TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
39uncu
Birleşim
25
Aralık 2020 Cuma
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Burdur Milletvekili
Bayram Özçelikin, 20 Aralık-27 Aralık İstiklal
Marşının yazarı, Birinci Meclis Burdur Milletvekili Mehmet
Akif Ersoyu Anma Haftasına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Sivas Milletvekili Semiha
Ekincinin, Sivas iline yapılan yatırımlara ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- İzmir Milletvekili
Mahir Polatın, Gaziantep ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 99uncu yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Kemal
Peközün, 140 bin tıbbi sekreterlik bölümü mezununun kadro
beklediğini Sağlık Bakanı Fahrettin Kocaya bildirmek
istediğine ilişkin açıklaması
2.- Trabzon Milletvekili
Ahmet Kayanın, çıkarılan kanuna göre borç
yapılandırmak için başvuru süresinin 31 Aralık 2020
tarihinde sona erdiğine, içinde bulunulan koşullar da
düşünülerek borçların yapılandırılması için bu
tarihin yaz aylarına kadar uzatılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
3.- Kırıkkale
Milletvekili Ahmet Önalın, 696 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde sürekli
işçi olarak kadroya alınan işçilerin yılda sadece on ay
çalıştığına, iki ay çalışmadıkları
için maaş ve sosyal güvenlik haklarından mahrum
kaldıklarına, yaşanan bu mağduriyetin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, Gazi Mecliste 2021 yılının
İstiklal Marşı Yılı olarak kabul edilmesini
kutladığına, İstiklal Marşının
İstiklal Harbinin manifestosu olduğuna ilişkin
açıklaması
5.- Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, pandemi sürecinde yeni duruma en hazırlıksız
kurumun Millî Eğitim Bakanlığı olduğuna, yüz yüze
sınavla öğrencilerin ve öğretmenlerin riske atılmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, pandemi sürecinde taşın altına elini
koyan ve İl Sağlık Müdürlüğüne 10 adet hasta başı
monitörü, 5 adet nemlendirme cihazı, 4 adet PCR cihazı alan,
filyasyon ekipleri için 80 adet tablet, 40 adet bilgisayar, 20 araç ve 61
personel desteği sağlayan Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanına
teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
7.- Mersin Milletvekili
Cengiz Gökçelin, Cibuti, Sudan, Nijer gibi ülkelerden tarım için
kiralanan arazilerin maliyetinin açıklanması gerektiğine, neden
Türk çiftçisini değil de Sudan çiftçisinin, Cibuti çiftçisinin
kalkındırılmak istendiğini öğrenmeyi talep
ettiğine ilişkin açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Demirin, İstiklal Marşının kabulünün
100üncü yıl dönümünde 2021 yılının İstiklal
Marşı Yılı olarak kabulünün gurur kaynağı
olduğuna ilişkin açıklaması
9.- Osmaniye Milletvekili
Baha Ünlünün, pandemi sürecinde usta öğreticilerin
yaşadığı mağduriyetin derhâl giderilmesi için Millî
Eğitim Bakanlığını göreve
çağırdığına ilişkin açıklaması
10.- Gaziantep Milletvekili
Abdullah Nejat Koçerin, Gaziantep ilinin Fransız işgalinden
kurtuluşunun 99uncu yıl dönümünde Gaziantep iline Gazilik
unvanı verilen Gazi Meclisten Millî Mücadele şehitlerini ve tüm
Gazianteplileri saygıyla selamladığına ilişkin
açıklaması
11.- Muğla Milletvekili
Süleyman Girginin, SMA ilaçlarının SGK tarafından
karşılanması ve tedavide kullanılan medikal malzemelere
erişimin ücretsiz sağlanması gerektiğine, SMAnın
yükünü sadece ailelere bırakmanın sosyal devlete
yakışmadığına, Sağlık Bakanlığının
üzerine düşeni yapması gerektiğine ilişkin
açıklaması
12.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, İstiklal Savaşını en
güzel şekilde ifade eden ve milletin ruhunu yansıtan İstiklal
Marşının müellifi Mehmet Akif Ersoyu vefatının
84üncü yıl dönümünde bir kez daha rahmetle andığına
ilişkin açıklaması
13.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, 2nci Cumhurbaşkanı ve CHPnin 2nci Genel
Başkanı İsmet İnönüyü ölümünün 47nci yılında
rahmetle andığına, Bursa ilinde yaklaşık yetmiş
beş günlük su kaldığına, yetkililere bu sorunla ilgili bir
önlem alıp almadıklarını sorduğuna, suyun tasarruflu
kullanılması gerektiğine ilişkin açıklaması
14.- Adana Milletvekili Orhan
Sümerin, Adana ilinde faturasını ödeyemediği için
elektriği kesilen abonelerden alınan açma kapama bedelinin ne vicdana
ne de hukuka sığmadığına ilişkin açıklaması
15.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, 27 Aralık 1921 tarihinde Mersin ili Tarsus ilçesinin
Fransız ve Ermeni çetelerinin işgalinden
kurtarıldığına ilişkin açıklaması
16.- Gaziantep Milletvekili
Ali Muhittin Taşdoğanın, Gaziantep ilinin Fransız
işgalinden kurtuluşunun 99uncu yılını
kutladığına, Fransanın Türk
düşmanlığından vazgeçip kendi ülkesiyle ilgilenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
17.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Burdur Milletvekili, evladıfatihan torunu,
İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoyu ve Türkiye
Cumhuriyetinin 2nci Cumhurbaşkanı İsmet İnönüyü
vefatının 47nci yıl dönümünde rahmetle andığına,
1921 yılında Meclis tarafından Gazi unvanı verilen
Gaziantep ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 99uncu yıl
dönümünde Gazianteplileri bir kez daha tebrik ettiğine, tüm Hristiyan
âleminin Noel Bayramını tebrik ettiğine, 2021
yılının ülke ile dünyaya barış ve huzur getirmesini
dilediğine, devletin SMA hastası çocuklar için derhâl harekete
geçmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
18.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Gaziantep ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 99uncu yıl dönümünde Gaziantepli kahramanlar ile
Kurtuluş Savaşının bütün kahramanlarını minnetle
yâd ettiğine, yüz yıl önce Egede Büyük Yunanistanı, Doğu
Anadoluda Büyük Ermenistanı, Kıbrısta Rum devletini kurmak
isteyenlerin bugün Doğu Akdenizde, Egede, Güney Kafkasyada yeni Sevr
planları kurduğuna, Türkiye Cumhuriyetinin 2nci
Cumhurbaşkanı, siyaset ve devlet adamı İsmet İnönünün
vefatının 47nci seneidevriyesinde başta Gazi Mustafa Kemal
Atatürk ve İsmet İnönü olmak üzere Kurtuluş Savaşında
vatan müdafaasında bulunan bütün kahramanları ve şehitleri
rahmetle andığına ilişkin açıklaması
19.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Hristiyan yurttaşların Noel
Bayramını ve Süryani halkının Yaldo Bayramını
kutladığına, öğretmenlerin maaşını yük
olarak gören Millî Eğitim Bakanlığının özel okul
teşviklerini hangi gerekçeyle yaptığını merak
ettiklerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
imzaladığı kararla OHAL İşlemlerini İnceleme
Komisyonunun görev süresinin bir yıl daha
uzatıldığına, bu komisyonun işlevsizliğini ve
yargı yollarını kapamak için oluşturulduğunu defalarca
ifade ettiklerine, KHK ihraçlarıyla yaşanan ağır hak
ihlallerinin çözüm beklediğine, bu sesi Meclisin duyması
gerektiğine, Agit İpek isimli şahsın
naaşının annesine kargoyla gönderildiğini daha önce ifade
ettiklerine, bu şahsın annesinin, evine yapılan baskınla
saatlerce işkenceye maruz kaldığına, bunu kabul edilemez
bulduklarına ve peşini bırakmayacaklarına, yüzde 96 engelli
Celal Şeker cezaevinde öldükten üç yıl sonra hakkında dava
açıldığına dair ailesine tebligat gönderildiğini
kamuoyunun bilgisine sunduklarına, ağır hasta mahpusların
ölmesinin durdurulması çağrısını yinelemek
istediğine ilişkin açıklaması
20.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, İstiklal Marşının yazarı Mehmet Akif
Ersoyu bir kez daha rahmetle andığına, ölümünün 47nci yıl
dönümünde Türkiye Cumhuriyetinin 2nci Cumhurbaşkanı, CHP Genel
Başkanı İsmet İnönünün huzurunda saygıyla eğildiğine,
İsmet İnönünün Lozan Anlaşmasının imzacısı
büyük bir diplomat olduğuna, ülkede çok partili hayata geçişin
İsmet İnönü eliyle gerçekleştirildiğine ilişkin açıklaması
21.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoyu
bir kez daha minnetle yâd ettiklerine, Meclisin 2021 yılının
İstiklal Marşı Yılı olması kararının
çok kıymetli ve anlamlı olduğuna, Meclis Başkanı
Mustafa Şentop, siyasi parti grupları ve milletvekillerine
teşekkür ettiğine, İsmet İnönüyü minnetle yâd
ettiğine, Gaziantep müdafaasının cumhuriyetin kurulması ve
ülkenin kurtarılması anlamında en kutlu müdafaalardan birisi
olduğuna, bugün Misakımillî hudutlarında oluşturulmak
istenen terör koridorunda verilmiş olan kutlu mücadeleyi de yüz yıl
öncesinden aldıkları ilhamla gerçekleştirdiklerine, bu
mücadeleyi veren kahraman askerleri onurla, gururla ve şerefle yâd
ettiğine ilişkin açıklaması
22.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Yeneroğlunun, İç Tüzükün 61inci maddesinin
(1)inci fıkrasında Söz, kayıt veya istem sırasına
göre verilir. hükmüne istinaden 247 sıra sayılı Kanun
Teklifinin temel kanun olarak görüşülmesine dair önerinin kabul edilmesi
üzerine salı akşamki birleşimde söz hakkı talep etmek için kürsüye
doğru hareketlendiğine, Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Canın kendisinden on, on beş saniye önce dilekçesini verdiğine,
İç Tüzükün 61inci maddesinin bu şekilde yorumlanmasının
söz konusu olmadığına, esas olanın istem meselesi
olduğuna, bu çerçevede usul tartışması
açılmasını talep ettiğine, önerinin kabul edilmesinin
akabinde dilekçe sunmak üzere Divana yönelen tüm milletvekillerine aynı
sırada söz talep ettikleri kabul edilip söz hakkı verilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
23.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, İstanbul Milletvekili Abdullah Gülerin 247 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
24.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Gülerin, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
25.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, hem hatiplerin hakaret etmeden konuşmaları hem de
iktidarın muhalefet eden milletvekillerine sabırlı
davranmaları gerektiğine, Meclisin adabı içerisinde görüşme
yapacaklarına, zaman zaman seslerin yükselebileceğine ama bunun
Mecliste ayrıştırma noktasına hep birlikte
getirilmeyeceğine ilişkin açıklaması
26.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğanın 247
sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
27.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğanın
247 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerinin
Meclisin yüceliğine saygı açısından doğru ifadeler
olmadığına, görüşmelere biraz daha seviye getirme konusunda
bütün Meclisin mutlak iş birliği yapması gerektiğine
ilişkin açıklaması
28.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Meclisin vakarına uygun tutum
olmasının gerekli olduğuna ama bir milletvekilinin
konuşturulmamasını da kabul edilemez bulduklarına,
dayatılan bir kanun teklifi olduğuna, bu dayatmayı kabul
edemeyeceklerine ilişkin açıklaması
29.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
30.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, 247 sıra sayılı Kanun
Teklifinin sivil toplum kuruluşlarından büyük tepki
aldığına, sivil toplum örgütlerinin susturulacağı ve
teklifin örgütlenme özgürlüğünü tehdit ettiği görüşünü ifade
ettiklerine, derneklerle ilgili bölümlerin teklif metninden çıkarılmasını
bir kez daha ifade ettiğine ilişkin açıklaması
32.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
33.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, eski Milletvekili Hamza Yerlikayanın sahte lise
diplomasıyla Gazi Üniversitesine kayıt
yaptırdığını mahkemede beyan ettiğine
ilişkin açıklaması
34.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, bir siyasetçinin konuşurken etik kurallardan bahsetmesi
kadar doğal bir şey olmadığına, amaçlarının
teklifin görüşmelerinin saygın bir şekilde yürütülmesi
olduğuna ilişkin açıklaması
35.- Ankara Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili Saliha Sera
Kadıgil Sütlünün 247 sıra sayılı Kanun Teklifinin 12nci
maddesi üzerinde verilen önerge hakkında konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
36.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, bütçe görüşmeleri
sırasında da Meclis tarihinin görmediği hakaret ve
aşağılamalar yaşandığına, bütün gruplara eşit
yaklaşılması gerektiğine ilişkin açıklaması
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve 19 milletvekili
tarafından Türkiyede tekstil ve konfeksiyon sektörünün
sorunlarının araştırılarak çözüm yollarının
belirlenmesi amacıyla 3/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/3069) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Aralık 2020 Cuma günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş
ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından asgari
ücretin neden olduğu yoksulluğun araştırılması
amacıyla 24/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 25 Aralık 2020 Cuma günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl ve arkadaşları tarafından virüse maruz
kalan sağlık çalışanlarının meslek
hastalığı kapsamına alınabilmeleri amacıyla
24/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25
Aralık 2020 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
VII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/3261) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 247)
VIII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, İç Tüzükün 61inci
maddesinin (1)inci fıkrasında Söz, kayıt veya istem
sırasına göre verilir. hükmü doğrultusunda kanun tekliflerinin
tümü ve maddeleri üzerinde şahıslar adına yapılacak
konuşmalar ile 86ncı maddeye göre oyunun rengini belli etmek üzere
yapılacak konuşmalar için söz taleplerinin sıra sayısının
dağıtıldığı an Kanunlar ve Kararlar
Başkanlığı görevlileri tarafından Divan adına
teslim alındığına, söz taleplerinin teklifin temel kanun
olarak görüşülmesine dair Danışma Kurulu veya grup önerisinin
kabul edildiği andan itibaren alınabildiğine, aynı anda
gelen söz talepleri için Başkanlık Divanındaki Kâtip üyelerin
huzurunda ad çekme suretiyle işlem yapıldığına,
milletvekillerinin söz haklarının korunması noktasında
bağımsız ya da grubu bulunmayan siyasi parti temsilcisi
milletvekillerinin söz alabilmelerine ilişkin bir husus varsa bunun için
yapılması gerekenin İç Tüzükte yapılacak bir düzenleme
olduğuna, usul tartışmasının İç Tüzükün 63üncü
maddesine göre yapıldığına, 63üncü maddenin (1)inci
fıkrası kapsamına konu edilebilecek bir tutumun bulunması
gerektiğine, mezkûr talepte ise Başkanlığın bu
fıkra kapsamına giren bir tutumu bulunmadığından bir
usul tartışması açılması imkânı
olmadığına ilişkin konuşması
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Bingöl Milletvekili Erdal Aydemirin 247 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde verilen önerge
hakkında konuşmasında AK PARTİye sataşması
nedeniyle konuşması
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından
Gümüşhane ili için ayrılan ödenek miktarına,
Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından Isparta ili için
ayrılan ödenek miktarına,
Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından Iğdır ili
için ayrılan ödenek miktarına,
Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlar tarafından Hakkâri ili için ayrılan ödenek
miktarına,
Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından Kars ili için
ayrılan ödenek miktarına,
Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlar tarafından İstanbul ili için ayrılan ödenek
miktarına,
İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı
Ziya Selçukun cevabı (7/37288), (7/37289), (7/37290), (7/37291),
(7/37292), (7/37293)
2.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın, Türkiye ile Katar
arasında yapılan ticari anlaşmalara ilişkin sorusu ve
Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı (7/37410)
3.- İzmir Milletvekili Bedri Serterin, Bakanlığın
düşük faizli kredi sağladığı sektörlere ilişkin
sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı (7/37411)
4.- İzmir Milletvekili Bedri Serterin, e-ticarete dâhil olan firma
ve kadın sayısı ile e-ticaretin sektörlere göre
dağılımına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı
Ruhsar Pekcanın cevabı (7/37420)
25 Aralık
2020 Cuma
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Sibel ÖZDEMİR
(İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 39uncu Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, İstiklal Marşımızın yazarı, millî
şairimiz, Birinci Meclis Burdur Milletvekili Mehmet Akif Ersoyun 20
Aralık doğum yıl dönümü ve 27 Aralık ölüm yıl dönümü
anma günü münasebetiyle söz isteyen Bayram Özçelike aittir.
Buyurun Sayın Özçelik
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Burdur Milletvekili Bayram Özçelikin, 20 Aralık-27 Aralık
İstiklal Marşının yazarı, Birinci Meclis Burdur
Milletvekili Mehmet Akif Ersoyu Anma Haftasına ilişkin gündem
dışı konuşması
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstiklal
Marşı şairimiz, Birinci Dönem Burdur Milletvekili Mehmet Akif
Ersoyumuzun 20 Aralık 1873 doğum ve 27 Aralık 1936 ölüm
yıl dönümünü anmak ve anlamak adına gündem dışı söz
almış bulunmaktayım, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Mehmet Akif Ersoyun
doğum günü, vefat günü ve İstiklal Marşının Kabulü ve
Mehmet Akif Ersoyu Anma Günü, milletçe Akifi yakından tanıma ve
genç nesle bütün yönleriyle tanıtma günleri olmalıdır. Allaha
şükür ki İstiklal Marşını yazan Mehmet Akif, bu
marşla milletin ana damar kodlarını her kelimesinde,
satırlarında ve dizelerinde ortaya koyarak devletler ve medeniyetler
kurarak gelen milletimizin gücünü de özünü de gün yüzüne
çıkarmıştır.
Burdur halkıyla birlikteliği,
beraberliği önce gönül ve Millî Mücadele birlikteliğiyle
başlamıştır. Millî Mücadelede, Kurtuluş
Savaşının öncesinde Anadolunun ve tüm Osmanlı
coğrafyalarının uyanışında en etkili, en güçlü,
en sözü kabul gören, sözleri gönüllere dokunan ve dirilişe vesile olan
konuşma ve yazılarıyla rehber olmuştur. Akif, Anadoluyu il
il dolaşırken Burdura uğramış, konuşmalarda
bulunmuş, bu kurulan gönül bağı ise Ankaraya döndükten sonra, Burdurlu
dedelerimizin Ankarada Mehmet Akifi defaatle ziyaretleri sonrasında
Burdur milletvekilliğiyle neticelenmiştir.
5 dönemdir Mecliste bulunan
bir kardeşiniz olarak, Mehmet Akif Ersoy gibi bir dehanın Burdur
vekilliğinin sorumluluğuyla hareket ettik, Burdurun her ilçesine,
köyüne giderken Mehmet Akif Ersoyun düşünce dünyasındaki
görüşleri de götürdük. Mehmet Akif Ersoy, Anadoluyu dolaşırken,
Burdur meydanlarında konuşurken nasıl bir milletin mensubu
olduğunu, manevi dünyasını zenginleştiren nasıl bir
inanç mefkûresinin içerisinde olduğunu, dünyada söz sahibi olduğu dönemlerde
nasıl adalet ve hakkaniyeti gözettiğini, karamsar olmayan, yeise
düşmeyen bir kök zenginliğinin olduğunu, devletimizin ve
milletimizin düşmanlarıyla kavga ve mücadele ederken,
savaşırken de nasıl bir ufkunun ve inancının
olduğunu, genleriyle taşıdığımız, mazlumun,
mağdurun yanında, yanı başında, dünyada
insanlığa akıttırılan kan ve gözyaşlarına
karşı nasıl bir imanla cehennem ateşini söndüren gözyaşı
medeniyetini kurduğumuzu taşıdık ve taşımaya
devam edeceğiz.
Benim en büyük arzum,
ilkokul, ortaokul ve liselerde Mehmet Akifi özünden anlayan, anlatan
programlar yapan öğretmenlerin, eğitimcilerin,
araştırıcıların olmasıdır, çocukların
bir disiplin içerisinde mayalanarak yoğrulmasının
sağlanmasıdır. Sonrası ise insan odaklı hayatın
içerisinde Mehmet Akifin düşünceleri ortaya çıkacak ve üstüne eklene
eklene gençlerin ve insanımızın gönlünde makes bulacak, zaferle
taçlanacak tarihî sonuçlar alınacaktır.
Mehmet Akifi yüzyıl
önce özünden anlamış olsaydık, fen ve bilimde gelişme,
Batıyla yarışma, yerli ve millî olma hedefinin de olduğunu
anlardık. Mehmet Akifin yüz yıl önce söylediklerini
anladığımız an tek dişi kalmış
canavarların ambargo, yaptırım kararlarını anlamlandırırız
ki bu, bize heyecan verir, azim verir. Mehmet Akifi
anladığımız an milletin adamlarına, liderlerine,
öncüleri var oldukça diktatör diyenlerin neslinin devam ettiğinin,
bunların daha tükenmediğinin, bu zihniyetin yok
olmayacağını anlarız. Yüz yıl önce, Mehmet Akifi
anladığımızda Orta Doğuda, Balkanlarda, Kafkaslarda,
Kuzey Afrikada, mavi vatanda oynanan oyunların Türkiye
coğrafyası üzerinden aklını ve stratejisini telkinlerinden,
mandacılık zihniyetinden alan değil, oyun üstüne oyun kuran,
oyun bozan bir gücün sahibi olduğumuzu anlarız.
Cumhurun seçtiği
Cumhurbaşkanı Safahat, başucu kitabım. diyorsa biz
üniversitelerimizde, ismini aldığı Burdur Mehmet Akif Ersoy
Üniversitemizde yeni bir neslin anlayışıyla, yeni bir
bakış açısıyla, çağın gençlerinin kullandığı
araç gereçlerle, argümanlarla, modellerle Asımın Neslini oluşturmak
için yani Asımın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek/
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek. şuurunda,
bilincinde gençlik yetiştirmek hedefinde eğitim programları
yapmamızın gerekliliğini anlarız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Özçelik.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Devamla) - Bunun için evvelsi gün Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda Meclis Başkanımız
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Keşke lisesini kapatmasaydınız, meslek lisesini.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Özçelik.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Akifin mezun olduğu okulu kapatmasaydınız
keşke.
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla)
Sayın Başkan
BAŞKAN Yok. İlave
süre vermiyorum.
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla)
O zaman bir bitireyim?
BAŞKAN - Yok,
vermiyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Biz genel istek üzerine istiyoruz. Bir dakika ver Başkan ya, ne olacak
ya.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Biz
Bayramı dinleriz. Böyle de dinleriz.
SERKAN TOPAL (Hatay)
Sayın Özçelik, hangi partiden olduğunu da söyleyin. Yüzyıl önce
Sayın Akif Ersoy ne dediyse, hangi partiden olduğunu da söyleyin.
BAŞKAN Sayın
Topal, Sayın Topal
Nerede maske Sayın
Topal? Bir de ayakta bağırıyorsunuz.
Sayın Şeker gitti
önde, kesin Covid.
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla)
-
Mustafa Şentopun öncülüğünde 5 siyasi partimizin imzalarıyla
-12 Mart 1921- 12 Mart 2021 tarihinde, İstiklal Marşının
kabulünün 100üncü yılı 2021 yılı, İstiklal
Marşı Yılı kabul edilmiştir.
Biz Mehmet Akifi
Toprakta gezen gölgeme
toprak çekilince
Günler şu heyulayı
da er geç silecektir.
Rahmetle anılmalı,
ebediyet budur amma
Sessiz yaşadım, kim
beni nereden bilecektir?
Biz seni rahmetle, minnetle,
şükranla anmaya, anlamaya, anlatmaya devam edeceğiz. Ruhun şad
olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Özçelik, teşekkür ediyorum.
Gündem dışı
ikinci söz, Sivasa yapılan yatırımlar hakkında söz isteyen
Sivas Milletvekili Semiha Ekinciye aittir.
Buyurun Sayın Ekinci.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.-
Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, Sivas iline yapılan
yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Saygıdeğer Başkanım, değerli
milletvekillerimiz; Sivasa yapılan yatırımlarla ilgili gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve
ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi sultan
şehrimiz Sivas adına saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Evet, Sivasa yapılan
yatırımları burada beş dakikada anlatmam mümkün değil
ama dört beş Bakanlığımızın yapmış
olduğu çalışmaları kısaca anlatmak istiyorum.
Ulaştırma ve haberleşme alanında on sekiz yılda
Sivasımıza yapılan yatırımlar: 11,87 milyar TL
yatırım yaptık. Bölünmüş yol 2002 yılında 24
kilometre iken 2020 yılında 809 kilometreye ulaşmıştır.
Hızlı tren projemiz devam ediyor, inşallah, 2021
yılında sultan şehrimizin hizmetine girecektir. 2002
yılına kadar 106 köprü varken 2020 yılında 239 adet köprü
yapılmıştır. Sivas-Samsun tren hattımız da
yenilenmiştir bu arada. Eğitim alanında ise on sekiz yılda
913,85 milyon liralık yatırım yaptık, 2002
yılında derslik sayımız 4.918 iken bu dersliklerimizin
tamamını yenileyerek 2020 yılında 6.357 dersliğe
sayımızı çıkardık. Okullarımızın
tamamında çocuklarımızın güvenli ve modern bir eğitim
almalarını sağladık. Sivas Cumhuriyet Üniversitemizde
fakülte sayımız 8 iken şimdi 18e yükseldi. Bölüm
sayımız 145 iken şu anda 304 bölümümüzde öğrencilerimiz
eğitim almaktadır. Öğrenci sayımız 2002de 19.102 iken
2020 yılında kayıtlı öğrenci sayımız 49 bine
yükseldi. Ayrıca, Sivasımızda 2nci üniversitemiz olan Bilim ve
Teknoloji üniversitemizi kurduk ve şu anda da orada yüksek lisans ve
doktora öğrencilerimiz eğitim almaya başladılar.
Sağlık
alanında Sivasa kazandırdıklarımıza
baktığımız zaman, Sivas merkezimizde Sivas Numune
Hastanemiz; ilçelerimizde Sivas Divriği Devlet Hastanemiz,
Yıldızeli Devlet Hastanemiz, Zara Devlet Hastanemiz,
Şarkışla, Koyulhisar, İmranlı, Altınyayla,
Yıldızeli, Kangal Devlet Hastanelerimiz; Sivas
Şarkışla Ağız ve Diş Sağlığı
Merkezimiz, Sivas merkez Ağız ve Diş Sağlığı
Merkezimiz; Akıncılar İlçe Hastanemiz, Sivas Suşehri Devlet
Hastanemiz ve Gürün Devlet Hastanemiz bizim dönemimizde yenilenmiştir ve
hizmete alınmıştır. Türkiyede 19 adet bulunan ambulans
helikopterlerden 1 tanesi de sultan şehrimiz Sivasta hem
hemşehrilerimize hem de çevre illerdeki vatandaşlarımıza
hizmet sunmaktadır. 2002 yılında 20 olan ambulans
sayımız 82ye çıkmıştır. 2002 yılında
acil servis sağlık istasyonu sayımız 17 iken şu anda
40 civarındadır. Ayrıca, Cumhuriyet Üniversitesi Kadın
Doğum ve Çocuk Hastanemiz de hizmete girmiştir. Cumhuriyet
Üniversitemizin 1.100 yataklı yeni hastanesinin de yapımına
başlanmıştır, inşallah 2023 yılında hizmete
girecektir. Eski Devlet Hastanemizin de tadilatı tamamlandı,
inşallah Ocak 15ten itibaren onu da tekrar
vatandaşlarımızın hizmetine sunacağız.
Gençlik ve spor
alanında: 10 spor tesisi varken şu anda 68 spor tesisimiz var. 2.138
öğrenci kapasiteli yurt sayımızı şu anda 18.362ye
çıkardık. 2002 öncesinde hiç gençlik merkezimiz yokken şu anda
2si ilçelerimizde olmak üzere 4 gençlik merkezimiz var. Sivasımıza
olimpik yüzme havuzu kazandırdık. Yine, yiğidoların gururu
şanlı Sivassporumuzun maçlarını yaptığı
27.532 kişilik 4 Eylül Stadyumumuzu da hizmete aldık.
Yıldız
Dağı Kayak Merkezimiz şu anda hem Tokat hem Sivas illerimize
hizmet vermektedir. Organize sanayi bölgemizde ise 2002 yılında 76
firma faaliyet gösterirken 2020 yılında bu sayı 264e
çıktı. Üretim yapan tesis sayımız 30 iken şu anda 160.
2002 yılında organize sanayimizde 990 kişi istihdam edilir iken
şu anda 9.152 vatandaşımız organize sanayi bölgesinde
istihdam ediliyor.
Yapılan çok ama ben
sürem de azaldığı için- sözümü Sivaslı Âşık
Veyselin dizeleriyle bitirmek istiyorum:
Olmak istiyorsan dünyada
mesut
Hakka, halka yarayacak bir
iş tut
Çalıştır
oğlunu, kızını okut
İnsan olmak için okumak
gerek
Vatan bizim, ülke bizim, el
bizim
Emin ol ki her
çalışan kol bizim
Ayyıldızlı
bayrak bizim mal bizim
Söyle Veysel öğünerek
överek
Biz de övünerek ve överek
Sivasa yaptıklarımızın sadece bir kısmını
anlattık.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı üçüncü söz, Gaziantepin düşman işgalinden
kurtuluşunun 99uncu yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen İzmir
Milletvekili Mahir Polata aittir.
Buyurun Sayın Polat.
(CHP sıralarından alkışlar)
3.-
İzmir Milletvekili Mahir Polatın, Gaziantep ilinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 99uncu yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
MAHİR POLAT (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyetimizin ilk
Başbakanı, ikinci Cumhurbaşkanı, Lozan kahramanı,
partimizin efsanevi Genel Başkanı İsmet İnönünün
aramızdan ayrılışının 47nci yıl dönümü bugün.
O, şöyle seslenmiştir: Bir memlekette namuslular, namussuzlar kadar
cesur olmazsa o memlekette kurtuluş yoktur. 12 Temmuz Beyannamesiyle
serbest seçimlere gidip bağımsız Cumhurbaşkanı
adayı olmuş ve 1950 seçimlerinde kaybettiğinde, herkes ona kaybettiğini
söylediğinde o, demokrasi vurgusuyla şöyle seslenmiştir: Bu,
bir yenilgi değil, benim en büyük zaferimdir. Yine, der ki: Önemli olan,
iktidarda değil, itibarda kalmaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Ruhu şad olsun, saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Ben Antepliyim,
Şahinim ağam,
Mavzer omzuma yük.
Ben yumruklarımla
dövüşeceğim,
Yumruklarım memleket
kadar büyük.
Kendimi iki kente ait
hissederim; biri doğduğum kent, Gaziantep; biri de ömrümü uğruna
feda edebileceğim kent, İzmir. Bu iki kent, birbirine çok derin
geçmişle bağlıdır; bu iki kent de Kuvayımilliyenin
aslında başkentidir. Bu iki kentin ilk kurşunu atan Hasan
Tahsini, Şahin Beyi ve Şehit Kâmili aynı duygularla vatan savunması
için gitmişlerdir. Bu iki kentin efeleri vardır, çetecileri
vardır, değerli arkadaşlar. Antepliler, oğul uşak
devşek hep beraber yurdu savunmuşlardır. Antep savunması,
önemli bir kent savunmasıdır, çetin açlıkla
boğuşulmuş bir savunmadır, memleketi namus görüp namusu
düşürmemek için canını veren 6.317 şehidin
savunmasıdır. Antepli kadınlar, düşmanı sokmamak için
kente, sabahlara kadar şakşağıyla silah taklidi
yapmışlardır. Bir yanıyla kadın zaferidir Antep ve
Antepte Karayılan vardır bir de; hikâyesi anlatılması
gereken korkak bir çocuktur, ölmekten korkar. Çatışma
sırasında, saklandığı mevziden taşın
arkasında bir kara yılanın kafasını merminin
aldığın görür. Saklansan da ecele fayda yok. der ve seyirtir
düşmanın üstüne; arkasından dehşet, Antepliler birden
savrulurlar ve şöyle yakılır türküsü:
Karayılan der ki harbe
oturak,
Kilis yollarından kelle
getirek.
Nerde düşman varsa orada
bitirek,
Vurun Antepliler namus
günüdür.
Antep esir edilmiş,
etrafı kuşatılmıştır. Antepliler
kıtlıkla uğraşıyordur, dertleri açlıktan ölmek
değildir; dertleri, açlıktan savaşamamaktır. Gün be gün ve
öleceklerini bilerek zerdali çekirdeğinden ekmek yer ve
savaşırken şehit olurlar.
Nâzım der ki:
Ateşi ve ihaneti gördük ve yanan gözlerimizle durduk bu dünyanın
üzerinde.
3 Fransız askeri, bir
kadını durdururlar, peçesini açmak isterler. 14
yaşındadır oğlu, annesinin namusuna el uzattırmaz ve
oracıkta Şehit Kâmil şehit edilir.
Antepliler silahşor
olur; uçan turnayı gözünden, kaçan tavşanı art
ayağından vururlar ve Arap kısrağının üstünde
taze yeşil servi gibi ince uzun dururlar. Antep sıcak, Antep çetin
yerdir. Esir olmaktansa ölmeyi tercih eden bu millet, Antep kanını
toprağına akıtarak savunur. Tam doksan dokuz yıl önce bugün
kurtuluşa ererler. Bir yanıyla da çocuk gazilerin kentidir Antep.
Bu memleketin en büyük gazisi
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Antepe seslenirken der ki: Ben Anteplilerin
gözlerinden nasıl öpmem, onlar yalnız Antepi değil, bütün
Türkiyeyi kurtardılar. Tesadüf değildir büyük Gazinin Antepin
hemşehrisi olması, Bey Mahallesi (Şahinbey) 01 numaralı hemşehrimiz
olması. Gazi Meclisten, Gazi Mustafa Kemalin hemşehrisi olmaktan
gurur duyarak söylüyorum: Gaziantepin kurtuluşu kutlu olsun.
Gazi şehir, az
kaldı.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden
birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Peköz
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Adana Milletvekili Kemal Peközün, 140 bin tıbbi sekreterlik bölümü
mezununun kadro beklediğini Sağlık Bakanı Fahrettin Kocaya
bildirmek istediğine ilişkin açıklaması
KEMAL PEKÖZ (Adana)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Tıbbi sekterlik bölümünü
bitiren 140 bin gencimiz var. YÖK, programları yaparken taleplere göre
değil, kendine göre program yaptığı için şu anda ciddi
bir yığılma söz konusu. Hastanelerdeki ve sağlık
kuruluşlarındaki görevlerini ise ebeler, hemşireler ve
diğer personel yapmaktadır. Bu arkadaşlarımız atama ve
kadro beklemektedir. Bunun için, Sağlık Bakanlığının
bir an önce hastanedeki işlerin rahat yürümesi ve diğer
sağlık personelinin kendi asli görevlerine dönmesi ve de YÖKün
program yaparken talebe göre, gerekli olduğu kadar kadro
ayırması gerektiği ifade ediliyor. Bunu bildirmek istedim.
Sağlık Bakanından talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Ahmet Kaya
2.-
Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın, çıkarılan kanuna göre borç
yapılandırmak için başvuru süresinin 31 Aralık 2020
tarihinde sona erdiğine, içinde bulunulan koşullar da
düşünülerek borçların yapılandırılması için bu
tarihin yaz aylarına kadar uzatılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Çok zor günlerden geçiyoruz.
AKP Hükûmeti bu zor günlerde, vatandaşlarımızın
ödeyemedikleri biriken vergi ve kira borçlarını ve trafik
cezalarını yapılandırmak için bir kanun çıkardı
ve bu kanunla 31 Aralık 2020 tarihine kadar borçlara
yapılandırma imkânı tanıdı. İyi de oldu fakat
pandemi şartları, kış ve bozulan ekonomik durum nedeniyle
birçok insanımız, yapılandırma başvurusunda
bulunamadı. Birçok esnafımızın dükkânları kapalı,
insanlarımızın çoğu işsiz. Geçim derdine
düşmüş insanlarımızın çoğu, kiralarını,
elektrik, su, doğalgaz faturalarını ödeyemez durumdalar. Bu
şartlarda nasıl olacak da yapılandırma yapacaklar?
Nasıl olacak da geçmişten kalan borçlarını ödeyecekler?
Buradan Hükûmet yetkililerine çağrıda bulunuyorum: İçinde
bulunduğumuz kötü koşullar düşünülerek borçların
yapılandırılması için son başvuru tarihi olarak
açıklanan 31 Aralık 2020 tarihi, mutlaka yaz aylarına kadar
uzatılmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Önal
3.-
Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önalın, 696 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde
sürekli işçi olarak kadroya alınan işçilerin yılda sadece
on ay çalıştığına, iki ay
çalışmadıkları için maaş ve sosyal güvenlik haklarından
mahrum kaldıklarına, yaşanan bu mağduriyetin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
AHMET ÖNAL
(Kırıkkale) Teşekkürler Sayın Başkan.
696 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde
sürekli işçi olarak kadroya alınan işçilerimiz; yalnızca on
aylık süreyle çalıştırılmakta, geriye kalan iki
aylık sürede çalıştırılmadıkları için
maaş ve sosyal güvenlik haklarından mahrum kalmaktadırlar.
Geleceğimizin teminatı çocuklarımızı, gençlerimizi
temiz ve sağlıklı bir ortamda yetiştirebilmek için
okullarımızda temizlikten inşaata, boya badana yapmaktan
tamirata kadar birçok işte çalıştırılan bu
işçilerimiz, sadece on ay çalıştırıldıkları
için kalan iki aylık sürede herhangi bir gelirleri de
olmadığından mağdur olmaktadırlar.
Yaşanan bu
mağduriyetin giderilmesini, Millî Eğitim Bakanlığında
çalışan bu işçilerimizin çalışma sürelerinin on iki
aya çıkartılmasını, asgari ücret düzeyindeki
maaşlarında iyileştirme yapılmasını, tayin dâhil
özlük haklarının verilmesi gerektiğini bildiriyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Durmuşoğlu
4.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, Gazi Mecliste 2021
yılının İstiklal Marşı Yılı olarak
kabul edilmesini kutladığına, İstiklal
Marşının İstiklal Harbinin manifestosu olduğuna ilişkin
açıklaması
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Gazi Meclisimizde
yapılan oylamayla 2021 yılının İstiklal
Marşı yılı olarak kabul edilmesini kutluyor, başta
Meclis Başkanımız Sayın Profesör Doktor Mustafa Şentop
olmak üzere emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum.
Bugün 7den 70e herkesin
aynı inanç ve heyecanla okuduğu, ezberlediği ve
haykırdığı İstiklal Marşının her
mısrasında tarih, medeniyetin ortak değerleri, vatan ve bayrak
aşkı bulunmaktadır. Yüz yıl önce kaleme alınan ve
şairi Mehmet Akif Ersoyun kahraman ordumuza ithaf ettiği bu
marş, milletimizin tüm fertlerinin aynı heyecan ve imanla
verdiği İstiklal Harbinin manifestosudur.
Varlığımıza ve birliğimize yönelik her tehdit
karşısında nazlı ve şanlı hilalin altında
toplanmaya hazır milletimizin ortak vicdanı, yüreği ve
iradesidir.
Allah, bu millete bir daha
İstiklal Marşı yazdırmasın diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Topal
5.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın, pandemi sürecinde yeni duruma en
hazırlıksız kurumun Millî Eğitim Bakanlığı
olduğuna, yüz yüze sınavla öğrencilerin ve öğretmenlerin
riske atılmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Pandemi devam ettiği
için okullarımız uzaktan eğitime geçti. Bu süreçte gördük ki:
Her türlü hazırlığı yaptık, hazırız.
demelerine rağmen en hazırlıksız kurum Millî Eğitim
Bakanlığı. Hazırız dediler, okulları bir
açtılar, bir kapadılar. Online eğitim dediler, Online
sınav dediler şimdi vazgeçerek Yüz yüze sınav diyorlar.
Şimdi, buradan Sayın Bakana sesleniyorum: Sayın Bakan, sizin
uzmanlık alanınız eğitim hatta planlama, bu planlamayı
da siz mi yaptınız? Bu kış günü özellikle taşımalı
eğitimdeki çocuklar, kent merkezlerindeki okullara nasıl gelecek?
Bunun da planlaması yapıldı mı? Sınav aralarında
bu çocuklar ne yiyecek ne içecek; bunu nasıl yapacaksınız? Dokuz
aydır kapalı olan kantinleri mi açacaksınız? Lütfen,
öğrencilerimizi ve öğretmenlerimizi riske atmayın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın
Şeker
6.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, pandemi sürecinde
taşın altına elini koyan ve İl Sağlık
Müdürlüğüne 10 adet hasta başı monitörü, 5 adet nemlendirme
cihazı, 4 adet PCR cihazı alan, filyasyon ekipleri için 80 adet
tablet, 40 adet bilgisayar, 20 araç ve 61 personel desteği sağlayan
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanına teşekkür
ettiğine ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
dünyayı etkisi altına alan coronavirüsle mücadele de Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın liderliğinde kararlı ve
başarılı bir şekilde yürütülmektedir. Pandemiyle
mücadelenin ulusal bir problem olması nedeniyle herkesin ve her kurumun
tedbirlere uyması ve gayret göstermesi, taşın altına elini
koyması önem arz etmektedir. Bu, seferberliktir diyerek bugüne kadar
taşın altına elini koyan, sağlık
kuruluşlarına her türlü desteği veren, bugün de
yaşadığımız ikinci dalga nedeniyle İl Sağlık
Müdürlüğüne 10 adet hasta başı monitörü, 5 adet nemlendirme
cihazı, 4 adet PCR cihazı alan, ayrıca filyasyon ekibi için 80
adet tablet, 40 adet bilgisayar, 20 araç ve 61 personel desteği
sağlayan Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Başkanımıza ve
ekibine teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın
Gökçel
7.-
Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, Cibuti, Sudan, Nijer gibi ülkelerden
tarım için kiralanan arazilerin maliyetinin açıklanması
gerektiğine, neden Türk çiftçisini değil de Sudan çiftçisinin, Cibuti
çiftçisinin kalkındırılmak istendiğini öğrenmeyi talep
ettiğine ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AK PARTİ iktidarı
döneminde ithal saman gördük, ithal yem gördük, ithal gübre gördük, hepsi bir
yana, ithal tarım arazisi de gördük. Türkiye, dünyanın en verimli
tarım arazilerine sahipken geçen yıllarda
yaptığınız gibi yine başka ülkelerden tarım
arazisi kiralıyorsunuz. Türk çiftçisi adına soruyorum: Neden?
Cibutiden, Sudandan arazi kiraladınız, yetmedi şimdi Nijerden
kiralıyorsunuz. Kiralanan bu arazilerin maliyetini açıklamak
zorundasınız. Neden Türk çiftçisini değil de Sudanın,
Cibutinin çiftçisini kalkındırmak istiyorsunuz? Sizin Türk
çiftçisine borcunuz varken başka ülkelerden arazi kiralamak neden? Türk
çiftçisine ihanet değil mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Demir
8.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin, İstiklal
Marşının kabulünün 100üncü yıl dönümünde 2021
yılının İstiklal Marşı Yılı olarak
kabulünün gurur kaynağı olduğuna ilişkin
açıklaması
MUSTAFA DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Millî marşlar, ülkelerin
sembolleridirler. İstiklal Marşı; bu milletin hürriyet,
bağımsızlık mücadelesinin kelimelerle vücut bulmuş
hâlidir. Mehmet Akifin yazdığı her satırda vatan aşkı,
millet aşkı, bayrak aşkı vardır; her kelimesinde bir
destan, her bir hecesinde verdiğimiz mücadele anlatılmaktadır.
İstiklal Marşımız, Türk milletinin yedi düvele
karşı ayağa kalkıp şahlanışıdır.
Milletimiz ne düşmandan ne de canı, cananı vatan için feda
etmekten çekinmemiştir. Var gücümüzle çalışıp mücadeleyi
bırakmayacağız, ecdadımıza layık bir nesil
olacağız.
İstiklal
Marşının kabulünün 100üncü yıl dönümünde 2021in
İstiklal Marşı Yılı olarak kabulü, bizim için gurur
kaynağı olmuştur. Allah, birliğimizi daim eylesin.
BAŞKAN Sayın
Ünlü
9.-
Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün, pandemi sürecinde usta öğreticilerin
yaşadığı mağduriyetin derhâl giderilmesi için Millî
Eğitim Bakanlığını göreve
çağırdığına ilişkin açıklaması
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Pandemi sürecinden önce halk
eğitim merkezleri aracılığıyla mahallelerde
vatandaşlarımızı meslek sahibi yapmak amacıyla
dikiş, nakış, halı, dokumacılık, kuaförlük ve el
işleri gibi meslek kazandırma kursları, usta öğreticiler
vasıtasıyla verilmekte ve usta öğreticilere ders
karşılığı ücret ödenmekteydi fakat salgına
karşı alınan tedbirler kapsamında nisan ayından
itibaren kurs süreleri bitmiş olan usta öğreticilerin SGK
çıkışları yapılmış, ücret ödemeleri
sonlandırılmış, yani geçim kaynakları ellerinden
alınmıştır. Bu sebeple iş güvencesiz ve kadrosuz olarak
çalışan, ders ücretinden başka geçim kaynağı olmayan
usta öğreticilerin mağduriyetlerinin derhâl giderilmesi için
Bakanlığı göreve çağırıyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın
Koçer
10.-
Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçerin, Gaziantep ilinin Fransız
işgalinden kurtuluşunun 99uncu yıl dönümünde Gaziantep iline
Gazilik unvanı verilen Gazi Meclisten Millî Mücadele şehitlerini ve
tüm Gazianteplileri saygıyla selamladığına ilişkin
açıklaması
ABDULLAH NEJAT KOÇER
(Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gaziantepin Fransız
işgalinden kurtuluşunun bugün 99uncu yıl dönümü. Gazi Mustafa
Kemal Atatürkün Ben Gazianteplilerin gözlerinden nasıl öpmem ki, onlar
sadece Gaziantepi değil, Türkiye'yi kurtardılar. sözlerine mazhar
olan ve 6.317 şehidin verildiği Gaziantep savunması, eşsiz
bir kahramanlık örneğidir. Kurtuluş şehitlerimizi
saygıyla ve rahmetle anıyorum.
Doksan dokuz yıl önce
Vurun Antepliler namus günüdür! diye başlayan Gaziantepin Millî
Mücadele ruhu ve gücü ilelebet yaşayacaktır. Gaziantepe gazilik
unvanı verilen Gazi Meclisimizden Gaziantepin Millî Mücadele
şehitlerini ve tüm Gazianteplileri saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Girgin
11.-
Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, SMA ilaçlarının SGK
tarafından karşılanması ve tedavide kullanılan medikal
malzemelere erişimin ücretsiz sağlanması gerektiğine,
SMAnın yükünü sadece ailelere bırakmanın sosyal devlete
yakışmadığına, Sağlık
Bakanlığının üzerine düşeni yapması
gerektiğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN
(Muğla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Ayaz bebek, Alya bebek ve
daha nice SMA hastası çocuğumuz için Sağlık
Bakanlığına bir çağrıda bulunmak istiyorum. SMA
tedavisinde kullanılan ilaçlar SGK tarafından
karşılanmalı. Tedavide kullanılan medikal malzemelere
erişim ücretsiz sağlanmalı. Bedeli 25 bin lirayı geçen
öksürtme cihazı SGK kapsamına alınmalı. Evlilik ve
doğum öncesi SMA taraması SGK kapsamında zorunlu hâle
getirilmeli. Yenidoğan taramasının etkin şekilde
yapılması sağlanmalı. İhtiyacı olanlara evde
fizik tedavi hizmeti ücretsiz sağlanmalı. Sağlık
raporları ve reçete işlemleri kolaylaştırılmalı.
İlaç tedavisi alanlara hastanelerde uygun ortam ve bölüm desteği
sağlanmalı. Kriterleri karşılayamadığı için
tedavisi yarım kalan hastaların tedavisine acilen devam edilmeli.
SMAnın yükünü sadece ailelere bırakmak, sosyal devlete
yakışmamaktadır. Sağlık Bakanlığı
üzerine düşeni yapmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Taşkın
12.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, İstiklal
Savaşını en güzel şekilde ifade eden ve milletin ruhunu
yansıtan İstiklal Marşının müellifi Mehmet Akif
Ersoyu vefatının 84üncü yıl dönümünde bir kez daha rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Her milletin tarihinde derin
izler bırakmış şahsiyetler vardır. Şüphesiz ki
bunlar, milleti millet yapan değerlerdir. İstiklal
Savaşının manevi cephesini hazırlayan en önemli isimlerin
başında gelen Mehmet Akif Ersoy, aynı zamanda, bilgi birikimi,
vatan sevgisi, inancı ve çalışkanlığıyla millî
bir değerdir. Bin yıldır üzerinde hür bir şekilde
yaşadığımız bu cennet vatana kasteden yedi düvele
karşı ecdadımızın destanlaşan bir mücadeleyle
verdiği İstiklal Savaşımızı en güzel
şekilde ifade eden ve milletimizin asıl ruhunu yansıtan
İstiklal Marşımızın müellifi, büyük şair ve
mücadele adamıdır Mehmet Akif Ersoy. Vefatının 84üncü
yıl dönümünde Mehmet Akif Ersoyu bir kez daha rahmetle anıyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Aydın
13.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, 2nci Cumhurbaşkanı ve
CHPnin 2nci Genel Başkanı İsmet İnönüyü ölümünün 47nci
yılında rahmetle andığına, Bursa ilinde
yaklaşık yetmiş beş günlük su kaldığına,
yetkililere bu sorunla ilgili bir önlem alıp almadıklarını
sorduğuna, suyun tasarruflu kullanılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Devlete kin
yakışmaz. Biz bu cumhuriyeti kanla kurduk ama insanla
büyüteceğiz. Ben bunu Gaziden öğrendim. diyen 2nci
Cumhurbaşkanımız ve partimizin 2nci Genel Başkanı
İsmet İnönüyü ölümünün 47nci yılında saygı, sevgi ve
rahmetle anıyorum.
Konumuz, susuzluk. Bursada,
bugün basında çıkan haberlere göre, yaklaşık yetmiş
beş günlük su kaldı; Nilüfer Barajında yüzde 4,5;
Doğancı Barajı yüzde 39, Kesteldeki Gölbaşı
Barajı yüzde 90 oranında kurudu.
Buradan yetkililere
soruyorum: Bununla ilgili herhangi bir önlem alıyor musunuz? Böyle giderse
Bursa susuz kalacak ve günlük ihtiyaçlarını dahi
karşılayamayacak.
Ve bir uyarıyı da
yurttaşlarımıza yapmak istiyorum: Suyun bir damlasını
dahi düşünerek kullansınlar, tasarruf etsinler ve israf etmesinler
yoksa önümüzdeki günler hayli sıkıntılı diyor, heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın
Sümer
14.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Adana ilinde faturasını
ödeyemediği için elektriği kesilen abonelerden alınan açma
kapama bedelinin ne vicdana ne de hukuka sığmadığına
ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Enerji
Bakanlığına verdiğim yazılı soru önergesinin
cevabı, vatandaşlarımızın ne kadar zor hayat
şartları içerisinde olduğunu kanıtlamıştır.
Adanada son beş sene içerisinde 368.928 abonenin elektriği
faturasını ödeyemediği için kesilmiştir. Zaten
faturasını ödeyememiş vatandaşlarımızdan
ayrıca açma kapama bedeli olarak tam 12 milyon 381 bin 640 lira tahsil
edilmiştir. Vicdanları yaralayan husus ise asgari ücretliye,
emekliye, esnafa, kamu görevlisine maaş belirlerken iktidarın hiç
kullanmadığı enflasyon oranında artış ibaresinin
faturaların açma kapama bedellerine uygulanması ve
vatandaşın sırtına yük olmasıdır. Milletin
cebinde parası olsa zaten faturasını ödeyecek. Babaların
çocuklarına harçlık veremediği
Vatandaşın midesindeki
kuru ekmeğin lüks sayıldığı anlayış
doğru değildir. Faturalardaki açma kapama bedelleri ne vicdana ne
hukuka sığıyor. Milletin ödeyemediği faturasının
üzerinden para almak haramdır, günahtır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
Şimşek.
15.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, 27 Aralık 1921 tarihinde
Mersin ili Tarsus ilçesinin Fransız ve Ermeni çetelerinin işgalinden
kurtarıldığına ilişkin açıklaması
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
19 Mayıs 1919da Gazi
Mustafa Kemal Atatürkün Samsunda yaktığı
bağımsızlık ateşi bütün yurdu sarmış ve 27
Aralık 1921 tarihinde doğduğum kent Tarsus iş birlikçi
Ermeni ve Fransız çetelerinin işgalinden
kurtarılmıştır. Tarsusun kurtuluşunda emeği
geçen başta Gülekli Hatice Ana olmak üzere Molla Kerim ve bütün
şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Tarsustan sonra 3 Ocak 1922
tarihinde de Mersin düşman işgalinden kurtarılmış ve
Çukurovadaki işgal tamamen sona erdirilmiştir. Mersin işgalden
kurtarıldıktan sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk Mersini ziyaret
etmiş ve istasyon meydanında önündeki bir köşkü göstererek Bu
köşk kimin? diye sormuştur Mersinlilere. Mersinliler Kirkorun.
demişlerdir. Ya şu bina kimin? demiştir. O da Yorgonun.
Peki, şu konak kimin? O da Salomonun. demişlerdir. Gazi Mustafa
Kemal Peki, bunlar bu binaları yaparken siz ne yapıyordunuz?
deyince arka sıralardan bir köylü, Paşam biz Yemende, Çanakkalede,
Geliboluda savaşıyorduk. demiştir.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Taşdoğan
16.-
Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğanın, Gaziantep
ilinin Fransız işgalinden kurtuluşunun 99uncu
yılını kutladığına, Fransanın Türk
düşmanlığından vazgeçip kendi ülkesiyle ilgilenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ MUHİTTİN
TAŞDOĞAN (Gaziantep) Teşekkürler Sayın Başkan.
25 Aralık, Gaziantepin
Fransız işgalinden kurtuluşunun 99uncu yılıdır,
kutlu olsun. Fransızlar yüz yıl önce sadece Gaziantepi değil
Çanakkaleyi de işgal etmeye, teslim almaya gelmişlerdi. Üç yıl
üç ayda inşa edilen Fransız zırhlısı Bouvet, Türk
topçularının atışlarıyla mayına çarpıp
içeriden infilak ederek üç dakikada boğazın derin sularına
gömülmüştü. Fransa, Türk askerinin kahramanlığını,
dünya harp tarihinde adı altın harflerle yazılı Çanakkale
zaferini, boğazın dibini gören zırhlısı Fransız
Bouvert ve Gaulois gemisini unutmamalıdır. Fransa bir an evvel bu
Türk düşmanlığından vazgeçmeli, kendi ülkesiyle
ilgilenmelidir. Yok, devam etmek isterse, Gaziantep savunmasının ve
Çanakkale Deniz Zaferinin şanlı Türk tarihinin sayısız
zaferlerinden sadece ikisi olduğunu hatırlamalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi,
sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın Türkkan, buyurun.
17.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Burdur Milletvekili,
evladıfatihan torunu, İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif
Ersoyu ve Türkiye Cumhuriyetinin 2nci Cumhurbaşkanı İsmet
İnönüyü vefatının 47nci yıl dönümünde rahmetle
andığına, 1921 yılında Meclis tarafından Gazi
unvanı verilen Gaziantep ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 99uncu yıl dönümünde Gazianteplileri bir kez daha
tebrik ettiğine, tüm Hristiyan âleminin Noel Bayramını tebrik
ettiğine, 2021 yılının ülke ile dünyaya barış ve
huzur getirmesini dilediğine, devletin SMA hastası çocuklar için
derhâl harekete geçmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Burdur
Milletvekili ama evladıfatihan torunu, Kosovalı, İpekli,
İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoyu rahmetle,
minnetle, şükranla anıyorum.
Türkiye Cumhuriyetinin 2nci
Cumhurbaşkanı İsmet İnönüyü, vefatının 47nci
yıl dönümünde yine saygı ve rahmetle anıyorum. İsmet
İnönü, Millî Mücadele döneminde öncü bir asker, Türk siyasi tarihindeyse
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı
olarak görev yapmış; güzide devlet adamlarından birisi olarak
tarihe geçmiştir. Merhum İnönü, bizim hafızamızda Gazi
Mustafa Kemal Atatürkün yakın silah arkadaşı ve İnönü
Savaşlarının komutanı olarak ebediyen saygıyla
anılacak bir değerdir, ruhu şad olsun.
Bugün, Gaziantepin
düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümü. 99 yıl önce
işgalden kurtularak bağımsızlığını
kazanan Antep halkına selamlarımı iletiyorum. Fransızlara
karşı verilen mücadelede kentin nüfusunun dörtte 1i olan 6.317
kişiyi şehit veren Antep, 1921 yılında yüce Meclisimizden
gazi unvanını almıştır. 25 Aralık tarihini
Fransızlardan kurtuluş günü olarak kabul eden Gaziantepin kurtuluşunu
kutluyorum. Parlamentoda bulunan Gaziantepli milletvekili
arkadaşlarımızı ve onların şahsında tüm
Gazianteplileri bir kez daha gururla tebrik ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; başta Hristiyan
vatandaşlarımız olmak üzere tüm Hristiyan âleminin Noel
Bayramını buradan tebrik ediyorum, huzur ve mutluluk diliyorum. Türk
yurdu tarih boyunca barışın, huzurun, dil, din, ırk
ayrımı yapılmaksınız birlikte yaşamanın ev
sahipliğini yapmıştır. Bu vesileyle 2021
yılının ülkemize ve dünyaya sevgi, barış, huzur
getirmesini diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin
lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Dünyanın hiçbir yerinde zulüm gören olmasın,
sıkıntılar, çileler, hastalıklar, belalar tüm
insanlığın üzerinden uzak dursun. Hangi inanca mensup olursa
olsun ortak duaların bu olduğuna inanıyorum. İnanç ve
mezhep farkı gözetmeksizin, hepimizin iyi dilekleriyle el ele vererek daha
iyi bir dünya, daha iyi bir Türkiye için mücadele etmesini temenni ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sosyal medyaya her girdiğinizde sizin de
karşınıza çıkan bir sorundan bahsetmek istiyorum. SMA
hastası çocuklarımızın ailelerinin feryatlarına,
Yardım edin. çığlıklarına şahit oluyoruz. SMA
hastası çocuklar hızla ölüme yaklaşıyor ama devlet hâlâ bu
çocuklarımız için bir şey yapmıyor. Üstüne üstlük seslerini
duyurmak için sokağa çıkmaktan başka çaresi kalmayan SMA
hastası çocukların anne ve babalarının sesi de kesilmeye
çalışılıyor. Devlet bir bebek ölürken seyretmemeli, devlet
bu çocuklar için daha fazla vakit kaybetmeden hemen harekete geçmeli.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin,
buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Cumhurbaşkanına, Sayın Sağlık Bakanına
buradan seslenmek istiyorum: Bakın, bu bebeğin ismi İsmail
Çağan, bunlar evlatları, bizim evlatlarımız. Bu
evladın yerinde bizim evladımız olsa çılgına dönmez
miyiz bir anne, baba olarak?
Burada Miran bebek var, yine
annesi, babası çaresizlik içerisinde feryat ediyor.
Burada Ayaz bebek var, Ayaz
bebeğin annesi çığlıklarını hiçbir yere
duyuramamış Bebeğimden önce ölmek istiyorum. diyor. Bu
feryatları duymak lazım. Evlatlarımız, evladımız
bu durumda olsa bizler de çılgına döneriz. Bu evlatlar hepimizin,
biliriz, siz de bilirsiniz çaresizlik anne-baba için ölümdür. Gelin,
vicdanınızı ortaya koyun, kurtarın bu çocukları.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Bu feryatların yüce
Meclis çatısı altında ses bulması için, bu mesajın
gerekli yerlere ulaştırılması için sizlerin de desteğini
bekliyorum. Bu vesileyle tüm Parlamentoya teşekkür ediyorum. Saygıyla
selamlıyorum.
Sağ olun efendim.
BAŞKAN Sayın
Akçay
18.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Gaziantep ilinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 99uncu yıl dönümünde Gaziantepli
kahramanlar ile Kurtuluş Savaşının bütün
kahramanlarını minnetle yâd ettiğine, yüz yıl önce Egede
Büyük Yunanistanı, Doğu Anadoluda Büyük Ermenistanı,
Kıbrısta Rum devletini kurmak isteyenlerin bugün Doğu
Akdenizde, Egede, Güney Kafkasyada yeni Sevr planları kurduğuna,
Türkiye Cumhuriyetinin 2nci Cumhurbaşkanı, siyaset ve devlet
adamı İsmet İnönünün vefatının 47nci
seneidevriyesinde başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet
İnönü olmak üzere Kurtuluş Savaşında vatan
müdafaasında bulunan bütün kahramanları ve şehitleri rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün Gaziantepin
düşman işgalinden kurtuluşunun 99uncu yıl dönümü. Sevrden
sonra Afrine karargâh kuran Fransızlar Adanayı, Mersini, Antepi,
Maraşı, Urfayı işgal etmişti. Fransa ve
desteklediği Hınçak, Taşnak çeteleri sadece Antepte 6.317
insanımızın canına kıymıştır. Mustafa
Kemal Atatürk Millî Mücadelenin gurur nişanelerinden olan Antep
savunmasının önemini Ben nasıl Anteplilerin gözlerinden
öpmeyeyim, Antepliler yalnız Antepi değil, Anadoluyu da
kurtardılar, millî müdafaada öncü oldular. sözleriyle ifade
etmiştir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
talimatıyla Özdemir Bey komutasında Kuvayımilliye müfrezeleriyle
1921de Fransızların karargâhının bulunduğu Afrine
operasyon yapılmıştır. Fransızlar baktılar ki
pabuç pahalı 20 Ekim 1921de anlaşma imzalamak zorunda kaldılar.
Yani Fransız işgali 9 Eylül 1922den bir yıl evvel
defedilmiştir.
Dün Sykes-Picot, Londra,
Petrograd gizli anlaşmalarıyla Türkiyeyi bölme hevesi güdenler bugün
Doğu Akdenizde sözde yetki alanı anlaşmaları
yapmaktadır. Yüz yıl önce Egede Büyük Yunanistanı, Doğu
Anadoluda Büyük Ermenistanı, Kıbrısta Rum devletini kurmak
isteyenler; bugün Doğu Akdenizde, Egede, Güney Kafkasyada yeni Sevr
planları kurmaktadır.
Türkler yalnızca eyleme
dönüşen sözlere saygı duyar. diyerek Charles de Gaulle adlı
uçak gemisini Doğu Akdenize gönderen Macron yüz beş senedir
boğazın derin sularında yatan Bouvet, Charlemagne, Gaulois,
Henri IV, Massena, Saint Louis, Suffren zırhlılarını ve
Bernoulli, Joule, Mariotte denizaltılarını ve Jaureguiberry,
Jeanne dArc, Latouche, Treville kruvazörlerini ne çabuk unutmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin,
buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bugün,
Türkiye'ye karşı küstahça açıklamalar yapan Macron,
Urfanın nasıl şanlı, Maraşın nasıl
kahraman, Antepin nasıl gazi olduğunu öğrenmelidir. Sevr
hayalleri kurarak bugün Doğu Akdenizde karşımıza
çıkmaya çalışanların sonunun da dedeleri gibi olması
kaçınılmazdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Düşman
cesedimi çiğnemeden Ayıntaba giremez. sözleriyle bayraklaşan
Şahin Beyi, Vurun Antepliler namus günüdür. sözlerini hafızalara
kazıyan şehit Karayılanı, Antepte canlı bir insan
bulundukça ve memleket baştan başa yıkılmadıkça
Fransız askeri buraya kati surette girmeyecektir. diyen Millî Kuvvetler
Komutanı Özdemir Beyi, 12 yaşındaki Şehit Kamili ve daha
adını sayamayacağımız Antepli
kahramanlarımız ile Kurtuluş Savaşımızın
bütün kahramanlarını rahmetle, minnetle yâd ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam
edin.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, bugün, Türkiye Cumhuriyetinin 2nci
Cumhurbaşkanı, siyaset ve devlet adamı İsmet İnönünün
vefatının 47nci seneidevriyesidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
silah arkadaşı İsmet İnönü, Birinci ve İkinci
İnönü Muharebelerinin kazanılmasında büyük katkı
sağlamıştır, komutanlık yapmıştır.
Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere devlet ve siyaset adamı
İsmet İnönüyü ve Kurtuluş Savaşında vatan
müdafaasında bulunan bütün kahramanlarımızı,
şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Beştaş
19.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Hristiyan
yurttaşların Noel Bayramını ve Süryani halkının
Yaldo Bayramını kutladığına, öğretmenlerin
maaşını yük olarak gören Millî Eğitim
Bakanlığının özel okul teşviklerini hangi gerekçeyle
yaptığını merak ettiklerine, Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğanın imzaladığı kararla OHAL
İşlemlerini İnceleme Komisyonunun görev süresinin bir yıl
daha uzatıldığına, bu komisyonun işlevsizliğini
ve yargı yollarını kapamak için oluşturulduğunu
defalarca ifade ettiklerine, KHK ihraçlarıyla yaşanan ağır
hak ihlallerinin çözüm beklediğine, bu sesi Meclisin duyması
gerektiğine, Agit İpek isimli şahsın
naaşının annesine kargoyla gönderildiğini daha önce ifade
ettiklerine, bu şahsın annesinin, evine yapılan baskınla
saatlerce işkenceye maruz kaldığına, bunu kabul edilemez
bulduklarına ve peşini bırakmayacaklarına, yüzde 96 engelli
Celal Şeker cezaevinde öldükten üç yıl sonra hakkında dava
açıldığına dair ailesine tebligat gönderildiğini
kamuoyunun bilgisine sunduklarına, ağır hasta mahpusların
ölmesinin durdurulması çağrısını yinelemek
istediğine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, bugün yeniden
doğuşun simgesi olan Hristiyan yurttaşlarımızın
Noel Bayramı. Onların Noel Bayramını ve Süryani
halkının Yaldo Bayramını da kutluyorum. Bayramların
halkları birleştiren yanının hatırlanması ve
bayramların verdiği neşe ve umudun yayılması
dileklerini hep birlikte büyütelim diyorum ve tekrar bayramlarını
kutluyorum.
Sayın Başkan, dün
Millî Eğitim Bakanı bir açıklama yaptı ve hakikaten
kamuoyunda çok büyük bir tepkiyle karşılandı. Özel okullara
eğitim desteği verilmesine dair 31345 sayılı bir
tebliğ yayımlandı ve Resmî Gazetede de yayımlandı.
Nedir içeriği? Desteklerle öğrenci ve velilerin özel okulları
tercih etmesi teşvik ediliyor. Destek için gereken kaynak Millî
Eğitim Bakanlığının bütçesinden
karşılanacak. İlkokula giden bir çocuk için 4.165 lira,
ortaöğretim için ise 4.849 lira olarak açıklanan bedel, bu
yılın bütçesinden karşılanacakmış.
Öğretmenlerin maaşını yük olarak gören Eğitim
Bakanlığı özel okul teşviklerini hangi gerekçeyle
yapıyor doğrusu merak ediyoruz ve niye yük olarak görmüyor?
Yine, soruyoruz Millî
Eğitim Bakanına: Devlet okulları veli desteğiyle ayakta
durmaya çalışırken evinde interneti, bilgisayarı olmayan
çocuklar eğitim hakkından mahrum iken yurttaşlar
çocuklarını özel okula yollasın diye verilen bu teşvikin
manası nedir? Özel okullar devlet desteğiyle ayakta duracak ama
yoksul çocuklar eğitim alamayacaklar, öyle mi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Bunun izahı ancak böyle yapılabilir ve
pandemi döneminde kangrenleşen sorunlara çözüm bulmayan, aramayan Millî
Eğitim Bakanının tek derdi, özel okulları ayakta tutmak.
Biz, bunu kabul edilemez buluyoruz ve milyonlarca öğrencinin
sorunlarıyla ilgilenen bir millî eğitim programının derhâl
açıklanmasını talep ediyoruz.
Diğer bir konu, OHAL
İşlemleri İnceleme Komisyonu. Dün Cumhurbaşkanı
Erdoğan imzasıyla yayınlanan kararla OHAL İşlemleri
İnceleme Komisyonunun görev süresi bir yıl daha uzatıldı.
Evet, aradan dört yıl geçti, hâlâ karara bağlanmayan 16.050 dosya
var. Yani 16.050 hak ihlali, 16.050 tane yaşam var. Aileleriyle birlikte
yüz binleri buluyor. Bu Komisyonun işlevsizliğini ve yargı
yollarını kapamak için oluşturulduğunu defalarca ifade
ettik ve bu ifadelerimiz, beyanlarımız uzatmalarla doğrudan
teyit ediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin,
buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bu uzatmalarla bizim düşüncelerimiz de kamuoyunun
beyanları da desteklenmiş oluyor. Aslında bir sürüncemede
bırakma eğilimi var. Yani iktidar bize ve KHKlilere diyor ki:
KHKlerle ihraç yaptık, karar verdik, bunun peşine düşseniz de
netice alamayacaksınız ve elimizden geleni hukuksuzlukta, devamda
yapacağız demek istiyor. Biz de şunu söylüyoruz ve söylemeye,
mücadele etmeye devam edeceğiz: KHK ihraçlarıyla ortaya çıkan
ağır hak ihlalleri çözüm bekliyor, tazmin bekliyor ve hak
kaybına uğrayanlar için gerekli mekanizmaların bir an önce
üretilmesi gerekiyor, bu sesi Meclisin duymasını istiyoruz.
Sayın Başkan, çok
vahim 2 olay daha var, onları paylaşmak istiyorum: Burada ifade
etmiştik
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin,
buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt)
Türkiye tarihinde ilk defa çok ağır bir
hak ihlali bu iktidar döneminde meydana geldi. Agit İpek isimli
şahsın naaşı annesine kargoyla gönderilmişti
hatırlarsınız ve burada ifade etmiştik. Dün bu anne, Agit
İpekin annesi, evine yapılan baskınla saatlerce işkenceye
maruz kaldı. Gerekçe ne? Evinizde misafirler var. Misafirliğe
gidenler de partimizin MYK üyeleri orada misafirlikteler. Dört saat boyunca
yüzükoyun şekilde yere yatırıldılar ve emniyete
götürüldüler, emniyetten de sonra serbest bırakıldılar.
İşte, sistematik işkence, zulüm dediğimiz tam da budur.
Çocuğunun naaşını kargoyla göndermek yetmemiş, bir de
işkenceye maruz bıraktılar. Bunu kınıyoruz, bunu kabul
edilemez buluyoruz ve peşini bırakmayacağımızı da
buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Son olarak, yine burada ifade ettiğimiz bir
isim, Celal Şeker, yüzde 96 ağır engelliyken cezaevinde ölüme
terk edildi ve öldü. Birçok hasta mahpus gibi, dışarı
bırakılmadı, ailesiyle vedalaşamadı, cezaevinde
yaşamını yitirdi ve bir skandal daha: Geçenlerde aileye bir
tebligat gidiyor: Celal Şeker örgüt propagandasından yargılanıyor,
hakkında dava var, mahkemeye gelsin. Bu kadar kayıtsız, bu
kadar -nasıl ifade edilir bilmiyorum- birbirlerinden haberi olmayan bir
devlet ve yargı aygıtını kamuoyunun takdirine sunuyorum.
Çocuğu cezaevinde ölmüş, ağır hastayken ölmüş, bu
konuda büyük bir ihlal var, büyük bir haksızlık ve zulüm var ama
ölümünden üç yıl sonra hakkında dava açılıyor.
İşte, bu ülke böyle yönetiliyor. Bu şekilde birbirlerinden
habersiz, vahim, hak ihlallerinin tavan yaptığı bir atmosferde
bütün bu meseleleri kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen sözlerinizi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bu vesileyle, Celal Şeker şahsında
Şu anda cezaevinde tutulan yüzlerce ağır hasta mahpusun
yaşam hakkı tehdit altındadır ve bunların
bırakılmaması, aslında, Türk Ceza Kanununa göre olası
kastla insan öldürmektir. Olası kast dediğim de şudur: O tutuklu
ve hükümlülerin öleceği biliniyor, görülüyor ama adım
atılmıyor; Adli Tıp rapor vermiyor, rapor verince
savcılıklar izin vermiyor, savcılıklar izin vermeyince
cinayet suçu gerçekleşmiş oluyor. Ağır hasta
mahpusların olası kastla cinayet sebebiyle öldürülmesini
durduralım diyorum, bu çağrıyı da yinelemek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Özkoç
20.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, İstiklal Marşının
yazarı Mehmet Akif Ersoyu bir kez daha rahmetle andığına,
ölümünün 47nci yıl dönümünde Türkiye Cumhuriyetinin 2nci
Cumhurbaşkanı, CHP Genel Başkanı İsmet İnönünün
huzurunda saygıyla eğildiğine, İsmet İnönünün Lozan
Anlaşmasının imzacısı büyük bir diplomat
olduğuna, ülkede çok partili hayata geçişin İsmet İnönü
eliyle gerçekleştirildiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İstiklal
Marşımızın yazarı, vatan ve millet
sevdalısı Mehmet Akif Ersoyu bir kez daha rahmetle anıyorum.
Bugün İsmet
İnönünün ölümünün 47nci yıl dönümüdür. Türkiye Cumhuriyetinin ilk
Başbakanı, 2nci Cumhurbaşkanı, partimizin Genel
Başkanıdır; manevi huzurunda saygıyla eğiliyorum.
İsmet İnönü, Batı Cephesi Komutanı, Kurtuluş
Savaşımızın kahramanıdır, Büyük Önder Atatürkün
silah ve dava arkadaşıdır. Ülkemizin tapu senedi sayılan
Lozan Anlaşmasının imzacısı, büyük bir
diplomattır.
Atatürkün Nutukunda da
belirttiği gibi Lozan Anlaşması Türk milletinin aleyhine
asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Anlaşmasıyla
tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın
yıkılışını ifade eden bir vesikadır, emsali
görülmemiş bir siyasi zaferdir; İsmet İnönü bu siyasi zaferin
mimarıdır.
Türkiyede çok partili hayata
geçiş İsmet İnönü döneminde, İsmet İnönü eliyle
gerçekleştirilmiştir. Kaybettiği seçimde iktidar koltuğunu
Benim en büyük yenilgim, en büyük zaferimdir. diyerek teslim eden büyük
devlet adamı ve siyaset insanıdır.
Türk Hava Kurumu
kasasındaki kayıp 40 paranın yani 1 kuruşun peşine
düşen; devletteki yolsuzluk 40 parayla başlar, 40 lira olur, 40 bin
lira olur kaygısıyla tek bir kuruşu bulununcaya, hesap ortaya
konuluncaya kadar yöneticilerin yakasını
bırakmamıştır.
Vatanını, milletini
yürekten seven, askerî ve diplomatik bir deha, namuslu bir siyasetçi, devlet
adamıydı. Evlatlarını memleketin tüm çocuklarıyla
eşit koşullarda devlet okullarına gönderecek kadar
eşitlikçi, mütevazı bir cumhuriyet insanıydı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Büyük değerdi, büyük değer kattı. Şükranla, özlemle, sonsuz
saygıyla anıyoruz; ruhu şad olsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Özkan
21.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, İstiklal Marşı
şairi Mehmet Akif Ersoyu bir kez daha minnetle yâd ettiklerine, Meclisin
2021 yılının İstiklal Marşı Yılı
olması kararının çok kıymetli ve anlamlı
olduğuna, Meclis Başkanı Mustafa Şentop, siyasi parti
grupları ve milletvekillerine teşekkür ettiğine, İsmet
İnönüyü minnetle yâd ettiğine, Gaziantep müdafaasının
cumhuriyetin kurulması ve ülkenin kurtarılması anlamında en
kutlu müdafaalardan birisi olduğuna, bugün Misakımillî
hudutlarında oluşturulmak istenen terör koridorunda verilmiş
olan kutlu mücadeleyi de yüz yıl öncesinden aldıkları ilhamla
gerçekleştirdiklerine, bu mücadeleyi veren kahraman askerleri onurla,
gururla ve şerefle yâd ettiğine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
tabii, bugün İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoyu
bir kez daha rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyoruz. Şanlı
tarihimizin bütün dünyada göstermiş olduğu kahramanlık
destanlarını, bu milletin bütün güzelliklerini,
coğrafyamızda inşa ettiğimiz adalet ve
barışı, kahramanlıkları İstiklal Marşı
olarak en güzel şekilde ifade etmiştir ve tabii, bugün İstiklal
Marşı şairimiz Mehmet Akifi anarken 2021 yılında, onu
anlamak, mirasına sahip çıkmak ve gelecek nesillere onu en güzel
şekilde anlatmak için Meclisimizin almış olduğu karar çok
kıymetli ve anlamlı. Bir kez daha, başta Meclis
Başkanımız, siyasi parti gruplarımız ve tüm
milletvekillerimize yürekten teşekkür ediyorum.
Tabii, ülkemizde taş
üstüne taş koyan, millî emanete sahip çıkan her kim varsa biz
hayırla yâd ederiz. Yanlışları, hataları olur ancak
milletin vermiş olduğu yetkiyle hizmet ediyorsa biz de gereken
saygıyı göstermeliyiz. İsmet İnönüyü bu vesileyle rahmet
ve minnetle, şükranla yâd ediyorum.
Tabii, Gaziantep,
şanlı tarihimizde Çanakkale neyse, Kocatepe, Sakarya neyse,
vatanımızın müdafaası, cumhuriyetimizin kurulması ve
ülkemizin kurtarılması anlamında, en kutlu mücadelelerin yerine
getirildiği müdafaalardan birisi. Biz, sadece Gaziantepin
müdafaasını ve şanlı mücadeleyi anarak geçemeyiz. Bakınız,
tarihi çok iyi anlamamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
30 Ekim 1918de Mondros Ateşkes Anlaşması
imzalandığı zaman Gazi Mustafa Kemal Atatürk 7nci Ordu
Komutanı olarak Hatay-İdlib-Afrin hattında müdafaayı
gerçekleştiriyor ve Birinci Dünya Savaşında Afrin işgal
edilmiyor. 1921 tarihine kadar anavatana bağlı vatan
toprağı ve Gaziantepin müdafaasının önce Antepten
başladığı buradan da gözüküyor. Zira Antep, Afrinden önce
Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. İşte yüz
yıl sonra 7nci Ordu Komutanı Gazi Mustafa Kemal Paşanın
orada verdiği kutlu mücadele... Bugün, Misakımillî
hudutlarımızda oluşturulmak istenen terör koridorunda bir kez
daha orada vermiş olduğumuz mücadeleyle kendimizi gösteriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Bu noktada, Gaziantepin müdafaasını burada anarken o kahramanca
mücadeleye emek verenleri hayırla, minnetle, şükranla yâd ederken;
yüz yıl sonra şanlı ecdadımızın torunları
olarak bu coğrafyada Türkleri, Kürtleri, Arapları, bir arada
yaşayan ortak hukukumuzu, birlikte yaşama inancımızı
yeniden ayaklar altına almaya çalışan terör örgütü ve terör
örgütüne destek veren bütün dâhili, haricî bedhahları milletimize
şikâyet ediyor; bu kutlu mücadeleyi de yüz yıl öncesinden
aldığımız ilhamla gerçekleştiriyoruz. Bu vesileyle,
bir taraftan Antepin şanlı mücadelesinde kahramanca
çalışan, kahramanca göğsünü siper eden ecdadımızı
rahmetle, minnetle, şükranla yâd ediyor; diğer taraftan Afrinde,
Cerablusta, İdlibde, Fıratın doğusunda ve
batısında bugün...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
tamamlayın sözlerinizi.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
...Misakımillî hudutlarımızda istiklal ve istikbal mücadelesi
veren kahraman askerlerimizi onurla, gururla, şerefle yâd ediyor;
başarılar diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
İYİ PARTİ
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve 19
milletvekili tarafından Türkiyede tekstil ve konfeksiyon sektörünün
sorunlarının araştırılarak çözüm yollarının
belirlenmesi amacıyla 3/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/3069) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Aralık 2020 Cuma günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
25/12/2020
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
25/12/2020 cuma günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Samsun Milletvekili Bedri
Yaşar ve 19 milletvekili tarafından, "Türkiye'de tekstil ve
konfeksiyon sektörünün sorunlarının araştırılarak
çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla 3/7/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerin 25/12/2020 cuma günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere İYİ PARTİ Grubu adına Sayın
Bedri Yaşar.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce İstiklal
Marşı yazarımız, şairimiz Mehmet Akif Ersoyu
rahmetle, minnetle anıyorum. Yine, 2nci
Cumhurbaşkanımız Sayın İsmet İnönüyü rahmetle
anıyorum. Gaziantep ilimizin bugün 99uncu kurtuluş yıl dönümü,
onları da tebrik ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye, tekstil sektöründe ihracatta dünyada 7nci sırada yer
alıyor; bugün, Avrupanın da 3üncü büyük konfeksiyon tedarikçisiyiz.
Tekstil ve hazır giyim sektörü, ülkemizde yaklaşık 1 milyonun
üzerinde istihdam sağlamaktadır. Bugün, pandemi dolayısıyla
ülkemizde tekstil ve konfeksiyon sektöründe, çok sayıda sektörde
olduğu gibi, ciddi bir daralma vardır. Bu sektörde hem yurt içinde
hem de yurt dışında satışlar gittikçe düşüyor.
Ülkemizde yaşanan son bir yıllık gelişmeler de bu sektörde
ortaya çıkan küçülmeye işaret ediyor. Tekstil sektöründe kapasite
kullanım oranının, verilere göre, 2020 yılı içinde,
mayıs ayında yüzde 38 seviyesine kadar düştüğü
görülmektedir. Güncel kapasite kullanımı ise ancak yüzde 60lara
kadar yükselebildi.
Bugün, sektörde Türkiyenin
lokomotifi, hem üretimde hem de yurt içi ve yurt dışı
satışlarda yaşanan gerilemelere rağmen
taşıyıcı sektör olarak varlığını
sürdürmektedir. Aynı zamanda en fazla döviz kazandıran sektörler
arasında da ilk sırada yer almaktadır ancak, ne yazık ki,
dış ticaret verileri sektörün son yıllarda büyümekte
zorlandığını göstermektedir. TÜİK verileri, corona
salgını sonrasında hem tekstil hem de konfeksiyon sektöründe
üretim daralması yaşandığını açık bir
şekilde ortaya koymaktadır. Bu verilere göre daralma mart ayı
itibarıyla tekstil sektöründe yüzde 7, konfeksiyon sektöründe ise yüzde
16dır. Her iki sektörde nisan ayı üretim daralması yüzde 60,3
seviyesinde, tekstil ve konfeksiyon sektörü bu konuda özellikle Uzak Doğu rekabetiyle karşı
karşıya kalıyor. Çin, Hindistan, Bangladeş, Pakistan gibi
ülkeler hem tekstil hem de konfeksiyon konusunda Türkiyenin rakibi olarak orta
yere çıkıyor; bu, sektörümüzün büyümesini doğal olarak
yavaşlatıyor.
2014 rakamlarına göre 18
milyar dolar ihracat yapmışız. 2019 yılı verilerine
göre maalesef biz 2014ün çok gerisindeyiz, yaklaşık rakam 15 milyar
dolar civarında. 2020 yılında ise kasım ayına kadar
toplam ihracat maalesef yine aynı şekilde 15 milyar dolar. Her
yıl ileriye gitmesi, gelişmesi gerekirken maalesef sektör
gerilemektedir.
Türkiye, tekstil ve
konfeksiyon ihracatının yüzde 70 bölümünü Avrupa Birliği ve
İngiltereye yapmaktadır. Dünyanın salgın yüzünden ekonomik
bir buhran içerisinde olduğu hepinizin malumu. Bir de bu salgın
yüzünden Avrupa piyasaları ve bununla birlikte iç piyasalar da maalesef
kapandı. Avrupa Birliği, siparişlerini yüzde 90 seviyesinde
iptal etti; böylece, sektörde milyonlarca dolarlık siparişler iptal
edilince, beklemeye alınarak rafa kaldırıldı. İlk
dalgadan sonra sektörde bir miktar kıpırdanma görülse bile maalesef
ikinci dalga nedeniyle de iptal ve ertelemeler başladı.
Söz konusu gelişmelerin
etkisiyle, kasım ayı hazır giyim sektörü ihracatı bir
önceki aya göre yüzde 20ye yakın geriledi, 1 milyar 523 milyon dolar
olarak gerçekleşti. Bu sektördeki daralma sürecinin daha kolay
atlatılabilmesi için desteklerin artırılması, gümrük
vergilerinin azaltılması gerekmektedir. Sektörde, kirasını
bile ödemeyecek durumda olan işletmelerin sayısı her geçen gün
artmaktadır. Sizler de biliyorsunuz, bugün özellikle
alışveriş merkezleri kapandı. Alışveriş
merkezlerinde ticaretle meşgul olanların önemli bir
miktarını tekstilciler oluşturuyor. Bunlar aynı zamanda
istihdama da çok ciddi katkı sağlıyorlar ama maalesef bu
geçtiğimiz iki dönemde, pandemi süresinde en fazla etkilenen sektörlerin
başında geliyor. Özellikle Çin, Bangladeş, Hindistanla rekabetleri
bu şartlar altında oldukça zor.
Tabii, bizim
sağladığımız destekler, zaman zaman 25 bin liraya
varan destekler vardı, esnafa yaptığımız
yardımlar vardı ama bu rakamlar geçtiğimiz altı ay
içerisinde kira ve elektrik ödemelerini ya karşıladı ya da
karşılayamadı ancak verdiğiniz kredilerin 1inci taksitini
bile zor ödedi. Bundan sonra da özellikle bu küçük işletmelerin bu
kredileri ödemesi; yapılandırdığı vergi, SSK
borçlarını ödemesi mümkün görünmüyor. E, devlet de bugün için var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Toparlıyorum Başkanım.
BAŞKAN Süre
uzatımı vermiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Yani yirmi yıldır vergi ödeyen, otuz yıldır
vergi ödeyen esnafımıza hiç olmazsa bizim de otuz gün bakmamız
lazım; beklentileri bu yönde.
Bu önemli bir sektör,
araştırılması gerekiyor.
Katkı ve desteklerinizi
bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Sayın Serpil Kemalbay.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sayın Başkan, sayın vekiller;
tekstil sektöründe yaşanan daralma bir gerçeklik; aslında, bakarsak
pandemi süreciyle birlikte en çok darbe alan sektörlerden bir tanesi. Fakat
genel olarak tekstil sektörünün sorunları daha önce de vardı;
ekonomik krizle birlikte, 2008 krizinden bu yana gelişmeler tekstil
sektöründeki sorunları ağırlaştırdı. Fakat baktığımız
zaman, tekstil işletmelerine bütünlüklü bakmak gerektiğini de
düşünüyoruz çünkü esas olarak büyük markaların ve büyük
işletmelerin bu krizlerden ve pandemi sürecinden ekonomik olarak çok
etkilenmediğini, asıl ağır bedel ödeyenlerin daha çok
merdiven altı atölyeler, konfeksiyon atölyeleri şeklinde olan küçük
işletmeler olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla sektöre yönelik
olarak alınan tedbirlerin daha bütünsel olarak ele alınması
gerekiyor ve sektördeki işletmelerin, atölyelerin yanı sıra çalışanları
da bu tablonun içerisine koymamız gerekiyor. Biliyoruz ki günümüzün en
önemli sorunlarının başında işsizlik sorunu geliyor ve
işsizlik sorununun temellerine de indiğimiz zaman aslında
sektördeki temel sorunlara da dokunmuş olacağız. Çalışma
yaşamındaki otomasyonun artmasıyla birlikte tekstilde artan oranda
işsizlik ve aynı zamanda bir Çine öykünmecilik, ki Türkiyeyi
Avrupanın Çini yapma heveslerinden de uzaklaşarak hem
çalışma sürelerinin düşürülmesini gündeme almamız gerekiyor
hem de pandemi sürecinde çalışanların yaşam
koşullarını gözetmemiz gerekiyor.
Şöyle: Fabrikalar
salgınların üssü hâline gelmiş durumda ve biliyorsunuz;
tekstilde bant usulü çalışma var, tekstil makineleri yan yana
duruyor, yan yana çalışma var, yollarda servisler veya toplu
taşımanın kullanılması var. Pek çok sebeple tekstilde
çalışan işçiler, çalışanlar pandeminin,
salgının kötü koşullarına maruz kalıyorlar ve
tuvaletlerde kâğıt; banyolarda, lavabolarda sabun dahi olmadan
çalışıyorlar. Aslına bakarsak, tekstil sektörüne bütünlüklü
olarak baktığımız zaman sorunlar oldukça ağır ve
sadece işletmeleri gözeten bir yerden değil;
çalışanları, emekçileri gözeten yerden bakarak ve özellikle,
güvencesiz çalışmaya yönelik tedbirlerin de alınmasını
ve çalışanların ve sektörün korunması için gerekli
önlemlerin alınmasını destekliyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Kamil Okyay Sındır.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA KAMİL
OKYAY SINDIR (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Millî Şefimiz, 2nci Cumhurbaşkanımız ve partimizin 2nci
Genel Başkanı İsmet İnönüyü saygı, rahmet ve özlemle
anarak sözlerime başlamak istiyorum.
Tabii ki Gaziantepin de
kurtuluşunun yıl dönümünde bütün Gaziantep halkımıza
buradan kutlama dileklerimi iletiyorum.
Değerli arkadaşlar,
bir sektörden bahsediyoruz bugün, tekstil sektörü; bakın, 2020
yılının kasım ayı sonu itibarıyla ilk on bir
aydaki ihracatta otomotiv sektörünün de önüne geçmiş olan bir sektörden
bahsediyoruz yani ihracatta 1inci sırada yer alan bir sektör. Şöyle
ki: Tabii, tekstili tekstil ve ham maddeleri, deri ve deri mamulleri, halı
ürünlerini de dâhil ederek hazır giyim ve konfeksiyonla birlikte
değerlendiğimizde, 25,5 milyar liralık bir ihracat, yüzde 18,25
oranında bir ihracat Türkiyenin bu yılın ilk on bir
ayındaki ihracattaki oranı; otomotiv sektörü yüzde 16,26da
kalmış durumda.
Aslında -diliyorum-
bütün partilerin ortak bir tavrıyla araştırma önergesine olumlu
yaklaşılıp böyle bir sektörün ele alınması, topyekûn
ele alınması gerekir.
Sektör, aslında pamukla
başlayan -daha tarımda topraktan gelen- pamuk üretimiyle, iplikle,
tekstil ve hazır giyim, konfeksiyonla devam eden
Ve bunun ticaret
alanını da lojistiğini de dikkate
aldığınızda gerçekten, sadece tekstil ve hazır giyim
sektörü 1 milyonun üzerinde istihdam sağlarken, perakende sektörü de dâhil
2 milyonu aşan bir istihdamdan, pamuk üretimini de dâhil ederseniz 6
milyonu aşan bir istihdamdan bahsediyoruz. 180e yakın ülkeye ihracat
yapıyor olmamız, özellikle 2020 başında coronavirüs
pandemisinin etkileriyle yıl ortalarına doğru
ihracatımızın yüzde 50 düzeyine düşmüş olması da
dikkate değer konulardır. Bu yılı geçen yıla göre
yüzde 15-20 düzeyinde, daha düşük düzeyde geçireceğimiz de
aşikâr.
Sektörün finansman
sorunları var, maliyeti artıran, rekabeti zorlaştıran
sorunları var, girdi fiyatlarıyla ilgili, elektrik faturaları
Salt pamuk üretimi; yani düşünsenize değerli arkadaşlar, ham
maddesi pamuk olan bir sektörde, pamuk üretiminde tüketimi karşılama
oranımız ancak yüzde 59,9, neredeyse yarısını ithal
ediyoruz.
Sektörün yapısal
sorunları ortada. Sektörün salgından önceki bu üç sorun
yumağına olumsuz yansımaları da ortadayken -ki bunlara
girersek daha çok şeyi sayabiliriz, üç dakikada ancak bunları
söyleyebiliyorum- böyle bir sektörü, bir yerli ve millî mesele olarak görerek
hepimizin ortak bir tavırla araştırıp bu sektörü daha iyi
bir noktaya taşımamız gerektiğini düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Erdoğan.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün Gaziantepimizin kurtuluşunun 99uncu yıl
dönümü. Tabii, doksan dokuz yıl önce, yine, bahsettiğiniz gibi, önce İngilizlerin,
sonra da Fransızların işgalinden kurtulduk. Ben burada, Antepi
Gaziantep yapan şehitlerimizi ve gazilerimizi minnetle anıyorum,
rahmetle anıyorum.
Tekstil ve konfeksiyon
sektörü rekabetçi pazardaki en köklü sektörlerimizden biri ve ülkemizde, özellikle,
sanayide ve istihdamda ilk sırada bulunan bir sektörümüz. Tabii ki bu
konuda çalışmalar yapan, önergeler veren arkadaşlara da
teşekkür ediyorum çünkü hakikaten çok önemli bir sektörümüz. Gaziantepte,
baktığımızda, 5inci Organize Sanayi Bölgesinde, 148 bin
sigortalı işçinin çalıştığı bir bölgede
çalışan oranına baktığımız zaman, en
büyüğü yine tekstil sektöründe. Tekstil sektörü, üzerinde Hükûmet olarak
sürekli titizlikle durduğumuz bir sektör, konfeksiyon sektörü keza öyle ve
bu üzerinde durmalarımız neticesinde zaten, biraz önceki
konuşmacının da önerge sahibinin de bahsettiği gibi,
dünyada tekstilde 10uncu sıradayız ve Avrupa Birliğinde de
2nci sıraya geldik en son verilerde, konfeksiyonda yine dünyada 4üncü
sıradayız; Avrupa Birliğinde de 3teydik, 2ye geldik, son
verilerde 2nci sıradayız. Onun için, bizim zaten bu sektörü ihmal
etmemiz mümkün değil ve her zaman yanındayız, her türlü
desteği Hükûmet olarak veriyoruz. Tekstilcilerimizin,
konfeksiyoncularımızın,
çalışanlarımızın her zaman yanlarından olduk,
olmaya devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Tabii, burada bahsedilen destekler içerisinde şu ana
kadar gümrük vergisinden tutun KDV istisnasına kadar birçok dalda da
veriliyor.
Biraz önce Gaziantepten
bahsettim. Tekstilde o kadar büyüdük ki çevre illere yayıldık;
şu anda Adana bölgesinde, Ceyhanda ithal ikamesi olan ve çok büyük
rakamlara ulaşan yeni tekstil yatırımlarını
Gaziantepli firmalarımız tarafından gerçekleştiriyoruz.
Yakında; şu anda çalışmalar başladı.
İnşallah, bundan
sonra da tekstilcilerimizle beraber sektörümüzü, sanayimizi geliştirerek
yürümeye devam edeceğiz diyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ
PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluç tarafından asgari ücretin neden olduğu yoksulluğun
araştırılması amacıyla 24/12/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Aralık 2020 Cuma
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
25.12.2020
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
25/12/2020 Cuma günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
24 Aralık 2020 tarihinde
Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış
Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından verilen (10313) grup numaralı
Asgari ücretin neden olduğu yoksulluğun
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin
önüne alınarak, görüşmelerinin 25/12/2020 Cuma günkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına önerinin gerekçesini açıklamak üzere
Sayın Necdet İpekyüz.
Buyurun Sayın
İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET
İPEKYÜZ (Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiyede hep mevzulara göre
gündem belirleniyor, konuşuluyor. Son bir haftadır milyonlarca insan
birkaç konuyu konuşuyor; bir tanesi, Demirtaş davası ve
Demirtaşla beraber Demirtaş arkadaşlarının davası,
bir diğeri; bu haksızlıklar, yoksulluklar ve beraberinde birçok
kişi asgari ücret ne olacak merak ediyor. Sadece asgari ücret alanlar
mı merak ediyor? Hayır, asgari ücret dışında, asgari
ücretin altında kalanlar merak ediyor; ona bağlı
İşsizlik Fonundan ayrılan paralar merak ediliyor, kısa
çalışma ödeneği merak ediliyor, asgari geçim indirimi merak
ediliyor, birçok oran merak ediliyor.
Niçin Demirtaş
davasından başladım? Çünkü Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi gerek Demirtaş gerekse de arkadaşlarının bir
siyasi rehine olarak tutulduğunu belirtti. Demirtaş, bu karara ne
dedi? Dedi ki: Ben üzgünüm, kendim ve arkadaşlarım üzgünüz. Niçin
üzgünüz? Keşke bu karar yerine, ülkede barış gelişmiş
olsaydı, demokrasi gelişmiş olsaydı. 83 milyon adına
üzgünüm. 1 milyon kişi şatafat içinde, zevk içinde, toplumdan kopuk.
Ne dedi? İşsizlik, açlık, yoksulluk nedeniyle canına
kıyanlar var. Çöpten, pazardan eşya toplayanlar var. Esnaf, çiftçi
perişan, iflas etmiş durumda, on milyonlarca insan işsizlikle
baş başa, herkes yoksullaşıyor ve barıştan,
demokrasiden uzaklaşıyoruz. İşte bu çerçevede asgari
ücretliler, asgari ücretin altında olanlar ve büyük çoğunluk
konuşuyor, bunu merak ediyor.
Niçin milyonlarca insan?
Gerçekten, Avrupaya baktığınızda her zaman dile getirilen Avrupayla
şu derecede yarışıyoruz, Avrupada en öndeyiz... Avrupada
gerçekten en öndesiniz! Avrupada asgari ücretle çalışan insan
sayısına baktığınızda yüzde 9 oranında.
Türkiyede ne? Yüzde 57 hatta yüzde 60. Peki, Türkiyede asgari ücret çok küçük
bir oran mı? Dünyada normalde bu, çok küçük olmazsa olmaz diye
belirlenmiş sembolik bir rakama dönüşmüş. Türkiyede siz bunu
norma dönüştürmüşsünüz, standarda dönüştürmüşsünüz.
Milyonlarca insan bunu merak ederken siz öyle bir hâle getirmişsiniz ki
insanlar ne yaptığını bilmiyor. Nasıl mı
bilmiyor? Bakın, vardiyada çıkan yemekte portakalı poşete
koyup çantasıyla evine götüren asgari ücretli anne, buradan, Hükûmetten,
iktidardan nasıl bir oran çıkacağını merak ediyor ama
kimse bunu konuşmuyor, milyonlarca insan
Arkadaşlar, kaç
yıldır soruyoruz, bu Mecliste kürsüde ben bile en azından 3-4
kez sordum, grubumuzdan birçok arkadaşımız sordu, muhalefetten
birçok kişi sordu; Türkiyedeki asgari ücretli sayısını
TÜİK açıklamıyor, söylemiyor sormamıza rağmen ama
TÜİK, asgari ücrette insanların ne kadar maaş
alacağını belirliyor, dalga geçer gibi belirliyor. Zaten
demokratik olmayan bir tarzda, pazarlık usulü yöntemiyle gidiyor; bu,
geleceği tümüyle baskı altına
Şimdi, bu dönemde
sabahtan akşama kadar diyoruz ki: Fiziksel mesafeye uyun. Diyoruz ki:
Maske takın. Diyoruz ki: İyi beslenin, iyi barının,
ısının; aman hasta olmayın aşı gelene kadar,
sağlığınız yerinde olsun. Ama siz, milyonlarca
insanı açlık sınırının altındaki asgari
ücrete mahkûm ediyorsunuz; açlık sınırının
altında, yoksulluktan söz etmiyorum. Aile ve Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanı diyor ki: Yoksulluk bitti. Aynı Bakanlık
diyor ki: Biz her yıl verdiğimiz yardımları artırıyoruz.
Bir ülkede yardım artıyorsa, sadakaya dönüşüyorsa, yoksulluk konuşuluyorsa
asgari ücret perişan düzeydedir, asgari ücretli insanlar mağdurdur.
Asgari ücretli sayısına baktığınızda -zaten bu
mültecilerle beraber- onun altında çalışan, merdiven
altında çalışan insanlara baktığınız zaman
milyonlarca insanla karşı karşıyayız ve bu pandemide
insanlarla beraber
Siz İşsizlik Fonunu zaten sermayeye
aktarmışsınız, orada 39 lira olarak belirlenen para
şimdi belki 40 lira, 41 lira olacak. Bu şekilde mi olur? Ama dünya ne
yapıyor? Gelin bu Parlamentoda milletvekillerinin maaşlarına
göre, Cumhurbaşkanı maaşına göre bir standart belirleyelim
asgari ücret konusunda, gelin asgari ücretli sayısını Türkiyede
azaltalım, gelin rakamı azaltalım. Bunu yaparsak demokraside,
barışta, özgürlükte, her konuda başarılı oluruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ
PARTİ Grubu adına Sayın İbrahim Halil Oral.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; Halkların Demokratik
Partisinin asgari ücret hakkındaki grup önerisi üzerine İYİ
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
En başta, İstiklal
Marşı şairimiz rahmetli Mehmet Akif Ersoyu ve 2nci
Cumhurbaşkanımız İsmet İnönüyü rahmet ve minnetle
anıyorum. Ayrıca, Gaziantepin Fransız işgalinden ve
mezaliminden kurtuluşunu kutluyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiyede asgari ücretle çalışan sayısı her geçen gün
artmaktadır; bunun üstüne, kayıt dışı
çalışan sayısı da hızla artmaktadır. Küresel
salgın döneminde işçi çıkarmayı yasaklayıp
işçileri günlük 39 TLye mahkûm eden bir çalışma hayatı
mevcuttur. İşveren ise asgari ücretin artışıyla
aynı oranda vergiler ve SGK ödemeleriyle sıkıntıya
girmektedir. Bütün bunlar domino taşı etkisiyle peş peşe
gelmekte ve bütün domino taşlarının yükü en sonunda
vatandaşın sırtına binmektedir.
Instagramdan istifayı
basıp kayıplara karışan damat Bakanınız
başta olmak üzere iktidarınızın yarattığı
ekonomik bir facia vardır. Ülkedeki alım gücünü, şirketlerin
maaş ödeme gücünü artıracak ekonomik tedbirleri almak yerine
Cengizin, Kolinin, Limakın vergi borçlarını affetmeyi
seçmektesiniz. Bu tuzu kuru kodaman şirketler de utanmadan ve
sıkılmadan Grup Başkan Vekilimiz Lütfü Türkkana dava
açmışlardır. Bu davalar, unutmayın ki Lütfü Beye
değil, İYİ PARTİ Grubundaki her bir milletvekiline,
İYİ PARTİye üye olmuş her bir vatandaşımıza
ve Lütfü Beyin haklarını savunduğu bütün vatan evlatlarına
açılmıştır. Millet vicdanında, ekonomik
yıkım makinesi iktidar da vatandaşın iliğini kemiren,
sömüren onun yandaşı 5 müteahhit de yargılanmış ve
ömür boyu suçlu bulunmuştur. Böyle davalarla İYİ PARTİyi
yıldırabileceğini düşünen varsa daha çok bekler.
Saygıdeğer
milletvekilleri, asgari ücret meselesinde Sayın Genel
Başkanımız Meral Akşener Hanımefendi çok net bir
teklifte bulundu. Asgari ücretin brüt miktarını işçiye verelim,
artan vergi yükünü de devlet üstlensin. Böylece hem işçi daha fazla
kazansın hem de işveren artışlardan daha az etkilensin.
dedi.
Esnafa 500 lira kira
yardımı yapmak işmiş gibi anlatmak önemli değildir;
başarı, tam da Genel Başkanımızın ifade
ettiği gibi kalıcı ve köklü çözümler sunabilmektir. Diyanetin
fitre miktarının dahi altında verilen asgari ücret
yoksulluğa mahkûmiyettir. Türkiye, ekonomik bir uçurumun
kenarındadır. Milleti düşünün, israftan kaçının ve
tasarruf edin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İBRAHİM HALİL
ORAL (Devamla) Ekonomik gücü güçlü olursa zaten işçi asgari ücrette
bulunmaz.
Bu düşüncelerle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Kani Beko. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA KANİ
BEKO (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP
grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yılın son
günlerindeyiz ve her zaman olduğu gibi hepimizin gözü kulağı
Asgari Ücret Tespit Komisyonunun yürüttüğü görüşmelerde. 10 milyona
yakın asgari ücretli işçi, ailesiyle birlikte açlık
sınırının altında yaşarken Komisyondan insan
olmaktan kaynaklanan temel ihtiyaçlarını giderebilecek bir maaş
beklemektedir.
Değerli milletvekilleri,
yapılan bu görüşmelerde, asgari ücretle çalışan 10 milyona
yakın işçinin hepsi sanki bekârmış gibi 1 işçi için
hesap yapılmaktadır. Asgari ücret belirlenirken işçinin ailesi
de dikkate alınmalı, en azından 4 işçi için hesap
yapılmalıdır. OECD verilerine göre, asgari ücretin satın
alma gücü açısından Türkiye, OECD ülkeleri içerisinde 18nci
sırada yer almaktadır. Ayrıca, Türkiye, Avrupa ülkeleri
içerisinde asgari ücreti en düşük ülkeler arasındadır.
Bir yılda doğal
gaza yapılan yüzde 40 oranındaki zam sonrası, asgari ücretle
çalışanlar, kışın birinci derecede
yakınlarıyla aynı evi paylaşmaktadırlar. Asgari
ücretle çalışan işçiden milyarlarca lira vergi
alınırken başta beşli çete olmak üzere fason
işverenlerin vergilerini siliyorsunuz. Asgari ücretle çalışan
işçilere de Şeker ve Kurban Bayramında en az 1 maaş
tutarında 2 ikramiye verilmesi için Meclis gerekli adımları
atmalı, vermiş olduğum kanun teklifini derhâl gündeme
getirmelidir. Adalet, halkın ekmeğidir, işçilerin de
geleceğidir. Asgari ücret kararını verenlerin adil ve
vicdanlı olmasını bekliyoruz çünkü asgari ücret sadece
çalışan işçilerin meselesi değil, bir memleket meselesidir.
Tayyip Erdoğanın
Battı. dediği İskandinav ülkelerinin kişi
başına düşen yıllık gelirleri şöyle: Danimarka 60
bin dolar, Norveç 78 bin dolar, İzlanda 67 bin dolar, Finlandiya 49 bin
dolar, Türkiye ise 9 bin dolar. Erdoğanın Battı. dediği
ülkelerde insanlar bizim vatandaşlarımızın 5 ila 9 kat
fazlasını kazanıyorlar. Bugün maalesef asgari ücret 2.324 lira,
açlık sınırı 2.516 lira, yoksulluk sınırı
8.150 lira.
Sevgili mücadele
arkadaşlarım, Avrupa ve Türkiyede asgari ücretle
çalışanların oranları şöyle: Türkiye yüzde 43,
Slovenya yüzde 19, Romanya yüzde 15, Polonya yüzde 11, Bulgaristan yüzde 8,
Fransa yüzde 8, Yunanistan yüzde 7, İngiltere yüzde 5, Hollanda yüzde 3,
İspanya yüzde 1, Belçika yüzde 0,4.
Ülkemizde asgari ücretle
çalışan işçilerin açlık sınırı altında
yaşam mücadelesi verdiklerini Asgari Ücret Tespit Komisyonu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi dikkate almalıdır diyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Orhan Yegin, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ORHAN YEGİN (Ankara) Sayın Başkan, çok kıymetli
milletvekilleri; aziz milletimizi ve onu temsil eden Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Çok kıymetli
milletvekilleri, hayata ilişkin birçok konuda olduğu gibi, her
meseleye ilişkin rakamları, verileri yorumlarken işe ne
tarafından baktığımız, o veriyi nasıl
yorumladığımız, nasıl yorumlamak istediğimizle
ilgili aslında varacağımız sonuç da önceden
kestirilmiş oluyor. Ekonomik rakamlar da eğer, şayet doğru
verilirse elbette gerçeği yansıtan verilerdir ancak bu rakamları
kullanarak kötü bir tablo çizmek de iyi bir tablo çizmek de mümkün
olabilmektedir. Örneğin, bir ülkenin borçlarını
değerlendirdiğinizde; geçen yıla oranla bu yıl rakamsal
olarak borcun arttığını gördüğünüzde Bu ülkenin
borçları arttı, battık, bittik, mahvolduk. diye bir yorum
yapabilirsiniz ama eğer ülke borcunun artmasını millî gelir artışına
oranla bir değerlendirme yaparsanız, o zaman bu borcun oransal olarak
payının düştüğünü görür başka bir gerçeği
yakalamış olursunuz.
Açıkçası grup
önerisini okuyunca biraz bardağın boş tarafından
bakıldığını, bu çerçevede bir değerlendirmeyle
bir öneri metni hazırlandığını da görmüş oldum
ancak ben şunu söylemek isterim: Evet, brüt asgari ücret Fransada,
İngilterede, İspanyada bin euronun üzerinde ama bizde 400 euro
civarındadır. Doğrudur, Avrupayla
kıyasladığımız zaman, Avrupa İstatistik Ofisi verilerine
göre Türkiye -rakamsal olarak böyle baktığımızda- 26 ülke
içerisinde 20nci sıradadır; arzu ettiğimiz, hoşumuza giden
bir tablo değildir gerçekten. Ancak yine Avrupa İstatistik Ofisinin
verilerine göre baktığımızda asgari ücretin satın alma
gücüne göre bir kıyaslama yapıldığında Türkiye, bu 26
Avrupa ülkesi içerisinde 8inci sıradadır.
Şimdi, burada niyetimiz
rakamları vuruşturmak Ya, oradan baktığında
şöyle Bak, buradan baktığında böyle. Olur mu
kardeşim! Bunu böyle yorumla. demek değildir. Biz bu ülkede
çalışan herkesin, emek veren herkesin hak ettiği değeri,
emeğinin karşılığını almasını
önemseyen bir iktidarız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Biz, on sekiz yıllık
uygulamalarında bunu hayata geçirmeye çalışan, çevreyi merkeze
taşıma iddiasını ortaya koyan, çevrenin yıllarca
merkez tarafından itilmesine kakılmasına, haklarının
yenmesine, hiçbir hakkın ona hak olarak görülmemesine itiraz etmiş ve
bu itirazla iktidara gelmiş ve on sekiz yıldır asgari ücret
artış oranlarından tutun da sağlık hizmetlerine
erişime, sağlık altyapısına, eğitim hizmetlerine,
eğitim altyapısına kadar her alanda, ulaştırmadan
tutun da hepsinin standartlarını yükselterek; insanımıza
hak ettiğini sunamıyoruz ama hiç olmazsa gayret edelim, daha
fazlasını sunalım diye mücadele ortaya koymuş ve bunu
başarmış bir iktidarız, bütün engellemelere rağmen.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Cenab-ı Allaha
sonsuz şükürler olsun. Biz istiyoruz ki
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Araştıralım, beraber araştıralım.
ORHAN YEGİN (Devamla)
Başkanım, süre vermiyorsunuz herhâlde.
BAŞKAN Vermiyorum
Sayın Yegin.
ORHAN YEGİN (Devamla)
Özür dilerim. Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ben
teşekkür ediyorum.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Başkan, tutanaklara geçsin.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın hatibin konuşması
bağlamında sanırım iktidar grubu bu önergeyi destekleyecek,
öyle anlıyoruz. Araştıralım, daha iyi koşullarda
emekçilerin asgari ücretini nasıl düzeltiriz diye bir karar verelim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim, kayıtlara geçti.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Biz önermiyoruz; direkt yapıyoruz, icra ediyoruz, hayata geçiriyoruz.
Yapıp geçiyoruz biz zaten.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Özkan, kabul etmeniz lazım.
BAŞKAN - Halkların
Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve arkadaşları
tarafından virüse maruz kalan sağlık
çalışanlarının meslek hastalığı
kapsamına alınabilmeleri amacıyla 24/12/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25
Aralık 2020 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
25/12/2020
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 25/12/2020
Cuma günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Ankara Milletvekili Tekin
Bingöl ve arkadaşları tarafından, virüse maruz kalan
sağlık çalışanlarının meslek
hastalığı kapsamına alınabilmeleri amacıyla
24/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan 2163 sıra no.lu Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
25/12/2020 Cuma günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sayın Tekin Bingöl.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL
(Ankara) Bu konuşmayı dün yapsaydım, Covid-19 nedeniyle
hayatını kaybeden sağlık çalışanlarının
sayısını 276 diye açıklayacaktım. Gün bitmeden, dün
akşam 2 sağlık çalışanı kardeşimiz daha
maalesef hayatını kaybetti. Bu bir savaş, dünya topla, tüfekle
değil; bilimle, akılla ve doğru yönlendirmeyle bu
savaşı kazanmaya çalışıyor ama dünyanın her
yerinde olduğu gibi ülkemizde de bu savaşın öncü güçleri
sağlık emekçileri. Sağlık emekçileri, hepinizin
bildiği gibi, en kritik ortamda büyük bir risk alarak çalışıyor.
11 Martta ilk Covid vakasının tespit edilmesinden hemen sonra
Profesör Doktor Cemil Taşçıoğlu Covid-19a yakalandı.
Yoğun bakıma giderken öğrencilerine samimi duygularıyla
şu cümleyi sarf etti: Bütün deneysel ilaçları benim üzerimde
deneyebilirsiniz. Çünkü Cemil Hoca ettiği yeminin arkasında durdu.
Onurlu, kişilikli bir mücadele vermeyi kendisine ilke edinmişti.
İlk kaybımızdı ama maalesef son olmadı. Dediğim
gibi, o günden sonra bugüne geldiğimizde ve korkarız ki bundan sonra
da sıklıkla sağlık emekçileri hayatını
kaybedecek. Binlerce sağlık emekçimiz o savaşta öncü güçtü,
fedakârlık yaparak hastalığa yakalandılar ama daha
dinlenmeden, daha vücutları toparlanmadan yeniden âdeta cepheye sürüldüler
ve mücadele ettiler. Bu halkın sağlık çalışanlarına
karşı bir minnet duygusu var, bu Parlamento bu minnet duygusunu
somutlaştırmak zorunda. (CHP sıralarından
alkışlar) O nedenle de Parlamentoda 10un üzerinde kanun teklifi var.
Nedir bu kanun teklifi? Covid-19un sağlık çalışanları
için meslek hastalığı sayılması. Bir süre sonra,
Sağlık Komisyonu Başkanı mutabakatın olduğunu ve
olumlu görüşünü beyan etti. Aynı şekilde, kısa bir süre
sonra Cumhurbaşkanı da bu konuda düşüncesini açıkladı
ama gelin görün ki birkaç gün geçti, bir genelge yayınlandı
Sağlık Bakanlığı tarafından, akıllara zarar
bir genelge. Genelgenin içeriğinde hastalıkla illiyet bağı
aranıyor; vazife malulü sayılmak isteniyor. Bu iktidarın bir
tavrı var, bu tür olaylarda iki yaklaşım gösteriyor: Bir, ya
zamana yayıp çürütüyor ya da ipe un serip sulandırıyor.
Şimdi işte meslek hastalığıyla ilgili yapılmak
istenen de bu; sulandırılıyor. Bu yapılmamalı. Az önce
bahsettiğim, bu Parlamentonun sağlık emekçilerine karşı
böyle bir ulvi görevi yerine getirmesi gerekiyor. Peki, ne oldu? Şimdi
illiyet bağı aranıyor da ya, böyle bir anlayış
olabilir mi? Şu deniliyor değerli arkadaşlar: Hasta olan
sağlık emekçisi, hastalığını yani o virüsü
çalıştığı ortamda kaptığını ispat
edecek. Ya, Allah aşkına, Sağlık Bakanlığı
böyle bir şeyi tespit edecek bir yöntem mi buldu, bizim haberimiz yok.
Nasıl böyle bir şey olabilir? O sağlık emekçileri sadece ev
ile hastane arasında mekik dokuyor. Sinemaya, tiyatroya mı
gidiyorlar; seyahate mi çıkıyorlar? Nedir bu anlayış? Nedir
bu aymazlık?
Burada yapılması
gereken, eğip bükmeden, sağa sola yönlendirmeden, bu, meslek
hastalığıyla ilgili kanunun acilen yerine getirilmesi gerekiyor
ve hatta geriye dönük işletilerek. Bakın, mayıs ayında bir
vaka SGKye başvuruyor İzmirde, altı ay bekletiliyor ve
reddediliyor. Niye? İlliyet bağı kurulmamış. Ya, böyle
bir şey olabilir mi ya? Kahraman ilan ettiğiniz, balkonlarda
alkışladığınız sağlık emekçileri bunu
hak etmiyor. Sağlık emekçilerine yapabileceğimiz, mütevazı
bir anlamda, sadece ve sadece, bunu meslek hastalığı saymak.
Bunun yok sayılmasının ya da illiyet bağıyla
açıklanmasının hiçbir şekilde izahı yoktur.
Yapmamız gereken bir tek şey var, bir tek şey: Süratle
komisyonda görüşüp Genel Kurula indirip bunu sonlandırmak.
Bakın Devlet büyüktür.
diyoruz, Devlet öder. diyoruz ama eğer devlet bunun ilacını,
aşısını, testini ödeyemiyorsa o zaman bir şey var; bu
iktidar bu ülkenin kasasını patlatmış ve ülkenin bütün
hazinesini yok etmiş, ödeyecek parası yok, ülkeyi iflas ettirmiş,
onun için böyle kaçak oynuyor diyorum.
Sizlere saygılar sunuyorum.
(CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ
PARTİ Grubu adına Sayın Zeki Hakan Sıdalı, buyurun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biz neyi konuşuyoruz Allah aşkına?
Dünyada pandemi olmuş, milyonlarca insan hayatını kaybetmiş
ve maalesef, hastalık hâlen kontrol altına alınamamış,
tüm yıkıcı etkisiyle devam ediyor. Hepimiz maskelerimizin
arkasında sokaklarda yürürken; marketlerde yerlerdeki işaretlere, sosyal
mesafe işaretlerine basa basa beklerken; kendimizi, bulduğumuz her
yerde dezenfekte ederken; evlerimizde kendimizi en
yakınlarımızdan izole ederken; aile büyüklerimizle camdan,
pencereden veya telefonlarla görüşürken bir grup var ki onlara Gidin bu
pandemiyle göğüs göğüse mücadele edin, yedi gün yirmi dört saat
çalışın, ailenizi unutun, kendi
sağlığınızı unutun ama yeminizi unutmayın.
diyoruz.
Coronayla mücadelede 40 bin
çalışanımız enfekte olmuşken, 276 sağlık
çalışanımız hayatını vermişken, biz bir sene
sonra bile hâlen onların bu erdemli ve kahramanca duruşuna
karşılık veremiyoruz. Bu fedakârlıklardan dolayı
hayatını kaybedenlere kuru bir teşekkür etmekten başka,
sosyal medyadan duygu yüklü bir mesaj yayınlamaktan başka hiçbir
şey yapamıyoruz; bu, onların değil bizim
ayıbımızdır. Sağlık şehitlerimize
minnettarız, gönlümüzden geçen onların şehit
sayılması. demekle olmuyor. Devlet işleri temenniyle
değil, kanunla yürüyor.
Sağlıkçılarımız
mesleklerine başladıkları ilk gün bir yemin ettiler ve bu yemine
sadık olmak, insanı yaşatmak için canla başla
çalışıyorlar. Biz de buraya geldiğimiz gün bir yemin ettik
ve bu yemine yakışır işler yapmak zorundayız. Tüm
sağlık çalışanlarının geride
bıraktıklarına bu yüce Meclisin borcu var. Burada hâlen Meslek
hastalığı olmalıdır. diye tartışmamız,
şehit olarak kabul edilmeleri konusunda adım atmamamız, bu
mücadeleyi verenlerin azmine vurulmuş en büyük darbedir. Yakın
zamanda bir genelge çıkardınız, onda da memur-işçi
ayrımı yapıyorsunuz, Hastanede mi kapmış,
dışarıda mı kapmış? soruşturmasına
gidiyorsunuz. İnsan orada canıyla uğraşırken bir de
size hastalığı hastanede kaptığını ispat
etmeye mi çalışacak? Dokuz ay tüm çağrı ve taleplere
kulaklarınızı tıkadınız, şimdiyse hakkı
şarta bağlamaya çalışıyorsunuz. İçinde muğlak
ifadeler barındıran genelgelere, Meclis araştırmasına
değil, hemen bu akşam çıkarılacak bir kanuna
ihtiyacımız var, hemen bugün, hemen bu akşam.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Murat Çepni
konuşacaktır. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MURAT
ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler Başkan, Genel Kurul ve
değerli halkımız.
Evet, pandemiye
karşı tüm dünyada bir mücadele yürütülüyor. Bu mücadele yürütülürken
özel olarak anılması gereken, özel olarak takdir edilmesi gereken
insanlarsa sağlık emekçileridir. Daha doğrusu, bir mücadele
varsa bu mücadeleyi verenler sağlık emekçileridir. Bunun
dışında, hem Türkiyede hem de dünyada iktidarların esas
olarak yapmaya çalıştığı şey,
yarattıkları ucube sağlık sistemini tamir etmek ve ortaya
çıkan sonuçları bir biçimde tolere etmeye çalışmaktır.
Dolayısıyla, ben buradan, bu mücadeleyi yürüten tüm sağlık
emekçilerini saygıyla selamlıyorum ve yaşamını
yitirenlerin de önünde saygıyla eğiliyorum.
Şimdi, meslek
hastalığı talebi var, yani düşünün ki şu
koşullarda, her gün binlerce insanın yaşamını
yitirdiği ve Türkiyede de yüzlerce sağlık emekçisinin
yaşamını yitirdiği koşullarda bir talep ifade
ediliyor, deniliyor ki: Bundan kaynaklı yaşamını yitiren
sağlık emekçileri meslek hastalığı niteliğinde
ele alınsın. Bu, şu anlama geliyor: Sigortalının,
çalıştığı veya yaptığı işin
niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm
şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli
hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik hâlidir. Şimdi, tanım
buyken nasıl olur da iktidar bu talebe yanıt vermez ve buna illiyet
bağı arar? İlliyet bağı aramak şu demek: İnsanları
hastane koridorlarında, adliye koridorlarında uğraştırmak
demek. Aradaki fark ne arkadaşlar? Aradaki fark şu: Eğer meslek
hastalığı olarak görülürse geçici iş görmezlik ödeneği
alacak, sürekli iş göremezlik geliri alacak, ölüm geliri alacak, cenaze
ödeneği alacak, evlenme ödeneği alacak. Peki, iktidarın önerdiği
vazife malulü hakları neler? Faizsiz konut kredisi, eğitim
öğretim yardımı. Şimdi, tabii ki arada uçurum var yani
iktidar burada da son derece -nasıl diyelim- bir ayak oyunuyla tabloyu
tersine çevirmeye çalışıyor. Şimdi, iktidar bu süreçte, bu
talebe yanıt vermeyerek ne yaptı? Yanıt vermeyerek şunu
yaptı: Mesela, şirketlere para vermekten çekinmedi bu süreçte, yani
bütçe, bütçe diyor ya, şirketlere para vermekten çekinmedi, ihalelere
çıkmaktan çekinmedi, kendi yandaşlarına paketler çıkarmakta
çekinmedi fakat pandemi sürecinin neredeyse tek mücadele yürüten kesimi olan
sağlık emekçilerine ise çok sıradan basit bir talebi vermekte
direniyor. Şimdi, iktidar bu anlamda bir tercih yapmalıdır; ya
sermayeden yana ya halktan yana ya sağlık emekçilerinden yana ya
şirketlerden yana tutum alacak. Biz burada sağlık emekçilerinin
bu talebini sahipleniyoruz ve bu konuda yürütülen mücadelenin yanında
olduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Mustafa
Esgine ait.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA ESGİN (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde AK
PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi
meclisimizi, aziz milletimizi ve kahraman sağlık ordumuzu
saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
İktidara geldiğimiz
ilk günden itibaren uygulamaya koyduğumuz Sağlıkta Dönüşüm
Programıyla önemli adımlar attık. Yapılan devrim
niteliğindeki uygulamaların en önemli başlıklarından
biri, sağlığın hizmet sunumu ile finansmanını
birbirinden ayırarak sosyal güvenlik reformunun gerçekleştirilmesi
olmuştur; bu sayede, tüm toplum kesimleri sosyal güvenlik şemsiyesi
altına alınmıştır.
Değerli arkadaşlar,
dünyanın yüz yılda bir karşılaştığı
küresel bir salgınla devlet-millet el ele mücadele ediyoruz. Türkiye,
Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde salgınla
mücadelede, pek çok gelişmiş Avrupa ülkesinin aksine,
başarılı karneye sahip ülkeler arasındadır. Türkiye,
salgınla mücadelesinde yapmış olduğu
çalışmaların yanı sıra aşı
çalışmalarıyla da dikkat çekmektedir. Üç ay içerisinde
vatandaşlarımıza uygulanabilir yerli aşı sürecinde her
çabayı göstermekteyiz. Yurt dışından da 50 milyon
aşı bağlantısını gerçekleştirmiş
bulunuyoruz. Önümüzdeki birkaç gün içinde ülkemizde olacak
aşıların öncelikle sağlık
çalışanlarımız ve risk gruplarına uygulanması
başlayacaktır. Aşı uygulaması Sağlık
Bakanlığımız tarafından ücretsiz olarak
yapılacaktır.
Her zaman söylediğimiz
gibi, kahraman sağlık çalışanlarımız hiç kimse
için ve hiçbir şey adına siyasi bir polemik malzemesi yapılamaz.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
talimatıyla, salgın döneminde rahatsızlanan sağlık
çalışanlarımızın kadrolarına göre, vazife
malullüğü veya meslek hastalığı statülerinin
sağlanmasına yönelik genelge Sağlık
Bakanlığı tarafından yayınlanmıştır.
Buna göre, Covid-19 tanısı alıp rahatsızlanan veya
hayatını kaybeden sağlık çalışanlarının
meslek hastalığı ile vazife malullüğü hükümleri
kapsamına alınması ve ilgili mevzuatla sağlanan haklardan
yararlandırılması açıkça söz konusudur. Bütün vazife
malullüklerinde, istisnasız, görevin neden ve etkisi çerçevesinde karar verildiği
göz önünde bulundurulmalıdır.
5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 14üncü
maddesinde ve 47nci maddesinde meslek hastalığı ve vazife
malullüğü hakkında açık tanımlamalar
yapılmaktadır ve Covid-19 tanısı alan sağlık
çalışanları da bu kapsamın içindedir.
Bu vesileyle, aziz
milletimizin ihtiyaç duyduğu her yerde hizmete hazır olan
sağlık ordumuzun şefkat kahramanları fedakâr hekimlerimizi,
hemşirelerimizi, sağlık memurlarımızı,
teknisyenlerimizi ve bütün sağlık
çalışanlarımızı gönülden kutluyor, milletimiz
adına şükranlarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.47
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.04
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 39uncu Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince
denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/3261) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 247) (x)
BAŞKAN - Komisyon?
Yerinde.
Komisyon Raporu 247 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi
kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif,
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten
sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler
ayrı ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde
gruplar adına ilk söz, İYİ PARTİ Grubu adına
Sayın Lütfü Türkkanın.
MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) Başkanım, usulle ilgili söz istiyorum.
BAŞKAN - Efendim?
MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) Usulle ilgili söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Neyle ilgili?
MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) Sonuçta bu kanunun görüşülmesiyle ilgili -dün de
görüşmüştük- sizin İç Tüzükün 61inci maddesinin birinci
fıkrasını yorumlamanızla ilgili söz istiyorum.
BAŞKAN Size yerinizden
bir dakika söz vereyim.
MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) Başkanım, bu, usulle ilgili bir mesele. Yani usulle
ilgili meselede
BAŞKAN Hayır,
usulle ilgili meselede size kürsüden söz vereceğim ya da usul
tartışması açtım demiyorum ki.
MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) Elbette sizin takdir
Ama sonuçta ben usul
tartışmasını açmak için meseleyi izah etmek istiyorum.
BAŞKAN Bakın
Sayın Yeneroğlu, sizin talebinizin ne olduğunu ben biliyorum ama
siz bunu farklı şekilde yorumluyorsunuz.
MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) Hayır, müsaade buyurursanız ben yorumlayayım.
Benim nasıl yorumlayacağımı bilmiyorsunuz ki.
BAŞKAN Ben sizi
dinledim Sayın Yeneroğlu, teşekkür ediyorum.
İşlemi
başlattım.
Sayın Türkkan, buyurun
lütfen.
MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) Başkanım, olacak iş mi yani? Ben usulle ilgili
söz istiyorum. O zaman burada bulunmamızın ne anlamı var ki?
BAŞKAN
İstiyorsanız yerinizden vereceğim bir dakika söz.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Sayın Başkan, 63e göre usuli itirazlar
konusunda tartışma açmakla yükümlüsünüz.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Genel Kurul dinlemek zorunda Sayın Başkanım.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Eğer bir usuli itiraz varsa bu konuda karar
BAŞKAN Usuli itiraz
değil efendim, bir dakika.
MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) Tabii ki usulle ilgili itiraz.
BAŞKAN Yürüyüşe
ilişkin bir usul
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Sayın Başkan, karar verme mercisi
sizsiniz ama usuli itirazı açacaksınız.
BAŞKAN Sayın
Tiryaki, müsaade edin.
Yani işin
yürüyüşüne ilişkin bir usuli itiraz söz konusu değil,
şahıslar adına söz talebiyle ilgili olarak İç Tüzükün
61inci maddesine ilişkin bir itirazları vardır, yerinde bir
itiraz değildir, ben onu söylüyorum.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Sonuçta reddedersiniz Sayın Başkan,
usule ilişkin itiraz ya.
MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkanım, bakın, bu siyasi bir
mülahaza değil, gerçekten siyasi bir konu değil.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
63e göre usul tartışması açın Sayın Başkan.
MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) Sadece İç Tüzükün bir maddesinin yorumlanmasıyla
ilgili bir mesele, siyasi bir mülahaza yok burada.
BAŞKAN İç
Tüzükün bir maddesinin yorumlanması meselesi değil yani sizin
itirazınızı
MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) Hayır, efendim, müsaade buyurun da ben kendi
itirazımın ne olduğunu kendim dile getireyim.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Meramını anlatsın.
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) Teşekkür ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Başkanım, işlem tesis ettiniz. Bu da bir işlem.
BAŞKAN Müsaade edin
Sayın Bak.
MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) Osman ağabey, demokrasi sana da bir gün lazım olur.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Tamam, her zaman lazım bize, merak etme.
MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) Eyvallah.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Bu da bir işlem, ben sadece işlem tesis ettiğini söyledim.
MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) Osman ağabey, müsaade eder misin?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Tamam, buyur canım.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
22.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlunun, İç Tüzükün 61inci
maddesinin (1)inci fıkrasında Söz, kayıt veya istem
sırasına göre verilir. hükmüne istinaden 247 sıra
sayılı Kanun Teklifinin temel kanun olarak görüşülmesine dair
önerinin kabul edilmesi üzerine salı akşamki birleşimde söz
hakkı talep etmek için kürsüye doğru hareketlendiğine,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın kendisinden on, on
beş saniye önce dilekçesini verdiğine, İç Tüzükün 61inci maddesinin
bu şekilde yorumlanmasının söz konusu olmadığına,
esas olanın istem meselesi olduğuna, bu çerçevede usul
tartışması açılmasını talep ettiğine,
önerinin kabul edilmesinin akabinde dilekçe sunmak üzere Divana yönelen tüm
milletvekillerine aynı sırada söz talep ettikleri kabul edilip söz
hakkı verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, İç Tüzükün 61inci maddesinin birinci fıkrası
Söz, kayıt veya istem sırasına göre verilir. demektedir. Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin temel
kanun olarak görüşülmesine dair önerinin kabul edilmesi üzerine salı
akşamki birleşimde arka sıralardan Divana doğru dilekçemi
vermek üzere hareket ettim ve yürüdüm. Kamera kayıtlarını maalesef
bana vermiyorlar -bu da ayrı bir garabet, gerçekten sonuç itibarıyla
bir milletvekili olarak ben utanıyorum bu durumdan- kamera
kayıtlarında da bu durum net olarak ortaya çıkacaktır.
Şimdi, ben yerimden
kalktım ve Divana doğru yürüdüm. Divana doğru yürüdüğümde
de Ramazan ağabey -Ramazan Bey, Kırıkkale Milletvekilimiz-
buradan koştu -yine kayıtlarda bu bulunacaktır- ve benden belki
on-on beş saniye önce oraya yönelmiş oldu ve yönelmiş olduğu
için de benden önce dilekçesini verdi. Tabii ki birçok milletvekilini
toplamış, o da ayrı bir tartışma konusu, o onu verdi
ve oradaki arkadaşımız da dedi ki: Mustafa Bey, bir dakika geç
kaldınız. Ya Allahtan korkmak lazım, hadi de ki on saniye, on
beş saniye, bir dakika nereden çıkıyor? dedim. Efendim, biz
böyle hesap ediyoruz, böyle not aldık. dedi. Ben de diyorum ki Meclisin
Bakın, bu maddenin bu
şekilde yorumlanması söz konusu olmaz. Eğer bir milletvekili
Başkanın karar vermesinden sonra söz talebiyle ilgili iradeyi ortaya
koyuyor ve derhâl ayağa kalkıyor ve buraya doğru yürüyorsa ve
böyle bir irade beyanında bulunmuşsa -ki Başkan da bunu kabul
ediyor- o zaman bunun kabul edilmesi gerekir çünkü burada esas olan istem
meselesidir, ben de istem sırasını bozan bir durumda
olmadım.
Hani ne istiyorlar? Yani
birbirimizle yarış mı yapalım? Meclisin itibarına
yakışır mı bu durum? Dolayısıyla bu mesele siyasi
bir tartışma değil, bu yapılan uygulama gerçekten milletvekilliği
için onur kırıcıdır, Meclisin itibarını
zedelemektedir ve koşu yarışına girmemizi eğer kimse
istemiyorsa
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA YENEROĞLU
(Devamla) Bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MUSTAFA YENEROĞLU
(Devamla)
İç Tüzükün bu maddesinin doğru yorumlanması ve bu
doğrultuda da, önerinin kabul edilmesinin akabinde, dilekçe sunmak üzere
yerinden kalkan ve Divana yönelen milletvekillerinin aynı anda talepte
bulunduğu kabul edilmelidir, birkaç saniyelik fark sonuç
doğurmamalıdır. Ben dışarıdan gelmedim,
buradaydım ve burada, yerimden kalkarak geldim. Dolayısıyla
Mecliste de bir yarış içerisine giremeyeceğimize göre bunun
kabul edilmesi gerekiyor, Meclisin saygınlığının gereğinin
bu olduğunu düşünüyorum.
Bu çerçevede usul
tartışması açılmasını talep ediyorum Sayın
Başkanım. Bu hususla ilgili de önerinin kabul edilmesinin hemen
akabinde dilekçe sunmak üzere yerinden kalkan ve Divana yönelen tüm
milletvekillerinin aynı sırada söz talep ettiği kabul edilmeli
ve hepsine söz hakkı verilmelidir. Bu mesele, siyasi bir
tartışma değildir. Bu durumun
tartışılmasını ve karar verilmesini yüce Meclise ve
milletvekillerimize arz ediyorum.
Sağ olun, teşekkür
ediyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin,
İç Tüzükün 61inci maddesinin (1)inci fıkrasında Söz,
kayıt veya istem sırasına göre verilir. hükmü
doğrultusunda kanun tekliflerinin tümü ve maddeleri üzerinde
şahıslar adına yapılacak konuşmalar ile 86ncı
maddeye göre oyunun rengini belli etmek üzere yapılacak konuşmalar
için söz taleplerinin sıra sayısının
dağıtıldığı an Kanunlar ve Kararlar
Başkanlığı görevlileri tarafından Divan adına
teslim alındığına, söz taleplerinin teklifin temel kanun olarak
görüşülmesine dair Danışma Kurulu veya grup önerisinin kabul
edildiği andan itibaren alınabildiğine, aynı anda gelen söz
talepleri için Başkanlık Divanındaki Kâtip üyelerin huzurunda ad
çekme suretiyle işlem yapıldığına, milletvekillerinin
söz haklarının korunması noktasında bağımsız
ya da grubu bulunmayan siyasi parti temsilcisi milletvekillerinin söz
alabilmelerine ilişkin bir husus varsa bunun için yapılması
gerekenin İç Tüzükte yapılacak bir düzenleme olduğuna, usul
tartışmasının İç Tüzükün 63üncü maddesine göre
yapıldığına, 63üncü maddenin (1)inci fıkrası
kapsamına konu edilebilecek bir tutumun bulunması gerektiğine,
mezkûr talepte ise Başkanlığın bu fıkra kapsamına
giren bir tutumu bulunmadığından bir usul
tartışması açılması imkânı
olmadığına ilişkin konuşması
BAŞKAN Bu hususa
ilişkin bir açıklama yapmak istiyorum.
Sayın milletvekilleri,
İç Tüzükün 61inci maddesinin birinci fıkrasında Söz,
kayıt veya istem sırasına göre verilir. denilmektedir. Bu hüküm
doğrultusunda, kanun tekliflerinin tümü ve maddeleri üzerinde
şahıslar adına yapılacak konuşmalar ile 86ncı
maddeye göre oyunun rengini belli etmek üzere yapılacak konuşmalar
için söz talepleri, sıra sayısının dağıtıldığı
an Kanunlar ve Kararlar Başkanlığında görevli
arkadaşlarca Başkanlık Divanı adına teslim
alınmaktadır.
MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) Nerede yazıyor? İç Tüzükte bu da yazmıyor
Başkanım.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Temel yasa bu, temel yasa.
BAŞKAN
Danışma Kurulu veya grup önerisinin kabul edilmesi üzerine temel kanun
olarak görüşülmesine karar verilen kanun tekliflerinde ise artık
madde üzerinde görüşme yapılamayacağından madde üzerinde
verilen söz talepleri düşmekte ancak bölümler üzerinde söz talepleri
alınabilmektedir. Bu durumda söz talepleri ise teklifin temel kanun olarak
görüşülmesine dair Danışma Kurulu veya grup önerisinin kabul
edildiği andan itibaren alınabilmekte ve İç Tüzük hükmüyle
yerleşik uygulama çerçevesinde, söz talebinin verilme sırasına
göre işleme alınmaktadır. Aynı anda gelen söz talepleri ise
Başkanlık Divanındaki Kâtip Üyelerimizin huzurunda ad çekme
suretiyle yapılmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
şunu ifade etmek istiyorum: Bu yerleşik teamül ve İç Tüzükün
61inci maddesi hükmüne göre, burada çalışan Kanunlar Kararlar
Başkanlığına bağlı bürokrat
arkadaşlarımız bu doğrultuda işlem tesis
etmektedirler. Şimdi, arkadaşlar bir dakika demişler ve hata
mı yapmışlar? Şunu mu söylemeleri lazım, Efendim, 7
saniye 6 salise geç kaldınız. mı demeleri lazım? Neticede
bunu söylemişler. Burada, arkadaşlarımızın, hani
burada daha sonra gelindiğini ifade etmek adına ortaya
koydukları bir açıklamanın 1 dakikadır, 30 saniyedir, 20
saniyedir, 15 saniyedir diye tartışmasının
yapılmasını ben doğru bulmuyorum veyahut da bu
tartışmanın bürokrat arkadaşlar üzerinden
yapılmasını ise hiç doğru bulmuyorum.
MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) Yapmadım.
BAŞKAN Müsaade edin.
Eğer, milletvekillerinin
söz haklarının korunması noktasında bağımsız
ya da grubu bulunmayan siyasi parti temsilcisi milletvekili
arkadaşlarımızın burada söz alabilmelerine ilişkin bir
husus varsa bunu da yapması gereken yine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
ve milletvekilinin kendi iradesi olmalıdır. Bu iradenin tesis yolu da
İç Tüzükte yapılacak bir düzenlemeyle geçer. Onun için, sizin dün
Meclis Başkanlığına da iletmiş olduğunuz
yazınızda olduğu gibi buradaki bürokrat
arkadaşlarımızı itham edecek bir husus kesinlikle söz
konusu değildir. Burada yapılması gereken şey İç
Tüzükte yapılan düzenlemeyle beraber, bu konuda da eğer Genel Kurul
bir ihtiyaç görüyorsa ve milletvekillerinin söz haklarının her
şekilde korunması noktasında bir irade ortaya koyuyorsa ona
uygun yapılması gereken İç Tüzük değişikliğidir.
Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) Hayır, siz İç Tüzükü yanlış
yorumluyorsunuz Sayın Başkan. İç Tüzükte böyle bir amir hüküm
yok
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Yani, o sizin kendi
düşünceniz ama ben İç Tüzükü yanlış
yorumladığımı düşünmüyorum. Yerleşik teamül de
budur, bugüne kadar yapılmış olan uygulama da budur.
Evet, teşekkür ediyorum.
MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) Efendim, görüş
Usul tartışmasını
açın, milletvekili arkadaşlarımız, gruplar görüşlerini
beyan etsinler.
HALİL ÖZTÜRK
(Kırıkkale) Efendim, devam edelim.
BAŞKAN Efendim,
şöyle: Usul tartışması -onu da konuşuruz- İç
Tüzükün Usul hakkında konuşma başlıklı 63üncü
maddesine göre yapılmaktadır. Onun birinci fıkrasına baktığınızda
bu doğrultuda yapılan usul tartışması taleplerinde
ilgili maddenin yani 63üncü maddenin birinci fıkrası kapsamına
konu edilebilecek bir tutumun bulunması gerekmektedir.
MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) Aynen öyle.
BAŞKAN Mezkûr talepte
ise Başkanlığımızın bu fıkra kapsamına
giren bir tutumu bulunmadığından bir usul
tartışması açılması imkânı da yoktur.
MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) Hayır, olur mu? Ne demek? Siz usule aykırı bir
davranışta bulunuyorsunuz Sayın Başkanım. Bu klasik
bir usul meselesi.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/3261) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 247) (Devam)
BAŞKAN Sayın
Türkkan, buyurunuz. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) Demokrasi anlayışınız adına tebrik
ediyorum, takdir ediyorum.
HALİL ÖZTÜRK
(Kırıkkale) Konuşma ya!
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; günlerdir kamuoyunu da meşgul eden, milletvekillerini de
meşgul eden Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin genelini değerlendirmek üzere İYİ
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
İYİ PARTİ
Grubu olarak her torba kanun teklifinde dile getirdiğimiz üzere, bu kanun
teklifi, daha kapsamlı, detaylı ve müzakereye açık bir süreç
içerisinde, siyasi parti gruplarının istişaresi ve riyaseti
altında yürütülmeliydi. Bu konuda yaptığımız
toplantılarda belirttiğimiz kanaatlerimize herhangi bir cevap şu
ana kadar alamadık. Eğer çalışıyorlarsa, kanun
maddelerine geçtiğinde bu çalışmalar geliyorsa onu bilemiyorum
ama şu ana kadar bu istişare sonucu taleplerimizi içeren hiçbir
konuda herhangi bir cevap alamadık. Çok daha geniş sivil toplum
kesimlerinin katılımıyla tartışılmalı ve
analiz edilmeliydi bu.
İktidar partisi torba
kanun tekniğinde ısrarcı olduğu sürece biz de tekrar ve
tekrar hatırlatmaya devam edeceğiz: Yasama faaliyetlerinin en önemli
unsuru müzakeredir. Toplumun tümünün temsili ve devletimizin etkin ve etkili
işleyişi düşünüldüğünde istişare ve müzakere etmenin
önemi, Parlamento geleneklerinin sürekliliği açısından da
dikkatle değerlendirilmesi gereken bir husustur. Kanun tekliflerinin
komisyon görüşmelerinde ilgili alanlarda uzmanlaşmış
kişilerden ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinden yeterince bilgi
alınmaması, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
en önemli iddialarından biri olan kuvvetler
ayrılığının tam tesisi söyleminin çöktüğünün en
açık göstergesidir. Yasama geleneğinin göz ardı edilmesiyle
benimsenen bu teknik sistemdeki yapısal tıkanmanın çok açık
bir tezahürüdür.
Asker ve polisimiz terörle
mücadelede kahramanlık destanları yazarken devleti idare edenlerin de
terörün finanse edilmesine müsaade etmemesi gerekmektedir. Görüşülmekte
olan kanun teklifinde terörün finansmanının önüne geçilmesi
amacıyla ihdas edilen kısımları destekliyoruz ancak
Anayasanın özüne ve hukuk devletine
bağlılığımızın gereği olarak bazı
önemli noktalara da şerh düşüyoruz. Bu teklif
yasalaştığında İçişleri Bakanı ve
Valilikler, sivil toplum kuruluşlarının yönetiminde bulunan ve
hakkında terör örgütü mensubu olduğu iddiasıyla soruşturma
açılan isimleri görevden alabilecek, derneğin faaliyetini geçici
olarak durdurabilecek ve gerekli görürse yönetimlerine kayyum atayacaktır.
Anayasamızın 2nci maddesi der ki: Türkiye Cumhuriyeti demokratik,
laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Şüpheye binaen işlem
yapılması Anayasanın hukuk devleti ilkesine alenen
aykırıdır. Yargının
bağımsızlığını ortadan kaldıran bu
maddenin teklif edilmesi tek adam yönetiminin en açık göstergesidir.
Günümüz Türkiyesinde, ihbar
üzerine, herkes hakkında terör örgütü üyesi olma suçundan soruşturma
açılabilmektedir. Bu sebeple, sivil toplum kuruluşlarına kayyum
atama kriterinin soruşturmaya bağlanması, yargı yetkisinin
bağımsız mahkemelerden alınarak yürütmeye devredilmesi
anlamına gelir. Bu düzenleme, kuvvetler ayrılığı
ilkesine indirilmiş çok ağır bir darbedir.
Söz konusu kanun teklifiyle
birlikte, tüm sivil toplum kuruluşlarının yönetimlerinin
görevden alınması ve kayyum atanması yetkisi siyasi iktidara
tevdi edilmek istenmektedir. İlgili maddenin iktidarın elinde son
derece tehlikeli bir baskı aracına dönüşeceği de
açıktır. Örneğin, futbol kulüpleri bir dernek, TEMA bir dernek,
AKUT bir dernek. Yarın öbür gün boyun eğmeyen, biat etmeyen bu
derneklere, spor kulüplerine kayyum atanması hiçten bile değildir.
Yani, bütün -futbol kulüpleri başkanları, yöneticileri dâhil olmak üzere-
sivil toplum kuruluşları başkanlarının ve
yöneticilerinin iktidarın önünde temenna ederek eğilmesi
istenmektedir, bu kanun başka da bir hüküm içermemektedir. Gelin,
sıraya dizilin, temenna edin. Başka hiçbir anlamı yok bunun.
Teklifte yer alan birçok
madde suçun şahsiliği ilkesine ayrılık teşkil
etmektedir. Ceza sorumluluğunun şahsiliği, suç ve cezada
belirlilik anayasal bir güvencedir aslında. Kanunun ilgili maddelerinin,
Anayasanın 38inci maddesinde güvence altına alınan Ceza
sorumluluğu şahsidir. ilkesine de aykırı olduğu
açıktır.
Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi, uzun yıllardır terörle
mücadele eden ülkemiz için büyük önem arz etmektedir. Ülkemiz PKK,
IŞİD ve FETÖ terör örgütlerinin alçak saldırıları
sonucunda birçok vatan evladını şehit vermiştir;
sayısız kahramanımız da gazi olmuştur. Gazi
Meclisimizin kürsüsünden minnetimizi ve şükranlarımızı bir
kez daha gururla dile getiriyor, şehit ve gazilerimizi saygıyla
anıyoruz.
Bu kanun teklifi ülkemiz için
ihtiyaç duyulan bazı düzenlemeleri de bünyesinde bulundurmaktadır.
Terör örgütleri yıkıcı ve bölücü faaliyetlerine ulaşmak
için iktisadi yöntemleri araç olarak kullanmaktadır. Terörle mücadeleden
başarılı sonuçların elde edilmesinde önemli bir unsur olan
terörün finansmanının önlenmesi hususu tüm devletler için önem arz
etmektedir. Terörle mücadelenin merkezinde hukuka uygunluk olmalıdır
ancak bu mücadele de, devleti idare edenlerin kalbinde ve zihninde
taşıdığı sağlam iradeyle şekillenip ve sonuçlanması
gerekmektedir. Maalesef bu hususta Adalet ve Kalkınma Partisinin
yakın tarihi ve sicili son derece lekelidir. Kamunun bütün
kaynaklarının bir terör örgütünün hizmetine verilmesinin,
bakanlıkların bile bu terör örgütleri arasında pay edilmesinin,
Ne istediniz de vermedik? anlayışıyla bütün bir devlet
bürokrasisinin bir terör örgütüne teslim edilmesinin ve bu terör örgütüyle
iş birliği yapılarak Türk Silahlı Kuvvetlerindeki
milliyetçi, Atatürkçü subayların tasfiye edilmesinin sonucu olan 15 Temmuz
gecesini hep beraber yaşadık. Onun için, Adalet ve Kalkınma
Partisinin bütün milletvekillerinin, terörün finanse edilmesi hususunu ihtiva
eden bu kanun teklifini dikkatle okumasının da faydasının
büyük olduğunu düşünüyorum. Nitekim iktidarınızın
terörün finansmanı noktasında çıkaracağı büyük dersler
vardır. Siyasi iktidarınız vesilesiyle Türk milleti de bu
acıyı maalesef yaşayarak görmüştür. Terörün
finansmanı deyince AK PARTİ ve FETÖ ittifakı sebep, 15 Temmuz
da sonuç olmuştur. cümlesini ilave etmek lazım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
15 Temmuzda başbakan olacaklar mı?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla)
Terörün yalnızca finanse edilmesi değil aynı zamanda teröre ve
teröriste hoşgörü gösterilmesi de yakın zamanda Türk milletine
yaşatılan acı bir tecrübedir. Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarları döneminde PKK yöneticileriyle Osloda kapalı kapılar
ardında yürüttüğünüz kirli pazarlıklar hâlâ
hatıralarımızda taptazedir. 35 PKKlı teröristin davulla,
zurnayla Habur Sınır Kapısından girişini ve
teröristlerin çadır mahkemelerinde yargılanıp serbest
bırakılmalarını Türk milleti unutmadı. Sayın
Erdoğan Meclis kürsüsünde Habur görüntüleri karşısında
umutlanmamak mümkün mü? diyordu, bunu da unutmamız mümkün değil.
Türkiye Cumhuriyeti devletine
terörist diyen Şivan Perwerle megri megri diye el ele tutuşup
başından konfeti attıklarınız da Türk milletinin
hatıralarında, Barzaninin kafasından da temizlediğiniz
konfetiler hatırlarımızda. PYD lideri Salih Müslimin önüne
serdiğiniz kırmızı halıları, adi bir teröriste
uyguladığınız devlet protokolünü de hiç unutmadık.
2015 yılında, PKKya açılım rezaletinde meydanlarda
teröristbaşı Öcalanın mektubunu nasıl okuduğunuzu da
unutmadık ki aynı rezaleti bu memlekette, 2019 mahallî seçimlerini
kazanabilmek için de yaşattınız. Sayın Erdoğan, PKK
açılımıyla ilgili, valilere Üzerine gitmeyin, silah
yığdılar. demişti. İşte, o
yığılan silahlar, hendek operasyonlarında 793 asker ve
polisimizin şehit olmasına sebep olmuştur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kayıtlara geçsin: Bunun vebali, PKK
açılım sürecini yürüten siyasi iktidarın boynunda ilanihaye
asılı kalacaktır. Sayın Erdoğan, Türkiyenin yerli ve
millî bir muhalefete ihtiyaç duyduğunu ifade ediyor. Sayın Genel
Başkanımız Meral Akşener geçtiğimiz günlerde çok
önemli bir tespitte bulundu: Anlaşılıyor ki Sayın
Erdoğan, Adalet ve Kalkınma Partisinin bir sonraki seçimde iktidar
olamayacağını idrak etti ve partisini muhalefete
hazırlıyor.
Kimin yerli ve millî
olduğuna, ne siyasi iktidarınız ne de kara
propagandalarınızı yürüten havuz medyanız karar veremez.
Kimin yerli ve millî olduğuna mazisi kendisine kefil olmayan siyasi
iktidarlar değil, tarih ve millet karar verir. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Yerli ve millî iktidar, Türkiye
Cumhuriyeti devletine ve onun Cumhurbaşkanına aleni hakaret eden
Amerika Başkanına sessiz kalmaz. Yerli ve millî iktidar, Suriyedeki
askerlerimizi şehit eden Rusyanın kapısında bekletilme
utancını Türk milletine yaşatmaz. Yerli ve millî iktidar, kapalı
kapılar ardında teröristbaşı Öcalanın kardeşiyle
kirli pazarlıklar da yapmaz. İlk seçimde iktidar oluncaya kadar
Türkiye'nin yerli ve millî bir muhalefeti vardır, onun adı da
İYİ PARTİdir. Sonrasında milletin iradesiyle yerli ve
millî muhalefet görevini devralmanızda bizim açımızdan herhangi
bir beis de yoktur. Ancak yerli ve millî olmak da yetmez, aynı zamanda
ahlaklı olmak ve kul hakkı yememek de lazımdır; bunlar da
önemli.
Yerli ve millî olduğunu
iddia eden siyasi iktidarlar toplumu refah içinde yaşatmakla mükelleftir.
Son iki yılda bütçe açığının 32 milyar liradan 240
milyar liraya çıktığı, kişi başına
düşen millî gelirin 12.500 dolardan 7.500 dolara düştüğü, Türk
lirasının yüzde 65 değer kaybettiği bir memlekette yerli
ve millî söylemlerinin altı boş ve mesnetsizdir. 2017
yılında faiz giderlerine 57 milyar lira harcıyorduk, önümüzdeki
yıl 179 milyar lira harcayacağız. Türk milletinin alın
teri, faiz lobilerine peşkeş çekiliyor. Yerli ve millî olmak burada
lazım. Ahdim olsun ki faizi düşüreceğim. diye vatandaştan
oy isterken yüzde 13,5 olan faiz, dün yüzde 17ye geldi, üstelik faiz
konusundaki çalışmalarıyla Nobel İktisat Ödülü peşinde
koşan Sayın Erdoğanın tezinin çürümesi milletimize tam 120
milyar dolara mal oldu. AK PARTİ iktidarı artık kriz yönetiminde
kırmızı alarm vermektedir.
Bakın, en son bir
kararname yayınlandı, dövize karşı Türk lirasını
güçlendirmek amacıyla faiz gelirlerinden alınan yüzde 10luk vergi
sıfırlandı. Peki, kim faizden gelir elde ediyor? Asgari ücret
alan işçi mi, emekli mi, ev hanımı mı, engelli mi?
Sayın Erdoğanın ifadesiyle bundan bir tek kişi sebeplenir,
faydalanır, o da faiz lobisi. Faiz lobisi için özel kanun
çıkarıyorsunuz, kavga ettiğinizi söylerken onlar için özel kanun
çıkarıyorsunuz. Belli ki yine aynı şey olmuş,
lafı evirip çevirip istediğiniz yere getirmişsiniz ve faiz
lobilerinin işine gelecek bir çözüm üretmişsiniz. Peki, faiz lobileri
zenginleşirken, yandaş ihya olurken pandemi sürecinde vatandaşa
ödediğiniz ücret ne kadar? Günde 39 lira yani 4,5 dolar. Bu 39 lira zaten
onların kendi parasıydı. Yani onlara herhangi bir iyilik
yapmadınız; kendi paralarını keserek verdiniz, azaltarak
verdiniz.
Özetle, sarayın
ekonomiden sorumlu bakanları, danışmanları ya da banka
müdürleri Türk lirasına olan güvensizliğin bu yeni sistemden
kaynaklandığını söyleyememişler, faiz lobilerine de
diz çökmüşlerdir. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti, köprülerin,
otoyolların, şehir hastanelerinin müteahhitlerine önümüzdeki yıl
en az 31 milyar Türk lirası vermeyi planlarken vatandaşlarına da
39 milyar lirayı müstahak görüyor. Yani kendi yandaşlarına, o
müteahhitlere 31 milyar lira, 83 milyon vatandaşa da 39 milyar lira.
Sırtına
yüklediğiniz ağır vergi yüküyle inim inim inleyen fukara
vatandaş Türkiyenin kanını emen bu sermaye oligarşisine
daha ne kadar tahammül edecek, belli değil. Nefesini kestiğiniz
esnafa, KOBİye niçin 5 müteahhide gösterdiğiniz hoşgörüyü
göstermiyorsunuz? Vatandaş fukaralaştı, dayanacak gücü
kalmadı. diyoruz, siz gidip yandaş müteahhitlerin vergi borcunu
siliyorsunuz. Bizi yanlış mı anlıyorsunuz, yoksa böyle mi
davranmak işinize geliyor? Asgari ücretten aldığınız
vergiden vazgeçin, millet nefes alsın. diyoruz, siz gidip faiz lobisinin
vergilerini sıfırlıyorsunuz. Asgari ücretlinin insanca
yaşaması için Sayın Genel Başkanımız Meral
Akşenerin çağrısını yineliyorum: Brüt asgari ücretin
3 bin liraya çıkarılması ve brüt kazancın
tamamının çalışana ödenmesi gerekmektedir.
İşverenimiz çalıştırdığı asgari ücretli
vatandaşımızın gelir vergisini ve SGK primini devlete
değil, çalışanına versin; devletimiz de
çalışanımızın gelir vergisini ve SGK primini
üstlensin. İnsanlar biraz nefes alsın yahu! Türkiyenin
kaynakları yandaş müteahhitlere değil, işçisi ile Türk
halkına teslim edilsin. İYİ PARTİ olarak beklentimiz ve
hedefimiz bu. Bu rantçı, yandaş ve hatta talancı zihniyetin
temsilcileri şunu bilmeliler ki: Vatandaşın emekle, alın
teriyle biriktirdiği vergileri yandaş aile şirketlerine pay eden
bu haramzade ekonomik düzen İYİ PARTİ iktidarıyla mutlaka
ve mutlaka son bulacaktır. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarını, devletin varlığı ve istikbali için
vazgeçilmez görmesi sanrısından bir an önce vazgeçmeye davet
ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarı Adalet ve Kalkınma
Partisinin itibarından ve bütün siyasi partilerin itibarından fersah
fersah öndedir. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir şahıs devleti
olamayacak kadar kadim ve büyük bir devlettir. Türk devlet geleneğini
idrak edemeyenler, Türkiye Cumhuriyeti devletini geçici hükûmetlerden ibaret
zannedenler
Nitekim Sayın Erdoğan bu yanılgıyı
şöyle ifade etmişti: Tayyip Erdoğan gitsin demek devlet
yıkılsın demektir. İYİ PARTİ olarak vazifemiz
sizi bu yanılgıdan ivedilikle kurtarmaktır. Biz diyoruz ki: Siz
fânisiniz, siz bir gün mutlaka gideceksiniz, adınız bile
anılmayacak, unutulacaksınız ama Türkiye Cumhuriyeti devleti
ilelebet payidar olacaktır. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar) On sekiz yıllık
iktidarınızla beş bin yıllık Türk devlet
geleneğini mukayese etmeye kalkışmayın.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum, teşekkür ederim. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Beyanları kabul etmiyoruz, reddediyoruz.
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Sayın Halil Öztürk.
Buyurun. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HALİL
ÖZTÜRK (Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Görüşülmekte olan 247 sıra sayılı Kanun
Teklifi hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek
üzere huzurunuza gelmiş bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları
başında bizleri izleyenleri sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiye özellikle bu yılın ikinci çeyreğinden
itibaren Covid-19la ciddi bir mücadele içindedir. Aynı zamanda terörle
mücadelede; Suriye, Irak, Doğu Akdeniz ve mavi vatanda meydana gelen
gelişmelerde ve de Avrupa Birliğiyle ilişkilerde büyük enerji
harcamıştır. Bunun dışında Türkiye'nin Eurasia
ile Orta Doğu hattında aktif bir enerji koridorunda yer alması,
son dönemde yoğun bir göç dalgasıyla yüz yüze kalması gibi
sebepler de bizi terörün hedefi hâline getirmiştir. Türkiye, jeostratejik
konumu sebebiyle de son yıllarda sayısız terör
saldırısına maruz kalmıştır. Merkezi
Avustralyada bulunan Vision of Humanity adlı kuruluş
geçtiğimiz ay Küresel Terörizm Endeksi 2019u
yayınlamıştır. Rapora göre 2019da Avrupadaki 36 devlet
arasında Türkiye, terörden etkilenen ülkeler arasında ne yazık
ki en üst sırada yer almıştır. Endekse
bakıldığında, Avrupada terör nedeniyle 2019da 58 ölüm
kaydedilirken bu ölümlerin 40ı Türkiyede meydana gelmiştir.
Ülkemiz her şeye
rağmen, hain FETÖ darbe teşebbüsü sonrasında olağanüstü hâl
şartlarında dahi DAİŞ, FETÖ/PDY, PKK/YPG-PYD ve DHKP-C gibi
terör örgütleriyle mücadelesini gerek sınırlarımız içinde
gerekse dışında kararlılıkla devam ettirmiş ve de
devam ettirmektedir. Bugün uluslararası bir aktör olarak yerini
sağlamlaştıran Türkiye, özellikle tüm Avrupa ve Orta Doğu
için terör konusunda âdeta bir emniyet sibobu durumundadır. Batı
dünyası bu durumun farkında olmakla birlikte, terör unsurlarına
destek olarak uluslararası hukukta devlet destekli terörizm
şeklinde tarif edilen terörizmin somut örneklerini sergilemektedir. Oysa
Türkiye gerek küresel terörizm tehdidine gerekse Batıyı tehdit eden
bölgesel terörizm faaliyetlerine karşı uluslararası toplum
açısından önemli bir şanstır. Kadim devlet geleneği ve
terörizmle mücadele tecrübesi, Türkiyeyi bu alanda benzersiz bir örnek olarak
ortaya çıkarmaktadır. Türkiye, her zaman ve zeminde belirtildiği
üzere, küresel, bölgesel, ulusal ölçekteki her çeşit terörizme
karşı iş birliğine hazırdır ve bu
yaklaşımını da defalarca somut olarak
kanıtlamıştır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun teklifi küresel terör ve
kitle imha silahlarının yayılması ile
finansmanının önlenmesine Türkiye ayağında oldukça ciddi
katkılar sunacaktır. Türkiye ayağında dememin sebebi
küresel çapta finansmanının önlenmesi uluslararası tam iş
birliğini gerektirmekte ve başarı için hukuki uyumluluğun
sağlanması ön plana çıkmaktadır. Yapılan
araştırmalarda, bugün küresel ölçekteki terörizmle beraber kitle imha
silahlarının yayılması, organize suç örgütleri,
uyuşturucu ticareti gibi uluslararası topluma yönelik tehditlerin
ortak özelliklerinin bulunduğu tespit edilmiştir. Bu kapsamda terörün
tek bir ülkeyle sınırlı olmaması, faillerinin ve
mağdurlarının birden fazla devletin vatandaşı
olması, eylemlerinin sınır aşan bir nitelik
taşıması ön plana çıkmaktadır. Diğer taraftan,
yeryüzünün her köşesinin bu ciddi tehdide açık olması nedeniyle
klasik caydırma yöntemleri de yetersiz kalmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
günümüzde kitle imha silahlarının kullanımı
uluslararası hukuk kurallarıyla yasaklanmış ve pek çok
devlet bu alanda yürüttükleri silahlanma programlarını
sonlandırarak stoklarının büyük bir bölümünü tasfiye
etmiştir. Türkiye, uluslararası alanda silahların kontrolü ve
yayılmasının önlenmesi adına gösterilen çaba ve
düzenlemelere yıllardır büyük önem vermektedir. Bu kapsamda Türkiye,
kitle imha silahlarının yayılması ve teröristler
tarafından ele geçirilmesini sadece bölgesel değil küresel
barış ve güvenlik için ciddi bir tehdit olarak görmektedir.
Uluslararası toplum düzenini bozmayı hedefleyen terörizm,
yalnızca eylemlere maruz kalan kişileri ve devletleri değil
hemen hemen her devleti ve insanı hedef gözetmektedir. Başka bir
ifadeyle, terörizmden zarar gören ile görmeyen arasında büyük bir fark
kalmamıştır. Bu bakımdan, Batılı ülkeler senin
teröristin, benim teröristim anlayışından vazgeçmeli, siyasal
çıkarları için taşeron tabir edilen terör odaklarını
desteklemeyi bırakmalıdır. Ortak önlem geliştirme konusunda
samimi olunmazsa terörü önlemenin maliyeti herkes için çok daha fazla
olacaktır. Zira, günümüzde devletler ellerindeki kitle imha
silahlarını uluslararası hukuk çerçevesinde kullanamasa da en
küçük bir destek sonucu terör grupları bu silahları ellerine
geçirebilecek ve çok acı sonuçlar doğabilecektir.
Terörün dini, imanı,
milliyeti, ırkı yoktur; biz bunu bilir ve bunu söyleriz.
Yıllardır terörizmle mücadele eden Türkiye, bu yüzden konuyla ilgili
uluslararası sözleşme ve anlaşmaların tümünün
uygulanmasını istemektedir. Türkiye'nin bu samimi duruş ve
tutumu, bugüne kadar imza atarak taraf olduğu uluslararası
anlaşma ve düzenlemelerde de görülebilmektedir. Bugün Türkiye, Biyolojik
Silahlar Sözleşmesine 1974te, Nükleer Silahların
Yayılmasının Önlenmesi Anlaşmasına 1979da, Kimyasal
Silahlar Sözleşmesine 1997de, Nükleer
Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşmasına
2000de, Ottawa Sözleşmesine 2004te taraf olmuştur. Türkiye, dile
getirdiğimiz anlaşma ve sözleşmelerin hükümlerini hâlen de
eksiksiz yerine getirmektedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiye, aynı zamanda 1996dan bu yana Silahsızlanma
Konferansının da aktif bir üyesi olup konferansın 6ncı ve
son dönem Başkanlığını 2018de ifa etmiştir. Bu
çerçevede dönem Başkanlığı son raporu da Türkiye
tarafından hazırlanmıştır.
Diğer taraftan, Türkiye,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Önlenmesine
İlişkin 1540 sayılı Kararını da bu çerçevede olumlu
karşılamış ve destek olmuştur. Bilindiği üzere,
1540 sayılı Karar, nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlar ile
bunların fırlatma vasıtalarının
yayılmasının önlenmesine ilişkin, üye ülkelere zorunlu
yaptırımlar içermektedir. Yine, bu kapsamda 1989da G7 devletleri
tarafından OECD bünyesinde, kara para aklamanın tüm dünyada önlenmesi
amacıyla Mali Eylem Görev Gücü de kurulmuştu. 1991de üye
olduğumuz bu önemli kuruluş, tüm dünyada mali sistemin, başta
organize suç örgütleri olmak üzere suçlular tarafından
kullanılmasını önlemek amacıyla kurulmuştur. Bu amaçla
da meşhur 40+9 tavsiyelerini yayınlamıştır. Önümüzdeki
kanun teklifi, hem Birleşmiş Milletlerin bu yöndeki
kararlarını hem de Mali Eylem Görev Gücünün bu alanda tespit
ettiği uluslararası tedbirleri kapsamaktadır.
Tam bu noktada, teklif
bakımından özellikle sivil toplum örgütlerinin keyfîlikle
kapatılacağı eleştirilerine yönelik kısa ama önemli
bir hatırlatma yapmak istiyorum. Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü,
kâr amacı gütmeyen sivil toplum kuruluşlarını; dinî,
kültürel yardımlaşma, eğitim, sosyal veya dostluğa dayanan
amaçlarla faydalı iş yapan, fon toplayan ve dağıtan tüzel
kişilik ve organizasyonlar olarak tanımlamaktadır. Mali Eylem
Görev Gücü, aynı zamanda devlet dışı unsurların ve
teröristlerin bu tür organizasyonları kurarak, kullanarak yardım
görünümü altında bağış yaptıklarını da
tespit etmiştir. Yine, terörist grupların, kendi üyelerini gizli
olarak yasal yardım kuruluşlarına yerleştirdiklerini ve
STKlerin bilgisi dışında kanunsuz fon topladığını
da açıklamıştır. Unutulmasın ki 11 Eylül terör
saldırısı için kullanılan El Kaidenin parasının
çoğu, örgüt tarafından yönetilen sivil toplum örgütleri tarafından
sağlanmıştır.
Ayrıca, Türkiyenin,
bölgesinde orta vadede finans merkezi olma gibi göz ardı edemeyeceği
önemli bir hedefi vardır. Ülkemizin böylesi yüksek bir hedefe
ulaşması için uluslararası düzenlemelere gerçek anlamda uyum
sağlaması gereği de daha net ortaya çıkmaktadır. Bu
bakımdan, özellikle devlete, millete doğrultulan silahların,
terörün finansmanını engellemeye yönelik her türlü tedbirin
uygulanmaya koyulmasının altında, sırf muhalefet edebilmek
anlayışıyla başka nedenler aranmamalıdır. Zira,
görüşmekte olduğumuz kanun teklifi, sınır güvenliğimiz
kadar önemli tedbirleri de içermektedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiye, daha güvenli ve istikrarlı bir dünya
yaratılmasına yönelik katkı sunma hedefi doğrultusunda
bugün, stratejik ticaret kontrollerini yerine getirmekte ve buna yönelik tüm
uluslararası çabaları da belirttiğimiz üzere- desteklemektedir.
Bu çerçevede dış ticaretimizde; eşyanın gideceği ülke,
son kullanım amacı ve son kullanıcısı gibi kriterler,
çok dikkat edilmesi gereken önemli hususlardır. Birleşmiş
Milletler yaptırımlarına tabi ülkelerin yanı sıra
ulusal ve uluslararası güvenlik açısından risk teşkil
ettiği değerlendirilen ülkelere yapılacak sevkiyatlarda bu
önceliklere Ticaret Bakanlığımızın azami hassasiyet
göstermesi gerekmektedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, konu savunma ve finans olunca Amerika Birleşik Devletlerinin
ülkemize karşı son yaptırım kararı, bu devletin
Türkiyeye karşı olan ikiyüzlülüğünün resmî bir belgesi
niteliğindedir.
Esasen, Türkiye'nin müttefiki
olduğunu iddia eden Amerika Birleşik Devletlerinin bu ikiyüzlü
tutumu yeni bir durum da değildir. Amerika Birleşik Devletleri
yıllardır, bazen kapalı kapılar ardında, bazen de hiç
gizlemeden, gerek siyasi gerekse askeri açıdan Türkiyeyi ve
bütünlüğünü hedef alan örgütleri resmen desteklemiş ve hâlâ da
desteklemektedir. Amerika; PKK/PYD-YPG gibi terör örgütlerine askerî lojistik,
silah, eğitim gibi destekler sağladığını
demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi makyajlı laflarla
açıklamakta bugüne kadar beis görmemiştir. Nitekim Amerika, NATO üyesi
olarak Türkiyeye yaptırım kararı alarak devlet destekli
terörizme dolaylı olarak da çanak tutmaktadır. Ancak, NATO
üyeliği yükümlülükleriyle uyuşmayan bu tutum, terörizmle mücadele
eden ve de emsalsiz bir başarı sağlayan Türkiyenin mücadelesine
asla ve kata sekte vuramayacaktır; tam tersine, terörizmle mücadele etmeye
çalışan diğer uluslararası toplum üyeleri
bakımından ciddi bir çekingenlik ve çelişki yaratacaktır.
Bu bağlamda,
Amerikanın ilk kez bir NATO üyesine yaptırım kararı
alması garipsenecek olsa da Coninin sicili bakımından
şaşırtıcı değildir. Coni bizi
şaşırtmasa da biz Coniyi şaşırtmaya devam
edeceğiz çünkü artık Türkiyede Ankara merkezli bir
yaklaşım hâkimdir ve Cumhur İttifakının bu tutumu bir
devlet politikasıdır.
Biz bunu unutmuyoruz; asla,
uluslararası kamuoyu da şu somut durumu göz ardı etmesin:
Türkiye, NATO müttefiklerinin teröre sağladığı destekle
binlerce şehit vermiş bir ülkedir. Bu bakımdan, Milliyetçi
Hareket Partisi, bu kâğıt parçasından ibaret yaptırım
kararlarını tümden reddetmekte ve yok saymaktadır.
Bütün dünya bilsin ki Türkiye
kimden, hangi silahı alacağına kendi karar verebilecek yetide,
güçte ve kararlılıktadır. Daha önce Patriot hava savunma
sistemini Türkiyeye satmamak için binbir türlü bahane üretenlerin, şimdi
S-400 hava savunma sistemini bahane etmeleri âdeta riyakârlıktır ve
arkasında başka sinsi emeller aranmasını gerektiren bir
tutumdur çünkü yaptırım kararı alma küstahlığında
bulunanların, yine, NATO üyesi Yunanistanın sahip olduğu S-300
hava savunma sistemine hiç ses çıkarmamaları sinsi emeller tezimizi
de güçlendirmektedir. NATOnun bu konuda sessiz kalması, misyonuyla
örtüşmemekte ve inandığı, savunduğu birlik
değerleriyle bağdaşmamaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti
bağımsız ve egemen bir devlettir; kendi kaderine kendisi yön
verir, istikamet çizer. Hiçbir devletin ve kuruluşun da Türkiyeye
demokrasi ve uluslararası hukuk dışı tavır ve tutum
sergilemeye hakkı da haddi de yoktur. Bu vatanda var olmanın
mücadelesini kanıyla, canıyla ödemiş bir millet, uluslararası
ilişkilere yakışmayacak sözde diplomatik açıklamalara
hiçbir zaman boyun eğmez ve eğmeyecektir.
Bugün, savunma sanayimiz hem
büyümekte olan bir sektör hem de teknoloji geliştirme ve transferinde
lokomotif bir rol üstlenmektedir. İHA, SİHA gibi kendini parmak
ısırtan bir şekilde kanıtlamış teknolojileri
geliştiren Türk savunma sanayi, Amerika'nın
yaptırımlarından asla etkilenmeyecektir.
Türk milleti, dillere destan
olan azmiyle, Cumhur İttifakının kararlı ve çelikten
iradesiyle bugünden daha çok çalışarak, ter dökerek ve üreterek tüm
sözde yaptırımları, önümüze koyulmaya çalışılan
uluslararası engelleri bir bir aşacaktır. Ve daha da önemlisi,
yaptırımlardan geri adım atılmazsa hatta çok ileri
gidilirse Türkiye'nin de gerek askerî açıdan gerekse diplomatik yollardan
misliyle karşı tedbirler uygulamaktan çekinmeyeceği de göz
ardı edilmemelidir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak önemli bir konuyu da Genel
Kurulla paylaşmak isteriz: Gelişen teknoloji sayesinde terör
örgütleri gerek üye kazanma gerek maddi yardım toplama gerekse gelişen
teknoloji sayesinde ciddi manada hackleme faaliyetleri ve diğer siber
suçlar için interneti çok aktif olarak kullanmaktadırlar. Bugün,
yaklaşık 30 binden daha fazla terör örgütü sitesinin var olduğu
bilinmektedir. Bu bakımdan, dijital terör çağını yabana
atmamalı ve bu alanda da ihtiyaç duyulan düzenlemeleri ilgili tüm
kesimlerle üzerinde çalışarak hayata geçirebilmeliyiz çünkü belki de
yakın gelecekte dijital terörün kötü sonuçları kitle imha
silahlarıyla kıyaslanabilecek duruma gelebilecektir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli
Beyefendinin de Nisan 2018de belirtiği üzere, dünya üzerinde kitle imha
silahlarının neden olduğu vahşetin silinmesinin kaçınılmaz
bir zaruret olduğunu bir kez daha tekrarlıyoruz ve yine seçim
beyannamemizde de yer aldığı üzere siyasi, lojistik ve finans
boyutu itibarıyla terörün uluslararası desteklerine karşı
etkili tedbirler alınması; teröre finansman sağlayan
uyuşturucu, akaryakıt, insan kaçakçılığıyla
etkili mücadele edilmesi gerektiğine inanıyor ve savunuyoruz.
Bu bakımdan,
görüşülmekte olan kanun teklifine Milliyetçi Hareket Partisi olarak tam
destek olacağımızı belirtiyor, Genel Kurulu ve
ekranları başında bizleri izleyenleri bir kez daha,
saygıyla ve hürmetle selamlıyoruz, sağ olun. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET
RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin tümü üzerinde Grubumuzun Halkların
Demokratik Partisinin- görüşlerini sizlerle paylaşacağım,
öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerlendirmemi iki
bölüm hâlinde yapacağım: Birinci bölümde, ülkemizin FATF üyelik
sürecini, bu süreç içerisinde FATF kararlarına uyulup
uyulmadığını, ülkemizin herhangi bir yaptırıma
tabi tutulup tutulmadığını, bu düzenlemeyle FATF
tarafından gri listeye girişimizin engellenip
engellenemeyeceğini; ikinci bölümde de bu düzenlemenin FATFın
taleplerini mi yerine getirdiğini, yoksa dernek kurma özgürlüğünün,
yardım toplamanın ve savunma hakkının
sınırlandırılması yoluyla yeni bir OHAL rejimi kurup
kurmadığını özetle anlatmaya
çalışacağım.
Evet, FATF yani Mali Eylem
Görev Gücü, OECD bünyesinde, ancak OECDden bağımsız olarak G7
ülkeleri tarafından 1989 yılında kuruldu. Kuruluş
amacı ilk başta kara paranın aklanmasıyla mücadele, bu amaçla
ülkelerin mevzuatlarının ve bankacılık sisteminin standart
hâle getirilmesiydi. Türkiye de 1991 yılında FATFa üye oldu.
Türkiye, bu konudaki ilk yasal düzenlemeyi tam on beş yıl sonra, 2006
yılında 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının
Önlenmesi Hakkında Kanunla gerçekleştirdi. Bu arada FATF, 2001
yılında gerçekleştirdiği genel kurulda terörizmin
finansmanıyla mücadele edilmesini de FATFın görev alanına ilave
etti. Türkiye bu konudaki düzenlemeyi de tam on iki yıl sonra, 2013
yılında, 6415 sayılı Terörün Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanunla gerçekleştirdi.
FATFa üye ülkeler
tarafından uygulanması için 40 tane temel tavsiye kararı var,
ayrıca 9 özel tavsiye kararı alınmış durumda. FATF üye
ülkelerin bu kararlara uyup uymadığını, gösterdiği gelişmeleri
ve uluslararası sözleşmelere uyumunu periyodik olarak kontrol ediyor,
gelişmeleri raporluyor. Türkiye 2009 yılında, eylül ayında
gerçekleştirilen genel kurulda detaylı incelemeye tabii tutuldu.
İnceleme sürecinde, Şubat 2010da gerçekleştirilen genel kurul
toplantısında Türkiyeye bir eylem planı sunuldu ve Türkiye gri
listeye alındı, kara listede ise İran ve Kuzey Kore vardı.
FATF, 2012de gerçekleştirdiği genel kurulda, şubat 2013e kadar
gerekli adımlar atılmazsa, gerekli yasal düzenlemeler yapılmazsa
Türkiyenin üyeliğinin askıya alınacağını söyledi
ve bunun yanında İran ve Kuzey Koreyle birlikte Türkiyenin kara
listeye alınacağını duyurdu. İşte Şubat
2013te tam süre dolarken 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun yürürlüğe girdi ve Türkiye bu düzenlemeyle
kara listeye girmekten kurtuldu ve ardından gri listeden
çıkarıldı. Şimdi üçüncü kez aynı şeyi
yaşıyoruz. FATF Türkiyeyle ilgili 14 ay süren bir inceleme
yaptı, bu süre içerisinde iki hafta süren bir de saha
çalışması yaptı, Türkiyede pek çok kişiyle görüştü.
Saha çalışması sonucunda 2019 yılında 238
sayfalık bir rapor yayınlandı. Ben yayınlandı
diyorum ama Financial Timesın iddiasına göre, aslında Türkiye
bu raporun yayınlanmasını engellemek için bile lobi faaliyeti
yürütmüş ama buradaki tartışma konusu bu değil; her neyse
FATFın bu raporundan
sonra Türkiyeye, düzenleme yapması için Aralık 2020ye kadar -hatta
bunun 18 Aralık 2020 olduğu söyleniyor- süre verildi, eğer
düzenleme yapılmazsa gri listeye alınacağı bir kez daha
söylendi. Tam 18 Aralık günü Adalet Komisyonunda bu teklif
görüşülmeye başlandı. Bakalım, bu teklif birkaç gün içinde
yasalaşacak, Türkiye gri listeye girecek mi, girmeyecek mi hep beraber
göreceğiz. Ben Türkiyenin gri listeye girmekten kurtulamayacağını
düşünenlerdenim.
Bu arada, bir şeyin
altını özellikle çizmek istiyorum: Bakın, bu teklif sahipleri
Mecliste grubu bulunan siyasi partilerin görüşünü alıyoruz. diye
bizi 17 Aralık günü bir görüşmeye davet ettiler, saat 1de. Ve bu
görüşmeler devam ederken Siyasi partilerin görüşünü alıyoruz.
derken Bu görüşlerinizi yasa teklifine yansıtacağız.
derken aynı saatlerde yasa teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunmuşlar. Gerçekten,
yaptıkları her şey istikşafi adı altında,
işlem yapılmaması amacı taşıyor, bu teklifle bir
kez daha gördüm.
Şimdi, bir
düşünelim: Adalet ve Kalkınma Partisi Suç Gelirlerinin
Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunu çıkarmak için neden
2006 yılına kadar bekledi? Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanunu çıkarmak için neden 2013 yılı
Şubat ayına, son aya kadar bekledi? Ve kitle imha
silahlarının yayılmasının finansmanının
engellenmesi hakkındaki kanunu çıkarmak için 18 Aralığa
kadar neden bekledi? Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi suç gelirlerinin
aklanmasıyla, uluslararası terörizmin finansmanıyla ve kitle
imha silahlarının yayılmasının finansmanının
engellenmesi için mücadele etmekte samimi değil. Bunu yalnızca biz
söylemiyoruz, FATF Türkiyeyle ilgili her yazışmasında bunu
açıkça söylüyor.
Şimdi, FATFın
kuruluşu, Türkiyenin üyeliği, kodifikasyon
çalışmaları ve bugüne kadar
yaşadıklarımızı kısaca özetledikten sonra,
şimdi gelelim, Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerinin Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunduğu, Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesi Hakkında
-görüştüğümüz- Kanun Teklifine. Aslında bu kanun teklifi, biri
geçici, biri yürütme, biri yürürlük olmak üzere 9 maddeden oluşması
gereken bir kanun teklifi. Ama bunun dışında, bu kanun teklifi;
2860 sayılı Yardım Toplama Kanununu değiştiren 4 madde,
5253 sayılı Dernekler Kanununu değiştiren 7 madde, 5549
sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi
Hakkında Kanunu değiştiren 6 madde, Türk Ticaret Kanununu
değiştiren 8 madde, Terörün Finansmanının Önlenmesi
Hakkında Kanunu değiştiren 8 madde, CMKyi değiştiren
1 madde ve Kabahatler Kanununu değiştiren 1 maddeyi içeriyor. Ve
bunlardan özellikle, Yardım Toplama Kanunu, Dernekler Kanunu ve
Avukatlık Kanununu ilgilendiren yasa değişikliklerinin
gerçekten bu yasanın getiriliş amacıyla ilgisi yok ve
tamamı örgütlenme özgürlüğünü ve avukatlık mesleğinin
saygınlığını engelleyen maddeler içeriyor.
Yasa teklifinin ilk 6
maddesinde, yasa teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisine sunma gerekçesine
uygun olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kitle imha
silahlarının yayılmasının finansmanının
önlenmesine ilişkin hükümler var. İlk 6 maddede doğrudan
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına atıf var.
Teklifin bu bölümüyle ilgili genel bir sorun olduğunu düşünmüyoruz.
Yasak işlem ve faaliyetlere ilişkin hükümde, mal
varlığının dondurulması ve yasakların
uygulanmasına ilişkin hükümde, Denetim ve İşbirliği
Komisyonuna ilişkin hükümde, ceza hükümlerinde, yönetmeliğe
ilişkin hükümde de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
kararlarına atıf var, dolayısıyla kanunun bu maddelerinde
sorun yok. Dolayısıyla, uygulanması konusunda önemli bir
tereddüt oluşmayacak, sadece 4üncü maddenin (4)üncü
fıkrasındaki makul sebeplerin kuvvetli şüphe şeklinde
değiştirilmesini önermiştik. Ancak bundan sonraki hükümlerle
ilgili olarak özellikle, Yardım Toplama Kanunu, Dernekler Kanunu ve
avukatın sır saklama yükümlülüğüne ilişkin düzenlemeler
konusunda aynı şeyi söylemek mümkün değil.
Maddelere ilişkin
değerlendirmelere gelince, önce avukatların sır saklama
yükümlülüğüne ilişkin 20nci maddedeki teklifle ilgili birkaç
şey söylemek istiyorum. Eğer bu teklif geri çekilmezse 1136
sayılı Avukatlık Kanununun 35inci maddesinin ikinci
fıkrası kapsamındaki taşınmaz alım
satımı, şirket, vakıf ve dernek kurulması, idaresi ve
devredilmesi gibi işlerle sınırlı olmak üzere,
İçişleri Bakanlığı ve İçişleri
Bakanlığının görevlendirdiği denetim elemanları
avukatlardan istediği her tür bilgiyi, belgeyi ve her tür ortamdaki
kayıtları isteyebilecek, inceleyebilecek. Bu düzenlemenin, avukatların
sır saklama yükümlülüğü ile yüzlerce hatta binlerce yıllık
bir kültür olan sır saklama yükümlülüğünün ortadan
kaldırılması için bir kapı aralayacağını
söylemek mümkün.
Teklif Adalet Komisyonunda
görüşüldüğü sırada teklif sahipleri dediler ki: Michaud/Fransa
kararında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bu konuda bir
başvuru yapılmış ve mahkeme bunu Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesine aykırı bulmamış. Biz de o
an karar elimizde olmadığı için Herhalde böyle bir karar
vardır. dedik ama daha sonra öğrendik ki Fransadaki uygulama,
İçişleri Bakanlığının veya herhangi bir kamu
otoritesinin değil, avukatın bilgi verme yükümlülüğü sadece
üyesi olduğu barolar birliğiyle ilgili. Avukat bu konuda bir istem olursa
üyesi olduğu baro ve barolar birliğine bilgi verebilecek ama
Türkiyede bu bilgilerin hepsi İçişleri Bakanlığı ve
denetim elemanları tarafından incelenebilecek. Ayrıca, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi, bunu avukatın sır saklama
yükümlülüğü kapsamında değerlendirmemiş, bu yasal
düzenlemenin yani Fransadaki bir avukatın bilgileri baroyla
paylaşıp paylaşmamasını tartışmış.
Dolayısıyla bu düzenlemenin Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine uygun olduğu tezi, Abdullah Beyin, tam olarak
gerçeği yansıtmıyor.
Şimdi, teklifin 7, 8, 9
ve 10uncu maddeleriyle 2860 sayılı Yardım Toplama
Yasasında bir dizi değişiklik yapılıyor. Buna göre,
SMA hastası için de olsa, tekerlekli sandalye için de olsa, yurt
dışında tedavi olabilmek için yardım isteyen de olsa ve gerçekten
uluslararası terörizmin finansmanı veya kitle imha silahlarının
yayılmasının finansmanı için de olsa bu yasa
değişikliğiyle yardım toplamaların tamamı
aynı kapsamda değerlendiriliyor. Şimdi, Hükûmet çıkıp
diyebilir ki: Benim iznim olmadan hiç kimse yardım toplayamaz.
Komşunuz için bile benden izinsiz yardım toplayamazsınız.
diyebilir. Belediye de olsanız benden izinsiz yardım
toplayamazsınız. diyebilir. Ölüm döşeğindeki hasta için
bile yardım toplayamazsınız benden izin almadan. diyebilir.
Biz bunu burada, ahlaken,
evrensel değerler açısından tartışabiliriz ancak AKP
bunu yapmıyor, bu tartışmanın üzerini örtüp Kitle imha
silahlarının yayılmasının finansmanının
engelliyorum. diyerek her türlü insani dayanışmayı
sınırlayabileceği bir düzenlemeyi önümüze getiriyor ve Neden
bunu kabul etmiyorsunuz? diyor. Bakın, buradaki önerimiz açık:
Eğer amacınız suç gelirlerinin aklanmasını önlemek,
uluslararası terörizmin finansmanını önlemek, kitle imha
silahlarının yayılmasını, finansmanını
önlemek ise ve yardım toplama konusundaki değişiklikleri bu
amaçla yapıyorsanız neden kanun teklifine bunu açıkça
yazmıyorsunuz? Kuvvetli şüphe hâlinde Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi kararları uyarınca yapılabileceğini neden
söylemiyorsunuz? Bunu yazabilir ve bu konudaki kuşkuları ortadan
kaldırabilirsiniz ama bunu yapmıyor, her tür izinsiz yardım
toplama faaliyetinin cezasını neredeyse bin kat
arttırıyorsunuz. İşte bu nedenle, Yardım Toplama
Kanununda yaptığınız değişikliklere itiraz
ediyoruz.
Teklifin 11, 12, 13, 14, 15,
16 ve 17nci maddeleriyle 5253 sayılı Dernekler Yasasında bir
dizi değişiklik yapılıyor. Bu teklifin belki de en
tartışmalı bölümü Dernekler Yasasıyla ilgili maddeleri.
Öncelikle şunu söyleyeyim: Uluslararası hukuk açısından
dernek denildiğinde sadece Türkiye'deki dernekler
anlaşılmıyor; vakıflar da, siyasi partiler de, sendikalar
da dernek olarak değerlendiriliyor. Nitekim siyasi partilerin
kapatılmasını inceleyen Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, dernek kurma özgürlüğü kapsamında, 11inci madde
kapsamında bunu inceliyor. Ayrıca Sendikalar Kanunu da Siyasi
Partiler Kanunu da bu kanunlarda hüküm bulunmayan hâllerde Dernekler Kanununa
atıf yapıyor Dernekler Kanunu hükümleri uygulanabilir. diyor.
Bakın, 2820
sayılı Siyasi Partiler Kanununun Diğer kanunların genel
olarak uygulanacak hükümleri başlıklı 121inci maddesi
uyarınca, bugün yaptığınız değişiklikleri
siyasi partilere uygulayabilirsiniz.
Yine 4688 sayılı
Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununun 44üncü maddesi ve 6356
sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun
80inci maddesi uyarınca, bugün yaptığınız
değişikliklerin tamamını işçi ve memur
sendikalarına da uygulayabilirsiniz.
Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin yerleşik kararları uyarınca, dernek
kurma özgürlüğü sadece bir derneğin kurulması anlamına
gelmez; aynı zamanda, kurulmuş olan derneklerin faaliyetlerini
özgürce yürütebilmesi de dernek kurma özgürlüğü kapsamında
değerlendirilir. Dolayısıyla, dernek yönetiminde yer almayı
kısıtlayan hükümler, dernek denetimlerinin süreklileştirilmesine
ilişkin hükümler, dernek organlarında görev alanların
görevlerinden uzaklaştırılması ve kayyum atanmasına
ilişkin hükümlerin tamamı dernek kurma özgürlüğüne
aykırı olacaktır çünkü bu düzenlemeler derneklerin
faaliyetlerini özgürce yerine getirmesini açıkça engellemektedir.
Getirilen teklifin 12nci
maddesinde diyorsunuz ki: Bazı suçlardan mahkûm olanlar hiçbir zaman
dernek yönetiminde, genel kurul dışındaki hiçbir organda görev
alamayacak. Bu düzenleme, açıkça söylüyoruz, Anayasanın Dernek
kurma hürriyeti başlıklı 33üncü maddesine, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin Toplantı ve dernek kurma özgürlüğü
başlıklı 11inci maddesine, İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesinin örgütlenme hakkını düzenleyen 20nci maddesine
açıkça aykırıdır çünkü bu düzenlemelerin hiçbirisinde
sınırlayıcı bir hüküm yoktur Şu, şu, şu
kişiler dernek kuramaz. diye herhangi bir sınırlama yoktur;
tersine, bu düzenlemelerin tamamı herkes öznesiyle başlar.
Dolayısıyla, yargı kararı uyarınca kısıtlı
olanlar hariç, hiç kimsenin dernek yöneticisi olmasını
engelleyemezsiniz.
Teklifin 13üncü maddesine
göre, dernekler İçişleri Bakanlığınca her yıl
denetlenebilecek. Denetimle görevlendirilen, kamu kurum ve
kuruluşlarından, bankalar dâhil gerçek ve tüzel kişilerin
tamamından, denetim görevi kapsamında her tür bilgiyi ve belgeyi isteyebilecek.
Bu ülkede yaşayan her yurttaşı doğrudan ilgilendiren
şehir hastanelerinin sözleşmelerini kamuoyuyla paylaşmayan
Adalet ve Kalkınma Partisi ve iktidarı, derneklerin
ıcığını cıcığını
araştırmak, incelemek için bu yasa teklifiyle bir destek, yol açmak
istiyor.
Şimdi, teklifin 15inci
maddesi uyarınca derneklere kayyum atanabilecek. Bakın, yalnızca
hakkında soruşturma başlatıldığı için, bu
düzenleme uyarınca, bir kişi, derneğin yönetim, denetim veya bir
başka organındaki görevinden uzaklaştırılabilecek.
Sadece soruşturma başlatılması
Bu düzenleme masumiyet
karinesine aykırıdır, Anayasanın 33üncü maddesine
aykırıdır, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
11inci maddesine aykırıdır, İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesinin 20nci maddesine aykırıdır.
Daha dramatik olan, dernek
yöneticilerinden herhangi biri hakkında soruşturma
başlatıldığında o dernek yönetiminin bütün
faaliyetleri engellenebilecek ve dernek yönetiminin tamamı görevden
uzaklaştırılarak yerlerine kayyum atanabilecek; sadece bir
dernek yöneticisi hakkında ve sadece soruşturma
başlatılmasıyla. Evet, kayyumcu zihniyetin geldiği nokta
bu; yalnız belediyelere değil, yalnız şirketlere
değil, derneklere kadar her tüzel kişiliğe kayyum atamanın
yolunu açıyorsunuz.
Teklifin 17nci maddesi bu
düzenlemelerin tamamının, yani Dernekler Yasasında yapılan
değişikliklerin tamamının, derneklerin şubelerine, üst
kuruluşlarına yani federasyon ve konfederasyonlara, vakıflara ve
vakıfların üst kuruluşlarına, hatta dernek ve dernek
dışında kâr amacı gütmeyen bütün kuruluşlara
uygulanmasının açıkça yolunu açıyor.
Bakın, Türkiyeden
ulusal ve uluslararası saygınlığı olan 22 insan
hakları örgütü, insan hakları savunucularının
karşılaştığı her türlü baskıya
karşı ortak tepki geliştirmek amacıyla bir ağ
oluşturdu; bu ağ İnsan Hakları Savunucuları
Dayanışma Ağı. 17 Aralıkta, geçen hafta bir rapor
hazırladılar ve bu raporda tam bir yıllık hak ihlallerini
gündeme getiriyorlardı ama ne kadar büyük bir tehlikeyle karşı
karşıya kaldıklarını da yine o gün kamuoyuyla paylaştılar.
Şimdi, sürem çok
kısıtlı ama sadece insan hakları savunucularının,
sadece hak savunucularının ve sadece 2020 yılında
karşılaştıkları haksızlıklardan birkaç tane
örnek vereceğim. Bu teklif yasalaşırsa varın onların
başına neler getirileceğini siz düşünün. Bakın,
Eğitim Çalıştayı için İstanbul Büyükadada toplanan 10
insan hakları savunucusu 5 Temmuz 2017de gözaltına alındı,
3 Temmuz 2020de bunlardan 3ü hapis cezasına çarptırıldı.
İnsan Hakları Derneğinin çok sayıda yöneticisi,
çeşitli tarihlerde yürüttükleri faaliyet nedeniyle gözaltına
alınıyorlar, yargılanıyorlar. Malatya Şube
Başkanı altı yıl üç ay hapis cezasına
çarptırıldı, bu yıl. İstanbul Şube Başkanı
Gülseren Yoleri gözaltına alındı, bu yıl. MYK üyesi Raci
Bilici altı yıl üç ay hapis cezasına çarptırıldı,
bu yıl. Genel Başkanı Eren Keskin hakkında beş
yıl önceki sosyal medya paylaşımları nedeniyle dava
açıldı, bu yıl. Balıkesir Şube Başkanı,
Ağrı Şube Başkanı, şube yöneticileri,
Adıyaman Şube Başkanı gözaltına alındı,
bunların bir kısmına altı yıl üç ay hapis cezası
verildi. Sadece, Göç İzleme Derneğinin
hazırladığı Sokağa Çıkma Yasakları ve
Zorunlu Göç Sürecinde Kadınların Yaşadıkları Hak
İhlalleri ve Deneyimleri Raporunu yayınladığı için
Göç İzleme Derneği hakkında devletin askerî ve Emniyet
teşkilatını alenen aşağılamak iddiasıyla
soruşturma başlatıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Devamla) İşte bu teklifin yasalaşması
durumunda hak savunucuları, insan hakları savunucuları bundan
çok daha ağır sorunlarla karşı karşıya kalacak
diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Zeynel Emre, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada
konuştuğumuz kanun teklifi aslında uzunca bir süredir
Türkiyenin içine düştüğü, düşürüldüğü ibretlik durumun çok
çarpıcı bir örneği. Çünkü getirilen teklif itibarıyla,
getirmeyenleri de getirilmeyenleri de birlikte değerlendirdiğimizde,
Türkiyenin çok açık bir şekilde gri listeye düşeceği yani
stratejik açıdan yetersiz ülke sınıfına düşeceği,
yani Gana gibi, Zimbabve gibi, Suriye gibi, Panama gibi, ciddi
yatırımcıların uzak duracağı bir ülke hâline
geleceği bir sürece doğru gidiyoruz. Peki, biz neden böyle bir sürece
gidiyoruz değerli arkadaşlar? Şimdi, 1989 yılında G7
ülkeleri tarafından kurulan bir yapı var: Mali Eylem Görev Gücü,
kısa adı FATF. Türkiye 91de buna üye oluyor ve bu yapının
üye olan ülkelerden -37 ülke üye, 2 de kuruluş- beklentisi 40 tavsiye
kararını, 11 etkinlik denetimini yerine getirmesi. Türkiye, uzunca
bir süredir 2 alanda düzenleme yapmıyor, 38 alanda düzenleme
yapmış durumda; 38 alandaki düzenlemenin 12si yetersiz olarak
görülüyor. Bu alandaki 11 etkinlik denetiminin de 9u zaten etkinlik denetimi
açısından yetersiz yani kanun çıkarmışsın ama
yerine getirmemişsin, ektin bir şekilde uygulamıyorsun.
Gelelim bu 2sine. Bu 2siyle
ilgili, uzunca bir süredir Türkiye uyarılıyor ve en sonunda deniyor
ki Aralık 2019da: Size bir yıl süre. 2020 Aralığa kadar
bu 2 alanda yani 7 ve 12 no.lu tavsiye kararlarında düzenleme yapmazsan
ben seni gri listeye alacağım. Türkiyeyi yönetenler
-yönetemeyenler- bekliyor, bekliyor, bekliyor, bekliyor;
aralığın son haftasında, bütçe görüşmelerinde
Efendim, 7 no.lu tavsiye kararı konusunda düzenleme yaptık;
karşı çıkmayın ey muhalefet, çıkarsanız Türkiye
gri listeye girer. diyor. Ama onun içinde de, toplam 44 madde, 43 madde
artı bir geçici madde var, 14ü en zorlama, 14ü kitle imha silahları
ve onun uygulaması olarak düşünülebilir; 30u tamamen
bağlamından koparılmış, derneklerin faaliyetini
sonlandıran, fiilen sonlandıran, kayyum atayan, avukatların
mesleğine bir saldırı da yapan, ilave bir yük daha getiren,
toplam 7 kanunda değişiklik yapan düzenlemeler.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, ben bunun içeriğine gireceğim ancak ibretlik bir
durumu, altını çizerek ifade etmek istiyorum: Bakın, Adalet
Komisyonu bu Meclisin en önemli komisyonlarından biridir. Adalet
Komisyonuna bir kanun teklifi geldiğinde asgari on beş gün
öncesinden, on gün öncesinden gelir; Komisyon üyeleri inceler, partisiyle
görüşür, sivil toplumla görüşür, barolarla görüşür,
üniversitelere sorar; hazırlık yapar, hazırlık; ciddiyet
gerektirir. Bunun, İç Tüzük asgari süresini belirlemiştir; çok acil
durumlarda uygulanmak kaydıyla kırk sekiz saat. Burada, bu teklif,
önceden tarihi belli olmadan, yirmi yedi saat kala bize tebliğ edildi. Tüm
Komisyon üyesi arkadaşlarım farklı illerdeyken, iki
ayağımız bir pabuca girmiş bir şekilde, koştur
koştur Ankaraya geldik ve hazırlığımızı
yaptık. Peki, niye böyle bir strateji izlendi? Ben size söyleyeyim:
Zannediyorlar ki, bu kalan sürede muhalefet partileri, Cumhuriyet Halk Partisi
hazırlanamaz, bunun aslını öğrenemez, detayına
bakamaz, biz de bunu geçiririz.
Burada FATFın 4üncü
Değerlendirme Raporu var, 230 sayfalık İngilizce metin,
Türkiyenin neyi eksik yaptığı tek tek yazıyor burada.
Peki, 12nci tavsiye kararına neden uyulmamış? Biz bunu
söylediğimizde Efendim, uyulmuyor zaten. dediklerinde, hangi ülkelerde
uyulmuş, hangi ülkelerde uyulmamış, o da elimizde var. Gelelim,
arkadaşlar, neden uyulmuyor? Çünkü 12 no.lu tavsiye kararı
gereği devlet başkanları, bakanlar, siyasete yakın iş
dünyasından insanlar, yüksek yargıdaki kişiler, siyasi parti
genel başkanları, hepsi belli standartlar altında denetim
altına girmiş olacak. Yani, bakın, Türkiye bu iki düzenlemeyi
yapmış olsaydı Reza Zarrab rezaletini yaşamayacaktık.
Yani, Türkiye bu düzenlemeleri yapmış olsaydı o 4 bakan, aile
boyu, pervasızca yolsuzluk yapamayacaktı. (CHP sıralarından
alkışlar) Yani, şayet bu düzenlemeler yapılmış
olsaydı
Hatırlıyor musunuz -bütün yerli ve millî
arkadaşlara duyurulur- askerimizin başına çuval
geçirildiğinde Niye nota vermiyorsunuz? dediğimizde Ne notası
kardeşim, müzik notası mı veriyorsun? denmişti, Reza
Zarrab için 2 defa Amerikaya nota verdiler, nota; bakın, yerli ve millî
arkadaşlara duyurulur. Ve muhalefet şerhimizde yazdık, 25inci
sayfasında; buyurun, açın, okuyun. Ve orada, Reza Zarrab Amerikada
ilk gözaltına alındığında, bakın, büyük bir
panikle AKP Genel Başkanı ne demiş? Demiş ki: Ülkeye
katkısının olduğunu biliyorum, altın ihracatı
yapan bir zat. Hayır işlerine girdiğini biliyorum. E, daha
sonra, orada biraz konuşmaya başlayınca vatan haini oldu tabii
ki.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Türkiyenin savrulduğunun resmidir bu. Bir yasal
düzenlemeyi dahi, bir uluslararası zorunluluğu dahi usulüne göre
yapmadığınız gibi, yapamadığınız gibi,
bilmediğiniz gibi, içine de kendi işinize nasıl gelir, ona göre
düzenlemeler getiriyorsunuz.
Diyeceksiniz ki: AKP neden
derneklere kafayı takmış durumda? Bu, bir stratejinin
parçası. Son yerel seçimden bu yana, Cumhur İttifakı pekâlâ
farkında ki oylarında ciddi düşüş var, 2023
yılına giderken üçlü bir strateji uyguluyor. Muhalefete
saldırıyor bütün gücüyle, yargı araçsallaşmış
durumda; medyası elinde, muhalefete saldırıyor. İki, kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına saldırıyor,
derneklere saldırıyor, örgütlü olan tüm yapılara
saldırıyor. Üçüncüsü de, az sayıda kalan basın mensubuna,
gazeteciye, objektif haber yapmaya çalışan televizyonlara
saldırıyor. Bu, 2023ün yol temizliğidir. 2023e giderken önüne
çıkacak o engelleri temizlemek amacıyla yapılan işlerdir.
Bunların hiçbirinde -Adalet Komisyonunda bugüne kadar, 27nci Dönemde
çıkan yasalara bakın- memleketin hayrına bir düzenleme yoktur.
Sürekli, toplumu kontrol altına almak, baskı altına almak Acaba
önümüzdeki dönem ben nasıl iktidarda kalırım? çabasıdır.
Bir ülkede demokrasiden,
adaletten, insan haklarından bahsedebilmek için sadece seçim yetmez; sivil
toplum kuruluşlarının varlığı, derneklerin
varlığı, bağımsız, her şeyi denetleyebilen
Sayıştayın varlığı ve o ülkede her kuruşun
hesabının sorulması, yöneticilerin de yaptıkları
işlerden, yedikleri rüşvetlerden dolayı bedel ödeyeceği bir
düzenin kurulması lazım. Ben seçimi kazandım, tüm kurumsal
yapıları ortadan kaldırırım. Böyle bir şeye
kimsenin hakkı yoktur.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, bakın, burada biz hepimiz seçildikten sonra geldik ve yemin
ettik, dedik ki: Biz mevcut Anayasa'ya bağlı kalacağız.
Burada tüm milletimizin önünde yemin ediyoruz namusumuz ve şerefimiz
üzerine; hukuk devletine, demokrasiye, insan haklarına saygılı
bir şekilde görev yapacağız. Cumhurbaşkanı,
seçildikten sonra, geldi, burada yemin etti ve dedi ki: Ben görevimi
Anayasa'ya, hukuka, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve
Tarafsız bir şekilde
yapacağıma namusum ve şerefim üzerine yemin ederim. Allah
aşkına, elinizi vicdanınıza koyun, Cumhurbaşkanı
tarafsız mı? Tarafsız bir şekilde mi görev yapıyor?
Bir Cumhuriyet Halk Partiliye, bir AK PARTİ'liye, bir HDPliye, bir
İYİ PARTİ'liye aynı şekilde mi davranıyor?
Bunlara yakın, bu düşünceye sahip Türkiye'deki iş adamları
aynı haklara mı sahip? Peki, bunun sınırı ne olacak
arkadaşlar?
Bakın, ben size
şunu söyleyeyim: Mevcut, dünya tarihindeki anayasaların temeli olarak
kabul edilen Jean Jacques Rousseau Toplum Sözleşmesinde ta 1762
yılında ne yazmış: Yasama gücü devletin kalbidir, yürütme
gücü ise tüm öteki parçaları devindiren beynidir onun. Beyin felce
uğrarsa da birey yine yaşar. Bir insan aptal olarak da
yaşayabilir fakat kalbi işlevini yerine getirmediği an ölür.
Bugün, AKP eliyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin egemenliği, Türkiyede
herkesin haklarını temsil eden bu kurum fiilen
etkisizleştirilmiş durumdadır. Bu ülkede kaliteli yasama
yapılsın istenmemektedir.
Değerli arkadaşlar,
bakın, derneklerle ilgili Türkiyede yürüyen ceza dava dosya
sayısı 870 bindir. Türkiyede açılan davalardaki beraat
oranı ortalama olarak yüzde 52dir. Bakın, bu, kovuşturma için;
soruşturma kadar basit bir şey yok, milyonlarca soruşturma var.
Siz, Türkiyedeki 120 bin civarındaki derneğin yönetiminde ve denetiminde
görev yapan herhangi birine bir şekilde soruşturma açtıktan
sonra, o derneğe kayyum atayacak bir düzenlemeyi getiriyorsunuz;
Anayasada, Türkiyede örgütlenmenin, STKlerin, derneklerin özgür
olduğunu yazmanızın ne önemi kalıyor? Bu ne biliyor musunuz?
İki yıl önce OHAL kalktı ya, iki yıl önceki OHALde,
OHALle ilgisi olmayacak şekilde ekli KHKlerle dernekleri
kapatıyordunuz; şimdi, bu, iki yıllık dönemin telafisidir.
Önümüzdeki dönem İçişleri Bakanlığı, önüne gelen,
istediği her derneği, istediği an kapatabilecektir;
dolayısıyla, bu hakkın fiilen var olmasının hiçbir
önemi kalmaz.
Şu psikolojiden
çıkmak lazım: Arkadaşlar, sabah kalkıyorsunuz Soros,
akşam kalkıyorsunuz Soros. Sorosun yetkilileriyle, çok şükür,
bir tane Cumhuriyet Halk Partilinin bir resmi de yok. Yetkililerine bakın,
sizin partinizden birçok kişinin -Genel Başkan düzeyinde- ciddi
samimiyeti var. (CHP sıralarından alkışlar) Yani Soros size
yakın. Ama, efendim, yurt dışı fonlarından Türkiyede
derneklere yardım gelirken bildirim yükümlülüğü getiriyorsunuz. Ya,
Avrupa Birliği dünya kadar fon sağlıyor derneklere; mesela
çevreyle ilgili bir düzenleme yapıyorsunuz, orada getiriyor, belli
şartta da destek oluyorsanız, destek oluyor zaten.
Dolayısıyla, ülkeyi kötü yönetiyorsunuz. Çok büyük bir
paranoyanın içerisinde, Türkiyenin kötülüğüne, kendi siyasi
ikbaliniz için her türlü düzenleme bu Meclise geliyor.
Değerli arkadaşlar,
bu Meclisin çatısı altında çok sayıda avukat milletvekili
var. Avukatlık yapanlar bilir, hukukçular bilir; bir yargılamada
gerçek anlamda bir yargı düzeninden bahsedebilmek için silahların
eşitliği prensibinin uygulanması lazım. Ne demek bu?
İddia makamı olur, karar makamı olur, savunma makamı olur;
bunların arasında bir güç dengesi olur yani sağlıklı
bir yargı mekanizması ancak bu şartlarda oluşur. Son
yıllarda Türkiyede
Bakın, eskiden haber değeri vardı.
Eskiden bir avukat gözaltına alındığında, Türkiyenin
neresinde olursa olsun, onun haber değeri vardı. Bugün binlerce
avukat çok rahat gözaltına alınıyor, hakkında davalar
açılıyor, duruşmada yaptıkları savunmadan ötürü
haklarında hakaret davaları açılabiliyor, görevlerini fiilen
engelleyecek her türlü iş ve işlem oluyor, herkesin gözü önünde
tekmeleniyorlar, belleri kırılıyor; hiçbir yasal işlem olmadığı
gibi, üstüne, avukatların temsilcileri baroların, baro
başkanlarının dahi yolda önü kesiliyor önü Yürüyemezsin. diye.
Şimdi, bakın, böyle bir dönem içerisinde 20nci maddede bir düzenleme
var. Bir avukat, müvekkili gelecek, onunla sözleşme imzalayacak,
vekâletini alacak, vekâlet ücretini alacak, vergisini verecek; müvekkili Bana
gayrimenkul al. diyecek, gayrimenkul alacak ya da Bana şirketten hisse
al. diyecek, vesaire vesaire. Peki, zorunluluk ne? Bakın, zorunluluk
şu: Bir bilgi -hadi bu kısmı geçin, bilgi; bu da olmaz ama hadi
bunu geçelim- şüphe veyahut da şüpheyi gerektirecek bir durum
olduğunda müvekkilini MASAKa ihbar eder. diyor. Bir avukat muhbirlik
yapabilir mi? Bir avukat kendi müvekkilini ihbar ettiği zaman,
ihbarcı bir avukata bir daha kimse iş verir mi? Avukatlık
Kanununda açıkça, sır saklama yükümlülüğü yok mudur?
Bakın, bu, onun da ötesinde şüpheyi gerektirecek bir durum yani
adamın olağanüstü evhamlı olması lazım, kendi
müvekkilini, vekâlet ücreti aldığı adamı götürecek Mali
Suçlar Araştırma Kuruluna -şikâyetçi olacak- ihbar edecek,
diyecek ki: Ben bunun avukatıyım ama şüphelendim, gel bunu
incele. Değerli arkadaşlar, böyle bir düzen üçüncü dünya ülkelerinde
bile olmaz, böyle bir düzen olmaz. Bunun ne Birleşmiş Milletler Genel
Kurulu kararlarıyla ilgisi var ne OECD bünyesinde kurulan diğer
organların talepleriyle bir ilgisi var ne Mali Eylem Görev Gücüyle bir
ilgisi var; bütün bunların tamamen sizin korkularınızla ilgisi
var, endişelerinizle ilgisi var.
Değerli arkadaşlar,
bir ibretlik hikâye daha. Demin Anayasaya bağlılıktan örnek
verdik ya; bakın, Anayasa Mahkemesinin kuruluş yapısı
belli, onun doğruluğunu tartışmayacağım ama
içeriğinde şunu der: 12sini Cumhurbaşkanı seçer, 3ünü
Meclis seçer. Bu 12sinin 3ü Yargıtaydan gitmek zorunda, 2si
Danıştaydan gidecek, 3ünü YÖK gönderecek, işte, 4 birinci
sınıf hâkim olacak içinde, Anayasa Mahkemesinde raportör olarak en az
beş yıl çalışmış biri olacak vesaire vesaire
Bunu niye öngörmüş? Yargıtayın deneyimine, bilgisine sahip
üyeler yeterince orada olsun diye, Danıştayın bilgisine sahip
üyeler orada olabilsin diye bunu öngörmüş. Peki, birinci sınıf
hâkim/savcı kontenjanından İrfan Fidan Anayasa Mahkemesine
seçiliyor mu? Seçilmiyor çünkü o kontenjan dolu, Yargıtay kontenjanı
boş. O nedenle, önce Yargıtaya üye seçiliyor, sonra, Yargıtayın
4 Aralıktaki Anayasa Mahkemesine üye seçeceği toplantı Covid
nedeniyle erteleniyor üç hafta. Sonra, Covidin oransal olarak 2 katına
çıktığı bir durumda bu seçim oluyor; sonra, adamın
yüzünü görmeyen, Yargıtayda bir kararın altına imza
atmamış İrfan Fidan -107 Yargıtay üyesi paşa paşa
Anayasa Mahkemesi için- 1inci sırada yer alıyor. Şimdi, bunun
adı kanuna karşı hiledir. Ben kılıfına
uydurdum. diyemezsin, hukukta bunun karşılığı kanuna
karşı hiledir. Yani, gelip burada Anayasaya o okuduğun
bağlılık yemini var ya, oradaki bütün sözleri yemektir, yemek.
Azıcık o yemine sadakati olan, kendi içinde kendine saygısı
olan, vicdanı olan hiç kimse buna Eyvallah. demez. Bu, kanuna
karşı hiledir. (CHP sıralarından alkışlar)
Kaldı ki Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun incelendiğinde bakın der ki Anayasaya
aykırılık iddiasıyla bir üyenin önüne dosya geldiğinde
eğer daha önce o dosyada taraf olduysa o dosyadan el çekmek
zorundadır. ve şu ana kadar bakın Anayasa Mahkemesine başvuruların
yüzde 80i İstanbul Adliyesi kaynaklı. Yani hukuksuzluğu
yapanın aynı şekilde dosyalar da önüne çıkacak, fiilen
görev yapamaz zaten değerli arkadaşlar. Sonuçta, Türkiyede
yaşanan hukuksuzlukları, adaletsizlikleri -bu kanun dahi- say say
bitmez.
Değerli arkadaşlar,
bugün Türkiye'nin ekonomisi bu hâldeyse adaletin geldiği nokta
yüzündendir. Adaleti, hukuku düzeltmeden ekonomiyi de düzeltemezsiniz,
işsizliği de önleyemezsiniz, mutlu bir toplum da
yaratamazsınız. Türkiye'nin, Türkiye Cumhuriyetinin,
halkımızın bütünüyle sizden, sizin gibi bakış
açısından, bu hukuksuzluklardan kurtulmadan rahat etmesine imkân
yoktur.
İnşallah o günler
de yakında gelecektir diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Abdullah Güler, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Sayın Başkanım,
saygıdeğer milletvekilleri; 247 sıra sayılı Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin -1 geçici madde, toplam
44 maddeden ibaret- Kanun Teklifimizin geneli üzerinde AK PARTİ grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel
Kurulumuzu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ben konuşmamda, biraz önce Genel Kurulumuza hitap eden değerli
hatiplerin bazı değerlendirmeleri ve kanun üzerindeki genel
görüşlerimi ifade edeceğim, iki başlık üzerinde bu
değerlendirmemi yapmaya çalışacağım inşallah.
Önce Genel Kurulumuzu genel
bir bilgilendirmek istiyorum: Günümüzde kitle imha silahlarının
yayılması, terörizmin finansmanı ve suçtan kaynaklanan mal
varlığı değerlerinin aklanması gibi konuların
sadece bölgesel değil, küresel barış ve güvenlik için ciddi bir
tehdit hâlini aldığını yaşayarak hep birlikte
görüyoruz. Bugüne kadar ülke olarak, uluslararası toplumla iş
birliği içerisinde silahsızlanma ve silahların
yayılmasının önlenmesi, terörizmin finansmanının
engellenmesi gibi hedefler doğrultusunda daha güvenli ve istikrarlı
bir dünya için yoğun bir çaba içerisinde olduk. Bu konudaki tarihsel
tecrübemiz, söz konusu hususların ulusal ve uluslararası seviyede
topyekûn bir mücadeleyle mümkün olduğunu göstermektedir.
Malumunuz olduğu üzere,
ülkemiz olarak, FETÖden PKKya, DHKP-Cden MLKPye, TİKKOya ve
diğer yandan El Kaide ve DAİŞ gibi dinî görünümlü terör
gruplarına kadar farklı terör örgütleri ve terörizmin farklı
biçimleriyle yıllardır mücadele ediyoruz. Bu mücadeleden çıkardığımız
en temel derslerden biri de uluslararası düzeyde ülkeler arasında
somut bir iş birliği olmadan terörle mücadelede
başarılı olunamayacağıdır.
Bilindiği üzere, bütün
terör örgütlerinin varlıklarını sürdürebilmeleri ve ayakta
kalabilmelerinin iki tane yolu vardır. Bir tanesi doğru bir finansman
temini kendileri açısından ve insan kaynağıdır. Terör
örgütleri, pek çok yasa dışı faaliyetlerini tabela asarak
yürütmemektedirler, maalesef yasal görünümlü faaliyetler
aracılığıyla da önemli miktarlarda kaynak sağlamak
için bazı oluşumlar içerisinde olmaktadırlar. Özellikle kâr
amacı gütmeyen sivil toplum örgütleri vasıtasıyla,
uyuşturucu kaçakçılığı ve kara para aklama gibi
gayrimeşru faaliyetlerden bu terör örgütlerinin maalesef gelir elde etmeye
çalıştığını biliyoruz.
Uluslararası ölçekte
suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerinin aklanması
ve terörizmin finansmanı suçları ile kitle imha
silahlarının yayılmasının finansmanına
karşı uluslararası düzeyde mücadele standartlarının
tespit edilmesi ve bunların sadece ülkelerce etkin bir şekilde
uygulanmasını temin etmek için oluşturulan en önemli
uluslararası organlardan biri de ülkemizin 1991 yılında üyesi
olduğu Mali Eylem Görev Gücü, kısaca FATFtır. FATF, kitle imha
silahlarının yayılmasının önlenmesi, terörün
finansmanının önlenmesi, suçtan elde edilen mal
varlığının aklanması, uyuşturucu
kaçakçılığı, insan ve organ kaçakçılığı
ve yasa dışı bahis gibi konularda politikalar geliştiren,
bu politikaları destekleyen ve üye ülkelere tavsiye kararları alan
uluslararası bir kuruluştur. FATFın 1990 yılında
yayınlanan, üye ülkeleri bağlayıcı nitelikte 40 tane
tavsiye kararı bulunmaktadır. Yine, 1996 ve 2003 yıllarında
yeniden gözden geçirilerek bu tavsiye kararları yenilenmiştir.
Diğer yandan, FATFın 8 özel tavsiye kararıyla terörizmin
finansmanı suç hâline getirilmiş ve FATFın 22 Ekim 2004
tarihindeki mevcut genel kurulunda bu kabul edilmiştir. Yine, FATFın
revize edilen 40 tavsiye kararı ve 9 özel tavsiye kararıyla beraber
özellikle kara para dediğimiz aklama suçu, gerekse terörizmin
finansmanıyla mücadele konusunda üye ülkelerin almaları gereken
önlemleri bir başlık hâlinde sunduğunu görüyoruz.
Ülkemiz de 2006
yılında 30 maddeden oluşan 5549 sayılı Suç
Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun ile 2013
yılında 21 maddeden oluşan 6415 sayılı Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunla ilgili kanuni
düzenlemeleri yaparak gerekli bu tavsiye kararlarına uygun düzenlemeleri
hayata geçirmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, özellikle FATFın ülkemizle ilgili 4üncü tur
karşılıklı değerlendirme süreci 2019 yılı
Ekim ayında gerçekleştirilen genel kurulda kabul edilmiş ve
rapor da tamamlanarak yayınlanmıştır. Şimdi, ben
mevcut bu değerlendirme raporu içerisinde özellikle kısa vadeli toplamda
34 başlıkta, orta vadeli toplamda 12 başlıkta ve uzun vadeli
toplamda 19 başlıktaki bu raporda yer alan hususları ifade etmek
istiyorum.
Kısa vadeli hedefler:
Bir, kara para aklama ve terörizmin finansmanıyla ilgili hususlarda
ihtisas mahkemelerinin kurulması. Bu manada tavsiyede bulunuyor.
İki, 6415
sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanun ve ilgili yönetmelik değişikliklerinin gerçekleştirilmesi
ve kitle imha silahlarının yayılmasının
finansmanının önlenmesi yasa ve ikincil düzenlemelerinin ihdası
konusunda tavsiye niteliğinde teklifte bulunuyor.
Yine, aynı şekilde
FATF; kolluk ve adli birimlerle ilintili kamu kurum ve
kuruluşlarının terörizmin finansmanı ve kara para
konusunda, el koyma, müsadere, dondurma farkındalıklarının
artırılması, listeleme önerileri konusunda rehber
hazırlanması ve bu konuda kanuni düzenlemeler
yapılmasını tavsiye etmektedir.
Yine, FATF, 1267 ve 1373
sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları
uyarınca mal varlığı dondurma kararlarının
uygulanmasının hızlandırılması, listeleme önerilerinde
bulunulması ve mal varlığı dondurma kararlarının
alınması hususunda yine kanuni düzenleme tavsiyesinde
bulunmaktadır.
FATF, yine, diğer bir
husus olarak, adli birimler ve kolluk birimlerinin mali soruşturmanın
önemine ilişkin olarak farkındalıklarının
artırılması, ekonomik suçlarda paralel mali
soruşturmanın sistematik bir şekilde yapılmasının
temini yine tavsiyelerinde bulunmaktadır.
Kısa vadeli taleplerinde
özellikle Dernekler Kanunu ve ikincil düzenlemelerde yer alan denetimle ilgili
hususların risk bazlı anlayışla burada terörizmin
finansmanı ve kara para dediğimiz suçlarla mücadeleyi de kapsayacak
şekilde yenilenmesini taslak kanunda bu tekliflerimiz de var- tavsiye
etmektedir.
Yine, derneklerle ilgili
olarak da mevzuatta yer alan cezai müeyyidelerin
caydırıcılığının olmadığı,
çeşitliliğinin artırılması ve bununla
orantılı etkin, caydırıcı düzenleme tavsiyesinde
bulunmaktadır.
Yine, derneklere ve
denetçilere yönelik eğitim ve farkındalık
artırıcı faaliyetlerin yapılmasını tavsiye
etmektedir.
Yine, FATF, derneklere yönelik
risk bazlı denetimlerin gerçekleştirilmesi ve yapılan risk
bazlı denetimlere ilişkin istatistiklerin derlenmesini, bir rapor
hâline getirilmesini tavsiye etmektedir.
Yine, ayrıca, kısa
vadeli bu taleplerde, FATF, avukatların yükümlülüklere tabi
olmasını; özellikle finansal kuruluşlar ve kuyumcular,
emlakçılar, muhasebeciler, noterler ve avukatların bir bütün olarak,
finansal olmayan belirli iş ve meslekler grubu tarafından
yapılan yükümlülük ihlallerine karşı etkili, orantılı
ve caydırıcı yaptırımlar uygulanması gibi, bu
şekilde tavsiyelerde bulunmaktadır.
Yine, ticari şirketlerde
hamiline yazılı hisse senetlerinin kayıt altına
alınmasına ilişkin mevzuat değişikliğinin
yapılması da tavsiye hâlinde bulunmaktadır.
Orta vadeli hedeflerinde ise
Egmont Güvenli Ağı kanalıyla bilgi paylaşımı
yapılırken, MASAK Başkanlığının bir bilgi
paylaşımı politikası belirlemesini, paylaşılacak
bilginin kapsamının, kabul ve ret gerekçelerinin
açıklanmasını, mütekabiliyet prensibinin ülkeler arasında
sağlanmasını, yabancı taleplerin önceliklendirilmesine
yönelik de risk kriterlerinin belirlenmesini orta vadede tavsiyede
bulunmaktadır.
Yine, FATF, sektörel
düzenleyici ve denetleyici kuruluşlar olan Bankacılık Denetleme
ve Düzenleme Kurumu, SPK, SDDK ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ile
MASAK arasında yapılacak protokol çalışmaları
kapsamında, kara para suçları ve terörizmin finansmanı
denetimleri konulu uluslararası bilgi paylaşımlarının
alınması ve gönderilmesi hususunda kapsamlı
değişiklikler talep etmektedir.
Yine, FATF, ülkemizde, bir
inançlı işlem türü olan trust işlemlerinin olup
olmadığının tespit edilmesini, trustların hukuki
niteliğinin araştırılmasına yönelik de ciddi
çalışmalar yapılmasını tavsiye etmektedir.
Uzun vadeli hedeflerde ise
derneklere yönelik, periyodik olarak da terörle mücadele kapsamı
içerisinde, terörün finansmanı kapsamı içerisinde ve kara para
aklanması konusunda mücadele eğitimi, farkındalık
artırıcı faaliyetler ile en iyi uygulama örneklerinin
belirlenmesi çerçevesinde çalıştayların yapılmasını
tavsiye etmektedir.
Yine, mevcut Mali Suçlarla
Mücadele Koordinasyon Kurulunun gündemine terörün finansmanı
konularının taşınması ve bu konuda yasa
çalışmalarının orantılı, etkili ve
caydırıcı bir nitelik kazanmasını tavsiye etmektedir.
Yine, aynı şekilde,
uzun vadede UYAPın adli yardımlaşmaya ilişkin olarak vaka
yönetim sistemi niteliğini haiz hâle getirilmesini, bu doğrultuda
adli iş birliği istatistiklerinin UYAPtan alınarak gerekli
koordinasyonun sağlanmasını talep etmektedir.
Yine, uzun vadeli
işlemlerde finansal kuruluşlar ve FOBİMler
dışında kalan diğer yükümlü gruplarına yönelik risk
profilleriyle orantılı denetim yaklaşımı
geliştirilmesi ve bunlara risk profilleriyle orantılı
yükümlülükler ihdas edilmesi de FATF tavsiye kararlarında belirtilmektedir.
Ayrıca, uzun vadeli
taleplerinde, Türkiyede faaliyet gösteren trust ve şirket hizmeti
sağlayıcılarının uluslararası standartlara uygun
yükümlülüklere tabi olmasının sağlanmasını, yükümlülerin
bu yasal oluşumları tespit edebilmesi için farkındalıklarının
artırılmasını da bu manada tavsiye etmektedir.
Peki, FATFın 238
sayfada ve toplamda da yaklaşık 60 başlıkta kısa, orta
ve uzun vadede bizden beklediği tavsiye niteliğindeki bu talepleri
karşısında bizim de 44 maddeden oluşan bu teklifimizin ilk
6 maddesiyle kitle imha silahlarının yayılmasının
finansmanının önlenmesi kapsamında düzenleme yapıldı.
7 ila 17nci madde kapsamı arasında 2860 sayılı Yardım
Toplama Kanunu ile 5253 sayılı Dernekler Kanununun içeriğinde
gerekli değişiklikler yapılmaktadır. 20 ila 25inci madde
arasında yapılan düzenlemelerle ise 5549 sayılı Suç
Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunda
değişiklikler yapılmaktadır. 26 ila 33üncü madde arasında
yapılan düzenlemelerle Türk Ticaret Kanununda değişiklik yapılarak
bu manada hamile yazılı pay senetleriyle ilgili değişiklik
yapılmaktadır. 34 ila 41inci maddeler arasında yapılan
düzenlemelerle de Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanunda düzenleme yapılarak Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin 1373 (2001) sayılı Kararı ve FATFın 6
numaralı tavsiyesiyle uyum içerisinde terörizmin finansmanının
önlenmesi amacıyla mal varlığının dondurulması
mekanizmasının oluşturulması öngörülmektedir.
Değerli milletvekilleri,
biraz önceki hatiplerimizin bahsettiği özellikle kamuoyunda
paylaşılan hususlarla da ilgili bazı konuları açmak
istiyorum. Özellikle kamuoyunun gündeminde olan, derneklerle ilgili
eleştirilen düzenlemelerde biraz önce FATFın bizden kısa vadeli
beklentilerini ifade etmiştim. Peki, 238 sayfalık bu raporda
FATFın derneklerle ilgili öncelikle görüşleri ve
açıklamaları nelerdir, bunları ben sizlere ifade etmek
istiyorum.
FATF yapmış
olduğu bu değerlendirmelerde Yetkili makamlar, kâr amacı
gütmeyen kuruluşların veya bunların adına hareket edenlerin
ihlallerine karşı etkili, orantılı ve
caydırıcı yaptırımlar uygulayabilmelidir. diyor.
Yine, raporun diğer bir kısmında Ülkeler soruşturma
süresince belirli kâr amacı gütmeyen kuruluşların idaresi ve
yönetimi hakkında gerekli olan bilgilere -mali yönden ve dernek
faaliyetlerine ait bilgilere- tam erişim sağlamalı ve
denetleyebilmelidir. diyor. Bizim teklifimizin 13üncü maddesi bu denetimlerin
yapılacak risk değerlendirmelerine göre üç yılı geçmeyecek
şekilde her yıl yapılmasını esas almaktadır,
düzenlememiz bunu içeriyor.
FATF, derneklerin
orantılı, caydırıcı, etkin bir denetim sistemine
kavuşturulmasını talep ediyor. Biz de 13üncü madde
düzenlememizle bunu sağlamaya çalışıyoruz ve üç
yılı geçmeyecek şekilde bu denetimlerin
sağlanmasını istiyoruz. Ayrıca, risk
değerlendirmelerinin de oluşturulmasını istiyoruz,
FATFın doğrudan bizden beklentisi.
Peki, 15inci maddede ne
istiyor? Diyor ki: Dernek adına hareket edenlerin, yöneticilerin
ihlallerine karşı etkili, orantılı ve
caydırıcı yaptırımlar uygulanmalıdır. Peki,
bizim 15inci maddede Dernekler Kanunu 30/A maddesiyle
yaptığımız değişiklik nedir? Bakın, ben çok
net olarak anlatmak istiyorum. Biraz önceki hatipler aynen şunu ifade
ettiler: Herhangi bir soruşturma, herhangi bir şikâyet gibi bir
kavram kullandılar. Asla kanunumuzda böyle bir düzenleme yok. Bakın,
ben kanun metnini okumak istiyorum: Bir derneğin faaliyeti çerçevesinde
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Kapsamında -önce bir dernek faaliyeti olacak, sonra bu dernek faaliyeti
içerisinde terörizmin finansmanına yönelik bir işlem olacak- suçlar
ile Türk Ceza Kanununda yer alan uyuşturucu veya uyuşturucu madde
imal ve ticareti veya suçtan kaynaklanan mal varlığı
değerlerini aklama suçlarından dolayı derneğin genel kurul
dışındaki organlarında görevli olanlar -yönetim kurulu
üyesi olabilir bu- veya ilgili personel hakkında soruşturma
başlatılması hâlinde İçişleri Bakanına bu
dernekle ilgili üç suç tipiyle tahditli, sınırlı olmak üzere -üç
suç tipiyle tahditli olmak üzere- ve sadece derneğin faaliyeti
çerçevesinde soruşturma başlatılması hâlinde
İçişleri Bakanına o kişileri görevden geçici olarak el
çektirme yetkisi veriyoruz. Kayyum atanması nerede burada? Ne kayyumu? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Kanunda ne yazıyor
burada? Yorum yapıyorsunuz. Ha, dernek organsız kalabilir, o zaman
Dernekler Kanununa atıfla mülki idare amiri, organsız kalan
derneğe, sulh hukuk hâkimine müracaatla beraber kayyum
atanmasını talep edebilir ama bizim kanunumuzda böyle bir teklif yok.
Arkadaşlar, o zaman
şöyle bir şeylere de bizim cevap vermemiz lazım: Hayvanseverler
derneğinde horoz dövüşü, yasa dışı bahis, buyurun;
Uyuşturucuyla Mücadele Derneği Başkanı ve yönetim kurulu
üyeleri gözaltına alındı, buyurun; Etkili mücadele yapın,
teklif edin, bu tür hususlarla ilgili etkili mücadeleyi FATFın
beklentileri karşısında yapın.
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Doğru düzgün yasa yapın da
tartışalım. Yangından mal kaçırır gibi...
ABDULLAH GÜLER (Devamla)
İşinize geldiğini söylüyorsunuz, işinize gelmediğini
söylemiyorsunuz.
Diğer husus avukatlarla
ilgili, teklifimizin 20nci maddesinde. Maalesef, değerli hatibimiz
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin belirttiği hususlarla ilgili
ben şimdi sizlere o Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararını
okumak istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
MAHİR POLAT (İzmir)
Hangi birini
ABDULLAH GÜLER (Devamla)
Arkadaşlar, ben sizi çok güzel, dikkatli dinledim yani hiç kimseye bir laf
etmedim ve tamamen sizlerin söyledikleri hususları anlatıyorum.
Bakın, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi ne gibi bir karar vermiş? Diğer kanuni
düzenlemelere geleceğim. Pariste görev yapan, Paris barosuna
bağlı avukatımız müracaatta bulunuyor, talebi aynen
şu, diyor ki: Avukatlar için avukatlık mesleği tarafından,
özellikle barolar birliği aracılığıyla sürekli
eleştirilen ve özellikle meslek sırrı ile avukat ve müvekkili
arasındaki iletişimin gizliliği için bir tehlike oluşturan
şüpheyi bildirme zorunluluğu burada bize emredilmektedir. Bu, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında bir ihlaldir.
Müracaatta bulunuyor, talebi aynen bu. Nedir talebi? Meslek sırrı ile
avukat ve müvekkili arasındaki iletişimin gizliliği hususu.
Bakın, biz bu tabiri aynen kanun teklifimize almışız. Peki
onlar ne demiş? Beş başlık saymış, bunlar: Bir,
Avukatlık Kanunu, müvekkil-avukat sır saklama yükümlülüğü ve
diğer ilişkilerin dışında bakın, çok net
söylüyorum- müşteriye ait para, senet ve diğer aktifleri yönetmek,
banka tasarruf ya da tahvil hesabı açılması, şirket
kurulması, katkı sağlanması, şirketlerin
oluşturulması, yabancı vakıf ve vakıf benzeri
yapılanmanın oluşturulması, diğer meslek birliklerinin
içerisinde yer almayan danışmanlık faaliyetleri
Bunlar meslek
sırrı niteliğinde değildir, Avukatlık Kanunu
kapsamında değildir; bunlarla ilgili sen kara paraya yönelik bir
şüphe duyduğunda, gördüğünde mutlaka ilgili barolar
birliğine Avrupada, Fransada- ihbarda bulunmak zorundasın
demiş.
Bizim getirdiğimiz
teklif nedir? Çok açık, bizim getirdiğimiz teklif 20nci maddedeki
aynen ifadeyi okuyorum
İfadeyi burada farklılaştırma
hâline getirmeyelim. Aynen okuyorum kanun maddesini: 5 başlıkta
Avukatlar ve diğer bağımsız hukukçular müşterileri ve
müvekkilleri için aşağıda belirtilen işlerle ilgili
yaptıkları her türlü hazırlık ve yürütme faaliyetleri kapsamında
yükümlü sayılırlar. Yükümlülük, müşteri tanımlaması
içerisinde. Peki sınırı nedir bunun? Avukatlık Kanunu,
sınırı Avukatlık Kanunu yani savunma hakkı. Asla
savunma hakkının dışında bir teklif getirmiyoruz,
savunma hakkı kutsaldır. Özellikle avukat-müvekkil ilişkisi
arasındaki sır saklama yükümlülüğü, dava boyutu
açısından. Bakın, herhangi bir avukatın
dışında -avukatın sadece mesleğiyle ilgili değil-
mali müşavirlerin, finans kuruluşunda işlem yapan, vekâletle
işlem yapan kişilerin veya noterlerin. Bakın, bu 5
başlıkta mutlaka ihbar yükümlülüğü konusunda FATF bir kanun
düzenlemesi yapılmasını bize teklif ediyor ve FATFın
raporunda ifadesi aynen şu: Türkiye, terörün finansmanı ve suçtan
elde edilen mal varlığıyla mücadelenin yasal çerçevesinde avukatlara
yer vermemektedir. FATFın beklentisi, Avukatlara yer vermen
lazım. diyor. Peki konu ne? Konu belli. Teklifimiz 5549 sayılı
Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun.
Başka bir şey var mı? Herhangi bir işlem, herhangi bir
vekâlet ilişkisi diye lütfen genel tabir kullanmayın. Kanun
teklifimiz çok açık.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Kapı açılıyor.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) -
5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi
Hakkında Kanun. Bu kapsamda savunma hakkı kutsaldır bu
sınırların dâhilinde. 5 başlık; gayrimenkul ve
işletmelerin alım satımı; müşterinin para, menkul
kıymet ve diğer varlıklarının yönetimi; banka tasarruf
veya menkul kıymet hesaplarının açılması ve yönetimi;
şirketlerin kurulması, işletilmesi ve yönetimi için gerekli
katkının organizasyonu; tırustların, şirketlerin,
vakıfların ve benzeri yapıların kurulması.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
ABDULLAH GÜLER (Devamla)
Arkadaşlar, FATFın 238 sayfalık raporuna
baktığımızda bu teklifimizin çok uyumlu olduğunu
görüyoruz. Ama biz yine maddeler üzerinde konuşacağız
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Sayın Başkan, süre verin de konuşsun çünkü biz Komisyonda
dinlemedik arkadaşı bu kadar.
BAŞKAN O zaman yerleri
değişelim Sayın Bülbül.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Komisyonda anlatılmadı bunlar, dinliyoruz burada.
ABDULLAH GÜLER (Devamla)
Maddeler üzerinde daha sıkı bu teklifimizi oluşturacak
teklifleri de burada önergeyle değerlendirebiliriz.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Güler.
ABDULLAH GÜLER (Devamla)
Ben Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özkoç.
Sayın Özkoç,
sataşma değil, herhâlde 60a göre söz
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Yok, yerimden hemen şey yapacağım, kayıtlara da geçsin
istiyorum.
BAŞKAN Yani bir
dakikayla sınırladım biliyorsunuz.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
23.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, İstanbul Milletvekili Abdullah
Gülerin 247 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Birincisi: 40 tavsiye kararını bugüne kadar yerine getirmemişsin
ve bundan dolayı Türkiyenin durumunu gri listeye alınacak noktaya
getirmişsin, kürsüye çıkıp babalana babalana konuşuyorsun;
bu bir kere doğru değil.
İkincisi: Eskiden
devlete karşı işlenen örgütlü suçlar terör olaylarına
giriyordu, siz bunu değiştirdiniz, hükûmete karşı
işlenen eylemleri de terör olayları içerisine bu terör
kavramını genişleterek aldınız.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) İnsaf ya, insaf!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Şimdi, bu terör kavramının sizin açınızdan nereye
dayandığını -hukuka dayattığınız-
nereye kadar genişlediğini Türkiyede anlayan kimse yok. Bir de şimdi
diyorsunuz ki: Derneklerle ilgili biz bir sınırlama getirmiyoruz,
bir kayyum olayı yok. İstediğiniz her olayı terör
olayına sokarak o derneği kapatma yetkisini, kayyum atama yetkisini
getiriyorsunuz.
Üçüncüsü: Ya, AİHMe
güveniyor musunuz, güvenmiyor musunuz? Burada bize Bu, AİHM kararlarında
böyledir. diyorsunuz ama sizinle ilgili bir kararı AİHM
aldığı zaman Çıkarın içeridekileri, suçsuz
olanları. dediği zaman feryat ediyorsunuz. Ne yapmak
istediğinize karar verin. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Güler, hayırdır?
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Haksız bir itham vardı. Engin Bey de bilir, her
türlü terör soruşturmasıyla ilgili bir şeyden bahsetmiyoruz. Siz
genel bir cümle kullandınız
BAŞKAN Yani
şöyle: Sayın Güler, cevap-cevap gidersek bu işi bitiremeyiz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Olsun, zaten biz de onu istiyoruz Başkanım.
BAŞKAN Efendim?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Biz
de onu istiyoruz, bitmesin.
BAŞKAN Ya, zaten Grup
Başkan Vekiline vekâlet ettiği için bir dakikalığına
açacağım sizin sözünüzü ama bu şekilde gidersek bu iş
bitmez.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Evet, bir zahmet
BAŞKAN Sadece sabah
dörde kadar çalışmayı planlıyorum, uzatmayın yani.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Peki, sadece bunu ifade edeyim.
BAŞKAN Buyurun.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Başkanım, terörle mücadele
BAŞKAN Sayın
Güler, lütfen sisteme girin de kolay iş yapsın arkadaşlar.
Buyurun.
24.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Gülerin, Sakarya Milletvekili Engin
Özkoçun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Engin Bey, terör, terörizm, terörle mücadele gibi genel bir
kavram yok, derneklerle ilgili. Dernek faaliyeti 3 tane suç tipiyle ilgili:
Terörün finansmanı, kara para diyoruz, uyuşturucu ticareti
imalatı diyoruz ve suçtan elde edilen mal varlığının
aklanması.
ZEYNEL EMRE (İstanbul)
Yazmıyor, yazmıyor, 50 defa söyledik, ekleyin.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Bu kapsamda terör soruşturması, Terörle Mücadele
Kanunu gibi bir tahdit asla yok; bunu ifade edeyim. 12nci tavsiye kararı
bunun için bahsetmişti, o da müşteri tanımı içerisinde
yükümlü tarifidir. Sadece bankacılık faaliyetleri, finansal
işlemleri yürüten finansal kuruluşların siyasi nüfuz sahibi
kişilerle ilgili daha detaylı müşteri tanınmasına
yönelik bilgi içeriğiyle ilgili bir tavsiye niteliği vardır. Bu
konuda Amerika, Norveç, İsveç, birçok ülke eksi puan
almıştır. Henüz daha yeni bir düzenleme
başlangıcındadır.
Arz ederim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sadece kayıtlara geçsin efendim.
Efendim Bu tır içinde
ne var, ne yok bilmiyoruz. diyoruz, ihbar ediyoruz, casus ilan ediyor, terör
örgütü suçundan yargılıyorsunuz. Ondan sonra da insanlara bu terör
örgütüyle ilgili içinde uyuşturucu mu vardır, başka bir şey
var mıdır bilmiyoruz ama bunu ihbar ettiğimiz zaman terör örgütü
üyesi oluyoruz ve casus oluyoruz ve milletvekili olduğumuz hâlde bu
şekilde yargılanıyoruz.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Hiç ilgisi yok, hiç ilgisi yok!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Ondan sonra da Bu terörün tanımı kısıtlı bir
tanımdır. diye bize getiriyorsunuz.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/3261) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 247) (Devam)
BAŞKAN Gruplar
adına söz talepleri karşılanmıştır.
Şimdi,
şahıslar adına ilk söz Sayın Turan Aydoğanın.
Buyurun Sayın
Aydoğan.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
İlk söyleyeceğim
söz bu kanunla ilgili değil. Hukuksal kavramlara takla
attırmayın burada, yemeyiz. Öyle takla attırıp bize sunmaya
kalkmayın. Yok efendim, Fransada öyleymiş, Almanyada
böyleymiş, avukatlarla ilgili sır saklama yükümlülüğü
kaldırılmışmış, falanmış
filanmış
Sizin o lige girmeniz için yüz fırın ekmek
yemeniz lazım. Bırakın o ligi kendi hâline, oradan da burada
yalan dolan örnekler vermeye kalkmayın.
Avukatlık hukuku iki
bin, üç bin, beş bin yıllık bir hukuktur, eski Yunandan beri,
Antik Yunandan beri kendi içerisinde ilkesel duruşu olan bir hukuktur ve
bunlardan en önemlisi de, işte, sır saklama yükümlülüğüdür.
Buraya çıkıp bir avukat, bir baroya bağlı avukat Sır
saklama yükümlülüğüne gelin hep beraber ihanet edelim. der ise
baroların bunu ibretle izlemesi gerekir.(CHP sıralarından
alkışlar) Bu Mecliste hiçbir avukat sır saklama
yükümlülüğünü ortadan kaldırmanın ucundan bile geçebilecek bir
hükmü bu Meclisin gündemine getiremez kardeşim. Binlerce yıllık
bir hukuksal kazanımı, avukat ile müvekkil arasındaki güven
ilişkisini sıfırlayacak bir hükmü buraya getirip üstelik kavram
olarak da sadece bir şüphe kavramıyla bağdaştırmak
hukukçuluk değildir, hukukçuluk değildir; bunu bir kenara yazın.
(CHP sıralarından alkışlar) Bunu bir kenara yazın.
Buradaki hassasiyeti anlamanız lazım. Sadece benim partimin
hukukçuları değil, bu partilerin tamamının
hukukçularının bu hassasiyeti anlaması lazım. Üstelik
şüphe kavramı
Peki, ben size soruyorum:
Avukatın birisi -sizin bu kanununuz geçti- müvekkiliyle ilgili şüphe
duydu, soruşturma açıldı hakkında, müvekkili aklandı.
Avukata acaba asılsız ihbardan dolayı da Ceza Kanununa göre
hüküm uygulanacak mı? Hiç aklınıza geliyor mu bunlar? Ya,
saçmalıyorsunuz hakikaten ya. Yani artık saçmalıyorsunuz.
İktidarınızı ayakta tutmak için, bir otoriter
tahakkümâtın ayaklarını oluşturmak için bütün
kanunları darmadağın ediyorsunuz, bütün hukuksal birikimleri yok
sayıyorsunuz, hukuksal kavramları altüst ediyorsunuz,
çıkıyorsunuz burada bir de savunmaya kalkıyorsunuz. Ayıp
ediyorsunuz ya, vazgeçin, mahcup oluyorsunuz. Hakikaten kimseyi ikna
edemezsiniz ne televizyon başında
Ne milleti ne
başkasını ikna edemezsiniz.
Mevlânanın çok güzel
bir sözü var, onu hatırlatayım size, diyor ki: Niyeti kötü olan
insandan değil, niyetinin kötü olduğunu gizleyenden kork. Durumunuz
budur, niyetiniz kötüdür; kötü niyeti Kitle İmha Silahları Kanun
Teklifinin arkasına sakladınız, getirdiniz buraya koydunuz
kardeşim; sizin durumunuz budur. Mevlânanın deyimiyle, niyetinizin
kötü olduğunu saklamak için bir kanun çıkarıyorsunuz. Dünyada
otoriter rejimler ile sosyal devleti savunanlar arasında, bir şekilde
dayanışma ile otoriterlik arasında bir yarış var.
Özellikle bu Covid dönemi, bu yarışı su yüzüne
çıkardı. Sizin sığınacak yeriniz yok, sizin halk
karşısında itibarınız yok.
Yaptıklarınızla beraber her şeyi bitirdiniz. Bir otoriter
rejimin ayaklarını buraya sığdırmaya
çalışıyorsunuz. Ne yaptınız bugüne kadar? Birçok yasa
çıkardınız, az önce arkadaşlarımız söyledi:
Basını bitirdiniz, her türlü özgürlükçü alanı sona erdirdiniz,
bir şekilde bekçi yasasından başlayarak, barolarla ilgili tek
baroyu öldürecek yasamayı yaptınız, sanal dünyaya ilişkin
düzenlemeler yaptınız.
Bu milletin
2 kişinin
bir araya gelmesi sizi rahatsız ediyor kardeşim. Az buçuk bir
demokratik kırıntı kalan derneklerdi, sivil toplumdu, oraya
saldırmaya kalkıyorsunuz, kime anlatıyorsunuz ya! Bu Anayasa'da
15 tane hükmü aynı anda şu anda ihlal ediyorsunuz. Bu derme çatma,
bugün savunulacak hâli kalmamış Anayasaya bile tahammül
edemiyorsunuz. 12 Eylül rejiminden gerisiniz kardeşim, daha geridesiniz.
Geldiğiniz yer 12 Eylülü aratır hâldedir. (CHP sıralarından
alkışlar) 12 Eylülde çıkan Anayasaya bile tahammülünüz yok,
dernek kurma özgürlüğüne tahammülünüz yok, mülkiyet hakkına
tahammülünüz yok, cezasızlık hakkına tahammülünüz yok, birçok
15 madde kardeşim, komisyonlarda saydık size, gelip burada olur olmaz
bir şekilde hukuki bir kılıf uydurmaya çalışıyorsunuz.
Ya, yalan konuşmayın Allah aşkına ya! Yok dünyada böyle bir
model.
Yarın FATF size
yazı yazar kardeşim: Benim istediğim kanun bu değildi,
sizin çıkardığınız kanunun benimle alakası yok.
Arkadaşlarımız burada söylediler. 7 numaralı başlıkla
beraber 12 numaralı başlık var, niye çıkarmıyorsunuz
arkadaşım? Niye çıkarmıyorsunuz ya? Nüfuzlu kişilerin
mal varlıklarının ve transferinin takibi gerekiyor çünkü
dünyadaki fonlar işte bu ahlaksız para kazanmadan geçiniyor çoğu
zaman. O fonlar kayıtsız paranın göbeği olmuş. Bu
ülkede neden korkuyorsunuz da bunu çıkarmıyorsunuz? O VIPden geçen
herkesin, bizler dâhil olmak üzere, mal varlığının ve mal
hareketinin, para hareketinin fonlarla bir ilişkisi var mı yok mu
takip etmekten niye korkuyorsunuz?
Bu tartışma 2013
yılından beri var, şimdi geldiniz derneklere ve sivil topluma
sıkıştırdınız. Hayır, bu değil. Bu
tartışma, 2013 yılından beri var; terörizmle ilgili de var,
kara parayla ilgili de var. Niye yattınız kardeşim? Niye
yattınız bugüne kadar? Yatmasaydınız Rıza Sarraf
içeride olacaktı. (CHP sıralarından alkışlar)
Rıza Sarraf içeride olacaktı. Yatmasaydınız Rıza
Sarrafa bu milletin gözünün içine baka baka çuvalla parayı faiziyle
teslim etmeyecektiniz ya. Geldiniz burada bize yok 18ine kadar
çıkması lazım, ondan sonra milletin özgürlüklerine tasalluta
başlıyorsunuz ya.
4 Bakan Yüce Divanda
yargılanacaktı, arkadaşlarımız söylediler. Ya, Bakara
makaracıyı siz büyükelçi yaptınız, eminim Yüce Divanda
yargılanacaktı bu yasalar çıkmış olsaydı. Siz Avrupaya,
oraya, buraya bunları anlatamazsınız. Sizin yürütme
organınızın başında Sayın Cumhurbaşkanı
çıkıyor, AİHMin Büyük Genel Kurul kararına karşı
diyor ki Bizi bağlamaz, uymayız. Çocuk muyuz biz ya?
Anayasanın 90ıncı maddesi var, altına imza
attığınız bir sözleşme var, yıllardır Avrupa
Konseyiyle ilgili bir background söz konusu. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin Büyük Genel Kurulu kararından sonra gidilecek başka
hiçbir yer yok ve bizim için iç hukuk normu özelliği taşıyan bir
durumla ilgili milletin şovenist yanından faydalanmak için
çıkıp diyorsunuz ki Biz tanımayız. Niye burada örnek
veriyorsunuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden? Hiç mi yüzünüz
kızarmıyor ya? Söylesenize Sayın Cumhurbaşkanına
-içinizdeki hukukçular- Kardeşim, bağlar, bal gibi bağlar.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; HDP
sıralarından alkışlar) Yarın uygulayacaksın, hadi
uygulama, hadi uygulama da göreyim, hadi uygulama da bak başına neler
geliyor?
İFFET POLAT
(İstanbul) Ne gelecek?
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Avrupa Konseyine bu kadar ters düşmenin zannediyor musunuz böyle
karşılıklı sözlerle geçiştirilecek yanı var?
Parasızlıktan ölüyorsunuz.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Fransanın, Almanyanın onlarca
uymadığı karar var.
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Kuruş ararsınız kuruş, size bir kuruş para
vermezler. En büyük ticareti Avrupayla beraber yapıyorsunuz, bu kadar
özgürlük katliamcısı olur, bu kadar da verilen kararlara
karşı ve öyle kafanıza göre takılırsanız
açlıktan öldürürsünüz bu milleti. Gözünüz kesiyor mu? En büyük ticareti yaptığınız
kıtayla beraber Seninle anlaşma yaptım, ahde vefayı da
unutuyorum, Anayasamı da unutuyorum, iç hukuk normu hâline gelmiş
her şeyi unutuyorum, bu anlaşmaya uymuyorum.
Niye yalan
konuşuyorsunuz millete kardeşim? Sayın Bakan çıkıyor,
yalan konuşuyor; Sayın Cumhurbaşkanı çıkıyor,
atıyor tutuyor; uygulayacaksınız bu kararı. Göreceğiz
bu Meclisteysek buraya çıkacağım, size, niye
uyguladınız o zaman, söyleyeceğim, mecbursunuz uygulamaya.
Sağınız solunuz oynuyor kardeşim. (CHP sıralarından
alkışlar) Kafanıza göre hukuk yorumu yapıyorsunuz.
Şimdi geldiniz,
derneklere tasallut; öyle mi? Tabii. Bakın, bu
çıkardığınız yasa nedir, biliyor musunuz? Bu
çıkardığınız yasa öyle bırakın entelektüel
diye gördüğünüz dernekleri, arkadaşlarımız
Uluslararası Af Örgütü diyor, Şu diyor, Bu diyor; onlarla
bağı koparıyorsunuz zaten. Türkiyeyi başka bir lige sokmak
niyetiniz var. Dernek yöneticilerinin
Cezaların şahsiliği
ilkesini, Anayasanın 38inci maddesindeki hükmü görmezden gelerek
derneğe kayyum tayin ediyorsunuz, alıştınız ya; zaten
sizin seçim sandığına da saygınız yoktu, her tarafa
kayyum tayin ettiniz. Bu ülkede daralmış, şu kadarcık nefes
alacak demokratik alan var, oraya da tasallut ediyorsunuz. Gidişinizin
ayak sesleridir, bir süre bunlarla idare edersiniz. Siz gittikten sonra bu
ülke, bu demokratik hayatı tekrar geri getirir ama size söyleyeyim
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Tribünlere oynuyorsun, tribünlere!
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Laf atmayın, bırakın o işleri. Gelir, burada o
yalanları konuşursunuz.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar)
Tribünlerden hiç alkış alamıyorsun!
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Ben yemem onları, ben yemem, ben yemem! (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Ben burada hassasiyetle
çocuğumun geleceğini konuşuyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Şov yapıyorsun!
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Bu kadar köpeksiz köyde değneksiz dolaşamazsınız, böyle
bir hakkınız yok! Getirdiğiniz yasayı bile 20 kişi
izliyorsunuz burada, ayıp değil mi? Bu Meclisi bu kadar
küçümseyemezsiniz! (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler) İki günde bu yasayı
getirip parmak sayısıyla her taraftan geçiremezsiniz. Bunları
toplumla tartışarak getirmeniz lazım. Kimsiniz ya, kimsiniz!
Nedir bu hâkimiyetiniz? (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET CİHAT SEZAL
(Kahramanmaraş) Sen kimsin kardeşim!
BAŞKAN Sayın
Aydoğan
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Parmak sayısıyla beraber neyi sokuyorsunuz buraya! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, müsaade edin.
Sayın Aydoğan
MEHMET CİHAT SEZAL
(Kahramanmaraş) Sen nasıl konuşuyorsun ya!
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Herkes haddini bilecek; herkes, herkes! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET CİHAT SEZAL
(Kahramanmaraş) Terbiyeli ol, haddini aşıyorsun!
BAŞKAN
Arkadaşlar, müsaade edin.
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Herkes haklarını iyi niyetle kullanacak. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş)
Sabahtan beri haddini aşıyorsun be!
BAŞKAN Sayın
Aydoğan
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Hakların kötü niyetle kullanılmasına bu ülkenin yasaları
cevaz vermez. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
Aydoğan, lütfen üslubunuza
MEHMET CİHAT SEZAL
(Kahramanmaraş) Ona terbiyesiz buna terbiyesiz
Nasıl
konuşuyorsunuz!
BAŞKAN Müsaade eder
misiniz.
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Ben Cumhurbaşkanına terbiyesiz demedim; çıkarma, numara
yapma!
MEHMET CİHAT SEZAL
(Kahramanmaraş) Kardeşim, had bekliyorsanız haddinizi
bileceksiniz!
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Buyurun Sayın Başkan, süreyi tutun.
BAŞKAN Süre falan
tutmuyorum Sayın Aydoğan, siz devam edin ve üslubunuza dikkat edin
lütfen.
MEHMET CİHAT SEZAL
(Kahramanmaraş) Haddinizi bileceksiniz! İstediğiniz gibi
konuşup gidemezsiniz!
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Sayın Başkan, siz bu Meclisin hukukuna dikkat edin. Bu Mecliste
parmak sayısıyla demokratik haklar yok edilemez. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET CİHAT SEZAL
(Kahramanmaraş) Burada milletvekillerine, hukuka siz dikkat edeceksiniz!
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Ben Meclisin hukukunu koruyorum sizin yerinize. Sizin korumanız
lazım. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Siz bu Mecliste parmak sayısıyla
beraber Türkiye'nin bin yıllık demokratik haklarını
katlettiremezsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET CİHAT SEZAL
(Kahramanmaraş) Buradaki milletvekillerinin hukukuna riayet edeceksin!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, herkes yerine otursun.
MEHMET CİHAT SEZAL
(Kahramanmaraş) İstediğiniz gibi, masaya vurarak
konuşamazsınız!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, yerinize oturur musunuz lütfen.
MEHMET CİHAT SEZAL
(Kahramanmaraş) Milletin seçtiği milletvekilini incitemezsin sen!
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Bitti mi?
MEHMET CİHAT SEZAL
(Kahramanmaraş) Bu kadar başıboşluk olur mu ya!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, müsaade eder misiniz.
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Gel beraber konuşalım! Saygılı ol!
MEHMET CİHAT SEZAL
(Kahramanmaraş) Böyle gülersiniz işte! (CHP sıralarından
gürültüler)
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Sayın Başkan, ekleyin lütfen süreye. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, o zaman buyurun, gelin, siz yönetin burayı.
MEHMET CİHAT SEZAL
(Kahramanmaraş) Milletin adına konuşuyorsunuz,
konuşmayın!
BAŞKAN Ya, müsaade
eder misiniz.
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Ekleyin Sayın Başkan.
BAŞKAN Siz de emir mi
vereceksiniz Ekleyin, ekleyin. Ne oluyoruz yani?
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Niye sesinizi yükseltiyorsunuz?
BAŞKAN Böyle bir
şey olabilir mi ya, olur mu böyle şey!
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Burada çocuk değiliz biz; biz, milletin temsilcileriyiz! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Siz de üslubunuza
dikkat edin, karşınızda milletvekilleri var, söylediğiniz
laflara dikkat edin. Böyle bir şey olur mu!
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Hayır, efendim, ekleyeceksiniz! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET CİHAT SEZAL
(Kahramanmaraş) Milletin seçtiği milletvekiline bu şekilde
konuşamazsınız!
BAŞKAN Arkadaşlar
oturur musunuz yerinize lütfen?
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Devam edeceğim merak etme, devam edeceğim.
MEHMET CİHAT SEZAL
(Kahramanmaraş) Eğer had bekliyorsanız haddinizi bileceksiniz!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) Ayıp ettin yani, hoş olmadı.
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Devam edeceğiz, merak etmeyin.
BAŞKAN Sayın
Aydoğan, teşekkür ediyorum, süreniz tamamlandı.
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Öyle bir hakkınız yok Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum, süreniz tamamlandı. Uzatma yapmıyorum.
Buyurun. (AK PARTİ ve
CHP sıralarından gürültüler)
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Kürsüden indiremezsiniz. İki saat boyunca taciz altında
konuşturmadınız beni
BAŞKAN Sayın
Aydoğan, lütfen yerinize geçer misiniz?
MEHMET CİHAT SEZAL
(Kahramanmaraş) Milletvekilinin karşısında masaya vurarak
konuşulmaz kardeşim!
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Sayın Başkan, hakkaniyetli olun.
BAŞKAN Sayın
Aydoğan, lütfen yerinize geçin. Sayın Aydoğan yerinize geçer
misiniz?
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Hakkaniyetli olur musunuz?
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Süre uzatımı
yapmıyorum, lütfen geçin yerinize. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
AHMET HAMDİ ÇAMLI
(İstanbul) Sen kendini ne zannediyorsun da milletvekillerine Kimsin!
diyorsun!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Sayın Başkan
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Sayın Özkan
BAŞKAN Arkadaşlar
müsaade edin. Size söz vereceğim.
AHMET HAMDİ ÇAMLI
(İstanbul) Parmak demokrasisi
Bu parmaklar var ya milletin
parmağı bunlar, milletin! Öyle kürsüden kabadayılık
yapmakla olmaz bu iş. Milletvekiline Sen kimsin! diyemezsin.
MEHMET CİHAT SEZAL
(Kahramanmaraş) İstirham ediyorum kendi konuşmanızı
dinleyin lütfen. Dinleyin
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Sayın Özkan, sizden hukukumu korumanızı istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Özkoç
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Bir dakika arkadaşlar!
BAŞKAN Sayın
Aydoğan, yerinize oturur musunuz lütfen. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Değerli milletvekilim, müsaade edersen ben cevap vermek istiyorum.
Sayın Başkan
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Bir milletvekilinin
BAŞKAN Sayın
Aydoğan, tutanağı istedim, söylediklerinizi size göstereceğim.
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Peki, hadi bakalım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özkoç.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
25.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, hem hatiplerin hakaret etmeden
konuşmaları hem de iktidarın muhalefet eden milletvekillerine
sabırlı davranmaları gerektiğine, Meclisin adabı
içerisinde görüşme yapacaklarına, zaman zaman seslerin
yükselebileceğine ama bunun Mecliste ayrıştırma
noktasına hep birlikte getirilmeyeceğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım
(AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar bir dakika
ya!
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hem hatiplerin
milletvekillerinin hakkına, hukukuna hakaret etmeden konuşmaları
gerekiyor, hem de muhalefet eden arkadaşlara da iktidarın
sabırlı davranması gerekiyor. O lafın aslını,
söylediğimiz lafı taşıracak ve hakaret noktasına
gelecek sözleri de birbirimize karşı sarf etmememiz gerekiyor.
SERAP YAŞAR
(İstanbul) Siz kimsiniz? dedi ya Meclise.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Meclisin adabı içerisinde bu yasaları görüşeceğiz, birlikte
görüşeceğiz, birlikte tartışacağız, elbette ki
zaman zaman seslerimiz yükselebilir.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Hakaret yok ama.
İFFET POLAT
(İstanbul) Hakaret etmeyecek.
BAŞKAN Arkadaşlar
müsaade edin lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Ama bunu Türkiye Büyük Millet Meclisinde ayrıştırma
noktasına hep birlikte asla getirmeyeceğiz.
İFFET POLAT
(İstanbul) Siz kimsiniz? dedi, Siz kimsiniz?!
BAŞKAN Müsaade eder
misiniz?
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özkan müsaade eder misiniz?
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Sayın Başkan
BAŞKAN Müsaade ediniz
Sayın Özkan.
Değerli milletvekilleri,
bakın, konuşmacınız Sayın Aydoğanın
hitabına baktığınızda -ki tutanakları istedim ama
aklımda kaldığı kadarıyla- milletvekillerine dönerek
Siz kimsiniz ya? diye bağırmış olması, işte
Sağınız solunuz oynuyor. demesi yani bunlar hakikaten şık
ifadeler değil. Şık ifadeler değil, kusura bakmayın.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) AİHMi bir yerde kabul eder, bir yerde kabul etmezseniz
oynuyor olur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Müsaade edin.
Yani Sayın Özkoçun da
söylediği gibi bütün konuşmacı
arkadaşlarımızın hem içerik olarak hem üslup olarak biraz
daha dikkatli olmalarında fayda var.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özkan, kifayetimüzakere
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Başkanım, Başkanım
BAŞKAN Buyurun,
yerinizden bir dakika.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, ben de söz istiyorum.
BAŞKAN Size de
yerinizden bir dakika vereceğim.
Buyurun Sayın Özkan.
26.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, İstanbul Milletvekili Turan
Aydoğanın 247 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Engin Beyin muslihane,
Meclisin mehabetine uygun, yakışan bu tavrını takdir
ediyorum ancak bu Parlamento çatısı altında -millî iradenin
tecelligâhı diyoruz, milletimizi temsil ediyoruz diyoruz- bu millî
iradenin tecelligâhında, bakınız, Siz kimsiniz? ifadesi asla
kabul edilemez, niye? Burası, on sekiz yıl boyunca, 15 seçimin her
birisini yüzde 50 rakamını aşan bir oyla, milletimizin takdir ettiği
AK PARTİ ve milletvekillerimizdir. Onun için bunu kabul edemeyiz, biz
milletimizin iradesinin temsilcileriyiz; bu, bir.
BAŞKAN Bunu ben kayda
geçirdim zaten.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Sayın Başkanım, müsaade ederseniz bir de şunun da
kayıtlara geçmesi lazım: Burada tarihe not düşüyoruz, bu düşülen
notlar yarın okunduğu zaman Cumhuriyet Halk Partisi de mahcup
olabilir. Bakın 12 Eylül rejiminden bile gerisiniz. ifadesi doğru
bir yaklaşım değil.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum, süreniz doldu.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Bakınız... Sayın Başkanım...
BAŞKAN Sayın
Özkan, prensip olarak bir dakikanın ötesinde söz vermiyorum, sadece bir
dakika.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Sayın Başkanım, biraz önce böyle olmadı ama.
O zaman kayıtlara
geçmesi için söylüyorum... (CHP sıralarından Oo! sesleri) Bu ülkede
doğrudan seçilmiş irade olmak, 12 Eylül hainlerinin iradesinin,
rejiminin üstünde olmaktır.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet,
Sayın Türkkan, buyurun.
Süreniz bir dakikadır.
27.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, İstanbul Milletvekili Turan
Aydoğanın 247 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerinin Meclisin yüceliğine
saygı açısından doğru ifadeler olmadığına,
görüşmelere biraz daha seviye getirme konusunda bütün Meclisin mutlak
iş birliği yapması gerektiğine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, ben ayaklarımı vurmadan
konuşacağım. Öncelikle Meclisin yüceliğine, Meclisin
üzerindeki Kayıtsız ve şartsız milletindir. yazan bu
yazısına saygı açısından doğru ifadeler
olmamıştır, kabul etmiyoruz; bunu söylüyorum. Nasıl ki
bakanların milletvekillerini hiçe sayan, milletvekillerine hakaretamiz
şekilde ifadelerini kabul etmediysek bunu da kabul etmiyoruz. Bu konuda,
görüşmelere biraz daha bir kalite, daha bir seviye getirme konusunda bütün
Meclisin mutlaka iş birliği yapması gerekiyor. Öyle ayak
vurmakla da olmaz o iş yani o da kötü. Ayak vurdun ne oldu, kim korktu,
kim etti? Daha kaliteli, daha seviyeli olursa bizler için çok iyi
olacaktır göreceksiniz, aksi hâlde kötü oluyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Evet,
şahıslar adına ikinci söz Sayın Ali Özkayanın.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan...
BAŞKAN Pardon,
Sayın Özkaya bir dakika.
Sayın Beştaş,
buyurun.
Süreniz bir dakikadır.
28.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Meclisin
vakarına uygun tutum olmasının gerekli olduğuna ama bir
milletvekilinin konuşturulmamasını da kabul edilemez
bulduklarına, dayatılan bir kanun teklifi olduğuna, bu dayatmayı
kabul edemeyeceklerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu, hatipler bu
yasanın geliş şeklini anlattılar. Buradaki temiz dil,
davranış ve Meclisin vakarına uygun tutum konusunda
sanırım sıklıkla kullandığımız cümleler
var, bu konu da doğru ama bir milletvekilinin konuşturulmaması
ve bu konuda sadece bağırarak engellenmesini de kabul edilemez
buluyoruz açıkçası. Ve özellikle... (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) İşte şimdi de yani...
BAŞKAN Arkadaşlar
müsaade eder misiniz, lütfen.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Sana ne ya? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, müsaade edin lütfen, rica ediyorum.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Hakikaten şu tablo, ibretlik bir tablo. Sadece
oylama sırasında gelip ve bizim konuşmalarımızı o
sırada dinleyip müdahale edilmesini kabul etmiyoruz. Gelip kanun teklifini
dinleyin o zaman. Bu kanun teklifi ne getiriyor, ne götürüyor; öğrenelim.
Yani dayatılan bir kanun teklifi var, bütçe görüşmeleri bitti, hiç
kimse bir hafta dinlenemedi bile, corona günlerinde sırf iktidar istiyor
diye, hepimize burada Olduğu gibi kabul edin. dayatması var; bunu
kabul edemeyiz.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/3261) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 247) (Devam)
BAŞKAN - Evet,
Sayın Ali Özkaya, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri
ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimiz; yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Kitle imha silahları
hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir, uluslararası
taahhütlerine uyar. Sayın Cumhurbaşkanımız da, bu devletin
ve bu milletin başı olarak bu taahhütlerine uyduğunu
söylediği gibi, ancak hiçbir
şantaja, tehdide de boyun eğmez, hiçbir mütekebbire eyvallah etmez,
hiçbir kibirlinin kibrine eyvallah etmez; bu kısmı çok önemlidir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; bu kanun teklifi 1989 yılında
FATFın kurulmasıyla başlayan, 1991 yılında ülkemizin
üye olmasıyla birlikte devam eden ve 1996 yılında 4208
sayılı Kanunla Mali Suçları Araştırma Kurulunun
kurulması ve akabinde 1999 yılında Birleşmiş Milletler
Genel Kurulunun Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası
Sözleşmesi ve bu sözleşmeyi 2002 yılında kanunla kabul
ederek iç hukukumuza taşımamız ve akabinde gelişen
süreçlerde 2005 yılında 5549 sayılı suç
varlığından elde edilen gelirlerin aklanması
hakkındaki kanunu çıkarttık ve Ceza Kanunumuza da 282nci
maddeyle suç varlığının aklanma suçunu aldık. Akabinde
2013 yılında, tabii, terörizmin finansmanı, terör örgütlerinin
değişik yol ve yöntemler kullanması nedeniyle uluslararası
camiadaki gelişen şartlar doğrultusunda Terörizmin
Finansmanının Önlenmesine Dair 6415 sayılı Kanun
çıktı.
FATF ülkeleri sürekli
karşılıklı iletişimler hâlinde devam ediyor ve bu
görüşmelerin sonucunda da hangi alanlarda sorun varsa bu alanları
düzenleme, o alanlarda etkin mücadele yapma konusunda karşılıklı
teklifler oluyor. Yani Biz hemen sıkıştık, 2012
yılında söylenmişti, geç kalındı. kısmı
doğru değil. 2013 yılında 6415 sayılı Kanun
çıktı, o günden sonra birçok uygulamalar karşılıklı
yürütüldü. 2019 yılında, 4üncü dönem toplantılarının
sonucunda yapılan tekliflere göre kitle imha silahlarının
finansmanının önlenmesine dair, uluslararası mevzuatta
boşluk olduğu için Birleşmiş Milletler karar aldı ve
bu kanunu, kitle imha silahlarıyla ilgili bir kod kanun olarak düzenledik.
Tabii, bunun yanında,
diğer 7 kanunun ortak özelliği, terörizmin finansmanı ve
uluslararası terörizmle mücadele açısından finansmandır.
Yardım Toplama Kanunundaki mesele de budur, Dernekler Kanunundaki mesele
de budur, Türk Ticaret Kanunundaki hamiline yazılı senetlerin nama
yazılı gibi merkezî kayıt kuruluşuna kaydedilmesiyle ilgili
zorunluluk da budur, yine, iç dondurmayla ilgili konulardaki zorunluluk da
budur. Özü, uluslararası terörizmle mücadele ve terörizmin mali
kaynaklarının kurutulması, bunun engellenmesiyle ilgili şeffaf,
etkin bir mücadele yol ve yönteminin belirlenmesidir. Kanunun getiriliş
amacı budur ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin, 2021 yılının
23 Nisanı itibarıyla da karşılıklı
görüşmelerle, bu hususları gri listeyle ilgili bir risk
oluşturmadan sonuçlandırmasını ve ülkemizin daha fazla yatırıma,
istihdama yönelmesini hep beraber sağlamayı arzu ediyoruz.
Tabii,
arkadaşlarımızın eleştirileri var, bu
eleştirilerdeki en temel konulardan biri, Dernekler Kanununda getirilen 3
suçla ilgili. Yani terörizme finansman sağlama suçu, uyuşturucu ve uyarıcı
madde imal ve ticaret suçu ve kara paranın, suçtan elde edilen
varlığın aklanması suçu. Bu suçlarda, soruşturma
aşamasında, İçişleri Bakanına organları
uzaklaştırma yetkisi öngörülmüştü. Muhalefetin
itirazlarını dikkate aldık, Sayın Grup
Başkanımız ve Grup Başkan Vekillerimizle bu konuda bir
hazırlık yapılıyor: soruşturmanın 15inci
maddede, kovuşturmaya dönüştürülmesiyle ilgili bir teklif olacak.
Yine, en temel itirazlardan
biri, Avukatlık Kanunuyla ilgili. Kıymetli arkadaşlar, savunma
hakkı kutsaldır; kutsal olan, savunma hakkıdır. Ben de
avukatım, yirmi beş yılı aştım, avukatlıktan
daha kutsal olan savunmadır. Diğer tüm alanların hepsi 5549a
göre sorumlu, banka sorumlu, sigorta şirketi sorumlu, faktöring
şirketi sorumlu, kamu kuruluşları sorumlu, diğer serbest
meslek sahipleri sorumlu; bir tek avukatlar, meslektaşlarımız
mı sorumsuz olacak? Ve bunlar, avukatlık mesleği ve savunmayla
ilgili olan suçlar asla değil. Bir taşınmaz alım ve satımını,
evet, avukat da yapabilir, emlakçı yapabilir, mali müşavir de
yapabilir, hiçbir işi olmayan bir kişi de yapabilir. O sebeple FATF,
bunu özellikle tüm alanların kanun kapsamına alınıp
yalnızca avukatların istisna edilmesinin bu alanda bir gri alan
oluşturduğunu söylüyor.
Dün, Barolar Birliği
Başkanımız ve avukat arkadaşlarımızla bir kez
daha uzunca müzakere ettik ve burada Avukatlık Kanununun 35inci
maddesinin 1inci fıkrası, münhasıran avukatların
yaptığı işler ve ara buluculuk aşamasında
alternatif çözüm yolları arasında elde edilen bilgilerin bu kanun
kapsamında olmaması gerektiğiyle ilgili, bu konuyla ilgili de
bir düzenleme inşallah olacak.
Yine çok önemli bir kanun
teklifi, bence bu kanun teklifinin en nirengi noktası kıymetli
arkadaşlarım, 37nci maddesidir. Bizim iç dondurma müessesesi
dediğimiz terörizme finansman sağlanması durumunda mal
varlığının dondurulmasıyla ilgili FATF ve
uluslararası kuruluşlar diyor ki: Ceza Usul Kanununuz ve
yargılama süreçleri çok uzun. Dolayısıyla, terörizmle etkin ve
hızlı mücadele etmek için bir idari organ vasıtasıyla bunu
yapmanız gerekiyor. Dünyanın gelişmiş bütün ülkelerinde bu
sistem var, tamamında var ancak biz, bu sisteme çok önemli 2 tane temel
hukuk kuralı koyduk. Birincisi, dedik ki: Türk mahkemelerince terör örgütü
olduğuna dair bir karar olacak. Bir organ, bir yapı, bir kuruluş
terör örgütü ise kesinleşmiş bir mahkeme kararından sonra buraya
yardım edilirse terörizmin finansmanı kapsamında bu kişiler
dikkate alınabilecek ancak bir terör örgütü olmakla birlikte terör örgütü
üyesine, ailesinden, yakınından insani ilişkiler kapsamında
verilen bir yardım bu kanun kapsamında asla olmayacak. İlgili
değerlendirme komisyonu, kararını verecek, İçişleri ve
Maliye Bakanlığının müşterek kararıyla
dondurulacak ve hep diyordunuz, eleştiriyordunuz: Sulh ceza mahkemeleri
diye. Hayır, Ankara Ağır Ceza Mahkemesine gönderilecek ve
Ağır Ceza Mahkemesi beş gün içinde tedbirin devamına veya
kaldırılmasına dair itirazı kabil olmak üzere karar
verecek. Bu açıdan da bu müessesenin çok doğru ve son derece hukuka
uygun olduğunu düşünüyoruz.
Bizim
atalarımızın çok güzel sözleri vardır, derler ki: Mal
canın yongasıdır. Hatta biraz mal kısmında hasis olan
insanlar için Malını alacağına, canını al.
derler. Gerçekten de mülkiyet hakkı, bütün dünyada önemli. Biz de buna
olağanüstü önem ve değer verdiğimiz için, hukuk devletinin en
üst standartlarında -hem öncesinde bir mahkeme kararı,
Yargıtayla terör örgütü üyeliği hem de sonra ağır ceza
mahkemesinin onama kararı gibi- çok esaslı bir kural getirdik.
Topkapı
Sarayının girişinde ne yazar?
(x) Bütün mazlumların
sığınağı. Bu coğrafya, bin yıldır
bütün mazlumların sığınağıdır; bugün de
mazlumların, 5 milyona yakın mazlumun
sığınağı.
Dünyada, biliyoruz ki 11
Eylülden sonra İslam coğrafyasının mal
varlıklarına tahakküme yönelik gayretler var. Biz arzu ediyoruz ki
Türkiye, bu kanunla bütün dünyada şeffaf, hukuka uygun, her türlü denetime
açık, uluslararası ilişkileri karşılıklı
olan, birbiriyle iletişim hâlinde olan bir devlet olmaya devam edecek.
Bütün dünyadaki mal varlıklarının meşru olarak bu ülkeye
gelmesi ve onların yatırıma dönüşmesi, daha büyük bir
noktaya gelmesi için bu kanun düzenlemesinin son derece faydalı
olduğunu görüyoruz.
Bizim
kuruluşlarımız, dünyadaki bizim yüz akı
kuruluşlarımız, yardım kuruluşlarımız, sivil
toplum kuruluşlarımız bu devletin kuruluşlarıdır;
onların her biri, Türkiye Cumhuriyetidir; onların her biri, Türk
milletidir. Afganistanda da, Afrikada da, Uzak Doğuda da, Balkanlarda
da, Kafkasyada da yardım kuruluşlarımız, bu kanunla
uzaktan yakından ilgisi olmayan, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yüz
akı olan kuruluşlardır. Bunlarla ilgili tereddüdün
olmasını, sivil toplum kuruluşlarımızda bir tereddüdün
olmasını
Ben doğrusu kanunun yeterince anlaşılamadığı
kanaatindeyim. Yoksa yardım toplayacak, yurt dışına
yardım götürecekse bir kuruluşumuz, ilgili valiliğe beyanda
bulunacak; bundan daha fazla bir şey yok ki.
Efendim Neden banka
kayıtları isteniyor? Arkadaşlar, yardım toplamak
Bütün
milletten yardım topluyorsunuz, devlet size bir izin veriyor. Topladığınız
yardımı nereye harcadığınızı devletin
bilmesinden daha doğal ne vardır? Bankadan isteyecek, gidecek
Suçu
yoksa bir sorun yok. Efendim İnternet ortamında izinsiz yardım
toplayacağız. Neden? İzin alın, herkese izin veriliyor.
Efendim, bakın, cezayla ilgili kısımların birçok yerinde
dedik ki: Uyarıldığı hâlde yardım toplamaya devam
ederse, uyarıldığı hâlde yardıma, bu sürece engel
olmazsa o zaman ceza olur. Yani fiilin ağırlığına
göre; bazen önce bir uyarmayı getirdik, sonra cezayı getirdik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Evet, herhâlde bugün sınırlı.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü
üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi soru-cevap
işlemini yapacağım.
Sayın Karahocagil
MUSTAFA LEVENT
KARAHOCAGİL (Amasya) Teşekkür ediyorum Başkanım.
AK PARTİ, on sekiz
yıldır bu ülke için, bu millet için hatta tüm mazlum milletler için
koşuyor, koşturuyor. On sekiz yılda 15 seçimdeki
başarımızın sırrı, hiçbir seçimi yolun sonu
olarak değil, hep yolun başı olarak görmemizdir. Durmak yok.
dedik, yürüdük; Durmak yok. dedik, koşturduk; Durmak yok, yola devam.
dedik. Hedefimize öyle bir kilitlendik ki muhalefetin tüm engellemelerine
rağmen liderimiz Recep Tayyip Erdoğanla bu ülkeyi dünya devletleri
arasında en ön sıralara yükselttik.
Sayın
Başkanıma sorum şöyle: Kanun teklifinde derneklere üye olma,
yönetim organlarında görev alma gibi dernek kurma özgürlüğünü
daraltan düzenlemeler var mıdır?
247 sıra
sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanın Önlenmesine İlişkin
Kanun Teklifimizin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, görüşülmekte
olan Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanın Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin ülkemize,
milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Sorum Sayın Komisyon
Başkanımıza olacak: Sayın Başkanım, Türkiye
farklı terör örgütleriyle ve terörizmin farklı biçimleriyle
yıllardır mücadele eden bir ülkedir. Terörizmin finansmanıyla
mücadelede uluslararası iş birliğinin gerekliliğine
inanıyoruz. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin bu yöndeki
kararlarının uygulanması amacıyla teklifte ne gibi
düzenlemeler yapılmaktadır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Aycan
SEFER AYCAN
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, güvenlik korucuları
devletin otoritesi için, can ve mal güvenliği için terör örgütleriyle
canla başla mücadele etmektedirler. Bu nedenle sürekli terör örgütlerinin
hedefi hâlindedirler. Önceleri görevleri sınırlı olan güvenlik
korucularının sorumlulukları artmıştır,
genişlemiştir; artık yedi gün yirmi dört saat görevlerinin
başındadırlar, gerektiğinde de operasyonlara
katılmaktadırlar.
Güvenlik korucuları,
şu an maaşları en düşük kamu görevlisidir. Biz, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, güvenlik korucularının
maaşlarının ve sosyal haklarının
iyileştirilmesini destekliyoruz. Güvenlik korucuları kendileri için
ayrı bir kanun düzenlemesi yapılmasını veya çarşı
veya mahalle bekçilerine tanınan haklardan yararlanmak istediklerini
belirtmektedirler.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Etyemez
Sayın
Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yük ve yolcu taşımacılığı
yapan sürücülerin psikoteknik belgesi almaları gerekiyor. Bunun için
psikoteknik değerlendirme merkezinde teste girmek ve test raporunu
kırk beş gün içerisinde psikiyatriste onaylatmak zorundalar. Psikoteknik
değerlendirme merkezine ödedikleri ücretin dışında, test
raporunu onaylatmak için de 50 lira gibi bir ücret ödüyorlar. Daha sonra
sürücülerin belgeleri e-devletlerinde gözüküyor. Ancak, geçtiğimiz aylarda
sürücüler bir sürprizle karşılaştı. E-devletteki
onayları birdenbire silindi ve tekrar 50 lira vererek psikiyatrist
onayı için müracaat etmek zorunda kaldılar. Sonra
anlaşıldı ki bazı usulsüzlükler nedeniyle psikiyatrist
onayları iptal edilmiş ve binlerce vatandaşımız
mağdur olmuş, 2 kere ücret ödemişlerdir.
Vatandaşlarımızdan fazladan alınan paralar iade
edilmelidir. Sizin için 50 liranın önemi olmayabilir ama akşama kadar
çalışıp 50 lira kazanamayan şoför kardeşlerimiz için
önemlidir.
Pandemide bir şey
vermediğiniz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Durmuşoğlu
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin hayırlı olmasını
diliyorum.
Sorum Sayın Komisyon
Başkanımıza: Teklifte derneklerin yardım toplamasıyla
ilgili kısıtlama var mıdır? Yardım Toplama Kanunuyla
ilgili yapılan düzenlemelerin amacı nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Bakırlıoğlu
AHMET VEHBİ
BAKIRLIOĞLU (Manisa) Değerli milletvekilleri, Soma AŞ
mağduru madencilerimizin kıdem ve ihbar tazminatlarının
ödenmesi, mağduriyetin giderilmesi için 23 Temmuz 2020 tarihinde yasal
düzenleme yapılmıştı. Yasal düzenleme sırasında
TKİye yapılan başvurular dikkate alınarak hazırlanan
listelerde 3.334 isim bulunmaktadır. Listeler incelendiğinde 301
madencinin katledilmesinde suçlu bulunmuş, hüküm giymiş isimlerin
olduğu ancak mağdur işçilerin büyük bir çoğunluğunun
olmadığı görülmektedir. Yapılan tazminat ödemelerinde yasal
faiz uygulanmamıştır. Yasa kapsamındaki Işıklar
İşletmesinden yasa kapsamında olmayan Yeni Anadolu Madencilik
AŞye geçen işçilere tazminat ödemesi yapılmaktadır. Bu
yanlış uygulamalar bir an önce kaldırılmazsa birçok yönüyle
hukuksuzluklar ve hak gasbı ortaya çıkacaktır.
BAŞKAN Sayın
Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sizin vasıtanızla
Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanlığına soruyorum:
Şanlıurfa Belediyesi büyükşehir olduktan sonra köy olup
mahalleye dönüşen yerleşim yerlerinin yollarını yapmamaktadır,
çöp konteynerlerini koymamaktadır; mahalleler içindeki elektrikler
yanmamaktadır, köyler geceleyin zifirî karanlık içerisinde
kalmaktadır, belediye otobüsleri bu mahalleler ile şehir merkezi
arasında ulaşım hizmetleri vermemektedir, temiz su
götürülmemektedir. Şanlıurfalı vatandaşlarımız bu
konuda mağdurdur, Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesine lütfen
bu konularda ikazda bulunsunlar. Bu mağduriyetlerin giderilmesi talep
ediyorum, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Gündoğdu
VECDİ GÜNDOĞDU
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kırklarelimizin Yenice
köyü-Demirköy ilçesi arası aylardır devam eden istinat duvarı
çalışmaları sırasında meydana gelen çökme ve kaymalar
vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini tehdit
etmektedir. Konuyla ilgili soru önergemize hâlâ da cevap gelmemiştir. Soru
önergemizin ardından istinat duvarının üç ayrı yerinde daha
çökme ve kayma meydana gelmesi tam bir rezalettir. Sorumsuz, plansız ve
kontrolsüz bir şekilde yapılan ve her geçen gün değişik
bölgelerde meydana gelen çökme ve kaymanın sorumluları kimlerdir?
Sorumlular hakkında bugüne kadar gerekli işlemler
yapılmış mıdır?
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Tutdere
Yok.
Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Amerikan Bilim
İnsanları Federasyonuna (FAS) göre 9 ülkede nükleer silah bulunuyor.
Bunlar: Rusya, ABD, Fransa, İngiltere, Çin, Pakistan, Hindistan,
İsrail, Kuzey Kore. Nükleer silahlar kadar emperyalist ve kapitalist
kültürün bize sunduğu sözde kültür değerleri de tehlikelidir, ondan
daha tehlikelidir.
Sorum şudur: Teklifte,
Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlemesi Hakkında Kanunun 2nci
maddesindeki yükümlü tanımına avukatlar dâhil edilmektedir. Bu
durum savunma hakkını olumsuz etkileyen bir durum olabilir mi?
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiyede çok zor durumda
olan binlerce amatör spor kulübü var. Seçim bölgem Edirneden, Uzunköprü
Aşçıoğlu Gençlik Spor ve Keşan Kültürspor kulüplerinin
yöneticileri, içinde bulundukları zor durumda, yardım alabilmek için
Ankaraya geldi. Umutları, reklam karşılığında
veya başka bir şekilde Gençlik ve Spor Bakanlığından
yardım almaktı. Yardım dediğiniz de 10 bin liralık bir
can suyu. Gelip gördüler ki Bakanlık bu kulüplerden vergi, SSK gibi
borçlarının olmadığına dair yazı istiyor. Gençlik
ve Spor Bakanlığı bu yanlıştan derhâl dönmeli,
elindeki olanakların tamamını bu amatör spor kulüplerini
desteklemek, onları yaşatmak için kullanmalıdır.
Hesapsız, kitapsız harcamalar yapan, yüz milyonları çöpe atan
profesyonel kulüplere daha da batırmaları için para
dağıtmak ya da yayıncı kuruluşun ödemediği
paraları devlet olarak ödemek Türk sporuna, futbolumuza bir yarar
getirmez. Bugünlerde sporun ruhunu yaşatan amatör kulüplere ve sporculara
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Şimşek
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Sağlık
Bakanına olacak.
Sağlık
çalışanlarımız, doktorlarımız,
hemşirelerimiz bu pandemi süreci içerisinde canları pahasına
mücadele ediyorlar ve özellikle bu süreçte şehir hastaneleri, devlet
hastaneleri ve üniversite hastaneleri pandemiyle erken mücadeleye
başladıkları için sonradan pandemi hastanesi olan diğer
özel hastanelere göre daha tecrübeli durumdalar. Bu hastanelerde görev yapan
hekimlerimizin, özellikle daha sonradan pandemiye dönüştürülen
Anadoludaki birçok hastanedeki ve özel hastanedeki hekimleri,
yaptıkları tedavi yöntemleriyle ilgili mutlaka bilgilendirmeleri ve
bu hastanelerdeki uyguladıkları tedavi yöntemlerinin bütün
Türkiyedeki hastanelerin tamamında aynı şekilde
uygulanmasını
Bununla ilgili Bakanlığın bir genelge
yayınlayarak veya bu tecrübeli hekimlerimizin birkaç saatlerini
ayırarak, gerekirse sosyal medya üzerinden özel hastanelerde ve diğer
hastanelerde görev yapan hekimleri tedaviyle ilgili günlük bilgilendirmelerini
talep ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Erdem
ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle orman
yangınlarında amansızca mücadele eden itfaiyeci
kahramanlarımıza buradan dualarımızı göndermek
istiyoruz. Sadece orman yangınlarında değil,
canlıların kurtarılmasında, yine malın zarar görmemesi
için canlarını ortaya atan bu kahramanlarımızın meslek
tanımlarının olmadığını, bu açıdan bir
meslek tanımı çalışmasının yapılması
gerektiğini, buna göre de özlük haklarının düzenlenmesi
gerektiğini buradan tekrar belirtmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Şevkin
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son yıllarda her sabah
milyonlarca üniversiteli gencin atama çığlıklarıyla
uyanıyoruz. Diyaliz, cerrahi, ameliyathane, ağız ve diş
sağlığı, diş protez, tıbbi dokümantasyon ve
sekreterlik, acil tıp, laboratuvar, anestezi teknikerliği; fizyoterapistlere,
diyetisyenlere, psikologlara, sosyologlara; halk sağlığı,
muhasebe, harita kadastro mezunlarına; çevre teknikerlerine,
eczacılık teknikerlerine ve -112 Acil- çağrı merkezi
hizmetleri mezunlarına büyük ihtiyaç var ancak ya komik sayıda atama
gerçekleşiyor ya da hiç atama yapılmıyor. Öğretmenler en az
60 bin atama bekliyor. PİCTESlilere, usta öğreticilere, ücretli
öğretmenlere kadro verilmiyor. Mimar, mühendis, şehir
plancıları; iktisadi idari bilimler fakültesi ve adalet meslek yüksek
okulu mezunları elleri yüreklerinde kamuda atama bekliyor. Yüksek puan
alan avukatlar, hâkimler, savcılar, yüksek lisans öğrencileri,
doktoralılar ve daha birçok meslek grubundan liyakat sahibi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Komisyon
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Öncelikle soru soran
milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
Sayın Aycan, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Bakırlıoğlu, Sayın
Tanal, Sayın Gündoğdu, Sayın Şimşek, Sayın Erdem
ve Sayın Şevkinin soruları ilgili bakanlıklara iletilecektir.
Diğer
milletvekillerimizin, konuyla ilgili, teklifle alakalı soru soran
milletvekillerimizin sorularının cevaplarına geldiğimizde
de Sayın Karahocagil Kanun teklifinde derneklere üye olma, yönetim
organlarında görev alma gibi dernek kurma özgürlüğünü daraltan
düzenlemeler var mıdır? diye sordu. Burada Dernekler Kanununda
değişiklik içeren maddeleri şöyle bir özetlersek: 1inci
maddede, merkezi yurt dışında bulunan dernek ve vakıflar da
dernekler kapsamına alınıyor, bunun dernek kurma
özgürlüğünü ihlal eden bir durum olmadığı da hepinizin
malumu.
Dernek kurma hakkıyla
ilgili Dernekler Kanununun 3üncü maddesinde yapılan
değişiklikte, terörün finansmanı suçu, uyuşturucu ticareti,
suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama
suçlarından mahkûm olanlar dernek yönetim kurulu üyeliklerinde görev
alamayacaklar, böyle bir sınırlama var. Bu da tabii ki
Uluslararası Mali Eylem Gücünün tavsiyeleri arasında olan bir husus.
Denetimle ilgili, Dernekler
Kanununun 19uncu maddesindeki denetimle alakalı, kamu görevlilerine
denetim yaptırılacağı hususu ve bunun ücretiyle,
yetkileriyle ilgili düzenlemeler var. Bunlar da dernek kurma özgürlüğüyle
alakalı bir kısıtlama getiren düzenlemeler değil.
Derneklerin yurt
dışı yardımlarıyla ilgili, madde 21de
Yurt
dışından yardım için bildirim vardı eskiden, yeni
düzenlemede yurt dışına yapılacak yardımlarla ilgili
de bildirim yükümlülüğü getiriliyor. Burada da yine, dernek kurma
özgürlüğüne halel getiren bir düzenleme söz konusu değil.
Çok
tartışılan, Dernekler Kanununa 30/A maddesi ekleniyor. Burada
da yine, biraz önce bahsettiğim üç suçla ilgili, dernek yönetim
organlarında görev yapan bir kişiyle alakalı sadece geçici
tedbir noktasında İçişleri Bakanına yetki verilebiliyor ve
acele hâllerde de bu tedbir yeterli değilse İçişleri
Bakanı, dernek faaliyetini geçici olarak durdurabilecek ancak derhâl
mahkemeye başvuracak, hâkim onayı gerekiyor, kırk sekiz saat
içerisinde de gecikmeksizin hâkim kararı alınacak. Eğer hâkim
kararıyla dernek yönetim organı görevden el çektirilmişse yine
Medeni Kanunumuzun ilgili maddesinde, 27nci maddesinde bunlar
sayılı, kayyum tayininin nasıl yapılacağı da
belirtilmiş. Burada da yine, dernek kurma özgürlüğüyle ilgili bir
kısıtlama söz konusu değil. Dernekler Kanununda cezai hükümler,
yine Uluslararası Mali Eylem Gücünün (FATF) tavsiyeleri doğrultusunda
güncelleniyor, uyum sağlanıyor. Dernek kurma özgürlüğüyle ilgili
bu hakkı kısıtlayan bir durum söz konusu değildir.
Sayın Taşkın
Türkiye, farklı terör örgütleriyle ve terörizmin farklı biçimleriyle
yıllardır mücadele eden bir ülkedir. dedi. Terörizmin
finansmanıyla mücadelede uluslararası iş birliğinin
gerekliliğine inandığımızı belirtti; bunlara
katılıyoruz. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin bu
yöndeki kararlarının uygulanması amacıyla teklifte ne gibi
bir düzenlemeler var? dedi. Kanun teklifine baktığımız
zaman, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kitle imha
silahlarının finansmanının önlenmesine yönelik
kararlarının uygulanması amacıyla mevzuat düzenlemesi
yapılıyor. Bu şekilde kitle imha silahlarının
yayılmasının önlemesine ve uluslararası güvenliğe
katkı sağlanıyor. Kanunla, bir denetim ve iş birliği
komisyonu kuruluyor, kurulan denetim ve iş birliği komisyonu, kararların
uygulanmasında etkin bir eş güdüm sağlamaya yönelik. Bu çerçevede,
yaptırıma konu kişi ve kuruluşlara fon
sağlanması, malzeme ve ekipman ticareti, teknoloji transferi
yasaklanmakta ve mal varlığının dondurulmasıyla ilgili
usuller belirlenmektedir.
Sayın
Durmuşoğlu Derneklerin yardım toplamasıyla ilgili bir
kısıtlama var mı bu teklifte? diye sordu. Yardım Toplama
Kanunuyla ilgili yapılan düzenlemelerin amacını sordu.
Teklifte, Yardım Toplama Kanunuyla ilgili düzenlemeleri kısaca
özetleyecek olursak şunlar: Yardım Toplama Kanununun 6ncı
maddesinde bir değişiklik yapılıyor, izin alma
zorunluluğu zaten var. Kamu yararına çalışan dernekler
zaten istisna kapsamında, 28 civarında dernek ve vakıf bu
izinden istisna. Getirilen düzenleme nedir bu konuda? İzinsiz yardım
toplama faaliyetinin eğer internet ortamında
yapıldığı tespit edilmişse içerik
çıkarılmasıyla ilgili, o izinsiz yardım toplama
faaliyetiyle ilgili internet ortamındaki o yayının, o
içeriğin ortadan kaldırılabilmesiyle ilgili bir usul düzenlemesi
gerçekleştiriliyor.
Yardım Toplama
Kanununun 9uncu maddesinde de başvurunun incelenmesiyle ilgili bir
düzenleme var. Yurt içine ve yurt dışına yapılacak
yardımlara ilişkin şu andaki mevzuatımızda bir
açıklık söz konusu değildi. Buna ilişkin yönetmeliğin
çıkarılacağına yönelik bir düzenleme söz konusu.
Yardım toplama faaliyetinin denetimiyle alakalı, görevlendirilenlerle
ilgili, bu makamların yetkileriyle alakalı ilgili makamlardan bu
denetimle alakalı bilgi ve belgenin toplanabilmesini daha etkin hâle
getiren bir düzenleme söz konusu.
Yine Yardım Toplama
Kanunundaki cezalarla ilgili bir güncelleme söz konusu. Mali Eylem Görev
Gücünün tavsiyeleriyle uyumlu bir yaptırım getiriliyor. Bu konuda
bir tereddüt söz konusu değil.
Sayın
Kılıçın avukatlarla ilgili
Suç Gelirlerinin
Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 2nci maddesindeki
yükümlü kapsamına avukatlar da dâhil ediliyor. Burada savunma
hakkını olumsuz etkileyen bir durum söz konusu mudur? diye sordu.
Burada da yine Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında
Kanunun 2nci maddesinde yükümlü tanımında bir
değişiklik yapılarak buraya avukatlar da ekleniyor. Şu anda
mevcut düzenlemede şüpheli işlem bildiriminde Bankacılık,
sigortacılık, bireysel emeklilik, sermaye piyasaları, ödünç para
verme ve diğer finansal hizmetler ile posta ve
taşımacılık, talih ve bahis oyunları alanında
faaliyet gösterenler; döviz, taşınmaz, değerli taş ve
maden, mücevher, nakil vasıtası, iş makinesi, tarihi eser, sanat
eseri ve antika ticareti ile iştigal edenler veya bu faaliyetlere
aracılık edenler ile noterler, spor kulüpleri yükümlü
kapsamındaydı; şimdi şüpheli işlem bildirimine
avukatlar dâhil ediliyor ancak bunun sınırları var.
Avukatların savunma hakkı bakımından diğer kanun
hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla dâhil edilmesi söz konusu.
Avukatlık Kanununun 35inci maddesinin 1inci fıkrası kapsam
dışında. 2nci fıkrada belirtilen
Avukatların çünkü
devlet dairelerinde tüm işlemleri, sadece adliyelerde değil, yapma
yetkisi var. Burada, bu yetkiyle ilgili olarak Suç Gelirlerinin
Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında
şüpheli işlem bildirimi sadece taşınmaz alım
satımı, sınırlı ayni hak kurulması,
kaldırılması, şirket veya vakıf kurulması,
birleştirilmesi ve bunların idaresi, devredilmesi ve tasfiyesine
ilişkin finansal işlemlerin gerçekleştirilmesi, banka, menkul
kıymetler ile bu hesaplarda yer alan varlıkların idaresiyle
sınırlı bir düzenleme getiriliyor. Dolayısıyla,
Avukatlık Kanununun 35inci maddesinde ve diğer kanunlarda
belirtilen savunma hakkını zedeleyecek herhangi bir düzenleme söz
konusu değildir. Buradaki yükümlü kapsamına avukatların
alınması hususu yine FATFın tavsiyeleri arasındadır
ve üye ülkelerin birçoğu da bu yönde düzenleme
gerçekleştirmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 19uncu
maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde gruplar
adına ilk söz talebi, İYİ PARTİ Grubu adına Sayın
Ayhan Erelin.
Buyurun Sayın Erel.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, yüce Türk milleti; Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerinde partim İYİ PARTİ adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Millî Mücadelemizin
başlangıcının ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
açılışının 100üncü yılında Türkiye Büyük
Millet Meclisimizin, millî bilincin, yeni nesillere aktarılması
amacıyla 2021 yılının İstiklal Marşı
yılı olmasını içeren düzenlemenin Meclisteki tüm partiler
tarafından kabul edilmesi, milletimiz tarafından büyük sevinç ve
takdirle karşılanmıştır.
İstiklal
Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoyu rahmetle,
minnetle anıyorum.
Kar çiçeği oldular,
baharla birlikte kardelene döndüler,
Kır çiçeği oldular,
yaz mevsiminde burcu burcu koktular,
Bu cennet vatana buzdan bekçi
oldular,
Bu nasıl aşktı
ki tarihi dondurarak tarih oldular.
Vatan, bayrak uğruna
savaşan bir milletin beyaz destanı Sarıkamış.
Allahuekber Dağlarında istiklal ve istikbalimiz uğruna
canlarını feda edenlerin, inancın, cesaretin, vatan
sevdasının adıdır Sarıkamış. Üstü açık
uyumuştur diye gece yarısında kalkıp evladının
üstünü örten annelerin, evlatları Sarıkamış
Harekâtında Allahuekber Dağlarında vatan uğruna donarak
şehit oldular. Şehit olan bir destanın kahramanlarını
saygıyla, minnetle, rahmetle anıyorum.
Yine, Kurtuluş
Savaşımızın 3 Mustafasından biri olan Türkiye
Cumhuriyetinin 2nci Cumhurbaşkanı rahmetli İsmet İnönüyü
de şükranla anıyorum. Bu topraklar bize mezar olmadan düşmana
gülizar olmaz. diyerek yediden yetmişe silaha sarılıp
taşa, baltaya, kazmaya sarılan, bunları
bulamadığında da kutsal vatan toprakları üzerindeki
taş parçasını alarak Kuvayımillliye hareketinin en güzel
örneğini göstererek verdiği mücadeleyle şiirlere, destanlara,
hikâyelere konu olan Gaziantep savunmasının kahramanlarını
rahmetle anıyorum, mekânları cennet olsun.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; teröre maddi imkân sağlayan veya finans
sağlayan kaynaklarının kurutulmasına yönelik bir kanun
teklifiyle karşı karşıyayız. Barışı ve
huzuru bozmaya yönelik bombalı ve silahlı saldırılarla
güvenlik güçlerinin yanı sıra sivilleri de hedef alan bölücü terör
örgütleri Türkiyede yıllardır gerçekleştirdiği
saldırılarda başta güvenlik güçleri olmak üzere aralarında
bebek, çocuk ve kadınların bulunduğu 20 bini aşkın
vatandaşımızın yaşamını yitirmesine,
binlerce kişinin yaralanmasına sebep olmuştur. Kanlı
eylemleriyle binlerce kişinin yaşam hakkını elinden alan,
yaralıları kaybettikleri organlarıyla hayatlarını
sürdürmek durumunda bırakan terör örgütleri, binlerce çocuğu öksüz ve
yetim, kadınları dul, anne ve babaları evlatsız
bırakmıştır. Maddi anlamda da yaklaşık 300 milyar
dolar kaybımız olmuştur, gerçekten de Türkiye son
altmış yıldır terörden çektiği kadar başka bir
unsurdan çekmemiştir. Biz, İYİ PARTİ olarak teröre maddi
kaynak sağlayan, finans sağlayan her türlü kanalların
kurutulmasının yanı sıra terörün de kökten ortadan
kaldırılmasının yanındayız. Teröre
karşı verilecek mücadelede bizim her zaman güvenlik güçlerimizin yanında
olacağımızı bildirmek istiyorum.
Teklif metnine
baktığımızda, 3üncü maddenin ikinci fıkrasında
yer alan dolaylı kontrol eden kişi ve kuruluşun nasıl
tespit edileceği açık değildir, buraya açıklık
getirilmelidir. Yine teklif metninin 4üncü maddesinin dördüncü fıkrasında
yer alan makul sebepler ifadesinin yoruma açık ve kontrolsüz suçlamalara
sebebiyet vermemesi için kuvvetli şüphenin varlığı
ifadesinin kullanılması uygun olacaktır. Zira makul sebepler
göreceli bir kavram olup, uygulayıcılardan uygulayıcılara değişik
görüşlere ve yorumlamalara sebep olabilecektir.
Yine, teklifin 5inci maddesi
ceza hükümlerini düzenlemektedir. Verilecek cezalara
baktığımız zaman, alt sınır ile üst
sınır arasında çok büyük bir açıklık vardır.
Kanun uygulayıcısına bu kadar geniş yetki verilmesi zaman
zaman yanlış uygulamaları beraberinde getirecektir. Teklif
metnine baktığımızda uygulanacak ceza miktarları 10
bin liradan 2 milyon liraya veya 50 milyon TLye kadar uygulanır.
denilmektedir. Yani şimdi, ben, empati yaptığımda, bir avukat
olarak mensubu olduğum dernekten hâkimliğe, savcılığa
geçtiğimde, mensubu olduğum dernekle ilgili böyle bir karar
geldiğinde, ben objektif davranmaya çalışsam bile beraber yol
yürüdüğümüz, beraber bir dava arkadaşlığı
yaptığımız dernek başkanının, dernek yönetim
kurulunun baskısıyla karşı karşıya kalamayız
demek hayatın olağan akışına uygun değildir. Yani
şimdi dernek bana yakınsa 10 bin lira ceza, dernek bana uzaksa 2
milyon lira. Ya, makas bu kadar açık olabilir mi? Ya,
caydırıcı olsun istiyorsanız o zaman arada 100 bin lira bir
makas olsun yani 1 milyon 900 bin-2 milyon olsun, kanun koyucu da rahat etsin.
Bir yerde on bin lira, diğer yerde 2 milyon lira; böyle bir şey
olabilir mi? Veya 50 milyon liraya kadar. 1 lira da verebilirim, 50 milyon da
verebilirim. Bu, ileride suistimalleri beraberinde getirir.
Dolayısıyla bu makasın daralması lazım. Bugün siz
iktidarda olabilirsiniz ama yarın başka bir siyasi irade iktidara
geldiğinde, deniliyor ya Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner.
diye, bir gün size döner. Hiç kimseye dönmesin, kanunlar uygulanabilir, adil ve
hukukun üstünlüğü ilkeleri ortamında yapılsın.
Yine, 7nci maddeyle internet
ortamında yardım toplanmasının önüne geçilmesi
hedefleniyor. Bu maddenin daha ayrıntılı düzenlenmesi ve küçük
çapta yardımların engellenmemesi gerekir. Türk milleti
dayanışma ve yardımlaşmayı en iyi sergileyen
milletlerden bir tanesidir. Günümüzde SMA hastalarına devletin gücünün
yetmediği yerde çocuklar okul paralarını, ayakkabı
paralarını; anneler bebelerinin süt paralarını bu
yardım kampanyalarına aktarmaktadırlar. Bunun önüne geçmek, hem
vicdani hem de insani değildir diye düşünüyorum.
Komisyon görüşmelerinde
kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesine
ilişkin 9uncu maddede Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
kapsamında elde edilen bilgi ve belgelerin ne kadar saklanacağı
yönünde bir açıklık yok. Bunun belirlenen sürede imha edilmesi
gerekmektedir.
Yine, 10uncu maddede izinsiz
yardım toplanmasına verilecek idari para cezaları
düzenlenmiştir. Buraya da baktığımızda gene makas çok
açık; alt sınır 5 bin lira, üst sınır 200 bin lira
yani daha önce de söylediğim gibi bu kadar fark olmamalı. Bu maddede
cezaların toplanan yardım tutarı üzerinden belirlenmesi adalet
ve hakkaniyete uygun olacaktır. Bir tarafta 10 lira yardım toplayan,
diğer tarafta 2 milyon lira yardım toplayan var ama aynı
şekilde cezalandırılması ne kadar adil olur sizin
takdirlerinize bırakıyorum.
Yine, 12nci maddeyle Türk
Ceza Yasasında belirlenen sürelerin geçmiş olmasına ya da affa
uğranılmasına rağmen kişilerin belirli haklardan
mahrum bırakılmasına yol açılmaktadır.
Cezasını çekmiş bir kimsenin hayatının geri
kalanında bu yüzden sorumlu tutulması insanlık onuruna ve
doğasına aykırıdır. Bu gerekçeyle, 12nci maddenin
teklif metninden çıkarılması uygun olacaktır.
Yine, 15inci maddeye
baktığımızda, İçişleri Bakanına, dernek
genel kurulu dışındaki organlarında görev yapanları
geçici görevden uzaklaştırma yetkisi verilmektedir. Bu yetkinin
Bakana değil, bağımsız Türk mahkemelerine verilmesi adalet
sistemi açısından uygun olacaktır.
Yine, Dernekler Kanununun
27nci maddesinde, hapis cezası aldığının tespit
edilmesi şartıyla, görevden alınacak görevliler yeni
düzenlemeyle soruşturma aşamasında dahi görevden
alınacaktır. Bu durum masumiyet karinesine aykırıdır.
Ayrıca bunun olabilmesi için en azından ya savcının
soruşturmasının sonucu beklenmeli ya da iddianamenin kabulü esas
alınmalıdır.
Yine, 19uncu maddede tüzel
kişilere uygulanacak para cezası için kişi hakkında
soruşturma veya kovuşturmanın beklenmemesi düzenlenmiştir.
Bu durum, suçun tüzel kişi yararına işlenip
işlenmediği araştırılmadan ceza verilmesine sebep
olacaktır; hukukun temel ilkelerinden biri olan Şüpheden sanık
yararlanır. ve masumiyet karinesi ilkelerine aykırıdır
diyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Sayın Yücel Bulut...
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YÜCEL BULUT
(Tokat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 247 sıra
sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde MHP Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hepimizin malumu olduğu
üzere terör örgütlerinin eylemlerini devam ettirebilmesi ve
varlıklarını sürdürebilmeleri için insan kaynağı
dışında, finansman temini en temel unsur olarak kabul
edilmektedir. Terör örgütleri, ihtiyaç duydukları finansmanı
oluşturabilmek için uyuşturucu ticareti, kaçakçılık gibi
yasa dışı faaliyetlerin yanı sıra yasal görünümlü
faaliyetler aracılığıyla da finansman
oluşturabilmektedirler. Sivil toplum örgütlerini paravan olarak kullanarak
uyuşturucu kaçakçılığı ve kara paranın aklanması
gibi faaliyetler günümüzde, terör örgütlerinin olağan faaliyet alanları
hâline gelmiştir.
Ülkemiz yaklaşık
elli yıldır farklı isimler altında terörist faaliyet
yürüten örgütlerle mücadele hâlindedir. Devletin elli yıldır sahada
bu örgütlerle sürdürdüğü mücadelenin ortaya koyduğu tecrübe şunu
göstermektedir ki terörle mücadelede uluslararası ve somut iş
birliği ortaya konulmadan ve terör örgütlerinin finans kaynakları
kurutulmadan terörle mücadelede başarı elde etmek oldukça zordur.
Ülkemizin de 1991
yılında üyesi olduğu Mali Eylem Görev Gücü isimli
uluslararası organizasyon, uluslararası ölçekte suçtan kaynaklanan
mal varlığı değerlerinin aklanması ve terörizmin
finansmanı suçları ile kitle imha silahlarının
yayılmasının finansmanına karşı küresel
standartların belirlenmesi ve bunların ülkeler tarafından etkin
bir şekilde uygulanmasıyla görevli uluslararası bir
organdır.
Mali Eylem Görev Gücü isimli
bu organ 1990 yılında üye ülkeleri bağlayıcı nitelikte
40 tavsiye kararı yayınlamış ve kara paranın
aklanmasına ilişkin yöntemlerin değişiklik göstermesi üzerine
de 1996 ve 2003 yıllarında bu tavsiye kararlarını gözden
geçirerek yenilemiştir. Aynı kuruluş tarafından 2001
yılında 8 özel tavsiye kararı yayınlanmak suretiyle terörün
finansmanının suç hâline getirilmesi öngörülmüştür. 2004
yılında yayınlanan ve kurye kullanmak suretiyle para nakli
konusundaki tavsiyeleri içeren 9uncu özel tavsiye kararıyla birlikte 40
tavsiye kararı ve 9 özel tavsiye kararıyla birlikte, 40 tavsiye
kararı ve 9 özel tavsiye kararıyla terörizmin finansmanı
konusunda temel çerçeveler çizilmiştir. Yüce Meclisimiz bu tavsiyelere
uygun olarak 2006 yılında 5546 Sayılı Kanun ve 2013
yılında 6415 Sayılı Kanunu çıkarmak suretiyle, bu
tavsiyelere uyum yasaları konusunda önemli adımlar atmıştır.
Mali Eylem Görev Gücü
isimli kuruluşun 2019 yılı Ekim ayında gerçekleşen
Genel Kurulunda kabul edilen rapor çerçevesinde, diğer başkaca
tespitlerle birlikte, kitle imha silahlarının
yayılmasının finansmanının önlenmesi konusunda
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarıyla ilgili,
tavsiye kararlarıyla tam uyum sağlanması, terörizmin
finansmanı ve aklama suçlarıyla mücadelede yasal ve kurumsal
kapasitenin güçlendirilmesinin önemine işaret edilerek gerekli
düzenlenmelerin de yapılması önerilmiştir.
Bu gelişmelere uygun
olarak, Genel Kurul huzurundaki 247 sıra sayılı Kanun Teklifi
hazırlanarak gündeme alınmıştır. Daha önce de yasal
düzenlemelerin yanında, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
kararları paralelinde Başbakanlık genelgeleri ve Bakanlar Kurulu
kararları çıkarılmıştır. Bu genelge ve
kararların da vaktiyle etkin bir mücadelede pay sahibi olmasına
rağmen kitle imha silahlarının yayılmasının
finansmanının ve buna bağlı risklerin ve tehditlerin
artması da nazara alınarak uluslararası iş birliğini
arttıracak, koordinasyonu sağlayacak ve cezai
yaptırımları düzenleyecek mevzuat gerekliliği hasıl
olmuştur. Bu nedenle, huzurdaki kanun teklifi Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi kararlarıyla uyumlu, etkili ve
caydırıcı düzenlemeler getiren, adli ve idari yaptırımların
orantılı olarak kanun metninde yer bulduğu bir düzenlemedir.
Kanun teklifinin ilk 6
maddesiyle kitle imha silahlarının yayılmasının
finansmanının önlenmesi kapsamında düzenleme yapılması
öngörülürken, 7 ila 17nci maddesi arasında yapılan düzenlemelerle 2860
Sayılı Yardım Toplama Kanunu ve 5253 Sayılı Dernekler
Kanununda değişiklik yapılması öngörülmüş, suçtan
kaynaklanan mal varlığı değerlerinin aklanması ve
terörizmin finansmanıyla mücadele çerçevesinde, bu alandaki denetimlerin
arttırılması öngörülmüş ve idari
yaptırımların daha ivedi ve etkili bir şekilde tesisine
olanak sağlanmıştır. Bu düzenleme
ışığında, internet ortamında izinsiz yardım
toplama faaliyetlerinin engellenmesi de sağlanmış
olacaktır; böylece, toplumun yardımlaşma ve dayanışma
duygularının istismar edilmesi suretiyle kötü niyetli faaliyetlerin
de önüne geçilmiş olacaktır.
Ayrıca, derneklerin yurt
dışına yapacakları yardımların da denetime
elverişli, şeffaf ve hesap verilebilir bir çerçeveye oturtulması
temin edilmiştir.
Konuşmamızın
başında da ifade etmiş olduğumuz üzere, bu düzenleme hem
terörle mücadelede uluslararası iş birliğinin
kaçınılmaz bir gereği hem de yıllardır terörle
mücadele eden devletimizin elini güçlendirecek bir düzenlemedir; kaldı ki
kanuni düzenleme, kişi hak ve hürriyetleri ile özellikle
Anayasamızın 35inci maddesindeki mülkiyet hakkına ilişkin
güvenceler, hâkim teminatı ilkesine bağlılık ve
düzenlemeyle getirilen hususların idari ve yargısal itiraz
yollarının öngörülmesiyle birlikte evrensel standartlara uygun bir
düzenlemedir.
Yasa dışı
terör örgütlerinin tamamının faaliyetleri çerçevesinde ihtiyaç
duydukları finansmanı sağlamak gayretiyle illegal faaliyetler
yürüttükleri gerçeği bir yana, özellikle FETÖ soruşturmalarıyla en
somut örneğini gördüğümüz üzere, insanımızın temiz
duygularını istismar ederek toplanan paraların FETÖnün milleti
hedef alan faaliyetlerinin finansmanında kullanıldığı
da ortaya çıkmıştır. Hâlen toplanan paraların
bütünüyle hangi faaliyetlerde kullanıldığı da eksiksiz
ortaya çıkmamış ve müphem kalmıştır.
Dolayısıyla mücadelenin tüm yönleriyle ve etkin bir şekilde
sürdürülmesi amacıyla bir yandan toplumsal şuur sürekli açık ve
diri tutulmalı, diğer yandan da yasal düzenlemelerle kanun
alanında boşluk bırakılmamalıdır. Şiddeti
kendi hedeflerine giden yolda meşru kabul eden her
anlayışın bu faaliyetin finansmanı için de her yolu mübah
göreceği gerçeğinin farkında olarak bu düzenlemelerin eksiksiz
bir şekilde hayata geçirilmesi temin edilmelidir.
Bu gerekçelerle, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak 247 sıra sayılı Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifini desteklediğimizi bir kere
daha ifade ediyor, yasalaşması hâlinde ülkemize hayırlar
getirmesini diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Abdullah Koç. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ
(Ağrı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
kanun teklifinde, biz, yine -Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun-
Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifiyle
karşı karşıyayız.
Yine, oldubittiye getirilen
bir kanun teklifi değerli arkadaşlar. Birleşmiş Milletler
Genel Kurulunun bu tür kanun ihdasında Türkiyeye çeşitli
ihtarları var. Bu ihtarların başında, insan
haklarından, demokrasiden, hukukun üstünlüğünden tutun da etnik, dinî
ve cinsiyet temelinde ayrımcılığa izin verilmemesi
gerektiği; Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası
Sözleşme uyarınca etnik azınlıkların ana dillerinde
eğitim görmeleri gerektiği, Evrensel İnsan Hakları
Sözleşmesinin tüm maddelerinin uygulanması gerektiği,
insanların zorla kaybettirilmesine karşı uluslararası
sözleşmelere uyulması gerektiği
İfade özgürlüğünün
önündeki bütün engellerin kaldırılmasını zorunlu kılan
bir anlayış söz konusu ama ne yazık ki bu iktidar, gene
bunların hiçbirine uymadı.
Bütün bu uyarılara
rağmen, Türkiye, mevcut olan teklifle, yasaları politik
çıkarları ekseninde kullanmakta ve bu konuda samimi olması
gerekirken, topluma reform diye yansıtılan, göz boyama
amacıyla yapılan değişikliklerle toplumu yine onlarca
kısıtlamayla karşı karşıya
bırakmaktadır. Reform yerine, hak ve özgürlükler, dernekler ve sivil
toplum örgütlerinin örgütlenme özgürlükleri yönünde de çok ciddi
kısıtlamalara gitmektedir.
Cezaevlerinde binlerce siyasi
tutsak olmasına karşın -basına uygulanan sansür,
cezaevlerinde olan gazeteciler, siyasi partilere uygulanan baskılar
ortadayken- bu kanun teklifiyle yepyeni bir kısıtlama sürecine
girmiş bulunmaktayız.
Değerli arkadaşlar,
yine bir kayyum sevdası. Bu kanun teklifinin 15inci maddesinde yine bir
kayyum meselesiyle karşı karşıyayız. Bu teklifle;
örgütlenme özgürlüğü, kanun önünde eşitlik, masumiyet karinesi,
dernek kurma özgürlüğü ve mülkiyet hakkı ihlal edilmektedir.
Hükûmetin bu uygulamalarıyla, olağan bir hâl alan kayyum rejimiyle
aynı zamanda gerek demokratik kitle örgütleri gerekse Kürt sorununun
çözümüne dair kurulan tüm kurumlar hedef hâlindedir. Öte taraftan, Hükûmetin 15
temmuz 2016 tarihindeki darbe girişimini fırsat bilerek -özellikle
FETÖden zarar gören kurumlarımız- 2006 yılında kurulan ve
merkezi Diyarbakırda olan Kürt kültürünü araştırma ve
geliştirme üzerinde çalışma yapan dernek olan KURDÎ-DER,
Ankarada kurulan, yine Kürt Kültürünü Araştırma Derneği olan
KÜRD-DER gibi 2016 yılında terörle mücadele gerekçe gösterilerek
binlerce sivil toplum örgütü ve dernek kapatılmış, çocuk
haklarını savunan, muhtaçlara gıda yardımı
sağlayan, göç etmek zorunda kalan insanlarla dayanışmak için
kurulan, kadın haklarını savunan dernekler; ÇHD, ÖHD, MHD ve
Rojova dernekleri kapatılmış, insan hakları örgütleri hedef
hâline alınmış ve binlerce insan gözaltına alınmış,
ne yazık ki tutuklanmıştır. Mevcut otoriteye
karşı çıkan her düşünce ve fikir hedef hâline
getirilmiş, belediyelerimize kayyum atanmış, seçme ve seçilme
hakkı ortadan kaldırılmıştır. Partimizin Eş
Genel Başkanları, milletvekilleri, belediye eş başkanları
gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. Bu
kanun teklifinin; mevcut olan STK ve derneklere baskı uygulama ve el koyma
adına eksik bırakılan kayyum rejiminin son halkasını
oluşturmaya yönelik bir kanun teklifi olduğunu burada açıklamak
isteriz.
Bütün bu
yapılanların yanında gerek Kürt sorununun çözülmesi ve gerekse
Türkiye demokrasisinin başka bir noktaya evrildiğine dair yeni bir
süreçle karşı karşıyayız. AİHM kararı
değerli arkadaşlar
Demirtaş Türkiye kararı da bu hususu
dile getiren bir husustur değerli arkadaşlar. Kürt sorunu başta
olmak üzere Türkiye demokrasisin önündeki engelleri âdeta özetleyen ve
artık uluslararası nitelik taşıyan bu sorunların
sadece Türkiyeyle sınırlı kalmadığına
ilişkin bir tarihî gerçeklikle karşı karşıyayız.
Bakın, uluslararası nitelik kazanan Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, kararıyla; yargı, siyasal baskılar, mevcut olan
durum, muhalif sesleri kısıtlamaya ilişkin olan faaliyetlerin
hepsi tek tek sayılmış ve bu yönde bir tespite gitmiştir.
Değerli arkadaşlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu
kararıyla -Venedik Komisyonu- HSKnin yapısının yargı üzerindeki
etkisini ve bağımsızlığını tehlikeye
düşürdüğünü, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserinin
raporuna göre de yargı organlarının siyasi gerilim
ortamının sonuçlarından etkilendiğini yani
yargının tarafsızlığını ve
bağımsızlığını yitirdiğini çok açık
bir şekilde dile getirmektedir.
Yine, bu Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararı, Demirtaş ve HDPli vekillerin
tutuklanmasının, belediye eş başkanlarının
görevden alınmasının ve tutuklanmasının
amacının muhalif sesleri kısıtlamaya yönelik olduğunu
tespit etmiştir. Bütün bunların yanında, tutuklamaların
demokrasinin temeli olan çoğulcu ve özgür tartışmayı
bastırmak gibi saklı bir nedene dayandığına
ilişkin kararı göz önünde bulundurulduğunda, bunların
hepsinin Türkiye demokrasisinde de gerçek anlamda bu iktidar tarafından
kısıtlamaya gidildiğine dair çok net şekilde tespitleri
bulunmaktadır.
Türkiye'nin en önemli
sorunlarının başında olan Kürt sorununun çözülmesine
ilişkin problemi ve diğer demokratik sorunları çözmeyi amaç
edinen her türlü siyasal yapı ve çoğulcu anlayışın
hedef hâline getirildiğini, bu yönde Kürt halkına dair dile getirilen
ne varsa bastırılmış yargının eliyle yok etmeye
çalışan siyasi bir yapılanmayla karşı
karşıya olduğumuzu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi çok
net bir şekilde tespit etmektedir.
Türkiyedeki bütün hak
ihlallerinin, tutuklamaların, kayyum rejiminin temel ve saklı
amacı, yani gizli anayasası Kürt sorununu ve Kürtleri yok saymaya,
sorunu çözümsüz bırakmaya yöneliktir. Öteden beri dile getirdiğimiz
üzere bütün sorunların, hukuksuzlukların, yok saymaların temel
nedeni Kürt sorunudur değerli arkadaşlar. İşte, bütün
bunların özeti de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
Demirtaş v. Türkiye kararıdır. Tam bu noktada HDPye tahammül
edemeyenlerin, sürekli parti kapatmayı gündemine alanların,
Demirtaşa terörist diyenlerin tırnak içerisinde- asıl hedefi
Kürtlerin talepleridir çünkü HDP, Kürt sorununu dile getiren Kürtlerin sesidir;
sorunu canlı tuttukları, ırkçılığa
karşı durdukları, emekçi, yoksul halkın taleplerini dile
getirdikleri için sürekli saldırıların hedefindedir.
Bu üçlünün demokratik zeminde
Kürt sorununu dile getirmek dâhil olmak üzere bütün sesleri kısmaya
yönelik
Buradan kendilerine cevabımız da şudur değerli
arkadaşlar: Sizin kararınızla HDP buraya gelmedi, 20 milyon olan
bir halkın iradesiyle buradadır. Aslında, Kürtlerin ve emekçi
halklarımızın sizlere tahammülü kalmamıştır, bunu
burada net bir şekilde belirtmek isteriz. Erdoğan, Bahçeli ve
Soylunun tanımadıkları bu Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararı, değerli arkadaşlar, Anayasada 90ncı
maddede yer alan bir hükümdür yani iç hukuk hükmüdür. Dolayısıyla, bu
şekildeki tavırları hem yargı üzerinde bir tahakkümdür,
yargıya müdahaledir hem aynı zamanda Anayasayı çiğnemedir.
Biz bunu bu şekilde kesinlikle kabul etmiyoruz; bunu bütün
halkımızla bu şekilde paylaşmak istiyoruz.
Bakın, bunların
yapmış oldukları terörist kavramıyla Bu kararı
tanımıyoruz. şeklindeki beyanlarıyla Anayasa maddesi net
bir şekilde çiğnenmektedir ve Anayasayı bu şekilde rafa
kaldırmaktadırlar. Bu nedenle bu Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararı ışığında bir, Selahattin
Demirtaş, Figen Yüksekdağ başta olmak üzere tüm siyasi
tutsakların derhâl serbest bırakılması ve haklarında
açılan tüm davaların düşürülmesi gerekiyor; iki, tüm siyasi
tutsakların davalarında yargılamanın yenilenmesi ve
davaların düşürülmesi gerekiyor. Kayyumlarla iradesine el konulan tüm
belediyelerimizin iade edilmesi, Kürt dilinin önündeki engellerin
kaldırılarak ana dilde eğitim hakkının
sağlanması, kapatılan demokratik kitle örgütlerinin yeniden
açılması, bu kanun teklifinde olmak üzere kanunlarda yer alan tüm
kısıtlamaların ayıklanması, bütün sorunların
çözülmesi açısından katılımcı ve demokratik bir anayasanın
yapılması için tüm halklarımız, sivil toplum örgütleri,
bireyler ve emekçilerle ortak bir çalışma yapılması
zorunluluğu ortaya çıkmıştır ve bu elzemdir.
Değerli milletvekilleri,
bu tarihî kararla yepyeni bir süreç başlamıştır. Bu
fırsatın değerlendirilmesi, Türkiye haklarının
önündeki bütün engellerin kaldırılması, demokrasinin yeniden
inşa edilmesi, toplumda mevcut olan ırkçı
yaklaşımların ortadan kaldırılması için bu karar
gerçek anlamda bir fırsattır. Bu fırsatı gelin, hep
birlikte değerlendirelim ve bu kararı derhâl uygulayalım;
Türkiyenin önündeki bütün engelleri bu şekilde ortadan
kaldıralım.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
Kürt vatandaşlarımızın temsili en çok AK PARTİdedir
ve Kürt vatandaşlarımızın en çok zulüm gördüğü, sesini
kısan da PKK terör örgütüdür.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Süleyman
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, olmaz, böyle bir usul yok.
BAŞKAN Efendim?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Tutanaklara geçiriyor; ağzını
açıyor, biz de cevap vereceğiz.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Tutanaklara kaydettirmek istiyorsa gitsin arka
tarafta muhabbet etsin.
BAŞKAN Kim ne geçirdi
ben farkında değilim?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ben bir dakika söz alabilir miyim?
BAŞKAN Size söz
vereyim yerinizden, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
29.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın yerinden sarf ettiği bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Cahit Özkan, Grup Başkan
Vekili, sizden izin almadan, işaret vermeden, sadece tutanaklara bir
şeyler geçirerek kendi sözlerini- usule aykırı bir tutum
sergiliyor. Bizim, hepimizin buradan bir dakika söz alma hakkımız
var. İktidar partisi Kürtleri temsil eden bir parti değildir,
Kürtlere düşmanlık yapan bir partidir biz de cevap veriyoruz- ve bu
düşmanlığı biz buradan yüzlerce, binlerce defa
ispatladık. Bunu tutanaklara geçirerek aksini yapmış olmuyorlar.
Sadece, dostlar alışverişte görsün, işte yarın öbür
gün tutanaklar incelenince Biz de cevap verdik. anlamına geliyor. Bu
tutumu şık bulmuyoruz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
30.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Şu anda Parlamento
hukuku ve geleneğimiz çerçevesinde, Mecliste beyanları not eden
stenograflar 1 tane değil. Niçin 1 tane değil? Çünkü burada 600
milletvekili var ve bir taraftan, kürsüden konuşan bu milletvekillerimizi
not alıyorlar, diğer taraftan da diğer milletvekillerimizin
beyanlarını geçiriyorlar; demek ki bu, usule uygundur.
Diğer taraftan da
hamdolsun bugün, özellikle Türkiyede birlik, beraberlik ve
kardeşliğin tescillenmesi ve bu coğrafyada
barışımızı tehdit eden terör örgütünün bertaraf
edilmesi için hem özgürlükleri genişlettik, reformlar yaptık;
diğer taraftan da güvenliğimizi teminat altına alacak terör
koridorunu, destekçilerini ve onların milletimiz üzerinde oluşturmak
istedikleri bütün ihanetleri bertaraf ettik ve ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/3261) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 247) (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Süleyman Bülbül konuşacaktır.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN
BÜLBÜL (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlemesine İlişkin Kanun Teklifi'nin birinci bölümü hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşuyorum.
Değerli arkadaşlar,
bundan bir ay önce Adalet Komisyonuna Sayın Adalet Bakanı geldi.
Sayın Adalet Bakanı, yargı reformu ve hukuk reformu konusunda
Adalet Komisyonunda bulunan muhalefet partileri dâhil Komisyon üyelerinden
görüş almak istedi; biz de üç saat, dört saate yakın bir şekilde
görüşlerimizi ortaya koyduk. Biz bekliyorduk ki önümüzdeki
yılbaşına kadar yani bu ayın sonuna kadar yargı
reformuyla ilgili, hukuk reformuyla ilgili kanun teklifleri gelecek ama birden
ayın 16sında bir kanun teklifi geleceği söylendi ve İç
Tüzüke aykırı olarak, kırk sekiz saat beklenmeden Adalet
Komisyonuna geldi. O bir gün içerisinde biz bu kanun teklifi konusunda
çalışmalarımızı yaptık ve Komisyonda itirazlarımızı
ortaya koyduk.
Bakınız,
arkadaşlar, Kanun Teklifinin ismi ne? Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi. Kanun teklifine böyle
baktığınız zaman, bizim de üye olduğumuz OECDnin
içinde kara paranın aklanması ve terörün finansmanının
önlenmesi nedeniyle kurulan Mali Eylem Görev Gücünün tavsiye kararları ve
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin vermiş olduğu,
terörün finansmanının önlenmesine ilişkin kararların iç
hukukta düzenlenmesi diye düşündük, sonra kanun teklifinin maddelerine
baktığımız zaman, bunun dışında iç hukukta
bulunan 7 tane kanunun etkilendiği ortaya çıktı.
Bakınız, Dernekler Kanunundan Kabahatler Kanununa kadar, Ticaret
Kanunundan Yardım Toplama Kanununa kadar birçok kanunda
değişiklik öngörülmüş. Biz şöyle düşünüyorduk,
özgürlükçü, yargı reformunu ilgilendiren maddeler gelecek ama yine bir
şey değişmedi, yine güvenlikçi kanun teklifleriyle toplumu da
anayasal hak ve özgürlükleri de sınırlandıran bir kanun teklifi
daha geldi.
İsmine
baktığımız zaman
Hemen gerekçeye bakıyorum, gerekçede
10 defa imzacı vekil arkadaşlar açıklamada bulunmuş,
OECDden bahsediliyor, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden
bahsediliyor ve tavsiye kararlarının iç hukuka girmesi konusunda
gerekli kanun düzenlemesi yaptıklarından bahsediyorlar. Kanun
teklifinin içine bakıyoruz, o söyledikleri tavsiye kararlarından her
şey var ama siyasiler yok arkadaşlar. 12 no.lu tavsiye kararında
açıkça siyasilerin hakkında İç hukuk düzenlemesi
yapılması gerekir, kara paranın aklanması ve terörizmin
finansmanının engellenmesi açısından bu Mali Eylem Görev
Gücünün tavsiye kararını iç hukuka koyun. denildiği hâlde
böyle bir şey yok. Sayın AK PARTİli konuşmacı
arkadaşlar buradaki konuşmalarında demişlerdi ki Bu konuda
bize verilen tavsiye kararlarını yerine getirdik. Getirmedikleri
nereden belli; bakın, arkadaşlar, Mali Eylem Görev Gücünün 12 no.lu
tavsiye kararında siyasi nüfuz sahibi kişilerle ilgili öneriler
bulunuyor ancak ne hikmetse bu kanun teklifinde bu siyasi kişilerle ilgili
hiçbir tavsiye kararını yerine getirmiş madde yok. Mali Eylem
Görev Gücü tavsiye kararında faydalanıcıların siyasi bir
kişi ya da kuruluş olabileceğini ifade ediyor, bu kapsamda,
makul tedbirlerin alınması ve siyasi nüfuz sahibi kişinin aile
bireyleri ve yakınları için de bu tedbirlerin uygulanması gerektiğini
vurguluyor ama kanun teklifinde böyle bir şey yok. Yani burada gerçekleri
söyleyelim. Hiç kimse çıkıp da bize horoz dövüşüyle ilgili
derneklerin bu kanunla bağlantısını anlatmasın, hiç
anlatmasın. (CHP sıralarından alkışlar) Böyle bir
derdiniz varsa Hayvanları Koruma Kanununu getirirsiniz, hep birlikte
çıkarırız. Terörün finansmanıyla ilgili olmayan
şeyleri burada bahsetmeyin. Bakın, açık ve net burada siz,
terörün finansmanının önlenmesi, kara paranın aklanmasıyla
ilgili olarak Mali Eylem Görev Gücünün 12 no.lu tavsiye kararını
yerine getirmiyorsunuz. Neden getirmiyorsunuz? Saray böyle istediği için
getirmiyorsunuz. Getiremezsiniz, getirdiğiniz takdirde bu kimlere
dokunacak siz bizden daha iyi biliyorsunuz ve dokunduğu zaman da
Türkiyede siyasilerin, siyasi nüfuz kullananların,
yakınlarının ve ailelerinin mal varlıkları, hesap
hareketleri nerede araştırılacaktı? Bu kanun hükmü
getirilmiş olsaydı o şekilde araştırılacaktı
Niye korkuyorsunuz arkadaşlar? AK PARTİ sıralarına
bakıyorum, şu anda 20 kişi yok. Bu kanunda siyasilerin, bu kanun
içerisinde, tavsiye kararına rağmen getirilmemesini neye
bağlıyorsunuz, neden korkuyorsunuz? Bakın, net diyoruz: Getirin,
Dernekler Kanununda, düzenlemelerde de yargı kararını koyun;
birkaç düzenleme de yapalım, ondan sonra bu kanun teklifini hep birlikte
geçirelim ama işinize geldiği zaman şunu yapıyorsunuz,
işinize gelmediği zaman bunu yapıyorsunuz. O nedenle, burada
doğruları söyleyelim arkadaşlar; net, benim sorum açık.
Siz, Mali Eylem Görev Gücünün 12 no.lu tavsiyesinde bulunan
faydalanıcıların; siyasi bir kişi ve kuruluşlarla
ilgili makul tedbirlerin alınması ve siyasi nüfuz sahibi kişinin
aile bireyleri ve yakınları için bu tedbirlerin uygulanmasıyla
ilgili mevzuat değişikliğini niçin getirmiyorsunuz? Kimden korkuyorsunuz?
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
bu kanun teklifinde derneklerle ilgili maddeler var yani,
bakıldığı zaman insaf dedirtiyor. Ya bu kanun Süleyman
Soylu kanunu; bu kanun Anayasayı tanımayan, hukuku tanımayan,
hukuk devletinden zerre kadar nasibini almamış Süleyman Soylu denilen
kişiye yetki veren bir kanun. Neyine güveniyorsunuz? (CHP
sıralarından alkışlar) Siz, dernek organlarını
görevden uzaklaştırma yetkisini kesinleşmiş yargı
kararı olmadan İçişleri Bakanına veriyorsunuz, ondan sonra
çıkıyorsunuz Yetmezse diyorsunuz. Neye göre yetmezse?
İçişleri Bakanı takdir edecek. Anayasayı tanımam,
AİHMi tanımam. diyen İçişleri Bakanı karar verecek,
Yetmezse diyecek ve dernek faaliyetlerini durdurma yetkisini veriyorsunuz
yargı kararı olmadan. Böyle şey olabilir mi? Terörün
finansmanının aklanmasıyla ilgili, kara paranın
aklanmasıyla ilgili, uyuşturucuyla mücadele suçlarıyla ilgili
yetkiyi veriyoruz. diyorsunuz. Ya, geçiniz. Somadan yola çıkıp da
Somada herhangi bir dernek Somalı madencilere tazminat hakları
verilmiyor. dediği zaman onları da terörün içine sokuyorsunuz,
dışarı çıkıp da bir eylem yapan insanları da
terörün içine sokuyorsunuz. Nerede özgürlükler, nerede hukuk güvenliği,
nerede hukuk devleti?
Arkadaşlar, bu kanun
teklifi öyle bir kanun teklifi ki Anayasanın 14 tane maddesini ihlal eden
düzenlemeleri var. Ya, arkadaşlar, bu derneklerle ilgili kanun teklifinin
15inci maddesi sadece Anayasanın 10 maddesini ihlal ediyor. Tabii, buna
alışkınız, AKPden gelen güvenlikçi kanun teklifleri
Anayasa hükümlerini ihlal etmezse, yani, insaf diyoruz; ihlal edecek ki
Anayasayı kendi istedikleri gibi kullanacaklar, ihlal edecek ki
Ne
yapacaklar? Kamu İhale Kanununda olduğu gibi istisnalarla
yandaşlarına peşkeş çektirecekler, Sayıştay
denetimini kaldıracaklar, Kamu İhale Kanununun denetimini
kaldıracaklar. Burada da muhalif derneklerin ifade özgürlüğünü,
dernek kurma özgürlüğünü, örgütlenme özgürlüğünü bir kenara itip
suskun toplum yaratılmak isteniyor. Suskun topluma biz hayır
diyoruz arkadaşlar, hayır demeye devam edeceğiz. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
bakınız, ilk başta ne yaptılar? 12 Eylül denince hemen
bağırmaya başlıyorlar arkadaşlar. Sizler 15 Temmuzdan
sonra çıkıp da sivil darbeyle, KHKlerle, OHALlerle bu memlekette
muhalifleri, muhalif dernekleri kapattınız, 375 derneği
kapattınız; bunun içinde Çağdaş Hukukçular Derneği
vardı, Somada, Artvinde vatandaşın, mağdur insanların
avukatlığını yapan ÇHD vardı. Siz ne
yaptınız? Çocuk derneğini kapattınız, UNESCOyla
beraber, birlikte projeler üreten çocuk derneklerini kapattınız.
Şimdi, çıkmışsınız, İçişleri
Bakanlığına yetki vereceksiniz, İçişleri Bakanı
demokrat ya, hukukçu ya, yani her şey, hukuk bağlıyor ya. Ya,
arkadaş, Selahattin Demirtaş davasında Ben AİHMi
dinlemem, dinlemiyorum. diyen bir İçişleri Bakanına bu kadar
yetki verilebilir mi? Verilemez arkadaşlar, verilemez. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar avukatlarla
ilgili olarak da avukatlara da şüpheli işlem konusunda bildirim
hakkı vereceksiniz. Sır saklama yükümlülüğü ne oldu? Ya,
arkadaşlar, bakın, sizin adamlarınız ne diyor, ne diyor
bakın? Hukukçular Derneği Avukatlara şüpheli işlemleri
ihbar zorunluluğu getiren kanun teklifi hukuk güvenliğini alenen
tehdit etmektedir. diyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
O kim?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) -
Bunun başkanı kim? Sizdiniz bunun, Hukukçular Derneğinin
Başkanı.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Doğru.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) -
Uyun kardeşim, uyun; kendiniz de uyun buna ya! (CHP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Demek ki çok sesli bir sivil toplum var.
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Dün dündür, bugün bugündür!
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bülbül.
Gruplar adına söz
talepleri karşılanmıştır.
Şimdi şahıslar
adına ilk söz, Sayın Sabri Öztürkün; buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 247 sıra
sayılı Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum,
Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun, Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin kitle imha silahlarının
yayılmasının finansmanının önlenmesine ilişkin
kararlarının uygulanmasına yönelik usul ve esasları
düzenlemeyi hedeflemektedir.
Ülkemiz bugüne kadar
barış ve huzur içerisinde, güvenli bir dünya için uluslararası
toplumla iş birliği içinde olmuş, terörizmin finansmanının
ve kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi ve
benzeri birçok konuda adımlar atılması için yoğun
uğraşlar vermiştir. Ülkemizin stratejik konumu her zaman terör
örgütlerine karşı daha etkin bir mücadeleyi gerektirmektedir.
Özellikle FETÖ, PKK ve daha birçok terör örgütüyle uzun yıllardır
gerçekleştirdiğimiz mücadelede başarılı olabilmemiz
için uluslararası düzeyde bir iş birliği gerekmekte, terörün
ortadan kaldırılması için finansman ve insan
kaynağının kesilmesi zorunluluk arz etmektedir.
Bugüne kadar
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına istinaden kitle
imha silahlarının finansmanıyla mücadele kapsamında
ülkemizde değişik düzenlemeler yapılmıştır. Ancak
günümüzde kitle imha silahlarına dair artan uluslararası riskler,
tehditler bu konuda uluslararası iş birliği içinde daha etkili,
daha caydırıcı yaptırımları içeren yeni düzenleme
yapılması gereğini doğurmuştur. Ülkemizin de üyesi
oldu Mali Eylem Görev Gücü, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
BM üyesi devletleri FATF tarafından geliştirilen uluslararası
standartlara uyum sağlamaya davet etmektedir, üye ülkelerle
karşılıklı değerlendirme yoluyla tavsiyelerde
bulunmaktadır.
Ülkemizle de 2019 Ekim
ayında bir değerlendirme yapılmış, bu
değerlendirme süreci sonunda, kitle imha silahlarının
yayılmasının finansmanıyla mücadele konusunda
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları ve FATF
tavsiyeleriyle uyumun sağlanması, terörizmin finansmanı ve
aklama suçlarıyla mücadelede yasal ve kurumsal kapasitenin
güçlendirilmesinin önemi vurgulanmıştır. Kitle imha
silahları nükleer, kimyasal ve biyolojik nitelik taşıyan
silahlar olup cana, mala, çevreye çok büyük zararlar verebilmektedir. Bunu
önlemek için öncelikle yayılmasını durdurmak, finansmanını
ortadan kaldırmak gerekmektedir. 247 sıra sayılı Kanun
Teklifi, bu amacı gerçekleştirmek için ülkemizde mevcut mevzuatı
daha da geliştiren, uluslararası standartlara uyum
sağlamayı amaçlayan bir tekliftir.
Teklifte, Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin konuyla ilgili kararlarının
uygulanmasına yönelik usul ve esaslar, kitle imha silahlarının
yayılmasının finansmanını önlemek amacıyla
yasaklanan eylem ve faaliyetler, Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin aldığı kararlara aykırı fon
toplanmasının yasaklanması ve önlenmesi, yasaklanan eylemlerle ilgili
uluslararası listelerde yer alan kişi ve kuruluşların
temsilcilik açması, faaliyette bulunması, iş
ortaklığına girmesi, sermaye ortaklığına
gidilmesi, bankalarla ilişki tesis edilmesi yasaklanmaktadır.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kitle imha
silahlarının yayılmasının finansmanının
önlenmesine yönelik kararlarına konu kişi ve kuruluşların
mal varlıklarının dondurulmasında izlenecek usul ve esaslar
düzenlenmektedir.
Yine, kanunun
amacının sağlanması için denetim ve iş birliği
komisyonu kurulmaktadır. Yine teklifle, yasal düzenlemeye aykırı
hareket edenler, mal varlığı dondurma kararlarının
gereğini yerine getirmeyenler veya ihmal, gecikme gösterenlerle ilgili
adli ve idari yaptırımlar düzenlenmektedir. Yine teklifle, halka
açık olmayan anonim şirketlerde hamiline yazılı hâl
senetlerinin devrinin yalnızca zilyetliğin devredilmesi suretiyle
yapılabilmesi, terörizmin finansmanı suçları
bakımından önemli bir risk oluşturmaktadır. Bunun için Türk
Ticaret Kanununda değişiklikler yapılmak istenmektedir.
Ayrıca, 2860 sayılı Yardım Toplama Kanunu ve 5253
sayılı Dernekler Kanununda değişiklikler yapılarak
terörün finansmanı ve kitle imha silahlarının
yayılmasının finansmanının önlenmesi için denetimlerin
artırılması ve idari yaptırımların daha etkili uygulanabilmesine
yönelik hükümler düzenlenmektedir.
Adalet Komisyonundaki
görüşmelerimizde teklifle ilgili bazı eleştiriler getirildi
ancak ülkemizin ve bütün dünyanın güvenliği, toplumun üstün
yararı karşısında bazı kişi ve
kuruluşların belli yükümlülüklerle sorumlu tutulması
kaçınılmazdır. Dünyanın artık dijital bir çağa
girmesiyle terörizm ve kitle imha silahlarının
finansmanının önlenmesinin bu dijital çağda çok daha
zorlaştığı, gelişmiş tüm ülkelerde bu konuyla
ilgili etkin düzenlemeler yapıldığı ve ülkemizin üyesi
olduğu uluslararası kuruluşların bu yönde tavsiyeleri
karşısında bizim bu kanunu çıkarmamız
uluslararası yükümlülüğümüz açısından da önem arz
etmektedir.
Bu düşüncelerle, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şahıslar adına ikinci söz talebi Sayın Emine Yavuz
Gözgeçin.
Buyurun Sayın Gözgeç.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun
teklifinin birinci bölümü üzerine şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle Korkma! diye
başlayarak inancın gücüyle tüm korkulardan emin, sömürgecilere boyun
eğmeyen, dünyaya meydan okuyan, direniş ve diriliş destanı
İstiklal Marşımızın kabulünün 100üncü yılı
olan 2021 yılının İstiklal Marşı Yılı
olmasının ülkemiz için, milletimiz için hayırlı
olmasını diliyorum. Millî şairimiz Mehmet Akif Ersoyu ve tüm
kahraman şehit ve gazilerimizi rahmetle, şükranla yâd ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizin üyesi olduğu, 1989 yılında G7 ülkeleri tarafından
kurulmuş olan Mali Eylem Görev Gücü (FATF), kara paranın
aklanması, terörizmin finansmanı ve nükleer silahların
yayılmasının finansmanıyla mücadele alanında hem
ulusal hem de uluslararası alanda politikalar geliştiren, bu
politikaları destekleyen temel bir uluslararası organizasyondur,
ülkemiz 1991 yılında üye olmuştur. Ülkemizin FATF
tarafından IV. Tur Karşılıklı Değerlendirme
Süreci 2019 yılı Ekim ayında gerçekleşen Genel Kurulda
kabul edilen raporla tamamlanarak rapor kapsamında, kitle imha
silahlarının yayılmasının finansmanıyla mücadele
konusunda terörizmin finansmanı ve aklama suçlarıyla mücadelede yasal
ve kurumsal kapasitenin güçlendirilmesinin önemi vurgulanmıştır.
Ülkemizde kitle imha silahlarıyla mücadele kapsamında daha önce
çeşitli genelgeler ve kararlar çıkarılmıştır
ancak alınan kararların daha etkin bir uygulamayla birlikte,
günümüzde bu silahlarla ilgili uluslararası tehdit ve risklerin
artmasıyla beraber, etkinliği ve koordinasyonu sağlamak üzere
iş birliği ve cezai yaptırımları verecek şekilde
yeni bir mevzuat düzenlemesi zorunlu olmuştur. Bu çerçevede düzenlenen
kanun teklifi kod kanun niteliğinde olup belirtilen alanı yeni
baştan tümüyle düzenlemektedir.
Değerli milletvekilleri,
terör en temel hak olan yaşam hakkını hedef alan kapsamlı
bir şiddet hareketidir, terör insanlık suçudur. Terörizm ve bunun
finansmanı, kitle imha silahlarının finansmanı tüm
devletlerin ortak sorunudur. Terör, kadın-çocuk demeden can kaybına
sebep olmakta, çevre ve sağlık sorunlarına da yol açarak tüm
insanlığı hedef almaktadır. Ülkemiz farklı terör
örgütleri ve terörün farklı biçimleriyle yıllardır mücadele
ediyor. Bu mücadele, bize, terörizmin finansmanının önlenmesinde
uluslararası düzeyde iş birliği yapılmasının,
ulusal ve uluslararası düzeyde topyekûn bir mücadelenin çok önemli
olduğunu göstermiştir. Özellikle önleyici tedbirlerin
alınması, suç ve suçlulukla etkin mücadelenin bir yönü olarak suçun
mali boyutuyla mücadele, finans kaynaklarının ortadan
kaldırılması önem arz ediyor. Mal varlığı
değerlerini aklama, uyuşturucu kaçakçılığı gibi
teröre finans olan kaynakların vergilendirilmesi değil, kökünün
kurutulması gerekiyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ZAFER IŞIK (Bursa)
Bravo!
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin birinci bölümü 6
maddeden oluşuyor. Amaç, kapsam ve tanımlar belirtilerek kitle imha
silahlarının yayılmasının finansmanının
önlenmesini temin için etkili, caydırıcı, orantılı
adli ve idari yaptırımlar kabul edilmektedir. FATFın
tavsiyesiyle uyumlu olarak terörizmin finansmanının önlenmesi
amacıyla mal varlığının dondurulması
mekanizması oluşturulmaktadır. Kitle imha silahlarının
yayılmasının finansmanının önlenmesine yönelik
kararların uygulanması kapsamında Denetim ve İşbirliği
Komisyonu oluşturulmuştur.
Sözlerime son vermeden önce,
az önce her zamanki niyet okuyucu anlayışla, Mevlâna hazretlerinin
sözünden yola çıkarak kötü niyetli olduğumuz iddiasında
bulunuldu, üstelik Meclise hiç yakışmayan bir üslupla. Hazreti Mevlâna
diyor ki: İnsan edebi kadar akıllı, aklı kadar
şerefli, şerefi kadar değerlidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Kanun teklifimizin ülkemiz
için hayırlı olmasını diliyorum, saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birinci bölüm
üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi soru-cevap
işlemini yapacağım.
Sayın Aycan
SEFER AYCAN
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, nükleer, biyolojik ve kimyasal
silahlar, kullanıldığında çok sayıda insanı
öldürme gücüne sahip silahlardır, çok tehlikelidir fakat gerçektir.
Sınırlarımızda, Irak ve Suriyede sürekli çok ciddi
silahlar kullanılmış; zaman zaman nükleer, biyolojik ve kimyasal
silahların kullanıldığı iddia edilmiştir.
Ayrıca, terör örgütlerinin eline geçme olasılığı da
vardır. Bu nedenle, ülke olarak önlem almamız zorunludur. Bu
silahlara karşı insan sağlığı açısından
da hazırlıklı olmalıyız. Nükleer, biyolojik ve
kimyasal silah yaralanmaları tedavisi konusuna klinik ve özel bir konu
olarak ağırlık vermemiz gerekir. Bu konuda askerî tıp
akademimizde bölüm vardı, şimdi böyle bir bölümümüz yoktur. Bu
nedenle, askerî ve sivil doktorlara bu konuda eğitim verilmelidir ve özel
klinikler hazırlanmalıdır. Asla karşılaşmak
istemeyiz ama ülkemizin bu konuda hazırlıklı olmasında
yararı vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Tutdere
ABDURRAHMAN TUTDERE
(Adıyaman) Teklif, cemaatlerin topladığı
yardımları kapsıyor mu?
Değerli milletvekilleri,
Çelikhan Pınarbaşı Ovası, doğal su kaynakları ve
verimli tarım arazileriyle ilimizin en büyük ve bereketli tarım
alanlarından bir tanesidir. Binlerce insanın geçim kaynağı
ve Adıyamanımızın marka değeri olan tütünün
yetiştirildiği bu ovadaki topraklar Çat Barajından cazibeyle
gelecek suyu bekliyor. Aradan yıllar geçmesine rağmen Çat Barajı
tünel ve sulama kanalları bir türlü tamamlanamadı. Buradan iktidara
sesleniyorum: Çat Barajı tünel ve sulama kanalları yapım
işine 2021de ödenek ayırın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Şimşek
Yok.
Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum Komisyon
Başkanımıza olacak.
Sayın
Başkanım, teklifle Türk Ticaret Kanununda değişiklik
yapılarak halka açık olmayan anonim şirketlerde hamiline
yazılı pay senetlerinin takip edilmesi hususunda yapılan
düzenleme nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Kılıç
Yok.
Sayın Karadağ
Yok.
Sayın Kılavuz
OLCAY KILAVUZ (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkmen millî davasına
ömrünü adayan, Türkmeneli Türktür. şiarının yılmaz
savunuculuğunu yapan; gönül yaramız, kara sevdamız Kerkükümüzün
bayrak ismi, yiğit dava adamı İzzettin Alparslan ağabeyimiz
vefat etmiştir. Ailesinin ve bütün Türkmen kardeşlerimizin
acısını paylaşıyorum; ruhu şad olsun, mekânı
cennet olsun. Türkmenelinin ve bütün Türk dünyasının başı
sağ olsun.
Bu vesileyle, Necdet Koçak,
Ata Hayrullah, Abdullah Abdurrahman, Münir Kafili ve bütün şehitlerimizi
rahmetle, minnetle anıyor; aziz hatıraları önünde saygıyla
eğiliyorum.
BAŞKAN Sayın
Şeker
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Cenevrede 1925te kimyasal silahlar yasaklandı
yapılan anlaşmayla, 1938de de sarin gazı imalatı
yasaklandı. Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesinde, 2015/29
sayılı Sarin Gazı davasına bir insanlık suçu
olduğunu bildirerek müdahil olmak istedim, müdahil olma talebimi kabul
etmediler, itiraz ettim. Sarin gazı imal etmek için gerekli bütün
kimyasalları temin etmeye başlayan; füze sistemleri, saniyeli fitil
ve havan topu malzemelerini temin için uğraşan kişiler bunun
hazırlıklarını yaparken tespit edilmelerine rağmen,
sarin gazı imalatı için girişimler yaptıkları eldeki
bütün bilgilerle, telefon kayıtlarıyla da ispat edilmesine
rağmen, kimyasal silah hazırlayan bu kişiler bu suçtan
dolayı ceza almadılar. Türkiyenin kimyasal silahlara karşı
tutumunu gözden geçirmesi, kimyasal silah hazırlayanlara bu
müsamahayı göstermemesi gerekiyor. El Nusra ve Ahrar-uş Şam
örgütleri
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Karahocagil
MUSTAFA LEVENT
KARAHOCAGİL (Amasya) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Türkiye sıradan
değil, sıra dışı bir ülkedir. Başkanlık
sistemine geçişiyle Türkiye tüm vesayet odaklarına önemli mesajlar
vermiştir. Artık eski Türkiye yok, yeni Türkiye var; yeni Türkiye her
anlamda tam bağımsız. Şu anda, tüm gücümüzle ekonomide tam
bağımsızlığı kazanmak zorundayız. Daha çok
demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok büyüme. dedik, Daha çok yol, hastane,
okul, köprü. dedik ve şükürler olsun, gerçekleştirdik. Şimdi,
Daha çok üretim, daha çok imalat, daha çok ihracat. diyoruz. Sorum: Teklifte
Yardım Toplama Kanununda yapılan değişiklikler var,
internet üzerinden izinsiz yardım toplanmasının tespiti hâlinde
uygulanacak yaptırım var mıdır?
BAŞKAN Sayın
Gökçel
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Profesyonel Futbol Kulüpleri
Birliği yaptığı açıklamada, futbol maçlarını
yayınlayan kuruluştan almaları gereken yayın ücretlerini
alamadıklarını söyledi. Yayıncı kuruluş ise
parayı eksiksiz ödediklerini ifade ediyor. Şimdi soruyorum:
Yayıncı kuruluşun Ödedim. dediği, kulüplerin
almadığını ifade ettiği bu para nerede? Yoksa akıbeti
15 Temmuz şehitleri için toplanan parayla aynı mı,
Beşiktaş saldırısında şehit olanlar için toplanan
parayla aynı mı? Bu para nerede, bu paraya ne oldu? Aslında biz
biliyoruz, siz toplanan paraları iç etmeye alıştınız.
BAŞKAN Sayın
Durmuşoğlu
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinde kitle imha silahlarının
yayılmasının finansmanın önlenmesine ilişkin olarak
mal varlığının dondurulması ile Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunda mal
varlığının dondurulmasıyla ilgili düzenlemeler
nelerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Soru sormak
isteyen başka milletvekilimiz var mı? Yok.
Sayın Komisyon, buyurun.
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. Soru soran değerli milletvekillerimize de
teşekkür ediyorum.
Sayın Sefer Aycan,
nükleer ve biyolojik silahların tehlikeli olmasıyla ilgili ve bu
konuda önlemlerin alınmasıyla ilgili yorumlarda bulundu. Tabii ki bu
yorumlara katılmamak mümkün değil. Türkiye de bu konuda en hassas
ülkelerden bir tanesi ve bu konuda uluslararası iş birliğinin
gereğine de inandığımızı buradan belirtmek
istiyorum. Tabii, bu kanun teklifi de bu uluslararası iş birliğinin
gereklerinden bir tanesi. Kitle imha silahlarının yayılmasının
finansmanın önlenmesi, terörün finansmanının önlenmesi; suç
gelirlerinin aklanmasıyla, suç gelirleriyle, kara parayla mücadele; tüm
bunlar, elbette ki özellikle kod kanun olarak hazırladığımız,
bugün görüşmekte olduğumuz nükleer ve biyolojik silahların
tehlikesinin ortadan kaldırılmasına yönelik uluslararası
iş birliğinin gereğini yerine getirdiğimizin de en bariz
göstergesi.
Sayın Tutdere Bu
kanunda cemaatlere yardım var mı? dedi. Böyle bir husus düzenlemesi
yok. Tarımla ilgili, sulama projeleriyle ilgili de ilgili
Bakanımıza konuya ileteceğiz.
Sayın Taşkın,
Türk Ticaret Kanununda hamiline yazılı pay senetleriyle ilgili bir
düzenleme yapıldığını, bunun içeriğini
öğrenmek istediğini ifade etti. Burada yapılan düzenlemede, 6102
sayılı Türk Ticaret Kanununda halka açık olmayan anonim
şirketlerde hamiline yazılı pay senetlerinin takip edilmesiyle
ilgili bir husus söz konusu. Burada, halka açık olmayan anonim
şirketlerde, hamiline yazılı pay senetlerinin pay sahiplerine
dağıtılmadan önce, anonim şirket yönetim kurulu
tarafından ve bu senetlerin, zilyetliğin geçirilmesi suretiyle
payı devralan tarafından merkezî kayıt kuruluşuna
bildirilmesi ve sisteme kaydedilmesi, böylelikle bu pay senetlerinin sahipleri
ile sahip oldukları paya ilişkin bilgilerin kayıt altına
alınması öngörülmektedir. Bu da suç gelirlerinin aklanmasıyla
alakalı, bunun önlenmesiyle ilgili çok önemli bir husustur.
Sayın Kılavuz, biz
de tüm şehitlerimize Allahtan rahmet diliyoruz.
Sayın Şeker
Cenevrede nükleer silahlar yasaklandı. diyerek
başladığı sorusunda müdahale talebinin
reddedildiğinden bahsetti. Yani bu tabii ki yargıyla alakalı bir
husus, bu müdahale talebinin reddedilmesi yargının vereceği bir
karar. Türkiyenin kimyasal silahlara karşı mücadelede kararlı
olmasını ifade etti, elbette ki buna katılmamak mümkün
değil, bu kararlılıktan hiçbir zaman vazgeçmemek lazım. Bu
kanun teklifi de zaten bu kararlılığın bir göstergesidir, o
nedenle, katkı sunan bütün milletvekillerimize teşekkür ediyoruz.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Kimyasal silahları merak ettim.
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Karahocagil, Yardım
Toplama Kanununda, internet üzerinden izinsiz yardım toplanması
durumunda gerekli yaptırımın ne olacağını ifade
etti. Burada, teklifin 7nci maddesinde bu açık açık belirtiliyor.
Yardım Toplama Kanununun 6ncı maddesine bir fıkra ekleniyor.
İzinsiz yardım toplama faaliyetinin internet ortamında
yapıldığının tespiti hâlinde, ilgili valilik veya
İçişleri Bakanlığı tarafından içerik ve/veya yer
sağlayıcıya, yardım toplama faaliyetine ilişkin
içeriğin çıkarılması için internet sayfalarındaki
iletişim araçları, alan adı, IP adresi ve benzeri kaynaklarla
elde edilen bilgiler üzerinden elektronik posta veya diğer iletişim
araçlarıyla bildirimde bulunulacak. İçeriğin en geç yirmi dört
saat içinde içerik veya yer sağlayıcı tarafından
çıkarılmaması veya içerik ve yer sağlayıcıya
ilişkin bilgilerin edinilememesi ya da teknik nedenlerle bildirimde
bulunulamaması hâlinde, ilgili valilik veya İçişleri
Bakanlığı internet ortamındaki söz konusu içeriğe
ilişkin erişimin engellenmesine karar verilmesi için sulh ceza
hâkimliğine başvuracak. Hâkim, talebi en geç yirmi dört saat içinde
duruşma yapmaksızın karara bağlayabilecek ve gereği
yapılmak üzere doğrudan Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumuna gönderilecek. Bu karara karşı, tabii ki Ceza Muhakemesi
Kanununa göre de itiraz hakkı mevcut. Bu fıkra kapsamında
verilen erişimin engellenmesi kararının içeriğe
erişimin engellenmesi yöntemiyle verileceği de kanun teklifinde
açıkça belirtilmiş.
Sayın Cengiz Gökçel,
yayıncı kuruluşların kulüplere olan yayın
borçlarıyla ilgili bir soru sordu. Bununla ilgili Gençlik ve Spor
Bakanımıza bu problemi ileteceğiz.
Sayın
Durmuşoğlu, mal varlığının dondurulmasıyla
ilgili biraz daha açıklama yapmamız gerektiğini ifade etti.
Burada, tabii, Türkiye terörle mücadele eden bir ülke. Terörün her türlüsüyle
mücadele ediyoruz, DEAŞıyla da PKKsıyla da FETÖsüyle de
DHKP-Csiyle de ve terörün her türlüsüyle yıllardır mücadele
ediyoruz. Bu anlamda, elbette ki uluslararası iş birliğinin de
gereğine inanıyoruz. Bütün ülkelerin bu konuda hassas
davranmasını istiyoruz. Bu anlamda, özellikle, bizim de üyesi
olduğumuz G20 bünyesindeki Mali Eylem Görev Gücünün, bizim kanunlarımızla
ilgili, özellikle Dernekler Kanunuyla ilgili, kâr amacı gütmeyen
vakıflarla ilgili tespit ettiği eksiklik özet olarak şu:
Türkiyenin derneklere yönelik denetimi terörün finansmanından ziyade
daha çok dolandırıcılık ve kötü yönetim üzerine
yoğunlaşıyor. Bu konuda eksikliklerin giderilmesini tavsiye
ediyor.
Gerek Suç Gelirlerinin
Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunda gerek Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunda gerekse yeni kod kanun
olarak hazırladığımız ve bugün görüşmekte olduğumuz
Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifiyle
getirilen düzenlemeler büyük ölçüde Mali Eylem Görev Gücünün
eleştirilerini karşılayan, o eleştirilerin gerekçesini
ortadan kaldıran düzenlemeler. Denetim ve İşbirliği
Komisyonu kuruluyor Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinde. Bu Denetim ve İşbirliği
Komisyonunun çalışma usulü de madde 4te belirlenmiş. Orada,
nasıl çalışacağı açıkça belirlenmiş.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Komisyona.
Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Birleşime otuz dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.52
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 20.28
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Sibel Özdemir (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 39uncu Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
247 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Buyurun Sayın
Beştaş.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
31.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, 247
sıra sayılı Kanun Teklifinin sivil toplum
kuruluşlarından büyük tepki aldığına, sivil toplum
örgütlerinin susturulacağı ve teklifin örgütlenme özgürlüğünü
tehdit ettiği görüşünü ifade ettiklerine, derneklerle ilgili
bölümlerin teklif metninden çıkarılmasını bir kez daha
ifade ettiğine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu,
görüşülmekte olan kanun teklifi, Türkiyede sivil toplum
kuruluşları tarafından büyük bir tepkiyle
karşılanıyor.
Şu anda elimde 600 sivil
toplum kuruluşunun ortak yayınlamış olduğu bir metin
var, bu metni okuyamayacağım şüphesiz ama talepleri ortak. Bu
teklifi hızla kapatma prosedürü olarak değerlendiriyorlar ve sivil
toplumun susturulacağı görüşünü yüksek sesle günlerdir ifade
ediyorlar, örgütlenme özgürlüğünü tehdit ettiği de yine not edilen
bilgiler arasında.
Ben ilk 10 derneği
okumak istiyorum: İnsan Hakları Derneği, Türkiye İnsan
Hakları Vakfı, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Hak
İnisiyatifi Derneği, Yurttaşlık Derneği, Eşit
Haklar İçin İzleme Derneği, Uluslararası Af Örgütü Türkiye
Şubesi, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği, Sivil Alan
Araştırmaları Derneği ve Civil Rights Defenders
kurumları ve daha 590 kurum, talebini
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ama bitireceğim
BAŞKAN Açmıyorum,
bitirin.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bitireceğim
BAŞKAN Açmıyorum
biliyorsunuz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Son cümlemi söylemedim.
BAŞKAN Olsun,
yazarlar, kayıtlara geçer.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sivil toplumun sesini Meclisin de
duymasını istiyoruz. Örgütlenme özgürlüğünü tehdit eden bu
tekliften derneklerle ilgili bölümlerin çıkarılmasını,
Komisyon buradayken de bir kez daha ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/3261) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 247) (Devam)
BAŞKAN Birinci bölümde
yer alan maddelere geçiyoruz şimdi. Varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci madde üzerinde 3 adet
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 1inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ebrü
Günay Kemal
Peköz Serpil
Kemalbay Pekgözegü
Mardin Adana İzmir
Ömer
Faruk Gergerlioğlu Mahmut
Celadet Gaydalı Tulay
Hatımoğulları Oruç
Kocaeli Bitlis Adana
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Tulay Hatımoğulları Oruça aittir.
Buyurun.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifini konuşuyoruz ve şu an
televizyon ekranlarında -sosyal medyadan diye düzelteyim, televizyon
canlı yayını yok şu an ama- izleyen değerli
halklarımız şunu görüyorlar: Sanki kitle imha silahlarıyla
ilgili bir kanun görüşüyoruz gibi. Oysa yine, bir torba yasa
mantığıyla bu kanun teklifinin içine demokratik kitle
örgütlerini ve sivil toplum kuruluşlarını hedefleyen,
onları kapatmayı hedefleyen kanunlar görüşüyoruz esasında.
Az önce Grup Başkan
Vekilimiz ifade etti, Türkiye'de 600 demokratik kitle örgütü ve sivil toplum
kuruluşu, mevcut olan bu kanun teklifinden, bu torba kanun teklifinden
demokratik kitle örgütlerini, STKleri içeren bölümlerin çıkarılmasına
dair 600 imzalı bir talepler manzumesi sıralamışlar. Ben de
bunların, imzacı kurumların 10 tanesini okumak istiyorum:
Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, Medya Araştırmaları
Derneği, Kaos GL Derneği, Göçmen Dayanışma Derneği,
Mimoza Kadın Derneği, Rosa Kadın Derneği, Van Star
Kadın Derneği, Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneği,
Barış Vakfı, Özgür Renkler Derneği.
Peki, bu dernekler ne
istiyor? Yine, yayınlamış oldukları deklarasyondan bir
bölüm paylaşmak istiyorum: Teklifin aynen yasalaşması
durumunda, başta insan hakları dernekleri olmak üzere, kadın
hakları, mülteci hakları, çocuk-gençlik hakları ve LGBTİ+
hakları alanında faaliyet gösteren dernek ve vakıflar,
çeşitli hukuk dernekleri, sosyal mücadele yürüten dernekler, sosyal
yardım için fon kaynakları kullanan dernekler, hemşehri dernekleri,
spor kulüpleri, farklı inanç gruplarının dernek ve
vakıflarının tümü tek bir imzayla kapatma riskiyle
karşı karşıya kalacak. Bu konuda açılacak idari
davalar yıllarca süreceği için pratikte hızlı kapatma
prosedürü yaratılmış olacak. Bu yetki kime veriliyor?
İçişleri Bakanına ve valiye veriliyor. Bizler bunu asla kabul
etmiyoruz ve bizim nazarımızda şu an bu kanunun adı, sivil
toplum örgütleri ve demokratik kitle örgütlerini imha etme kanunudur,
demokrasiyi imha etme kanunudur, 82 Anayasasını bile baypas edip
kayyumlarla ülkeyi yönetme kanunudur; bunun adı, askerî darbe dönemlerinde
dernekler, vakıflar, basın-yayın kuruluşlarını
kapatma ve işlevsizleştirme kanunudur.
Bakın, Kenan Evrene
1980 darbesi sonrasında soruyorlar: Dernekler, partiler
Kapılarına
kilit
diyor Gazeteler, kitaplar
Makas makas
diyor Erdal Eren 17
yaşında
Asmayalım da besleyelim mi? diyor. İşte,
şu an şu çıkarmaya çalıştığınız
kanun, tam anlamıyla sivil görünümlü bir darbe hukukunu inşa etme
kanunudur. Bunu asla kabul etmiyoruz. Burada, sağ-sol, liberal-mütedeyyin,
her kesimdeki her düşünceye karşı, eğer sizlere biat
etmiyorsa, istibdat rejiminizle uyumlu değilse onu kapatmayı
hedefleyen bir kanun çıkarmaya çalışıyorsunuz.
Burada şunu söylememiz
gerekir ki: Demokratik kitle örgütleri ve STKler ne kadar çeşitli ve çok
olursa bir ülkenin demokratikleşme düzeyinin göstergesidir. Oysa sizin
demokratikleşmeye karşı yürüttüğünüz mücadeleyi,
demokrasiyi öldürme çabanızı bu kanunda apaçık bir biçimde
görüyoruz.
Kitleyi imha etmek isteyen ey
iktidar! Kitleyi döven ey iktidar! Kitleyi aç bırakan ey iktidar!
Muhalifleri hapse atan, işkence eden, cezaevlerini işkencehanelere
çeviren ey iktidar! AİHM kararlarını safsata olarak görüp
kendini yargıçların yerine koyan Cumhurbaşkanı ve
İçişleri Bakanına Ey! diye seslenmek istiyorum. Sizlere en iyi
cevabı verenlerden birisi Değerli Musa Anterdir ve demişti ki
Musa Anter:
Ve cellat uyandı
yatağından bir gece.
Tanrım dedi, bu ne zor
bilmece.
Öldükçe çoğalıyor
insanlar,
Bense yok olmaktayım
öldürdükçe.
Sizler muhalefete vurdukça
muhalefet güçleniyor, muhalefet çoğalıyor. Sizler muhalefetin
küllerinden yeniden doğmasının, işte, bu yasalarla önünü
açıyorsunuz; iyi de ediyorsunuz, zulmünüze devam edin, devam edin ki sonunuzu
daha fazla hızlandırmış olun. Ama şu bilinsin ki,
zulmün ve faşizmin karşısında, bu yasalar ve bu uygulamalar
karşısında muhalefet ve vicdan sahibi olan insanlar dimdik
ayakta olacaktır. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 1inci maddesinin ikinci fıkrasındaki
kapsamına ibaresinin içeriğine şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Turan
Aydoğan Alpay
Antmen
İstanbul Mersin
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Alpay Antmenin.
Buyurun Sayın Antmen.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; adı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifi olsa da yine yeniden bir torba yasa
görüşüyoruz.
Görüşülen kanun
teklifinin 1inci maddesi kanunun amaç, kapsam ve tanımlarından
bahsediyor ama sadece 6 madde için, gerisi ise yine çorba. Kanun yapmayı
çorbaya çevirdiniz; bari, lütfen, kanunun adını doğru koyun.
Değerli milletvekilleri,
ilk 6 madde için kanunun amacı çok güzel: Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin kitle imha silahlarının yayılmasının
finansmanının önlenmesi. Sonrası? 6ncı maddeden sonra
sonrası yok. Peki, bu kanun neden şimdi, hem de bütçe
görüşmeleri arasında Meclise alelacele getirildi? Bir yıl önceye
dönelim: Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)
bünyesinde faaliyet gösteren Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesi
ve Terörizmle Mücadeleye İlişkin Mali Çalışma Grubu (FATF)
Türkiyeye ilişkin raporunu kamuoyuyla paylaştı. FATF, kara
paranın aklanması, terörün finansmanı ve kitle imha
silahlarının yayılmasının finansmanının önlenmesi
için 40 tavsiye kararı belirlemiştir.
Dönelim 2019 Aralık
ayına. FATF Türkiye raporunda, 40 tavsiyesinden 12sinde Türkiyenin
yetersiz olduğunu ama esas 2 tavsiye için Türkiyenin uyumsuz
olduğunu ve özellikle bu 2 tavsiye için kriterlere uygun hâle getirilmezse
Türkiyenin gri listeye gireceğini ihtar etti. Peki, AK PARTİ ne
yaptı? Mış gibi yaptı, yapıyormuş gibi
yaptı yine.
Soralım, birinci soru:
Bu kriterlerle ilgili yasama çalışmasını neden bir yıl
boyunca bekleterek son dakika, yıl sonunda, bütçe
çalışmaları içine getirip
sıkıştırdınız?
İki: Uyumsuz olan 2
kriteri bu kanunla uyumlu hâle getiriyor musunuz?
Üç: Kitle İmha
Silahları Kanununu getirirken 15inci maddeyle dernekleri, 20nci
maddeyle avukatları neden imha etmek istiyorsunuz?
Terörün finansmanı
bahane, dernek kapatma şahane. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
bu kanunun amacı, Türkiyenin Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi ve FATFin gri listesine girmemesi ve böylece dış
yatırımcıların ülkemizden kaçmaması, öyle mi? Kitle
imha silahlarıyla ilgili 6 madde getirerek FATFin 7 no.lu tavsiye
kararını yerine getirdiniz diyelim, oldu ya, peki soru şu: 12
no.lu tavsiye kararını neden kanuna eklemiyorsunuz? Neden
kanunlaştırmıyorsunuz? Neden korkuyorsunuz? Nasıl olsa siz
cevap vermeyeceksiniz çünkü teklifler sarayda hazırlanıyor, önünüze
geliyor, siz içeriğini de bilmiyorsunuz, neyi savunduğunuzu ben size
anlatayım.
Bakın, ülkemizin uyumsuz
olarak değerlendirildiği 12 no.lu tavsiye kararı Siyasi Nüfuz
Sahibi Kişiler başlığını taşıyor. Kim
bunlar? Üst düzey kamu görevlileri, bakanlar, cumhurbaşkanı, üst
düzey siyasiler, hükûmet görevlileri, adli ya da askerî personel, önemli
mevkideki siyasi parti temsilcileri ve kamu kurumu yöneticileri. Yani konu,
yolsuzluk. 12 no.lu tavsiye tabii ki sizin işinize gelmiyor çünkü bu
tavsiye yolsuzlukların önlenmesi ve tespit edilmesi bakımından
büyük önem taşıyan, yerli ve yabancı siyasi nüfuz sahibi
kişiler ile yakınları tarafından gerçekleştirilen
işlemlere konu olan fonların ve mal varlığının
mali kurumlarca yakından takip edilerek kaynağının tespiti
için tedbir alınmasını gerektiriyor. Bunu istiyor musunuz?
Hayır. Var mısınız bu konuda kanun çıkarmaya? Tabii
yoksunuz, olamazsınız. Yoksa ayakkabı kutuları, elbise
torbaları, kasalar ve sonra büyükelçiler ne olacak değil mi? Siz bu
düzenlemeyi yapmadığınız için dünyada akla ne geliyor
biliyor musunuz? Bütün dünya diyor ki: Bunlar Rıza Sarrafın
rüşvet verdiği kişileri korumak için bunu yapıyorlar, daha
doğrusu yapmıyorlar.
Değerli milletvekilleri,
esas soru şu: Bu kanunun amacı FATFin 7 no.lu tavsiye kararına
uyum sağlamak ise 12 no.lu tavsiye kararına uyum sağlamadan
Türkiyenin gri listeye girmekten kurtulabileceğine inanıyor musunuz?
Bu kadar saf mısınız, yoksa bizi bu kadar saf mı zannediyorsunuz?
(CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Önergenin
oylanmasından önce bir yoklama talebi vardır, onu gerçekleştireceğiz.
Sayın Özkoç, Sayın
Emre, Sayın Yıldız, Sayın Kılıç, Sayın
Zeybek, Sayın Beko, Sayın Sümer, Sayın Gündoğdu, Sayın
Aydoğan, Sayın Tutdere, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın
Arı, Sayın Şener, Sayın Antmen, Sayın Aygun,
Sayın Ünver, Sayın Köse, Sayın Kasap, Sayın Demirtaş,
Sayın Emir.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:20.46
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati:21.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 39uncu Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN 247 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde Mersin Milletvekili
Alpay Antmen ve arkadaşlarının önergesinin oylamasından
önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/3261) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 247) (Devam)
BAŞKAN 247 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
1inci madde üzerindeki
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Milleti Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesinin
(1)inci fıkrasında yer alan düzenlenmektedir ibaresinin düzenler
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metenat Çulhaoğlu Arslan
Kabukçuoğlu
İzmir Adana Eskişehir
Ahmet
Kamil Erozan Orhan
Çakırlar Erhan
Usta
Bursa Edirne Samsun
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Erhan Ustanın.
Buyurun Sayın Usta.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 247 sıra
sayılı Kanun Teklifi üzerine İYİ PARTİ Grubu
adına söz aldım, daha doğrusu kanun teklifinin 1inci maddesinde
verdiğimiz önerge üzerine. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Şimdi, tabii, 1inci
madde, amaç-kapsam maddesi, az önce de ifade edildi esas itibarıyla.
Amaç-kapsam maddesi ama 43 maddelik kanunda aslında sadece 6-7 tane
maddeye tekabül eden bir madde. Dolayısıyla bunun üzerinde, çok fazla
konuşacak bir şey yok. Aslında, ismi konulmamış bir
şekilde, tekrar bir torba kanun görüşüyoruz; onu öyle görmek
lazım. Şimdi, kanunun ismi nedir, kanun teklifinin? Kitle imha silahlarının
yayılmasının finansmanının önlenmesi. Güzel, buna hiç
kimsenin bir itirazı yok. Elbette bununla mücadele edilmesi lazım.
Zaten bu FATF dediğimiz Mali Eylem Görev Gücünün de 3 tane temel görevi var:
Kara paranın aklanmasıyla mücadele, efendim, terörizmin
finansmanıyla mücadele ve kitle imha silahlarının
yaygınlaştırılmasının finansmanıyla
mücadele. Uluslararası anlaşmaya zaten imza atmışız,
dolayısıyla bizim de iç düzenlemelerimizi buna uygun bir şekilde
yapmamız gerekir. Ancak bunu yaparken tabii, bir defa samimi olmak
lazım. Yani birazdan detaylarını vereceğim, burada bundan
bir buçuk ay önce çıkardığımız bir kanun var. Bir
yandan o kanunu çıkartacaksın, bir yandan da hani böyle bir şey
yapınca çok samimi olunmuyor. Fakat oraya geçmeden önce, madem böyle bizim
bir uluslararası yükümlülüğümüz var, gri listeye alınma riskimiz
var. Yani bunun için de epeyce bir zaman geçmiş, niye bu işin son
günü olan 18 Aralıkta ancak bu kanun teklifi getirilebiliyor; bu konuda
niye ilgili kurumlar harekete geçmiyor, bunu anlamak mümkün değil. Yani
böyle, tabii, yangından mal kaçırırcasına, alelacele
getirilmiş, iş özümsenmeden
Teklifi verenler tarafından da
teklifinin üzerinde konuşacaklar tarafından da konunun özümsenmemesi
bir yanlışlıktır, kanun yapma kalitesi açısından.
Bunun içselleştirilmesi lazım. Ancak tabii, burada amacın biraz
farklı olduğunu görüyoruz, bu aceleye getirmenin.
Dolayısıyla bunlar da çok doğru şeyler değil.
Arkadaşlar,
biliyorsunuz, 11 Kasımda burada bir kanun geçirdik biz, bir torba kanun geçirdik.
Orada da varlık barışıyla ilgili bir 21inci madde
vardı. Bu madde neydi? Diyordu ki: Yurt içinde veya yurt
dışında altın, döviz, menkul kıymet gibi
varlığı olanlar, bu varlıklarını beyan etmesi
durumunda -bakın, getirmesi dahi gerekmiyor, yurt dışındakini
getirmesi dahi gerekmiyor, yurt dışındaki bir borcuna mahsup
bile edebiliyorsun- hiçbir şekilde vergi incelemesine,
soruşturmasına tabi olmayacaktır. diye buradan bir kanun geçti.
Biz o kanun çalışmaları yapılırken de bunun
yanlış olduğunu, bunun Türkiyeye karşı olan güveni
zedelediğini, OECDnin kara paranın aklanmasıyla ilgili bize bu
konularda ciddi eleştirilerinin olduğunu da söyledik fakat tabii
dinlenilmedi ve kanun geçti.
Şimdi, bu kanun
Komisyonda görüşülürken şöyle bir savunma yapılıyor, bu
eleştiriyi getiren arkadaşlara şöyle bir savunma
yapılıyor, deniliyor ki: Efendim, bu, bakın, sizin
dediğiniz gibi değil, konusu suç teşkil edenler bu kapsama
girmez. şeklinde. Nasıl girmez? Savunma şu: Gümrük Kanununun
dışında değil, Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun
dışında değil, Türk Parasının Kıymetini
Koruma Kanununun dışında tutmuyoruz. diye. Şimdi, tabii,
geçmişi unutmayacağız. Tabii, burada geçmişi unutmayanlar,
geçmişle ilgili hafızası olanlar hemen Ağustos 2016da
geçen kanunu hatırlıyor. Yine o gün bu Mecliste bu kürsüde defalarca
bunu söyledik, karşı çıktık, cansiparane neredeyse
mücadelede ettik, Bakın, kara para aklamaya burada müsaade ediyorsunuz.
dedik, o zaman bu kanun geçti. O zaman neye müsaade ediyordu? Bakın,
tebliğden, daha kolay anlaşılsın diye okuyorum -yine bunun
gibi kanundu- diyor ki, tebliğ anlatıyor bunu: Ayrıca, yurt
dışından getirilen söz konusu varlıklar nedeniyle hiçbir
şekilde diğer mevzuat kapsamında da herhangi bir
araştırma, inceleme, soruşturma veya kovuşturma söz konusu
olmayacaktır. Diğer mevzuat yani vergi mevzuatları zaten yok,
diğer mevzuat açısından
Örneğin, yurt
dışından getirilen varlıklar nedeniyle kişi
hakkında gümrük mevzuatı, kambiyo mevzuatı veya sermaye
piyasası mevzuatı kapsamında herhangi bir araştırma,
inceleme, soruşturma ve kovuşturma söz konusu olmayacaktır.
diyor. Bu kanunu buradan AK PARTİ geçirdi arkadaşlar 2016da.
Şimdi, diyeceksiniz ki Ya, tamam, o gün öyle geçirmiştik ama bugün
en azından buralardan da muaf tutan maddeleri bu kanuna
koymamışız. ama böyle bir uygulama
alışkanlığı var. Yani buraya yazmamış olmak
bunları, bu anlamda, soruşturma yapılacağı
anlamına gelmiyor arkadaşlar. Niye gelmiyor? Çünkü bunlar hep vergi
incelemelerinde çıkıyor. Vergi incelemesi, soruşturması yapılmadığı
zaman zaten bu mevzuata takılması mümkün değil.
Dolayısıyla burada bir samimiyet yok, bunu net bir şekilde
görmek lazım, samimiyet yok.
Daha söyleyeceğim çok
şey vardı ama sürem doldu. Evet, terörün finansmanıyla mücadele
edilsin, kara parayla mücadele edilsin, zaten tam da onu söylüyoruz ancak
Hükûmet, bir buçuk ay önce bu kanunu çıkartanlar bugün bunu
getirdiklerinde bunun biz samimi olmadığını çok net bir
şekilde görüyoruz.
Ben sözlerimi hepinize
saygılar sunarak bitiriyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci madde üzerinde 3 adet
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 2nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ebrü
Günay Erdal
Aydemir Mahmut
Celadet Gaydalı
Mardin Bingöl Bitlis
Ömer
Faruk Gergerlioğlu Kemal
Peköz Serpil
Kemalbay Pekgözegü
Kocaeli Adana İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Erdal Aydemirin
Buyurun Sayın Aydemir.
(HDP sıralarından alkışlar)
ERDAL
AYDEMİR (Bingöl) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Meclis, Türkiye'nin
en büyük sorunu işsizlik sorunu. Şu anda Türkiyede üniversite mezunu
olup da 1,5 milyon kişi işsiz durumda, iş arar durumda. 1,5
milyon kişi işsiz konumda iken her nasılsa orta okuldan sonra
sahte bir diplomayla yani bilerek, isteyerek evrakta sahtecilik suçunu
işleyip lise diplomasını almış, aslında hukuken
diplomasız olan Hamza Yerlikaya, arkadaşlar, Hamza Yerlikaya
Aslında orta okulu bitirdikten sonra bu diplomasını aldı
ancak eğitimine devam edebilmesi için lise diplomasına da
ihtiyacı vardı.
SALİH CORA (Trabzon)
Diploması vardı, yalan söylüyorsun.
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
Hergelenin birisi gidip kendisine bir lise diploması getiriyor,
bakın, diyor ki: Bu diplomayla üniversiteye kayıt yapabilirsin. Ve
o diplomayı alan Hamza Yerlikaya bilerek, isteyerek evrakta sahtecilik
suçunu işliyor yani sahtekârlık yapıyor.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
Belgen var mı?
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
Ne yapıyor? Bu belgeyi aldıktan sonra üniversiteye kayıt
yaptırıyor. Arkadaşlar bunu unutmayın, bakın, zehirli
ağacın meyvesi de zehirli olur; siz bu durumda bir partisiniz.
Bununla da yetinmiyorsunuz, sahte diploma üzerinde, aslında
diplomasız Hamzaya bakın ne yapıyorsunuz?
MUSTAFA KENDİRLİ
(Kırşehir) İspatı nerede ispatı? Neye istinaden
söylüyorsun bunu?
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
Götürüp Cumhurbaşkanlığına,
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı
yapıyorsunuz. Ne kadar maaş aldığı soruluyor
Cumhurbaşkanı makamına Kamuyu ilgilendirmediği için
maaşı hakkında bilgilendiremeyiz. diyorsunuz. Bu Meclisin bir
Cumhurbaşkanı Başdanışmanının
aldığı maaşı bilme hakkı yok mu, soruyorum
sizlere.
İşte bu
diplomasız Hamza bununla yetinmiyor. Bakan Yardımcısı,
Bakan Yardımcılığından 24 bin lira maaş
alıyor. Ya, bununla yetinir mi?
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Yalan söylüyorsun, yalan!
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
- E, bir de bir kamu bankası var, kamu bankası yönetim kurulundan da
12.500 lira maaş alıyor. Evet, bununla da yetinmiyor. Ne oluyor bunun
yanında? Bakın arkadaşlar, bakın, şimdi, diploması
olmayan ya da sahte diploma üzerine hayatını inşa eden
Hamzanın tam karşısında duran... Bakın, bu AKPnin
ayıbıdır, utancıdır arkadaşlar.
RAMAZAN CAN (Kırklareli)
Ya, şu maddeyle ilgili konuş.
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
- Bu Ramazan Gezer, İnönü Üniversitesi Fizik Bölümünü 1incilikle bitirdi,
yetmedi, yüksek lisans yaptı.
RAMAZAN CAN (Kırklareli)
Baro Başkanlığı yapmışsın, maddeyle ilgili
konuş.
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
- 2007den beri işsiz, Ankaranın göbeğinde çocuklarıyla
beraber nemli, küflü bir evde yaşamını ikame ediyor. Nasıl
geçimini sağlıyor biliyor musunuz arkadaşlar?
RAMAZAN CAN (Kırklareli)
Önergeye gel, önergeye!
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
- Ramazan Gezerin lisans diploması da var, yüksek lisans diploması
da var. Ne yapıyor Ramazan? İşsiz bir şekilde Ankara
sokaklarında kâğıt toplayarak geçimini sağlıyor. Bu da
sizin ayıbınız. Ha, bununla mı yetineceğiz?
Hayır. Bakın, arkadaşlar, Mehmet Kılıç, Bingölde
Haydarın Çayevi diye bilinen bir çay ocağı var, orada garson
olarak çalışıyor. Mehmet Kılıç, Anadolu Üniversitesi
İşletme Fakültesini dereceyle bitirdi, onur belgesiyle bitirdi.
Mehmet Kılıç, bu üniversitenin yanında ne yaptı? Muş
Alparslan Üniversitesinin muhasebe bölümünü de bitirdi. Gelin görün ki şu
anda garson olarak çalıştığı çay ocağı da
pandemiden dolayı kapatıldığı için şu anda
işsiz, evine iş, ekmek, aş götüremiyor; alın, bu da sizin
ayıbınız! Siz, diplomalı, meslek sahibi olan insanları
sevmiyorsunuz çünkü sizin Genel Başkanınız, kurucu
başkanınız Cumhurbaşkanı da şaibeli bir
diplomayla, ortaya konmamış bir diplomayla şu anda Cumhurbaşkanlığı
yapıyor. Bu sizlerin genlerinizde var. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ABDULLAH NEJAT KOÇER
(Gaziantep) Terbiyesiz!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
Evet, arkadaşlar, yalnız sürem yetmedi...
Bu yasayla ilgili, 600 tane
dernek bu yasanın geri çekilmesini istiyor. Özgür Renkler Derneği,
Katre Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği,
Diyarbakır Tuay-Der, Rengârenk Umutlar Derneği, Mezopotamya Göç
İzleme ve Araştırma Derneği, Ardıç Dayanışma
Derneği... (AK PARTİ ve HDP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın
Aydemir, süreniz tamamlandı. Sayın Aydemir, süre doldu, süreniz
doldu. (AK PARTİ ve HDP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bitiyor Başkanım.
Bitir, bitir sen, bitir.
Bitiriyor Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Aydemir lütfen, kürsüden ayrılalım. Sayın Aydemir, kürsüden
ayrılalım lütfen.
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
Günebakan Kadın Derneği, Serhat Göç Araştırma
Derneği, Aydın Kadın Efeler Derneği ve MED TUHAD FED
Derneği. (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Sen sahtesin!
ERDAL AYDEMİR (Bingöl)
Sahtecilik ve dolandırıcılık sizin işiniz!
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özkan.
Sayın Özkan, 60a
göre...
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Kürsüden istiyorum efendim; sataşmadan, kürsüden istiyorum efendim.
BAŞKAN Ne dedi,
istiyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, müsaade edin
lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Sahte diplomayla Bakan Yardımcısı oldu, bu da sizin
Grubunuzundur. dedi.
BAŞKAN Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri,
sizden rica ediyorum yani buraya müdahale etmeyin. İç Tüzüke uygun bir
şekilde bu süreci götürmek ve bu yasaları tamamlamak
mecburiyetindeyiz.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Bingöl Milletvekili Erdal Aydemirin
247 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde verilen
önerge hakkında konuşmasında AK PARTİye
sataşması nedeniyle konuşması
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
bir hususu aydınlatalım, bununla ilgili bilgi vermek için geldim.
Sataşılan hususla ilgili, ne sataşana ne de içeriğiyle
ilgili asılsız beyanlara ilişkin burada söz almadım.
Bakınız, Türk öğretim sisteminde, ilkokulu bitirirsiniz,
aldığınız diplomayla ortaokula; ortaokulu bitirirsiniz,
oradan aldığınız diplomayla liseye; liseyi bitirdiniz,
oradan aldığınız diplomayla üniversiteye; üniversiteyi
bitirirsiniz, oradan aldığınız diplomayla yüksek lisans ve
akademik çalışmaya devam edersiniz. Şu anda, eski
milletvekilimiz, Bakan Yardımcımız ve Sayın Cumhurbaşkanımızın
Başdanışmanı Hamza Yerlikayanın burada lise diploması....
(HDP sıralarından gürültüler)
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Mahkeme kararı var.
CAHİT ÖZKAN (Devamla)
Ha, elbette, destanlar yazan çalışmaları sebebiyle açık
öğretimden mezun. Nasıl? Avrupada olduğu gibi. Çünkü sanatta,
sporda, edebiyatta başarılar bazen fedakârlık gerektiriyor.
Hamza Yerlikaya bu fedakârlığı gösterdi. Bu açık
öğretim lisesi diplomasıyla, arkasından, Mehmet Akif Ersoyun
milletvekili olduğu Burdur Eğitim Fakültesinde özel yetenek
sınavını almış ve oradan lisansını
almış. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bitmemiş, bu diplomayı almış, yüksek lisans eğitimini,
öğretimini yapmış ve burada da başarıyla bu
eğitimini tamamlamış. Ondan önce ve sonra ne yapmış?
(HDP sıralarından gürültüler)
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) Sahtecilik kararı ne olacak, sahtecilik kararı? Mahkeme
kararı var ya!
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Mahkeme kararını tanımıyorsunuz.
CAHİT ÖZKAN (Devamla)
Bakınız, evet, gurur duyuyoruz. Ben, burada eski milletvekilimizin ve
Başdanışmanımızın alnından öpüyorum,
başarılarının devamını diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Asrın güreşçisi Hamza
Yerlikaya; iki olimpiyat, üç dünya, sekiz kez Avrupa şampiyonu. 17
yaşında grekoromende asrın güreşçisi unvanını
aldı. 27 kez Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
İstiklal Marşımızı bütün dünyaya dinletti, gurur
duyuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) Ya, bu sahteciliği mi savunuyorsunuz şimdi?
CAHİT ÖZKAN (Devamla)
Acaba buradaki şikâyet İstiklal Marşımızın okunmasından
mıdır, onu da milletimizin takdirine sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Özkan, süreniz doldu.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, müsaade eder misiniz?
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Âşık Veyselin Tandoğana sokulmadığı günler
geride kaldı, geride kaldı!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, rica ediyorum
Buyurun Sayın
Beştaş.
60a göre yerinizden söz
talebiniz mi var?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yok. (HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, duyamıyorum, lütfen
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Asılsız beyanlar diyerek sataşmada
bulunmuştur. Sataşmadan söz istiyoruz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Asılsız olduğunu gösterdik efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Ben asıllı olduğunu göstereceğim.
BAŞKAN Eğer ona
girersek, asılsız beyanı sataşma kabul ederseniz bizim
Grup Başkan Vekilini yirmi dört saat kürsüde tutmamız lazım.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Sayın Başkan, tarafsız
yönetin.
BAŞKAN - Size yerinizden
bir dakika söz vereyim.
Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, ama açıkça
BAŞKAN Sayın
Beştaş, yapmayın Allah rızası için, rica ediyorum,
lütfen
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ama bir dakikayla sınırlamayın
lütfen.
BAŞKAN Yok, yerinizden
bir dakikayla sınırlı.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
32.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, asılsız beyan
kendilerinin; şu anda elimde Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinin
gerekçenin kararı var, süremi bununla tüketmeyeceğim, çıktı
verebilirim. Mahkeme kararıyla diplomaların sahte olduğu sabit.
Sanırım bu kesinleşmiş kararı
tartışmıyorlar.
Yine, şu anda Hamza
Yerlikaya; Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Gençlik ve
Spor Bakan Yardımcısı, Vakıfbank Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı, eski AKPli bu vekilin aynı zamanda sahtecilik
suçundan yargılandığı ve ancak bunu sahtecilikten bilerek
kullandığı suçu sabittir. Yani hakikaten, neyi inkâr ediyorlar,
anlamıyorum. Biz mahkeme kararı sunuyoruz, varsa aksi
Sahte
diplomayı göstermeyin bize.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Söylediğimiz: Yıldız Üniversitesi,
Boğaziçi Üniversitesi, ODTÜ mezunları işsiz, simit satıyor;
bir vatandaş 4 yerden maaş alıyor. Ayıp değil mi bu?
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özkoç, 60a göre
Buyurun.
33.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, eski Milletvekili Hamza Yerlikayanın
sahte lise diplomasıyla Gazi Üniversitesine kayıt
yaptırdığını mahkemede beyan ettiğine
ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan, bu benim özel ilgi alanıma giriyor. Ben mahkeme
kararını aynen söylüyorum; mahkeme kararı, mahkeme
tutanağı burada. Mahkemede kendi beyanıyla diyor ki: Bana bir
kişi sordu Sen niye yüksekokul diploması almıyorsun? diye
Lise diplomam yok. dedim. O kişi bir hafta sonra İmrahor Meslek
Lisesinden bana, bana ait bir diploma getirdi. Ben de o diplomayla Gazi
Üniversitesi Spor Bölümüne kaydımı yaptırttım. Yani bu
diplomanın sahte olduğunu
İşte, burada mahkeme karar var.
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
- Kim söylüyor bunu?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Kendisi söylüyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Hamza Yerlikaya
Bu diplomanın sahte
olduğunu bile bile Gazi Üniversitesine gitmiştir, kaydını
yaptırmıştır; bunun adı sahtekârlıktır.
Bir şey daha söyleyeyim:
AKP'nin içerisinde helal süt emmiş, helal diploma almış,
alnının akıyla yetişmiş onca insan varken sahtekârlara
yer yoktur. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Diğer
önergeyi
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Yirmi yedi kez İstiklal Marşımızı dinlettirdi, al
bayrağımızı göndere çektirdi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, sadece kayıtlara
geçsin.
Bu arada, mahkeme
kararında sahtecilik suçundan hükmün açıklanması da geri
bırakılmıştır.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Bu, sahtekârlık! (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/3261) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 247) (Devam)
BAŞKAN Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 2nci
maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde ve ikinci
fıkrasında yer alan veya dolaylı olarak ibareleri ile ikinci
fıkranın (a) bendinde yer alan ya da dolaylı olarak ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Orhan
Çakırlar Arslan
Kabukcuoğlu
İzmir
Edirne
Eskişehir
Fahrettin
Yokuş Ahmet
Kamil Erozan
Konya Bursa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Ahmet Kamil Erozanın.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET KAMİL EROZAN
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben izin
verirseniz maddenin özüne girmeden evvel insani bir konuya değinmek
isterim.
Size birtakım isimler
okuyacağım, büyük ihtimalle de ilk defa duyacaksınız: Halil
Gözel, İlker Sağlık, Doğan Kıssa, Nurettin Çalık;
bu 4 arkadaş esnaf. Nerede esnaf? Sirtede esnaf, Libyada ve bu
arkadaşlar on aydır tutuklu, on aydır tutuklu.
Başka bir grup
okuyacağım: Saim Terbıyık, Osman Savuk, İlyas
Aktaş, Ümit Aygün, Yusuf Tıraş; bu arkadaşlar iki seneyi
aşkın süredir tutuklu. Niye bunu söylüyorum? Sebebi de şu:
İtalyanlar geçen hafta, yüz sekiz gündür tutuklu bulunan 18
balıkçıyı kurtardılar yani İtalyanlar şunu
yaptılar: Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı deriz. dediler,
Hafterin elini sıktılar, 18 vatandaşını götürüp
Noeli evde geçirmelerini sağladılar. Şimdi, bir grup
arkadaş on aydır orada, ikinci bir grup arkadaş iki senedir
orada; ben sizin takdirinize bırakıyorum, kaç bayramı
ailelerinden uzak geçirdiler? Burada Dışişleri Bakan
Yardımcısı da var, bunu inşallah, Çavuşoğlunun
kulağına bir kere daha fıslar. Yani, dolayısıyla, devletin
görevi vatanı toprak olarak korumak değil, aynı zamanda,
vatandaşlarını da korumaktır.
Maddenin özüne geçeyim izin
verirseniz. Bir büyükelçi için en zor görev, devletini iktidara rağmen
korumaktır. Ben bunu beş sene yaptım, devletimi iktidara
rağmen korumaya çalıştım. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Ne demek istediğimi söyleyeyim:
Ben, beş sene daimî temsilciydim OECDde. Bu, sözü edilen Mali Eylem Görev
Gücü, benim işimdi. Hep yumurta kapıya geldiği zaman Türkiye'nin
aklı başına gelir ve verilen görev de Çevir kazı
yanmasın.dır. Böyle bir ortamda Türkiye, maalesef, gri ve kara
listeler arasında koşup -sağda solda- durur ve maalesef,
iktidarın da siyasi irade yoksunluğundan dolayı bu FATF
dediğimiz örgüt nezdinde bazen, şüphelilere iktidarın kefil
olduğu da görülmüştür. Dolayısıyla, bu dosyanın bu
kanuna rağmen ileride bir çözüm getirebileceği kanısında
değilim.
İkinci sebebi var: Bu
kanun, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarıyla
sınırlı. Hâlbuki, bu alanda yani kitle imha
silahlarının yayılmasının finansmanı konusunda
hem uluslararası anlaşmalar var hem ihracat kontrol rejimleri var.
Sayacağım birkaç tanesini size: 1979 tarihli Nükleer Silahların
Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması, 1974 tarihli
Biyolojik ve Toksik Silahlar Sözleşmesi, 1997 tarihli Kimyasal Silahlar
Sözleşmesi. Şimdi, bunlarla hiç alakası yok önümüze gelen
metnin.
İkinci bir şey var;
ihracat rejimleri, Nükleer Tedarikçiler Grubu, Zangger Komitesi, Wassenaar
Düzenlemesi, Avustralya Grubu, Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi, bunlarla da hiç
alakası yok bu maddenin. Yani
sıkışmışsınız, sadece Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi
Yani bir bütüncül yaklaşımdan uzak bir
kanun teklifiyle karşı karşıyayız. O zaman ister
istemez, niyetin bu mu, yoksa müteakip çuvala tıkılan maddeler mi olduğunu
da sorgulamak hakkı var tabii ki insanların.
Şimdi bu Komisyon
diyoruz, bu Komisyonun da bütüncül bir yaklaşım içinde olması
gerekir, o da şüpheli. MASAK dediğimiz ulusal bir kurum, bunun
denetlemesini yapacak; onun, bunu takip etme yeteneği olup
olmadığından şüpheliyim. Biraz evvel arkadaşlar
değindiler, 238 sayfalık bir rapor var; Türkiye, her seferinde, ak
mı kara mı orada belli oluyor; maalesef, yine gri ve yine -biraz
evvel söylediğim gibi- yumurta kapıya geldikten sonra biz buna çözüm
üretmeye çalışıyoruz.
Son bir hususa
değineyim: Dünya beşten büyüktür. diyorsunuz,
Cumhurbaşkanı bunu söylüyor. O örgütü ayaklar altına
alıyorsunuz siyaseten ama o örgütün kurallarına uymak için de büyük
bir çaba içindesiniz. Ben bunu riyakârlık olarak görüyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Hepinizi saygıyla
selamlarım.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247 sıra
sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 2'nci maddesinin dördüncü
fıkrasındaki "BMGK kararlarına karşı ilgililer
tarafından Komisyona yapılan başvurular, ibaresinin, "BMGK
kararlarına karşı ilgililerin, Denetim ve
İşbirliği Komisyonuna yaptığı başvurular,
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan
Mersin İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
Önerge üzerinde söz talebi
Rafet Zeybekin. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
RAFET ZEYBEK (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülkemiz zor günlerden geçiyor. Ekonomi çökme noktasına gelmiş, adalet
ve demokrasi can çekişiyor. Bunlar yetmedi, bir de pandemi belası
geldi. Gerçekten bugün Türkiyede vatandaşlarımız çok zor
durumda geçinme mücadelesi vermektedir. Böyle bir zamanda ihtiyaç olan yasa
teklifi bu değildir. Ama buna niye gerek duyuluyor? Evet, bir zorunluluk
gereği, Mali Eylem Görev Gücünün tavsiye kararı gereğince,
7nci ve 12nci maddelerde düzenleme yapılmazsa gri listeye
alınacaksınız. dendi, bunun için apar topar getirildi. Bütün
arkadaşlarım da söyledi, bir yıldır getirilebilirdi;
yılın son haftasına girdik, hemen bunu getirdiniz ama 7nci
maddeyle ilgili düzenleme yaptınız. Tabii ki terörle mücadele edin,
tabii ki terörün o finansmanlarını engelleyin; buna hiçbir
itirazımız yok ama 12nci maddeyle ilgili niye düzenleme
getirilmiyor? Yani o da tavsiye kararı. Eğer amacınız
Türkiyeyi gri listeden kurtarmaksa 12nci maddeyi de getirmek
zorundasınız. Neden gelmiyor, biliyor musunuz? 12nci madde diyor ki:
Siyasi nüfuz sahibi kişiler ve yakınları
Bunun için gelmiyor.
Siz şimdi gri belgeden
nasıl kurtulacaksınız, nasıl kurtulabilirsiniz? 2 tane
öneri getirilmiş size, 1ini yapıyorsunuz, 1ini yapmıyorsunuz.
Yazıktır günahtır, yapmayın değerli
arkadaşlarım. Gelin, ilk 6 maddeye biz de oy verelim. 12nci maddeyi
de sokalım içine, hep birlikte çıkaralım. Ha, amaç, evet, o
baskıdan kurtulmak belki ama
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, böyle yasa teklifi olmaz. Adalet
Komisyonu bir torba yasa komisyonu hâline geldi. Yani böyle yasa
görüşülmez. Yapmayın. Bakın, bu Meclisin
saygınlığına, inanın, bu düzenlemeler gölge
düşürüyor. Bir torba yasa
Durmadan torba
Yani torba yasayla uğraşmaktan
perişan oluyoruz ya. Bunlarla bu ülkenin sorunları çözülmez, bunlarla
bu ülkedeki
İktidar da kabul etti ki şöyle diyor: Ekonomide ve
yargıda reform yapacağız. Evet, Türkiyenin ekonomide ve yargıda
reform yapmaya ihtiyacı var ama bu 6 maddeden sonra gelen maddelere
ihtiyacı yoktur bu ülkenin. Bu ülkenin demokrasiye ihtiyacı var, bu
ülkenin adalete ihtiyacı var, bu ülkenin eşitliğe ihtiyacı
var, bu ülkenin özgürlüğe ihtiyacı var. (CHP sıralarından
alkışlar) Yapmayın değerli arkadaşlarım. Yani, böyle,
millet kandırılmaz; ayıptır, günahtır! Bakın,
değerli arkadaşlarım, bu kanun teklifinin OHAL döneminde
çıkarılan KHKlerden hiçbir farkı yoktur. O KHKler ne kadar
haksız uygulandıysa, insan hakları ne kadar ihlal edildiyse, ne
kadar hukuk dışıysa bu yasalardaki maddeler de gerek Dernekler
Yasasında olsun gerek yardım toplamada olsun gerek Avukatlık
Yasasında yapılan değişikliklerde aynı sonucu
doğuracaktır.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, bu yasa teklifi, evet, terörün ve
terörizmin finansmanının engellenmesi açısından
değerlidir ama bunu getirirken de sivil toplum örgütleri tamamen
baskı altına alınıyor. Bir ülkede sivil toplum örgütlerini
baskı altında tutarak, hukuku yok sayarak, yargı kararları
olmaksızın muhalif olan insanlara terörist diyerek sorunları
çözemezsiniz. Çok eminim, muhalif olan bütün dernekler mutlaka
bastırılacak ve yargı kararı olmadan yapılacak bunlar;
yazıktır değerli arkadaşlarım. Bir taraftan
Yargıda reform yapacağız. diyeceksiniz, bir taraftan bu
yasayı buraya getireceksiniz. E, o zaman
inandırıcılığınız kalmıyor.
Bakın değerli
arkadaşlarım, AK PARTİ iktidarı iyi yasaları bile çok
kötü uyguladı. Bu kötü bir yasadır; eğer bu yasa Meclisten
geçerse bu kötü yasanın uygulanmasında ne kadar büyük, vahim hatalar
olacak göreceksiniz. Millet baskı altına alınacaktır, bütün
sivil toplum kuruluşları baskı altına alınacaktır
diyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3üncü madde üzerinde 3 adet
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ebrü
Günay Kemal
Peköz Serpil
Kemalbay Pekgözegü
Mardin Adana İzmir
Ömer
Faruk Gergerlioğlu Mahmut
Celadet Gaydalı Ali
Kenanoğlu
Kocaeli Bitlis İstanbul
Meral
Danış Beştaş
Siirt
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Meral Danış Beştaşın.
Buyurun Sayın
Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben de bu yasa teklifine
karşı olan 10 tane sivil toplum örgütünü okumak istiyorum öncelikle:
Alevi Düşünce Derneği, 17 Mayıs Derneği, İnsan
Hakları Derneği Batman Şubesi, KESK, EĞİTİM SEN,
Şişli İşitme ve Konuşma Engelliler Derneği,
EĞİTİM SEN Yalova Şubesi, Üniversitelerin Kuir
Araştırmaları Derneği, Düşünce Suçuna Karşı
Girişim Derneği, Van Hakkâri Tabip Odası, EĞİTİM
SEN Van Şubesi ve Van ÇEVDER. Biz de derneklerin taleplerinin haklılığını
düşünüyoruz ve onların yanındayız. (HDP
sıralarından alkışlar)
Evet, sayın
milletvekilleri, geçen hafta bir karar verildi; Demirtaş kararı. Bir
şeyi çok merak ediyorum doğrusu; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan konuştu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu konuştu,
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli konuştu ama işin muhatapları
konuşmadı, asıl muhatapları. Adalet Bakanı nerede
gerçekten? Adalet Bakanı nerede? Yani, bu ülkede, bir AİHM
kararı, Büyük Daire kararı verilmiş, 3 kişi
çıkmış, Tanımıyorum. demiş ama
Dışişleri Bakanı -muhatap olarak- ve Adalet Bakanı
buna cevap vermedi. Ben buradan çağrı yapıyorum. Hakikaten,
Mevlüt Çavuşoğlu Avrupa Konseyine, AKPMye gittiğinde ne diyecek
acaba? Bunu merak ediyoruz, bir gelsin anlatsın. Ya da Adalet Bakanı
Adaleti sağlayacağım. derken AİHM Büyük Dairenin
kararını tanımıyoruz. diyenlere bir cevap verecek mi? Bunu
da merak ediyoruz ve çağrıda bulunuyoruz.
Şimdi, evet,
doğrusu, bu Tanımıyorum, törörü
lafları falan filan,
bunlara cevap vermeyi bir hukukçu olarak zül sayarım. Neden? Çünkü her
hukukçu bilir ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararına
uymak zorunludur; neden zorunlu olduğunu da bilir. Ama vatandaş bunun
gerekçelerini bilmez. Siyasi olarak çıkıp konuşulabilir. Ey
AİHM! der, önce kendisi başvurmuştur, Ey AB! der, bir gün
sonra AB dostumuz der, bunları anlıyorum ama hukukçular cevap
versin. Şimdi, hakikaten, madem ki bu kararı
tanımıyorsunuz, ey Cumhurbaşkanlığı, ey
İçişleri Bakanı, siz niye savunma yaptınız ya? Niye
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki dosyaya savunma
yaptınız? Burada, daire kararı gelince, aylarca neden Bu karara
itiraz ediyoruz. dediniz? Neden Büyük Daireye gidiyoruz. dediniz?
Yıllardır o dosya orada, her satırını neden takip
ettiniz? Neden lobi yaptınız, madem uymayacaktınız bu
karara? Hani siz öyle diyorsunuz ya. Hiç takip etmeseydiniz, deseydiniz ki: Biz
başvuruyu kaldırdık, AİHM kararı bizi bağlamaz.
Bu nedenle bunların bir kıymetiharbiyesi yok.
Şimdi, çok önemli bir
mesele var, daha bunları çok konuşacağız. 156 sayfalık
bir karar var, 156 sayfa ve Türkçe değil. İkinci gün
Cumhurbaşkanı hemen cevap verdi, dedi ki: Tanımıyorum.
Ya, kararı ne çabuk okudunuz? Biz daha okuyamamıştık,
bazı bölümlerini okumuştuk. Ne çabuk cevabı yetiştirdiniz
gerçekten merak ediyorum. Hani, o Yasin Börüyü yine kullandı ya maalesef
sözlerinde, oraya ilişkin de kararda cevap var, biliyor musunuz? O bölümün
çevirisini getirdim. Hani aylardır, yıllardır, altı
yıldır bekleyen soruşturma açıldı ya Demirtaş
kararında ve ikinci sahte tutuklama verildi. AİHM Bu
barışçıl bir çağrıdır. diyor, Bu demokratik
tepkidir. diyor, Şoke etse bile diyor Siz Demirtaşı içeride
tutmak için siyasi gerekçeler yaratıyorsunuz. diyor. Erdoğanın
bütün konuşmaları kararda yer alıyor, biliyor musunuz? Siyasi
talimat olarak verdiği konuşmalar. Ve burada şunu söylüyor,
karardan okuyorum, diyor ki: Açıklamaları terör telkinine, bir
saldırının failini övmeye, bir saldırı failinin
aşağılanmasına tekabül etmez. Çok uzun bir bölüm
sayfalarca bölüm var ve AİHM sadece Selahattin Demirtaş için
değil, şu anda içeride olan MYK üyelerimiz için de Kobani
kumpası sebebiyle içeri alınan arkadaşlarımız için de
derhâl, aslında, tahliye kararını söylüyor.
Sadece onlarda değil,
siyasi sebeplerle tutuklanan on binlerce insanın da AKPnin kararıyla
siyasi rakibine yargı eliyle operasyon yaptığını
AİHM Büyük Daire söylüyor. Artık uyar mısınız, uymaz
mısınız onu bilmiyorum ama tabii ki uyulacak. Türkiye'nin
geleceğini karanlığa götürmeye hiçbir kimsenin hakkı yoktur
diyorum ve teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 3üncü
maddesinin (1)inci fıkrasının (b) bendi ve (2)nci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"b) Deniz
ulaşım araçlarının, dondurulması veya 2 nci maddede
belirtilen yasaklama kararları ile bu kararların
kaldırılması kararları Adalet, Dışişleri,
Enerji ve Tabii Kaynaklar, Hazine ve Maliye, İçişleri ve Ticaret
bakanlıklarının önerileri ve Cumhurbaşkanının
Resmî Gazete'de yayımlanan kararıyla gecikmeksizin uygulanır.
(2) BMGK'nın
kararlarında belirtilen organizasyonların veya bunlar tarafından
doğrudan veya dolaylı olarak kontrol edilen kişi veya
kuruluşların ya da bunların adına veya hesabına
hareket eden kişi veya kuruluşların 2 nci maddede belirtilen
yasaklı işlem ve faaliyetlerde bulunduklarına ilişkin makul
sebeplerin varlığı hâlinde Komisyonun ve Adalet,
Dışişleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Hazine ve Maliye,
İçişleri ve Ticaret bakanlıklarının önerileri üzerine
Türkiye'deki malvarlıkları Cumhurbaşkanının Resmî
Gazete'de yayımlanan kararıyla gecikmeksizin dondurulur."
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Orhan
Çakırlar Bedri
Yaşar
İzmir Edirne Samsun
Aylin
Cesur Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Arslan
Kabukcuoğlu
Isparta Adana Eskişehir
Ahmet
Kamil Erozan
Bursa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Aylin Cesurun.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYLİN CESUR (Isparta)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Kitle imha
silahlarını konuşuyoruz. Kitle imha silahları, 21inci
yüzyılda teknolojinin gelişmesiyle beraber, yeni çağda
artık tehlikeli bir hâle geldi. Bir ülkeye yıllarca zarar
verebilecek, masum insanların, sivillerin hayatına kastedecek seviyede
araçlar bunlar. Silahların kimlerin elinde olduğu veya kimlerine
eline geçebileceği konusunda, terör örgütlerinin daha kolay finansman
bulabildiği, askerî ekipman ve mühimmat temin edilebildiği
dünyamızda ciddi bir endişe yaşıyor ülkeler.
Biz, yedi düvele yedi
ceddimizle tarih önünde rüştünü ispat etmiş ve kurduğumuz
cumhuriyetimizle de kahramanlığımızı ve askerî
gücümüzü tarihe kanımızla kazımış Türk milletiyiz. Biz
de maalesef ülke olarak terörden çok çektik, masum pek çok vatandaşımızı
teröre kurban verdik. Şimdi, terör dünyanın pek çok bölgesinde var,
evet ama Türkiye 2000 yılına geldiğinde terör sorunu neredeyse
kalmamıştı. Şimdi, terörü sona erdirmek adına pek çok
strateji uygulanıyor. Bunlardan bir tanesi denizi kurtarmak taktiği.
Ne hedefliyor bu? Terör örgütlerine insan ve kaynak girişini engellemeyi.
Denizi kurutmak için sahada askerî mücadelenin yanında finansman
kaynaklarının kontrolünü hedefleyen yasalar yapmak ve uygulamak
gerekiyor. Güç ve kaynak kontrolü tamam da başarı için kilit ne?
Evet, demokratik istikrar, ekonomik istikrar ve barışçı,
güvenilir bir liman olmak. Bunu tesis etmek ve korumak şart. Yani sır
ne biliyor musunuz aslında? İyi yönetim. Her gün akan kanlara
rağmen, işte terörü bundan dolayı bitiremiyoruz. İtiraz
edebilirsiniz ama biz de deriz ki: Her şey sonucuyla ölçülüyor. O nedenle,
ben, bırakın on sekiz yılı falan, sadece 2020 karnenize
bakacağım bugün. Maalesef iktidar sınıfta kaldı,
çaktınız yani.
Şimdi, neler oldu
Türkiye'de bu yıl, sayalım: Bir, beyin göçünün liseye indiğini
gördü Türkiye ve adaletin teminatı barolarımızın
bölündüğünü gördü. Kızılayımızın Ensar
Vakfına 8 milyon dolar bağış yaptığını
gördü. Kadına şiddet artarken İstanbul Sözleşmesini
kaldırmaya çalıştığınızı gördü. Muhalif
medyanın düzenli cezalarını ve muhalif tonda gazetecilerin
cezalandırıldığını gördü. Sosyal medyaya sansür
ve kişisel bilgilerin gizliliğinin
kaldırıldığını gördü. Gençlerin Oy moy yok.
dediğini gördü. İktidarınızın motoru Alman, bataryası
Çin, şasisi İngiliz, tasarımı İtalyan olan bir
otomobili yerli otomobil diye sunduğunu gördü ve açlık
sınırının altında milyonlara kör Yoksulluğu
bitirdik. diyen bakan gördü. Emekli maaşı ödenmesini marifet sayan
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı gördü. Öğretmen
maaşlarını bütçeye yük gören Millî Eğitim Bakanı
gördü. Artık her şeyi ithale bağladığımız
ülkemizde, Hazine ve Maliye Bakanının Dolara bakmıyorum.
dediğini gördü. Ve sekiz ay boyunca Sağlık Bakanının
her gün çıkıp karşımıza, bize düpedüz
doğruları söylemediğini gördü, vaka sayısını
söylüyorum. Salgın ilk çıktığında ülkedeki test
kitlerinin satıldığını ve Çinden yeni test kiti ithal
edildiğini gördü. Pandemi gibi bir süreçte vatandaşına maske
dağıtamayan bir Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti gördü. Patates,
soğandan sonra grip aşısının karneye
bağlandığını gördü. Dayanışma
yardımı toplayan belediyelerin banka hesaplarına el
konduğunu gördü.
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Şehit cenazesinde kürklü vekil gördü!
AYLİN CESUR (Devamla)
Dünya halka yardım yaparken biz halka IBAN
dağıtıldığını gördük. Ve Covid-19a
yakalanan sağlık çalışanlarına Kendi suçları.
diyen valiler gördü. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Ve cumhuriyet tarihinin rekor işsizlik seviyeleri yaşanırken
TÜİK verilerinde işsizliğin azaldığını
gördü. Öğrencilerin yarısının araç gereç temin
edemediği için derslere giremediğini ve EBAya bağlanmak için
çatıya çıkan küçücük bir çocuğun ölümünü gördü. Ve bir
yılda 2 ayrı Bakanın sosyal medya üzerinden -birinin
Instagramdan- istifa ettiğini gördü. Maske, mesafe, temizlik denirken
mitingler yapıldığını gördü. Kuru ekmek yiyoruz.
diyene Demek ki aç değilsin. denildiğini gördü. 2020 biterken
çiftçiye 2019 desteklerinin hâlâ verilmediğini gördü. Anayasa Mahkemesi
kapatılsın. denildiğini gördü. Ve bir siyasi parti liderinin,
başka bir siyasi parti liderini tehdit eden şahsa sahip
çıktığını gördü. Akdenizde Libyadan, Orta
Doğuda Katardan başka limanının
kalmadığını gördü. Avrupa Birliği ve ABDde Türkiye
için yaptırım kararları alındığını
gördü. 2 milyar doları aşan borcu sebebiyle şirketler adına
bir büyükelçi tarafından ülkenin ilaçsızlıkla tehdit
edildiğini gördü. Güzelim Atatürk Havalimanının paramparça
edildiğini, piste bina dikildiğini gördü. Tank Palet
Fabrikasının ardından Varlık Fonunun, Borsa İstanbulun
yüzde 10unun Katara peşkeş çekildiğini gördü. Ve Merkez
Bankası rezervlerinin eksi 50 milyar dolara indiğini, euronun 10
liraya çıktığını gördü. Ve Maliye ve Hazine
Bakanlığı koltuğu boşken liranın değer
kazandığını gördü. 2021 için 180 milyar lira faiz ödeyecek,
en az 245 milyar lira açık verecek bir bütçe gördü.
Evet, Türkiye sadece bu
yıl bunları gördü, karneniz bu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYLİN CESUR (Devamla)
Size not vermek benim haddim değil, millet size ilk seçimde o notu
verecek.
BAŞKAN Sayın
Cesur, süre tamamlandı.
Teşekkür ediyorum.
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Şehit cenazesinde kürklü vekil gördü bir de, onu da
unutmayalım.
AYLİN CESUR (Devamla)
Ben ancak doktor olarak söyleyebilirim ki vatandaşlarımıza:
Üzülmeyin, bekleyin, iyileşeceğiz, iyileşeceğiz.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Cesur, teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanın Önlenmesine İlişkin
Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin 1inci fıkrasındaki bu
kararların kaldırılması kararları ibaresinin bu
kararların kaldırılmasına ilişkin kararlar,
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Tufan
Köse Alpay
Antmen Turan
Aydoğan
Çorum Mersin
İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Tufan Kösenin.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
TUFAN KÖSE (Çorum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama
başlamadan önce, ölümünün 47nci yılında, Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün yol arkadaşı, Lozan Zaferinin mimarı, İnönü
Meydan Muharebelerinde yalnızca düşmanı değil milletin
makûs talihini de yenen İsmet İnönüyü saygı, sevgi ve özlemle
anıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, ben de Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin -adı böyle olup da aslında böyle
olmayan- 3üncü maddesi üzerinde, 3üncü maddesindeki grup önerimiz üzerinde
söz aldım. Onunla ilgili çok kısa bir şeyler söylemek istiyorum.
3üncü maddede, 2inci maddede düzenlenen hususların yöntemini
açıklıyor ama burada da yine her zaman olduğu gibi çok
muğlak tanımlar var. Bağlantılı olmak ve adına,
hesabına iş yapmak bunu Türkiyede çok kötü yorumlayacak hem kamu
görevlileri var, hem yargı dünyasında insanlar var. Dolaylı
kontrol eden kişi ve kuruluşlar. denmiş; kim belirleyecek,
nasıl belirlenecek belli değil, açıklanmamış. Herhangi
bir mahkeme kararı olmaksızın sadece idari tedbirlerle
insanların mal varlıklarına el konuluyor, donduruluyor. Bu da
bana göre, hatta iyi hukukçulara göre masumiyet karinesine
aykırılık teşkil ediyor; Anayasaya da aykırı
diyoruz.
Şimdi, hakikaten de, ne
derler, yine her zaman olduğu gibi, çok geç kalınmış bir
kanun, eksiği çok olan bir kanun. Özellikle, bütün
arkadaşlarımız vurguladı, 12nci tavsiye kararıyla
ilgili hiçbir düzenleme getirilmemiş ki özellikle Türkiyenin gri listeye
alınmasına gerekçe yapılan husus bence de bu madde çünkü
geçmişte çok örneğini yaşadık. Bütün dünyada Lockheed
soruşturmasının failleri yargılandı ama ülkemizde
yargılanmadı; 4 bakan burada Meclis kararıyla aklandı, yargılanamadı.
Buna benzeyen onlarca örnek var ülkemizde. Ne bu 12nci tavsiye kararı?
Yolsuzlukların önlenmesinin tespit edilmesi bakımından büyük
önem taşıyormuş. Yerli ve yabancı siyasi nüfuz sahibi
kişiler kim? Hükûmet başkanları, devlet başkanları,
bakanlar, adli-idari yöneticiler; oradaki yöneticilerin mal
varlıklarının, ortak oldukları fonların yahut da para
gönderimlerinin iyi araştırılması, bununla ilgili tedbir
alınması, buna ilişkin birtakım önlemlerin
alınması tavsiye ediliyor. Buna ilişkin bir düzenleme
yapıyor mu bu kanun? Vallahi yok. Peki, ne yapıyor? Az evvel zannedersem
İYİ PARTİnin sözcüsü söyledi
Varlık affıyla ilgili
bir düzenlemenin 6ncısını yaptık arkadaşlar
geçtiğimiz günlerde, kasım ayında zannedersem; 6ncı
varlık affı bu. Varlık affında şöyle bir şey var,
söylediğimizde arkadaşlar diyorlar ki: Ya, kardeşim, biz bunu
FATFa sorduk. Kanunu sordunuz siz ama kanuna aykırı bir tebliğ
çıkartmışsınız. Ne bu tebliğ? Fiziken de bavula
parayı alıp getirdiğinde bu paranın nereden geldiği,
kaynağı, acaba suçtan mı elde edildi, başka bir yerden mi
elde edildi, sorulmuyor; az evvel açıkladılar bunu. Şimdi, siz
kanun getiriyorsunuz bu pandemi koşullarında, FATFın
dediği tavsiye kararlarına uygun hiçbir düzenleme yapmıyorsunuz.
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Varlık barışında
bavulla getirilen paranın hesabını sormayacağız.
diyorsunuz; bu, tabii, çok büyük bir tezat teşkil ediyor.
Yine, arkadaşlar, bir
fırsatçılık yapılıyor her zaman olduğu gibi.
Adalet ve Kalkınma Partisi on sekiz yıldır ne zaman bir yasal
düzenleme yapmış olsa nüfuzunu artırıyor. Arkadaşlarımız
söyledi, nüfuz artırma yasası bu yine. Süleyman Soyluya acayip
yetkiler, valilere acayip yetkiler yani insanların mal
varlıklarına el koyma, dernekleri kapatma, sivil toplum örgütlerinin
çalışmasını engelleme; onlarca nüfuz artıran düzenleme
getirmişsiniz. Hâlbuki kanunun adıyla ilgili 6 tane madde var, geri
kalan 30 küsur madde tamamıyla Süleyman Soyluya ve mülki idare amirlerine
yetki veren düzenlemeler.
Bakın, arkadaşlar,
bu kanunda bir de vurgu var, sürekli söylüyorlar, önce şeyi söyleyeyim:
İşte, biz sulh ceza mahkemesine yetki vermedik, çok şikâyet
ediyordunuz, ağır ceza mahkemesine yetki verdik. diyorsunuz. Demek
ki sulh ceza mahkemelerinden Adalet ve Kalkınma Partililer de
rahatsız. Hakikaten de sulh ceza mahkemeleri adaletsizliğin tecelli
ettiği yerler oldu artık. Devamında bir vurgu var, diyorlar ki;
işte Uluslararası uyum. sanki uyumu çok
düşünüyorlarmış gibi. Sayın Cumhurbaşkanının
böyle bir derdi, tasası olduğunu da zaten zannetmiyorum. Terör
diyoruz, bakın, terörün tanımını eğer şiddetten
ayırmazsak o zaman herkesi terörist diye ilan etmek ve çeşitli
yollarla cezaevine tıkmak, mal varlığına el koymak mümkün.
Bundan yüz yıl evvel Nemrut Mustafa Divanında Boğazlıyan
Kaymakamı Kemal Bey terörist olarak asıldı. Bakın,
devamında, ünlü organ nakli cerrahı Mehmet Haberal yıllarca
cezaevinde yattı, terörist olmakla suçlanarak. Terörün tanımına
mutlaka şiddeti koymak zorundayız yoksa uluslararası uyum falan
bunların hepsi lafügüzaftır.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Köse.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
4üncü madde üzerinde 3 adet
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ebrü
Günay Mahmut
Celadet Gaydalı Kemal
Peköz
Mardin Bitlis
Adana
Ömer
Faruk Gergerlioğlu Serpil
Kemalbay Pekgözegü
Kocaeli İzmir
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Mahmut Celadet Gaydalının.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI
(Bitlis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanuna
muhalefet eden sivil toplum örgütlerini saymaya devam ediyoruz: Sivil Toplum
Geliştirme Merkezi Derneği, Dünya Evimiz Uluslararası
Dayanışma Derneği, Mardin Şahmaran Kadın Platformu,
Ege Kadın Buluşması Platformu, Açık Veri ve Veri Gazeteciliği
Derneği, DİSK Genel İş, Agrida Tarım ve Turizm
Derneği, EĞİTİM SEN Mersin Şubesi, Uçan Süpürge
Kadın İletişim ve Araştırma Derneği, Çukurova
GÖÇDER.
Değerli milletvekilleri,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi kararına Bremen
Mızıkacıları gibi, daha doğrusu
mızıkçıları gibi, her taraftan sesler gelmeye
başladı. (HDP sıralarından alkışlar) İnsana
sorarlar: Sizin kıbleniz neresi? Pusulanız, manyetik
fırtınaya kapılmış saatin yelkovanı gibi 360
derece, fırıldak gibi dönüyor. (HDP sıralarından
alkışlar) Yüzünüzü sabah Brüksele, öğlen Washingtona, ikindide
Pekine, akşamda da Moskovaya dönüyorsunuz. Bu pusulayla ne bir rota
çizebilmeniz ne de bu gemiyle yol alabilmeniz mümkün değildir; bu
şaşkınlık içinde ancak gemiyi
batırırsınız.
Bu ülkede uygulanan tüm
politikalar, giderek otoriterleşen devlet yönetiminin bir tezahürü hâline
gelmiştir. En temel insan hakları ve özgürlükler
kısıtlanmış, adalet sarayları adaletsizliğin
merkezi hâline dönüşmüştür. Her çıkan yasa bir öncekinden biraz
daha katı, biraz daha acımasız, biraz daha insafsız bir
şekle bürünmüştür. İşte bugün görüşülen Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi de bunun
bir örneğidir. Normal şartlarda, kitle imha silahlarının
yayılmasının finansmanının önlenmesi hususu,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu önerisi ve Viyana Mutabakatı
çerçevesinde, dünyada para transferinin uyuşturucu ve silah
tüccarlarına gitmesinin önlenmesi amacı için
hazırlanmıştır. Söz konusu taslağa göre, bu
aktiviteler içinde olan sivil kurumların mal ve paralarına el
konulacağı düzenlenmektedir. Eğer bu hususu Birleşmiş
Milletler Güvenlik Kurulu ve Viyana Mutabakatı çerçevesinde düzenlerseniz
bunda hiçbir sorun yok fakat siz bunu kendi lehinize bir baskı
aracına dönüştürerek, âdeta Ali Cengiz oyunuyla sivil toplum
kuruluşu olarak genişletiyorsunuz. Bu kanun teklifiyle,
İçişleri Bakanlığının kirli kayyum
politikasının çemberini genişletme hevesindesiniz. Ülkeyi tam
bir kayyum çöplüğüne çeviren yönetim şekliniz, şimdi de dernek,
vakıf ve sivil toplum kuruluşlarına kayyum atama hakkını
kendinde görecektir. Yarattığınız hukuksuzluk
ortamında adalete olan inancın son
kırıntılarını da yok ettiniz. Cezaevlerinde
çıplak arama var. diyenin FETÖcü, barış diyenin terörist,
adalet diyenin propagandacı, özgürlük diyenin örgüt üyesi olduğu
bu ülkede; savaş kan hukuksuzluk tek adama biat diyene vatan
sevdalısı milliyetçi denilmesi kabul edilemez. 17-25
Aralığı Yolsuzluk ve Rüşvetle Mücadele Haftası ilan
edenlerden bugün, hafta boyunca ne bir ses çıktı, ne bir nefes.
Dilinizi mi yuttunuz, yoksa barutunuz mu bitti, yoksa bu kervana siz de mi
katıldınız? (HDP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
halka ekonomide, istihdamda, iç ve dış politikalarda hesap vermeyen
iktidar, tüm kesimleri kriminalize eden bir dil, bir üslupla toplumu
kutuplaştırmayı sürdürüyor. Özellikle bütçe süresince bazı
bakanlar saldırgan bir ruh hâliyle bu kürsüden konuşmalar
gerçekleştirdi. Bizlerin sözleri aslında çok açık. Kuru ekmek
yiyorlarsa aç değiller. diyerek yediğinin hesabını
belediyeye ödetenlerin hesap vereceği günler yakındır. (HDP
sıralarından alkışlar) Devlet malı deniz, yemeyen
ayıp eder diye düşünerek ve bu halkın vergilerini kendilerine
katık eden, 3-4 hatta 5 maaş yiyenlerin hayır hasenata
değil de hak sahiplerine bu parayı iade edecekleri gün
yakındır. (HDP sıralarından alkışlar) Halk için
toplanan yardımları haksız iç edenlerin hukuk
karşısında cevap vereceği gün yakındır. Umutla
bekleyen esnafa verilmesi gereken desteği keyifle zenginlere
peşkeş çekenlerin gözyaşı dökeceği günler
yakındır. Adalet çığlığına kulakları
tıkayarak adaletsizliği meşru kılanların adalet diye
kıvranacağı günler yakındır. Oh, Oh! diyerek
göğsünü ovalayanların of, of diye kafalarını
vuracakları gün yakındır. (HDP sıralarından
alkışlar)
Son olarak da bu fani
dünyadan göç eden birinin mezar taşına yazdığı bir
dörtlüğü sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir zamanlar ben de Süleyman
idim. / Ateşe, rüzgâra hükümran idim. / Sanmayın Sultan Süleyman
idim. / Tersanede körükçü Süleyman idim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifi'nin 4üncü maddesinin (1)inci
fıkrasındaki en az ibaresinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Utku
Çakırözer Alpay
Antmen Turan
Aydoğan
Eskişehir Mersin İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Utku Çakırözerin.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kurtuluş
Savaşımızın muzaffer komutanı, Lozanın ve çok
partili demokrasiye geçişimizin mimarı, ikinci
Cumhurbaşkanımız İsmet Paşayı 47nci ölüm
yıl dönümünde saygıyla anıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Öncelikle, hepimizin haber
alma hakkı için yayına başlayan Olay TVnin yirmi altı gün
içinde, iktidar tarafından patronuna baskı yapılarak yayın
yapamaz hâle getirilmesini bu kürsüden kınıyorum. Olay TVnin
karartılması basın özgürlüğüne darbedir, demokrasi
ayıbıdır.
Bir başka demokrasi
ayıbı da önümüzdeki, sivil toplum örgütlerini bitirme
yasasıdır. Değerli milletvekilleri, şunu öncelikle ifade
edeyim: Cumhuriyet Halk Partisi olarak teröre her tür desteğin
karşısındayız ama bu kanunun sadece adı terörle
mücadele, içi demokratik hakların kısıtlanması.
Getirenlerin gerekçesi şu: BM ve Mali Eylem Görev Gücünün Türkiyede
eksik dediği hususları tamamlayıp yaptırım listesine
girmemek. Ama FATF denen bu kurumun bir dediğini yapacağız
derken bir dediğini de açıkça ihlal ediyoruz, farkında bile
değiliz. Nedir o? 8inci tavsiye. Sivil toplumu hedef alan denetim ve
yaptırımların STKlerin katılımıyla belirlenmesi,
orantılılık ilkesine uygun olması, risk analizine
dayanması, geneli mağdur etmeyecek şekilde uygulanması
gerekiyor ama bu düzenleme bu koşulları sağlamıyor. Kim
söylüyor bunu? Yüzlerce dernek söylüyor. Bir saat önce sayıları
620ydi. Türkiyenin dört bir yanında, çığ gibi büyüyorlar. Dün
Eskişehirde, Rizede, Batmanda ayaktaydılar. Sivil topluma ses
ver, sivil toplum susturulamaz. diyorlar. Eskişehirde Çağdaş
Yaşamı Destekleme Derneği ayakta, Diyarbakırda Rosa
Kadın Derneği. Örgütlenme özgürlüğümüz ortadan kalkıyor,
kayyuma hayır. diyorlar. Yine, 80 STKyi bir araya getiren Türkiye Üçüncü
Sektör Vakfı da ayakta. Bu kanun sivil alanı daraltacak, geri
çekin. diyor. Ayrıca, MAZLUMDER, ÖZGÜR-DER ve benzerleri de ayakta Bunun
öngörülebilirliği yok, bir imzayla kapatılırız. diyorlar.
Ayaktalar çünkü belediyelere getirilen kayyum düzeni, aynı, şimdi,
derneklere getirilmek isteniyor. Yargı kararı dahi olmadan terör
gerekçesiyle açılan soruşturmalarda derneklerin faaliyetleri
durdurulacak, yöneticileri İçişleri Bakanı ve vali
tarafından görevden alınırken yerine kayyumlar atanacak. Bu
yapılan, Anayasa ve yasalardaki sivil örgütlenme hakkına büyük
darbedir. Aranızda Kesinlikle öyle olmayacak. diyenler varsa
hatırlatırım, 15 Temmuz sonrasında OHAL düzeninde sadece
darbeciler hedef alınmadı; Hayat TV, IMC TV, Gündem Çocuk
Derneği gibi yüzlerce kuruluş da KHKlerle kapatıldı, bir
daha da açılamadı. Şimdi aynı büyük kaygı var
toplumda, aslında iktidar kanadında da olmalı. Siz değil
miydiniz 28 Şubatın mağdurları? O baskıların
beterini şimdi kendiniz getiriyorsunuz. Bunu kim söylüyor? 3 bin
derneğin bileşimi olan Türkiye Aile Meclisi söylüyor, Umut
Kervanı, İslami Dayanışma Cemiyeti, Mustazaflar, Ortak
Akıl ve Dayanışma Platformu söylüyor. Faaliyetlerimiz
engellenecek, mal varlıklarımıza el konacak, ciddi
mağduriyetler doğacak; geri çekin. diyorlar.
İşin bir de şu
boyutu var: Türkiyeden istenen 40 tavsiye var ama hepsi burada yok; sadece
derneklere kayyum burada. Hani 12 numaralı tavsiye? Siyasi nüfuz sahipleri
tarafından gerçekleştirilen yolsuzlukların takibine ilişkin
tedbirler nerede? Neden yok bu pakette? Teröre, kara paraya sadece dernekler,
sadece avukatlar mı destek veriyor bu ülkede?
Değerli
arkadaşlarım, insanımızı derneklere üye olmaktan,
faaliyetine katılmaktan caydıracak düzenlemeler bunlar.
Vatandaşa şu mesaj veriliyor: Oturun oturduğunuz yerde, ne
işiniz var derneklerde? İyi ama ben olmayayım, sen olma,
dernekler olmasın; o zaman kim savunacak bizim haklarımızı,
demokrasimizi? Kim savunacak basın özgürlüğünü? Kim koruyacak Kaz
Dağlarını, Salda Gölünü, Alpu Ovamızı, Somadaki
maden işçimizin hakkını kim savunacak? Kim engelleyecek
kadın cinayetlerini, çocuk tacizlerini? On binlerce kız
çocuklarımıza kim burs sağlayacak? Sokak hayvanlarına kim
sahip çıkacak? Sosyal dayanışmayı kim sağlayacak?
Unutmayın, sivil toplum susarsa hak ihlalleri, tacizler, yağmalar
hepsi ama hepsi gizlenir.
Değerli milletvekilleri,
terörle mücadele adı altında örgütlenme özgürlüğünü yok
ediyorsunuz. Türkiyede derneklere kayyum atayarak reform olmaz, dünyadaki
itibarımız artmaz; tam tersine çıkmaya çalıştığımız
gri listelerin dibine, kara listelerin ortasına düşeriz. Çözüm,
gerçek anlamda hukuk devletini, demokrasiyi egemen kılmaktır. Bunun
yolu da hak ve özgürlüklerimizin savunucusu dernekleri özgür
kılmaktır. Unutmayın, sivil toplum susturulamaz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin (4)üncü
fıkrasında yer alan makul sebeplerin ibaresinin kuvvetli
şüphelerin olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Orhan
Çakırlar Şenol
Sunat
İzmir Edirne Ankara
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Arslan
Kabukcuoğlu Ahmet
Kamil Erozan
Adana Eskişehir Bursa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Sunatın.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞENOL SUNAT (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 247 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerine İYİ
PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Sayın milletvekilleri,
evet, İYİ PARTİ olarak terörle mücadele konusunda, terör
örgütlerinin finansman kaynaklarının önlenmesinde üzerimize
düşen ne varsa yapmaya hazırız. Terör örgütlerinin parasal
varlıklarının takip edilmesini sağlayan yasal
altyapının bugüne kadar, görüldüğü gibi, Türkiye'de bir türlü
oluşturulmadığı da ortada. 1991yılından beri
üyesi olduğumuz Mali Eylem Görev Gücü kapsamında Türkiye'nin gri
listeye alınmaması için alelacele hazırlanmış bir
kanun teklifiyle karşı karşıyayız. 2019 yılında
yapılması için tavsiye kararlarına uygun yasalarda
değişiklik için Türkiye üzerinde bir baskı var. Keşke
baskıyla değil de kendimiz yapabilseydik. Terör örgütlerinin parasal
gücü elinde tutmasını önlemek çok önemli sayın milletvekilleri.
Sadece sıkıntı, sizin yasaları ne şekilde
uygulayacağınız. Çünkü hukuk devleti gibi hareket edilmiyor bu
ülkede, adalet zemininden çıkıp siyasal ve finansal çıkar
zemininde o kadar çok hukuksuz uygulamanız var ki sayın
milletvekilleri.
Sayın milletvekilleri,
yetkiler adalet ve hukuk sistemine bırakılmalı. Bu tür kararlar
alınırken savcı ve mahkeme kararı olmaksınız
hiçbir şey yapılmamalı. Kanun teklifine şöyle bir
baktım yani bu maddeyle ilgili, belirsiz birçok kavram var. Ciddi
yaptırımlarla karşı karşıya gelecek insanları,
istediğiniz şekilde yoğuracağınız belirsiz
kavramlar var. Nedir? Makul sebepler gibi. İçişleri Bakanına
göre bu makul sebep çok farklı değerlendirilebilir sayın
milletvekilleri. Siyasi saiklerle, geçmişte, seçim meydanlarında
doğru olmayan, acımasız, fütursuz, iftira atabilen bir
İçişleri Bakanının neler yapabileceğini düşünmek
ürpertiyor beni. Mahkeme kararı olmaksınız kişi ve
kurumların mülkiyet haklarına el koymak makul sebeplerden denilecek.
Temel hak ve özgürlüklerin kapsamı ve sınırı belli olmayan
bir gerekçelendirmeyle sınırlandırılması hem
Anayasaya hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine
aykırıdır.
Sonuçta geldiğimiz nokta
sayın milletvekilleri, güven bunalımı, sizlerle ilgili güven
bunalımının olması. O kadar çok hukuksuz işler ve Anayasa
ihlali yapıldı ki bu ülkede. Sayın milletvekilleri Yolsuzluk,
yoksulluk ve yasakları kaldıracağız. diye iktidara
geldiniz. Şu anda bu konularda hepsi pik yapmış durumda. Bir
ülkede yolsuzluk varsa yolsuzlukları örtmek için de yasaklar vardır.
Eğer yolsuzluk ve hukuksuzluk varsa yoksulluk da artar bir ülkede. Mali
Eylem Görev Gücü kararlarında 12 no.lu tavsiye kararı var, daha önce
hatipler de ifade etti; siyasi nüfuz sahibi kişiler konusunda yolsuzluk
bakımından bir düzenlemeyi içeriyor. Neden bu tavsiye kararı bu
teklifte yok? Siz, yolsuzluk olaylarının ortaya
çıkarılmasını istemiyorsunuz herhâlde sayın
milletvekilleri.
17-25 Aralığı
hatırlatıyorum: Bakanlar, bakan çocukları, para sayma
makineleri, ayakkabı kutuları. Kumpas dediniz,
pirüpaksınız ama öyle mi? Evet, kumpas, ortaklarınızca size
kurulmuştu ama olmayan bir konuda değil. Net olun, lütfen net olun.
Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdiğiniz her teklifi sessizce kabul
etmemizi istiyorsunuz. Keşke parti ve kanun devleti değil de hukuk
devleti olsaydık. Keyfîlikler ve yolsuzluklar ülkesi hâline
getirdiğiniz ülkemizde neye güvenelim? Sizin günahlarınıza ortak
mı olalım?
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım ama öncesinde bir yoklama talebi
vardır, onu yerine getireceğim.
Sayın Özkoç, Sayın
Emre, Sayın Kılıç, Sayın Bülbül, Sayın Zeybek,
Sayın Gündoğdu, Sayın Biçer Karaca, Sayın Deniz
Yavuzyılmaz, Sayın Şevkin, Sayın Ünlü, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Sümer, Sayın Polat, Sayın
Kılınç, Sayın Şeker, Sayın Ünver, Sayın Tokdemir,
Sayın Önal, Sayın Demirtaş, Sayın Kadıgil Sütlü.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı
yeter sayısı vardır.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/3261) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 247) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
5inci madde üzerinde 3 adet
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin
Kanun Teklifinin 5inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ebrü
Günay Mahmut
Celadet Gaydalı Kemal
Peköz
Mardin Bitlis Adana
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Hüseyin
Kaçmaz Ömer
Faruk Gergerlioğlu
İzmir Şırnak Kocaeli
BAŞKAN- Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Hüseyin Kaçmazın.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu yasaya karşı
olan sivil toplum örgütlerini saymaya devam ederek konuşmaya başlamak
istiyorum: Yurttaş Girişimi, Toplumsal Dayanışma İçin
Psikologlar Derneği, TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu,
Maden Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi, Aydın
LGBTİ+ Dayanışması, Diyarbakır Şehir
Plancıları Odası, Herkes İçin Erişilebilir Yaşam
Akademisi Derneği, İsmail Beşikci Vakfı, İzmir
Kadın Dayanışması Derneği ve 29 Ekim Kadınları
Derneği.
Türkiyede Kürtler var, ben
de Kürtüm. dediği için Şerafettin Elçiye yapılan zulüm
Kürtlerin yaşadığının simgesiydi. Irkçı,
faşist, tekçi Kürt düşmanı zihniyet Kürtüm. demesine bile
tahammül edememişti. Kürt halkının meşru, demokratik hakları,
kimliği, dili, kültürü ve özgürlük mücadelesinde onurlu bir duruş
sergileyen bir halk insanı olan Şerafettin Elçiyi
vefatının 8inci yıl dönümünde rahmetle ve minnetle
anıyorum. O gün Şerafettin Elçiye zulmeden zihniyetin bugünkü
ardılları olanlar tarafından siyasi rehine olarak tutsak edilen
tüm yoldaşlarımızı, Musa Farisoğulları ve Gültan
Kışanak şahsında selamlıyorum.
Roboskide, dokuz yıl
önce, bu ülkenin savaş uçaklarıyla 34 yoksul Kürt köylüsü katledildi;
çoğu çocuktu bunların. O gün yaşananlar birer vahşet
tablosuydu; uçaklarla insanlarımız katledilmiş, paramparça
vücutları katır sırtında yine ailelerine
taşıtılmıştı. Kimisi ilk defa gitmişti
kaçağa, kimisi okul harçlığını çıkarmak için,
kimisi evlenebilmek için, para biriktirmek için gitmişti ama 28
Aralık gecesi hepsi vahşice katledildi. Dönemin Başbakanı
olan Sayın Erdoğan, bu katliamın emrini verenleri, yetkilileri
hassasiyetlerinden dolayı tebrik etmişti. Roboski
katliamının sorumluları hiçbir şekilde
yargılanmadı. Roboski, yaşanan katliamların ne ilki ne de
sonuncusuydu. İktidarın savaş ve çözümsüzlükteki
ısrarı sebebiyle Kürt coğrafyasında hâlen sivil
insanlarımız hayatını kaybediyor. Roboskinin katilleri
yargılanmadı ancak Roboski için adalet arayan Roboski-Der
kapatıldı. Roboski
Unutursak kalbimiz kurusun diyoruz.
Görüşülmekte olan bu
kanun teklifiyle de terörle mücadele adı altında Anayasaya, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine aykırı hükümler
yasalaştırılmak isteniyor. Arkadaşlarımız
açıkça değindi, bu yasa teklifiyle avukatlara müvekkillerini ihbar
etme yükümlülüğü getiriliyor, derneklere kayyum atanmasının yolu
açılıyor, derneklerin yardım toplaması
zorlaştırılıyor, keyfî bir şekilde kişilerin ve
kurumların mal varlıklarının dondurulmasını
sağlıyorsunuz. Bu yasa teklifi gösteriyor ki AKP iktidarı, sivil
topluma, sivil toplum örgütlerine savaş açmış durumda. Bu yasa
teklifiyle, iktidarın güdümüne girmeyen sivil toplum örgütlerini yok
etmeye çalışıyorsunuz ve İçişleri Bakanının
insafına bırakıyorsunuz; o hukuk tanımaz, o hakkaniyet tanımaz
İçişleri Bakanının insafına bırakıyorsunuz.
İçişleri Bakanı çıkacak Kapat. diyecek, kapatılacak;
Kayyum atıyorum. diyecek, kayyum atanacak ve ondan sonra da bize haktan,
hukuktan bahsedeceksiniz.
Şimdiden
olacağı söylüyoruz: Çıt diyenin derneği kapatılacak,
çıt diyenin vakfı kapatılacak, kayyum atanacak. Kürtlerin
iradesine vurulan kayyum darbesini bugün tüm ülkeye uygulamaya
çalışıyorsunuz. Kayyum darbesinde uyarmıştık Bu
karanlık zihniyet tüm ülkeyi saracak. demiştik.
Değerli arkadaşlar,
siz, evet, belli bir plan, proje çerçevesinde bir dikta rejimi uygulamak için
planlarınızı devreye koymuş adım adım
ilerliyorsunuz ama keşke az biraz 1930ların, 1940ların Alman
tarihini, 1970lerin, 1980lerin Doğu Almanya tarihini okusanız ya da
az biraz o dönemlere ilişkin belgeseller izleseniz. Orada göreceksiniz ki
onları izlediğinizde, okuduğunuzda Arkadaş, bu iş
böyle olmuyormuş. Son, istediğiniz gibi bitmiyormuş. kendi
kendinize bunu diyeceksiniz ve aklınızı başınıza
alacaksınız diyorum. Bu sebeple bu yasayı reddediyoruz, bu
ülkeyi tehlikeye götürür.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 5inci
maddesinin (9)uncu fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(9) Bu madde hükümlerine göre
idari para cezasına karar vermeye Denetim ve İşbirliği
Komisyonu yetkilidir.
Orhan
Çakırlar Dursun
Müsavat Dervişoğlu Arslan
Kabukcuoğlu
Edirne İzmir Eskişehir
İmam
Hüseyin Filiz Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ahmet
Kamil Erozan
Gaziantep Adana Bursa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın İmam Hüseyin Filizin.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İMAM HÜSEYİN
FİLİZ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 247 sıra sayılı Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 5inci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Konuşmamın
başında Bir milletin İstiklal Marşı ödül konularak
yazılmaz. diyen millî şair, büyük insan, şahsiyet timsali
Mehmet Akif Ersoyu ve Bir ülkede namuslu insanlar en az namussuzlar kadar
cesur olmazsa o ülke mutlaka batar. diyen cumhuriyetimizin 2nci
Cumhurbaşkanı İsmet İnönüyü ölüm yıl dönümlerinde
rahmetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri,
5inci maddeyle bu kanunun 2nci ve 3üncü maddelerindeki yasakların ihlal
edilmesi hâlinde uygulanacak hapis ve para cezaları belirlenmektedir.
Özellikle para cezalarına bakıldığında alt ve üst
sınırları arasında çok büyük farklar vardır. Maddenin
(7)nci fıkrasında on bin Türk lirasından iki milyon Türk
lirasına kadar (8)inci fıkrasında ise elli milyon TLye
kadar denilmektedir. Günümüzde kanun uygulayıcılarının
etki altında tutulabilecekleri göz önüne alındığında
çok zor durumda kalacakları ve büyük ihtimalle hatalı karar
verecekleri açıktır. Alt ve üst sınırlar arasındaki
büyük farkın giderilmesi ve rakamların yeniden düşünülmesi
gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
görüştüğümüz kanun teklifi içerisinde 7 ayrı kanunda
değişiklik öngörülüyor. Yani, yine torba kanunu görüşüyoruz.
Yaklaşık iki buçuk yıldan beri Gazi Meclisteyim, bütçe
kanunları hariç teklifler hep torba kanun şeklinde getirilmekte. Kanunun
muhataplarıyla da görüşülmeden ve enine boyuna
tartışılmadan kabul edilmektedir. Bu yüzden hatalar
yapılmakta, eksiklikler olmakta ve ilk defada doğru
yapılmadığından çalışma verimliliği
azalmakta ve farkında olmadığımız şekilde zaman
israf olmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
kanun teklifiyle ilgili olarak iki noktada görüş bildirmek istiyorum.
Birincisi, sivil toplum örgütlerine yönelik düzenlemeler. Teklif
yasalaştığında, İçişleri Bakanlığı
ve valilikler, STKlerin yönetiminde bulunan ve hakkında terör
soruşturması açılan kişileri görevden alabilecek,
derneğin faaliyetini durdurabilecek ve gerekli görürse yönetimlerine
kayyum atayabilecekler. Bu uygulama çok sıkıntı
yaratacaktır. Kişilerin çeşitli şekillerde üretecekleri
iftira sebebiyle büyük mağduriyetler ve haksızlıklar
yaşanabilir. Bu düzenlemelerden vazgeçin ya da iddianamenin mahkemece
kabul edilmesi esas alınsın.
G7 ülkeleri tarafından
hükûmetler arası bir forum olarak kurulan Mali Eylem Görev Gücü FATFnin
15 Aralık 2019da yayınladığı raporda ülkemize 40
tavsiyede bulunulmuş, bu tavsiyelerin 8inci sırasında kâr
amacı gütmeyen kuruluşlarla ilgili olarak bazı görüşler
ileri sürülmüştür. Bu görüşler çerçevesinde, 2019 yılında,
Hazine ve Maliye Bakanlığı MASAK, Mali Suçları
Araştırma Kurulu Başkanlığı, terör ve terörün
finansmanıyla ilgili konularda bilgilendirmek ve konuya karşı
duyarlılıkları ve farkındalıkları artırmak
amacıyla kâr amacı gütmeyen kuruluşların terörün
finansmanı amacıyla suistimalinin önlenmesine yönelik rehber
yayınlamıştır. Bu rehberde birçok konuya yer verilmiş,
öneriler ve tedbirler belirtilmiştir. Bu bakımdan kararlarda ve
uygulamalarda subjektiflik yaratacak düzenlemelerden vazgeçilmesi yerinde
olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
dile getireceğim ikinci konu, teklifte siyasi nüfuz sahibi kişiler
başlığının hiç ele alınmamış
olması. 12 no.lu tavsiye kararında siyasi nüfuz sahibi kişiler
kapsamında üst düzey kamu görevlileri, üst düzey siyasiler, hükûmet
görevlileri gibi kişilerin yolsuzlukları bakımından bir
düzenleme içerir. Yolsuzlukların önlenmesi adına bu kişilerin
mal varlıklarının yakından takip edilmesi ve
kaynaklarının tespit edilmesi devletin yükümlülükleri
arasındadır. denmektedir ancak mevcut teklifte bu konularda herhangi
bir düzenleme yoktur. Teklifin yolsuzluk olaylarının ortaya
çıkarılması ve mücadelesiyle ilgili konuyu içermemesi büyük bir
eksikliktir. Kanun görüşmeleri bitmeden bu eksikliğin giderilmesi,
siyasi nüfuz sahibi kişilerin yaptıkları yolsuzluğun örtbas
edileceği endişelerini ortadan kaldıracaktır. Aksi takdirde
vatandaşın bu konudaki sorularına nasıl cevap vereceksiniz
diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 5inci maddesinin (4)üncü, (5)inci,
(6)ncı, (7)nci ve (8)inci fıkralarındaki halinde
ibarelerinin durumunda şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Deniz
Yavuzyılmaz Turan
Aydoğan
Mersin Zonguldak İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Deniz Yavuzyılmazın.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devletlerin
kitle imha silahı üretmesinin en kolay yolu nükleer santral kurmaktan
geçiyor. Bu santrallerin yakıtı, uranyum-235
zenginleştirildiğinde atom bombası yapmak mümkün yani bu
santrallerin tek amacı sadece enerji üretmek değil. Uranyum-235 öyle
tehlikeli bir element ki bir kaza durumunda kimyasal reaksiyonu durdurmak
imkânsız. İşte, bu nedenle Çernobil ve Fukuşimadaki
kazalarda yüz binlerce insan hayatını kaybetti.
Soru şu: Dünyada
uranyum-235ten çok daha barışçıl, çok daha güvenli ve kitle
imha silahı üretmenin mümkün olmadığı bir nükleer
yakıt var mı, varsa nerede? Sayın milletvekilleri, bu element
Türkiyede. Peki, bu elementin adı nedir? Toryum. Türkiye 400 bin tonluk
toryum rezerviyle dünyada 4üncü sırada. Peki, toryumdan enerji nasıl
elde edilir? Anlatayım: Plazma hâlindeki hidrojen protonu 50 metrelik bir
proton hızlandırıcısının içinde
fırlatılır, çekirdeği ağır bir metale çarpar,
çekirdek parçalanır; ortaya çıkan nötron demeti toryum-232yle
reaksiyona girer ve ortaya toryum-233 çıkar. O da beta
ışıması yaparak devasa enerji kaynağı olan
uranyum-233ü oluşturur. Bu sürecin hiçbir aşamasında nükleer
bomba üretmek mümkün değildir ve istenildiği anda proton hızlandırıcısı
durdurularak reaksiyonu sonlandırmak mümkündür. Bugün, Türkiyenin toryum
rezervi dünyanın elektrik ihtiyacını yüz yıl
karşılayabilecek seviyededir.
Değerli milletvekilleri,
Türkiyenin toryum çalışmaları otuz yıllık bir
derinliğe sahip. Bundan tam on üç yıl önce toryum teknolojisinde
dünya lideri olma fırsatını yakalamıştık. Tarih
20 Kasım 2007, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu toplandı ve şu
kararları aldı:
1) Toryum yakıt
teknolojisi ve proton hızlandırıcısı üretiminin
planlanması.
2) Bütçenin tahsis edilmesi.
3) Bir devlet politikası
olarak tüm güvenlik tedbirlerinin alınması.
Ancak bu toplantıdan
sadece on gün sonra, 30 Kasım 2007de Susurluktan daha karanlık bir
kaza gerçekleşti. İstanbul-Isparta seferini yapmakta olan yolcu
uçağı inişe geçtiği sırada düştü. Kazada hayatını
kaybedenler arasında Türkiyenin toryum programının başındaki
isim Prof. Dr. Engin Arık ve ekibindeki 5 nükleer fizikçi vardı.
Uçağın GPS sisteminin bozuk olduğu, kara kutularının
çalışmadığı, iniş takımlarının arızalı
olduğu bilirkişi tarafından tespit edildi. Kaza, WikiLeaks
belgelerinde yer aldı.
Değerli milletvekilleri,
AK PARTİ, bu şüpheli kazanın ardından çok garip bir
şekilde Türkiyedeki toryum çalışmalarını neredeyse
durdurdu ve apar topar yabancı ülkelerle uranyum-235 yakıtlı
nükleer santral anlaşmaları yaptı.
Sayın milletvekilleri,
yap-işlet-devret projelerinde AK PARTİnin son beş yılda
yandaş şirketlere kur farkı olarak ödediği toplam tutar 18
milyar dolar. Bu parayla 6 adet toryum mükemmeliyet merkezi kurulabilir ve
Türkiye, bu alanda dünya lideri olabilirdi. Peki, AK PARTİ ne yaptı?
2017 yılında, toryum sahalarını Eti Madenin üzerinden
Türkiye Varlık Fonuna aktardı, bu millî serveti yine ranta çevirmeye
odaklandı.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
6ncı madde üzerinde
2si aynı mahiyette 4 adet önerge vardır, önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra Sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ebrü
Günay Kemal Peköz Mahmut Celadet Gaydalı
Mardin
Adana Bitlis
Ömer
Faruk Gergerlioğlu
Serpil Kemalbay Pekgözegü
Kocaeli
İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi, Sayın Kemal Peközün.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
KEMAL PEKÖZ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili kanunun 6ncı
maddesi üzerine söz aldım ancak bu madde, Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin amaçlarına hizmet etmediği gibi, kendi amacınız
doğrultusunda kullanacağınız bir duruma getirilmiş.
Çünkü bu kanun gerçekleşirse derneklerin önemli bir kısmını
size uygun gelmediği için kapatacaksınız ama vakıfların
önemli bir kısmına da kayyum atama yolunu seçeceksiniz çünkü
vakıflarda genellikle ekonomik kaynak var; ekonomik kaynak denince de siz
oraya fokuslanıyorsunuz zaten, oraya hemen hücuma geçiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar,
bu kanuna karşı sesini yükselten 10 tane kurumu da ben okumak
istiyorum: İzmir Dayanışma ve Bilimsel Araştırma Derneği
(İDA), Göç ve İnsan Vakfı, Harita ve Kadastro Mühendisleri
Odası Diyarbakır Şubesi, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
Derneği, İnşaat Mühendisleri Odası Diyarbakır
Şubesi, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği, Ege TUHAY-DER , Van
KESK Şubeler Platformu, Altı Nokta Körlere Hizmet Vakfı, Mardin
Ekoloji Derneği.
Değerli arkadaşlar,
pandemi döneminden bu yana çok ciddi sorunlar yaşıyor
çalışanlar özellikle.
Şu anda zaruri iş
kolu olarak çalışan iş kolları var, bunlardan bir tanesi de
gıda dağıtım işçileri. Gıda dağıtım
işçilerinin üye olduğu Depo, Liman, Tersane ve Deniz
İşçileri Sendikası bana ulaştı ve
sıkıntılarını iletti, sizlerle paylaşmak
istiyorum: Gıda dağıtımı işçilerinin hem
çalışma saatleri hem de iş yoğunlukları pandemiyle
birlikte çok arttı. Pek çok ülke, bu iş yoğunlukları
sebebiyle gıda dağıtımı yapan işçilerini,
sağlık çalışanları gibi, salgında özel önlemlerle
destekliyor ve hatta aşının yapılacağı ilk grup
arasında yer veriyor. Bizde ise onlar için alınmış herhangi
bir özel önlem olmadığı gibi pandemi önlemi adı
altında alınan önlemcikler ise çalışma
koşullarını daha da kötüleştirmiştir.
İşçiler,
kötüleşen çalışma koşullarının
iyileştirilmesi için Depo, Liman, Tersane ve Deniz İşçileri
Sendikasına üye olmuşlardır. Ne var ki depo işçilerinin
sendikalaşmasıyla birlikte 50ye yakın işçi performans
düşüklüğü gerekçe gösterilerek ücretsiz izne
çıkartılmış, üye oldukları sendikadan dolayı
cezalandırılmışlardır. İşçilerin günde 39
lirayla geçinemeyeceklerini bilen patronlar; açıkça işçileri istifaya
zorluyor, kıdem ve ihbar tazminatlarını almalarına engel
olmak istiyor. Bunun yanı sıra izne çıkarılmayan
işçilere ise çeşitli tutanaklarla mobbing uygulanıyor. Bu
nedenle, en basit hâliyle ifade etmek gerekirse tuvaletlerde sabun yok ve
temizlik işleri yapılmıyor. Adana Migros deposunda
çalışan 5 işçi anayasal haklarını kullanarak sendikaya
üye oldukları için işten çıkartılıyor. Migros
Şekerpınar deposunda 80e yakın işçinin Covid-19 testi pozitif
çıktığı hâlde toplu taşıma araçlarıyla
evlerine gönderiliyor, diğer beraber çalıştığı
arkadaşları çalışmaya devam ediyor. Kocaeli Çayırova
Migros-Us-Grup deposunda da sendikal faaliyet yürüten işçilerden
60ına baskı kurularak tazminat ödenmeden istifa etmeleri için
baskı sürdürülüyor. Bu nedenle, bir an önce bunların önüne geçilmesi
lazım. Bu ücretsiz izin meselesi çok ciddi problem olmuş durumda ve
işçiler bundan çok ciddi zarar görüyor.
Size bir fıkra anlatmak
istiyorum: Sürü sahibinin biri, sürüye bir çoban bulmuş, sürüyü teslim
etmiş, yaylaya göndermiş. Bir süre sonra çoban, elinde bir kova
yoğurtla sürü sahibinin evine gelmiş. Sürü sahibi Ne oldu?
demiş. Demiş ki: Bütün koyunlar kurt tarafından öldürüldü.
Mahvoldum, perişan oldum, hiçbir şey kalmadı. Hiç mi bir
şey kalmadı? demiş 2 tane koyun kaldı. Bu 2 koyundan da
süt sağdım, yoğurt yaptım, onu da size getirdim.
demiş. Sürü sahibi sinirlenmiş, yoğurdu baştan
aşağıya dökmüş, kafasından aşağıya.
Adam dışarı çıkmış, arkadaşları Ne
yaptın? demişler. Demiş ki: Vallahi, bu işten de yüzümün
akıyla çıktım. (HDP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu pişkin ve başarısız çobandan sizin ne
farkınız var? Her başarısızlıktan bir
başarı öyküsü yaratmaya çalışıyorsunuz. Daha önce
anlatmıştım, üzerinizde hâlâ bir derviş hırkası
duruyor. En kısa zamanda bu derviş hırkasını sizin
üzerinizden çıkartacağız ve sizin gerçek yüzünüzü halkın
görmesini sağlayacağız.
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 6ncı maddesindeki müştereken
ibaresinin ortaklaşa şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan Sibel
Özdemir
Mersin İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi, Sayın Sibel Özdemirin.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
ben de 6ncı madde üzerinde söz aldım. Sizleri, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Benim üzerinde söz
aldığım maddede, değişiklik yapılan kanun
maddelerinin uygulamasına ilişkin Adalet, Dışişleri,
Enerji, Sanayi, Ticaret, Hazine ve Maliye gibi bakanlıklar tarafından
müştereken yönetmelik çıkarılacak, böyle bir hazırlık
maddesi konulmuş. Ancak çok ilginç, az evvel AK PARTİ, bir önerge
verdi ve kanunun maddelerine başlanmışken unutulan
İçişleri Bakanlığının buraya eklenmesi
Biraz
sonra bu önerge oylanacak. O kadar hazırlıksız getirilmiş
ki kanun, maddelerin çoğu, İçişleri
Bakanlığını ilgilendiriyor ama yönetmelik çıkarma
hakkı daha yeni eklendi kanuna. Ayrıca, kanun birçok komisyonu da
ilgilendiriyor; Dışişleri, Avrupa Birliği Uyum, Anayasa,
İçişleri; Sanayi, Ticaret
Bu komisyonların hiçbirinin,
uzmanlık alanlarını gerektiren komisyonların hiçbir
görüş ve raporları bu kanuna yansımadı. Hepsini bir kenara
bırakıyorum, tali komisyon olarak, resmî olarak sevk edilen
İçişleri Komisyonunun haberi bile olmadı, bir rapor dahi
sunmadılar bu Komisyona, bu kanuna.
Gerçekten 27nci Dönemde çok
niteliksiz ve yeni sorunlara yol açan bir yasama sürecine hep beraber
şahitlik ediyoruz. Meclisin en önemli işlevi, görevi olan bütçe
görüşmeleri devam ederken bu Komisyona hızlıca bu kanun havale
edildi, hızlıca görüşüldü ve asıl amacı bakımından
da gerçekten çok eksik, hazırlıksız, tutarsız, sorunlu bir
kanunla karşı karşıyayız. Evet, üyesi olduğumuz
OECDnin Mali Eylem Görev Gücünün bir tarafıyız ve bizden yapmamız
gereken birçok tavsiye kararı istiyor. Ancak, işte, en önemlisi de
siyasi iktidarın
Özellikle kara para
aklamanın uluslararası alanda önlenmesi amacıyla ülkemizin gri
listeye girmesi gibi bir tehlikeyle karşı karşıyayız.
Bu gri listeye girmemek için hızlıca bu kanun getirildi ama gerçekten
12 no.lu karar çok ciddi ve sorunlu. Siyasi nüfuz sahibi kişilerin, üst
düzey kamu görevlilerinin yolsuzluklarının denetlenmesine yönelik
tavsiyeye ilişkin hiçbir düzenleme bu kanunda yer almıyor ve
maalesef, kanun neticesinde gelecek olan raporda gri listeye girmekten
kurtulamayacağız çünkü gerekli ve yeterli düzenlemeleri
yapmıyoruz şu an.
Değerli milletvekilleri,
biz zaten bu iktidarın uluslararası taahhütlere
yaklaşımını ve tutarsızlığını çok
iyi biliyoruz. Daha resmî aday ülkesi olduğumuz Avrupa Birliğinin ve
kurucu üyesi olduğumuz kurumların, Avrupa Konseyinin
kararlarını yok sayıyor ki Avrupa Birliği
geleceğimiz. reform süreci dedikten birkaç gün sonra, kurucu üyesi
olduğumuz Avrupa Konseyinin AİHM kararlarını yok
sayıyor. Bizi bağlamaz. demek, Avrupa Birliğiyle ve
uluslararası taahhütlerimizle çelişmektedir. Avrupa Birliği
mevzuatı ve uluslararası taahhütlerimiz gerekçesiyle bu dönem çok
fazla yasa geldi. Yasa getiriliyor hatta bir torba yasaya dönüştürülüp
içinde uluslararası alanda bizi daha zor duruma düşürecek
düzenlemeler yapılmakta, işte, bu kanunda görüştüğümüz
gibi.
Evet, bir reform süreci; adil
yargılama, masumiyet karinesi, özellikle de lekelenmeme hakkıyla
ilgili bir reform konusunda bu kanun, bu iktidarın hiç samimi ve gerçekçi
olmadığını bizlere gösteriyor, ortaya koyuyor şu an.
Teklifin gerekçesi ve amacıyla hiçbir ilgisi olmayan, kapsamlı ve
endişe uyandıran düzenlemelere şahitlik ediyoruz.
İşte, bugün sabahtan itibaren bunları konuşuyoruz ve Avrupa
Birliği hukukuna uyum gerekçesiyle getirilen yasaların da hepsi sorunlu
ve hatta bizi ABden uzaklaştırıyor. Temel hak ve özgürlükler,
gösteri ve toplanma hakkı, sivil toplum kuruluşlarının
maruz kaldığı artan baskı ortamları zaten
tartışma konusuyken ülkemizde, Avrupa Birliğiyle vize mutabakat
metninde taahhüt ettiğimiz 72 kriterden terörün tanımı
konusundaki yasal düzenlemeyi yapmadan; dernek ve vakıflarla ilgili,
terörün finansmanıyla ilgili ucu açık, kapsamı
tanımlanmamış bir yasal düzenleme yapmak, sorunları daha da
derinleştirecektir; demokratik çoğulcu toplum ilkelerini, hukuk
güvenliği ilkelerini, ülkemizi daha da geriye götürecektir.
Terörle mücadele gerekçesiyle
açılacak olan soruşturmalarda hiçbir mahkeme kararı
olmaksızın dernek yöneticilerinin İçişleri Bakanı,
mülki idare amirleri tarafından keyfî olarak görevden
alınmasının, mal varlıklarına el
konulmasının, kayyum atanmasının önü açılacak. Cezai
süreç başlamadan idari bir kararla verilecek olan bu uygulamalar bizi,
Avrupa Birliği ve denetimi altında olduğumuz Avrupa Konseyi
başta olmak üzere, uluslararası alanda tartışmalı
olduğumuz konularda daha da geriye götürecektir ve demokratik
değerlerden geriye gidişlerin yanında bunların sonucu,
ekonomik ve güvenli yatırım ortamı anlamında da ciddi maliyetlere
yol açacaktır.
Değerli milletvekilleri,
özellikle de dernek ve vakıflarla ilgili düzenlemeler, bugün kapsamlı
bir şekilde değerlendirildi. Gerçekten bu noktada temel hak ve
özgürlükler konusunda keyfî, ölçüsüz, belirsiz ifadelerle, en önemlisi,
Anayasamız ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine
aykırılığı içermekte.
İşte, bugün ifade
edildi, derneklerin ismi okundu burada -şu an giderek sayısı
artıyor- 450nin üzerinde sivil toplum kuruluşunun itirazları,
talebi doğrultusunda
Benim üzerinde söz aldığım bu maddeden
sonra konuşulacak birçok maddenin, dernek ve vakıflarla ilgili bu
maddelerin, -kanun görüşülürken- gerçekten kanundan çekilip detaylı
şekilde görüşülmesini öneriyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette olup önergeleri birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin (1)inci
fıkrasına Maliye ibaresinden sonra gelmek üzere
,İçişleri ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Cahit
Özkan Bahar
Ayvazoğlu Ahmet
Büyükgümüş
Denizli Trabzon Yalova
Semiha
Ekinci Selim
Gültekin
Sivas Niğde
Aynı mahiyetteki
önergenin imza sahipleri:
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Orhan
Çakırlar Arslan
Kabukcuoğlu
İzmir Edirne Eskişehir
Ahmet
Kamil Erozan Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Aydın
Adnan Sezgin
Bursa Adana Aydın
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılmıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Takdire bırakıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde söz talebi Sayın Aydın Adnan
Sezginin.
Buyurun Sayın Sezgin.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
AYDIN ADNAN SEZGİN
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; umarım
6ncı maddeye ilişkin düzeltme önerimiz dikkate alınır. Her
hâlükârda teklifin bütününden memnun değiliz. Görüşmekte
olduğumuz kanun teklifi, kitle imha silahlarının
finansmanıyla ilişkili kişilerin mal
varlıklarının gerektiğinde iktidar tarafından dondurulmasını
öngörüyor. İktidarın kararıyla mal varlıklarının
dondurulabilecek olması çok vahimdir; bu, tek adam rejimini tahkim etmeye
yönelik bir girişimdir. Terörle mücadeleye katkı sağlayacağı
düşünülen bu düzenleme, iktidarın terörle o ya da bu şekilde
iltisaklandırabileceği herkesin bu kapsama alınmasını
mümkün kılabilecektir.
Kitle imha
silahlarının yayılması elbette engellenmelidir.
Teröristlerin eline geçmesi tehlikesi gerçekten vardır; terörizm, her hâl
ve şekliyle sadece ulusal değil, bölgesel ve küresel barış
ve güvenlik için ciddi bir tehdittir. Terörle mücadelenin
finansmanının kontrol altına alınması fikri
doğrudur, bu mücadeledeki uluslararası mekanizmalara uyumu
sağlamamız keza doğrudur ancak teklifte öngörülen düzenlemelerin
birçoğu, hukuk devleti anlayışıyla
bağdaşmıyor. Örneğin, iktidar isterse şüpheli
kişi ve kuruluşlarla dolaylı olarak ilişkisi bulunan ya da
onun adına hareket eden kişilerin ve kurumların da hesaplarını
dondurabilecektir.
Mal varlıklarına el
konulabilmesi süreci, münhasıran mahkemeler tarafından deruhte edilen
bir süreç olmalıdır. Bugün Sayın Cumhurbaşkanı,
Sayın Bakanlar doğrudan mahkemelerin alanına giren konularda
davalar hakkında konuşmaya çekinmemekte, yargının
bağımsızlığı ilkesine riayet etmemektedirler.
Yargılaması devam eden şahıslar hakkında fikir
açıklamakta, onlara sıfatlar yakıştırmaktadırlar.
Teklifte öngörülen türden yetkiler, prensip olarak yürütme erkine, onu temsil
eden şahıslara verilmemelidir; kuvvetler ayrımını hiçe
sayanlara asla verilmemelidir. Amacı, siyasetin ve sivil toplumun
alanını daraltmak olan bir iktidara hiç mi hiç verilmemelidir. Bu
kanun teklifiyle kurulacak olan Denetim ve İşbirliği Komisyonu,
makul şüphe duyulan kişi ve kurumların Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi listesine eklenmesi için iktidara öneride
bulanabilecektir. Makul şüphe tanımı, Güvenlik Konseyi listesine
eklenme sürecinin başlatılması açısından yetersiz bir
tanımdır ve çok ciddi mağduriyetlere yol açabilecektir.
Görüşmekte
olduğumuz ve başlığı Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi olan 43 maddelik bu teklifin
birçok maddesi, kitle imha silahlarıyla ilgili değil. Hibrit yasa
mı diyelim, torba yasa mı; bilemedim. Torba yasa
sayısındaki artışla demokrasimizdeki gerileme, otoriterleşme,
hatta totaliterleşme eğilimindeki artış arasındaki
paralellik çok dikkat çekicidir. Cumhurbaşkanlığı
sistemiyle birlikte parlamenter kazanımlarımızın nasıl
bir bir ortadan kalktığını yaşayarak görüyoruz. Onun
için de bu gidişe Dur diyeceğiz. Türkiye Büyük Millet Meclisi,
demokrasimizin merkezine tek bir kişiyi değil, milletin iradesini
koyacak şekilde güçlendirilmeli, itibarı ve işlevleri iade
edilmelidir. Şekillendirdiğimiz iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş
parlamenter sistem sayesinde özgür ve iradesini kullanabilen
milletvekillerinden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisini yeniden tesis ve
tahkim edeceğiz. Kuvvetler ayrımını demokrasiye,
demokrasilere ve Türkiyeye yakışır şekilde teminat altına
alacağız.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz talebi yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, kanun teklifinin
6ncı maddesinde düzenlenen yönetmelik hazırlama yetkisine sahip
bakanlıklara İçişleri Bakanlığının da dâhil
edilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler
doğrultusunda 6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde 2si
aynı mahiyette olmak üzere 3 adet önerge vardır.
Şimdi
okutacağım ilk 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 7nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ebrü
Günay Oya
Ersoy Mahmut
Celadet Gaydalı
Mardin
İstanbul
Bitlis
Kemal
Peköz Ömer
Faruk Gergerlioğlu Serpil
Kemalbay Pekgözegü
Adana
Kocaeli
İzmir
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın
Antalya
İstanbul
Turan
Aydoğan Alpay
Antmen Gülizar
Biçer Karaca
İstanbul Mersin
Denizli
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ADBULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz, Sayın Oya Ersoyun.
Buyurun Sayın Ersoy.
(HDP sıralarından alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul)
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi bu yasa teklifinin
ismi, Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi.
İçeriğine baktığımızda, çok net ki demokratik
halk örgütlerini imha yasası. Karşı karşıya
olduğumuz durum, budur.
Şimdi,
Birleşmiş Milletler ve Mali Eylem Görev Gücünün tavsiye
kararlarına uyum sağlıyormuş gibi yapıp demokratik
topluma darbe yapıyorsunuz ve OHAL kararnameleriyle aslında,
yapamadığınızı, yarım
bıraktığınızı, şimdi bu Meclise
yaptırmaya çalışıyorsunuz. Bu yasa teklifi, düşünce
özgürlüğünü, toplantı özgürlüğünü, bir araya gelme ve örgütlenme
özgürlüğünü ortadan kaldıran bir yasa teklifi.
7nci madde, söz
aldığım madde, Yardım Toplama Kanununda
değişikliklerin olduğu bir madde. Aynı,
beğenmediğiniz o haberleri, işinize gelmeyen haberleri halktan
saklamak için getirdiğiniz erişim yasakları var ya, işte,
onu şimdi, halkın dayanışmasını ve yardım
toplamasını, derneklerin, sivil toplum kuruluşlarının
ayakta kalmasını engellemek için getireceksiniz ve burada,
İçişleri Bakanlığı bildirecek, valilikler bildirecek,
hâkimin yirmi dört saat içinde vereceği kararla da yardım
kampanyaları engellenecek. Duruşma yapılacak mı? Yapılmayacak.
Yardım kampanyası düzenleyenlerin savunması alınacak
mı? Hayır, ona zaten gerek yok çünkü sizin
yarattığınız hukuksuzluk düzeninde adil yargılanma
hakkına yer yok.
Bu da yetmiyor,
yardımları engellemekle de kalmıyorsunuz, üstüne bir de para
cezaları getiriyorsunuz. Burada, demokratik kitle örgütlerinin anayasal ve
uluslararası hukukta tanımlanmış kaynak arama ve
kaynaklarını güvence altına alma hakkı yok ediliyor;
umurunuzda mı? Değil. Yine, tüm krizleri halkın
sırtına yüklemek için IBAN gönderiyorsunuz ama insanların
birbiriyle dayanışmasına tahammül edemiyorsunuz, şu an onu
engelliyorsunuz.
Bu maddeyle hem yardım
toplamak hem de yardımda bulunmak yasaklanıyor. Yani o tedaviye
ulaşamayan SMA hastalarının kendi arasında ve halkla
dayanışmasını engelliyorsunuz, tekerlekli sandalye
kampanyalarına engel oluyorsunuz ve çocuklar için, kadınlar için,
LGBTİ örgütlenmeler için yardım kampanyalarına engel olup
yasaklıyorsunuz bu yasa teklifiyle. Yani İçişleri Bakanı
kimi beğenmezse onun yardım toplamasını engelleyebiliyor.
Çünkü siz kendinizden olmayan, sizin gibi düşünmeyen, kendi ideolojiniz
doğrultusunda çalışmayan dernek ve vakıfların
yaşamasını istemiyorsunuz; kaynaklarını
kurutuyorsunuz, bir de üstüne üstlük İçişleri
Bakanınızın kayyum sopasını sallıyorsunuz bu
yasa teklifiyle. Çünkü siz halkın bir araya gelmesinden,
dayanışmasından, bilinçlenmesinden, o
iktidarınızın lütuf olarak sunduğu temel hak ve
hürriyetleri kullanmasından, onlara sahip çıkmasından ve örgütlü
olmasından korkuyorsunuz.
Yıllardır kendi
ideolojiniz doğrultusunda bir toplum yaratmak için her alanda neredeyse
çeşitli dernekler kurdunuz, vakıflar kurdunuz ve bu dernek ve
vakıflara kamu kaynaklarını seferber ettiniz. Bedelsiz kamu
arazileri verdiniz, arsalar verdiniz, binalar verdiniz, muhtelif muafiyetler
tanıdınız ve kamudan aktardığınız paralarla
da ihya ettiniz. Sadece kaybettiğiniz o İstanbul Belediyesinden
aktardığınız paralarla Sayıştay raporuna göre, 847
milyon 592 bin 858 lira kaynak aktardığınız ortaya
çıktı, kendi dernek ve vakıflarınıza. Yine,
Sayıştay raporuna göre, Samsun Atakum Belediyeniz, öğrenci yurdu
için 2 tane bina kiralıyor ve bunu vakıflarınıza veriyor;
TÜGVA ve TÜRGEVe devrediyor.
Bir yandan, neoliberal
politikaları uygulamak için seferber ederken, diğer yandan da bu tür
kurumlarla halkı dilencileştirme politikaları yürüttünüz ve
buradan soruyorum: Bu belediyeleri kaybetmeseydiniz acaba bu yasaya, bu maddeyi
koymayı düşünecek miydiniz, buna ihtiyaç duyacak
mıydınız? Yani kendi vakıflarınız
aracılığıyla halka dağıtacağınız,
dağıtmayı düşündüğünüz kaynaklarınız mı
bitti? Ya da halka gönderdiğiniz IBANlara cevap
bulamadığınız için yani halk size ve sizin örgütlerinize
güvenmediği, kendi dayanışmasını örgütlediği için
artık buna tahammülünüz mü kalmadı? Siz, bunlara rağmen
başaramadınız.
Şimdi, bu yasayı
çıkarıyorsunuz ve demokratik bir toplum değil, kendinize biat
eden, saraya kulluk eden bir toplum yaratmak niyetindesiniz ama evdeki hesap
çarşıya uymayacak. Biz burada bu yasayı çıkarmamak için
elimizden geleni yapıyoruz ama bu, burada bitmeyecek sokakta da birlikte
direnmeye devam edeceğiz diyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi, Sayın Gülizar Biçer
Karacanın.
Buyurun Sayın Karaca.
(CHP sıralarından alkışlar)
GÜLİZAR BİÇER
KARACA (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 7nci
maddesi üzerinde söz almış buluyorum. Gri listeye girme riskimiz
var, mecburuz. diyerek apar topar bu kanun teklifini önümüze getirdiniz ve
bahane yerinde, bahane şahane ama gerçek, ekonomik buhran nedeniyle
çökerttiğiniz Türkiye'nin ekonomisi aslında. Mali Eylem Görev Gücü
yani FATF 2019 Yılı Raporunda 7nci ve 12nci maddeyi bir zorunluluk
olarak getirmiş; bu konuda haklısınız. 7nci maddeye
ilişkin düzenleme var ama 12nci maddeyi bir türlü aradım,
taradım, bulamadım. Onun yerine ne var? Sivil toplumun, derneklerin
sesini kısacak ve mal varlığına çökeceğiniz bir
teklifi getirmişsiniz.
Peki, 12nci tavsiye
kararı ne diyor? Siyasi güç sahiplerinin yani siyasi nüfuz sahiplerinin
mal varlıklarını nasıl edindiklerini yakınlarıyla
birlikte soruşturacak, araştıracak bir yapı kuracaksınız.
diyor ama torbada bu yok, sivil toplumları denetleme ve tepesine çökme
var.
Birden bu 12nci maddeyi
okuduğumda aklıma ne geldi? Şu geldi: 17-25 Aralık; 17-25
Aralık, Sayın Devlet Bahçelinin bu madde içeriğinde yer alan
gündemi rüşvet ve yolsuzluk haftası olarak nitelendirdiği,
banka hesaplarının, çikolata kutularındaki milyon
dolarların, milyon dolarlık saatlerin hesabı geldi. Başka
ne geldi? Bakanlar geldi, banka genel müdürleri geldi ve bir dönem Adalet ve
Kalkınma Partisinin iyilik abidesi saydığı Reza Zarrab
geldi. Bir de kanun teklifi o kadar ilginç bir zamanda gündeme geldi ki 17
Aralık günü Komisyonda görüşüldü, 25 Aralık günü yani bugün
Mecliste görüşülüyor. Tesadüfün bu kadarına da pes doğrusu
dedik!
Değerli milletvekilleri,
örgütlü toplum, demokrasinin güvencesidir. Sivil toplum ne kadar güçlü olursa o
kadar güçlü bir demokrasimiz olur. İşte, sizlerin de tam bam teliniz
de burası. Biliyoruz, kadın örgütlerinden çekiniyorsunuz. Mücadeleci
kadınlar, korkulu rüyanız; tek adamın yarattığı
hukuksuzlukları, hak ihlallerini raporlayan, topluma duyuran hak
örgütleri, korkulu rüyanız. Çünkü millet; kadın cinayetlerini,
anayasal hak ve hürriyetlerde yaptığınız ihlalleri bu
örgütler sayesinde duyuyor. Yarattığınız ucube rejimin
dayatmalarına kimse ses çıkarmasın istiyorsunuz, itiraz etmesin
ve böylelikle iktidarınız daim olsun istiyorsunuz. Bu nedenle sivil
toplum örgütlerinin enselerinde makul şüphe diyerek boza pişirmek
istiyorsunuz.
Değerli milletvekilleri,
aslında, biz, Adalet ve Kalkınma Partisinin makul şüphe, terör
ve hain gibi kavramları, kimin için ne zaman
kullandığını anlayabilmiş değiliz. Çünkü bir
dönem 17 ve 25 Aralık yolsuzluklarının başrol oyuncusu Reza
Zarrab için Hayır işleri yapan makul kişi. diyorlardı,
itirafçı olup rüşvet çarklarını ortaya çıkartıp
iplik pazara döküldüğünde bu kişi birdenbire hain oluverdi. Yine
Birlikte yol yürüdük. dediğiniz, göz yaşlarıyla övgüler
düzdüğünüz, bu kürsüde FETÖ dendiği için FETÖ diyemezsiniz, o,
Hocaefendi. diye milletvekillerimizin üzerine yürüdüğünüz, Fetullahçı
terör örgütünün liderine Hocaefendi diyordunuz; çıkarlarınız
çatıştı, darbe girişimi oldu, birdenbire o Fetullah
Hocaefendiniz terörist oluverdi.
Değerli milletvekilleri,
bu teklif; derneklere yargısız infazı, derneklere hukuksuz,
keyfî biçimde kayyum atamayı meşrulaştıran bir tekliftir;
muhalif gördüğünüz derneklerin gelirlerine, mal varlığına
çökme teklifidir. (CHP sıralarından alkışlar) Toplumun
yardımlaşma, dayanışma duygularını otoriter bir
anlayışa teslim etme teklifidir. Avukat
meslektaşlarımızı muhbir yapan bir tekliftir. 520 sivil
toplum örgütü Geri çekin. diyor bu teklifi, 71 baro Geri çekin. diyor ama
duymuyorsunuz, umursamıyorsunuz çünkü eğer böyle bir şey olursa
onlarla birlikte bir kanun teklifi yapmaya kalkarsanız gerçek niyetiniz
ortaya çıkacak. Biz de buradan o 520 demokratik kitle örgütüne, sivil
toplum örgütüne, 71 baroya diyoruz ki: Hiç merak etmeyin, Cumhuriyet Halk
Partisi iktidarı yakındır. (CHP sıralarından
alkışlar) Buradan tüm kadın örgütlerine sesleniyorum: Cumhuriyet
Halk Partisi iktidarında örgütlenmenin önündeki tüm engelleri
kaldıracağız ve sivil toplumu güçlendireceğiz ki
cumhuriyetimizin 100üncü yılında cumhuriyetimizi demokrasiyle hep
birlikte taçlandıracağız diyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 7nci
maddesine aşağıdaki fıkraların eklenmesini ve çerçeve
hükümde yer alan fıkra ibaresinin fıkralar olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Sağlık ve
tedavi masraflarının karşılanması gerekçesiyle
düzenlenmek istenen yardım kampanyaları Valilikler tarafından
koordine edilerek, izin verilebilir.
Yerel yönetimlerin
yardım ve dayanışma amaçlı kurulan birimleri bu kanun
kapsamı dışındadır.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Orhan
Çakırlar Ayhan
Erel
İzmir Edirne Aksaray
Arslan
Kabukcuoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ahmet
Kamil Erozan
Eskişehir Adana Bursa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Ayhan Erelin.
Buyurun Sayın Erel.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 7nci
maddesi üzerine partim İYİ PARTİ adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
23/6/1983 tarih ve 2860
sayılı Yardım Toplama Kanununun 6ncı maddesine eklenen
bir fıkrayla izinsiz yardım toplama faaliyetinin internet
ortamında yapılması durumunda uygulanacak önlemler belirlenmiştir.
Maddeyle, internet ortamında yardım toplanmasının önüne
geçilmesi hedeflenmiştir ancak düzenlemenin daha ayrıntılı
yapılmasıyla hem kötüye kullanımın önüne geçilmesi hem de
gerçekten toplanan küçük çaplı yardımların engellenmemesi
sağlanmalıdır.
SMA hastaları için
düzenlenen yardım kampanyaları vardır. Bu tür durumların
izne tabi olmaması gerekmektedir. En azından valiliğin
erişim engeli değil, şartları sağlaması durumunda
izin alınması için süre verilmesi düzenlemeye eklenebilir.
Erişimin engellenmesine karar verilmesi için sulh ceza hâkimine yirmi dört
saat içinde karara bağlama yetkisi verilmiştir ancak bu süreye
uyulmadığında ne olacağı belirtilmemiştir. Yirmi
dört saat içinde karar verilmemesi durumunda başvurunun reddedilmiş
sayılması hükmünün maddeye eklenmesi hukukun üstünlüğüne uygun
olacaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; coronavirüs salgını nedeniyle
başta Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri olmak üzere,
bazı belediyeler salgın nedeniyle işini yapamayan,
dışarı çıkamayan ve işsiz kalanlar başta olmak
üzere, ekonomik olarak zor koşullarda yaşayan
yurttaşlarımız için bağış kampanyaları
başlatmıştı. Coronavirüs salgını nedeniyle büyükşehir
belediye başkanlarının başlattığı bu
bağış kampanyaları İçişleri
Bakanlığı genelgesiyle yasaklanıp hesapları bloke
edilmişti. Bu iyi niyetli bağış kampanyası, maalesef
devlet içinde devlet olma olarak nitelendirildi. İşte, bu iyi
niyetli, gerçekten vatandaşa yardım amacıyla düzenlenmiş
yardım kampanyalarının zorlaştırılması,
önünün kapatılması yerine bu tür yardım
kampanyalarının kolaylaştırılması
gerektiğini düşünüyorum.
Çok kıymetli
milletvekilleri, özellikle AK PARTİ içerisindeki hukukçu milletvekillerine
bir baba olarak, bir amca olarak, bir dayı olarak seslenmek istiyorum:
Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun 5inci maddesine göre, gözaltına alınanların parmak izi alınmakta,
önüne kriminal numaratör konulmak suretiyle sabıkalı fotoğraf
çekilmektedir. Şüpheli şahıs daha sonra takipsizlik veya beraat
kararı alsa dahi parmak izi ve fotoğraf kişinin ölümünden on
yıl sonra silinmektedir. Bu, işleme maruz kalmış masum
kişilerin Anayasayla güvence altına alınan masumiyet karinesi
ve lekelenmeme hakkını ortadan kaldırmaktadır. 2006
yılından önce takipsizlik ve beraat kararı alanların
kriminal fotoğrafları ve parmak izleri silinmekteyken 2006
yılından sonra bu kayıtlar silinmemektedir. On binlerce
vatandaşımız hukuk karşısında suçsuz olduğu
hâlde emniyet kayıtlarına göre suçlu muamelesi görmekte, bu da
silinmez bir yara açmaktadır. Bu kayıtlara istinaden güvenlik
soruşturmaları, arşiv araştırmaları ve istihbari
notlar olumsuz olmakta ve yine binlerce masum insanımız suçlu
muamelesi görmekte, işe ve önemli okullara alınmamaktadır.
Takipsizlik kararı alan, beraat eden şüphelilerin sabıkalı
fotoğrafları ve parmak izlerinin silinmesine imkân tanıyan, daha
öncesinde olduğu gibi, bir düzenleme yapılması, hukuk devleti
masumiyet karinesi ve lekelenmeme ilkesinin gereğidir.
Yine, gençlerin çokça
yaşadığı sorunlardan bir tanesi de lise son
sınıfta okuyan öğrenciler o dönem üniversite seçme
sınavı stresi nedeniyle aile hekimlerine veya sağlık
merkezlerine gittiğinde pratisyen hekimler bu gençleri rahatlatmak
adına Diazem adını verdiğimiz çeşitli ilaçlar
yazmaktaydı. O zaman bunun farkında olamayan insanlarımız
daha sonra askerî okullara gitmek için veya uzman çavuş, astsubay olmak
için müracaat ettiklerinde bu rapor önlerine çıkmakta, hiçbir işlem
yapılmadan bu arkadaşlarımızın talepleri
reddedilmektedir. Böyle on binlerce gencimiz mağdur olmaktadır. Bu
gençlerin mağduriyetini gidermek de bu Meclisin görevidir.
Yine mesleki teknik Anadolu
liselerinde uzaktan eğitim yapılmaktadır. Mesleki eğitimin
uzaktan yapılması mümkün değildir. En azından mesleki
eğitimin yüz yüze yapılması da gerekmektedir diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
8inci madde üzerinde 2si
aynı mahiyette 3 adet önerge vardır. Şimdi okutacağım
ilk 2 önerge aynı mahiyette olup, birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 8inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ebrü
Günay Mahmut
Celadet Gaydalı Kemal
Peköz
Mardin Bitlis Adana
Serpil Kemalbay
Pekgözegü Ömer
Faruk Gergerlioğlu
İzmir Kocaeli
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Mahmut
Tanal Turan
Aydoğan
Mersin İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Ömer Faruk
Gergerlioğlunun. (HDP sıralarından alkışlar)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bildiğiniz gibi son günlerde gündemdeyiz. Çıplak arama
iddialarını gündeme getirdiğimiz için yalanlar, hakaretler,
iftiralar, tehditlerle karşılaşıyoruz ve bunlar sadece ve
sadece bir gerçeği örtmek için. Bu saldırıların nedeniyle
ilgili bir açıklama yapmak isterim. Şahsıma yönelik
itibarımı ayaklar altına alıcı bir saldırı
gerçekleşmektedir. Katıldığım bir on-line Zoom
paneli bahane edilerek şahsıma saldırılmaktadır.
İnsan Hakları Haftası dolayısıyla 9 Aralık günü
bir insan hakları savunucusu olarak benden on-line panelde ifade
özgürlüğüyle ilgili bir sunum yapmam istendi. Ben de bu panele
katıldım ve ifade özgürlüğüyle ilgili bir sunum yaptım on
beş, yirmi dakikalık ve oradan ayrıldım. Benim
dışımda farklı kesimlerden katılımcılar
vardı, Türkiyeden insan hakları savunucuları vardı ve
farklı kesimlerden insanlar vardı. Onlar da sunumlarını
daha sonra, bilahare yaparak ayrılmışlar. Bundan sonra oradaki
katılımcıların kimliğinden dolayı
şahsıma yönelik işte FETÖcüdür. Şudur, budur
gibi
birtakım saldırılarda bulunuldu.
METİN YAVUZ (Aydın)
Değil misin, değil misin?
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Sensin, sen; kim bağırıyorsa odur.
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Ben insan hakları savunucusuyum. Orada sunduğum
ifade özgürlüğü metni de burada. Benim bu metnimi okumak isteyenler biraz
sonra benden alabilirler. Benim bu metnim kendi kişisel web sitemde metin
olarak durmakta, YouTube kaydında da ne anlattığım
bellidir. Benim gizlim saklım yoktur, yıllardır insan
hakları savunucusu olarak çalışan bir insanım.
Değerli arkadaşlar,
bu topluma insan hakları kavramını öğretmek için
yıllarca bedel ödemiş bir insanım. Benim on beş
yıldır yaptığım çalışmalar kişisel web
sitemde apaçık bir şekilde vardır, binlerce faaliyetim
apaçık bir şekilde vardır. Şimdi, bize bu iddiaları
ileri sürenlere ben hayatımdan bazı kesitlerle insan hakları
kavramını anlatmak isterim.
Bakın, ben
zamanında MAZLUMDER Başkanlığı yaptım, Kocaeli
Şube Başkanlığı ve Genel Başkanlık; o
dönemde özellikle başörtüsü ve Kürt meselesi konusunda çok yoğun
uğraş verdik. Ben başörtüsüyle ilgili yıllarca, belki on
yıllarca eylem yaptığım, açıklamalar
yaptığım için bana mülteci dendi ve şu anda
başörtüsü serbest ama bize o zamanlar bu damga vuruldu. Daha sonra Hrant
Dink cinayeti işlendi, ben Adalet Talebimiz Var İnisiyatifini kurarak
her kesimden insanın katıldığı bir inisiyatifle o
günkü Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gülü de ziyaret ederek
Devlet Denetleme Kurulu raporunun açıklanmasını istedik ve Sayın
Gül de bize o gün bu konudan çok rahatsız olduğunu, çok
üzüldüğünü söyledi ve Ermenilere yapılan haksızlığa
karşı uzun yıllar mücadele ettim, bu sefer bana Ermenici
dediler.
Daha sonra, Kürtlere
yapılan haksızlıklara karşı, zaten hayatımın
başından itibaren mücadele verdim, mazlum Kürt halkı için de
sonuna kadar veririm ve bunun karşılığında yirmi yedi
yıllık uzman doktorluk hayatım bitirildi, Sen
PKKcısın, Kürtçüsün, teröristsin. denilerek işimden
atıldım, cezalar aldım, her türlü hakarete uğradım.
Ama ben insan hakları savunucusuyum.
Ayrıca, bakın, ben
İzmit Protestan Kilisesine molotofkokteyli atıldığı
zaman ilk açıklama yapan insanım, o açıklamada
Pastör Wolfgang
Hade beni arayarak Ya, sen başörtüsü eylemleri yapan birisisin, kiliseye
bomba atıldığı zaman, yani buna çok sevindik ama nasıl
oldu senin gibi birisi bu açıklamayı yaptı? dedi, ben ona dedim
ki: Ben başörtüsünü ne kadar savunuyorsam senin dininin özgürlüğünü
de, kiliseni de savunurum, insan hakları savunuculuğu bu demektir.
(HDP sıralarından alkışlar)
Ben Sünni bir insanım,
Alevi canlar için defalarca açıklamalar yaptım. OHAL
mağdurları için, KHK'yle sivil ölüme, soykırıma
uğratılan yüz binlerce insan için açıklamalar yaptım, bu
sefer de bana FETÖ'cü dediler.
Arkadaşlar, çıplak
arama yapılan insanların kimliğine göre mi davranıyorsunuz?
Uşak Emniyet Müdürlüğündeki insanlar bu gruptan diye mi bana bunu
yapmaya çalışıyorsunuz? Bu memlekette Emin Çölaşana,
Sayın Kılıçdaroğluna bile FETÖ'cü denmedi mi ya, Allahtan
korkun yani. İnsan hakları savunuculuğu ne demek şu örneklerle
anlamıyor musunuz?
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Anlamazlar.
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) İnsan hakları savunuculuğu
demek, kimliğe bakmamak demektir, haksızlığa
karşı durmak demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU
(Devamla) Benim babam bana dedi ki: Oğlum sen adaletten yana
olasın diye Ömer Faruk ismini koydum. Ve ben de Ömer olmaya
çalıştım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Gergerlioğlu, süreniz tamamlandı.
Aynı mahiyetteki
önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Tanalın.
Sayın Tanal, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Millî Mücadelenin büyük
kahramanı, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün yol arkadaşı, Lozan
zaferinin mimarı, saygın devlet ve siyaset adamı, 2nci
Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız İsmet
İnönüyü aramızdan ayrılışının 47nci
yılında şükranla, saygıyla, rahmetle anıyorum.
Merhum İsmet
İnönünün Bir memlekette namussuzlar kadar namuslular da cesur
olmadıkça o memlekette kurtuluş yoktur. sözünü vasiyet olarak kabul
ediyoruz. Ülke olarak İsmet İnönüye çok şey borçluyuz.
Kendisini bir kez daha minnetle anıyoruz, ruhu şad olsun.
Değerli arkadaşlar,
8inci maddeyle ilgili burada, yurt içinde ve yurt dışında
toplanacak yardımlar yönetmeliğe bırakılmış
durumda. Esasen, baktığımız zaman, bu temel hak ve
özgürlüklerin yönetmelikle düzenlenemeyeceği, kanunla
düzenlenebileceği
Gerek Anayasamızın 11inci maddesindeki
hüküm Yasama, yürütme, yargı tüm organlarını bağlar.
diyor ve Anayasanın 123üncü maddesi bu tür işlemlerin kanunla
düzenlenebileceğini hüküm altına almış, 124üncü madde
yönetmelikleri düzenliyor. Bu hüküm, mevcut olan Anayasamızın
Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. ilkesine, 11inci maddesine,
123üncü maddesine, 124üncü maddesine aykırılık teşkil
etmekte.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, terörün finansmanıyla ilgili mücadele kapsamında
-terörün önlenmesi, terörle mücadele kapsamında- getirilen kanun tekliflerini
tabii ki biz de destekliyoruz ancak getirilen bu kanun teklifleriyle birlikte
temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması nedeniyle
biz ne yapacağız? Hem güvenliği istiyoruz hem temel hak ve
özgürlükleri istiyoruz. Güvenliği istemek uğruna temel hak ve
özgürlükleri feda edemeyiz, yok edemeyiz. Yani bu toplum ikisini de ister.
Burada, temel hak ve
özgürlüklerin sınırlandırılması aslında
Bir
ülkeyi ülke yapan demokrasidir. Demokratik olan bir ülkede ekonomi güçlü olur,
hukuk devleti egemen olur, liyakat esas olur, eşitlik sağlanır.
Bir ülkenin demokrasisini güçlü kılan ise sivil toplum
kuruluşlarıdır. Tabii ki burada getirilen husus sivil toplum
kuruluşlarını korkutan, sindiren
Yarın öbür gün siyasi
iktidarla ters düşen bir tüketici derneğini düşünün -hiç
başka dernekleri söylemiyorum- bir tüketici derneğini söyleyeyim:
Eğer tüketici derneğiyle ilgili hükümlerini iktidarın
dediği şekilde yapmazsa, diyelim ki yarın öbür gün zamları
protesto etti, protesto ettikten sonra bir terör örgütüyle ilişkilendirilip
hakikaten faaliyetlerine son verilebilir.
Şimdi, son günlerde SMA
hastalığıyla ilgili çok yardımlar toplanılıyor.
Sayın Naci Bey burada, Değerli Başkanım, bakın her gün
gazetelerde ilanlar var. Gerçekten millet bu konuda bizden yardım
talebinde bulunuyor çünkü Tedavisi imkânsız. deniliyor; imkânsız
olunca da yardımlar toplanıyor. Bu nedir? İşte,
Anayasamızın 2nci maddesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir sosyal
devlettir... Devlet, bu sosyal devlet yükümlülüğünü yerine
getirmediği için -iyi niyetli, yani gerçekten tek bir amacı var, bu
tür çocuklara yardımcı olmak amacıyla- yardımlar
toplanılıyor. Bizim korkumuz vesaire bu, yoksa hiç kimse, burada 600
milletvekilinin hiç birisi Efendim, aman terörle ilgili mücadele edilmesin.
düşüncesinde değil. Hepimizin ortak paydası terörle mücadele
etmek çünkü terör insanlık düşmanıdır, terör hukuk devleti
düşmanıdır, terör demokrasi düşmanıdır. Yani
terör, kardeşliği, insanlığı, yaşam
hakkını sona erdiren bir beladır. Hiç kimse Biz mücadele
etmeyelim. demiyor ki ama bizim temel kaygımız şu: Mesela
şu anda İçişleri Bakan Yardımcısı geldi. Yani
buraya keşke bir de Adalet Bakan Yardımcısı da gelmiş
olsaydı. Yani bu yasa tali komisyon olarak İçişleri Komisyonuna
gönderilmişti, İçişleri Komisyonunun görüşü alınmadı
yani İçişleri Komisyonunun görüşü alınmadan bu kanun burada
görüşülüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla)
İçişleri Bakan Yardımcısı burada
ağırlığını koymuş durumda, Adalet
Bakanlığı yok.
Efendim, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Tanal, teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (Devamla) Bu
mevcut olan kanun teklifinin de çıkarılmasını talep
ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Tanal, süre tamamlandı.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Değerli Grup Başkan
Vekillerimiz, ikinci bölüm üzerinde 1 geçiciyle beraber toplam 25 madde var.
Yani ben planda en kötü, ikinci bölümün konuşmalarını
yapalım istiyordum ama
Bir de şunun için söylüyorum: Aslında
bana kalsa yarın gelip tekrar sabah dörde beşe kadar
çalışmak yerine bugün bire kadar, öğlene kadar
çalışırsak bütün kanunu da tamamlayabiliriz. Yani bir
seçeneğimiz de o.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Efendim, bu maddeler, bu şekilde devam edersek saat iki buçuk üçte
bitiyor. O yüzden bu akşam bunu bitirelim. Yarın bir saat erken
başlıyoruz zaten. Yarın bir saat daha geç gideriz.
BAŞKAN Peki, takdir
sizlerin.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanın
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 8inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Orhan
Çakırlar Muhammet
Naci Cinisli
İzmir Edirne Erzurum
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ahmet
Kamil Erozan Arslan
Kabukcuoğlu
Adana Bursa Eskişehir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Muhammet Naci Cinislinin.
Buyurun Sayın Cinisli.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHAMMET NACİ
CİNİSLİ (Erzurum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlarım.
Üzerinde söz
aldığım maddeyle Yardım Toplama Kanununun 9uncu maddesine
yeni bir fıkra ekleniyor. Fıkrayla suçtan kaynaklanan mal
varlığı değerlerinin aklanmasıyla mücadele
amaçlanıyor. Ayrıca terörizmin finansmanının önlenmesi ve
ülkemizden yurt dışına yapılacak yardımların
yasal çerçeveye oturtulması da öngörülüyor. İlk bakışta
gayet makul bir düzenleme. Bu bağlamda maddeye eklenmek istenen fıkra
Yurt içine ve yurt dışına yapılacak yardımlara
ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir. şeklinde,
sağlıksız bir mantıkla ifade edilmiş. Oysa bahse konu
usul ve esasların Meclisimizce düzenlenmesi ve bir kanunla
yasalaştırılması daha doğru olmaz mı? Anayasaya
ve hukuk düzenlerine uygun olan da bu değil mi? Bu bakımdan yurt içine
ve yurt dışına yapılacak yardımların yönetmelikle
belirlenmesindeki niyet ve mantık nedir bilmek isteriz.
Teklif Komisyonda
görüşülürken ilgili kurum ve kuruluşların tecrübelerinden de
yararlanılarak usul ve esasların temelini oluşturacak bir kanun
maddesiyle kuralların konulması doğru ve hukuki olan düzenleme
olurdu. Anayasanın 123üncü ve 124üncü maddeleri böyle durumlar için
birer yol göstericidirler. Bu maddeler, idarenin esaslarını
belirliyor, yönetmeliklerin hangi şartlar altında
çıkarılabileceğini kaydediyorlar. AK PARTİnin sayısal
çoğunluğu sayesinde Komisyonda sebep olduğu bu
yanlışı düzeltmek için hâlâ fırsatımız var.
Gelin, teklifi hazır Genel Kurulumuzda görüşüyorken madde üzerinde
değişikliğe gidelim ve Yönetmelikle düzenlenir.
kısmını Kanunla düzenlenir. şeklinde düzeltelim. Bu ifade
Meclisimizin üstünlüğünü ve saygınlığını da
vurgular.
Değerli milletvekilleri,
görüştüğümüz Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin öneminin idraki içindeyiz; bu kanunun
gerekliliği kuşku götürmez. Ancak böylesine önemli bir konuda
hazırlanan kanun teklifinin etraflıca
tartışılması gerektiğine inanırım. Yeterli
bir fikir alışverişinde bulunulmaması, aceleci bir
anlayışla hareket edilerek belirlenmiş süre kurallarına
bile uyulmaması, kamuoyunda tartışılmasına imkân
verilmemesi kanun teklifinin kalite eksikliğini ve yetersizliğini
gündeme getiriyor.
Diğer yandan ülkemiz
Mali Eylem Görev Gücüne 1991 senesinde üyesi olmuş. Aradan geçen otuz
yıla rağmen özellikle on sekiz yıllık kesintisiz AK
PARTİ iktidarı döneminde gerekli düzenlemeler neden vakitlice
yapılmamıştır? Eğer yabancılardan gelecek bir
yaptırım tehlikesi olmasaydı alelacele bu teklif gündemimize
gelir miydi? Bunu da kendi kendimize sormamız gerekiyor. AK PARTİ
zihniyetinin samimiyetten ve halka açıklıktan uzak olduğu
artık aşikâr. Mali Eylem Görev Gücü tarafından Türkiyenin
uyumsuz olarak gösterildiği kararlarından en göze çarpanı
Siyasi Nüfuz Sahibi Kişiler başlıklı 12nci maddesi. Bu
maddede yerli yabancı siyasi nüfuz sahibi kişiler ve
yakınları tarafından gerçekleştirilen işlemlere
ilişkin fon ve mal varlıklarının takip edilmesi
kararına AK PARTİ iktidarının uymadığı
belirtiliyor. Günümüze kadar geçen süre içerisinde bu önemli tespitle ilgili
bir düzenlemenin yapılmamış olması hakikaten
düşündürücü. Tespit edilen eksikliklerle ilgili bir düzenleme
yapılmaz ise AK PARTİ iktidarı ülkemizi gri listeye dâhil olma
utancıyla yüz yüze getirecek. Öncelik hiç ülke, devlet değil, öncelik
hep AK PARTİ elitleri, sizler de değilsiniz. Bu konuyla ilgili bir
düzenleme yapılmaması hâlinde siyasi nüfuz sahibi kişiler veya
yakınlarıyla ilgili yolsuzlukların ekonomik sistem içerisinde
kolaylıkla aklanabileceği ifade ediliyor.
Gri liste tanımı,
finansal sistemlerinin kara para aklama ve terörizmin finanse edilmesine
karşı güvencede bulunmadığı düşünülen ülkeler
için kullanılıyor. Ülkemiz için kullanılabilecek bu riskli ve
haysiyet kırıcı tanımı geç olmadan hatırlatmak
isterim.
İYİ PARTİ
olarak teröre maddi kaynak sağlayan, finanse eden her türlü
kaynağın kurutulmasından yanayız. Teklifi bazı
maddelerindeki itirazlarımızla birlikte olumlu ama eksik olarak
değerlendirdiğimizi ifade eder, Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlarım. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
8inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
9uncu madde üzerinde 2si
aynı mahiyette 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2
önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Ebrü
Günay Mahmut
Celadet Gaydalı Kemal
Peköz
Mardin Bitlis Adana
Serpil Kemalbay
Pekgözegü Ömer
Faruk Gergerlioğlu Gülüstan
Kılıç Koçyiğit
İzmir Kocaeli Muş
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
Mersin İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Gülüstan Kılıç
Koçyiğitin.
Buyurun Sayın
Koçyiğit. (HDP sıralarından alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yine birbirinden
alakasız, geliş amacıyla hiçbir şekilde
bağdaşmayan, hani yasa gelmişken, zorunluyken, geçiriliyorken de
araya bu toplumu susturacak, toplumsal hayatı parçalayacak ve bu ülkedeki
demokratik direniş odaklarını yok edecek bir düzenleme
yapalım dediniz ve o engin zekânızla çok hızlı bir
şekilde 9 maddede çıkacak, 9 maddeyle sorun çözülecekken getirdiniz,
koca bir torba teklif hazırladınız ve bu torba teklifin
içerisine de aslında bu ülkenin bütün demokratik kitle deneyimini, sivil
toplum deneyimini yok edecek bir yasal düzenlemeyi yerleştirdiniz.
Şimdi, şuradan
başlamak gerekiyor, dün yani ayın 22sinde Sayın Leyla Güvene
yirmi iki yıl üç ay ceza verdiniz. Bugün, AİHM kararlarını
uygulamamak için elinizden geleni yapıyorsunuz. Oysaki AİHM yani
uluslararası hukuk iç hukuka tabidir ve onun üstündedir;
çeliştiği durumlarda uygulamak zorundasınız ve bunun da
üzerine bütün sendikaları, sivil toplum örgütlerini, dernekleri birçok
şeyi kapatacak, onlara kayyum atamayı sağlayacak bir yasal
düzenleme yapıyorsunuz. Neden? Çünkü zihniyetinizde bir sorun var
değerli arkadaşlar. Düşünceniz özgür değil,
kaynağınız özgür değil, bir davanız yok, bir mücadeleniz
yok, tek bir amacınız var o da iktidarda kalmak, iktidarda kalmak,
iktidarda kalmak.
Şimdi, bu kadar
iktidarı hedeflemiş, bu kadar koltuğu hedeflemiş bir
yapının gelip burada toplumsal düzeni değiştirmesini, bu
toplumsal düzeni özgürlükçü, demokratik, eşitlikçi bir şekilde ele
almasını bekleyebilir miyiz? Hayır, bekleyemeyiz. Siz, bu ülkede
birçok belediyeye kayyum atadınız, bizim belediyelerimize. Yetmedi
yolsuzluk yapan Mardin Belediyesine, Mardin kayyumuna bir de utanmadan,
sıkılmadan belediyelerde kayyum rejimi Mardin modeli diye bir
örnekleme yaptınız ya. Ya, sizde hiç utanma yok mu?
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Ayıp, ayıp.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Devamla) Gerçekten bunu soruyorum. Bütün
samimiyetimle bunu soruyorum. Hani bir söz var ya Allah'tan korkmaz, kuldan
utanmaz. Ya, sanki bu sizin için söylenmiş bir söz değerli
arkadaşlar. Böyle bir şey olabilir mi? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Bakın, dinleyin
Siz bütün demokratik toplumun
yapısını çökertiyorsunuz. Bu ülkede yoksullarla, SMA
hastalarıyla, tekerlekli sandalyesi olmayanlarla, ameliyat olmak için yurt
dışına gitmek zorunda kalanlarla, tedavisi yurt
dışında yapılmak zorunda bırakılanlarla olan
dayanışmayı çökertiyorsunuz. Yani aslında toplumun
toplumsallığını hedef alıyorsunuz. Bir toplumun en
değerli şeyine saldırıyorsunuz ve diyorsunuz ki: Siz
kolektif hareket etmeyin, siz dayanışmayın, siz birbirinize el
vermeyin. Ne yapın? Siz AKPye biat edin. Çünkü AKP, 16 milyon yoksul
var bu ülkede ve 16 milyon yoksulu yönetiyor, onları üç kuruşa muhtaç
hâle getirmiş ve bunu da sanki saraydan ulufe dağıtır gibi
yoksula sosyal fonlardan yardım dağıtıyor ve bu
yardımları da bir lütuf olarak görüyor. İşte bütün bunun
önüne geçecek sivil toplum, demokratik kitle örgütleri ve vicdanlı insanların
dayanışmasını engellemek istiyorsunuz.
Şimdi ben 9uncu madde
üzerine söz aldım. 9uncu madde de neyi düzenliyor biliyor musunuz?
İşte bu yardımları düzenliyor arkadaşlar ve siz bunu
engelleyecek, bunu izne bağlamanın ötesinde buradaki bütün verileri,
bütün kurumlara açacak bir düzenleme yapıyorsunuz. E, nerede kaldı
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu? Böyle bir şeyden
bahsedebilir miyiz? Hayır, bahsedemeyiz değerli arkadaşlar ve
sizin zaten böyle bir gündeminizin olmadığını da iyi
biliyoruz. Bütün bu düzenlemeler geçince ne olacak? Bir kez daha hukuk devleti
olmaktan uzaklaşmış olacağız. Anayasanın
bağlayıcıları, yasaların Anayasaya aykırı
olamayacağı gerçeğini bir kez daha ihlal etmiş
olacaksınız ve en önemlisi kanunla sınırlandırma,
ölçülü olma ilkesi, kişisel verilerin korunması ilkesi, hakkın
özüne dokunmama ilkesi, masumiyet karinesi gibi özel hayatın
gizliliği, kişi hak ve hürriyetlerinin kısıtlanması,
hukuk devleti olma, örgütlenme ve dernek kurma hakkı. Bütün bunları
yok edecek bir yasal düzenleme getirmişsiniz ve bunu da getirip
aslında 9 maddede çözülecek bir yasanın içerisine gizlemeye
çalışıyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi?
Arkadaşlarım ifade ettiler, 600 dernek, STK açıklama yaptı
ve dediler ki: Biz bu yasaya karşıyız. Bu, Türkiye toplumunun
dibine dinamit koymaktır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Devamla)
demokratik kitle örgütlerini yok
etmektir.
Zamanım kalmadı.
BAŞKAN Sayın
Koçyiğit
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Devamla) Bütün bu dernekleri buradan
selamlıyorum. Onların sözü sözümüz, itirazları
itirazlarımızdır diyor, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul)
Muhabbetiniz bol olsun.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
gençliğimden bu yana bu Parlamentodan çıkan yasaları incelerim
ama incelerken de yasa koyucunun aslında hangi gizli amacı
olduğunu da öğrenmeye çalışırım. Yani neyi
yasaklıyor, bir düzenleme yaparken hangi hakkı güvence altına
aldığına değil ama neyi yasakladığına
bakardım. 12 Eylül faşist darbesini yapanlar bile
çıkardıkları yasalarda gizli amacı saklarlardı,
açık açık yazmazlardı o faşist darbesini yapanlar. Örnek
vereceğim, kayıtlara geçsin. Mesela, 2932 sayılı Yasayla
Kürtçeyi yasaklamak istemişlerdi ama bunu çok gizli bir biçimde,
okuyanın ilk başta anlamayacağı şekilde
yapmışlardı. Yasal düzenleme şuydu: Türkiye'nin
tanıdığı devletlerin birinci resmî dilleri
dışındaki bir dille yayın yapmak, konuşmak,
toplantıda bilmem ne yapmak yasaktır. Okuduğunuz zaman içinde
Kürtçe yok ama asıl amaç, Kürtçeyi yasaklamaktı. Bunu, faşist
darbeyi yapanlar bile gizli olarak yapıyorlardı. Şimdi, bu
yasayı okuduğumuz zaman da adı tamam, işte, Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının ve Finansmanının
Önlenmesi. Adı çok iyi ama öyle bir darbeci noktaya geldiniz ki asıl
amacınızı gizleme noktasında bile değilsiniz. Neyi
amaçladığınızı çok açık bir biçimde
yapıyorsunuz çünkü demokrasiden uzaklaştınız, parlamenter
rejimden uzaklaştınız
OYA ERSOY (İstanbul)
Ya Başkan...
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ya, böyle bir şey olur mu ya!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) -
çoğulculuktan uzaklaştınız; yeni bir rejim
kuruyorsunuz.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, müsaade edin, lütfen.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Uluslararası bütün kuruluşların
tanımladığı biçimiyle yeni rejimin adı,
ılımlı otokrasi. Ilımlı otokraside
çoğulculuğa, parlamentoya, yargıya ihtiyaç yok. Görünüşte
var ama gerçek anlamda yok. Şimdi, bu yasa da sonuç itibarıyla
BAŞKAN Sayın
Gökgöz, çalışmayı bitirdikten sonra yapalım o işi.
Buyurun.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Sayın Başkan, benim bütün insicamım bozuldu.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Sayın Başkan, şu anda yani böyle bir şey mümkün olabilir
mi? Böyle, fotoğraflar çekmek
OYA ERSOY (İstanbul)
Yeniden başlatın.
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Sezgin ağabey, git, fotoğrafa gir bence(!)
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Neyse, arkadaşlar, yani buna ihtiyaç duymuyorsunuz çünkü
artık o noktada değilsiniz, neyi söylediğimizle ilgili
değilsiniz, o noktaya geldiniz çünkü.
Bakın, burada, sonuç
itibarıyla, Türkiyede sivil toplumu yok edebilecek bir noktadayız.
Arkadaşlarımız anlattılar, ben de dinledim, yirmi dakika
dinledim meslektaşımı, AK PARTİ Grubundan. Evet, iyi
tezleri var, görünüşte var, evet ama şimdi, Türkiyede bu hakları
koruyacak, yurttaşların haklarını koruyacak, sivil toplumu
koruyacak bir idari makam var mı veya yargı var mı?
Bakın -Sayın
Kurtulmuş burada- OHAL, en fazla üç ay. demiştiniz, bugün OHAL
Komisyonunun süresini ocak ayından itibaren bir yıl daha
uzattınız, beş yıla çıkacak. Siz bu kürsüden söz
vermiştiniz ama OHAL iki yıl sürdü, onun kurduğu Komisyon
beş yıl, daha ne kadar sürecek belli değil.
Dolayısıyla, bunu koruyacak Hükûmet de yok, idari makamlar da yok
aynı zamanda. Kime güveneceğiz? Yani yargıya mı güveneceğiz?
Bakın, bu Parlamentoya
kayyum atanan Ankara Cumhuriyet Başsavcısını Yargıtay
üyesi yaptınız, parlamenter suçlarla ilgili olarak görev yapan Ankara
Cumhuriyet Başsavcı Yardımcısını Ankara
Cumhuriyet Başsavcısı yaptınız. Sizlere objektif
söylüyorum: O Cumhuriyet Başsavcısının buradaki
milletvekilleriyle ilgili olarak yazdığı fezlekelere bakın,
sadece bakın. Bu yargı mı bizi koruyacak? Bakın, bu
yargı mı bizi koruyacak? O fezlekelere bakın, hangi zihniyetle
çalıştığınız çok iyi ortaya çıkar. Darbeci
bir zihniyetle çalışıyorsunuz çünkü artık derin devletin
yeni sahibi sizlersiniz, uygulamalarınızdır ve
yaptığınız ürünlerdir ve zalimliklerdir. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar) Ya, çıplak arama eskiden de
vardı, şimdi de var. Niye bu kadar zorunuza gidiyor? Çünkü derin
devletin sahibisiniz. Bakın, bunları yok sayarak, bizleri suçlayarak,
herkese terörist diyerek yapamazsınız. Kime güveneceğiz? Daha
dün, Sayın Cumhurbaşkanı, hakkında mahkûmiyet kararı
olmayan bir Genel Başkana terörist diyor. İçişleri Bakanı
bu Parlamentoda görev yapan milletvekiline terörist diyor, hain diyor,
ajan diyor. Kime güveneceğiz? Bakın, bütün kamu gücünü kullanan
insanlar bunları söylüyorlar. E, şimdi geleceğiz, bütün bunlarda
idari makamlara güveneceğiz, Bakanlığa güveneceğiz,
yargıya güveneceğiz; yok böyle bir şey. Bakın, bu getirilen
düzenlemenin asıl amacı, otokratik düzeninizin ayaklarını
güçlendirmektir, sivil toplumu, muhalefeti yok etmektir. Adım adım
buna doğru gidiyorsunuz ve milletvekillerimiz de maalesef ama
farkında değiller, arka sıralarda Biz de buradayız. fotoğrafı
çekiyorlar, o fotoğrafı paylaşacaklar sonuçta saray da görecek,
Evet, milletvekillerimiz burada. diyecekler.
Arkadaşlar,
yanlış yoldasınız, Türkiyeyi yanlış
yönetiyorsunuz, AİHM kararını tanımayan
Cumhurbaşkanı var, AİHM kararını tanımayan, boşlukta
diyen bakanlar var. Kime güveneceğiz? Size mi güveneceğiz bu ortam
içerisinde? Dolayısıyla kendimize güveniyoruz, muhalefetimize
güveniyoruz ve Sandıkta gideceksiniz. diyoruz. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 9uncu
maddesinin çerçeve hükmünde yer alan değiştirilmiştir
ibaresinin değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki
fıkra eklenmiştir şeklinde değiştirilmesi ve maddeye
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu kapsamında elde edilen bilgi ve belgeler kanun ve
yönetmeliklerde belirlenen sürelerde imha edilir.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Orhan
Çakırlar Durmuş
Yılmaz
İzmir Edirne
Ankara
Ayhan
Altıntaş Arslan
Kabukçuoğlu Ahmet
Kamil Erozan
Ankara Eskişehir Bursa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Ayhan Altıntaşın.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ
PARTİ Grubu adına Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanın Önlenmesine İlişkin
Kanun Teklifinin 9uncu maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
konumuz, kitle imha silahlarının finansmanı. Bu bağlamda,
ben de konuşmamda ülke olarak nükleer tehdit altında olma riskimizden
bahsedeceğim. Geçtiğimiz günlerde basından da duyduk,
Ermenistanın eski Başbakanlarından Hrant Bagratyan, Nikol
Paşinyana Azerbaycan-Ermenistan savaşında kirli bomba kullanma
teklifi yapıldığını söyledi, bu teklifi kabul etmeyen
Paşinyanı da ihanetle suçladı ve savaşın
kaybedilmesinin nedeni olarak gösterdi. Bagratyan Nükleer santral
atıklarından hazırlanmış kirli bombayla
Dağlık Karabağda Azerbaycan ordusuna karşı
mağlubiyet önlenebilirdi. dedi.
Bu kirli bombalar için çok
çeşitli nükleer maddeler kullanılabilir, hatta düşük kalitedeki
nükleer maddelerden yapılan kirli bombalara da rastlanabilir, örneğin
röntgen için kullanılan sezyumdan da yapılabilirler. Ermenistan
topraklarında zaten yıllardır patlamaya hazır bir nükleer
bomba var diyebiliriz: Metzamor Nükleer Santrali.
Değerli milletvekilleri,
bu Metzamor Nükleer Santrali ülkemizin doğu sınırına 16
kilometre uzakta, 1977 yılında inşa edilmiş; dünyada
bilinen en eski nükleer santral teknolojisiyle inşa edilmiş, 26 Nisan
1986da patlayan ve binlerce insanın öldüğü Çernobil Nükleer
Santraliyle aynı teknolojiye sahip. Çernobil bize Metzamordan çok daha
uzaktı, buna rağmen Türk Tabipleri Birliğinin Çernobil Nükleer
Kazası Sonrası Türkiyede Kanser başlıklı raporunda
da belirtildiği üzere, kazadan yaklaşık on gün sonra tüm
Türkiyeye radyoaktif bulutların geldiği bilinmektedir.
Değerli arkadaşlar,
Metzamor Nükleer Santrali mevcut santraller arasında en tehlikeli ve
güvensiz reaktör olarak gösterilmektedir, kaldı ki Metzamor Nükleer
Santrali 2005 yılında teknik ömrünü tamamlamıştır. Bu
santral teknik ömrünü tamamlamasına rağmen Ermenistan, bu santrali
2026 yılına dek aktif tutmayı planlamaktadır. Ayrıca,
bu santral Ağrı Dağı Fay Hattı üzerine inşa
edilmiştir, deprem riski yüksektir; buna dönemin Sovyet bilim
insanları da karşı çıkmıştır. Uzmanlar,
Metzamorun orta şiddetteki bir depreme dahi
dayanamayacağını belirtmektedir. Uluslararası standartlara
göre nükleer tesisler 5 ve üzeri şiddetlerdeki depremlerin
oluşabileceği bölgelere inşa edilemez. Metzamorun
bulunduğu bölge 9 şiddetinde depremlerin bile
yaşanabileceği kadar tehlikelidir. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu da bu
santralin olası bir nükleer kazaya mahal verebilecek durumda olduğunu
belirtmektedir. Ayrıca, kesin araştırmalara dayanmasa da
bazı varsayımlara göre Metzamor Nükleer Santrali çevresindeki birçok
bölgeye zarar vermektedir. Civar bölgede bitki örtüsünün kuruduğu, hayvanlara
zarar verildiği belirtilmekte, bu bölgelerde kanser sayısında
artış olmakta, anomali ve ölü doğumlar da yine artmaktadır;
bu durum da bu santralle ilişkilendirilmekte.
Değerli arkadaşlar,
radyoaktif maddeler, kirli bombalar insanlara zarar vermenin yanında
gıda ve su kaynaklarını da kirletmeye neden oluyor. Tabii, bunun
için büyük miktarda radyoaktif maddeye ihtiyaç var. Nükleer santrallerden
olası sızıntılar doğaya zarar verme potansiyeline
sahip; Metzamor da bunlardan en önemlisi. Bunu, Ermenistan, doğrudan
bilinçli yapıyor diyemeyiz fakat bölgedeki yer altı
sularını kirletip kirletmediği
araştırılmalıdır. Bunun yanında, doğu
illerimizde yaşanan kanser, ölü ve anomali doğumlar da
araştırmalıdır.
Gördüğünüz gibi,
Ermenistan'ın elinde böyle bir nükleer malzeme olması, Türkiye ve
bölge devletleri için bir tehdittir. Bu santralin her an patlama riski
olması ya da radyasyon sızdırma riski taşıması
bize mütemadiyen tehdit unsuru oluşturmaktadır. Bu durumda bizim
Hükûmetten beklentimiz, gerekli adımların bir an önce
atılmasıdır. Bu durumun bize ve bölge devletlerine zararı
bütün dünyaya gösterilerek uluslararası kamuoyu oluşturulması
gerekmektedir. Ermenistan'ın Metzamor Nükleer Santralini kullanmaya devam
etmesi hem bizler hem de gelecek nesiller için tehlikelidir.
Türk milletinin her an bir
nükleer faciayla yaşamasının önüne geçmek için bir an önce
iktidarın gereğini yapmasını bekliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
9uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
10uncu madde üzerinde 2si
aynı mahiyette 4 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2
önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ebrü
Günay Mahmut
Celadet Gaydalı Kemal
Bülbül
Mardin Bitlis Antalya
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Ömer
Faruk Gergerlioğlu Kemal
Peköz
İzmir Kocaeli
Adana
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Sevda
Erdan Kılıç Turan
Aydoğan
Mersin İzmir İstanbul
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Kemal Bülbülün.
Buyurun Sayın Bülbül.
(HDP sıralarından alkışlar)
KEMAL BÜLBÜL (Antalya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli Genel Kurul,
herkese iyi geceler.
Gece mavi, gece gri, gece
lacivert/ Renkten renge girer içimdeki dert/ Öyle tipi ki fırtınadan
da sert/ Şu benim ruhumdaki gül yüzlü vekiller. (HDP
sıralarından alkışlar)
Sizin ruhunuzda da
fırtına var değil mi sevgili vekiller? Nasıl olmaz ki
fırtına? Nasıl dert sahibi olmayalım ki? Şah
Hatayinin dediği gibi Bir derdim var bin dermana değişmem.
Nedendir derdimiz? Derdimiz; tekçilikten, inkârcılıktan, zulümden ve
bunu sürgit bir politika hâline dönüştürmekten.
Bakınız, ben
yıllarca dernek yöneticiliği yaptım. Dernekler Yasası zaten
kadük, Dernekler Yasası zaten işlevsiz, Dernekler Yasası zaten
antidemokratik. Ve bir dernek, tüzüğünü Dernekler Yasasına göre
yapmak zorunda. Nasıl ki Anayasaya aykırı yasa olamazsa
Dernekler Yasasına aykırı tüzük maddesi de olamıyor.
Uğraşıp didinip tüzük yapamıyorduk; işlevli, demokratik,
bütün kurumu kapsayan, demokratik merkeziyetçi işleyişi sağlayan
bir tüzük yapamıyorduk.
Şimdi, hâl böyleyken,
buna rağmen derneklerin işlevsizleştirilmesi, derneklerin sivil
toplum örgütlerinin ortadan kaldırılmaya
çalışılması kabul edilebilir bir durum değil. Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Teklif ve içerisinde
saklı bulunan şeyleri Sevgili Vekilimiz Mehmet Ruştu Tiryaki çok
ayrıntılı bir şekilde anlattı. Şimdi buna itiraz
eden kurumlar var; nedir? Punto 24 Bağımsız Gazetecilik
Derneği, Hatay Defne Kadın Emeği Derneği, Alevi Kültür
Dernekleri -Türkiyede 110 şubesi var- Kampüs Cadıları Örgütü,
Mezopotamya Dil Ve Kültür Araştırma Derneği, Kazdağları
İstanbul Dayanışması, Türk Tabipleri Birliği, Yaya
Derneği, Engelli Çocuklar Derneği, Doğa Dostları
Derneği, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği.
Şimdi sevgili dostlar,
değerli arkadaşlar; modern toplumlar şu üç ana süreçten
oluşur: Bir, devlet; iki, siyaset; üç, sivil toplum. Şimdi, devlete
bakıyoruz, anayasasız, yasasız, işlevsiz; cumhuriyet
değil bu, bu Üçüncü Meşrutiyettir yazın bir yere. Böyle
cumhuriyet olmaz, bu Üçüncü Meşrutiyettir.
Peki, siyasete
bakıyoruz, siyasette tekleşme, muhalefeti işlevsizleştirme,
kuşatma, gasbetme, tutuklama, cezaevine atma, terörist diye suçlama,
ayyuka çıkmış suç işlemeler
Sivil toplum örgütüne
bakıyoruz; sivil toplum örgütü de bu yasayla en işlevsiz hâle gelecek
ve dolayısıyla, modern toplumu teşkil eden bu üç ana alan birden
kuşatılmış oluyor. Sivil toplum hem siyaseti hem devleti
denetlemek hem de siyasal partileri denetlemekle görevli ve yükümlü ve ne kadar
çok sivil toplum örgütü varsa bir ülkede o kadar demokratik olup
olmadığının ölçüsü... Sivil toplum örgütü mü kaldı?
Darbe dediniz; darbe yapıp yok ettiniz, kapattınız, mal
varlığına el koydunuz -gazeteler- kanun hükmünde zulümler -kanun
hükmünde kararname falan değil o, kanun hükmünde zulümdür- sürgit devam
ediyor, adı konmamış idam cezasına mahkûm etmeler, herhangi
bir işte çalışmasını engellemeler ve şimdi de her
fırsatta kimilerinizin içinden Burası terör odakları diye
suçladığı Alevi kurumları başta olmak üzere sivil
toplum örgütlerine, insan hakları derneklerine, insan hakları
savunucularına, yöre derneklerine olmadık saldırılar,
olmadık zulümler, olmadık engellemeler söz konusu olacak.
Dolayısıyla, 600 kurumun buna tepki göstermesi son derece doğru,
son derece yerinde bir tutumdur ve bu hâliyle ne kabul edilebilir ne
uygulanabilir ne de yürüyebilir bir durumu var. Allah aşkına, ne yapmak
istiyorsunuz? Nereye yetişmek istiyorsunuz? Bu aceleniz ne?
Atınızı nallamışsınız dört nala, uçuruma
gidiyorsunuz, uçuruma! Kervan yolda düzülür ama kervan uçuruma gidiyor;
farkında değilsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Bu
kadar sivil toplumu, bu kadar demokratik yaşamı kuşatmak
demokrasi değil antidemokrasidir, demokrasi değil faşizmdir.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Sevda Erdan
Kılıçın.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SEVDA ERDAN KILIÇ
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz bu yasa teklifi yasa yapma tekniği
açısından içler acısı hâlde. Ne Komisyon üyelerine
incelemeleri için gereken süreyi vermişsiniz ne de Anayasa denetiminden
geçirmişsiniz. İç Tüzük can çekişmiş, yine Anayasayı
torba yasaya dövdürmüşsünüz.
Teklifte ne var diye
bakarsak: Siyasi nüfuz sahibi kişiler ve bunlarla bağlantılı
kişilerin dâhil olduğu yolsuzluk olaylarının
açığa çıkmaması için Mali Eylem Görev Gücünün 12 no.lu
tavsiye kararı konusunda uyuma taklidi yapmışsınız,
avukatlardan avukatlık mesleğinin özü olan sır saklama
yükümlülüğünü çiğnemelerini isteyerek savunmayı ayaklar
altına almışsınız. Bu teklif geçse bile bu maddeye
uyup kim ihbarcı avukat olur biliyor musunuz değerli arkadaşlar?
Sarayın kapılarında el pençe divan duran, sahte delillere göz
yumarak iktidar yandaşlarını savunan, mazlumların
kanıyla beslenen ihbarcı avukatlar anca bu maddeye uyar. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar) Öte yandan, bu ülkede hukukun
üstünlüğü için mücadele eden, her koşulda Anayasadan, kanunlardan
yana olan, ruhunu şeytana satmayan yüz binlerce onurlu
meslektaşımı ihbarcı avukat yapamazsınız. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
teklifle, ekonomik nedenlerle dünyaya şöyle bir göz kırpsanız da
bu ülkede sizin gibi düşünmeyen derneklerin gözünü
çıkarmışsınız. Bu teklifle gelinen noktada; valiler,
İçişleri Bakanlığı bakacak
Vay efendim, sizin dernek
eşit yurttaşlık diyor, insan hakları diyor, demokrasi
diyormuş. Sizin dernek Bir kereden bir şey olur, hatta çok şey
olur. diyor, sizin dernek kadın hakları doğa hakları
çocuk hakları hayvan hakları diyormuş; hepiniz Terörü
finanse ediyorsunuz. diyecek, yöneticileri görevden uzaklaştıracak,
mallarına, paralarına el koyacak, sivil toplum
kuruluşlarının nefesini kesecek. Hem de nasıl? Yargısız
infazı meşrulaştırarak. Hiç heveslenmeyin, zalimliğinizle,
zulmünüzle sivil toplum kuruluşlarını susturamazsınız!
Onların örgütlenme haklarını ellerinden alamazsınız.
(CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
10uncu maddeye gelirsek, bu madde Yardım Toplama Kanununun
cezalarını düzenleyen 29uncu maddede değişiklik içeriyor,
idari para cezaları ciddi oranlarda artırılıyor. Oldukça
orantısız bu cezalar; cezalarda belirlilik ve
orantılılık ilkeleriyle de bağdaşmıyor. İzinsiz
yardım toplayanlara bu cezaları kim verecek? Valiler verecek. Soruyorum
şimdi size: Bu cezaları hangi valiler verecek bir bakalım.
İktidar gibi düşünmeyen herkesi terörist ilan eden valiler mi
verecek? Atatürkü anma töreninde gerginlik yaşadığı
vatandaşa Kavat diyen ancak tepki alınca Kavas demişimdir
diyen Vali mi karar verecek? (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar) Yoksa kent merkezinde dolaşırken
vatandaşı azarlayan Vali mi karar verecek? Sağlık
çalışanları için Kendilerini koruyamadılar, bize yük
oldular. diyen Vali mi karar verecek? İşsizlik sorununa Mesele
işsizlik değil, mesele iş beğenmemezliktir. diyen mi karar
verecek? Yoksa Ensar Vakfı evlerinde 45 çocuğa tecavüz edilirken
tecavüzcüyü koruyan, kollayan Vali mi karar verecek bu cezalara? (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Devletin değil AKPnin valilerine kaldıysak vay hâlimize
hepimizin.
Değerli milletvekilleri,
sözlerime son verirken, çok uzatmayacağım, denilecek çok söz var ama
süreler yeterli değil, saatlerce anlatabiliriz bu ülkede
yaşananları
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Hiç
tepki göstermeyin oradan!
Sözlerime son verirken; hiç
kimse umutsuzluğa kapılmasın. Hukuken zorbalığın
pik yaptığı ülkemizde, bu düzende bu düzenin
aşısı bizde, Cumhuriyet Halk Partisinde bu düzenin
aşısı. (CHP sıralarından alkışlar)
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında kısıtlayıcı değil
destekleyici, engelleyici değil güçlendirici, cezalandırıcı
değil yüreklendirici, dışlayıcı değil
kapsayıcı bir anlayışla hem sivil toplum
kuruluşları üzerindeki hem de bu güzel ülkem üzerindeki bu kara
bulutları hep birlikte dağıtacağız diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım ama bir yoklama
talebi var, önce onu yerine getireceğim.
Sayın Özkoç, Sayın
Gülizar Biçer Karaca, Sayın Yıldız, Sayın Bülbül,
Sayın Şevkin, Sayın Kadıgil, Sayın Hakverdi,
Sayın Türabi Kayan, Sayın Taşcıer, Sayın Zeybek,
Sayın Kılınç, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın
Ünsal, Sayın Yavuzyılmaz, Sayın Şahin, Sayın Antmen,
Sayın Emir, Sayın Gökçel, Sayın Özdemir ve Sayın
Başevirgen.
Evet, yoklama için üç dakika
süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/3261) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 247) (Devam)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 10uncu
maddesinin işlenecek hükmünün aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 29 Bu Kanun
hükümlerine aykırı olarak izinsiz yardım toplayanlara toplanan
yardım miktarının yüzde onu kadar idari para cezası
verilir. İnternet ortamında izinsiz yardım toplanması
hâlinde ise toplanan yardım miktarının yüzde onbeşi kadar
idari para cezası verilir.
İzinsiz yardım
toplanmasına yer ve imkân sağlayanlar, uyarılmalarına
rağmen bu faaliyeti sonlandırmazsa beş bin Türk lirası
idari para cezası ile cezalandırılır.
Bu Kanunun 9 uncu maddesi
uyarınca belirlenen usul ve esaslara aykırı olarak yurt
dışına yardım yapan sorumlu kurul üyelerine, yapılan
yardım miktarının yüzde onbeşi kadar idari para cezası
verilir.
Bu Kanunun 16 ncı
maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı hareket edenlere
beş bin Türk lirasından yirmi bin Türk lirasına kadar idari para
cezası verilir.
İzin verilen yardım
toplama şekli dışında 5 inci maddede belirtilen diğer yardım
toplama şekillerine göre izinsiz yardım toplayanlar,
uyarılmalarına rağmen bu faaliyeti sonlandırmazsa yirmi bin
Türk lirası idari para cezası ile cezalandırılır.
İzin vermeye yetkili
makamın izin verdiği yer dışında yardım
toplayanlar, uyarılmalarına rağmen bu faaliyeti
sonlandırmazsa yirmi bin Türk lirası idari para cezası ile
cezalandırılır.
Bu Kanunun diğer
hükümlerine aykırı davranışta bulunanlara, fiilleri suç
oluşturmadığı takdirde, bin Türk lirası idari para
cezası verilir.
Yukarıdaki fıkralara
aykırı davranış sonucu izinsiz toplanan mal ve paralara el
konularak mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir.
Bu maddede yazılı
olan idari yaptırımlara karar vermeye yardım toplama iznini
veren makam yetkilidir. İzinsiz yardım toplanması hâlinde idari
yaptırımlara vali karar verir. Vali bu yetkisini vali
yardımcılarına veya kaymakamlara devredebilir.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Orhan
Çakırlar Fahrettin
Yokuş
İzmir Edirne Konya
Arslan
Kabukcuoğlu Ahmet
Kamil Erozan
Eskişehir Bursa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerine
söz talebi Sayın Fahrettin Yokuşun.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
İYİ PARTİ adına saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifi maddesi
üzerinde hangi önergeyi verirsek verelim nasıl olsa ciddiye
alınmıyor, hiç olmazsa çok önemli bir konuyu burada hatırlatmak
babından sizlerle paylaşmak istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi
26ncı Yasama Döneminde Çölyak Hastalığının
Teşhis Aşamasının, Sebeplerinin, Sonuçlarının ve
Bu Hastalığa Maruz Kalanlara Sağlanabilecek Yardımların
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesine İlişkin Meclis Araştırması Komisyonu
kurulmuştur. Komisyon Başkanlığını 26ncı
Dönem Kayseri Milletvekili Sayın İsmail Tamer Bey
yapmıştır. Komisyon 15 milletvekilinden oluşmuştur. O
dönemde Komisyon, Mecliste grubu bulunan 4 siyasi partimizin ortak
kararıyla oluşturulmuştur. 13/6/2017 tarihinde başlayan
çalışmalar 19/12/2017 tarihinde sonuçlandırılmış,
Komisyon Raporu 120 sayfa olarak tekâmül etmiş ve sonuçta, bu Komisyon
Raporunu hazırlayan milletvekillerimiz -Allah hepsinden razı olsun-
çok hayırlı bir iş yapmışlar. Ancak şu anda
aradan otuz iki ay geçmiş yani iki yıl sekiz ay geçmiş, yüz
binlerce çölyak hastası bu rapor doğrultusunda düzenlenecek
yasayı bekliyor. Çölyak hastalarının sorunlarını
çözmek için araştırma komisyonunun kurulmasına karar veren
siyasi parti yetkilileri buradalar. Dileğimiz odur ki
başlattığınız bu hayırlı girişimi bir
an önce sonuçlandırırsınız. Sonuçta, yüz binlerce çölyak
hastasının sıkıntılarının çözülmesine vesile
olursunuz, dolayısıyla da hayır dualarını
alırsınız. Glütensiz Beslenme Derneği yöneticilerinin
Türkiye Büyük Millet Meclisinden şu talepleri var:
1)Türkiye Büyük Millet
Meclisi, çölyak hastaları için kurulan araştırma komisyonunun
sonuçlandırdığı rapor doğrultusunda acilen yasal
düzenleme yapmalıdır.
2) Yapılacak olan yasal
düzenleme tüm çölyak hastalarını kapsamalıdır. Hâlen
ülkemizde SGKli olan hastalara yardım yapılıyor, SGKli olmayan
hastalar yardım alamıyor.
3) 2015 yılından bu
yana artırılmayan, çölyak hastalarına yapılan aylık
ödemelerin günün şartlarına uygun hâle getirilmesi, artırılması
talep ediliyor.
4) Glütensiz ürünler oldukça
pahalıdır. Bu ürünler tanzim satış kapsamına
alınmalıdır.
5) Özellikle bazı
belediyelerimizde üretilen glütensiz gıda maddeleri
yaygınlaştırılmalıdır.
6) Gıda ürünlerinin
üzerinde glütenli olup olmadıkları mutlaka
yazılmalıdır.
Madde madde aslında
devam ediyor.
Aslında bu güzel raporda
da bunların hepsi detaylı bir şekilde incelenmiş,
yazılmış ama gelin görün ki aradan otuz iki ay geçmesine
rağmen Meclisimizde bu yasal düzenleme için hiçbir gayret gösterilmemiş.
Şu anda, SGK kapsamındaki çölyak hastalarına yaş
grupları itibarıyla yani -2015 yılından bu yana,
altıncı yıla giriyoruz- 0-5 yaş arasında olanlara 78
TL, 5-15 yaş grubuna 120 TL, 15 yaş üstüne ise 108 TL ödeniyor. Ne
yazık ki bu katkı tutarları, dediğimiz gibi altı
yıldır artırılmıyor.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, sosyal devlet olmanın gereği, sayıları yüz
binleri bulan çölyak hastalarının yıllardır süren
mağduriyetlerinin ortadan kaldırılmasıdır. Bu konuda rapor
hazırlayan Değerli Komisyon üyelerimizin emeği zayi edilmemeli.
Bir an önce bu yasal düzenlemenin yapılması noktasında 4 siyasi
partimizi -altına imza koyan- göreve davet ediyor, biz de tam destek
vereceğimizi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesiyle
değiştirilen 2860 sayılı Kanunun 29uncu maddesinin
dördüncü fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Ancak bu
aykırılığın kamu kurum ve kuruluşları
bünyesinde gerçekleşmesi hâlinde, dokuzuncu fıkra uyarınca yetkilendirilen
makamın yapacağı bildirim üzerine, ilgili kamu kurum ve
kuruluşunda çalıştırılma biçimine
bakılmaksızın görev yapanlar hakkında ilgili mevzuatı
uyarınca disiplin hükümlerine göre işlem yapılır ve sonucu
yetkili makama bildirilir.
Cahit
Özkan Bahar
Ayvazoğlu Mustafa
Kendirli
Denizli Trabzon Kırşehir
Semiha
Ekinci Hacı
Turan Ali
Özkaya
Sivas
Ankara
Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Söz talebi yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, 2860
sayılı Kanunun 29uncu maddesinin dördüncü fıkrası
uyarınca verilmesi öngörülen idari para cezasının, kamu kurum ve
kuruluşları için ilgili personel hakkında disiplin hükümlerinin
uygulanması şeklinde değiştirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
11inci madde üzerinde 2si
aynı mahiyette 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2
önerge aynı mahiyettedir, birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 11inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ebrü
Günay Mahmut
Celadet Gaydalı Kemal
Peköz
Mardin Bitlis
Adana
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Ömer
Faruk Gergerlioğlu Necdet
İpekyüz
İzmir Kocaeli Batman
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın
Antalya İstanbul
Turan
Aydoğan Alpay
Antmen Ali
Haydar Hakverdi
İstanbul Mersin
Ankara
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önergeler
üzerinde ilk söz talebi Sayın Necdet İpekyüzün.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kitle imha silahları
denilince Mezopotamyada ilk akla gelen şey
(x)
Anne elma kokusu geliyor. (HDP sıralarından
alkışlar) Bugün Halepçeyi anmadan, konuşmadan geçemeyiz.
Saddam 1971de Kürtlerle
özerklik anlaşmasını yaptı, 1988e gelince ismine Enfal
dediği saldırıyla 200 bine yakın Kürt katliama
uğradı, 4 bin köy boşaltıldı. O gün bugündür 16 Mart
denildiğinde, Halepçeyle beraber, yaşamını yitirenleri hep
saygıyla anıyoruz. O gün o zulmü yapanları lanetle
kınıyoruz ve her zaman da zulmün karşısındayız,
kitlesel imha silahlarının karşısındayız.
Nasıl ki Hiroşima, Nagazaki; nasıl ki Çernobil
konuşuluyorsa biyolojik, kimyasal, nükleer silahlara her zaman
karşıyız ama gel gör ki bu konuşulmuyor, dernekler
konuşuluyor; bu konuşulmuyor, sivil toplum örgütlerinin nasıl
engelleneceği konuşuluyor.
Bazen bunlar nereden nereye
geldi diye baktığımızda, sizin tarihiniz
yazıldığında, geldiğiniz yere
bakıldığında Sivastan öte. derler ya, Bizim bölge.
derler ya, Adanada, Çukurovada
Anaryaya
takmışsınız, mehter marşı da değil.
Horon olsa, halay olsa gidersiniz gelirsiniz ama ileriye gidersiniz, zeybek
olsa ileriye gidersiniz; siz anaryaya takmışsınız.
Artık 12 Eylülü de geçeceksiniz, geriye gideceksiniz.
Bakın, bugün 26ya
girdik, 25inde
Nedir biliyor musunuz 12 Eylülün bıraktığı
şey? TÖB-DERin kapatılması. TÖB-DERi
kapatmışlardı Marksist Leninist bir düzen kuracaklar diye; 141,
142 diye ama TÖB-DER, Türkiyede 200 bin öğretmenin kurduğu,
Türkiyenin demokratikleşmesi için harcadığı bir
çalışmaydı.
Ben, şimdi, burada
22nci Dönem arkadaşlarımızla konuştuğumda
Eski
Bakanımız Sayın Abdüllatif Şener burada, dönemin
Başbakan Yardımcısı; Nurettin Canikli, Sayın Taner
Yıldız da
Belki de 22nci Dönemden daha fazla
Arkadaşlar,
şimdi, anarya diyorum, anarya kelimesi bile karşılamıyor.
Bakın, demokratik
ülkelerde sivil toplum örgütlerinin varlığı
kaçınılmazdır. Günümüzde demokratik siyasal sistemlerin kurumsallaşmasında
sivil toplum örgütlerinin rolleri büyüktür. Sivil toplum
kuruluşlarının yönetimle ilgili karar alması da mutlaka
gereklidir. Aday ülkelerde sivil toplumun gelişmesine önem verilmektedir.
Ve ne demişler? Demişler ki: Sivil toplum örgütünün kurulması
artık basitleştirilecektir. Siviller denetleyecektir; polisler,
askerler bu işe bulaşmayacaktır. Kaymakamlar, valiler sadece
destek olacaklardır. Bunlar istedikleri zaman bildirimde bulunup para
toplayabileceklerdir, yardım toplayabileceklerdir, her zaman sivil
toplumun gelişmesine destek olacaklardır. Kim diyor bunu? 22nci
Dönemin Hükûmetinin Kabinesi. İmza kimin? Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan. Kim sunuyor? İçişleri Bakanı. Ya siz, gerekçeye
bunu yazan o İçişleri Bakanına, bugün getiriyorsunuz, diyorsunuz
ki: Bu olmaz, geri dönelim, bunun daha kötüsünü çıkaralım, 12
Eylülden daha geriye gidelim. Ya, arkadaşlar Sizin tarihiniz nasıl
yazılacak? demezler mi? Hani reformdu, hani gelişmeydi, hani ileriye
gitmekti, hani demokrasiydi?
Her deyimde, her şeyde
Sivil toplum örgütüne danıştık. Ya, bir yığın
düzenleme çıkarıyorsunuz, bir tek sivil toplum örgütüne
danışmadınız, her şeyi fırsatı
dönüştürüyorsunuz. Ne yaptınız? Tekelleşme, tekleşme
Özgür basın dediniz, medyayı tekelinize aldınız,
şimdi de sivil toplum örgütlerini mi bitirmek istiyorsunuz, hedef gösterip
yok mu etmek istiyorsunuz? Neden bunu yapıyorsunuz, neden bu duruma
geldik? Ne zamanki gidişatın kötü olduğunu, umudun
bittiğini, kaybettiğini gördüğünüzde engelleri çıkarmaya
çalışıyorsunuz, yasakları çıkarıyorsunuz.
İsmi yasa ve yasak getiriyorsunuz, yasa özgürlükler için olur.
Bir çelişki; daha geçen
ay Plan ve Bütçede konuştuk, burada hepinizin oylarıyla geçti, ismini
varlık barışı koydunuz, varlık affı. Dediniz
ki: Yurt dışında, yurt içinde kimin ne parası varsa hiç
hesap sormayacağız, vergiye tabi tutmayacağız, getirip
aktarın. Hiçbir şey sormuyoruz, altın olsun, dolar olsun, ne
olursa olsun. Şimdi diyorsunuz ki: Derneklerin getirdikleri mallara el
koyacağız. Gerekirse kayyum atacağız, gerekirse yok
edeceğiz. Arkadaşlar, siz otoriterleşmeyi, yasaklamayı,
gasbetmeyi siyasi bir darbeye dönüştürdünüz, sivil bir darbeye
dönüştürdünüz ve bu darbeyle beraber, siz, kendi önünüzü engelliyorsunuz,
kendi gelişmenizi yok ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Devamla)
Fakat bütün Türkiyeyi de yok etmeye çalışıyorsunuz, bu
olmayacaktır.
Saygılarımı
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın İpekyüz.
Aynı mahiyetteki
önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Ali Haydar Hakverdinin.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bütçeden hemen sonra,
yıl sonuna yetişsin diye, bir de Avrupa ülkelerinin bir
talimatıyla gecenin bir yarısı olağan dışı
bir çalışma sergiliyor Meclisimiz. Hafta içi perşembe
çalıştık, olmadı, cuma yetmedi; cumartesi, pazar da
bitirmeye çalışıyoruz. Avrupadan gelen bir kanunu, hani, bir
talimatı, bir kriteri yerine getirme çabası içerisindeyiz gecenin bu
saatinde.
Şimdi, bir kez daha
anladık ki sizin saraylarınız, oturduğunuz
makamlarınız, lüks arabalarınız aslında itibar
değil. Yöneticilerinin mütevazı olduğu, halkı refah içinde
yaşayan ülkeler aslında itibarlı ülkelerdir.
Taşını, toprağını, ülkesinin zenginliklerini ve
fabrikalarını satmayan, muhannete, emperyal ülkelere muhtaç olmayan
ülkeler itibarlıdır. Ben Anayasa Mahkemesini tanımıyorum,
saygı da duymuyorum. diyerek itibarlı olunmaz ya da Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararına kendiniz 3 kez giderken sizin
aleyhinize bir karar çıktığında Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararını tanımıyorum. diyerek,
hukuku ayaklarınızın altına alarak yükselemezsiniz, itibar
sahibi olamazsınız.
İçinde Almanya, Fransa
ve Amerikanın olduğu G7 ülkelerinin kurduğu Mali Eylem Görev
Gücü, 40 tavsiye içeren bir rapor hazırladı. Bu rapora göre, ülkemiz
12 maddede yetersiz, 2 madde de uyumsuz. Ve dediler ki bize: Yıl sonuna
kadar bunları düzeltin yoksa sizi gri listeye alırız. Ben
asrın liderinden buna karşı bir çıkış beklerdim,
Ey Amerika! Ey Almanya! Ey Fransa! demesini beklerdim, demedi ve bugün
gecenin bu saatinde çalışıyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Raporun
yayınlanmaması için lobi faaliyetleri yaptınız ama
olmadı. İşte, yumurta kapıya bugün dayandı ve yıl
sonunda makyajlayıp kötü bir kanun teklifini maalesef Avrupaya satmaya
çalışıyorsunuz. Avrupaya uyumsuz olduğumuz iki kriter
yerine getirilmez ise maalesef ülkemiz gri listeye alınacak. Yani, bu ne
demek? Uluslararası ticaret yapma yeteneğimiz kısıtlanacak.
Bakın, çok önemli; uluslararası ticaret yapma yeteneğimiz
kısıtlanacak. Yazık değil mi? Ülkemizi ne hâle getirdiniz.
Şimdi, Avrupanın
iki kriterinden biri kitle imha silahlarının yayılması ve
finansının önüne geçilmesi, buna eyvallah. Bununla birlikte terörün
de finans kaynağını engelleyelim, tamam, eyvallah ama siz ne
yapıyorsunuz? Mesela, derneklerin mallarına el koyuyorsunuz, kayyum
atıyorsunuz ya da işte, bunların bağlantılı
dernekleri varsa onları da denetliyorsunuz. Avukatların,
sırlarını, müvekkil mahremiyetlerini açıklamasını
istiyorsunuz. Şimdi, ihbarcı bir avukat olmaz arkadaşlar yani
ihbar eden avukata da zaten müvekkili gitmez. Mesleği yeterince
hırpaladınız, bu yasa teklifiyle de avukatlığı,
savunmayı maalesef tamamen bitiriyorsunuz.
Avrupa bizden başka ne
istiyor? Bir de 12nci madde var. 12nci maddede diyor ki: Siyasi nüfuz
sahiplerinin ve yakınlarının mal varlığının
kaynağını tespit eden makul tedbirler alın. Sanırım
bu madde sizleri ilgilendiriyor arkadaşlar, iktidar mensubu
arkadaşlarımızı ilgilendiriyor. Peki, siz ne
yapıyorsunuz bu maddede? Tık yok. Peki, neden korkuyorsunuz
arkadaşlar? Neyi saklıyorsunuz arkadaşlar? Açıklayamayacağınız
mal varlıklarınız mı var? Maalesef çok kötü bir kanun
teklifi getirdiniz, gerçekten çok kötü. Bu kötü kanun teklifi belki iyi
uygulayıcılar elinde belki iyiye evrilebilir ama maalesef sizlerin
iyi uygulayıcıları da yok. Mesela, kendisi gibi düşünmeyeni
susturmak isteyen uygulayıcılarınız var, hatta kendisi gibi
düşünmeyenlere terörist diyen uygulayıcılarınız var.
Bu kötü kanun teklifiniz ve kötü uygulayıcılarınız maalesef
ülkeyi felakete götürüyor. Eğer samimiyseniz 12nci maddeyi de getirin; yöneticiler
ve siyasi nüfuz sahiplerinin mallarına el koyulabilsin, bunlar hesap
verebilsin. Halka hesap vermekten korkmayın.
Daha bir ay önce, 17
Kasımda Ne getirirsen getir, hesabını sormayacağız.
diye kanun çıkardınız, bugün tam tersine uygulama
yapıyorsunuz.
Terörle ve finansıyla
hep birlikte mücadele edelim. Evet, ama para aklayanlarla, gemilerle para
götürenlerle ve vergi kaçırmak için adacıklara para
yığanlarla da hep birlikte mücadele edelim.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Hakverdi.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 11inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"değiştirilmiştir ibaresinin "yeniden
düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Orhan
Çakırlar Ahmet
Kamil Erozan
İzmir
Edirne
Bursa
Arslan
Kabukcuoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Eskişehir Adana
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlunun.
Buyurun Sayın
Çulhaoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun teklifinin 11inci maddesi üzerinde
verdiğimiz önerge hakkında İYİ PARTİ Grubunun
görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım. Yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; teklifin 11inci maddesi Dernekler, dernek
şube veya temsilcilikleri, federasyonlar, konfederasyonlar ve yabancı
dernekler ile merkezleri yurt dışında bulunan dernek ve
vakıf dışındaki kâr amacı gütmeyen
kuruluşların Türkiyedeki şube veya temsilciliklerinin yasak ve
izne tâbi faaliyetlerini, yükümlülüklerini, denetimlerini ve uygulanacak
cezalar ile derneklere ilişkin diğer hususları düzenlemek.
olarak ifade edilmiştir. Bu ifadeye bakarak, mevcut düzenleme, ilk
bakışta, bir ülkenin egemenlik hakları kapsamında
anlaşılabilir bir düzenleme olarak gözükmektedir. Fakat
iktidarın şimdiye kadar olan icraatlarına baktığımız
zaman, bu düzenleme o kadar da masum bir düzenleme değildir. Çünkü
iktidar, bu düzenlemeyle, ülkemizde faaliyet gösterdiği hâlde merkezi yurt
dışında bulunan dernek ve vakıfları da kolayca
baskı altına almayı amaçlamaktadır. Merkezi Türkiyede olan
dernek ve vakıfların faaliyetlerini ciddi şekilde baskı
altına alan ve âdeta bitiren iktidar, şimdi, aynı şeyi,
merkezi yurt dışında bulunan dernek ve vakıflara da yapmak
istemektedir. Bir dernek veya vakfın merkezinin yurt
dışında bulunuyor olması o dernek veya vakfı
olağan şüpheli hâle getirmez. Dolayısıyla, bu düzenleme,
iktidarın bu tarz dernek ve vakıfları olağan şüpheli
olarak gördüğünün açık bir ifadesidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, bir siyasal sistemin
demokrasi olarak addedilebilmesi için yasama, yürütme ve yargı erklerinin
birbirinden ayrılması ve birbirini denetlemesi asgari
şarttır. Bununla beraber, bir siyasal sistemin demokratik olup
olmadığının en önemli göstergelerinden biri de o ülkede
sivil toplum faaliyetlerinin siyasi baskıya maruz kalmadan icra edilebilmesidir.
Sivil toplum, yasama, yürütme ve yargı erkleri kadar önemli bir güç unsuru
ve demokrasinin sacayağıdır. Zira, sivil toplum
kuruluşları, bir iktidarın politikalarının
sonuçlarıyla ilgili olarak kamuoyunu sürekli olarak bilgilendirir ve
demokrasileri yaşatan dinamik bir kamuoyu oluşumu için
vazgeçilmezdir. Ayrıca, dernekler ve vakıflar temsil edenler ile
temsil edilenler arasında bir köprü vazifesi görmekte ve demokratik
sistemin işlerliğini sağlamaktadır. Bu sebeple, bir ülkenin
demokratik olup olmadığı konusunda o ülke
dışındaki kamuoyu algısı, sivil toplum
kuruluşlarına bakışıyla doğru orantılı
olarak şekillenmektedir. Eğer bir rejim veya siyasi iktidar sivil
toplum faaliyetlerinden hoşlanmıyor ve mümkün olduğunca
onları baskı altına almaya çalışıyorsa o rejim
demokrasi olarak görülmemektedir. Bu sebeple, iktidarın dernek ve
vakıflara yönelik bu adımı, uluslararası alanda Türkiyenin
bir demokrasi olup olmadığına dair kamuoyu algısına ve
itibarına zarar verecek yeni bir adım olacaktır.
Dolayısıyla, azıcık da olsa demokrasiye
inanıyorsanız Türkiyenin demokratik niteliklerine zarar veren bu
girişimden vazgeçin. Türk vatandaşlarının serbest bir
şekilde sivil toplum faaliyetlerinden yararlanabilmesinden korkmayın
değerli arkadaşlar.
İşleyen bir
demokrasi için hayati roller oynayan sivil toplum faaliyetlerini kriminalize
edecek düzenlemelerden uzak durmak gerekir. Biz İYİ PARTİ
olarak, iktidarın, merkezi yurt dışında bulunan vakıf
ve dernekleri olağan şüpheli olarak etiketlemesini kabul etmiyoruz.
Eğer söz konusu dernek ve vakıflar uluslararası
sözleşmelere aykırılık teşkil eden bir iş ve
işlem yapmışsa bu dernek ve vakıfların
soruşturulmasının yolları farklıdır fakat
iktidarın derdi bu değildir. İktidar, yasaları siyasi
çıkarı için araç hâline getirerek âdeta sivil toplumun idam
fermanını hazırlamaktadır.
Bu duygu ve düşüncelerle
yüce heyetinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
11inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
12nci madde üzerinde 4 adet
önerge vardır, ilk okutacağım 3 önerge aynı mahiyette olup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 12nci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Orhan
Çakırlar Arslan
Kabukcuoğlu
İzmir Edirne Eskişehir
Ahmet
Kamil Erozan Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Feridun
Bahşi
Bursa Adana Antalya
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Ebrü
Günay Kemal
Peköz Serpil
Kemalbay Pekgözegü
Mardin Adana İzmir
Ömer
Faruk Gergerlioğlu Mahmut
Celadet Gaydalı Murat
Çepni
Kocaeli Bitlis İzmir
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan Saliha
Sera Kadıgil Sütlü
Mersin İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi Sayın Feridun
Bahşinin.
Sayın Bahşi,
buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİDUN BAHŞİ
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 247 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesi üzerine söz aldım,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklifin 12nci maddesiyle
5253 sayılı Kanunun 3üncü maddesine, suçtan kaynaklı mal
varlığı değerlerinin aklanmasını ve terörizmin
finansmanını önlemek ve uyuşturucuyla mücadele etmek
gerekçesiyle yeni bir fıkra eklenmektedir. Buna göre Türk Ceza Kanununun
53üncü maddesindeki süreler geçmiş olsa veya affa uğramış
olsa da Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
kapsamındaki suçlar ve Türk Ceza Kanununda bulunan uyuşturucu
suçlarından mahkûm olanlar dernek genel kurullarında görev
almasına rağmen organlarında görev alamayacaklar veya
almışsa istifa edecekler. hükmü getirilmiştir. Buna göre, kişi
derneğe üye olabilecek hatta genel kurulunda görev alabilecek ama
organlarında görev alamayacak. Böyle bir çelişkili düzenleme olabilir
mi?
Değerli milletvekilleri,
ülkemiz, terörden en çok zarar gören ülkelerin başında gelmektedir.
Bu nedenle, terörle mücadele bizim açımızdan büyük önem
taşımaktadır. Terörle ulaşılmak istenen hedef ne
olursa olsun, tüm terör örgütleri, faaliyetlerini gerçekleştirebilmek için
finans kaynaklarına ihtiyaç duyarlar. Bunlar, gerek yasa
dışı faaliyetler gerekse yasal görünümlü faaliyetlerden
sağlanan gelirler ile teröre destek veren ülkelerce yapılan
yardımlardır. Çıkar amaçlı suç örgütleri de
yaptıkları yasa dışı faaliyetlerle teröre zaman zaman
kaynak sağlarlar. Uyuşturucu ve silah
kaçakçılığı, insan ticareti, göçmen kaçakçılığı,
tehdit, şantaj, haraç, gasp, soygun ve adam kaçırma bu faaliyetlerin
başında gelir. Terörle mücadelenin en önemli yöntemlerinden biri,
terörün finans kaynaklarının kurutulmasıdır. Finans
kaynakları kesilen ve kurutulan terör örgütlerinin ayakta kalmaları
da mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri,
şimdi gelelim Türkiye'ye. Terörün finansmanının önlenmesi,
terörün ortadan kaldırılması yıllarca terörle iç içe
yaşamış, bu uğurda binlerce şehit verip yüz milyarlarca
dolar para harcamış olan ülkemiz için çok önemlidir. Ayrıca,
uluslararası yükümlülüklerimiz, uluslararası terörizmin
finansmanının önlenmesi için anlaşmalarımız
vardır. G7 ülkeleri tarafından kurulan Mali Eylem Görev Gücünün bu
konuda ülkemize de dayatmaları olduğunu biliyoruz. Bu, Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi ve daha önce çıkan Terörizmin
Finansmanın Önlenmesi Hakkında Kanun mutlaka gereklidir ancak hem
Birleşmiş Milletlerle imzalanmış sözleşmeler hem de
Mali Eylem Görev Gücünün bize ve bütün ülkelere yüklemiş olduğu
sorumluluklar ne diyor? Kendi iç hukukunuza göre, teröre finansman
sağlayanların mal varlıklarının dondurulmasıyla
ilgili en çabuk şekilde karar alabilecek mekanizmaları
oluşturun. Yani Cumhurbaşkanı kararıyla demiyor. Ne
diyor? Hukuki ve adli, hukuki ve idari birimler kurun. diyor. Peki, siz ne
yapıyorsunuz? Hukuk birimlerini ve yargıyı bir kez daha göz
ardı ediyorsunuz. Siz kendinizi, bugün, mutlak güç olarak görüyorsunuz.
Kendinizi idari birimlerde de yargıda da güçlü görebilirsiniz ancak
bağımsız yargının denetlemediği bir sistem, bizi
hem uluslararası toplumda hem de ülkemizde ciddi anlamda hem demokrasi
sorunlarıyla hem de tazminat sorunlarıyla karşı karşıya
bırakacaktır. Biz ne diyoruz? Ülkemizde gerçekten bağımsız
ve tarafsız bir yargı kurumu olsun diyoruz. Siz, şimdi,
bunların hiçbirini önemsemiyor olabilirsiniz. Nasıl olsa güç bizde,
bize kimse dokunamaz. diyor olabilirsiniz ama her karanlık dönemin
sonunda mutlaka bir aydınlık vardır ve bu aydınlık
dönemde siz de mutlaka bağımsız bir yargıya ihtiyaç
duyacaksınız.
Güçler
ayrılığı ilkesinin ve yargı
bağımsızlığının yeniden
sağlandığı günleri görebilmek dileğiyle yüce Türk
milletini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz Sayın Murat Çepninin.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli
halkımız; evet, bu düzenlemenin farkına varan, arkasında
gizli olan mantığı çözen 600 tane kurum itiraz etti ve buna dair
bir açıklama yayınladılar. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği,
Ziraat Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube, Pembe Hayat
LGBTİ+ Dayanışma Derneği, Halkların Köprüsü
Derneği, Şiddetsizlik Eğitim ve Araştırma
Derneği, Elih -Batman- Dernekleri Federasyonu, Doğu ve Güneydoğu
Dernekleri Platformu, Demokratik Alevi Dernekleri, Koruyucu Aileler
Yardımlaşma ve Yaygınlaştırma Derneği, Pir Sultan
Abdal Kültür Derneği Samsun Şubesi.
Tüm bu
kurumlarımızı ben de buradan selamlıyorum ve
mücadelelerinde başarılar diliyorum.
Evet, 12nci madde diyor ki:
Kişiler, ceza süreleri geçmiş veya affa uğramış
olsalar dahi, dernek genel kurulları hariç hiçbir organında yer
alamazlar.
Evet, burada bir kere somut
bir mantık hatası var. Genel kurullar derneklerin, hatta partilerin
de en üst organlarıdır. Şimdi, birincisi: Bir kişi yasal
olarak cezadan muaf olmasına rağmen ömür boyu
cezalandırılıyor çünkü örgütlenmek en insani haktır, bu
haktan mahrum bırakılıyor.
İkincisi: Bu kişi
buna rağmen genel kurulda görev alabiliyor, orada derneğe üye
olabiliyor ve yönetici organı seçme hakkına sahip olmasına
rağmen kişi kendisi yönetim organına seçilemiyor. Şimdi,
burada, esastan bir mantık hatası var, esastan bir hata var.
Dolayısıyla, bu hatanın kendisinin, kuşkusuz, dikkatten
kaçmış olması mümkün değil; burada olsa olsa
kasıtlı, maddenin mantığındaki fikrin tezahürü ancak
olabilir. Dolayısıyla, hem kişinin örgütlenme hakkı burada
tümüyle gasbediliyor hem de derneklerin kendisi aslında bir biçimde fiilen
ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Şimdi,
maddenin getirdiği bu.
Bu maddeyi biz doğal
olarak, somut olarak şöyle tarifliyoruz yani birincisi: Örgütlenme
hakkına bir saldırıdır. Yani egemenlerin en çok
korktuğu şey, örgütlü kitlelerdir. Yani örgütsüz milyonlardansa
örgütlü binlerden korkar, paniğe kapılır egemenler. Çünkü
bilirler ki bir yerde örgüt varsa orada başkaldırı vardır,
orada itiraz vardır, orada özgürleşme eğilimi ve talebi
vardır. En nihayetinde, bu iktidarın, tekçi iktidarın,
başından itibaren örgüt adına ne varsa, örgüt adına hangi
yol ve biçim varsa buna dönük geliştirdiği saldırının
bir yenisiyle karşı karşıyayız. Şimdi, iktidar
bize şunu söylüyor: Örgütlenebilirsiniz. Çünkü AKP örgütleniyor. Nerede
örgütlenebilirsiniz? Gerici, faşist, cihadist, yandaş her türlü
örgütlenmede örgütlenebilirsiniz fakat demokratik, ekolojist, halkçı,
kadın özgürlükçü bir örgütlenmede örgütlenemezsiniz çünkü AKPnin
örgütlenmeden anladığı şey tam olarak bu.
Bu yasanın bir
diğer özelliği ne? Kayyumcudur. Aslında bu yasayla dernekler
üzerinden tüm toplumsal örgütlenmeye bir kayyum atanıyor. Şunu
hatırlatmakta fayda var, biz HDP belediyelerine atanan kayyumlar sürecinde
şunu söylemiştik: Bu kayyumlar sadece HDPye, Kürt halkına,
onların seçilmiş iradelerine, onların seçme seçilme hakkına
dönük bir saldırı değildir; bu saldırı tüm topluma,
tüm Türkiye halklarına dönük bir saldırıdır. O yüzden tüm
demokrasi güçleri de şu çağrıyı yapmıştır:
Bu kayyum siyasetine, bu darbeci siyasete hep birlikte hayır
demediğimiz koşullarda yarın bu kayyum gelip en nihayetinde
herkesin başına karabasan gibi çökecektir. İşte, bugün
bununla karşı karşıyayız.
Şimdi, yapılmak
istenen şu: Önce bir saadet zinciri kuracağız. Bu saadet zinciri
zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapacak. Peki, bunu
yaptığımızda neye ihtiyaç var? Zor ve şiddete ihtiyaç
var. İşte, AKP zor ve şiddetle
Yani işte AİHMin
kararını tanımayan, Selahattin Demirtaş ve
seçilmişlerimizi tahliye etmeyen, Çizdim, oynamıyorum. diyen bir
iktidar anlayışı. Peki, bu yetiyor mu? Yetmiyor, kitleler teslim
alınamıyor, itiraz edenlerin, hayır diyenlerin teslim
alınamadığı koşullarda bunun yasal hâle getirilmesi
süreci başlıyor. İşte, bugün, bütçe dâhil yürüttüğümüz
bütün bu süreçte gördüğümüz şey şu: Bu gayrikanuni, gayriinsani
uygulamaların yasalaştırılması işiyle
karşı karşıyayız.
Dolayısıyla biz bu
düzenlemelere esastan karşı çıktığımızı
buradan bir kez daha söylüyoruz ve tüm demokratik güçlere, tüm
halkımıza bize lazım olan şeyin örgütlenmek, örgütlenmek,
örgütlenmek olduğunu söylüyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde üçüncü söz Sayın Sera Kadıgilin.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sarayın Meclise
dayattığı sözde yasanın 12nci maddesi üzerine söz
almış bulunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu sadece bizim
bulunduğumuz 27nci Dönemde bize dayattığınız 3
değil, 13 değil, 33üncü torba yasa. Bu yüce çatıyı
sarayın noterliğine dönüştürme çabanızı üzüntüyle
falan değil, gün geçtikçe büyüyen bir öfkeyle izliyoruz. Bugün de yasal
süreleri bile takmadan geçirmeye çalıştığınız bu
yasanın tek bir amacı var: Şahsım devletine yalakalık
etmeyi reddeden demokratik kitle örgütlerini yok etmek. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar) Üzerine söz aldığım
madde de bu ahlaksız teklifin diğer maddeleri gibi evlere
şenlik. TCKnin haklardan mahrumiyeti düzenleyen 53üncü maddesindeki
süreler geçmiş veya affa uğramış olsa dahi kişiyi
dernek yönetimlerinde bulunmaktan menetme maddesi. Bir kişi hakkında
kısıtlama yoksa bir haktan ömür boyu mahrum edilmesi Anayasa madde
13e açıkça aykırıdır. Gerçi Anayasayı takmamayı
marifet sanan bir cenaha bunları söyleyince benim artık biraz gülesim
geliyor. Zira, malum, sizi bağlayan şey, ne AYM ne AİHM ne
kanunlar ne Anayasa ne evrensel hukuk kuralları; varsa yoksa saray ve
eşrafının hezeyanları. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
Başka ne
dayatıyorsunuz peki bu teklifte? Seçimle ve mertçe
kazanamadığınız belediyelere kayyumlarla çöktüğünüz
yetmemiş olacak, şimdi de derneklere kayyum atayarak çökme
peşindesiniz. Saray yalakası olmayan her canlının terör
soruşturmasını tadacağı güzel ülkemde, oldu da dernek
yöneticilerinden biri hakkında bir soruşturma açılırsa hem
kişi görevden alınacak, yetmezse kayyum atanacak, yetmezse jet
hızıyla derneğin faaliyeti durdurulacak.
Başka neler
yaptığınızı arkadaşlarım sabahtan beri
anlatıyor. Şu an saat bir biz bu yasayı görüşürken çünkü
malumunuz Türkiye'nin en önemli sorunu dernekleri nasıl
susturacağınız. O yüzden ben, şimdi, biraz da neden
yaptığınızı anlatmak istiyorum: Otoriter rejimler
neden ille de düşmandır demokratik kitle örgütlerine? Aslında
temel sorun, gördüğünüz gibi isimde başlıyor sevgili
arkadaşlar Demokratik Kitle Örgüt. Allah muhafaza yani sokakta 3
kişiyi görse üstüne gazla saldırma noktasına gelmiş
şahsım devleti için bu 3 kelimenin yan yana gelmiş olması
zaten başlı başına bir sorun çünkü demokratik kitle
örgütleri kapitalist devletlerin ezdiği halklar için bir
dayanışma, örgütlenme ve direnme yoludur. Bu nedenle otoriter
rejimler kontrol edemedikleri her şey gibi, kendi kurdurdukları
GONGOlar dışında kalan örgütlerden nefret ederler. Biz bu
nefretin en somut örneklerini 12 Eylülde faaliyetten menedilen 23.700 dernekte
gördük, 20 Temmuz sivil darbesi sonrası kapısına kilit
vurduğunuz 1.748 vakıf ve dernekte gördük; Gezi sonrası ipe sapa
gelmez suçlamalarla kriminalize etmeye kalktığınız insan
hakları örgütlerinde, bin yüz elli bir gündür esir tuttuğunuz Osman
Kavalaya yönelik bitmeyen hıncınızda gördük.
Şimdi bu sivil topluma
darbe teklifiyle ne amaçladığınızı da inanın, çok
iyi görüyoruz, Biz varız, buradayız. diyen ve en temel insan
hakları için onurla direnen LGBT+ derneklerine duyduğunuz nefrette
görüyoruz; erkek egemenliği altına alamadığınız
kadın derneklerine yönelik saldırılarınızda görüyoruz;
yandaşlarınıza peşkeş çektiğiniz derelerimiz,
ormanlarımız için direnen çevre örgütlerine ettiğiniz zulümlerde
görüyoruz; tüm baskılarınıza rağmen, azimle insan
haklarını savunan ve ne kadar kirli çamaşırınız
varsa ortaya döken örgütlere yaşattıklarınızda görüyoruz;
Türk Tabiplerini, baroları bile hain ilan eden faşist ve zehirli
dilinizde görüyoruz. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
Bir de bu örgütlerin binbir
zorlukla buldukları fonlara, acil durumlarda dayanışmayla
toplanan paralara bile göz dikmişsiniz sevgili arkadaşlar;
yakışır, gerçekten yakışır. Bu arada bu teklifi
dayatan saray aynı zamanda samimi dostlarının, bilumum
yandaş ve akrabalarının efendime söyleyeyim-
kızlarının, oğullarının yönettiği vakıf
ve derneklere vergi muafiyeti tanımaktan da hiç ar etmiyor nedense.
Şaşırmıyoruz
dedik çünkü bu zihniyet için olması gereken tam da budur. Çünkü
dayanışma yataydır, sözde hayırseverlik diye sattığınız
bahşetme ise dikeydir. Siz istiyorsunuz ki yoksulluğa mahkûm
ettiğiniz bu toplum, her zaman ve daima sizin elinize baksın.
İstiyorsunuz ki halkın vergileriyle yediğiniz üçer beşer
maaşlardan gönlünüzden kopanı hayır hasenat işlerine
harcayın, ötesine de kimse karışamasın. (CHP
sıralarından alkışlar) Toplumun dayanışarak
güçlenmesini değil, el açıp size dilenmesini bekliyorsunuz ve bu
egoyla ülke yönetmeye çalışıyorsunuz, yaşadığımız
her şeyin sebebi de tam olarak budur. Demokratik kitle örgütlerinden
korkuyorsunuz, korkun; gemi azıya aldınız, alın; giderayak
kime ne zulmetsek diye yaptığınız acıklı
planlar yalnızca ve sadece sonunuzu hazırlıyor. Demokratik kitle
örgütleri savaşlarda, darbelerde susmadı, ne yapsanız susmayacak
ve emin olun ki her baskıcı rejim gibi sizin de sonunuz tarihin
çöplüğü olacak.
Teşekkür ediyorum. (CHP
ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Kadıgil, bir dakika kürsüde kalabilir misiniz.
Sayın Kadıgil, genç
milletvekilisiniz, aktivist yönünüzü biliyorum, ona bir şey demiyorum
ancak bazı ifadeleriniz hakikaten eleştiri
sınırlarını aşan ifadelerdi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Hangileri?
BAŞKAN Bir kere,
milletvekilleri tarafından verilmiş bir teklifin bir ahlaksız
teklif olarak kürsüden nitelendirilmesi kesinlikle doğru bir ifade
değil. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (Devamla) Kesinlikle arkasındayım, açıklayabilirim söz
verirseniz.
BAŞKAN Bunu
düzeltmenizi rica edeceğim; aksi takdirde, ara vereceğim ve Grup
Başkan Vekillerini arkaya davet edeceğim.
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (Devamla) Hayır, lütfen
Söz verin, açıklayacağım;
arkasındayım Sayın Başkan.
BAŞKAN Müsaade eder
misiniz
Sizin
açıklayacağınız bir şey yok, yerinize geçebilirsiniz.
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (Devamla) Bana söylüyorsunuz Yerinize geçer misiniz. demeyin
Sayın Başkan. Eğer ki sinsice içine bir şey yediriliyorsa
bu, ahlaksız bir tekliftir, bu kadar açık Sayın Başkan.
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Ağzınızdan çıkanı
kulağınız duymadı be!
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Sizin yazdığınız şeyi gözünüz
görmüyor, ne konuşuyorsunuz! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Ağzınızdan çıkanı
kulağınız duymuyor!
BAŞKAN
Arkadaşlar, müsaade edin.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özkoç.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
34.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, bir siyasetçinin konuşurken etik
kurallardan bahsetmesi kadar doğal bir şey olmadığına,
amaçlarının teklifin görüşmelerinin saygın bir şekilde
yürütülmesi olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan, siyasi terminolojide ahlakla, etikle ilgili konular
defalarca mahkemeye gitmiştir ve eleştiri sınırları
içerisinde kabul edilmiştir ve bir siyasetçinin konuşurken etik
kurallardan bahsetmesi kadar doğal bir şey yoktur. Ancak gecenin bu
saatinde amacımız, birbirimizi kırmak değil, kanunu
saygın bir şekilde yürütmektir. Bu anlamda, biz elimizden geleni
yapıyoruz, sizin de anlayış göstermenizi rica ederim.
BAŞKAN Ben de
anlayış gösteriyorum Sayın Özkoç, onda herhangi bir
sıkıntı yok. Şu ana kadar hiçbir
konuşmacının hiçbir şeyine müdahale etmiş değilim
ancak milletvekilleri tarafından ortaya konulan, verilen bir teklifin bu
şekilde kürsüden nitelendirilmesini doğru
bulmadığımı da söyleyeceğim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Bostancı,
buyurun.
35.-
Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul
Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlünün 247 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 12nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Ankara) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Kadıgil, bizi
eleştirmek istiyor, kendi takdiridir. Bizi ateşli bir dille
eleştirmek istiyor, o da kendi takdiridir. Ama dinleyenlerin de bir takdiri
olur, her ateşli dil bir ölçüde gerçekliği tahrip eder, dinleyenler
de böyle bir dili dinlemezler. Öte yandan ahlaksız teklif ifadesinin
iması da düşünüldüğünde doğru ve yerinde
olmamıştır. O bakımdan, bu ifadeyi ben reddettiğimi
bildiriyorum, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Sayın Başkan, söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Beştaş
36.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, bütçe
görüşmeleri sırasında da Meclis tarihinin görmediği hakaret
ve aşağılamalar yaşandığına, bütün gruplara
eşit yaklaşılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu hassasiyetinizi
gördüm ancak bu Mecliste bütçe görüşmeleri sırasında Meclis
tarihinin görmediği ve umarım, bir daha görmeyeceği hakaretler
ve aşağılamalar yaşandı ve maalesef, yine o gün siz
yönetiyordunuz. Yani burada ahlaksız teklifle İçişleri
Bakanının söylediği o kavramları bir daha
kullanmayacağım meşrulaştırmamak için ve başka
kavramları da. Yani burada hakikaten bütün gruplara eşit
yaklaşılması gerektiğine inandığım için söz
aldım.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Genç bir kadın milletvekiline burada, kürsüde
işte Gençsiniz, heyecanlısınız. sözünüzü de bir
kadın olarak çok talihsiz bulduğumu, çok talihsiz bulduğumuzu
ifade etmek istiyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
Ahlak etik kavramları bu Mecliste sıkça kullanılıyor.
Ve sayın vekilin kastettiğinin teklife dair olduğunu hepimiz
gayet iyi biliyoruz.
BAŞKAN Ben
kadın lafı kullanmadım yalnız, onu söyleyeyim.
Teşekkür ederim.
Evet, sadece şunu
söyleyeyim: Eğer o günkü bütçe görüşmelerinde Sayın Bakan
konuşma yaparken de bu şekilde sakin bir ortamda dinlenilmiş olsaydı
ve ben de ne konuşulduğunu duyabilmiş olsaydım, inanın
ki herhâlde müdahale ederdim.
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Şu an da kınayın!
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/3261) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 247) (Devam)
BAŞKAN Evet, aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 12nci maddesi ile 5253
sayılı Kanunun 3üncü maddesine eklenen fıkraya aşağıdaki
cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Yasaklanmış
hakların geri verilmesi kararı verildiği taktirde bu fıkra
hükümleri uygulanmaz.
Mehmet
Naci Bostancı Numan
Kurtulmuş Fatih
Şahin
Ankara İstanbul Ankara
Cahit
Özkan Bekir
Kuvvet Erim Orhan
Yegin
Denizli Aydın Ankara
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Söz talebi yok,
gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle 5253
sayılı Kanunun 3üncü maddesine eklenen fıkrada belirtilen
suçlardan mahkûm olanlar bakımından derneklerin Genel Kurul
dışındaki organlarında görev alınamayacağına
ilişkin hükmün, Adli Sicil Kanununun 13/A maddesi uyarınca
yasaklanmış hakların geri verilmesi kararı
alındığı takdirde uygulanmamasını sağlamak
amacıyla düzenleme yapılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde 3 adet
önerge vardır, ilk okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifi'nin 13'üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ebrü
Günay Mahmut
Celadet Gaydalı Kemal
Peköz
Mardin Bitlis Adana
Ömer
Faruk Gergerlioğlu Serpil
Kemalbay Pekgözegü Hüseyin
Kaçmaz
Kocaeli İzmir Şırnak
Ali
Kenanoğlu
İstanbul
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Burak
Erbay Turan
Aydoğan Alpay
Antmen
Muğla İstanbul
Mersin
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi Sayın Hüseyin
Kaçmazın.
Sayın Kaçmaz, buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle deminki konuya ilişkin birkaç şey söylemek istiyorum,
özellikle Naci Bostancı Hocamıza: Bu kürsüde konuştuğum
için AKPli bir kadın milletvekili bana Şerefsiz. dedi -açıkça
tutanaklarda- Şerefsizsin. dedi ve Naci Hoca o sözü aldı,
değiştirdi, götürdü, getirdi ve sizler de bir kınamaya bile
müsaade etmediniz. Bugün Sera Vekilimizin, arkadaşımızın
burada söylediği ahlaksız teklife mi takılıyorsunuz? O
gün size yakıştıramadım, bugün de size de yakıştırmıyorum.
Eşitlikçi olun, hakkaniyetli olun. Size daha önce de söyledim; kibrin
olduğu, sağduyunun olmadığı yerde felaket vardır
ve sizi bu felaket bekliyor.
Teklifin 13üncü maddesine
gelince
İçişleri Bakanlığınca her yıl dernekler
denetlenebilecek, denetlenecek ve bu denetlemelerde gerçek ve tüzel
kişilerin tamamından denetim görevi kapsamında her türlü bilgi
ve belge istenebilecek. Şehir hastanelerinin işletilmesine
ilişkin sözleşmeler yurttaşlarla paylaşılmayacak ama
bir demokratik kitle örgütünün, bir sivil toplum örgütünün her türlü bilgisi,
belgesi, hesabı incelenebilecek. Söz konusu maddede kanunun gerekçesinin
hiçbir hükmü yok, ülkemizde her dernek her yıl bu kanun teklifiyle
birlikte denetlenebilecek ve biat etmeyen sivil toplum örgütleri kapatılacak.
Size bir hikâye anlatmak
istiyorum, sizin aslında yarattığınız bu döneme
ilişkin: Hikâyenin adı Aradığın terör sensin.
Sophoklesin ele aldığı Kral Oedipus metni, faşizan hastalığın
güçle ilişkisi, kendini kaybeden totaliter bir bünyenin histerik
anlatımıdır da. Bir kehanetle gerilimin doruğa
çıktığı hikâye, Thebai kentinde geçmektedir. Kente veba
salgını bulaşmış, halk bu salgından
kırılmış durumdadır. Halkı kontrol eden
tapınak çözümü bulur Babasını öldüren ve bu suçundan ötürü hâlâ
cezalandırılmamış bir katil Thebai kentindedir. O bulunup
cezası verilmedikçe halk bu lanetten kurtulmayacaktır. der. Peki bu
katil kimdir? Kehanet doğru mudur? Kral Oedipus, halkı bu
salgından kurtaracağını ve o katili bulup cezalandırma
sözü verir. Katil arayışı sürerken kör kâhin Theresias
çıkagelir. Halkın önünde krala Katil sensin. der. Herkes
şaşkın, Oedipus öfkelidir. Kâhin Theresiastan söylediği
şeyin tekrarı istenir. Kör kâhin bu sefer şunu der: Daha açık
söyleyemem, katil sensin. der. Kehanet doğrudur çünkü Oedipusun kentin
girişinde öldürdüğü kişi babası Laios'tır.
Theresiasın söylediklerinden sonra Oedipus kriz yaşar ve ilk iş
olarak toplumu ele geçirmeye çalışır. Algının,
gerçekten daha önemli olduğunu bildiğinden yalan ve çarpıtmalara
girişir. Farklı olayları birbirine eklemleyerek,
karmaşık bir kurguyla kafaları karıştırır.
Babasını öldürmediğini, öldürdüğü kişinin o
olamayacağını söyler. Theresiası yalan atmakla suçlar. Ona
karşı gelenleri de hemen suçlar, tahammül etmez. Fakat tüm
çırpınışlarına rağmen sonunda yenik düşer.
Katilin o olduğu netleşmiştir. Hakikat, ifade edilmek ister.
Binlerce yıllık hikâye, bugün aynen Türkiye'nin panoraması
gibidir. Hâliyle açık ve en net şekilde ifade etmek gerekirse
aradığın terör ve terörist sensin. Bu hikâyeyi niye
anlattım biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Çünkü bu hikâye,
devşirme ve iğdiş edilmiş bir soy kökenini işaret
etmektedir.
Dün yine seviyesiz bir
şekilde İçişleri Bakanı, Selahattin Demirtaşa, hâlâ
rehin tutulan Selahattin Demirtaşa ve Ömer Faruk Gergerlioğlu
Milletvekilimize Terörist dedi. Bunu söylerken seviyesizce ve hiç utanmadan
da söyledi. Soruyorum: Aranızda Ömer Faruk Gergerlioğlunu Fetullah
Güleni, Zekeriya Özü överken gören var mı? Yok, size söyleyeyim yok ama
Süleyman Soylunun videoları hâlâ duruyor, hem Zekeriya Özü överken hem
de Fetullah Güleni överken. (HDP sıralarından alkışlar)
Utanmadan bir de Terörist diyecek. Asıl terörist kim? Size şunu
söyleyeyim: Gergerlioğlu, bu ülkenin, bu
batırdığınız ülkenin vicdan abidesidir. Süleyman Soylu
ve avaneleri ise bu ülkenin kanseridir. (HDP sıralarından
alkışlar)
Sizler istediğiniz kadar
bize saldırın, bize saldırmanızın sebebini de
biliyoruz çünkü HDP, sizin korkularınızdır çünkü HDP, baş
edemediklerinizdir çünkü HDP, kendinizi en güçlü hissettiğiniz anda o
yenilmezlik mitinizi tarumar eden halk hareketidir ve HDP,
halkalarımızla sizin zalim iktidarınızın sonunu
getirecek olan partidir.
Vekilliğini hukuksuzca
düşürdüğünüz Musa Farisoğullarının dediği gibi,
tek bir kişi bile kalsak size asla boyun eğmeyeceğiz ve mutlaka
kazanacağız.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi, Sayın Burak
Erbayın.
Sayın Erbay, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BURAK ERBAY (Muğla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Göreve geldiğimiz günden
bu yana elimizden geldiğince vatandaşların bize verdiği
yetkiyi kullanarak sorunlarını çözmeye çalışıyoruz,
yasama faaliyetlerine katkı vermeye çalışıyoruz. Konular
komisyona geldiğinde sizin yapmanız gerekeni biz yapıyoruz,
konunun uzmanlarından fikirler alıyoruz, hem komisyonda hem Genel
Kurulda konuları gündeme getirmeye çalışıyoruz ama çok
fazla çözüm üretilmediğini görüyoruz. Bunun da sebebinin o
yarattığınız ucube sistem olduğunu düşünüyorum.
Daha önceleri Mecliste milletin vekillerinin arasından seçilmiş
bakanlar vardı. Şu anda konunun muhatabı bakanlar olmadan yasama
faaliyetleri yürütüyoruz. Halkın vekillerinden, muhalefet vekillerinden
kaçırırken iktidarın
vekillerinden de bakanları kaçırdığınızı
görüyoruz. Ben, bu şekilde sorunların da çözülemediğini, bunun
da, bu ucube sistemin de sizin sonunuz olacağını
düşünüyorum. Bu yarattığınız ucube sisteme ilave
olarak da hukuk fakültelerinde hiç okutulmamış bir yöntemle torba
yasalarla da ülkeyi yönetmeye çalışıyorsunuz.
Milletvekili olmadan önce on
beş yıla yakın serbest avukatlık yaptım. Bu
yarattığınız torba yasalarla vatandaşı o kadar
mağdur ettiniz ki vatandaş geliyordu, kapımızı çalıyordu,
Çek Yasasıyla ilgili bir düzenleme olduğunu basından
öğrenmiş, bize bildiriyordu. Biz de avukat olarak o
yasalarınızı takip etmekte zorlandığımız
için bir bakıyorduk, İmar Yasası içerisinde çekle ilgili
düzenlemeler olduğunu görüyorduk. İşte, hukuk fakültelerinde
okutulmayan, belki örneği olmayan bu sistemlerle vatandaşı
mağdur ediyordunuz.
Geldik, milletvekili olduk,
gene bu yasama faaliyetlerini nitelikli şekilde yürütmek adına bir
çaba içerisine girdik. Komisyonlardaki çalışmalara
baktığımızda şunu gördük: İmza sahibi vekiller
var -Konuya vâkıflar. diyorsunuz ya- daha yeni geçenlerde bir komisyon
çalışmasında bir AKPli vekili, imzacı vekili torba
içerisindeki ilgili maddenin orada olmadığını iddia ederken
gördüm. Bizim CHPli vekil arkadaşımız on dakika, imza atan o
teklifin altında imzası olan vekil arkadaşı Hayır, bu
madde var. diye ikna etmeye çalışıyordu. Yani, imzacı
vekil, o imzaladığı tekliften bihaberdi.
Aynı şekilde
komisyon çalışmalarını yürütürken uzmanları
çağırmıyorsunuz, görüş almıyorsunuz. Gene Çevre
Ajansıyla ilgili komisyon çalışmaları yürütülürken sorduk
Kimi davet ettiniz? dedik. Cevap olarak İlgili kurum, kuruluşlar.
dendi. Kimdir bu Çevre Ajansıyla ilgili kurum kuruluşlar? dedik. Ne
dendi biliyor musunuz? Ankara Sanayi Odası, Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği, TÜSİAD. Yani, Çevre Ajansını görüşüyorsunuz,
hiçbir ekoloji derneğini, ilgili odaları davet etmiyorsunuz. Buradan
nitelikli bir yasa ortaya çıkması mümkün mü?
Gene yakın zamanda,
işte bütçe görüşmeleri yapılıyordu, devam ediyordu geçen
hafta. Bir haber geldi, cuma günü saat ikide Adalet Komisyonu toplantıya
çağrılıyor. Hukukçu vekiller olarak gittik. Bir yasa teklifi,
gece geç vakte kadar sağlıksız ortamda, Komisyonda
görüşülmeye çalışıldı. Bakın, o yasayı
incelediğimizde şunu gördüm: Korkuyu gördüm. Korkuyorsunuz yani
artık iktidardan gittiğiniz için korkuyorsunuz. Kimden korkuyorsunuz?
Özgürlükten yana olan derneklerden korkuyorsunuz, cumhuriyetten yana olan
derneklerden korkuyorsunuz; o dağlarını, ovalarını
koruyan dernekler var, onlardan korkuyorsunuz. Bu yasa içerisinde onu gördük.
(CHP sıralarından alkışlar)
Ne yapıyorsunuz bu
gidişatı engelleyebilmek için? Yetkilerinizi kullanarak internet
sitelerini kapatıyorsunuz, televizyon kanallarına cezalar kesiyorsunuz.
Ne yapıyorsunuz? Belediye başkanlarına soruşturmalar açarak
onları görevden alıp, tutukluyorsunuz. Şimdi de gözü derneklere
dikmişsiniz. Ama inanın o derneklerde gönüllüce mücadele eden arkadaşlar
gene mücadele etmeye devam edecektir. Korkuyorum yakında 2 çocuk yan yana
yürüyor, onu nasıl engelleyebilirim. diye, yarın bir yasa
getirirsiniz diye gerçekten kaygı içerisindeyim.
Bakın, ilgili teklifin
13üncü maddesi üzerine söz aldım. Maddeyi şöyle bir
incelediğimde derneklerin denetimiyle ilgili bir yasa. Normal
şartlarda derneklerin Bakan ve mülki idari amir talimatıyla
denetleneceği söylenirken, şimdi kamu görevlisinin de derneği
denetleyebileceği söyleniyor ve devamında da denetimi yapacak kamu
görevlisinin kamu özel bankalarından, gerçek tüzel kişilerden bilgi,
belge isteyebileceği, bu hususta mahkeme kararına gerek
duyulmayacağı düzenlenmiş. Gene devamında da denetim
yetkisiyle sınırlı olmakla birlikte belgelerin kimler
tarafından ne şekilde imha edileceği kesinlikle
belirtilmemiş.
Bakın, bunu okuyunca ne
aklıma geldi biliyor musunuz? Muğlada Atatürkçü Düşünce
Derneği Başkanlığı yaptığım dönemlerde
bir ceza tutanağı elimize geldi. Lokal işletmemiz de vardı,
içki satışı yapıldığı için ceza
kesilmişti. Hâlbuki ben o dernekte içki satışı yapmıyordum.
Gittim, o gelen polis arkadaşlarla konuştum Ya, siz içki mi
gördünüz? Hayır, görmedik. dediler. Bakın, işte bu
yarattığınız yasaların nereye gidebileceğinin en
somut örneğini ben yaşadım. Umut ediyorum
Bu yasada -ki
görülüyor maalesef- Almanya Hitlerinin oluşturduğu faşist
ortamı oluşturmak istiyorsunuz ama biz buna müsaade etmeyeceğiz
diyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 13üncü
maddesinin birinci fıkrasının eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Orhan
Çakırlar İbrahim
Halil Oral
İzmir
Edirne
Ankara
Arslan
Kabukcuoğlu Ahmet
Kamil Erozan
Eskişehir Bursa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın İbrahim Halil Oralın.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İBRAHİM HALİL
ORAL (Ankara) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; ilgili
kanun teklifinin 13üncü maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, görüştüğümüz teklifin geneliyle alakalı bir
değerlendirme yaptığımızda, bu kanun teklifinin
başlığının sivil toplum örgütlerini imha kanun
teklifi olarak değiştirilmesi muhtevaya daha uygun olacaktır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yasama ve yürütmenin
tek bir kişinin iradesinde toplandığı, yargının
ise siyasi etki altında her geçen gün kan kaybettiği bir
ortamdayız. Bu 3 erkin yanında medya ve sivil toplum demokrasinin
olmazsa olmazıdır. Medyanın ne hâle geldiği ortadadır.
Devletin kanalı TRTde bile teröristbaşı bir hainin kardeşi
konuşturulup İstanbul seçimleri etkilenmeye
çalışılırken, İletişim
Başkanlığı eliyle devlet kaynakları AK PARTİ
propaganda makinesine dönüştürülürken, medya organları bir
bakanın istifasını dahi haber olarak vermezken bu erkin de
kolunun kanadının kırıldığı ve
iktidarın dümenine geçtiği aşikârdır. Geriye bir tek, sivil
toplum örgütü kalmıştır. Sivil toplum da iktidara yakın
vakıf ve dernekler ile diğerleri şeklinde bir durumu ortaya
çıkarmaktadır. Bazı cemaatlere ya da gruplara ait vakıflar
kurulur kurulmaz kamu yararına çalışır statüsü
alırken yıllarca hizmet etmiş STKler yardım bile
toplayamaz hâldedirler. Birtakım vakıflar, dernekler kamu
kaynaklarını âdeta sömürürken sosyal medya üzerinden yapılan
yardım faaliyetlerine engel olunmak istenmektedir. En antidemokratik
olanları ise derneklere kayyum atanabilmesi, denetçilerin her türlü
kişisel veriyi içeren belgeleri talep edebilmesi gibi üstün yetkilere
sahip olabilmeleridir.
AK PARTİ, beka diyerek
içini doldurmadığı, dolduramadığı bir kavram
fırtınasıyla memleketin bütün meselelerinin üstünü örtüp gitmek
üzere olan iktidarını devam ettirmeyi amaçlamış bir
iktidardır. AK PARTİ, kendisinin ve Cumhur
İttifakının karşısında duran herkesi tek bir
kefeye koyup terörizm ve FETÖ suçuyla yaftalayacak kadar Makyavelist bir
anlayışa sahiptir. Terörizm bahanesiyle hangi sivil toplum
kuruluşlarına müdahale edilecektir? Denetim bahanesiyle hangi
derneklerin üyeleri incelenecek, yasal olmayan güvenlik
soruşturmaları yürütülecektir?
Saygıdeğer
milletvekilleri, biz, 24 Haziran seçimleri öncesi Sayın
Cumhurbaşkanımızın Millet İttifakı ve muhalefet
hakkında söylediği şeyleri asla unutmadık. İstanbul
seçimlerinde Bir tarafta Cumhur İttifakı, bir tarafta terör
örgütleri var. denmedi mi? Millet İttifakı bir yıkım
ittifakıdır, zillet ittifakıdır. diye meydanlardan
konuşulmadı mı? Karşısına çıkan herkesi
teröristlikle yaftalayacak, yaftalayabilecek bir zihniyetin elinde bu
düzenlemelerin yasalaşması demokrasi ve sivil toplumu rafa
kaldıracaktır.
Konuşmamın
başında ifade ettiğim gibi, bu düzenleme sivil toplumu imha
teklifidir. Yasalaşmasını geçin, teklif edilmesi dahi bir
zihinsel arka planın tercümesidir. Dün iktidar eliyle FETÖ'ye para
akıtan derneklere kamu yararına çalışır dernek statüsü
veren zihniyetin bu yetkilerle yarın hangi derneklere bu statüyü
vereceği ya da hangi dernekleri kapatmaya yelteneceği maalesef
belirsizdir.
Sivil toplum, özgür
düşüncenin ve millî ilerlemenin temelidir. Ülkemizde terörizm zaten
suçtur, suçu işleyenler cezalandırılır, teröre para
aktaranlar zaten gerekli yaptırımlara maruz kalır ve
cezasını alır. Bu ikisi arasındaki dengeyi kaçırmak,
hukuka da Türk devletinin demokrasi tecrübesine de aykırıdır.
Bu düşüncelerle
teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
13üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
01.03
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 01.19
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 39uncu Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
247 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
14üncü madde üzerinde 3 adet
önerge vardır. 3 önergenin 3ü de aynı mahiyette; önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 14üncü
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Arslan
Kabukcuoğlu Ahmet
Kamil Erozan
İzmir Eskişehir Bursa
Orhan
Çakırlar Fahrettin
Yokuş
Edirne Konya
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Ebrü
Günay Mahmut
Celalet Gaydalı Kemal
Pekgöz
Mardin Bitlis Adana
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Ömer
Faruk Gergerlioğlu
İzmir Kocaeli
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Cavit
Arı Turan
Aydoğan
Mersin Antalya İstanbul
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Orhan Çakırların.
Sayın Çakırlar,
buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 14üncü maddesi üzerine İYİ
PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulumuzu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinde 6 ayrı yasada
değişiklik yapılması öngörülüyor.
İktidar torba kanunlar
vasıtasıyla kanunlar yapmaktan vazgeçmemekte ve bu durum
tartışmasız bir şekilde öze, otoriterliğe ve keyfiyete
dayanan partili Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin Türkiye
Büyük Millet Meclisinin yasama faaliyetlerine olan olumsuz bir
yansıması olarak devam etmekte.
Değerli milletvekilleri,
bu kanun teklifinin içinde sivil toplum kuruluşlarını
rahatsız edecek uygulamalara yol açacak maddeler var, derneklerin
kapatılması durumu gibi. Adalet mekanizmasına güvensizliğe
inanışın yükseldiği bu dönemde bir dernek neye göre
kapatılacak? Terörle veya kötü niyetle bir bağlantısı
tespit edilmesi durumunda ne gerekiyorsa sonuna kadar yapılsın. Ancak
yaşadığımız bu dönemde vatandaşın adalete
olan güveni gün geçtikçe azalmakta. Nasıl azalmasın ki? Anayasa
Mahkemesinin kararını tanımayan mahkemeler, cübbesini iliklemeye
çalışan bazı hukukçular; bunları gördükçe
azalmamasının imkânı var mı?
Arkadaşlar, hukuk
yangından kurtarılması gereken ilk gerçektir. Yargının
bağımsız olarak hareket etmesi her zaman gereklidir. Bu sebeple
her türlü akıl yargıdan elini çekmelidir. Adalet, sadece adalet
kasrı ve adalet sarayı yapmakla yerine gelmez; adalet, büyük sineklerin
delip geçtiği, küçük sineklerin takılıp kaldığı
örümcek ağı olmaktan kurtarılmakla yerine getirilir. Adalet
mülkün temelidir.
Seçim bölgem olan Edirnede,
Saros Körfezinde yapılması planlanan FSRU Liman ve Boru Hattı
Projesi kapsamında uluslararası likit doğal gaz ve petrol
taşımacılığında kullanılan 100 bin tonluk
dev kargo gemilerinin barınacağı liman ve iskele yapılmak
isteniyor. Saros Gönüllülerinin mücadelesi sonunda, 17 Mayıs 2019
tarihinde ÇED kararına karşı yürütmeyi durdurma ve iptal davası
açılmıştır. Edirne İdare Mahkemesinin
atadığı bilirkişi heyetinin bahse konu keşif
çalışmaları sonucunda oluşturulan raporda çevre
mühendisliği, orman mühendisliği, ziraat mühendisliği, jeoloji
mühendisliği, petrol ve doğal gaz mühendisliği, inşaat
mühendisliği, şehir plancılığı, biyolog ve bitki
bilimciliği, biyolog ve kuş bilimciliği, biyolog ve su ürünleri
bilimciliği açısından 10 kişinin oy birliğiyle 10
ayrı bilim disiplinine aykırı olduğu tespit edilerek ÇED
Olumlu kararının yerinde olmadığı sonucuna
varıldı. Mart ayında da Edirne İdare Mahkemesince bu rapor
ve dosya kapsamında ÇED kararı iptal edildi. Konuyla ilgili mahkeme
süreci şu anda devam etmekte ancak hukuku hiçe sayan bir zihniyetin
şantiye kurulumu için çalışmalara başlamış
vaziyette olması vatandaşlarımızın adalete güven
duygusunu zedelemektedir.
Trakya
topraklarının Ege Denizindeki kıyısı Saros Körfezi
yeryüzünün nadir güzelliklerinden biridir. Kendi kendini temizleyen dünyadaki
ender denizlerden biridir. Bu özellikte ancak Kızıldenize eş
değer bir güzelliği vardır. Saros Körfezi aynı zamanda
1inci derecede deprem bölgesinde yer almaktadır. Bölgede
yapılması düşünülen projenin gerçekleşmesi durumunda aktif
olan fay hattının faciaya davetiye çıkaracağı
muhtemeldir. 1912de Mürefte Şarköy, 1953 Çanakkale Yenice depremleri
yüzlerce kilometre uzakta olan Edirnedeki birçok caminin minaresinin
yıkılmasına sebep olmuştur; bunu göz önünde bulundurmak
lazım. Bölgede turizm, kültür ve doğaya kalıcı tahribat
verecek olan bu proje aynı zamanda Trakyada yaşayan
hemşerilerimizin sağlığını da tehlikeye
atacaktır. Bu yanlıştan en kısa zamanda dönmenizi umuyorum.
Bugün İpsalada 30
yataklı devlet hastanesinde uzman doktor yok, iki yıldan beri yok.
Acil vakalar dışında bakılmıyor ve ilk vakalar
bakıldıktan sonra Keşan Devlet Hastanesine gönderiliyor, Enez
Devlet Hastanesi de aynı durumdadır.
Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Serpil
Kemalbayın.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
626 sivil toplum örgütü bu yasa teklifine karşı, yani gelmeden önce
bakmıştım, daha da artmış olabilir.
Bu karşı olan
derneklerden 10 tanesinin ismini ben de sizinle paylaşmak istiyorum:
Toplumsal Bilgi ve İletişim Derneği, BoMoVu, Research Institute
on Turkey, DE-KA-DER, Dostluk ve Kültür Derneği; Demokrasi,
Barış ve Alternatif Politikalar Araştırma Derneği;
Engelliler Konfederasyonu; İzmir Çiğli Kadın Emeğini
Değerlendirme, Dayanışma ve Kültür Evi Derneği; İzmir
Ege Kardelen Engelliler Derneği, Türkiye Kas Hastalıkları
Derneği; Engelli Hakları ve Engelsiz Gelecek Derneği, Mersin.
Arkadaşlar,
kadınlar diyor ki: Kendimizi STKlerle ayakta tutuyoruz. Depremde,
kadınlar şiddete uğradığında, çocuklar
okuyamadığında, evsizler aç kaldığında ve sokakta
kaldığında hep bir STKye dayanıyoruz. Bu yasa kabul
edilemez, teklifi geri çekin. Elbette sizden bu teklifi geri çekeceğinizi
beklemiyorum ne yazık ki. Aslında biliyor musunuz, şuraya
Egemenlik kayıtsız şartsız tek adamındır. diye
yazmamız gerekiyor çünkü bir tek adam rejimi bu yasayla birlikte tekrar
tahkim edilmeye çalışılıyor. 15 Temmuz darbe
girişimiydi; siz 20 Temmuzda kendi darbenizi yaptınız ve bütün
bu yıllar boyunca aslında her gün bir darbe yapıyorsunuz. Yani
darbe sürecinden çıkamıyorsunuz çünkü toplumu rızayla yönetecek
bir durumunuz artık kalmadı. Ee, darbe içinde darbe yaparak
geliyorsunuz. Şimdi yaptığınız şeyse aslında
bu darbe uygulamalarını kanunlaştırarak topluma bir
kanunmuş gibi yedirmeye çalışmak. Fakat gördüğünüz gibi
bütün dernekler ve sivil toplum örgütleri aslında bu yapılmak istenen
kanunun karşında. Şimdi, Einsteinın bir sözü var, diyor
ki: Atomu parçalamak kolaydır ama önyargıları parçalamak kolay
değildir.
Aslında sizin bu darbe
süreciniz iki şeye bağlı. Bir tanesi, devletin kurulduğu
tarihlerden itibaren aslında Kürtlere karşı bir önyargı
yaratmanız, şovenist bir devlet yapısı ve toplum
yapısı oluşturmaya çalışmanız. Ve bu toplum
yapısının, şovenist toplum yapısı, hem 2013te
başlayan demokrasi, barış süreciyle hem de sevgili Selahattin
Demirtaş ve Figen Yüksekdağın Eş
Başkanlığını yaptığı HDPnin
başarılı performansıyla parçalanmaya başladı.
Kürt, anasını görmesin diye, hâlâ, kireçlenen bazı vicdanlar,
bazı insanların duruşları hâlâ devam ediyor. Muhalefet
içerisinde de biz bunlara tanıklık ediyoruz. Buradan size verilen bir
yol var, bir miktar yol var ve o yolu kullanmaya ve Kürt, anasını
görmesin diye umanlara bir şeyler vererek bu darbe sürecini sürdürmeye
çalışıyorsunuz.
İkinci aşama
şu: İkincisi de 2015ten bu yana aslında dünyadaki
belirsizlikten, geçiş sürecinden yararlanarak Suriye'de yaşanan
savaştan ve oradan Türkiye'ye canını kurtarmak için gelen 5
milyona yakın mülteciyi Avrupaya karşı bir ne diyelim-
şantaj olarak kullanarak böylece AİHM kararlarını bile
uygulamadan var olabileceğinizi düşünüyorsunuz fakat -zaman bitiyor-
arkadaşlar, size şunu söyleyeyim: Suriyedeki süreksizlik,
istikrarsızlık ilelebet sürmeyecek, Türkiye'deki Kürt sorununa
karşı ön yargılar çoktan parçalanmaya başlandı ve bu
devran böyle gitmeyecek, bu devran dönecek ve sizler gideceksiniz; halklar
kazanacak, biz kazanacağız ve biz bu kanunları,
yaptığınız bu kanunları tarihin çöp sepetine
atacağız ve halkın demokratik katılımıyla yönetilen
bir Türkiye yapacağız, egemenliğin gerçekten halkta olduğu
bir Türkiye'yi elbirliğiyle inşa edeceğiz diyorum.
Teşekkürler. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerine üçüncü söz Sayın Cavit Arının.
Buyurun Sayın Arı.
(CHP sıralarından alkışlar)
CAVİT ARI (Antalya)
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; öncelikle hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun
teklifinin ismi Kitle İmha Silahlarının Finansmanının
Önlenmesine Dair Kanun. Peki, AKP iktidarının siyasi
ayrımcılığının özellikle de Cumhuriyet Halk
Partili belediyelere karşı uyguladığı baskı ve
ayrımcılığın önlenmesini nasıl
sağlayacağız? Bakın, değerli arkadaşlar, ben size
yaşanmakta olan bir örnekten bahsedeceğim: 2016 yılında
Antalyada EXPO 2016 Fuarı düzenlendi. Bu amaçla da, Antalyada düzenlenen
bu fuar gereğince, EXPO alanına bir raylı sistem
yapıldı, ikinci etap raylı sistem. O tarihte Bakanlık bu
raylı sistemin ücretini üstlendi. Yıl geldi 2020ye, şimdi, ne
oldu değerli arkadaşlar; bakın, o tarihte yapılan bu
raylı sistemin parasını şimdi, Bakanlık Cumhuriyet
Halk Partili belediyeden istemekte. Plan ve Bütçe Komisyonunda
Ulaştırma Bakanı sunum yaparken aynen şu ifadeyi
kullandı: Biz Antalyaya 19,1 kilometrelik raylı sistem
yaptık. Araştırdım, bu raylı sistemin
parasını Bakanlık şu an Antalya Büyükşehir
Belediyesinden istemekte. Peki, bunun gerçeği neydi? Bu
yapıldığında, raylı sistem
yapıldığında, bu hattın cirosundan yüzde 15
parası istenecekti ve bu nedenle de zaten 2019 yılında, nisan öncesi
ve sonrasındaki aylarda, bakın, 35 bin, 40 bin ve 50 bin TLlik
hasılattan yüzde 15 ödemeler yapıldı. Sonra 2020
yılında çıkarılan yönetmelikle bakın ne oldu?
Şimdi, belediyeye İller Bankasından yapılan ödemeden yüzde
5 kesinti yapılmaya başlandı değerli arkadaşlar.
Şimdi, burada bir haksızlık söz konusu.
Değerli arkadaşlar,
bakın, şimdi ne ödenmekte, ne kesilmekte? Aylık 4-5 milyon
civarında bir kesinti. Bu para Antalya Büyükşehir Belediyesinin
hizmete ayıracağı bir para. Şimdi, bu paranın kesilmesi
demek, Antalya halkının hizmet alamaması demektir, hizmeti eksik
alması demektir. Açılışta Sayın
Cumhurbaşkanı geldi ve Bu hattı biz yaptık. diye ifade
etti. Şimdi, ben buradan Sayın Cumhurbaşkanına seslenmek
istiyorum: Siz Bu hattı biz yaptık. derken bugün parası
istenmekte. Lütfen, bu parayı yani 379 milyon lira olan bu parayı
Antalya Büyükşehir Belediyesinden almaktan vazgeçin çünkü bu hat EXPO için
yapıldı. EXPO için yaptık. deyip şimdi Antalya Büyükşehir
Belediyesinden parasını istemektesiniz, bundan vazgeçin diyorum
öncelikle. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer
Parasını illaki alacağız. diyorsanız önceki sistemde
olduğu gibi yani hasılat üzerinden yüzde 15 almaya devam edin.
İller Bankasından yapılan ödemeden yüzde 5 kesilmekten
vazgeçilsin.
O nedenle, ben, öncelikle,
tekraren Sayın Cumhurbaşkanına sesleniyorum: Antalya
Büyükşehir Belediyesinin bu borç yükünden kurtulması gerekmekte. Aksi
hâlde, Antalyanın kırsalında, Antalyanın köylerinde
hizmet bekleyen vatandaşlarımız hizmeti eksik alacaktır.
Yine, buradan Antalyalı 2 Bakana sesleniyorum, bu konuyla ilgilenin
diyorum. Yine, buradan bu sıralarda bulunan AKPli milletvekillerine
sesleniyorum; yine, buradan AKP Antalya İl Başkanına
sesleniyorum; bu yükten Antalya Büyükşehir Belediyesini kurtarın
diyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Aksi hâlde bunun
sorumluluğu AKPnin olacaktır, Antalya halkı da bunun
gereğini bir kez daha yapacaktır diyorum çünkü bu 379 milyondan
Antalyayı kurtarmak bir siyaset meselesi değildir, Antalya
meselesidir. O nedenle, hep beraber, bu yükten Antalya Büyükşehir
Belediyesini kurtaralım diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde 4 adet
önerge vardır. Okutacağım ilk 3 önerge aynı mahiyette olup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 15inci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Durmuş
Yılmaz Fahrettin
Yokuş
İzmir Ankara Konya
Şenol
Sunat Arslan
Kabukcuoğlu Ahmet
Kamil Erozan
Ankara Eskişehir Bursa
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Ebrü
Günay Mahmut
Celadet Gaydalı Kemal
Peköz
Mardin Bitlis Adana
Ömer
Faruk Gergerlioğlu Mehmet
Ruştu Tiryaki
Kocaeli Batman
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan
Mersin İstanbul
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Şenol Sunatın.
Buyurun Sayın Sunat.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
ŞENOL SUNAT (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 247 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlarım.
Sayın milletvekilleri,
bu teklifin en sorunlu maddelerinden biri de 15inci madde. Dernekler Kanununa
30/A şeklinde eklenen yeni düzenlemeyle terörün finansmanı
suçları ya da uyuşturucu suçları gibi gerekçelerle soruşturma
açılan STK yetkilileri doğrudan görevden alınacak, yerine kayyum
atanabilecek yani soruşturma açılması yeterli olacak. Bu durum,
aslında, masumiyet karinesiyle örtüşmüyor. Evet, sonra bu
yaptırım yeterli görülmezse dernekler geçici olarak faaliyetten
alıkonulacak.
Değerli milletvekilleri,
kim terörle ilgili finansman sağlıyorsa, kim terörle
irtibatlıysa ve uyuşturucuyla ilgiliyse o zaten sivil toplum
kuruluşu olmamalıdır, olamaz. Her şey için soruşturma
açılabilir ama önemli olan kovuşturma sonucunun
hızlandırılması olmalıdır.
Sayın milletvekilleri,
riskli olarak sınıflandırılan dernekler ve risk
değerlendirmesini kim yapacaktır? Temel hak ve özgürlüklere
getirilecek sınırlamalar açık, öngörülebilir ve belirleyici
olmalıdır. OHAL sürecinde, hatırlayın, birçok STK
kapatıldı ve kurunun yanında yaş da yandı maalesef.
Bakın, yine geliyoruz güven meselesine. Yani, her çıkarılan, her
sunduğunuz kanun teklifinin altında acaba ne var diye düşünmek
zorunda kalıyoruz.
Sayın milletvekilleri,
son on beş yıldır güçlü sivil toplum maalesef ülkemizde yok,
kalmadı ama palazlanan, beslenen ve Hükûmet ağzıyla konuşan
sivil toplum kuruluşları hem desteklendi hem yardım topladı
hem de Hükûmetin ağzıyla konuşmalarına devam etti.
Şimdi hatırlatıyorum sizlere: Demokratik olabilmesi için bir
ülkenin ne olması gerekir? Hukuk devleti olması gerekir. Ne
olması gerekir demokratik bir ülkede? Güçlü STKler ve özgür basın
olması gerekir. Hukuk devleti için kanuni idare, idarenin yargısal
denetimi ve bağımsız yargı olması gerekir. Bunlardan
hangisi var bu ülkede? Esas mesele burada.
Şimdi, sayın
milletvekilleri, sivil toplum kuruluşları olarak kurulup yardım
konularında vatandaşları gerçekten istismar eden çok sayıda
dernek ve vakıf var ve bunlara çok sıkı bir denetim gerekli ama
biz o denetimi maalesef göremiyoruz. Sadece yardım konusunda değil,
dış mihraklarla irtibatlı olan, onlardan istenildiği
şekilde projeler alıp ülkenin birlik ve beraberliğine kasteden
sivil toplum kuruluşlarını da bu ülkede çok gördük ve
yıllarca bir sivil toplum kuruluşu başkanı, kurucusu ve uzun
yıllar kadın derneği başkanı olarak bunlarla mücadele
ettim ama sayın iktidar mensuplarının açılım
saçılım dönemlerinde ve -özellikle bir örnek vermek istiyorum- Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Annan Planı geçsin diye
iktidarınızın da desteklediği çok sayıda STKnin
olduğunu ve rahmetli Rauf Denktaşı yerden yere
vurduklarını bir kere daha hatırlatmak isterim.
Sayın milletvekilleri,
gıda bankacılığı yapan dernekler var. Soru önergesi
veriyorum, cevap yok. Nedir bu gıda bankacılığına
ilgi? Son yıllarda fakirlere yardım amacıyla gıda
bankacılığı faaliyetlerinde bulunan dernek ve
vakıflara bağışta bulunan gelir ve kurumlar vergisi
mükellefleri kimlerdir? diye sordum. Bu kapsamda son beş yılda
bağışta bulunan dernek ve vakıflar hangileridir? diye
sordum. Yardımlar yerini buluyor mu, yardımlar yurt içi ve yurt
dışına nerelere yapılıyor ve kaç kişi bundan
faydalanıyor? diye sordum. Cevap: Yok, efendim, vergi mahremiyeti
kapsamındadır, buna cevap veremeyiz. Yardım toplayan çok
sayıda yandaş STKlerinizi denetleyin önce ve evinizin önünü süpürün
ki biraz daha bu iş düzelsin.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz Sayın Mehmet Ruştu
Tiryakinin.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 15inci maddesi hakkındaki
düşüncelerimi sizinle paylaşmaya çalışacağım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, demokratik kitle
örgütleri hak savunucuları ile insan hakları
savunucularının dernekleri, vakıfları ve belki de daha
fazlasını zapturapt altına alacak bu yasaya karşı 600
demokratik kitle örgütü bir deklarasyon yayınladı ve geri çekilmesini
istedi. Arkadaşlarımız bunların isimlerini tek tek
okudular, liste yanımda yok, ben de bunların bir
kısmını okuyacaktım.
Bakın, bu kanun, Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Teklifi. Teklifin ilk 6
maddesi tam olarak bunu düzenliyor; kitle imha silahlarının
yayılmasının finansmanının önlenmesini. Peki, onun
dışındakiler? Yardım Toplama Kanununda yapılan
değişikliklerin içerisinde kitle imha silahları var mı?
Yok. Dernekler Yasasında yapılan değişiklikler
içerisinde kitle imha silahları var mı? Yok. CMK
değişikliğinde kitle imha silahları var mı? Yok.
Avukatlık Kanununda yapılacak değişiklikte kitle imha
silahları var mı? Yok. Peki, ne var? Türkiye'deki bütün derneklerin
her yıl denetlenmesi var. Bunu getirerek ne yapmış oluyorsunuz
biliyor musunuz sevgili Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleri? Tam on
altı yıl geri gitmiş oluyorsunuz. Örgütlenme özgürlüğü ve
demokratikleşme açısından on altı yıl önce Kasım
2016da attığınız en önemli adımı 5253
sayılı Dernekler Kanununu bugün çöpe atıyorsunuz. Yok muydu
Dernekler Yasasının eksikleri? Elbette vardı ama ona bugün
rahmet okuttunuz. Peki, şu anda görüştüğümüz 15inci maddeyle ne
getiriyorsunuz? En önemli değişiklik bence bu: Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında ve uyuşturucu madde imal ve
ticaretinden elde edilen mal varlığından hakkında
soruşturma başlatılanların görev yaptığı
organları siz bunu yönetim kurulu diye anlayın- görevden uzaklaştırabileceksiniz,
yerlerine kayyum atayabileceksiniz, dernekleri geçici olarak faaliyetten men
edebileceksiniz. İçişleri Bakanı önce yönetimi görevden
uzaklaştıracak ve kayyum atayacak, ha bu arada tek bir kişi
hakkındaki soruşturma bütün yönetimin görevden
uzaklaştırılması ve yerine kayyum atanması sonucunu
doğuracak, daha sonra İçişleri Bakanı derhâl mahkemeye
başvuracak. Bu derhal üç gün mü olur, üç ay mı olur, yasada ona
ilişkin bir düzenleme yok. Tıpkı İstiklal mahkemeleri gibi,
önce asacaksınız, daha sonra mahkemeden karar alacaksınız.
Mahkemeye başvurunca ne olacak? Mahkeme kırk sekiz saat içerisinde
faaliyetten geçici olarak alıkoyma kararı alacak. Bakın, burada
dikkatinizi çekmek isterim, bütün Meclisin dikkatini çekmek isterim: Bu da
emredici hüküm yani kanunla mahkemeye emrediliyor. İçişleri
Bakanının isteği doğrultusunda kırk sekiz saat
içerisinde görevden uzaklaştırma kararı vereceksiniz. diyor.
Mahkemenin başka bir karar alma şansı yok, İçişleri
Bakanı mahkemeye başvuracak ve kanun diyor ki: O mahkeme, İçişleri
Bakanının emrini yerine getirecek, daha sonra yargılama olacak.
Daha sonra yargılama olacak Ramazan Bey. TMK 89a göre o kararı, o
tedbir kararını verdikten sonra yargılama olacak. Bu
yargılama bir yıl mı sürer, üç yıl mı sürer onu
bilemeyiz. Bu arada tedbir, görevden uzaklaştırma bu yargı
kararı boyunca devam edecek.
Şimdi diyor ki teklif
sahipleri: Niye bu kadar karşı çıkıyorsunuz ki? Yani biz
sadece iki konudan bahsediyoruz; terörün finansmanı, bir de
uyuşturucu ticaretinden elde edilen gelirler. Arkadaşlar, nerede
yaşıyoruz ya? Terör lafının geçtiği bir kanundan
bahsediyoruz, bu ülkenin genelkurmay başkanı da siyasi partinin genel
başkanı da milletvekilleri de belediye başkanları da
gazeteciler de insan hakları savunucuları da -bu ülkenin neredeyse
yarısı- terörist olarak yaftalanıyor. Bütün belediye
başkanlarımızı yasa dışı örgütleri finanse
ediyorlar diye görevden uzaklaştırmadınız mı? Kayyum
atamadınız mı? Üstelik bu iddiayı kanıtlayacak tek bir
kuruş bilgi ve belge olmadığı hâlde yaptınız
bunu. Garibim, hak savunucusu, insan hakları savunucusu derneklere mi
yapamayacaksınız bunu? Koca koca belediyelere kayyum
atadınız da bir iddia üzerine, derneklere mi
yapmayacaksınız bunu? Şimdi soruşturma yerine,
anladığım kadarıyla kovuşturma diye bir şeyi
getiriyorsunuz. Sanki bütün sorunu çözeceksiniz, hepimizi ve bütün dernekleri
kandıracaksınız, biz de yutacağız; öyle mi? Yok öyle
bir şey, ne diyeyim.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde üçüncü söz Sayın Alpay Antmenin.
Buyurun Sayın Antmen.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
iktidar için bir anlam ifade etmediğini biliyorum ama teklifin 15inci
maddesi Anayasanın dernek kurma hürriyeti, madde 33; mülkiyet hakkı,
madde 35; kişi dokunulmazlığı, madde 17; hak arama
hürriyeti ve adil yargılanma hakkı, madde 36 gibi pek çok maddesine
açıkça aykırı. Evrensel hukuk normlarıyla hiç
bağdaşmadığını da söylemeye gerek duymuyorum.
Bakınız,
konuşmaya geçmeden önce bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Birkaç
saat önce, objektif haber yapmak isteyen, her kesimden insanın sesini
ekrana çıkarmaya çalışan Olay TV, bizzat saray baskısı
nedeniyle kapatıldı yani karartıldı. (CHP
sıralarından alkışlar) Bakın, bakın, az önce Olay
TVnin ekranları bu hâle, karanlık hâle geldi. Bu ekran görüntüsünü
Olay TVden aldım. Bu karanlık ekran sizin aynanızdır, bu
karanlık ekran sarayın aynasıdır, bu karanlık ekran
iktidarınızın aynasıdır, bu karanlık ekran
baskının, hukuksuzluğun, zorbalığın,
faşizmin, gericiliğin, takiyenin, çetelerin, mafyaların
resmidir. (CHP sıralarından alkışlar) Yani, Türkiyenin
içinde bulunduğu karanlığın özetidir. Televizyonların
sesini de kıstınız ama bizim sesimizi
kısamayacaksınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
Yazın bir kenara, ilk
seçimlerde en büyük olay bu saray iktidarının gitmesi olacak.
Medyanın baskı altında tutulduğu bir ortamda, şimdi,
bu maddeyle dernek ve tüm sivil toplum örgütlerini de baskı altına
alacaksınız; yani böyle bir yönetim pratiğinde, üzerinde konuştuğumuz
15inci maddenin muhalif tüm derneklere ve sivil toplum kuruluşlarına
kayyum atanması için getirildiği açık ve kesindir.
Değerli milletvekilleri,
siyasi iktidar siyasi geçmişinde FETÖyle ortaklığı
olduğu için onların yöntemlerini de çok iyi öğrenmiş
maşallah. Hatırlayın, FETÖ tarafından bu ülkenin yüz
akı Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Atatürkçü
Düşünce Derneği gibi ilerici, çağdaş sivil toplum
örgütlerine, hukuk derneklerine her türlü iftira atıldı; genel
başkanları gözaltına alındı, genel merkezleri
basıldı. Bugün değişen ne var Allah aşkına? (CHP
sıralarından alkışlar)
Mahkemeler önemli davalarda
karar almadan önce saraydan telefon bekliyor, danışmanları
arıyor; devleti yönetenler tepeden tırnağa Anayasayı
tanımıyor. Bakanlarınız buraya gelip gelecekte yine Bakan
olmak için, yer kapmak için muhalefete hakaretler etti, yüce Meclisi kendi trol
tabanlarını mobilize etmek için kullandı; yazıklar olsun!
(CHP sıralarından alkışlar)
AKP kendisinden olmayan
herkesi terörist ilan ediyor. Bu ortamda kalan demokratik, seküler, ilerici,
çağdaş, aydın kitle örgütlerinin hukuki güvenliklerini kim
sağlayacak? (CHP sıralarından alkışlar) Mahkemeler mi?
Onlar saraya bağlı. Anayasa Mahkemesi mi? 15te 12 üyesini zaten
Cumhurbaşkanı atıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
mi? Saray onu bile tanımıyor. Peki, birinin başına bir
şey gelirse, bu kişi haklı ise ama muhalifse nereye gidecek,
kime başvuracak? Sırat köprüsünün başında mı
bekleyecek? (CHP sıralarından alkışlar) Gerçek buyken
15inci madde Türkiyede demokratlar ve sivil toplum kuruluşları için
sonun başlangıcıdır.
Değerli milletvekilleri,
bu hüküm İçişleri Bakanına, bir idari işlemle hakkında
belirli suçlardan şikâyet olan ya da şikâyet ettirilen bir yönetici
nedeniyle derneğe kayyum atama yolunu açacaktır; bunu
yapacaktır. İçişleri Bakanı da bu yetkisini keyifle
kullanırken Oh, oh! diye bağıracaktır. (CHP
sıralarından alkışlar)
15inci maddenin amacı,
dernek ve vakıflar üzerinde İçişleri
Bakanlığının siyasi vesayetini sağlamak ve siyasi
iktidara yakın olmayan tüm STKleri yok etmektir. Bu hükmün aynen
yasalaşması durumunda başta insan hakları dernekleri olmak
üzere kadın hakları, mülteci hakları, çocuk-gençlik hakları
alanında faaliyet gösteren dernek ve vakıflar, çeşitli hukuk
dernekleri, sosyal mücadele yürüten dernekler, sosyal yardım dernekleri ve
farklı inanç gruplarının dernek ve vakıflarının
tümü tek imzayla kapatılacaktır, zaten amacınız da bu.
Açılacak davalar da yıllarca süreceği için bu derneklerin tüm
malları hortumlanabilecektir. Gelin, sivil toplum için, demokrasi için,
hak için, hukuk için, adalet için bu yanlıştan dönün.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 15inci maddesiyle 5253
sayılı Kanuna eklenen 30/A maddesinin birinci fıkrasında
yer alan soruşturma ibaresinin kovuşturma şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cahit
Özkan Ali
Özkaya Bahar
Ayvazoğlu
Denizli Afyonkarahisar Trabzon
Ahmet
Büyükgümüş Selim
Gültekin Semiha
Ekinci
Yalova Niğde Sivas
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Söz talebi yok,
gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, Dernekler
Kanununa eklenen 30/A maddesinin birinci fıkrasında verilen yetkinin
maddede belirtilen suçlar bakımından kovuşturma evresine geçilmesi
hâlinde kullanılmasının sağlanması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
16ncı madde üzerinde 4
adet önerge vardır, ilk okutacağım 2 önerge aynı mahiyette
olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 16ncı maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ebrü
Günay Mahmut
Celadet Gaydalı Kemal
Peköz
Mardin Bitlis Adana
Ömer
Faruk Gergerlioğlu Mehmet
Ruştu Tiryaki Hişyar
Özsoy
Kocaeli Batman Diyarbakır
Kemal
Bülbül
Antalya
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Turan
Aydoğan Alpay
Antmen
İstanbul Mersin
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Evet, aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Kemal Bülbülün.
Sayın Bülbül buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
KEMAL BÜLBÜL (Antalya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Evet, herkese iyi geceler
yine.
Biraz önce modern
toplumların devlet, siyaset, sivil toplum
yapısallığından oluştuğunu ifade etmiş idim.
Şimdi, sanki mevcut sistem içerisinde bir hak var da
Mesela toplantı
ve gösteri hakkını dernekler, sivil toplum örgütleri
kullanamıyor, düşünceyi ifade zaten yasak, basın abluka
altında, grev yasak ve hatta kongre yasak -pandemi söz konusu edilerek
kongre yapmak da yasak; birçok kurum ve kuruluş, dernek, sivil toplum
örgütü bu kongre erteleme ve yasak nedeniyle işlevsiz hâle gelmiş
durumda şu anda- AİHM kararı yasak ve benzeri.
Şimdi, bu hukuksal
olarak McCarthycilik anlamına geliyor. MacCarthynin hukuku şuydu:
Benim hedef aldığım bir insan, suçsuzluğu ispat edilene
kadar suçludur. Amerikadaki faşist McCarthyci zihniyet. Şimdi,
bakınız, bir Bakan, bir Cumhurbaşkanı çıkıp
direkt suçlama yapıyor ve suçsuzluğu ispat edilene kadar
suçluymuş oluyor; bu, McCarthyciliktir. Bu, yönetsel olarak Bonapartizmdir
ve
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay)
Adını bilmiyor ya!
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Anlamazlar, anlamazlar; sen devam et.
NİYAZİ GÜNEŞ
(Karabük) Anlayanlara devam et!
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay)
Ya McCarthycilikle ne alakası var, burada
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) -
Seninle alakası var; sesini kes, dinle!
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay)
Ne demek
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) -
Seninle alakası var; aynı, sen de McCarthycisin. Şimdi
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay)
Lütfen terbiyeli konuş!
BAŞKAN Sayın
Yayman, müsaade edin.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay)
Ama Başkanım, nasıl konuşuyor
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Ben
gayet terbiyeli konuşuyorum. Terbiyeye muhtaç olanlar laf atıyorlar.
Sevgili arkadaşlar, bu
topraklarda ilk kayyum ataması 1826 yılında oldu. 1826da II.
Mahmut Hacı Bektaş dergâhına kayyum atadı. Dönemin
Hacı Bektaş mürşidi Hamdullah Çelebiyi tutuklayıp
Kırşehir mahkemesinde yargıladılar, idam etmeye yürekleri
yetmedi, Amasyaya sürdüler ve Amasyada yaşadı, Hakka yürüdü,
şimdi türbesi oradadır. Bunlar II. Mahmutçu. II. Mahmut, sivil toplum
örgütlerine müdahale etti, orduya müdahale etti, eğitime müdahale etti,
her şeye müdahale etti, güya, kendi aklınca, Osmanlının
devamını sağlamak, arkasından Tanzimat, arkasından
İttihat, arkasından lambur lumbur gitti. Şimdi,
Osmanlıyı güncellemeye çalışmakla demokrasi olmaz;
Osmanlı kendini güncelleyemediği için gitti; kendini sanatsal,
kendini bilimsel, kendini yönetsel, kendini toplumsal anlamda
yenileyemediği için gitti. Biraz önce Üçüncü Meşrutiyet dedim,
aslında Üçüncü Meşrutiyet kavramı da yetersiz kalıyor. Bu
McCarthycilik, bu Bonapartizm,
bu faşizm, bu tekçilik, bu ırkçılık -ama totalde şimdi
güle oynaya bir şey yapılıyor- sanılıyor ki sürgit
böyle devam edecek; böyle devam etmeyecek.
Gecenin bu saatinde bir
fıkrayla bitireyim. Adamın birisi ıssız sokakta
gidiyormuş, bir bakmış ki tuhaf bir ses geliyor, kulak
kabartmış: Bu ne? Bakmış ki adam demir testereyle
dükkânın kepengini kesiyor, hırsızlık yapacak yani. Ne
yapıyorsun sen? demiş. Sus,
keman çalıyorum. demiş. Ya, o nasıl keman, sesi
çıkmıyor? Bunun sesi sabahleyin çıkacak. demiş. (HDP ve
CHP sıralarından alkışlar) Şimdi bu
yaptıklarınızın sesi ileride çıkacak ve o ses
kulağınızda, beyninizde çın, çın, çın
çınlayacak. Yaptığınızın yanlış
olduğunu defalarca
Aslında şu anda da
yaptığınızın yanlış olduğunun
farkındasınız ama bir mecburiyet var. Bu mecburiyet nasıl
bir şey biliyor musunuz? Ömer Muhtarın filmini izlemişsinizdir;
Ömer Muhtarla başa çıkamayan İtalyan generalleri, en son
Grazianiyi gönderiyorlar. Graziani geliyor ve diyor ki: Bütün Libyayı
telle kaplayın. Ya, ne yapalım? Yani bütün çölü niye
kaplayalım? diyorlar. Diyor ki: Ducenin onuru için. Şimdi,
yapılanlar Ducenin onuru için mi yapılıyor, demokrasi için mi
yapılıyor, insan hakları için mi yapılıyor? (HDP ve
CHP sıralarından alkışlar) Hayır, birincisi
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. Herkese iyi geceler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz Sayın Tufan Kösenin.
Sayın Köse, buyurun.
Sayın Köse? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeyle; derneklerde
tutulması zorunlu defterlere ilişin usul ve esaslarda
değişiklik yapılarak defter kayıtlarındaki basit
yanlışlara bile hapis cezası verilmesinin yolu açılmakta.
Bu durum, cezalarda orantılılık ilkesi bakımından
sorunludur. Madde ayrıca Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin bütünlüğüyle ilişkili
olmayıp siyaseten eleştirdiğimiz torba kanun yöntemiyle teklifin
kapsamına sokulmuştur. Maddenin teklif metninden
çıkarılması ve düzenlemenin kitle imha silahlarının
yayılmasının finansmanının önlenmesiyle ilgili
hükümlerle sınırlı tutulması gerekmektedir.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin
16ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan eklenmiştir
ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Durmuş
Yılmaz Fahrettin
Yokuş
İzmir Ankara Konya
Yasin
Öztürk Ahmet
Kamil Erozan Arslan
Kabukcuoğlu
Denizli Bursa Eskişehir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Yasin Öztürkün.
Sayın Öztürk, buyurun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 16ncı maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Uluslararası kara para
aklama ve terörizmin finansmanıyla mücadele kuruluşu -Türkçeye
çevrilmiş adıyla- Mali Eylem Görev Gücü, terörle mücadele konusunda
görevini yerine getiremeyen ülkeleri uyarmayı kendilerine görev
edinmiş bir kuruluş. Türkiye'yi defalarca uyarmış, son
uyarısını da 2019 yılının Aralık ayında
yapmış yani tam bir yıl önce. FATF, gücünü ifşa sistemine
dayalı yaptırım tehdidinden alıyor. Birleşmiş
Milletlere üye olan ülkeler de bu dayatmaları genelde metne dokunmadan
yasalaştırıyor. Şu an biz de aslında kitle imha
silahlarının yayılmasının finansmanının
önlenmesine ilişkin uyarı metnini görüşüyoruz ama AK
PARTİsinin ileride Avrupa Birliği tarafından
uyarılacağımızı bile bile eklediği torba
maddeleriyle beraber.
Dünya değişiyor,
dünyadaki değişimle birlikte terör algısı, terör
saldırılarının şekli, savaşlar, savunma
sistemleri ve silahlar da değişiyor. Ne yazık ki gelişen
dünya, bildiğimiz anlamdaki silahları ve doğrudan
savaşları hem maliyetli hem de zaman kaybı olarak görüyor.
Silahlar artık fabrikalarda değil laboratuvarlarda üretiliyor;
kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer silahlar, bütün adıyla kitle
imha silahları. Silahların eşit olmadığı bir
dünyada uluslararası kuruluşlar da dünya barışı ve
kitleleri koruma adına, tedbir almak zorunluluğu adına ülkelere
uyarılarda bulunuyor ancak ileri teknoloji üretimi silahların
olası tehdidi kadar terör tehdidi de devam ediyor. Ülkemiz PKK terör
örgütünün neredeyse kırk yıla yakın bir süredir
saldırısı altında bulunuyor. FATF tarafından
uyarılan hiçbir ülkenin terörle mücadele konusunda bu kadar uzun bir
geçmişi ve tecrübesi yok ama ne acı ve garabettir ki ülkemiz hâlâ
kara para aklama ve terörizmin finansmanıyla ilgili olarak
uluslararası bir kuruluş tarafından görevlerimizi
yapamadığımız konusunda uyarılıyor. 238
sayfalık raporda Türkiye şöyle tanımlanıyor: Coğrafi
konumu nedeniyle insan, göçmen, uyuşturucu ve yakıt
kaçakçılığı riski ile terör saldırısı
tehdidinin yüksek olduğu bir ülke. Terör saldırısı
tehdidi yanlış bir ifade; Türkiye için terör bir tehdit değil,
ne yazık ki bir gerçek. Türk Silahlı Kuvvetleri yıllardır
terörle mücadele konusunda elinden geleni yaptı ve yapmaya devam ediyor
ancak ne yazık ki askerimizin gayretine rağmen finansman
kaynaklarının kesilmemesi bu mücadelenin en önemli
ayağını eksik bırakıyor. Terör gelirleri 3 kategoride
değerlendiriliyor: 1) Meşruiyet zemininde yaratılan gelirler. 2)
Suç ekonomisinden yaratılan gelirler. 3) Bizatihi suç oluşturan
faaliyetler. Biraz daha açacak olursak, terör örgütlerine sağlanan
uluslararası yardımlar, uyuşturucu, silah, akaryakıt,
değerli maden ürünleri kaçakçılığı, soygun,
sahtecilik, diğer organize suç örgütleriyle iş birliğinden
sağlanan gelirler, haraç, çek senet tahsilatları ve kara para
aklanması sonucu elde edilen gelirler.
Size PKKnın
uyuşturucudan elde ettiği gelir miktarına ilişkin bir rakam
vermek istiyorum: Yıllık 1,5 milyar ila 3 milyar dolar arası bir
rakam. Finansörlerden gelen gelirlere ilişkin hiçbir bilgi yok. Ne kadar
para aklamış, bilgi var mı? Yok. Kaçakçılıktan ne
kadar gelir elde edilmiş, bilgi var mı? Yok. Neden yok? Çünkü
devlette böyle bir kayıt yok.
FATF ne diyor? Para aklama
ve terörizmin finansmanı konusunda soruşturmaları ve adli
takibatı geliştir, para aklama davalarında mali
istihbaratın kullanımını güçlendir, farklı para aklama
yöntemlerini soruştur.
Çok ilginçtir ki FETÖnün mal
varlıklarına büyük ölçüde el konulmuştur, Büyük ölçüde.
diyoruz çünkü FETÖcüler arasında da ayrım yapılmakta,
bürokraside ve iş dünyasında bazı isimlere hâlâ
dokunulamamaktadır. Bununla birlikte PKKnın mal
varlıkları, finans kaynakları neredeyse kırk yıla
yakın mücadeleye rağmen hâlâ sırdır. PKKyla ilişkili
olan kaç kişinin, şirketin, kuruluşun mal
varlığına el konulmuştur? Hiç duymadık.
İkide bir çıkan
vergisiz, denetimsiz varlık barışıyla hangi örgütün, kimler
tarafından, ne kadar kara parasının aklandığı bir
muammadır. Terörün finansmanıyla mücadelede
başarısızlığımız ilk defa yüzümüze
çarpılmıyor. Amerikanın Uluslararası Narkotik Kontrol
Strateji Raporlarında da bu eleştiri getiriliyor, FATFın
önceki raporlarında da bu eleştiri var Türkiye, teröristlerin mal
varlıklarına dokunmuyor, terörün finansörlerini yeterince
cezalandırmıyor. uyarısı defalarca tekrarlanmış.
Genel Kurulda uluslararası bir kuruluş tarafından verilen bir ev
ödevini görüşüyoruz. Yapılması gereken, yıllardır verdiğimiz
terör mücadelesi doğrultusunda dünyaya ders vermek olmalıyken hâlâ
uyarı alıyoruz.
İktidarın terörle
etkin mücadelede atacağı her adımın arkasındayız.
Bunu Amerikanın Iraka saldırısını
meşrulaştıran bir kuruluşun dayatması olduğu için
değil, ülkemiz için yapmak zorundayız diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kanun Teklifinin 16ncı maddesinin çerçeve
hükmünde yer alan bent ibaresinin bentler şeklinde
değiştirilmesini, işlenecek hükmünde yer alan (k) bendinin
ikinci cümlesinin madde metninden çıkarılmasını ve maddeye
işlenecek hüküm olarak aşağıdaki (t) bendinin eklenmesini
ve işlenecek hükümde yer alan mevcut (t) bendinin (u) bendi olarak
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
t) 19 uncu maddenin dördüncü
fıkrasına aykırı hareket edenlere beş bin Türk
lirasından yirmi bin Türk lirasına kadar idari para cezası
verilir. Ancak bu aykırılığın kamu kurum ve
kuruluşları bünyesinde gerçekleşmesi hâlinde, 33 üncü maddenin
üçüncü fıkrası uyarınca yetkilendirilen makamın
yapacağı bildirim üzerine, ilgili kamu kurum ve kuruluşunda
çalıştırılma biçimine bakılmaksızın görev
yapanlar hakkında disiplin hükümlerine göre işlem yapılır
ve sonucu yetkili makama bildirilir.
Cahit
Özkan Ali
Özkaya Bahar
Ayvazoğlu
Denizli
Afyonkarahisar Trabzon
Mustafa
Kendirli Hacı
Turan Semiha
Ekinci
Kırşehir Ankara Sivas
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Takdire bırakıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle 5253
sayılı Kanunun 32nci maddesinin birinci fıkrasının
(k) bendi uyarınca verilmesi öngörülen idari para cezasının,
kamu kurum ve kuruluşları için ilgili personel hakkında disiplin
hükümlerinin uygulanması şeklinde değiştirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde 3 adet
önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir, birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 17nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ebrü
Günay Mahmut
Celadet Gaydalı Kemal
Peköz
Mardin Bitlis
Adana
Mehmet
Ruştu Tiryaki Ömer
Faruk Gergerlioğlu Erdal
Aydemir
Batman Kocaeli Bingöl
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın
Antalya İstanbul
Turan
Aydoğan Alpay
Antmen Suzan
Şahin
İstanbul Mersin
Hatay
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Erdal Aydemirin.
Buyurun Sayın Aydemir.
(HDP sıralarından alkışlar)
ERDAL AYDEMİR (Bingöl)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benden önce konuşan
milletvekilleri de Meclis Genel Kuruluna sevk edilen bu yasa teklifini yasa
tekniği açısından torba yasa çuval yasa ve benzeri
şekilde nitelendirdiler.
Arkadaşlar, Bingölün
kahir ekseriyeti Zazaca konuşur. Zazaca çuvalın daha büyüğüne
(x) derler
(x). Bu
(x)ye
üreticiler, çiftçiler ürettikleri buğdayı doldururlar, pirinci
doldururlar, arpayı doldururlar, kabağı doldururlar, karpuzu
doldururlar. İşte, maalesef, AKP yeni geliştirdiği sistem
sayesinde yasama Meclisini bu hâle soktu. Bu hâlin ismi ne? Gelen yasa tasarısından
asla ve kata şu anda yasama Meclisini oluşturan, yetkisi kanun ve
yasa yapma olan bu Meclisin üyelerinin, milletvekillerinin hiçbirisinin sevk
edilen yasa tekliflerinden haberleri yok. Neyi bekliyorlar? Saraydan gelecek bir
komutu bekliyorlar. O komut ne? El kaldır, el kaldır; el indir, el
indir! (HDP sıralarından alkışlar) Ne bu? Yani, el
kaldır, el indir. Maalesef, yaratmış olduğunuz sistemin
adı bu.
SALİH CORA (Trabzon)
Siz de Kandilden
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
Yasama Meclisini bu hâle soktunuz.
SALİH CORA (Trabzon)
Kandilin talimatına göre el indirip kaldırıyorsunuz.
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
Evet, arkadaşlar, bununla da yetinmedi AK PARTİ veya AK PARTİ
Hükûmeti.
Bakın, arkadaşlar,
sayın vekiller, Sayın Meclis; AKPnin uzmanlık alanı ne
biliyor musunuz? Kişi ve kurumları terörist ve terör ilan etmek.
Şimdi, terörist ilan ettikleriniz
Evet, en başta halkın
iradesiyle seçilmiş, buraya gelmiş milletvekillerimize bu
yaftayı yapıştırdınız. Ne dediniz? Bunlar vekil
kılığında teröristler. Yetmedi, akademiye el
attınız, akademik dünyaya el atıldı. Ne dendi bilim
adamlarına, profesörlere, doçentlere? Bunlar akademisyen değil,
bunlar akademisyen kılığına girmiş teröristler. Bununla
da yetinmediniz. Ne yaptınız? Sıra gazetecilere geldi. Özgür bir
şekilde, herhangi bir yere yamanmadan görevlerini yapan gazetecilere de ne
dediniz? Bunlar gazeteci kılığına girmiş
teröristler. dediniz. Bununla da kalmadınız arkadaşlar, ne
yaptınız? En son avukatları terörist ilan ettiniz. Bunlar da
avukat kılığına girmiş teröristler. dediniz ve
cezaevlerine attınız. Evet, arkadaşlar, peki bununla mı
yetindiniz? Hayır, ne oldu? Ankara Polatlıdaki kuru soğan
üreticisi çiftçiyi ve kuru soğanı da terörist ilan ettiniz! (HDP
sıralarından alkışlar) Niğdedeki patates üreticisi ve
patatesi de terörist ilan ettiniz! E, bununla yetinir misiniz? Asla! Sıra
neye geldi? Tabii, bu patates ve kuru soğanı terörist ilan ettiniz
ya, bunu duyan sebze milleti hemen -bakın, burası çok önemli, altını
çiziyorum- toplantı yapmışlar, toplantı
-toplantının altını çiziyorum- ve şöyle bir karar
almışlar arkadaşlar
(HDP sıralarından
gülüşmeler, alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon)
Hiç komik değil!
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
Toplantıya katılanlar, domates, patlıcan, hıyar, biber
toplantı sonucunda şöyle bir karar almışlar, demişler
ki: Biz İçişleri Bakanına alındık, ona küstük, niye
bizi terörist ilan etmiyor? Terörist domates, terörist patlıcan, terörist
hıyar, terörist biber
(HDP sıralarından gülüşmeler)
Evet, arkadaşlar, belki
biraz böyle şakavari anlatıldı ama AKPye şunu
hatırlatmak zarureti var: İlk seçimde, erken veya zamanında
yapılacak seçimde gidiyorsunuz, gidicisiniz. Size şöyle bir atasözünü
de hatırlatmayı bir görev biliyorum: Keser döner, sap döner, gün
gelir hesap döner.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz Sayın Suzan Şahinin.
Sayın Şahin,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SUZAN ŞAHİN (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada öyle bir
kanun teklifi görüşüyoruz ki bu kadar Anayasa tanımaz, bu kadar
antidemokratik bir teklif olamaz. AKPnin bu kürsüde edilen yemini hiçe sayarak
Anayasayı delik deşik eden kanun değişikliklerine ne
bizler ne de milletimiz artık şaşırmıyor. Bu kanun
düzenlemesiyle 14 ayrı anayasal hüküm baypas edilmek, birçok anayasal hak
bir kalemde silinmek isteniyor. AKPyi tebrik etmek lazım, diktatörlük
yolunda tam bir paket program. Sivil toplumların hak savunuculuğuna
ambargo koy, örgütlenme özgürlüğünü önle.
Değerli üyeler,
otoriterleşmek isteyen yönetim anlayışıyla, saray rejiminin
kendine muhalefet olan herkesi ve her şeyi yasaklama, sesini kesme
gayretleri artık bir gelenek hâline geldi. Getirdikleri her düzenlemeyle,
tek adamın iki dudağı arasından çıkanlarla koca ülkeyi
idare etmek, usulsüzlüklerine karşı duran herkesin sesini kesmek, yok
etmek istiyorlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Düzenlemeyle dernek ve
STKlere kayyum atanması, idari kararlarla dernek mallarına el
konulması, derneklerin faaliyetlerinin durdurulması gibi hukuka ve
Anayasaya açıkça aykırı değişiklikler
öngörülmektedir. Çerçevesi çizilmemiş, muğlak tanımlarla ifade
edilen kanunlar, muhalifi cezalandırıp yandaşı korumak için
yapılıyor. AKPnin yolsuzluklarına, usulsüzlüklerine ses
çıkaramasın isteniyor. STKler, dernekler, avukatlar yine AKPnin
hedef tahtasında.
Avukatları
yapmış oldukları işlemler hakkında bilgi ve belge
verme, şüpheli işlem ibrazı, muhafaza yükümlülüğü gibi
fiillerle yükümlü kılan bu düzenleme, başta Avukatlık Kanununun
sır saklama yükümlülüğü olmak üzere, avukatlık mesleğinin
özüne ve ruhuna aykırıdır. Bu hüküm, daha önce de Suç
Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının
Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelike eklenmişti ancak
hüküm Danıştay tarafından iptal edilmişti, buna rağmen
bugün tekrar kanuna sokulmaya çalışılıyor. Unutmayın
ki yargı kararlarının tanınması ve uygulanması
anayasal bir zorunluluktur. AKPnin bu kanun tanımaz düzenlemelerine
Hayır. demek ise yüce Meclisin üyelerinin milletimize olan borcudur.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri,
bugün burada kitlesel imha silahları hakkında görüşmeler
yapıyoruz. AKPnin iş bilmez politikalarıyla Covid-19
salgını ülkemizde bir kitle imha silahına dönüşmüş
durumda. Gelinen noktada nüfus sıralamasına göre dünyada 17nci
sırada bulanan Türkiye, günlük vaka sayısında 4üncü sıraya
yerleşmiş durumda, Avrupada ise lider ülkeyiz. Maşallah!
Ümmetin lideri olma hülyasında olanlar beceriksizlikleriyle halk
sağlığını tehlikeye atmakta lider oldular.
Sağlık Bakanlığı süreci çok iyi yönetiyor diyenlerin
balonu kışla patladı.
Değerli üyeler, ekonomik
kriz, yangınlar, terör derken şimdilerde Hatayda günde ortalama
45-50 canımızı Covid-19 nedeniyle toprağa veriyoruz.
Yoğun bakımlar dolu, hastanelerde yatak yok, sadece Hatayda 55 günde
1.431 can yitip gitti, tek bir kayba daha tahammülümüz kalmadı. Hayat
travma yaşıyor, en yüksek sesle her platformda sesimizi AKP
Hükûmetine duyurmaya çalışıyoruz ama nafile. Vaka
sayılarını, vefat sayılarını gerçeğin 4-5
katı az göstermekle başarı hikâyesi yazılmaz.
Başarı hikâyesi ülkeyi en az yirmi sekiz gün kapatarak, kapsamlı
karantina uygulayıp, sokağa çıkma yasağı kısıtlaması
getirip virüsü hapsederek, bu süreçte de hasta vatandaşları
iyileştirerek olur. Evde kal. dediğiniz halkın
kirasını, vergisini karşılamakla, geçimini sağlamakla
olur.
Ölüyoruz arkadaşlar,
sadece Hatayda Covid-19 nedeniyle ölüm sayısı kasım ayında
359, aralığın 25inci gününde 1.072 kişi. Yaşama
hakkının ekonomik, siyasi bir bedeli var mıdır,
hesaplanabilir bir şey midir? Yazık Hatayımıza. Yeterli
tedbirleri almayarak bile bile bu ölümlere yol açmak cinayettir, anayasal
suçtur. Toprağa verdiğimiz her canın vebali ikballeri uğruna
süreci yapboza çeviren ve yönetemeyen AKP Hükûmetinin boynuna olsun. Bu güzel
ülkenin gelmiş geçmiş en büyük kitle imha silahı, AKP
iktidarının ta kendisidir. (CHP sıralarından
alkışlar) Sivil toplum örgütlerinden korkuyorsunuz, o yüzden imha
ediyorsunuz. Ülkemiz bu karanlığı hak etmiyor,
aydınlığı mutlaka getireceğiz.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 17nci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"değiştirilmiştir ibaresinin "yeniden
düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Zeki
Hakan Sıdalı Ahmet
Kamil Erozan
İzmir Mersin Bursa
Arslan
Kabukcuoğlu Fahrettin
Yokuş Durmuş
Yılmaz
Eskişehir Konya
Ankara
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Zeki Hakan Sıdalının.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ZEKİ HAKAN SIDALI
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz bu kanunun gerekçesini, ülkemizin OECD Mali
Eylem Görev Gücünün gri listesine girmesinin önlenmesi olarak özetleyebiliriz.
Aralık 2019da
yayınlanan Türkiye raporunda ciddi sorunlara dikkat çekilmiş ve 40
öneriyle düzeltilmesini istemişti. Süresinin dolmasına yakın
önerilerin bir kısmı apar topar düzeltilmeye
çalışılıyor. Buna rağmen 12 numaralı tavsiye
kararı yine bile isteye atlanmış. Nedir bu 12 numaralı
karar? Siyasi nüfuz sahibi kişilerin ve yakınlarının
varlıklarının mali birimlerce takip ve tespitinin
yapılması. Bunu ilgili kanuna koymak yerine, iç hukukta defalarca
yaptığınız gibi yine etrafından dolanmayı tercih
ediyorsunuz. Çekince nedir, kimin içindir? Çekince belli de
genişliğiniz ülkemizin gri listeye girmesine sebep olabilir yani
Türkiyeyi Kamboçya, Gana, Yemen, Zimbabvenin seviyesine indirir.
Uyarıyoruz,
dinlemiyorsunuz veya dinleyemiyorsunuz. Gri liste, uluslararası finans
piyasaları için risk taşıyan, güvenilmeyen, yabancı
yatırımcının gelmekten çekineceği ülkeler
sınıfına düşmek demek. Bir yandan yurt
dışından yatırımcı getirmek için sanal reform
söyleminde ısrar ediyorsunuz, bir yandan da uluslararası hukuka
aykırı işler yapıyorsunuz. Kafanız mı
karışık, kafaları karıştırmak mı
istiyorsunuz, merak ediyoruz.
Değerli milletvekilleri,
kanun teklifinin ismi Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi fakat ne
hikmetse 40 maddelik Dernekler Kanununun tam 7 maddesinde doğrudan
değişiklikler yapılıyor. Aslında siz
Birleşmiş Milletler ve OECD anlaşmalarına uyum adı
altında sivil toplumu da ifade özgürlükleri
kısıtlanmış, hatta partili sivil toplum yapmaya
çalışıyorsunuz.
Terörün her türlü
finansmanının kesilmesini destekliyoruz. Terörün finansmanına
da, teröre de göz açtırmayalım. Teröre karşı toplumsal,
siyasi, askerî ve mali her türlü mücadeleyi verelim. Kırk yıldır
üzerimize kara bulut gibi çökmüş terör belasını ülkemizden hep
beraber defedelim. Bu konuda dün olduğu gibi her gün devletimizin
yanındayız. Teröre nefes aldırmayın ama sivil toplumun
nefesini de kesmeye kalkmayın. Bir yandan Terörizmin
finansmanını çökertmek için derneklere gelecek tüm paraları
denetleyelim, yurt dışından bir kuruş para bile haberimiz
olmadan derneklere girmesin. diyorsunuz, diğer taraftan, daha geçenlerde
malum varlık barışını 6ncı defa çıkararak
Dünyanın neresinden para gelirse gelsin sorgulamadan kabul
edeceğim. diyorsunuz. Yani bütün dünyadaki paraya, içinde kara para da
olsa, haksız kazanç da olsa; suçun, terörün finansmanı olarak
kullanılan para da olsa bakmadan gelsin diyorsunuz. Bunun neresinde
samimiyet var?
2004 yılında
çıkardığınız Dernekler Kanununu on altı yıl
içinde defalarca değiştirdiniz, alıştık, son
değişiklik mart ayında yapıldı. O günlerde sivil
toplumdaki fişlemenin sakıncalarını dile getirmiş,
teklifinize karşı çıkmıştık. Ancak bugün
baktığımız tabloda sivil toplumun sürekli denetim
altına alınmaya çalışılan siyaset güdümündeki toplum
hâline getirilmeye çalışıldığını görüyoruz.
Derneklere yönelik keyfî uygulamalar yürütmenize karşıyız. Sivil
toplum faaliyetlerinin kısıtlanmasına karşıyız.
STK yöneticilerinin bir talimatla görevden alınmasına
karşıyız. Ezcümle, demokrasinin damarlarını
tıkamanıza karşıyız. Kimse sizden bunu istemedi, bunu
siz de çok iyi biliyorsunuz.
Bu düzenlemeler,
bırakın uluslararası anlaşmalara uyumu artırmayı,
uyumsuzluğu daha da derinleştirecek, Anayasa'ya
aykırılık yaratacak, ifade özgürlüğünü derinden
yaralayacaktır. Sivil toplum kuruluşları, toplumsal
sorunların çözümüne katkı sağlayan, işleyen demokrasinin ve
güçlü devletin vazgeçilmez unsurudur. Vatandaşlarımızın
STKlerde aktif hâle gelmesi için cesaretlendirici teşviklerde
bulunulması gerekirken siz STKleri siyasal sorun olarak görüyor,
vatandaşın katılım cesaretini kırmaktan başka bir
iş maalesef yapmıyorsunuz. Bu kanun, gri listeye girmemek adı
altında hazırlanmış gri bir kanundur.
Sözlerime gri kanunlar gri
yatırımcılar getirir diyerek son veriyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
17nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
18inci madde üzerinde 3 adet
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk okutacağım
2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 18inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ebrü
Günay Kemal
Peköz Mehmet
Ruştu Tiryaki
Mardin Adana Batman
Ömer
Faruk Gergerlioğlu Mahmut
Celadet Gaydalı Tulay
Hatımoğulları Oruç
Kocaeli Bitlis Adana
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan Abdurrahman
Tutdere
Mersin İstanbul Adıyaman
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Sayın Başkanım, Meclis terk ediliyor, bürokratlar gitmeye
başladı; milletvekilleri burada, bürokratlar gidiyor. Bu ne biçim
iştir? Yoklama istemeyelim mi şimdi?
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi Sayın Tulay
Hatımoğulları Oruçun.
Buyurun Sayın Oruç. (HDP
sıralarından alkışlar)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
başlarken Hristiyan âleminin Noel Bayramını, Süryanilerin Yaldo
Bayramını kutluyorum. Tüm halkların ve inançların,
gerçekten bayram tadında bir bayram geçirmesini bizler bu coğrafyada
çok özledik; bu dileklerimi bildirerek sözlerime başlamak isterim. (HDP
sıralarından alkışlar)
Mali Eylem Görev Gücü 2019
değerlendirme raporunda kara para aklama, terörün finansmanının
ve kitle imha silahlarının yayılmasının
finansmanının önlenmesi konusunda çok eksik olduğunu
belirtmiş Türkiye için ve demiş ki: Türkiye bunları yerine
getirmezse gri listeye girebilir. Sanıyorum ki bu yasanın bu
şekilde alelacele, bütçeden hemen sonra getirilme sebebi biraz bu gri
liste telaşına kapılmanın sonucudur.
Burada Rıza Sarraftan
bahsetmek istiyorum. 17 Aralık 2013ü sanırım herkes
hatırlayacaktır, hafızlardan silinmeyen bir olay; Türkiye
tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet sarmalının
açığa çıktığı günler. Bu sarmalda da Rıza
Sarraf başrol; etkili yardımcı oyuncularsa Ekonomi Bakanı
Zafer Çağlayan, İçişleri Bakanı Muammer Güler, Avrupa
Birliği Bakanı Egemen Bağış, Halk Bankası Genel
Müdürü Süleyman Aslan. Rıza Sarraf ilk tutuklandığında
Cumhurbaşkanı açıklama yapmıştı, hatırlar
bütün kamuoyu ve sizler. Altın kaçakçılığı, altın
ticareti oldu; bakanlara verilen rüşvet, hayırseverin
yardımı oldu. Cumhurbaşkanı, yerli ve millî olan İranlı
Rıza Sarrafa böyle sahip çıktı.
Bu çarşamba günü de
Cumhurbaşkanı yaptığı grup toplantısında
şunu söyledi: Muhalefeti yerli ve millî yapacağız.
İranlı Rıza Sarrafı yerli ve millî gördüğü gibi.
17-25 Aralık yolsuzluklarının hesabını verememiş
bir iktidar bana göre hiç kimseden hesap falan soramaz. Buradan bu
konuşmaları söylediğimizde hemen FETÖ, FETÖ, FETÖ deyip
duruyorsunuz. Gerçekten artık çok bayatladı bu nakarat, yenisini
bulmanızı önermekteyiz.
Bir diğer konu ise
Suriye Millî Ordusu, IŞİD, El Nusra ve türevi çetelere sunulan
destek. Bu örgütlerden devşirilmiş savaşçıların Libyaya
gönderildiği, belgelenmiş durumda ve yine Türkiye finanse ediyor,
bunu bu kürsülerden çok defa dile getirdik. Bunu nasıl
anlatacaksınız? Anlatamazsınız. Şimdi
konuştuğumuz bu kanun karşısında, iktidar
değişince bu kanunla birlikte hesap vermesi gereken pozisyona sizler
düşeceksiniz, bunu hatırlatmak isterim.
Karanlık işlerin
açığa çıkmaması için tabii ki ülkede henüz
tamamlanmamış olan ama tamamlamak için demokratik kitle örgütlerini,
sivil toplum kuruluşlarını, muhalefeti iyice ezmeye
çalışan yasayı da bu kitle imha silahlarının
arkasına bir güzel saklayarak çıkarmaya
çalışıyorsunuz. Çünkü az önce bahsettiğimiz -bu
yargılanma süreci- gerek Türkiyenin iç mahkemelerinde gerekse
uluslararası mahkemelerde yargılanmadan kurtulmanızın tek
yolu, hakikaten, faşist diktatörlüğünüzü ilan etmek,
yıkılana kadar da bunu götürmek, zaten de şu an bunu yapmaya
çalışıyorsunuz.
18inci maddenin gerekçesinde
deniyor ki: 5271 sayılı Kanunun 123üncü maddesine yeni bir
fıkra eklemek suretiyle, yürütülen soruşturma veya kovuşturmalar
bakımından muhafaza altına alınan ya da elkonulan
malvarlığı değerlerinin kıymetinin tespit edilmesi
sağlanmaktadır. Buradaki hedef tam olarak nedir? Bu düzenlemeyle
özellikle insan hakları, kadın hakları, çocuk ve ekoloji
alanında çalışan sivil toplum örgütlerini, demokratik kitle
örgütlerini felç etmek istiyorsunuz. Yani OHAL uygulamalarıyla yani 15
Temmuz askerî darbe girişiminden sonra yaratmış olduğunuz
iklim yetmiyormuş gibi, o iklimi direkt yasalarla garanti altına
almak istiyorsunuz ve elinizi bu manada rahatlatmak istiyorsunuz.
İçişleri Bakanı bugün Süleyman Soyludur, yarın kim olur
bilmeyiz, onun elini, valilerin, yani şu anda AKP il başkanı
görevini yürüten valilerin elini güçlendirmek için yasalar
çıkarıyorsunuz.
Türkiyede darbeler tarihine
baktığımız zaman, darbelerden sonra demokrasi güçlerinin
kendilerini yeniden dirilttiğini önceki konuşmamda da ifade ettim;
bu, çok önemlidir. Bakın, 1980 darbesinde askerî cunta rejimine
karşı Türkiyede demokrasi mücadelesi ortadan kalkmadı, devam
etti. Türkiyede demokrasi mücadelesi geleneği var ve bu gelenek
kesinlikle kazanacaktır; bu, böyle biline. (HDP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkanım, saat kaçta kapatmayı düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Yarın.
Aynı mahiyetteki
önergeler üzerinde ikinci söz, Sayın Abdurrahman Tutderenin.
Buyurun Sayın Tutdere.
(CHP sıralarından alkışlar)
ABDURRAHMAN TUTDERE
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
biz bu teklifin Komisyon görüşmelerinde teklif sahiplerine Millet aç
iken, yoksullar perişan iken, milletin bu temel sorunlarına çözüm
getirecek yasaları getirmeniz gerekirken nereden icap etti böyle bir
yasayı getirdiniz? diye sorduğumuzda, bize aynen şunu dediniz:
Mali Eylem Görev Gücünün raporu var, eğer biz yıl sonuna kadar bunu
getirmeseydik Türkiye, gri listeye girecekti. Baktık, evet böyle bir
rapor var. Raporu incelediğimizde raporda yaklaşık 40 maddelik
başlıklar hâlinde ülkemize tavsiyeler var, rapor burada. Bu raporun
12nci maddesinde siyasi nüfuz sahibi kişilerin mal varlıklarına
ilişkin de tavsiye kararı var. Açtık, baktık teklife; bu
teklifte siyasi nüfuz sahibi şahıslara ilişkin herhangi bir düzenleme
yok. Biz sorduk: Neden bunu koymadınız? Cevap yok. Büyük ihtimalle,
iktidar sahiplerinin gerçekten açıklamaktan korktukları mal
varlıkları var da herhâlde ondan koymamışlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
şunu açıklıkla söylemekte yarar var: Bu kanun teklifi,
Türkiyeyi gri listeye koymaktan kurtarır mı; onu ben bilmem ama
şundan emin olun, milletimiz, sizi kara listenin başına
yazmış durumda, bundan kurtulamayacaksınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu teklifte
Anayasaya, uluslararası sözleşmelere aykırı birden fazla
madde var. Bizden önceki konuşmacılar ifade ettiler. Ben bir avukat
olarak, yıllarca savunma görevi yapan bir savunman olarak, özellikle bu
kanunun 20nci maddesinde yer alan avukatlara şüpheli işlemleri
bildirme sorumluluğuna ilişkin düzenlemeyi gerçekten hayretle
karşıladım. Bu düzenleme, bağımsız savunmayı
temsil eden, demokrasiyi, hukuku savunan avukatları gerçekten
itibarsızlaştıracak ve avukatların, mesleklerini kanuna
uygun olarak yerine getirmelerine engel olacaktır.
Efendim, işte Biz bunu
Avukatlık Kanununun 35inci maddesindeki düzenlemeyle
sınırlı tuttuk. diyorsunuz. Şimdi, 35inci maddeye
bakıyoruz, yapılan bütün işlemler, resmî dairelerde
yapılacak işlemler. Peki, devletin resmî dairelerinde yapılacak
şüpheli işlemlerden devletimizin polisi, jandarması, MİTi,
diğer kamu kurumları zaten haberdar. Siz neden illa avukatı da
bu sorumluluğun içine sokuyorsunuz? Avukatlara böyle bir yük
yüklüyorsunuz? Avukatların zaten yükü yeterince var çünkü
iktidarınız döneminde avukatlar, demokrasiyi, hukuku, insan
haklarını savunmakla zaten yeteri kadar yoruluyorlar. Bunun
yanında ekstradan avukatı ihbarcı konumuna sokacak, avukatı
vekiliyle, müvekkiliyle güven ilişkisini sarsacak bir pozisyona
düşürmeye neden ihtiyaç duydunuz?
Sorduk, dedik ki:
Arkadaşlar, herhangi böyle bir olumsuz işlemi yapan bir avukat ne
oldu? Yok. Peki, nereden icap etti? Sizin iktidar olarak avukatlarla sorununuz
var. Siz avukatları sevmiyorsunuz çünkü siz avukatları
yargılamanın önünde bir engel olarak görüyorsunuz. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar) Avukatları böldünüz,
avukatları copladınız, avukatları milletin Meclisine bile
sokmadınız ama yetmedi, hızınızı
alamadınız, şimdi avukatlara İlla da ihbarcı
olacaksınız
Bakınız, ben bir
hukukçu olarak sizleri buradan uyarıyorum: Hastaneye ve hapishaneye kimin
ne zaman düşeceği belli olmaz. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar) Siz siz olun, avukatlarla uğraşmaktan vazgeçin.
Bir gün avukatlar, size de lazım olur, avukatların hukuksal
yardımından faydalanmak isteyebilirsiniz.
Bakınız, sizin
yaptığınızı FETÖcüler de yaptı; yeri geldi
avukatları muhatap almadılar, hâkimler, savcılar, taleplerini
almadılar; gün geldi, devran döndü, nezarete girdiklerinde Aman yaman, avukat
nerede, avukat nerede? diye bağırdılar. Onun için, siz siz
olun, avukatlarla uğraşmaktan vazgeçin. Gelin, yol yakınken
bağımsız savunmayı tehdit eden bu uygulamadan vazgeçin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla)
Siz, ne yaparsanız yapın, ne tür düzenlemeler getirirseniz getirin,
avukatlar, hakkı hukuku savunmaya devam edecektir. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tutdere.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 18inci
maddesinin (1)inci fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Arslan
Kabukcuoğlu Ahmet
Kamil Erozan
İzmir
Eskişehir
Bursa
Bedri
Yaşar Hayrettin
Nuhoğlu Durmuş
Yılmaz
Samsun
İstanbul
Ankara
Fahrettin
Yokuş
Konya
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi, Sayın Bedri Yaşarın.
Buyurun Sayın
Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BEDRİ YAŞAR (Samsun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 18inci maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
maddeyle, Ceza Muhakemesi Kanununun 123üncü maddesine yeni fıkra
eklenmiştir. Böylece, eşya ve kazancın muhafaza altına
alınması ve bunlara el konulması işleminde bir kıymet
tespiti yapılması öngörülmüştür. Değişiklikle,
şüpheli eşyaların zarara uğraması sonucunda
kişilere ödenecek ücret tespit edilecektir.
Değerli milletvekilleri,
biz savcılık kararı ile yargı kararı olmadan el
konulma işleminin hukuka ve hukukun ilkelerine uygun
olmadığı kanaatindeyiz. El koyma konusunda Yirmi dört saat
içinde hâkim onayına sunulur. denilmektedir. Yirmi dört saat içinde hâkim
onayına sunulmadığında bu el koyma kararı hükümsüz mü
kalacak, yoksa çeşitli bahanelerle, savcı bir hafta, on gün bu
işlemi uzatacak mı? Burada bir belirsizlik söz konusudur. Biz bu
düzenlemenin Anayasaya, mülkiyet hakkına ve diğer temel hak ve
hürriyetlere aykırı olduğu kanaatindeyiz.
Değerli milletvekilleri,
bu, Hükûmetin çıkardığı 33üncü torba yasa. Yani biz bu son
dönemde, şöyle ağız tadıyla, oturup kanun teklifleri, yasa
yapma konusunda
Maalesef, Sayın Cumhurbaşkanımızın
çıkardığı kararnamelerin sayısı, Parlamentonun
çıkardığı yasalardan daha fazla. Burada da aynı torba
kanun teklifinin içerisinde 7 ayrı yasada değişiklik
yapılıyor; 5326 sayılı Kabahatler Kanunu, 5253
sayılı Dernekler Kanunu, 2860 sayılı Yardım Toplama
Kanunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, 5549 sayılı Suç
Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun, 5271
sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu, 6415 sayılı Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun.
Tabii, bazı kanunlara
biz İYİ PARTİ olarak olumlu oy veriyoruz, bunların
başında da Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanun geliyor. Diyoruz ki: Bununla ilgili ne varsa
Yani terörizmin finansmanının
nasıl olduğu konusunda hepimiz neyin ne olduğunu biliyoruz. Siz
kayıt dışı ekonominin önüne geçemediğiniz sürece
terörizmin finansmanının da önüne geçmeniz mümkün değil. Hepimiz
görüyoruz yani bu teröristlerin yaptığı faaliyetlere
baktığınız zaman, mesela, Amerikada İkiz Kulelerin
vurulmasından tutun, Pentagonun bombalanmasına kadar kullanılan
silahlara baktığınız zaman, neyin ne olduğu konusunda
herkesin bir fikri var. Burnumuzun dibinde, Suriyenin kuzeyinde PYD terör
örgütüne binlerce silahı, dostumuz dediğimiz Amerikanın teslim
ettiğini de hep beraber görüyoruz; daha neyi nerede arıyorsunuz,
işte, burnunuzun dibinde. Dolayısıyla, Türkiyede de görüyoruz,
yurt içinde de her geçen gün
İşte, arkadaşlarımız
bahsediyorlar, 1,5 milyar dolar, 2 milyar dolar, 3 milyar dolar her yıl
Türkiye içinde yapılan ticaretten, terör faaliyetlerine finansman
aktarılıyor. Bunun önüne geçilemez mi? Geçilmesi lazım.
Kırk yıldır terörle mücadele ediyoruz, binlerce şehit
verdik. Yani bunun hiçbir aması vesairesi, şusu, busu olmadan
ne getiriyorsanız, getirin imzalayalım, ne istiyorsanız getirin
destekleyelim ama bu terörün kaynaklarını bir an önce kurutalım.
Bakın, varlık
barışıyla yine bir şeyler yaptınız. Diyorsunuz
ki: Kaynağı belli olmayan paraları getirin. Hiçbir sorgu, sual
yok. Ben size söylüyorum: Bu paraların kaynağı nasıl olur?
Biz bol miktarda ihracatlar yapıyoruz. Bu paranın kaynağı
belli mi? Belli. Yurt dışında müteahhitlik hizmetleri yapan
arkadaşlarımızın yurt dışında parası
olabilir mi? Olmaz. Neden? Zaten bu elde ettiği gelirler vergiden muaf.
Demek ki bu paraların önemli bir kısmı gayriyasal paralar. Bu
içerideki insanların, müvekkillerin yasal çalışmasının
önündeki en büyük engel bu. Nasıl olsa bir şekilde devlet bunu 6ncı
seferdir uzatıyor, dolayısıyla bir problem olmuyor.
Bakın, şu an biz
bir şekilde yurt içerisinde SGK ve vergi borçlarının öteledik.
Ne diyor mükellefler? Diyor ki: Hiç olmazsa gelin matrah
artırımı yapalım. Matrah artırımıyla da
bakın, bu matrah artırımı isteyen insanlar şu an
defterini, kitabını zaten kapattı. Bundan sonra
kayıtlarında değiştireceği hiç bir şey yok.
Pandemi süreci, zaten zor günler geçiriyor. Hiç olmazsa şu maddeye bunu da
ilave edelim, matrah artışıyla vergisini düzgün ödeyen müvekkillerimize
de bir katkı sağlayalım diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
18inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
19uncu madde üzerinde 2 adet
önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlemesine
İlişkin Kanun Teklifinin 19uncu maddesinin, teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Ebrü
Günay Mahmut
Celadet Gaydalı
Adana Mardin
Bitlis
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Oya
Ersoy Ömer
Faruk Gergerlioğlu
İzmir İstanbul Kocaeli
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
- Dağılmışlar Başkanım. İşte,
bakın, kalitesiz yasama böyle olur.
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi, Sayın Oya Ersoyun.
Buyurun Sayın Ersoy.
(HDP sıralarından alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul)
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
- Böyle bir şey olur mu Başkanım?
OYA ERSOY (Devamla) Gecenin
bu saatinde şu an görüştüğümüz madde, Kabahatler
Yasasının 43/A maddesini değiştiriyor Sevgili Mahmut
Tanal. Ancak Kabahatler Kanununun 43/A maddesi, mevcut hâliyle dahi örgütlenme
hakkına yönelik ciddi ihlal içeriyor. Bakın, bu maddenin
gelişimi şöyle: Yıl 2005, TCKde değişiklik
yapıyorsunuz, yine AKP iktidarı ve bu değişiklikle, bir suç
bir özel hukuk tüzel kişisinin yararına işlendiği takdirde
o tüzel kişi hakkında müsadere ve iznin iptali niteliğinde
güvenlik tedbiri yaptırımları getiriyorsunuz.
Dört yıl geçiyor, 2009
yılında bu sefer Kabahatler Kanununa eklenen 43/A maddesiyle, sanki
bu konuda daha önce mevcut bir düzenleme yokmuş gibi, tüzel kişilere
yönelik bu sefer de Kabahatler Kanununda yeni bir yaptırımı
devreye sokuyorsunuz. Böylece tek bir fiilden 2 defa yaptırım
uygulanmayacağı kuralını bir kere ihlal ediyorsunuz.
Şimdi ise bu ağır hukuksuzluğu yeni bir hukuksuzlukla
taçlandırıyorsunuz ve Kabahatler Kanununun 43/A maddesinde tüzel
kişilere getirilen bu 2nci yaptırımı genişletip
üstüne de mevcut idari para cezası oranlarını tam 25 kat
artırıyorsunuz, 50 milyona çıkarıyorsunuz. Şimdi, bu
oranları, bu kadar miktardaki parayı herhangi bir derneğin ödeme
ihtimali yok çünkü maalesef bu halkın kendi örgütleri sizin
kurdurduğunuz dernekler kadar zengin değil.
Üstüne, bir
değişiklik daha var bu maddeyle, anayasal güvenceye sahip o masumiyet
karinesi denen şeyi çöpe atıyorsunuz. Diyorsunuz ki: Mahkûmiyet
hükmüyle sonuçlanmamış olsa dahi, hatta henüz bir ceza davası
bile açılmamış olsa dahi tüzel kişi hakkında bu
ağır yaptırımların uygulanabileceğini
düzenliyorsunuz, getiriyorsunuz. Eğer sonradan açılacak bir ceza
kovuşturmasında tüzel kişi lehine bir sonuç elde edilirse
diyorsunuz ki: En başta alınan idari para cezasını da iade
ederiz. Yani bu mantık, önce asalım, sonra yargılayalım
mantığıdır. Tabii, bu arada kitle örgütü kalırsa
ortada parasızlıktan.
Şimdi, sizin
iktidarınızın hukukla ve adaletle sorunu var. Bir hukukçu olarak
şunu söylemek istiyorum: On sekiz yıl boyunca
iktidarınızdan herkes ve her şey çok çekti ama en fazla bu
ülkede adalet ve hukuk çekti. Bu yargılama, bu düzenlemeler sizin
aslında bir korkunuzu gösteriyor; halkın örgütlenmesinden,
bilinçlenmesinden, bir araya gelmesinden ve hem temel haklarına hem de
özgürlüklerine sahip çıkmasından korkuyorsunuz ama şunu söylemek
istiyorum: Korkunun ecele faydası yok, bunu bilin.
Şimdi, 626 tane örgüt,
bugün itibarıyla bir açıklama yaptı. Bütün konuşmalar
boyunca bu örgütlerin isimlerini okuduk, ben de burada okumak istiyorum. Hem bu
örgütleri selamlıyorum hem de bu, sadece bir imzadan ibaret değil. Bu
yasa bugün hızla çıkarılmaya çalışılıyor,
yarın da devam edecek ama bilin ki biz bunun için direnmeye devam
edeceğiz ve siz bu yasayı uygulayamayacaksınız. KA.DER,
Sivil Toplumda Kadın Derneği, Tüketici Koruma Derneği, Pir
Sultan Abdal Derneği, Karakoçan Dernekler Federasyonu, Cinsel
Şiddetle Mücadele Derneği, Gazetecilikte Kadın Koalisyonu,
İstanbul Sivas Dernekler Federasyonu, Diyarbakır KESK Kadın
Platformu, DİSK, Emekli-Sen, Tüm Emekli-Sen Gümüşhacıköy
Temsilciliği, Alevi Kültür Dernekleri Bornova Şubesi, Vicdani Ret
Derneği, Şanlıurfa Omurilik Felçlileri Derneği,
Gökova-Akyakayı Sevenler Derneği, Alevi Kültür Derneği
Burhaniye Şubesi, Kocaeli Dayanışma ve Araştırma
Derneği, Şiddetsiz Toplum Derneği, Yenimahalle Tüketici
Hakları Derneği, İzmir Engelsiz Sanat Derneği, İfade
Özgürlüğü Derneği, Renk Otizm Derneği, Van Gevaş Daldere
Derneği, Yaşamda Kadın ve Sanat Derneği, Bingöl Yayladere
Halktanır Köyü Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Kültür
Derneği, Aydıncık Köyü Sosyal Yardımlaşma ve Kültür
Derneği, Nilüfer Kent Konseyi, TMMOB Mimarlar Odası Diyarbakır
Şubesi. (HDP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 19uncu maddesinde yer alan halinde
ibaresinin durumunda şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Turan
Aydoğan Alpay
Antmen Ünal
Demirtaş
İstanbul Mersin Zonguldak
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi, Sayın Ünal Demirtaşın.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, yine alelacele kaptıkaçtıya getirilen bir
yasa teklifiyle karşı karşıyayız. Aslında bu
kanun teklifi, bu şekliyle de tek adam rejiminin ruhuna, felsefesine son
derece uygun bir kanun teklifi. Çünkü tek adam rejimlerinde hukuk ve adalet
yoktur, temel hak ve hürriyetler yoktur, demokrasi yoktur. İşte, bu
kanun teklifi geçerse Anayasanın birçok maddesi ihlal edilecek, temel hak
ve hürriyetler ciddi derecede kısıtlanabilecek, demokrasi yara
alacaktır. Belirsiz ve orantısız hükümler içeren kötüye
kullanılmaya son derece müsait bir kanun teklifiyle karşı
karşıyayız.
Değerli milletvekilleri,
parlamentoların en önemli görevlerinin başında bütçe yapmak
gelmektedir. Bütçe hakkı, Magna Cartadan bu yana halka verilen en önemli
haklardan biridir. Ama siz ne yaptınız? Burada bütçeyi görüşürken,
konuşurken alelacele bu kanun teklifini Adalet Komisyonuna getirdiniz.
Niye bütçeden önce getirmediniz? Çünkü bu kanun teklifinin
yanlışları konuşulmasın diye, toplumda daha fazla
tepki gösterilmesin diye böyle yaptınız.
Değerli milletvekilleri,
Cumhur İttifakının Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi dediği, bizimse tek adam rejimi dediğimiz sistem,
referanduma sunulmadan önce değişikliği isteyenler şunu
söylüyorlardı, diyordunuz ki: Yeni sistem sert kuvvetler
ayrılığı olacak, kanun tekliflerini yürütme değil,
bakanlar değil, milletvekilleri yapacak, kanun tekliflerini daha çok
tartışacağız ve kanun değişiklikleri daha çok
konuşulacak; yasama, yürütmeye karşı bağımsız
olacak ve Meclis güçlenecek. Tek adam rejimi yürürlüğe girdi; peki,
gerçekten sizin dediğiniz gibi mi oldu? Maalesef, her zaman olduğu
gibi sizin dediğinizin tam tersi bir durum ortaya çıktı.
Kanunlar yine yürütme tarafından yani Bakanlık bürokrasisi
tarafından hazırlanıyor; milletvekili olarak da teklif sahibi
olan arkadaşların önüne geliyor, imzalıyorlar ve bu şekilde
Meclise sunuluyor. Yani kanun teklifleri kâğıt üzerinde
milletvekillerinin gibi gözüküyor ama gerçekte yine yürütmenin kanun teklifi
olmuş oluyor.
Değerli milletvekilleri,
yani 2016, 2015 ve daha öncesinde neyse aslında kanunlar yine aynı
şekilde çıkıyor. Şimdi de kanun tekliflerini Meclise
alelacele getiriyorsunuz, etraflıca konuşulmadan ve yalan
yanlış şekilde geliyor, geçiyor ve gidiyor. Hiçbir şey
değişmedi. İşte, bu kanun teklifi de öyle yani tek adam
rejiminin özüne ve ruhuna uygun bir kanun teklifi. Bu, neden böyle? Yani
yürütmenin, tek adamın yasama üzerinde vesayeti ve tahakkümü var,
maalesef.
Değerli milletvekilleri,
sözün özü: Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi işlemiyor,
duvara toslamış durumda, sistem tıkandı ve iflas etmiş
durumda. Bu sebeple bu sistem değişmeden, güçlendirilmiş
parlamenter rejime geçiş sağlanmadan ülkemizde hiçbir şey
değişmez ve düzelmez diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu teklifin içerisindeki bütün değişiklik maddelerinin, Anayasanın
birçok maddesine aykırı, temel hak ve hürriyetleri
kısıtlayan hükümleri olduğunu görüyoruz. Aslında bu
değişikliklerle yaptığınız şu: Bizim il
başkanımız gibi hareket eden valilere sınırsız
yetkiler veririz. Yardımları sadece bizim istediğimiz kişi
ve kuruluşlar toplar ve yapar. Biz halkın seçtiği belediye
başkanlarına yardım toplatmayız. Dernekleri bizim
istediğimiz kişiler kurar, aksi takdirde biz bunu terörizmin
finansmanına bağlarız. Dernekleri de kapatırız,
toplanan yardımlara da el koyarız. diyorsunuz. İşin özeti
aslında bu.
Değerli milletvekilleri,
Covid-19 salgınının ülkemizde başladığı ilk
andan itibaren halkımızın sıkıntılarını
çözmek için CHPli belediye başkanlarımız kolları
sıvadı. Mersinden Ankaraya, Adanadan İstanbula tüm
belediyelerimiz, büyük bir koordinasyon ve şeffaflık içerisinde,
mağdur olan, yardıma ihtiyacı olan herkese el uzattılar.
Aynı zamanda toplumda durumu iyi olanla ihtiyacı olanı
birbiriyle kaynaştırdılar ve tok, açın hâlinden
anladı. Ama bu, sizi rahatsız etti, hemen yardımları
durdurdunuz ve yapılan bağışlara el koydunuz. Gerekçeniz
var mıydı? Evet, tek gerekçeniz vardı: O da bu
yardımları toplayanların CHPli belediyeler olmasıydı.
İşte yaptığınız, bu hukuksuzlukları bir
kılıfa büründürme çabasından başka bir şey değil.
Sözlerimi bitiriyorum,
saygılar sunuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Demirtaş.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
19uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Birleşime iki dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
02.56
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 02.58
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 39uncu Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
247 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir
iş bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 26 Aralık 2020 Cumartesi günü saat 13.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
02.59
(x) ) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) 247 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.