. Meşru seçimleri yok sayarak, seçim ve sandık hukukunu
açıkça çiğneyerek Kürt halkının iradesine kayyumlarla darbe
yaptınız. Atadığınız kayyumlarla yerel
yönetimleri ve yerel demokrasiyi ortadan kaldırıp milyonların
iradesini gasbettiniz. Katılımcı demokrasiyi yok ettiniz, medya
başta olmak üzere toplumsal ve siyasal muhalefetin özgürlüklerini
kısıtladınız.
Öyle görünüyor ki iktidar ittifakı
Demokrasiler Nasıl Ölür? isimli kitabı kendine baş ucu
kitabı yapmış. (HDP sıralarından alkışlar)
Demokrasiler, sadece generallerin değil, seçilmiş liderlerin
ellerinde de ölebilir. deniyor bu kitapta. İşte, hukuksuz
uygulamalarınızla demokrasiyi adım adım öldürdünüz.
İster başkanlık isterse yarı başkanlık veya
parlamenter sistem olsun, bunların hepsi tartışılabilir,
ülkemiz için en uygunu değerlendirilebilir ama her birinin vazgeçilmezi,
katılımcı ve müzakereci demokrasi
anlayışıdır, hukukun üstünlüğüdür; ancak bu
vazgeçilmezler zemininde adım atılabilir.
Bu ülkedeki yeni vesayet sisteminin en canlı
örneğini atanmış bakanların Parlamentodaki
konuşmaları oluşturdu. Gelip, Meclisi azarlayıp, şov
yapıp gidenler yeni vesayetin sahipleridir. Eski vesayeti sona erdirenler,
yeni vesayet odağı oldular. Siz ülkeyi bu hâle getirdiniz.
Bir de İçişleri Bakanınız var,
paralel tek adam olabilmek için çırpınıyor.
Bakanlığında kendine özerk paralel bir yapı kurmuş O
yapının tek adamı benim. diyor. İç güvenlikten sorumlu bu
Bakan herkesi tehdit ediyor; demokrasi güçlerini, Anayasa Mahkemesi
Başkanını, kadınları, gençleri, partimizi, muhalif
gazetecileri, herkesi hedef alıyor. Bakın, bugün, işçiler,
emekçiler, çiftçiler, emekliler, esnaf, göçmenler, kadınlar, gençler,
Kürtler, Ermeniler, Süryaniler, Aleviler, Ezidiler, Romanlar, Çerkezler,
Rumlar, Gürcüler ve ismini sayamadığım, bu topraklarda
yaşayan bütün halklar ve inançlar mevcut otoriter sistemin
baskısı altında ve hak ihlalleriyle karşı
karşıya. İçişleriniz içeriyi, Dışişleriniz
dışarıyı karıştırıyor. İç ve
dış politikanız barış ve müzakereye dayanmıyor;
kriz, kışkırtma ve ara bozuculuğa dayanıyor.
Bu iktidarın son yıllardaki ağırlıklı
yatırımı silah sanayisine dönüktür. Sağlık ve
eğitim sistemi, araştırma geliştirme değil, silah
sistemi iktidarın öncelikli hedefidir. Niye? Ortada bir dış
tehdit yok. Tam tersine, siz komşularımızın hepsiyle
kavgalı hâle getirdiniz ülkeyi. Bu kadar güvenlikçi politikanın
ağırlık kazanmasının nedeni içerisidir. Çünkü kendi
halkını iç güvenlik sorunu olarak gören bir iktidarla karşı
karşıyayız. Elinizden gelse komşu ülkelere de kayyum
atayacaksınız ama dünya sizin düşündüğünüz gibi değil.
Ülkeyi yatırım değil, yaptırımlarla konuşulan bir
ülke hâline getirdiniz. Hayaller ve gerçekler farklıdır. Kriz ve
çatışma üreten baskıcı rejimler çöküş gerçeğiyle
her yerde karşı karşıyadır; bunu unutmayın.
Sayın milletvekilleri, işte, bir
aydır konuştuğumuz bu iktidar ve yandaşlarının
bütçesinde halkın önüne yalandan bir sofra seriyorsunuz. Halka kurulan bu
sofradan demokrasiyi, eşit ve özgür yurttaşlık
hakkını, toplumsal adaleti ve eşitliği kaldırıyorsunuz;
sofraya açlık, yoksulluk, baskı, adaletsizlik, talan ve yalanı
bırakıp Hadi, size afiyet olsun. diyorsunuz. Bu sofrada partimize
bırakılan tek şey ise baskı ve yok etme
politikasıdır. Sadece 27nci Dönem boyunca milletvekillerimiz
hakkında şu ana kadar 914 fezleke hazırlattınız, 914.
Binlerce üye ve yöneticimizi, seçmenimizi gözaltına aldınız,
yüzlercesini tutukladınız. Bizleri Meclis kürsülerinde, sokakta,
basında, medyada susturmaya çalışırken parti
binalarımıza dinleme böcekleri koydunuz. Demokratik siyaseti
elinizdeki yargı yoluyla tasfiye etmeye
çalışıyorsunuz. İşte iktidarın hakikati budur;
baskı ve kendinden olmayana zulüm uygulamak.
Peki, tüm bu
tablonun sebebi ne? Bakın, Türkiye uzun zamandır çoklu bir krizin
içindedir, halkın gündemi ekonomik, sosyal ve siyasal krizle doğrudan
bağlantılıdır. Bu krizlerin kökenleri cumhuriyet tarihi
kadar eskidir. Türkiye'nin en temel krizi, cumhuriyetin
demokratikleşememiş olmasıdır. Tekçi, ayrımcı,
dışlayıcı, asimilasyoncu, inkârcı ve cinsiyetçi
politikalar bir asra yaklaşan zaman dilimi içinde maalesef
dönüşememiştir. Yurttaşlık tanımını sadece
Sünni, Türk ve erkek kimliğini merkeze alarak kurgulayan
anlayış, bu kadim topraklarda tarih boyunca var olan ve bir arada
yaşayan birçok halkın, grubun, inancın ve kimliğin
inkârı üzerinde yükselmektedir. Yurttaşlık tahayyülünün bu
ayrımcı, dışlayıcı ve yok sayıcı
karakteri, bu ülkede büyük yıkımların yaşanmasına
neden olmuştur ve olmaktadır. Bu anlayış nedeniyle
Türkiyede demokrasi hiçbir zaman tam anlamıyla ne kurumlara ne de
siyasete hâkim olabilmiştir. Demokrasi, birçok defa askerî ve siyasi
darbelerle işlevsiz bırakılmıştır.
Baskının, zorun ve otoriterliğin gölgesinde yeşermeye
çalışan Türkiye demokrasisi, son olarak, demokrasiyi
dışlayan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle
büyük bir darbe almıştır.
15 Temmuz darbe
girişimini Allahın lütfu olarak niteleyen iktidar, 20 Temmuz 2016
tarihindeki OHAL ilanıyla yetkilerini toplumu sindirmek ve muhalefeti
bastırmak için fırsata çevirmiştir. Bu zaman zarfında hem
yasal hem de fiilî olarak yürütme orantısız ve denetimsiz bir biçimde
güçlenmiştir. Bu sistemde rıza yerine baskı ve zor âdeta bir
norm hâline getirilmiştir. İktidar her gün daha da
otoriterleşmiş, temel hak ve özgürlükleri fütursuzca askıya
almıştır. Böylece, cumhuriyetin inşasından beri
oldukça kırılgan olan demokratik işleyiş,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle adım adım
ortadan kaldırılmıştır. Bu süreçte iktidar,
yargıyı tek adamın önünde el pençe divan duran bir kuruma
dönüştürmüştür. Hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukuku geçmiştir, hukuk
devleti yerine buyruk devleti geçmiştir.
Değerli halkımız, Meclis 100üncü
yılını geride bırakıyor, Kürt sorunu da 100üncü
yılını geride bırakıyor. Cumhuriyet
demokratikleşmediği için Kürt sorunu çözülemiyor, Kürt sorunu
çözülmediği için demokrasi sorunları da çözülemiyor, cumhuriyet
demokratikleşmiyor. Devlet ve iktidar aklı sürekli olarak Kürt
sorununu güvenlik politikalarıyla ortadan kaldırmaya
çalışıyor. Kürt sorunu artık yok. demekle olmuyor çünkü
var. Kürt sorununun var olması devlet ve iktidar sistemini
hukuksuzluğa ve demokrasi eksikliğine itiyor. Var olup da
reddettiğiniz bu sorun, sizin karşınıza çıkmaya devam
ediyor. Bugüne değin hangi iktidar Kürt sorunu üzerinden terör ve beka
söylemi üreterek, tehdit ve bölünme algısıyla ülkeyi yönettiğini
sandıysa, ülkenin işsizlik, yoksulluk ve yolsuzluk
sorunlarının üzerini bir bir örttüyse eninde sonunda bu sorun o
iktidarları sona erdirmiştir. Bu hakikat değişmeyecektir.
Bu süreçte Kürtlerin temsil hakkı kayyum atamalarıyla elinden alınmıştır,
iradesi gasbedilmiştir. Kürtçe kamusal alandan silinmiştir, Kürtçe
tiyatrolar bile yasaklanmıştır. Baskı ve şiddet,
savaş politikaları, insan hakları ihlalleri, emek sömürüsü,
gelir adaletsizliği, bölgesel eşitsizlik, ekolojik yıkım ve
cinsiyet ayrımcılığı, inşa edilen yeni rejimin
olağanı hâline gelmiştir.
Cezaevleri muhaliflerin rehine merkezlerine
dönüşmüştür. Cezaevlerinde son yıllarda ciddi hak ihlalleri,
kötü muamele ve işkence yaşanmaktadır. İmralıda
hukuksuz ve imzalanmış olan uluslararası anlaşmalara
aykırı bir biçimde sürdürülen tecrit, Avrupa İşkenceyi
Önleme Komitesi (CPT) ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi metinlerinde,
açıkça değiştirilmesi gereken durum olarak ilan edilmiştir.
Bu mutlak tecrit sistemi bir an evvel sonlandırılmalıdır.
İktidarın İmralıdaki bu yönetim rejimi, Türkiyede
adaletsizliği ve hukuksuzluğu derinleştirmektedir.
Hukuksuzluk deyince, dün bu kürsüden de Sayın
Levent Gök tarafından bir kez daha anlatılmış olan Roboski
katliamının 9uncu yılına on gün kalmış vaziyette
ve bugüne kadar hiçbir kamu görevlisi ceza almamış ve
yargılanmamıştır. Elbette ki bu da unutulamaz, bunu da
konuşmaya devam edeceğiz ve Roboski halkının bu adalet
arayışında yanında olmayı sürdüreceğiz. (HDP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, rejimin iktisadi
politikası da sınıflar ve bölgeler arası ekonomik ve sosyal
adalet uçurumunu gittikçe derinleştirmektedir. Nihayetinde sermayeyi esas
alan ve halkı yok sayan rant politikaları yurttaşların
sadece bütçe hakkını elinden almakla kalmıyor, aynı zamanda
yaşamlarını ve yaşam alanlarını da yok ediyor.
Bir taraftan çoklu bir kriz süreci yaşanıyor, bütçe tercihlerinde
halkın ihtiyaçları gözetilmiyor, öte taraftan iktidar bloku içindeki
mevzi elde etme kavgalarının faturası ağır bir biçimde
halka çıkarılıyor.
Susurluk kazası döneminin, artı
mafyanın ve derin devletin yeniden ve çok daha açık bir biçimde
siyaseti dizayn çabaları, partimize yönelik iktidarın kapatma
imalı saldırıları ve bu saldırıların
soykırım çağrısına kadar ilerlemesi, iktidar blokunun
sadece Kürt düşmanı karakterini göstermiyor, iktidar blokunun
demokrasiye olan uzaklığını da açık bir biçimde ortaya
seriyor. (HDP sıralarından alkışlar) İktidar blokunun
içinde bulunduğu bu çöküntü halkın gözü önünde cereyan ediyor,
faturasını en ağır biçimde ödeyen yine halk oluyor. Bu
iktidarın yenileşme ve demokratikleşme adına bu ülkeye
faydası olacak bir adım atma kabiliyeti maalesef
kalmamıştır. Artık ne basit bir hukuki düzenleme yoluyla
adil bir yargı oluşturulabilir ne Bakan istifalarıyla iktisadi
alandaki kriz giderilebilir ne de sarayın onay bürosuna
dönüştürülmüş olan parlamenter sistem demokratik bir
işleyişe kavuşturulabilir.
Sayın milletvekilleri, bu tablodan
çıkışın yolu demokratik bir cumhuriyetle mümkündür. Bunun
için, toplumsal ihtiyaçları temel alan, tüm kimlik, dil, kültür ve
inançların varlığını kabul ederek güvence altına
alan, sosyal, ekolojik, çoğulcu, eşitlikçi, kadın özgürlükçü,
demokratik bir anayasa ihtiyaçtır. Bu topraklarda yaşayan her bir
birey, topluluk ve yapı kendisini o anayasada görebilmeli ve hissedebilmelidir.
İnsanlığın en büyük
kazanımlarından biri olan seçme ve seçilme hakkının
yaşadığımız yüzyılda fütursuzca ayaklar
altına alınmasını, yerine atanmışlar iktidarının
inşa edilmesini bu Parlamento çatısı altında hiç kimse
kabul etmemelidir. Böylesi bir ülkeyi, bir demokratik cumhuriyeti inşa
etmek, sadece bizim değil, demokrasiden yana tüm güçlerin görevidir.
Demokratik cumhuriyeti inşa etmenin ana unsurlarından biri demokratik
yerel yönetimlerdir. İnsanların kendi yaşadığı
kent hakkında, mahallesi, sokağı hakkında söz sahibi
olması, nasıl bir kültürel, sosyal ortamda
yaşayacağına kolektif olarak karar vermesi, bunun için kendi
temsilcilerini seçebilmesi, hatta doğrudan temsil yollarını geliştirmeye
çalışmasının nesi yanlıştır? Bunun illa
Ankaradan mı yapılması gerekiyor ya da bu toprakların
bazı bölgelerinde bu kural esnetilebilirken bazı bölgelerinde neden
yasaklanıyor? Kürt halkı neden cezalandırılıyor? Bu
soruların cevabı sizde yoktur. Demokratik yerel yönetimlerde, bu
demokratik cumhuriyetimizin ana unsurlarından biri neden olmasın? Bu
sorunun cevabı yoktur sayın milletvekilleri. Toplumsal
barış olmadan bunların hiçbirinin olmayacağını
bilecek kadar çok acı yaşadık hep birlikte, yaşamaya da
devam ediyoruz.
Barış ve huzur içerisinde yaşamak bu ülkedeki
tüm insanların hakkıdır. Bunun gerçekleşmesi için bu
Parlamentonun sorumluluklarına yüzlerce kez dikkat çektik. Bir kez daha
dikkat çekmek istiyoruz, bu çağrımızı yineliyoruz. Bunun
için hep birlikte inisiyatif alalım diyoruz, ortak sorunların çözümü
için ortak sorumluluk alalım diyoruz. Toplumsal barış için
adaletin ne kadar elzem olduğunu hepimiz biliyoruz. Evrenin ruhu olan
adalet, bizim bir arada olabilmemizin mayası, devletin varoluş
gerçeğidir. Tabii ki onsuz da olmaz bu cumhuriyet. Bu demokratik
cumhuriyetin temel kurucu unsurları ve taşıyıcı
kolonları olan siyasetçiler, gazeteciler, bilim insanları, yazarlar,
hukukçular, demokratlar cezaevindeyken toplumsal barıştan ve
adaletten söz edebilir miyiz? Adliye arşivleri cezasızlık
dosyalarıyla dolup taşarken demokrasiden bahsedebilir miyiz? Adaletin
tesisi tarihsel bir sorumluluk olarak tüm Parlamentonun önünde
durmaktadır. O hâlde sorumluluğumuzu yerine getirip adaletin
terazisini düzeltmek için hep birlikte seferber olmalıyız. Bu
çağrımızı bir kez daha söylüyoruz. Bir kez daha
vurgulayalım ki çoğulcu, demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü bir
anayasa, ülkedeki kilitlenmeyi açacak en önemli anahtardır. (HDP
sıralarından alkışlar) Önümüzdeki yıl, 2021 yılı,
1921 Anayasasının 100üncü yılıdır. 21 Anayasasının
100üncü yılında yeni bir anayasayla, yeni bir toplumsal
sözleşmeyle bu ülkeyi tüm krizlerden çıkarmayı hep birlikte
tartışmalıyız.
Sayın milletvekilleri, bütçe görüşmeleri
boyunca iktidar blokunun her tür saldırısına maruz kalan HDPnin
yolunu ilkeleri aydınlatıyor; tekçiliğe karşı
çoğulcu, farklılıkların eşit ve gönüllü
beraberliğine dayalı bir toplumsal yaşamı, özgürlükçü ve
demokratik bir Türkiye hedefini savunarak yola çıktık, hâlâ bu
yolculuğumuz sürüyor. Ezilen ve sömürülen halkların, işçi ve
emekçilerin, kadınların ve gençlerin, inanç gruplarının
bugüne kadar verdikleri tüm mücadeleleri kendi mücadelemiz olarak görmeye devam
ediyoruz. Bu yolculukta önümüze engeller çıkmıyor mu? Tabii ki
çıkıyor. Bin kez deneseler de dallarımızı
kırmayı, çiçek vermeye devam ediyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar) Bu halklar bahçesini renklendirmeye devam ediyoruz.
Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan bir dünya ve ülke
özlemimiz hâlen dimdik ayaktadır. Bu çoklu krizin ortasında ezilen,
evine ekmek götürmek için her gün alın teri dökenler, tarlada, fabrikada
yok pahasına çalışanlar için mücadeleye devam ediyoruz. Hakikat
yolculuğumuzda yüreğimize umudu eken gençlerin içindeki umudun
gelecek kaygısı, işsizlik, sömürü mekanizması içinde yitip
gitmemesi için mücadele ediyoruz. Kendi topraklarında yok edilmeye
çalışılmış; dili, kimliği, inancı
yasaklanmış, sayısız zulme uğramış, köyleri
yakılmış, cezaevlerine atılmış, katledilmiş
ama direnmekten, onuru ve özgürlüğü için mücadele etmekten
vazgeçmemiş Kürt halkının hakları için bir adım öne
çıkmaya devam ediyoruz, bundan asla vazgeçmeyeceğiz. (HDP
sıralarından alkışlar) Alevilerin Hak ve hakikat yolunda
verdikleri mücadelenin ta kendisiyiz; eşit yurttaşlık ve ibadet
yerleriyle ilgili taleplerinin sahibi, inançları üzerindeki
baskının kaldırılması için verdikleri mücadelede
yoldaşlarıyız. Mücadelemizin asıl sahibi kadınlar;
kadın cinayetlerine, sömürüye, ayrımcılığa, devlet zulmüne,
cinsiyetçiliğe karşı durmak için başkaldırıyor ve
biz, bu başkaldırının öncüsü olmaya devam edeceğiz.
Derelerin özgür akması için nöbet tutan Karadenizin hırçın
çocuklarının sesleri geliyor; o sesler Munzurun sesine
karışıyor. Ülkenin her tarafından yoksul köylülerin; toprağına,
havasına, suyuna sahip çıkan kadınların
çağrılarını duyuyoruz. Ancak onlara kulak verirsek üzerinde
yaşayacağımız bir topraktan söz edebileceğimizi
biliyor ve yaşam alanlarımıza, Edirneden Hakkariye, Trakyadan
kürdistan coğrafyasına kadar sahip çıkıyoruz.
Bizler, yolculuğumuza barış
şiarıyla başladık; yıllar geçti, mevsimler
değişti ama bizim şiarımız değişmedi.
Şu an, hâlâ, şu kürsüde barış demeye devam ediyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar) Tüm ezilenlerle, tüm
halklarımızla birlikte başka bir dünyayı inşa etmek
için kolları sıvıyoruz. Vatandaş sabah sokağa
çıktığında karşısında ilk gördüğü
şey devletin, iktidarın soğuk yüzü olmasın istiyoruz;
otoriter devleti değil, sosyal devleti görsün istiyoruz; televizyonu
açtığında kendi sesi, sorunları ve talepleri yerine,
iktidarın buyurgan, otoriter, kutuplaştırıcı nefret
dilini işitmesin istiyoruz.
Ekonomik, sosyal ve siyasal olarak toplumun iktidar
gücüyle bu denli kuşatılmış ve tecrit altına
alınmış olması halkın artık katlanabileceği
bir durum olmaktan çıkmıştır. Bu otoriter sistem mutlaka
değişecektir. Toplumsal öfke ve itirazlar büyümektedir; bunu
iktidarın kendisi de her gün tespit etmektedir. Kamuoyu
araştırmaları iktidarın günden güne güç kaybettiğini
göstermektedir çünkü kamuoyu araştırmalarını TÜİK yapmıyor,
gerçek sonuçlar ortaya çıkıyor.
2002de krizden kaynaklı olarak Adalet ve
Kalkınma Partisini iktidara getiren o dönemki siyasal ve toplumsal rüzgâr,
şimdi sizi iktidardan götürecek bir rüzgâra dönüşmektedir; siz de
bunun çok iyi farkındasınız. Topluma umut ve insanca bir gelecek
vadeden yeni bir hikâyeniz yoktur artık, en büyük zaafınız
budur. Sizin çatışma ve kriz ittifakınız
karşısında ezilen yoksul halkların geniş toplumsal
ittifakları, demokratik siyasetten yana olanların demokrasi
ittifakı, demokratik güç birliği ve değişim umudu, cesareti
vardır. Artık, toplumsal ve siyasal muhalefetin halka sunduğu
bir yeni Türkiye vaadi ve hikâyesi vardır, hayali vardır ve bu umut
her geçen gün biraz daha büyümektedir.
Bizler, bu ülkeyi son derece önemsiyoruz. Kürt
sorununda, üniter yapı içerisinde demokratik, adil,
barışçıl bir çözümden yanayız. HDP, sadece bir siyasi parti
değildir; tüm kimlikleri, inançları, dilleri, kültürleri, renkleri
bir araya getiren ve ülkeyi en doğudan en batıya varıncaya kadar
birleştiren bir demokrasi hareketidir. (HDP sıralarından
alkışlar) HDPnin fikriyatına, politikalarına ve
hedeflerine bakıldığında, tam da özlenen demokratik
Türkiye'nin kendisi ve eşit yeni yaşam görülecektir. HDPnin çok
yönlü olarak hedef alınması, yargı operasyonlarıyla
demokratik siyaset dışına itilmeye
çalışılması, aslında Türkiye'nin
demokratikleşmesine karşı bir müdahaledir. HDPnin engellenmesi
Türkiye'nin her alanda engellenmesidir.
Evet, HDP ezberleri bozuyor, statükoyu bozuyor,
yalanların karşısında hakikati ortaya koyuyor. Bize
saldıranlar, hedef gösterenler, suçlamada bulunanlar, kurulduğumuz
sekiz yıldan bu yana Meclise verdiğimiz kanun tekliflerine,
araştırma önergelerine bir baksınlar, Meclis
konuşmalarımıza, çözüm önerilerimize bir baksınlar. Demokrasiden
ekonomiye, adaletten dış politikaya varıncaya kadar ülkenin her
sorununu gündeme getirerek demokratik çözümler arayan, bunun için
iktidarları zorlayan, demokratik müzakere ve mücadele partisiyiz.
Sorunlarımızı asla şiddet yolu ve yöntemiyle değil,
müzakere ederek, konuşarak, diyalogla çözme arayışından hiç
taviz vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. (HDP sıralarından
alkışlar) Bizler, halka ve ilkelerimize dayanarak siyaset
yürütüyoruz. HDPyi kendi tek sesliliklerine dâhil edemeyince terörize etmeye,
suçlu gibi göstermeye çalışanlar, yargı kumpasları kuranlar
büyük haksızlık ve hukuksuzluk yapıyorlar. Siyasette demokratik
çoğulculuğa ve farklı seslere tahammül edemeyenler, bu ülkeye en
büyük kötülüğü yapıyorlar. Tüm engellemelerinize rağmen biz asla
demokratik siyaset zemininden uzaklaşmayacağız; demokrasi,
barış ve adalet mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz; geri
adım atmayacağız, diz çökmeyeceğiz.
Bizim derdimiz, demokratik bir aklın ortaya
çıkmasıdır. Devlette ve iktidarda rasyonalite, siyasi akıl
bugün devre dışı kalmış durumdadır; bir akıl
tutulması yaşanmaktadır. Şu an devlete ve iktidara hâkim
olan akıl, ülkeye ve topluma çok büyük zararlar veriyor, zaman
kaybettiriyor, demokrasinin önünü tıkıyor; bunun görülmesi gerekir.
Demokratik kurallarla ve hukukla değil, korkutma ve sindirmeyle ülkeyi
yönetme anlayışı, 83 milyonun geleceğinden çalıyor;
biz bunu durdurmaya çalışıyoruz. Otoriterleşmenin ve
otokrasinin yerine demokrasiyi, hukuksuzluğun yerine adaleti ve hukukun
üstünlüğünü, çatışma ve krizin yerine barışı,
demokratik uzlaşmayı ve müzakereyi, vesayetçi
anlayışın yerine halk iradesini, yalanın yerine hakikati
ortaya koyuyoruz.
Evet, rahatsız olun, biz gerçekleri
haykırmaya devam edeceğiz. Türkiye halkları bizi dinliyor,
önemsiyor, değer veriyor ve bize bakarak umudunu ayakta tutuyor. Bu umudun
söndürülmesine asla izin vermeyeceğiz. (HDP sıralarından
alkışlar) Bütün gücünüzle yok etmeye, siyaset dışına
itmeye, itibarsızlaştırmaya çalıştığınız
HDP, günü gelecek, bu ülkede demokratik yönetimin bir ortağı olacak.
İyi ki bu Mecliste hakikatin sesi olarak HDP var. İyi ki meydanlarda,
her yerde, köylerde, kasabalarda, şehirlerde, okullarda, atölyelerde,
fabrikalarda halkın yanında HDP var.
Herkesi saygıyla selamlıyorum.
Halklarımıza bir kez daha söz veriyoruz,
umudu ve cesareti büyütmekten asla vazgeçmeyeceğiz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Siirt Milletvekili
Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 231 sıra sayılı 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin tümü üzerindeki son görüşmelerde
HDP grubu adına yaptıkları konuşmalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
HDP adına konuşan 2 hatibi dinledik. En
çok, demokrasi, özgürlükler ve haklardan bahsetmeye çalışan ama bu
kavramlara yönelik Türkiye pratiğinde ve dünyanın her yerinde en
büyük tehdidin, karanlığın, ayartmanın aklı ve
müzakereyi engelleyen tavrıyla terör örgütünün olduğunu
ıskalayan bir dili var. Eğer demokrasi, özgürlükler ve haklar gibi
çok önemli, insani, bir ülkedeki demokratik siyasetin olmazsa olmaz
değerlerinin yanındaysanız, çok açık bir biçimde bu
değerlerin en büyük düşmanı olan teröre, her türlü teröre, terör
örgütlerine ve şüphesiz, otuz altı yıldır Türkiyeyi bu
şekilde, demokratik ortamı her bakımdan tehdit eden PKKya
itiraz etmeniz gerekir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ama Halkların Demokratik Partisinden biz, bir kez bile
o kadar çok söz ettikleri demokrasi adına, özgürlükler adına, haklar adına,
bu değerleri savunmak adına teröre itiraz ettiklerini görmedik; her
zaman hedefte devlet var, devletin terör örgütüyle mücadelesi var. Şunu
bile diyemezler, diyemediler: Devletlerin terörle mücadelesi
haklıdır ve meşrudur. Evet, böyledir ama bu mücadeleyi verirken
hukuk temelinde kalmak gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) HDPyle mücadele ediyorsunuz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Demokratik
siyasetle mücadele ediyorsunuz, demokratik siyasetle Naci Bey.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Biz devletin
şehirlerde bombalar patlatan, askerleri şehit eden, öğretmenleri
şehit eden, hemşireleri, doktorları şehit eden PKKyla
mücadelesini bütün devletler gibi haklı ve yerinde görürüz ama bu mücadele
yürütülürken hukuk ilkeleri çerçevesinde şu tür problemler var. denilse
ben derim ki: Evet, HDP demokrasi, özgürlükler ve haklar adına ilkeli bir
duruş sergiliyor. Bunu göremedik, birincisi bu. Sınavdan geçerken bu
kavramlara ilişkin, aynı zamanda terörün bu ülkeye
yaşattığı müzakereyi, aklı ortadan kaldıran o
tedhiş edici atmosferine ilişkin tavrınızla sınavdan
geçersiniz.
İkincisi: Kadınlardan,
kadınların kendilerine yönelik desteklerinden bahsettiler. On sekiz
yıldır AK PARTİ, Türkiye'nin modernleşmesi ve
şehirleşmesi adına çok önemli hizmetler yaptı. Türkiye'deki
istisnasız bütün kadınların toplumsal ve ekonomik
şartlarını ilerletti. (HDP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bostancı,
tamamlayalım lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Eğer,
burada hakkaniyetli bir kritik yapacaksanız, eleştirileriniz elbette
olabilir ama yapılanlara ilişkin de bir çift cümleniz olur. Burada,
kadınlardan söz ediliyor ama çok az kadınlar bu sözlerin
karşılığıdır. Mesela, çocukları dağa
kaçırılan anneler o kadınların içinde yok. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Mesela, dağa
kaçırılan o kız çocukları var ya, onlar yok. Keza, köylerde
terör örgütü tarafından öldürülen kadınlar var; onlar o
kadınların, o dilin içerisinde yok. Şehit olan insanların, askerlerin,
hemşirelerin, doktorların, öğretmenlerin gözü yaşlı
kız kardeşleri, anneleri o kadınlar sözünün içinde yok.
Eğer kadınlardan söz ediyorsanız, hepsini kucaklayan bir diliniz
olacak yoksa sadece ideolojik ve lojistik bir dil olarak bu ortaya çıkar.
Üçüncüsü: Sürekli halk adına
konuştuklarını ifade ediyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bostancı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
böyle bir usul yok. Bir kere, bütün konuşmalardan sonra yapılacak bu.
BAŞKAN - Son bir dakika, lütfen. Ayrı bir
konuşma süresine dönüşmesin, lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Eğer
halktan bahsediyorsanız, halkın on sekiz yıldır helal
oylarıyla iktidar olan o insana karşı kendi adınıza
-sizi de halk seçiyor ve buraya gönderiyor ya- onun kuralları ve namusu
adına daha dikkatli bir dil kullanırsınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
EBRÜ GÜNAY (Mardin) - Eleştirmeyecek miyiz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) - Elbette
eleştirebilirsiniz ama halkın gerçekliği, ya sokağa
çıktığınızda bu ülkedeki halkın gerçekliği,
on sekiz yıldır AK PARTİ'yi iktidar yapan halkın
gerçekliğidir ve Sayın Erdoğanı bugün
Cumhurbaşkanı yapan halkın gerçekliğidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Eleştirebilirsiniz ama dikkatli
bir üslubunuz olacak çünkü ona göstereceğiniz saygı halka
saygıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Son olarak da şunu söyleyeyim: Bu ülkede her
zaman İçişleri Bakanları sizin öfkenizin ve
kızgınlığınızın muhatabı oldular, çok
fazla eleştirdiniz ama en çok eleştiriyi Sayın Süleyman Soyluya
yaptınız. Gidin, halkın arasına çıkın,
göreceksiniz ki sizin bu eleştirileriniz onun göğsünde, halk nezdinde
şeref nişanesi olarak görülüyor.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, HDP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun.
2.-
İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Ankara Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, Mecliste hamasi çok
konuşmalar gördük, burada yaşıyoruz da ama sizden beklemezdik
Sayın Bostancı, bari siz yapmayın bunu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, siz zamanında, bu Mecliste
kurulmuş olan Çözüm Komisyonunun Başkanıydınız;
oradaki konuşmaları, görüşmeleri, oraya gelenleri izlediniz,
dinlediniz. Bizlerin, öncülüğü olan partinin oradaki milletvekillerinin
tutumlarını biliyorsunuz, bu zaten Meclis kayıtlarında da
var yani gizli bir şey değil, açıkta yapılmış bir
şey. Dolayısıyla HDPnin bugünkü pozisyonu yani toplumsal
müzakere, toplumsal uzlaşma ve toplumsal barış konusundaki
tutumu o günden bugüne kadar devam eden bir tutumdur, çok açık. Ve ben,
biraz evvel burada yaptığım konuşmada çok açık biçimde
dedim ki: Sorunlarımızı şiddet yolu ve yöntemiyle
değil, müzakere ederek, konuşarak, diyalogla çözme
arayışından hiç taviz vermedik ve vermeyeceğiz.
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın)
Şiddeti kim yaratıyor?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Şimdi,
bunun ifadesini siz benden daha iyi biliyorsunuz. Fakat biz, sizin
kullandığınız kavramlarla meseleleri tartışmak
zorunda değiliz. Bizim de kendi kavramlarımız, kendi üslubumuz,
kendi politikamız var ve burada önemli olan şey, şu sözünü
ettiğim cümledeki kararlılıktır esas itibarıyla yani
sorunları şiddet yolu ve yöntemiyle değil konuşarak,
müzakere ederek çözmek. Hiçbir sorunumuz olmamalıdır ve yoktur ki
konuşarak, müzakere ederek çözemeyelim. Biz böyle bakıyoruz meseleye.
O yüzden eleştirilerinizi kabul edemiyorum doğrusu grubum adına.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Arkadaşlar, birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:16.14
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.33
BAŞKAN: Mustafa
ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 35inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
IV.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)
BAŞKAN - 2021 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanun Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Komisyon, yerinde.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
ilk söz, Konya Milletvekili Abdüllatif Şenere aittir.
Buyurun Sayın Şener. (CHP ve İYİ
parti sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ABDÜLLATİF ŞENER (Konya)
Sayın Başkan, Sayın Genel Başkanım, Değerli Grup
Başkanları, Eş Başkanlar, milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama bir anekdotla başlamak
istiyorum. Başbakan Sayın Erdoğanla birlikte bir helikopterde
Ankaraya doğru geliyorduk.
Tabii, Binali Yıldırımı,
Sayın eski Başbakanı, Meclis Başkanımızı karşımızda
görünce ister istemez biraz bu konulara girme ihtiyacı oluyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hatıralar
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) Ve bu
yıllar ilk iktidar yıllarıydı, Sayın
Erdoğanın ilk iktidar yıllarıydı, 21inci
yüzyılın başlarıydı ve aynı zamanda
küreselleşmenin üçüncü evresinin ilk yıllarıydı. Bu
küreselleşme dediğimiz hadise, gerçekten artık ülkeleri kendi
içerisine kapanmaktan dünyaya açmıştır. Her ülkede her
iktidarın Ben iyi şeyler yaptım. Bakın, eskiden şu
yoktu, şimdi bu vardır; ülkem iyidir. deme hakkını elinden
alan bir şeydir bu küreselleşme. Rekabet küreselleşmiştir
ve dünya, Afrika savanlarındaki aslanların ve ceylanların
yarışına dönmüştür. Friedmanın ifadesiyle, her sabah
Afrika savanlarında bir ceylan uyanır ve o ceylan bilir ki o gün en
hızlı koşan aslandan daha hızlı
koşmadığı sürece yakalanır, parçalanır ve yok
olur; bu savanlarda her sabah kalkan bir aslan da o gün bilir ki en
hızlı koşan ceylandan daha hızlı
koşmadığı sürece aç kalır ve ölür. Böylesine bir
dünya; artık insanlar, mallar, sermaye, bilgi, teknoloji sınır
tanımıyor, yerküre üzerinde sınır
tanımaksızın dolaşıyor. Sermaye, beş dakika
içerisinde yerküreyi 5 kez dolaşıyor; New York Borsası mı
Londra Borsası mı Tokyo Borsası mı İstanbul
Borsası mı, bakıyor ve en kârlı gördüğü piyasaya
yerleşiyor. Veya fabrikanızın bulunduğu mahallede bile
rahat değilsiniz, huzur içinde değilsiniz çünkü dünyanın en ucuz
ve en kaliteli malını üretmediğiniz takdirde dünyanın öbür
ucunda daha kaliteli, daha ucuz malları üretenler geliyor, sizin
mahallenizde piyasayı kapatıyor ve iflas ettiriyor. Gençler
sınıflarındaki yaşıtlarıyla rekabet etmiyor,
dünyanın dört bir yanındaki yaşıtlarıyla rekabet
ediyorlar.
İşte böylesi bir ortamda, havada,
Sayın Başbakan Erdoğana küreselleşmenin üçüncü evresini
yani 21inci yüzyılın dünyasını anlatan, meşhur
Friedmana ait Dünya Düzdür isimli kitabı -henüz, bir ay içinde tercüme
olunmuştu- 50 sayfalık bir özetiyle birlikte takdim etmiştim ve
bunun üzerine sohbetimiz olmuştu. Friedman, neoliberal düşüncelere
göre dünyayı okuyan, yorumlayan ve öneriler geliştiren biriydi.
Amerikalı bir Marksist var -o da dünya sistemini
çalışmıştır, bildiniz gibi- Immanuel Wallerstein, onun
tezleri de son derece önemlidir; sohbet oraya doğru
kaymıştı. Wallerstein, dünya ekonomik sistemini bir piramide
benzetir. Piramidin tepesinde zengin ülkeler vardır, dünyanın daha az
bir bölümünde ve daha az nüfusa sahiptirler ama piramidin tabanında daha
geniş nüfusları içeren dünyanın kalan kısmı
vardır ve Wallerstein der ki: Piramidin tepesi ile piramidin
altındakiler arasındaki ilişki son derece önemlidir. Piramidin
tepesindekiler dünyanın gelişmemiş bölgelerindeki ekonomileri
iki şekilde yönetmeye kalkarlar: Bir, kaynak transfer ederler sürekli olarak;
ikincisiyse kendi ihtiyaçlarına göre yapılandırırlar. Bu,
son derece önemlidir. Eğer kendini sonbahar rüzgârlarına
bırakırsan; plansız, programsız önüne gelen işi
yapmaya kalkarsan; Hükûmet etmek hayhuyla, heva ve hevesle geçerse sonunda
küresel rüzgârlar sizin ekonominizi sizin ihtiyacınıza göre
değil, kendi ihtiyaçlarına göre yapılandırır. (CHP
sıralarından alkışlar) Türkiyenin geldiği nokta
maalesef budur.
Bakın, istihdam
On sekiz yıllık bir
iktidar döneminin sonrasında dünyada Türkiyenin işsizlik raporu
nedir, ona baktım. Gördüğümüz nokta şudur: Bu dünyada en yüksek
işsizliklerin olduğu ülkelerden biri Türkiyedir ve şu anda
Türkiyede bulunan işsizlik, cumhuriyet tarihi boyunca tüm
iktidarların işsizlik rakamlarından çok daha kötüdür ve OECD
ülkelerine baktığımızda -37 ülke- bu ülkeler içerisinde de
Türkiye en fazla işsizliğin olduğu ülkedir. 179 dünya ülkesine
baktığınızda yine aynı şeyi görürsünüz,
işsizliğin en fazla olduğu ülkelerden biri Türkiyedir. Ve bu
ortamda gençlerimiz perişandır, mahvolmuşlardır;
umutlarını ellerinden almışsınızdır,
geleceğe umutla bakamaz hâle getirmişsinizdir.
İşsizlik böyle ama
çalışanların durumu nedir? Çalışanlar da perişan,
bu yanlış ekonomik politikalar nedeniyle çalışanlar da bu
ülkede perişandır. Bir kere, Türkiye İstatistik Kurumunun rakamlarına
bakıyorum: İşsiz değil de çalışıyor
gösterilen kişilerin üçte 1i sosyal güvenlik hakkına sahip
değil, kayıt dışı çalışıyor yani
sigorta hakkı yok, sigorta hakkı. Böyle bir tablo olur mu? Bu ülke
neresi, bu ülke nereden nereye geldi? Bunun ötesinde
çalışanların yarısı zaten asgari ücret alıyor,
açlık sınırında yaşıyorlar ve yüzde 70i de
yoksulluk sınırı içerisinde yaşıyor ve enflasyon tüm
gelir gruplarını vuruyor, dünyanın en yüksek
enflasyonlarından biri Türkiyede. Gıda enflasyonu, resmî enflasyonun
2 katı; mutfaklar yangın yerine dönmüş; elektrik, doğal gaz
faturaları can yakıyor; okul kantinleri, servis araçları,
kafeler, kahvehaneler, restoranlar, berberler, kuaförler, eğlence yerleri,
turizm sektörü ve pek çok sektör müşterisizlikten kan ağlıyor.
Genel Başkanımızın, parti sözcülerimizin söylemekten
dilinde tüy bitti; neden esnafa, dükkânını
kapattığınız insanlara doğrudan,
karşılıksız destek vermiyorsunuz? Mısır bile bunu
yaptı, dünya bunu yaptı. (CHP sıralarından
alkışlar) Nihayet, işte, işsiz kalanlara, ücretsiz izne
ayrılanlara günde 39 lira veren bu Hükûmet, iş yeri kapanan esnafa da
üç aylığına ayda bin lira diyor ve de 500 lira kira diyor.
Değerli arkadaşlar, bakın, ülke böyle
idare edilmez, ülke böyle idare edilmez. Bakın, elimde 1930
yılında -Cumhuriyet Halk Partisinin iktidar olduğu dönem-
yürürlüğe girmiş bir kanun var ve bu kanunda ne var doksan yıl
öncesinde; 83üncü maddesi çok net bir şekilde söylüyor: Salgın
hastalık sebebiyle cebri tecride tabi olarak müessesatta veya evlerinde
tecrit edilen kimselerle 76 ncı maddede zikredilen şahıslardan
muhtaç olanlarının kendileri ve ailelerinin iaşeleri masarifi
Hükümetçe tesviye edilir. (CHP sıralarından alkışlar) Yani
şu 65 yaştır, 20 yaş altıdır diye evlerine
hapsettiğiniz, dışarı çıktıkları zaman
ağır cezalar verdiğiniz kesim var ya, şu ana kadar tek bir
lira vermediğiniz kesim
1930 tarihli kanun diyor ki: Onlara asgari ücret
düzeyinde para vermek zorundasın. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, bu kanun, Hıfzıssıhha Kanunu, hâlen yürürlükte ve
siz ödemiyorsunuz, kanuna uymayı bile beceremiyorsunuz.
Bütün gelir gruplarını anlatmak vaktime
sığmayacağı için sadece tarım ve
hayvancılıkla ilgili bazı şeyler söylemek istiyorum. Bir
kere, bu 2001 bütçesinde doğrudan tarım desteklerini azalttınız,
geçen sene verdiğiniz 22 milyarı da vermiyorsunuz.
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) 2021.
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Ya, Allahtan
korkun, yollar, köprüler, havaalanları diye cebinden tek bir kuruş
harcamadan o yolları yapanlara Hazine garantisidir. diye 2001 bütçesinde
31 milyar lira para koydunuz arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından 2021 sesleri) 2021 yılında bir avuç tuzu
kuruya, cebinden 1 lira para harcamayan insanlara 31 milyar lira veriyorsunuz
ve bu ülkedeki toplam 8-10 milyon çiftçiye tarım desteği diye 10
milyar eksiğini veriyorsunuz. Reva mıdır bu ya? (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bir de
düzenleme yaptınız; başta elektrik borcu olan çiftçilerin yatan
desteğini banka ödemiyor ve çiftçinin 130 milyar borcu var, bu borcu sürekli
yapılandırıyorsunuz faizle. Ya, ne faizci bir Hükûmet oldunuz.
Çiftçinin, esnafın sizin yapılandırdığınız
kredilerden dolayı faiz ödeyecek hâli mi kaldı? Ve işin en komik
yanı, geçen haftaki, 8/12/2020 tarihli Resmî Gazetedeki Hükûmet
kararına bir bakın ne diyor? Enerji şirketlerinin yol
bakım, araç bakım, misafir ağırlama giderleri çiftçinin
elektrik faturasına eklenecek. diyor. Bu nasıl iştir? Niye
ekliyorsun kardeşim sen misafir ağırlama masrafını
çiftçinin elektrik borcuna?
Değerli arkadaşlar, süt inekçiliğini
batırdınız bu sene. Verdiğiniz zam yem fiyatını
ve maliyetlerini karşılayamaz derecede; yüzde 23 zam verdiniz, süt
inekçiliği yapanların maliyetleri yüzde 48 arttı. Besiciler aynı
durumda; yem fiyatları fırlamış, geçen sene kesim
fiyatı 38 lira olan inekleri, bu sene diyorsunuz ki: 33 liradan
kestireceksin. Ya maliyetler artarken kesim fiyatı niye düşünüyor?
Vatandaşın ineğinin değeri niye düşüyor? Ama sizin bu
ithalat merakınız Türk çiftçisini değil; Sırbistanın,
Arjantinin, Brezilyanın ve dünyanın diğer ülkelerinin
çiftçilerini besliyor. Bütün sorun burada. (CHP sıralarından
alkışlar)
Pek çok ürünle ilgili sorun var, vaktim yok ama
mesela pancarda bu sene fiyatlar hem geç açıklanmıştır hem
düşük açıklanmıştır hem de ne kadar
alacağınız belirtilmemiştir. Pancar üreticileri iki arada
bir derede kalmıştır ve perişan olmuştur. Bakın,
şu Konya Ovası ya; yeni su kaynağı bulmak için hiçbir
çabası yok Hükûmetin, 2005 yılında Mavi Tünel Projesini
koymuştuk, onun dışında bir proje yoktur. Yeraltı
suları kullanıla kullanıla 150-200 metreye indi, âdeta
kurumasını bekliyorsunuz; hiçbir şey
yaptığınız yok. Niye? Oraya kaynak ayırmak sizin
kafanızdaki konsepte uymuyor ama Kanal İstanbula 100 milyarı
aşkın kaynak ayırıyorsunuz. Ben size garanti veriyorum, o
Kanal İstanbulu yaptığınız zaman sadece
etrafından arsa alanlar vesaire rant elde edecekler, başka hiçbir
işe yaramayacak, bir ton da felaket getirecek. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar) Şu Kanal
İstanbula ayırdığınız paranın dörtte 1ini
Konya Ovasına ayırın, Konya Ovası baştan sona
sulanır. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar.)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Bravo, işte
bu, helal!
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) Geriye kalan
dörtte 3üyle de bu ülkedeki diğer 80 vilayete, iş ve aş derdine
çözüm bulacak tesisler yapılabilir. Bütün memleketi
bırakmışsınız, ille de Kanal İstanbul, herhâlde
çok para var orada, neyse ben anlayamadım.
Bakın, bu uyguladığınız
politikalar sonucunda Türkiye'yi neye çevirdiğinizin grafiğidir bu.
Şu kırmızılar var ya, bu kırmızılar
Türkiye'deki nüfusun yüzde 50si yani yarısı, onların toplam
ülke gelirinden aldığı payı gösteriyor; üstteki mavi ise
nüfusun yüzde 1i, onların ülke gelirinden ne kadar pay aldığını
gösteriyor. Bu, rastgele bir tablo değil, Birleşmiş Milletlerin
raporudur. Ve siz, bu ülkenin yüzde 1ine
kazandırdığınız parayı nüfusun yarısına
vermiyorsunuz, yarısına. Bir kişiye dokuz, dokuz kişiye
bir pul/ Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa. Ama siz
yapıyorsunuz. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Sen
eskiyi almışsın, şimdi öyle değil, eski rakamlar
bunlar, eski Türkiye'nin onlar.
ABDÜLLAHTİF ŞENER (Devamla) Bakın,
değerli arkadaşlar, nüfusun yüzde 1inin toplam gelirden
aldığı pay dünya sıralamasında nasıldır diye
dünya sıralamasını çıkarttırdım. Gelir
dağılımı en bozuk -yüzde 1 ve yüzde 50
kıyaslamasıyla- 5 ülkeden 1i Türkiye'dir yani 5inci. Öndekiler kim
diye bakıyorum, 1 numara Katar. Bir gördüm, aman! Bizimkilerdeki Katar
sevgisinin nereden geldiği belli, kendilerine benziyor dedim. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bakın, böyle politika olmaz; vazgeçin,
vazgeçin.
Sonra, bakıyoruz rakamlara, merak ettim bu
hapishanelerin durumu nasıldır diye. Bir liderlik göremedim, acaba
bir liderlik keşfedebilir miyim diye hapishanelerin durumuna...
Maşallah, cumhuriyet tarihi boyunca yapılan kadar hastane
yapmışsınız, daha fazla; her yıl hapishane
yapmışsınız, her yıl; hepsini okursam, on sekiz
yılı okursam uzar. Atladığınız tek bir yıl
yoktur. Bakın, 2014ten sonrasını okuyayım: 2014
yılında 14 tane
Hastane mi diyorum, hapishane mi?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Hastane
diyorsun.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun)
Karışıyor; bir karar verin Sayın Bakanım.
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) Hapishane
kardeşim, hapishane.
İSMAİL TAMER (Kayseri)
Başbakanımızı görünce dikkatin dağıldı.
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) Yani size iyi
ders çalışmak için biraz uykumu az aldım, ondan
kaynaklanıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
2014 yılında 14 hapishane yani cezaevi,
2015 yılında 18 cezaevi, 2016 yılında 38 cezaevi, 2017
yılında 12 cezaevi, 2018de 15 cezaevi, 2019da 26 cezaevi, 2020de
de 18 ama demişsiniz -bu sizin açıklamanız- 2021
yılında da 39 yeni cezaevi açılacak.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Yeni
dediği, eskileri yapıyoruz. Öyle mi kalsın, nasıl
kalsın?
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) Neyse yani
kavramları yerinde kullanıyoruz en azından.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hazır yeri
gelmişken hastaneleri de say, hastaneleri de! Hastaneleri niye
saymıyorsun?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) 1965te yapılan
yapılar.
ABDÜLLATİF ŞENER
(Devamla) Bakın değerli arkadaşlar, bu cezaevleri bir yana, bu
mahkûm sayısı ne oldu diye bakıyorum; 2002de 58 bin mahpus var
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Para var, bütçe var,
yapıyoruz.
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla)
2019da
291.500 mahpus var. Bu infaz, af yasasıyla 45 bine
İSMAİL TAMER (Kayseri) FETÖ var
mıydı eskiden? FETÖ yoktu ki.
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) Ya, FETÖden
önceki sayınız da kaç biliyor musunuz? 232 bin; orada da rekorsunuz.
Ve af yasasıyla 45 bin kişi
çıkmış, şu anda 265 bin kişi içeride.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Dağdakiler
inmiş oraya herhâlde.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Sen bu
partideyken kaçtı? Sen bu partideyken kaçtı?
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) Ya, bu
nasıl bir mantıktır değerli arkadaşlar? Böyle bir
mantık olmaz, olmaz, olmaz! (CHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL TAMER (Kayseri) Sen yetkili
olduğun zamanlarda var mıydı o istatistikler?
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) Niye olmaz?
İşiniz gücünüz, sizi eleştiren,
yanlışlarınızı ortaya dökmeye çalışan;
gizlediğiniz, sakladığınız devletin resmî
rakamlarını, yandaş müteahhitlere verdiğiniz milyarlık
işlerin sözleşmelerini araştırmaya, kurcalamaya
çalışan biri olduğu zaman, hemen tutuyorsunuz terör ve
iltisaktan doğru mahkemeye.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Bir tane
örnek ver bakalım, bir tane örnek. Bir tane örnek yok.
BAŞKAN Sayın Aydemir, lütfen
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) O örneği
Plan ve Bütçe Komisyonunda konuşmuştuk.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Söyledim
nasıl olsa; kalsın burada. Öyle bir şey yok. Bir tane örnek
ver.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Enis Berberoğlu.
Bir tane örnek; Enis Berberoğlu.
BAŞKAN Sayın Aydemir, söz alır
konuşursunuz, lütfen
Öyle yerinizden söz yok.
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) Ya, Alparslan
Kuytulu siz hem El Kaide, IŞİD örgütüyle hem PKKyla hem FETÖyle
bağlantılı olarak içeri atmadınız mı? Bu 4
örgütün birbirine benzer tarafı var mı? Hiç bir araya gelmeyecek 4
örgütten bir adam suçlanır mı? (CHP sıralarından
alkışlar) İçeride tuttunuz, tecritte tuttunuz. Onun için sizin
açınızdan bu ülkenin dini bütün insanları da size hizmet
etmediği müddetçe sakıncalıdır. (CHP sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Sen
CHPyle iş görmezdin, nasıl oldu da CHPden vekil oldun?
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Bağırma oradan!
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) Neyse,
bakın, dünyayı merak ettim hapishanelerde kaç kişi var diye.
Türkiye, mahpus sayısı açısından dünyanın 8inci büyük
ülkesi. Ya, bu önceki büyük ülkeler kim diye bakıyorum: Birincisi, ABD,
Türkiye'nin nüfusunun 4 katı nüfusu var. İkincisi, Çin, Türkiye
nüfusunun 17 katı nüfusu var. Başka? Brezilya var, Türkiye nüfusunun
2,5 katı nüfusu var. Başka? Rusya var, Türkiye nüfusunun 2 katı.
Başka? Hindistan var, Türkiye nüfusunun 16 katı nüfusu var. Bizden
öncekiler de böyle, nüfusu Türkiye'den kat kat fazla. Hani diyordunuz ya Dünya
lideri, dünya lideri diye, bunu görünce yakaladım, hapishane ve mahpus
sayısında dünya liderimizi bulduk dedim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın, Adalet Komisyonunda bugün bir kanun teklifi
görüşülüyor, Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine Dair Kanun
Teklifi. Ya, değerli arkadaşlar, kaç tane maddesi derneklere
nasıl kayyum atayacağınızla ilgili. Ya, bu kanunla
derneklere kayyum atamanın ne ilgisi var? Bu kayyum işini de çok
sevdiniz ha; belediyelerden başladınız, hevesinizi
alamadınız, şimdi derneklere doğru kayıyorsunuz;
olmaz, olmaz! Heva ve hevese göre devlet idare edilmez. Ama
asıl söyleyeceklerim bundan sonra.
Bakın,
işsizlik rakamınız da enflasyon rakamınız da millî
gelir rakamlarınız da; hepsi gerçek dışı. Örnek olsun
diye millî gelir hesapları üzerinde çalıştım,
karıştırmadığım bir şey kalmadı. O
kadar karıştırmışsınız ki ikide bir
hesapları değiştiriyorsunuz; bu yetmiyor, her yıl
Geçmişteki rakamları revize ediyoruz. diye tekrar
değiştiriyorsunuz.
MUSTAFA AÇIKGÖZ
(Nevşehir) - Sen çok biliyorsun.
ABDÜLLATİF
ŞENER (Devamla) - Ama iki büyük değişikliği 2008
yılında ve 2016 yılında yaptınız. Şimdi
2008e girmeyelim. 2016 yılında yaptığınız
değişiklikle neler yaptınız?
Birincisi: Bu
değişiklikleri 1998 yılına kadar yeniledik. diyorsunuz.
Yani 1998den öncesine sizin bu yeni hesap yönteminiz işlemiyor, bu büyüme
büyüklükleri yansımıyor. Yani sizin döneminizin büyüme, gayrisafi
yurt içi hasıla ve kişi başına hasıla rakamları
ile 1998den önceki dönemlerin rakamlarının hiçbirini
karşılaştıramaz hâle getirdiniz.
İkincisi: En
büyük artışı 2011 ve 2016 yılları arasında
yapmışsınız. Eski serileri de verdiğiniz için yeni
serilerle karşılaştırdım. Eski serilere göre büyümeyi,
büyüme oranlarını tam yüzde 116
artırmışsınız. Bu 2011-2016 yılları
arasında ortalama olarak yıllık büyüme oranını kafadan
yüzde 3,4 büyütmüşsünüz, sonra da: Bizim büyüme rakamımız bu
kadar, bizim millî gelirimiz bu kadar. O kadar değil arkadaşlar. Ama
buna rağmen, sizin bu rakamlara rağmen, bakın, 1998
yılında Türkiye'nin sıralaması 18inci. Peki, 2020de kaç?
Türkiyeyi 20nci sıraya düşürdünüz, o şişirilmiş
büyüme hesaplarınıza rağmen 20nci; sizin
hesaplarınızla veriliyor bu. Ama asıl önemli olan şey nedir? Kişi
başı millî gelirdir. Çünkü gayrisafi yurt içi hasıla
rakamları tam karşılaştırmaya elverişli
değildir. Asıl gösterge kişi başı millî gelirdir.
Şimdi, Türkiye'nin kişi başı millî gelir
açısından dünyada kaçıncı olduğunu biliyor musunuz?
İSMAİL TAMER (Kayseri) 98de kaçtı?
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) 78inci
sırada arkadaşlar, 78inci sırada.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) 91
Sayın Bakan, torpil geçiyorsunuz.
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) 2020
itibarıyla, yıl sonu gerçekleşme itibarıyla 78, 2019da da
74, fark etmiyor. Bir inceledim, sizin durumunuz 1980lerden de kötü,
1990lardan da kötü. (CHP sıralarından alkışlar) Türkiyeyi
bu hâle getirdiniz, bu.
Ama bakın, elimde başka bir tablo var:
Oxford Üniversitesinden 2 profesör çalışmış, çalışmalarının
ilgili sayfası ve tablosu. Neyi incelemişler? Bizim cumhuriyetin ilk
yıllarına düşecek dönem itibarıyla dünya ve Avrupa
ekonomisini incelemişler. Bakın, 1929dan 1937ye, Türkiye, millî
gelir büyüklüğü itibarıyla, 24 Avrupa ülkesi içerisinde 15inci
sıradayken 4 ülkeyi geride bırakmış ve 11inci sıraya
yerleşmiş. Ya küresel rekabet dediğiniz şey böyle bir
şeydir, devamlı ileri gideceksin geri gitmeyeceksin. (CHP
sıralarından alkışlar) Bir de ihracat rakamları var
biliyorsunuz. İhracat rakamlarına bakınca -övünürsünüz ya
ihracatınızla- sizin ihracat rakamlarınız daha önceki
90lardan da iyi değil, 80lerden de iyi değil, 70lerden de iyi
değil, 60lardan da iyi değil. Bakın, 1960ta 24üncü
sıradaymışız, siz 33üncü sıradasınız dünya
ihracatı içerisinde. Yine aynı şekilde, 87de 31inci
sıradaymış, 2002de de 30uncu sıradaymış. Siz,
33üncü, 31inci, 30uncu sıralarda dolaşmış
durmuşsunuz. Neden biliyor musunuz? Bakın, Devlet İstatistik
Enstitüsünün -TÜİKin daha doğrusu -rakamları: Yüksek teknoloji
ürünleri ihracatının -bu Hükümetin, en son rakam- toplam ihracat
içindeki payı ne kadar biliyor musunuz? 3,4; 3,5 bile değil ya.
Yüksek teknoloji ürünü ihracatınız yok ama düşük teknoloji ürünü
ihracatı, toplam ihracatın içerisinde yüzde 61. Memleketi böyle idare
ederseniz ihracatınız da millî geliriniz de öyle olur. Ama
dünyayı bırakıyoruz... Son beş yılda da imalat
sanayisinde çalışan sayısını hiç
artıramadınız, onu da söyleyeyim, 5 milyon civarında
dolaşıyor.
Bakın, McDonald'ın
satışları ne kadar? 97 milyar. Coca Colanın
satışları ne kadar? 78 milyar. İkisini
topladığınız zaman 176 milyar dolar yapıyor yani
Türkiye'nin ihracatının neredeyse 2 katı olacak, 166 görünüyor
ya bu sene. Ya, değerli arkadaşlar, şu ekonomiyi
getirdiğiniz hâle bak, bir McDonald bir Coca Cola kadar değil. Hiç mi
üzülmüyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şener, buyurun.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Sayın Şener,
bütçeyi McDonald mı yapacak?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Hiç
yakışmadı!
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) Veya ihracat
diyorsunuz ya, Volkswagen 282 milyar dolarlık ihracat yapıyor ya,
sizinki 166 milyar. Kaç katı sizinkinin? Yani rakamlar uzuyor ama
değerli arkadaşlar, açıkça söylemek istediğim nokta
şudur: Aslanların ve ceylanların
yarıştığı bu ülkede günübirlik heva ve heveslerin
peşine düştünüz, makropolitikalar uygulayamadınız,
uygulamadınız çünkü duygularınız, düşünceleriniz, odaklandığınız
ilgi alanları başkaydı, başkaydı. Dünyaya bakıp
nasıl güçlü olacağız demediniz, nasıl olacak da bu ülkenin
gençleri Türkiye'nin geleceğini aydınlatacak demediniz, eğitimi
de batırdınız.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) İHAlar,
SİHAlar üretiyoruz, Millî Savunma Sanayimiz yüzde 70lere varıyor.
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) Bana Millî
Eğitim, Savunma Sanayisi falan deme, onun altındakileri de
anlatırım ama vaktim yok.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Anlat, anlat, ne
anlatacaksın?
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) Başkana
söyle on dakika versin, onu anlatacağım. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Ne
anlatacaksın? Boş, boş, aynı şeyler!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Sizden
sonra konuşacak arkadaştan alın.
BAŞKAN Sayın Şener,
tamamlayalım lütfen.
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) Değerli
arkadaşlar, hangi rakamınıza bakarsanız bakın,
dünyayla yarışta Türkiyeyi geride bırakmış,
Türkiyeye patinaj yaptıran bir iktidarla karşı
karşıyayız.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Türkiye
zirvelere gidiyor, zirvelere.
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) Bu iktidarla
küreselleşmenin üçüncü evresinde yürümek Türkiyeye yazık eder, bunu
söylüyorum.
Bakın, Necip Fazıldan uyarlama bir
şiirle de bitireyim, bir beyitle. Yıllar geçmiş, siz patinaj
yapıp durmuşsunuz./Dünyadan habersiz, göklerde uçurtma
uçurtmuşsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci söz,
İzmir Milletvekili Selin Sayek Bökeye aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Sayek Böke.
Süreniz otuz dakikadır.
CHP GRUBU ADINA SELİN SAYEK BÖKE (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 bütçesi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi ve bizi ekranları başında izleyen tüm
halkımızı saygıyla selamlıyorum.
83 milyonun gözü kulağı burada. Bu
bütçenin virgülünün değişeceğini düşündüğü için
değil, değişmeyeceğini biliyor ama bir ihtimal, belki
bütçeden bunca yaşadığım soruna bir çare çıkar mı
umuduyla bakıyor. Bakıyor çünkü bütçeler halkın
yaşadığı her şeyi belirleyen temel metinlerdir.
Gelirini, işini, aşını, ödeyeceği vergiyi, borcunu,
ödeyeceği faizi, hayatının her şeyini etkileyen her unsur
buradan geçiyor ve en önemlisi, bütçeler iktidarların ne olduklarını
ortaya koyarlar; iktidar üretimden yana mı tercih kullanıyor, ranttan
yana mı? İktidar, kimin iktidarı; halkın mı yoksa
kendi seçtiği bir avuç imtiyazlı rantçının iktidarı
mı? Bir ülkenin bütçesi ülkedeki iktidarı çok açık ortaya koyar.
İktidar ne söylerse söylesin, nasıl bir algı yaratmaya
çalışırsa çalışsın bütçelerde o gerçek
olduğu gibi gün yüzüne çıkar.
İşte, gözü kulağı burada olan
esnaf için, çiftçi için, emekli, emekçi için, çalışamayan
işsizler için, gençler, kadınlar için bütçe Acaba yarınım
ne olacak? diye beklediği metinlerdir ve o bekleyen halkın
yaşıyor olduğu sorunlara bütçelerin çare olabilmesi için önce o
bütçeyi yapanların, halkın yaşadığı gerçekleri
anlıyor olması gerekir.
Şimdi, bu bütçede halkın
yaşadığı sorunlara çare yok. Niye? Çünkü saraydan
halkın yaşadığı gerçekler gözükmüyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Sarayın söyledikleri
başka, halkın yaşadığı gerçekler bambaşka.
Mesela, saraya göre uçuyoruz, oysa 2014ten beri, fiilen bu başkanlık
rejimine Türkiyeyi hapsettiğinizden beri fakirleştik. 2014te
kişi başına millî gelir 12.158 dolardı, bugün 8.455 dolar
ve düşüyor; uçmuyoruz, yuvarlanıyoruz, hep birlikte
fakirleşiyoruz. Yaşanan gerçek bu.
Mesela, saraya göre ülkede işsizlik yok, size
göre 4 milyon yurttaş işsiz ama zaten o da önemli değil. Oysaki
gerçek veriye baktığınızda, 10 milyonu aşkın
işsiz var Türkiyede, görmediğiniz; iş aramadığı
için, iş aramaya umudu kalmadığı için işsiz
saymadığınız, yaşanan gerçeği görmezden geldiğiniz.
Mucizevi çözüm, yurttaş iş aramazsa o zaman zaten işsizlik
sorunu da olmaz. Bu çözüm, yurttaşı kuru ekmeğe mahkûm eder.
Hatta saraya göre işsizlik yok, iş beğenmeyen gençler var. Her 3
gençten biri işsiz Türkiyede ve o gençlerin yüzde 64ü -bakın
altını çiziyorum, yüzde 64ü- sadece yol masrafını
karşılayabileceği, sadece ona yemek verecek bir işe
razı; yüzde 64ü. Öyle burun falan kıvırıyor değiller,
iş yok ortalıkta.
Mesela, saraya göre şahlanıyoruz, oysa
bırakın şahlanmayı var olan işler kayboluyor ülkede.
Son bir yılda 733 bin istihdam yok olmuş, uçmuş var olan
işler. Nereye şahlanıyoruz? Saraya göre ülkede yoksulluk yok,
açlık yok, dert edecek bir şey de yok. Oysa TÜİK verilerine göre
bile 22 milyon yurttaşımız ciddi maddi yoksunluk
yaşıyor, bir sıkıntı var; 22 milyon yurttaşımız.
Açlık sınırı 2.516 lira, asgari ücret 2.324 lira.
Çalışanlarda yoksulluk var, çalışamayan zaten
yaşayamıyor. Saraya göre hayat pahalılığı da yok
zaten. TÜİKin enflasyonuna inanırsak yüzde 14 enflasyon
varmış, oysa mercimek yüzde 59 artmış, ayçiçeği
yağı yüzde 34 artmış, yumurta yüzde 76 zamlanmış,
elektrik faturaları yüzde 30 artmış ama bizim, enflasyon
olmadığına inanmamız bekleniyor.
Saraya göre pandemi de kontrol altında, orada
da bir sıkıntı yok; kapanmaya da gerek yok, destek vermeye zaten
hiç gerek yok. Zaten saraya kalsa, veri açıklamaya da gerek yok; kimse bir
şey bilmese hayat çok daha iyi olacak. Hâlbuki, Covid rakamlarında,
bu gizlenen verilerle bile dünyada en kötü durumdaki 4üncü ülkeyiz. Bir
şey yaşanıyor; sevdiklerimiz ölüyor,
tanıdıklarımız hasta, herkes kaygı duyuyor.
Saklayınca ne olacak?
Saraya göre, zaten Türkiyede, ne esnafın ne
emekçinin ne öğrencinin ne sağlıkçının herhangi bir
desteğe ihtiyacı da yok. Her şey, herkes için çok rahat;
saraydan öyle gözüküyor. Saraya göre, günlük 39 lira sefalet ücreti ile esnafa
günlük 33 lira destek yeter, oysa herkes borçlu. KOBİlerin bankalara
borcu 865 milyar lira, tüketicilerin bankalara borcu 830 milyar lira. Var ya o
borçlar, destek diye diye verdiğiniz borçlar yüzde 40 arttı bu
sene. Nasıl ödenecek onlar? O kaygı, o yük nasıl
taşınacak çalışamayan bunca insan tarafından? Günde 39
liraya mahkûm ettiğiniz, günde 33 liraya mahkûm ettiğiniz insanlar
nasıl ödeyecekler bunları?
Sarayın söyledikleri ile halkın
yaşadıkları arasındaki uçurum sadece ekonomide
yaşanmıyor, hayatın her yeri aynı. Saraya göre hapiste
gazeteci yok ama gerçeğe bakarsanız 387 gazeteci hapiste. Saraya göre
demokrasi var, ilerisi var hatta. Oysa halk iradesiyle seçilmiş onlarca
belediyeye kayyum atandı. Milyonlarca seçmenin oyunu alan bir partiye
İtlaf edilecek haşere. denildi. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar) Milyonlarca seçmenin oyunu almış bir partiye, o
partinin Genel Başkanına, Sayın Genel Başkanımıza
tehditler savruldu. Çetelere hukuk sessiz kaldı, o tehditler görmezden
gelindi, hatta kimi zaman da desteklendi. Saraya göre hukuk var, var ama ileri
reformunda ısrarla devam ediliyor. Ama yerel mahkemeler Anayasa
Mahkemesini dinlemiyorlar. Enis Berberoğluna oy veren milyonların
seçme hakkı gasbedilmiş vaziyette. (CHP sıralarından
alkışlar) Sarayın danışmanlarından talimat alan
hâkimler, hizmetleri karşılığında Yargıtaya
atanıyorlar ama KHKli akademisyenler, bu ülkenin emek emek
yetiştirdiği bilim insanları, suçsuzlukları
tescillenmiş ama işlerine geri dönemiyorlar. Niye? Çünkü intikam
peşindesiniz. Niye? Saraydan gözükmüyor tabii. Tutuklu siyasetçiler, Osman
Kavala, günlerdir değil, aylardır değil, yıllardır
tutsaklar tutsak, adalet bekliyorlar. Saraydan gözükmüyor tabii.
Sarayın gerçekleri ile halkın gerçekleri
uyuşmayınca e, tabii bütçe de halkın bütçesi olmuyor,
sarayın bütçesi oluyor. Bu bütçe bir saray bütçesidir. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu bütçe bir talan bütçesidir, bu
bütçe torpilin bütçesidir, bu bütçe kayırmanın bütçesidir, bu bütçe
toplumu bölüp parçalamanın bütçesidir ama hiç kimsenin endişesi
olmasın, biz buradayız ve halkla birlikte halkın bütçesini ilk
seçimden sonra biz yapacağız. (CHP sıralarından
alkışlar) Ve o bütçe, bu yaşıyor olduğumuz
ağır yıkımı yaratan bu düzeni değiştirecek.
Bu düzen niye değişmeli biliyor musunuz?
Çünkü bu düzen yüzünden fakirleşiyoruz, bu düzen yüzünden milyonlar
işsiz. Fiilen bu başkanlık rejimine geçtiğimiz günden
bugüne kadar her birimiz ortalama kişi başına 3.723 dolar daha
fakiriz. Bugünün kuruyla 30 bin lira demek o, 30 bin lira daha fakiriz, niye?
Kurduğunuz düzen yüzünden. O zaman, tarihi ve uluslararası deneyimi
dinleyeceğiz. 1990lardan bugüne kadar baktığınızda,
demokrasiler, otokratik rejimlere kıyasla 7 kat daha çok zenginlik
yaratmışlar, 7 kat. Biz o demokrasiyi getireceğiz, o demokrasi
geldiğinde bu ülke zenginleşecek. (CHP sıralarından
alkışlar) Ve biliyoruz ki o refah hakça paylaşılacak,
halkın düzeni kurulmuş olacak. Biliyoruz ki güçlendirilmiş bir
parlamenter demokrasiyle, şahsım devletinin yerine kurulacak hukuk
devletiyle, bizim kuracağımız hukuk devletiyle hakça zenginleşmenin
önü açılacak, öngörülebilirlik olacak, öngörü olan yerde de
yatırım ve istihdam olacak.
Bu düzen değişmeli, niye biliyor musunuz?
Çünkü bugünün düzeni yüzünden hepimiz daha pahalı bir hayat
yaşıyoruz. Üretici için üretmek hep çok zor, hep çok maliyetli. Ne
zaman ekonomi büyürse bu maliyetler artıyor. Niye? Çünkü düzen bozuk,
kurduğunuz düzen bozuk. Bugünün düzeni sadece büyümeye odaklı,
yanında ne olduğuna kimsenin baktığı yok,
sığ bir ekonomik anlayış, yanlış bir
makroekonomik çerçeve, sadece talep temelli politikaları bilen bir
çerçeve. Ekonomide hangi sorun olsa iktidarın aklına bir tane
politika geliyor: Borç verelim. Adına da borç denmiyor, kredi
deniyor çünkü kredi verince o borcu yüklenenin kim olduğu ortaya
çıkmıyor. Borç veriliyor, borç. Hangi sorun olursa olsun,
vatandaşa yeni borç vaadi var; bas borcu, bas krediyi; harçla borçla talep
artsın, artan talep sonucunda enflasyon artsın, halk hayat
pahalılığının altında ezilsin. Ama ne olsun?
İktidarın gözü zaten bunu sarayda görmüyor. Üreticiye borç bas;
dönsün, ithal ara malı alsın çünkü Türkiyede ara malı yerli
üretim yok; ithal ara malı alınca cari açık patlasın, cari
açık olunca o açığı kapatmak için orada burada döviz arasın
ülke; orada burada döviz ararken bunca hukuksuzlukla Türk lirası
değer kaybetsin, Türk lirası değer kaybedince halkın
elektrik faturası şişsin. Kime ne? Sarayın umuru mu?
Değil. İşte, bu yüzden biz bu düzeni
değiştireceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
Hayat pahalılığına son vermek için, elektrik
faturalarımızı düşürmek için, mercimeğin
fiyatını yenebilir kılmak için, her sofraya her yurttaş et
koyabilsin diye biz bu düzeni değiştireceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bu düzen neden mi değişmeli? Çünkü bu
düzen yüzünden halk borçlu, her 4 kişiden 3ü borçlu; AKP seçmeni de
borçlu, CHPnin, MHPnin, İYİ PARTİnin, HDPnin, bütün
partilerin seçmeni borçlu ve 2002de 6 milyar lirayken hane
halklarının borcu bugün 140 kat artmış, 140. Daha borçluyuz
hem de sarayın siyasi talimatıyla kamu bankalarının
verdiği borçlar bunlar. Vatandaş borcu almış, bir de
dönüyor, kamu bankalarının görev zararlarını ödüyor. Niye?
Siyasi talimatla iş yaptığınız için. İşte,
bu yüzden bu düzeni değiştireceğiz. Borçluluğa son vermek
için, batık kredilere son vermek için, acı reçete gerektiren
işler yapılmasın diye bu düzeni değiştireceğiz.
Bu düzen niye mi değişmeli? Çünkü bugünün
düzeni yüzünden Türkiyede faizler yüksek; düzen yüzünden yüksek, lobiler
yüzünden değil, sizin kurduğunuz düzen yüzünden. Denetimsiz paralel
bir hazine kurdunuz, Varlık Fonu; dış borca
bağımlı düzen kurdunuz ve işte, o paralel hazine aynı
zamanda Hazineyle borçlanmaya çalıştıkça faizler artıyor.
Biz bu düzeni değiştireceğiz, hiçbir şeyin paraleline bu
ülkede izin vermeyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bu düzeni
değiştirecek bütçeyi bugünden yapmak mümkün, yeter ki o siyasi irade
olsun. O siyasi irade, bu sıralarda olmaz ama bizde var. Cumhuriyet Halk
Partisinde, bu düzeni değiştirecek halkçı bütçeyi yapmanın
siyasi iradesi var. Türkiye'nin de bu değişimi yapacak
kaynağı var. Kaynak nerede? derseniz
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bitti bitti, rahat olun siz.
Şimdi, Ulaştırma Bakanının
Komisyonda, 19 Kasım tarihli toplantıdaki kendi ifadelerine
bakalım, Bakan Bey söylüyor: Güncellenmiş ve kur farkından
artan tutar nedeniyle 2020de kamu-özel iş birliği projelerine 83
milyar 700 milyon lira ödedik. diyor. 83 milyar 700 milyon lira. Pandemi
almış başını gidiyor, insanlar aç, işsiz, ölümle
burun buruna; 83 milyar 700 milyon lira güncellenivermiş,
kur farkından ayarlanıvermiş, hop, rantçı 5li çetenin
cebine gidivermiş insanlar o sırada canlarıyla
uğraşırken. (CHP sıralarından alkışlar)
2021de kim bilir hangi güncellemeler olacak? Bunun altına
düşmeyeceğini gün gibi biliyoruz.
Şimdi, var ya, o güncellenip 5li çetenin
-Bakanın kendi dediği gibi- cebine attırılmış
olan bu 83 milyar 700 milyon lira, o para halkın parası; AKPli
seçmenin ödediği vergiden geldi o para, CHPli seçmenin ödediği
vergiden geldi o para, buradaki bütün siyasi partilerin seçmenleri alın
teriyle ödedi o vergiyi, 5 kişi zenginleşsin diye değil. (CHP
sıralarından alkışlar) Biz o parayı, halkın olan
o parayı halkın yapacağız. Mesela bu paranın sadece
bir kısmıyla -hepsiyle değil sadece bir kısmıyla-
bugün ne yapabilirdik biliyor musunuz? 1 milyon 900 bin esnafa dört ay boyunca
her ay 3.500 lira karşılıksız destek verebilirdik, toplam
26 milyar lira tutardı. (CHP sıralarından alkışlar)
Para var, verilebilirdi, vermenin siyasi tercihi yok ama bizde var. Yetmez,
mesela bu paranın bir kısmıyla ücretsiz izne mahkûm
ettiğiniz 2 milyon emekçiye dört ay boyunca Sen rahat ol, 3.500 lira
gelir desteğini ben veriyorum. diyebilirdik, demediniz, dememeyi
seçtiniz, 28 milyar lira tutardı. Kime verdiniz parayı? 5 tane
şirkete verdiniz. Bu, açık bir siyasi tercihtir. Bizim de tercihimiz
net, sadece bu iki kalemde 4 milyon aileye, dört ay boyunca 3.500 lira destek
verilebilirdi, 4 milyon aile. 5 şirket nerede, 4 milyon aile nerede? Ama
durun daha bitmedi, paranın sadece yüzde 64ü bu söylediğim. Devam
edelim, ödemesi yapılmadığı için elektriği kesilen
hanelere 2,5 milyar lira onun için kesilmiş- verirdik, o zaman
elektriği kesilmezdi. Temel ihtiyaç ya, temel ihtiyaç; hayır, 5li
çeteye verdiniz. Biz, elektriği kesilenlerin elektriğinin kesilmemesi
için o faturayı sosyal devletten üstlenirdik. (CHP sıralarından
alkışlar)
Yetmez, daha kaynak var, bitmedi, orada duruyor. Bu
sene mezun olmuş, yeni iş aramaya koyulmuş gençlerin her birine
hayata atılma desteği verirdik, 5 milyar lira. Sen rahat ol,
istiyorsan iş ara, istersen girişimcilik yap, ben buradayım.
derdik; 5 milyar lira, niye yapmıyorsunuz? Siyasi tercih, 5 kişiye
vermeyi tercih ediyorsunuz. 5li çeteye aktarmak yerine sadece bu tarif
ettiklerimle 5 milyon aileye, 5 kişi değil, 5 milyon aileye bu devlet
destek verebilirdi. Vermemeyi siz seçiyorsunuz, biz de vermeyi seçeceğiz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Üstelik daha o kaynak bitmedi, 83 milyar orada
duruyor. Devam edelim, kalan parayla sağlık emekçileri için Covidi
meslek hastalığı sayardık. Atanamayan sağlık
emekçilerini atardık, Türkiye kan ağlıyor şu anda. Yetmez,
aşı, aşı; alırdık, kendimiz üretmek için AR-GEye
para yatırırdık. Aldığınızın
yetmeyeceğini biliyoruz. Yeterli sayıda aşı
alınırdı ve kamu hizmeti olarak verilirdi. Kaynak var, mesele
kaynağı nerede kullanacağınız meselesi. Biz, 1
kişinin 5 yerden maaş aldığı; 5 şirketin de
Türkiyedeki bütün ihaleleri alarak sömürdüğü bu düzeni
değiştireceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
Kimse unutmasın, Türkiye ekonomisi 5ten büyüktür, Türkiye de 1den
büyüktür. Biz, mutlaka bu düzeni değiştireceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, bütçeye halkın kendisini
koymamız gerekiyor. Kaynak nerede? derseniz işte saydık,
rantçı yandaşın cebinde duruyor, 5 tane şirketin, orada
duruyor. Biz halk için kullanacağız. Nasıl? derseniz, kamu
zararı yaratan, haksız kazanç ortaya çıkartan, hukuksuzca
yapılan projeleri kamulaştıracağız. (CHP
sıralarından alkışlar) Şirket demiyorum, o projeleri
diyorum, projeler. Üstelik de bu projeler bütün seçmenlerin verdiği
vergiyle kamu zararı yaratıyor, bütün seçmeni geleceğini yok
edecek kadar sömürüyor. İşte bunu yaptığımızda
milyarlarca, on milyarlarca, yüz milyarlarca dolar yeniden halkın olacak. İşte
kaynak, her şeyi yapabiliriz. Bu projeler kamunun olsaydı o kadar çok
paramız olurdu ki ama kaynak bununla sınırlı değil.
Adına Varlık Fonu denilen, kimsenin içinde ne olup bittiğini
göremediği, denetlenemeyen bir aile şirketi kurdunuz. Sayıştay
denetleyemiyor, Kamu İhale Kanununa tabi değil, ne oluyor belli
değil. İçine kâr yaparak giren şirket zarar yaparak
satılıyor. Harika bir yöntem ve üstelik de cumhuriyetin
mirasları, halkın olan mirasları satıyorsunuz. Hepsini, o
Varlık Fonunu kapatıp hepsini hazineye devredeceğiz. Halkın
olan yine halkın olacak. (CHP sıralarından alkışlar)
Üstelik bu Varlık Fonu, bugün devletin hazinesiyle rekabet ediyor. Rekabet
ettiği için, aynı borcu almak için iki kurum birbiriyle rekabet
ediyor, aynı yerden. Faizler artıyor, o faiz artınca ne oluyor
biliyor musunuz? Borçlu olan her 4 kişiden 3ü için, asgari ücrete mahkûm
ettiğiniz, açlığa mahkûm ettiğiniz insanlar için
ödenemeyecek faiz yükü artıyor. Niye? Siz Varlık Fonu kurdunuz diye.
Niye? Siz orada denetimsiz iş yapabilin diye. Ama Varlık Fonunu
kapattığımızda faizler düşecek, halk ve üreticiler
rahatlayacaklar.
Bir diğer kaynak: Tabii işte, o faiz
düşünce, bu sene 180 milyar lira faiz ödemesi için
ayırdınız bütçede, faizler düşünce, o ödemeleri yapmak
gerekmeyecek zaten, o kaynak da halk için kullanılacak.
Bir diğer kaynak: Sarayın bütçesinde
vergilerin yüzde 67,5u dolaylı vergi, ne
kazandığınızdan bağımsız herkes aynı
vergiyi ödüyor. Adaletli mi? Değil, elbette değil. Biz, vergide
adaleti sağlayacağız. Ranttan mı kazandınız?
Verginizi ödeyeceksiniz. Asgari ücretli misiniz? Vergi ödemeyeceksiniz. Vergi
cennetlerine, burada emek emek birikmiş parayı
kaçırdınız mı? Vergi cennetleri listesini
yayınlayacağız. Kanun bize yayınla diyor zaten. Biz
yayınlayacağız iktidar olduğumuzda çünkü biz, hukuka
uyacağız. O zaman, işte o vergiler burada ödenecekler.
İşte kaynak. O vergiler ödendiğinde, kıt kanaat gelirinden
yüzde 15 vergi ödeyen ücretlinin vergisini düşürmek için kaynak ortaya
çıkmış olacak. Hepsi siyasi bir tercihtir.
Başka bir kaynak daha var: Hukuk olacak,
şeffaflık olacak, denetleme olacak, hesap verilebilirlik olacak,
keyfî kararnamelerle her an özel mülkün gasbedilmesi riski ortadan kalkacak.
Siz çıkardınız o kararnameyi, siz çıkardınız;
istediğiniz mala konabiliyorsunuz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Örneği var mı?
SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) Biz, biz
İşte, bu mülkiyet haklarını savunacak hukuk düzenini biz
kuracağız burada, üretimin ve istihdamın önünü
açacağız. (CHP sıralarından alkışlar)
Otel ve turizm tesisi sahipleri Turizm Bakanı
olmayacak, özel okul sahipleri Millî Eğitim Bakanı olmayacak, özel
hastane sahipleri Sağlık Bakanı olmayacak. Kamu yararı
gözetilecek, kâr değil, kamu yararı. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, 83 milyonun gözü
kulağı burada. Pandemide, halkın
sağlığını canla başla korumak için
çalışan Hemşire Esmanın, Doktor Özlemin, Kat Görevlisi
Mahmutun gözü kulağı burada; bakıyor, acaba salgına dair
bir şey çıkacak mı diye. Sevgili Esma, Özlem ve Mahmut
kardeşim, sağlığından endişe duyan değerli
83 milyon yurttaşımız; biz bu bütçeyi
değiştireceğiz. Sarayın 2021 bütçesinde sağlık
harcamalarında dolar bazında azalma var ama şirket
hastanelerinin dolar bazında ödemeleri şiştikçe
şişiyor; biz değiştireceğiz. Sağlık
bütçesini mutlaka artıracağız, içeriğini de
değiştireceğiz. Refik Saydam Hıfzıssıhha
Enstitüsünü kuracağız. Koruyucu hekimliği merkezine
alacağız. Kendimize yetecek aşıyı da işte bu
parayla biz üreteceğiz.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Aşı
üretiliyor ya, kısa zamanda aşı yapılacak.
SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) Şirket
hastaneleri değil, hepimizin mahallesinde erişebileceği kamu
hastaneleri açacağız ve canları pahasına çalışan
tüm sağlık emekçileri için Covid-19u meslek hastalığı
sayacağız. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
İSMAİL TAMER (Kayseri) Meslek
hastalığı oldu, Hıfzıssıhha da
kapatılmadı.
SELİN SAYEK BÖKE (Devamla)
Yapamayacağınız için rahatsız oluyorsunuz ama biz
yapacağız.
Kahveci Hasan, Seyyar Satıcı Osman,
Servisçi Süleyman ve rehberi Ayten Hanımın gözü kulağı da
burada Bizim kapanan kahvehaneler ne olacak? Sokaktan gelir elde eden 6 milyon
seyyar satıcının hâli ne olacak? diye bakıyorlar.
Değerli esnaf kardeşim, yaklaşık on aydır
açlığa terk edildiğinizi biliyoruz. Saraydan bir kalemde
yandaşın 9 milyarlık vergisini affedenler size 33 lira verdiler;
biz bunu değiştireceğiz. Kira desteği vereceğiz;
yetmez, sigorta prim desteği vereceğiz; yetmez, kiradan stopajın
kaldırılmasının bütçesini biz yapacağız. (CHP
sıralarından alkışlar)
İSMAİL TAMER (Kayseri) On sekiz
yıldır dinliyoruz aynı şeyleri.
SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) Çiftçi Mehmet
amcanın gözü kulağı burada Acaba bu sene bizim hasat para
edecek mi? Mazotun, gübrenin desteğini alabilecek miyim? diye
bakıyor. Sevgili Mehmet amca, biz hukuka uyacağız, kanuna
uyacağız yani mevcut kanuna göre size veriliyor olması gereken
56 milyar lirayı vereceğiz. Bugünkü iktidar 22 milyar lirayı
vermeyi uygun görmüş çünkü kanuna uymaya gerek görmüyor. Ve biz bunu
yaptığımızda, tarım bittiği için kendine gelecek
görmediğinden köyünü, mahallesini terk edip kente giden genç, senin
yanına dönecek, isteyerek dönecek ve yine, mahallelere, köylere hayat ve
can gelecek.
Selim Ustanın gözü burada, yıllardır
emek emek biriktirdiği parayla küçük bir işletme kurmuş,
yanında 5 kişiyle alın teri döküyorlar ve gözü burada Acaba
üretim maliyetleri düşer mi, yeniden yatırım yapılır
mı? diye. Selim Usta, biz yapacağız. Üretimi
destekleyeceğiz. Bugün ithal girdi nedeniyle, Türk lirası değer
kaybettiği için o maliyet yükü altında ezilmeni izlemeyeceğiz,
bugünkü iktidar izledi ve ürününü limana götürmek için ihtiyaç duyduğun
demir yolunu ve gerçekten kullanacağın köprünün altyapı
yatırımını da biz yapacağız, biz. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Rantçı
projelere bu parayı aktarmadığımızda 1 değil, 6
tane Osmangazi Köprüsü yapacağız, biz yapacağız ve herkes
geçecek. (CHP sıralarından alkışlar) Fabrikada
çalışan Ahmet, atölyede kayıt dışı
çalışan Ayşe, Banka Memuru Sarp, plazada büro emekçisi
Aslı, eve temizliğe giden Meryem, hepsi buraya bakıyorlar Acaba
bütçeden iş aş çıkar mı? diye. Büşra ve Emre
üniversiteyi yeni bitirmişler Acaba bir özgürlük olur da fiber optik
ağlarda yeni bilgilere erişebilir miyim? diye bakıyorlar.
Ağ varsa var da, içinde özgürlük yoksa bilgiye erişemeyecek. Anne
babaları bakıyor Acaba KYK borçları ne olacak? diye.
Sevgili gençler, biliyoruz, mevcut ekonomik
gidişattan dolayı iş bulamıyorsunuz ve bunca istihdam
kaybolurken Arasam da bulamam. diye bir umutsuzluğa
kapılıyorsunuz. Biliyoruz, her şey torpille işliyor Ne
yapsam beni almazlar. diye düşünüp kederleniyorsunuz. Umutsuzluğa
yer yok, el birliğiyle değiştireceğiz, biz gençlerin
bütçesini yapacağız. Rantçı, yandaş bütçelere kaynak
ayırmak yerine istihdam alanları yaratacağız, yirmi
yıl önce açılmış fabrikayı yeniden açmayacağız,
yeni fabrikalar kuracağız Türkiyenin dört bir köşesine. (CHP
sıralarından alkışlar)
Torpile, kayırmacılığa son
vereceğiz. Bugün 1 kişi 5 maaş alıyor, 5 kişilik bir
aile 1 asgari ücrete mahkûm; işte bunu değiştireceğiz. Kimi
tanıdığınız değil, ne bildiğiniz ve siz
önemli olacaksınız sevgili gençler ve Türkiyede doğan tüm
çocuklar, hangi siyasi partiye oy veriyor olursanız olun, hangi kimlikten
gelirseniz gelin tüm gençler, bu ülkede, Türkiyede, kendi ülkemizde aldığınız
eğitimle Türkiyenin üniversitelerinde yapacağınız bilimle,
burada kuracağınız teknoloji şirketleriyle ülkenizde
yaşayarak Nobel Ödülü alacaksınız. (CHP sıralarından
alkışlar) Dünyada yaşanan salgının
aşısını siz burada bulacaksınız, hep beraber
yapacağız ve yılın insanı olduğunuzda bu
coşkuyu ve gururu kendi ülkemizde yaşayacaksınız.
Ve milyonlarca kadın, hayat sizin için çok daha
zor; biliyoruz, biz de ortağız. Sizin için iş aramak maliyetli;
hatta, evde bakmanız gereken aile büyüğünüz, çocuğunuz varken
imkânsız. Arasak da biz kadınlar için iş bulmamız
erkeklerden çok daha zor oluyor; bulunsa da daha düşük ücretler ve
güvencesizlik oluyor. Acaba değişir mi diye milyonlarca kadın
buraya bakıyor. Merak etmeyin, biz sosyal devleti kuracağız, her
mahalleye kreş, her mahalleye geceli gündüzlü bakımevi
yapacağız. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Asgari ücretten vergi
almadığımızda, asgari ücretten dahi düşük ücretlere
mahkûm edilen kadınlar için işte o para kadınların
özgürlüğü olacak ve kadın bütçesini biz yapacağız ve en önemlisi,
aile destekleri sigorta programını başlatacağız. Belli
bir gelir düzeyinin altındaki tüm evlere, hakları olduğu için, o
evdeki kadınların banka hesabına bir düzeye kadar gerekli para
yatırılacak. Devlet vatandaşın sigortası, güvencesi
olacak ve bu aile desteği güvencesiyle tüm kadınlar, gençler ve
engelliler eğitime ve istihdama erişecekler. Bütün bu
saydıklarım yapacaklarımızın sadece çok azı, pek
çoğunu daha yapacağız.
Pandemiye rağmen fabrikada tutsak tutulan Gülay
ve Haticeye de seslenmek istiyorum, sigortasız çalışan 1 milyon
ev işçisine de. Acaba haklarımız olacak mı? diyorlar. Biz
bütçe yaptığımızda olacak. Tüm çalışanlar
sendikalı olacak, düzen hak temelli olacak. Sağlık, eğitim,
barınma, güvenceli ücret, seçme ve seçilme hakkı; hepsi hukuk ve
sosyal devlet tarafından korunacak. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Sayek Böke.
SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkanım.
Bu saydıklarım
yapacaklarımızın azı. Her şey siyasi bir tercihe
bakar. Halktan yana mıyız, yoksa bir grup yandaş zenginden yana
mı? Vatandaşı mı koruyacağız, kendi koltuğumuzu
mu? Kendi bekamızın peşinde mi koşacağız, kamu
yararı mı güdeceğiz? Her şey siyasi tercihimize
bağlı. Bizim tercihimiz belli: Biz, ülkemize sarayların
değil, halkın düzenini getireceğiz; ülkemize baskının,
korkunun değil, özgür sokakların ve hukukun düzenini
getireceğiz. Biz, ülkemize yoksulluğun, açlığın,
sefaletin ve sefalette buluşmanın değil; üreterek hep birlikte
zenginleşmenin, zenginliği hakça paylaşmanın düzenini
getireceğiz. Bugünün buhranında hiç karamsarlığa
kapılmayacağız çünkü artık rantın, yolsuzluğun
dönemi bitiyor, artık halkın dönemi başlıyor ve hepimize
içinde yer olan ve bir ortak gelecekte buluşabileceğimiz
yarınların kapısı aralanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) - Bitmek bilmeyen
bir intikam ve kinle değil, bu topraklarda binlerce yıllık bir
geçmişe sahip o birlikte yaşama kültürüyle sarılacağız
yarınlarımıza, bu intikam ve kinle değil. Ve biz
Türkiyeyi, cumhuriyetin 2nci yüzyılına hep birlikte
taşıyacağız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Arkadaşlar, birleşime yirmi dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.39
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.00
BAŞKAN: Mustafa
ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 35inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına ilk söz Bursa Milletvekili Sayın Efkan Alaya aittir.
Buyurun Sayın Ala. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA EFKAN ALA (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları
başında bizi izleyen çok saygıdeğer aziz milletim; sizleri
saygı, hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Görüşmelerini yaptığımız
2021 yılı bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum. Öyle inanıyorum ki mali disiplini esas alan 2021 yılı
bütçesi, ekonomide dönüşüm ve değişim sürecinin en temel
destekleyicisi olacaktır.
Bütçemiz performans esaslı program bütçe
sistemine göre hazırlanmıştır ve 68 programdan
oluşmaktadır, mali disiplinden taviz vermeden orta vadede
sürdürülebilir bir büyümeyi hedeflemektedir. 2021 yılı bütçesi,
eğitim ve sağlık başta olmak üzere, adalet, güvenlik,
enerji, tarım, ulaştırma ve sanayi gibi tüm sektörlerde
ürettiğimiz katma değerin daha da artırılması için
önemli bir vazife görecektir.
Değerli milletvekilleri, 2021 yılı bütçe
giderlerinin bir önceki yıl bütçe kanununa göre yüzde 23 artışla
1 trilyon 95,5 milyar TLden 1 trilyon 346 milyar TLye çıkması
tahmin edilmektedir. Küresel düzeyde tüm ekonomilerin üzerinde ağır
sonuçları olan Covid-19 salgını, geleceğe yönelik öngörülebilirliği
elbette azaltmaktadır. Bu durum, küresel ekonomilerin yılın
dördüncü çeyreğinde ve gelecek yılın ilk çeyreğinde zorlu
virajları dönme riskleriyle karşı karşıya
kalabileceklerini göstermektedir. Ama merak etmeyin, Türkiye, yine bu dönemde
de pozitif ayrışarak üçüncü çeyrekte yüzde 6,7 oranında büyümeyi
başarmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Gelişmiş ülkeler bile salgın
karşısında ilk aşamada ne yapacaklarını bilemez
hâlde bocalarken biz süreci en makul şekilde yönetmeyi başardık
ve bu başarıyı sürdürüyoruz. Bu vesileyle, takdire şayan
performansları dolayısıyla bütün sağlık
çalışanlarımıza şükranlarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sağlık alanında yaptığımız
yatırımların ve gerçekleştirdiğimiz reformların
ne kadar hayati olduğu dünyayı kasıp kavuran bu salgın
döneminde daha iyi anlaşıldı. Şehir hastaneleri Türkiye'nin
yüz akı oldu. 13 şehir hastanesi yaptık, 11 şehir
hastanesinin de yapımı devam etmektedir. Gerçi bunu da
eleştirenler oldu. Daha önce insanlar hastanelerden içeri giremezken,
hastane kuyruklarında can verirken, bugün şehir hastanelerinde
vatandaşlarımız 5 yıldızlı hizmet alıyorlar.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Genel
Başkanınızın görev yaptığı zamanda ortaya
çıkan ve milletin ızdırap çektiği hizmet
açığını da kapattık. Alkışlayın, tebrik
edin, teşekkür edin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, hizmetlerimiz saymakla
bitmez. Hastaneleri birleştirdik, ilacı herkes için erişilebilir
hâle getirdik, 18 yaşına kadar herkesi sigortalı yaptık, 17
helikopter ambulansıyla, 3 uçak ambulansıyla, 6 deniz botu
ambulansıyla, yurt içinde hangi köşede olursa olsun, yurt
dışında hangi ülkede olursa olsun ihtiyaç duyan her
vatandaşımızın hizmetine koşuyoruz. Bugüne kadar 61
bin vakaya müdahale ettik ve naklini gerçekleştirdik. Eskiden bazı
gelişmiş ülkelerin verdiği bu tür ambulans hizmetleri
vatandaşlarımız tarafından televizyonlarda gıptayla
izlenirdi. Şimdi, bu hizmetleri vatandaşlarımızın
emrine biz getirdik. Bunu biz yaptık, işte hizmet budur, işte AK
PARTİ budur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çalışanlarımızın,
işverenlerimizin, esnafımızın ve salgından etkilenen
bütün kesimlerin ihtiyaç duyduğu ekonomik tedbirleri zamanında
alıp hayata geçiriyoruz. Bu süreci de itinalı bir biçimde ve en iyi
şekilde yöneterek yolumuza devam edeceğiz. Biz, 2002den beri
karşılaştığımız birçok iç ve dış
kaynaklı krizi fırsata dönüştürerek çözen bir partiyiz. Biz,
arkadaşlar, büyük düşünebilenlerin partisiyiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu nedenledir ki, iktidara
geldiğimizden beri çözdüğümüz krizler,
başardığımız işler,
yaptığımız hizmetler milletimizin gönlünde yerini
almıştır ve Türkiye'nin siyasi tarihine bir daha silinmemek
üzere kazınmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, AK PARTİ
hükûmetleri döneminde elde ettiğimiz başarıyı hakkıyla
anlayabilmek için Türkiye'ye dünyadan bakmak ve bölgesinde neler olup
bittiğini şöyle bir anlamak gerekir. Soğuk savaşın
sona ermesinden sonra dünya bir belirsizlikler çağına girdi, bölgesel
çatışmalar ortaya çıktı. Bu dönemde, dünya, 2008 ekonomik
krizi gibi büyük bir global kriz yaşadı. Yanı
başımızda, Avrupa Birliği üyesi Yunanistan iflas etti,
Suriye yangın yerine döndü, Orta Doğu tarumar oldu, milyonlarca insan
yerinden yurdundan edildi ve dünya seyretti.
Diğer taraftan, bu belirsizlik, kaos ve
çatışmanın yanında adaletsizlik de had safhadadır.
2019 verilerine göre, dünyada 87,8 trilyon dolar olan dünya ekonomisinin yüzde
45i yani yarıya yakını G7 ülkelerine aittir. Dünyanın en
değerli 10 şirketinin ederi, değeri, az gelişmiş 58
ülkenin millî gelirinin 46 katıdır. Böyle bir siyasi ve ekonomik
düzenin sürdürülebilmesi mümkün değildir, adil de değildir;
Türkiye'nin itirazı bunadır. İkinci Dünya Savaşından
sonra oluşturulmuş ve zaten adaletsizlik üzerine kurulmuş olan,
başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası
kuruluşlar da iyice etkisizleşmiştir. Cumhurbaşkanımızın
Birleşmiş Milletlerde ve diğer uluslararası platformlarda
dile getirdiği Dünya 5ten büyüktür. sözü bu adaletsizliğe,
çarpıklığa itirazdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu söz, haksızlıklara maruz kalan mazlum
milletlerde de geniş yankı bulmuştur.
İnsanı
ihmal ederek elde edilen ekonomik gelişmenin nasıl bir sonuç
doğurduğunu ise şu Covid-19 salgını bütün dünyaya
açık bir şekilde göstermiştir. Birçok ülke bu salgınla
karşılaştığında panikledi. Oysa İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın. sözünü şiar edinen bu millet,
bizler, imkânlarının kat kat üstünde bir performansla bu süreci en
iyi şekilde yönetti ve yönetmeye devam ediyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, bölgesinde büyük fay
hattının ortasında gelişmesini, kalkınmasını
sürdürerek yoluna devam eden bir ülkedir. Küresel ölçekte bu gelişmeler
yaşanırken Türkiye'nin dört bir yanında yüz yılda bir
olabilecek hadiseler meydana gelmiştir, istikrarsızlık katbekat
artmıştır. Bu olumsuz gelişmelerin çoğu da bizim
yanı başımızda yaşanmaktadır. Ülkemiz, siyasi fay
hattının ortasında birliğini, dirliğini, düzenini
koruyarak ve reformlarını yaparak birçok unutulmaz hizmete imza
atmaktadır. Bugün Türkiye, bölgesel bir güç, küresel bir aktördür.
Türkiye, kendisine sorulmadan bölgesinde denklem kurulamayan, inisiyatif
alınamayan bir ülke hâline gelmiştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Günümüz
dünyasında liderler diplomasisi de çok önem kazanmıştır.
Dünyanın gidişatına yön veren en önemli liderlerden birisi de
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğandır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bölgemizde herhangi
bir sorun ele alınacak olsa Amerika, Rusya ve Türkiyeyle
görüşülmeden bir karar alınması mümkün değildir. Türkiye
Azerbaycanda kardeşlerimizin yanında olmuş, Libyada inisiyatif
almıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri, bugün yurt
dışında, üç kıtada 14 değişik yurt
dışı görevde dost ve müttefik ülkelerle birlikte barış
ve istikrar için görev yapmaktadır.
Savunma sanayisinde
gurur kaynağımız olan ve zamanında parasını
verdiğimiz hâlde bize satılmayan, şimdi kendi üretimimiz
insansız hava araçları İHA ve SİHAlarla terörle mücadelede
makas
değiştirdik. Bunları bile eleştirdiler. Yurt içinde ve yurt
dışında terör örgütleriyle mücadelede tarihe geçecek
başarılara imza attık. Azerbaycandaki SİHAların
başarısı savaşın gidişatını
değiştiren bir müdahale olarak tarihe geçti, yabancı gazetelerde
böyle manşetler atıldı. Bize zaman zaman Suriyede ne
işiniz var? Irakta, Libyada ne işiniz var? diyorsunuz Sayın
Genel Başkan ve değerli arkadaşlar. Çağlayangilden mülhem
şunu söylemek isterim: Orta Doğuda bir masa kurulmuş da masada
bir sandalyeniz yoksa, dikkat edin menüde olabilirsiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Biz hem sahada hem masadayız,
masada olmak için sahadayız, yanı başımızda terör
devleti kurulmasın diye sahadayız, Azerbaycanın işgal
altındaki toprakları azat olsun diye sahadayız. Türkiye bütün
imkânlarıyla da Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanında, her
zaman yanındadır; dün yanındaydık, bugün
yanındayız, yarın da yanında olacağız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Libyada büyük güçlerin
oyununu bozmak için sahadayız, Mavi vatanda, Doğu Akdenizde
haklarımızı sonuna kadar korumak için sahadayız.
Karadenizde bulduğumuz 408 milyar metreküp doğal gaz rezerviyle de
iftihar ediyoruz, gururlanıyoruz, emeği geçenlere teşekkür
ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, beni değil doğal gazı
alkışlayın.
Bugün dünyadaki 142 ülkede 248 yurt
dışı temsilciliğimizle ve diplomasimizle birlikte
sahadayız. Değerli arkadaşlar, TİKA bugün 170 ülkede
faaliyet gösteriyor. 130 ecdat yadigârı eseri ihya ettik, bunun için
sahadayız.
Bugün Türkiye, Kosovadan Filistine, Afrikadan
Kafkaslara bütün mazlum milletlerin uluslararası alanda hak ve hukukunu
her platformda savunan, aktif dış politika izleyen bir ülkedir.
Birçok ülkeye yardım yapmaktadır ve kişi başına gelire
göre de dünyada 1 numaradır.
Dünya salgın dolayısıyla bocalarken,
biz 156 ülkeye sağlık malzemesi yardımı gönderdik.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Keşke Ağrıya gönderseydiniz.
EFKAN ALA (Devamla) - Başka ülkeler maske için
uçakları havadan indirirken bizim uçaklarımız apronlarda,
değerli arkadaşlar, Dışişleri Bakanları
tarafından karşılandı. Selamlıyoruz bu hizmetleri. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Türkiye, bu kadar küresel ve bölgesel
sıkıntının yaşandığı bir
coğrafyada, değerli arkadaşlar, AK PARTİ on sekiz
yıllık iktidarında ekonomiyi 3 kat büyüttü, biz bu ekonomiyi 3
kat büyüttük.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Nerede?
EFKAN ALA (Devamla) - Şimdi, biraz önceki
CHPden konuşmacı bir arkadaşımız Nereden nereye?
diye bir laf etti, bir söz söyledi. Arkadaşlar, şu, Türkiye'nin
gayrisafi millî hasılasıdır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Ters
tutmuşsun ters.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Keşke 1900lerden bahsetsen.
EFKAN ALA (Devamla) - Bakın, burası 1960,
şurası 2002, şu Kendisine göre ayarlanmış.
dediği de şurası, 1998; şimdi, şuradan itibaren AK
PARTİ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İşte, ekonomi bu.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Sanki ters
tutmuşsunuz.
EFKAN ALA (Devamla) - Yani konjonktürel
teferruatlara ne giriyorsunuz kardeşim? Kişi başına
gelir. diyor; buyurun, kişi başına gelir. Bunlar Dünya
Bankası sitesinde, sayın arkadaşlar, girdiğinizde
görebileceğiniz grafikler, ben yapmadım, Dünya Bankasının
grafikleri. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Şu
da kişi başına gelir, arkadaşlar, kişi
başına gelir. Bakın, arkadaşlar, 1960tan 2003e kadar.
Sonra, siz bakın, 2003ten sonra, şu gördüğünüz füze var ya
füze, işte bu AK PARTİ. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) İniş
var, iniş.
EFKAN ALA (Devamla) - İşte, bu füze AK
PARTİ. Bu, millî gelirin tamamı, bu da kişi başına
gelir. Dünya Bankasının sitesindeki grafikten söz ediyorum. Peki,
yoksulluk
Vallaha yoksulluğu da söyleyelim, buyurun beyler
yoksulluğu, yine Dünya Bankasının sitesinden. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Şurası 2003, bakın
yoksulluk nerede ama bu sefer de aydan dünyaya geliyor gibi, füze gibiymiş
ve 2018de şuradayız, şurada. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İşte, değerli arkadaşlar, yani
bir şey söylerken, gökteki yıldızları vadederken
geçmişte yaptıklarınıza bir bakın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yani böyle
Efendim, nereden nereye
geldiğimizi gördünüz. Şimdi de saray diyorsunuz, yatıp saray
diyorsunuz, kalkıp saray diyorsunuz. Beyler, bu saray dediğiniz
yerde bizim bütün muhtarlarımız toplantı yapıyor. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Sizin döneminizde
vatandaş Kızılaya giremiyordu, Kızılaya.
Şapkayla Kızılaya giremiyordu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ben size söyleyeyim: İktidara
geldiğinizde bunları yapacakmışsınız. Vallaha,
siz bu sabıkayla milletten temiz kağıdı
alamazsınız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ona Anadoluda temiz kağıdı deniliyor.
Değerli arkadaşlar, salgın
dolayısıyla bu yıl 156 ülkeye biz sağlık malzemesi
gönderdik, bunları bahsettim. Şimdi, on sekiz yıllık
iktidarda IMFye son taksiti kim ödedi? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) 60tan beri IMF kapılarında sürünen iktidarlara
sesleniyorum, son taksiti biz ödedik, IMFyle hesabı kapattık.
Konjonktürel gidişata bakmayın, buradan ta füze gibi oralara
çıkaran bir iktidar, o günübirlik, senede, bazı içerideki,
dışarıdaki gelişmelerden dolayı konjonktürel tedbirler
nedeniyle ya da saldırılar nedeniyle düşen performansı,
daha da hızlı gerektiği yere çıkarır arkadaşlar.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bakın,
Türkiyenin ihracatını 36 milyar dolardan 180 milyar dolarlara
çıkardık. Bugün 193 ülke Birleşmiş Milletlere
kayıtlı ama özerk bölgeler var değerli arkadaşlar, onlarla
birlikte 200den fazla ülke ve bölgeye ihracat yapabilen bir ülkeyiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bugün vakit yok, yoksa-
bir ilimizin ihracatı, dünyadaki 122 ülkeden daha fazla ediyor, sadece
Bursa. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, AK PARTİ iktidara
geldiğinde yalnızca 66 savunma projesi yürütülmekte iken, bu, bugün,
2020 yılında, değerli arkadaşlar, sayısı 11 kat
artarak 700lü rakamlara ulaşmıştır, proje tutarları
ise 5,5 milyar dolardan 75 milyar dolara yükselmiştir. Bugün itibarıyla,
savunma sanayisinde dünyada ilk 100 şirket arasında 7 şirketimiz
bulunmaktadır, savunma ihracatımız 248 milyon dolardan 3 milyar
dolara çıkmıştır. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Kendi üretimimiz olan ve dünyanın
gıptayla izlediği İHA ve SİHAlar ise dünya projesidir.
İşte başarı budur, işte gurur budur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Türkiye'nin her şehrine üniversite açtık, 76
üniversiteden 234 üniversiteye ulaştık.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Üniversite
var, hoca yok. Hoca yok, hoca!
EFKAN ALA (Devamla) - Bugün 8 milyon öğrencimiz
üniversitelerde eğitim görmektedir. Üniversite öğrencilerine
yılda 45 lira burs verilirken şimdi 550 TL burs veriyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ayrım yapmadan,
inancına, kimliğine bakmadan bütün gençlerimize üniversite
kapılarını açtık, gençler için üniversite
harçlarını biz kaldırdık, başörtüsü
yasağını biz çöpe attık, siz ise
(AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Gençlere
işsizlik diploması veriyorsunuz.
EFKAN ALA (Devamla) - Arkadaşlar, siyaset,
bütünüyle, iktidar, muhalefet, bir ülkenin siyaset ve siyaset kalitesi hepsinin
dâhil olduğu bir bütündür. Onun için size söylüyorum değerli
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri: 28 Şubatı desteklediniz,
başörtüsünü serbest bırakan Anayasa değişikliğini
Anayasa Mahkemesine götürüp iptal ettirdiniz. Şimdi başörtülü
kızlarımız hâkim de oluyor, polis de oluyor, öğretmen de
oluyor. Ne oldu? Ne oldu? Türkiye kazandı. Türkiye kazandı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bugün ayrım
yapmadan, başörtülü, başörtüsüz bütün çocuklarımız
üniversitede. Geçmişte Türkiyenin gençlerine bu acıları
yaşatanları desteklediğiniz için biraz olsun mahcubiyet
hissediyor musunuz? Gerçekten soruyorum. Yazık bu memlekete, yazık!
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Bizim amacımız gençler için iyi bir
gelecek kurmak, demokrasisi gelişmiş, ekonomisi gelişmiş,
kalkınmış bir Türkiye armağan etmektir. AK PARTİnin
politikaları sosyal devlet politikalarıdır. Bu ülkenin üçte 1i
2000lerin başında yoksulluk seviyesinin altında yaşarken
-gösterdim biraz önce- bu ayıbı biz ortadan kaldırdık.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Şimdi
açlık seviyesinde.
EFKAN ALA (Devamla) Sosyal yardım ve hizmetleri
32 kat artırarak 50,8 milyar TLye yükselttik. Sadece 4 türde sosyal
yardım programı uygulanırken bugün, 43 farklı türde sosyal
yardım programı uygulanmaktadır.
Değerli arkadaşlar, AK PARTİnin
hizmetlerini saymakla bitiremeyiz, bazılarını da saymadan
geçemeyiz. Bölünmüş yolları 6 bin kilometreden 27 bin kilometreye
çıkardık. Hızlı trenin adı bile yoktu, şimdi
1.213 kilometre hızlı tren yolu var. Havaalanının
sayısını 26dan 56ya çıkardık. Önceden lüks olan hava
yolu artık milletin yolu oldu. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Marmarayı yaptık. Değerli
arkadaşlar, Fatih gemileri karadan yürüttü, biz treni denizin
altından yürütüyoruz, onun torunlarıyız. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Üçüncü köprüyü, üçüncü havaalanını,
Avrasya Tünelini yaptık. Osmangazi Köprüsü -değerli
kardeşlerim- İzmir Otoyolu dünya çapında projeler. Çoruh
akıyor, biz bakıyorduk; Deriner Barajını, Yusufeli
Barajını yaptık. KÖYDES ve BELDESle kırsalın
sorunlarını çözdük, köylerin sorunlarını çözdük.
TOKİyle 975 bin konut yaparak, değerli arkadaşlar, milletin
konut sorununu çözdük, ev sorununu çözdük.
Şimdi, değerli milletvekili
arkadaşlarım, AK PARTİ reformların partisidir. CHP
yazın, eşittir statüko deyin, bir şey eksilmez; AK PARTİ
yazın, eşittir reform deyin, tam yerini bulur. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
İki, Türkiyenin siyasi -asıl burası
önemli arkadaşlar çünkü siyasete, bir memleketin siyasetine muhalefet de
dâhildir- alanını vesayetten kurtaran parti AK PARTİdir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) CHPyi bile
kurtardık vesayetten.
EFKAN ALA (Devamla) 28 Şubatı tarihin
çöp kutusuna attık. Milletimizin bir asırlık hasretini giderdik,
Ayasofyayı açtık. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Türkiye'de insanların konuşmaya bile
cesaret edemediği devrim niteliğinde reformlar yaptık. AK
PARTİ millî iradeyi vesayetten kurtarmıştır. AK PARTİ
siyasette makas değişimi gerçekleştirmiştir. Bakın
beyler, eskiden herkes konuşurdu, eski Türkiye'de son sözü bir vesayet odağı
söylerdi, bir vesayet odağının başındaki söylerdi.
Bugün, şimdi, herkes konuşuyor, son sözü millet iradesi söylüyor,
milletin seçtiği Cumhurbaşkanı söylüyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yüzde 52 oy almış.
Devlette, tabii, devlette. Biz bunları yaparken, siz Ce-Ha-Pe olarak
arkadaşlar, ana muhalefet partisi olarak neredeydiniz? 28 Şubatta
tankları yürütenlerin destekçisi oldunuz. Muhtıra verildiğinde
AK PARTİ Hükûmeti yüzlerine çarptı, siz onlardan yana durdunuz. Darbe
planları yapıldı, demokrasiden yana tavır
almadınız.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Sonra siz darbe yaptınız.
EFKAN ALA (Devamla) - Türkiye'nin hukuk tarihine
kara, kapkara bir leke olarak geçen 367 kararı verildi,
alkışladınız. Bu utanç vesikasının müsebbibi
sizsiniz, yazık Türkiye hukuk tarihine. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Anayasa Mahkemesine siz götürdünüz,
demokrasinin yanında değil, vesayetin arkasında durdunuz. Biz
reformları yaparken siz statükonun yılmaz müttefiki olarak statükoyu
savundunuz, vesayetten medet umdunuz, hatta işi o kadar ileri götürdünüz
ki içerideki vesayet odaklarını biz tasfiye edince
dışarıdan vesayet dilenmeye başladınız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bundan vazgeçin
arkadaşlar, bundan vazgeçin. İktidarı vesayet
kurumlarının koridorlarında değil, yurt
dışında değil, sandıkta arayın sandıkta,
yüzünüzü millete dönün. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Gerçi sandıkta yüzünüz gülmedi, on sekiz yılda 15
defa sandıkta yenildiniz.
MAHİR POLAT (İzmir) İstanbulu
hatırla.
EFKAN ALA (Devamla) - 12 seçim, 3 referandum
kaybettiniz. Siyasette küme düşme olsaydı şu anda Ce-Ha-Pe
yoktu arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Fakat ikide bir diktatör diktatör deyip duruyorsunuz,
şimdi ben size iki profil resmi çizeceğim. Kardeşim, şimdi,
bakın, buraya her çıktığınızda bunu
söylüyorsunuz, şimdi bakalım kim, diktatör. Cumhurbaşkanımız her
siyasi krizi sandığa götürdü, öyle mi? (AK PARTİ
sıralarından Evet sesleri) Peki, milletin hakemliğine
başvurdu ve her defasında kazandı ama siz her siyasi problemi
mahkemeye taşıdınız, vesayet kurumlarıyla ittifak
yapıp onlardan medet umdunuz. Değerli kardeşlerim, her seçimi
kaybettiniz. Siz diktatör değilsiniz de biz mi diktatörüz? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Siz Özala da
aynısını yaptınız, Menderese de
aynısını yaptınız; sizin derdiniz milletle, milletin
iradesiyle. Diktatörlük sizin ruhunuza yuva yapmış. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Şimdi, bakın, Sayın Genel Başkan
burada.
ALİ KEVEN (Yozgat) Kimin diktatör
olduğunu biliyoruz, biliyoruz!
EFKAN ALA (Devamla) Sayın
Kılıçdaroğlu, bakın, ne diyor? Diyor ki
ALİ KEVEN (Yozgat) Kimin diktatör
olduğunu biliyoruz biz!
BAŞKAN Arkadaşlar, bir kişiye söz
verdim, lütfen.
EFKAN ALA (Devamla) Arkadaşlar, 12 Ocak 2011
Seçimde yüzde 40 hedefimiz var. Sayın Genel Başkanın
laflarını söylüyorum, ben bir şey katmıyorum.
Başarısız olursak tek başıma ben değil, tüm
yönetim kadrosu olarak Biz bu işi iyi götüremedik, hadi bize eyvallah.
diyeceğiz. 12 Ocak 2011. Televizyonu da söyleyeyim, zararı yok, Olay
TV. CNN Türkte 27 Mart 2015te diyor ki: Benim hedefim yüzde 35. Eyvallah.
Yakalayamazsanız ne olacak? Yakalayamazsak bedel öderiz, niçin
ödemeyelim? Soru: Bedel öder misiniz? Yüzde 35e indirdi yüzde 40tan. 2015,
22 Mayıs -tekrar- soru bu: Geçen seçimde yüzde 26
almıştınız. Bu rakam ve altında kalırsanız
bırakacak mısınız? Elbette. İlla ben koltuğumda
kalacağım diye bir anlayışım yok. diyor Sayın
Genel Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yahu, bunları milletin gözünün içine baka baka nerede söylüyor?
Televizyonda söylüyor. Peki, Recep Tayyip Erdoğanla bırakıyor
mu? Bırakmıyor. Arkadaşlar, millete doğru söylemeyip de
iktidar olanı bu tarih görmemiştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler) Şimdi, Recep Tayyip Erdoğan ne yapıyor? İkisini
kıyaslıyorsunuz. Kardeşim, Recep Tayyip Erdoğan için
Muhtar bile olamaz Tayyip. diye başladılar; yüzde 34,5la seçildi,
yüzde 52 alıyor; millet de Dombrayla Recep Tayyip Erdoğan diye
karşılıyor ya, o kadar seçim aldı da ondan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
Değerli arkadaşlar, sürem bitiyor. Onun
için, bizim vizyonumuz gelişmiş, kalkınmış bir
Türkiyedir. Krizleri çözerken küresel gelişmeler, bölgesel problemler ve
içerideki saldırılar burayı da siz dinleyin- nedeniyle
aldığımız konjonktürel geçici tedbirler bizim asıl
vizyonumuzu gölgeleyemez, istikametimizi değiştiremez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bizim bölgemizde asıl stratejimiz
komşu ülkelerin toprak bütünlüklerine saygı göstererek etrafımızda
barış ve huzur iklimi oluşturmaktır.
Değerli kardeşlerim, ülkemizin hak ve
menfaatlerini -muhataplarımız kim olursa olsun, onlara bakmadan-
diplomatik kanallarla da savunacağız; Avrupa Birliğine
imzayı da biz attık, müzakereleri de biz başlattık, merak
etmeyin, sürdürecek olan da biziz biz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir saniye Sayın Ala.
Buyurun.
EFKAN ALA (Bursa) Hedefimiz, 83 milyonun birinci
sınıf vatandaş olarak görüldüğü, 83 milyon
vatandaşımızı esas alan, her bireyin doğuştan
gelen, yaradılışı icabı sahip olduğu -bizim
medeniyet anlayışımız budur- dokunulamaz, devredilemez
temel hak ve özgürlüklerini en iyi şekilde yaşadıkları
gelişmiş bir demokrasi inşa etmektir; bunun için çok reform
yaptık, çok reform yaptık; yapmaya da devam edeceğiz, yapmaya da
devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Türkiyeyi dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına taşıyacağız.
Bütün bunları gerçekleştirmek için hukuk, demokrasi, ekonomi gibi
birçok alanda eş zamanlı, çok alanlı reform sürecini
duraksamaksızın yürüteceğiz değerli arkadaşlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, son olarak
sabrınız için teşekkür ediyorum.
Arkadaşlar, siz engellemeye
çalışsanız da biz daha müreffeh, daha kalkınmış,
daha gelişmiş bir Türkiye için bu yollarda beraber yürüyeceğiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EFKAN ALA (Devamla) .Hani diyoruz ya Beraber
yürüdük bu yollarda. Yürüyeceğiz daha, yürüyeceğiz ve Türkiye'yi
dünyanın en gelişmiş 10 ekonomisi ligine
çıkaracağız. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Çıkaracağız değerli
kardeşlerim.
Sabrınızı daha fazla
zorlamayayım. Bu düşüncelerle 2021 yılı bütçemizin ülkemize
ve milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyor, bir cümle
arz etmek istiyorum vatandaşlarımıza: Buradaki
konuşmalarımızın tamamı politikalara, parti
politikalarına ilişkindir, parti yöneticilerine ilişkindir.
Yoksa biz vatandaşlarımızın iradesine saygıya her
şeyden çok önem veririz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Her birini tercihleri ne olursa olsun saygıyla
selamlarız ama bizi tercih etmelerini de bekleriz. Allaha emanet olun.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Özel, grup adına
yapılan konuşmalar tamamlandıktan sonra söz vereceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, bu
takip ettiğiniz usulü biliyorum ve buna saygılıyız ancak
Sayın Ala sözlerini söyledi de cevap hakkı talep etmedik gibi bir
mutluluğa kapılmasın diye tutanağa geçirmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına ikinci söz Grup Başkan Vekili
Tokat Milletvekili Özlem Zengine aittir.
Buyurun Sayın Zengin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı
Yardımcım, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun Başkanı ve çok
değerli üyeleri, siyasi partilerin Sayın Genel Başkanları,
Grup Başkanları, çok değerli milletvekili arkadaşlarım
ve bizleri ekran başında izleyen değerli milletimiz; sizlerin
her birini saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Affedersiniz, boğazıma bir şey takıldı,
biraz da rahatsızım, çok özür diliyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Geçmiş
olsun.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Tabii, uzun bir
maratondan geldik, kelimeler, koşturmalar, uykusuzluklar,
arkadaşlarımızın rahatsızlıkları, bizlere
defaatle testler yapılması
Velhasılıkelam bugüne geldik,
bugün son günde sizlerle birlikteyiz. Ben Sayın Efkan Alaya çok
teşekkür ediyorum, genel anlamda partimizin yaptığı
icraatları fevkalade güzel anlattı. Ben bu konuşmaların bir
bütünlük içerisinde, birbirini tamamlayan konuşmalar olduğunu ifade
etmek isterim.
Tabii, avukatlık hayatı bana şunu
öğretti: Bütün ayrışmalar, bütün fikrî ayrışmalar
-mesela aile hukuku böyledir, şirket ayrışmaları böyledir-
hep parasal ayrışmaya gelir takılır yani günün sonunda
aslında bütçeye dair, paraya dair, mala dair ayrışmalara gelir.
Ben Genel Kurulda da aynı şeyi müşahede ediyorum. Biz ne kadar
bütçeye dair rakamlardan konuşsak, bunlardan konuşmaya devam etmek
istesek de hep o fikrî ayrışmalarımıza geliyoruz.
Doğal olarak ben de bugün yapacağım konuşmada bu fikrî
ayrışmalarımızın altını çizeceğim.
Tabii, burada, Genel Kurulda yapılan her bir
konuşma kıymetli. Çünkü, burada yaptığımız
işin, anlamak, anlaşılmak üzere yaptığımız
bir iş olduğunun her birimiz farkındayız ama bu
tartışmalar zaman zaman çok mikro düzeyde kalıyor. Yani kendi
ilimizden bahsediyoruz, bireysel yanlışlardan konuşuluyor.
Elbette bunların da fevkalade kıymeti var ama her şeye
rağmen bizim makro, daha büyük düzlemde neyi, niçin yaptığımızın
üstünden geçmemiz gerekiyor. Bir gerçeklik algısına
ihtiyacımız var yani neyi, niçin yaptığımızı
hatırlamaya ihtiyacımız var. Hukukçu arkadaşlarım çok
iyi bilecektir, adli tıpta çalışan arkadaşlarım da,
bazen hukuki ehliyetle alakalı testler yapılırken ne geçmiş
ne gelecek değil ana dair sorular sorulur yani Bugün hangi gün, ne
yaptınız, ne yediniz? gibi ana dair gerçekliğin farkında
olup olunmadığının altı çizilmek istenir. O yüzden ben
de bugün yapacağımız şeylerde, belki, ana dair tespitler
yapmak istiyorum.
Bugün AK PARTİ on dokuzuncu bütçe için burada.
Bu şu demektir: Geriye dönük olarak AK PARTİ on sekiz tane bütçe
yapmış. Yani, bugün 2021in bütçesini yapıyoruz, 2019un da
kesin hesaplarıyla alakalı son sözlerimizi söylüyoruz. Peki, neden
bunu AK PARTİ yapıyor, neden? Yani bunun arkasında ne
vardır? Bunun arkasında hiç şüphesiz ki iktidar olmak ve
milletin iradesi vardır. Yani, burada yapılan konuşmalarda ben
bunun çok ciddi şekilde göz ardı edildiğine hep şahit
oldum. Yani, burada AK PARTİye söz söylerken aslında AK
PARTİnin arkasındaki iradenin, evet, sizler için de irade millettir
ama bütçe yapma iradesini verenin muhakkak millet olduğunu hatırlamak
lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve
şunu da ifade etmek isterim, Cumhuriyet tarihinde bunun bir örneği
yok. Yani, Cumhuriyet tarihinde arka arkaya, fasılasız on sekiz defa
bütçe yapan bir başka hükûmet söz konusu değil, bir başka parti
söz konusu değil. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Avrupada da yok,
dünyada da yok.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Evet, arkadaşlarım
doğru söylüyorlar, Avrupada da yok. Demokratik yollarla yani
sandıktan çıkarak seçimle gelen hiçbir Avrupa ve dünya ülkesinde de
şu anda örneği yok. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunun anlamını çok iyi anlamak lazım diye
düşünüyorum çünkü bunu anlamak milleti anlamaktır. Zira, ben
inanıyorum ki her bir arkadaşım, buradaki her bir milletvekili
arkadaşım siyaset yaparken kendine soruyordur: Ben niçin siyaset
yapıyorum? Bizi buraya getiren bireysel hikâyelerimiz var elbette ama
onun ötesinde her bir siyasi partinin kendi hikâyesi var ve kendi perspektifi
var. Ve bu perspektifin içerisinde de en önemlisi herhâlde hayallerinin gerçek
olması için iktidar olmayı başarmaktır. Yani bunun
fevkalade önemli olduğunu düşünüyorum.
Şimdi, dönüp bakalım yani bu on sekiz
senede -dile çok kolay geliyor ama- 6 defa milletvekili seçimi
yapmışız, genel seçim yapmışız, 2 defa
Cumhurbaşkanlığı seçimi yapmışız,
Halkın seçtiğini kastediyorum, Meclisi kastetmiyorum. 4 defa yerel
seçim yapmışız, 3 defa halk oylamasına gitmişiz; yani
on sekiz yılda 15 seçim yapmışız. Yani neredeyse bir buçuk
yılda bir seçim yapmışız ve her seferinde de buradan
birinci parti olarak çıkmışız, her seferinde. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Yani, şunu söylemek isterim: Bizim, tabii,
muhatabımız -her bir siyasi partinin birinci muhatabı-
millettir. Öyle baktığımız zaman bu, insanın gözünü
yaşartan bir şeydir. Partimiz adına inanılmaz gurur
vericidir ve bir efsanedir diye düşünüyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Dünya tarihi için,
dünya siyaset tarihi için, bu hâl bir efsanedir ve her seferinde milletimiz
tekrar, tekrar, tekrar kararını, iradesini ortaya koymuştur,
partimizi ve Sayın Cumhurbaşkanımızı desteğiyle
bizleri onurlandırmıştır.
Şimdi, burada yapılan konuşmalarda,
son dönemde, özellikle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden
sonra, kullanılan dilde muazzam bir itibarsızlaştırma var.
Bazı kavramlar seçilmiş, kodlamalar yapılıyor, bu
kodlamalar üzerinden konuşmalar yapılıyor. Bunları da
açacağız, bu kodlamaların ne anlama geldiğini de biraz
ifade etmek istiyorum ama itibarsızlaştırmak bence küçük bir
muhalefet türüdür yani. Çünkü insanlara meselemizi anlatmak için birbirimizi
değersizleştirmemiz gerekmiyor. Biz fikirlerimizi anlatalım, millet
kararını versin diye düşünüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi, dönüp baktığımızda
Türkiye'nin on sekiz yılı o kadar hızlı geçti ki
Ben de bu
partide başından beri çalışan kardeşlerinizden
birisiyim. Şimdi, 2002deki nüfusumuz 65 milyon, bugüne geliyoruz
nüfusumuz 83 milyon yani yüzde 30 bir artış var. Genç bir nüfus,
dinamik bir nüfus ve bununla da gurur duyuyoruz, bizim için çok büyük bir ümit
geleceğe dair olarak. Ve tabii ki artan bu nüfusla beraber yeni problemler
oluşuyor. Biz geldiğimizde, Türkiye'nin inanılmaz
yığılmış problemleri vardı, katman katman
problemler vardı. Biz, bir taraftan bu problemleri çözdük ama diğer
taraftan da hem kendimize yeni hedefler koyarak Türkiye'nin başka bir lige
çıkması için çok büyük bir gayret sarf ettik hem fikren, hem
Türkiye'nin varlığıyla alakalı, hem Türkiye'nin
gelişmişlik düzeyiyle alakalı. İşte, biraz evvel Efkan
Ala arkadaşımız ifade etti: Her alanda yalnız;
sağlıktan, ulaşımdan, eğitimden her konuya,
uluslararası hukuka kadar ve tabii ki kendi
yaşadığımız hayatımız içerisindeki süreçlere
dair. Anayasaya bakıyorsunuz değiştirdik, bireysel özgürlükler,
işte yasaksız bir Türkiye, daha ne olsun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yasaksız bir Türkiye. Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Başvuru
var da sonuç yok, sonuç.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Yani böyle
baktığımız zaman hukuk da dâhil olmak üzere Türkiye'de
fevkalade ilerlemelere öncülük etti AK PARTİ.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Anayasa Mahkemesi bir de cevap
verse, karar verse çok iyi olur ya.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Ve tabii ki statik bir
dünyada yaşamıyoruz, dünya da hızla değişiyor ve en
çok değiştiği süreçlerin içerisinden geçiyor.
Baktığımız zaman kavramların değiştiğini,
sınırların değiştiğini, uluslararası hukukta
bize referans olan kaynakların değiştiğini görüyoruz ve
artık Türkiye sadece bir pakta yaslanarak devam edebilecek bir ülke
değil. Dünya da böyle değil,. işte ülkeler içinde oldukları
yapıları -evvelden AETydi, Avrupa Birliği oldu- içindeki
varlıklarını sorguluyorlar: Kalsınlar mı, devam
mı etsinler? Yeni ilişkiler, yeni ağlar dünyada ortaya
çıkıyor ve doğal olarak da Türkiye, bu ilişki zeminlerinin
her birini değerlendirerek kendisine yeni konumlandırmalar
yapıyor.
Tabii ki, siyasetin birinci meselesi -işte
biraz önce ifade ettim- sorunları tespit etmek, günlük ve geleceğe
dair oluşan sorunları çözmek, çözme kabiliyetini, iradesini ortaya
koyabilmek. Biz bu manada, kısa vadeli çözümler kadar aynı zamanda
çok büyük tarihler telaffuz ettik. Mesela 2023 dendiği zaman, bunu ben
ilk duyduğumda demiştim ki: Ne kadar uzak bir tarih, biz o tarihi
görebilir miyiz? Bugün bakıyorum, işte 2023 kapımızda.
2053, 2071; bizler onlara büyük bir ihtimalle şahitlik etmeyeceğiz
ama bunların varlığı, bu ideallerin varlığı
Türkiye için fevkalade önemli. İşte Sayın
Cumhurbaşkanımızın yaptığı şey Türkiye
için bir gelecek ufku çizmiş olmasıdır, bir gelecek perspektifi
ortaya koymuş olmasıdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şimdi, pandemi günlerinde, geldiğimiz
şu günlerde dünyanın tartıştığı yeni bir
kavram var yönetilebilir demokrasi kavramı. Çünkü özellikle, pandemide
çok canı yanan ülkeler yanı başımızda,
gelişmiş ülkeler düzeyinde olan İtalya, işte İspanya,
onlara baktığımız zaman, bu ülkelerin geriye dönük olarak
en temel problemlerinden bir tanesi aslında uzun süreli hükûmetler
kuramamış olmalarıdır. Sadece onlar da değil,
bakın, mesela, Belçika, demokrasinin beşiği sayılan bir
ülke, aylarca hükûmetsiz kaldı. Hollanda, bir yıla yakın bir
süre hükûmetsiz kaldı. Almanya, en son seçimlerinde hükûmet kurmakta
zorlandı. Hatta, öyle bir tabloya geldi ki artık, Neonazi parti 2nci
parti durumunda, eğer mevcut sistemle devam ederse koalisyona alması
lazım; almasa, dışarıda bıraksa başka bir
problem. Yani velhasılıkelam, dünya artık kendi demokrasi
algısı üzerinde yeni şeyler konuşuyor, yönetilebilir bir
demokrasi üzerinde muhakeme ediyor. Mesela, Fransa ne yapıyor? 2 seçimin,
hem Başkanlık seçiminin hem de parlamento seçimlerinin tarihlerini
yakınlaştırmaya çalışıyor. İşte,
İtalyada bir kanun yapıldı, yüzde 40 oy alana hükûmet kurma
imkânının verilmesi tartışılıyor. Bunları
niçin söylüyorum? Bunları şunun için söylüyorum: İşte
Türkiye, tüm bunlar gelmeden evvel bu konularla alakalı meseleyi yaşayarak
gördü. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz bugüne
kadar hep birinci parti olarak geldik. Hiçbir şey değişmeseydi
de biz yine birinci parti olacaktık, yine iktidar olacaktık. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ama geldiğimiz
noktada yaşanan tecrübeler Türkiye için daha istikrarlı bir yönetimin
yani sandıktan çıkan bir hükûmetin önemini bizlere göstermiş
oldu, dünyanın aradığı bu acil çözüm meselesini biz
herkesten evvel görme imkânına sahip olduk.
Tabii, bu tartışmalar yani
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine dair
tartışmalar da yeni değil Türkiyede. Yani ta bakıyorsunuz
1920de çeviriler var, 70ler, 90lar
Bu konuya dair pek çok genel
başkan, başbakan hatta Cumhurbaşkanı düzeyinde bu
mevzuların çokça konuşulduğunu görüyoruz bugüne kadar. Fakat
tabii, bunu yapmak bizlere nasip oldu ama şu sürece bir bakmakta da fayda var
diye düşünüyorum yani nereden nereye gelindi. Biraz evvel 367den de
bahsedince Sayın Başkan, gelmemek ne mümkün. Çünkü burada herkesin
payı var yani iktidarın payı var ama muhalefetin de payı
var bu aşamaya gelmemizde. Şimdi, 61 Anayasasına bakıyorsunuz,
61 Anayasasında -malumunuz- çok sembolik bir Cumhurbaşkanı var.
82ye geliyoruz, çok güçlenmiş bir Cumhurbaşkanı hatta
parlamenter sistemin ruhuyla örtüşmeyecek kadar güçlenmiş bir
Cumhurbaşkanı. Ve sonra sayenizde 367 krizi diye bir şey
ortaya çıkıyor yani Türkiyenin izahı en zor krizlerinden bir
tanesi. Bir tarafında Parlamento var, bir tarafında Anayasa Mahkemesi
var, fevkalade bizim için aslında utanılacak bir krizdir 367 krizi.
Buradan çıkabilmek için Cumhurbaşkanını halkın
seçmesiyle alakalı bir Anayasa değişikliği ve bir
referandum yaptık. Peki ne olmuş oldu? Aslında çok
güçlenmiş olan bir Cumhurbaşkanını halk seçmeye
başlamış oldu. Orada Anayasa değişti ama ilk uygulamasıyla
beraber halk seçti yani adını söylemesek de aslında 367 krizi
bizi yarı başkanlık sistemine getirmiş oldu yani fiilen biz
oraya gelmiş olduk. Zaten kendi aramızda konuşulan bir meseleydi
-tabii, 15 Temmuza da geleceğim bununla alakalı- ve nihayetinde de
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmiş oldu.
Türkiye'nin siyasal tarihine baktığımız zaman, aslında
bu seyir tabii bir seyirdir yani bu manada birbirini tamamlayan, takip eden
siyasi olayların neticesinde, siyasetin, iktidarın, çözüm bulma
arayışlarının bir neticesi olarak buraya gelmiştir ve
millet de bunu takdir etmiştir. İşte, her seferinde bizim
gösterdiğimiz adaylara giderken sadece adaylarımızı
seçmekle kalmamış, bizim onlara anlattığımız
fikirleri teyit ederek sandıktan çıkmasına ve bunların
hayat bulmasına milletimiz vesile olmuştur, sebep olmuştur;
irade onların iradesidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Tabii, MHP Genel Başkanı Sayın Devlet
Bahçeli buradalar, kendilerinin müsaadesiyle 15 Temmuzla alakalı birkaç
şey ifade etmek istiyorum çünkü 15 Temmuz, bu manada Türkiye için çok
önemli bir dönüm noktasıdır. Hâlâ bu kürsülerde 15 Temmuzu küçültmek
üzere 20 Temmuz darbesi diye ifadeler kullanılıyor. Bu gerçekten
çok hazin bir ifadedir çünkü 15 Temmuz sadece bu ülkenin içerisinde var olan
bir grup darbeci asker ve sivilin yaptığı darbe girişimi
değil, ondan daha öte, aslında Türkiyeye dışarıdan
çok temel bir müdahaledir ve bu müdahaleyle beraber hem devlete hem millete
muazzam bir saldırı olmuştur. İşte, bu
saldırı neticesinde devleti tahkim etme ihtiyacı
doğmuştur ve aynı zamanda milleti tahkim etme ihtiyacı da
olmuştur. İşte, yapılan Anayasa
değişikliğiyle beraber, Sayın Devlet Bahçelinin ve
Sayın Cumhurbaşkanımızın, her iki partinin yan yana
gelerek yapmış olduğu bu Anayasa değişikliğiyle
beraber Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, devleti tahkim
eden bir sistemdir. Bu ittifak da milleti tahkim eden bir ittifaktır. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Sarih, net,
herkesin gözü önünde, herkesin ilkelerini ortaya koyduğu, neyin ne
olduğunun son derece net olduğu
Türkiye'nin geleceği için
devleti ve milleti güçlendirecek olan iradelerin yan yana gelmiş
olmasıdır.
Şimdi, tabii,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ilgili olarak kelime
oyunları yapılıyor, kullanılan ifadeler var. Genel Kurulda
artık duya duya, böyle ne diyelim yani bir tür virt olduğunu düşünüyorum
bunların. Bunlardan bir tanesi tek adam ifadesidir, çokça duyuyoruz.
Yani insan biraz tebessüm ediyor, gerçekten tebessüm ediyor. Bilemiyorum ama
bizim evde bile son kararı veren biri var yani evde ben kendim vermeye
çalışıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yani her yerde bir son kararı veren var. Soruyorum
herkese tabii ki, soruyorum. Ama yani siyasi partilerde işte genel
başkanlar var, bakıyorum partilerimiz içinde başkanlar var...
Sayın Genel Başkan, herhâlde bir tartışma olduğunda
dinlersiniz herkesi ama nihai kararı siz verirsiniz diye düşünüyorum.
Bütün siyasi partilerde böyledir, bu başka türlü yönetilemez. Bütün
topluluklarda, ortak, kalabalık olan bütün topluluklarda, hepsinde son,
nihai kararı veren birisi vardır. İşte Sayın Binali
Bey de buradalar, Başbakanlık yaptılar, bizi teyit edeceklerdir
diye düşünüyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yani Türkiyede daha evvel Başbakan ve bakanlar
çeliştiği zaman
Herhâlde Sayın Başbakanın en son
kendi verdiği karar -başını sallıyor- onun vermiş
olduğu karar hayat buluyordur diye düşünüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Denebilir ki: Efendim, daha evvel
bir cumhurbaşkanı vardı -yetkileri çok abartılı- her
şeyi oradan beklediğimiz bir cumhurbaşkanı vardı, hani
belki bir ümit veto ederdi falan, bir şey olabilirdi.
Cumhurbaşkanı ve Başbakan meselesinde de şunu hepimiz
biliyoruz ki, öyle ya da böyle günün sonunda Cumhurbaşkanı yetkileri
artırılmış bile olsa sembolikti yani son kararı veren
Sayın Başbakandı. Şimdi, buradan şunu
söyleyeceğim yani bütün sistemlerde, bütün düzenlerde son kararı
verenin bir kişi oluyor olmasına asla ve asla tek adamlık
denilemez yani bunun böyle ifade ediliyor olması da hayatı da,
siyaseti de bilmemektir diye düşünüyorum; başka izahı olamaz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Şimdi,
Almanyaya bakıyorum, Almanyada herhâlde herkes Merkelin adını
biliyor, bir tek o var. Fransada bir yarı başkanlıktan
cumhurbaşkanı var ama başbakan da mevcut fakat başbakanı
tanıyan olduğunu zannetmiyorum. ABDde, malum işte, Trumpı
bütün dünya biliyor. Yani velhasılıkelam sonuç olarak yönetilen bir
mekanizma varsa o mekanizmanın başında da bir başkan
vardır nokta. Bunun yolu yoktur ve o bir kişidir, bin kişi
değildir, yüz kişi değildir sadece bir kişidir.
Şimdi, gelelim, çok söylediğiniz, çok
cafcaflı, janjanlı bir ifade var: Güçlendirilmiş parlamenter
sistem. Şimdi, bu parlamenter sistem meselesi, güçlendirilmiş
parlamenter sistem deyince bir defa ön kabul olarak daha evvel içinde
olduğumuz parlamenter sistemin sorunlu olduğunu kabul ettiğiniz
anlamına geliyor, bir sorundu yani burası. Bu parlamenter sistemde,
bu ülkenin yönetilmesinde bir ton sorun vardı. Bugüne kadar AK PARTİ
geldi de her seçimi kazandı, kazandı, kazandı da bu parlamenter
sistem işler hâle geldi Türkiye'de, onu görmemiz lazım yani. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ gelinceye
kadar işlemiyordu; ha bire bir takılma, takılma, takılma;
darbeler, koalisyonlar, yürümeyen bir sistem ama her zaman Sayın
Cumhurbaşkanımızı, bir Tayyip Erdoğanı bulma
şansına sahip değil yani bu Türkiye. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi, diyorsunuz ki: Güçlendirilmiş
parlamenter sistem. Peki, tamam. Bunu anlattığınızı
hiç görmedim ben. Ne getirecek yani bu güçlendirilmiş parlamenter sistem
ne getirecek ve bunu nasıl getireceksiniz? Meclisin hâli ortada. Anketlere
siz de bakıyorsunuz herhâlde, biz de bakıyoruz; bir seçim daha olsa
tablo böyle olacak yani sonuçta. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Nasıl getireceksiniz? Ha, diyelim ki bu hayalî
şeyinizin etrafını falan oluşturdunuz; şekli,
şemaili belli oldu, biraz daha anlaşılır bir hâle geldi;
peki, bunun için neden insanlara, milletimize bir Anayasa
değişikliği gerektiğini söylemiyorsunuz? Bu Anayasa
değişikliğinin bu Mecliste beşte 3 çoğunlukla geçmesi
gerektiğini niye söylemiyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Eğer 400 oy alamazsa bunun referanduma gitmesi
gerektiğini niye söylemiyorsunuz? Yani sanki seçim olacak, milyonda bir
ihtimal siz kazanacaksınız, ertesi gün de bu sistem gelecek gibi bir
anlatım var Türkiye'de. Neden bir hayali -yalan demek istemiyorum-
böylesine satmaya, anlatmaya çalıştığınızı
gerçekten anlayamıyorum. Zaten, literatüre bakıyorsunuz böyle bir
şey var mı diye, yok; herhâlde bu sizin icadınız. O yüzden
ben sizleri Türkiye siyasetinin gerçeklerine davet ediyorum, anayasa hukukunun
gerçeklerine davet ediyorum ve hayal dünyasında yaşamamaya davet
ediyorum çünkü siyaset fevkalade ciddi bir iş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, Başkanım, bunlar hayal peşinde.
sesi)
Şimdi, tabii, bunlar ham hayaller yani
hakikaten çok ham. Ben hayali seven birisiyim, şimdi hayallere de
geleceğim hatta bir masal anlatacağım ama bunlar ham hayaller.
Hayallerin gerçek olabilmesi için ayakları yere basmalı, hukuk
sistemi içerisinde onların yeri olmalı, uluslararası mevzuatta
yeri olmalı ki bunlar hayat bulabilsinler. Ve şunu görüyorum, ifade
etmek isterim: Doğrusu, şu var, hep Biz iktidara gelirsek
diye
başlayan cümleler var oysaki insanlar muhalefette sizin ne
yapacağınızı görecekler yani iktidardayken değil,
muhalefetteyken iktidar olma hâliniz ancak ortaya çıkabilir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Eğer hayal
satarsanız, doğruyu söylemezseniz bu nasıl hayat bulabilir ki,
yani böyle bir şey mümkün müdür acaba?
Şimdi, bir başka sevdiğiniz kavram:
Vesayet kavramı. Çok seviyorsunuz. Hani biz vesayetten çok çekmiş
insanlarınız, vesayetin ne olduğunu gayet iyi biliyoruz.
Vesayetle beraber kullandığınız başka kavramlar var.
Vesayet, atanmışlık
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Şimdi de biz çekiyoruz.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Ah ah, geliriz
şimdi oraya. İnsicamımı bozmayayım diye cevap
vermiyorum.
Vesayet, atanmışlık ve
seçilmişlik diye böyle ayrımlar yapıyorsunuz. Şimdi,
vesayet kelimesinin anlamı tamamen ters olarak kullanılıyor. Biz
ne anlıyoruz vesayetten, ne anlıyorduk yani, neyi
değiştirdik? Türkiyede vesayeti kaldırdık ve neyi
kaldırdığımızı anlamanızı istiyorum.
Anayasa ve kanunların, hukuk düzeninin
kişilere ve kurumlara verdiği yetkiler var. Eğer, bu yetkilerin
dışına çıkılırsa
Türkiyede biz iki şeyin
vesayetinden bahsettik, askerin ve yargının vesayetinden bahsettik.
Yani neydi burada? Aslında asker, Genelkurmay Başkanı o dönem,
kuvvet komutanları silahın da gücüyle kendilerine verilmeyen bir gücü
kullanıyorlardı, siyaset yapıyorlardı. Aynı şeyi
biz yargı mensuplarında görüyorduk. O yüzden buradaki mesele
-vesayetle alakalı mesele- bir anayasa hukuku içerisinde insanların
kendilerine verilen yetkileri kullanmalarına nasıl vesayet dersiniz
yani? Olacak şey midir bu? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Cumhurbaşkanı yetkisini kullanıyor,
vesayet diyorsunuz. Yani hiç akıl alacak bir şey değil.
Türkiyede vesayet yerle yeksan olmuştur, olmuştur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Askerî bürokrasi için de böyledir,
yargı bürokrasisi için de böyledir. Bizim amacımız hukuk düzeni
içerisinde herkesin Anayasanın ve kanunların kendilerine vermiş
oldukları görevleri yapmalarıyla alakalıdır.
Atanmış Bakanlarımız konuşurken
Atanmış,
seçilmiş
Hakikaten tuhaf buluyorsunuz ya bunu. Biraz da böyle zorlayan
bir ego içerisinde bunlar söyleniyor. Şimdi, buradaki mesele
Buraya, bu
kürsüye gelen bakanlarımıza onu söylersin, bunu söyleyemezsin.
Anayasa, bakanların buraya hangi şartlar altında geleceğini
söylüyor. Ya, bakanlar hangi zamanda, ne zaman buraya gelebilirler bunu ifade
ediyor. Bir bakan, kendisine verilmiş olan anayasal bir yetkiyle buraya
geldiği andan itibaren -kendisi zaten onlar burada yemin etmişlerdir,
kendilerinin yargılanma usulleri özel usullere tabidir- bir
milletvekilinin sahip olduğu haklara sahiptir ve milletvekili neyi
söyleyebiliyorsa bir bakan da bu kürsülerden aynı şeyi söyler,
söyler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiye'deki
atanmış meselesi kavramı sizin ifade ettiğiniz gibi
değildir. Yani Cumhurbaşkanının yetkilendirdiği
atanmışlıktan bahsetmiyoruz. Orada hukuka dayanan bir
yetkilendirme vardır ama diğer atanmışlıkta görevini
kanundan almayan insanların yaptığı uygulamalardan
bahsediyoruz.
Sürem de azalıyor. Bunlar tabii, çok sekter,
böyle takıntılı ifadeleriniz. İfade olduğunu da
sanmıyorum yani sizi destekleyenler bunlardan, bu tartışmalardan
haz alabilir. Mesela Diktatör bozuntusu. Yani insan böyle bir ifade
duyduğu zaman üzülüyor, hakikaten üzülüyor. Çünkü bakın, eğer
bir yerde su bulamazsanız teyemmüm edebilirsiniz yani su olmadan toprakla
abdest alınabilir ama suyu gördüğünüz anda abdest bozulur, kural
budur. Eğer bir yerde sandık varsa, özgür seçim varsa diktatörlükten
bahsedemezsiniz. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Hem Kararı millet versin. diyeceksiniz ama
diğer taraftan da milletin verdiği kararın neticesine
diktatörlük diyeceksiniz. Bu nasıl bir muhakemedir? Yani
inanılır gibi değil. (Gürültüler)
Şimdi şuna geliyorum: Peki bu nedir?
Değerli arkadaşlarım, bu bana sorarsanız iktidar olmak
isteyen bir partinin yapmayacağı bir iştir; bu bir devlet
düşmanlığıdır. Devletin kurumlarına
düşmanlık ederek bu işleri yapamazsınız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Burada
yaptığınız konuşmalarda en hazin olan da
milletvekillerini ve Parlamentoyu değersizleştirmek üzere
yaptığınız konuşmalardır. Sonuç olarak, bu ülkeyi
kim yönetirse yönetsin, bu ülkenin Cumhurbaşkanlığı
makamı, bu ülkenin Parlamentosu her şeyden kıymetlidir, her
şeyden. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunu
değersizleştiren bir tavır içerisinde asla olunamaz. Ha, bunun
yanında milletin de değersizleştirildiği durumlar var.
Mesela, Öğretmenler Gününde -anne babası da öğretmen biri
olarak insan üzülüyor- Öğretmene bakacağız, kime oy veriyorsa
ona göre değer vereceğiz. Eğer bize oy vermiyorsa
öğretmenden saymayacağız. Böyle bir şey olabilir mi?
Sanatçı
Eğer yalakaysa Yalakadan sanatçı olmaz. Yani
eğer sanatçı bir fikrini söylemişse, bizden yanaysa yalaka
oluyor, sizden yanaysa, bilemiyorum artık ne oluyor? onun
adı nedir, bilemiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Doktorlar var.
Doktorlar bu ülkede çok büyük hizmetler ediyorlar şu günlerde. Doktorlarla
ilgili ifadeniz de çok enteresan; onlar cumhuriyetin yetiştirdiği
doktor, aman bize değmesin. İşiniz düştüğü için
cumhuriyetin yetiştirdiği doktorlar.
Değerli
arkadaşlarım, biz diyoruz ki bu ülkede mesleği, işi ne
olursa olsun herkes kıymetlidir, verdiği oya bakmaksızın
her bir vatandaşımız bizim için fevkalade kıymetlidir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi,
şunu söyleyeceğim: İşte, bu -hani dedim ya biraz evvel- muhalefette
olma hâlidir iktidar hayalini vatandaşta kurduran. Yani Bunlar iktidar
olabilir mi, bunlar devlet olabilir mi? hayalini kurduran şey muhalefetin
tavrıyla, ne yaptığıyla alakalıdır.
Şimdi, bir
defa, bakıyorsunuz, çok kolaj bir görüntü var, çok kolaj. Aslında
kolaj işlerde herkes özgünlüğünü muhafaza eder, onların yan yana
gelmesiyle farklı bir görüntü ortaya çıkar. Ama maalesef öyle bir
birliktelik göremiyoruz, bir karmaşa görünüyor, bir karmaşa. Örneğin,
bu karmaşa içerisinde, evvelden -ben hatırlıyorum- 2015
seçimlerinde HDPnin merkeze gelmesi konuşulurdu. Hatta CHPnin bir genel
başkan yardımcısı ne demişti? Oyumuzun 1 tanesi
CHPyeyse, 1 tanesi HDPye. Öyle bir trend, bir gayret vardı AK PARTİyi
göndermek için her şeyi yapalım ama bu arada da HDP Türkiye partisi
olsun, merkeze gelsin. diye. Bugün görüyorum ki bugünkü
tartışmalarda -şu anda- CHPnin HDPleşmesi
tartışılıyor. Şu anda bunu görüyoruz, şu anda
bunu görüyoruz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, çok
sevdiğim bir şeye geleceğim: Kurşun Asker. Sayın Genel
Başkana teşekkür etmem lazım. Geçen gece açtım şu
Kurşun Asker masalını -çocukken okumuştum- bir daha bir
okuyayım dedim yani Kurşun Asker nasıl bir masaldı? Ama
ondan evvel, Aliya İzzetbegoviç -Allah rahmet eylesin- diyor ki Çok
daraldığım zamanlarda çocuklara giderim, bazen entelektüellerle
konuşurum fakat entelektüellerde had safhada bir tarafsızlık
şeyi vardır, onun arkasına gizlenen bir hâl vardır. Ama
çocuklara gittiğim zaman, çocuklar, özellikle ülkeleri hakkında her
zaman çok net düşünürler ve taraflı ama adil, doğru
düşünürler. Ben tarafsızım, savaş beni ilgilendirmiyor,
ben böyle şeylerin üstündeyim. diyen çok entelektüel gördüm. Her zaman da bir
şeylerin üstünde veya dışındadırlar. Çocukların
öldüğü, kadınların tecavüze uğradığı böyle
zamanlarda hep nedense tarafsız kalıyorlar ama çocuklara
sorduğumda onlar taraflılar, memleketten taraflar. diyor,
memleketten taraflar.
Şimdi, değerli arkadaşlarım
-Sayın Başkanım, inşallah süremi azıcık
uzatırsınız- burada bir masal anlatmak istiyorum: Kurşun
Asker masalını çok sevdim. Kurşun Askerde bir çocuk,
kurşun askerlerle oynamayı çok seviyor. Askerlerinden bir tanesinin
de bir bacağı yok. Oyuncaklarını dizerken her zaman
bacağı kırık olanı alıp en öne koyuyor ve ona
diyor ki: Sen çok cesursun, bir bacağın yok ama sen en iyi askersin
ve sen çok cesursun. O askerini bir gün alıp pencerenin kenarına
koyuyor, rüzgâr onu aşağıya düşürüyor. Çok yağmur var
o gün. İki yaramaz çocuk askeri alıyorlar, bir kâğıttan
kayığa koyuyorlar. Kayığın içerisinde, yağmurla
beraber önce kanalizasyona, sonra denize gidiyor bizim küçük kurşun asker.
Bu arada evde aranıyor tabii, bulamıyorlar. Yakalıyor bir
balıkçı, alıp getiriyor, tuhaf ama aynı mahalleye, kendi
mahallesine getiriyor. Evin aşçısı da o balığı
satın alıp eve getiriyor. Açıp bakıyorlar Aa!diyorlar,
inanamıyorlar, kurşun asker orada, onun içine saklanmış.
Tabii çok seviniyorlar, biraz da kurusun diye şöminenin üzerine
koyuyorlar. Bu arada da kurşun askerin en büyük hayali
Tabii biraz uzun
ama kısaltalım masalı; geceleri konuşuyorlar, bir
kâğıttan balerin var, onu çok seviyor; en büyük hayali o balerinle
yan yana olabilmek. Bir de bakıyor ki hayali gerçek olmuş yani
kurşun askerin yanında o kâğıttan balerin var. Fakat
kâğıttan balerin birden yine rüzgârla yanan şömineye
düşüyor ve yanmaya başlıyor. İşte o zaman kurşun
asker o ateşin içerisine atlıyor ve o sevdiği kâğıttan
balerini kurtarmaya çalışıyor, kurtarıyor. Kurtarırken
de ayakları eriyerek birleşiyor. Biraz sonra gelen çocuk, askeri ve
balerini alıp hiç ayrılmayacak bir şekilde şöminenin
üzerine bırakıyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bakın, bize aşağılamak için
kullandığınız kurşun askerin anlamını
bence bilmiyorsunuz, masallardaki anlamını bile bilmiyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Sayın
Başkanım, toparlayacağım.
Masallardaki anlamı şudur:
İnandığı şeyler için vazgeçmeyen, yolculuğunu
önemseyen ve asıl sevdası için yanmaya hazır olan insanları
ifade ediyor kurşun asker, sevdası için. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET KAYA (Trabzon) On sekiz yıldır
masal anlatıyorsunuz.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Benim aslında
biraz daha notlarım var ama toparlayacağım.
Değerli arkadaşlarım, ben şunu
görüyorum: Hukuka ait kavramları kullanıyorsunuz, bilmiyorsunuz,
yanlış kullanıyorsunuz; vesayetin... Hukuka ait kavramları
yanlış kullanıyorsunuz. Sayın Genel Başkana
okuyacaktım burada haramzadeyi geçen çokça ifade ettiniz. Haramzadenin
sözlük anlamına baktım Sayın Başkan, bence korkunç bir
anlamı var, onları burada telaffuz etmemelisiniz ve bu ülkeden özür
dilemeniz lazım diye düşünüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu ülkenin değerleriyle
alakalı kavramları, zinhar onları da zaten bilmiyorsunuz.
Gerçeği bilmiyorsunuz, işte ispat ettim, masalları da
bilmiyorsunuz, masalları da bilmiyorsunuz örnek verirken. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Son cümle yine
Sayın Genel Başkanın konuşmasından, diyor ki
Sayın Genel Başkan: Biz, sandıkta demokrasiden yana olanlar
birleştiği zaman -arada boşluk var- dünya siyasi tarihinde
otoriter bir rejimin demokratik yollarla dönüştüğünü göreceksiniz.
Ben de diyorum ki: Günaydın, dönüştü, dönüştü. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Türkiyede AK PARTİ
geldiğinden beri demokratik bir rejim var, gün ve gün kalitesi artan
demokratik bir rejim var; vesayet son buldu, yasaklar son buldu.
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti diyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Bir cümle Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Elbette, bütçemizin
tüm halkımıza hayırlı uğurlu, bereketli
olmasını diliyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Gerek
yoktu ya! Bütçeye ne gerek vardı!
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Bir teşekkür
edeceğim. Mecliste görev yaparken bize çay getiren, temizleyen
-doktorlarımız, kavaslarımız,
arkadaşlarımız, polisler, idare amirleri çok büyük bir görev
kadrosuyla buradaydı- yani çalışan herkese de teşekkür
ediyorum.
Hayırlı seneler diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özel
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Bursa Milletvekili Efkan Ala ve Tokat Milletvekili
Özlem Zenginin 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 231 sıra sayılı 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin tümü üzerindeki
son görüşmelerde AK PARTİ Grubu adına yaptıkları
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Şimdi, Sayın Efkan Alayı dinlerken
bir anda -saati de denk geldi- sanki yanlışlıkla açıp da A
Haberde bir spikeri dinliyormuş hissiyatına kapıldık. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Eğer hayatta sadece A Haberin
yaptığı montajlardan, iftiralardan ve hakaretlerden ibaret o
bültenleri izlerseniz, Efkan Ala gibi bir kürsü performansı göstermek
mümkün. Ancak Sayın Efkan Ala, üniversitelerin açılmasıyla
övünürken sanki bugünkü gazeteler Efkan Alaya cevap için çıkmış
gibiydi.
İBRAHİM HALİL YILDIZ
(Şanlıurfa) Soytarı!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Açık 200ün üzerindeki
üniversite. O üniversitelerde atadığınız,
sırtını sıvazladığınız, gaflarına
sahip çıktığınız, biz eleştirince
arkaladığınız adamlardan biri, AK PARTİli, MHPli,
CHPli, İYİ PARTİli, HDPli milyonlarca anne babanın
evlatlarına benim burada tekrarlamaktan utanç duyacağım sözler
söylediler. Toplumdan gelen tepki, lütfen
Daha önce Googleı Abdülhamit
icat etti. dediğinde sahip çıktığınız
İstanbul Sözleşmesi uygulanmaya devam ederse çok kan akar. dediğinde
görevden almadığınız birisine, size soruşturma açtırmış
Efkan Ala diyor ki: Cumhuriyet Halk Partisi sabıkayla temiz
kağıdı alamaz. Temiz kağıdı alıp
almayacağımıza yapılacak ilk seçimlerde millet karar verir
ama siz, yaptığınız bu atamalarla, bu hakaretle
bırakın milletten
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) On iki gün boyunca
hakaret duyduk sizden; millete hakaret, değerlerimize hakaret!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bırakın temiz
kağıdını, son seçimde size oy veren AK PARTİli
annelerden, babalardan öncelikle helallik alamazsınız, helallik. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ülkeyi vesayetten kurtardık. diyorsunuz.
Vesayetten ne anladığınıza cevabı ve nereden
baktığınıza cevabı aslında sizden sonraki
konuşmacı Özlem Hanım verdi. Siz yargı vesayetinden
bahsediyorsunuz, siz asker vesayetinden bahsediyorsunuz, bu vesayetlerle
çarpıştığınızı söylüyorsunuz; Cumhuriyet
Halk Partisi yetkiyi bir şahıstan alıp saraydan alıp halka
vermiş bir siyasi geleneğin sahibi olarak her türlü vesayetle
çarpışmayı bildi.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) 28 Şubatta onun
için mi
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ancak siz, yargının
üzerinde tek adam vesayeti kurdunuz, yasamanın üzerinde tek adam
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, çok
rica edeceğim, Sayın Grup Başkanına gösterdiğiniz
anlayıştaki gibi kesmeden olursa
BAŞKAN Aynı, devam ediyoruz ama
azaldı süre.
RECEP ÖZEL (Isparta) İki dakika verdi ya ona.
İki dakika fazladan verdi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ve yargıyı bir
vesayet kurumu olarak görüyorsunuz. Bu, hukuk devletlerinde olacak bir iş
değil. Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasa Mahkemesine gitmesini vesayet
olarak nitelendiriyorsunuz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) 367den
367.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama esas vesayet, dev
projeleri verdiğiniz 5li çeteye finans sağlayanlar ile Türkiye
Cumhuriyeti devleti arasında bir çelişki olursa Türk mahkemelerini
değil de Londra mahkemelerini yetkili kılmaktır vesayete boyun
eğmenin daniskası. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, Sayın Başkan, elbette bu
Meclis kürsüsünde akıl almaz şeyler duyduk. Avrupa Birliğiyle
imzayı biz attık. diyor. 1963teki İnönünün imzasını
kastediyor olmalı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitireceğim efendim.
Ama herkes biliyor ki Avrupa Birliğiyle
imzayı İnönü attı. Türkiye'nin görev yapan tüm
başbakanları iyi kötü burada yol yürüdü ama Avrupa Birliğiyle
köprüleri atmak sizin başbakanlarınıza, sizin
Cumhurbaşkanınıza nasip oldu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi Muhtar bile olamaz. ifadesi
Bari
gözümüzün içine baka baka bunu söylemeyin. Elbette Muhtar bile olamaz. diye
bir karar vardı. Cumhuriyet Halk Partisi 22nci Dönemde buraya geldi, 2
parti vardı. Bu partilerden bir tanesinin Genel Başkanı
milletvekili olamamıştı çünkü anayasal engel vardı,
hakkında da verilmiş karar. Cumhuriyet Halk Partisi önce Adalet ve
Kalkınma Partisiyle birlikte Anayasa değişikliği
yaptı, o anayasal engeli kaldırdı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika
Tamamlayalım lütfen Sayın Özel.
(AK PARTİ sıralarından Milletin
gücü, milletin! sesi)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sonra Siirtteki kendi
seçilmiş milletvekilini de istifa ettirerek AK PARTİninkilerle
birlikte, Anayasaya göre ara seçim zorunluluğu doğdu ve yapılan
o ara seçimde partinizin Genel Başkanı önce milletvekili, sonra
Başbakan oldu. Bunu, hiç değilse, Cumhuriyet Halk Partisinin
göstermiş olduğu bu demokratik olgunluğu ve demokrasiye
yapmış olduğu bu katkıyı öveceğinize, bunu bile
Cumhuriyet Halk Partisini eleştirmek için söylüyorsunuz. Bu Siirt
dendiğinde Sayın Efkan Ala, bir Siirt üçlemesi damgasını
vurmuştur Türkiye siyasetine. Siirt meydanında okunan bir
şiirden dolayı siyasi yasak, Siirtteki milletvekillerinin istifa
etmesi üzerine milletvekili olarak aşılan ve Başbakan olunan bir
hikâye ve son seçimlerde Siirt halkının seçtiği Belediye
Başkanına kayyum atayacak bir noktaya savruldunuz siz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Son olarak, dün, Sayın
Erdoğan çıkmış Türkiyedeki muhalefet beşinci kol
faaliyetidir. diyor.
Sayın milletvekilleri beşinci kol
faaliyeti lafını alkışlamadan önce bir dönüp
bakarsanız, 1937 Madrid Kuşatması, diktatör Franco şunu
söylüyor: Dört koldan Madridi kuşattık, beşinci kol içeride
çalışıyor. diyor; casusları, hainleri ve yerel iş birlikçileri
söyleyerek. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı çıkıp ülkenin muhalefetine
beşinci kol derse, o lafı aldığı,
kullandığı Francoyla bir anılırsa, ona da cevap
verilirken diktatör bozuntusu denirse, orada düzeltilecek tek kelime
vardır. (AK PARTİ sıralarından Hadi oradan! sesleri,
gürültüler) Geri alınması gerekir, geri alıyorum, bozuntu
kısmını geri alıyorum, diktatör sizin olsun. (CHP
sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Bidenden medet umdunuz.
BAŞKAN Sayın Oluç
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
biz de istemiştik.
BAŞKAN - Vereceğim sırayla
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Özgür Bey sataşmadan söz almasına rağmen sataşarak bize bu
hakkı verdi. Yani, ben bu konuşmaya
BAŞKAN - Bir saniye
Vereceğim
sırayla
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
burada söz istiyoruz.
BAŞKAN Çok güzel de Sayın Türkkan,
burada bir sıra var önümde, ona göre gidiyorum, görüyorum burada. Yani,
siz isteyince hemen hepsinin önüne mi almamız gerekiyor?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sırayı
doğru yapmanız lazım, istediğimiz o.
BAŞKAN Tamam, sıraya göre gidiyoruz.
Sıra Sayın Oluçtaydı, Sayın Oluç dedi ki Sayın Turan
olabilir. Tamam, devam ediyoruz. Son sözü siz istediniz, en son.
Sayın Turan, buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Efendim, sataşmadan
söz istiyorum. Takdir ederseniz kürsüden, takdir ederseniz buradan
konuşayım.
BAŞKAN - Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasında AK PARTİye sataşması
nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii ki Sayın Genel Başkanlar da
başta olmak üzere saygıyla selamlıyorum.
On beş günlük bütçe görüşmelerinin sonuna
geldik. Öncelikle, samimiyetle AK PARTİ Grubunu ve MHP Grubunu
canıgönülden hassaten tebrik ediyorum şundan dolayı: Şu
tartışmalara Sayın Genel Başkanlar şahitlik etti ancak
biz çok daha ötesini, çok daha ağırını, çok daha
sabırlı olmak kaydıyla her gün dinlemek zorunda kaldık.
Oysa bu kürsünün bir usulü, bir adabı vardır. Az önce kıymetli
Grup Başkan Vekili konuşurken bize saygısı yok, Meclise
saygısı yok; her gün bağırır, bunu biz biliyoruz ama
bari yanınızda Sayın Genel Başkan var, insan
bağırmaz. Hurdacı bağırır, sarraf
bağırmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler) Niye bağırıyorsunuz?
Efendim, Efkan Ala Bey âdeta A Haberi
anımsatırcasına bir konuşma yapmış. Zannedersem
Özgür Beyin bu ilk esprisi. Bu nasıl bir espridir? Bunun neresine cevap
vereyim? Ben de size şimdi 10 tane televizyon kanalı sayıp Siz
de bunların borazanı gibisiniz. diyeyim; anlamı yok,
yanlış. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler) Bu üslup, üslup değil. Üslup,
medeniyettir. Üslup, insanın kendi kimliğidir. Sayın
Başkan, Sayın Genel Başkan; CHP, sizin 10 seçiminize
rağmen, tarihinde doksan yıla rağmen neden iktidar
olamıyor? diyorsanız cevabı yanınızda. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu üsluba millet evet demez, bu
yaklaşıma insanlar evet demez.
Bakınız, az önce yine Sayın Grup
Başkan Vekili sizin yanınızda -beklerdim ki siz uyarın,
sözünü kesin, Bize yakışmaz. deyin, bunu beklerdim- diktatör
vurgusu yaparak Sayın Cumhurbaşkanına atıfta bulundu. Dün
de konuşma yaptı. Ama şaşırmadık,
alıştık biz bunlara çünkü siz konuşsanız da
konuşmasanız da, iftira atsanız da atmasanız da bu millet
size otuz yıldan beri, elli yıldan beri kerhen yüzde 25 oy verdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Turan, tamamlayalım
lütfen.
BÜLENT TURAN (Devamla) 26 yapmadı,
yapmayacak. Siz Menderese diktatör dediniz, siz Özala diktatör dediniz,
siz Erdoğana demezseniz biz üzülürüz, iyi ki dediniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Sizler kadını
başörtüsüyle üniversiteye sokmayacaksınız, diktatör biziz.
Sizler erkeği sakalıyla işe sokmayacaksınız, diktatör
biziz. Sizler 15 Temmuzda tatile gideceksiniz, kahve içeceksiniz; diktatör
biziz. Sizler 367yi icat edeceksiniz, demokrasiyi yok edeceksiniz; diktatör
biziz. Sizler 28 Şubatın başmimarı olacaksınız,
diktatör biziz. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Bakınız, siz, kurban olun bu diktatöre, kurban
olun.
Değerli arkadaşlar, millet kimin diktatör
olduğunu, kimin diktatör olmadığını çok iyi biliyor.
Sizler bu anlayışla Türkiye'nin en istikrarlı partisi olmaya,
oyunu artırmamaya, aynı şekilde elli yıl, yüz yıl
boyunca aynı oranlarda olmaya devam edeceksiniz. Tüm partiyi kapatın,
hepiniz istifa edin, zaten yüzde 25 alırsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Devamla) Gazi Mustafa Kemalin hangi
şartlarda partinin Genel Başkanı olduğunu herkes biliyor
ama siz hangi şartlarda Genel Başkan oldunuz, yine bu millet biliyor.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Son bir dakika Sayın Başkanım.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Sayın Başkan
BAŞKAN Gel, sen yönet o zaman.
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Devamla) Bütçemizin
hayırlı olmasını ümit ediyorum.
Daha saygın bir muhalefete bizim de bu ülkenin
de hakkı var diye düşünüyorum. Saldırmayan, hakaret etmeyen,
kendi ülkesinin Cumhurbaşkanını 15 defa seçim almasına
rağmen tebrik etmeyip daha kesinleşmeyen sonuçlara rağmen
Bidenı tebrik eden değil, kendi ülkesinin seçiminden sonra seçilen
Cumhurbaşkanını tebrik eden muhalefete bu ülkenin ihtiyacı
var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İktidarı dışarıda değil burada arayana, Meclise
saygı gösterene, seçilmişe seçime kadar evet demeyi bilene bu
ülkenin ihtiyacı var. Ekonomik sorunlar var, sıkıntılar
var; baş tacı ama kaptan sağlam, çözecek olan siz değilsiniz,
yine biziz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu kadar
sıkıntı var ama anketlerde hâlâ oyunuz artmıyorsa bir defa
bir aynaya bakın, bir defa bir üslubunuza bakın.
Bağırdınız on beş gün, konuştuk iki dakika.
Ben tekrar AK PARTİ Grubunu tebrik ediyorum
sağduyusundan dolayı.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Oluç, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
4.-
İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin 230
sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 231 sıra sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin tümü üzerindeki son görüşmelerde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, şimdi, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Zengin konuştu.
Şöyle bir sorununuz var, birinci olarak onu söyleyeyim:
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini tartışıyoruz,
tartışacağız. Siz bu tartışmayı yani siyasi
bir tartışmayı yani belki siyaset bilimine ait olan, belki
gündelik siyasete ait olan bir tartışmayı
yaptığımız için bunu bir itibarsızlaştırma
olarak algılıyorsunuz. Ya, bu kadar entelektüellikten uzak bir
değerlendirme gerçekten olamaz; birincisi bunu söyleyeyim. Böyle bir tartışmayı
yapmak niye itibarsızlaştırmak oluyor? Siz öyle
bakıyorsunuz demek ki sorun bu. Biz siyaset tartışıyoruz.
İkincisi, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemini tartışırken birkaç konuyu ifade ediyoruz,
itibarsızlaştırmakla alakası yok. Diyoruz ki biz, kuvvetler
ayrılığını -yargı, yasama, yürütme- tek
kişide birleştirdiniz. Ya, kuvvetler
ayrılığını ortadan kaldırdınız,
demokrasinin en temel konularından bir tanesidir diyoruz, bunu
tartışıyoruz. Denge, denetleme mekanizmalarını altüst
ettiniz, işlemez hâle getirdiniz diyoruz, bunu
tartışıyoruz. Hukukun üstünlüğünü yok ettiniz diyoruz, bunu
tartışıyoruz. Şimdi, bunlar,
tartıştığımız şeyler, gündelik siyasetle
doğrudan ilgili şeyler, bunun itibarsızlaştırmakla
alakası yok. Eğer, bütün bunları yapıp da savunuyorsanız
o zaman gerçekten itibarsız olan bir yerde duruyorsunuz demektir, onu
tespit edelim. (HDP sıralarından alkışlar)
Şimdi, vesayetin en basit tanımı
nedir? Halkın iradesini tanımamak ve çiğnemek, en basit ifadesi
budur vesayetin. Ya, 54 tane belediyemize, halkın seçtiği
belediyemize kayyum atadınız; seçim adaletini, seçim hukukunu,
sandık hukukunu çiğnediniz bir de Vesayeti biz ortadan
kaldırdık. diyorsunuz. Vesayetin en büyüğünü siz
yaptınız ve hâlâ da bunu savunuyorsunuz. (AK PARTİ ve HDP
sıralarından gürültüler )
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) . Bakın,
diyorum ki size, seçim hukukunu, sandık hukukunu ortadan
kaldırdınız. Bu kadar önemli bir şeyi size suçlama olarak
yöneltiyorum, hiç yüzünüz kızarmıyor, rahatsız olmuyorsunuz ya.
(HDP sıralarından alkışlar) Vesayetin odağı
sizsiniz, yeni vesayet odağı siz oldunuz; bu çok açık ortada.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Üçüncüsü, bakın -bir de laf atıyorsunuz
ya- bu sizin demokrasi ayıbınız asla silinmeyecek, tarihe ve
Kürt halkının hafızasına ve vicdanına
kazındı bu yaptığınız ayıp, bu asla
unutulmayacak; size onu söyleyeyim, hiç onun için laf atmayın bu konuda.
Şimdi, sanki bu
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi öyle bir sistem ki
dünyanın her yerinde var, başka hiçbir sistem yok, biz de bunu
tartışıyoruz diye tuhaf bir hâl oluyor, öyle bir şey yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum efendim.
Bu, sizin uyguladığınız ve çok
müthiş bir şey diye anlattığınız,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi dediğiniz şey,
bu şekliyle dünyanın hiçbir yerinde yok. Bakın,
başkanlık sistemi var, yarı başkanlık sistemleri var,
parlamenter sistemler var; bunların hepsinin temeli, hukukun
üstünlüğü ve demokrasidir. Siz bunu yok ettiniz, biz bunu
tartışıyoruz. Yoksa Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin başka bir şeyini tartışmıyoruz.
Şimdi, bütün kararları bir kişi
veriyor, son kararları değil Özlem Hanım, bütün kararları
bir kişi veriyor. Yani ekonomide kararları o veriyor faiz-enflasyon
ilişkisinde olduğu gibi, ekonomiyi duvara toslatıyor,
sağlıkta kararları o veriyor, turizmde o veriyor, musikide o
veriyor, sanatta o veriyor. Bunun demokratik bir başkanlık sistemiyle
ya da yarı başkanlık sistemiyle bir alakası var mı?
Açıkça otokrasi, başka bir şey değil, açıkça otokrasi.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Türkkan
5.-
Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkanın, Bursa Milletvekili Efkan Ala ve Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin 230 sıra sayılı 2021 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 231 sıra sayılı 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin tümü üzerindeki
son görüşmelerde AK PARTİ Grubu adına yaptıkları
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hem fazla polemik yaratmamak adına hem de
kendi milletvekili arkadaşlarımızın konuşma
sırası olduğu için çok kısa birkaç şey söylemek
istiyorum.
Önce, 28 Şubattan bahsederken Sayın Efkan
Ala, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun ayağa kalkıp Meral
Akşeneri alkışlamasını bekledim yapmadınız,
ayıp ettiniz. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Burada bulunanların önemli bir kısmının
dahi kapısını kapatıp penceresini kapatıp içeri
kaçtığı bir dönemde darbecilere tek başına direnen bir
Genel Başkanım var, alkışlamanızı bekledim,
yapmadınız, yine de sağ olun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Özlem Zengin Nedir bu
güçlendirilmiş parlamenter sistem? dedi, birkaç kelimeyle anlatmak
istiyorum. Güçlendirilmiş parlamenter sistem, ülkede tek adamın her
konuda racon kesip dediklerinin devletin her kurumunda ama veya denilmeden
kabul edilmediği, milletvekillerinin bakanlardan, yürütmeden hesap
sorduğu bir sistemdir güçlendirilmiş parlamenter sistem. Devletin
imkânlarının seçilmiş 5li çeteye değil 83 milyona
eşit, adil bir şekilde dağıtıldığı bir
sistemdir güçlendirilmiş parlamenter sistem. Güçlendirilmiş
parlamenter sistem, mahkeme kararlarının bağımsız
hâkimlerce verildiği, karar verecek hâkimin gözünü ve
kulağını saraya uzatmadığı bir sistemin
adıdır. Güçlendirilmiş parlamenter sistemde bakanlar istifa
eder, affedilmez; istifa eder gider, affetmek diye bir hadise yoktur
güçlendirilmiş parlamenter sistemde. Yerel mahkemeler, Anayasa Mahkemesi
kararlarına uyar güçlendirilmiş parlamenter sistemde. Bu,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi dediğiniz tek adam
sistemi gibi değil. Güçlendirilmiş parlamenter sistemden,
sarayın tok, vatandaşın aç olduğu bir sistem olarak
bahsedemezsiniz; bu sistem gibi değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bitiriyorum.
BAŞKAN Sayın Türkkan, tamamlayalım
lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Saray tok, vatandaş
aç; bu sistem öyle bir sistem, güçlendirilmiş parlamenter sistem öyle bir
sistem değil.
Kuru ekmeği vatandaşa verip Bu sana
yeter. diyen bir sistem de değildir o. Bakın arkadaşlar, bütçe
sona erdi bugün. Aklımızda bir tek şey kaldı biliyor
musunuz? Bu kadar konuştuk saatlerce, günlerce; bir tek şey
kaldı: Kuru ekmek. Bu bütçenin ismi kuru ekmek bütçesidir
arkadaşlar.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bülent
Turanın yapmış olduğu konuşmada şahsıma
açık sataşma vardı, cevap hakkı
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bağırmasın
dedim Başkanım sadece.
BAŞKAN Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında
şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle bir konuyu aydınlatalım,
Bidenı tebrik meselesi. Genel Başkanınız burada
değil, o yüzden sizi örnek gösteremeyeceğim kendisine,
yanınızda oturan kişi sizi takip etmiyor diye. Bidenın
tebrik edilmesi konusunda Sayın Erdoğan Tebrik edecek misiniz?
sorusuna Kesinleşmeden aramam. dedi. Bu sözü söyledikten dört gün sonra
aradı, seçimler daha geçen hafta kesinleşti Bülent Turan; öncelikle
bunu not edin. (CHP sıralarından alkışlar)
İkincisi, bir Siyasi Parti Genel
Başkanı çıkacak ana muhalefet partisine, muhalefet partilerine
beşinci kol faaliyeti diyecek, bunda bir sorun görmeyeceksiniz, bu
ifadeyi kimin kullandığı ve niye kullandığı
hatırlatıldığında bir anda demokrasi havarisi
kesileceksiniz ve dönüp dönüp Efendim, Cumhurbaşkanlığı
makamını yıpratmayın, Cumhurbaşkanlığı
makamı devletin en tepesidir, değersizleştirmeyin
Cumhurbaşkanlığı makamına gelen kişi
Anayasamızın 103üncü maddesi gereği ant içiyor ve bu
andın sonunda
üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla
yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk
Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim. diyor.
Bu sözü söyleyen kişi namusu ve şerefi üzerine tarafsızlık
andı içip daha sonra günde 5 kez canlı yayınlardan -öyle
ağzından kaçarak değil, prompterlardan okuyarak,
hazırlanmış metinlerle- hakaret ediyor, iftira ediyorsa o
makamı değersizleştiren bizatihi kendisidir. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Peki, Cumhurbaşkanlığı
makamını sakınmak lazım, doğru.
Cumhurbaşkanına hakaret suçu, devletin başı, partisi
olmayan, taraf olmayan, polemik yapmayan, hakaret etmeyen
Cumhurbaşkanını, devletin başını korumak için TCK
299da düzenlenmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Anayasa değişirken
yalvardık, dedik ki: Uyum yasalarında 299u değiştirin,
kaldırın. Partili Cumhurbaşkanına bu eski zırh olmaz.
Ama onu kaldırmak yerine arkasına saklanmayı, onu eline bir
silah olarak almayı tercih etti; sonuç: 27.717 kişiye dava
açmış Cumhurbaşkanına -kendisine- hakaretten, 9.556
kişi mahkûm olmuş. Bu, 30 bin olan rakam Süleyman Demirelde sadece
71, Ahmet Necdet Sezerde 82, Abdullah Gülde 233. Ve 27 bin kişiden 903ü
18 yaş altında, Sayın Binali Yıldırım, 264ü 14
yaş altında; 12 ve 13 yaşındaki kişiler
Cumhurbaşkanına hakaretten yargılanmışlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Şimdi, siz devletin
başının itibarsızlaştırılmasını
Cumhuriyet Halk Partisi hatibinin yüksek sesle konuşmasına
bağlıyorsanız burada başka bir yapısal sorun var ama
sizin üslubunuzla cevap verecek olursam Sayın Turan: Evet,
haksızlığa uğrayınca, iftiraya uğrayınca,
bir trol aklı koca bir partiyi peşine takınca, kesilen biçilen
videolardan linç edilince, değerlerimize saldırılınca biz
bağıra bağıra konuşuyoruz ama siz on sekiz
yılın sonunda, sırtınızda
yaptıklarınız, önünüzde vereceğiniz hesap, bağıra
bağıra gidiyorsunuz Bülent Turan, bağıra bağıra
gidiyorsunuz. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
izin verirseniz, 60a göre, yerimden bir dakikada cevap vermek isterim polemik
olmasın, diğer konuşmacılara vakit kalsın diye.
BAŞKAN Tabii, olmasın çünkü sayın
arkadaşlar, bakın, bütün Grup Başkan Vekilleri burada.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ya, bu nezaketli
girişimime bu cevabı beklemezdim Sayın Başkanım.
BAŞKAN AK PARTİ Grubunda 5 Grup
Başkan Vekili var, her partiden Grup Başkan Vekilleri ayrı
ayrı söz alıp hatiplerin sözlerini değerlendirirse olmaz, sadece
sataşma bağlamında bunu yapıyoruz burada.
Buyurun ve bitirelim artık lütfen.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
6.-
Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Peki, sataşmadan bir
daha söz hakkı doğmamasına dikkat ederek şunu söylemek
isterim Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, dikkat edelim lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sistem
değişikliğini bu millet takdir etti, değerlendirdi ve bu
millet Cumhur İttifakının öngördüğü şekliyle
başkanlık sistemine geçişe izin verdi. Bu, geride kaldı. Bu
saatten sonra, öyle mi olsaydı, böyle mi olsaydı;
Cumhurbaşkanı taraflıydı, değildi
tartışmalarını doğru bulmuyoruz Sayın
Başkan. Cumhurbaşkanımız -tarafsızlıkla ilgili
yemininde- herkes takdir eder ki 83 milyonun eşit olarak hizmetlerden
istifade etmesi, her ilin, ilçenin merkezî Hükûmetten istifade etmesi için asla
tartışmasız adımlar atmaktadır. Sayın
Cumhurbaşkanımız bizim siyasi partimizin de
Başkanıdır, aynen eski yıllarda Gazi Mustafa Kemalin
olduğu gibi, İnönünün olduğu gibi, hem
Cumhurbaşkanlığı hem partililiği vardır.
Dolayısıyla, eski sistem aklıyla bugünkü aklı okumaya
kalkarsanız çıkmaz sokağa girersiniz. O yüzden,
arkadaşlarımız çok istiyorlarsa tekrar eski sistemi önerirler
milletimizin önünde, millet evet derse baş tacı ama bilin ki
artık hiçbir demokratik hak geriye gitmeyecektir. Dünyada demokratik
hakların alınıp da geriye verildiği bir sistem yoktur.
Türkiye koalisyonlarla, kavgalarla, bakan pazarlıklarıyla, vekil
transferleriyle iktidar olma dönemini çok geride
bırakmıştır.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sataşmadım
Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır, bir
sataşmadan söz istemiyorum, bu konuda bir söz talebimiz yok.
Sayın Abdüllatif Şener
konuşmasını yaptı, daha sonra Sayın Efkan Ala kürsüde
Sayın Abdüllatif Şenerin söylediği sözleri hem çarpıtarak
hem de Abdüllatif Şenerin şahsına sataşarak cevap
hakkı doğmasına, İç Tüzük 69 uyarınca
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Öyle bir şey
olmadı, konuşmadı bile ya, adını bile anmadı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Arkadaşlar, müsaade edin
de riyaset makamı karar versin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Arkadaşlar, Özgür
Bey ifade etsin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ben talebimi ileteceğim.
Sayın Abdüllatif Şenere Verileri elinize kim veriyor? Bu verileri
sizin elinize kim tutuşturuyor? gibi
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ne alakası var? Ne alakası var?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
bir hatibi seçmenleri önünde
küçük düşürecek sözler etti. Müsaadenizle, şahsı adına
cevap hakkı kullanmak istiyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
izin verirseniz şunu açıklamak isterim.
BAŞKAN Bir dakika, bir dakika
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
benim
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Benim talebimin üstüne ne
söylüyor?
BAŞKAN Tamam, bir dakika, durun, talep ama
değerlendireceğiz talebi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır ama o zaman
BAŞKAN Siz talep ediyorsunuz. Tutanaklara bir
bakmak istiyorum, ben takip ettim konuşmaları çünkü.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Söylemedi
Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, usul
tartışması mı bu, Sayın Turan da ifade
kullanıyor?
BAŞKAN Ne diyecek, bir bakalım, bir
söylesin, söylemeden
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Özgür Beyin gergin olmasını gerektiren bir durum yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gergin mergin değilim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - İstediğiniz
kadar kişiye söz verebilirsiniz, Abdüllatif Beye de diğer
arkadaşlarımıza da. Ancak şunu söylemek isterim: Usul, bu
Meclisin yönetilmesindeki esas kriterdir. Eğer siz grup adına
cevaplardan sonra tekrar şahıslara dönerseniz, kayda geçsin diye
söylüyorum
BAŞKAN Neyse, o değerlendirmeyi
yapacağım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Efkan Bey de ismi geçen
arkadaşlar da söz isteyecekler Sayın Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Özel, tutanağa
bakacağım, bu oturum içerisinde değerlendireceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
şimdi, çok özür dilerim. Defalarca yönettiniz, defalarca oldu,
şahsına sataşılanın iki dakika -uzatmıyorsunuz,
doğru- hakkı var ancak
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Sataşmadı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
şu anda İYİ
PARTİ Grubunun konuşmaları başladıktan sonra ve
-televizyonları başında izleyenler var- Abdüllatif Beyin söz
hakkını bir saat sonraya bıraktığınızda ve o
sıcak tartışmanın arkasına
bıraktığınızda burada bir hak kaybı ortaya
çıkacaktır.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Olmaz
Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İstirham ediyorum, iki
dakika konuşsun, bu kısmı bitirmiş olalım.
BAŞKAN Sayın Özel, bakın, bu konuda
rahat hareket ettiğimi, müsamahalı hareket ettiğimi biliyorsunuz
fakat ben takip ettim hatiplerin konuşmalarını ve sizin
dediğiniz mahiyette ismen bir sataşma olduğunu
hatırlamıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, ismen yok.
BAŞKAN Onun için bakacağım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, özür
dilerim, şunu hatırlatayım: Nereden nereye? diye bir cümle
kurdu ya, o da çıktı dedi ki: Buraya gelen ve Nereden nereye? diye
konuşmasına başlayan hatip
Bu, doğrudan Abdüllatif
Şeneri işaret ediyor efendim, çok istirham edeceğim. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Buyurun Sayın Şener. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Başkanım,
tutanakları isteyecektiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Uzamasın diye biz
cevap bile vermedik Başkanım.
BAŞKAN Sayın Şener, yeni bir
sataşmaya mahal vermeyin lütfen.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
Konya
Milletvekili Abdüllatif Şenerin, Bursa Milletvekili Efkan Alanın
230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 231 sıra sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin tümü üzerindeki son görüşmelerde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasında
şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi
sözcüsü gelir dağılımından bahsederken kendisinin Dünya
Bankası verilerini kullandığını ve bu verilere göre,
benim gösterdiğim tablodaki gelir dağılımı
bozukluğunun teyit edilmediğini söyledi. Aslında Dünya
Bankası verileri, bildiğimiz, güvenilir sayabileceğimiz
verilerdir ama benim buradan gösterdiğim tablodaki veriler de
Birleşmiş Milletlerin insani gelişme raporundan
alınmış verilerdir. Dünya Bankası verilerini ne kadar
gerçekçi ve doğru buluyorsanız Birleşmiş Milletler insani
gelişme raporundaki veriler de aynı derecede doğrudur. Yalnız,
nüfusun hangi kısmını hangi kısmıyla
kıyaslıyorsunuz veya geliri vergi öncesi mi vergi sonrası
mı alıyorsunuz; buna göre farklı farklı grafikler
çıkarmak mümkündür. Benim gösterdiğim grafik açık ve nettir.
Burada nüfusun yarısının yani bu ülkedeki nüfusun yüzde 50sinin,
toplam, bu ülkedeki gelirin ne kadarını aldığını
gösteriyordu. Bu rakam yani nüfusun yarısının bu ülkede
aldığı gelir, bu ülkedeki nüfusun yüzde 1inin
aldığı gelirin yarısıdır. Bu da
Birleşmiş Milletler insani gelişme raporunda vardır. Bunun
yanlış, eğri bir tarafı yoktur.
Bu IMFyle ilgili çok söyleniyor, onu da şöyle
ifade edeyim: Bakın, IMFyle 18inci Stand-by Anlaşması
Şubat ayı 2002de yapılmıştır, 16 milyar lira
IMFden para alınmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Sonra 59uncu
Erdoğan Hükûmeti de 2005te stand-by anlaşması
yapmıştır, buradan da 6,1 milyar lira para
almıştır. Erdoğan Hükûmeti öncesinde, Ecevit Hükûmeti
dönemindeki stand-by anlaşması eski hükûmette sekiz ay gibi kısa
sürmüştür. Dolayısıyla daha önceki Ecevit Hükûmetinin
yapmış olduğu stand-by anlaşmasında belirlenen 16,5
milyar doların çok büyük bir kısmını Erdoğan Hükûmeti
harcamıştır.
HÜSEYİN YAYMAN (HATAY) Ya Erdoğan size
ne yaptı ya?
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) Ayrıca
2005 Stand-by Anlaşmasındaki parayı da Erdoğan Hükûmeti
harcamıştır. Dolayısıyla Önceki hükûmetin son
taksitini biz ödedik. demek doğru bir şey değil, Erdoğan
Hükûmeti kendi harcadığı paraların, IMF
paralarının son taksitini ödemiştir. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Sayın
Erdoğan diyeceksin, Sayın Erdoğan
BAŞKAN Sayın Zengin
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
7.-
Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, ben, tabii, uzun bir konuşma yaptığım
için o yüzden arkadaşların hakkını almak istemiyorum ama
Sayın Saruhan Oluça bir şey söylemek istiyorum yani şu
entelektüel düzey meselesine takıldığımı ifade etmem
lazım çünkü yaptığım konuşmada ben, tam da bunu
söyledim, dedim ki: Entelektüel düzeye davet ediyorum. Bakın, bir sistemi
eleştirmek
Bu Parlamento senelerce parlamenter sistemi
eleştirmiştir, zaten ortaya konmak istenen tezde de
güçlendirilmiş parlamenter sistem dediğinizde de bunu
kastediyorsunuz. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine dair
her şeyi eleştirebilirsiniz ama bir diktatör bozuntusu demeye hiç
kimsenin hakkı olmadığını ifade ediyorum. Eleştiriye
evet, üsluba hayır. Buradaki bütün mesele yani entelektüellikle bunun
hiçbir alakası yok, eleştirilerin düzeyiyle alakalı bir
şeyden bahsediyoruz. Ayrıca bunu yaparken devlete ait
kurumların, milletin, bu manada, özellikle kurumların
değersizleştirilmemesini
Meclis bu kadar aşağılanacak
ne yapmıştır ki bu kadar aşağılanıyor
Türkiye Büyük Millet Meclisi? O yüzden, burada kastettiğim şey:
Korunması gereken kurumlar olduğu, devletin bizlerden daha önemli,
daha kıymetli olduğu ve bu eleştirileri yaparken de belli bir
düzeyde kalmak gerektiğinin altını çizdim, böyle anlaşılmak
istiyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.43
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.59
BAŞKAN: Mustafa
ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 35inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
IV.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali İstatistikleri
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)
BAŞKAN - 2021 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanun Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Komisyon yerinde.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Danış
Beştaşa pek kısa bir söz vereceğim, kayıtlara geçsin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben sadece kayıtlara geçmesi için söz
aldım. İktidar partisi grubu adına konuşan Sayın Efkan
Ala çok dikkatimi çeken bir söz kullandı. 2 defa tespit ettim, Beyler
diye
2 defayı gördüm, hani, sonrasını takip etmedim. Hakikaten
bu kabul edilemez bir durum. Son sayımıza da baktım, 101
kadın milletvekiliyiz burada; 2 arkadaşımız belediye
başkanı seçildi. Yani burada kadınları tamamen yok sayan
bir yaklaşımı
Ben tüm kadınlar adına söylüyorum yani
onlar kabul etmeyebilir ama
En azından milletvekilleri diyebilirler,
başka bir hitap olabilir ama bu, eril dilin, erkek yaklaşımının
ve kadınları yok saymanın başka bir versiyonu. Bence,
Sayın Efkan Ala
BAŞKAN Kastı o değildir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Hani,
kastı var yok, tartışmıyorum ama bu aynı zamanda bir
kültürün yani erkek egemen kültürün de bir yansıması. Umarım
düzeltir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Onu kastetmedi.
BAŞKAN - Şimdi, İYİ PARTİ
Grubu adına ilk söz Ankara Milletvekili Durmuş Yılmaza aittir.
Buyurun Sayın Yılmaz. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURMUŞ
YILMAZ (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve bizi
televizyonları başında dinleyen saygıdeğer
yurttaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Mensubu
olduğum İYİ PARTİ Grubu adına 2021 yılı
bütçesinin geneli ve bu bağlamda ülkemizin genel iktisadi
gidişatı hakkındaki görüşlerimizi paylaşmak üzere söz
almış bulunmaktayım.
Bana tahsis edilen süreyi ekonomik kullanmam
gerekiyor ama daha önce yapılan toplantılarda gündeme getirilen
bazı hususlara da değinmeden geçemeyeceğim, velev ki
zamanımdan harcamış da olsam.
Değerli AK PARTİli
arkadaşlarım, milletvekili arkadaşlarım; hakkaniyet
için söylüyorum. Siz 2002 yılında iktidara geldiğinizde
kucağınızda IMFyle yapılmış bir anlaşma
buldunuz. Sonradan da kendi iradenizle 2005 yılında 2nci bir
anlaşma yaptınız. Bunun 2sinin toplamında kullanılan
kaynak 28 milyar dolar. Bunun sadece 4 milyarını sizden önceki üçlü
koalisyon kullandı, geriye kalanın tamamını siz
kullandınız. Hakkaniyet bunun böyle olduğunu söylemeyi gerektirmiyor
mu? Niye bunu böyle söylemiyorsunuz da on sekiz yıldır aynı
gerçek dışı şeyleri söylemeye
çalışıyorsunuz? (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sizin iktidara
geldiğinizde elinizde 3 tane seçenek vardı: Ya bu stand-by
anlaşmasını Ülkemin çıkarlarına
aykırıdır. deyip, yırtıp çöpe atmak ya içine
bakıp Şunlar şunlar kabulümdür, şunlar değildir.
deyip tadil etmek ya da olduğu gibi uygulamak. Siz bunun virgülüne
dokunmadınız, noktasına dokunmadan uyguladınız. Lütfen
hakkaniyetli olun. Eğer biz ülke olarak yol alacaksak doğruları
söylemeden bir yere gidemeyiz. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İkinci bir
husus: Yine konuşmacı, Türkiye'nin bir bilançosundan bahsetti. Yani
Türkiye'nin bütün varlığını bir bilanço olarak
düşünürsek aktifindekileri saydı. Ne saydı? Bölünmüş
yolları saydı, havaalanlarını saydı, tünelleri
saydı, otoyolları saydı, köprüleri saydı; saydı,
saydı, saydı. Fakat bilançonun bir de pasifi var. Bu aktifin
karşısında ne var, ona bakalım. Lütfen bunu da söyleyin,
deyin ki: Evet, bu yolu, bu köprüyü, bu hastaneyi, bu tüneli, her işi
yaptık ama bunun karşılığında da şu kadar
kaynak kullandık. Kullandığınız kaynağı ben
söyleyeyim. Bugüne kadar 2,5 trilyon dolar vergi topladınız.
1930larda, söküğünü dikmek için ithal ettiği iğnenin, ölüsünü
gömebilmek için ithal ettiği kefenin olduğu dönemde,
dışarıdan bir kuruş borç almadan -ortalama yüzde 8
büyüyerek- yaptığı fabrikaları satarak, özelleştirerek
70 milyar dolar da oradan kullandınız. Üstüne kamu artı özel
toplam 450-480 milyar dolar da borç var. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar) Lütfen bunu da söyleyin.
Bizim muhalefet olarak sizden istediğimiz
şu: Yolu görüyoruz, köprüyü görüyoruz, siz bunları yaptınız
fakat bunu kaça yaptınız? Bizim kaynaklarımızı etkin
kullandınız mı, doğru kullandınız mı? Bu
bilançonun aktifi ile pasifi tutmuyor. Aktifi az, pasifindeki
yükümlülüğümüz çok çünkü siz Kamu İhale Kanununu 191 kere
değiştirdiniz, üç kuruşluk işi yüz kuruşa
yaptırdınız. Lütfen bunları bize söyleyin, hakkaniyet bunu
gerektiriyor.
Ben kaldığım yerden devam ediyorum,
zamanımdan neredeyse beş dakika yedim.
Sayın milletvekilleri, gönül isterdi ki bundan
bir asır önce aziz milletimizin büyük fedakârlıklarıyla kurulan
bu yüce Meclisin çatısı altında millet egemenliğine dayanan
cumhuriyetimizin 2nci yüzyılına yaklaşırken güzel
şeyler konuşalım ve gönül isterdi ki millet egemenliğinin
en temel şartlarından biri olan bütçe hakkı artık ülkemizde
sadece kâğıt üstünde kalmış bir kavram olmasaydı.
Yasama organının yürütme organı tarafından yapılacak
harcamalar ile bunların karşılığında toplanacak
vergiler konusunda söz sahibi olması demek olan bütçe hakkı,
Avrupalı milletlerin elde etmek için yüzyıllar boyunca kanlı
mücadeleler verdikleri ve demokrasilerin en kutsal değerlerinden biri
olarak görülecek bir kavramdır. Biz bu kavramın kıymetini
maalesef bilemedik ve bugün Parlamentomuz bütçe hakkını hukuken
olmasa bile fiilen kaybetmiş durumdadır. Şayet bu hak
korunabilmiş olsaydı, biz burada muhalefet partileri olarak temsil
ettiğimiz halkımızın yarıya yakın kesiminin
sesini iktidara duyurabilir, eleştirilerimizin dikkate
alındığını görebilir ve halkımızın
parasının nereye ve nasıl harcandığının
hesabını sorabilirdik fakat geldiğimiz noktada ne yazık ki
bunlara imkân kalmadı.
Bırakın Meclisin bütçede söz sahibi
olmasını, mevcut iktidar ne yazık ki artık bütçenin
yapımıyla ilgili şekil şartlarına bile uymaya tenezzül
etmiyor. Anayasanın 162nci maddesine göre en geç 17 Ekimde Meclise
sunulması gereken 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi,
bildiğim kadarıyla, cumhuriyet tarihinde ilk kez zamanında
Meclis Başkanlığına verilmedi, her ne kadar
Cumhurbaşkanı Yardımcımız bunun aksini iddia ettiyse
de. Bütçenin ilgili Bakan tarafından bir basın
toplantısıyla açıklandıktan sonra Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına sunulması geleneğine de bu
yıl maalesef uyulmadı.
Benim de dâhil olduğum Plan ve Bütçe Komisyonu
üyeleri ise teklifi ancak görüşmelerin başlayacağı 21 Ekim
günü alabildi. Bütçe teklifinin ayrılmaz bir parçası olan hatta ondan
önce gelen Genel Ekonomik Hedefler ve Yatırımlar
kitapçığı görüşmelerin başlamasından beş on
dakika önce dağıtıldı. Keşke bütçe hakkının
ihlali kanun teklifinin sunulmasındaki bu birkaç günlük gecikmeyle
sınırlı olsaydı.
Bu yıl bütçe sürecinde Meclisin iradesinin
tamamen hiçe sayıldığını ve milletvekillerinden
önlerine konan bütçeyi onaylamaktan başka bir şey beklenmediğini
gösteren çok vahim bir olay yaşandı. Artık teamül hâline geldiği
şekilde, yine bir torba yasayla, bütçenin anayasası olarak
niteleyebileceğimiz 5018 sayılı Kanunda yapılan
değişiklikle, bütçelemede 1970li yılların
başında getirilen ancak bir türlü uygulamaya konulamayan performansa
dayalı program bütçe sistemi yeniden getirildi. Yönetim aksini iddia etse de daha fazla şeffaflığa
imkân veren fonksiyonel sınıflandırma kaldırıldı.
Aslında kaldırılıp
kaldırılmadığını 2022 bütçesinde daha net
göreceğiz fakat ne hikmetse Resmî Gazetede 16 Ekimde yayınlanan
torba yasanın getirdiği bu değişiklikler, bundan sadece
birkaç gün sonra Meclise sunulan bütçe teklifinde dikkate
alınmış ve Hükûmetin bütçe teklifi, yasanın yeni hâlinin
gerektirdiği şekilde program esaslı olarak
hazırlanmıştır. Bu durum, bütçe sürecinde Meclisin sadece
bir onay mercisi olarak görüldüğünün açık bir kanıtıdır.
Mevcut iktidar tarafından Meclisin bütçe
hakkının gasbedildiğine dair diğer bir somut kanıt
ise, geçen yıl olduğu gibi, içinde bulunduğumuz 2020
yılında da Hükûmetin bütçede öngörülen borçlanma limitlerini
aşmış olmasına rağmen Meclise ek bütçe getirmeye gerek
görmemesi, tenezzül etmemesidir.
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi adı verilen ve son
iki buçuk yıldır ülkemizin ekonomi başta olmak üzere hemen her
alanda geriye gitmesine sebep olan bu yeni rejimin memleketimize verdiği
en büyük zararlardan biri de milletin parasının nereye ve nasıl
harcandığının belirlendiği bütçe sürecinde ortak akla
ve istişareye imkân tanımaması, ülkenin kaynaklarını
Ben yaptım oldu, bitti. zihniyetiyle verimsiz ve dolayısıyla
toplumsal refahı azaltıcı şekilde
dağıtmasıdır. Bunu hepimiz yaşayarak görmüyor muyuz?
Zaten sıkıntılı bir durumda olan Türkiye ekonomisinin
getirdiğiniz yeni hükûmet sistemiyle birlikte son iki buçuk yılda çok
daha kötüye gittiği gün gibi aşikâr değil mi? Türk
liramızın değerinin nasıl eridiği, bütçe
açığının ve kamu borçlanmasınıın nasıl
hızla arttığı, işsizliğin
ulaştığı boyutlar, Merkez Bankası başta olmak
üzere en güzide kurumlarımızın düşürüldüğü durum ve
genel olarak ekonomi yönetimindeki kurumsal çöküş açık seçik meydanda
değil mi? Bu kötü gidişatın Sayın Cumhurbaşkanına
akraba olmaktan başka o makamı doldurmaya yetecek bir özelliği
olmayan Hazine Bakanının garip ve devlet adabına uymayan bir
şekilde istifası ve bağımsız olması gereken
Merkez Bankasının başına partili bir ismin getirilmesiyle
durdurulabileceğine gerçekten inanıyor musunuz? Yine de şunu
söyleyeyim: Bu tespit doğru olsa da karşı karşıya
olduğumuz sorun bir şahıs veya şahıslar sorunu
değil, bu bir sistem sorunudur. Bu kötü gidişat birkaç bakanın
ve üst bürokratın değiştirilmesiyle veya içi boş bazı
reform söylemleriyle veya daha düne kadar halkımıza düşman
olarak lanse edilen Batılı ülkelere bazı sıcak mesajlar
göndermekle değil, ancak güçlendirilmiş bir parlamenter sisteme
geçiş suretiyle, yönetimde güçler ayrılığı prensibini
hayata geçirerek durdurulabilir. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Bunun dışında
alacağınız her karar belki sizin iktidarınızın
ömrünü biraz daha uzatabilir ama ülkemizin daha fazla zarar görmesine,
halkımızın daha da fakirleşmesine sebep olacaktır.
İktidar gücünü elinde bulunduranlara olan yakınlıklar sayesinde
elde edilen menfaatlerle kişilerin ve ailelerin refahının
kısa ve orta vadede garanti altına alındığı
düşünülüyor olabilir ancak yaşanan toplumsal refah kaybından ve
bunun yaratacağı olumsuzluklardan uzun vadede bu kişilerin de
etkilenmesi kaçınılmaz. Daha fakir ve gelir
dağılımı daha bozuk bir ülkede hiçbirimiz daha güvende
olmayacağız; çocuklarımız ve torunlarımız daha
iyi eğitim alamayacak, daha güzel işler bulamayacak, daha mutlu ve
medeni insanların arasında yaşayamayacak. Gelecek nesillerin
yükü gerçekten çok ağır olacak. Onlar, kaybedilen Merkez Bankası
rezervlerini, ihtiyaç akçesini biriktirecekler, dış borcu
azaltacaklar, İşsizlik Sigortası Fonunu toparlayacaklar, kamu
döviz iç borcunu Türk lirasına çevirecekler, geri ödenemeyen batık
banka kredilerini ödeyip enflasyonu düşürecekler. Ne büyük yük.
Hukukun üstünlüğünün kalmadığı
ve gün geçtikçe daha otoriter hâle gelen rejimde mülkiyet haklarının
korunması da giderek zorlaşacak. Bu gidişat durdurulmazsa bugün
edinilen servetlerin meşru olarak kazanılmış olsalar dahi
yarın korunabileceğine dair bir garanti olamaz. Zira, tarih bize
defalarca göstermiştir ki adalete olan güvenin yitirildiği ve
refahın sürekli olarak azaldığı ülkelerde ciddi siyasi
istikrarsızlıklar ve hatta büyük toplumsal kırılmalar
yaşanabilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak
yarınlara umutla bakabilmemiz ve birlikte güzel bir gelecek inşa
edebilmemiz için en önce toplumun, sadece yarısını değil,
mümkün olan en geniş kesimini içine alan bir mutabakat zemini
oluşturulmalı ve yönetim sistemimizi bu mutabakata göre
şekillendirmeliyiz. Bu da ancak güçlendirilmiş parlamenter sisteme
geçişle mümkün olabilir. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar) Bu konuda epey tartışma
oldu ama bizim inancımız bu.
Saygıdeğer milletvekilleri, İYİ
PARTİ olarak ülkemizin geleceği açısından hayati önemde
gördüğümüz güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçişin
gerekliliğini vurgulamak için Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin uygulandığı son iki buçuk yıldaki iktisadi
performansı özetlemenin yerinde olacağını düşünüyorum.
Cumhur İttifakının ülkemize layık gördüğü yeni
hükûmet sisteminin yürürlüğe girdiği Temmuz 2018den bu yana
gerçekleştirilen birikimli enflasyon yüzde 40ın üzerindedir.
Kaldı ki bu veri, güvenilirliği de son dönemde büyük yara
almış olan Türkiye İstatistik Kurumuna aittir.
Halkımızın yaşadığı alım gücü
kaybı ise bunun çok daha ötesindedir. Nitekim, sokaktaki vatandaş,
enflasyonun açıklandığından çok daha yüksek olduğuna
inanmakta ve bu nedenle birikimlerini giderek daha fazla döviz ve altında
tutmaktadır. Son dönemde, bütün olan bitene rağmen,
vatandaşlarımız, yerliler hâlâ döviz alıyorlar ve döviz
tevdiat hesaplarının miktarı giderek artıyor. Bunun için
vatandaşlarımızı suçlamak mümkün değildir, zira yeni
hükûmet sisteminin yürürlükte olduğu son iki buçuk yılda Amerikan
dolarının Türk lirasına karşı değeri
yaklaşık yüzde 75 artış göstermiştir. Dilinden yerli
ve millî söylemini düşürmeyen iktidarın ülkeye çağ
atlatacağını iddia ettiği yeni hükûmet sistemi altında
Türk lirasının değeri neredeyse yarı yarıya
düşmüştür. Soruyorum size: Bu mudur millî olmak? Türk
lirasının düşüşü ancak, Sayın Albayrakın
istifasının kabulü ve Faiz enflasyonun sebebidir. safsatasının
terk edildiği ve Merkez Bankasının faiz
artırımına müsaade edileceği beklentisiyle geçici olarak
durdurulabilmiştir. Sayın Albayrakın Bakanlığı
döneminde uygulanan ve bir kısmına birazdan değineceğim
çılgın politikalardan vazgeçilerek rasyonelliğe dönüş
sinyalleri verilmesi tabii ki olumludur. Bu, Türk lirasının
değerini belki bir müddet koruyabilir fakat asıl büyük sorun, bu
güven eksikliğine çare olamaz. Ekonomide güven ancak, bir sistem
değişikliğiyle, bunun olmazsa olmaz bir parçası olarak
ekonomi yönetiminde işin ehline verilmesi kuralına dayanan bir
kurumsal yapı kurulmasıyla tesis edilebilir. Bunun
dışında iktidar tarafından yapılacak her şey
sadece zaman kazanmaktan ibarettir ve ekonomideki sorunların daha da
kökleşmesine, müzminleşmesine yol açacaktır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
altında geçen son iki buçuk yıldaki kamu maliyesi performansına
baktığımızda da maalesef çok açık, parlak bir tablo
görmüyoruz. Hazinenin bir portföy yönetim şirketi gibi yönetildiği bu
süre zarfında Türkiye Cumhuriyeti devletinin borç stoku neredeyse 2
katına çıkarak 2 trilyon TLye yaklaştı. Finansal
istikrarı destekleyen uzun vadeli borçlanma yerine kısa vadeli
borçlanmaya yönelindi. Bundan daha vahim olarak 2012 yılında
sıfırlanmış olan döviz ve altın cinsi borçların
iç borç stoku içindeki payı da hızla artarak yüzde 25e
yaklaştı. Bu demek oluyor ki yerli ve millî olduğunu iddia eden
Hükûmetiniz nedense kendi parasıyla değil de yabancı paralarla
borçlanmayı tercih ederek kamunun borç yükünü kur hareketlerine çok daha
duyarlı hâle getirmiştir. Çünkü ülkede enflasyon var, kontrol
edilemiyor. Burada tekrar sormak istiyorum: Bu mudur millî olmak?
Bu arada şunu da söylemeden geçemeyeceğim:
Kendi millî parasına güvenmeyip birçok sözleşmenin yabancı para
üzerinden yapılarak ekonominin dolarize edildiği ve
uyuşmazlıkların yabancı ülkelerin mahkemelerine havale
edildiği bir ülke bölgesel finans merkezi olabilir mi? Yani, İstanbul,
finans merkezi hâline gelebilir mi? İstanbulda yapılan iş,
İstanbul Finans Merkezi değil, maalesef İstanbul inşaat
merkezi. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
Üzülerek ifade etmek istiyorum ki mevcut iktidar
ülkemizi ekonomik olarak hızla 1990lı yıllara döndürmektedir.
2018 yılı öncesinde gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 2si
civarında seyreden bütçe açığının bugün yüzde 5lere
ulaşması ve faiz yükündeki hızlı artış bunun en
net göstergesidir. 2018 yılında 74 milyar TL olan faiz ödemelerinin
2020 yılında 137 milyar TL olarak gerçekleşmesi beklenmektedir.
2021 bütçe öngörüsü ise 179-180 milyar TLdir. Kısacası, gelinen
noktanın alametifarikası, kronik çifte açık, yüksek enflasyon,
yüksek faiz, yüksek kamu borçluluğu, değersiz TLdir.
AK PARTİ adına konuşan sözcü burada
birtakım grafikler gösterdi. O grafiklerin arkasında Dünya
Bankasının otoritesi var, doğru. Fakat o grafiği onun
okuduğu gibi eğer bir uluslararası sempozyumda okusun, onu ya
toplantıdan çıkarırlar ya da onu dinleyenler o salonu terk
ederler. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar) Başlangıcını nereden
aldığınızı, ortasında ne olduğunu da
söylemeniz lazım. Gidin o zaman, 1900den başlayan bir grafik
alın veya II. Mahmut döneminden başlayan bir grafik alın,
bambaşka bir resim ortaya çıkar. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar) Mühim olan, onun sizin döneminizde hangi aşamadan
nereye geldiği. 2002den 2012ye kadar söylüyorsun da 2013ten sonra 250
milyar dolar millî gelir kaybını niye söylemiyorsun? O grafik bunu da
söylüyor. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
Faize karşı olduğunu her
fırsatta dile getiren Sayın Cumhurbaşkanının
yönetimindeki yeni hükûmet sisteminde faiz ödemelerimiz iki yılda
neredeyse 2 katına çıkmıştır ve Hükûmetin kendisi
bunun daha da artacağını beklemektedir. Bir karşılaştırmayla
somutlaştırmak gerekirse, 2021 yılında çiftçimize verilecek
destekler için bütçeye konulan rakam sadece 22 milyar iken faiz ödemeleri için
konulan rakam bunun neredeyse 6 katı olan 180 milyar TLdir ve tabii, bu
arada buna bağlı olarak da 245 milyarlık bütçe
açığı öngörülüyor.
Kamu maliyesindeki kötüleşmenin en net göstergelerinden
biri, şüphesiz, son dönemde bütçe açıklarının Merkez
Bankası kaynaklarıyla finanse edilmeye
çalışılması olmuştur. Hükûmet bütçe finansmanında
o kadar sıkıntıya düşmüştür ki Merkez
Bankasının geçen yılki kârını Hazineye aktarmak
yetmemiş, bilançosunda biriken ihtiyaç akçesine de el koymuştur.
Kârı kanun hükmüne göre aldı, yedek akçeyi de almaması
gerekiyordu ama hadi onu da aldı fakat şaştığım
bir husus var: Değerleme hesabında biriken gerçekleşmemiş
tutarı nasıl kâr zarar hesabıyla irtibatlandırdınız
ve onu da oradan buraya aldınız? Bu, gerçekten sorgulanması
gereken bir şey. Bunun arkasında, gerçekten, suç da var.
Değerleme hesabı nasıl aktif kâr zararla birleştirildi ve
onu da çektiniz aldınız? Böyle bir şey, hiçbir aklın kabul
edeceği bir şey değil ama siz bunu da gerçekleştirdiniz
maalesef.
Bütçe açıklarının,
dolayısıyla borç yükünün ve dolayısıyla faiz ödemelerinin
bu kadar hızlı artmasının temel sebeplerinden biri, büyük
ölçekli kamu yatırımlarının yap-işlet-devret veya
kamu-özel iş birliği yöntemleriyle yapılması ve bu kapsamda
müteahhitlere döviz bazında on yıllar sürecek garanti ödemeleri
taahhüt edilmesidir. Hükûmetin bütçe kanunu teklifine göre, bu ödemelerin
önümüzdeki üç yılda bütçeye getireceği yük 100 milyar TLnin
üstündedir. Yine sormak istiyorum size: Bu mudur millîlik?
Sayın Cumhurbaşkanının
Kuruş ödemeden yapacağız. diye halka anlattığı
bu projelerin garanti ödemeleri sebebiyle Sağlık
Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığına
bağlı kurumlarımız yeni yatırımlara kaynak
ayıramaz hâle gelmiştir. Devlet tarafından verilen bu
garantilerin her biri gelecek nesillerin sırtına yüklenen ve
miktarı da tam olarak bilinmeyen borçlardır. Yıllar süren
yanlış yönetim sebebiyle nitelikli iş gücü ve istihdam yaratamaz
hâle gelen ekonomimizde gençlerimizin bir kısmı iş
bulamamanın verdiği sıkıntılarla boğuşurken
iş bulacak kadar şanslı olanlar da iktidarınızın
onların sırtlarına yüklediği borç yükünü ödedikleri
vergilerle hafifletmeye çalışmaktadırlar.
Gelin, biraz da ekonomimizi
şahlandıracağı söylenen yeni hükûmet sisteminin son iki
buçuk yılda işsizliği nerelere getirdiğine bakalım.
Resmî oranlara bakarsanız işsizlik 2020 Eylül ayı
itibarıyla yüzde 12,7ye gerilemiş bulunuyor ancak iş gücü,
istihdam ve fiilen iş başında çalışanlar
azalmıştır. Geniş tanımlı işsiz
sayısı 2,3 milyon kişi artarak 10,2 milyon olmuştur.
Çalışabilir nüfustaki artış 2 milyon kişinin üzerinde
olmasına rağmen işsizlik neden bu kadar az artmış?
Bunun cevabı gerçekten çok acı bir tabloya işaret ediyor çünkü
yüz binlerce gencimiz iş bulma ümidini kaybettiği için iş
aramayı bırakmış ve bu yüzden işsizlik
istatistiklerinde dikkate alınmıyorlar. Hâl böyleyken ülkemizdeki
gerçek işsizlik oranı güvenilir bazı tahminlere göre yüzde 30a
ulaşmış durumda.
İktisadi büyümeye
baktığımızda yeni hükûmet sisteminin uygulamaya
konduğu 2018 yılının üçüncü çeyreğinden bugüne Türkiye
ekonomisinin reel olarak hemen hiç büyümediğini, uluslararası
karşılaştırmaya imkân veren ABD doları bazında
bakıldığında ise ciddi olarak küçüldüğünü görüyoruz.
Kişi başına gelirimiz 2017 yılında 10.500 ABD
doları iken bugün 8.500 dolara düşmüş durumda.
Kısacası vatandaşımız kötü yönetim yüzünden diğer
ülke vatandaşlarına göre son üç yılda yaklaşık yüzde
20 fakirleşmiş durumda. Bize göre bunun birinci derece sorumlusu
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, ikinci derece
sorumlusuysa onun uygulayıcısı olan Cumhur
İttifakıdır. Bu yönetim sistemi ve bu iktidar ittifakı
sürdüğü müddetçe Türkiye fakirleşmeye mahkûmdur. 2013
yılında gayrisafi yurt içi hasılanın 950 milyar doların,
kişi başı gelirin 12 bin doların üstüne
çıkmasıyla güçlenen orta gelir kapanından çıkma
umutlarımız maalesef bugün itibarıyla yok olmuştur.
Burada üzerinde durmak istediğim -zamanım
da hızla gidiyor- 2020 yılı üçüncü çeyreğine kadar sekiz
çeyrek Türkiye ekonomisinde sabit sermaye yatırımları negatif
oldu ama birdenbire 2020 üçüncü çeyreğinde sabit sermaye
yatırımları artıya geçti. Bunun nedenine
baktığımızda, 2020 yılında ithal edilen 22 milyar
dolar tutarındaki altının sabit sermaye hesaplarının
alt kalemi olarak gösterilmesi. Biz burada bir yanlışlık
yapıyor olabiliriz. Ben Hazine ve Maliye Bakanlığının
bütçesi görüşülürken buradan Bakana döndüm ve dedim ki: Sayın Bakan,
TÜİKe söyleyin, bunu detaylı bir şekilde kamuoyuna
açıklasın, bunun içinde ne var, altın nerede bunun içerisine
giriyor? Altın sabit sermaye yatırımı dedik ama bugüne
kadar kimseden bir açıklama gelmedi; hâlâ da bekliyoruz, lütfen bunu
açıklayın.
Ülkemizdeki ekonomik tablonun bu kadar kısa
zaman içinde bu kadar kötüye gitmesi ne yazık ki sadece uygulanan
politikaların yanlışlığından ve
uygulayıcıların beceriksizliğinden kaynaklanmıyor. Bu
dönemde bilinçli veya bilinçsiz olarak yapılan öyle uygulamalar var ki
bunlar hem içeriği itibarıyla suç niteliğindedir hem de
sonuçları itibarıyla ekonomimize büyük hasar vermişlerdir.
Bunlardan birincisi ve kesinlikle en vahimi, 2019 yılından itibaren
Merkez Bankası döviz rezervlerinin örtülü şekilde satılarak
tüketilmesi ve bunun sonucunda Bankanın net rezervlerinin kimi
hesaplamalara göre eksi 50 milyar dolara kadar düşmesidir. Bir Merkez
Bankasının ülkenin millî parasının değerini korumak ve
daha da önemlisi, bir ödemeler dengesi krizi durumunda ülke ekonomisinin hayati
fonksiyonlarını sürdürebilmesi için gerekli döviz likiditesini
sağlamak üzere tutması gereken döviz rezervlerini tüketmesi ve hatta
bununla da yetinmeyip net döviz borçlusu hâline gelmesi, hele ki Türkiye gibi
cari açık veren bir ülkede akıl ve mantıkla açıklanabilecek
bir şey değildir. Açık konuşmak gerekirse bunun, içi
vahşi yırtıcılarla dolu bir kafese elindeki tüm
silahları bırakarak ve üzerindeki tüm zırhları
çıkararak girmekten farkı yoktur. Bu yapılan, şayet
akıl almaz bir cehalet ürünü değilse benim nazarımda
Söylemeye
bile dilim varmıyor, haydi adını siz koyun; ne menem bir
iştir, adını siz koyun lütfen. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Doğrusu, beni Merkez Bankasında otuz
beş yıl çalışmış ve bu kurumun
Başkanlığını yapmış bir insan olarak bu
yapılanlara hâlâ inanamıyorum, daha doğrusu inanmak istemiyorum.
Ancak, maalesef yapılanlar ortada ve umuyorum ki bunda sorumluluğu
olanlar mutlaka bir gün hesap vermelidir ve verecektir. Burada Niçin döviz
satıldı, kim aldı? soruları önemli. Fakat bunlardan daha
önemlisi, gerçekten hangi mekanizma Kullanılarak, kim bu dövizleri sattı
ve günün sonunda Merkez Bankası bu döviz alanlara bu parayı
nasıl gönderdi? Bu mekanizma nasıl çalışıyor? AK
PARTİli arkadaşlarım, vallahi, sizin öğrenmeniz gereken
husus budur. Yeni Başkana lütfen sorun, size özel bir rapor yazsın,
bu dövizi önce kim sattı ve satılan dövizlerde muhabir
hesabından çıkarılarak alanların hesabına nasıl
intikal ettirildi? Bu ödeme emirlerini kim verdi? Bunlar son derece hayati
konular. Eğer bu soruların cevabını almazsanız
önümüzdeki dönemde Merkez Bankası bu döviz rezervini nasıl
biriktirecek? Ben size kısaca söyleyeyim: 2002de iktidara
geldiğinizden 2020 yılına kadar Türkiyenin ortalama net rezervi
36-39 milyar dolar civarında inip çıkıyor. Eğer aynı
seviyede net rezervi biriktirmeniz gerekirse o zaman ülkeye her yıl net
olarak 30 milyar dolar paranın girmesi lazım -sıcak veya
doğrudan sermaye veyahut da borçlanma- ve bunun tamamının Merkez
Bankası tarafından alınması lazım. Sizin bu döviz
rezervinin kaybını sıfırlamanız, ondan sonra da
artıya geçmeniz için en azından beş yıl lazım,
beş. Şunu da biliyoruz ki bu ortamda yüksek faiz vermezseniz,
sıcak para şeklinde de olsa, hukuk da yeteri kadar
sağlıklı işlemediği için, doğrudan yabancı
sermaye de gelmeyecek. Ne yapacağız? Bunu sorun, bize sormayın;
atadığınız Merkez Bankası Başkanına sorun ve
ondan özel bir rapor isteyin lütfen. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Ve ondan sonra da uygun görürseniz,
bunu bizimle de paylaşın ama biz, üç aşağı beş
yukarı ne olduğunu biliyoruz. Kim bu dövizi sattı; kamu
bankaları mı, Türkiye Varlık Fonu mu? Ve satılan döviz
nasıl Merkez Bankasının kasasından çıktı?
Hükûmetin pandemiyle mücadele bahanesiyle
yaptığı fakat ekonomik istikrara büyük zarar veren bir
başka uygulaması ise yılın ikinci ve özellikle de üçüncü
çeyreğinde bankaların kredi vermeye zorlanarak daha önce benzeri
görülememiş bir kredi genişlemesine sebep olmasıdır. Görevi
varlık fiyatlarındaki balonlar, aşırı kaldıraç
oranları, hızlı kredi genişlemesi ve kur ile vade
uyuşmazlığı, sermaye akımlarının yönetimi
gibi sistemik risk kaynaklarını koordine etmek olan ve adına bir
de Kalkınma eklenen Finansal İstikrar Komitesi,
aşırı kredi genişlemesine göz yumarak bankacılık
sisteminin sağlığını tehlikeye atmıştır.
Lütfen, bunu da sorgulayın, sizin gördüğünüz gibi değil iş.
Bunu sorgulayın, BDDKden rapor isteyin, Merkez Bankasından rapor
isteyin ve şunu isteyin: Türkiye bankacılık sisteminin
sıhhati ve sağlığı için bir stres testi yapın ve
sonucunu bize bildirin. deyin.
Evet, benim sürem bitiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) Başkanım
birkaç dakika daha verebilir misiniz?
BAŞKAN Şimdiye kadar toplam iki dakika
süre verdim hep.
Buyurun.
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) Peki, o zaman
toparlıyorum.
Bu ülkede, iktidar hep sonuçlarla
uğraştı ve bize sonuçların nasıl üstesinden
gelineceğini söyledi; bize dedi ki: Efendim,
sıkıştık, dövizinizi satın. Dövizimizi sattık,
berberler bize bedava tıraş yaptı, efendim lokantalar yemek
verdi. O olmadı, Amerikan dolarına güya zara vermek için Doları
satın, altın alın. dedi, onu da yaptık. Arkasından
Yastıkaltındakileri çıkarın. dedi, onu da
çıkardık; hazineye verdik. Bu yastıkaltı, ekonomiye
nasıl kazandırılıyor, bunun izahı nedir, bunu bir
bilen varsa gelsin de yapsın. Yastıkaltındaki para ekonomiye
nasıl kazandırılıyor? Bunlar da olmadı.
Dolayısıyla biz, hep sebeplerle uğraşmadık, sonuçlarla
uğraştık ve sonuçlarla uğraşmanın bizi
getirdiği nokta da bu.
Aslında yapılması gereken tek bir
şey var: Güveni tesis edip, millî paranın itibarını
sağlayıp vatandaşın cebine koyduğun paranın
alım gücünü muhafaza etmek yani enflasyonla mücadele. Ama siz bunu
yapmadınız, hâlâ da yapıp yapamayacağınız
konusunda sıkıntılar var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) Dolayısıyla
son olarak şunu söyleyeyim: Eğer yapmak istiyorsanız, gerçekten
samimiyseniz, sizin şu andaki bütçe içinde bile, şu anda işini
kaybeden berbere, garsona, servis sektöründe çalışan, efendim okul kantincisine,
servis şoförlerine vesaireye para verecek, onların hayatını
devam ettirecek imkânınız var; bunu bütçenin içinden yapabilirsiniz
ama siz böyle bir şey yapmak istemiyorsunuz.
Onun dışında yapabileceğiniz ne
var? Bakın, 2001 krizinden nasıl çıktığımızı
hatırlayın, aynısını bugün de yapabilirsiniz,
vatandaşın cebine para koyabilirsiniz. Şu anda,
bankacılık sisteminde 322 bin, 1 milyon TLnin üzerinde mevduat
hesabı var. Bunlardan her 3 hesabın 1 tanesi 1 kişinin olsa 100
bin kişinin 1 milyon TLnin üzerinde mevduat hesabı var ve bunun
ortalaması 6,4 milyon TL.
Siz ne yaptınız üç gün önce? Bu mevduat
hesaplarından alınan stopajları kaldırdınız,
sıfırladınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) Benim
yaptığım ve başkalarının yaptığı
bir hesaba göre bu 100 bin kişinin veyahut da 100 bin hesabın 2
milyon TLsi üç aylık mevduat hesabında tutulsa oradan
vazgeçtiğiniz gelir, stopaj 5 milyar TL. Hâlbuki siz 1 milyon, 2 milyon
esnafa 5 milyon vermeyi düşünüyorsunuz. Bunlar finanse edilebilir ama
niyet olması lazım, sicilin temiz olması lazım, niyetin
sabit olması lazım. Bütün bunlar da olmuyorsa Kaynak yok. demeyin,
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında kaynak var ama bunu akıllı,
makul, mantıklı, vatandaşı düşünerek yapmanız
lazım. Efendim, oradan alıp şirket kurtarmaya -altına
gidecek o- döviz alacak olanın cebine koyarsanız bu iş yürümez
ama gerçekten fakiri fukarayı düşünüyorsanız bu iş
yapılabilir, bunu lütfen yapın.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İYİ PARTİ Grubu adına ikinci
söz, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğluna aittir.
Buyurun Sayın Dervişoğlu.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Sayın Başkan, siyasi
partilerimizin Muhterem Genel Başkanları, kıymetli
milletvekilleri ve televizyonlarının başında bizleri
izleyen aziz Türk milleti; 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
tümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum.
Konuşmamın başında, bütçenin
sahibinin Cumhurbaşkanı olduğunu ve sahibi olduğu bütçe
görüşülürken bir kere bile Meclisi teşrif etmediğini ve bütçenin
sahipsiz kaldığını ifade ederek eleştirimi dile
getirecektim. Sayın Cumhurbaşkanı burada değil, Komisyon
yerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi sıraları yani iktidar
partisi sıraları da boş. Ben bütçeyi sahipsiz zannediyordum oysa
2021 yılı bütçesi öksüz kalmış.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY Bütçenin
sahibi burada.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Asıl sorun, bütçenin sahipsizliği sorunudur ve bu bütçe, bu mukaddes
çatı altında sahipsiz bırakılmıştır.
Bütçenin sahibi Cumhurbaşkanı, yapanı Cumhurbaşkanı,
teknik olarak hazırlayanı Cumhurbaşkanı, bütçeyi kullanacak
olan da Cumhurbaşkanı ama ne kendisi ne partisi Mecliste değil
maalesef. Üzülerek söylüyorum ki ne Komisyon sürecinde ne de Genel Kurulda
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütçesine tek bir
kuruş bile ekleyecek veya çıkaracak iradeyi sergileyememiştir.
Seçilmiş Gazi Meclisin muhatapları atanmış bürokratlar
olmamalıydı. Geldiğimiz noktada, devlet yönetiminde yürütme
erkinin vesayet odağı hâline geldiği de aşikârdır.
Dolayısıyla bu bütçe vesayet odağı hâline gelmiş
yürütme erkinin yasamaya dayattığı bir bütçe olmaktan öteye gidemeyecektir.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; bütçenin asıl sahibi Mecliste olmayınca doğal
olarak bütçe haricinde çeşitli konulara da değinilmiş,
maksadı aşan tartışmalar da
yaşanmıştır. Bu arada, atanmış
bakanlarımız seçilmiş siyasetçilere taş çıkaran bir
performans sergileyerek üsluplarıyla da dikkat çekmişlerdir.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Sistemin
adı Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi olunca muhalefet
partilerinin eleştirileri de doğrudan doğruya
Cumhurbaşkanının şahsı üzerinde
gerçekleştirilmiştir, tek adamlık tartışmaları
yaşanmıştır. İktidar kanadı bu
tartışmaları kişiselleştirince de -kanaatim odur ki-
beklenen murat hasıl olmamıştır. Aslında, biz,
Sayın Cumhurbaşkanının karakteristik özelliklerinden
kaynaklı birtakım davranışların saray
goygoyculuğuyla birleşince tek adamlık algısı
yarattığı ve bunun Türkiyenin imajına zarar verdiğini
anlatmaya çalışmıştık. Padişahım çok
yaşa. demenin tarihte ne büyük sancılara neden olduğunu,
Senden büyük Allah var. diyebilmenin hangi kötülükleri bertaraf
edeceğini hatırlatmak istemiştik. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Yoksa sadece tek adamlık
diyerek 5 müteahhidi görmezden gelip rejimin ruhuna zarar vermek değildi
niyetimiz.
Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin
karşı karşıya bulunduğu sıkıntılardan
bihaber değiliz. Emperyalizmin tuzaklarından, üzerimizde gözü olan
güçlerin planlarından, şükürler olsun ki haberdarız. Bu
coğrafyada tutunabilmenin asgari şartlarının da
şuurundayız. Üretime dayalı ve rekabet gücü yüksek bir ekonomi
ve de güçlü bir savunma sanayisi olmazsa olmazlarımızdandır. Bu
nedenle, hem Savunma Bakanlığımızın hem de Savunma
Sanayii Başkanlığımızın bütçelerine İYİ
PARTİ olarak evet oyu verdik ancak tenceresini kaynatamayan ve
açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm
edilmiş vatandaşlarımıza Sana bir İHA, SİHA,
ATMACA, o olmazsa ATAK vereyim. diyecek hâlimiz yoktur. Büyük Türk milleti hem
güvenlik ve huzuru hem de refah ve zenginliği eş zamanlı olarak
hak etmektedir. Sana huzur ve mutluluk veremedim ama güvenlik vadediyorum.
diyerek görevinizi yapmış olamazsınız.
Saygıdeğer milletvekilleri, dış
politikada da önemli sorunlarla boğuşmaya devam ediyoruz. Türkiye'nin
önündeki engellerin aşılabilmesi noktasında azami
katkıyı sürdürme kararlılığı sergilemeye devam
edeceğiz. Bugün, Silahlı Kuvvetlerimiz
sınırlarımızın ötesinde operasyonlar yapıyorsa
bunu Türkiye Büyük Millet Meclisinin tezkereleriyle gerçekleştiriyor.
Ülkemizin aleyhine alınmış kararları ortak bildirilerle hep
birlikte kınıyor, zaferlerimizi de aynı biçimde kutluyoruz ama
Sayın Cumhurbaşkanı Azerbaycana giderken yanına bir tek
muhalefet temsilcisi almayacak kadar hasis davranıyor. Keza,
Maraşın açılmasıyla ilgili programa yine muhalefetten
birilerini davet etmeyi aklından bile geçirmiyor. Bu çifte standardı
kınadığımızı da ifade etmekte yarar var. Siz
davetle mükellefsiniz, icabet edip etmemek de bizim meselemizdir.
Türkiyenin aleyhine alınmış kararlar
ve uygulanmak istenen yaptırımları iktidar ve muhalefet olarak
müştereken püskürtmek için ortak bir kararlılık
sergilediğimizi ifade etmiştim, HDP bu yaklaşımın
istisnasıdır. Her fırsatta emperyalizme diş gösteren ve ona
karşı bilendiğini ifade eden HDP, ABDyi kınamamakta,
Fransaya cevap verememekte, Yunanistana laf söyleyememekte, esasen kimlerle
müttefik olduğunu zımni olarak kabul etmektedir. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar) Bölünmekten yana
değiliz. derken bölücü örgüte ihanetleri münasebetiyle tek kelime laf
edemeyenlerden farklı bir davranış bekleyecek değiliz.
Güneydoğu Anadolu illerimizi Kürt kentleri olarak tanımlayanlara,
Kürt kökenli kardeşlerimizin yüzde 60ından fazlasının
Ankaranın batısında yaşadığını
hatırlatmak isteriz. Etnik köken ve mezhep üzerinden siyaset üretmeye
kalkışmanın hiç kimseye faydası yoktur.
Etnisite yetmedi, şimdi de mezhep üzerinden ve
özellikle Alevilik üzerinden bir söylem geliştirmeye yeltenildiği
anlaşılmaktadır. Bu milletin seviyesi, şeceresi, seciyesi
bellidir; Türk milletinin nerede duracağı da biyografiden
anlaşılmaktadır. Bir yanda Hazreti Muhammed, öbür yanda Ebu
Süfyan; bir yanda Hazreti Ali, öbür yanda Muaviye; bir yanda Hasan, Hüseyin,
diğer yanda Yezid. Siz ne söylerseniz söyleyin, milyonlarca Ali,
milyonlarca Hasan, milyonlarca Hüseyin emperyalizmin yezitliğine izin
vermeyecektir. (İYİ PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar) Ama asla endişe etmeyin, sizi hiç kimse kapatamaz.
Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olarak
tanımlanmasına rağmen sadece ödenek
kısıtlamalarıyla tecziye edilen bu iktidar, sizin
olmadığınız bir Mecliste Oh, oh! diyerek hiç kimseye
milliyetçilik tesciliyetinde de bulunamaz. O sebeple,
varlığınıza ihtiyaç var. İsmiyle müsemma Milliyetçi
Hareket Partisine, altı okundan biri milliyetçilik olan Cumhuriyet Halk
Partisine; milliyetçi, demokrat ve kalkınmacı İYİ
PARTİye milliyetçilik dersi veremeyeceklerine göre, elbette kendilerine
uygun bir çıkış yolu bulacaklardır. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Sizin
varlığınız, tıraş köpüğüyle diş
fırçalamaya kalkışan bu iktidarın ayaklar altına
aldığını söyledikleri milliyetçilik üzerinden
ayaklarını kaldırmasına da vesile oluyor. Her şerde
bir hayır var. demek, bu olsa gerektir.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Başkanım,
siz ne diyorsunuz?
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Dediğimizi dedik.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu girizgâhtan sonra
bütçeye tekrar dönmek istiyorum.
Bütçe yetkisi, bizzat parlamentoların
varlık sebebini teşkil eder. Bir devletin bütçesini onaylama
yetkisine sahip olmayan yasama erki, en temel işlevini de kaybetmiş
demektir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin milletine karşı en önemli
mesuliyetlerinden biri, vatandaştan tahsil edilen vergilerin nereye sarf
edildiği ve nereye sarf edileceği hususunun denetlemesidir. Tüm bu
üzerinde konuştuğumuz, tartıştığımız
bütçe görüşmeleri, bütçe onaylama yetkisi neredeyse alınmış
bir Mecliste anlamını yitirir. Gazi Meclisimiz partili
Cumhurbaşkanlığı tarafından dayatılan bütçe
kanununu şayet kabul etmez ise Sayın Cumhurbaşkanının
endişe duymasını gerektirecek bir durum söz konusu değildir
zira kendisi öteki yılın bütçesini değerleme oranına göre
artırarak vergilerini toplamaya ve harcamaları yapmaya devam etme
hakkına sahiptir.
O hâlde, bugün, burada ifade edeceğimiz
hususlar, memleketin 2021 yılı bütçesini ortak muhakeme zemininde
tartışmak, milletimiz için en iyiyi, en güzeli bulmak ve icra etmek
amacından iktidar sahipleri tarafından yoksun
bırakılmıştır. Bunun temel sebebi şu dur:
Parlamenter demokraside millete hesap verilirdi, bu ucube sistemde saraya hesap
veriliyor. Parlamenter demokratik sistemde millet tarafından seçilen
başbakan ve kabinesi millî iradenin tecelligâhı olan Gazi Meclise
karşı sorumluydular; partili Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminde ise Meclisin muhatapları yürütme erki ve
mensupları değil, onun atadığı bürokratlardır.
Anayasanın 98inci maddesi, Gazi Meclise
denetleme yetkisi çerçevesinde soru sorma hakkı
tanımıştır. 27nci Dönem içinde lüzumu üzerine gerekli
görülen ve cevaplanan soru önergesi oranı yüzde 8de
kalmıştır. Bu Anayasa, milletin Anayasası değil
midir? Millî iradenin ortaya koyulmuş hâli değil midir? Türkiye
Cumhuriyetinin kurucu iradesi olan bu Gazi Meclisin ve onun değerli
üyelerinin siyasi iktidar tarafından yok sayılması sizlerce
doğru mudur ve kabul edilebilir midir? O zaman, milletvekilleri olarak
bizim burada kıymetiharbiyemiz nedir? Siyasi iktidara yönelttiğimiz
bir soruya dahi cevap alamayacaksak siz cevap veriniz: Türkiye Büyük Millet
Meclisinin itibarı ne olacaktır? Partili
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini getirirken millete söz
verdiniz, dediniz ki: Yeni sistemle birlikte yürütme organı kanun
tasarısı hazırlayamayacak, kanunu milletvekilleri
hazırlayacaktır. Ancak komisyonlarda ve Genel Kurulda çokça
şahit olduğumuz üzere, milletvekili
arkadaşlarımızın kanun tekliflerini sadece imzalıyor
ve torba yasa adı altında önümüze koyuyor. Kanunlar,
milletvekilleri tarafından hazırlanması gerekirken sarayın
bürokratları tarafından hazırlanıyor, iktidar partisindeki
milletvekili arkadaşlarımız özgür tercih ve iradelerini,
maalesef, ortaya koyamıyorlar. İktidar partisinin temsilcileri,
millet iradesinin tecelli ettirilmesi yerine önlerine koyulan kanun metninin
tek bir noktasını, virgülünü değiştirtmemek için Türkiye
Büyük Millet Meclisinde görev deruhte ediyorlar.
Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanı
seçilmesinin ardından Türkiye'nin bildiği türden bir
Cumhurbaşkanı olmayacağım. demişti, kendisi
doğru ifade etmiş; Türkiye, Sayın Erdoğanın
Cumhurbaşkanlığı döneminde kanunlarla değil,
kararnamelerle yönetilen bir memleket hâline gelmiştir. Partili
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk iki
yılında 600 milletvekili 1.493 maddeyi görüşürken Sayın
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tek başına 2.229
maddeyi yürürlüğe koymuştur. Bu veri dahi tek başına
göstermiştir ki ve göstermektedir ki Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi millet için değil, lider için hazırlanmış
bir sistemdir. Meclis bilinçli olarak pasifize ediliyor, yasamanın
etkinliği ve denetimi de azaltılıyor.
Partili Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminde, yazılı soru önergelerine cevap alamayan, kanun
tekliflerinde yalnızca imzacı olan, bütçe onay yetkisi elinden
alınmış, sözlü soru soramayan, gensoru veremeyen, güven
oylaması yapamayan, özetle tüm yasama ve denetleme yetkileri elinden
alınmış bir Meclis var. Eğer milletvekillerinin yasama
yetkisi elinden alınmışsa yüce Meclisimiz vergi tarhı ve
sarfı yetkisini şeklen elinde tutmasına rağmen
fiilen kaybetmişse, o takdirde bu Büyük Meclis yetkilerini yitirmiş
ve bir kenara itilmiş durumdadır. Ancak şu unutulmasın:
Gazi Meclis unvanına sahip tek Parlamento olan Türkiye Büyük Millet
Meclisi, kurulduğu ilk günden itibaren tarihin kendisine yüklediği
sorumluluğun ve vasıfların bilinciyle hareket etmiştir.
Millete ait egemenliğin hiçbir şart altında, hiçbir kişiye,
kuruma, zümreye ya da sınıfa bırakılmamasını
temin etmek ve millet iradesini millet çıkarları doğrultusunda
tecelli ettirmek Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin namusu ve şerefi
üzerine ettiği yeminin gereğidir.
Artık, Meclis,
yürütme organı üzerinde anayasal araçlar yoluyla herhangi bir siyasi
denetim yetkisine sahip değilse bunun çözümü iyileştirilmiş,
güçlendirilmiş parlamenter demokratik sisteme dönüştür. Bugün Meclis,
saray bürokrasisinden gelen kanun tekliflerini onaylayan alelade bir devlet
kurumuna dönüştürülmeye çalışılıyor ise bunun çözümü
iyileştirilmiş, güçlendirilmiş parlamenter demokratik sisteme
dönüştür. Türkiye Büyük Millet Meclisi, en temel görevi olan vergi
sarfında fiilî bir denetim yetkisine bile sahip değilse bunun çözümü
de iyileştirilmiş, güçlendirilmiş parlamenter demokratik sisteme
dönüştür.
Bu siyasal düzen,
yalnızca Meclisin denetleme ve yasama işlevini akamete
uğratmamıştır, aynı zamanda bu millete büyük ekonomik
bedeller de ödetmiştir hatta ödetmeye de devam etmektedir. Partili
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildiğinde, Temmuz
2018de geniş işsizlik 5,6 milyondu,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle geçen iki senenin
sonunda bu sayı 10 milyon kişiye yaklaştı ve
artış neredeyse yüzde 80 oranındadır. Bildiğiniz
üzere, normal işsizlik ile geniş tanımlı işsizlik
arasında en çarpıcı kitle, iş aramaktan umudunu
kaybedenlerdir. Yani
bir sistem getirdiniz ve milyonlarca kişiyi ümitsizliğe sürüklediniz,
hem de refah içinde yaşama ümidi dahi değil, sadece iş bulma
ümidini kaybetmesine vesile oldunuz. Genç işsiz sayısındaki
durum daha da vahimdir. Resmî kayıtlara göre genç işsizlik yüzde
24,3tür yani her 4 gençten 1isi işsizdir. 15-24 yaş arasında 1
milyon 200 bin üniversite mezunu genç kardeşimiz bulunmaktadır.
Bunlardan 400 bini iş aramaktan umudunu kesmiş, artık iş
aramıyor, iş gücüne de katılmaktan vazgeçmiş, geriye kalan
800 bin gencimizin yaklaşık 250 bini işsiz yani 1 milyon 200 bin
üniversite mezunu kardeşimizin yarısından fazlası
işsiz durumdadır. Bütün bir gençliği ebedî bir stajyerliğe
mahkûm etmiş durumdasınız. Gençlerimizin yüzde 62si yurt
dışına yerleşip orada yaşamak ister hâle
gelmiştir. Bir ülke kendi gençliğini kaybederse, bir ülkenin
gençliği kendi memleketine dair istikbal tasavvurunu yitirirse beka
sorununu sınırların dışında aramaya gerek yoktur,
o memlekette asıl beka sorunu işte budur. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
2017 yılında Türkiye, gayrisafi yurt içi
hasılada dünya sıralamasında 17nci sıradayken
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 2nci yılında
2 sıra geriye düşerek 19uncu sıraya geriledi, Türkiye 1990
yılında da zaten 19uncu sıradaydı, bu yılın
sonunda 20nci sıraya düşmemiz bekleniyor. 1990 yılında
Türkiye, kişi başına düşen millî gelirde dünyada 49uncu
sıradaydı, 2019 yılında 74üncü sıraya
düşmüşüz. Bunlar bizim söylediklerimiz değil, sizin TÜİKin
verileri de değil, bunlar IMF verileri. Tablo ortada; yeni Türkiye eski
Türkiyeyi aratır durumdadır.
2018in ikinci çeyreğinde yaklaşık
880 milyar dolar olan millî gelirimizin 2020 sonunda 700 milyar doların
altına düşeceği görülüyor. Türkiye millî geliri iki buçuk
yıl içinde yaklaşık 200 milyar dolar erimiştir. Bu demektir
ki Türkiye'nin gayrisafi yurt içi hasılası, Yunanistanın
gayrisafi yurt içi hasılası kadar buharlaşmıştır.
Bu sistem ülkeyi uçuracak. derken millî gelirimizi buhar edip uçurdunuz,
eserinizle övünebilirsiniz.
Huzur ve refah içinde yaşatma vaadiyle
getirdiğiniz partili Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemiyle Türk milletini fukaralığa mahkûm ettiniz. Eskiden
yoksulluk toplumun bir kesiminin yaşadığı sorun iken bugün
toplumun neredeyse yarısının yaşam biçimi hâline
gelmiştir. Yarattığınız fukaralığı
düzene çevirdiniz. Temmuz 2018 ile bugün arasındaki dış borcun
dolar cinsinden neredeyse bir farkı yok, 430 milyar ile 450 milyar arasında
gidip gelmekte. Aynı dönemde dolar kuru 4,61di, şimdi ise 7,84.
Böylece dış borcumuz TL cinsinden 2 trilyon liradan 3,5 trilyon
liraya çıkmıştır.
Öyle bir sistemi konuşuyoruz ki Ülkeyi
şaha kaldıracak. diye beklerken borçlarımız şaha
kalkmıştır. Sistem değişikliği
gerçekleştirildiğinde bütçe açığımız 32 milyar
Türk lirası iken bu yıl sonunda 240 milyar Türk lirası
olması beklenmektedir yani 8 katına çıkmıştır.
Yeni sistemden önceki son yılda yani 2017de faiz giderlerine 57 milyar
lira harcanırken önümüzdeki yıl 180 milyar lira harcanması
beklenmektedir. Faiz gideri de 3 katına çıkmıştır.
Anlıyoruz ki Bu kardeşinize yetkiyi verin. diyerek devlet idaresini
ele alanlar, milletle kardeşlik bağını koparmış,
uluslararası faiz lobisinin tahakkümü altına girmiştir.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Birkaç
tane gösterge dışında bozulmamış rakam
kalmamıştır. Siz de mecburen o rakamları dile getirip, bu
çöküşü perdelemeye çalışıyorsunuz. Boş yere
çalışmayın, o rakamları bir tarafa bırakın ve
dönüp millete bakın. Milletin cüzdanı boşaldı, mutfakta
yangın büyüdü; esnaf, çiftçi, işçi kan ağlıyor, kâr
edemiyor ama kira ödüyor, para kazanamıyor, mücadele ediyor, iş
bulamıyor, hayata tutunmaya çalışıyor. Kâğıt
üzerinde düşürdüğünüz enflasyon, çarşıda da pazarda da
düşmüyor; vatandaş gerçek enflasyonun ateşiyle yanıp
tutuşuyor. Market rafları borsa tahtalarına döndü, fiyatlar o
kadar hızlı değişiyor ki personeller artık etiket
değiştirmeye yetişemiyor. Vatandaş bir kez
aldığı ürünü bir ay değil, bir hafta sonra bile aynı
fiyata alamıyor. Yağ fiyatları, kuru gıda fiyatları
raflarda âdeta ralli yapıyor. TÜİK ise Yanılıyorsunuz,
fiyatlar artmadı. diyerek neredeyse vatandaşın aklıyla
alay ediyor.
Tüm yetkilerin tek kişide
toplandığı, hukukun üstünlüğü ve yargının
bağımsızlığı kavramlarının yok
edildiği, bağımsız kurumlarımızın iktidarın
emrine girdiği, demokrasinin rafa kaldırıldığı bu
sistemle, ekonomik kalkınma ve istikrarın mümkün
olamayacağı artık görülmüştür. Tüm makamlar, mevkiler ve
sistemler Türk milletine hizmet edebilmek için vardır. Merkezinde millet
olmayan anayasal düzen ve siyasal sistemler değişmeye mahkûmdur.
Anadolumuzun ücra köşelerinde vatandaşlarımız
yastığa başını aç koyuyorsa; anneler, babalar en basit
ihtiyaçları karşılayamadıkları için evlatlarına
karşı mahcup durumdaysa; vatandaşlar yokluktan, yoksulluktan,
umutsuzluktan kendi hayatına son verecek noktaya gelmişse geriye
söyleyecek tek bir söz kalmıştır: Türkiye bu ucube sistemden
mutlaka kurtulmalı ve kurtarılmalıdır. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, kamu-özel iş
birliğiyle alakalı birtakım bilgileri sizlerle paylaşmak
istiyordum ama hem bütçenin açılış konuşmasında Grup
Başkanımız hem de Sayın Erhan Usta bu konuya oldukça
kapsamlı bir biçimde katkı sağladılar. Ben, bu
bahsettiğiniz kamu-özel iş birliği konusuyla alakalı olarak
da geçen bütçe konuşmamda gerekenleri söylemiştim ve hatta son
Başbakanımız Bütün bunları ben yaptım. Gel, bu konuda
seni bir aydınlatayım. demişti. Ben bu davetine icabet edemedim
ama en kısa zamanda o davete icabet edip bu konuyla alakalı bilgi
sahibi olmaya gayret sarf edeceğim.
Benim size ezcümle dediğim şudur: Vergi
yükü ve kredi yükü altında ezilen milletimizin çektiği bu cefayı
duymak mecburiyetindesiniz. Ya duyacaksınız ya da milletin iradesiyle
bu iktidardan gideceksiniz. Zira, bu milletin,
yandaşlarınızı da daha fazla ihya edecek takati, size de
daha fazla tahammül edecek sabrı kalmamıştır.
Eğer 21inci yüzyılın Türkiyesi
baskıcı bir dönemi yaşıyorsa ve biz hâlâ Adalet ve
demokrasi nerede? diye bir arayışın içine girmişsek,
eğer on sekiz yıldan beri devleti yöneten iktidar partisi bugün hâlâ
adalet reformlarını konuşuyorsa bir sorunumuz var demektir. Bu
sorun, hepimizin, 83 milyonun ortak sorunudur. Bu sorun,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte yargı
erkinin tamamen kuşatılması, adaletin askıya
alınması sorunudur. Demokrasilerin olmazsa olmaz kaidesi yargı
bağımsızlığıdır; gelişmiş devlet
modellerinin tamamı, kuvvetlerin gücünü paylaştırmayı ve bu
yolla denge ve denetim mekanizmasını sağlamayı ve
güçlendirmeyi hedefler. Siyasilerin müdahil olduğu, bir telefonla hukuka
aykırı tutuklamaların yapıldığı veyahut hukuka
aykırı tahliyelerin gerçekleştiği bir ülkede yargı
bağımsızlığından söz edilemez. Sokaktaki
vatandaşın artık yargı erkine güven
duymadığı, adaletin sembolü olan heykelin göz
bağının çözüldüğü ve terazinin sürekli olarak iktidar
yandaşlarından yana ağır bastığı bir
yargı düzeniyle adalet tesis edilemez.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, tek bir kişinin
yasamayı ve yargıyı tahakküm altına aldığı
rejimin adıdır. Eğer yargıyı tahakküm altına
alırsanız hâkim, hâkim olmaktan çıkar; savcı, savcı
olmaktan çıkar ve tüm yargı mensupları siyasal iktidarın
bir uzantısı hâline gelir. Hitlerin adalet müşaviri Hans Frank
Alman yargıçlarına şöyle söylerdi: Vereceğiniz her kararda
önce kendinize şunu sorunuz: Benim yerimde Führer olsaydı acaba
nasıl karar verirdi? 21inci yüzyılın Türkiyesinde hukuk
düzeni maalesef, 1940lı yılların Almanyasını
akıllara getiriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Müsaade eder misiniz?
BAŞKAN Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Bugün, Türkiyede bağımsız olması gereken hâkimler ve
savcılar kendilerine şu soruyu sormaya mecbur hissediyor: Eğer
Cumhurbaşkanımız benim yerimde olsaydı acaba nasıl
karar verirdi? Bu soruyu soran hâkimlerin ve savcıların olduğu
bir memlekette hangi reformu yaparsanız yapın adaleti tesis
edemezsiniz. Mahkemelerin Adalet ve Kalkınma Partisinin hukuk
komisyonları gibi çalıştığı bir yargı
düzenini bu millet hak etmemektedir. Şimdi, siz diyorsunuz ki:
Yargıda reform yapalım. Şu hâliyle yargıda reform yapmak
yoğun bakımdaki hastaya ağrı kesici vermeye benzer.
Türkiyenin sorunu sistematik bir sorundur ve çözümü de ancak sistemin
değişmesiyle mümkün olur. Aksi hâlde bırakın reform yapmayı,
devrim de yapsanız bu ülkede adaleti temin ve tesis edemezsiniz.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Sayın milletvekilleri, bugün bütçe kanun teklifi yasalaşıyor. Bu
bütçe, biliyorum, göstermelik bir bütçe; İş olsun, torba dolsun.
şeklinde bir bütçe tıpkı çıkardığımız
torba kanunlar gibi yani neticede zorlama bir kanun. Bu bütçe vatandaştan
yana değil, bu bütçe kalkınma yaratmıyor, bu bütçe gelir
dağılımını düzeltmiyor, yatırım öngörmüyor.
2020de borç bulma veya dışarıdan yatırımcı
gelebilme ihtimali yok. Türkiye Cumhuriyetine en büyük bütçe
açığını verdirecek olan bir bütçedir bu bütçe. Planlanan
açık bile 250 milyar ve bu rakamın 400 milyar liranın üzerine
çıkması da kötü bir beklentidir. Aynı anda ve yılda cari
açık 40 milyar dolar artarak tarihî bir rekora koşuyor. Yine,
aynı anda ve yılda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz
rezervi 50 milyar dolar açık verdi çünkü fazladan swapla borçlandı.
Son cümlelerim efendim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) -
Dolayısıyla yukarıdaki maddede geçen çifte açık, artı
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında rezervsizlik, ihtiyat akçesiz ve
aşırı swap borcuyla karşı karşıyayız.
Bu bütçe işsizliğe çare olmayacak, hatta bu konu bu bütçenin umurunda
bile değil. Bu bütçe vatandaşa sosyal yardım bütçesi de
değil. Bu bütçede kamunun tasarruf yapmadığını ve
hatta israfın bitmediğini görüyoruz. Bu bütçe kaynakları tüketme
bütçesi olarak kendini gösteriyor. Bu bütçenin vizyonu yok ki misyonu olsun. Bu
bütçede vatandaş lehine hiçbir maddeye rastlamadık.
İçinde millet yararına hayırlı
hiçbir şey bulamadığımız bu bütçeye hayır oyu
vereceğimizi ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyor,
sabrınız ve nezaketiniz için şükranlarımı sunuyorum.
Sağ olun efendim. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Birleşime üç dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.09
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.11
BAŞKAN: Mustafa
ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 35inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, söz istemiştim ara vermeden önce ama
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Siz ara vermeden önce söz istemiştim,
görmediniz herhâlde. Bir sataşma vardı, ona kısa bir cevap
vermek istiyordum.
BAŞKAN Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
8.-
İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun, İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun 230 sıra sayılı 2021 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 231 sıra sayılı 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin tümü üzerindeki
son görüşmelerde İYİ PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili
bizim partimizin adını da anarak eleştirilerde ve sataşmada
bulundu. Kısaca iki noktaya değinmek istiyorum. Bir tanesi, bu,
yaptırımlar ve S-400 meselesi. Şimdi, biz burada daha evvel de
anlattık, ben kürsüden de anlattım Dışişleri
Bakanı varken bir kez daha söyleyeyim: Şimdi, birincisi, felsefede bir
laf var Latince ad absurdum yani saçmalığa indirgemek.
Şimdi, şunun için söylüyorum bu lafı: Siz bir yere üyesiniz,
NATO üyesisiniz. Biz bunu beğeniriz, beğenmeyiz; ayrı bir
şey.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - NATO üyesi bir
ülke, NATOya karşı bir safta yer alan başka bir ülkenin NATO
karşısında geliştirmiş olduğu silahları,
üstelik de yüksek teknoloji silahlarını alıp kendi
topraklarına yerleştirmek istiyor. Ad absurdum böyle bir şey
yani saçmalığa indirgenen bir adım bu aslında. Biz, o
zaman, ilk gündeme geldiğinde S-400lerin alımı açıklama
yaptık ve bunun yanlış olduğunu anlattık. Bunun
NATOyu beğenip beğenmememizle ilgisi yok, gerçekçi bir dış
politika olmadığını ve bunun sonucunda büyük
sıkıntılarla karşı karşıya gelineceğini
söyledik ve sonunda aradan birkaç yıl geçti, gerçekten bizim
söylediğimiz noktaya gelinmiş oldu. Şimdi, gerçekçi bir
dış politika değildi, yanlış karardı.
İktidarın yanlış bir kararının arkasına
neden bütün muhalefet partileri dizilmek zorundadır? Bir dış
politika doğruysa doğrudur, yanlışsa
yanlıştır; yanlışa yanlış denir.
Dolayısıyla iktidarın her yanlış dış
politikasının arkasına dizilerek muhalefet
yapıldığını iddia etmek de çok doğru bir tutum
değildir diye düşünüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum.
O yüzden, bu konudaki tutumumuz çok nettir, bunun
emperyalizmle ve emperyalizme karşı olup olmamakla bir alakası
yoktur. Ayrıca bu emperyalizme cevabı da bizler, aslında
Dolmabahçede 6ncı Filoya tutum alırken yıllar öncesinde
göstermiştik; sizler o zaman neredeydiniz bilmiyorum.
Şimdi, ikinci konu, parti kapatma meselesiyle
ilgili. Sayın Başkan, burada, Mecliste bütün siyasi partiler olarak
bir arada bulunuyoruz ve bu parti kapatma meselesine bütün demokratik
partilerden ilkesel bir cevap verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
İktidar partiyi kapatır mı kapatmaz mı, işine gelir mi
gelmez mi; tartışma konusu bu değildir. İlkesel olarak ve
demokrasi açısından baktığımızda, siyasi partiler
birbirlerine karşı demokratik siyaset alanında mücadele eder,
yarışırlar; rakiptirler mi yoksa iktidar
aracılığıyla yargı üzerinde baskı kurarak bir
siyasi partiyi demokratik siyasetten tasfiye etmeyi doğru bulurlar
mı, bulmazlar mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Bu sorunun
ilkesel cevabı vardır. Aslında bizim bütün siyasi partilerden
beklediğimiz, bu ilkesel tutum konusundaki tavırdır esas
itibarıyla. Türkiye, kapatılmış partiler
mezarlığıdır. Bakın, Adalet ve Kalkınma Partisi
tarafından bakacak olursak Millî Selamet Partisi, Millî Nizam Partisi,
Refah Partisi, Fazilet Partisi kapatılmış partilerdir. Saymaya
gerek yok, sizler benden iyi biliyorsunuz. Bizim tarafımızdan bakacak
olursanız 5 parti kapatılmıştır, üstelik en sonuncusu
Demokratik Toplum Partisi de Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı
döneminde kapatılmıştır. Peki, herhangi bir sorun çözülmüş
müdür? Çözülmemiştir. Dolayısıyla, bu açıdan bakmak gerekir.
Sonuncusu da şu: Halkların Demokratik
Partisi -hep söylüyoruz- bakkal dükkânı değil, öyle
kapısına kilit vurarak kapatamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Son cümlem efendim.
Büyük bir halk hareketidir Halkların Demokratik
Partisi, Kürt halkı başta olmak üzere Türkiye demokrasi güçlerinin
sesidir, sözüdür, temsilcisidir aynı zamanda. Dolayısıyla
Dükkâna kilidi vuralım da bu iş kapansın, bitsin. diyerek
hiçbir sonuç alınmaz. (HDP sıralarından alkışlar) Biz
mücadelemize; demokrasi, özgürlük, barış, adalet mücadelemize,
eşitlik mücadelemize bütün gücümüzle ve bütün imkânlarımızla
devam ederiz demokratik siyasetten taviz vermeden ve emin olun, bu mücadeleden
de güçlerimizi artırarak, daha da büyüterek daha büyük bir umutla
çıkarız. Bu konuda da en ufak bir kaygımız yok.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum
Başkanı TBMM Başkanı Mustafa Şentopun, TBMMde temsilcisi
olan ama grubu bulunmayan siyasi partilerin Genel Başkanlarından
talep edenlere emsal teşkil etmemek üzere beşer dakika söz
vereceğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde temsil edilen ancak grubu bulunmayan siyasi partilerin
Genel Başkanlarından talep edenlere, emsal teşkil etmemek üzere,
beşer dakika süreyle söz vereceğim.
Bu kapsamda, talepte bulunan Türkiye İşçi
Partisi Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Sayın Erkan
Başa beş dakika söz veriyorum. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
IV.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Baş.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu ve bizleri ekranları
başında izleyen, emeğiyle, alın teriyle yaşayan bütün
yurttaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Değerli Başkan, başlarken bir ricada
bulunmak istiyorum. On beş gündür uğraşıyoruz, beş
dakika söz hakkını anca alabildik; on iki gündür de burada
oturuyorum, bütün Genel Kurulu izliyorum; bu kürsüde ne zaman doğru bir
şey söylense bu taraftan böyle bağırtılar
çağırtılar geliyor. Mümkünse bu kısacık
konuşmamı bağırmadan çağırmadan, sessiz sakin
biçimde dinlesinler. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen.
ERKAN BAŞ (Devamla) Arkadaşlar
bağırmayın, bir bitirelim. Ya söylediğimi doğrulamak
zorunda değilsiniz ya.
Şimdi, değerli arkadaşlar, on iki
gündür burada tartışıyoruz, AKP Grubu özetle şunu söylüyor,
diyor ki: Pek Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Genel
Başkanımız o kadar mükemmel bir bütçe hazırlamış,
göndermiş ki 600 milletvekili iki buçuk aydır
uğraşıyoruz, bir tane eksik, virgül bile bulamadık.
Söyledikleri şey bu.
Şimdi, ne kadar üzerine konuşabiliriz
bilmiyorum, ben bu bütçe şunun bütçesi, bunun bütçesi
tartışmaları çok yapıldı, tekrar etmeyeceğim.
Bakın, biraz evvel AKP Grubu adına yapılan konuşmanın
tutanağını aldım, onunla geldim. Öyle garip bir durumla
karşı karşıyayız ki AKP, bence gerçekten kendisini
muhalefete hazırlamaya başlamış, sürekli burada muhalefetin
eleştirilerine yanıt veriyor. Bakın değerli arkadaşlar,
bazen şöyle şeyler olur: Tarih böyle gelir, bir ana
sıkışır, o sıkışma anında bir söz her
şeyi özetler. Bu bütçe kuru ekmek bütçesi olarak tarihe geçti yani siz,
bu millete Kuru ekmek yiyeceksiniz. demiş oluyorsunuz. Onun için de
savunamadığınız için de ne yapıyorsunuz? Mesela,
bakın, dikkat edin, tutanaktan bire bir okuyabilirim. Ben, mesela
kurşun asker tartışmasına girmek istemiyorum; kim kendini
kurşun asker görür, görmez bunlar ayrı meseleler ama bir konuya
dikkatinizi çekeceğim: AKP Grubunun en çok alkışladığı
şey, burada masal anlatıldığı zaman çok
alkışlıyorsunuz arkadaşlar. Özlem Hanım burada masal
anlatmış, alkışlar var arkasında. Şimdi
kurşun asker tanımına girmeyeceğim; önemli olan
insanların hangi davanın peşinden gittiği, mesela, bir suç
ortaklığıyla birbirine bağlılara da kurşun
asker dendiğini biliyorum ama o tartışmalara burada girmeyelim.
Şimdi, ne demiş Sayın Özlem Zengin?
Demiş ki: Yasaksız bir Türkiye. Ve yanılmıyorsam,
kendisini de göstererek yasaksız bir Türkiye dedi. Arkadaşlar,
yasaklar sadece sizin için kalktığında sorun bitmiyor ki.
Bakın, Türkiyede işçiler sendikalaşamıyorlar.
Özlem Hanım, biliyorsunuz değil mi
işçiler sizinle görüşmeye geldiler; çıkınca
dışarıda konuşamadılar, polisten dayak yediler.
Yasaklar işçiler için devam ediyor mu? Ediyor.
Arkadaşlar, içinizde bir işçi var mı
ya? Yasak
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Var, ben.
ERKAN BAŞ (Devamla) Bir kişi
varmış özür dilerim. Arkadaşlar, üç yüzde 1. Memleket kaç
kişi? Bu kadar mı temsiliyet var? Yani, yasaklar aynı biçimde
devam ediyor.
Bakın, tek adam meselesi
Şimdi, tek adam
meselesinde, bir kere, bir hukukçunun Her şeye karar veren bir kişi
vardır. demesini çok büyük bir şaşkınlıkla izledim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Allah Allah!
ERKAN BAŞ (Devamla) - Yasama, yürütme,
yargı diye üç ayrı organın varlığından haberdar
mıyız? Bunların hepsinin bir kişiye bağlı
olması kabul edilebilir bir şey midir? Ben, bunun kabul
edilebileceğini düşünmüyorum.
Bakın, arkadaşlar şu olamaz: Bugün
Kavala davası görüldü. Dün mü? İrfan Fidan, daha Yargıtayda bir
tane dosya açmadan Anayasa Mahkemesine seçildi. Şimdi, bunlar bir tek adam
rejimine işaret ediyor mu? Bence ediyor. Özlem Zengin diyor ki: Bütün
siyasi partilerde genel başkan vardır, birisi karar verir.
Bakın Özlem Hanım, demişsiniz ki:
Her yerde bir son karar veren vardır. Mesela Sayın Binali
Yıldırıma soralım: Siz Genel Başkanlık
yaptınız, Başbakanlık yaptınız, siz de son
kararı veriyordunuz doğru mu? Peki, Davutoğlunu niye
sormuyorsunuz Özlem Hanım? (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar) Davutoğlu, Genel Başkanlık yaptı;
Başbakanlık yaptı; kararları kim veriyordu?
Eleştirdiğimiz şey bence bu, bunu görmemiz gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, ben diyorum ki bu
memlekette maalesef parası olana her şey serbest; yoksula, emekçiye,
garibana ise yasaklar aynı biçimde devam ediyor. Şimdi, masal kısmını
bırakalım ama aklıma geldi paylaşmadan edemeyeceğim;
bu bütçeyi illa bir masalla anmak gerekiyorsa bana göre bu bütçe, masal
açısından tarihe Pinokyo bütçesi olarak geçer, bugün
itibarıyla Pinokyo bütçesi olarak adlandırmamız mümkün. (CHP
ve HDP sıralarından alkışlar)
Şimdi, gerçekten daha fazla konuşmak
isterdim. Mesela şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Arkadaşlar,
bazen bir gerçek yüzlerce yalanı yıkar gider. Özlem Hanım dedi
ki: Sandık varsa diktatörlük yoktur. İşte, Hitlerin
sandık sonuçları arkadaşlar. Ya Hitler de diktatör değil ya
da Türkiye'de sandık olmasına rağmen, birilerine diktatör
diyebiliyoruz, böyle gözüküyor. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Mukayeseyi anlat,
mukayeseyi.
ERKAN BAŞ (Devamla) Peki, değerli
arkadaşlar, maalesef
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir)
Sandığa mı karşısın?
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Mukayeseyi anlat.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Vesayet mi
istiyorsun?
ERKAN BAŞ (Devamla) Bu memlekette
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN BAŞ (Devamla) Arkadaşlar, ben
polemik yapılacaksa çok uzun süre yaparım. Mesela, halk sizi seçse de
iktidarı vermeyecek diye iki gün önce burada bakanınız
konuştu. İstanbulda sandıkta tokadı yediniz, vermemek için
her şeyi yaptınız; hâlâ buradan bana laf atıyorsunuz,
bırakın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler, CHP
sıralarından alkışlar) Onları bir kenara koyalım,
onlarla uğraşmayalım.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Siz çok
demokratsınız!
AHMET ARSLAN (Kars) Halk vermedi, halk vermedi.
ERKAN BAŞ (Devamla) Arkadaşlar, boş
verin bunları. Ben diyorum ki bak, bu bütçe halkçı bir bütçe
olsaydı, emekçinin bütçesi olsaydı ne olurdu?
AHMET ARSLAN (Kars) Ne olurdu?
ERKAN BAŞ (Devamla) Bakın, mesela
sağlık değil mi, en önemli sorun? Var mısınız
-hadi yürek testi yapalım- diyorum ki bütün özel hastaneler
devletleştirilmelidir. Sağlığın parayla
alınıp satılması mı olur ya? Hiç vicdanınız
sızlamıyor mu? Birisi hasta, parası olmadığı için
beş yıldızlı otel gibi hastaneye gidemiyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET ARSLAN (Kars) Gidiyor, gidiyor.
ERKAN BAŞ (Devamla) Ama Sağlık
Bakanının, sağlık hastaneleri zinciri sahibi olduğu
bir yerde siz, özel hastaneleri devletleştiremezsiniz,
kamulaştıramazsınız. Ben söylüyorum, bir işçi
iktidarında bütün özel hastaneler devlete ait olur, parası olan da
parası olmayan da beş yıldızlı otel gibi hastanelerde
tedavi olur. Var mısınız?
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Bizim
hastanelerimiz beş yıldızlı otel gibi.
ERKAN BAŞ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, devam edeyim. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Ya cenazelerimizi
alamıyorduk.
ERKAN BAŞ (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bakın, eğitim değil mi? Eğitim. Ya
parası olmayan çocuğunu okutamıyor, parası olan
Yalan
mı söylüyorum? Parası olan çocuğunu en lüks okullara gönderiyor;
bale dersi alıyor, bilgisayar eğitimi alıyor, kodlama
öğreniyor, yazılım öğreniyor, yabancı dil
öğreniyor; parası olan çocuğunu Amerikaya gönderiyor, parası
olan Avrupaya gönderiyor; parası olmayan okutamıyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Ben de diyorum ki halkın bütçesi
iddian varsa eğitimi özelleştirmeyeceksin arkadaş. Bütün özel
okulları devletleştireceğiz; halk çocukları, emekçi
çocukları da özel okul imkânlarında okuyacaklar. Buna niye isyan
ediyorsunuz? İlla sizin çocuklarınız mı özel okulda
okuyacak sadece, bu halkın çocukları okuyamayacak mı?
Değerli arkadaşlar, son, barınma:
Bak, diyorum ki her insan güvenli, mutlu, huzurlu bir evde oturma hakkına
sahiptir. Bu, bir insan hakkıdır. Herkes bir ev sahibi olma
hakkına sahiptir ama
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Verdik işte,
verdik.
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Baş.
ERKAN BAŞ (Devamla) Yok, siz şunu
yaptınız: Siz, müteahhitleri zengin ettiniz TOKİ ihalelerinde;
siz, insanları
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Halka sor.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Evlerini kim
yaptı?
ERKAN BAŞ (Devamla) Arkadaşlar,
bakın, Türkiye şöyle bir ülke: Ev sahibi olmak için yıllarca
bankaya faiz ödüyorsun, müteahhitleri zengin ediyorsun, kırk yıl
çalışıyorsun, bir ev sahibi olmadan hayatını
kaybediyorsun. Bu, insan onuruna yakışmayan bir durumdur.
Değerli arkadaşlar, maalesef, memleketi o
hâle getirdiniz ki memleketin dertlerini beş dakika değil, on
beş gün anlatsam bitmeyecek.
O yüzden, kısa ve özet bir yaklaşım
sergileyelim. Bir tercih yapmak zorundayız, her insan bir tercih yapacak:
Ya emeğin, alın terinin, yoksulun, emekçinin yanında
olacağız ya da para babalarının yanında olacağız;
başka bir çaremiz yok. Bu bütçe para babalarının
yanındadır. Bu bütçe tuzu kuruların bütçesidir. Bu bütçe,
maalesef, tarihe Pinokyo bütçesi olarak geçecektir. (HDP
sıralarından alkışlar)
AHMET ARSLAN (Kars) On dokuz yıldır
vatandaşın bütçesi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
kürsüden konuşmak istiyorum, sataşma var çok net bir şekilde.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin, İstanbul Milletvekili Erkan Başın
230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 231 sıra sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin tümü üzerindeki son görüşmelerde
şahsı adına yaptığı konuşmasında AK
PARTİye sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; Sayın Erkan
Baş, bence, şu Mecliste beni en iyi tanıyan
arkadaşlarımızdan biridir; biz Meclisin arka taraflarında
beraber pek çok konuşma yaptık, madencilerle alakalı bir araya
geldik; o yüzden benim hayata yaklaşımımı gayet iyi bilen
kişilerden biridir diye düşünüyorum.
Fakat şunu belirtmek isterim: İsmi
İşçi Partisi olunca işçilerle alakalı mevzular sadece
onlara ait bir mevzu hâline gelmiyor. Şimdi, burada Kaç tane işçi
ailesi çocuğu var ve kaç tane arkadaşımız işçi olarak
çalışarak buraya gelmiş, elimizi bir kaldıralım.
desek
Mesela, Ramazan Can, kendisi kalorifercilik yapmıştır,
hukuk fakültesinden mezun olmuştur ve bugün partimizin en kıymetli
milletvekillerinden biridir. Böyle bir sürü arkadaşımız var.
Soralım: Kaç arkadaşımız özel okulda okumuştur? Ben
hayatımda hiç özel okulda okumadım, devlet parasız yatılı
okulunda okuyarak buralara geldim. Bütün arkadaşlarımıza soralım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP
sıralarından gürültüler)
Şimdi, bir saniye, bir saniye
Masallardan
bahsediyorsunuz. Ben masal anlatmayı önemsiyorum çünkü bize
Ben ilk defa
burada masal anlatıyorum, neden anlatıyorum? Grubumuz bir şeyle
itham ediliyor, ben konuşmaların bir devamlılığı
olduğuna inanıyorum; bizi itham ediyorsunuz, ben size kurşun
askerin gerçek hikâyesini anlatıyorum. Örnek verdiğiniz masalın
bizimle en ufak alakası yok, başka masallar söyleyiniz. Belki beraber
olduğunuz arkadaşlara da Pinokyo olmayı örnek verirsiniz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Gelelim şu yasaklar meselesine: Yasaklar
meselesi ne zaman
Bakın ben konuşmamda hiç başörtüsünden
bahsetmedim, hiç ağzıma almadım. Ama ne zaman ki yasaklarla
alakalı bir şey konuşuluyor,
anlaşılmadığını fark ediyorum. Bakın
Sayın Erkan Baş, bu ülkede sadece işçi olduğu için
seçilemeyen bir insan yoktur, sadece başı açık olduğu için
seçilemeyen bir kadın yoktur. Türkiyede kategorik olarak yasak gören tek
kitle başörtülü kadınlardır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bunu lütfen kabul edin artık.
Ne zaman ben bu yasaklardan bahsetsem bir daha teyit etmek zorunda
mıyım?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Lütfen bir saniye, bir
dakika Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Ne zaman bu
yasaklardan bahsetsek bir virdi anlatmam gerekiyor: Evet, efendim Türkiyede
başı açıklar seçilebilir; evet, daha evvel böyle bir kadın
bizim Başbakanımız vardı, İçişleri
Bakanımız vardı. Ya bunları niçin teyit etmek zorunda
kalıyoruz? Türkiyede bu yasağı yaşayanlar; kategorik
adı, kimliği, ismi, yüzü olmaksızın bu yasağı
yaşayanlar sadece ve sadece başörtülü kadınlardır ve bu
özgürlük de AK PARTİ döneminde Sayın
Cumhurbaşkanımızla gelmiştir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu çok nettir, bunu bir defa daha ifade ediyorum.
O yüzden, ha masalsa isterseniz her
konuşmamızda da bir masal anlatabiliriz, masalları küçümsemeyi
de ben biraz hayatı okuyamamak olarak görüyorum, teşekkür ederim,
yeter ki doğru masalları anlatalım.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, ileri sürmüş olduğum görüşten farklı
bir görüşü şahsıma atfettiği için açıklama yapma
hakkım var 69a göre
BAŞKAN Nasıl, nasıl bir şey?
ERKAN BAŞ (İstanbul) Ben,
başörtülülerin, sadece başörtülülerin mağdur
olmadıklarını söylemedim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Öyle söylüyorsunuz.
ERKAN BAŞ (İstanbul) - Benim
görüşlerimin dışında görüşleri bana atfediyor.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, Sayın
Başkan; o örneği
İşçileri örnek gösteriyor, hayır,
işçiler gelemiyormuş.
ERKAN BAŞ (İstanbul) İleri
sürmüş olduğum görüşten farklı bir görüşü bana
atfetti, bunu düzeltmem gerekiyor.
BAŞKAN Erkan Bey, bakacağım
tutanaklara.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Buyurun, söylüyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Siz söylüyorsunuz da ben tutanaklara
bakacağım.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Ben Özlem
Hanımın söylediklerini söylemediğimi beyan ediyorum.
BAŞKAN Tutanaklara bakacağım.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Lütfen rica
ediyorum, 69a göre sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Söz sırası, talepte bulunan
Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı
(HDP sıralarından
gürültüler)
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bakar mısınız lütfen Sayın Başkan.
BAŞKAN Tutanaklara bakacağım
Sayın Baş.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Şunu söyledi
yani dedi ki: Adı İşçi Partisi olan bir parti sadece
işçileri temsil edemez. dedi, pek çok şey söyledi. Söylediklerinin
hiçbiri benim söylediklerimle ilgili değil.
BAŞKAN Tamam, evet, tutanaklara
bakacağım ve karar vereceğim. Şimdi vermiyorum
kararımı Sayın Baş.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, iki dakika konuşacağım, bitecek zaten.
BAŞKAN Hayır, hayır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
IV.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)
BAŞKAN Söz sırası, talepte bulunan
Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN
ve Ankara Milletvekili Sayın
Mustafa Desticiye aittir.
Buyurun Sayın Destici. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, burada bize açık sataşma var.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, ne yapıyorsunuz?
BAŞKAN Süreniz beş dakikadır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ama
sataşma var Başkan, bizi işaret ederek ve
arkadaşlarınız diyerek Pinokyo dedi yani bunu biz duyduk.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, Sayın
Başkanım, hiç muhatap olmadım, asla. Ben Erkan Başa cevap
verdim.
BAŞKAN Kürsüdeki hatip
arkadaşımıza söz verdim, bitsin; ondan sonra söz vereyim Grup
Başkan Vekillerine.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben Erkan Başa
cevap verdim, kendilerine asla cevabım yok.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Siz bana
sataştınız mı, sataşmadınız mı?
BAŞKAN Arkadaşlar
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, cevap
verdim.
BAŞKAN Sayın Zengin, lütfen
ERKAN BAŞ (İstanbul) Bana
sataştınız, bana sataştınız.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, kabul
etmiyorum.
BAŞKAN Sayın Baş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Lütfen,
tutanaklara bakar mısınız.
BAŞKAN Sayın Danış
Beştaş
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Erkan Bey sizin
arkanızda oturuyordu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Siz
arkadaşlarınız demediniz mi?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Erkan Baş Meral
Hanımın arkasında oturduğu için bakan her
bakışı kendisine zannediyor, alınganlık had safhada
yani.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Arkadaşlarınız demediniz mi?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben Erkan Beye
bakıyordum, size değil.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Arkadaşlarınız dediniz mi, demediniz mi?
ERKAN BAŞ (İstanbul) Benim
arkadaşım kim var burada?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Erkan Bey,
masalları söylüyordum, masalları.
BAŞKAN Sayın Destici, buyurun.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Kıymetli
Başkan, Saygıdeğer Cumhurbaşkanı Yardımcım
ve Genel Başkanlar, değerli milletvekilleri; 2021 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ve 2019 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Kesin Hesap Kanunu Teklifi üzerine Büyük Birlik Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Öncelikle, bütçenin ülkemiz ve milletimiz için
hayırlı olmasını diliyor, emeği geçenlere
şükranlarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, kıymetli
vatandaşlarım; olağanüstü şartlar yaşıyoruz.
Pandemi tüm dünyada kitlesel ölümlere neden olurken sosyal hayatı ve
ekonomileri sarsıcı bir şekilde etkilemeye devam ediyor. Tüm
mülahazaların ötesinde, öncelikle pandemi ve buna bağlı
sınırlamaların etkisiyle işlerini, gelirlerini kaybeden
vatandaşlarımızı ve dezavantajlı kesimleri
korumanın, onlara destek olmanın, öncelikle devletin, Hükûmetin ve
elbette Gazi Meclisimizin bir görevi olduğunu, mesuliyeti olduğunu
hatırlatmak istiyorum.
Bir hatırlatma da
Geçtiğimiz
konuşmamda söylemiştim, şimdi Genel Başkanlar, Grup
Başkanları buradayken yine söyleyeyim. Ne oldu? Önümüzdeki yıl
siyasi partilere hazineden verilecek 481 milyon lirayı yaşama
savaşı veren esnafımıza vermeyi gündeminize
aldınız mı, almadınız mı? Yoksa Gardaş bu
can mı ki verelim? diyenlerden mi olacaksınız, öyle
diyorsanız canınız sağ olsun diyorum. Eğer bunu
verirseniz 130 bin esnafımıza tam tamına altışar bin
lira verebilirsiniz, 3 bin liralık kira yardımının üzerine.
Bir husus da asgari ücretle ilgili, daha önce de
ifade ettim: Asgari ücret mutlaka gelir dağılımında adalete
uygun olmalı, bütçede yüzde 22,88lik bir artış var, en az bu
artış oranında yani minimum 2.855 lira rakamının
üzerinde olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, kıymetli
vatandaşlarım; bütçe aynı zamanda bir sonuçtur. Kırk
yıldan fazla bir süredir bütçeleri takip ederim, hemen hemen aynı
konuşmalar, aynı gündem maddeleri; olumlusuyla, olumsuzuyla maalesef
ülkemizin gündeminde. Kırk sene önce de faiz, enflasyon, dış
borç, iç borç, cari açığı konuşuyorduk; bugün de aynı
olumsuz durumları konuşmaya devam ediyoruz. Biz, öncelikle bunun
sebeplerini ortadan kaldırmalıyız. Bu sebeplerin en
başında da otuz beş yılda teröre
harcadığımız 1,5 trilyon doların üzerindeki kümülatif
bir rakam var. Şayet bu rakam harcanmasaydı, kamu tasarrufu
sağlanabilseydi ve planlamalar kırk yıldır doğru bir
şekilde yapılabilseydi; bugün ne yüksek faiz ödüyor olurduk, ne
yüksek enflasyonla boğuşuyor olurduk, ne bütçe
açığımız olurdu ne de vatandaşımız,
özellikle asgari ücret ve altındakiler, bu şartlarda yaşamak
zorunda kalındı. Onun için diyorum ki, gelin biz sebeplere
odaklanalım ve birlik sağlayalım, iç cepheyi
oluşturalım ve birlikte bunun mücadelesini verelim.
Kıymetli vatandaşlarım, değerli
milletvekillerim; terörün hedef aldığı, kaybettiğimiz ve
telafisi hiçbir şekilde mümkün olmayan rakamları biraz önce burada
telaffuz ettim. Şimdi bazıları diyor ki: Niye kayyum
atanıyor? Kayyum atanmasın da terörle mücadele edilmesin de yine
yeni 1,5 trilyon dolarlar mı heba edilsin? Onun için, öncelikle hepimizin
ve herkesin bu konuda net bir duruş ortaya koyması gerekiyor. Terörün
her alanıyla, tüm unsurlarıyla mücadele edilmesi lazım. Terörle
iltisakı olan, destek veren, kınamayan parti varsa elbette
kapatılır; Anayasa'ya göre de kapatılır,
kanunlarımıza göre de kapatılır -Batasuna ve Herri Batasuna
örneği ortada- AİHMe göre de kapatılır. Bir de burada
kapatılmaması yönünde görüş beyan eden ya da bunun
istismarını yapanlar, 2010 yılındaki tavırlarıyla
parti kapatılmasını destekleyerek ne kadar faşizan bir
görüşe sahip olduklarını da zaten ortaya koymuşlardı;
bunu da hepimiz biliyoruz.
ABDden Fransaya, Yunanistandan Ermenistana
Türkiye'ye düşmanlık edenlerin ne söylediklerine kulak
verdiğimizde aslında düşmanlıklarının Müslüman
Türke, Müslüman Türkün varlığına ve aziz milletimizin kutsal
bildiği değerlerimize olduğunu da kolaylıkla
anlayabiliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Burada bu
ülkelere şah çekecek imkânlarımız vardır. Özellikle
ülkemizde 6 coğrafi bölgeye yayılmış, bir şekilde
konuşlu 20 civarında ABD ve NATO üssü mevcuttur. ABDyle 1980de
imzalanan Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması
(SEİA) gereğince gizli olan üsler bunun
dışındadır. Dolayısıyla da bunları kapatmayla
işe başlayabilir ve 1974 sonrası gibi, Amerikanın
Türkiye'yle masaya oturmasını ve bir daha Türkiye'ye sudan sebeplerle
ambargo uygulamak gibi bir hadsizliğe düşmemesini de
sağlayabiliriz.
Değerli milletvekilleri, kıymetli
vatandaşlarım; ülkemizi ve milletimizi hedef alan terör örgütlerinin
ve bu örgütlerin içimizdeki uzantılarının aynı argümanlarla
yürüttükleri yıkıcı faaliyetler aslında farklı bir
bakış açısıyla konuyu bütün boyutlarıyla
anlamamıza yardımcı oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Kararlı
olmalıyız; Fransayla problem yaşarken Fransanın,
Yunanistanla problem yaşarken Yunanistanın, Ermenistanla problem
yaşarken Ermenistanın, ABDyle problem yaşarken ABDnin
yanında olanlar ile terörün sözcülüğünü ve savunuculuğunu
yapanların, terörist cenazelerine saygı duruşunda
bulunanların kamu imkânlarından, bu topraklar için
canlarını feda eden şehitlerimiz ve şehitlerimizin
aileleriyle aynı şartlarda faydalanmasına asla ve kata müsaade
etmemeliyiz. Bu, milletimize, tarihimize ve şehitlerimize karşı
bir borcumuzdur.
Sayın Başkanım, kıymetli
milletvekilleri; son bir dakikada şunu ifade etmek istiyorum: Birkaç gün
önce, burada, bir CHP milletvekili, aldığımız oyu
küçümseyerek partimizi istihza etme hafifliğine düşmüştü.
Şimdi buradan, YSK sonuçlarını kendileriyle paylaşmak
istiyorum. Büyük Birlik Partisi, biliyorsunuz, 2018 Genel Seçimlerine Cumhur
İttifakının bir ortağı olarak katıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen Sayın
Destici.
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) 2019daki
yerel seçimlerde de biz doğu ve güneydoğuda devletin
bekasını önceleyerek, batıdaki büyükşehirler başta
olmak üzere, büyükşehirler ve diğer illerde de Cumhur İttifakına
desteğimiz hassasiyetiyle, sadece 1.400 belediyenin dörtte 1inde aday
gösterdik ve buna göre belediye meclis üyeliğinde geçerli sonuçların
818.872sini yani yüzde 2sini, belediye il genel meclisi seçimlerinde geçerli
oyların 191.087sini yani yüzde 1,8ini ve belediye başkanlığında
da sadece dörtte 1inde -ki büyükşehirlerin oyu sadece 30 milyonun
üzerinde, bunu çıktığınızda düşünün- 685.793 oyla
yani toplamda 1 milyon 696 bin 762 oy almıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Son cümlelerim
Başkanım.
BAŞKAN Bitirelim lütfen. Bakın, dördüncü
dakika oluyor Sayın Destici.
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Her şart
ve durumda partisinin ve davasının eri olan 1 milyon 696 bin 762 oyun
sahibi, yine aynı şuurla ve aynı inançla, devletin bekası,
ülkenin bütünlüğü, milletin istiklali ve istikbali neredeyse dün
olduğu gibi bugün de yarın da orada durmaya devam edecektir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bütçemizin tekrar hayırlı
olmasını diliyor, bütçeye desteğimizi yenileyerek Gazi
Meclisimizi ve tüm vatandaşlarımızı sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. Kalın sağlıcakla.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben kendisine
sataşmadım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Kürsüye gelmeme gerek yok, buradan yanıt
verebilirim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, yalnız ben sataşmadım, itiraz ediyorum. Ben
sataşmadım, eğer buna ise.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben
sataşma cümlesini söyleyeyim.
BAŞKAN Lütfen
ERKAN BAŞ (İstanbul) Bana
sataştınız değil mi?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sataşmadım,
ifade ediyorum bir daha, sataşmadım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yani
Erkan Bey üzerinden, Sayın Erkan Baş üzerinden
Arkadaşlarınız olabilir o anlattığınız
masal. dedi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Başkanım,
arkasında oturduğu için fark etmiyor, Meral Hanımın
arkasında oturuyor Erkan Bey. Arkadaşlarınız dediğim
kendi partisi yani HDPyi kastetmedim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Neyse,
kısaca cevap vereyim.
BAŞKAN Sayın Zengin, Grup Başkan
Vekillerine genelde söz veriyorum. Yani sataşma bağlamı
dışında, açıklama da olabilir.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ama sataşma oysa
ben de cevap hakkı istiyorum. Öyle sataşma görmedim ben Sayın
Başkan. Uçan kuştan nem kapılan bir sataşma türü
çıktı yani. Allah Allah! Enteresan bir sataşma.
BAŞKAN Sayın Beştaşa söz
veriyorum.
Buyurun Sayın Beştaş.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
9.-
Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
doğruları söyledikleri için çok bedel ödediklerine, asla yalan
üzerine politikalarının olmadığına, bu ithamın
kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, Erkan Başın kürsüden
anlattığı hikâye Pinokyonun hikâyesiydi. Bize Pinokyo dedi.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Demedi, yanındaki Pinokyo.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yalan
atmakla özdeş bir örnektir, kavramdır. Yani biz yalan atmayı
bilmeyiz. Biz doğruları söylediğimiz için çok büyük bedeller
ödedik ve bu bedelleri ödemeye devam ediyoruz. Şu an da bizim binlerce
arkadaşımız...
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Başkanım,
bence bir sorun var. Ben kendisine bunu söylemedim, bunu reddediyorum
Sayın Başkan. Yani Başkanım, olmaz.
BAŞKAN Sayın Zengin, isterseniz size de
söz vereceğim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet, istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Lütfen, ama bırakın, ikiniz
beraber konuşmayın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ama bir tuhaflık
var Sayın Başkan. Hakikaten bir tuhaflık var ya.
BAŞKAN - Sayın Beştaş, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biz
yalan atmadığımız için, gerçekleri ifade ettiğimiz
için, Türkiye'de yüz yıllık ezberlere karşı hakikat
savunuculuğu yaptığımız için bugün bize
karşı bu saldırılar, bu isnatlar, bu tutuklamalar, bu
operasyonlar yapılmaya devam ediyor. Biz hakikatin
savunucularıyız, asla yalan üzerine bir politikamız
yok. Bu itham kabul edilemez. Yeni bir sataşmaya sebebiyet vermek
istemiyorum gerçekten.
BAŞKAN
Lütfen
ÖZLEM ZENGİN
(Tokat) - Hayır ama bana cevap veriyor. Pinokyo diyen kim?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yani bu beyanın da çok talihsiz ve iyi niyetli
olmadığını gördüğümüzü ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Zengin.
10.-
Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN
(Tokat) Sayın Başkanım, hakikaten bir tuhaflık
olduğunu düşünüyorum. Sataşmış olsam efendi efendi
sataştığımı söylerim. Ben Sayın
Beştaşa hiçbir şey söylemedim. Kendisinin arkasında Erkan
Bey oturduğu için mecburen Erkan Beye bakarken kafamı oraya
çevirdiğim için yönüm oraya dönüktür.
ERKAN BAŞ
(İstanbul) Bana sataştınız yani.
ÖZLEM ZENGİN
(Tokat) - Eğer ben kendisine bir masal seçecek olsam, düşünürüm yani
Pinokyoyu mu seçeyim, daha kanlı falan başka bir masal bulurum.
Pinokyo masalı Erkan Beyin telaffuz ettiği bir masaldır ve
benim iadem -masalla alakalı- Erkan Beyin kendi
arkadaşlarınadır, bir sataşma yoktur. O yüzden kendisine
sataşmadan cevap verilip bize laf yetiştirilmesini fevkalade gereksiz
görüyorum.
Teşekkür
ederim.
ERKAN BAŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, sadece tutanaklara geçsin.
Belki beraber olduğunuz arkadaşlara da Pinokyo olmayı örnek
verirsiniz.
ÖZLEM ZENGİN
(Tokat) Evet, siz misiniz yani? Beraber olduğu arkadaşları
illa siz mi oluyorsunuz? Siz değilsiniz, ben Erkan Beye söylüyorum.
ERKAN BAŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sanıyorum farklı partilerdensiniz Sayın Beştaş.
ÖZLEM ZENGİN
(Tokat) Erkan Bey, arkasında oturuyor. Beraber aynı partiden
misiniz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Yanımda, Başkan, yanımda, arkadaşım
ayrıca.
ERKAN BAŞ
(İstanbul) Özlem Hanım söyledi zaten Sayın Başkan.
BAŞKAN - Erkan
Bey, tutanaklara bakacağım.
ÖZLEM ZENGİN
(Tokat) Erkan Bey, siz benim arkadaşım mısınız?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, iddia ediyor, sataştım diyor.
BAŞKAN
Tutanaklara bakacağım,
karşılaştıracağım, ona göre karar vereceğim
Sayın Türkkan.
ERKAN BAŞ
(İstanbul) Özlem Hanım, bana sataştığını
kabul etti.
BAŞKAN -
Tutanaklara bakmadım, bakacağım Sayın Baş.
ERKAN BAŞ
(İstanbul) Hayır, söyledi zaten Sayın Başkan, kendisi
söyledi.
BAŞKAN
İç Tüzük 69da Zamanını Başkan takdir eder. deniyor,
lütfen
ERKAN BAŞ
(İstanbul) Açık bir sataşma, kabul ediyor Başkanım.
BAŞKAN Ama
İç Tüzük 69un birazını okuyorsunuz, tamamını okuyun.
ERKAN BAŞ
(İstanbul) Hayır, tamamını okudum Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Bakın ikinci fıkrasına da.
ERKAN BAŞ
(İstanbul) Sataştığını Özlem Hanım
söylüyor Erkan Beye sataştım. diyor.
BAŞKAN Sadece
ismin geçmesi değil, bakın, siz çıktınız beş
dakika, size takdiren söz verdim, sözünüzün, beş dakikanın üç
dakikasını şahsın adını telaffuz ederek
geçirdiniz, lütfen
ERKAN BAŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, şimdi de siz bana
sataşıyorsunuz.
BAŞKAN - Siz
sataşıyorsunuz, sonra sataşmadan bir daha söz, sonra
sataşmadan sabaha kadar söz vereceğiz. Böyle bir şey olamaz,
lütfen
ERKAN BAŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, şu anda siz bana
sataştınız.
BAŞKAN -
Bakacağım, ona göre söz vereceğim.
ERKAN BAŞ
(İstanbul) Şu anda siz sataştınız, sizin
sataşmanızdan da söz istiyorum.
BAŞKAN -
Bakacağım, ona göre söz vereceğim.
ERKAN BAŞ
(İstanbul) Siz sataştınız. Sataştınız, söz
talep ediyorum.
BAŞKAN Yani
siz bu sataşmanın herhâlde çok işinize
yarayacağını düşünüyorsunuz.
ERKAN BAŞ
(İstanbul) Lütfen
Siz bana sataştınız şu anda
BAŞKAN -
Arkadaşlar, ben, bakın, İç Tüzük 69u okuyorum
ERKAN BAŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, siz bana şu anda
sataştınız.
BAŞKAN - Bir
dakika
Bir dakika
ERKAN BAŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, bir talebim var.
BAŞKAN -
Sayın Baş, 69un tamamını uygulayacağım.
Değerli
arkadaşlar, İç Tüzük 69un üçüncü fıkrasına göre,
Başkan sataşmadan söz vermediği takdirde talep eden
ısrarlıysa Genel Kurulun görüşmesiz onayına, oyuna sunar
diyor. Oya sunacağım.
BAŞKAN - Sataşmadan söz verip vermeme
kararımı oya sunuyorum: Söz verilsin diyenler
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sunun, sunun
Sayın Başkan, tarihe geçiyorsunuz bu
yaptığınızla, bu yaptığınızla tarihe
geçiyorsunuz.
BAŞKAN Verilmesin diyenler
Evet, 69un
üçüncü fıkrasına göre konu kapanmıştır. [HDP
sıralarından alkışlar(!)]
ERKAN BAŞ (İstanbul) Hayır
Başkan, kapanmadı, kapanmadı. İzin verin
okuyacağım. Sayın Başkan, okuyabilir miyim?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
böyle bir uygulama yapmadınız ama.
BAŞKAN Okuyun, okuyun 69u, bir daha okuyun
69u.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, sizin sataşmanız üzerine söz istiyorum. Sizin
sataşmanız üzerine söz istiyorum. Özlem Hanımınkini
oyladınız, bunu oylamadınız.
IV.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)
BAŞKAN Şahsı adına ilk söz,
lehte olmak üzere Yalova Milletvekili Ahmet Büyükgümüşe aittir.
Buyurun Sayın Büyükgümüş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, Özlem Hanımı oyladınız. Siz de
sataştınız, sataşmadan bir daha söz istiyorum. Bir daha söz
istiyorum, 2nciyi de oylatın, 2nciyi de oylatın. Siz de
sataştınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN 69/3ü okuyun, 69/3ü
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Otur yerine!
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Meclise
saygılı ol!
ERKAN BAŞ (İstanbul) Bir dakika
Başkanla konuşuyorum.
BAŞKAN Bitti, konu kapanmıştır,
hayır.
Buyurun Sayın Büyükgümüş.
AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Yalova) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; 2021 yılı bütçe
görüşmelerini uzun toplantıların ardından bugün
tamamlıyoruz. Bu vesileyle bütçenin tümü üzerinde şahsım adına
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Partimizin 2002de iktidara geldiği günden bu
yana hazırladığımız 19uncu bütçemizle sizlerin ve
aziz milletimizin huzurundayız. Ulaşımdan
sağlığa, sosyal politikalardan tarıma, enerjiden şehirciliğe
kadar ülkemizin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine her
köşesinde yürüttüğümüz hizmet siyasetiyle on sekiz yıldır
milletimizin gönlündeki yerimizi perçinledik. Bugün yolumuza çok daha güçlü bir
şekilde devam ediyoruz. Adalet ve güvenlik alanlarında hayata
geçirdiğimiz reformlarla bireyle devlet arasındaki ilişkileri
yeniden tesis ederken daha katılımcı bir yönetim
anlayışını da hayata geçiriyoruz. Önümüzdeki aylarda, daha
önceden açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı ve Yargı
Reformu Stratejisi kapsamında atılacak adımlarla bu süreci daha
da güçlendireceğiz.
Sayın milletvekilleri, konuştuğumuz
bütçe sadece rakamlar ve istatistiklerden oluşmuyor, bundan çok daha
fazlasını ifade ediyor. Bizim için bütçe demek vatandaşın
refahı, huzuru, güvenliği demek; bütçe demek çocukların ve biz
gençlerin geleceği demek.
2002den bu yana bütçe kaynaklarının
yönetimi bakımından önemli gördüğüm iki yapısal
dönüşümden sizlere bahsetmek istiyorum: OECD
araştırmalarına göre, 2002de merkezî yönetim
harcamalarının yüzde 43,4ü, neredeyse yarısı faize
gidiyordu. 2020 yılı itibarıyla bu oranı yüzde 11,3e
indirdik. Yine aynı araştırmada, 2002 yılında vergi
gelirlerinin yüzde 85,7si faiz harcamalarına gidiyordu, bu oranı
2020 yılında yüzde 17,4e indirdik. Artık milletin parası
faize değil, hizmete, yatırıma gidiyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Biz hazırladığımız
bütçelerde her zaman önceliği eğitim ve sağlığa
verdik. 2021 yılı bütçesinde tekrar en büyük payın eğitime
ayrılmış olması ve sağlık alanında
yatırım bütçesinin yüzde 40 artırılmış
olması ülkemizin geleceği adına büyük bir kazanımdır.
Bugün her birinin fedakârlığını şükranla
andığımız sağlık personelimizin binbir fedakârlığı
sayesinde salgın süreciyle en etkili şekilde mücadele eden ülkelerden
biri konumundayız. Yine bu dönemde öğretmenlerimiz, evlerini
sınıfa dönüştürerek öğrencilerinin ruhen ve fikren
yanında olmuşlardır. Türkiye, sağlık ordusunu ve
eğitim ordusunu daha da güçlendirerek yoluna emin adımlarla devam
edecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sadece salgın sürecinde hizmete
açtığımız hastaneler, yollar, barajlar, enerji santralleri,
sanayi tesisleri hiçbir zorluk karşısında
durmayacağımızın en büyük göstergesidir. Bu süreçte hayata
geçirdiğimiz tüm yatırımları... Yılmadan, yorulmadan
hedeflerimize ulaşmak için kararlılıkla
çalıştığımıza hem aziz milletimiz hem de tüm
dünya şahit olmuştur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; içinden geçtiğimiz dönem, salgın sürecinin de
tetiklediği önemli jeopolitik riskler, uluslararası
kuruluşların yaşadığı yapısal testler ve
ticaret savaşlarına konu olan yoğun bir dış politika
gündemini önümüze getirmektedir. Büyük dönüşümlerin
yaşandığı bu dönemde Türkiye, aktif, sorun çözen, masada ve
sahada etkin politikalar geliştiren, sadece oyunun kurallarına tabi
olan değil, oyunun kurallarını belirleyen bir
anlayışla hareket eden bir ülke konumunda, bir aktör konumunda.
Ülkemiz bir yandan geleceğini güvenle inşa
etmenin mücadelesini verirken diğer yandan insanlık için huzura ve
refaha kapı aralayacak politikalar geliştirmektedir. Bu anlamda
Dünya 5ten büyüktür. söylemiyle Türkiye, sadece Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin değil, ama oradan başlayarak tüm BM
sisteminin hakkaniyet ve eşitlik odaklı şekilde yeniden
düzenlenmesi için mücadele vermektedir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bugün, Libyadan Karabağa, Doğu Akdenizden
Kıbrısa kadar hakkı haykıran bir Türkiye var. Bu
bağlamda, sadece Dışişlerimiz, yürütme değil, Türkiye
Büyük Millet Meclisi de önemli bir rol oynamaktadır. Değişik
zamanlarda, bu kutsal çatının altında iktidarıyla,
muhalefetiyle siyasi partilerimizin bir araya gelerek
yayınladıkları kararları ve deklarasyonları hem Dışişlerimize
istikamet vermesi hem de milletimizin ortak iradesini göstermesi
bakımından çok değerli buluyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; her kamu politikası gibi dış politika da
eleştirilebilir ama ortada bir politika varsa eleştirilir. Ama ben,
muhalefetin söylemlerine, dış politikaya dair tespitlerine
baktığımda maalesef ortada bir politika önerisi göremiyorum.
Aksine, anlık gelişmeler karşısında histerik,
telaşlı sözler yığınından başka bir şey
yok. Mavi vatanı korumak için Libyayla attığımız adımları
destekliyor muhalefet, bu güzel bir şey ama orada, BM tarafından
meşru kabul edilen hükûmeti canice görevden uzaklaştırmak için
haydutluk yapanlara karşı dost ve kardeş Libya
halkının yanında olmamızı eleştiriyor.
Azerbaycanda gardaşlarımız destansı bir mücadele vererek
Karabağı düşman işgalinden kurtardı, bunu hep
birlikte alkışladık. Türkiye de duasıyla,
kararlılığıyla, her şeyiyle
gardaşlarının yanında oldu (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ama muhalefet Türkiye,
Karabağa Suriyeden terörist götürüyor, hatta buna aracılık
yapıyor. diyerek büyük bir yalan ortaya koydu. Biz bu ülkenin insanları,
Azerbaycanın gardaşları, sizlerin o Batılı
dostları kadar dostunuz değil miyiz, kardeşiniz değil
miyiz? Neden ülkemizin ortak menfaatleri, çıkarları olduğu bir
konuda böylesine bir yalanı politik öneri olarak ortaya koydunuz?
Buradan, hem kayıtlara geçmesi hem de tarihe
not düşülmesi için söylüyorum: Büyük kahraman Enver Paşa hangi ruh,
heyecan ve idealle Kafkasyada, Baküde olduysa biz bugün aynı
istikametteyiz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk hangi ruh, heyecan ve idealle
Libyada direnişi örgütlemek için mücadele ettiyse ve o başlayan
direniş Çöl Aslanı Ömer Muhtara kadar uzanan bir direniş
silsilesini başlatmışsa biz aynı amaçla, aynı
istikametle oraya katkı sunmak için gittik. Zamanlar, mekânlar,
koşullar değişse de eğer istikametimiz aziz milletimizse
bizim yaptıklarımız, attığımız adımlar
asla değişmeyecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında, kişisel polemik için bunu ifade
etmeyeceğim ve kişisel polemikler üzerinden siyaset yapmak da asla
benim tarzım olan bir iş değil ama burada daha önce de yani bu
oturumun öncesinde de dile geldi bu beşinci kol faaliyeti meselesi.
Şimdi, bunu ilk Franco dile getirmiş, İspanya-Fransa
Savaşı sırasında bu ortaya çıkmış. Bir kere
bunları geçmek lazım. Neden? Çünkü düşünce dünyasında dile
getirilen bazı hususlar kavram niteliği kazandıklarında onu
söyleyen şahıslardan, onun söylenmesine neden olan durumlardan,
koşullardan bağımsızlaşırlar ve hem
düşünürler için hem bizler için bir kavrama dönüşürler.
İşte, beşinci kol faaliyeti de bunlardan biri. Yani, ben
nasıl artı değer üzerine bir seminer verdiğimde Marksist
olmuyorsam, bu kavramı kullanan kişi de illa onu ilk söyleyen
faşisttir diye faşist olarak nitelendirilemez. Bu, büyük bir
düşünce hatasıdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ama buraya gelmeden araştırdım, bu
beşinci kol faaliyeti nasıl tanımlanıyor, bu kavram ne?
Beşinci kol faaliyeti, fiilî müdahaleyle ele geçirilemeyen bir kitleyi ya
da devleti manevi etkiye maruz bırakmak suretiyle yıkıcı
çalışmalar yapmaktır.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Sizin
yaptığınız gibi!
(AK PARTİ sıralarından Hadi oradan!
sesi)
AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Devamla) Yani
uluslararası alanda 2 araç var, 2 temel araç var; diplomasi ve sahada
askerî faaliyet. Ülkeleri belirli politik pozisyonlara bu 2 araç
kullanılarak getirmeye çalışıyor, bütün aktörler bunu
gerçekleştiriyor ama maalesef, şimdi bazı örnekler
vereceğim; bu tanımlama size soyut gelmiş olabilir. Bakın,
şimdi, şu beşinci kol faaliyeti değil de nedir?
Söylentilere göre, Türkiye tarafından cihatçı grupların da Azerbaycana
gönderildiği ifade ediliyor. Bunu dış politika alanında
kurmay bir muhalefet yetkilisi söylüyor; bu beşinci kol faaliyetidir,
başka ne? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ya da
ordumuz büyük bir kahramanlıkla Suriyenin kuzeyindeki terör koridorunu
yok etmek için mücadele ederken YPG/PKK bize mi saldıracak, olmaz öyle
şey. demek, işte, bu beşinci kol faaliyetidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Diyemezsiniz. diyor.
AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Devamla)
Yaptığımız bu harekâtı diplomatik ya da askerî bir
enstrüman kullanmadan birileri geri çekmeye çalışıyor ve
maalesef, bilerek ya da bilmeyerek buna yerli aktörlerden alet olanlar var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Büyükgümüş, buyurun.
AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Devamla) Çok özür
diliyorum.
Ya da şuna bakalım: Libya meselesinde
Trablus yönetimi -ki BM tarafından meşru kabul edilen Sayın
Serracın Başkanlığını yaptığı
Hükûmet- cihatçı bir yönetim. Tobruk yönetimi yani cani, darbeci General
Hafterin haydut çetesi daha makul, seküler bir yönetim. Bunlarla neden biz
irtibat kurmuyoruz? dediğimizde de aslında aynı durum geçerli.
Zaten tüm küresel güçler bizi öyle bir ilişkiye zorlamaya
çalışıyor. Bu da açık bir işte, beşinci kol
faaliyetidir.
Şimdi, liste böyle uzayıp gider sayın
milletvekilleri. Muhalefetin bu noktadaki durumunu şöyle formülize
edebiliriz: Yani Erdoğan gitsin, yeter ki Erdoğan gitsin; arada
millî çıkarlarımız zedelenmiş hiç umurumuzda değil.
Erdoğan nasıl giderse gitsin; doğal gazımız, petrolümüz
olmasın, bunları bulup çıkarmayalım. Erdoğan yeter ki
gitsin; millî tankımız, İHAmız, SİHAmız, bunlar
çalışmasın; bunların üretimine, bunların
geliştirilmesine devam etmeyelim. Şimdi, bu gerçekten hazin bir
durum ve milletimiz gerçekten bunun hesabını sorar, her seçimde de
soruyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Devamla) Zaten her seçimde
muhalefetin kaybederek tekrardan buraya gelmesinin en önemli sebebi bu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Bir de ikinci dile getirmek istediğim husus
şu: Burada çok fazla İşte gidiyorsunuz, geliyorsunuz, öyle
oluyor, böyle oluyor, gençler sizden uzaklaşıyor
Partimin aynı
zamanda Genel Merkez Gençlik Kolları Başkanlığı vazifesini
yürütüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın, yani bu gelmenin, gitmenin demokraside en önemli göstergesi
seçimlerdir, başka bir göstergesi olmaz. Seçime giden yolda da
-inşallah 2023te seçim var- tekrardan kim geliyor, kim gidiyor göreceğiz.
Ama o zamana kadar da siyasi partilerin teşkilatlanma
çalışmaları vardır millete kendisini
anlattığı; muhalefette ise iktidara geldiğinde
yapacaklarını anlattığı, iktidardaysa da
yaptıklarını anlattığı.
Bakın sayın milletvekilleri, 1 Hazirandan
bu yana 363.626 yeni genç AK PARTİ teşkilatlarına
kazandırılmış. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunlar sadece 30 yaş altı gençler.
Kadınları, ana kadememizi buna kattığımızda
sayı 1 milyondan fazla. Nasıl gidiyoruz ya ben anlamıyorum bunu?
Ama, tabii, bakış açısı önemli. Bu üye
çalışmasını değerlendiren bir muhalefet yetkilisi
şöyle diyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) Üyelik
değil, onlar iş başvurusu.
BAŞKAN - Sayın Büyükgümüş, bitti mi?
AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Devamla) Hemen bitiriyorum.
BAŞKAN - Bitirelim lütfen.
AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Devamla) Bunu
değerlendiren bir muhalefet yetkilisi şöyle diyor: İşte,
iş bulmak için AK PARTİye üye gidip oluyorlar. Yani, belediyeler,
büyük belediyeler bizim yönetimimizde değil, aksine buralarda AK
PARTİli olduğu için, insanlar sadece AK PARTİli olduğu için
işten atılıyorlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Böyle bir atmosferde neden bahsediyorsunuz siz?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2021 yılı bütçemizin hayırlar getirmesini
milletimize temenni ediyorum. Süremi aştığım için her
birinizin affına sığınıyor, saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Hatip, benim Türkiye Büyük Millet Meclisi
yerleşkesinde yaptığım, Libyayla ilgili bir
değerlendirmeye atıfta bulunarak benim burada söylediklerimi
kamuoyuna çarpıtmış, yanlış tarif etmiştir,
tahrif etmiştir sözlerimi.
Ayrıca, partimizin dış
ilişkilerden sorumlu sözcüsünün bir değerlendirmesini de tahrif
ederek, çarpıtarak yansıtmıştır. Bizi beşinci
kol tanımlamasıyla benzeştirmek suretiyle de gene başka
bir sataşmada bulunmuştur. Aslında dip doruk bayağı
bir sataşma var, hepsini dinlemek istiyor musunuz Sayın
Başkanım?
SALİH CORA (Trabzon) Başkanım,
oylama yapalım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yapalım, iyi
olur.
BAŞKAN Daha var mı?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Var
Başkanım, var. Millî gururumuzun, Türkiyenin millî gururunun
zedelenmesinin bizim umurumuzda olmadığını söyleyerek
BAŞKAN Buyurun, iki dakika.
ENGİN ALTAY (İstanbul) İki dakika
Şahsi sataşma hakkım da var, grup adına da var
Başkanım.
BAŞKAN Hepsi içinde.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Nasıl
yapacağız?
BAŞKAN Siz yaparsınız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bugün sizi toleranslı
görüyorum, benden esirgemezsiniz inşallah.
BAŞKAN Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.-
İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Yalova Milletvekili Ahmet Büyükgümüşün
230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 231 sıra sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin tümü üzerindeki son görüşmelerde
şahsı adına yaptığı konuşmasında CHPye
ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür ederim.
Burada da bir adaletsizlik var yani adam sana on
dakika çatıyor, sen iki dakikada cevap ver verebilirsen.
Şimdi, önce şunu söyleyeyim -hangi birine
cevap vereyim- Cumhuriyet Halk Partisini millî menfaatler konusunda itham
ederseniz nankörlük yaparsınız, bunu her vesileyle söylüyorum.
Ayrıca, AK PARTİnin şöyle bir
geleneği ve özelliği var: AK PARTİ
sıkışıyor, toplumdaki itibarı, güveni erozyona
uğruyor; AK PARTİ hemen bir başörtüsüne sarılıyor,
böyle, bitmiş bir meseleyi yeniden ille bir açacak ki zaman olsa da
geniş konuşsak.
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Kim çözdü?
ENGİN ALTAY (Devamla) AK PARTİ
sıkışıyor, milletin değerlerine hemen bir
sarılıyor; unuttuğu milletin değerlerine, aç
bıraktığı milletin değerlerine.
AHMET ARSLAN (Kars) Her zaman değerlere
sarılırız.
ENGİN ALTAY (Devamla) AK PARTİ
sıkışıyor, dün iş tuttuğu terör örgütleriyle o
iş tuttuğu günleri unutup milleti kriminalize ederek terör ipine
sarılıyor ve AK PARTİ sıkışıyor: Vay, siz
bunu diyorsunuz. Haa, siz dış mihrakların piyonusunuz.
Ayıp ya! Siz bu milleti cahil mi zannediyorsunuz ya? Bu milletin
aklıyla bu kadar alay edilir mi?
Söylediğimin arkasındayım. O gün
dedim ki: Kadim dostumuz Libyada oranın ahalisi yani oranın
evlatları kendi arasında savaşırken oraya asker
göndermeyin, diplomat gönderin. Ne var bunda? Aynı sözü tekrar ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Niye
bağırıyorsun?
ENGİN ALTAY (Devamla) Ama aynı CHP
şunu da yaptı: Münhasır ekonomik bölge, deniz yetki
alanları anlaşmasında geldik evet dedik, Türkiyenin hak ve
menfaatlerini Doğu Akdenizde korumak hepimizin boynunun borcu. dedik.
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Onu da söyledi.
ENGİN ALTAY (Devamla) Azerbaycan meselesi:
Arkadaşlar, Tayyip Erdoğan bir gün dedi ki burada ya da grupta: Çok
şükür bakın, buradan Tayyip Beyi eleştiri için söylemiyorum-
benim çocuklarımın boğazından helal lokma geçmedi.
İnanalım mı buna?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Altay, tamamlayalım
lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Ünal Çeviköz bir samimi
uyarı yaptı anlık, canlı yayın kısmını
unuttu.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) - Öyle olmadı
Başkanım, öyle olmadı.
ENGİN ALTAY (Devamla) Azerbaycanın
haklı davasında uluslararası camiada hem Azerbaycandaki
kardeşlerimize hem Türkiye'nin haklı mücadelesine bir gölge
düşmesin diye bir uyarı yaptı. Azerbaycan sadece sizin
değil, bu Meclisteki herkesin; dostluk, hukuk olarak. (CHP
sıralarından alkışlar) Yani bu bayrak da sadece sizin
değil, herkesin.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Başkanım,
Ünal Çeviköz özür
BAŞKAN Sayın Yayman, lütfen
ENGİN ALTAY (Devamla) - Sadece siz vatansever
değilsiniz, sadece milletin çıkarını, ülkenin
çıkarını, menfaatini seven siz değilsiniz ama ben size bu
vesileyle çıkmışken başka bir şey söyleyeyim, süre az:
Vesayet devri var ya şu vesayet tartışması; vesayet kötü
bir şeydir, Gelen gideni aratır. denmiştir. Eski vesayetleri
kısmen kabul ediyorum, doğru söylüyor Özlem Hanım. Bu ülkede
asker vesayeti vardı, çok şükür yerle yeksan ettik. Bu sadece sizin
başarınız değil, Cumhuriyet Halk Partisinin ve diğer
partilerin de başarısıdır. (AK PARTİ
sıralarından Hadi oradan! sesleri) Bana laf atanların
başı belaya girer, bilesin.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Doğru söylüyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Yargıyla ilgili de
bir sıkıntı vardı, çok şükür
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Başkanım, son
otuz saniye rica edeceğim, son otuz saniye.
BAŞKAN Bitti mi Sayın Altay?
ENGİN ALTAY (Devamla) Son otuz saniye
verirseniz sözümü bağlayayım, teşekkür edeceğim.
Asker vesayetinin yerini ne aldı biliyor
musunuz? Mafya aldı, mafya. Yargı vesayetinin yerini de cemaatler
aldı, tarikatlar aldı. Bu, onlardan daha kötüdür, daha beterdir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, yürütme adına
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktaya söz
vereceğim.
Buyurun Sayın Oktay. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz altmış dakikadır.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi Meclisimizin Genel
Kurulunu ve ekranları başında bütçe görüşmelerini takip
eden aziz milletimizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
21 Ekim tarihinde Plan ve Bütçe Komisyonunda
başlayan 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ve 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tekliflerinin Gazi
Meclisimizdeki müzakere sürecinde bugün itibarıyla sona
yaklaşmış bulunuyoruz.
Sözlerimin başında ölümü düğüne
çeviren Hazreti Mevlânayı vuslatının 747nci yılında
rahmetle anıyorum.
Bütçe ve kesin hesabımızı, bütçemizin
dayanak ve hedeflerine ilişkin detayları, yürütme organını
temsilen hem Komisyonda hem de Genel Kurulda en şeffaf şekliyle
paylaştık. Sayın milletvekilleri tarafından, sizler
tarafından yöneltilen soruları hassasiyetle cevapladık. Bütçe
görüşmeleri boyunca kimi zaman defaatle tekrar edilen ve bizim de defaatle
tekrar tekrar cevabını verdiğimiz, cevabı gün gibi ortadayken
-böyle olmasına rağmen- bir türlü anlaşılmak istenmeyen
konularla karşılaştık. Bazen buradaki
tartışmaların Genel Kurul dışına
taşındığına ve kişiselleştirildiğine
şahit olduk ne yazık ki. Hatta seviyeyi de son derece düşürerek,
hadsiz şekilde Cumhurbaşkanımıza, şahsıma ve
bakanlarımıza karşı itibar suikastı çabalarına
girişenler oldu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bakanlar da
hırlı değildi Sayın Cumhurbaşkanı
Yardımcım, bakanlar da hırlı değildi.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Ben aynı seviyede, hadsiz bir dil tabii ki kullanmayacağım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Herkes kendine
yakışanı yapar ama şunu söylemeden de geçemeyeceğim:
Diktatör Franconun Türkiyedeki temsilcileri, Cumhurbaşkanımıza
laf atmaya, çamur atmaya çalıştılar, buna cüret ettiler. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Önce şunu
netleştirelim: Franconun ruhu bugün CHPde yaşıyor; sizde
yaşıyor, bizde değil. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok ayıp,
çok ayıp! Özgür az bile söylemiş, az bile söylemiş!
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Terbiyeli ol,
terbiyeli ol!
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Recep Tayyip Erdoğan yerli ve millîdir, milletin adamıdır.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Geç o
işi, geç!
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Yetkisini ve gücünü milletinden alır. Allaha güvenir, milletiyle
birliktedir, başkasına da ihtiyaç duymaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Hiçbir vesayete bugüne kadar geçit
vermedi, bundan sonra da geçit vermez ve vermeyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmemiz esnasında yine bazı milletvekillerimiz, milletimiz
için son derece önemli hususları da gündemimize taşıdı.
Burada hep birlikte notumuzu aldık ve Milletimiz için de takipçisi
olacağız. dedik ve olacağız da. Yine, burada doğru
bilinen yanlışları düzelttik. Daha güçlü, daha müreffeh bir
Türkiye için bütçeyi, program bütçe sistemiyle nasıl daha verimli bir hâle
getirdiğimizi anlattık. Ana hatlarıyla, 2021 bütçesinin
hedeflerine ulaşmasına katkı sağlayacak yeni yapısal
reform çalışmalarımızı ve Cumhur İttifakı
olarak millî mutabakat zemininde yansıtmaya devam edeceğimiz ilerleme
vizyonumuzu yine ortaya koyduk. 21 Ekimden bu yana hep birlikte
çalışarak yürüttüğümüz bütçe görüşmeleri süreci,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin daha net hâle getirdiği
erkler arası, kuvvetler arası denge ve dengeleme, denetleme
mekanizmalarından birisidir; bunu anlatmaya çalıştık, bunu
anlattık.
Bütçe görüşmelerinde milletimize hesap veriyor,
aynı zamanda yürütme olarak yol haritamızı
vatandaşlarımızla, sizlerle paylaşıyoruz. Hem
şahsım hem de bakan arkadaşlarımız Geçtiğimiz
yıl ne yaptık? ve 2021 bütçesini hangi doğrultuda
kullanacağız. sorularına kapsamlı şekilde cevaplar
verdik. Biz anlattıkça aynı sorular tekrar tekrar yeniden soruldu.
Çoğunlukla cevaplara kulaklarını tıkayarak ve gerçekleri
görmezden gelerek burada milletimizi yanıltmaya çalışanlar oldu.
Kamu-özel iş birliği dediniz, anlattık. Tank Palet
Fabrikası dediniz, açıkladık. Katardan gelen
yatırım bunları eleştirdiniz, yine tane tane ifade ettik,
yine tek tek izah ettik. Tek adam dediniz,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi işlemiyor. dediniz,
bunu da yine defalarca anlattık, izah ettik.
Biz, sizin amacınızın üzüm yemek
olmadığını biliyoruz zaten; bağcıyı dövmeye
meraklısınız siz, bunu iyi biliyoruz. Komşuda düğün
var, çağırırlarsa gitmeyek, çağırmazlarsa küsek. Siz,
bunu diyorsunuz anladığımız kadarıyla. (CHP
sıralarından gürültüler) Biz de diyoruz ki: Küsseniz de millete
birlik, beraberlik içinde hizmet etme davetimize icabet etmeseniz de biz
yolumuzdan dönmeyiz. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Bakın arkadaşlar, bütçe
görüşmelerinin Plan ve Bütçe Komisyonunda başladığı
günden itibaren
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Millet aç,
aç, aç!
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
burada biraz önce de söyledim, aynı sorular tekrar edilirken, biz burada
bütçe görüşmelerini sürdürürken bu süre içerisinde, sadece bu süre
içerisinde, Hükûmet olarak durmayıp neler yaptık? İsterseniz
onlardan, birkaçından bahseyim. Sadece bütçe görüşmeleri
sırasında bir taraftan Covidle mücadele ederken, diğer taraftan
Cumhurbaşkanımız liderliğinde hizmete
aldığımız yeni yatırımlarımızdan
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Millet aç,
aç, aç!
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
yine sadece birkaç tanesini sayacağım. Sadece birkaç tanesini
sayacağım, görmesen de sayacağım. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar,
bağırmayın lütfen.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Kars-Erzurum arası Sarıkamış-Karakurt-Horasan yolunu
tamamlayıp açılışını yaptık.
Serhat şehrimiz Karstan ülkemizin öte ucuna,
Tekirdağa geçelim. Tekirdağ Dr. İsmail Fehmi
Cumalıoğlu Şehir Hastanesini tamamlayıp yine bunun
açılışını yaptık.
AHMET AKIN (Balıkesir) Hangi parayla
yaptınız?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Tekirdağ şehir hastanemizle birlikte toplam şehir hastanesi
sayımız 13e ulaştı.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Kaç paraya
yaptınız, kaç paraya?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Bununla ilgili detayları da geçmişte verdik, onu söylüyorum zaten
size, ne anlatsak duymuyorsunuz diye. Anlattım detayları, önceki
görüşmelerde anlattım. Bak, yine
anlamadığınızı söylüyorsunuz, ben ne yapayım?
Böyle deyince de bozuluyorsunuz. (CHP sıralarından gürültüler)
Malatya ve Kocaelinde eğitim, sağlık
ve altyapı, yine sanayide pek çok yatırımı içeren toplu
açılışlar, Kahramanmaraş-Göksun yolu
açılışı, yerli ve millî teknolojilerimizin tasarım ve
üretim altyapısını güçlendirecek ASELSAN teknoloji tesisleri
açılışları, bu arada yine Konyada bulunan ASELSAN Konya
Silah Sistemleri Fabrikası da yine dün itibarıyla üretime
başladı. Konya sanayisine ve ülkemize hayırlı olsun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Devam ediyorum, sadece bu
sürede -bitmedi- ilk millî helikopter motoru, TEI-TS1400ün teslimi.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
Çalışmadı.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Zaten memnun olacaksınız da çalıştı siz üzülseniz de.
Ve göreceksiniz sadece Türkiyede değil, dünyada artık diğer
ülkelerde de bizim o motorları nasıl ihraç ettiğimizi de
göreceksiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kim,
bize hangi yaptırımı uygularsa uygulasın bundan sonra
hiçbir etkisinin olmadığını da göreceksiniz. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Üzüleceksiniz belki
ama biz bunu yapmaya devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Durmak yok, yola devam! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Devam, yaptırımlara aldırmadan
ASELSAN ve ROKETSAN ile yine ilk yerli ve millî hava savunma sistemimiz
HİSAR-A+yı geliştirdik. Ne oldu? Vermemişlerdi yine bir
parçasını, kritik bir parçasını, geliştirdik ve
yaptık. Bundan sonra da öyle olacak.
Yine, daha bitmedi. Ülkemizin
çıtasını uzaya çıkaran ve artık uzayda var
olmamızı sağlayacak Millî Uzay Programı yol
haritamızı hazırladık ve uygulamaya alıyoruz.
Cumhurbaşkanımız da bu Programı çok yakında yine
milletimizle, sizlerle de paylaşacaklar.
Samsun-Sivas Demir Yolu Alt ve Üst Yapı
Yenileme Projesini de yine bu dönemde tamamladık. Samsun iyi bilir bizim
eser siyasetimizi.
YUNUS EMRE (İstanbul) Alkış
gelmiyor.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Karadenizden Akdenize geçiyorum. Bir millî dava addederek daima yanında
olduğumuz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine geçiyorum.
Bakın, Türkiyede değil, Kıbrıs Türküne şifa olacak
Lefkoşa Acil Durum Hastanesini yine kırk beş günde
tamamladık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve
yine, Sayın Cumhurbaşkanımız adaya giderek bizzat da
açılışlarını gerçekleştirdi. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Dahası da var,
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Konser Salonu.
Bunu da yine biz tamamladık ve açılışını da yine
bu dönemde gerçekleştirdik. Bunlar, sadece bu iki aylık sürede tamamladığımız
projelerden yine, sadece birkaçı.
BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) Durmak yok, yola
devam!
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Yine, bu süre içerisinde esnafımızı, turizmcilerimizi,
işverenlerimizi yalnız bırakmadık. Salgınla mücadele
kapsamında sağladığımız mali destekleri
genişlettik ve hâlihazırda uyguladığımız KDV
indirimlerinin süresini 1 Hazirana kadar uzattık. Yurt içinde ve
dışında terörle mücadelemizi tavizsiz ve kesintisiz şekilde
sürdürdük. Can Azerbaycanın Karabağda kazandığı
zaferi tüm imkânlarımızla destekledik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu saydıklarımızdan
çok daha fazlası da var son iki ayda ama vaktimiz kısıtlı
olduğundan ancak birkaçını sayabildim burada. Hani, siz iyi
biliyorsunuz, burada, böyle, yerlere kâğıt ruloları seriyordunuz
ya, öncülük ettiğimiz dijital dönüşümden de nasibinizi
almadığınızı gördük.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Kâğıttan
okuyorsun.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Yani, hâlâ kâğıtlarla
uğraştığınızı da gördük.
YUNUS EMRE (İstanbul) Sen de
kâğıttan okuyorsun.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Ben size sadece şunu söyleyeyim: Biz sadece
ENGİN ALTAY (İstanbul) Önündeki ne,
önündeki? Önündeki ne, Allahtan kork ya!
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla) -
bu iki ayda yaptıklarımızı sizin o
kâğıtlarınıza yazsak
ENGİN ALTAY (İstanbul) Allahtan kork!
YUNUS EMRE (İstanbul) Kâğıttan
okuma.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Kapat o
kâğıtları.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla) -
sizin o kâğıtlarınıza döksek buradan sadece sizin o
sıralara ulaşmaz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Allahtan kork!
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Bakın, söyleyeyim: Buradan sadece sizin o sıralara değil,
buradan ta Fizana yol olur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YUNUS EMRE (İstanbul) Sayın Başkan,
alalım mı kâğıtları önünüzden?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla) -
Ayrıca, görüyorsunuz, Türkiyenin dört bir yanında, yine, pek çok
farklı alanda yatırımı eş zamanla yürütüyor, peş
peşe vatandaşlarımızın hizmetine sunuyoruz. Sayın
Cumhurbaşkanımızın da her zaman ifade ettikleri gibi,
ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz; biz böyle
çalışıyoruz. Laf üreten ile eser üreteni milletimiz
ayırmasını bilir ve ayırıyor da zaten. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul)
İnşallah bilecek.
YUNUS EMRE (İstanbul) Gidişinizi
görüyorsunuz.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla) -
Siz konuşmaya devam edin, biz milletimiz için çalışmaya devam
edeceğiz. Bir kez daha söylüyorum: Durmak yok
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Soymaya devam.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla) -
yola devam. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
Ya, arkadaşlar, bakın, biz sizi
dinliyoruz, sakin sakin dinliyoruz orada, biz hiç sesimizi
çıkarmıyoruz. Niye bu kadar heyecanlanıyorsunuz,
anlamıyorum.
ORHAN SÜMER (Adana) - Seni görünce
heyecanlandılar Başkanım.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçemiz ülkemizin
bütünlüğünü, milletimizin birliğini ve devletimizin gücünü daha da
yükseğe taşıyacak bir içeriğe sahiptir. Bütçemiz 2021de
kalkınma hedeflerimiz, istikrarımız ve ülkemizin
refahını artırma gayretlerimizin temel dayanağı
olacaktır. Biz bütçemize, Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin kamudaki işleyişe kazandırdığı
dinamizme ve Cumhurbaşkanımız liderliğinde sahip
olduğumuz kalkınma iradesine güveniyoruz. Biz Türkiyede ve
dünyanın dört bir yanında değer üreten sanayicilerimize,
salgınla fedakârca mücadele eden sağlık
çalışanlarımıza ve millî teknolojide ülkemize çağ
atlatan mühendislerimize güveniyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Biz çiftçimize, esnafımıza, gençlerimize,
kadınlarımıza, işçimize, bilim insanlarımıza,
yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız da
dâhil olmak üzere milletimizin her bir ferdine güveniyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Milletimiz de, başta
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak
üzere Hükûmetimizin tüm kadrolarıyla Türkiyeyi yükselteceğine
güveniyor ve inanıyor. 19uncu kez bütçe yapma yetkisinin milletimiz tarafından
bize verilmiş olması da bunun bir göstergesidir. Bu güveni
geçmişte boşa çıkarmadık, bundan sonra da boşa
çıkarmayacağız.
Sağlıktan eğitime, güvenlikten
ulaştırmaya ve sanayiden ekonomiye kadar her alanda
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde somut ve dinamik
politikaları bütçemiz temelinde birer birer uygulamaya geçirmeye devam
edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz kamu hizmetlerinin yürütülmesine çıktı ve sonuç
odaklı yaklaşıyoruz. Hükûmetimizin kalkınma perspektifine
en uygun bütçeleme sistemi olan program bütçeye, işte bu doğrultuda,
kamu hizmetleri ile kamu kaynakları arasındaki bağı daha da
güçlendirmek için geçtik. 2021 yılı bütçesiyle hayata
geçirdiğimiz performans esaslı program bütçe sistemi,
şeffaflığı ve hesap verilebilirliği öne
çıkarmıştır. Program bütçe kapsamında analitik bütçe
sınıflandırmasını kullanmaya devam ediyor, önceki
bütçe sisteminde üretilen bütün mali istatistiklerin kamuoyuna sunulmaya devam
etmesini sağlıyoruz.
2021 yılı bütçesi, eğitimden
sağlığa, ulaştırmadan tarıma, turizmden sanayiye,
ülkemizin kalkınma hedeflerine ve gelecek vizyonuna uygun bir şekilde
hazırlanmıştır.
Kamu hizmetinde öncelik kavramına objektif
bir şekilde yaklaşıyoruz. Vatandaşlarımızın
ihtiyaç duyduğu her şeye azami ve en nitelikli şekilde kaynak
ayırmaya özen gösteriyoruz. 2021 bütçesinden çocuklarımızın
ve gençlerimizin eğitimine 211,4 milyar lira,
vatandaşımızın sağlığına 238 milyar
lira, çiftçilerimize 42,4 milyar lira, sosyal yardımlara 81,2 milyar lira,
reel kesim desteklerine 50,6 milyar lira, emeklilerimizin bayram ikramiyeleri
için 22,7 milyar lira, başta esnafımız olmak üzere
vatandaşlarımızın kredi kullanımını
destekleme için 9,3 milyar lira pay ayırdık.
2021 yılı bütçesi, sosyal adaleti
artırmanın bütçesidir. Bu kapsamda, ödeme gücü olmayanların prim
giderleri için 16 milyar lira, sosyal ve ekonomik destek ödemeleri için 2,1
milyar lira, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı
Teşvik Fonuna gelirden ayrılan pay için yaklaşık 11 milyar
lira tahsis ediyoruz.
2021 yılı bütçesi, dezavantajlı ve
özel ihtimam gerektiren tüm kesimlere destek olacak bir bütçedir. Bu kapsamda,
65 yaş üstü yaşlı aylıkları ile engelli ve engelli
yakınlarına bağlanan aylıklar için 12,7 milyar lira,
engelli evde bakım desteği için 10,6 milyar lira, doğum
yardımı için 554 milyon lira kaynak ayırdık.
Hani Bu bütçede emekli nerede, esnaf nerede?
diyorsunuz ya, işte, size cevabı: Esnaf da burada, çiftçi de burada,
emekli de burada.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Esnaf memnunsa
bizim için hiçbir sorun yok Sayın Cumhurbaşkanı
Yardımcım.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla) -
Bu bütçe kimin bütçesi? sorusunun cevabını da yine bu
saydıklarımızın içerisinde zaten görmek istediğinizde
çok net görürsünüz; görmek istemezseniz de, görecek göz yoksa da
bakarsanız görmezseniz de ona da bizim yapabilecek bir şeyimiz yok, vatandaşımız,
milletimiz görmekte. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Esnaf memnunsa
biz mutlu oluruz Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, esnaf
memnunsa biz memnun oluruz.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Bütçede, yine temel önceliğimiz toplanan gelirlerin vatandaşa hizmet
odaklı bir anlayışla, adaletli şekilde
ayrılmasıdır. Şunu da özellikle ifade edeyim: Bugüne kadar
hayata geçirdiğimiz hukuki ve idari düzenlemelerle toplumsal
yaşamın her alanında güçlendirmeye gayret ettiğimiz
kadınlarımızı da yine bu bütçemizde özellikle gözettik.
2021 yılı bütçesi hazırlanırken kadınlarımız
için Kadını Güçlendirme
Programını oluşturduk. Doğrudan kadınlara
ayrılan kaynağın bütçede görünür hâle gelmesini
sağladık. Bu kapsamda kadının güçlendirilmesine
ayrılan bütçe miktarını 2021 yılında yüzde 19,8 oranında
artırmış durumdayız. Size sadece kadının
güçlendirilmesi için ayırdığımız Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız
bünyesindeki pay artışından bahsettim. Daha bunun hukuki boyutu
var Şiddete Karşı Tek Dokunuş uygulamamız KADES var,
kadının ekonomik alanda güçlendirilmesi var. Kadın
haklarını sahiplenip lafa gelince sözüm ona mangalda kül
bırakmayanlar bu konuda birazcık samimilerse kadın konusunda
hükûmetlerimiz döneminde katettiğimiz mesafenin hakkını teslim
ederler ama bundan, bu hakkın teslim edileceğine dair umudumuz var mı?
Umudumuz yok çünkü daha kendi teşkilatlarında yaşanan kadın
istismarı ve taciz vakalarının hesabını sormaktan bile
aciz olanlar var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
ve HDP sıralarından gürültüler) Yaşananların üzerini
kapatıp bir de meşrulaştırmaya çalışanlar var.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa)
Sayın Bakan, Ensar Vakfından bahset.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Hem iğneyi hem çuvaldızı başkasına batırmaya
alışmışsınız. Bu tarz olaylar nerede olursa olsun
gereği yapılmalıdır, hep birlikte gereğini yapmak
zorundayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) İzmir
Kemalpaşa
Onu da söyle, onu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kemalpaşa
için bir cümle kurun. Kemalpaşa için bir cümle kurun, ondan sonra bize laf
söyleyin.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Bunun ası, bsi, csi olmaz; bunun grubu, partisi, hiçbir şeyi
olmaz. Sonuna kadar üzerine gitmek zorundayız. (CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
Kemalpaşayı söyle, onu söyle.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kemalpaşa
için bir cümle kur. Kemalpaşa için bir cümle kur burada.
BAŞKAN Sayın Altay
Arkadaşlar
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Diğer tarafta da terörün pençesine düşen kızlarımıza,
kadınlarımıza tek bir gün sesini çıkarmayanlar,
anaları ağlatanlar, kardeşi kardeşten ayıranlar var.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Kadınlarımız
diyemezsiniz, kadınlara hakarettir bu. Kadınlar mülk değil
kadınlarımız diyemezsiniz.
BAŞKAN Maskelerinizi açmayın
arkadaşlar, lütfen.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Kadınlar mülk değil,
ifadeyi düzeltin.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Siz burada cazip söylemlerde bulunurken ve rahatınız yerindeyken
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Kadınlar kimsenin mülkü
değil, ifadeyi düzeltin.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Öyle bir şey söylemedim zaten.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Kadınlarımız
dedin, biz mülk değiliz. Kadınlar mülk değil, düzeltin
ifadenizi.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Kadınlar bizim için ne kadar değerlidir; biz
kadınlarımızın, analarımızın
ayağını öpen değerlerden geliyoruz. Onu biz çok iyi
biliriz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Siz burada söylemlerinizle rahat ederken,
rahatınız yerindeyken temsilcisi olduğunu söylediğiniz
kadınlar, çocuklar terörün elinde heba oluyor.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Saraylarda oturan sizlersiniz.
Rahat rahat saraylarda oturan sizlersiniz.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Belki aralarında hısımınız, akrabanız, mahalleden
arkadaşlarınız var.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Ensardaki çocuklardan
bahset.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Daha küçücük çocukları anaların bağrından koparıp
kalleş PKKya verenlere niye ses çıkarmazsınız? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Kadın hakları
diyorsunuz ya çocuk hakları diyorsunuz ya, niye ses
çıkarmazsınız bu kadınlarımıza, bu
çocuklarımıza?
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Roboskide öldürdüğünüz
çocukların hesabını verin.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Diyarbakır Annelerinin gözlerindeki yaşları bir gün olsun
sildiniz mi Allah aşkına? Sordunuz mu Niye ağlıyorsunuz,
niye bekliyorsunuz burada aylarca? diye, sordunuz mu? (HDP
sıralarından gürültüler)
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Emine
Şenyaşarın çocuklarının hesabını verin.
Emine Şenyaşarın çocuklarının hesabını
verin ilk önce.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY
Cesaretiniz yok, soramazsınız ki. Soramazsınız, cesaretiniz
yok. Sizin gerçek anlamda tüm kadınların sesi olmanızı da
beklemiyoruz zaten.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Kadınların sesi
biziz, siz ancak sarayın sesisiniz.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Konuşmamın başında da söyledim, herkes kendine
yakışanı yapar. Bunun için yine biz mücadele ediyoruz.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Ceylan Önkolu, Uğur
Kaymazı unutmadık.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Kadınlarımız, çocuklarımız kalleş terör
örgütlerinin ellerine, pençelerine düşmesin diye
(HDP
sıralarından gürültüler)
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Biz senin mülkün değiliz.
Kadınlarımız diyemezsiniz. Kadınlar mülk değildir.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen böyle
bağırarak bir şey olmaz. Böyle bir müzakere usulü yok. Lütfen
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
yine biz mücadele ediyoruz, mücadele etmeye de devam edeceğiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Kadınlar mülk
değildir, ifadenizi düzeltin. Kadınlar, sizin mülkünüz değildir.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Kadınlarımızı hukukla güvence altına alıyoruz,
hukuki güvence altına alıyor, gerektiğinde güvenlik güçlerimizi
seferber ediyoruz.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Kadınlar kimsenin mülkü
değildir.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Siz kadınları nasıl çıplak
aradığınızı anlatın.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Yakalara rozetler takmakla, klavye delikanlılığıyla olmuyor
bu işler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Ak troller,
ak!
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
OECD verilerine göre kadın iş gücüne katılma oranını
en fazla artıran ülke Türkiye olmuştur. 2002,2003-2020 arasında
kadın istihdamını yüzde 66,5 oranında artıran ülkemiz,
OECD ve AB-27 ülkeleri içerisinde ilk sıradadır.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Nerede? Hangi
Türkiye? Siz hayal âlemini anlatıyorsunuz.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Biz, kadının güçlendirilmesi konusunda kadın
istismarının, çocuk istismarının önüne geçilmesinde,
kadının eğitimi
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Ensar Vakfına ne
yaptınız? Ensar Vakfını niye korudunuz?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
istihdamı, karar alma mekanizmalarına ve yönetime katılımcılığı
hususlarında, Cumhurbaşkanımız liderliğinde üzerimize
düşeni yapmaya devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine, hem gün boyu hem de tüm bu görüşmeler süresince,
yine ekonomi odaklı da birçok değerlendirme yapıldı. Bu
konuda, aslında, 2021in ilk günlerinden itibaren son derece somut
adımlarımızla yine konuşacağız bunları ama
ben, yine de bir kez daha kısaca makroekonomik vizyonumuzu paylaşmak
istiyorum.
2020 yılı boyunca küresel ekonomi
gündeminin neredeyse tek odağı salgının
oluşturduğu etkiler oldu. Maliye ve para politikaları mümkün
olan tüm araçlarıyla birlikte vatandaşların hayatını
korumak, istihdamı ve ekonomik faaliyeti desteklemek için seferber edildi.
Tüm bu desteklerin etkisiyle, yılın üçüncü çeyreğinde tüm
dünyada belirli bir toparlanma yaşandı ve normalleşme sürecine
girildi. Son aylarda, tüm dünyada, ne yazık ki yine salgının
tekrar artışa geçtiği bir dönem yaşanıyor, Türkiye
olarak biz de yaşıyoruz, bu da ister istemez başta hizmetler
sektörü olmak üzere ekonomiyi olumsuz yönde etkilemiştir. Diğer
taraftan, aşı çalışmalarında somut neticeler
alınmaya başlanması küresel toparlanma beklentilerini
kuvvetlendirmektedir. Bu kapsamda, pek çok ülkede kitlesel aşılamalar
başladı, başlamak üzere
SERVET ÜNSAL (Ankara) Bizde ne zaman
başlayacak?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Ve 2021 yılıyla birlikte de hız kazanacak gibi görünüyor. 2021
yılı baharından itibaren ekonomilerin tekrar
canlanacağı öngörülmekte.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Covid-19 salgınının devam ettiği bir
ortamda, ekonomimiz, 2020 yılının üçüncü çeyreğinde küresel
çapta en yüksek büyüme kaydeden ekonomilerden biri olmuştur.
SERVET ÜNSAL (Ankara) Aşı ne zaman?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Salgın karşısında ekonomimizi desteklemeye yönelik etkili
uygulamalarımızın katkısıyla, Türkiye ekonomisi, bu
dönemde yıllık yüzde 6,7 oranında büyümüştür. Tüm ana
sektörler yüksek büyüme sergilerken, özel tüketim harcamalarındaki yüzde
9,2lik büyümenin yanı sıra yatırımlardaki yüzde 22,5lik
artış dikkat çekicidir. Yılın üçüncü çeyreğinde
ekonomik faaliyette başlayan canlılık, bu yıl büyümenin
pozitif olarak gerçekleşeceğine işaret etmektedir.
İşte, bizim farkımız bu. Bütün dünyadan pozitif büyümeyle
yine ayrıştığımızı hep birlikte
göreceğiz. Siz muhalefet olarak ne kadar olumsuz bir tablo, olumsuz bir
fotoğraf ortaya koymaya çalışırsanız
çalışın, güneş balçıkla sıvanmaz.
SERVET ÜNSAL (Ankara) Aşı ne zaman? Her
gün 250 kişi ölüyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ona millet karar
verecek efendim.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Millet kararını veriyor zaten, 19uncu bütçeyi sunuyoruz.
2020 yılının son çeyreğine
ilişkin öncü göstergeler ekonomideki toparlanmanın devam
ettiğini göstermektedir. Sanayi Üretim Endeksi, ekim ayında yüzde 7,5
olan beklentinin çok üzerinde, bir önceki yılın
aynı dönemine göre yüzde 10,2 oranında artış
göstermiştir.
DENİZ
YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Yine masallar başladı.
CUMHURBAŞKANI
YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla) - İmalat sanayi kapasite kullanım
oranı nisan ayından itibaren istikrarlı biçimde artmış
ve kasım ayı itibarıyla 75,3 seviyesinde gerçekleşerek mart
ayından bu yana en yüksek değeri almıştır.
İşsizlik oranı kademeli olarak gerileyerek eylülde yüzde 12,7
olarak gerçekleşmiştir. Ülkemizi yüz yılda bir görülen küresel
salgın sürecinde dahi büyüme patikasına yöneltmeyi
başardık. Bir de eski Türkiyeyi hatırlayın. Dünyada hafif
bir rüzgâr esse, bir esinti olsa ülkemizde fırtına kopardı,
bugün sağlam temeller üzerinde ilerleyen bir Türkiye var.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; salgının ilk günlerinden
itibaren uygulamaya başladığımız ekonomik tedbirler
kapsamında, bütçeden bugüne kadar 40 milyar lira tutarında
doğrudan harcama yaparak vatandaşlarımızın ve
girişimcilerimizin yanında olduk. Yaklaşık 30 milyar lira
tutarında vergi ödemesini ve 40 milyar lira tutarında SGK ödemesini
erteledik. Belirli sektörlere yönelik KDV indirimi ve iş yeri kira
stopajı indirimi kapsamında 15 milyar lira tutarında vergi indirimi
sağladık. Ayrıca, Kredi Garanti Fonundan sağlanan
imkânları artırarak esnaf, sanatkâr ve tüccarımıza hazine
faiz destekli kredi sunduk. Bu çerçevede, toplumumuzun çeşitli kesimlerine
destek sağlamak amacıyla hayata geçirdiğimiz mali tedbirlerin tutarı
551 milyar lira; bunu da aşmıştır, 551 milyar lirayı
aşmıştır (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Sayın Cumhurbaşkanımızın
Başkanlığında, 14 Aralık 2020 Pazartesi günü
gerçekleştirdiğimiz Kabine toplantısında, Covid-19
salgınının ekonomik etkileriyle mücadele kapsamındaki mali
tedbirlerin yine genişleterek devam ettirilmesini
kararlaştırdık yani Bu da yetmez. dedik. Hâlihazırda
uygulanmakta olan stopaj ve vergi indirimi gibi uygulamaların süresini 1 Haziran 2021e kadar
uzattık. Ayrıca, kısıtlamalardan doğrudan etkilenen
esnafımıza yine üç ay süreyle gelir kaybı ve kira desteği
sağladık.
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) Kaç para?
Ne kadar?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Size zaten anlatsak da anlamıyorsunuz ya, ben ne yapayım yani
defalarca anlattık, bunu söyledik. Arkadaşlar, ne yapayım, bunu
ısrarla siz söyletiyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) AK PARTİye
anlatın efendim.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla) -
Söyledik bunu, defalarca söyledik. Devam edecek zaten bu. Esnafımız bunu
duyuyor, vatandaşımız bunu duyuyor, merak etmeyin, biliyor.
Onlardan geri bildirim alıyoruz biz.
BEKİR
BAŞEVİRGEN (Manisa) 33 lira günlük veriyorsunuz.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Ayrıca, yine kısıtlamalardan doğrudan etkilenen esnafımızı
destekledik ama yine bu kapsamda vatandaşlarımıza ve
esnafımıza toplam 5 milyar lira tutarında hibe desteği
sağlıyoruz. Bundan sonra da salgının seyrine göre ilave
destek paketlerimizle tüccarımızın, iş
insanlarımızın, taksicimizin, terzimizin, berberlerimizin, tüm
esnaflarımızın yanında olmaya devam edeceğiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) Rakam
söyle, rakam!
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Covid-19
salgını nedeniyle yükselen birim maliyetleri ve birikimli döviz kuru
etkileriyle 2020 yılında enflasyonist baskılar
artmıştır. Enflasyondaki gelişmeler ve beklentilerdeki
bozulma karşısında, Merkez Bankası fiyat istikrarını
sağlamak amacıyla kasım ayında güçlü bir parasal
sıkılaştırma gerçekleştirmiştir.
ATİLA SERTEL (İzmir) Amasyada
traktörler haczediliyor.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla) -
Enflasyonla mücadele para politikası adımlarıyla, maliye
politikalarıyla ve finansal sektör politikalarıyla kararlı bir
şekilde desteklenecektir. Ülke risk priminde önemli gerilemeler
kaydedilirken, ülkemize yönelik portföy akımlarında da
artışlar görülmeye başlanmıştır. Salgın
dönemindeki zorlu şartlara rağmen bankacılık sektörümüz
güçlü yapısını korumaktadır. Ekonomi
politikalarımızla makroekonomik şartların daha
elverişli hâle gelmesi sağlanacaktır. Salgın sonrası
döneme dayanıklı ve rekabetçi bir yapıda girmekte
kararlıyız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2020 yılı Mart ayından itibaren salgından
olumsuz şekilde etkilenen ihracat, haziran ayından itibaren
normalleşme sürecinin etkisiyle hızla toparlanmıştır.
Nitekim, ihracatımız, haziran-kasım döneminde bir önceki
yılın aynı dönemine göre yüzde 1,6 oranında artış
göstermiştir. İthalat ise aynı dönemde güçlü seyreden altın
ithalatı kaynaklı yüzde 10,9 oranında artış
kaydetmiştir. İhracat faaliyetlerinin geniş bir tabana
yayılması için 81 ilde İhracata İlk Adım
Programıyla, yurt genelinde özellikle üretim kapasitesi olan
KOBİlerimizin ihracat yapmaya başlamasına yönelik
çalışmaları da sürdürüyoruz. Öte yandan, ihracat
imkânlarını artırmak üzere KOBİlerimizi EXIMBANK eliyle
destekliyoruz.
Küresel seyahat kısıtlamaları
nedeniyle turizm gelirlerimizdeki azalma, cari işlemler
açığında görülen artışın da en önemli
nedenlerinden biri olmuştur. Turizm sektörümüzün
yaşadığı hasarın telafisi için dünyada da örnek
uygulama olarak gösterilen Güvenli Turizm Sertifikasyon Programı
uygulamasını başlattık. Ayrıca, konaklama vergisi
uygulamasını 2022ye erteledik ve birçok destek paketini hayata
geçirdik. Bu sayede 2020 yılını turizmdeki rakiplerimize nazaran
çok daha az bir kayıpla kapattık. Aldığımız tüm
bu önlemler ve ekonomimizin potansiyeli, önümüzdeki dönemde cari açık
konusunda da azalan bir eğilimi göreceğimize işaret ediyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yatırım ortamının iyileştirilmesinde
hukuk ve ekonomi alanlarının birbirinden bağımsız
unsurlar olmadığı bilincinden yola çıkarak yargı
reformunu öncelikli olarak ele almaktayız. Yargı reformunu yine
ekonomik güven sağlayacak bir şekilde paydaşlarımızla
iş birliği içerisinde gecikmeksizin hayata geçireceğiz.
İş ve yatırım ortamının iyileştirilmesi
kapsamında ayrıca vergi mevzuatını
sadeleştireceğiz, teşvik ve desteklerde etkinliği
sağlayarak yine destek programlarına ilişkin ilke ve
esasları belirleyeceğiz. Verimliliği artırarak
sürdürülebilir büyüme elde edebilmek amacıyla yerli ve yenilikçi üretimi
destekleyeceğiz.
Aslanların ve ceylanların
koştuğu bir yarıştan bahsetti CHPden Sayın
Şener. Rakamlara girdi, birçok hesap yaptı, verileri
paylaştı, hepsini tek tek sayacak durumda değilim, zamanım
da müsait değil, sadece bir iki hesabına gireyim müsaadenizle.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Daha yirmi dakika
var ya.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Kendisi kayıt dışı istihdamdan söz etti ve dönemimizde bu
miktarın çok arttığını söyledi, biz de baktık ne
kadar artmış diye. 2002de kayıt dışı istihdam
oranı yüzde 52,1. Eylül 2020de ne kadar diye baktık, ne kadar
arkadaşlar biliyor musunuz, yüzde 32,2. Hesap yanlış gene. Gene
yanlış hesap. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yani aradaki farkı siz bulun; yüzde 52,1 eksi yüzde
32,2. İyileşme sağlamışız Sayın Şener.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) İnsanlar
artık eleman bulamıyor ki kayıt dışı
çalıştırsın. Ya, bunu görmüyor musunuz?
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Suriyeliler de var
mı burada, Suriyeliler?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Bir başka örnek, İhracatınız... dediniz Değil
2000lere 70lere kadar gidin. dediniz Çok daha kötü. Allah Allah. dedik
yani biz gelişme var diye biliyorduk, seviniyorduk millet olarak da. Bir
şeyi yanlış yapıyoruz herhâlde diye düşündük. Bir
bakalım şu hesaplara; değil 2000lerde, 90larda, 80lerde hatta
70lerde daha iyiydi diye ifade ettiniz ya. Biz dedik ki 70lere kadar falan
gitmeye gerek yok. 80de ihracat ne kadardı biliyor musunuz? 2,9 milyar
dolardı. Peki, 2019 itibarıyla ne kadar? Hemen Covid öncesi 180,8
milyar dolar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
Milletimiz 2,9 milyar dolar ile 180,8 milyar dolar
arasındaki farkı çok iyi bilir, bu hesabı çok rahat yapar ama
Sayın Şener dedi ki: Yok, sadece o değil, bir de oranlara
bakın. Oranlara bakın, o zaman görürsünüz.
SERVET ÜNSAL (Ankara) Diğerleriyle mukayese
yapın Sayın Bakan. Başka bir hesap söylüyorsunuz. Dünyada zaten
ticaret hacmi artıyor.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Diğer
ülkelerle kıyaslayın.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Bir de buna bakalım dedik, herhâlde burada bir fark var. Burada bir fark
var diye bir oranlara bakalım dedik, baktık da. 1980de
ihracatın millî gelire oranı yüzde 3,2ydi. Dedik ki biz O zaman
yani 180e çıktıysa, bu oran daha kötüye gittiyse millî gelirimiz
Yani aslında gene sevinecektik, müthiş şekilde artmış,
çok daha artmış olması lazım. Bakın, baktık
oranlara; 1980de ihracatın millî gelire oranı yüzde 3,2iydi,
2019da bu oran ne kadar biliyor musunuz? Yüzde 23,8. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ya, bunu da mı biz söyleyelim,
aradaki farkı. Yani, bunun gerileme mi, ilerleme mi olduğunu da biz
söyleyelim? (CHP sıralarında gürültüler)
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) Milletin
cebinde para yok, milletin cebinde.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Bak, şimdi de başka alanlara kaçmaya başladınız, ben
ne yapayım? Verin, sabaha kadar konuşalım, onları da
söyleyelim, size anlatalım. (AK PARTİ sıralarından Hesap
uzmanı olmaya gerek yok. sesi) Yok, hesap uzmanı olmaya gerek yok
bunun için. (CHP sıralarından gürültüler)
Önceden de söylemiştim, bakın, CHPnin
yanlış hesap yapmak gibi bir sorunu var, muhalefetin yanlış
hesap yapmak gibi bir sorunu var.
Tarım ve sulama dediniz. Tarımsal
destekleme ödemeleri tutarı son on sekiz yılda 12 katına
çıkmıştır. 2002 yılında 1,8 milyar lira olan
tarımsal destek bütçesi 2020 yılında 22 milyar lira olarak
belirlenmiştir. (CHP sıralarından gürültüler) 2020
yılı tarımsal destek bilançosunun 2019 yılına göre
artış oranı yüzde 37dir. 2003-2020 Kasım döneminde reel
olarak yapılan ödemeler toplamı 311 milyar lira olarak
gerçekleşmiştir.
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) 180 milyar
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Sulama dediniz. Sulamaya gelince, Türkiyeyi
(CHP sıralarından
gürültüler) Bakın Hiçbir şey yapmadınız. dediniz, buna da
şaşırdık, ya, biz birçok iş
yaptığımızı düşünüyorduk,
açılışlar yaptığımızı
düşünüyorduk. Acaba, bunlar hani sanal mı diye düşündük, tek tek
de kontrol ettik tekrar. (CHP sıralarından gürültüler)
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Ankaraya
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Bakın, sulamaya gelince, Türkiyeyi 2002de 276 barajla aldık, bugün
itibarıyla 876 baraja getirdik. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ya, aradaki farkı da mı biz anlatalım size,
bunun ne anlama geldiğini? (CHP sıralarından gürültüler)
Bakın, yer altı barajları kurduk, kurmaya da devam ediyoruz,
devam edeceğiz. İstiyorsanız bunların ne olduğunu da
anlatalım size, yer altı barajlarının ne olduğunu da.
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, hesap sakin sakin
olur ya, bağırarak olmaz.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Ya, bugün bir de başka bir şeye şahit olduk, ona da
şaşırdık, özel sermaye düşmanlığı gibi
bir şey hissettik, herhâlde yanlış
anlamışızdır diye düşündük, inşallah
yanlış anlamışızdır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yanlış
anlamışsınızdır, yanlış anlamışsınızdır.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Özel sermayeye düşmanlık besleyen, hatta hâlâ Millî Şef
döneminin 1940lardaki devletçi politikalarına özlemlerini
yansıtırcasına İktidara geldiğimizde, yok, şu
yatırımları kamulaştıracağız, bunları
kapatacağız, şunları bilmem ne yapacağız
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, evet, evet.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Yani bunun anlamı ne biliyor musunuz, sizin dediğinizin? Ben
özetleyeyim, milletimizin anlayacağı, hepimizin anlayacağı
dilde; siz şunu diyorsunuz: İktidara geldiğimizde, biz, tekrar,
bütün bunları KİTleştireceğiz.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Hayır
Vatandaş ücretsiz kullanacak. diyoruz.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Sadece o kadar değil
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Bakın, yani hesap kitap bilmediğiniz için, yönetemediğiniz için,
görev zararlarından dolayı batırdığınız,
bitirdiğiniz KİTler var ya, o KİTleri, kamu bankalarını
milletimiz unuttu mu zannediyorsunuz? Hayır, milletimiz hiçbirini
unutmadı, unutmaz da. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ülkeyi
batırdınız, ülkeyi!
(CHP sıralarından Kim bitirdi, kim?
sesi, gürültüler)
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Ben buradan gençlere seslenmek istiyorum, Y kuşağına, Z
kuşağına seslenmek istiyorum; KİT deyince ne demek
istediğimi belki canlandıramazlar. (CHP sıralarından
gürültüler)
ATİLA SERTEL (İzmir) Memleketi
sattınız, memleketi!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Z
kuşağı KİTi senden iyi bilir ya! Onlar iyi
yetişmiş çocuklar. Z kuşağına hakaret ediyorsun!
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
İnternete girin, KİT yani Kamu İktisadi Teşebbüsleri görev
zararı diye yazıp şöyle bir tarama yapın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Z
kuşağına hakaret ediyorsun, çok ayıp!
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız; isterseniz siz de
yapabilirsiniz.
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen
Böyle koro
hâlinde konuşma yok; solo, solo müzakere.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Olur mu efendim?
Yani Z kuşağını cahil mi zannediyorsun? Millet duysun;
Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Z
kuşağını cahillikle itham ediyor. Ne ayıp şey ya,
Ne ayıp şey ya!
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Bir diğer konu, bugün yine, çok ilginç bir şekilde çok fazla
duyduğumuz bir başka konu vardı, biz buna da
şaşırdık Ya, yanlış mı duyuyoruz acaba?
diye. IMF konusu yani bir IMF sevdası gördük bugün. Ülkeyi IMFye muhtaç
ettiniz.
(CHP sıralarından Kim etti? sesi,
gürültüler)
ENGİN ALTAY (İstanbul) MHP etti, MHP!
Bak, ortağın etti, ortağın etti. Oraya söyle, oraya söyle,
oraya söyle!
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Yıllarca yalvar yakar borç aldınız, borçlandınız. (CHP
sıralarından gürültüler)
IMFnin borçlarını ödeyerek Türkiyeyi
IMFden ilelebet kurtaran Recep Tayyip Erdoğan ve AK PARTİyken
(AK
PARTİ sıralarından alkışlar; CHP
sıralarından gürültüler) Hayırdır, bundan da mı
rahatsız oldunuz? Ya, bir teşekkür edin. IMFyle otel lobilerinde
gizli gizli nasıl görüştüğünüzü milletimiz çok iyi biliyor. (CHP
sıralarından gürültüler) Bir kez daha söylüyorum, rahatlayın
diye söylüyorum. IMF dönemi kapanmıştır, IMF dönemi kapanmıştır
arkadaşlar. Türkiye o günleri çok hem de çoktan geride
bırakmıştır. Siz IMFye hesap verdiniz; biz hesapları
keserek, o hesapları keserek IMFden hesap sorduk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Rejim ve sistemi
değiştireceğiz gibi söylemler oluştu burada. Ben tekrar
söylüyorum, bu hesap kitap bilmezlik ve beceriksizlerle bu sistemi görev
zararlarından, yanlış yönetimlerden batan KİTler, kamu
bankaları dönemlerine tekrar götürürsünüz yani oraya götürürsünüz
maazallah.
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) EPDK
Başkanı
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Ülkeyi yeniden 1940lı yılların Millî Şef dönemine götürme
özlemi, hissiyatıyla milletimiz zaten sizin bunu yapmanıza da müsaade
etmez, etmeyecektir de.
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) Millî
Şefi anma sen
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Sayın Şener, bir konudan dolayı da ben size teşekkür etmek
istiyorum. Rahmetli üstat Necip Fazılı CHP sıralarına
alkışlattınız ya, sizi tebrik ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar; CHP sıralarından
gürültüler)
SERVET ÜNSAL (Ankara) Siz de Nazım Hikmeti
alkışlıyorsunuz.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Hakkınızı vermek istiyorum. Üstadın
mısralarını yani o mısraları da gerçekten çok güzel ve
anlamlıydı.
SERVET ÜNSAL (Ankara) - Nazımı
alkışladınız yıllarca.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Muhalefet için, yine Sayın Şenerin kendi sözlerini tutanaklardan bir
kez daha tekrarlıyorum: Yıllar geçmiş, siz patinaj yapıp
duruyorsunuz. Dünyadan habersiz göklerde uçurtma uçuruyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Biz aslanlar gibi koşuyoruz,
hem de çok hızlı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2020 yılında
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Aslanlar,
kaplanlar, masal devam!
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Cevap olmayınca bu defa ne yapacaklar, artık
kişiselleştirmeye çalışacaklar.
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) Masala
devam, masala.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Yazık yani buna da üzülüyoruz ama o seviyeye inmeyeceğim. (CHP
sıralarından gürültüler)
AHMET KAYA (Trabzon) Millet sizden çare bekliyor,
çare!
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 yılında,
geride bıraktığımız on sekiz yılda olduğu
gibi, Cumhurbaşkanımız liderliğinde sahada ve masada
AHMET KAYA (Trabzon) Muhalefete oradan laf
atın, sataşın demiyor; millet çare bekliyor! Görevinizi
yapınız. Sizin göreviniz çare üretmek, çare; oradan muhalefete laf
atmak değil!
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) Çiftçiye
ne verdiniz çiftçiye?
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen, tadında
bırakalım.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
söz sahibi, aktif ve insani bir dış politika uyguladık.
ATİLA SERTEL (İzmir) Ama düzgün
konuşsun Başkan, sataşmadan konuşsun.
BAŞKAN Sayın Sertel, lütfen, size söz
verdiğimi hatırlamıyorum.
ATİLA SERTEL (İzmir) Ama sataşmadan
konuşsun Başkanım.
BAŞKAN Kürsüde birisi var, konuşuyor.
ATİLA SERTEL (İzmir) Başkanım,
sataşmadan konuşsun.
BAŞKAN Neye göre, hangi maddeye göre siz
aldınız sözü? Böyle şey olur mu ya! Lütfen
(CHP
sıralarından gürültüler)
ATİLA SERTEL (İzmir) Biz ona soruyor
muyuz
Yimpaşı anlatsın, Yimpaşı anlatsın o
zaman!
BAŞKAN Herkes kendisi takdir eder ne
konuşacağını.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden de güç alarak, son
dönemde ulusal çıkarlarımızı ilgilendiren her türlü
gelişme karşısında anında harekete geçiyoruz. Ülkemizi
çevreleyen coğrafyalardaki sorunların çözümünde izlediğimiz
kararlı tutumu eleştirenler var. Bu çevreler, tarihimizin ve
coğrafyamızın bize yüklediği sorumlulukları göz
ardı ediyorlar. Sorunların çözümünde ise önceliği her zaman
diplomasiye verdik, veriyoruz. Yeri geldiğinde sahada gerekeni yapmaktan
da asla çekinmiyoruz.
Bu kararlı duruşumuz sonucunda, bugün tüm
dünya pek çok bölgesel meselede Türkiye olmadan veya Türkiye'ye rağmen
ilerleme sağlanamayacağının farkına
varmıştır. Amerika Birleşik Devletleri, AB ve Rusya dâhil,
dış politikanın aktörleri bizimle iş birliğinin ne
ifade ettiğini aslında çok iyi biliyorlar, Türkiyeyle iş
birliğinin ne ifade ettiğini. Haksız yaptırımlar ya da
oldubitti senaryoları yerine müzakerenin ortak
çıkarlarımıza daha çok hizmet ettiğini bugüne kadar
gördüler, yaşadılar; bugünden sonra da görecekler, yaşayacaklar.
Suriyedeki adımlarımız sınırlarımızda bir
terör koridorunun oluşmasını engelledi, hamdolsun. Hem
vatandaşlarımızın hem de kontrolümüz altındaki bölgede
Suriye halkının güvenliğini temin ettik. Ülkemizde misafir
ettiğimiz Suriyelilerin güvenli ve onurlu bir şekilde geri
dönüşü için temel şart olan Suriyede siyasi çözüm inisiyatiflerinin
yolunu da yine biz açtık.
Libyada meşru Hükûmete verdiğimiz destek
daha fazla kardeş kanı dökülmesine engel oldu. Askerî iş
birliğinden ticarete, eğitimden enerjiye pek çok alanda Libyalı
kardeşlerimizin yanında olmayı sürdüreceğiz.
Bildiğiniz gibi, Doğu Akdenizdeki İrini Harekâtı Libya
Hükûmetine yönelik açık bir ambargoya dönüşmüş durumda.
Akdenizde korsanlık yapan er veya geç bizden cevabını
alır, er veya geç bizden cevabını alır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Korsanlık yapanların
akıbetinin pek hayırlı olmadığını tarih bize
gösteriyor. Herkes ne ekerse onu biçer. Türlü salvolarla ülkemizi Akdenizde
köşeye sıkıştırmaya çalışanlar, tuzak
kurmaya çalışanlar kazdıkları çukura kendileri
düşecektir. Türkiyeye karşı kurulan oyunları birer birer
bozarız bugüne kadar olduğu gibi.
Doğu Akdenizde sergilediğimiz
kararlılıkla ülkemizin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
meşru haklarına halel getirtmedik, getirtmeyeceğiz. Bizim için
Doğu Akdenizde aynı derecede öneme sahip iki boyut var. Birincisi,
ülkemizin kıta sahanlığındaki haklarını
korumaktır. İkincisi ise adanın, Kıbrısın
etrafındaki doğal kaynaklar dâhil Kıbrıs Türkünün hak ve çıkarlarının
garanti altına alınmasıdır. Millî sondaj ve sismik
araştırma gemilerimiz, kendi kıta
sahanlığımızın yanı sıra Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ruhsat sahalarında faaliyetlerini
sürdürüyor. Karadenizde doğal gazı nasıl keşfettiysek
göreceksiniz Doğu Akdenizdeki enerji kaynaklarını da aynı
şekilde bulacağız.
Kıbrıs konusuna gelince, Kıbrıs
Türk halkı son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde iki
devletli çözüm yönündeki iradesini açık şekilde sandığa
yansıtmıştır. Türk milleti de Kıbrıs Türkünü
eşit egemenlik mücadelesinde hiçbir zaman yalnız
bırakmamıştır, bundan sonra da bırakmayacaktır.
Ne geçmişte yapılan haksızlıkları, zulümleri unutmak
ne de bugün oynanmaya çalışılan oyunları görmezden gelmek
mümkündür. Uluslararası toplum Kıbrıs Türkünü yok saymaya artık
bir son vermelidir. AB başta olmak üzere, uluslararası topluma Gazi
Meclisimizden bir kez daha sesleniyorum: Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetine karşı ulaşım gibi temel insan hakları
da dâhil ambargolar, adaletsiz ve dışlayıcı
yaklaşımlar böyle sürüp gider mi sanıyorsunuz? Buna müsaade
etmeyeceğimizi ben buradan bir kez daha haykırmak istiyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Daha ne zamana kadar
Kıbrıs Türkünün adadaki varlığını görmezden
geleceksiniz? Buna da müsaade etmeyeceğimizi ben buradan bir kez daha
haykırmak istiyorum. Uluslararası toplumun gözleri kör,
vicdanları sağır olsa da biz Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetini yalnız bırakmayız, bırakamayız.
Kapalı Maraş, kapalı kalacak. dediler, ne oldu? İşte
şimdi açılıyor, açmaya başladık.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hepsini
açalım.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI
FUAT OKTAY (Devamla)
Maraş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
toprağıdır ve Kıbrıs Türküne anasının ak
sütü gibi helaldir. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar) Hepsini de birlikte açalım, hep birlikte açalım
inşallah. İşte, böyle yapalım yani bunu arzu ediyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Elbette, biz de
bunu arzu ediyoruz.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla) -
Birlikte hareket edelim arzu ediyoruz. Yani bizim isyanımız, bizim
şeyimiz buradan. Birlik olduğumuzda çok daha güçlü
olacağımızı hep beraber göreceğiz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) 13 tane
uçağınız var 2 koltuk bulamadınız bize, 2 koltuk
bulamadınız Kıbrısa giderken.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Şunu da unutmayalım bakın, Maraşın aslında çok
büyük bir bölümü Osmanlıdan kalan bir vakıf malıdır.
Abdullah Paşa Vakfı, Lala Mustafa Paşa Vakfı, Bilal
Ağa Vakfı; uluslararası hukukta vakıf mallarının
dokunulmazlığı vardır. KKTC, kendi toprağı olan
Maraşı, çözüme yönelik bir iyi niyet göstergesi olarak kapalı
tutmasına rağmen ne yazık ki kırk altı
yıldır bir çözüme ulaşılamamıştır.
Kıbrısın incisi Maraş atıl kalmıştır. Oysa,
uluslararası hukuk temelinde ve oradaki hak sahiplerinin de
haklarını teslim edecek şekilde açılması mümkündü.
Türkiye, bu statükonun kırılması için KKTCnin şartsız
bir şekilde yanında olmuştur. Çünkü, biz biliyoruz ki bu hayalet
şehrin yeniden hayat bulması, Kıbrıs sorununun siyasi
çözümü yolunda önemli bir merhale olacak. Bu doğrultuda, KKTCnin
kapalı Maraş bölgesinde yaptığı envanter
çalışmalarını ve bu konudaki istişareleri destekledik.
Maraşın eski günlerine dönmesi için bakanlıklarımız
ve yerel yönetimlerimizle birlikte KKTCnin yanında olduk, olmaya devam
edeceğiz. Bunu, tek taraflı Rum kesimi çıkarlarının
neden olduğu çözümsüzlüğü reddeden Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ortak siyasi kararı olarak
gerçekleştirdik. Dünyanın sayılı sahillerinden birisi
artık kapalı değildir.
Maraş, sahili ve sahil şeridindeki
parkları, cadde ve sokaklarıyla Kıbrıs Türkü
kardeşlerimizin kullanımındadır. Devam eden süreçlerin
tamamlanmasıyla, bütünüyle hayat bulduğu günleri de inşallah hep
birlikte göreceğiz. Bu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine
kattığı siyasi vizyonun yanında yine turizm alanında
katma değer getirecek ve ciddi bir ekonomik kazanım da
sağlayacaktır bölgede. Çözüm, adanın 1571 yılından bu
yana yeni demiyorum bakın- asli unsuru olan Kıbrıs Türkünün
sağlam iradesi ve Türkiyenin desteğiyle gelecektir. Yeter ki irade
olsun her şeyin bir çözümü var, bizde de irade var hamdolsun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin siyasi
ve ekonomik olarak küresel sistemin eşit bir üyesi hâline gelmesi için
mücadelemizi sürdüreceğiz. Bunların yanı sıra
Karabağdaki istiklal mücadelesinde Can Azerbaycanın yanında
olduk. Karabağ, artık şanlı bir zaferi ifade ediyor.
Hamdolsun bugün Karabağda Azerbaycan bayrağı dalgalanıyor.
Biz, İnönü dönemi CHPsi gibi ülkemize sığınan
Azerbaycanlı kardeşlerimizi Boraltan Köprüsünde katillere teslim
edenlerden olmadık. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Tek parti döneminin
Boraltan Köprüsünde milletimize miras bıraktığı
mahcubiyeti Karabağ konusundaki duruşumuzla telafi ettik, hepimiz
adına telafi ettik bunu. Milletimize yakışan da budur.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ermenistan
maçında stada Azerbaycan Bayrağı sokmadınız.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) İnönüye
kurban olun, kurban!
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI
FUAT OKTAY (Devamla) İnsanlığın küresel bir sorunla test edildiği
2020 yılında tüm dünya içine kapanırken Türkiye hem
vatandaşlarına kol kanat gerdi hem de uluslararası
dayanışmanın en güzel örneklerini sergiledi.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ermenistan
maçında stada Azerbaycan Bayrağı sokmadınız.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Bir kez daha söylüyoruz
Siz rahatsız olmuşa benziyorsunuz ama bundan
da niye rahatsız olduğunuzu anlamadık.
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli)
İnönüye saygısızlık yapıyorsun da ondan.
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) -
İnönüye saygısızlık yapamazsın, senin haddin
değil o!
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
150den fazla ülkeye ve pek çok uluslararası kuruluşa tıbbi
yardım ulaştırmanın yanında 100 binin üzerinde
vatandaşımızı sağ salim ülkemize getirdik. Yani, bundan
gurur duymanız gerekirken niye buna alındınız onu
anlamadık? (CHP sıralarından gürültüler)
2021de de Cumhurbaşkanımız
liderliğinde millî menfaatlerimizi korumak ve bölgesel, küresel
barışa katkıda bulunmak için en etkin dış
politikayı uygulamaya devam edeceğiz. Bugün kendi sözünü söyleyen,
kendi yolunu çizen ve kendi yolunda yürüyen bir Türkiye var. Biz
ilişkileri zedeleyecek tek yanlı yaptırımlardan değil,
her zaman iletişimden, diplomasiden yana olduk. Bölgemizin de
dünyanın da özellikle bu salgın döneminde ambargolara değil,
sürdürülebilir iş birliğine ihtiyacı olduğuna
inanıyoruz. Her zaman olduğu gibi milletimizin menfaatleri
doğrultusunda aklı selimden yana olmaya devam edeceğiz.
RIDVAN TURAN (Mersin) İncirliki kapat,
İncirliki.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Yaptırımlardan, yaptırımlardan korkumuz yok. Artık
yaptırımlara pabuç bırakacak bir Türkiye yok. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Kazandıracak
şey yaptırımlar değil, Türkiye'nin dostluğudur. (CHP
ve HDP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Oktay, buyurun.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Türkiye'yi dışlayan her ülkenin bölgede hareket alanı
daralacaktır. Ben, alınan bu haksız yaptırım
kararını bir kez daha şiddetle kınıyorum. Meclisimizin
yaptırımlara gösterdiği güçlü iradenin de altını bir
kez daha çizmek ve şükranlarımı bir kez daha ifade etmek
istiyorum.
RIDVAN TURAN (Mersin) İncirliki kapat.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Türkiye, bu yaptırımlara karşı tek yumruk olmayı
bilmiştir. Bu kararların etkisi ne mi olacak? Zaten defalarca
söyledik, bir kez daha söyleyelim: Aynen İHAlarda olduğu gibi,
S-400ler konusunda da ülkemize karşı takınılan
tavırda dünyanın en ileri hava savunma sistemlerine
Bu sistemleri
geliştirmemize vesile olacak.
RIDVAN TURAN (Mersin) İncirliki kapat.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
İşte daha iki gün önce yerli ve millî imkânlarla ürettiğimiz
alçak irtifa hava savunma füze sistemi HİSAR-A+nın test
atışını gerçekleştirdik. Havada ve karada, İHA ve
SİHA sistemlerinde ve otonom araçlarda elde ettiğimiz tecrübeyi
şimdi de inşallah deniz araçlarına aktarıyor, mavi
vatandaki egemenliğimizi daha da güçlendirme yönünde ilerliyoruz.
Savunma alanında bugün yerli ve millî
imkânlarla ürettiğimiz radar ve elektronik harp sistemlerimiz, füze, roket
ve mühimmatlarımız yurt içinde ve sınır ötesi
operasyonlarımızda kahraman ordumuzu daha da güçlendirmektedir.
Kahraman güvenlik güçlerimiz ve yükselen savunma sanayimiz sayesinde sahada da
masada da diplomasimizle de yine Türkiye'nin hak ve çıkarlarını
korumak için sözünü söyleyen ve gereğini yapan lideriyle birlikte bir
Türkiye var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dost ve
kardeş ülkelerin yanında duran, mazlumların,
mağdurların imdadına yetişen bir Türkiye var.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; müsaade ederseniz bitireyim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kaçıncı
uzatma bu? Biz de aynısını talep ediyoruz, aynı
toleransı biz de talep ediyoruz.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Diğer alanlardaki hizmetlerimiz vardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika Sayın Oktay
Buyurun.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI
FUAT OKTAY (Devamla) Onları anlatacaktım ama süre kalmadığı için
ben müsaadenizle sadece kapanış teşekkürü etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
hazırlanmasında gösterdiği perspektif, liderlik ve vizyon için
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana
şükranlarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Padişahım
çok yaşa(!)
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Gazi Meclisimizde 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçemizin
görüşmelerindeki destek ve katkıları için Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı başta olmak üzere, tüm milletvekillerimiz ile
bütçenin hazırlanmasında emeği geçen Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı
ve üyelerine, idari personel dâhil tüm Meclis çalışanlarımıza,
Strateji ve Bütçe Başkanlığımız ile Hazine ve Maliye
Bakanlığımıza, diğer tüm
bakanlıklarımıza, ilgili kurum ve kuruluşların
başkan ve çalışanlarına ve emeği geçen herkese
yürekten teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Sayın Bakanlarımıza, yine, ayrıca Cumhur İttifakı
çatısı altında destek veren milletvekillerimize ve Sayın
Genel Başkan Bahçeliye teşekkürlerimi sunuyorum. (AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bize? Bize? Bu
kadar katkı verdik, bu kadar eleştirdik, sizi yoldan çıkarmamaya
çalıştık. Bize teşekkür yok mu? Bize niye etmiyor ya?
Siyaset nezakettir ya.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla)
Yeni yılınızı şimdiden tebrik ediyor,
salgının oluşturduğu zorluklarla geçen 2020nin
ardından 2021 yılının sağlık ve huzur dolu
geçmesini temenni ediyorum. Bu düşüncelerle 2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile ve 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifimizin bir kez daha ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Cumhurbaşkanı
Yardımcısı kürsüdeki konuşmasının altıda
birlik kısmında partimize sataştı dersem hafif kalır,
hakaret etti.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hakaret yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sataşmadan
değil hakaretten ve zaman olarak da toleransınıza, müsamahanıza
sığınarak söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun.
BAŞKAN Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
İki dakika veriyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım, iki dakika yetmez.
BAŞKAN Yeni bir sataşmaya mahal
vermeyelim Sayın Altay.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.-
İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın 230 sıra sayılı
2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 231 sıra
sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin tümü üzerindeki son görüşmelerde yürütme adına
yaptığı konuşmasında CHPye sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Sizinle, Parlamentodaki bütün grupların
temsilcileriyle Azerbaycana gittik, bizi götürdünüz, teşekkür ederim,
keşke Cumhurbaşkanı da Kıbrısa ve Azerbaycana
Parlamentodaki bütün siyasi parti gruplarından birer temsilci davet
etseydi diye düşünüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu İnönüyle zorunuz ne sizin ya? İnönü
kadar başınıza taş düşsün. desem ayıp olur. (CHP
sıralarından alkışlar)
İkincisi, hakikaten, cumhuriyet tarihinde
herkesin kusuru, eksiği olabilir; siyasetçiler eleştirilir,
eleştirilmeyecek olan belli, bizim kimi eleştiremeyeceğimiz
belli inancımız vesaire gereği ama bir vefa olur ya, bir vefa
olur ya. Türkiyenin içinde bulunduğu o koşullarda -yani ömrü
savaş cephelerinde geçmiş- üstelik devletin anahtarını
kendi iradesiyle, çok partili hayata geçerek cumhuriyeti demokrasiyle
taçlandırmak için, Demokrat Partiye devrettiği gece Bu benim en
büyük siyasi zaferim. diyebilen bir yüce insanla didişmek bu milletin
vicdanında karşılık bulmaz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Azerbaycana yüksek hassasiyetimiz hepimizin var ama
keşke 14 Ekim 2009da Bursada Azeri bayraklarını yasaklatmasaydınız,
polise toplatmasaydınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
Gelelim, AK PARTİ Grubuna bir şey söylemek
istiyorum.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum)
Söyle.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Recep Tayyip
Erdoğan, inanın, eleştirilere sizden daha esnek ve hoşgörülü.
Bunu niye söylüyorum biliyor musunuz?
Bu arada, Sayın Erdoğana bir mesaj
yollamak istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanı, beni görmüyorsan da
sana göstersinler sonra.
HAMZA DAĞ (İzmir) Çok gurur verici bir
şey.
ENGİN ALTAY (Devamla) İnan ki
kralları tahtan indiren, kraldan çok kralcılardır, bunu unutma.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Ve Allah için,
Özgür Özel, Sayın Erdoğanı Francoya benzetmedi; tam tersi,
Erdoğan, Franco gibi konuştu. (CHP sıralarından
alkışlar) Ve Özgür Özelin aklına doğal olarak Franco
çağrışımı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (Devamla) Başkanım,
daha başlamadım, burada 5 tane kâğıt var.
BAŞKAN Yok, o kadar yok.
ENGİN ALTAY (Devamla) E, tolerans istiyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Artı bir dakika.
ENGİN ALTAY (Devamla) Artı bir dakika
yetmez, peşin anlaşalım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, diktatör
meselesi, anlaşmıştık
Ben bugün Özgür Beye söyledim:
Özgür Bey, Tayyip Bey diktatöre kızmıyor, zaten onu burada tutanaklara
geçirdik, Meclis Başkanlık Divanı da bunun eleştiri
olduğunu kabul etti ve bu konuda yargı kararları da var.
Diktatör bozuntusu niye diyorsun adama? Diktatör desene kardeşim
doğrudan. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Şimdi, gelelim
Değerli arkadaşlar,
bir dakika bakın, Sayın Erdoğandan bir paragraf
okuyacağım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Erdoğanın sözlerini okuyorum, sesinizi kesin: Tayyip Erdoğan
gitsin. demek, bizim tüm siyasetimizi, tüm
çalışmalarımızı üzerine bina ettiğimiz
milletimizin, bayrağımızın, vatanımızın,
devletimizin tek olması anlayışı yıkılsın
demektir. Recep Tayyip Erdoğan. (AK PARTİ sıralarından
Doğru sesleri) Şimdi Erdoğana soralım buradan. Demek ki
BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) Doğru.
ORHAN SÜMER (Adana) Doğruysa daha niye itiraz
ediyorsunuz?
ENGİN ALTAY (Devamla) Doğru mu? Peki,
doğru.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) - Erdoğandan önce
Türkiyede iki bayrak vardı, haberiniz yok(!) Erdoğandan önce iki
vatandı, haberiniz yok(!)
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (Devamla) Erdoğandan önce
iki devlet vardı, haberiniz yok(!)
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (Devamla) Bakın şimdi
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (Devamla) Francoya biraz baktırdım,
vallahi pek bilgi sahibi değildim. Francoyla ilgili söylenen şu. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (Devamla) Franconun
BAŞKAN Ek süre istiyor musunuz Sayın
Altay?
ENGİN ALTAY (Devamla) Lütfederseniz.
BAŞKAN Hayır, tamamlayalım
yalnız, lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) Minnettar
kalırım.
Francoya
Danışmanlara dedim ki: Biraz
bakın bu adama. Yahu Kuran çarpsın, yerli ve millî ya, yerli ve
millî Franco.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Franco sizin olsun
sizin, hayrını görün.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Yani Francoda da
İspanyolluk, Katoliklik çok ön planda. Şimdi, tabii, bizim
Cumhurbaşkanımızın Ben gidersem tek devlet biter, tek
bayrak biter. paranoyası onun kendi işi de
Bir benzerlik şu
ama: Ben düşersem Almanya yok olur. demiş Hitler, Almanya yok
olmadı. Ben gittiğimde kapitalistler sizi kör kedi yavruları
gibi boğacak. demiş Stalin, orada duruyor, kimse
boğulmadı. Beni azlederseniz piyasalar çöker, herkes yoksullaşır.
demiş Trump, bir şey olmadı. Biri de bir şey demiş:
Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye
Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. (CHP sıralarından
ayakta alkışlar, İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İşte budur olay, olay budur kardeşim. Kimseye bağlı
değiliz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Alkışlar Gazi
Mustafa Kemal Atatürke gelsin. (CHP sıralarından ayakta
alkışlar, İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Gene subliminal bir mesaj verdi
Cumhurbaşkanı Yardımcısı. (CHP sıralarından
Ses sesleri) Söz vermeyecek belli.
Biz, iktidarımız için
dışarıdan, başkasından, dışarıdan medet
umanlardan değiliz dedi Sayın Oktay. Bu ülkede, Sayın Oktay
(CHP sıralarından Ses sesleri) Ya, vermez, boş verin!
BAŞKAN Arkadaşlar, iki dakikayı
dört dakikaya çıkardık, daha ne yapacağız? Bu kadar,
lütfen
(CHP sıralarından gürültüler)
ENGİN ALTAY (Devamla) Arkadaşlar,
susalım, Sayın Oktay sorumu duysun.
Sayın Oktay, Recep Tayyip Erdoğan
iktidarını Amerika mı getirdi? Lütfen cevap verin. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Hayır, öyle
karşılıklı soru-cevap yok burada. Test mi
yapacaksınız? Lütfen Genel Kurula hitap edin.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ben cevabımı
aldım.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY Millet
iktidara getirmiştir, on sekiz-on dokuz yıldır iktidarda
tutmuştur ve tutmaya da devam edecektir.
ENGİN ALTAY (Devamla) Eğer Recep Tayyip
Erdoğanı ve AK PARTİyi Amerika getirdiyse götürür. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler, Millet sesleri)
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Millet getirdi,
millet!
ENGİN ALTAY (Devamla) Hah, eyvallah!
Eğer Recep Tayyip Erdoğanı millet getirdiyse Bidenın
ağababası gelse bir şey yapamaz ama kim getirdi dedik, millet;
millet götürecek şüpheniz olmasın. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Altay, teşekkür
ediyorum.
ENGİN ALTAY (Devamla) Son cümlem efendim: Ama
iktidar için biz başkasından destek istemedik. Mesela şunu
yapmadık: Birini yollayıp da Tayyip Erdoğanı tuvalet
deliğine süpürmeyin. demedik, haber yollamadık böyle. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
HAMZA DAĞ (İzmir) Çok ayıp, çok!
ENGİN ALTAY (Devamla) Erdoğanı
deliğe süpürmeyin. demedik, dedirtmedik. (AK PARTİ ve CHP
milletvekillerinin birbirlerinin üzerine yürümeleri ve gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) Biz Fetullah Gülene
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (Devamla)
17-25 Aralıktan
sonra elçi gönderip Arayı düzeltelim. demedik ve biz
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (Devamla)
Sorosla masaya oturup
pazarlık yapmadık, yapmayacağız. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin
birbirlerinin üzerine yürümeleri ve gürültüler)
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Başkan,
ne oldu?
BAŞKAN Arkadaşlar, yerlerimize
oturalım lütfen.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Bunları siyasetçi bozuntusu Özgür anlar.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım
(AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sataşmadan dolayı
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sakin olun
oturun.
BAŞKAN Yerlerimize oturalım lütfen
ayaktaki arkadaşlar.
Arkadaşlar, bakın, bu saate kadar gayet
güzel geldi, bitirdik, az kaldı, lütfen.
İdare Amirleri
Değerli arkadaşlar, lütfen.
ZİVER ÖZDEMİR (Batman) Grup Başkan
Vekilleri bu Meclisin huzurunu bozuyor ya! Bir milletvekiline bir dakika
vermiyorlar.
BAŞKAN Ziver Bey, sakin olun, lütfen.
Arkadaşlar
Sayın Beştaş, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sataşmadan
söz istiyorum.
BAŞKAN Bir saniye Sayın
Akbaşoğlu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Önce Meral
Hanımın talebi var Sayın Akbaşoğlu.
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sataşmadan
BAŞKAN Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
7.-
Siirt Milletvekili
Meral Danış Beştaşın, Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın 230 sıra sayılı
2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 231 sıra
sayılı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin tümü üzerindeki son görüşmelerde yürütme adına
yaptığı konuşmasında HDPye sataşması nedeniyle
konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, doğrusu
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısını dinledik,
daha önce de bu bütçe süresince dinlemiştik. Üslubu hiç
değişmedi, giderek bir tırmanış içinde; inanılmaz
bir kibir var, inanılmaz üstten bir yaklaşım. Sanki burada
milletvekilleri yok, hepimiz emir eriyiz, böyle cesaretiniz yok, bunu
yapmadınız, bunu etmediniz; garip bir şey. Ya bu kadar kibir iyi
bir şey değil. Yarın öbür gün iktidardan gideceksiniz,
yaşayamayacaksınız; bu kadar kibirli olmayın. (HDP
sıralarından alkışlar) Yani gerçekten bunu anlamak mümkün
değil.
Kadınlarımız kavramına bizim
sıralarımızdan çok itiraz geldi. Bu Mecliste her gün söylemeye
devam edeceğiz: Kimsenin kadınları değiliz, biz biziz ya.
(HDP ve CHP sıralarından alkışlar) Kadınlar deyin,
nasıl erkekler diyorsanız kadınlar deyin. Biri geliyor
beyler diyor, burada yüzlerce kadın var; biri geliyor
kadınlarımız, kadınlarımız,
kadınlarımız
Sanki kadınlara lütfediyorlar. Kadınlar
sizden bir şey dilenmiyor, biz haklarımız için mücadele
ediyoruz. Ayrıca konuşmasında dedi ki: Rozet takarak klavye
delikanlıları
Biz kadınlar kendimize delikanlı demeyiz,
yani onu söyleyeyim, o bir erkek dili ama kadınlar böyle rozet takarak
klavye delikanlılığı falan da yapmıyor ha.
HAMZA DAĞ (İzmir) Onu bile
anlamamışsınız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Kadınlar
mücadele ederken gaz yiyor, TOMAlar önünü kesiyor, gözaltına
alınıyor, hakaret yiyor. Bu hakları için mücadele eden
kadınları da buradan selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
Evet, diğeri, yapılanlar bir lütuf gibi
sunuluyor. Bu bütçe döneminde iktidar partisi grubunu dinledim sonuna kadar
yani zaten görevimiz gereği dinliyoruz. Benim aklıma bir şey
geldi, umarım yanılıyorumdur. Bütçenin nerede
hazırlandığını biliyoruz, Beştepede.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Danış
Beştaş, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Galiba
metinler de orada hazırlanmış çünkü metinlerde o kadar ortak yön
var ki beşinci yol yok efendim başörtüsüne dair yeni bir
ısıtma sanki bir sorun varmış gibi; böyle garip bir tekrar
var. Bunu da dikkatinize sunmak istiyorum.
Diğeri, Çocukları gönderiyorsunuz
mönderiyorsunuz. Biz çocukların hakları için mücadele ediyoruz, biz
gençlerin hakları için mücadele ediyoruz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Biz, gençler gelip partide, bizim partimizde
siyaset yapsın diye mücadele ediyoruz. Biz, gençliğin yanında
mücadele ederken siz gençliği hapishanelere gönderiyorsunuz, biz partimize
davet ederiz, başka yere değil. Bizim davet edeceğimiz yer burasıdır. Bunu daha
önce de söyledim, ben de diğer arkadaşım da
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) Dağa giden
kız çocuklarının, dağa giden erkek çocuklarının,
ya bu çocukların hakları yok mu peki?
BAŞKAN Arkadaşlar, duyamıyoruz,
lütfen
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Siz
Alice Harikalar Diyarında rolüne
devam edin. Bu arada Erkan Baş yüzünden bir de Pinokyo olduk yani bizi ona
da benzettirdiler gerçekten. Siz de Alice olarak Harikalar
Diyarındasınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Son
Başkan, bu son.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Daha
önce de söylemiştim: Burada kurduğumuz her cümleye aynı
yanıtı vermekten vazgeçin, bunun bir alıcısı yok.
MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) Siz de aynı
şeyi söylemekten vazgeçin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bizi
şiddet yöntemleriyle, şiddetle ilişkilendiremezsiniz. Bizim
hiçbirimizin böyle bir bağı yoktur, olamaz. Ama siz
politikalarınızla, zulmünüzle, işkencelerinizle, katliamlarla
Rozet olarak takıyorsunuz ya onları, bir de gelip üstüne oh
çekiyorsunuz ya, bir de halkın vekillerine küfrediyorsunuz ya, işte
halk bunu görüyor. Benim söyleyecek sözüm bu kadar. (HDP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, hem CHP hem de HDP Grup
Başkan Vekilleri grubumuza, Cumhurbaşkanımıza,
arkadaşlarımıza yönelik sataşmada bulunmuşlardır.
Bu nedenle kürsüden söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yeni sataşmalara mahal vermeyelim lütfen.
8.-
Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Engin Altay ve Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmalarında AK PARTİye sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri
Öncelikli olarak
Sayın Beştaş, tabii, dağa kaldırılan kız
çocuklarıyla ilgili, PKK terörüyle ilgili en ufak bir kınamada
bulunmayanların burada söz söyleme hakkı yoktur. [AK PARTİ
sıralarından alkışlar; HDP sıralarından Bravo!
sesleri, alkışlar (!)]
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Ya, yeni bir şey
söyleyin, yeni bir şey. Yeni bir şey söylesene. Başka bir
şey söyle.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
İkinci olarak, Kandilden önüne konan metni okuyanların, özgür ve
özgün düşüncelerini kendi doğaçlama konuşmalarıyla ortaya
koyan milletvekili arkadaşlarımıza söz söyleme hakları yoktur.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve HDP
sıralarından gürültüler)
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Siz haddinizi bileceksiniz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) -
Sayın Altayın sözlerine gelince. Bak, Francoyu resmen tanıyan
CHP yönetimidir, CHP zihniyetidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Millî Şefle,
faşist Hitlerin aralarındaki samimi münasebetleri
başlığa çeken Cumhuriyet gazetesi herhâlde size en güzel
cevabı veriyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen Genel Kurulun
nezaketini bozmayalım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) -
Dolayısıyla, bir devletin Cumhurbaşkanına, milletimizi ve
devletimizi temsil eden, anayasal olarak ordumuzun Başkumandanına
Diktatör bozuntusu. diyen ayrıca soytarı bozuntusudur. Bu bir
soytarılıktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Arkadaşlar
Sayın İdare Amirleri, Sayın Göker
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Demin Grup
Başkan Vekili konuşurken böyle değildiniz Başkan.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Boraltan Köprüsü hafızalarımıza kazanmış, bir millî
ağıt hâline dönüşmüştür. Bu konuda, Sayın
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Azerbaycanda,
Karabağda ortaya çıkan zaferle bu ayıbımızı da
elhamdülillah hep beraber milletimizin ve devletimizin üzerinden
kaldırdığımız için müştereken teşekkür
edilmesi gerekir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
ve HDP sıralarından gürültüler) Mustafa Kemal Atatürkün
liderliğinde
BAŞKAN Arkadaşlar
Arkadaşlar
birbirimizi konuşturmayacaksak ara verelim müzakerelere. Lütfen...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Efendim, ben
BAŞKAN Sizin için demiyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Süremin tekrar başlatılmasını rica ediyorum. (CHP ve HDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen, böyle bir usul yok. Milletimiz
izliyor, milletvekillerine yakışan bir tavır bekliyor burada,
lütfen. Kürsüye çıkan konuşuyor, konuşacak.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan,
az sonra CHP konuşacak, öyle mi yapalım bizde? Özgür Bey
Olur mu
öyle şey arkadaşlar.
BAŞKAN - Lütfen Sayın Turan, sakin olun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Üçüncü dakikamı kullanacağım, lütfen, tekrar
başlatmanızı istirham ediyorum.
BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın
Akbaşoğlu, lütfen.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Mustafa Kemal Atatürkün öncülüğünde, bütün bir milletçe istiklal
mücadelesi verdik ve bağımsız Türkiye Cumhuriyeti devletimizi
hep birlikte dedelerimiz kurdu. Bir hedef gösterdi Mustafa Kemal Atatürk
İstiklali tam, tam bağımsız Türkiye. İşte, bu
hedefi ve idealleri hayata geçiren liderin adı Recep Tayyip
Erdoğandır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar; CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar, 1699 Karlofça
Anlaşmasından bugüne kadar 2 ileri harekâtımız
olmuştur. Birincisi, rahmetli Erbakan, Ecevit döneminde 1974
Kıbrıs Barış Harekâtı. Allaha çok şükür
milletimizin, devletimizin övüncüdür, zaferidir, millî gurur günümüzdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) -
Son olarak
Dört dakika vermiştiniz Sayın Başkanım,
eşitlik olsun.
BAŞKAN Tamam, doğru.
Tamamlayalım lütfen.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Evet, Kıbrısta böyle bir durum hep beraber gözlerimizin önünde
yaşandı. İkinci olarak, cumhuriyet tarihimiz boyunca ileri
harekâtımız Cerablus, El Bab, Afrinle beraber Sayın
Başkumandanımız, Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti
devletinin Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğanla
yapılmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar; CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ya Allah, bismillah,
Allahuekber(!)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) -
Atatürke, İnönüye, Celal Bayara, Ahmet Necdet Sezere haklı olarak
gösterilmesi gereken millî saygının millet iradesiyle
işbaşına gelen Recep Tayyip Erdoğana gösterilmesi millî
bir vecibedir, insani bir nezaket, siyasi saygı
gereğidir. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) - Ancak bundan mahrum olanlar milletimizin
geniş irfanıyla mahşerî vicdanda
karşılığını bulacaktır.
BAŞKAN
Sayın Akbaşoğlu, teşekkür ediyorum.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) - Sonuç itibarıyla şöyle bitiriyorum
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) - Sayın Cumhurbaşkanı
Yardımcımız buraya geldi, bakanlarımız buraya geldi
BAŞKAN
Sayın Akbaşoğlu
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) -
Anayasanın 8inci, İç Tüzükün
62nci maddesi gereğince silahların eşitliği, kürsü
masuniyeti ve eşit haklara sahip olma statüsüyle kendilerine yöneltilen
eleştirilere cevap verdi.
BAŞKAN
Sayın Akbaşoğlu, lütfen
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) - Bundan daha doğal bir durum yok. Bununla
beraber, milletimiz herkesi dinliyor ve en doğru, en haklı
olanı, en güzelini ortaya koyanı tercih ediyor.
BAŞKAN -
Sayın Akbaşoğlu
Arkadaşlar,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:23.31
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.42
BAŞKAN: Mustafa
ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 35inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
IV.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
2021
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)
2.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet
Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)
BAŞKAN - 2021 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanun Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Şimdi, şahsı adına ikinci
konuşmacı, aleyhte olmak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili, Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel.
Buyurun Sayın Özel, süreniz on dakikadır.
(CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, beni görmüyor musunuz?
BAŞKAN Oturum değişti, öbür
oturumda kaldı hepsi Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır, öyle
bir şey yok, hepsi kaldı
Tutanaklara geçsin. diye bir laf
edeceğim efendim. Ben sataşma falan... Tamam, oturumu
kapattınız. Ama müsaade ederseniz tutanaklara bir cümle geçirmem
lazım.
BAŞKAN Söz verdim şimdi hatibe.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama Sayın
Başkan...
BAŞKAN Lütfen, tekrar dönmeyelim önceki
oturuma.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, o zaman şunu söyleyeyim...
BAŞKAN Kayda geçsin, söyleyin siz oradan.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Akbaşoğlu kürsüde -bir Grup Başkan Vekili- oturuma ara verdiniz,
benim rakibimdir ama onun hakkını korumak benim görevimdir, bu
tutumunuzu da yanlış buluyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben ayaktayken
önünüzdeki metni okuyarak hatibi çağırmanızı da
yanlış buluyorum; iki.
Üç; Sisi darbeciydi, görüşmeye gidiyorlar;
Malide darbe oldu, bir ay sonra Dışişleri Bakanı gitti;
darbeci El Beşir Türkiyede ağırlandı yani AK
PARTİden darbecilerle ilişki konusunda alacağımız bir
ders yok.
Dört; teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Halkların Demokratik Partisinin Sayın Eş Genel
Başkanları, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
2021 bütçesinin son konuşmasını
yapmak üzere huzurunuzdayım.
Yetmiş beş günlük bir anayasal süreç;
yirmi günlük Komisyon çalışması, on iki günlük Genel Kurul
çalışmasının ardından birazdan 83 milyonu hatta
göçmenlerle birlikte 87 milyonu doğrudan ilgilendirecek bir karar
vereceğiz. Bu salondaki milletvekilleri, kendilerini buraya yollayan
millet adına, halk adına bir hakkı kullanacaklar, sekiz yüz
yıllık bir kazanım, bütçe hakkını. Parlamentoyu
Parlamento yapan varoluşsal bir hak, kullanmaya geldiğimiz, tüketmeye
geldiğimiz değil, burada olmamızın sebebi olan kurucu bir
hakkı kullanacağız. Devletin alan sağ eli ile veren sol
elinin dengesine, bunun nasıl, ne kadar kullanılacağına
karar vereceğiz. Evrensel olarak sekiz yüz yıllık bir kazanım
Magna Cartadan beri, bizde teorik olarak Birinci Meşrutiyet, pratik
olarak İkinci Meşrutiyet, gerçek anlamda 1923ten beri
kullandığımız bir hak ve bu Parlamentoda ilk kez ve bütün
dünya Parlamentolarında maskeler arkasında, temassız,
tokalaşmadan, görüşmeden, temas kurmadan yapılan bütçe
görüşmelerinin sonundayız. Bundan bir yıl öncesine kadar koca
koca ülkeleri yöneten koca koca liderler, kıtadan kıtaya
atılacak füzelerle, onları fark edecek erken uyarı
sistemleriyle, radarlarla, uçaklar ile o füzeleri havada imha edecek savunma
füzelerinden bahsediyor, onlarla ilgileniyorlardı. Dünyanın dört bir
yanında kendilerinden uzak, açlığa, yoksulluğa,
eşitsizliklere, hastalıklara, salgınlara değil de füzelere
bütçe, füzelere para istiyorlar, yaşatmaya değil öldürmeye bütçe
istiyorlardı. Geçen sene Çinde yaşanmaya başlananlar, gözün
görmediği bir virüs ve dünyanın tüm liderlerine, tüm siyasilere,
hepimize şöyle söyledi: Siz hiç masraf etmeyin, siz hiç zahmet etmeyin.
Ben hepinizi hiçbir ücret olmadan öldürebilirim. Dünyada 76 milyon kişi
bu hastalığa yakalandı şu ana kadar ve 1,7 milyon kişi
hayatını kaybetti. Bunu yapan virüsün şu ana kadarki toplam
ağırlığı sadece 2 gram. Çindeki yoksullukla, gelir
adaletsizliğiyle, sağlık sorunlarıyla dünyanın diğer
ülkelerinin liderleri hiç ilgilenmezdi. Hatta Boris Johnson ya da Trumpın,
maskesiz Trumpın virüse meydan okumaları hepimizin
hafızalarında ama ne zaman ki Çinde 4 yoksul Çinlinin bir hayvan
pazarında içtiği yarasa çorbası İngiliz
Başbakanını yoğun bakıma soktu, Amerikan
Başkanını hastaneye düşürdü. Hepimiz öğrendik ki demek
ki neymiş; hepimiz, tüm evren, tüm küre en yoksulumuzun
sağlığı kadar sağlıklı, en yoksulumuzun
güvenliği kadar güvendeymişiz. (CHP sıralarından
alkışlar) Demek ki neymiş; kıtalar arası füzelere
değil, kıtalar arası virüsleri erken fark eden uyarı sistemlerine,
onları önleyecek aşılara, onları durduracak ilaçlara bütçe
lazımmış ve salgın hastalıkların önlenmesi için
gerekli kapanma, evde kalma, karantina gibi tedbirler için bütçelere, böyle
bakan devletlere, böyle yönetim anlayışlarına ihtiyaç varmış.
Bu süreçten en temel dürtümüz, bütün
canlılarda olduğu gibi- önce canımızı kurtarabilirsek
ve -en üstün özelliğimiz- bu süreçten öğrenerek çıkabilirsek
Tüm dünyanın ağzında bir söz var: Hiçbir şey eskisi gibi
olmayacak. Sosyal devletler güçlenecek, sosyal politikaların önemi
artacak, eşitlikçi tezler güçlenecek. Yani, yaşananlar bizim dünya
görüşümüzü, bizim ideallerimizi haklı çıkarıyor.
Acımasız kapitalizmin faydacılığı bile dünya görüşümüzün
idealizmine mahkûm olmuş durumda. Şöyle ki: Herkese yetecek
aşımız olana kadar bazı zengin ülkelerdeki tüm
insanları aşılamak yerine, tüm ülkelerdeki bazı
insanları aşılamak bütün insanlığın
faydasına. (CHP sıralarından alkışlar)
Ve değerli milletvekilleri, cumhuriyet, bir
fikir, bir idealdi; cumhuriyet, bir rejim; elbette, tek adam rejiminden
parlamentoya geçiş; elbette demokrasi ama cumhuriyeti kuran kadrolar,
düşmanı kovup düşmanı kırıp İstiklal
Harbini, Kurtuluş Savaşını kazandılar ama daha da
zorunu yaptılar sonradan; o mazlum, o mağdur halkın gönlünü kazandılar.
Pek çok şey yaptı Cumhuriyet ama üçü çok önemliydi; sağlık,
eğitim ve kadına verdiği değer. Sağlıkta toplum
sağlığını önceleyen, hijyeni önceleyen, salgın
hastalıklarla mücadele eden cumhuriyet örneğin, sıtma ve trahom
Yani, Adıyamandaki 100 kişiden 90ının hastalanıp
körler şehri diye anılacak kadar yaygın trahom ya da Türkiye
genelinde yüzde 96lara varan sıtma salgınında ölüyordu
insanlar. Cumhuriyet Hıfzıssıhhayla, cumhuriyet koruyucu
hekimlikle, cumhuriyet sağlığı koruyan tedbirlerle insanların
ölmesini önledi. Bebek ölüm oranı yüzde 25, her doğan 4 bebekten 1i
ölüyordu; anne ölüm oranı yüzde 18, hamile kalan her 100 kadından
18i, neredeyse 5 kadından 1i ölüyordu ve cumhuriyet bu ölümlere çare
olduğu için, cumhuriyet bu salgınları durduğu için
insanların gönlünü kazandı, esas büyük savaşı kazandı.
Ve biz, bunu bir kez başardık. Partimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün Birinci Kongremiz diye nitelendirdiği Sivas Kongresi ikinci
yüzyıla çağrı beyannamemizdi. Şimdi, son kongremizde
altına hepimizin imza attığı, Sayın Genel
Başkanımızın Türkiyeye ve dünyaya ilan ettiği
İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamemiz var. 13
başlıkta, eğitimden dış politikaya, toplumsal
barıştan siyasi ahlak yasasına kadar. En önemlisi, yepyeni bir
toplum sözleşmesine, kuvvetler ayrılığına, güçlü
parlamenter sisteme kadar önerileri olan, 13 başlıkta önerileri olan
İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesinin 11inci
başlığı Bizi haklı çıkardı. dediğimiz
bir sürecin sonunda, bizim dünya görüşümüzün haklı
çıktığı bu sürecin sonunda güçlü sosyal devleti öneriyor.
Alt başlıkların içinde, örneğin, aile destekleri paketi
var. Bütün dünya bu süreçte Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. derken
ortaya vatandaşlık temel geliri fikri atıldı, ciddi
tartışılıyor. Herkese değil, ihtiyacı olana
verilsin. deniyor, ADSdeki gibi. Bunun yaratacağı makroekonomik
etkiler tartışılıyor ama hiçbir tanesi ADSnin ortaya
koyduğu temel mantığa karşı değil ve eğer
aile destekleri sigortası olsaydı
Örneğin, Sayın
Bakanın anlattığı, övünerek gösterdiği tablo 6,5
milyon aileye biner lira yardım yaptık. Soruyor arkadaşlar: 2
kez alan var mı? Sistem izin vermiyor. Biner lira 6,5 milyarlık
yardım. Oysaki ikinci Yüzyıla Çağrıda önerdiğimiz
aile destekleri sigortası paketi olsaydı salgının başladığı
günden bugüne kadar o 6,5 milyon aile ve fazlası ayda ikişer bin lira
hem de evlilik bağıyla oluşmuş bir aileden bahsediyorsak
kadına, yaşlı 4 tane kardeşten bahsediyorsak durumu müsait
olana ödenecek; asgari ücrete yakın ikişer bin lirayla bu pandemiden
etkilenmeden, en az etkilenerek çıkabileceklerdi. O zaman işte,
örneğin, sokak ekonomisinden geçinenlerin, hamalların, gündeliğe
temizliğe gidenlerin
Evde kal. demenin Aç kal. demek
olmadığı, yaşamak için çalış, eğer
hastalığı kaparsan ölürsün, bağışıklık
kazanırsan sürü bağışıklığına
katkı sağlarsın gibi dünyadaki iki temel mücadeleden, sürü
bağışıklığı ve pandemiyle karantina mücadelesi
dışında bize özel gelişen, otomatikman gelişen üçüncü
yöntem olmazdı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Sınıf
bağışıklığı sistemi olmazdı.
Parası olanların evde kalabildiği, kendini koruyabildiği,
vitaminleri, besinleri alabildiği ama çiçek satan teyzenin, temizliğe
giden ablanın, hamallık yapan ağabeyin sürü
bağışıklığına tabi olduğu bu sistem
olmazdı. (CHP sıralarından alkışlar) Bu bütçe, damat
Albayrakın eylül ayında açıkladığı son ekonomik
programa göre kurgulanmış, hatta yollanmış, hatta
savunulmuş bir bütçe. Daha sonra bütçeyi kabul eden Komisyon Başkanının
bütçeyi savunan, bütçeyi uygulayacak Bakana dönüştüğü çarpık bir
süreç. Ama bu bütçe salgın yokmuş gibi yapılmış bir
bütçe. Bu bütçe, yaşadıklarından bir şey öğrenmeyen
bir bütçe. Bu bütçe, ne salgına ne yeni ihtiyaç duyulan güçlü sosyal
devlete hazırlık yapmayan bir bütçe. Bu bütçe, hepimizin
ihtiyacı olan 130 milyon doz aşıya kaynak koymayan bir bütçe.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Halk
sağlığına, sosyal devlete, zor durumdaki ve bugün
kapanıp da karantinaya alsak bu salgını durdurabilecekken
ekonomide karşılığı olmadığı için
esnafa, çiftçiye, işçilere katkı yapamadığımız
için durduramadığımız salgına karşı tedbir
almayan bir bütçe.
Biz böyle bütçeleri yapacağız. Kiminle
yapacağız? Dünyanın bütün demokratlarının menfaatleri
bir yerdedir, o menfaatlerin toplamı kıtanın menfaatidir.
Türkiyenin bütün demokratlarıyla yapacağız, sosyal demokratlar
olarak yapacağız. (CHP sıralarından alkışlar)
Müslüman demokratlarla yapacağız, milliyetçi demokratlarla
yapacağız, Kürt demokratlarla yapacağız. Biz halkın
bütçesini böyle yapıp yeniden cumhuriyetin 2nci yüzyılını
demokrasiyle taçlandıracağız.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, 2021 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin görüşmeleri tamamlanmıştır.
Şimdi 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanun Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin oylamalarını yapacağız.
Teklifler açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli hakkında
Genel Kurulun kararını alacağım.
Tekliflerin açık oylamasının
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanun Teklifinin açık oylamasına başlıyoruz.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için verilen süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, 2021
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 509
Kabul : 316
Ret : 193
(x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Sibel
Özdemir Şeyhmus
Dinçel
İstanbul Mardin
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, böylece,
2021 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi kabul edilmiştir,
hayırlı olsun. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, 2019 yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin açık oylamasına başlıyoruz.
Oylama için üç dakika süre vereceğim.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 2019
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi açık oylama
sonucunu okuyorum:
Kullanılan oy sayısı : 508
Kabul : 312
Ret : 196(x)
Katip
Üye Katip
Üye
Sibel
Özdemir Şeyhmus
Dinçel
İstanbul Mardin
Böylece, 2019 yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Teklifi kabul edilmiştir, hayırlı olsun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Gündemimizdeki konular
tamamlanmıştır.
(3/1459) ve (3/1493) sayılı
Cumhurbaşkanlığı Tezkereleri ile denetim konuları ve
kanun teklifleri ve komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 22 Aralık 2020 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:00.09
(x) ) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(´) 230 ,231 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 07/12/2020 tarihli 24üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.