TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
41inci
Birleşim
26
Ocak 2021 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Karaman Milletvekili
Selman Oğuzhan Eserin, Türkiye Büyük Millet Meclisi eski
Başkanı Kâzım Karabekirin vefatının 73üncü yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Diyarbakır
Milletvekili Semra Güzelin, koruyucu sağlık hizmetlerinde
aşının önemine ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Ankara Milletvekili Ali
Haydar Hakverdinin, Ankara ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Sicil Gazetesi verilerine göre 2020 yılında
en az 99.588 esnafın kepenk kapattığına, zor durumdaki
esnafa devletin yardım elini uzatması gerektiğine ilişkin
açıklaması
2.- Iğdır
Milletvekili Yaşar Karadağın, tarımsal üretimi olumsuz
etkileyen girdi fiyatlarının makul seviyelere çekilerek çiftçilerin
rahatlatılması gerektiğine, üreticilerin Ziraat Bankası ve
Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının düşük faizli
ya da faizsiz olarak uzun vadeli yapılandırılmasının
yetkililerden beklentileri olduğuna ilişkin açıklaması
3.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, 23 Ocakta yayımlanan Cumhurbaşkanı
Kararına göre genel sağlık sigortası ve BAĞ-KUR prim
borcu olan vatandaşların 31/12/2021 tarihine kadar devlet ve
üniversite hastanelerinden hizmet almaya devam edeceklerine, Covid-19 pandemisi
nedeniyle alınan tedbirler kapsamında faaliyetlerine ara verilen
iş yerlerinin 1 Aralık 2020 tarihi itibarıyla vergi ödemelerinin
mücbir sebep kapsamına alındığına, pandemi sürecini
başarılı bir şekilde yöneten Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğana teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
4.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, Gaziantep iline gelişinin 88inci
yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürkü, tüm şehitleri ve
ayrıca yetmiş üç yıl önce bugün ebediyete irtihal eden
Kâzım Karabekir Paşayı rahmetle andığına
ilişkin açıklaması
5.- Gaziantep Milletvekili
Bayram Yılmazkayanın, pandemi sürecinde uygulanan sokağa
çıkma yasağından dolayı yaşanan mağduriyetlerin
giderilmesi ve cezaların affedilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili İffet Polatın, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun sözde Cumhurbaşkanı ifadesi için
başta milletten, sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğandan özür dilemesi gerektiğine, yoksa milletin CHPyi
affetmeyeceğine ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, kadına karşı şiddetle
mücadeleyi güvence altına alan İstanbul Sözleşmesinin
tartışılmasına artık son verilmesi gerektiğine ve
sözleşmenin etkin uygulanması için acilen yasama ve denetim görevinin
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın teşrifleriyle düzenlenen sosyal atama töreninde 2.140
engelli, 1.093 devlet korumasından yararlanan genç ile 370 şehit yakını,
gazi ve gazi yakını olmak üzere toplam 3.603 kişinin atama
kurasının gerçekleştirildiğine, işe yerleşenleri
tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
9.- Gaziantep Milletvekili
Ali Muhittin Taşdoğanın, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
Gaziantep iline gelişinin 88inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
10.- Konya Milletvekili Halil
Etyemezin, 24 Ocak 2020de meydana gelen Elâzığ depreminin 1inci
yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
katılımıyla 8 bin konutun hak sahiplerine teslim edildiğine
ilişkin açıklaması
11.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Covid-19 salgınının ülkede
eğitimdeki fırsat eşitsizliğini tüm
çıplaklığıyla ortaya çıkardığına,
ikinci dönem başlamadan öğrencilerin internet ve tablet ihtiyacının
karşılanması için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan ve ilgili bakanlıklara çağrıda bulunduğuna
ilişkin açıklaması
12.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, Covid-19la mücadelede fedakârlıkta
bulunulduğuna, bu kısıtlamalara uymayanlara yaptırım
uygulanması gerektiğine, alınan önlemlerle vaka sayısının
azaldığına fakat salgının bitmediğine, önlemleri
kaldırmak için henüz erken olduğuna ilişkin açıklaması
13.- Adana Milletvekili
Müzeyyen Şevkinin, yeni sistemle Türkiye Büyük Millet Meclisinin milletin
sorunlarını çözmekten uzak bir yapıya büründürüldüğüne
ilişkin açıklaması
14.- Malatya Milletvekili
Mehmet Celal Fendoğlunun, 2021 yılının Meclis, millet ve
ülke için hayırlara vesile olmasını dilediğine, inşaat
mühendisliği mezunu gençlerin liyakat esas alınarak kamu personeli
seçme niteliklerine uygun istihdam sağlanmasını talep ettiklerine
ilişkin açıklaması
15.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın, iktidar tarafından 2021 yılında Kayseri
iline geleceği söylenen yüksek hızlı trenin ne zaman
geleceğini atanmış Ulaştırma ve Altyapı Bakanına
sorduğuna ilişkin açıklaması
16.- Adana Milletvekili
Ayşe Sibel Ersoyun, küresel anlamda tehdit unsuru olan Covid-19la
uğraşırken insanlığı tehdit eden diğer bir
tehlike olan kuraklık sorununa da gerekli hassasiyetin gösterilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
17.- İstanbul
Milletvekili Hayati Arkazın, 2021 yılının coronavirüs
salgınından kurtularak güçlü Türkiye yolunda adım adım
yürünecek bir yıl olmasını temenni ettiğine ve 2021
yılının ilk Genel Kurul toplantısının Gazi
Meclise hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
18.- Muğla Milletvekili
Süleyman Girginin, Cengiz Holding bünyesinde bulunan bir şirketin
Muğla ilinin Bodrum ilçesindeki Cennet Koyunda Sahil Düzenleme, Koruma
Yapıları ve Dolgu Alanı Projesi
hazırladığına, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına ÇED başvurusunda bulunduğunun kamuoyuna
yansıdığına, söz konusu yerin 3üncü Derece Arkeolojik Sit
Alanı ve koruma alanı olduğuna, projenin iptal edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
19.- Uşak Milletvekili
Özkan Yalımın, geçen yıl tütüne 21 TL ödenirken neden bu
yıl sadece 22 TL ödendiğini Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirliden sorduğuna, ülkede toplam sayıları 3 bin olan
vekil imamların kadro istediklerini yetkili kişilerin dikkatine
sunduğuna ilişkin açıklaması
20.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceerin, her gün en az 3 kadının
katledildiği ülkede bu şiddete karşı çıkmanın
insan onuruna sahip herkesin temel sorumluluğu olduğuna, bu cins
kırımını durdurmanın en önemli ayağının
İstanbul Sözleşmesini uygulamak olduğuna ilişkin
açıklaması
21.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, 2021 yılının ülkeye,
millete ve Gazi Meclise hayırlar getirmesini Allahtan niyaz
ettiğine, geçen hafta Hakkâri ilinde teröristlerce döşenen el
yapımı patlayıcının patlaması sonucu yaralanan ve
sevk edildiği hastanede şehit olan Piyade Er Selim Gedike Allahtan
rahmet dilediğine, Millî Mücadele sırasında Doğu
Cephesinde gösterdiği üstün başarılardan dolayı
İstiklal Madalyası almaya hak kazanmış ve Gazi Meclisin
Başkanlığını da yapmış olan Kâzım
Karabekir Paşayı vefatının 73üncü yıl dönümünde
saygı ve rahmetle andığına, Mozart isimli konteyner
gemisinin Gine Körfezinde seyir hâlindeyken korsanların
saldırısına uğradığı sırada
hayatını kaybeden Azerbaycanlı denizciye Allahtan rahmet ve
yaralı denizcilere acil şifalar dilediğine, kaçırılan
Türk denizcilerin ise sağ salim evlerine dönmesini beklediğine, Genel
Başkan Meral Akşener öncülüğünde İYİ PARTİ olarak
esnafın sorunlarını yerinde tespit ederek gündeme getirmeye
devam ettiklerine ilişkin açıklaması
22.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Millî Mücadelede komutasındaki 15inci
Kolorduyla Gazi Mustafa Kemal Atatürkün yanında saf tutan, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 5inci Başkanı Kâzım Karabekiri
vefatının 73üncü seneidevriyesinde rahmetle andıklarına,
2014 yılında partilerinin İstanbul Esenyurt seçim bürosunun
açılışı sırasında bölücü terör örgütünün
saldırısında hayatını kaybeden Cengiz
Akyıldızı vefatının 7nci senesinde rahmetle yâd
ettiklerine, Hakkâri ilinde mayın arama faaliyeti sırasında
yaralanan ve tedavi gördüğü hastanede şehit olan Piyade Er Selim
Gedike Allahtan rahmet dilediklerine, Covid-19 pandemisiyle mücadele
kapsamında devam eden aşılama sürecinin başarılı
bir şekilde devam ettiğine, MHP Genel Başkanı Devlet
Bahçelinin sosyal medya aracılığıyla Azerbaycanın
Karabağ bölgesindeki Şuşa kentinde okul yaptırmak
istediklerini belirttiğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyevin uygun
bulmasıyla Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı
tarafından yaptırılacak okulun tamamlandığı anda,
Üzeyir Hacıbeyov adı verilerek Azerbaycan Cumhuriyetine teslim
edileceğine, bölücü terör örgütüyle mücadele kapsamında 2021
yılında başlayan Eren-1 Tendürek, Eren-2 Lice, Eren-3 Ağrı
Dağı, Eren-4 Karlıova-Varto, Eren-5 Bagok operasyonlarına
katılan güvenlik güçlerine başarılar dilediğine,
operasyonlara ismi verilen Eren Bülbülü bir defa daha rahmetle yâd
ettiğine ilişkin açıklaması
23.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Eşitlik İçin Kadın
Platformunun partilerin kadınlara ilişkin Meclisteki faaliyetlerini
kayıt altına alan raporlarından çıkan sonucun Meclis
çatısı altında kadın çalışmalarının
yetersiz kaldığı yönünde olduğuna ve Meclisi kadına karşı
şiddete son verilmesi için çalışmaya davet ettiklerine, HDP
Grubu olarak bu konuda katkı vermeye hazır olduklarına, birçok
cezaevinde hukukun uygulanması istemiyle girilen açlık grevlerinin
61inci gününde olduğuna, 10 kişinin bir araya geldiği
etkinliklerin bile pandemi sebebiyle yasaklandığı bir ortamda
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip
Erdoğanın da katıldığı Elâzığ
depreminin 1inci yıl dönümünde düzenlenen anma ve deprem konutları
anahtar teslim törenleri yapıldığına, bu iktidar döneminde
kamu bankalarında yağma ve talanın söz konusu olduğuna,
Ziraat Bankasının 1,6 milyar dolar kredi verdiği ve vergi
cenneti olarak bilinen British Virgin adalarındaki bir şirketten Mart
2020ye kadar sadece 17,5 milyon TLnin geri tahsil edilebildiğinin ortaya
çıktığına, Sabah ve ATVnin satın alınması
için oluşturulan 630 milyon dolarlık havuzun 200 milyon dolarlık
kısmının Ziraat Bankasından
karşılandığının ortaya
çıktığına ama çiftçinin isyanına kulak verilmeyerek
haciz yoluna gidildiğine, bu yanlıştan vazgeçilmesi ve Ziraat
Bankasının bir kamu bankası gibi davranması
gerektiğine, Alevi köylerinin ve evlerinin işaretlenmeye devam
ettiğine, bunun çok ciddi bir tehlikenin sinyali olduğuna, Alevi
yurttaşların yanında olmaya devam edeceklerine ilişkin
açıklaması
24.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, CHP Grubu olarak yeni yılın Meclisin millet için daha
iyi çalışmalar yapabileceği bir yıl olmasını
dilediklerine, Hakkâri ilinde teröristlerce döşenen el yapımı
patlayıcının patlaması sonucu yaralanan ve sevk
edildiği hastanede şehit olan Piyade Er Selim Gedike Allahtan
rahmet dilediğine, Nijerya açıklarında korsanların
saldırısı sonucu esir alınan gemicilerle ilgili
gelişmeleri takip ettiklerine, Kurtuluş Savaşında
Doğu Cephesinde çok önemli görevler üstlenmiş önemli bir komutan ve
Meclisin 5inci Başkanı Kâzım Karabekiri 73üncü ölüm yıl
dönümünde rahmetle ve minnetle andıklarına, Cumhuriyet gazetesi
yazarı Uğur Mumcuya düzenlenen suikastten bir süre sonra dönemin
Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağarın Güldal Mumcuya Bir
tuğlayı çekersem duvar yıkılır. dediğine, bugüne
kadar hiçbir hükûmetin, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin de bu
tuğlayı çekmeye cesaret edemediğine, önceki yasama dönemlerinde
de faili meçhul cinayetlerin araştırılmasına yönelik
önergelerinin reddedildiğine, 19 Ocak 2007de yaşanan Agos Gazetesi
Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetinin de tam olarak
aydınlatılamadığına, Cumhuriyet Halk Partisinin
cumhuriyetten önce kurulduğuna, ülkenin en köklü partisi olduğuna,
İzmir ili Tepecik, Hilal ve Ege Mahallelerinde pandemiden dolayı
geçimini sağlayamayan Roman vatandaşların çalışmak
istediklerine ama çalışamadıklarına, faturalar
ödenemediği için elektriklerinin kesildiğine, Bartın ve
Zonguldak illerinde yüzlerce köy ve bine yakın mahallenin sekiz gün
boyunca elektriğinin kesildiğine, bu kesintilerden kaynaklanan
sorunlardan elektrik dağıtımını özelleştiren AK
PARTİ hükûmetleri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın sorumlu olduğuna ilişkin açıklaması
25.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Hakkâri ilinde terörle mücadelede yaralanan ve
daha sonra şehit olan askeri rahmetle andıklarına, Ziraat
Bankası tarafından kredi verilmesiyle Turkcelldeki Türk
ortaklığının korunabildiğine, Ekim 2020de bu kredinin
kapatıldığına, buradaki hâkim hissenin Türkiye Varlık
Fonuna geçtiğine, Ziraat Bankasının tarım kredisi kullanan
685 bin müşterisi olduğuna, banka tarafından 80 milyar TL kredi
verildiğine, çiftçinin yanında bir politika izlendiğini ifade
etmek istediğine, AK PARTİ Grubu olarak Kâzım Karabekiri
rahmetle andıklarına, Gazeteci Uğur Mumcunun 1993
yılı Ocak ayında karanlık bir saldırıda
hayatını kaybettiğine, ne o dönemdeki hükûmetin ne de ondan
sonraki hükûmetlerin bu cinayeti aydınlatamadıklarına, o dönemde
kendilerinin iktidarda olmadığına ilişkin açıklaması
26.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
27.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
28.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa Milletvekili Özgür Özel ve Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
29.- Ankara Milletvekili
Gamze Taşcıerin, kadın cinayetlerinin artık bir cins
kırımına dönüştüğüne, kadına yönelik şiddet
ve cins kırım hâlini alan cinayetlerin özel bir gündemle Mecliste
konuşulması çağrısını bir kadın milletvekili
olarak dile getirdiğine ilişkin açıklaması
30.- Diyarbakır
Milletvekili Semra Güzelin, artık bir cins kırımı hâline
gelen kadın cinayetlerinin her geçen gün arttığına,
EŞİK Platformunun başlattığı kampanyayla Meclisi
bu acil durum karşısında görevlerini yerine getirmeye ve sadece
kadın cinayetleri gündemiyle özel bir oturum yapmaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
31.- Şırnak
Milletvekili Nuran İmirin, uzun bir dönemdir kadına yönelik
şiddete karşı yaptıkları bütün basın
açıklamalarının hep yasaklarla, şiddetle
bastırılmak istendiğine, kadın cinayetleri ve cins
kırımının artık toplumun en temel sorunu hâline
geldiğine, kadınların, Meclisi, kadına yönelik
şiddetin önlenmesiyle ilgili acil gündemle toplanmaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
32.- Bartın Milletvekili
Aysu Bankoğlunun, Bartın ilinde 200den fazla köyde ve birçok
mahallede sekiz gün boyunca elektrik kesintileri yaşandığına,
Bartın iline yakışmayan bu sahnelerin tekrar
yaşanmaması için Bakanlığın da üzerine düşen
sorumluluğu yerine getirerek olayı soruşturması
gerektiğine ilişkin açıklaması
33.- İstanbul
Milletvekili Oya Ersoyun, 2020 yılında ülkede 300 kadının
öldürüldüğüne, kadınların farklı platformlarla cins
kırımının, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için
Meclise seslendiğine, Meclisin bu konuda özel gündemle toplanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
34.- Hatay Milletvekili
İsmet Tokdemirin, Amik Ovası çiftçilerinin girdi maliyetlerinden
dolayı tarlalarını güç bela ektiğine, yüzde 80
oranında artan gübre fiyatlarının tarımsal üretim için
büyük bir tehdit oluşturduğuna, maliyetlerin düşürülmesi ve
gübre desteğinin artırılması için Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirliye çağrıda bulunduğuna ilişkin
açıklaması
35.- Yozgat Milletvekili Ali
Kevenin, 2020 yılında kuraklık ve pandemiyle mücadele eden
çiftçilerin şimdi de gübre fiyatlarına yapılan zamla mücadele
ettiğine, Türk çiftçisinin bu zamların önüne ne zaman geçileceğini
sorduğuna ilişkin açıklaması
36.- Diyarbakır
Milletvekili Oya Eronatın, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
37.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
38.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
39.- Karaman Milletvekili
İsmail Atakan Ünverin, Doğu Cephesi Komutanı Kâzım
Karabekir Paşayı 73üncü ölüm yıl dönümünde rahmetle
andığına, Ulu Önder Atatürke ve tüm silah
arkadaşlarına şükranlarını sunduğuna ilişkin
açıklaması
40.- Mersin Milletvekili
Cengiz Gökçelin, dünyada da ülkemizde de gıda enflasyonunun
yükseldiğine, insanların gıda tüketmekte
zorlandığına, bunun tek suçlusunun on sekiz yıldır
ülkeyi yöneten, tarımı yeteri kadar desteklemeyen AKP iktidarı
ve ithalatçı zihniyet olduğuna, yaşanan kuraklıkla beraber
girdi maliyetlerinin artmasıyla ülkede çiftçinin biteceğine AKPnin
dikkatini çektiklerine ilişkin açıklaması
41.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, deniz haydutluğunun tarih
boyunca var olduğuna ve suç olarak kabul edildiğine, BM ve uluslararası
toplum tarafından bu konuyla ilgili yapılan mücadelede ülkenin aktif
rol oynadığına, kalıcı çözüm için hukuki tedbirlerin
ve güvenlik önlemlerinin sürdürülebilir ve sürekli olması gerektiğine
ilişkin açıklaması
42.- İstanbul
Milletvekili Emine Gülizar Emecanın, her gün en az 3 kadının
erkekler tarafından katledildiğine, kadın cinayetlerinin
artık bir cins kırım hâline dönüştüğüne, İstanbul
Sözleşmesi ve 6284 sayılı Yasanın daha etkin
uygulanmasını sağlamak için, toplumda farkındalık
oluşturmak için kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet
konusunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde acilen genel görüşmeyle gündeme
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
43.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, iş yerleri kapatılan, kredi verilip
borçlandırılan esnafa yapılanın yardım değil
yardımcık olduğuna, sadece götürü usulde çalışanlara
ve tamamen kapalı olanlara yardım edileceğini
öğrendiklerine, yarım açık esnafa ne olacağını
sorduğuna ilişkin açıklaması
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın, 2020 yılının
kadınlar için kötü geçen bir yıl olduğuna, Grup Başkan
Vekillerinin konuşmalarından sonra, 2021 yılının ilk
birleşiminde kadın milletvekillerine pozitif ayrıcalık
tanıyarak, talep ettikleri takdirde yerlerinden birer dakikalık söz
vereceğine ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın, 2021 yılının ilk
oturumunda kadın vekillere pozitif ayrımcılık
yapacağını belirttiğine ancak kadının kadın
tarafından şiddete uğradığını
gördüğüne, kadın milletvekillerinin hemcinslerine saygı
göstermelerini rica ettiğine, kürsüde konuşan kadın
milletvekillerine müdahale eden erkek milletvekillerini de
uyardığına ilişkin konuşması
VII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, (2/3298), (2/3303) ve (2/3304) esas numaralı Kanun
Tekliflerini geri aldığına ilişkin önergesi (4/104)
2.- Eskişehir
Milletvekili Utku Çakırözerin (2/2448) esas numaralı 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına dair önergesi (4/105)
B) Tezkereler
1.-
Cumhurbaşkanlığının, Türk Silahlı Kuvvetleri
deniz unsurlarının; bölgede seyreden Türk Bayraklı ve Türkiye
bağlantılı ticari gemilerin emniyetinin etkin şekilde
muhafazası ve uluslararası toplumca yürütülen deniz haydutluğu
ve silahlı soygun eylemleriyle müşterek mücadele amacıyla
yürütülen uluslararası çabalara destek vermek üzere, Aden Körfezi, Somali
kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde
görevlendirilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10/2/2009 tarihli ve 934
sayılı Kararıyla Hükûmete verilen ve 2/2/2010, 7/2/2011,
25/1/2012, 5/ 2/2013, 16/1/2014, 3/2/2015, 9/2/2016, 8/2/2017, 7/2/2018,
5/2/2019 ve 5/2/2020 tarihli 956, 984, 1008, 1031,1054, 1082, 1107, 1136, 1179,
1207 ve 1241 sayılı Kararları ile birer yıl uzatılan
izin süresinin 10/2/2021 tarihinden itibaren bir yıl daha
uzatılmasına, ayrıca denizde terörizmle mücadele harekâtlarına
katkı sağlanabilmesi maksadıyla unsurlarımızın
bölge ülkeleri kara suları dışında denizde terörizmle
mücadele görevi için yetkilendirilmeleri ve bununla ilgili gerekli
düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından yapılması için
Anayasanın 92nci maddesi uyarınca izin verilmesine dair tezkeresi
(3/1515)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve 19 milletvekili tarafından,
ülkenin şu anda yüzleştiği aşı tedariki ve
aşı dağıtımında yaşanan şeffaflık
sorunlarını aşmak, konunun derinlemesine incelenerek Hükûmetin
aşı konusundaki yetersizliklerinin nedenlerini tespit etmek, çözümler
geliştirmek ve aşı dağıtımındaki kayırmacılık
iddialarını aydınlatmak amacıyla 26/1/2021 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 26 Ocak 2021 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş
ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından,
kadın cinayetleri başta olmak üzere kadına karşı
işlenen suçların ve şiddetin son bulması için gerekli
tedbirlerin alınması amacıyla 26/1/ 2021 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel
görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Ocak 2021
Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Bursa
Milletvekili Erkan Aydın ve arkadaşları tarafından,
gıda fiyatlarındaki aşırı artışın
araştırılması amacıyla 26/1/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26
Ocak 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun,
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmındaki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 2021 yılı 26, 27, 28 Ocak ve
Şubat ayında Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine, 26 Ocak 2021
Salı günkü birleşiminde 21/1/2021 tarih ve (3/1515) esas
numaralı Cumhurbaşkanlığı Tezkeresinin okunarak
görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Edirne Milletvekili Fatma
Aksalın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasında HDPye sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Eskişehir
Milletvekili Jale Nur Süllünün, Edirne Milletvekili Fatma Aksalın HDP
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasında CHPli kadın milletvekillerine sataşması
nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın ve Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllünün
sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmalarında AK
PARTİye sataşmaları nedeniyle konuşması
4.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında HDPye sataşması nedeniyle konuşması
X.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Samsun Milletvekili Fuat
Köktaş ve 48 Milletvekilinin Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/3112) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 229)
2.- Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Ulusal
Yönetimi Adına Filistin Kurtuluş Örgütü Arasında Geçici Serbest
Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin; Temel Tarım
Ürünleri ve İşlenmiş Tarım Ürünleri ile
Balıkçılık Ürünlerinde Taviz Değişimine Dair Protokol
Ie Ait Tablo Iin Tadili Hakkında 1/2020 Sayılı Kararı ile
Geçici Serbest Ticaret Anlaşmasının "Menşeli
Ürünler" Kavramının Tanımı ve İdari İş
Birliği Yöntemlerine İlişkin Protokol IIsinin Tadili
Hakkında 2/2020 Sayılı Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın
Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin
Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki
Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/3003) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 236)
3.- Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve Madencilik Alanlarında
İş Birliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2982) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 235)
4.- Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti ile EFTA Devletleri
Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın
Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca
Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun
Teklifi (2/2372) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 156)
XI.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA
DÜZELTMELER
1.- Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer'in, 26/12/2020 tarihli
40'ıncı Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine
ilişkin dilekçesi
XII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun, gıda kaynaklı
hastalıkların önlenmesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/37405)
2.- Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaşın,
Bakanlığa yöneltilen yazılı soru önergelerinin
cevaplandırılmasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma
ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/37424)
3.- İzmir Milletvekili Bedri Serterin, İzmirin Bayraklı
ilçesinde yapılmakta olan şehir hastanesinin bulunduğu bölgeden
bir fay hattının geçip geçmediğine dair yapılan çalışmalara
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlunun cevabı (7/37430)
4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 2020 yılında
işten çıkarma verilerine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/37439)
5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Covid-19
salgınına yönelik alınan tedbirlere ve önerilere ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/37440)
6.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, jeotermal
elektrik santrallerinin denetlenmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmezin cevabı (7/37501)
7.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, 2020
yılında Başkanlığa sunulan kanun teklifleri ve soru
önergelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/37547)
8.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Türkiye Varlık Fonunun
denetim raporlarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/37548)
9.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürkün, Sayıştay raporunda
TÜRKSATa dair yapılan tespitlere ve TÜRKSAT A.Ş. ile yapılan
anlaşmaya ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/37550)
10.- Mardin Milletvekili Pero Dundarın, Mardine yapılacak
olan rüzgâr türbinlerine ve kentsel dönüşüm projesine ilişkin sorusu
ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/37551)
11.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın, uçak
mühendisliği ve uçak kontrol makinistliği unvanlarının
eleman olarak değiştirilmesinin nedenine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/37552)
12.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, TPAO ve
BOTAŞın yaptığı ihalelerin Kamu İhale Kanunu
kapsamından çıkarılmasına ve bu kurumların yerli ve
yabancı alıcılara hisse arzı yoluyla
özelleştirileceği iddiasına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/37553)
13.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, muvazzaf uzman
jandarmaların eğitim sürelerinin fiili hizmetten sayılması
ve özlük haklarının iyileştirilmesi önerisine ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/37557)
14.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, esnaf, şoför,
işçi, emekli ve engellilerin desteklenmesi için yapılan
çalışmalara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/37558)
15.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, sözleşmeli
personellerin özlük haklarına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/37559)
16.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, tarımsal
sulamada kullanılan elektrikte indirim yapılmasına dair bir
çalışma olup olmadığına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/37560)
17.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun, Cumhurbaşkanının
konuşmalarının yer aldığı
kitapçığın okullarda dağıtıldığı
iddiasına,
- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlunun, çalışma lisansı iptal edilen bir
öğretmene,
- Şırnak
Milletvekili Nuran İmirin, uzaktan eğitime dair bazı sorunlara,
- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, pandemi
süresince okul kantini işleten esnafın desteklenmesine,
İlişkin soruları ve Milli Eğitim
Bakanı Ziya Selçukun cevabı (7/37633), (7/37634), (7/37635),
(7/37638)
18.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, İstanbulda
bulunan oto sanayi sitelerine yönelik yapılan toplulaştırma
çalışmasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji
Bakanı Mustafa Varankın cevabı (7/37658)
19.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, pandemi süresince okul
kantini işleten esnafın desteklenmesine ilişkin sorusu ve
Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı (7/37676)
20.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünverin, gümrük vergisi
sıfırlanan ürünlere ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar
Pekcanın cevabı (7/37677)
21.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, Çukurova Bölgesel Havalimanı
Projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/37680)
22.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun,
BursaRayın Emek istasyonu ile şehir hastanesi arasında
planlanan hattın yapımına dair yapılan ihaleye ilişkin
sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlunun cevabı (7/37684)
23.- İstanbul Milletvekili Yunus Emrenin, plazma ürünlerinin
geliştirilmesi ve üretimi için yürütülen proje kapsamında
sözleşme imzalanan firmanın yükümlülüklerini yerine getirip
getirmediğine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/37685)
24.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvinin koroner
anjiyografi ünitesi ihtiyacına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/37686)
25.- İzmir Milletvekili Murat Bakanın, Ankara Türk Hava Kurumu
Üniversitesi Pilotaj Bölümü öğrencilerinden bağış adı
altında para talep edildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/37687)
26.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, görme engelliler için
yapılan yol ve kaldırım düzenlemelerine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/37690)
27.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, yasal düzenlemeyle
zorunlu tutulan kamu kurum ve kuruluşlarının, yolların,
yaya geçitlerinin ve umuma açık yerlerin engelli ulaşımına
göre düzenlenmesinde gelinen aşamaya ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/37691)
28.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, kamu kurumlarına
yapılması planlanan mühendis alımlarına ilişkin sorusu
ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/37692)
29.- Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayırın, pandemi nedeniyle
mağdur olan esnafın bazı vergilerden muaf tutulması
önerisine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/37693)
30.- Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmazın, 31
Aralık 2020 tarihli yılbaşı özel çekilişi için
bastırılan ve satışa sunulan piyango biletlerine
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/37694)
31.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun, Silivride
bulunan Hazineye ait bir arazinin imar planında değişiklik
yapılmasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/37695)
32.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Hz. Safvan Bin
Muattal Camii ve Türbesi yapımı için yürütülen çalışmalara
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurumun
cevabı (7/37722)
33.- İzmir Milletvekili Atila Sertelin, FATİH projesi
kapsamında ve pandemi sürecinde öğrencilere dağıtılan
tablet ve bilgisayarlara,
- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin, Bakanlık bünyesinde
çalışmak üzere işe alınan kişilerin tabi olduğu
yazılı ve sözlü sınavlara,
- Kayseri Milletvekili Dursun Ataşın,
Bakanlığın öğretmenlerin haftada en az bir gün okullarda
değerlendirme toplantısı yapması konulu yazısına,
- İstanbul Milletvekili Saliha Sera
Kadıgil Sütlünün, sanat tarihi öğretmenliği atamalarına,
Müzik öğretmeni
istihdamına,
İlişkin soruları ve Milli Eğitim Bakanı
Ziya Selçukun cevabı (7/37758), (7/37759), (7/37760), (7/37761),
(7/37762)
34.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemirin, ihracat
mallarının nakliyesini yapan yerli nakliyecilerin sorunlarının
çözümüne ve desteklenmelerine ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar
Pekcanın cevabı (7/37797)
35.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin, Bakanlık bünyesinde
çalışmak üzere işe alınan kişilerin tabi olduğu
yazılı ve sözlü sınavlara ilişkin sorusu ve Ticaret
Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı (7/37798)
36.- Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalının, gümrük
kapılarında meydana gelen kuyrukların nedenlerine ilişkin
sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlunun cevabı (7/37809)
37.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlunun, 2011
yılından itibaren Suriyelilere yönelik maliyet analizlerinin
yıllara göre sonuçlarına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı
(7/37813)
38.- İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviközün, bazı Hamas
üyelerine vatandaşlık verildiği iddialarına ilişkin
sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun
cevabı (7/37851)
39.- Muğla Milletvekili Mürsel Albanın,
Cumhurbaşkanlığı Yazlık Konutu ve
Cumhurbaşkanlığı makamı tarafından
kullanılan uçaklara ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun cevabı (7/37852)
40.- Muğla Milletvekili Mürsel Albanın,
Cumhurbaşkanlığı Yazlık Konutu ve
Cumhurbaşkanlığı makamı tarafından
kullanılan uçaklara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Fahrettin Kocanın cevabı (7/37888)
41.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, koruyucu
tıbbi malzeme ve tulum üreten ihracatçıların belli sayıda
ürünü Devlet Malzeme Ofisine verme zorunluluğuna ve bu kişilerin
zararlarının karşılanmasına yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar
Pekcanın cevabı (7/37909)
42.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Adapazarı
Karasu Limanları hakkında Sayıştayın 2019
yılı raporunda yer alan tespitlere ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun
cevabı (7/37913)
43.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 2020
yılında Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşların Mardin ili için ayırdığı ödenek
miktarına,
2020 yılında Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların Rize ili için
ayırdığı ödenek miktarına,
2020 yılında Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların Muş ili için
ayırdığı ödenek miktarına,
2020 yılında Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların Kilis ili için
ayırdığı ödenek miktarına,
2020 yılında Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların Van ili için
ayırdığı ödenek miktarına,
2020 yılında Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların Şırnak ili için
ayırdığı ödenek miktarına,
2020 yılında Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların Siirt ili için
ayırdığı ödenek miktarına,
İlişkin soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı
Mehmet Muharrem Kasapoğlunun cevabı (7/37950), (7/37951), (7/37952),
(7/37953), (7/37954), (7/37955), (7/37956)
44.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 2020
yılında Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşların Mardin ili için ayırdığı ödenek
miktarına,
2020 yılında Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların Rize ili için
ayırdığı ödenek miktarına,
2020 yılında Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların Muş ili için
ayırdığı ödenek miktarına,
2020 yılında Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların Kilis ili için
ayırdığı ödenek miktarına,
2020 yılında Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların Van ili için
ayırdığı ödenek miktarına,
2020 yılında Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların Şırnak ili için
ayırdığı ödenek miktarına,
2020 yılında Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların Siirt ili için
ayırdığı ödenek miktarına,
İlişkin soruları ve Milli Eğitim Bakanı
Ziya Selçukun cevabı (7/37978), (7/37979), (7/37980), (7/37981),
(7/37982), (7/37983),(7/37984)
45.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 2020
yılında Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşların Mardin ili için ayırdığı ödenek
miktarına,
2020 yılında Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların Rize ili için
ayırdığı ödenek miktarına,
2020 yılında Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların Muş ili için
ayırdığı ödenek miktarına,
2020 yılında Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların Kilis ili için
ayırdığı ödenek miktarına,
2020 yılında Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların Siirt ili için
ayırdığı ödenek miktarına,
2020 yılında Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların Şırnak ili için
ayırdığı ödenek miktarına,
2020 yılında Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların Van ili için
ayırdığı ödenek miktarına,
İlişkin soruları ve Ticaret Bakanı Ruhsar
Pekcanın cevabı (7/38013), (7/38014), (7/38015), (7/38016),
(7/38017), (7/38018), (7/38019)
46.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 2020
yılında Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşların Mardin ili için ayırdığı ödenek
miktarına,
2020 yılında Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların Rize ili için
ayırdığı ödenek miktarına,
2020 yılında Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların Muş ili için
ayırdığı ödenek miktarına,
2020 yılında Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların Kilis ili için
ayırdığı ödenek miktarına,
2020 yılında Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların Siirt ili için
ayırdığı ödenek miktarına,
2020 yılında Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların Şırnak ili için
ayırdığı ödenek miktarına,
2020 yılında Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların Van ili için
ayırdığı ödenek miktarına,
İlişkin soruları ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/38020),
(7/38021), (7/38022), (7/38023), (7/38024), (7/38025), (7/38026)
47.- Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaşın, Covid-19un
sağlık çalışanları için meslek
hastalığı sayılmasına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/38027)
48.- İstanbul Milletvekili Yunus Emrenin, pandemi süresince destek
verilen ülkelere ve desteklerin miktarına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/38028)
49.- İzmir Milletvekili Atila Sertelin,
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının yeni
konser binası ve logosuna ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/38029)
50.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, İstanbul ili
Silivri ilçesinde bulunan bir alanın özel bir şirkete devredilmesine
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/38030)
51.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, Türksat Anonim Şirketinin
kamu kurumlarına sağlayacağı hizmet için taşeron
firmalar ile çalıştığına yönelik iddialara
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/38032)
52.- İstanbul Milletvekili Ümit Beyazın, hayvanlara uygulanan
kötü muamele ve şiddet olaylarına karşı alınan
önlemlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/38033)
53.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemirin, 2002 ile 2020
yılları arasında Hatayda çıkan orman
yangınlarına ve alınacak önlemlere ilişkin sorusu ve
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38153)
54.- Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalının,
Bakanlıkça Akdeniz ve Ege kıyılarındaki balon
balıklarının avlanmasına yönelik başlatılan
teşvik uygulamasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38155)
55.- Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezginin, sulama
birliklerinin sulama alanı içinde yer alan yer altı suyu
kuyularından kullanım bedeli alması kararına ilişkin
sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı
(7/38156)
56.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyondaki Eber
Gölünün çevresinde çıkan yangınlara ilişkin sorusu ve
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38157)
57.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, şeker
fabrikaları tarafından üretilen şeker, melas ve küspenin
pazarlanmasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı
Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38158)
58.- Antalya Milletvekili Feridun Bahşinin, çiftçilerin
borçlarının silinmesi veya yapılandırılmasına
yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı
Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38159)
59.- Antalya Milletvekili Feridun Bahşinin, Antalyada meydana
gelen selin yol açtığı zararların giderilmesine
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/38160)
60.- İstanbul Milletvekili Ümit Beyazın, hayvanlara uygulanan
kötü muamele ve şiddet olaylarına karşı alınan
önlemlere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin cevabı (7/38162)
61.- Adana Milletvekili İsmail Koncukun, çiftçilerin Tarım
Kredi ve Kooperatiflerine olan borçlarının faizsiz taksitlendirilmesi
talebine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin cevabı (7/38164)
62.- Muğla Milletvekili Metin Ergunun, Bingöle TKDK
Koordinatörlüğü açılmasına ve IPARD programına ilişkin
sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı
(7/38165)
63.- Kayseri Milletvekili Mustafa Baki Ersoyun, Kayserinin Develi
ilçesinde bulunan mera arazilerinin satışa
çıkarılmasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38167)
64.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Suudi
Arabistan ile imzalanan mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Bangladeş ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Barbados ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Amerika Birleşik
Devletleri ile imzalanan mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Andorra ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Belçika ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Almanya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Avustralya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Avusturya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Bahreyn ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Arjantin ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Arnavutluk ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Angola ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Afganistan ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Azerbaycan ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Butan ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Belize ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Bolivya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Birleşik Arap
Emirlikleri ile imzalanan mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Bulgaristan ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Botsvana ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Bosna-Hersek ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Brezilya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Benin ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Kabo Verde ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Burkina Faso ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Beyaz Rusya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Burundi ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Danimarka ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Etiyopya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Fiji ile imzalanan mutabakat,
protokol ve anlaşmalara,
Çin ile imzalanan mutabakat,
protokol ve anlaşmalara,
Ekvator ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Estonya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Cezayir ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Çek Cumhuriyeti ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Çad ile imzalanan mutabakat,
protokol ve anlaşmalara,
Fas ile imzalanan mutabakat,
protokol ve anlaşmalara,
Endonezya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Ermenistan ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Ekvator Ginesi ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Dominik Cumhuriyeti ile
imzalanan mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
El Salvador ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Ürdün ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Vietnam ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Mozambik ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Venezuela ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Zambiya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Yemen ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Zimbabve ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Yeni Zelanda ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Ukrayna ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Uganda ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Umman ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Tonga ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Tayvan ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Togo ile imzalanan mutabakat,
protokol ve anlaşmalara,
Suriye ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Romanya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Portekiz ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Şili ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Sudan ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Slovenya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Singapur ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Senegal ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Ruanda ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Rusya Federasyonu ile
imzalanan mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Slovakya ile imzalanan mutabakat,
protokol ve anlaşmalara,
Sırbistan ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Somali ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
San Marino ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Nepal ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Polonya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Moritanya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Güney Afrika ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Güney Kıbrıs Rum
Yönetimi ile imzalanan mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Güney Kore ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Gine ile imzalanan mutabakat,
protokol ve anlaşmalara,
Gürcistan ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Filistin ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Gana ile imzalanan mutabakat,
protokol ve anlaşmalara,
Gambiya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Haiti ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Galler ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Fransa ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Gabon ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Panama ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Monako ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Paraguay ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Fildişi Sahilleri ile
imzalanan mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Nijer ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Nijerya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Pakistan ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Nikaragua ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Norveç ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Peru ile imzalanan mutabakat,
protokol ve anlaşmalara,
Özbekistan ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Malezya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Lübnan ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Hırvatistan ile
imzalanan mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Letonya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
İran ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Libya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Malta ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Kamboçya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Meksika ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Japonya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Litvanya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
İzlanda ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Mısır ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Macaristan ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
İtalya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Moğolistan ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Kamerun ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Lüksemburg ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Kırgızistan ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Mali ile imzalanan mutabakat,
protokol ve anlaşmalara,
Makedonya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Kosta Rika ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Madagaskar ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Küba ile imzalanan mutabakat,
protokol ve anlaşmalara,
Liberya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Kanarya Adaları ile
imzalanan mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Karadağ ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Kosova ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Kazakistan ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Katar ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Filipinler ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Kenya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Hindistan ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Kolombiya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Kanada ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
İsrail ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Kuzey Kore ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
İrlanda ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Kuveyt ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Kuzey İrlanda ile
imzalanan mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Hollanda ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Kongo ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Jamaika ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
İsveç ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
İspanya ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
Honduras ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
İsviçre ile imzalanan
mutabakat, protokol ve anlaşmalara,
İlişkin
soruları ve Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlunun cevabı (7/38179), (7/38180), (7/38181), (7/38182),
(7/38183), (7/38184), (7/38185), (7/38186), (7/38187), (7/38188), (7/38189),
(7/38190), (7/38191), (7/38192), (7/38193), (7/38194), (7/38195), (7/38196),
(7/38197),7/38198), (7/38199), (7/38200), (7/38201), (7/38202), (7/38203),
(7/38204), (7/38205), (7/38206), (7/38207), (7/38208), (7/38209), (7/38210),
(7/38211), (7/38212), (7/38213), (7/38214), (7/38215), (7/38216), (7/38217),
(7/38218), (7/38219), (7/38220), (7/38221), (7/38222), (7/38223), (7/38224),
(7/38225), (7/38226), (7/38227), (7/38228), (7/38229), (7/38230), (7/38231),
(7/38232), (7/38233), (7/38234), (7/38235), (7/38236), (7/38237), (7/38238),
(7/38239), (7/38240), (7/38241), (7/38242), (7/38243), (7/38244), (7/38245),
(7/38246), (7/38247), (7/38248), (7/38249), (7/38250), (7/38251), (7/38252),
(7/38253), (7/38254), (7/38255), (7/38256), (7/38257), (7/38258), (7/38259),
(7/38260), (7/38261), (7/38262), (7/38263), (7/38264), (7/38265), (7/38266),
(7/38267), (7/38268), (7/38269), (7/38270), (7/38271), (7/38272), (7/38273),
(7/38274), (7/38275), (7/38276), (7/38277), (7/38278), (7/38279), (7/38280),
(7/38281), (7/38282), (7/38283), (7/38284), (7/38285), (7/38286), (7/38287),
(7/38288), (7/38289), (7/38290), (7/38291), (7/38292), (7/38293), (7/38294),
(7/38295), (7/38296), (7/38297), (7/38298), (7/38299), (7/38300), (7/38301),
(7/38302), (7/38303), (7/38304), (7/38305), (7/38306), (7/38307), (7/38308),
(7/38309), (7/38310), (7/38311), (7/38312), (7/38313), (7/38314), (7/38315),
(7/38316), (7/38317), (7/38318), (7/38319), (7/38320), (7/38321), (7/38322),
65.- Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmazın, Batmanda bir
kişinin kolluk kuvvetlerince darp edildiği iddiasına
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/38330)
66.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın, Spor Toto
Teşkilatı Başkanlığının imam-hatip
liselerine sponsor olmasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/38332)
67.- İstanbul Milletvekili Zeynel Emrenin, şans
oyunlarından elde edilen hasılat ve beyan edilen KDV tutarlarına
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/38333)
68.- Bingöl Milletvekili Erdal Aydemirin, dağ keçilerinin
avlanmasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin cevabı(7/38458)
69.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemirin,
Antalyanın Serik ilçesinde bir tarım işçisinin
yaşadığı darp olayının
araştırılmasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38460)
70.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun,
tarımsal desteklemelere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38462)
71.- Bursa Milletvekili Lale Karabıyıkın, sokak
hayvanlarının küpelenmesi ve bakımının
yapılmasına yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38463)
72.- Antalya Milletvekili Rafet Zeybekin, 14 Aralık 2020 tarihinde
Antalyanın bazı ilçelerinde yaşanan sel nedeniyle zarar gören
üreticilere ve tarım arazilerine ilişkin sorusu ve Tarım ve
Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38464)
73.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, Kaz
Dağlarında bulunan endemik bitkilerin korunmasına yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı
Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38465)
74.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Şanlıurfa
ilinde yapılan toplulaştırma çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/38466)
75.- Tekirdağ Milletvekili Enez Kaplanın, haklarında
haciz işlemi başlatılan çiftçilerin kredilerinin
yapılandırılması önerisine ilişkin sorusu ve
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38470)
76.- Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlunun,
haklarında haciz işlemi başlatılan çiftçilerin kredilerinin
yapılandırılması önerisine ilişkin sorusu ve
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38471)
77.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürkün, Tarım Kredi
Kooperatifinin bir iştirakinde ortaya çıkan yolsuzluk olayına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/38472)
78.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin,
Adıyamanın izinli kenevir yetiştiriciliği yapılan
iller arasına dâhil edilmesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38618)
79.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın,
tarımsal sulamada kullanılan enerji maliyetlerine ilişkin sorusu
ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38619)
80.- İzmir Milletvekili Ednan Arslanın,
Bakanlığın, bağlı, ilgili ve ilişkili
kuruluşlarının 2019, 2020 ve 2021 yıllarında
İzmir için ayırdığı ödenek miktarına ilişkin
sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı
(7/38620)
81.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin,
Adıyamanın Merkez ilçesine yapılması öngörülen
Kuşakkaya Göleti ve Sulama Projesinin akıbetine ilişkin sorusu
ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38622)
82.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Çat Barajı
Tünel Projesi ve Sulama Kanallarının yapımına ilişkin
sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı
(7/38623)
83.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, çiftçilerin
bankalara olan borç faizlerinin silinmesine ve bu kişilerin
sorunlarının çözümüne yönelik yapılan çalışmalara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/38624)
84.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın,
Bakanlığın iletişim ve bilgi teknolojileri hizmeti için
TÜRKSATa yaptığı ödemelere ilişkin sorusu ve Tarım ve
Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38625)
85.- Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekinin, Bakanlığın,
bağlı kuruluşlarının 2020 ve 2021 yıllarında
Balıkesir için ayırdığı ödenek miktarına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/38626)
86.- Antalya Milletvekili Aydın Özerin, DSİ bünyesindeki
mevcut jeofizik mühendisi sayısına ve 2021 yılında
yapılması planlanan jeofizik mühendisi istihdamına ilişkin
sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı
(7/38627)
87.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, T. C. Ziraat
Bankası aracılığıyla Tarımsal Amaçlı Kooperatiflere
kullandırılan kredilere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38631)
88.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Türkiye genelinde ve
Kocaelinde fındık üretimine izin verilen yerlerin
artırılmasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38632)
89.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Şanlıurfada Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı üretici
sayısına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin cevabı (7/38633)
90.- Antalya Milletvekili Rafet Zeybekin, Antalyanın
İbradı ilçesinin bir köyünde yapılan kaçak avlara ilişkin
sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı
(7/38635)
91.- Giresun Milletvekili Necati Tığlının, 2018,
2019 ve 2020 yıllarında Ziraat Bankası ve Tarım Kredi
Kooperatifleri tarafından verilen kredilere ilişkin sorusu ve
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38636)
92.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın,
Bakanlığın iletişim ve bilgi teknolojileri hizmeti için
TÜRKSATa yaptığı ödemelere ilişkin sorusu ve Ticaret
Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı (7/38639)
93.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Dahilde
İşleme Rejimi kapsamında 2018 ve 2019 yıllarında
ithalatı yapılan ürünlere ve bunların tutarlarına
ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı
(7/38644)
94.- İzmir Milletvekili Ednan Arslanın,
Bakanlığın, bağlı, ilgili ve ilişkili
kuruluşlarının 2019, 2020 ve 2021 yıllarında
İzmir için ayırdığı ödenek miktarına ilişkin
sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlunun cevabı (7/38645)
95.- İzmir Milletvekili Ednan Arslanın,
Bakanlığın İzmir iline deprem önlemleri kapsamında
2019, 2020 ve 2021 yılları için ayırdığı ödenek
miktarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/38646)
96.- Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekinin,
Bakanlığın, bağlı kuruluşlarının 2020
ve 2021 yıllarında Balıkesir için ayırdığı
ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/38648)
97.- Muğla Milletvekili Suat Özcanın, Muğlada bulunan
havaalanlarından yapılan ithalat ve ihracat verilerine ilişkin
sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlunun cevabı (7/38654)
98.- Adana Milletvekili İsmail Koncukun, çiftçilere yapılan
doğrudan gelir desteği ödemelerinden stopaj kesilmemesi önerisine
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/38730)
99.- Giresun Milletvekili Necati Tığlının,
tarım arazilerinin devri ile ilgili yaşanan bazı sorunlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/38733)
100.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacının, orman emvali
satış ilanlarının yerel basında duyurulmamasına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/38734)
101.- Isparta Milletvekili Aylin Cesurun, Isparta ilinin
Şarkikaraağaç ilçesine bağlı bir köydeki elektrik
direklerinin yenilenmesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/38767)
102.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, çiftçiler
tarafından ödenen BAĞ-KUR prim miktarlarında indirim
yapılması önerisine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38905)
103.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Kocaelide üreticilerin
bankalara ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının
yeniden yapılandırılması önerisine ilişkin sorusu ve
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38907)
104.- İstanbul Milletvekili Dilşat Canbaz Kayanın,
Şırnakın Şenoba beldesinde dağ keçilerinin güvenlik
korucuları tarafından avlandığı iddiasına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/38908)
105.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun,
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşların 2020 ve 2021
yıllarında Eskişehir ili için ayırdığı
ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar
Pekcanın cevabı (7/38915)
106.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun,
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşların 2020 ve
2021 yıllarında Eskişehir ili için ayırdığı
ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/38919)
107.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvinin koroner
anjiyografi ünitesi ihtiyacına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı
Ruhsar Pekcanın cevabı (7/39434)
26 Ocak 2021
Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 41inci Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Türkiye Büyük Millet Meclisi eski Başkanı, İstiklal
Savaşı gazisi Kâzım Karabekirin vefat yıl dönümü münasebetiyle
söz isteyen Karaman Milletvekili Sayın Selman Oğuzhan Esere aittir.
Buyurun Sayın Eser.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Karaman Milletvekili Selman Oğuzhan Eserin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
eski Başkanı Kâzım Karabekirin vefatının 73üncü
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
SELMAN OĞUZHAN ESER
(Karaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstiklal
Savaşı gazisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Kâzım Karabekir Paşamızın vefatının 73üncü
seneidevriyesinde onun ölçülü ve bizlere rehber olan hayatı hakkında
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Millî Mücadele
yıllarının unutulmaz kahramanlarından Kâzım Karabekir
Paşamızın bugüne kadar anlatılamayan fikirleri ve
hayatı hakkında bugün söyleyeceğimiz her söz, ona olan
minnetimizi ifade etme gayretinden öteye gidemeyecektir. Oysa, o, yeteri kadar
anlatılamayan altmış altı yıllık hayatında
kazandığı sayısız zaferlerle, bir yandan Alçıtepe
kahramanı ve Şark Fatihi olarak anılmış, diğer
yandan yüreğine sığdırdığı binlerce çocukla
yetimler babası olmuştur.
Değerli milletvekilleri,
okunmamış bir destandır Kâzım Karabekir. O, vatanı ve
milleti uğruna tükettiği ömrüyle değil, bin nesli ayakta tutacak
iman dolu göğsüyle varoluş mücadelemizin gizli
kahramanıdır. Eğitim öğretim hayatındaki
başarısıyla öğrencilerimize, on iki yıllık siyasi
hayatıyla bizlere, on iki yıl kendisini şiirlere, yazılara
adadığı yalnızlık dönemiyle tarihimize ve yirmi bir
yıllık askerlik dönemindeki kahramanlığıyla
milletimize örnek olmuş bir komutandır o. Attığı her
adımın hesabını yapan, vatanın her bir karış
toprağı için cepheden cepheye koşan Şark Fatihi, dik
duruşuyla kahraman, sert, çevik, heybetli ama göğsündeki iman ve
vicdanla dil, din, ırk ayrımı yapmadan her bir yetimi
sahiplenecek kadar Muhammedîydi o.
Yaşamak için bu
topraklarda mücadele ederken var olabilmenin ancak ilimle
olacağını düşünen ve bu düşünceyle de
sayısız okullar açan büyük bir aydındı o.
Açtığı okullarda mesleki ve teknik açıdan öğrenci
yetiştiren, sosyal faaliyetlerle, tiyatro, müzik eğitimleriyle, spor
kulüpleriyle binlerce öğrenciye eğitim veren yetimler babası; Türk-Ermeni
ayrımı yapmaksızın tüm öksüz ve yetim çocukları himayesine
alarak yetim kalan Ermeni çocukların kendi dilini, dinini bilerek
yetişsin diye Trabzona gönderip Hristiyan yetimhanelerine
yerleştirmiştir. Buralarda yetişen vefalı Ermeni yetimler,
Kâzım Karabekir Paşaya besledikleri sevgi ve muhabbetlerini, onun
kara kalem resmini çizip hediye ederek ölümsüzleştirmişlerdir.
Tablonun üzerinde Yetimler babası kahraman Kâzım Karabekir Paşa
Hazretlerine
Trabzon Ermeni yetimleri
tarafından
9 Eylül 1338
yazmaktadır.
Ermeni yetimlerin paşaya
ithafen tablo üzerine yazdıkları not tarihimize de
ışık tutmaktadır. O gün, yetim büyüyen Ermeni
çocukların asıl ve daimî koruyucusu olan Türkiye Cumhuriyeti
devletinin, o gün olduğu gibi bugün de tüm Ermeni vatandaşlarımızın
canını ve malını korumaya devam ettiğini
hatırlatarak Ermeni ecdadın göstermiş olduğu vefa
örneğini aynı duygularla torunlarının da göstermesini
gönülden istiyor ve Ermeni yetim çocuklarının yaptığı
bu güzelim vefa abidesi portreyi Ermeni vekillerimizden birine hediye etmek
istiyorum.
Bu vesileyle, geçen yıl ebedî
hayata uğurladığımız milletvekilimiz Markar
Eseyanı ve milletisadıkanın ferdi olmuş tüm Ermeni
kardeşlerimizi saygıyla anıyorum.
Değerli milletvekilleri,
elbette, istiklal mücadelesinin ölümsüz kahramanlarından bizlerin
öğreneceği çok şey vardır. Ancak tarihe adını
kazımış öyle iki isim var ki bunlar omuz omuza
çarpışan iki paşa, iki komutan, iki ulu çınar ve bir vatan;
vatan için çarpan iki koca yürek, Söz konusu vatansa gerisi
teferruattır. diyen iki kahraman; ikisi de Karamanlı,
Karamanın evlatları. Bunlar Mustafa Kemal Paşa ve Kâzım
Karabekir Paşa. Bu iki asker, ömürlerini tek bayrak altında tamamlama
gayreti içerisinde yaşamış ve istikbale çok şey
bırakmıştır. Bu iki kahraman, vatan söz konusu
olduğunda rütbelerini bir kenara bırakıp omuz omuza
savaşarak tarihin seyrini değiştirmişlerdir.
İşte, Vatansever nasıl olunur? sorusunun cevabı da
buradadır.
Değerli milletvekilleri,
Hayatta bana zevk veren hayli başarılarım vardır. En
zevklisi, binlerce bakımsız çocuğun hayat ve geleceğini
kurtarmak olmuştur. diyen ve savaşın tüm
yıkıcılığıyla dünyadan
kopardıklarının ötesinde, acılarla geride
bıraktığı anasız babasız gürbüz çocukları
gören ve büyüten paşamızın aziz hatırası önünde
saygıyla eğiliyor, minnetlerimi ifade ediyor, rahmet
dualarımı gönderiyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı ikinci söz, koruyucu sağlık hizmetlerinde
aşının önemi hakkında söz isteyen Diyarbakır
Milletvekili Sayın Semra Güzele aittir.
Buyurun Sayın Güzel.
(HDP sıralarından alkışlar)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Semra Güzelin, koruyucu sağlık
hizmetlerinde aşının önemine ilişkin gündem
dışı konuşması
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
grubum adına gündem dışı söz aldım. Aşıyı
konuşacağım.
Pandemi nedeniyle bugüne
kadar on binlerce yurttaşımız, yüzlerce sağlık
emekçisi hayatını kaybetti. Krizi fırsata çeviren tek
taraflı salgın yönetim politikalarından vazgeçilmesini,
salgınla mücadelenin şeffaf bir şekilde yürütülmesi gerektiğini
daha önce defalarca dile getirdik. Hakeza başta sağlık
emekçileri olmak üzere emek ve meslek örgütlerinin, uzmanlık derneklerinin
de sürece dâhil edilmesi gerektiğini defaatle dile getirdik. Pandemiyle
mücadele siyasetüstü bir meseledir dedik. Ancak Bakanlık,
salgını yönetmedeki bilimsellikten ve şeffaflıktan uzak
politikalarını aşıda da devam ettirdi.
Değerli arkadaşlar,
Türk Tabipleri Birliği gelen aşıların ne kadar etkili ve
güvenilir olduğuna dair verilerin, faz 3 verilerinin
bağımsız bilim kurulları tarafından
değerlendirilmesi ve kamuoyuyla paylaşılması
gerektiğinin sağlık hakkı ve şeffaflık
açısından önemli olduğunu ifade etti. Ancak, gelinen
aşamada acil kullanım onayı verilen aşıların
hangi veriler değerlendirilerek onaylandığına ve sonuçlarının
ne olduğuna dair Bakanlık ve iktidar herhangi bir açıklama
yapmadı. Bu yüzden bir an evvel aşıya dair
bağımsız bir bilim kurulu tarafından toplum
sağlıklı bir şekilde bilgilendirilmelidir.
Değerli milletvekilleri,
koruyucu sağlık hizmetlerinin önemini pandemi sürecinde bir kez daha
gördük, ancak Bakanlık bu süreci tedavi edici hizmetleri önceleyerek
yürütmeyi tercih etti. Bu durum özellikle salgın hastalıklara
karşı etkili mücadelede önemli sorunlara yol açtı. Doğru
yöntem, politika ve program uygulaması çerçevesinde aşılama,
salgınla mücadelede ve salgını sonlandırmada en önemli
araçtır. Aşılamalar her yıl yaklaşık 3 milyon
insanın hayatını kurtarmaktadır. Covid-19 pandemisinde de
güvenli ve etkili aşılarla yapılacak yaygın
aşılamanın salgını kontrol altına almada
katkı sağlayacağı açıktır. Toplum
bağışıklığının sağlanabilmesi
için, yüzde 80 etkili olan aşıların toplumun yüzde 75 ve 80ine
aşılanması gerekmektedir. Bu da Türkiyede uygulanan
aşıların toplum
bağışıklığını sağlayabilmesi için
altı aylık süre içerisinde 120 milyon doz aşılamanın
yapılması gerektiği anlamına gelmektedir. Ancak
-Bakanlık, aşılama programının tüm
ayrıntılarını açıklamadığı gibi-
geldiği ve geleceği belirtilen aşı dozlarının bu
sayıya ulaşması mümkün görülmemektedir.
Bakın, Sağlık
Bakanı Fahrettin Koca, 11 Aralıkta geleceği söylenen 20 milyon
doz, Ocakta 20 milyon doz ve Şubatta 10 milyon doz, toplam 50 milyon doz
aşı için sözleşme yaptıklarını ifade ettiler.
Fakat Beşeri Tıbbi Ürünler Ruhsatlandırma Yönetmeliğinde
bile, ancak 18 Aralıkta Acil Kullanım Onayı maddelere
eklenerek mevzuat açığı giderilmeye
çalışıldı. İlk 3 milyon doz aşı ancak
aralık sonunda getirilebildi. Dün yapılan ikinci sevkiyatla beraber
toplam 9,5 milyon doz aşı getirilmiş oldu. Yani
getirileceği söylenen aşıların yarısı dahi henüz
getirilebilmiş değil.
Yine, aşı temininin
sürekliliğinin ne kadar sağlanacağı, satın alınan
aşılarda birim doz fiyatının ne olduğu, temin edilen
ve temin edilecek olan aşılar için ne kadar para ödendiği cevap
bekleyen sorular arasında.
Değerli milletvekilleri,
bu tablo, aşı uygulanacak grup sıralaması öncelik tablosu.
Öncelikle, bu tablonun da bağımsız bilim kurulları
tarafından oluşturulması gerektiğini bir kez daha ifade
edelim. İkinci aşama ve sonrası neye göre oluşturulmuş,
gerçekten merak ediyoruz. Buna rağmen kimi ünlülerin risk grubunda
olmadığı hâlde yani bu tabloda yer almadığı hâlde
aşı yaptırdıkları ve yine kimi hastanelerde liyakatsiz
ve torpillerle aşı yapıldığı basına
yansıdı. Kimi siyasetçiler de Bakanlığın
çağrısı üzerine aşı yaptırdı. Bizler, bu
yöntemin aşılama programına aykırı ve
ayrıcalıklı bir durum olduğunu söyleyerek, herkesin risk
grubuna göre sırasını bekleyerek aşı olması
gerektiğine dair ifadeler kullandık. Bu şekilde daha adil ve
örnek olacağını bir kez daha ifade ediyoruz. Bakın,
İspanya Genelkurmay Başkanı aşılama protokolünü
çiğneyerek aşı yaptırdığı için gelen
tepkiler sonrası istifa etti; bilmiyorum, haberiniz var mı? Aşının,
risk gruplarına göre, ücretsiz, yeterli dozda sağlanıp
yapılması önemli bir husustur. Bu süreçte toplumun dezavantajlı
kesimleri göz ardı edilmemelidir.
Toplu yaşam
alanları olan ve şu an kapasiteyi aşan hapishanelerin ve mülteci
kamplarının risk grupları olduğunu daha önce de ifade
etmiştim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
SEMRA GÜZEL (Devamla) -
Yalnız ne Bakanlığın yaptığı
açıklamalarda ne de bu tabloda mültecileri ve göçmenleri göremedik.
Değerli arkadaşlar,
sözlerimi bitirirken şunları ifade etmek istiyorum:
Sonuçlarını toplum olarak bir kez daha gördüğümüz ve
canlarımızla bedel ödediğimiz Sağlıkta Dönüşüm
Programından vazgeçilmelidir. Kamu-özel ortaklığı
adı altında yapılan, milyarlarca dolar maliyeti olan hastaneler
kamu hastanelerine çevrilmelidir. Birinci basamak sağlık sistemleri
ve koruyucu sağlık sistemleri öncelenmelidir. Kişiye, topluma ve
çevreye yönelik sağlık hizmetleri bütünlüklü bir şekilde
yürütülmelidir. Özellikle sağlık emek-meslek örgütleri bu sürece
dâhil edilmelidir ve bu süreç şeffaf bir şekilde yürütülmelidir.
Genel Kurulu
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı üçüncü söz, Ankaranın sorunları hakkında
söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Ali Haydar Hakverdiye aittir.
Buyurun Sayın Hakverdi.
(CHP sıralarından alkışlar)
3.-
Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin, Ankara ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçen hafta Genel Başkan
Yardımcımız Sayın Fethi Açıkel Vekilimizin
Başkanlığında 20 milletvekili ve parti meclisi üyelerimizle
birlikte Aksaray ilimizde çalışmalar yaptık. İki gün
boyunca İl Başkanımız Ali Abbas Ertürkün koordinesinde
parti yöneticilerimizle birlikte Aksarayda yaşayan vatandaşlarımızı
dinledik. Öncelikle, üzerimde kalmasın, Aksarayda yaşayan
vatandaşlarımızın sizlere selamları var.
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) -
Aleykümselam!
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Devamla) Özellikle, seçtikleri iktidar vekillerine çok selam söylediler,
Bizler göremiyoruz, buralara da hiç uğramıyorlar; Mecliste siz
görürseniz bizden çok selam söyleyin. dediler; üzerimde kalmasın. (CHP
sıralarından alkışlar)
Aksaray ilimiz önceki dönem
iktidara 4 milletvekili vermiş, bu dönem 2 milletvekili vermiş ama
iktidar maalesef Aksaray ilimizin yüzüne hiç bakmamış. Şehrin
merkezinden geçen yol otoban sonrasında atıl kalmış,
özellikle hizmet sektörü ve çalışanları, dinlenme tesisleri ve
sanayi esnafı maalesef çok zor durumda kalmış. Mersin
Limanına bağlanacak demir yolu yılan hikâyesine dönmüş.
Kızılırmaktan içme suyu getireceğiz. demişler, içme
suları da yok. Artezyenle su çekip, arıtıp hayvanlarına
içiriyorlar. Yer altı suları kurumuş, elektrik masrafı da
maalesef cabası.
Sayın Genel
Başkanımızın da söylediği ve İkinci Yüzyıla
Çağrı Beyannamesinde belirtildiği gibi stratejik planlamada
maalesef sıfırsınız. Aksarayı ve Konya
Ovasını kuruttunuz, eğitim ve üretim arasındaki
bağı da maalesef kopardınız.
Yıllardır
inşaatı devam eden yeni sanayi sitesi, geçen yıl bitmesi gerekirken
şimdi bir yıl daha ötelenmiş. Önce kooperatif kurulmuş,
sonra TOKİ yapacak. denmiş, şimdi de uzayan süreçte esnafa ek
ödeme ve maliyet çıkarma peşine düşmüşler. Sanayi
esnafı da maalesef çok mağdur edilmiş.
Sanayiden sonra merkeze
bağlı Sağlık kasabasına gittik. Hayvan
yetiştirenler ve süt üreticileri maalesef perişan. Maliyet kalemleri
ve yeme yapılan zamlar süt üreticilerini maalesef bitirmiş,
hayvanların büyük çoğunluğunu satmak zorunda kalmışlar;
kalanları da yakın zamanda satıp, üretime son verip asgari
ücretli bir iş bulma çabası içerisine düşeceklerini söylediler.
İktidardan destek bekliyorlar ama maalesef seslerini duyan yok.
Elmacık köyüne gittim.
Tamamen AK PARTİye oy vermiş bir köy, partimize hiç oy
çıkmamış ve yine size çok selamları olan köylerden biri.
Atadan, dededen beri ektikleri yerleri mera saymışlar,
taşlık, ekilmeyen arazileri de kendilerine yer olarak
göstermişler, üstüne de 15 bin liraya yakın cezalar kesilmiş ve
feryatlarını maalesef duyan yok.
Koçpınar köyünde de yine
2004 yılında hazine arazisi köy tüzel kişiliğine
devredilmiş, arazi çok ortaklı ve birçok aile maalesef üst üste
aynı evde yaşamakta, çaresiz kalmışlar, barınmak için
ev yapmak istiyorlar ama seslerini duyan yok.
Şimdi, Ankaranın
sorunları üzerine gündem dışı söz aldım, sizlerle
Aksarayın da sorunlarını paylaşmak istedim ama bizler
biliyoruz ki Aksarayın ve Anadolunun sorunlarını çözebilmek
için önce Ankaradaki sorunu çözmemiz gerekiyor. Öncelikle şunu belirtmek
isterim: Ankarada geçmiş dönemde, geçtiğimiz yerel seçimde
Ankaranın en büyük sorunlarından biri çözüldü, Mansur Yavaş
geldi ama şimdi Ankaradaki en büyük sorunu çözme sırası geldi,
zamanı geldi. Meclise 6 kilometre uzaklıkta bir kara delik ülkenin
bütün kaynaklarını yutuyor, eritip küle çeviriyor. Sarayın
günlük harcaması 11 milyon, tam 11 milyon ve örtülü ödenek hariç. Birçok
kurumu sattı savurdu, şeker fabrikalarını, PETKİMi,
TÜPRAŞı, TÜRK TELEKOMu, limanları, İstanbul
Boğazındaki kupon arazileri sattı; yetmedi, bir de Varlık
Fonu kurdu, damadıyla başına geçti, kâr eden kurumları
içine alıp eritti, zarar eder hâle getirdi; ülkenin zor gün parası
olan yedek akçeyi bile yuttu. Millet canıyla uğraşırken
pandemi döneminde Marmaristeki yazlık sarayına 640 milyon,
Ahlattaki kışlık sarayına da 99 milyon harcamayı
öngördü bu yıl, Kızılcahamama bu yıl 30 milyona üst düzey
bürokratlar için termal oteller yaptırıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
İtibardan tasarruf
olmaz." deyip, millet canıyla uğraşırken, milletin
sırtından gününü gün ediyor.
Şimdi, buradan sormak
istiyorum, Aksaray ilinde AK PARTİye oy veren
vatandaşlarımıza sormak istiyorum: Sırça saraylarında
oturanlar Koçpınar köyünün barınma sorununu çözebilir mi ya da
Elmacık köylülerine kesilen on beşer bin lira cezayı umursarlar
mı? Uçan sarayıyla dünya turu yaparlarken yolu atıl kalan
Aksaraylı vatandaşın sesini duyarlar mı? Yazlık,
kışlık sarayına milyarlar harcayanlar, sanayi esnafının
iş yeri sorunlarıyla ilgilenirler mi? Bin odalı
saraylarında milletin sırtından günde 11 milyon savuranlar,
susuzluk çeken çiftçinin hâlinden anlar mı ya da Sağlık
kasabasındaki süt üretenlerin çilesini bilir mi? Bu israf düzeni bitecek;
yeni kurallar, yeni kurumlar ve yeni kadrolarla Cumhuriyet Halk Partisi,
Anadolunun derdine derman olacak.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden
birer dakika söz vereceğim.
Sayın Barut
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Sicil Gazetesi
verilerine göre 2020 yılında en az 99.588 esnafın kepenk
kapattığına, zor durumdaki esnafa devletin yardım elini
uzatması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana)
Sayın Başkan, esnafından çiftçisine, öğrencisinden
işsizine salgın süreci sağlık açısından ve
ekonomik yönden hepimizi mağdur etmiştir.
Yurttaşlarımızın çilesini saraylarda oturup görmeyenler,
çözmek yerine daha da derinleştirmiştir. Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar
Sicil Gazetesi verilerine göre 2020 yılında en az 99.588 esnaf kepenk
kapatmıştır. Esnaf kan ağlamaktayken onlara çözümsüzlük
dayatılmaktadır. Sarayların duvarları çok kalın, belki
de bu feryadı ondan işitmiyorlar ama gelin,
vicdanınızın sesini dinleyin -insanlarımızın
dramını sokağa çıktığınızda siz de
görüyorsunuz- sosyal devletin gereğini yerine getirin. Gelişmiş
ülkeler salgın sürecinde esnafından çiftçisine yüz milyarlarca dolar
destek paketleri açıklarken, siz ise işe göstermelik adımlar
atıyor, şov yapıyorsunuz. Şovu bırakın, bu
yangına çare bulun, bu feryadı dindirin. Salgından değil,
açlıktan öleceğiz. diyen esnafımıza devletin yardım
elini uzatın artık.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Karadağ
2.-
Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağın, tarımsal
üretimi olumsuz etkileyen girdi fiyatlarının makul seviyelere
çekilerek çiftçilerin rahatlatılması gerektiğine, üreticilerin
Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan
borçlarının düşük faizli ya da faizsiz olarak uzun vadeli
yapılandırılmasının yetkililerden beklentileri
olduğuna ilişkin açıklaması
YAŞAR KARADAĞ
(Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemiz ekonomisi için büyük
öneme sahip olan tarım sektörünün çözüm bekleyen önemli sorunları
bulunmaktadır. Covid-19 salgını da sorunların
derinleşmesine neden olmuştur. Iğdır ilimizin tarımsal
sorunları arasında bulunan gübre, ilaç, elektrik ve sulama ücretleri
gibi girdi fiyatlarının fazla olup artması üretimi olumsuz
etkilemektedir. Bu şartlarda üretim yapan çiftçinin bu yükün altında
üretimi devam ettirmesi zor görünmektedir. Girdi fiyatlarının makul
seviyelere çekilmesi sağlanarak çiftçilerimiz
rahatlatılmalıdır. Ayrıca üreticilerin Ziraat Bankasına
ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının düşük
faizli veya faizsiz uzun vadeli yapılandırılması
yetkililerden beklentimizdir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Şeker...
3.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, 23 Ocakta yayımlanan
Cumhurbaşkanı Kararına göre genel sağlık
sigortası ve BAĞ-KUR prim borcu olan vatandaşların
31/12/2021 tarihine kadar devlet ve üniversite hastanelerinden hizmet almaya
devam edeceklerine, Covid-19 pandemisi nedeniyle alınan tedbirler
kapsamında faaliyetlerine ara verilen iş yerlerinin 1 Aralık
2020 tarihi itibarıyla vergi ödemelerinin mücbir sebep kapsamına
alındığına, pandemi sürecini başarılı bir
şekilde yöneten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana
teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 23 Ocakta yayımlanan Cumhurbaşkanı
Kararıyla genel sağlık sigortası ve BAĞKUR prim borcu
olan vatandaşlarımız 31/12/2021 tarihine kadar devlet ve
üniversite hastanelerinden sağlık hizmeti almaya devam edecekler.
Diğer taraftan, Covid-19
pandemisi nedeniyle İçişleri Bakanlığının
aldığı tedbirler kapsamında geçici süreliğine
faaliyetlerine ara verilen iş yerlerinin 1 Aralık 2020 tarihi
itibarıyla vergi ödemeleri mücbir sebep kapsamına alındı.
Beyan ve ödeme süreleri mücbir sebep hâlinin sona ereceği tarihi izleyen
ayın 26ncı günü sonuna kadar uzatıldı. Ülkemizin pandemi
nedeniyle aldığı tedbirler, yaptığı sosyal
yardımlar, esnafa, işverene ve çalışana
sağladığı destekler dünyaya örnek oldu. Pandemi sürecini
başarılı bir şekilde yöneten, etkilenen her kesime destekler
veren Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana
teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Filiz
4.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, Gaziantep iline
gelişinin 88inci yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürkü, tüm
şehitleri ve ayrıca yetmiş üç yıl önce bugün ebediyete
irtihal eden Kâzım Karabekir Paşayı rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN
FİLİZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gazianteplilerin hiçbir
yerden yardım ve destek almadan, 6.317 şehit vererek Fransızlara
karşı sürdürdükleri o destansı mücadeleyi gururla izleyen
Atatürk 26 Ocak 1933 tarihinde Ramazan Bayramı arifesinde Gaziantepe
gelmiş ve Gazianteplilere çifte bayram yaşatmıştı.
Belediye meclisi
kararıyla Atatürke fahri hemşehrilik beratı verilmiş ve
Gaziantep Bey Mahallesi nüfusuna kaydedilmiştir. Gazinin Gaziantepli
olarak ilk icraatı, halkın lise açılması talebini
Başbakan İnönüye bir telgrafla bildirerek 1 Şubat 1933te
Gaziantep Lisesini açmak oldu. Gaziantep Lisesi uzun yıllar nitelikli
eğitimiyle Türkiyenin gözde liseleri arasında yer almış,
devlet yönetiminde görev alan çok sayıda mezunlar vermiştir.
Gaziantepe gelişinin
88inci yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürkü, tüm şehitlerimizi
ve ayrıca yetmiş üç yıl önce bugün ebediyete irtihal eden
Şark Fatihi, yetim babası Kâzım Karabekir Paşayı
saygı ve rahmetle anıyorum.
BAŞKAN - Sayın
Yılmazkaya
5.-
Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, pandemi sürecinde
uygulanan sokağa çıkma yasağından dolayı yaşanan
mağduriyetlerin giderilmesi ve cezaların affedilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep)
Sayın Başkan, sokağa çıkma yasaklarında ekmek
parası için simitçi fırınında çalışan genç
kardeşimiz gece çalıştığı fırından çıkınca
yapılan uygulamada derdini anlatmaya çalışsa da ceza yemekten
kurtulamıyor. Bu genç kardeşimiz -vatani görevi için- şu anda
Siirtte asker. Asker evladına, ihtiyaçları için, harçlık
gönderen ailenin 100 TLsine banka tarafından el konuluyor, üstüne üstlük,
asker kardeşimizin 300 TL asker maaşına da el konuluyor, üç
aylık asker ne yapacağını şaşırıyor.
Ailesi araştırıyor, bakıyor ki Gaziantep Vergi Dairesi
askerin maaşına ve gönderilen bütün harçlığına el
koymuş. Bu sadece bir örnek. Yasaklara bağlı kesilen idari
cezalar 15 milyarı buldu. diye seviniyorsunuz. Ayıptır,
günahtır! Gariban askerden, ödeyemeyen gariban vatandaştan ne
istiyorsunuz? Maalesef, gözünüzü bitirdiğiniz- para bürümüş.
Hazinede para kalmayınca gariban vatandaşın, askerin,
Mehmetçikin harçlığına bile göz dikmişsiniz. Derhâl bu
hatadan dönülmeli, mağdur olan vatandaşlarımızdan özür
dilenmeli, bu cezalar affedilmeli.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Polat
6.-
İstanbul Milletvekili İffet Polatın, CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun sözde Cumhurbaşkanı
ifadesi için başta milletten, sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğandan özür dilemesi gerektiğine, yoksa milletin CHPyi
affetmeyeceğine ilişkin açıklaması
İFFET POLAT
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
malumunuz, milletin devletini daha etkin, hızlı yönetme biçimi 16
Nisan referandumuyla Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
olmuştur. Milletin iradesine ve gücüne saygısı olmayanlar,
dış güçlere selam gönderenler, teröristlerle kol kola gezenler,
vesayetçilere göz kırpanlar bu sistemi kabul etmekte zorlanmaktadır.
CHP Genel Başkanı
bu sistemin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip
Erdoğan için sözde Cumhurbaşkanı ifadesini
kullanmıştır. Bu söz milletimizin iradesine bir reddiyedir. Her
şey sandıkta olmaz. diyenler faşizan ve geri
kafalıdır. Milletimize hizmetkâr olmaktan başka bir övüncü
olmayan Sayın Cumhurbaşkanımızın milletimize olan
sadakati ve adanmışlığı karşısında
hizmet, proje ve millete faydalı işler üretmeyenlerin onu ve AK
PARTİyi karalama çabaları beyhudedir. Güneş balçıkla
sıvanmaz. CHP Genel Başkanı başta milletimizden, sonra
Cumhurbaşkanımızdan özür dilemelidir yoksa bu millet bir kez
daha CHPyi affetmeyecektir.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
BAŞKAN Sayın
Özdemir
7.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, kadına karşı
şiddetle mücadeleyi güvence altına alan İstanbul
Sözleşmesinin tartışılmasına artık son verilmesi
gerektiğine ve sözleşmenin etkin uygulanması için acilen yasama
ve denetim görevinin yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Günde en az 3 kadın
cinayetinin işlendiği ülkemizde bu vahşet
sıradanlaşıyor artık. Daha geçen ay sonunda, geçmişte
benim de görev yaptığım üniversitede çalışma
arkadaşım, İstanbul Aydın Üniversitesi Eğitim
Fakültesinde görev yapan meslektaşım Doktor Öğretim Üyesi Aylin
Sözeri vahşice bir cinayetle kaybettik. Saygıyla anıyorum
kendisini.
Parlamentonun, siyasi
partilerin, bizlerin bu cinayetleri sadece kınaması yetmiyor, daha
fazlasını yapmamız, kadına yönelik şiddeti ve
kadın cinayetlerini durdurmamız için acilen bir araya gelmeliyiz. Her
bir milletvekili olarak bu soruna çözüm üretmekle sorumluyuz. Bunun için acilen
özel bir oturum düzenleyebiliriz.
Kadına karşı
şiddetle mücadeleyi ve kadınların kendilerini daha güvende
hissetmelerini güvence altına alan İstanbul Sözleşmesini
artık tartışmaya son vermeliyiz. Sözleşmenin etkin
uygulanması için acilen tüm araçların hayata geçirilmesi konusunda
yasama ve denetim görevimizi yapmalıyız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Taşkın
8.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın teşrifleriyle
düzenlenen sosyal atama töreninde 2.140 engelli, 1.093 devlet korumasından
yararlanan genç ile 370 şehit yakını, gazi ve gazi
yakını olmak üzere toplam 3.603 kişinin atama
kurasının gerçekleştirildiğine, işe yerleşenleri
tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aile, Çalışma ve
Sosyal Hizmetler Bakanlığımız koordinasyonunda başta
engelliler olmak üzere şehit yakını ve gaziler ile devlet
korumasından yararlanan gençlerin kamu kurumlarında
istihdamını artırmak için çalışmalar sürdürülürken
yeni yılın ilk ataması bugün Cumhurbaşkanlığı
Külliyesinde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın teşrifleriyle düzenlenen törenle yapıldı.
Sosyal atama töreninde 2.140 engelli, 1.093 devlet korumasından yararlanan
genç ile 370 şehit yakını, gazi ve gazi yakını olmak
üzere toplam 3.603 kişinin atama kurası gerçekleştirildi.
AK PARTİ
iktidarları olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan liderliğinde devlet korumasından yararlanmış
gençlerin, engellilerin, şehit yakını ve gazilerin daima
yanındayız ve yanında olmaya devam edeceğiz.
İşe yerleşen
kardeşlerimi tebrik ediyor, başarılar diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Taşdoğan
9.-
Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğanın, Gazi Mustafa
Kemal Atatürkün Gaziantep iline gelişinin 88inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
ALİ MUHİTTİN
TAŞDOĞAN (Gaziantep)- Teşekkürler Sayın Başkan.
Tam seksen sekiz yıl
önce bugün -26 Ocak 1933te- 2 gazinin buluşması
gerçekleşmiştir, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Gaziantepe geliş
günüdür. O gün Başkarakoldan başlayıp şehir meydanına
kadar binlerce Gazianteplinin Gazi Mustafa Kemali yollarına çiçekler
döşeyerek karşılama günüdür. Gazi Mustafa Kemalin Türk'üm
diyen her şehir, her kasaba ve hatta en küçük Türk köyü kendine
Gaziantepi ve Gazianteplileri kahramanlık misali alabilirler. sözünü
bütün Antepliler özleyişle ve özlemle hatırlıyor. Gazi
şehrimizi ziyaret eden, arife günü gelen ve Ramazan Bayramını
Gaziantepte geçiren Mustafa Kemal Atatürk Gaziantepte hem fahri
hemşehrilik unvanı almış ve Bey Mahallesi 1 no.lu adrese
nüfus kaydını yaptırmış
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Etyemez
10.-
Konya Milletvekili Halil Etyemezin, 24 Ocak 2020de meydana gelen
Elâzığ depreminin 1inci yılında Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğanın katılımıyla 8 bin konutun hak
sahiplerine teslim edildiğine ilişkin açıklaması
HALİL ETYEMEZ (Konya)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ülke olarak dün yine tarihî
bir ana tanıklık ettik. Hepimizin yüreğini yakan,
geçtiğimiz yıl 24 Ocakta meydana gelen Elâzığ depreminin
1inci yılında Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın katılımıyla 8 bin konut hak
sahiplerine teslim edildi. Sadece bir yılda Elâzığa
yakışan, milletimize layık konutlar yapıldı.
Okullarıyla, camileriyle, parklarıyla vatandaşlarımıza
mutlu bir yaşam alanı hazırlandı.
Yaşadığımız bu gelişme, ülke olarak
geldiğimiz noktanın, güçlü ve büyük Türkiyenin en büyük
göstergelerinden biridir; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın liderliğinde, deprem alanına gidemeyen
bir devletten daima milletin yanında yer alan bir devlet hâline
geldiğimizin fotoğrafıdır.
Konutların
yapımında emeği bulunan bütün kurumlarımıza ayrı
ayrı teşekkür ediyor, depremde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza bir kez daha Allahtan rahmet diliyorum.
BAŞKAN Sayın
Tutdere
11.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Covid-19 salgınının
ülkede eğitimdeki fırsat eşitsizliğini tüm
çıplaklığıyla ortaya çıkardığına,
ikinci dönem başlamadan öğrencilerin internet ve tablet
ihtiyacının karşılanması için Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan ve ilgili bakanlıklara çağrıda
bulunduğuna ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE
(Adıyaman) Covid-19 salgını ülkemizdeki bir gerçeği,
eğitimdeki fırsat eşitsizliğini tüm
çıplaklığıyla ortaya çıkardı. Adıyamanda,
Anadolunun her köşesinde, okuyarak coğrafyanın kader
olmadığını ispatlamaya çalışan pırıl
pırıl çocuklarımız, gençlerimiz var. Bu
çocuklarımız ve gençlerimiz uzaktan eğitimle birlikte internet
ve tablet yokluğu nedeniyle mağdur durumdadırlar. Karda
kışta kimi zaman bulundukları köyün en yüksek tepesine, kimi
zaman Adıyamanın Sincik ilçesinin Sakız köyünde olduğu
gibi, su deposunun üstüne çıkarak internete erişmeye
çalışan çocuklarımızın görüntüleri medyaya
yansıdı, bu görüntüler hepimizin vicdanlarını
sızlattı.
Buradan
Cumhurbaşkanına ve ilgili tüm bakanlıklara açıkça
çağrıda bulunuyorum. İkinci dönem başlamadan
öğrencilerimizin internet ve tablet ihtiyacını
karşılayın.
Aşı
yaptırmadınız çocuklarımızı, bari internetle
buluşturun diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Aycan
12.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, Covid-19la mücadelede
fedakârlıkta bulunulduğuna, bu kısıtlamalara uymayanlara
yaptırım uygulanması gerektiğine, alınan önlemlerle
vaka sayısının azaldığına fakat salgının
bitmediğine, önlemleri kaldırmak için henüz erken olduğuna
ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, Covid-19la mücadelede hep
birlikte fedakârlıkta bulunuyoruz, hep birlikte
yaşantımızda kısıtlamalara gittik fakat bu
kısıtlamalara uymayan, dalga geçen, topluma
saygısızlık yapanlar hâlâ vardır. Bunlara kamu adına
yaptırımlar uygulanmalıdır. Alınan önlemlerle vaka
sayısı azaldı fakat salgın bitmedi; gevşememek
gerekir, önlemleri kaldırmak için henüz erkendir. Önlemleri
gevşettiğimizde aynı sıkıntıları tekrar
yaşayabiliriz. Toplumsal
bağışıklığımızı sağlamak için
aşı uygulamasını özenle yapmalıyız. Çok
hızlı bir şekilde toplumun risk grubu yüzde 60ını
bağışıklarsak salgını kontrol altına
alabiliriz. Bu dönemde maske ve sosyal mesafe önlemlerine uymaya devam
etmeliyiz. Yurt dışından gelenlerden mutlaka test istemeliyiz,
testin negatif olduğuna ve aşılı olduğuna dair belge
istemeliyiz. Bundan sonra önlemleri
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Şevkin
13.-
Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, yeni sistemle Türkiye Büyük Millet
Meclisinin milletin sorunlarını çözmekten uzak bir yapıya
büründürüldüğüne ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizin kurucusu Mustafa
Kemal Atatürk Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
demiştir ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi ne yazık ki bu sistemle
milletimizin sorunlarını çözmekten uzak bir yapıya
büründürülmüştür.
Meclisimizden atama bekleyen
mimar, mühendis ve şehir plancılarını, her branştan
yüz binlerce sağlıkçıyı, kamuda sözleşmeli
çalışanları, söz verilmesine rağmen kadroya alınmayan
taşeron işçi ve geçici işçileri, EYTlileri, işsizleri,
kepenk indirmek zorunda kalan esnaf ve sanatkârları, KOBİleri,
kahveciyi, TEKEL bayisini, sokak esnafını, seyyar satıcıyı,
lokantacıyı, servisçi esnafını, eğlence sektörünü,
müzisyenleri, amatör spor dünyasını, kuru ekmeği bile çok
gördüğünüz aileleri, çöpten beslenen binlerce vatandaşı, pazar
artıklarıyla yaşayan, cinayete kurban giden
kadınlarımızı, çocuklarımızı
Yoksulluğumuzu ne zaman önleyeceğiz? Vatandaş
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Fendoğlu
14.-
Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlunun, 2021
yılının Meclis, millet ve ülke için hayırlara vesile
olmasını dilediğine, inşaat mühendisliği mezunu
gençlerin liyakat esas alınarak kamu personeli seçme niteliklerine uygun
istihdam sağlanmasını talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU
(Malatya) Teşekkür ederim Başkanım.
2021 yılının
Meclisimiz, milletimiz, ülkemiz için hayırlara vesile olmasını
dilerim.
İnsanlık tarihi
mühendislik hizmetlerine paralel olarak gelişme göstermiştir.
Toplumun doğayla iç içe, daha sağlıklı, daha güvenli
yapılarda yaşamını sürdürebilmelerinde inşaat
mühendisliği mesleği ve mühendisler belirleyici role sahiptir.
Son yıllarda
yaşadığımız afetler ve sonrasında meydana gelen
can kaybı ve maddi hasarları ivedilikle en aza indirecek şekilde
yapılar ve şehirler oluşturulmalıdır. Kaynakların
etkili kullanımı, verimli planlama, projelendirme ve etkili denetim
sağlanabilmesi için inşaat mühendislerimize büyük önem ve ihtiyaç
hasıl olmuştur.
Tüm bu gelişmeleri
dikkate alarak, inşaat mühendisliğinden mezun genç
arkadaşlarımız, liyakat esas alınarak kamu personeli seçme
niteliklerine uygun istihdamlarının sağlanmasını talep
etmektedirler.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Arık
15.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, iktidar tarafından 2021
yılında Kayseri iline geleceği söylenen yüksek hızlı
trenin ne zaman geleceğini atanmış Ulaştırma ve
Altyapı Bakanına sorduğuna ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İlim Kayseri iktidar
partisi tarafından cezalandırılmaya devam ediyor, iktidar
partisi, Kayseriye üvey evlat muamelesi yapıyor. Kamu
yatırımları alma bakımından ilim Kayseri 81 il
arasında 79uncu sırada. Tam on üç yıldır Kayseriye yüksek
hızlı tren sözü verildi, ha bu yıl gelecek ha öbür yıl
gelecek diye tam 2 Cumhurbaşkanı, 3 Başbakan, 7
Ulaştırma Bakanı Kayseriye yüksek hızlı tren sözü
verdi. En son, Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan 2017de 2021
yılında Kayserili yüksek hızlı trene binecek,
hayırlı olsun. dedi. 2021 yılı gelip geçiyor, yüksek
hızlı tren nerede Sayın Bakan? Çok hızlı gelip geçti
de Kayseri göremedi mi yüksek hızlı treni? Atanmış bakana
sordum Ne zaman gelecek Kayseriye yüksek hızlı tren? diye,
atanmış bakan da dedi ki
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Ersoy
16.-
Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoyun, küresel anlamda tehdit unsuru olan
Covid-19la uğraşırken insanlığı tehdit eden
diğer bir tehlike olan kuraklık sorununa da gerekli hassasiyetin
gösterilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
AYŞE SİBEL ERSOY
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye, kişi
başına kullanılabilir su miktarı göz önünde
bulundurulduğunda sanılanın aksine su zengini değil, su
stresi çeken bir ülke olarak kabul edilmektedir. Bugün, tatlı su
kaynaklarımızın yüzde 74ü tarımda, yüzde 15i evsel
kullanımda ve yüzde 11i de sanayide kullanılmaktadır. Su
rezervlerinin korunması için özellikle tarımsal faaliyetlerde
kapalı sulama sisteminin hayata geçirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Türkiye ve pek çok ülke için
uydu üzerinden görüntüleme yapan NASA, 11 Ocak 2021 tarihinde
yayınladığı görüntülerle Türkiyenin yer altı
suları için kritik durumu göz önüne sererek 2021 yılı
başlarında Türkiyenin çoğu bölgesinde şiddetli
kuraklık yaşandığını vurguladı. Küresel
anlamda tehdit unsuru olan Covid-19la uğraşırken
insanlığı tehdit eden diğer bir tehlike olan kuraklık
sorununa da gerekli hassasiyeti göstermek gerektiğini de unutmayalım.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın
Arkaz
17.-
İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, 2021 yılının
coronavirüs salgınından kurtularak güçlü Türkiye yolunda adım
adım yürünecek bir yıl olmasını temenni ettiğine ve
2021 yılının ilk Genel Kurul toplantısının Gazi
Meclise hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
HAYATİ ARKAZ
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
2021 yılının;
maskelerin, mesafelerin ortadan kalktığı, hepimizin
aşılandığı, Ben de corona oldum. cümlesinin
duyulmayacağı, vaka sayısı, ölüm sayısı, entübe
kavramlarının unutulduğu, yaşlıların huzur
bulduğu, çocukların sokaklarda cıvıl cıvıl
oynadığı, yoğun bakımların bomboş
kaldığı, kısıtlamaların
hatırlanmadığı, tüm milletimizin geleceğe güvenle
bakacağı, coronavirüs salgın hastalığından
kurtularak güçlü Türkiye yolunda adım adım yürüyeceğimiz bir
yıl olmasını temenni ediyorum. 2021 yılı ilk Genel
Kurul toplantısının Gazi Meclisimize hayırlı
olmasını diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Girgin
18.-
Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, Cengiz Holding bünyesinde bulunan
bir şirketin Muğla ilinin Bodrum ilçesindeki Cennet Koyunda Sahil
Düzenleme, Koruma Yapıları ve Dolgu Alanı Projesi
hazırladığına, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına ÇED başvurusunda bulunduğunun kamuoyuna
yansıdığına, söz konusu yerin 3üncü Derece Arkeolojik Sit
Alanı ve koruma alanı olduğuna, projenin iptal edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN
(Muğla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına
Nerede bir orman, sit alanı, kıyı,
ova, mera var ise orada yandaş iş adamlarının projelerini
görüyoruz. Cengiz Holding bünyesinde bulunan bir şirketin Muğlanın
Bodrum ilçesinin en güzel koylarından biri olan Cennet Koyunda Sahil
Düzenleme, Koruma Yapıları ve Dolgu Alanı Projesi hazırladığı,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ÇED başvurusunda
bulunduğu, proje kapsamında koya 4 mendirek ile 2 plaj kurmayı
planladığı kamuoyuna yansımıştır.
Söz konusu proje alanı;
kültür varlıkları, tabiat varlıkları, 3üncü Derece
Arkeolojik Sit Alanı ve koruma alanı içerisindedir. Proje çevresinde
71 bitki türü, 11 sistematik gruba ait toplam 82 tür ve 302 birey ile endemik
17 sürüngen türü bulunuyor. Halk bu projenin hiçbir yerinde yok; ne belediyeye
soruluyor ne de vatandaşa. Bu proje iptal edilmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Yalım
19.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, geçen yıl tütüne 21 TL
ödenirken neden bu yıl sadece 22 TL ödendiğini Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirliden sorduğuna, ülkede toplam
sayıları 3 bin olan vekil imamların kadro istediklerini yetkili
kişilerin dikkatine sunduğuna ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, Tarım Bakanına sesleniyorum: Geçen yıl tütün
üreticisinin hakkı 22 TL olarak belirlendi ancak ülkemizde, özellikle de
Sayın Ekonomi Bakanının açıkladığı ve de tüm
ülkenin bildiği gibi, enflasyon oranı 2020 yılında 14,6
olarak açıklandı. Peki, bunun yanında ben bunu soruyorum: Geçen
yıl tütününe 21 TL öderken neden bu yıl sadece 22 TL ödüyorsunuz? 6
tane firmanın yetkisine bıraktığınızdan
dolayı, Sayın Tarım Bakanı, siz Türkiye'deki çiftçinin
Tarım Bakanı değilsiniz; bu görevinizi de
yapmadığınızın altını özellikle çiziyorum.
Sayın
Başkanım, diğer bir taraftan, Türkiye'de toplamda 3 bin vekil
imam vardır ve bu vekil imamların hepsi de kadro istemektedir, bunu
da özellikle buradan sizlerle paylaşmak istiyorum. Gerekli kadroyu açmak
için gerekli kişilerin özellikle dikkatine sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Yüceer
20.-
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin, her gün en az 3 kadının
katledildiği ülkede bu şiddete karşı çıkmanın
insan onuruna sahip herkesin temel sorumluluğu olduğuna, bu cins
kırımını durdurmanın en önemli ayağının
İstanbul Sözleşmesini uygulamak olduğuna ilişkin
açıklaması
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ)
Kadınların şiddet sarmalında yaşamak zorunda
bırakıldıkları, her gün en az 3 kadının eşi,
akrabası, tanıdığı tanımadığı
erkekler tarafından katledilerek cins kırıma
uğradığı ülkemizde bu şiddete karşı
çıkmak, kadın cinayetlerini durdurmak insan onuruna sahip herkesin
temel sorumluluğudur. Bu, temel bir insan hakkı meselesidir ama her
şeyden önce, bir yönetememe meselesidir. Parlamento, sorumluluğun
gereği olarak, acilen özel bir gündemle genel görüşmede bu cins
kırımını durduracak önlemleri almalı,
çıkarılan kanunların, imzalanan sözleşmelerin
uygulandığını takip etmelidir.
Kadınlar ölmesin,
yaşasın kadınlar. İstanbul Sözleşmesi
yaşatır. Bu, cins kırımını durdurmanın en
önemli ayağı İstanbul Sözleşmesini uygulamak.
Teşekkür ederim.
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın, 2020
yılının kadınlar için kötü geçen bir yıl
olduğuna, Grup Başkan Vekillerinin konuşmalarından sonra,
2021 yılının ilk birleşiminde kadın milletvekillerine
pozitif ayrıcalık tanıyarak, talep ettikleri takdirde
yerlerinden birer dakikalık söz vereceğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Evet, ben
teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
2021 yılının ilk Genel Kurulu ve ilk birleşimindeyiz. 2020
yılı kadın arkadaşlarımız, kardeşlerimiz
için kötü geçen bir yıl oldu; kadın arkadaşlarımız,
biraz evvelki konuşmacılar da belirtti. Bu nedenle de Grup
Başkan Vekillerinin konuşmasından sonra, 2021
yılının ilk başlangıcında kadın
arkadaşlarımıza pozitif bir ayrıcalık tanıyarak
onlara yerlerinden, talep ettikleri takdirde birer dakikalık söz
vereceğimi ifade ediyorum (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) ve Grup Başkan Vekillerinin söz
taleplerini karşılıyorum.
İlk söz, İYİ
PARTİ Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Sayın Dursun
Müsavat Dervişoğlu.
Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
21.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, 2021
yılının ülkeye, millete ve Gazi Meclise hayırlar
getirmesini Allahtan niyaz ettiğine, geçen hafta Hakkâri ilinde
teröristlerce döşenen el yapımı patlayıcının
patlaması sonucu yaralanan ve sevk edildiği hastanede şehit olan
Piyade Er Selim Gedike Allahtan rahmet dilediğine, Millî Mücadele
sırasında Doğu Cephesinde gösterdiği üstün
başarılardan dolayı İstiklal Madalyası almaya hak
kazanmış ve Gazi Meclisin Başkanlığını da
yapmış olan Kâzım Karabekir Paşayı vefatının
73üncü yıl dönümünde saygı ve rahmetle andığına,
Mozart isimli konteyner gemisinin Gine Körfezinde seyir hâlindeyken
korsanların saldırısına uğradığı
sırada hayatını kaybeden Azerbaycanlı denizciye Allahtan
rahmet ve yaralı denizcilere acil şifalar dilediğine,
kaçırılan Türk denizcilerin ise sağ salim evlerine dönmesini
beklediğine, Genel Başkan Meral Akşener öncülüğünde
İYİ PARTİ olarak esnafın sorunlarını yerinde
tespit ederek gündeme getirmeye devam ettiklerine ilişkin
açıklaması
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) - Çok teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. 2021 yılının ülkemize,
milletimize ve Gazi Meclisimize hayırlar getirmesini yüce Allahtan niyaz
ediyorum. İnşallah güzel kararlar alırız ve Meclisin
mehabetine yakışır bir süreç geçiririz.
Geçtiğimiz hafta,
Hakkâride teröristlerce döşenen el yapımı
patlayıcının patlaması sonucu yaralanan askerimiz Piyade Er
Selim Gedik sevk edildiği hastanede yapılan tüm müdahalelere
rağmen kurtarılamayarak şehit oldu. Şehidimizin
naaşı dün Sakaryada toprağa verildi. Kahraman
evladımıza Allahtan rahmet, kederli ailesine ve aziz milletimize
başsağlığı diliyorum.
Millî Mücadelemizin
Değerli Komutanı, Doğu Cephesinde gösterdiği üstün
başarılardan dolayı İstiklal Madalyası almaya hak
kazanmış ve cumhuriyet sonrası Gazi Meclisimizin
Başkanlığını yapmış Kazım Karabekir
Paşayı vefatının 73üncü yıl dönümünde saygı ve
rahmetle anıyorum, mekânı cennet, ruhu şad olsun.
Nijerya açıklarında
Gine Körfezinde seyir hâlinde bulunan Mozart isimli Türk mürettebatlı
konteyner gemisi korsanların saldırısına
uğramıştır. Korsanların silahlarla baskın
düzenlediği gemimizdeki Azerbaycanlı bir kardeşimiz
hayatını kaybetmiştir. Korsanlar, 2 denizcimizi
yaralamış, 15 denizcimizi ise rehin almıştır.
Saldırıda hayatını kaybeden Azerbaycanlı
kardeşimize Allahtan rahmet diliyorum, yaralı denizcilerimize acil
şifalar temenni ediyorum, kaçırılan denizcilerimizin ise
sağ salim evlerine dönmesini hasretle bekliyorum.
Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşener Hanımefendi
öncülüğünde İYİ PARTİ olarak il il, ilçe ilçe gezip
esnafımızın sorunlarını yerinde tespit edip bu
sorunları Meclis gündemine getirmeye devam ediyoruz.
Yüksek enflasyonla giderek
artan hayat pahalılığının yanında binlerce
iş yerinin faaliyetlerini durdurmasıyla azalan ya da tamamen kesilen
gelirler esnafta ağır bir gelir kaybı
yaratmıştır. Esnafın borcu kabarmış, krediler
ödenemez olmuştur. Hükûmetin destek paketleri yetersiz kalmış,
esnafın derdine çare olamamıştır. AVMlerin açık olup da
kafeteryaların kapalı olması ya da otellerin restoranları
yerinde hizmet verirken esnafın sadece paket servisi yapmasına
müsaade edilmesi adaletsizliği ve
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) -
mağduriyetleri artırmaya
devam etmektedir. Bu kapsamda Hükûmet, iyileştirici yaptırımlar ile
acil esnaf eylem planı oluşturmalıdır. Salgında zarar
gören esnafın kullandıkları ve ödeyemedikleri kredi taksitleri
ile elektrik, su, doğal gaz fatura bedelleri bir yıl süreyle faizsiz
olarak ertelenmelidir. Nakit ve kira desteğinin kapsamı ve
miktarı genişletilmelidir. Yasaklar kapsamında faaliyetleri
durdurulan işletmeler AVMlerde uygulandığı gibi HES kodu
zorunluluğu getirilerek açılmalıdır.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunda; Grup Bakan Vekili Sayın Muhammed Levent Bülbül
Buyurun Sayın Bülbül.
22.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Millî Mücadelede
komutasındaki 15inci Kolorduyla Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
yanında saf tutan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5inci
Başkanı Kâzım Karabekiri vefatının 73üncü
seneidevriyesinde rahmetle andıklarına, 2014 yılında
partilerinin İstanbul Esenyurt seçim bürosunun açılışı
sırasında bölücü terör örgütünün saldırısında
hayatını kaybeden Cengiz Akyıldızı
vefatının 7nci senesinde rahmetle yâd ettiklerine, Hakkâri ilinde
mayın arama faaliyeti sırasında yaralanan ve tedavi gördüğü
hastanede şehit olan Piyade Er Selim Gedike Allahtan rahmet
dilediklerine, Covid-19 pandemisiyle mücadele kapsamında devam eden
aşılama sürecinin başarılı bir şekilde devam
ettiğine, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçelinin sosyal medya
aracılığıyla Azerbaycanın Karabağ bölgesindeki
Şuşa kentinde okul yaptırmak istediklerini belirttiğine,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan
Cumhurbaşkanı İlham Aliyevin uygun bulmasıyla Ülkü
Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından
yaptırılacak okulun tamamlandığı anda, Üzeyir
Hacıbeyov adı verilerek Azerbaycan Cumhuriyetine teslim
edileceğine, bölücü terör örgütüyle mücadele kapsamında 2021
yılında başlayan Eren-1 Tendürek, Eren-2 Lice, Eren-3
Ağrı Dağı, Eren-4 Karlıova-Varto, Eren-5 Bagok
operasyonlarına katılan güvenlik güçlerine başarılar
dilediğine, operasyonlara ismi verilen Eren Bülbülü bir defa daha
rahmetle yâd ettiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biz de sözün başında, Millî Mücadele
kahramanlarımızdan, sunduğu katkı ile Türk milletinin
elinde bulunan tek silahlı gücü, 15inci Kolordusuyla hiç tereddüt etmeksizin
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün yanında saf tutan Büyük Komutan, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 5inci Başkanı Kazım Karabekiri
vefatının 73üncü seneidevriyesinde rahmet ve dua ile anıyoruz;
ruhu şad, mekânı cennet olsun.
Sayın Başkan, 2014
yılında İstanbul Esenyurt seçim büromuzun
açılışı sırasında İstanbul il
teşkilatımızın basın faaliyetini icra ederken bölücü
terör örgütü mensupları tarafından yapılan silahlı
saldırı sonucunda şehit olan Yusufiyeli Cengiz
Akyıldız ağabeyimizin şehadetinin 7nci senesinde kendisini
rahmet, minnet ve dua ile yâd ediyoruz; ailesine, bütün sevenlere ve
camiamıza yeniden başsağlığı diliyoruz.
Yine Hakkâride mayın
arama faaliyeti sırasında yaralanan ve tedavi gördüğü hastanede
şehit olan, Sakaryamızın evladı Selim Gedik
kardeşimize de Allahtan rahmet ve Türk milletine
başsağlığı diliyoruz.
Sayın Başkan,
bilindiği üzere, pandemi süreci tüm dünyada devam etmektedir. Covid-19
hastalığıyla mücadele kapsamında ülkemizde devam eden
aşılama süreci başarılı ve programlı bir
şekilde devam etmektedir. Aşılama programı çerçevesinde ilk
partide ülkemize gelen 3 milyon doz aşı başarılı bir
şekilde uygulanmış, ikinci parti olan 10 milyon doz
aşının 6,5 milyonu pazartesi sabahı ülkemize
ulaşmıştır. Bu süreçte çok ciddi bir aşılama
altyapısına sahip olduğunu gördüğümüz ülkemizde kafa
karıştırıcı, aşı karşıtı
mesnetsiz açıklamalar yapıldığını görmekteyiz.
Gerçek dışı ve bilimsel olmayan açıklamaları yapanlar
hakkında hukuki olarak gereken tedbirlerin alınması
gerektiği kanaatindeyiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın
ve Sayın Genel Başkanımızın hiç tereddüt etmeden, daha
aşılar geldiği anda toplumumuza örnek olmak maksadıyla
hemen ilk başta aşı olduğu bir durumda bütün milletimizi
bizler, yeniden hiç tereddütsüz bir şekilde aşı olmaya davet
ediyoruz.
Sayın Başkan, Genel
Başkanımız 16 Ocak 2021 tarihinde sosyal medya
aracılığıyla yaptığı açıklamada,
Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Azerbaycan
Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyevin uygun bulması
hâlinde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya)
Şuşa kentinde, yani Azerbaycanın Karabağda
azat edilmiş olan Şuşa kentinde, 9 derslikli bir okul
yaptırmak istediklerini belirtmiştir. Genel Başkanımız
bu okulun isminin Şuşa doğumlu ve Azerbaycan Ulusal
Marşının bestecisi Üzeyir Hacıbeyli
olacağını, temelinin de eğer kabul edilmesi hâlinde 30 Ocak
2021 tarihinde atılabileceğini söylemiştir.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı
Sayın İlham Aliyevin karşılıklı mutabakat ve
onayıyla Şuşada okul yapma isteğimiz, bu yöndeki projemiz
uygun bulunmuştur. Bizzat Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür
Vakfı tarafından yaptırılacak olan okul
tamamlandığı anda Azerbaycan Cumhuriyetine teslim edilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Bu vesileyle Sayın Cumhurbaşkanlarımıza bir
defa daha teşekkürü borç biliyor, hayırlı olsun diyoruz.
Son olarak, bölücü terör
örgütü mensuplarıyla yapılan mücadelelerin kesintisiz bir
şekilde devam ettiğine şahit olmaktayız. Bu kapsamda, 2021
yılında başlayan Eren-1 Tendürek, Eren-2 Lice, Eren-3
Ağrı Dağı, Eren-4 Karlıova-Varto, Eren-5 Bagok
operasyonları başarılı bir şekilde devam etmektedir.
Bu operasyonlarda görev alan
tüm güvenlik güçlerimize başarılar dilerken, ismini de bu
operasyonlara verdiğimiz Eren Bülbül kardeşimizi bir defa daha
rahmetle, minnetle yâd ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Meral Danış
Beştaş
Buyurun Sayın
Beştaş.
23.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Eşitlik
İçin Kadın Platformunun partilerin kadınlara ilişkin
Meclisteki faaliyetlerini kayıt altına alan raporlarından
çıkan sonucun Meclis çatısı altında kadın
çalışmalarının yetersiz kaldığı yönünde
olduğuna ve Meclisi kadına karşı şiddete son verilmesi
için çalışmaya davet ettiklerine, HDP Grubu olarak bu konuda
katkı vermeye hazır olduklarına, birçok cezaevinde hukukun
uygulanması istemiyle girilen açlık grevlerinin 61inci gününde
olduğuna, 10 kişinin bir araya geldiği etkinliklerin bile
pandemi sebebiyle yasaklandığı bir ortamda
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip
Erdoğanın da katıldığı Elâzığ depreminin
1inci yıl dönümünde düzenlenen anma ve deprem konutları anahtar
teslim törenleri yapıldığına, bu iktidar döneminde kamu
bankalarında yağma ve talanın söz konusu olduğuna, Ziraat
Bankasının 1,6 milyar dolar kredi verdiği ve vergi cenneti
olarak bilinen British Virgin adalarındaki bir şirketten Mart 2020ye
kadar sadece 17,5 milyon TLnin geri tahsil edilebildiğinin ortaya
çıktığına, Sabah ve ATVnin satın alınması
için oluşturulan 630 milyon dolarlık havuzun 200 milyon dolarlık
kısmının Ziraat Bankasından karşılandığının
ortaya çıktığına ama çiftçinin isyanına kulak
verilmeyerek haciz yoluna gidildiğine, bu yanlıştan vazgeçilmesi
ve Ziraat Bankasının bir kamu bankası gibi davranması
gerektiğine, Alevi köylerinin ve evlerinin işaretlenmeye devam
ettiğine, bunun çok ciddi bir tehlikenin sinyali olduğuna, Alevi
yurttaşların yanında olmaya devam edeceklerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, bir kadın
meselesiyle, kadınların talepleriyle başlamak istiyorum.
Eşitlik İçin Kadın Platformu bir süredir, uzun bir süredir
Meclisteki kadın çalışmalarına dair bir karne
hazırlıyor. 4üncü raporlarını da kamuoyuyla
paylaştılar ve bu raporlar, partilerin kadınlara ilişkin
Meclisteki faaliyetlerini, aslında deyim yerindeyse, tek tek kayıt
altına alıyor. Ancak bu raporlardan çıkan sonuç ne yazık ki
kadın çalışmalarının Meclis çatısı
altında yetersiz olduğu yönünde.
Evet, EŞİK son
olarak Günde en az 3 kadın öldürülüyor, bu, artık bir cins
kırımdır. başlığıyla Türkiye genelinde bir
kampanya başlattı ve kampanyanın temel talebi bize, hepimize,
Meclise. Şunu söylüyorlar Meclise: Bu cins kırımına son
verilmesi için, bunun son olması için acil toplanın, bunu
değerlendirin, tedbirleri alın. Evet, biz Halkların Demokratik
Partisi olarak bu konuda daha önce de defalarca genel görüşme,
araştırma önergeleri verdik, her ay mutlaka indiriyoruz ve maalesef
bunların hiçbiri kabul edilmedi. En son verdiğimiz genel görüşme
talebi de bu çatı altında kabul edilmedi ve bunu
tartışamadık. Bugün bir kez daha bu EŞİKin çağrısına
yanıt veriyoruz partimiz adına: Biz buna hazırız, bu
talebiniz gereğince bugün genel görüşme önergemizi indireceğiz,
burada hatibimiz konuşacak. Ve Meclise, bütün partilere ayrımsız
çağrı yapıyorum: Daha önce reddettiğiniz gibi bu genel
görüşme istemini reddetmeyin, gelin bir genel görüşme açarak
halkın temsilcileri ve bu toplumun yarısı olan
kadınların vekilleri olarak bu cins kırımına hep
birlikte Dur! diyelim, bunun tedbirlerini konuşalım, çözümlerini
konuşalım ve 40 milyonu aşkın kadına bir söz
söyleyelim; bu bizim görevimizdir, sorumluluğumuzdur demek istiyorum.
Sayın Başkan,
diğer bir mesele, açlık grevleri meselesi maalesef Türkiye
gündeminden hiç düşmüyor. Evet, yine, baskı, hak ihlalleri ve tecride
karşı birçok cezaevinde girilen açlık grevleri bugün 61inci
gününde. Talep ne? mi dersiniz? Hukuk uygulansın. Hukukun
kullanılması, uygulanması için insanlar bedenlerini
açlığa yatırıyorlar ve binlerce mahpus bu taleplerini
duyurmaya çalışıyorlar. Buna ilişkin, önümüzdeki günlerde
umarız çok söz kurmamıza gerek olmaz ve bu talepler
karşılanır.
Hukuk uygulansın diye
insanların ölmemesi gerekiyor. İktidar partisine özellikle
sesleniyorum: Hukuku uygulayın, tecride son verin, hak ihlallerine son
verin, cezaevlerindeki haksız baskıyı sonlandırın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, elimdeki bir fotoğraf.
Evet, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip
Erdoğanın Yazıkonakta Elâzığ depreminin 1inci
yıl dönümü nedeniyle düzenlenen anma ve deprem konutları anahtar
teslim töreni. Evet, pandemi döneminde binlerce insanın
katıldığı bir miting görüntüsü. İşte, çifte
standart budur, ayrımcılık budur. Bizlerin, 10 kişinin bir
araya geldiği etkinlikler pandemi sebebiyle yasaklanıyor,
mezarlıklara gidip bir gül, bir karanfil bırakmamız engelleniyor
ama Cumhurbaşkanı olunca, iktidar partisi olunca böyle -bütün Türkiye
görsün- miting yapılıyor Anahtar teslimi adı altında. Bu
çifte standarda derhâl son verin ve hukuka geri dönün.
Değerli Başkan,
diğer bir mesele Ziraat Bankası meselesi. Çiftçilerin temel
gündeminde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bu iktidar döneminde kamu bankaları
siyasetçilerin, siyasetçi yakınlarının, şirketlerin,
holdinglerin tabiri caizse âdeta arpalığı hâline geldi. AKP
iktidarı döneminde kamu bankalarında yağma ve talan söz konusu.
Bunu herkesin bilmesi ve duyması gerekiyor. Kamu bankaları yönetim
kurullarına atanan diplomasız, liyakatsiz kişilerden
tutalım da şirket ve holdinglere verilen milyonlarca dolarlık
krediler; saymakla bitiremeyiz.
Şimdi sadece Ziraat
Bankası rezaletini anlatmak istiyorum. Bu konuyla ilgili defalarca soru
önergeleri de verdik, umarız en kısa sürede yanıtlanır. Biz
söylemiyoruz, Sayıştay raporları söylüyor. Ziraat Bankasının
1,6 milyar dolar kredi verdiği ve vergi cenneti olarak bilinen British
Virgin adalarındaki bir şirketten Mart 2020ye kadar sadece 17,5
milyon TLnin geri tahsil edilebildiği ortaya çıkmış.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ayrıca, geciken taksit ve faiz ödemelerinin
toplamının 726 milyon dolar olduğu yazılıyor.
Yine, Çalık grubuna ait
Sabah ve ATVnin satın alınması için oluşturulan 630 milyon
dolarlık havuzun 200 milyon dolarlık kısmının Türkiye
Ziraat Bankasından karşılandığı ortaya
çıktı. Nerede bu krediler, niye peşine düşülmüyor? Ama siz,
gariban çiftçinin tarlasına, bağına, traktörüne el
koymasını, ihale çıkarmasını iyi biliyorsunuz.
Bakın, basına
yansıdı. Ziraat Bankası, bankaya olan borçlarını
ödeyemeyen çiftçilerden eline geçen 899u tarla, 120si arsa, toplam 1940
gayrimenkulü satışa çıkardı. deniliyor. Çiftçi isyanda,
70 kuruşa mal ediyorum, 60 kuruşa satıyorum. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet, son
cümleleri alalım.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ziraat Bankası bu isyana kulak vermek yerine,
kredi borçlarını ertelemek yerine araçlara haciz koyuyor, arazilerini
satışa çıkarıyor. Böyle bir vicdansızlık hiçbir
yerde görülmemiştir. Ne yapsın bu çiftçiler, taş mı
yesinler? Niye çiftçinin malını mülkünü satışa
çıkarıyorsunuz da verdiğiniz milyon dolarlık kredilerin
peşine düşmüyorsunuz? Bu yanlıştan bir an önce
vazgeçilmelidir ve Ziraat Bankası bir kamu bankası gibi
davranmalıdır.
Sayın Başkan, son
söyleyeceğim, Alevi köyleri ve evleri işaretlenmeye devam ediyor. Bu
çok ciddi bir tehlike sinyalidir. En son, Yalovanın Bağlarbaşı
Mahallesinde oturan 5 ailenin evine çarpı işaretleri konuldu, daha
önce Tokatın Almus ilçesinde oluştu bu durum.
Alevilere yönelik
ayrımcılık, çifte standart ve hedef gösterme politikasına
bir an önce son verilsin. Biz Alevi yurttaşlarımızın yanındayız,
onlarla birlik olmaya devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Özgür Özel.
Buyurun Sayın Özel.
24.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, CHP Grubu olarak yeni yılın
Meclisin millet için daha iyi çalışmalar yapabileceği bir
yıl olmasını dilediklerine, Hakkâri ilinde teröristlerce
döşenen el yapımı patlayıcının patlaması
sonucu yaralanan ve sevk edildiği hastanede şehit olan Piyade Er
Selim Gedike Allahtan rahmet dilediğine, Nijerya açıklarında
korsanların saldırısı sonucu esir alınan gemicilerle
ilgili gelişmeleri takip ettiklerine, Kurtuluş Savaşında
Doğu Cephesinde çok önemli görevler üstlenmiş önemli bir komutan ve
Meclisin 5inci Başkanı Kâzım Karabekiri 73üncü ölüm yıl
dönümünde rahmetle ve minnetle andıklarına, Cumhuriyet gazetesi
yazarı Uğur Mumcuya düzenlenen suikastten bir süre sonra dönemin
Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağarın Güldal Mumcuya Bir
tuğlayı çekersem duvar yıkılır. dediğine, bugüne
kadar hiçbir hükûmetin, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin de bu
tuğlayı çekmeye cesaret edemediğine, önceki yasama dönemlerinde
de faili meçhul cinayetlerin araştırılmasına yönelik
önergelerinin reddedildiğine, 19 Ocak 2007de yaşanan Agos Gazetesi
Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetinin de tam olarak
aydınlatılamadığına, Cumhuriyet Halk Partisinin
cumhuriyetten önce kurulduğuna, ülkenin en köklü partisi olduğuna,
İzmir ili Tepecik, Hilal ve Ege Mahallelerinde pandemiden dolayı
geçimini sağlayamayan Roman vatandaşların çalışmak
istediklerine ama çalışamadıklarına, faturalar
ödenemediği için elektriklerinin kesildiğine, Bartın ve
Zonguldak illerinde yüzlerce köy ve bine yakın mahallenin sekiz gün boyunca
elektriğinin kesildiğine, bu kesintilerden kaynaklanan sorunlardan
elektrik dağıtımını özelleştiren AK PARTİ
hükûmetleri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
sorumlu olduğuna ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yeni yılın
Meclisimize milletimiz için daha iyi
çalışmalar yapabileceği, uzlaşı kültürünün
gelişeceği, iktidar muhalefet çelişkilerinin
dışında toplumun ortak talepleri adına hep birlikte yasama
faaliyetlerinde bulunabileceği bir yıl olmasını diliyoruz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak.
Geçen hafta, Selim Gedik
kardeşimizi terör örgütünün el yapımı bir
patlayıcısının patlaması sonucunda kaybettik.
Kendisine Allahtan rahmet diliyoruz, ailesine ve milletimize sabır
diliyoruz.
Gemimiz Nijerya
açıklarında korsanların saldırısına
uğradı. 3 gemicimiz kurtuldu ancak esir olanlar var ve Azerbaycan
vatandaşı bir kardeşimizin de hayatını
kaybettiğini büyük bir üzüntüyle takip ettik. Henüz temas kurulamadı,
dikkatle izliyoruz. Bugün, Aden Körfezi tezkeresi sırasında da konuya
ilişkin olarak değerlendirmelerimizi, önerilerimizi ifade
edeceğiz. Ailelerle birlikteyiz, yüreğimiz ağzımızda
gelişmeleri takip ediyoruz.
Sayın Başkan,
Kurtuluş Savaşımızda Doğu Cephesinde çok önemli
görevler üstlenmiş, Kurtuluş Savaşının âdeta
akışını, yönünü değiştirmiş önemli bir
komutanımız Kazım Karabekirin ölüm yıl dönümü. Kendisi
sadece Kurtuluş Savaşı kahramanı değil, daha sonraki
kuruluş sürecinde yapmış olduğu katkılar son derece
önemli. Parlamentomuzun 5inci Meclis Başkanıdır Kazım
Karabekir ve 5 Ağustos 1946da seçildiği Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı görevi sürerken geçirdiği bir kalp krizi
sonucunda yaşamını yitirmiştir. Bu vesileyle, başta
Kazım Karabekir olmak üzere, tüm Kurtuluş Savaşı
komutanlarımızı ve kahramanlarımızı bir kez daha rahmetle
ve minnetle anıyoruz.
Ocak ayı, yakın
tarihimizde önemli siyasi suikastlerin yaşandığı kötü bir
ay. Pazar günü andığımız Cumhuriyet gazetesi yazarı
Uğur Mumcunun suikastinden bir süre sonra, dönemin Emniyet Genel Müdürü
Mehmet Ağarın Sayın Güldal Mumcuya Bir tuğlayı
çekersem duvar yıkılır. dediğini biliyoruz. Bugüne kadar
hiçbir hükûmet o tuğlayı çekmedi, Adalet ve Kalkınma Partisi
hükûmetleri de bu tuğlayı çekmeye cesaret edemedi. Daha bu yıl,
Uğur Mumcu davasından aranan Selahaddin Eş, Ali Akbulut ve
Aydın Korala tutuklanmama güvencesi verilerek Türkiyeye
getirildiklerini, ifadelerinden sonra da serbest
bırakıldıklarını takip ettik. Elde sadece ve sadece
Oğuz Demir diye bir isim var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Arka
plana yönelik herhangi bir çalışma yürütülmüyor ve Türkiye faili
meçhul cinayetlerle yüzleşmeden düzlüğe çıkamayacak. Önceki
yasama dönemlerinde de verdiğimiz faili meçhul cinayetlerin araştırılmalarına
yönelik önergelerimizin iktidar partisi oylarıyla reddedildiğini bir
kez daha kaydetmek isterim.
Hrant Dinkin ölüm yıl
dönümü 19 Ocak. Uğur Mumcu gibi, 19 Ocak 2007de öldürülen Agos gazetesi
Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetinin de karanlık perdesi
henüz tam olarak aydınlatılamadı. Rakel Dinkin anma töreninde
ifade ettiği, on dört yıldır görevini layıkıyla
yaptığını kanıtlamaya çalışan, onlarca
inkârcının, sanıkların ve tanıkların
arkasında bir garip güç var, bir garip güç duruyor. Katil
olmadığını kanıtlamak için âdeta aptal olduğunu
kanıtlamaya çalışan bir devlet yapısı var. diyor
Rakel Dink.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bırakın hangi duvar yıkılırsa
yıkılsın, bu halk bundan sonra daha iyisini inşa edecektir;
inşa edemeyecekse zaten harabedir. diyor Rakel Dink. Maalesef o gün, bir
atanmış İletişim Başkanı yaptığı
açıklamada, ülkemizin vicdanlı evladı, Anadolunun yürekli sevdalısı
Hrant Dink için tutuyor diyor ki: Bu toprakların harcındaydı,
onun alın teri, kalemi hep kardeşlik için çırpındı.
Hain terör örgütü FETÖ Hrantı bizden koparalı on dört yıl
oldu. Bu cümlelerde samimiyet yoktur, bu cümlelerde öz eleştiri yoktur.
Bu cümleler, Hrant Dink cinayeti araştırılsın diye verilen
önergelere defalarca hayır oyu kullanan Adalet ve Kalkınma
Partisinin sorumluluğunu görmemektir. Elleri bir FETÖ sabunuyla
yıkayıp pirüpak olunmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Elde
kir vardır, elde pas vardır.
Dönemin Adalet
Bakanını daha sonra Meclis Başkanı yaparsanız, dönemin
İstanbul Valisi Muammer Güleri Bakan yaparsanız, dönemin
İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrahı sonra Vali
yaparsanız bugün çıkıp FETÖ yaptı, biz yapmadık.
diyemezsiniz. O kararnamelerin altındaki imza bugün hâlâ daha ülkeyi
yönetmektedir. Bu sorumluluğu hatırlatmak boynumuzun borcudur.
Sayın Başkan,
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip
Erdoğan Cumhuriyet Halk Partisi diye bir partinin olup
olmadığı tartışmalıdır. diyor. Cumhuriyet
Halk Partisi cumhuriyetten önce kurulmuş bir partidir, kurtuluşun
partisidir, kuruluşun partisidir; Türkiyenin en köklü partisidir,
dünyanın en köklü üçüncü siyasi hareketidir ve kendisine 11,5 milyon oy
vermiş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının partisidir. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz hem
bir yandan kendi meşruiyetinizle ilgili tartışmalara en sert
cevapları verip, hakaretler edip, mahkemelere sarılıp
mahkemelere sığınırken Cumhuriyet Halk Partisine bütün
baskılara rağmen oy verenleri -Cumhuriyet Halk Partili olmak mülakat
engeliyken, atanma engeliyken, terfi engeliyken- Cumhuriyet Halk Partisine üye
olanları hiçe sayan bu anlayış demokrasiden nasibini
almamış bir anlayıştır.
Sayın Başkan, uzun
süredir Meclis yoktu, sorunlar çok birikmişti. Roman
vatandaşlarımız İzmirden size, hepimize sesleniyor;
Tepecikte Hilal ve Ege Mahallelerinde, pandemiden dolayı geçimini
sağlayamayan Roman vatandaşlarımız var. Sokak ekonomisinden
geçiniyorlar; çalışmak istiyorlar, çalışamıyorlar.
Evde kalınca aç kalıyorlar, sokağa çıkınca ölümle
burun buruna geliyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bitirelim
lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu
vatandaşlarımız, elektrik faturaları ödenmedi diye bir
hafta boyunca elektriksiz kaldılar, gaz lambalarıyla eylem
yaptılar, soğuktan titrediler. Bu karar vicdani bir karar
değildir. Ayrıca, yalvardık yakardık Elektriği
özelleştirmeyin, kritiktir, stratejiktir. diye, peşkeş çekildi.
Geçtiğimiz günlerde Bartın ve Zonguldakta yüzlerce köy, bine
yakın mahalle tam sekiz gün boyunca hayatı felç eden elektrik
kesintisiyle karşı karşıya kaldı. Soruyorsunuz; Kar
yağdı, böyle oldu. diyorlar, Ekipman yok. diyorlar, Eleman yok.
diyorlar. Arıyorsunuz ilin milletvekilini, bölge milletvekilini; Devlete
bağlı değil ki, TEDAŞ olsa müdahale ederiz, özel
şirketin işi. diyor. Biz de aylarca, yıllarca bunu söyledik,
bunu anlattık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Zonguldakta titreyen çocuklardan, İzmirde soğukta
bırakılan Romanlardan, tarımda elektriği borç yüzünden
kesildiği için yanan ürünü tarlada kalan çiftçilerden, elektriği
özelleştiren AK PARTİ hükûmetleri, Recep Tayyip Erdoğan
sorumludur.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN AK PARTİ
Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Muş.
Buyurun Sayın Muş.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
25.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Hakkâri ilinde terörle
mücadelede yaralanan ve daha sonra şehit olan askeri rahmetle
andıklarına, Ziraat Bankası tarafından kredi verilmesiyle
Turkcelldeki Türk ortaklığının korunabildiğine, Ekim
2020de bu kredinin kapatıldığına, buradaki hâkim hissenin
Türkiye Varlık Fonuna geçtiğine, Ziraat Bankasının
tarım kredisi kullanan 685 bin müşterisi olduğuna, banka
tarafından 80 milyar TL kredi verildiğine, çiftçinin yanında bir
politika izlendiğini ifade etmek istediğine, AK PARTİ Grubu
olarak Kâzım Karabekiri rahmetle andıklarına, Gazeteci
Uğur Mumcunun 1993 yılı Ocak ayında karanlık bir
saldırıda hayatını kaybettiğine, ne o dönemdeki
hükûmetin ne de ondan sonraki hükûmetlerin bu cinayeti aydınlatamadıklarına,
o dönemde kendilerinin iktidarda olmadığına ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Hakkâride, terörle
mücadelede yaralanan ve daha sonra Rahmetirahmana kavuşan şehidimizi
biz de rahmetle, minnetle buradan anıyoruz. Milletimiz şehitlerimizi
asla unutmayacaktır ve bu ülke, bu devlet ayakta duruyorsa
şehitlerimizin, gazilerimizin verdiği mücadeleyle ayakta
durmaktadır.
Burada bir kredi meselesi
kamuoyunda epey zamandır tartışılıyor, çeşitli
platformlarda da dile getiriliyor. Bununla alakalı açıklama
yapılmış olmasına rağmen, bu konu çok
kullanışlı bir konu olduğu için gündeme getiriliyor. Bu
konunun aslı şudur: Burada, Turkcell grubunun Çukurova grubuna bir
kredi veriliyor, bu kredinin verilmesinin sebebi de Turkcelldeki hisselerinden
dolayı ve bu kredinin verilmesi suretiyle bu Turkcelldeki Türk
ortaklığı korunabilmiş oluyor. Aksi takdirde, buradaki Türk
varlığının kaybedilmesi gibi bir durum söz konusuydu. Ve
Ekim 2020de de bu kredi kapatılıyor. Bununla alakalı,
nasıl verildiği, hangi şartlarda verildiğiyle alakalı
üç ayda bir yapılan bağımsız denetim raporlarında bu
detaylı bir şekilde gözükmektedir, arzu edenler orayı
inceleyebilirler. Ve son olarak da, bildiğiniz üzere, buradaki hâkim hisse
Türkiye Varlık Fonuna geçmiştir yani Türkiye Cumhuriyetine
geçmiştir. Bunun da bilinmesini arzu ederim. O gün Ziraat
Bankasının yaptığı bu çalışmayla bugün yüzde
26sı yani hâkim hisse Varlık Fonundadır.
Şimdi, burada, Ziraat
Bankası çiftçilerimizi finanse etmektedir. Bakın, tarım kredisi
kullanan 685 bin müşterisi vardır Ziraat Bankasının ve 80
milyar TL kredi vermiştir. Burada, takip oranları da çok düşük
seviyededir. Bu, intikal etmiş olan takip oranları ise yüzde 1,5
seviyesindedir. Ziraat Bankası sürekli bir şekilde ya bunları ötelemiştir
ya yapılandırmıştır ya icra takibi
başlatmamıştır, çok düşük seviyede
kalmışlardır. Burada çiftçinin yanında bir politika
izlendiğini ifade etmek isterim.
Biz de AK PARTİ Grubu
olarak Kâzım Karabekiri burada rahmetle, minnetle anmak istiyoruz. Hakikaten
Kurtuluş Savaşında çok önemli katkısı olan,
kongrelerin toplanmasında önemli rolü olan, emrindeki orduyla o günkü
mücadeleyi örgütleyen, o günkü mücadeleyi organize eden figürlerden bir
tanesidir Kâzım Karabekir. Türkiye Cumhuriyeti, Kâzım Karabekire çok
şey borçludur.
Şunu ifade etmek
isterim: Tabii, Uğur Mumcu 1993 Ocak ayında karanlık bir
cinayette, karanlık bir saldırıda hayatını kaybetti.
Türkiye için büyük bir kayıp, çok üzücü bir kayıp, çok acı bir
kayıp.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Dolayısıyla, bir değerini kaybetmiştir
Türkiye. Olay 1993 tarihinin Ocak ayında vuku bulmuştur. O dönemde
biz iktidarda yokuz, biz 3 Kasım 2002de yani 2003ün başında
geliyoruz, takriben on yıl sonra. Bakın, on yıl boyunca pek çok cumhuriyet
hükûmeti geliyor. O dönem Adalet Bakanı SHPden diye biliyorum,
İçişleri Bakanı Doğru Yol Partisinden İsmet Sezgin -o
da rahmetli oldu- Başbakan rahmetli Demirel, yine Başbakan
Yardımcısı rahmetli İnönü. Dolayısıyla, o dönemki
hükûmetin olduğu bir dönemde maalesef bu karanlık tablo
işleniyor ve ne o hükûmet failleri yakalayabiliyor, tam anlamıyla
cinayeti aydınlatabiliyor ne de ondan sonraki hükûmetler bunu
başarabiliyorlar. Biz on yıl sonra iktidara geliyoruz fakat
yapılan konuşmalarda burada kullanılan dil bizi
suçlayıcı şekilde.
Arkadaşlar, bizi
suçlamayın. Bizden önceki on yıl boyunca bu hükûmetler bu olayı
aydınlatamamışlar, on yıl geçmiş olayın
üzerinden.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Bizim, bu konuyla alakalı ne yapılması gerekiyorsa bunu da
yapmaya çalıştığımızı ifade etmek isterim.
Burada Sayın Özel FETÖ
konusuyla alakalı bazı eleştiriler yaptı. Bu öz
eleştiriyi yapması gereken bir partidir Cumhuriyet Halk Partisi.
Zira, bu FETÖ terör örgütünün üzerine gidiliyorken, bununla mücadele
ediliyorken buna destek açıklaması yapan, gazetelerin önünde
beyanatlar veren, bankasının önüne milletvekillerini gönderen; o gün
televizyonların üzerine gidiliyorken, oradaki şirketlere müdahale ediliyorken
buna engel olup destek açıklamaları yapan bir CHP vardır.
Dolayısıyla, bunları yapan CHPnin kalkıp da bu
suçlayıcı dili kullanmamasını kendilerine tavsiye ederim. O
gün devletin yanında, Hükûmetin yanında rol almış
olsalardı bugün farklı konularda kendileri eleştirme
hakkına sahip olurlardı. Bugün eleştirme hakları yoktur
kendilerinin çünkü biz mücadele ediyorken karşımızdaydılar.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özel, buyurun.
26.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, çok uzatma niyetinde değilim ancak bir gerçek var:
Ben on yıldır buradayım, Sayın Mehmet Muş da on yıldır
burada. Yıllarca bu kürsüden -Grup Başkan Vekili değilken,
Cumhuriyet Halk Partisinin siyasi davaları izleme ve cezaevi komisyonu
üyesiyken- biz Balyoz dedik, Ergenekon dedik, askerî casusluk dedik. Bu
sıralardan bize Ateş olmayan yerden duman tütmez. dediler. Biz
bunları anlattık, yalvardık, dinletemedik ve o gün birlikte
oldukları, daha sonra 12 Eylül 2010 referandumuyla F-16lara bindirdikleri
onların komuta kademesine getirdikleri, bu ülkeye darbe girişiminde
bulundu. Yine biz buradaydık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Ya, öyle şey mi olur ya?
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siyasi
tarih boyunca, elbette, gazeteler kapandığında bütün muhalefetin
ilgi odağı olur. Bugün birlikte olduğunuz Milliyetçi Hareket
Partisinin o zaman o konularda nasıl bir tavır içinde olduğuna
bakın. Kantarın topuzunun kaçtığı yerlerde,
Türkiyeyi, dünyada basın özgürlüğü noktasında
tartışmalı bir noktaya getirecek şeylerde belli tepki
göstermeler, siyaseten iktidar muhalefet sorumlulukları içinde yerine
geldi diye sen bankayı aç, kurdelesini kes, sendikasyon kredisine
aracılık et, Türkiye Cumhuriyetini kefil et; sonra, o bankanın
önünden geçenler suçlu olsun, sen elini FETÖ şampuanıyla yıka.
Sen o gazeteleri iş adamlarına aldır, Türkiyeye bedava
dağıttır, her berberde onu oku, birlikte aynı maklubeye
kaşık salla, sofradan kalkınca elini FETÖ şampuanıyla
yıka geç.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum
Başkanım.
Bu grupta, bu partide
Fetullah Gülenle bir tane fotoğrafı olan, ziyarete gitmiş olan,
bunlara destek vermiş olan, bunların yol temizliği yapıp
terfisine aracılık eden, bunların aldığı kredilere,
geldiği görevlere imza atan, bunlarla beraber ter döken biri yok. Biz
onların gözyaşı döktürdüklerine sahip çıktık,
senelerce anlattık, senelerce mücadele ettik, alnımız
aktır. Bu konuda bir öz eleştiri yapılacaksa o öz
eleştiriye muhtaç tek grup Adalet ve Kalkınma Partisi Grubudur.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Beştaş
27.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, teşekkürler.
Sayın Grup Başkan
Vekili bana da cevap verdi. Doğrusu, anladığım
kadarıyla Kredileri verdik ama Turkcelli kurtardık. gibi bir
şeyler söyledi yani ben öyle algıladım. Ya, ben tam da bunu anlatıyorum,
çiftçileri neden kurtarmıyorsunuz?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Var, onlara da fon ayırdık, 80 milyar TL.
Onların zararını kapatmak için ayırdık.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) ATVyi kurtarıyorsunuz, Çalık grubunu
satın alıyorsunuz, milyonlarca dolarlık
karşılıksız krediler veriyorsunuz -Demirörene ne kadar
kredi verdiğinizi biliyoruz- faizler ve diğer meselelerde her zaman
kendi taraftarlarınızı, 5li çetenizi ve her şeyi
koruyorsunuz ama gariban çiftçiye sıra gelince, traktörüne el koyuyorsunuz
ve çiftçiyi ölüme terk ediyorsunuz; tam da bunu soruyorum zaten ve Çiftçiler
ne yapsın? dedim. Yani, siz krediyi çiftçilere değil, gidip
yandaşlara veriyorsunuz, milyon dolarlık hibeler yapıyorsunuz.
İşte, yandaş medyayı büyütmek için Ziraat Bankası
onları her gün kredilerle ihya ediyor. Sorumuza cevap alamadık yani.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Muş
28.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa Milletvekili Özgür Özel
ve Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) - Sayın Başkanım, ben, tabii,
açıklamalarımı Genel Kurula ve kamuoyuna yapıyorum; isteyen
istediğini alabilir.
Çiftçilerimize 80 milyar TL
kredi kullandırıldığını ve bunun takip
oranının çok düşük olduğunu -yüzde 1,5; normalde sektörde
yüzde 4tür- neden böyle olduğunu Ziraat Bankasından
Çünkü çiftçinin
üzerine gitmez, icra takibi başlatmaz, yapılandırır,
kolaylaştırır, bundan dolayıdır. Turkcellle
alakalı söylediğim de aynı şeydir.
Diğer konularla
alakalı, ATV grubu dönüyor, diğer konular
Arkadaşlar, orada bir kamu kaybı varsa, bir kamu
zararı varsa bu hepimizin ortak bir sorumluluğudur; bununla
alakalı, oradaki yönetimle alakalı suç duyurusunda lütfen bulunun,
lütfen, bunu özellikle ifade etmek isterim.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bakın, fotoğraf meselesi, diğer meseleler
Şimdi, bir yapı suç işlemeye başladığı andan
itibaren bunun üzerine gidilir. Şimdi, fotoğraf
Sorarsanız,
bakın, Süleyman Demirelin fotoğrafları var, Özalın
fotoğrafları var, Bülent Ecevitin kucaklaşıyorken
fotoğrafları var; hepsi rahmetli oldu. Diğer, aklıma gelen,
Başbakanlık yapmış başka pek çok kişinin
fotoğrafları var, yan yana oldukları fotoğrafları var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Şimdi, bir yapı suç işlemeye
başladığı anda bunun üzerine gidilir, bununla mücadele
edilir; dolayısıyla, bizim söylediğimiz budur.
Bakın, değerli
arkadaşlar, aynı şeyleri yüzlerce kez söyledik; siz de
söylediniz, biz de söyledik. Kastımız şu: Bakın, böyle bir
örgütle mücadele ediyorken; kırk yıldır, elli yıldır
kimsenin cesaret edemediği bir örgütün üzerine gidiyorken Cumhuriyet Halk
Partisi Hükûmetin yanında pozisyon almış olsaydı bugün bu
örgütle çok daha kolay, çok daha rahat mücadele edilirdi, kastımız
bu. Değerli arkadaşlar, kuru gürültü, kuru polemik yapmanın bir
faydası yok; işin gerçeği, realitesi böyledir.
Bir de bankalarla
alakalı, arkadaşlar, binlerce insan oraya para yatırdı,
binlerce insan kredi çekti; bunların tamamıyla alakalı
değil. Bakın, orada sermaye yeterliliğiyle alakalı bu banka
problem yaşıyor; rasyo var, tutturması lazım. Birinci sefer
tutturamıyor, bir sonraki sefer tutturamıyor. BDDKnin müdahale etme
hakkı var Bankacılık Kanunu gereği. Bunun üzerine, FETÖ
elebaşı çağrı yapıyor, diyor ki: Buraya gelin, para
yatırın. O tarihten itibaren sermaye yeterliliğini
tutturabilmesi için para yatıranlarla alakalı işlem ve inceleme
yapılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Yoksa milyonlarca insan para çekmiş, para
yatırmış; bunların hepsiyle alakalı yapsanız
işlem yapmadığınız insan kalmaz arkadaşlar.
Sayın Başkan konunun hassasiyeti budur yani dolayısıyla
bunun bilinmesini arzu ederim.
Değerli arkadaşlar,
biz bu konuda daha fazla polemik yapmayacağız ama bir örgütün,
bakın, basın-yayın tarafı vardır, ona kaynak üreten
diğer alanları vardır; bunlarla topluca mücadele edilir.
Basın özgürlüğü konusunda biz buna kolaylık gösterdik. demek
bu örgütle mücadeleyi hafifletir. Normal bir yapı olsa, suç alanına
girmeyen bir organizasyon olsa, basına müdahale edilse
haklısınız. Burada başka bir gazeteye bir müdahalede
bulunulsa -bir suç alanı, bir suç teşkil etmiyorsa- sizin buna tepki
göstermeniz haklı bir taraf, bu doğru bir şey, muhalefet
partisinin yapması gereken bir şey ama orada konu farklı. Siz az
önce de söylediniz, işte O dönemki davalara onlarca kez biz tepki
gösterdik... Siz tepki gösteriyorken bu yayın organları farklı
yayınlar yapıyorlardı ama siz bunlar kapatılıyorken
oraya arkadaşlarınızı gönderdiniz yani çelişki bu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN Evet, son kez
açıyorum mikrofonu.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Bakın, bunu ifade etmeye çalışıyorum. Ben
sözümü, burayı daha fazla uzatmak istemiyorum.
Teşekkür ediyorum Genel
Kurula.
BAŞKAN Sayın
Taşcıer...
29.-
Ankara Milletvekili Gamze Taşcıerin, kadın cinayetlerinin
artık bir cins kırımına dönüştüğüne, kadına
yönelik şiddet ve cins kırım hâlini alan cinayetlerin özel bir
gündemle Mecliste konuşulması çağrısını bir
kadın milletvekili olarak dile getirdiğine ilişkin
açıklaması
GAMZE TAŞCIER (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiyede her gün 3
kadın erkekler tarafından öldürülüyor. Bu sistematik hâle gelen
cinayetler tekil olaylar olarak nitelendirilemez çünkü bu cinayetlerin
ardında bir zihniyet var. Bu nedenle durum artık bir cins
kırım hâline dönüşmüştür. Her gün 3 kadının
öldürülüyor olması bu Meclisin ana gündem maddesi olmayacaksa Parlamento
Türkiyenin sorunlarını çözüyor diyebilir miyiz? Yüzlerce sivil
toplum örgütü ve milyonlarca insanımızın çağrısını
bir kadın milletvekili olarak ben de -aynı çağrıyı-
buradan dile getiriyorum: Kadına yönelik şiddet ve cins
kırım hâlini alan sistematik cinayetlerin özel bir gündemle Mecliste
konuşulmasını istiyoruz. Daha fazla görmezden gelinemeyecek
kadar önemli bu soruna karşı artık duyarsız kalmayın.
Bir tek kadının daha aramızdan alınmasına, bir tek
kadının daha şiddet görmesine ve geleceklerinin
karartılmasına tahammülümüz kalmadı.
BAŞKAN Sayın
Güzel...
30.-
Diyarbakır Milletvekili Semra Güzelin, artık bir cins
kırımı hâline gelen kadın cinayetlerinin her geçen gün
arttığına, EŞİK Platformunun
başlattığı kampanyayla Meclisi bu acil durum
karşısında görevlerini yerine getirmeye ve sadece kadın
cinayetleri gündemiyle özel bir oturum yapmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Artık bir cins
kırımı hâline gelen kadın cinayetleri maalesef ki azalmak
yerine her geçen gün artıyor. Sadece geçtiğimiz 2020 yılı
içerisinde en az 284 kadın erkekler tarafından katledildi, 255
kadın ise şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi.
Kadın örgütleri, kadın aktivistler uzun zamandır durumun
vahametine dikkat çekmeye çalışmakta. 500den fazla kadın ve
kadın örgütünün beraber mücadele yürüttüğü EŞİK Platformu
da bu hafta başlattığı kampanyayla bizleri yani Meclisi bu
acil durum karşısında görev ve sorumluluklarını yerine
getirmeye, sadece kadın cinayetleri gündemiyle özel bir oturum yapmaya
davet etmektedir. İstanbul Sözleşmesinin 70inci maddesi gereği
sözleşmenin uygulanması konusunda Meclis denetim görevimizi bir kez
daha hatırlatan kadınlar, Meclis neden bu cinayetlere
karşı sessiz kalmaktadır? demektedir.
BAŞKAN Sayın
İmir...
31.-
Şırnak Milletvekili Nuran İmirin, uzun bir dönemdir kadına
yönelik şiddete karşı yaptıkları bütün basın
açıklamalarının hep yasaklarla, şiddetle
bastırılmak istendiğine, kadın cinayetleri ve cins
kırımının artık toplumun en temel sorunu hâline
geldiğine, kadınların, Meclisi, kadına yönelik
şiddetin önlenmesiyle ilgili acil gündemle toplanmaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
NURAN İMİR
(Şırnak) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Diğer kadın
milletvekili arkadaşlarımın da ifade ettiği gibi, ne
yazık ki ülkemizde gün yoktur ki bir kadın katledilmiyor erkekler
tarafından. Bunun adının bir cins kırımı
olduğu aşikârken uzun bir dönemdir kadına yönelik şiddete
karşı yaptığımız bütün kamuoyu
duyarlılıkları, basın açıklamaları hep
yasaklarla, şiddetle bastırılmak isteniliyor fakat kadın
cinayetleri ve cins kırımı artık toplumun en temel sorunu
hâline geldi. Kadına karşı şiddeti önlemek için
EŞİK ve milyonlarca kadın, yurttaş Meclisimizi kadına
yönelik şiddet gündemiyle acil toplanmaya davet ediyor. Ben de Meclisin
bir üyesi olarak bunu hatırlatıyor, kadına karşı her
türlü şiddeti önlemeye ve cins kırımına karşı
Meclisi göreve davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Bankoğlu...
32.-
Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlunun, Bartın ilinde 200den
fazla köyde ve birçok mahallede sekiz gün boyunca elektrik kesintileri
yaşandığına, Bartın iline yakışmayan bu
sahnelerin tekrar yaşanmaması için Bakanlığın da
üzerine düşen sorumluluğu yerine getirerek olayı
soruşturması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Geçtiğimiz günlerde şehrim Bartında 200den
fazla köyde ve birçok mahallede tam sekiz gün boyunca elektrik kesintileri
yaşandı. Elektrik gidince vatandaşlarımız
ısınamadılar, susuz kaldılar. Sadece bir kar
yağışı sebebiyle 21inci yüzyıl Türkiyesinde bu kadar
uzun süreli elektrik problemini kabul edemiyoruz. Elektrik özel şirketler
tarafından sağlanıyor olsa da yıllardır beklenen
yatırımlar gerçekleştirilmek zorundadır. Kötü hava
koşulları veya personel eksikliği mazeret olamaz. Denetimler
şartlar kötüleşmeden yapılmalıydı. İlgili şirket
bir an önce yurttaşlarımızın tazminatlarını
ödemelidir. Bartına yakışmayan bu sahneleri tekrar
yaşamamak için Bakanlık da üzerine düşen sorumluluğu
gerçekleştirmeli ve bir an önce bu işi
soruşturmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Ersoy
33.-
İstanbul Milletvekili Oya Ersoyun, 2020 yılında ülkede 300
kadının öldürüldüğüne, kadınların farklı
platformlarla cins kırımının, kadına yönelik
şiddetin önlenmesi için Meclise seslendiğine, Meclisin bu konuda özel
gündemle toplanması gerektiğine ilişkin açıklaması
OYA ERSOY (İstanbul)
Sayın Başkan, 2020 yılında 300 kadın bu ülkede
öldürüldü, 171 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Türkiyede
sığınmaevi sayısı ise sadece ve sadece 145.
Kadınlar hayatın her alanından farklı platformlarla
sesleniyorlar. Kadın Savunma Ağı Ankara Keçiörende
sığınmaevi açılmasını talep ediyor.
EŞİK Platformu Meclise sesleniyor: Meclis göreve! diyor kadın
cinayetlerini, cins kırımını, kadına yönelik
şiddeti önlemek için. Kadınların çağrısına biz
buradan kadınlar olarak ses veriyoruz: 6284 sayılı Yasa
uygulansın, İstanbul Sözleşmesi uygulansın ve kadın
cinayetleri son bulsun. Meclis bu konuda özel gündemli toplanmalıdır.
BAŞKAN Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.24
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.35
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, (2/3298), (2/3303) ve (2/3304) esas
numaralı Kanun Tekliflerini geri aldığına ilişkin
önergesi (4/104)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna, tali komisyon
olarak da Millî Savunma Komisyonuna havale edilen (2/3298) esas numaralı
Kanun Teklifi ile esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna, tali komisyon
olarak Millî Savunma ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonlarına havale edilen (2/3303) ve (2/3304) esas
numaralı Kanun Teklifleri Ankara Milletvekili Levent Gök tarafından
geri alınmıştır.
Bilgilerinize sunulur.
İYİ PARTİ
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve 19
milletvekili tarafından, ülkenin şu anda yüzleştiği
aşı tedariki ve aşı dağıtımında
yaşanan şeffaflık sorunlarını aşmak, konunun
derinlemesine incelenerek Hükûmetin aşı konusundaki
yetersizliklerinin nedenlerini tespit etmek, çözümler geliştirmek ve
aşı dağıtımındaki kayırmacılık
iddialarını aydınlatmak amacıyla 26/1/2021 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 26 Ocak 2021 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
26/1/2021
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
26/01/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Isparta Milletvekili Aylin
Cesur ve 19 milletvekili tarafından, ülkemizin şu anda
yüzleştiği aşı tedariki ve aşı
dağıtımında yaşanan şeffaflık
sorunlarını aşmak, konunun derinlemesine incelenerek Hükûmetin
aşı konusundaki yetersizliklerinin nedenlerini tespit etmek ve
çözümler geliştirmek ve aşı dağıtımındaki
kayırmacılık iddialarını aydınlatmak
amacıyla 26/1/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 26/1/2021 Salı günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN İYİ
PARTİ grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ
PARTİ Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Aylin Cesur.
Buyurun Sayın Cesur.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Geçen sene 30 Ocakta -yani
üzerinden tam bir sene geçmiş, iki gün var- biz, İYİ PARTİ
olarak Covid-19 Türkiyeye geliyor, gelin araştıralım. dedik,
ilk biz söyledik ve maalesef, reddetti iktidar partisi ve ortağı. O
süreçten bugüne kadar, bir yıl içerisinde Covid-19 ülkemizde 25.210 can
aldı ve 2,5 milyona yakın vatandaşımız da bununla
mücadele etti, dünyada da 2 milyon 127 bin kişi Covid-19dan vefat etti,
Covid-19 bu kadar büyük salgın olarak karşımızdaydı ve
hâlâ da öyle. Demek istiyorum ki: Siz bunları, buraya geleceğini
bugüne kadar tahmin edemediniz, biz etmiştik. Ama burada söylemek
istediğim şu da değil: Biz tahmin ettik. Biz ne kadar iyi
öngörüyoruz. filan değil, söylemek istediğim şu: Ellerinizi
kaldırdığınız ve muhalefetin verdiği önergeleri
reddetme modelini getiren sistemin adının ne olduğunu bile
zikretmek istemiyorum ama bu sistemin sonucu olarak biraz sonra yine bu
önergeyi reddedeceksiniz ya hani, belki bunu söyleyerek insaflarınıza
hitap edebilirim çünkü sizlerin de yakınları vefat etti, vatandaşlarımız,
geldiğiniz seçim çevresindeki insanlar vefat etti,
teşkilatlarınızdan arkadaşlarınız vefat etti.
Lütfen, insaflarınızla, biraz sonra gerçekleri söyleyeceğim
hadiseye oy verin çünkü geçen sene bu kürsüden bu işin önemli
olduğunu söylediğimiz zamandan inanın, bugün çok daha vahim bir
hâldeyiz, durum çok daha ciddi.
Kaybımız bu kadar
mı oldu? Bununla beraber sosyal ve ekonomik boyutları oldu, her gün
esnaflarımız kepenklerini kapattılar,
vatandaşlarımız ekonomik olarak çok zor duruma düştüler ve
bu iş ne kadar çok uzarsa, bir an önce önlem alınmazsa onların
da kaybı yine ölümler kadar, başka ölümlere sebep olacak kadar vahim.
O yüzden, gelin -ben baştan söyleyeyim- önergemizi kabul edin.
Dünya aşı bulunana
kadar önlemlerini alırken ve aşı geliştirme
çalışmalarını fonladılar, aşı
geliştiren farklı ilaç şirketleriyle anlaşmalar
yaptılar çünkü bilinen şu: Aşılanmadan bu salgınla
mücadele etmek ve salgını bitirmek imkânsız. Çok şükür,
Allaha şükür ki aşı bulundu. Hangi aşı? filan
tartışmaları başka bir konu ama aşılanmak
gerekiyor değerli arkadaşlar. Sadece sizin benimsediğiniz veya
sizin belirlediğiniz miktardaki insanın değil, toplumdaki bütün
herkesin Türkiyede aşılanması gerekir.
Amerika, Birleşik
Krallık, Avrupa Birliği ülkeleri salgını kontrol
altına almakta en az Türkiye kadar başarısızdı ama biz
Merkez Bankamızdaki eksi milyar dolarlık rezervle ve fırlayan
dövizle uğraşırken onlar sahip oldukları ekonomik güç ve
aşının geliştirilmesinde bizzat yaptıkları
milyarlarca dolarlık ekonomik desteklerle salgının etkilerinden
ilk kurtulan ülkeler olmaya adaylar ve Birleşik Krallık, Kanada 7;
Amerika ve ABde 6 farklı aşı şirketiyle anlaşmalar
yaptı. Nüfuslarının yüzde 200 ila yüzde 300üne yetecek kadar
aşı siparişi verdiler. Hindistan milyarlarca doz aşı
üretim üssü oldu ve ön anlaşmalarla 1,4 milyarlık nüfusuna 2 milyar
dozluk aşı siparişi verdi. Rusya devlet destekli kendi
aşısını üretebildiği için üretim kapasitesini
artırdı ve aşı ihtiyacını ortadan kaldıracak
şekilde bir şirkete ihtiyaç olmadan sorununu çözdü. Biz, 8 ayrı
merkezde kendi aşımızı üretiyoruz. Bununla ilgili
birtakım bildiriler var, evet ama ne zaman olacak hiçbir şey belli
değil. Yılbaşında yerli aşıya kavuşacağız.
demiştiniz. Bakın, daha sonra Yılbaşında olmadı,
nisan
diyordunuz. Nisan, hangi nisan belli değil. Geçen seneden beri
yaşananlara bakınca bu da muallaktaki bir konu.
Hıfzıssıhhayı
kapattınız, on sene oldu. Maalesef, kurumlar kapandığı
zaman hafızaları da beraber gidiyor. Altını çiziyorum, bir
an önce Hıfzıssıhhayı açmalısınız. Dünya
Sağlık Örgütü Herkes güvende olana kadar hiç kimse güvende
değil. diyor ve bunun dağılımını dünyaya
sağlamak için bir kuruluş kurdu. Bunun adı COVAX. Bu COVAX, 2021
sonunda 2 milyar doz aşıyı COVAXa dâhil olmuş 190 ülkeye
dağıtmayı hedefliyor ve Türkiye bu 190 ülke arasında
değil çünkü COVAXa üye olmadı, dâhil olmadı. Neden? diye
soruyoruz. Sayın Bakan çıktı ve 8 Ocakta dedi ki: Nüfusun yüzde
10u kadar aşı veriyorlar. Ama ben söyleyeyim, yüzde 10u kadar
değil yüzde 20si kadar aşı
dağıttığını söylüyor COVAX ve 7 firmayla
anlaşması var ve bunların 5 tanesi bilimsel ölçekte kabul
edilmiş firmalar. Eğer illa şu aşı diyorsanız
farkını vererek istediğiniz aşıyı oradan temin
etmek de mümkün ayrıca. Peki, Türkiye neden COVAXa dâhil olmadı? Biz
bunları, geç kalınmaması gereken tedbirleri söylerken,
geçmişte, geçen sene burada Aşı anlaşmaları
yapın. derken siz neden yapmadınız bu anlaşmaları?
Maske masallarıyla Türkiyeyi oyalıyordunuz o sırada. Sonuçta
bizi dinlemediniz, uzmanları dinlemediniz, sivil toplum örgütlerini
dinlemediniz. Türkiye tek bir aşıyla ve nüfusunun yüzde 30una
yetecek kadar 50 milyon doz aşı anlaşması
yaptığını ilan etti.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
AYLİN CESUR (Devamla)
Ve ortada olmayan bu 50 milyon doz aşının nüfusun yüzde 30una
yeteceğini belirtmek istiyorum. Şurada göstereceğim tablolarda
Türkiye, nüfusuna aşı bulma sıralamasında dünyadaki ülkeler
arasında 66ncı ve -burada vaktim yok okumaya- Ekvador, Malezya,
Bolivya, Tayland, El Salvador, Filipinler, Bahreyn bizden önce geliyor. Çok
üzgünüm, çok üzgünüm, Türkiye bu durumlara düşmemeliydi. Sonuçta,
maalesef, Çinle yapılan anlaşmaların koşulları da
hâlâ belli değil, badel harabül Basra. Bakın, mutasyon tehlikesi
dünyada baş gösterdi. Eğer gecikirsek ne olacak biliyor musunuz?
Aşılananlar var ya, hani 25 bin doz aşı geldi ve sizler
oldunuz, yakınlarınız oldu gibi iddialar var ya
Bakın, ben
onlara hiç girmiyorum, hangi firmalarla yaptınız, hangi
koşullarda yaptınız, onlara da girmiyorum; bu
girmeyeceğimiz anlamına gelmiyor, günü gelince onlara da
gireceğiz ve giriyoruz da ama acil olan, herkesin
aşılanması. Türkiye, bir an önce tüm
vatandaşlarını ayırt etmeden aşısını
yapacak şekilde aşısını bulmalıdır, yoksa
harap olduktan sonra Basra, yapacak hiçbir şey kalmıyor değerli
arkadaşlar. 50 milyon doz aşı siparişinin 40 milyonu
elimize ulaşmalıydı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYLİN CESUR (Devamla)
Çok özür dilerim, bağlayabilir miyim Başkanım?
BAŞKAN Peki,
bağlayın.
AYLİN CESUR (Devamla)
Dün gelen aşı siparişiyle beraber, dün gelen miktarla beraber
hâlâ vadettiğiniz yüzde 30un dörtte 1ine ulaşmış
vaziyettesiniz. Oysaki ilk başta dünyada 12nci sırayla aşılama
hızında başarılı olan Türkiye tekrar 33üncülüğe
düştü. Burada da 33 tane ülke var, size göstereyim. Neden biliyor musunuz?
Aşı yok çünkü elimizde. Oysaki bu 13 milyon aşı sadece
yüzde 30un dörtte 1i. Türkiyenin bütün vatandaşlarını, 80
milyonluk Türkiyenin en az 70 milyonunu aşılayacak kadar, 150-160
milyon aşıya ihtiyacı var. Derhâl bunu
yapmalısınız, yapmazsanız bugün vicdanlarınızda,
yarın kanun önünde bunun sorumlusu olursunuz; bunu da size sorarız.
Lütfen
vicdanlarınızla önergemizi kabul edin diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Sayın
Habip Eksik.
Buyurun Sayın Eksik.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HABİP
EKSİK (Iğdır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
İYİ PARTİnin
aşı tedarikindeki sorunlar üzerine verdiği önerge hakkında
söz almış bulunmaktayım.
Gerçekten bu Meclisin
üzerine, bu pandemi sürecinde, çok büyük sorumluluklar düşmesine
rağmen, maalesef AKP ve küçük ortağı sayesinde bu
sorumluluklarını çoğunlukla yerine getirmediğini görüyoruz
ve yapılması gereken araştırma önergeleri hayır
oyları verilerek reddediliyor. Umarım, bu araştırma önergesine
bütün siyasi partiler Evet. der ve böyle bir araştırma konusu Meclis
tarafından yürütülür.
Bakın, çok zor bir
süreçten geçiyoruz, çok büyük bir pandemi dünyayı kasıp kavuruyor ve
ülkemizde de çok büyük etkileri var, çok sayıda insan
yaşamını yitiriyor. Bu tür pandemilerden, bu tür
hastalıklardan kurtulmanın temel yolu aşılanmadır ama
aşılanmanın da kitlesel ve kısa sürede
yapılanıdır. Ancak bu şekilde hastalığı,
virüsü ya da pandemiyi kontrol altına alabilirsiniz ama gördüğümüz
kadarıyla bu konuyla ilgili maalesef ciddi bir baştan savma,
savsaklama, başarısız olma, yönetememe durumu söz konusu.
Bakın, pandemi süreciyle
ilgili Sağlık Bakanlığı ciddi anlamda
başarısız, yönetemiyor. Yani baktığınız
zaman pandemiyi, tamamıyla AKP iktidarının bir lütfuna,
bekası için bir lütfa dönüştürmeye çalışma
anlayışı olduğunu görüyorsunuz ve Sağlık
Bakanı sürekli Twitter sayfasında pandemiyle ilgili, rakamlarla
oynayarak süreci yönetmeye çalışıyor; tıpkı bu
aşı olayında olduğu gibi. Bakın, bize şunu
söyledi, dedi ki: Aralık 2020de Sinovacın 20 milyon doz
aşısı gelecek. Yine Ocak 2021de 20 milyon doz aşı
gelecek. dedi, gelmedi. Yine, şubat ayına kadar 50 milyon doz
aşının tamamlanacağını söyledi ama şubat
ayına birkaç gün kalmış, gele gele 3 milyon doz aşı
geldi. Yeni 6,5 milyon doz aşı da geldi fakat iki hafta süreyle yine
yapılmayacak, beklenilecek.
Yine, BioNTech
aşısı
Pfizer/BioNTech aşısıyla ilgili de 4,5
milyon aşının geleceğini iddia etti ama bunların da
gelmediğini gördük.
Kısacası şunu
görüyoruz: AKP iktidarı bizi oyalıyor, halkı oyalıyor,
toplumu oyalıyor. Net bir şekilde belirtmek istiyorum: Bizler
aşının yapılması konusunda hemfikiriz, kesinlikle
bütün halkımız, toplumumuz aşı olmalıdır,
aşı olma konusunda kesinlikle hassasiyet gösterilmelidir. Fakat AKP
iktidarının ülkeyi sadece bir aşıya mahkûm etmesi de çok
büyük bir hatadır, çok büyük bir eksikliktir. Bakın, dünyada birçok
aşı örneği olmasına rağmen bizler sadece Sinovac
aşısına mahkûm kılındık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
HABİP EKSİK
(Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sinovac
aşısıyla ilgili de faz 2 çalışmaları konusunda
ülkemizde 40 kişi üzerinde bir çalışma
yapılmıştı. Onun raporunu alelacele Sağlık
Bakanı çıkarttı ve yüzde 91 etkisi var. Allahtan Brezilyada
bir araştırma ortaya çıktı, faz 3 çalışması
yapıldığı ortaya çıktı ve Sinovac
aşısının yüzde 50 küsur etkisinin olduğu ortaya
çıktı.
Şimdi, net söylüyorum:
Bizler aşı yapılması konusunda hemfikiriz ama ülkeyi tek
bir aşıya mahkûm kılmanız ve kayırmayla ilgili
iddiaların olması, yine 25 bin Pfizer aşısının gelmiş
olma ihtimali ve bunların AKPli kişilere
yapıldığı iddiaları, bu konularla ilgili çok ciddi
sorunlar var. COVAXa niçin dâhil olunmadığıyla ilgili çok ciddi
sorularımız var. Yine, ataması yapılmamış olan
650 bin sağlık emekçisinin niçin
aşılanmadığıyla ilgili ciddi sorular var.
İşte, bunların ortaya çıkarılmasıyla ilgili bu
araştırma önergesine bizler, Halkların Demokratik Partisi olarak
evet diyeceğiz ve bu konuda halkımızın bu mağduriyetinin
ortadan kaldırılması ve toplumun sağlığa
kavuşturulması, topyekûn bu sürecin başarılı bir
şekilde yürütülmesi için evet oyu vereceğiz diyorum.
Teşekkür ediyorum, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Burdur Milletvekili Sayın Mehmet Göker.
Buyurun Sayın Göker.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKER
(Burdur) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, bu
hafta demokrasi şehitleri haftası. Bu vesileyle, kaybettiğimiz
rahmetli Uğur Mumcuyu, Gaffar Okkanı, Ahmet Taner
Kışlalıyı ve Bahriye Üçok gibi daha nicelerini rahmetle
anıyorum. Henüz faillerinin bulunamamış olması da millet
olarak -en azından benim için- bir utanç kaynağı.
Evet saygıdeğer
milletvekilleri, konumuz aşı ve aşının
yapılanması konusunda bir önerge. Milletçe endişeliyiz. Niye mi
endişeliyiz? Çünkü ortada bir belirsizlik var. Belirsizlik de kendi
şayisi içerisinde bir kaygıyı ön plana çıkarmakta ve bu
kaygıdan kaynaklanan endişe de körüklenmekte. Bunu özellikle şunun
için söylüyorum, tabii ki sizler de takip etmişsinizdir: Sosyal medya
hesaplarında, hiçbir risk faktörü olmadan
aşılandığını gördüğümüz -ki bugün kendisini
kültür elçisi ilan ettik- kişiyi ve sanatçıyı görünce, insanlar
Bu gelen aşı bize ne zaman olacak? Aşılamadaki hakkaniyet
ne seviyeye kadar korunacak? bunları merak etmekte.
Aşı tedarikinde
sayılara ulaşılamadığı ortada. Az önce benden
önceki milletvekillerimiz de ifade etti, şu ana kadar elimizde 40 milyon
doz aşının gelmiş ve yapılıyor olması gerekirdi,
oysa toplamda gelen aşı miktarı yaklaşık 9,5 milyon.
Peki, toplum olarak ne kadar aşıya ihtiyacımız var? Yüzde
70inin, 80inin aşılandığında bir sürü
bağışıklığının sağlanabildiğini
düşündüğümüzde bu doz yaklaşık 130 milyon. Peki, elimizde
bu rakam var mı? Yok. Temini, tedariki var mı? Yok. Bu seviyede giden
bir aşılamada bizi bekleyen en büyük sorun virüste gelişebilecek
mutasyon ve mevcut aşının buna karşı yetersiz
kalışı. Geçen hafta Moderna, kendisinin içerisindeki mRNA aşısının
mutantlara karşı yeterli olduğunu söyledi ama bizim temin
ettiğimiz Sinovac aşısı yeterli midir değil midir bu
konuda yapılmış herhangi bir araştırma yok. Buradan
yetkililere çağrımızı yineleyelim: İki haftalık
bir süre içerisinde mutasyonlara karşı da bu aşıların
yeterli olup olmadığı denetlenmeli ve buna göre önlem
alınmalıdır. Mutasyon niye önemli? Çünkü yapılan
aşılama hızı ilk günkü gibi gitseydi şu an için 4,5
milyon kişi aşılanmış olacaktı ama 1 milyon 200
bin kişi ancak aşılanabildi yani yavaş gidiyoruz.
Yavaş gidildiği zaman bu, toplum sağlığı
açısından şöyle bir sıkıntı oluşturuyor:
Virüs kendini değiştirerek daha saldırgan hâle geliyor. Bu
nedenle, olabildiği kadar enerjik olmalı ve aşılamada
tedariki sağlamamız lazım.
Evet, bizim için,
aşılamada mutasyon yapılmalı dedim. Bu niye önemli? Çünkü
biz aşıyı, tedarik zincirini de tek bir ülkeye ve tek bir
firmaya bağladık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
MEHMET GÖKER (Devamla) -
Eğer ki bu aşı mutasyonlara karşı dirençli
çıkarsa yani yetersiz kalırsa biz tamamen ortada kalmış
olacağız. Çünkü aşılarda diğer bir firmayla bir ön
anlaşmamız yok. Burada da temel sıkıntı, önergenin de
içinde olduğu gibi, 190 ülkenin içinde bulunduğu COVAX yani aşıya
ulaşma imkânı ekonomik ya da sipariş anlamında yetersiz
olan ülkelerin oluşturduğu ve toplu bir aşılanmanın
öngörüldüğü bir sisteme biz üye değiliz. Dolayısıyla, en
büyük söz şudur: Hepimiz sağlıklı olmadan hiçbirimiz
güvence altında değiliz. Herkes eşit miktarda ve hızlı
bir şekilde aşılanmalı, bu konudaki çalışmalar
hızlandırılmalı ve yürütülmelidir. Bu vesileyle
İYİ PARTİnin vermiş olduğu önergeyi destekliyorum.
Saygılarımı
sunarım. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Mustafa
Esgin.
Buyurun Sayın Esgin. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA ESGİN (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ PARTİ grup önerisi aleyhinde AK PARTİ
grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Dünyanın yüz yılda
bir karşılaştığı küresel salgına
karşı ülkemizde devlet, millet el ele büyük bir mücadele veriyoruz.
Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde
salgınla mücadelede pek çok gelişmiş Batı ülkesinin aksine
başarılı karneye sahip ülkeler arasındadır.
Kasım, aralık aylarında tüm dünyada ve ülkemizde görülen vaka
artışlarını aldığımız önlemlerle
birlikte kontrol altına almış bulunuyoruz. Seçim bölgem Bursada
vaka oranını 20 kat azaltarak kahraman sağlık
çalışanlarımızla birlikte yeni bir başarı hikâyesine
imza attık. Salgınla mücadelemiz devam etmektedir, rehavete de asla
yer bulunmamaktadır.
Türkiye salgınla
mücadelesinde yapmış olduğu çalışmaların
yanı sıra aşı çalışmalarıyla da dikkat
çekmektedir. Üç ay içerisinde vatandaşlarımıza uygulanabilir
yerli aşı sürecinde her çabayı göstermekteyiz. Yurt
dışında da yaklaşık 55 milyon aşı
bağlantısını gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Bu
aşıların ilk etapta 3 milyonu ülkemize gelmiş, an
itibarıyla 1 milyon 400 binin üzerinde aşı sağlık
çalışanları ve 80 yaş üstü vatandaşlarımıza
yapılmış ve yapılmaya devam etmektedir. Aşı
uygulanacak grup sıralamasına göre yüksek yaş, risk ve meslek
gruplarına göre Covid bağışıklama çalışmalarımızı
büyük bir kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz.
Muhalefetin grup önerisinde
ifade edilen hususlar toplumsal bir kaygı veya endişe yerine gerçek
dışılığı ve siyasi polemik unsurlarını
ne yazık ki barındırmaktadır. Türkiye aşının
dünyadaki ilk toplu uygulamaya başlanan ülkelerinden birisidir, şu
ana kadar da en fazla Covid aşı uygulaması
yapılmış dünyanın ilk 7 ülkesi arasındadır.
Aşılama çalışmaları örnek bir şeffaflık ve
mükemmel bir organizasyon şeması dâhilinde
vatandaşlarımıza uygulanmaktadır. Geçtiğimiz günlerde
10 milyon aşının onayı çıkmış, 6,5 milyon
aşı da ülkemize ulaşmıştır, kalan
aşıların da mart ayı sonuna kadar ülkemize gelmesi
planlanmaktadır. Şu an uygulamada olan CoronaVac aşısı
ülkemizde yapılan çalışmalarla yüzde 91,25 etkinliğe ve
yüksek güvenilirliğe sahip olduğu açıkça ortaya konmuştur.
Yerli aşı çalışmalarında da süreç beklediğimiz
şekilde devam etmektedir. Yerli aşıda nisan sonu itibarıyla
toplumsal bağışıklama programına geçmeyi
planlamaktayız.
Değerli arkadaşlar,
her zaman söylediğim gibi virüs hiçbirimiz için bir siyasi polemik
malzemesi olamaz. Küresel salgın karşısında bütün
insanlığın yaşadığı zor durum gündelik
siyasete asla malzeme yapılmamalıdır. Covidle en ön saflarda
mücadele eden sağlık ordumuz politik çıkar hesaplarının
sermayesi yapılmamalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
MUSTAFA ESGİN (Devamla)
Grip aşısıyla ilgili yapılan talihsiz polemikler, lütfen
hiç kimse ve hiçbir şey adına Covid aşısıyla ilgili
yapılmasın. Küresel salgınla mücadelemizde hep birlikte
başarılı olacağız, hep birlikte sağlıklı
ve huzur dolu günlere kavuşacağımız umuduyla hepinizi ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ
PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın Tokdemir
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
34.-
Hatay Milletvekili İsmet Tokdemirin, Amik Ovası çiftçilerinin girdi
maliyetlerinden dolayı tarlalarını güç bela ektiğine, yüzde
80 oranında artan gübre fiyatlarının tarımsal üretim için
büyük bir tehdit oluşturduğuna, maliyetlerin düşürülmesi ve
gübre desteğinin artırılması için Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirliye çağrıda bulunduğuna ilişkin
açıklaması
İSMET TOKDEMİR
(Hatay) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tüm Türkiyede olduğu
gibi Amik Ovamızın çiftçileri de mazot, gübre ve tohum
pahalılığından güç bela tarlasını ekiyor. Bahar
gelince tarlasına gübre atması gereken çiftçilerimiz kara kara
düşünürken kimyasal gübrede yaşanan zamla yüksek fiyat
artışının şokunu yaşıyor. Gübre
kullanımının en yoğun olduğu bu dönemde
fiyatların hızla yükselmesi çiftçilerimizin sert tepkisine neden
oldu. Yüzde 80in üzerinde artan gübre fiyatları tarımsal üretim için
büyük bir tehdit oluşturuyor. Çiftçilerimiz ihtiyaç duyulan gübreyi
kullanmazsa verimin ve üretimin azalması nedeniyle gıda
fiyatları artacak ve sorun direkt soframıza yansıyacaktır.
Buradan Tarım Bakanına seslenmek istiyorum: Dışa
bağımlı ithalat nedeniyle gübre fiyatlarının
düşürülmesi çok zor görülüyor, maliyetlerin düşürülmesi ve uygun
fiyata gübre temini için tek yol verilen gübre desteğinin
artırılmasıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Güneş
Sayın Keven
35.-
Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, 2020 yılında kuraklık ve
pandemiyle mücadele eden çiftçilerin şimdi de gübre fiyatlarına
yapılan zamla mücadele ettiğine, Türk çiftçisinin bu zamların
önüne ne zaman geçileceğini sorduğuna ilişkin
açıklaması
ALİ KEVEN (Yozgat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
2020 yılında
kuraklık ve pandemiyle mücadele eden çiftçilerimiz şimdi de gübre
fiyatlarının zamlanmasıyla mücadele ediyor. Dolar kurunu Dolsa
ne olur, dolmasa ne olur? diye tiye alan iktidarın gücü gübre
simsarlarına yetmiyor. Dolar kurunun 9 liraya yaklaştığı
dönemde tonu 2.300 lira olan üre gübresinin fiyatı dolar kuru 7,40 lira
seviyelerine gerilemesine rağmen zamlanmış ve 3 bin lirayı
bulmuştur. Çiftçinin gübre kullanacağı bu aylarda
fiyatların zamlanması zaten zor durumda olan çiftçimizi canından
bezdirmektedir. Ticaret Bakanlığı dolar kurunun gerilemesine
rağmen gübre fiyatının tersine zamlanmasını neye
bağlamaktadır? Bu zamların önüne ne zaman geçilecektir, Türk
çiftçisi soruyor.
Saygılarımla.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluç tarafından, kadın cinayetleri başta olmak üzere
kadına karşı işlenen suçların ve şiddetin son
bulması için gerekli tedbirlerin alınması amacıyla 26/1/
2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 26 Ocak 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
26/1/2021
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
26/1/2021 Salı günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
HDP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
26 Ocak 2021 tarihinde Siirt
Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve
İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından verilen 10983 grup numaralı Kadın cinayetleri
başta olmak üzere kadına karşı işlenen suçların
ve şiddetin son bulunması için gerekli tedbirlerin alınması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan genel
görüşme önergesinin, diğer önergelerin önüne alınarak,
görüşmelerinin 26/1/2021 Salı günkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili
Sayın Ebrü Günay.
Buyurun Sayın Günay.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EBRÜ GÜNAY
(Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve
ekranları başında izleyen değerli halkımız;
kadına yönelik şiddet en temel hak olan yaşam hakkı
başta olmak üzere, kadınların her türlü insani
haklarını ihlal eden, topluma katılımlarını
sınırlayan, bedenlerine, yaşamalarına, psikolojilerine
zarar veren çok boyutlu bir şiddet biçimidir.
Türkiyedeki mevcut Hükûmetin
uyguladığı kadın düşmanı politikalar, mevcut
sorunun daha da katmerlenmesine sebep olmuştur. Bugün, her alanda kadınları
yok sayan; ekonomik, kültürel, sosyal, toplumsal alanlarda kadınları
ötekileştirerek ve iradelerini gasp ederek eve hapsetmeye
çalışan bu politikaların hedefinde neyin olduğunu bizler
çok iyi biliyoruz. Bu politikalar, örgütlü kadın kimliğini hedef almaktadır.
Kadınlara saldıran bu zihniyet, kadınlar üzerinden, kendisine
muhalif olan herkesi sindirmeyi ve korkutmayı amaçlıyor. Cinsiyet
kimliğinden, cinsel yöneliminden ve iradesinden dolayı neredeyse her
gün en az 3 kadın, erkekler tarafından katlediliyor.
Kadın cinayetleri
başta olmak üzere kadınlara yönelik gerçekleşen suçların
önlenmesi ancak mevcut yasaların etkin şekilde uygulanması ve
cinsiyetçilikle mücadele eden politikaların geliştirilmesiyle mümkündür.
Bu konuda Meclisin sorumluluk alması, bütçeyi bu anlamda düzenlemesi
gerekir. Bugün artık kadın kırımı düzeyine
ulaşmış olan kadına yönelik şiddetin son bulması
için öncelikli olarak İstanbul Sözleşmesinin etkin uygulanması,
6284 sayılı Yasanın bir an önce daha etkin bir şekilde
uygulanması şarttır ve bir kadın
bakanlığının kurulması ise artık bir
zorunluluktur.
Kadına yönelik
şiddet yalnız özel alanda değil kamusal alanda ve devlet
kurumlarında da yoğun olarak uygulanmaktadır. Kadın
kurumlarının verilerine göre, 2020 yılında erkekler en az
792 kadına şiddet uygulamış, bu şiddete maruz kalan en
az 300 kadın hayatını kaybetmiştir. Yine 2020
yılında 171 kadın şüpheli şekilde hayatını
kaybetmiştir. Benzer şekilde, 2021 yılının Ocak
ayının ilk yirmi beş gününde her gün en az 3 kadın erkekler
tarafından katledilmiştir. 2020 Küresel Cinsiyet
Eşitsizliği Endeksinde 153 ülke arasında 130uncu sırada
yer alan Türkiye'de kadınlara uygulanan çok yönlü şiddete
karşı cezasızlık politikaları uygulanmakta ve
şiddeti uygulayan erkeğe cezasızlık zırhı
oluşturulmaktadır; yargı, kadınlara yönelik erkek
şiddetini önlemek yerine failleri çoğunlukla iyi hâl gerekçesiyle
cezasız bırakmaktadır. Özellikle, bu şiddetin faili nüfuzlu
kimseler, kamu görevlisi veya kolluk güçleri olunca yargı âdeta üç maymunu
oynamıştır. İpek Erin ölümüne sebep olan Musa
Orhanın yargılanmaması da bu cezasızlık
politikasının en bariz ve en yakın tarihli örneklerinden sadece
bir tanesidir.
Değerli arkadaşlar,
yaşanan pandemi süreciyle beraber güvencesiz ve düşük ücretle
çalışan kadınlar işlerini ilk kaybedenler oldu. Evde devasa
bir bakım emeğini omzunda taşıyan kadınlar çok yönlü
şiddetle karşı karşıya kaldı, infaz
yasasıyla salıverilen çoğu fail eve döner dönmez yine şiddet
uyguladı. Kadın cinayetleri, şüpheli kadın ölümleri
başta olmak üzere kadına yönelik cinsel ve fiziksel şiddet de
pandemi sürecinde daha da arttı ama iktidar, önleyici tedbirler almak
yerine kalkıp yasaları değiştirdi; 6284 sayılı
Kanun kapsamında tedbir kararı alınarak kadınların
sığınaklara başvurusu, darp raporu istemeleri,
yalnızca ikametgâhının olduğu şehirde
sığınak talebinde bulunabilme gibi ön koşullara
bağlandı. Öte taraftan, şiddetle mücadele eden kadın
kurumlarının saldırıların hedefine alınması
ve bu kurumların kapatılması ve cinsiyet özgürlükçü perspektife
sahip olan HDPli belediyelerimize kayyumların atanması da kadın
mücadelesine ciddi bir darbe vurdu. Çünkü kayyumların ilk işi,
kadına yönelik şiddetle mücadele eden kadın merkezlerini
kapatmak ve kadınları güçlendiren mekanizmaları ortadan
kaldırmak oldu. Yine, her durumda, kazanılmış
haklarımızı geri vermemek için mücadele etmek; bedenimize,
kimliğimize yapılan müdahalelere karşı hep birlikte
durabilmek ve kadın mücadelesinden vazgeçmemek biz kadınların
tek amacı oldu.
Eşitlik İçin
Kadın Platformu (EŞİK) Türkiyede her gün en az 3 kadın
öldürülüyor ve artık bu bir cins kırım. diyerek her yerde
yankı bulan bir çağrı yaptı. Buna göre, EŞİK,
kadına karşı şiddet ve kadın cinayetlerini önlemek
için alınması gereken önlemleri tüm partilerle ve görevlilerle birlikte
tartışmak ve izlenmesi gereken politikaları belirlemek üzere
Türkiye Büyük Millet Meclisine acilen özel bir oturum düzenlemesi
çağrısında bulundu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
EBRÜ GÜNAY (Devamla) Muhtemelen,
EŞİKin bütün taleplerini içeren mesajlar birçok vekil
arkadaşımıza da ulaşmıştır. Biz de bu
çağrıya uyarak, kadın kırımı düzeyine
ulaşmış kadına yönelik şiddetin son bulması için
gerekli tedbirlerin bir an önce alınması amacıyla Mecliste bu
gündemle genel görüşme yapılması talebini buradan bir kez daha
tekrar ediyoruz. Meclis, acilen bu konu üzerinden toplanmalıdır
diyoruz.
Teşekkürler. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ
PARTİ Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan
Kabukcuoğlu.
Buyurun Sayın
Kabukcuoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDPnin kadına yönelik şiddetin
önlenmesine yönelik vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi
için grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Türkiyenin en önemli, kronik
gündemlerinden biri kadın cinayetleridir. Her geçen gün artış
gösterdiğine tanık olduğumuz kadın cinayetlerinin
durdurulması için en etkili tedbirlerin alınması bir toplumsal
mecburiyettir. 2020de neredeyse günde 1 kadınımız
hayatını kaybetmiştir. Alınan hukuki ve önleyici tedbirler
yetersiz kalmaktadır. Kadın-erkek eşitliğini öngören sosyal
tedbirler, kültürel değişiklikler yürütmenin tüm
paydaşlarınca benimsenmeli ve uygulanmalıdır.
Toplumsal cinsiyet
eşitliğinin sağlanması ve kadınların
güçlendirilmesi amaçlarına yönelik faaliyet gösteren küresel bir
hükûmetler arası kuruluş olan Birleşmiş Milletler
Kadının Statüsü Komisyonu tarafından kabul edilmiş olan
uzlaşma sonuçlarının çoğunda kadına yönelik
şiddet farklı bağlamlarda ele alınmıştır.
Konu 1998, 2007 ve 2013 yıllarında defaatle ele
alınmıştır, öncelikli tema olarak belirlenmiştir.
Türkiye 11 Mayıs 2011
tarihinde, kadına yönelik şiddeti önleme ve mücadeleyle ilgili Avrupa
Konseyi İstanbul Sözleşmesini imzalayan ve onaylayan ilk hükûmet
olmuştur ancak bunun gereklerinin ve şartlarının yerine
getirildiğini, ülkemizin bunu tam olarak uyguladığını
söylemek biraz zordur.
Kadına karşı
şiddeti ve aile içi her türlü şiddeti kaldırmak, kadın ile
erkek arasında önemli ölçüde eşitliği
yaygınlaştırmak, kadına karşı ve aile içi
şiddetin her türlüsünün tüm mağdurlarının korunması,
kolluk birimleri arasında etkili iş birliğinin
sağlanması Sözleşmenin belli başlı amaçları arasındadır.
Uluslararası anlaşmalar, yasal iyileşmeler ve politika
önlemlerine rağmen Türkiyede kadına yönelik şiddete son vermek
için daha fazla çaba gösterilmesi gerektiği ortadadır. Bu hususta 7
Şubat 2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine 2 tane kanun teklifi
sundum. Birisi, Ceza Muhakemesi Kanunu ve diğeri, Türk Ceza Kanununda
değişiklik içeren 2 kanun teklifi. Dilerim ki bunlar gündeme
alınır ve kadına yönelik cinayetlerin önlenmesi konusunda
Türkiye Büyük Millet Meclisi kayda değer bir yol almış olur.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Jale Nur Süllü.
Buyurun Sayın Süllü.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA JALE NUR SÜLLÜ
(Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 27nci Dönem benim ilk dönem
milletvekilliğim. Meclise girdiğim ilk günlerde, vatandaşın
yararına konularda siyaseti bir yana bırakarak uzlaşı
sağlanabileceği yönünde bir umudum vardı. İyi bir
iletişimle gerçekten başarabileceğimize inanıyordum. Ancak
ne yazık ki öyle olmadığını deneyimleyerek
öğrendim. Otuz bir aylık süreçte Cumhuriyet Halk Partisinin, İYİ
PARTİnin, Halkların Demokratik Partisinin sayısız kez
kadın konularıyla ilgili araştırma önergesi verdiğini
hatırlıyorum. Her seferinde de AKP ve MHP oylarıyla
reddedildiğine tanıklık ettim. Tanıklık ettiğim
başka bir şey daha var, o da hangi parti grubu tarafından
verilirse verilsin, AKPli milletvekili arkadaşlarımızın,
özelikle de kadın milletvekili arkadaşlarımızın bu
kürsüye gelip işlerin nasıl iyi gittiğini
anlattığına tanıklık ettik. ŞÖNİMler öve
öve bitirilemiyor, ŞÖNİMler yani Şiddeti Önleme ve İzleme
Merkezleri; şiddete sıfır tolerans söylemleriyle kadınların
nasıl korunduğu anlatılıyor, sanki bu ülkede kadınlar
hiç öldürülmüyormuş, hiç şiddet görmüyormuş gibi konuşmalar
yapılıyor bu kürsüden. Sonuç: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir
ve yeni bir gündem maddesine geçiyoruz ne yazık ki ama
kadınlar ise şiddet görmeye ve öldürülmeye devam ediliyorlar
Türkiyede ne yazık ki. Her birinin ismi birer sayı olarak solan
gazete sayfalarında ya da medya arşivlerinde kalıyor.
Yaşamdan koparılan kadınlar, bir erkek tarafından
katledilerek yaşama veda edip gidiyorlar arkalarında gözü
yaşlı analar, babalar ve çoğu zaman da anasız evlatlar
bırakarak.
Bir şeyi gerçekten çok
merak ediyorum: Burada hayır oyu veren milletvekili
arkadaşlarımız yeni bir kadın cinayeti ya da
kadının uğradığı şiddeti haberlerde izlediklerinde
ne düşünüyorlar? Bunu ama gerçekten merak ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Ayıp. mı diyorlar
Sayın Bakanın söylediği gibi, yine Bakanımızın
söylediği gibi Yok, hayır, bu bizim kadın cinayetlerimize giren
bir kadın cinayeti değil. mi diyorlar, yoksa Bu işin
fıtratında var, erkekler kadınları öldürebilir, bu
işin fıtratından. mı diyorlar? Erkekler
kadınları öldürüyor ama biz unutuyor muyuz? Unutmuyoruz,
unutamayız da, öylece yürüyüp gidip başka işlere de
dalamayız.
Bakın, günlerdir
Eşitlik İçin Kadın Platformunun çağrısına uyarak
sanatçılar, kadınlar, erkekler, Genel Kurulu kadın
cinayetleriyle ilgili özel gündem maddesiyle toplantıya
çağırıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla)
Bir dakika rica edebilir miyim?
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla)
Teşekkür ederim.
Ülkemizde yaşanan cins
kırımı konusunda bırakın Genel Kurulun
toplanmasını, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu tam altı aydır toplanmadı, bizi toplantıya
çağırmadı sevgili arkadaşlar. Ben buradan bu vesileyle
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunu -Başkanımız
da burada sanırım- toplantıya davet ettiğimi özellikle
belirtmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
sizler kadın cinayetlerinden kendinizi sorumlu hissetmiyor musunuz?
Sayın Cumhurbaşkanı ne demişti? Fıratın
kıyısında bir koyun kaybolsa ondan ben sorumluyum.
demişti. Bırakın, kaybolan koyundan Sayın
Cumhurbaşkanı sorumlu olsun ama biz, Genel Kurulda bulunan 584
milletvekili olarak bu ülkede yaşayan her bir kişinin canından
sorumluyuz, kadın olsun erkek olsun. Eğer gerçekten bu
sorumluluğu hissediyorsanız lütfen gelin, yeni bir
başlangıç yapalım bugün, bu öneriye hep birlikte evet diyelim.
Önergeyi hangi partinin verdiğinin ne önemi var? Canın, kadın
konusunun siyaseti mi olur? Vicdanlarınızın sesini dinleyerek
bir kez olsun, bu kez olsun lütfen bu önergeye evet oyu verin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Selamlayalım efendim.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla)
Tamamlıyorum.
Teşekkür ederim.
Verin ki kadınların
ölmemesi için tek yürek olarak milletvekili sorumluluğumuzu hep birlikte
gösterelim. Evet oyunu verin ki bu ülkede artık kadınlar
öldürülmesin.
Teşekkür ediyorum. (CHP,
HDP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Fatma
Aksal
Buyurun Sayın Aksal. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
FATMA AKSAL (Edirne) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Kadın meselesi her
şeyden önce bir insan meselesidir. Ülkemizin millî ve manevi değerleriyle
asla bağdaşmayan kadına yönelik şiddet, Sayın
Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle insanlığa
karşı suç olarak görülmekte ve şiddete karşı
sıfır tolerans ilkesiyle mücadele edilmektedir.
2012 yılında 6284
sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı
Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun yürürlüğe girmesiyle kadına
yönelik şiddetle mücadelede önemli bir mesafe kaydedilmiştir. Adalet
ve İçişleri Bakanlıklarınca 6284 sayılı Kanunun
etkin uygulanmasına yönelik yayımlanan genelgelerle kadına
yönelik şiddetle mücadele konusunda uzmanlaşmış birimler
oluşturulmuştur. 110 tanesi Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığımıza bağlı olmak üzere,
şiddete uğramış kadınlarımız için 81 ilde
toplamda 145 adet kadın konukevi hizmete girmiştir. Alo 183 Destek
Hattı ve KADES uygulaması şiddete uğrama riski
taşıyan kadın ve çocuklarımızın hizmetine
sunulmuştur. On sekiz yıllık AK PARTİ iktidarı
döneminde kadına karşı şiddetin önlenmesi için yapılanları
burada saatlerce sayabilirim ama kadına karşı şiddeti,
tacizi, tecavüzü önleyeceksek ilk önce samimi olmamız gerekiyor. Ben
buradan tüm milletvekillerimizi samimiyete davet ediyorum. Özellikle CHPnin
kadın milletvekillerine sesleniyorum: Her gün
teşkilatlarınızda taciz, tecavüz vakaları
yaşanırken üç maymunu oynamayacaksınız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Siz de biraz söylediklerimizi dinleyeceksiniz. KEFEK
Başkanı olarak KEFEKi toplantıya
çağıracaksınız. Sizin tek işiniz CHPye laf atmak
değil, KEFEKin Başkanısınız siz.
FATMA AKSAL (Devamla) HDPye
gelince, kadını ağzına alacak son parti HDPdir.
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Çağıracaksınız,
toplayacaksınız, görüşeceğiz. Her
çıktığınızda bize laf atmakla mükellef
değilsiniz. (AK PARTİ sıralarından Ayıp, ayıp!
Sen konuşma bari. sesi)
BAŞKAN Sayın
Kadıgil
FATMA AKSAL (Devamla)
Diyarbakır Anneleri beş yüz on iki gündür Diyarbakır İl
Başkanlığınızın önünde nöbet tutuyor. Buradan
size soruyorum: Bir anneyi evladından koparmaktan daha büyük bir şiddet
olabilir mi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Onu siz kopardınız, siz. Biz koparmadık, siz
kopardınız onları. Savaş politikasıyla siz gönderdiniz
o çocukları.
FATMA AKSAL (Devamla) Kendi
çocuklarınız Avrupalarda seyahat ederken gariban Kürt
çocuklarını teşkilatlarınız eliyle dağa
kaçırıp PKKlı teröristlere peşkeş çekiyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Biz ülkemizde ve dünyada
mağduriyete uğramış, hele hele şiddet görmüş tek
bir kadın kalmayana kadar mücadelemize devam edeceğiz diyorum,
sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Bu kafayla mı mücadele edeceksiniz?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Beştaş, niçin söz talep ettiniz?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sataşma var Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hangi konuda?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bu konuda konuşacak son parti HDPdir. dedi
mesela, kadın hakları konusunda.
BAŞKAN 69a göre
kürsüden iki dakika, sataşmadan size söz veriyorum.
Buyurun.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Edirne
Milletvekili Fatma Aksalın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasında HDPye
sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, doğrusu böyle bir
cesarete saygı duymuyorum. Bunu hadsizlik olarak görüyorum öncelikle.
FATMA AKSAL (Edirne)
Sizsiniz hadsiz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Cumhuriyet tarihinde Parlamentodaki ve yerel
yönetimlerdeki kadın sayısını artıran partidir HDP.
Bunu söylerken biraz durup düşüneceksiniz. (HDP sıralarından
alkışlar)
ZAFER IŞIK (Bursa) HDP
ilçe başkanlıklarınızda niye teröristbaşının
posterleri var? İlçe başkanlıklarınızda niye
PKKnın afişleri var?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Biz kadın hakları meselesinde hesap
sorarız, hesap vermeyiz.
ZAFER IŞIK (Bursa) -
İlçe başkanlıklarınızda niye PKKnın posterleri
var? Niye teröristbaşının posterleri var?
BAŞKAN Lütfen müsaade
edin.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Biz, kadın hakları konusunda
konuşacak sözü olmayıp hep aynı hikâyeyi anlatanlara sadece
gülümsüyoruz.
HABİBE ÖÇAL
(Kahramanmaraş) Öz savunmadan bahsedin.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Emin olun, sadece gülümsüyoruz.
Biz bu nedenle, burada
anlatacak meseleniz varsa gelin, genel görüşme talep ediyoruz.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Gülüyorum size.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Burada bir gün kadın haklarını
konuşalım, hodri meydan diyoruz; gelin, kadını
konuşalım. Niye kaçıyorsunuz?
ZAFER IŞIK (Bursa)
İlçe başkanlıklarınızda niye PKKnın
afişleri var?
BAŞKAN Sayın Işık,
söz talebiniz olursa kürsüden verebilirim, size söz verebilirim.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Bana verin.
BAŞKAN Size de
vereyim, tamam.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Süremi uzatacaksınız herhâlde.
BAŞKAN Siz devam edin,
uzatırım.
Buyurun.
Lütfen
konuşmacıyı dinleyelim. Arzu edene söz vereceğim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Biz, kadın haklarını ne zaman
konuşsak terör nakaratınız devreye giriyor. Bugün de
Diyarbakır Annelerini söylediniz.
FATMA AKSAL (Edirne) Evet,
evet.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Ben kürsüden söylüyorum: Diyarbakır Anneleri
sizden önce bizim annemizdir. Bunu ben onlarla konuştum. (HDP
sıralarından alkışlar) Onlarla konuştum, onlarla
sohbet ettim ve sonra Emniyet gidip onları bir çadıra kapatıp
tehdit etti, siz HDP milletvekiliyle nasıl konuşursunuz diye.
FATMA AKSAL (Edirne) Yalan!
HABİBE ÖÇAL
(Kahramanmaraş) Yalan söylüyorsun, yalan!
ZAFER IŞIK (Bursa)
Yalan!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, özellikle kadın milletvekili arkadaşlar
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Devamla) Bunu biliyoruz, bunu biliyoruz. Ben onu yaşadım.
Bakın, gidip on dakika onlara konuştum.
REFİK ÖZEN (Bursa)
Vekiliniz zafer işareti yaparak
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Diyarbakır Annelerinin
duygularını siyasi istismar meselesi yapmaktan vazgeçin. O
çocukların geri dönmesi için mücadele eden biziz, barış
mücadelesi veren biziz ama savaşı yapan, onları öldüren de
sizsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
REFİK ÖZEN (Bursa)
Diyarbakır annesine zafer işareti nereden
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Bunu bütün Türkiye görsün.
ZAFER IŞIK (Bursa)
Görüyor, ilçe başkanlıklarınızdaki PKK afişlerini
bütün Türkiye görüyor.
BAŞKAN Evet, sözünüzü
tamamlayın lütfen.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Yalnız, böyle beni konuşturmamaya
çalışıyorsunuz da bunu başaramazsınız.
REFİK ÖZEN (Bursa) Ya,
konuşuyorsun işte.
HABİBE ÖÇAL
(Kahramanmaraş) Yalan konuşuyorsun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Bu A Habere benzemez. Böyle, gece gündüz
propaganda yapıyorsunuz ya, A Haber kanalı değil burası.
(HDP sıralarından alkışlar) Diyarbakır Annelerini özel
bir tertibatla orada yıllardır oturtuyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Yıllardır
oturtuyorsunuz ama o çocukları öldürmek için de operasyon yapıyorsunuz.
Ayıptır ya! Günahtır günah! Biz dedik ki Gelin Meclise
barışı konuşalım, anneler gelsin, bütün partilerle
görüşsün. Bu görüşmeyi ilk biz yapacağız ve bizimle
konuşmamaları için orada her gün provokasyon hazırlanıyor.
En son olay, Erol Katırcıoğlunda ne olmuş biliyor musunuz?
Basın toplantısı düzenleniyor, A Haber, Anadolu Ajansı ve
kameralar yukarı çıkıp ekonomi buluşmasını
izlemiyor, orada pusuya yatıyor, küfürler eşliğinde kameralar
çekim yapıyor ve orada vekilimiz iktidara zafer işareti yapıyor,
annelere değil. Bunu çarpıtmayın, bunu çarpıtmayın,
bunun altında kalırsınız. (HDP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkanım, Adalet ve Kalkınma Partisi
adına konuşan sayın hatip konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partili kadın milletvekillerinin
samimiyetsiz olduklarını ifade ederek (AK PARTİ
sıralarından "Doğru. sesleri) daha sonra da haksız
ithamlarda bulundu. Bu sataşma için Sayın Jale Nur Süllü efendim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Süllü.
2.- Eskişehir
Milletvekili Jale Nur Süllünün, Edirne Milletvekili Fatma Aksalın HDP
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasında CHPli kadın milletvekillerine sataşması
nedeniyle konuşması
JALE NUR SÜLLÜ
(Eskişehir) Şimdi, ben, zaten konuşmamın
başında da anlatmıştım, biz bunları dinlemeye
alıştık. Bakın, söylüyorum, otuz bir aylık
milletvekili bulunduğum süreç içinde burada sürekli ne zaman bu kadın
konusu gündeme gelse vay efendim, Sayın Recep Tayyip Erdoğan ne iyi
işler yapmış, on sekiz yıldır şu iş
başarılmış
Peki, sonuç ortada arkadaşlar, madem bu
kadar iyi iş yapıldı da Türkiyede neden günde 3 kadın
öldürülüyor, önce bize bunun hesabını verin. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar) Ha, şimdi, söylediğiniz
bir şey vardı, yıllardır
sığındığınız belli konular var, artık
bu masallara kimse inanmıyor. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Genel Kurula
hitap edin Sayın Süllü.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla)
Bakın, ben söylüyorum: Aman Ya Rabbim, Allaha şükür iki üç tane
konu buldunuz, şimdi de ona tutunuyorsunuz. Sizin tutunabileceğiniz
hiçbir konu yok. Bütün suç da sizin, günah da sizin. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Bu ülkede öldürülen kadınların her birinin kanı
hepinizin elinde. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Hiçbiriniz bu konuda hiçbir şey
yapmıyorsunuz. Bu konu, terörle, 2-3 kişinin...
HABİBE ÖÇAL
(Kahramanmaraş) Teşkilatlarınızın her tarafında...
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla)
Sizde de var.
Bakın arkadaşlar,
olay senin tecavüzcün benim tecavüzcüm olayına girerse buraya çok
pislikler dökülür; bakın, tekrar söylüyorum, çok pislikler ortaya dökülür.
İFFET POLAT
(İstanbul) Çekinmeyin, getirin.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla)
Olan birkaç münferit olayla... Biz onları savunmayız. Siz bize o
olayların hesabını sormadan önce Ensar Vakfında Bir
kereden bir şey olmaz. diyen bakanınıza hesap sorun; tamam mı,
önce ona sorun hesabını. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SALİH CORA (Trabzon)
Sizinkilerin hesabı sorulmadı.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla)
Bakın, hiç, zerre kadar umurumuzda değil söyledikleriniz. Bütün
toplum görüyor. Çok rahat olun siz. Size kadınlar verecek esas dersi,
sandıkta kadınlar verecek o dersi, gençler verecek, öldürülen
kadınların aileleri verecek o dersi. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HABİBE ÖÇAL
(Kahramanmaraş) CHPli kadınları da biz savunacağız
inşallah!
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla)
Vallaha ne söylerseniz söyleyin hiç umurumuzda değil.
Bakın, şunu da
söyleyeyim: Buradan çıkıp konuşan arkadaşımız...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Süllü.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla)
Bir saniye lütfen.
BAŞKAN
Selamlayalım lütfen.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla)
Bakın, buradan çıkıp konuşan arkadaşımız,
AKP milletvekili kadın arkadaşımız Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu üyesi ve altı aydır bu Komisyonu
toplamadı.
EMİNE ZEYBEK (Kocaeli)
Başkanı.
HABİBE ÖÇAL
(Kahramanmaraş) Başkanı.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla)
Başkanı, pardon, Başkanı; ben de Başkan Vekiliyim.
Çağrıda bulunuyoruz, bugün dilekçeyi de göndereceğiz,
toplayın madem öyle. Çıkıp beyanatlar veriyordunuz, biz hepsini
izledik; yok şurada şu tacize uğramış, burada bu
tacize uğramış Bize başvurdular. diye yandaş
kanallarda verdiniz...
İFFET POLAT
(İstanbul) Sizin milletvekiliniz söyledi ya.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla)
...ama ne yazık ki -bütün AKP milletvekili arkadaşlar da bilsin- bu
konularda gerçekten duyarlı olan, İstanbul Sözleşmesinin
arkasında dimdik duran sevgili Canan Kalsını aldınız
görevden, Fatma Aksalı getirdiniz göreve. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Neden?
Korkuyorsunuz, İstanbul Sözleşmesinden korkuyorsunuz, 6284ten
korkuyorsunuz...
İFFET POLAT
(İstanbul) O yasayı biz çıkardık.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla)
...erkeklerin egemenliğinin bu ülkede yıkılmasından
korkuyorsunuz.
BAŞKAN Evet,
teşekkür ederiz Sayın Süllü.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla)
Korkmayın, korkmayın, bizim iktidarımızda biz bunların
hepsini çözeceğiz, her şeyin çözümü bizde. Siz gidiyorsunuz,
gidicisiniz. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın, 2021
yılının ilk oturumunda kadın vekillere pozitif
ayrımcılık yapacağını belirttiğine ancak
kadının kadın tarafından şiddete
uğradığını gördüğüne, kadın
milletvekillerinin hemcinslerine saygı göstermelerini rica ettiğine,
kürsüde konuşan kadın milletvekillerine müdahale eden erkek
milletvekillerini de uyardığına ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın
Muş, size söz vermeden önce şunu ifade edeyim
İFFET POLAT
(İstanbul) Sayın Başkan, söz istiyor
arkadaşımız.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN Ben, bugün,
özellikle Meclisin 2021 yılındaki ilk Genel Kurulu olması
vesilesiyle kadın milletvekili arkadaşlarımıza bir pozitif
ayrımcılık yaparak konuşma hakkı vereceğimi söyledim.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Evet, ben istiyorum.
BAŞKAN Ancak
şahit olduğum şeylere çok üzülüyorum. Çünkü kadının
kadın tarafından şiddete uğradığını
gördüm burada. (CHP sıralarından alkışlar) Gerçekten, önce
kadın arkadaşlarımızın kendi hemcinslerine saygı
göstermesini özellikle rica ediyorum; özellikle kürsüde konuşan kadın
arkadaşlarımıza
Erkek arkadaşlarımızı
uyarıyoruz.
İFFET POLAT
(İstanbul) Sayın Başkan, söz istiyor Oya Eronat.
BAŞKAN
Hanımefendi, Sayın Milletvekilim, lütfen, çok rica ediyorum
Hem
konuşmacılara müdahale ediyorsunuz hem bana müdahale ediyorsunuz.
Sizden rica ediyorum, konuşmak istiyorsanız, böyle bir talebiniz
varsa lütfen bana iletin, kürsüde istediğiniz kadar söz vereceğim
size ama kürsüde kimseyi konuşturmuyorsunuz ve sürekli müdahale
ediyorsunuz. Oya Hanıma ben söz veririm, hiç merak etmeyin ama önce
Sayın Muşa söz vereceğim. Ben, her arkadaşımın
bu kürsüyü kullanmasından yanayım, özgürce kullanmasından yanayım.
Siz de bırakın, bu kürsüde konuşan arkadaşların özgürce
kendilerini ifade etmelerini sağlayın, rica ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, Bu Diyarbakır Annelerini bir
tertibat ve tehditle orada tutuyorsunuz. gibi, bize bir suçlamada
bulunmuştur Sayın Başkan Vekili; buradan bir söz talebimiz var
69a göre.
BAŞKAN Buyurun,
kürsüden Sayın Muş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Lütfen yeni bir
sataşmaya mahal vermeden bu işi sonlandıralım.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın ve Eskişehir Milletvekili Jale
Nur Süllünün sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmalarında AK PARTİye sataşmaları nedeniyle
konuşması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
araştırma önergesiyle ilgili, milletvekilimiz gerekli
açıklamayı yapmıştır.
Değerli arkadaşlar,
fikirler beğenilir, beğenilmez; biz kendi
politikalarımızı tabii ki kürsüden anlatacağız. Ne
anlatacağız? Yaptıklarımızı
anlatacağız. On sekiz yıl boyunca biz
yaptıklarımızı anlattık, siz başka şeyler
anlattınız; netice değişmedi. Dolayısıyla iktidar
olan yaptığı iyi şeyleri anlatacaktır.
Şimdi, Aynı
hikâyeleri söylüyorsunuz. diyorken aynı şeyleri söylerseniz
aynı şeyleri duyarsınız, aynı şeyleri dinlersiniz.
Bakın, biz hiç kimseyi
ne tehditle ne şantajla Diyarbakırda tutmuyoruz.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Para
teklif ettiniz ya! Ailelere 10 bin lira para teklif ettiniz. Ailelere para
teklif ettiniz, ailelere para teklif ettiniz.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Dikkat edin, o anneler bizim il başkanlığımızın
önünde değil, İYİ PARTİnin il
başkanlığı önünde değil
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) İl Başkanlığınızın önünde
birini durdurmadınız bir gün.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Dikkat edin, Türkiyede 80den fazla siyasi parti var, onların değil,
sizin il başkanlığınızın önünde duruyorsa ve
çocukların nasıl götürüldüğünü düşünüyorsa bu
OYA ERSOY (İstanbul)
Cumartesi Annelerinin çocuklarını
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Bir
saat durdurmadınız anneleri orada ya!
MEHMET MUŞ (Devamla)
Bakın arkadaşlar, bunun altında kalırsınız,
dolayısıyla bunun cevabını kamuoyuna vermek sizin
göreviniz.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Emine
Şenyaşara bir saat tahammül edemediniz ya!
MEHMET MUŞ (Devamla)
Dolayısıyla o gencecik kızların nasıl dağa
kaçırıldığını ve oradaki eli kanlı
teröristlere peşkeş çekildiğini Emniyetin raporlarından
üzülerek okumaktayız.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Para
teklif ettiniz, para, aileler anlatıyor.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Bakın, buna itiraz etmeniz gerekirken bu işi sulandırmanın
manası yok. O anneler kazanacak, onların karşısında
duranlar kaybedecek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EBRÜ GÜNAY (Mardin)
Barış gelecek çünkü bu ülkeye. Sizin savaş politikalarınıza
rağmen barış gelecek bu ülkeye.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Bakın, bir şey söyleyeyim değerli arkadaşlar. Herkes
fikrini söyledi, biz de fikrimizi söylüyoruz. Bakın, burada Ensar
OYA ERSOY (İstanbul)
Sekiz yüz yirmi altı haftadan beri Cumartesi Annelerine engel oluyorsunuz!
MEHMET MUŞ (Devamla)
Arkadaşlar, bağırmayın. Gerçeklerin
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Emine
Şenyaşara bir saat tahammül edemediniz ya!
OYA ERSOY (İstanbul)
Anneleri yargıladınız ya!
MEHMET MUŞ (Devamla)
Bakın, değerli arkadaşlar, gerçeklerin
acıttığını ve
bağırttığını biliyorum. Bunlar sizi
bağırtabilir, kusura bakmayın.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Emine
Şenyaşara bir saat tahammül edemediniz, bir anneye bir saat tahammül
edemediniz.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
MEHMET MUŞ (Devamla)
Burada, bakın, az önceki hatip yine bizim sıralarımıza
dönerek işte Bir seferden bir şey olmaz, Ensar Vakfı hadisesi
(CHP sıralarından Demediniz mi? sesi)
Bakın, en ağır
cezayı aldı mı oradaki sanık? Aldı, tutuklandı.
Sayın Bakanın söylediği Bir olay üzerinden bir kurumun
tamamını töhmet altında bırakmayın
Bakın, bunu
niye söylüyorum? Bugün sizin karşı karşıya
kaldığınız sınanmalar var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OYA ERSOY (İstanbul)
Size karşı olanların hepsi ya cezaevinde
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Karşı karşıya kaldığınız
sınanmalar var, bakın, sınanmalar var.
Şimdi, o zaman, bütün
Cumhuriyet Halk Partisi camiasını aynı kefeye mi
koyacağız? Değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Koymamak lazım.
MEHMET MUŞ (Devamla) O
zaman, peki, bir hadise olmuş, Bakanın Bir olay üzerinden bir
camiayı töhmet altında bırakmamak lazım. sözünü
yıllarca burada çarpıttınız. Bu doğru değil
arkadaşlar. O zaman, bakın, bugün karşı karşıya
kaldığınız sınanmaların altında
kalırsınız.
İstanbul
Sözleşmesini imzalayan hükûmet AK PARTİ Hükûmetidir arkadaşlar,
AK PARTİ Hükûmetidir. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
EBRÜ GÜNAY (Mardin)
Kaldırmak isteyen de sizsiniz ama! Kaldırmaya
çalışıyorsunuz ama ya!
MEHMET MUŞ (Devamla)
Dolayısıyla, Türkiyenin ihtiyaçlarına göre, 6284ü de yapan AK
PARTİ Hükûmetidir, bu cezaları sertleştiren hükûmet de AK
PARTİ Hükûmetidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Çocuklara yönelik müdahalelerdeki
caydırıcılığı artıran AK PARTİ Hükûmetidir.
Toplum dinamiktir, toplum gelişir, beklentiler gelişir; kültür
değişiyor, sosyoloji değişiyor, teknoloji gelişiyor;
bunlara göre yeni değişiklikler yapma zarureti var arkadaşlar.
Hayat stabil değil, hayat çok değişken ve hızlı, ona
uygun şekilde hareket etmeniz gerekir. Yasama da bu işin bir
parçası.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Eronat, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
36.-
Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyarbakır HDP il
binası önünde oturan annelerin ve ailelerin zorla oturtulduğuna dair
söylemler var. Şimdi, bir baba şu cümleyi kullandı: Hangi
partinin il binasından bir traktör battaniye çıkar? HDP il
binasından bir traktör battaniye çıkarıldı. Ne dedi biliyor
musunuz bir baba: Bu parti Kandilin askerlik şubesi gibi
çalışmış. Çocuklarımızı burada kaybettik ve
buradan istiyoruz. Ayşegül Biçeri bir dinleyin ya! 16 yaşında
oğlu kaçırılıyor ve kaçıran kişiyle annesini
oğlan telefonla görüştürüyor; diyor
ki: Bir oğlum var. 32 yaşındayım. Kanser
hastasıyım. Oğlumla beraber büyüdüm. Çocuk yaşta anne oldum.
Ne olursunuz oğlumu geri gönderin. Karşı taraftan, sözde
komutan denen ahlaksız Bir taneler daha tatlı olur. Oğlunu
sana göndermeyeceğiz. diyor. Lütfen bu anneleri bir dinleyin, lütfen! (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SALİH CORA (Trabzon)
Devam etsin Başkanım, lütfen.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Beştaş, önce niçin söz istediğinizi
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Hangi
sataşmadan efendim?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Türkiyede sadece HDP il binasının
önünde
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar
müsaade eder misiniz?
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Yalan mı söyledim? Yalan mıydı? Doğrusunu söyledim.
BAŞKAN Sayın
Eronat, size söz verdim, lütfen.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Bir dakika veriyorsun Başkan, yetmiyor.
BAŞKAN Size
sataşma olursa söz vereceğim, daha fazla vereceğim.
Buyurun.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında HDPye sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bizi televizyonları başında izleyen
değerli halkımız, buraya değil, size anlatıyorum.
Diyarbakır il binası önünde oturması için aileye 10 bin lira
para teklif edilmiş.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Yalan! Yalan!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Belgesi elimde. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Zap Suyunda kaybolan Hamza
Adıyamanın ailesi getirilip oranın önünde oturtulmuş.
Cumartesi Annelerini yerde
sürükleyen bir iktidar bize annelerden söz etmesin. Gebzede anneleri yerde
sürükleyen bir iktidar bize annelerden söz etmesin. Biz o anneleri dinlemeye
her zaman hazırız.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Dinlemiyorsunuz!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) - Her zaman barış mücadelesinde onlarla
kol kolayız, omuz omuzayız, yürek yüreğeyiz. Bu, sadece,
iktidarın kendi propagandasını yapması için,
saldırılarını meşrulaştırması için
kullandığı, maalesef istismar ettiği bir alan. Yani,
İçişleri Bakanı bu ülkede güvenliği sağlamıyor;
gidiyor, bizim il binasının önünde oturuyor. Şaka gibi ya! Bu
sadece şaka olabilir! Bütün ülkenin güvenliğini tehdit eden bir
İçişleri Bakanından söz ediyorum.
Şimdi, diğeri,
şunu söyleyeyim: Söylenen her şey yalan, yalan! Yalan üzerine bir
politika kuruluyor.
Şimdi, bu anlamda,
kadına gelelim. Ya, biz bir genel görüşme istedik, niye
reddediyorsunuz onu anlatın; bir anlatın. Niye reddediyorsunuz ya?
Günde 3 kadın öldürülmüyor mu? Her gün kadın cinayetleri
işlenmiyor mu? Şimdi, toplanma önerimize niye karşı
çıkıyor KEFEK Başkanı, bunu bir söylesin. Kadın
meselesinde sözü yok, terör lafıyla işi başka bir yere
götürüyor. Ya, biz Türkiyede kadınların canını yakan, her
gün hayatına mal olan cins kırım diyoruz, onlar başka bir
nakarat söylüyor. Gelin, madem öyle
Yoksa Bu suça ortaksınız, her
kadın cinayetinden sorumlusunuz. diyeceğiz ve bunu
dışarıda anlatacağız. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Pek kısa bir söz, yerimden
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
37.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkanım, şimdi, bakın, az
önce Sayın Beştaş Ailelere para teklif ediliyor. Elimde belge
var
O belgeyi hemen paylaşsın.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Şurada, şurada.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) - Hemen çıktısını getirsin, hangi aileye ne
teklif edildiğini çıkarsın.
Arkadaşlar, bakın,
il binasının önünde
(HDP sıralarından gürültüler)
EBRÜ GÜNAY (Mardin) - Aile
beyanı var ya, anne konuşuyor ya! Anne konuşuyor, anne!
MEHMET MUŞ
(İstanbul) - Sakin olun, sakin olun
BAŞKAN
Arkadaşlar, sayın milletvekilleri, lütfen bağırmayın.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) İl binasının önünde niye polisler var?
diyor. Çünkü ailelere saldırıyorsunuz, onları korumak için;
polisler o anneleri koruyor orada. Onlara göz açtırmıyorsunuz.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) O,
sizin işiniz, sizin işiniz!
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Kaç sefer saldırdınız; polisler girdi,
onları korudu.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Emine
Şenyaşarı gözaltına aldırdınız parti
binasının önünden ya! Emine Şenyaşarı Urfa il
binasının önünden gözaltına aldıran sizsiniz!
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Bakın, işlerine gelmediği zaman
Bakın,
çok kötü bir iftira, çok alçak bir iftira oradaki annelere atılıyor.
Niye? Çocuklarını istedikleri için onlara bu iftira
atılıyor arkadaşlar. (HDP sıralarından gürültüler) Ve
o anneler çocuklarının nasıl götürüldüğünü, belediye
imkânlarının nasıl kullanıldığını,
Teşkilata götüreceğiz. diye dağa nasıl
kaçırıldıklarını
EBRÜ GÜNAY (Mardin)
Kadayıfları siz yediniz, siz. Kadayıflar, gümüş hediyeler
size geldi.
MEHMET MUŞ
(İstanbul)
oradaki battaniyelere nasıl sarıldıklarını
insanlar anlatmışlar. Siz neden bahsediyorsunuz değerli
arkadaşlar?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EBRÜ GÜNAY (Mardin)
Belediye imkânlarından gümüş hediyeler size geldi,
başkasına gitmedi.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Bakın, HDP gırtlağına kadar bu işin
içerisine batmış ve bu işin siyasal anlamdaki organizatörüdür.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, kadın cinayetleri başta olmak üzere kadına
karşı işlenen suçların ve şiddetin son bulması
için gerekli tedbirlerin alınması amacıyla 26/1/ 2021 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26
Ocak 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
Kısa bir şey...
BAŞKAN Evet,
yerinizden sadece bir dakika vereceğim.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
38.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, belge istediği için söz
aldım; ismi veriyorum, araştırabilirler. Hanım Sever
Diyarbakır il örgütü önünde oturmam için 10 bin lira para teklif edildi,
yol parası teklif edildi. diyor.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Not al,
not
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yine, Zap Suyunda kaybolan Hamza
Adıyamanın ailesi oraya getirildi ve bunların birçoğu
teşhir oldu.
Ben başka bir şey
için aslında söz aldım: Bu battaniyeleri de dillerine
dolamasınlar, her yalanda olduğu gibi, o battaniyeler, açlık
grevi döneminde gece de orada kalındığı için
kullanılan battaniyelerdir, bunu da hani not olsun diye söylüyorum. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Aklınıza yeni mi geldi bunlar?
BAŞKAN Peki, konu
anlaşılmıştır.
Sayın Ünver
39.-
Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünverin, Doğu Cephesi
Komutanı Kâzım Karabekir Paşayı 73üncü ölüm yıl
dönümünde rahmetle andığına, Ulu Önder Atatürke ve tüm silah
arkadaşlarına şükranlarını sunduğuna ilişkin
açıklaması
İSMAİL ATAKAN ÜNVER
(Karaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün, Doğu Cephesi
Komutanı, namıdiğer Şark Fatihi Kâzım Karabekir
Paşanın 73üncü ölüm yıl dönümü. Erzurum Kongresinden önce tüm
askerî görevlerini bırakan, Atatürke Emrinizdeyim Paşam! diyerek
bağlılığını bildiren Karabekir Paşa, Millî
Mücadeleye büyük güç katmıştır. O günleri Biz Atatürkle
canımızı sehpaya koyduk. diye anlatan Paşa, Atatürkle
olan fikir birliğinin yanı sıra Kurtuluş
Savaşının kahraman komutanlarının cesaret ve
kararlılıklarını da ortaya koymuştur. Paşa
Şark Fatihi olarak Millî Mücadele kahramanı
sıfatını sonuna kadar hak eden tarihî bir kişiliktir. Yine,
görev yerlerindeki yetim çocuklara babalık yapan, şefkat dolu bir
büyük insandır. Hemşehrisi olmaktan gurur duyduğumuz Kâzım
Karabekir Paşayı ölüm yıl dönümünde rahmetle anıyor, bu
vesileyle, Ulu Önder Atatürke ve tüm silah arkadaşlarına
şükranlarımı sunuyorum.
Paşanın bir
şiirinde dediği gibi Türk yılmaz, Türk yılmaz!/ Cihan
yıkılsa, Türk yılmaz!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Bursa Milletvekili Erkan Aydın ve arkadaşları
tarafından, gıda fiyatlarındaki aşırı
artışın araştırılması amacıyla
26/1/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26
Ocak 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisin vardır; okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
26/1/2021
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
26/1/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Bursa Milletvekili Erkan
Aydın ve arkadaşları tarafından gıda
fiyatlarındaki aşırı artışın
araştırılması amacıyla 26/1/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (2209 sıra no.lu) diğer önergelerin
önüne alınarak görüşmelerinin 26/1/2021 Salı günlü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Erkan Aydın.
Buyurun Sayın
Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ERKAN AYDIN
(Bursa) Sayın Başkan, değerli üyeler; gıda
fiyatlarındaki artış üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına
verdiğim önerge için söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yaklaşık bir ay
önce Meclis faaliyetlerine ara verdik ve bir ay sonra da bugün tekrar
kaldığımız yerden devem ettik. Bu bir ay içerisinde ne
yaptık? Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak sahada
esnafın, işçinin, emeklinin hâlini hatırını sorduk,
gittik, yerinde gözlemler yaptık ve durum gerçekten çok kötü, özellikle
esnaf şu anda kan ağlıyor. Alınan tedbirlerin de hiçbir
konuya çare olmadığını da bizzat yerinde tespit ettik.
Geçen hafta
Mustafakemalpaşada yumurta fiyatlarına, bir hafta önce Karacabeyde
kasaptan 5 liralık kıyma isteyen kadıncağızın
dramına bizzat, o kasapta, yaşayarak şahit oldum.
Elâzığa gittik 30 milletvekiliyle, Elâzığdaki
sorunları gördük ve ülke kan ağlıyor, esnaf bitmiş. Ancak
Sayın Cumhurbaşkanına göre kapanan iş yeri yok, Kim
söylüyorsa bunu uyduruyor." diyor. Bence, sayın iktidar
milletvekillerine söylüyorum, sahadaki bu durumdan Sayın
Cumhurbaşkanını haberdar etsinler. Bakın, sadece Bursada
3.993 esnaf terkin yaptı, sicil kaydını kapattı yani bir
daha açmamak üzere faaliyetine son verdi. 25 bine yakın esnafın ise
pandemiden dolayı şu anda dükkânları kapalı. Ancak iktidar
partisi Böyle bir durum yok." diyor. Ben de buradan sahaya
çıkın, onları görün diyorum.
Ve ne oldu? Son bir yıl
içerisinde OECD ülkeleri içerisinde Türkiye gıda zammında 1inci
oldu. Bu zamların vatandaşa yansıması da çok
yıkıcı oldu. Bakın, bunu kendimiz bizzat daha bir saat önce
pazara gidip kendimiz gözlemledik, marketten bir alışveriş
yaptık. Şimdi burada zam şampiyonlarını
açıklayacağız. Bakın, şu gördüğünüz yumurta
kırıldı- yüzde 82 zam almış. Gördünüz değil mi,
heyecandan yumurtayı da kırdık. Vatandaş bu yumurtayı
bir sene önce 12 liraya 30lu alırken 12 liraya bu sene sadece 11 adet
alabiliyor; bu, 1inci, bakın, bunu 1inci kürsüsüne koyalım. Evet,
yumurta dayanamadı kırıldı.
2ncimiz şu
gördüğünüz ayçiçeği yağı; rengi altın renginde
olduğu için 5 litreliklerini artık erkekler kız istemeye
giderken götürüyor, o kadar değerlendi; yüzde 52 zam da bunda var.
Bakın, bunlar temel gıda maddeleri. Bunu da 2nci yapalım;
şöyle, dökmeden.
3üncü de peynir. Bakın,
peynir de yüzde 40ın üzerinde zamlanmış, çeşidine göre
tabii ki fark ediyor. Ancak, bu da 4 kişilik bir ailenin sabah
kahvaltısında -bunu da 3üncülüğe koyalım- 2 yumurta,
peynir, zeytin, ekmek olarak bir kahvaltı yaptığında bedeli
7-8 lira, 4 kişi 25-30 lira civarında; aylığa vurun,
750-800 lira sadece kahvaltı için verdiği para.
Değerli milletvekilleri,
asgari ücretin neredeyse dörtte 1ini sadece kahvaltıya veriyor. Daha
bitmedi.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Ekmeği var, çayı var.
ERKAN AYDIN (Devamla)
Ekmeği, çayı hiç katmıyoruz bile.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Zeytini var.
ERKAN AYDIN (Devamla)
Şimdi, şu makarna
Bakın, bulgur, makarna, ekmek fakirin temel
gıdasıydı. Bir yıl önce bugün markette 1 lira 20 kuruş
olan şu makarna -bir saat önce aldık, fişi burada- 3 lira 60
kuruş. Bakın, 4 kişilik bir aile sadece makarna yese, neredeyse
bütçesinin üçte 1i makarnaya gidiyor. Bakın, burada, şu serçe
parmağımızla taşıyacağımız bu market
poşeti 70 lira; düşünün siz, bunun daha öğleni,
akşamı
Bunun içinde, eti yok, salamı, sosisi yok, sadece
garibanın gurebanın peynir, ekmek, zeytinle gideceği rakamlar
var. Ama siz ne yapıyorsunuz? Bugün sivil toplum örgütleri açıklama
yapmış, KESKi, TOBBu, MÜSİADı, TÜSİADı: Bu
gıda fiyatları böyle giderse bu hayat devam edemez. demiş.
Güzel. Açın televizyonları, sabahtan akşama kadar
şunları dinliyoruz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ERKAN AYDIN (Devamla) Üreticide,
çiftçide 1 lira olan bir ürün, son nokta markette 5 liraya geliyor. Yani
üreten, çiftçi, girdi maliyetlerinden dolayı bunu çok yüksek maliyetle ve
kâr etmeden veriyor, ancak son kullanıcı tüketici de anormal fiyata
tüketiyor. Kardeşim, siz burada iktidarın milletvekillerisiniz, bu
aradaki bu fahiş farkı kim alıyor? (CHP sıralarından
alkışlar) Herkesin çıkıp şikâyet ederek bu
işlerin çözülme şansı var mı? On dokuz yıldır
iktidardasınız, beceremiyorsanız çekilin, biz gelelim
halledelim; bu kadar basit. (CHP sıralarından alkışlar)
Vatandaş geçinemiyor, vatandaş eline avucuna iş, aş
yazarak intihar ediyor. Çocuğuna pantolon alamadığı için
baba banyoda kendini asıyor. Elektrik parasını ödeyemediği
için, doğal gazı ödeyemediği için anne, kurutma makinesiyle
çocuğunun odasını ısıtıp diğer odada
yaşamına son veriyor ama sizler çıkıp diyorsunuz ki:
Kapanan dükkân mükkan yok. Bunu da yüce halkımızın
vicdanlarına sevk ediyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ
PARTİ Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.
Buyurun Sayın
Yokuş. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Pandemi süreciyle birlikte
dünyada ve ülkemizde görüldü ki gıda ürünleri artık stratejik bir
ürün hâline geldi. Bütün milletler gıda ürünleriyle ilgili çeşitli
çalışmalar, programlar geliştirmeye başladı. Bu süreçte,
ülkemizde de -hakkını yemeyelim- Sayın
Cumhurbaşkanımız Ekilmedik bir karış arazi
kalmasın. talimatını verdi; çiftçilerimizi ekmeye, dikmeye
özendirdi, teşvik etti; Tarım Bakanı ise Gerekirse üretilenleri
yerinde alırız. diyerek, yerinde alım yapabileceklerini ifade
ederek müjdeli haberler verdi ama gelin görün ki bu sözler suya
yazılmış yazı gibi aynı günlerde kayboldu gitti. O
günden bu yana -yani pandemi sürecinin ülkemize geldiği günden bu yana-
neredeyse on bir ay oldu. Geriye doğru baktığımızda,
ne çiftçimizin hâlini hatırını soran var ne çiftçimizin yasal
hakkı olan destekleri veren var; hatta, tam tersi, çiftçimizin,
besicimizin hakları maalesef daha da kısıtlandı. 2020
yılında hibelerin verilme miktarı 2021 yılında da
aynı kaldı. Görüldü ki iktidar her zaman yaptığı gibi
üreticiye, çiftçiye, köylüye, besiciye şaşı bakıyor,
şaşı bakmaya da hâlâ devam ediyor.
Şimdi geldiğimiz
noktaya da baktığımız zaman, güya çiftçilerimiz için bir
Ziraat Bankası var, güya çiftçilerimiz için, besicilerimiz için Tarım
Kredi Kooperatifleri var ama gelin görün ki bu kuruluşlar tefeci
kuruluşlar hâline gelmiş, bu kurumlar artık çiftçimizin,
besicimizin, üreticimizin kâbusu hâline gelmiş. Hele hele böyle bir
pandemi döneminde, topraklarına el koyan, traktörlerine el koyan böyle bir
devlet kurumu olabilir mi? Çiftçi, üretici Hükûmetten hak ettiği
desteği beklerken, pandemi süreciyle beraber
sıkıntılarına çare ararken çiftçiye, üreticiye
şaşı bakış bütün hızıyla devam ediyor.
Çiftçileri ihmal eden, üreticiyi yok sayan anlayışın tezahürü de
bugün -hep beraber yaşadığımız bir gerçek-
marketlerde, alışveriş merkezlerinde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) Çiftçilerimizin, üreticilerimizin ihmal edilmesinin sonucu bugün
marketlerimize, alışveriş merkezlerimize yansımış
durumda. Çiftçi kazanmıyor, kaybediyor. Tüketici ne yapıyor? Tüketici
ise fahiş fiyatlarla gıda ürünleri alıyor. Artık marketler,
alışveriş merkezleri gıda ürünlerinin etiketlerini her gün
değiştiriyor. İktidar ne yapıyor? Seyrediyor. Tarım
Bakanı ne diyor, evlere şenlik, Tarım Bakanı? Efendim, bu
küresel bir sorun, bizim suçumuz yok. Hele mayıs ayına kadar
bekleyin, fiyatlar düşecek. diyor. Böyle Bakanın, böyle
şaşı Bakanın olduğu bir ülkede vatandaşın
hakkını kim savunacak, kim koruyacak? Bugün üretici de kaybediyor,
tüketici de kaybediyor. Kazanan kim? AK PARTİnin koruduğu
aracılar, tefeciler. Yazıklar olsun! Yazıklar olsun!
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Tulay
Hatımoğulları Oruç.
Buyurun Sayın Oruç. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA TULAY
HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiyede tüketici ve gıda krizi, dünya
sıralamasında ilkleri yakalamış durumda. Evet, dünyada bir
ekonomik kriz olduğunu bilmeyen kalmamıştır, hepimiz
biliyoruz. Bu ekonomik krizin kendi ülkemizdeki yansımalarıyla ilgili
konuşacak olursak da bu krizin daha da derinleştirilmesi için
yürütülmüş olan politikaların çok büyük bir payı var. Tabii ki
köklü çözüm kapitalist sistemin sermayeyi merkezine koyduğu bir yöntemle
asla olamaz; çözüm, insanı ve doğayı merkeze koyan yeni bir
dünya düzeni kurmaktır; hepimiz bunun fakındayız. Ama, bu ülkede
açlık, yoksulluk, kuru ekmeğe muhtaçlık, şimdi
aşıya, öncesi maskeye muhtaçlık bu iktidar döneminde tavan
yapmış durumdadır. Bakın, Cumhurbaşkanına
soruyorlar, diyorlar ki: Yumurtadan yağa kadar her şeye zam geldi,
ne diyorsunuz? Verdiği yanıt ne: Bunu mutlaka çözeceğiz.
diyor. Nasıl çözeceksiniz? On dokuz senedir bu ülkeyi siz yönetmiyor
muydunuz? Ülke bu hâle gelmişse kendi payınıza düşene hiç
bakmayıp Biz bunu hallederiz. diyorsunuz ve yine Cumhurbaşkanı
faize nasıl talimat verdiyse Ey faiz, sen düş. şimdi de
gıda fiyatlarına Gıda fiyatları düşüverin. diye
Gerçekten artık komik düzeye, hiçbir siyasi kelam
bulamayacağımız bir düzeye gelinen açıklamalar
yapılmaktadır.
Yine, Tarım Bakanı
diyor ki: Çin, Rusya, Hindistan gibi ülkeler özellikle pandemiden dolayı
gıda stoku yapıyor, gıdalar o sebeple pahalanıyor.
Şüphesiz ki bütün bunların bu küresel sistemdeki payını
bilen bir yerden şunu soruyoruz: Gıda krizi olduğunu ve bu
pandemi döneminde tedarik zincirinin bozulacağını burada
bağıra bağıra muhalefet söyledi; sizse oralardan güldünüz.
Bakın, dünya bir gıda krizine gidiyor; bu konuyla ilgili
yapacağınız bir şey var mı, ortaya koydunuz bir proje
var mı? Yok. Peki Gıda zamları geri çekilsin. diyorsunuz;
temel gıda ürünlerinde AKP Hükûmeti şunu diyor mu? Biz sübvansiyona
gideceğiz ve devlet temel gıda maddelerinin maliyetine ortak
olacaktır. Vatandaş o sebeple yumurtaya, ekmeğe, yağa daha
fazla kavuşabilsin, erişebilsin. Bunu diyor musunuz? Hayır.
Yükü kime yüklüyorsunuz? Esnafa. Küçük esnaf zaten batmış durumda.
Zaten bu pandemi döneminde ülkenin bütün varlıklarını, bütçeyi
geniş kitleye, aça, yoksula, esnafa, çiftçiye, işçiye, emekçiye
değil, kime ayırdığınız belli. Bu kürsülerde
konuşuldu ve buradan çıkan yasalarla Varlık Fonunun kime hizmet
edeceğine, büyük şirketlerin kurtarılmasına hizmet etmesine
karar verildi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Devamla) Burada, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere,
fedakârlığı işçiden, çiftçiden, esnaftan bekliyor. Oysa,
hele bu pandemi zamanında, zaten her şey kötüye gitmişken,
bıçak kemiğe dayanmışken bu pandemi döneminde sokak
bağırıyor; açlık var, yoksulluk var diye
bağırıyor. Buradan da Kuru ekmek yiyorsanız toksunuz.
diyen milletvekilleri var iktidar sıralarında.
Ve şunu ifade etmemiz gerekiyor
ki bu fiyatlar talimatla düşmez. İyi bir planlamayla bu fiyatlar
düşer ama bu iktidarın kesinlikle böyle bir amacı ve böyle bir
hedefi yok. Bu ülkede 10 milyon işsiz var, asgari ücret 2.825 lira ve
insana Ne hâlin varsa gör! diyorsunuz. Bakın, hırsız hiç suçlu
değilmiş gibi davranıyorsunuz. Bu ülkenin ev sahibi o açlar ve
yoksullardır ve mutlaka hırsızlardan hesap soracaklardır.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kars Milletvekili Sayın Yunus
Kılıç.
Buyurun Sayın
Kılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
YUNUS KILIÇ (Kars) Evet, Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; öncelikle, Erkan Beyin gıda fiyatlarının
diğer emtialara karşı daha fazla arttığıyla
alakalı tespitine katılmamak mümkün değil.
ERKAN AYDIN (Bursa)
Sağ olun.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Ama
önemli olan, bunun sebebini, birlikte baktığımız an ortaya
neyin çıktığını, bunun arkasında neyin
olduğunu da hep beraber tartışmamız lazım.
Arkadaşlar, eğer
şu gerçekleri bilmezsek bazı yorumları yapmakta
sıkıntı çıkar: Dünyada 1 milyar ton civarında
mısır üretimi var, dünyada yaklaşık 750 milyon ton
civarında buğday üretimi var ve dünyada 270-300 milyon ton civarında
soya üretimi var. Dünyada bu finans oligarşisi ve gıda tekelcileri
tam da sistemlerini bunun üzerine kurmuş durumdalar. Dünyada geçen
yıl pandeminin dışında doğayla alakalı bir
felaket, bir sel, bir kıtlık yaşandı mı?
Yaşanmadı. Türkiye'de üretimlerimizde geçen yıl herhangi bir
düşüş var mı? Yok. Efendim, bir yılda dünyadaki insan
sayımızda kabul edilemeyecek kadar bir artış söz konusu
oldu mu? Yok. Yani dünyada aslında geçen yıl gıda üretimlerinde
herhangi bir azalma hiç yaşanmadı. Pandemiye rağmen ülkeler bunu
güzel yönettiler, Türkiye de pandemiye rağmen üretimini ve üretimin
insanımıza ulaştırılma süreçlerini en iyi yöneten,
dünyada takdir edilen ve hiçbir sıkıntı yaşanmadan bu
süreci yöneten ülkelerden bir tanesiydi.
Peki, buna rağmen, bu
gıda fiyatlarında diğer mal ve hizmetlere karşı
meydana gelen artışın sebebi neydi? İşte, demin
bahsettiğim bu, dünyada üretimi elinde tutmak arzusunda olan, dünyayı
insanların midesinden yakalayarak yönetme arzusunda olan, dünyada
gıda üzerinden bir diktatörlük kurmak arzusunda olan fırsatçılardı
arkadaşlar. Bunlar aşağı yukarı
KEMAL PEKÖZ (Adana) Sizin
işiniz ne? İşiniz ne sizin?
YUNUS KILIÇ (Devamla) Bir
firma, mısır üretiminin yarısına yakınını,
500 milyon tonu deviren, alan, satan, pazarlayan konumda. Mısırda
öyle, soyada öyle, yağda öyle. Bakın, dolayısıyla bunlar bu
anı bekliyordu, pandemiden kaynaklanan süreçleri bekliyorlardı ve
dünyada hiç böyle bir sıkıntı yokken kriz ortamı,
açlık korkusu oluşturarak kendi emellerine, daha fazla kazanma
arzularına hizmet edecek bir politika geliştirdiler.
Dolayısıyla,
bakın, Rusya bir karar aldı, temmuz ayına kadar 17,5 milyon
tonun üzerindeki buğday ihracatına karşı yüzde 50 gümrük
vergisi koydu. Aslında hiçbir gerekçesi yok; üretiminde bir azalma yok,
stoklarında bir azalma yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
YUNUS KILIÇ (Devamla)
Arkadaşlar, Çin, geçen yıl mısır ithalatını yüzde
135 seviyelerinde artırdı. Bakın, bir korumacılık
mantığıyla ve dünyada bu gıda tekelini elinde tutanların
manipülasyonlarıyla dünya üzerinde -aslında hiç hak etmediğimiz-
gıda fiyatlarında bir artış söz konusu oldu.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Siz ne
yaptınız, onu söyleyin. Çözüm söyleseniz
Siz de seyircisiniz yani.
YUNUS KILIÇ (Devamla)
Türkiye'nin yaşamış olduğu da tamamen budur.
Dolayısıyla üreticimizin
Elbette gübrede böyle, efendim,
pestisitlerde böyle, diğer ilaçlarda böyle, tohumda böyle. Allahtan
tohumda kendi kendine yetecek bir ülke konumuna geldik, bundan etkilenmemiz
azaldı. Diğerlerinde, ne yazık ki dünyayı manipüle edenler
-Türkiye global dünya içerisinde, oradan ayrı bir ülke olarak
düşünmemiz mümkün değil- bundan etkilendi. Dolayısıyla, bu
süreci daha hasarsız atlatabilmesi için, AK PARTİ hükûmetleri olarak
biz, her zaman olduğumuz gibi yine çiftçimizin yanında, onların
girdi maliyetlerinin düşürülmesiyle alakalı en üst seviyede
tarımsal destekleri vermeye devam ederek bu yükü azaltmaya
çalışıyoruz.
Bir de tabii, tüketici boyutu
var. Tüketici boyutunda da bugün Sayın Cumhurbaşkanımız
Gıda Komitesini toplantıya davet etti ve bunun manipülatif sebepleri
üzerinde birtakım araştırmalar, çalışmalar
yapılacağını Ticaret Bakanlığıyla beraber
bize gösterdi. Buna göre de bunun sonuçlarının olumlu
olacağına, yansıyacağına inanıyor, hepinize en
derin saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
4.-
AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmındaki sıralama ile Genel
Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 2021
yılı 26, 27, 28 Ocak ve Şubat ayında Salı,
Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer
alan işlerin görüşülmesine, 26 Ocak 2021 Salı günkü
birleşiminde 21/1/2021 tarih ve (3/1515) esas numaralı
Cumhurbaşkanlığı Tezkeresinin okunarak görüşmelerinin
aynı birleşimde yapılmasına ilişkin önerisi
26/1/2021
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 26/1/2021
Salı günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün
19uncu maddesi gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin
Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Mehmet
Muş
İstanbul
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan
229, 156, 142, 83, 234, 139, 29, 66, 23, 157, 164, 136, 82, 163, 246, 33, 140,
123, 191, 245, 31, 120, 166, 54, 195, 95, 204, 172 ve 98 sıra
sayılı Kanun Tekliflerinin bu kısmın sırasıyla 1,
4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24,
25, 26, 27, 28, 29, 30 ve 31inci sıralarına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi,
Genel Kurulun;
26, 27, 28 Ocak 2021 ile 2,
3, 4, 9, 10, 11, 16, 17, 18, 23, 24, 25 Şubat 2021 Salı,
Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer
alan işlerin görüşülmesi,
26 Ocak 2021 Salı günkü
(bugün) birleşiminde 21/1/2021 tarih ve (3/1515) esas sayılı
Cumhurbaşkanlığı Tezkeresinin okunarak görüşmelerinin
aynı birleşimde yapılması ve bu birleşimde 142
sıra sayılı Kanun Teklifi'ne kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
27 Ocak 2021 Çarşamba
günkü birleşiminde 83 sıra sayılı Kanun Teklifi'ne kadar
olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
28 Ocak 2021 Perşembe
günkü birleşiminde 234 sıra sayılı Kanun Teklifine kadar
olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
28 Ocak 2021 Perşembe
günkü birleşiminde 234 sıra sayılı Kanun Teklifine kadar
olan işlerin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde
haftalık çalışma günlerinin dışında 29 Ocak 2021
Cuma günü saat 14.00'te toplanması ve bu birleşiminde denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer alan
işlerin görüşülmesi ve 234 sıra sayılı Kanun
Teklifine kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.
BAŞKAN - Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisi üzerine Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Siirt Milletvekili Sayın Meral Danış
Beştaş
Buyurun Sayın
Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, halkın temel
gündemi ekonomi, yoksulluk, açlık. Doğrusu iktidar, bütün
kutuplaştırıcı ve hedef gösterici siyaset üretme
tarzıyla ekonomiyi konuşmayı önlemeye çalışıyor
ama başka bir yerden de borçları ve vergileri de erteleyerek olumlu
bir imaj yaratma amacında. Şimdi, borçların, vergilerin
ertelenmesi değil, tamamen silinmesi gerekiyor. Yaklaşık bir
yıldır tam kapasiteyle iş yerlerini açamayan esnaflar
gerçeğini biliyoruz. Borçların ertelenmesi ve vergilerin ertelenmesi
kesinlikle herhangi bir iyileşme sağlamayacaktır. Şimdi,
biriken kira borçları var, biriken fatura borçları var,
karşılanamayan, önceki dönemlerden kalan borçlar var ve tahakkuk eden
vergi borçları var. Bu nedenle talebimiz, önerimiz -komisyonda da ilettik-
ertelemek değil, silinmesi yönünde acil bir adım
atılmasını istiyoruz.
Şimdi, AKP
iktidarının hakikaten ekonomiden bihaber yönetim
anlayışı var. Enflasyon, kur, faiz girdabına sokulan ve
sonuç olarak ihtiyaç maddelerinin yükselmesine sebep olan ekonomik kriz zam
olarak yurttaşların üzerine yağmaya devam ediyor. Hemen hemen
her gıda maddesine yüzde 35in üzerinde zam geldi; çözüm olarak ise
ürünlerin gramajları düşürüldü. Her akşam ana haber
bültenlerinde yüzlerce vatandaşın kuyruklarla Halk Ekmekten ucuz
ekmek almak için kar kış demeden sıraya girdiğine,
ekmeği ucuza mal etmek için nasıl bir eziyet çektiğine
tanıklık ediyoruz.
Evet, şimdi de zamlara
karşı takip ve soruşturma
başlatılacağını söylüyor AKP iktidarı. Bu ne
demek? Sanki zamların sebebi, yapan onlar değilmiş gibi.
Halkı bu konuda yanıltmayın, zamların asıl sebebi
sizsiniz, ekonomi bilmezliğiniz ve bilmediğinizi de kabul etmemeniz. Rekabet Kurumunun özerkliğinin
ortadan kaldırılmasını gerektiren bir ortam
yarattınız. Serbest piyasa mekanizmasının yılmaz
savunucuları olarak bugün fiyatlara ayar çekmeye
çalışıyorsunuz. AKP tarafından fiyatların
düzenlenmesinin ne anlama geldiğini biliyoruz. Daha fazla tanzim
kuyruklarının oluşturulması demek ya da darbe
yönetimlerinin yaptığı gibi narh koymaktır. Ekonomi konuşmayın,
işsizlik, yoksulluk, açlık, yolsuzluk, rant konuşmayın,
tepeden baka baka esnafa fırsatçı deme kolaylığına,
yüzsüzlüğüne düşmek de kamuoyunun takdirine sunulacak bir husus.
Zamların sebebi, hukuk politikalarınız, dış
politikanız ve damattan artakalan ekonomi yönetiminiz ve saray
rejiminizdir. Erdoğan Bazı dostlar geldi Dükkânlar kapanıyor.
dedi, işte rakamlar ortada, kapanan falan yok. dedi. Biz AKP Genel
Başkanına açık çağrı yapıyoruz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla)
Erdoğana açık
çağrımızdır: O dostları yanlışlayan
diğer dostlarını hemen kapı dışarı etsin
çünkü gerçekleri söylemiyorlar. Cumhurbaşkanlığı Strateji
ve Bütçe Başkanlığının haftalık olarak
açıkladığı rakamlarda kapanan şirket sayısı
yüzde 43,6 arttı. Kendi çıkardığı rapordan bihaber bir
Genel Başkanla karşı karşıyayız.
Evet, bu konu, ekonomik kriz,
yaşadığımız buhran hakikaten artık
vatandaşın canına tak etmiş durumda. Zamlar da bunu tamamen
artıran, bu yoksulluğu derinleştiren ve açlığı
daha da büyüten bir yönetim şekli hâline geldi. Bu konuda, borçların
silinmesi, vergilerin silinmesi ve yandaşlara rant dağıtmak
yerine 83 milyonu önceleyen bir politikaya dönüş için acil bir ihtiyaç var
diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
milletvekillerimiz Meclis kapalı olduğu dönemde sahadaydı, hem
grubumuz tarafından organize edilen yurt gezilerindeydiler hem kendi
illerinde, civar illerdeydiler ve gittikleri her yerden çok ciddi
yakınmalar, sorunlar ve deyim yerindeyse, bir cümleyle özetse
vatandaşın Bıçak kemiğe dayandı. ifadesiyle
döndüler.
Sayın Genel
Başkanımız bugün uzun uzun esnafın sorunlarını
anlattı, köylülerin sorunlarını anlattı. Biz de imkân
buldukça, madem Meclisin çalışmasını istiyor Adalet ve
Kalkınma Partisi, o zaman Meclisten beklentisi olanların dertlerini
dile getirmeye devam etmek durumundayız.
Öyle bir süreçteyiz ki dev
sermaye gruplarının AVMleri açık, nefes nefese, burun buruna
çalışan madenler açık, fabrikalar açık, Elâzığda
miting yapmak serbest ya da Giresunda yapılan miting ortada ama lokantalar,
kahveler, restoranlar Her türlü tedbiri alalım, denetleyin, uymayanı
kapatın ama artık dayanamıyoruz. diyor, burada bir
anlayış gösterilmiyor. Zaten içkili restoranlar, barlar on aydır
kapalı durumda, âdeta orada farklı bir ayrımcılık,
zihnin arkasındaki bir yaşam biçimine müdahaleye
dönüştürülmüş durumda.
Çok ciddi talepler geliyor.
Belki hiçbirimizin görmediği, duymadığı turizm sektörünü
ayakta tutan Türkiye Seyahat Acentaları Birliği var, TÜRSAB. Onlar
bir toplantı talep ettiler, on-line olarak oraya katıldık ve o
kadar çok sorunları olduğunu öğrendik ki 12 bin tane turizm
acentesi var küçücük küçücük, orada 77 bin kişi çalışıyor,
onlar çalışınca 42 sektöre katkı sağlıyorlar ve
şu ana kadar onlara 1 liralık katkı sağlanmış
değil. Mehmet Nuri Ersoy, büyükleri koruyor -kendi de cüssesi de büyük,
şirketleri de büyük- ama ufakları koruyan kimse yok. Diyorlar ki:
Bizim aldığımız krediler var, güçlükle
aldığımız kredilerin ertelenmesine bir katkı yok.
Kısa çalışma ödeneği büyüklere var, otellere var, bizlere
yok. Bizim elemanlarımız başka sektöre gitti mi geri gelmiyor,
bu konuda elemanlarımıza bir yardım yok. Çekilmiş
kredilerin ödenmesinde güçlük var, haciz var, bu konuda bir kolaylık yok.
5902 sayılı Afet Yasası acil durumları ve afet durumunu
tanımlıyor. Sınırlar kapanmış, turist yok, uçak
yok, uçuş yok, eğer biz bu şartlarda bu acil durum
kapsamına alınmayacaksak, Acil Durum Koordinasyon Kuruluna Turizm
Bakanı ve TÜRSAB dâhil edilmeyecekse ne gün edilecek? diye soruyorlar ve
Bacasız sanayide yangın var. diye yakınıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
Sayın Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bu
alanda bir duayen turizmci şöyle bir şey söyledi: Lütfen, Mecliste
bizim sesimizi dile getirirseniz, duyurmaya çalışırsanız,
Bakanın büyüklere sahip çıktığını, küçükleri
düşünmediğini görün ve bizi birer arı gibi görün. dedi. Bu sene
çiçekler açmadı bal yok ama eğer arıları
koruyamazsanız, onların kovanlarının yanına hiç olmazsa
birer tas şekerli su koymazsanız, arılar ölürse seneye çiçekler
açsa da bal yok.
Burada 42 sektöre destek
olmanın, 12 bin kişinin işletmesini kurtarmanın, 77 bin
çalışana sahip çıkmanın önemini bir kez daha dile
getiriyor, sizi kendi gündeminize değil, vatandaşın gündemine
davet ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın Gökçel
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
40.-
Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, dünyada da ülkemizde de gıda
enflasyonunun yükseldiğine, insanların gıda tüketmekte
zorlandığına, bunun tek suçlusunun on sekiz yıldır
ülkeyi yöneten, tarımı yeteri kadar desteklemeyen AKP iktidarı
ve ithalatçı zihniyet olduğuna, yaşanan kuraklıkla beraber
girdi maliyetlerinin artmasıyla ülkede çiftçinin biteceğine AKPnin
dikkatini çektiklerine ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
gerçekten ülkedeki gıda enflasyonunu Meclis Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Başkanının dile getirmesi bizim için de
çok anlamlı. Biz yıllardır Türkiyede tarım bitiyor,
Türkiyede tarım biterse gıdaya olan ihtiyaç artacak, gıdaya
ucuza ulaşamayacağız, bundan ülkemiz mağdur olacak diye
sürekli dillendiriyorduk. Bugün geldiğimiz noktada dünyada da ülkemizde de
gıda enflasyonu yükseliyor, insanlarımız tüketmekte
zorlanıyor. Bunun tek suçlusu var, on sekiz yıldır bu ülkeyi
yöneten, tarımı programlayıp tarımı yeteri kadar
destekleyemeyen AKP iktidarıdır, ithalatçı zihniyetidir.
Kendileri burada ifade ettiler, ithalatçı zihniyetle ülkede gıdaya
ulaşamayız. Küresel iklim değişikliği neticesinde
yaşanan kuraklıkla beraber girdi maliyetlerinin artmasıyla bu ülkede
çiftçi bitti, bitiyor, gıdaya da ulaşılamayacak. AKPnin
dikkatini çekiyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime
yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.17
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 18.45
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Tezkereler
1.-
Cumhurbaşkanlığının, Türk Silahlı Kuvvetleri
deniz unsurlarının; bölgede seyreden Türk Bayraklı ve Türkiye
bağlantılı ticari gemilerin emniyetinin etkin şekilde
muhafazası ve uluslararası toplumca yürütülen deniz haydutluğu
ve silahlı soygun eylemleriyle müşterek mücadele amacıyla
yürütülen uluslararası çabalara destek vermek üzere, Aden Körfezi, Somali
kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde
görevlendirilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10/2/2009 tarihli ve 934
sayılı Kararıyla Hükûmete verilen ve 2/2/2010, 7/2/2011, 25/1/2012,
5/ 2/2013, 16/1/2014, 3/2/2015, 9/2/2016, 8/2/2017, 7/2/2018, 5/2/2019 ve
5/2/2020 tarihli 956, 984, 1008, 1031,1054, 1082, 1107, 1136, 1179, 1207 ve
1241 sayılı Kararları ile birer yıl uzatılan izin
süresinin 10/2/2021 tarihinden itibaren bir yıl daha
uzatılmasına, ayrıca denizde terörizmle mücadele
harekâtlarına katkı sağlanabilmesi maksadıyla
unsurlarımızın bölge ülkeleri kara suları
dışında denizde terörizmle mücadele görevi için
yetkilendirilmeleri ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanı
tarafından yapılması için Anayasanın 92nci maddesi
uyarınca izin verilmesine dair tezkeresi (3/1515)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince Anayasanın 92nci
maddesine göre verilen Cumhurbaşkanlığı tezkeresinin
görüşmelerine başlıyoruz.
(3/1515) esas numaralı
Cumhurbaşkanlığı Tezkeresini okutuyorum:
21/1/2021
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aden Körfezi, Somali kara
suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde vuku bulan
deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemleri hakkında 2008
yılından bu yana kabul edilen Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi kararları ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10/2/2009 tarihli ve
934 sayılı Kararıyla bir yıl için verdiği, bilahare
956, 984, 1008, 1031, 1054, 1082, 1107, 1136, 1179, 1207 ve 1241
sayılı kararlarıyla birer yıl süreyle
uzattığı izin çerçevesinde, Türk Silahlı Kuvvetleri deniz
unsurları konuşlandırılmak suretiyle, bölgede seyreden Türk
Bayraklı ve Türkiye bağlantılı ticari gemilerin emniyetinin
etkin şekilde muhafaza edilmesi, uluslararası toplumca yürütülen
deniz haydutluğu, silahlı soygun eylemleri ve denizde terörizmle
müşterek mücadele harekâtlarına aktif katılımda
bulunulması, anılan bölgelere yapılan insani yardım
faaliyetlerine destek verilmesi, Türk Silahlı Kuvvetleri deniz
unsurlarının harekât etkinliğinin ve bölgeye ilişkin
tecrübesinin artırılması sağlanmış, bu alanda
ilgili ülkelerle iş birliğinin sürdürülmesine yönelik millî
politikanın desteklenmesi ve Birleşmiş Milletler sistemi içinde,
bölgesel ve küresel ölçekte oynadığımız rolün ve
görünürlüğümüzün pekiştirilmesi temin edilmiştir.
Anılan bölgelerde
meydana gelmeye devam eden deniz haydutluğu ve silahlı soygun
eylemleriyle uluslararası toplumca mücadele edilebilmesine cevaz veren
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin ilgili kararlarının
süresi son olarak 4/12/2020 tarihli ve 2554 sayılı Kararla on iki ay
daha uzatılmıştır.
Bu kapsamda, Türk
Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının Aden Körfezi, Somali kara
suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde
görevlendirilmesi için 10/2/2009 tarihli ve 934 sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Kararıyla verilen ve son olarak 5/2/2020 tarihli ve 1241
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararıyla 10/2/2020
tarihinden itibaren bir yıl uzatılan iznin süresinin, anılan
kararlarda belirlenen ilke ve esaslar dâhilinde, 10/2/2021 tarihinden itibaren
bir yıl daha uzatılması, ayrıca denizde terörizmle mücadele
harekâtlarına katkı sağlanabilmesi maksadıyla
unsurlarımızın bölge ülkeleri kara suları
dışında denizde terörizmle mücadele görevi için
yetkilendirilmeleri ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin
Cumhurbaşkanı tarafından yapılması için izin verilmesi
hususunda gereğini Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca
bilgilerinize sunarım.
Recep
Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerinde İç Tüzükün 72nci
maddesine göre görüşme açacağım. Gruplara ve şahıs
adına 2 üyeye söz vereceğim. Konuşma süreleri gruplar için yirmişer
dakika ve şahıslar için onar dakikadır.
Tezkere üzerinde söz alan sayın
milletvekillerinin isimlerini okuyorum: İYİ PARTİ Grubu
adına Aydın Milletvekili Sayın Aydın Adnan Sezgin,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın
İsmail Özdemir, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Mehmet
Mehdi Eker; şahıslar adına, Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözer, Gaziantep Milletvekili Ali Şahin.
Tezkere üzerinde şimdi
ilk söz İYİ PARTİ Grubu adına Aydın Milletvekili
Sayın Aydın Adnan Sezginde.
Buyurun Sayın Sezgin.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Aden Körfezi, Somali kara suları ve
açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde
karşılaşılan deniz haydutluğu ve silahlı soygun
eylemleriyle uluslararası meşruiyet ve iş birliği
içerisinde mücadele edilmesi tartışmasız bir gerekliliktir.
Günümüzde deniz
haydutları, diğer devlet dışı silahlı aktörler
gibi, ileri teknolojileri ve vahşi yöntemleri kullanarak son derece
sansasyonel, daha da önemlisi uluslararası güvenliği ve seyrüsefer
serbestisini riske atan haydutluk ve silahlı soygun faaliyetleri
gerçekleştirmektedirler. Deniz haydutluğu dünya ticaretinin yükünün
büyük bölümünü omuzlarında taşımakta olan deniz yolu
taşımacılığı için ciddi bir tehdit teşkil
etmektedir. Muhtelif çalışmalara göre deniz haydutluğunun
küresel ekonomiye yıllık maliyeti 13 ile 16 milyar dolar
arasındadır. Aden Körfezi, Somali kara suları ve
açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde gerçekleştirilen
silahlı soygunlar ve saldırılar bu anlamda küresel
güvenliğe yönelik en büyük deniz haydutluğu risklerindendir. Ülkemiz
de gerek bu bölgedeki gerek diğer deniz alanlarındaki haydutluk
risklerinden olumsuz etkilenen ülkeler arasındadır. Nitekim, birkaç
gün önce Gine açıklarında silahlı korsanlar tarafından
rehin alınmış olan ve mürettebatı
vatandaşlarımızdan oluşan Mozart adlı gemi hepimizin
malumudur. Geminin Gabonda bulunan Gentil Limanına güvenli bir
şekilde yanaştığı belirtilmektedir ancak maalesef
geminin 19 kişilik mürettebatı arasında yer alan 1
Azerbaycanlı kardeşimiz öldürülmüş, 15
vatandaşımız ise kaçırılmıştır.
Hayatını kaybeden kardeşimize Allahtan rahmet diliyorum.
Kaçırılan vatandaşlarımızın bir an önce sağ
ve salim olarak kurtarılmasını temenni ediyorum.
Bu son olayın da
gösterdiği gibi deniz haydutluğuyla mücadele çok önemli bir
uğraştır. Özellikle, tezkereye konu olan bölgedeki risk son
derece yüksektir. Yılda 400e yakın Türkiye bandıralı ya da
Türkiye bağlantılı ticaret gemisi bu bölgeden geçiş
yapmaktadır. Silahlı Kuvvetlerimiz, bu bağlamda, 2009
yılından bu yana bölgede, Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi kararları çerçevesinde ifa edilen deniz haydutluğuyla
mücadele faaliyetlerine iştirak etmektedir. Bu görevler, gücünü
uluslararası meşruiyetten, Güvenlik Konseyi kararlarından
almaktadır. Uluslararası seyrüsefer serbestisine katkıda
bulunmak, denizlerde huzur, barış ve istikrarın teminine
uluslararası meşruiyet çerçevesinde yardımcı olmak
Türkiyeye yakışan bir görevdir. Uluslararası barış ve
istikrara katkıda bulunmak cumhuriyetimizin geleneksel dış
politikasıyla da uyumlu bir tutumdur; bu perspektif doğrultusunda
tezkereyi destekleyeceğiz.
Değerli arkadaşlar,
Aden Körfezi, aynı zamanda dünyanın en büyük insani krizlerinden
birinin yaşanmakta olduğu Yemene de hâkim bir konumdadır.
Yemendeki savaş ulusal ve uluslararası kamuoylarında gündemden
uzun süre önce düşmüş, âdeta unutulmuş bir savaş hâlini
almıştır. Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun
bombardımanları, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve
İran arasındaki bölgesel güç mücadelesi ve sivilleri yok sayan bir
yaklaşım izlenmesi, ülkeyi harap etmiştir. Başlıca
sorumlular bu 3 ülkedir ama başka suçlular da vardır. Vahşi
boyutlarda devam eden savaşın ortaya çıkardığı
siyasi ve insani kriz, radikal dinci grupların da ülkenin çeşitli
bölgelerini eline geçirmesine neden olmuştur. Son sekiz yılda ülkede
kargaşa hüküm sürdüğü için on binlerce insan öldürülmüştür.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Raporuna göre, ölen her 5 kişiden
3ü, 5 yaşın altındadır. Kıtlık kritik boyutlardadır,
hastalık ve salgınlar almış başını
yürümüştür. Ülkenin üçte 2sinden fazlası yaşamak için
yardıma muhtaçtır.
AK PARTİ iktidarı
diğer dış politikalarında olduğu gibi Yemende de en
başından itibaren yanlış bir yaklaşım
izlemiştir. 2015 yılında Suudi Arabistan öncülüğündeki
koalisyon güçleri tarafından bir gece yarısı
gerçekleştirilen bombardımanın ardından Sayın
Erdoğan müdahaleyi desteklediğini bildirmiştir; daha da vahimi
Durumun gidişatına bağlı olarak lojistik destek vermeyi
düşünebiliriz. şeklinde bir açıklama yaparak Suudileri
cesaretlendirmiştir. Ortak ordu kurma söylentileri o dönemde tavan
yapmıştır. Tarihimize ve medeniyet coğrafyamıza
verdiği önemi diline pelesenk eden iktidar Yemeni savaş alanına
çevirenlere destek vermiştir ve bu da kayda geçmiştir.
AK PARTİ
iktidarının dış politikadaki savrulmaları
sarkacın her hareketinde dış politikadaki
muhataplarımıza karşı bizi daha kırılgan hâle
getirmektedir. Sarkaç bu sefer de Avrupa Birliğine yönelmiştir.
İktidarın küçük hesapları uğruna ilişkilerimizin zaman
zaman tehlikeye atılmasına rağmen Avrupa Birliği, bizim en
önemli piyasamız ve ekonomik partnerimizdir. Türkiyenin Avrupa
Birliğine tam üyelik vizyonu, köklü bir geçmişe istinat eden stratejik
bir tercihtir. Bu vizyon aynı zamanda, milletimizin çok uzun yıllara
dayanan yöneliminin bir tezahürüdür.
Bugün, Avrupa Birliğiyle
ilişkilerimize kamuoyundaki destek de yüksek seviyelerdedir. Avrupa
Birliği Başkanlığının yaptığı
araştırmada, katılımcıların yüzde 80i Türkiyenin
AB üyeliğini desteklediğini bildirmiştir. Ankete
katılanların yüzde 60ı ise Türkiye eğer isterse AB üyesi
olabilir, Türkiyenin bu potansiyeli var. yanıtını
vermiştir. Bu oranlar önemlidir, kamuoyunun Avrupa Birliği
üyeliğine yatkınlığını ortaya koymaktadır.
Tam üyelik müzakerelerinin yeniden hareketlendirilmesi hedefinden geri
adım atılmaması gerekmektedir.
Geçtiğimiz günlerde,
Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu Brükselde
Avrupa Birliği yetkilileriyle bir dizi görüşmelerde bulunmuştur.
Görüşmeler sonrasında Sayın Çavuşoğlunun
yaptığı açıklamalar, aylardır çeşitli vesilelerle
partimizin dile getirdiği mesaj ve çağrılarla paralel
görünmektedir. Dışişleri Bakanı, Gümrük Birliğinden
vize serbestisine, reformlardan göç anlaşmasına kadar,
görüştüğü liderlerle hemfikir oldukları ifadesini
kullanmıştır; AB ile diyaloğun artarak devam edeceğini
bildirmiştir. İktidar tarafından gerçekleştirilmesi
planlanan reformların da bu pozitif atmosfere muhakkak katkı
sağlayacağının altını çizmiştir.
Geçtiğimiz haftalarda,
Sayın Cumhurbaşkanı da Avrupa Birliği ülkeleri
büyükelçileriyle yaptığı bir görüşmede Ülke olarak uzun
vadeli bakış açısıyla olumlu gündem oluşturmak ve
ilişkilerimizi yeniden rayına oturtmak için hazırız.
ifadelerini kullanmıştır. Bu ifadeler, Türkiyenin Avrupa
Birliğiyle ilgili olarak geçtiğimiz aylarda yaptığı
hakaretamiz ve ötekileştirici açıklamalarla, biz-siz
ayrımlarıyla, Avrupa Birliğiyle ilişkileri bir al-ver
ilişkisine indirgeyen tutumuyla çelişki hâlindedir,
şaşırtıcıdır.
Sayın Erdoğan ve
Sayın Çavuşoğlunun bu yeni rotada samimi olmalarını,
bunun vatandaşlarımıza katkısı bakımından
elbette diliyorum; fakat buna fazla da ihtimal vermiyoruz. İktidarın
sürekli gündeme getirdiği reform iddialarının asılsız
çıkması, reform yapılabileceğine olan inancı her
seferinde daha da aşındırmaktadır. Otoriterliğe,
hatta totaliterliğe kayan tek adam rejiminin bu tür reformlar
yapmasını beklemek ne ölçüde gerçekçi olabilir? sorusu, ister
istemez akla gelmektedir.
Avrupa Birliğini iç ve
dış politikada istismar konusu yapmak, ikircikli söylem ve
politikalar izlemek fevkalade yanlıştır. Avrupanın bugüne
kadar bazı büyük hatalar yaptığı, vizyonsuzluk
sergilediği, siyasi ve suni gerekçelerle ülkemizin önüne anlamsız
engeller çıkardığı, zaman zaman kendi projesine ait
değerleri ihlal ettiği, bir gerçektir ancak Avrupanın bu
tutumu, bizi neden yapmamız gerekenlerden alıkoymaktadır? ABnin
hatalarını ve çifte standartlarını da kendi
hatalarımızı, eksiklerimizi ve ikircikli tutumlarımızı
da dürüstçe ortaya koyamadıkça Türkiyenin iç ve dış
politikadaki savrulmalardan kurtulması mümkün değildir.
Avrupa Birliği, esas
itibarıyla seküler bir barış, demokrasi, insan hakları ve
refah projesidir. Avrupanın ayrılmaz bir parçası olan
Türkiyenin bu demokrasi ve hukuk coğrafyasında yer alması asli
istidadıdır. Türkiyenin, Avrupa Birliğiyle ilişkilerinde
yepyeni bir vizyon geliştirmesi gerekmektedir ancak mevcut yönetim
zihniyeti maalesef bu perspektifin çok uzağındadır,
iktidarın uygulamalarından edindiğimiz tecrübe bize ümit
vermemektedir. Anayasa Mahkemesi kararlarının bile
uygulanmadığı, Anayasa Mahkemesi üyeliğine katakulli
atamalar yapıldığı bir siyasi ve hukuki iklimde,
iktidarın AByle ilişkilerimizde yeni bir vizyon ortaya koyması
ne derece mümkün olabilir? Biz biliyoruz ki ekonomideki kırılganlık,
dış politikadaki beceriksizlik ve yalnızlaşma, ABDde
yönetimin değişmesiyle paralel bir şekilde dengelerin
değişeceği beklentisi, iktidarı Avrupa Birliğiyle
yeniden masaya oturmak zorunda bırakan gelişmelerdir. İktidar,
bu yeni savrulma momentinde kendisine tutunacak dal aramaktadır. Yine de
umarız ki temenniler gerçekleşir ve bu atılımlar
yapılabilir.
İnsan hakları ve
demokrasi konusundaki atılımlarınızı tereddütsüz
destekleyeceğimizi net olarak ve defaatle ifade ettik, ediyoruz.
Demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, insan hakları ve ifade
özgürlüğüne, kadın-erkek eşitliğine,
şeffaflığa ve hesap verilebilirliğe önem verdiğimiz
ölçüde Avrupa Birliğiyle ilişkilerimiz rayına oturacaktır.
Bu evrensel değerlerin benimsenmesi ve uygulanması ile
çıkarlarımızın savunulması arasında bir
çelişki bulunmamaktadır. Bilakis, ulusal
çıkarlarımızı savunmada elimiz daha güçlü olacaktır.
ABye üyelik süreci, bugüne
kadar dünyanın diğer bölgeleriyle ilişkilerimiz
açısından da olumlu işlev görmüştür; başka
coğrafyalarla ilişkilerimizde ekonomik çıkarlarımıza
hizmet etmiştir. Türkiye, Avrupa Birliği üyelik sürecinde ilerledikçe
bölgesi ve diğer coğrafyalar açısından da bir cazibe
merkezi hâline gelecektir. Önümüzdeki süreçte Avrupa Birliği ve gümrük
birliğinin öneminin daha da artacağı öngörülebilir.
ABD'de göreve gelen yeni
yönetim, AB ile yatırımları da içeren Transatlantik Ticaret ve
Yatırım Ortaklığını yeniden
canlandırmayı planlamaktadır. Diğer adı TTIP olan bu
ortaklık, AB ile ABD arasında geniş kapsamlı
yatırımları da içeren bir gümrük birliği kurulması
projesidir ve dünyanın en büyük iki ekonomisini bir araya getirecektir. Bu
proje gerçekleşirse dünyanın en büyük piyasası ortaya
çıkacaktır. AB ile gümrük birliği olan Türkiyenin de bu projede
yer alması, birinci derecede önemlidir. Karşılıklı
çıkarlar açısından da Avrupa Birliği ile mevcut gümrük
birliğimizin güncellenmesi, derinleştirilmesi ve geliştirilmesi
gerekmektedir. Türkiyenin, ayrılmaz parçası olduğumuz
Avrupanın, bulunduğumuz coğrafyanın ve transatlantik
ilişkilerin esas ihtiyacı, Avrupa değerleriyle uyumlu bir reform
sürecidir. Böyle bir sürecin başarıyla uygulanmasıyla hukuk ve
demokrasi değerlerinden uzaklaştırıcı eğilimlere
karşı da güçlü bir teminat sağlanacaktır. Müzakere süreci,
esasen bir transformasyon, değişim ve yenilenme sürecidir.
Demokraside, hukukta, insan haklarında, ekonomi ve çevre konularında,
sağlık konusunda, tüketicinin korunmasında, eğitimde mevcut
en yüksek norm ve standartlara erişilmesi demektir bu.
Türkiye, belirli Avrupa Birliği
standartlarını sosyal ve ekonomik açıdan tutturduktan sonra,
üyelik tali bir hedef haline gelecektir. Bu standartları tutturmanın
her şeyden önce ülkemize ve milletimize faydası vardır. Tam
üyelik müzakereleri ilerlemese de demokratik reformlara ve mevzuat uyumuna her
alanda devam etmeliyiz. Bunu gerçekleştirebildiğimiz takdirde
ülkemiz, hem Avrupada hem de İslam dünyasında bir model,
dünyanın en çalkantılı bölgelerinde bir istikrar unsuru hâline
gelecektir.
Değerli arkadaşlar,
müstebit Çin rejiminin baskısı altında Doğu Türkistanda
yıllardır büyük bir zulüm yaşayan Uygur Türkü
kardeşlerimizin çektiği sıkıntılar da iktidarın
duyarsızlığı da maalesef devam etmektedir.
Başbakanlığı
döneminde, bundan on iki yıl önce Uygur Türklerine yapılan mezalimi
soykırım olarak niteleyen Sayın Cumhurbaşkanı,
maalesef bugün Çinle yakınlaşma ve maddi çıkarlar uğruna
bu cesaretten çok uzak bir noktadadır. Yoksa Uygur kardeşlerimiz, Çin
ile birtakım ilişkiler tesis edilmesi uğruna pazarlık
masasına malzeme mi edilmektedir? Sakın ola ki Çinle son adli
anlaşmayı, ülkemizdeki Uygur kardeşlerimizin iadesi için bir
vasıta olarak görmeyin. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bazıları, Uygur
Türkleri konusundaki suskunluklarını ABD-Çin rekabetine alet olmaktan
kaçınmakla izaha kalkışmaktadırlar. Arkadaşlar, orada
milyonlarca soydaşımız, aynı dili konuştuğumuz
milyonlarca insan bu denli büyük acılar çekerken ABDnin ekmeğine
yağ sürmemek bahanesi çok hafif kalmakta, ayıp olmaktadır. Emin
olun, yarın bu tutumunuzdan büyük mahcubiyet duyacaksınız.
Öte yandan Beijing yönetimi,
uluslararası kamuoyunun gözleri önünde âdeta bir soykırım
işlemekteyken, uluslararası basın bunu manşetlerine
taşırken, uluslararası kuruluşlar bunu mütemadiyen
işlerken Avrupa Birliği Komisyonunun, Avrupa Birliği-Çin
yatırım anlaşmasını imzalamış olması
çok büyük bir talihsizliktir. Avrupa Parlamentosu, insan haklarına
duyarlılığını ortaya koymak istiyorsa bu
anlaşmayı onaylamayarak iade etmelidir.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. 2021 için en iyi dileklerimi sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın İsmail
Özdemir.
Buyurun Sayın Özdemir.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Aden Körfezi, Somali karasuları ve açıkları,
Arap Denizi ve mücavir bölgelerde askerlerimizin görevlendirilmesi için
Meclisimize gönderilen Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum.
Türk milletine
kaptanıderya olarak uzun yıllar boyunca hizmet etmiş,
dünyanın görüp görebileceği en büyük donanma komutanı ve
denizcilerinden olan Barbaros Hayrettin Paşa, denizlere hâkim olanın
dünyaya hâkim olacağını yüzlerce yıl öncesinden
belirtmiştir. Günümüzde küresel ticaretin yüzde 83ten
fazlasının deniz taşımacılığıyla
yapıldığı dikkate alınırsa bu sözün ne kadar
gerçekçi, tutarlı ve geniş bir zaman dilimini
kapsadığı daha iyi anlaşılır.
Deniz taşımacılığı,
Ümit Burnu ve Amerika Kıtasının keşfiyle tarihsel dönem
içerisinde ayrı bir önem kazansa da bilhassa Süveyş
Kanalının açılması ve Sanayi Devrimi sonrasında
petrol ticaretinin deniz yoluyla yapılmaya başlanması, ülkeler
için küresel çaptaki politikalarda bazı bölgelerin değerini
artırmıştır. Bu kapsamda 19uncu yüzyılın
sonları ile 20nci yüzyılla beraber önemli hâle gelen deniz
alanlarının başında Aden Körfezi ve Arap Denizi
gelmiştir.
Türk Milleti, stratejik
değeri haiz olan bu 2 deniz sahasına da yabancı değildir.
Yavuz Sultan Selim Han döneminde Türk donanması, Kızıldeniz
sahil şeridi ile Arap Denizinde yürütülen korsanlık ve diğer
ülkelerin yağma çabalarına karşı bölgede sorumluluk
üstlenmiştir. Afrika Kıtasında sömürge faaliyetlerinin neredeyse
hiçbir devlet otoritesi bırakmadığı,
insanlığı açlık ve yoksulluğa mahkûm eden
çabalarının sonuç ve yansımaları ise bugün dahi devam
etmektedir.
Zira üzerinde
görüştüğümüz tezkereye konu olan Aden Körfezi, Somali karasuları
ve Arap Denizi etrafında, Afrikanın güney kesiminde bulunan kimi
silahlı gruplar son yıllarda korsanlığa
başlamışlardır. Aynı dönemde dünya ticaretinin
yaklaşık olarak yüzde 15i ve küresel petrol ticaretinin de neredeyse
yüzde 25i, deniz haydutluğundan doğrudan etkilenmiştir.
Alıkonulan gemilerin
küresel ticarete vurduğu darbe sonrasında Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyince 2008 yılında bölgenin süregelen deniz
haydutluğu ve silahlı soygun eylemlerine karşı emniyete
alınması maksadıyla ortak bir uluslararası çaba
başlatılması kararına varılmıştır.
Ülkemizin de ilk andan itibaren küresel barış ve istikrara katkı
sunmak, gönül bağımız olan coğrafyalarla
bağımızı pekiştirme amacı ve kendi millî
çıkarlarımız çerçevesinde bu çabalara katılımı
sağlanmış, destek olunmuştur.
Gelinen aşamada, tarihin
hiçbir döneminde yalnız bırakmadığımız ve kendi
kaderine terk etmediğimiz dost ve kardeş ülke Somalide Türk
askerinin görev yapması, iki açıdan önem arz etmekte ve ülkemizin
millî menfaatleri ile güvenliğimizi doğrudan ilgilendirmektedir.
Bunlardan ilki, Aden Körfezi ve Arap Denizinde seyreden gemilerimiz ile bu
gemiler vasıtasıyla yürütülen ticaretimizin emniyet altına
alınmasıdır. Zira ticaretimizin yaklaşık olarak yüzde
20si bu bölgede yer alan güzergâhlardan yapılmaktadır.
Uzun süreden bu yana Somali
ve çevresinde yaşanan karışıklıklar, insani krizler ve
diğer sebeplerle bölgede ortaya çıkan silahlı grupların,
başta Aden Körfezi olmak üzere Afrika-Arabistan arasındaki deniz
alanlarında haydutluğa başlamış olmaları
malumdur. Çok sayıdaki ülkenin gemilerinin alıkonulmasına
sebebiyet veren korsanlık faaliyetleri ülkemizi de etkilemiştir.
Bölgede yaşanan güvenlik kaygısı, çok sayıdaki ülkenin Aden
Körfezi ve Babülmendeb Boğazına duyduğu ilgiyi de giderek
artırmıştır. Bunun neticesinde, Kızıldenizden
Aden Körfezine açılan kıyı şeridine sahip olan Cibutide
aynı anda ABD, Çin, Fransa, İtalya ve hatta Japonya gibi ülkeler
askerî üsler kurmuşlardır. Aynı bölgede Somali de uzun bir
kıyı şeridine sahiptir.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin Aden Körfeziyle birlikte Somalide bulunan mevcudiyeti,
coğrafyanın bize uzaklığı sebebiyle asla göz ardı
edilmemelidir. Türkiye, küresel gündemi etkileyen bütün coğrafyalarda,
insanlığın ortak meselesi olan her gelişmeyi yakinen takip
etmeli ve müdahale hakkını korumalıdır. Somaliye bigâne
kalırsak Afrikada olamayız, Afrikada olmazsak Avrupa ve Orta Doğuda
oyun dışında kalırız, Adende gücümüzü göstermezsek
Akdenizde huzuru bulamayız. Dolayısıyla dünyanın gözünü
diktiği, küresel ticaretin bir bakıma soluk borusu olan alanda
Mehmetçikin üstlendiği büyük sorumluluk, yalnızca tarihî bir görevi
değil, yarınlar açısından Türkiyenin var olan millî
hedeflerini gerçekleştirme yolunda da büyük bir öneme sahiptir.
Türk ordusu, Aden Körfezi ve
Arap Denizinde üstlendiği sorumlulukla, sadece deniz haydutluğuyla
mücadele anlamında değil, ikmal ve lojistik bakımından da
giderek büyük bir tecrübe kazanmaya başlamıştır. Ayrıca
Somalide görev yapan askerlerimizin, Somali ordusunun eğitilmesi ve
ülkede istikrarın sağlanmasına yönelik katkı vermesi,
bölgede ülkemizin kendisine has geliştirdiği başarılı
bir stratejiyi de yansıtmaktadır. Bizim açımızdan ikinci
büyük önem de işte budur.
Uzun süreden bu yana
istikrarsızlık, iç savaş ve nihai olarak terör sorunuyla
mücadele eden Somali, Türkiyenin her alanda verdiği destek sayesinde
günden güne daha ileriye gitmektedir. Hâlihazırda Somali ordusunun
yaklaşık olarak üçte 1inin Türkiye tarafından
eğitilmiş olması, erişilen seviyeyi gözler önüne
sermektedir. Somali, ülkemiz açısından dünyaya adalet, nizam ve huzur
getirme hedefimizde ortaya koyduğumuz çabaların en somut hâliyle
görünür bir yer olması bakımından önemlidir. İnsani hassasiyet
ve yaklaşımla Türkiyenin Somalide yürüttüğü faaliyetler,
devlet otoritesinin güçlenmesi ve kurumların işlemeye
başlamasına, terörle mücadelede mesafe alınmasına, üretime
ve gelişime katkı sağlamıştır.
Deniz haydutluğunun
kaynağı, karadaki sebeplere bağlıdır. Bu sebeplerin
ortadan kaldırılması, hiç kuşku yok ki mücadelenin
başarılı olmasının ana şartıdır.
İşte ülkemizin Somalide yaptığı da budur.
Farkımız ortadadır; yumuşak güç unsurlarımız,
Somalide kendi sorumluluk alanlarında örnek çalışmalara imza
atmakta, gelişmeleri takip eden çok sayıdaki Afrika ülkesi, benzer
faaliyetlerin kendi ülkelerinde de olması için zaman zaman bizlerden
talepte bulunmaktadırlar.
Dünyaya insani diplomasi
terimini başarıyla kazandıran Türkiyenin sadece yardım getirip
sonra bırakıp gitmeyen, aksine yardımı getiren, sonra bu
yardımlarla yöre insanlarının kendi imkânlarını
kendilerinin oluşturmasına vesile olan politikaları gurur
kaynaklarımız arasındadır. Ayrıca Afrikanın
kaderi hâline getirilmeye çalışılan aşırıcılık,
ayrımcılık ve terörle mücadele, Somalide verdiğimiz
mücadele örneğinde olduğu gibi kıtanın geriye kalan
bölgeleri için de emsal teşkil edebilecek, ülkemizin Afrikaya dair
politikalarında büyük katkı sağlayabilecektir. Türkiyenin
insanlığın huzurunu öncelediği devlet
politikalarının Somalideki ayağı bizim açımızdan
memnuniyet vericidir. Temennimiz, bu çabaların devam etmesi,
kapsamlarının genişlemesi, dünyanın diğer bölgelerine
de zaman içerisinde yayılmasıdır.
Bu vesileyle sözlerime son
verirken tezkereyi Milliyetçi Hareket Partisi olarak desteklediğimizi
belirtiyor, bölgede görev alacak olan kahraman askerlerimize üstün
muvaffakiyetler diliyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Hakkı Saruhan Oluç.
Buyurun Sayın Oluç. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN
OLUÇ (İstanbul) Sayın Başkan, sayın vekiller; Aden
Körfezi, Somali kara sularıyla ilgili bir tezkereyi bugün
konuşuyoruz.
Zaman zaman bu Mecliste
uluslararası ilişkiler konusunun sadece askerî tezkereler
çerçevesinde algılandığını düşünüyor insan. Konu
askerî operasyonlar, harekâtlar olunca büyük bir huşu içinde
tartışmalar yapılıyor, kahramanlık destanları
anlatılıyor, herkes birbirine coşku veriyor. Elbette
dış politika deyince askerî konular da Meclisin önüne gelir ve
bunlar da tartışılır ama dış politikayı ve
uluslararası ilişkileri konuşurken hukuku, evrensel hukuk
ilkelerini, Türkiyenin altında imzası olan uluslararası
demokratik sözleşmeleri konuşmadan olmaz.
O nedenle, size kısaca,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararları, içtihatları Avrupa Konseyi ve onun
iç kurumlarından söz etmek istiyorum; kısa bir tarih
hatırlatması yapacağım bundan söz etmeden önce.
Şimdi, bakın, temel
hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi amacıyla 4
Kasım 1950 tarihinde imzalanan Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi, 10 Mart 1954 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından onaylanmıştır; altmış yedi yıl
olmuş. Bakanlar Kurulu, 22 Ocak 1987 tarihli bir kararla, Avrupa
İnsan Hakları Komisyonuna kişisel başvuru, bireysel
başvuru hakkını tanımış. Türk hükûmetinin bu
kararına dair beyanı, 28 Ocak 1987 tarihinde Avrupa Konseyi Genel
Sekreterliğine tevdi edilmiş; otuz dört yıl olmuş. Bakanlar
Kurulunun 25 Eylül 1989 tarihli kararıyla, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 46ncı maddesi çerçevesinde, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin zorunlu yargı yetkisi tanınmış; otuz iki
yıl olmuş. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin denetim sürecine bireysel başvuru hakkını
1987de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin zorunlu yargı
yetkisini 1989da kabul etmiş ve böylece Türkiye, taraf olduğu her
davada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesin kararlarına
uymayı bir yükümlülük olarak kabullenmiş.
Bunu, bu Meclis
yapmış; şu anda Adalet ve Kalkınma Partisi
sıralarında 6 kişi bunu dinliyor ama bu Meclis yapmış.
İşte, bu konuları dinlemediğiniz için
tartışmaları da eksik gedik yapıyorsunuz ama ben halka
anlatıyorum. Halk, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ve
bunun sonuçlarının neler olduğunu bilmelidir ve anlamalıdır,
bunlara uyum göstermemenin ne olduğunu görmelidir. İşte,
bunların sizin için ne ifade ettiğini sormak istiyorum ama cevap
verecek kimseniz yok. Yeni bir durumdan söz etmiyoruz yani sayın vekiller,
çok önceden, yıllar öncesinden, onlarca yıl öncesinden söz ediyoruz.
Öte yandan Türkiye, 1949da
kurulmuş olan Avrupa Konseyinin de kurucu ülkelerinden
sayılmaktadır, aynı zamanda konsey üyesidir. Avrupa Konseyi
Parlamenterler Meclisinde, bu Meclisten üyeler vardır her partiden.
Şimdi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Venedik Komisyonu gibi
kurullar da Avrupa Konseyinin birer parçasıdırlar. Yanlış
anlamayın, ben burada bir uluslararası ilişkiler dersi vermek
amacıyla konuşma yapmıyorum; sadece sizin
unuttuklarınızı size hatırlatmak istiyorum ya da halka
bilerek yanlış anlattıklarınızı düzeltmeye
çalışıyorum, duymak istemediklerinizi size anlatıyorum.
Siz bir taraftan Türkiye
Cumhuriyeti, bir hukuk devletidir diyeceksiniz iktidar olarak ama öbür
taraftan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının
bağlayıcı olmadığını söyleyeceksiniz! Böyle
bir hayat yok. Siz kendiniz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
gittiğinizde, örneğin, Genel Başkanınız Recep Tayyip
Erdoğan gittiğinde bağlayıcı karar alsın diye
bekleyeceksiniz ama sizin beğenmediğiniz kararlar çıkınca
Bunlar bizi bağlamaz. diyeceksiniz! Böyle bir şey yok. Mahkemeye
Hükûmetin gönderdiği yazılarda kararları
tanıdığınızı belirteceksiniz ama iş
uygulamaya gelince bunları yapmayacaksınız!
Bakın, yargı
kararlarının siyaseten eleştirilmesi, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararları da dâhil olmak üzere elbette demokratik
bir toplum düzeninin olmazsa olmazıdır. Siyasi ifade
özgürlüğünün bir güvencesi altındadır bu konu. Bu
tartışmasız ama bu kararların eleştirilmesi,
beğenilmemesi, tartışılması; Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararlarının hukuki açıdan
bağlayıcı olmadıkları iddiasıyla uyuşmaz.
Bunlar bağlayıcıdırlar ve Benim
katılmadığım karar, benim için bağlayıcı
değildir. deme hakkına hiç kimse sahip değildir.
Hukuk literatüründe
rastlanmayan birtakım kavramlarla danışman
sıfatını kullanan bazı kişiler, aslında
halkı, iktidarı ve kendilerini oyalamaktadırlar; toplumu
kandırmaktadırlar açıkça, açıkça
kandırmaktadırlar. Biz size şunu hatırlatalım:
Bakın, 31 Mart yerel seçimlerinde hangi zihniyet ve ekiple Seçimleri
yenileyelim, iyi bir sonuç alırız. deyip de 23 Haziranı
yaşadıysanız, işte aynı zihniyet ve ekip şimdi,
size dedi ki: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2. Daire
kararını -2018de alınmış olan 2. Daire
kararını- Büyük Daireye götürelim, daha iyi bir sonuç alırız.
Aynı zihniyet ve aynı ekip çalıştı ve sonuç olarak
karşınıza çok daha kapsamlı bir karar çıktı.
Evet, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Büyük Daire kararı, 2.
Dairenin 2018 yılında verdiği karardan çok daha kapsamlı ve
sert bir karar oldu. 2. Daire, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 3 maddesinin ihlal edildiğine karar vermişti
2018de, tutukluluk hâlinin devamı 5/3 maddesi, seçme ve seçilme
hakkı 1 no.lu Protokolün 3üncü maddesi ve hükûmet tarafından Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinde öngörülmeyen amaçlarla hak ve
özgürlüklere sınırlama getirilmesi maddesi, 18inci madde
hakkında vermişti ama Büyük Daire kararında bu 3 maddenin
ihlaline ek olarak 2 maddenin daha ihlal edildiği sonucuna
varıldı. İfade özgürlüğü 10uncu madde ve tutuklamanın
hukuka aykırılığı 5/1inci madde.
Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi, 22 Aralıkta Selahattin
Demirtaşın başvurusuyla ilgili kararını
açıklarken aynı zamanda bir içtihat yarattı, bir içtihat
yarattı Büyük Daire kararı olduğu için.
Bakın, sayın
vekiller, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Büyük Dairesinde 17
yargıç oturuyor, ihlal kararları büyük bir çoğunlukla
alınmış. 10uncu madde 5/3 ve 18inci maddede tek
karşıt oy var; Türk yargıç, 16ya 1 alınmış
kararlar. 5/1inci maddede yani Demirtaşın serbest
bırakılmasını öngören 46ncı maddede ise 2ye
karşı 15 oyla alınmış. 1 no.lu Protokolün 3üncü
maddesinin ihlali, oy birliğiyle kabul edilmiş. Durum vahim,
sayılar ortada, Hükûmet bu açıdan çok büyük bir fiyaskoyla
karşı karşıya gelmiş.
Sözleşmenin 46ncı
maddesi gereğince Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararları kesin ve bağlayıcıdır. Devletler, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarını uygulamakla
yükümlüdür. Bu bağlayıcılık sadece belli kesimler için
değildir; Cumhurbaşkanı için, İçişleri Bakanı
için, Adalet Bakanı için, tüm yargı mercileri için, muhalefet partileri
için, kimi İletişim Başkanlığı adı
altında çalışan kamu çalışanları için,
Türkiyedeki tüm yurttaşlar için geçerlidir bu
bağlayıcılık.
Bir de Anayasanın
90ıncı maddesini size hatırlatmak istiyorum, özellikle iktidar
ittifakına. Anayasanın 90ıncı maddesi bu
bağlayıcılığı çok net olarak tespit eder. Bu
Anayasanın 90ıncı maddesi der ki: Usulüne göre yürürlüğe
konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında
Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine
başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve
özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla
kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle
çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma
hükümleri esas alınır. Anayasanın 90ıncı maddesi.
Bu madde nereden
çıktı? Sizin iktidarınız getirdi 2004 yılında.
Bu kararlar bizi bağlamaz. diyen iktidarınız, 2004
yılında Anayasanın 90ıncı maddesi
değişikliğini getirdi, sizler getirdiniz. Hazırlanan bir
kanun teklifinin altında sizin Grup Başkan Vekillerinizin ve 193
milletvekilinizin imzası var. Bakın, açın tutanakları,
belgeleri okuyun, gerekçeyi okuyun. Yani, aslında kendi getirdiğiniz
Anayasanın 90ıncı maddesini Takmıyoruz. diyorsunuz; bu
hâle geldiniz şimdi iktidar ittifakı olarak.
Bakın, hiç öfkelenmeden,
kızmadan, aslında 22 Aralık 2020 tarihli Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi Büyük Daire Kararıyla iktidar mahkûm
olmuştur, bunu duyun. Türkiye değil, iktidar mahkûm olmuştur.
Türkiyenin bunda bir suçu yoktur; sizin iktidarınız, iktidar ittifakınız
bu hâle getirmiştir Türkiyeyi. Bu karar bundan böyle içtihat hâline
geldiği için Büyük Daire kararı olarak Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde de sürekli referans olarak gösterilecektir. Katlanacaksınız.
Kendi hukukunuzu düzeltmek ve hukukun üstünlüğüne inanmak
zorundasınız. Uluslararası yükümlülükleri yerine getirmek,
yapılması gerekendir; kızmak ya da hile yoluyla yan yollar
bulmaya çalışmak değildir.
Katlanmak zor tabii, evet.
Hapiste rehin tuttuğunuz bir muhalefet partisinin Eş
Başkanının, Selahattin Demirtaşın bireysel
başvurusu nedeniyle bağımlı ve taraflı yargı
kararlarınız yüzünden Türkiyenin, AİHM kararıyla hak
ihlalinde bulunduğunun tespiti iyi bir şey değil, bunu topluma
anlatamıyorsunuz ama bunu siz yarattınız, iktidar
ittifakınız yarattı ve şunu söyleyelim: Burada ileri
sürdüğünüz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiyeye
düşmanlık teziyse tamamen boştur, kusura bakmayın. Çünkü 46
yargıcın Türkiyeye düşmanca davrandığını ya
da davranacağını düşünmek hakikaten çok tuhaf bir komplo
teorisidir, hiçbir karşılığı yoktur. Üstelik, Büyük
Daireye siz kendiniz gittiniz İkinci Daire kararını uygulamamak
için yani ortada bir komplo da yok.
Şimdi, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesine baktığımızda ve Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararları ve içtihatlarına
baktığımızda Türkiyenin Anayasasında belki de tek uluslararası
sözleşme olarak geçen sözleşmedir Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi, bu da yine sizin yaptığınız bir
şeydir üstelik. Bakın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
tarafından Türkiyedeki yargı mensuplarının
eğitimlerinin verildiği çeşitli çalışmalar, atölyeler,
çalıştaylar yapılmaktadır, oranın
katkılarıyla bunlar yapılmaktadır yani baktığınızda
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiyeye karşı bir
komplo kurduğunu ya da düşmanlık yaptığını
savunmak, aslında sizin yaptığınız
hukuksuzlukların üstünü örtmek için halkı kandırmak üzere
söylenmiş cümlelerdir esas itibarıyla.
Şimdi, bu Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin kararına baktığımızda tek
tek bu maddeleri size anlatmak epey zaman alır ama çok önemli bir iki
noktaya değinmek istiyorum: Bir tanesi, ifade özgürlüğü; 10uncu
madde ihlali kararı verilmiştir. Bakın, bu kararda
Demirtaşın Hükûmet politikalarını eleştiren siyasal
söylemleriyle ya da yasal bir kuruluş olan Demokratik Toplum Kongresinde
yer alması ile silahlı bir örgüte üye olması arasında
yeterli bir illiyet bağı bulunmadığı ve TCKnin ilgili
maddelerinin böylesine geniş yorumlanmasının kabul
edilemeyeceği belirtilmiştir 10uncu madde ihlalinde. İhlal
demişlerdir, İfade özgürlüğüne getirilen
sınırlandırmalar yasal dayanaktan yoksundur. denmiştir.
Aynı şekilde, AİHMe göre, Demirtaşın
yargılandığı silahlı örgüte üye olma suçunu düzenleyen
TCK madde 314 siyasal konuşmalar gibi her türlü eylemi kapsayan,
öngörülebilir olmayan, sınırları belirsiz bir madde olarak
tanımlanmıştır. Aynı görüş Venedik Komisyonunun
raporunda da vardır. Tutuklamanın ve tutukluluğun
devamının hukuka aykırı olduğu 5/1 ve 5/3üncü
maddelerde karara bağlanmıştır, ihlal demiştir
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. Dolayısıyla AİHM
Demirtaşın tutuklanmasına yol açan olayların hiçbiri
sözleşmenin 5inci maddesindeki makul kuşku kriterini
karşılamıyor. demiştir, çok açık bir şekilde
bunu belirlemiştir. Seçme ve seçilme hakkı yani 1 no.lu Protokolün
3üncü maddesi ihlal edildi. demiştir.
Aynı şekilde, bir
başka konu, bir başka maddede de ağır bir ihlal kararı
verilmiştir, o da esas itibarıyla 18inci maddedir. 18inci madde
hakkında Türkiye için ilk defa ihlal kararı verilmiştir. Son
derece önemlidir bu 18inci madde çünkü bununla birlikte Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi aslında Halkların Demokratik Partisinin
milletvekillerine ve tüm seçilmişlerine yönelik açılmış
olan davaların tamamı, 2014ten, 2015ten bugüne kadar
açılmış olan davaların tamamı, gönderilmiş olan
fezlekelerin tamamı siyasi iktidarın HDP karşısında
kurduğu siyasi kumpas davalarıdır. demiştir, bunu tescil
etmiştir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. Bunların hepsi
siyasi saiklerle alınmış kararlardır. demiştir.
İktidarın kötü niyet içtihadı vardır. demiştir
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. Son derece ağır bir karardır
ve gerçekten Türkiyeyi bu kararla bu duruma düşürmüş olan
iktidarın durumu çok vahimdir. Bunu bir kez daha vurgulamış
olalım.
Yani AİHM kısaca,
Selahattin Demirtaş ve diğer yargılananlar hakkında,
diğer seçilmiş yargılananlar hakkında -sadece
milletvekilleri değil, belediye eş başkanlarını da
kastederek- Makul şüphe yok. Düşünce ve ifade özgürlüğü
kullanılmıştır. Kuvvetli suç şüphesi yaratacak delil
ve eylem yok. demiştir. Dokunulmazlıkların
kaldırılmasıyla kanunilik ilkesi göz ardı edilmiş ve
bu durum öngörülebilir değil. demiştir. Kötü niyet içtihadı
var. İktidar yargıyı açıklamalarıyla etkiliyor ve bu,
2015 Haziranı öncesinde başlayan bir süreçtir. demiştir. Bu
kararla birlikte açılan davaları -dediğim gibi- siyasi kumpas
davaları olarak tescil etmiştir. Demirtaşın ifade
özgürlüğü, makul bir süre içinde yargılanmak gibi insan hakları
ihlal edilmiştir. Bu tutukluluk seçilme ve Mecliste bulunma
hakkının özüne aykırıdır; AKP Hükûmeti
çoğulculuğu bastırma, siyasi tartışma özgürlüğünü
sınırlama yönünde hareket etmiştir. Demirtaşın derhâl
serbest bırakılması için her türlü tedbirin davalı devlet
tarafından alınması gerekmektedir. Demirtaşın
açıklamaları siyasi ifadeleridir, düşünce özgürlüğü ve
siyasi faaliyet kapsamındadır. Bu karar kesindir, başvurulacak
başka bir üst merci de yok. demiştir. Durum bu kadar açık ve
net.
Aslında bu karar,
Selahattin Demirtaşın sözleriyle Türkiyede hukuk ve adalet
sisteminin bizzat Hükûmet eliyle çökertildiğinin tescil edilmesidir.
Bizler o nedenle bunu defalarca vurguladık; Mecliste bu kürsüden de
oturduğumuz yerlerden de yaptığımız grup konuşmalarında
da vurguladık ve bir kez daha vurguluyoruz, diyoruz ki: Türkiye, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesine imza atmış, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin yetkisini kabul etmiş bir ülkedir. Bu
karar 22 Aralık 2020 tarihiyle kesin ve bağlayıcı hâle gelmiştir.
Kararın uygulanmaması yeni bir hak ihlali anlamına gelecektir.
Bu karar ifade özgürlüğü, örgütlenme hakkı, yasama faaliyetlerine ve
demokratik siyasete katılım hakkı konusunda Türkiyede
yaşayan herkesi doğrudan ilgilendirmektedir, sadece HDPlileri
değil. Bu karar HDPye karşı suçlamaların temelsiz
olduğunu göstermiştir ve HDPye yönelik tüm hukuk alanındaki
kumpasları ve bugün de 6-8 Ekim dava iddianamesiyle kurulmuş olan
kumpasları açıkça ortaya çıkarmıştır.
Şimdi, bakın,
AİHM kararlarının uygulanması bir uluslararası
yükümlülük olduğu kadar hukuk devleti sorunudur. O nedenle, Türkiyede
hukuk devleti ve hukuk reformlarının konuşulduğu bir
sırada reform çabalarının ciddiye alınması isteniyorsa
-sadece Türkiyenin iç politikasını kastetmiyorum, aynı zamanda
uluslararası alanı kastediyorum- Hükûmetin her şeyden önce
AİHM kararlarını uygulayarak bir hukuk devleti olduğunu
göstermesi gerekir. Yok, bunu uygulamıyoruz. diyorsanız, o zaman
bir hukuk devleti değil bir buyruk devleti olduğunu bir kez daha kanıtlamış
olacaksınız. O zaman hukukun üstünlüğünü değil üstünlerin
hukukunun geçerli olduğunu bir kez daha kanıtlamış
olacaksınız.
Şimdi, buradan Adalet
Bakanlığına ve Adalet Bakanlığı İnsan
Hakları Dairesine bir kez daha sesleniyorum: Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararlarının uygulanması konusunda herhangi bir
şekilde zamana yayarak ya da yan yollar bularak daha büyük bir sorun
yaratmayın.
Dışişleri
Bakanlığına sesleniyorum ve Dışişleri Bakanı
Sayın Çavuşoğluna sesleniyorum: Eğer
yaptığınız turlarda Avrupa Birliğine yönelik,
Avrupaya yönelik ettiğiniz cümlelerde samimiyseniz, hukuk ve adalet
konusunda söylediklerinizde samimiyseniz o zaman Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararlarının uygulanması konusunda tutum almak
zorundasınız.
Hazine ve Maliye Bakanına
sesleniyorum: Eğer Avrupaya yabancı yatırımlar,
dış yatırımlar konusunda güven vermek istiyorsanız
Türkiyenin kesinlikle bu altına imza attığı Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 46ncı maddesine ve
Anayasasının 90ıncı maddesine uygun
davranmasını sağlamalısınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
Sayın Başkan, tamamlıyorum.
Avrupa Birliğiyle,
Avrupa Konseyiyle, Avrupa Parlamentosuyla, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesiyle, CPTyle, Venedik Komisyonuyla, bütün Batı Avrupadaki
kurumlarla ama üstelik ya üye olduğunuz ya da üye olmaya
çalıştığınız bütün kurumlarla kavga ederek,
hukuki alandaki güvensizliği büyüterek, bu kararları uygulamayarak
yapacağınız kötülük Halkların Demokratik Partisine
değildir. Halkların Demokratik Partisi, mücadelesinde bunlarla
baş eder ama siz bu yaptıklarınızla Türkiyede yaşayan
herkese, Türkiye toplumunun tamamına, Türkiyenin böyle bir durumda
kalmasından dolayı karşı karşıya
bulunacağı sorunlardan dolayı kötülük etmiş
olacaksınız. Bunu bir kez daha sizlere hatırlatıyoruz ve bu
vesileyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, Büyük Dairenin 22
Aralık 2020 tarihinde almış olduğu kararın bir an
evvel uygulanması için bir kez daha çağrıda bulunuyoruz.
Teşekkür ederim
dinlediğiniz için. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Ünal
Çeviköz.
Buyurun Sayın Çeviköz.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET ÜNAL
ÇEVİKÖZ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının Aden
Körfezi, Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir
bölgelerde görev süresinin bir yıl daha uzatılmasına ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle değerli
milletvekillerini ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, deniz
korsanlığının son günlerde bazı olaylarla yeniden
gündeme geldiği şu sırada, Liberya bayraklı, Mozart isimli
konteyner gemisinin Gine Körfezinde korsan saldırısına
uğramasından dolayı duyduğum derin üzüntüyü burada bir kez
daha yüce Meclisle paylaşmak isterim. Korsanların henüz kimseyle
iletişime girmediği anlaşılıyor. Gemicilerimizin
ailelerine bu zor bekleyiş sürecinde sabır diliyorum,
mürettebatımızın bir an evvel sağlıklı bir
şekilde ülkemize dönmesini diliyorum. Gemiye düzenlenen
saldırıda 1 Azerbaycan vatandaşı kardeşimizin maalesef
hayatını kaybetmiş olduğunu öğrendik; ona da Allahtan
rahmet diliyorum ve kederli ailesine başsağlığı
diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
deniz korsanlığı denizcilerimizin hayatlarını riske
atmakla kalmıyor, deniz ticaretine de çok ciddi zarar veriyor. Bakın,
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansına
(UNCTAD) göre, dünya ticaretinin miktar bazında yüzde 80, değer
bazında da yüzde 70i deniz taşımacılığı
yoluyla gerçekleştiriliyor. Dolayısıyla deniz
taşımacılığı da işte bu nedenden ötürü
korsan saldırılarının karşısında çok
açık bir tehdit hâline geliyor. Birleşmiş Milletler
Uyuşturucu ve Suç Ofisi verilerine göre de sadece Gine Körfezindeki
korsan saldırılarının ekonomiye etkisi 818 milyon dolar
seviyesine ulaşmış.
Değerli milletvekilleri,
bu konunun ne kadar önemli olduğunu bugünkü gündemimiz özelinde verilen
bir örnekle açıklamak isterim. Kamuoyuna yansıyan ve
Uluslararası Ticaret Odasının Uluslararası Denizcilik
Bürosu tarafından yayınlanan raporda derlenen bilgilere göre, 2020
yılında dünya genelinde 135 personel gemilerinden kaçırıldı
ve söz konusu rakamın yüzde 95inden fazlası da Gine Körfezinde
meydana geldi. Bu bölgede yaşanan 22 ayrı olayda 130 gemi personeli
kaçırıldı ve bu, tüm zamanların şimdiye kadar
yaşanan en yüksek seviyesi oldu. Yani Gine Körfezindeki korsanlık
faaliyetleri ile mürettebat kaçırma vakaları, tüm dünyada
gerçekleşen eylemlerin yüzde 95i, bu verinin altını özellikle
çizmek istiyorum.
Söz konusu olaylar büyük
çoğunlukla daha önce Aden Körfezinde meydana geliyordu, Somali bölgesinde
yaşanıyordu ve korsanlık faaliyetlerinin yavaş yavaş
son zamanlarda batıya doğru, Afrikanın batısına Gine
Körfezine kaydığı görülüyor. Bunu aslında Somalide ve
Aden Körfezinde verilmekte olan mücadelenin ve korsanlık faaliyetlerine
karşı yürütülen faaliyetlerin başarısı olarak görmek
de mümkün. Afrikanın doğusundan batısına doğru kayan
bu korsanlık faaliyetlerinde, biliyorsunuz, bizim Deniz Kuvvetlerimizin de
Aden Körfezinde 2010 yılından beri yaptığı görev
sayesinde hiçbir Türk gemisi böyle bir durumla karşı
karşıya kalmamıştır; bu önemlidir, son on yıldaki
başarıyı bu vesileyle de kaydetmek isterim.
Değerli milletvekilleri,
bu yıl dünyamızı etkileyen Covid-19 koşulları da deniz
korsanlığıyla mücadeleyi elbette sekteye uğrattı.
Ülkelerin pandemi nedeniyle kaynak ayıramaması yüzünden deniz
korsanlığı faaliyetleri önceki yıllara göre yüzde 24
oranında artmış durumda. İşte, tüm bu nedenlerden
ötürü bugünkü gündemimiz aslında çok önemli bir sorunu konuşmak için
fırsat yarattı.
Tezkereye ilişkin
bilgilerle devam etmek isterim. Biliyorsunuz Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin 16 Aralık 2008 tarihinde aldığı 1851
sayılı Kararla uluslararası meşruiyeti daha da
kuvvetlendiren korsanlık, deniz haydutluğu ve silahlı soygunla
daha etkili uluslararası mücadele yapılması kapsamında, Amerika
Birleşik Devletleri öncülüğünde 8 Ocak 2009 tarihinde CTF-151 olarak
adlandırılan müşterek bir görev gücü kurulması
kararlaştırıldı. CTF-151 meşruiyetini,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1851 sayılı
Kararına ek olarak 1816, 1838, 1846 ve 1897 sayılı Kararlardan
da alıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurları da bu gücün
bir parçası olarak görev yapıyor.
Şimdi, Cumhuriyet Halk
Partisinin bu tezkereye olumlu oy vereceğini daha başından
vurgulamak isterim. Neden olumlu oy vereceğimizin gerekçelerini ise
şu şekilde sıralamak istiyorum: Deniz haydutluğu ve
korsanlık uluslararası dayanışmayı gerekli kılan
ortak tehditlerden biri. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
kararlarının sağladığı meşruiyet var. Bu
bölgelerde deniz haydutluğu ve korsanlık yapan çeteleri etkisiz hâle
getirmek çok güçlü donanmalara sahip olan büyük devletlerin kapasitelerini
aşıyor, bu yüzden uluslararası iş birliği ve
dayanışma zorunlu bir hâle geliyor. Somalinin doğu kıyısında
Somali makamları kendi geniş kıyı şeritlerinde otorite
sahibi değil. Korsanlık faaliyetlerinin uluslararası ticareti ve
deniz taşımacılığını olumsuz şekilde
etkiliyor olması, can ve mal güvenliğine çok ciddi tehditler
oluşturması bu deniz yolunu yoğun şekilde kullanan Türk
gemileri ve denizcileri için de büyük bir tehdit hâline geliyor ve dünya
barış ve istikrarına yapılacak olan olumlu katkı ve
ulusal çıkarlarımız için önlem bu bakımdan büyük önem
taşıyor. Bu tezkereyle Türk savaş gemilerinin bölgede seyreden
Türk ticari gemilerinin emniyeti ve deniz korsanlarına karşı
ortak mücadele harekâtlarına katılımda bulunmasını
önemsediğimizi göstermiş oluyoruz. Bu nedenle tezkereye olumlu
baktığımızı bir kere daha bu vesileyle başından
belirtmek isterim.
Değerli milletvekilleri,
gelelim gündemdeki diğer dış politikayla alakalı konulara.
Bugün bu yılın ilk Genel Kurul toplantısını
yapıyoruz. O nedenle bazı hatırlatmalarda bulunmak istiyorum.
Her ne kadar iktidar konjonktür gereği unutmuş gibi yapıyorsa da
Libya gündemini biz unutmuyoruz ve Libyaya gönderdiğimiz Mehmetçikleri de
unutmuyoruz. Türkiyenin ulusal dış politikası iktidarın
ruh hâline göre kâh oraya kâh buraya salınan bir rüzgârgülüne dönen
dış politikaya indirgenmiştir. Uyguladığımız
hatalı dış politika adımları Mehmetçikimizi vatan
topraklarının dışına göndermekle düzelmiyor.
İzlenmiş olunan hatalı dış politika adımları
hem Türkiyeyi diplomasi masalarının dışında tutuyor
hem ülke ötesindeki Mehmetçiklerimizin can güvenliğini riske atıyor.
İktidarın izlemiş olduğu dış politika
tutarlı değildir; bu durumu iktidarın kendi politikalarında
görmek de mümkündür.
Aslında örnekleri
şu şekilde sıralamak da mümkün: İktidarın, yüzünü son
zamanlarda yeniden Batıya döndüğüne ilişkin birtakım
haberler basında yer alıyor. Dışişleri Bakanı Brüksele
gidiyor, birtakım görüşmeler yapıyor. Avrupa Birliğiyle
olan ilişkilerin öncelendiği ve Türkiyenin yerinin Avrupada
olduğu sürekli olarak dile getiriliyor. Son yıllarda Türkiyenin
Avrupa Birliğiyle politikasının kaç defa
değiştiğinin farkında mısınız? Tam 4 defa 180er
derece kâh bir seferinde Avrupa Birliği aleyhinde kâh bir seferinde Avrupa
Birliği lehinde değişmiştir. Avrupa Birliğinin
ülkemize yönelik birtakım beklentileri artırması da Türkiyenin
bu konuyla ilgili bazı sıkıntılarla
karşılaşmasına elbette yol açmıştır ancak
Türkiyeyi açıkça desteklemekten kaçınmalarını
eleştirmek mümkündür fakat bütün bunların sonucunda Türkiye Avrupa
Birliği karşısında çok önemli kazanımlarını
da kaybetmektedir.
Şu anda Türkiyenin
dış politikasının önündeki sıkıntılardan söz
edecek olursak en azından size Avrupa Konseyinde dünden itibaren bu
senenin ilk Genel Kurul faaliyetlerinin başladığını
hatırlatmakla devam etmek isterim. Biliyorsunuz, Türkiye daha evvel Avrupa
Konseyinde gözlem altında, denetim altında olan bir ülkeydi, sınırlı
bir şekilde de olsa bu faaliyetlerine devam edecek şekilde bu gözlem
durumundan çıkarılmıştı ancak bu, Türkiye'nin Avrupa
Birliğiyle üyelik müzakerelerine başlayabilmesi için de önemli bir
gelişme olmuşken ve olumlu bir adım olmuşken 2005
yılında, bu iktidar döneminde, 2017 yılında Türkiye yeniden
Avrupa Konseyinin Parlamenter Meclisi tarafından denetim altına
girmiş durumdadır. İki gündür devamlı takip ediyorum,
buradan da gerek oylamalara gerek bazı raporların görüşmelerine
katılıyorum, sürekli olarak dile getirilen biraz evvel bir
değerli hatibin de vurguladığı gibi- Türkiye'nin insan
hakları konusunda ilerleme sağlamamış olması. Gümrük
birliği ve vize serbestisi gibi konulardan faydalanmak istiyorsak ve
Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizi ilerletmek istiyorsak önce buna
Avrupa Konseyinden ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararlarının uygulanmasından başlamak gerekir. Bugün,
Türkiye, Avrupa Birliği zirvelerinde adaylık sürecinden hiç
bahsedilmeyen bir duruma indirgenmiş durumda. İktidar, Avrupa Birliğinin
artık yeni bir yol arayışı içine girdiğini,
çıkıştan önceki son durakta da konjonktürel olarak pozitif bir
gündem oluşturmaya çalıştığını dile
getiriyor.
Değerli milletvekilleri,
iktidarın birdenbire, yeniden Avrupa Birliği gündemine dönme gerekçesini
açıklaması gerekir. Ne oldu da Avrupa Birliği ülkeleri bir anda
dostlarımız oluverdi? Hani, sakın yanlış
anlaşılmasın, karşılıklı olarak Avrupa
Birliği ile Türkiye'nin elbette birbirlerinin gündeminde yer
almasını memnuniyetle karşılıyoruz, bundan elbette
büyük mutluluk duyuyoruz ancak kamuoyunun da bu yaklaşım
değişikliğinin sebebini mutlaka bir şekilde iktidarın
yapacağı açıklamalarla duyması, öğrenmesi gerekir. Biz
isteriz ki bu pozitif söylemler hep devam etsin ve beraberinde de bir pozitif
gündeme dönüşsün.
Diplomaside yeni
atılımlar yapılıyorken çok önemli fırsatlar da
ülkemizin karşısına çıkıyor. Örneğin, Avrupa
Birliği konusunda atılan adımlar ülkemizin güvenliğini ve
geleceğini yakından ilgilendiriyor ancak benzer adımların
başka coğrafyalarda ve başka konularda da atılması
gerekiyor. Bu yüzden, iktidarın bir an önce ideolojik
takıntılarını bir kenara bırakıp
fırsatları değerlendirmesi gerekmekte çünkü iktidarın
Müslüman Kardeşler vurgusunun yarattığı
sıkıntılar bilhassa kendi coğrafyamızda ve Orta
Doğu ve Kuzey Afrikada giderek artıyor.
Madem denizcilikten
konuşuyoruz, denizcilikle devam edelim. Dün Yunanistanla istikşafi
görüşmeler yeniden başladı. Görüşmelerin
başlamasından memnuniyet duyuyoruz ve barışçıl bir
çözüme katkı sağlamasını da ümit ediyoruz.
Yine, bu gelişmeler bir
yandan devam ederken bir olumlu gelişme de Avrupa Birliği
Dışişleri Bakanları Konseyinin dünkü
toplantısında yaşandı. Orada da dendi ki: Avrupa
Birliği Dışişleri Bakanları aralık ayındaki
liderler zirvesinde Türkiyeye karşı kararlaştırılan
ek yaptırımları rafa kaldırdılar. Acaba neden?
Değerli milletvekilleri,
iktidar sürekli olarak Avrupa Birliğinin
yaptırımlarının korkusu altında Avrupa Birliğiyle
ilişkileri yeniden düzenlemeye başladığının
mesajlarını vermeye çalışıyor ama dış
politika sadece Avrupayla ilişkilerden ibaret değil. Dış
politika sadece Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerden ibaret de
değil. Bakın, masaya otururken yapılması gereken bazı
adımları hâlâ atmıyoruz. Mısır, İsrail, Filistin,
Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İtalya ve Ürdünün bir
araya gelerek oluşturdukları Doğu Akdeniz Gaz Forumu,
Mısırın başkenti Kahirede imzalanan kuruluş
anlaşmasıyla bölgesel bir kuruluşa dönüştürüldü, Türkiye ve
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine karşı da bu vesileyle bir
cephe oluşturuldu. Bu cephenin oluşmasında iktidarın
izlediği hamasi dış politika başlı başına
bir sebeptir. İşte bu hamasi politika Türkiye'nin Doğu
Akdenizdeki ağırlık ve gücünün sorgulanır hâle gelmesinde
başat bir rol oynamıştır. Türkiye'nin diplomasi masasını
devirdiği ülkeler bugün Türkiye'nin karşısına bir araya
gelerek çıkmaktadırlar. Bu durumun nedeni iktidarın diplomaside
yaratmış olduğu boşluktan kaynaklanıyor. İsrail,
önce Birleşik Arap Emirlikleri, ardından Bahreyn, sonra Sudan, sonra
Fasla diplomatik ilişkilerini yeniden başlattı; Abu Dabide ve
Birleşik Arap Emirliklerinde büyükelçiliğini açıyor.
Mısır ile Katar dahi yeniden diplomatik ilişkiler kuruyorlar.
Ancak bütün bunlar olurken biz hâlâ bölgedeki bazı ülkelerle
ilişkilerimizi ilerletemiyoruz. Mısırla diplomatik
ilişkilerimizi hâlâ büyükelçi seviyesine çıkaramadık.
İsraille ilişkilerimizi hâlâ büyükelçi seviyesine
çıkaramadık. İşte, son zamanlarda Doğu Akdeniz ve
Egede oluşan gündemi doğrudan etkileyebilecek bazı aktörlerle
ilişkilerinizi bu şekilde seviye düşüklüğünde
tutarsanız, o zaman dış politikada Avrupa Birliğine
gülücükler atmakla hiçbir kazanım sağlayamazsınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
Körfez ülkeleri dahi yeni
diplomatik girişimlerde bulunuyorlar ve kendi aralarındaki sorunları
çözüme kavuştururken Türkiye'nin de bu durumu mutlaka fırsata
çevirmesi gerekir. Türkiye'nin eskiden hiçbir şekilde bir
düşmanlık içinde bulunmadığı bazı ülkelerle bugün
ilişkilerini kesmiş olmasını düzeltmesi ve yeniden
barışması gerekir. İşte, bu ülkelerin
başında da Mısır gelmektedir.
Bugün sadece Genel Kurulun
ilk toplantısını yapmıyoruz, aynı zamanda
Dışişleri Komisyonu da biraz evvel bu yılın ilk
toplantısını gerçekleştirdi. Orada da bu hususu dile
getirdik, Türkiye'nin en kısa zamanda, işte bu görünürde birdenbire
bir dış politika hamlesi yapıyormuş algısı
yaratma çabalarının gerçekçi bir şekilde somut adımlarla
desteklenmesi gerektiğini orada da vurguladık ve Cumhuriyet Halk
Partisi olarak şu teklifte bulunduk, dedik ki: Yasama organının
önemli komitelerinden biri olan Dışişleri Komisyonu da
Türkiye'nin dış politikasının yapılmasında ön
almalı ve birtakım faaliyetleriyle bu dış politikanın
yapımına katkıda bulunmalıdır. Onu söylerken de hemen
arkasından Dışişleri Komisyonumuzun en kısa zamanda Mısıra
bir parlamenter heyet göndermesi teklifinde bulunduk. Parlamentolar arası
ilişkiler dış politikanın yapılmasında fevkalade
önemli işleve sahiptir. Onun için bunu bir kez daha burada, Genel Kurulda,
yüce Mecliste de Dışişleri Komisyonunda
yaptığımız teklifin resmî olarak dile getirildiğini
hatırlatarak tekrarlıyorum.
Mısırdan sonra,
Doğu Akdeniz konusunda oluşan denklemi değiştirecek olan
bir diğer ülke de Suriye. Suriye, sadece Doğu Akdeniz konusunda da
kilit ülke değil, aslında daha birçok konuda Türkiyeye dış
politika alanında manevra kabiliyeti sağlayacak bir ülke. Bakın,
geçen haftalarda Millî Savunma Bakanı ve beraberindeki üst düzey askerî
heyetin Iraka da bir ziyareti oldu. Irakla, terörle mücadelede Erbildeki
yönetimle dahi görüşmeler oldu. Ancak biz, en önemli komşumuz ve
terörle mücadelede en fazla muhatap olmamız gereken bir diğer
komşumuz olan Suriyeyle hâlâ konuşamıyoruz. Neden ülkemizin ve
bölgemizin güvenliği, söz konusu Suriye olduğu zaman görmezden
geliniyor? Birleşmiş Milletler tarafından
tanındığı, meşru hükûmet olduğu için temas
kurulan Libya hükûmetinden, Suriyede yine aynı şekilde,
Birleşmiş Milletler tarafından tanınan meşru Şam
hükûmeti arasında ne fark vardır? İkisinin de meşruiyeti
varken neden birininkinin meşruiyeti kabul edilir de görüşülür,
diğerininkinin meşruiyeti kabul edilmez?
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'nin diplomasi masasında elini güçlendirebileceği bir
diğer ülke de İsraildir. İsraille diplomatik ilişkilerin
de en kısa zamanda büyükelçi seviyesine çıkarılması
gerekir. Bakın, Osmanlı İmparatorluğundan beri sahip
olduğumuz güçlü hariciye geleneğimiz bütün bu gelişmelerin
üstesinden gelebilecek kapasiteye sahiptir. Yeter ki Dışişleri
kadrolarında liyakat yeniden öne çıkarılsın ve
Dışişleri kadroları hak ettiği şekilde,
dış politika yapımında üstlerine düşen görevi yerine
getirebilsinler.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Başkan; belirttiğimiz bu hususlar çerçevesinde, Türk
Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının Aden Körfezi, Somali kara
suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde
görevlendirilmesi için 10 şubat 2009 tarihli ve 934 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararıyla verilen ve en son olarak 5
Şubat 2020 tarihli 1241 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Kararıyla 10 Şubat 2020 tarihinden itibaren bir yıl
uzatılan iznin süresinin, anılan kararlarla belirlenen ilke ve
esaslar dâhilinde 10 Şubat 2021 tarihinden itibaren bir yıl daha
uzatılmasına ilişkin tezkereye Cumhuriyet Halk Partisinin yine
olumlu oy kullanacağını belirtiyor, yeni yılın bu ilk
oturumunda aldığımız bu kararın korsanlıklarla
savaşırken denizlere barış getirmesini temenni ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın
Mehmet Mehdi Eker.
Buyurun Sayın Eker. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2021 yılının başında sizlere
hayırlı seneler ve başarılı çalışmalar diliyorum.
2021 yılının hepimiz için sağlık, huzur,
barış ve kardeşlik getirmesini temenni ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Aden Körfezi, Somali kara suları ve
açıkları, Arap Denizi ya da diğer adıyla Babülmendep ve
mücavir bölgelerde vuku bulan deniz haydutluğu ve silahlı soygun
eylemleri hakkında daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
alınan kararlarla verilen izin çerçevesinde Türk Silahlı Kuvvetleri
deniz unsurlarının anılan bölgedeki görev süresinin bir yıl
uzatılmasıyla ilgili Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
hakkında Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu konuyla ilgili ilk
Hükûmet tezkeresinin üzerinden on iki yıl geçti, 2009
yılının 10 Şubatında Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından Hükûmet tezkeresi onaylandı.
Burada tezkere hangi sebeple alındı, bu arada neler
yapıldı? Ve bu tezkere ihtiyacı, orada görev yapan Silahlı
Kuvvetler deniz unsurlarının orada bulunmasının
ihtiyacı devam ediyor mu? Bu çerçevede ben grubum adına kanaatlerimi,
görüşlerimi sizlerle paylaşacağım.
Sayın milletvekilleri,
2008 öncesinde bu bölgede denizlerde, Somali Aden Körfezi ve Arap Denizinde
500e yakın soygun gerçekleştirilmiştir. 2008 yılı
sonu itibarıyla 3ü Türkiye bağlantılı gemi de bu tür
saldırıların hedefi olmuş ya da doğrudan
etkilenmiştir; yine, 37 Türk denizcisi o süreçte rehin
alınmıştı.
2008 tarihinde
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde bu konuyla ilgili 4 karar
alınmış; 1816, 1838, 1844 ve 1846 sayılı Kararlar, bir
de 2009 Ocak ayında 1851 sayılı Karar alınarak,
uluslararası hukuk bakımından bu bölgede güç bulundurulması
ve bölgenin kontrol edilmesiyle ilgili hukuki meşruiyet tesis
edilmiştir.
8 Ocak 2009 tarihinde
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde kabul edilen 1851
sayılı Karar, Ortak Güç adıyla bir ortak görev gücünün
kurulmasına imkân tanımıştır. Bu çerçevede, dünya
ticaretinin önemli bir yüzdesinin geçiş yolundaki bölgede ticaret
güvenliğinin sağlanmasına katkı sağlamak, Türkiyenin
de kendi ticari ve uluslararası çıkarlarını korumak, Afrika
ve yakın bölgesine yapılan insani yardımın
güvenliğinin sağlanmasına katkıda bulunmak,
uluslararası kurum, kuruluş ve devletlerin yoğun bir
şekilde var olduğu bu bölgede Türkiyenin de var olması
gerekçeleriyle Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının görevlendirilmesi
için Hükûmete bir yıl yetki verilmiş ve yıllık tezkerelerin
uzatılmasıyla bugüne gelinmiştir.
Görevlendirmenin olumlu bir
etkisi oldu mu? Hangi tür gelişmeler oldu? sorusunun cevabı; evet,
oldukça olumlu gelişmeler yaşandı. Bariz olarak şunu
söyleyebiliriz ki 2010 yılı Mart ayından bu yana o bölgede Türk
bayraklı, Türk bağlantılı herhangi bir ticari gemi o tür
bir haydutluk ve o tür bir saldırıya maruz
kalmamıştır. Peki madem, böyle, bu görev süresinin
uzatılmasına ihtiyaç var mı? Eğer bu saldırılar
bu kadar azaldı ise artık, güvenlik tamamen sağlandı
diyebilir miyiz? Onu da maalesef diyemiyoruz çünkü bu bölgede
istikrarsızlık sürüyor; sadece deniz kaynaklı bu tür
haydutlukların, korsanlıkların değil civardaki ülkelerin
hem siyasi istikrarsızlıkları hem bölgede faaliyet gösteren kara
merkezli terör örgütlerinin zaman zaman birtakım tacizleri,
saldırıları maalesef devam ediyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Aden Körfezi ile Somali açıklarında ve
son dönemde Gine Körfezindeki deniz haydutluğu ve korsanlık
eylemleri, bir uluslararası güvenlik meselesi. Terörizm ve korsanlık
başta olmak üzere; göç, insan kaçakçılığı,
sınır anlaşmazlıkları gibi konular bu bölgedeki
güvenlik durumunu olumsuz etkilemektedir. Dünya ticaretinin yaklaşık
yüzde 10u, Avrupanın doğuyla ticaretinin ise yüzde 40ı bu
bölgeden olmaktadır.
Akdeniz ile Hint Okyanusunu
birbirine bağlayan ve deniz trafiğinin oldukça yoğun olduğu
bu bölgede, 2008 yılına kadar çok sayıda deniz haydutluğu
ve silahlı soygun olayı yaşandığını biraz
önce arz ettim. Bu kapsamda, Türkiye irtibatlı, Türk bayraklı veya
sahibi, işleteni Türk vatandaşı 5 geminin korsanlar
tarafından kaçırıldığı, bu gemilerin müteakiben
serbest bırakıldığını da yine tarih kaydediyor.
Bölgede icra edilen askerî
harekât ve ticaret gemilerinin aldığı koruyucu tedbirler
sayesinde bu bölgede bu tür saldırılar ciddi şekilde
azaldı. Söz konusu korsanlık faaliyetleriyle mücadelenin
uluslararası meşruiyeti, Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin 2008 ile 2020 arasında aldığı 16 kararla da
tesis edilmiştir. Bu kararlar uluslararası toplumun Somali
açıklarındaki deniz haydutluğuyla bu ülkenin kara
sularını da kapsayacak şekilde yürüttüğü mücadelenin temel
hukuki dayanağını oluşturmaktadır. Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi ilgili kararlarının süresi son olarak 4
Aralık 2020 tarih ve 2554 sayılı Kararla bir yıl daha
uzatılmıştır. Bilhassa seyrüsefer serbestisine ve
denizlerde emniyetin tesisine önem veren Türkiye, deniz haydutluğuyla
mücadelede uluslararası iş birliğinin geliştirilmesini
desteklemektedir. Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği ve
Uluslararası Denizcilik Teşkilatı bünyesinde yürütülen
çalışmalara Türkiye, faal bir şekilde iştirak etmektedir.
Yine, ülkemiz, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1851 sayılı
Kararı çerçevesinde deniz haydutluğuyla etkin mücadele amacıyla
oluşturulan Somali Açıklarında Korsanlıkla Mücadele Temas
Grubuna kurucu üye olarak katılmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu tezkerenin uzatılması ihtiyacı
devam ediyor çünkü Somali Açıklarında Korsanlıkla Mücadele Temas
Grubunun 20 Haziran 2019 tarihli 22nci Genel Kurul toplantısı nihai
bildirisinde korsan saldırılarının son yıllarda kayda
değer biçimde azaldığı ancak tamamen ortadan
kalkmadığı, bu nedenle korsanlıkla mücadelede çok boyutlu
uluslararası yaklaşımın sürdürülmesi ve bölgedeki deniz
haydutluğuyla mücadele misyonlarının
devamlılığının gerektiği yönündeki
değerlendirme ön plana çıkmıştır. Bu çerçevede,
anılan grubun 23üncü Genel Kurul toplantısı 17-18 Aralık 2020
tarihinde gerçekleşmiş.
Değerli arkadaşlar,
Aden Körfezi ve Somali açıklarında alınan önlemlerin bir sonucu
olarak korsanlık faaliyetlerinin bu bölgede azalmakla birlikte
Afrikanın batısına kaydığı gözlemlenmektedir. Bu
vesileyle, 23 Ocak Cumartesi günü Nijerya Lagos açıklarında Mozart
isimli geminin bir saldırıya maruz kaldığını,
burada 15 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı -ki gemi işleten firma
bir Türk firması, onların çalışanı 15 kişi-
maalesef rehin alınmıştır Boden Denizcilik
firmasının. Bu arada bir Azeri kardeşimiz hayatını
kaybetmiş -Ferman İsmayilov, 2nci mühendis- ve 4üncü Kaptan Furkan
Yaren ile Bahadır Yeşilalan yaralanmış ancak gemi Gabonun
Port-Gentil Limanına giriş yapmış ve Gabon Deniz
Kuvvetleri tarafından korumaya alınmıştır. Yani Aden
Körfezindeki güç burada belirli şekilde etkili olmuş, buralarda
deniz haydutluğu ve korsanlık ciddi şekilde azalmış
ama Afrikanın öbür tarafında, Gabon Körfezinde maalesef bu tehdit
devam etmektedir, Afrika sahillerinde. Aralık ayındaki
toplantıda dile getirilen husus, özellikle Gine Körfezinin
korsanların hedefi hâline geldiği burada da değerlendirilmekte
ve durum Uluslararası Denizcilik Örgütü çerçevesinde ülkemizce
izlenmektedir.
Uluslararası Ticaret
Odasına bağlı çalışan Uluslararası Denizcilik
Bürosunun, 2020 Eylül ayında yayınladığı
Korsanlık ve Gemilere Karşı Silahlı Saldırı
Faaliyetleri konulu toplantıda yine bu bölgede tüm dünyada
gerçekleşen eylemlerin yüzde 95ine tekabül eden sayıda eylem
yapıldığı ifade edilmiştir. 2020
yılının başından eylül ayına kadar Nijeryada
bulunan Lagos çevresinde kümelenmek suretiyle, Gine Körfezinde toplam 44
saldırının gerçekleştiği kaydedilmiştir ki en son
23 Ocaktaki müessif hadise
Aden Körfezi bölgesinde deniz
haydutluğuyla mücadele faaliyetleri hâlihazırda Avrupa
Birliğinin Atalanta Harekâtı, ABD önderliğindeki Birleşik
Deniz Kuvvetleri ve millî kontroldeki gemiler vasıtasıyla olmak üzere
3 ayrı çerçevede devam etmektedir. Ülkemiz, 17 Şubat 2009 tarihinden
bu yana Birleşik Deniz Kuvvetleri Görev Gücü bünyesinde oluşturulan
Birleşik Görev Kuvveti-151in emrinde görevlendirdiği firkateynler ve
Bahreyndeki Görev Kuvveti Karargâhında altı aylık dönemler
hâlinde görevlendirdiği personelle uluslararası faaliyetleri desteklemektedir.
2017 ve 2018 yıllarında görev kuvvetine 3 firkateynle katkı
verilmiştir.
13 Ocak-19 Mart 2019
tarihleri arasında ise Gökçeada, deniz haydutluğuyla mücadele
faaliyetleri çerçevesinde destek sağlamıştır. Görev
Kuvvetine sadece katkı vermekle kalınmamış, Deniz
Kuvvetlerimizin imkân ve kabiliyetleri ve bu alandaki uluslararası öncü
rolüyle mütenasip şekilde bu kuvvete liderlik görevi deruhte
edilmiştir. Ülkemiz, bu çerçevede; 3 Mayıs-13 Ağustos 2009, 1
Eylül-1 Aralık 2010, 19 Eylül-13 Aralık 2012, 27 Ağustos-21
Aralık 2015, 29 Haziran-2 Kasım 2017 ve 25 Haziran-10 Aralık
2020 tarihleri arasında olmak üzere 6 defa Görev Kuvveti
Komutanlığı görevini üstlenmiştir. Bu durum aynı
zamanda Deniz Kuvvetlerimiz bakımından bir ilki teşkil
etmektedir. Komutanlığın üstlenilmesiyle, NATO
dışında ilk defa, Türkiye tarafından denizde çok uluslu bir
koalisyon gücünün komutanlığı yürütülmüştür.
Ayrıca Aden Körfezi,
Somali karasuları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde
deniz haydutluğuyla mücadele kapsamında 17 Ağustos 2009
tarihinde başlayıp 24 Kasım 2016da sona eren NATOnun Okyanus
Kalkanı Harekâtına da destek verilmiştir. Bu kapsamda ülkemiz,
7 Aralık 2011-7 Haziran 2012 tarihlerinde bu harekâtın
komutanlığı görevini yürütmüştür.
Uluslararası ticaretin
ve seyrüsefer güvenliğinin tesisi ve korunması bakımından
kritik öneme sahip bu görev sırasında millî faaliyetlerimize de
destek verilmektedir. Bölgede görev icra eden firkateynlerimiz, Türk Bayraklı
ve Türkiye bağlantılı ticaret gemilerinin yanı sıra
Türk Kızılayı adına insani yardım taşıyan
gemilerin emniyetli geçişlerinin sağlanması için de her türlü
tedbiri almakta ve gerekli koordinasyonu sağlamaktadır.
Türk Kızılayı
tarafından Somaliye gönderilen yardım malzemesini taşıyan
gemiye Mogadişu Limanına intikali süresince deniz haydutluğu
açısından riskli olan bölgelerde refakat ve koruma
sağlanması amacıyla Gaziantep Fırkateynimiz 2016
Mayıs ayında görevlendirilmiştir.
Her ne kadar bölgedeki korsan
saldırılarında azalma olmuşsa da biraz önce ifade
ettiğim gibi, bu sorun bütünüyle ortadan kalkmış değildir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarıyla da uyumlu
olarak Somali açıklarında deniz haydutluğu sorununa
kapsamlı bir bakış açısıyla yaklaşmaktayız.
Korsanlığın asıl nedenlerinin denizde değil, karada
olduğu bilinciyle Somaliye yönelik insani ve kalkınma
yardımlarına özel önem atfetmekte, yetenek geliştirme
çabalarına katkıda bulunmaktayız. Somaliye ve Somali
halkına yönelik insani güvenlik ve kalkınma alanlarındaki kapsamlı
yardımları sürdürmekteyiz. Ülkemizin sahip olduğu imkân ve
kabiliyetlerle bu tehditle mücadelede öncü rolünü sürdürmesi siyasi, askerî ve
ticari çıkarlarımız gereğidir.
Türk Silahlı Kuvvetleri
deniz unsurları dünyanın en modern sistemleriyle donatılmış
Türk fırkateynlerinin bölgedeki mevcudiyetleriyle dış
politikamızın görünürlüğünü somut olarak pekiştirmektedir.
Ayrıca, bölgeden geçiş yapan Türk bayraklı ve ülkemizle
bağlantılı ticari gemilerin emniyeti sağlanmakta ve insani
yardım faaliyetlerine de destek verilmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, Türk Silahlı Kuvvetleri
Deniz Unsurlarının Aden Körfezi, Somali Karasuları ve
Açıkları, Arap Denizi ve Mücavir Bölgelerde Görev Süresinin Bir
Yıl Daha Uzatılmasına Dair Tezkere son olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 5 Şubat 2020 tarihli kararıyla 10 Şubat 2020
tarihinden itibaren bir yıl süreyle uzatılmıştır. Bu
hususlar muvacehesinde 10 Şubat 2021 tarihinde süresi dolacak olan tezkere
kapsamındaki faaliyetlerin önümüzdeki yıllarda da sürdürülmesinin
yararlı olacağını değerlendiriyoruz.
Bu düşünce ve
değerlendirmeyle Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu olarak tezkereye
olumlu oy vereceğimizi belirtir ve muhterem heyetinizi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerinde gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi şahıslar
adına 2 sayın milletvekiline söz vereceğim.
İlk söz Eskişehir
Milletvekili Sayın Utku Çakırözere ait.
Buyurun Sayın
Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)
UTKU ÇAKIRÖZER
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Türk Silahlı Kuvvetleri
unsurlarının Aden Körfezi, Somali kara suları ve
açıkları, Arap Denizi ve mücavir alanlarında görev süresinin bir
yıl daha uzatılmasına ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle şu anda hem sınırlarımızda
hem de Somali gibi dünyanın birçok bölgesinde görev yapan kahraman Türk
Silahlı Kuvvetleri mensuplarımızı selamlar, görevlerinde
başarılar dilerim.
Vatan savunması ve gerek
bölgemizde gerek dünyada barış ve huzur ortamının
sağlanması için vazife yaparken hayatını kaybeden aziz
şehitlerimizi ve bu kapsamda Hakkâride şehit düşen Piyade Er Selim
Gediki Allahtan rahmet dileyerek saygı ve minnetle anıyorum,
kahraman gazilerimize de hayatlarının geri kalan bölümünde
sağlık sıhhat diliyorum.
Bu tezkere Aden Körfezi ve
civar bölgelerindeki deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemleriyle
uluslararası mücadeleye katkı amacıyla getirilmiş durumda.
Tam da biz bu tezkereyi görüştüğümüz saatlerde Nijerya
açıklarında Gine Körfezinde Mozart isimli bir gemimiz korsan
saldırısına uğramış durumda. Dileğimiz ve
dualarımız bu saldırıda rehin alınan
vatandaşlarımızın sağ salim kurtarılması
doğrultusundadır. Gemimize ve vatandaşlarımıza
düzenlenen bu korsan saldırısı da uluslararası toplumun
Birleşmiş Milletler gücü kapsamında Aden Körfezinde
olmasının ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. O
yüzden ülkemizin bu korsanlık faaliyetleriyle yürütülen uluslararası
mücadelenin bir parçası olması önemlidir. Biz de bu nedenle bu
tezkereyi destekliyoruz.
Bu vesileyle dış
politikadaki son gelişmelere değinmek isterim. Avrupa
Birliğiyle görüşmelerde bir hareketlenme gözlenmekte. Ancak çok
dikkat çeken bir durum var ortada. Cumhurbaşkanı,
Dışişleri Bakanı AB yetkilileriyle konuşuyorlar,
Dışişleri Bakanı Brükseli ziyaret ediyor, basın
açıklamaları yapılıyor, güzel sözler, pırıltılı
sözler ama bakıyorsunuz bir büyük eksik var; o da Türkiyenin Avrupa
Birliği üyelik sürecinden bahseden yok. Sanki tam üye adayı olan bir
ülkeyle değil de üçüncü bir tarafla görüşüyorlar. 10 11 Aralık
AB Sonuç Bildirgesine bakın, Türkiyeyle ilişkilerini
Genişleme başlığında ele almıyorlar bile,
Ankaranın çok beğendiği o metinde adaylık statümüzden
bahsedilmiyor bile. Onlar bunu yaparken Türkiye ne yapıyor? Bir taraftan
Avrupayla gerginliği azaltıcı adımlar atılıyor,
Oruç Reis çekiliyor, Barbaros çekiliyor, Yunanistanla istikşafi
görüşmelere başlanıyor. Fransayla dalaşmıyoruz,
Almanyayla uyumluyuz. AB tarafı çok memnun, Türkiyenin jestlerinden
memnunuz. diyorlar. Diğer yandan dünyaya Türkiyede reform
yapacağız, yargı reformu, ekonomi reformu getireceğiz.
mesajları gönderiliyor ama değerli arkadaşlarım, biz burada
oynadığınız oyunun farkındayız. Bir yanda
Avrupaya, Amerikaya jestler yapılacak, hakkımız hukukumuz
elimizden alınırken ses çıkarılmayacak, reform söylemiyle
gözler boyanmaya çalışılacak ama diğer yanda Türkiyenin
içinde hak ihlalleri, baskılar, zulümler sürecek.
Belki yabancı ülkeler
sırf kendi ulusal ya da bölgesel çıkarları için bu reform
söyleminize inanabilir ya da inanmış gözükebilirler ama biz
inanmıyoruz. Nasıl inanabiliriz ki? Gazeteciler, siyasetçiler,
hukukçular aylardır, yıllardır haksız hukuksuz cezaevlerinde.
İşte sivil toplum örgütü kurucusu, iş insanı Osman Kavala
tam 1.183 gündür Silivri zindanında, AİHMnin Siyasi gerekçelerle
tutuklu demesine ve ihlal kararı vermesine rağmen zindanda.
Selahattin Demirtaş yıllardır, Ayhan Bilgen aylardır
cezaevinde özgürlüklerinden mahrum, hem de AİHM ve AYM kararlarına
rağmen. On binlerce yurttaşımız sadece ifade özgürlüklerini
kullandıkları için haklarında dava açılmış,
gözaltılar, tutuklamalarla karşı karşıya. Yerel
mahkemeler Anayasa Mahkemesi kararlarını, AİHM kararlarını
tanımıyor. Bakın, Anayasa Mahkemesi milyonlarca
İstanbullunun oyuyla Meclise gönderilen Milletvekilimiz Enis
Berberoğlu için 2nci kez hak ihlali kararı verdi ama Milletvekilimiz
Berberoğlu hâlâ bu Parlamentoda hakkı olan yere oturamıyor.
Gelecek Partisi Genel
Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, Yeniçağ Gazetesi
Ankara Haber Temsilcisi Orhan Uğuroğlu, KRT Programcısı
Afşin Hatipoğlu sokak ortasında güpegündüz saldırıya
uğruyorlar, sadece düşünceleri, ifadeleri nedeniyle. Ülkeyi
yönetenler ise bu saldırıları kınamak bir yana tepkisel
olaylar demekle geçiştiriyorlar. Gazeteci Ayşenur Arslan, Karar
yazarları Elif Çakır, Taha Akyol, Yıldıray Oğur, hem
siyasetçiler tarafından hedef gösteriliyorlar hem de sosyal medya
üzerinden hakaret ve tehditlere maruz kalıyorlar. Sadece onlar değil
2021in yani şu yılın ilk yirmi gününde 7 gazeteci Türkiyede;
Uşakta, Aydında, Ankarada, İstanbulda sokak ortasında
saldırıya uğradı. Yüzlerce, binlerce site yasaklı,
engelli. Free Web Turkey platformu raporuna göre son bir yılda engellenen
haberlerin yüzde 42si doğrudan Adalet ve Kalkınma Partili
Cumhurbaşkanı ve diğer parti yöneticileriyle ilgili.
Televizyonlar haksız hukuksuz karartılıyor. Gazeteler hukuki
gerekçe olmaksızın yüzlerce gün resmî ilan kesme cezasına çarptırılıyor.
Gerçekten reform yaptığınızı göstermek
istiyorsanız, gerçekten samimiyseniz Enis Berberoğlu
kararının uygulanmasını sağlayın. Onun Meclise
dönmesi hepimizin kararlılığıdır. 5 Şubatta Osman
Kavala davası var; AİHM kararları ortada, bu suçsuz, günahsız
adamı artık çıkartın. Yıllardır bu oyunu
oynuyorsunuz, içeride her türlü antidemokratik işi yapıp siyasi
rakiplerimizi yargı ve medya aracılığıyla kriminalize
etme peşindesiniz.
İşin bir de
başka bir boyutu var dış politika deyince. Herkes bugünlerde
Amerika Birleşik Devletleri; Biden geliyor, Biden gidiyor. Amerika
Birleşik Devletleri Başkanının yeni
Dışişleri Bakanı Senatoda çıkıp ülkemiz için
sözde müttefik diyor, Ankarada tık yok. Her konuyla ilgili konuşan
Cumhurbaşkanı ve saray avanesi bu konuda seslerini bile
çıkarmıyor.
Değerli
arkadaşlarım, nerede kaldı ilkeli dış politika?
Doğu Akdeniz meselesi, Ege meselesi. Tabii ki istikşafi
görüşmelerin başlaması memnuniyet vericidir ama bir senedir Oruç
Reis Doğu Akdenizdeydi, Barbaros da Kıbrıs açıklarındaydı,
şimdi sessiz sedasız geri çekildi. Niye gönderdiniz, ne buldunuz,
niye sessiz sedasız çektiniz? Daha çok bilgiye ihtiyacı var
Türkiyenin ama AB yetkilisi Borellin dediği gibi bir jest miydi acaba
tüm bunlar? Neyin karşılığında Barbaros, neyin
karşılığında Oruç Reis çekildi? Hidrokarbon
kaynakları üzerindeki bizim ve Kıbrıs Türklerinin
haklarından vazgeçiyor muyuz? Bu jest bunların
karşılığı mıdır? Türkiye ile Yunanistan
arasında tabii ki üst düzey görüşmeler yapılmalıdır,
istikşafi görüşmeler yapılmalıdır ama sadece
istikşafi görüşmeler Egeye barış getirmez. Bunun
yapılması için Türkiye ve Yunanistan, bölge meselelerini üçüncü
tarafların baskısından uzak doğrudan ele almalıdır,
başka çaresi yoktur bu konunun. Sırf AByi, sırf ABDyi memnun
etmek için Türk-Yunan halklarının yararına olmayacak
şekilde görüşmeler, sonuçlar yapılması kabul edilemez.
Değerli
arkadaşlarım, Uygur Türkü kardeşlerimizin sorunları; Çin
zulmünden kaçarak Türkiyeye sığınan Uygur Türklerinin şu
günlerde yaşadığı korkuyu da Meclis gündemine getirmek
isterim. Çin ile Türkiye arasında imzalanan Suçluların İadesi
Anlaşması sebebiyle Türkiyede yaşayan Uygur Türkleri diken
üstünde. Anlaşma neleri kapsıyor? Gözaltına alınan Uygur
Türkleri Çine gönderilecek mi? Büyük bir bilinmezlik var. Elbette Türkiyenin
Çin ile ilişkileri önemlidir ama Çin ile bu ilişkilerin mutlaka Uygur
Türklerinin yararına olması sağlanmalıdır. Çin ile
ilişkimiz iyi olacak diye, ekonomik yardım alacağız diye
yüz binlerce soydaşımız Uygur Türküne yönelik yaygın hak
ihlallerine, zulümlere ses çıkarmamak bu Meclise
yakışmamaktadır. Suçluların İadesi
Anlaşması, yaygın hak ihlalleri nedeniyle Türkiyeye
sığınan Uygur Türkü kardeşlerimizi mağdur etmemelidir.
Eğer Türkiyeye sığınan, hiçbir suçla ilgisi olmayan masum
Uygur Türklerinin hayatını tehlikeye sokacaksa bu anlaşma ya
onaylanmamalıdır ya da ileri bir tarihe ertelenmelidir. Uygur
Türkleri, kendi kimliklerini koruyarak temel hak ve özgürlüklerden eşit
biçimde yararlanmalı, huzur ve refah içinde yaşamaları sağlanmalıdır.
Değerli
arkadaşlarım, değinmek istediğim bir başka konu ise,
Kırımdaki soydaşlarımızla ilgili. Bugün ülkemizde
sayıları milyonları bulan Kırım Tatar Türkü
kardeşimiz bulunmakta; pek çoğumuzun akrabalık, komşuluk
bağıyla irtibatlı olduğu bu vatandaşlarımızın
Kırımın 1783 yılında işgalinden sonra kan ve
soybağı oldukları, aynı dine mensup oldukları Türkiye
topraklarına göç etmek zorunda kalan insanların torunları
bunlar. Bu insanlar ülkemizin siyaset, bilim, edebiyat, sanat ve ticaret
hayatına büyük katkılar sağlamış, Türkiyemize
gönülden bağlı insanlar olarak Atatürkün gösterdiği muasır
medeniyet hedefine ulaşmamıza hep büyük katkılar
sağlamıştır. Ancak ne yazık ki talihin ve tarihin
acımasız bir tekerrürü neticesinde 2014 yılında
Kırım Tatarlarının ana vatanı bir kez daha hukuksuzca
işgal edildi. Bütün dünyanın gözleri önünde Rusya, altına imza
attığı BM sözleşmesi dâhil barışın
korunmasına yönelik bütün sözleşmeleri çiğneyerek
Kırımı bir kez daha işgal etti. İşgalden bu yana
Kırımdaki insan hakları ihlalleri ise artık insan
hakları suçlarına dönüştü. Uluslararası insan hakları
örgütleri her ay Kırımla ilgili rapor yayınlıyorlar. Bu
raporlardaki ortak yorum durumun tam bir felaket olduğu yönünde. 2014teki
işgalden bugüne 16 Kırım Tatarı Rus cezaevlerinde
hayatını kaybetti, 11 Kırım Tatarı kayıp ve
Ağustos 2020 verilerine göre 208 Kırım Tatarı siyasi mahkûm
ya da tutuklu olarak cezaevinde.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Bu
baskılar ve eziyetler Kırımda yaşayan ve işgale
karşı çıkan Ukraynalılara ve diğer milletlere de
yapılıyor. Bunlar sadece rakamlar değil, her bir rakam bir
insana, bir aileye yapılan eziyeti ifade ediyor. 2014-2020 arasında
Kırımdan 50 bin kişi Ukraynaya göç etmek zorunda
kalmış durumda, bu sayının yarısı Kırım
Tatarı. Baskılar, eziyetler, işten çıkarmalar
insanları ekmeğe, işe, aşa muhtaç etmiş durumda.
Değerli milletvekilleri,
Kırımdaki bütün eziyetler bundan ibaret değil, insan
hakları örgütlerinin raporları var. Corona pandemisi
Kırımda da etkilerini hissettirmekte. Bugüne kadar
Kırımda resmî rakamlara göre 35 bin vaka açıklanmış
ve gelen bilgilere göre bu vakaların yüzde 60ı Kırım
Tatarları. Yarımadada sağlık sistemi çökmüş durumda;
ilaç, hastane, doktor bulunamıyor. Görünen o ki 2021 yılında da
hem pandemi hem işgalci yönetimin baskıları Kırım
Tatarları için umut vadetmiyor. Bu konuda başta Türkiye olmak üzere
tüm dünyadaki Kırım Tatarı kardeşlerimiz olanları
üzülerek takip ediyor ama Kırım konusunda Türkiye, maalesef pasif
durumda. Kırımlı soydaşlarımızın
yaşadığı hak ihlalleri karşısında artık
Meclisimiz harekete geçmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Selamlayalım lütfen.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla)
Değerli milletvekilleri, hiçbir şey yapamıyorsak dahi
Parlamentomuzda Türkiye Büyük Millet Meclisiyle Kırım Tatar Millî
Meclisi arasında bir dostluk grubu mutlaka kurulması
sağlanmalıdır. Kırım Tatarları,
soydaşlarımız Ankaradan, Meclisimizden çok büyük destek beklemektedir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şahısları adına son konuşmacı, Gaziantep
Milletvekili Sayın Ali Şahin.
Buyurun Sayın
Şahin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının Aden Körfezi, Somali kara
suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde deniz
haydutluğu ve silahlı soygun eylemleri ile denizde terörizmle
mücadele amacıyla yürütülen uluslararası çabalara verdiği
desteğin bir yıl daha uzatılmasına ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerine şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken
geçtiğimiz günlerde Nijeryanın Lagos şehri
açıklarında saldırıya uğrayan Mozart ticari gemimizde
hayatını kaybeden Azerbaycanlı kardeşimize Allahtan rahmet
diliyorum, saygıdeğer ailesine buradan başsağlığı
diliyorum. Yine, alıkonulan 15 vatandaşımızın acilen
serbest bırakılması ve ailelerine kavuşmalarını
temenni ediyorum. Bu yönde de Hükûmetimizin yoğun çabalarının
sürdüğünü an itibarıyla belirtmekte yarar var.
Değerli milletvekilleri,
aslında, bakarsanız, bu son saldırı bugün görüşmekte
olduğumuz Aden Körfezi tezkeresinin ne denli önemli olduğunu; o
bölgede ve farklı bölgelerde istikrarı temin etmek adına,
özellikle ticari gemilerin seyrüsefer güvenliğini sağlamak
adına, hem bölgenin istikrarını sağlamak hem de ülkemizin
menfaatlerini, ticari menfaatlerini korumak adına ne denli önemli
olduğunu ortaya koyuyor. Aden Körfezi birçok açıdan stratejik önemi
haiz. Öncelikle, belki oranın biraz stratejik önemine, hem bölgesel hem
küresel hem de ülkemiz açısından önemine değinmek gerekiyor.
Malumunuz olduğu üzere, dünya ticaretinin yüzde 90ı deniz ticareti
yoluyla gerçekleştiriliyor ve dünya deniz ticaretinin yüzde 20lik bir
bölümü ise Süveyş Kanalı üzerinden Kızıldeniz, Aden
Körfezi, Somali açıkları ve Arap Denizi üzerinden gerçekleşiyor.
Yine, Orta Doğudaki önemli petrol aktarımının, petrol
ticaretinin ve transferinin Aden Körfezi üzerinden de Batıya ve Amerika
Birleşik Devletlerine yönelik gerçekleştiğini düşünürsek
bu açıdan da yine çok önemli bir stratejik ticari su yolu olarak önümüze
çıkıyor.
Ülkemiz açısından
değerlendirdiğimizde, bölgede her yıl yaklaşık bine
yakın Türk ticaret gemisinin seyrüsefer hâlinde olduğunu
söyleyebiliriz. Bu bin ticari geminin, ihracatımızın yüzde 20si
olan yaklaşık 80 milyar dolarlık bir ihracatı
gerçekleştirdiğimiz bir su rotası, uluslararası ticaret
rotası olması bakımından da bölgeyi ülkemiz
açısından önemli hâle getirdiğini söyleyebiliriz.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin, Deniz Kuvvetlerinin tezkeremizle orada üstlenmiş
olduğu, 2009 yılından bu yana icra etmiş olduğu görev,
aslında, o bölgede sadece korsanlığa karşı, deniz
terörizmine karşı, deniz soygunculuğuna karşı
yürütülen bir güvenlik çalışmasının da ötesinde, özellikle
bölgedeki fakirliğe müdahale ederek bölgedeki istikrarsızlığı
ortadan kaldırmaktır. Sadece askerî yöntemler bölgedeki istikrarsızlığı
sona erdirmek için tek başına maalesef ki yeterli olmuyor. Türk
Silahlı Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri aslında bunun da ötesine
geçerek, askerî tedbirlerin de ötesine geçerek bölgedeki insani yardım misyonunu
da üstlenmiş durumda.
Türkiye olarak oradaki birçok
altyapı projesine destek veriyoruz. Yine, Somali içerisindeki
birtakım istikrarsızlıkların, iç
istikrarsızlıkların ara buluculuğu konusunda da ekstra
misyonlar üstlenerek sadece denizde değil, aslında karada da
farklı misyonlar üstlenmiş durumdayız.
Bu anlamda, bölgenin önemini
vurgularken bir noktanın da altını çizmekte yarar var.
Aslında, bakarsanız, Covid süreciyle birlikte küresel ekonominin
daralması ve küresel gelir eşitsizliğinin daha da
derinleşmesi önümüzdeki süreçte bölgesel krizleri ve bölgelerdeki bu tür
istikrarsızlık süreçlerini daha da tetikleyecekmiş gibi
görünüyor. Görüldüğü üzere, daha önce Somali ve Aden Körfezi
civarlarında rastladığımız bu tür deniz
korsanlığı ve terörizmi girişimlerinin Afrikanın
farklı noktalarına da kaydığını görüyoruz. Bu
anlamda, önümüzdeki süreçte Covidin de tetiklediği küresel ekonomik
krizin derinleşmesiyle birlikte, bölgesel gelir eşitsizliğinin
daha da derinleşmesiyle birlikte, aslında, bakarsanız, Hint
Okyanusundan, Pasifikten alırsak Afrikanın en uç noktalarına
kadar çok farklı noktalarda krizin, bu tür korsanlık
girişimlerinin daha da derinleşerek ilerleyeceğini bugünden
öngörebiliriz.
Burada şunu söylemekte
de yarar var: Alınmış olan askerî tedbirlerin, Deniz
Kuvvetlerinin, birçok ülkenin kendi donanmalarının veya NATO
çerçevesinde, Birleşmiş Milletler çerçevesinde yürütülen bu tür
operasyonların, aslında bölgesel krizleri ve bölgesel
rahatsızlıkları önlemekte tek başına yeterli olmayacağını
görüyoruz. Biraz da küresel ekonomide gelir eşitliğinin
sağlanması konusunda şapkalarımızı önümüze
alıp düşünmemiz gerektiğini söyleyebilirim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri sadece Adende
değil, Asyadan tutun, Kafkaslardan Orta Doğuya, Balkanlara ve
Afrikaya kadar birçok noktada misyon üstlenmiş durumda. Aslında,
bakarsanız, bu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin genetiğinde olan,
milletimizin genetiğinde olan bir misyon. Milletimiz her zaman yeryüzünde
adaletin tesisi, istikrarın tesisi, mazlumların hamiliği gibi
çok ulvi bir misyon üstlenmişti tarih boyunca. 1560lı yıllarda
Sumatra ve Banda Aceh Müslümanlarının orada artan Portekiz zulmüne
karşı Sultandan destek istemesiyle, 1569 yılında Banda Aceh
ve Sumatra sahillerinde Portekizlilerle yaşanan savaş sonucunda o
bölgeye getirdiğimiz istikrardan bu yana, Türk Silahlı Kuvvetlerinin,
dünyanın doğusu ile batısı, kuzeyi ile güneyi arasında
aslında birçok yere istikrarı getirmek adına, adaleti tesis
etmek adına çok önemli misyonlar üstlendiğini söyleyebiliriz. Bu
anlamda, sadece Türk Silahlı Kuvvetlerinin kara mensupları
değil, deniz unsurları da çok önemli misyonlar üstlendi tarihten bu
yana. Sadece Kara Kuvvetleriyle, Deniz Kuvvetleriyle değil,
Avrupanın içlerinde, yeri geldi ülkemizin, bu milletin aziz askerlerinin
üniformasının adaleti tesis ettiğine de çeşitli tarihlerde
şahitlik ettik.
Deniz tarihine çok önemli
katkıları oldu milletimizin. İşte, Pîrî Reisten tutun
Barbaros Hayreddin Paşaya kadar dünya denizcilik tarihine, Türk
denizcilik tarihine kattığı değerleri göz önünde
bulundurursak aslında üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olarak
çok daha önemli misyonların bizi beklediğini söyleyebiliriz.
Aslında birçok hatibimiz
de burada dile getirdi, Denizlere hâkim olan cihana hâkim olur. sözü son
derece değerli. Bu anlamda, nüfuz gücü, nüfuz coğrafyası
farklı kıtalara kadar uzanmış olan ülkemizin önümüzdeki
süreçte kendi deniz potansiyelini ve gücünü artırma noktasında da çok
önemli çalışmaları var, yeri gelmişken bundan da
kısaca bahsetmek isterim. Mesela, MİLGEM Projesi bu anlamda son
yıllarda ülkemizin, milletimizin atmış olduğu son derece
önemli bir adım. Türk Deniz Kuvvetleri tarafından yönetilen proje
keşif, gözetleme, erken uyarı, denizaltı karşıtı
savaş, yüzeyden yüzeye savaş, yüzeyden havaya savaş ve amfibi
operasyonlar dâhil olmak üzere bir dizi görevde kullanılabilecek çok
amaçlı korvet ve fırkateynler geliştirmeyi hedeflemektedir.
Yine, bu alanda
yürüttüğümüz çok önemli çalışmalardan bir tanesi Anadolu TCG
gemisi çok yakında, 2021 yılında Türk Deniz Kuvvetlerinin
envanterine girmiş olacak. Alanında dünya üzerinde üretilmiş en
önemli, en değerli stratejik gemilerden biri, SİHA gemisi
şeklinde adlandırabileceğimiz; helikopterlerin,
SİHAların iniş kalkış yapabileceği operasyonel
bir gemi olması açısından da Türk Silahlı Kuvvetlerine ve
donanmamıza çok önemli katkılar sağlayacağını
söyleyebilirim.
Yine, geçtiğimiz aylarda
ürettiğimiz ve hizmete almış olduğumuz silahlı
insansız deniz aracının Türk Deniz Kuvvetlerinin potansiyelini
artırmak adına, bu alanda millî savunma sanayimizi güçlendirmek
adına da çok önemli bir adım olduğunu söyleyebiliriz. Bunu ihraç
etme noktasında, yine Dostluk Grubu Başkanlığını
yürüttüğüm kardeş ülke Pakistan için 4 MİLGEM Projesini
başlattık ve 3 tanesinin kızağa alınma işlemi
tamamlandı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ
ŞAHİN (Devamla) Selamlayacağım.
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ALİ ŞAHİN
(Devamla) Bu vesileyle, tezkeremizin başta ülkemiz, bölgemiz ve dünya
ticareti için hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi tezkereyi
oylarınıza sunacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın Kılıç
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
41.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, deniz
haydutluğunun tarih boyunca var olduğuna ve suç olarak kabul
edildiğine, BM ve uluslararası toplum tarafından bu konuyla
ilgili yapılan mücadelede ülkenin aktif rol oynadığına,
kalıcı çözüm için hukuki tedbirlerin ve güvenlik önlemlerinin
sürdürülebilir ve sürekli olması gerektiğine ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Deniz haydutluğu tarihen
var olagelmiştir. Deniz alanlarının güvenliği için her
dönemde sözleşmeler olmuş, anlaşmalar
yapılmıştır. BMDHS, haydutluğu bir suç olarak kabul
etmiş ve haydutların yargılanmasını devletlere
bırakmıştır. Deniz haydutluğu eylemlerinin
altında yatan birçok sebep bulunmaktadır. BM ve uluslararası
toplum tarafından bu konuyla mücadele amacıyla çeşitli
yaptırım türleri uygulana gelmiştir. Mücadelede başarı
için koordinasyon ve yardımlaşma şarttır. Türkiye, bu
mücadelede aktif rol oynamaktadır. Alınan hukuki önlemler ve güvenlik
önlemleri olayların düşüşünde çok etkin olmuştur.
Kalıcı çözüm için bu önlemlerin sürdürülebilir ve sürekli olması
şarttır.
BAŞKAN Sayın
Emecan
42.-
İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecanın, her gün en az 3
kadının erkekler tarafından katledildiğine, kadın
cinayetlerinin artık bir cins kırım hâline
dönüştüğüne, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı
Yasanın daha etkin uygulanmasını sağlamak için, toplumda
farkındalık oluşturmak için kadın cinayetleri ve
kadına yönelik şiddet konusunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde
acilen genel görüşmeyle gündeme alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
EMİNE GÜLİZAR
EMECAN (İstanbul) Ülkemizde cinayete kurban giden kadın
sayısı her geçen yıl artmaktadır. Her gün en az 3
kadın erkekler tarafından katlediliyor, bıçaklanıyor,
camdan atılıyor, yakılıyor, vuruluyor. Sistematik hâle
gelen kadın cinayetleri artık bir cins kırım hâline
dönüştü. Kadınları şiddet, cinayet, taciz ve tecavüzden
korumak için, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı
Yasanın daha etkin uygulanmasını sağlamak için, toplumda
farkındalık oluşturmak ve bu mücadeleyi
yaygınlaştırmak için, ülkemizin en öncelikli sorunlarından
biri hâline gelen kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet
konusu Türkiye Büyük Millet Meclisinde acilen genel görüşmeyle gündeme
alınmalıdır. Toplum bizden bunu yapmamızı
beklemektedir. Biz hazırız. Bu çağrımız Meclis
Başkanı Mustafa Şentop ve Mecliste temsil edilen tüm siyasi
partileredir.
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu
43.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, iş yerleri
kapatılan, kredi verilip borçlandırılan esnafa
yapılanın yardım değil yardımcık olduğuna,
sadece götürü usulde çalışanlara ve tamamen kapalı olanlara
yardım edileceğini öğrendiklerine, yarım açık esnafa
ne olacağını sorduğuna ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dünya, esnafını
iflas ettirmek için ciddi olarak çalışan bir iktidarı AKPyle
gördü. İş yerlerini kapattığınız, kredi verip
borçlandırdığınız esnafa büyük laflar ederek kira yardımı
yapma kararını açıkladınız. Yapılan, yardım
değil, yardımcık.
Saraydakiler dünyayla
bağlantılarını kesmiş ama soruyorum: İktidar
ortaklarından kaç vekil Ben Meclis çalışmalarına verilen
arada esnafları ziyaret ettim, sorunlarını dinledim, çözümü için
çalışacağım. diyebiliyor? Üç ay için yardım
edilebilecek, o da sadece götürü usulü çalışanlara. AKP kafasına
göre kıskanılan, uçan Türkiye, yıllardır vergi
aldığı esnafına ayakta kalması için bir yardım
yapmaktan aciz. Şimdi kira yardımları belli olmuş,
esnafımız bizi arıyor. Öğrendik ki bu yardımlar sadece
iş yerleri tamamen kapalı olanlara yapılmış. Esnaf
yarım açık olsa ne olacak?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Önergeler (Devam)
2.-
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin (2/2448) esas numaralı
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına dair önergesi (4/105)
BAŞKAN İç
Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alma
önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (2/2448)
esas no.lu Kanun Teklifimin İç Tüzükün 37nci maddesine göre
doğrudan gündeme alınması hususunun gereğini arz ederim.
Utku
Çakırözer
Eskişehir
BAŞKAN Önerge üzerinde
teklif sahibi olarak İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil
konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Kadıgil. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Sayın Başkan, sayın üyeler; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Kadına yönelik
şiddeti önlemek amacıyla verilen ve Meclisimizin dehlizlerinde
kaderine terk edilen onlarca kanun teklifinden biriyle
karşınızdayım.
Biz Mecliste görüşülerek
yasalaşmasını istediğimiz bu teklifte çok basit bir teklif
aslında şunu teklif ediyoruz size şu anda: Kadına yönelik
şiddet vakalarında uzlaştırma yöntemleri uygulanmasın.
(Uğultular)
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Kadıgil.
Sayın milletvekilleri,
kürsüde konuşmacı arkadaşımız var. Ciddi bir
uğultu geliyor. Lütfen, konuşmacıyı dinlersek memnun
olurum.
Buyurun.
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (Devamla) Dinlesek de bir şey değişmiyor zaten
Sayın Başkan. Biz halka konuşuyoruz, o yüzden devam edebilir
sevgili arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Biz şu anda şöyle
bir teklifle karşınızdayız. Sayın Grup Başkan
Vekilim, siz dinleyin çünkü mantıklı. AKP Grup Başkan
Vekillerine sesleniyorum. Biz diyoruz ki, kadına yönelik şiddetle
ilgili konularda uzlaştırma hükümleri uygulanmasın. Yani evet,
kadına yönelik darp vakalarında uygulanmayabiliyor, mevzuat buna
müsait ama mesela tehditte uygulanmaya devam ediyor. Bir eş gidiyor,
karısını tehdit ediyor; daha sonra karısı
savcılığa gidiyor, şikâyetçi oluyor. Sayın savcı
diyor ki: Hadi sizi bir uzlaştıralım bakalım. Bunu diyen
tek biz değiliz, bu teklifi getiren de biz değiliz. Aslında, bu,
İstanbul Sözleşmesinin bir hükmü. Hani böyle kadınların
sürekli Uygulansın, uygulansın, uygulansın. dediği İstanbul
Sözleşmesi var ya, onun 48inci maddesi aslında bize, Türkiye Büyük
Millet Meclisine emrediyor, Bunu geçirmeniz gerekiyor. diyor. Mevzuatta
eksiklik olmuş, sizlerden gelmedi, biz getiriyoruz bunu ve bu
uygulamayı yapalım diyoruz. Çünkü dediğim gibi İstanbul
Sözleşmesinde açıkça diyor ki: Taraf devletler, cinsiyete
dayalı her türden şiddete ilişkin olarak alternatif uzlaşma
yöntemlerini yasaklamakla ve gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.
Şimdi, biz bu sözleşme maddesinin altına imza attık.
İmza atmamıza ve bu yüce çatıda bu sözleşmeyi oy
birliğiyle de geçirmemize rağmen uygulanmasını ne
yazık ki sağlayamıyoruz. Bu kanun teklifini, yani İstanbul
Sözleşmesinin 48inci maddesini hayata geçirecek bu kanun teklifini kabul
etmeniz için aslında söz aldım ve konuşuyorum.
Şunu da söylemem
lazım: Bu teklifin asıl sahibi Sayın Utku Çakırözerdir ama
sağ olsun Kadına yönelik gündem bu kadar ağırken, bu kadar
yoğunken kadınlarla ilgili bir konuyu bir erkeğin konuşması
yakışık almaz. dedi ve kadın arkadaşlara sözü
devretti. Ben bunun için kendisine de grubumuza da buradan ayrıca
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Şunu söylemek istiyorum:
Utku Çakırözer neden böyle bir teklif verme gereği hissetti? Yani bu
teklif nereden çıktı? Ayşe Tuba Arslan davasından
çıktı sevgili arkadaşlar. Katledildiğinde çantasında
bir not vardı, hatırlıyor musunuz, bir şikâyet dilekçesi
hani? Ben öldürüldüğümde mi beni koruyacaksınız? diyordu
Ayşe Tuba Aslan. Çünkü 23 kere başvurmuştu bu devlete, 23ünde
de hiçbir şey yapılmamıştı ve tam bu yüzden
ölmüştü. Tehdit edildi, uzlaşmaya yollanmıştı
hatırlarsanız; koruma istenmişti,
sağlanmamıştı hatırlarsanız. Yani bizim burada,
Mecliste laf olsun diye geçirdiğimiz ama asla
uygulamadığımız o hükümler yüzünden Ayşe Tuba Arslan
ölmüştü. Daha da acısı var bunun, görevini yapmayarak yani 23
şikâyetin 1ini bile duymayarak Ayşe Tuba Arslanı ölüme
yollayan devlet görevlilerinden 1i bile yargılanmadı biliyor
musunuz? Tek Allahın kuluna, tek bir insana çıkıp Ya, bu kadar
şikâyet gelmiş, sen ne yaptın kardeşim? diye soran
olmadı. HSK çıktı Benim hâkimlerimin bir suçu yok. dedi,
savcılık Polisin ihmali yok. dedi, Bakanlık
ŞÖNİMlerimin ihmali yok. dedi; Ayşe Tuba Arslan belli ki
kendi kendine öldü. Saygıdeğer arkadaşlar, çünkü bizim
yasalarımız, biz milletvekillerinin çıkardığı
yasalar uygulanmıyor ve bu yasaları uygulamayanlar da
cezalandırılmak yerine bizim bu ataerkil düzenimizde ne yazık ki
resmen ödüllendiriliyor. Bunun neticesinde de her Allahın günü 3
kadın arkadaşı biz erkek terörüne kurban vermeye
başladık. Başlamadık, hep veriyorduk da kadın
dernekleri sayesinde artık haberimiz oluyor bu kadın
kırımından.
Bu kadın
kırım cins kırım sözünü bir iki gündür çok sık
duyuyorsunuz; iyi ki de duyuyorsunuz, iyi ki de duyuyoruz, iyi ki
EŞİK bu konuda bir çağrı yaptı, iyi ki bu kadar
sanatçı bunu bugün bu şekilde gündeme getirdi. Arkadaşlar, çünkü
içinde yaşamak zorunda kaldığımız bu kapitalist ve
ataerkil düzen sistematik olarak biz kadınları yok ediyor.
Adını doğru koymak lazım, bunun adı o yüzden bir
kadın kırımdır, bunun adı o yüzden bir cins
kırımdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Yani, daha önce
dediğimiz gibi sırf kadın olduğu için toplum
tarafından kendine yüklenen o saçma sapan roller yüzünden bir kadın
öldürüldüğünde bunun adı kadın cinayetidir. Eğer ki
devlet kadını korumuyorsa, faili cezasız bırakıyorsa
ve sistematik hâle getiriyorsa bu kadın cinayetlerini işte bilin ki
onun adı da bir cins kırımdır.(CHP sıralarından
alkışlar) İşte, kadın dernekleri tam olarak da bunun
yüzünden ayaktadır ve ortaya yeni çıkmış bir kavram
değildir, Türkiyeli feministlerin attığı bir kavram
değildir. Bakın, Birleşmiş Milletler 2016 Raporunda
açık açık şöyle tanımlıyor: Kadın
kırım, kadınlara karşı şiddetin en
aşırı biçimidir. Kadın-erkek eşitsizliğinin en
büyük tezahürüdür. diyor. Dediğim gibi, tam da bu yüzden zaten kadın
dernekleri bizi çağırıyor, bizi. Sarayı falan değil,
Cumhurbaşkanını değil; bizi çağırıyor. Biz
milletvekillerini göreve çağırıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (Devamla) Teşekkürler.
Bunun sebebi de bizim,
sizlerin altına imza attığınız, burada hep birlikte oy
verdiğimiz kanunların uygulanamıyor oluşu. Bu sebeple bize
şu anda Türkiyenin dört bir yanından kadın isyan ediyor,
Kardeşim, görevinizi yapın, toplanın, bu kanunları
nasıl uygulayacağınızı bir konuşun. Hepiniz
ayrı ayrı konuşuyorsunuz, iyi, ne güzel. Bir tek gün hepiniz bir
araya gelin, şu Meclis sıralarında oturun ve bu konuyu bir
konuşun. diyor. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü
AKPli kadın da ölüyor, CHPli kadın da HDPli kadın da
İYİ PARTİli kadın da MHPli kadın da ölüyor. Hep
beraber ölüyoruz biz bu ülkede sevgili arkadaşlar ve bu sebeple zaten bu
çağrı bize yapılıyor.
Bakın, İstanbul
Sözleşmesini -bu arada emeği geçen bütün AKPli kadın
arkadaşlara da teşekkür ediyorum hiç gocunmadan- biz hayata geçireli
on yıl olmuş, bağlı mevzuatı -6284 var- biz hayata geçireli
dokuz yıl olmuş. Bunların olmasına rağmen biz hâlâ bu
ülkede bir günde 3 kadın arkadaşımızı kaybediyorsak bu
ülkede görevini yapmayan birileri var demektir sevgili arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (Devamla) Son bir selamlayayım Başkanım.
BAŞKAN
Selamlayalım lütfen.
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Çok kısa bir örnek
vereceğim, niye bizi göreve çağırıyorlar, İspanya
İspanya şunu yaptı, bir Hükûmet göreve geldi, dedi ki Benim
ulusal olarak en büyük amacım şu anda bu kadın
kırımını durdurmaktır. Savcılara resen kamu
davası açma görevi verdi, bileklikler taktı, kadınlara
telefonlar dağıttı. Para ayırdı, para; 200 milyon avro
ayırdı ve on beş yılda yarı yarıya indirdi
kadın cinayetlerini. Şu anda da Türkiyenin Kadın Hareketi bu
yüzden bize yalvarıyor, bu yüzden Toplanın. diyor, bu yüzden Bütçe
ayırın. diyor ve bunu bizden istiyor çünkü biliyorlar ki Meclis bir
şeyi gerçekten isterse o şey olabiliyor.
Ve şunu istirham
ediyorum, bizi dinlemiyorsunuz, bizi dinlememeyi marifet sayıyorsunuz.
Bakın, sadece geçtiğimiz yıl kadına karşı
şiddetin önlenmesi için 30dan fazla kanun teklifi verilmiş, 30dan
fazla araştırma önergesi verilmiş; hiçbirini dinlememişsiniz.
Biz şu anda diyoruz ki, gelin, bari bu ülkenin kadınlarını
dinleyin sevgili arkadaşlar çünkü mesela, bu teklifi kabul
etmediğiniz zaman, bir ay sonra kocasıyla uzlaşmak için masaya
oturmak zorunda kalan başka bir Ayşe Tuba ölecek ve bunun vebali de
hepinizin üstünedir diyorum, EŞİKin çağrısına
uyalım ve derhâl toplanalım diyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Yoklama talebimiz var Sayın Başkanım.
BAŞKAN Evet, oylamaya
sunmadan önce yoklama talebini yerine getireceğim.
Sayın Bankoğlu,
Sayın Kayışoğlu, Sayın Köksal, Sayın
Karabıyık, Sayın Sancar, Sayın Kaya, Sayın
Aydoğan, Sayın Antmen, Sayın Sümer, Sayın Barut, Sayın
Şeker, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Arı, Sayın
Girgin, Sayın Önal, Sayın Gökçel, Sayın Kılıç,
Sayın Sümer, Sayın Çeviköz, Sayın Kadıgil.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya
başlandı)
BAŞKAN Pusula veren
milletvekili arkadaşlar salondan ayrılmasın lütfen.
(Elektronik cihazla yoklamaya
devam edildi)
BAŞKAN Sayın
Belgin Uygur? Burada.
Gülay Samancı? Burada.
Hacı Turan? Burada.
Cevdet Yılmaz? Burada.
Emine Yavuz Gözgeç? Burada.
Rümeysa Kadak? Burada.
Zafer Sırakaya? Burada.
Refik Özen? Burada.
Cengiz Demirkaya? Burada.
Mehmet Ali Cevheri? Burada.
Toplantı yeter
sayısı vardır.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Önergeler (Devam)
2.-
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin (2/2448) esas numaralı
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına dair önergesi (4/105) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:21.01
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 21.17
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41inci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündem kanun
teklifleriyle, komisyonlardan gelen diğer işler kısmına
geçiyoruz.
Birinci sıraya
alınan, Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ve 48 Milletvekilinin
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
X.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ve 48 Milletvekilinin Teknoloji
Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3112) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 229)
(x)
BAŞKAN - Komisyon?
Yerinde.
Komisyon Raporu 229 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince bu teklif İç Tüzük'ün 91'inci maddesi
kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklif tümü
üzerinde görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten
sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler
ayrı ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde söz
isteyen İYİ PARTİ Grubu adına Ankara Milletvekili
Sayın Ayhan Altıntaş.
Buyurun Sayın
Altıntaş. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Buhar makinesinin 18inci
yüzyılın sonunda icadından bugüne kadar geçen yaklaşık
iki yüz yıllık süre içerisinde birkaç sanayi devrimi gözlemledik. 19uncu
yüzyıl sonunda elektrik üretiminin ve kullanımının
gerçekleşmesi, sanayinin seri üretime geçmesi, 20nci yüzyıl
ortalarında ise elektronik teknolojisinin yaygınlaşması söz
konusu oldu. İçinde bulunduğumuz 21inci yüzyıl
başları ise dijital dönüşümü esas alan bilişim ve
iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişime tanık oldu.
Son on yılda Türkiye bu
gelişimi yeteri kadar takip edemedi. Orta gelir tuzağına
takılıp kalan ve hatta geriye düşen Türkiyenin
çıkış yolu, genç kuşağını çok iyi
eğitip ileri teknolojilerde etkin olmasından geçiyor. Çünkü bugünün
ve geleceğin dünyasında ekonomik ve sosyal refah için en değerli
girdi veri, bilgi ile bunları etkin ve uygun kullanan otonom
teknolojilerdir.
Bu teknolojiler ticari,
sosyal ve siyasi hayat kadar eğitim ve sağlık sektörünü de
derinden etkilemektedir. Örneğin, bu teknolojilerin kullanımı
Covid-19 pandemisi sürecinde o kadar hızlı ve ani
yaygınlaştı ki on bir ay önce hayal bile edilemeyecek derecede
kabullenildi. Eğitimin önemli bir kısmının,
oturumların ve toplantıların hemen hepsinin internet üzerinden
yapılması normal düzen hâline geldi. Pandemi süreci, bilişim ve
iletişim teknolojilerinin, bir teknolojik yetkinlikten öte, toplumun
yaşamını ve kültürünü etkileyen bir hâle gelmesine önemli
katkı sağladı, hepimizin öğrendiği deyimle hayat eve
sığdı.
Bugün görüştüğümüz
kanun teklifiyle 8 yasada değişiklik öngörülmektedir. Ben sadece
teknoloji geliştirme bölgeleriyle ilgili kısmı üzerinde
duracağım.
Kanun teklifinin
görüşüldüğü Komisyon raporunda belirtildiği üzere, 2001 tarihli
ve 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunuyla yasal
altyapıya kavuşan teknoloji geliştirme bölgeleri üniversiteleri,
araştırmacıları ve iş dünyasını bir araya
getirmek suretiyle teknoloji üretimine ve ürünlerin ticarileşmesine olanak
vermektedir. Adı geçen kanunla, 2001 yılından günümüze kadar
geçen sürede toplam 85 adet teknoloji geliştirme bölgesi kurulmuş ve
bunların 71i çalışmalarını sürdürmekte olup
diğerleri ise yapılaşmalarını tamamlama
aşamasındadır. Ağustos 2020 itibarıyla faaliyette olan
teknokentlerde AR-GE çalışmalarını yürüten firma
sayısı 5.920ye ulaşmış ve adı geçen merkezlerde
istihdam edilen personel sayısı da 60.750 kişiye ulaşmıştır.
Söz konusu bölgelerde tamamlanan AR-GE projesi sayısı 36.963,
yürütülen AR-GE projesi 10.208 adet olup bu merkezlerde toplam 317 yabancı
veya yabancı ortaklı firma yer almaktadır. Bu sayılara
bakınca dünyada teknolojide çok ilerilerde olmamız gerektiği
izlenimi oluşuyor, gerçekte öyle mi? Rakamlara bakınca durumun
aslında demin bahsettiğim rakamlarda göründüğü gibi pek iç
açıcı olduğunu söyleyemiyoruz. Kesinlikle
başarıları küçümsemiyorum, bunlar yapılmasa durumumuz çok
daha vahim olacaktı ama arkadaşlar, bu sayılar hep girdileri
söylüyor, bizim amacımız çıktılar olmalı. Yani teknoloji
ihracatımız ne durumda, dünyada tanınan kaç teknoloji
firmamız var, diğer ülkelerden daha iyi
yaptığımız hangi ürünler var? Örneğin Covid-19
aşısı geliştirmede ilk 5 ülke arasına girebildik mi?
Bu gibi soruların cevaplarını bulmamız lazım.
Başarılarımızı küçümsemeyelim ama sadece girdilerle
övünmeyelim, diğer ülkelerle karşılaştırmada durumumuz
nerede ona bakalım. Birazdan o karşılaştırmaları
vereceğim.
Yine komisyon raporunda
teklifin amacı şöyle açıklanıyor: Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifiyle AR-GE insan kaynağı
kapasitesini artırma, teknoloji ve yenilikçi şirketlerin ortaya
çıkışını ve gelişimini destekleme,
üniversite-sanayi iş birliğini geliştirme ve
kurumsallaştırmayla AR-GE ve yenilik ekosistemini güçlendirme
amaçlanmaktadır. Kısacası teknolojik AR-GE ve yenilik temelli
ürün geliştirmede yeterli düzeyde olmadığımız
zımnen kabul ediliyor.
Bu değişikliklerin
hepsini mevcut yasaya göre daha iyi bir durum olarak yani olumlu olarak
değerlendiriyoruz. Ancak her yasada olduğu gibi mali konularda, vergi
muafiyet oranlarının değiştirilmesi konusunda
Cumhurbaşkanına yetki verilmesi yanlıştır, hep
yapıyorsunuz ama yanlıştır. Cumhurbaşkanı
yürütmenin başıdır ama millî egemenliği temsil etmez,
cumhuriyetlerde egemenlik milletindir, kimseye devredilmez. Biz
Cumhurbaşkanına ancak uygulama ve yürütme yetkisi verebiliriz.
AR-GE harcamalarında ne
durumdayız? sorusuyla başlayalım. Gayrisafi yurt içi
hasılanın AR-GEye ayrılan payında OECDye üye ülkeler
arasında en sonlardayız. Bu yıl için 129 devlet üniversitesine
yaklaşık 5 milyar dolar bütçeden para ayırdık. 25 bin
öğrencisi olan Harvard Üniversitesinin bütçesi de 5 milyar dolar yani 129
devlet üniversitesinin bütçesi kadar. Doğal ki üniversitelere ayrılan
mevcut bütçeden ciddi bir araştırma desteği
çıkmayacaktır.
Teknoparklara teşvik
veriyoruz ama ihracatta yüksek teknolojili ürün oranımız sürekli
azalıyor. OECD raporuna göre, elektronik, bilgisayar ve optik
alanında on binde 13 olan 2012 yılı oranı, 2015
yılında on binde 11e, 2018 yılında da on binde 9a
düşmüş. İhracatımız çok arttı, o yüzden oran düştü.
diyebilirsiniz, İhracatımız diğer yüksek teknolojilerde
arttı. diyebilirsiniz, başka şeyler de söyleyebilirsiniz ama
şunu da söyleyin: Korede bu oran yüzde 7 yani bizim 70 katımız.
Bence esas sorun AR-GEnin ötesine geçemeyişimiz, ürün odaklı
çalışmayı bilemeyişimiz. Bir AR-GE
çalışmasını ürün hâline getirip pazarlamak farklı bir
konu, bu konuda uzmanımız yok, biz fikirden prototipe geliyoruz ama
daha sonrasında yokuz.
Teknoparkların
faydası olmadı mı? Tabii ki, insan yetiştirmede çok
faydası oldu, buralarda yetişen pek çok genç mühendis yurt
dışında işler buldular dolayısıyla
gelişmiş ülkelere eleman sağlamada katkımız
olmuştur ama bize ne sağladı ona bakmamız lazım.
Mevcut teknoparklar iyi çalışıyor mu, altyapıları
nasıl; cevabını biliyor muyuz? Bir örnek vereyim: Ankara
Gölbaşında, Gazi Teknoparkında sürekli elektrik kesiliyor,
Ankarada böyleyse diğer illerin durumu daha iyi olmasa gerek. Gazi
Teknopark Gölbaşında ama Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi
Maltepede; aralarında bir saatlik yol var. Bizce teknoparkı olan tüm
üniversitelerin içi teknopark statüsünde olsun. Firmalar, üniversite
binalarının arasında yer alsınlar, bu sayede üniversite ve
sanayi iç içe yaşasınlar. Şu anda teknoparklar üniversiteleri
gayrimenkul yatırımcısı yaptı. Devlet destek veriyor,
üniversite Teknopark binası yapayım, firmalar gelsin, metrekareye
15-25 dolar arası kira versinler, üniversiteye gelir olsun. diye de
bakıyor. Kısacası, devletin teşvik ve desteğinden
üniversite de gelir elde etmiş oluyor.
Siz olsaydınız
teklifi nasıl hazırlardınız? sorusunu sorabilirsiniz. Onun
yolunu da söyleyeyim; olaya geniş bir açıdan bakmalıyız.
Öncelikle Mevcut teknoparklarda durum nedir? Kazancımız,
kaybımız ne olmuştur? Teknoparklar teknoloji
ihracatımızın artmasına nasıl katkıda
bulunmuştur? gibi sorulara cevap vererek teklif hazırlanmalıydı
diye düşünüyorum. Bu teklifin hangi sorunlara, hangi ölçüde çözüm
getireceğini tartışmamız lazımdı yani
detaylı bir etki analizi yapmalıydık. Belki bu yapıldı
ama bizim haberimiz olmadı. Bürokratlarla sıkı fıkı
çalışan milletvekili arkadaşlarımız belki
biliyorlardır ama bize bildirme ihtiyacını hissetmediler.
Bürokrasi ile iktidar milletvekillerinin birlikte olmaları normal
demokrasilerde hoş karşılanmaz.
Ülke olarak, teknolojik
altyapımız ve üstyapımız nelerdir; kuvvetli ve zayıf
yönlerimiz nelerdir; önümüzdeki fırsatlar ve tehditler nelerdir?
sorularına cevap arardık, bu cevapları da çok geniş bir
paydaş katılımıyla yapardık.
Teknolojik gelişme
açısından sahip olduğumuz en kuvvetli kaynak, genç nüfusumuzdur.
Bu nüfusun var olması tek başına yetmez, o gençlere iyi bir
eğitim de vermemiz lazım. Bu eğitimi de kendi bildiğimiz
şekliyle değil, moda tabirlerle Y kuşağı, Z
kuşağı gibi kuşakların tercih ettiği
şekliyle vermemiz gerekir. Hazreti Alinin bin dört yüz sene evvel
söylediği bir tanımlama var: Anne babalar, çocuklarını
kendi yetiştikleri çağa göre değil, çocuklarının
yaşayacağı çağa göre yetiştirsinler. Eğitim
sistemimizin yeni kuşağın paradigmasına uygun bir
eğitim düzeninden geçmesi gerekiyor. Öğretmenlerin de bu yeni sisteme
ayak uydurabilecek, yenilik ve inovasyon eğitimi verebilecek, açık
fikirleri destekleyebilecek, özgür ve eleştirel düşünmeye teşvik
edici olmalarını sağlamalıyız. Daron Acemoğlu ve
James Robinsonın ifade ettikleri gibi Hür düşüncenin yaygın
olduğu toplumlar daha çok gelişiyorlar.
Katma değeri çok yüksek,
sermaye yatırımı az, insan yatırımı çok olan
teknolojik AR-GE sektöründe genç nüfusumuz nedeniyle ülkemiz için önemli bir
fırsat vardır. Bu fırsatı avantaja dönüştürmek için
atılacak adımların doğru atılması önemlidir. Bu
adımlar atılmadan önce ülkemizin bu sektördeki ve bu sektörü
yakından besleyen bilim, teknoloji ve AR-GE politikalarıyla ilgili
mevcut durumunu ortaya koymak gerekmektedir.
Ülkemizin sahip olduğu
genç insan kaynağı yanında iyi üniversitelere sahip olması,
dünyanın pek çok ülkesinde yer edinmiş beyin gücüne sahip
olması, dünyayı takip ve entegre etme konusunda toplumsal
duyarlılık ve istekli olunması en kuvvetli itici güç olarak
kullanılabilecektir ama maalesef biz hâlâ en iyi üniversitelerimize yandaş
rektör atamayla uğraşıyoruz. Sonuçta ne oluyor? Her yıl
beyin göçüyle ülkemizin nitelikli gençlerini kaybediyoruz. Ekonomik, ahlaki ve
siyasi ortamı iyileştirmediğimiz sürece, liyakat yerine sadakate
baktığımız sürece, iyi yetiştirdiğimiz
gençlerimiz geleceklerini yurt dışında aramaya devam
edeceklerdir. İşsizliğin yüksek olduğu, özellikle genç
işsizliğin cumhuriyet tarihinin rekorlarını
kırdığı bu dönemde gençlerin önünü açamazsak sadece
ekonomik kayıplara değil, gençliğin sosyal ve psikolojik
bunalımlara girmelerine de sebep olabiliriz. Bu da Türkiyeyi,
geleceğini tehdit edecek bir sonuca götürebilecektir.
Kısacası,
teknolojik dönüşüm için genç nüfus olması faydalı, hatta
gereklidir. Ancak, eğitilmemiş ve yetkinlik kazanamamış
genç nüfus daha çok problemlere yol açabilecektir. Gençlerimize ülkelerinde
kendi yeteneklerine uygun işler ve bu yetenekleri en iyi şekilde
değerlendirebilecekleri bir sektör yapısı sunmak bizim
sorumluluğumuzdadır.
Teknolojinin temelinde bilim
ve bilimsel bilgi vardır. Bu nedenle ortaöğretimden başlanarak
bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik konularında eğitimin
nitelikli olmasını sağlamak; öğrencilerin; dünyanın
iklim değişikliği, çevre sorunları, kuraklık,
kalabalık şehirler, dijital güvenlik, sürdürülebilir kalkınma ve
enerji gibi ortak sorunlarına ilgilerini uyandırmak gerekmektedir.
Okul öncesinden başlayarak eğitim sistemi, problem odaklı, yeni
fikir üretmeye açık, kendi kendine öğrenmeyi esas alan bir sisteme
dönüştürülmelidir. Sınav odaklı eğitim sisteminden derhâl
vazgeçilmeli, her öğrencinin en kuvvetli yanlarının ortaya
çıkarılarak en verimli olabilecekleri mesleklere yönlendirilmesi
sağlanmalıdır.
Üniversiteler, teorik
eğitimlerin yanı sıra pratik ve saha tecrübesini de
kazandıracak şekilde eğitimlerini yeniden düzenlemelidir.
Üniversite bölüm ve kontenjanları sektörlerin ve ülkenin
ihtiyaçlarına göre belirlenmeli, gençlerin uzun eğitimlerin
ardından istihdam sorunu yaşadıkları, kendilerinin ve
ailelerinin zaman kaybı ve ekonomik kayıp yaşamasıyla
sonuçlanan diplomalı genç işsiz sorunu böylelikle çözülmelidir. Saha
tecrübesi için devlet, sektör ve üniversiteler arasında iş
birliği sağlanmalı, bu sayede gençlerin istihdam
şansını artırırken sektörlerin de ihtiyaç duyduğu
nitelikli eleman ihtiyacı karşılanmalıdır. Dünyada,
üçüncü nesil üniversite, iki hafta çalışılan bir hafta
eğitim görülen iş okulu modelleri gibi yeni üniversite modelleri
yakinen takip edilmeli, sektör-üniversite ilişkisinin geliştirilmesi
yalnızca üniversitelerin inisiyatifine
bırakılmamalıdır. Üniversitelerin bu yeni stratejisi
oluşturulurken paydaşlar arasında sanayiciler ve işverenler
de mutlaka yer almalıdır. Bu bağlamda, üniversiteler,
mezunlarının iş bulma imkânlarıyla değerlendirilmeli,
her üniversite ve bölümün kalite güvence sistemi oluşturulmalıdır.
YÖK, bölümlerin açılmasında, kontenjanların belirlenmesinde,
eğitimin verilmesinde, sanayi iş birliğinin
oluşturulmasında program etkinliğinin değerlendirilmesinde
ve mezunların takip edilmesinde tüm paydaşların görüşlerini
dikkate alan bir koordinatör rol oynamalıdır.
Konuşmamın bu
kısmında, dünya genelinde devletlerin bilim için nasıl bir
finansman sağladıkları ve bu alanda ülkemizin bulunduğu
konumu kıyaslamak istiyorum. Öncelikle, Amerika, Avrupa ve Japonya
ekseninde tüm dünyadaki AR-GE yatırımlarının yüzde 80inin
yapıldığını görüyoruz. Çin ise yaklaşık
yüzde 8lik bir paya sahip. Biz ise nüfusa oranla araştırmacı
sayısında Fransanın yüzde 40ını, diğer
gelişmiş ülkelerin ise yüzde 35ten azını
yakalayabiliyoruz. Tabii ki sadece nicelik artırmakla sorunu çözmek mümkün
değil, araştırmacı niteliğinin de
değerlendirilmesi gerekir. Ancak nitelikten taviz vermeden
araştırmacı sayısının
artırılmasının yollarını bulmalıyız;
sanayide de doktoralı öğrencilerin ve mezunların
çalıştırılmasını teşvik etmeliyiz. Öncelikli
olarak, 1 milyon nüfustaki araştırmacı sayısının
5 bin seviyelerine çıkarılmasını hedeflemeliyiz.
Gayrisafi yurt içi
hasıladan AR-GEye ayrılan payın en yüksek olduğu ilk 15
ülkeye baktığımızda, ortalama AR-GE
harcamalarının yüzde 3lerde olduğunu görmekteyiz; bizde ise bu
rakam yüzde 1 civarında. Dünyadaki gelişmiş ülkelerin AR-GE
harcamaları dikkatlice incelendiğinde, bu harcamaların üçte
2sinin özel sektör tarafından gerçekleştirildiği görülmektedir.
Türkiyenin AR-GE yoğunluğu oranının yüzde 3e
ulaşabilmesi için özel sektörün AR-GE harcamalarını önemli bir
miktarda artırması gerekecektir. Bu teklifin bu amaca hizmet etmesini
bekliyoruz.
1980li yıllarda
Türkiyenin gerisinde olan Güney Kore; Samsung, LG, Hyundai, KIA markaları
ve yüksek teknolojiye dayalı ihracatı sayesinde ekonomisini büyütmeyi
başardı. Bugün Kore, ihracatının yüzde 30unu yüksek
teknolojili ürünlerden sağlıyor. Türkiyenin ihracatı içinde
ileri teknolojili ürünlerin payı ise yüzde 4 civarındadır. 2016
yılında 104 milyon ton ihracat yapan Türkiyenin
ihracatının kilogram fiyatı 1,37 dolardır. 2023
yılı ihracat hedefine ulaşmak için ihracatımızın
kilogram fiyatını 3 dolara çıkarmamız gerekir. Türkiyenin
orta gelir tuzağından kurtularak 500 milyar dolarlık ihracata
ulaşması ancak yüksek katma değerli ürünler geliştirmekle
mümkün olacaktır. Yüksek teknolojide söz sahibi olmak, uzun soluklu bir
iş ama başarılamayacak bir hedef de değildir. Tek
yapmamız gereken, buna uygun bir strateji ve ekosistemi
oluşturmaktır.
Son olarak, ilgili
olduğum bilişim teknolojilerinde yapılması gerekli
altyapıdan kısaca bahsetmek istiyorum. Bilişim teknolojilerinde
ihtiyaç duyulan en acil altyapı yatırımı fiber
altyapının geliştirilmesidir. Örneğin, Güney Kore ile
kıyaslandığında Türkiyenin sahip olması gereken fiber
uzunluğunun 4,5 milyon kilometre, Portekiz ile
kıyaslandığında ise 7,5 milyon kilometre olduğu
hesaplanmaktadır. Yaklaşık 400 bin kilometre olan mevcut fiber
altyapımız, 3,3 milyon kilometre ilave fiber altyapısı
yatırımıyla dünya standartlarına yükseltilmelidir. Bu
arada, Meclisimizdeki internet hızının da çok yavaş
olduğunu belirtmek isterim.
2005ten bu yana
bilişimle alakalı alanlardaki uluslararası
değerlendirmelere göre pek ilerleme kaydedemedik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla)
Şebeke kalite sıralamasında dünya genelinde 51inci, politika
ve regülasyonlarında dünya genelinde 73üncü sıradayız. Ülkemiz
bilgi ve iletişim teknolojileri pazar büyüklüğünün dolar
karşılığı incelendiğinde, son yıllarda
pazarın yüzde 14ten fazla küçüldüğü görülmektedir. TÜRK TELEKOM ve
Turkcellin piyasa değerleri son beş yılda üçte 1ine
düşmüştür, burada TLnin değer kaybının yanında
kötü yönetimin de sorumluluğu vardır.
Sonuç olarak, bu teklifin
teknolojik girişim, AR-GE ve yenilik temelli üretim için iyi niyetle
hazırlandığını ama yetersiz ve acele
hazırlandığını düşünüyoruz. Örneğin,
Teknopark firmalarına sağlanan desteklerin aynısının
AR-GE ve tasarım merkezlerine de sağlanması iyi olurdu. Bu
sayede, teknoloji geliştirme bölgelerinde faaliyet gösteren
şirketlerin büyüyüp mezun olarak büyüme yönlü stratejileri
desteklenmiş olacaktı. Türkiyenin ihtiyacı olan sadece
girişimciliği desteklemek değil, girişimcilerin büyütülerek
birer global şirket olmalarını sağlayacak
altyapıyı da oluşturmaktır.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Abdurrahman
Başkan.
Buyurun Sayın
Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN
BAŞKAN (Antalya) Sayın Başkan, Gazi Meclisimizin değerli
milletvekilleri ve televizyonları başında bizleri izleyen aziz
Türk milleti; 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 21inci yüzyılda bilim ve teknoloji,
ekonomik hayatın yanında toplumsal hayatı da etkileyen bir alana
dönüşmüştür. Teknoloji bilgisine sahip olmak artık hem ülkeler
arası hem de şirketler arasında rekabeti farklı alanlara taşımış
ve bu alanlara yatırımları tetiklemiştir. Söz konusu
yatırım alanlarından biri ve en önemlisi de teknoparklar,
teknoloji geliştirme bölgeleridir. Bu bölgelerin temel
mantığı, insan kaynakları ve bölgesel potansiyeller
kullanılarak üniversiteler ve araştırma merkezlerindeki AR-GE
sonuçlarının endüstriye aktarılmasıdır. Teknoparklar
ülkelerin araştırma geliştirme, teknoloji ve patent üretim
merkezi olarak tanımlanmaktadır. Bir başka deyişle
teknoparklar; üniversiteler, araştırma kurumları ve sanayi
kuruluşlarının aynı ortam içerisinde araştırma
geliştirme ve inovasyon çalışmalarını sürdürdükleri,
birbirleri arasında bilgi ve teknoloji transferlerini
gerçekleştirdikleri, akademik, ekonomik ve sosyal yapının
bütünleştiği organize araştırma ve iş geliştirme
ekosistemleridir.
2001 yılında,
Milliyetçi Hareket Partisinin de içinde bulunduğu 57nci Hükûmet döneminde
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunuyla yasal zemine kavuşan
teknoloji geliştirme bölgeleri; üniversiteleri,
araştırmacıları, iş dünyasını bir araya
getirerek teknoloji üretimi ve ürünlerin ticarileşmesine izin vermektedir.
Bu tarihten itibaren uygulanmaya başlayan 4691 sayılı Kanun
neticesinde ülkemizde 87 adet teknoloji geliştirme bölgesi
kurulmuştur. Bugün itibarıyla faaliyette olan 72 teknokentte AR-GE
çalışmalarını yürüten firmaların sayısı
6335e ulaşmıştır. Teknoloji geliştirme bölgelerinde
bugün itibarıyla toplam 65.946 personele istihdam
sağlanmaktadır. Bu bölgelerde tanımlanan AR-GE proje
sayısının 38.872ye, yürütülen AR-GE projelerinin 10.631e
ulaşması ülkemiz için umut ve gurur kaynağıdır.
Yabancı sermaye açısından baktığımızda ise
teknoloji geliştirme bölgelerinde toplam yabancı ve yabancı
ortaklı firma sayısı 325e ulaşmıştır. Bu
çalışmalar kapsamında da farklı bölgelerde faaliyet
gösteren firmalar tarafından 1.260 patent tescil ettirilmiş, 2.768
patentin ise başvuru süresi devam etmektedir. Teknoparklarda istihdam
edilen temel bilimler mezunlarına, 2017 yılında yayınlanan
üretim reform paketi sonrasında, bugüne kadar 43 teknoparkta, 135 firmada,
163 kişiye yaklaşık 4 milyon TL nakdî destek
sağlanmıştır. Ayrıca teknoparklarda teknoloji
tabanlı işletmelere sağlıklı bir ekosistem
sunulabilmesini teminen bölge yönetici şirketlerine altyapı, idare
binası ve kuluçka merkezi inşaatına 61 milyon Türk lirası
2020 yılında olmak üzere, yaklaşık 660 milyon TL hibe
destek sağlanmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2008 yılında 5746 sayılı
Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin
Desteklenmesi Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte AR-GE
ve yenilik ekosisteminin gelişmesine büyük katkı sağlayan AR-GE
merkezlerinin belgelendirilmesi resmiyet kazanmıştır. Bu
merkezlerle özel sektörün AR-GE ve inovasyon kültürünün artması, yüksek
kalite ve standartlarda ürün geliştirilmesi ve nitelikli iş gücü
istihdamının artırılması hedeflenmiştir. Bugün
itibarıyla faaliyette olan AR-GE merkezi sayısı 1.243
olmuştur. Bu merkezlerimizde istihdam edilen personel sayısı
66.469a, tamamlanan proje sayısı ise 39.391e, yürütülen proje
sayısı 14.472ye, tescilli patent sayısı 7.041e,
başvuru yapılmış patent sayısı 17.414e
ulaşmıştır. Bu merkezlerimiz arasında yabancı
ortaklı firma sayısı ise 207dir. AR-GE merkezlerinde istihdam
edilen temel bilimler mezunlarına, 2016 yılında yayınlanan
AR-GE reform paketi sonrasından bugüne kadar 720 kişiye
yaklaşık 15 milyon TL tutarında nakdî destek
sağlanmıştır. AR-GE reform paketi olarak bilinen 16/2/2016
tarihli ve 6676 sayılı Araştırma ve Geliştirme
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmündeki Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
ile ülkemizde AR-GE ekosistemine önemli katkı sağlayan düzenlemeler
hayata geçirilmiştir. Bu düzenlemelerin uygulamaya geçmesinden sonraki
süreçte, sahadan alınan geri bildirimler teknolojik gelişim ve
dönüşüm ile ortaya çıkan ihtiyaçlar gözetilerek, bu teklifle ilgili
düzenlemelere yer verilmiştir. Teklifle, temelde AR-GE insan
kaynakları kapasitesini artırma, teknolojik ve yenilikçi
şirketlerin ortaya çıkmasını ve gelişimini destekleme,
üniversite-sanayi iş birliğini geliştirme ve kurumsallaştırma,
AR-GE ve yenilik ekosisteminin güçlendirilmesi amaçlanmıştır.
4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ve 5746
sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile oluşturulan
yapılar birbirini tamamlayan bir yapı oluşturmuştur. Bundan
sonraki süreçte ülkemizde AR-GE ve yenilik ekosisteminin daha da
geliştirilmesi için her 2 kanunun birbirini tamamlayıp destekleyerek
belli bir noktaya gelen teknoloji yoğun çalışmaların daha
da değerli hâle getirilmesi amaçlanmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; teknoloji geliştirme bölgesi
kurulmasına karar veren Değerlendirme Kurulunda, teknoloji konusunda
faaliyet gösteren yetkin kurum, kuruluş sayısı
artırılmaktadır. Dünyada teknoloji girişimciliğinin
geldiği noktada üniversitelere yakın bölgelerde gerçekleştirilen
üniversite-sanayi iş birliğinin yanında, şehir
merkezlerinde yer alan ortak çalışma alanlarında, kuluçka
merkezlerinde girişimciler etkileşim hâlinde faaliyetlerini
sürdürmektedir. Teklifle farklı ülke uygulamaları dikkate
alınarak ülkemizdeki AR-GE ve yenilik ekosisteminin önemli aktörlerinden
olan teknoloji geliştirme bölgeleri yönetici şirketlerinin,
bünyelerinde yer alan ve bünyesinde küçük ölçekli genç girişimcilerin yer
aldığı kuluçka merkezlerini bölge dışında da
açabilmelerine imkân tanınmakta ve bu şartlar çerçevesinde
girişimcilerin destek, teşvik ve muafiyetlerden
yararlandırılması amaçlanmaktadır. Girişimlerin
desteklenmesinin yanı sıra ilgili idarelerden alması gereken
iş yeri açma ve çalışma ruhsatının da Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı il müdürlükleri marifetiyle verilmesi
yoluyla girişimcilere önemli bir kolaylık getirilmektedir.
Ülkemizdeki AR-GE, yenilik
tasarım faaliyetlerini geliştirmek ve desteklemek amacıyla
devlet tarafından önemli miktarda vergisel teşvik ve nakit destekleri
sağlanmaktadır. Dünya örnekleri incelendiğinde sermeye
fonlarının hayati öneme sahip olduğu görülmektedir. Var olan
devlet desteklerinin yanı sıra bu ekosistemin en önemli etkenlerinden
biri olan sermeye fonlarının, yine, bu sistem içerisinde kalmak
kaydıyla özel sektörün ayıracağı kaynakların
kurulması ve güçlendirilmesi de amaçlanmaktadır.
Teknoparklarda faaliyet
gösteren girişimcilerin üniversite-sanayi iş birliğiyle
geliştirdikleri projelerin hayata geçirilmesi, projelerde ortaya
çıkan ürünlerin prototipinin oluşturulması, testlerinin
yapılması amacıyla bölge yönetici şirketlerine
altyapı, idare binası ve kuluçka merkezi için yardım amaçlı
verilen desteğin yanı sıra AR-GE binası, atölye ve
buralarda yer alacak ekipmanlara yönelik destekler de verilebilecek olması
büyük önem arz etmektedir.
Ülkemizde AR-GE ve yenilik
sisteminin güçlendirilmesi, teknoloji transferinin sağlanması,
üniversite-sanayi iş birliğinin artırılması, yüksek
katma değerli AR-GE ve yenilik faaliyetleri ile bunlardan doğan çıktının
artırılması kapsamında Bakanlıkça belirlenen
şartları taşıyan doktora öğrencisi, AR-GE personeli
istihdam eden girişimcilerin desteklenmesi hedeflenmektedir. Temel görevi,
girişimcilerin yürüttükleri AR-GE projelerine destek olmak olan teknopark
yönetici şirketlerinde desteklenecek program mezunlarının, AR-GE
personeli statüsünde olmadan istihdam edilebilmelerini ve desteklenmelerini
parti grubumuz olarak önemli bulduğumuzu ve desteklediğimizi
belirtmek isterim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 17/4/2020 tarih ve 31102 sayılı Resmî
Gazetede yayınlanan Yeni Koronavirüs Salgınının Ekonomik
ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile
5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında Ar-Ge ve
tasarım merkezlerinde yürütülen faaliyetlerin Ar-Ge ve tasarım
merkezleri dışında da yapılmasına; 26/6/2001 tarihli
ve 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu kapsamında
Bölge sınırları içinde yürütülen faaliyetlerin Bölge
dışında da yürütülmesine 11/3/2020 tarihinden itibaren 4 ay
süreyle sınırlı olmak üzere, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
tarafından izin verilebilir. Bu süre, bitiminden itibaren Sanayi ve
Teknoloji Bakanınca 3 aya kadar uzatılabilir. İzin verilmesi
durumunda, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının
bilgilendirilmesi kaydıyla, 5746 sayılı Kanun ile 4691
sayılı Kanun kapsamındaki indirim, istisna, destek ve
teşviklerden yararlanmaya devam edilir. hükmü getirilmiştir.
16 Ekim 2020 tarihinde Resmî
Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7254 sayılı
Kanundaki düzenlemeyle değişiklik yapılarak uzaktan
çalışma düzenlemesi bir yıl daha
uzatılmıştır. Gelinen noktada, AR-GE ve yenilik
faaliyetlerinin yalnızca dört duvar arasında yapılmakla
sınırlı tutulabilecek faaliyetler olmadığını,
uzaktan esnek çalışmayla faaliyetlerin başarılı bir
şekilde yürütülebildiğini de bu süreçte görüyoruz. Teklifle esnek
çalışma saatlerine uyumlu olarak teknoloji geliştirme
bölgelerinde yer alan işletmeler ile özel sektör AR-GE ve tasarım
merkezlerinde çalışan personelin faaliyetlerinin bir
kısmını bölge, merkez dışında da yürütebilmesi ve
kanunla sağlanan destek ve muafiyetlerden aynı şekilde
faydalanması amaçlanmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yükseköğrenimlerine ve mesleki
eğitimlerine devam eden öğrencilerin, alanlarıyla ilgili
sanayinin beklenti ve ihtiyaçlarını gözlemlemelerine ve bu ihtiyaçlar
doğrultusunda kendilerini geliştirmelerine imkân veren ve ara eleman
olarak nitelendirdiğimiz nitelikli eleman yetiştirilmesi
noktasında uygulama fırsatlarının
artırılmasına yönelik olarak ülkemizdeki özel sektörün, AR-GE,
yenilik ve teknolojik alt yapısını güçlendirecek insan
kaynağı girdisinin desteklenmesi için gerekli şartları
taşıyan firmalara nakdî destek verilmesi son derece önemlidir.
Doktora mezunu AR-GE ve
tasarım merkezi personelinin üniversitelerde ders vermeleri sayesinde
akademik bilgi ile sanayideki bilginin etkileşiminin
artırılması sağlanacağı gibi kurumsal
firmalardaki bilgi ve tecrübenin, teknolojik geliştirme bölgeleri bulunan
girişimcilere danışmanlık hizmeti sağlanarak
kazanılan bilgi ve birikimin aktarılması sonucu sanayi ve
üniversite arasındaki iş birliğinin güçlenmesi
amaçlanmaktadır. Sanayi ve üniversiteler arasında kurulacak olan bu
iş birliğinin özendirilmesi ve daha çok teşvik amacıyla
AR-GE ve tasarım merkezi dışında geçirilen sürelerin destek
kapsamına alınması sağlanmış olacaktır.
Ayrıca öngörülen düzenlemelerle bu personellerin daha esnek çalışmasına
imkân sağlanmaktadır. Nitelikli insan kaynağı ve bilgi
birikiminin geliştirilmesi ve ülkemizin teknoloji alanında çekim
merkezi hâline gelmesi için yüksek lisans, doktora eğitimi
desteklenmektedir.
Geldiğimiz süreçte AR-GE
ekosisteminin gelişmişliği giderek artmış, AR-GE
kültürü önemli ölçüde gelişmiştir. Artık AR-GE kültürünün önemli
bir bölümü ticarileşmekte ve yurt dışına da ihraç
edilmektedir. Bu teklifle destek, teşvik ve muafiyetlerin süresinin
uzatılarak üreten, istihdam oluşturan, üretim yapısında
yüksek teknolojiye dayalı, yüksek katma değerli ürünlerin payının
artırılacağı, insan gücünün niteliğinin
geliştirileceği yüksek teknoloji yatırımlarına büyük
destekler verilerek teknoloji tüketen değil, teknoloji üreten bir ülke
olunması hedeflenmektedir.
2016 yılında her 2
kanunda yapılan reform niteliğindeki değişikliklerle
ülkemiz yeniliklerde önemli gelişmeler kaydetmiştir. Bu teklifle de
kaydedilen gelişmeler bir üst seviyeye çıkarılarak daha da
olgunlaştırılacak, teknoloji seviyesi yüksek katma değerli
ürünlerin geliştirilmesi de hedeflenecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AR-GE ve teknoloji yatırımlarının önemine
ve ülkemize kazandırdığı katma değerlere yakın
zamanda hepimiz şahit olduk. Bunlardan en önemlilerinden
bazıları: İHA ve SİHA başta olmak üzere yerli
helikopter motoru TS1400, Karadeniz ve Akdenizde tarih yazan petrol ve
doğal gaz arama ve sondaj gemilerimiz ve geçtiğimiz hafta sonu
MİLGEM Projesinin 5inci gemisi, İ sınıfı
fırkateynlerin ilki olan İstanbulun Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğanın katılımıyla suya indirilmesi
ülkemiz adına gurur verici bir gelişme olmuştur.
Ayrıca ülkemizin,
teknoloji ve savunma sanayisinde dışa
bağımlılıktan kurtulmasının yanı sıra
teknoloji ihracatı yapan bir konuma gelmesi ise son derece önem arz
etmektedir. Bu konuda en çarpıcı örnek geçtiğimiz aylarda
Dağlık Karabağın işgalinden kurtuluşunda
kullanılarak büyük bir destan yazan yerli ve millî SİHAlar
olmuştur. Yine, ayrıca, aynı tören kapsamında, Pakistan
için inşa edilmekte olan Ada sınıfı korvetlerden
3üncüsünün ilk kaynağının da yapılması bu konuda
milletimiz adına gurur vericidir.
Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak bilim ve
teknoloji politikamızın esasında bilime, bilim insanına,
bilimsel düşünceye, yenilikçiliğe, teknoloji üretimine ve teknolojinin
üretiminde kullanılmasına önem verilmesi; üretim yöntemlerinin
rekabetçi düzeye ulaştırılarak sanayileşmenin
gerçekleştirilmesi ve bilgi toplumuna geçişin sağlanması
amaçlanmaktadır.
2018 seçim beyannamemizde
AR-GE ve yenilikçilik, inovasyon kültürünün yerleştirilmesi, ara
malı üretiminin Türkiyede yapılmasının desteklenmesi
sağlanmalı, teknolojik değeri yüksek ürün ve hizmetlerin
üretilmesi tercih edilmeli, yenilikçilik sürecinde destek sunmak için etkin
mekanizmalar geliştirilmelidir. demiştik. Üzerinde
konuştuğumuz kanun teklifiyle bu konuda güçlü bir adım
atılmıştır diyebiliriz.
Teknolojik bilgiye sahip
olanın güce de sahip olduğu günümüz dünyasında yüksek
teknolojili ürünlerde yerlilik oranın artması ülkemizin her alanda
güçlenmesini de sağlayacaktır. Sayın Genel
Başkanımız Devlet Bahçeli Beyin dediği gibi, cumhuriyetin
100üncü yıl dönümü olan 2023te ekonomide yerli ve millî diriliş
sayesinde, siyasette birlik ve dayanışma ruhunun ayağa kalkışıyla
Türkiye bölgesinde süper güç, küresel düzeyde de sözü dinlenen bir ülke
seviyesine mutlaka çıkarılacaktır.
Sözlerime burada son vermeden
önce, ülkücü hareket için her zaman gecesini gündüzüne katan ve yine bir seçim
çalışmasında İstanbulda görevi başındayken
şehadet şerbetini içen, İstanbul İl Başkanlığım
döneminde birlikte görev yapmaktan onur duyduğum kardeşim Cengiz
Akyıldızı şehadetinin 7nci seneidevriyesinde bir kez daha
özlem ve rahmetle anıyorum. Ruhu şad olsun.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyor, hepinize hayırlı ve sağlıklı günler
diliyorum. Allaha emanet olun. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali
Kenanoğlu.
Buyurun Sayın
Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli vekiller;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine HDP Grubu adına, grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle, tabii, kanun
yapım sürecine, kanunların yapılması esnasında
komisyonlardaki aşamalarına yönelik itirazlarımızı
birkaç cümleyle dile getirmek isterim. Kanunlar, aslında,
tartışılarak, muhataplarıyla, ilgili kamuoyuyla
tartışılarak bütün sektörlerle ya da bu kanunlarla ilgili
muhataplarla, bundan etkilenen toplumla açık bir şekilde
tartışılıp onların görüşlerinin
yansıtılarak komisyona gelmesi ve komisyon aşamasında bütün
boyutlarıyla tartışılıp öyle Genel Kurula gelmesi
gerekiyor ama oysa bizde, biz, Sayın Başkanın telefonuyla
öğreniyoruz ve diyor ki: Bir kanun geldi, üç gün sonra
görüşeceğiz. Üç gün içerisinde, işte kimi STKlere yazı
yazılıyor, onlar gönderdiyse görüşler geliyor; biz üç gün
içerisinde işte o kanun tasarısını okuyoruz; hepimiz
konunun uzmanı değiliz mutlaka ki, her birimiz her konuda uzman
değiliz, dolayısıyla konuyla ilgili danışmanlarla
çalışma yapıyoruz filan, derken komisyondan apar topar bir günde
de kanunu çıkartıyoruz ve ondan sonra Genel Kurula geliyoruz. Genel
Kurulda da zaten bu işin hani üzerinde çok
tartışılabildiği, irdelenebildiği bir süreç
yaşamıyoruz. Oy çokluğu olanın oylarıyla geçen ve
kanunlaşan bir süreç yaşıyoruz. Bu anlamıyla bu kanunlar o
yüzden de sürekli
Hani, daha bu dönemde bile, 27nci dönemde bile aynı
kanunun birkaç defa geldiğini, birkaç defa düzeltildiğini biliyoruz,
hep beraber yaşadık, birçok kanunda da bunu gördük.
Şimdi, bu kanun ne
getiriyor? Bu kanun, teknoloji bölgelerindeki faaliyet yürüten şirketlere
birtakım imtiyazlar getiriyor. Yani teknoloji bölgelerini geliştirmek
için, teknokentleri geliştirmek için, orada faaliyet yürüten
şirketleri geliştirmek için; onların yazılım,
tasarım, AR-GE çalışmalarında elde ettikleri gelirlerden
muaf tutulmalarına yönelik, esası temelinde, bunun üzerine kurulu bir
kanun. Tamam, güzel, yani bütün bu AR-GE çalışmaları olsun,
ülkemiz teknolojik gelişimlere sahip olsun, tüm dünyadaki teknoloji
firmalarıyla yarışan firmalarımız olsun, bütün
bunların hepsine sahip olalım; bunlar son derece önemli. En
nihayetinde hepimiz bu teknolojiyi kullanıyoruz. İşte, bugün,
geldik, Covid meselesinden dolayı aşı konusu da teknolojik
gelişmenin bir sonucu olarak karşımızda duruyor.
Şimdi, diğer
taraftan da bu teknoparklar, teknoloji merkezleri dışındaki
kuluçka merkezleri diye adlandırılan, aslında bu teknoparklarda
yer alamayan ya da uzaklıkları, bulundukları bölgeler
itibarıyla buralarda bulunamayan şirketlerin bulundukları
yerlere kuluçka merkezleri tanımı getiriyor ve kuluçka
merkezlerindeki şirketlerin de aynı şekilde bu haklardan
faydalanmasını, yani haklardan kastımız vergi muafiyetleri,
KDV indirimi, kimi konularda KDVnin sıfıra indirilmesi gibi
birtakım haklardan ve kanunlardan faydalanmasını
sağlıyor. Diğer taraftan da kârı 1 milyonun üzerindeki
teknopark firmalarına her yıl 20 bin girişimci destek
zorunluluğu getiriyor, destek personel sayısını
artırıp vergi avantajları öngörüyor. Bütün bunlar önemli konular
tabii. Pandemi nedeniyle esnek çalışmayı bir yıl daha
uzatıyor, girişimcilere destek olan mükelleflere vergi indirimleri
sağlıyor; bu konuları içeriyor. Şimdi, burada şöyle
bir durum var: Yani diğer taraftan da mevcut teknoparklar var birçok
bölgede kurulu bulunan. Hani, benim, İstanbul Milletvekili olarak o
bölgede en çok gördüğüm, Osmangazi Köprüsünden sonra, geçerken gözüken
bir Bilişim Vadisi tabelası vardır; tabeladan ibaret bir
yerdir aslında, baktığınız zaman içerisi
bomboştur. Niye bomboştur? Çünkü İstanbula, işte,
trafiğin yoğun olduğu saatlerde, işe geliş-gidiş
saatlerinde -baktığım zaman- iki buçuk saatlik mesafede bir
yerdir ve şirketler o yüzden gelmezler oraya, hepsi İstanbulun
çeşitli merkezlerinde, işte, Maslakta, Beşiktaşta,
Altunizadede, Kadıköyde, kimi yerlerde bu şirketlerin
faaliyetlerini sürdürürler. Ancak yani böyle, sadece belli bir araziyi
teknopark ilan etmekle, burayı Bilişim Vadisi diye
tanımlamakla orası bilişim vadisi filan olmuyor. Bu, böyle,
sizin bunu ilan etmenizle de mümkün değil.
Ayrıca, başka bir
konu var, ki esas üzerinde durulması, düşünülmesi gereken konu
şu: Yani teknolojik gelişim, şirketlere tanınan vergi
muafiyetleriyle olmaz. Teknolojiyi en nihayetinde bilim üretir; bilimsel
çalışma ve bilimle donatılmış insan üretir.
Şimdi, siz, vergi muafiyetleri, şirketlere birtakım haklar
tanıyarak ülkenin teknolojik bir atılım
sağlayacağını bekliyorsanız yanılıyorsunuz.
Böyle bir şey mümkün değil. Yani siz bugün Bakanlığın
adından bile bilimi çıkarmışsınız ve bu
teklifle yasalaştırıyorsunuz bunu, diğer taraftan da bütün
bilim merkezlerini ortadan kaldıracak uygulamalar içerisine
girmişsiniz; ondan sonra da şirketlere vergi muafiyeti
uyguladığınız zaman teknolojik atılım
yapacağınızı zannediyorsunuz. Böyle bir şey de mümkün
değil.
Şimdi, bilim, öncelikle
özgür üniversitede olur, özerk üniversitede olur. Üniversitelerin
özerkleştirilmesi gerekir; onların, oraların bilim yuvaları
hâline getirilmesi gerekir. Siz ne yapıyorsunuz? Sizin ne
yaptığınızı, aslında üniversitelere ne
yaptığınızı şuradaki fotoğraf çok iyi açıklıyor.
Yani üniversitelerin kapısına kelepçe vuran bir iktidar hâlindesiniz
artık. Şimdi, üniversitelerin bir taraftan polis karakollarına,
polis merkezlerine çevrildiği bir yerde, oradaki öğrencilerin özgür
düşüncesine ket vurulmaya, muhalif bakış açılarına ket
vurulmaya çalışıldığı zaman siz de buraları
bilim alanları olarak değerlendiremezsiniz, buralardan bu
şekilde faydalanamazsınız, bu mümkün değildir.
Öğrencilerden korkmayın, öğrencilerin özgür düşüncesinden
de korkmayın, öğrencilerin muhalif yapılarından da
korkmayın. Sorgulayan akıl bilim üretir, sorgulayan akıldan
bilim çıkar ve oradan sonuca ulaşabilirsiniz, teknolojiyi de ancak
öyle geliştirebilirsiniz ama siz, sorgulayan akla kelepçe vurmayı
hedefliyorsunuz; bu da size öyle teknolojik gelişimi sağlamaz.
Bir diğer taraftan da
savaş teknolojisi var ki teknolojik gelişimin insan hayatına
olumsuz etkileri üzerine yapılan araştırmada, 23 olumsuz etkinin
ilk sırasında savaş teknolojileri yer alır. Kaydedilen
teknolojik gelişmeler nedeniyle atom bombaları, uzun menzilli
füzeler, kimyasal silahlar, kitle imha silahları, nükleer silahlar, insansız
savaş uçakları, bütün bunların insanlık için tehlikeli
sınıflarda yer aldığı, bu konuyla ilgili
çalışan akademik, bilimsel çevrelerin ortaya koyduğu teknolojik
bir vakıadır. İktidarın izlediği politikanın
barışçıl bir politika olmadığını hepimiz
biliyoruz. Neredeyse bütün komşularıyla sorunlu hâle gelmiş ve
buradan kaynaklı olarak da sürekli savaş teknolojileri üzerinden
övünen bir iktidarla karşı karşıyayız. Oysa övünmemiz
gereken nedir? Övünmemiz gereken -tam da bu Covid sürecinde
yaşadığımız- eğitim teknolojisidir. Peki,
eğitim teknolojisinde ne durumdayız? İşte, EBAnın ne
hâlde olduğunu hepimiz gördük. Öğrenim sistemimiz, şu anda
okullarda fiziki olarak görülemeyen eğitim sistemi EBAnın çökmesiyle
bir bütün olarak çökmüş durumda. Yaklaşık 6,5 milyon
insanın -öğrenci, öğretmen- EBAya
ulaşamadığı ifade ediliyor yapılan
çalışmalarda ve interneti olmayan çok sayıda öğretmen ve
öğrenci var. Bunlar, öyle, ülkenin belli bölgelerinde de değil.
İstanbulda dahi buna ulaşamayan insanların olduğunu
hepimiz biliyoruz, basına çok sayıda da yansıdı.
Bilgisayarı ve televizyonu dahi olmayan aileler var. Dolayısıyla
bu eğitim teknolojileri maalesef ki ülkemizde gerekli
yatırımın yapıldığı bir alan değil,
önemsenen bir alan değil.
EBAnın ne hâle
geldiğini biliyoruz. İstanbulda EBAya erişemeyen 8
yaşındaki Çınar Mertin sorunu çözmek için çatıya
çıktığını ve oradan düşüp yaşamını
yitirdiğini biliyoruz. Ve onun
babası Önder Mert şöyle diyor: Oğlum o bilgisayarın, aldığı bilgisayarın
kapağını bile açamadı. Olan çocuğumuza oldu.
Oğlumu ne EBA geri getirebilir ne başka bir şey. Eğitim
hani bedavaydı, eğitim hani herkese eşitti. diye
soruyor.
Eğitimin
bedava olmadığını ve herkese de eşit bir şekilde
iletilmediğini en iyi bize bu pandemi süreci gösterdi. Bir
ayrıcalıklı sınıf var, bir de hiçbir zaman evinde
televizyonu, bilgisayarı, interneti, bunlara ulaşma imkânı
olamayan toplumsal kesimler var. Şimdi, bunlar, dedim ya, İstanbulda
da yaşandı, yurdun birçok bölgesinde de bunları
yaşadık yani.
Şimdi,
diğer taraftan da bu işin faturası da var yani internet
faturaları kabarık, elektrik faturaları kabarık yani bu
teknolojiyi kullanmanın da ailelere getirdiği bir fatura var. Bütün
bunlar da bizim önümüzde duran sorunlar olarak gözükmektedir. Bu anlamıyla
şirketlere vergi indiriminden öte bu çocukların geliştirilmesi
gerekmektedir ve bu çocuklara yönelik destek önemlidir; ancak o destekle
birlikte bu çocuklar bilimsel katkılar içinde yer alabilirler ve
teknolojiyi geliştirebilirler. Ayrıca, buradan sormak gerekir: Dünya
Bankası uzaktan eğitim altyapısı kurulması için
Türkiyeye 160 milyon dolar kredi desteği verdi, peyderpey gelen bir
destekti bu; bu destek nerede kullanıldı? En azından bu
internete, bilgisayara ulaşamayan öğretmenler ve öğrenciler
için bu kredi kullanılamaz mıydı; bunu da sormak lazım.
Diğer bir önemli konu,
bu konuda, beyin göçüdür. Yani Türkiye'de teknolojik gelişimleri
besleyebilecek eğitimli öğrencilerin, zeki gençlerin
yetiştirilmesi gereken ve Türkiye'de tutulması gereken ortamlar
sağlanamadığı için, yurt dışına gitmek
zorunda, özellikle Batılı ülkelere ve Amerikaya gitmek zorunda kalan
öğrenciler var. Şimdi, bu beyin göçünün sebepleriyle ilgili bir
araştırma yapılmış. İşte, Dünya Bankası,
TÜSİAD, YÖK, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi gibi kurumların da
içerisinde olduğu bir araştırma bu ve bu beyin göçünün sebepleri
şöyle sıralanıyor, diyor ki:
1) Ekonomik sebepler.
2) Siyasi sebepler.
3) Eğitim sisteminden
kaynaklı sebepler.
4) Yabancı dil
eğitimi isteği üzerine kurulu sebepler... Böyle
sıralanıyor.
Şimdi, bu 4 önemli
başlığa baktığınız zaman bunların hepsi
aslında iktidarın ülkeyi yönetirken uyguladığı
yanlış politikaların sonucu oluşan sebeplerdir. Yani bir çocuk,
bir öğrenci, bir genç Türkiyeyi terk ederken yani beyin göçü
dediğimiz göçü sağlarken bu sebepleri öncelik alarak gidiyor yani.
Oysa Türkiye'deki, siyasi sebeplerden -ki bunların aslında ekonomik
sebeplerin de eğitim sistemindeki aksaklıkların da tamamı
siyasal sebeplerden kaynaklandı- yani ülkeyi yönetenlerin yönetme
tarzı ve yönetme anlayışlarından kaynaklı
sorunlardır. Bu sorunlar çözüldüğü takdirde, liyakat esas
alındığı takdirde, o çocuk kendisine iş bulma
konusunda bir endişe yaşamadığı sürece Türkiye'de kalmayı
tercih edecektir, kendi vatanında kalmayı tercih edecektir, kendi
topraklarında yaşamayı tercih edecektir. Ama o biliyor ki Benim
tanıdığım yoksa, siyasi çevrem yoksa, efendim, iktidara
yakın bir kimsem yoksa ben zaten ne kadar üniversite okusam da nereleri
bitirsem de iş bulma şansım yok. İşte, 2 tane
üniversite bitirip de işsiz kalan gençleri televizyonlarda izliyoruz.
Şimdi, bu beyin göçünün
engellenmesinde siyasal sebepler yani demokratik, hak ve özgürlükler söyleniyor
ve diğer taraftan da üniversitelerin cazibe merkezi hâline getirilmesi ve
saygınlığının artırılması öneriliyor.
İşte, kapısına kelepçe vurulan üniversitelerden ne bilim
çıkar ne saygın üniversite çıkar ve buradaki gençler de bu
ülkeyi terk etmenin fırsatını kollarlar.
Şimdi, Türkiye'nin 3
tane üniversitesi ilk 500e giriyor: Boğaziçi Üniversitesi, ODTÜ ve
İTÜ. Şimdi, bu üniversiteler de hiçbir zaman operasyondan kendini
kurtaramıyor; işte, kapısına kelepçe takılan
üniversite, Boğaziçi Üniversitesi 197nci sırada dünya genelinde. Yani
sadece ilk 500 içerisinde 3 üniversitemiz var, bunlardan birincisi
Boğaziçi Üniversitesi ama Boğaziçi Üniversitesinin de işte,
yandaş rektörle, kayyum atamasıyla bütün o kariyeri ve prestiji
bitirilmek isteniyor. Buradan da kalkıp işte Biz teknoloji bölgelerini
kuracağız, teknolojiyi geliştireceğiz
O bölgelerde
çalışacak insan bulamayacaksınız. Bu insanların hepsi
beyin göçü dediğimiz sebeplerden dolayı gidecekler, yurt
dışında kendilerine yaşama imkânı, çalışma
imkânları bulacaklar.
Dolayısıyla dönüp
kalkıp gelip tosladığımız yer, Türkiye Cumhuriyetinde
iktidarların tosladığı yer, işte, o demokrasi, hak ve
özgürlükler duvarı. Yani ne kadar yatırım yapsanız da ne
kadar şirketlere indirim yapsanız da demokrasi, hak ve özgürlükler
duvarına toslamaktan kendinizi alamıyorsunuz. Bu duvarı
aşabilmek için hak ve özgürlükleri ve demokrasiyi geliştirmek yerine,
o duvara toslayıp oradan geriye dönüş yapmayı kendinize hedef
olarak belirliyorsunuz ve bugüne kadar da hep böyle yapıldı; o duvara
toslandı, çarptınız o duvara ama o duvarı açabilecek
kapı belli olduğu hâlde o kapıyı açmak yerine o duvardan
geri dönmeyi tercih ettiniz. İşte, şu anda ülkemizde
yaşanılan demokrasi sorunu, hak ve özgürlükler sorunu da aynı
şekilde duruyor ve gitgide de kötüye gidiyor. Sizin de bu
anlayışla, bu bakış açısıyla buradan kurtulma
şansınız yok.
Şimdi, BioNTech
aşısını eşiyle birlikte üreten, bulan şirketin
sahibi Uğur Şahin İskenderunlu bir Alevi yurttaş. Acaba,
ülkeyi terk edip Almanyaya gitmeseydi, burada kalsaydı bu aşıyı
üretebilecek bir bilimsel çalışma imkânına sahip olabilir miydi?
Mümkün değil çünkü Aleviler bu ülkede fişleniyorlar. İşte,
Tokatta mahalleleri, bölgeleri fişleniyor. İşte, Yalovadaki
vakayla beraber 2012den bu tarafa 37 ayrı yerde Aleviler
fişlenmiş, evleri fişlenmiş durumda. Her seferinde
İçişleri Bakanına soruyoruz, diyoruz ki: Bakın, kötü
niyetle, art niyetle bakmıyoruz. Ya, bu fişleme sizin dediğiniz
gibi çocuk işi de olabilir; işte, bir iki sarhoşun işi de
olabilir, kötü niyetli insanların işi de olabilir; hepsi olabilir
yani. Mahallede biri birini çekememiştir de yapmış da olabilir.
Ancak kamuoyuna açıklama yapmak durumundasınız. Ben her
seferinde, her vakada o soru önergesine o vakayı ekleyip bir daha
veriyorum ve bugüne kadar hiçbirine cevap gelmedi. Hadi bana cevap vermediniz,
kamuoyuna da açıklamıyorsunuz. Ya, bu 37 vakada
37 vaka şöyle:
2012den bu tarafa 37 ayrı tarihte, 37 ayrı bölgede, çok farklı
sayıda işaretleme. Şimdi, bunlarla ilgili kamuoyuna bir
açıklama yaparsınız, dersiniz ki: Ya, bakın, bundan
endişe duymayın yurttaşlarımız, netice itibarıyla
bu, şu şu sebeplerden dolayı olmuştur, yapan kişi
gözaltına alınmıştır, hakkında şöyle bir işlem
yapılmıştır vesaire vesaire
Şimdi, bütün bu
açıklamalar yapılmıyor. Ya, soru önergesi veriyoruz, cevap
verilmiyor. Şimdi, böyle olduğu zaman da işte, ülkede demokrasi
filan hak getire.
Şöyle birisini
söyleyeceğim, Gökhan Güneş. Gökhan Güneş de benim
hemşehrim, Tokatta Alevi bir ailenin sosyalist işçi bir çocuğu.
Gökhan Güneş 20 Ocakta iş yerinin önünden kaçırıldı.
Altı gün haber alamadık, altı gün. Bütün aile feryat figan,
bütün aile; etrafı, arkadaşları filan. Gidiyorlar emniyete,
savcılığa, her tarafa; diyorlar ki: Ya, Gökhan nerede?
Şimdi, gündüz vakti, kamera kayıtları var. Nereden aldık kamera
kayıtlarını? Aile kendi imkânlarıyla bulmuş kamera
kayıtlarını. İş yerlerinin kamera
kayıtlarını gitmiş almış, oradan emniyete
veriyorlar, götürüyorlar Kamera kaydı bu. diye. Kaçıran araç belli,
aracın gittiği istikamet belli, her taraf MOBESEyle sarılmış
durumda, her yer izleniyor ancak Gökhan Güneş altı gün boyunca
bulunamadı -tırnak içinde- bulunamadı. Haberimiz yok, bizde
değil, bilmiyoruz. dediler. Bu sabah saat altıda İstanbul
Başakşehirde gözleri bağlı bir şekilde
bırakıldı, gözleri bağlı bir şekilde. Ve kendisi
bugün bir basın açıklamasıyla durumunu anlatıyor, diyor ki:
Altı gün boyunca işkence yaptılar. Gözlerim kapalı,
çıplak vaziyette, bilinmeyen bir yerde tutuldum. Soğuk su, elektrik,
dikey mezar denilen bir tabir ve kaba dayak -ki izleri de var-
uygulandı. Bana iş birliği teklif edildi Bizimle
çalış, bizim hesabımıza çalış. Muhalif
yapını bırak. Şimdi, ya, nasıl bir şeydir?
İçişleri Bakanlığına soruyoruz; ya, sizde mi bu?
Bilmiyoruz. Ama o esnada Tokattaki amcası aranıyor, deniliyor ki
Köye geldi mi? Burada mı? Sanki haberleri yok. Ya,
kaçırıldığı istikamet belli, aracın gittiği
istikamet belli. Madem öyle, bakarsınız, plakayı tespit
edersiniz, oradan iki günde bulursunuz, bir günde bulursunuz. Ama bu vakalar
yaşanıyor. İşte, gençler Türkiyede bunlara maruz
kalıyor. Şimdi, bütün bunlara maruz kalınan bir yerde bilimden,
teknolojiden, gelişmişlikten bahsediyoruz. İşte, bu
duvarlara çarpıp çarpıp kalıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım
lütfen.
ALİ KENANOĞLU
(Devamla) Bunlar bu ülkede yaşandığı sürece, siz
istediğiniz kadar yatırım yapın, teknolojinizi
geliştirmeye çalışın, bunu sağlayamazsınız
çünkü bu insanları, o teknolojiyi geliştirecek, kullanacak
insanları siz ülkede tutamazsınız çünkü ülke topyekûn olarak bir
hapishaneye çevrilmiş durumda.
Hapishane demişken
buradan da başta Selahattin Demirtaş olmak üzere, Figen
Yüksekdağ olmak üzere açlık grevinde bulunan ve hapishanede tutsak
edilen bütün yoldaşlarımıza, dostlarımıza, arkadaşlarımıza
selamlarımı iletiyorum.
Hepinize teşekkür
ediyorum arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Tahsin Tarhan.
Buyurun Sayın Tarhan.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin tümü üzerine,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
teknoloji geliştirme bölgeleri yüksek teknolojinin kalbi, katma
değeri yüksek üretimin, nitelikli eğitimin ve uzun vadeli
yatırımın merkezidir. Teknoparklar ülkemizin sanayisinde ve
ihracatında katkının en yoğun olmasını beklediğimiz
alanlardır.
İktidarın
salgın döneminde yürüttüğü politika sanayiyi ve esnafı borç
batağına sürüklemektedir. Tasarruf ve yatırım
açığının katlandığı bir dönemde mevcut
sanayi anlayışının sürdürülebilir olmadığı
ortadadır. Borcu borçla çevirmek için daha yüksek faizle krediye
boğan, ülkenin kaynaklarını boşa harcayan bir ekonomik
model yerine, ihracat odaklı ve katma değeri yüksek, üretime öncelik
veren yeni bir modele geçmeliyiz.
Günümüzde Sanayide, her ne
pahasına olursa olsun, illa yüksek oranlarda büyüyelim. deniyor. Oysaki
verimlilik esasına göre sanayiyi yeniden şekillendirmeyi, ithalat
bağımlılığını azaltmayı, iş gücünü
doğru kullanmayı, eğitimli iş gücünü ülkede tutmayı
tartışmalıyız. Bilimde ve teknolojide
partizanlığı değil, liyakati öne almalı, eğitimi
yeni kalkınma stratejisinin en temel parçası saymalıyız.
Sayın milletvekilleri,
dış politikada her ülkeyle kavgalı, iç politikada her sese
karşı tavırlı, ihale düzeni birkaç yandaşa
odaklı, mahkeme kararları, arka odalarda, saray danışmanlarından
gelen telefonlara bağlı, gazeteci ile muhalif siyasetçiyle
çatışmalı, mafyayla içli dışlı bir iktidardan
teknolojide atılım hamlesi beklenemez.
Teknoparklar doğru bir
sanayi politikası ve teknoloji anlayışıyla, köklü bir
reformla, hukuka bağlı, beyin göçünü tersine çevirebilen ve
kralına göre değil, kuralına göre işleyen demokratik hukuk
devletinde düzlüğe çıkar.
Her gelen bakan yeni hedef ve
kurallar belirlememelidir. Sanayi ve teknoloji ancak istikrarlı bir piyasa
düzeninde rahat bir zemine kavuşur. Aksi hâlde bugünkü sanayi
politikası her sektörün ayrı telden çaldığı bir
gürültü hâlinde kalır.
Değerli milletvekilleri,
25 maddelik bu teklif AK PARTİ milletvekilleri tarafından imzalanarak
acele bir şekilde komisyona getirildi.
Komisyonda teklif tartışıldığında gördük ki
kimin tarafından hazırlandığı belli olmayan,
kapsamlı bir çalışma yapılmadan, gerçekten sanayiye,
bilime, teknolojiye katkı sağlayacak bir kanun metni
olmadığı, komisyonda 25 maddenin 6sında
değişiklik yapılan bir kanun metni.
Sayın milletvekilleri,
aylarca Genel Kurulda bekletilen kanun taslağını nihayet Genel
Kurulda görüşmelere başladık. Bu kanun taslağına
itirazımız yok ancak bütününe bakıldığında bazı
maddeleri birlikte çalışarak değiştirmemiz gerektiğini
düşünüyoruz. En büyük itirazımız kanun yapma şeklidir. 25
maddelik kanun metni, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu, Kamu
İhale Kanunu, Elektronik İmza Kanunu, Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu, Araştırma,
Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında
Kanun, Türk Ticaret Kanunu gibi toplam 8 farklı kanunu
değiştiriyor. Daha önce de defalarca dile getirdik, torba kanun
yöntemine karşıyız. Torba kanunu sistemi yasamayı
kilitleyen bir sistemdir. Her yasayı aynı torbanın içine koyarsanız
ortada güvenilir ve izlenebilir bir hukuk kalmaz. Bu yöntem uygulama
açısından yanlıştır. Bu teklif sanayi
politikasında köklü bir değişiklik olmadan, zihniyet
değişikliği yaşanmadan, kısacası siz iktidardan
ayrılmadan bir işe yaramayacaktır. Girişimciler bir kez
daha vergi teşviki, süre uzatımı ve küçük istihdam destekleriyle
oyalanacaktır.
Değerli milletvekilleri,
kanun teklifinin maddelerine baktığımız zaman, teklifin
2nci maddesinde Bakanlığın takdir yetkisinin
genişletilmesi doğru değildir. Desteklenecek programlar
artık yasayla değil, Bakanlığın
çıkaracağı yönetmeliklerle belirlenecek. Soruyorum size,
Bakanlık bilimsel bilgi üreten bir kurum mudur? Desteğin kime, neye
göre verileceği belirsiz. Bakanlık kime vermeyi uygun görüyorsa ona
verecek. Bu uygulama liyakat sorununa, kayırmacılığa ve
desteklerde eşitsizliğe yol açar.
Aynı maddede kuluçka
merkezlerinin teknoparklar dışında kurulmasına izin
verilmektedir. Bu uygulama merkezlerin bütünlüğünü bozar, bilim üreten
merkezleri işlevsiz hâle getirir; teknoparkların kuruluş
mantığına aykırıdır. Daha önce aynı
yanlış üniversitelerde yapıldı. Üniversiteler
büyükşehirlerde merdiven altı hâline geldi. Apartmanların altında
yüksekokullar, fakülteler açıldı. Bu madde tekliften
çıkartılmalı.
3üncü maddeye
bakıyoruz; teknoloji geliştirme bölgesi iptal yetkisini
Cumhurbaşkanına veriyor. Cumhurbaşkanı istemediği
işletmenin sözleşmesini iptal edebiliyor. Uzmanlığı
olmayan konularda yetkiyi Cumhurbaşkanına vermek ne kadar doğru
tartışmamız gerekiyor. Yetkinin tek bir elde toplanması
demokratik anlayışa aykırıdır. Bu keyfî tutum bilimsel
bilgi üretimini sekteye uğratır; oysa amaç bilimsel bilgi üretmenin
teşviki olmalıdır.
4üncü maddede mücbir sebep
haricinde üretimin bir yıl boyunca durması hâlinde teknoloji geliştirme
bölgesinin özelliğini yitireceğine dair düzenleme yer
almaktadır. Bakanlığın şirketler üzerinde denetim ve
yaptırım yetkisi zaten ağırken bir de uyarı olmadan
feshedilmesi teknolojik gelişimin aleyhinedir. Bir geçiş süresi
konularak buradaki firmalara üretim için zaman tanınması önemlidir.
6ncı maddeyle 1 milyon
ve üzeri kazancı olan şirketlere kazançlarının yüzde 2sini
pasif bir hesaba aktarma zorunluluğu getiriliyor. Aktarmazsanız
vergi muafiyeti vermem. diyerek şirketler buna mecbur bırakılıyor.
Yetmedi, Cumhurbaşkanına bir yetki daha veriliyor.
Cumhurbaşkanı bu kez kazançları isterse sıfıra
indirebilir ya da 5 katına kadar artırabilir. Böyle bir yetki
olabilir mi sayın milletvekilleri? Birine böylesi aşırı
yetki vermek yasamayı kötüye kullanmaktır; bu yetki, hukuk devleti
anlayışıyla bağdaşmaz, yasama yetkisi devredilemez.
ilkesine aykırıdır.
11inci maddeyle Elektronik
İmza Kanununu değiştirme yetkisi Telekomünikasyon Kurumuna
veriliyor. Yönetmelikle istediğin maddeyi değiştirebilirsin.
deniyor. Kuruma bu yetki süresiz, şartsız verilmektedir. Bu,
Anayasanın 123üncü maddesindeki idarenin yasallığı
ilkesine, Anayasanın 20nci maddesindeki kişisel verilerin
korunmasına ilişkin hükme aykırıdır.
Son olarak 19uncu madde ise
destek ve teşviklerden yararlananların denetlenme süresini iki
yıldan üç yıla çıkarıyor. Denetim için iki yıl dahi
çok uzunken üç yıla çıkarmanın amacı nedir? Ayrıca söz
konusu maddede Denetim yetkisi yönetici şirkete devredilebilir. hükmü
bulunmakta, bu yetki paylaşımı doğru değildir, denetim
yetkisi kamuda kalmalıdır. Görüldüğü gibi kanun teklifinin
sorunlu maddeleri bulunmaktadır. Alanında uzman olmayan kişilere
sınırsız yetkiler verilmektedir. Böyle teknolojik gelişim
olamaz. Teknoloji liyakatsizliğe alet edilmemelidir. Teknolojik
gelişim bir ülkenin ilerlemesinin kilit noktasıdır. Teklifin
sorunlu maddeleri önerilerimiz doğrultusunda düzenlenmelidir.
Teknolojide çağa uygun
adımlar atmak, üniversite-sanayi-teknoloji iş birliğini
sağlamak, yasa yazmanın da ötesinde bir zihniyet meselesidir. Bugün
en iyi yasayı da yazsak uygulayanların zihniyeti çağı
yakalamıyorsa, biz Sanayi 4.0ı konuşurken birileri hâlâ 5li
ihale çetesinin alacaklarıyla ilgileniyorsa bu yasalar raflarda kalmaya
mahkûmdur. (CHP sıralarından alkışlar)
Demokrasinin zemin
bulmadığı, aşırılıklara karşı
hukukun fren olmadığı yerde teknoloji kök salamaz. Savcılar
bile tehdit edilirken yargı susmuşsa, Anayasa Mahkemesi Enis Berberoğlu
hakkında 2 defa hak ihlali kararı vermişken bu karara uymayan
hâkimler varsa, siyasetçiler, gazeteciler saldırıya uğruyorsa,
bir hükûmette İçişleri ve Adalet Bakanı birbirine
düşmüşse orada teknoloji ve insan kaynağı gelişmez.
Sayın milletvekilleri,
gelir kaynaklarını inşaat, beton ve müteahhitlere aktarmaktan,
savunma sanayisiyle övünmekten başka bir parlak hikâye yazmıyoruz.
2020 yılı başında imalat sanayisinde yüksek teknolojili
ürün ihracatımız toplam ihracat içinde sadece yüzde 4 olurken toplam
ithalatımız içinde yüksek teknolojili ürünün payı yüzde 15tir.
Ülkemiz maalesef imalat sanayisi toplam ihracatının yüzde 33ünü
düşük teknolojiyle yapıyor, istihdam bakımından imalat
sektöründeki çalışanların yüzde 79u orta ve düşük
teknolojili üretim alanında; firmaların sadece binde 6sı
yüksek, yüzde 89u ise orta ve düşük teknolojili üretim yapıyor.
Enerjisi tükenmiş bir iktidar 2021de Küresel İnovasyon Endeksinde
130 ülke arasında 49uncu olmayı hedeflemektedir.
Sayın milletvekilleri,
demokrasi açığımız büyüdükçe cari
açığımız da katlanmaktadır. Yoksulluk ve yolsuzluk
endeksinde dünya sıralamasında ilerlerken sanayimizin büyüme kalitesi
ve verimlilik düzeyimiz düşmektedir. Düşük teknolojili ürün satmakla
övüneceğimiz dönemler artık geride kalmıştır. Rekor
kırdık. diye övündüğünüz 2020de dış ticaret
açığı 30 milyar dolardan 50 milyar dolara çıkmış
yani yüzde 69 artmıştır. Damat modeli Yeni Ekonomi
Programının hiçbir hedefi zaten tutmazken yerine gelen Bakanlar da
bu hedefi revize etme yarışına giriyorlar. Böyle bir iktidardan
örgütlenebilir, tutarlı bir politika beklemek hayaldir. Uçuk hedeflerle üç
ayda bir değişen tahminler yaparsanız kalıcı
yatırımcıya değil, yüksek faizle paradan para kazanan
rantçılara hizmet edersiniz. Sanayide çok çalışıp az kazanıyoruz.
Gelirimiz azalırken borcumuz çoğalıyor. Dövizdeki her dalgalanma
her gün maliyetleri artırıyor çünkü yeterince yüksek teknolojili mal
üretemiyoruz çünkü piyasada güven kalmamış. Artık şu
gerçekle yüzleşin; acı reçeteyi yüklemeye
kalktığınız sanayicimiz, esnafımız, KOBİler
bu iktidara rağmen ayakta kalmaya çalışıyor. Özel
sektörümüzün dünyada yıllarca çalışarak
sağladığı güveni bu iktidar eritmektedir. Gelişmekte
olan ülkeler kendi şirketlerine hibe ve destekte bize fark atarken,
ihracatçımız hem eriyen TLye hem de yükselen girdi maliyetlerine
karşı dünyada rekabet avantajını yitirmiştir.
Aslında, bu
iktidarı bir yönden kutlamak gerekir değerli milletvekilleri.
Coronada başarılı tek bir adımınız oldu, o da
mesafedir. Siz vatandaşa maske, mesafe, temizlik öğütlerken 5 tane
maskeyi dağıtamadınız ama ihracatçıyla, sanayiciyle
aranıza çok uzak mesafeler koymayı başardınız. Esnaf
destek bekledi, mesafenizi korudunuz, sanayici vergide, enerjide indirim
bekledi, mesafenizi hiç bozmadınız. İhracatçı ve turizmci,
fuar sektörü, size kaçan pazarları gösterdi, teşvik bekledi; maşallah,
iş dünyasına olan mesafenizi hiç azaltmadınız. Yalnız
hakkınızı da yemeyelim, mesafenizi
korumadığınız, bütün ihaleleri verdiğiniz 5 müteahhit
var, onlarla hiç mesafenizi korumadınız. Özetle, coronada maske
dağıtmayan bir iktidar, sektörlerin beklediği hibeden
kaçınmış, krediyle daha fazla borçlandırmış,
ekonomideki daralmayı Cari açığı düşürdük. diye
övünerek anlatmıştır. 2020nin ilk dokuz ayında krediyle
piyasada dümen suyu döndürmeye kalkanlar hem bankacılık sektöründe
kural bırakmamış hem de yıl sonunda enflasyonu
patlatmış. Bu dönemde toplam kredilerdeki artış yüzde 38i
bulurken, konut kredileri yüzde 40, Avrupa çapında 1inci olduk."
diye övündüğünüz otomotiv alanında taşıt kredileri yüzde 58
artmıştır. İş bulmaktan ümidini kesenlerin sayısı
600 binden 1,5 milyona, istihdam oranı yüzde 44e gerilemiş, ne
eğitimde ne istihdamda olanların oranı yüzde 30u
aşmıştır. Kişi başına düşen gelir on
beş yıl önceki seviyelere düşmüştür. İktidar
ortakları ise sanayide istihdamsız büyümeye sevinmektedir. Faizlerin
yerlerde gezdiği dünyada faiz sebep, enflasyon sonuç aldatmacası
içinde iş dünyamız yüksek faiz altında dünyayla rekabet
şansını yitirmekte. Millî gelirimiz geçen yıla kıyasla
en iyi ihtimalle yüzde 17 daralmaktadır. Rakamlar acı gerçeği
ortaya koyuyor.
Üniversiteler teknolojiye
kaynak ayırmıyor. 2018 yılında 152 üniversite bütçelerinin
ortalama yüzde 4ünü AR-GE faaliyetleri kapsamında
harcamıştır. Bütçenin yüzde 15i ve üzerini AR-GE faaliyetlerine
harcayan üniversite sayısı sadece 8dir. Üniversite-sanayi iş
birliği önemlidir. Üniversitede üretilen bilginin katma değeri yüksek
ürünlere dönüşmesi bu ülkenin kurtuluşunun anahtarıdır.
Dünyadaki yerimiz de çok kötü. Türkiye'de AR-GE faaliyetleri için ayrılan
pay diğer ülkelere oranla düşük, yaklaşık olarak 40 milyar
lira harcanıyor. Büyük ölçekli firmalar tarafından yapılan AR-GE
harcamalarını bir KOBİ cenneti olan Türkiye yapamıyor.
Almanyanın AR-GE harcaması Türkiye'nin 15 katı, sadece
Volkswagen bile Türkiye'nin 2 katı. İstediğiniz kadar kanun
çıkarın, teknoloji bölgelerinin sayısını
artırın, her mahalleye üniversite, her sokak başına
teknokent kurun bu durum değişmez. AR-GE ve üniversitelere daha fazla
kaynak aktarmadığımız ve sanayi için gerekli
yatırım imkânlarını sağlamadığımız
müddetçe yerimizde saymaya devam edeceğiz.
Sayın milletvekilleri,
partimiz, cumhuriyetimizin İkinci Yüzyıla Çağrı
Beyannamesinde dile getirdi. Ülkemizin gelişmesi, güçlenmesi için güçlü
bir stratejik planlama teşkilatını mutlaka kurmalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
TAHSİN TARHAN (Devamla)
- Orta gelir tuzağını, orta teknoloji çıkmazını
aşacak, yüksek teknolojiye dayalı bir üretim modeli
planlamalıyız. Yatırım kanallarını
açmalıyız. Hukuk, ekonomi, sosyal güvenlik, vergilendirme gibi
yapısal reformları oluşturmalıyız. Ulusal vergi
konseyini kurmalıyız. Mecliste ise başkanlığı
muhalefet tarafından yapılacak bir kesin hesap komisyonu
oluşturmalıyız. Sayıştayı yeniden işler hâle
getirmeliyiz.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanun Teklifine destek vereceğimizi
ancak kanun yapma tekniğine karşı olduğumuzu beyan eder,
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gruplar
adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
22.42
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 22.49
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41inci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
229 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şahıslar adına
ilk konuşmacı Samsun Milletvekili Sayın Fuat Köktaş.
Buyurun Sayın
Köktaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu, siz değerli
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
kanun teklifinde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Strateji ve
Bütçe Başkanlığı ile Bilgi Teknolojileri Kurumu olmak üzere
3 kurumun koordinasyonunda yürütülen çalışma yer almaktadır.
Yürürlük ve yürütme maddesi dâhil 25 maddeden oluşmaktadır.
Emek yoğun ekonomiden
bilgi ve teknoloji yoğun ekonomiye geçişin en önemli
parametrelerinden biri de teknoloji geliştirme bölgeleridir yani
teknoparklardır. 2001 yılında 4691 sayılı Kanunla
kurulan teknoloji geliştirme bölgeleri yasal bir zemine ilk kez
kavuşturulmuştur. 2008 yılında 5746 sayılı
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesiyle, AR-GE ve yenilik
ekosistemlerinin gelişmesine büyük katkı sağlayan AR-GE
merkezlerinin de belgelendirilmesi resmiyet kazanmıştır. 2016
yılında yayımlanan AR-GE reform paketiyle tasarım
merkezlerinin de AR-GE merkezleri gibi desteklenmesinin önü
açılmıştır. 5746 sayılı Kanunun adı
Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin
Desteklenmesi Hakkında Kanun olarak değiştirilmiş ve 1
Mart 2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Bu kanun
değişiklikleriyle birlikte, teknoloji, AR-GE ve tasarım
faaliyetlerinde hatırı sayılır bir yol
alınmıştır. Buna göre, 2011 yılından itibaren 87
tane teknoloji geliştirme bölgesi kurulmuştur. Bunlardan 72 tanesi
faal olup geri kalanın yapısal inşaatları tamamlanmak
üzeredir. Bugün itibarıyla teknoparklarda AR-GE çalışması
yürüten firma sayısı 6.335, faaliyet gösteren AR-GE merkezi
sayısı 1.243, faaliyette olan tasarım merkezi sayısı
363e ulaşmıştır. Teknopark AR-GE merkezlerinde istihdam
edilen personel sayısı ise 65.946, AR-GE merkezlerinde istihdam
edilen personel sayısı 66.469, tasarım merkezlerinde istihdam
edilen personel sayısı 7.824ü bulmuştur. Buna
baktığımızda her 3 merkezde toplam istihdam edilen personel
sayısı 140.239a ulaşmıştır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Teknoparklarda, AR-GE ve
tasarım merkezlerinde tamamlanan proje sayısı 85.312e
ulaşmıştır. Aynı merkezlerde yürütülen AR-GE proje
sayısı 27.562 rakamını bulmuştur. Yine bu merkezlerde
tescil edilen patent sayısı 8.478e ulaşmıştır.
Teknoloji geliştirme
bölgelerinde 325 yabancı ve yabancı ortaklı firma yer
almaktadır. Aynı zamanda, tasarım merkezlerinde de 31 adet
yabancı ve yabancı ortaklı firma yer almaktadır. Burada net
olarak ifade edebiliriz ki 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri Kanunu ve 5746 sayılı Araştırma, Geliştirme
ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanunla
oluşturulan yapılar birbirini tamamlayan ekosistemlerdir. Bu sayede
teknopark ve AR-GE çalışma ürünü olarak sayabileceğimiz birçok
ürün ortaya çıkmıştır. Covid-19la birlikte dünyanın
peşinde koştuğu yoğun bakım solunum cihazı,
ülkemizin sistem tasarımı yerli, prototipi de üretilen ilk ve tek MR
görüntüleme cihazı
Yerli ve yenilikçi MR görüntüleme
çalışmaları da ayrıca yürütülmektedir. Yine bir AR-GE
merkezi ürünü olan ülkemizin ilk elektrikli, akıllı ve
sıfır emisyonlu ekskavatörü; Sanayi Bakanlığımızca
desteklenen, AR-GE merkezince Köstebek adı verilen tünel açma makinesi
AR-GE merkezlerimizde üretilen başlıca ürünlerdir. Yine, 300 Türk
mühendisin katılımlarıyla, tamamen yenilikçi teknolojiyle
üretilen, yüzde 7 ile yüzde 10 arası tasarruf sağlayan yeni nesil
kamyon motoru da bu merkezlerde üretilmiştir.
İHAlarımızı, SİHAlarımızı,
HÜRKUŞlarımızı, HÜRJETlerimizi bunlara da ekleyebiliriz.
Ayrıca, helikopter motorumuz da buna ilave edebileceğimiz önemli
çalışmalar ve sanayiye, endüstriye dönüşen ürünler olarak
görünmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifiyle neleri hedefliyoruz? Teknoloji geliştirme bölgesi
kurulmasına karar verilen değerlendirme kurulunda teknoloji konusunda
faaliyet gösteren yetkin kurum ve kuruluş sayıları
artırılmaktadır. Teklifle, ülkemizde AR-GE yenilik ekosisteminin
önemli aktörlerinden olan teknoloji geliştirme bölgesi yönetici
şirketlerinin bünyelerinde yer alan kuluçka merkezlerini, Bakanlık
uygun gördükçe ve belirlediği şartlar çerçevesinde, bölge
dışında da açmalarının, aynı teşviklerden,
desteklerden ve muafiyetlerden yararlandırılmalarının önü
açılmaktadır. Girişimcilerin desteklenmesinin yanı
sıra, ilgili idareden alınması gereken iş yeri açma
ruhsatı Bakanlıktan sanayi il müdürlüklerine aktarılarak
bürokratik engeller azaltılmaktadır.
Ekosistemin en önemli
etkenlerinden biri olan sermaye fonlarının özel sektörün
ayıracağı kaynaklarla kurulması ve güçlendirilmesi
amaçlanmaktadır. Teklifle, verilen desteklerin yanı sıra, AR-GE
binası, atölye ve buralarda yer alacak ekipmanlara yönelik destekler
artırılmaktadır. Yüksek katma değerli AR-GE ve yenilik
faaliyetleri ile buradan doğan çıktının artırılması
kapsamında, Bakanlıkça belirlenen şartları da
taşıyan doktora öğrencileri, AR-GE personeli istihdam eden
girişimcilerin ayrıca desteklenmesinin önü açılmaktadır.
Teklifle gerçekleşecek
olan desteklerle, teşvik ve muafiyetlerin süresinin uzatılarak
üreten, istihdam sağlayan yüksek katma değerli ürünlerin
payının artırılacağı AR-GE ve yüksek teknoloji
yatırımlarına büyük destekler vererek teknolojiyi tüketen
değil, teknoloji üreten bir ülke konumuna gelinmesi hedeflenmektedir.
Bu hedefleri
çoğaltabiliriz. Uluslararası endeksler yatırım yapacak olan
kişi ve kuruluşların yatırım yeri ve tercihlerini
belirlemede en önemli etkenlerdir. Bu endekslerde, ülkelerin iş yapma
kolaylığı ve dolayısıyla sahip olduğu
yatırım ortamının uygunluğu bakımından
şirket kuruluşu ve vergi politikaları gibi alanlarda
yatırımcıların korunması, şeffaflık, süre ve
maliyetlerle ilgili yapılan düzenlemeler değerlendirilmektedir.
Uluslararası
doğrudan yatırımcıların küresel hareketliliği
ülkelerin iş yapma kolaylığıyla da yakinen ilgilidir. Her
şirket o ülkede iş yapmanın zorluklarını aşarak iş
yapmaya çalışma yerine, o zorluklar halledilmiş bir şekilde
yatırım yapmayı tercih eder. İş yapma maliyetlerinin
düşmesi, zaman tasarrufu, risklerin ve belirsizliklerin ortadan
kaldırılmasıyla piyasada rekabetin artması,
işletmelerin davranış biçimlerinin değişmesi
Türkiyedeki iş yapma kolaylığının
sağlanması başlıca amaçlardır.
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
öncülüğünde hükûmetlerimiz teknoloji, AR-GE ve tasarım merkezlerine
önem vererek teknolojide atacağımız millî adımların
küresel risklere karşı ve dış şoklara karşı
sigortamız olduğunu çok iyi bilmektedirler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
FUAT KÖKTAŞ (Devamla)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Türkiyenin yeni büyüme
hikâyesinin AR-GE ve teknolojinin önderliğinde yüksek katma değerli
üretimle yazılacağını çok iyi bilmekteyiz. Bu hikâyede
başrolü siyasi istikrar, güçlü hükûmet, yenilikçi özel sektör ve nitelikli
beşerî sermaye paylaşacaktır. Bunları güçlendiren her ülke
gelecekte dünyada teknolojide ve üretimde söz sahibi olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifini komisyonlarda
görüştük. Komisyon görüşmesinde bizlere destek veren Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bulunan parti ve milletvekillerine ayrıca teşekkür
ediyorum. Yine aynı desteği, bu kanunun Genel Kuruldaki
görüşülmelerinde bekliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Selamlayalım lütfen.
FUAT KÖKTAŞ (Devamla)
Selamlayacağım.
2021 yılının
ilk kanunu da olması hasebiyle nasıl başlarsak öyle gider
anlayışıyla kanun teklifinin hızlı bir şekilde
kanunlaşmasını ümit ediyorum. Kanunun ülkemize, milletimize, hayırlar
getirmesini temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahıslar adına son konuşmacı İzmir Milletvekili
Sayın Tacettin Bayır.
Buyurun Sayın
Bayır. (CHP sıralarından alkışlar)
TACETTİN BAYIR
(İzmir) 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygı
ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, teknoloji geliştirme bölgeleri yani teknoparklar,
yüksek teknolojinin kalbi, katma değeri yüksek üretimin, nitelikli
eğitim ve uzun vadeli yatırımın merkezidir; ülkemizin
sanayisine ve ihracatına katkının en yoğun olmasını
beklediğimiz alanlardır. Metrekare başına en yüksek ciroyu
tüketimde yani AVMlerde hedefleyen, sanayici ve esnafı daha çok borca,
krediye boğarak coronayı yeneceğini zanneden bir iktidarın
aksine metrekare başına en yoğun yatırımın, en
yüksek teknoloji desteğinin teknoparklarda gerçekleşmesi için hibe ve
desteklerin artması için mücadelemize devam ediyoruz.
Teknoparklarda
çalıştırılacak personelin eğitimi, çalışma
koşulları ve yatırımcı firmaların desteklenmesi
elbette Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu işsizlik, cari
açık, özel sektörün yüksek dış borcu ve orta teknoloji
tuzağına hapsolmaktan çıkış için değerli
adımlardır. Cumhuriyet Halk Partisi bu düzenlemelerin sanayide
teknoloji verimliliğinin artırılması, katma değeri
yüksek üretim ve ihracata katkı koyması için desteğini
sürdürmektedir. Bu bakımdan, partimiz teknoloji geliştirme bölgeleri
için AR-GE, yatırım, teşvik, destek, istihdam alanlarında
yapılacak tüm düzenlemelere ilke olarak olumlu yaklaşmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; teknoparkların sorunları Türkiyenin
sanayi ve teknoloji politikasındaki büyük sorunlarından
bağımsız düşünülemez. Bu teklif, sanayi politikasında
köklü bir değişiklik olmadan, zihniyet değişikliği
yaşanmadan, kısacası siz iktidardan ayrılmadan bir işe
yaramayacaktır. Teknoloji girişimleri bir kez daha vergi
teşviki, süre uzatımı, küçük istihdam destekleriyle
oyalanacaktır. Dış politikası her ülkeyle kavgalı, iç
politikası her sese karşı tavırlı, ihale düzeni birkaç
yandaşa odaklı, mahkeme kararları saraydaki telefona
bağlı, gazeteciyle, muhalif siyasetçiyle çatışmalı,
mafyayla içli dışlı bir iktidardan hangi atılımı
bekleyeceğiz? Hangi yerli ya da yabancı yatırımcı bu
ilişkilerin içinde olan bir iktidar için ülkede yatırım yapar?
Bir iktidar düşününüz ki bilimi ve teknolojiyi hâlâ tarikat, cemaat,
hemşehrilik ve partizanlık kafasıyla yönetmeye kalkıyorsa o
yasa rafta kalmaya mahkûmdur. Liyakatin akranlığa ve akrabalığa,
partililik ve hemşehrilik ağlarına
takıldığı, makamların ve ihalelerin kuralına göre
değil, kralına göre dağıtıldığı bu
düzende yükseldiğiniz merdiven basamakları hakkaniyetle değil
aynı liseden mezuniyet şartlarına bağlanmış
durumdadır. Acı bir gerçekle karşı
karşıyayız: Bilimde yükselmenin, rektör ve yönetici olmanın
partizanlığa ya da seçimler öncesinde Adalet ve Kalkınma
Partisinin aday adayı olarak kendini göstermeye
bağlandığı bir dönemde teknoparklarla ilgili bir
yasayı görüşüyoruz.
Sayın milletvekilleri,
önümüzde kaçınılmaz bir gerçek var: Sanayide çok
çalışıp az kazanıyor isek, gelirimiz azken borcumuz
çoğalıyor ise, dövizdeki her dalgalanma sabahları maliyetimizi
artırıyorsa yeterince yüksek teknolojili mal üretemiyoruz demektir,
piyasada güven kalmamış demektir. Artık şu gerçekle
yüzleşin: Acı reçeteyi yüklemeye kalktığınız
sanayicimiz, esnafımız, KOBİler, ihracatçılar bu iktidara
rağmen ayakta kalmaya çalışıyorlar, mücadele veriyorlar.
Eğer ortada hâlâ çok büyük bir çöküş yoksa -ki bana göre var- bu özel
sektörümüzün direnci ve dünyadaki bağlantıları sayesindedir.
Özel sektörümüzün dünyada yıllarca çalışıp didinerek
sağladığı bu güveni bu iktidar ne yazık ki
eritmektedir. Özetle, bu iktidar, şirketlerimizin güven erozyonuna yol
açmakta, ülke kaynaklarını har vurup harman savuran mirasyedisi konumundadır.
185 ülke arasında
enflasyonu en yüksek 15inci ülkeyiz. Millî geliri 250 milyar doların
üzerindeki ülkeler arasında en yüksek 4üncü enflasyon oranı bizde;
yüzde 14,03; Venezuela, Arjantin ve İran önümüzde.
İş bulmaktan
ümidini kesenlerin sayısı 600 binden 1 milyon 402 bine
ulaşmışken, istihdam oranı yüzde 44e gerilerken ne
eğitim ne de istihdamda olanların oranı yüzde 30u
aşmışken, kişi başına düşen gelir on
beş yıl önceki seviyeye düşmüşken iktidar ortakları
sanayide istihdamsız büyümeye sevinmektedir. İstihdam olmadan büyüme
mümkün değildir arkadaşlar.
Faizlerin yerlerde
gezdiği dünyada Faiz sebep, enflasyon sonuç. aldatmacası içinde
iş dünyamız yüksek faiz altında dünyayla rekabet
şansını yitirmekte, millî gelirimiz geçen yıla kıyasla
en iyi ihtimalle yüzde 17 daralmaktadır.
Değerli Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; bugün
Cumhurbaşkanlığı kararıyla Alman otomobil üreticisi
Volkswagen ve Audinin kamu kurumunun makam arabası olarak
kullanılması yasaklandı. Özellikle kamu kuruluşlarında
yoğun bir şekilde kullanılan Volkswagen Passat modelinin
peyderpey Renaulta öncelik verilmek kaydıyla Ford ve Toyota
markalarıyla değiştirilmesi istendi. Öncelikle, bu kararı
yerinde bulduğumu ifade etmeliyim. Yerli otonun geciktirilmesinde
dolaylı vergi ile ithal otolardan alınan verginin yerli otodan
alınamayacağı gerçeğinin de yattığının
altını çizmek isterim; bu mantıkla geciktiriliyor. Ülkesini,
milletini, bayrağını seven, yerli üretimin önemine ve yerli
malı kullanımının gerekliliğine hep dikkat çeken bir
iş adamı olarak partili Cumhurbaşkanı Erdoğana da bir
çağrıda bulunuyorum ve bu konuya örnek teşkil etmesi
açısından diyorum ki: Sayın partili Cumhurbaşkanı,
hadi gel, Diyanet İşleri Başkanının aracını
Alman otomobili yerine Bursada üretilen yerli malı otomobille
değiştirelim. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Değişime önce kendimizden başlayalım,
değişime önce örnek olması gereken insanlardan
başlayalım. Bu sürece nasıl gelmiştik? Bu kararın
alınmasındaki asıl etken neydi? Manisaya yatırıma
hazırlanan ancak bundan vazgeçen Volkswagenin kararına
karşılık gerçekleştirilen bir hamleydi. 3 Ocak 2020
tarihinde Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Mustafa Varank
çıktı, dedi ki: Bu işte biz değil, Volkswagen kaybeder.
Kırk iki yıldır ticaretle uğraşan bir iş
adamı olarak diyorum ki: Bu, yanlış bir
yaklaşımdır. Yatırımcıya ihtiyaç duyduğunuz
bir dönemde birilerine özenir -saraydaki birilerine özenir,
Kasımpaşalı gibi, ağabeyiniz gibi- taklit ederek bu
açıklamaları yaparsanız ülkede yatırım yapacak ne yabancı
sermaye ne yerli sermaye ne de iş adamı bulursunuz. (CHP
sıralarından alkışlar) Siz bu ülkenin
Bakanısınız, herkesten önce bağlı bulunduğunuz
Bakanlığı kalkındırmak ve güçlendirmek sizin göreviniz
olmalıdır; birinci önceliğiniz bu olmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
son günlerde çok tartışılan aşı meselesi her
gittiğimiz yerde önümüze geliyor. Her ne kadar
bakanlığımızla ilgili değilse de bundan söz etmeden
geçemem. Bir sıralama yapıldı bu aşı meselesiyle
ilgili; doğrudur, yeterli sayıda gelmedi ama benim kafama
takılan bir şey var: Ben torun sahibi bir adamım, 2 torunum var,
okula gidiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
TACETTİN BAYIR (Devamla)
Öğretmenlerin aşı tablosundaki yeri 2nci aşama 7nci
sıra, vallahi görür görmez elim ayağım dolaştı
birbirine. 2 torunum var, yani, bu öğretmenler aşılanmadan ben
bu çocukları okula göndermem dedeleri olarak, onlar benim ceviz içlerim
çünkü her şeyim, göndermem. Yani Covid-19 aşısının kaç
doz geldiği dahi bilinmezken on dört gün arayla 2 doz şeklinde
uygulanması gereken aşının, yirmi sekiz günde 2 doz
şeklinde uygulanacak olması öğretmenlerin aşılanmadan
yüz yüze eğitime başlayacağı anlamına gelir; ben böyle
anlıyorum. Öğretmenler aşılanmadan okulları nasıl
açacaksınız? Bunu mevcut iktidara soruyorum ve birçok konuda
güvenmediğimi üzülerek ifade ediyorum ama hiç olmazsa
torunlarımızı emanet edeceğimiz öğretmenlerimize de
güvenmek istiyorum.
Hepinize sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birleşime
iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
23.14
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 23.15
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisini 41inci Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
229 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sıraya alınan
236 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlayacağız.
2.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti ile
Filistin Ulusal Yönetimi Adına Filistin Kurtuluş Örgütü Arasında
Geçici Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin; Temel
Tarım Ürünleri ve İşlenmiş Tarım Ürünleri ile
Balıkçılık Ürünlerinde Taviz Değişimine Dair Protokol
Ie Ait Tablo Iin Tadili Hakkında 1/2020 Sayılı Kararı ile
Geçici Serbest Ticaret Anlaşmasının "Menşeli
Ürünler" Kavramının Tanımı ve İdari İş
Birliği Yöntemlerine İlişkin Protokol IIsinin Tadili
Hakkında 2/2020 Sayılı Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın
Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin
Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesi
Hakkında Kanun Teklifi (2/3003) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 236)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sıraya
alınan 235 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlayacağız.
3.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve Madencilik
Alanlarında İş Birliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2982) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 235)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sıraya
alınan 156 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlayacağız.
4.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti ile EFTA
Devletleri Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın
Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca
Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun
Teklifi (2/2372) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir
iş bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 27 Ocak 2021 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi geceler
arkadaşlar.
Kapanma Saati:
23.16
XI.-
GEÇEN TUTANAK HAKKINDA DÜZELTMELER
1.-
Ankara Milletvekili Gamze
Taşcıer'in, 26/12/2020 tarihli 40'ıncı Birleşimdeki
bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin dilekçesi (x)
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) 229 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade 26/12/2020 tarihli 40ıncı Birleşim Tutanağının .ncı sayfasında yer almaktadır.