TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
40ıncı
Birleşim
26
Aralık 2020 Cumartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Hayati Arkazın, coronavirüs ve aşıya ilişkin
gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Iğdır
Milletvekili Yaşar Karadağın, Iğdır
Ovasının en önemli probleminin sulama sıkıntısı
olduğuna, Tarım ve Orman Bakanlığından beklentilerinin
baraj ve göletlerin bir an önce hayata geçirilmesi olduğuna ilişkin
açıklaması
2.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, Tarsus ve Mersin ilinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 99uncu yıl dönümünü
kutladığına, Tarsus ilçesinin kurtuluşu için mücadele
verenleri ve Kurtuluş Savaşının tüm şehit ve
gazilerini rahmetle andığına ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, çiftçilerin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi
borçlarının borç erteleme kapsamına alınması
gerektiğine, bankaların emeklilik hakkı kazanan
vatandaşlara kredi vererek emekli olmalarını
sağlamasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
4.- Muğla Milletvekili
Süleyman Girginin, sulama birliklerinin ücretlerinin makul bir seviyeye
çekilmesi ve sulama ile elektrik borçları nedeniyle çiftçi desteklerine
bloke konulması uygulamasından vazgeçilmesini talep ettiklerine,
narenciye ve meyve sebze üretiminin havza bazlı destek kapsamına
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, Halka hizmet Hakka hizmettir. düsturuyla tüm
enerjilerini milletin hizmetine sunulan yatırımların takibine
ayırdıklarına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde 2023 hedeflerini gerçekleştirmek için azim ve
kararlılıkla çalışmayı sürdüreceklerine ilişkin
açıklaması
6.- Malatya Milletvekili
Mehmet Celal Fendoğlunun, Malatya ili Yeşiltepe bölgesinde proje
aşamasında olan yeni adliye binasının yapımına ne
zaman başlanacağına ilişkin açıklaması
7.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Adıyaman ili Bağlıca,
Koçali, Doğanlı, Çatalağaç ve Gökçay köylerinin ortak
ihtiyacı olan okul inşaatına bir an evvel başlanması
ve yaşanan mağduriyetin giderilmesi için Millî Eğitim
Bakanlığı ve Adıyaman Valiliğine çağrıda
bulunduğuna ilişkin açıklaması
8.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliği
Başkan Yardımcısının yabancı menşeli bir
firmanın âdeta sözcülüğünü yaptığına, 7,5 milyon
Karadenizliyi ve üreticinin hakkını savunan siyasileri hedef
aldığına ilişkin açıklaması
9.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, İYİ PARTİ Genel Başkanı
Meral Akşenerin önerdiği şekilde asgari ücretten vergi
alınmaması ve net 3 bin lira olarak belirlenmesi gerektiğine,
çiftçilerin, esnafların, işçilerin, dar gelirlilerin,
işsizlerin, servis şoförlerinin, kantincilerin, kahvehanecilerin,
kırtasiyecilerin sıkıntı içinde olduğuna, müzisyenler
ve davulcuların mart ayından bu yana tek kuruş gelirleri
olmadığına, devletin yapacağı desteğin davulcu ve
müzisyen aileleri için can suyu olacağına ilişkin açıklaması
10.- Adana Milletvekili Orhan
Sümerin, pandemi sürecinde amatör kulüplerin zor şartlarda ayakta kalmaya
çalıştıklarına, amatör kulüplerin oyuncularının
ve teknik heyetlerinin sigorta primlerini yatıramadığına,
amatör spor kulüplerinin sigorta prim borçlarını
yapılandıracak bir düzenlemeyle spor camiasına nefes
aldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- Aksaray Milletvekili
Ayhan Erelin, İYİ PARTİ olarak asgari ücretin net 3 bin liraya
çıkarılmasını, asgari ücretlinin gelir vergisini ve Sosyal
Güvenlik Kurumu primini devletin üstlenmesini, emekli
maaşlarının en az asgari ücret kadar olmasını
önerdiklerine ilişkin açıklaması
12.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Demirin, "Dijital Türkiye"
çalışmaları kapsamında teknoloji odaklı sanayi
hamlesiyle teknolojide üreten olma yolunda ilerlediklerine, Sıfır
belge politikasıyla kamu hizmetlerinde talep edilen belge
sayısının neredeyse sıfıra düştüğüne, ara
mal üretiminin artmasıyla bu alandaki ithalatın da hızla
azaldığına ilişkin açıklaması
13.- Ankara Milletvekili
Yıldırım Kayanın, 27 Aralık Atatürkün Ankara iline
gelişinin 101inci yıl dönümünde, her yıl düzenlenen Büyük
Atatürk Koşusunun bu yıl pandemi gerekçesiyle
yapılmadığına ilişkin açıklaması
14.- İstanbul
Milletvekili Arzu Erdemin, 2021 yılında servis aracı sahipleri
ve şoförlerine destek verilmesini ve polise 3600 ek gösterge verilmesine
dair düzenlemenin yapılmasını temenni ettiğine ilişkin
açıklaması
15.- Manisa Milletvekili
Ahmet Vehbi Bakırlıoğlunun, Köy Kanununa eklenen geçici bir
maddeyle köy tüzel kişiliğine ait arsaların evi olmayan köylüye
satılabildiğine ancak kanunda bu arsalara 31 Aralık 2020
tarihine kadar ev yapılması şartı olduğuna, pandemi
nedeniyle zor şartlarda köylünün mağduriyetinin önlenmesi için
Meclisi yasal düzenleme yapmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
16.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, yirmi altı yıldır yayınına
devam eden Olay TVnin kapanmasına; Covid-19un ilk zamanlardaki gibi
kolay geçmediğine, ağır hasta ve vefat sayılarının
ciddi anlamda arttığına, daha fazla önleme ihtiyaç
olduğuna; TÜİKin yaptığı Türkiye Engelliler
Araştırması sonuçlarına, Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığının ciddi bir kesimi ilgilendiren bu
konuya ciddiyetle eğilmesi gerektiğine; asgari ücretlinin,
işçinin, memurun ve emeklinin gözünü verilecek olan zam oranlarına
çevirdiğine; 13 milyonu aşkın emeklinin aylık gelirlerinin
yaşam koşullarına uygun hâle getirilmesi gerektiğine;
toplumun her kesiminde olduğu gibi emeklilerin de sözcüsü olmaya ve
haklı taleplerini dile getirmeye devam edeceklerine ilişkin
açıklaması
17.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Olay TVnin kapanmasına; Olay
TVde çalışan bütün basın emekçilerini saygıyla
selamladığına; 28 Aralıkta Roboski olayının dokuz
yılının geride kalacağına, bu davanın emir komuta
zinciri içinde cezasızlıkla kapatılan bir dava olduğuna,
ailelerin çocuklarını anmasının neden engellendiğini
sormak istediğine, Roboskiyi unutmayacaklarına ve
unutturmayacaklarına; Tunceli ilinde bir yıl önce kaybolan Gülistan
Doku adlı genç kızın bulunmadığına, bundan
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun sorumlu olduğuna; en
yüksek coronavirüs vaka sayısının yüzde 25le Mecliste
olduğuna, bu çalışma koşullarını insani
bulmadıklarına ilişkin açıklaması
18.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbalın
Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığı sunumundaki bazı
ifadelerine; iktidarın ekonominin her alanında topyekûn hatalar,
büyük beceriksizlikler yaptığına ve tüm bu yanlış
uygulamalar nedeniyle iktidara güvenin yok olduğuna; ekonominin dilek ve
temenniyle yönetilemeyeceğine, bu konularda iktidarı uyarmaya devam
edeceklerine ilişkin açıklaması
19.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, 2020 yılında, 36 uluslararası anlaşma,
25 kanun, 8 tezkere, 7 Meclis araştırması komisyonu kurulmasına
dair görüşme yapıldığına; pandemi, deprem, sel,
çığ gibi felaketler yaşandığına, devlet ve millet
dayanışmasıyla bunların üstesinden gelindiğine;
Ayasofyanın ibadete açılması, mavi vatan inşa edilmesi,
Suriye, Azerbaycan ve Libyada askerî zaferler, terörle mücadeledeki
başarı, 405 milyar metreküp doğal gazın keşfi, yerli
otomobil TOGG, birçok yerli ve millî savunma sanayisi teknolojisinin milletle
buluşturulması gibi başarıların da olduğuna; 2020
yılının son yasama gününde başta bu başarılara imza
atan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana, Hükûmete, bütün
siyasi parti gruplarına ve milletvekillerine şükranlarını
ifade ettiğine; Batı demokrasilerinde nasıl bir medya
özgürlüğü varsa bizde de olduğuna, Olay TVyle ilgili ileri sürülen
hususlarda bazı konuların göz ardı edilerek yorum
yapılmasını kabul etmediğine; AK PARTİnin 2002den
beri ekonomide, teknolojide, bilişimde, savunma sanayisinde destanlar
yazdığına; cumhuriyet tarihinde darbe, vesayet
girişimlerinin neredeyse tamamının 2013 yılından sonra
yaşandığına, bu istiklal ve istikbal mücadelesinde, devlet
millet dayanışması ve bütün siyasi partilerin desteğiyle
nice destanlar yazacaklarına inandığına ilişkin
açıklaması
20.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
21.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Sivas Milletvekili Mehmet Habib Solukun İYİ
PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
22.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Sivas Milletvekili Mehmet Habib Solukun İYİ
PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
23.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
24.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
25.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, siyasette bunca yıldır kadınların
haklarının nasıl gasbedildiğinin hep beraber
yaşandığına, yakın zamanda yandaş televizyon
kanallarında İYİ PARTİ Genel Başkanı Meral
Akşenerin cinsiyeti üzerinden namusuna kadar dil
uzatıldığında tepki gösterilmediğine, işinize
geldiğinde susmanın, işinizi gelmediğinde
bağırmanın uygun olmadığına ilişkin
açıklaması
26.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
27.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin mehabetine ve
temsiliyetine uygun bir üslupla görüşmelerin götürülmesi gerektiğini
düşündüğüne, ölçülü olmak zorunda olunduğuna ilişkin
açıklaması
28.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdunun 247 sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
29.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Uşak iline bir komisyon gönderildiğine,
anılan yerlerde bütün tarafların dinlendiğine, iddia
edildiği gibi bir şikâyetin olmadığının
görüldüğüne ilişkin açıklaması
30.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, çıplak aramanın
yönetmeliğe dayandığına, Ayhan Bilgenin de içinde bulunduğu
partilerinin önceki dönem MYK üyelerinin tutukluluk incelemesi adı
altında SEGBİSe çıkarıldığına, bu
uygulamanın ülkedeki hukuksuzluğun resmi olduğuna ilişkin
açıklaması
31.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Ankara Milletvekili Gamze Taşcıerin 247
sıra sayılı Kanun Teklifinin 36ncı maddesi üzerinde
verilen önerge hakkında konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi
Bakırlıoğlunun yaptığı açıklamasındaki
ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, 83 milyon vatandaşa
hoş olmayan görüntüler verildiğini ifade etmek istediğine,
görüşmelerde karşılıklı eleştirilerin
olacağına, önemli olanın müzakereler sırasında
hakaretten kaçınılması olduğuna, görüşmeler
esnasında aklıselimi ve sağduyuyu hâkim kılmak
gerektiğine, yılın son çalışma gününde
görüşmelerin sakin bir şekilde sürdürülmesini umduğuna
ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, 2020 yılının zor
geçen pandemi sürecinde yasama çalışmalarına
katılımları ve Başkanlık Divanına
yardımlarından dolayı grup başkanları ve başkan
vekillerine teşekkür ettiğine, bu süreçte Covid-19a yakalanan tüm
milletvekillerine ve vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini
ilettiğine, hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine, sağlık çalışanlarına kolaylıklar
dilediğine, 2021 yılının ülke, millet, İslam âlemi ve
tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını dilediğine
ilişkin konuşması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve 21 milletvekili tarafından,
yap-işlet-devret modeli ile işletilen köprü ve otoyollardan
geçiş yapan araç sayısının tespit edilerek HGS ve OGS
kaynaklı mağduriyetlerin önlenmesi amacıyla 14/12/2020 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan (10/3577) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Aralık 2020
Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş
ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından,
kadınların siyasete katılımının ve eşit
temsilinin önündeki engellerin kaldırılması amacıyla
26/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26
Aralık 2020 Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, hak ihlallerine sebep olduğu iddia edilen
politika ve düzenleyici işlemlerin iyileştirilmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan (10/3366) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Aralık 2020
Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Bursa Milletvekili Osman Mestenin CHP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasında
CHPye sataşması nedeniyle konuşması
2.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasında AK PARTİye ve
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana sataşması
nedeniyle konuşması
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/3261) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 247)
X.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
247) Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin
oylaması
26 Aralık
2020 Cumartesi
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Sibel ÖZDEMİR (İstanbul), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 40ıncı Birleşimini açıyorum. (x)
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 1
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Coronavirüs ve aşı
münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz.
Buyurun Sayın Arkaz.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, coronavirüs ve aşıya
ilişkin gündem dışı konuşması
HAYATİ ARKAZ
(İstanbul) Çok teşekkür ediyorum.
Aşının ismi
bile bizi hareketlendiriyor, çok teşekkürler efendim, sağ olun.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizi ve tüm dünyayı derinden etkileyen
küresel salgınla yapılan mücadelede aşı hakkında bilgi
vermek istiyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
son yüz yıldır Türkiye Cumhuriyeti devleti, Aziz Atatürkün
öncülüğünde en büyük mücadelesini bulaşıcı
hastalıklara karşı vermiştir. Her doğan 4 çocuktan ve
doğum yapan her 5 anneden birisi hastalıklar sebebiyle
kaybediliyordu, hayatını kaybediyordu. Şu anda, bebek ölümleri
dünya standartlarının çok altındadır, binde 6
civarındadır. Bu, bizim için gurur verici bir olaydır. Nereden
nereye diyoruz. Bu vesileyle tüm çocuklarımıza, annelerine
sağlıklı ve mutlu, güzel günler diliyorum. Profesör Doktor Sadi
Irmak, Profesör Doktor Tevfik Sağlam, ilk Sağlık Bakanı
Refik Saydam ve Türkan Saylan gibi bilim insanları bu
bulaşıcı hastalıklarla olan mücadelede çok
başarılı olmuşlardır; kendilerini rahmetle
anıyorum.
Cumhuriyetten sonra veremle savaş
başladı, dispanserler kuruldu, cüzzamla mücadele edildi, yurt
dışına tıp eğitimi için öğrenciler gönderildi,
toplum sağlığı için Hıfzıssıhha Kurumu
kuruldu. Türkiye'de verem, kuduz, tifo, tifüs, boğmaca, enflüenza ve çiçek
aşılarının yanında serum üretimi de
yapılmıştır. Biz bu mücadelede devlet ve millet olarak
acemi değiliz; köklü bir devletiz, köklü bir sağlık
camiamız var. Pek çok ülke yeni tip coronavirüs karşısında
çaresiz kalmışken Türkiye öncülük yapmıştır; modern
hastane binalarımız, kendini iyi yetiştirmiş
doktorlarımız ve kahramanca mücadele eden sağlık
camiamız bu konuda örnek olmuşlardır dünyaya. Sorun küreseldir,
birlik ve beraberlik içinde bu küresel salgının altından kalkacağız
ve başarılı olacağız inşallah. Biz, ilk günden
beri bilimin ışığında -bilim insanları olarak-
karanlığı aydınlatmaya çalışıyoruz. Verem
aşısının bulunması tam on üç yıl sürmüştür,
hele bazı aşıların bulunması yirmi yıl bile
sürmüştür. Geçen yıl aralık ayında, Sayın
Sağlık Bakanımız, aşının on iki ay ile on
sekiz ay arasında mutlaka bulunacağını ve
başarılı olacağımızı söyledi; şu anda
on iki ay geçti ve aşı, Allah nasip ederse, bu pazartesi günü
ülkemizde, yurdumuzda olacak, bu da onu ispatlamıştır;
kendilerine teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
aşı müjdesini buradan tekrarlamak istiyorum. CoronaVac
aşısı pazartesi günü yani iki gün sonra -demin söyledim-
inşallah, ülkemizde olacak, on dört gün gibi kısa bir süre sonra da
aşılanmaya başlayacağız. İnaktif yöntemlerle
hazırlanan bu aşı, daha önce de belirttiğim gibi, bizim
için en uygun aşıdır yani bizim için en uygun olan aşı
CoronaVac aşısıdır, Çinden gelen CoronaVac
aşısıdır -onu söylemeyi kendime görev kabul ettim- ve
doğru aşıdır. Ayrıca, bunun yanında Pfizer ve
BioNTech firmalarının Almanyada yaptığı aşı
4,5 milyon civarı dozdur. Bu da çok kısa bir zamanda
-anlaşması yapılmıştır- yurdumuzda
olacaktır.
Yerli ve millî
aşılar için de ciddi çalışmalar var. 16 merkezde
aşı çalışmalarımız ciddi bir şekilde
yapılmaktadır, bunlar da başarılı olmuştur; nisan
ayı gibi bu aşılarla aşılanmaya
başlayacağız. Ben, sıram geldiğinde, bir hekim olarak
aşımı derhâl yaptıracağım, bunu buradan söylemek
istiyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Coronavirüsle ilgili mücadelemizi tüm millet olarak kahramanca
yaptığımıza inanıyorum. Maske, mesafe ve temizlik
şartlarına
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Arkaz.
HAYATİ ARKAZ (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden
birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Karadağ
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağın, Iğdır
Ovasının en önemli probleminin sulama sıkıntısı
olduğuna, Tarım ve Orman Bakanlığından beklentilerinin
baraj ve göletlerin bir an önce hayata geçirilmesi olduğuna ilişkin
açıklaması
YAŞAR KARADAĞ
(Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkanım, doğunun Çukurovası olarak bilinen, alüvyonel
tabanlı, çernezyomdan taşınmış, dünyanın en
kaliteli topraklarına sahip, iklim olarak da mikroklima iklime sahip olan
Iğdır Ovasında en önemli problemimiz sulama problemi. Bu
açıdan, özellikle ilde planlanan Tuzluca Barajı, Ünlendi Barajı,
Göktaş ve Alibeyköy Göletlerinin bir an önce hayata geçirilmesi elzemdir;
Tarım Bakanlığından beklentimiz budur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Taşkın
2.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Tarsus ve Mersin
ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 99uncu yıl dönümünü
kutladığına, Tarsus ilçesinin kurtuluşu için mücadele
verenleri ve Kurtuluş Savaşının tüm şehit ve
gazilerini rahmetle andığına ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kurtuluş
Savaşı nice kahramanlıklara sahne olmuştur. Söz konusu
vatan, namus, ezan ve bayrak olduğu zaman aziz milletimizin göze
alamayacağı fedakârlık yoktur. İşte, doksan dokuz
yıl önce Antepte Şehit Kamilin, Maraşta Sütçü
İmamın kahramanlık destanlarının bir benzeri de
Tarsusta yaşanmıştır. 27 Aralık, Tarsusumuzun
düşman işgalinden kurtuluşunun 99uncu yıl dönümüdür. 27
Aralık 1921de işgal güçleri Tarsusdan, 3 Ocak 1922de de Mersinden
kovulmuşlardır. Kadim şehir Tarsusun ve Mersinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 99uncu yıl dönümünü kutluyorum.
Bu vesileyle, Tarsusta
verilen kurtuluş mücadelesinin öncülerinden olan Kara Fatma lakaplı
Adile Halayı, şehit Hacı İshak Efendiyi ve kahraman
eşini, Hancı Abdoyu ve tüm isimsiz kahramanları, Kurtuluş
Savaşımızın tüm şehit ve gazilerini rahmetle anıyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Şimşek
3.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, çiftçilerin Ziraat Bankası
ve Tarım Kredi borçlarının borç erteleme kapsamına
alınması gerektiğine, bankaların emeklilik hakkı
kazanan vatandaşlara kredi vererek emekli olmalarını
sağlamasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bütçe
görüşmelerinin başladığı günden bu tarafa çiftçi
borçlarıyla ilgili borç erteleme yapılması; özellikle,
Tarım Kredi ve Ziraat Bankası borçlarının mutlaka
yapılandırılması gerektiğini defalarca dile
getirmemize rağmen bugüne kadar bu konuda bir çalışma
olmadı. Ben, çiftçilerimiz adına mutlaka bu borç
yapılandırmasının yapılması, Ziraat Bankası
ve Tarım Kredi borçlarının bu kapsama mutlaka alınması
gerektiğini düşünüyorum.
Hükûmetimiz birçok konuda
yapılandırma yaptı. Bir de emekli olmak isteyen
vatandaşlarımız borçlarını
yapılandırdılar ama bankalar, geçmiş dönemlerde, emekli
olacak vatandaşlara, borç yapılandırması yapanlara emekli
ederek kredi verip maaşından ödenmek kaydıyla bir hak
tanıyorlardı. Şu anda o, kapsama alınmadı. Bu konuda da
bankaların emeklilik hakkı kazanan vatandaşlarımıza
kredi vererek bu borçlarını ödemesini ve emekli olmasını
sağlamalarını talep ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Girgin
4.-
Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, sulama birliklerinin ücretlerinin
makul bir seviyeye çekilmesi ve sulama ile elektrik borçları nedeniyle
çiftçi desteklerine bloke konulması uygulamasından vazgeçilmesini
talep ettiklerine, narenciye ve meyve sebze üretiminin havza bazlı destek
kapsamına alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN
(Muğla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Tarım ve Orman
Bakanlığına; seçim bölgem Muğlada 13 gölet ve baraj
inşaatı tamamlanmamıştır. Sulama birliklerinin tahsil
ettiği ücretler yüksektir, ücretler makul seviyelere çekilmeli, eskiyen ve
su kaybına neden olan sistemler rehabilite edilerek sulama oranı ve
randımanı artırılmalıdır. Sulama ve elektrik
borçları nedeniyle desteklere bloke konulmakta veya borçlar desteklerden
kesilmektedir. Bu uygulamadan vazgeçilmelidir.
Tarımsal sulamada kullanılan
elektriğin fiyatları artmıştır, üreticilerin fatura
ödemelerinde yaşanan en ufak bir aksaklıkta elektrikleri kesilmekte
ve abonelikleri iptal olmaktadır. Elektrik fiyatlarındaki KDV,
katkı payı gibi vergiler kaldırılmalı ve faturalar
aylık değil, yılda iki defa hasat zamanı ödenmelidir.
Narenciye, meyve, sebze
üretimi havza bazlı destek kapsamına alınmalıdır.
Zeytinyağı fiyatları düşük seyretmektedir, üretimin
devamı, fiyat istikrarının sağlanması için
TARİŞ ve MARMARABİRLİK gibi piyasa düzenleyici
kuruluşlar devreye alınmalıdır. Çiftçinin sesine kulak
verin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Özkan
5.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Halka hizmet Hakka hizmettir.
düsturuyla tüm enerjilerini milletin hizmetine sunulan
yatırımların takibine ayırdıklarına,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde 2023
hedeflerini gerçekleştirmek için azim ve kararlılıkla
çalışmayı sürdüreceklerine ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
AK PARTİ hükûmetleri,
eser konusunda, hizmet konusunda, proje konusunda herkesle yarışmaya,
herkesle rekabete hazırdır. Bunun dışındaki hiçbir
çekişmenin ülkeye faydasının olmadığına
inanıyoruz. Onun için de Halka hizmet Hakka hizmettir. düsturuyla tüm
vaktimizi ve enerjimizi milletimizin hizmetine sunduğumuz
yatırımlarımızın takibine ayırıyoruz. Aziz
milletimizin de bizden beklentisinin bu olduğunu biliyoruz.
Cumhurbaşkanımız
ve Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde 2023 hedeflerimizi gerçekleştirmek, büyük ve güçlü Türkiye'nin
yarınlarını güvence altına almak için var gücümüzle azim ve
kararlılıkla çalışmayı sürdüreceğiz. Ülkemizin ve
milletimizin huzuru ve refahı için üzerimize düşen tüm
sorumluluğu yerine getirmek boynumuzun borcudur diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Fendoğlu
6.-
Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlunun, Malatya ili Yeşiltepe
bölgesinde proje aşamasında olan yeni adliye binasının
yapımına ne zaman başlanacağına ilişkin
açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU
(Malatya) Teşekkür ederim Başkanım.
Talebimiz Adalet
Bakanlığına. Malatya Yeşiltepe bölgesinde askerî hastanenin
bulunduğu 100 dönümlük alanın Özelleştirme İdaresi
tarafından adliye binası yapılması için Adalet
Bakanlığımıza yer tahsisi yapılmış
durumdadır. Proje aşamasında olan, Malatyaya
yakışır şekilde olacağına
inandığımız yeni adliye binasının
yapımına ne zaman başlanacak ve Adalet
Bakanlığımızın bu konudaki çalışmaları
ne aşamadadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Tutdere
7.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Adıyaman ili
Bağlıca, Koçali, Doğanlı, Çatalağaç ve Gökçay
köylerinin ortak ihtiyacı olan okul inşaatına bir an evvel
başlanması ve yaşanan mağduriyetin giderilmesi için Millî
Eğitim Bakanlığı ve Adıyaman Valiliğine
çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Adıyaman merkez
Bağlıca, Çatalağaç, Gökçay, Koçali köylerindeki
öğrencilerimize hizmet veren Koçali köyündeki ortaöğretim okul
binası talebi karşılayamamaktadır. Fiziki
şartları yetersiz, depreme dayanıksız bu okulda
öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz zor şartlarda görev yapmakta
ve mağdur durumdadırlar. Mağduriyetin giderilmesi için bu
köylerimizin ihtiyacı olan bir okulun yapılması aciliyet arz
etmektedir. İlimizin deprem gerçeği de nazara alınarak
çalışmalara bir an evvel başlanmasını talep ediyoruz.
Buradan, Millî Eğitim Bakanlığına ve Adıyaman
Valiliğine çağrıda bulunuyorum: Bağlıca, Koçali,
Doğanlı, Çatalağaç, Gökçay köylerimizin ortak ihtiyacı olan
okul inşaatına bir an evvel başlayın,
çocuklarımızın mağduriyetini bir an evvel giderin diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Yılmaz
8.-
Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, Doğu Karadeniz
İhracatçılar Birliği Başkan
Yardımcısının yabancı menşeli bir firmanın
âdeta sözcülüğünü yaptığına, 7,5 milyon Karadenizliyi ve
üreticinin hakkını savunan siyasileri hedef aldığına
ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce)
Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliği Başkan
Yardımcısı, geçen gün yaptığı açıklamayla,
yabancı menşeli bir firmanın âdeta sözcülüğünü yaparak
Karadenizde fındıkla geçinen 7,5 milyon Karadenizliyi ve üreticinin
hakkını savunan siyasileri hedef almıştır. Âdeta bir
firmayı kutsayacak açıklamalarda bulunan bu kişi,
yıllardır fındıkçının kanını emen ve
ülkemizde hak ettiği ihracat gelirine ulaşmasını engelleyen
bu firmanın zor durumdaki üreticinin elinden bahçeleri ucuza
kapatmasını âdeta iyi bir şey gibi bize yutturmaya
çalışmış, dünya üretiminin yüzde 70ini karşılayan
ülkemizi bu firmaya muhtaç gibi göstermiştir. Fındık
üreticisinin hakkını ve ülke çıkarlarını savunan
siyasileri ve fındık çalışma grubunu avuçlarını
ovuşturan kesim olarak niteleyen bu firma sözcüsünün asıl kendisi,
üreticinin kanını emen bu firmanın yatlarında viskisini
yudumlayan iş birlikçisidir.
BAŞKAN Sayın
Filiz
9.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, İYİ PARTİ
Genel Başkanı Meral Akşenerin önerdiği şekilde asgari
ücretten vergi alınmaması ve net 3 bin lira olarak belirlenmesi
gerektiğine, çiftçilerin, esnafların, işçilerin, dar gelirlilerin,
işsizlerin, servis şoförlerinin, kantincilerin, kahvehanecilerin,
kırtasiyecilerin sıkıntı içinde olduğuna, müzisyenler
ve davulcuların mart ayından bu yana tek kuruş gelirleri
olmadığına, devletin yapacağı desteğin davulcu ve
müzisyen aileleri için can suyu olacağına ilişkin
açıklaması
İMAM HÜSEYİN
FİLİZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel
Başkanımız Meral Akşenerin önerdiği şekliyle,
asgari ücretten vergi alınmamalı ve asgari ücret net 3 bin TL olarak
belirlenmelidir. Çiftçilerimiz, fıstık üreticilerimiz, Tarım
Kredi Kooperatiflerinin faiz ödemeleri altında ve tüccarların
oyunlarıyla canından bezmiş, esnafımız, işçimiz,
dar gelirlilerimiz ve işsizlerimiz büyük sıkıntı içindeler;
servis şoförleri, kantinciler, kahvehaneler, kırtasiyeciler zor
durumdalar. İcra dosyası sayısı 22 milyon 760 bine
yükselmiş. Ne yazık ki vatandaşlarımız borç
altında ezilmeye devam etmektedir. Ama bir grup var ki bunların ne
iş yerleri var ne de belli bir yerleri; müzisyenler ve davulcuların
mart ayından bu yana tek kuruş gelirleri yok. Aileleri,
çocukları var, kuru ekmek bile bulmakta zorluk çekiyorlar. Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan
yapılacak desteklerin, davulcuların, müzisyenlerin aileleri için can
suyu olacağını belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Sümer
10.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin, pandemi sürecinde amatör kulüplerin zor
şartlarda ayakta kalmaya çalıştıklarına, amatör
kulüplerin oyuncularının ve teknik heyetlerinin sigorta primlerini
yatıramadığına, amatör spor kulüplerinin sigorta prim
borçlarını yapılandıracak bir düzenlemeyle spor
camiasına nefes aldırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Pandemi süreciyle birlikte
amatör kulüpler, sporcularımız ve teknik heyetimiz çok zor
şartlarda ayakta kalmaya çalışıyorlar. Özellikle amatör
liglerde, bölgesel liglerde, ufak çaplı turnuvalarda yer alan
takımlar ve sporcular büyük ekonomik sıkıntılar yaşıyor.
Amatör kulüplerin oyuncularının ve teknik heyetin sigorta primi
yatırılamıyor, böylece vergi borçları birikiyor. Amatör
spor branşlarında düzenli olarak sigorta primi yatırmaya
çalışan 100 kulüpten fazlası yok şu an. Bir de vergi ve
sigorta primleriyle kulüplerimizi iyice darboğaza sokmamamız
gerekiyor. Kısıtlı kapsayıcı olan ve sadece amatör
bölgesel alanda mücadele veren kulüplerin sigorta prim borcunu düzenleyecek,
yapılandıracak, gerekiyorsa silecek düzenleme getirilerek spor
camiasına nefes aldırmamız gerekiyor.
BAŞKAN Sayın
Erel
11.-
Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, İYİ PARTİ olarak asgari
ücretin net 3 bin liraya çıkarılmasını, asgari ücretlinin
gelir vergisini ve Sosyal Güvenlik Kurumu primini devletin üstlenmesini, emekli
maaşlarının en az asgari ücret kadar olmasını
önerdiklerine ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Genel
Başkanımız Meral Akşener ve partimizin asgari ücret
konusundaki önerisi şudur: Brüt asgari ücret net 3 bin liraya
yükseltilsin, asgari ücretle çalışanımıza brüt
kazancının tamamı ödensin. İşverenimiz
çalıştırdığı asgari ücretli
vatandaşlarımızın gelir vergisini ve Sosyal Güvenlik Kurumu
primini devlete değil, çalışanına versin. Devletimiz,
çalışanlarımızın gelir vergisini ve Sosyal Güvenlik
Kurumu primini üstlensin. Ayrıca, çalışanlarımızın
asgari ücret tutarındaki ücretinden vergi alınmasın. Yine,
emekli maaşları en az asgari ücret kadar olsun yani 3 bin lira olsun,
çok zor şartlarda yaşayan bu kesim rahat bir nefes alsın.
BAŞKAN Sayın
Mustafa Demir, buyurun.
12.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin, "Dijital Türkiye"
çalışmaları kapsamında teknoloji odaklı sanayi
hamlesiyle teknolojide üreten olma yolunda ilerlediklerine, Sıfır
belge politikasıyla kamu hizmetlerinde talep edilen belge
sayısının neredeyse sıfıra düştüğüne, ara
mal üretiminin artmasıyla bu alandaki ithalatın da hızla
azaldığına ilişkin açıklaması
MUSTAFA DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Dijital Türkiye
çalışmaları kapsamında ve teknoloji odaklı sanayi
hamlesiyle yerli ve millî kaynaklarımızı verimli kullanarak
teknolojiyi tüketen değil, üreten olma yolunda ilerliyoruz. Milletimiz
için üretmeye ve çalışmaya devam ediyoruz.
Dijital Türkiye Platformu
üzerinden vatandaşlarımıza hızlı, kolay ve
erişilebilir hizmetler sunulmaktadır. Sıfır belge politikasıyla
kamu hizmeti başına talep edilen belge sayısı neredeyse
sıfıra düşmüştür. Ara mal üretiminin artmasıyla da bu
alandaki ithalatımız hızla azalmaktadır. Pandemi döneminde
yapılan yatırımlarla yeniden kurulan global ekonomik düzende
yerimizi alacağız ve pozisyonumuzu daha da güçlendireceğiz.
Dijital platformları ve teknoloji odaklı sanayi hamlesini destekleyen
projelere öncelik vermeye devam edeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Yıldırım Kaya
13.-
Ankara Milletvekili Yıldırım Kayanın, 27 Aralık
Atatürkün Ankara iline gelişinin 101inci yıl dönümünde, her
yıl düzenlenen Büyük Atatürk Koşusunun bu yıl pandemi
gerekçesiyle yapılmadığına ilişkin açıklaması
YILDIRIM KAYA (Ankara)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Yarın 27 Aralık, emperyalizme
karşı Anadoluyu ayağa kaldıran Mustafa Kemal Atatürk ve
silah arkadaşlarının Ankaraya gelişinin 101inci
yılı. Emperyalizmin korkulu rüyası olan Anadolu halkıyla
birlikte Ankarayı mesken eden Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşları Ankarayı başkent yapıp Ankaralı
olduğunu ve Anadolu topraklarının emperyalizme asla geçit
vermeyeceğini haykırmıştır.
Ankaraya gelişinin
101inci yılında, her yıl düzenlenen Büyük Atatürk Koşusu
ne yazık ki bu yıl düzenlenemiyor. Sembolik karşılamayla
Mustafa Kemal Atatürkün Ankaraya gelişi kutlanamaz. Biz kurtuluşa
atılan bu büyük adımı, tüm coşkumuzla yürüyeceğiz ve
koşacağız. Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa/
Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa. diyor, saygı ve
sevgiyle anıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Erdem
14.-
İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, 2021 yılında servis
aracı sahipleri ve şoförlerine destek verilmesini ve polise 3600 ek
gösterge verilmesine dair düzenlemenin yapılmasını temenni
ettiğine ilişkin açıklaması
ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
15 Mart 2020 itibarıyla
olumsuz yönde etkilenen servis şoförlerimizle ilgili bilhassa hem araç
kredilerini hem sigorta masraflarını; evlerinin geçimlerini
sağlarken de büyük zorluk çeken servis aracı sahiplerimize ve şoförlerimize
bir destek verilmesi gerekiyor. Temennim odur ki, 2021 yılında
bununla ilgili bir destek çıkacaktır.
Ayrıca yine temennim
odur ki, kahraman Türk polisimizle ilgili 3600 ek gösterge önümüzdeki sene
gerçekten hak eden kahraman polisimize verilecektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Bakırlıoğlu
15.-
Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlunun, Köy Kanununa
eklenen geçici bir maddeyle köy tüzel kişiliğine ait arsaların
evi olmayan köylüye satılabildiğine ancak kanunda bu arsalara 31
Aralık 2020 tarihine kadar ev yapılması şartı
olduğuna, pandemi nedeniyle zor şartlarda köylünün
mağduriyetinin önlenmesi için Meclisi yasal düzenleme yapmaya davet
ettiğine ilişkin açıklaması
AHMET VEHBİ
BAKIRLIOĞLU (Manisa) Değerli milletvekilleri, 28 Kasım 2017de
Köy Kanununa geçici bir madde eklendi. Buna göre köylerimizde,
muhtarlığın kararıyla köy tüzel kişiliğine ait
arsalar evi olmayan köylüye satılabiliyor. Ancak bu geçici maddede,
satılan bu arsalarda 31 Aralık 2020 tarihine kadar ev yapılma
şartı bulunmakta. Aksi hâlde köylünün parayla satın
aldığı arsalar ellerinden alınacak. Seçim bölgem
Manisanın ilçelerinde, bilhassa Salihlide bu şekilde birçok arsa
köylü tarafından alınmış ancak hemen hemen hiçbirine ev
yapılamamış. Bu zor şartlar, bu ekonomik şartlar
altında çiftçiden ev yapmasını beklemek vicdansızlık
olur zaten. Ben Meclisimizi vicdanlı olmaya, oluşabilecek
mağduriyetleri önlemek için bir an önce gerekli yasal düzenlemeyi yapmaya
davet ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, Manisa
Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlunun yaptığı
açıklamasındaki ifadelerine ilişkin açıklaması
BAŞKAN Teşekkür
ederim ama o yasal düzenlemeyi yaptık Sayın
Bakırlıoğlu, süreyi uzattık. Onu da bilgi olarak
paylaşayım.
Evet, şimdi Sayın
Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın Türkkan, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
16.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, yirmi altı yıldır
yayınına devam eden Olay TVnin kapanmasına; Covid-19un ilk
zamanlardaki gibi kolay geçmediğine, ağır hasta ve vefat
sayılarının ciddi anlamda arttığına, daha fazla
önleme ihtiyaç olduğuna; TÜİKin yaptığı Türkiye
Engelliler Araştırması sonuçlarına, Aile, Çalışma
ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının ciddi bir kesimi
ilgilendiren bu konuya ciddiyetle eğilmesi gerektiğine; asgari
ücretlinin, işçinin, memurun ve emeklinin gözünü verilecek olan zam
oranlarına çevirdiğine; 13 milyonu aşkın emeklinin
aylık gelirlerinin yaşam koşullarına uygun hâle getirilmesi
gerektiğine; toplumun her kesiminde olduğu gibi emeklilerin de
sözcüsü olmaya ve haklı taleplerini dile getirmeye devam edeceklerine
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün, Türkiyede, mevcut
rejimin nasıl otokrasiye evrildiğine dair çok önemli bir olay oldu.
Yirmi altı yıl önce yayın hayatına başlayan Olay
televizyonu dün itibarıyla ekranlarını kararttı. Olay
televizyonu yaptığı yayınlarla birtakım çevreleri
rahatsız etmiş olmalı ki, kısa sürede ekranları karartıldı.
180 basın emekçisine geçim kaynağı olup, ailelerine ekmek
götürdüğü bir kanalı karartmak hukuk ve demokrasiyle
bağdaşmadığı gibi, vicdanların da kabul
edemeyeceği bir durumdur. Kararan sadece bir kanal değildir, bizden
olmayan herkese yaşamı dar eden düşünceye sahip
vicdanlardır. Kararan hukuktur, demokrasidir, adalettir, basın
özgürlüğüdür, çok sesliliktir. Ülkede otokrasinin geldiği boyut tam
da budur. İktidarın on sekiz yılda Türkiyeyi getirdiği
nokta işte böylesi bir karanlıktır.
Her alanda olduğu gibi,
kurulan bu baskı rejimini toplum da üzerinde iliklerine kadar
hissetmektedir. İfade özgürlüğü var ama ifade ettikten sonra
olacakları garanti edemem. Bu laf, kimin lafı biliyor musunuz?
Ugandanın eski Devlet Başkanı, diktatör İdi Aminnin
lafı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin
lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu
ifadeleri kullanan kişinin bir zamanlar yönettiği Uganda bile şu
anda Dünya Demokrasi Endeksinde 99uncu sırada. Olay televizyonunun ekran
kararttığı Türkiye kaçıncı sırada biliyor
musunuz? 110uncu sırada, Ugandanın 11 sıra altında.
Medyaya ve özgürlüklere yapılan tüm baskıyı ve karartmaları
kınıyorum. Basın emekçilerini buradan selamlıyorum.
İnsanlar üzerinde uygulanan bu baskının bir gün size de zarar
vereceğini, sıkıntı vereceğini de bir kere daha
hatırlatmak istiyorum.
Coronavirüsle mücadelemiz
devam ediyor, insanlarımız ne yazık ki hayatlarını
kaybetmeye de devam ediyor. Bir noktayı vurgulamak istiyorum: Covid ilk
zamanlardaki gibi kolay geçmiyor, sizler de duyuyorsunuz. Daha önce
duyduğumuzda Covid virüsüne yakalanmış eşimiz, dostumuz,
akrabamız, kardeşimiz, arkadaşımız bir hafta sonra, on
gün sonra iyileşti diye haber alıyorduk. Şu anda Covid virüsüne
yakalananların bir süre sonra ağır hasta olduğunu, daha
sonra entübe edildiğini ve nihayet vefat ettiğini öğreniyoruz.
Sosyal medyaya girmekten korkar hâle geldik hepimiz. Sosyal medyaya
girdiğimizde, bu virüsle alakalı başsağlığı
dilekleri, vefat haberleriyle dolu. Olay bu kadar ciddi, ağır hasta sayıları
ve vefatları ciddi anlamda arttı. Daha fazla önleme
ihtiyacımız var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin
lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu
ülkede her gün 2 uçak düşüyor; evet, o kadar insanımızı
yitiriyoruz. Hani 1 uçak düştüğünde on sene konuşurduk ya;
şimdi her gün 2 uçak düşüyor, o kadar insan kaybediyoruz. Hekimler de
çaresiz. Bakın -benim de tanıdığım bir özel hastane
sahibi var- bütün imkânlarını insan kime kullanır? Annesine,
babasına, evladına önce, değil mi? Bir gün arayla hem annesini
hem babasını kaybetti özel hastane sahibi bu
arkadaşımız. Bu işin şakasının
olmadığını, durumun vahametini ilk günden bu yana
vurgulamaya devam ediyoruz. İnşallah, daha ciddi önlemler almaya
başlarlar.
Dünya Sağlık Örgütü
verilerine göre, gelişmiş ülkelerde nüfusun yüzde 10unun,
gelişmekte olan ülkelerde ise nüfusun yüzde 12sinin engellilerden
oluştuğu bildiriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Ülkemizde TÜİK tarafından gerçekleştirilen Türkiye Engelliler
Araştırması sonucuna göre, nüfusun yüzde 12sinin engelliler
olduğu saptanmış. Anne, baba ya da eş gibi aile fertleri de
hesaba katıldığında bu sayı 3 katına
çıkıyor. Bu durumda, aileler özel eğitim, mesleki eğitim,
rehabilitasyon ve hukuki haklar konularında eğitilmeli ve
bilgilendirilmeliler. Eğitim alan aileler, diğer engelli ailelerine
de danışmanlık yaparak çocuklarının sosyal yaşama
daha etkin katılım sağlanmasına katkıda bulunmalıdır.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, ciddi bir
kesimi ilgilendiren bu konuya ciddiyetle eğilmelidir. Sorunları
gidermek için yapılan tespit ve çalışmalarla alınacak tüm
kararların bir an önce uygulanması ise elzemdir.
Her yıl sonu olduğu
gibi asgari ücretlinin, işçinin, memurun, emeklinin gözü ve
kulağı verilecek zam oranlarına çevrilmiş. Yaşam
koşullarının bu kadar zor olduğu bir dönemde, hâlen bin
lira seviyesinde maaş alan emekliler var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
Son kez açayım, buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Toplumun en adaletsiz gelirine sahip kesimi olan emekliler, en düşük
aylık gelirlerinin asgari ücret seviyesine
çıkarılmasını bekliyor. Türkiyede 13 milyonu
aşkın emekli ve hak sahibi olduğu göz önüne
alındığında, emekli ve hak sahiplerinin aylık
gelirlerinin yaşam koşullarına uygun hâle getirilmesi gerekiyor.
Aynı koşullarda emekli olanların aylıkları
arasındaki farkın giderilmesi ve emeklilikte yaşa
takılanların sorunlarının çözülmesi emeklilerimizin
başlıca talepleridir. Devletin itibarı, emeklilerine
verdiği değerle ölçülür. Milyonlarca emekli ve hak sahibi asgari
ücretin altında bir gelirle yaşamını sürdürürken, devleti
yönetenlerin itibardan bahsetmesi mümkün değildir. Toplumun her kesiminin
olduğu gibi emeklilerimizin de sözcüsü olmaya ve haklı taleplerini
ısrarla dile getirmeye devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. Yüce
Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Beştaş
Buyurun.
17.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Olay TVnin
kapanmasına; Olay TVde çalışan bütün basın emekçilerini
saygıyla selamladığına; 28 Aralıkta Roboski
olayının dokuz yılının geride kalacağına, bu
davanın emir komuta zinciri içinde cezasızlıkla kapatılan
bir dava olduğuna, ailelerin çocuklarını anmasının
neden engellendiğini sormak istediğine, Roboskiyi
unutmayacaklarına ve unutturmayacaklarına; Tunceli ilinde bir
yıl önce kaybolan Gülistan Doku adlı genç kızın bulunmadığına,
bundan İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun sorumlu olduğuna;
en yüksek coronavirüs vaka sayısının yüzde 25le Mecliste
olduğuna, bu çalışma koşullarını insani
bulmadıklarına ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, ben de Olay TVyle
başlamak istiyorum. Dün bir ekran daha karardı, karartıldı.
Peki, neden? Çünkü, gerçekleri söylemeye, halkın haber alma hakkına
ve hakikati öğrenme hakkına saygı duyarak Türkiyedeki bütün
farklılıkları yansıtmaya çalışıyordu. Evet,
hakikaten sansürle ilgili, basın-yayın özgürlüğüyle ilgili, iktidarın
basın üzerindeki baskısı, talimatları ve engellemeleriyle
ilgili bu Mecliste çokça konuştuk ve bunlar sadece konuşma
değil; Demirören meselesi, Ziraat Bankasından
karşılıksız krediler verilmesi, iktidarın gazetecileri
işten çıkarmasına varıncaya dek her türlü yöntem
kullanılıyor. Peki, amaç ne? Amaç yaşananları, Türkiyedeki
yoksulluğu, yolsuzluğu, hırsızlığı,
işsizliği, kadın cinayetlerini yani bir bütün olarak Türkiye'nin
yaşadıklarını halktan gizlemek. Evet, dün Olay TV,
tıpkı yıllar önce İMC TVde olduğu gibi
alkışlarla yayın hayatına son verdi. Evet, bu
fotoğraflar, Türkiye'nin tarihinin kara sayfalarından birini daha
oluşturuyor. Burada basın emekçileri, basın
çalışanları, televizyon çalışanları böyle bir
görselle Baskı karşısında televizyonu kapattık.
dediler, bizzat sahipleri söyledi bunu. Bunu söylemek de aslında
olayın vahametinin ne kadar büyük olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Evet, karartılmış bir ekran, burada Olay TVnin ekranı da
karartıldı. Peki kim kararttı? AKP kararttı, iktidar
kararttı. Peki neden kararttı? Bunu söyledik, söylemeye devam
edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin
lütfen.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yandaş medya istediği kadar yalan haber
yapsın, istediği kadar halkı manipüle etsin; bu
kararmış ekran, Türkiyenin basın özgürlüğünün resmidir.
Evet, değerli
halkımız, sayın milletvekilleri; İletişim
Başkanının bu konudaki rolü nedir? Hangi talimatları verdi,
hangi şantajları yaptı, hangi baskıyı uyguladı?
Bunu bütün medya tartışıyor ve biz iktidar grubuna soruyoruz:
HDP Grubunun canlı yayınlanması bu karartmada ne kadar
etkilidir? HDPnin sesinin kısılması çabasının -her
yerde- artık karşılıksız olduğu
anlaşılmadı mı? Bizi de susturamazsınız, gerçek
gazetecileri de susturamayacaksınız.
Olay TVde çalışan
bütün basın emekçilerini içtenlikle, sevgiyle saygıyla
selamlıyorum. Mücadelemizle basını da düşünceyi de
özgürleştireceğiz ve Türkiyeyi demokratikleştireceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin,
buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Evet, daha vahim bir mesele daha var, en az bunun
kadar vahim, insan can kaybı olduğu için tabii ki kıyaslanamaz:
Roboski. Yarın değil öbür gün, Roboskinin dokuz
yılını geride bırakmış olacağız.
Korkunç bir katliam; emir komuta zinciri içinde işlenen bir katliam ve
emir komuta zinciri içinde cezasızlıkla kapatılan bir dava.
Davanın bütün ayrıntılarını aslında bütün
milletvekillerinin okumasını önemle hatırlatmak istiyorum. Peki,
Roboskide ne oldu? Roboski katillerini cezalandırmayanlar, ailelerden
vazgeçmiyor. Faillere takipsizlik verilirken şu anda 2si tutuklu olan
köylü ve diğerleri hakkında açılan sayısız dava var.
Kaymakamın protestosundan dolayı, aralarında önceki dönem
milletvekilimiz Ferhat Encunun da olduğu...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) ...Ferhat Encu ve 34 kişi hakkında örgüt
propagandası, askerî yetkililere hakaret, kasten öldürmeye
teşebbüsten dava sürüyor. Evet, Roboski anmasına katılmaktan da
aileler -16 aile- yargılanıyor. 500üncü anmasından da
takipsizlik verilmesine rağmen bin ile 3 bin lira arasında para
cezası verildi, evlatlarını andıkları için para cezası
verildi. Amina Encu şunu diyor: Bize sürekli uyarı yapıyorlardı.
Biz terörist sandık, vurduk, sesinizi etmeyin, davacı olmayın.
diyorlardı. Biz çocuklarımızın mezarına gidiyorduk.
Yolumuzu kapatıp bizi engelliyorlardı. Çocuklarımızın
mezarına gitmemize bile izin vermiyorlardı.
Şimdi sormak istiyoruz:
Bu dosya neden Ankara dehlizlerinde kayboldu? Kim kaybettirdi? Biz biliyoruz
ama yine de soralım. 34 candan geriye kalan ailelerin anması neden
engelleniyor?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Oğlu Mehmet Ali Tosunu yitiren Zeki Tosun
mezarlığın karşısına ev yapmış,
oğlunun mezarını izliyor. Bu acıya gerçekten yüreğiniz
dayanıyorsa söyleyeceğim bir şey yok. Roboskiyi
unutmayacağız, unutturmayacağız. Roboskide emir verenler
de emri uygulayanlar da herhâlde ilelebet cezasız kalmayacak. Bunun
peşini bırakmayacağız.
Diğer bir mesele,
Sayın Başkan, Gülistan Doku. 5 Ocakta bir yıl dolacak. Buradan
çokça söyledik; genç bir kadın Türkiyede Dersim ilinde kayboldu ve bulunmuyor.
Bulunamıyor. demiyorum, bulunmuyor! Bundan İçişleri
Bakanı sorumludur. Zaynal Abakarovu kim koruyor? Emekli polis memuru olan
babası nerede? Evlerinin taşınmasına neden izin verildi?
Neden aramaktan vazgeçtiler?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Son kez
açıyorum. Lütfen son cümlelerinizi alayım.
Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Gülistan Dokunun, ölü mü sağ mı,
cenazesinin nerede olduğu konusunda bir yıl susan bir iktidar,
lütfen, artık İktidarım. demesin, Bu ülkeyi yönetiyorum.
demesin, Güvenliği sağlıyorum. demesin. Zaten güvenliği
bizzat tehdit eden bir İçişleri Bakanı var.
Evet, şimdi bizim
çalışma koşullarımızla ilgili bir şey
söyleyeceğim. Sayın Başkan çok iyi bilir, Meclis
Başkanımızın imzasıyla bize bazı öneriler geldi.
Bütün gruplar ziyaret edildi, dediler ki: Pandemi koşullarında Genel
Kurul çalışmasına ilişkin Sağlık Komisyonunun
önerileriyle
Gayet iyi biliyoruz, bize de geldiler, bir liste çıkardılar,
liste önümde, zaman almayacağım. Ya, bir kere Uzlaşı
arayın. dediler. Yok, uzlaşı aranmıyor. Biz, şu anda
kapalı olması gereken bir tarihte çalışıyoruz, biz
gece yarılarına, sabahlara kadar çalışıyoruz ve
Türkiyede en yüksek pandemi oranı Mecliste, yüzde 25.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Yüzde 35.
BAŞKAN Devam edin.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yüzde 35miş yani ben yüzde 25 biliyordum.
BAŞKAN Siz
bildiğinizde kalın, öbürü biraz fazla oldu.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Saklayanları konuşmayalım.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Şimdi, hakikaten uzlaşı yok, Meclis
Başkanının önerilerine uyulmuyor. Yani biz burada, vekiller,
sırf iktidar istiyor diye angarya şeklinde -tırnak içinde
söylüyorum- milletvekilleri de çalıştırılarak Covide de
ister bulaşsın ister bulaşmasın, sizinle de
uzlaşmayacağız, uzlaşma aramayacağız. deniliyor,
kendi hazırladıkları öneriye uymayan bir iktidarla
karşı karşıyayız. Bu çalışma koşullarını
insani bulmuyoruz, vicdani bulmuyoruz ve Meclis kendi haklarını
koruyamazsa halkın haklarını nasıl korur? Herhâlde
yakında vekiller olarak sendika kuracağız ya da
isteyeceğiz, bunu da milletvekillerinin takdirine sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Beni dün gece dinlemiş
olsaydınız biz, öğleyin on iki gibi bitirir giderdik zaten yani.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) - O da doğru değil Sayın Başkan, o
da doğru değil.
BAŞKAN Sayın
Özkoç, buyurun.
18.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Merkez Bankası Başkanı Naci
Ağbalın Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığı
sunumundaki bazı ifadelerine; iktidarın ekonominin her alanında
topyekûn hatalar, büyük beceriksizlikler yaptığına ve tüm bu
yanlış uygulamalar nedeniyle iktidara güvenin yok olduğuna;
ekonominin dilek ve temenniyle yönetilemeyeceğine, bu konularda
iktidarı uyarmaya devam edeceklerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) -
Teşekkür ederim efendim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün yeni Merkez Bankası
Başkanı Sayın Naci Ağbal, Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi.
Ağbal, 2021 için enflasyon hedefimiz yüzde 5. demiş. Başka
ülkeler yüzde 1, yüzde 2 diyor, bizim onlardan neyimiz eksik? Ben
inanıyorum, yaparız. demiş, böyle buyurmuş. Biz, sizin
neye inandığınızı değil, ülkenin gerçeklerini
duymak istiyoruz. 2006dan beri yürüttüğünüz enflasyon hedeflemesinde
neden 2 defadan başka enflasyon hedefinizi hiç tutturamadınız,
duymak istiyoruz. Geçen yıl yüzde 5ti, nasıl
hesaplandığını geçtim, TÜİKin
açıkladığı enflasyon yüzde 11,8. Bir yıl önce yani 2018de
yine yüzde 5ti, açıklanan enflasyon yüzde 20,3. Neye
inandığınızı değil, neden hedefleri
tutturamadığınızı milletimize
açıklamanızı istiyoruz. Başarısızlığın
hesabı verilmeli. Faiz sebep mi sonuç mu, buna bir karar verin. Faizi niye
bu kadar düşürdünüz, sonra, şimdi niye bu kadar yükseltiyorsunuz, ona
da cevap verin.
Sadece Merkez Bankası
yönetimi enflasyon-faiz politikasında değil, AKP iktidarı
ekonominin her alanında topyekûn hatalar, büyük beceriksizlikler
yapıyor.
1) Üretim yerine tüketimi, ihracat
yerine ithalatı teşvik eden bir politika izlendi.
2) İnşaat sektörüne
dayalı ve rant odaklı bir büyüme modeli benimsendi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin
lütfen, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
3) Kur ve faiz politikalarıyla vatandaşların ve
işletmelerin özellikle döviz cinsinden borçlanması teşvik
edildi. Bunun sonucu, ülkemizin 2002 yılında 129 milyar dolar olan
dış borcu 2020 yılında 422 milyar dolara yükseldi.
4) Hukuk devleti ilkesinden,
ifade ve basın hürriyetinden sapmalara yol açan antidemokratik uygulamalar
yabancı kaynak girişinde, yabancı yatırımda sorun
yaşanmasına yol açtı.
5) Kamu
kaynaklarının yönetiminde ve kullanımında
şeffaflık ve hesap verilebilirlik yerine gizlilik ve keyfiyet tercih
edildi.
6) Kamu İhale Kanununda
200e yakın değişiklik yapılarak kamu alımlarında
rekabet önlendi, kamu kaynakları yandaşlara aktarıldı.
7) Kamu
kaynaklarını israf ettiniz. İtibardan tasarruf olmaz. dendi...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
şatafattan, gösterişten asla vazgeçilmedi.
8) Paralel hazine denilen
Varlık Fonu kuruldu, Sayıştay denetimi engellendi.
9) Akılcı
değerlendirmeler yerine rant hesaplarıyla gerçekleştirilen
Osmangazi Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü gibi, yap-işlet-devret ve
şehir hastaneleri gibi KÖİ projeleri bütçede kara delik hâline geldi.
Tüm bu ve buna benzer
yanlış uygulamalar nedeniyle iktidara duyulan güven de maalesef yok
oldu. Tüm yoksulluğumuzun temeli, işte tam da burasıdır.
İnsanlarımızın pandemide evlerinde tutulmayıp can
vermesinin nedeni de budur. Hesap vermeden, bilgi vermeden, şeffaf
olmadan, adalet sağlamadan, dilek ve temennilerle ekonomiyi
yönetemezsiniz, zaten de yönetemiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Getirdiğiniz bu düzenlemelerle daha ağır adaletsizliklere, daha
büyük keyfîliklere ve kaçınılmaz olarak daha büyük bir
yoksulluğa neden olacaksınız, oldunuz. Uyardık,
uyarıyoruz, uyarmaya devam edeceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Özkan
19.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, 2020 yılında, 36
uluslararası anlaşma, 25 kanun, 8 tezkere, 7 Meclis
araştırması komisyonu kurulmasına dair görüşme
yapıldığına; pandemi, deprem, sel, çığ gibi
felaketler yaşandığına, devlet ve millet
dayanışmasıyla bunların üstesinden gelindiğine;
Ayasofyanın ibadete açılması, mavi vatan inşa edilmesi,
Suriye, Azerbaycan ve Libyada askerî zaferler, terörle mücadeledeki
başarı, 405 milyar metreküp doğal gazın keşfi, yerli
otomobil TOGG, birçok yerli ve millî savunma sanayisi teknolojisinin milletle
buluşturulması gibi başarıların da olduğuna; 2020
yılının son yasama gününde başta bu başarılara
imza atan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana, Hükûmete, bütün
siyasi parti gruplarına ve milletvekillerine şükranlarını
ifade ettiğine; Batı demokrasilerinde nasıl bir medya
özgürlüğü varsa bizde de olduğuna, Olay TVyle ilgili ileri sürülen
hususlarda bazı konuların göz ardı edilerek yorum
yapılmasını kabul etmediğine; AK PARTİnin 2002den
beri ekonomide, teknolojide, bilişimde, savunma sanayisinde destanlar
yazdığına; cumhuriyet tarihinde darbe, vesayet
girişimlerinin neredeyse tamamının 2013 yılından sonra
yaşandığına, bu istiklal ve istikbal mücadelesinde, devlet
millet dayanışması ve bütün siyasi partilerin desteğiyle
nice destanlar yazacaklarına inandığına ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Teşekkürler.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 2020 yılının yasama takviminin son
günlerini yaşıyoruz. Hamdolsun, pek çok zorluğa rağmen 2020
yılı içerisinde Meclis olarak 36 uluslararası anlaşma, 25
kanun teklifini yasalaştırma, 8 tezkere, -asker gönderme tezkeresi- 7
Meclis araştırması komisyonu kuruluşu ve çalışma
süresi itibarıyla 117 birleşim, 571 oturum, sekiz yüz seksen saat
kırk yedi dakika an itibarıyla Genel Kurul çalışması,
37.363 sayfa Meclis tutanağı kayda geçirildi. Bütün bu çalışmalarda
gayret gösteren, başta Meclis Başkanlığımız,
siyasi parti gruplarımız ve bütün milletvekillerimize teşekkür
ediyorum.
Zor yıl dedik, Covid
salgını başta olmak üzere, doğal afet, deprem ve sel
felaketleriyle karşı karşıya kaldık, çığ
felaketlerini yaşadık. Devlet-millet dayanışmasıyla devletimizin
gücü, kudreti milletimizin de tahammülü ve gayretiyle, hamdolsun, bunların
da üzerinden geldik. Ancak, bu kadar zorluğa rağmen 2020
yılı, milletimiz adına büyük kazanımların elde
edildiği bir yıl olarak da tarihe geçti. Özellikle, seksen altı
yıl aradan sonra Ayasofyanın milletimizle buluşması ve
ibadete açılması, Anadolu coğrafyamızın
yarısı kadar büyüklüğünde mavi vatanı inşa etmemiz,
Suriyede, Azerbaycanda ve Libyada askerî zaferlerimiz, terörle mücadeledeki
başarılarımız ve 405 milyar metreküp doğal gazın
milletimizle buluşturulması ve keşfi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
yerli otomobil TOGG, uçan araba Cezeri, millî helikopter motoru ve birçok
millî ve yerli savunma sanayisi ve teknolojisi milletimizle buluşturuldu
ve Dünya Sağlık Örgütünün başka dünya ülkelerinde
göremediği salgınla mücadeledeki başarımız; bütün
bunlar zor şartlar altında milletimizin ve devletimizin gayretiyle
hayata geçirildi.
Bu nedenle, 2020
yılının son yasama gününde, bu başarılara imza atan
başta bütün siyasi parti gruplarımıza ve milletvekillerimize,
Hükûmetimize, Sayın Cumhurbaşkanımıza yürekten
şükranlarımızı ifade ediyor ve nice başarılara
milletçe ulaşacağımıza inanıyoruz.
Tabii, 2021 yılı,
çok daha büyük reformların hayata geçirileceği yıl olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin,
buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Hukuk reformları, ekonomik reformlar, hayvan hakları kanunu ve pek
çok alanda reform çalışmamıza hep beraber devam edeceğiz.
Evet, basın
özgürlüğü, AK PARTİnin göreve geldiği andan itibaren
yasaklarla mücadele başlığı altında, demokratik
hukuk devletinin ve vatandaşlarımızın haber alma hak ve
özgürlüklerinin bir gereği olarak ilk andan itibaren bir reform alanı
olarak görülmüş ve bu alanda reformlar hayata geçirilmiştir.
Hamdolsun, yaptığımız reformların Türkiyenin çok
sesli demokratik hayatına büyük katkılar sunduğunu hep beraber
gözlemliyoruz.
Diğer taraftan,
özellikle bilgi teknolojileri alanında gerçekleştirilen
gelişmeler, sosyal medya uygulamaları, zaten görsel ve
yazılı medyanın tek taraflı yayınlarının
ötesinde, daha çok, sesli ve katılımlı bir medya
algılamasının hayata geçmesine vesile oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Bu anlamda, Batı demokrasilerinde, Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde
nasıl bir medya özgürlüğü, haber alma hakkı özgürlüğü varsa
bugün hamdolsun bizde de var.
Ancak ben, bu anlamda,
özellikle Olay TVyle ilgili ileri sürülen hususlarda bazı
hususların, bazı alanların, efendim, göz ardı edilmesini ve
bunların yok sayılarak bu alanda yorum yapılmasını
kabul etmiyorum.
(Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş tarafından bir fotoğraf
gösterilmesi)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Özkan
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Ben de gösteriyorum burada.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ben gösteriyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
Acaba televizyonun arkadan çekilmiş fotoğrafı olmasın o?
Siyah
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yok, yok, aynen ekranı, ekranı.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Bakın, şu anda ilgili televizyon kanalı sizin mi? Değil.
Bizim mi? Değil. Kimin? Bir grup iş adamının. Şimdi,
çıkıyor o iş adamı, Cavit Çağlar diyor ki: Bu, benim
de ortağı olduğum kanal haber alma hakkından ziyade HDPnin
yayın organı oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Öyle bir şey yok ya!
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) - Niye rahatsız etti sizi?
BAŞKAN Tamamlar
mısınız lütfen sözlerinizi.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Şimdi, HDPnin yayın organı olması mümkün mü? Olabilir yani
Türkiyenin basın-yayın özgürlüğü buna imkân sağlıyor.
Çıkarsınız, siz de bir yayın organı
kurarsınız ve akşamdan sabaha, sabahtan akşama HDP
yayınları yapabilirsiniz.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) A Haberden bahsediyorsunuz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
Ama diyor ki yayın organının sahibi: Biz, bu kanalı,
vatandaşların anayasal hakkı olan basın özgürlüğünün
gereği olarak, haber alma hakkının gereği olarak hayata
geçirdik ama bir de baktım ki HDPnin yayın organı olmuş.
Bundan sonra oturduk, anlaştık, Artık yolları
ayıralım. dedik ve ben de Olay TVyle ilgili yeni medya
çalışmasının hazırlıklarına
başladım.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) - Yoksa TMSF üzerinden tehdit mi ettiniz
Cavit Çağları?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
Ve özellikle basın emekçilerini de yeni yayın hayatında
değerlendireceklerini ve onlara da teşekkür ettiklerini ifade etti.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Bitiriyorum efendim.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT
(Muş) - Gerçekleri anlatın, gerçekleri.
BAŞKAN Sayın
Özkan, mikrofonu son kez açıyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Bu anlamda, elbette eleştirilebilir, bu hususlarda eleştiriler de
yapılabilir ama ilgili medya sahibinin söylemlerine tamamen kulağını
tıkayarak yorum yapmak da el insaf dedirtiyor.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Ya, hem tehdit ediyorsunuz hem de
burada... Ayıp ya, gerçekten ayıp ya!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Adam ne desin, Beni tehdit etmiyorlar. mı desin?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
Son olarak, biraz önce, ekonomik alanda yapılan çalışmalarla
ilgili... AK PARTİ 2002den bugüne kadar, milletinden
aldığı yetkiyle, hamdolsun, ekonomide, teknolojide,
bilişimde, savunma sanayisinde, havacılıkta destanlar
yazıyor; bunların başarısını da gördük, görüyoruz
ve göreceğiz ancak Efendim, niçin bu hedefler daha iyiye gitmedi...
Şunları bileceğiz arkadaş: Kim, kiminle, nerede? Gezi
kalkışması öncesi, Türkiyenin faizle mücadelede, enflasyonla
mücadelede, gayrisafi millî hasılada, ihracatta destanlar
yazdığı bir dönemdi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Cümlelerimi bitiriyorum efendim. Bitiriyorum, son cümlem.
BAŞKAN
Arkadaşlar, biliyorum, biraz uzun süre ara vereceğiz,
açığı kapatmaya çalışıyoruz ama lütfen
tamamlayalım Sayın Özkan.
Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Böylesi bir dönemde IMFye borcumuzun ödenmesiyle beraber -sayıyorum-
cumhuriyet tarihinde darbe, vesayet girişimlerinin neredeyse tamamı
2013ten sonra başımıza geldi; Gezi kalkışmasını,
17-25 Aralığı, çukur terörünü, ekonomik
saldırıları, 15 Temmuz kalkışmasını ve
ülkemizi, bölgemizi, egemenlik haklarımızı tehdit eden
saldırıların hepsini son yedi yıllık sürede
gerçekleştirdiler. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
İşte, bu istiklal ve istikbal mücadelesinde, devlet millet
dayanışması, bütün siyası partilerin gayreti,
desteğiyle beraber nice destanlar yazacağımıza
inanıyoruz. Bunun da yöntemi, milleti egemenlik hakkının yegâne
temsilcisi olarak görmek, milletten aldığı destekle
geleceğe yürümekle olacaktır.
Teşekkür ediyor,
hayırlı çalışmalar diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Özkan.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın
Beştaş, söz vereceğim ama bunu karşılıklı
bir şeye çevirirsek, yani az önce söylediklerinizin hepsi havaya gider.
Buyurun Sayın
Beştaş.
20.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Vallahi, Sayın Başkan, Sayın
Özkanın konuştuğu kadar süre istiyoruz. İktidar sözcüsüdür
diye ona ayrıcalık kabul etmeyiz burada.
BAŞKAN Siz bir
tık fazla konuşmuşsunuz benim hesabıma göre.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ha, yok, yok; ben dinledim Başkan.
BAŞKAN Yok,
bakın, bütün hepsi burada, kimin ne kadar konuştuğu.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bir kere, sürem gidiyorsa kabul etmem.
BAŞKAN Baştan
başlatalım süreyi.
Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Baştan başlatalım lütfen.
Sayın Başkan, bir
kere, Olay TV, HDPnin grup toplantısını bir kere
yayınladı. HDPnin sözünden korktuğunuzu biliyoruz, HDPnin
konuşmalarının halk tarafından duyulmasından
korktuğunuzu biliyoruz ve Olay TVyi baskıyla
kapattıklarını bütün dünya âlem biliyor.
SALİH CORA (Trabzon) Yalan!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Biz şu sorunun cevabını istiyoruz:
TMSFde ne oldu, Cavit Çağlar TMSFye gittiğinde hangi tehdit, hangi
baskı, hangi şantaj uygulandı? Altı yıldır bütün
kanallarda HDP tartışılıyor, HDPsiz
tartışılıyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Hamaset bunlar, hamaset! Hamaset bu ya!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) HDPye yönelik kamuoyu algısını
etkilemek için, değiştirmek için her türlü ahlak dışı,
etik dışı, basın özgürlüğüne aykırı, siyaset
bilimine aykırı yöntemler uygulanıyor. Olay TVye AKP
iktidarı baskı uygulamıştır, Cavit Çağları
tehdit etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Cavit Çağların borcu yok ki TMSFye.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bir kere daha söz istiyorum.
BAŞKAN Ama
biliyorsunuz, birer dakika...
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, lütfen...
BAŞKAN Peki, son kez
söz veririm, ondan sonra da bir dakikanın üzerinde söz vermem.
Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Cavit Çağların, kendisinin, lütfen,
diğer konuşmalarını bir daha okusunlar, orada
çalışan basın emekçilerinin açıklamalarını bir
daha okusunlar.
Ya, şu ekran,
insanın yüzü olsa kızarır ya!
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Televizyonun arkadan fotoğrafı o!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bir kere, görselleriyle, protestoyla kapatarak
baskıyı bütün dünyaya ilan ettiler. Bir deyim vardır Kürtçede,
diyorlar ki: ...(x)
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
... (x)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) İnsanın burnu yanacak ya! Bu ekran, bütün
dünyaya, AKPnin basın-yayın organları üzerindeki
baskısını resmetmiştir. Anlayana sivrisinek saz,
anlamayana davul zurna az! diyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Zaten anlaşıyor
olsaydınız yan yana otururdunuz yani sorun yok.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Cavit Çağların TMSFye borcu yok, kalmamış adamın;
ilişkisi yok!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Var, var, hem de nasıl var!
BAŞKAN
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
İYİ PARTİ
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve 21
milletvekili tarafından, yap-işlet-devret modeli ile işletilen
köprü ve otoyollardan geçiş yapan araç sayısının tespit edilerek
HGS ve OGS kaynaklı mağduriyetlerin önlenmesi amacıyla
14/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/3577) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Aralık 2020 Cumartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
26/12/2020
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
26/12/2020 Cumartesi günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Denizli Milletvekili Yasin
Öztürk ve 21 milletvekili tarafından, köprü ve otoyollardan geçiş
yapan araç sayıları, devlet garantisi olarak işletmecilere
ödenen tutarlar, HGS ve OGS sorunlarının belirlenmesi amacıyla
14/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 26/12/2020 Cumartesi günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere İYİ PARTİ Grubu adına
Sayın Yasin Öztürk
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
AK PARTİsi kamuya ait
ne var ne yok sattıktan sonra göz boyamak adına köprü ve otoyol
projelerine girişmiş, bunun adını da dev
yatırımlar koymuştur. Bir iktidar eğer etrafını
zenginleştirmeyi kafasına koymuşsa, kendi sermaye grubunu
oluşturmayı amaç edinmişse, işe otoyol ve tünel
işinden başlar. Neden otoyol? Çünkü otoyol demek, yeni güzergâh
demek; otoyol demek, paralı geçiş demek; otoyol demek, garanti para
demek; otoyol demek, cezadan gelecek artı gelir demek. Bu nedenle diyorum
ki: Ey vatandaş, senin ulaşım aracı zannettiğin yol,
sadece yol değildir; yol kelimesinden üretilse de AK PARTİsi
tarafından vatandaşı yolmak fiili hâline
dönüştürülmüştür. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
yap-işlet-devret modeliyle yapılarak özel şirketler
tarafından işletilen, iktidarın araç geçiş garantisi
vermesi nedeniyle işletmeci firmalarca para basar hâle gelen otoyol ve
köprü sistemine 2019 yılı ödenekleri içerisinde garanti tutarı
olarak 5 milyar 109 milyon 568 bin lira ödenmiştir. Bu, bildiğimiz
rakam ancak bu usulde yapılan otoyol ve köprülerden geçiş yapan araç
sayısı gizlendiği için işletici firmalara ödendiği
açıklanan gerçek tutarın ne olduğu, ileride ne sürprizlerle
karşılaşacağımız bilinmemektedir.
Yap-işlet-devret modeliyle yapılarak özel şirketler
tarafından işletilen köprü ve otoyollarda HGS ve OGS sistemi
kullanılmaktadır. Geçiş sistemleri birbirinden farklı
olduğu için de her abonenin kendi şeridinden geçiş yapması
gerekmekte, aksi durumda 5 kat ceza tahakkuk ettirilmektedir. Kartlı
geçiş sisteminden OGS ve HGSye geçilirken iki sistemin tek bir ödeme
sisteminde birleştirileceği açıklanmıştı ancak
geçen sürede sistem birleştirilmesi yapılmamasının yükü vatandaşa
ihlal ve ceza olarak yansıtılmaya başlanmıştır.
Yap-işlet-devret
modeliyle işletilen köprü ve otoyollardan sistem ve kendi
hatalarından kaynaklı geçişlerde bile vatandaş kaçak
geçmiş sayılıp astronomik cezalar kesilmektedir. Kaçak
geçişin bakiye yetersizliği nedeniyle kesilmesi gibi durumlar bile
ihlalli geçişler olarak değerlendirilmekte, vatandaşa süresi
içinde gönderilmesi gereken tebligata gerek kalmadan vatandaş hem ceza hem
faiz hem icra hem de avukat vekâlet ücretiyle karşı karşıya
kalmakta, sadece 1 liralık yetersiz bakiye bile vatandaşa bin
liranın üzerinde bir ödeme olarak yansımaktadır. Niçin? 6001
sayılı Kanunun 30uncu maddesiyle ceza devlete değil, otoyolu
işleten firmaya ödenmekte ve tebligat otomatik olarak
yapılmış kabul edilmektedir. Devlet, meşhur 5lilere
cezalı geçişi bile kanunlaştırmış.
Sayıştayın
Karayolları Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Denetim Raporunda
yer alan bilgilere göre, 2018 yılı içinde HGSden ve OGSden toplam
20 milyon 574 bin 137 adet kaçak geçiş gerçekleşmiştir. 2019
rakamı ise Sayıştay raporlarına her nedense
yansımamıştır. Bu kaçak geçişlerin ne kadarı özel
sektörün işlettiği yollardan geçmiş ne kadarı devletin
kendi işlettiği yollardan geçmiş, o bile sır.
Sayıştay raporuna göre, devletin işlettiği yollarda 2018
yılında köprü ve otoyollarda gerçekleşen toplam 132 milyon 22
bin 276 liralık kaçak geçiş bedeline ilişkin gelir tahakkuk
kaydı yapılmamıştır. Sayıştayın 2019
Yılı Karayolları Genel Müdürlüğü Denetim Raporunda 2018
yılında tahakkuk kaydı yapılmayan 132 milyon Türk
lirasının akıbetinin ne olduğu bilgisi bile
verilmemiştir. Özel sektörün yaptığı tahsilat bu
rakamın katbekat üstündedir. Yap-işlet-devret modeliyle
işletilen köprü ve otoyollardan yapılan kaçak geçişlerin
garantili araç geçiş ödemesi kapsamında olup olmadığı
bilinmemektedir. Her ay sonunda garanti geçiş sayısını
devlet tamamlayacak, hem devletten garanti ödeme kapsamında parası
alınacak hem de vatandaştan -geç bile tahsil edilmiş olsa-
ikinci bir defa ödeme alınacaktır. Yap-işlet-devret modeliyle
işletilen yollardan kaçak geçen araçlardan cezaların geç tahsili
durumunda devlet tarafından işletici firmaya ödenen kaçak geçiş
yapan araçla ilgili ödeme bedelinin hazineye iade edilip edilmediği bile
muallaktır. Bu nedenledir ki aklımızı kurcalayan en büyük
şüphe, işletici firmalara ikiz garanti ödemesi yapılıp
yapılmadığıdır.
Vatandaşın yol
üzerinden tekrar tekrar yolunmaması adına yap-işlet-devret
projeleri sözleşmelerinin gözden geçirilmesi zorunluluk hâlini
almıştır der ve bu konuda verdiğimiz grup önerimizin,
temsil ettiğimiz vatandaşlarımız adına kabul
edilmesini temenni eder, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Necdet İpekyüz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET
İPEKYÜZ (Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kamu-özel iş
birliği, yap-işlet-devret
Bunu hep konuşuyoruz Bir taraftan
krizden söz ediliyor ve kriz döneminde bütün yük yurttaşlara
aktarılıyor. diyoruz. Az önce, Sayın Özkan dedi ki: IMFye
borcu bitirdik. İyi de Türkiye'nin bütçesinin yarısı borca
gidiyor, onun da yarısı faize gidiyor. Yani bir yere borç ödeyip
başka bir yere borçlanmak bir erdemse ona bir şey demeyelim. Yani
ülke borç batağına girmiş. Peki, devlet borçlanınca ne
oluyor? Yurttaş borçlanıyor, vergisinden dolayı
borçlanıyor, doğacak bebekten dolayı da borçlanıyor; bebek
doğduğu gibi borçlanıyor.
Bir diğeri de her
şeyde bir algı operasyonuyla, Türkiye her şeyde birinci
olmuş, birçok düzenleme yapmış. Ya, bir ücretli otoyoldan
geçtiğinizde sanki bir manava gitmişsiniz Şundan mı
alacaksınız, şundan mı alacaksınız, bundan
mı alacaksınız? bir vitrine bakar gibi OGS, HGS, kredi
geçişi. Böyle bir şey mi olur bu dönemde? Bu dönemde istediğiniz
yurttaşı noktasında bulabiliyorsunuz, arşivleyebilirsiniz,
telefonundan her yerini takip edebiliyorsunuz; köprü geçişinde yok, otoyol
geçişinde yok. İlk çıktığında ne dediler? Hemen
düzelteceğiz bunu. hâlâ düzeltmediler. Neden? Çünkü sanki, yurttaş
Yapılan yolda, garanti verilmiş firmaya, onun parasını
zaten veriyorlar. Hele bu pandemi günlerinde -cumartesi, pazar- kaç araca
garantili geçiş verilmiş, bilmiyoruz. Bizim cebimizden
çıkıyor. Acaba, orada salgın, pandemi nedeniyle bir düzenleme var
mı? Yok. Ve döviz üzerinden 10 kuruşluk bir artış, ciddi
bir paraya mal oluyor. Az önce hatip söyledi, kurlarla beraber sağlanan
2019daki -Sayıştaya göre- ödemeler hesaplansa köprüler
yapılır, tüneller yapılır, birçok haneye destek
verilebilir, para verilebilir. Yok. Ama ne yapılıyor? O
geçişlerde bir de ceza kesiliyor.
Arkadaşlar, geçenlerde
de söyledim, bu cezalarda bir oyun da oynanıyor, tebliğ
yapılmıyor, geç yapılıyor, ciddi paralar öne
çıkıyor ve bu yollar
Yol dediğiniz, kamu değil midir?
Kamunun kendi kullanması gerekmiyor mu? Bu yolların bir
kısmını kamu-özel iş birliği demişiz, kamuya
demişler
Bu yollarda kesilen cezaların bir kısmını,
ceza yapılandırmasıyla ilgili ödemeye gittiğinizde,
veremiyorsunuz çünkü diyorlar ki: Burası özel yoldur,
yapılandırmaya girmez. Ne oluyor? Görüntü bu. Sanki, gidip tercih
yapacaksınız, olmadığında
Vatandaş artık
diyor ki: Kazıklanıyoruz, ödeyemiyoruz. Ne diyor? 75 lira için 853
lira para ödedim diyor. Bir diğeri, geçiyor, 74 lira için 800 lira para,
800 lira para ve bu yapılandırılmıyor çünkü yol, özel yol.
Avukat parası, icra parası dâhil.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Devamla)
- Batmanlı geçmediği hâlde para veriyor, geçen kişi
unuttuğu hâlde para veriyor.
Teşekkür ediyorum,
sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Deniz Yavuzyılmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DENİZ
YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Yap-işlet-devret hazinenin kara deliği,
ekonomik krizin nedeni, bu ülkenin tarihinde gördüğü en büyük tezgâh.
Köprülerin, tünellerin, otoyolların, HGS, OGS geçiş ücretini
çatır çatır alan, alamayınca ışık
hızıyla icraya veren AK PARTİ zihniyeti, iş yandaşa
gelince bakın ne yapıyor? Sayıştay raporlarına
bakalım. Karayolları Genel Müdürlüğü 2019 Yılı
Sayıştay Denetim Raporu, yap-işlet-devret modeliyle yapılan
Gebze-Orhangazi-İzmir, Osmangazi Köprüsü dâhil, otoyol işinde görevli
şirketin kamulaştırma kullanım bedelini ödemediğini
yazıyor. Sayıştay yazıyor. Ne kadar ödemediği tutar?
2010-2019 yılları arası 568 milyon TL. 15 Temmuz 2035
yılında köprü kamuya devredilene kadar geçecek sürede oluşacak
toplam borç yaklaşık 1,5 milyar TL. İşte, yandaş olmanın
dayanılmaz hafifliği. Hem Osmangazi Köprüsünden yüzde 600 kâr et, 9
milyar dolar kâr et, 6 köprü parasına 1 köprü yap; sonra da devlete
ödenmesi gereken kamulaştırma bedelini ödemeyip üstüne yat. Oh, ne
âlâ memleket! Ayıptır, yazıktır, günahtır! (CHP
sıralarından alkışlar) Derhâl bu Sayıştay
raporunun gereğini yerine getirin.
Bakın, bu elimde
gördüğünüz Cumhurbaşkanlığı kararı
vatandaşı nasıl yolduğunuzun da belgesi. AK PARTİden
önce yapılan köprülerin ve otoyolların resmî ve dinî bayramlardaki
geçişleri vatandaşa ücretsiz. yazıyor ancak AK PARTİ
döneminde yapılan köprülerin, otoyolların bayramlarda ücretli
olduğunu yazıyor; imza Recep Tayyip Erdoğan. Köprünün maliyetini
zaten vatandaş ödüyor, bir de bayramlarda ücretli geçiyor. Bu konuyla
ilgili Cumhuriyet Halk Partisi olarak kanun teklifi verdik, ücretsiz
olması için destek verin, cesaretiniz, bu millete sevginiz varsa.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Habib Soluk
(AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu tarafından verilmiş
olan grup önerisi aleyhine AK Parti Grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ulaştırma ve
altyapı sektörü, içinde insan olan hizmetlerin odağında yer alan
bir sektördür. Gönül arzu eder ki; bu yap-işlet-devretleri ve ülkemizin
coğrafi yapısının
Özellikle doğu-batı
akslarımızda, Cumhuriyet Döneminde açılan güzergâhların
aksine kuzey-güney güzergâhlarımızda, bizim herhangi bir iller
arasında bağlantılarımız
sıkıntılıydı, tekerin döndüğü yerlere de yol
demiştik. Öncelikle, kuzey-güney hattını 18 dilime ayırarak
millî bütçeyle buraları yapmak; diğer, nüfusun yoğun olduğu
ve limanlara ulaşımın söz konusu olduğu bölgelerde ise
bütün dünyada olduğu gibi
Bu, bizim icat ettiğimiz,
uyguladığımız bir model değildir, bir finansman
modelidir, bütün dünyada da kullanılan bir modeldir.
Burada, hakikaten
Yap-işlet-soy. gibi hoş olmayan cümleler sarf ediliyor. Bu hizmet
sizin bölgenize, sizin hemşehrilerinize ve sizlere yapılan hizmettir.
İYİ PARTİ Grubumuz adına konuşan sayın
milletvekilimiz acaba Aydın-Denizli Otoyolu açılırken Biz
buradan Denizlililer olarak geçmeyeceğiz. diye bir bayrak mı açacaklar,
yoksa onlar da güle oynaya geçecekler mi? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli)
Yola değil, yolmanıza karşıyız.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Babanın parasıyla mı yapıyorsun, bizim paralarla
yapıyorsun, geçeceğiz tabii ki.
MEHMET HABİB SOLUK
(Devamla) Müsaade edin.
İzmir-Aydın
Otoyolunu nasıl kullanıyorsanız, Aydın-Denizliyi,
ilerleyen süreçte de Allah nasip ederse Denizli-Antalyayı da o
şekilde kullanacaksınız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Diğer taraftan,
yap-işlet-devret
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Aydın-İzmir yolu 6 lira, Denizli-Aydın yolu niye 66 lira?
MEHMET HABİB SOLUK
(Devamla) Lütfen
Gelin, bunları ayrıca oturalım, hem çay
içelim hem konuşalım. Buradan çatı yüksek diye
bağırmaya gerek yoktur, lütfen. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Yap-işlet-devret modeli
dünyanın her ülkesinde uygulanan bir finansman modelidir.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Yap-işlet-soy modeli bu.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli)
Sizin gibi yolmuyorlar ama.
MEHMET HABİB SOLUK
(Devamla) Bizde de bu model layıkıyla uygulanmaktadır. Ya
kullanım süresini, işletim süresini düşük veren veyahut da ilk
geçiş ücretini düşük veren firmalar arasında
yarıştırılarak yapılan bir modeldir. Bu yıl
Orhangazi, Orhangazi, Orhangazi
deniliyor. Evet, Gebze-Orhangazi-İzmir
güzergâhına 10un üzerinde firma
Genel Müdürlüğümüz şartnameleri
incelemiş, 22 tane firma ücretini yatırarak şartname satın
almış. 2 konsorsiyum hâlinde 9 firma, konsorsiyumlardan 1 tanesi 5
firma, diğer konsorsiyum 4 firma olarak ihaleye
katılmışlar, adil olarak ihale yapılmış ve
güzergâh da milletimizin hizmetine sunulmuştur. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Soluk, teşekkür ediyorum.
MEHMET HABİB SOLUK
(Devamla) Bitmedi daha.
BAŞKAN Sayın
Soluk, teşekkür ediyorum. Süreniz tamamlandı Habib Bey, uzatma
kesinlikle vermiyorum.
Teşekkür ediyorum.
MEHMET HABİB SOLUK
(Devamla) Bir dakikalık bir uzatma
BAŞKAN Sayın
Soluk, uzatma yapmıyorum.
Teşekkür ediyorum.
MEHMET HABİB SOLUK
(Devamla) Sadece Gebze-İzmir arası 4 etap olup, 3 etabı
verilen garantinin üzerine çıkmamıştır. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Soluk, rica ediyorum.
MEHMET HABİB SOLUK
(Devamla) Peki, teşekkürler.
BAŞKAN -
Teşekkürler.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özkoç, önce Sayın Türkkanın söz talebi var.
Yerinden sözler birer
dakikadır.
Sayın Türkkan, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
21.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Sivas Milletvekili Mehmet Habib
Solukun İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, bizim araştırma önergemize konu olan mesele
şu: Bir ceza kesiliyor, bu cezayı yine o şirket alıyor,
devlete gitmiyor o ceza -yani ceza kesilebilir, haklı da olabilir-
şirkete gidiyor.
Bir de biz,
yap-işlet-devrete falan karşı değiliz, bizim
karşı olduğumuz şey soy-işlet-devret ya, soyanlara
siz ortak oluyorsunuz diye buna karşıyız.
KADİR AYDIN (Giresun)
O sizin modeliniz. O sizin modeliniz, sizin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) -
Ülke soyuluyor, bu soyanlara da siz ortak oluyorsunuz, karşı
olduğumuz bu. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Özkoç, buyurun.
22.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Sivas Milletvekili Mehmet Habib Solukun
İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Efendim, biz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde hamaset nutukları duymak
istemiyoruz, sorulan sorulara gerçek cevaplar verilsin istiyoruz. Bizim
hatibimiz sordu 568 milyon lira kamulaştırma bedeli neden ödenmedi?
diye. Niye cevap vermediniz? Neden daha önceki yapılan köprülerden dinî
bayramlarda ücretsiz geçilirken bu hassasiyeti siz niye göstermediniz? Hamaset
değil, gerçekleri konuşun, biz de dinleyelim. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Sayın Başkan
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve 21
milletvekili tarafından, yap-işlet-devret modeli ile işletilen
köprü ve otoyollardan geçiş yapan araç sayısının tespit
edilerek HGS ve OGS kaynaklı mağduriyetlerin önlenmesi amacıyla 14/12/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/3577) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
26 Aralık 2020 Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ
PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Buyurun Sayın Özkan,
açayım sizin de mikrofonunuzu yerinizden bir dakika.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
23.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiye'de
yap-işlet-devret yöntemiyle yapılan bütün otoyollar, asfaltın
milimetresine kadar hesap edilip, o şekilde bedeli belirlenip ihalesine
çıkılmakta ve yapılmaktadır.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) -
Yok, hiç öyle demiyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
Son olarak özellikle Aydın-Denizli Otoyolunun ihalesi 9 kez iptal edildi.
Neden? Neden 9 kez ihaleye çıkıldı ve yapılamadı?
GÜLİZAR BİÇER
KARACA (Denizli) İhalede ana firmanın cebine az para girdi, kabul
edin, o yüzden iptal edildi.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
Çünkü bir firmanın parasını faizde tutmak yerine gidip de bu
ihaleyi yapıp o kamu yatırımını
gerçekleştirebilmesi mümkün değil; kârlılığı
yoktu.
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Ya, devlet olarak yap.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
Yani biz o kadar milletin alın terine sahip çıkıyoruz ki
gramı zarar gelmesin diye ucu ucuna ihaleye çıkıyoruz,
milletimizin hakkı cebinde kalıyor.
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Devlet olarak yap. Zaten krediye siz kefil oluyorsunuz.
BAŞKAN Sayın
Özkoç...
24.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) -
Arkadaşlar, az önce söyledim, hemen arkasından Cahit gene hamaset
yaptı.
Benim istediğim tek
şu: Kardeşim, Sayıştayın söylediği bu parayı
neden ödemedi, neden? Yani bunu nasıl böyle çevirerek insanları
kandırmaya çalışıyorsunuz? Sizin o adamlara ödediğiniz
para 85 milyar dolar, vatandaşa ödediğiniz 36 lira.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
Öyle bir para mı olur Allah aşkına! Sayıştay her
şeyi kuruşu kuruşuna takip ediyor. İhalenin kaç bedelle
çıkacağı belli, kuruşu kuruşuna.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) -
Yani onun için, böyle kuruşu kuruşunayı bırak. Ben de sana
kuruşu kuruşuna soruyorum. Bu adam 568 milyon lirayı neden
devlete ödemedi? Ver cevabını. Hamaset yapma!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
O da ihalenin içinde, ihalenin içinde o. O yapılan ihalenin içinde, onlar
da hesap edilerek gidiyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) -
Sayıştay raporlarıyla konuş. Ver cevabını,
gerçeği söyle.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Böyle
bir şey yok. Hepsi hesaplı bir şekilde çıkıyor,
kuruşuna kadar, bir milimetre asfalt eksik mi?
BAŞKAN Sayın Grup
Başkan Vekilleri, az önce Grup Başkan Vekillerine söz verdiğimde
herkes 2020nin kendi açısından bir özümsemesini yaparak yani neticede bugün kapatmak istiyoruz ama böyle giderse
yarın da çalışacağız.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) -
Bırakın da çalışalım.
BAŞKAN -
Çalışın, yarın da çalışın, benim için hiçbir
mahzuru yok. Hatta 29u, 30u, 31i de gelebilirsiniz Sayın Türkkan.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) -
Cahit Özkanın söylediği şeyler gerçek
dışıdır, hepsi gerçek dışı. 500 milyonu
neden vermedi, gerçeği anlatsın. Hamaset yok. Yalanla yürütülmez.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
Bir milimetre eksikse asfalt, parası düşer. 1 milimetre fazla, eksik
O kadar basit.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Hepsi gerçek dışı. Sayıştay raporlarındaki
üçkâğıtçılığı açıklasınlar.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
Alın teri yere düşmez.
BAŞKAN Sayın
Soluk, sizin hakkınızı yemişim. Bilseydim size beş
dakika daha söz verirdim ben. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yani hakkınızı helal edin.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluç tarafından, kadınların siyasete
katılımının ve eşit temsilinin önündeki engellerin
kaldırılması amacıyla 26/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26
Aralık 2020 Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
BAŞKAN - Evet,
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
26/12/2020
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
26/12/2020 Cumartesi günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
26 Aralık 2020 tarihinde
Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış
Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından (10338) grup numaralı
kadınların siyasete katılımının ve eşit
temsilinin önündeki engellerin kaldırılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 26/12/2020 Cumartesi günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN
KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan,
sayın vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, kadınların
politika yapım ve siyasete katılımları önündeki engellerin
kaldırılması için bir Meclis araştırması
açılmasını istiyoruz ve ben de bunun gerekçesini açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum.
Öncelikle bugün, burada bu
sözü kurmamıza vesile olan, yaşamını kadın özgürlük
mücadelesine adayan ve bu uğurda türlü bedeller ödeyen cezaevinde olan,
sürgünde olan, yaşamını yitiren bütün kadın
yoldaşlarımı saygıyla sevgiyle selamlamak istiyorum. Onlar
bizim varoluş gerekçelerimizi oluşturuyorlar. (HDP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
siyasetteki katılım meselesi, tabii, çok sorunlu. 5 Aralık
tarihinde, aslında, Türkiyedeki kadınlara seçme ve seçilme
hakkının verilmesinde de yine, bu kürsüden, Türkiyedeki kadın
temsiliyet oranının ne kadar sorunlu olduğunu
Avrupanın
çok gerisindeki 34 ülkeden bakan sıralamasında 4üncü
sıradayız, milletvekili oranında 192 ülke içerisinde 122nci
sıradayız ve bütün bu temsiliyet oranlarında göreceli bir
iyileşme varsa, o da aslında, partimizin yani Halkların
Demokratik Partisinin politikaları olduğunu, cinsiyet eşitlikçi,
cinsiyet özgürlükçü politikalar olduğunu, kadın temsiliyetini
yukarıya çıkarmak için adım adım geliştirdikleri
olduğunu ifade edebiliriz.
Şimdi, AKP, sürekli
kadınlar üzerinden yaptığı şeylerle övünüyor.
Gerçekler ile övündükleri arasındaki uçurumuysa hepimiz biliyoruz.
Örneğin 2002den beri kadın cinayetleri yüzde 1.400 arttı ama
şimdi AKP ne yapıyor? Bu verinin üstünü örtmek için, örneğin
veri açıklamıyor ya da geçmişe oranla kadın
bakanlıklarında, kadın vekil sayılarında ciddi
azalmalar var ama bunun üstünü örtmek için ne yapıyor? Demin de
yapıldığı gibi, sürekli hamaset yapmaya devam ediyor.
Değerli arkadaşlar,
bu ülkedeki en yüksek kadın temsiliyet oranına 7 Haziran 2015 seçimlerinde
ulaşılmış. Neden? Çünkü partimiz yüzde 40 oranında
kadın temsiliyetini yakalamış ve Meclise kadınların
girmesini sağlamış. Bu sürecin kendisi daha sonra da devam etti
değerli arkadaşlar, hem 1 Kasım seçimlerinde hem 24 Haziran
seçimlerinde
(Uğultular)
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Devamla) Muhabbetiniz bol olsun.
hem de 31 Mart seçimlerinde,
31 Mart yerel yönetim seçimlerinde kadın temsiliyet oranını
sürekli arttırdık.
Peki, bunun
karşısında iktidar ne yaptı değerli arkadaşlar?
Önce partimize saldırdı. Eş Genel Başkanımız
Sayın Figen Yüksekdağ başta olmak üzere kadın
milletvekillerimizi, belediye eş başkanlarımızı,
belediye meclis üyelerimizi tutukladı, cezaevine gönderdi. Başka ne
yaptı? Bu ülkedeki Kürt kadın hareketinin, Türkiye kadın
hareketinin ve dünya kadın hareketinin aslında ortak
kazanımı olabilecek, hepimizin arkasında durması gereken,
hepimiz için çok ileri bir aşama olan eş başkanlık
sistemini kriminalize etmeye çalıştı ve eş
başkanlık sistemi üzerinden, aslında, deyim yerindeyse
fırtına koparıp kadınların eşit temsiliyetinin
önünü kapatacak mekanizmaları hayata geçirdi. Bunların en önemlilerinden
birisi tabii ki kayyum rejimi ve kayyum rejimi eliyle bizim yerel yönetimlerde
geliştirdiğimiz cinsiyet özgürlükçü politikaların önüne
çıkardığınız engeller. Kadın merkezlerini
kapattınız, kadın daire müdürlüklerini kapattınız,
kadın sığınmaevlerini kapattınız. Alo Şiddet
hatlarını kapattınız yani nerede kadına dair bir
şey varsa hepsini engellediniz, hepsini kapattınız.
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Nereyi kapattık, nereyi?
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Devamla) Sayın Vekilim, size hepsini
verebilirim istiyorsanız. Burada listesi var, burada listesi var.
Kapattığınız kadın merkezleri; örneğin,
Diyarbakırda, Batmanda, Bitliste, Mardinde, Şırnakta,
Urfada, Vanda, Hakkâride, Ağrıda, Siirtte, Muşta,
Dersimde, Mersinde ve birçoğunun ilçeleri de dâhil olmak üzere sizler
kadın merkezlerini kapattınız ve o ildeki kadınları
aslında savunmasız, şiddetle baş başa
bıraktınız.
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Açılanları da söyle.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Hiç hoş değil. Dinlemeyi öğrenin ya!
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Devamla) Ne yazık ki bunu üzülerek ifade
ediyorum. Bugün bizim mücadelemizin bütün kadınlar için olduğunu
ifade etmek istiyorum ve sözlerimi sevgili Gültan Başkanın şu
sözüyle sonlandırmak istiyorum. Ant olsun ki biz kadınlar en büyük
kariyeri sizin saltanatınızı yıkarak yapacağız.
(x) Kadın, yaşam, özgürlük.
Selam olsun mücadele eden kadınlara. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ
PARTİ Grubu adına Sayın Lütfü Türkkan.
Buyurun.
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, biraz evvel reddettiğiniz bizim
araştırma önergesiyle ilgili bir şey söyleyeceğim. Bizim
yap-işlet-devretle ilgili bir problemimiz yok, bizim problemimiz
soy-işlet-devretle. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar) Soydurmayın ya!
Bakın, İsmail
Tatlıoğlu Beyefendi burada açıkladı; bu Osmangazi
Köprüsünü yapan müteahhitlere, devlet ve vatandaş geçişler nedeniyle
2035 senesi sonuna kadar 13 milyar dolar para ödeyecek. 13 milyar dolar!
Maliyeti ne kadar? 1,470 milyar dolar. Ya, arkadaş, bu soygun ya! Bu
soygun! Ve bu adamlar sizlerin ortağı; problem burada,
itirazımız bu. Yavuz Sultan Selim Köprüsünden farklı zamanlarda
ihlalli geçiş yapan, şehirler arası otobüs şoförü Musa Can,
şimdi bana mesaj yazmış, diyor ki: 14 bin liralık ceza iki
hafta sonra 89 bin liraya çıktı.
MEHMET HABİB SOLUK (Sivas)
Dört yıl sonra
Böyle bir şey olabilir mi? Bedava mı
yapsın?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Ya,
bu bir soygun arkadaşlar, bu bir tahsilat, ceza filan değil; bunun
ismi soygun, soyuyorsunuz memleketi. İtirazımız soyguna.
HDP grup önerisiyle
alakalı
Her fırsatta cumhuriyet ve cumhuriyet değerleriyle
savaş hâlindesiniz. Kadının siyasete atılımı ve
toplumsal hayatın içinde eşit haklar elde etmesini o döneme borçlu
olduğunuzu bildiğiniz hâlde, hâlâ cumhuriyetle
kavgalısınız. 5 Aralık 1934te Türkiyede kadınlara
seçme ve seçilme hakkı tanındı. Türkiye, Fransa ve
İtalyadan on bir, İsviçreden ise otuz altı yıl önce
kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyan ülke olarak tarihe
geçti. Suudi Arabistanda kadınlar ilk olarak 2015te oy kullandı,
bunu da hatırlatmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
Dünya Ekonomik Forumunun 2020 Cinsiyet Eşitliği Raporuna göre,
dünya ülkelerinin cinsiyet eşitliğine göre
sıralandığı listede Türkiye 130uncu sırada.
Bununla beraber, vakit
geçmeden bir iki şey hatırlatmak istiyorum. 27 Aralıkta Büyük
Atatürk Koşusu var. Gazi Mustafa Kemal Atatürkün vasiyeti olan 2 tane
müsabaka var: Birisi Gazi Koşusu, birisi Büyük Atatürk Koşusu. Futbol
maçları oynanırken, buna sadece birileri para kazanıyor diye göz
yumulurken Büyük Atatürk Koşusunun iptal edilmeye
çalışılması Atatürkün şahsında Türkiye
Cumhuriyeti devletine bir hakarettir. Bu yanlışlığı
bir an önce düzeltin, Büyük Atatürk Koşusunun müsabıklar
tarafından koşulmasına müsaade edin.
Saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Aysu Bankoğlu, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYSU
BANKOĞLU (Bartın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Siyasi hayatta belediye seçimleriyle tecrübe kazanan Türk
kadını bu sefer de milletvekili seçme, seçilme suretiyle
haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medeni
memleketlerin birçoğunda kadından esirgenen bu hak bugün Türk
kadının elindedir ve onu yetki ve liyakatle kullanacaktır.
demiş cumhuriyetimiz kurucusu Atatürk. (CHP sıralarından
alkışlar) Onun açtığı bu yolda giden
kadınlarız. Görevimiz bunu daha ileriye taşımak
olmalıyken durumumuz ne? Uganda, Burundi, Tanzanya, pek çoğumuzun
haritada yerini bilemeyeceği bu ülkelerin ortak özelliği nedir
arkadaşlar? Parlamentolardaki kadın temsiliyetinde ülkemizin önünde
olmaları. Parlamentolar Arası Birlikin Haziran 2020de
hazırladığı verilere göre 193 ülke arasında
123üncüyüz. Ülkemizde kadınlar, tam seksen altı yıl önce seçme
ve seçilme hakkını elde etti. O dönemde birçok Avrupa ülkesinde
kadınlar bu hakka sahip değilken, ülkemiz kadınların
Parlamentodaki temsilinde dünyada 2nciydi. Peki, seksen altı senede
nereye geldik? Küresel Cinsiyet Eşitliği Raporu Türkiye bu
hızla giderse kadınların siyasette eşit
katılımının sağlanabilmesi için daha yüz yedi
yıla ihtiyacı var. diyor. Bizden önce kadının adı
yoktu. diyenlere güzel bir kanun teklifimiz var. Cumhuriyet Halk Partisi
olarak kadınların siyasette temsilinin arttırılması
gerektiğine yürekten inanıyoruz ve Genel Başkanımızın
belirttiği üzere, Siyasi Partiler Kanununda kadınların
siyasette yüzde 50 temsiliyetle yer almasını sağlayacak olan
kanun teklifi değişiklik önergemizi sivil toplum kuruluşlarına
vermiş bulunuyoruz.
Biz tüzüğümüzde de
cinsiyet kotasına zaten yer veriyoruz ama bu alan siyasi partilerin
uygulamalarına bırakılacak bir alan değildir,
olmamalıdır. Siyasi Partiler Yasasında bir
değişikliğe ihtiyaç olduğu da çok açıktır
arkadaşlar. Gelin, bunu birlikte yapalım diyorum, bu
araştırma önergesi bir başlangıç olsun.
Buradan KEFEKe de bir
çağrı yapmak istiyorum. Bu teklif, samimiyet ve ilerlemeye
inanmayı gerektiriyor. KEFEKin de toplumsal cinsiyet eşitliğini
gerçekleştirmeye yönelik somut adımlar atmasına ihtiyaç var ve
bu anlamda da KEFEKin bu teklifi desteklemesini bekliyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şunu da
hatırlatayım: Bu devran böyle dönmez arkadaşlar, kadınlar
hayatın her alanında yer alacaklar, erkeklerle eşit haklara
sahip olacaklar çünkü biz kadınların yaşadıkları
olumsuzlukların fıtrattan değil, kadına bakış
açısındaki sakatlıktan değil
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
AK PARTİden önce kadın temsili Mecliste yüzde 4,1di, bugün 17,8e
çıktı, yüzde 17,8.
AYSU BANKOĞLU (Devamla)
bunlardan olmadığını biliyoruz ve bu şekilde
olmadığını da size göstermeye devam edeceğiz ve
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında eşit temsili
gerçekleştireceğiz arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Bankoğlu.
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Aysu Vekilim, sizin partide milletvekili oranı yüzde kaç?
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Destekleyin, hepsinde yüzde 50 olsun.
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Hayır, sizin partideki kadın oranı yüzde kaç?
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Ya, sen niye karşısında
duruyorsun? Sen kadınsın ya!
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Destekleyin, daha çok olsun.
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Tamam, sizin partinizdeki yüzdeyi bir söyleyin, biz de görelim.
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Canan Kalsını niye görevden
aldığınızı bir konuşalım mı?
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Görevden almadık, görev değişikliği o.
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Konuşalım bence onu. İstanbul
Sözleşmesine sahip çıkan kadınlar neden Başkan değil
de siz Başkansınız, bunu konuşalım diyorum.
BAŞKAN Sayın
Sütlü, lütfen
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Sütlü değil, Kadıgil Başkanım ya.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Tabii.
Sayın Türkkan, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
25.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, siyasette bunca yıldır
kadınların haklarının nasıl gasbedildiğinin hep
beraber yaşandığına, yakın zamanda yandaş
televizyon kanallarında İYİ PARTİ Genel Başkanı
Meral Akşenerin cinsiyeti üzerinden namusuna kadar dil
uzatıldığında tepki gösterilmediğine, işinize
geldiğinde susmanın, işinizi gelmediğinde
bağırmanın uygun olmadığına ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, AK PARTİ sıralarından kadın
milletvekili arkadaşlarımızın tepkilerini görüyorum.
Kadınların siyaset sahnesinde bunca yıldır nasıl
itilip kakıldıklarını, nasıl haklarının
gasbedildiğini hep beraber yaşadık. Çok yakın zamanda bir
şey daha yaşadık: Yandaş televizyon kanallarından 2
tanesi, 2 haysiyet ve şereften yoksun adam, Genel Başkanımız
Meral Akşenerin cinsiyeti üzerinden namusuna kadar dil uzattılar,
bir gün tepki göstermediniz. Tepki göstermek bir yana, bu adamlar o televizyon
kanallarında çoğalarak program yapmaya devam ettiler. Sizin
tepkileriniz bu yönde de yoğunlaşırsa bu bağlamda sizin
feryatlarınız daha bir hak kazanır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Aksi hâlde işinize geldiği zaman susacaksınız, işinize
gelmediği zaman bağıracaksınız, bu da uygun olmuyor.
Teşekkür ediyorum.
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Hayır, soru sordum, Oran yüzde kaç? dedim. Bir şey söylemedim.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluç tarafından, kadınların siyasete
katılımının ve eşit temsilinin önündeki engellerin
kaldırılması amacıyla 26/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26
Aralık 2020 Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Çiğdem Erdoğan
Atabek.
Buyurun Çiğdem
Hanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDPnin grup önerisi üzerine AK PARTİ
Grubumuz adına söz almış bulunuyor, yüce Meclisimizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Kadının siyasetin
nesnesi değil, öznesi olduğunu daima ifade eden Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
öncülüğünde, kadın erkek arasındaki fırsat
eşitliğinin sağlanması ve kadının her alanda öncü
konumda olması adına eğitimden iş hayatına, sosyal
hayattan siyasete birçok alanda önemli adımlar attık.
Kadınların ekonomik ve sosyal hayata etkin ve insan onuruna
yaraşır bir şekilde katılımını hem bireysel
bir kazanım hem de aile yapısının güçlenmesini
sağlayan temel değer olarak görüyoruz. Kadının sosyal
hayattaki rolünün güçlendirilmesi için, güçlü kadın, güçlü aile, güçlü
toplum ilkesinden hareketle, kadın ve kız
çocuklarımızın eğitimiyle ilgili de kadınların
iş gücüne katılımını teşvik ederek tarihî
adımlar attık. Az önce konuşan
arkadaşlarımızı tabii ki dikkatlice dinledim. Türkiyede
değil kadın erkek adaletinden bahsetmek, kadınlar arası
dahi adaletsizlik vardı. Benim gibi başörtülü kadınların
-bildiğimiz üzere- seçilme hakkı da kamusal alan garabetiyle
yıllarca gasbedildi. Yine, Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğanın öncülüğünde, 2015ten sonra, ben ve
benim gibi arkadaşlarım artık Mecliste şehirlerini temsil
edebiliyorlar. 2004te sandık müşahidi olarak
başladığım AK PARTİde, ilçe, il kadın
kolları başkanlığı, MKYK üyeliği ve Bakan
Yardımcılığı yaptım. Bunu şu sebeple ifade
ediyorum: Bizler teşkilatlarımızda insan yetiştiririz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ve özellikle de
kadın kollarımız, bu konuda 5 milyonu aşan üye
sayısıyla çok büyük bir kadın hareketidir. Bizler, kotalar
sonucu buraya zorunlu gelmiş kadınlar değiliz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Gerçekte emek vererek, bedel
ödeyerek ve tabii ki de davasına yüreğini koymuş
kadınlarız. Siyasi ayrım gözetmeden Türkiyenin geleceği
olan tüm kızlarımızın önünü açmak için mücadele ediyoruz.
Onları iktidar olmak için basamak değil, gerçekte siyasetin öznesi
olarak görüyoruz. Siyasal hayata ve karar alma mekanizmalarına
katılım konusunda da cumhuriyet tarihimizin en üst seviyesine
ulaştık, Meclisteki 600 milletvekilinden 104ünün kadınlardan
oluşması yeterli değilse de önemli bir orandır.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Sizin oranınız yüzde 17.
ÇİĞDEM
ERDOĞAN ATABEK (Devamla) Şiddete karşı sıfır
tolerans ilkesiyle, yine kadınlara pozitif ayrımcılık
uygulamalarımızla kadınıyla erkeğiyle bir bütün olarak
büyük ve güçlü Türkiye hedefimize ulaşacağız. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Kadınların siyasete katılım hususunda hassasiyet
gösterdiklerini söyleyenleri 2 kız çocuğu annesi olarak, dağa
kaldırılan, taciz edilen, tecavüz edilen, her türlü hakları
gasbedilen, çocuk yaşta
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÇİĞDEM
ERDOĞAN ATABEK (Devamla)
terörist olmaya zorlanan, hayalleri ve
geleceği elinden alınmış kız çocuklarıyla ilgili
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Atabek.
ÇİĞDEM
ERDOĞAN ATABEK (Devamla)
aynı hassasiyete davet ediyor,
artık mış gibi davranışlara bu milletin
karnının tok olduğunu ifade ediyor, yüce Meclisi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Halkların
Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarımıza
sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, hak ihlallerine sebep olduğu iddia edilen
politika ve düzenleyici işlemlerin iyileştirilmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan (10/3366) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Aralık 2020
Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
26/12/2020
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu,
26/12/2020 Cumartesi günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulunun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
CHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan hak
ihlallerine sebep olduğu iddia edilen politika ve düzenleyici
işlemlerin iyileştirilmesi amacıyla verilmiş olan 10/3366
esas numaralı Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin
Genel Kurulun 26/12/2020 Cumartesi günlü (bugün) birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Süleyman Bülbül.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN BÜLBÜL
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
demokrasinin yaşandığı, özgürlüklerin var olduğu ve
hukuk devletinin uygulamalarda da var olduğu ülkelerde hak ve
hürriyetlerin kullanılmasında sınırlamalar istisnadır,
kural olan hak ve özgürlüklerin kullanılmasıdır. Ancak ülkemizde
ise bunun tersi olmuş, hak ve özgürlükler istisna, sınırlamalar
ise kural hâline gelmiş. Bir bakıyoruz bir özgürlük betimlemesi yazılıyor,
altından sınırlamalar uzun uzun maddeler hâlinde getiriliyor;
tabii, uygulamada da böyle. Burada yapılacak şey şu: Kamu
güvenliği adı altında, uygulayıcıların bu
konuda, hak ve özgürlük sınırlamalarına karşı daha
dikkatli davranmaları, Anayasada yer alan hak ve özgürlüklerin
kullanılmasını engellememeleri gerekiyor. Bizde ne oluyor? Bizde
şu oluyor: Dayatılan tek adam rejimiyle ülke demokrasiden
çıkıyor ve otokrasi sınıfına giriyor. Bugün tüm
muhalif açıklamalar ve gösteriler iktidar tarafından polis
aracılığıyla engelleniyor; bir yandan halk ile arasına
kolluk kuvvetlerini sokarak kolluk kuvvetlerini günah keçisi olarak betimliyor.
Değerli arkadaşlar,
bir hafta önce İzmirde sokağa çıkma
kısıtlamasını ihlal ettiği için bir kişi yerde
sırtı defalarca tekmelenerek gözaltına alındı. 7
Kasımda Tokatta trafik polisleri, ehliyetsiz trafiğe
çıktığı gerekçesiyle bir genci arabadan indirip yere
yatırarak darbettiler; defalarca başına yumruk,
sırtına tekme, yüzüne tokat attılar. Bununla da yetinilmedi, bu
konuda şiddete tepki gösterenlere soruşturma açıldı,
şiddet uygulayan polisler mağdur oldu. 6 Temmuzda bir avukatın 2
bekçi tarafından elleri ters kelepçelendi, avukat olduğunu
söylediği hâlde kimliğine bakılmadı ve baroya haber
verilmedi.
Öyle bir noktadayız ki
Terörle mücadele ediyoruz. diye ohlar çeken İçişleri
Bakanının üzerine, Muşta polis ekipleri ele geçirdiği
uyuşturucuya ooh yazdı, Mardin İl Emniyet Müdürlüğü
ekipleri aynı sloganlı tişört giyip telsizden de oohlu oohlu
anonslar çektiler. Kamu güvenliğini yerine getirmek için çalışan
kolluk kuvvetlerini tenzih ederek söylüyorum ki idare hukuku ve devlet
ciddiyeti bir yana, anlaşılan Süleyman Soylu kendisine özel bir polis
teşkilatı kurmuş.
Değerli arkadaşlar,
şiddetin bizzat kolluk kuvvetleriyle devlet tarafından
uygulandığı bir ülkede kadına şiddetin, çocuk
istismarının, suç oranlarının, cinayetlerin azalması
mümkün değildir. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu ülkede çıplak arama
gerçeği son olarak Uşak Emniyet Müdürlüğünde yaklaşık
30 üniversite öğrencisi genç kadın çıplak
arandığında bir kez daha hepimizin yüzüne çarpıldı.
Soma, Ermenekten gelen maden
işçilerine yönelik birçok gözaltılar oldu.
Baro başkanları
hakkında gözaltılar oldu.
Anayasa Mahkemesini iktidar
tanımıyor olabilir ama biz tanıyoruz. Çorlu tren faciasında
hayatını kaybedenlerin yakınları mahkeme önünde basın
açıklaması yapmak istedi, polis ailelere şiddet uyguladı.
Aynı olayda mağdur aileleri yine sanık oldu.
Bir HDP milletvekili
tekerlekli sandalyesinden yere atıldı ve yerlerde sürüklendi.
Arkadaşlar, baro
başkanları eylemlerinde avukatlar cübbelerinden çekiştirilerek
darbedildi.
10 Ekim katliamında
mağdur olan aileler kaybettikleri yakınlarını anmak
istemelerine rağmen iktidar polis müdahalesiyle anmalarını
engelledi.
Değerli arkadaşlar,
örnekler çok, örnekler çok. Şunu yapmak gerekiyor: Anayasamızın
2nci maddesi, insan haklarına dayalı bir hukuk devleti; 13üncü
maddesi, temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunulmaması gerekiyor; 17nci
maddesi, işkence yasağı, kişi dokunulmazlığı
var; 25inci maddesi, ifade özgürlüğü; 34üncü madde, Toplantı ve
Gösteri Yürüyüşleri Kanunu
Değerli arkadaşlar,
hatırlar mısınız, Soma ve Ermenekten maden işçileri
geldi, Sayın AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zenginle görüştü
Mecliste, sonra basın açıklaması yapmak istediler.
Görüşmemiz olumlu geçti. diyeceklerdi ama polis müdahale etti ve
işçiler gözaltına alındı. Özlem Zengin polis müdahalesini
Ben bunu anlamakta zorluk çekiyorum. diye açıklamıştı,
hatırlıyor musunuz? Ve şöyle bir şey söylemişti: Buna
çok üzüldüğümü söylemem lazım. Oturuyoruz, nasıl yardımcı
olabileceğimizi anlatıyoruz. Sonra Kızılayda
çıkıyorlar, basın açıklamaları yapacaklar, bir
bakıyorum ki tartaklanıyorlar. Açık söyleyeyim, ben bunu
anlamakta zorlanıyorum.
Sayın Özlem Zengin, biz
de en çok sizin şaşırmanıza
şaşırıyoruz, biz de sizin anlamazlık etmenizi
anlamıyoruz.
Teşekkür ediyorum
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ
PARTİ Grubu adına Sayın Hasan Subaşı
Buyurun lütfen.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin
grup önerisine biz de tümüyle destek olmakla birlikte, bu anayasal
hakların nasıl sağlanacağına, bu grup önerisinin kabul
edilip edilmeyeceğine dair kuşkularımızın olması
tabii ki doğaldır. Bizim elimizde her şeye rağmen,
yamalı bohçaya dönse de bir Anayasamız var ve bu Anayasanın
yine de temel hak ve hukukun koruyucusu sayılması gerekir. Anayasal
hukuk nizamında temel hak ve hürriyetler korunur ve onun da en önemli
koruyucularının başında Sayın Cumhurbaşkanı
gelir. Eğer Anayasa hükümlerine uyuyorsak hukuk devletinden söz
edebiliriz, Anayasa ve yasalardaki maddelere, hükümlere uymuyorsak kanun
devleti olmaktan bile çıkıyoruz demektir ki haktan, hukuktan hele
temel özgürlüklerden bahsetmek söz konusu dahi olamaz.
Bakın, bu iş nereye
dayanıyor, bir özetlemeye çalışayım.
Anayasamızın 104üncü maddesi Cumhurbaşkanına görevleri
tanımlar, der ki: Cumhurbaşkanı, devlet başkanı
sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk milletinin birliğini
temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, devlet
organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin
eder. Yine Cumhurbaşkanı andına geçiyorum: Milletin huzur ve
refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde
herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması
ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve
şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi
tarafsızlıkla yerine getirmek üzere namusum üzerine yemin ederim.
der. Şimdi, Anayasanın 103 ve 104üncü maddelerine baktığımız
zaman, Cumhurbaşkanının, başta temel hak ve hürriyetleri
korumadığını ve Anayasa hükümlerine
uymadığını görüyoruz ki bu şartlar altında hukuka
uymak ve hak ihlallerine karşı hakkı aramak mümkün
olmamaktadır.
Cahit Özkan Bey, biraz önce,
yargıya intikal etmiş bir konuda bir tanım yaptı Gezi
olaylarıyla ilgili. Şimdi, o konuda beraat kararı var, hak
ihlalleri kararı var, AYM kararı var. Peki, hangi hakla bu
tanımı yapabiliyor?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Subaşı.
HASAN SUBAŞI (Devamla)
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Tulay
Hatımoğulları Oruç, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA TULAY
HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP iktidara geldiği zaman demokratik açılımlar
vaadinde bulunmuştu ve gerçekten bir kesimi bu konuda ikna etmişti.
Demokratik açılımlarda en başta da Kürt sorunu ve Alevi
sorununu, bu konudaki açılımları dile getirmişti ve
bunları gerçekten iyi niyetliymiş gibi söylediği zamanlar biz
şunun gayet farkındaydık: Devletin yapısını
değiştirmek için demokrasi kavramının
kullanıldığı çok ayan beyandı.
Neoliberal politikaların
en iyi yürütücüsü olan AKP, ordu dâhil her şeye el attı. Kamu ve özel
sektör fark etmez, işçilerin grev hakkı, toplu sözleşme,
kıdem tazminatı gibi her şeye göz dikti ve bu konuda
işçiler, emekçiler, yoksullar sesini çıkardığı zaman,
Açız, ekmek istiyoruz. dediği zaman polisler tarafından tartaklandılar,
yerlerde sürüklendiler. Askerî vesayet rejiminden kurtaracağız.
diye ordu mensuplarına çeşitli operasyonlar yapıldı, buna
alternatif olarak da bir polis ordusu yaratıldı. Polis ordusu
yetmedi, alınan kadrolar yetmedi, bir de buna müteakip olarak Bekçi Yasasını
çıkardı ve AK PARTİli olan kadrolar ya da o kadroların
referansıyla bir de kendilerine böyle bir yedek güç olarak bekçiler ordusu
yaratmış oldular. Askerî vesayet rejimi yerine tek adam rejimine
bağlı olan kolluk kuvvetlerinin vesayetine bırakmış
oldular yeni düzende.
Gençler, kadınlar,
doğa ve insan hakları savunucuları, işçiler, emekçiler,
siyasetçiler, avukatlar sesini çıkardığı zaman, en ufak bir
muhalif ses çıkardıkları zaman gözaltı, tutuklama ve meydan
dayaklarına maruz kaldılar, acımasızca sokaklarda polis
işkencesine maruz kaldılar. Bakın, Cumartesi Anneleri,
Barış Anneleri çektikleri acılara rağmen beyaz
tülbentleriyle meydanlara çıkıp Barış! diye
haykırdıklarında o anneler de saçlarından, tülbentlerinden
sürüklendi. HDPlilere zaten her Allahın günü gözaltı var, binlerce
HDPli kardeşimiz, yoldaşımız, mücadele
arkadaşımız şu an cezaevinde. Musa Piroğlu Vekilimiz
daha birkaç gün önce sokak ortasında yerlerde sürüklendi polis
tarafından. Faşist rejim ülkenin bütün vicdanına işkence
yapıyor.
Bakın, AİHM,
sevgili Demirtaş hakkında ve bütün seçilmişler hakkında bir
karar aldı. Bu kararı uygulamayarak, AİHM Sözleşmesinde
imzası olan Türkiye sanki bu sözleşme kendisini
bağlamıyormuş gibi bir davranış içine girdi ama
uluslararası düzeyde karşılığı olmayan Libyada
Trablus Ulusal Mutabakat Hükûmetiyle yaptığınız
sözleşmelerin peşinde ne güzel koşuyorsunuz. Yani herkes
kalibresine göre davranır.
Rahmetli babamın bir
sözü vardı: İnsan yaptıklarıyla rezil de olabilir, vezir
de olabilir. Yaptıklarınızla hangi duruma geldiğiniz
pratiğinizin göstergesidir. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Osman Mesten
Buyurun Sayın Mesten.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
OSMAN MESTEN (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis araştırması için vermiş
olduğu önergeye karşı grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
CHP, her zaman olduğu
gibi, sureti haktan görünerek algı siyasetine malzeme temini için bir
araştırma önergesi daha vermiştir. Amaç, aynı itham, iddia
ve yalanları tekrar ederek Türkiyede hukuksuzluğun ve otoriterliğin
hâkim olduğu imajının yayılmasıdır. Amaç,
irtibatta oldukları küresel vesayet odaklarına selam çakmak, Biz
buradayız ve her daim emrinizdeyiz. mesajını vermektir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından Hadi oradan be! sesi) Amaç, uluslararası
kuruluşlar ve mahkemeler nezdinde Türkiyenin mahkûm edilmesini
sağlamaktır. Bu yüzden Cumhuriyet Halk Partisinin
açılımı artık cumhura ve Cumhurbaşkanına hakaret
partisine dönüşmüştür. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
GÜLİZAR BİÇER
KARACA (Denizli) O CHP olmasaydı siz bu kürsüde
konuşamazdınız bile.
OSMAN MESTEN (Devamla) -
Eğer amaç, hakkın ve hakikatin ortaya çıkmasını
sağlamak ve mağdurun hakkını korumak olsaydı
çocukları zorla dağa kaçırılmış Diyarbakır
annelerine sahip çıkardınız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Eğer amaç, hakkın ve hakikatin ortaya
çıkarılmasını sağlamak olsaydı her gün bir
yenisini duyduğumuz kendi parti örgütlerinizde çocuk ve kadınlara
karşı yapılan taciz ve tecavüzlerin peşine düşerdiniz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
- Hadi oradan! Hadi oradan!
GÜLİZAR BİÇER
KARACA (Denizli) Tabii, sizin gibi, 40 çocuğa tecavüz suçlularına
Bir kereden bir şey olmaz. diyerek utanmadan bir de
OSMAN MESTEN (Devamla) -
Eğer amaç, mağduru korumak, hakkın, hakikatin ortaya
çıkmasını sağlamak olsaydı dağda ya da
cezaevlerinde PKK ve diğer terörist örgütlerin yaptıkları iç
infazların peşine düşerdiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Aynaya bak, aynaya!
OSMAN MESTEN (Devamla) - Bu
arada, kendisi de PKK hükümlüsü olan Aytekin Yılmazın
Çoğunluğu sizin zihniyetinizin Adalet Bakanlığı
döneminde gerçekleşmiş cezaevi infazlarının peşine
düşerdiniz; bunu tavsiye ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Bırakın Hükûmeti, biz gerekeni yaparız.
GÜLİZAR BİÇER
KARACA (Denizli) Gidip cezaevlerinin hâline bak önce bir.
OSMAN MESTEN (Devamla) -
Peki, gerçek nedir? Gerçek
Sadece İstanbulun rakamlarını
veriyorum 2019 yılı için: İstanbulda evden
hırsızlık olayları yüzde 28 azalmış bir
yılda
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Çünkü zaten parayı siz
götürüyorsunuz, hırsıza gerek yok.
OSMAN MESTEN (Devamla) -
iş yerinden hırsızlık yüzde 19 azalmış, otodan
hırsızlık yüzde 34 azalmış
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Ne kadar arttı da o kadar azaldı?
OSMAN MESTEN (Devamla) -
kapkaç olayları yüzde 19 azalmış, cinayet olayları yüzde
20 azalmış. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
Gürültüyle hakikati
bastıramazsınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Daha büyük hırsızlar olunca
küçüklere sıra gelmiyor!
GÜLİZAR BİÇER
KARACA (Denizli) Gerçekleri duymak canınızı çok yakıyor
biliyoruz ama
OSMAN MESTEN (Devamla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün sizin otoriterlik
dediğiniz şey bizim, uyuşturucu kaçakçısına, insan
kaçakçısına, bölücüye ve teröriste karşı şahin
politikamızdır. (AK PARTİ sıralarından Bravo!
sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler) Biz,
teröristin çanına ot tıkamaya devam edeceğiz; biz, teröristlerin
mali kaynakları kurudukça Oh, oh! çekmeye devam edeceğiz ve siz de
umutsuz politikalarınızla, iktidar hayalleriyle Of, of! çekmeye
devam edeceksiniz. (AK PARTİ sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar;
CHP sıralarından gürültüler)
Saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi
vardır, onu yerine getireceğim.
Sayın Özkoç, Sayın
Yavuzyılmaz, Sayın Zeybek, Sayın Bülbül, Sayın Hakverdi,
Sayın Kılıç, Sayın Biçer Karaca, Sayın Kaya,
Sayın Ünlü, Sayın Ünver, Sayın Önal, Sayın Tuncer, Sayın
Polat, Sayın Köksal, Sayın Kılınç, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Şeker, Sayın Sümer, Sayın
Demirtaş, Sayın Aydın, Sayın Özkan.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, hak ihlallerine sebep olduğu iddia edilen
politika ve düzenleyici işlemlerin iyileştirilmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan (10/3366) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Aralık 2020
Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özkoç, yerinizden mi?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sataşmadan...
BAŞKAN Sataşmadan
size kürsüden söz vereceğim.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Bursa Milletvekili Osman Mestenin CHP
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasında CHPye sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Hatip, sen
eğer Recep Tayyip Erdoğana bir soru sormak istiyorsan şöyle
sor: Sen PKKya hendeklerin kazılması için neden izin verdin de
askerlerimizin ölümüne sebep oldun? diye sor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sen, daha sonra, Recep Tayyip
Erdoğana bir soru sormak istiyorsan Habur Sınır
Kapısından teröristler geçerken senin aklın neredeydi? Bizim çocuklarımız
şehit düştü. Sen evlatlarını askere bile göndermedin. Ne
yaptın? diye sor, tamam mı? (CHP sıralarından
alkışlar)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
Burdurda askerlik yaptı.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Sen, eğer Recep Tayyip Erdoğana bir şey sormak istiyorsan -az
önce gülüyordun ya, şimdi de gül- Amerika Birleşik Devletlerinde 3
milyon 750 bin Müslümanı katledenlerin -ellerin- o kanın içine
eş başkanlıkla niye bulaştı? diye sor? (CHP
sıralarından alkışlar)
Millet yoksulluk içerisinde,
fakir fukaralık içerisinde yaşıyorken Sen kendin bir apartman
dairesinden çıktın, şimdi sarayda oturuyorsun. Bu intihar eden
insanların hesabını nasıl vereceksin? diye sor. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan)
Külliyede oturuyor, Külliyede.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Sen, eğer Recep Tayyip Erdoğana bir soru sormak istiyorsan Türkiye
Cumhuriyeti -burada, bu millet içerisinde yaşayan insanlar- İslam
dünyası tek tek yok olurken Amerikan Conilerine neden Yılbaşınız
kutlu olsun. dedin? diye sor. (CHP sıralarından alkışlar)
Onun için, sen eğer bir
soru sormak istiyorsan Recep Tayyip Erdoğana Bu ülkedeki ölen askerlere
neden kelle dedin? Onlar bizim evlatlarımızdır." diye
sor. (CHP sıralarından alkışlar)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
Millet öyle düşünmediği için oy veriyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Sayın Başkan...
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Sataşma yok, gerçekleri söyledi Sayın Başkan.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) Sataşma yok, doğruları söyledi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Şimdi de gül!
BAŞKAN Arkadaşlar,
müsaade edin.
Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Grubumuza dönük özellikle PKKyla mücadelede ve ABDnin Orta Doğuda
yürüttüğü politikalarla ilgili doğrudan
sataşmıştır.
Onun için kürsüden talep
ediyorum.
BAŞKAN Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
2.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında AK
PARTİye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana
sataşması nedeniyle konuşması
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
on sekiz yıllık AK PARTİ hükûmetleri döneminde
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve yol
arkadaşlarımızla ve yine Cumhur İttifakı olarak bugün
yapmış olduğumuz ve yapacak olduğumuz bütün
çalışmaların arkasında tek millet, tek bayrak, tek vatan
ve tek devlet ülküsüyle ülkemizin beka mücadelesidir, bu bir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İki: Haburda ne oldu?
Haburda bu ülkeye, hukuk nizamına saygı duyarak, itaat ederek Ben
bu ülkenin eşit yurttaşı olmak istiyorum, terörü
bırakıyorum. diyenler geldiyse bugün de terörü bırakıp
gelebilir. (CHP sıralarından gürültüler)
İSMAİL ATAKAN ÜNVER
(Karaman) Öyle demediler.
RAFET ZEYBEK (Antalya)
Pişman değilim. dedi. Çadır mahkemeleri kurdunuz.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Ama
önemli olan şu: Biz Silahları bırakın. dediğimiz
zaman, biz Bu ülkede adil, barışçıl bir hukuk
anlayışı içerisinde yaşayın. dediğimiz zaman bu
ülkede kardeşliği inşa ettik. Ancak silaha
sarıldıkları zaman başkaları başka yerlerde
beraber işler yaptı. Onun için ben de grubumuza sesleniyorum, diyorum
ki: Hiç endişe etmeyin; bu ülkenin başında emanetine, iradesine,
milletine sahip çıkan bir Recep Tayyip Erdoğan var. (AK PARTİ
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar) Bu ülkede teröre
boyun eğdiren, FETÖye, PKKya, onun destekçilerine diz çöktüren bir AK
PARTİ var, bir Cumhur İttifakı var. Onun için, bu ülkeyi kutlu
yolculuğundan kimse alıkoyamayacak, bu millete kimse diz
çöktüremeyecek.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir
sataşma yok, yerinizden bir dakika söz istiyorsunuz herhâlde.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
26.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Bu ülkede, Allah şahidim olarak söylüyorum ki,
Allah şahidim olarak söylüyorum ki Arap Baharı diye
başlatılan o savaşta 3 milyon 750 bin Müslümanın
katledilmesinde Eş Başkanıyım. diyen Recep Tayyip
Erdoğan var, Eş Başkanıyım. diyen. (CHP
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar) Bu ülkede, Allah
şahidimdir ki Türk askerine kelle deyip de Sizi oraya yatırmaya değil
deyip de Amerikan askerine sahip çıkan Recep Tayyip Erdoğan var. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Yok öyle, bağırmayın. Bu ülkede, Allah
şahidimdir ki, Habur Sınır Kapısında adaletin bekçisi
olanları oraya dikip de kıyafetleriyle PKK terör örgütünü Türkiyeye
aldıran Recep Tayyip Erdoğan var. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Bu ülkede, Allah şahidimdir ki, Müslüman liderler tek tek devrilirken
Amerika kahrol! Kahrolsun!.. Onlara Saçmalar. diyenler
Ve onlara hesap
sormayan Recep Tayyip Erdoğan var. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Yalan!
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Orta Doğuda Arap Baharını hortlatmak isteyenler şu anda
CHPyle beraber dostları olarak yol arkadaşlığı
yapıyor. PKKya silah veren, ülkemizi karıştırıp
ülkemize saldıranlar Türkiyeye ders veriyor.
BAŞKAN Müsaade edin.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Beştaş, siz de müsaade edin lütfen. Daha bekleyenler var sırada.
Daha çok, hep beraber konuşacağız.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Bu ülke şehitlerimiz için,
askerimiz için kelle dediğini asla unutmayacaktır.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Yalan!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
PKKyla anlaşıp, Öcalanla anlaşıp valilere emir verip de
askerimizin ölmesine neden olan, hendekleri kazdırtan Recep Tayyip
Erdoğanı asla unutmayacaktır, asla!
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Onlar kazıldığı için bugün PKKya sınır ötesinde
operasyon yapıyoruz. Onlar kazıldığı zaman
arkadaşlarımız dediler, terör örgütü üyesine Genel
Başkanınız arkadaşlarımız dedi. Onlar tarihe de
geçti.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN
(İzmir) Ayıp be! Ayıp be!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Hadi!
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir)
Hadi lan! Sen Genel Başkanımıza laf ediyorsun, ayıp be!
(AK PARTİ ve CHP
milletvekillerinin birbirlerinin üzerine yürümeleri, gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri yerlerinize oturun lütfen.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN
(İzmir) Cumhurbaşkanına laf ediyorsun, ayıp be!
Terbiyesiz! Terbiyesiz!
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Terör örgütü üyeleri hendek kazdıkları için, silah
bırakmadığı için
Bakın, CHP, HDP, PKK kol kola,
Biden
Beraber hareket ediyorsunuz.
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Her haltı yiyorsunuz
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen yerlerinize
FEHMİ ALPAY ÖZALAN
(İzmir) Ayıp be! (AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
14.59
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.29
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40ıncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, 83
milyon vatandaşa hoş olmayan görüntüler verildiğini ifade etmek
istediğine, görüşmelerde karşılıklı
eleştirilerin olacağına, önemli olanın müzakereler
sırasında hakaretten kaçınılması olduğuna,
görüşmeler esnasında aklıselimi ve sağduyuyu hâkim
kılmak gerektiğine, yılın son çalışma gününde
görüşmelerin sakin bir şekilde sürdürülmesini umduğuna
ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, az önce Genel Kurulda istenmeyen bazı hadiseleri
yaşadık ve hakikaten, Türkiye Büyük Millet Meclisi
açısından baktığınızda da 83 milyon
vatandaşımıza karşı hoş olmayan görüntüler
olduğunu ifade etmek istiyorum.
Tabii ki burada çok
farklı siyasi partilerin grupları ve farklı ideolojiden,
düşünceden gelen milletvekili arkadaşlarımız var. Tabii ki
karşılıklı eleştiriler olacak hatta çok sert
eleştiriler de olacak, bu işin doğasında var ancak tabii ki
burada, önemli olan -üslup son derece önemli- bütün bu
tartışmaları, müzakereleri sürdürürken de birbirimize hakaretten
olabildiğince kaçınmamız gerekiyor. Zaten, Türkiye Büyük Millet
Meclisini sokağın jargonuyla, normlarıyla yönetemeyiz, bu
müzakereleri götürmemiz mümkün değil. Türkiye Büyük Millet Meclisine, bu
Gazi Meclise yakışan bir hassasiyet içerisinde de bu süreçleri hep
beraber tamamlamak zorundayız.
Az önce istenmeyen olaylar
oldu hatta fiziki müdahalelere kadar giden olaylar olduğunu da
arkadaşlarımız bana içeride ifade ettiler. Yani bunlar hakikaten
hoş değil. Umuyorum arkadaşlarımız, bir kardeşlik
hukuku içerisinde -burada milletvekili arkadaşları olarak- bu
süreçleri birlikte, karşılıklı olarak inanıyorum ki
kendileri çözeceklerdir. Burada bize düşen, aklıselimi ve
sağduyuyu bütün bu görüşmelerimiz esnasında hâkim
kılmaktır. Bir de bugün, Meclisin son çalışma günü; yeni
bir yıla, yeni bir döneme başlıyoruz. Memleketin ihtiyacı
olan huzur, birlik ve beraberlik ve bunun kıvılcımını
atması gereken, bütün toplumda da bu birlik ve beraberliği
oluşturması gereken ana nokta da demokrasinin ve millî iradenin
tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Önümüzdeki süreçte ben
inanıyorum ki bütün milletvekili arkadaşlarımız da bu
hassasiyete uygun bir şekilde gereğini yapacaklardır. Umuyorum,
sakin bir biçimde görüşmelerimizi sürdürür ve tamamlarız.
Hepinize tekrar geçmiş
olsun diyorum ve umuyorum, bir huzur içerisinde bu yılın son
çalışma gününde çalışmalarımızı sakin bir
şekilde sürdürürüz.
Alınan karar
gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun
Teklifler ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/3261) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 247) (x)
BAŞKAN - Komisyon?
Yerinde.
Geçen birleşimde,
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 247
sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümünde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm, geçici
madde dâhil 20 ila 43üncü maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde
gruplar adına ilk söz İYİ PARTİ Grubu adına Sayın
Hasan Subaşının.
Buyurun Sayın
Subaşı. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
247 sıra
sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin ikinci bölümü hakkında partim
adına konuşmak için söz aldım.
Bütçe görüşmelerinin
ardından aceleyle gündeme gelen bu kanun teklifi, esasen uluslararası
düzeyde kitle imha silahlarının yayılmasının finansman
kaynaklarının uluslararası ortak mücadeleyle engellenmesi
çalışmalarını kapsıyor. Ülkemizin de üyesi olduğu
Mali Eylem Görev Gücü (FATF) 1989 yılında G7 ülkeleri tarafından
kurulmuş olup günümüze kadar, yirmi yıllık gelişmeleri ve
tavsiye kararlarını hatipler ayrıntılı olarak
açıkladıkları için tekrar etmeyeceğim.
Bu kanun teklifi esasen bizim
için hayati önemi haizdir. Terörden yıllardır en çok kayıp
vermiş ve acı çekmiş ülkelerin başında geliyoruz.
FATFın tavsiye kararlarına uyum için gerekli yasal düzenlemelerde
hep geç kalarak, gündemdeki bu teklifte de olduğu gibi, bir yıllık
sürenin son gününe yetiştirmeye çalışmak hem de
kasıtlı olarak 12 numaralı tavsiye kararında belirtilen
nüfuzlu kişilerin denetlenmesi önerisini düzenlemede yok saymak, en hafif
deyimiyle sorumsuzluktur. Bu davranışla ülkemizi Gri Listeye mahkûm
ederek geri kalmış ülkeler kategorisine sokma riski göze
alınmıştır maalesef. Çok önemli olan 12 numaralı
tavsiye kararı kanun teklifinde olması gerekirken gereksiz birçok
düzenleme kapsam içine alınmıştır. Gereksiz 30a yakın
maddeyle STKler ile mal varlığının denetimi adı
altında sivil toplum ve sermaye baskı altına
alınmıştır. Yüzlerce dernek ve vakıf, yardım ve
bağış toplamadaki orantısız cezalar ile derneklerin
kapatılması ve kayyum atamaya götürecek düzenlemelere karşı
çıkmışlardır. 70i aşkın baro basın
açıklamasıyla, Avukatlık Yasasındaki
değişikliğe karşı itirazlarını basın
yoluyla dile getirmişlerdir.
Deprem ve pandemi döneminde
bile muhalif belediyelerin yardım toplaması iktidar tarafından
engellenirken kim sivil toplumun endişe ve kaygılarını yersiz
görebilir? Mal varlığını dondurmak yetkisi,
Cumhurbaşkanı tarafından gözdağı vermek amacıyla
muhalefete karşı kullanılırsa haksız uygulamalara
karşı kim hakkını nerede arayacak?
Sayın Genel
Başkanımız Meral Akşener hakkında dört yıl önce
başlatılmış soruşturma var ve Genel Başkanın
Çağırın ifadeye de derdinizi anlayalım.
çağrılarına da ses veren hiç olmadı. Bir derneğin
yönetiminde olsa derneği kapatıp kayyuma mı teslim edeceksiniz?
Partiler de Dernekler Kanununa tabi olduğuna göre, sipariş bir iddianameyle
parti kapatmaya mı gideceksiniz? Bu ne evham? diyenler olabilir.
Eğer sürdürdüğünüz adalet ve hukuk reformları sürecinde gelinen
noktada mahkemeler AYM kararlarını tanımıyorum.
diyebiliyorsa, Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanı
AİHM kararları bizi bağlamaz, tanımıyoruz.
diyebiliyorsa hiçbir endişe boşuna değildir.
İktidarın
başsavcısı İrfan Fidan, Yargıtay üyeliğinde bir
imza bile atmamışken hangi tecrübe ve birikim sonucu liyakat sahibi
bir hukukçu sayıldı da en yüksek oyla AYM üyeliğine seçildi? Ne
sermaye ne sivil toplum ne iç ve dış kamuoyu sizin devlet yönetme
şeklinize, adalet ve hukuk anlayışınıza güvenmiyor
maalesef. Hukuk güvencesi kalmayınca ekonomi de düzelmiyor. Çünkü on sekiz
yıldır üretime hiç önem vermediniz. Bütün varlıkları betona,
pahalı ve ölçüsüz yatırımlara, israf ve şatafata
savurdunuz, yok ettiniz. Önemli sorunlarımız önem sırasına
göre ciddiyetle ele alınmalıydı. Nasıl ki deprem konusunda
hiçbir ciddi adım atılmazken Kanal İstanbul hâlâ gündemi
meşgul ediyorsa insanımızın yaşam hakkına
saygısızlık yapılıyor demektir. Bugün,
insanlarımız yoklukla savaşıyor. Tek yapabileceğiniz
borç para bulmak, yabancı yatırımcıları çekmek ama
onlar da güvenmiyor. Dünyadaki finans odakları eksi faizle borç verirken
biz ancak tefeci faiziyle zor para buluyoruz. O kadar çok beka dediniz, o
kadar çok düşman yarattınız ki neredeyse dostumuz kalmadı.
Oysa öncelikli düşman fakirlik, yoksulluk, işsizlikle mücadele etmek
olmalıydı. İstihdam yaratmak ve hukuk devleti olmak için
çabalamalıydık.
Terör, dünya ülkelerinin
ortak mücadele etmesi gereken bir insanlık suçudur, Türkiye en çok
acı çeken ülkelerin başında gelmektedir. Kolluk güçlerimiz,
askerimiz ve polisimiz yıllardır canı pahasına terörle
mücadele ediyor. Onları şükranla, şehitlerimizi de rahmet ve
minnetle anıyoruz. Yıllardır terörden büyük acılar çeken
insanımız için terörle mücadelede en az kolluk güçlerimizin
fedakârlığına paralel, siyaset kurumunun da sorumlulukları
vardır. Torba yasalarla Meclisin gereksiz işgali zaman
kaybıdır, ülkemiz için önemli kayıptır. Oysa işleyen
bir hukuk sisteminde güçlü bir parlamento, bugünkü yüksek temsil oranıyla
bütün sorunlarımızı çözebilecek güce sahiptir. Ama bunlar yerine
yüksek egoların ve bir tek kişinin dar kadrosu ve ufkuyla
sınırladığı görüşler doğrultusunda tüm
Türkiye'nin yönetildiğinin zannedilmesi, ülkeyi önlenemez sorunlar
yumağına sürüklemektedir. Siyasetin ve Parlamentonun terör konusunda
yapması gerekenler arasında dışarıya karşı iş
birliği ve sorumlulukları olduğu gibi, içeride de huzur ve
hukuku korumak, güvenlik güçlerine hukuk içinde tam destek vermek, güçlü ve
tarafsız yargıyı oluşturmak görevi vardır.
Güvenlik kaygısıyla
adaleti, demokrasi ve insan haklarını unutan ülkeler, terörü, bitirme
noktasına getirseler de adaletsizlik daima kışkırtıcı
olmuştur, teröre imkân sağlayan iklimi yaratır. Onun için
başta iktidarın, tüm siyaset kurumunun ve en önemlisi halkın en
güçlü temsil makamı Parlamentonun sorunları çözmek için güçlü bir irade
göstermesi elzemdir. Ama maalesef gücü budanmış, işlevini
yitirmiş bir Parlamentomuz vardır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi nasıl ki Parlamentoyu
işlevsiz bırakmışsa yargıyı ve yürütme
organını hatta basını da denetim altına
almıştır.
Bugün görüşmekte
olduğumuz kanun teklifinde Mali Eylem Görev Gücü FATF'ın
tavsiyelerine uygunluğundan söz edilirken bir yandan da sivil toplumu ve
sermayeyi de baskılamak, muhalefete gözdağı vermek, korkutmak
hatta etkisiz bırakmak kaygıları vardır ki yukarıda
belirttiğim gibi bunların artık
yaşadığımız süreçte yersiz ve boşuna
olmadığı zaman içinde görülmektedir. Türkiye artık hukuk
devleti olmaktan uzaktır, özensiz hazırlanan karmaşık torba
yasalarla kanun devleti bile değildir maalesef.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündeme geçmeden önce
Sayın Grup Başkanvekillerinin söz taleplerini
karşıladığımda Sayın Akçaya daha sonra söz
vereceğime ilişkin bir sözüm vardı, onu yerine getireceğim.
Sayın Akçay, buyurun
lütfen.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
27.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
mehabetine ve temsiliyetine uygun bir üslupla görüşmelerin götürülmesi
gerektiğini düşündüğüne, ölçülü olmak zorunda olunduğuna
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin mehabetine ve temsiliyetine uygun bir üslup ve davranışla
görüşmeleri götürmemiz gerektiğini düşünüyorum. Aynı
gemideyiz, aynı ülkenin ve aynı vatanın evlatlarıyız
ve ölçülü olmak zorundayız. Sevgide serbestiyet, saygıda mecburiyet
vardır diyorum ve nezaketinize çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sözlerimi bu şekilde
tamamlıyorum.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/3261) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 247) (Devam)
BAŞKAN - Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Sayın Sermet Atay.
Buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SERMET ATAY
(Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubum
adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Dünyada kitle imha
silahları, nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlar olarak
nitelendirilmiş, bu silahların kullanılması birçok can ve
mal kaybına neden olmuş, çevre ve sağlık sorununa yol
açmıştır. Bahse konu silahların
kullanılmasını önlemek için öncelikle finansal
altyapıyı ortadan kaldırmak gerekmektedir. Bu da ancak ulusal ve
uluslararası seviyede bir mücadeleyle mümkündür.
Önleyici tedbirler
dışında, bu faaliyetlerle bağlantısı olan
kişi, kuruluş ve organizasyonların finansman, ekipman, malzeme,
teçhizat ve teknolojiden mahrum bırakılmaları diğer
tedbirlere nazaran çok daha etkili olacaktır.
Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi tarafından alınan ve uyulması zorunlu kararlar
ile Mali Eylem Görev Gücü tarafından alınan tavsiye ve kısa
vadeli hedefler, önleyici tedbirler bağlamında uluslararası yol
gösterici nitelik taşımaktadır.
Ülkemizde de kitle imha
silahlarıyla mücadele kapsamında Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi kararlarına dayanılarak çeşitli
başbakanlık genelgesi ve bakanlar kurulu kararları
çıkarılmış olup, bu kararlarla kitle imha silahlarının
yayılmasının finansmanıyla mücadelede uluslararası
iş birliğini, cezai yaptırımları ve
koordinasyonları içerecek şekilde mevzuat belirlenmesi zorunlu
olmuştur.
Görüştüğümüz kanun
teklifi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kararlarına
uyum sağlanması amacıyla Meclis gündemine
alınmıştır. Devletimiz uzun yıllardır farklı
terör örgütleri ile terörizmin farklı biçimleriyle mücadele etmektedir. Bu
mücadeleden çıkarılan sonuç, uluslararası iş
birliğinin geliştirilerek terörizmin finansmanıyla mücadele
edilmezse kesin bir netice elde edilemeyeceğidir.
Devletimizin taraf
olduğu 1999 tarihli Birleşmiş Milletler Terörizm
Finansmanının Önlenmesine Dair Sözleşmenin uygulanması ve
sözleşmeye uyum sağlanması ile Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin 2267 ve 1373 sayılı Karardaki yükümlülüklerin
yerine getirilmesi amacıyla 6415 sayılı Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun kabul edilmiş ve
ülkemizde etkin bir şekilde uygulanmıştır.
Önümüzdeki kanun teklifi,
suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama, terörizm
finansmanıyla mücadele kabiliyetini artırmak ve adli araçların
etkin bir şekilde kullanımı amacıyla, 6415 sayılı
Kanun başta olmak üzere, 2860 sayılı Yardım Toplama Kanunu,
5253 sayılı Dernekler Kanunu, 5326 sayılı Kabahatler
Kanunu, 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi
Hakkında Kanun, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve 6415
sayılı Terörizm Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanunda değişiklikleri içermektedir.
Yasa teklifinin 20nci
maddesinde, 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının
Önlenmesi Hakkında Kanunun 2nci maddesinde değişiklik
yapılarak yükümlü tanımının kapsamına serbest
avukatlar da dâhil edilmiştir. Bilindiği üzere, uygulamada birçok
şirket vekâletle avukatlar tarafından kurulabilmekte, gerçek
şirket sahipleri bir nevi kendilerini gizlemektedir. Bu da uygulamada
çeşitli kişiler ve kurumlar tarafından kötüye
kullanılabilmekte, avukatlar bir nevi bu kişilere paravan
yapılmaktadır. Yapılan bu değişiklikle, serbest
avukatların savunma haklarına halel getirilmeksizin, 1136 sayılı
Avukatlık Kanununun 35inci madde ikinci fıkrası kapsamında,
sadece taşınmaz alım satımı, şirket, vakıf
ve dernek kurulması, idaresi ve devredilmesi gibi işlerle
sınırlı olmak üzere, noterler dâhil diğer yükümlülerin tabi
olduğu ve 5549 sayılı Kanun ve bu kanuna dayanılarak
çıkarılan ikincil düzenlemelerde belirtilen kimlik tespiti, gerçek
faydalanıcının tanınması, müşterinin durumunun ve
işlemlerin izlenmesi, müşterinin tanınmasına ilişkin
yükümlülükleri, müşteri işlem bildirimi, bilgi ve belge verme,
muhafaza ve ibraz yükümlülüklerini yerine getirmeleri öngörülmüştür.
21inci maddede yapılan
düzenlemeyle, 5549 sayılı Kanunun 3üncü maddesinde yapılan
düzenlemeyle kimlik tespiti ibaresi müşterinin tanınması
ibaresiyle değiştirilmektedir. Bu değişiklikle, yükümlülerin
kendileri nezdinde yapılan veya aracılık ettikleri
işlemlerde, işlem yapılmadan önce, işlem yapanlar ile nam
veya hesaplarına işlem yapılanların kimliklerini tespit
etmek, kimlik tespit edilirken alınan bilgilerin teyidine esas belgelerin
gerçekliğini kontrol etmek, karmaşık ve olağan
dışı büyüklükteki işlemler ile görünürde makul, hukuki ve
ekonomik amacı bulunmayan işlemlere özel dikkat göstermek,
müşterileri tarafından gerçekleştirilen işlemlerin
müşterinin mali durumuyla uyumlu olup olmadığını
izlemek ve müşterinin tanınmasına ilişkin gerekli
tedbirleri almaları sağlanmaktadır.
22nci maddede yapılan
değişiklikle 5549 sayılı Kanunun 5inci maddesinde ikinci
fıkrasında tanımlanan finansal grup düzenlemesine
bağlı olarak yükümlülerin finansal grup seviyesinde uyum
programı oluşturmaları ve uyum programının etkili bir
şekilde uygulanması öngörülmektedir.
Madde 23te yapılan yeni
düzenlemeyleyse suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerinin
aklanması ve terörizmin finansmanı suçlarıyla mücadele
kapsamında getirilen yükümlülüklerin ihlal edilmesi durumunda daha etkili,
caydırıcı cezaların verilmesi ve
yaptırımların uygulanması sağlanmaktadır.
24üncü maddede yapılan
değişiklikle 5549 sayılı Kanunun 17nci maddesinin ikinci
fıkrasında değişiklik yapılması ve maddeye yeni
bir fıkra eklenmesi suretiyle suçtan kaynaklanan mal
varlığı değerlerini aklama ve terörizmin finansmanı
suçlarında cumhuriyet savcısının suça ilişkin
yapacağı hukuki işlem ve kararlara açıklık getirilmiştir.
25inci maddesinde
yapılan değişiklikleyse 5549 sayılı Kanunun 19/A
maddesine yeni bir fıkra eklenerek ilgili bakanın bu yetkiyi
devredebileceği ve askıya alınan veya gerçekleşmesine izin
verilmeyen işlemleri gerçekleştirenlere idari para cezası
verileceği ve idari para cezasının 50 bin TLden
aşağı olmayacağı belirtilmiştir.
Yasa teklifinin 26ncı
maddesinde Türk Ticaret Kanununun 64üncü maddesinin (4)üncü
fıkrasına hüküm eklenerek, ihtiyari olarak tutulan pay defteri,
şirketin muhasebesiyle ilgili defterler elektronik ortamda
tutulabilmekteyken yapılan yeni düzenlemeyle pay defterinin
kaybolması, mükerrer pay defteri tutulması gibi sorunların önüne
geçmek, hisse devirlerini kayıt altına alarak ortaklık
haklarının korunması, şirketler topluluğunda hâkim ve
bağlı ortakların kolay tespitinin sağlanması, gerçek
ortaklık yapısının sağlıklı bir şekilde
ortaya konulması amacıyla Ticaret Bakanlığına pay
defterinin elektronik ortamda tutulmasını zorunlu kılma yetkisi
verilmektedir. Ayrıca, yönetim kurulu karar defteri, genel kurul müzakere
defterinin kaybolması durumundan yaşanan mağduriyetlerin
önlenebilmesi, uygulamada çift defter tutulmasının da önlenmesi
amacıyla bu defterlerin de elektronik ortamda tutulmasının
zorunlu kılınması amacıyla Ticaret
Bakanlığına bu hususta yetki verilmiştir.
Uygulamada
paydaşların borçlu olması hâlinde yapılacak icra
takiplerinde borçlu ortağın şirket payının haczinin
icrası ayrı bir sorun teşkil etmektedir. Bu sorunun ana
kaynağı, şirket payı hacizlerinin ticaret siciline
bildirilmesi yeterli kabul edilmiyor olmasıdır. Yeni düzenlemeyle pay
hacizlerinin pay defterine işlenmiş olması zorunlu hâle
getirilmiştir. Yapılan değişiklikle, Ticaret
Bakanlığı tarafından pay defterinin elektronik ortamda
tutulmasının zorunlu olması hâlinde, pay defterinin kötü niyetli
olarak gizlenebilmesi ihtimali ortadan kaldırılmış
olacaktır.
Teklifin 26ncı
maddesiyle, Türk Ticaret Kanununun 64üncü maddesinde belirtilen yönetim
kurulu karar defterinin elektronik ortamda tutulmasının zorunlu
kılınması faydalı bir değişiklik olacaktır.
Zira uygulamada yönetim kurulu karar defterlerinde çoğunlukla elden
imzalı bir şekilde karar alınıp bu kararların
geçmiş tarihli olarak alınabildiği avukatlar tarafından
bilinmektedir. Uygulamadaki bu durum sebebiyle şirketler çoğu zaman
ihtiyaçlarına uygun, geçmiş tarihli karar almakta, şirketin
yönetim faaliyetlerinde muvazaa yaratılmaktadır.
Yönetim kurulu karar
defterinin elektronik ortamda tutulmasının zorunlu olması
hâlinde, şirketler, zorunlu olarak yönetimsel kararları vaktinde ve
gerçeğe uygun olarak almak zorunda kalacaktır. Bunun yanında,
mahkeme kararıyla azlık hakkının kullanılması
hâlinde ticaret sicil müdürleri karar defterinin ibrazını
istemektedir. Yönetim kurulu karar defterine sahip olmayan azlık
hakkı sahibi paydaşlar bu sebeple Türk Ticaret Kanununda düzenlenen
azlık hakkını kullanamamaktadır.
Yapılan
değişiklikle, şirkette hâkim ortak olan, dolaylı olarak
yönetim kurulu karar defterini elinde bulunduran paydaşların da bu
durumu kötüye kullanması engellenmiş olacaktır. Zira karar
defterinin elektronik ortamda tutulmasıyla hâkim pay sahibi paydaş,
defter üzerinde kötü niyetli olarak fiziki hâkimiyet
sağlayamayacaktır. Bu değişiklik sonucu, olması
gerektiği gibi, yönetim kurulu karar defterine sadece şirket tüzel
kişiliği hâkim olacaktır.
Yasa teklifinin 27nci,
28inci, 29uncu, 30uncu ve 31inci maddelerinde hamiline yazılı pay
senetlerindeki pay sahipliği ispat yöntemi değiştirilmektedir.
Hamiline yazılı pay senetlerinde, hamiline yazılı bu senedi
elinde bulunduran kişi payın sahibi olarak kabul edilmektedir.
Kıymetli evrak hukuku
bakımından hamiline yazılı senedi elinde bulunduran
kişinin senette yansıtılan hakka sahip olması asıl
olandır. Ancak uygulamada hamiline yazılı paya sahip olan anonim
şirketlerin çoğalması, hukuki işlemlerde, şirket
paydaşlarının bilinmemesi sebebiyle bazı sorunlara yol
açmaktadır. Yapılan değişiklikle kıymetli evrak
düzenine uygun olarak hamiline yazılı pay senetlerinin tedavülünde
herhangi bir kısmında kısıtlama yaratılmamaktadır.
Yapılan değişiklikle sadece pay sahiplerini tespiti
kolaylaştırılmakta, kıymetli evrak niteliğinde
hamiline yazılı pay senedinin teşhisi kolay hâle gelmektedir.
Uygulamada hamiline yazılı pay senetlerine sahip olanların
paydan kaynaklı yönetim ve mal varlığı haklarını
ne şekilde, ne zaman kullanabileceği açısından sorun yaratmaktadır.
Merkezi Kayıt Kuruluşuna yapılacak bildirimle yönetim ve mal
varlığı haklarının kimin tarafına
kullanabileceği tartışması da giderilmiş
olacaktır. Değişiklik sonucu, hem şirket yönetiminin
yönetimsel faaliyetlerini yapacağı bildirimlerde hem de cezai, hukuki
sorumluluk getiren hâllerde şirket paydaşının kim
olduğunun tespiti kolaylaşacaktır. Dolayısıyla hukuki
güvenliğin sağlanması açısından hamiline
yazılı pay senetlerinde yapılan bu değişiklik
yerindedir.
Teklifin 32nci maddesiyle
bildirim yükümlülüğüne uymayanlara cezai müeyyide getirilmesi yerinde
olmuştur.
İlgili kanunu
destekliyoruz. İlgili kanunun devletimize, milletimize hayırlı
olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Fatma Kurtulan, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA FATMA
KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 247
sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerine partim HDP
adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz kanun
teklifi, iktidarın gelenek hâline getirdiği, âdeta kendilerinde
bağımlılık yapan çarpık yasa yapma
uygulamasının bariz örneklerindendir. Birbiriyle alakasız
konular yine tek teklifte toplanıp bütçe mesaisi sonrası alelacele
geçirilmek üzere Meclis gündemine getirildi. Teklifi Adalet Komisyonunda
görüşüp İçişleri Bakanına yetki veriyorsunuz.
Tıpkı yönetimde de davulu kendi boynunuza, tokmağı
ortağınıza verdiğiniz gibi komisyonlarda da artık bu
işleyişi sürdüreceğiniz görülüyor.
Adına bakınca
teklif, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarında yer
alan kişi ve kuruluşların faaliyetlerinin nasıl
engelleneceği, mal varlıklarının nasıl
dondurulacağına yönelik düzenleme olarak görülüyor ancak içerikte
yine bir faşizm uygulaması var. Kanun teklifinin adında kitle
imha var olunca aklınızdan ister istemez bu toplumun
örgütlülüğünü nasıl imha etsek diye geçirmiş
olmalısınız ki sivil toplumu imha maddelerini teklife
koymayı aklınızca mantıklı bulmuşsunuz.
Barolar, meslek odaları,
dernekler, vakıflar, bütün sivil toplum kuruluşlarının
örgütlü yapıları iktidarınızın korkulu rüyası
olmuş, teklif metnine de bu korkunun şiddeti sirayet etmiş.
Teklif metni içeriği itibarıyla örgütlenme özgürlüğünü imha
edecek maddeler içeriyor. Teklifin, OHAL süresince tek kararnameyle
kapatılan sivil toplum kuruluşlarını şimdi de kolayca
kapatmanın yolunu açmak amacıyla hazırlandığı
açıktır. OHAL süresince alınan kararlardan milyonlarca insan
direkt olarak etkilendi. Yıllardır da yaşanan hak ihlallerinden
bahsediyoruz. Bakın, bu ihlalleri incelemek için kurulmuş ancak
insanlara sağladığı fayda devede kulak misali bile olmayan
Komisyonun süresi bir yıl daha uzatıldı.
OHAL sürecinde birçok kurum,
kuruluş, STK çıkarılan kararnamelerle sorgusuz sualsiz
kapatıldı, sayıca en çok olanlar ise dernek ve
vakıflardı. 1.748 vakıf ve dernek OHALde çıkarılan
kanun hükmünde kararnamelerle kapatıldı. Bunlar arasında çocuk
haklarını savunan, ihtiyaç sahiplerine gıda yardımı
yapan, kadına yönelik şiddete karşı çalışmalar
yürüten birçok dernek de vardı. OHAL ismen bitti ama OHAL bir yönetim
biçimi olarak benimsendi. Kayyum uygulaması da sizde
bağımlılık yaptı. OHAL bittiyse de uygulamaları
bu Meclis eliyle kalıcılaşmaya devam ediyor, işte bu hâl
tam da OHALdir.
Yönettiği ülkenin
Anayasasını her gün çiğneyen bir iktidara Örgütlenme
özgürlüğü anayasal güvence altındadır, bu teklif de Anayasaya
aykırıdır. demenin bir anlam ifade etmediğini biliyoruz
ancak yine de bu aykırılığı sizlere göstermek,
vaziyetinize ayna tutmakla mükellefiz.
Örgütlü toplumdan
korkuyorsunuz, örgütlü kadından korkuyorsunuz. OHALde
onlarcasını kapattığınız kadın
kurumları, kadınların şiddete karşı
korunması için, istihdam alanları yaratmaları için, eğitim
alabilmeleri için eril akıldan arındırılmış
alanlardı.
Bir kanun hükmünde
kararnameyle kapattığınız Van Kadın Derneği,
Adıyaman Kadın Yaşam Derneği, Mersin Akdeniz
İŞTAR Kadın Merkezi, Anka Kadın Araştırma
Derneği, Bursa Panayır Kadın Dayanışma Derneği,
Gökkuşağı Kadın Derneği, Kongreya Jinen Azad, Muş
Kadın Çatısı Derneği, Ceren Kadın Derneği gibi,
bugün Rosa Kadın Derneğini de iktidarınız için tehlike
bellediniz, yöneticilerini tutukladınız. Şunu unutmayın ki
kadınlar özgürlük ve eşitlikte ısrar ederek
kazanımlarını koruyacak, kendi örgütlülüğünü mutlaka
sağlayacaklardır.
Değerli arkadaşlar,
her vaziyeti kendi lehinize çeviriyor; bu teklifle de dernekleri,
vakıfları, ulusal ve uluslararası sivil toplum
kuruluşlarını doğrudan hedef alacak şekilde iç hukukta
düzenleme yapmayı amaçlıyorsunuz. İnsan hakları dernekleri,
kadın hakları, mülteci hakları, çocuk, gençlik hakları ve
LGBTİ+ hakları, doğa, engelliler, hemşehri, çevre ve akla
gelen her türlü alanla ilgili faaliyet gösteren dernek ve vakıflar,
çeşitli hukuk dernekleri, sosyal mücadele yürüten dernekler ile sosyal
yardım için fon kaynakları kullanan dernekler, spor kulüpleri, inanç
gruplarının dernek ve vakıflarının tümü tek sözünüzle
kapansın istiyorsunuz.
Teklifle,
Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanına sivil toplum kuruluşlarının
yönetimine kayyum atama yetkisi verirken derneğin faaliyetlerini geçici
olarak durdurmanın, nihayetinde yıllar sürecek davalarla STKleri
fiilî olarak kilitlemenin yolunu açıyorsunuz.
Dernek faaliyetlerini
ilgilendiren Yardım Toplama Kanununda değişiklik yapmak
suretiyle toplanan yardımlara el koyma, yardım edenlerin mal
varlığına el koyma gibi çığırından
çıkmış bir akıl içerisindesiniz. Kendinizce yeni suçlar
icat etmekte, bunları yasalara eklemektesiniz. Sosyal devlet
anlayışını, iktidarın sosyal yardımlarla kendine
muhtaç etmeye çalıştığı kitleler sayesinde ehliyet
alarak yönettiği devlete dönüştürdünüz. İnsanların
dayanışmaları bile sizleri rahatsız ediyor. Muhataplarıyla
görüşülmeden hazırlanan STKler, dernekler, vakıflarla ilgili
olan maddelere karşı 600den fazla sivil toplum örgütü günlerdir
açıklamalar yapıyor, maddelerin geri çekilmesi için imza
kampanyaları düzenliyor. Örgütlenme özgürlüğüne temelden
aykırı olan bu teklif, yalnızca ve yalnızca sivil toplumu
susturmayı, sindirmeyi, her an kapatılma tehlikesi altında
bırakmayı, varlıklarına el koymayı, yönetici ve
üyelerini itham etmeyi olağan kılacaktır. Tekçiliği
besleyen bu teklifi kabul etmiyoruz.
Hiçbir kuruma ve hiçbir
kişiye, örgütlenme özgürlüğünü sorgusuz sualsiz, keyfî bir biçimde
kısıtlayacak, orantısız, muğlak, geniş yetkiler
verilemez. Jandarmayı, polisi, bekçiyi, sivil toplum örgütlerinin
kapısına göndersin diye İçişleri Bakanlığına
bu yetki verilemez. Türkiyede yargı
bağımsızlığının aldığı
şekli tarif etmeye hacet kalmamışken, terör, terörist ve
terörizm ithamlarının kullanımındaki pervasızlık,
fütursuzluk arşa varmışken, bol keseden yetki
dağıtmak, bu Mecliste, bu topluma karşı yapılacak en
sorumsuz eylemdir.
İnsan hakları
alanında çalışan dernekleri kapatarak, hasta tutukluları,
Ali İsmaili, Roboskide katledilen 34 sivili, Berkin Elvanı,
Ceylanın gözlerini görmezden gelemezsiniz. Hukuk örgütlerini kapatarak,
AİHM önünde sürekli mahkûm edilen Türkiye gerçeğini
değiştiremezsiniz. Figen Yüksekdağı, Selahattin
Demirtaşı, Leyla Güveni, Osman Kavalayı ve diğer siyasi
tutukluları elinizde bir rehine olarak tuttuğunuz gerçeğini
değiştiremezsiniz. Sivil toplum örgütlerinin
çağrısını yineliyoruz, bu teklif geri çekilmelidir.
Teklifin isminde de belirtildiği gibi, asıl amacı
doğrultusunda ve objektif olarak hazırlanması elzemdir. Örgütlü
toplumu imha etmek toplumu imha etmektir. Gelin, sivil toplumu, örgütlenme
özgürlüğünü zayıflatmak yerine halkın vekilleri olarak
sorumluluklarımızı hatırlayalım. Bu toplumun daha
fazla baskıya ihtiyacı yok, daha fazla faşizme ihtiyacı hiç
yok. İşledikleri suçlardan dolayı eninde sonunda yargı
karşısında hesap verecek olan siyasetçilere geniş yetki
vermeyelim. Toplumun ihtiyacı olan bağımsız yargı
düzeninin tesisi için çalışalım. Daha fazla susturma, kapatma,
sindirme değil, daha fazla özgürlük, daha fazla örgütlülük diyelim, daha
fazla sivil toplum diyelim. Çok sesten zarar gelmez, tek ses faşizmden
başka bir şey getirmez. Sivil toplumun sesini kısmak yerine,
örgütlü bireyleriyle milyonlarca insanı olan sivil toplumla birlikte,
demokratik bir Anayasa ve onunla uyumlu yasalar için çalışalım.
Bu ucube sistemi her seferinde daha da derinleştiren yasa tekliflerini
kalıcılaştırmak yerine, basın özgürlüğü için,
halkların ve inançların özgürlüğü, Parlamentonun
bağımsızlığı için yani bir demokratik cumhuriyet
için çalışmanın vakti geldi geçiyor bir kere. Bir kez daha,
teklifi geri çekin diyoruz, sivil toplum susturulamaz diyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Aykut Erdoğdu.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 247 sıra sayılı Yasa Teklifi üzerine söz
aldım ama bu yasa teklifinin düzenlediği alanda
konuşmayacağım, bu yasa teklifinin düzenlemediği bir alanda
konuşacağım.
Biliyorsunuz bu yasa teklifi
OECDnin bize bastırması sonucunda gündemimize apar topar geldi. 2
tane önerisi konusunda Türkiye çalışmadığı için
Türkiyeyi kara listeye almakla tehdit ediyorlar; doğru da
yapıyorlar. 2 öneriden 1incisi 7nci madde, şimdi
kanunlaştırıyoruz ama asıl önemli olan 12 no.lu öneri.
Buna geçmeden önce, bu mesele
memleketimizin bekasıyla ilgilidir, bu mesele
çocuklarımızın geleceğiyle ilgilidir değerli arkadaşlar.
Bir memleket nasıl yıkılır? Bir memleket savaşla
yıkılır mı? Memleket memleketse yıkılmaz;
savaşta yenilirsiniz, direnirsiniz, kazanırsınız -aynı
Kurtuluş Savaşında yaptığımız gibi-
memleketinizi kurtarırsınız. Bir memleket işgalle mi
yıkılır? Hayır, örgütlenirsiniz, işgale
karşı direnirsiniz. Bir memleket felaketle mi yıkılır?
Hayır, memleket memleketse, millet milletse buna direnir. Bir memleket
çürümeyle, yozlaşmayla yıkılır değerli
arkadaşlar. İşte, bu mesele tam bununla ilgilidir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
şimdi, meselenin boyutuna şöyle maddi bir bakalım. Bizim millî
gelirimiz kabaca 800 milyar dolar civarında. En iyi hesaplamalara göre
millî gelirimizde yüzde 5 ila yüzde 10 arasında rüşvet ve yolsuzluğa
konu edilen bir tutar vardır. Kabaca da buna 50-60 milyar dolar dersek son
yirmi yıl içerisinde 1 trilyon dolarımız rüşvet ve
yolsuzluğa gitmiştir. Rüşvet ve yolsuzluk öyle bir
hastalıktır ki 1 birim rüşvet 5 birim kamu zararına yol
açar yani kabaca 5 trilyon dolarımız, servetimiz son yirmi yılda
son yirmi yıl diye kendinizi adres göstermeyin, hep bu sorun vardı,
şimdi çok ağırlaştı- rüşvet ve yolsuzlukla
buharlaştırılmıştır, yok edilmiştir.
Şimdi, rakamlar büyük olunca algılamak zor oluyor. 5 trilyon dolar ne
demek biliyor musunuz? Bizim bütün pandemi boyunca bütün milletimize
verebildiğimiz hibe 1 milyar dolardı, bunun 5 bin katı son yirmi
yılda rüşvet ve yolsuzlukla elimizden alınmış
servettir.
Arkadaşlar, 1 trilyon
dolar, 5 trilyon dolar; bunlar büyük rakamlar ama bunlar bizi yıkmaz,
bunlar bir memleketi yıkmaz. Bir memleketi ne yıkar biliyor musunuz?
Eğer inancınız bozulursa, kültürünüz yozlaşırsa,
ahlakınız azalırsa bir memleket yıkılır. Ne yazık
ki bizim bu Mecliste önderlik ettiğimiz düzen memleketimizde böyle bir
sonuca doğru gidiyor. Burada kendimize de memleketimize de doğruyu
söyleyeceğiz; bir ahlak timsali olarak söylemiyorum, yetkim kadar bir
çürümenin parçası olarak söylüyorum. Bugün memleketimizde yolsuzluk suç
değil, değil arkadaşlar. Son on beş yıla, yirmi
yıla bakın; üst düzeyde rüşvet yolsuzluğa
ulaşmış 5 kişi var mıdır ceza gören? Hayır
yok. Suç değil demektir bu. Bu memlekette yolsuzluk artık ayıp
değil. Yolsuzluk yapanlar televizyon kanallarına reklam verip bize
hava basıyorlar.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Yolsuzluk suç değilse yolsuzluk yoktur, ondan
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
Ayıp değil bu ülkede yolsuzluk, günah hiç değil. (CHP
sıralarından alkışlar) Çünkü fetvayla yolsuzluk
aklandı bu memlekette.
Arkadaşlar, bu kanun
teklifiyle
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Olmayan suçtan ceza olur mu?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
- Sayın Grup Başkan Vekili, neyine itiraz ediyorsun? Söylediklerimde
hata varsa lütfen çık düzelt.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Gerçek yok.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
Şunu söyleyeyim, size anlatayım Sayın Grup Başkan Vekili,
pozisyonunuzu öğreneyim: 12 nolu tavsiye yani bu yasa teklifine
sokulmayan tavsiye, yıllardır yabancıların
bastırdığı, bizim çıkarmadığımız,
bu 600 milletvekilinin gücünün yetmediği tavsiye ne biliyor musunuz?
Teknik olarak diyor ki:
(x) yani
tercümesi siyasi nüfuzlu kişiler" ama tercüme tam doğruya
oturmuyor. Kamu adına kudret kullanan herkes; bu üst düzey yargıç
olabilir, bu ordu komutanı olabilir, bu kurum başkanı olabilir,
bu milletvekili olabilir, cumhurbaşkanı olabilir, parti genel
başkanı olabilir; bunları takip edeceksiniz. Nasıl takip
edeceksiniz? Çok basit, önce bunun listesini hazırlayıp bankalara,
tapu dairelerine, sermaye piyasalarına, nakdî veya gayrinakdî işlem
yapılan yerlere vermeniz gerekiyor. Listeyi hazırlamak hiç zor
değil arkadaşlar. Şu havalimanında VIP var ya, o VIPden
geçenlerin listesini verin, işte size, liste oraya gitmiştir. Bu
liste verildikten sonra şu yapılacak: Diyelim ki bu listede olan bir
kişi 1 milyon liraya ev alırsa sorun yok, korkmayın ama 500
milyon dolara bir arazide adı geçiyorsa direkt kırmızı
bayrak sallanacak. Kırmızı bayrak sallandığında
bunu MASAK görecek ve çağırıp ilgilisine, Meclis
Başkanına gönderecek. Meclis Başkanı soracak, eğer
bunu meşru olarak açıklıyorsa yine dert yok ama açıklayamıyorsa
soruşturma yapacak ve soruşturmada görevini kötüye kullanarak bu
işi yaptığı tespit edilirse cezalandırılacak.
Şimdi bunu çok basit anlatıyorum ya, bu yasayı çıkarmak
kolay değil; 600 milletvekili bir araya gelelim, onun için hepimizin
boynunun borcudur. Biz bu yasayı çıkarmayarak bu ülkeye büyük kötülük
ediyoruz. Hepimiz çok seviyoruz ya ülkeyi; kimi muhafazakâr seviyor, kimi
milliyetçi seviyor, kimi devrimci seviyor. Madem biz bu ülkeyi seviyorsak
Bizim ülkemiz yolsuzlukla, çürümüşlükle ölüyor, sevdiğimizi
öldürüyoruz ve söylüyorum, bu yasanın çıkması kolay değil.
Çünkü ne yazık ki namussuzlar namuslulardan çok daha güçlü hâle geldi.
(CHP sıralarından alkışlar) Biz boşuna kavga ediyoruz
buralarda, kavga vereceksek bunun için kavga vermeliyiz. Biz yasama
organıyız, biz kuralı koyarsak, biz raconu kesersek, biz
temizliğe başlarsak bu kötü hâlimizden belki kurtulabiliriz
değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar,
yolsuzluk ve çürüme bu ülkede bir millî güvenlik meselesi hâline
gelmiştir. Bu bozulma bu ülkeyi yıkacak tehdit boyutuna
gelmiştir değerli arkadaşlar. Dediğim gibi, bir memleket
işgal altına düşerse o memleketin milleti işgal
altından kurtulur ama bir memleketi yönetenler işgal ettiğinde o
memleket yıkılır. Bu yasayı çıkarmamak demek, bu memleketi
işgal etmek demektir.
Değerli arkadaşlar,
biz 600 milletvekiliyiz, farklı partilerden olabiliriz, bazen kavga da
ediyor olabiliriz ama bu bir millî meseledir. Yüreklice, cesaretle biz bu
yasayı bize yabancılar bastırmadan çıkarırsak biz bu
ülkeye büyük hizmet etmiş olabiliriz. Aramızda çok temiz insanlar
var, çok namuslu insanlar var ama namussuzları koruyan bu
hukuksuzluğa karşı bir hukuk koyarsak bu ülkeyi
kurtarmışız demektir.
Biz hepimiz memleketimizi çok
seviyoruz. Ben biliyorum, bütün partilerden tanıdığım var,
herkes kendi jargonuyla seviyor, herkes kendi lisanıyla seviyor. Ama hani
bir şiir var ya, rahmetli Tuncel Kurtiz okurdu: Biz sevdiklerimizi
öldürüyoruz arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Bu
yasaları çıkarmayarak biz sevdiklerimizi öldürüyoruz. Bu güzel vatana
yazık, bu güzel ülkeye çok yazık. Bu güzel ülkedeki bütün
adaletsizliklerin temelinde, işte, bu
çıkarmadığımız yasalar var. Biz
yaptıklarımız yüzünden kavga ediyoruz, bazen
yapmadıklarımız yüzünden kavga etmek lazım.
İktidar partisi
milletvekillerine defaten anlatmaya çalıştık ama öylesine bir
kutuplaşma içerisindeyiz ki bizim ne
anlattığımızı duymuyorlar ama bu mesele önemli, lütfen
bunu duyun, Allah aşkına bunu duyun. Eğer biz, bu siyasi nüfuz
sahibi kişiler kendimize güveniyorsak bizler, önce 600 milletvekili, sonra
bütün yüksek yargıçlar, bütün üst düzey bürokratlar, bütün kurum
başkanları -bize millet bir yetki emanet etmiş- bu yetkiyi
kullanırken biz bu milletin hakkına tecavüz ediyorsak, biz tüyü
bitmemiş yetimin hakkını yiyorsak, işte, bu
çıkaracağımız yasa buna engel olacak bir yasadır.
Biraz önce de kavga
çıktı. Ben, şimdi, başka bir şeye tartışma
çıkarmak istiyorum, bunu da pozisyonlarınızı bilin diye
söylüyorum. Önce Başkana sataşacağım: Sayın
Başkan, eğer bu tartışmayı engellerseniz siz bu
yolsuzluk ve rüşvetle mücadeleye destek olmuyorsunuz demektir. (CHP
sıralarından alkışlar) İYİ PARTİ'ye de
sataşıyorum: Eğer bu yasanın çıkmasını istemiyorsanız
siz de onun parçasısınız. MHPye de sataşıyorum: MHP
bu yasanın çıkmasını istemiyorsa o da bu düzenin
parçasıdır. HDPye sataşıyorum: Siz bu yasanın
çıkmasına karşıysanız siz de düzenin
parçasısınız. Kendi partim CHPye söylüyorum: Biz bu yasaya karşıysak
biz yolsuzlukların parçasıyız. Ve AK PARTİ'ye
sataşıyorum: Eğer, AK PARTİ -çoğunluk gücünüz var- en
kısa zamanda bu yasayı getirmiyorsanız, tüyü bitmemiş
yetimin her kuruşundan sorumlusunuz demektir. Her birinizin de bana cevap
vermesini, en azından pozisyonlarınızın bilinmesini
istiyorum çünkü bunu bilirsek belki bu yasayı çıkarmak için çaba
gösteririz. Ve şimdiden söylüyorum: Bu yasayı çıkarmak çok zor
olabilir, işte, biz 600 milletvekili gerçekten milletin vekiliysek,
gerçekten milletimize hizmet etmek istiyorsak bu yasayı çıkarmalıyız.
Biz bu memleketi çok seviyorsak sevdiğimizi öldürmemeliyiz. Tuncel
Kurtizi de rahmetle ve sevgiyle anıyorum.
Selam ve saygılar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gruplar
adına söz talepleri karşılanmıştır.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN - Şimdi,
şahıslar adına konuşmalara geçeceğiz ama öncesinde,
buyurun Sayın Beştaş, sataşmadan mı?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sataştı, cevap vereyim.
BAŞKAN - Buyurun,
yerinizden bir dakika vereyim.
Sataşıyorum. dedi
ama içinde bir şey yoktu.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt)- Pozisyonumuzu belirleyeceğiz.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Var var Sayın Başkan. Eğer tavsiye
kararını uygulamazsanız parçasısınız. dedi.
BAŞKAN - Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
28.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun 247 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt)- Yani, buradan da fark etmez o anlamda. Yoksa,
sataşma kesin.
Sayın Başkan, hatibin
söylediği sataşma konusu çok önemli, hayati önemde, partimiz
açısından da çok önemli. Adalet Komisyonunda da aslında buna
karşı -tavsiye kararlarının 12inci maddesine
karşı- duruşumuz ve görüşümüz nettir. Hakikaten, bu kitle
imha silahlarının işte önlenmesine dair
tartışmaları yapıyoruz ama kanunun amacının
dışına çıkan o kadar çok düzenleme var ki 6 madde
dışında diğer düzenlemelerin tümü sivil topluma, demokratik
kitle örgütlerine yönelik ama asıl siyasi nüfuz kullanan kişilerin bu
yasa kapsamına alınmaması çok önemli bir noktadır ve biz bu
kapsama alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bizim
pozisyonumuz çok
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Kayıtlara
geçmiştir.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bari cümlelerim bitsin, sataşmadan almadım
mı?
BAŞKAN Bitirin
cümlelerinizi, tabii. Yani yerinizden açmıyorum ama açayım bu sefer,
bitirin de bir daha açmam, kayıtlara geçsin diye. Stenograf
arkadaşlar da yoruldular demin.
Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) FATFın tavsiye önerilerinin neden uzun süredir
dikkate alınmadığını, gri liste tehlikesi sebebiyle bu
yasanın alelacele getirilmesi ve diğer konuları milletvekili
arkadaşlarım kürsüden anlattılar, anlatmaya devam edeceğiz.
Son olarak şunu
söylüyorum: 12nci tavsiye kararına uyulması gerektiği ve siyasi
nüfuz kullanan kişilerin de bu kapsama alınması hayati
önemdedir.
Teşekkür ediyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Kayda geçsin efendim sadece, hatip Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini ifade etmiştir.
HASAN SUBAŞI (Antalya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun, nedir
konu?
HASAN SUBAŞI (Antalya)
Ben de aynı konuda grubumuz adına beyanda bulunmak istiyorum. Bunun
dışında olmadığımızı belirtmemiz
lazım, kayıtlara geçmesi açısından.
BAŞKAN Kayıtlara
geçti, teşekkür ediyorum.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifi (2/3261) ve Adalet Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 247) (Devam)
BAŞKAN -
Şahıslar adına ilk söz Sayın Orhan Kırcalıya
aittir.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ORHAN KIRCALI (Samsun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz kanun teklifinin ikinci bölümü üzerinde şahsım
adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla, muhabbetle
selamlıyorum.
Çok sayıda can ve mal
kayıplarına yol açan, çevreye büyük zararlar veren nükleer, kimyasal
ve biyolojik nitelik taşıyan kitle imha silahlarıyla mücadele,
ulusal ve uluslararası seviyede, topyekûn bir anlayışla
mümkündür. Bu amaçlar doğrultusunda, uluslararası ölçekte, suçtan
kaynaklanan mal varlığı değerlerinin aklanması ve
terörizmin finansmanı suçları ile kitle imha silahlarının
yayılmasının finansmanına karşı uluslararası
düzeyde mücadele standartlarının tespit edilmesi ve bunların
ülkelerce etkin bir şekilde uygulanmasını temin etmek için oluşturulan en önemli
uluslararası organizasyonlardan biri, ülkemizin de 1991 yılında
üyesi olduğu Mali Eylem Görev Gücüdür. Ülkemizde de kitle imha
silahlarıyla mücadele kapsamında uluslararası tehdit ve
risklerin artmasına bağlı olarak uygulamada etkinliği,
koordinasyonu, uluslararası iş birliğini ve ceza
yaptırımlarını da içerecek şekilde yeni bir mevzuat
düzenlemesi zorunlu hâle gelmiştir.
Değerli milletvekilleri,
kanun teklifinin ikinci bölümünde ve devamı maddeleriyle 7 ayrı
kanunda değişiklikler yapılmaktadır. Bu
değişikliklerin tamamının da ortak noktası ve
amacı, suçtan elde edilen mal varlığının
aklanması ve terörizmin finansmanın önlenmesi kapsamında, hukuk
devleti ilkelerini önemseyen, şeffaflığı, hesap
verilebilirliği ortaya çıkaran, sınırlamayı da
Anayasaya uygun ve kanunla yapan düzenlemelerdir.
Suç Gelirlerinin Aklanmasının
Önlenmesi Hakkında Kanunda da değişiklik yapılarak yükümlü
tanımına savunma hakkı bakımından diğer kanun
hükümlerine aykırı olmamak ve 1136 sayılı Avukatlık
Kanununun 35inci maddesinin ikinci fıkrası kapsamındaki
taşınmaz mal alım satımı, şirket, vakıf ve
dernek kurulması, idaresi ve devredilmesi gibi işlemlerle
sınırlı olmak üzere serbest avukatlar ibaresi eklenmektedir.
Kanundaki kimlik tespiti ibaresi müşterinin tanınması
ibaresiyle değiştirilmektedir. Bu şekliyle yükümlülerin kendileri
nezdinde yapılan veya aracılık ettikleri işlemlerde,
işlem yapılmadan önce işlem yapanlar ile nam veyahut da
hesaplarına işlem yapılanların kimliklerinin tespit
edilmesi, kimlik tespit edilirken de alınan bilgilerin teyidine esas
belgelerin gerçekliğinin kontrol edilmesi, karmaşık ve
olağan dışı büyüklükteki işlemler ile görünürde makul,
hukuki ve ekonomik amacı bulunmayan işlemlere özel dikkat
gösterilmesi, müşterileri tarafından gerçekleştirilen
işlemlerin müşterinin mali durumlarıyla uyumlu olup olmadığını
izlemek gibi müşterinin tanınmasına ilişkin gerekli
tedbirler alınmasının sağlanması hedeflenmektedir.
Değerli milletvekilleri,
mahkemelerce terör örgütü olduğuna kesin olarak karar verildikten sonra
terörizmin finansmanı suçu kapsamına giren fiilleri
gerçekleştirdiği hususunda makul sebeplerin varlığına
istinaden kişi, kuruluş veya organizasyonların Türkiyede
bulunan mal varlığının dondurulmasına karar
verilebilecektir. Bu makul sebeplerin ortadan kalkması hâlinde mal
varlığının dondurulmasının kaldırılmasına
Değerlendirme Komisyonunun önerisi üzerine Hazine ve Maliye Bakanı
ile İçişleri Bakanı birlikte karar verebileceklerdir. Mal
varlığının dondurulmasına ilişkin karar derhâl
uygulanacak ve kırk sekiz saat içerisinde de Hâkimler ve Savcılar
Kurulu tarafından belirlenen Ankara ağır ceza mahkemesinin
onayına sunulacaktır. Mahkeme, makul sebeplerin
varlığı yönünden yapacağı inceleme neticesinde mal
varlığının dondurulması kararının
devamına veyahut da kaldırılmasına beş gün içinde
karar verecek ve sonucu da derhâl Mali Suçları Araştırma Kurulu
Başkanlığına bildirecektir. Mahkemenin kararlarına
karşı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre de itiraz
edilebilecektir. İlgililer tarafından mal varlığının
dondurulması kararının kaldırılmasına
ilişkin talepler Değerlendirme Komisyonuna yapılacaktır.
Değerli milletvekilleri,
bu vesileyle kanun teklifimizin hayırlı olmasını diliyor,
Gazi Meclisimizi saygıyla, muhabbetle tekrar selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet,
şahsı adına ikinci söz Sayın İbrahim Ethem Sedefin.
Buyurun Sayın Sedef.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ETHEM SEDEF
(Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 247 sıra
sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Ekranları başında bizleri
izleyen aziz Türk milletini ve Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
kitle imha silahlarının yayılması tüm
insanlığı etkilediği kadar ülkemizi de tehdit etmektedir.
Ülke olarak sınır boylarımıza
baktığımızda âdeta bir ateş çemberi içerisindeyiz.
Çevremizde bulunan Müslüman nüfusa ve zengin yer altı kaynaklarına
sahip ülkeleri karıştırmış, kardeşi kardeşe
kırdırmışlardır. Böyle bir coğrafyanın
merkezinde Türkiye ise devleti ve milletiyle dimdik ayakta durmaktadır.
Türk milleti uzun yıllardır farklı terör örgütleriyle
amansız bir mücadele içindedir. Devletimiz bir dönem Ermeni terörüyle,
ASALAyla; şimdi ise lanet PKK, FETÖ, DAEŞ, YPG, PYD gibi terör örgütleriyle
çetin bir mücadele içerisindedir. Terör demek, cebir ve şiddet demektir;
baskı, korkutma, yıldırma, sindirme ve tehdit etmektir;
canlarımız ve mallarımızla koruduğumuz Anayasal düzeni
ve cumhuriyetimizi yıkma girişimleri demektir. Her türlü terörün
kökünü kazımak, caydırıcı ve idari, adli
yaptırımlar getirmek gerekmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, seçim beyannamemizde ifade edildiği gibi terörle topyekûn
mücadeleyi benimsemekteyiz. Getirilen teklifle, terörizmin
finansmanının önlenmesi arzulanmakta, Birleşmiş Milletler
kararlarına uyum hedeflenmektedir. Terör ve terörizmin finansmanıyla
ilgili bağlantılı kişi, kuruluş veya organizasyonun
mal varlıklarının dondurulması öngörülmektedir. Örgütlerin
kara para aklamasının önüne geçmek hedeflenmektedir.
Sayın milletvekilleri,
siyasi, lojistik ve finans boyutu itibarıyla terörün uluslararası
desteklerine karşı etkili tedbirler alınmaktadır. Teröre
finansman desteği sağlayan uyuşturucu, akaryakıt, insan
kaçakçılığı ve dijital platformlarda işlenen suçlarla
etkili bir mücadele yapılmalıdır. Günümüzde terörün
finansmanı yasa dışı kaynaklardan sağlanabildiği
gibi yasal sayılan kaynaklardan da sağlanabilmektedir. Ticari
faaliyetler, dış destekler, örgütsel yayınlardan elde edilen
gelirler, kâr amacı gütmeyen kuruluşların paravan olarak
kullanılması, uyuşturucu kaçakçılığı, haraç
toplama, sahtecilik, insan kaçakçılığı, soygun, gasp,
hırsızlık gibi yasa dışı eylemler terörün
finansman kaynakları arasında bulunmaktadır.
Kitle iletişim
araçlarının gelişimiyle, örgütlerin propagandalarının
alanı ve niteliği de değişmiştir. Özellikle radyo,
televizyon, internet, sosyal medya gibi teknoloji alanında
çığır açan birçok yenilik, çeşitli terör gruplarının
da daha etkili propaganda yapmaları için fırsat sunmuştur. Dijital
mecralar aracılığıyla örgütler kendilerine gelir ve yeni
üye kazanmakta, propagandalarını da bu yolla yapmaktadırlar.
Sosyal mecralar aracılığıyla gündem oluşturmakta,
irinlerini buradan akıtmaktadırlar. Bu konuda da önemli düzenlemelere
ihtiyaç bulunmaktadır.
Ülkemizde faaliyet sürdüren
her alanda önümüze çıkan hain FETÖ, PKK, DEAŞ, YPG gibi terör
örgütlerinin tüm finansman ve insan kaynağının kurutulması
anlamında önemli adımlar atılmaktadır. Terörle müzakere
değil, mücadele edilecektir. Yürütülecek kararlı mücadeleyle bölücü
terör, uluslararası uzantıları dâhil olmak üzere en kısa
zamanda kesin olarak bitirilmelidir ve bitirilecektir. Güvenlik birimlerimiz
destansı ve tarihe kazınacak bir mücadele sergilemektedir; her
biriyle gurur duyuyor, şükranlarımızı iletiyoruz. Bu
uğurda gözünü kırpmadan can veren ve gazi olan yiğitlerimizi
saygıyla anıyor, hatıraları önünde hürmetle
eğildiğimizi ifade etmek istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Ve bu kanun teklifini Milliyetçi Hareket Partisi olarak desteklediğimizi
belirtiyor, her birinize saygı sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İkinci
bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır. Şimdi
soru-cevap işlemini yapacağım.
Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın liderliğinde, on sekiz
yıllık AK PARTİ iktidarında yapılan yerli ve millî
projelerle savunma sanayisinde ülkemizin dışa bağımlılığını
yüzde 70lerden yüzde 30lara düşürdük. Dünyanın dört bir
yanında cesaretle ve fedakârlıkla mücadele yürüten, gittiği her
yerde barışın ve huzurun teminatı olan ordumuzu her alanda,
yerli ve millî silahlarla güçlendirmeye devam ediyoruz.
Sorum Komisyon
Başkanımıza olacak: Sayın Başkan, görüşmekte
olduğumuz Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifi, Mali Eylem Görev Gücü (FATF)ın ülkemiz
hakkında hazırladığı raporda belirtilen tavsiyelere
uyum sağlamayı amaçlayan önemli düzenlemeler içermektedir. FATF
standartlarına uyum amacıyla yapılan değişikliklerin
yeterli olduğu düşünüyor musunuz?
Kanunun ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Aycan.
SEFER AYCAN
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, Covid-19 salgını her
şeyi etkilediği gibi eğitimi de etkilemektedir; mecburen,
uzaktan eğitim yöntemi kullanılmaktadır. Fakat internet
ağında sorun yaşanan bölgelerde, her kademedeki
öğrencilerimiz, eğitimi takip etmede sorunlar yaşamaktadır.
Bu nedenle hızlı bir şekilde internet ağı
sorunları giderilmelidir, öğrencilerin derse ulaşması
sağlanmalıdır.
Engelli öğrencilerimiz
ve özel çocuklar için yüz yüze eğitim sadece eğitim değildir,
aynı zamanda tedavidir ve terapidir. Bu çocuklar evde
kaldığı sürece durumları gerilemekte,
gerginleşmektedir. Bu durum kendileri ve aileleri için
sıkıntı olmaktadır. Bu nedenle, bu çocukların durumu
ve eğitimi yeniden değerlendirilmelidir.
Engelli, özel çocuklar ve tüm
çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitimi için öğretmen
açığı olan yerlerde öğretmen ataması beklenmektedir.
Öğretmen atama kadro ilanı ve atamasının yapılması
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Arkaz
HAYATİ ARKAZ
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Aziz Atatürk ve silah
arkadaşları 19 Mayıs 1919da Samsunda Kurtuluş
Savaşı mücadelesini başlattılar; Amasyada, Erzurumda,
Sivasta bu vatanın bölünmez bütünlüğünü ilan ettiler. Anadoludaki
çalışmaların tamamlanmasının ardından Aziz
Atatürk ve arkadaşları 27 Aralık 1919da Ankaraya geldiler.
Ankara, Kurtuluş Savaşının ruhu ve Türkiye Cumhuriyeti
devletinin başkenti oldu. Yüz bir yıl önce bu kahramanları
karşılayan Ankaralıların aynı heyecanıyla
Atatürkün Ankaraya geliş yıl dönümünü kutluyorum. Kurtuluş
Savaşı şehitlerini ve tüm kahramanlarımızı
rahmetle anıyorum, ruhları şad olsun.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP Genel Başkanı
hafta başında bir destek paketi açıkladı. Hiçbir beklentiyi
karşılamayan bir paket. Paket demek de doğru değil, olsa
olsa balon. Tamtakır kuru bakır hazinesi olan iktidarın
yardım paketi de balon oluyor. Çiftçiyi, işçiyi, işsizi
bıraktık, esnafa açıkladığınız kira
desteğinde de bir şey yok, sadece basit usule tabi esnaf bundan
yararlanıyor. Örneğin, sigara satan bir yerin kârı çok az
olmasına rağmen sigara sattığı için cirosu yüksek
çıkmakta, gerçek usulde vergiye tabi olmaktadır.
Dolayısıyla, hiçbir yaraya deva olmayan kira yardımından da
bu esnaflarımız yararlanamamıştır.
Ey AKP, bir şeyi de
doğru düzgün yap. Sayenizde işleri düzgün olan esnaf kalmadı ki.
Üç kuruş yardım yapıyorsunuz, onu da şartlara
bağlıyorsunuz. Bu sözde yardım paketinin yerine
halkımızın tümünü kapsayacak gerçek yardımları
yapmanın vakti geldi de geçti, AKPnin vaktinin geçtiği gibi.
BAŞKAN Sayın
Kılıç
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İki dünya
savaşının yıkıcılığının
verdiği acıyla 20nci yüzyıl hüzünlerin asrıdır. Bu
yüzyılda ileri teknoloji ürünü kitle imha silahlarında geri dönülmez
bir noktaya gelinmiştir. Bu aynı zamanda egemenlerin güç gösterisinin
ve caydırıcılık çabalarının da bir ürünüdür. Bu
silahlar hem yıkıcı hem de yok edicidir. Dünya
barışı adına bu sahadaki silahsızlanma çabaları
kısır döngü içindedir. Kitle imha silahlarının üretimi
gizli açık devam ediyor ve edecek gibi de gözüküyor. Silahsızlanma
çabaları, sahip olunanların yok edilmesi üzerine değil, sahip
olmayanların yapmasının engellenmesi mantığına
dayanmaktadır. Bu anlayış sakattır. Bu silahlara
ulaşabilirlik tüm dünya için yeni bir tehdittir. Emperyalistlerin
açmazı, başkalarına istemediklerinin kendilerinde bulunuyor
olmasıdır.
BAŞKAN Sayın
Erdem
ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2020 yılını
geride bıraktığımız şu günlerde, tüm milletvekili
arkadaşlarımıza, stenograf kardeşlerimize, yine, kahraman
polis arkadaşlarımıza, kavaslarımıza, tüm Meclis
personelimize, emeği geçen herkese ve aziz Türk milletimize 2021
yılında sağlık ve huzur diliyorum. Türk-İslam ülküsüne
bağlı, Türklük şuur ve vakarına sahip, Türklüğü
bedeni, İslamiyeti ruhunda bilen nesillerin çoğaldığı,
dünya Türklüğünün Türk-İslam dünyasının ve bütün mazlum
milletlerin ümidi olacağı bir yıl olmasını temenni
ediyor, sağlık, mutluluk, huzur dolu günler diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Erdem, Kanunlar ve Kararlar Başkanlığı personelimiz
üzüldüler kendilerini saymadınız diye.
ARZU ERDEM (İstanbul)
Ben tüm arkadaşları söyledim.
BAŞKAN Sayın
Özer
AYDIN ÖZER (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi, ilk bakışta sorunsuz ve
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kapsamındaymış
gibi gözüküyor ancak derinlerde ise insan hakları ihlallerine yol
açabilecek potansiyelde. Özellikle Dernekler Kanununa eklenmek istenen maddeyle
derneğin genel kurulu dışındaki organlarında görevli
olanlar veya ilgili personel hakkında soruşturma
başlatılması hâlinde bu kişilerin veya bu kişilerin
görev yaptığı organların geçici bir tedbir olarak
İçişleri Bakanlığı tarafından görevden
uzaklaştırılabilmesinin önü açılmaktadır. Ülkemizde
açılan soruşturmaların yıllarca sürebildiği
düşünüldüğünde örgütlenme özgürlüğüne olağanüstü hâllerdeki
çerçeveyi bile aşan sınırlamalar getirmektedir. Neden kanunun
gerekçesiyle bağdaşmayan, temel hak ve hürriyetleri daha fazla
kısıtlamayı doğuracak türde değişiklikler
yapılmak istenmektedir? Bunu isteyen kimdir?
BAŞKAN Sayın
Ünver
İSMAİL ATAKAN ÜNVER
(Karaman) 17 Aralık tarihli Resmî Gazetede yayımlanan
Cumhurbaşkanlığı kararıyla buğday ve bazı
hububat ürünlerinin ithalatında uygulanan sıfır gümrük vergisi
30 Nisan 2021 tarihine kadar uzatıldı. Bakanlık ithalatın
gerekçesini yurt içindeki fiyatları kontrol etmek olarak açıklarken
asıl sebebin üretim yetersizliği olduğunu gizlemek istiyor.
TÜİK verilerine göre 2000 yılında Türkiye nüfusu 64 milyon iken
21 milyon ton buğday üretiliyordu, kişi başına düşen
üretim ise 324 kilogramdı; 2019 yılında ise Türkiye nüfusu 83
milyona çıkmışken buğday üretimi 19 milyon ton oldu,
kişi başına düşen buğday üretimi ise 228 kilograma
düştü. Kısacası son on dokuz yılda kişi
başına düşen buğday üretimi 96 kilogram yani yüzde 30
oranında azaldı. Tarım Bakanlığı ithalatı
kolaylaştırmak ve tarımda her şey yolundaymış
hülyalarına dalmak yerine üretimi artıracak tedbirler
almalıdır.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Sümer
ORHAN SÜMER (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İktidar, daha önce
Sudanda doksan dokuz yıllığına 780.500 hektar tarım
arazisi kiralamış, bu arazide hem devletin hem özel sektörün
tarımsal üretim yapmasını planlamıştı; Sudanda gerçekleşen
siyasi olaylar sonrasında bu proje askıda kaldı. Yetkili
kurumlardan aldığımız cevaplara göre, bundan sonra ne
olacağını bilen yok. İktidar, tarım politikaları
çerçevesinde geçen hafta bir karar daha aldı, bu sefer de Nijerde 1
milyon hektar alanda tarımsal üretim yapılması ve özellikle yem
bitkileri üretilerek Türkiyeye getirilmesi planlanıyor. Allah
aşkına, Türkiyede yetişmeyecek olup da Nijerde yetişecek
olan yem bitkileri hangisidir? Türk çiftçisini desteklemek, 21inci
yüzyılın tarım devrimini gerçekleştirmek varken,
yabancı topraklara yatırım yapıp kendi çiftçimizi kara
sabana mahkûm etmekten vazgeçin.
BAŞKAN Komisyon
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. Soru soran milletvekillerimize de ayrıca teşekkür
ediyorum.
Sayın Taşkın,
düzenleme ile FATFın tavsiyeleri uyumlu mu, bu düzenlemeler yeterli mi,
bu konuda açıklama yapmamızı istedi. Kanun teklifine
baktığımız zaman, kanun teklifinde, Mali Eylem Görev Gücünün
kuruluşundan bu yana üye ülkelere, öncelikle terörizmin finansmanıyla
mücadele ve kara para aklamayla mücadele hususlarında yol gösterici,
ülkelerin mevzuatlarında yer almasını tavsiye ettiği
hususlar vardı. Ülkemiz bu iki hususla ilgili olarak geçmişte Türkiye
Büyük Millet Meclisinden gerek Terörizmin Finansmanıyla İlgili Kanun
gerek Suç Gelirlerinin Aklanmasıyla İlgili Kanun düzenlemelerini
gerçekleştirmişti, önemli oranda bu düzenlemeler hayata
geçirilmişti. Mali Eylem Görev Gücü, terörizmin finansmanıyla
mücadele ve kara para aklamayla mücadelenin yanı sıra üçüncü olarak
da nükleer silahların yayılmasının finansmanıyla
mücadeleyi de temel hedefleri arasına aldı ve bu yönde de üye
ülkelere tavsiyelerde bulunuyor gerekli incelemelerin ardından
oluşturduğu raporlarla.
Görüşmekte olduğumuz
kanun teklifiyle de bu tavsiyelerin öncelikli olanlarının
tamamına yakınını -tamamını diyebiliriz, 7
öncelikli hedef var- bunların tamamını karşılayan bir
düzenleme söz konusu. 43 maddelik bir kanun teklifi önümüzde, görüşmekte
olduğumuz kanun teklifi. Burada kitle imha silahlarının
yayılmasının finansmanının önlenmesine dair bir temel
kanun hazırlanıyor ve bu temel kanuna bağlı olarak da gerek
Yardım Toplama Kanununda gerek Dernekler Kanununda gerek Suç
Gelirlerinin Aklanması Kanununda, Ticaret Kanununda ve bazı
kanunlarda değişiklik tekliflerini şu anda görüşmekteyiz.
Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin bu konudaki kararlarının uygulanmasına
ilişkin usul ve esasları belirleyen bir kod kanun eksikliğimiz
vardı, bu eksiklik giderilmekte bu teklifle. Yasak işlem ve
faaliyetleri gerçekleştirmeye yönelik makul sebeplerin
varlığı hâlinde, kişi veya kuruluşların
Türkiyedeki mal varlıklarının dondurulmasıyla ilgili
olarak Denetim ve İşbirliği Komisyonu ihdas ediliyor bu kanun
teklifiyle. Bu Komisyonun çalışmaları ve önerisi neticesinde,
Cumhurbaşkanı kararıyla Resmî Gazetede yayımlanarak bu
yasak işlemleri gerçekleştiren kişi ve kuruluşların
mal varlıkları dondurulabilecek.
Sayın Aycan internet
ağı sorunları, engelli eğitimleri ve çocukların
eğitimleriyle ilgili görüşlerini ifade etti. Bu konuyu da ilgili
bakanımıza ileteceğiz.
Sayın Hayati
Arkazın düşüncelerine ve temennilerine katılıyoruz.
Sayın Okan
Gaytancıoğlu tarımla ilgili, tarım destek paketleriyle
ilgili düşüncelerini ve değerlendirmelerini aktardı.
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Tarım demedim, esnaf dedim.
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Tarım
Bakanımıza bu konuyu aktaracağız.
Sayın İmran
Kılıç kitle imha silahlarının yayılmasının
ve üretiminin önlenmesiyle ilgili hassasiyetini belirtti. Şu anda
görüşmekte olduğumuz kanun teklifi tam da bu amaca yönelik. Türkiye,
terörle mücadele eden bir ülke, terörün her türlüsüyle mücadele eden bir ülke.
O nedenle, terörle mücadelede de uluslararası iş birliğinin
önemine inanan bir ülke. Dolayısıyla, üyesi olduğumuz
uluslararası kuruluşların tavsiyeleri doğrultusunda,
alınan kararlar doğrultusunda gerekli mevzuat
değişikliklerini de gecikmeden yapan bir ülke. Kitle imha silahlarının
yayılmasının finansmanının önlenmesi hususunda Mali
Eylem Görev Gücünün, özellikle terör finansmanı ve kara para
aklanmasının yanında üçüncü bir hedef olarak koyduğu bir
durum söz konusu ve buna yönelik bir düzenlemeyi de bugün sizlerle birlikte
gerçekleştiriyoruz.
Sayın Arzu Erdemin
temennilerine biz de katılıyoruz. 2021 yılının
ülkemize ve bütün insanlığa hayır getirmesini temenni ediyoruz.
Sıkıntılardan kurtulmamızı Cenab-ı Allahtan
diliyoruz.
Sayın Aydın Özer,
teklifle ilgili, dernek kurma özgürlüğünün ihlaliyle ilgili düzenlemeden
bahsetti. Buna katılmak mümkün değil Sayın Özer. Dernekler
Kanununda yapılan değişiklikler, dernek kurma özgürlüğünü
ihlal eden düzenlemeler değil bir kere. 30/A maddesinden bahsettiniz.
Dernekler Kanununa eklenen 30/A maddesiyle görevden uzaklaştırma ve
faaliyetten geçici alıkoyma sadece 3 suçla alakalı; biri terörizmin
finansmanı, diğeri uyuşturucu imal ve ticareti, diğeri de
suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçu. Bu
3 suçtan hakkında dava açılan birisi dernek yönetiminde bulunuyorsa
İçişleri Bakanı tarafından geçici olarak görevden
uzaklaştırılabilecek. Tabii, bu karar yine yargı denetimine
tabi. Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde de -eğer bu tedbir
yeterli değilse- derneğin faaliyetlerini geçici olarak
İçişleri Bakanı durdurabilecek ancak bu durdurma
kararını derhâl mahkemeye götürecek. Mahkeme bu durdurma
kararının haklı olup olmadığını inceleyecek.
Geçici durdurma kararını onayladığı takdirde, dernek
yönetimi görevden eğer geçici olarak el çektirilmişse Medeni
Kanunumuzdaki sisteme göre kayyum tayini yoluna gidilecek.
Dolayısıyla burada dernek kurma özgürlüğünü ihlal eden bir durum
söz konusu değil. Dernek yönetim kurulunda üye olabilmek için de
-ayrı bir düzenleme burada yapılıyor- bu suçlardan mahkûm olmama
şartı... Eğer kişi bu suçlardan mahkûm olduğu hâlde
-bu 3 suçla ilgili- yasaklanmış haklarını geri
almışsa da yine dernek yönetimlerinde görev alabilecek. O nedenle,
böyle bir endişemiz bulunmamaktadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Evet, ikinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde
yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
20nci madde üzerinde 4 adet
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 20nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Kaçmaz Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Murat
Çepni
Şırnak Muş İzmir
Mahmut
Celadet Gaydalı Kemal
Peköz Mehmet
Ruştu Tiryaki
Bitlis Adana Batman
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Hüseyin Kaçmazın.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sanırım 20nci
maddeye ilişkin bir ek önerge geldi. Aslında okuma şansımız
da olmadı ama yine biz eleştirilerimizi buradan dile getirmeye devam
edeceğiz.
Görüşülmekte olan
teklifin 20nci maddesiyle, sır saklama ve müvekkili aleyhine
tanıklık yapmaktan çekinme hakkı bulunan avukatlara savunma
hakkına aykırı bir şekilde bir tür muhbirlik rolü
yüklenmeye çalışılmaktadır. Avukatları
yapmış oldukları birtakım işlemler hakkında bilgi
ve belge verme, şüpheli işlem ibrazı, muhafaza yükümlülüğü
gibi fiillerle yükümlü kılan düzenleme kanunlaşsa bile açıkça
hukuka aykırı olacak ve avukatlar tarihsel rolleri gereği buna
direnecektir.
En ağır suç
ithamlarında dahi müvekkilinin savunma hakkına riayet ve
sırlarını saklama yükümlülüğü bulunan avukatın
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin ve FATFın
hassasiyetleri gözetilerek kara para aklama suçları yönünden
muhbirliğe evriltilmek istenmesi yaşanan çelişkinin
komikliğine işaret etmektedir. Elbette ki avukatın kendisine
yapılan teklifi yolsuz veya haksız görmesi yahut sonradan yolsuz veya
haksız olduğu kanısına varması hâli, Avukatlık
Kanununun 38inci maddesinde avukatın işi reddetmesinin zorunlu
olduğu hâl olarak düzenlenmiştir. Ancak, bu durumda bile avukat
muhbirlik yapamaz. Bu teklif avukatlık mesleğinin özüne ve ruhuna
aykırıdır, savunma hakkının yok sayılması
anlamına gelmektedir.
Teklifin zaten sorunlu,
tarafgir ve kirlenmiş organizasyonlar olarak bildiğimiz
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları ve FATF
tavsiyeleri esas alınarak hazırlanmış olması bir yana,
teklifle, fırsattan istifade, sivil toplum alanını toptan
işlevsizleştirecek, denetim ve yaptırımları ölçüsüz
bir şekilde artıran düzenlemeler yürürlüğe konulmaya
çalışılmaktadır. Ciddi bir denetim, yaptırım
riski ve bürokrasiyle kuşatılmış bulunan sivil toplumun
sesini daha da kısacak ve yardım toplama faaliyetlerini daha da
zorlaştıracak düzenlemelerdir. Türkiyedeki terör soruşturma ve
kovuşturmalarının niteliği de dikkate
alındığında bize daha da rahatsız edici bir tablo
sunmaktadır. Öyle ki şiddete bulaşmadığı mahkeme
kararlarıyla sabit örgütlerin bile terör örgütü kapsamına
alındığı bir vasatta terör gibi muğlak ve kaygan bir
kavram üzerinden sivil toplum faaliyetlerini ve itirazlarını
kriminalize edecek, ifade özgürlüğünün ve örgütlenme hakkının
özünü zedeleme riski taşıyan düzenlemeler yapılması
kesinlikle ve yüksek sesle karşı çıkılması gereken
adımlardır.
Bu teklif, avukatı
kolluk görevlisi hâline getirmek anlamına gelmektedir. Bu teklif, AKPnin,
kendi eliyle yaptığı düzenlemeleri bile Anayasaya
aykırı bir biçimde tekrardan değiştirmek istediğini
göstermektedir. AKPnin 2004te getirdiği Dernekler Kanununu tamamen ilga
eden, 12 Eylül döneminin Dernekler Kanununun da ötesine giden, OHAL
yetkilerini andıran bir düzenlemeyle karşı
karşıyayız. Bu düzenleme yasalaşırsa sivil toplum
alanı tamamen daraltılmış olacak ve tüm sivil toplum
örgütlerinin iktidarın denetimine girmesine sebebiyet verecektir.
İktidara itaat etmeyen, iktidara yalakalık yapmayan STKler bu
şekilde kapatılmayla yüz yüze kalacaktır. Sivil toplumu özgür
olmayan bir toplum zaten özgür olamaz.
Dün de söyledik, söz konusu
yasanın birinci bölümü ile ikinci bölümü arasında büyük farklar var.
Aslında birinci bölümde yapılan bu düzenlemelerle yarın öbür gün
bu yasanın altında imzası bulunanlar da dâhil olmak üzere, bir
anda kendilerini terörizmin finansmanına ilişkin bir yerde
-tırnak içerisinde- terörist olarak bulabilirler. Tüm bu sebeplerden ötürü
ve özellikle sivil toplum örgütleri üzerinde oluşturulacak
baskının İçişleri Bakanının icraatlarıyla
ortada olduğu bir dönemde söz konusu bu yasaya HDP olarak karşı
çıktığımızı defaatle belirttik ve söz konusu bu
teklifi de reddediyoruz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 20'nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 20- 11/10/2006 tarihli
ve 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi
Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki bentler eklenmiştir.
h) Finansman grup: Merkezi
Türkiye'de ya da yurt dışında bulunan bir ana kuruluşa
bağlı veya bu kuruluşun kontrolünde bulunan, Türkiye'de
yerleşik finansal kuruluşlar ile bunların şube, acente,
temsilci ve ticari vekil ve benzeri bağlı birimlerinden oluşan
grubu,
ı) Siyasi nüfuz sahibi
kişiler: Türkiye'de ve yabancı ülkelerde uhdesinde üst düzey kamu görevi
bulunan devlet veya hükümet başkanı, üst düzey siyasiler, hükümet
görevlileri, adli ya da askeri personel, siyasi parti genel merkezi
yöneticileri, kamu kurumu yöneticisi niteliğindeki kişiler ile bu
kişilerin dördüncü dereceye kadar hısım ve akrabalarını
ifade eder.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan
Mersin İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Alpay Antmenin.
Sayın Antmen, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; çoklu baroyu getirdiniz, baktınız pek
bir işe yaramadı, avukatlar hâlâ dik; oturdunuz düşündünüz,
Avukatların ekmeklerini nasıl azaltırız? dediniz ve bu 20nci
maddeyle avukatları muhbirlik yapmaya zorlayacak bu hükmü getirdiniz.
Nasıl mı? Arkadaşlar, avukatlar size muhbirlik yapmayacak.
Gerekirse bu işleri almayacak, aç kalacak ama çağlar boyu köle
kullanmadıkları gibi, sizin de iktidarınızın da
muhbiri ve kölesi olmayacak.
Sayın milletvekilleri,
avukat ile müvekkili arasındaki ilişkinin temeli güven ve sadakat
ilkelerine dayanmaktadır. Müvekkilin her durumda avukatına güvenmesi,
sırrını saklayacağından emin olması gerekir.
Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına
yakışır bir şekilde; özen, doğruluk ve onur içinde
yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği
saygı ve güvene uygun biçimde davranmak zorundadır.
Ayrıca, avukatlar,
görevleri dolayısıyla öğrendikleri hususları asla ve asla
açıklayamazlar. Avukatın müvekkilinin sırrını saklama
yükümlülüğü, üçüncü kişiler yanında, mahkemelere,
savcılıklara ve idari birimlere karşı da geçerlidir.
Avukatlık meslek sırrı, avukatın mesleğini icra
ederken öğrendiği, herkes tarafından bilinmeyen,
açıklanması hâlinde vekil edenin maddi ya da manevi zarara
uğrayacağı, üçüncü kişilerden gizlenen bilgilerdir.
Avukatın mesleğiyle bağlantılı olarak
öğrendiği vekil edene ait bilgiler -özel ilişkileri,
sağlık bilgileri, mali durumu, kişisel bilgileri gibi- hatta
gerektiğinde bulunduğu yer ya da adresi de sır kapsamına
dâhildir.
Şimdi, siz Bu getirilen
hüküm meslek sırrına girmez. Bu madde avukatın adli
işlemleri haricindeki iş takipleri için. diyeceksiniz. Ben de
diyeceğim ki siz avukatlığı ve avukatlık meslek
sırrı kavramını yanlış biliyorsunuz. Neden mi?
Avukatlık Kanununa göre avukatların işin reddi
zorunluluğu diye çok önemli zorunlulukları ve yükümlülükleri var.
Evet, avukatlar kendilerine
yapılan iş teklifini yolsuz veya haksız görür yahut sonradan
yolsuz veya haksız olduğu kanısına varırsa o işi
reddetmek zorundadır, o işi yapamazlar yani avukatlar, ihbar edilmesi
gerekli, terörün finansmanı ya da para aklanmasıyla ilgili olan
herhangi bir işi zaten kabul edemezler ve o işi reddetmek
zorundadırlar.
Bir avukat, konusu suç olan
böyle bir işi kabul ederse suç işler. Muhbirlik ederse sır
saklama yükümlülüğünü ihlal eder, disiplin suçu işler. İşi
reddetmediği için yine suç işler, yine disiplin
soruşturmasıyla karşı karşıya gelir. Size göre
avukat ne yapacak, müvekkili yanında kendi kendini de ihbar mı edecek?
Suç işleyen kişinin kendisini ihbar etmesi beklenemez ya da siz kendi
kendini ihbar etmesini mi bekleyeceksiniz?
Peki, ne yapmak lazım,
çözüm ne? Onu da söyleyeyim, önergemizde var. Gelin, önergemize kabul oyu
verin, FATFın 12 no.lu tavsiyesini bu kanuna ekleyelim. Türkiyede hiç
kimse bir daha suç gelirlerini yani kara parayı aklamayı
aklından ve hayalinden bile geçirmesin.
Değerli milletvekilleri,
avukatlık mesleği dört bin yıllık bir meslek, bir onur
mesleğidir. Bu mesleğin en önemli özelliği sır saklama
yükümlülüğüdür, buna halel getiremezsiniz. Çok açık ve net söylemek
gerekirse, bir insan, eşine güvenmediği kadar avukatına güvenmek
durumunda ve zorundadır. Siz avukatlardan muhbir olmasını
istiyorsunuz ama bu olmayacak.
Bakın, bir gün herkes
bir avukata muhtaç olacaktır. 15 Temmuz hain FETÖ darbesi öncesinde o
FETÖcü alçak teröristler ne kadar mağrurdu, hatırlayın ama 16
Temmuz sabahı ise hepsi Avukatımı istiyorum. diye bas bas
bağırıyordu, Avukat gelsin. diye ağlıyordu; bizzat
şahidiyim.
Gelin avukatlarla
uğraşmayı bırakın, gelin avukatlar işlerini huzur
içinde yapsınlar, gelin avukatlık mesleğine saygı
duyalım, meslek sırları içinde işlerini özgürce
yapsınlar, bunu yapacağımıza gelin avukatların
ekonomik sorunlarını çözelim.
Son söz: Size avukattan
muhbir olmayacağı gibi sizden de gelecek seçimde iktidar olmayacak.
Teşekkür ederim,
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
HALİL ETYEMEZ (Konya)
Bu, senin hayalin, hayalin.
ALPAY ANTMEN (Mersin) -
Hayaller gerçekleştirmek içindir, inşallah.
HALİL ETYEMEZ (Konya)
Ama hiç gerçek olmadı.
ALPAY ANTMEN (Mersin)
Göreceğiz.
HALİL ETYEMEZ (Konya)
Hiç gerçek oldu mu kaç seçimdir?
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 20nci
maddesiyle eklenmek istenen 5549 sayılı Suç Gelirlerinin
Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 2nci maddesinin
(1)inci fıkrasının (d) bendine yapılacak eklemenin
tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Şenol
Sunat
İzmir Adana Ankara
Yasin
Öztürk Feridun
Bahşi
Denizli Antalya
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Feridun Bahşinin.
Sayın Bahşi,
buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİDUN BAHŞİ
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 247 sıra
sayılı Yasa Teklifinin 20nci maddesi üzerinde söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan
teklifin konusu ve amacı kitle imha silahlarının
yayılmasının finansmanının önlenmesi olarak
düzenlenmiş. Bu açıdan bakıldığı zaman çok güzel,
son derece anlamlı ve gerekli bir yasal düzenleme ama terör
tanımında sıkıntı var. AK PARTİye göre
terörist kim veya kimler? AK PARTİ bugüne kadar, kendine kim
karşı olduysa onu terörist ilan etti; üstelik, 2000li yıllardan
2014 yılına kadar bizim o tarihlerde de terörist dediğimiz ama
AK PARTİ tarafından ancak bugün terörist ilan edilen FETÖyle iş
birliği yapılarak ülkenin tüm ordusu, hatta Genelkurmay Başkanı
bile terörist ilan edildi.
Bu yasa teklifiyle, hakkında
mahkeme kararı bile olmayan kişi, kurum, dernek veya toplumun bir
kesiminden bir kişi Cumhurbaşkanının atadığı
bürokratlardan oluşan komisyon tarafından terörist ilan edilebilecek.
Sonrasında ise Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanı
kararıyla tüm mal varlığına el konulabilecek, hem de
yargı kararı bile olmadan. Bugün, yargı kararlarına
kısa bir göz atmayla bile toplumun devlete karşı nasıl bir
güven sorunu yaşadığını görebiliyorken böyle bir
düzenlemeyle nasıl sonuç bekleniyor? Bu sebeple terör tanımının
mutlaka somutlaştırılması ve mutlaka yargı
kararına bağlanması gerekir. Yasa teklifi bu hâliyle
yürürlüğe girerse kaos yaşanacağı apaçık
ortadadır.
Değerli milletvekilleri,
teklifin 20nci maddesiyle, Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi
Hakkında Kanunda, yükümlüler kapsamında avukatları da gündeme
almaktadır. Yeni gelen bir değişiklik teklifiyle bu yükümlülük
netleştirilmeye çalışılsa da bu maddede avukatların
sayılması asla doğru değildir. Bu maddeyle avukatlara
taşınmaz mal satımı, şirket, vakıf ve dernek
kurulması, idaresi ve devredilmesi gibi işlerde şüpheli
işlem bildirim yükümlülüğü getirilmektedir. Yani yapılan bu
düzenlemeyle avukata deniyor ki: Kanunun sana tanıdığı
sır saklama yükümlülüğünü boş ver, bana müvekkilinle ilgili
öğrendiğin sırları bildir. Bu, avukatlık
mesleğinin en önemli kriteri olan ve Avukatlık Kanununun 36ncı
maddesinde düzenlenen sır saklama yükümlülüğünü ortadan
kaldırmaktadır; son derece sakıncalıdır, sadece
avukatlık mesleği açısından değil hukukun
üstünlüğü bakımından da sakıncalıdır.
Son günlerde yeni bir
yargı reformundan bahsedilmektedir. Yargı reformunu böyle mi
yapacaksınız? Avukat-müvekkil arasındaki sırlara bildirim
yükümlülüğü getirerek mi aşınmış güveni
sağlayacaksınız? Yargı reformlarına zaten güven
sıfırlanmış durumda. Geçtiğimiz günlerde Sayın
Cemil Çiçek bir söyleşisinde Bize topyekûn tevbeinasuh -yani samimi
tövbe- gerekir demişti. Bu sebeple, yapılan düzenlemelerde hukukun
da itibarsızlaştırılması önlenmeli ve bu madde
metinden çıkarılmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
şimdi sizlere bir de Antalyanın İbradı ilçesine
bağlı Ürünlü Mahallesi Muhtarının sadece görevini
yaptığı için başına gelen bir tehdit olayından
söz etmek istiyorum. Muhtar Lütfullah Yamansoy İYİ PARTİ
İlçe Başkanımız Selçuk Yamansoyun kardeşidir ve kaçak
avlanmaya ve avcılara karşı duyarlılıkla mücadele
etmektedir. Bölgede kaçak avcılığın engellenmesi için
mücadele eden, fark ettiği avcıları da Jandarmaya ihbar ederek
nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan dağ
keçilerini korumaya çalışan mahalle muhtarı, daha önce ihbar
ederek yakalanmasını sağladığı kaçak avcılar
tarafından açıkça tehdit edilmiştir. Tehdit ve intikam
duygusuyla dağ keçilerini avlayıp iple boynundan asarak vahşet
yapan kaçak avcılar aynı zamanda keçinin üzerine Muhtar, bu sana son
uyarıdır. Çevirdiğin dolaplar boyunu aştı,
ayağını denk al, attığın adımlara dikkat et
yoksa sonuçları ağır olur. yazılı bir not
bırakarak muhtarı tehdit etmişlerdir. Bu durumu milletin
kürsüsünden Antalya Vekili olarak dile getirmek istedim.
Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 20nci maddesiyle 5549
sayılı Kanunun 2nci maddesinin birinci fıkrasının
(d) bendine spor kulüpleri ibaresinden sonra gelmek üzere eklenmesi öngörülen
ibarenin , savunma hakkı bakımından diğer kanun
hükümlerine aykırı olmamak ve 19/3/1969 tarihli ve 1136
sayılı Avukatlık Kanununun 35 inci maddesinin birinci
fıkrası ile alternatif uyuşmazlık çözüm yolları
kapsamında ifa edilen mesleki çalışmalar nedeniyle edinilen
bilgiler hariç olmak üzere, taşınmaz alım satımı,
sınırlı ayni hak kurulması ve kaldırılması,
şirket, vakıf ve demek kurulması, birleştirilmesi ile
bunların idaresi, devredilmesi ve tasfiyesi işlerine ilişkin
finansal işlemlerin gerçekleştirilmesi, banka, menkul kıymet ve
her türlü hesaplar ile bu hesaplarda yer alan varlıkların idaresi
işleriyle sınırlı olmak üzere serbest avukatlar
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cahit
Özkan Emine
Sare Aydın Bekir
Kuvvet Erim
Denizli İstanbul Aydın
Habibe
Öçal Arife
Polat Düzgün Erkan
Akçay
Kahramanmaraş Ankara Manisa
Ali
Özkaya
Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
Burada bir açıklık
getirmemi isteyen milletvekillerimiz var.
BAŞKAN Açıklama
yok yalnız usulümüzde. Takdire bırakıyorsunuz
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Burada
BAŞKAN Sayın
Tunç, müsaade edin
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Şöyle: Orada bir yanlış
anlamaya sebebiyet vermemek açısından
BAŞKAN Sayın
Komisyon Başkanımız, müsaade edin
Siz takdire
bıraktınız. Ben işlemimi yapayım, sonrasında söz
veririm size.
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teşekkür ederim.
BAŞKAN Söz talebi?
Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, 5549
sayılı Kanunun yükümlü tanımına eklenecek ibarenin
yeniden düzenlenmesi amaçlanmaktadır. Bu kapsamda, avukatların,
Avukatlık Kanununun 35inci maddesinin birinci fıkrasıyla
alternatif uyuşmazlık çözüm yolları kapsamında ifa edilen
mesleki çalışmalar nedeniyle edinilen bilgiler hariç olmak üzere
kapsama alındığı hüküm altına alınmakta ve
maddede sayılan işlere ilişkin yükümlülük, finansal
işlemlerle sınırlandırılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 20nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Değerli Komisyon
Başkanı, normalde böyle bir uygulamamız yok ama size yerinizden
bir dakika süreyle söz vereceğim.
Buyurun.
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Burada, avukatların, Suç
Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun
kapsamındaki yükümlü tanımındaki sınırlama
konusundaki tereddütleri gidermek için söz aldım.
Bir kere, Avukatlık
Kanununun 35inci maddesinin birinci fıkrası ve alternatif
uyuşmazlık çözüm yöntemleri kapsamındaki savunma hakkıyla
ilgili hususlar tamamen yükümlü kapsamı dışında. Taşınmaz
alım satımı, sınırlı ayni hak kurulması,
kaldırılması; şirket, vakıf, dernek kurulması,
birleştirilmesi hususlarının sadece parasal işlemlerinde
yükümlü. Yani dernek kurulması, şirket kurulması, tüzük
hazırlama vesaire bu konuda herhangi bir tereddüt yok. Bunların
parasal işlemleri konusunda şüpheli işlem bildiriminde avukatlar
yükümlü olacak. Banka, menkul kıymet ve her türlü hesaplar ile bu
hesaplarda yer alan varlıkların idaresi işleriyle
sınırlı olarak serbest avukat yükümlü olacak.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
21inci madde üzerinde 3 adet
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Şimdi
okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 21inci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Aydın
Adnan Sezgin
İzmir Adana Aydın
Yasin
Öztürk Şenol
Sunat İbrahim
Halil Oral
Denizli Ankara Ankara
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Kemal
Peköz Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Murat
Çepni
Adana Muş İzmir
Mahmut
Celadet Gaydalı Necdet
İpekyüz
Bitlis
Batman
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi Sayın Mahmut Celadet
Gaydalının.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI
(Bitlis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve
grubum adına görüşülmekte olan 247 sıra sayılı Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 21inci
maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi
Hakkında Kanunun 3üncü maddesine, uluslararası bir suç kaydı
olan kişinin ekonomik faaliyetleri sırasında müşterinin
kimliğini tespit etmek ibaresinin yanına, bir de kimliği
tespit etmek ve gerekli diğer tedbirleri almak ibaresi eklenmektedir.
Gerekli diğer tedbirler kısmı muallaktır. Yükümlülerin
alacağı tedbirlerin de sınırlarının tespit
edilmesi ve yönetmelikte belirtilmesi gerekmektedir. Teklif metninin geneli
dolayısıyla madde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
kitle imha silahlarının yayılmasının
finansmanının önlenmesine ilişkin kararlarının
uygulanması amacına ve demokratik gerçeklere uygun değildir.
Değerli milletvekilleri,
AKP döneminde Meclise getirilen kanun teklifleri, daha önce de olduğu gibi
2 temel kaygıyla hazırlanıyor. Birincisi, yandaşa ve
yakına rant sağlayan kanun teklifleri; ikincisi ise muhalif tüm
kesimleri susturmaya yönelik kanun teklifleridir. Biz bugün burada
aslında, ikinci şekliyle bir kanun teklifini görüşüyoruz yani susturma
temelinde oluşturulan bir kanun teklifini. AKPnin yaratmaya
çalıştığı Türkiye modelinde, kimsenin
konuşmadığı, kimsenin aleyhlerine tek bir söz
söylemediği, aslında kimsenin düşünmediği bir Türkiye
yaratma sevdası bulunmaktadır çünkü AKPye göre sivil toplum
kuruluşlarının, vakıfların, derneklerin ve hatta
toplumun tamamının yerine bir kişi var, düşünen bir
kişi var. Asla ve asla tek bir aykırı sese dahi tahammülü
olmayan, yapılan her yasayı en iyisi, kendilerini toplumun diğer
tüm kesimlerinden üstün gören ve savunan bu ruh hâli ancak narsisizmle
açıklanabilir.
Değerli milletvekilleri,
bakıldığı zaman, aslında derneklere, vakıflara,
sivil toplum kuruluşlarına ilk kez bu yasayla müdahale edilmiyor.
Hepinizin de hatırlayacağı üzere, 2020 yılının
başında dernekleri fişleme yasası olarak bilinen 196
sıra sayılı Kanun Teklifi bu Meclisten geçirildi. Dernekler
Kanununda yapılan değişikliklerle, dernek yönetim kurulu ve
denetim kurulu üyeliğine seçilenlerin yanı sıra, üyelere de
üyeliklerini bildirme zorunluluğu getirilmişti. Dernek üyeliği
kabul edilen ya da sona eren vatandaşların kırk beş gün
içerisinde bildirimleri yapılacak ve dernekler, altı ay içinde,
üyeliği devam edenlerin adını, soyadını, doğum
tarihini ve kimlik numarasını mülki idare amirlerine bildirecek. Bu
bildirimi yerine getirmeyen dernek yöneticileri hakkında 500 lira idari
para cezası uygulanacak. gibi ibareler eklenmişti. O gün, muhalefet
şerhimizde Dernek üyeliklerine dair bilgi edinme isteği iktidarın
kendisine muhalif olarak gördüğü sivil toplumu yönetme ve ona hükmetme
isteğinden kaynaklanmaktadır. demiştik. Bugün görüşülen
kanun teklifi de haklılığımızı ortaya
koymaktadır. Aslında, bugün görüştüğümüz kanun teklifi,
mart ayında görüşülen ve AKP-MHP tarafından kabul edilen dernek
fişleme kanununun meyvesini toplama çabasıdır. Zaten nereye
kayyum atanacağı, hangi derneklere müdahale edileceği önceden
hazırlanıyor, burada sadece bunun meşru zemininin
oluşturulması hazırlanıyor.
Değerli milletvekilleri,
dünya bu yeni tip coronavirüsle mücadele hususunda eylem planları
oluştururken sizler burada muhalif kesimlerle mücadeleyi
planlıyorsunuz. Sizin bu gidişiniz, gidiş değil. diye
uyarmak isterdim ama artık, yolun sonu gözüküyor. Bu gidişiniz, iktidardan
gidişiniz olacak. Ülkeyi sürüklediğiniz bu korku ve polis devletine
zannediyor musunuz ki herkes -sessiz ve sedasız bir şekilde-
yapılan her haksızlığa sessiz kalacak ve kabul edecek.
600ün üzerinde demokratik kitle örgütü bir deklarasyon yayınladı ve
yasanın geri çekilmesi için bu onurlu mücadelelerini sürdürüyor ve
sürdürecek. Hepsini buradan saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz talebi, Sayın Aydın Adnan
Sezginin.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYDIN ADNAN SEZGİN
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Anayasanın 2nci maddesinde hukuk devleti olarak nitelendirilen Türkiye
Cumhuriyetinin bu vasfı, bu kanun teklifiyle bir kez daha ihlal edilmek
istenmektedir. Teklifin Komisyonda görüşülme ve Anayasaya
aykırılık iddiaları müzakere edilmeden Adalet Komisyonunca
kabul edilmesi de bir eksikliktir. Ayrıca, görüyoruz ki hibrit bir kanunla
veya yine bir torba kanun teklifiyle karşı karşıyayız.
2002 yılından önce
TBMM gündemine getirilen torba yasa sadece 1 iken bu sayı, özellikle 2010
yılından sonra hızla artmıştır. Tek adam rejimi
ve totaliterleşme ile bu seyir arasında paralellik hatta sebep-sonuç
ilişkisi vardır.
Değerli arkadaşlar,
Ceza Muhakemesi Kanununun 128inci maddesine göre, MASAK raporu sonucu mahkeme
kara paraya el koyabiliyor. Bir de terör ve terörün finansmanı konusu var.
6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi
Hakkında Kanunun bu bağlama yöneldiği de
anlaşılmaktadır. MASAK yurt dışında, üyesi
olduğu FATF ile etkileşim içerisinde çalışmak
durumundadır. Amaç, kara paranın aklanmasının önüne geçmek
ve terörizmin finansmanını kesmek olarak özetlenebilir. Ben de bir
süre Dışişleri Bakanlığında bu konuya bakan bölümü
yönettim, sürekli sıkıntı yaşıyorduk çünkü hep
eksikliğimiz, aksaklığımız çıkıyordu;
taahhütlerimizin gerisinde kalınıyordu veya ihlal şüpheleri
oluşuyordu. Bunları telafi etmeye çalışıyorduk. Yurt
dışı görevim sırasında da bulunduğum ülke
makamlarından, aynı sıkıntı içinde, rengi
koyulaşan listelere kaymamak için ricacı oluyordum. Bunu Türkiyeyi
korumak adına yapıyorduk. İşte, FATFın temel
endişesi Türkiye, acaba AK PARTİ elitlerince kara para cenneti mi
yapılıyor? Türkiye, El Kaide tipi örgütlere finansman sağlanmasını
kolaylaştırıyor mu? idi. 2000li yılların
ortasında, gerekli düzenlemelerin de bir an önce
yapılmasını istiyorlardı. Şimdi yapılmaya
çalışılıyor ama FATFın 12 sayılı tavsiyesi
tasarıda yok. Bu çok büyük bir eksikliktir. Bu meyanda, Halk Bankası
olayının Türkiye'yi mahcup ettiğini belirtmek gerekiyor. Birçok
bakan ve bir banka genel müdürü alenen çok kötü görüntü vermişlerdir. Halk
Bankası olayı ve bu süreç, ülkemiz açısından büyük bir
zafiyettir, çok ciddi riskler yaratmıştır.
Türkiye'nin uluslararası
ilişkileri, karşılıklı bağımlılık
anlayışı ve saygın bir devlet olma vasfını
titizlikle koruma ilkesi üzerine kuruluydu. Hiçbir dönemde Türkiye,
uluslararası ilişkilerinde bugün olduğu kadar riskleri
büyütmemiş, yönetimin hataları nedeniyle belirli bazı devletlere
bu denli tabi olmamış, itibarını bu kadar zedelememiştir.
Bağımlılığımız siyasi, askerî, ekonomik
konularda, her alanda artmıştır; hem
bağımlılığımız hem de
hasımlarımızın sayısı artmıştır.
Görüştüğümüz
taslağa dönecek olursak, dünkü konuşmamda da belirttiğim gibi,
öngörülen düzenlemelerin birçoğu hukuk devletine, insan hakları ve
temel özgürlüklere aykırıdır. Türkiye, kitlesel imha
silahlarının finansmanı, terörizmin finansmanı
konularında uluslararası mekanizmalara elbette uyum
sağlamalıdır ama bunu demokratik hukuk devleti ilkelerine riayet
ederek gerçekleştirmelidir. Oysa bunun, tek adam rejiminin tahkim
edilmesinin, keyfîliğin, totaliter rejime kayışın gerekçesi
olarak istismar edilmesi tercih edilmiştir. Bundan büyük üzüntü duyuyoruz.
Türkiye'nin totaliterliğe doğru her adımı,
vatandaşlarımız için ilave bir yük, itibarımız için
ilave bir kayıp, hasımlarımız için ilave bir kozdur.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 21inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 21 5549
sayılı Kanunun 3 üncü maddesi başlığıyla birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir
"Müşterinin
tanınması
MADDE 3 (1) Yükümlüler,
müşterinin tanınmasına ilişkin esaslar kapsamında;
kendileri nezdinde yapılan veya aracılık ettikleri
işlemlerde işlem yapılmadan önce, işlem yapanlar ile nam
veya hesaplarına işlem yapılanların kimliklerini tespit
etmek ve gerekli diğer tedbirleri almak zorundadır.
(2) Yükümlüler, kendileri
nezdinde yapılan işlemler kapsamında müşterinin siyasi
nüfuz sahibi kişi olup olmadığını tespit etmek ve
bunların fonlarının ve malvarlıklarının
kaynaklarının tespiti için gerekli önlemleri almak
zorundadırlar.
(3) Kimlik tespitine esas
belge nevilerini belirlemeye Bakanlık yetkili olup, kimlik tespitini
gerektiren işlem türleri, bunların parasal sınırları
ile müşterinin tanınmasına ilişkin ve konuyla ilgili
diğer usûl ve esaslar yönetmelikle belirlenir."
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Erkan
Aydın
Mersin Bursa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Erkan Aydının.
Buyurun Sayın
Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
247 sıra
sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 21inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bugün sokağa
çıkma yasağı var; yurttaşlarımız evdeler ki
coronanın yayılmasını engellemek amacıyla doğru
bir karar. Bizler burada gecenin geç saatlerine kadar çalışıyoruz;
çalışmakta hiçbir sıkıntı yok, eyvallah,
çalışalım ancak neden burada gecenin geç saatlerine kadar -ki
daha iki üç gün önce 4-5 milletvekilinde corona çıktı-
canhıraş çalışıyoruz? Nedeni şu: Size
FATFın, Mali Eylem Görev Gücünün Ekim 2019da gönderdiği, bu
tavsiye kararlarını uygulamakla ilgili yükümlülük verdiği kanunu
siz durdunuz, durdunuz yılın son günü Meclise getirdiniz. Bir buçuk
yıl beklediniz ve Türkiye gri alana düşmesin diye de biz burada
sabahlara kadar çalışıyoruz. İşte, bu, AKPnin ülkeyi
nasıl yönettiğinin de en güzel, en çarpıcı örneği.
Asla çalışmaktan gocunduğumuz falan yok. Gri alan dedik. Gri
alana nasıl düşülüyor? Orada 40a yakın tavsiye kararı
göndermiş, bu tavsiye kararlarının birçoğu yarım
yamalak uygulanmış, 12 no.lu tavsiye kararı hiç
uygulanmamış. O da neymiş: PEPs dedikleri
(x) Türkçesi, siyasi nüfuz sahibi
kişiler ve onların bu kanunda, mali yapısını, gelirini
nasıl elde ettiği, geçmişini, her şeyini
araştıran o 12 no.lu tavsiyeyi koymamışsınız.
Ülke gri alana düşerse de kimlerle birlikte anılacak: Trinidad ve Tobago, Kamboçya, Nijerya gibi ülkelerle anılacak.
Yani hayaller Almanya bizi kıskanıyor, gerçekler Trinidad ve
Tobago. (CHP sıralarından alkışlar) Yani aslında,
ülkeyi getirdiğiniz nokta 3üncü lig seviyesi. AB uyum çalışmalarıyla
başladığınız, bir umut olarak geldiğiniz 2002
yılından
Ekonomik nedenlerle bugün bunu getiriyorsunuz çünkü buraya
düşerse Türkiye, yurt dışından tek kuruş kredi alma
şansı yok, ekonomik açıdan bulması gereken kaynakları
bulma şansı sıfır; bundan getiriyorsunuz.
Peki, burada başka neler
getiriyorsunuz? Adı terörün finansmanının engellenmesi ancak
hemen torbaya başka maddeler dâhil etmişsiniz. Özellikle, derneklerin
kapatılması, derneklere kayyum atanması. Ülkede bir tek adam
vardı, şimdi, 2nci bir tek adam daha yaratıyorsunuz.
İçişleri Bakanı tipini beğenmedi, muhalefet şeklini
beğenmedi, yürüyüşü hoşuna gitmedi; derneğin yönetimini,
başkanını görevden alacak, buraya kayyum atayacak, daha sonra,
kırk sekiz saat içerisinde gidecek mahkemeye, hakkını arayacak,
bulabilirse. İleri demokrasi derken, şu anda tek kelimelik bir
muhalefete dahi hazmedemeyen, onu dahi kabul etmeyen bir siyasi iktidara
dönüştünüz. Arkadaşlar, bunları arkadaşlarımız
defalarca söyledi. Anayasanın 38inci maddesine aykırı, masumiyet
karinesine aykırı, 2nci maddesi hukuk devleti ilkesine
aykırı, 33üncü maddesi dernek özgürlüğüne aykırı,
13üncü maddesi insanların temel haklarının
sınırlandırılamayacağıyla ilgili Anayasa
maddesine aykırı. Nereden baksanız, komple Anayasaya
aykırı bir iş yapıyorsunuz ancak biz ne kadar söylersek
söyleyelim, siz, burayı değil, egemenliğin kayıtsız,
şartsız temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisini değil,
sarayı dinliyorsunuz. Saray ne gönderirse, sabahlara kadar burada
Covid-19a yakalanma riskine karşı Arkadaş, buna gerek yok
şu anda. diyemiyorsunuz ve bunun bedelini de maalesef, toplum olarak
hepimiz ödüyoruz.
Ezcümle, ülkenin
geldiği
Sizin yola çıkarken ileri demokrasi AB uyum
yasaları ABye taşıyacağız. dediğiniz Türkiye,
maalesef, bütün verilerde 3üncü lige, biraz önce söylediğim Afrika
ülkelerinin aynı standartlarına doğru hızla geriliyor ama
bütün yurttaşlarımız şunu bilsin, Cumhuriyet Halk Partisi
burada, sizin haklarınızı da Meclisin haklarını da
saraya rağmen korumaya devam edecek diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
21inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
22nci madde üzerinde 3 adet
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 22nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Necdet
İpekyüz Gülüstan
Kılıç Koçyiğit
Adana Batman Muş
Mahmut
Celadet Gaydalı Murat
Çepni
Bitlis İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğitin.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben 22nci madde üzerine söz
aldım ama maddenin içeriğinden çok, daha genel
uygulamalarınıza dair bir iki şey söylemek istiyorum. Birincisi:
Çok uzun süredir AKP iktidarı bir yönetememe krizi yaşıyor.
Aslında, Türkiyede her zaman bir rejim krizi vardı, bir demokrasi
sorunu vardı ama geçmiş dönemdeki hükûmetler, bütün bu demokrasi
sorununu genelde palyatif çözümlerle, restorasyonlarla aşmaya çalıştılar.
Fakat AKP, iktidara geldikten sonra, özellikle de iktidara yerleştikten
sonra ve kendi iktidar ortağı olan, onunla beraber yol yürüyen
FETÖyü tasfiye ettikten sonra şunu gördü: Artık devlete
yerleştim, devlet mekanizmalarına yerleştim. O zaman, bu rejimi
kalıcı bir şekilde kendi lehime değiştirebilirim,
dönüştürebilirim. dedi. Tabii, bu dönüşümün sinyallerini toplum da
vermişti. Örneğin, 7 Haziran seçimleri bu dönüşüm için bir
başlangıç olabilirdi. Toplumun demokrasiye, eşitliğe,
özgürlüğe olan ihtiyacını çok açık bir şekilde ortaya
koymuştu. Ortaya çıkan Parlamento tablosu, aslında Türkiye
halklarının nasıl bir Meclis, nasıl bir toplum, nasıl
bir yönetim istediklerini çok açık ve net bir şekilde ortaya
koyuyordu. Fakat bu, AKPnin işine gelmediği için, bu yönetim
tablosunda AKP, iktidarda kalamadığı için çok hızlı
bir şekilde buradan geri dönüş yaptı ve aslında, bugün
yaşadığımız derin krizlerin de kapısını
aralamış oldu. Keşke aksini düşünseydi ve gerçekten
toplumun beklentilerine cevap oluşturan bir yere doğru devam etseydi.
Bugün, tıkanmış
durumdasınız; siyasi bir kriz var, ekonomik bir kriz var, sosyal bir
kriz var, toplumsal bir kriz var ve bu krizlerin üzerine oturmuş bir
yönetememe krizi var. Bunun da dışında, tek başına
iktidar olmadığınız için, küçük ortağınızla
beraber yol yürümeye çalışırken
yaşadığınız krizler var ve bu krizlerin üstünü örtmek
için şimdi ne yapıyorsunuz? Zorla rıza üretmeye
çalışıyorsunuz. Yani şunu diyorsunuz: Eğer bu toplum
bize biat etmiyorsa, eğer bu toplumun gönüllü rızasını
alamıyorsak o zaman, biz de toplumun içerisinde bize karşı olan
demokratik direniş odaklarını yok edelim, oraları bertaraf
edelim; STKlerin, demokratik kitle örgütlerinin, sendikaların, meslek
odalarının kapısına kilidi vuralım ve ne güzel,
dikensiz bir gül bahçesi yaratalım kendimiz için. Deyim yerindeyse
Kendimiz çalıp kendimiz oynayalım. dediğiniz bir yere
dönmüş durumdasınız.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, rıza üretmenin çeşitli yöntemleri var ama sizin
geldiğiniz nokta, artık çıplak bir zor. Evet, topluma
karşı çıplak bir zoru devreye koymuşsunuz ve bu zorun her
gün ama her gün insanların yaşamına mal olduğunu,
kıyıcı bir politika olduğunu, neredeyse bu toplumunun nefes
alamadığını göremiyorsunuz değerli arkadaşlar.
Oysaki sokağa çıksanız, gerçekten, 3 esnafla bir hasbihâl
etseniz, göreceksiniz toplum nasıl kan ağlıyor, toplum
nasıl feryat ediyor. Bu toplum, bu yönetime nasıl aslında
layık değil; gerçekten, demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü bir
yönetimi istiyor. Bunu söylememiz gerekiyor.
Şimdi, kanunun adı
çok cafcaflı ve iyi de bir şey değil mi? Terörizmin
finansmanının engellenmesi. Kim buna karşı çıkabilir
ki? Fakat bir sorun var. Nedir terörizm? Terörist kim? Terörizm ne? Bu
kavramları, her muhalif hareketin karşısına terörizm kavramını
koyarak bir şekilde onları sindirmeye çalışıyorsunuz.
Selahattin Demirtaştan Osman Kavalaya, Ahmet Altandan Figen
Yüksekdağa, bu ülkedeki size muhalif olan, eli kalem tutan herkese
terörist yaftası yapıştırıyorsunuz. Dün, Sayın
Bingöl Vekilimiz Erdal Aydemirin söylediği gibi, terörizm kavramınızı
o kadar genişlettiniz ki bibere, patlıcana, domatese kadar
indirgediniz ve şimdi gelmişsiniz, diyorsunuz ki: Biz terörizmin
finansmanını kesiyoruz. E, canım niye kızıyorsunuz?
Hayır, siz terörizmin finansmanını kesmiyorsunuz. Eğer siz
terörizmin finansmanını kesmek isteseydiniz, IŞİD Suriyede
komşunuz olduğu zaman onunla gümrük kapısından
alışveriş yapmazdınız. Siz, Rusyanın
uçağını düşürdüğünüz zaman Rusya size ambargo
koyduğunda, ekonominizi baltaladığı zaman, sizi tehdit
ettiğinde Siz IŞİDle petrol ticareti yapıyorsunuz.
dediğinde paçalarınız tutuşup, koşa koşa gidip
Moskovada el-aman dilemezdiniz. Siz kendiniz, burada yüklediğiniz insani
yardım tırları diye gönderdiğiniz, içinde nükleer
başlıkların mı, ne olduğu belli olmayan tırlar
için bu ülkedeki gazetecileri vatan hainliğiyle suçlamazdınız.
Hani Bayır Bucak Türkmenlerine gönderiyordunuz ya yardım
tırlarını, ne oldu? İçinden silahlar çıktı. Onun
için, terörizm ve terörist kavramları üzerinde konuşmak
istiyorsanız size tavsiyemiz, önce bir dönün,
yaptıklarınıza, ilişkilerinize bakın; ondan sonra bu
konu üzerine cümle kurun.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi'nin 22nci
maddesiyle 5549 sayılı Kanunun 5inci maddesine eklenecek (2)nci
fıkranın teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Yasin
Öztürk
İzmir Adana Denizli
Şenol
Sunat İmam
Hüseyin Filiz
Ankara Gaziantep
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
- Komisyon sözcüsünün burada cümlelerini biz duyamıyoruz,
anlaşılmıyor Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben duyuyorum,
yetiyor.
Önerge üzerinde söz talebi
Sayın Yasin Öztürkün.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi'nin 22nci maddesi üzerine
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İktidar, kendinden
olmayan grupları terbiye etmek, baskı altına almak ya da
işlevsiz bırakmak konusunda bulduğu her fırsatı
anında değerlendiriyor. İşte, görüştüğümüz bir
kanun teklifi daha, yine bu amaca hizmet eden bulunmaz bir fırsat.
Görüşülmekte olan kanun
teklifi, iktidarın önüne bir yıl önce getirilen uluslararası bir
rapor. Fizik yüzyılından biyoloji yüzyılına geçtiğimiz
bir dünyada, üretim ve imha kabiliyeti açısından kitle imha
silahlarının yayılmasının finansmanının
önlenmesi konusunda her ülke mücadele etmek zorundadır. Biyoloji
yüzyılı dedik, dünya Covid-19un bir virüs mü, bir biyolojik
savaş silahı mı olduğu konusunu
tartışmaktadır; kimine göre bir komplo teorisi, kimine göre
Amerikanın yeni rakibi, dünyanın yeni hâkimi Çinin viroloji
laboratuvarlarında üretilmiş yapay zekâ ürünü olduğu da söylenen
kitle imha silahıdır.
Amerika, nisan ayında
Çine Covid-19un sorumlusu olduğu iddiasıyla dava açtı. Bu,
seçim atmosferinde Trumpun bir hamlesi olarak görülse de Çin bu iddiayı absürt
bulsa da meşhur laboratuvarına girilmediği sürece bu şüphe
akılları kurcalamaya devam edecektir. Bu konu, bütün dünya gibi bizi
de ilgilendiriyor. Çünkü ister komplo teorisi olsun ister virüs kaynaklı
bir hastalık, Covid-19, binlerce vatandaşımızı kaybetmemize
neden oldu. Bu anlamda, üretilmesi muhtemel, kullanılması muhtemel
her yeni kitle imha silahının olası etkilerini azaltmak,
biyolojik savaşla mücadeleyle ilgili tedbirleri almak bir lüks değil
öncelik hâlini almıştır. Bu kapsamda, Millî Savunma
Bakanlığı bünyesinde Kimyasal, Biyolojik, Radyoaktif ve Nükleer
Savunma Daire Başkanlığı kurulmuştur. Bir de 30 Eylül
2020 tarihindeki Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle tehdit
öncesi, tehdit sırası ve tehdit sonrası için gerekli iş
birliği ve koordinasyonu sağlaması için AFAD
yetkilendirilmiştir. Bu adımlar doğru ancak eksik
adımlardır; eğer görüştüğümüz kanun teklifine,
alışkanlık olduğu üzere, bir ekleme yapılacaksa,
ısrarla torbanın içi doldurulacaksa sivil toplum örgütlerini,
dernekleri terbiye etmek üzere değil kimyasal, biyolojik, radyoaktif
nükleer savunma sistemleriyle ilgili daha etkili yeni bir kurumun teşkil
edilmesi üzerine yapılması gerekiyordu. Bu kadar önemli bir konunun
daire başkanlığı düzeyinde sınırlı
kalması, iktidarın biyolojik tehdit ve tehlikeyi yeterince ciddiye
almadığının göstergesidir.
Değerli milletvekilleri,
kanun teklifinin 22nci maddesiyle Suç Gelirlerinin Aklanmasının
Önlenmesi Hakkında Kanunun 5inci maddesinde değişiklik
yapılmaktadır. Finansal gruba bağlı kuruluşların,
müşterilerinin hesap ve işlemlerini bilgi paylaşımıyla
yapabileceği düzenlenmiş, özel kanunlarda yer alan hükümler sebebiyle
bu paylaşımdan kaçınılamayacağı
öngörülmüştür. Yine, görüştüğümüz asıl konunun
dışında iktidarın baskılama, terbiye etme niyetine aracılık
edecek bir düzenleme getirilmeye çalışılmaktadır. Kanun bu
şekliye çıktığı takdirde kişisel verilerin
korunması hiçe sayılacak, müşteri bilgilerinin
paylaşıma açılacak olması hak ihlaline sebebiyet
verebilecektir. Her ne kadar amaç terörizmin finansmanının önlenmesi
olsa da bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağı belli
değildir. Madde bilgi paylaşımında bulunabilir bilgi
paylaşımından kaçınılamaz ifadelerini bir arada bulundurarak
kendi içerisinde bile çelişmekte, kendi içerisinde çelişen bir hükmün
ise ne şekilde uygulanacağı şimdiden belirsizliğini
korumaktadır.
Bu madde gibi Dernekler
Kanununda yapılacak değişikliklerin de bu torbaya neden
eklendiği bilinmez sır değildir. Mart ayında bazı
kanunlarda değişiklik adı altında bazı dernek ve
sivil toplum kuruluşları zapturapt altına alınmaya
çalışılmıştır. Biz bilmiyoruz ama iktidar demek
ki biliyor; dokuz aylık dönemde bazı dernekler yeterince
sindirilmemiş, kafasını kaldırması ihtimaline
karşı diğer dernekler de bir kez daha uyarılmak
istenilmiştir.
İktidar, 2020
yılı biterken de finale adını baskılarıyla
yazdırmak istemiştir. 2020 yılı Covid-19dan kaynaklı
her türlü sıkıntı nedeniyle unutulmaz bir yıl
olacaktır. Siz de on dokuz yıllık iktidarınızı
kaybettiğinizde vatandaş derin Oh! çekecek, sizi de
yaşattığınız sıkıntıları da
unutmayacaktır.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 22nci maddesiyle 5549 sayılı Suç
Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 5inci
maddesine eklenen (2)nci fıkradaki uygulamaya ilişkin ibaresinin
uygulamayla ilgili şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan Çetin
Osman Budak
Mersin İstanbul Antalya
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Çetin Osman Budakın.
Sayın Budak, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÇETİN OSMAN BUDAK
(Antalya) Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi, öyle mi? Öyle olsaydı şu
12 no.lu tavsiye kararı bugün burada herkes tarafından söylenmezdi;
en önemli maddesi bu.
Şimdi, bir de torba
kanun hevesiniz var ve sürekli getiriyorsunuz.
En çok
takıldığımız, bu derneklerle ve avukatlarla ilgili
konuları bu torbanın içine de koyuverdiniz. Şimdi, sivil toplum
örgütlerinden gelen birisi olarak bundan sonrasında olacakları
söyleyeyim: Zaten yıllardır dokuz boğumdan geçirip dokuzuncuda
da tereddütle konuştuğumuz kendi üyelerimizin haklarıyla
alakalı konularda ki birçoğunda da zaten... Özellikle odalardan
bahsetmek istiyorum. Odaların, meslek odalarının, ticaret
odalarının, borsaların, esnaf odalarının
bağlı olduğu bakanlıklar var. Konuşulduğu zaman
mutlaka bir müfettişin gidip bir odada aylarca, yıllarca
durduğunu biliyorum, benim dönemimde de oldu bu. Durum böyle iken
bakanlıkların yetkisinin en az olacağı, demokrasilerde
sivil toplum örgütlerinin sesinin aslında demokrasinin tesisinde çok
önemli olacağı durumlarda şimdi o sesi de kısmak
istiyorsunuz. Zaten demokrasinin kırıntısı kalmadı ya,
şimdi de derneklerin, sivil toplum örgütlerinin sesini, sadece bir bakana
bağlayarak kestireceksiniz. Yani Bakan çıkacak oradan diyecek ki: Bu
adamın gözünün üstünde kaşı var. Kayyumu
atayacaksınız, mal varlığına el
koyacaksınız. Efendim, terörle iltisaklı olanlara kimse zaten
bir şey söylemiyor. Yani eğer öyle bir durum varsa -hani diyorsunuz
ya Yargı bağımsızdır, tarafsızdır. diye-
yargıya gider, yargı cezasını verir, teröristse terörist
cezasını alır ama siz öyle yapmıyorsunuz; Bakana
bağlıyorsunuz, Bakan istediği gibi tasarruf kullanma yetkisine
sahip.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, biraz önce söyledik Mali Eylem Görev Gücünün 12 no.lu tavsiye
kararını. Çok açık diyor ki burada: Siyasi nüfuzunuzu
kullandığınız zaman eğer siz buradan haksız
kazanç elde ediyorsanız ben bunu denetletirim. Hatta uyuşturucu da
olabilir, kara para da olabilir, kitle imha silahları da olabilir. Bununla
ilgili sizden bir şey istiyor ve -geçen sene aralık ayında-
Bunu siz eğer bir yıl içinde yapmazsanız ben sizi gri listeye
-yani kara listeye- alırım. diyor yani Üçüncü dünya ülkelerinin
seviyesine indiririm. diyor fakat dikkat ediyorum, bütün
arkadaşlarımız bu 12 no.lu tavsiye kararını burada bin
defa söylemesine rağmen, Komisyonda ısrarla söylemesine rağmen
siz bununla ilgili en ufak bir görüşte, yaklaşımda bile
bulunmuyorsunuz. Nasıl sonuçlar doğurabilir bu? Şöyle sonuçlar
doğurur: Türkiye, şu anda zaten yabancı sermayenin asla
girmediği
Özellikle de gerekçe olarak Türkiyede hukukla ilgili büyük
sıkıntılar; yargının bağımsızlığıyla,
özgürlüklerle ilgili büyük sıkıntılar olduğunu öne sürerek
gelmiyor ve bu yıl 10 milyar dolar Türkiyeden yabancı para
çıkışı olmuş. Geçen sene doğrudan sermaye
yatırımı Türkiyeye 8,8 milyar dolar. Brezilya
Aynı
durumda olduğumuz, aşağı yukarı ekonomimizin bire bir
benzediği Brezilyaya 30 milyar doların üzerinde para girişi
olmuş. Türkiyeye niye girmiyor? Bunu, burada ciddi ciddi kendimiz, hep
beraber, 600 milletvekili sorgulamak zorunda. Ve önümüzdeki günlerde
göreceksiniz -ekonomik buhran var diyoruz, tek tek, madde madde sıralıyoruz-
bunun ana gerekçesi demokrasinin olmamasıyla, hukukun üstünlüğünün
rafa kaldırılmasıyla alakalı. İnsanlar
paralarını yatıracaklarsa -bakın, bu, yerli sermaye için de
geçerli- insanlar paralarını bir ülkeye yatıracaklarsa o ülkeden
o paralarını rahatlıkla geri çıkarabilecekleri hukuk
sistemi ararlar.
Ve siz, burada Türkiyeyi
büyük bir tehditle karşı karşıya bırakıyorsunuz,
önümüzdeki yıl kara listeye girme ihtimali var Türkiyenin. Ekonomi
bunalmış, faiz yüzde 17ye çıkmış, buradan çıkış
yok gibi gözüküyor. Hızla demokrasiye ve hukuka dönmemiz gerekiyor.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
22nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
23üncü madde üzerinde 3 adet
önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin
Kanun Teklifinin 23üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Murat
Çepni Necdet
İpekyüz
Muş İzmir Batman
Kemal
Peköz Mahmut
Celadet Gaydalı Erdal
Aydemir
Adana
Bitlis Bingöl
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Erdal Aydemirin.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERDAL AYDEMİR (Bingöl)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
vekili bulunduğum Bingöl ili, şu an işsizlik ve yoksulluktan
kırılır bir hâle geldi.
Bingöl iliyle ilgili çok
kısa bir şekilde size bilgi vermek istiyorum. Bingöl ili, son 2018
seçimlerinde yüzde 55 gibi yüksek bir oranla AKPye destek vermiş bil il.
Yine, on sekiz yıllık AKP iktidarı döneminde dört buçuk beş
yıl yani toplamda iki dönem de Kalkınma Bakanlığı
yapmış vekili olan bir il. Son dört dönemdir de yerel belediyeyi yine
AKPnin yönettiği bir il konumunda. Bakın, bu durumda olan bir il;
Türkiye genelinde yoksullukta 2nci, işsizlikte 2nci, yine, işsizlik
maaşı kapsamında 2nci. Bakın, burada bir ters orantı
var. Bunu niye hatırlattım? Çünkü Bingöl esnafı, Bingöl ticaret
hayatı sizin sayenizde bitme noktasına geldi; oksijen
çadırındaydı, oksijen alamaz bir hâlde ve öldü, öldürüldü. Bunun
sebebi de AKP iktidarıdır arkadaşlar.
Yine, Bingöl esnafı
Bingölün ticari hayatını ayakta tutan küçük esnaftır
arkadaşlar. Kimdir bunlar? Kahveci esnafı, kıraathane
esnafı, büfe esnafı, bakkal esnafı, servis esnafı, yine,
lokantacı esnaf; bunlar gerçekten çok zor durumda.
Arkadaşlar, Sayın
Meclis; size şöyle bir hatırlatmada bulunayım: Bingöl ilinde,
mülkiyeti Diyanet Vakfına ait olan 114 tane iş yeri var. Bu 114 tane
iş yeri, Bingöl merkezin en önemli ticari aksları üzerinde bulunan
Ulu Camisinin altında, Hacı Hıdır Camisinin altında
ve yine Hacılar Camisinin altında bulunan iş yerleridir. Bu iş
yerleri; büfeci, züccaciyeci, hamam, banyo esnafı, kıraathane
esnafı, terzi esnafı, saat tamircisi esnafı vesaire türünden
esnaflar tarafından işletilmektedir.
Şimdi, ekranları
başında bizi izleyen Bingöllü esnafların, başta iki dönem
Bakanlık yapmış olan Sayın Cevdet Yılmaz olmak üzere,
AKP iktidarından ekonomik kriz ve pandemi süreci bitinceye kadar
-altı ayda mı biter, on ayda mı biter, bu süre zarfında-
Diyanet Vakfının bu iş yerlerinden kira almaması talepleri
var. Yine, Bingöl merkezde mülkiyeti belediyeye ait olan Genç Caddesi üzerinde
bulunan Büyük Belediye Pasajındaki esnaflar, Yeraltı
Çarşısındaki esnaflar ve yine mülkiyeti Bingöl Belediyesine ait
olan yani AK PARTİ belediyesine ait olan Beşyoldaki esnaflar, yine,
şu anda dört gözle şunu bekliyorlar: Buradaki esnaflardan, buradaki
ticari faaliyet yürüten esnaflardan da bu ekonomik kriz ve pandemi
sonuçlanıncaya kadar -ne kadar sürerse altı ay mı olur, on ay
mı olur, bir yıl mı olur, bu süre zarfında- kira
alınmaması konusunda talepleri var. Bu talepleri de biz sizin
üzerinizden iletmiş olalım.
Arkadaşlar, şimdi
Hükûmet yetkilileri, gerek Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanı gerekse Cumhurbaşkanı gerekse ilgili bakanlıklar
ülkemizde yoksulluğun olmadığıyla ilgili çeşitli
beyanlarda bulundular. Oysaki bu fotoğraf, arkadaşlar, dün akşam
itibarıyla Bingöl ili merkez Uydukent Mahallesinde çekildi. Bakın,
bu kadın, bu anne türbanlı, başörtülü birisi; onun
yaşıtları Batıda, Avrupada 70-75 yaşlarında
emekli olup dünya turuna çıkarken
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
-
bu annemiz, bu başörtülü, bu türbanlı annemiz çöpten
çocuklarına, evine ekmek toplayıp, erzak toplayıp götürmek
zorunda kalıyor.
BAŞKAN Sayın
Aydemir, teşekkür ediyorum.
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
İşte, sizin, yoksullukla Bingölü getirdiğiniz nokta bu.
BAŞKAN Teşekkür
ettim Sayın Aydemir.
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 23üncü maddesiyle 5549 sayılı
Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 13üncü
maddesinde yapılan değişiklik kapsamındaki birinci ve
ikinci fıkradaki halinde ibaresinin durumunda şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Ahmet
Önal Alpay
Antmen Uğur
Bayraktutan
Kırıkkale Mersin Artvin
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Uğur Bayraktutanın.
Buyurun Sayın Uğur
Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan Kanun
Teklifinin 23üncü maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz aldım. Tekrar sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, özellikle 20nci maddeyle alakalı demin
görüşmeler oldu; 20nci maddede, biliyorsunuz, avukatlarla alakalı
düzenlemeler vardı. Biraz önce AKP Grubu tarafından verilen bir
önergeyle daha önce Komisyonda kabul edilen teklif üzerinde bir daraltma
yapıldı, öncelikle bu konudaki görüşlerimi ifade etmek
istiyorum. Bu daraltma, evet, olumludur, bunu inkâr etmiyoruz ama bununla
alakalı daraltmanın tek başına yeterli olmadığı
kanısındayız. Neden? Çünkü ben de uzun yıllar avukatlık
yaptım değerli arkadaşlarım. Avukatlık Kanununun
36ncı maddesindeki sır saklama ve Anayasa'nın 36ncı
maddesindeki savunma hakkının nasıl olduğu, savunma
hakkının kutsiyeti bütün avukatlar, savunma makamı
tarafından bilinen gerçeklerdir. Savunma hakkına en ufak bir müdahale
söz konusu olamaz değerli arkadaşlarım.
Biz meslek
yaşantımızda iki efsaneyle büyüdük: Bunlardan bir tanesi adli
kolluktu, diğeri istinaftı. İstinafla alakalı süreç
içerisinde bir gelişme oldu, ne yazık ki -bugün avukatlara, yargılama
makamlarına sorarsanız- istinaftan gerekli beklentinin, özellikle
yargılamanın adil ve hızlı olması açısından
bir hızlanmanın olmadığı ortaya çıkar.
Bir diğer durum da adli
kolluktur. Ne yazık ki adli kollukla alakalı bugüne kadar bir
düzenleme yapılmamıştır.
Şimdi, buradaki, biraz
önce sizlerin vermiş olduğu önergeyle daraltılan ve savunmayla
alakalı -bizim kaygı duymuş olduğumuz- bu hususları
hallettiğini düşünen anlayış bir anlamda kabul edilemez.
Neden kabul edilemez? Çünkü biz, avukatlara herhangi bir şekilde bir
kolluk muamelesi yapılmasını istemiyoruz. Avukatları,
özellikle Ceza Muhakemeleri Kanununun ilgili maddelerinde soruşturma
yapan cumhuriyet savcısının sanki bir alt makamında görevli
bir makam gibi görmeyi de kabul etmiyoruz. Buna ilişkin düzenlemeyi
yapıyorken Noterlerde de bu var. diyorsunuz, Noterler bunu
yaptığı için avukatlarda da buna ilişkin bir düzenleme FATF
tarafından, ilgili hükümler tarafından isteniyor, avukatlarla
alakalı bir düzenleme de olağandır. diyorsunuz. Bunu kabul
etmek mümkün değildir.
Noterler, gerek denetim
açısından gerekse diğer bakımdan Adalet
Bakanlığına bağlıdır ama avukatlarla alakalı
bir düzenleme vardır, o da şudur: Avukatlar hiçbir hiyerarşik
üst tanımazlar değerli arkadaşlarım, hiçbir üstleri yoktur
ki her avukat bürosuna gittiğiniz zaman o Molieracın ünlü
lafını görürsünüz. O anlamda da buna ilişkin düzenlemeyi kabul
etmediğimizi
Savcının yanında bir kolluk vaziyeti gören,
müvekkil-vekil ilişkisi içerisinde müvekkiline karşı ihbar
mükellefiyetiyle muhbir konumuna düşen bir avukat kimliğinin
pratikte, pratik yaşamda olması mümkün değildir. Eğer bu
şekildeki bir düzenleme Parlamentodan geçerse, yarın bir gün
vekil-müvekkil ilişkisi içerisinde eğer bir subjektif
değerlendirme olursa, vekilin müvekkiliyle alakalı bir problemi varsa
bunu başka yerlere taşıyacaktır, bu yasanın ilgili
hükümlerini kendisine gerekçe koyarak başka olaylara götürecektir.
Öncelikle, bu hususta mutlaka bir düzenlemenin yapılması gerekir. Her
ne kadar 23üncü maddede idari para cezalarıyla alakalı düzenlemeler
söz konusu olsa da getirilen düzenlemedeki esas mihenk noktalarından bir
tanesi budur değerli arkadaşlarım.
Buraya çıkan, bütün
Cumhuriyet Halk Partisi grubu adına çıkan milletvekillerimiz,
özellikle FATFın 12nci maddeyle alakalı itirazlarını
ileri sürdüler. Bakın, 7 no.lu tavsiye kararıyla alakalı
gerekenleri yaptınız ama esas Türkiyede olması gereken,
hepimizin kafasında soru işaretleri olan ve İtalyanın bir
dönem yapmış olduğu o Temiz Eller operasyonundaki gibi ahlaksız
iş adamı ile kirli siyasetçi arasındaki ilişkiyi ortadan
kaldıracak bir düzenleme, bizim önümüze konulan 12nci maddeyle
alakalı bir düzenleme ne yazık ki yapmadınız. Bu konuda
Cumhuriyet Halk Partisi olarak Sayın Grup Başkan Vekilimiz de
burada- toplumun bizden beklentisi şudur: Yani buna ilişkin toplumun
içerisindeki bu illiyet bağını ortadan kaldıracak
düzenlemelerin, yasal düzenlemelerin mutlaka bu Parlamentodan geçmesi
gerekmektedir. Önümüzdeki günlerde, önümüzdeki dönem içerisinde bu 12 no.lu tavsiye
kararıyla alakalı eğer iktidar partisi -1inci parti- bu
düzenlemeyi yapmazsa biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak buna
ilişkin kanun tekliflerini Parlamento gündemine getireceğiz ve -biraz
önce ifade ettiğim gibi İtalyanın bir dönem becerdiği o
Temiz Eller operasyonunu- ahlaksız siyasetçi ile kirli iş adamı
arasındaki kafalardaki soru işaretini bir anda toplumun ötesine
getirecek bir düzenlemeyi toplumun önüne koyacağız. Buna
ihtiyacımız var değerli arkadaşlarım -bunun ivedi bir
şekilde- toplumun Parlamentodan beklediği budur. Yani toplum
şunu bekliyor Parlamentodan: Evet, Parlamento bir kanun makinesi, bir yasa
makinesi değildir. Parlamento, aynı zamanda toplumun
refahını, toplumun düzenini, bir anlamda o gerçek adaleti temsil
edebilecek olan, kamu vicdanını rahatlatacak olan en üst kurumdur. O
anlamda da biz, ülkenin milletvekilleri olarak biraz önce ifade ettiğim
çerçeve doğrultusunda, bu düzenlemeleri bir an önce Parlamento gündemine
getirmeliyiz.
Bizi gri listeye alacak
tehditlerin ötesinde, gerçekten, öz güvenimizle gerekli düzenlemeleri
yapmalıyız diyorum, bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 23üncü
maddesinin birinci fıkrasında yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Bedri
Yaşar
İzmir Adana Samsun
Yasin
Öztürk Şenol
Sunat
Denizli Ankara
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Bedri Yaşarın.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BEDRİ YAŞAR
(Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 23üncü maddesi üzerinde
verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış
bulunuyorum.
Madde, 5549 sayılı
Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunda yer
alan yükümlülük ihlalindeki idari para cezalarını yeniden
düzenlemektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye, terörden çok çekmiş bir ülkedir.
Türkiye, son kırk yıldır, geçekten de terörden çektiği
kadar başka hiçbir şeyden çekmemiştir. Ülke kaynaklarından
milyarlarca dolar teröre harcanmış, binlerce vatan evladı
şehit olmuştur. Bugün insan hakları ve demokrasiden bahseden pek
çok ülke terörle mücadelede, maalesef, Türkiye'yi yalnız
bırakmıştır.
Terörizmin
finansmanının önlenmesi sadece bölgesel olarak değil, küresel
olarak da topyekûn mücadeleden geçmektedir. Bu düzenleme, Türkiye'nin 2021
yılına kadar yapması gereken bir düzenleme olarak önümüze
gelmiştir. Düzenleme, G7 ülkeleri tarafından kurulan Mali Eylem Görev
Gücü çalışmaları ve Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi kararlarını kapsamaktadır. Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde bu yasayı, bazı
maddelerdeki itirazlarımıza rağmen, parti olarak yararlı ve
faydalı bir yasa olarak görüyoruz. Yapılan düzenlemeler Hükûmet
tarafından dar bir kapsamda ve maalesef samimiyetten uzak şekilde
yapılmıştır.
Değerli milletvekilleri,
Mali Eylem Görev Gücü, G7 ülkeleri bünyesinde 1989 yılında
kurulmuş, Türkiye bu görev gücüne 24 Eylül 1991de üye olmuştur. Görev
gücünün en önemli amacı, kara para aklama, terörün finansmanı ve
kitle imha silahlarının yayılımını önleme
konusunda ortaya çıkmaktadır. Mali Eylem Görev Gücü, en son 2019un
Aralık ayında bir rapor yayınlayarak Türkiye'yi belli konularda
uyarmıştır. Yayınlanan raporda Türkiye'de insan, göçmen,
uyuşturucu, akaryakıt kaçakçılığı ve terör
saldırısı riski yüksek olduğu gerekçe gösterilerek 40
ayrı konuda Türkiye'ye tavsiyede bulunmuştur. Bu tavsiye üzerinden
yaklaşık bir yıl geçmiş, buna rağmen Hükûmetin bu konuda
bugüne kadar herhangi bir adım atmadığı görülmüştür.
Değerli arkadaşlar,
normal şartlar altında anılan kelimeler -uyuşturucu,
yakıt kaçakçılığı, terör saldırısı-
Türkiye Cumhuriyetinin literatüründe bile olmaması gereken hadiselerdir.
Türkiye'nin bu tür terminolojilerle anılması şahsen, bir
Parlamento üyesi olarak beni ciddi oranda rahatsız etmektedir.
Bırakın bu tür ev ödevlerini yapmayı, tam tersine, Türkiyenin
bu konuda öncülük edip rehberlik yapabilecek bir ülke olması bizi mutlu
edecektir.
Değerli milletvekilleri,
yine, her zaman olduğu gibi, son anda düzenliyoruz. Bu yasa çıkmazsa
Türkiye gri listede yer alacak, Türkiye stratejik geçersizliği olan
ülkeler arasında yer alacak yani terörizmin finanse edilmesine karşı
güvenli olmayan ülke konumuna düşecektir. Şimdi, uluslararası
arenada, tabii, yatırımcılar neye bakıyorlar? O ülkenin
adalet konusundaki güvenilirliğine bakıyor, normal yasal
işlemlere, uyuşturucu trafiğinden tutun kaçakçılığa
kadar, yolsuzluğa kadar nelerin olup bittiğine bakıyor; bu
değerlendirmelere göre de o ülkede yatırım yapıyor.
Bunlarda aşağı olduğumuz için bugün, maalesef, Türkiye
uluslararası arenada en pahalı faizlerle, en yüksek faiz
oranlarıyla borçlanan ülke durumuna gelmiştir.
Şimdi sizler 2002de
iktidara gelirken dediniz ki: Yoksullukla mücadele edeceğiz, yolsuzlukla
mücadele edeceğiz, yasaklarla mücadele edeceğiz. Ama bu geçen on
sekiz yıllık süreye bir baktığınız zaman,
maalesef, Türkiye dünya liginde gerek yoksulluk gerek yolsuzluk gerekse
yasaklar konusunda çok aşağılarda. Bunu buradan telaffuz etme
gereği bile duymuyorum, Türk milliyetçisi olarak bu rakamlardan üzüntü
duyuyorum. Türkiye bugün hak ettiği yerde değil.
Diyoruz ki: Yoksullukla,
yolsuzlukla, yasaklarla mücadele edelim. Bakın, daha geçtiğimiz günlerde
Samsunda yan belediyelerden, bağlı ilçe belediyelerinden birinde
zabıta memuru olarak işe giren bir arkadaşımız,
hızlı bir trafikle, ilçeleri de takip ederek büyükşehir
belediyesinde Mali İşler Daire Başkanlığına kadar
yükseliyor. Ne oluyor, biliyor musunuz? Geçen polis baskınında -bu
kasalar masalar, bir sürü literatürde var- 10 milyon lira nakit parayla
yakalanıyor. Bu da nerede? Şu an hapiste. Bakın, ben Samsun
Milletvekili olarak Samsunun bu tür olaylarla anılmasından bile
üzüntü duyuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Yaşar.
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) - Gelin, şu işe ciddi asılın, şu işin
altından hep beraber kalkalım diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Evet, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
23üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
24üncü madde üzerinde 3 adet
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Şimdi,
okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 24üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Necdet
İpekyüz Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Murat
Çepni
Batman Muş İzmir
Kemal
Peköz Mahmut
Celadet Gaydalı Tulay
Hatımoğulları Oruç
Adana Bitlis Adana
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Serkan
Topal Turan
Aydoğan Alpay
Antmen
Hatay İstanbul Mersin
BAŞKAN Komisyon
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz, Sayın Serkan Topalın.
Sayın Topal, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
SERKAN TOPAL (Hatay)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
hepinize saygılarımı sunuyorum.
Türkiye Cumhuriyeti,
kaynağını evrensel hukuk normlarından alan bir hukuk
devletidir. Ancak AK PARTİ, Türkiyenin özellikle bir kanun devletine
doğru yol alması için süratle çalışıyor. Şimdi,
komisyon da şahittir, başkanlar da milletvekili
arkadaşlarımız da şahittir; şu ana kadar AK PARTİ
hangi kanunu getirdiyse bir süre sonra o kanunu mutlaka değiştirmek
zorunda kalıyor çünkü gerçekten evrensel hukuk normlarına
aykırı. Aslında Anayasamızın 35inci maddesine göre
aykırı olduğunu bile bile yine getiriyor, yine Komisyon orada
önergelerimize Katılmıyoruz. diyecek ve yine de
arkadaşlarımız burada onaylayacak; sonra da biz Anayasa
Mahkemesine gideceğiz, kendileri de bize şunu söyleyecek: Anayasa
Mahkemesinde nöbet tutuyorsunuz, sıraya gidiyorsunuz. Evet, biz bunu
yapacağız çünkü biz her zaman haktan, adaletten yana
olacağız. Bunu burada da bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Şimdi, Anayasamıza
göre yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz. Şimdi,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin aldığı
kararlar doğrultusunda Cumhurbaşkanı bir kimsenin mal
varlığına el koyabilir mi bu yasa teklifiyle? Koyabilir. Yine,
yürütmenin bir parçası olan İçişleri Bakanı, sivil toplum
örgütlerini kapatabilecek mi? Kapatabilecek. Peki, yani bunlar yürütme mi
yargı mı?
Değerli arkadaşlar,
Sayın Cumhurbaşkanı eğer Adalet saraylarına gerek
yok. diyorsa, Ben tek başıma bütün bu kararları verebilirim.
diyorsa, O zaman adalet saraylarına gerek yok, Beştepe sarayı
yeter. diyorsanız, hem masraftan da kaçınmış olursunuz,
evet cari açığı da kapatmış olursunuz. Ancak hukuk
açığını, adalet açığını maalesef
kapatamayacaksınız.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, İçişleri Bakanı çıkıp Anayasa Mahkemesi
üyelerine bisikletli bir tehdit savurursa ne olacak? Bu bir. Ve Ey Anayasa
Mahkemesi! derse ne olacak? Hele hele Sayın Cumhurbaşkanı da
Ey BM! derse biz ne diyeceğiz? Hatırlarsanız kendisi
mağdurken AYMye gidiyor ancak bugün Sayın Cumhurbaşkanı
AYMnin kararlarına Ey AYM sen kimsin! diyebiliyor. Yarın da
BMnin kararlarını da tanımıyorum. derse hiç
şaşırmayız. Hele hele BM, ticaret
yaptığımız bir prensin Mal varlığını
dondur. derse ne olacak?
Değerli arkadaşlar,
yargı organının görevini Cumhurbaşkanına vermek hangi
demokratik, hangi yerli, hangi millî aklın ürünüdür? Bunu burada sormak
istiyorum.
Evet, Mali Eylem Görev Gücü
yani FATFın 12 no.lu tavsiyelerine uyulmadığı için şu
anda alelacele bu kanun çıkarılmaya çalışılıyor
ancak inanın, bununla birlikte ülkemizin itibarını daha da fazla
yok etmeye çalışıyorsunuz, farkında değilsiniz.
Değerli arkadaşlar,
Sayın İçişleri Bakanı daha bu yasa teklifi çıkmadan,
onaylanmadan, şu anda dahi dernekleri denetlemeye çıktı.
Arkadaşlar, şimdi, sizin fikrinizde sadece şu var: Yani örgütlü
toplumu istemiyorsunuz. Göstermelik dernekler, yandaş sendikalar,
biatçı iş adamları ve düğme ilikleyen hâkimler;
arkadaşlar, bunlar olmayacak; demokrasiye inanan, adalete inanan, bu
ülkeyi seven, bu milleti seven aydınlar, hâkimler, sendikalar, dernekler
buna asla izin vermeyecek. Siz ne yaparsanız yapın yani
baroları, HSKyi, meslek birliklerini zapturapt altına almaya
çalışsanız da -şu anki dernekleri de- asla ve asla
başarılı olamayacaksınız. Gelin, milletimizin
günahına girmeden bu işten vazgeçin ve ret oyu verelim.
Çok teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz, Sayın Tulay
Hatımoğulları Oruçun.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iki farklı
temel konuyu içeren bir torba yasa görüşüyoruz. Bu torba yasayla ilgili,
özellikle FATFın talebiyle bizim bugün görüştüğümüz bu Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifiyle ilgili,
kabul edilecek maddeler üzerinde konuşmak istiyorum. Bu maddelerin kabul
edilmesi hâlinde
Ki Türkiye, AKP iktidarı, biliyorsunuz, kendisini dönüp
vuracağı için bu kanunu Meclise getirmiyordu, hatta Türkiyenin gri
listeye alınmasını göze alacak kadar bu konuda temkinli
davrandı. Şimdi, bunların nedenleri üzerinde durmaya
çalışacağım. TÜİK verilerine göre, Suriye
savaşı başladığında aktif olmayan gümrükler
birden aktifleşiyor. Akçakale Sınır Kapısı Ocak 2013,
Özgür Suriye Ordusuna buralardan yardım gönderiliyor, gönderilen
yardımların başlığı amonyum nitrat; 2013, 1.195
ton; 2014, 9.542 ton; 2015te 2.576 ton amonyum nitrat; gönderiliyor.
Karkamış Sınır Kapısı, Cerablusun
karşısındaki sınır kapısında yine
IŞİDin kontrolüne geçtiği tarihten itibaren, Temmuz 2013ten
itibaren 1 Ocak 2014e kadarki süre zarfında IŞİDden
burası kurtarılana kadar yapılan ticaretin hacmi 2 milyon 299
bin dolar.
Şimdi, burada Rusya
şunu açıklamıştı: Cumhurbaşkanı ve ailesinin
IŞİDle doğrudan petrol ticareti yaptığını
ifade etmişti. Kaynak olarak da Rusya Savunma Bakanlığı
uydudan çekilmiş fotoğrafları paylaştı. Hepsini
paylaşmıyorum ha, ayağını denk al. dercesine
Türkiyenin bölgede dizaynı konusunda bu konuyu nasıl bir şantaj
malzemesi olarak kullandığını, kullandırtıldığını
bu iktidar tarafından ifade etmemiz lazım.
ABDde sorgulanan
IŞİDin liderlerinden Ebu Seyyafın ifadesinde de şu
söyleniyor: En önemli gelir kaynaklarımızdan birisi olan karaborsa
petrolün alıcısı Türkiyedir. Ortak istihbarat da
sağlıyoruz, bu da cabası. Bununla ilgili, şu an cezaevinde
bulunan eski Grup Başkan Vekilimiz sevgili İdris Baluken 2016da
şunu söylüyor: Ticaret Bakanlığı, Dışişleri
Bakanlığı ve Ekonomi Bakanlığında yapılan
görüşmelerde TÜİKin bu verilerinin IŞİDle
bağlantılı yapılmış olan ticaret
ilişkilerini soruyor. Yapılan ticaret hacmiyle ilgili, verilen
rakamlar reddedilmiyor, sadece IŞİDle yapılmadı. deniyor
ama bu sınır kapılarının o dönemde IŞİDin
denetimi altında olduğunu bütün Türkiye ve dünya kamuoyu da biliyor.
Şimdi, ABD Hazine
Bakanlığın açıklamasına göre de IŞİDin
finansal yöneticisi olduğu ileri sürülen Salim Mustafa Muhammad El-Mansur
yaptırım listesine alınmış olan bir isimdi. Bu
kişinin, Türkiyede, 2017de, Mersin, Adana ve İstanbulda faaliyet
gösterdiği belgelenmiş. Bu kişi aynı zamanda Musulun da
mali yetkilisi olarak adı geçen isimlerden birisi.
Bu kişiye ait suçlama,
yine, ABD Hazine Bakanlığının yaptığı
açıklamaya göre söylüyorum: Irak ve Suriyeden çıkarılan ham
petrolün kaçak satıcısı olması, IŞİD adına
para aklama ve transferlerde bulunma. Bu isim, Türkiye'de Adana, Mersin ve
İstanbulda eli kolu serbest bir şekilde ticari ilişkileri
yürütüyor, MİT bundan habersiz davranıyor. Oysaki en ufak bir
basın açıklamasında
Bu kanunda ortaya koyduğunuz
maddelerden bazıları hepimizin karşı çıktığı,
Türkiye'de 600 demokratik kitle örgütünün karşı çıktığı,
burada, Mecliste muhalefetin karşı çıktığı
Demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarının
üstünden kuş uçsa MİTin haberi oluyor ama IŞİDin bu
ilişkilerinden hiç kimsenin haberi olmuyor.
Burada şunu söylememiz
gerekir ki: Yine, FATFın 12 no.lu tavsiye kararı üzerinde herkes bu
kürsüden görüşlerini ifade etti. Bakın, siyasi nüfuz sahibi
kişilerin bu tür ticari ilişkilere girmesi, kendi
akrabalarının bu tür ticari ilişkilere hele de böylesi
Türkiye
ölçeğinde, dünya ölçeğinde terör örgütü gibi görülen, terör örgütü
olarak kabul edilen örgütlerle kurulmuş bu ilişkilerin bedelini bu
kişiler, bu iktidar, bir yanıyla Türkiyeye ödetirken, bir
yanıyla bu kanun iktidarın çoğunluk oylarıyla zaten kabul
edilecek. Bizim itiraz ettiğimiz kısmı, demokratik kitle
örgütleriyle ilgili olan kısmıdır. Bu konuyla ilgili de
uluslararası mahkemede bu kişiler, bu ilişkilere giren
kişiler yargılanacak. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 24üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 24- 5549
sayılı Kanunun 17nci maddesinin başlığı
"Koruma tedbirleri şeklinde ve ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(2) Gecikmesinde
sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı da el koyma
kararı verebilir. Hâkim kararı olmaksızın yapılan el
koyma işlemi yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur.
Hâkim en geç yirmi dört saat içinde onaylanıp onaylanmamasına karar
verir. Cumhuriyet Savcısı tarafından verilen elkoyma kararı
için hâkim tarafından 24 saat içinde karar verilmemesi durumunda elkoyma
kararı ortadan kalkar. Hâkimin onaylaması hâlinde 4/12/2004 tarihli
ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 128 inci maddesinde
belirtilen değere ilişkin rapor üç ay içinde alınır ve
tekrar hâkim onayına sunulur. Onaylanmama veya raporun üç ay içinde
alınamaması hâlinde Cumhuriyet savcılığının
kararı hükümsüz kalır. "
"(3) Aklama suçunun
örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenip işlenmediğine
bakılmaksızın, Ceza Muhakemesi Kanununun 139 uncu maddesinde yer
alan hükümlere göre gizli soruşturmacı görevlendirilebilir ve 4208
sayılı Kanunda yer alan hükümlere göre kontrollü teslimat
tedbirlerine karar verilebilir.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Feridun
Bahşi
İzmir Adana Antalya
Hüseyin
Örs Yasin
Öztürk Şenol
Sunat
Trabzon Denizli Ankara
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Feridun Bahşinin.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİDUN BAHŞİ
(Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 247 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 24üncü maddesi üzerine söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir defa daha yargı
bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, hâkimlik
teminatı, tabii hâkim ilkesi diyeceğim. Türk
yargısının durumu daha önce de bu kürsüden defalarca dile
getirildi, biz getirmeye devam edeceğiz. Siz yargının
sorunlarını dile getiriyorsunuz da ne oluyor? Biz bildiğimizi
okuruz. diyebilirsiniz; biz de tarihe not düşüyoruz, not düşmeye
devam edeceğiz.
Bugünlerde yine yargı
reform paketi dillendirilmeye başlandı. Ben şahsen rica
ediyorum, yeni bir paket açıklamayın. Her yargı paketi
açıklaması Yargıya Güven Endeksi dünya sıralamasında
bizi daha aşağılara çekiyor. Yapılacak olan sadece güçler
ayrılığını gerçekleştirmek, yargı
bağımsızlığı ile hâkimlik teminatını
sağlamaktır. Mevcut yasalarımızda adaletin
sağlanması bakımından pek de bir sıkıntı
yoktur. Sıkıntı, tek adam rejimi ve güçler ayrılığının
ortadan kaldırılarak tüm güçlerin tek bir kişinin elinde
toplanmasıdır. Bunun sonucu olarak da hâkimler üzerinde
yaratılan psikolojik baskı ve korkudur. Eğer bu
baskıyı kaldırıp korkuyu da engelleyebilirseniz adalete
güven çok kısa sürede sağlanacaktır. Yargı bürokrasisinin
işleyişinden eskiden beri bizler de şikâyet ettik ancak bugünkü
uygulamalar, dünü o kadar hasretle aratıyor ki dün şikâyet
ettiğimiz yargı sistemi ile bugünün yargı sistemini kıyaslamak
dahi mümkün değil.
Değerli milletvekilleri,
adaleti çeşitli şekillerde tarif edebilirsiniz ama bilinmeli ki bir
yerde adalet varsa o yerde zulüm yoktur, mutlak hakkı sahibine teslim
etmek vardır. Adaleti, hak ve özgürlüklerin güvencesi ve devletin temeli
olarak görüyoruz. Bu nedenle yargı, insanların tereddütsüz
güvenebileceği, adalet duygusunun zihinlerde ve kalplerde yer ettiği
bir yapıda olmalıdır. Kısacası, adalet mülkün yani
devletin ve toplumsal düzenin temeli olmalıdır.
Adaletin tesisi her
şeyden önce hâkimlerin ve savcıların liyakatli ve hakkaniyetli
olmasına bağlıdır. Peki, bugün Türkiyede durum böyle
midir? Değerli milletvekilleri, 2010 Anayasa referandumuyla yaratılan
sistem, Türk yargısını içler acısı bir hâle
getirmiştir. Tüm yargı bürokrasisi, HSK dâhil, AK PARTİ
tarafından, daha sonra darbe teşebbüsünde bulunan terör örgütüne
sorumsuzca teslim edilmiş ve önceden başlayan kumpas
davalarıyla, ülkedeki Atatürkçü, milliyetçi, cumhuriyetçi kadrolar tasfiye
edilmiş, dünyanın en etkili ordusu Türk Silahlı Kuvvetleri ise
iktidar, Amerika Birleşik Devletleri ve FETÖ iş birliğiyle
etkisizleştirilmeye çalışılmıştır. 15 Temmuz
darbe girişiminden sonra bu grup yargıda temizlenmeye
çalışılsa da pek başarılı olunamamıştır.
Üstelik bu süreçte FETÖnün yaptığı kadrolaşma sistemi, AK
PARTİ tarafından aynen uygulamaya sokulmuş, parti üyeleri
dışındakiler en yüksek puanı bile alsa mülakatlarda
elenerek parti üyeleri ve yakınları hâkim ve savcı
yapılmıştır. Bırakın sorunların çözülmesini,
yargı âdeta AK PARTİ otoritesinin sağlanmasının bir
aracı hâline getirilmiştir.
Günümüzde yargıya
işi düşen vatandaşın yaptığı ilk iş iyi
bir avukat aramak değil, ya hâkimi etkileyebilecek AK PARTİli bir
siyasetçi ya da AK PARTİli bir avukat bulmak olmaktadır. Bu noktada,
tabii ki tarafsız ve adil görev yapan hâkim, savcılarımızı
tenzih ediyorum ama toplumdaki algı maalesef budur. Bu mukaddes çatı
altında iktidarı bir kere daha uyarıyoruz: Hukuk devletini daha
fazla zedelemeyin. Yargıdan elinizi çekin, yargının bağımsızlığına
dokunmayın. Bugün ayarını bozduğunuz kantar, gün gelir sizi
de tartar.
Bu vesileyle, Gazi Meclisi ve
yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
24üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
25inci madde üzerinde 4 adet
önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 25inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Murat
Çepni
Adana Muş İzmir
Mahmut
Celadet Gaydalı Necdet
İpekyüz
Bitlis Batman
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Kemal Peközün.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
KEMAL PEKÖZ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili kanun teklifinin
25inci maddesi üzerine grubum adına söz aldım. Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Ancak bu konuya geçmeden
önce, sizler vasıtasıyla Sağlık Bakanlığına
bir çağrıda bulunmak istiyorum. Cerrahi ameliyathane teknikleri
ismi altında eğitim gören 20 bin civarında gencimiz var.
Bunların çok büyük bir kısmı atanamamış durumda, çok
az sayıda atanan var, mesela 2020 yılında 36 kişi
atanabilmiş. Ancak bu arkadaşlar, görev tanımlarının
tam yapılamamış olmasından dolayı sadece
ameliyathanelerin bir kısmında bulunabilmektedir ve oralarda da yedek
durumunda kalıyorlar. Oysaki ekibin asli elemanları olması
gerekiyor ve bunlardan her ameliyathanede de en az 1 kişinin
bulunması gerekiyor çünkü uzmanlık alanları budur.
Değerli arkadaşlar,
bu maddeyle 5549 sayılı Kanunun 19/A maddesine bir fıkra
ekleniyor; askıya alınan ve gerçekleşmesine izin verilmeyen
işlemi kanunsuz bir şekilde gerçekleştirenlere karşı
en az 50 bin lira olmak üzere para cezası verilmesi öngörülüyor. Ancak, bu
Bakana verilen yetki daha sonra Bakanın istediği kişiye
devredebileceğine dair bir durum içeriyor. Bakana verilen bir yetkinin
başka birisine devredilirken bu kişinin kim olacağı, ne
şekilde devredileceği ve hangi şartlarda
kullanılacağına dair de bir muğlaklık olduğu için
bu madde anlamını yitirmektedir. Dolayısıyla da,
belirsizlik içeren bir maddenin kanun metninden çıkartılmasını
istiyoruz.
Değerli arkadaşlar,
bugün kanunu görüşmemizin ikinci günü. Ancak kitle imha
silahlarının finansmanının önlenmesiyle ilgili
olmasına rağmen esas olarak bunun içerisine gizlenmiş olan
dernekler, vakıflar ve sivil toplum örgütlerine karşı daha çok
iktidarın yaklaşımını görüyoruz ve bunların
zapturapt altına alınması için de bir düzenleme
yapılıyor. Sizin bu teklifinizin amacı; ülkedeki dernekleri
kapatmak, vakıflara -önemli ölçüde ekonomik kaynaklar olduğu için-
kayyumlar atamak ve bu şekilde gerçekleşmesi hâlinde başta insan
hakları dernekleri olmak üzere kadın hakları, mülteci
hakları, çocuk hakları, LGBTİ hakları alanında
faaliyet gösteren odalar, dernekler, vakıflarla ilgili tek bir imzayla
kapatma kararı alabilme yetkisi veriyor.
Şimdi, sivil toplum
örgütleri ya da odalar niçin oluşturulur? Kendilerine üye olan
kişilerin menfaatlerini korumak, aynı zamanda ülkenin
gidişatı, durumuyla ilgili de zaman zaman fikir beyan etmek için
kurulurlar. Ancak bu fikir beyanları iktidarın hoşuna
gitmediği zaman çeşitli şekillerde suçlanarak bu insanlar
üzerinde baskı artırılabilecek ve terörün finansmanı
suçundan hakkında soruşturma açılan herhangi birisi için ortada
bir yargı kararı yokken bile bir kapatma ya da uzaklaştırma
cezası verilebilmektedir. Bu da yetmiyor, aynı zamanda
İçişleri Bakanı, terör suçundan dernek yöneticilerini görevden
alma tedbirini yeterli görmezse bir mahkeme kararı edinip bununla da
aynı şekilde geçici olarak görevlerinden
uzaklaştırabilmekte ya da çalışmalarını
durdurabilmektedir.
Oysa olay sadece o denetlenen
dernekle de kalmıyor, onlarla hibe ve fon ilişkisinde bulunan yerli
veya yabancı kurumları da aynı şekilde içeriyor ve onlara
da aynı cezalar verilebiliyor. Örneğin, bu teklif eğer bu
şekilde gerçekleşirse terörizmin finansmanı bahanesiyle,
kendinize tek taraflı beyanlarla hakkın özüne dokunacak uygulamalar
yapma yetkisi tanıyorsunuz. Biz zaten sizin bunları nasıl
uyguladığınızı biliyoruz, daha önceki kayyum
uygulamalarınızdan biliyoruz ve nelerle
karşılaştığımızı hep beraber izledik.
Derdiniz, hukuki karar vermekten ziyade soruşturma aşamasında
dernek başkanlarını görevden almak ve sizden olmayan derneklerin
faaliyetlerini askıya almak, durdurmak ve çalışamaz hâle
getirmektir. Oysaki dediğimiz gibi, dernekler ve vakıflar hem
bölgesel hem de merkezî olabilmektedir. 626 tane dernek ve sivil toplum örgütü
sizin bu uygulamanıza karşı sesini yükseltmişse bunun bir
anlamının olması gerekir ve bu anlamın da yerine
getirilmesi gerekir. Ancak biz ne söylersek söyleyelim, siz önce Komisyon
olarak sonra da iktidar olarak yüksek sesle Hayır, katılmıyoruz.
deyip maalesef, herhangi bir olumlu gelişmede bulunmuyorsunuz.
Bu dernekler ve sivil toplum
örgütleri demokrasinin aynı zamanda kaynakları ve merkezleridir.
İnsanların toplumsal hayata katılması buralarda
sağlanır. Bu tepki gösteren, sesini yükselten kurumların önemli
bir kısmı da federasyonlardan oluşmakta ve binlerce üyesi ya da
yüzlerce derneğin aynı zamanda üyesi olan kurumlardan
oluşmaktadır. Bunların sesine bir kulak verseniz ve bu teklifi
geri çekseniz en azından Türkiyeye olumlu bir katkı yapmış
olur, ileri bir adım atmış olursunuz ama sizden bunu beklemek
beyhude bir şey, onu da biliyoruz.
Saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 25'inci maddesiyle 5549 sayılı
Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 19/A
maddesinin birinci fıkrasına eklenen "Bakan bu yetkisini
devredebilir. şeklindeki cümlenin, "Bakan bu yetkisini, Mali Suçlar
Araştırma Kurulu Başkanına devredebilir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın
Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan Burcu
Köksal
Mersin İstanbul Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Burcu Köksalın.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni yıla girerken
iyi dilekler dilenir, güzel şeyler istenir ama biz yeni yıla girerken
halkın yüzde 99unun istediği güzel taleplerin yerine sarayın
istediği talepler için getirilen kanun teklifini konuşuyoruz.
Konuştuğumuz ne? Dernekleri keyfî olarak kapatıp dernek
yöneticilerine âdeta terörist yaftası vurma, avukatları muhbirci
yapma teklifi.
Konuştuğum 25inci
maddeye bakıyorum: Maliye Bakanına, yapılan bir işlemin mal
varlığının aklaması veya terörün finansmanı
suçuyla ilgili, ilişkili olduğuna dair şüphe bulunması
üzerine, işlemi yedi gün süreyle askıya alma veya
gerçekleşmesine izin vermeme yetkisini devredebilmesine olanak
tanıyan bir madde. Fakat yetkinin kime devredileceği belirtilmiyor.
Konuşulan bu. Peki, vatandaşın Meclisten hangi düzenlemeleri
beklediğini sorarsanız, Tarım Kredi Kooperatifine
yaklaşık 35 milyar borcu olan binlerce çiftçi yapılandırma
bekliyor. Tarım Bakanı Son iki yıldır hamdolsun
çiftçilerimiz rekor gelire sahip, hepsi borcunu ödedi. dese de çiftçinin
bankalara ve Tarım Krediye olan borcu 180 milyar lirayı aşmış
durumda. Merak ediyorum, Sayın Bakan hangi ülkede yaşıyor? Acaba
nerenin Bakanı, Katarın mı, Somalinin mi?
KYK borçlarını
ödeyemeyen 3 milyonu aşkın gencimiz İşsizliği çözün.
diyor. Liyakatle alım yapın, siyasetle değil. Biz gençler
AKPli siyasilere ulaşıp iş istemekten yorulduk; on sekiz yıldır
iktidardalar, torpille işe almaktan yorulmadılar. AKPnin, KPSS
Türkiye 1incilerini mülakatla eleyip, yandaşlarını üçer dörder
maaş bağlayıp işe almalarını unutmadık.
diyorlar.
Elimde binlerce
öğretmenden, ziraat mühendisinden, harita mühendisinden, gıda
mühendisinden, inşaat mühendisinden, elektrik elektronik mühendisinden,
veteriner hekimden, ağız ve diş sağlığı
teknikerinden, odyometristten, ameliyathane teknikerinden, hemşire ve
ebelerden gelen mesajlar var. Hepsi de pırıl pırıl
çocuklar, tek istedikleri şey atama.
Kendilerine 5 milyar destek
layık görülen esnafımız, 5li yandaş müteahhide
ayrılan 31 milyarcık kadar desteğin kendilerine verilmesini
bekliyor. Bir esnafımız -Musa Bey- yazmış: Vekilim,
yıllardır esnafım, ilk kez bu kadar zora düştüm. Aylardır
destek alamadım. Cumhurbaşkanımız destek paketi
açıkladı: 500 lira, 750 lira kira yardımı. Şimdi,
lütfen Mecliste sorun, 500 liraya dükkân kaldı mı? Esnafa destek
değil, sadaka veriyorlar. demiş.
4/Cli personel olup 4/Bye
geçip haklarını alamayan vatandaşlarımız diyor ki:
Öyle çok yüksek ücretlerde gözümüz yok. İkinci sınıf insan
muamelesi yapmayın, yanımızda aynı işi yapan memurdan
ayırmayın yeter. Hakkımızı istiyoruz, hepsi bu.
2018de KHKde kadro
dışı kalıp yıllardır taşeron işçi
olarak çalışan işçiler, seçim dönemlerinde söz verdiğiniz
geçici işçiler, mevsimlik işçiler bu Meclisten kadro düzenlemesi
bekliyor. Emekliler intibak yasası beklerken, emeklilikte yaşa
takılanlar Artık çözüm. diyor. Milleti mezarda emekli etme
ısrarınız neden?
Belediye şirket
işçileri Bizi kadro diye kandırdılar, işçinin, emekçinin
günahı ne? diye soruyor. Engelliler, kamudaki engelli kotasının
yüzde 6ya çıkarılmasını bekliyor. Anneler, sigorta öncesi
doğum borçlanması talep ediyor. Erkeklere askerlik borçlanması
hakkı varken anneler için sigorta girişinden evvel doğum
borçlanmasını neden bu Meclis çıkartmıyor? diye soruyor.
Vatandaşların
talepleri, olması gerekeni duymak hoşunuza gitmese de önergelerimizi,
kanun tekliflerimizi reddetseniz de konuşmalarımıza tahammül
edemeyip üstümüze yürüseniz de canımıza kastetseniz de biz
vatandaşın sorunlarını bu kürsüde de sahada da her yerde de
haykırmaya devam edeceğiz. Zalimin zulmü varsa halkın vekilleri
bu Mecliste var. (CHP sıralarından alkışlar) Allahtan
başka kimseden korkmuyoruz, doğru bildiğimiz yolda
vatandaşın sorunlarının çözümü için de göze göz, dişe
diş mücadelemize devam edeceğiz.
Genel Kurula
saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 25inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan eklenmiş ibaresinin
ilave edilmiş ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Şenol
Sunat Yasin
Öztürk
İzmir
Ankara Denizli
İbrahim
Halil Oral Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Ankara Adana
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlunun.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 247 sıra
sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 25inci maddesi üzerine İYİ
PARTİ Grubumuzun görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım.
Heyetinizi saygıyla selamlarım.
25inci maddeyle, 5549
sayılı Kanunun 19/A maddesine yeni bir fıkra eklenerek
askıya alınan veya gerçekleşmesine izin verilmeyen işlemi
alınan karara aykırı şekilde gerçekleştiren
yükümlülere işlem tutarı kadar idari para cezası verilmesi ve bu
cezanın 50 bin Türk lirasından az olmayacağı hüküm
altına alınmaktadır. Suçtan kaynaklanan mal
varlığı değerlerinin aklanması ve terörizmin
finansmanı suçlarıyla mücadele sürecinde
caydırıcılığın sağlanması amacıyla
söz konusu hüküm getirilmiştir. Burada, ayrıca yetki devrine de ilişkin
düzenlemeler yapılmıştır. Bu getirilen kanun teklifiyle tam
7 kanunda değişiklik yapılması isteniyor. Adı Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesi ama teklifin içinde maşallah yok yok;
Yardım Toplama Kanunu, Dernekler Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu,
Kabahatler Kanunu, Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi
Hakkında Kanun, Türk Ticaret Kanunu, Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun, torbaya ne varsa koymuşuz. Şimdi,
madem böyle bir kanun teklifi getirdiniz, iktidara sorulması gereken soru
şu: Bu kitle imha silahları ve terörizmin finansmanının
önlenmesi konusunda, 1991 yılında üye olduğu Mali Eylem Görev
Gücü yani kısa adıyla FATF olan kuruluşun 2019 yılı
Ekim ayında yaptığı toplantıda bir değerlendirme
yapılmış ve kara para aklamanın, terör
finansmanının, kitle imha silahlarının
yayılmasının finansmanının önlenmesi konularında
ciddi eksikliklerin olduğundan bahisle ülkemiz gerekli
iyileştirmeleri yapması konusunda uyarılmış
mıdır? Uyarıldıysa bugüne kadar neden beklenilmiştir?
Eğer gerekli iyileştirmeler yapılmazsa Afrika ülkelerinin de
içinde bulunduğu gri listeye yani stratejik yetersizliği olan
bölgeler seviyesine düşürüleceği anlatılmış ve gerekli
düzenlemelerin bir an önce yapılması tavsiye edilmiş midir?
İktidar yanlısı yazılı ve görsel yandaş
basın bunlardan hiç bahsetmedi ve halkımız bu bilgilerden mahrum
kaldığı için bu soruları soruyorum. AK PARTİ, ülkeyi
gri kategoriye sokma noktası öncesi anca bu kanun teklifini getirdi. Bunu
bile yaparken ülkemizin bazı gerçeklerini de saklama gereği
hissediyorsunuz. Pes vallahi! Samimiyetsizliği
tavan yaptınız artık. Neden böyle diyorum? Aslında ben
demiyorum, FATF Değerlendirme Raporu öyle diyor. 12nci maddeyle FATF
şu düzenlemeyi tavsiye etmiş
Siyasi nüfuz sahibi kişiler, bu
kapsamda üst düzey kamu görevi bulunan devlet ya da hükûmet başkanı,
üst düzey siyasiler, hükûmet görevlileri, adli ya da askerî personel, önemli
mevkilerdeki siyasi parti temsilcileri ve kamu kuruluşu niteliği
taşıyan kişiler bulunmaktayken işte, bunları, bilinçli
olarak ayırmış ve bunlarla ilgili herhangi bir şey
getirmemişsiniz. Bu kuruluşlar, bunları gözlüyor ve not ediyor.
Siz, bu kişiler hakkında düzenleme yapmazsanız, bizi yine,
Afrika ülkeleri düzeyine düşürecekler. Bu da ülkemize, beklediğiniz yerlerden
yatırım gelmemesi demektir. Ülke ekonomimizi, hukuk düzenimizi,
adalet sistemimizi zaten yerle yeksan etmişken bir de yabancı
yatırımcıyı iyice ülkemizden
uzaklaştıracaksınız.
Yine, günü kurtarma,
istediği şekilde, eksikleri bile bile, kanun yapma becerisi
Pes
doğrusu! Biz, milletimize, anlatılmayanları anlatmaya,
bilmediklerini bildirmeye, eksik ve yanlışları söylemeye söz
verdik. Bu tavsiye kararlarına uyum gösterilmemesi, ülkemizdeki siyasi
nüfuz sahibi ile biraz önce belirttiğim kişiler ve birçok yolsuzluk
olaylarının ortaya çıkmasına da mâni olmaktadır. Bunun
örneği var: Hani, sizce ülkemizin çok kıymetli bir değeri
vardı, adı Reza Zarrab, hatırladınız mı?
İşte, isteğimiz bu ve bunun gibi adamların bir daha
ülkemizde etkin olmaması, bizi rezil etmemeleri için iyi bir
fırsattı bu ama 12nci maddeyi dâhil etmeden, bu maddeye hiçbir vurgu
yapmadan getirmeniz, ülkemiz ve milletimizin beklentileri açısından
hiç de iyi olmamıştır.
Kanun yaparken
istediğiniz içeriği içine alıp istemediğiniz, elzem olanları
dışında tutarsanız bu, ülke menfaatlerine değil,
sadece iktidarınızın işine yarar. Bu mantıktan
vazgeçmeli, ülke yararını gözetmelisiniz.
Evet, ülkemizin
menfaatlerinin her şeyin üstünde olduğu, kaliteli kanun yapmak
zorundayız değerli arkadaşlar. On sekiz yıllık
iktidarınızda artık yandaşları ve partilileri
öncelemeyi bırakın diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 25inci maddesiyle 5549
Sayılı Kanunun 19/A maddesinin birinci fıkrasına eklenen
cümleye yetkisini ibaresinden sonra gelmek üzere bakan
yardımcısına ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Cahit
Özkan Numan
Kurtulmuş Erkan
Akçay
Denizli İstanbul Manisa
Bayram
Özçelik Bekir
Kuvvet Erim
Burdur Aydın
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Söz talebi?
Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, maddede öngörülen
yetki devrinin bakan yardımcısına yapılmasına yönelik
düzenleme yapılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
yeni madde ihdasına dair bir önerge gelmiştir. Malumları
olduğu üzere, görüşülmekte olan teklife konu kanunun, Komisyon
metninde bulunmayan, ancak teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir
maddesinin değiştirilmesini isteyen ve Komisyonun salt
çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde
olarak görüşme açılacağı, İç Tüzük'ün 87'nci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.
Yeni madde ihdasına dair
Divana ulaşan önerge, Komisyon metninde bulunmayan bir konuda
değişiklik öngörmektedir. Dolayısıyla, İç Tüzük'ün
hükmü nedeniyle bu önergeyi işleme almamız olanaklı değildir
ancak grupların uzlaşısı nedeniyle, emsal teşkil
etmemek üzere, önergeyi işleme alacağım. Önergeyi okutup
Komisyona soracağım, Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım, Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlindeyse önergeyi işlemden kaldıracağım.
Yeni madde ihdasına
ilişkin önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kanun Teklifine 25inci maddesinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 26- 14/12/2009 tarihli
ve 5941 sayılı Çek Kanununun geçici 3 üncü maddesinin beşinci
fıkrasında yer alan 31/12/2020 ibaresi 31/12/2021 şeklinde
değiştirilmiştir.
Cahit
Özkan Erkan
Akçay Numan
Kurtulmuş
Denizli Manisa İstanbul
Bayram
Özçelik Bekir
Kuvvet Erim
Burdur Aydın
BAŞKAN Sayın
Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Salt çoğunluğumuz
vardır, katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz isteyen? Yok.
Yeni maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Yeni madde kabul edilmiş
ve teklife yeni bir madde eklenmiştir.
Herhangi bir
karışıklığa mahal vermemek için, bundan sonra maddeler
üzerindeki önerge işlemlerine mevcut sıra sayısı metnindeki
madde numaraları üzerinden devam edileceğini, kanun yazımı
esnasında madde numaralarının teselsül ettirileceğini
belirtmek isterim.
26ncı madde üzerinde 3
adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına
göre işleme alacağım.
Şimdi
okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme
alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 26ncı maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Mehmet
Ruştu Tiryaki Kemal
Peköz
Muş Batman Adana
Murat
Çepni Mahmut
Celadet Gaydalı Serpil
Kemalbay Pekgözegü
İzmir Bitlis İzmir
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Rafet
Zeybek Zeynel
Emre Alpay
Antmen
Antalya İstanbul Mersin
Turan
Aydoğan Nihat
Yeşil Süleyman
Bülbül
İstanbul Ankara Aydın
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi Sayın Nihat Yeşilin.
Sayın Yeşil, buyurun.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
NİHAT YEŞİL
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; ben değerli arkadaşlarıma çok
teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Çağdaş Türkiyenin
kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Ankaraya gelişinin 101inci
yıl dönümünde kurtuluş mücadelesine katılan tüm
şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Atatürk Ankaranın ve
Ankaralıların benim gönlümde bambaşka bir yeri vardır.
diyerek Ankaralıların Millî Mücadeledeki tutumunu dile
getirmiştir. O nedenledir ki Ankara, sadece bir il değildir; Ankara,
cumhuriyetimizin sembolüdür, çağdaş Türkiyenin
teminatıdır; Ankara, mazlum halkların emperyalizme karşı
vermiş olduğu mücadelenin merkezidir; Ankara, kurucu Meclisin ve
cumhuriyetimizin simgesidir. Bu anlayışla, cumhuriyetimizi
demokrasiyle taçlandırmak boynumuzun borcudur. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
getirdiğiniz teklifle -İçişleri Bakanına- terörün
finansmanını önlemek bahanesiyle, derneklere ve sivil toplum
örgütlerine olmadık müdahalelerde bulunuyorsunuz. Mahkeme kararına
gerek duymadan tek bir kişinin imzasıyla mal
varlıklarını dondurmaya kalkıyorsunuz, izinsiz bağış
toplama bahanesiyle altından kalkılması güç miktarlarda cezalar
kesiyorsunuz. Sizin adalet anlayışınız bu mudur? Dernekler
Kanununda keyfî düzenlemeler yapıyorsunuz, dernekleri kontrol
edeceğim diye sivil toplumu fişliyorsunuz, demokratik kitle
örgütlerini sindiriyorsunuz, bunun adına da kamusal denetim diyorsunuz.
Değerli arkadaşlar,
bizler Torba kanun teklifleri yasama kalitesini bozuyor. dedikçe torba
yasalar çıkarmaya tam gaz devam ediyorsunuz. Topluma faydası olmayan
düzenlemeleri bir gecede geçiriyorsunuz. Toplumun her kesimi bizlerden çözüm
beklerken esnafın, emeklinin, işçinin, çiftçinin
çığlığına sizler kulaklarınızı
tıkıyorsunuz. İnsanların mağduriyetlerine çözüm
getirmeniz gerekirken sizler, yurttaşın gündemine göre değil
kendi gündeminize göre kanun çıkarıyorsunuz. Bizler halkın
tepkilerine göre kanun teklifi verince de reddetmeyi alışkanlık
hâline getiriyorsunuz. BİMEKS işçileri Sesimizi duyun. dedikçe,
metal işçileri Tazminatlarımızı verin. dedikçe, maden
işçileri Çığlığımızı duyun. dedikçe
her gün gözaltına aldırıyorsunuz, Ankaraya yürümelerini bile
engelliyorsunuz. Çiftçimiz feryat figan ettikçe, üretim için destek bekledikçe
yıllardır çiftçinin desteğini gasbediyorsunuz. Esnaf
Batıyorum. dedikçe, Faturalarımı ve kiramı
ödeyemiyorum. dedikçe, kepenk kapattıkça çözüm bulacağınıza
görmezden geliyorsunuz. Sağlık emekçileri Ölüyoruz. dedikçe
onları görmezden geldiniz, o cefakâr emekçilerimiz için kanun
çıkarmadınız. On milyonlarca emekçinin beklediği bir asgari
ücret konusunu dahi çözüme kavuşturamadınız.
Değerli arkadaşlar,
demokrasi toplumun taleplerini dinlemektir. Sizin demokrasi
anlayışınız ise yasama, yürütme ve yargıyı bir
kişiye bağlayıp demokrasi ve hukuku yok etmektir. Bu
antidemokratik anlayışla medyayı sindiriyorsunuz,
iktidarınızı eleştiren gazetelere ağır para cezaları
kesiyorsunuz, Basın İlan Kurumu aracılığıyla
reklam gelirlerini engellemeye kalkıyorsunuz. Yolsuzlukları dile
getiren gazete ve televizyonları susturuyorsunuz, sonra kalkıp bize
demokrasiden bahsediyorsunuz.
Değerli arkadaşlar,
terör kavramı ciddi bir kavramdır. Terör, bir insanlık
suçudur. Terör, insanlığın aydınlanmasına en büyük
engeldir. Bugün getirdiğiniz bu teklifle terör gibi hassas bir
tanımı kullanarak hukukun kökünü kazıyorsunuz; antidemokratik
tavrınızı tescilliyorsunuz; özgürlüklerin değil,
yasakların peşinde koşuyorsunuz; adalete olan inancı
zedeliyorsunuz; bugün tam da bu noktadasınız. Türkiye,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu kararıyla gri listeye
girmesin diye bu düzenlemeleri aceleyle Meclise getiriyorsunuz. Oysa terörizme
kaynak sağlayanlarla mücadele etmiyorsunuz, hukukun üstünlüğünü
bitiriyorsunuz, demokratik düzenin altını oyuyorsunuz.
Sizleri, kendi bildiklerinizi
değil, demokrasinin gereğini yapmaya; üstünlerin hukukuna değil,
hukukun üstünlüğüne bağlı kalmaya bir kez daha davet ediyorum.
Bunlarla bu mücadeleyi
yürütmeye, Cumhuriyet Halk Partisinde hep olduğu gibi, bundan sonra da
devam edeceğimizi samimiyetle bu Genel Kurulda anlatmak istiyorum.
Sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Serpil
Kemalbayın.
Sayın Kemalbay, buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi
olduğu söylenen bu yasa teklifine bütün dernekler itiraz ediyor, burada
bütün muhalefet itiraz ediyor ama eğer sizler, iktidar partisi olarak,
dönüp Neden böyle, ne yapabiliriz? diye düşünmüyorsanız burada
sizin iyi niyetli olduğunuzu söyleyemeyiz.
Bu yasa teklifini bir
fırsata çevirmeye çalışıyorsunuz ve toplumu
sessizleştirmek için yeni bir darbe girişimi içerisindesiniz.
Devletin her türlü imkânını bir avuç zümreye ve onun etrafında
bulunanlara peşkeş çeken bir mekanizma kurdunuz ve burada
iktidarınızı korumak için her yolu mübah görüyorsunuz. Oysa siz
iktidara gelirken inanç özgürlükleriyle ilgili sıkıntıları,
kimlik özgürlükleriyle ilgili sıkıntıları ve genel olarak
hak ve özgürlüklerle ilgili sıkıntıları, istismarları
fırsata çevirmiştiniz ve bütün bunları çözmek için iktidara
geldiğinizi söylemiştiniz. Yoksullukla mücadele edecektiniz ve bu
hakları gerçekleştirecektiniz. Fakat iktidarı belli bir zümre
için kullanmaya başladığınızdan bu yana
iktidarınızı korumak için her türlü yola başvuruyorsunuz,
darbelere başvuruyorsunuz.
Arkadaşlarım
söyledi, ben de söylemeliyim; bugün PTT işçileri direnişte; BALDUR
işçileri grevde; Atlasjet işçileri sokakta hak arıyor; Ermenek
işçileri, madenciler yürüyor; Bimeks işçileri hak arıyor; Cargill,
TÜVTÜRK, Migros işçileri hak peşinde koşuyor. Bunlara
vereceğiniz herhangi bir cevap bulunmuyor.
Öğretmen işsiz,
siz sessiz. diyorlar, sesiniz çıkmıyor. EYTlileri
kandırıyorsunuz, 3600 ek göstergeye bir cevabınız yok.
Yoksulluk o kadar büyüdü ki 30 milyon insan açlık sınırında
yaşıyor ve bu insanlara söyleyecek bir sözünüz yok ve onların
mücadeleyi yükseltmesi, onların sokakları doldurması sizi
korkutuyor ve korkularınızı işte bu toplumu
bastırarak, sindirerek; onların sivil toplum örgütlerini, demokratik
kitle örgütlerini, hak mücadelelerini sindirerek bastırmaya
çalışıyorsunuz. Bu yasanın anlamı bu. Eğer
farklı olsaydı o zaman biz bu yasada başka şeyler
görecektik. Mesela 12nci maddeyi görecektik. 12nci madde, siyasi nüfuz sahibi
kişilere, üst düzey kamu görevlerinde bulunan devlet ve hükûmet
başkanlarına ilişkin yolsuzlukların önlenmesi ve tespit
edilmesi. Kim bunlar diye baktığımızda dönüp kendinize
bakmanız gerekiyor.
Arkadaşlar, hangi
demokraside Man Adası iddialarına İftira. diyerek dosyalar
açılmadan, soruşturma yapılmadan kapatılabilir; bu hangi
demokraside olabilir? Tabii ki hiçbir demokraside olmaz. Rıza Sarraf
olayı, Halk Bankası olayı, MİT tırlarının
üstünün kapatılması, uluslararası raporlarda Suriyedeki kirli
savaşa akıtılan kaynaklar ve silahlar, bütün bunlar bu
raporlarda ortaya çıkan şeyler, hepsi, hepsinin okları dönüyor,
sizi işaret ediyor. Dolayısıyla, aslında, böyle, gerçek
anlamda kitle imha silahlarının yayılmasıyla ilgili, onların
finansmanlarının önlenmesiyle ilgili bir yasa yapılabilse bu,
sizin kendi kendinizi sorgulamanız anlamına gelecektir ama tabii ki
sizlerden böyle bir şey bekleyemeyiz.
Demokrasilerde insanlar,
kurumlar, dernekler masum olduklarını ispatlamak zorunda
değildir. Eğer bu böyle isteniyorsa o zaman bunun adı faşizmdir
ve faşizmin panzehri cesarettir. Biz buradan bütün
halklarımızı, işçileri, emekçileri, yoksulları
faşizmle mücadelede cesareti büyütmeye, cesareti
yaygınlaştırmaya davet ediyoruz ve sizin bu yasa teklifiniz ve
birazdan ellerinizin çoğunluğuyla yasa hâline dönüşecek olan, bu
-demokratik kitle örgütleri ve sivil topluma yönelik olarak- kayyumcu
yasanızı tarihin çöp sepetine atacağız.
Teşekkürler. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin
26ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
MADDE 26- 13/1/2011 tarihli
ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 64 üncü maddesinin dördüncü
fıkrasına aşağıdaki cümleler eklenmiştir.
Ticaret
Bakanlığı, pay defteri, yönetim kurulu karar defteri ile genel
kurul toplantı ve müzakere defterinin elektronik ortamda
tutulmasını zorunlu kılar. Sermaye Piyasası Kanunu
hükümleri saklıdır.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Şenol
Sunat Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
İzmir Ankara Adana
Bedri
Yaşar Ayhan
Altıntaş Yasin
Öztürk
Samsun Ankara Denizli
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Bedri Yaşarın.
Buyurun Sayın
Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BEDRİ YAŞAR
(Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin
26ncı maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün size gerek yerli gerekse yabancı
yatırımcıların gerekse yapılması planlanan
yatırımların hukuk devletinden beklentilerini aktarmaya
çalışacağım.
Değerli milletvekilleri,
bugün iş dünyasında dış ticarette yaşanan tek sorunun
ekonomi ya da pazar arayışı değil, aynı zamanda bir
güven sorunu olduğu vurgusu yapılmaktadır. İş
dünyasında güven ortamının sağlanması için gerekli
yapı taşı hukuktur. Sadece hukukun sağlayabileceği bu
güven hissi iş dünyası için de olmazsa olmazdır; aynen ekmek,
hava, su gibi. Ticaretin güvenle yapılabildiği bir ülkede ekonomi
güçlenirken işsizlik oranı da doğal olarak azalacaktır.
Hukuk güvenliğinin yüksek olduğu bir ülkeye yabancı sermaye
girişi kolay ve yüksek oranlarda olur.
Türkiye, 2005-2010
yılları arasında 22 milyar doları bulan yabancı
yatırım alabiliyorken bugün, bu rakamları görmek maalesef mümkün
değildir. Merkez Bankası verilerine göre, doğrudan yabancı
yatırımı 2015 yılında 19 milyar dolar seviyesindeyken
2019da bu rakam, maalesef, yüzde 50 gerileyerek 9 milyar dolar olarak
gerçekleşmiştir. Uluslararası yatırımcıların
Türkiyeden uzaklaşmasının en önemli nedeni güvensizliktir.
Yatırımcılar, Türkiyede bağımsız bir yargı
sistemi ve siyasette öngörülebilirlik olmamasından şikâyetçidir,
aynı şikâyeti bugün Hükûmet yetkilileri de ifade etmektedir.
Aynı şekilde, Sayın Cumhurbaşkanımız da
yapılacak adalet reformundan ve diğer reformlardan bahsetmektedir.
Ülkemize yatırım yapacak olan yatırımcının
varlıklarına haksız veya keyfî bir şekilde el
uzatılmayacağına, haksız yere idari para cezalarına
uğramayacağına emin olması gerekiyor. Ticaret içinde bir
suistimale uğrasa dahi, etkin ve hızlı çözümlerin hukuki
sistemde işletilebileceğini bilmelidir. E, siz de bugün, şöyle
bir yargı sistemine bakın bakalım, babadan evlada gelen
yargılamaları çok rahatlıkla görebilirsiniz. Bu uzun
yargılama süreci içerisinde yabancı
yatırımcıların da ülkemize müspet bakması mümkün
değildir.
Hukukun üstünlüğü,
kişilere ve kurumlara güvenin yüksek olduğu bir ülke
sağlayacaktır. Bu güven sayesinde ülkemiz, bölgede ticari hayatta
daha aktif ve verimli rol alabilecektir. Devamında ise halkın
zenginliği ve refahı garanti altına alınabilecektir. Bu nedenle,
hukukun üstünlüğünün sağlanması hayati önem arz etmektedir.
Hukukun üstün olduğu bir ortamda işletmelerin ticari itibarı
artar, bu itibar artışı ekonomik ilişkilerde güven
oluşturacak, ekonomik faaliyetleri canlandıracaktır. Birçok
yatırımcı firmanın ülkemizden çekilmesi ya da hiç
girmemesinin temelinde hem ekonomik dalgalanmalar hem de yaşanan
güvensizlik vardır.
Hukukun gelişmiş
olduğu ülkelerde üretilen mallar, maliyetinin 10 katına kadar
satılabilmektedir. Bu, iş dünyasının varlıklarına
hukukun çarpan etkisidir. Hukuk ne kadar işliyorsa ekonomi de o kadar
yükselmektedir. Sattığımız mal miktarını
artırmanın, yine, ihracat gelirlerimizi artırmanın yolu da
hukukun üstünlüğünü sağlamaktan geçer.
Ayrıca, hukuk
güvenliğinin yükselmesi, ülkemizin uluslararası kuruluşlardan
kredi alırken uygulanan faiz oranlarını düşürecek,
diğer şartları da hafifletecektir. Mevzuat
oluşturulması aşamasında bugün olduğu gibi
emrivakilerle değil, mümkün olduğunca en geniş şekilde
ilgili kesimlerden görüş alınması ve alınan görüşlerin
yeterli derecede değerlendirilmesi önem arz etmektedir. Mevzuat
değişiklikleri kolay takip edilebilir olmalı, idare şeffaf
olmalı ve açılan davalar hızlı bir şekilde
çözümlenmelidir.
İş dünyasına
sağlanacak olan güvenin yolu, uzmanlaşmış mahkeme ve
uzmanlaşmış hukuk anlayışından geçer. Yargıda
atamaların liyakat temelinde yapılması ülkemizde çözülmesi
gereken ilk düğümdür. Adam kayırmalı yapılan yargı
atamalarından sıyrılmak şarttır. Bu ülkede
hakkıyla iş yapmak isteyen insanlar hukuk güvencesi altında
ticaret yapmalıdır diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir
26ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Birleşime otuz dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.56
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 19.31
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Sibel ÖZDEMİR (İstanbul), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40ıncı Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
247 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
27nci madde üzerinde 3 adet
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk okutacağım
2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 27nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Mehmet
Ruştu Tiryaki
Adana
Muş Batman
Mahmut
Celadet Gaydalı Murat
Çepni Oya
Ersoy
Bitlis İzmir
İstanbul
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan Özgür
Ceylan
Mersin İstanbul Çanakkale
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi Sayın Özgür Ceylanın.
Sayın Ceylan buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 247 sıra
sayılı Teklifin 27nci maddesi üzerinde grubum adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Madde ve bunu destekleyen
maddelerle yapılan değişikliklerle hamiline yazılı
senet nama yazılı senetle aynı duruma geliyor ki bu da hamiline
yazılı senedin hiçbir esprisini bırakmıyor. Ticareti zorlaştırmak
değil, kolaylaştırmak esas olmalıdır. Amaç, özellikle
yüksek tutarlı sermayeyle kurulan, ortak sayısı fazla olan
anonim şirketlerce çıkarılan hamiline yazılı pay
senetleri sahiplerinin özellikle Hazine ve Maliye Bakanlığıyla
paylaşılmasıdır. Pay senedi devirlerinin vergilendirilmesi,
pay senedi sahiplerinin borçlarından dolayı duruma göre pay senetleri
ile ortak oldukları şirketleri haczedebilmektir. Bu düzenleme, 1.553
maddelik Türk Ticaret Kanununun ruhuna ve sistematiğine aykırı
bir düzenlemedir. Bunun en büyük sakıncası ise hamiline
yazılı pay senetlerinin sadece zilyetliğin devri yoluyla
piyasaya giren sermayenin, şirket satın almalarından ve
yatırımlardan vazgeçmesi sıkıntısına yol
açabilecek oluşudur.
Değerli milletvekilleri,
teklifin tamamına baktığımızda, ilk 6 maddenin teklife
ismini verdiğini görüyoruz ancak devamındaki maddelerde öngörülen
değişiklikler, iktidarın sopalı demokrasi hevesini
gizleme ihtiyacını dahi duymadığının açık
göstergesidir. Öyle görünüyor ki özellikle pandemi döneminde derinleşen
ekonomik krizin her geçen gün daha fazla
yoksullaştırdığı halkın ortaya koyması
muhtemel tepkiler saray rejimini önlem almaya itmiştir.
Değerli milletvekilleri
Korku, dağları bekler. diye bir atasözümüz var. Rivayet odur ki
dağlarından eşkıya eksik olmayan Boluya 1 zabit ile 3-5
asker yollamış saray. Eşkıya gülmüş, Bizi bu
tıfıllarla mı korkutacaklar? Üç buçuk asker koca Bolu
Dağlarını nasıl bekleyecek? demiş. Zabit
cevaplamış: Ben beklemeyeceğim o dağları ama öyle bir
korku salacağım ki dağları o korku bekleyecek.
Temel hak ve özgürlükleri
doğrudan etkileyen değişiklikleri içeren bu yasa teklifi,
korkunun dağları beklediğinin göstergesidir. Teklife
adını veren düzenlemeler Birleşmiş Milletler Mali Eylem Görev Gücünün sipariş
ettiği düzenlemeler. Ancak demokrasimiz açısından da son derece
önemli olan ve ülkemizde de sıkça tanık olduğumuz nüfuzlu
kişilerin iştirak ettiği suçlara ilişkin Mali Eylem Görev
Gücünün tavsiyeleri kulak arkası edilmiştir. Bu tavsiye,
yolsuzlukların önlenmesi ve tespit edilmesi bakımından büyük
önem taşıyan yerli ve yabancı siyasi nüfuz sahibi kişiler
ile yakınları tarafından gerçekleştirilen işlemlere
konu olan fonların ve mal varlığının, mali kurumlarca
yakından takip edilerek kaynağının tespiti için tedbir
alınmasını gerektirmektedir. Bu konuda sicili pek de temiz
olmayanların adım atmasını beklemek tabii ki hayal olurdu.
Nitekim, teklifte de bu konu es geçilmiştir. Saray beklenen sonunun
yaklaştığının farkında olarak kendisine muhalefet
edebilecek her türlü örgütlü gücü susturmanın yolunu arıyor.
Demokratik kitle örgütlerine kayyum atayarak siyaseten tükenen ömrünüzü
uzatamazsınız.
Vatandaşın kuru
ekmeğe muhtaç olduğu günlerde belediyemizin yardım
kampanyalarını durdurdunuz, paralara el koydunuz. Hangi terör
faaliyetini tespit ettiniz de bunu yaptınız? Şimdi, kanun
marifetiyle derneklerin yardım faaliyetlerini de engelleme
peşindesiniz. Ne yaparsanız yapın, bu halkın ruhuna işlemiş
olan dayanışmayı ortadan kaldıramazsınız. Bu zor
günlerde asıl odaklanmanız gereken çiftçinin, esnafın, emeklinin
derdi olmalıdır, ülkemizi sağlık yanında ekonomik
olarak da çok zor durumda bırakan bu pandemiden bir an önce çıkmaya
odaklanmak olmalıdır. Almanya, İngiltere, Amerika
vatandaşlarını aşılamaya başladı, biz kargo
bekliyoruz. İktidarınızı pekiştirme
çabalarını bırakın da biraz da milletimizin dertleriyle
dertlenin.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Oya Ersoyun.
Buyurun Sayın Ersoy.
OYA ERSOY (İstanbul)
Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu yasa
teklifinin üzerine çok konuştuk ama AKPnin, özellikle bu demokratik halk
örgütlerine dair tasarrufu yeni değil. İlk iktidara geldiğinin
daha ikinci yılında Dernekler Yasasında bir düzenleme
yapıldı ve eski Dernekler Yasası çöpe gitti. Hemen bir sene
sonra Dernekler Yönetmeliği çıkarıldı ve o yıllardan
itibaren ikili bir süreç görüyoruz. Bir, kendi yandaşlarına,
özellikle tarikat vakıflarına, eş, dost, akraba, damat, çocuk,
her birine kurdurdukları vakıflar ve derneklerin tamamen önünü açma
ve kamu kaynaklarının hepsini bunlara kullandırarak ihya etme,
öbür taraftan da muhalefet gördüğü herkese dönük ciddi anlamda bir
baskı sürecini işletme. Hatırlarsınız -sevgili Türkân
Saylanı buradan bir kez daha anmak istiyorum- bu ülkede cüzzamla mücadele
eden bir kadının kanserken evi basıldı ve altı saat
arama yapıldı evinde.
Yine, bu sürecin
başında ilk hedeflerden biri halkevleriydi. Benim yıllarca yönetim
kurulunda yer aldığım ve onurla da bir dönem Genel
Başkanlığını yaptığım halkevleri hedef
hâline geldi, 2004te geldi. İlk önce, FETÖnün o yayınlarında
-birlikte yol yüründüğü dönem- hedef hâline getirildi. Arkasından,
AKP Genel Başkanının bizim yaptığımız
ulaşım eylemleri karşısında Bunlar millet değil,
illet. lafları oldu ve hakkımızda AKP karşıtı
odak olmaktan dava açıldı. Sürecin devamını birazdan,
konuşmam ilerledikçe aktaracağım.
Neden halkevleri hedefti?
Çünkü iktidarın kurmak istediği rejime ve onun oluşturmak
istediği topluma aykırı değerleri simgeliyordu halkevleri.
Çünkü halkevlerinin tarihi ümmetten yurttaşa geçişin tarihiydi ve
halkevleri, kurmak istedikleri rejimin, o neoliberal politikaların tam
tersinde, onlara karşı mücadele yürütüyordu. Ve en temel, halkın
en temel yaşamsal haklarının -başta eğitim,
sağlık, barınma, ulaşım, enerji, kültür olmak üzere-
parasız ve nitelikli olması için mücadele ediyordu. Ve AKPnin özellikle
neoliberal politikaları yürütürken yaptığı
dilencileştirme politikalarına karşı da halkın
dayanışmasını örgütlüyordu. Gericiliğin
karşısında laikliği, savaşın
karşısında barışı savunuyordu ve hep birlikte eşit,
özgür, kardeşçe yaşayacağımız laik ve demokratik bir
ülke için mücadele ediyordu.
Süreç davalarla devam etti.
Evet, AKPye karşıyız, hâlâ karşıyız, AKP
karşıtı odak olmak da bizim gerçekten onurla
taşıyacağımız bir unvandır. Bu süreç
İçişleri Bakanlığı tarafından davalarla
halledilemeyince inceleme başlatılarak devam etti. Üç yıl
boyunca Türkiyenin dört bir tarafındaki bütün şubelerimiz didik
didik arandı, bütün üyelerimiz çıkarıldı, üyelerimizin
şecereleri döküldü; hiçbir şey bulunamadı. Sonunda ne oldu
biliyor musunuz? Halkevlerinin kamu yararına dernek statüsü
kaldırıldı. Gerekçe: Bu iktidarın
çıkardığı Dernekler Yönetmeliğine göre kamu
yararına uygun faaliyet yürütmeye yetecek kadar mal
varlığının ve parasının olmamasıydı.
Ama buradan şunu bir kez daha söylemek istiyorum: Bizim kamu yararına
çalışma yapmak için oluk oluk paraya ihtiyacımız yoktu,
halkın dayanışması yeterliydi bizim için, biz
olanaksızlıklar içinde olanak yaratmada üstümüze olmayan bir örgütüz
ve evlerimizdeki ayakkabı kutularını biz yoksul halkın
çocuklarının fizik öğrenmesi için, fizik deneyleri yapması
için kullandık. (HDP sıralarından alkışlar) O nedenle
her zaman için AKPnin karşısında olduk.
Şimdi de bu teklifle o
başlattıkları süreci tamamlamak istiyorlar ama şunu
hatırlatmak istiyorum: Roboski Derneğini kapattınız,
Roboski ailelerinin adalet mücadelesini sona erdiremediniz; OHALde kadın
derneklerini kapattınız, en büyük korkunuz kadın hareketini
bitiremediniz.
Yine, bizim mücadelemiz, bu
ülkedeki demokrasi geleneği, siz buradan ne yasa
çıkarırsanız çıkarın devam edecek ve bu halk
dayanışmasını da derneklerini de örgütlenmeyi de devam
ettirecek, kurmaya devam edecek diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 27nci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan değiştirilmiş
ibaresinin yeniden düzenlenmiş ibaresiyle değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Aylin
Cesur
İzmir Adana Isparta
Zeki
Hakan Sıdalı Yasin
Öztürk Şenol
Sunat
Mersin Denizli Ankara
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Zeki Hakan Sıdalının.
Buyurun Sayın
Sıdalı. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
ZEKİ HAKAN SIDALI
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27 Aralık
Tarsusun, 3 Ocak Mersinin düşman işgalinden kurtuluşunun
99uncu yıl dönümü, tüm Mersinlileri yürekten kutluyorum.
Atamızın Mersinliler Mersine sahip çıkınız.
vasiyetine sadık kalarak çalışmaya devam edeceğiz. Bu
vesileyle, Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşlarını, Kuvayımilliyeden Molla Kerimi, Gözneli Gök
Mehmeti, Adile Çavuşu, Kumcu Veliyi ve Gülekli Haticeyi rahmetle
anıyor ve tüm Millî Mücadele kahramanlarımızı da
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri;
görüştüğümüz madde Türk Ticaret Kanununda değişiklik
yaparak şirket genel kurullarına katılacak kişilerle ilgili
düzenleme getiriyor. İyi, getirsin. Keşke ekonomiyle ilgili tüm
kararlar kanunlara ve kamu vicdanına göre alınsa. Ancak durum öyle
değil. Dünya Bankasına göre ekonomideki keyfî kararların cenneti
hâline geldik. Son on iki yılda, yalnızca ekonomi alanında 4 bin
kararname ve karar çıkarılmış. Hepsi kurumsal bir denetime
tabi olmayan Cumhurbaşkanlığı, Bakanlar Kurulu kararları.
Büyük çoğunluğu dün ak dediğine bugün kara diyen kararlar.
Mesela Para Politikaları Kurulunun son 2 toplantısında
yaklaşık 700 baz puan politika faizini artıran üyeler, iki ay
önce bugün verdikleri kararların tam tersine gönül
rahatlığıyla imza atıyorlardı. Enflasyonla mücadele;
tamam ama sadece faizleri artırarak enflasyonu düşürmek palyatif ve
uzun dönemde maliyetli. En kalıcı yol, verimlilik
artışıyla maliyetleri düşürmek. Tek başına faizlerle
yönetmek, yalnızca Merkez Bankası rezervlerindeki erimeyi ve para
kaçışını dönemsel olarak yavaşlatır. Ekonomi
reformu yapacağız. deyip yamalı bohçadan yalnızca faiz
artışı çıkarmak reform falan değil. Borçlar, finansman
maliyetlerini artıracak kısa vadeli savuşturma taktikleridir.
Finansman maliyetlerinin artması, aşırı borçlu özel sektör
üzerindeki baskıyı katlanamaz hâle getirecektir. Kamu bankaları
aracılığıyla açılan kredi musluklarıyla
ekonomideki sert daralma bir süreliğine yumuşasa da yalnızca
yurt içi krediler aralık itibarıyla 3,7 trilyon oldu. Takibe
düşmesi muhtemel kredilerin taksitlerini öteleyerek,
yapılandırarak, asgari gecikme süresini yüz seksen güne
çıkararak batık kredileri önleyemez, sadece gizlersiniz. Yine
taşıma suyla değirmen döndürüyor, şirketlere
Başınızın çaresine bakın. diyorsunuz. Maliyetleri
artan, gelirleri azalan, kaynak bulamayan şirketlerden yatırım
yapıp istihdam yaratmasını bekleyemezsiniz. İşte, tam
bu noktada Genel Başkanımız Sayın Meral Akşenerin yaptığı
asgari ücrette 3 bin lira teklifi atılacak ilk adımdır; tabii,
işverene maliyetinin 2020 toplam maliyetinde kalması koşuluyla.
Bu şekilde hem yoksulluk kapanındaki ücretli bir nefes ama sadece bir
nefes alacak, işveren de artmayan maliyetleriyle rahatlayacaktır.
Arada devletin üstlendiği fark doğrudan ekonomiye girerek devletin
gelirlerini artıracaktır. DTHler artmayacak, yurt
dışından jetler alınmayacak; ekmek, peynir, zeytin ve belki
birazcık et ve EBA için internet alınacak. Asgari ücretli tüm bu
kaynağı ekonomiye geri verecektir. İnanın, kendine bilmem
kaçıncı jetini alan seçkinlerinizden çok daha fazla ekonomik
katkı yaratacaksınız. Bu kaynak tüketimi artıracak, ölçek
ekonomisiyle üretim maliyetlerini düşürecek, bir kere de ücretliyi,
esnafı ve işvereni beraber güldüreceksiniz. Müteahhitlerinize Bir
süre üzülün, göreceksiniz, ülkemizdeki her şey düzelecek, olumlu anlamda
değişecek. diyeceksiniz.
Çok değerli
milletvekilleri, küresel sermayeyi yüksek faizlerle geçici olarak ülkeye
getiren para politikası sürdürülebilir değil, ekonomide reform hiç
değil. Ekonomi reformu, doğrudan yatırımları ülkemize
çekecek yatırım iklimini yaratmak, yerli sermayeyi güçlendirmek,
istihdamı artırabilmektir. Ekonomi reformu, sürdürülebilir
kalkınmayı Türk ekonomisinin Kızılelması
yapmaktır. Bunları gerçekleştirmek için sanal reformlara
değil, köklü, kapsamlı ve istikrarlı değişikliklere
ihtiyaç var. Hukukun üstünlüğünü gerçekleştirmeye, geniş kabulle
ve uzlaşmayla kabul edilecek kanunlara, demokratik ilkelere uymaya, güveni
yeniden tesis etmeye ihtiyaç var. Ezcümle iyileştirilmiş ve
güçlendirilmiş parlamenter sisteme ihtiyaç var.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
27nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
28inci madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sıralarına
göre işleme alacağım.
İlk okutacağım
2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 28inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Mahmut
Celadet Gaydalı Gülüstan
Kılıç Koçyiğit
Adana Bitlis Muş
Murat
Çepni Mehmet
Ruştu Tiryaki Ömer
Faruk Gergerlioğlu
İzmir Batman Kocaeli
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan Okan
Gaytancıoğlu
Mersin İstanbul Edirne
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Okan
Gaytancıoğlunun.
Buyurun Sayın
Gaytancıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dört gündür
tartışıyoruz. Neyi tartışıyoruz?
Uluslararası kurallara göre hareket edelim. diyorlar, size diyorlar,
Hükûmetsiniz. Siz gereğini yapıyor musunuz? Kısmen. Neden? Çünkü
hesap vermek istemiyorsunuz, şeffaf değilsiniz; tek adam rejimi
işte böyle bir şey, demokrasiyle bağdaşmıyor. Size
yakın olanlar, sizin yönettikleriniz nasıl zengin oluyor, onlara
nasıl kolaylıklar sağlıyorsunuz, halkımız da
yoksulluk içerisinde; bunları bile bile bu yasa teklifini bu hâlde
geçirmeye çalışıyorsunuz.
Konuyu güzel bir örnekle
açıklamak istiyorum: Son günlerde Tarım Kredi mağdurları
var, sayıları 8 bine ulaştı, kefilleriyle birlikte 30-35
bin kişi. Bunların bir ortakları var, Tarım Kredi
Kooperatifinin bir iştiraki GÜBRETAŞ. GÜBRETAŞın sözde
şeffaf hisselerinin bir kısmı İstanbul Menkul
Kıymetler Borsasında yani borsada, yani hisse senedi alıp
satmaya müsait. Nedense bu halka açık şirketin
yarısının hisseleri bir buçuk yıl önce birisi
tarafından toplanıyor. O birisi kim? Ben de onu size soruyorum. Ben
biliyorum, bana gelen bilgilere göre. Nedense bu bir kişi o hisseleri
topluyor. Sonra GÜBRETAŞın başka bir arazisi var, maden
çıkarıyorlar, burada da -güzel bir şey- 6 milyar dolarlık
altın bulunuyor. Aa, ne kadar güzel. Peki
SALİH CORA (Trabzon)
Bundan rahatsız mı oluyorsun?
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Devamla) Niye rahatsız olayım, güzel bir şey ama hisseleri
toplayan ne yapıyor acaba? Tabii, zenginleşiyor. Yani
GÜBRETAŞın hisseleri 20 kat artıyor. Bunlar ulusal basında
var, girerseniz bakarsınız. GÜBRETAŞ ile birinin mahkemesi var.
Kimin? Sizin çok yakından tanıdığınız bir firma,
FETÖcü Koza firması. Daha bu sonuçlanmamış, bu sonuçlanmayan
mahkemeye göre bu hisseler nasıl toplanıyor?
SALİH CORA (Trabzon)
Koza kayyumda.
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Devamla) Bir dakika
Madem 6 milyar dolarlık
altın bulundu, neden çiftçinin traktörlerini haczediyorsunuz, neden
ineklerini haczediyorsunuz? 6 milyar dolarlık altın varsa çiftçilerle
paylaşsanıza, çiftçi ne kadar zor durumda, borcunu ödeyemiyor.
Kefiller ne diyor biliyor musunuz alacaklılarına? Burada söylemek
istemiyorum. Çiftçileri, esnafları, işçileri, emeklileri, atanmayan
yüz binlerce üniversite mezunu genci ne hâle getirdiniz? Size kırkyıl
vergi veren esnafa kırk gün bakamadınız. Geçen hafta
başında esnafa kolaylık yardımları
çıkardınız, çoğu yararlanamıyor, sigara satan esnaf
yararlanamıyor örneğin, deftere girdiği için, defter
tuttuğu için, götürü usulde olması lazım. Bunu bile
beceremiyorsunuz. Sonra, diyorsunuz ki: 40 milyar doları Suriyelilere
verdik. övünüyorsunuz ama bizim vatandaşımız aç, ekmeğe
muhtaç. Yardım veriyorsunuz, herkesi kapsamayan yardımlar.
SALİH CORA (Trabzon)
60 milyar dağıttık.
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Devamla) Dün, bu ülkeyi İkinci Dünya Savaşına sokmayan
İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönünün ölüm
yıl dönümüydü, kırk yedi yıl önce kaybettik. Bakın,
İsmet İnönü İkinci Dünya Savaşına sokmamış,
dedelerimiz dört yıl askerlik yapmış, ekmeği karneyle
vermişiz ama o zamanda bile Merkez Bankasının yedek akçesine
dokunulmamış, siz dokundunuz. (CHP sıralarından
alkışlar) İşsizlik sigortasındaki parayı ne
yaptınız, belli değil, 128 milyar dolar uçtu gitti. Ne çiftçi
hâlinden memnun ne işçi hâlinden memnun ne esnaf hâlinden memnun.
Getirdiğiniz yasalar yarım. Demokrasiyi işletmiyorsunuz, hukuk
sistemini işletmiyorsunuz, insanları sadece fişlemekle
uğraşıyorsunuz. Hâlâ dışarıdan ithalatla işi
çözmeye çalışıyorsunuz.
Bakın, pandemi var, ben
ısrarla söylüyorum: Pandemi ortamında dünyada ülkeler
tarımına destek yapıyorlar. Amerikan Senatosu geçen hafta
çiftçiye tam 13 milyar dolar destek verdi, yeni bir paket açıkladı.
Niye? Su kaynakları azalıyor. Geçen hafta Çevre Yasasını
görüştük Su kaynakları azalıyor. dedik, her yerde
azalıyor, ona göre çiftçiye destek vermeniz lazım ama Tarım
Bakanınız nereden bilsin, o kendini hâlâ Kanadadaki şirketin
yöneticisi zannediyor, o yüzden anlamaz ama biz çok iyi anlıyoruz, çiftçi
gerçekten zor durumda, işçi, esnaf, emekçi, herkes zor durumda.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Ömer Faruk
Gergerlioğlunun.
Buyurun (HDP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hukuksuzluklar bitmiyor. Dün gece yarısı bir buçukta
Ayhan Bilgen ve diğer arkadaşlarımız duruşmalı
olması gereken bir tutukluluk değerlendirmesine apar topar
çıkarıldı. Gündüz nereye kalmış, gece yarısı
tutukluluğa devam kararı verildi.
Bakın, bu
hukuksuzluklarla bir yere gidemezsiniz. Ben, Ayhan Beyden sonraki MAZLUMDER
Başkanıydım. Biz, MAZLUMDERdeyken 367 krizine karşı
sonuna kadar mücadele etmiştik. 2008di, AK PARTİye kapatma
davası açılmıştı, ben MAZLUMDER Genel
Başkanıydım. Sabah ilk açıklamayı ben yaptım.
Bugün, hani bir Bakanınız var ya, ona buna küfrediyor, o gün size
ağız dolusu küfrediyordu. Ben gücün yanında değilim.
Kimisi, güç bu tarafa giderse bu tarafa, bu tarafa giderse bu tarafa gider. Biz
hak eksenindeydik, Allaha şükürler olsun, hiç de şaşmadım
bu eksenden.
Özlem Zengin bana demiş
ki: Gergerlioğlu bu Meclisi terörize ediyor. Değerli
arkadaşlar, ben size sorarım: Bu Mecliste tek biriniz bile beni
herhangi bir kavga gürültüde gördü mü? Ben iki buçuk yıldır insan
hakları ihlallerini anlatırım, buraya çıkarım,
kürsüye, insan hakları ihlallerini anlatırım ama insan
hakları ihlallerini anlatmamız demek ki birilerini rahatsız ediyor.
O zaman, ben şunu söyleyeyim: Ünlü sosyolog, yazan, çizen ve genç
yaşta katledilen, hayran olduğum insan Ali Şeriati der ki: Ben
sizi rahatsız etmeye geldim. Evet, ben de sizi rahatsız etmeye
geldim. Partimizin de söyledikleri belki sizi rahatsız ediyor ama biz
bunun için varız, insan hakları ihlallerini vurgulamak için
varız.
Şimdi, düşünen her
insan devletlerin üvey evladı oluyor arkadaşlar. Böyle bir şey
olabilir mi? Biz insan hakları ihlallerini vurguluyoruz, çıplak arama
diyoruz, yemediğimiz hakaret kalmıyor. Bakın, Sayın Murat
Çepni Vekilimiz gündeme getirdi 19 Aralıkta. Biz, burada, çıplak
arama var derken, Sayın Özlem Zengin İnanamıyorum, öyle bir
şey yok. derken, Sincan Cezaevinde çıplak arama vardı. Bir
mektup geldi Sincan Cezaevinden, okuyayım size, elinizi
vicdanınıza koyun, dinleyin: Bugün ise koğuş
aramasında oldu her şey. Yine hakaret ettikleri için gerginlik
çıktı ve darbedildik, sonra tecrit hücresine götürdüler zorla, orada
da işkence yaptılar, çıplak arama için üstümüzü
başımızı yırttılar, bu sırada darp gördük,
ölümle tehdit edildik, küfredildi bize. diyor, burada birileri Çıplak
arama yok. derken.
Değerli arkadaşlar,
bakın, ben bu meselede haklıyım.
BAHAR AYVAZOĞLU
(Trabzon) Haklı değilsin!
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Haklı olduğum için de güçlüyüm,
güçlü olduğum için de kimseden korkmuyorum. Vallahi de billahi de bu
meselede kazanacağım, kazanacağız! (HDP
sıralarından alkışlar) Partimiz, tüm ezilenler, yeryüzünün
lanetlileri ilan edilenler, zenciler haklıyız, korkmuyoruz, kazanacağız
inşallah.
Bakın, ben hayatım
boyunca mücadeleden geliyorum. Bana kimse bir şey anlatmasın,
başörtüsü edebiyatı da anlatmasın çünkü ben
yıllarımı başörtüsü mücadelesinde verdim, polisten dayak
yedim, hakaret yedim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, rica ediyorum, lütfen
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Ama siz, başörtüsünün içini
boşaltanlar bunu anlayamaz. Başörtüsü mücadelesinde ben bir vicdan
mücadelesi veriyordum. Başörtüsüne özgürlük derken herkese özgürlük
diyordum, başı açığın da özgürlüğü olması
gerekir diyordum. Ben dün de söyledim, benim adım Ömer Faruk, bu adı
bana rahmetli babam koydu, dedi ki: Oğlum, sen adaletli ol diye bu ismi
sana koydum. Ben de hayatım boyunca -56 yaşındayım-
şu ana kadar adaletin peşinde koştum. Harun deyip de Karun diye
gitmedim, Allaha şükürler olsun. Bana burada böyle hakaretlerle
saldırabilirsiniz, beni yaftalayabilirsiniz. Bana hakaret edenlerin
hepsini mahkemeye veriyorum. Ben insan hakları savunucusuyum, kimseye
hakaret etmem. Mahkemenin önünde hakkımı ararım ama bilin ki
sonuna kadar ararım. Çok inatçıyımdır, çok
ısrarcıyımdır, bundan dolayı insan hakları
savunucusuyum. Sonuna kadar mücadele ederim, yılmam, boyun eğmem,
Allahtan başka kimseden de korkmam; bunu bilin. (HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Başkanım, bize sataşıldı, müsaadeniz olursa bir
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Ama ben nereden
bileceğim? Siz araya gireceksiniz, söz talebiniz 60a göre mi, neye göre
söyleyeceksiniz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Başkanım, bir bilgi açısından, kayıtlara geçmesi
açısından bir hususu ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Bir dakika
yerinizden buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
29.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Uşak iline bir komisyon
gönderildiğine, anılan yerlerde bütün tarafların
dinlendiğine, iddia edildiği gibi bir şikâyetin
olmadığının görüldüğüne ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Sataşmalarla ilgili değil, bir bilgi olsun diye anlatıyorum:
Uşaka dün bir komisyon gönderildi buradaki hak ihlallerini incelemesi
için ve bu komisyon, ilgili anılan yerlerde bütün tarafları
-mağdur olduğu iddia edilen- günlerdir sürekli kamuoyunda rüzgâr
estirilmeye çalışılan avukatları, müdafileri, vekilleri
inceledi ve orada iddia edilen bu hususlarda bir talebin, şikâyetin
olmadığı görüldü. Şimdi, bunu sadece bugün değil,
bundan dört ay evvelinden beri
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Var, var, bütün ifadeler var.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Komisyon nerede, komisyon?
GÜLİZAR BİÇER
KARACA (Denizli) Komisyonda kimler vardı?
VELİ AĞBABA
(Malatya) - Komisyon nerede?
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Zaten herhangi bir itiraz yokken düğmeye basılır gibi bir anda
ortaya çıkılıp bunlar söyleniyorsa hak ihlalinden dolayı
değil, orada suç ve suçluyla mücadele edildiğinden, hukukun
gereği yerine getirildiğindendir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Beştaş, buyurun
GÜLİZAR BİÇER
KARACA (Denizli) Kimin komisyonu, kim kurdu, kimlerden kuruldu?
VELİ AĞBABA
(Malatya) - Komisyon kim?
GÜLİZAR BİÇER
KARACA (Denizli) Meclis İnsan Hakları Komisyonu mu gitti?
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Mazlum kadınların
gözyaşlarını düşünün.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) FETÖ
terör örgütüyle toplantı yaparken aklı neredeydi?
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) İç çamaşırı
indirilmiş kadınların gözyaşlarını düşünün,
öyle konuşun.
(AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın
Beştaş, buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Devam ediyor, onları bekliyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Ben de sizi
bekliyorum.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yani bu gürültüde açıkçası
Özür dilerim.
BAŞKAN Ben duyuyorum
sizi.
Buyurun.
30.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, çıplak
aramanın yönetmeliğe dayandığına, Ayhan Bilgenin de
içinde bulunduğu partilerinin önceki dönem MYK üyelerinin tutukluluk
incelemesi adı altında SEGBİSe
çıkarıldığına, bu uygulamanın ülkedeki
hukuksuzluğun resmi olduğuna ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, çıplak arama
vardır, yönetmeliğe dayalıdır. Çıplak arama yoktur.
demenin hiçbir kıymeti yoktur. Çıkıp Yönetmeliği
kaldıracağız. desinler. Bu konuda sözüm bu kadar.
Diğeri: Sayın
Başkan, çok büyük bir hukuksuzluk var. Dün gece saat on bir otuzda, Ayhan
Bilgenin de içinde olduğu önceki dönem MYK üyesi
arkadaşlarımız tutukluluk incelemesi adı altında
avukatlarına haber verilmeden SEGBİSe çıkarıldılar ve
bunu bugün öğrendik. Bu uygulama Türkiyedeki hukuksuzluğun,
yargının işleyişinin bir resmidir: Nazmi Gür, Günay
Kubilay, Alp Altınörs, Beyza Üstün, Bircan Yorulmaz, Ayla Akat, Ali Ürküt,
Emine Ayna, Pervin Oduncu, Zeki Çelik, Can Memiş ve diğer bütün
arkadaşlar sabaha kadar avukatsız bir dakika ifade vermek için Sincan
Cezaevinde bekletilerek SEGBİSte hâkimi beklemişler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Biz, işte, yargının geldiği bu
hâlde hukuk devletinden kimse söz edemez diyoruz.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/3261) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 247) (Devam)
BAŞKAN Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 28inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"değiştirilmiş ibaresinin "yeniden düzenlenmiş
ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ahmet
Kamil Erozan
İzmir Adana Bursa
Şenol
Sunat Yasin
Öztürk
Ankara Denizli
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Ahmet Kamil Erozanın.
Buyurun Sayın Erozan.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET KAMİL EROZAN
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yılın
son mesai oturumunda ben izin verirseniz kursağımda kalmış
birkaç konuya değinmek isterim vakit yettiği ölçüde.
Bir tanesi Uygurlar. Uygur
kardeşlerimiz bir müddettir İstanbulda Başkonsolosluğun
önünde ailelerinin akıbeti konusunda bilgi almak için bekleşiyorlar.
Geçen gün bir konsolosluk mensubu dışarıya çıkıp
şöyle bir kâğıt verdi arkadaşlarımıza. Okuyorum:
Bölücülük bayrağı taşımak, sözde Doğu Türkistan
ifadesini kullanmak, kendi memleketiniz hakkında karalama yapmak ve
benzeri davranışları bırakarak kendi sosyal medya
hesabınızda açık ve net bir şekilde bu tür bölücülük
eylemleri ve bölücü şahıslarla bağlantınızın
kesildiğini ve bir daha böyle davranışlarda bulunmayacağınızı
açıklayan bir paylaşım yapıp bu paylaşımın
linkini -nokta nokta- adresine gönderdiğiniz takdirde Başkonsolosluk
yetkilileri sizinle görüşecektir. diyor. Nokta noktayı demiyorum,
kim olduğunu ben biliyorum ama biz iktidarda olsaydık o nokta nokta
da ismi yazan kişi istenmeyen kişi ilan edilip şu anda
uçağa bindirilip gönderilmişti. Bu, Türkiye topraklarında
oluyor. İktidarın hem dikkatini hem kulağını
çekiyorum.
Türkmen kardeşlerimiz,
geçen sene kasım ayında Suriye Türkmen Meclisi toplantısı
yapıldı, 50 delege seçtiler. O 50 delege ortada kaldı, kimse
rehberliğini yapmıyor. Bunlara tek rehberlik yapacak ülke herhâlde
Türkiyedir. Bir yandan da Suriyenin Anayasa düzenine ilişkin Cenevrede
görüşmeler devam edecek. Bizim korkumuz, Iraktakiler nasıl bir
anayasal temele kavuşturulmadıysa bu kardeşlerimizin de Suriyede
bu haklardan yoksun olmaları ihtimalinin giderek güçlendiği
kanaatidir.
Siz hiç duydunuz mu? Ben
geçen gün konuşmamda söyledim, Mısır ile Yunanistan
arasındaki Deniz Yetki Alanı ve Münhasır Ekonomik Bölge
Anlaşmasının Birleşmiş Milletlerde tescil edildiğini
duydunuz mu? Hiçbir gazetede bunu okudunuz mu? Okuyamazsınız çünkü
yazamazlar, yazarlarsa iktidarın gazabına uğrarlar. Yani,
denizde yetkilere sabah erken kalkan mı sahip oluyor? Bunu da Sayın
Çavuşoğluna söylüyorum, herkesi cahil sanmasın.
Başka bir sorun var.
Oruç Reis önümüzdeki altı ay nerede olacak biliyor musunuz? Oruç Reis
önümüzdeki altı ay Antalya Körfezinde duracak. Ne yapacaksa yapacak ama
Antalya Körfezinde duracak. Ben Washingtonda da olsam, Brükselde de olsam,
Atinada da olsam bunu şu şekilde okurum: Türkler yelkenleri
indirdiler. diye okurum. Oruç Reisi niye bağlıyorsunuz altı ay
Antalya Körfezine? Çıkarın denize. Türkiyede maalesef son dönemde
yeni bir kavram oluştu Bidencılık diye bir kavram
çıktı. Eskiden iktidar muhalefete kızdığı zaman
hain diyordu, terörist diyordu, şimdi Bidencı demeye
başladılar. Kimdir biliyor musunuz Bidencı? Dostum Biden diyen
Bidencıdır. Bizim sıralardan bunu hiçbir zaman duymayacaksınız.
Ama ben şuraya yazıyorum: 20 Ocaktan sonra Dostum Biden kelimesinin
kimin tarafından, hangi Genel Başkan tarafından sarf
edileceğini de ben kendim gibi biliyorum. Bunun için falcılık
yapmaya da gerek yok. Ne hâle geldiğimizin ifadesini...
Biz bugün NATOnun üyesiyiz,
OECDnin üyesiyiz, AGİTin üyesiyiz, Avrupa Konseyinin üyesiyiz. Bir
dakikalığına bu dört örgüte üye
olmadığımızı varsayalım ve yıl 2021 olsun ve
iktidar partisi OECDye, NATOya, AGİTe ve Avrupa Konseyine Ben üye
olmak istiyorum. diye gitsin. Olamazsınız. Niye
olamazsınız? Ben size bunu başka bir bağlamda söyleyeyim.
NATO anlaşmasının genelde 5inci ve 6ncı maddelerine
değinilir müşterek güvenlik diye, hâlbuki NATO
anlaşmasının giriş bölümünde şöyle bir cümle yazıyor:
Bu anlaşmanın tarafları demokrasi, bireysel özgürlük ve hukukun
üstünlüğü ilkeleri temelinde bütün halkların özgürlüklerini ve ortak
miraslarını ve uygarlıklarını korumakta
kararlıdırlar. Biz bundan da maalesef sınıfta
kalmış vaziyetteyiz.
Yılı bitirirken
-izin verirseniz- 2021 yılının halkımız için daha
sağlıklı, daha demokratik, daha özgürlükçü, daha çevreci, insan
ve hayvan haklarına daha saygılı ve daha da huzurlu
olmasını dilerim.
Saygılarımla.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
28inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
29uncu madde üzerinde 3 adet
önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım. Şimdi okutacağım ilk 2 önerge
aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 29uncu maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Mahmut
Celadet Gaydalı Murat
Çepni
Adana Bitlis İzmir
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Mehmet
Ruştu Tiryaki
Muş Batman
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
İsmail
Atakan Ünver Alpay
Antmen Turan
Aydoğan
Karaman Mersin İstanbul
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın İsmail Atakan Ünverin.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
İSMAİL ATAKAN ÜNVER
(Karaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Elde bulunan bu teklif,
nasıl kanun yapılmaz tekniğine ve yumurta kapıda
yasaması anlayışına uygun olarak hazırlayıp
getirdiğiniz alışılagelen tekliflerinizin en güncel sürümü.
Kanunun ilk 6 maddesi dışındaki içeriğinin adıyla
ilgisi bile yok. Siz, yine fırsatçılık yaparak teklifin içine
avukatlara muhbirlik yükümlülüğü getiren düzenlemeyle derneklere kayyum
atanmasını sağlayacak düzenlemeleri
sıkıştırıyorsunuz.
Ülkeyi soktuğunuz
adaletsizlik, demokrasi yoksunluğu, baskıcı yönetim
anlayışı sebebiyle ortaya çıkan ekonomik buhran ile iç ve
dış politika açmazları karşısında köşeye
sıkışınca aklınıza hukuk reformu, Avrupa
Birliğine ve uluslararası müktesebata uyum gibi şeyler gelse de
bunların gereğini yapmak konusunda asla samimiyet göstermiyorsunuz.
Siz, iktidarınızda, yerel mahkeme, Anayasa Mahkemesi ve AİHM
kararlarını kullanışlılığı
açısından değerlendiriyor ve buna göre de uyuyor ya da
uymuyorsunuz. Hatta Anayasa hükümlerini bile bu çerçevede
değerlendiriyorsunuz. Rehberiniz hukuk, hukukun üstünlüğü, yargı
bağımsızlığı, demokratik toplumun gerekleri
değil, Koltuğumu nasıl korurum? anlayışı. Bu
anlamda, geçmişten ders almıyor, gelecek için de ümit vermiyorsunuz.
Bu noktada size yüksek
yargıda yapılan iki atamadan bahsedeceğim. Tarih 26 Şubat
2010, Anayasa Mahkemesinin yüksek idareciler kontenjanından üyesi olan bir
yargıcın yaş haddi nedeniyle emekliliğe ayrılmasının
hemen öncesinde, Anayasa Mahkemesinde raportörlük yapan bir hâkim boş
bulunan Denizcilik Müsteşarlığı müsteşar
yardımcılığı görevine atanıyor. Karara imza
koyanlar: Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah
Gül. Anayasa Mahkemesinde üyelik boşalınca, 29 Mart 2010da, otuz bir
gün önce müsteşar yardımcısı yapılan eski raportör
Cumhurbaşkanı tarafından bu sefer Anayasa Mahkemesi
üyeliğine atanıyor. Böylece, Anayasa Mahkemesinin raportörü yüksek
idareci kontenjanından hülleyle mahkemenin üyesi yapılıyor.
Sonra 15 Temmuz darbe girişimi oluyor ve hemen ertesinde Anayasa
Mahkemesinde 2 yargıç FETÖcülük nedeniyle üyelikten
çıkarılıyor. Çıkarılanlardan birisi yüksek idareciler
kontenjanından hülleyle üye yapılan Alparslan Altan. Nasıl?
Oraya sanki birileri eliyle koymuş gibi değil mi? Sorulduğu
zaman Hata yaptık, Allah affetsin. deniliyor. Hata mı, taammüt mü?
Sizin iddianız devlete musallat olan FETÖyü devletten temizlemek.
Temizleyin, güzel ama ruhu varlığını sürdürüyorsa
temizlense ne yazar.
On sene önce
yapılanı anlattım, bugün ne oluyor bir de ona bakalım:
Anayasa Mahkemesinin Yargıtay kontenjanından seçilen bir
üyeliğinin boşalması öncesinde bir başsavcı 27
Kasımda Yargıtaya üye yapılıyor. Bu arada Yargıtayda
Anayasa Mahkemesi üyeliği için yapılacak seçim erteleniyor. Sonra bu
kişi Yargıtayda tek bir dosyanın dahi kapağını
açmadan Yargıtaydaki seçimde aday oluyor, yirmi gün sonra 17 Aralıkta
yapılan seçimde de aldığı ezici oyla ipi ilk sırada
göğüslüyor. Şimdi, ilk 3 isim Cumhurbaşkanının önüne
gidecek, acaba Cumhurbaşkanı kimi atayacak? Bence Sayın
Cumhurbaşkanı birinci sıradaki adayı atamaz, aynı
suyla 2 defa abdest almaz ve AYM üyeliğine 2nci defa hülleyle atama
yapıldığı iddiasına sebebiyet vermez.
İnandırıcı gelmedi değil mi? Bana da gelmedi. Sahi
sizce Sayın Cumhurbaşkanı ne yapar? Tecrübeyle sabittir ama
dikkat! Hülleli atamadan ya FETÖcü ya da yargı tetikçisi çıkar (CHP
sıralarından alkışlar)
FETÖyü temizledik, şu
kadar ihraç yaptık. diyorsunuz ama işler FETÖlü yıllardaki
gibi devam ediyor. Bu işleri FETÖ mü size öğretti yoksa siz mi
FETÖye öğretmiştiniz? Hayat acımasız bir
öğretmendir, önce sınav yapar sonra da ders verir. diye bir söz
vardır. Siz on sekiz yılın sonunda geldiğiniz noktada,
hayatın hukuk, hukukun üstünlüğü, yargı
bağımsızlığı, demokrasi ve evrensel hukuka uyum
konusunda yaptığı sınavda çaktınız. O yüzden,
sizden bu kavramları duymak bize masal gibi geliyor. Bence artık
masal anlatmaktan vazgeçin. Mevlânanın öğüdünden feyzalıp ya
olduğunuz gibi görünün ya da göründüğünüz gibi olun.
Herkese
sağlıklı ve mutlu bir yıl dileyerek Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Gülüstan Kılıç
Koçyiğitin.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan,
sayın vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İki gündür
tartışıyoruz. Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifi, OECD önermiş, 2021 yılından
önce çıkarılması gerekiyor yoksa Türkiye gri listeye
alınacak, ekonomik yaptırımlar gelecek, Türkiye'nin sicili bozulacak
vesaire, vesaire, vesaire.
Peki, bu meselede,
arkadaşlarımın birçoğu söyledi ama ben de altını
çizmek istiyorum, asıl önerilerden olan FATFın yasa teklifinin 12
numaralı tavsiye kararını niye getirmediniz değerli
arkadaşlar? Hani bu kadar önemli ya, gri listeye girmememiz gerekiyor ya,
ülke açısından itibarımızı yerlere serecek bir
şey ya, peki, o zaman siyasi nüfuz sahibi kişilerin, onların
akrabalarının yetkilerini kullanarak aslında yasa
dışı para aklamalarına yol açabilecek düzenlemeyi niye
getirmediniz sorusunu soruyoruz. Demek ki burada bir samimiyetsizlik
Aslında hem Türkiye'nin
içerisinde düzenleme yapmak için bir bahane -ki bu yasayı bir bahane
olarak kullanıyorsunuz- hem de uluslararası topluma Bakın, biz
sizin kurallarınıza göre oynuyoruz, sizin söylediğiniz sınırlarda
siyaset yapıyoruz ya da sizinle ortaklaştığımız
noktalarda hareket ediyoruz. mesajı veriyorsunuz fakat gerçeğin
böyle olmadığını hepimiz biliyoruz. Nereden biliyoruz?
İşte, 6 artı yürürlük, yürütme ve geçici maddeyle 9 maddeyle
çıkabilecek bir yasayı bugün ihdas ettiğiniz maddeyle 44 maddeye
çıkarmanızdan ve bütün sivil toplum kuruluşlarının,
derneklerin sesini kısmayı, avukatlara muhbirliği dayatan
düzenlemeyi buraya koymanızdan biliyoruz değerli arkadaşlar.
Şimdi,
arkadaşlarım tek tek söylediler ama birkaçını
hızlıca söyleyeceğim. Cumhurbaşkanına bu yasayla mal
varlığına el koyma, dondurma yetkisi verilecek.
İçişleri Bakanı ve valilikler, süper valilerimiz
Mesela ben
Muş Valisini söyleyeyim mi? On beş günde bir mütemadiyen eylem etkinlik
yasağı koyuyor. Yani gece yarısı geliyor, bir bakıyorsunuz,
pat, internet sitesinde, öbür on beş günün kararını
almış. Ne ara toplandınız, ne ara karar aldınız,
bu ne hız? Yani gören de Muşta biz 7/24 eylem yapıyoruz
zanneder. Ama korkusu o kadar büyük ki onun için mütemadiyen eylem etkinlik
yasak kararı. İşte bu Valiye şimdi siz ne diyorsunuz
biliyor musunuz? Eğer Muşta bir tane demokratik kitle örgütü varsa;
kadından yana, çevreden yana, doğadan yana, söz söyleyen bir dernek
varsa ama bu, AKPye yakın değilse ya da AKPyi benimsemiyorsa sen
işte onun kafasına çökeceksin, gerekirse kapısına kilit
vuracaksın; yöneticisine çok hızlı bir şekilde Emniyeti
arayıp Alo, müdür bey, bir soruşturma açar mısınız
şu dernek başkanına? diyeceksin; soruşturma
kovuşturmaya dönecek ve sonra da görevden alacaksınız.
Şimdi, işlerin böyle döndüğünü biliyoruz.
Bunun dışında
ne olacak arkadaşlar? Uzman olmayan kişiler dernekleri
denetleyecekler. Yani, bunların içerisindekiler kim,
tanımlanmamış. Biri denetleyecek ama bu, MİTçi mi, polis
mi, jandarma mı, kim? Kim denetleyecek? Sınırı ne? Bu da
belli değil. Keyfî uygulamaların önü açılacak, yurt
dışında faaliyet yürütenlerin yaptığı hibelere
soruşturma açılacak, yardım toplama faaliyetlerinin önü
kesilecek.
Yani, say say bitmez bir
yasal düzenlemeyi hangi koşullarda getiriyorsunuz? Her gün Covid-19
pandemisinden insanların yaşamını yitirdiği
koşullarda getiriyorsunuz değerli arkadaşlar. Bakın, dünkü
verileri söyleyeyim: Dün ülkemizde Covid-19 pandemisi nedeniyle yaşamını
yitirenlerin sayısı 256ydı. Bugün kaç kişi? 253 kişi
değerli arkadaşlar. Bugün 253 kişi ölmüş, dün 256
kişi. Topladığınızda ne yapıyor? İki günde
500den fazla insan yaşamını yitirmiş. Peki, siz ne
yapıyorsunuz? Covid-19la ilgili herhangi bir düzenlemeyi getirip Ya,
Mecliste bu kadar mesai yaptık, bütçeyi geçirdik, gelin bu insanların
ölmemesi için bir şey yapalım. diyor musunuz? Hayır. Sizin
derdiniz itiraz odaklarını susturmak, sizin derdiniz toplumu
nasıl zapturapt altına alırım. Bunun derdindesiniz.
Bakın değerli
arkadaşlar, biz de önerdik, diğer muhalif siyasi partiler de önerdi,
niçin hâlâ sağlık emekçileri için Covid-19un meslek
hastalığı olmasını sağlamıyorsunuz? Niçin?
Alkışlıyorsunuz, emekçi diyorsunuz, cefakâr diyorsunuz, Hayatımızı
onlara borçluyuz. diyorsunuz, peki, niye getirmiyorsunuz yasayı? Niye
samimi adımlar atmıyorsunuz değerli arkadaşlar? Bunu
yapmıyorsunuz sonra buradan konuşuyorsunuz.
Son olarak, bakın,
yıl bitti. Ne kadar zulümkâr bir iktidar olduğunuzu nereden biliyoruz
biliyor musunuz? Ben bir KHKliyim. Benim dosyam üç yıldır OHAL
Komisyonunda bekliyor, eşimin dosyası da bekliyor. İnat
etmişsiniz bizim gibi KESKli olanların, barış
akademisyenlerinin dosyasını sonlandırmıyorsunuz. 16.050
kişi var. Ne yaptınız biliyor musunuz? Bakın değerli
arkadaşlar, Cumhurbaşkanının şu iki satırlık
kararnamesiyle bir yıl daha insanların aşsız, ekmeksiz
kalmasına yol açtınız. Ne kadar rahat değil mi? Bunu
birisine söylemişlerdir, iki dakikada yazmıştır. O iki
dakika insanların ekmeğine ve yaşamına mal oluyor, o iki
dakika için insanlar her gün ama her gün internete girip o Komisyonun
kararına bakıyor, biliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Devamla) Üstelik neden? Bir hayır
kararı alayım da olmayan hukukun önüne gideyim, belki beş
yıl sonra, on yıl sonra AİHMden haklarımı
alırım. diye.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Koçyiğit.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 29uncu
maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Arslan
Kabukcuoğlu
İzmir Adana
Eskişehir
Şenol
Sunat Yasin
Öztürk Fahrettin
Yokuş
Ankara
Denizli Konya
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Arslan Kabukcuoğlunun.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 247 sıra sayılı Kanun Teklifinin 29uncu maddesi üzerine
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlarım.
Dünyadaki kara paranın
bizim gayrisafi millî hasılamızın 4 katı kadar olduğu
tahmin ediliyor.
Küresel dünyada terör de
küreselleşmiştir. Uluslararası terör medeniyetin getirdiği
yeni imkânlar neyse hepsinden yararlanmakta ve bunları
uygulamaktadır.
Uluslararası suç
örgütleri 1980 ortasından itibaren çok boyutlu bir yapı hâline
dönüşmüştür. İlgi ve faaliyet alanları o kadar
değişti ki ve amaçları o kadar büyüdü ki 15 Temmuz 2016
tarihinde ülkemizi dahi ele geçirmeye kalkıştılar.
Kara para aklamayla ilgili
eylem görev gücü FATF, kara para aklamayla ilgili olarak 1989da G7 ülkeleri
tarafından kurulmuş, ülkemiz 1991 yılında üye
olmuştur. FATFın hedefleri, kara para aklamaya, terörün
finansmanına, uluslararası finansal sistemin bütünlüğüne yönelik
diğer ilgili tehditlere karşı mücadele standartları belirlemek,
yasal, düzenleyici ve operasyonel önlemlerin etkili bir şekilde
uygulamasını teşvik etmektir.
11 Eylül 2001de Amerika
Birleşik Devletlerinde El Kaide terör örgütünün faaliyetinden sonra
Amerika Birleşik Devletleri dünya devletleri üzerinde baskıyı
artırmış ve terörle mücadele biraz daha hız kazanmıştır.
Bu tedbirler ve saptamalar ülkemizi de kısmen ilgilendirmekle beraber,
Türkiye'de terör 1969 yılından itibaren yaşanmaya
başlamıştır; Dev-Genç, PKK, DHKP-C, TİKKO, FETÖ,
Hizbullah gibi örgütler ülkemizde ses getiren eylemler
yapmışlardır. Bu terör örgütlerinin yabancı ülkeler
tarafından desteklendiğine kuşku yoktur. 12 Mart ve 12 Eylül
Türkiye'de neredeyse bir neslin yok olmasına neden olmuştur. Türkiye
bu ateşlerle kavrulurken hâliyle destekleyicisi olan ülkelerin bizdeki
terörü önlemek için tedbir almaları düşünülemez; ne zaman ki kendi
ülkeleri zarar gördü, o zaman harekete geçmişlerdir.
Uluslararası terör
ülkemizi de etkilemektedir ama bizim birinci sorunumuz ülke içindeki terördür.
Uluslararası terörle ilgimiz daha çok emperyal ülkelerin
çıkarlarını korumamız içindir; kitle imha silahları da
öyle.
Dünyada gelişen
teknoloji ve şartlara bağlı olarak terör örgütlerinde maddi
ihtiyaçlar artıyor. Aktif unsurlarını geçindirmek için,
unsurların ailelerini geçindirmek için, eğitim ve silah için,
propaganda için paraya ihtiyaçları var. Bu nedenle terör örgütlerinin
yasal ve yasal olmayan kanallardan aidat, bağış toplama, dernek,
vakıf, ideolojik yayınlardan elde ettikleri gelirleri vardır;
ticari faaliyette bulunuyorlar, sosyal etkinliklerde bulunuyorlar, silah
kaçakçılığı yapıyorlar, fidye alıyorlar, haraç
topluyorlar.
Terör bir insanlık
suçudur. Gerekli önlemler alınmalıdır, burada kimsenin
kuşkusu yok. Biz biliyoruz ki AK PARTİ iktidarı her şeyi
istismar eder, bu yasa da istismar edilecektir; geçersiz bahanelerle
siyasetlerine aykırı gördükleri sivil toplum örgütlerine zarar
vereceklerdir, ülke insanlarını sindirmeye
uğraşacaklardır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinde milletvekillerinin asli görevlerinden biri ülkenin ve bölgenin
sorunlarıyla ilgilenmek, bir diğeri de ideolojiler için
çalışmaktır. Birincisi maalesef çok kez ihmal edilmektedir.
Batman 610 bin nüfuslu
şirin bir Anadolu şehridir; tarihi Sümerlere kadar uzanır ve o
kadar eskidir. Tarımın yanında tekstil Batman ekonomisinde
önemli yer tutar. Batmanlılar dürüst, çalışkan, misafirperver
insanlardır. Batman yaşaması kolay, konforlu bir şehirdir.
Tüm ülkemizde olduğu gibi Batmanlılar da işsizlikten
muzdariptir. Şehrin hayatını sekteye uğratan, devlet
müdahalesini gerektiren sorunları kronikleşmiştir. İluh
Deresi 12 mahalle ve 2 köyden geçen mikrop yuvasıdır. Yazın
hastalık kaynağıdır, kışın taşar,
insanları canından alır. Bu şehirde derenin ıslah
edilmesi şarttır. AK PARTİ ve HDP yıllardır söz
verirler yapmazlar. İluh, İYİ PARTİnin ahdı olsun.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
29uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
30uncu madde üzerinde 3 adet
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk okutacağım
2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 30uncu
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Kemal
Peköz Mahmut
Celadet Gaydalı Gülüstan
Kılıç Koçyiğit
Adana Bitlis Muş
Murat
Çepni Mehmet
Ruştu Tiryaki Abdullah
Koç
İzmir Batman Ağrı
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan Murat
Emir
Mersin İstanbul Ankara
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Murat Emirin.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) -
Gerekçe
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Madde, Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin bütünlüğüyle ilişkili
olmayıp siyaseten eleştirdiğimiz torba kanun yöntemiyle teklifin
kapsamına sokulmuştur. Maddenin teklif metninden
çıkartılması ve düzenlemenin kitle imha silahlarının
yayılmasının finansmanının önlenmesiyle ilgili
hükümlerle sınırlı tutulması gerekmektedir.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci
söz Sayın Abdullah Koçun.
Buyurun Sayın Koç. (HDP
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, biz gerçekten tarihî bir süreçten geçiyoruz. Türkiyede
maalesef, bütün kurumlar, yargı organları gerçek anlamda bir
baskı altında, baskıyı çok net bir şekilde hissediyor.
Bakın, biraz önce haberlerde izledim, haberlere düştü. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin Demirtaş hakkında verdiği
karar var, Derhâl serbest bırakın. diyor. Ve avukatları sulh
ceza mahkemesine itirazda bulunmuş, itiraz gerekçesine bakın:
AİHM kararının hangi başvuruya istinaden hangi suçlara
yönelik, hangi kapsamda olduğu bilinmediğinden, söz konusu
kararın hukuken denetime elverişli olmadığından
dolayı
Bu gerekçeyle karar reddediliyor. Bakın değerli
arkadaşlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı Avrupa
Sözleşmesine dayanıyor ve bu da Anayasaya göre artık bir iç
hukuk hükmüdür. Bunun derhâl uygulanması gerekiyor. Bakın, bütün
yetkililer, bütün mahkeme süjeleri, hepsi şu anda suç işliyor. Bu,
çok gerçek anlamda hukukun rafa kaldırıldığı bir
süreçtir, bunu kabul etmek mümkün değildir. Bütün yetkilileri burada
uyarmak gerekiyor, Anayasa rafa kaldırılıyor ve suç
işleniyor. Derhâl Selahattin Demirtaşın serbest
bırakılması gerekiyor. Mahkemenin yapacağı tek
şey bir saat içerisinde bu kararı tercüme edip gereğini
yapması.
Değerli arkadaşlar,
bir diğer husus, biz Adalet Komisyonunda iki gün boyu bu kanun teklifini
görüştük. Bakın, Adalet Komisyonu -Sayın Komisyon
Başkanı da burada- maalesef kurallara uymuyor. Neden uymuyor? İç
Tüzük 36ncı maddeye göre en azından kırk sekiz saat önceden bu
kanun teklifinin bize verilmesi gerekiyor ve bizim bunun üzerinde bir
çalışma yapmamız lazım. Bakın, bu kanun elimize
tutuşturuldu. 17/12/2020 Perşembe günü saat 10.55te bu kanun bize
verildi, cuma günü de toplantılar yapıldı. Değerli
arkadaşlar, eğer Adalet Komisyonu mevcut olan kurallara uymuyorsa
diğer tarafı artık sizler düşünün.
Değerli arkadaşlar,
burada diğer önemli bir husus, bakın, 626 tane sivil toplum örgütü ve
dernek şu anda bu kanuna itiraz ediyor.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayı artıyor, bugün bini geçti.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Ve
diğer bir tarafta barolar itiraz ediyor. Bakın, milletvekilleri böyle
bir kanun çalışması yaptılar, bir tane sivil toplum
örgütünün kapısını çaldılar mı? Bir tanesinin
görüşünü aldılar mı? Siz bu kanunu kimin için getiriyorsunuz?
Siz bu kanun çalışmasını kimler için getiriyorsunuz?
Bakın, kara listeye girmemek için yapıyorsunuz. Bu Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifini de yine Avrupanın,
dünyanın başka o gelişmiş olan ülkelerinin
dayatmasıyla bunu yapıyorsunuz. Ya, Allah rızası için bir
gün de bu halkın istediğini, bu halkın talep ettiğini ve bu
halkın özgürlüğe dair olan taleplerini bir dile getirin, buna dair bir
çalışma yapın, bir kanuni düzenleme yapın ve getirin,
beraber çalışalım ve bu şekilde bir kanun düzenlemesi
yapalım. Bunların hiçbiri yok değerli arkadaşlar,
bakın hiçbiri yok.
Bakın, aynı zamanda
İçişleri Bakanına öyle yetkiler tanınıyor ki herhangi
bir sebepten dolayı bir sivil toplum kuruluşunun
kapısını çalacak, MİTten aldığı raporlarla
beraber mallarına el koyacak, merkezine baskın yapacak, delil elde
edecek, ondan sonra da faaliyetlerini donduracak. Sonra da gidip ağır
ceza mahkemesine diyecek ki: Hadi bu kararı tanımla, bu kararla
ilgili karar ver. Hani anayiğit diyorlar ya
Anayiğit, babayiğit
bir mahkeme görebilir misiniz ki gelsin bu karara karşı bir karar
versin, bu İçişleri Bakanına karşı bir karar versin.
Bakın, önceki
konuşmamda da belirttim; İçişleri Bakanının gerçek
anlamda yargı üzerinde vesayeti var. Adalet Bakanına sesleniyorum: Bu
vesayete karşı mücadele et. Arkadaşlarımız da
belirttiler; Selahattin Demirtaş kararından dolayı sadece
konuşmayan, konuşması gereken, Adalet Bakanıdır, Adalet
Bakanı da maalesef suspus şu anda.
Bu getirilen kanun teklifi
değerli arkadaşlar, Anayasanın 4-5 tane maddesine
aykırıdır. Bakın, Anayasanın 2nci maddesine
aykırıdır, Anayasanın 10uncu maddesine
aykırıdır, Anayasanın 13üncü maddesine
aykırıdır, 21inci maddesine aykırıdır, 33üncü
maddesine aykırıdır. Bütün haklar askıya
alınmaktadır bu kanun teklifiyle. Dolayısıyla gelin, bir an
önce bu kanun teklifini geri çekin. Bakın, Türkiye'deki bütün sivil toplum
örgütleri bu kanuna karşı, bütün avukatlar bu kanuna karşı.
Gelin, tarihî bir gerçeklikle yüz yüze kalın. Bakın, siz gidiyorsunuz
ama bir gün de olsa bu halkın, bu halkların, bu toplumun
yararına olabilecek bir kanun düzenlemesi yapın. O kanuni düzenleme de
nedir biliyor musunuz? Bu kanunu geri çekmektir.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 30uncu
maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Muhammet
Naci Cinisli
İzmir Adana Erzurum
Şenol
Sunat Yasin
Öztürk
Ankara Denizli
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Muhammet Naci Cinislinin.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHAMMET NACİ
CİNİSLİ (Erzurum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlarım.
Görüştüğümüz bu
torba kanun teklifiyle AK PARTİ iktidarının kendi elitlerine
verdiği önceliği bir kez daha görüyoruz.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi gibi otoriter bir
anlayışta, güç, tek bir elitist odakta toplandı. AK PARTİ
karar mekanizması, toplumsal ve siyasi yaşamı etkileyen tüm
kararlarını milletimizden, hatta kendi milletvekillerinden habersiz,
elitleriyle karar alan bir üstyapıya dönüştü. AK PARTİ, elitist
bir parti olmuştur. Yanlış anlamayın, sizler bu elitistler
içinde değilsiniz, elitist kadro Meclis dışında. Milletin
AK PARTİli temsilcileri olarak elitist iradeye sizler izin
vermemelisiniz. AK PARTİ iktidarı, her geçen gün, ülkemizin
kaynaklarını bir avuç elitist için heba ediyor. Kuvvetler
ayrılığı ilkesinin pratikte hiçbir değeri
kalmadı. Meclisimiz, elitist bir zümre tarafından hazırlanan kanun
tekliflerinin onay makamı konumuna getirildi. Bu gerçekliği
artık AK PARTİ içerisindeki çok kıymetli milletvekilleri de fark
ediyorlar.
Bu kürsüden, pek de keyif
almayarak paylaştığımız, ülkemizin mevcut
çökertilmiş ekonomik, siyasi, sosyal durumunu milletimizle iç içe olan
biz, İYİ PARTİli milletvekilleri ifade ediyoruz, etmeye devam
edeceğiz. Bu perişanlığı iktidarımızda,
milletimizle omuz omuza, öz kaynaklarımızla, millî ruhla düzelteceğiz
inşallah.
Pandemiyle mücadele ederken
verimli çalışmak yerine çok uzun saatler boyunca Genel Kurul
Salonunda bulunuyoruz. Neredeyse her gün bir milletvekili
arkadaşımızın bu amansız hastalığa
yakalandığını biliyoruz. Milletvekilinin ve
çalışan personelimizin sağlıklarını ve
canlarını tabii olarak düşünmeden çalıştıkları
Covid şartlarında, mensubu olmaktan gurur duyduğumuz Gazi
Meclisimizin, AK PARTİ elitlerinin menfaatleri için kişiye özel
kanunların çıkarılması uğruna
kullanılmasını kabul edemeyiz.
Görüştüğümüz kanun
teklifi, görünürde ülkemizin suçtan kaynaklanan mal varlığı
değerlerini aklama ve terörizmin finansmanıyla mücadele kabiliyetini
artırmak amacını taşıyor ancak ciddi eksiklikleri
nedeniyle arzulanan amaçların gerçekleştirilmesi güç. Alışılageldiği
gibi olumlu bir algı oluşturarak popülarite kazandırıp günü
kurtarmaya yönelik bir düzenlemeyi yine görüşüyoruz.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemindeki keyfîlik bu detayda
da gün yüzüne çıkıyor. Görüştüğümüz torba kanun teklifiyle
başka alanlarda da düzenlemeler yapılıyor. Haklarında
kesinleşmiş bir yargı veya kovuşturma kararı
bulunmayan kişilerin dernek yöneticilikleri iptal edilecek. Bunun için
suça bulaştığı iddiası yeterli, iddia üzerine
İçişleri Bakanı kararıyla görevden uzaklaştırılabilecekler.
Bir İçişleri Bakanının karar vermesinde
yararlanacağı veri ise derneğin organlarında görevli olan
personel hakkında soruşturma başlatılıp
başlatılmadığı olmamalı. Adalet, burada da
siyasetin ve keyfîliğin gölgesinde kalmış.
Değerli milletvekilleri,
kalan kısa süremde Erzurumda son günlerde yaşanan bir kaostan size
bahsetmek istiyorum. Sizlerin de bildiği gibi Erzurum bir kış
memleketi ve Erzurum bir kış sporları merkezi. Aynı
zamanda, Türkiyenin en önemli kış turizm destinasyonu. Çok önemli
yatırımlar var, Palandöken Dağımızda çok ciddi
otellerimiz uluslararası çapta başarılı otellerimiz var ve
bu otellerimiz, geçtiğimiz iki seneki sıkıntılardan sonra
bu seneye çok olumlu bakıyorlardı. Çok güzel rezervasyonlar
aldılar, yılbaşı tatilini de içine alan paketler
sattılar. Birkaç gündür de bu müşteriler, Türk ve yabancı
müşteriler Erzuruma geliyorlar. Özellikle, yabancı müşteriler
hem de charter seferleriyle Erzuruma direkt geliyorlar ve Erzurumlu otel
yöneticileri, Erzurumlu hemşehrilerim bu insanları davul zurnayla
karşılıyorlar. Hepsi otellerine yerleştiler. İki gün
önce bir genelge duyduk ve bu bir yazılı genelge değil,
Sayın Valimizin şifahen otellere bildirdiği bir söz diyelim.
Yerli turistler kayak kayamaz, yalnızca yabancı turistler
kayabilir. Allah Allah, bu nereden çıktı? Antalyadaki turiste
Yerli turist yüzemez, yabancı turist yüzebilir. dedik de mi biz
duymadık? Biz, bunun şaşkınlığını
yaşarken dün akşam burada İçişleri Bakan
Yardımcımız Sayın Mehmet Ersoyla bir araya geldik ve
konuyu kendisine açtığımda bana çok
şaşırdığım bir cevap verdi: Onu değiştirdik,
hiç kimse kayak kayamayacak. dedi. Devlet yönetiyorsunuz, arkadaşlar,
ciddi bir işten bahsediyorum. Bu ne demek? Yazılı bir genelge
bile yok. Sözlü olarak bu insanlara Turistleri otelden
çıkaramazsın. diyorsunuz ve hepsi şimdi geri dönüyorlar. Böyle
bir şey kabul edilebilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
MUHAMMET NACİ
CİNİSLİ (Devamla) Erzurumla ilgili kararlar verilirken çok
dikkatli olmanızı rica ederim.
Saygılar sunarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
30uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
31inci madde üzerinde 3
önerge vardır, aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk okutacağım
2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 31inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Murat
Çepni
Adana
Muş
İzmir
Hüseyin
Kaçmaz Mehmet
Ruştu Tiryaki Mahmut
Celadet Gaydalı
Şırnak
Batman
Bitlis
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın
Antalya
İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan Müzeyyen
Şevkin
Mersin
İstanbul
Adana
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
ilk söz talebi Sayın Müzeyyen Şevkinin.
Buyurun Sayın
Şevkin. (CHP sıralarından alkışlar)
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
demokratik işleyişin yok sayıldığı Türkiye'de
özgürlükten eser kalmadı maalesef. Demokrasi, aslında,
azınlıkta olanların hukukunun korunduğu bir yönetim
biçimidir. Her fırsatta sandıkla gelmiş olmaya yaptığınız
vurguyu ne yazık ki seçilmiş olmanın
ayrıcalığına dönüştürüp tek tip düşünce
tahakkümüne vardırdınız olayı. Özgür basını
susturup sivil toplum örgütlerini baskıladınız, baroları
parçaladınız; yetmedi, şimdi de derneklere el attınız.
Mağduriyetlerden beslenerek geldiğiniz iktidarda hiçbir farklı
söylemin yeşermesine izin vermiyorsunuz. Bir İtalyan atasözü der ki
arkadaşlar: Ata kibirle binen eve yaya döner. Dikkat edin
arkadaşlar, yaya kalmayın sakın. Özgürlük
tanımını genişletme iddiasıyla iktidara geldiniz ancak
dünya liginde bakın neredeyiz: 162 ülkenin bulunduğu İnsani
Özgürlük Endeksinde Türkiye, hukukun üstünlüğü, kişisel refah ve
özgürlük parametrelerinde 119uncu sırada; Basın Özgürlüğü
Endeksine göz attığımızda 180 ülke arasında 154üncü
sırada. Türkiye, ekonomide ve dolayısıyla özgürlükte de dipte ne
yazık ki. Daha hangi aynayı size tutacağız arkadaşlar?
Saygıdeğer
milletvekilleri, kamusal alandaki çalışmalarıyla demokrasinin
güçlenmesine, içselleştirilmesine katkı sunan, merkezî idarenin ve
özel sektörün oluşturduğu sistemin çalışmasına rehberlik
eden sivil toplum örgütleri, maalesef tahammül edilmemesi nedeniyle ve
tırpanlama girişimleri nedeniyle demokratik yaşama indirilecek
en büyük darbelerden biriyle karşı karşıya. 600
derneğin karşı durmasına rağmen bunu dün maalesef
geçirdiniz.
Ülkemizde yokluk, yoksulluk,
işsizlik diz boyu; işçi, öğrenci, emekli ne
yapacağını bilemez hâlde, siz ise milletin gözünü boyayarak
pembe tablolar çiziyorsunuz. 60 bin gencin, öğretmenin atamasını
yapmadınız. Binlerce mühendisi, şehir plancısını,
mimarı hâlâ atamıyorsunuz. 5 maskeyi
dağıtamadınız, aşıyı hâlâ getiremediniz.
İşsizliği düşüremediniz, hâlen asgari ücreti insanlık
onuruna yaraşır bir şekilde belirleyemediniz. Öğrencilerin
KYK sorununu çözemediniz ve emeklilikte yaşa takılanları
sefalete mahkûm ettiniz, bir türlü emeklilikte intibak yasasını
çıkarmadınız. Bereketli topraktaki çiftçiyi açlığa ve
üretimsizliğe mahkûm ettiniz, traktörüne haciz koydunuz. Kadın
cinayetlerine Dur! diyemediniz. Seçilmiş olmaya vurgu yapıp,
seçilmiş belediye başkanlarını görevden alıp tutuklatarak
itibarsızlaştırdınız, Ceyhan örneğinde
yaşandığı gibi, kimine de kayyum atadınız. Hani
nerede millî irade arkadaşlar? Onu da ayaklar altına
aldınız. Anayasa Mahkemesini tanımadınız, AİHM
kararını takmıyorsunuz zaten. İşin aslı, siz
hukuk tanımıyorsunuz arkadaşlar.
Dış ülkelerle
sıfır problem deyip Orta Doğuda liderliğe soyundunuz;
Mısır, İsrail ve benzeri çok sayıda Orta Doğu
ülkesinde ilişkiler büyükelçileri çekme noktasına geldi. Bir tane
dostumuz yok. Ha, sahi sizin bir dostunuz var, Katar, sizin dostunuz var. (CHP
sıralarından alkışlar) Halkın derdiyle dertlenip çözüm
önerileri sunmanızı beklerken grup toplantılarını
âdeta magazin sayfalarına indirgediniz. Şu sıralar, 5li müteahhitlerden
1inin destansı bir reklamı geziyor televizyonlarda. Gözlerim
yaşarıyor gerçekten, onu izlediğim zaman ağlayasım
geliyor ama şiirsel anlatımından dolayı değil
arkadaşlar. Asgari ücrete günlerdir yapacağınız üç
kuruşluk zam için insanları âdeta süründürürken tek kalemde bu
müteahhidin 422 milyon liralık vergi borcunu sildiniz arkadaşlar.
Milletin yastık altında biriktirdiği üç kuruş dövize göz
dikip, trollerle sahte dolarları yaktırırken bu müteahhitlere
arttıkça artan döviz kuru üzerinden maalesef ihaleler verdiniz, ihale
garantileri verdiniz ve garanti sağladınız bunlara. Hasta
garantili hastanelere, inmediğimiz havalimanlarına, geçmediğimiz
yollara milyarlar aktardık. Milyonlarca ağacı katlettiniz.
Yaptığınız doğa talanını içeren, milyonlarca
yılda oluşan madenleri tahrip ettiniz, yurt dışına yok
pahasına sattınız; bundan dolayı gözlerim
yaşarıyor. Affedilen 422 milyonla 181.523 asgari ücretlinin
maaşını ödeyebilirdiniz. Sokakta yaşayan 70 bin
insanın derdine derman olabilirdiniz. Pandemi döneminde evine ekmek
götüremeyen binlerce insana destek olabilirdiniz ama umutsuzluğa yer yok;
zulümle abat olanın akıbeti berbat olur. Dolayısıyla tek
bir kişinin inisiyatifiyle hareket edip milyonlarca insanın kaderiyle
oynanan bu düzen değişecek elbette. Seçimle geldiniz, seçimle gideceksiniz.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ettim Sayın Şevkin.
Aynı mahiyetteki
önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Hüseyin Kaçmazın.
Sayın Kaçmaz, buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Belki de sonda söylemem
gereken şeyi başta söyleyeyim bugünkü görüştüğümüz yasayla
ilgili. Bakın, bugün Sayın Erdoğan çevreciler hakkında ne
demiş: Türkiyenin ve 83 milyonun faydasına olan enerji projelerimizin
çevreci maskesi takmış Vandallarca engellenmesine müsaade
etmeyeceğiz. 83 milyonun faydasına dediği bu projeler yine
5li çetenin faydasınadır. İşte, doğasını
savunan da size muhalif olan da size karşı biat etmeyen herkes de
terörist olarak yaftalanıyor. Herkese kolayca terörizm yaftasını
yapıştırıp zulmediyorsunuz. Yani bu yasada isteğiniz,
istediğiniz derneğe terörizm yaftasını
yapıştırıp kayyum atamak, istediğinizde
kapatmaktır.
Ülkenin asıl
sorunları bugün işsizlik, yoksulluk. Sadece bugün içerisinde sosyal
medyada karşımıza çıkan, bir gencin ve bir de orta
yaşta bir yurttaşımızın feryatları vardı.
Bir sağlık emekçisi olan bu gencimiz Yirmi dört saat
çalışıyorum bazen ama cüzdanım boş. Umudum yok, gelecekten
bir beklentim yok. diyor ve bu işsizlik, umutsuzluk bütün gençleri sarmış
ve umutsuzluğa sevk etmiş durumda. En sonunda da şunu söylüyor:
Bu röportajı yaptıktan sonra ben şimdi eve doğru giderken
bir kaza geçirip ölsem bile hiç umurumda olmaz. O kadar hayattan bıkmış
gençlerimiz.
Bugün, tabii, dediğimiz
gibi, ülkenin gerçek gündemleri dışında, iktidar tamamıyla
tahakkümünü tüm toplum, tüm kurumlar üzerinde kurmak için yeni yasalar
yapıyor ve sürekli bunu da kurumlar üzerinde -tırnak içerisinde-
terör adı altında bir baskı kurarak, herkesi terörize ederek
kendine muhalif herkesi ortadan kaldırmaya çalışıyor.
Değerli arkadaşlar,
yakın zaman önce yapılan bir araştırma sonucu, AKPnin
Türkiye'yi, özellikle ifade ve basın özgürlüğü noktasında
getirdiği noktayı gözler önüne seriyor. 37 ülke arasında başının
belaya gireceğine inandığı için sosyal medyada siyasi
görüşlerini paylaşmaktan en çok çekinen halk yüzde 65le Türkiye.
Ezici çoğunluk kendini ifade etmekten çekiniyor çünkü her an bir terörist
yaftasıyla karşı karşıya kalabilir. Birçok farklı
kurumun bu konuya ilişkin çalışmaları var; Pew Research
Centerın İfade Özgürlüğüne Destek Endeksinde, Türkiye 37 ülke
arasında 29uncu sırada, Uganda, Rusya, Endonezya gibi ülkelerde
ifade özgürlüğüne destek Türkiye'den daha yüksek. Yine, 2008de
yapılan bir araştırmaya göre de Türkiye'de medyanın özgür
olduğuna en çok inanan seçmenler yüzde 66yla AKP seçmeni ve yüzde 46yla
MHP seçmeni. CHPlilerin yüzde 80i, İYİ PARTİlilerin yüzde
78i ve HDPlilerin de yüzde 82si medyanın özgür olmadığını
düşünüyor.
İşte, bu yasayla
aslında yapmak istediğiniz sivil toplumu baskı altına almak
ve sizin gibi düşünmeyenleri, biat etmeyenleri zapturapt altına
almaktır ve bunu yaparken de sürekli bir algı yönetimi yöntemine
başvuruyorsunuz. Aslında, bu yaptığınız
uygulamalar -defalarca arkadaşlarımız dile getirdi- Joseph
Goebbelsin, o Nazi Almanyasının Propaganda Bakanının
başvurduğu yöntemdir. O dönemde Nazi Almanyasında da -aday olan-
Mareşal Hindenburg için o zaman Naziler asker kaçağı diyordu
-ya mareşal askerî alandaki en yüksek rütbedir- ve kendi kitlelerini
inandırabiliyorlardı.
Değerli arkadaşlar,
Borgesin çok güzel bir sözü vardır: Diktatoryal rejimler zulümle,
baskıyla biat ister ancak en kötü yönü, kendi etkisi altına
aldığı kitleleri çok aptal yapar ama bir de iyi yönü
vardır, kendi etkisi altına alamadığı kitleleriyse çok
zeki yapar. der. Ve bugün kendi etkiniz altına
alamadığınız kitleler bugün gözünü açtı ve bugün
dışarıda halk uyandı, neyin ne olduğunu biliyor. Sizin
bu çıkarmaya çalıştığınız maddelerin de
sadece size, sermayeye, 5li çetenize yönelik olduğunu da biliyor.
Sadece bir cümleyle
söyleyeyim: Kürt meselesi çözülmeden bu ülkedeki hiçbir sorun çözülemez
arkadaşlar diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 31inci
maddesinde yer alan değiştirilmiştir ibaresinin yeniden
düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Dursun
Müsavat Dervişoğlu Bedri
Yaşar
Adana İzmir Samsun
Yasin
Öztürk Şenol
Sunat Ayhan
Altıntaş
Denizli Ankara Ankara
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Ayhan Altıntaşın.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ
PARTİ adına kanun teklifinin 31inci maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Mustafa Kemal Atatürk,
Kurtuluş Savaşımızın temellerini Samsun, Amasya,
Erzurum ve Sivasta attıktan sonra 27 Aralık 1919da Ankaraya geldi.
Dikmen sırtlarında coşkulu ve görkemli bir kalabalık Atatürkü
karşıladı. Atatürkün çok mutlu olduğu bu
karşılama, içinde bulunduğumuz Gazi Meclisin Ankarada
kurulmasına vesile olan en önemli nedenlerden biridir. Hava kapalı ve
soğuktu ama sonra güneşlenip kızıl bir gökyüzü oldu; bugüne
kızılca gün deniyor. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız
Sayın Mansur Yavaşın girişimiyle, Atatürkün Ankaraya
gelişini temsil eden görkemli Kızılca Gün Heykeli, Meclisimiz
ile Genelkurmay arasındaki kavşakta 27 Aralıkta yani yarın
açılacak. Başta Büyükşehir Belediye Başkanımız
Mansur Yavaş olmak üzere tüm emeği geçenleri tebrik eder; Ulu Önder
Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmetle anarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
psikolog Abraham Maslowun bir ihtiyaçlar hiyerarşisi teorisi var. Bu
teoriye göre, insanın ilk gereksinimleri fizyolojiktir yani nefes alma,
beslenme, uyku ve su gibi ihtiyaçlar. Daha sonra güvenlik ve sonra da
aşağıdan yukarıya ait olma, saygınlık ve kendini
geliştirme gelir. Teoriye göre, birey bir kategorideki ihtiyaçlarını
tam manasıyla karşılayamadan bir üst gereksinim kategorisine
geçemez. Yani, beslenemeyen birey güvenliğini düşünmez, esas
gereksinimi o an için beslenmektir. Yahut kendini güvende hissetmeyen,
hissedemeyen birey kendini geliştiremez. Bu kanun teklifinin en temel amacının
vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamak
olduğu görülüyor. Devlet eğer vatandaşlarının
güvenliğini sağlamak istiyorsa Maslow öngörüsüne göre önce
onların fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamalıdır.
Yani vatandaş ekmek bulabilmelidir, aç susuz kalmamalıdır.
Değerli milletvekilleri,
burada esas değinmek istediğim mesele su. Su konusu bugünlerde çok
konuşulsa da uygulamada yeterli ciddiyetin verilmediğini
düşünüyorum. Birçok projeksiyonda 2070 yılında yarı kurak
iklime sahip olacağımız gösteriliyor. Fakat doğru
yönetilmezse suyumuz o kadar dahi dayanamaz. Suyumuzu kaybedersek geri
kazanmamız çok zor. Su sayesinde tarım yapıyoruz, enerji
ihtiyacımızın önemli bir kısmını
karşılıyoruz. Su, hayatın kaynağı ve
geleceğimizin temel koşuludur. Susuzluk, bir kitle imha sebebidir.
Bakın, son yüzyıl içinde dünya nüfusu 3 kat artmış, buna
karşın su kaynaklarına olan talepteki artış 7 kat.
Dünya üzerinde var olan su miktarı sabittir. Nüfus artsa da su
kaynakları artmıyor. Gelecekte zaten su kıtlığı
yaşayacağımız günlerde bir de gıda
kıtlığı yaşama ihtimalimiz çok yüksek çünkü
tarımsal üretimde çoğunlukla suya bağımlı.
Uğruna yüzey
sularının doğal akışını bozduğumuz,
dolaylı olarak yüzey sularının kurumasına sebep
olduğumuz ve etrafındaki birçok canlının ölmesine, zarar
görmesine ya da göç etmesine sebep olduğumuz nehir tipi HESler de burada
baş sorumlulardan. Evet, enerji de önemli fakat daha akılcı,
planlı, programlı projelerle enerji üretelim.
Değerli milletvekilleri,
nüfus artışı, şehirleşme, sanayileşme; bunlar da
su kirliliğini artırmakta, dolayısıyla temiz su
kaynaklarını azaltmaktadır. Endüstriyel, evsel, tarımsal
atıklar tatlı su kaynaklarını kirletiyor. Olayın
vahameti ortada: 1 litre kirli suyu temizleyebilmek için 8 litre temiz su
kullanılıyor.
Bakınız, burada
sorumluluk bütün paydaşlara düşüyor. En başta Tarım ve
Orman Bakanlığı çiftçilerimizi bilinçlendirmeli, tarımda
suyun doğru kullanılması için tedbir almalıdır.
Endüstriyel, evsel atıklar için çare bulunmalı, su
kaynaklarımızın kirletilmesinin önüne geçilmelidir. Maden
otel diyerek ormanlarımız tahrip edilmemelidir.
Doğamızın ve yer altı su kaynaklarımızın
hoyratça kullanılması ve kirletilmesi engellenmelidir. Bir gün
insanlar susuzlukla, açlıkla karşı karşıya
kalırsa ne güvenliğin anlamı kalır ne enerjinin anlamı
kalır, insanlık imha olur.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
31inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
32nci madde üzerinde 2si
aynı mahiyette olmak üzere 3 adet önerge vardır.
İlk okutacağım
2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 32nci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Murat
Çepni
Adana
Muş
İzmir
Mahmut
Celadet Gaydalı Mehmet
Ruştu Tiryaki
Bitlis
Batman
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın
Antalya
İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan İlhami
Özcan Aygun
Mersin İstanbul
Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi İlhami Özcan Aygunun.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi ve vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Gazi Meclisimize alelacele,
yangından mal kaçırırmış gibi getirilen bu düzenleme,
demokrasiyi budama için tamamen bir alet. Teklifiniz, demokrasimizin önemli
yapı taşlarından olan derneklere müdahale yapmayı
amaçlamakta; kayyum atama, mal varlığına el koyma gibi
hukuksuzlar içermektedir. Biliyorsunuz, sizin iktidarınızda,
Türkiyede tıp alanında, cüzzamla savaşta, kız
çocuklarının okullaşmasında büyük emek harcayan Türkan
Saylana, üstelik kanser tedavisi görürken dahi ağır ithamlarda
bulunmuştunuz. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği,
bugün hâlâ yurdun dört bir yanında kız çocuklarının
eğitime kazandırılması için savaşım
göstermektedir ancak düzenlemeniz tüm derneklerde olduğu gibi
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğini de
kaygılandırmaktadır. Derneklere sopa gösterilerek demokrasinin
olmazsa olmazı olan hukukun üstünlüğü ilkesi zedelenmek
istenmektedir. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, bu
konuda biz Meclisin vekillerine sesleniyor ve diyor ki: Atatürk ilke ve
devrimlerinin korunması ve geleceğe taşınması için
kurulan ve otuz bir yıldır bu amaçla toplum yararına
çalışan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği,
her türlü terörün, kamu düzeni ve demokratik toplum yapısına aykırı
her türlü eylemin karşısındadır. Ancak, bu bahane edilerek
yurttaşların örgütlenme hakkının ve sivil toplum
faaliyetlerinin kısıtlanması kesinlikle kabul edilemez. Özetle,
gelin yol yakınken bu anlayışınızdan vazgeçin ve
derneklerin özgürlüğünü engelleyen maddeleri çıkarın diyorum.
Buradan iktidara
sesleniyorum: Kayyum nasıl atarım derdiyle uğraşmayım;
milleti nasıl doyururum derdiyle uğraşın. Millet aç, gerçi
siz milletten kopmuşsunuz, kuru ekmek yiyorsa aç saymıyorsunuz. Kendinize
ejder meyvesi, millete ise kuru ekmeği reva görüyorsunuz ama bilesiniz ki
millet sizi nasıl götüreceğini biliyor. Çiftçi aç, hacizlerle
boğuşuyor. Tarım ve Orman Bakanı Sayın Pakdemirli
diyor ki: Son iki yılda çiftçimiz gelir düzeyi açısından
rekorlar kırdı. Ve Sayın Pakdemirli, çiftçinin gelirinin
değil, borcunun rekor kırdığının farkında
değil. 2002de 2,5 milyar olan borç, bugün 180 milyara gelmiş.
Devriiktidarınızda, on sekiz yıllık iktidarınızın
getirmiş olduğu tablo bu. Sayın Pakdemirlinin bu sözlerine
yönelik tepkiler daha dinmeden, yeni bir gaf daha yaptı. Bir gazeteciyle
yapmış olduğu söyleşide Biz kendi kendimize yeten 7
ülkeden 1iydik. gibi bir laf dolanıyor. Cumhuriyet tarihinde böyle bir
şey yok. diyen Sayın Bakan, aslında 25 Şubat 2020
tarihinde Anadolu Ajansına yapmış olduğu röportajda diyor
ki: Türkiye 18 milyar dolar ihracatla ithalatçı değil, kendi kendine
yeten bir ülke. Yani kendi kendini yalanlamış. Yine
Cumhurbaşkanı, haziranda, pandemi döneminde, 2020de yapmış
olduğu bir söyleşide Türkiye kendi kendine yeterli olmanın
ötesinde, tüm dostları için ümit kapısı hâline geldi. diyor.
Özetle, iktidar şaşkın ve ne dediğini bilmez hâldedir.
Yurt genelinde çiftçi
protestoları almış başını gitmiş ama daha
hâlâ AKP iktidarı Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! deyip o
âcizlere kulakları
tıkamaktadır. Gelin, yol yakınken o çiftçilere ses verelim.
Dilimizde tüy bitti; gelin, çiftçinin borcunun faizini silelim, ana parayı
5 eşit taksitte yapılandıralım diyoruz ama siz çiftçinin faizlerini değil, gidip 5li yandaş
çetenizin vergilerini sıfırlıyorsunuz. Millete söven
adamcağız da gidiyor, daha yeni lansmanı yapılan uçaktan
2022ye 47 milyon dolara sipariş veriyor. Sizin vicdanınız varsa
Cengiz İnşaat mı, çiftçi mi diyorum buradan. Ve yine, sizlerin
zamanında çıkan Tarım Kanunundan, bugün çiftçinin 211,5 milyar
lira destekten alacağı var. Gelin, bu destekleri çiftçiye ödeyelim
diyoruz ama siz kulaklarınızı tıkıyorsunuz ve
kafanızı kuma gömmüşsünüz, hiçbir şey görmüyorsunuz. Gelin,
bir an evvel çiftçinin hacizlerini ortadan kaldıralım.
Yine, kendi bölgemden bir
soruna işaret etmek istiyorum: Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan, 13 Kasımda, Tekirdağ AK PARTİ 7nci İl
Kongresine gelip orada, o gün törende Ergene Derin Deşarj Sisteminin
açılış törenini yaptı ve açılış sırasında
Ergenedeki yandaşlara seslendi, dedi ki: Ergene gürül gürül, temiz
akıyor mu? Evet, temiz akıyor arkadaşlar! Bakınız,
yandaşlar Ergeneden sesleniyor: Evet Cumhurbaşkanım, temiz
akıyor. Evet, arkadaşlar, Ergene temiz akıyor! Bu da işte,
Ergeneyi zehirleyen sizin yandaş fabrikalarınız. Daha yeni bu,
iki gün önce Ergeneyi besleyen Çorlu deresine paralel boru çekmiş. Soru
önergesinde Bakana soruyoruz, diyor ki: Laboratuvarlarda sonuçlar güzel,
hiçbir sıkıntı yok. Ama vicdanlarda ise artık sorgulanıyorsunuz
diyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz Sayın Mehmet Ruştu
Tiryakinin.
Sayın Tiryaki, buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, Adalet ve Kalkınma
Partisi uzunca bir süredir demokrasi treninden indi, başka bir rotada yol
alıyor. Kuşkusuz, hangi rotayı izleyeceklerini kendileri bilir,
kendi yaşam biçimlerine de siyasal ve ideolojik tercihlerine de
karışma hakkımız yok, olamaz da ama tercihleriniz,
getirdiğiniz düzenlemeler, toplumun diğer kesimlerine, Adalet ve
Kalkınma Partisi gibi düşünmeyenlere, baskı, zor ve
yaşamı çekilmez hâle getiriyorsa o zaman, bugün
yaptığımız gibi karşı çıkacağız,
sesimizi yükselteceğiz.
Getirdiğiniz
düzenlemelere bakın, sadece son bir yıl içerisinde getirdiğiniz
düzenlemelere: Bekçilerin yetkilerini arttıran bir yasa getirdiniz;
İnfaz Yasasıyla ilgili bir düzenleme yaptınız,
eşitsizlikleri bin kat arttırdınız ve pek çok insanı
hayal kırıklığına uğrattınız;
Avukatlık Kanununda değişiklikler yaptınız, inanılmaz
bir eşitsizlik getirdiniz, 20 bin üyeli bir baroyla 100 üyeli bir baronun
Barolar Birliğinde aynı düzeyde temsilini sağladınız;
OHAL KHKlerinin tamamını yasalaştırdınız ve bu
ülkeyi kalıcı OHALle yönetilen bir ülke hâline getirdiniz.
Bir de
tartıştığımız konu başlıklarına
bakın, bu ülkede bugün neler tartışılıyor:
Helikopterden atılan kişiler tartışılıyor,
çıplak arama tartışılıyor, köpekli işkence
tartışılıyor, gözaltılar, tutuklamalar
tartışılıyor, milletvekillerinin milletvekilliğinin
düşürülmesi tartışılıyor, cezaevindeki vekiller,
belediye başkanları ve kayyum tartışılıyor.
İşte, Türkiye'yi getirdiğiniz nokta budur. Özetle, demokrasiyle
yönetilen bir ülke değiliz ama hukuk da her gün ayaklar altına
alınıyor.
Bakın, mahkeme
kararlarını kim uygulamak zorunda? Bunu hepiniz biliyorsunuz,
değil mi? Yürütme ve yürütmenin başındaki kişi olan
Cumhurbaşkanı yargı kararlarını uygulamak zorunda.
İdare teşkilatının başında
Cumhurbaşkanı var. Ne diyor Cumhurbaşkanı? Ben Anayasa
Mahkemesi kararlarına saygı duymak zorunda mıyım? diyor.
Güvenlik teşkilatının başında kim var?
İçişleri Bakanı. İçişleri Bakanı ne diyor?
Anayasa Mahkemesi kararları beni bağlamaz. diyor. Şaka
değil, İçişleri Bakanı televizyona çıkıp Anayasa
Mahkemesi kararları beni bağlamaz. diyor. Bir mahkeme
kararını kim yerine getirecek? Hâkim ve savcı mı yerine
getirecek, oradaki mübaşir mi yerine getirecek? Kim yerine getirecek?
İdare teşkilatı, yürütme yerine getirecek. Mahkeme
kararlarını takmayan, mahkeme kararlarına saygı duymayan
Ben bunun gereğini yerine getirmek zorunda mıyım? diyenlerin
olduğu bir ülkede hukuktan söz edilebilir mi, demokrasiden söz edilebilir
mi, yargının bağımsızlığından söz
edilebilir mi? Bırakın bunları, yargı kararının
uygulamasından bile söz edilemez.
Şimdi, mahkeme
kararlarını uygulamayacağını açıkça söyleyen bu
idareye, bu idare teşkilatının güvenlik biriminin başında
olanlara dernekleri denetleme, yönetimini görevden uzaklaştırma,
kayyum atama yetkisi veriyoruz; bu yasal düzenlemeyle
yaptığımız şey bu. Bu yıl mart ayında 7226
sayılı Yasayla, Dernekler Yasasını ilk kez deldiniz. Ne
yaptınız? Dernek üyelerini fişlemek için bir yasa
değişikliği getirdiniz, dediniz ki: Bundan sonra dernekler
sadece yönetim kurulu üyelerini değil, bütün üyelerini kırk beş
gün içerisinde idari makamlara bildirmek zorunda. Derneklere bunu yaptınız.
Şimdi, bu yeni
yaptığınız düzenlemelerle ne getiriyorsunuz? Bu
yaptığınız düzenlemelerle, dernekleri, sivil toplumu,
demokratik kitle örgütlerini zapturapt altına almak için her tür
düzenlemeyi yapıyorsunuz.
SALİH CORA (Trabzon)
Şeffaflık getiriyoruz.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Devamla) Neler yapacaksanız, ben size söyleyeyim:
Göreceksiniz terör adı altında dernekler basılacak, dernekler
denetlenecek ve muhalif olan, işkenceyi tedavi için uğraşan
derneklere, insan hakları mücadelesi yürüten derneklere, uluslararası
insan hakları örgütleriyle proje yürüten derneklere ya kayyum atanacak ya
etkisiz hâle getirilecek ya denetlemelerle çalışamaz hâle
getireceksiniz ve en dramatik olanı, tek bir tane derneğin, tek bir
tane demokratik kitle örgütünün görüşünü alma tenezzülünde
bulunmadınız diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon)
Mehmet Ruştu Bey, çok ağır konuştunuz, kötü niyetli
düşünmeyelim.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Göreceğiz.
HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Sayın Coranın dediğini reddediyoruz.
BAŞKAN Sayın
Cora, geldiğiniz belli olmasın.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Ankara) Meclis bir hareketlendi.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 32nci
maddesinde yer alan eklenmiş ibaresinin ilave edilmiş ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel
İzmir Adana Aksaray
Hüseyin
Örs Yasin
Öztürk Şenol
Sunat
Trabzon Denizli Ankara
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Ayhan Erelin.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; kanun
teklifinin 32nci maddesi üzerine partim İYİ PARTİ adına
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aksaraydan ve diğer
illerden vatandaşlar arıyor gece saat birde, Meclisteyiz. deyince
Ne yapıyorsunuz bu saatte Mecliste? Merak ediyorlar. Ben de arayanlara
Ne yapalım, kanun çıkarıyoruz, Çevre Ajansı Kanunu
çıkardık. deyince Aksaray Hırkatoldan Emine kızım
Bana ne Ajanstan, doğduğumdan beri soluduğum pis koku, görsel
kirlilik, kurulacak bir arıtma tesisiyle giderilecek mi? Yoksa 250 bin
merkez nüfusa sahip Aksaray bu çileyi çekmeye devam mı edecek? Bütçe
Meclisten geçti. diyorum, 5 müteahhitin gözü aydın olsun. diyorlar.
Emekliye, memura, işçiye bir şey vermeyen bütçeden bana ne. diyen
Osman Bey sitem ediyor. Elektrik Piyasası Kanunu geldi, geçti. diyorum,
Aksaray Eskil ilçesinin Mutlu Yaylasından Hasan dayı Bu kanun tarla
sulamasında kullandığım elektrikten indirim yapacak mı
ve elektrik faturaları hasat sonuna kalacak mı? diye soruyor, susmak
zorunda kalıyorum. Bazı alacakları
yapılandırdık, daha ne olsun. diyorum, Yenikent
kasabasından Ali emmi Ben de sevindim, Tarım Kredi Kooperatifine
büyük bir heyecanla gittim, gittiğim gibi çıkamadım, boynu bükük
orayı terk ettim. Gıda, tarım ve orman alanlarında
düzenleme yapıldı. dediğimde Avanostan Gökçe Aker Altın
için Ziyaret Dağında devam eden ağaç katliamına son
verilecek mi? diyerek sesini yükseltti, ben yutkundum. Gıda Mühendisi Eda
Atama var mı? diye sorduğunda gözlerimi kaçırdım. Kamu
Mali Yönetim Kanunu çıktı. dediğimde, emekli imam Recep Hocam
İsraf haramdır, tüm kamu kurum ve kuruluşları israftan
vazgeçti mi? diye sorunca O beni aşar. dedim. Hukuk Muhakemeleri
Kanunu çıkardık daha ne olsun
İşten atılan ve
işe iade davası devam eden Ali kardeşim İki
yıldır bekleyen ve devam eden ve bundan sonraki davalar da babadan
oğula kalmaya devam edecek mi? diye sordu; sorunun cevabını
Adalet Komisyonu versin. Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu
çıkardık
Uzman Çavuş Alperen Bundan böyle kadrom geliyor mu,
ordu evlerine girebilecek miyim? Eşim doğum yaptığında
izne ayrılmamda problemler ortadan kalkacak mı? diye merak ediyor.
Avukatlık Kanunu düzenlendi. diyorum, kamu çalışanı
İbrahim Memurken hukuk fakültesini bitirdim, memur olarak stajımı
yapmama bir imkân sağlandı mı? diye soruyor; bunu da buyurun
yine Adalet Komisyonu cevap versin. Sizlere sorulduğu gibi bizlere de
sorulup sitem ediliyor, atama bekleyen 60 bin öğretmen kadro istiyor, yine
genç yaşta meslek sahibi olmak için sağlık meslek liselerini
bitiren genç kardeşlerimiz -100 binin üzerinde- onlar da adil ve tatmin
edici kadro istiyorlar. Hani gençliğimizde bir şiir vardı ya:
Aney, ben okuyacağım/Mühendis olacağım/Sana kadife
fistanlar alacağım. Bütün gençler okudular, mühendis oldular ama
analarına kadife fistan alamıyorlar. Anaları gizlice gene
çocuklarının cebine harçlık koymaya devam ediyor.
Emekli
vatandaşlarımız intibak yasasını bekliyor, Herhâlde
su gelinceye kadar kurbağanın gözü çıkacak. Artık
sabrımız kalmadı, bu düzenleme mezarda mı gelecek?
diyorlar. Asgari ücretin açlık sınırı üstünde
olmasını isteyen çalışanlarımız destek bekliyor,
EYTliler Bizi unutanı biz de unuturuz. diyorlar. Yine,
velhasılıkelam, toplumun her kesimine dokunduğunuzda bir dokun,
bin ah işit.
Ben bunları
vatandaşa söylüyorum, diyorum ki: Bunlardan dert yanıyorsunuz ama
götürüp gene AK PARTİye oy veriyorsunuz. Onlar da aynen şunu
söylüyor: Ya, ne yapalım, bugüne kadar İYİ PARTİ yoktu ki.
Bundan sonra İYİ PARTİ var. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Eğer on sekiz yıldır AK PARTİye
mahkûm ve muhtaç kalmış isek İYİ PARTİ ve Meral
Akşener olmadığından dolayıdır. Bunun ilk
örneği, 24 Haziranda 5 milyona yakın seçmen aşını,
işini, hürriyetini risk ederek oy verdi. Yine mahallî seçimlerde Adana,
İstanbul gibi büyükşehirlerde Millet İttifakının
kazanmasına vesile olduk. diyorlar. Netice itibarıyla,
yapılacak ilk seçimde de milletimizin teveccühü, Allahın izniyle
İYİ PARTİ iktidara gelecek. Saydığım bu
sorunların tamamını çözmek bize nasip olacak.
SALİH CORA (Trabzon)
Hayal
AYHAN EREL (Devamla) Hayal
demeyin, Cenab-ı Hak olmayacak şeyleri kullarına hayal
ettirmezmiş.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon)
Rüya görmeye devam edin.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
32nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
33üncü madde üzerinde 3 adet
önerge vardır, aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk okutacağım
2 önerge aynı mahiyettedir, birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 33üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Mahmut
Celadet Gaydalı Murat
Çepni
Adana Bitlis İzmir
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Mehmet
Ruştu Tiryaki
Muş Batman
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan Hüseyin
Yıldız
Mersin İstanbul Aydın
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Hüseyin
Yıldızın.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu her
konuşmasında Biz iktidara geldiğimizde siyasi ahlak
yasasını getireceğiz. demişti ve biz de bu konuda CHP
Grubu olarak...
SALİH CORA (Trabzon)
CHPnin ihtiyacı var ona!
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla)
...kanun teklifi getirdik, AKP sıraları hep ret verdi.
Şimdi bu dönemde,
biliyorsunuz, bütün milletvekilleri, bütçeyle ilgili, hem Plan ve Bütçede hem
de Genel Kurulda büyük bir mücadele verdik, burada 2021 yılı
bütçesini geçirdiniz. Pandemi süreci... Dediler ki: Çok önemli bir kanun var.
Bu kanun ne? dedik. OECD kriterlerini yerine getirmek için. 2019da Mali
Eylem Görev Gücü Türkiye Değerlendirme Raporunda uyarı verildi.
Bizim gri listeye girmememiz lazım. Ben onu incelediğimde şunu
gördüm, 12nci maddede, kriter ne diyor? Siyasilerin, siyasi nüfuz sahibi
kişilerin mal varlıklarına, hesap hareketlerine bakın.
diyor. Çok güzel, zaten bizim istediğimiz de bu. Yani
Cumhurbaşkanı, bakanlar, milletvekilleri, belediye
başkanları, üst yargı kurumları üyeleri eğer kamunun
parasını ödüyorlarsa, göreve geldiklerinden itibaren mal beyanı
veriyorlarsa görevden ayrıldıkları zaman da mal
beyanını göstermek zorundalar. Bizim istediğimiz de bu zaten,
siyasetin temiz olması gerekiyor. O yüzden, arkadaşlar, biz de bu
fedakârlıkla -işte Başkanım burada- gece üçlere kadar
çalıştık. Sayın Başkan, bir baktık, en önemli
madde -yani bu kriterlere uyman gerekiyor gri listeye girmemen için- bu kanunda
yok arkadaşlar, 12nci madde. O zaman bu milletvekilleri neden çalıştırıldı
gece üçe kadar? Yani siz bu maddeyi buraya ilave etmediğiniz takdirde gri
listeye gireceksiniz değerli arkadaşlar, bunu bilmemiz gerekiyor.
Niye korkuyorsunuz, neden korkuyorsunuz? Ben inanıyorum AKPli
milletvekillerine, hiçbirisinin yolsuzlukla ilgisi yok; var mı? Eğer
korkuyorsanız getirmezsiniz buraya. İnanıyorum, yok. O zaman
neden getirmiyoruz? Bu siyaseti... Harunla gelip Karunla giden vatandaş
buraya gelmesin. Belediye başkanlarını, hepsini koyalım.
Biz bunu yapmadığımız takdirde, değerli
arkadaşlar, bu, gri listeye kesinlikle girecek. O yüzden 12nci madde çok
önemli. Grup Başkan Vekillerimiz burada hepiniz bir araya gelin, bu kanuna
ilave edelim. Bir sıkıntı olur mu sizce?
AHMET KAYA (Trabzon) Çok!
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla)
Ama siz kabul etmiyorsunuz, sorun burada.
Şimdi, ben burada
Yap-işlet-soy şeklindedir. dediğim zaman burada bir sürü AKP
milletvekili bana laf attı. Sayın Özkan -Cahit Özkan- Denizli
Milletvekili, ben Aydın Milletvekiliyim.
SALİH CORA (Trabzon)
Cahit Bey yok burada.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla)
Ben size bir olay anlatacağım burada. Şimdi, biz yolun
yapılmasına karşı değiliz arkadaşlarım,
halkın soyulmaması için mücadele ediyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ben size şunu söylüyorum
değerli arkadaşlar: Ben Aydın Milletvekili olarak Aydın
vatandaşlarının soyulmasını istemiyorum, net ve öz.
Cahit Özkan eğer bunu istiyorsa o zaman onu ben Denizli halkına
havale ediyorum. Niye?
Değerli arkadaşlar,
Aydın-İzmir arası 125 kilometre, iyi dinleyin, şu an devlet
yaptı, 6 lira para ödüyoruz, bir de gidiş-dönüş 2 tane tünel var
orada. Aydın ile Denizli arası 125 kilometre, yap-işlet-devret
modeli olarak ihaleye çıkardınız ve ihaleye de davet usulü 5
tane firma çağırdınız.
SALİH CORA (Trabzon)
Eski yol nerede?
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla)
5 tane firma çağırdınız. Bu yolun maliyeti
Ben,
arkadaşlar, otuz beş yıl bu işi yaptım. Benim babam
1960larda firma kurdu. Yani yol yaptık, kanalizasyon yaptık,
altyapı işi yaptık. Ben bu işin içinde büyüdüm. Bu yolun
maliyeti 350 milyon euro. Bunlar ne yaptılar arkadaşlar, biliyor
musunuz? On yedi yıllığına kiraya verdiler orayı, on
yedi yıl. 35 bin araç garantisi verildi. Bu da yılda euro
bazında 5,5 euro yani bir araba Aydından Denizliye giderken 60 lira
para ödeyecek şu anki parayla. Peki nasıl ödeme yapacak? 35 bin araçtan
yılda 92 milyon euro, on yedi yılda 1 milyar 568 milyon euro. Peki,
ben size sorayım değerli arkadaşlar: Merkez Bankasında euro
mu basılıyor veya dolar mı basılıyor?
SALİH CORA (Trabzon)
Öyle şey olur mu?
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla)
Bakın, size Dünya Bankasının verilerini söylüyorum. 2002 ile
2020 arasında kamuda ihale alan firmalar: Dünyada 1inci sırada Limak
49 milyar, Cengiz İnşaat 42 milyar -dolar bunlar- Kolin 40 milyar,
Kalyon 36 milyar, MNG 35 milyar yani toplam 5 tane firma, 200 milyar dolar bu
devlette ihale almış.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yıldız, süreniz doldu.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla)
İşte, bu şekilde soyuluyoruz diyoruz.
BAŞKAN Sayın
Yıldız
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Murat Çepninin.
Buyurun Sayın Çepni.
(HDP sıralarından alkışlar)
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Başkan, Genel Kurul.
Evet, halkın demokratik
örgütlenmesine dönük çok ciddi bir saldırı yasasıyla
karşı karşıyayız ve bini aşkın dernek ve
kurum bu yasa düzenlemesine karşı itirazlarını dile
getirdiler. Fakat biz burada yaptığımız bütün
tartışmalar boyunca, iktidarın bu çağrılara, bu itirazlara
yanıt vermediğini bir kez daha görmüş olduk ve buradan bu
yasanın çıkarılmasıyla birlikte örgütlenme hakkına
karşı bir saldırı yürütülen dernekler ve demokratik kitle
örgütleri buna karşı mücadelelerini kuşkusuz çok daha yüksek bir
biçimde sürdürecekler.
Evet, örgütlenme
dediğimizde gençliğin burada özel bir rolü var çünkü gençlik
mücadelesi gençliğin ekonomik, demokratik mücadelesi dendiğinde
tüm toplumsal alanlar açısından çok ciddi bir dinamizm ifade ediyor.
Dolayısıyla, gençliğin bu dinamizminin, bu mücadele
niteliğinin zayıflatılması ve kırılması
egemenler açısından çok temel bir amaç oldu tarihsel olarak.
Dolayısıyla, gençlik bugün, özellikle on sekiz yıllık AKP
iktidarı döneminde iki tür saldırıyla karşı
karşıya kaldı: Birincisi, gençliğin geleceksizlik ve
işsizlik baskısı, koşulları altında
kalmasıyla birlikte yaşadığı bir problem.
İkincisi de gençliğin örgütlenmesine yani demokratik özgürlükçü
örgütlenmelerine dönük yürütülen saldırılar oldu. Ben bunlardan
birkaç örnek vererek somutlaştırmak istiyorum: Bir tanesi,
geçtiğimiz günlerde 19 Aralıkta Sincan Cezaevinde çıplak arama
işkencesine maruz kalan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF)
üyeleri Yücel Yavuz ve Taylan Devrim Eryılmazın maruz kaldığı
işkencedir. Bu genç arkadaşlarımız SGDF üyeleriydiler.
Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu 2005 yılında kuruldu ve
temel amaçlarının birincisi özerk demokratik üniversite, ikincisi de
demokratik, laik, bilimsel, ana dilde eğitim mücadelesi yürütmekti; yani
gençliğin karşı karşıya kaldığı tüm
baskılara, zulme karşı hem kendi cephelerinden bir mücadeleyi
geliştirmek hem de ezilenlerin demokrasi, özgürlük ve sosyalizm
mücadelesine kendi cephelerinden katkı sağlamak için kurulmuş
bir dernekti ve bu dernek kurulduğundan itibaren çok ciddi
saldırılara maruz kaldı. Yasal bir dernek olmasına
rağmen dernek çalışması doğrudan yasa
dışı kabul edilerek iddianamelere konu edildi. Derneğin çok
sıradan çalışmaları, önlükleri dahi delil olarak mahkemeye
sunuldu, yine, bu derneğin ismi dahi iddianamelere koyuldu. SGDF üyeleri
gözaltına alındılar, tutuklandılar,
kaçırıldılar ve işkenceye maruz kaldılar, daha da
önemlisi ajanlaştırma çalışmalarına tabi tutuldular,
ajanlaştırma işkencelerine tabi tutuldular. Evet, Sosyalist
Gençlik Dernekleri Federasyonu, buna rağmen, bir taraftan akademik,
demokratik mücadele yürütürken ama aynı zamanda Suruçta olduğu gibi
Beraber savunduk, beraber inşa edeceğiz. diyerek orada Rojava
devrimiyle buluşmak, dayanışmak için gittikleri Suruçta
katledilen gençlerdi. Dolayısıyla SGDF bu boyutuyla da egemenlerin ve
faşizmin çok doğrudan hedefi hâline gelmişti.
Yine, bu kapsamda,
örneğin, 33 Düş Yolcusu Kültür ve Sanat Evi, İzmirde kurulan bu
kültür evi yani 33 düş yolcusunu yaşatmak için kurulan bu dernek OHAL
darbeleri sürecinde kapatıldı. Yine, Ankarada kurulmuş Fabrika
Kolektif Üretim Merkezi yani yine gençliğin merkezi kapatıldı.
Yine, İzmir SGD kapatıldı. Bunlar sadece şu anda
sayabildiklerim. Dolayısıyla gençliğin bu dönemde, aslında
bu yasayla beraber karşı karşıya kaldığı
durum ve risk çok daha ciddi bir risktir. Dolayısıyla buradan,
öncelikle, yine, Sincan Cezaevinde çıplak arama ve işkenceye, ayakta
sayım işkencesine maruz kalan SGDFli genç
arkadaşlarımızı selamlıyor ve onların sesi
olacağımızı buradan bir kez daha söylüyorum ve tüm
gençliğe, tüm devrimci sosyalist gençliğe de şunu söyleyerek
bitirmek istiyorum: Bu mücadele kuşkusuz çok onurlu bir mücadele, bu
mücadelede gençliğin rolü çok belirleyici durumda. Dolayısıyla
biz bu coğrafyada özgürlüğü, demokrasiyi ve sosyalizmi hep birlikte
ancak mücadele ederek kazanacağız. Tüm mücadele edenleri
selamlıyorum ve teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 33üncü
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "eklenmiştir
ibaresinin "ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Şenol
Sunat
İzmir Adana Ankara
Yasin
Öztürk İbrahim
Halil Oral
Denizli Ankara
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın İbrahim Halil Oralın.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İBRAHİM HALİL
ORAL (Ankara) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 247
sıra sayılı Kanun Teklifinin 33üncü maddesi üzerine
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Birleşmiş Milletlerin kurucularından biri olan ülkemiz BMnin
bir raporunun baskısıyla sabahlara kadar Parlamentoyu
çalıştırmak zorunda kalmaktadır. Türkiye, geçmişte
Birleşmiş Milletlerin öncüsü olan Milletler Cemiyetinde diplomasi
yaparak Hatayın ana vatanımıza katılma sürecini
hızlandırmıştır. Dün Milletler Cemiyetinde vatan
toprağını kurtaran Türkiye, bugün BMnin bir raporu üzerinden
rezil olmamak için apar topar kanun çıkarmaya
çalışmaktadır. Bu bir geriye gidiş bile değildir
kıymetli milletvekilleri, bu, resmen uçuruma sürükleniştir. Sormak
istiyorum: Birleşmiş Milletler çatısı altında Irak
Türkmenlerinin kültürel hakları için kaç karar çıkartabildiniz?
Doğu Türkistandaki mezalimi engellemek için kaç bildiri
yayınlatabildiniz? Arakanda, Filistinde zalimin zulmü altında inim
inim inleyen Müslüman kardeşlerimizin gelecekleri için ne kadar etkili
olabildiniz? Doğrusu, hiçbir şey yapamadınız ama Mali Eylem
Görev Gücünün iktidarınızın üst düzey mensuplarına ve
yandaşlarınıza dokunacak tespitlerini gündeme getirmemek için
elinizden geleni yapıyorsunuz. Sizin diplomasi
anlayışınız işte böyle kişiseldir.
Süleymaniyede kahraman Türk
askerinin başına çuval geçirilirken Ne notası? Müzik
notası mı? diyen, tiye alan iktidar, Rıza Sarraf için nota
üstüne nota vermiştir çünkü o mesele şahsınıza
dokunmaktaydı.
Türkiye 5ten büyüktür.
söyleminizi elhak doğru buluyorum ama Türkiye, şahsınızdan
da partinizden de büyüktür; bunu asla unutmayınız. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Saygıdeğer
milletvekilleri, Diyanet İşleri
Başkanlığının son günlerde Türkçe ezan ve Kuran meali
konularında yaptığı açıklamaları yakinen takip
ediyorum. Bu tartışmaları değerlendirirken, Türk İslam
anlayışının en önde gelen ismi Piri Türkistan Hoca Ahmet
Yesevi hazretlerinin bir dörtlüğünü sizlere aktarmak istiyorum: Hoş
görmemekte âlimler sizin dediğiniz Türkçeyi/ Âriflerden işitsen açar
gönül ülkesini/ Âyet hadis anlamı Türkçe olsa uygundur/ Anlamına
yetenler yere koyar börkünü. Yüzyıllar öncesinden Yesevi hazretleri bize
bir mesaj veriyor, bugünkü tartışmalara da aslında noktayı
koyuyor. Gönül ülkesini açanlar zaten bu tartışmalardan oldukça uzak
duruyor. İktidar ise âdeta ateşe körükle gidiyor. Dinî meseleleri
muhalefete saldırmak ve yıpratmak için kullanmaktan artık
vazgeçin. Türkiyede Türkçe ezan gibi geçmişte yapılmış
hatalar artık çok dar kesimler dışında hiç kimse
tarafından savunulmamaktadır. Türkiyede hiç kimse Kuran-ın
orijinalini değiştirmek gibi niyetlere sahip değildir. Peki, o
zaman sorun nedir? Sorun, iktidarın, gücünü her geçen gün yitirmesidir ve
kaybetmesidir. Gücünü yitirdikçe toplumsal sinir uçlarına basarak destek
almaya çalışıyor. Bu kesinlikle yanlıştır.
Diyanet İşleri Başkanlığı bu tip, siyasete tevil
edilen konularda jet hızıyla açıklama yaptığı
gibi başka meselelerde de ciddiyetle yaklaşmalıdır. Diyanet
yaptığı açıklamalardaki eksik ve hatalı dil sebebiyle
toplumda Türkçe Kuran okunmasının uygun olmadığı
yorumlarına sebep oluyorsa bir an önce ciddi bir iletişim
politikası değişikliğine gidilmelidir. Toplumda
tartışma yaratacak açıklamaları değil,
kutuplaşmayı engelleyici, ortak inanç birlikteliğine önem veren
açıklamaları tercih etmelidir. Çok açık bir çağrıda
bulunuyorum: Yüce dinimizi siyasetin malzemesi yapmaktan vazgeçin. Siyasette
yüce dinimizin verdiği toplumsal mesaj, adalettir, ehliyettir ve
liyakattir. Bu üç evrensel ilkede kendinizi vicdani bir hesaba çekmek
zorundasınız. Korkarım ki bu meselede sınıfta
kalmış durumdasınız. Belki de siyaset kurumu
sınıfta kalmış durumdadır. Onun için de milletimizin
gönlüne söyleyeceğimiz hiçbir şey kalmamıştır.
Bu düşüncelerle, beni
dinlediğiniz için teşekkür ediyor, Genel Kurula saygılar
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
33üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
34üncü madde üzerinde 3 adet
önerge vardır, aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 274
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 34üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Murat
Çepni
Adana Muş İzmir
Mahmut
Celadet Gaydalı Mehmet
Ruştu Tiryaki Kemal
Bülbül
Bitlis
Batman Antalya
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Kemal Bülbülün.
Buyurun Sayın Bülbül.
(HDP sıralarından alkışlar)
KEMAL BÜLBÜL (Antalya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gul, gurban olduğum
Hökümet Baba!
Baa bir alfabe veremez
miydin?
Gara dağlar gar
altında galanda
Ben gülmezem
Dil bilmezem
Şavata'dan Hakkâri'ye
yol bilmezem
Gurban olam, çaresi ne, hooy
babooov?
Bebek yanir, bebek hasda,
bebek ataş içinde
Ben fakiro,
Ben hakiro
Dohdor ilaç, çarşı
bazar tam takiro
Gurban olam, bu ne işdir
hooy babooov!...
Hani Angara'da: Anayasso/
Ellerinden öpiy Hasso/ Yap bize de iltimaso. diyen sevgili Şemsi Belli
bunu 1968 yılında yazdı. Sevgi ve saygıyla anıyorum.
Malatya Arguvanlıdır, benim de hemşehrimdir.
Görüyoruz, o günden bu yana
bir şey değişmemiş. Bir şey değişmiş
aslında. Ne değişmiş? Kayyum atama, zulüm, şehirleri
kuşatma, tank, top, kalekol, kulekol, hareket edememe, sivil toplumu
kadükleştirme, ortadan kaldırma... Bu, doğudaki; bu,
kürdistandaki durum.
Batıya bakalım.
Bakınız, şimdi, daha birkaç gün önce Şebiarus nedeniyle
-vuslatının yıl dönümüydü- Mevlânadan bir kıssa
anlatalım o zaman, Celâlettin Rûmiden. Celâlettin Rûmi Üç mürşidim
var; biri Şemsi Tebrîzî, biri Selahattin Zerkubi, biri de Süleyman
Çelebi. derdi. Selahattin Zerkubiye mehtabım derdi.
Şemsi Tebrîzîyi
kaybettiğinde, mestan olmuş, huşu içinde dolaşıyor,
kuyumcular çarşısına uğramış, kuyumcular
çarşısında Selahattin Zerkubi büyük bir dikkatle altın
dövüyor: Tak taka taka tak, tak taka taka tak... Mevlâna bu sesle sema
dönmeye başlıyor. Öyle etkili dönüyor ki Selahattin Zerkubi
altını döve döve toza çeviriyor, çekici elinden fırlatıp
atıyor, dönüyor arkasındakilere diyor ki: Dükkânımı
yağmalayın, sizin olsun, ben gidiyorum. Mevlânanın peşine
takılıp gidiyor.
Şimdi, Mevlânaya
hikmeti ve hakikati nedeniyle övgü dizenler Dükkânımı
yağmalayın, sizin olsun. demediler, memleketi
yağmaladılar. Böyle Mevlânacılık, böyle Celâlettin
Rûmicilik, böyle hakikatçilik olmaz; memleketi yağmalayarak Celâlettin
Rûmiye hürmet sunmak, sevgi sunmak olmaz. O Kim olursan ol, gel. diyordu,
siz, Kürtseniz gidin, solcuysanız gidin, sosyalistseniz gidin,
yoksulsanız gidin. diyorsunuz. Sadece kendinize benzeyenleri istiyorsunuz,
böyle hakikatçilik de olmaz.
Bir de Şeyh
Bedreddinden örnek verelim. 18 Aralıkta yıl dönümüydü. Biliyorsunuz,
Serezin esnaf çarşısında idam ettiler;
çırılçıplak, anadan üryan götürüyorlardı o âlimi, o
Hakkın ve hakikatin mürşidini. Tarihin görüp göreceği en aziz
insanlarından birisini anadan üryan götürüyorlardı ve halk
karşı çıktı ama çok dikkat çekici bir şey vardı;
Şeyh Bedreddin sağ elinde bir şey tutuyor, iman
tahtasının üstüne koyuyordu çünkü mürşidine ikrar verirken iman
tahtasından güç alarak o ikrarı vermişti ve celladın
olduğu sehpaya çıkınca cellada bir şeyi uzattı, o
tığbentti. Dedi ki: Sizin ipiniz bile kirlidir, sizin ipinizle idam
olunmaz; beni bu tığbentle idam edin. Onu, mürşidi ve musahibi
Şeyh Hüseyin-i Ahlatiden, Kahireden almıştı.
Şimdi, doğudan
örnek verdim, batıdan örnek verdim, Trakyadan örnek verdim; fark etmiyor.
Bu yasalarla yapmak istediğiniz şey, memleketi tıpkı
Selçuklunun, Osmanlının yaptığı gibi yaşanmaz
hâle getirme çabasıdır. Bugün demokratik kitle örgütleri üzerinde,
bugün kurum ve kuruluşlar üzerinde yürütülen budur ama yetmiyorsa bir de
Hünkâr Hacı Bektaştan bir kıssa örneği verelim. Daha önce
de söylemiştim, Hünkâr Hacı Bektaş diyor ki: Şu beş
şey ki cinsinin en yazığıdır: Bir, tok bir insana
sunulan güzel bir yemek; iki, görmeyen göz karşısında bir
cemalin güzelliği; üç, çorak toprağa düşen yağmur
damlası; dört, güneşe karşı
balkıdığını sanan ışık ve beş -çok
önemli- bir ahmağa söylenmiş hakikat sözü.
Eyvallah, saygılar. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin
Kanun Teklifinin 34üncü maddesiyle 6415 sayılı Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun 2nci maddesinin
(1)inci fıkrasının (ç) bendi kapsamındaki iki no.lu alt
bentte yer alan hasıl olan ibaresinin ortaya çıkan şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan Yüksel
Özkan
Mersin İstanbul Bursa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Yüksel Özkanın.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan bu
torba kanun teklifinin 34üncü maddesi hakkında grubumuz adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi ve tüm
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Biz, terörle mücadele
kapsamında, terörün finansmanıyla ilgili maddeleri destekliyoruz.
Kanun teklifinin geneline bakılınca yapılan düzenlemeler hukuken
çok farklı sakıncalar içermektedir. Bu konuda ilgili üniversitelerden
ve barolardan görüş aldınız mı? Değişik sivil
toplum kuruluşlarında yirmi yıl çalıştım. Bu
kanun teklifiyle ilgili her gün yüzlerce tepki mesajı almaktayım.
Anayasa'yı yok sayarak dolmadı torba, çuval, oldu harar kanun
teklifine bir de sivil toplum kuruluşlarını imha maddesi
eklediniz. Neden STKleri dinlemiyorsunuz?
Arkadaşlar, hiçbir
uzlaşmayı kabul etmeden, Cumhur İttifakı olarak sizler neye
evet dediğinizi bilmeden Türkiye Çevre Ajansının
Kurulması Kanun Teklifini kabul ettiniz. İktidara geldiğinizden
beri çevreye ve doğaya âdeta savaş açtınız, katletmeye de
devam ediyorsunuz. Eşsiz doğasıyla övündüğümüz
vatanımızın her tarafını TOKİ eliyle betona
çevirdiniz. El değmemiş ormanları, meraları,
akarsuları, gölleri yok et, sonra da yağmur duasına çık. Ne
diyeyim? Allah akıl fikir versin.
Bursa İznik Gölünün,
tüm uyarılara rağmen, kuruması için sanki özel bir çaba sarf
ediyorsunuz. Yine, Bursa Kirazlıyaylada bilirkişi
raporlarını görmezden geliyor, kanun tanımıyor, böylece
doğayı katledenlerle ortak oluyorsunuz.
Yirmi beş yıl
yönettiğiniz İstanbula ihanet ettiğinizi itiraf ettiniz. Sadece
İstanbula mı? Hayır tabii ki. Bursada şehrin tam kalbine
hançer gibi sapladığınız TOKİ konutları
şehrimize yaptığınız en büyük ihanettir. Bursa
denilince akıllara yeşilin her tonu gelirdi; şimdi ise maalesef,
Türkiyenin her yerinde olduğu gibi, Bursamızda da yeni bitki
örtüsünün adı TOKİ oldu.
Sayın milletvekilleri,
yurt dışından gelecek olan paralar içinde acının,
gözyaşının, kadın ve çocuk
istismarcılarının, kara para aklayanların paraları,
bir de göz yumduğunuz, ülkemizden kaçırılan paralar yok mu,
haram para yok mu? Bunları sorgulamadığınız gibi, bir
de vergiden muaf tutuyorsunuz; haramzade deyince de kızıyorsunuz.
Geldiğinizde Faize
karşıyız. dediniz, bugün ise artık faiz lobilerine teslim
oldunuz. Üreterek ve çalışarak batıyoruz. diye haykıran
KOBİlerin, esnafın, çiftçilerin bırakın yanında
olmayı, icra memurları gönderdiniz, tarlasını, traktörünü,
evini haczettiniz.
Değerli arkadaşlar,
araştırma şirketinin biri, raporunda, etnik kökenlere göre
dağılımda Balkan göçmenleri için pes dedirtecek bir suni etnik
grup tanımlıyor. Tarihî bilgiden yoksun bazı sözde akademisyen
ve araştırmacıların bu toplumsal
ayrıştırmalarına siz de yıllardır çanak tuttunuz.
Daha ne kadar söyleyeceğiz, ne kadar anlatacağız? Balkan göçmenleri
Anadoludan Rumeliye göç eden Anadolu Türkleridir. Cumhuriyetimizin kurucusu
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Karaman vilayetinden Rumeliye göç eden
bir Yörük Türkü ailesinin evladıdır; Mehmet Akif Ersoy, Celal Bayar,
Yahya Kemal Beyatlı, Sabahattin Ali, Nazım Hikmet Ran gibi saymakla
bitmeyen daha niceleri Rumeliden ana yurda göç etmiş, Türk milletinin çok
önemli değerleridir.
Evet, arkadaşlar,
bırakın artık masal anlatmayı, yaşamın her
alanında yaşanan acı gerçeklerle yüzleşin. Filmin sonuna
geldik artık. Yıllarca Beraber yürüdük biz bu yollarda şarkısını
söylediğiniz kişiler yanlışlarınıza ortak olmamak
için sizleri tek tek terk ediyorlar. Şimdi, sırada, sizler için Güle
güle şarkısını söyleme zamanı geldi de geçiyor.
2021 yılının
barış, sağlık, mutluluk ve bereket getirmesi dileğiyle
sizleri ve tüm vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 34üncü
maddesinin birinci fıkrasında yer alan aşağıdaki
ibaresinin aşağıda belirtilen ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Arslan
Kabukcuoğlu
İzmir Adana Eskişehir
Yasin
Öztürk Şenol
Sunat Fahrettin
Yokuş
Denizli Ankara Konya
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Arslan Kabukcuoğlunun.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 247
sıra sayılı Kanun Teklifinin 34üncü maddesi üzerinde
İYİ PARTİ Grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Butros Galinin 1996da
Terörizm bağımsız bir kavram değildir, yasa
dışı hareketlerden ayrılamaz. Teröristler silah ve mühimmat
kaçakçılığı yapmakta, uyuşturucu ticaretinden elde
ettikleri kara parayı aklayarak finans kaynaklarını
oluşturmakta, politik bir maske takınarak suçlu ilişki
boyutlarını kamufle etmeye çalışmaktadır. demektedir.
Terör örgütlerinin kendi
faaliyetleri için ihtiyaç duyduğu ve kullandığı bazı
kaynaklar şöyledir: En başta kaçakçılık gelir. Kaçak
malları getirip satarlar, hem de başkalarının
yaptığı kaçakçılıktan komisyon alırlar.
Uyuşturucu madde, en başta gelen kaçakçılık konusudur;
kolay nakledilir, rantı yüksektir, depolaması kolaydır ve
komisyonu da yüksektir. PKK terör örgütü ülkemizde
vatandaşlarımıza cebren uyuşturucu madde ekimi
yaptırmakta, İran ve güney sınırımızdaki
kaçakçılık faaliyetlerinden haraç almakta, kurye ve kılavuzluk
faaliyetleriyle para topladığı anlaşılmaktadır.
2010 yılında İran sınırında yapılan
uyuşturucu faaliyetleriyle haftada 2 tona yakın kaçakçılık
yaptıkları bilinmektedir.
Silah
kaçakçılığı özellikle, örgütün suç yolları, ilgi
alanıdır; hem silah konusunda kendi ihtiyaçlarını
karşılarlar hem de bunu satarak buradan kazanç elde ederler. Silah
kaçakçılığının en büyük pazarları sıcak
savaşların olduğu bölgelerdir.
Günümüz Türkiyesinde pek çok
insan kaçakçılığı örneği yaşanmaktadır. Bir
taraftan ülkemize insan taşınırken özellikle İran
sınırından- daha sonra ülkemizdeki bu insanların gitmek
istedikleri ülkeye taşınması yapılmaktadır, bu esnada
da dramatik olaylar yaşanmaktadır. Dünyada yasa dışı
göçmenlerin her gün en az 4 milyonunun hareketli olduğu biliniyor.
Sigara ve diğer
malların kaçakçılığı önemli faaliyet
alanlarındandır.
Sahte ilaç kaçakçılığı
ülkemizde çok olmamaktadır. İnternet üzerinden satış
yapmaları onlara büyük bir avantaj sağlamaktadır.
Gasp,
hırsızlık, soygun, fidye amaçlı adam kaçırma, haraç
toplama terör örgütleri tarafından her durumda yapılan bir
faaliyettir.
Yasal görünümlü faaliyetlerden
elde edilen gelirleri ise şöyle sıralayabiliriz: Aidat ve
bağışlar. Abdullah Öcalan Almanyada bir kampanyada 2 milyon
mark para toplamıştır. Bu suç mudur? Değildir. Eğer
suç olsaydı yerli ve millî televizyonda mesajı
yayınlanmazdı.
Ticari işletmeler:
Organize suç örgütlerince oluşturulan, ülkelerde yasal faaliyetlerde
bulunan ticari kuruluşlar fatura kullanmakta, legal bankacılık
faaliyetlerinde bulunmaktadır. Müşteriler de daha çok suç örgütü
üyeleridir, örgütlerine fon sağlamaktadırlar.
Kâr amacı gütmeyen
kurumlar: Bu kurumlar tamamen masumane çalışıyor gözükseler de,
örneğin kimsesiz çocuklara bakmak gibi... Yalnız, bunların
baktıkları çocuklar sadece örgütün işaret ettiği çocuklardır.
Bağışta bulunanlar bağışların kime
gittiğini bilmezler. Bu kuruluşların bir kısmı
aldıkları parayla da terör örgütünü finanse ederler.
Yayın araçları ise
yazılı veya görsel basın olabilir. Terör örgütleri buradan hem
para kazanmakta hem de propagandalarını yapmaktadırlar.
Sosyal etkinlikler:
PKK/KONGRA-GEL, tertiplediği şölen, sergi, gösteri gibi faaliyetlerle
elde edilen gelirlerden terör örgütlerini finanse etmiştir.
Terör örgütlerinin
yabancı devletlerle yaptıkları faaliyetler ise her şeydir.
Öyle ki Amerika Birleşik Devletleri tarafından güneyimizde bir garnizon
devleti kurulmaya çalışılmaktadır. Yabancı ülkeler
terör örgütlerini casus gibi kullanırlar, terör örgütlerine tedhiş
yaptırırlar; para, silah, her türlü maddi yardımda bulunurlar.
Bu konuda, en önemlisi, dış desteği olmayan bir terör örgütü,
bir organize suç örgütü ayakta kalamaz.
Kara para, yolsuzluk
işine girince bu takibin nerede duracağı belli olmaz. Aynı
şekilde, tüm yöneticilerin de bu çarka güveni gerekir.
Başlangıçta ilan edilen fiyatların katbekat fazlasına mal
olan yollar, köprüler, yapılmayan okullar, birisi dururken yeni hastane
yapılması gibi durumlar ve o hastanelerin yıkılması,
ülke insanlarını açmaza sokan işlerdir. Bunların da yasal
müeyyidesi olmalı, araştırılmalıdır. Bu,
başka devletleri ilgilendiren bir konu değildir; ülkelerin kendi
kendilerine yapmaları gereken ve üstesinden gelinmesi gereken ayrı
bir yolsuzluk kapısıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Devamla) - Eğer ki amacımız ülkeyi zarara sokan şeylerle
ilgiliyse bu saydıklarım da bu yasanın konusu
olmalıdır.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
34üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati:21.49
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 22.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Sibel ÖZDEMİR (İstanbul), Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40ıncı Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
247 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
35inci madde üzerinde 3 adet
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifi'nin 35'inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Murat
Çepni
Adana Muş İzmir
Mehmet
Ruştu Tiryaki Mahmut
Celadet Gaydalı Erdal
Aydemir
Batman Bitlis Bingöl
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Erdal Aydemirin.
Buyurun Sayın Aydemir.
(HDP sıralarından alkışlar)
ERDAL AYDEMİR (Bingöl)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerek ülkemiz gerek
Avrupa Birliği gerek dünya gündeminde Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin Selahattin Demirtaşla ilgili vermiş olduğu karar
bütün taraflar nezdinde tartışma konusu ve
tartışmaları da devam ediyor; gerçi tartışılacak
bir kısmı da yok.
Arkadaşlar, şöyle:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine veya Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine kadar geçen hukuki süreç nasıl gerçekleşti? 1948
yılında, özellikle İkinci Dünya Savaşının
bitiminden sonra, Avrupa Birliği, Avrupa ülkeleri bir araya gelip
aralarında Türkiye'nin de imzacı, kurucu üye ülke olarak
bulunduğu Avrupa Konseyi oluşturuldu. Avrupa Konseyinin
yapmış olduğu çalışmalar neticesinde bir değerler
silsilesi, bir değerler birliği olarak da Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi taraf olan ülkeler tarafından imzalandı
ve bu sözleşmede tarif edilen bütün bu hükümlere uyulacağını
atılan imzayla Türkiye de tanımış oldu. Bu sözleşmenin
gereği olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ihdas edildi ve
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu kararların
taraf ülkelerin hepsini bağlayacağı, imzacı ülkelerin
hepsini bağlayacağı, gerek Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 46ncı maddesinde gerekse Anayasamızın
90ıncı maddesinde açık, net bir şekilde ifade edildi.
Şimdi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu
kararlar gerek mahkemelerin hiyerarşik yapısı içerisinde
Diyelim
ki yerel mahkemeler veya yüksek mahkeme olan Yargıtay veya onun üstünde
olan Anayasa Mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
vermiş olduğu kararlar arasında çelişki yaşandı.
Bu çelişkide, mahkemeler hiyerarşik yapısı gereği
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu karara
uymak zorunda, özeti bu.
Şimdi, arkadaşlar
-özellikle AKPli milletvekilleri- diyelim ki uluslararası alanda veya
Türkiye Cumhuriyeti devletinde açılan bir sınava gireceksiniz ve o
sınavda şöyle bir soruyla karşılaştınız: Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu kararları, bu
sözleşmeye taraf olmalarına rağmen kabul etmeyeceklerini
söyleyen devlet başkanları, içişleri bakanı ve ilgili
yetkililer bu açıklamalarıyla aşağıdaki
şıklarda belirtilen ve tanımlanan hangi devlet tiplerine
uyarlar? Özellikle AKPli milletvekilleri dinlesin.
(a) şıkkı; muz
cumhuriyeti. Muz cumhuriyeti uluslararası alanda şöyle
tanımlanıyor arkadaşlar: Uluslararası politikada siyasi
açıdan istikrarsız, ekonomik açıdan sadece 3 tarımsal ürüne
dayalı, bir kişi veya bir seçkin grup tarafından yönetilen ve
hiçbir şekilde hukuk kurallarını tanımayan ve kendilerine
hukuk kuralları işlemeyen devlet biçimi. (a) şıkkı,
muz cumhuriyeti. İyi dinleyin Sayın AKPli vekiller.
(b) şıkkı;
kabile devleti. Cumhurbaşkanımız da sık sık diyor ya:
Biz muz cumhuriyeti değiliz, biz kabile cumhuriyeti değiliz, hele
hele mafya devleti hiç değiliz. Evet, kabile devleti; muz cumhuriyeti
gibi bir anlama sahip, aşağılayıcı bir siyasi
kavramdır; genel olarak hukuk devletinin zıttı, tersi olarak
ileri sürülür, hukuk kuralları kişi veya kişilere göre
esnetilir, bu ülkelerde hukuk asla ve kata tanınmaz. Alın size (b)
şıkkı, kabile devleti.
(c) şıkkı;
mafya devleti: Devleti yönetenlerin hesap vermediği sistemlerdir.
İdari, adli bürokrasi bunları görmezden gelir. Suç unsuru
taşıyan eylemleri tahkikat konusu bile olamaz, yargılanamazlar.
Son örneği, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın
Kılıçdaroğluna yönelik bir mafya bozuntusunun yapmış
olduğu beyanlar. Alın size (c) şıkkı.
Şimdi, en önemli
şık, arkadaşlar, (d) şıkkına geldik; haydut
devlet: Kural, kaide tanımayan bir devlettir. Küresel
barışı tehdit eden, ne yapacakları önceden tahmin
edilemeyen, kendi halklarına merhametsizce ve kanun dışı
davranan...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Aydemir.
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
- ...komşularını tehdit eden; katı bir şekilde
tarafı oldukları, imzacısı oldukları uluslararası
anlaşmaları ihlal eden hatta bunu siyasetçilerine bir araç olarak
kullanan devletler için uluslararası alanda kullanılan bir terimdir.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Aydemir, teşekkür ediyorum.
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
- En önemlisi haydut devletti, o da sona kaldı. Bunun cevabını,
Sayın Meclis Genel Kuruluna, Türkiye kamuoyuna, Avrupaya, dünya kamuoyuna
takdirle sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Aydemir, teşekkür ediyorum.
Devamı bir dahaki
yasamaya, bir dahaki teklife.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sizin böyle demeniz şereftir, şeref!
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
- Hiç kimsenin Türkiye Cumhuriyetini haydut devlet ilan etmeye hakkı
yoktur. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 35inci maddesiyle 6415 sayılı
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun 4üncü
maddesine (1)inci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen (2)nci
fıkradaki halinde ibaresinin durumunda şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan Abdulkadir
Karaduman
Mersin İstanbul Konya
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Abdulkadir Karadumanın.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ABDULKADİR KARADUMAN
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Aslında, görüşmekte
olduğumuz teklifin içeriğine baktığımızda,
Türkiye Cumhuriyetinin egemenlik ve güvenlik hakkını
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine devretmesine dair kanun
teklifi desek daha doğru olur kanaatindeyim. Düzenlemenin dayanak ve
içeriğine baktığımızda, Güvenlik Konseyine ülkemizdeki
kamu ve sivil kuruluşlar hakkında tasarrufta bulunma hakkı tanımak
uzun vadede ülkemiz için ciddi bir güvenlik sorunu
oluşturacağından, bu teklif kesinlikle
kanunlaştırılmamalıdır.
Değerli milletvekilleri,
sizlerin de malumudur ki bütün devletlerin mutabık kaldığı
bir terör tanımı ve terörle mücadele yöntemi yoktur. Dünyayı
baskı altına alan, farklı ülkelerdeki çeşitli grupları
silahlandırarak ülkeleri çatışma ve kaosa sürükleyen 5 ülkenin
tahakkümü vardır. Ülkemizi, insanlığı tehdit eden
yapıları terör listesine almayan ve üstelik bu örgütleri finanse eden
Birleşmiş Milletlerin daimî üyesi 5 ülkenin tensipleriyle adım
atmaya mahkûm etmek hangi aklın ürünüdür?
Hep birlikte
hatırlayalım, yıl 2003. Amerika, Saddamın elinde kitle
imha silahı olduğunu iddia ederek Irak Özgürleştirme Operasyonu
adıyla Irakı işgal etti. Sözde özgürlüğün maliyeti olarak
Irakta 1 milyondan fazla insan katledildi, 500 binden fazla kadına
tecavüz edildi ancak ortada ne nükleer ne de kitle imha silahı vardı.
Şimdi, soruyorum: Bu katliam gerçekleşirken siz kimin
tarafındaydınız? Kitle imha silahı algısıyla Irak
işgal edilirken kendi STKlerimizi karşınıza almak
uğruna kanun teklifi getirdiğiniz Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi kimin tarafındaydı? Güvenlik Konseyinin kitle imha
silahlarının yayılmasını engellemek gibi bir
amacı varsa önce, dünyanın en çok silah satan 5 daimî üye ülkesini denetlemesi
gerekir. Bu açık çifte standart varken kendi kurum ve
kuruluşlarımızı 5li çetenin tasarrufuna açacak bir
düzenleme getiriyorsanız -iyimser bir şekilde ifade ediyorum ki- siz
ülkenize değil küresel çetelere hizmet ediyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu düzenlemeyle ülkemiz, terörü
finanse etmek bahanesiyle her türlü müdahaleye açık hâle getirilecektir.
Bu teklif ASELSAN, BAYKAR, ROKETSAN ve TUSAŞın
çalışmalarının kısıtlanacağı hatta
tamamen durdurulacağı bir zemin oluşturacaktır. Şimdi
siz ASELSAN, BAYKAR ve ROKETSAN ile kitle imha silahının ne
alakası var? diyeceksiniz. O hâlde, bunu bize değil, günü
geldiğinde Güvenlik Konseyine anlatırsınız.
Öte yandan, sivil toplum
kuruluşlarımız, gücünü özgür çalışma ortamından
ve sivil oluşundan alır ve bu kimliği muhafaza ettiği
sürece varlık gösterebilir. Derneklere kayyum atamak, sivil toplum
kuruluşlarını ortadan kaldırmak, siyasi gücün malzemesi
yapmak hâline gelir. Her konuda olduğu gibi STKler konusunda da idari
müdahaleler ve tehditler yerine, hukukun üstünlüğü ve hukuk
karşısında eşitlik ilkesine uygun bir şekilde
yargı yolu tercih edilmelidir. Bakınız, insani yardım
çalışması yapan sivil toplum kuruluşlarımızın
işleyişini, yapısını ve faaliyetlerini olumsuz
şekilde etkileyecek bu düzenleme, Güvenlik Konseyi ve Amerikanın
mali jandarması olan FATF gibi faaliyetleri şaibeli
kuruluşların kararlarını
mutlaklaştıracaktır. Bu düzenleme, Türkiyenin dünyada yüz
akı olan uluslararası insani yardım kuruluşlarını
hareket edemeyecek şekilde engelleyecek, bu
kuruluşlarımızın faaliyet alanlarında Türkiyeyi
değil FATFı söz sahibi kılacaktır. Aslında, bu
düzenlemeyle Güvenlik Konseyi size şunu soruyor: Dünya 5ten büyük mü
yoksa küçük mü? Bunun hesabını verin. diyor. Bu kanun teklifinin
yasalaşmasıyla dünyanın 5ten küçük olduğunu kabul
etmiş olacaksınız. Eğer ülkenize hizmet etmeye yemin
ettiyseniz -ki bu kürsüden ettiniz- bu yanlıştan bir an önce
vazgeçmeniz gerekir.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 35inci
maddesinin (1)inci fıkrasında yer alan
"aşağıdaki ibaresinin aşağıda belirtilen
ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu İmam
Hüseyin Filiz
İzmir Adana Gaziantep
İbrahim
Halil Oral Ayhan
Altıntaş
Ankara Ankara
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın İmam Hüseyin Filizin.
Buyurun Sayın Filiz.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İMAM HÜSEYİN
FİLİZ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 247 sıra sayılı Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 35inci maddesi üzerinde
İYİ PARTİ Grubumuzun verdiği önergeyle ilgili söz
almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
35inci maddesinde -6415 sayılı Kanunun 4üncü maddesine birinci
fıkrasından sonra gelmek üzere- (1)inci fıkrada belirtilen
beş yıldan on yıla kadar hapis cezasının fiillerin
örgüt mensubu tarafından işlenmesi hâlinde örgüt kurmak suçundan
verilecek cezanın üçte 1ine kadar artırılacağı
belirtilmiştir. Bu konuyu olumlu buluyor ve devletimizin tüm terör
örgütlerine karşı verdiği mücadeleyi desteklediğimizi bir
defa daha belirtiyorum.
Değerli milletvekilleri,
terör örgütü deyince akla ilk gelen ve ülkemizi en çok meşgul eden
PKKnın Türkiyede otuz altı yıldır
gerçekleştirdiği saldırılarda başta güvenlik güçleri
olmak üzere aralarında mühendis, öğretmen, bebek, çocuk ve
kadınların da bulunduğu 15 bini aşkın
vatandaşımız yaşamını yitirdi, binlerce
vatandaşımız ise yaralı hâlde kurtuldu. Kanlı
eylemleriyle binlerce kişinin yaşam hakkını elinden alan,
yaralıları kaybettikleri uzuvlarıyla hayatlarını
sürdürmek durumunda bırakan kanlı terör örgütü binlerce çocuğu
öksüz ve yetim, kadınları dul, anne babaları evlatsız
bıraktı. Terör örgütü PKKnın Türkiyeye insani, siyasi ve
ekonomik maliyetinin çok yüksek olduğu ve yıllık
kayıplarımızın 10-12 milyar dolar olduğu tahmin edilmektedir.
Ülkemiz, PKK yanında IŞİD, PYD, FETÖ ve benzeri terör
örgütleriyle uğraşmak durumunda kalmış ve hatta 15 Temmuz
hain darbe girişimini de yaşamıştır. Terör
örgütlerinin amaçları ülkede huzur bırakmamak, kargaşa
ortamını devam ettirmektir çünkü bütün pislikler kargaşa
ortamında büyür, bunu iyi bilirler.
Avrupa Birliği ülkeleri
ve ABDnin aralarında bulunduğu çeşitli ülkeler tarafından
PKK, terör örgütü olarak tanınmış olsa da Avrupa ülkelerinin
önemli bir bölümü, G7 ülkelerinin bir kısmı, PKKnın kendine
yeterli maddi desteği sağlayabilmesi için uyuşturucu ticareti,
eroin üretimi, insan ticareti, kara para aklama ve kaçakçılık gibi
yasa dışı suç faaliyetlerini engellemedikleri gibi, PKKya
müzahir bazı sivil toplum kuruluşlarının ulusal veya Avrupa
Birliği kaynaklı programlardan aldığı fonlar yüzünden
terörü finanse eder konuma düşmüşlerdir.
Mali Eylem Görev Gücünü
kuran G7 ülkelerinden bazılarının kitle imha silahlarıyla
ilgili karneleri de bozuktur. Kitle imha silahları olduğu
gerekçesiyle Iraka yapılan müdahaleden ve Barış götürüyoruz.
diye Iraklıların paramparça edilmelerinden, yapılan
ahlaksızlıklardan ve onca zulümlerden sonra, Irakta kitle imha
silahları yokmuş. demeleri ayrı bir garabettir.
Değerli milletvekilleri,
Orta Doğu ülkeleri olarak nitelendirilen ülkelerden petrol zengini olanlar
bir kenara bırakılırsa geriye kalan Türkiye dâhil 14 ülkede
kişi başına düşen millî gelir 544 dolar ile 8.500 dolar
arasında değişmektedir. Orta Doğu ülkelerinin çoğu
terörden muzdariptir ve bu durum büyük ölçüde fakirlikten
kaynaklanmaktadır. Orta Doğu'da huzur olmasın, rahat
sömürelim. diyen emperyalist ülkelerin müstevli hareketleri yanında
cehalet, bedavadan geçinme, huzursuzluk yaratma, edep ve ahlak yoksunluğu,
liyakatten yoksun yönetim anlayışının Orta Doğu
coğrafyasına hâkim olması, terörü tetikleyen sebeplerdendir.
Bizim açımızdan ise terörle mücadelede güvenlik önlemlerinin
yanında en etkin yollardan biri ekonomimizi büyütmek ve gelirlerin hakça
paylaşımını sağlamaktır. Bunun için de
israfın durdurulması, üretime önem verilmesi, istihdamın
artırılması ama en önemlisi, şeffaflık ve adaletle
halka güven verilmesi ve huzurun temini gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
dünkü konuşmamda söylediğim gibi, bu kanun teklifinin
görüşmeleri bitmeden Mali Eylem Görev Gücünün 12nci tavsiyesinin
konusunu teşkil eden siyasi nüfuz sahibi kişilerin
yaptıkları yolsuzlukların örtbas edilmemesi konusunu bir
önergeyle kanun teklifine ilave etmediğiniz takdirde büyük bir vebal altına
gireceğinizi ve hesabını veremeyeceğinizi bir defa daha
hatırlatıyor; 2021 yılında, 2020de
yaşadığımız olumsuzlukların ortadan kalkması
dileklerimle yeni yılınızı kutluyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
35inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
36ncı madde üzerinde 4
adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına
göre işleme alacağım.
Şimdi
okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 36ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Murat
Çepni
Adana Muş İzmir
Mahmut
Celadet Gaydalı Mehmet
Ruştu Tiryaki Tulay
Hatımoğulları Oruç
Bitlis Batman Adana
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya
İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan Gamze
Taşcıer
Mersin İstanbul Ankara
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi Sayın Gamze
Taşcıerin.
Buyurun Sayın
Taşcıer. (CHP sıralarından alkışlar)
GAMZE TAŞCIER (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
getirdiğiniz kanun teklifiyle, görüyoruz ki Türkiyede özgür
düşünceyi yok etmeyi, sizin gibi düşünmeyen sivil toplumu bitirmeyi
ve tek adam rejimini hayatın her alanına işlemeyi kafaya
koymuş durumdasınız. Seçimle kazanamadığınız
her yeri kayyumla ele geçirme gibi demokrasi dışı bir
anlayışı sürdürmeye kararlısınız; istiyorsunuz ki
herkes sizin gibi olsun. Madem öyle, ben de getirdiğiniz bu kanun
teklifiyle ilgili, hangi derneğe kimleri kayyum olarak atayabilirsiniz,
birkaç öneride bulunmak istiyorum.
Mesela, kadın
derneklerine, TRTde Hamilelerin sokağa çıkması terbiyesizlik.
diyen Ömer Tuğrul İnançeri atayabilirsiniz. Kadınla
tokalaşmak ateş tutmaktan daha korkunçtur. diyen Rektörünüz Mustafa
Talha vardı, o da olabilir ya da tek eşliliği zina ve fuhuş
serbestliği olarak gören Ali Edizer de harika bir kayyum olur.
Aslında, uzaklara da gitmeye gerek yok çünkü bir kadın cinayetinin
ardından, ölen kadını özgürlük düşkünü olarak suçlayan AK
PARTİ İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis Üyeniz Hamdullah Arvas
var, o da iyi bir kayyum olur.
Çevre dernekleri deseniz,
memleketin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine talan
edilmeyen, ağaç katliamı yapmayan Mehmet Cengiz de olabilir ya da
İzmir Emniyet Müdürlüğündeki eğitim toplantısında
hayvan ve çevre konularına duyarlı olanların terörist olmaya
yatkın olduğunu söyleyen sözde eğitimciyi de atayabilirsiniz.(x) (CHP sıralarından
alkışlar)
Çocuk istismarlarına
karşı mücadele dernekleri var mesela; tabii ki Ensar Vakfı
1inci sırada ya da 6 yaşındaki çocukla evlenilebilir. diyen
Nurettin Yıldızı da kayyum olarak atayabilirsiniz. 12
yaşında kız çocuklarını doğum yapmak için ideal
bulan Muttalip Kutluk Özgüven de iyi bir tercih olabilir. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Her türlü istismara karşıyız!
GAMZE TAŞCIER (Devamla)
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği var mesela;
biliyorsunuz, kurucusu olan Türkan Saylanı FETÖyle el ele vererek
terörist ilan etmiştiniz. Oraya da TÜRGEVden birisini atayabilir ya da
Kızını pantolonla okula gönderen babalar,
kızınızı cehenneme atıyorsunuz. diyen İhsan
Şenocak da olabilir.
Atatürkçü Düşünce
Derneği var; aslında, en iyi örnek Kadir Mısıroğluydu
ama Fatih Tezcan var elinizde, onu da atayabilirsiniz.
Çağdaş gazetecileri
destekleme derneği var. Tabii, burada seçeneğiniz çok çünkü
yanlışınıza doğru diyen, istediğiniz
manşeti atan binlerce kalemşorunuz var; onları da buraya
atayabilirsiniz.
Tabii, hiç
zorlanmayacağınız bir dernek var, Yolsuzlukla Mücadele
Derneği. Burada, istediğiniz kişiyi kayyum atayabilirsiniz,
herhâlde namuslu memur Teomanı getirecek hâliniz yok, mesela Rıza
Zarrabı getirebilirsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Bulamazsanız, hepinizin, önünde önlüklerini iliklediği Yolsuzluk,
hırsızlık değildir. diyen kadrolu fetvacınız
Hayrettin Karaman var.
İSMAİL KAYA
(Osmaniye) CHPdeki tacizlerden hiç bahsetmiyorsunuz!
GAMZE TAŞCIER (Devamla)
- Eğitimle ilgili dernekler var. Başta söyleyeyim, buraya talip çok;
Ülkeyi ayakta tutan cahil halktır. Okuma oranı arttıkça bana
afakanlar basıyor. diyen Rektör Yardımcınız Bülent
Arı var mesela. Ya da Vatikan, çıkardığı cinleri
kadrolu işe alıyor. Kreş ile kilise aynı kökten geliyor, o
yüzden torunumu ilkokula göndermek istemiyorum. diyen hocanız Abdurrahman
Dilipak var mesela.
Öğrenci dernekleriyle de
ilgili Üniversitelerde fuhuş yuvası var. diyen Ebubekir
Sofuoğlu da sizin atayacağınız kayyumlardan.
Müzikle ilgili dernek var.
Mesela, çok güzel bir örnek, tabii az önce de bu ismi söyledim ama
maşallah, çok yönlü olduğu için Hayrettin Karamanı da yine
buraya atayabilirsiniz; Müziğin icrası da dinlemesi de
haramdır. diyordu. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Kültür-sanatla ilgili asla
reddetmeyeceğiniz bir isim var; Böyle sanatın içine tükürürüm.
diyen Melih Gökçek, ondan iyisini bulamazsınız. Hem de şu an
boşta, adamcağız sıkıntıdan gece gündüz tweet
atıyor, en azından kayyum olarak atarsanız, herkesi
rahatlatırsınız.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Önergeye gel, önergeye.
GAMZE TAŞCIER (Devamla)
- Sağlıkla ilgili derneğe mesela; Deve sidiği
şifadır. diyen Ebubekir Sifil.
Bilim derneğine
Dünyanın yuvarlak olması mason uydurması. Dünya düzdür. diyen
AK PARTİ Gençlik Kollarından bir arkadaşınız var.
Mesela Somaya,
işçilerin haklarını savunmak için, Somada yere düşen
madencileri tekmeleyen Yusuf Yerkeli atayabilirsiniz.
Yoksullukla mücadelede
çektiği videoda Lan, fakirler! diyen gençlik kolları
başkanınızı da atayabilirsiniz.
Ama tabii, bu sadece öneri,
eminim sizde daha ne cevherler vardır kayyum olarak atanacak. Ama
şunu bilin: Dikta rejiminizde son zamanlarınız. Zulmünüz
artsın ki tez zamanda gidesiniz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Turan.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
31.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Ankara Milletvekili Gamze
Taşcıerin 247 sıra sayılı Kanun Teklifinin
36ncı maddesi üzerinde verilen önerge hakkında
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, gecenin bu saatinde böyle önemli bir kanunu görüşürken
bu tarz, bir ironi olduğunu düşündüğü, komik olduğunu
düşündüğü bir konuşmaya cevap verme adabında değiliz.
Bu konuşma, böyle bir kanunda olmaması gereken konuşmaydı.
Kanun, baştan aşağı önemli içerikleri olan, Türkiyenin
geleceğine ışık tutacak önemli düzenlemeleri olan bir
kanun. Keşke önergeyle ilgili konuşsaydı da cevap verseydik
Sayın Başkanım. (CHP sıralarından gürültüler)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) -
Sadece kayıtlara geçsin diye söylüyorum. Bu kanun derneklere kayyum
getiren, avukatları muhbir ilan eden, siyasilere de İstediğiniz
gibi üçkâğıtçılık yapabilirsiniz. diyen bir kanun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, bu kanun, uyuşturucuyla ilgili, kara parayla
ilgili yanlış yapan derneklere ceza öngören bir kanundur Sayın
Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Başkan, kamuoyunu yanlış
bilgilendirmeyelim.
BAŞKAN Siz de mi
kayıtlara geçireceksiniz? Vallahi, ben bu bir dakika
yasağını getirdiğimden beri, İç Tüzükü
uyguladığımdan beri korsan bildiriler başladı.
Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Hayır, hayır... (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ERDAL AYDEMİR (Bingöl)
Başkanım, hep bize sataşıyorsunuz.
BAŞKAN
Arkadaşlar, bir müsaade edin lütfen!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Şimdi, bu tutanaklara söz geçirme işini
iktidar partisinden öğrendik. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Bu kanuna ilişkin ileride açıklama yapacağız.
Bu kanunun kara para aklanmasıyla, kitle imha silahlarıyla falan
ilgisi ilk 6 maddeden ibarettir. Kamuoyunu yanıltmayalım.
Diğerlerini, hepsini açıklayacağız.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/3261) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 247) (Devam)
BAŞKAN - Aynı
mahiyetteki önergeler içerisinde ikinci söz Sayın Tulay
Hatımoğulları Oruçun.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
- Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Tanal, bugün sisteme girmekte geç kaldınız.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
- Sayın Başkanım, ışık yanıp sönüyor.
BAŞKAN - Buyurun Tulay
Hanım.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; FATFa üye
ülkelerden beklenen en önemli noktalar, kara para aklama, terörün
finansmanı, kitle imha silahlarının yayılmasının
önlenmesi için politika geliştirmek. İktidarın bu kanunu kabul
edince gerekliliklerini ne kadar yerine getireceğini merak ediyoruz. Neden
merak ettiğimizi de şu şekilde izah etmeye
çalışayım: İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin
yürüttüğü IŞİD ana davasında IŞİDin Türkiye
emirlerinden Ebu Ubeyde kod adlı İlyas Aydının basına
yansıyan görüşlerini burada hatırlatmak istiyorum. Bu ara
İlyas Aydının bu görüşleri basına
yansıdığı zaman Grup Başkan Vekilimiz Sayın
Saruhan Oluç bununla ilgili bir araştırma önergesi vermişti ve
reddedilmişti. Bunu da hatırlatmak isterim. Türkiyede MİTle
yapılan toplantıları anlatıyor, bu toplantılarda
Ankara Gar katliamını ve Suruç katliamını nasıl
konuştuklarını anlatıyor, bazı konularda zaman zaman
MİTle anlaşma sağlayamadıklarını anlatıyor
ve bir defasında anlaşma sağlamadıkları zaman
-hatırlayacaksınız- o içimizi yakan, gerçekten toplumun
vicdanını sızlatan 2 askerin nasıl
yakıldığını
Bunun için yaptık. diyorlar. Yine,
İlyas Aydının ifadelerine göre, MİTin bilgisi dâhilinde
kendileriyle ideolojik bağları olan Mektebil Türki (Türkiye
Masası) şeklinde bir ekip oluşturuyorlar. Bütün
patlayıcılar, kimyasal maddeler, yaralıların tedavisi
başta olmak üzere, hepsini Türkiye sınırından girip
çıkarak rahatlıkla karşılayabildiklerini ifade ediyor.
Yine, İlyas Aydın ifadesinde, Kürt sorununun demokratik çözümünden vazgeçilip
mutabakat masasını devirmek için Türkiyede çatışma ve kaos
ortamının geliştirilmesiyle ilgili ortak toplantı
yaptığını ifade ediyor. Ülkeyi cehenneme çeviren canlı
bombalarla peş peşe gerçekleşen katliamlar ve bombalar, bu
süreçte bu kararlaşmayla gerçekleşiyor. Yine bu söylediğimi, Gar
katliamı dosyasını açıp okuduğunuz zaman çok daha
detaylı bilgileri de orada göreceksiniz.
7 Haziran seçimleri öncesi
IŞİD tarafından HDP Adana ve Mersin il binalarına bombayla
saldırı gerçekleştirildi ve bu bombalı saldırı
silsilesinin kararı, rehberliği yine birlikte sağlanmış.
Bu olayda adı geçen Savaş Yıldız, İçişleri
Bakanlığının arama listesindeydi ama Türkiyede MİTin
bilgisi dâhilinde, herkesin bilgisi dâhilinde MİTle de
görüşmüş, herkesle de görüşmüş, işlerini de bir güzel
yürütmüş. Yine, bir haber ajansına, bizzat Savaş
Yıldız Konya, Antep ve İstanbulda
yaşadığını, buralarda çalışmalar
yürüttüğünü, Türkiye-Suriye arasındaki geçiş sorunu ve
ilişki problemi olmadığını ifade ediyor. HDP Adana ve
Mersin binalarına bombalı saldırının da İçinde
benim olduğum bir ekip diyerek yine MİTin bilgisi dâhilinde
gerçekleştiğini basına ifade ediyor.
Bu ilişki
yumağının aktörü olan iktidar, FATFın beklediği
politikaları ve bu kanunu çıkarırsa bu konuda nasıl
adımlar atacak, ne yapacak, gerçekten çok çok büyük bir merak konusu.
Yine Rusyanın
Birleşmiş Milletler Daimî Temsilcisinin bir açıklaması
olmuştu, daha doğrusu 25 mayıs 2016 tarihinde
Birleşmiş Milletler Sekreterliğine gönderdiği bir mektupta
diyor ki: IŞİDe patlayıcı üretiminde kullanılan
maddeleri sevk ettiği iddia edilen Türkiyeli şirketlerin adları
tek tek açıklandı. Peki, Türkiye bu şirketlerle ilgili bir
işlem başlattı mı, daha doğrusu iktidar
başlattı mı? Hayır, başlatmadı.
Yine, şu
hatırlatmayı yapmak istiyorum: Abdulbasit El-Sarut,
IŞİDın önemli komutanlarından biriydi, arada bir örgüt de
değiştiriyordu. El-Sarutu şu sözlerle hatırlayacaktır
kamuoyu: Alevilerin kökünü kazıyacağız. El-Sarut
Reyhanlıda yaşamını kaybediyor, Reyhanlıda oldukça
geniş bir tören gerçekleşiyor ve Suriye'ye sınırdan âdeta
normalmiş gibi gönderiliyor.
Bu torbaya
attığınız demokratik kitle örgütleri ve STKlerle en
antidemokratik biçimde mücadele etmeyi yasalaştıran maddeleri,
işte az önce bahsettiğimiz kanunla iç içeleştirerek
karmakarışık bir torba yasayı sundunuz bize. Toplumun
vicdanında bu kitle örgütleriyle ilgili alacağınız karar,
asla ve asla kabul görmeyecektir. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin
36ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan
aşağıdaki ibaresinin aşağıda belirtilen
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu İbrahim
Halil Oral
İzmir Adana Ankara
Ayhan
Altıntaş Muhammet
Naci Cinisli
Ankara Erzurum
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlunun.
Buyurun Sayın
Çulhaoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun
teklifinin 36ncı maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubumuzun
görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım. Heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 36ncı maddede yapılan
değişiklik, Birleşmiş Milletlerin 2015 yılında
aldığı 2253 sayılı Kararın listeye eklenmesi ve
Bakanlar Kurulu ibaresinin yerine Cumhurbaşkanlığı
ibaresinin konulmasıdır.
Teklif edilen maddeyle,
(1)inci fıkrada sayılan Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi kararlarına 2015/2253 sayılı Karar eklenmiştir ve
madde buna göre düzenlenmiştir. Bunun uyum düzenlemesi niteliğinde
olduğunu söyleyebiliriz. Eklenen fıkrayla mal varlığı
dondurma listesi ve bunun gibi düzenlemeler, 2253 sayılı
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı, daha önceki
kararlarla çerçevesi çizilen listeleme kriterlerini genişletmekte,
DEAŞı destekleyen gerçek yahut tüzel kişilerin de 1267
sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararıyla
öngörülen önlemlere tabi olmalarını düzenlemektedir. El Kaide
Yaptırımlar Komitesinin yetki alanı, Irak ve Suriyede ortaya
çıkan DEAŞ terör örgütünü de kapsayacak şekilde
genişletilerek Komitenin ismi DEAŞ ve El Kaide Komitesi olarak
değiştirilmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugünlerde, eminim ki bana ulaşan SMA
hastalarının anneleri babaları siz değerli
milletvekillerimize de ulaşmıştır. Kısaca SMA diye
bilinen spinal müsküler atrofi nadir görülen hastalıklardan biri olup
ülkemizde yaklaşık 3 bin çocuğumuz bu hastalıkla mücadele
etmektedir. Her bir SMA hastası çocuğun ilaç fiyatı 2 milyon 125
bin dolar, bizim paramızla yaklaşık 13 milyon Türk lirası.
SMA hastası çocuklarımızın iyileşmeleri için belirli
zaman diliminde bu ilacı kullanmaktan başka çareleri de yok. Her gün
yazılı ve görsel basında ailelerin feryatlarını
izliyoruz. Bu aileler çocuklarını yaşatabilmek, evlatlarına
destek olabilmek için her gün gözyaşı döküyorlar. Aileler çaresiz,
yardım kampanyası açıyorlar. Bir hasta çocuk için 6-8-10-12
milyon yardım toplandığını varsaysak ailelerin geri
kalan miktarı tamamlaması mümkün görünmüyor.
Evet, değerli
arkadaşlar, bu fotoğraf 29 Kasım 2020 tarihli, bu insanlar
Sağlık Bakanlığının önünde protesto gösterisi
yapıyorlar. Kim bunlar? Peki, ne istiyorlar? SMA
hastalığının geçerli tüm tedavileri SGK kapsamına
alınmalı. diyorlar, önleyici sağlık hizmeti olarak evlilik
öncesi çiftlere genetik taşıyıcılık testi yapılmasını
istiyorlar. İnsanlarımız feryat figan yalvarıyorlar, Bize
yardımcı olun. Biz devletimizi seviyoruz, vergimizi veriyoruz, devlet
de çocuklarımıza yardımcı olsun. diyorlar.
Evet, değerli
arkadaşlar, enerji şirketlerinin ağırlama giderlerini
vatandaşın üzerine yüklemeyi akıl ettiniz, neyse ki bu
yanlıştan döndünüz. Kayıp kaçak bedelini bölgesel olarak
yapın teklifi getirdik, onu da kale almadınız.
Arkadaşlar, bakın,
burası çok önemli; İYİ PARTİ olarak SMA hastalarına
katkı sunacak bir öneride bulunuyorum: Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığı ya da Sağlık Bakanlığı
SMA fonu kursun. Bu fona halkın bağışları ve elektrik
faturalarına yansıtılan TRT payına düşen
kısmın yarısı ve enerji faturalarındaki yüzde 18 olan
KDVnin yüzde 1i SMA fonuna ayrılsın. Bu uygulamayla hem devlete hem
de vatandaşa herhangi bir yük getirmeden SMA hastalarımızın
dertlerine de derman olunur. Şayet Biz, şirketler için devlet
desteği veririz fakat SMA hastaları için gelirlerimizden
vazgeçmeyiz. derseniz o zaman size Anayasamızın 2nci maddesinin
son fıkrasındaki Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir
hukuk devletidir. hükmünü hatırlatmak isterim.
Evet, bu önerilerimize
olumsuz bakarsanız o zaman ikinci bir öneride bulunuyorum: TRT payı
kayıp kaçak bedeli diyerek vatandaşın isteği
dışı aldığınız kalemlerin altına SMA
fonu kalemi ekleyin; elektrik faturalarına 1 lira, bakın,
arkadaşlar sadece 1 lira fon için koyun. İnanın, devlet olarak
sizin üstlenmediğinizi bu necip milletimiz
alicenaplığını göstererek üstlenir, yeter ki empati
yapalım. SMA hastası yavrularımızın
haykırışlarına sessiz kalmayalım diyor, heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 36ncı maddesiyle
değiştirilen 6415 sayılı Kanunun 5inci maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Cahit
Özkan Bayram
Özçelik Erkan
Akçay
Denizli
Burdur
Manisa
Numan
Kurtulmuş Bekir
Kuvvet Erim
İstanbul
Aydın
(1) Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin 1267 (1999), 1988 (2011), 1989 (2011) ve 2253
(2015) sayılı kararıyla listelenen kişi, kuruluş veya
organizasyonların tasarrufunda bulunan malvarlığının
dondurulması kararları ve bu listelerden çıkarılanlara
ilişkin malvarlığının dondurulmasının
kaldırılması kararlarının uygulanmasına yönelik
Cumhurbaşkanı kararı, Resmî Gazetede yayımlanır ve
gecikmeksizin uygulanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Söz talebi yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
6415 sayılı Kanunun
5inci maddesinin birinci fıkrasında yapılan
değişikliğe ilişkin verilen bu önergeyle ifade
bütünlüğünün sağlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 36ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
37nci madde üzerinde 3 adet
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
(2/3261) esas numaralı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin
Kanun Teklifinin 37nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Mahmut
Celadet Gaydalı Mehmet
Ruştu Tiryaki
Muş
Bitlis
Batman
Kemal
Peköz Murat
Çepni
Adana
İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Kemal Peközün.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
KEMAL PEKÖZ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili kanun teklifinin
37nci maddesi üzerine grubum adına söz aldım. Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Bu maddeyle Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında ilgili
fiilleri gerçekleştirenlerin Türkiyedeki mal varlıklarının
dondurulabilmesi istenmektedir. Bu dondurma işlemine karşı idari
ve yargısal başvuru yolları Anayasanın 35inci maddesi
kapsamında açık tutulmaktadır. 5inci ve 6ncı maddelerde
düzenlenen hususlar dışında, 3üncü ve 4üncü madde
kapsamına giren fiillerin gerçekleştirildiği hususlarda ise
Değerlendirme Komisyonu, makul sebeplerin varlığına
istinaden kişi, kuruluş veya organizasyonların yabancı
ülkelerde bulunan mal varlıklarının da dondurulması
talebiyle Cumhurbaşkanına öneride bulunulması kararı verebilmektedir.
Burada makul şüphe bir belirsizlik içermekte ve dolayısıyla
makul şüphenin ne olduğunun açıklığa
kavuşturulması gerekmektedir, maddede böyle bir belirginlik ve
açıklık yok.
Burada herhangi bir mahkeme
kararı yokken kişi ve kurumların mülkiyet haklarının
keyfiyete bağlı şekilde
sınırlandırılması riski var. Temel hak ve özgürlükleri
makul sebeplerin varlığı gibi kapsamı ve
sınırı belli olmayan bir sebeple durdurma, çok büyük bir
boşluğa yol açabilir. Normal şartlarda makul şüphe
aranması veya yargı sürecinin sonucunun beklenmesi gerekirken bu
makul şüphe değişebilen, kuruma göre belirlenen ve konuma göre
durum değiştirebilen bir şey olmaktan
çıkartılmalıdır ve netlik kazanmalıdır.
Bunun dışında,
maddede, yine önceki maddelerde de ihdas edildiği üzere, mal
varlığının dondurulması neticesinde karar Hâkimler ve
Savcılar Kurulu tarafından Ankara ağır ceza mahkemesinin
onayına sunuluyor, ağır ceza mahkemesinin vereceği karara
karşı da Ceza Muhakemesi Kanununa göre bir itiraz yolu öngörülüyor,
belli bir süre içerisinde de bu itiraza karar verilmesine ilişkin bir
hüküm var. Bu itirazın, gerçek anlamda maddi hukuka uygun bir şekilde
inceleneceğine ilişkin çok ciddi kuşkularımız var.
Çünkü neticede sunulan sadece savunma hakkını, karşı
tarafın da mevcut olan elindeki vasıtaları değerlendirmeden
tek taraflı olarak bir itiraz kararı verebileceğine ilişkin
kuşkularımız var. Bunun bir şekilde yeniden ihdas edilmesi
gerekiyor.
Diğer taraftan,
özellikle maddi hukuk açısından çok ciddi şekilde
mağduriyetlere neden olabilecek mal varlığının
yönetimi, tabii, verimli bir şekilde yönetimi, belli bir sürede yargı
konusu olacağından dolayı oluşacak olan zararların
hesaplanması yönünden ciddi bir şekilde tedbir alınması
Ve
bununla beraber ortaya çıkabilecek zorunlu, mücbir sebeplerden dolayı
bu mal varlığının gerçek anlamda hızlı bir
şekilde yönetimine ve buna ilişkin verilecek olan kararlarla ilgili
de çok ciddi, net olmayan konum ve durumlar var. Bu nedenle bu maddenin
tekliften çıkarılmasını talep ediyoruz.
Makul şüphe, bugüne
kadar Türkiyede zaman zaman çeşitli alanlarda uygulandı ama her
seferinde son derece olumsuz sonuçlar verdi. Çünkü netliği olmayan, ne
zaman, kime göre, nasıl değerlendirileceği belli olmayan bir
maddeyi içermekte; o nedenle de bugüne kadar çok ciddi haksızlıklara
sebep oldu, zaman zaman can kayıplarına da sebep oldu. O nedenle
makul şüphe kavramının özellikle çok netleştirilmesi ve
okuyan herkesin ne olduğunu anlayarak, bilerek buna yaklaşım
göstermesi ve ona göre karar vermesi gerekir; aksi hâlde çok ciddi
sonuçları olabilir ve bu olumsuzluklardan toplumun ve kişilerin zarar
görmesi söz konusu olabilir. Yapılacak olan bir kanunun insanları
şüpheye düşürecek ya da gelecekte yaşanacak olumsuzluklara meydan
verecek bir şey değil, çok net olarak anlaşılabilir ve
uygulanabilir olması gerekir. Bu nedenle maddenin yeniden düzenlenmesi
için kanun teklifi metninden çıkarılmasını talep ediyoruz.
Saygılar sunuyorum.
İyi yıllar diliyorum herkese. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 37nci maddesiyle 6415 sayılı
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun 7nci
maddesine eklenen (7)nci fıkradaki Başkanlık tarafından
karar verilir. ibaresinin, Başkanlık karar verir. şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Fazıl Kasap Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek
Kütahya Aydın Antalya
Zeynel
Emre Alpay
Antmen Turan
Aydoğan
İstanbul Mersin İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Ali Fazıl Kasapın.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ FAZIL KASAP
(Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yıl 2002. Benim
vatandaşım çöpten rızık topluyorsa, pazarlardan atık
topluyorsa, meydanlar Açız, açız! diye bağırıyorsa;
ev kirasını, elektriği, suyu ödeyemiyorsa; yüzde 25i açlık
sınırının, yüzde 50si yoksulluk sınırının
altındaysa ülkeyi bu hâle mevcut Hükûmet getirmiştir. Bunu söyleyen
Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan. Ben bu sözlerin
altına imza atarım. Gerçekten de ülkeyi bu hâle mevcut Hükümet
getirmiştir değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın, burası, 2002
değil 2020, benim seçim bölgem Kütahya. Siz Sarraflar, bir de
hurdacılar demiştiniz, hurdacıları orada rencide ettiniz,
hurdacılar geri dönüşüm işi yapıyor. Yalnız, 2020
Türkiyesinde, bakın, 2002 Türkiyesinde olan ne varsa hepsi var; Tayyip
Erdoğan sanki 2020yi tarif etmiş. 2020, değerli
arkadaşlar, burada çöplerden rızıklarını temin etmeye
çalışan insanlarımız var. Bir marketin önü
Marketten
alım gücü yok artık insanların, buralardan topluyorlar,
binlerce
Geri dönüşümcü bu arkadaşlar var biliyorsunuz,
hurdacı; yer yer bağıracağım, yer yer sarraflık
yapacağım; sarrafların yaptığı iş de
kıymetli, hurdacıların yaptığı iş de
kıymetli.
Şimdi, vallahi,
yaklaşık altı yüz yıl önce İbni Haldun da bugünleri
görmüş, demiş ki: İktidar tek elde toplanırsa şan,
şeref ve bütün yetkiler malikin elindedir. Bunu sükûnet ve rahatlık dönemi
takip eder. Artık her şey tek elin hâkimiyeti altındadır ve
rahatlık sağlanmıştır. Bu süre içinde bir müddet ele
geçirilenle yetinilir; barış içinde, kanaatkâr biçimde
yaşanır. Daha sonra huy değişir, israf ve savurganlık
başlar çünkü lüks ve refah hükümdarın elindedir. Zevk için harcamalar
yapılır. Var olan mevcut düzen bozulmaya
başlamıştır. Keyfe düşkünlük bir hastalık hâline
gelince de kolay kolay kurtulunamaz. Devlet çökene kadar da iyileşme
mümkün değildir. İbni Halduna göre bu durum artık
yalnızca zulüm ve haksızlıktır, tamamen adaletten
uzaktır.
Değerli arkadaşlar,
ne kadar güzel söylemiş; huy değişti, israf artık
karakteriniz oldu. Uçaklar dolusu uçaklar, uçaklar, uçaklarla
Kıbrısa gittiniz; arabalar, arabalar, arabalarla namaza gidiyorsunuz
defalarca. O sarayda, halkın dediğiniz sarayda o ucube ucube,
ismini bilmediğimiz şeyler yiyorsunuz, yedirtiyorsunuz. Siyaset,
malumunuz olduğu üzere burada bulunma gerekçemiz, halkın mutlu
olmasını temin etmek; onun için biz burada varız. Millet aç,
saraylarda yaşayanların halkın hâlini maalesef bilmesi mümkün
değil, arada uçurum var.
Dün bir takıntı
olmuştu, ahlaklı çok ahlaklı yasalar getiriyorsunuz. Bu
yasalar tadından yenmiyor ama ne olur böyle çorba gibi, torba gibi
getirmeyin, tek tek getirin; hiç olmazsa siz de farkına varın.
Şimdi, değerli
arkadaşlar siz, bizim bazı yasa tekliflerimizi ahlaksız veya
adaletsiz gördüğünüz için büyük bir ihtimalle reddettiniz. Hangi yasa
tekliflerimizi reddettiniz? Bakın, halkın lehine buradan bu yıl
doğru dürüst bir kanun teklifi gelmedi sizlerden. Bakın, elektrik ve
doğal gazda KDVyi yüzde 1e çekelim, şu pandemi ortamında halk
nefes alsın dedik, dediniz ki Hayır. Sağlık
çalışanlarına -bugün bir sağlık
çalışanı daha vefat etti, nöbette vefat etti- Covid-19 meslek
hastalığı olsun, bunlar şehit kabul edilsin dedik.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bunların cevapları verildi ama.
ALİ FAZIL KASAP
(Devamla) Hayır dediniz, hayır; dün oylandı, önerge kabul
edilmedi. Emeklilere intibak hakkına hayır dediniz, EYTye hayır
dediniz, 3600 ek göstergeye hayır dediniz; KYK borçlarını
silelim dedik, hayır dendi; çiftçi borçlarına hayır dediniz;
esnafa nefes aldıralım, borçları ertelensin dedik, hayır
dediniz.
Savruluyorsunuz, değerli
arkadaşlar savruluyorsunuz; iktidarda kalma hırsı sizi sadece ve
sadece noter konumuna getirdi, gönderilen ne varsa okumadan
onaylattırdınız, okumadan onayladınız. Emin olun,
iktidarda kalma hırsınız sizin gözünüzü kör, kalbinizi mühürlenmiş
hâle getirdi. Hani bir söz vardı ya, sözlerin hepsini dinleyecektiniz, en
güzeline tabi olacaktınız.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 37nci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan aşağıdaki
ibaresinin aşağıda belirtilen ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Altıntaş
İzmir Adana Ankara
Yasin
Öztürk Muhammet
Naci Cinisli İbrahim
Halil Oral
Denizli Erzurum Ankara
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Yasin Öztürkün.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 247 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 37nci maddesi üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
2020 yılının
son Genel Kurul çalışmasını tamamlamak üzereyiz. Yıl
sonları mahsuplaşma zamanlarıdır, 2020 yılında
Genel Kurulun payına da sürekli değişikliğe uğrayan
torba kanunlar düşmüştür. On dokuz yıllık savrulma, kibir,
güç ve kuvvet hazzı, bazen kanun tekliflerinin içeriğine de
yansımış, sistem değişikliği sadece devleti
değil mevzuatı da tahribata uğratmıştır. Kanunlar
arasındaki hiyerarşi rafa kaldırılmış, kanunlardan
önce çıkan uygulama yönetmelikleri, kanun hükmünde kararnameler yüce
Meclisi noter, tasdik makamı hâline getirmiştir.
İşbu kanun teklifi
de Anayasaya, hukuk devletine açıkça bir saldırı; Anayasa ve
yasaları topyekûn bir reddedişin belgesidir. Meşhur bir anayasa
hukukçusunun deyimiyle Anayasaya elveda. denilmiştir. Yine, meşhur
bir idare hukukçusunun deyimiyle, üniversitelerde idare hukuku kürsülerine
ihtiyaç kalmamıştır. Makbul gerekçelerle hazırlanan kanun
teklifleri maddeye dönüştüğünde bir dayatma metni hâlini almakta,
kabul oyu vereceğimiz kanunlar bile savunulamaz hâle dönüşmektedir;
aynen şimdi olduğu gibi.
İYİ PARTİ
olarak teröre, terörizme, terörizme finans sağlayanlara kökten
karşıyız; bunu defalarca dile getirdik, gerekirse defalarca dile
getirmeye devam ederiz. Aynı şekilde biz, terör örgütleriyle bir gün
açılıp bir gün saçılmaya da karşıyız. Yine biz,
yarattığı canavarla kol kola gezip ne istediyse verip ertesi gün
sorumluluktan kaçanlara da suçu başkalarına atanlara da
karşıyız. Biz böyle düşünürken siz ne yapıyorsunuz?
Devletin işleyen tüm mekanizmalarını tahrip edip
dağıttıktan sonra sanki güven duyacağımız bir
yapı kalmış gibi kendinize, şahsınıza yetki
devşiriyorsunuz; biz buna da karşıyız. Keyfîliğinize,
otoriterliğinize, partizanlığınıza
karşıyız. Hırsızlığa, yolsuzluğa,
iftiraya ve ahlak yoksunluğuna da karşıyız. Biz, toptan
devlet yıkıcılığına, bedevileşmeye,
otoriterleşmeye de karşıyız. Bu nedenledir ki terörle
mücadele ediliyormuş gibi getirilen bu kanun teklifinde, terörle mücadele
dışında ekleme yaptığınız baskılama
maddelerini kabul etmiyoruz.
Değerli milletvekilleri,
birçok terör tanımı vardır. Terör korku salarak kişiyi,
grubu, kitleyi ve tüm halkı yıldırmak, sindirmek olarak tarif
edilir. Terörizm ise belirli siyasi amaçlar için örgütlü, sistemli veya
sürekli terörü kullanmayı yöntem olarak belirleyen bir sistem
anlayışıdır şeklinde ifade bulur. Terör ve terörist
tehdidi mutlak bir gerçekse de kimin ve kimlerin terörist olduğu bazen yöneticilerin
siyasi algılarına göre değişebilir. Bir yönetici,
baskı kurmak istediği grupları, kişileri, örgütleri de
yaptıkları muhalefetin etkisine göre terörist ilan edebilir; bunun
için de elinde bulundurduğu gücü ve yetkiyi kullanarak hukuki zemin
oluşturabilir. Adalet sistemi oluşmuş bir devlette tam
bağımsız mahkemeler ve kolluk güçleri iş birliğinde
terör ve teröristle mücadele edilir, bu iş birliği içerisinde
yürütülen her işlem toplum nezdinde alkışlanır. Ama ne
yazık ki yargı erkine aşırı müdahale, Benim gibi
düşünmeyen teröristtir. yaftalaması, ne güvenilecek bir kurum ne de
güvenilecek yapı bırakmıştır. Yargı imdat
çığlığını yükseltmektedir. Anayasa Mahkemesi
kararlarını tanımıyorum. sözü yargıya güven duyma
konusunda indirilen son darbedir.
Değerli milletvekilleri,
6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi
Hakkında Kanun özü itibarıyla uluslararası bir sözleşme ve
Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu kararına bağlı
olarak 2013 yılında yürürlüğe girmiştir. MASAK da bu
kanunla idari yapımızda yerini almıştır. Teklifin
37nci maddesinde yapılan düzenlemeyle terörizmi finanse ettiği
tespit edilen kişi, kuruluş ve organizasyonlar hakkında
Malvarlığının Dondurulmasını Değerlendirme
Komisyonu, yurt dışında bulunan mal
varlığının dondurulması için Cumhurbaşkanına
öneride bulunabilecektir; yurt içinde ise bu kararı yine
Değerlendirme Komisyonunun önerisiyle Hazine ve Maliye Bakanı ve
İçişleri Bakanı verebilecektir. Bu çok önemli, bir o kadar da
hassas bir yetkilendirmedir. İktidar bu durumu, baskılamak
istediği STK ve diğer kuruluşları, kamusal ve özel
yapıları veya doğrudan doğruya kişileri terörist ilan
etmek ya da teröre destek verdiğini iddia etmek konusunda
itibarsızlaştırmak şeklinde kullanabilir ya da terörist
olmadığına karar verip masumlaştırabilir. Bu denli
hassas bir maddenin hukuki altyapısının sağlam bir zemine
oturtulması beklenirdi. Diyecek söz yok çünkü sözün bittiği yerdeyiz
çünkü her şeyin ve herkesin sustuğu, başların öne
eğildiği, neresinden tutsak elde kaldığı, doğru
olanın zerresinin bile mumla arandığı karanlık bir
yerdesiniz. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
37nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
38inci madde üzerinde 3 adet
önerge vardır, aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 38inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Murat
Çepni
Adana
Muş
İzmir
Mahmut
Celadet Gaydalı Necdet
İpekyüz
Bitlis
Batman
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Necdet İpekyüzün.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
NECDET İPEKYÜZ (Batman)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kritik bir yasa
görüşülüyor ve nedense bu yasalar çıkarıldığında,
yasayı getirenler kamuflaj konusunda çok hünerliler. Neden hünerliler?
Yasa basına, topluma tanıtılırken bir isim konuluyor ama
aslında içerisindeki niyet farklı. Niçin niyet farklı?
Arkadaşlar, kitle imha silahları dışında burada
asıl hedef demokratik kitle örgütleri, dernekler, vakıflar. Peki,
bunlar kim? Bunlar muhalefet edenler. Kim? Doğruları söyleyenler.
Kim? Bizi denetlemesi gerekenler. Kim? Toplumu için daha iyiyi isteyenler. Ama,
nasıl ki bir Tekçi yönetim diye tanımladığımız
düzen her şeyde bir tek sesin çıkmasını istiyorlar. Medyada
özgür basın yok ediliyor, bir tek sese dönüştürülüyor; şimdi de
sivil toplum örgütlerinde. Birçok siyasi parti, illeri gezerken gittikleri
yerlerde ne diyorlar? Demokratik kitle örgütleriyle buluşalım, ne
oluyor, ne bitiyor? Ama, şimdi siz, değil buluşmak, onları
kapatmak için çaba harcıyorsunuz. Ve bu dernekler, aslında
Hepimizin
Türkiye Büyük Millet Meclisinde özellikle demokratik muhalefeti yürütenlere
teşekkür etmemiz lazım; onlar kamu hizmeti gösterdikleri için, kamu
hizmetleri gördükleri için. Onlardan çoğundan söz edersek ama birinden söz
edeyim: Türkiye İnsan Hakları Vakfı, 30uncu
yılını kutluyor arkadaşlar, 30uncu yılını.
Ve ilk kurulduğunda ne demişti biliyor musunuz: Ateşin
düştüğü yerdeyiz. Neydi gerekçesi? Otuz yıl önceye
gittiğimizde, İnsan Hakları Derneği, Tabipler
Birliğinden bir kısım hekimler, gazeteciler kurmuştu. Ne
olmuştu? Arkadaşlar, gözaltına alınan yüz binler var,
soruşturma açılan yüz binler var; köpekle, copla, dayakla aleni
şekilde işkence görenler var. Tutuklananlar, cezaevinde
yaşamını yitirenler var. Cezaevindeki hak ihlallerini gündeme
getirip -toplumun kulağı duyduğu hâlde- üç maymun gibi görmeyen,
duymayan, sessiz kalan bir dönemle karşılaşılıyordu ve
171 kişi yaşamını yitirdi. Arkadaşlar, otuz yıl
önceden söz ediyorum, bugünden söz etmiyorum. Bugün ne? Yine işkence var,
yine cezaevlerinde problem var, yine ölümler var. Nereden nereye geldik?
Ateşin düştüğü yerdeyiz. denilenden otuz yıl sonra
aynı şeyi konuşuyoruz. Ama otuz yıl boyunca Türkiyede
İHDsi, TİHVi, baroları, tabip odaları, TOHAVı
birçok kurum, İHOPu, Hakikat Merkezi, Hafıza Merkezi, birçok merkez
aslında kamu hizmeti yürüttüler. Niçin kamu hizmeti yürüttüler? Belgelediler.
Niçin belgelediler? Bunun bir daha yaşanmaması için. Ve dediler ki:
En büyük mücadelenin cezasızlık olması lazım. Ama hiç
kimse cezasızlıkla ilgili bir işlem yapmadı. Daha çok,
dünyanın birçok yerinden gelenlere örnek oldular. Nasıl örnek oldular? Zor şartlarda onurlu, demokratik
mücadelenin nasıl olacağı konusunda; zor şartlarda diz
çökmeden, baş eğmeden onurlu mücadelenin nasıl olacağı
konusunda mücadele yürüttüler ve her
zaman da bu mücadeleyi halkla beraber, toplumla beraber yürüttüler.
Arkadaşlar, şimdi
siz bunları kapatmaya çalışıyorsunuz. Yani bakın,
Türkiyede zorunlu göç var. denildi, inkâr edildi. Sonra tazminat verilmeye
başlandı, Göç Derneği kuruldu. Cezaevlerinde yaşananlarla
ilgili, tutuklularla ilgili binlerce şikâyet var; Meclise de geldi. Birçok
yörede Tutuklu Aileleri Yardımlaşma Derneği kuruldu.
İnsanlar yoksulluk derdindeydi, Sarmaşık diye yoksullara
yardım edebilecek dernekler kuruldu. Çocuklar perişan diye Gündem
Çocuk Derneği kuruldu. Ama hiçbirine destek olmadınız; tam
tersine, siz dünyada bir ilki yaşattınız ya, Uluslararası
Af Örgütünün hem Direktörünü hem Başkanını aynı gün
tutukladınız, cezaevine koydunuz. Siz böyle yaparsanız Dernekler
Yasasında sivil toplumların gelişmesine katkı
sunmazsınız, engellersiniz ama bu engeller
Bunlar
kapandığında, denetlendiğinde, baskı olduğunda
bitecek mi sanıyorsunuz? Otuz yıllık onurlu bir mücadeleden söz
ediyorum, büyüyen bir mücadeleden söz ediyorum, dünyanın her tarafından
gerek mücadeleleriyle gerek belgeleriyle örnek alınan kurumlardan söz
ediyorum. Bugün dünyada Türkiyenin övündüğü İstanbul şehrinin
adıyla geçen İstanbul Protokolü var, İstanbul Sözleşmesi
değil.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Devamla)
İstanbul Protokolü, dünyanın her yerinde işkencenin
belgelenmesi için çalışıyor. Burada da insan hakları
mücadelesini yürütenler yaptı. Siz bunları kapatmaya, engellemeye
çalışıyorsunuz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 38'inci maddesiyle 6415 sayılı
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun 8'inci
maddesinin ikinci fıkrasına eklenen "5 inci maddenin dördüncü
fıkrası ile ibaresinin "5 inci maddenin dördüncü
fıkrasıyla şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Turan
Aydoğan Alpay
Antmen Cengiz
Gökçel
İstanbul Mersin Mersin
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Cengiz Gökçelin.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, AKPnin hukuk
dışı uygulamalarına olanak tanıyacak bir torba kanun
teklifini görüşüyoruz. AKP bunu hep, hukuk katliamlarını örtmek
için yapıyor. Teklif gerekçeniz, OECDnin Türkiye'ye gri liste
uyarısıymış, Birleşmiş Milletler
kararıymış. Birleşmiş Milletler size Avukatlara
muhbirlik yaptırın. mı dedi? Siz, açıkça, tek adam rejiminizi
güçlendirmek için fırsatçılık yapıyorsunuz. Böyle kanun
teklifi olur mu? Avukat muhbirlik mi yapacak, yoksa mesleğini mi yapacak?
Aslında buna, AKPli avukat arkadaşlar cevap versin istiyorum: Siz,
bu kanun teklifi geçtikten sonra avukatlık mı yapacaksınız,
yoksa muhbirlik mi yapacaksınız? (CHP sıralarından
alkışlar) Cevap vermeden size hatırlatmak isterim meslek onuru
diye bir şey vardır. Bu kanun teklifini dayatanlar, bilmem bundan
haberiniz var mı? Bir mesleğe, yargının üç
ayağından biri olan avukatlık mesleğinin onuruna
bunları yaparken en azından avukat
arkadaşlarımızın yüzü kızarsın isterdim. Siz,
zaten yargının iki ayağını tahakküm altına
aldınız, talimatla karar verdiriyorsunuz. Toplumun yargıya
güveni kalmadı. Şimdi, bir de savunma makamını ayaklar
altına alıyorsunuz. Bu mesleğin kutsallığını
bilen avukatların kendi mesleğine saygısı kalır
mı? Vatandaşın avukatlığa güveni kalır mı,
yargıya güveni kalır mı?
Değerli arkadaşlar,
AKP ve ortaklarının fırsatçılığı burada da
bitmiyor, hazır başlamışken hayal ettikleri mafya düzenini
kurmak istiyorlar; yoksa, sivil toplum kuruluşlarını baskı
altına alan, özgürlüklerini kısıtlayan maddelerin bu teklifte
işi olur mu? Bu aklı size çete lideri olan ortaklarınız
mı verdi, yoksa bunlar sizin karanlık düşünceleriniz mi? (CHP
sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon)
Ne biçim ifade ya!
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla)
- Siz yurt dışından kaynağı ne olduğu belirsiz
paraları Türkiyeye getirin. derken terör finansmanı şüphesi
yok, kara para aklama şüphesi yok Bu parayı ne yaptın, nereden
kazandın? diye sormak yok ancak bir derneğe yönelik şüpheniz
varsa, derneğin bir yöneticisine dahi şüphe duyarsanız onu suçlu
ilan etmeniz için her şey yeterli oluyor. Etmeyin eylemeyin, güç
zehirlenmesine yakalanan arkadaşlar, bu, ülkeye bir ihanettir.
FETÖyle ortak olup gizli
tanık yasasını çıkardığınızı
unutmadık. Gizli tanık yüzünden yüzlerce suçsuz insan yıllarca
mahpus yattı. Bu ülkenin onurlu subayları cezaevlerinde hayatlarını
kaybetti. Ergenekon, Balyoz neydi, hatırlıyor musunuz? Biz
savcısıyız. diyordunuz, hani. Zaten KHK kararlarıyla
binlerce mağduriyete sebep oldunuz. Bu sözlerimi hiç başka yere
çekmeyin. Bu dönemde insanları işinden, aşından ettiniz.
Git, aklan gel. dediniz, aklananlara hâlâ haklarını vermediniz.
Sizin demokratlığınız ve demokrasi
anlayışınız işte bu. Sizin döneminizde birini suçlu
saymak için mahkeme kararlarına gerek duyulmadığını
görüyoruz.
Değerli arkadaşlar,
darbe dönemlerinde bunu görmedik. Eğer darbeciler bunu görseydi gerçekten
sizi alkışlarlardı. Bir iktidarın kara para aklamaya
çalıştığını görüyoruz sizin döneminizde, çete
liderlerine siyasetçilerin arka çıktığını görüyoruz,
hukuku yerle bir ettiniz. Siz burada bu yasayı teklif ediyorsunuz ama bir
de çıkıp hukuk reformundan bahsediyorsunuz, sonra da bize de bu
düzenlemeleri getiriyorsunuz, siz açıkça bu milletle alay ediyorsunuz.
Beni bağlamaz. dediğiniz AİHMe defalarca başvurunuzu ne
çabuk unuttunuz Sayın Cumhurbaşkanı?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla)
- Unutmayın, hukuk herkes için vardır, evrenseldir, herkese
lazım olacaktır
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
CENGİZ
GÖKÇEL (Devamla) -
ama en çok da bu ülkenin
kazanımlarını hesap kitap bilmeden harcayanlardan
sorulacaktır.
BAŞKAN Sayın
Gökçel, teşekkür ettim.
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla)
- Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Başkanım, özür
diliyorum.
BAŞKAN -
Estağfurullah.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 38inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Fahrettin
Yokuş İbrahim
Halil Oral
Adana Konya Ankara
Ayhan
Altıntaş Muhammet
Naci Cinisli Dursun
Müsavat Dervişoğlu
Ankara Erzurum İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Fahrettin Yokuşun.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizin en önemli
sorunlarından birisi yüksek enflasyon. AK PARTİ iktidara
geldiğinden bu yana yani on sekiz yıl boyunca Yıllık
enflasyonu önce tek haneli rakamlara düşüreceğiz, sonra da yüzde
5lerin altına indireceğiz. diye vaatte bulundu ancak bu süreçte
ülkemizde enflasyon hiçbir zaman yüzde 5in altına düşmedi. Son üç
yıla baktığımızda da Tüketici Fiyatları
Endeksleri sırasıyla 2018de 20,3; 2019 yılında yüzde 11,8;
bu yıl yani 2020 yılının on bir ayında yüzde 14 olarak
gerçekleşmiş. Başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere
ABD, Japonya gibi ülkelere baktığımızda yıllık
enflasyon oranları ya eksilerde ya da yıllık yüzde 1-2
seviyelerinde. 28 Avrupa Birliği ülkesinde 2019 yılı enflasyon
ortalaması yüzde 1,6. Yüksek enflasyonun olduğu ülkelerde istikrardan
ve gelir dağılımı adaletinden bahsedilemez. Yüksek
enflasyon, başta Türk lirasını değersizleştirdiği
gibi, faizlerin yükselmesine, halkın alım gücünün
zayıflamasına neden olur.
Değerli milletvekilleri,
son yıllarda, Türk halkı, Türkiye İstatistik Kurumunun
başta enflasyon rakamları olmak üzere işsizlik ve istihdam
rakamlarına inanmıyor. Yapılan bütün anketlerde TÜİKe
güven yerlerde sürünüyor çünkü halkımızın sadece yüzde 15i
TÜİKin rakamlarına güveniyor. Sadece halkımız mı? On
sekiz yıllık AK PARTİ iktidarında Ekonomi
Bakanlığı yapmış, Hazine
Müsteşarlığı yapmış, TÜİK
Başkanlığı yapmış AK PARTİnin
kadroları da diyorlar ki TÜİK rakamlarına biz de
inanmıyoruz çünkü bu rakamlarla oynanıyor. Ayrıca, sağduyu
sahibi ekonomi yazarları da aynı kanaati halkımızla
paylaşıyor. Bu durum ülkeyi yönetenler için bir utanç vesilesidir.
Türkiye İstatistik Kurumu, özellikle Tüketici Fiyat Endeksi bünyesinde
bulunan 450nin üzerindeki emtianın dönem dönem ağırlıklarını
değiştirerek hesap yapmaktadır. Bu yöntemle enflasyon
rakamlarını aşağı çektiği bir gerçektir. Yani
rakamlara takla attıran bir Türkiye İstatistik Kurumumuz var.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde 27 milyon çalışanımız var, 13 milyonu
aşkın da emeklimiz var; bu da toplam 40 milyon insan eder. Bu 40
milyon kişinin ücretleri Yıllık Tüketici Fiyatları
Endeksine yani yıllık enflasyona göre belirlenir. Buradan hareketle
size birkaç örnek vermek istiyorum: TÜİKin yıllık Tüketici
Fiyatları Endeksini sadece yüzde 1 puan eksik göstermesi hâlinde 2 bin TL
maaş alan emeklinin yıllık kaybı 240 TL, 3 bin TL maaş
alan emeklinin yıllık kaybı 360 TL, 4 bin TL maaş alan
emeklinin yıllık kaybı 480 TL; işçilerde ise asgari
ücretlinin yıllık kaybı 280 TL, 3 bin lira alan işçinin
yıllık kaybı 360 TL, 4 bin lira alan işçinin
yıllık kaybı 480 TL; memurlara gelince ise 4 bin TL alan memurun
yıllık kaybı 480 TL, 5 bin TL maaş alan memurun ise
yıllık kaybı 600 TL olmaktadır. Bu tabloları
uzatabiliriz ama özet olarak, 40 milyon kişinin yıllık ortalama
kaybı 400 TL civarındadır. Bunun toplam değeri de 16 milyar
Türk lirasıdır yani sadece 1 puan düşük göstermenin 40 milyon
emekçiye, çalışana, emekliye maliyeti 16 milyar Türk
lirasıdır. Şimdi, eğer bu 3 ya da 5 puan düşürülürse
felaketi görürüz.
Buradan demem o ki, biliniz
ki emeklinin, işçinin, memurun ahı sizi perişan eder. Bu oyunu
oynamaktan vazgeçin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) Emeklinin, işçinin, memurun hakkını verin diyorum,
hepinize iyi akşamlar diliyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
38inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
39uncu madde üzerinde 3
önerge vardır, aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 39uncu maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Murat
Çepni
Adana Muş İzmir
Mahmut
Celadet Gaydalı Necdet
İpekyüz Oya
Ersoy
Bitlis
Batman İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerine
söz talebi Sayın Oya Ersoyun. (HDP sıralarından
alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul)
Sayın Başkan, evet, yasanın son demlerine geldik.
Şimdi, Dernekler
Yasasında 3 tür dernek kapatma var, oradan başlayayım. Bir
dernek ya kendiliğinden sona erebilir ya da kendi kendini feshedebilir ya
da bir mahkeme kararıyla sona erebilir ama bu yasayla beraber bir tane
daha madde ekleniyor buna, bir kapatma şekli daha, o da Soylunun keyfine
bağlı, onun iki dudağından çıkacak şeyle bir
dernek kapanabilir.
Hepinize tavsiye ediyorum,
Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğünün bir resmî internet
sitesi var, bu siteye girip bakın, 1995 ile 2020 arasında tam 29
dernek ve vakfa izin almadan yardım toplama hakkı verilmiş. Bu
29 dernek ve vakfın 27si bu hakkı AKP iktidarları döneminde
almış. Peki, bu dernekler, vakıflar hangileri? Deniz Feneri
Derneği, bunu duymayan kalmadı artık,
yaptıklarını; İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani
Yardım Vakfı yani İHH, bir dönem Kızılay yerine
koymaya çalıştığınız; Aziz Mahmûd Hüdâyi
Vakfı, Beşir Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Derneği, faaliyetleri Afrikada dağıtmak için Kuran-ı
Kerim toplamak ve cihatçıların cirit attığı İdlibe
yardım olan Hak İnsani Yardım, Sağlık, Eğitim,
Kültür ve Çevre Koruma Derneği; Kuran-ı Kerim ve elifba
dağıtımı projeleri ve ana faaliyet alanı Suriye olan
Hayrat İnsani Yardım Derneği. Şimdi, siz, aslında
uygulamada, kamu yararına dernek statüsü var ya, o kamu yararına
dernek statüsünü saray statüsü hâline getirdiniz. Artık öyle bir dernek
statüsü kalmadı ve vakıf adı altında tarikatlara,
cemaatlere, gerici cemaatlere bütün kamu kaynaklarını seferber
ettiniz, şimdi Diyanet ve Millî Eğitim Bakanlığı
ortak projeleri adı altında -o yap-işlet-devretlerinizin bir
başka versiyonu bu- o projelerle doğrudan eğitim sistemi içine
sokuyorsunuz ve buradan sizi uyarıyorum: Bir dönem Fetullah Gülen
vardı, şimdi yerini Menzil tarikatı Abdulbaki Erol aldı;
Mahmut Ustaosmanoğlu aldı, İsmailağa tarikatı ya da
başka tarikatlar. Biri gider, diğeri gelir. Başınıza
gelecek iş, sadece sizin başınıza gelse problem değil,
bu ülkenin, bu halkın başına gelecek iş yaşandı.
Bundan sonra da aynı şeyler devam eder bu hâlde gidildiği
takdirde.
Şimdi,
şirketlerinizin vergiden kaçırmak için yaptığı
bağışlardan kamuda verilen kadrolara kadar, belediyelerden
aktarılan paralar ve tahsis edilen binalardan
bakanlıklarınızdan personel talep etmelerine kadar, bu
tarikatların ve cemaatlerin kamunun tüm kaynaklarını sömürmesine
izin veriyorsunuz. Devletin sorumluluğunda olan eğitim alanı var
ya, eğitim ve barınma, en temel hizmetler, devletin görevi olan en
temel hizmetler, bunları tarikatlara ve cemaatlere
bırakıyorsunuz ve bizim aklımızdan hiç çıkmıyor
ama siz hatırlamak istemezsiniz: Aladağ, Aladağı
hatırlatırım size. Köy okullarını
kapattınız, yoksulların çocuklarını
taşımalı eğitim adı altında, seferber
edeceğiz diye ve yurt da açmadığınız için
Aladağdaki kayıt dışı cemaat yurdunda 12 çocuk
yanarak öldü. Peki, başka ne oldu? Karamanda Ensar Vakfı.
Ensarın yurdunda 45 çocuğun istismara uğradığına
sesiniz çıkmazken ucu size ve vakıflarla ilişki kuranlara
dokunmasın diye, canhıraş, Ensarın tarafında oldunuz.
Siz Hepimiz Ensarız. diyenlersiniz, biz Çocuklar ölmesin. diyenleriz.
(HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
Bu yasayla
dayanışmayı engelleyerek insanları sadakaya mahkûm etmek
istiyorsunuz ya, size aynı zamanda Dileki hatırlatırım,
Dilek Özçeliki. Biz asla unutmuyoruz ve siz de unutmayın. Dilekin eline
Erdoğan Bayraktarın yani sizin Bakanınızın para
sıkıştırdığını unutmuyoruz ama siz de
Dilekin ona verdiği cevabı Ben dilenci değilim.
cevabını unutmayın. Biz, onuruna sahip çıkan bir
halkın yanındayız; siz, Erdoğan Bayraktarın tarafındasınız.
(HDP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 39uncu maddesiyle 6415 sayılı
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun 9uncu
maddesinin birinci fıkrasına eklenen 5inci maddenin dördüncü
fıkrası ile ibaresinin 5inci maddenin dördüncü fıkrasıyla
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan Ali
Şeker
Mersin İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın
Katırcıoğlu, geçmiş olsun.
EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, önerge
üzerinde söz talebi Sayın Ali Şekerin.
Buyurun Sayın
Şeker. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Öncelikle, Sayın Katırcıoğluna
geçmiş olsun diyorum.
Mecliste Covid-19
hastası olan milletvekili oranı maalesef yüzde 25e ulaştı
ve biz hâlâ işin ciddiyetinde değiliz. Burun buruna kavga ediyoruz,
bu saatte demokratik kitle örgütlerini imha etmek için kitle imha
silahlarını bahane ederek kanun hazırlıyoruz. Bu da bu
işi ciddiye almadığımızı maalesef gösteriyor.
(CHP sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, az önce
İYİ PARTİden arkadaşımız 2 uçak dolusu insan
her gün ölüyor. demişti. 5-6 otobüs insan her gün ölüme gidiyor ve biz bu
işi Meclis olarak ciddiye almıyoruz. Bu işi ciddiye almamız
gerekiyor. Covid-19 hastalığının yol açtığı
bu kitlesel ölümlerin önünde durabilmek için kapanma konusundaki bu hafife alma
yaklaşımını şiddetle reddediyorum. Ciddi bir kapanmaya
ihtiyacımız var ve aşının bizi koruyabilmesi için de
en az iki üç aya ihtiyacımız var, geniş kitlelerin
aşılanabilmesi için. Öncelikle, aşıya ulaşmamız
gerekiyor ama geçen yılın bütçesinde, 245 milyar bütçe
açığı var, 179,5 milyar faiz gideri var. Bizim aşıya
verecek 30-40 milyar lira paraya ihtiyacımız vardı, koruyucu
sağlık hizmetlerinde sadece 2 milyar lira artışa biz burada
evet dedik. Bu aşılar hangi parayla alınacak? Hangi bütçeyle
alınacak ve nasıl yapılacak? Bunun hızla hayata geçirilmesi
gerekiyor. 2021 yılı için en az 200 milyon doz aşıya
ihtiyacımız var. Bu aşıların kitlesel olarak
hızla yapılması gerekiyor, 2 dozunu hemen, sonraki rapel dozu
dediğimiz tekrar dozunu da altı ay sonra yapmamız gerekiyor ama
2021 yılı içinde bunları yapmamız gerekiyor. Maalesef bu
konu da ciddiye alınmadığı için, aşı olduğu
hâlde aşıya ulaşamadığı için insanlar ölmeye
devam edecekler.
Biz,
sağlıkçılara meslek hastalığı olarak kabul
edilsin diye kanun teklifi verdik. Herkes uzlaşı içerisinde ama ne deniyor?
İlliyet bağı yoksa biz o sağlıkçıların
meslek hastalığı olması durumunu kabul etmeyeceğiz.
ve şu anda sadece bir talep toplandı. Dendi ki: Kaç kişi
mağdur? Onlar başvursun. Başvursun ama biz kanuni düzenlemeyi
yapmadıkça oradaki Sosyal Güvenlik Kurumu müfettişleri diyecekler ki:
İlliyet bağı olmadığı için biz bu ölenlerin
yakınlarına bu ödemeleri yapmayacağız. Onun için, kimseyi
sıkıntıya sokmadan sağlıkçılara gereken bu kanunu
çıkarmamız gerekiyordu aslında bugünlerde burada ama biz bunu
çıkarmak yerine kitle imha silahlarını bahane edip demokratik
kitle örgütlerini imhanın peşine düştük. Yardım toplama
konusundaki maddenin ne işi var kitle imha silahlarıyla ilgili bir
kanun teklifinin içerisinde? Niye insanların yardım
toplamasını engellemek için bir çaba içerisindesiniz? Biz bu kadar
yardım toplanacak bir hâle gelmişken, insanlar sosyal
yardımlaşma üzerinden ilaç paralarını toplamaya
çalışırken; siz o dernekleri, siz o vakıfları kapatmaya
çalışıyorsunuz.
Bizim içinde
bulunduğumuz siyasi ortamın getirdiği durumda adaletin
geldiği nokta belli; bir tarafsız bağımsız yargı
yapıyorsunuz, bir bağımsız tarafsız yargı
yapıyorsunuz; bir iyileştirme yapmışsınız gibi de
diyorsunuz ki: Soruşturmayla olmayacak artık kovuşturmayla
olacak. Biliyorsunuz, bir başsavcıyı Yargıtay üyesi
yapıp Anayasa Mahkemesine üye yapmanız bir ayı buluyor ama bir
soruşturmayı kovuşturmaya döndürmek bir günde olabiliyor. Bu bir
gün için mi Bir iyileştirme yaptık. diyorsunuz? Masumiyet karinesi
nerede? İnsanların kesinleşmemiş mahkeme kararı
olmadan mal varlığına el koymak, onları mahkûm etmek
hukukun neresinde var? O kadar çok maddeyi tahrif ediyor ki, Anayasanın o
kadar çok maddesine karşı ki bu çıkardığınız
kanun. Hukuk devleti ilkesine karşı; kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkesiyle
bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve
sosyal engelleri kaldırmaya karşı; yargı yetkisi, Türk
milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce
kullanılıra karşı; kanun önünde eşitlik ilkesine
karşı; dernek kurma hürriyetine, mülkiyet hakkına, idarenin
kanuniliğine yani kanuna karşı bir iş yapıyoruz. Bu
kadar kanuna karşı bir işten de beklediğimiz ne? Kitle imha
silahlarının önlenmesi.
Daha önce de
söylemiştim, sarin gazı davasında, sarin gazını
hazırlayan, o malzemeleri toplayan, onları füzelerle atmak için her
türlü malzemeyi almaya başlayan insanlar tutuksuz yargılandı bu
ülkede ve kaçmalarına göz yumuldu ve o insanlar sarin gazı gibi bir
kitlesel imha silahını kullanmaktan dolayı ceza almadılar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Şeker.
ALİ ŞEKER (Devamla)
Bu utanç da bize yeter.
Saygılar sunuyorum,
hayırlı günler diliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin 39uncu
maddesinin birinci fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Feridun
Bahşi Enez
Kaplan
İzmir Antalya Tekirdağ
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel
Adana Aksaray
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Ayhan Erelin.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; kanun
teklifinin 39uncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Günümüzde Türkiyede sürekli
büyüyen bir sorun var: Kutuplaşma. Türkiye son yıllarda siyaseten
fazlasıyla gerildi. Özellikle seçim dönemlerinde çok daha fazla hissedilen
bu gerilimden insan hayatı ve sosyal ilişkiler de payını
alıyor. Kutuplaşma en önemli sorunlardan bir tanesi. Bugünlerde
yapılan TurkuazLab Türkiyede Kutuplaşmanın Boyutları 2020
Araştırmasıyla kutuplaşma hakkında çok
çarpıcı detaylar ortaya konulmuştur. Araştırma sonucu
anlaşıldı ki insanların kendilerini uzak hissettikleri
parti taraftarlarıyla aralarında çok ciddi mesafeler var. Sosyal
mesafe pandemi döneminde sık sık karşı karşıya
geldiğimiz bir kavram ancak buradaki kullanılış amacı,
farklı insanlara kendilerini en uzak hissettikleri partinin
taraftarlarıyla ilgili sorulan sorularda şöyle detaylar ortaya
çıkıyor: Araştırmaya katılan insanların yüzde
74,9unun gönlü çocuklarının o partinin taraftarlarıyla evlenmesine
razı değil, istemiyor; yine, yüzde 72si o partinin
taraftarlarının birisiyle iş yapmak istemiyor; yüzde 66sı
çocuklarının o partinin taraftarlarının çocuklarıyla
da oynamasına müsaade etmek istemiyor; yine, yüzde 68i, kendi partisinden
olmayan birisiyle de komşu olmak istemiyor; yüzde 38,9u da kendilerini
uzak hissettikleri parti taraftarlarının, ihtiyaçlarına uygun
eğitim almaması gerektiği görüşünde.
Araştırmanın
çarpıcı detaylarından biri de ahlaki üstünlük
başlığı altında toplanıyor. İnsanlar
yakın hissettikleri partinin taraftarlarının büyük oranda
vatansever, ülke yararına çalışan, onurlu, açık fikirli,
zeki ve cömert olduklarını düşünüyor; uzak hissedilen partilere
ise tam tersi bir durum söz konusu. Uzak hissedilen partinin
taraftarlarına yönelik bakış açısı ise şöyle:
Onlar büyük oranda kibirli, bağnaz, zalim ve bencil. Ayrıca, bu
kişilerin ikiyüzlü olduğunu ve Türkiye için tehdit
oluşturduklarını düşünüyorlar.
Araştırmada
çıkan diğer bir sonuç: Başkanlık sistemlerinin, yüzde 50+1
kişinin oyunu alan adayın seçimi kazanması, diğer
adayların kaybetmesiyle sonuçlanan ve kaybeden tarafın iradesinin
herhangi bir şekilde devlet yönetimine yansımadığı
sistemler olduğu ve siyasal ortamı gerdiği söyleniyor. Bu yüzden
doğaları gereği kutuplaşmayı artıran sistem
olarak değerlendiriliyor. Parlamenter sistemler ise hükûmet kurmak, yasama
ve denetleme işlevini yerine getirmek isteyen siyasi partilerin koalisyon
kurmalarını yani taviz vermelerini sağlar, böylece kutuplaşmaya
bir ket vurur düşüncesi var.
Türkiyede
kutuplaşmanın özellikle siyasi partiler ve siyasi meseleler
etrafında döndüğünü görüyoruz. Ekonomi, kadına yönelik
şiddet, corona virüsüyle mücadele ve deprem korkusu gibi konularda, siyasi
uzantıları olsa da bu konularda insanların birbirlerine
yaklaşımları müspet yönde. Bu detaylı
araştırmanın en dikkat çeken sonuçlarından bir tanesi de,
kutuplaşmaya en çok etkiyi siyasetçiler yapıyor; söylemleriyle, hedef
göstermeleriyle ve biz-onlar ayrımı yapmalarıyla toplumdaki
kutuplaşmaya doğrudan katkıda bulunuyorlar. Siyasetçilerin yani
sizlerin, bizlerin daha birleştirici bir dil tercih etmeleri
kutuplaşmayı ortadan kaldırabilir. Dolayısıyla, bizler
herhangi bir siyasi partiye mensup olarak karşıdaki insanları
sadece bir siyasi rakip olarak görmek, onlara düşmanca davranmamak;
ilimizde, çarşıda, pazarda da hangi siyasi partiye mensup olursa
olsun, onlarla el ele, yan yana, camide -ne bileyim- cenazede, bayramda,
seyranda bir arada olursak bu kaynaşma, bu barışma topluma da
yansır ve deniliyor ya: Hani kişinin güneşi neyse dünyası
onun etrafında döner. Eğer bizim güneşimiz hoşgörü, sevgi,
barış olursa dünyamız da onun etrafında döner ve gelecek
nesillere barış dolu, huzur dolu, karşılıklı
hoşgörü dolu bir dünya bırakırız. Biz Sayın Genel
Başkanımız Meral Akşenerin ifade ettiği gibi,
Türkiyeyi bayram yerine çevirmeye, Türk milletini de bayram sofrasında 83
milyon kişiyle birlikte buluşturmaya niyetliyiz.
Bu duygu ve düşünceler
içerisinde yeni yılın tüm milletimize sağlık, huzur,
başarı getirmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
39uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
23.36
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 23.49
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE
(Adıyaman), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40ıncı Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
247 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
40ıncı madde
üzerinde aynı mahiyette 2 adet önerge vardır, birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 40ıncı maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Murat
Çepni
Adana Muş İzmir
Mahmut
Celadet Gaydalı Necdet
İpekyüz Abdullah
Koç
Bitlis Batman Ağrı
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan Türabi
Kayan
Mersin İstanbul Kırklareli
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önergeler
üzerinde ilk söz talebi Sayın Türabi Kayanın.
Buyurun Sayın Kayan.
(CHP sıralarından alkışlar)
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi
40ıncı maddesinde verdiğimiz önerge hakkında söz
almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
kitle imha silahlarını yok edeceğiz, bunların
finansmanını ortadan kaldıracağız ama neyle?
Derneklerin gelirleriyle. Kendi kira bedellerini ödeyemeyen dernekler,
şimdi finansman yapıyorlar silahlara. Ne kadar da komik, ne kadar da
gülünç!
Değerli arkadaşlar,
sevgili AKP milletvekillerimiz; siz ne yaptığınızın
farkında mısınız? Türkiye iki büyük kuraklık
yaşıyor. Bilmem anlayabiliyor musunuz, bilmem görebiliyor musunuz? Kuraklığın
bir tanesi iklimsel kuraklık, yağmur yağmıyor. Yağmur
yağmamasının en büyük sebebi de -biliyorsunuz ki- çevreyi
mahvetmekten gelir. Bu, şimdilik iki yıldan beri Türkiyede muazzam
bir kuraklığa sebebiyet verdi. Geçici de olabilir, sonraki
yıllarda bundan kurtulabiliriz de ama çok büyük bir ikinci kuraklık
var; AKP kuraklığı. AKP Türkiyeye geldiğinden bu yana, on
sekiz yıldan bu yana bilim kuraklığı yarattı, sanat
kuraklığı yarattı, siyaset kuraklığı
yarattı, şimdi dikti gözünü sivil toplum kuruluşlarına.
Sivil toplum kuruluşlarını ortadan kaldırmak istiyor.
Değerli arkadaşlar,
bir ülkenin demokratlığı, sivil toplum kuruluşları ne
kadar çoksa, bunlarda ne kadar çok üye insan varsa onunla ölçülür. Sivil toplum
kuruluşunun ne kadar fazla kartviziti varsa cebinde, o adama adam gözüyle
bakılır. Sizler şimdi, bu elinizde olanları da teker teker
almaya uğraşıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar,
bilim insanlarımızı içeriye tıktınız; en
kaliteli, dünyanın en iyi yetişmiş generallerini içeriye
tıktınız; bizim yetiştirdiğimiz dünyanın en kaliteli
sanatçılarını, siyasetçilerini içeriye tıktınız.
Peki, ne kazandınız? Türkiye ne kazandı? Şimdi size
soruyorum: Bu kuraklık niye? Ekonomi niye geldi, duvara tosladı? Hiç
düşündünüz mü bunu? Demokrasi niye geldi, duvara tosladı?
Değerli arkadaşlar,
bunun bir tek sebebi var: Sizin anlayışınız. Sizin
anlayışınız nedir? Bizim dediğimiz olacak, bizim
istediğimiz olacak, bizim yaptığımıza evet
diyeceksiniz. Bunun dışında herhangi bir ses
çıkarmanıza müsaade etmiyoruz. diyorsunuz. Peki, müsaade
etmediğiniz zaman siz doğruyu yapıyor musunuz? Hani, Covidde
nereye geldiniz? Covide çare buldunuz mu? İnsanları yirmi gün
içeriye tıkıp bunun önüne geçebildiniz mi? Geçemediniz. Niye? Çünkü
para kalmadı elinizde, çünkü bu insanları yirmi gün içeride tutacak,
insanlara verecek para bırakmadınız Türkiye'de. Bu,
kuraklık değil mi?
İçerideki
yetişmiş insanlarımıza bakın değerli
arkadaşlar
Üniversite hocalarına bakın, 12 yaşında
çocuğun evlenmesiyle ilgileniyor. Onun işi bu mu? Sizin işiniz
çocukların evlenmesiyle mi?
Dernek deyince
aklınıza hiç Deniz Feneri gelmiyor mu? Deniz Fenerinin
yaptıklarını siz hiç aklınıza getirmiyor musunuz?
Neler yaptılar, o zaman aklınız yok muydu? Neredeydiniz?
Biz defalarca söyledik: FETÖ
bir terör örgütüdür ve Türkiye'yi ele geçirmeye çalışan, dünya
egemenlerine peşkeş çekmeye çalışan bir örgüttür. Siz ne
dediniz? Hayal görüyorsunuz. dediniz. Hayal mi görüyormuşuz? 15 Temmuzda
hayal görmediğimizi anladınız değil mi? Demek ki siz hayal
görüyormuşsunuz. Şimdi gelmişsiniz, ülkenin kalkınması
için kendi aralarında bir araya gelen sivil toplum
kuruluşlarına, derneklere, kooperatiflere dikiyorsunuz gözünüzü.
Kooperatif düşmanlığınız nedendir? Çok merak ediyorum
ben: Bu Türkiye'nin hiç mi bir sorunu yok, sizin hiç mi bir işiniz yok?
Değerli arkadaşlar,
benim bölgemden Milletvekilim, yanıyorum. diyor. Hayvan için bana 35
bin lira destek verdiler, kredi verdiler, 75 bin liraya çıktı; 45
dekar yerimi sattım, ödeyemedim, hâlâ bitmedi. Ne olur söyle onlara, bizim
faizimizi affetsinler ve anaparamızı beş yıla bölsünler;
biz bunu ödemeye razıyız. diyorlar. Ama gidip de o 5 tane
eşkıyanın vergisini affetmesin. diyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Kayan.
Aynı mahiyetteki
önergeler üzerinde ikinci söz Sayın Abdullah Koçun.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, ben sizinle
Türkiyenin yönetim manzarasıyla ilgili birkaç hususu paylaşmak
istiyorum.
Hepinizin bildiği gibi,
Türkiye yönetimi yasama, yürütme, yargı organlarından oluşuyor;
üç ayaktan oluşuyor. Şimdi, yargının geldiği
aşamayı hepimiz çok iyi biliyoruz; maalesef, yargının
itibarı ayaklar altında. Yürütme
-zaten yürütenler yürütüyor Türkiyeyi maalesef- o da belli, ortada.
Değerli arkadaşlar, yasama ise gerçek anlamda işlevsiz durumda.
Bakın, biz bu kitle imha
silahlarının finansmanını önlemeye dair olan kanun
teklifini, bununla beraber Yardım Toplama Kanunu, derneklere ilişkin
kanun, Avukatlık Yasasında yapılacak olan düzenleme gibi
torbanın içine konulmuş birden fazla değişiklik öngören bir
kanun teklifini görüşüyoruz. Dört gündür sabahlara kadar burada mesai
yapıyoruz fakat gelin görün ki yaptığımız bütün bu
çabalara rağmen, yaptığımız bütün eleştirilere
rağmen bu kanun teklifinde bir tane virgül dahi değişmedi, bir
virgüle bile dokunulmadı. Bu neyi gösteriyor? Bu, yasama
organının gerçek anlamda işlevsiz kaldığını
gösteriyor.
Yine, yargının da
üç ayağı var değerli arkadaşlar: İddia, savunma ve
karar makamı; bu da başka bir manzara. Bu 2 yapının
üzerinde 3 kişinin etkisi var: Erdoğan, Bahçeli ve Soylunun etkisi var.
Net bir şekilde biz bunu görüyoruz. Bakın, son dört yılda 20 bin
kişi, yani 20 bin HDPli gözaltına alındı, 10 bin HDPli
tutuklandı değerli arkadaşlar. Bu, 3lünün yargı üzerindeki
etkisi. Selahattin Demirtaşla ilgili verilen bir kararda, maalesef, bütün
Türkiye kamuoyu 3 kişinin beyanatına baktı. Herkes kilitlendi
Erdoğan ne diyecek? Bu işe Bahçeli ne diyecek? Soylu ne
diyecek? Adalet Bakanı ortada yok. Bu 3 kişinin demesi Biz, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesini tanımıyoruz. Böyle bir karar bizi
bağlamaz. şeklinde oldu ve bakın iki gündür bir hak ihlali
ortada. Demirtaşın derhâl serbest bırakılması, Figen
Yüksekdağın derhâl serbest bırakılması, bütün siyasi
tutsakların derhâl serbest bırakılmaları gerekirken çıt
yok yargıda, yargı tahakküm altında.
Değerli arkadaşlar,
bu 3lü ne yapıyor? Türkiyede ekonomiye karar veriyor, ekonomi üzerine
kararları var. Eğitime karar veriyorlar. Bakın, adalet üzerinde
yine karar veren bunlar. Siyaset üzerinde etkileri var, Türkiye
barışının üzerinde etkileri var. Yani Türkiye, maalesef, 3
kişi tarafından yönetiliyor. Ben Kürtçe bir cümle
kullanacağım, bunu da siz çözün, biraz da Kürtçeyi öğrenin:
(x) Bu, artık ne
şekilde bu tutanaklara geçecek, onun tercümesini yaparsınız
değerli arkadaşlar.
Bakın, yine bu
anlayış Türkiyede siyasete neyi hâkim kıldı? Tırnak
içerisinde bilimsel kriterler yarattı bu 3 kişi. Nedir bu bilimsel
kriterler? Birinci sırada, piramidin başında terörist; ikinci
sırada, beka sorunu; üçüncü sırada, Ey Amerika, ABD! Ey Avrupa!
Ey Kılıçdaroğlu! diye devam ediyor; dördüncü sırada Ohh!
Ohh! Ohh! zevk naraları; beşinci sırada hakaretler. Ülke bu
hâlde değerli arkadaşlar, bu şekilde, maalesef, yönetiliyor.
Türkiye'nin yönetim manzarası böyle; Türkiye'nin ekonomisi, maalesef,
böyle; Türkiyede, maalesef, gerçek anlamda sokağa çıkan, demokratik
hakkını ortaya koyan yok. Böyle bir manzarayla karşı
karşıyayız. Peki, böyle bir manzarada siz ülkede adil bir karar
vermesini bekleyebilir misiniz mahkemelerden? Asla. Bu ülkede ekonomik refahı
yaşayabilir miyiz? Asla. Bu ülkede demokrasi olur mu? Asla. Bu ülkede
huzur olur mu? Asla. Demek ki bunlara kavuşabilmenin yolu HDPnin de
içinde olacağı demokratik yapının iktidarıdır
değerli arkadaşlar. 2020 yılı da bu şekilde vesile
olsun.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
40ıncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
41inci madde üzerinde 1 adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 41inci maddesiyle 6415 sayılı
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanuna eklenen
üçüncü fıkradaki halinde ibaresinin durumunda şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan
Mersin İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerine
söz talebi Sayın Rafet Zeybek.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
RAFET ZEYBEK (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
iki gündür Genel Kurulda geç saatlere kadar görüşmekte olduğumuz bu
yasa milletin bir ihtiyacı mıydı yani böyle bir yasaya gerek var
mıydı? Evet, ilk 6 maddesine ihtiyaç olabilirdi çünkü üyesi
bulunduğumuz bir kurumun tavsiyesini yerine getirme durumunda kaldık,
bunu anlayışla karşılarız ama diğer maddeler,
tamamen, bu ülkede sivil toplum örgütlerini baskı altına almak,
kontrol altında tutmak, kapatmak, kayyum atamak için
hazırlanmıştır. Buna toplumun asla ihtiyacı yoktur,
millete rağmen, bu maddeler bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunda görüşülmektedir. Bu maddeleri millet istemiyor, tepkileri
gördünüz.
Değerli
arkadaşlarım, bunu kim istiyor biliyor musunuz? İçişleri
Bakanı Sayın Süleyman Soylu istiyor. Bakınız, kişilere
göre kanun çıkmaz, kişilerin isteğine göre kanun düzenlenmez.
(CHP sıralarından alkışlar) Bu Meclis onun için çalışmaz.
Kanun, millet için çıkar, milletin ihtiyaçları için çıkar.
Bakın, kişileri güçlendirmeyin; demokrasiyi güçlendirin, adaleti
güçlendirin, ekonomiyi güçlendirin, devleti güçlendirin ama kişileri hak
etmediği şekilde güçlendirmeyin. (CHP sıralarından Bravo
sesleri ve alkışlar) Eğer kişiler güçlenirse, o güç, o
kişileri -kim olursa olsun- otoriter bir sisteme götürür. Dünyada, tarihte
bunun örneği çoktur. Bakınız, biz, özellikle 2010
yılından sonra tamamen kişi isteklerine göre kanun
çıkarıyoruz, kişi isteklerine göre Anayasa değiştiriyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, 2017 Anayasa değişikliğine bu milletin
ihtiyacı yoktu ve bu millet, o Anayasa değişikliğinden
pişmanlık duyuyor. Neden değiştirdik? Sayın
Cumhurbaşkanı, Başbakanlığı döneminde
Cumhurbaşkanını engel olarak görüyordu yani Gücümü kesiyor.
diyordu; Cumhurbaşkanı oldu, bu sefer de Başbakan gücümü
kesiyor. Bütün güçleri bana verin, bütün güçleri. dedi. Biz tek adam deyince
alınıyorsunuz ama tek kişiye verelim, kişi diyelim.
Bütün gücü bana verin. dedi. Ne dedi? Verin ki uçuracağım bu
ekonomiyi. dedi. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Evet, uçtu da tepetaklak uçtu.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, bu kişileri güçlendirmeyelim. Biraz
önce de söyledim, adaleti güçlendirin, demokrasiyi güçlendirin. Bu ülkede
güçlendirilmesi gereken o kadar kurumlar var ama hâlâ, Süleyman Soylu
istediği gibi hareket etsin, istediği derneği kapatsın,
istediği kontrolü yapsın; yazıktır. Bakın, yarın
öbür gün muhalefette kalırsınız, kalacaksınız Bu yasayı
kim çıkardı? demek zorunda kalırsınız. Öyle
uygulanır ki pişman olursunuz. Gelin, yapmayın. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, unutmayın, Irakta Saddamın her
söylediği kanundu ama idamla yargılanırken Bu nasıl
adalet? Bu nasıl yargı? Bu nasıl kanun? dedi. Mahkeme hâkimi
dedi ki: Bu kanunları sen çıkardın. Gerçekten de o
çıkarmıştı ama o kanunlarla yargılandı,
unutulmasın. Bakın, o tek kişiler Suriyeyi ne hâle getirdi?
Libyayı ne hâle getirdi? Bakın, Türkiye bir felakete doğru
gitmektedir, bunu görün değerli arkadaşlarım.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Seçimle geldik!
RAFET ZEYBEK (Devamla) - Hâlâ
bugün Bağımsız yargı var. diye iddia ediyorsanız, bu
memlekete ihanet edersiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Bu
memleketin sorunlarını çözemezsiniz, ekonomi hâlâ ağırlaşmaya
devam eder. Bakın, devlet çökme noktasına geldi, çökme noktasına
geldi. Eğer bu devlet çökerse ilk önce siz altında
kalırsınız.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
Siz başka bir ülkede misiniz ya?
RAFET ZEYBEK (Devamla) - Hep
tarihte öyle olmuştur; gelin, yapmayın. Yani bu memleketin
yararına olan yasa tekliflerini biz desteklemeye hazırız. Ama
böyle kişilere
Kişi isteyecek, siz yasa
çıkaracaksınız ve ondan sonra da tek adam deyince
alınacaksınız; yapmayın değerli arkadaşlar.
Gelin, bakın, Türkiye şu anda zor şartlardan geçiyor. Gelin, bu
ülkeyi kurtaralım, hep birlikte kurtaralım, el ele verelim
kurtaralım ama bu yasalarla kurtaramayız, bu yasalarla çökertiriz.
Yani insanlara baskı yaparak hiçbir yere gidemeyiz diyorum,
teşekkürlerimi sunuyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Millet ne derse o
olur.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
41inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Geçici Madde 1 üzerinde 3
adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına
göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifi'nin Geçici 1inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ruştu Tiryaki Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Murat
Çepni
Batman Muş İzmir
Kemal
Peköz Mahmut
Celadet Gaydalı
Adana Bitlis
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Murat Çepninin.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli
halkımız, evet, 2020 yılıyla vedalaşıyoruz. 2020
yılı, tüm dünyada kapitalizmin insanlığa, insanlık
âlemine açlıktan, yoksulluktan ve savaştan başka hiçbir
alternatifinin kalmadığını gösteren, açığa
çıkaran bir yıl oldu. Aynı zamanda 2020 yılı,
kapitalizme karşı, yine faşizme karşı bir mücadele
yılı oldu. Yine, tüm dünyada gerçekleştiği gibi, Türkiyede
de çok derin çelişkilerle karşı karşıya
kaldığımız ama bunun yanında, çok güçlü
direnişlerle karşı karşıya
kaldığımız, yaşadığımız bir
yıl oldu. Pandemi koşullarında tüm dünya canıyla
uğraşırken, yine kapitalist şirketlerin, kapitalist
iktidarların sermayeyi kurtarma derdine düştüğünü gördük.
Türkiyede de tüm ölümlere, yaşanan sıkıntılara
rağmen, AKP iktidarının, saray iktidarının tüm
kaynakları şirketlere aktardığını ve çarklar
dönsün diye, çarklar dönsün, şirketler kâr etsin diye işçi
sınıfının açlığa mahkûm edildiğini gördük.
Evde kal. çağrıları yapılırken işçi
sınıfının fabrikalarda, şantiyelerde, ofislerde
çalışmaya, ölüme terk edildiğini gördük. Yine, işçi
sınıfının açlık sınırında yaşamak
zorunda bırakıldığını gördük. İşçi
sınıfının, milyonlarca insanın açlık
sınırının altında olduğu koşullarda, bu
sınırların çok çok altında asgari ücret
tartışmalarının yapıldığını
gördük. Yine, bu dönemde HDPye dönük, halkların birleşik mücadele
aracı HDPye dönük çok yoğun siyasi soykırım
operasyonlarına tanık olduk. Halkların,
halkımızın, Kürt halkının siyasi iradesine darbelerin
yapıldığını gördük. Kayyum politikasının bir
devlet politikası olduğunu gördük. Kadın özgürlük mücadelesine
en ağır saldırıların yapıldığı
yıl oldu aynı zamanda bu yıl; kadın cinayetlerine,
tacizlere, tecavüzlere karşı geliştirilen kadın özgürlük
mücadelesine yapılan saldırıları gördük. Yine, 2020
yılında, ülkenin dört bir tarafının maden
şirketlerince, enerji şirketlerince talan edilmesini gördük.
Şırnakta, Cizrede, Dersim Munzurda, Karadenizde, Egede,
Akdenizde enerji şirketlerinin ve bir avuç sermeye gücünün tüm
doğayı bir avuç kâr için alabildiğine talan ettiği günleri
gördük.
Evet, ama aynı zamanda
2020 yılı bir direniş yılıdır, 2020
yılı faşizme karşı, kapitalizme karşı teslim
olmayan milyonların yılı olmuştur, 2020 yılı
umudumuzu kırmak bir yana umudumuzu büyütmüş ve Umut dimdik ayakta.
dedirten bir yıl olmuştur. Evet, 2020 yılını bir
direniş yılı olarak geride bırakıyoruz ve 2021
yılı kimin yılı olacak? 2021 yılı direnenlerin
yılı olacak, sendikalı oldukları için işten
atılan Cargill işçilerinin yılı olacak, Gebzede Baldur
işçilerinin yılı olacak, Makro ve Uyum işçilerinin
yılı olacak, Bimeks işçilerin yılı olacak, maden
işçilerinin yılı olacak, Çorumda Ekmekçioğulları
işçilerinin yılı olacak, yine madenlere karşı direnen
köylülerin yılı olacak, HESlere karşı direnen
Karadenizlilerin yılı olacak, JESlere karşı direnen Ege
halkının yılı olacak, termik santrallerine karşı
direnenlerin yılı olacak, nükleer santrallere karşı
direnenlerin yılı olacak. (HDP sıralarından
alkışlar)
Evet, 2021 yılı;
2020 yılında direnen, ayakta kalanların 2021 yılında
zaferi kazanacağı yıl olacak ve biz de HDP olarak, devrimciler
ve sosyalistler olarak, demokratlar olarak bu mücadelenin içerisinde, tam
ortasında olmaya, burada, bugün bir kez daha söz veriyoruz ve herkesin
2021 yılını kutluyorum, hepimize başarılar diliyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifi kapsamındaki Geçici Madde 1in birinci
fıkrasındaki "yetkili kurullar tarafından verilen
kararların uygulanmasına devam olunur ibaresinin "yetkili
kurullar tarafından verilmiş kararların uygulanmasına devam
olunur şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan Ahmet
Önal
Mersin İstanbul Kırıkkale
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Ahmet Önalın.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET ÖNAL
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
247 sıra sayılı Kanun Teklifinin geçici 1inci maddesi üzerinde
parti grubum adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Getirmiş olduğunuz
bu kanun teklifi, daha önce birçok kez yaptığınız gibi, bir
torba kanun şeklinde Komisyona getirilmiş, ardından hızla
Genel Kurula sunulmuştur. Böyle olunca, üzerinde yeteri kadar
tartışılamamış, kanun teklifinin geçici 1inci maddesi
dâhil, hukuka aykırı bölümleri tekliften
çıkarılamamıştır. Bu kanun teklifinde de
yapıldığı gibi, hukuku arkadan dolaşmanın,
Anayasayı ihlal etmenin bir ülkeye yapılabilecek en büyük kötülük
olduğunu, ortaya çıkabilecek faturanın da vatandaşın
sırtına nasıl yükleneceğini sizlere anlatmak istiyorum:
Dünyanın pek çok ülkesinde izlenen yanlış siyaset,
demokrasileri, hukukun üstünlüğünü, kuvvetler
ayrılığını tehdit ediyor. Güvencesiz ve düşük
gelirli işler, ağırlaşan borç yükü, gelir ve servet
dağılımındaki adaletsizlikler milyonları
açlığa mahkûm ediyor. Ekonomik dengelerdeki bozulma, sosyal dengeleri
de tehdit ediyor. Demokrasinin imkân ve araçlarını kullanarak
iktidara gelenler, gücü tek elde toplamak için hukukun daha çok
dışına çıkıyor, hukuk devleti her geçen gün biraz daha
aşındırılıyor.
Bir ülkedeki kurumların
Anayasaya ve kanunlara olan bağlılığı, aynı
zamanda o ülkedeki ekonomik büyümenin hızı ve kalitesi olarak
vatandaşa yansıyor. Politik gücün tek elde toplandığı,
kişiye göre kanunların çıkarıldığı,
mahkemelerin bağımsız olmadığı ülkelerde yüksek
oranlı büyüme performansı beklemek de pek mümkün olmuyor. Yoksul halk
kesimlerinden kopan, onların sorunlarıyla yüzleşmek yerine,
sadece belli bir azınlığa hizmet eden iktidarlar, ekonomik
başarısızlığa mahkûmdurlar. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu durum, hukukun üstünlüğünün
ekonomik büyüme açısından ne denli gerekli ve zorunlu olduğunu
tümüyle ortaya koymaktadır. Bakın son yıllarda hukukun
üstünlüğünden, kuvvetler ayrılığından hızla
uzaklaşan ülkemiz, ekonomik olarak da bunun faturasını
ödemiş, kişi başına düşen millî gelirimiz hızla
azalmıştır. Fiyatların her geçen gün
arttığı, işsizler ordusunun çığ gibi
büyüdüğü, üniversite mezunlarının bile Ne iş olsa
yaparım. noktasına geldiği ülkemizde, ekonomik yıkım
her geçen gün biraz daha derinleşiyor. Dünyanın gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelerinin neredeyse tamamı, pandemi
koşullarında esnafına, çiftçisine, asgari ücretlisine,
işsizine hatta çalışanına maddi yardımda bulunurken,
sizler vatandaşa IBAN numarası göndererek pandemi dönemini yönetmeye
çalıştınız. Yediğimiz ekmekten, içtiğimiz sudan
vergi alan iktidarınız, her yıl kamu ihalelerinden dünyanın
parasını kazanan bazı iş adamlarının vergi
borçlarını silmeyi tercih etti. Milyonlarca
yurttaşımız altı aylığına asgari ücretli bir
iş bulabilmek için pandemi koşullarına rağmen
İŞKUR önlerinde gece yarılarına kadar sıra beklerken,
üniversite mezunu gençlerimizin umutları birer birer yok olurken, siz
diploması olmayanları yüksek mevkilerde danışman ve banka
yönetim kurulu üyesi yapmayı vicdanınıza sığdırabildiniz.
İktidarınızı kaybettikten yıllarca sonra bile,
salgın döneminde vatandaşımıza maskeyi parayla
satmanızla ve vatandaşımıza IBAN numarası göndermekle
hatırlanacaksınız. Sizlerin torunları dâhil bu
icraatlarınızı öğrendiğinde Bu kadarı da
olmuş mu? diyecek.
Değerli arkadaşlar,
bu hatalarınızı telafi etmek, ileride torunlarınız,
çocuklarınız ve gelecek kuşaklarımız tarafından
daha iyi hatırlanmak için hâlâ iyi bir şeyler yapabilirsiniz.
Örneğin, yıllardır hizmet ettiğiniz bir avuç mutlu
azınlık yerine, 83 milyon yurttaşımızı
kucaklayabilirsiniz. Hukuk dışı yöntemlerle gelir elde edenlere
vergi muafiyeti yapmak yerine, asgari ücretlinin sırtındaki vergi
yükünü kaldırabilirsiniz. Hukuk devletini aşındırmanın
ekonomiyi de felakete sürüklediğinin farkına varıp Türk
yargısını gerçekten tarafsız ve bağımsız
yapabilirsiniz. Bu yasa teklifinde olduğu gibi yetkileri bir kişiye
vermek yerine, Kurtuluş Savaşını yöneten, ülke işgal
altındayken bile kapatılmayan, egemenliğin
kaynağının kayıtsız ve şartsız millete ait
olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisini güçlendirebilirsiniz.
Son olarak da gerçekten hâlâ
iyi bir şeyler yapmak istiyorsanız boşuna zaman kaybetmemenizi,
çağdaş Türkiye Cumhuriyetimizin kurucusu, ebedî lideri Gazi Mustafa
Kemal Atatürke dönmenizi, onun öğütlerinden ders almanızı
tavsiye ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi
kapsamında yer alan Geçici Madde 1in ikinci fıkrasında yer alan
bakımından ibaresinin açısından ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Muhammet
Naci Cinisli
İzmir Adana Erzurum
İbrahim
Halil Oral Şenol
Sunat
Ankara Ankara
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Muhammet Naci Cinislinin.
Buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHAMMET NACİ
CİNİSLİ (Erzurum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.
Türkiye, Birleşmiş
Milletler Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası
Sözleşmenin 1999dan beri tarafı. Bu bağlamda, ülkemiz,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin ortak tedbir ve
yaptırımları belirleme yetkisi çerçevesinde almış
olduğu kararları da kabul ediyor. Ekonomik Kalkınma ve
İşbirliği Örgütünün 2020 yılı sonuna kadar
görüşmekte olduğumuz teklifleri yasalaştırması için
süre tanıması, AK PARTİnin bu teklifteki niyet ve samimiyet eksikliğini
de bizlere gösteriyor.
Otoriter bir
anlayışla kararların alındığı
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde yargıya
yapılan müdahalelerle adalete güven yüzde 20lere indi. Böyle bir dönemde,
terörizmin finansmanına ilişkin kanun teklifini yangından mal
kaçırırcasına, bilinçli eksikliklerle, torba yasa
ciddiyetsizliğinde, muhalefete kulak vermeyerek yasalaştırmak,
samimi bir düzenleme olmadığı gibi çok riskli. Öncelikle ele
alınması gerekenler yargı
bağımsızlığı, adalete güvenin yeniden
sağlanması ve kaliteli kalkınma. Milletimizin
kalkınması, refah içinde yaşaması, kaliteli
sağlık ve eğitim hizmetlerine ulaşması, yabancı
yatırımcıların ülkemize gelmesi gibi konular sadece para
politikalarıyla başarılamaz. Adalet, böyle konuların yer
bulması için gerekli platformu oluşturur. Adalet tesis edilmeden
kalkınmacı bir politikadan bahsedilmesi sözün
inandırıcılığını da zedeler.
Gündemimize
alınması gereken diğer bir düzenlemeyse varlık
barışı uygulamaları. Bu düzenlemelerin esas amacı,
yurt dışındaki para, altın, menkul kıymetlerin
Türkiyeye getirilmesi, Türkiyede olup da kayıt dışında
olan bu tür varlıkların da kayıt altına alınması.
Bununla birlikte, vergi barışını teşvik etmek için
bildirimde bulunanlara da vergi koruması sağlanıyor. Bu nedenle,
yurt dışından ülkemize getirilen varlıklar üzerinden kara
paranın aklanması iddiaları güçleniyor maalesef. Madalyonun bir
diğer yanından bakarsak, varlık barışı
kapsamında mevzuatlar çerçevesinde kaç tane inceleme
yapılmış? Bu hususa dair bir veri bulunmuyor. Son on yılda
4 kez varlık barışı düzenlemelerinin
yapılmasının kara paranın aklanması gibi olumsuz
sonuçları da getirebileceğini dikkatlerinize sunmak isterim.
Sözlerimin bu bölümünde,
önceki konuşmamda zaman eksikliğinden tamamlayamadığım
memleketim Erzurumda Palandöken Dağında yerli yabancı
turistleri otele tıkan skandalı anlatmaya devam etmek istiyorum.
Erzurumdaki bu turizm skandalına sebep olanları kınıyorum,
ülkemiz için de bir utançtır. Keyfî genelgeyle, tatil yapanları,
kayak yapmaları engellenen yerli yabancı turistleri şaşkın
şaşkın evlerine geri gönderiyorlar. Şehri gezmeleri
serbest, kayak yapmaları yasak; tam bir komedi. Diğer rezervasyonlar
da birer birer iptal ediliyor. AK PARTİ döneminde çiftçisi, esnafı,
sanayicisi hiçe sayılan, perişan edilen, bir öğrenci ve emekli
şehrine dönüştürülen Erzurum, Palandökene yapılan bu
baltalamadan ve gayriciddi yaklaşımdan dolayı rencide
olmuştur. Yaz turizminde Antalya neyse, kış turizminde Erzurum
odur. Galiba Sayın Kültür ve Turizm Bakanı, turizmi kendi
tesislerinin olduğu yaz turizminden ibaret zannediyor yalnızca.
Erzurumun zararının tazmin edilmesi gerekiyor sayın
milletvekilleri. Bu konuda Sayın Bakandan ve iktidarın Erzurum
milletvekilleri ile siyasilerinden hiç ses çıkmamasına da hayret
ediyorum. Erzurumu sahipsiz zannedenleri, Erzurumla ilgili karar
alanları ciddiyete ve dikkatli olmaya davet ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Geçici madde 1i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
42nci madde üzerinde 2 adet
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 42nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Murat
Çepni
Adana Muş İzmir
Mahmut
Celadet Gaydalı Necdet
İpekyüz Serpil
Kemalbay Pekgözegü
Bitlis
Batman İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Serpil Kemalbayın.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
artık, Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin sonuna
geliyoruz. Ben bir kez daha bu kanun teklifini daha baştan geri çekmenizi
talep edeceğim buradan. Gelin, bu suçu işlemeyelim, gelin, bu kanun
teklifini, 626 derneğin itiraz ettiği bu kanun teklifini geri çekin
diyorum.
Sevgili arkadaşlar,
şimdi, burada kitle imha silahlarının önlenmesine ilişkin
bir teklif getirildiği söyleniyor. Aslında, biz bu
davranışı çok iyi tanıyoruz yani terör terörizm ve
terörist kavramları üzerinden bütün otokratik rejimler yönetim
stratejisini biraz buraya dayandırırlar ve AKP-MHP bloku bunu
yıllardır yapıyor ve herhâlde bu kavramlar olmasa şu
kürsüden gelip konuşabilecekleri çok fazla şey kalmazdı diye
düşünüyorum.
Bugün, AKP Genel
Başkanı, Eti Maden lityum karbonat üretim tesisinin
açılışında konuşuyor ve orada doğa
savunucuları için diyor ki: Çevreci maskesi takmış Vandallar.
Şimdi, arkadaşlar,
bana göre, bu getirdiğiniz kanun teklifi, bir terör maskesi, kitle imha
silahı maskesi takmış ve demokratik kitle örgütlerini, sivil
toplumu imha etme teklifi. Mesela, böyle bir örnek verilebilir.
Vandallıkla suçlanan
doğa savunucuları da tam tersine doğayı korumak isteyenler
ama örneğin, iktidarınız Kaz Dağlarında 100ü
aşkın şirkete ruhsat vererek, doğa katliamı gerçekleştirerek
tam bir Vandallık yapmakta. Alamos Gold şirketi, Kanadada, kendi
ülkesinde bir parkta bir ağacı bile kesemezken Kaz
Dağlarında 195 bin ağacı kesebilmiştir. Bu bir
Vandallıktır. Egede, Karadenizde, coğrafyamızın her
yerinde yerli ve yabancı şirketlere peşkeş çekilen
topraklarımız aynı şekilde yok ediliyor. Dersim
halkının kutsallarına, Munzur Gözelerine, birinci derece sit
alanlarına yapılan tam bir Vandallıktır. Av ihalelerine
çıkılması tam bir Vandallıktır. Sayarak bitiremeyiz.
Madencilik, taş ocakları, bütün bunlar aslında tam bir
Vandallıktır.
Bu muameleler, bu kriminalize
etme çabaları, bu maske arama çabaları, hepsi gerçeklerin üstünü
örtmek içindir ve 2020 yılında hep yaptığınız bu
oldu gelen kanun tekliflerinde ve uygulanan politikalar da bu şekilde
oldu.
Şimdi, artık, bu
belirsizlik, keyfîlik, hukuksuzluk ve yolsuzluklarla dolu iktidarın sonuna
doğru yaklaştığımızı düşünüyoruz.
Halkın mücadelesi, işçi sınıfının, emekçilerin,
kadınların mücadelesi, Kürt halkının mücadelesi bize bunu
söylüyor.
2020 yılını
geride bırakırken, bu yıl pandemiyle mücadele ettiğimiz bir
yıl oldu ve burada da yine, başta hekimler olmak üzere halka
karşı ağır suçlar işlediniz. Burada, elimde çok ciddi
şeyler var ama zamanım olmadığı için
okuyamayacağım size fakat sağlık emekçileri başta
olmak üzere yaşamını yitiren çok sayıda insana
karşı sorumlu oldunuz. Bu cinayettir çünkü önlenebilir nedenlerle
yaşandı bu ölümler. Bir an önce, 2021e
yaklaştığımız şu günlerde güvenceli, ekonomik
destekli, esnafın, işçinin, işsizin korunduğu bir yirmi
sekiz günlük tam kapanmaya giderek -tam kapanmalı- halkın sağlının
korunmasını diliyorum. Kürt halkının bölgesel
eşitsizlikleri sorununun 2021de çözülmesini diliyorum.
Kadınların güvencesiz çalışma dayatmasına son
verileceği ve kadınların özgürleşeceği, şiddete
maruz kalmayacağı günlerin 2021de mücadelemizle geleceğini
düşünüyorum ve diliyorum. Barış ve demokrasinin 2021
yılında bizimle birlikte olmasını diliyorum.
İşsizlik ve pahalılıkla mücadelenin kazanılması,
emeklilerin insana yakışır koşullara kavuşması ve
zindanların boşalmasını, sosyal refahın
sağlanmasını 2021 yılı için diliyorum. Bunu el
birliğiyle mücadeleyle gerçekleştireceğimize inanıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 42'nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yürürlük
MADDE 42-
(1) Bu Kanun yayım tarihinde yürürlüğe girer.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın
Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan Aysu
Bankoğlu
Mersin İstanbul
Bartın
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Aysu Bankoğlunun.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu torba
teklifle, aslında, başka önemli şeylerin üstü örtülmeye
çalışılıyor ve gizleniyor. Sivil toplumu zapturapt
altına almaya çalışan, hizaya getirmeye çalışan bu
tekliften bahsetmeden önce önemli bir kavramı hatırlatmak istiyorum
size: Güven Biz, ülkede hukuka güveni, demokrasiye güveni sağlamakla mükellefiz.
İstisnasız her yurttaşın yaşam hakkının
devlet tarafından güvence altına alındığını
yürekten bilmesi çok önemli bir şey, buna her vatandaşımız
yürekten inanabilmeli.
Güven dedik ya, bir ülkenin
Cumhurbaşkanı kendisinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine 3
ayrı başvuru yaptığını unutup Ben bu mahkemenin
kararlarını uygulamam. derse mesela, hem de İnsan Hakları
Sözleşmesinin 46ncı maddesinde bu iş gün gibi ortadayken
yurttaş kime, niye, nasıl güvensin değerli arkadaşlar? (CHP
sıralarından alkışlar) Bir ülke düşünün ki ilk derece
mahkemesi Anayasa Mahkemesinin kararını ben tanımıyorum.
diyebiliyor. Ya da sicili belli olan, iddianamelerinde intihal yani bilgi
hırsızlığı yapmış önceki İstanbul
Başsavcısı İrfan Fidanı düşünelim birlikte.
Anayasa Mahkemesi üyeliği seçimi Covid vakalarının artması
sebebiyle ertelenmişti, sonra bir anda yapılıverdi ve sürpriz!
Erdoğanın işaret ettiği isim en çok oyu aldı. Tüm
bunlar yaşanırken elbette ki vatandaşımızın
yargıya güven duymasını beklemek mümkün değil.
Şimdi Teklife döneyim.
diyorum ama hepsi elimde kalıyor. Hangi aykırılıklardan
bahsedeyim? diye düşünüyorum; Anayasaya
aykırılıkları mı sayayım, ifade özgürlüklerinin
yok edilmesini mi sayayım, yoksa avukatların
muhbirleştirilmesini mi sayayım? Değerli arkadaşlar, siz,
ortada yargı kararı mevcut değilken sivil toplum örgütlerini
nasıl faaliyetten alıkoyabilirsiniz söyler misiniz? İlk önce
faaliyeti durduralım, sonra mahkeme karar versin. Bu, mantığınıza
nasıl sığıyor söyler misiniz? Aslında yapılan tam
da sivil toplum örgütlerinin imhasıdır. (CHP sıralarından
alkışlar) Bakın, ben bir hukukçuyum, savunma hakkının
kutsallığı bakımından avukatların
bağımsız olması gerektiğini herhâlde burada benim gibi
hukukçu olan herkes biliyor ama siz ne yapıyorsunuz? Avukatı kolluk
görevlisi hâline getirmeye çalışıyorsunuz. Buna izin veremeyiz
değerli arkadaşlar çünkü biz hukukçuların adalet üzerine
inşa ettiği değerler var. O değerlerden biri, mesela,
masumiyet karinesi, biri şüpheden sanık yararlanır ilkesi, bir
diğeri ise vekil müvekkil ilişkisinin mahremiyeti yani sır
saklama yükümlülüğü. Ama siz bu düzenlemeyle ne yapıyorsunuz?
Şüpheden sanık yararlanır ilkesinin aksine avukatı
şüphe duyduğu müvekkilinin muhbiri hâline getiriyorsunuz değerli
arkadaşlar. Bir avukatın, bir hukukçunun hayatı boyunca
inşa ettiği ilkeleri ve değerleri yıkıyorsunuz.
Bu Meclise getirdiğiniz
hangi kanun hukukun üstünlüğünden yana ki zaten? Ya da hangi kanun
yargının bağımsızlığından yana? Hangi
kanun adaletten yana, söyler misiniz? (CHP sıralarından
alkışlar) On sekiz yıldır iktidardasınız, hâlâ
yargı reformuna ihtiyaç duyuyorsunuz.
Diğer taraftan,
yargının en önemli unsuru olan savunmayı etkisizleştirecek
adımlar atmaya ısrarla devam ediyorsunuz. Yok çoklu baro getirelim,
Türkiyenin en önemli sorunu, hukuk reformu öyle değil böyle olur.
diyorsunuz. Evet ama yetmez, boş verin sağlık
çalışanlarını filan, şu derneklere el atalım,
demokratik kitle örgütlerinin hepsini susturursak o kadar iyi. diyorsunuz. Bu
kitle örgütlerinden, derneklerden hazzetmiyorum, kayyum atayalım,
olmadı kapatırız. yaklaşımını biz çok iyi
tanıyoruz, AKPnin anlayışı bu. Peki, ya bizzat sizin
akrabalarınızın kurduğu, desteklediği TÜRGEV, TÜGVA,
ENSAR Vakıflarını, bunları nasıl denetleyeceksiniz?
Sivil toplumdan, demokrasiden neden bu kadar rahatsızsınız
söyler misiniz? Özgür düşünceden neden bu kadar korkuyorsunuz? Her
şeyin en iyisini bildiğinizi düşünüyorsunuz, ortak akıl
neden lügatınızda yok? Ama az kaldı Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında sivil toplum susturulamaz ve susturulamayacak. (CHP
sıralarından alkışlar)
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
42nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
43üncü madde üzerinde 2 adet
önerge vardır, aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 43üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Murat
Çepni
Adana Muş İzmir
Necdet
İpekyüz Mahmut
Celadet Gaydalı
Batman
Bitlis
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Necdet İpekyüzün.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
2020 yılı bitiyor
ve 43üncü madde aslında son konuşmalar. Bununla ilgili
değerlendirme yaparken aslında ben arkadaşlarıma ne
konuşayım diye, nasıl bir şeyler paylaşabilirim diye
düşünüyordum ve sonra ilk aklıma gelen
Ben Diyarbakır Tabip
Odası Başkanıydım, Türk Tabipleri Birliği Merkez
Konseyi Başkanı sevgili Füsun Sayek dedi ki: İnsan Hakları
Komisyonu toplanıyor, Diyarbakır Tabip Odası olmadan bu
konuşmayı yapamayız. Ve Türkiye Büyük Millet Meclisine geldik,
Komisyonda Mehmet Elkatmış oturuyor; meşhur Susurluk raporunu
yazan, o dönem Irakta olan askerlerin kurtarılması için çaba
harcayan ki askerler geldi. Oturduk konuştuk ve ben Diyarbakırda,
bölgede olan hak ihlallerini anlattım. Ve Cezaevi İzleme
Komisyonları yeni oluşturulmuş, her cezaevini izleyen heyette
şu anda engellemeye çalıştığınız sivil
toplum örgütlerinin yer alması için bir düzenleme vardı. Ve ben
şunu söylemiştim: Sizin kâğıt üzerinde
yaptığınız düzenlemeler pratikte olmuyor. Bu Cezaevi
İzleme Komisyonlarında baro, tabip odası olacak demişsiniz
ama ben Diyarbakır Tabip Odası Başkanıyım,
Diyarbakırda işkence, kötü muamele, köy boşaltmalar, faili
meçhul cinayetler olan bir yerde vali bunu toplamıyor. Ve toplantı
devam ediyordu, toplantının ortasında bana dedi ki: Valiyle
konuştum, toplantıda dediğiniz ve olmayan komisyon var ve siz de
katılıyormuşsunuz. İşte, sizin
yarattığınız şu anki tablo da budur: Kâğıt
üzerinde var olan, pratikte olmayan bir şey. Arkadaşlar,
Elkatmış hâlâ İnsan haklarında saygın
anılıyor. siz nereden nereye geldiniz. Bakın, 2020
yılında bu Parlamentoda 3 milletvekili için parmak
kaldırdınız dokunulmazlığını düşürmek
için, 3 tane üye için. Sevgili Musa Farisoğulları cezaevinde, Leyla
Güven daha geçen hafta cezaevine düştü, Enis Berberoğlu, bütün her
şeyi çiğneyerek, Anayasa Mahkemesinden birçok şeyine kadar
Sevgili Demirtaş, her söylediğimizde kıyamet kopuyor, her itiraz
ettiğimizde Tanımıyoruz. diye... Siz zamanında diyordunuz
ki: Avrupa için değil, Türkiye için bizim bu reformu yapmamız
lazım. Türkiye'nin önünü açmamız lazım. Şimdi siz
Türkiye'nin önünü açmak değil tıkamak, bütün her şeyi
kutuplaştırmak, kin ve nefret üzerine götürüyorsunuz.
2020de birçok olay
yaşandı. Bakın, siz İnsan hakları mücadelesi
dediğinizde, hedef gösterdiğinizde Hrant Dinki, Tahir Elçiyi
unutmayın. Akın Birdala Ankara sokağında ne olduğunu
unutmayın. Ama tarih her zaman onları onurlu duruşlarıyla
anacaktır, bu kurumları onurlu duruşlarıyla anacaktır.
Engellemeyin. Her engelleme,
her özgürlüklere yönelik yapılan muhalefet, baskı sizi kesinlikle
iktidardan uzaklaştıracaktır. Özgürlükler toplumu
zenginleştirecektir. Özgürlükler toplumun önünü açacaktır.
Özgürlükler her şeyi geliştirecektir. Özgürlüğün
olmadığı yerde, demokratik kitle örgütlerinin suskun olduğu
yerde, asgari ücret artmaz; insanlar emeklilikte yaşa takılır,
çiftçiler perişan olur, köylü perişan olur; kadınlar şiddet
görür, çocuklar taciz görür, insanlar giderek susar, korkar, muhalefet edemez.
Muhalefetin olmadığı yerde iktidar otoriterleşir,
diktatörlüğe dönüşür. İktidarın bundan kurtulması için
tek şey muhalefeti dinlemek, muhalefetin doğrularına yandaş
olmak, önünü açmak. Bunu yapmadığınız sürece siz geriye
gidersiniz.
Bakın, hep burada
arkadaşlarımız Osman Kavala dediler, hep burada
arkadaşlarımız gazeteciler dediler, basın dediler. Siz
özgür medyayı yok etmekle, algı operasyonlarıyla kendi
gazetelerinizde, televizyonlarınızda kendi reklamınızı
yaparak sanki gelişiyor musunuz? Oy kaybediyorsunuz. Daha önce sizlerle
beraber olanlar teker teker ayrılıyor. Daha önce sizde bakanlık
yapanlar, başbakanlık yapanlar, genel başkanlık yapanlar
şimdi sizi eleştiriyorlar ve ne hâle geldiğinize
şaşırıyorlar. Toplum sizin ne hâlde olduğunuzu
görüyor, bir an önce bundan kurtulmanız lazım. Biz hakikatin
yanındayız; bizim bahçemiz hakikattir, gerçeklerdir ve bunu bilin,
haysiyetimizden hiçbir zaman taviz vermeyeceğiz. Bizim mücadelemiz
haysiyet mücadelesidir, onur mücadelesidir ve halkımızla,
halklarımızla beraber bunun geleceğini açacağız; hiç
kimsenin şüphesi olmasın.
2021 yılı umut
yılı olacaktır, haysiyet yılı olacaktır; 2020nin
pandemisine, size rağmen daha güzel günlere dönülecektir.
Saygılarımı
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 247
sıra sayılı Kitle İmha Silahlarının
Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin 43üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yürütme
MADDE 43- Bu Kanun
Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Alpay
Antmen Turan
Aydoğan Murat
Bakan
Mersin İstanbul İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Murat Bakanın.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MURAT BAKAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar
Bir milletvekilinin en önemli
görevi nedir arkadaşlar? Yasama yani yasama organının bir
üyesiyiz. Yasama organında da yapacağımız işler
belirli; kanun teklifi veriyoruz, ihtisas komisyonlarında
çalışıyoruz, dönüyoruz Parlamentoda Genel Kurulda
çalışıyoruz, başka enstrümanlar da var elimizde. Bu
işin en önemlilerinden biri, yasamanın mutfağı, komisyon
çalışması.
Bütçenin son günü, bütçe
hakkının, hani o sekiz yüzyıldır verilen demokrasi
mücadelesinin, Magna Cartadan bugüne gelişerek gelen bütçe
hakkının kullanıldığı, bizim Parlamento olarak yürütmeye
Senin yetkin mutlak değil, bizim denetimimizdesin ve bütçeyi de biz
veririz. dediğimiz gün, arkadaşlar, bir bakıyorum bir hukukçu
milletvekili olarak, Adalet Komisyonu çalışıyor. Allah Allah!
Yani bir parlamentonun, dünyadaki parlamentoların en önemli görevi bütçe
hakkının, bütçe oylamasının geneli üzerinde
konuşmaların olduğu gün Adalet Komisyonu
çalışıyor. Bunun altında ne var? Niye bugüne kadar
gelmemiş bir kanun bütçe günü geliyor Parlamentoya, milletvekilleri
katılamıyor, hukukçu milletvekilleri katılamıyor? Dönüp
geriye doğru bakıyoruz, Çevre Kanununda olduğu gibi, Çevre
Ajansı Kanununda olduğu gibi bunun altında bir çapanoğlu
var diye düşünüyoruz ister istemez.
Kanunu incelemeye
çalışıyoruz pek az zamanımız olmasına
rağmen. Kanun nedir, işte bu kitle imha silahlarıyla ilgili
kanun? Aslında kanun kitle imha silahlarıyla ilgili değil. Mali
Eylem Görev Gücü diye bir organizasyon var 1989da kurulmuş, 91de biz bu
organizasyona katılmışız. Batı Bloku ülkeleri var,
bunun dışında Çin var, Hindistan var, Rusya var.
Bakıyorsunuz, bu ülkeler de kendi ülkelerinde ayrılıkçı
terörle sorunu olan ülkeler. Biz de buraya katılmışız. Bir
sebebi belki PKKnın finansmanıyla ilgili destek almak ama başka
sebepleri de var mutlaka. Ve burada alelacele gelmesinin gerekçesi olarak ne
anlatılıyor? Türkiye gri listeye girecek. Hepimiz endişe
ediyoruz Türkiye gri listeye girmesin. Nedir bu gri liste? Ama sonra
bakıyoruz ki aslında biz bu gri listeye daha önce girmişiz. 2010
yılında Türkiye gri listeye girmiş, 2014 yılına kadar
izlemeye alınmış, 2014 yılında izlemeden
çıkartılmış, 2012 yılının şubat
ayında demişler ki bize: Eğer siz bu şubat ayına
kadar bununla ilgili yasal düzenleme yapmazsanız sizi üyelikten
çıkartacağız. Biz onunla ilgili düzenlemeyi 2012nin şubat
ayında yapmışız, 2014te buradan
çıkmışız. Yeniden bir değerleme raporu getirmiş,
değerlendirme raporu yapmış bu Mali Eylem Görev Gücü. Bu
değerlendirme raporu uzun bir rapor arkadaşlar, burada
konuşulmadı, 238 sayfa rapor. Tabii hepsini okuyamadık ama
yönetici raporunu okuduk. Raporda özetle diyor ki: Türkiye, bir devlet olarak
bütünüyle terörün finansmanıyla ilgili mücadele edemiyor. Son
yıllarda yaptığı mücadele FETÖ/PDYyle ilgili mücadele ve
el koyduğu mal varlıklarının yüzde 99,99u da bunlara
ilişkin, bunları tespit etmek ve el koymaktan ibaret. Bunların
bağlantılarını, transferlerini de
araştırmamış. MASAK ve Emniyet Genel Müdürlüğünün bu
konuda çalışması var, bir bakış açısı var
ama devletin bu konuda bir çalışması, bakış
açısı yok. Aslında neyi söylüyor biliyor musunuz? O 40 tane
tavsiye kararından 12ncisine işaret ediyor. Siyasi nüfuz sahibi
insanlarla ilgili adım atmadınız. diyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu siyasi nüfuz sahibi insanlardan
kastettiği sadece Türkiye'deki siyasi nüfuz sahibi insanlar değil
yabancıları da kastediyor, gözden kaçan şey o. Mesela, Yasin
el-Kadıyı işaret ediyor. Mesela, şeyhleri,
şıhları, kralları
Türkiye'de son yıllarda her 100
dolarlık cari açığının 77 dolarının
kaynağının belirsiz para girişiyle finanse
edildiğinden bahsediyor. Mesela, Türkiye'de ithalatı gizli ülkeler
yani TÜİKin rakamlarını sakladığı işten
bahsediyor. 2003 yılında yüzde 2,7 artış, 2010
yılında yüzde 39,4. Yani Siz, kendi siyasilerinizle ilgili ve yurt
dışındaki kimi siyasilerin Türkiye'deki paralarıyla ilgili
gerekli doğru bilgileri vermiyorsunuz bu uluslararası
kuruluşlara. diyor. Ve Türkiyeye kaynağı bilinmeyen bir para
geliyor. diyor. Bunun sonunda, bu yaptırım olursa Türkiyeye, ne olacak
biliyor musunuz? Vergisini ödeyen dürüst vatandaş, namuslu vatandaş,
ihracat yapan, üreten vatandaş tüm dünyada finansal denetime girecek.
Türkiye uluslararası kuruluşlardan dışlanacak, parya devlet
muamelesi görecek. Ve bunun sebebi aslında, bu kara para işinde sizin
iktidarınız döneminde gereği gibi hareket edilmemesi
değerli arkadaşlar. Bizim, hepimizin, bu Parlamentonun
sorumluluğudur siyasi nüfuz sahibi kişilerle ilgili
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MURAT BAKAN (Devamla) -
yabancılarla ilgili bu yasaları buradan çıkartmak değerli
arkadaşlar; vicdani sorumluluğumuzdur, ahlaki sorumluluğumuzdur,
insani sorumluluğumuzdur, siyasi sorumluluğumuzdur.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
43üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
İç Tüzükün 86ncı
maddesine göre lehte ve aleyhte olmak üzere konuşma talepleri vardır.
Şimdi bu talepleri karşılayacağım.
İlk söz lehte olmak
üzere Sayın Ziya Altunyaldız.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifine
ilişkin olarak oyumun rengini belirtmek üzere söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri
izleyen aziz vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
terörle mücadele sadece sahada mücadeleden çok daha büyük adımlar ve
iş birlikleri gerektiriyor. Terör örgütleri sadece sahadaki menfur ve
kanlı eylemleriyle değil, aynı zamanda sosyolojik, psikolojik ve
ekonomik alanlarda ülkelere zarar veriyor. İşte, bu yüzden terörle
etkin mücadelenin yolu terörü besleyen tüm kaynakları kurutmaktan geçiyor.
Geçmişe kıyasla biçim ve amaç değiştiren terör, yerel ve
bölgesel sonuçların yanında küresel sonuçları da hedefliyor. Bu
nedenle günümüz dünyasında terörle etkin mücadele devletler arasında
ve uluslararası tüm kuruluşlarla iş birliği ve bilgi
paylaşımını zorunlu kılıyor. Uluslararası
iş birliğinin önemini ve değerini bugün
yaşadığımız birçok küresel sorunda görüyoruz esasen.
Örneğin artık bir imha boyutuna gelen çevre sorunlarının
karşısında durabilmek için tek bir ülkenin çabası yeterli
olmuyor. Örneğin insanlığın en büyük
sınavlarından birisi olan Covid-19 salgınıyla mücadelede
ülkelerin iş birliği, dayanışma ve paylaşımı
olmadan başarı mümkün olmuyor.
Değerli arkadaşlar,
bugün terör nükleer, kimyasal ve biyolojik nitelikteki kitle imha
silahlarını da menfur hedefleri için kullanmaktan geri durmuyor. Bu
nedenle kitle imha silahlarının yayılmasının önünü
açan ve büyüklüğü milyarlarca dolara ulaşan terörün
finansmanıyla mücadele hayati bir önem arz etmektedir. Sorun bütün dünyanınsa
o zaman çözümde de tüm ülkelerin taşın altına elini koyması
gerekiyor.
Değerli milletvekilleri,
kara paranın aklanması, terörün finansmanının engellenmesi
ve kitle imha silahlarının yayılmasının önüne
geçilmesi için uluslararası düzeyde Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi ve OECD Mali Eylem Görev Gücü bu konuları yakinen takip etmektedir
bildiğiniz gibi. Anılan kuruluşların tavsiye kararları
var, bunu tüm müzakerelerimiz boyunca farklı boyutlarıyla ele aldık;
müzakere ettik, konuştuk, tartıştık. Bu kapsamda,
arkadaşlarımızla birlikte, ilgili kurumlarımızla,
konunun uzmanlarıyla her bir madde üzerinde titiz bir çalışma ve
uluslararası karşılaştırmalı analizler sonucunda
hazırladığımız kanun teklifiyle ilk defa iç
hukukumuzda kanun düzeyinde kitle imha silahlarının
finansmanının önlenmesine ilişkin hükümler yanında 6415
sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanunda ve 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Önlenmesi Hakkında Kanunda
ve diğer kanunlarda değişiklikler yapmak suretiyle terörle
mücadelede tüm araçların etkin bir şekilde kullanımına
dönük hükümler getirdik.
Değerli arkadaşlar,
bu kanun teklifiyle küresel bir tehdide dönüşen terörle ilgili olarak
yasal zeminimizi güncele uyumlu bir şekilde güçlendiriyoruz. Etkili ve
caydırıcı, adil ve idari yaptırımları hayata
geçiriyoruz. Küresel tehdit ve risklere karşı uluslararası
koordinasyonu ve iş birliğini bir kez daha önceliyoruz. Hain terör
örgütlerinin kanlı eylemlerine karşı imkân sağlayan
finansman kaynaklarını kurutmak için yeni tedbirler ve hükümler
getiriyoruz. Türk Ticaret Kanunundaki hükümlerle kara para ve kara
paranın aklanması için kullanılabilecek alanları
tıkıyor ve hamiline yazılı senetleri bir anlamda izleme
altına ya da izlenebilir ve şeffaf hâle getiriyoruz. Değerli
arkadaşlar, teklifin kanunlaşmasıyla birlikte bugüne kadar
sürdürdüğümüz mücadelemizi, FETÖden PKKya, DHKP-Cden DEAŞa tüm
terör örgütlerine karşı mücadelemizi etkili ve
caydırıcı bir şekilde sürdürme kararlılığımızı
ortaya koymuş oluyoruz.
Bu vesileyle, kahraman
askerlerimize ve güvenlik güçlerimize mücadelelerinde muzafferiyetler diliyor,
tüm şehitlerimizi saygıyla ve minnetle anıyoruz.
Sizlerin oylarıyla
çıkacak bu kanunun milletimize hayırlı olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Son söz, aleyhte olmak üzere
Sayın Nazır Cihangir İslama aittir.
Buyurun Sayın
İslam. (CHP sıralarından alkışlar)
NAZIR CİHANGİR
İSLAM (İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, İç Tüzükü
hâlâ değiştirmeyen Sayın Başkanlık Divanına ve
Sayın Meclise sitemlerimi arz ediyorum.
Bu arada,
aldığımız bir habere göre Elbistan Termik Santralinde bir
kömür ocağında çökme meydana gelmiş. Şu ana kadar bilgimiz
can kaybının olmadığı yönünde. İnşallah ölüm
olmaz ama geçmiş olsun diyoruz ve tekrar tedbirlere davet ediyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, dün ne oldu? Bundan yirmi altı
gün önce yayın faaliyetine başlayan Olay TV -ki aslında
tarafsız bir yayıncılık yapıyordu; AK PARTİli,
MHPli, Büyük Birlik Partili simaları da ben o ekranda gördüm- yirmi
altı gün sonra yayınına son vermek zorunda kaldı. Ne oldu?
Bir iş adamı -ki hem ismini hem de frekans sahipliğini
sürdürüyordu- muhtemelen birtakım tehditler sonucu yayından ve bu
ortaklıktan çekilmek zorunda kaldı.
Ha, bu arada da yandaş
bir kanaldan stajyer kayyumlar harekete geçti ve o kanalın üstüne çökmeye
çalıştılar. Bunlar son derece ayıp şeyler, hepimizin
ayıbı, hepimizin.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Gerçek değil bunlar.
NAZIR CİHANGİR
İSLAM (Devamla) Değerli arkadaşlarım, bakın, AK
PARTİnin 5 grup başkan vekili var ve bunların 4ü hukukçu.
Sayın Özlem Zengine diyorlar ki Çıplak arama var. Verdiği cevap
İnanmıyorum. Şimdi bütün hukukçu arkadaşlarıma
soruyorum: Bu kadar ciddi iddialar karşısında, mektuplu belgeler
karşısında böyle bir olaya inanmak inanmamak düzleminde mi
yaklaşırsınız yoksa bir hukukçu olarak bu olayın
üstüne mi gidersiniz? Sizden istediğimiz tek şey parti olarak, Meclis
olarak, bakanlıklar olarak müfettişlerinizi göndermek ve bu
olayın üzerine gitmek ve hakikati ortaya çıkarmak. İnançlar gayb
âlemi hakkında söyleyebileceğimiz şeylerdir ama olgular
dünyasından inançla hareket edemezsiniz, belgeyle, bilgiyle hareket
edebilirsiniz.
Bir de, İçişleri
Bakanımız var değerli arkadaşlarım, siyasete çok
meraklı. Ha diyeceksiniz ki bakanlık zaten siyasi bir kurum. Fakat
son Anayasa değişikliğiyle aslında bu bakanların hepsi
tarafsızlık üzerine yemin eden Cumhurbaşkanının birer
yardımcıları veya memurları konumunda, onun birer
uzantıları konumunda. Ama ne yapıyor bu İçişleri
Bakanı? Yani vergilerimizle beline silah taktığımız,
yüz binlerce silahlı insanı emrine verdiğimiz İçişleri
Bakanı bakıyorsunuz emniyet müdürleri toplantısında bir
siyasi parti, muhalif bir siyasi parti başkanı gibi davranıyor
ve âdeta onlarla siyasi polemiğe giriyor. Yani, beline
taktığımız silahın kabzasını ceket
altından bize gösteriyor. Biz hiçbirimiz buna layık değiliz
değerli arkadaşlarım. Uygulama burada bitmiyor
Sayın Alpay Özalana da
bir çift sözüm var. Aslında hoşsohbet birisi, hiç öyle birisi de
değil. Hemen Hırvatistan maçını hatırladım, 1-0
yenildiğimiz maçı. Sayın Alpay Özalan centilmenlik ödülü
aldı o turnuvada. Öyle değil mi efendim?
FEHMİ ALPAY ÖZALAN
(İzmir) Doğrudur.
NAZIR CİHANGİR
İSLAM (Devamla) Öyle. Niçin? Hırvat futbolcuyu orta sahada yere
indirmediği için biz o maçı 1-0 kaybettik. Bu kadarcık bir
centilmenliği bizim de beklememiz hakkımız ve siz de bu Meclisin
İdare Amirisiniz, içimizde en soğukkanlı olması gereken
sizsiniz. ( CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, geçen sefer olayı Machiavelli ve Medine
Sözleşmesi babında bırakmıştık ama beş
dakikadan fazla bugüne kadar konuşma şansı elde edemedim. Bu
konuya tekrar döneceğiz.
Herkese söylüyorum, bizim
ortak sıkıntımız, siviller olarak yani insan
toplulukları olarak uzlaşıp bir toplum sözleşmesi yapamamak
ve bu toplum sözleşmesi üzerine bir anayasa bina edememek. Bu ortak
sıkıntımızdır. Bu konuya devam edeceğiz.
Bakın, iki şeyi hâlâ idrak edemedik: Biz bir deprem bölgesinde
yaşıyoruz ve 113 farklı kültürün yaşadığı
bir coğrafyada yaşıyoruz. Şu girdiğimiz tatilde bunun
üzerine, böyle bir toplum sözleşmesi ve böyle bir anayasa üzerine
düşünelim ve inşallah önümüzdeki dönemde bunu detaylarıyla
tartışalım.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum, sağ olun efendim. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, 2020
yılının zor geçen pandemi sürecinde yasama
çalışmalarına katılımları ve Başkanlık
Divanına yardımlarından dolayı grup başkanları ve
başkan vekillerine teşekkür ettiğine, bu süreçte Covid-19a yakalanan
tüm milletvekillerine ve vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini
ilettiğine, hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine, sağlık çalışanlarına kolaylıklar
dilediğine, 2021 yılının ülke, millet, İslam âlemi ve
tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını dilediğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, değerli Grup Başkanlarımız, Başkan
Vekillerimiz; 2020 yılının Covid salgınıyla geçen bu
zor sürecinde yasama çalışmalarına
katılımınız ve Başkanlık Divanına yönetimde
gösterdiğiniz yardımlar için teşekkür ediyoruz. Bu süreçte
Covide yakalanan tüm milletvekillerimize ve vatandaşlarımıza
geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum ve sağlık
çalışanlarımıza da bu zorlu mücadelede kolaylıklar
diliyoruz.
2021 yılının
ülkemiz, milletimiz, İslam âlemi ve tüm insanlık için hayırlara
vesile olmasını diliyor; sizlerin ve ailelerinizin de yeni
yıllarını kutluyorum.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin Kitle İmha
Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/3261) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 247) (Devam)
BAŞKAN Değerli
milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN İstanbul
Milletvekili Abdullah Güler ve 43 milletvekilinin Kitle
İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının
Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 367
Kabul : 254
Ret : 113 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Mustafa
Açıkgöz Sibel
Özdemir
Nevşehir
İstanbul
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Hayırlı uğurlu
olsun.
Alınan karar
gereğince denetim konuları ve kanun teklifleri ile komisyonlardan
gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 26 Ocak
2021 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati:
01.04
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) Bu bölümlerde hatipler tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 247 S. Sayılı Basmayazı 25/12/2020 tarihli 39uncu Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 26/1/2021 tarihli 41inci Birleşim Tutanağında Geçen Tutanak Hakkında Düzeltmeler bölümünde yer almaktadır.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.