TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
44üncü
Birleşim
9 Şubat
2021 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Çorum Milletvekili Oğuzhan
Kayanın, Sultan II. Abdülhamit Hanın ölüm yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay
Pekgözegünün, İzmir ilinde yaşanan sel felaketine ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Ankara Milletvekili Levent Gökün,
Ankaralıların doğal gaz ve elektrik
dağıtımının özelleştirilmesiyle
uğradığı mağduriyetlere ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun,
sağlık emekçilerinin taleplerinin duyulmadığına, halka
nitelikli sağlık hizmeti verilmesi için acilen yeterli sayıda
atama yapılması ve asistan hekimlerin çalışma süresinin
yeniden düzenlenmesi için Sağlık Bakanlığını
göreve çağırdıklarına ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
Kıbrısın Türk yurdu olmasını hazmedemeyen Yunanistan
Başbakanının stratejik hedeflerinin Adadaki Türk işgalini
sona erdirmek olduğunu ifade ederek Türk askerine işgalci
iftirası attığına, bu açıklamayı şiddetle
kınadığına ilişkin açıklaması
3.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl
Kasapın, Kütahya ili Emet ilçesi ve Hisarcık ilçesi Karbasan,
Şeyhler, Dereköy, Örenköy, Kayaköy, Yeşilçay,
Aşağıyoncaağaç, Yukarıyoncaağaç, Hamamköy,
Şeyhçakır köylerini Gedize bağlayan yolun bir an önce
yapılması ve bor madeninin taşınmasından kaynaklanan
mağduriyetlerin giderilmesi için Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığı ile il özel idaresini uyardığına
ilişkin açıklaması
4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, çiftçinin 1 liraya mal ettiği patatesi tüccarın 60
kuruşa almadığına, TMO ve Tarım Kredi Kooperatifleri
eliyle alınmazsa ürünün çürüyeceğine, iktidarın bir an önce
çiftçinin ve esnafın sorunlarına çözüm üretmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
5.- Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, ülkenin G20 ülkeleri arasında 2020 yılını
pozitif büyümeyle kapatacağı anlaşılan 2 ülkeden biri
olduğuna, ülkenin dört bir yanında tamamlanan ve milletin hizmetine
sunulan yatırımların gerçekleştirilmesinde
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, emeği
geçenlere teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
6.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin,
Diyarbakır annelerinin Meclisten ve milletvekillerinden
evlatlarının bir an önce kendilerine teslim edilmesini talep
ettiklerine ve Diyarbakır ilinde HDP il binası önünde beklediklerine
ilişkin açıklaması
7.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, 9 Şubatın Dünya Sigarayı Bırakma
Günü olarak ilan edildiğine, sigaranın başta kanser olmak üzere
50 farklı hastalığın sebebi ve tetikleyicisi olduğuna,
ülkenin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde
sigarayla mücadelede elde ettiği başarılarıyla dünyada
örnek bir ülke konumunda olduğuna ilişkin açıklaması
8.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Adana
ili Yüreğir ilçesi Doğankent Bahçelievler Mahallesinde DSİye
ait E-4 Sulama Kanalının çöplük durumuna geldiğine, başta
çocuklar olmak üzere bölgede yaşayanların
sağlığını olumsuz yönde etkilediğine, DSİ
Bölge Müdürlüğünün her türlü müracaata rağmen bir türlü önlem
almadığına, kanalın acilen ıslah edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
9.- İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemirin, yeni sistemde kararların tek kişi tarafından
alınmasının ülkeye, vatandaşa, üniversitelere maliyetinin
her geçen gün ağırlaştığına, ne Boğaziçi
Üniversitesinin ne YÖKün ne Milli Eğitim Bakanlığının
görüşü alınmadan yeni fakülteler kurulmasının akademik bir
felaket olduğuna ilişkin açıklaması
10.- Kayseri Milletvekili Çetin
Arıkın, odyometri teknikerlerinin görev tanımlarında yer
alan işitme testlerini yapma yetkisinin sertifikayla başka meslek
gruplarına verilmemesi, Sosyal Güvenlik Kurumunda cihaz ve implant
ödemeleri ile işitme taramalarında odyometri teknikerlerine görev
verilmesini istediklerine ilişkin açıklaması
11.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, Milliyetçi Hareket Partisinin kuruluşunun 52nci
yıl dönümünü kutladığına ve kurucusu Alparslan
Türkeşi rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
12.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, İstiklal Madalyalı Maraş
iline 7 Şubat 1973 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla
Kahraman unvanının verildiğine, tüm kahramanları rahmetle
yâd ettiğine ilişkin açıklaması
13.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından
yapılan bir araştırmaya göre öğrencilerin yüzde 24ünün
derslere katılamadığına, yüzde 50sinin ise eğitim
imkânlarından yararlanamadığına, durum böyleyken Millî
Eğitim Bakanı Ziya Selçukun Süreci birçok ülkeden daha iyi
yönettik. diyerek âdeta dalga geçtiğine ilişkin açıklaması
14.- Muğla Milletvekili Burak
Erbayın, Muğla ili Köyceğiz, Ortaca, Dalaman ilçeleri ile
Muğla ve Denizli ilinin bir kısmının su kaynağı
olan Sandras Dağında 12 tane maden arama ve işletme
ruhsatı verildiğine, su kaynaklarının kurutulmasına
müsaade etmelerinin mümkün olmadığına, Sandras
Dağının acilen koruma bölgesi ilan edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
15.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, çiftçinin ve ulaştırma sektörünün ana gideri olan
mazotun fiyatının dolar yüzde 20 değer kaybetmesine rağmen
neden hâlâ indirilmediğini altını çizerek sorduğuna,
gıda fiyatlarındaki artışı engellemek adına
Hükûmet ile Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin önlem almaya
çalıştığına ancak çiftçinin ana gideri olan gübrenin
yüzde 84 zamlandığına, iktidarı yerli gübre üretiminde yeni
firmaların oluşturulması adına göreve davet ettiğine
ilişkin açıklaması
16.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin,
İstanbul ili Avcılar ilçesinde SML Etiket fabrikasında 22
işçinin sendikalı oldukları için işten
çıkarıldığına, Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası
üyesi işçilerin 3 Şubatta fabrika önünde direnişe
başladığına, işten atılan işçilerin geri
alınması, örgütlenmenin önündeki engellerin
kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
17.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan
Ünverin, hayvansal yem fiyatlarının artmaya devam ettiğine,
artan yem ve girdi maliyetleri nedeniyle ülkede besicilik ve sütçülük
faaliyetinin sürdürülemez hâle geldiğine, son on yedi yılda 9 milyar
dolarlık hayvan ve hayvansal ürün ithal eden Tarım ve Orman
Bakanlığını yerli üreticiye sahip çıkmaya davet
ettiğine ilişkin açıklaması
18.- İstanbul Milletvekili Hayati
Arkazın, Milliyetçi Hareket Partisinin 52nci kuruluş yıl
dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması
19.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, demokratik tepkilerin medeni ve uygar toplum olmanın ölçütü
olduğuna, nefret dilinin ve ayrıştırıcı dilin
kullanılmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
20.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun,
Sivas ili Gemerek ilçesinde bulunan 10dan fazla köy ile
Gemerek-Pınarbaşı bağlantısını sağlayan
ve sürücüler için tehlike oluşturan Kartalkaya grup yolunun İl Özel
İdaresi Yol Programından çıkarılarak Karayolları yol
güzergâhına eklenmesi için yetkililere çağrıda bulunduğuna
ilişkin açıklaması
21.- Şanlıurfa Milletvekili Zemzem
Gülender Açalanın, 9 Şubatın Dünya Sağlık Örgütü
tarafından 1987 yılından bu yana Dünya Sigarayı
Bırakma Günü olarak anıldığına,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
başlattığı Hayat Sigarasız Güzel.
çağrısını benimseyip sigara bağımlısı
olan bireyleri bir kez daha uyarmak gerektiğini düşündüğüne
ilişkin açıklaması
22.- İstanbul Milletvekili Turan
Aydoğanın, Sağlık Bakanı Fahrettin Kocanın
Hareketliliği artıracak bir araya gelmelerden uzak duralım.
demesine rağmen iktidar partisinin üst üste kongrelerini yaptığına
ilişkin açıklaması
23.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, kamu alacaklarının yeniden
yapılandırıldığı torba yasada Tarım Kredi
Kooperatifleri ve Ziraat Bankası borçlarının
yapılandırılmasıyla ilgili bir düzenleme olmayan çiftçinin
artık iflas gerçeğiyle karşı karşıya
kaldığına, Hükûmetin bunu görmezden gelemeyeceğine,
çiftçilerin Tarım Kredi Kooperatiflerine ve devlet bankalarına olan
borçlarının faizsiz olarak uzun vadeli
yapılandırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
24.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, 8 Şubat Gaziantep iline Gazi unvanı verilişinin
100üncü yıl dönümünü kutladığına, Antep savunmasında
can veren 12 bine yakın şehide ve ebediyete irtihal eden gazilere
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
25.- Aydın Milletvekili Süleyman
Bülbülün, muhtarların pek çok problemle karşı karşıya
olduğuna, yalnızca evrak düzenleyicisi değil halkın
temsilcisi olarak haklarına kavuşmaları ve muhtarlık
kanununun bir an önce çıkarılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
26.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, 9 Şubat Milliyetçi Hareket Partisinin 52nci kuruluş
yıl dönümünü kutladıklarına, hayatını kaybeden CHP
Kartepe Belediye Meclisi üyesi Tugay Adaka Allahtan rahmet dilediğine,
ülkenin en önemli probleminin işsizlik olduğuna, her gün sosyal
medyada çocukların, gazetecilerin gözaltına alınma haberlerinin
okunduğuna, sosyal medyanın devamlı bu haberlerle dolu
olmasının bir ülke için sağlıklı bir ortam
olmadığını gösterdiğine, ülkede artık pahalılık
değil, yokluk ve fukaralığın konuşulacağı
günlere gelindiğine, tüm ülkede olduğu gibi Siirt ilinde de en büyük
sorunun işsizlik olduğuna, Siirtli esnafın bugüne kadar
açıklanan destek paketlerini yeterli bulmadığına ve
Hükûmetten acil olarak ciddi kararlar beklediğine, temeli 2003 yılında
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından atılan
duble yolun neden hâlâ bitirilemediğini öğrenmek istediğine,
geçen yıl açılışı yapılan Siirt ili Pervari
ilçesinde Botan Çayı üzerindeki Beğendik Köprüsünün etrafındaki
yolların ne zaman tamamlanacağını sorduklarına,
Siirtlilerin bu soruların cevabını beklediğine ilişkin
açıklaması
27.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülın, 9 Şubat Milliyetçi Hareket Partisinin 52nci kuruluş
yıl dönümüne, partilerinin kuruluş yıl dönümünü kutlayan
milletvekillerine ve parti gruplarına teşekkür ettiğine, dün
gece İstanbul ilinde meydana gelen fırtınada 3
vatandaşın yaralandığına, fırtınadan zarar
gören vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini sunduğuna, dün
akşam saatlerinde Kastamonu ili Abana ilçesinde çıkan yangından
etkilenen vatandaşlara geçmiş olsun dediklerine ilişkin
açıklaması
28.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Trakya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dekanının attığı tweet ile Boğaziçi
Üniversitesi öğrencilerini alenen tehdit ettiğine, Çorlu tren
kazasında oğlunu kaybeden Mısra Öze sosyal medyadaki bir
paylaşımı nedeniyle 8.800 lira ceza verildiğine,
cezaevlerindeki işkencelere karşı 107 cezaevinde 2 binden fazla
siyasi tutuklu tarafından başlatılan süreli, dönüşümlü
açlık grevinin 75inci gününde devam ettiğine, Adalet
Bakanlığı başta olmak üzere ilgili mercileri yetmiş
beş gündür devam eden bu grevi görmezden gelmeden açıklama yapmaya ve
hukukun gereğini yerine getirmeye davet ettiklerine, 15 Mayıs 2020de
Siirt ilinde Kurtalan, Siirt merkez ve Baykan ilçe belediyelerine kayyum
atandığına, Siirt Belediye Eş Başkanları ve
diğer eş başkanlarının gözaltına, ardından
da ev hapsine alındığına, Herkes için adalet.
kampanyası başlattıklarına, İçişleri Bakan
Yardımcısının Bu kampanya talimatını nereden
aldığınızı da yakında
açıklayacağız. dediğine ilişkin açıklaması
29.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Milliyetçi Hareket Partisinin kuruluşunun 52nci yıl
dönümünü tebrik ettiğine, 8 Şubat 1935 seçimlerinde Türkiye Büyük
Millet Meclisine 17 kadın milletvekili seçildiğine, başta
Satı Kadın olmak üzere seçilen ilk 17 kadın milletvekiline ve
daha sonra görev yapan bütün kadın milletvekillerinden ahirete irtihal
edenlere Allahtan rahmet dilediğine, tam demokrasinin
gerçekleştiği Türkiyede, 600 üyeli Parlamentonun 300ünün kadın
milletvekili olmasını arzu ettiklerine, gazeteci Ayşen
Şahinin halkı kin ve düşmanlığa tahrik
suçlamasıyla polis tarafından gece evinden
alındığına, Trakya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dekanı Profesör Doktor Cevdet Kılıçın
attığı tweete, çoğunluk partisi Grup Başkan Vekiline
bu tweeti tasvip edip etmediğini sorduğuna, Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğanı özgürlüğe ses olanlara kulak vermeye,
demokrasinin bir tepki ve protesto rejimi olduğunu unutmamaya
çağırdığına ilişkin açıklaması
30.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, bu hafta çeşitli uluslararası anlaşmaların
yasalaştırma faaliyetinin yapılacağına, ayrıca
takvim elverirse farklı konulardaki komisyon raporlarının
görüşüleceğine, 7 Şubat Kahramanmaraş iline Kahraman ve 8
Şubat Gaziantep iline Gazi unvanının verilişinin 48inci
yıl dönümünde Gazianteplilere ve Kahramanmaraşlılara
saygılarını ilettiğine, Cumhur İttifakının
paydaşı MHPnin 52nci kuruluş yıl dönümünü canı
gönülden tebrik ettiğine ve Alparslan Türkeş başta olmak üzere
ahirete intikal eden MHP mensuplarını rahmetle andıklarına,
adaletin herkes için olduğuna, sosyal medyada yapılan
paylaşımın yanlış olduğuna, YÖK ve
savcılığın mutlaka adım atması gerektiğine,
memurun memurluğunu, siyasetçinin siyaseti yapması gerektiğine,
Boğaziçi Üniversitesindeki öğrencilerin eylem yapma hakkı
olduğuna ama teröristlerin olmadığına, Meclisten
kendilerine yakışan üslupla tartışma
yapılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
31.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
32.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
34.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, Uşak ilinde vefat eden Reşat Keskine Allahtan rahmet
dilediğine, bu olayın ekonomik nedenlerden ötürü olmuş gibi
anlatılmasının kendilerini üzdüğüne, cenaze üzerinden
siyaset yapmayı son derece yanlış bulduğuna, 2019
seçimlerinde Uşak ilinde 11 yerin 10unda seçimleri
kazandıklarına ilişkin açıklaması
35.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın AK
PARTİ grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
36.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
37.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, Trakya Üniversitesi Rektörünün İlahiyat Fakültesi
Dekanıyla ilgili soruşturma başlattığına
ilişkin açıklaması
38.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
39.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
40.- Kayseri Milletvekili Dursun
Ataşın, ekonomik krizin derinleştiği bugünlerde
TOKİnin taksitlerini ödemeyen vatandaşlara tahliye tebligatı
gönderdiğine, vatandaşın birikmiş taksitleri ödeme
imkânı bulunmadığına, TOKİnin mağdur olan
vatandaşların sorunlarını çözmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
41.- Gaziantep Milletvekili Bayram
Yılmazkayanın, son birkaç günde sağlık
çalışanlarına yapılan saldırıların bile
sağlıkta şiddette gelinen noktayı gözler önüne
serdiğine, bu saldırıların asla kabul edilemez
olduğuna ilişkin açıklaması
42.- Şanlıurfa Milletvekili Aziz
Aydınlıkın, uzman doktor eksikliği yüzünden
Urfalıların sürekli başka şehirlerdeki hastanelere
gittiğine, uzman doktor atamalarının bir an önce
yapılmasını hemşehrileri adına talep ettiğine
ilişkin açıklaması
43.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, Uşak ilinde Reşat Keskin adlı
vatandaşın ekonomik sebeplerden dolayı intihar ettiğine,
olay yerinde 95 bin liralık borç listesi bıraktığına,
kendisine Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
44.- Aksaray Milletvekili Ramazan
Kaşlının, Alparslan Türkeşin elli iki yıl önce
yaktığı meşalenin Türk milletini aydınlatmaya devam
edeceğine, bu hareketin millet ve devletin teminatı olmayı
ilelebet sürdüreceğine ilişkin açıklaması
45.- Iğdır Milletvekili Yaşar
Karadağın, 1970lerin teknolojisiyle yapılmış ve
kullanım ömrünü 2005 yılında tamamlamış olan
Ermenistandaki Metsamor nükleer santralinin olası bir depremde
yayacağı radyasyonun Iğdır, Van, Ağrı, Erzurum
gibi yerleşim alanlarını yaşanmaz hâle getireceğine,
konunun uluslararası platformlarda dile getirilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
46.- Gaziantep Milletvekili İrfan
Kaplanın, Gaziantep iline Gazi unvanının verilişinin
100üncü yıl dönümünü gururla kutladıklarına, başta Mustafa
Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile Antep savunmasını
destanlaştırarak bağımsızlık uğruna can
veren şehitleri rahmetle andığına, hemşehrilerinin
Gazilik Gününü kutladığına ilişkin açıklaması
47.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, Bingöl Milletvekili Erdal Aydemirin 83 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
48.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, 2021 yılında BAĞ-KURlular,
isteğe bağlı sigortalılar ve zorunlu genel sağlık
sigortalıların primlerinin yüzde 21,56 oranında
arttığına ilişkin açıklaması
49.- Ankara Milletvekili Servet Ünsalın,
Sinovac firmasının aşının koruyuculuğunun yüzde
50,65 olduğunu açıkladığına, aşının faz
3 çalışmalarının Türkiye ayağında
koruyuculuğunun yüzde 91,25 olduğu söylenerek bir skandala imza
atıldığına, okulların açılmasının
cinayet olacağına ilişkin açıklaması
50.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Cihat Sezalın, Kahramanmaraş ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 101inci yıl dönümünde, başta Mustafa Kemal Atatürk
olmak üzere vatanı için canını ortaya koyan ecdadını
rahmetle yâd ettiğine, hemşehrilerinin 12 Şubat Kurtuluş
Bayramını tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
51.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Eber Gölünün son iki ayda 4 kez, Akşehir Gölünün ise 2
kez yandığına, defalarca çağrıda bulunmasına
rağmen yangınların sebeplerinin
araştırılmadığına, göllerin zarar görmesine
seyirci kalan iktidarı hemşehrilerinin vicdanına
bıraktığına ilişkin açıklaması
52.- Adana Milletvekili Müzeyyen
Şevkinin, sebebi ne olursa olsun gazi unvanı olan tüm
vatandaşların eşit haklara sahip olması gerektiğine
ilişkin açıklaması
53.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali
Öztunçun, Kahramanmaraşın düşman işgalinden
kurtuluşu ile kahraman unvanı verilişinin yıl dönümü ile
Sütçü İmam ve arkadaşlarını minnetle
andığına ilişkin açıklaması
54.- Şırnak Milletvekili Nuran
İmirin, Şırnak İli Beytüşşebap ilçesi Kovankaya
köyünde Hürmüz Diril ve Şimuni Diril adlı vatandaşların 11
Ocak 2020 tarihinde kaybolduğuna, 20 Ocak 2020 tarihinde Şimuni
Dirilin cenazesine ulaşıldığına, Hürmüz Dirilin
hâlen bulunamadığına, ilgili kurumlardan bir kez daha arama
çalışmalarının tekrar başlatılmasını ve
Şimuni Dirilin ölümünün bir an önce aydınlatılmasını
talep ettiklerine ilişkin açıklaması
55.- İstanbul Milletvekili Ümit
Beyazın, İstanbul ili Güngören ilçesinde kentsel dönüşüm
uygulaması nedeniyle yaşanan mağduriyetin giderilmesi için
yetkililerden çözüm beklendiğine ilişkin açıklaması
56.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Adana
ili Çukurova ilçesi Salbaş Pirili Mahallesi sakinlerinin yaşam
koşullarıyla ilgili talepleri olduğuna, bölgenin kırsal
kalkınma proğramı kapsamına alınması ve
Bütünşehir Yasasından sonra yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi
için Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne dilekçe verdiklerine
ilişkin açıklaması
57.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun 142 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın, (2/1361) esas numaralı Kanun Teklifini
geri aldığına ilişkin önergesi (4/107)
2.- Aydın Milletvekili Süleyman
Bülbülün, (2/1527) sıra sayılı Kanun Teklifinin İç
Tüzükün 37nci maddesi uyarınca doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/108)
B) Tezkereler
1.- TBMM
Başkanlığının, TBMM Başkanı Mustafa
Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin Arnavutluk Cumhuriyeti
Parlamento Başkanı Gramoz Ruçinin davetine icabetle 4-5 Şubat
2021 tarihleri arasında Arnavutluka bir ziyarette bulunmasına
ilişkin tezkeresi (3/ )
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun,
28/12/2020 tarihinde Kocaeli Milletvekili Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan
tarafından, sürdürülebilir tarım politikaları oluşturmak ve
genç nesilleri tarımsal üretime yönlendirmek için yapılması
gerekenleri belirlemek amacıyla verilen (10/3618) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 9 Şubat 2021 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, 8 Şubat 2021 tarihinde,
Batman Milletvekili Necdet İpekyüz ve arkadaşları
tarafından, son dönemlerde vergi oranlarındaki artışlar ve
yapılan zamların toplumsal ekonomik yaşam üzerindeki olumsuz
etkilerinin araştırılması amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 9 Şubat 2021 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan
gıda güvencesi ve tarımsal üretimle ilgili sorunların tespit
edilerek bu sorunlara çözüm yolları belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/3710) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Şubat 2021 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurul
gündemi ile çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine, 11
Şubat 2021 Perşembe günkü birleşiminde 224, 214, 200, 199 ve 159
sıra sayılı Meclis Araştırması Komisyonu
Raporlarının gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmına alınarak görüşmelerinin bu birleşimde
yapılmasına, aynı birleşimde 219 sıra sayılı
2019 Yılı Kamu Denetçiliği Kurumu Raporu Hakkında Dilekçe
Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporunun görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ve bu
birleşimde Meclis araştırması komisyonu raporları ile
karma komisyon raporu üzerindeki görüşmelerde siyasi parti grupları
adına yapılacak konuşma sürelerinin en fazla 2
konuşmacı tarafından kullanılabilmesine ilişkin
önerisi
VII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere
Seçim
1.- Millî Savunma Komisyonunda boş
bulunan üyeliğe seçim
2.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
3.- Dilekçe Komisyonunda boş bulunan
üyeliğe seçim
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Nimetullah Erdoğmuşun, İç Tüzükün 60ıncı
maddesine göre söz isteyen milletvekillerinin taleplerinin peyderpey
karşılaşacağına ilişkin konuşması
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler
1.- 2019 Yılı Kamu Denetçiliği
Kurumu Raporu Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon
Raporunun (5/3) (S. Sayısı: 219)
B) Kanun Teklifleri
1.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu,
İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1590) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 83)
2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Enerji ve Madencilik Alanlarında İş Birliğine
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Teklifi (2/2982) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 235)
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Savunma Sanayi İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/2276) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 142)
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Askeri İş Birliği Anlaşmasının
Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/2782) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 242)
5.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti
Arasında Savunma Sanayi İş Birliği
Anlaşmasının Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2273) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 139)
6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması Tarafından Kurulan
Ortak Komitenin Serbest Ticaret Anlaşmasının `Menşeli
Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği
Yöntemlerine İlişkin Protokol IIsini Değiştiren 1/2017
Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine
İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca
Doğrudan Onaylanmasına İlişkin Yetki Verilmesine Dair Kanun
Teklifi (2/1362) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 29)
7.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti ile İsviçre Konfederasyonu
Arasında Tarım Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Eklerine İlişkin
Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan
Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi
(2/2373) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
157)
8.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1582) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 82)
X.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 83) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür
Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri
Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Gamze
Akkuş İlgezdinin, pandemi sürecinde mesleki ve teknik
ortaöğretim okullarından mezun olan öğrencilerin zorunlu staj
uygulamasının devam etmesine,
- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
teknik ve mesleki eğitim veren liselerde görev yapacak öğretmen
kontenjanının artırılmasına ve atamalarının
yapılmasına,
- Eskişehir Milletvekili Arslan
Kabukcuoğlunun, Diyanet İşleri
Başkanlığının okul öncesi yaş grupları için
açtığı Kuran kursu müfredatına ve Bakanlıkça
yapılan denetimlere,
- Tekirdağ Milletvekili Enez
Kaplanın, depreme dayanıklı olmadığı
gerekçesiyle yıkılan Kırklareli Vize Mesleki ve Teknik Anadolu
Lisesinin yerine yeni bir okulun ne zaman yapılacağına,
- Muğla Milletvekili Metin Ergunun, halk
eğitim merkezlerinde çalışan usta öğreticilerin pandemi
sürecinde yaşadığı mağduriyetin giderilmesine,
- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örsün, müzik
öğretmenlerinin atanmasına,
-İstanbul Milletvekili Ümit
Beyazın, 2020-2021 eğitim öğretim yılı içinde
sınav takviminin belirlenmesine,
İlişkin soruları ve Milli
Eğitim Bakanı Ziya Selçukun cevabı (7/38126), (7/38127),
(7/38128), (7/38129), (7/38130), (7/38132), (7/38133)
2.- Bursa
Milletvekili Orhan Sarıbalın, 2003-2020 yılları
arasında Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borcu nedeniyle
hakkında haciz ve icra işlemi uygulanan kişilere dair çeşitli
verilere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/38482)
3.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Milli Piyango İdaresinin piyango
oyunlarının katma değer vergisinden muaf tutulduğuna
yönelik iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/38484)
4.- Isparta
Milletvekili Aylin Cesurun, Isparta ilinin Yalvaç ilçesine bağlı bir
köyün yol ve ulaşım sorununa,
Isparta ilinin Merkez ilçesine bağlı
bir köyün yol ve ulaşım sorununa,
Isparta ilinin Aksu ilçesine bağlı
bir köyün yol ve ulaşım sorununa,
Isparta ilinin Eğirdir ilçesine
bağlı bir köyün yol ve ulaşım sorununa,
Isparta ilinin Gönen ilçesine bağlı
bir köyün yol ve ulaşım sorununa,
Isparta ilinin Gelendost ilçesine
bağlı bir köyün yol ve ulaşım sorununa,
Isparta ilinin Gelendost ilçesine
bağlı bir köyün yol ve ulaşım sorununa,
Isparta ilinin Gelendost ilçesine
bağlı bir köyün yol ve ulaşım sorununa,
Isparta ilinin Gelendost ilçesine
bağlı bir köyün yol ve ulaşım sorununa,
Isparta ilinin Gelendost ilçesine
bağlı bir köyün yol ve ulaşım sorununa,
Isparta ilinin Keçiborlu ilçesine
bağlı bir köyün yol ve ulaşım sorununa,
Isparta ilinin Keçiborlu ilçesine
bağlı bir köyün yol ve ulaşım sorununa,
Isparta ilinin Sütçüler ilçesine
bağlı bir köyün yol ve ulaşım sorununa,
Isparta ilinin Sütçüler ilçesine
bağlı bir köyün yol ve ulaşım sorununa,
Isparta ilinin Yalvaç ilçesine bağlı
bir köyün yol ve ulaşım sorununa,
Isparta ilinin Yalvaç ilçesine bağlı
bir köyün yol ve ulaşım sorununa,
İlişkin soruları ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun
cevabı (7/38745), (7/38746), (7/38747), (7/38748), (7/38749), (7/38750),
(7/38751), (7/38752), (7/38753) (7/38754), (7/38755), (7/38756), (7/38757),
(7/38758), (7/38759), (7/38760)
5.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, bazı bakanlıklar ile kamu kurum ve
kuruluşlarının Plan ve Bütçe Komisyonuna yapması gereken
bilgilendirme sunumlarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili
Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/38768)
6.- İzmir Milletvekili Ednan Arslanın,
kamu bankaları tarafından istihdam sağlama şartıyla
kredi verilen şirketlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/38771)
7.- Ordu
Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, elektrik faturalarındaki TRT
payının SMA hastaları için bir yardım fonuna çevrilmesi
önerisine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Fahrettin
Kocanın cevabı (7/38860)
8.- Isparta
Milletvekili Aylin Cesurun, Isparta ilinin Eğirdir ilçesine
bağlı bir köyün sınırlarının bir milli park ile
kesişmesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin cevabı (7/38889)
9.- Isparta
Milletvekili Aylin Cesurun, Isparta ilinin Gönen ilçesine bağlı bir
köyde haşhaş üretim kotasının artırılması
talebine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin cevabı (7/38890)
10.- Isparta
Milletvekili Aylin Cesurun, Isparta ilinin Eğirdir ilçesine
bağlı bir köye tarımsal kalkınma amaçlı destek
verilmesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin cevabı (7/38891)
11.- Isparta
Milletvekili Aylin Cesurun, Isparta ilinin Merkez ilçesine bağlı bir
köye tarımsal kalkınma amaçlı destek verilmesine ilişkin
sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı
(7/38892)
12.- Isparta
Milletvekili Aylin Cesurun, Isparta ilinin Merkez ilçesine bağlı bir
köyün sınırlarının Gölcük Tabiat Parkının
sınırları ile kesişmesine ilişkin sorusu ve Tarım
ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38893)
13.- Ordu
Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, arıcıların tarımsal
kredilerinin ertelenmesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38896)
14.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, Kocaelide uygulanan
toplulaştırma işlemlerinde çiftçilerin arazilerinden
yapılan kesintilere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı
Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38902)
15.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, tarımsal üretimde kullanılan ilaç
fiyatlarının düşürülmesi önerisine ilişkin sorusu ve
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38903)
16.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, tarımda kullanılan girdi
fiyatlarının düşürülmesi önerisine ilişkin sorusu ve
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38904)
17.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, çiğ süt satış ve et
alım fiyatları ile prim miktarlarına ilişkin sorusu ve
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/38912)
18.- Giresun
Milletvekili Necati Tığlının, ülkemizin Paris İklim
Anlaşmasını imzalamasına karşın Anlaşmanın
yasalaşması için bir çalışma yapılmamasına
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/38921)
19.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 2018-2020 yılları
arasında çift maaş alan eski milletvekillerine,
2018-2020 yılları arasında çift
maaş alan eski bakanlara,
25 Aralık 2020 tarihi itibarıyla
çift maaş alan ve Cumhurbaşkanlığında
çalışan bürokratlara,
İlişkin soruları ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/38925), (7/38926), (7/38927)
20.- Antalya Milletvekili Cavit
Arının, taşımalı eğitim sistemine ilişkin,
Adana Milletvekili Ayhan Barutun, Adanada
öğretmenlerin filyasyon ekiplerinde görevlendirilmesine,
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, Adıyamanda bulunan bir uygulama oteline,
Konya Milletvekili Abdulkadir
Karadumanın, halk eğitim merkezlerinde görev yapan usta
öğreticilerin sorunlarına,
Van Milletvekili Muazzez Orhan
Işıkın, açık lise sınav tarihlerine,
İlişkin soruları ve Milli
Eğitim Bakanı Ziya Selçukun cevabı (7/39024), (7/39025),
(7/39028), (7/39029), (7/39030)
21.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Tarım Kredi Kooperatiflerine
bağlı olan Tarım Kredi Yemde yaşandığı iddia
edilen çeşitli yolsuzluklara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/39066)
22.- Denizli
Milletvekili Yasin Öztürkün, bir şirketin hisselerinin
satışına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı
Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/39070)
23.- Hatay
Milletvekili İsmet Tokdemirin, havuç üretiminin desteklenmesine
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/39072)
24.- İzmir
Milletvekili Sevda Erdan Kılıçın, İzmirin kuzey
bölgelerinin ihtiyacına yönelik olarak ikinci bir havalimanı
yapılmasına dair yürütülen çalışmalara ilişkin sorusu
ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun
cevabı (7/39074)
25.- Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, Tarım Kredi Kooperatifleri ve
Ziraat Bankası tarafından çiftçilere sağlanan düşük faizli
kredilere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı 7/39228)
26.- Tunceli
Milletvekili Alican Önlünün, Elâzığın Sivrice ilçesinde
meydana gelen depremden sonra hasar tespitleri ve yıkımların
gerektiği gibi yapılmadığı iddiasına ve
konteynerde kalan vatandaşların sorunlarına ilişkin sorusu
ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/39229)
27.- Kırşehir
Milletvekili Metin İlhanın, Kırşehir Belediyesi ile ilgili
2019 Yılı Sayıştay Denetim Raporunda yer alan bazı
bulgulara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Fuat Oktayın cevabı (7/39230)
28.- İstanbul
Milletvekili Züleyha Gülümün, Sayıştayın, Üsküdar
Belediyesinin bazı işlemlerine dair yaptığı tespite
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/39231)
29.- Burdur
Milletvekili Mehmet Gökerin, Milli Piyango ikramiyesinden Varlık Fonuna
devreden paranın SMAlı çocukların tedavilerinde
kullanılması talebine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/39232)
30.- Adana
Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, Sağlık Bilimleri Üniversitesi
tarafından yayımlanan akademik kadro ilanına ilişkin sorusu
ve Sağlık Bakanı Fahrettin Kocanın cevabı (7/39305)
31.- Ankara
Milletvekili Murat Emirin, Sağlık Bilimleri Üniversitesine
öğretim elemanı alımı sürecine ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Fahrettin Kocanın cevabı (7/39306)
32.- Kırşehir
Milletvekili Metin İlhanın, canlı hayvan ithalatında
üreticilerin hayvan başına yaptığı ödemelere
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/39316)
33.- İzmir
Milletvekili Mahir Polatın, ülkemizden çıkış yapmak üzere
Hamzabeyli Gümrük Sahasına gelen ve diplomatik pasaportu olan bir
kişinin aracında uyuşturucu madde bulunduğu
iddialarına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar
Pekcanın cevabı (7/39319)
34.- Sivas
Milletvekili Ulaş Karasunun, Çerkezköyden Çine giden bir yük trenine
dair bazı iddialara ve yapılan görevden almalara ilişkin sorusu
ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun
cevabı (7/39321)
35.- İstanbul
Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, Kanal İstanbul Projesinin
etkilerine yönelik bilimsel çalışmalara ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun
cevabı (7/39322)
36.- İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Karayolları Genel
Müdürlüğü ve bölge müdürlüklerinde çalışan personel
arasındaki ücret farklılığına ilişkin sorusu ve Ulaştırma
ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/39323)
37.- Ankara
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Sayıştayın
Ankara Büyükşehir Belediyesine dair 2019 yılı Denetim Raporunda
yaptığı bazı tespitlere ilişkin sorusu ve Hazine ve
Maliye Bakanı Lütfi Elvanın cevabı (7/39377)
38.- Erzurum
Milletvekili Muhammet Naci Cinislinin, çiftçilerin bankalara ve Tarım
Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının taksitlendirilmesi önerisine
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/39425)
39.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutanın, ülkemizde üretim yapan çiftçilerin
devlet bankalarına ve Tarım ve Kredi Kooperatiflerine olan
borçlarının yapılandırılmasına ve
mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik yapılan çalışmalara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/39431)
40.- Ankara
Milletvekili İbrahim Halil Oralın, Bitlisteki tütün üretimine
yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/39433)
41.- Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, bir vatandaşın sendika
üyesi olması sebebiyle görev yerinin değiştirildiği
yönündeki bazı iddialara ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/39440)
42.- İzmir
Milletvekili Ahmet Tuncay Özkanın, Küçük Menderes ve Gediz Nehirlerindeki
kirlilik problemine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı
Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/39549)
43.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Et ve Süt Kurumunun kombinaları
dışında yaptırılan kesimlere ilişkin sorusu ve
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/39552)
44.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, TİGEMde görülen hayvan
hastalıklarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı
Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/39553)
45.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, şeker fabrikalarında iş
güvenliğinin sağlanması için alınan önlemlere ilişkin
sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı
(7/39764)
46.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, şeker üretimi maliyetlerinin
düşürülmesi adına yapılan çalışmalara ilişkin
sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı
(7/39765)
47.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, şeker fabrikalarında ölçülen baca
gazı emisyon değerlerine ve yakıt olarak kullanılan kömüre
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/39767)
48.- Adana
Milletvekili Orhan Sümerin, Sayıştayın 2019 yılı
Denetim Raporunda DHMİye dair yaptığı bazı
tespitlere ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı
Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/39786)
49.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Bursanın
Yenişehir ilçesinde bulunan Kamışlı Göletinin
kurumasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin cevabı (7/39902)
50.- Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksalın, TCDD çalışanı bazı
sendika üyelerine baskı yapıldığı iddiasına
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlunun cevabı (7/40030)
51.- Kütahya
Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, Zafer Bölgesel Havalimanı için
yapılan garanti ödemelerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/40031)
52.- İzmir Milletvekili Ednan
Arslanın, Bakanlığın 2021 yılı için Erzincana
yönelik yapacağı yatırımlara,
Bakanlığın 2021 yılı
için İzmire yönelik yapacağı yatırımlara,
İlişkin soruları ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun
cevabı (7/40036), (7/40037)
53.- İstanbul
Milletvekili Oya Ersoyun, Yavuz Sultan Selim Köprüsünden geçen araç
sayısı ile geçiş garantisi nedeniyle yapılan ödemelere
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlunun cevabı (7/40272)
9
Şubat 2021 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44üncü
Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Sultan II. Abdülhamit Hanın ölüm yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Çorum Milletvekili Oğuzhan Kayaya aittir.
Buyurunuz Sayın Kaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Çorum Milletvekili Oğuzhan
Kayanın, Sultan II. Abdülhamit Hanın ölüm yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
OĞUZHAN KAYA (Çorum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, bizleri ekranları başında izleyen
aziz milletimiz; Sultan Abdülhamit Hanın ölüm yıl dönümü
münasebetiyle şahsım adına gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Âlemibekaya irtihalinin 103üncü seneidevriyesinde
Ulu Hakan Sultan Abdülhamit Hanı bir kez daha rahmetle, minnetle, tazimle
yâd ediyorum. Rabbim ruhunu şad etsin, mekânını cennet eylesin;
Yüce Mevlam onu cennetiyle, cemaliyle müşerref kılsın.
Tahtıosmanide otuz üç yıl boyunca
hükümdarlık yapmış, Devlet-i Âliyyenin en sancılı, en
zor zamanlarına şahitlik etmiş Sultan Abdülhamit gibi abidevi
bir şahsiyetin hayatını birkaç dakikaya sığdırmak
elbette mümkün değildir. Üstat Necip Fazıl 36 Osmanlı
hükümdarı arasında belki de en büyüğü diye tarif ettiği
Sultan Abdülhamiti ve onun hayatını kendi üslubuyla birkaç cümleyle
şöyle özetliyor: Abdülhamiti anlamak, hayatı anlamak, her şeyi
anlamaktır. diyor.
Sultan Abdülhamit 21 Eylül 1842 tarihinde dünyaya
gelmiş, şehzadeliği döneminde özel hocalardan eğitim
almış, Türkçenin yanında Arapça, Farsça ve Fransızca
eğitimler görmüştür. Bunun yanında Batı musikisi konusunda
tahsil görmüş, amcası Abdülazizin yurt dışı
seyahatlerinde, Mısır ve Avrupa seyahatlerinde yer almış ve
içinde bulunduğu dünyayı bu vesileyle tanımıştır.
Şehzadeliği döneminde Maslakta büyükçe bir çiftlik kurarak orada
ticaret yapmış, maden işleriyle uğraşmış,
ticaret sayesinde hem insanları hem hayatı hem de dünyayı daha
yakından tanımıştır.
Değerli milletvekilleri, Sultan Abdülhamit Han
31 Ağustos 1876da 34 yaşında 34üncü Osmanlı
padişahı olarak tahta çıkmıştır. Abdülhamit Han
otuz üç yıl devlete hükmetmiş ve 27 Nisan 1909da tahttan
indirilmiştir. Bu süre içerisinde önemli hizmetlere vesile olmuştur.
İlk olarak Kanun-ı Esasiyi ilan etmiştir, akabinde ilk
istihbarat teşkilatı Yıldız İstihbarat Teşkilatını
kurmuştur. 27 bin metrekarelik bir alana Darülacezeyi kurmuştur.
Eğitimde başlattığı seferberlikle, 250 olan
rüştiye sayısını 900lere çıkarmış; yine
İstanbulda sadece 9 olan kız lisesini 76ya çıkarmış
ve Anadoluda da kız liselerinin açılması için adım
atmıştır. Siyasal Bilgiler Fakültesini ve Hukuk Fakültesini
açmıştır. Ziraat Bankasını kurdurmuş,
sağlıkta ise Şişli Etfal Hastanesinin açılmasına
vesile olmuştur. Tahtta kaldığı süre içerisinde demir yolu
hattını 3 katına çıkarmış, en önemlisi, Hicaz
Demir Yolu Hattını bitirmiş ve Haydarpaşa Garı onun
zamanında yapılmıştır.
Abdülhamit Han son derece merhametli bir
padişahtı. Kendisine suikast planları yapanları, suikasta
kalkanları bile affetmişti. Tedbiri elden bırakmayan bir
padişahtı. Şüpheci bir yapısı vardı ama kendisine
evhamlı diyenlere Beni evhamlı sanıyorlar; hayır, ben
sadece gafil değilim. demişti. İsrafı sevmezdi, israftan
ve savurganlıktan kaçınan bir padişahtı.
Alışveriş yapan ağalara aldıkları şeylerin
fiyatlarını tek tek sorar, kontrol ederdi. İleri
görüşlüydü. Dünyanın bir savaşa gittiğini tespit ederek
çeyrek asır önce Çanakkalede Hamidiye Tabyalarını
yaptırdı ve Bu tabyalar ayakta durduğu sürece Çanakkale
geçilemez. diye ta o gün söylemişti. Projeleri ve ufku olan bir
padişahtı. İstanbulun her iki yakasını birbirine
bağlayacak 2 boğaz köprüsünün ve Avrupayı Marmara Denizinden
Anadoluya bağlayacak demir yolunun projesini ta o zaman
yaptırdı. Vatanseverdi. Osmanlının tüm dış
borçları karşılığında Kudüse Yahudilerin
yerleşmesi, devlet kurulması talebine karşılık Ben
parayla vatan toprağını satamam. Bu vatan toprağı bana
değil, milletime aittir. Milletim de bu toprakları ancak
aldığı fiyata verir. Bu topraklar kanla
alınmıştır, kanla verilir. diyerek İsrail devletinin
kurulmasını elli yıl sonraya ötelemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
OĞUZHAN KAYA (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tüm emperyal güçler Abdülhamiti
yıkmadıkça Osmanlıyla baş edemeyeceklerini anlamışlar,
onun için de hem içten hem dıştan uğraşmışlar, o
dönem Osmanlıda bulunan birçok kişi de entelektüel de Abdülhamitle
uğraşmıştır. Sonrasında bir kısmı pişman
olmuştur, o pişman olanlardan birinin mısralarıyla
sözlerimi bitirmek istiyorum. Tarihler ismini andığı zaman/
Sana hak verecek ey koca sultan/ Bizdik utanmadan iftira atan/ Asrın en
siyasi padişahına/ Padişah hem zalim hem deli dedik/
İhtilale kıyam etmeli dedik/ Şeytan ne dediyse, biz beli dedik/
Çalıştık fitnenin intibahına diyor, sözlerimi bitiriyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
İzmirde yaşanan sel felaketi hakkında söz isteyen İzmir
Milletvekili Serpil Kemalbaya aittir.
Buyurunuz Sayın Kemalbay. (HDP sıralarından
alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay
Pekgözegünün, İzmir ilinde yaşanan sel felaketine ilişkin
gündem dışı konuşması
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sel felaketi bugünlerde
dünyanın her yerinde önemli kayıplara yol açıyor. Dünyanın
ikliminde ciddi bir değişim olduğunu, iklim krizini hepimiz
biliyoruz ve yaşam alanlarımızı iklim krizi gerçeğine
göre düzenlemediğimiz sürece ve iklim krizini önemsemediğimiz sürece
ne yazık ki sel felaketlerinden de kaçınabilmemiz mümkün değil.
Biz, geçen hafta partimizin ekonomi politik
komisyonu olarak İzmirde iş ve aş buluşmaları
çerçevesinde ziyaretlerde bulunduk. 2 Şubatta gerçekleşen
aşırı yağış sebebiyle İzmirde yaşanan
sel felaketini görmek, yerinde incelemek için de birçok yere ziyarette
bulunduk. Özellikle tarım alanlarını ziyaret ettik ve
göçmenleri, sığınmacıları ziyaret ettik,
halkımızın yaşadığı sorunları onlardan
öğrendik. Tarım alanlarında ciddi kayıplar var ve bu
kayıplarla ilgili olarak, seralık alanların bozulmasından
tutalım da pek çok sıkıntıyla ilgili olarak kendilerine
hiçbir yöneticinin, yetkilinin gelip sorunlarını gidermek için bir
çözüm önermediğini söylediler, ziyanlarının, zararlarının
tespit edilmediğini söylediler; âdeta selle baş başa
kalmış durumdalar. Sel felaketinin çözülmesi sadece
sonuçlarının ortadan kaldırılması açısından
önemli değil, aynı zamanda önleyici tedbirlerin alınması
bakımından da son derece önemli.
İzmiri biliyoruz; İzmir, Türkiyede çok
önemli kentlerimizden biri, özellikle çoğulcu demokratik
yapısıyla, çevresiyle, doğasıyla, iklimiyle gerçekten
herkesin yaşamak istediği yerlerden biri. Fakat İzmire aynen
İstanbulda olduğu gibi öylesine büyük bir ihanet yapılıyor
ki, öylesine betonlaştırılıyor ki, İzmirin yaşanan
iklim krizinde sel felaketlerine karşı korunabilmesi mümkün
değil. Örneğin, İzmir Körfezine akan 25-26 dere varken şu
anda topoğrafik göstergelerde, haritalarda bu derelerden sadece
5-6sının fotoğrafını görebiliyoruz ve buralarda,
yağışlı mevsimlerde ancak bir sel akışı
olabiliyor. Dere yataklarına binalar yapılıyor, sanayi tesisleri
yapılıyor, beton dökülüyor, yollar yapılıyor; bunun
anlamı aslında, kentin sel felaketlerine teslim edilmesidir. Yine,
alüvyonlu alanların yapılaşmaya açılması ve buradaki
yer altı suyunun drene olmasının önüne geçilmesi de
İzmirde yaşanan bu sel felaketinin aslında, mevsim
normallerinin çok üstünde yağışın olmasından
kaynaklı olmaktan ziyade, doğaya uyumlu olmayan, doğa
düşmanı politikalardan kaynaklandığını bize
gösteriyor. Deniz kıyısına paralel yapılar, apartmanlar,
yollar yapıyoruz ve buralardaki suyun toprakla buluşmasını,
yer altı sularıyla buluşmasını ya da denize
erişmesini engelleyici pek çok yapılaşmaya gidiyoruz. Bütün
bunlar, ormanların yok edilmesi ve tarım arazilerinin
betonlaşması, bütün bu sel felaketlerinin temelinde yatıyor.
Bizim, bir an önce, hem merkezî yönetim olarak hem de yerel yönetim olarak bu
yapılaşmaya ve doğa düşmanı politikalara son vererek
doğaya uyumlu ekolojik kentler inşa etmenin yolunu açmamız
gerekiyor.
Yine, İzmirde ziyaretlerimizde
karşılaştığımız en önemli sorunlardan bir
tanesi de Gaziemirdeki nükleer atık bulaşık çöplerden
kaynaklanan sorun. Bu, yıllardır devam eden bir sorun ve Gaziemirde
kanser yaşanmasını, yaygın kanserlerin olmasını
getiren bir sorun. Bu sorun, defaatle gündeme getirildiği hâlde, bizler de
önergeler verdiğimiz hâlde, birçok kez politikacıların,
yöneticilerin gündemine girdiği hâlde bir türlü çözülemiyor. Bu
yağışlar, aşırı sel felaketi, Gaziemirdeki bu
nükleer atık bulaşık çöplerden hareketle yer altı
sularını kirletiyor ve bu nükleer atıkların kentin
tamamına bulaşmasına sebep oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Böylece
de Gaziemirdeki bu bulaşı bütün kentte kanser vakalarının
artmasına sebep oluyor. Biz, burada, hem yerel yönetimin hem de merkezî
yönetimin el birliği yaparak bu sorunların üstesinden gelmek için
çalışmalar yapması gerektiğini bir kez daha
hatırlatıyoruz.
Biliyoruz ki, dünyadaki bu iklim krizinin ve
yaşanan doğa felaketlerinin temelinde yatan şey, kendini
doğanın efendisi gibi gören, kendini doğanın efendisi
olarak varsayan anlayıştan kaynaklanıyor. Arkadaşlar,
unutmayalım, bizler doğanın efendisi değiliz, doğanın
bir parçasıyız; doğaya saygılı
olmadığımız sürece, doğayı tahrip ettiğimiz
sürece doğanın mutlaka ve mutlaka bize bu şekilde bedeller
ödeteceği kesindir. Bu, kapitalizmin hırsından
kaynaklanıyor. Kâr odaklı kent politikalarından, kâr
odaklı, inşaat odaklı politikalardan kaynaklanan bu
sorunların üstesinden gelebilmek için bir an önce el birliği etmek...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayalım efendim.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
bu kâr odaklı ve para odaklı
politikalardan bir an önce uzaklaşmak gerekiyor. Unutmayalım ki
doğanın tahrip edilmesinin, doğanın yok edilmesinin
ardından bu milyarlarca doların üzerinde oturarak bir yaşam
sürdüremeyiz. Doğanın tahrip edilmesi, insanın, canlıların
yok edilmesi anlamına geliyor. Ekonominin, hukukun kötü yönetilmesi gibi
ekolojinin de kötü yönetildiği, ekolojinin de kâr amacına hizmet
etmek için yönetildiği böyle bir politika anlayışından bir
an önce derhâl uzaklaşılmalı ve başta İzmir olmak üzere
bütün kentlerimizdeki yanlış kentleşme politikalarından ve
doğa düşmanı, kâr hırsıyla inşa edilen kapitalist
politikalardan bir an önce uzaklaşmak gerekir. Bunu bir kez daha
hatırlatmak istiyoruz.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Ankaralıların doğal gaz ve elektrik
dağıtımının özelleştirilmesiyle
uğradığı mağduriyetler hakkında söz isteyen
Ankara Milletvekili Levent Göke aittir.
Buyurunuz Sayın Gök. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Ankara Milletvekili Levent Gökün,
Ankaralıların doğal gaz ve elektrik
dağıtımının özelleştirilmesiyle
uğradığı mağduriyetlere ilişkin gündem
dışı konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, yerli ve
yabancı iş birlikçilere karşı, emperyalizme karşı
Kurtuluş Savaşını gerçekleştirerek modern Türkiye
Cumhuriyetini kuran ve Ankarayı başkent yapan Mustafa Kemal
Atatürkü saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ankaralılar mağdur, devletin kurum ve
kurallarının tahrip edildiği özelleştirme süreçleri sonunda
Ankaralılarımızın soğuktan donduğu,
elektriğin kesik olduğu yıllara geldik. 2009 yılında
özelleştirilen elektrik yüzünden Ankaranın Akyurt, Ayaş, Balâ,
Çamlıdere, Elmadağ, Evren, Güdül, Haymana, Kalecik ve Nallıhan
gibi ilçelerinde elektrik kurumunun temsilcilikleri kaldırıldı.
Haymanadaki bir hemşehrimiz, köyünden, elektrik aboneliği için önce
Haymana ilçesine, sonra da oradan Polatlı ilçesine tam 140 kilometre gitmek
durumunda. Elektrik direkleri yenilenmiyor, köylerimizin çoğunda saatler
süren hatta günler süren elektrik arızalarıyla karşı
karşıyayız. Elektrik tamiri için ya Polatlıdan ya
Ankaradan gelecek teknisyenlerin gelmesi dört beş saati ya da günleri
buluyor. Buzdolapları bozuluyor, öğrencilerimiz elektrik kesintileri
yüzünden televizyonlardan derslerini izleyemiyorlar.
Değerli arkadaşlarım, 2018 Ocak
ayında kilovatsaati 44 kuruş olan elektrik şu anda 79
kuruş, bunun yarısından fazlası vergi. Binlerce Ankaralı
hemşehrimizin bugün elektrikleri kesiktir ve icra takibine
uğramışlardır. Böyle bir tabloyu Ankaralı
hemşehrilerimiz hak etmiyor. Buralar başkentin bulunduğu
ilçeler; uzağa gitmiyoruz, hemen 50 kilometre sonra, 60 kilometre sonra ve
merkezdeki yerleri konuşuyoruz.
Doğal gazda, iktidarın belki en büyük
yanlışlarından birinin olduğu bir özelleştirme
sürecine girdik. Doğal gaz, Ankara Büyükşehir Belediyesinin
elindeyken, 2013 yılında özelleştirildi. Niçin özelleştirildi
biliyor musunuz? Metro yapımına kaynak aktarmak için. Zamanın
Belediye Başkanı Melih Gökçek metroları yapamayınca
doğal gazın özelleştirilmesi gündeme geldi ve doğal
gazı özelleştirmek için kürsüye gelen, kanun hakkında
konuşan AK PARTİli değerli arkadaşım -rahmetli oldu-
Sayın Nur Doğan Topaloğlu aynen şu konuşmayı
yaptı değerli arkadaşlarım: Biz Ankaradaki raylı
sistemdeki karışıklığı ve yavaşlamayı
görünce Melih Gökçekle görüştük, Başkanım, sen bir doküman
hazırla, biz kanun hazırlayalım, onu Meclise getirelim. dedik
ve metroya yardımcı olacağımızı düşündük.
Böyle diyerek Ankaranın doğal gazı
özelleştirilmiştir. Ancak doğal gaz özelleştirildikten
hemen sonra, Ankaradaki metroların yapımını merkezî
hükûmet Ulaştırma Bakanlığı üstlendi ve tam 3 milyar
doları bulan bir harcamayı merkezî hükûmet yaptı değerli
arkadaşlarım. Dolayısıyla, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin en büyük gelir kaynaklarından doğal gazın
özelleştirilmesinin gerekçesi ortadan kalktığı gibi, o
paradan sağlanan kaynaklarla ne yapıldığını
şu anda Ankaralılar bilmiyor. Ankarada Ayaş, Çamlıdere,
Evren, Güdül, Nallıhan ilçelerimizde doğal gaz yok. Sayaç eskidi diye
sayaçları değiştiriyorlar, arkadaşlarımız daha
önce 300 dolar güvence parasını ödedikleri hâlde hâlen bir de yeniden
662 lira sayaç parası alıyorlar; bunlar yakışmaz.
Doğal gazda giderek artan paradan dolayı Ankaralılar bu
kışı üşüyerek geçirdiler. Bakın değerli
milletvekilleri, 2018 Şubat ayında Ankarada hemşehrilerimiz 500
liraya 440 metreküp doğal gaz alırken, bugün, 2021
yılının Şubat ayında aldıkları doğal
gaz miktarı 257 metreküptür.
Anayasanın 5inci maddesinde vücut bulan
sosyal devlet ilkesi elektrikte ve doğal gazda yapılan
özelleştirmelerle tahribata uğramıştır. Sosyal
devlet ilkesinde Anayasa şöyle der: Devlet, kişinin karşılaşacağı
sosyal, ekonomik ve siyasal engelleri ortadan kaldırır. Ama
Ankarada sosyal devlet ilkesi elektrik ve doğal gazın
özelleştirilmesiyle çökmüştür.
Ankaralılar büyük bedeller ödüyor,
karşılarında seçenek de yok; 2 tane farklı şirket.
Yandaş şirketlere verilen özelleştirmeler bu devleti tahrip
ediyor değerli arkadaşlarım. Özelleştirme
yapacağım derken, kaş yapacağım derken göz
çıkartılmıştır Ankarada. Ankaralılar, gerek
elektrikte gerek doğal gazda, seçeneği olmayan bir konuda
şirketlere mahkûm edilmiştir. Biz, Ankaralıların bu sorununun
giderilmesi açısından ne yapacağımızı
düşünürken Türkiyenin her yerine yayılan elektrik ve doğal gaz
şirketleriyle tüm Türkiye mağdur olmaktadır. Türkiyemiz ve
Ankara, bir an önce bu yanlıştan dönecek tedbirleri
konuşmalı ve gerekenleri yapmalıdır. Ne
yapmalıdır? Derhâl elektrikte ve doğal gaz gibi tek seçenek olan
ürünlerde kooperatif kurmalı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Başkan.
LEVENT GÖK (Devamla) Bu ancak, daha toplumsal,
herkesin katılacağı oluşumlarla yürütülebilir. Yani, yine
devletin içinde bulunacağı, kamunun menfaatinin korunacağı,
kamunun da yurttaşların menfaatini koruyacağı birtakım
oluşumları yapmak durumundayız. Bu şekilde, doğal
gazda ve elektrikte, sadece Ankarada değil, tüm Türkiyede büyük bir
erozyona doğru gidiyoruz.
Bunları hatırlatmak bizim görevimizdir ama
Ankaralıların, başkentin içinde bu sorunları yaşayan
Ankaralıların, Atatürkün kurduğu modern cumhuriyetin
başkenti Ankarada yurttaşlarımızın bu
sorunlarının aşılacağına dair en ufak bir
iyileşmeyi de maalesef göremiyoruz. Diliyor ve umuyorum ki, tüm
Ankaralı hemşehrilerimizin olduğu gibi tüm Türkiyedeki
yurttaşlarımızın da elektrikte, doğal gazda yaşadığı
bu sıkıntıları bertaraf edecek çözüm yollarının
iktidarın da muhalefetin de hep beraber tartışarak bir sonuca
götürmesiyle bulunacağı inancımı koruyor, hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Başkan.
Şimdi, sisteme giren milletvekillerine
yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Barut
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun,
sağlık emekçilerinin taleplerinin duyulmadığına, halka
nitelikli sağlık hizmeti verilmesi için acilen yeterli sayıda
atama yapılması ve asistan hekimlerin çalışma süresinin
yeniden düzenlenmesi için Sağlık Bakanlığını
göreve çağırdıklarına ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
ülkemizde salgınla mücadelenin yükünü omuzlayan kahraman sağlık
emekçilerinin özlük hakları ve çalışma koşulları
iyileştirilmediği gibi, maalesef sesleri ve talepleri de duyulmuyor.
Doktorundan hemşiresine, hasta bakıcısından
sağlık memuruna sağlıkta çalışan bu
emekçilerimizin izin, nakil ve tayin gibi taleplerine kulak verilmiyor.
Ağır çalışma koşulları nedeniyle bazen yemek
molaları dahi bulunmayan sağlık emekçilerinin sesine kulak
verilmelidir. Ayrıca, asistan hekimlerimiz köle gibi otuz altı saat
çalıştırılıyor; gerektiğinde uzman hekim gibi her
alanda görevlendirilen, gerektiğinde hasta bakıcı gibi
çalışan asistan hekimlerimizin bu hâlini görün. Onlara yapılan
haksızlık, hasta ve hekim sağlığını da riske
attığı gibi, ayrıca yasal da değildir.
Bakanlığı göreve
çağırıyoruz, halka nitelikli sağlık hizmeti verilmesi
için acilen yeterli sayıda atama yapılsın, asistan hekimlerin
çalışma süresi sekiz saati geçmesin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kılavuz
2.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
Kıbrısın Türk yurdu olmasını hazmedemeyen Yunanistan
Başbakanının stratejik hedeflerinin Adadaki Türk işgalini
sona erdirmek olduğunu ifade ederek Türk askerine işgalci
iftirası attığına, bu açıklamayı şiddetle
kınadığına ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Kıbrıs, dün olduğu gibi bugün de
Türkün yurdudur. Aziz milletimiz bu uğurda nice bedeller ödemiş,
Kıbrısın Türklüğü uğruna gaziler ve şehitler
vermiştir.
Adada Türk milletinin varlığına
tahammül edemeyen, Kıbrısın Türk yurdu olmasını
hazmedemeyen, bağımsız bir Türk devletinin olmasını
kabullenemeyen Yunanistan Başbakanı, stratejik hedeflerinin adadaki
Türk işgalini sona erdirmek olduğunu ifade ederek Türk askerine
işgalci iftirasını atmıştır.
Türk askeri mazlumun ve masumun
yanındadır. Türk askeri adada, sulh ve sükûnun yanında, can ve
mal emniyetini de sağlamıştır. Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün deyimiyle Türk ordusu, Türk birliğinin, Türk kudret ve
kabiliyetinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş ifadesidir.
Türk askeri, Türk varlığının yegâne teminatı
Kıbrıs Türktür, Türk kalacak. iradesinin mihmandarıdır.
Bu küstah ve hadsiz açıklamayı şiddetle ve nefretle
kınıyorum.
BAŞKAN Sayın Kasap...
3.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl
Kasapın, Kütahya ili Emet ilçesi ve Hisarcık ilçesi Karbasan,
Şeyhler, Dereköy, Örenköy, Kayaköy, Yeşilçay,
Aşağıyoncaağaç, Yukarıyoncaağaç, Hamamköy,
Şeyhçakır köylerini Gedize bağlayan yolun bir an önce
yapılması ve bor madeninin taşınmasından kaynaklanan
mağduriyetlerin giderilmesi için Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığı ile il özel idaresini uyardığına
ilişkin açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Seçim bölgem Kütahya Emet ve Hisarcıktaki
Karbasan, Şeyhler, Dereköy, Örenköy, Kayaköy, Yeşilçay,
Aşağıyoncaağaç, Yukarıyoncaağaç, Hamamköy,
Şeyhçakır köylerini Gedize bağlayan ölüm yolu bir an önce
yapılmalıdır. Her gün yüzlerce ton bor madeni taşınan,
2 kamyonun yan yana zor geçtiği Emet-Hisarcık-Gediz yolu hizmet
bekliyor. Aynı şekilde, tarla yolundan daha kötü olan Dereköy,
Yeşilçay ve merkez Şeyhler köylerini Karbasana bağlayan grup
yolu da bir an önce yapılmalıdır. 6 kilometrelik yol 2021
yılında neden yapılamaz? Buradan Ulaştırma
Bakanlığını ve İl Özel İdaresini uyarıyorum:
Borun cefasını çekiyoruz. Yüzde 80 iktidar partisini destekleyen
ilçeleri kaybedecek durumdasınız; ili de kaybedeceksiniz, Türkiyeyi
de kaybedeceksiniz. Bu mağduriyeti giderin. Bu yol yapılana kadar
sürekli gündemde tutacağız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gürer...
4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, çiftçinin 1 liraya mal ettiği patatesi tüccarın 60
kuruşa almadığına, TMO ve Tarım Kredi Kooperatifleri
eliyle alınmazsa ürünün çürüyeceğine, iktidarın bir an önce
çiftçinin ve esnafın sorunlarına çözüm üretmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Hafta sonu Niğdenin ilçelerini ve köylerini
gezdim; esnafımız perişan, çiftçimiz perişan. Niğdede
1 liraya mal olan patates, 60 kuruşa tüccar almadığı için
ekim ayında depolanmıştı, şu anda da depolarda duran
patatesin filizlenme süreci geldi; onun için çiftçi büyük bir mağduriyet
yaşıyor. Toprak Mahsulleri Ofisi ve Tarım Kredi Kooperatifi
eliyle bu ürün alınmazsa kısa süre sonra çürüyecek, çiftçilerin bu
anlamda büyük sıkıntıları var. Ayrıca, Ziraat
Bankasına, Tarım Kredi Kooperatifine olan borçları
yapılandırılmadı. Bu borçların 5 hasat dönemine
bölünmesi gerekiyor ve faizler mutlaka silinmeli. Çiftçinin, esnafın
sorunlarına kulağını tıkamış bir iktidar var,
halk bu konuda büyük bir mağduriyet yaşıyor. İktidar bir an
önce çiftçinin, esnafın sorunlarına çözüm üretmelidir.
Mağduriyetler artmıştır, geçim
sıkıntısı en üst noktaya erişmiş, her kesimin
dertleri katlanmıştır diyor...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan...
5.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
ülkenin G20 ülkeleri arasında 2020 yılını pozitif büyümeyle
kapatacağı anlaşılan 2 ülkeden biri olduğuna, ülkenin
dört bir yanında tamamlanan ve milletin hizmetine sunulan
yatırımların gerçekleştirilmesinde Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, emeği geçenlere
teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Türkiye küresel düzeyde yürütülen megaprojelerin
yarısından fazlasını tek başına
gerçekleştiren bir ülkedir. Salgın krizi gelişmiş ülkeleri
bile sarsarken Türkiyenin bu süreçten en az kayıpla
çıkmasının hatta hedef büyütmesinin gerisinde güçlü bir
altyapı vardır. Öyle ki G20 ülkeleri arasında 2020yi pozitif
büyümeyle kapatabileceği anlaşılan 2 ülkeden 1i Türkiyedir.
Altyapımızın gücünden aldığımız cesaretle
her alanda sürekli hedef yükseltiyor, kapasitemizi artırıyor, yeni
üretim alanlarını özellikle genişletiyoruz. Ülkemizin dört bir
yanında tamamlanan ve milletimizin hizmetine sunulan yatırımlarımızın
gerçekleştirilmesinde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan başta olmak üzere emeği geçenlere teşekkür
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ekinci...
6.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin,
Diyarbakır annelerinin Meclisten ve milletvekillerinden
evlatlarının bir an önce kendilerine teslim edilmesini talep
ettiklerine ve Diyarbakır ilinde HDP il binası önünde beklediklerine
ilişkin açıklaması
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Teşekkür
ediyorum Kıymetli Başkan.
Hacire ananın başlattığı
evlat nöbetinin 521inci gününde, 3 Şubat tarihinde AK PARTİ Genel
Merkezi Kadın Kolları Başkanımız Ankara
Milletvekilimiz Sayın Lütfiye Selva Çam ve Diyarbakır Milletvekilimiz
Oya Eronatla birlikte Diyarbakır Annelerini ziyaret ettik. Diyarbakır
Annelerimizin Meclisimizden ve milletvekillerimizden talepleri var, diyorlar
ki: Bize evlatlarımızı bir an önce teslim etsinler. En
kıymetlilerimizi kaybettiğimiz yerde, HDPnin önünde bekliyoruz.
Bir de İstanbul Milletvekilinin
yapmış olduğu zafer işaretinden özellikle oradaki
ailelerimiz çok alınmış, onların bir mesajı var, aynen
onu aktarıyorum: Zafer Diyarbakır Annelerinin, zafer
Şırnak Annelerinin, zafer Türkiye Cumhuriyetinin
olacaktır." dediler.
Tüm Meclisi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın...
7.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, 9 Şubatın Dünya Sigarayı Bırakma
Günü olarak ilan edildiğine, sigaranın başta kanser olmak üzere
50 farklı hastalığın sebebi ve tetikleyicisi olduğuna,
ülkenin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde
sigarayla mücadelede elde ettiği başarılarıyla dünyada
örnek bir ülke konumunda olduğuna ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Çok kötü bir alışkanlık olan
sigaranın bırakılmasını teşvik etmek
amacıyla 9 Şubat Dünya Sigarayı Bırakma Günü olarak ilan
edilmiştir. Her yıl milyonlarca insanın hastalanmasına ve
ölümüne yol açan bir bağımlılık olan sigara, dünyada ve
ülkemizde önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bilimsel
araştırmalar sigaranın, başta kanser olmak üzere 50
farklı hastalığın sebebi ve tetikleyicisi olduğunu
açıkça ortaya koymaktadır. Her yıl dünyada 8 milyon, Türkiyede
ise 121 bin kişi sigara kullanımına bağlı olarak
hayatını kaybetmektedir. Türkiye, Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde sigarayla mücadele konusunda 2002 yılından
bu yana elde ettiği başarılarıyla dünyada örnek bir ülke
konumundadır. Tüm vatandaşlarımıza öldürücü bir madde olan
sigaradan uzak durmalarını tavsiye ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Sümer...
8.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Adana
ili Yüreğir ilçesi Doğankent Bahçelievler Mahallesinde DSİye
ait E-4 Sulama Kanalının çöplük durumuna geldiğine, başta
çocuklar olmak üzere bölgede yaşayanların
sağlığını olumsuz yönde etkilediğine, DSİ
Bölge Müdürlüğünün her türlü müracaata rağmen bir türlü önlem
almadığına, kanalın acilen ıslah edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Adana Yüreğir Doğankent Bahçelievler
Mahallesinde Devlet Su İşlerine ait E-4 sulama kanalının
hâli ne yazık ki bu fotoğrafta görüldüğü gibidir. Yeterli önlem
alınmadığı için su kanalı çöplük durumuna
gelmiştir. Su kanalının olduğu güzergâhta 1i
ortaöğretim olmak üzere yaklaşık 1.500 öğrencili 2 tane
okul bulunmaktadır. Bu durum, başta çocuklar olmak üzere, bölgede
yaşayan vatandaşlarımızın
sağlığını olumsuz yönde etkilemekte, hastalıklara
davetiye çıkarmaktadır.
Adana Büyükşehir Belediyesinin defalarca
temizlemesine rağmen, kanal, kısa zamanda tekrar aynı görüntüyü
almaktadır. Devlet Su İşleri Bölge Müdürünün, her türlü
müracaata rağmen gelip bir türlü önlem almaması, su
kanalını temizlememesi
Ve bir daha aynı görüntülerin
yaşanmasını engellemek için ıslah etmesi gerekmektedir.
Buradan yetkilileri bir an önce göreve çağırıyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
9.- İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemirin, yeni sistemde kararların tek kişi tarafından
alınmasının ülkeye, vatandaşa, üniversitelere maliyetinin
her geçen gün ağırlaştığına, ne Boğaziçi
Üniversitesinin ne YÖKün ne Milli Eğitim Bakanlığının
görüşü alınmadan yeni fakülteler kurulmasının akademik bir
felaket olduğuna ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Başkanım.
Yeni yönetim sisteminde kararların tek
kişi tarafından alınmasının ülkemize,
vatandaşımıza, üniversitelerimize maliyeti her geçen gün
ağırlaşıyor. Her gün bir gece yarısı
Cumhurbaşkanı kararıyla, liyakatsiz atamalarla, alınan
başarısız kararlarla karşı karşıya
kalıyoruz. Bu yönetim sistemi şeffaf, katılımcı
olmaktan uzaktır. Kurumsal yapılar, kurumsal süreçler yok
sayılmaktadır. Bir gece yarısı yayımlanan partili
Cumhurbaşkanı kararnamesiyle kriter ve nitelikten uzak, siyasi saikle
üniversitelere dışarıdan rektör atamaları
yapılıyor; yine ne Boğaziçi Üniversitesinin ne YÖKün ne Millî
Eğitim Bakanlığının talebi olmadan, görüşü
alınmadan yeni fakülteler kuruluyor. Geleceğe dönük bir planlama
yapılmadan, üniversite mezunu gençlerimize iş, istihdam yaratmak
temel sorunumuzken yeni fakültelerin açılması ülkemizin ihtiyacı
değildir. Atanan rektörün koltuğunu koruması için fakülte açılması
akademik bir felakettir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arık
10.- Kayseri Milletvekili Çetin
Arıkın, odyometri teknikerlerinin görev tanımlarında yer
alan işitme testlerini yapma yetkisinin sertifikayla başka meslek
gruplarına verilmemesi, Sosyal Güvenlik Kurumunda cihaz ve implant
ödemeleri ile işitme taramalarında odyometri teknikerlerine görev
verilmesini istediklerine ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Her yıl 2.700 kişi odyometri
teknikerliğinden mezun oluyor. Peki, devlet ne kadar alım
yapıyor biliyor musunuz? İki yılda sadece 222 kişi. Gelin,
bu gençlerin feryadını duyun, odyometri teknikerlerinin
atamalarını artırın, görev tanımlarında yer alan
işitme testlerini yapma yetkisini, sertifikayla başka meslek
gruplarının yapmasına izin vermeyin. Sosyal Güvenlik Kurumunda
cihaz ve implant ödemelerinde odyometri teknikerlerine görev verin, yeni
doğan işitme-tarama programlarında odyometri teknikerlerine
görev verin. Okul çağı çocuklarında işitme-tarama programlarında
odyometri teknikerleri görev alsın.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şimşek
11.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, Milliyetçi Hareket Partisinin kuruluşunun 52nci
yıl dönümünü kutladığına ve kurucusu Alparslan
Türkeşi rahmetle andığına ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
1969 Adana kongresiyle Cumhuriyetçi Köylü Millet
Partisi iken Milliyetçi Hareket Partisini adını alan partimizin
kuruluşunun 52nci yıl dönümünü kutluyorum.
Milyonlarca ülkücü Türk genci yetiştiren ve
Türk gençliğine Hepiniz birer Türk Bayrağısınız;
bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin, yere düşürmeyin. diyen Ben
sizleri Türklük gurur ve şuuruna, İslam ahlak ve faziletine, adalette
yarışa, yoksullukta savaşa; kısacası hak yolu, hakikat
yolu Allah yoluna çağırıyorum. diyen Başbuğumuz
Alparslan Türkeşi rahmetle, minnetle anıyorum. Milliyetçi Hareket
Partisi Önce ülkem, sonra milletim, sonra partim ve ben. diyen liderimiz,
Türkmen Beyimiz Devlet Bahçelinin önderliğinde Türk milleti var oldukça
kıyamete kadar ayakta olacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi teslim
alınmadan bu vatanı bölemezsiniz, bu devleti
yıkamazsınız, bu milleti karanlığa çekemezsiniz.
Şanla, şerefle nice yıllara diyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
12.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, İstiklal Madalyalı Maraş
iline 7 Şubat 1973 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla
Kahraman unvanının verildiğine, tüm kahramanları rahmetle
yâd ettiğine ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İstiklal Madalyalı
Maraşımıza, 7 Şubat 1973 tarihinde de Türkiye Büyük Millet
Meclisi kararıyla kahramanlık unvanı verilmiştir. Çünkü
şehrin işgal altında olmasını kabul etmeyen Maraş
halkı, bütün fertleriyle düşmana karşı tek yürek olup
topyekûn bir mücadele vermiştir.
Bulmuş isek hangi şeyi, gayretimizin
ekmeği. Azdır böyle dünyada bil, İstiklal Madalyalı il.
Kendini kurtaran şehir, kahramandır çekmez kahir. Şu söz hep
söylene gelir: Kahraman ayakta ölür, bu yüzden de namı kalır,
tarihlere şanı kalır.
Tüm kahramanlarımızı rahmet, minnet
ve şükranla yâd ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın
13.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından
yapılan bir araştırmaya göre öğrencilerin yüzde 24ünün
derslere katılamadığına, yüzde 50sinin ise eğitim
imkânlarından yararlanamadığına, durum böyleyken Millî
Eğitim Bakanı Ziya Selçukun Süreci birçok ülkeden daha iyi
yönettik. diyerek âdeta dalga geçtiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından yapılan bir araştırma, eğitimin ne kadar
acı durumda olduğu göstermiş. Bu tabloya göre öğrencilerin
yüzde 24ü derslere katılamıyor, 3 milyon 645 bin çocuk uzaktan
eğitimle ilgili derslere giremiyor, öğrencilerin yüzde 50si ise
eğitim imkânlarından yararlanamıyor yani yarısı
eğitim alamıyor demektir. Sadece devlet okullarında 1 milyon 78
bin öğrencinin interneti, 227 bininin de televizyonu yok. Durum bu kadar feciyken
Şu mektepler olmasa maarifi ne kadar güzel idare ederdim. diyen dönemin
Millî Eğitim Bakanı gibi Ziya Selçuk da Süreci birçok ülkeden daha
iyi yönettik. diyerek âdeta akıllarımızla dalga geçiyor. Hani
eşitlik yaratacaktınız? Hani tüm öğrenciler bütün
imkânlardan aynı oranda yararlanacaktı? Bununla ilgili bir çözüm
üretecek mi Sayın Bakan? Buradan da ilgililere arz ediyorum.
BAŞKAN Sayın Erbay
14.- Muğla Milletvekili Burak
Erbayın, Muğla ili Köyceğiz, Ortaca, Dalaman ilçeleri ile
Muğla ve Denizli ilinin bir kısmının su kaynağı
olan Sandras Dağında 12 tane maden arama ve işletme
ruhsatı verildiğine, su kaynaklarının kurutulmasına
müsaade etmelerinin mümkün olmadığına, Sandras
Dağının acilen koruma bölgesi ilan edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
BURAK ERBAY (Muğla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Muğlamızın cennet köşelerinden
Köyceğiz, Ortaca, Dalaman ilçeleri ile Muğla ve Denizli illerimizin
bir kısmının su kaynağı olan Sandras
Dağında 12 tane arama ve işletme maden ruhsatı
verilmiş.
Sandras Dağı, bölgenin temiz su deposudur.
Otmanlar, Karaçam, Sazak, Çayhisar, Akköprü, Beyobası, Pınar,
Kavakarası, Köyceğiz, Zeytinalanı, Yangı, Ağla, Çalca
Mahalleleri doğrudan bu kaynaktan sularını almaktadır.
Şimdi de Köyceğiz ilçesi Ağla
Mahallesi Gökçeova Göleti üzerinde çalışma yapmakta olan bir maden
şirketi bu sahayı 1.902 hektar daha genişletmek istemektedir. Bu
genişleme için toplamda 33 bin ağaç kesilecek, 11 ton
patlayıcı kullanılacaktır. Bu çalışma, doğal
yapıya ve ekosisteme büyük zarar verecektir.
Tabii ki maden çıkarılacak ve
işlenecektir ama bölgeyi yok edecek bu aşırı
çalışmalar kabul edilemez. Yüzyıllardır
atalarımızın tarlalarını suladığı
suların kaynağının kurutulmasına müsaade etmemiz
mümkün değildir. Sandras Dağı acilen koruma bölgesi ilan edilmelidir.
BAŞKAN Sayın Yalım
15.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, çiftçinin ve ulaştırma sektörünün ana gideri olan
mazotun fiyatının dolar yüzde 20 değer kaybetmesine rağmen
neden hâlâ indirilmediğini altını çizerek sorduğuna,
gıda fiyatlarındaki artışı engellemek adına
Hükûmet ile Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin önlem almaya
çalıştığına ancak çiftçinin ana gideri olan gübrenin
yüzde 84 zamlandığına, iktidarı yerli gübre üretiminde yeni
firmaların oluşturulması adına göreve davet ettiğine
ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli Başkanım, Ekonomi
Bakanına ve Ulaştırma Bakanına sesleniyorum:
Dolar 8,50 TL iken mazot 6,60 TL idi. Peki, bugün
dolar 7 TL oldu ama mazot hâlâ yine 6,60 TL. Peki, çiftçinin ve ulaştırma
sektörünün ana gideri olan mazotun, dolar yüzde 20 değer kaybetmesine
rağmen, neden hâlâ litre fiyatını indirmiyorsunuz?
Buradan özellikle Sayın Ekonomi Bakanı ve
Ulaştırma Bakanına bunun altını çizerek belirtiyorum.
Diğer bir sorun ise gıda fiyatlarındaki
artışı engellemek adına Hükûmet ve Tarım Bakanı
çeşitli önlemler almaya çalışıyorlar. Ancak göremedikleri
şu var: Çiftçinin ana gideri olan gübre yüzde 84 zamlandı. Eğer
yerli gübre üreticisi sadece tek firma olursa daha daha fazlalaşır
diyorum ve de yeni firmaların oluşturulması adına
yetkilileri göreve davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çepni
16.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin,
İstanbul ili Avcılar ilçesinde SML Etiket fabrikasında 22
işçinin sendikalı oldukları için işten çıkarıldığına,
Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası üyesi işçilerin 3
Şubatta fabrika önünde direnişe başladığına,
işten atılan işçilerin geri alınması, örgütlenmenin
önündeki engellerin kaldırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler
Başkan.
İstanbul Avcılar SML Etiket
fabrikasında 22 işçi sendikalı oldukları için işten
çıkarıldı. Fabrika yönetimi Devlete ödeyeceğimiz
cezayı size verelim. diyerek rüşvet teklif ediyor, kabul etmeyen
işçiler de kod 29la tehdit ediliyor. Devrimci Tekstil İşçileri
Sendikası üyesi işçiler 3 Şubatta fabrika önünde direnişe
başladılar. En temel haklarını kullandıkları için
işçileri işten atanlar, şirketler koalisyonu sarayın emek
düşmanı politikalarından cesaret alıyorlar. Sendikalı
olmak sermayeye karşı haktır, güvencedir. Atılan
işçiler geri alınmalı, örgütlenmenin önündeki engeller
kaldırılmalıdır.
BAŞKAN Sayın Ünver
17.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan
Ünverin, hayvansal yem fiyatlarının artmaya devam ettiğine,
artan yem ve girdi maliyetleri nedeniyle ülkede besicilik ve sütçülük
faaliyetinin sürdürülemez hâle geldiğine, son on yedi yılda 9 milyar
dolarlık hayvan ve hayvansal ürün ithal eden Tarım ve Orman
Bakanlığını yerli üreticiye sahip çıkmaya davet
ettiğine ilişkin açıklaması
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) Üç, dört
ay öncesine göre dövizde düşüş yaşanırken hayvansal yem
fiyatları düşmek yerine artmaya devam ediyor. Son bir
yıllık dönemde yem ham maddelerindeki fiyat artışı
yüzde 60 olmuştur, bu da karma yem fiyatlarına yüzde 46 olarak yansımıştır.
Artan yem ve girdi maliyetleri nedeniyle Türkiyede besicilik ve sütçülük
faaliyeti sürdürülemez hâle gelmiştir. Yem ve girdi maliyetleri artarken
aynı oranda artmayan çiğ süt ve et fiyatları nedeniyle üreticiler
süt veren ineğini kesime göndermiş, kestirdiği kasaplık
hayvanının yerine de yeni besi hayvanı
koymamıştır. Bu durum üretimin düşmesi,
dolayısıyla hayvansal gıda krizi ve enflasyon demektir.
Son on yedi yılda 9 milyar dolarlık hayvan
ve hayvansal ürün ithal eden Tarım Bakanlığını yerli
üreticiye sahip çıkmaya ve yerli ve millî üretici
karşısında göreve davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arkaz
18.- İstanbul Milletvekili Hayati
Arkazın, Milliyetçi Hareket Partisinin 52nci kuruluş yıl
dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Milliyetçi Hareket Partisi yarım
asırdır Türk milletine verdiği söz uğrunda mücadele
etmektedir. Milliyetçi Hareket Partisinin duruşu net, siyaseti berrak,
yaptıkları açık, söyledikleri doğru ve hedefleri kutludur.
Milliyetçi Hareket Partisi 8-9 Şubat 1969dan beri Türkiye Cumhuriyeti
devleti ve Türk milletinin bölünmez bütünlüğünün yanında olmuş,
millî ruhun ayrılmaz bir parçası olmuştur.
Bu vesileyle Milliyetçi Hareket Partisinin 52nci
kuruluş yıl dönümünü kutluyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
19.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, demokratik tepkilerin medeni ve uygar toplum olmanın ölçütü
olduğuna, nefret dilinin ve ayrıştırıcı dilin
kullanılmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
AK PARTİli Cumhurbaşkanı
Erdoğanın Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne Melih Buluyu
atamasının ardından öğrenciler ve akademisyenler,
demokratik tepkiler gösterdikleri için terörist ilan edilmektedir. Demokratik
tepkiler medeni ve uygar toplum olmanın ölçütüdür. Muhaliflere ve kendisi
gibi düşünmeyenlere, demokratik tepki gösterenlere Hitler de Naziler de
terörist diyorlardı. Onun için o dönemde beyin göçü yaşandı.
Lütfen nefret dilini ve ayrıştırıcı dili
kullanmayalım, sevgi dilini kullanalım.
Dün de bugün de demokratik tepki gösterenlere
terörist diyen zihniyetlerin değişmediğini üzülerek görüyoruz;
bu zihniyetin değişmesi için, 83 milyon insanımızın
huzuru için, adalet için, ülkemizin kalkınması için, özgürlükler
için, demokrasi için, kayırmacılığa son vermek için, hukuk
devleti için Cumhuriyet Halk Partisine destek veriniz.
Boğaziçinden terörist çıkmaz,
öğrencilerin yanındayız.
BAŞKAN Sayın Karasu
20.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun,
Sivas ili Gemerek ilçesinde bulunan 10dan fazla köy ile
Gemerek-Pınarbaşı bağlantısını sağlayan
ve sürücüler için tehlike oluşturan Kartalkaya grup yolunun İl Özel
İdaresi Yol Programından çıkarılarak Karayolları yol
güzergâhına eklenmesi için yetkililere çağrıda bulunduğuna
ilişkin açıklaması
ULAŞ KARASU (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sivas Gemerek ilçemizde bulunan 10dan fazla köy ve
Gemerek-Pınarbaşı bağlantısını
sağlayan, yapımı bir süre önce tamamlanan Kartalkaya grup yolu
sürücüler için tehlike arz etmektedir. 6 kilometrelik mesafe görüldüğü
gibi birçok keskin -40- viraj barındırmakta, özellikle traktörlerin
ve tırların yük taşıdığı bölgede
vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği hiçe sayılmaktadır. Bu yola harcanan
para millî servettir. Ne yazık ki millî servetimiz yine çarçur
edilmiştir. Her fırsatta Yol yaptık, yatırım
yaptık. diyen Cumhur İttifakının 337 milletvekilini ve bu
ucube projeye imza atan İl Özel İdare görevlilerini, ağır
kış şartlarında seyir güvenliğini ikinci plana atan bu
güzergâhı gelip yerinde incelemeye davet ediyor; ayrıca bu yolun
İl Özel İdare Yol Programından çıkarılarak
Karayolları yol güzergâhına eklenmesi için yetkililere
çağrıda bulunuyorum.
BAŞKAN Sayın Açalan
21.- Şanlıurfa Milletvekili Zemzem
Gülender Açalanın, 9 Şubatın Dünya Sağlık Örgütü
tarafından 1987 yılından bu yana Dünya Sigarayı
Bırakma Günü olarak anıldığına,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
başlattığı Hayat Sigarasız Güzel.
çağrısını benimseyip sigara bağımlısı
olan bireyleri bir kez daha uyarmak gerektiğini düşündüğüne
ilişkin açıklaması
ZEMZEM GÜLENDER AÇALAN (Şanlıurfa)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Dünya üzerinde yaşayan insanların
sağlığını tehdit eden en önemli etkenlerden biri
sigara ve tütün ürünleri kullanımıdır. Önemli bir halk
sağlığı sorunu olan sigara ve tütünle mücadele
kapsamında Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1987
yılından bu yana 9 Şubat Dünya Sigarayı Bırakma Günü
olarak anılmaktadır.
Sigara, Covid-19la mücadele ettiğimiz şu
günlerde virüse yakalanma riskinin 14 kez artmasına ve hastalığa yakalanan hastalarımızın da
süreci ağır bir şekilde geçirmelerine sebep olmaktadır.
Corona Sigarayı Sever sloganını dikkate alarak
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
çok önemsediği ve başlattığı Hayat Sigarasız
Güzel çağrısını benimseyip sigara
bağımlısı olan bireylerimizi bırakmaları
konusunda bir kez daha uyarmamız gerektiğini düşünüyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aydoğan
22.- İstanbul Milletvekili Turan
Aydoğanın, Sağlık Bakanı Fahrettin Kocanın
Hareketliliği artıracak bir araya gelmelerden uzak duralım.
demesine rağmen iktidar partisinin üst üste kongrelerini
yaptığına ilişkin açıklaması
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
İçişleri Bakanlığı
salgın gerekçesiyle baro genel kurullarını ertelemişti. Bu,
bir hukuk ayıbı; hatta, son dönemde hukuk devletine kasteden,
baroları bölen, kendi yaptığınız yasaya
aykırı davranarak yapılan bir hukuk ayıbı. Bu konuyu
sorgulayan 76 baro başkanına Bir pandemi gerçeği var.
denilmişti. Bu arada, esnafın dükkânı kapatıldı,
STKler toplantı yapamaz hâle geldi, okullar yüz yüze eğitim
yapamıyorlar. Hareketliliği artıracak bir araya gelmelerden
uzak duralım. diyen Sağlık Bakanına rağmen, her
nedense iktidar partisi üst üste kendi kongrelerini yapıyor ve büyük bir
ihtimalle kurultayını da yapacak.
Şimdi, buradan soruyorum: Belli ki demokratik
hazımsızlığınız söz konusu. STKleri
istemiyorsunuz, baro genel kurullarını da ite kaka
kuracağınız ikinci baroları hayata geçirmek için
ertelediniz. Bu ayıba ne zaman son vereceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın İlhan
23.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, kamu alacaklarının yeniden
yapılandırıldığı torba yasada Tarım Kredi
Kooperatifleri ve Ziraat Bankası borçlarının yapılandırılmasıyla
ilgili bir düzenleme olmayan çiftçinin artık iflas gerçeğiyle
karşı karşıya kaldığına, Hükûmetin bunu
görmezden gelemeyeceğine, çiftçilerin Tarım Kredi Kooperatiflerine ve
devlet bankalarına olan borçlarının faizsiz olarak uzun vadeli
yapılandırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yaklaşık 500 milyar liralık kamu
alacağının yeniden yapılandırılmasını
öngören torba yasada ne yazık ki çiftçilerin Tarım Kredi
Kooperatifleri ve Ziraat Bankası borçlarının
yapılandırılmasıyla ilgili bir düzenleme yer almadı.
Hükûmet ustaca bir oyalama taktiği kullanarak sadece Tarım ve Orman
Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğünün kooperatiflere
kullandırdığı kredilerle ilgili bir
yapılandırmaya gitti. Bakınız, buradan çiftçimizin içinde
bulunduğu darboğazı uzun uzadıya açıklamaya gerek yok.
Zira, artık çiftçimiz entübe olmuş ve iflas gerçeğiyle
karşı karşıya kalmıştır. Hükûmet bunu
görmezden gelemez, hele ki Covid sebebiyle gıda tedariki
açısından büyük riskler önümüzde dururken. Bu sebeple, bir an önce,
yüzde 22ye varan yüksek faizlerle borçlandırılmış
çiftçilerimizin Tarım Kredi Kooperatiflerine ve devlet bankalarına
olan borçlarının faizlerinin silinerek faizsiz olarak uzun vadeli
yapılandırılması gerekmektedir.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Filiz
24.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, 8 Şubat Gaziantep iline Gazi unvanı verilişinin
100üncü yıl dönümünü kutladığına, Antep savunmasında
can veren 12 bine yakın şehide ve ebediyete irtihal eden gazilere
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün 8 Şubat Gaziantepe gazi
unvanının verilişinin 100üncü yıl dönümüydü, kutlu olsun.
Tüm imkânsızlıklar içinde yüreklerinde
vatan sevgisiyle kadını, erkeği, yaşlısı ve
genciyle her kesimin üstün gayretleriyle Vurun Antepliler namus günüdür.
diyerek Fransızlara karşı tek yumruk, tek yürek hâlinde verilen
şanlı mücadele on ay dokuz gün sürmüş; sonuçta, Antep
Fransızlara değil açlığa teslim olmuştur. Fevzi
Çakmakın Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen kanun teklifinin 8
Şubat 1921de Resmî Gazetede yayınlanıp yürürlüğe
girmesiyle Antepin düşmanlarını bile hayran bırakan mücadelesi
gazi unvanıyla taçlandırılmıştır.
İnanılmazın
başarıldığı Antep savunmasında kayıtlı
ve kayıtsız 12 bine yakın şehidimize ve ebediyete irtihal
eden gazilerimize Allahtan rahmet diliyorum, ruhları şad,
mekânları cennet olsun diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Bülbül
25.- Aydın Milletvekili Süleyman
Bülbülün, muhtarların pek çok problemle karşı karşıya
olduğuna, yalnızca evrak düzenleyicisi değil halkın
temsilcisi olarak haklarına kavuşmaları ve muhtarlık
kanununun bir an önce çıkarılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Muhtarlarımız maalesef pek çok problemle
karşı karşıyadır. CHP olarak çözüm
yollarımız açıktır: Muhtarlık evleri kurularak
kalıcı bir çalışma ortamı sağlanmalı,
vatandaşlarımızın muhtarlarla iletişimi kolaylaştırılmalıdır.
Belediyelerin birliği olduğu gibi muhtarlar birliği de
kurulmalıdır. Muhtarların belediye meclis toplantısına
katılımı sağlanmalı ve muhtarlar mahalleleriyle ilgili
alınacak kararlarda söz sahibi olmalıdır. Muhtarlarında bir
bütçesi olmalı, belediyelere ödenen emlak vergisinin yüzde 1i
muhtarlıklara bütçe olarak ayrılmalıdır. Muhtara, bir kamu
görevlisi yardımcı personel olarak tahsis edilerek muhtarlık
kurumsallaştırılmalıdır. Muhtarların elektrik,
su, ulaşım, haberleşme giderleri devlet tarafından
karşılanmalıdır. Muhtarlık seçimlerinde muhtarlar için
birleşik oy pusulası kullanılarak daha demokratik bir seçim
koşulu sağlanmalıdır. Muhtarların yalnızca evrak
düzenleyicisi değil halkın temsilcisi olarak haklarına
kavuşması gerekir. Bu kapsamda muhtarlık kanununun bir an önce
çıkarılması gerekmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi Sayın Grup Başkan
Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili
Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan.
Buyurunuz Sayın Türkkan.
26.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, 9 Şubat Milliyetçi Hareket Partisinin 52nci kuruluş
yıl dönümünü kutladıklarına, hayatını kaybeden CHP
Kartepe Belediye Meclisi üyesi Tugay Adaka Allahtan rahmet dilediğine,
ülkenin en önemli probleminin işsizlik olduğuna, her gün sosyal
medyada çocukların, gazetecilerin gözaltına alınma haberlerinin
okunduğuna, sosyal medyanın devamlı bu haberlerle dolu
olmasının bir ülke için sağlıklı bir ortam olmadığını
gösterdiğine, ülkede artık pahalılık değil, yokluk ve
fukaralığın konuşulacağı günlere
gelindiğine, tüm ülkede olduğu gibi Siirt ilinde de en büyük sorunun
işsizlik olduğuna, Siirtli esnafın bugüne kadar açıklanan
destek paketlerini yeterli bulmadığına ve Hükûmetten acil olarak
ciddi kararlar beklediğine, temeli 2003 yılında
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından atılan
duble yolun neden hâlâ bitirilemediğini öğrenmek istediğine,
geçen yıl açılışı yapılan Siirt ili Pervari
ilçesinde Botan Çayı üzerindeki Beğendik Köprüsünün etrafındaki
yolların ne zaman tamamlanacağını sorduklarına,
Siirtlilerin bu soruların cevabını beklediğine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün 9 Şubat, Milliyetçi Hareket Partisinin
52nci kuruluş yıl dönümünü kutluyoruz.
Bugün üzücü bir haber aldık; Cumhuriyet Halk
Partisi Kartepe Belediye Meclis Üyesi 28 yaşındaki Tugay Adak
kardeşimiz ne yazık ki intihar ederek yaşamına son
vermiş. Kardeşimize Allahtan rahmet diliyorum; ailesine,
sevenlerine, Cumhuriyet Halk Partisine ve Kartepedeki
vatandaşlarımıza başsağlığı diliyorum.
Tugay, benim de tanıdığım, çok
genç, babası uzun yıllar cezaevinde, annesine, kardeşine bakmak
zorunda olan ama uzun bir süredir, yaklaşık bir buçuk
yıldır da işsiz olan bir kardeşimiz. Maalesef, bazı
sağlık problemlerini de -bir gözü de görmüyordu- kendisine çok büyük
bir sorun ediyordu genç bir adam olması hasebiyle. Hepsi de üst üste
gelince bu genç adam yaşamına son vermiş. Rabbim rahmetiyle
muamele eylesin inşallah.
İşsizlik nedeniyle yaşamına son
veren insanlarımızın sayısı arttıkça ciddi
anlamda üzüntü duyuyoruz. Bu konunun memleketin esas gündemi olması
gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye'nin en önemli ve birinci problemi,
işsizlik. Suni gündemler yaratarak bu gerçek gündemi karartmaya
çalışmak bu vatandaşlara yapılan en büyük
haksızlık olur.
Evet, dün akşam, gece yarısı
insanların mesajlarını okuyorum sosyal medyada; işte 1.
Sulh Ceza Mahkemesinden 4 öğrenci tutuksuz serbest. yok Şu sulh
mahkemesinden 6 öğrenci tutuksuz... Genç bir gazeteci Kapımda polis
var, gözaltına alınıyorum, kimseye haber veremiyorum, buraya
yazdım. diyor, sabaha karşı Ah, nihayet ben de serbest
kaldım. diyor. Bakın, her gün sosyal medyada çocukların,
gazetecilerin gözaltı haberlerini okuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Nasıl bir iklim
yarattıysanız insanlar çocuklarını,
arkadaşlarını, meslektaşlarını polis
merkezlerinin önünde, mahkemelerin önünde bekleyip serbest kalanlar için
çığlık çığlığa bağırıyorlar,
mutluluk feryatları atıyorlar; bu, hoş bir manzara değil
arkadaşlar. Yani siz, bunun ne kadar farkındasınız
bilmiyorum ama bu kadar gözaltı haberi, bu kadar tutuklu, bu kadar serbest
kalmış diye sosyal medyanın devamlı üst üste bunlarla dolu
olması bir ülke için sağlıklı bir ortam
olmadığını gösterir. Ülkede biraz daha demokrasiye, biraz
daha insan haklarına, biraz daha hoşgörüye ihtiyacımız var.
Bu kadar baskıcı, totaliter bir rejimden medet ummak bir siyasetçiye
bir şey getirmez, fayda da getirmez, aksine zarar verir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Türkiyede meyveden
sebzeye, bakliyattan ete kadar bütün fiyatlarda artış hızla
devam ediyor. Hatta gazetelerin manşetlerinde bu artıştan
etkilenmemek için nasıl davranılması gerektiğine dair
sürmanşet haberler çıkıyor, mesela diyor ki:
Çocuklarınızı yanınıza almayın. Niye? E, çocuk
bu özenir, bir şey görür; alamayacaksınız nasıl olsa, siz
çocuklarınızı markete götürmeyin. Büyük araba almayın.
Niye? E, büyük araba alırsanız çok şey almak zorunda
kalırsınız; size azı yeter, siz çoğa layık
değilsiniz. Aman, size bir şey tattırırlarsa
tatmayın ha! Tadı dilinizde kalır, almak istersiniz. Biz, size
öyle bir para vermiyoruz dolayısıyla, bir şey de tatmayın.
Yani birileri de çöpten besinlerden faydalanmanın yollarını
öğreten belgesel yayınlıyor. Arkadaşlar, sevgili
arkadaşlar, bunlar hoş manzaralar değil. Burada bir senedir
bağırıyoruz bu ülkede artık pahalılık değil,
yokluk ve fukaralığın konuşulacağı günlere
geliyoruz diye. Nihayet o günlere geldik; bunu da kontrolünüzde olan televizyonlarda,
gazetelerde kendiniz de ifşa ettiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Son olarak Siirtten söz
etmek istiyorum. Tüm Türkiyede olduğu gibi Siirtte de en büyük sorun
işsizlik. Siirtli gençler işsizlik nedeniyle büyük
sıkıntı içerisindeler. Niye? İktidar kanalları yok,
Hükûmette iş bulamıyorlar, belediyede işe giremediklerini ifade
ediyorlar. Esnaf var, esnaf da dükkânlarını kapatmış. Niye?
Pandemi var kardeşim; sen lokanta, pideci, kebapçı açamazsın.
Niye? Bu virüs kebabı sever, bu virüs çorbayı sever, bu virüs pideyi
sever ama bu virüs kongreleri sevmez. Kongrelerde istediğiniz kadar
toparlanabilirsiniz, bir araya gelebilirsiniz. Aman ha, dükkânlara gitmeyin,
kebapçıya gitmeyin, çorbacıya gitmeyin, pideciye gitmeyin. Niye?
Virüs oralarda çok var. Siirtli de bundan şikâyetçi,
Dükkânımızı kapattık. diyor. Siirtli esnaf, bugüne kadar
açıklanan destek paketlerinin yeterli olmadığını
söylüyor ve Hükûmetten acil olarak ciddi kararlar bekliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Başkanım, son
defa rica ediyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bir de Siirt-Batman
arasındaki duble yolun temeli 2003 yılında Sayın Cumhurbaşkanı
Erdoğan tarafından atılmıştı ancak hâlâ
bitirilemedi. Bu yol, ilk duble yol olarak açıklanmıştı.
Peki, ne zaman bitirilecek, neden hâlâ bitirilmedi; bunların cevabı
maalesef yok.
Siirt Pervari Botan köprüsünün
açılışı geçen yıl yapılmıştı, bu
köprünün 4 ili birbirine bağlayan bir köprü olacağı ifade
edilmişti. Buraya kadar her şey iyi, güzel ama garip olan bir
şey var, köprünün etrafındaki yollar hâlâ tamamlanmadı. Buradan
soruyoruz: Bu yollar ne zaman tamamlanacak, Siirtlilere verilen söz ne zaman
yerine getirilecek; bunların cevabını Siirtliler sizlerden
bekliyor.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Muhammed Levent Bülbül.
Buyurunuz Sayın Bülbül.
27.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülın, 9 Şubat Milliyetçi Hareket Partisinin 52nci kuruluş
yıl dönümüne, partilerinin kuruluş yıl dönümünü kutlayan
milletvekillerine ve parti gruplarına teşekkür ettiğine, dün
gece İstanbul ilinde meydana gelen fırtınada 3
vatandaşın yaralandığına, fırtınadan zarar
gören vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini sunduğuna, dün
akşam saatlerinde Kastamonu ili Abana ilçesinde çıkan yangından
etkilenen vatandaşlara geçmiş olsun dediklerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce milletvekili arkadaşlarımızın
da ifade ettiği şekilde, Milliyetçi Hareket Partisinin bugün 52nci
kuruluş yıl dönümüdür. 8-9 Şubat 1969da gerçekleştirilen
büyük Adana kongresi sonrasında kurulan partimiz, Türk milliyetçiliği
düşüncesini, fikriyatını siyasi aksiyon hâline getirmiş
olan ve belli bir program dâhilinde siyasete taşımış olan
bir siyasi partidir. Önce ülkem ve milletim anlayışıyla Türk
milletinin ve Türk devletinin bekasını her türlü dünyevi menfaatin
üzerinde gören ve bu anlayış doğrultusunda bu zamana kadar
siyasetini gerçekleştirmiş olan Milliyetçi Hareket Partisinin 52nci
yılı kutlu olsun diyoruz. Bu vesileyle, başta kurucu Genel Başkanımız
Başbuğ Alparslan Türkeş olmak üzere, ülkücü şehitlerimize
ve ebediyete irtihal etmiş olan bütün dava arkadaşlarımıza
şükran, rahmet ve minnet duygularımızı buradan bir defa
daha dile getirmek istiyoruz.
Bu arada, yıl dönümümüzü kutlayan değerli
milletvekillerimize, parti gruplarımıza da şimdiden
teşekkür ediyoruz.
Sayın Başkan, dün gece saatlerinde
İstanbulda meydana gelen fırtınada 18 ilçede 193 çatı
uçmuş, 13 ağaç devrilmiş, 191 araç hasar görmüş, 1 Halk
Ekmek büfesi yıkılmış ve 3 vatandaşımız da
yaralanmıştır. Meydana gelen fırtına nedeniyle tüm
hemşehrilerimize, vatandaşlarımıza geçmiş olsun
dileklerimizi sunuyor; yaralı vatandaşlarımıza acil
şifalar diliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bitiriyorum.
Yine, dün akşam saatlerinde Kastamonu Abana
ilçesinde çıkan yangın, yerleşim yerlerine
sıçramış ve 3 ev kullanılamaz hâle gelmiştir. Sabah
saatlerinde kontrol altına alınan yangında şu ana kadar bir
can kaybının olmaması bizim açımızdan sevindiricidir.
Çıkan yangından etkilenen bütün vatandaşlarımıza ve
Kastamonu Abana ilçemize tekrar geçmiş olsun, diyoruz.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Meral Danış Beştaş.
Buyurunuz Sayın Beştaş.
28.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Trakya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dekanının attığı tweet ile Boğaziçi
Üniversitesi öğrencilerini alenen tehdit ettiğine, Çorlu tren
kazasında oğlunu kaybeden Mısra Öze sosyal medyadaki bir
paylaşımı nedeniyle 8.800 lira ceza verildiğine,
cezaevlerindeki işkencelere karşı 107 cezaevinde 2 binden fazla
siyasi tutuklu tarafından başlatılan süreli, dönüşümlü
açlık grevinin 75inci gününde devam ettiğine, Adalet
Bakanlığı başta olmak üzere ilgili mercileri yetmiş
beş gündür devam eden bu grevi görmezden gelmeden açıklama yapmaya ve
hukukun gereğini yerine getirmeye davet ettiklerine, 15 Mayıs 2020de
Siirt ilinde Kurtalan, Siirt merkez ve Baykan ilçe belediyelerine kayyum
atandığına, Siirt Belediye Eş Başkanları ve
diğer eş başkanlarının gözaltına, ardından
da ev hapsine alındığına, Herkes için adalet.
kampanyası başlattıklarına, İçişleri Bakan
Yardımcısının Bu kampanya talimatını nereden
aldığınızı da yakında
açıklayacağız. dediğine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, yani ülke gündemi oldukça yoğun. Ben,
ilkin Trakya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanından başlamak
istiyorum. Çünkü tweeti okuduğumda doğrusu inanmak istemedim; bir
daha okudum, bir daha okudum ve ne yazık ki tweet doğruymuş ve
kendisine aitmiş. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini alenen
tehdit etmiş. Ne demiş biliyor musunuz? Biz eylem falan
yapmayız, biz gece vakti işi bitirir, ertesi gün işe gideriz.
Kimin işini bitiriyor, nasıl bitiriyor; kamuoyunun bilgisine
sunuyoruz. Gerçekten bu vatandaş, bu zat Dekan mı, çete mi, mafya
mı, silahlı bir gücü mü var? Bunu, biz, Türkiye adına soruyoruz:
Hangi yetkiyle bu ülkenin çocuklarını tehdit ediyor? Ve Biz,
abdestimizi almaya gerek yok, her zaman abdestliyiz. diyor. Ve hâlâ o Dekan, o
koltukta oturuyor. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik bile
değil bu; alenen, kitlesel olarak öğrencileri öldürmekle tehdit
ediyor. Derhâl o koltuğun boşalması gerekiyor. Dekanlık
yapma vasfından değil insanlık olma vasfından
çıkmıştır.
Diğer bir mesele, Sayın Başkan, Çorlu
tren kazasında oğlunu kaybeden Mısra Öze 8.800 lira ceza
verildi. Ya, ne diyelim adaletsizliğin boyutları hakkında? 7si
çocuk 25 kişi yaşamını yitirmişti Çorlu tren
kazasında, katliamında; Mısra Öz de oğlu Oğuz
Ardayı kaybetmişti. Evet, sosyal medya paylaşımında
ne demiş biliyor musunuz? Sadece şu cümle: Mahkeme heyetine Üç
maymunu oynamayı tercih eden... dediği için bu ceza verilmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Şimdi, şunu söylüyorum: Tren katliamında üç yıldır
adalet işlemiyor, gerçek sorumlular bulunmuyor, göstermelik 4 sanıkla
dava yürütülüyormuş gibi yapılıyor ama bir annenin isyanı
söz konusu olunca ceza veriliyor. Adalet sadece kendilerine işliyor ve
Çorlu tren katliamında yaşamını yitirenler için adalet
maalesef işlememeye devam ediyor.
Diğer bir mesele açlık grevleri.
Söylemekten vazgeçmeyeceğiz. İmralıda yirmi iki
yıldır sürdürülen mutlak ve derinleştirilmiş tecride
karşı ve cezaevlerindeki sistematik işkencelere karşı
107 cezaevinde 2 binden fazla siyasi tutsak tarafından
başlatılan süreli, dönüşümlü açlık grevi bugün 75inci
gününde; Mahmurda başlatılan eylem 54, Yunanistanda ise 37nci
gününde devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Evet,
talepler ne? Talepler Tecrit bitsin, hukuk uygulansın,
haklarımızı verin. Haklı ve meşru talepler. Bu grevin
dönüşümsüz ve süresiz bir evreye evrilmeden, Adalet
Bakanlığı başta olmak üzere ilgili tüm mercileri, 75 gündür
devam eden bu grevi görmezden gelmeden açıklama yapmaya ve hukukun
gereğini yerine getirmeye davet ediyorum.
Diğer bir mesele, Sayın Başkan,
vekili olduğum Siirt iline ilişkin. Siirtte 15 Mayıs 2020de
Kurtalan, Siirt merkez, Baykan ilçe belediyeleri gasbedildi, kayyum atandı
ve hemen akabinde Siirt Belediye Eş Başkanları ve diğer
eş başkanlarımız gözaltına alındı. Beş
günlük bir gözaltı süresinden sonra ev hapsi kararı verildi. Ne kadar
oluyor artık hesaplayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) 15
Mayıs 2020 Sayın Başkan ve hâlâ Belediye Eş
Başkanımız Berivan Helen Işık, Baykan Belediye Eş
Başkanlarımız Özden Gülmez ve Ramazan Sarsılmaz, Kurtalan
Belediye Eş Başkanımız Baran Akgül ev hapsinde tutulmaya
devam ediyor. Neymiş suçlama? Belediyede işçi alımları ve
basın açıklamalarında kullanılan sözler; Niye Siirtten
aday oldunuz, Batmandan aday olmadınız? gibi absürt, ucube sorular.
Yine, Eş Başkan Özden Gülmezin süren ev
hapsinde günde 2 kez gelip imza alıyorlar ve gece 2de bile sırf
rahatsız ve taciz etmek için eve gelip imza alıyorlar. Belediye
Eş Başkanımız Berivan Helen Işıka yine kelepçe
takılmış durumda. Dün, İstanbul İl Eş
Başkanımız Elif Bulut hakkında ev hapsi kararı
verildi. Artık, sadece cezaevleri değil evler cezaevine
dönüştürülüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sokaklar, ilçeler, mahalleler hapishaneye dönüştürülmüş durumda. Yani
biz bu konuda, özellikle bu ev hapsi uygulamasının artık
bilinçli bir şekilde siyaseti sokaktan almak, muhalefeti
etkisizleştirmek için bir yöntem olduğunun farkındayız
tabii ki.
Sayın Başkan, yani çok önemli konular var,
bir konuya daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Dün Herkes İçin Adalet
kampanyamızı başlattık. Evet, Türkiye'nin her yerinde
yükselen temel çığlık: Adalet. Herkes adalet istiyor; işçi
de istiyor, köylü de istiyor, memur da istiyor, kadın da istiyor, esnaf da
istiyor, bir bütün olarak toplum istiyor. Peki, İçişleri Bakan
Yardımcısı zat dün ne demiş? Çok ilginç, tweetini okudum,
diyor ki: Bu kampanya talimatını nereden
aldığınızı da yakında
açıklayacağız. Şimdi, güler misin ağlar
mısın?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Gerçekten, bu cümlelere gülelim mi, ciddiye mi alalım emin olamadım;
ciddiye almıyoruz önce onu söyleyeyim. Bizim MYKye bağlı bir
AİHM Demirtaş çalışma grubu var, o komisyonda ben de
varım, diğer Grup Başkan Vekilimiz Saruhan Oluç da var. Biz
MYKye talimat veremeyiz ama MYKye bu kampanyayı biz önerdik, Adalet
kampanyasını önerdik, bilmiyorsa, gelsin -dinliyorlar bizi-
nasıl önermişiz, onu öğrensin bir yani şimdi,
Bakanını taklit ediyor, atanmış Bakanın
atanmış Yardımcısı, bir de bizim Eş Genel
Başkanımıza -ne mevkidaşı ne yaşıtı ne
de dengi- dil uzatıyor, utanmaktan söz ediyor. Utanmaktan söz edecek son
insanlarla biz muhatap olmayız gerçekten. Herkes yerini, mevkisini ve
haddini bilsin diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Engin Altay.
Buyurunuz Sayın Altay.
29.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Milliyetçi Hareket Partisinin kuruluşunun 52nci yıl
dönümünü tebrik ettiğine, 8 Şubat 1935 seçimlerinde Türkiye Büyük Millet
Meclisine 17 kadın milletvekili seçildiğine, başta Satı
Kadın olmak üzere seçilen ilk 17 kadın milletvekiline ve daha sonra
görev yapan bütün kadın milletvekillerinden ahirete irtihal edenlere
Allahtan rahmet dilediğine, tam demokrasinin gerçekleştiği
Türkiyede, 600 üyeli Parlamentonun 300ünün kadın milletvekili
olmasını arzu ettiklerine, gazeteci Ayşen Şahinin
halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçlamasıyla polis
tarafından gece evinden alındığına, Trakya
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Profesör Doktor Cevdet
Kılıçın attığı tweete, çoğunluk partisi
Grup Başkan Vekiline bu tweeti tasvip edip etmediğini
sorduğuna, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanı
özgürlüğe ses olanlara kulak vermeye, demokrasinin bir tepki ve protesto
rejimi olduğunu unutmamaya çağırdığına
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Son zamanlarda pek anlaşamasak da Milliyetçi
Hareket Partisinin kuruluşunun 52nci yıl dönümünü tebrik ediyorum,
kendilerine başarılar diliyorum.
Sayın Başkan, bugün 9 Şubat,
dolayısıyla dün 8 Şubattı. 8 Şubat 1935 seçimlerinde
Türkiye Büyük Millet Meclisine 17 kadın milletvekili seçildi ve girdi.
Başta Satı Kadın olmak üzere 1935te seçilen ilk 17 kadın
milletvekilimizden ve sonra görev yapan bütün kadın milletvekillerimizden
ahirete irtihal edenlere Allahımdan rahmet diliyorum, yaşayanlara
sağlıklı, huzurlu uzun ömür diliyorum. İnşallah tam
demokrasinin gerçekleştiği Türkiyede, lider sultasının yok
olduğu, milletvekillerini halkın özgür tercihleriyle seçtiği bir
dönemde 600 üyeli Parlamentonun 300ünün kadın milletvekili
olmasını arzu ediyoruz, temenni ediyoruz ve bu gaye doğrultusunda
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bundan sonra da
çalışmalarımızı sürdüreceğimizi beyan ediyoruz.
Sayın Başkan, tezatlar ülkesi,
çelişkiler ülkesi, ucubelikler ülkesine döndük âdeta. Gazeteci Ayşen
Şahin, polis tarafından gece 22.22de evinden alınıyor.
İsnat edilen suç; halkı kin ve düşmanlığa tahrik, 216.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok kolay, bu ara
en çok kullandığımız madde, 216. Gece 02.30da da âdeta
Pardon. deyip Emniyetten salıveriliyor. Şimdi, gazetecilik
yaptığı için, halkı kin ve düşmanlığa tahrik
suçundan bir gazeteciyi gecenin yarısı alıp sabahın köründe
gönderen Emniyet, savcılık, ilgili, etkili, yetkililer şuna ne
diyecek, merak ediyorum -biraz önce Sayın Beştaş da söyledi- ben
tamamını okumak istiyorum: Boğaziçili misiniz,
boğazdışılı mısınız, onu bunu bilmem.
Aklınızın ucundan bile geçirmeyin. Biz abdest alır
dışarı çıkmayız. Bizim zaten abdestimiz var, bilin
istedik de.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Allah bilir. Onu
ben ekledim Allah biliri. Şöyle söyleyeyim: Siz hani bir ayı geçti
eylem yapıyorsunuz ya. Biz eylem falan yapmayız. Biz gece vakti
işi bitirir ertesi gün işe gideriz, bilin istedim. Trakya
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı ve Üniversite Genel Sekreteri
Profesör Doktor Cevdet Kılıç.
Ben, çoğunluk partisinin Sayın Grup
Başkan Vekiline de bunu göstermek istiyorum. Bir, bunu tasvip ediyor mu
diye soruyorum. İki, Meclisi izleyen helal süt emmiş; devletine,
vatanına bağlı Emniyet yetkililerini, cumhuriyet
savcılarını uyarmak istiyorum. Halkı kin ve
düşmanlığa tahrik aranıyorsa; burada. Bakalım, devlet
ne yapacak, çok da merak ediyorum. Ama ben bu edepsiz, hadsiz Dekana, sözde
Dekana
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
şunu da
söylemek istiyorum: Biz bir ara diyorduk ya Rektörler, valiler, kaymakamlar
devlete bağlı olsun; Erdoğanın şahsına
değil, parti devletinin başındaki, partinin başındaki
şahsa değil, bayrağa ve devlete bağlı olun, parti
militanı olmayın. dedik, bir ton gürültü koparıldı. Bu
gürültü koparanlara da soruyorum, biraz sonra kürsüden de birkaç örnek
vereceğim, bu ayıptır, bu kepazeliktir, bu yüzsüzlüktür,
hadsizliktir, millete saygısızlıktır, insana
saygısızlıktır, edepsizliktir, ağır bir
tehdittir, tahriktir ve bu suçu işleyen sözde Dekan hakkında görev
yapmayan Emniyetinden savcısına herkese de sesleniyorum: Nerede
abdest alırsınız onu bilmem ama Allahtan korkun!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu bayrağa,
bu ülkeye, bu millete, bu milletin çocuklarına bu hadsizlik, bu
şımarıklık bir yerden güç almanın
şımarıklığıdır. Sayın Erdoğan, bu
şımarıklıklara, bu edepsizliklere daha ne kadar müsaade
edeceksin merak ediyorum. Biz seninle kavga ederiz, konuşuruz, müzakere
ederiz, sen bize çok ağır laflar edersin ama devletin memuru,
rektörü, valisi, kaymakamı parti militanı gibi davranamaz, Boğaziçi
öğrencilerini tehdit edemez. Demokrasinin bir tepki ve protesto rejimi
olduğunu bilmeyenlere, demokrasiyi böyle zannetmeyenlere karşı
Cumhuriyet Halk Partisi var olduğu sürece bu mücadeleyi sürdürecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Müsamahanıza
sığınarak Sayın Cumhurbaşkanına seslenmek
istiyorum:
Sayın Cumhurbaşkanı, bu topraklar
gençlerin bölünmesinden çok çekti; bölme, birleştir; ötekileştirme,
dinle; özgürlüğe ses olanlara kulak ver.
Sayın Cumhurbaşkanı, gençlere
devletin gazını, copunu değil, şefkatli elini uzat, onlara
kulak ver ama sakın boş verme.
Sayın Cumhurbaşkanı, demokrasinin bir
tepki ve protesto rejimi olduğunu unutma. Gösteri ve protesto, senin
uymaktan imtina ettiğin anayasal bir haktır. Demokrasi, yediden
yetmiş yediye 83 milyonun hakkı, hukukudur. Bana özgürlük, sana
yasak. mantığının adı faşizmdir, bunu yapma.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım, müsamahanızla bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Cumhurbaşkanı, yeni anayasa tartışmaları açtın.
Bir inat uğruna ülkenin gençlerine zulmeden anlayışın yeni
anayasayla özgürlük ve demokrasi istemediği açıktır;
inandırıcı ol.
Sayın Cumhurbaşkanı, bu ülke,
gençlerine çok kıydı; tarihten ders al, Z kuşağına da
kıyma.
Sayın Cumhurbaşkanı, öğrenci,
istediğin şekilde olursa makbul eleştirirse terörist deme.
Tarafsız olman hatırlatılınca muhalefete saldırma,
temiz bir dil kullan ve makul ol. Bu ülkenin en gözde gençlerinin girdiği,
başarılarıyla yüzümüzü güldüren öğrencileri, demokratik
haklarını savundu diye terörist ilan etme. Gençleri kriminalize etme.
Seni Cumhurbaşkanı yapan cumhuriyettir, demokrasidir. Gençlere
kıymak, cumhuriyete ve demokrasiye kıymaktır. Yapma! (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Bülent Turan.
Buyurunuz Sayın Turan.
30.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, bu hafta çeşitli uluslararası anlaşmaların
yasalaştırma faaliyetinin yapılacağına, ayrıca
takvim elverirse farklı konulardaki komisyon raporlarının
görüşüleceğine, 7 Şubat Kahramanmaraş iline Kahraman ve 8
Şubat Gaziantep iline Gazi unvanının verilişinin 48inci
yıl dönümünde Gazianteplilere ve Kahramanmaraşlılara saygılarını
ilettiğine, Cumhur İttifakının paydaşı MHPnin
52nci kuruluş yıl dönümünü canı gönülden tebrik ettiğine
ve Alparslan Türkeş başta olmak üzere ahirete intikal eden MHP
mensuplarını rahmetle andıklarına, adaletin herkes için
olduğuna, sosyal medyada yapılan paylaşımın
yanlış olduğuna, YÖK ve savcılığın mutlaka
adım atması gerektiğine, memurun memurluğunu, siyasetçinin
siyaseti yapması gerektiğine, Boğaziçi Üniversitesindeki
öğrencilerin eylem yapma hakkı olduğuna ama teröristlerin
olmadığına, Meclisten kendilerine yakışan üslupla
tartışma yapılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Başarılı bir yasama haftası
olmasını temenni ediyorum.
Bu hafta Meclisimiz, diğer partilerimiz hep
beraber omuz verirsek Türkiye-Azerbaycan, Türkiye-Kazakistan,
Türkiye-Karadağ, Türkiye-İsviçre, Türkiye-Kuzey Kıbrıs,
Türkiye-Venezuela, Türkiye-Gürcistan ve Türkiye-Kırgız
Cumhuriyetiyle yapılan uluslararası anlaşmaların burada onaylanmasını
görüşüp yasalaştırma faaliyetini yapacağız.
Ayrıca, yine, Meclis takvimi elverirse, Meclisimizde vekillerimizin büyük
bir emek vererek, büyük bir mesai vererek hazırlamış
oldukları farklı konulardaki komisyon raporlarını
görüşeceğiz ki bu raporlar içerisinde, toplumun yakından takip
ettiği Rabia Naz başta olmak üzere, tüm kayıp
evlatlarımız için yapılan komisyon
çalışmasının raporunu görüşeceğiz; bilişim
teknolojileriyle ilgili yapılan çalışmayı görüşeceğiz;
ardından Down sendromu, ASL, SMA başta olmak üzere benzer
hastalıklarla ilgili araştırma komisyonu raporunu
görüşeceğiz ve onun ardından da Kamu Denetçiliği yani
Ombudsmanlık raporunu görüşmeyi planlıyoruz.
Değerli arkadaşlar, 7 Şubat, iki gün
önce, Gazi Meclisimiz tarafından Kahramanmaraşa destansı
mücadelesiyle özdeşleşen kahramanlık unvanının
verilişinin 48inci yıl dönümüydü. Yine, aynı şekilde, dün
8 Şubat, Gazi Meclisimiz tarafından Vurun Antepliler namus günüdür.
diyerek büyük fedakârlıklarla eşsiz bir mücadele veren Gaziantepe
gazilik unvanının verilişinin 100üncü yıl dönümüydü. Bu
vesileyle, ben, tüm şehitlerimizi, gazilerimizi rahmetle, minnetle
anıyorum. Gaziantepli ve Kahramanmaraşlı kardeşlerimize de
selam ve saygılarımı iletiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi bugün 52nci yılını
kutluyor. MHP, söz konusu ülke ve millet olduğunda her kritik süreçte
tarihî sorumluluk almış, demokrasinin güçlenmesinde büyük katkı
sağlamış en köklü, en özel partilerimizden bir tanesi. Merhum
Alparslan Türkeş başta olmak üzere, ahirete intihal eden çeşitli
kademelerde görev almış MHP mensuplarını rahmetle
anıyor, Cumhur İttifakımızın kıymetli
paydaşı MHPnin kuruluş yıl dönümünü canı gönülden
tebrik ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında anlatılan konulara değinmeyecektim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz, efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) -
sadece kendi gündemime
hâkim olup bırakacaktım fakat CHP Grup Başkan Vekilinin isim
vererek Cevap ver, cevap ver! diye, çok da böyle bağırarak konuya
bizi dâhil etmesini mecburen cevap verme görevi olarak değerlendiriyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bağırdıysam
özür dilerim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bakınız,
değerli arkadaşlar, hiçbir kötü örnek, bu sıraların sahip
çıkacağı bir örnek olamaz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Göreceğiz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bir mesele
yanlışsa yanlıştır. Adalet herkes içindir. Tehdit,
hakaret tarzı insanlık dışı eylemler, suçlar herkes
için aynı şekilde ceza konusudur. Twitterdan bir metin buldum, onu
da buraya getirdim; AK PARTİ cevap ver. tarzı bir yarışa
girersek
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ver bir cevap.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
dosyamda yüzlerce, belki
binlerce aynı partinin benzer tweetleri var.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çıkar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hakaret var, taciz var,
küfür var. Şimdi buradan
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tacizci
deyince, Kemalpaşaya bak önce sen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Engin Bey, sakin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Özür dilerim,
özür dilerim.
Önce Kemalpaşaya bak taciz derken.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Değerli
arkadaşlar, eğer, böyle Twitterdan metin buldum, bunu burada bir
partiye ben de yapıştırdım. derseniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
bu yarışta
altta kalırsınız
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu yarışta
altta kalırsınız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hadi, hadi
yarışalım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu, gerekli bir iş
değil. Siyaset olgunluktur, sağduyudur.
Yanlış yapana yanlış dersiniz
ENGİN ALTAY (İstanbul) E, de.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
ama yanlış
yapınca Sen de cevap ver. tarzı yaklaşımı doğru
bulmuyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ver tabii.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yapılan
yanlıştır, ayıptır. Zaten buna ilişkin, YÖK de
savcılık da mutlaka adım atmalıdır, atacaktır;
bunu takip edelim. (CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bravo!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok tiyatral gördüm sizi
bugün Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Siz bunu rektör
yaparsınız yakında, rektör!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
AK PARTİyi on sekiz yıldan beri kıymetli kılan, herkese
adaleti savunmasıdır, herkese eşit olmasıdır. Menemen
yolsuzluğu var, görme; AK PARTİ yanlış yapıyor, gör.
tarzı
ERKAN AYDIN (Bursa) Nevşehire bakın,
Nevşehire.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ya da Twitterda Ermeni
katliamı var. deyip, Katil polis. deyip HDPnin il
başkanının yaptığını, tweetini görme, gel
bir tane dekanın bize yansımasını aktar.
Bakın, bir daha söylüyorum değerli
arkadaşlar, memur memurluğunu yapmalı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Haddini bil.
de.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Memur memurluğunu
yapmalı, siyasetçi siyasetini yapmalı.
Ben hiçbir dekanın burada, Twitterı
mıdır, değil midir, bilmediğim
ENGİN ALTAY (İstanbul) Facebook,
Facebook.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
kendisinin mi
kullanıp kullanmadığını bilmediğim bir metni
savunmak zorunda değilim. Ben adaleti savunurum, ben sağduyuyu
savunurum.
Tabii ki Boğaziçindeki öğrencilerin,
aynı şekilde, eylem yapma hakkı vardır ama teröristlerin
yoktur. Aynı şekilde, anayasal güvence olarak, herkesin,
istemediği bir kararla ilgili, istemediği bir meseleyle ilgili Ben
liyakatsiz buldum, eylem yapıyorum. deme hakkı vardır ama
teröristlerin yoktur. Eğer mesele liyakatsiz rektörün istifa etmesi
talebiyse, her liyakatsiz bulduğumuz kişiyle ilgili istifasını isteme hakkımız varsa
ben ilan ediyorum; benim gözümde en liyakatsiz siyasetçi lider
Kılıçdaroğludur, istifa etsin kardeşim. Böyle bir şey
olabilir mi? O yüzden diyorum ki Twitterdan araştırma yapıp
çıkan metni eleştirin, şikâyet edin, savcıya verin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ettim, ben ne
yaptım? Hayır, ben ne yaptım?
BAŞKAN Buyurunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ama AK PARTİ cevap
ver.
ENGİN ALTAY (İstanbul) E, ver. Bu konuda
ne düşünüyorsun?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bizim gündemimiz belli.
Değerli arkadaşlar, o yüzden bir daha, Meclisimizin bu hafta daha
sakin bir zaman geçirmesini, toplumun beklentileri doğrultusunda adım
atmasını, bize yakışan üsluplarda tartışma
yapılmasını talep ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
31.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok teşekkür
ederim.
Bir şekilde dolaylı da olsa Sayın
Bülent Turan, Trakya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanının
bu edepsizliğini kabul etmediğini, doğru
bulmadığını beyan etti, tutanaklara geçti. Ancak bu arada
Boğaziçiyle ilgili bir değerlendirme yaparken teröristler falan
deyip durdu. Şimdi, buradan yürütmeye, İçişleri Bakanına
sesleniyorum: Biraz önce Sayın Erdoğana bir çağrı
yaptım; bu ülke gençlere çok kıydı, bari şu Z
kuşağına kıymayın dedik. Hükûmet Boğaziçi
olaylarında Emniyete alınan 557 kişiyi terörist diye itham
etti. Bildiğim kadarıyla 10 kişi şu anda cezaevine
gönderildi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) 8.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Diğerlerinin
hepsi dışarıda. Cezaevine gönderilenlerin bile 1-2si
dışında hiçbiriyle bir terör örgütü ilişkisi
kurulmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben de diyorum ki
gül gibi çocuklarımızı kriminalize etmeyin, demokrasi
çığlığına ses verin, bu ülkeyi bölmeyin, gençlere
kıymayın diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Ya
buna bile laf söylüyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Buna da mı
cevap?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Size mi
soracağım neye laf söyleyeceğimi arkadaşlar, nasıl bir
üslup bu ya!
BAŞKAN Sayın Turan
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tamam, tamam,
evet doğru söylüyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ya, laf ediyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Benim arkamda
duruyor, durmasın mı?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bakın, Böyle
terbiyesiz bir metni Bülent Turan da onayladı. diyor. Buna cevap
vermeyeyim mi?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Terbiyesiz
metin dediysen, ben onu duymadım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Evet. Ama ayıp bir
şey ya! Yani ağzımızı açınca laf atıyorsunuz,
gözünüzü seveyim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Özür dilerim, bir
şey söyleyeyim. Sayın Bülent Turana tekrar teşekkür ediyorum.
Dekanın ifadesini terbiyesizlik olarak tutanaklara geçirmiştir. Çok
teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne kadar ayıp bir
şey ya!
BAŞKAN Sayın Turan
32.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bu polemiğin uzaması yanlış.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet,
yanlış.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bak, bir daha söylüyorum;
Türkiyede herkesin makul ölçüler içerisinde, Anayasanın verdiği
haklar çerçevesinde eylem hakkı vardır, bunu
tartışmayız. AK PARTİ özgürlüklerin partisidir, reformların
partisidir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Vay!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Parti kapatmayı biz
yasakladık, özgürlüklerini biz açtık, farklı dillerde propaganda
kampanyasını biz açtık. Şunu söylemeye
çalışıyorum: Özgürlüklerin esasını burası
inşa eder ama özgürlük dediğimiz zaman polise böyle tekme atan,
esnafı gösterip Bu adamın iş yerini yakın. diyen,
yetinmeyip PKKyla beraber Boğaziçilileri bir tutan
anlayışı kınamak da bizim görevimiz. Derdimiz öğrenciler
değil, bunu nasıl anlamazsınız.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Derdiniz Melih Bulu ya!
ENGİN ALTAY (İstanbul) 557 kişiye
terörist dediniz ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Gül gibi.
dediğiniz bu mudur? Bu mudur Sayın Altay, gül gibi öğrenci
Boğaziçili bu mudur?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Onları
ayıklayın canım, hepsi mi tekmelenir?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O yüzden bir daha
söylüyorum: Teröriste hayır, eylemin anayasal hakkına evet diyoruz.
Daha nasıl söylenebilir bu?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Derdiniz Melih Bulu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Montaj
yapıyorsunuz, orada alev yoktu, ateş yoktu orada.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
kayıtlara geçsin, şu iki fotoğrafı basına
vereceğim. Sayın Altay dedi ki: Bunlar montajdır. Kendisini bu
konuda açıklamaya davet ediyorum.
Ayrıca Sayın Başkan
(CHP sıralarından
gürültüler)
İzin verirseniz ben konuşayım
Başkanım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, korsan bildiri gibi oldu ya!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Oradaki
provokatörlüğü yapan AK PARTİ iktidarıdır Sayın
Başkan.
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Hepsini sen
yapıyorsun, oradaki provokatör sensin!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, evet; ak
troller.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Oradaki
provokatörlüğü yapan AK PARTİ!
TAMER DAĞLI (Adana) Senin hayatın
provokatörlük.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Eğer provokatör
arıyorsak Sayın Tanaldan daha iyisi yok Sayın Başkan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım, hepimiz öğrenci olduk, hepimiz eylemler yaptık.
Benim kurucusu olduğum dernek kapatıldı; ben, kendimin içinde
olduğu dernek kapatıldı 28 Şubatta, bizzat karakollarda
dünya kadar zaman geçirdim. Bu sıkıntıları bilmeyen
insanlar değiliz ama altını çiziyorum: AK PARTİyi
öğrencilerin karşısında göstermek gayreti yanlış
bir gayret. Öğrencinin eylemine saygı duymak, anayasal hak olan
yürüyüş hakkına, gösteri hakkına sahip çıkmak hepimizin
görevi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Anlaşılmayan
bir şey söylemiyorum
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Kayyum
atamayın, iradelerine saygı duyun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Allah Allah! Ya,
yapmayın.
Bir daha söylüyorum Sayın Başkanım:
Kızdığımız, karşı
çıktığımız, polise katil diyenlerdir, şu
fotoğrafı verenlerdir. Kızdığımız, karşı
çıktığımız PKKyla, LGBT sapkınlarıyla
öğrencilerimizi aynı yere koyanlardır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Oradaki polis terörü, polis terörü.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
LGBT haklarını kınayamazsınız Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bizim karşı
çıktığımız, öğrencilerin değil
dışarıdan gelenlerin faaliyetleridir. Yetmez Sayın Başkan,
bakınız bu kadar masumsa -Sayın Altayın söylediği
gibi- bu öğrenciler -öğrenciler değil öğrencileri istismar
edenler- soruyorum: Sayın Altayın masum dedikleri Fransada terör
örgütü PKKyla beraber Boğaziçine destek olanlar mıdır?
Fransada Boğaziçinin ne alakası var Allah aşkına,
öğrenci mi bunlar? Atinada Boğaziçi protestosu derken Aponun
posterlerini açanlar mı masumdur? Aynı şekilde Almanyada
Boğaziçi eylemi derken öğrencileri değil de PKK
bayraklarını sallayanlar mı masumdur Sayın Başkan?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Siz
taleplere baksanıza, taleplere.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
IŞİD kafa keserken Tayyip Erdoğana selam çakıyor, ne
olacak şimdi?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) CHPnin dün istifa eden
Cumhurbaşkanı adayı, milletvekili Sayın İncenin
Koskocaman bir Atatürkün partisi FETÖcülere, PKKlılara teslim oldu. demesinin
ibretini söyleyeyim sizlere.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Resmen
teröre sarılıyorsunuz, ellerinizi ovuşturuyorsunuz.
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Muharrem İncenin dün, 3 vekilin geçen hafta FETÖcüler, PKKlılar
Atatürkün partisini teslim aldı. demesinden yola çıkarak diyorum
ki
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Halkı korkutmaya çalışıyorsunuz.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) FETÖcüyü
general yaptınız kardeşim, ne anlatıyorsun?
BAŞKAN Sayın Turan
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Taleplerden bahsedin, öğrencilerin taleplerinden; kayyum rektörden bahsedin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Utanmıyorsun
değil mi konuşmaya?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) FETÖcü
adamı general yaptınız.
BAŞKAN Sayın Turan, Sayın
Başkan, lütfen Genel Kurula hitap edin.
Sayın milletvekilleri, lütfen
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bir daha söylüyorum. CHPnin
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan, bu ülkede bir FETÖcü general yapıldı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Altay
Sayın Altay
BAŞKAN Lütfen
Buyurunuz Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Arkadaşlar,
Grup Başkan Vekili konuşuyor.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) FETÖcüyü
general yapmadınız mı ya?
EROL KAVUNCU (Çorum) Provokatör!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Altay,
işte, Atatürkün, İnönünün beyefendiliğinden yola çıkarak
kurulan partinin geldiği yer bu partidir. Bağıran,
çağıran, hakaret eden, dinlemeyen
Sayın Altay ağır
ithamlarda bulundu, ağzımı açmadım, biz başlarken
bakın, arkadan, Meclise yılda bir uğrayan vekilin söylediklerine
bakın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne dedim ya,
Tayyip Beye tavsiyelerde bulundum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O yüzden diyorum ki: Bu
CHPnin kendine faydası yok ki bırakın ülkeye
faydasını. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Önce Meral
Hanıma söz verin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Ya, generaldi,
general.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ya, bunları mı
kastetmiştim ya?
BAŞKAN Grup Başkan Vekillerimiz
konuşuyor sayın vekiller, lütfen
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ya, lütfen ya!
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Ya, ayıpsa
benim ayıbım olur.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bitsin
tartışma yani ben şu anda söylesem de
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Muharremi
gösteriyormuş. Ayıp ya! Vallahi ayıp ya!
Grubuna hâkim olur musun?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Grup Başkan
Vekili ayakta.
BAŞKAN Sayın vekiller, sayın
milletvekilleri; lütfen
Buyurunuz Sayın Beştaş.
33.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) 2 Grup
Başkan Vekili tartışırken ben konuşamıyorum.
Takdir
ENGİN ALTAY (İstanbul) Özür dilerim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Estağfurullah.
Sayın Başkan, Boğaziçine gelmeden
önce, bu kendisine dekan diyen zat hâlâ o koltukta oturuyor. O koltukta
oturacak liyakati de vasfı da hiçbir şeyi yoktur. Derhâl görevden
alınmalıdır, toplu katliam yapma tehdidinde bulunmuştur.
Sayın Engin Altay söyledi, katılıyorum hepsine ama bence edebi
çok aşan, belki hukukçulukla ilgili bir şey, hepsine
katılıyorum. Ek olarak, bu Toplu olarak öğrencileri öldürürüz.
diyor ya, İşi bitiririz. diyor. Bunun ötesi yok, bir dakika bile
orada oturamaz, savcıları göreve çağırıyorum.
Sayın Başkan, diğer mesele,
Boğaziçi Üniversitesi öğrencileriyle ilgili epey güzel şeyler
söyledi olumsuzların yanında. Ya inanamıyorum, Eylem yapma hakkına
karşı bir AK PARTİ gösteremezsiniz. diyor. Ben başka bir
Türkiyede mi yaşıyorum? Başka bir ülkenin vatandaşı
mıyım? Bir haftadır bizim Boğaziçi Üniversitesinde
izlediklerimiz yalan mı?
OYA ERONAT (Diyarbakır) Evet!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir şaka
mı?
OYA ERONAT (Diyarbakır) Evet!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir film
mi?
OYA ERONAT (Diyarbakır) Evet!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir
senaryo mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OYA ERONAT (Diyarbakır) Evet!
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ya
binlerce polis, keskin nişancılar Boğaziçi Üniversitesinin o
güzelim kampüsünün içine girdiler, öğrencileri gece yarısı
gözaltına aldılar, sokakta alenen işkence yapıyorlar,
alenen işkence yapıyorlar. Elimde, herkesin elinde,
bilgisayarında yüzlerce fotoğraf karesi var. O öğrencilerin tek
istediği şey, kendi iradelerinin dikkate alınması; kayyuma
karşı çıkıyorlar. Mademki öğrenciler hani Bazı
teröristler de var. diyor. Orada terörist falan yok.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Ne biliyorsun, ne
biliyorsun?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Orada
demokrasiden yana olan, halk iradesinden yana olan; Rektörün, o intihal
yapmış Rektörün orada atanmasına karşı çıkan
demokrat insanlar var; öğrencisiyle, sendikasıyla, vekiliyle herkes
orada bunu savunuyor.
Diğer mesele, hakikaten, 2003te AKP Genel
Başkanı -bu hani LGBTye bol bol laf atıyorlar ya, Meclis
kayıtlarına geçsin diye söylüyorum- aynı şu cümleyi
söylüyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Erdoğan aynen bu cümleyi söylüyor, diyor ki: Kendi hak ve özgürlükleri
çerçevesinde yasal güvence altına alınması şarttır.
2003ten 2021e geldik 180 derecelik bir dönüş var. LGBT hakları
insan haklarıdır, biz böyle bakıyoruz, başka da bir yoruma
gerek yok.
Son olarak şunu söyleyeyim: Boğaziçi
Üniversitesi öğrencilerinin taleplerini kabul edin, başka bir
çıkış yok. Siz yüzlerce belediyeye, meclis üyelerine kayyum
atadınız, rektörleri şimdi kayyum olarak atıyorsunuz. Bu
ülkenin başına neredeyse yeni bir kayyum sistemi getirdiniz; tek adam
rejimi. Bunu kabul etmeyeceğiz. Sizi desteklemeyen herkese terörist
demenizin de bir karşılığı yok, artık bu alaya
alınan bir konu.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.29
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.40
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 44üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın, (2/1361) esas numaralı Kanun Teklifini
geri aldığına ilişkin önergesi (4/107)
BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri, esas
komisyon olarak Dışişleri Komisyonuna, tali komisyon olarak da
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna havale edilen (2/1361)
esas numaralı Kanun Teklifi İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım tarafından geri alınmıştır.
Bilgilerinize sunulur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
B) Tezkereler
1.- TBMM
Başkanlığının, TBMM Başkanı Mustafa
Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin Arnavutluk Cumhuriyeti
Parlamento Başkanı Gramoz Ruçinin davetine icabetle 4-5 Şubat
2021 tarihleri arasında Arnavutluka bir ziyarette bulunmasına
ilişkin tezkeresi (3/1517)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Sayın Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin Arnavutluk
Cumhuriyeti Parlamento Başkanı Sayın Gramoz Ruçinin vaki
davetine icabetle 4-5 Şubat 2021 tarihleri arasında Arnavutluka bir
ziyarette bulunması hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 6'ncı maddesi uyarınca Genel
Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun,
28/12/2020 tarihinde Kocaeli Milletvekili Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan
tarafından, sürdürülebilir tarım politikaları oluşturmak ve
genç nesilleri tarımsal üretime yönlendirmek için yapılması
gerekenleri belirlemek amacıyla verilen (10/3618) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 9 Şubat 2021 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
9/2/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 9/2/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Kocaeli Milletvekili Grup Başkan Vekili Lütfü
Türkkan tarafından, 10 milyona yakın işsiz
vatandaşımızın bulunduğu bugünlerde tarımsal
üretim sektörünü değerlendirmek kısa ve uzun vadede etkili sonuçlar
doğuracaktır; bu bağlamda, işsiz
vatandaşlarımızın tarımsal üretimi teşvik etmek,
potansiyelimizi harekete geçirerek tarımda kendi kendine yeten bir ülke
hâline gelebilmek, sürdürülebilir tarım politikaları üretmek ve genç
nesilleri tarımsal üretime yönlendirmek için gerekli
çalışmaların yapılması amacıyla 28/12/2020
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 9/2/2021 Salı günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın
Lütfü Türkkan.
Buyurunuz Sayın Başkan. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında
bütün veriler ortada, hesaplamalar ortada, veriler açık, eğer
tarımın gayrisafi yurt içi hasıladaki payı 2002
yılındaki oranda kalmış olsaydı bugün tarımdan
yaklaşık 445 milyar lira gelir elde edecektik. Bugün bu rakam sadece
276 milyar lira. Değerli arkadaşlar, en basit hâliyle, son on sekiz
yılda iktidar partisinin tarımsal üretimi göz ardı etmesinin
maliyeti ülkemize yaklaşık 167 milyar lira, bu da yaklaşık
25 milyar dolar demek. Çok önemli bir rakam. 3 milyar dolar için siz, ola ki
oradan 3 milyar dolar bir kredi talebiniz gerçekleşmez diye Uygur Türklerine
yapılan mezalimi görmekten imtina ediyorsunuz.
Başka bir çarpıcı gerçek de
çiftçilerimizin tarıma olan inancını kaybetmiş olduğu,
toprağa küsmüş olduğu gerçeği. Son on sekiz yılda 3,5
milyon çiftçimiz üretimi bırakmış. Bugün 10 milyona yakın
işsiz vatandaşımız olduğunu tam da burada
hatırlatmak istiyorum. Bunun 3,5 milyonu daha önce tarımla
uğraşıp şu anda tarımı bırakmış
olan insanlar.
İşsiz vatandaşlar umudunu kaybedip
intihara sürüklenirken taş eksen yetişecek altın
değerindeki topraklarımız yok olup gidiyor. Sakın ha,
buradan kalkıp da çiftçiliği bırakan köylülerimize,
vatandaşlarımıza, çiftçilerimize kimse kızmasın. Türk
çiftçisini, Türk tarımını bitiren, kaderine terk eden,
toprağına küstüren, iktidar partisinin dışa bağımlı
tarım politikalarıdır. Hasat zamanı geldiğinde ithalat
vergisi sıfırlanan çiftçi toprağına küsmesin de ne
yapsın?
İki yıl önce buradan seslendik, Mazottan
alınan vergiden çiftçilerimiz muaf tutulsun. dedik, Gelin bu
vatandaşlarımızın elinden tutalım. dedik; iktidar
partisi ve paydaşları önergemizi kabul etmediler. Değerli milletvekilleri,
açın verileri bakın, son on sekiz yılda mazot ne kadar
artmış biliyor musunuz? Yüzde 500, yüzde 500. Hepinizin tarımla
uğraşan akrabanız, eşiniz dostunuz var; fiyatı yüzde
500 artan bir ürün var mı tarım ürünleri arasında? Mazot yüzde
500 artmış. Sattığı ürün piyasada değer
kaybederken mazota servet akıtan çiftçi toprağına küsmesin de ne
yapsın?
Hatırlayın, bundan birkaç ay önce patates
mümessili Tarım ve Orman Bakanının
Bakanlığının bütçesi görüşülürken tarımsal
desteklerin 25 milyar liraya çıkarılmasına ilişkin
önergemiz Komisyonda reddedildi. Daha destek ödemelerini zamanında
yapmayı bile beceremezken bu yılki destek ödemelerini de enflasyona
ezdirdiniz. Ülkenin potansiyeline inancı olmayan bir Tarım
Bakanının -bu ülkenin potansiyeline gerçekten inancı yok bu
Tarım Bakanının- vizyonsuz tarım politikaları
karşısında Türk çiftçisi toprağına küsmesin de ne
yapsın?
Araştırmalar ayçiçeği
ithalatında dünya lideri olduğumuzu gösteriyor. Bütün dünyada
yapılan ayçiçeği ithalatının yüzde 30,6sını Türkiye
gerçekleştiriyor. Ayçiçeğini kaça aldınız siz bu dönem?
3.650 liraya. 4.500 lira verseniz ne olur? Bu sene herkes gidip ayçiçeği
eker. Kimse ekmiyor, ekmiyor, zarar etti adam yahu. O yüzden şimdi Rusya
yasakladı, Ukrayna fon koydu. Ukraynadan gelecek haberi bekliyorsunuz.
Ukrayna bir 155 dolar daha fon koyacak. Buradan söylüyorum, nisan ayından
itibaren Türkiye'de yağ kuyruklarına hazır olun, yağ yok
Türkiye'de. Yazın bunu bir tarafa, görün çünkü artık paranız
olsa bile ithal edemeyeceksiniz. Hani Tarım Bakanı vardı ya, o
patates mümessili, diyordu ki: Ne olacak yahu, ekemezsek de paramız var,
ithal ederiz. Paranız varsa bile ithal edemeyeceksiniz, vermiyor adam,
vermeyecek çünkü artık tarım ürünleri bir ticaret meselesi olmaktan
çıkmıştır, uluslararası bir güvenlik meselesi hâline
gelmiştir. Sizi silah gibi tehdit edecekler tarım ürünleriyle, bizi
tehdit edecekler, hepimizi tehdit edecekler. Bunun için
hazırlıklı olmak lazım, ciddi tarım politikaları
geliştirmek lazım. Aranızda bu işleri bilen mutlaka iyi
insanlar vardır, kabiliyetli insanlar vardır, bırakın bu
patates mümessilini ya; düzgün, bu işi bilen bir adam getirin, bu işi
oturalım, komisyon kuralım
Yoksa vallahi de billahi de aç
kalacağız arkadaşlar, bu işin şakası yok! 70li
yıllarda ben hatırlarım, bizim üniversite dönemimizde
-arkadaşlarımız bilir- biz yağ kuyruklarına giriyorduk
ya, Sana yağı kuyruğu. Bakkal dosttu, çok önemli bir
adamdı. Niye? 3 paket Sana yağı verecek diye. Ona
hazırlanıyoruz, ona doğru gidiyoruz.
Üzerinde durmamız gereken bir konu da hububat.
Buğdayı en çok ithal eden ülkelerden bir tanesiyiz, yine
ayçiçeğinde olduğu gibi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Sayın Başkan,
biraz
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Ayçiçeğinde
olduğu gibi buğdaya da 1.650 lira taban fiyat verdik. 2.500 lira
verseydik ne olurdu? Bu adam ne yapacak bu aldığı fazla
parayı, çiftçi? Gidecek Las Vegasta kumar mı oynayacak ya? Gidip
Monakoda yat mı alacak? Gidecek çocuğunu evlendirecek, mobilya
alacak, marketten alışveriş yapacak; eşine, çoluğuna
çocuğuna fistan alacak, elbise alacak yani bunu Türkiyede harcayacak.
Harcadığı andan itibaren de yüzde 40ını siz zaten
vergi olarak alıyorsunuz. Verdiğimiz para tekrar devlete dönecek ama
piyasa hareketlenecek. Başka bir şey daha yapacağız, kendi
kendimize yetecek ülke hâline geleceğiz. Buğday dilenmeyeceğiz,
Bize buğday satar mısın? diye yalvarmayacağız, kendi
buğdayımızı ekeceğiz. Buna imkân var mı? Var. Bunu
yapmak için bir tek şey eksik: Vizyon. O da sizde yok. Böyle bir
problemimiz var sadece.
Biz İYİ PARTİ olarak, iş
işten geçmeden, yoksulluk yerini açlığa bırakmadan bir
komisyon kurup bu işi karara bağlayalım. Yarın,
yokluğu değil de bolluğu konuşalım istiyoruz. O yüzden
böyle bir araştırma önergesi verdik. Katılırsanız,
desteklerseniz, Türkiye'nin de hayrına olur. Bu bir siyaset meselesi
değil, bu siyasetten oy devşirilmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Başkanım bitiriyorum.
Ama bu siyaset, gelecekte ülkeyi açlığa
mahkûm eden siyaseti, politikaları bertaraf etmeye yarar. Bunun için bu
konuya hassasiyetle yaklaşacağınızı umuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepni.
Buyurunuz Sayın Çepni. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Başkanım.
Genel Kurulu ve değerli
halkımızı selamlıyorum.
Evet, pandemi sürecinde ortaya çıkan en temel
gerçeklerden bir tanesi, paranın ve betonun yenilmez olduğuydu. Yani
tüm dünyada kapitalist devletler sermaye odaklı ve kâr odaklı
politikalarının bedellerini yine halka ve ezilenlere ödetmeye devam
ettiler. Tarım bunların başında geliyor. Eğer sonuç
buysa tarım politikanız bu meseleyle nasıl mücadele
edeceğinizi doğrudan ortaya koyuyor.
AKP döneminde tarım ve çiftçiler
uluslararası sermayeye peşkeş çekildiler, onların
insafına terk edildiler. Bu uluslararası şirketler ne
istedilerse AKP onları emir telakki ederek anında yerine getirmeye
devam ediyor. AKP eşittir, uluslararası sermayeyle kurulan
ilişki demek. AKP ithalat politikalarıyla çiftçiyi açlığa
ve yokluğa mahkûm etti. 2002 dönemine 7 milyon 458 bin kişi
tarım sektöründe istihdam edilirken 2020 senesinde bu rakam 4 milyon 157
bin kişiye düştü yani yüzde 44 azalma söz konusu. TÜİKin
verilerine göre, yine tarım arazileri 3 milyon hektar oranında
azalmış durumda. Azalan bu rakamın tercümesi şu: Bu,
işsizlik demek, yoksulluk demek, göç demek yani Kanal İstanbul gibi
yeni beton şehirler kurmak demek, boşalan arazilerin sermaye
şirketlerine, enerji şirketlerine, yerli, yabancı
şirketlere peşkeş çekilmesi demek.
BDDKye göre, çiftçinin borcu 2016da 71,5 milyar TL
iken 2020de 138 milyara çıktı. Yine, takipteki borç miktarı 5
milyar TL civarında. AKPnin çaresi ne? AKPnin çaresi, icra
işlemlerini üç ay ertelemek. Yine, AKP ne öneriyor? Şunu söylüyor:
Eğer aç olmadığınızı, işsiz
olmadığınızı düşünürseniz hiçbir sorun kalmaz.
Eğer cep telefonunuz varsa siz pekâlâ zengin sayılabilirsiniz, yoksul
değilsiniz. Yani şunu söylüyor: Dumanla haberleşebilirsiniz.
Eğer dünyadan haberdar olmak istiyorsanız, ben üç yüz
altmış beş gün yirmi dört saat zaten konuşuyorum, beni
dinlerseniz pekâlâ haberdar olabilirsiniz ya da A Haberi izlerseniz pekâlâ
huşu içerisinde aç olmadığınızı, işsiz
olmadığınızı düşünebilirsiniz.
Çaresiz değiliz; çare halkın bütçesinin,
halkın olanaklarının yüzde 1e
aktarılmadığı, halka aktarıldığı bir
sistem kurmaktır. Çare, uluslararası ve yerel şirketlerin
koalisyonuna dönen AKP iktidarına karşı, halkın ve
ezilenlerin birleşip mücadelesini yükseltmektir. Tarımın da
işçi sınıfının da tüm ezilenlerin de kurtuluşu
ancak bu sermaye düzenine karşı birleşmek ve yan yana gelmektir.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Adana Milletvekili Sayın Ayhan Barut.
Buyurunuz Sayın Barut. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYHAN BARUT (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri ve ekranları başında
bizleri izleyen değerli hemşehrilerimiz; hepinizi en derin sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum. İYİ PARTİnin
vermiş olduğu grup önerisiyle ilgili partimiz adına söz
almış bulunuyorum.
Gazi Meclisteki bu kürsüden AKP iktidarına
defalarca tarımsal üretime ve üreticiye destek verin diye
haykırdık ama maalesef hiç oralı olmadınız.
Salgınla da birlikte ekonomik kriz derinleşti, çiftçimiz ise perişan
oldu. Tarımda ise işler içinden çıkılmaz bir hâl aldı.
İş bilmez tek adam anlayışı ise üreticinin hâlini
görmüyor ve bu da yetmezmiş gibi kulağının üstüne
yatıyor. Yürekleri dağlayan bu feryadı nedense duymuyorsunuz,
lal olan dilleriniz çözülürdü ama vicdansızlığınız o
kadar büyük ki çiftçiye ve tarıma darbe vurmaya da devam ediyorsunuz.
Sizin döneminizde iğneden ipliğe her
şeye zam geldi. Gübreden mazota, ilaçtan tohuma üretim maliyetleri
fahiş oranda arttı ama çiftçinin ise yangını hiç sönmedi.
Alın teriyle ve binbir emekle ürettiği ürünler para etmiyor. Biz
çiftçilerimize ve tarıma destek isterken iktidar, bırakın destek
vermeyi köstek oluyor. Tarım bütçesindeki destekleri geçen yılla
aynı olacak şekilde 22 milyar lirada bıraktılar. En
başta çiftçinin borcunun yapılandırılması gerekirken
ötelemediler bile; ayıptır, günahtır, yazıktır!
Oğlunu evlendirecek çiftçiye, çiftçisin diye artık kız
vermiyorlar. Nedeni ise sizlersiniz. (CHP sıralarından
alkışlar) Çünkü çiftçimiz borç batağında, traktöründen
ineğine, tarlasından ahırına haciz konulmuş durumda.
Ürettiğinden kazanamayan, borç batağına sürüklenen çiftçi neden
üretsin? Babasının, anasının hâlini gören çocuk neden
tarıma ilgi duyup iş yapsın, bu mümkün değil.
İktidarınız uçaklarda, yatlarda, saraylarda otururken sizin
yöneticiniz ise çiftçiye bir cep telefonunu dahi çok görüyor. AKP iktidara
geldiğinde, 2003 yılında 2 milyon 800 bin çiftçimiz vardı
ama politikalarınızla 700 bin çiftçi tarımdan
kopartıldı, 2 milyon 100 bine geriledi. 2000li yılların
başında 27 milyon hektar olan tarım alanları 23 milyon 200
bin hektara geriledi, bu da yetmedi, sizin iktidarınız döneminde
-kimseye nasip olmayan size nasip oldu- Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca ilk
kez 20 milyon hektarın altına ekim alanları geriledi. Bu utanç
rekorunu siz kırdınız. Çiftçi ürettiğinden
kazanamıyor, desteklenmiyor, tarımdan hızla
uzaklaşıyor. Buna çözüm bulacağınız yerde ithalat
sevdanızla açığı dışarıdan ithal etmekle,
getirmekle kapatmak istiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
AYHAN BARUT (Devamla) - Tarım ülkesi olan
Türkiyeyi yılda 10 milyon ton buğday ithal eder hâle getirdiniz.
İktidarınız boyunca, on sekiz yılda 59 milyar dolar
buğday ithalatına para ödediniz ve aynı zamanda da 30 milyar
doların üzerinde tarımda dış ticaret açığı
bıraktınız. Kuru samanı bile ithal ettiniz; bu
ayıptır, günahtır, bu ayıp size aittir. Tarım
Kanununa göre çiftçinin devletten 211 milyar alacağı var. Çiftçiye
borcunuzu bile ödeyemiyorsunuz. Ülkeyi olduğu gibi tarımı da
yönetemiyorsunuz. Yapacağınız en iyi şey görevi
bırakmaktır. Beylik laflarla rakamları çarpıtarak algı
operasyonlarını bırakın; iş bilmez, tuzu kuru
Tarım Bakanını da derhâl istifaya davet ediyoruz.
İYİ PARTİnin yerinde vermiş
olduğu bu grup önerisini destekliyoruz.
Hepinize teşekkür ediyorum.
Saygılarımla. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Adana Milletvekili Sayın Tamer Dağlı.
Buyurunuz Sayın Dağlı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA TAMER DAĞLI (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi Meclisimizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde mart ayında Covid-19
salgınının ilk vakasının görülmeye
başlamasıyla birlikte, bütün dünyada olduğu gibi bizde de
virüsle çok çetin bir mücadele sürecine girdik. Devlet olarak milletimizle
birlikte bu salgının etkilerini en aza indirmek için tüm
imkânlarımızı seferber ettik. Son on sekiz yıldır,
aldığımız tedbir ve önlemlerle gıda arz güvenliğimizde
ve milletimizin temel gıda maddelerinin temininde sorunumuz olmadı
elhamdülillah. Bu kapsamda Bakanlığımız, gıda
ihtiyacını karşılayacak ürün stoklarını kontrol
ederek fiyat artışlarının da olmaması için yoğun
bir mücadele vermektedir.
2020 Aralık ayı itibarıyla
çiftçilerimize 21,5 milyar lira destek ödenmiş olup ödemeler de devam
etmektedir. Çiftçilerimizi ve mevsimlik tarım işçilerimizi
sokağa çıkma yasağından muaf tuttuk. Çiftçi Kayıt
Sistemi başvurularının e-devlet üzerinden yapılmasına
imkân sağladık. Gübre, tohum, ilaç, yem ve benzeri tarımsal
girdilerin üretim, erişim ve dağıtımının
kesintisiz devam ettiğini şu anda bütün çiftçilerimiz teyit
etmektedir. Bakanlığımız, tarım takvimini de dikkate
alarak, ilave yazlık ekim yapmaya uygun 24 ilimizde yüzde 75 hibe tohum
teminiyle Bitkisel Üretimi Geliştirme Projesini
başlatmıştır. Millî Emlak genel tebliğinde gerekli
düzeltmeler yapılarak atıl hazine arazilerinin etkin bir şekilde
tarımsal üretimde kullanılması da
sağlanmıştır.
Ülkemiz, 2018 yılında 44 milyar dolar ve
2019 yılında ise 48,5 milyar dolarlık tarımsal gayrisafi
yıllık hasılayla Avrupada lider, dünyada ilk 10
arasındadır. Ülkemiz tarımda net ihracatçı bir ülke
konumundadır. 18 milyar dolarlık tarımsal ihracat ile 5,3 milyar
dolarlık dış ticaret fazlamız bunun ispatıdır.
Son iki buçuk yılda yüzde 6,5 artışla 50,7 milyar dolar
ihracatımız olurken, dış ticaret fazlamız ise 14,6
milyar dolar olmuştur. 2020 yılı ilk on ayında ise Covid-19
salgınına rağmen 15,1 milyar dolar tarım ve gıda
ürünleri ihracatı yaparak ve 4,5 milyar dolar dış ticaret
fazlası sağlayarak ekonomimize ciddi bir katkı
sağlamışızdır. Bu süreçte çiftçilerimizin mazot
maliyetinin yüzde 50sini karşılamaya devam ettik. Kütlü pamuk prim
desteğini yüzde 37,5 artışla kilogram başına 1 lira 10
kuruş yaptık. Yine yağlık ayçiçeği prim desteğini
kilogram başına yüzde 25 artışla 50 kuruşa
çıkardık. Son on sekiz yılda, tarımsal destek
miktarında 12 katlık rekor artış sağladık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
TAMER DAĞLI (Devamla) Reel rakamlarla toplam
311 milyar lira hibe destek ödemesi yapıldı.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle verdiğimiz
desteklerle muazzam bir artış sağlandı. Son iki yılda
desteklerimizi yüzde 52 artışla 22 milyar liraya çıkardık.
Üretici dostu politikalarla üreticimizi korurken,
diğer taraftan tüketicimizi kollamaya devam edeceğimiz belirtiyor,
Gazi Meclisi ve aziz milletimizi tekrardan saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
2.- HDP Grubunun, 8 Şubat 2021 tarihinde,
Batman Milletvekili Necdet İpekyüz ve arkadaşları
tarafından, son dönemlerde vergi oranlarındaki artışlar ve
yapılan zamların toplumsal ekonomik yaşam üzerindeki olumsuz
etkilerinin araştırılması amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 9 Şubat 2021 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
9/2/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 9/2/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
8 Şubat 2021 tarihinde, Batman Milletvekili
Necdet İpekyüz ve arkadaşları tarafından (11124) sıra
numaralı son dönemlerde vergi oranlarındaki artışlar ve
yapılan zamların toplumsal ekonomik
yaşam üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 9/2/2021 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.
Buyurunuz Sayın Katırcıoğlu.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Halkların Demokratik Partisinin verdiği önerge üzerine söz aldım
ve doğal olarak son zamanlarda özellikle ekonomide olan bitenler
çerçevesinde iktidarın politikalarının yanlışlıkları
üzerine birkaç tespitte bulunmaya çalışacağım.
Değerli arkadaşlar, yani, galiba şunu
söylemem lazım gelir ki ekonomi, Türkiyede özellikle ekonomi
alanında olan bitenler, ekonomi alanındaki aktörlerin
ilişkilerinden değil, siyasilerin ekonomiyle ilişkileriyle
ilgili biçim alıyor. Dolayısıyla da ekonomiyi konuşurken
kaçınılmaz olarak siyaseti konuşmak zorunda kalıyoruz ve
kalmalıyız diye düşünüyorum çünkü gerçekten de olay çok
açık. Nedir açık olan? Ekonomide alınan kararlar genellikle
yanlış sonuçlar üretti şimdiye kadar. Yani daha önceki
konuşmalarımda 2009a kadar Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarının aldığı kararların olumlu
sonuçları olduğundan söz ettim, onun için o kadar geriye gitmeyeceğim
ama son zamanlarda alınan kararlar doğru kararlar değil
arkadaşlar. Bir yanılgı var, bu yanılgı büyük ölçüde
şöyle bir yanılgı: Eğer bir ekonomide, ekonomi kötüye
giderken patronları desteklemek, iş adamlarını desteklemek,
onların daha fazla yatırım yapmalarını sağlayarak
ekonomide istihdamı artırmak için, enflasyonu düşürmek için
önemli bir perspektiftir diye kimi iktisatçıların da benimsediği
bir bakış açısından baktınız ama değerli
arkadaşlar, bunun sonuçlarını biliyorsunuz. Bunun sonuçları,
yani şöyle söyleyeyim, büyük ölçüde parasal genişleme
yaptınız ve bu parasal genişlemenin sonuçları da
doların yükselmesine, enflasyonun yükselmesine ve
sandığınız veya istediğiniz gibi üretimin
artmasına sebep olmadı. Dolayısıyla da daha sonra ekonomi
yönetiminde yapılan değişikliklerin olumlu
katkılarından söz etmek belki mümkün yani Merkez Bankası
Başkanının değiştirilmesinin, ekonomiden sorumlu
Bakanın değiştirilmesinin olumlu bir katkı
yaptığını söyleyebiliriz fakat değerli
arkadaşlar, yine de sonuçta, baktığımızda sorun
çözülmüyor, çözülmemiş vaziyette.
Bakın, ne oldu diye bakarsanız, enflasyon
oranını TÜİKin verdiği orandan giderseniz, yüzde 8,36 gibi
bir rakamla ücret düzenlemesi yaptınız fakat arkadaşlar,
yılbaşından itibaren yapılan zamlara ortalama olarak
baktığımızda yüzde 33. Yani bir yandan verdiğinizden
daha fazlasını geriye çektiniz ve buna da devam ediyorsunuz üstelik.
Nasıl ediyorsunuz? İşte, doğal gaza 2 defa zam
yaptınız, elektriğe zam yaptınız, hemen hemen zam
yapılmayan ürün yok neredeyse piyasada ve buna devam ediyorsunuz;
sanıyorsunuz ki buna devam ederek bu işi düzeltebilirsiniz.
Hayır arkadaşlar, öyle olmayacak. Daha önce de söylediğim gibi,
bu parasal genişleme nasıl sonuçta enflasyona sebep olduysa,
şimdi bu yaptığınız da aslında enflasyonu yüzde
14,60lardan alacak, yüzde 17lere kadar tırmanmasına neden olacak.
Göreceksiniz, önümüzdeki ay enflasyon oranı
açıklandığında yine bu konuyu sizlerle konuşmayı
umarım. Asgari ücrette 500 liralık artış yaptınız
fakat açlık sınırında en azından 70 lira
civarında bir artışa sebep oldu. Dolayısıyla da yine orada
da asgari ücrete verileni geri almış oldunuz bir bakıma
yapılan zamlarla.
Değerli arkadaşlar, son zamanlarda Dünya
Bankasının özellikle yaptığı iki çalışma
var, kısaca bahsetmek isterim, doğrusunu isterseniz belki bir
uyarı sağlayabilir sizin için de. 130 civarında ülke üzerinden
yani 130 civarında ülkenin verileri kullanılarak
yapılmış. Bu çalışma şunu söylüyor: Pandemi
kısa dönemde siyasi gerginliklerle ilgili olarak bir etki üretmeyebilir
ama pandemi geçtiği andan itibaren siyasi gerginlikler daha hızlı
bir şekilde artacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla)
Dolayısıyla da değerli arkadaşlar, şunu söylemeye
çalışıyorum: Şu anda, işte, bütün öğrenci
hareketlerini bir kenara bırakırsanız, efendim, belki,
Türkiye'de çok ciddi bir gerginliğin olmadığından söz
edebilirsiniz ama unutmayın ki pandemi biter bitmez
kaldığımız yerden bu siyasi gerginlikler devam edecek ve
üstüne üstlük iktidarınız da bunun hiç farkında olmadan, sürekli
olarak Sayın Cumhurbaşkanı her açıklamasında ülkedeki
gerginlikleri tırmandıran etkiler üreten konuşmalar
yapıyor. Dolayısıyla da bu gidiş iyi bir gidiş
değil arkadaşlar, hem ekonomik olarak iyi bir gidiş değil
hem de siyasi olarak iyi bir gidiş değil ve gerçekten de önümüzdeki
aylarda pandemi sürecine baktığımızda, paralel olarak
siyasette de çok ciddi kırılmaların yaşanma ihtimalinin çok
kuvvetli olduğunu düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar.
Buyurunuz Sayın Yaşar. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin 52nci kuruluş yıl
dönümünü tebrik ediyorum. Ölenlere Allahtan rahmet, yaşayanlara
hayırlı, uzun ömürler diliyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde üretimin ve
istihdamın azaldığı, çok sayıda işletmenin
kapandığı ve işsizliğin arttığı bir
dönemde yapılan zamlar maalesef peş peşe gelmiştir.
Türkiyede neredeyse zamsız geçen bir gün
yaşanmamıştır. Hazine garantisi kapsamında otoyollar
da köprüler de maalesef bu yüksek zamlardan nasibini almıştır. 1
Ocak itibarıyla, özellikle, Osmangazi Köprüsündeki geçiş ücreti 117
liradan 147 liraya, Yavuz Sultan Selim Köprüsünde 21 liradan 27 liraya
Avrasya Tüneline de yine yüzde 26 zam yapılmıştır.
Türkiyedeki geçiş ücretlerine şöyle bir
baktığınız zaman, dünyadaki muadili köprülerden en yüksek
geçiş ücreti maalesef ülkemizde uygulanmaktadır.
Yine, doğal gaza ve elektriğe yapılan
zamlar, motorlu taşıtlar vergisine yapılan yüzde 9,11lik zam,
elektrik fiyatlarına yapılan yüzde 6lık zam -yani bir şey
söyleyin ki altında zam olmasın- mobil telefon aboneliğinin ilk
tesisinde alınan maktu ücrete yine zam yapılmış. Yani
mahkeme harçları dâhil -27 liralık mahkeme harcına 59,30 lira
zam yapılmış- zam yapılmayan hiçbir kalem maalesef yok.
Peki, bu zam oranlarına göre, emekli ve çalışanlarla ilgili zam
oranı ne kadar? Söyleyelim: Memurlara yapılan zam yüzde 7,36;
emekliye yapılan zam 8,36.
Peki, bakın, bunların sonucunda ne diyor
Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar?
Diyor ki: Üreticide 68 kuruş olan lahananın fiyatı marketlerde
2,70 kuruşa, 50 kuruş olan maydanoz 1 lira 96 kuruşa, 2 lira 70
kuruş olan süt 8 lira 94 kuruşa, 67 kuruş olan patates 2 lira 17
kuruşa yükseldi. Yine sıvı yağa -biraz önce Lütfü Bey de
bahsetti- yüzde 70 oranında zam geldi. Bütün bu zamlara rağmen,
baktığınız zaman, üretici de bu işten memnun
değil. Yani bugün Türkiyede üretim alanları da bir taraftan
daralıyor yani siz üreticiyi desteklemediğiniz için, üreticinin girdi
maliyetlerine katkı sağlamadığınız için bu
zamlardan üretici memnun değil. Sayın Cumhurbaşkanı da
zaten uyarıyor, geçmişte soğan depolarını
basmıştı, şimdi de bakkala, marketlere diyor ki
Bakın, ha, fiyatlara bakın; yoksa canınızı okuruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
Arkadaşlar, üreticiyle marketler
arasındaki fiyat farkını aşağı çekemediğiniz
sürece, üretimdeki girdi maliyetlerini aşağı çekemediğiniz
sürece, ne yaparsanız yapın bu zamlarla baş etmeniz mümkün
değil. Yoksa -işte, dün gazetelerde de vardı- ucuz gıda
bulmak için rehber yayımlarsınız; tok karnına gitmeyin,
büyük sepet almayın, kokuya dikkat edin, tadına bakmayın, tuzuna
bakmayın
Vallahi, bunun en güzeli üç aylar yakın, başlayın
oruç tutmaya üç aylara hepsini beraber yetiştiririz diyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon)
Bunun bizimle ne alakası var?
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Salih
Başkanım, isterseniz, yarın sabah markete inip fiyatları
bir de siz kontrol edin.
SALİH CORA (Trabzon) Bizimle alakası yok
onun.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Bence buradaki
temel mesele ne biliyor musunuz? Gerçekten siz aşağı inip
markete, bakkala, berbere uğrayıp fiyat sormuyor musunuz, ben buradan
merak ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Trabzon Milletvekili Sayın Ahmet Kaya.
Buyurunuz Sayın Kaya.
CHP GRUBU ADINA AHMET KAYA (Trabzon) Genel
Kurulumuzu ve ekranları başında bizleri izleyen kıymetli
yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin en can
yakıcı sorunu olan zamları konuşacağız. Tabii,
öncelikle şunu söylemek lazım: Zamlar bir sebep değil, sonuç.
Neyin sonucu? Kötü yönetimin sonucu, ciddiyetsizliğin,
liyakatsizliğin ve ülkenin dertleriyle dertlenmemenin sonucu.
Şimdi, bakın, arkadaşlar, şu
tespiti yapmamız lazım: On dokuz yıldır bu ülkeyi yöneten
bir iktidar gerçeği var fakat orta yerde dağ gibi
sorunlarımız var. Yani milletin sorunları çözsün diye
işbaşına getirdiği, her türlü yetkiyle
donattığı on dokuz yıllık bir iktidar ama ülkenin
çözülmemiş ve aksine dağ gibi büyümüş sorunları var.
Uşaktaydık bir grup milletvekili
arkadaşımızla birlikte. Arkadaşlar, sizlere de tavsiye
ediyorum, sokağa çıkın, esnafları dinleyin,
vatandaşları dinleyin, memlekette nelerin
yaşandığını vatandaşa bire bir dokunarak,
vatandaşla konuşarak öğrenin lütfen. Hiç sizin
anlattığınız gibi bir tablo olmadığı
gerçeği sokakta yüzünüze çarpacaktır. Uşakta çok da talihsiz
bir şey yaşadık; o gün Uşakta esnaf ziyareti yaparken 43
yaşında bir esnafımız, maalesef, sıkıntı
nedeniyle intihar etti, buna da tanık olduk. Buradan kendisine rahmet
diliyorum, yakınlarına sabırlar diliyorum,
acılarını paylaşıyorum. On dokuz yıldır
yönettiğiniz ülke o hâle geldi ki bu ülkede artık insanlar intihar
ediyor. Geçim derdi nedeniyle, borçları nedeniyle intihar etme
noktasına gelen insanlarımız var.
Bu ülkenin kıymetlisi, ömrünü bu ülkeye
vermiş, hizmet etmiş emeklilerimiz var. Emeklilerimiz kıt kanaat
geçiniyordu, ta ki bu zam furyası başlayana kadar. Emeklilerimize çok
cüzi zam yapıldı arkadaşlar. Benim vicdanım o zamları
kabul etmiyor, bilmiyorum sizinki kabul ediyor mu? Yüzde 7,36; yüzde 8,36
nispetinde zam; öbür taraftan ayçiçeği yağının fiyatı
yüzde 110 artmış, yumurtanın fiyatı yüzde 80
artmış. Bir zam yaparken neye göre yapılır arkadaşlar?
Ülkenin gerçekleri ortada, tablo ortada. Siz emekliye Ölme. diyorsunuz Nefes
al, sadece ayakta kal. diyorsunuz. O insanlar ömürlerini bu ülkeye hizmet
etmekle geçirmişler.
Öbür taraftan esnaflar
Dükkânları kapalı
esnaflarımız var, cebine kuruş girmeyen esnaflarımız
var, evini geçindirmek durumunda olan, faturasını, elektriğini,
suyunu ödemek durumunda olan, çoluk çocuğuna bakmak durumunda olan esnaflarımız.
Hâliniz nicedir? diye soran yok.
Gıda fiyatlarına zam geldi, elektriğe
zam geldi, doğal gaza zam geldi, vergilere zam geldi ve utanmadan,
sıkılmadan yandaş medya bunlara zam demiyor arkadaşlar
fiyat güncellemesi diyor yeniden değerleme diyor. Ortada çok ciddi sıkıntılar
var, ne kadar üstünü örtmeye çalışırsanız
çalışın ortada çok ciddi sıkıntılar var.
Bakın, bu sıkıntıları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
AHMET KAYA (Devamla) Teşekkür ederim.
Ortada çok ciddi bir sıkıntı var,
millet fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş -Büyük Önder Mustafa
Kemal Atatürkün Gençliğe Hitabede söylediği gibi- peki, Türkiyeyi
bu hâle kim getirdi? O soruya cevap veriyorum arkadaşlar. On dokuz
yıldır bu ülkeyi yöneten Sayın Cumhurbaşkanı 2002
yılında ne demiş arkadaşlar? Bu ülke bu hâle geldiyse,
bugün benim vatandaşım evine çöpten rızık toplayıp
götürüyorsa...
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Yalan, yalan
onlar, yalan!
AHMET KAYA (Devamla) ...hafta
pazarlarının atıklarını topluyor götürüyorsa,
meydanlarda Açız, açız! diye bağırıyorsa, evinin
kirasını ödeyemiyorsa; suyunun, elektriğinin parasını
ödeyemiyorsa ve artık Yandım Allah! diyorsa, benim
halkımın yüzde 25i açlık, yüzde 50si yokluk sınırının
altındaysa Türkiyeyi bu hâle kim getirdi? Bu Hükûmet getirmedi mi?
Yalan. dediğiniz sözleri Sayın Cumhurbaşkanı söyledi 2002
yılında, onları okudum ben, siz de Yalan. diyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Sayın Cumhurbaşkanının sözlerini okudum ben
size; Sayın Cumhurbaşkanı söyledi bu sözleri, ben söylemedim.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir)
Çarpıtıyorsunuz.
AHMET KAYA (Devamla) Arkadaşlar, bakın,
Trabzondan bir vatandaşla konuştum, Sayın Vekilim, AK
PARTİ diye oy verdik, bunların adı artık zam partisi oldu.
dedi. Adınız zam partisine çıktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Doğru
söyleyin...
AHMET KAYA (Devamla) Sayın
Cumhurbaşkanının söylediği sözleri okudum
arkadaşım, ben uydurmadım.
BAŞKAN Sayın Kaya, teşekkür
ediyoruz efendim.
AHMET KAYA (Devamla) Ben teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Manisa Milletvekili Sayın Uğur Aydemir.
Buyurunuz Sayın Aydemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA UĞUR AYDEMİR (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi
üzerine AK PARTİ Grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, değerli arkadaşlar, HDP grup
önerisine baktığımızda, pandemi sürecinde
vatandaşlarımızı yalnız
bıraktığımızı ve vatandaşlarımıza
sahip çıkmadığımızı ifade ediyorlar. Hâlbuki biz
Türkiyeye baktığımızda, pandemi sürecinde
vatandaşlarımızı sadece hastanelerimizde tek kişilik
odalarda yalnız bıraktık, ona da yalnız denmez;
hemşirelerimizle, doktorlarımızla, sağlık hizmeti
sunan arkadaşlarımızla, kardeşlerimizle onları
baş başa bıraktık ve şifa bulmalarına vesile
oldular, şifa bularak da evlerine rahat bir şekilde döndüler ama her
seferinde OECDye, Avrupaya, Amerikaya bakan milletvekili
arkadaşlarımız, muhalefet vekili arkadaşlarımız,
bu pandemi sürecinde nedense Avrupaya, Amerikaya bakmayı unuttular.
Avrupada, Amerikada pandemi sürecinde vatandaşlar ne kadar çile çekti
diye baktığımızda, hastanelere gidemeyenler, yollarda,
sedyelerde kalanlar, âdeta hastane kuyruklarında vefat edenler görüyoruz.
HDP önergesinde bir de ne var? Evet, günü kurtaran
politikalar izlediğimizi HDP önergesinde ifade ediyorlar. Günü kurtarma
politikası
Şehir hastanesi yaparak mı günü kurtarıyoruz?
Yavuz Sultan Selim Köprüsü yaparak mı günü kurtarıyoruz?
İHAmızı, SİHAmızı üreterek mi günü
kurtarıyoruz?
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Bravo!
UĞUR AYDEMİR (Devamla) Evet,
bölünmüş yolları, otobanları yaparak mı günümüzü
kurtarıyoruz diye, ben de buradan yüce Meclisimize ve bizleri izleyen
vatandaşlarımıza bunları ifade etmek istiyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Evet, pandemi bütün dünyayı kasıp kavurdu.
Sadece Türkiyede değil, evet, dünyada pandemi yaşanıyor, dünya
âdeta kasıp kavruluyor ve biz de vatandaşlarımıza sahip
çıkma adına ekonomik istikrar kalkanı paketiyle
vatandaşımıza 520 milyar lira civarında destek sağladık.
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Millet aç, aç!
Açlıktan bahset.
UĞUR AYDEMİR (Devamla) Sosyal koruma
kalkanı paketiyle de vatandaşımıza 45,5 milyar lira hibe
desteği sağladık.
Evet, vergi oranlarında zamlardan bahsetti
arkadaşlarımız. Vergi oranlarındaki haksız
artışlardan bahsettiler. Değerli arkadaşlar, ben bir mali
müşavirim, yine ifade ediyorum: AK PARTİ hükûmetleri döneminde vergi
oranlarında artış yaşanmamıştır, bilakis
vergi oranlarında indirim yapılmıştır. Nedir bunlar?
Mesela, en basit örneği, pandemi sürecinde KDV oranlarında indirim
yaptık.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Özel
iletişim vergisini daha yeni artırdınız ya! Özel
iletişimi artırdınız.
UĞUR AYDEMİR (Devamla) Eğer vergi
oranlarında artış yapmış olsaydık
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Özel
iletişimi artırmadınız mı?
UĞUR AYDEMİR (Devamla) Bir tek özel
iletişim vergisinde artış yapmışızdır ama
indirimleri niye söylemiyorsunuz? İndirimleri de söyleyin. AK PARTİ
hükûmetleri vergi oranlarını artırmamıştır, vergi
oranlarını düşürmüştür, vergileri düşürmüştür.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve HDP
sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar, her
vatandaşımızın yanındayız, 84 milyonun
yanındayız. Bakın, burası çok önemli: 2002
yılında 24 lira maaş alan 65 yaş üstü
vatandaşımız bugün baktığımızda,
değerli arkadaşlar, 865 TL para almaktadır. Hakeza, engelli
aylıklarımıza baktığımız zaman engelli
aylıklarımız da bunun gibidir.
Değerli arkadaşlar, enflasyonla
alakalı mücadelemiz de devam ediyor. AK PARTİ hükûmetlerinden önce
son on yıla baktığımız zaman, Türkiyede enflasyon
yüzde 68di, bizimle beraber, 2002 yılından 2019 yılına
kadar baktığımızda enflasyon oranları yüzde 10. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) 2020 yılında
enflasyon oranı yüzde 14 küsur olmuştur. Sadece Türkiyede mi bu oldu?
Dediğim gibi, az önce ifade ettiğim gibi, bütün dünyada pandemi var,
pandemi şartları altında bunları değerlendirmek
lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayalım efendim.
UĞUR AYDEMİR (Devamla) - Bu önergeye
katılmadığımızı ve hatta
arkadaşlarımıza 2020 yılında AK PARTİ
hükûmetlerine teşekkür etmeleri gerektiğini buradan ifade ediyorum.
Vatandaşımızın sofrasını koruduğumuzu,
koruyacağımızı, vatandaşlarımızla birlikte
olacağımızı ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan
gıda güvencesi ve tarımsal üretimle ilgili sorunların tespit
edilerek bu sorunlara çözüm yolları belirlenmesi amacıyla
verilmiş olan (10/3710) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9
Şubat 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
9/2/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 9/2/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, gıda güvencesi ve
tarımsal üretimle ilgili sorunların tespit edilerek bu sorunlara
çözüm yolları belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/3710) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin görüşmesinin
Genel Kurulun 9/2/2021 Salı günlü (bugün) birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın
Cengiz Gökçel.
Buyurunuz Sayın Gökçel. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CENGİZ GÖKÇEL (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir yıldır
küresel bir salgınla mücadele ediyoruz. Bu süreçte, insanlar en fazla sağlık
ve beslenme ihtiyaçlarıyla ilgili endişe duyuyorlar. Şu an
Türkiyede ne gıda egemenliğinden ne de gıda güvenliğinden
bahsedemiyoruz. Bu ülkede kimsenin gıda güvencesi yok artık. Yani,
gıda ihtiyacımızı karşılamak için yeterli
miktarda ve ulaşılabilir gıda maddeleri üretimimiz garanti
altında değil, bunun da tek nedeni AKP iktidarının
uyguladığı yanlış tarım politikaları.
Değerli arkadaşlar, girdi fiyatları
sürekli artıyor. Ülkemizde de gıda enflasyonu almış
başını gidiyor, rekorlar kırıyor. Tarımsal üretimi
artırıp çiftçimizi destekleyerek tarımda
tutacağınıza, havuz medyası attığı utanmazca
manşetlerle vatandaşla dalga geçiyor. AKP Genel Başkan
Yardımcısı çiftçinin telefon kullanmasıyla alay ediyor.
Oysa İletişimi sağlamak için telefonlarınız güncel,
son sistem olsun. diye çiftçilere de arada bir gönderme yapıyorsunuz.
Aslında, siz çiftçiyi köleleştirdiniz. Çiftçi faize
çalışıyor, çiftçi mazota çalışıyor, çiftçi
gübreciye çalışıyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
2000 yılında 24 milyon olan köylü nüfusu
sizin yüzünüzden bugün 6 milyona düştü. Hep söylüyorum, söylemeye de devam
edeceğim: Siz, bizim köylülüğümüzü unutturdunuz, bununla da
övünüyorsunuz, aslında bundan da utanç duymanız gerekiyor.
ABye giremedik ama vatandaşlarımız
Avrupalılar gibi taneyle sebze meyve almaya başladılar, o da
paraları yetip alabilirlerse. Geldiğimiz an itibarıyla, AKPnin
yanlış tarım politikaları ve gıda politikaları
nedeniyle vatandaşlarımız pazar artıklarından ve çöp
konteynerlerinden gıda temin etmeye çalışıyorlar. Tabii,
buna gören gözle bakabilirseniz, bunu anlayan yürekle anlamaya
çalışırsanız bu gerçekleri göreceksiniz ve bu ülkede neler
olduğunu izleyip sonuç almaya çalışacaksınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, tarımda ithalatçı bir
ülke olduk. Oysa ülkemiz, Anadolu toprakları coğrafi
yapısıyla, iklim şartlarıyla dünyada ender üretim
yapılabilen ülkelerden bir tanesi. Dünyanın en verimli
topraklarına sahip, en çalışkan çiftçilerine sahip, her şey
aslında uygun ülkede. Üretim yapacak çiftçilerimiz var ama çiftçiler borç
içinde. 2020 yılında sadece kamu bankalarına olan borçlar yüzde
22,7 arttı ama çiftçilerimiz üzülmesin, borçlarının faizlerini
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında onların hakkı olduğu
gibi sıfırlayacağız, borçları da uzun vadeye
yayacağız. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Küçük aile işletmeleri tükenme noktasında.
Bu ne demek, biliyor musunuz? Ülke tarımı bitti, kalanı da
küresel sermayeye peşkeş çekiliyor. Aslında çok uzağa
gitmeye de gerek yok bu gerçekleri görmek için. Bir yılda kimyevi gübreye
yüzde 90 oranında zam geldi, elektrik faturaları her gün daha da
ağırlaşıyor, çiftçi elektrik faturaları altında
eziliyor. Sosyal güvenlik borcu olmayan çiftçi neredeyse kalmadı, sosyal
güvenlik primini dahi çiftçilerimiz maalesef ödeyemiyor, hepsi borçlu. Üretim
yapmayan bir ülkenin gıda güvenliğinden bahsedilebilir mi bu durumda?
AKP, ithalata dayalı tarım
politikasıyla ülkemizin sadece bugününü değil,
yarınlarını da tehdit altına sokmuştur. FAO, gıda
krizinin gelecek yıllarda devam edeceğini söylüyor.
Gelişmiş ülkeler tarım sektörüne yatırım yapıyor,
tarımını programlıyor, çiftçisini destekliyor. Peki, biz ne
yapıyoruz? Bakın, 2012de 20 milyon ton olan buğday üretimimiz
2020 yılında hâlâ 20 milyon ton seviyesinde. Rusya bu sürede üretimini
37 milyon tondan 85 milyon tona çıkardı arkadaşlar, 85 milyon
tona. Ama siz kolaycılığa kaçıp hâlâ ithalat
yapıyorsunuz. Buğdayda ürettiğimizin yarısını
yurt dışından, Rusyadan ve diğer ülkelerden ithal
ediyoruz. Hayvan yemi ithal ediyoruz, et süt ürünleri ithal ediyoruz.
Ayçiçeğinden bahsediliyor, biz dünyada en fazla ay çekirdeği tohumu
ithal eden, ay çekirdeğine ihtiyaç duyan bir ülke hâline geldik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, burada elbette ki Cumhuriyet Halk Partisi Mersin
Milletvekili olmaktan onur duyuyorum ama defalarca söylüyorum, hâlâ çiftçilik
yapan, hâlâ üretim yapan bir Türk vatandaşı olarak söylüyorum: Bir
araştırma komisyonu kuralım, millî üretimi artıralım,
mazottan ÖTVyi kaldıralım, çiftçiye elektriği vergiden
arındırılmış şekilde ucuz verelim, gübrenin ham
maddesinden vergiyi kaldıralım. Çiftçimizin borcunun faizleri silinsin,
üretim artsın, çiftçimiz üretsin, vatandaş ucuza
sağlıklı beslensin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Araştırma önergemize de başta iktidarın, bütün
grupların destek vermesini diliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.
Buyurunuz Sayın Yokuş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünya gıda fiyatlarındaki artış,
tarımda ithalatçı ülkeleri zorluyor. Türkiyede yıllardır
uygulanan ithalat politikası tarımı bitirme noktasına
getirdi. Ülkemizi yönetenler, yıllardır gıda fiyatlarındaki
yükselişe karşı ithalat silahını kullanarak çözüm üretmeye
çalıştılar. Bu yanlış politika çiftçilerimizin
tarımı terk etmesinde maalesef etkin rol oynadı. Diğer
yandan, tarımda girdi fiyatlarının yükselişiyle birlikte
ürünün satış fiyatının maliyetini kurtaramayacak noktaya
inmesi çiftçilerimizin 180 milyar lira borç batağına sürüklenmesine
sebep oldu. AK PARTİ iktidarının tarımda bu ve benzeri
yönlü uygulamaları neticesinde 2 milyon civarında çiftçi
tarımı terk etmiş, köy ve kasabaları boşaltmış
ve şehirlere göçmüştür.
Birçok gıda ürününde ithalatçı ülke durumunda
olmamız nedeniyle, pandemi süreciyle birlikte başta buğday olmak
üzere onlarca tarım ürününün fiyatı temmuz-ocak döneminde dünyada
yüzde 50nin üzerinde artmıştır. Pandemi sürecinin
başladığı bir yıl öncesinden gerekli tedbirleri
almayan siyasi iktidar gıda ürünlerindeki çok yüksek fiyat
artışlarının sebebini dış dünyadaki
gelişmelere bağlamıştır. Bununla da
yetinmemiştir, daha da ileri giderek ülkemizdeki gıda fiyatlarındaki
artışların sorumlusu olarak esnafı suçlamak, esnafları
günah keçisi ilan etmek yolunu seçmiştir; kendi beceriksizliklerinin
üstünü siyasi iktidar bu şekilde kapatma yoluna gitmiştir. Bu hususta
acı gerçeği de TESK Başkanı Bendevi Palandöken
söylemektedir. Ne diyor? Esnaflar olarak fiyat artışlarının
sorumlusu değil, fiyat artışlarının mağduruyuz.
diyor.
Değerli milletvekilleri, siyasi iktidarın
tarımdaki yanlış politikalarını bu kürsüden iki
yılı aşkın bir süredir eleştiriyor ve çözüm önerileri
sunuyoruz ancak başta tarıma şaşı bakan Tarım
Bakanı olmak üzere iktidarın sorumluları yanlış
uygulamalarını artırarak sürdürüyor. Buradan bir kere daha
söylüyoruz: Tarım ve besicilikte vakit geçirmeden üretim seferberliği
başlatılmalıdır. 2021 yılı Türkiyesinde çiftçilerimizin
arazilerine el konuluyor, traktörlerine haciz geliyor.
Sizlere, savaştan yeni çıkmış
bir ülkeyken tarım üretimini ve köylüyü baş tacı yapan
Atatürkün sözlerini bir kere daha hatırlatıyorum. Ne diyor büyük
Atatürk? Biz İstiklal Savaşını Halil Ağanın
öküzünü icra yoluyla satalım diye yapmadık. Köylünün çift sürdüğü
öküzü elinden alınamaz. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Yokuş.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Ama siz ne
yapıyorsunuz? Maalesef, çiftçinin tarlasına, bahçesine, traktörüne el
koyuyorsunuz, evine haciz getiriyorsunuz; derhâl bu uygulamalardan vazgeçin. Ve
size bir kere daha buradan öneriyoruz, diyoruz ki: 2021 yılı
gayrisafi yurt içi hasılası tahmini olarak 4 trilyon 700 milyar lira
olarak belirlenmek üzere yani tarımda 22 milyar liralık
teşvikinizin, hibenizin hiçbir anlamı yok, bunu derhâl 47 milyara
çıkarınız. Başka, banka borçlarına harman
zamanında başlamak üzere beş yıllık bir ödeme
planı yapınız. Başka, bugüne kadar işletilen banka ve
Tarım Kredi Kooperatifleri faizlerini siliniz, anapara
yapılandırmasını da faizsiz uygulayınız.
Tarım Bakanlığı ürün ekim planlaması
doğrultusunda öncelikle, ülkemizin ihtiyacına yönelik olmak üzere
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Yokuş.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla)
ihracat potansiyeli
olan ürünlerimize çiftçilerimizi yönlendiriniz diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Kemal Bülbül.
Buyurunuz Sayın Bülbül. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sayın
Başkan, değerli Genel Kurul
Sayın Mersin Vekili Cengiz Gökçel, elbette
önergenize katılıyoruz fakat önerge eksik. Yaşam güvencesi
olmayan yerde gıda güvencesi olsa ne olur olmasa ne olur. Memleketin
cezaevine çevrildiği, hemen her gün tehditlerin savrulduğu ve tehdit
savururken Bizim abdestimiz var. diyen bir ilahiyatçının
olduğu yerde
Bu ilahiyatçı abdesti el ayak yıkamaktan ibaret
sanıyor. Abdest, dilin, ruhun, benliğin, kişiliğin,
varlığın temizliğidir. Sende bunların hepsi kirliyken
abdest alsan ne olur almasan ne olur?
(AK PARTİ sıralarından Hocam, sen de
bir abdest al. sesi)
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Bizim abdestimiz Bezmi
Elestten var, cahillik etme.
Gıda için pazara gitme saatini Diyanet
İşleri Başkanlığının, çöpten gıda
toplama usul ve tekniğini TRTnin, marketten alışveriş
tarifini ve özellikle kendine uyarlayarak yandaş gazetenin
yaptığı yerde elbette gıda güvenliği yoktur, elbette
çiftçi güvence altında değildir, elbette ülkenin en yetkililerinden
birinin çiftçinin kullandığı telefonla alay etmesinin...
Yurttaşlarımızın refah düzeyi ne kadar yükselirse,
telefonu, aracı, evi, yolu yolağı ne kadar düzelirse biz bununla
o kadar gurur duyarız ama bunları bir sorgulama şekline
dönüştürenler gıda güvenliğini de yaşam güvenliğini de
barış güvenliğini de, her şeyi tehdit altına
sokmuştur; burada açık bir suç işlenmektedir.
Biz önergenizi desteklerken özellikle 2020
yılına ait bütün tarımsal desteklerin hemen ödenmesini,
salgın sebebiyle üreticilerin önünü görebilmesi açısından bütün
bitkisel ve hayvansal ürünlerin de destekleme kapsamına dâhil edilmesini,
yeni girdi maliyetleri göz önüne alınarak tarımsal ürün ve
hayvancılık desteklerinin artırılmasını, bütün
tarım emekçilerinin hijyenik koşullarda çalışabilmesinin
olanaklarının sağlanmasını, mevsimlik tarım
işçilerinin koşullarının iyileştirilmesine yönelik
bütün düzenlemelerin yapılmasını, kırsalda
çalışanların tüm sosyal güvenlik koşullarının
sağlanmasını, Türkiyenin dışa bağımlı
olduğu ve ithal etmek zorunda olduğu yem, ham madde, tohum ve benzeri
gibi ürünlerin aslında Türkiyede yetiştirildiğini, Türkiyenin
dünyada ender, dünyada eşi bulunmaz bir ülke olduğunu
hatırlatır, bununla ilgili çalışmaların
yapılmasını söyleriz. Tahıl ürünleri gibi risk grubundaki
ürünleri ithal etmek yerine ülkemizin aslında bir tahıl ambarı
olduğunu ve tahıl politikasının sakat olduğunu
belirtmek isteriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bülbül.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Çiftçilerimizin bankalara, Tarım Kredi
Kooperatiflerine olan borçlarının, icralık
durumlarının da dikkate alınması ve bununla ilgili
gerçekten hakkaniyetli bir düzenleme yapılması lazım.
Ve bir Alevi olarak, gelen ramazan ayına dikkat
çekiyorum. Ramazan ayında savm u salat eden, sahiden inanan mazlumlar
olacak; o mazlumların gıda güvenliğini şimdiden
sağlayabilmek için gerekli çalışmanın yapılması
lazım. Gıda güvenliği denilen şey, yaşam
güvenliğidir; gıda güvenliği denilen şey, toplum
sağlığıdır, insan sağlığıdır,
çocuk sağlığıdır. Dolayısıyla gıda
güvenliğiyle ilgili savsaklanmış, ötelenmiş, itelenmiş
tüm çalışmaların ve düzenlemelerin yeniden yapılması
gerekir diyor, önergeyi destekliyor, saygılar sunuyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Kars Milletvekili Sayın Yunus Kılıç konuşacak.
Buyurunuz Sayın Kılıç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YUNUS KILIÇ (Kars)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle, bütün
dünyada olduğu gibi, gıda fiyatlarının diğer mal ve
hizmetlere oranla daha fazla arttığını kabul etmemiz
lazım fakat bunu kabul ederken bunun gerçek nedenleri üzerinde de
doğru tespitler yapmamız lazım. Eğer bunu sadece Türkiye
içerisine sıkıştırıp buradan bir siyasi malzeme
hâlinde kullanmaya kalkarsak tam da dünyada gıda ticaretini ve tekelini
elinde bulunduranların istediğini yapmış oluruz yani
topluma bir faydamız olmaz; asıl bu ortamdan, bu pandemi sürecinden
yararlanmak arzusu içerisinde olan, dünyada gıdayı tekel hâlinde
elinde bulunduran, uluslararası ticareti üç beş firmadan öteye
gitmeyen bir ticaret ortamı içerisinde yapan bu dünyadaki monopollerin,
kartellerin açıkçası işine, ekmeklerine yağ sürmüş
oluruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, dünyada ne
yazık ki özellikle ithalatçı olunan ürünlerde yani dış
ticarete konu olan ürünlerde -bugüne ait değil, bakın, 1940lı
yıllardan başlamak üzere- dünyada tekel hâline gelmiş üç
beş tane, bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar şirket
var. Şirketokrasi dediğimiz bir ticaret anlayışıyla
bunlar dünya üzerinde hâkimiyet kuruyorlar, istedikleri zaman ürün
fiyatlarını da kendileri belirleyebilme hürriyetine, gücüne
ulaşmış durumdalar. Bunları göz ardı ederek,
bunları görmezlikten gelerek sadece ülke içini konuşursak tam da
dünyada oluşturmak istedikleri bu açlık korkusu
Şimdi
sayın milletvekillerinin hepsi konuşurken Gıdaya
ulaşamayacağız, gıda güvencesi yok, gıda
güvenliği yok. gibi sözler sarf ettiler. Sayın milletvekilleri,
inanır mısınız, bu gıda tekellerinin tam da dünyada
oluşturmak istediği bu: Gıdaya ulaşamama korkusu,
açlık korkusu, pandemi süreci ve bundan en yüksek seviyede gelir
sağlama isteği.
Tabii, Türkiye içerisinde de bu duyguya
katılan, bunun gibi hareket eden ve büyük market zincirleri olan, üretim
aşamasına da el atmaya çalışan, tüketim
aşamasını tamamen elinde tutan organizasyonlar var. Tabii, buna
eşlik eden çok az sayıda kötü niyetli komisyoncular ve tüccarlar da
var. Ancak Türkiyenin devlet olarak, Hükûmet olarak elinde yapması
gereken şeyler var. Her şeyin iyi gittiği, hakka hukuka uygun
ticaretin yapıldığı ortamlarda devletin çok görünür
olması istenmez, serbest ticaret şartlarında devlet her yerde,
her an bir baskı unsuru olarak görünmek istemez ama özellikle böyle
ortamlarda yani ortadaki bu fahiş fiyat artışlarının
haklı üretime dayalı, girdilere dayalı bir sebebi
olmadığı zamanlarda da devlet ortaya çıkar, kendi gücünü ve
kanundan aldığı haklarını kullanır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Teşekkür ederim.
Görünür olur, takip eder ama kim için? Hem üreten
için hem tüketen için.
Bakın, bir taraftan diyorsunuz ki fiyatlar
yüksek, girdi maliyetleri yüksek ama üreticiden alınan 1 liralık
malın market raflarında 10 liraya
satıldığını da hem medya hem siz hem biz hem de halk
söylüyor. Demek ki arkadaşlar, girdi maliyetlerinde meydana gelen
artışlar şu anda raflardaki bu yüksek fiyatları
açıklamaya yetmiyor. Bunun altında başka şeylerin olduğunu
araştırmamız lazım. Burada fırsattan yararlanıp,
bu kaos ortamını oluşturup, buradan siyasi rant çıkarmaya
çalışanların sayısının
arttığını kabul etmemiz lazım. Şimdi devlet
olarak da bunun gereği yapılıyor; daha fazla sahada olunacak,
fiyatların nerelerde bu anormal yükselmelere sebep olduğunu tespit
edecek, bunların müeyyidelerini uygulayacak. Haklı sebebi olsa geri
indiremezsiniz; gidersiniz esnaf size faturalarını, fişini
gösterir, yapacak bir şeyiniz olmaz ama haksız olduğunu siz de
biliyorsunuz -bir kısmının en azından- biz de biliyoruz ve
bunların iyi bir takiple bir iki ay içerisinde, inşallah, normal
zemine oturacağını düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayın efendim.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Çoğu
AKPli o arkadaşların, market sahipleri AKPli. Fiyatları
artıran da onlar Başkanım.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın Güneş
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, Uşak ilinde vefat eden Reşat Keskine Allahtan rahmet
dilediğine, bu olayın ekonomik nedenlerden ötürü olmuş gibi
anlatılmasının kendilerini üzdüğüne, cenaze üzerinden
siyaset yapmayı son derece yanlış bulduğuna, 2019
seçimlerinde Uşak ilinde 11 yerin 10unda seçimleri
kazandıklarına ilişkin açıklaması
İSMAL GÜNEŞ (Uşak) Teşekkür
ederim Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; geçtiğimiz günlerde Uşak ilimizde Reşat Keskin
isminde bir kardeşimiz vefat etti. Tabii, Cenab-ı Allahtan rahmet
diliyoruz bu kardeşimize. Bu kardeşimizin babası Mehmet Keskin
amcamızı biz de ziyaret ettik. Bu kardeşimiz, Uşakta en
iyi anahtarcılık yapan, en iyi aletlere sahip olan, evi, arabası
olan, eşi öğretmen olan bir arkadaşımız. Tabii, biz
vefat etmesine çok üzüldük ve dolayısıyla da ailesine de buradan
başsağlığı diliyorum. Fakat bu olayı ekonomik
nedenlerden dolayı olmuş gibi, işte geçinemiyormuş gibi
anlatmak bizi son derece üzdü. Tabii, birtakım ekonomik
sıkıntıları vardı ama bu, gelirinin
azlığından dolayı değil. Kendi evini satmış,
arabasını satmış. Bunun nedenlerini biz bilemiyoruz, ailesi
de bilemiyor ama eşi öğretmen, kendi geliri de olan bir
arkadaşımız. Ama ben şuna üzülüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) CHP
milletvekillerinin bunun cenazesine gidip orada aile istememesine rağmen
resim çektirmesi ve bunu yayınlaması; bunun arkasından da sanki
İşte, esnaf, durumu çok kötü. gibi algılar yaratmak için
televizyonlarda konuşması aileyi son derece üzmüştür, bizi de
üzmüştür. Yani cenazelerin üzerinden siyaset yapmayı son derece
yanlış buluyorum ve bunu da kınıyorum arkadaşlar.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Oradaydık biz,
ekonomik sıkıntıdan dolayı intihar etti, oradaydık
biz.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Diğer
taraftan, Sayın Kılıçdaroğlu Uşak milletvekilleri
sokağa çıkamıyor. demiş arkadaşlar. Gelsin Sayın
Kılıçdaroğlu, beraber çıkalım. Biz Uşakta 2019
seçimlerinde 11 yerde seçime girdik, 10unu aldık arkadaşlar, 11
yerden 10unu aldık. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Güneş.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Biz gittik.
İntihar etti intihar, ekonomik sıkıntıdan intihar etti.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurul
gündemi ile çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine, 11
Şubat 2021 Perşembe günkü birleşiminde 224, 214, 200, 199 ve 159
sıra sayılı Meclis Araştırması Komisyonu Raporlarının
gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler kısmına
alınarak görüşmelerinin bu birleşimde yapılmasına,
aynı birleşimde 219 sıra sayılı 2019 Yılı
Kamu Denetçiliği Kurumu Raporu Hakkında Dilekçe Komisyonu ile
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyon Raporunun görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ve bu birleşimde Meclis
araştırması komisyonu raporları ile karma komisyon raporu
üzerindeki görüşmelerde siyasi parti grupları adına
yapılacak konuşma sürelerinin en fazla 2 konuşmacı
tarafından kullanılabilmesine ilişkin önerisi
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 9/2/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Bülent
Turan
Çanakkale
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
219, 83, 235, 142, 242, 139, 29, 157, 82, 164, 163,
246, 33 ve 66 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının sırasıyla 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11,
12, 13 ve 14'üncü sıralarına alınması ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
9 ve 10 Şubat 2021 Salı ve Çarşamba
günkü birleşimlerinde saat 24.00e kadar çalışmalarını
sürdürmesi,
11 Şubat 2021 Perşembe günkü
birleşiminde 224, 214, 200, 199 ve 159 sıra sayılı Meclis
Araştırması Komisyonu Raporlarının gündemin Özel
Gündemde Yer Alacak İşler kısmına alınarak
görüşmelerinin bu birleşimde yapılması, aynı
birleşimde 219 sıra sayılı 2019 Yılı Kamu
Denetçiliği Kurumu Raporu Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon
Raporunun görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi ve bu birleşimde Meclis
araştırması komisyonu raporları ile Karma Komisyon Raporu
üzerindeki görüşmelerde siyasi parti grupları adına
yapılacak konuşma sürelerinin en fazla 2 konuşmacı
tarafından kullanılabilmesi,
Önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili
Sayın Çiğdem Erdoğan Atabek.
Buyurunuz Sayın Atabek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ÇİĞDEM
ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyor,
hayırlı bir çalışma haftası diliyorum.
219 sıra sayılı 2019 Yılı
Kamu Denetçiliği Kurumu Raporu Hakkında Dilekçe Komisyonu ile
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyon Raporu; 83 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin
Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu; 235 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Enerji ve Madencilik Alanlarında İş Birliğine
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu; 142 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Savunma Sanayi İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu; 242 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kazakistan Cumhuriyeti
Hükûmeti Arasında Askeri İş Birliği
Anlaşmasının Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporu; 139 sıra Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Karadağ Hükûmeti
Arasında Savunma Sanayi İş Birliği
Anlaşmasının Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporu; 29 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması Tarafından Kurulan
Ortak Komitenin Serbest Ticaret Anlaşmasının `Menşeli
Ürünler' Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği
Yöntemlerine İlişkin Protokol II'sini Değiştiren 1/2017
Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine
İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca
Doğrudan Onaylanmasına İlişkin Yetki Verilmesine Dair Kanun
Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu; 157 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile İsviçre Konfederasyonu
Arasında Tarım Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Eklerine İlişkin
Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan
Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporu; 82 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Hükûmeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporu; 164 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Bolivarcı
Venezuela Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığı ile Vergiden Kaçınmaya Engel Olma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu; 163 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Gürcistan Hükûmeti
Arasında Uluslararası Kombine Yük
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporu; 246 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Gürcistan Hükûmeti Arasında Demiryolu Yük
ve Yolcu Taşımacılığına İlişkin Çerçeve
Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporu; 33 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki
Serbest Ticaret Anlaşması Tarafından Kurulan Ortak Komite'nin
Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşması'nın "Menşeli Ürünler"
Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği
Yöntemleri Hakkında Protokol II'sini Değiştiren 1/2016 Sayılı
Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve
Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine İlişkin
Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan
Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporu ve 66 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Bişkek Kırgız-Türk Dostluk Devlet Hastanesi
Açılması, Ortak İşletilmesi ve Devri ile Kırgız
Cumhuriyeti Vatandaşlarının Türkiye'de Tıp ve Tıpta
Uzmanlık Eğitimi Almasına Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyondan Gelen Diğer İşler kısmında
sırasıyla 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13 ve 14üncü
sıralarına alınmasını öneriyoruz.
Grup önerimizle Genel Kurulumuzda salı ve
çarşamba günleri uluslararası sözleşmeleri, perşembe günü
ise komisyon raporlarının müzakere edilmesini planlıyoruz.
Salı ve çarşamba günleri saat 24.00e kadar Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışmasını öneriyoruz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Biraz da esnaf
konuşalım, esnaf! Esnafın borçlarını öteleyelim; esnaf
perişan, esnaf kötü, esnaf faizin altında eziliyor, biraz da esnaf
konuşalım! Çiftçi Tarım Kredi Kooperatifine, Ziraat Bankasına
borçlu; esnaf kira ödeyemiyor, doğal gaz ödeyemiyor,
konuştuğumuz konulara bak!
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Devamla) -
Perşembe günü ise 224, 214, 200, 199 ve 159 sıra sayılı
Meclis Araştırması Komisyonu Raporlarının gündemin
Özel Gündemde Yer Alacak İşler kısmına alınarak
görüşmelerinin bu birleşimde yapılması, aynı
birleşimde 219 sıra sayılı 2019 yılı Kamu
Denetçiliği Kurumu Raporu Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon
Raporunun görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmaların sürdürülmesi ve Meclis araştırma
komisyonlarının raporlarının müzakereleri bitimine kadar
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulumuzun çalışmasını
öneriyoruz.
Grup önerilerimizi yüce Meclisin takdirine arz
ediyorum, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Siirt Milletvekili Sayın Meral Danış
Beştaş
Buyurunuz Sayın Danış
Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, hakikaten ekonomik kriz temel gündem olmaya
devam ediyor. Esnafların sesini duymaya davet ediyorum. Dün Ankarada da
esnaflar eylemdeydi, geçen hafta İstanbulda da esnaflar Borç ve faiz
altında eziliyoruz, dükkânlarımızı, mağazalarımızı,
lokantalarımızı kapatmak zorundayız. diyor ve bu sesi
duyuramıyor, yandaş kanallar bu sesi vermiyor. Cep telefonuna
takılmış bir iktidar aklı var; Cep telefonu varsa ister 24
taksitle alsın ister 36 taksitle o vatandaşın keyfi yerindedir.
diyor.
Bir de çok garip bir tablo yaşıyoruz;
Takvimdeki listeyi herhâlde herkes görmüştür, sadece 2 öneriyi söylemek
istiyorum -halkın aklıyla alay ediliyor ve halk bunun farkında-
diyorlar ki: Açken markete gitmeyin ki canınız bir şey
istemesin. Aman yanınızda çocuğunuzu götürmeyin ha!
Çocuğunuz bir şey ister, satın alamazsınız. Ya,
ekonomik krizde yoksullukla, işsizlikle, açlıkla mücadele yöntemini
bu şekilde bulan bir iktidar aklı, kaybetmiştir zaten.
Diğeri, Temelin çok sevdiğim bir
fıkrası var. Aslında teşbihte hata olmaz. Rivayet bu ya,
Temel altını ıslatıyormuş, bir ara psikiyatra
gitmiş ve sonrasında arkadaşları onu çok mutlu
görmüşler, demişler ki: Hayırdır Temel, hastalığın
bitti mi? Demiş ki: Hayır, hastalığım bitmedi,
altımı ıslattığım hâlde mutlu olmayı
öğrendim.
Şimdi, AKPnin işi bu, diyorlar ki: Sizin
yaşadığınızı biz daha iyi biliyoruz. Siz
Açım. demeyin, biz sizin tok olduğunuzu biliyoruz. Sizin
mutfağınızda dolabınız dolu. Hâlbuki boş
olduğunu biz yaşıyoruz. Bu konuda söylenecek 1 milyon şey
var. Vazgeçin bu akıldan. Gerçekleri yaşayanlar bilir.
Çok önemli bir mesele var. 7 Şubat 2016da
Cizrede büyük bir katliam yaşandı, insanlığa
karşı suç olarak kayıtlara geçti ve bu, Birleşmiş
Milletler raporlarında da insanlık suçları olarak soruşturma
talep edilen bir meseledir. İki gün geçti yıl dönümünden ve
vahşet bodrumları olarak anıldı, toplumsal hafızaya
böyle kazındı. 3 bodrumda 177 sivil yurttaş
yaşamını yitirdi. Bu kürsüden o sivillerin 36 tanesini okudum,
biliyor musunuz? O günü bugün gibi hatırlıyorum ve bir tanesi de
Mehmet Yavuzeldi, bizim parti meclisi üyemizdi, dedim ki: Yaşıyor
ve telefonla görüşüyorum. Bu Meclise Bunlar ölmesin. diye
çağrıda bulundum ama bir tarafta İçişleri
Bakanlığı telefonda, bir tarafta Sağlık Bakanlığı,
bir tarafta da içeridekilerle görüşürken kulaklarımla işlenen
katliama tanıklık ettim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Kulaklarımda o katliamın sesini duydum ve o ses kaydı sadece
kayıtlarda değil, hafızamda ölünceye kadar silinmeyecek bir ses
kaydıdır. Ve bugün iki gün geçti yıl dönümünden- hâlâ tek bir
kişi tutuklanmadı. O 177 insanı bodrumlarda öldüren zihniyet
hâlâ hesap vermedi. Üstelik, Cizrede görev yapanların hepsi cemaatçi
diye tutuklandı, biliyor musunuz? O dönem MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli ne demişti, kulak verin: Güneydoğuda olaylar
başlayınca ben Hemen oralarda sıkıyönetim ilan edin.
dedim ama sonradan gördüm ki iyi ki benim o sözümü dinlememişler çünkü biz
orada o gün Komutanlar terörle mücadele ediyor. diyorduk, meğer darbe
planı yapıyorlarmış. Bir de ellerinde sıkıyönetim
yetkisi olsaydı facia olabilirdi. Yine dönemin İçişleri
Bakanı Efkan Ala Emirlerimizi dinlemeyen bir grup var. diye sokağa
çıkma yasaklarında yaşanan katliamı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Çok
özür dilerim, normalde toparlayacaktım.
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Yaşanan katliamı ve vahşeti bu iki alıntıyla da ve
yaşadıklarımızla da birleştirerek lütfen bir daha
düşünün. Bu katliamın sorumluları cezaevinde ama öldürdükleri
tek bir insan için soru sorulmadı, Siz o bodrumlarda insanları neden
yaktınız? sorusu sorulmadı. Darbe için soru soruldu, darbe için
soruşturma yapılıyor, kovuşturma yapılıyor ama o
soru sorulmuyor. Bu, iktidarı sorumluluktan kurtarmaz, suçtan, cezadan
kurtarmaz.
Ve şimdi Taybet ananın katledildiği
yerde yandaşlarca dikilen fotoğrafları paylaşan bir
İçişleri Bakan Yardımcısı var. Evet, oralarda
TOKİlerle işlenen katliamı silemezsiniz, bu hafızalarda ve
kayıtlarda yerini alıyor. Ölenleri de saygıyla anıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bülbül.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın AK
PARTİ grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, HDP Grup Başkan Vekili kürsüde yapmış olduğu
konuşmasında bir katliam iddiasında bulunmuştur. Bu iddia
sübut bulmuş, hukuk tarafından takip edilip kesinleşmiş
olan bir durum değildir, sadece kendi beyanıdır.
Dolayısıyla ifade ettikleri hususlar yargı kanalıyla tespit
edilebilecek ve bu noktada gereği yapılabilecek meselelerdir. Biz,
içinde Cizrenin de olduğu meskûn mahal sürecini, operasyonlar sürecini
PKKnın şehirleri tamamen bir cephanelik hâline dönüştürüp orada
yaşayan sivil halkı, insanlarımızı canlı kalkan
olarak kullandığı ve tamamıyla şehirleri terörize
ettiği bir süreç olarak biliyoruz. Bu noktada yapılan operasyonlar
neticesinde şehirler terörden temizlenmiş ve bu operasyonlarda da 900
kadar güvenlik görevlimiz şehadete ermiştir.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Devlet
katliam yaptı, inkâr edemezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu noktada, bu
operasyonlar sürecinde hayatını kaybeden, şehit olan güvenlik
güçlerimizi ve yaralanan gazilerimizi şükranla yâd etmek istiyoruz.
Şimdi, bu konuşma sırasında HDP
Grup Başkan Vekili, Genel Başkanımıza ithafen, 15 Temmuz
sonrasında Sayın Genel Başkanımızın
yapmış olduğu bir değerlendirmeden bir iki cümle
aktarmıştır. Bunun, o Cizredeki kendilerinin katliam
iddiasıyla aynı bağlam ve aynı konuşma içerisinde
geçmesi hiçbir şekilde kabul edilemez. Genel
Başkanımızın yapmış olduğu
değerlendirme, 15 Temmuz sonrasında Türkiyede karşımıza
çıkan tablo içerisinde ordunun içerisinde de FETÖcü subayların, asker
görünümünde FETÖcü teröristlerin var olduğuna ilişkin bir tespittir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesiyle alakalı olarak bir teklifte bulunulduğunu
fakat ordunun içerisinde böyle bir yapının olduğu
görüldüğünde, bu noktada İyi ki sıkıyönetim
noktasında bir değerlendirme yapılmadı. şeklinde bir
konuşmaydı bu.
Buradan, bu ifademizin, bizim, Cizrede veyahut da
meskûn mahal operasyonlarında, HDPnin iddia ettiği, PKKlı
terörist hesapların sosyal medyada devamlı dezenforme ettiği
şekilde birtakım beyanlara destek olarak
kullanılmasını asla ve asla kabul etmemiz mümkün değildir.
Bu, olayı, sözleri bağlamından çıkarıp
çarpıtmaktan ibaret bir durumdur.
Saygılar sunarım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş
36.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben, MHP Genel Başkanının sözlerini
yorum yapmadan ifade ettim, darbe teşebbüsünden sonra
konuşmasını olduğu gibi alıntıladım; orada
tartışmaya girmeyeceğim. Sadece şunu hatırlatmak
istiyorum: Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek
Komiserliği Mart 2017de bir rapor yayınladı ve bu raporda aynen
şu tanımlamayı yaptı: Kıyamet benzeri bir tablo dedi
ve bu sivil ölümlerini, katliamını insanlığa
karşı suç olarak niteledi ve bunun soruşturulması yönünde
Türkiyeye çağrıda bulundu. Orada ölenlerin nasıl öldüğünü,
nasıl öldürüldüğünü, bodrumlarda neler olduğunu biz bizzat
tanıklık ederek -tanıklığımızı-
aktarıyoruz. Ben kürsüden okuduğum sivil insanların listesini
anlatıyorum. O insanlardan biri Mehmet Yavuzel, telefonun diğer
ucundayken, dışarı çıkmak üzereyken, ambulansa gitmek
üzereyken ve kolluk gücü de varken, kulağımın dibinde müdahale
olmuş ve Mehmet Yavuzel dâhil 177 kişinin cenazesi çıkarılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Söylediklerimin tümünün belgesi, bilgisi, tanığı, delili var.
Ben kimseyi zan altında bırakmak ya da suçlamak için bu beyanlarda
bulunmuyorum; sadece, var olan cezasızlık politikasının
sona ermesini, toplu katliamlara imza atan ve bunun hesabını vermeyen
insanların toplum için de Türkiye için de büyük bir tehdit arz
ettiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurul
gündemi ile çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine, 11
Şubat 2021 Perşembe günkü birleşiminde 224, 214, 200, 199 ve 159
sıra sayılı Meclis Araştırması Komisyonu
Raporlarının gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmına alınarak görüşmelerinin bu birleşimde
yapılmasına, aynı birleşimde 219 sıra sayılı
2019 Yılı Kamu Denetçiliği Kurumu Raporu Hakkında Dilekçe
Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporunun görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesine ve bu birleşimde
Meclis araştırması komisyonu raporları ile karma komisyon
raporu üzerindeki görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak
konuşma sürelerinin en fazla 2 konuşmacı tarafından
kullanılabilmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Engin Altay.
Buyurunuz Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bugün AK PARTİ grup önerisi eğer kabul
edilirse -ki edilecek gibi de görünüyor- bu hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi,
uluslararası anlaşmaları ve Mecliste çalışma süresi
tamamlanan araştırma komisyonu raporlarını görüşecek.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak uluslararası anlaşmalar söz konusu
olduğu zaman meseleye hakikaten millî bir duruşla baktık,
bakageldik, bugün de bu hafta da tavrımız böyle olacak. Nitekim,
Azerbaycanla, Gürcistanla, komşu ülkelerimizle, Kazakistanla, muhtelif
ülkelerle yapılmış uluslararası anlaşmalar bugün, yüce
Meclisin onayına sunulacak ve inşallah, bizlerin de müspet
oylarıyla kabul edilerek kanunlaşacaktır. Bu çerçevede, gene bu
hafta Rabia Naz Vatan Komisyonunun çalışması tamamlandı;
onu görüşeceğiz. Bilişim teknolojileri
bağımlılığının etkilerinin
araştırılmasıyla ilgili komisyon raporunu ve
yetiştirebilirsek Down Sendromlu çocukların sorunlarıyla ilgili
komisyon raporunu görüşeceğiz. Yani Meclis bu hafta, milletin çok
direkt menfaatine olmasa da milletin açlık, feryat
çığlıklarını duymasa da olumlu işler
görüşecek. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler de olumlu
katkılarımızı ortaya koyacağız.
Değerli arkadaşlar, AK PARTİ grup
önerisinde söz almamın bir sebebi de şudur: Siyasette münakaşa ederiz,
sert tartışmalar yaparız, bağırırız,
çağırırız; bunlar işin doğasında
vardır, Meclis de tartışma yeridir, münakaşa yeridir,
bunları yapacağız. Siyasi partiler, hiç şüphesiz kendi
baktıkları pencereden Meclisteki konumlarını belirlerler.
Siyasi partiler münakaşa ve kavga etsin, bunda bir sorun yok ama
Türkiyede, AK PARTİnin, özellikle bu ucube sistemle birlikte,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte devletin
çürüdüğünü, tefessüh ettiğini üzülerek izliyoruz. Her gün devlet
adabına yakışmayan beyanatları, hareketleri, tutumları
görüyoruz. Valilerden kaymakamlara, rektörlere kadar -biraz önce AK
PARTİnin sevgili Grup Başkan Vekilinin de asla tasvip
edemeyeceği noktada- işgüzarlık ve lidere biat etme, lidere yaranma
konusunda kamu görevlilerinin kendi aralarında bir yarışa
girdiğini de görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu sandalyeler bugün
var, yarın yok. Devlet ebedîdir. Devletin çürümemesi, çürütülmemesi
lazım. Kaç oy alırsanız alın, yüzde 99,9 oy alsanız
bile devletin, öbür yüzde 0,1inin de devleti olduğunu unutmamanız
lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Başkanım, bir
müsamaha rica ediyorum.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ALTAY (Devamla) Devleti çürütürseniz
iktidarınız iktidar olmaktan çıkar; bunu bilmeniz lazım.
Türk polisi -benim 3 kuzenim, ağabeyim
polislikten emeklidir- hepimizin medarıiftiharıdır. Polisimiz
şehit olmaktan korkmaz, emekli olmaktan korkar diye yüz defa bu kürsüde
söyledim. Ama polise kanunsuz emir vermek, polisi toplumu kutuplaştırmanın
bir aracı gibi kullanmak da asla kabul edilemez.
Değerli arkadaşlar, sene 2017.
Barış Kerem, Oğuzhan Erkul; bu çocuklar lise mezuniyetlerini
kutladılar Gazi Mahallesi piknik alanında ve bu pırıl
pırıl çocuklar -çocuk diyorum- liseyi yeni bitirmiş çocuklar,
piknik dönüşü polis tarafından tarandılar. Taranma gerekçesi de
ne sayın milletvekilleri?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ALTAY (Devamla) Arabanın
penceresinden bağlamanın kılıfı sarkmış -bunlar
sonra tespit edildi- Vay efendim, bu bir silahtır. demiş polis,
Barış Kerem ve Oğuzhan Erkulun içinde olduğu arabayı
taramış. Şunu soruyorum ya: Bu araba, Gazi Mahallesinde
değil de Bağdat Caddesinde görülseydi taranır mıydı?
Bu araba, Gazi Mahallesinde değil de Sultanbeylide bu şekilde
görülse taranır mıydı? Polis, büyük bir kusur işlemiş,
bana göre cinayet işlemiş. Daha vahimi şu, devlet çürümesin diye
bunun için söylüyorum: Bu 2 polisimize -ve bunlara bu Vur! emrini verene hiç
ceza yok zaten- ne ceza verilmiş biliyor musunuz değerli
milletvekilleri? Hepimizin evladı var. Bu 2 polise yirmi dörder bin lira
24 taksitle ceza verilmiş. İşte, bu, devletin çürüdüğünün
işaretidir.
Arkadaşlar, birisi 16 yaşında, birisi
15 yaşında. Sanıyorum, Barış Keremin annesi
şöyle diyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
ENGİN ALTAY (Devamla) Hemen bitiriyorum
Başkanım.
Bir devlet için bundan büyük ayıp olmaz. O 24
bin lirayı ben vereyim, çocuğumu bana geri verin. diyor. Bu,
hepimizin, buradaki bütün siyasi partilerin başını öne eğip
düşünmesi gereken bir hâldir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Turan.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, Trakya Üniversitesi Rektörünün İlahiyat Fakültesi
Dekanıyla ilgili soruşturma başlattığına
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; bir hususu açıklamak için söz alma
ihtiyacı hissettim.
Sabahki oturumlar sırasında Sayın
Altayın ifade ettiği Trakya Üniversitesindeki bir dekanın
üsluba, adaba, genel teamüllere çok aykırı tweetiyle ilgili bir
gergin ortam olmuştu. Biz de oradaki konuşmamızda prensip olarak
adaletin, yaklaşımımızın, herkese eşit
olması gerektiğini söylemiştik. Hatta memuriyet görevi
olanların çok daha hassas bir dil kullanması gerektiğini,
siyasetçilerin dilinin belki anlaşılır ölçüde farklı
sertliği olabilir ama memuriyetteki arkadaşlarımızın
daha hassas olması gerektiğini ifade etmiştik ancak hiçbir
yanlışın yanında durmayacağımızı,
yanlış yapan kim varsa karşısında
olacağımızı ifade etmiştik. AK PARTİyi
farklı kılanın da bu duruşu olduğunu ifade
etmiştik. Az önce öğrendim ki ilgili üniversitedeki rektör bey,
ilgili dekanla alakalı soruşturmayı
başlatmıştır; bu yasal süreyi beraber takip edeceğiz.
Ben tekrar durduğumuz yerin doğru olduğunu, hakkaniyete, ahlaka,
adalete uygun yer olduğunu ifade etmek istedim.
Bir husus daha Sayın Başkan: YÖK
Yasasında daha eski yıllarda bu konularda çok daha hızlı
karar alan bir yetki imkânı vardı. Rektörlerin, dekanların
benzer konularla ilgili soruşturmalarını YÖK yapardı, ancak
Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasa Mahkemesine götürdüğü kanun maddesinden
sonra, iptalden sonra, YÖKün bu konularda araştırma yapma,
soruşturma yapma yetkisinin olmadığını, sadece ilgili
üniversitenin bu işi yapabileceğini ifade etmek isterim. Konuya
ilişkin de zaten üniversite, rektör hoca bu konuda soruşturmanın
başladığını ifade etmişlerdir Sayın
Başkanım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Altay
38.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım, inşallah iktidar olursak biz YÖKü temelli
kapatacağız zaten merak etmeyin. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O zaman hep YÖK açık
kalacak Başkanım bundan sonra.
ENGİN ALTAY (İstanbul) YÖKü
kapatacağız. Ben Sayın Bülent Turana
duyarlılığı için teşekkür ediyorum, eksik
olmasın. Ben, umarım ve dilerim ki aynı duyarlılık
içinde cumhuriyet savcıları da olur çünkü (216/1) resen
kovuşturma gerektiren bir hâldir. Bakalım yürekli, namuslu
savcılarımız var mı, yok mu; hep beraber göreceğiz.
Teşekkürler.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Tweet yarışı
olursa altta kalır. demiştim Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş,
buyurunuz.
39.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkür ederim.
Sayın Turana hassasiyeti ve
yaklaşımı için biz de teşekkür ediyoruz. Soruşturma
açılmasını hakikaten önemsiyoruz çünkü bir dekan ve bir
fakültede yönetici pozisyonunda ancak bu yetmez, bir suç var ortada, sadece bir
disiplin suçu değil; biz de savcılığı, alenen
öğrencileri ölümle tehdit eden ve sosyal medyada yayınlanması
için infial yaratan bu çağrısı karşısında -dün
sosyal medyada yayın sırasında Ayşen Şahini
nasıl toplantıdan aldıysa dekanı herhâlde daha rahat
gözaltına alabilir diyorum- görevini yapmaya çağırıyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurul
gündemi ile çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine, 11
Şubat 2021 Perşembe günkü birleşiminde 224, 214, 200, 199 ve 159
sıra sayılı Meclis Araştırması Komisyonu
Raporlarının gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmına alınarak görüşmelerinin bu birleşimde
yapılmasına, aynı birleşimde 219 sıra sayılı
2019 Yılı Kamu Denetçiliği Kurumu Raporu Hakkında Dilekçe
Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporunun görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ve bu
birleşimde Meclis araştırması komisyonu raporları ile
karma komisyon raporu üzerindeki görüşmelerde siyasi parti grupları
adına yapılacak konuşma sürelerinin en fazla 2
konuşmacı tarafından kullanılabilmesine ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
A) Önergeler (Devam)
2.- Aydın Milletvekili Süleyman
Bülbülün, (2/1527) sıra sayılı Kanun Teklifinin İç
Tüzükün 37nci maddesi uyarınca doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/108)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/1527) esas numaralı Kanunu Teklifimin
İç Tüzükün 37nci maddesi uyarınca doğrudan gündeme
alınması hususunu saygılarımla arz ederim.
Süleyman
Bülbül
Aydın
BAŞKAN Önerge üzerinde Süleyman Bülbül
konuşacaklar.
Buyurunuz Sayın Bülbül. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
4447 sayılı İşsizlik
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifiyle ilgili söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle, ben bu kanun teklifini 2019 yılının Ocak ayında
verdim, İç Tüzük 37ye göre doğrudan gündeme alınması için
de dilekçemi vermiştim ama buna rağmen teklif iki yıl bir ay
sonra gündeme alınabildi; bu durum, Meclisin çalışma düzenini,
işleyişini ve nitelikli yasamayı da açıkça ortaya koyuyor.
Yani, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilen bu sistemin
yasamayı ne hâle getirdiğini de ortaya koyuyor arkadaşlar. Bu
nedenle bu konularda kuvvetler ayrılığının önemini ve
demokratik parlamenter sistemin, denge denetlemenin önemini de burada
vurgulamak isterim.
Değerli arkadaşlar, Mecliste biz
milletvekilleri ve parti gruplarına yasama hizmetlerinin yürütülmesinde
yardımcı olmak için uzun yıllardır sözleşmeli personel
istihdam ediyoruz. Parti gruplarında görevli grup danışmanı
ve grup büro görevlileri ile danışman arkadaşlarımız
Meclisin ve bizlerin çalışma temposuna göre uzun saatler mesai
yapıyorlar ve sık sık bizlerle birlikte il dışına
çıkıyorlar. Kısacası, bu çalışma arkadaşlarımızın
geceleri gündüzleri belli değil. Hatta salgın döneminde bile
diğer çalışanlar dönüşümlü çalışma sistemine
girdiği hâlde, esnek mesai sistemine döndüğü hâlde
danışmanlar için bu durum söz konusu değil. Bunların
yanında almış oldukları sorumluluklar ve önemli
işlemler, işler başka herhangi bir kamu kuruluşunda
çalışanlarla karşılaştırıldığında
çok zor şartlarda görev yapıyorlar. Çalışma
şartları böyle de hakları nasıl? Haklarına
baktığımız zaman, bu arkadaşların ne
tazminatları var ne işsizlik sigortaları var ne de iş
güvenceleri var. Arkadaşlarımızın Meclisteki görevi,
birlikte çalıştıkları milletvekilinin görevi
bittiğinde ya da milletvekili istifa ettiğinde ya da
milletvekilliği düşürüldüğünde ya da -Allah gecinden versin-
milletvekili hayatını kaybettiğinde yani beklenmeyen ve
öngörülemeyecek nedenlerle sona eriyor. Personelin haklı nedenle ve talebi
hâlinde iş sözleşmesinin sona ermesi personel için telafisi güç,
zararlı sonuçlar çıkarıyor. Hatta öngördüğümüz şekilde
bu kişilerin sadece kendileri değil, aileleri de zor durumda
kalıyor.
Şimdi, çalışma durumları ve
koşulları böyle olan, idari hizmet sözleşmesiyle
çalışan danışman arkadaşlarımız 657
sayılı Kanunun 4üncü maddesi çerçevesinde memur ve sözleşmeli
olarak kabul görülmüyor. Hukuki durumları ise 4857 sayılı
Yasaya da uymuyor. Bu kanun kapsamında
tanımlanmadığından dolayı işçilerin
yararlandığı iş güvencesi ve diğer haklardan da ne
yazık ki yararlanamıyorlar. Kısacası, bu emekçi
arkadaşlarımızı nereye koyacağımızı bir
türlü bilemiyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerinin
eli kulağı olan ve bizlere birçok konuda yaşamsal
yardımlarda bulunan personelin iyi şartlarda
çalışmaları, onların kendilerini emniyette hissetmeleri
psikolojik olarak çalışma sistemini de etkiliyor. En azından,
kendilerine bağlı olmayan sebeplerle görevlerinin sona ermesi
durumunda kanunla belirlenmiş bir güvence altına alınmaları
çok önemli. Zaten Anayasa'mızın 49uncu maddesi açık: Devlet
çalışanların hayat seviyesini yükselmek, çalışma
hayatını geliştirmek için çalışanları ve
işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek,
işsizliği önlemek, elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve
çalışma barışını sağlamak için gerekli
tedbirleri alır. diyor. Görevi sonlandırılan söz konusu
sözleşmeli personele, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan
diğer çalışanlara tanınan işsizlik ödeneği
hakkının tanınması bu nedenlerle zorunlu hâle gelmelidir
diye düşünüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, bu teklif hem iş
barışının sağlanması hem çalışma
arkadaşlarımızın emeklerinin
karşılığını vermek açısından çok büyük
faydalar içeriyor. Teklifin kabulü durumunda bugüne kadar
yaşanmış ve bundan sonra yaşanabilecek birçok sorunun önüne
geçilecek diye düşünüyorum.
Arkadaşlar, bu arkadaşlarımız
yol arkadaşlarımız. Eğer Mecliste kendi yol
arkadaşlarımızın hukuki durumunu ve iş
güvenliğini sağlamazsak biz vatandaşın iş
güvenliğini nasıl sağlayacağız? (CHP
sıralarından alkışlar) Bu nedenle ilk önce evimizden
başlayacağız. Evimizden başlamalıyız ki
-Türkiye'de işçilerin iş kaybetme ve gelecek kaygısını
yani iş güvencesi denilen Kod 29 adı altında işten
atılma- İş Kanununun 25inci maddesiyle birçok
vatandaşımızın zor durumda olduğu konumda emekten
yana, emekçiden yana tavır koyalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Vekil.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Emekten yana, emekçiden
yana tavır koymak bir siyasi tercih sorunu. Bu siyasi tercih sorunuyla
ilgili Mecliste bulunan tüm Parti gruplarından, kendi
danışmanlarımızdan, kendi sözleşmeli çalışan
yoldaşlarımızdan başlamamız gerekir diye
düşünüyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ihtisas
komisyonlarında boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna
düşen üyelikler için seçim yapacağız.
VII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere
Seçim
1.- Millî Savunma Komisyonunda boş
bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Millî Savunma Komisyonunda boş
bulunan 1 üyelik için Kayseri Milletvekili Çetin Arık aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonunda boş bulunan 1 üyelik için Afyonkarahisar Milletvekili
Burcu Köksal aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3.- Dilekçe Komisyonunda boş bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN - Dilekçe Komisyonunda boş bulunan
1 üyelik için Şanlıurfa Milletvekili Aziz Aydınlık aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi 60a göre söz talebinde bulunan 4
arkadaşıma söz verip ara vereceğim.
Sayın Ataş
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- Kayseri Milletvekili Dursun
Ataşın, ekonomik krizin derinleştiği bugünlerde
TOKİnin taksitlerini ödemeyen vatandaşlara tahliye tebligatı
gönderdiğine, vatandaşın birikmiş taksitleri ödeme
imkânı bulunmadığına, TOKİnin mağdur olan
vatandaşların sorunlarını çözmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ekonomik kriz giderek derinleşiyor ve gelen
zamlarla birlikte faturalar kabarıklaşırken bu kış
aylarında vatandaş hayatta kalma mücadelesi vermektedir. TOKİ
ise vatandaşın bu mücadelesini görmezden gelmekte, taksitlerini
ödemedikleri için vatandaşa tahliye tebligatları göndermektedir.
Tahliye kararlarında ise ancak birikmiş taksitlerin ödenmesiyle
tahliyeden vazgeçileceği belirtilmektedir. Bu konutlar zaten dar gelirli
vatandaşlar için yapılmıştır. Bu kriz döneminde taksit
ödemelerinde gecikmelerin yaşanması son derece normaldir. Askıda
ekmeğe muhtaç hâle getirilmiş dar gelirli
vatandaşlarımızın birikmiş taksitlerini ödeme
imkânı bulunmamaktadır. TOKİ, sözleşmelerini bu
şartlara göre güncellemeli, mağdur olan
vatandaşlarımızın sorunlarını çözmelidir.
Vatandaş zor günlerde devletini ve Hükûmeti
yanında görmek istiyor diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan
Sayın Yılmazkaya
41.- Gaziantep Milletvekili Bayram
Yılmazkayanın, son birkaç günde sağlık
çalışanlarına yapılan saldırıların bile
sağlıkta şiddette gelinen noktayı gözler önüne
serdiğine, bu saldırıların asla kabul edilemez
olduğuna ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Tüm insanlık, aylardır coronavirüs
nedeniyle gece gündüz demeden hastalar için bu savaşta en ön saflarda
mücadele veren sağlık çalışanlarına
minnettarlığını göstermenin yollarını
aramaktayken, Gaziantepte özel bir hastanede sağlık
çalışanlarına yapılan saldırıda 1 hemşire, 3
hastane görevlisinin yaralandığı olayın ardından ve
Rize Devlet Hastanesinde yapılan orakla saldırı sonucu görevi
başındaki kadın doktor arkadaşımız kolundan ve
bacağından yaralandı. Sadece bu birkaç gün içinde yaşanan
saldırılar bile sağlıkta şiddette gelinen noktayı
gözler önüne sermektedir. Covid-19 salgınında en ön saflarda mücadele
veren sağlık çalışanlarımıza millet olarak vefa
borcumuz olduğu kesindir, haklarını asla ödeyemeyiz. Ülkemizde
aylardır coronavirüs nedeniyle gece gündüz demeden, yer, zaman ve mekân
kavramı gütmeden hasta ve toplum sağlığı için fedakârca
hizmet veren ve bizler için mücadele eden sağlık
çalışanlarına yönelik bu saldırılar asla kabul
edilemez.
Yüce heyeti bu hassas konuda gerçekçi önlemleri
almaya davet ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Aydınlık
42.- Şanlıurfa Milletvekili Aziz
Aydınlıkın, uzman doktor eksikliği yüzünden
Urfalıların sürekli başka şehirlerdeki hastanelere
gittiğine, uzman doktor atamalarının bir an önce
yapılmasını hemşehrileri adına talep ettiğine
ilişkin açıklaması
AZİZ AYDINLIK (Şanlıurfa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şanlıurfada sağlık hizmetlerine
erişim noktasında artık hemşehrilerim isyan ediyor. Uzman
doktor eksikliği yüzünden Urfalılar sürekli başka şehirlere
gidiyor, gittiği yerde yeme içme, barınma ve maddi
sıkıntılarla karşılaşıyor. Şahsen
defalarca uzman doktor eksikliğini dile getirdim. Son günlerde, geçici görevlendirmeyle
şehrimizde hizmet veren onkoloji uzmanlarının da görev süresi
dolunca onkoloji hastalarımız tek onkoloji uzmanının
olduğu tıp fakültesine gitmek zorunda kalıyor; hâliyle bu durum
yoğunluk yaşanmasına ve tedavilerin gecikmesine neden oluyor. Bu
sorunun kalıcı bir şekilde çözülmesini, uzman doktor
atamalarının bir an önce yapılmasını
hemşehrilerim adına talep ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Yalım
43.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, Uşak ilinde Reşat Keskin adlı
vatandaşın ekonomik sebeplerden dolayı intihar ettiğine,
olay yerinde 95 bin liralık borç listesi bıraktığına,
kendisine Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, geçtiğimiz
çarşamba ve perşembe günü 25 milletvekili arkadaşım ve 3
parti meclisi arkadaşımla birlikte Uşakta çalışma
yapıyorduk ancak maalesef çarşamba günü öğleden sonra
tatsız bir haber aldık. Kendisini de şahsen
tanıdığım Reşat Keskin adlı
anahtarcılık işi yapan bir esnafımız -2 çocuk
babasıdır, ailesini de gayet iyi tanırım- ekonomik
sebeplerden dolayı maalesef intihar etti; özellikle altını
çiziyorum, intihar etti yani bu bir vefat değil. Kendisi -özellikle olay
yeri incelemenin de bulduğu- toplam 95 bin TLlik -bakın, buranın
altını özellikle çiziyorum- bir borç listesi bıraktı.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Nasıl
borçlanmış, onu da söyle.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Onun için hem birinci
derece akrabalarından teyit aldığım bilgiye göre, maalesef
ekonomik sebeplerden
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Nasıl
borçlanmış, onu da söyle.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ülkemizde birçok ilimizde
bu tip intiharlar devam etmektedir. Onun için intihar eden
vatandaşımıza ilk önce Allahtan rahmet diliyorum.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Nasıl
borçlandığını da söyle.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bir tek sizin durumunuz
iyi ya. Millet ölüyor, sizin durumunuz iyi; anlayın ya.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Diğer taraftan,
Sayın Güneş, biz Uşakta herhangi bir sıkıntı
olduğunda olay yerinde oluyoruz. Keşke siz de gelseydiniz de siz de
orada olsaydınız.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Ailesi
sizi istememesine rağmen oraya gitmişsiniz, orada resim
çektirmişsiniz; bunu abisi de söyledi, babası da söyledi.
İsterseniz beraber babasını telefonla arayalım görüşelim;
görüşelim, hodri meydan.
BAŞKAN Sayın Kaşlı
44.- Aksaray Milletvekili Ramazan
Kaşlının, Alparslan Türkeşin elli iki yıl önce
yaktığı meşalenin Türk milletini aydınlatmaya devam
edeceğine, bu hareketin millet ve devletin teminatı olmayı
ilelebet sürdüreceğine ilişkin açıklaması
RAMAZAN KAŞLI (Aksaray) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Cennet mekân merhum Başbuğumuz Alparslan
Türkeş Beyin elli iki yıl önce yaktığı meşale,
bugün, Türk milletini aydınlatmaya devam ederken ülkücü hareketin üç
hilali, Türk devletinin bekasının teminatı, geleceğinin
sigortası olarak milletimizin nezdinde kabul görmüştür. Binlerce
şehidi ve gazisi olan bu dualı hareketin önderi, yirmi dört
yıldır Önce ülkem ve milletim, sonra partim. diyen bilge liderimiz
Sayın Devlet Bahçeli Beyin haklılığını 15
Temmuzdan bugüne kadar olan süreçte milletimiz daha net olarak görmüş ve
tanıklık etmiştir. Kökleri Türk milletinin tarihteki
varlığıyla bütünleşen bu kutlu hareket milletimizin ve
devletimizin teminatı olmaya, şanla şerefle, onurla, gururla
ilelebet devam edecektir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Karadağ
45.- Iğdır Milletvekili Yaşar
Karadağın, 1970lerin teknolojisiyle yapılmış ve
kullanım ömrünü 2005 yılında tamamlamış olan
Ermenistandaki Metsamor nükleer santralinin olası bir depremde
yayacağı radyasyonun Iğdır, Van, Ağrı, Erzurum
gibi yerleşim alanlarını yaşanmaz hâle getireceğine,
konunun uluslararası platformlarda dile getirilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
YAŞAR KARADAĞ (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçtiğimiz hafta 5 Şubat, saat 18.36da
Ermenistanın başkenti Erivan yakınlarında 4,7
büyüklüğünde meydana gelen deprem Ermenistanla birlikte ilimiz
Iğdır ve yakın coğrafyada da hissedildi. Iğdır
halkı depremin şiddetinden ziyade deprem fay hattı üzerinde
bulunan Metzamor Nükleer Santralinde oluşabilecek
sızıntının korkusunu yaşadı. Nitekim ilimize 16
kilometre uzaklıkta olan bu santral 1970lerin teknolojisiyle
yapılmış, kullanım ömrünü 2005te
tamamlamıştır. Olası büyük bir depremde Metzamor
Santralinin yayacağı radyasyon Iğdır, Van, Ağrı,
Erzurum gibi yerleşim alanlarını yaşanmaz hâle
getirecektir. Tehdit savuran bu nükleer santrali uluslararası tüm
platformlarda dile getirmeli ve artık, bu santrale dur demeliyiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaplan
46.- Gaziantep Milletvekili İrfan
Kaplanın, Gaziantep iline Gazi unvanının verilişinin
100üncü yıl dönümünü gururla kutladıklarına, başta Mustafa
Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile Antep savunmasını
destanlaştırarak bağımsızlık uğruna can
veren şehitleri rahmetle andığına, hemşehrilerinin
Gazilik Gününü kutladığına ilişkin açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Şehrim Gaziantepe gazilik unvanı
verilişinin 100üncü yılını gururla kutladık.
Gaziantep halkı, kısıtlı imkânlarla on bir ay süren
topyekûn bir mücadeleyi zaferle taçlandırmanın gururuyla tarihe
adını altın harflerle yazdırmış şanlı
bir şehrin evlatlarıdır. Destansı başarılara imza
atmış Gaziantepli hemşehrilerimin Gazilik Gününün
heyecanını gönülden paylaşıyorum. Ülke tarihimizin
gidişatına yön vermiş bir şehrin evladı olarak bize
gazi olmanın onurunu yaşatan başta Mustafa Kemal Atatürk ve
silah arkadaşları olmak üzere Antep savunmasını
destanlaştırarak bağımsızlık uğruna
canlarını feda eden Karayılanlar, Şehit Kâmiller,
Şahin Beyler ve diğer tüm kahramanlarımızı rahmet ve
minnetle anıyor, hemşehrilerimizin Gazilik Gününü kutluyorum.
Teşekkür ediyorum.
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Nimetullah Erdoğmuşun, İç Tüzükün 60ıncı
maddesine göre söz isteyen milletvekillerinin taleplerinin peyderpey
karşılaşacağına ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 60a göre
söz talebi olan saygıdeğer arkadaşlarımızın
taleplerini peyderpey karşılayacağız.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.29
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.47
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Emine Sare AYDIN (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 44üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar
gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya alınan,
2019 yılı Kamu Denetçiliği Kurumu Raporu Hakkında Dilekçe
Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu üzerindeki görüşmelere
başlıyoruz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler
1.- 2019 Yılı Kamu Denetçiliği
Kurumu Raporu Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon
Raporunun (5/3) (S. Sayısı: 219)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sıraya alınan,
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür
Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri
Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
B) Kanun Teklifleri
1.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu,
İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1590) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 83) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Komisyon Raporu 83 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz
isteyen? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE AZERBAYCAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
KÜLTÜR MERKEZLERİNİN KURULUŞU, İŞLEYİŞİ
VE FAALİYETLERİ HAKKINDA ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 25
Nisan 2018 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin
Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında
Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın
Abdul Ahat Andican.
Buyurunuz Sayın Andican. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Aynı anda şahsınız adına da
konuşacağınızdan süreniz on beş dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ABDUL AHAT
ANDİCAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün Türkiyenin ve uluslararası platformun önemli bir
sorununa değinmek istiyorum; Doğu Türkistan olayları. Bugün, bir
Çin iç sömürgesi hâlinde olan Doğu Türkistanın geçmişini,
asimilasyona uğrama dönemlerini vesaire zaman yokluğundan es
geçeceğim ve bugün geldiğimiz noktada bulunduğumuz
aşamayı inceleyeceğim.
Amerika Birleşik Devletlerinin 11 Eylül
olaylarını hatırlarsınız. Bu olaylarda teröre
karşı küresel savaş diye bir konsepti ABD ortaya koydu ve Çin
çok akıllı bir şekilde bu konsepte
katılacağını söyledi; şart olarak Doğu Türkistan
İslami Partisinin terör listesine alınmasını istedi.
Amerika Birleşik Devletleri bunu kabul etti ve 2003 yılında bu
organizasyon terör listesine alındı. Çin, ertesi yıl, ilginç bir
yaklaşımda bulundu; bu terör organizasyonun bir şemsiye
organizasyon olduğunu ve onun altında başka organizasyonlar
olduğunu söyledi, onların da terörist kabul edilmesini dünya gündemine
getirdi. Değerli arkadaşlar, Çinin bu talebi Türkiyede de var olan
3 tane Doğu Türkistan diaspora derneğini ve vakfını da
kapsıyordu, bütün dünyadaki diaspora derneklerini kapsıyordu. Bunu
anlatmamım bir nedeni var, biraz sonra gerekçesini söyleyeceğim. Bu
dönemde Doğu Türkistanda ortaya çıkan her olay şiddetle
bastırılmaya devam edildi. 2009 yılında Uygur gençleri
köle işçisi olarak diğer Pasifik cephesine, oraya
taşındıkları için bunları protesto amaçlı
yapılan bir gösteride, Urumçide yüzlerce Uygur öldürüldü. 2013
yılında Bir Kuşak Bir Yol Projesi gündeme getirildi.
Kuşak Projesinde -ayrıntılarına girmeyeceğim, zaman
yok ama- Doğu Türkistan çok önemli bir yol oluşturuyordu ve 2017de
tüm dinlerin ve inançların Çinlileştirilmesi siyasetini Çin resmen
ilan etti. Bugün 1 milyonu aşkın Uygur Türkü, toplama
kamplarında ve hapishanelerde işkenceye ve beyin yıkamaya tabi
tutuluyorlar.
Meselenin Türkiye boyutuna gelince Türkiye'ye
sığınan Uygurlar ve diaspora dernekleri süregiden Çin zulmünü kamuoyuna
anlatmaya çalışıyorlar. Diğer taraftan, Doğu Türkistan
meselesini ABD destekliyor diye Doğu Türkistandaki Çin zulmünün bir
emperyalist propagandası olduğu şeklinde bir iddiayı
gündeme getiren ve ne yazık ki başını Cumhur
İttifakının fahri ortağı Doğu Perinçekin
çektiği bir başka kesim var. Bu çevreler Doğu Türkistandaki bu
kampların eğitim kampları olduğu şeklindeki Çin
iddiasını seslendirmeye devam ediyorlar. Buna karşı
çıkması gereken sözde yerli ve millî çevreler de buna sessiz
kalıyorlar. Bu çevrelerden aldığı cesaretle Doğu
Perinçek, İYİ PARTİ Genel Başkanı Sayın Meral
Akşenerin geçen haftalarda grup kürsüsüne çıkardığı
Doğu Türkistanlı bir kadına FETÖcülük ve teröristlik
iftirasını atabilecek bir noktaya gelmiştir.
On beş yıl önce Çin Satrancında Orta
Asya diye bir makale yazmıştım. Bu makalede ABDyi dengeleyecek
olan ülkenin Çin olduğunu ve gelecekte eğer ABD buna engel olamazsa
Çinle ilgili olarak insan hakları meselesini gündeme getirip Doğu
Türkistanı, Moğolistanı, Tibeti hatta Mançuryayı kart
olarak kullanacağını söylemiştim, nitekim böyle oldu. Peki,
şimdi önemli soru şu: Emperyalist ABD Doğu Türkistan
davasını destekliyor diye Doğu Türkistanda Çin zulmünü yok mu
varsayalım? Terörist suçlamasıyla kamplara kapatılırken,
eğitim adı altında işkence görürken, dinî ve millî
inançları yok edilirken, kadınları sistematik bir şekilde
tecavüze uğrarken, mankurtlaştırılıp
köleleştirilirken ve böylece soykırıma uğrarken Doğu
Türkistanlılar ne yapsın? Ey emperyalist ABD, ey emperyalist
Batı dünyası, niye bize destek veriyorsunuz? mu desinler?
Desteğinizi istemiyoruz. mu desinler? Böylesi bir desteğin
bayraktarlığını Türk dünyasının lideri Türkiye
yapmıyorsa eğer, İslam ülkelerinin hiçbirinden ses
çıkmıyorsa Doğu Türkistanlılar ne yapsın? Kendi öz
vatanlarında köle mi olsunlar? Millî ve dinî kimliklerinden
koparılıp Mançularda olduğu gibi Çin ejderhasının
asimilasyonuna boyun mu eğsinler? Söylenecek çok şey var
arkadaşlar ama atlıyorum. Sonuçta o noktaya geldi ki bakın,
Doğu Türkistan, onların deyimiyle Sincan Uygur Özerk Bölgesi Valisi
ne diyor, çok önemli: Çok başarılı olan Sincandaki
radikalleşmeyi yok etme politikamızdan asla vazgeçmeyeceğiz
ancak devlet mekanizmasının talim ve terbiye sisteminden geçenlerin
sayısı zamanla azalacak.
Bu Çin propagandası o kadar etkili ki
arkadaşlar, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları
Konseyinin 44üncü oturumunda Beyaz Rusya temsilcisi, Pekinin Sincanda yani
Doğu Türkistanda teröre ve bölücü gruplara karşı mücadelesini
destekleyen bir mektup yayınladı. Bu mektubu 46 ülke imzaladı.
Acı olan ne biliyor musunuz? Aralarında Pakistan, İran, Suudi
Arabistan, Yemen vesaire gibi Müslüman ülkeler var, daha da acısı
uğruna çok şeyleri feda ettiğimiz, neredeyse Orta Doğu
politikamıza rehin olmuş Filistin de var. Tabii, bu olayda destek
veren ülkeler de var. Temmuz 2019da Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları Konseyine üye 22 ülke, Sincan Uygur Özerk Bölgesindeki Uygur
Türklerine yönelik insan hakları ihlallerinin eleştirilmesi ve Çine
karşı bir protesto yapılması gerektiği noktasında
bir mektup imzaladılar. İngiltereden bazı ekonomik ambargolar
veya ekonomik yaptırımlar teklifi geldi. Trump ve daha sonra Biden
yönetimi de İnsanlığa karşı bir suç işleniyor;
Çinde, Doğu Türkistanda bir soykırım var. şeklinde karar
verdiler.
Şimdi, Türk Hükûmetinin meseleye nasıl
yaklaştığına bakalım. Başbakan Erdoğan 2009
yılında Urumçi olayları yaşandığında âdeta
bir soykırım olarak bunu tanımladı. Çin Hükûmetine,
vahşete varan bu olayların sorumlularının bir an evvel adalet
karşısına çıkıp hesap vermesi gerektiğini
söyledi. Çine yönelik 2012 gezisini de Urumçiden başlatması
Doğu Türkistanlılar arasında olumlu bir hava yarattı. Fakat
Çinde kamplar kurulmaya başlayınca AKPden, daha doğrusu
Sayın Cumhurbaşkanından beklenen buna da karşı
çıkmasıydı ama ilginçtir, bu dönemde Çinle ekonomik
ilişkilerimiz çok artmıştı ve Türk yönetimi, Türkiye
Hükûmeti utangaç bir sessizliğe büründü.
Çin resmî ajansına göre Sayın
Cumhurbaşkanı 2017 gezisinde Şi Cinpinge Sincan bölgesindeki
etnik azınlık mutlu bir şekilde yaşıyor. dedi. 2019
gezisinde de Türkiye Büyükelçiliğinde yaptığı bir
basın toplantısında Uygur meselesini istismar edenler var. Bu
istismarlar da Türk-Çin ilişkilerinde olumsuz yansımalara neden
oluyor. Bu konuda istismarlara fırsat vermemek lazım. diyor. Böylece
Çine karşı yapılan propagandaları istismar olarak
tanımlıyor. Aynı yıl ABD gezisinde bir basın mensubu
bu konuyu sorunca Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki:
Dışişleri bu konuda çalışıyor. Çinden bir heyet
istendi, bu heyet gitsin bakalım, bu noktada alınacak tavrı
ondan sonra belirleriz. Yani diplomatik dille söylemek gerekirse topu taca
atıyor.
Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlu ise geçen yıl yapılan Münih Güvenlik
Konferansı sonrasında bir basın toplantısında aynı
soruya muhatap oluyor ve ilginç bir şekilde, Uygur Türklerinin özünde
etnik Türk olmadığı şeklinde Çinlilerin kendisine ifadede
bulunduğunu söylüyor. Başka bir şey daha söylüyor: Herhangi bir
gruptan terörist çıktı diye tüm Uygur Türklerinin terörist olarak
adlandırılması doğru değildir. diyor. Buradan
anlıyoruz ki Çin Hükûmeti, Türk muhataplarına bu propagandaları
yapmaya devam ediyor. Daha sonra Sayın Dışişleri
Bakanı kalkıyor ve -belki bir Türk Dışişleri
Bakanı için talihsizlik demeyeceğim- bir gaflet örneği olarak
tarihe geçen şu sözleri söylüyor: Bu konuları uluslararası
toplantılarda Çinin aleyhine kullanmak isteyen ülkeler var. Türkiye'nin
o tür propagandalara katılmadığını ve bu konuyu siyasete
alet eden ülkelerin propagandasının parçası olmak
istemediğini söylüyor bir Türk Dışişleri Bakanı. Bu
sözleriyle Çavuşoğlu, Çinin Doğu Türkistandaki insan
hakları ihlallerine ve uyguladığı kültür ve fizik
soykırımına karşı yapılan eleştirileri
propaganda olarak niteliyor, Türkiye bunun bir parçası olmayacak.
diyor. Sayın Bakana seslenmek istiyorum: Çinle kurduğunuz ekonomik
ilişkilerin bozulacağı endişesiyle Çini eleştiremiyor
ve bu konuda dik duramıyor olabilirsiniz ama bu sözlerinizle, Çin
propagandasının bir parçası hâline geldiğinizi fark edemiyor
musunuz? Bu konuda Hükûmete çok şeyler söyleyebilirim ama sadece
Finlandiya Başbakanı Sanna Marinin cümlelerini burada
hatırlatmakla yetineceğim: Uluslararası toplum, Çinin insan
haklarını çiğneme politikasını ve
azınlıklara baskısını görmezden gelemez. Ticaret ve
ekonomi bu vahşete göz yummaya sebep değildir. İnsan
hakları ikili ve çok taraflı görüşmelerin merkezinde yer
almalıdır. Bu da Finlandiya Başbakanının ifadeleri,
yeterince fikir veriyor mu bilmem.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önümüzde bu konuyla ilgili çok önemli bir sınav var,
Meclisin sınavı. Hükûmet 2017de Çin Hükûmetiyle suçluların
iadesi anlaşması imzaladı; yüce Meclisimizin
komisyonlarında bugün görüşülüyor. Biliyorum, bu anlaşma gündeme
geldiğinde Hükûmet yetkilileri Efendim, biz kesinlikle, suçlu
olduğuna ikna olmadığımız şahısları
iade etmeyeceğiz. diyecekler, bundan hiç kuşkum yok, bu şekilde
anlaşmayı savunacaklar. Buradan Hükûmete sesleniyorum: Konuşmamın
başlangıcında Çinin nasıl bir diplomatik manevrayla bütün
dünyadaki Uygur diaspora örgütlerini terörist veya terörle ilişkili
kurumlar hâline getirdiğini gösterdim, söyledim; inceleyen kolayca bunu
görebilir. İmzalanan anlaşma metnindeki adi suçlar
dışında, 2 ülke arasında suç ve suçlu
tanımında hukuki bir ortak zemin görünmüyor; anlaşmayı
inceleyin. Sonuç: İade etmek zorunda kalacağınız
soydaş ve dindaşlarımızı, uluslararası
anlaşmalara sığınarak, anlatmak zorunda kalacaksınız.
Bakın, burada 2003 yılında
yayınladığım bir Hariçte Türkistan Mücadelesi kitabı
var ve bu kitabın 446 ve 447nci sayfalarında, TBMM
tutanaklarına göre, İkinci Dünya Savaşı bitiminde Sovyetler
Birliğine iade edilen soydaşlarımızı
anlatıyorum. Dönemin Hükûmeti, bu uygulamasını
uluslararası anlaşmalar gerekçesiyle mazur göstermiştir.
Şimdi, önümüzde böyle bir sorun var, bunun
Millet Meclisi olarak farkında olmalıyız arkadaşlar. O
dönemde, o Hükûmet belki kendini böyle rahatlattı, kendilerini belki o
dönemde toplum da affetti, bilmiyorum, ama gördüğünüz gibi tarih
affetmiyor; tarih unutmuyor, tarih affetmiyor. O nedenle, benzer bir
hatayı yapmak istemiyorsanız, benzer bir faciaya çeşitli
bahanelerle sebep olmak istemiyorsanız, değerli arkadaşlar, bu
anlaşmayı Genel Kurula indirmeyin. Çinlilere de bu olayı makul bir
şekilde izah edin. Çünkü Çinlilerin suç ve suçlu yaratmak konusundaki
mahareti bütün dünyaca tanınan bir şeydir, onların eline su
dökemezsiniz arkadaşlar, onlarla bu konuda
yarışamazsınız; bunu fark edin. O nedenle, bu konuyu, bu doğrultuda
değerlendirmenizi istiyorum. Hükûmet getirebilir ama hangi partiden olursa
olsun milletvekilleri olarak bu Parlamentonun sorumluluğu, sözünü
ettiğim şekilde bir drama alet olmamaktır.
İYİ PARTİ olarak, sonuna kadar bu
anlaşmaya karşı çıkacağımızı ifade
ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde hakkında Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Züleyha Gülüm konuşacak.
Buyurunuz Sayın Gülüm. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Merhabalar.
İktidar partisi istediği kadar bir hikâye
yazsın, bir karalama kampanyası yapsın, üniversite
öğrencilerinin direnişi haklıdır, meşrudur ve o
nedenle buradan onları bir kez daha selamlamak istiyorum. Üniversiteleri
AKP bürolarına çevirmek için intihalci rektörler atayanlara
karşı Kayyum rektör istemiyoruz. diyenlere buradan selam olsun.
Kurumsallaştırmaya çalıştığınız
faşizme karşı Aşağı bakmıyoruz. diyenlere
buradan selam olsun. Gözaltılara, işkencelere, tutuklamalara, her
türlü saldırınıza rağmen Üniversitemizi savunuyoruz.
diyerek direnenlere selam olsun. Boğaziçi öğrencilerine,
Boğaziçi emekçilerine, LGBT+larına, tüm öğrencilere,
akademisyenlere ve demokratik mücadeleye omuz veren herkese buradan selam
olsun. (HDP sıralarından alkışlar)
Karalamaya
çalıştığınız, terörist diye yaftalamaya
çalıştığınız öğrenciler ne istiyor, buradan
söyleyelim: Kayyumlar istifa etsin, tüm üniversitelerde rektörler, üniversite
bileşenlerinin sürece dâhil olduğu demokratik bir seçimle seçilsin
istiyor. Akademik özerklik tanınsın istiyor. Güvenlik güçlerinin
üniversitede yeri yok, üniversiteden çekilsin istiyor. Barışçıl
yollarla tepkilerini ifade eden gençlere yönelik gözaltı, tutuklama ve ev
hapsine son verilsin, gençler bir an önce serbest bırakılsın
istiyor. Akademisyenlerin, öğrencilerin, LGBT+ların ve hedef
gösterilen tüm toplumsal grupların haklı taleplerini güvenli
şekilde ifade edeceği demokratik bir ortam sağlansın
istiyor. İtibarsızlaştırmaların, karalamaların,
hedef gösterilmelerin son bulmasını istiyor.
Peki, siz ne yaptınız? İktidara
geldiğinizde YÖKü kaldıracağız. dediniz, YÖKten daha
ağır uygulamalara imza attınız. Üniversitelerin kendi
rektörünü kendi seçmesinin önüne kararnamelerinizle geçtiniz. Barış
akademisyenlerini bir gece yarısı kararnamelerinizle üniversiteden ihraç
ettiniz. İtibarsızlaştırmaya, hedef göstermeye,
açlıkla terbiye etmeye, susturmaya çalıştınız ama
başaramadınız. Disiplin yönetmelikleriyle, gözaltılarla,
tutuklamalarla öğrencileri susturmaya çalıştınız.
Nefret suçunu siz işlediniz, halkı kin ve düşmanlığa
siz tahrik ettiniz. LGBT+ları, akademisyenleri, öğrencileri hedef
gösterdiniz, gözaltına aldırdınız, tutuklattınız,
kulüplerini kapattırdınız. Hedef gösterdiklerinize yönelik
herhangi bir saldırı hâlinde bunun sorumlusu, azmettireni olarak
sizler olacaksınız.
Sizin talimatınızla gözaltına
alınan öğrenciler tacize, çıplak aramaya, cinsel
saldırı tehditlerine maruz kaldı. Ters kelepçeyle saatlerce
gözaltında tuttunuz, o emniyet müdürlüklerinde biz de vardık,
gözlerimizle gördük. Öğrenciler arasında ayrım yaratmaya,
bölücülük yapmaya çalıştınız. Demokratik hakkın
kullanımını, ifade özgürlüğünü, toplantı ve gösteri
yürüyüşü hakkını hiçe saydınız. Aynı anda gösteri
yapan yandaş ekiplerinize alanları açarken, muhalif öğrencilere
alanları kapattınız. Ne hikmetse İstanbulda,
Beyazıtta pandemi yokken, Boğaziçinde pandemi gerekçesiyle
toplantı ve gösteriyi yasakladınız. Copunuzla,
gazlarınızla, kalkanlarınızla, keskin
nişancılarınızla -gözlerimizle gördük- geldiniz, herkesi
terörist ilan ettiniz. Öğrencilere savaş mı açtınız?
Yetmedi, üniversite kapılarına kelepçe
vurdunuz. Yüzlerce öğrenciyi gözaltına aldınız.
Gözaltına aldığınız Doğuyu, Seloyu,
Şilanı, Anılı, Murat Canı, Akını,
Ömeri, Necmettini, Muhammeti, Beyzayı tutukladınız. O da
yetmedi, yeni icat ettiğiniz ev hapsiyle 24 kişiyi de tutsak ettiniz.
Tam da size yakışanı yaptınız zira siz zaten özgürlük
düşmanısınız. Ama ne yaparsanız yapın nafile
oldu. Türkiyenin dört bir yanından öğrenciler seslendi Kayyum
rektör istemiyoruz, üniversitemizi savunmaya devam edeceğiz. dedi. Siz
tutukladıkça öğrenciler Sıra bizde. diyerek direnişi
devraldı. Siz saldırdıkça dayanışma büyüdü,
haklılığın gücü her tarafa yayıldı. Demokratik
kitle örgütleri, emekçiler, sanatçılar, yazarlar, kadınlar,
demokrasiden, özgürlükten yana olanlar hep birlikte Biz buradayız,
öğrencinin yanındayız. dedik. Hep birlikte seslendik,
Aşağıya bakmıyoruz, boyun eğmiyoruz, özgür üniversite
istiyoruz. dedik. Direnişi kıramadınız, başka
yöntemler geliştirmeye çalıştınız. Biliyoruz, evet,
çok korkuyorsunuz, işlediğiniz suçları çok iyi biliyorsunuz.
Halkın tepkisinden, öğrencilerin isyanından korktuğunuzu
biliyoruz. Kaybetmekten korkuyorsunuz, evet, iktidarınızı
kaybetmekten korkuyorsunuz. Evet, haklısınız, ilk defa haklısınız,
tek bir konuda haklısınız; korkularınız boş değil.
Kayyumlarınızla, otoriter baskıcı rejiminizle,
kurumsallaştırmaya çalıştığınız
faşizminizle birlikte gideceksiniz; siz gideceksiniz, biz
kalacağız, öğrenciler kalacak, demokratik özerk üniversiteler
kalacak.
Evet, bu baskıcı otoriter yönetim
anlayışınız sadece öğrencilere değil.
Cezaevlerinde neler oluyor biliyor musunuz? Elbette ki biliyorsunuz çünkü
talimatları siz veriyorsunuz. Yeni getirilen İnfaz Yasasıyla
birlikte çokça söyledik, Çok fazla hak gasbına yol açacak bir
yasadır. dedik ama dikkate almadınız. Ve bugün cezaevlerini,
ceza içinde ceza uygulamalarının olduğu bir yer hâline
çevirdiniz. Hasta tutsakları tahliye etmeyerek ölüme yolluyorsunuz, hasta
olanların tedavisini yaptırmayarak ölüme yolluyorsunuz. Aynı
zamanda baskınlarla, keyfî aramalarla, pandemiye rağmen sık
sık odalar basılarak, pandemi tehlikesi hiçe sayılarak
aramalarla keyfî uygulamalar yapıyorsunuz. Öbür yandan iletişim
hakkını, aileyle görüşme hakkını uyduruk kararlarla
verilmiş disiplin cezalarıyla engelliyorsunuz. Bu da yetmiyor, son
dönemde bir uygulama daha başlattınız. Şartlı
salıvermesi, koşullu salıvermesi gelen mahpuslara ilişkin
gözlem kurulunun raporları deyip insanların tahliye
olmasını, özgürlük hakkına erişimini engellemeye
başladınız. Size bir karardan bahsedeyim: İzmir Kadın
Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü bulunan Ceylan Bozkurtun
koşullu salıverilmesinin engellenmesinin gerekçesi ne biliyor
musunuz? Arama ve sayımlarda kurum çalışanlarının çalışmalarını
kolaylaştırmaya yönelik ekstra gayreti yoktur, aksine personele
karşı arama konusunda serzenişleri ve olumsuz söylemleri
olmuştur. denilerek bir insanın şartlı salıvermesini
yakıyor ve cezaevinde kalmaya mahkûm ediyorsunuz. Diyarbakır D Tipi
Cezaevinde Sadık Özbayın iyi hâlli olmadığı
kararı, psikolojik servisin iyileştirme programından
faydalanmadığı ve pişmanlık emaresi göstermediği
gerekçesine dayanıyor. Keyfiyeti görüyor musunuz? Bu gözlem kurulunun
aslında siyasi mahpuslara yönelik nasıl bir düşman siyaseti
izlediğini ve bu kurulu da sizin kurduğunuzu çok iyi biliyoruz.
Ayrımcı İnfaz Yasası nedeniyle,
siyasi nedenlerle ağırlaştırılmış müebbet
hapis cezası alanların hiçbir şekilde serbest
kalamayacağı bir uygulamaya imza atıyorsunuz. Oysaki AİHM
kararlarında çok açık ifade edildiği gibi özgürlük hakkı,
özgürlüğü umut etme hakkı kimsenin elinden alınamaz ama siz bu
umudu bile ellerinden almaya, yıllara varan cezalarla insanları
içeride tutmaya çalışıyorsunuz. Bu da yetmiyor, cezaevinde olan
insanlara cezaevi süreciyle ilgili olarak yeni soruşturmalar, yeni davalar
açıp o insanların cezaevlerinden tahliyesini tümüyle yok etmeye
çalışıyorsunuz. Evet, her şeye düşmansınız,
biliyoruz; Kürt halkına da kadınlara da LGBT+lara da
düşmansınız, hukuku da hiçe sayıyorsunuz ama bir gün emin
olun bu hukuk size de lazım olduğunda belki de
bulamayacaksınız.
Bir diğer meselemiz: Gazi dosyası.
Bakın, bundan dört yıl önce Gazi Mahallesinde kent ormanında
saz çalan çocuklar vardı, türkü söylemeye giden, yaşları 15-18
arasında değişen 5 çocuk vardı. Bu orman dediğimiz
yer, oradaki halkın sürekli gittiği, piknik yaptığı,
herkesin kolaylıkla ulaşabildiği, kentin içinde bir yerden
bahsediyoruz. Burada çocuklar piknik yaptıktan sonra ne oldu biliyor
musunuz? Dönüşte bu çocuklar -fotoğraflarını göstereyim,
belki bir etkisi olur- polisler tarafından araçları taranarak
öldürüldü; 2 çocuk öldürüldü, 1 çocuk hâlen boynunda kurşunla yaşamak
zorunda ve aile yıllarca sizin o kocaman adalet saraylarınızda
adalet aramaya çalıştı. Ne oldu biliyor musunuz? 24 bin lira
para cezası verildi. Bakın, şu araca bir bakın, nasıl
hedef alındığını göstermiyor mu? Arka camdan direkt
ateş edilmiş ve buradan çocuklar, arka koltukta oturan çocuklar
vurularak öldürüldü; kafalarından vuruldu. Yetmedi, araç durduğunda,
yan tarafta duran araçtan içine ateş edildi; bunun da tespitleri var,
otopsi raporlarıyla çok açık tespit edilmiş durumda ama ne oldu?
Elbette ki talimatlı yargınız polisleri korudu,
cezalandırma yoluna gitmedi, etkin bir soruşturma yürütmedi, hatta
polisler bu olaya ilişkin delilleri karartmaya çalıştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Aile dört yıl adalet
bekledi, bu yargınızdan içlerini soğutacak bir adalet bekledi
ama çıka çıka 24 bin lira, taksite bağlanmış bir para
cezası çıktı. Şimdi, gerçekten, bu aile soruyor: Ben
adaleti nerede arayacağım? Kocaman saray dediğiniz yerlerde
adalet yoksa bu aile adaleti nerede arayacak? 2 çocuğun öldürülmesinin,
bir insanın, bir çocuğun boynunda kurşunla yaşıyor
olmasının hesabını kim verecek? Siz bu ailelere ne demeyi
düşünüyorsunuz gerçekten? Ama bunu yapanın siz olduğunu biz
biliyoruz. Polisleri nasıl yasalarla
donattığınızı, aslında vur emri
verdiğinizi biliyoruz. Bu karar nedir biliyor musunuz? Polise Vur, bir
ceza vermeyeceğim. demektir, öldürmenin önünü açmaktır. Bundan sonra
bu uygulamaları bu kararla birlikte çok göreceğiz biz. Yargı
cezasızlıkla ödüllendirdi bu polisleri ve bundan sonra da diyorsunuz
ki: Yaşam hakkınız da yok, beden bütünlüğü
hakkınız da yok, bu uygulama böyle. Eğer gerçekten böyle
demiyor olsaydınız siz bu yasaları düzeltirdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayalım Sayın Gülüm.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Bu yargının bu
cezasızlık meselesine yasaları değiştirerek müdahale ederdiniz
ama sizin de işinize geliyor çünkü siz bu toplumu baskıyla, polis
gücüyle, yargıyla susturmak istiyorsunuz, o nedenle vazgeçmiyorsunuz ama
elbette ki bir gün devran dönecek ve bunların hepsinin hesabını
da vereceksiniz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Kayseri Milletvekili Sayın İsmail Özdemir. (MHP
sıralarından alkışlar)
Aynı anda şahsınız adına da
konuşacağınızdan süreniz on beş dakikadır.
Buyurunuz Sayın Özdemir.
MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 83 sıra
sayılı Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerimin hemen başında, demokrasi
tarihimizde eşsiz kıymete sahip, önceliği daima ülkemiz ve
milletimiz olan partimizin 52nci kuruluş yıl dönümünü kutluyorum.
Türk milletinin büyük ülkülerine hayat veren Kurucu Genel
Başkanımız merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Beyi,
dava şehitlerimizi ve partimize emeği geçmiş, ahirete irtihal
etmiş olan her bir şahsiyeti rahmet ve minnetle anıyorum.
Sayın milletvekilleri, bir millet iki devlet
olduğumuz Azerbaycanın Karabağda elde ettiği zaferle
beraber ikili ilişkilerimizin eriştiği yüksek seviye,
kararlılık ve güvenle geleceğe doğru yol almaktadır.
Kafkasyada oluşan yeni gündem, bölgesel istikrar ve
barışın korunması anlamında iki ülkenin
beraberliğini daha değerli bir seviyeye
taşımıştır. Can dediğimiz Azerbaycanla
yapılacak her türlü iş birliği, Türkiyenin sahiplendiği ve
savunduğu değerlerin bütünüyle eş değerdir. Şimdiye
kadar savunma, enerji, ulaşım, ticaret gibi çok geniş bir sahada
var olan ilişkilerimizin mümkün olan en üst düzeye çıkması ve
her alanı kaplaması temennimizdir. Bu çerçevede, var olan kültürel yakınlığımızın
daha da anlamlı bir hâl almasına yönelik yapılacak
çalışmalar, Azerbaycanlı soydaşlarımızla kurulan,
var olan köprüleri güçlendirebilecektir. Biz, farklı coğrafyalarda
yaşayan ama aynı rüyaları gören, aynı sevdanın
peşinde koşan, aynı geleceğe el ele yürüyen bir milletin
evlatlarıyız. Ülkemizin Azerbaycanla var olan ilişki ve
ortaklığı, önümüzdeki yıllarda Kafkasyadan başlamak
üzere tüm dünyayı etkileyebilecek önemli bir potansiyele sahiptir. Bu
potansiyel, her çevre nazarında, doğu ve batı ile kuzey ve güney
bölgeleri arasındaki yeni nizamın nasıl tesis edileceğiyle
alakalı çaba ve arayışların neticesini tayin edecek olan
ana konu olarak değerlendirilmeye başlanılmıştır.
Nitekim daha şimdiden pek çok çevre, Karabağ sonrası bölgede
oluşan yeni duruma göre pozisyon almaya koyulmuşlardır. 21inci
yüzyıl Türklüğün her alandaki şahlanış ve
ağırlığını ortaya koyarken Kafkasya bölgesindeki
huzur ikliminin hâkim olması gerçekte küresel seviyede kaos düzenini
arzulayanların hezimeti olmuştur. Bu kapsamda Azerbaycanla
ilerleyişimiz Kafkasyada bulunan ülkelerle var olan
ortaklığı da pekiştirebilecek bir etkiye sahiptir. Aksi bir
hesaba girenlerin en büyük zararı kendilerine verecekleri gelinen
aşamada çok net biçimde görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, Gürcistan uzun süreden
bu yana en istikrarlı ilişkimizin olduğu ve
karşılıklı iyi niyetin her daim vasat bulduğu
komşularımız arasında stratejik değeri en üst seviyede
bulunan kıymetli bir ülkedir. Aramızda var olan ticaret hacminin son
yirmi yılda yüksek bir ivme yakalayarak 1 milyar doları
aşmış olması, karşılıklı
sınır geçişlerinin her ülke vatandaşları için de
kolaylaştırılması, iki ülke içerisinde yakın
akrabalık ilişkilerinin var oluşu yakalanan pozitif ivmenin
göstergelerindendir. Bunun yanı sıra Kafkasya bölgesinde Türkiye,
Gürcistan ve Azerbaycan arasında gerçekleştirilen enerji ve
ulaşıma dayalı yatırımlarla 3 ülkenin potansiyeli
kendi bölgesini aşan bir etkiye kavuşmuştur. Bakü-Tiflis-Kars demir
yolu Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı ve son olarak TANAP projesinin
vücut bulması 3 ülkeyi birbirine daha fazla
yakınlaştırdığı ve ilişkileri stratejik
anlamın en üst seviyesine taşıdığı gibi küresel
ölçekte de değerli bir hâle getirmiştir. Avrupanın enerji arz
güvenliği ile Asyanın Avrupa ve Orta Doğuya kesintisiz
erişim imkânı böylelikle gerçekleşebilmiştir. Bugün
ülkemizin Asya, Türk Cumhuriyetleri ve Uzak Doğuya olan karasal
erişimi Gürcistan üzerinden sağlanmaktadır.
Dolayısıyla Gürcistanın istikrarı ile toprak
bütünlüğü Türkiye açısından büyük öneme sahiptir, başka
hiçbir gerekçe bu gerçeği değiştirmeyecektir. Gürcistanın
huzur ve barışı ülkemizden bağımsız
okunamayacaktır. Kafkasyada Dağlık Karabağ Savaşının
ardından vasat bulan yeni gündemse Kafkasya üçlüsü olan Türkiye,
Azerbaycan ve Gürcistanı birbirine daha fazla
yakınlaştırabilecektir. Bunun sadece Kafkasyada neticeleri
olmayacak Asya ve hatta Avrupa ile Orta Doğu siyaseti açısından
da kuşku yok ki bazı olumlu sonuçları olabilecektir. Nitekim
Gürcistan ile imzalanan anlaşmalar arasında yer alan demir yolu
taşımacılığına ilişkin anlaşma bu
kapsamda değerlendirilmelidir. Küresel güç mücadelesinde eksen
kayması yaşandığı bir dönemde varılan demir yolu taşımacılığına
yönelik anlaşma sadece Türkiye ve Gürcistanı değil bir ucu
Pekine, diğeri Londraya kadar uzanan, dünyanın iki kutbunu
birbirine bağlayan daha geniş ve stratejik bir çerçevede ele
alınmalıdır. 21inci yüzyılda dünyanın barış
ve istikrarının Kafkasyadan geçtiği açıktır.
Özellikle yük ve yolcu taşımacılığı
anlamında demir yollarının giderek artan önemi çerçevesinde,
ülkemizin Gürcistan ve Azerbaycanla müştereken yaptığı
yatırımların önemi de giderek artacaktır. Bu kapsamda,
Gürcistanla demir yolu taşımacılığının
geliştirilmesi ülkemizin bölgesel ve küresel hedefleri açısından
hayati derecede öneme sahiptir.
Gürcistanı bizim açımızdan
değerli kılan bir başka husus ise Ahıska Türklerinin
varlığıdır. Dolasıyla, gönül
bağımızın olduğu, derin acılar
yaşamış olan Ahıskalıların mevcudiyeti de
Gürcistanla olan münasebetimize olumlu katkı yaratan bir başka
nedendir. Temennimiz, Gürcistanla var olan ilişkilerimizin,
kapsamının gelecek yıllarda genişleyerek devam
edebilmesidir.
Değerli milletvekillerim, Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından 29 Ocak 2021 tarihinde
yayınlanan genelgeyle 2021 yılının Yunus Emre ve Türkçe
Yılı olarak kutlanılması
kararlaştırılmıştır. Tasavvuf ve edebiyat
dünyamızın kutup yıldızlarından olan,
kullandığı yalın dille bugünlerde dâhi söz ve manası
açıkça görülen Yunus Emrenin vefatının 700üncü yıl dönümü
olması münasebetiyle UNESCO tarafından da anma ve kutlama
programları düzenlenecektir. Konunun Sayın
Cumhurbaşkanımızın himayelerine alınarak Kültür ve
Turizm Bakanlığımızın koordinasyonunda ilgili kurum ve
kuruluşlarla beraber yürütülecek olması, devletimizin gelecek
vizyonumuza verdiği emeğin en kıymetli uygulamalarından
biri olarak kabul görülebilecektir. Bu durum son derece memnuniyet vericidir.
Türk kültürünün tüm dünyada, ilahi aşkın peşinden
koşmuş, insanlık ve tabiat sevgisini esas almış,
barış ve birlikteliği gözetmiş Yunus Emre vesilesiyle
yankılanacak olması milletimizin ne derecede zengin ve
kucaklayıcı bir anlayışa sahip olduğunun da bir
başka göstergesi olacaktır.
Dil, bir milletin en karakteristik özelliği,
varlığının göstergesi, yarınlarının ümidi ve
teminatıdır. Aynı zamanda dil, temsil ettiği milletin
azameti ve büyüklüğünün de göstergesidir. Günümüzde dünya genelinde 250
milyondan fazla insanın Türkçe konuştuğu bilinmektedir.
Coğrafya itibarıyla baktığınızda belki de Türkçe
günlük yaşamda en geniş alanda konuşulan diller arasında öncelikli
sıradadır. Bilinen bir başka gerçeklik ise Türkçenin dünyada en
çok konuşulan diller arasında yer aldığıdır.
Bugün Sibiryadan Kuzey Afrikaya, Pasifik Okyanusunun batı
kıyılarından Atlas Okyanusuna varıncaya kadar, çok
geniş bir sahada, farklı lehçelerle de olsa Türkçe yaygın olarak
kullanılmaktadır. Bahse konu olan böylesine geniş bir
coğrafyada, farklı alfabelerle Türkçenin yazılıp okunmasıysa
şimdiye kadar süregelmiş bir durum olsa da bilhassa, Türk dili
konuşan ülkelerin konuyla alakalı müşterek çalışma
azmi içerisinde olmalarıyla beraber 21inci yüzyıl dengelerini
etkileyebilecek yeni bir potansiyeli ortaya çıkarabilecektir. Bu kapsamda,
temennimiz Türk dünyasının konuşma dili gibi alfabe
anlamında da birbirine en yakın tercihte buluşmaları ve
uygulamaya geçmeleridir.
Günümüzde çok sayıdaki ülkede Türkçe
öğrenmek isteyenlerin giderek artması dikkatlerimizden kaçmayan bir
başka meseledir. 48 ülkede 58 kültür merkezi ve 50 ülkede 101 Türkoloji
bölümüyle dünya genelinde 74 ülke ve 159 irtibat noktasıyla hizmet veren
Yunus Emre Enstitüsünün Türkçenin öğretimi ve
yaygınlaştırılmasıyla ilgili faaliyetleri devam
etmektedir. Türkçenin dünya genelinde var olan prestijinin korunmasına
ilave olarak, kullanımına duyulan ihtiyacın artış
göstermesi, ülkemizin artan potansiyeliyle ilgili yine doğru
orantılı olarak seyreden bir başka gelişmedir.
Dolayısıyla, Yunus Emre ve Türkçe yılı olarak kutlanacak
2021in dış politikamız için de güncel ve değerli
fırsatları beraberinde getirdiğini unutmamak gerekir.
Değerli milletvekilleri, millî davamız
olan Kıbrıs meselesinde son müzakereler, İsviçrenin
Crans-Montana kentinde gerçekleşmiş ve Yunanistan ile Rum kesiminin
kabul edilemez, barışı arzulayamayan yaklaşımları
sebebiyle sonuca varılamamıştı. Bu görüşmeler Rum
tarafıyla Yunanistanın adada barıştan ziyade kendi
tezlerini geçerli kılmak isteyen, Türk varlığını inkâr
eden ve Kıbrıs Türklüğünün her türlü hakkına göz diken bir
anlayışla hareket ettiklerini nihai olarak bir kez daha
karşımıza getirmişti. Dolayısıyla, gelinen
aşamada, şimdiye kadar sergilenen ölçü ve yaklaşımlarla
Kıbrısta sağlıklı bir neticeye
varılamayacağı da görülmüştür. Her defasında,
aynı yollarla farklı sonuçlara ulaşma oyununun bizim ve Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nazarında her yönüyle deşifre
olduğu ve hiçbir kıymetinin kalmadığı
açıktır. 2 bölgeli federasyona dayalı yaklaşımlar
artık tedavülden kalkmıştır. Bu yönde verilen
beyanatların amacı Kıbrısta barışa ulaşmak
değil Türkleri azınlık konumuna düşürmek, Türkiyenin
garantörlük haklarını gasbetmektir. Kıbrıs Adasında
bizim haricimizde garantör olan diğer ülkeler ile Birleşmiş
Milletlerin bu gerçeği kabul etmeleri gerekir. Gelinen aşamada Kıbrıs
Adasının tamamını temsil ediyormuş edasıyla ne
kadar şımarıklık varsa hepsini sergileyen Rum kesimi de
şimdiye kadar sürdürdüğü anlayışla neticeye
varamayacağı gerçeğini kavramalıdır. Türklüğün
Kıbrıstaki varlığı asla silinmeyecek bir gerçekliktir
ve böyle kalmaya da devam edecektir. Dahası, Kıbrıs Türklüğü
adanın getirdiği kazanımlardan eşit şekilde yararlanma
hakkına sahiptir. Bundan sonrası için adada sürdürülecek diplomatik
çabalarda yeni bir gündeme ihtiyaç vardır. Kıbrıs Adasında
varılabilecek anlaşma egemen eşitlik temelli, iş
birliğini ve çıkarları adaletli biçimde koruyan, 2 devletli
çözümle nihayete erdirilebilecektir. Böylesi bir dönem içerisinde Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti egemenliğinde bulunan Maraşın
açılması bize göre pozitif gündem ve çabalara katkı
sağlayabilecektir.
Bütün bunlarla beraber, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin, egemenlik haklarını Türkiyenin garantörlüğünde
koruyan anlayışındaki kararlılığının
ülkede yapılan son Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle bir
kez daha gösterilmiş olması memnuniyet vericidir. Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kaderi Türkiyeyle birdir ve beraberdir.
Doğu Akdeniz merkezli yaşanan gelişmelerde, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiyenin beraber sergilediği
mücadele, bölgesel hesaplarda Kıbrıs Türklüğünün asla yok
sayılamayacağını ve Türkiyenin müsaadesi olmayan hiçbir
girişimin de amacına ulaşamayacağını açıkça
göstermiştir.
Bütün bunlar olurken Yunanistan Başbakanı
Miçotakisin geride bıraktığımız gün Rum kesimine
yaptığı ziyarette haddini aşarak Stratejik dış
politika hedefimiz Kıbrıstaki Türk işgalini sona erdirmektir.
ifadesini kullanması küstahlığın daniskasıdır.
Kıbrıs Türkün öz vatanıdır, Kıbrıstaki Türk
mevcudiyetini sorgulamak, mesnetsiz yaklaşımlarla Türkiye ve Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinin haklarını gasbedebileceğini zanneden,
sıkışınca da kendi gücüne güvenmeyip
sığınacak yer arayanların işi değildir.
Yunanistan ile ülkemiz arasında Doğu Akdeniz ve Egeyle ilgili
istikşafi görüşmelerin sürdüğü, olumlu bir havanın yakalandığı
dönemde Miçotakisin yaptığı boyunu aşan bu
çıkışı provokatif bir eylemdir. Ege ve Akdenizde askerden
arındırılmış ve silahsız olması gereken
adaları aksi yönde uygulamalara tabi tutan, hukuk ve vicdan
dışı yaklaşımlarla deniz yetki alanı tayinine
kalkan Yunanistan ateşle oynamaktan vazgeçmelidir. Aksi bir durumda,
hakkın ve haklının kim olduğu ve dahi hakkın
nasıl alınacağı açık bir şekilde tecrübe
edilebilecektir.
Bu vesileyle, sözlerime son verirken, Genel
Kurulumuzun gündeminde bulunan tüm anlaşmalara Milliyetçi Hareket Partisi
olarak olumlu yönde oy vereceğimizi belirtiyor, hayırlara vesile
olmasını temenni ediyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına Bingöl
Milletvekili Sayın Erdal Aydemir.
Buyurunuz Sayın Aydemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Meclis, biliyoruz ki cuma günü yürütmenin
başı, AKP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan İstanbulda yapmış olduğu bir
konuşmada Eğer yürekleri yeterse beni de istifaya
çağırırlar. diye bir beyanatta bulundu. Arkadaşlar, bu
ülkede Cumhurbaşkanının istifasını isteyebilecek
milyonlarca yürekli insan var, hem de cesur yürekli insanlar var.
İşte bu cesur yürekli insanların temsil ettiği ve
milyonların desteğiyle şu an Mecliste bulunan HDP var. Büyük
yürekli, kocaman yürekli insanlar adına buradan Cumhurbaşkanına
sesleniyorum: Bir an önce, derhâl istifa edin. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
OYA ERONAT (Diyarbakır) Çok konuşma, çok
konuşma!
ERDAL AYDEMİR (Devamla) İstifa edin ki
bu ülke sizin bu zulmünüzden kurtulsun. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Bakın, Cumhurbaşkanının ruh hâli
neyi andırıyor biliyor musunuz arkadaşlar?
HALİL ÖZŞAVLI (Şanlıurfa)
25-26 milyona yakın oy almış bir Cumhurbaşkanı.
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
Cumhurbaşkanının ruh hâli, güç zehirlenmesi, iktidar
zehirlenmesi hâlini yansıtıyor. Bu nedir? Bakın, neden istifa
etmelidir: Birinci zorunluluğu, çok uzun yıllardan beridir ülkenin birinci
gündemine yerleşen Kürt sorununu barışçıl, demokratik bir
şekilde çözüme ulaştıramadığı için,
çatışmalı bir ortamdan kaynaklı yaşamlarını
yitiren binlerce Türk ve Kürt gencinin ölümünden sorumlu olduğu için
istifa etmelidir.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi oradan! Siz sorumlu
değil misiniz?
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Evet,
arkadaşlar, her gün, gün geçmiyor ki ülkemizde kadın cinayetleri
işlenmesin. Kadınların uğramış olduğu
şiddetten kaynaklı her gün, bugün bile
CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (İzmir) Siz, dağa
kaçırdığınız kadınların hesabını
verin.
OYA ERONAT (Diyarbakır) İçinizdeki
tecavüzü söyleyeceksin! Partindeki tecavüzü söyleyeceksin!
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Bir kadın olarak
sataşıyorsunuz. Bugün bile, şiddete maruz kalan, günde ortalama
3 kadın yaşamını yitiriyor. Bu, bir yılda 1.095
kadının, uğramış olduğu şiddetten
kaynaklı yaşamını yitirmesine sebep oluyor. İşte
bunların sorumlusu da Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan derhâl istifa etmelidir ki bu sorumluluktan kurtulabilsin.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sizin tecavüzcünüzün
sorumlusu da mı biziz?
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Bakın, on dokuz
yıllık iktidarınız döneminde
Bir iktidarın, bir
hükûmetin birincil vazifesi, ülkede yaşayan insanların can
güvenliğini sağlamasıdır. Yaklaşık on dokuz
yıllık iktidarınız döneminde 55.480
yurttaşımız intihar etti, intihar. Bu intihar etmelerin
temelinde de yine Recep Tayyip Erdoğan ve onun iktidarı
bulunmaktadır. İşte bu yüzden de diyoruz ki bir an önce istifa
etmelisiniz.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Çok konuşma!
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Hayır, bu da
değil; pandemi sürecinde, iktidarınızın, Recep Tayyip
Erdoğanın basiretsizliğinizden kaynaklı
OYA ERONAT (Diyarbakır) Saygısız!
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
sevk ve idare
yeteneğini yitirmesinden kaynaklı, 26.900 yurttaşımız,
insanımız yaşamını yitirdi. İşte, bunun
sorumlusu da Recep Tayyip Erdoğan olduğu için istifa etmelidir,
istifaya davet ediyoruz.
SERMİN BALIK (Elâzığ) Hadi
canım, hadi oradan!
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Yine, pandemi
sürecinde, Covid-19 virüsünün tedavisi için ülkemize en az 40 milyon doz
aşı gerekiyordu, maalesef bu aşıyı da temin
edemediniz. Bundan dolayı insanlarımız ölecek, ölecek
insanların sorumlusu da Recep Tayyip Erdoğandır, bu yüzden
istifa etmelidir.
Sadece bu da değil; bakın, ekonomik
koşullardan dolayı, yoksulluktan, yoksunluktan, işsizlikten
dolayı evine ekmek götüremeyen, çöp bariyerlerinde, çöplüklerde yiyecek
arayan ve bundan dolayı onuru kırılan insanların intihar
etmesinden de Recep Tayyip Erdoğan sorumludur ve sizin Hükûmetiniz
sorumludur.
Yine, 2 milyon üniversite mezunu diplomalı
işsiz var. İşte, bu 2 milyon üniversite mezunu diplomalı
gencimizin de iş bulamamasının sorumlusu Recep Tayyip
Erdoğandır, bundan dolayı istifa etmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayalım Sayın Aydemir.
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Yine, kanun hükmünde
kararnamelerle yüz binlerce insanın işiyle aşıyla
oynandı, işten atıldı, şu anda ekmeğe muhtaç hâle
getirildi. İşte, bu KHKlerle mağdur edilmiş olan bütün bu
insanların sorumluluğu da AK PARTİ ve onun temsilcisi olan
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana aittir. İşte,
ezcümle, yönetme yeteneğini, yönetme salahiyetini yitirmiş olan bu
kişi bir an önce istifa etmeli ve ilk seçimlerde de liyakati esas alan, bu
ülkeyi gerçek anlamda yönetebilecek ehil kadroların yolu
açılmalıdır.
RECEP ÖZEL (Isparta) Yürekli olduğun için mi
söylüyorsun sen şimdi, yürekli misin sen?
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Bakın, cesur
yürekli bir partinin ağırlığı altında
ezileceksiniz, tıpkı benzerleriniz gibi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Son söz
Başkanım.
BAŞKAN Selamlayalım Sayın Aydemir.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Bu kaçıncı
selamlama Başkan?
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Bakın,
tıpkı benzerleriniz gibi ezilip tarihin çöplüğüne gideceksiniz.
Anavatan Partisi diye bir parti var mı? Doğru Yol Partisi diye
bir parti var mı? Bundan emin olun, adınız gibi emin olun, ilk
seçimde AKP diye bir parti de kalmayacaktır.
Arkadaşlar, Anadolu Ajansı diye bir devlet
ajansı var, pandemi koşullarında Japonyadaki esnafın
sorunlarını tespit etmek için orada program yapıyor. Anadolu
Ajansına Meclis kürsüsünden sesleniyoruz: Bingöl esnafını AKP
iktidarı öldürdü, gömdü! Gücünüz yetiyorsa Bingöldeki esnafın
sorunlarını dinlemek üzere Anadolu Ajansını Bingöle
gönderin.
Bakın, Bingöllü seçmen şunu gördü:
İlk seçimde sizi sandığa gömecek, ruhunuza Fatiha okuyacak.
Veleddalin, amin. (HDP sıralarından alkışlar)
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Kaçıncı ilk seçim?
OYA ERONAT (Diyarbakır) Boş
konuştun, otur!
BAŞKAN Sayın Turan...
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
47.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, Bingöl Milletvekili Erdal Aydemirin 83 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım, bu üsluba nasıl cevap verilir, inanın
bilemiyorum. Keşke arkadaşımız biraz daha fazla Meclis
diline hâkim olsa, keşke daha saygın bir dil kullansa da biz de
kendisinden istifade etme imkânı bulsak.
Sayın konuşmacının
Cumhurbaşkanı istifa etsin. demesini çok yadırgayarak
dinledim. Cumhurbaşkanımızın İstifaya davet
etsinler. dediği kişiler terör örgütleriydi. Örgütler Çıksın,
istifa etsin. dediler.
Demokratik partiler yarışırlar,
seçime girerler, halkın evet dediği de iktidar olur.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) İstifaya da çağırırlar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çalışsın,
iktidar olsun, görelim ama...
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) İstifaya da çağırırlar. İstifa demokratik
bir taleptir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sesiniz sivrisinek
vızıltısı gibi geliyor, anlamıyorum. Anlamıyorum,
ne diyorsunuz?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) İstifaya da çağırırlar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bir daha
bağırın, anlamıyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) İstifa demokratik bir taleptir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bir daha
bağırın, anlamıyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Duymuyor musun?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Duymuyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) İstifa diyorum. Recep Tayyip Erdoğan, istifa!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım, arkadaş kızıyor mu, tebrik mi ediyor, takdir
mi ediyor, inanın anlamıyorum yani.
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Tehdit size mahsus bir
şey. Kimliğiniz; DNAnızda tehdit var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hanımefendi, bir
daha bağırırsanız...
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Grup Başkan Vekili konuşuyor.
Buyurunuz Sayın Başkan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Başkanım,
şu tablo bile, bağıran hanımefendi ve az önceki vekil bile
demokratik kültüre ne kadar uzak olduklarını gösteriyor. Biz diyoruz
ki: Her parti yarışsın, halkın dediği
başımızın tacı olsun. Yirmi yıldan beri 15 seçimi
almış, halkıyla beraber yol yürümüş bir Genel Başkan
var, Cumhurbaşkanı var. Oradan aldıkları bir sufleyle
İstifa etsinler. tarzı konuşmalarını
yanlış buluyorum, doğru bulmuyorum Sayın
Başkanım.
Çalışın, iktidar olun. Hiç
sataşacak bir ifadede bulunmadım; makul, dengeli cevap verdim. Hemen
mikrofona saldırıyorsunuz, ondan söylüyorum. Sadece,
çalışın diyorum; hakaretle, kötü konuşmayla, üslup
bozukluğuyla bu millet bir şey yapmaz diyorum Sayın Başkan.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu,
İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1590) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 83) (Devam)
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN - 3üncü madde üzerinde söz isteyen,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Ahmet Ünal Çeviköz.
Buyurunuz Sayın Çeviköz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Aynı anda şahsınız adına da
konuşacağınızdan süreniz on beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulun gündeminde yer alan anlaşmalar üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün gündemimizde 6
tane anlaşma var; bu anlaşmaların 3ü Azerbaycan
Cumhuriyetiyle, 1i Kazakistanla, 2si de Karadağla
imzalanmış. Azerbaycan Cumhuriyetiyle imzalanan anlaşmalarda,
kültür merkezlerinin kuruluşu, enerji ve madencilik alanında iş
birliği ve savunma sanayisi alanında iş birliği
anlaşmaları var. Kazakistanla askerî iş birliği
anlaşması ve bunların notalarla birlikte onaylanması var.
Karadağla da yine savunma sanayisi alanında iş birliği ve
serbest ticaret anlaşmaları gündemimizde.
Değerli milletvekilleri, bugüne kadar
başka ülkelerle imzalanan ve Dışişleri Komisyonu
toplantılarında ele alınan aynı konudaki anlaşmalar
görüşülürken dikkat çektiğimiz bazı hususlar var, bugün
onları tekrarlamak istiyorum.
Yunus Emre Vakfı, kuruluşundan bu yana
iktidarın güdümünde faaliyet yürütmektedir. Bu konuda 22nci Dönem
Beşinci Yasama Yılında Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonunda görüşülen Yunus Emre Vakfı Kanunu
Tasarısına koyduğumuz muhalefet şerhinde, Yunus Emre
Vakfının karar organı olan mütevelli heyetinde 8 Bakanın
bulunmasının ve diğer üyelerin çoğunun da Bakanlar Kurulu
tarafından belirlenmesinin bu kuruluşun demokratik
yapısını bozacağına işaret etmiştik.
26ncı Dönem İkinci Yasama Yılında Yunus Emre Vakfı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda görüşülürken,
Cumhurbaşkanının Vakfın mütevelli heyeti ve yönetim kurulu
üzerindeki etkisini de vurgulamış, Vakfın
Cumhurbaşkanlığı vesayetine alınmak istendiğine
işaret etmiştik. Nitekim, yapılan değişikliklerin
sonucunda Vakfın karar organı olan 11 üyeli mütevelli heyeti şu
kişilerden oluşuyor: Kültür ve Turizm Bakanı, Kültür ve Turizm
Bakanlığı Müsteşarı, Dışişleri
Bakanlığı Müsteşarı, Maliye Bakanlığı
Müsteşarı, Millî Eğitim Bakanlığı
Müsteşarı, Cumhurbaşkanı tarafından seçilen 5
kişi ve Türkiye Maarif Vakfı tarafından kendi mütevelli heyeti
üyeleri arasından seçilen 1 kişi. Şimdi, bu yapı bizim
itirazlarımızı doğrular niteliktedir.
Anlaşma hükümleri, Türk kültürünü tanıtmak
gibi ağır sorumluluk gerektiren bir misyonu, Yunus Emre
Enstitülerinin bağlı olacağı Vakfın tekeline
almaktadır. Siyasi kutuplaşmanın ve kimlik
çatışmalarının kültürel alana fazlasıyla
yansıdığı Türkiyede, Türk kültürünün
tanıtımının siyasi çekişmelerden uzak biçimde
yapılması zaruridir. Ancak Yunus Emre Enstitüleri, Türk kültürünün
dış dünyaya aktarılmasını iktidarın siyasi
eğilimlerinin tekeline bırakmaktadır. Anlaşmanın bu
şekliyle yürürlüğe konması, mütevelli heyetinin ağırlığı
iktidar tarafından atanan ve onlara fikren yakın kişilerden
oluşan bu kurumu, birçok devlet kurumunda yaşandığı
gibi, kısa bir süre içinde AKP iktidarının propaganda
aygıtlarından biri hâline getirebilecektir. Biz bu konuyu,
anlaşma Dışişleri Komisyonuna getirildiği zaman da bu
bakışla dile getirmiş ve eleştirmiştik. O zaman Komisyonda,
bu yapının değişmesi için bir çalışma
yapıldığı söylenmişti. İki yıl geçti,
anlaşma Genel Kurulda ama Yunus Emre Enstitülerinin bağlı
olduğu Vakfın yönetiminde hiçbir değişiklik olduğunu
görmedik; bu da herhâlde Türkiyede verilen sözlerin tutulmadığının
en güçlü işaretlerinden birini oluşturuyor.
Değerli milletvekilleri, konu uluslararası
anlaşmalar olduğu zaman Bununla ne ilgisi var? diyeceğiniz bir
konudan bahsetmek istiyorum: İnsan hakları. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulu ocak ayında tatile girmeden önce de gündemimizde
bazı uluslararası anlaşmalar vardı, bunlardan bir tanesi de
Birleşik Krallıkla yapılan serbest ticaret
anlaşmasıydı. Teknik bir hususla ilgili itirazımız dışında
biz o anlaşmayı o zaman desteklemiştik. O anlaşmayla ilgili
son günlerde çok önemli bir gelişme oldu; Birleşik Krallık
diplomatları, kamuoyuna yansıyan açıklamalarında, bu
anlaşmayı geliştirmek üzere, iki yıl içinde
yapılması gereken kapsamlı bir ticaret anlaşması için
insan hakları konusunun göz önünde bulundurulacağını dile
getirdiler. Yani, Birleşik Krallık Avrupa Birliğinden
çıktı ama insan hakları konusu sadece Avrupa Birliğiyle
gündemimizde olan bir konu olmaktan çıktı, Birleşik Krallıkla
ileride imzalanacak olan ticaret anlaşmaları da insan hakları
optiğinden değerlendirilecek.
İktidarın izlemiş olduğu
otoriter politikalar ülkemizi çok önemli fırsatlardan mahrum
bırakmakla kalmıyor, ülkemizin egemenliğine de zarar veriyor.
Değerli milletvekilleri, insan hakları
ülkelerin iç işleri konusu değildir. İnsan hakları evrensel
bir konudur, zaten bunun içindir ki İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi
yayımlanmıştır ve iç hukukumuzda da yer bulmuştur.
İtibarlı, saygın ve güvenilir bir ülke olmak istiyorsanız
insan haklarını öncelediğinizi, hukuka saygı
duyduğunuzu göstermeli ve bunu da öyle görünmek için değil, kendi
vatandaşlarınıza bunu layık gördüğünüz için
yapmalısınız. Bu evrensel durumun idrakinde olan kurumların
başında da şüphesiz Dışişleri
Bakanlığı gelmektedir. Dışişleri
Bakanlığı, Osmanlı İmparatorluğundan beri
oluşturulan kurumsal yapısıyla, bir zamanlar dünyanın en
başarılı diplomatlarını yetiştiren
kurumlarımızdan biriydi. Tıpkı Boğaziçi Üniversitesi
mezunu olmaktan gurur duyduğum gibi Dışişleri
Bakanlığına sınavla giren bir diplomat olarak
Dışişleri Bakanlığında
çalışmış olmaktan da hep gurur duydum, duymaya da devam
edeceğim.
Bu vesileyle, Boğaziçi Üniversitesi
öğrencilerinin demokrasiyi ve akademik özgürlüğü
barışçıl bir şekilde savundukları haklı
mücadelelerinde yanlarında olduğumun da altını çizmek isterim.
Sadece ben değil, Cumhuriyet Halk Partisinin bütün milletvekilleri de
Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin yanındadır. Daha ilk
günden beri tutuklananların yanında Emniyet müdürlüklerinde,
mahkemeye sevk edilenlerin yanında mahkeme salonlarında bütün hukukçu
milletvekillerimiz yer almışlardır.
Türkiyenin en saygın kurumlarının
içi boşaltıldığı gibi şimdi de en saygın
üniversitelerinden biri olan Boğaziçi Üniversitesi için aynı durum
reva görülmektedir. 1980 darbesinden sonra ilk kez demokratik akademik
özgürlüğü hiçe sayarak dışarıdan rektör ataması
yapılması asla kabul edilebilir bir durum değildir.
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) Problem
rektör ataması değil, seçilmiş Cumhurbaşkanı.
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (Devamla) Bu durumun
değişmesini talep eden Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin
taleplerini, ayrıştırarak, ötekileştirerek hatta terörist
ilan ederek görmezden gelemezsiniz. Onlar bizim çocuklarımız,
Boğaziçi Üniversitesi bizim üniversitemiz. Dışişleri
Bakanlığına, üniversitelerimize, ülkemizi en iyi şekilde
temsil eden kurumlara zarar verme düşüncesinden vazgeçin.
Bugün gündemde olan bazı anlaşmalarda
yasama yetkisinin devri niteliğinde bir değişiklik yapılmak
istenmekte, söz konusu teklifle, anlaşmanın eklerine ilişkin
değişikliklerin Cumhurbaşkanınca doğrudan
onaylanmasına dair de yetki talep edilmekte. Bu konuda da tutumumuz belli;
anlaşmalarda değişiklik yapma yetkisi, o anlaşmaların
yürürlüğe girmesi için onay veren makamın yani Türkiye Büyük Millet
Meclisinin olmalıdır.
Şimdi biraz Türkiye-Avrupa Birliği
ilişkilerinden söz etmek istiyorum. Bakın, Türkiyenin geleceği
Avrupada. söylemiyle Avrupa Birliğiyle yeni bir pozitif gündem
oluşturulma çabaları dikkati çekiyor. Elbette, 1963 yılında
imzalanan Ankara Anlaşmasının imzacısı olan parti olarak
Avrupa Birliğine tam üyeliği Türkiye için vazgeçilmez bir hedef
olarak görüyoruz. Bugüne kadar Avrupa Birliği müktesebatına uyum
sağlanması konusunda her türlü desteği verdik, bu vesileyle,
bundan sonraki süreçte de aynı desteği sürdüreceğimizin altını
kuvvetle çizmek isterim.
Son dönemlerde, Avrupa Birliği ile Türkiye
ilişkileri kamuoyu araştırma şirketlerinin de gündeminde
yer almaya başladı. Kamuoyuna yansıyan bu araştırma
şirketlerinin raporlarının sonuçlarına göre, Avrupa
Birliğiyle oluşan pozitif gündem vatandaşlarımız
tarafından da destek bulmakta ve Türkiyenin Avrupa Birliği
üyeliği halkımızın yüzde 60ı tarafından
desteklenmekte; bu destek son beş yıl içindeki en yüksek seviyeye
ulaşmış durumda. Yapılan anketteki bulgulara göre Türkiye
Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan partiler arasında Türkiyenin Avrupa
Birliğine üyeliğini en az destekleyen, yüzde 46,4 oranla, iktidar
partisine oy verdiğini söyleyen vatandaşlarımız. Bu
sonuçlara göre, anlaşılıyor ki iktidar partisi, Türkiyenin
geleceğinin Avrupada olduğu söylemine kendi tabanını dahi
ikna edebilmiş değil. Yine aynı kamuoyu yoklamasında,
bizzat Cumhurbaşkanı tarafından dile getirilen Türkiyenin
geleceği Avrupada. söylemi de samimi bulunmuyor. Sayın
Cumhurbaşkanının Türkiyenin geleceği Avrupada.
sözlerinin samimi bir dış politika yönelimi olduğunu
düşünenlerin oranı sadece yüzde 32,7; samimi
olmadığını düşünenlerin oranı ise yüzde 56,3
olarak ankete yansımış. Görülüyor ki Adalet ve Kalkınma
Partisinin izlemiş olduğu ikircikli dış politika
vatandaşlarımız nezdinde de net bir yansımaya yol
açmış.
Bütün bu veriler halkımızın Avrupa
Birliğine olan katılım isteğini mevcut iktidarın
yürütemeyeceğine inandığını gösteriyor.
İktidarın bu sonuçları dikkatle incelemesi gerekir. İktidar
iç politik mülahazalarla gittikçe otoriterleşen siyasi tutumuyla Avrupa
Birliğinden uzaklaşsa da vatandaşlarımız Avrupa
Birliğinin Türkiye için ulusal bir hedef olduğunu kabul ediyorlar.
İktidara çok ciddi bir sorumluluk düşüyor. Halkımızın
Avrupa Birliği konusundaki beklentileri ve desteği ortada. Bundan
sonra samimi bir şekilde Avrupa Birliği sürecini yöneterek müzakere
sürecinin yeniden canlanması sağlanmalıdır. Öncelikle,
haftalardır açıklanması gereken reform paketinin Meclise
sunulmasının ardından buradaki tüm siyasi partilerin katkı
sunacağı bir ortam oluşturulmalıdır. Türkiye-Avrupa
Birliği ilişkilerinin geleceğinin belirleneceği bir süreçte
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki hiçbir partinin devre dışı
bırakılması söz konusu olamaz. Daha önceki önerilerimiz
görmezden gelinerek, vize serbestîsinin sağlanması ve gümrük
birliğinin yenilenmesi vaatleriyle ülkemiz, geri kabul anlaşması
ve 18 Mart Mutakabatının külfeti altına sokuldu. Bugün gelinen
noktadaysa geri kabul anlaşması askıya alınmış,
18 Mart Mutabakatının yenilenmesi için de müzakere yolları
aranmaya başlanmış vaziyette. Vize serbestîsinin
sağlanması ve gümrük birliğinin güncellenmesi bir yana,
Türkiyenin 2017 yılında Avrupa Konseyi tarafından denetim
altına girmiş olması da çok vahim bir gelişme. İktidarın
seçim gündemine göre politika değiştirmesi nedeniyle
vatandaşlarımızın ve ülkemizin daha fazla kaybedecek
zamanı yoktur. Mart ayındaki Avrupa Birliği Zirvesine bir buçuk
ay gibi kısa bir süre kaldı, hâlâ reform paketi dahi
açıklanmadı; ilişkilerin geleceği ne durumda, nasıl
bir ilerleme sağlanacak, belli değil. İktidar
cenahının yüce Meclisimizi aydınlatması gerekmez mi?
Doğu Akdenizde çok önemli gelişmeler
oluyor; örneğin, Libyada. Mısırın ve Libyanın
diğer sınır komşusu Tunusun sürece yoğun ve aktif bir
şekilde müdahil olmalarıyla başlatılan siyasi çözüm
müzakerelerinde ilerlemeler kaydedildi. Libyayı 24 Aralıkta
planlanan meclis seçimlerine kadar yönetecek olan Geçici Birlik Hükûmeti belli
oldu. Cenevrede 1 Şubattan bu yana seçim sürecini yürüten Libya Siyasal
Diyalog Forumu, başbakanı ve Başkanlık Konseyinin 3 üyesini
seçti.
Değerli milletvekilleri, siyasi çözüme giden bu
süreçte iktidar, ara bulucu olma fırsatını
kaçırmıştır. Bu kürsüden defaatle, Suheyrat
Anlaşması uyarınca meşruiyeti kabul edilen hem Trablustaki
Ulusal Mutabakat Hükûmetiyle hem Tobruktaki Temsilciler Meclisiyle
görüşün, sorunu Birleşmiş Milletler nezdinde halletmek için
girişim yapın, istendiği takdirde ara bulucu olun dedik fakat
geldiğimiz noktada, maalesef, Türkiye sürecin dışında
kaldı. Üstelik sürecin bu şekilde evrileceği kalıcı
hâle gelen ateşkes anlaşmasının durumundan ve
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde alınan kararlardan belliyken
iktidar, Türkiyenin Libyadaki askerî varlığının süresini
2 Ocaktan itibaren on sekiz ay daha uzatma kararı aldı. Bugün bu
öngörüsüz tutum nedeniyle ülkemiz bizzat isim verilerek eleştirilmekte.
Geçtiğimiz günlerde Tobruk ve Haftere destek veren Mısır,
Trablusa resmî heyet göndererek diyalog başlattı, Trablus
Konsolosluğunun da açılacağını açıkladı.
Mısırın yaptığını Türkiye çoktan
yapmalıydı.
Hazır Mısır gündeme gelmişken
Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonunda da bir
çağrımız oldu, onu da tekrar hatırlatmak isterim. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu olarak Parlamentolar
arası ilişkileri geliştirmek yoluyla, Türkiye ile
Mısırın ilişkilerini düzeltmek maksadıyla bir ziyaret
gerçekleştirelim. diye bir teklifte bulunduk, bu teklifimizi özellikle
bir kez daha buradan hatırlatmak istiyorum.
Bölgede önemli bir aktör olan İsraille
ilişkiler de maalesef gayet kötü bir şekilde devam ediyor.
İsraille ilişkilerin normalleşmesi konusunda ümit verici bir
gelişme yaşandı, onu da burada not etmek isterim. On
yıllık bir aradan sonra, İsrailli bir firmaya ait bir yolcu
uçağı 7 Şubat Pazar günü İstanbul Havalimanına bir
iniş yaptı, iniş için Türk ve İsrail yetkililerinden de tam
onay verildiği kamuoyuna yansıdı. Doğu Akdenizin kritik
öneme sahip olduğu bugünlerde söz konusu gelişmenin
yaşanmasından dolayı memnuniyet duyduğumuzun
altını özellikle çizmek isterim. Ancak bunun yeterli
olmadığını da vurgulamak isterim. Zaman kaybetmeden,
aynı Mısırla ilgili yaptığımız öneri gibi
şuradan bu önerimizi de tekrar dile getirmek ve hatırlatmak
istiyorum: En kısa zamanda Türkiye ile İsrail arasındaki
diplomatik ilişkilerin büyükelçilik seviyesine çıkarılması
için -bir kez daha hatırlatıyorum ki- önlem alınmalı,
tedbir alınmalı ve adım atılmalı.
Değerli milletvekilleri, bugün gündemimizde
olan 6 tane anlaşmanın 3 tanesi Azerbaycan Cumhuriyetiyle, biri
Kazakistanla, 2 tanesi Karadağla. Bu 3 ülke de bizim için fevkalade
yakın, muhabbetimizin, sevgimizin ve tarihî ilişkilerimizin derin
olduğu ülkeler. Onun için bizim bu anlaşmalara teknik bakımdan
duyduğumuz çekincelere rağmen olumlu oy vereceğimizi şu
anda belirtmek istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın ve bugünkü birleşimde
yapılacak diğer açık oylamaların elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için dört dakika süre vereceğim. Bu süre
içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için verilen süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, bu hatırlatmanın, bugün
oylaması yapılacak tüm uluslararası anlaşmaların
onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanun tekliflerinin son
oylamalarında geçerli olduğunu da belirtmek istiyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu,
İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi açık
oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı |
: |
298 |
|
Kabul |
: |
288 |
|
Çekimser |
: |
10
|
Kâtip
Üye Abdurrahman
Tutdere Adıyaman |
Kâtip
Üye Emine
Sare Aydın İstanbul |
Teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
3üncü sıraya alınan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve Madencilik Alanlarında
İş Birliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
Enerji ve Madencilik Alanlarında İş Birliğine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/2982) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 235)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 235 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
AZERBAYCAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ENERJİ VE
MADENCİLİK ALANLARINDA İŞ BİRLİĞİNE
DAİR ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- 25
Şubat 2020 tarihinde Baküde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve Madencilik
Alanlarında İş Birliğine Dair Anlaşmanın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta, aynı anda
şahsınız adına da konuşacağınızdan
süreniz on beş dakikadır.
Buyurunuz Sayın Usta. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA
(Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 235 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Enerji ve Madencilik Alanlarında İş
Birliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine İYİ PARTİ Grubu
adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Sorumlu ve millî siyasetimizin bir gereği
olarak Azerbaycanla yapılan bu anlaşmayı destekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, İYİ
PARTİ Grubu olarak sahadayız; vatandaşımız kan
ağlıyor işin doğrusu; esnafın, çiftçinin, emeklinin,
işsizin içinde bulunduğu zor durumu Hükûmet ve iktidar partisi
anlamıyor, anlamaya çalışmıyor veya anlamak işine
gelmiyor, öyle olacak herhâlde.
Tabii gündemimiz ekonomik kriz, yoksulluk ve
Türkiyenin fakirleşmesi. Resmî rakamlara bakacak olursak Türkiyede
geniş tanımlı işsizliğe göre 10,6 milyon işsiz
var, en son açıklanan TÜİK verisidir bu. Türkiye, AK PARTİ
hükûmetleri döneminde çalışan yoksullar kavramıyla
tanıştı; asgari ücret artık asgari ücret olmaktan
çıktı, bir ortalama ücret hâline geldi, çalışanların
yüzde 43ü asgari ücretli.
Aynı zamanda, yine, TÜİK rakamlarına
göre çalışanların yüzde 31i kayıt dışı;
kayıt dışı olanlar tabiatıyla asgari ücretin dahi
altında ücret alan insanlar.
Yine, Cumhurbaşkanlığı 2021
Yılı Programına baktığımızda 8,8 milyon
kişinin sosyal yardım aldığını görüyoruz, sayfa
319 yani belgesiyle -bazen bize şu söyleniyor Bu rakamları nereden
buluyorsunuz? diye- referans vererek konuşuyoruz.
Yine, Cumhurbaşkanlığı
programına göre 877 bin kişi İŞKUR üzerinden
çalışıyor. Bunun da kaliteli, nitelikli bir istihdam
olduğunu söyleme imkânımız yok.
1 milyon civarında insanımız 1.500
TLnin altında emekli maaşı alıyor.
Göreli yoksulluk oranı, yine
Cumhurbaşkanlığı programına göre -sayfa 315te- yüzde
21,3. Hani yoksulluk kavramında farklı farklı tanımlar
var, burada baktığımızda,
Cumhurbaşkanlığı programının esas
aldığı yoksulluk tanımına göre Türkiye'nin yüzde
21,3ü yoksuldur; bu da 17,7 milyon kişi yapıyor.
Tabii, bunları aslında söylemeye çok da
fazla gerek yok çünkü ekonomik krizi en güzel şekilde yandaşlar
açıkladı. Son günlerde birkaç beyanata
baktığımızda yoksullukta ve fakirlikte gelinen
noktanın ne olduğunu aslında görebiliyoruz. Yandaş bir
ilahiyatçı yandaş bir televizyonda fakirliğin, yoksulluğun
faziletini anlatıyor. Niye böyle bir şey anlatılsın? Bugünkü
durumu herhâlde biraz içselleştirmek amacıyla olsa gerek.
TRT Çöpten nasıl sağlıklı
gıda toplanır? buna ilişkin bir manuel ortaya koyuyor, bunun
tarifini yapıyor. Artık burada şunu demek lazım:
Utanmazlığın da bir sınırı olmalı!
Anadolu Ajansı Türkiyedeki esnafları
bıraktı, sanki bizim öyle bir sorunumuz yokmuş gibi, Japonyada
esnafın hâlinin ne kadar kötü olduğuna ilişkin haber
yapıyor.
AK PARTİli bir yetkili de çiftçinin elindeki
-24 taksitle alınmış- telefonu Üstelik bir de internet paketi
var. diye ona çok görüyor.
Yine, yandaş bir gazete Nasıl ucuz veya
nasıl az alışveriş yapılır? onu öğretiyor,
diyor ki: Tek başınıza çıkın,
çocuklarınızı yanınızda götürmeyin. Sakın
karnınız aç olmasın, tok olun. Alışveriş
arabası kullanmayın, sepet kullanın. Ürünlere dokunmayın,
sahiplik duygusu oluşturur, bu da sizi almaya zorlar. İkramları
sakın tatmayın, geri çevirin, eğer diliniz tadarsa almak
durumunda kalırsınız. Türkiye'nin geldiği nokta bu.
Aslında daha fazla söze gerek yok, yandaşlar bize gayet güzel bir
şekilde bunu açıklıyor.
Tabii, bu, bir âcizliktir; bu, milletten kopan bir
iktidarın görüntüsüdür, millete tepeden bakmanın tarifidir herhâlde.
Türkiye yönetilmiyor, ne yapacağını bilmeyen bir hükûmet
tarafından yönetilmeye çalışılıyor.
Şimdi, esnafın durumunu tabii hep
konuşuyoruz. Birkaç tuhaflığı söyleyeceğim. Zaten
esnafın durumunu daha fazla söylemeye gerek yok. Şu ana kadar
yapılan desteklerin
(Uğultular)
ERHAN USTA (Devamla) - Sayın Başkanım
çok uğultu var.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Buyurunuz Sayın Usta.
ERHAN USTA (Devamla) Şimdi, devletin
bankası esnafa bir kredi limiti açıyor, ondan sonra Bunun 10 bin
liralık kısmını kredi kartı olarak
kullanacaksın. diyor. Ya vatandaşın kredi kartı kullanacak
durumu yok zaten. Yani şunu söylüyor: Gideceksin kuyumcuya veya bir
başka tefeciye, kredi kartından 10 bin lira çektireceksin, 9 bin lira
alacaksın. Yani devletin bankası milleti tefecinin
kucağına itiyor.
Zincir marketler hafta sonları açık,
burada bir tuhaflık var arkadaşlar; zücaciyeci kapalı,
tuhafiyeci kapalı, kırtasiyeci kapalı ama zincir marketlerin bu
reyonları açık. Bu tuhaflığın mutlak suretle
giderilmesi lazım. Zincir marketlerin yerelden mal teminini bir zorunluluk
olarak görüyoruz, Hükûmetin bu konuda mutlaka düzenleme yapması gerekir.
Yine, zincir market sayısına sınırlama getirilmeli ve sokak
aralarına zincir marketlerin kurulması engellenmelidir.
Lokantalar, kıraathaneler diyor ki: Ya,
bakın, özellikle AK PARTİnin yaptığı kongre
salonları tıklım tıklım dolu; bin kişilik, 2 bin
kişilik salonlarda kongre yapılıyor. Biz HES sorgulamasına
da razıyız. 50 masa yerine hiç olmazsa 5 masamıza izin
verilsin. Bunlara izin verilmiyor. Bu anlamda -bizim talebimiz-
lokantaların, kafelerin bu şekilde belli sınırlamalarla
mutlaka açılması gerekmektedir.
Şimdi, tabii Hükûmet esnafın durumunu
anlamıyor ama işin kötüsü, Hükûmetin belediyeleri de anlamıyor.
Elimde bir tane Su ve Kanalizasyon Müdürlüğünün faturası var, Çorum
Belediyesinin su ve evsel atık faturası. Arkadaşlar, isteyene
bunun fotokopisini verebilirim; endeks ilk okuma 783, son okuma 783, tüketim
sıfır; buna rağmen gelen su ve evsel katı atık
faturası 111 TL. Yani açmayan bir iş yerine 111 TL fatura gönderen
bir AK PARTİ belediyesi. Yine, bir tane daha; burada da sadece 6 metreküp
tüketim var, fatura 342 lira arkadaşlar. Bunlar gerçek faturalardır.
Dolayısıyla, esnafın bu durumunu göz
önünde bulundurarak biz 14 Aralıkta bir basın bildirisi
açıklamıştık, 6 maddelik bir basın bildirimiz
vardı. Memnuniyetle söylemek gerekir ki aslında Hükûmet bu basın
bildirisindeki unsurları takip ediyor fakat azıcık
azıcık alıyor, ucundan alıyor, kapsamını
daraltarak alıyor. Burada, yapılanlara ilave olarak biz şunu
mutlak suretle bir zorunluluk olarak görüyoruz: Adalet açısından,
mutlak suretle kira stopaj oranları yılbaşından itibaren
altı ay süreyle sıfırlanmalıdır arkadaşlar. Yani
500 lira
Onu da hiç kimseye verdiğiniz yok zaten, Basit usulde olacak.
deniliyor, gerçek usule verilmiyor. 80 bin lira aylık kirası olan
iş yerleri var; buraya 500 lirayı verseniz ne, vermeseniz ne? Kira
stopajının sıfırlanması daha adaletli olacaktır.
Ama çok önemsediğimiz, bizim söylediğimiz
bir tane tedbir vardı, o da Mart 2020den sonra alınan kredilerin
geri ödeme sürelerinin bir yıl süreyle uzatılması ve burada
oluşacak faizin de hazine tarafından üstlenilmesi. Arkadaşlar,
geçenlerde bir haber vardı; bankalar, büyük firmalarla yaklaşık
32 milyar TLlik bir yapılandırmaya gitmiş. Daha önceden
hatırlarsınız, Türkiye'nin sıkıntılı
olduğu dönemlerde -2006 yılıydı, yanlış
hatırlamıyorsam- İstanbul Yaklaşımı
kapsamında büyük firmalar ile yine bankalar arasında
yapılandırma anlaşması yapıldı ve burada devlet
aracı olmuştu. Şimdi, burada bizim önerdiğimiz de şu:
Devlet aracı olsun. Esnafın ödeyemediği çok ciddi bir kredi
stoku var; burada, devlet aracı olsun; bir kısım faiz yükünü
bankalar üstlensin, bir kısım faiz yükünü hazine üstlensin, bir
yıl süreyle erteleme yapılsın ve esnafın üzerine hiçbir
şekilde faiz yükü bindirilmesin. Bu, sadece esnafı rahatlatmayacak,
bizim hesabımıza göre 2021 yılı Haziran ayında 650
milyar TL olacağını öngördüğümüz, bankaların sorunlu
kredilerini de azaltacaktır. Bu şekilde bankacıları da bir
sistemik riskten kurtaracaktır.
Yine, şu ana kadar yapılmayan ve
yapılmasını talep ettiğimiz bir diğer husus da
Vakıflar Genel Müdürlüğü, belediyeler veya bir kısım kamu
idarelerinin kiracısı olan esnaftan altı ay süreyle kira
alınmaması, yılın kalanı için de kiraların
artırılmaması.
Tabii, gıda fiyatları gündemimizde ama
tarımı konuşmadan gıda fiyatını konuşmak çok
fazla mümkün değil. Türkiye'nin, AK PARTİ hükûmetlerinin
uyguladığı yanlış tarım politikaları,
yetersiz destekleme politikaları sonucunda tarım üretimi azaldı;
Türkiye, tarımda ithalatçı bir ülke hâline geldi. Bakın, 2002
yılında 4 milyar dolar tarım ithalatı olan Türkiye'nin 2020
yılında tarım ithalatı 20 milyar TLye ulaştı. AK
PARTİ döneminde tarımsal katma değer, ortalama büyümenin sadece
yarısı kadar arttı, oranı yüzde 2,75. Çiftçilerin
gelir/borç durumu son derece kötü, on sekiz yıllık dönemde tarım
millî geliri 9 kat arttı fakat çiftçi borcu 59 kat arttı. Çiftçilerin
alım gücü düştü, buğday cinsinden
baktığımızda gerek traktör alımında gerekse gübre
alımında çiftçilerin alım gücünün de olağanüstü
düştüğünü görüyoruz.
Tabii, bunlar sebepsiz değil, tarım
alanları önemli ölçüde azaldı. Bakın, geçen on yedi yılda,
Türkiye 2002ye göre 2019 yılında 25 milyon dönüm daha az alanı
ekiyor, kullanılan tarım alanın da 35 milyon dönüm
düştüğünü görüyoruz. Meralar, yaylalar köylünün elinden
alındı, Büyükşehir Yasasıyla yapıldı veya bir
kısım yandaş, büyük şirketlere bunlar verildi. TİGEM
işletmeleri kapandı, arazileri çarçur edildi ve mutlak suretle,
TİGEMin vatandaşla tekrar kavuşturulması lazım. Girdi
fiyatlarının yüksekliğini zaten hepimiz biliyoruz, burada devletin
biraz daha devreye girmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Usta.
ERHAN USTA (Devamla) Teşekkür ederim.
Bakın, şimdi daha enteresan bir şey
söyleyeceğim: Bu öyle bir sistem ki AK PARTİnin yarattığı
sistem öyle bir sistem ki burada hem üretici mağdur hem de tüketici
mağdur. Dün itibarıyla alınmış fiyatları okuyorum
arkadaşlar size: Bafra halinde dün karnabaharın -halden
çıkış, vatandaştan çıkış değil- kilosu
50 kuruş, CarrefourSAda dün itibarıyla 4 lira 90 kuruş;
brokolinin Bafra halinden çıkışı -faturası var burada
bakın, şu faturasıdır- 1 lira 30 kuruş, CarrefourSAda
10 lira 95 kuruş; beyaz lahana 60 kuruşa çıkıyor Bafra
halinden, markette 1 lira 90 kuruş; pırasa 1 lira 50 kuruştan
çıkıyor, markette 5 lira 49 kuruş; kırmızılahana
ve kırmızı turpta, hepsinde aynı şey var. Tabii,
burada temel problem Hükûmetin beceriksizliğidir; bu, sadece marketlerden
kaynaklanan bir şey değil. Yani tarımdan, üreticiden markete
getirirken aradaki aracıların çokluğuyla, Hükûmetin
beceriksizliğiyle üretimin de azalmasıyla, denetimlerin
yetersizliğiyle oluşmuş bir durumdur.
Burada Hükûmete 10 maddelik bir önerimiz olacak.
Sayın Başkan, ilave bir dakika rica
edeceğim.
Hükûmete çözüm önerilerimiz şunlardır:
Tarımda doğrudan destek ödemelerini bu yıla mahsus olmak üzere
22 milyar TLden 30 milyar TLye yükseltin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) İlave bir dakika daha
alabilir miyim?
BAŞKAN Tamamlayalım.
ERHAN USTA (Devamla) Destekleri üretim sezonundan
önce açıklayın; arz açığı olan ürünlerde, ürünleri
mutlaka destekleyin. Gübre üretim, Türkiyenin gübre üretim kapasitesini
artıracak tedbirler alın. TİGEM arazilerini yağmalamaktan vazgeçin,
TİGEMi çiftçiye kaliteli ve hesaplı tohum tedarik eden bir kurum
hâline getirin. Meraları, yaylaları köylümüze geri verin.
Vatandaşa haksızlık etmeden, idareye yakın olanları
kayırmadan arazi toplulaştırması
çalışmalarını hızlandırın, son derece
yavaş gidiyor. Tarımda kullanılan mazottan ÖTV almayın.
Tarımsal sulamada sorunlar var; göleti hazır olan yerler var,
kanallar yok; bu yatırımlara öncelik verin. Sebze ve meyveleri
tarladan markete, pazara en ucuz şekilde getirecek düzenlemeleri ve
denetimleri yapın. Oligopson bir yapı oluştu, buna izin
vermeyin. Çiftçilerin kredilerini mümkünse faizsiz veya çok düşük faizle
yapılandırın. Tarım Kredi çiftçilere zulmeden bir kurum
hâline gelmiştir. Fahiş fiyat denetimlerinde hedef olarak küçük
esnafı, manavı almayın; ithalatçılara, büyük marketlere
odaklanın diyorum ve sözlerimi burada bitiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Yunus Emre.
Buyurunuz Sayın Emre. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır Sayın Emre.
CHP GRUBU ADINA YUNUS EMRE (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Enerji ve Madencilik Alanlarında İş
Birliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi hakkında söz aldım.
Sözlerime başlarken tabii, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bu anlaşmayı desteklediğimizi belirtmek
istiyorum. Bunun ötesinde Türkiye ile kardeş Azerbaycan arasında
ilişkilerin derinleşmesine, gelişmesine dönük her türlü çabaya
da katkı vermenin bizim için çok önemli olduğunun altını
çizmek istiyorum. Gerçekten, Azerbaycan, son yıllarda çok önemli bir
ekonomik gelişme gösterdi; bununla gurur duyuyoruz.
Ayrıca, geçtiğimiz yıl işgal
altındaki toprakların, Ermenistanın işgal ettiği
toprakların kurtarılmış olması Türkiyemiz için de
hepimiz için de çok önemli bir olaydır, çok sevinç verici bir
olaydır. Bununla ilgili de mutluluk hissiyatımı paylaşmak
istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; tabii, uluslararası anlaşmaların
görüşülmesi, bir yandan da ülkemizin dış politika
sorunlarını masaya yatırmak için, çözüm yollarını
tartışmak için bize bir fırsat sunuyor. Bu kapsamda, ben
karşı karşıya bulunduğumuz demokrasi, insan
hakları, hukukun üstünlüğü gibi alanlardaki sorunların
dış politikamızla ilgili olduğunu söyleyerek bu konular
üzerinde bir ölçüde durmak istiyorum. Çünkü biliyorsunuz, bir yandan Avrupa
Konseyi gibi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı
gibi uluslararası örgütler bu alanlarda faaliyet yürütüyorlar; diğer
yandan, Türkiye ile Avrupa Birliği üyeleri arasındaki ilişkiler
açısından da bu konular tabii çok önemli ve yine Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere, Türkiyenin imzası
bulunan bazı uluslararası anlaşmalar ve sözleşmeler de bu
konularla ilgili, Türkiyenin bu alanda taahhütleri var. O yüzden Türkiyenin
dış politikası bakımından çok temel bir konu olan
insan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü konusu üzerinde durmak
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu az önce
belirttiğim öneminin yanında yani dış politika için
demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü konularının az
önce belirttiğim boyutlarının yanında şunu da eklemem
gerekli: Bu konular o ülkelerin, devletlerin kimliğiyle ilgilidir.
Bakın, burada yüce Mecliste hepimizin çok temel bir ilke olarak
benimsememiz gereken bir şey yazıyor: Egemenlik, kayıtsız
şartsız milletindir. Değerli arkadaşlarım, bizim
devletimizin kimliği budur ve üzülerek belirtmek istiyorum, bu son dönemde
karşı karşıya bulunduğumuz demokrasi sorunları
sebebiyle devletimizin kimliği tahrip edilmektedir.
Bakın, bugün, bu kürsüde benden önce Grup
Başkan Vekilimiz Engin Altay bir şey söyledi, çok önemli bir
uyarı yaptı Devleti çürütmeyin. dedi, örneklerle üzerinde durdu.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin
demokrasiden uzaklaşması bugün öyle bir noktaya geldi ki bütün
uluslararası saygın kuruluşlarca, bütün araştırma
kuruluşlarınca bu belirtiliyor. Sevgili arkadaşlar, bakın,
sadece biri olsa diyebilirsiniz ki Bu kuruluş bize karşı
önyargılıdır. ama birkaç örnek vereceğim: Örneğin,
ABD merkezli Özgürlük Evi, Türkiyeyi özgür olmayan bir ülke olarak
sınıflandırıyor ve 210 ülke arasında Türkiye'nin ne
yazık ki özgürlükler bakımından 151inci sırada
olduğunu söylüyor.
Demokrasinin türleri araştırması -çok
kapsamlı bir araştırma- Türkiye'nin son on yılda seçim
demokrasisinden seçim otokrasisine düştüğünü söylüyor değerli
arkadaşlar. Bu kapsamda özgür ve adil seçimler ilkesinin, akademik
özgürlüklerin, ifade özgürlüğünün gerilediğini, medya üzerindeki
baskıların ve hükûmetin medyaya sansür çabalarının
arttığını belirtiyor.
Dünyanın en önemli dergilerinden birisi
Ekonomist dergisinin 2019 yılında yaptığı
araştırmaya göre Türkiye, melez rejimler kategorisi içerisinde
değerlendiriliyor ve tabii şunun da altını çizmem gerekli,
167 ülke arasında Türkiye 110uncu sırada olarak
değerlendiriliyor.
Polity IV diye yine 4üncü jenerasyonu
yapılan çok önemli bir araştırmada -yine üzülerek belirtmek
istiyorum değerli arkadaşlarım- Türkiye, dünyadaki 100
demokratik ülke arasında gösterilmiyor. Yani dünyada bugün 100 demokratik
ülkenin olduğu söyleniyor ve ne yazık ki Türkiye bunların
arasında gösterilmiyor. Dünya nüfusunun yüzde 52si demokrasilerde
yaşıyor ve ne yazık ki bizler, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları
bu yüzde 52nin arasında bulunmuyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu örnekleri
çoğaltmak mümkün. Örneğin, Dünya Adalet Projesi kapsamında 112
ülke inceleniyor ve Türkiye 99uncu sırada. Bu yıl bir revizyon
yapılmış, 128 ülke incelenmiş ve Türkiye 107nci
sırada.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü,
Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi yapıyor; Türkiye, 180 ülke
arasında 154üncü sırada.
Değerli arkadaşlarım, az önce ifade
ettiğim gibi bu, ne yazık ki ülkemiz açısından; Türkiyenin
dünyadaki yeri, konumu, Türkiyenin medeni dünyayla ilişkileri
bakımından çok önemli bir sorun. Bu sorunun öneminin farkında
olmalıyız ancak iktidar tarafından atılan öyle adımlar
var ki, bu sorunların daha da derinleşmesine sebep oluyor.
Bakın, biz 2017 yılında Avrupa Konseyinde izleme sürecine
alındık. Avrupa Konseyi tarihinde ilk defa, izleme sürecinden
çıkmış bir ülke izleme sürecine girdi değerli
arkadaşlarım ve dört yıla yakın bir süre geçti, olumlu
yönde hiçbir adım atılmadı arkadaşlar, olumlu yönde hiçbir
adım atılmadı.
Avrupa Konseyinin raporlarında çok gündeme
getirilen bir konu var, dikkatlerinize sunmak istiyorum: Osman Kavala
olayı, Osman Kavala vakası. Osman Kavalanın bu hafta mahkemesi
varken ne yazık ki geçen hafta Sayın Cumhurbaşkanı cuma
namazının çıkışında bir konuşma yaparak
aslında gerek Cumhurbaşkanlığı makamının
gerek Türkiyenin birliğini temsil etme görevinin çok
dışında bir açıklama yaptı ve yine, bu
açıklamasında öyle bir şey söyledi ki bunun altını
çizmek istiyorum, dedi ki: Bu ülkede Sorosun âdeta temsilcisi olan
kişinin karısı da aynı şekilde Boğaziçinde
provokatörlerin içinde yer alan bir kadındır.
Arkadaşlar, bu, Türkiye için gerçekten bir
utanç manzarasıdır. Bakın, Sayın
Cumhurbaşkanının bahsettiği Sayın Ayşe
Buğrayı ben yakından tanıyorum; Ayşe
Buğranın İstanbulda, Boğaziçi Üniversitesinde
öğrencisi oldum. Ayşe Buğra, gerçekten dünya çapında bir
bilim insanıdır, 2015 yılında Dünya Bilimler Akademisinin
Sosyal Bilimler Ödülünü almış bir insandır. Buraya gelmeden
önce baktım, uluslararası bilim atıf endekslerinde 5.776
atıf alan bir akademisyenden bahsediyoruz. Türkiyede sizin döneminizde,
şu anda 68 üniversite rektörünün hiçbir uluslararası yayını
yok arkadaşlar. Sizin atadığınız 71 rektörün atıf
sayısı sıfır arkadaşlar, sıfır! Türkiyede
üniversiteleri bu hâle getirdiniz. Ve Türkiyeye çok bağlı,
Türkiyede sosyal politika alanının gelişmesinde çok büyük
emekler vermiş, öğrenciler yetiştirmiş, dünya çapında
isim yapmış bir öğretim üyesiyle ilgili Sayın Cumhurbaşkanının
bu açıklamalarını, ben bizim mesleğimize de öğretim
üyeliği mesleğine de bir saldırı olarak
değerlendiriyorum; bunun altını çizmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu kadar
üretken, binlerce öğrenci yetiştirmiş, uluslararası
saygınlığı bulunan Ayşe Hocamıza bir gazeteci
geçen gün bir soru sordu, dedi ki: Eşinizin karşılaştığı
bu durum sebebiyle ümitvar mısınız? Bundan sonraki
gelişmeler için ümitvar mısınız? Değerli
arkadaşlarım, şöyle bir yanıt verdi: Hayır, çok gayret
ediyorum ümitlenmemeye. Ne ümit ne ümitsizlik, öyle gidiyorum işte.
Değerli arkadaşlar, bir üniversite hocasına, dünyanın en
önemli üniversitelerinden birinde doktora yapmış, Türkiyeye
gelmiş, otuz beş yıl kırk yıl Türk üniversitelerine
hizmet etmiş bir insana bunları söyletecek bir zulüm içerisindesiniz;
bunun altını çizmek istiyorum.
Bakın, Osman Kavala olayını çok
kapsamlı bir şekilde ben de inceledim; çok büyük suçlar isnat
ediliyor ancak dosyasına baktığınızda bu suçlarla
ilişkili hiçbir kanıt yok arkadaşlar, hiçbir kanıt yok.
Siz, bir zihniyeti karşınıza alarak o zihniyetle
hesaplaşmaya çalışıyorsunuz bir kişi üzerinden.
Bakın -altını çizmek istiyorum- bunu bir kere yaptınız
biliyor musunuz? Ergenekon ve Balyoz yargılamalarında bunu
yaptınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
YUNUS EMRE (Devamla) Sayın Başkan,
tamamlıyorum.
Nasıl olsa bu insanlar bu suçları
işlemiştir. diyerek o dönemde yapılan hukuksuzlukları
görmezden geldiniz. Askerler -Balyoz davalarında
hatırlayacaksınız- anlattılar, dediler ki: Tutarsızlıklar
var. O tarihlerde bu kişiler, bu rütbelerde değillerdi. Bu bilgisayar
fontları o tarihlerde daha gündemde bile yoktu. Bunları
anlattılar, basın toplantıları yaptı aileleri,
görmezden geldiniz. Ergenekonun kasası diye itham ettiğiniz kişi
çok zor koşullarda hayatını kaybetti, cenazesi zor
kaldırıldı ailesi tarafından. Bunların arkasında
az önce söylediğim yaklaşım tarzı vardı. Dosyalarda ne
yazdığını görmezden geldiniz çünkü sizler için demokrasi,
insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi temel ilkelerin bir önemi yok,
bunların hiçbir önemi yok. Ve Sayın Cumhurbaşkanının
bu açıklaması karşısında, tekrar ifade etmek
istiyorum; Türkiye'de -az önce söylediğim demokrasi sorunlarının
yanında- demokratik hayata, yargı bağımsızlığına
yönelik bir müdahale olmasının yanında bizim mesleğimize de
bir saldırıdır, ben bu saldırıyı da
kınıyorum değerli arkadaşlar.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Iğdır Milletvekili Sayın Yaşar Karadağ
konuşacak.
Buyurunuz Sayın Karadağ. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YAŞAR KARADAĞ
(Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti
Hükûmeti Arasında Enerji ve Madencilik Alanında İş
Birliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, bundan elli iki
yıl önce siyasi hayatına başlayan, o günden bugüne kadar Türk
milletine hizmet yolunda bitmeyen ve bitmeyecek bir davanın adı,
kutlu bir ülkünün bayrağı ve devlet bekasının
sarsılmaz temel taşı olan Milliyetçi Hareket Partimizin 52nci
kuruluş yıl dönümünü kutluyor, başta Başbuğumuz
Alparslan Türkeş olmak üzere dava büyüklerimizi ve tüm şehitlerimizi
saygı ve rahmetle anıyorum. Ne mutlu bu sevdaya tutulanlara! Ne mutlu
bu sevdayı yaşayan ve yaşatanlara!
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin
Azerbaycan'la ilişkileri çok boyutlu ve stratejik düzeydedir. Ortak dil,
kültür ve tarihten güç alan kardeşliğimize dayalı "tek
millet, iki devlet" ruhuyla tanımlanan ilişkilerimiz, her alanda
birçok ülkeye örnek olacak seviyededir. Yoğun şekilde devam eden
karşılıklı üst düzey ziyaretler ilişkilerin
arkasındaki en önemli itici güçtür. İki ülke devlet yetkililerinin
göreve geldikten sonra diğer ülkeyi öncelikli olarak ziyaret etmeleri
şeklinde yerleşen gelenek hepimizin malumlarıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri, 25 Ocak 2020
tarihinde imzalanan Enerji ve Madencilik Alanlarında İş
Birliğine Dair Anlaşma'yla, Türkiye ve Azerbaycan arasında
enerji alanındaki mevcut iş birliğinin geliştirilmesi ve
çeşitlendirilmesi için bir çerçeve oluşturulması
hedeflenmektedir. Bilindiği üzere, Azerbaycan'la enerji alanındaki
iş birliğimiz geçmişten günümüze gerek millî enerji
şirketlerinin karşılıklı yatırım ve
faaliyetleri gerekse bölgesel düzeyde katkıları bulunan büyük
altyapı projeleriyle her iki ülkenin ekonomisine katkı
sağlayacak şekilde devam etmektedir. Daha önce Bakü-Tiflis-Erzurum
Doğal Gaz Boru Hattı ve Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı
vasıtasıyla sürdürülen enerji alanındaki iş birliğimiz
yine Azerbaycan'dan ülkemize ve ülkemiz aracılığıyla
Avrupa'ya gaz iletilmesini hedefleyen TANAP Doğal Gaz Boru Hattıyla
daha da derinleşmektedir. Böylece, Azerbaycan'la enerji alanındaki
iş birliği, ülkemiz ekonomisine katkı
sağlamasının yanı sıra, Türkiye'nin bölge ülkeleri
üzerindeki enerji güvenliğindeki kilit rolünü de güçlendirmiştir.
Diğer taraftan, enerji sektörünün dinamik yapısı dikkate
alındığında Azerbaycan'la hâlihazırda hidrokarbon
ağırlıklı devam eden iş birliğimizin
çeşitlendirilmesi, küresel enerji eğilimlerine uygun olarak
yenilenebilir enerji, temiz enerji ve enerji verimliliği gibi alanlardaki
iş birliğinin derinleştirilerek sürdürülmesine imkân
sağlayabilecektir. Söz konusu anlaşma, yeni iş birliği
fırsatlarının somut adımlara dönüştürülmesi
bakımından bir temel oluştururken 2 ülkenin enerji
alanındaki iş birliğinin arttırılmasına da vesile
olacaktır. Bu itibarla, anlaşmanın Azerbaycanla yüksek düzeyli
stratejik iş birliğimiz çerçevesinde onaylanmasının
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak faydalı olacağı
kanaatindeyiz.
Değerli milletvekilleri, Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün dediği gibi Azerbaycanın sevinci bizim sevincimiz,
kederi kederimizdir. Bu bağlamda, bizler, Türkiye Cumhuriyeti olarak
kardeş Azerbaycanın hep yanında olduk ve olmaya da devam
edeceğiz.
Azerbaycan ordusu, topraklarını
işgalden kurtarmak için kırk dört gün süren İkinci Karabağ
Savaşında büyük bir kahramanlık örneği sergilemiş,
işgal altındaki topraklarını kurtarmış ve
dünyanın kayıtsız kaldığı zulmü
sonlandırmıştır. Bu savaşta kanlarını
dökerek toprağı vatan yapan 2.841 şehidimizi rahmet ve minnetle
anıyorum.
Bu savaş sonucunda 10 Kasım 2020de
imzalanan barış anlaşmasıyla Karabağ asıl
sahiplerine kavuşmuştur. Azerbaycan kendi göbeğini kendi
kesmiştir. Karabağ zaferiyle Kafkasların tarihinde yeni bir
sayfa açılmıştır. Bundan sonraki süreçte bölge tarihi yeni
bir istikamette şekillenecektir. Özellikle -anlaşmanın 9uncu
maddesinde yer alan- Batı Azerbaycan topraklarının Zengezur
Koridoru üzerinden Nahçıvana bağlanması kararı
alınmıştır. İnşallah, Zengezur Koridorunun
açılmasıyla Türkiye, Nahçıvan ve Azerbaycan üzerinden Türk
dünyasına bağlanacak ve Türk koridoru, Türk dünyasına
açılan kapı olacaktır. Bu kapıyla birlikte, merhum
Gaspıralı'nın dediği gibi "Dilde, fikirde ve işte
birlik sağlanacak, bir zamanlar hayal bile etmenin suç sayıldığı
Türk dünyası birliğine adım adım
yaklaşılacaktır."
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi,
bu birlikteliğin sağlanması, millî kültüre ve millî bilince
sahip nesillerin yetiştirilmesi amacıyla Sayın Genel
Başkanımız Devlet Bahçelinin talimatları
doğrultusunda Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı
tarafından Şuşada okul yaptırılması projesi
hayata geçirilmiştir.
Şuşa, Azerbaycan tarih ve kültürünün
simgelerinden olan bir şehir olmanın yanı sıra, hem bölgeye
hâkim coğrafi konumu hem de Dağlık Karabağın en büyük
şehri olan Hankendiye giden yolun üzerinde bulunduğu için stratejik
öneme sahiptir. Şuşa sadece Azerbaycanın değil, tüm
Kafkasyanın incisidir.
Genel Başkanımız Sayın Devlet
Bahçelinin dediği gibi, Şuşanın susadığı
eğitim ve öğretime destek vermek bizim fikir ve inanç vecibemizdir.
9 derslikten oluşacak ve ismine Azerbaycan Millî Marşı bestecisi
Üzeyir Hacıbeylinin adının verileceği Üzeyir
Hacıbeyli İlkokulunda yetişecek kardeşlerimiz Türklük gurur
ve şuurunu, İslam ahlak ve faziletini nesiller boyu aktaracaktır.
Bunun yanı sıra, Azerbaycan ve Türkiye
vatandaşlarının karşılıklı olarak, sadece
nüfus cüzdanıyla doksan gün seyahat edebilmesini sağlayan
anlaşma Cumhurbaşkanımız tarafından imzalanarak 30
Ocak 2021 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu uygulamanın
başlaması iki kardeş ülke arasındaki bağı daha da
kuvvetlendirecektir.
Ayrıca, 15 Aralık 2020 tarihinde imzalanan
anlaşmayla birlikte Iğdırdan başlayarak Nahçıvan
Sedereke kadar uzanan doğal gaz boru hattı ve
Kars-Iğdır-Nahçıvan Demiryolu Projesi iki ülke ilişkilerine
daha da olumlu katkılar sağlayacaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri,
değişen dünya şartlarıyla birlikte dünyadaki güç
odakları tek kutuplu olmaktan çıkıp çok kutuplu olma yoluna
girmiştir. Ülkemizin de içerisinde bulunduğu Avrasya ve Kafkasya
coğrafyası, jeopolitik konumu, yer altı kaynakları ve yer
üstü kaynakları, önemli enerji ve transit yol güzergâhları üzerinde
bulunması itibarıyla geçmişte olduğu gibi gelecekte de
dünyanın güç merkezlerinden biri olma yolundadır. Bu coğrafyada
sağlanacak olan istikrar ve barış ortamı tüm bölge
ülkelerine ve ülkemize büyük katkı sağlayacaktır. Bu
bağlamda, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğanın da Baküde dile getirdiği gibi Rusya, Türkiye,
Azerbaycan, İran, Gürcistan eğer kabullenir, uygularsa
Ermenistanın da içerisinde bulunduğu 6lı bir platform kurularak
bölgedeki iş birliğiyle birlikte bölgesel barış tesis
edilecek, bölge siyasi ve ekonomik istikrara kavuşacaktır.
Değerli milletvekilleri, sözlerime son verirken
Azerbaycan ile Türkiye arasındaki anlaşmaların her 2 ülkenin
geleceği açısından hayırlara vesile olmasını
diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına
İzmir Milletvekili Sayın Mahir Polat.
Buyurunuz Sayın Polat. (CHP
sıralarından alkışlar)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) İzmiri sel
götürüyor.
MAHİR POLAT (İzmir) İzmiri sel
götürüyor. Hükûmetimizin İzmire biraz daha yatırım
yapmasını bekliyoruz, bekleyen projelerini yerine getirsinler.
İzmirde sel olduğunda
yaklaşık sekiz saat sonra Çevre ve Şehircilik
Bakanlığından açıklama duyduk, bunu da sizin takdirinize
sunuyorum. Laf atarken biraz daha dikkatli atalım.
Değerli arkadaşlar, bugün
uluslararası anlaşmaları konuşuyoruz. Ben de bu
uluslararası anlaşmalarla ilgili söz aldım. Karadağla
yapılan serbest ticaret anlaşmasıyla ilgili konuşacağım.
Bu serbest ticaret anlaşmasıyla ilgili bir revizyon söz konusu. Biz,
eğer bu revizyonu konuşuyorsak, 2009 yılında bunu burada
oylayan ve onaylayan yüce Meclisimizin bu revizyon yetkisini bir tek adama vermemesinin sonucunu da konuşuyoruz. Bugün verdiğimiz
yetkilerle bundan sonra bu revizyonları görmeden geçirecekler.
Değerli arkadaşlar, buradaki revizyon bir
menşe kümülasyon anlaşmasının değişmesi. Pan
Avrupa Akdeniz Menşe Kümülasyonuna
geçişi sağlıyor. Bu olumlu bir yaklaşım, bununla
ilgili söyleyecek bir şeyimiz yok, kabul oyu vereceğiz. Fakat serbest
ticaret anlaşması ve tercihli ticaret anlaşmalarının
ruhuna bakmak gerekiyor, Türkiyenin kazanımlarını burada
konuşmak gerekiyor. Örneğin, bir taviz uygulayacaksanız hangi
ürünlere uygulayacaksınız, bunlar çok önemli. Mesela, Türk
çiftçisinin, özellikle süt ve süt ürünlerinin dünya pazarında
dolaşımıyla ilgili yeterli tavizleri almamız gerekiyor.
Özellikle yaptığımız bu anlaşmalarda çiftçimizi ve yerli
üretimi korumamız, hatta ihracatının da önünü açmamız
gerekiyorken maalesef biz tavizleri bu anlamda veriyoruz. Yine,
ihtiyacımız olan yüksek teknoloji ürünlerinin ülkeye girişiyle
ilgili de herhangi bir çalışma yapmıyoruz.
Değerli arkadaşlar, ben burada,
geçtiğimiz konuşmamızda, Suudi Arabistanla yaşadığımız
diplomatik krizin dış ticarete yansıması üzerine
Bakanlık yetkililerini göreve çağırmıştım. Bugüne
kadar hiçbir açıklama yok ne Dışişlerinden ne de Ticaret
Bakanlığımızdan. Suudi Arabistanla
yaşadığımız diplomatik problem sonucunda bize
uyguladıkları ambargo neticesinde, Türk ihracat ürünleri, Türk
insanının emeği Suudi Arabistan limanlarında,
kapılarında, gümrüklerinde bekletiliyor, milyon dolarlarca mal
bekletiliyor. Bu iş insanları nefes alamaz durumdalar, acil olarak
dış politikanın bununla ilgili çalışma yapması
gerekiyor.
Yine, ihracatta konuşuyoruz, iri iri rakamlar
koyuyoruz. İhracatın iri iri rakamlara ulaşabilmesi için dengeli
bir kur politikası gerekiyor. Bizdeki kur politikası maalesef,
üretimi, ülkedeki üretimi etkileyecek durumda. Kurdaki oynaklık bu kadar
fazla olunca ülkede de fiyat istikrarsızlığı maalesef
ortaya çıkıyor.
Değerli arkadaşlar, ihracatçılar uzun
süreli anlaşmalar yaparlar. Bazen bir yıllık, bazen de birkaç
yıllık anlaşma yaparlar, ülkelerine güvenerek anlaşmalar
yaparlar. Ülkedeki kur rejiminin belli bir oranda arttığını
bilirler fakat hiçbir dönemde bu kadar oynak bir kur politikasına
ihracatçıyı mahkûm etmedik.
Yine, dünya ticaretinde, ticaret savaşları
diyoruz, ticari rekabet diyoruz, küresel rekabet. Burada geldiğimiz nokta,
kilitlendiğimiz nokta maalesef lojistik. Türkiyenin lojistik
avantajları çok yüksek, jeopolitiğinden kaynaklı lojistik
imkânları var ve bizim bunu avantaj olarak kullanmamız gerekirken
lojistik bugün bize dezavantaj olarak dönüyor. Bugüne kadar Türk
tırlarının dozvolasını konuşurken bugün Türkiye
konteyner arzıyla ilgili sıkıntı yaşıyoruz. Ben
buradan çağrı yaptım, Bakanlık açıklama yaptı;
bir an evvel, konteyner arzının Türkiyeye doğru yönlendirilmesi
gerektiğini anlattığımız yerde
Bakanlığın yaptığı açıklama,
Bakanımızın: Konteyner üretimi yapmamız gerekiyor.
Efendim, göle su gelene kadar kurbağanın gözü patlar. Siz
bunları daha yıllar önce düşünmeniz gerekirken bugünden düşünüyorsunuz.
Ya, bu, bugünün işi değil; bu yarının, ondan sonraki günün
işi. Bugün -Türk ihracatı- maalesef gemiler yanaşmıyor,
armatörler gelmiyor Türkiyeye. Küresel ticaretin yüzde 8 artacağı
bir noktada siz malınızı uluslararası piyasaya
çıkartamazsanız yaşayacağınız problemler çok çok
daha büyük problemler. Bugünden teşvik ederek ancak yarını
kurabilirsiniz ama bugün için özellikle armatörlerin Türkiyeye gelmesiyle
ilgili limanda kolaylaştırıcı, yükleme, boşaltmada
teşvik edici uygulamaları hayata geçirmezseniz daha biz birçok alanda
olduğu gibi lojistik alanda da kendi kalemize gol atmış oluruz
diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.
Buyurunuz Sayın Tiryaki. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ
(Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biliyorsunuz Adalet Bakanı bir süredir
yargı reformundan bahsediyor. Sayın Bakan, Türkiye Büyük Millet
Meclisine geldi, Adalet Komisyonuyla görüştü, İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonuyla görüştü. Sivil toplum
örgütlerini, demokratik kitle örgütlerini geziyor, onların
görüşlerini alıyor ve Bir dizi çalışma
yapacağız. diyor, önerilerini aldıklarını söylüyor.
Nasıl bir reform olacak, hep beraber göreceğiz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hepimizi hapse
atacak.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Eskilerin deyimiyle Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.
Hükûmetin ayinesinin, uygulamalarının demokrasiyle
bağdaşmadığı çok açık. Muhalif her sesin sahibi
teröristlikle suçlanıyor, her türlü protesto etkinliği zorla
bastırılıyor, temel hak ve özgürlüklerin kullanılması
valiliklerce, kaymakamlıklarca her gün her gün yeniden
kısıtlanıyor. İktidarın paçalarından adaletsizlik
dökülüyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 22 Aralık 2020
tarihinde Sayın Selahattin Demirtaşla ilgili verdiği karar
henüz yerine getirilmedi. Aynı gün Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin resmî internet sitesinde yayınlandı, yirmi dört saat
içerisinde resmî çevirisi yapılıp mahkemeye gönderilebilecekken elli
gündür bu karar hâlâ çevrilmedi, mahkemeye gönderilmedi ve elli gündür Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararı ihlal edilmeye devam ediyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararları, öteden beri Türkiye açısından yol göstericidir.
Mahkemenin verdiği ihlal kararları doğrultusunda Türkiyede pek
çok düzenleme yapılmıştır. Esasen Komisyonun yargılama
yetkisini kabul eden her ülke Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararlarını güncel olarak takip eder ve iç hukuklarını buna
göre düzenler. Yol gösterici kararlardır ama bir süredir Türkiye,
tıpkı Azerbaycan gibi, tıpkı Rusya gibi Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararlarının gereğini yerine getirmiyor.
Esasen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir ihlal kararı verir ve
orada dururdu ama bir süredir -biraz önce de söyledim- Rusya gibi, Azerbaycan
gibi Türkiye de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının
gereğini yerine getirmediği için nasıl
uygulanacağını açıkça söylüyor. Örnek: Daha önce
Tutukluluk, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5inci
maddesinin (1)inci fıkrasına, (3)üncü fıkrasına
aykırıdır. derdi ama şimdi, daha açık söylüyor:
Derhâl serbest bırakacaksınız. diyor. Neden? Çünkü Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarını dinlemiyor, uygulamıyor. Tek başına bu
durum bile, mahkeme kararında nasıl uygulanacağının
açıkça belirtilmesi bile Türkiye açısından bir utanç
vesikasıdır. Çok açık söyleyeyim, burada eleştirilmesi
gereken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi değil, çünkü iktidar
mensupları, başdanışmanlar Karar, bağlayıcı
değildir. diyor, bu konuda bir tartışma yürütüyorlar.
Bakın, kararda neler var: Sayın Demirtaşın siyasi kariyeri
var, 6-8 Ekim 2014 olayları var, Sayın Demirtaşın çözüm
sürecinde yaptığı konuşmalar var ve o zaman soruşturma
başlatılmayıp daha sonra soruşturma konusu edilen bu
konuşmalar, dokunulmazlıkların kaldırılması
süreci var, Sayın Demirtaşın tutukluluğu ve
soruşturma süreci var, Anayasa Mahkemesine yapılan ilk bireysel
başvuru, ikinci bireysel başvuru var, İstanbul Ağır
Ceza Mahkemesinin kararları var ve tahliye kararı verildikten sonra
aynı gün yüksek emirlerle yeniden tutuklanması var ve ikinci
başvuru kararı var. Ardından, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararında Hükûmetin ön itirazları değerlendiriliyor,
ayrıntısına girmeyeceğim. Sadece şunu söyleyeyim: Ön
itirazlarının tamamı 17 hâkimin oy birliğiyle reddediliyor.
Ardından, mahkeme kararında sözleşmenin hangi hükümlerinin neden
ihlal edildiğine ilişkin ayrıntılı
değerlendirmeler var. En başta sözleşmenin 10uncu maddesinin
ihlali yani ifade özgürlüğü; Mahkeme, daha önceki kararlara atıfla
şunu söylüyor: Her ne kadar ifade özgürlüğü herkes için önemli olsa
da halkı temsilen seçilmiş kişiler için özel olarak önem
taşımaktadır. Başvurucu, seçmenlerini temsil etmekte, onların
kaygılarına dikkat çekmekte ve onların menfaatini
savunmaktadır. Dolayısıyla, Meclisin muhalif bir üyesi olan
başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahaleler mahkemenin en
sıkı denetimine tabidir.
Burada şunu özellikle belirtmek isterim:
Sayın Demirtaş bu karardan sonra şöyle bir açıklama
yaptı, dedi ki: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği
kararda en önemsiz madde benim serbest bırakılmamdır. O sadece
beni ilgilendiriyor ama diğer 5 madde 83 milyonu ilgilendiriyor.
İşte, ifade özgürlüğüne ilişkin ayrıntılı
değerlendirme tam olarak bu anlama geliyor. Evet, hepimizi ilgilendiriyor.
Kararda, yasama dokunulmazlığının
kaldırılmasına ilişkin süreç de ayrıntılı
bir şekilde değerlendiriliyor. İşte o yüzden aslında
bu karar sadece Sayın Demirtaşı değil, sadece bu ülkede
yaşayan 83 milyon yurttaşı değil, bir bütün olarak Avrupa
siyasetini de ilgilendiriyor. Örneğin, kararda deniliyor ki: Bu sebeple
Anayasa değişikliği başvurucu dâhil olmak üzere ilgili
milletvekillerinin siyasal ifadelerini sınırlandırma amacı
taşımaktadır. Yani bu değişiklik bir bütün olarak,
yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına
ilişkin bu değişiklik bir bütün olarak Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesine aykırı bulunmuş, Anayasa
değişikliği. Ben bunun çok önemli olduğunu
düşünüyorum.
Yine, suçlamalarla ilgili tek tek değerlendirme
yapıyor Mahkeme, diyor ki: HDP genel merkez yönetimi adına
atılan tweetler, 6-8 Ekim 2014 tarihinde yaşanan olaylara
ilişkin açıklamaları, başvurucunun PKK üyelerinin belirli
eylemlerini tarif ettiği konuşmaları, örneğin hendeklerin
kazılması ve şehirlerde barikat kurulmasını direniş
olarak nitelendirmesi, başvurucunun Demokratik Toplum Kongresi
aktivitelerine katılmış olması gibi 11 Ocak 2017 tarihinde
başlayan ve hâlâ derdest olan yargılamalara
bakıldığında sunulan delillerin neredeyse tamamı
başvurucunun konuşmalarından oluşmaktadır. Kararda,
yasama dokunulmazlığının
kaldırılmasının hiçbir milletvekili açısından
öngörülebilir olmadığı söyleniyor çünkü Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde böyle bir örnek yoktur. O yüzden hiçbir milletvekili
açısından öngörülebilir değil. Diyeceksiniz ki: Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi yetkisini aşmış, konu
Sayın Demirtaşın tutuklanması ve tutuklu
yargılanması. 6-8 Ekimle ilgili değerlendirme, Demokratik Toplum
Kongresi çalışmaları, anayasa değişikliği, hendek
olayları nereden çıktı? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
neden bunlara ilişkin bu kadar ayrıntılı değerlendirme
yapıyor? Çünkü bunun sorumlusu Hükûmet arkadaşlar. Tutukluluğun
gerekçesi olarak, bir bütün olarak bunları alt alta
sıraladığından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de
her bir olaya ilişkin ayrıntılı değerlendirme
yapmış ve sadece Sayın Demirtaş ve milletvekillerinin
konuşmaları nedeniyle tutuklandığını,
yargılandığını söylemiş. Belki de Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararından Adalet ve Kalkınma
Partisinin bu kadar nefret etmesinin nedeni bu. Çünkü Mahkeme yalnız
hukuksuz kararlarınızı tespit etmemiş, her satırla
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini utandırmıştır.
Yine, sözleşmenin 5inci maddesinin (1)inci ve
(3)üncü fıkralarının ihlaline ilişkin bir
değerlendirme var. Anımsarsanız 2018 yılında, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi, Sayın Demirtaşın 4
Kasım 2016 tarihinde gözaltına alınarak tutuklanmasını
en başta hukuka aykırı bulmamıştı, yani Makul
şüphe var. demişti. Daha sonra, tutuklu
yargılanmasını sözleşmenin 5inci maddesinin (3)üncü
fıkrasına aykırı bulmuştu. Bugün, 22 Aralık
tarihinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi diyor ki:
Sayın Demirtaşın tutuklanması ilk andan beri hukuka aykırıdır.
İlk andan beri yani 4 Kasım 2016 tarihinden itibaren. Gözaltına
alınıp tutuklanmasıyla sözleşmenin 5inci maddesinin 1inci
fıkrası ihlal edilmiştir. Gözaltına alınması
için, tutuklanması için makul hiçbir şüphe yoktur. diyor. Bunu neden
söylüyor çünkü her bir suçlamayı Büyük Daireye AKP Hükûmeti
taşıdı. Bu yüzden bu ayrıntılı
değerlendirmeyi yapıyor ve bu kararın gereği, aslında,
Sayın Demirtaşın bırakın serbest
bırakılmasını, hakkında derhâl beraat kararı verilmesi
gerekir. Sürem kısa, çok şey söylemek istiyorum.
18inci maddeyle ilgili ihlal çok önemli çünkü
Türkiye tarihi açısından şu anlama geliyor: Bu yargılama
sürecinin, tutuklama sürecinin hukuksal değil, siyasal olduğunu
söylüyor. Haziran 2017deki referanduma katılmasını
engellediniz. diyor. 24 Haziran 2018 seçimlerine katılmasını
engellediniz, en büyük muhaliflerinizden birisiydi, alanda siyaset
yapmasını engellemek için tutukladınız. diyor. 18inci
maddeyi ihlal ettiniz. diyor.
Sürem çok kısa, Sayın Başkan müsaade
ederse ek 1 no.lu protokolün 3üncü maddesiyle ilgili yani seçme
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) -
ve
seçilme hakkıyla ilgili olarak da yine Büyük Daire 17 üyeyle, oy
birliğiyle Sayın Demirtaşın seçme ve seçilme hakkı
ihlal edilmiştir. diyor.
Şimdi, bu bağlayıcılıkla
ilgili bir şey söyleyeceğim. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi madde 46 diyor ki : Yüksek Sözleşmeci Taraflar,
tarafı oldukları davalarda, Mahkemenin kesinleşmiş
kararlarına uymayı taahhüt ederler. Türkiye Cumhuriyeti devleti,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini imzalayarak Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararlarına uymayı taahhüt etmiştir. Bu
konuda hiç kimsenin bir şüphesi yoktur.
Peki, hangi kararlar kesindir, bu da
sözleşmenin 44üncü maddesinde düzenlenmiştir. Sözleşmenin 44/1
maddesine göre Büyük Daire kararları kesindir. Dolayısıyla,
AİHM Büyük Dairesinin 22 Aralık 2020 tarihinde verdiği
Selahattin Demirtaş Türkiye kararı kesindir, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin yürütme ve yargı organlarını, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesini imzalayarak ve uygun bularak Mahkemenin
verdiği kesinleşmiş kararlara uymayı taahhüt eden Türkiye
Cumhuriyeti devletini bağlamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) Son
cümlemi söyleyeceğim.
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) Bu
nedenle AİHM kararları kesin midir, bağlayıcı
mıdır? tartışmasının, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 44üncü maddesi karşısında
hiçbir anlamı yoktur. Dikkat ederseniz, 2018e kadar açık bir biçimde
Uygulamayacağız. diyemiyorlar çünkü eğer bu kararın
gereğini yerine getirmezseniz ne olacağı da yine
sözleşmede, 44üncü maddede, 46ncı maddede ve sonrasında
yazılıyor. Avrupa Konseyinin hakkınızda bununla ilgili
yaptırım kararları alabileceğini biliyorsunuz ve bu yaptırımlarla
karşı karşıya kalmamak için etrafından dolanıp
başka şeyler söylüyorsunuz diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümünün
oylaması açık oylamaya tabidir.
İç Tüzükün 145inci maddesinin ikinci
fıkrasında Başkanın gerekli görmesi halinde açık
oylama oturumun sonuna veya haftanın belli bir gününe
bırakılabilir. denmektedir. Bu hüküm çerçevesinde teklifin tümünün
açık oylaması 10 Şubat 2021 Çarşamba gününe
bırakılmıştır. Belirtilen gündeki birleşimde,
gündemin Oylaması Yapılacak İşler kısmında
teklifin tümünün açık oylaması yapılacaktır.
Bilgilerinize sunulur.
Şimdi, sisteme giren arkadaşlara
yerlerinden söz vermek istiyorum.
Sayın Gaytancıoğlu
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
48.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, 2021 yılında BAĞ-KURlular,
isteğe bağlı sigortalılar ve zorunlu genel sağlık
sigortalıların primlerinin yüzde 21,56 oranında
arttığına ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
2021 yılı AKPnin zam yağmuruyla
geldi. BAĞ-KUR sigortalıları ile isteğe bağlı
sigortalıların ve zorunlu genel sağlık
sigortalılarının primleri de yüzde 21,56 oranında
arttı. Herhâlde bu zamları yapanlar, ayçiçeği
yağından, yumurtadan eksiğimiz olmasın diye bu kadar zam
yaptılar. İş yerleri kapalı, insanlar işsiz ama
tepeden tırnağa zam yağmuru var. BAĞ-KUR
sigortalılarının 2021de ödeyeceği aylık prim
tutarı en az 1.235 lira oldu. 942 lira olan aylık isteğe
bağlı sigorta primi en az 1.145 lira oldu. Bunlarla yetinmeyen AKP
İşsizin ne günahı var. deyip aile içindeki gelirin kişi
başına düşen aylık tutarının 1.192 liradan fazla
olması hâlinde, aylık 108 lira genel sağlık sigortası
primi ödetme kararı aldı. İnsaf demiyoruz çünkü vatandaş
sizin insafınıza kaldığı için yanıyor. Biraz
akıl, biraz izan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ünsal
49.- Ankara Milletvekili Servet Ünsalın,
Sinovac firmasının aşının koruyuculuğunun yüzde
50,65 olduğunu açıkladığına, aşının faz
3 çalışmalarının Türkiye ayağında
koruyuculuğunun yüzde 91,25 olduğu söylenerek bir skandala imza
atıldığına, okulların açılmasının
cinayet olacağına ilişkin açıklaması
SERVET ÜNSAL (Ankara) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Aylardır tüm ülkenin gündemi aşı. Son
günlerde Sinovac firması Aşıda koruyuculuk yüzde 50,65, ölümü
engelleme yüzde 100. diyor. Yani aşı olan 2 kişiden 1i tekrar
hastalanacak ama hastalığı hafif geçirecek. Ama Sinovac
aşısının faz 3 çalışmalarının Türkiye
ayağında, iki ay önce, Koruyuculuk yüzde 91,25. diyerek yüz
kızartıcı bir skandala imza atıldı. Bilim adına
utandırıcı olan bu kepazelik, sarayın baskısıyla
oluşmuştur arkadaşlar. Bilim Kurulu sarayın emrindedir.
Dünya lideri reis bu konuda ne yapıyor, nerelerde, sormak istiyorum? Yani
11 Aralıkta 50 milyon aşı gelecek. diyen
Cumhurbaşkanı ve ekibi; bugün 9 Şubat, gelen aşı 12,5
milyon. Bu ne demek arkadaşlar? Her gün vuku bulan vatandaşların
ölümünün vebali, saray ve saray hükûmetinedir.
Bir diğer önemli konu da okulların
açılmasıdır. Sakın ha, okulları açmayın. Bu bir
cinayettir. Hele hele öğretmenlerin de aşılarının
bitmeden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sezal
50.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Cihat Sezalın, Kahramanmaraş ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 101inci yıl dönümünde, başta Mustafa Kemal Atatürk
olmak üzere vatanı için canını ortaya koyan ecdadını
rahmetle yâd ettiğine, hemşehrilerinin 12 Şubat Kurtuluş
Bayramını tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Maraşlım,
Bir hamaset destanı nakşedildi
bağrına,
Yurdumun aslanları öldü iman uğruna,
Ruhlarda bayraklaşan, Allah için
savaştır,
Bu şehitler diyarı, işte bu yer,
Maraştır.
Bu yıl Kahramanmaraşın düşman
işgalinden kurtuluşunun 101inci yıl dönümü. Başta Gazi
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Sütçü İmamdan, Rıdvan Hocaya;
Senem Ayşeden, Mıllış Nuriye; Abdal Halil Ağadan,
Mehmet Ali Kısaküreke vatanı, bayrağı, namusu ve
şerefi için canını ortaya koyan tüm ecdadımızı
rahmetle ve minnetle yâd ediyorum.
Bu vesileyle, tüm Kahramanmaraşlı
hemşehrilerimin 12 Şubat Kurtuluş Bayramını tebrik
ediyor, Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Köksal
51.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Eber Gölünün son iki ayda 4 kez, Akşehir Gölünün ise 2
kez yandığına, defalarca çağrıda bulunmasına
rağmen yangınların sebeplerinin
araştırılmadığına, göllerin zarar görmesine
seyirci kalan iktidarı hemşehrilerinin vicdanına
bıraktığına ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar ili Sultandağı, Çay ve
Bolvadin ilçelerinde bulunan Eber Gölü son iki ayda tam 4 kez yandı.
Sultandağına kıyısı bulunan Akşehir Gölü ise 2
kez yangın geçirdi. En son bugün sabah saatlerine kadar Akşehir
Gölünde Dereçine kasabasında bulunan kıyıları da dâhil
olmak üzere büyük bir yangın yaşandı. Konuyla ilgili,
yangınların araştırılması ve önlenmesine
ilişkin defalarca çağrıda bulunmama, önergeler vermeme
rağmen, iktidar ve bakanlık hiçbir şey yapmamakta,
yangınların kaynağını ve sebeplerini
araştırmamaktadır. Ayrıca, bakanlık göl
yangınlarına müdahale edecek herhangi bir özel ekip de
görevlendirmemiş, göllerde çıkan yangınları göre göre
gölleri âdeta kaderine terk etmiştir. Göldeki yangınlara ses
çıkarmayan, orada yaşayan canlıların diri diri yanmasına,
gölün zarar görmesine seyirci kalanları bu iktidarı, bu
bakanlığı Afyonkarahisarlı hemşehrilerimin
vicdanına bırakıyorum.
BAŞKAN Sayın Şevkin
52.- Adana Milletvekili Müzeyyen
Şevkinin, sebebi ne olursa olsun gazi unvanı olan tüm
vatandaşların eşit haklara sahip olması gerektiğine
ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Vatanın bölünmez bütünlüğü, ülke
savunması ve halkın huzur ve refahı için canını hiçe
sayan gazilerimiz, sosyal ve ekonomik hayatlarının
iyileştirilmesi için bazı düzenlemeler bekliyor. Gazilerin ve şehitlerin
aileleri ve çocukları arasında ayrım yapmak, farklı
ekonomik ve sosyal haklara maruz bırakmak son derece
yanlıştır. Ayrıca, şehit ve gazilerimizin toplum
nezdinde ayrıcalıklı bir yerinin olması şarttır.
Sadece resmî törenlerde hatırladığımız gazilerimizin
öncelikle şeref aylığı eşitlenmelidir. Şeref
aylığı, vatan için canını siper eden gazilere
tanınan bir onurdur ve emeklilik maaşıyla
karıştırılmamalıdır. Sosyal devlet ilkesinden
hareketle, muharip gazilerin çocuklarına iş imkânı
sunulmalı, gazilere faizsiz konut kredisinin önü
açılmalıdır. Sosyal güvencesi olan ya da olmayan gaziler
arasındaki eşitsizlik giderilmelidir. Sebebi ne olursa olsun,
adı gazi olan tüm vatandaşlarımızın eşit haklara
sahip olması gerekir. Tüm şehitlerimizin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) Kanun Teklifleri (Devam)
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Savunma Sanayi İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/2276) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 142)
(x)
BAŞKAN 4üncü sıraya alınan,
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayi İş
Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 142 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) AK PARTİde 8
milletvekili var Başkan, CHPnin oylarıyla geçiyor.
BAŞKAN 1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AZERBAYCAN CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA SAVUNMA SANAYİ İŞ
BİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 31
Ekim 2017 tarihinde Baküde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayi İş
Birliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen,
İstanbul Milletvekili, İYİ PARTİ Grubu adına
Sayın Yavuz Ağıralioğlu.
Buyurunuz Sayın Ağıralioğlu.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubunda kimse yok.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Buradayız.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla)
Hoş sefa geldiniz.
SALİH CORA (Trabzon) AK PARTİ burada.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) 3
Maraş var, 1 ülküdaş var, 1 de Trabzonlu var. Ben şimdi
Azerbaycan için teşekkür
Manisa geldi.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Kırıkkale var, İstanbul var.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla)
Azerbaycan savunma anlaşması için teşekkürü size edeyim,
Doğu Türkistana yeteri kadar destek olmadıkları için, gerekli
düzenlemeleri çıkarmadıkları için -sizden kimse yok- mecburen
CHPye kızacağım! (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi, Azerbaycanla ilgili son dönem
yaşadığımız süreç bizim için bir iftihar vesilesidir.
Azerbaycana gittik, orada gördük. Paylaşılan coşku, orada
devletimiz adına paylaşılan coşku ilanihaye kardeş
olduğumuza dair bir ortak sükûnete dönmüş, yapılan her türlü
gayret, gösterilen her türlü fedakârlık, bu uğurda
karşılıklı tecrübe paylaşımı, askerî tecrübe
paylaşımı, teknoloji altyapımız kuvvetlendiği
için silah sanayisiyle ilgili paylaşımların hepsi sahada Türk
devletinin inisiyatifini çok artırmıştır. Zaman zaman
iktidar cenahından Yaptığımız iyi şeylere destek
vermiyorsunuz. diye sitem ediyorsunuz. Böyle kalbimizi doldura doldura
yaptığınız her iyi işe teşekkür ediyoruz.
Azerbaycan-Türkiye beraberliğini,
yarınlarda Turan coğrafyasında, Türk devletlerinin arasında
gerçekleşmesini hayal ettiğimiz büyük beraberliğin ilk
antrenmanları olduğunu kabul ediyoruz. Dolayısıyla burada
attığınız her adımı iftiharla, coşkuyla
destekliyoruz.
Savunma sanayisindeki beraberliği, beraberinde
eğitim beraberliğinin, dil beraberliğinin, alfabe
beraberliğinin, kavramsal çerçevesini oluşturabileceğimiz bir
kültür programının bütün detaylarıyla taçlandırmak
zorundayız. Sadece anlaşmaların arkasına yığmayalım
mevzuyu, bir perspektif ortaya koyalım. Mesela, Azerbaycan ve Türkiye
arasında, Karabağda bir üniversite kuralım. Bir üniversite
kuralım ve bu üniversiteye mesela Melih Bulu Bey gibi kabiliyetli birini
bulalım yahut onu gönderelim, Karabağ üniversitesini dünyanın
100üncü üniversitesi yapabilsin, bunlarla iftihar edelim, bu da kıymetli
bir şeydir.
Gümrük beraberliğini mutlaka planlayalım,
sadece böyle ticari anlaşmalarla avunmayalım. Azerbaycan ile Türkiye
arasındaki bir gümrük beraberliğini Türk devletinin yönetebilmesi çok
mümkündür, bunu planlayabiliriz, gümrükleri sıfırlayabiliriz.
Peşinden, bugün yapıldı, ilk adımları
atıldı, şehitlerimize Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığının yapmış olduğu
bursluluk imkânına, şehitlerimizin çocuklarına verilen burslara
da bu vesileyle teşekkür edelim. Yani Azerbaycana teknolojik destek
verildi, teşekkür; Azerbaycanın bağımsızlık
mücadelesinin arkasında duruldu, minnet duygusuyla teşekkür;
Azerbaycana bundan sonra güçlensinler, karşılıklı
beraberliğimiz perçinlensin, ticaret anlaşmalarıyla, eğitim
anlaşmalarıyla, askerî anlaşmalarla beraberliğimiz
perçinlensin, ona da teşekkür.
Teşekkür faslını bitiriyorum. Yirmi
dakika konuşmamız vardı, beş dakika teşekkür
edeceğim, on beş dakika kızacaktım ama süre
kısaldığı için beş, altı dakika kızabileceğim
size.
Mehmet Emin Resulzadenin ruhu şad oldu
yaptıklarımızla. Elçibeye mahcubiyetimiz vardı, 90lardaki
mahcubiyetimizin yerini o mahcubiyetimizi giderebileceğimiz bir iyilik
aldı, onun için de teşekkür ediyoruz.
SALİH CORA (Trabzon) Boraltan mahcubiyeti
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Boraltanın
mahcubiyetini de gidermiş olduk, onun için de teşekkür ediyoruz.
Bahtiyar Vahapzadenin de ruhu şad olmuştur.
Bu teşekkürlerimizin peşine şöyle
eklemek isterdik: Osman Batur için de size teşekkür etmek isterdik,
Kaşgarlı Mahmut için de teşekkür etmek isterdik, Yusuf Has Hacip
için de teşekkür etmek isterdik. Bakü için ortaya koymuş
olduğunuz fedakârlığı Kaşgar için gösterseydiniz de
kalbimizi doldura doldura teşekkür edeydik. Dünyanın bütün
devletlerinin gözlerinin içine baka baka Türk devletinin başı olarak
Dünya 5ten büyüktür. diye haykıran bir adamın 4 tane devleti
sayıp Çin mevzubahis olunca susuyor olmasına da kızalım. O
suskunluğun, Osman Baturun mezarında onu muazzep edeceğini
hatırlatalım size. Çünkü gözlerinde Doğu Türkistanın
hürriyet meşalesi yanmış bir kahramanın
çocuklarının bugün ırzı, iffeti çiğneniyorsa, Türk
devletinin başına, burada ırzı, iffeti çiğnenenlere
karşı sessizlik asla yakışmazdı.
Madem dünya 5ten büyüktür, 5in içinde Çin de
vardır. İngiltere derken korkmuyorsunuz, yutkunmuyorsunuz Amerika
derken yutkunmuyorsunuz Rusya derken yutkunmuyorsunuz Fransa derken
yutkunmuyorsunuz Çin derken niçin yutkunuyorsunuz? Niçin Çin demekten
imtina ediyorsunuz? Çin derken, dünyada sesinizi, soluğunuzu herkesin
dinlediği toplantılarda, Türk devletinin, Türk milletinin
haklarının çiğnenemez olduğu edasıyla, Size Doğu
Türkistanda ırzını çiğnemeye kastettiğiniz Türkler
adına sesleniyorum. cümlelerini niçin duymuyoruz? İnternete girince,
sosyal mecralarda Mısır için ağlarken görüyoruz sizi, iftihar
ediyoruz mazlumların çığlığı olmanızla.
Filistine verdiğiniz sese, soluğa kuvvet veriyoruz. Baküde
arkanızda durduk, iftiharla, şerefle destekliyoruz. Ama
Kaşgarın sessizliğine, Doğu Türkistanın
sahipsizliğine asla sessiz kalmayacağız. Tayyip
Erdoğanı, bir gün, uluslararası toplantılarda Çine dönüp
Sizin 1,5 milyonunuza, paranıza, pulunuza razı olan sizden alçak
olsun. derken duymak istiyoruz.
Bugün, elçiliklerin önünde daha çok
kadınların, kızların, çoluğun çocuğun
toplanıp Annelerimizden, babalarımızdan haber alamıyoruz.
diyen kendi kardeşlerimizin hicranını duymuyor olmanıza ne
diyeceğiz biz sizin? Türkler, mevzubahis olunan şey ırzlarıysa,
canları ile ırzları arasında bir tercihte, her şartta
canlarını feda etmeyi göze aldıkları için Türklerdir.
Hiçbir maddi beklentinin irademizi teslim alamayacağını söylemek
Finlandiya Başbakanına mı düşerdi? 39 ülkenin altına
imza attığı insan hakları ihlalleriyle ilgili, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin içlerinde ilk sırada imzasının
olması gerekmiyor muydu? Yani bizim Doğu Türkistana olan
sorumluluğumuz Baküye olan sorumluluğumuzdan az değil,
Filistine olan sorumluluğumuzdan az değil. Kendimize gelmek zorundayız.
Çin bize mahkûm, biz Çine mahkûm değiliz.
Batı Bölge Teorisi adı altında
Türkistan coğrafyasını pasta gibi gören Çinin
boğazına otururuz biz Türkler olarak, daha önce de oturduk. Bu
bölgeden Avrupaya kadar uzanacak Yeşil Kuşak Projesinin, yok
İpek Yolu Projesinin üstünden geçeceği köprü değiliz biz
sadece. Biz dünyanın, insanlığın geleceğini
planladığı her programda masada olması gereken şerefli
bir milletiz. Biz Türkleriz. Türkistan coğrafyası üzerindeki elli
yıllık planların bizim hesaplarımızla
vuruşacağını dünyaya haykırmak zorundasınız.
Çine mahkûm değiliz. Biz Çinin
boğazını tutuyoruz. Doğu Türkistandan çıkacaklar,
Kazakistandan, Özbekistandan, Kırgızistandan geçecekler,
Türkmenistandan geçecekler, Hazarın altından geçecekler, Azerbaycandan
geçecekler, Türkiyeden geçecekler; onlar mı bize bağlı, biz mi
onlara bağlıyız? Bugün elçiliklerin önünde sesini,
hicranını duymadığınız insanlar ahirette
azabımız olur, utancımız olur.
Biz hiçbir beklentinin
Avrupa Birliğiyle
ticari potansiyelinizin kaçta kaçını yapıyorsunuz Çinle?
Avrupayla ticari potansiyelimizin kaçta kaçı var Çinde? Hangi ticari
gaile? Hangi kredi beklentisi bizim ırzımızla kantara
çıkabilir? Niçin bu sessizlik var? Niçin dönüp Doğu Türkistanla
ilgili, insanlığın ortak sükûneti hâline gelmiş bu mezalime
karşı ses vermiyorsunuz? Niçin susuyorsunuz? Tayyip Erdoğana
kimsesizlerin kimi olmak diye kendi namına kurduğu cümlelerle
coşkuyla destek olurken ona niçin diyemiyorsunuz ki Azerbaycanda
kimsesizlerin kimi olmaktan iftihar ediyorsan, Kudüste kimsesizlerin kimi
olmaktan iftihar ediyorsan, Mısırda iftihar ediyorsan,
Kaşgarda niçin iftihar etmiyorsun? Kaşgardakilerin kimsesi olmaya
niçin heves etmiyorsun? Dolayısıyla, biz bugün Çine çok
rahatlıkla şunu söyleyebiliyoruz: Efendim, terörist olmakla itham
olunanlar, anneleri, babaları, çocukları yıllardır
kamplarda haber alınamayan bir çilenin kurbanları.
Kendi çocuklarımızdan
Ben bugün size
milletvekili olarak hitap etmiyorum; annelerinizin evladı olarak,
babalarınızın evlatları olarak,
çocuklarınızın babaları olarak, hanımlarınızın
kocaları olarak, kızlarınızın babaları olarak
sesleniyorum: Irzları, iffetleri çiğnenen kardeşlerinizin
çığlığına hangi gerekçeyle sessiz kalacağız?
O yüzden lütfen kalbinizi ve aklınızı başınıza
alın. Azerbaycanda göstermiş olduğunuz dirayetin
aynısı Doğu Türkistanla ilgili gösterilmek zorundadır.
Doğu Türkistana karşı bu sessizlik, kimsesizlerin kimi olmak
için çıktığınız bu yolda dünyada ve ahirette
utancınız olur sizin. Milliyetçi Hareket Partisi elli
yıllık Türkistan davasının bayraktarlığını
yaptı, aynı hissiyatla buradalar. Sizi biliyorum ki bizim gibi
düşünüyor ve hissediyorsunuz. Bizimle aynı şeyleri
düşünüyor olmanıza rağmen bu sessizliğinizi nasıl izah
ediyorsunuz kendinize?
Bugün -polislerimizin videoları mutlaka
gelmiştir size- bir polisimiz, bir Türk polisi orada annesinden,
babasından haber alamayan; ırzlarının, iffetlerinin
çiğnendiğini ağlaya ağlaya anlatan, ondan sonra da bizim
ziyaretimizde bize şöyle soru soran Türkistanlı kardeşlerine
Kabak tadı verdi. diyemez, diyemez. Bir Türk polisi, ırzı için
ağlayan kardeşlerine, oturma eylemi yapıp sadece seslerini
duyurmaya çalışan kardeşlerine Bu
yaptığınız kabak tadı verdi. diyemez. Bu Kabak
tadı verdi. cümlelerini Azerbaycan-Ermenistan Savaşında belki
Ermeniler diyebilir, Tük polisi kendi kardeşlerine böyle bir şey
diyemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla)
Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) O
yüzden, bu utancı ne Meclisimize ne partinize ne de hizmetkârlığına
talip olduğumuz milletimize yaşatmayalım. Boraltan falan diye
vurgu yapan Tayyip Erdoğan, bize yeni bir Boraltan faciası
yaşatmasın. Suçluların iadesi anlaşması diye bir rezalet
gelecek; hiçbir parti grup kararı bizi bağlamaz, hiçbir şekilde
bağlamaz, hiçbir liderin vicdanlarımızı töhmet altında
bırakmasına asla razı olmayacağız.
Dolayısıyla biz bugün Osman Batura, Kaşgarlı Mahmuttan
itibaren Yusuf Has Hacipe, Barak Hacıya, kimi sayarsanız, Üç
Efendiler diye bilinen İsa Yusuf Alptekine, Mehmet Emin Beye, Doktor
Mesut Beye mahcup oluruz; bu mahcubiyet, bize yaptığınız
her türlü iyiliğin, her mazlumun yanında yer alma hevesinin büyük
utancı olarak geri gelir. O yüzden, lütfen, Doğu Türkistan hususundaki
sessizliği dünyayı sarsacak bir çığlıkla
buluşturalım. Bu, Türk devletine yakışır; bu, Cumhur
İttifakına yakışır; bu, Türkiye Büyük Millet
Meclisine yakışır; bu, Kimsesizlerin kimiyim. diye siyaset yapan
bir adama yakışır. BMde Dünya 5ten büyüktür. diye
bağıran bir adama Çine de Zalimsin. demek yakışır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayalım efendim.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla)
Buyurun, bekliyoruz, alkışlayacağız sizi. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Öztunç
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
53.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali
Öztunçun, Kahramanmaraş'ın düşman işgalinden
kurtuluşu ile kahraman unvanı verilişinin yıl dönümü ile
Sütçü İmam ve arkadaşlarını minnetle andığına
ilişkin açıklaması
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım anlayışınız için.
12 Şubat Kahramanmaraş için önemli bir
gün, düşman işgalinden kurtuluşun yıl dönümüdür. Benim
dedem Oruç Öztunç da Kurtuluş Savaşında
Kahramanmaraşın düşman işgalinden kurtuluşunda bire
bir görev almıştır ve gazi olmuş, aynı zamanda
İstiklal Madalyasıyla ödüllendirilmiştir. Sütçü İmam
başta olmak üzere tüm arkadaşlarını saygıyla, minnetle
anıyoruz. Aynı zamanda Maraşa kahramanlık unvanı
verilişinin de yıl dönümüdür, bütün Kahramanmaraşlı
hemşehrilerimi bir kez daha kutluyor, saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum
anlayışınız için. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın İmir
54.- Şırnak Milletvekili Nuran
İmirin, Şırnak İli Beytüşşebap ilçesi Kovankaya
köyünde Hürmüz Diril ve Şimuni Diril adlı vatandaşların 11
Ocak 2020 tarihinde kaybolduğuna, 20 Ocak 2020 tarihinde Şimuni
Dirilin cenazesine ulaşıldığına, Hürmüz Dirilin
hâlen bulunamadığına, ilgili kurumlardan bir kez daha arama
çalışmalarının tekrar başlatılmasını ve
Şimuni Dirilin ölümünün bir an önce aydınlatılmasını
talep ettiklerine ilişkin açıklaması
NURAN İMİR (Şırnak)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Süryani bir ailemiz olan Hürmüz Diril ve Şimuni
Diril Şırnak Beştüşşebap ilçemize bağlı
Kovankaya köyünde 11 Ocak 2020 tarihinde kaybolmuşlardı. 20 Ocak 2020
tarihinde Şimuni Dirilin cansız bedenine
ulaşılmıştı. Olayın üzerinden bir yıldan
fazla zaman geçmesine rağmen Hürmüz Diril hâlen bulunamadı. Dün Diril
ailesinin de aralarında bulunduğu 37 Süryani, Keldani, Asuri kurumu,
Şırnakta bir yıldır haber alınamayan Hürmüz Dirilin
akıbeti ve yetmiş gün sonra cansız bedenine ulaşılan
Şimuni Diril cinayetinin aydınlatılması
çağrısında bulunarak kamuoyuyla bir mektup
paylaştılar. Biz de buradan bir kez daha ilgili kurumlara Hürmüz
Dirilin arama çalışmalarının tekrar
başlatılması ve Şimuni Diril cinayetinin bir an önce
aydınlatılmasını talep ediyoruz.
Teşekkürler.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) Kanun Teklifleri (Devam)
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Savunma Sanayi İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/2276) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 142) (Devam)
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2 Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Eskişehir Milletvekili Sayın Utku Çakırözer.
Buyurunuz Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak parti
ayrımı gözetmeksizin bu anlaşma konusunda Azerbaycanın
yanında olduğumuzu mutlak surette ifade etmek isteriz. Can
Azerbaycanın sadece savunma sanayisi alanında değil her konuda,
her zaman desteği olacağımızı Cumhuriyet Halk Partisi
olarak öteden beri ifade ettik. Türkiye ve Azerbaycan belki iki devlettir ama
hep söylediğimiz gibi tek millettir, tek yürektir ve bundan sonra da hep
öyle kalmaya devam edecektir.
Değerli milletvekilleri, uluslararası
anlaşmaları ele alıyoruz, ülkemizin dünyayla ilişkilerinin
daha iyiye gitmesi için birlikte uğraşıyoruz. Ancak
dış politikadaki yanlışların düzeltilmesi için
çıkardığımız anlaşmalar yeterli gelmez, gelmiyor.
Burada seslendirilen farklı görüşlerden mutlaka
faydalanılması gerek. Türkiyede her kim iktidar ise dışarıda
ulusal çıkarlarımızı korurken bu çatı altındaki
tüm fikirlerden, eleştirilerden, tavsiyelerden istifade etmesini
bilmelidir. Mesela, Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizin düzelmesi
ulusal çıkarımızadır, buna katılmayan yoktur ama siz,
kapalı kapılar ardında yaptığınız
pazarlıkları, verdiğiniz sözleri bu Mecliste bu milletin
temsilcileriyle paylaşmazsanız, bizlerin desteğini, güvenini
almadan yani halkın güvenini kazanmadan ulusal
çıkarlarımızı koruyamazsınız.
Bakın, Avrupa Birliği yetkilisi Josep
Borrell geçen hafta diyor ki: Türkiyeden çok önemli jestler gördük. Alman
Başbakanı Merkel dün diyor ki: Türkiyenin Akdenizdeki tavrı
olumlu sinyaller veriyor. Kim bunlar? Daha birkaç ay önce, Akdenizde
hakkımızı savunduğumuz için bize parmak sallayan,
yaptırım uygulayan, Yunan ve Rum taleplerini kabule zorlayanlar. O zaman
siz ne yapacaksınız? Gelip millete
danışacaksınız. Bayan Merkele, Bay Borrelle söz vermeden
önce, burada halkın temsilcilerine anlatacaksınız. Soruyoruz:
Nedir o jestler? Yanıt veren yok. O jestler, Egede ve Akdenizde bizim, KKTCnin
hakkından, hukukundan vazgeçmek midir yoksa? Oruç Reis gemisini niye
gönderdiniz, niye çektiniz? Egede, Kıbrısta hangi
kazanımı elde ettiniz de çektiniz? Rumlar, deniz altı
kaynakları KKTCyle paylaşmayı kabul mü etti? Yunanlılar
iddialarından vaz mı geçti? Hangisi gerçekleşti de
karşılığında jestler yapmaktasınız? Yani
bunları bu Mecliste tartışabilmemiz lazım değerli
arkadaşlarım.
Sayın milletvekilleri, dış politikada
size göre değerli, bize göreyse son derece kaygı verici bu
yalnızlık hâlinden çıkılmasını istiyoruz. Hatta
yakın geçmişte, siz istemezken de yine bizler bu
kaygılarımızı dile getiriyorduk ama bu
yalnızlıktan çıkacağız diye her sözü sineye mi
çekeceğiz? Yeni Amerikan Dışişleri Bakanı Türkiye için
Sözde müttefik. diyor, iktidardan çıt yok. Türkiye altmış
yıldan fazla süredir NATOnun en sağlam müttefiklerinden biri
değil mi? Daha geçen hafta Afganistan tezkeresini, Somali tezkeresini
oylamadık mı? Kabil, Kosova, Bosna, Somali, dünyanın birçok
sorunlu bölgesinde Mehmetçikimiz barış için yaşamını
riske atmıyor mu? Şehitlerimiz yok mu, gazilerimiz yok mu? Sözde
Cumhurbaşkanı dendiğinde ayağa kalkanlar, kahraman
ordumuz, eli kanlı El Kaideyle, IŞİDle mücadelede, korsanlarla
mücadelede ve dünyanın dört bir yanında barış için
mücadelede çaba gösterirken bu çabayı bir kalemde yok varsayanlara
karşı ağızlarını neden açmıyorlar;
soruyorum, neden açmıyorlar? Tamam, Washingtonda kankanız Trump
gitti, yeni bir yönetim var, Yeni yönetimle sorun yaşanmasın.
diyebilirsiniz ama sorun yaşanmasın diye sineye çekilecek sözler
midir bunlar?
Bakın, ABDnin Ankara Büyükelçisi gazetecilere
açıklama yapıyor, S-400 meselesinde Türkiyeyle herhangi bir
çalışma grubu kurulmayacağını söylüyor. Hemen
ardından Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar Girit modeli diyor, yani
kutusunda tutacağız diyor. Buraya gelirken ismi açıklanmayan bir
Türk yetkilisinin ajanslara verdiği demeci okudum, S-400lerde
şartlı taviz verebiliriz. diyor. Bu ne demektir değerli
arkadaşlarım, bu nasıl bir devlet yönetimidir? Sizler değil
miydiniz
İşte yanımda kimin ne dediği:
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Keyfî değil zorunluluk, millî
güvenliğimizi garanti altına alıyoruz.
Yardımcısı Fuat Oktay: Karar verilmiştir, Türkiye bir imza
atarsa sözünü yerine getirir. Sarayın sözcüsü İbrahim Kalın:
Geri adım yok, aktive edeceğiz. Millî Savunma Bakanı Hulusi
Akar, o günlerde, nisan-mayıs aylarında, dikkatinizi çekerim bu nisan
değil 2020nin Nisanı: Tam yetenek gerçekleşecek ne diyorsak o
istikamette. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: Böyle
bir sistem kutuda tutmak için alınmaz, ciddi maliyeti var ama maliyetten
öte bizim ihtiyacımız var. Savunma Sanayii Başkanı
İsmail Demir: Biz falancanın hatırı için kullanmayız
demek doğru olmaz, bunca para verip alıyorsanız, ihtiyaca binaen
alıyorsunuz.
Tüm bu sözler arşivlerde değerli
arkadaşlarım. Bu kürsüden defalarca sorduk, bizim bu füzelere
ihtiyacımız var mı, yok mu? Eğer, ihtiyaç varsa
arkanızdayız, kurun, kullanın ama niye kurup
kullanmıyorsunuz? Yok, eğer ihtiyacımız yoksa o zaman niye
aldınız? Kendiniz söylüyorsunuz, öyle ucuz bir silah sistemi
değil, tam 2,5 milyar dolar ödendi millî bütçeden, 17-18 milyar lira.
Peki, 18 milyar liraya aldığı sistemi hurdaya çıkaran
şu Türkiyenin manzarasına bir bakalım. Vatandaşlar pazarda
kiloyla değil gramla alışveriş yapar hâlde, pazarda yerlere
atılan sebze, meyveyi toplayarak evinin aşını kaynatanlar
var. Şu salgın döneminde tüm devletler kaynaklarını
halklarına seferber etmiş durumdayken vatandaşa dönük
desteklerin en düşük olduğu ülke Türkiye. Birçok ülke millî gelirinin
ortalama yüzde 12sini harcarken Türkiye sadece binde 8ini -yüzde değil-
harcayabilmiş; Şili, Togo, İsrail, İran, El Salvador,
Senegal, Gana, hepsi Türkiyenin üstünde. Siz ise bırakın destek
vermeyi yurttaşa, yurttaşa IBAN gönderdiniz yardım yapsın
diye.
Türkiye böyle bir dönemden geçerken
kullanmayacağımız bir silah sistemine 18 milyar lira vermek ne
demektir? Bu nasıl bir sorumsuzluktur? Bu hesapsız, plansız
adımı atanlar, önümüze koyanlar, şimdi Amerika kızıyor
diye Girit modeli uygulayalım, kutusunda tutalım. diyenler gelip bu
Mecliste halka hesap vermelidir.
Değerli milletvekilleri, dış politika
meselesine girmişken bir meseleye daha değinmek isterim. Son
zamanlarda Dışişleri Bakanlığına, sözcülerine
siyasetçi gibi açıklamalar yaptırılıyor; bakınız,
Dışişleri Bakanlığının son
açıklaması. Boğaziçi Üniversitesinde öğrenci ve hocalar
yeni atanan kayyum rektöre karşı barışçı protesto
hakkını kullanıyor ama güvenlik güçlerinin onlara
yaptığı orantısız şiddet nedeniyle, Türkiyede
olduğu gibi tüm dünyadan da demokrasiye inanan çevrelerden tepki geliyor.
Ankaradaki beyler ne yapıyor? Dışişlerine açıklama
yaptırıyorlar. Neymiş? Türkiyenin iç işlerine müdahale
etmek kimsenin haddine değilmiş, aynaya baksınlarmış.
Değerli arkadaşlarım, siyasette
burada rakibiz ama başka ülkelerin yöneticilerinin, Trumpın,
Macronun ya da Putinin bu ülkeyi, bu ülkenin
Cumhurbaşkanlığı makamında oturan kişiyi küçük
düşürmeye yönelik hakaretamiz açıklamaları, tavırları
geldiğinde istisnasız hepimiz tepki göstermekteyiz. İşte,
Sayın Grup Başkan Vekilimiz Engin Altay burada, onun bu kürsüden
Trumpın, Macronun küstah, hakaretamiz tavırlarına verdiği
tokat gibi yanıtlar hâlâ bu Meclisin duvarlarında
yankılanmaktadır, arşivlerinde durmaktadır. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Ama
değerli arkadaşlarım, insan hakları meselesi kimsenin iç
işi değildir. Eğer öyleyse adama sormazlar mı Neden Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine ta 1987de bireysel başvuru hakkı
tanıdınız? diye, Neden Evrensel Haklar Sözleşmesini
Anayasanızdan bile üstün görüyorsunuz? diye. Yine Türkiyenin ev
sahipliğinde yapılan 3üncü AGİT zirvesi sonrasında
AGİT yükümlülüklerinin uygulanmasında devletler hem kendi vatandaşlarına
hem de birbirlerine karşı sorumludur. diye belgeye neden imza
attınız? diye, 1993te Viyanada düzenlenen BM İnsan
Hakları Konferansında, insan haklarının korunması ve
geliştirilmesinin uluslararası toplumun meşru hakkı olduğu
yazılırken neden destek verdiniz? diye sormazlar mı? Tüm bu
saydıklarım aslında peşinen insan haklarının iç
işimiz olmadığını kabul ettiğimizin birer belgesi
değil de nedir? Hâl böyleyken, kendi insanımıza zulmederken
çıkıp İnsan hakları iç işimizdir. dediğimizde
aslında demokratik dünyadan kendimizi soyutlarız, daha fazla
yalnızlaşırız. Dış politikada içine
düştüğümüz yalnızlıktan çıkışı
konuştuğumuz şu günlerde yapmamız gereken en son şey
budur. En son şey, demokrasideki, insan haklarındaki eksiklerimizi
yok sayıp üzerine şal örtmektir. Yapmamız gereken, bu ayıpları
ortadan kaldırmaktır yani Türkiyeyi tam demokrasi yapmaktır
yani Türkiyeyi hukuk devleti yapmaktır ve bunu Amerikası,
Avrupası istiyor diye değil, kendi vatandaşlarımız,
bizler ve evlatlarımız en ileri yaşam standartlarını
hak ettiği için yapmalıyız diyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Sefer Aycan.
Buyurunuz Sayın Aycan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SEFER AYCAN (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Savunma Sanayi İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Azerbaycan
Hükûmetiyle yapılan her türlü anlaşmayı peşinen
destekleyeceğimizi belirtiyoruz. Savunma sanayisi alanında
yapılan bu anlaşmayla da gurur ve mutluluk duyuyoruz. Gelinen bu
noktada iki ülke arasında bilgi ve teknoloji değişiminin,
paylaşımının çok doğru bir uygulama olduğunu
belirtmek istiyoruz.
Tabii, Azerbaycanla kardeşiz, aynı
milletin mensuplarıyız ama tarihte acılarla dolu günler
geçirdik. Özellikle 1917den sonra Azerbaycan ile Türkiye Cumhuriyeti
insanları arasında kurulmak istenen engellere, tüm zorlamalara,
baskılara rağmen bugün bu noktaya gelinmiş olmasından gurur
duyuyoruz. Karadenizin artık çırpınmıyor olmasından
gurur duyuyoruz, mutluluk duyuyoruz. Bugün Azerbaycanın otuz
yıllık işgal altındaki topraklarının
kurtulmasında Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan hükûmeti arasındaki
iş birliğinden gurur duyuyoruz. Bu vesileyle Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Azerbaycan Cumhurbaşkanına
teşekkür ediyorum.
Tabii, bir teşekkürü de kendi Genel
Başkanıma yapmak istiyorum. Sayın Genel
Başkanımız Devlet Bahçelinin bu birlik, beraberlik,
kardeşlik anısına, Şuşada Ülkü Ocaklarımız
nezdinde, Ülkü Ocaklarımız tarafından 9 derslikli bir ilkokul
yaptırmasının mutluluğunu ve gururunu yaşıyoruz.
Biz, sadece savunma sanayisinde değil,
Azerbaycanla her alanda iş birliği yapılmasından
yanayız. Aramızdaki engellerin kalkmış olmasından
dolayı mutluluk duyuyoruz, mağdur olan Nahçıvanın
mağdurluğunun giderilmesinden mutluluk duyuyoruz hatta Azerbaycanla
aramızda herhangi bir şehre gider gibi nüfus cüzdanıyla seyahat
edilmesinin gerekliliğine de inanıyoruz ve bu konuda atılacak
her türlü adımı peşinen Milliyetçi Hareket Partisi olarak
destekleyeceğimizi belirtiyorum.
Tabii, savunma sanayisi alanında çok ciddi
ilerlemeler gösterdik, bu birlikteliğin, beraberliğin etkisini de
Karabağın kurtulmasında hep birlikte yaşadık, bu
yüzden de bu birlik ve beraberliğin devam etmesinin ne kadar önemli
olduğu ortadır. Bir kez daha göstermiştir ki Türkün Türkten
başka dostu da yoktur. Onun için, başkasına da
ihtiyacımız yoktur, muhtaç da değiliz, biz birlik ve beraberlik
içerisinde olursak her türlü zorlukların, engellerin altından da
rahatlıkla kalkarız. Bir kez daha bu antlaşmadan dolayı
mutluluk duyuyoruz ve destekleyeceğimizi belirtiyoruz, hem Azerbaycana
hem Türkiyeye hayırlı olsun diyorum.
İkinci konu, 12 Şubat,
Kahramanmaraşın düşman işgalinden kurtuluşunun
yıl dönümüdür, 101inci yıl dönümüdür. Tabii, o günlerde, Birinci
Dünya Savaşı sonrasında ülkemiz emperyalist, işgalci
devletler tarafından işgal edilmişti. Maraş da önce
İngilizler tarafından, sonra da Fransızlar tarafından
işgal edilmişti. Tabii, o zaman savunmak için, ülkemizin
işgalden kurtulması için hareket yeni başlamıştı.
Dikkatinizi çekmek istiyorum: 12 Şubat tarihinde yani daha Türkiye Büyük
Millet Meclisi açılmadan, yirmi iki gün süren mücadeleyle tam
donanımlı, gelişmiş silahlara sahip olan Fransız
ordusu, Maraşlının kendi öz mücadelesiyle, kendi iradesiyle ve
kendi gücüyle şehirden kovulmuştur. O günü anlatan dedelerimizin
ifade ettiğine göre, Maraşlı sırf düşman askeri
şehirden gitsin diye, yanı başında yıllardır
komşuluk yaptığı ama sonradan ihanet etmiş olan
bazı kişileri de uzaklaştırmak adına kendi evini
yakmıştır, çoluğunu çocuğunu bağlara, köylere
taşımış ve kendi evini yakarak bitişiğindeki
iş birlikçinin de evinin yanarak şehri terk etmesi için her türlü
mücadeleyi yapmıştır. Tabii, o mücadele tamamen bir halk
hareketidir. Bu mücadelenin simge isimleri vardır: Sütçü İmamı,
Rıdvan Hocayı, Abdal Halil Ağayı, Mıllış
Nuriyi, kadın olarak da Senem Ayşeyi ve tüm
kahramanlarımızı rahmetle, minnetle anıyorum.
Atatürkün, o zaman dağılan ordumuzdan
gönderdiği subayların birlikteliğiyle, halkın birlikte
hareket etmesiyle, Fransız ordusu gibi o zamanki şartlarda çok
donanımlı olan bir orduyu şehirden kovmuş bulunmanın
gururunu yaşıyoruz. İşte, 12 Şubat, yirmi iki gün
süren mücadelenin sonucunda oluşan bayramımızdır. Maraşlının
ifadesiyle çetelerimizin bayramıdır, çete bayramıdır.
Emeği geçen tüm şehitlerimize, gazilerimize Allahtan rahmet
diliyorum.
Bugün Kahramanmaraş Türkiyenin 17nci
büyükşehridir. Hititler zamanından beri var olan bir şehirdir,
Dulkadiroğullarına başkentlik yapmış tarihî bir
şehirdir. Tabii, bu mücadele tarihte tektir çünkü İstiklal
Madalyasıyla ödüllendirilmiş bir şehirdir. Bunun
anısı da çok önemlidir. Savaş bittikten sonra Türkiye Büyük
Millet Meclisi Kime madalya verelim? diye Maraşa sorduğunda, bir
bakıyorlar ki Maraşta herkes bu mücadeleye katılmış.
Onun için, Meclis şöyle bir karar veriyor: Kırmızı
şeritli İstiklal Madalyası şehre verilmiştir,
Kahramanmaraş İstiklal Madalyalı tek şehirdir ve bu gurur
tüm Maraşlıların gururudur, bildiğim kadarıyla da
dünyada da eşi benzeri yoktur. Bu gururu bize yaşatan tüm
kahramanlarımızı, ecdadımızı,
atalarımızı rahmet ve minnetle anıyorum. Biz de bundan
sonra Maraşımızı daha geliştirmek, ekonomik anlamda
daha büyütmek ve daha mutlu, huzurlu bir şehir yapmak için hep birlikte
çalışacağımıza söz veriyoruz.
Sayın milletvekilleri, son olarak da Covidle
ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum. Evet, Covid-19 virüsünde bir mutasyon
yaşıyoruz. Bu mutasyon, bilimsel anlamda şunu gösteriyor ki
virüsün bulaşma gücü artmıştır, virüs asılı
kalmaktadır ve dış ortamdaki asılı kalma süresinin
artması virüsün bulaşmasını
artırmıştır. Onun dışında herhangi bir değişiklik
yoktur yani virüsün şeklinde bir değişiklik yoktur. Bu nedenle,
şu an yapmamız gereken, bulaşma yolu ve tedavisi yönünden bir
değişiklik olmadığına göre, aynı şekilde
mücadele etmeye devam etmemizdir. Bir şey daha önemli hâle gelmiştir.
Maske, hep vurguluyoruz, çok önemlidir, şimdi çok daha önemli hâle
gelmiştir çünkü virüs dış ortamda daha uzun yaşamaya
başlamıştır, daha uzun kalması daha çok
bulaştırıcılığı anlamına geliyor,
bulaştırıcılığının fazla
olmasının sebebi de buradan geliyor. Bunun için, maske takmaya daha
çok özen göstermemiz, daha dikkatli maske kullanmamız gerekliliği bir
kez daha ortaya çıkmıştır. Başka da bir
değişiklik yoktur. Bunun için başka panikler yapmaya,
ortalığı karıştırmaya, güvensizlik
oluşturmaya hiç gerek yok, aynı şekilde mücadeleye devam
edeceğiz. Virüslerde mutasyon her zaman olur, bundan sonra da
olacaktır. Farklı şekillerde de sonuçlanabilir ama şu anki
bilgilerimize göre virüsün sadece dış ortamda kalma süresi
artmış ve bulaştırıcılığı
artmıştır. Bu nedenle maske, özellikle dış ortamda da
maske çok daha önemli hâle gelmiştir.
Son olarak da aşıyla ilgili birkaç cümle söylemek
istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEFER AYCAN (Devamla) Sayın Başkan, bir
dakika süre alabilir miyim?
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
SEFER AYCAN (Devamla) Biraz evvel de
belirttiğim gibi, virüsün şekli değişmemiştir, genel
hattı değişmemiştir. Onun için, Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti Sağlık Bakanlığının Çinden
aldığı aşının etkinliği
değişmemiştir. Bu aşı ölü viral aşıdır,
virüsün kendisine yönelik bir aşıdır, herhangi bir RNAya
yönelik olmadığı için, RNAdaki herhangi bir
değişikliğe yönelik değil, virüsün geneline olan bir
aşıdır. Bu nedenle, virüsün kendisidir aşı. Bu
aşıyı yaptırmaya devam etmemiz lazım. Elimizde
başka bir argüman yoktur. Virüs aşısı, ölü virüs
aşısıdır, inaktif virüs aşısıdır.
Şu an bu aşıyı yaptırmaktan başka elimizde bir
silah yoktur. Maske ve aşı şu anki en önemli koruyucu ve savunma
elemanlarıdır. Bu nedenle, tüm yurttaşlarımın da
aşı yaptırmaya devam etmesini, aşıya karşı
herhangi bir güvensizlik sorunu yaşamamasını diliyorum.
Hepinize sağlıklı günler diliyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın Beyaz
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
55.- İstanbul Milletvekili Ümit Beyazın,
İstanbul ili Güngören ilçesinde kentsel dönüşüm uygulaması
nedeniyle yaşanan mağduriyetin giderilmesi için yetkililerden çözüm
beklendiğine ilişkin açıklaması
ÜMİT BEYAZ (İstanbul) Teşekkürler
Başkan.
Seçim bölgem İstanbul Güngören ilçesinde, 940 tapulu
Tozkoparan Mahallesi sakinleri ve 140 kondulu Küba Mahallesi sakinleri kentsel
dönüşüm uygulamasıyla mağduriyet yaşıyorlar. Halk
kentsel dönüşüm istiyor ancak muhatap alınmıyor, bilgi
verilmiyor. İnsan odaklı, şeffaf bir süreç
olmadığından vatandaşlarımız mağduriyet
yaşıyor, âdeta Sulukulede yapılanlar burada da vatandaşa
yaşatılmak isteniyor. İnsanların ekonomik
şartları oranında olması gereken kentsel dönüşüm
yerine lüks konutlar inşa edilmesi planlanıyor. Bu soğuk
kış şartlarında insanlar taşınmaya
zorlanıyor. Ortada proje yok, her şey belirsiz, kira ve
taşınma yardımları ise yetersiz. Biz
halkımızın yanındayız. Güngören Tozkoparan ve Küba
Mahalleleri sakinleri, mağduriyetlerinin giderilerek yetkililerden çözüm
beklemektedirler.
BAŞKAN Sayın Sümer
56.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Adana
ili Çukurova ilçesi Salbaş Pirili Mahallesi sakinlerinin yaşam
koşullarıyla ilgili talepleri olduğuna, bölgenin kırsal
kalkınma proğramı kapsamına alınması ve
Bütünşehir Yasasından sonra yaşanan mağduriyetlerin
giderilmesi için Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne dilekçe
verdiklerine ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Adana Çukurova Salbaş Pirili Mahallesi
Muhtarı ve köy halkının, kırsaldan şehre göç sorununu
engelleyecek, köy halkının köyde tutulması ve yaşam
koşullarının kolaylaştırılmasını
sağlayacak talepleri var. Bölgenin kırsal kalkınma programı
kapsamına alınması, yerleşim sahasının
genişletilmesi, yapı mesken izninin verilmesi, elektrik ve su
talebinde kolaylık sağlanması bölge halkının
talebidir. Bütünşehir yasası yürürlüğe girdikten sonra birçok
köyümüzde aynı sıkıntılar yaşanmaktadır. Elektrik
abone alımı, su aboneliği alımı gibi konularda köy
halkı zorluk yaşamaktadır. Pirili köyü sakinleri konuyla ilgili
Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne gerekli dilekçeyi
vermiştir. Genelde tüm köylerimizde yaşanan benzer sorunların
Bakanlık eliyle değiştirilmesi, köylülerimizin
mağduriyetine son verilmesi gerekmektedir.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) Kanun Teklifleri (Devam)
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Savunma Sanayi İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/2276) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 142) (Devam)
BAŞKAN 3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı
yürütür.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul
konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, uluslararası anlaşmaları
konuşuyoruz ama ben, bu son günlerde özellikle yakıcı olan
akademide geldiğimiz durumu, Boğaziçi bağlamında, bir
akademisyen olarak biraz tartışmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, akademinin üç görevi
var; birincisi, bilim üretmek, bilgi üretmek. Bunun için temel şart,
asgari şart akademik özgürlüktür. Bilim üretmenin yanında, aynı
zamanda, ikinci temel görevi eğitim öğretim işlevini yerine
getirmek yani eğitim öğretimin yapıldığı
alanlardır ve üçüncü en önemli görevi de ürettiği bilgiyi toplum
yararına toplumla paylaştığı alanlardır.
Değerli arkadaşlar, üniversitedeki akademik
özgürlük ortamını yok etmek üzere, 12 Eylül cunta darbecileri, ilk
iş üniversiteleri zapturapt altına almak gerektiğini
düşünerek 6 Kasım 1981de YÖKü ilan ettiler. Her 6 Kasımda
üniversite bileşenleri YÖKü protesto ettiler, YÖKün
kaldırılması talebini yükselttiler. Ama sadece üniversite
bileşenleri değil, bu ülkede siyaset yapan tüm siyasal partiler ilk
iktidara geldiklerinde YÖKü kaldıracakları vaadinde bulundular, buna
AKP de dâhil. Hatta akademik ve idari özerklik vadediyorlardı ama
birdenbire AKP iktidar olunca üniversiter alanın aslında nasıl
bir arpalık olduğunu ve siyasete kurban ettiğinde kendi
oylarının nasıl konsolide edileceğinin bir aracı
olarak kurguladı üniversiteleri.
Hatırlayın değerli arkadaşlar,
FETÖ metö diyorlar ya, 2007de atanan rektörlerle 15 üniversite FETÖye teslim
edildi. Yani YÖKü kaldırmak vaadiyle göreve başlayanlar üniversiteyi
ele geçirince YÖKü katmerli hâle getirdiler, cemaatler üzerinden kendi oy
tabanlarını konsolide etmenin bir aracı hâline getirdiler.
Devamında ne yaptılar? Her ile bir üniversite. diyerek
-aslında toplumda bir akademik alan talebi yoktu- sırf ekonomik
kaygılarla, esnafa şirin gözükmek, biraz önce söylediğim gibi
oyu kendi lehine konsolide etmek için ne yaptılar? Her ile bir üniversite.
Üniversite deyince aklınıza üniversite
gelmesin; bir binanın üzerine bir tabela
yapıştırdılar, ilin ismi üniversitesi dediler, oldu
size üniversite. Ne laboratuvarı var ne ortamı var ne akademisyeni
var ne de akademik ortamın yürütülebileceği bir alan var.
Değerli arkadaşlar, AKP bununla yetinmedi,
üniversiteleri, en önemli nokta
Alman Hitler faşizmi döneminde
Gleichschaltung denilen bir kavram var değerli arkadaşlar.
Üniversiteyi kendi düşüncesi çerçevesinde uyumlulaştırma
projesini hayata geçirdi ve atanan rektörler adım adım AKPnin birer
elemanı gibi, hatta Cumhurbaşkanının o ildeki birer
temsilcisi gibi görev gördüler. Akademik ortam yok edildi. Bakın, akademik
kurullar çalışmaz hâle getirildi, fakülte kurulları, hatta bölüm
başkanlığından, ana bilim dalı
başkanlığından tutun da üniversite senatosu tamamen
işlevsiz hâle getirildi. Yetkiler kime verildi? AKPnin
atadığı -AKP Genel Başkanının
atadığı- rektöre. Peki, bunu nasıl yaptılar durup
dururken?
Değerli arkadaşlar, hatırlayın,
2016 yılında, yine, gece on iki sıralarında, aslında
konuyla hiç alakası olmayan bir torba yasa görüşüyoruz; ek bir madde
ihdas ettiler, üniversite rektörlerinin Cumhurbaşkanı tarafından
doğrudan atanmasını getirdiler. O dönem Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekili dâhil olmak üzere -çünkü AKPyle ittifak bu
kadar sıkılaşmamıştı- CHP ve bizler itiraz ettik
ve o madde geri çekildi ama vazgeçilmedi, daha sonra bir OHAL KHKsiyle
aynı şey getirildi. Gerekçe ne? Efendim, üniversitede
tartışmalara neden oluyor. Değerli arkadaşlar, üniversite
zaten tartışmanın yürütüldüğü, farklı fikirlerin orada
konuşulabildiği, tartışılabildiği
alanlardır; eğer bunu engellerseniz...
Şimdi sizin atadığınız
rektörler çok mu iyi? Bakın, akademisyen atamadan tutun da tüm atamalarda
rektör tek yetkili oldu. Aslında bugün Boğaziçini
tartışıyoruz. Boğaziçi işte bu kurala karşı
çıktı. Biz daha önceki yöntemi de eleştiriyorduk akademisyenler
olarak. Yani işte, üniversiteden 6 profesör seçiliyordu, ilk 6ya girenler
YÖKe gönderiliyordu, YÖK 3e indiriyordu ve o önerilen 3 kişi
arasından Cumhurbaşkanı istediğini atıyordu
değerli arkadaşlar, biz bu yöntemi bile eleştiriyorduk.
Aslında, AKP, şu anda Boğaziçi özelinde üniversiter niteliği
ortadan kaldırmak istiyor, son kale çünkü.
Bakın, bu atamalar yapılırken
maalesef Türkiyenin hiçbir üniversitesinde ses yükselmedi. Boğaziçi,
geleneklerine bağlı, üniversiter nitelik kazanmış bir
üniversite olduğu için şu anda üniversiteye sahip çıkıyor.
O dönemde, rektörlerin Cumhurbaşkanı tarafından teke indirilip atandığı
dönemde Boğaziçi şöyle bir kural koydu kendi içerisinde: Eğer
ben rektör adayıysam, ilk sırada seçilmemişsem, oy
çoğunluğunu almamışsam
Cumhurbaşkanlığına önerildiğimde ben adaylıktan
imtina ediyorum. diyordu. Dolayısıyla 1inci olanı
Boğaziçinde atamak zorundaydılar, öyle de oluyordu; aslında bu,
üniversiteye sahip çıkmaydı, işte bu, üniversiter gelenekti.
Şimdi, dağıtmak istedikleri şey, bu üniversiter
geleneği dağıtmaktır ve dediğim gibi, üniversiteyi
kendileriyle uyumlu hâle getirmektir; uymayanları da barış
imzacıları şahsında gördüğümüz gibi, üniversiteden
tasfiye ettiler.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bakın, rektör atıyorlar. Rektörlerin önemli bir
kısmının akademik yeterliliği yerinde değil.
Şimdi, Boğaziçini tartışalım. Melih Bulu, bakın, şu
anda Boğaziçinde geçerli olan kurallara göre Boğaziçinde öğretim
üyesi olma yeterliliğine sahip değil çünkü belirli sayıda
makaleye sahip olması, belirli çalışmaları yapmış
olması gerekir; o yeterliliğe sahip değil.
İkincisi, değerli arkadaşlar,
Boğaziçinde öğretim üyesi olamayacak bir kişi doktorasında
intihal yaptı. Akademik dünyanın en ağır suçu intihaldir
değerli arkadaşlar, yani bilimsel hırsızlık
yapmaktır, başkasına ait fikri veya çalışmayı
kendi çalışması gibi sunmaktır; bunu yaptığı
açıkça ortaya çıkmıştır.
Şimdi, Boğaziçi Üniversitesine
öğretim üyesi olamayacak biri oraya atanıyor. İşte,
harekete geçen Boğaziçi Üniversitesinin üniversiter niteliği.
Hocası, öğrencisi, mezunlar derneği, bunun, bu kişinin bu
üniversiteye fayda getirmeyeceğini söylüyorlar ve itiraz ediyorlar.
Aslında eleştirilmesi gereken, bugüne kadar bu kadar uygulamaya
rağmen diğer üniversitelerin neden harekete geçmediğidir, Boğaziçindeki
durum değil. Boğaziçi, üniversiter kimliğe sahip çıkmaya
çalışıyor. Eğer gerçekten Boğaziçi de düşerse
Türkiyede üniversiter nitelik tamamen bitmiş olacak.
Değerli arkadaşlar, bir diğer
taraftan, unutmayalım ki Boğaziçi Üniversitesinde hem öğretim
üyesi olmak hem de öğrenci olmak öyle basit değil. Düşünün ki bu
ülkenin ilk 1.000ine giren öğrencilerin girdiği yer. Bakın,
bugün bir şey açmışlar, öğrenciler bir video
yapmışlar, ilk 20de, 30da hatta ilk 1de olanlar da var, şunu
söylüyorlar değerli arkadaşlar: Bu son uygulamalardan sonra ülkem
tarafından dinlenmediğimi, istenmediğimi düşünmeye
başladım. Ülkem adına üzgünüm ve maalesef, büyük ihtimalle yurt
dışında çalışacağım. İşte, bu
ülkeye katkı yapmak, bilimini geliştirmek isteyenlere reva
gördüğünüz durum bu. Bu öğrencilerin, üniversitelerine sahip
çıkınca üzerine polisi, copu gönderdiniz.
Değerli arkadaşlar, polis, cop
O bir
öğrenci aralarına girdiğinde, 8, 10 copun o öğrencinin
başına indiği ve mahkemelerde bugüne kadar Boğaziçi
Üniversitesinin 563 öğrencisi gözaltına alınmış, 10u
tutuklanmıştır. Şimdi, biz bu ülkede bilimsel özerklikten,
bilimsel gelişmeden bahsedebilir miyiz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla)
Bitireceğim Başkanım.
Değerli arkadaşlar, şu anda, Türkiye,
Akademik Özgürlük Endeksinin yaptığı çalışmaya göre,
akademik özgürlükte 144 ülke arasında 135inci sıradadır. Yani
akademik özgürlüğün olmadığı bir ülkedir.
Dolayısıyla, benim burada muhalefete
söyleyeceğim bir cümle var: Değerli arkadaşlar, bu
çocukların, bu öğrencilerin ailelerine ikide bir seslenmeyin. Bu
çocuklar ne yaptığını biliyorlar; ülkenin
aydınlık yüzüne, ülkenin aydınlık geleceğine,
üniversitesine sahip çıkıyorlar. Şimdi, bunlar reşit
insanlar. Bize düşen, onların taleplerinin yanında durmak,
üniversiteyi tekrar ayakları üzerinde durmaya zorlamak; bizim görevimiz
budur. Yoksa, üniversitede yükselen talebe Burada provokasyon var. demek
değildir. Provokasyon nedir biliyor musunuz değerli arkadaşlar?
Provokasyon, böyle yetersiz birisini üniversitede rektör olarak tutmaya devam
etmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayalım Sayın
Toğrul.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Yani eğer böyle
birisini üniversitede rektör olarak tutmaya devam ederseniz
Efendim, ben
istifa etmeyi düşünmüyorum. Ya, sen bu üniversiteye ne katacaksın
peki bu saatten sonra? Öğretim üyesi istemiyor, öğrencisi istemiyor,
yardımcı bulamıyorsun; peki, senin bu üniversitede derdin demek
ki buraya bir katkı sunmak değil. Nedir peki? İşte,
dediğim gibi Gleichschaltung denilen zihniyet yani üniversiteyi kendi
zihniyetine benzetme, eğer benzetemezsen de onları tasfiye etme
düşüncesidir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Boğaziçinde, bir an önce Melih Bulu görevden
alınmalıdır.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bülbül
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
57.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun 142 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Sayın
Başkan, HDPli vekil konuşmasını yaparken Muhalefete
sesleniyorum, üniversite öğrencilerinin annelerine devamlı seslenip
durulmasın. gibi bir beyanda bulundular. Biz, üniversite öğrencilerimize
de üniversitede okuyan gençlerimize de nesillerimize de birçok defa -Milliyetçi
Hareket Partisi olarak- Sayın Genel Başkanımız
seslenmiştir. Bunlardan bir tanesi de Gezi olaylarıdır. Biz,
öğrencilerimizin, üniversitelilerimizin birtakım meselelere
karşı değerlendirmelerine, duruşlarını
göstermelerine hiçbir şekilde karşı değiliz; aksine,
milliyetçi, ülkücü hareket olarak memleket meselelerine öğrencilerimizin
de bigâne kalmaması noktasında fikir sahibi olan ve bu noktada
hareket eden bir hareketin mensubuyuz ancak bizim altını
çizdiğimiz nokta şudur: Gözaltına alınan 108 kişiden
101inin Boğaziçi Üniversitesinin öğrencisi olmadığı
-gözaltılarda- tespit edildiği bir ortamda öğrencilerimizin bu
noktada dikkatli olması, ailelerin de bu meselelere hiçbir şekilde,
efendim, üstünkörü bir şekilde yaklaşmaması, dikkatle terör
örgütlerinin ve şiddet yanlılarının
çocuklarımızı suça ve karanlık odaklara yöneltmesinin önüne
geçmesidir. Bu noktada, suça, terör örgütlerine ve karanlık odaklara
nesillerimizin, evlatlarımızın teslimiyetini ve onların
doğrultusunda hareket etmesini engellemeye çalışmak
nesillerimize karşı büyük bir sorumluluktur, milletimize
karşı sorumluluktur. Bundan rahatsız olunması
tuhaftır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Anlatmak
istediğimiz, dile getirdiğimiz hususlar bu olmasına rağmen,
bundan rahatsızlık duyulmuş olmasını da anlamakta
güçlük çektiğimizi burada ifade etmek istiyor, teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) Kanun Teklifleri (Devam)
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Savunma Sanayi İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/2276) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 142) (Devam)
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümünün
oylanması açık oylamaya tabidir.
İç Tüzükün 145inci maddesinin ikinci
fıkrasına göre teklifin tümünün açık oylaması 10 Şubat
2021 Çarşamba gününe bırakılmıştır.
Bilgilerinize sunulur.
5inci sıraya alınan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kazakistan
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askeri İş Birliği
Anlaşmasının Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Askeri İş Birliği Anlaşmasının
Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/2782) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 242) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 242 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÛMETİ İLE KAZAKİSTAN
CUMHURİYETİ HÜKÛMETİ ARASINDA ASKERİ İŞ
BİRLİĞİ ANLAŞMASININ NOTALARLA BİRLİKTE
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 13
Eylül 2018 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile
Kazakistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askeri İş Birliği
Anlaşmasının Notalarla birlikte onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümünün
oylanması açık oylamaya tabidir.
İç Tüzükün 145inci maddesinin ikinci
fıkrasına göre teklifin tümünün açık oylaması 10 Şubat
2021 Çarşamba gününe bırakılmıştır.
Bilgilerinize sunulur.
6ncı sıraya alınan Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile
Karadağ Hükûmeti Arasında Savunma Sanayi İş Birliği
Anlaşmasının Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti
Arasında Savunma Sanayi İş Birliği
Anlaşmasının Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2273) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 139) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 139 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE KARADAĞ HÜKÜMETİ ARASINDA SAVUNMA SANAYİ İŞ
BİRLİĞİ ANLAŞMASININ NOTALARLA BİRLİKTE
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 17 Kasım 2017 tarihinde Ankarada
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında
Savunma Sanayi İş Birliği Anlaşmasının
Notalarla birlikte onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN -
1inci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN
2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN - 3üncü madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümünün
oylaması açık oylamaya tabidir.
İç Tüzükün 145inci maddesinin ikinci
fıkrasına göre teklifin tümünün açık oylaması 10 Şubat
2021 Çarşamba gününe bırakılmıştır.
Bilgilerinize sunulur.
7nci sıraya alınan Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması Tarafından Kurulan
Ortak Komite'nin Serbest Ticaret Anlaşması'nın `Menşeli
Ürünler' Kavramının Tanımı ve İdari
İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'sini
Değiştiren (1/2017) Sayılı Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın
Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca
Doğrudan Onaylanmasına İlişkin Yetki Verilmesine Dair Kanun
Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması Tarafından Kurulan
Ortak Komitenin Serbest Ticaret Anlaşmasının `Menşeli
Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari
İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol IIsini
Değiştiren 1/2017 Sayılı Kararının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine
İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan
Onaylanmasına İlişkin Yetki Verilmesine Dair Kanun Teklifi
(2/1362) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 29) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 29 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE
KARADAĞ ARASINDAKİ SERBEST TİCARET ANLAŞMASI TARAFINDAN
KURULAN ORTAK KOMİTENİN SERBEST TİCARET ANLAŞMASININ
MENŞELİ ÜRÜNLER KAVRAMININ TANIMI VE İDARİ
İŞBİRLİĞİ YÖNTEMLERİNE
İLİŞKİN PROTOKOL IISİNİ DEĞİŞTİREN
1/2017 SAYILI KARARININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA VE
ANLAŞMANIN PROTOKOLLER VE EKLERİNE İLİŞKİN
DEĞİŞİKLİKLERİN CUMHURBAŞKANINCA
DOĞRUDAN ONAYLANMASINA İLİŞKİN YETKİ
VERİLMESİNE DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 20 Aralık 2017 tarihinde Ankarada
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşması Tarafından Kurulan Ortak Komitenin Serbest Ticaret
Anlaşmasının Menşeli Ürünler Kavramının
Tanımı ve İdari İşbirliği Yöntemlerine
İlişkin Protokol IIsini Değiştiren 1/2017 Sayılı
Kararının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 17/11/2009 tarihli ve 5923
sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest
Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanunun 1 inci maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
(2) Birinci fıkrada belirtilen
Anlaşmanın protokolleri ve eklerine ilişkin
değişiklikleri doğrudan onaylamaya Cumhurbaşkanı
yetkilidir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tutanaklara
geçmesi bakımından
Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Hükûmeti
arasında yapılan anlaşmanın özüne karşı
değiliz ancak protokol ve eklerle ilgili değişiklikler
noktasında Sayın Cumhurbaşkanının yetkilendirilmesi
yasama yetkisinin devri anlamına gelir. Bu bakımdan bu konudaki
anlaşmanın özüne desteğimizi belirtmek kaydıyla yasama
yetkisinin Sayın Cumhurbaşkanına devrinin Meclis tarafından
yapılmasının uygun olmayacağı kanaatindeyiz.
Anlaşmayı her hâl ve şartla, Karadağın da özel
önemine dikkat çekerek desteklemekle birlikte bu çekincenin altını
çizmek istedim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 3üncü madde
üzerinde söz isteyen? Yok.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE
4- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 4üncü madde
üzerinde söz isteyen? Yok.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümünün
oylanması açık oylamaya tabidir.
İç Tüzükün 145inci maddesinin ikinci
fıkrasına göre teklifin tümünün açık oylaması 10 Şubat
2021 Çarşamba gününe bırakılmıştır.
Bilgilerinize sunulur.
Birleşime bir dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.06
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 22.08
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Emine Sare AYDIN (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
8inci
sıraya alınan 157 sıra sayılı Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
7.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti ile İsviçre Konfederasyonu
Arasında Tarım Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Eklerine İlişkin
Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan
Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi
(2/2373) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
157)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
9uncu sıraya alınan 82 sıra
sayılı Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
8.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1582) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 82)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da Komisyonun bulunamayacağı
anlaşıldığından alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 10 Şubat 2021 Çarşamba günü saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.09
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) 83 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 235 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 142 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 242 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 139 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 29 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.