TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
45inci
Birleşim
10
Şubat 2021 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Balıkesir Milletvekili
Fikret Şahinin, 7 Şubat 1923 günü Atatürkün Balıkesir
Zağnos Paşa Camii hutbe konuşmasına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Ankara Milletvekili Zeynep
Yıldızın, Millî Uzay Programına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Eskişehir Milletvekili
Arslan Kabukcuoğlunun, Yunus Emrenin Ölümünün 700üncü Yıl Dönümünü
Anma ve Türkçe Yılına ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuzun, Türk gençliğinin eğitim hakkını
sağlamak ve mağduriyetlerin giderilmesi için öğrenci affı
getirilmesinin yerinde olacağına, ehliyetlerine el konulmuş,
pandemi sürecinde zor günler yaşayan ve ekmeğini şoförlük
yaparak kazananlara ehliyet affı çıkarılmasının da talepler
arasında olduğuna ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, Sultan II. Abdülhamit Hanı
vefatının 103üncü yıl dönümünde rahmetle andıklarına ilişkin
açıklaması
3.- Iğdır Milletvekili
Yaşar Karadağın, Iğdır ilinin yaklaşık 1,5
milyon küçükbaş hayvan varlığıyla ülkede ilk sıralarda
yer aldığına, hayvanların yüzde 85inin çevre illerden
yayla kiralanarak otlatıldığına, kiralama usul ve
esaslarının merkezden yürütülmesi ve kiralama süresinin bir
yıldan beş yıla çıkarılmasının Tarım ve
Orman Bakanlığından beklentileri olduğuna ilişkin
açıklaması
4.- Adana Milletvekili Orhan
Sümerin, pandemi sürecinde tarım sektöründe sorunların içinden
çıkılmaz duruma gelindiğine, ödeyemedikleri borçları
nedeniyle çiftçilerin tarlalarına, traktörlerine, hayvanlarına haciz
uygulandığına, çiftçi kredilerine ve borçlarına acilen
yapılandırma getirilmesi, faizlerin silinmesi, borçların
anaparası üzerinden taksitlendirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
5.- Erzincan Milletvekili Burhan
Çakırın, Sultan II. Abdülhamit Hanı vefatının
103üncü yıl dönümünde rahmet ve minnetle yâd ettiğine ilişkin
açıklaması
6.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, pandemi şartlarında çiftçilerin ve
hayvancılıkla uğraşanların özellikle girdi
maliyetlerinden dolayı çok ciddi sorunlarla karşı
karşıya olduğuna, Tarım ve Orman
Bakanlığının buna mutlaka bir çözüm üretmesi ve çiftçilerin
2021 yılı desteklerinin pandemi şartlarından dolayı
erken ödenmesi gerektiğine, Ziraat Bankası ve Tarım Kredi
Koorepartifleri borçlarına da mutlaka yapılandırma istediklerine
ilişkin
açıklaması
7.- Niğde Milletvekili Ömer
Fethi Gürerin, çiftçinin zor şartlarda tohumu toprakla buluşturma
çabasında olduğuna, tohum, ilaç, gübre ve elektrikteki fiyat
artışlarından dolayı zor durumda olduğuna, iktidarın
çiftçi ve besiciler için gerekli destekleri sağlamamasının
gıda güvenliği açısından risk yaratan bir durum
olduğuna ilişkin
açıklaması
8.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, gübre fiyatlarındaki artışın çiftçinin
üretimine sekte vurmasının yanında gıda fiyatlarında
ve gıda enflasyonunda da aşırı artışa sebep
olacağına, çiftçilere destek olması gereken Tarım Kredi
Kooperatifleri ve GÜBRETAŞın borsa oyuncusu olmanın peşine
düştüğüne ilişkin açıklaması
9.- Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
kamuoyuyla paylaştığı Millî Uzay Programının
millete ve ülkeye hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
10.- Muğla Milletvekili Burak
Erbayın, Boğaziçi Üniversitesine dışarıdan birinin
rektör olarak atanmasına tepki olarak anayasal haklarını
kullanan öğrencilerin terörist ilan edildiklerine, gençlerin ülkelerinde
gelecek görmedikleri için yurt dışına gitmeyi
düşündüğüne ve AKP iktidarının bunun sorumlusu
olduğuna, ülkeyi uzay çağına taşıyacak gençlerin
gözaltına alınıp tutuklandığına ilişkin
açıklaması
11.- İstanbul Milletvekili
Sibel Özdemirin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 2020
yılı bilançosuna göre AİHMin iş yükünün önemli bölümünü,
Rusyadan sonra, Türkiyeden giden başvuruların
oluşturduğuna, ülke hakkında açıklanan 97 karardan 85inde
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin en az 1 maddesinin ihlal
edildiği sonucuna varıldığına, en fazla ifade
özgürlüğüyle ilgili 10uncu maddenin ihlal edildiğine
hükmedildiğine, yargı, adalet ve temel haklar konusunda gerçekçi
yasal düzenlemelerin Meclis gündemine getirilmesi, yasaların ve AİHM
kararlarının uygulanması çağrısını
tekrarladığına ilişkin açıklaması
12.- Şanlıurfa
Milletvekili Zemzem Gülender Açanalın, Osmanlı
İmparatorluğunun 34üncü Padişahı olan II. Abdülhamit
Hanı Hakka kavuşmasının 103üncü yılında
saygı ve rahmetle andığına ilişkin açıklaması
13.- Mersin Milletvekili Cengiz
Gökçelin, Mersin Büyükşehir Belediyesinin seksen yedi günde
tamamlayıp hizmete açtığı köprülü kavşak için sevgi
isminin verilmesi önerisini Mersin Büyükşehir Belediye Meclisinde Cumhur
İttifakının engellediğine ilişkin açıklaması
14.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, dolar 8,5 TL iken mazotun 6,60 TL olduğuna,
doların şimdi 7 TL olduğuna ama mazotun yine 6,60 TL
olduğuna, yine zam yapılacağı duyumu
aldığına, neden hâlâ vatandaşa zam öngörüldüğünü
sorduğuna
ilişkin açıklaması
15.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, gübre fiyatlarına gelen zamların
çiftçinin 1 dekar için aldığı mazot, gübre, sertifikalı
tohumluk ve prim desteklerinin tamamını yuttuğuna, çiftçinin
hiçbir sorununa çözüm getiremeyen Tarım ve Orman
Bakanlığının gübrede yaşanan fahiş
artışa bir çözüm getirmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
16.- Gaziantep Milletvekili Bayram
Yılmazkayanın, salgın nedeniyle büyük sıkıntılar
çeken, dükkânını açamadığı için iş yapamayan,
borçlarını ödeyemeyen, çalışanların
maaşını veremeyen, kirasını, faturasını
yatıramayan esnafın devletten yardım beklerken ötelenen
borçlarının faizleriyle karşı karşıya
kaldığına, esnafın yüksek faizli bu borçları
nasıl ödeyeceğini sorduğuna ilişkin açıklaması
17.- Malatya Milletvekili Mehmet
Celal Fendoğlunun, Anadolunun en eski cemevinin bulunduğu ve son
günlerde Göktürk alfabesiyle yazılı yazıtlar bulunan Malatya ili
Arapgir ilçesi Onar köyünün turizmde bir çekim merkezi hâline gelmesi için
Turizm Bakanlığının desteğini beklediklerine ilişkin
açıklaması
18.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Demirin, dünyanın 14üncü metropolü İstanbul ilinin en büyük
sıkıntılarından birinin trafik olduğuna, AK
PARTİden kalan projeler bir an önce hayata geçirilmezse trafiğin
felç olacağına, CHPli Büyükşehir yönetiminin
başarısızlığı böyle devam ederse İstanbul
ilinin trafik çilesinin katlanarak artacağına ilişkin
açıklaması
19.- Adana Milletvekili
Burhanettin Bulutun, kiloya bağlı hastalıkların
artmasının diyetetik ve beslenme uzmanlarına ihtiyacı
artırdığına, pandemi döneminde ataması yapılmayan
diyetisyenlerin hem özel sektörde hem de kendi meslekleri dışındaki
alanlarda iş bulamadığına ilişkin açıklaması
20.- Eskişehir Milletvekili
Arslan Kabukcuoğlunun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın 2021 yılını Yunus Emrenin Ölümünün
700üncü Yılını Anma ve Türkçe Yılı olarak ilan
ettiğine, Yunus Emrenin türbesinin bulunduğu Eskişehir ili
Mihalıççık ilçesi Yunusemre Mahallesinde hiçbir sağlık
personeli bulunmadığına, Yunusemre sakinlerinin Boğaziçi
Ekspresinin mahallelerinde durmasını ve 1 sağlık
personelinin mahallelerinde istihdamını talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
21.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbülün, Aydın ilinde turizmin can damarı olan
Kuşadası ve Didime 2020 yılının ilk altı
ayında sadece 397 bin turist geldiğine, otel işletmecilerinin
çoğunun elektrik ve su faturalarını bile ödeyemeyecek duruma
geldiğine, önümüzdeki sezon için öncelikli olarak küçük işletmelere
destek olunması gerektiğine ilişkin açıklaması
22.- Muğla Milletvekili
Mürsel Albanın, on sekiz yıldır yerli otomobil
yapamayanların şimdi Uzaya gideceğiz. dediklerine, AKP
iktidarını ciddiyete davet ettiklerine, uzaydaki masal âleminden inip
ülkenin gerçeklerine çağırdıklarına ilişkin
açıklaması
23.- İstanbul Milletvekili
Hayati Arkazın, Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1987
yılından bu yana 9 Şubatın Dünya Sigarayı Bırakma
Günü olarak anıldığına, Covid-19 riskini 14 kat artıran
sigara konusunda milletin dikkatini çekmek istediğine ve herkesi sigaradan
uzak durmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
24.- İzmir Milletvekili Kani
Bekonun, tüm dünyayı saran coronavirüs salgını nedeniyle
başta seyyar satıcılar olmak üzere, 5 milyona yakın
kişinin işsiz kaldığına, seyyar
satıcıların da diğer esnaf ve işçiler gibi yasal
statüye kavuşturulması gerektiğine, yasal statüye kavuşarak
sigortasını ve primini devlete ödeyerek bu insanların da emekli
olma hakkına kavuşacağına ilişkin açıklaması
25.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, 10 Şubatın Şeyh Şamil
ve II. Abdülhamit Hanın vefatlarının yıl dönümü
olduğuna
ilişkin açıklaması
26.- Kırşehir
Milletvekili Metin İlhanın, pandemi gibi olağanüstü bir
dönemden geçildiğine, devleti yöneten Hükûmetin sınırlı
sayıda yapılan destekleri sınırsız şekilde
anlatarak günü kurtarmaya çalıştığına ancak
esnafın büyük bir darboğazda olduğuna, esnafın kazanç
değil, ekmek derdinde olduğunun görmezden gelinemeyeceğine ilişkin
açıklaması
27.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, vefatının yıl dönümünde Sultan II. Abdülhamit
Hana Allahtan rahmet dilediğine, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığında görüşülen Cengiz Holdingin Halilağa
Bakır Madeni Projesinin Kaz Dağlarında büyük bir yara daha
açacağına, Anadolunun kan ağladığına ama Anadolu
Ajansının Japon esnafı zor durumda. diye haber
yaptığına, İYİ PARTİ olarak vatandaşın
sorunlarını yerinde tespit edip Meclisin gündemine getirmeye devam
edeceklerine, pandemi tedbirlerinin esnafta çok ağır bir gelir
kaybı yarattığına, Hükûmetin acil olarak esnaf eylem
planı oluşturması gerektiğine, Tokat ili Erbaa ilçesinde
siyanürle altın araması yapılacağına, Tokat ilini
ayağa kaldıracak projelerden biri olan havalimanının bir
türlü bitirilemediğine, kronikleşen Tokat Niksar-Ordu yolu
inşaatının bir an önce bitirilip Ordu ve Tokat
halkının hizmetine sunulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
28.- Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbülün, vefatının 103üncü yıl dönümünde Sultan II.
Abdülhamit Hanı rahmetle yâd ettiklerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan tarafından açıklanan Millî Uzay Programının
ülkenin küresel güç olma yolundaki hedeflerini ortaya koyduğuna, ülkenin
21inci yüzyılda küresel rekabette varlık gösterebilmesi
açısından hayati önem taşıyan Millî Uzay
Programının bazı çevreler tarafından alay konusu
yapılmaya çalışıldığına, 21inci yüzyıl
jeopolitiğinde bir ülkenin gücünün uzay, okyanuslar, atmosfer ve Antartika
gibi alanlarda var olup olmadığına bağlı
olacağına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Millî Uzay
Projesini kararlılıkla desteklediklerine ilişkin
açıklaması
29.- İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun, her 3 gençten 1inin işsiz olduğuna ama
işsizlik oranının TÜİK tarafından yüzde 12,9 olarak
açıklandığına, ülkede gerçek işsizlik oranının
12,9 değil yüzde 36 civarında olduğuna, icra ve iflas
dairelerinde hâlen derdest olan dosya sayısının şubat
ayı itibarıyla geçen yıla göre 1 milyon 674 bin artarak 22
milyon 160 bine ulaştığına, Mardine kayyum olarak atanan
ve görevden uzaklaştırılan Mustafa Yamanın neden yargılanmadığını
sorduğuna, 37 Süryani, Keldani ve Asuri kurumunun Şırnak ilinde
bir yıldır haber alınamayan Hürmüz Dirilin akıbeti ve
cansız bedeni bulunan Şimuni Dirilin ölümünün aydınlatılması
çağrısında bulundukları bir mektup
yayınladıklarına, bu mektubu ülkedeki ve uluslararası
alandaki bütün kurumlara gönderdiklerine, bu talepleri kendilerinin de bir kez
daha dile getirdiklerine ilişkin açıklaması
30.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Millî Uzay Programıyla uzaya bir Türk giderse mutlu
olacaklarına, pandeminin bir yılı dolarken uzaktan eğitimde
ülkede hâlâ 3 milyon 650 bin çocuğun uzaktan eğitime
erişemediğine, şanslı olup eğitim alanların da
araştırmalara göre yüzde 78inin yurt dışına gitmek
istediğini belirttiğine ama Millî Uzay Programının konuşulduğuna,
o çocukların geleceğinin konuşulmadığına,
esnafın gerçekten kan ağladığına, Anadolu
Ajansının ülkedeki esnafın durumunu yansıtacağına
Japonyada esnafla röportaj yaptığına, çiftçi
borçlarının yapılandırma kapsamına girmediğine,
çiftçinin üretemediğine, böyle giderse çiftçilik yapacak insan
bulunamayacağına, Hükûmeti halkın gerçek gündemlerine gelmeye
davet ettiklerine ilişkin
açıklaması
31.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, vefatının 103üncü seneidevriyesinde Sultan II.
Abdülhamit Hanı rahmetle andıklarına, Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğanın Millî Uzay Programını
açıkladığına, Millî Uzay Programının
cumhuriyetin 100üncü yılında aya ilk teması, uzay
erişimini sağlamayı ve uzay limanı işletmeyi, bir uzay
teknolojisi geliştirme bölgesi kurmayı, 1 Türk
vatandaşının uzaya gönderilmesini amaçlayan bir proje
olduğuna, muhalefet ile ihanet arasında çok ince bir çizgi
olduğuna ilişkin
açıklaması
32.- İstanbul Milletvekili
Turan Aydoğanın, İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin CHP
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Demirin, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
34.- Muğla Milletvekili
Süleyman Girginin, 65 yaş üstü yurttaşların aylardır hapis
hayatı yaşadığına, İnsan Hakları
Sözleşmesi ile Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı
olan bu uygulamanın derhâl kaldırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
35.- Osmaniye Milletvekili Baha
Ünlünün, tüm Türkiyede olduğu gibi Osmaniye ilinde de tüm mahalle, cadde
ve sokaklarda şube açan ulusal zincir marketlerin küçük esnafın yok
olmasına neden olduğuna, küçük esnafın kredi ve vergi
borçları ile SGK prim borçlarıyla
uğraştığına, ivedi olarak yasal düzenlemeyle küçük
esnafın korumaya alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
36.- Trabzon Milletvekili Ahmet
Kayanın, ÇAYKURun yaş çay bedellerini bankalara
yatırdığına, bankaların çay üreticilerinin
parasını bazen günlerce bekleterek ve kullanarak kazanç elde
ettiği halde karşılığında neden çay
üreticilerimize promosyon hakkı ödemediğini sorduğuna ilişkin
açıklaması
37.- Adana Milletvekili Müzeyyen
Şevkinin, iş bulamadığı için öğrenim kredisi
borcunu ödeyemeyen gençlerin kanayan yarasına merhem olunması ve bu
borçların silinmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
38.- İzmir Milletvekili
Serpil Kemalbay Pekgözegüün, Ceylan Bozkurt ve Didar Bozağın dört
yılı aşkın süredir İzmir Şakran Kadın
Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda cezalarını çektiklerine, koşullu
salıverilme haklarının ellerinden
alındığına, Hükûmetin infaz paketini siyasi muhalifleri
üstünde siyasi kırım amacıyla kullanmaktan vazgeçmesi
gerektiğine ilişkin
açıklaması
39.- Amasya Milletvekili Mustafa
Levent Karahocagilin, ülkenin on dokuz yıllık AK PARTİ
iktidarıyla sanayide, teknolojide, tarımda çağ
atladığına, Amasya ilinde 2020 yılında Tarım
İl Müdürlüğünün özel idare katkısıyla üreticilere tohum
desteği ve damızlık koç dağıtımı
yaptığına ilişkin açıklaması
40.- Gaziantep Milletvekili
İrfan Kaplanın, Gaziantep ilinde organize sanayi bölgesinde bir
hastane kurulmasına dair bir çalışma olup
olmadığını, sanayi bölgesinde kimya ve gıda
sanayilerinin yakın mesafede olmasının sakıncalı olmasından
dolayı imar planında bir değişikliğin düşünülüp
düşünülmediğini, fabrikaların olduğu bölgeye itfaiye
istasyonu yapılması yönünde bir çalışma olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
41.- Ankara Milletvekili
Yıldırım Kayanın, anayasal bir hak olan toplantı ve
gösteri hakkı kullanılarak yapılan protestolara yönelik terör
estirildiğine, Ankara Valiliği ve Emniyet Müdürlüğünün yasal
haklarını kullanan öğrenci ve akademisyenlere şiddet
uygulamaya devam ettiğine, Ankara Valisi ve Emniyet Müdürünü sorumlu
davranmaya ve yasalara uymaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
42.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, İYİ PARTİ grup
toplantısında bir lokanta işletmecisinin esnafın pandemi
sürecinde yaşadığı sorunlara dair yaptığı
konuşmaya
ilişkin açıklaması
43.- Şanlıurfa
Milletvekili Aziz Aydınlıkın, TOKİnin Şanlıurfa
ilinde kura çekilişi inşaatı başlayan Karaköprü Maşuk
Projesinden önce yapılmasına rağmen Eyyübiye Küçükler
Projesinde çivi dahi çakılmadığına, hak sahiplerinin bir
an önce inşaata başlanmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
44.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, Şeyh Şamilin
vefatının 149uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
45.- Adana Milletvekili
Burhanettin Bulutun, patoloji teknikerliğinin atama sorunu yaşanan
mesleklerden olduğuna, bu meslek grubunun bir başka sorununun da
meslek yasasına sahip olmamaları ve görev
tanımlamalarının yapılmaması olduğuna ilişkin
açıklaması
46.- Ankara Milletvekili Servet
Ünsalın, nadir rastlanan bir genetik hastalık olan kistik fibrozisin
tedavisinde SGKnin ödeme yapmadığına ilişkin açıklaması
47.- Antalya Milletvekili
Aydın Özerin, çiftçi borçlarının katlanmasına sebep olan
yüksek faize çözüm bulunmasını talep ederken Ziraat
Bankasının sübvansiyonlu tarımsal kredilerin faiz
oranlarını yaklaşık yüzde 100
artırdığına, icralık olan çiftçi için bu
artışın yaşamsal bir sorun olduğuna ilişkin
açıklaması
48.- Antalya Milletvekili Kemal
Bülbülün, 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Garındaki terör
saldırısında hayatını kaybeden 103 kişinin
yakınlarının kurmuş olduğu 10 Ekim Barış
Derneğinin kapatıldığına, derneğin tekrar
aynı isimle kurulduğuna ilişkin açıklaması
49.- Adana Milletvekili Orhan
Sümerin, Adana ili Pozantı ilçesi Akçatekir Bürücek Kızılay
Kampının AKP iktidarı döneminde, son on dokuz yıldır
terkedilmiş durumda olduğuna, arazisi ve konumu çok değerli olan
kamp alanının yandaşlara kupon arazi olarak satılmaya
mı hazırlandığını sorduğuna ilişkin
açıklaması
50.- Manisa Milletvekili Bekir
Başevirgenin, YKS sınav ücretinin bu yıl 90 TLye
çıktığına,
öğrencilerin sınavın 3 oturumu için 270 TL giriş
ücreti ödeyeceğine, bu yüksek ücret nedeniyle belki binlerce
öğrencinin sınavlara giremeyeceğine ilişkin
açıklaması
51.- Ordu Milletvekili Mustafa
Adıgüzelin, kırsal alanda 2/B arazilerinin hem satış hem
de kullanımıyla ilgili büyük sorunlar yaşandığına ilişkin
açıklaması
52.- İstanbul Milletvekili
Züleyha Gülümün, cezaevlerinde mahpuslara uygulanan insanlık
dışı muamelelerin devam ettiğine, devletin sağlık
güvenliğini aksatmasının, ağır hasta mahpusları
cezaevlerinde tutmaya devam etmesinin insanlık suçu olduğuna ilişkin
açıklaması
53.- Çanakkale Milletvekili Özgür
Ceylanın, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 81inci maddesine göre illerin
Sosyoekonomik Gelişmişlik Endeksi verileri dikkate alınarak
uygulanacak ilave SGK prim teşvik oranlarının her yıl
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yeniden
belirlendiğine, söz konusu düzenlemenin gecikmeksizin 15 Şubat
öncesinde yayınlanmasında fayda olduğuna ilişkin
açıklaması
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, 28/12/2020 tarihinde İstanbul ilinde tarım sektöründe
yaşanan sorunların ve İstanbullu çiftçilerin
sorunlarının tespit edilerek bu sorunların giderilmesi için
çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla verilen (10/3625) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 10/2/2021
Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş
ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, artan polis
şiddetinin araştırılması ve önlenmesi amacıyla
10/2/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/2/2021 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, İstanbul
Milletvekili Turan Aydoğan ve arkadaşları tarafından,
kamu-özel iş birliği projelerinin zararlarının ortadan
kaldırılması amacıyla 10/2/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/2/2021 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
VI.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Tekirdağ Milletvekili
Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Enerji ve Madencilik Alanlarında İş
Birliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2982) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 235)
2.- Tekirdağ Milletvekili
Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Savunma Sanayi İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/2276) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 142)
3.- Tekirdağ Milletvekili
Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kazakistan Cumhuriyeti
Hükûmeti Arasında Askeri İş Birliği
Anlaşmasının Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2782) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı:242)
4.- Tekirdağ Milletvekili
Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti
Arasında Savunma Sanayi İş Birliği
Anlaşmasının Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2273) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 139)
5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması Tarafından Kurulan
Ortak Komite'nin Serbest Ticaret Anlaşması'nın Menşeli
Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari
İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'sini
Değiştiren 1/2017 Sayılı Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın
Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin
Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına İlişkin
Yetki Verilmesine Dair Kanun Teklifi (2/1362) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 29)
6.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti ile
İsviçre Konfederasyonu Arasında Tarım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve
Anlaşmanın Eklerine İlişkin Değişikliklerin
Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki
Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/2373) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 157)
7.- İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/1582) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
82)
8.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığı ile Vergiden Kaçınmaya Engel Olma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/2403) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 164)
9.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti Arasında Uluslararası Kombine Yük
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2401) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 163)
10.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti Arasında Demiryolu Yük ve Yolcu
Taşımacılığına İlişkin Çerçeve
Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/3054) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 246)
11.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili
Binali Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması Tarafından Kurulan
Ortak Komite'nin Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki Serbest
Ticaret Anlaşması'nın `Menşeli Ürünler'
Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği
Yöntemleri Hakkında Protokol II'sini Değiştiren 1/2016
Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine
İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca
Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun
Teklifi (2/1364) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
33)
12.- İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Bişkek Kırgız-Türk Dostluk Devlet Hastanesi Açılması,
Ortak İşletilmesi ve Devri ile Kırgız Cumhuriyeti
Vatandaşlarının Türkiyede Tıp ve Tıpta Uzmanlık
Eğitimi Almasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1602) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 66)
13.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Arabuluculuk Sonucunda
Yapılan Milletlerarası Sulh Anlaşmaları Hakkında
Birleşmiş Milletler Konvansiyonunun Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2981) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 234)
14.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili
Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Büyük
Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Hükümeti
Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve
Faaliyetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1193) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 23)
B) Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler
1.- 2019 Yılı Kamu Denetçiliği
Kurumu Raporu Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon
Raporu (5/3) (S. Sayısı: 219)
VII.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 235) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji
ve Madencilik Alanlarında İş Birliğine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifinin oylaması
2.- (S. Sayısı: 142) Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayi
İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin oylaması
3.- (S. Sayısı:242) Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askeri
İş Birliği Anlaşmasının Notalarla Birlikte
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin
oylaması
4.- (S. Sayısı: 139) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında Savunma Sanayi
İş Birliği Anlaşmasının Notalarla Birlikte
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin
oylaması
5.- (S. Sayısı: 29) Türkiye
Cumhuriyeti ile Karadağ Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşması Tarafından Kurulan Ortak Komite'nin Serbest Ticaret
Anlaşması'nın Menşeli Ürünler Kavramının Tanımı
ve İdari İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol
II'sini Değiştiren 1/2017 Sayılı Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın
Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin
Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına İlişkin
Yetki Verilmesine Dair Kanun Teklifinin oylaması
6.- (S. Sayısı: 157) Türkiye
Cumhuriyeti ile İsviçre Konfederasyonu Arasında Tarım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve
Anlaşmanın Eklerine İlişkin Değişikliklerin
Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki
Verilmesine İlişkin Kanun Teklifinin oylaması
7.- (S. Sayısı: 82) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifinin oylaması
8.- (S. Sayısı: 164) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığı ile Vergiden Kaçınmaya
Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin oylaması
9.- (S. Sayısı: 163) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti Arasında Uluslararası
Kombine Yük Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifinin oylaması
10.- (S. Sayısı: 246) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti Arasında Demiryolu Yük ve
Yolcu Taşımacılığına İlişkin Çerçeve
Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin oylaması
11.- (S. Sayısı: 33) Türkiye
Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması
Tarafından Kurulan Ortak Komite'nin Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması'nın `Menşeli
Ürünler' Kavramının Tanımı ve İdari
İşbirliği Yöntemleri Hakkında Protokol II'sini
Değiştiren 1/2016 Sayılı Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın
Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin
Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki
Verilmesine İlişkin Kanun Teklifinin oylaması
12.- (S. Sayısı: 66) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Bişkek Kırgız-Türk Dostluk Devlet Hastanesi Açılması,
Ortak İşletilmesi ve Devri ile Kırgız Cumhuriyeti Vatandaşlarının
Türkiyede Tıp ve Tıpta Uzmanlık Eğitimi Almasına Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifinin oylaması
VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Van Milletvekili Muazzez Orhan
Işık'ın, soru önergelerinin cevaplandırılmasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/39560)
2.- İstanbul Milletvekili Züleyha
Gülüm'ün, çeşitli siyasi partilerde görevleri bulunan üç kadının
yaşamını yitirdiği olaya dair bazı iddialara
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı 7/39677)
3.- İstanbul Milletvekili Ali
Kenanoğlu'nun, erişim engeli getirilen haberlere ilişkin sorusu
ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/39678)
4.- Nevşehir Milletvekili Faruk
Sarıaslan'ın, Göreme Vadisi'nin milli park statüsünden
çıkarılmasına yönelik Cumhurbaşkanı kararnamesine
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/39680)
5.- Konya Milletvekili Abdulkadir
Karaduman'ın, Sivas Divriği Ulucami ve
Darüşşifası'nın restorasyon çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/39683)
6.- Aydın Milletvekili Süleyman
Bülbül'ün, akademik yayını bulunan, yayınına atıf
yapılan ve yayımlanmış makaleleri bulunan rektör
sayılarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Fuat Oktayın cevabı (7/39685)
7.- İzmir Milletvekili Ednan
Arslan'ın, 2018-2020 yıllarında arasındaki et ve canlı
hayvan ithalat ve ihracat verilerine ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı
Ruhsar Pekcanın cevabı (7/39781)
8.- İzmir Milletvekili Ednan
Arslan'ın, 2018-2020 yıllarında arasındaki katı
atık ve plastik ithalatı verilerine ilişkin sorusu ve Ticaret
Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı (7/39782)
9.- İzmir Milletvekili Ednan
Arslan'ın, 2018-2020 yıllarında arasındaki tarım
ürünleri ithalat ve ihracatı verilerine ilişkin sorusu ve Ticaret
Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı (7/39783)
10.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürer'in, Türkiye'nin uydu ve uzay projelerine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/39787)
11.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen'in,
2010-2021 yılları arasında tohum ve fide ithalatı
verilerine ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanın
cevabı (7/39910)
12.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer
Öcalan'ın, yurt dışında yaşayan bazı
vatandaşların sosyal medya paylaşımları nedeniyle
Türkiye'de gözaltına alındığı iddiasına
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/39916)
13.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlu'nun, Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet Genel
Müdürlüğü ve Milli İstihbarat Teşkilatının
taşınır mallarını birbirine devredebilmesine yönelik
yapılan mevzuat değişikliğine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı
(7/39917)
14.- Adana Milletvekili İsmail Koncuk'un,
Kızılay'da görev yapan bir şube koordinatörünün kurumu zarara
uğrattığı iddiasına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/39919)
15.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker'in,
Kadir Has Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen bir
araştırmanın sonuçlarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/39920)
16.- Aydın Milletvekili Süleyman
Bülbül'ün, Türk Telekom'un özelleştirilmesine dair devir
sözleşmesinde değişiklik yapılmasına ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı
(7/39921)
17.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen'in,
Sayıştay'ın 2019 yılı Denetim Raporunda Ziraat
Bankası ile ilgili yaptığı bir tespite ilişkin sorusu
ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/39922)
18.- İstanbul Milletvekili Dilşat
Canbaz Kaya'nın, Anadolu Üniversitesi bünyesinde görev yapan bir
akademisyenle ilgili yürütülen soruşturmaya ve kişi hakkındaki
suçlamalara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/39923)
19.- Eskişehir Milletvekili Arslan
Kabukcuoğlu'nun, Türkiye Cumhuriyeti pasaportunun uluslararası
sıralamadaki yerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/40140)
20.- Şırnak Milletvekili Hüseyin
Kaçmaz'ın, Biyomedikal Cihaz Teknikerliği mezunlarının
istihdamına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/40143)
21.- Şırnak Milletvekili Hüseyin
Kaçmaz'ın, paramedik meslek grubu mensuplarının
istihdamının artırılmasına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı
(7/40144)
22.- İstanbul Milletvekili Dilşat
Canbaz Kaya'nın, 2020 ocak ayından itibaren kredi borçları
sebebiyle üretim araçları haczedilen çiftçi sayısına
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/40146)
10 Şubat 2021
Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman),
Emine Sare AYDIN (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
45inci Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Millî Uzay
Programı hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Zeynep
Yıldıza aittir.
Buyurunuz Sayın Yıldız
Zeynep vekilim şu anda
olmadığından ikinci konuşmacımıza geçiyoruz.
Gündem dışı ikinci söz, 7 Şubat
1923 günü Atatürkün Balıkesir Zağnos Paşa Camisi hutbe
konuşmasıyla ilgili söz isteyen Balıkesir Milletvekili Fikret
Şahine aittir.
Buyurunuz Sayın Şahin.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Balıkesir Milletvekili Fikret
Şahinin, 7 Şubat 1923 günü Atatürkün Balıkesir Zağnos
Paşa Camii hutbe konuşmasına ilişkin gündem
dışı konuşması
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7 Şubat, Mustafa
Kemal Atatürkün Balıkesir Zağnos Paşa Camisinde hutbe
okumasının 98inci yıl dönümüydü, bu nedenle söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Balıkesir, İzmirin işgalinden on üç
ay sonra, 30 Haziran 1920 tarihinde düşman işgaline uğradı.
Yedi yüz doksan beş gün süren işgal sonrasında, 6 Eylül 1922
tarihinde Balıkesir düşman işgalinden kurtuldu. Atatürk,
düşman işgali sonrası Balıkesiri 7 kez ziyaret etti, ilk
ziyaretini 6 Şubat 1923 tarihinde gerçekleştirdi. İzmirden
trenle Balıkesire gelen Mustafa Kemal Paşanın beraberinde
eşi ve Kâzım Karabekir Paşa bulunuyordu. Balıkesir,
Atasını büyük bir sevgi ve coşkuyla kucakladı.
Karşılamaya 50 bini aşkın kişi katıldı ki o
dönemde Balıkesirin nüfusu sadece 20 bindi. Mustafa Kemal Paşa,
Millî Kuvvetler Caddesi üzerine serilen halılar ve devasa taklarla süslü
cadde boyunca halkı selamlayarak belediye binasına gitti, burada
yapılan geçit törenini izledi. Paşa, geceyi Balıkesirde
Sacitzade Mahmut Beyin evinde geçirdi. Ertesi gün, 7 Şubat 1923
Çarşamba günü öğleden önce bazı kuruluş ve okulları
ziyaret eden Mustafa Kemal Paşa, öğle namazını
kalabalık bir cemaatle birlikte, Fatih Sultan Mehmetin sadrazamı
olan Zağnos Paşa tarafından İstanbulun fethinden sekiz
yıl sonra, 1461 yılında yapılan Zağnos Paşa
Camisinde kılar, namaz sonrası şehitler için okunan mevlide
katılır, sonrasında da minbere çıkarak tarihî
Balıkesir Hutbesini okur. Balıkesir Hutbesi, Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürkün hayatı boyunca yaptığı ilk ve tek cami içi
konuşmadır. Gazi Mustafa Kemal pek çok yerde camiye gitmiş ancak
bu şekilde konuşma yapmamıştır. Mustafa Kemal
Paşa, hutbesine Allah birdir, şanı büyüktür, Allahın
selameti, atıfeti ve hayrı üzerinize olsun. diyerek başlar,
kurulacak yeni devletin temel esasları ve cumhuriyet devrimleri konusunda
halkı bilgilendirir.
Mustafa Kemal Paşanın Balıkesire
gelişinin arka planında önemli bir düşünce ve zamanlama
dehası yatmaktadır. O günlerde Türkiye çok kritik iç ve dış
gelişmelerden geçmekteydi. Balıkesir Hutbesinden üç gün önce, 4
Şubat 1923 tarihinde Lozan Barış Konferansı
görüşmeleri kesilmiş ve heyetimiz Türkiyeye dönmek üzere yola
çıkmıştı. Atatürk bu önemli gelişme için dünyaya mesaj
vermek istiyordu. Bu yer, İzmirin Yunan işgalinden bir gün sonra
hemen harekete geçip örgütlenen ve kongreler düzenleyerek Batı Anadoluda
Kuvayımilliye cephelerini kuran Balıkesirdi. Atatürk, Balıkesir
Hutbesiyle Türk milletinin ve Türk ordusunun dimdik ayakta olduğu
mesajını tüm dünyaya duyurdu.
Mustafa Kemal Atatürk Ben yalnız kendi
düşüncemi söylemek istemiyorum, hepinizin düşüncelerini anlamak
istiyorum. diyerek milletinin düşüncelerine ne kadar değer
verdiğini göstermiş, cemaatten söz alanları dinlemiş,
soruları cevaplamış; hutbe, karşılıklı soru
ve cevaplarla yaklaşık bir buçuk saat kadar sürmüştür.
Balıkesir, halkın hiçbir yerden emir
almadan örgütlendiği, millet duygusunun bağımsızlık
aşkıyla organize olduğu Kuvayimilliyenin üssü ve
başkentidir. Mustafa Kemal Paşa, zor günlerde en çabuk örgütlenebilmiş
illerin başında Balıkesirin geldiğini en iyi bilen
kişiydi. Bu yüzden Balıkesire gelmesi ve burada hutbe okuması
tesadüf değildir. Devlet-millet kaynaşmasının en önemli
örneğini sergileyen bu değerli hutbenin günümüz iktidarına da
yol gösterici olması dileğiyle sözlerime son veriyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Söz sırası, Millî Uzay Programı
hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Zeynep Yıldıza aittir.
Buyurun Sayın Yıldız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- Ankara Milletvekili Zeynep
Yıldızın, Millî Uzay Programına ilişkin gündem
dışı konuşması
ZEYNEP YILDIZ (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, ekranları başından bizleri takip
eden kıymetli milletimiz, çok kıymetli gökyüzü severler; hepinizi
saygı ve hürmetlerimle selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Açıkçası, ben bu kürsüde, yine gökyüzü
hakkında konuşmak, uzay hakkında konuşmak, Türkiyenin uzay
vizyonu hakkında konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım.
Zira ben bu kürsünün; gençlerin kalbini, fikrini, vizyonunu, ufkunu
kamaştıran söylemlerin merkezi olması gerektiğine
canıgönülden inandığımı söyleyerek başlamak
istiyorum sözlerime.
Malumunuz olduğu üzere, Türkiye, Millî
Teknoloji Hamlesi vizyonuyla gerçek, sürdürülebilir ve yarına söz söyleyen
atılımları birer birer gerçekleştiriyor. Aslında
muazzam bir dip dalga oluşmuş vaziyette. Kendi insan
kaynağımızı kendi doğal kaynaklarımızla
harmanlayarak etkin ve verimli üretim mekanizmaları oluşturuyoruz adım
adım ve bu noktada, teknolojiye ilgi duyan, kendi fikirlerini
projelendiren gençlerin Birlikte başaracağız. duygusunu
pekiştirerek yollarına devam ettiklerini görüyorum ve
açıkçası bu, bizde muazzam bir heyecan oluşturuyor; bütüncül ve
sistemli planlamalar yapılması, bu heyecanın doğru mecraya
kanalize edilmesi hususundaki çalışmalarımızı da bu
konudaki azmimizi de çok şevklendiriyor, artırıyor.
Malumunuz olduğu üzere, dün Türkiye
açısından, Türkiyenin üreten gençleri açısından,
üretmekten keyif alan, üreterek var olan, üretmekten beslenen gençleri
açısından çok önemli ve stratejik bir gündü; ufuk açıcı,
gerçekçi, uygulanabilir hedeflerin gerçeğe dönüştüğü bir gündü.
Dün Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
Türkiyenin uzay vizyonunu, Millî Uzay Programını açıkladı
ve bu programı da Göktürk yazıtlarına atıfla Gökyüzüne
bak, Ayı gör. cümlesiyle açıkladı. Bu da bizim için
ayrıca anlamlıydı. Açıkçası, burada Cumhurbaşkanımız
10 tane hedef öngördü ve bu hedeflerin her biri de bizi ayrıca heyecanlandırdı.
Ben dilerseniz size o hedeflerden kısacık bahsetmek istiyorum.
Birinci görev, Ay görevi. Bu noktada,
cumhuriyetimizin 100üncü yılında Ayla ilk teması
gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Bu noktada, ilk etapta sert iniş
gerçekleştirilecek, ikinci aşamada da yumuşak iniş
gerçekleştirilecek. Böylelikle cumhuriyetimizin 100üncü yılı
itibarıyla Ay görevi tamamlanmış olacak.
İkinci hedef ise uydu üretiminin tek çatı
altında toplanması ve yerli ve millî bir uydu geliştirilmesi. Bu
noktada, dünyayla rekabet edebilecek bir ticaretin aslında
oluşturulması ve bu noktada bir marka ortaya konabilmesi
açısından bu projeyi de, açıkçası bu hedefi de çok
önemsediğimi bir kere daha ifade etmek isterim.
Üçüncü hedef, yerli ve millî bölgesel konumlama ve
zamanlama sisteminin oluşturulması.
Dördüncü hedef, uzaya erişimin
sağlanması ve uzay limanı kurulumu. Uzay limanı kurulumunda
uluslararası iş birliklerini takip ediyor olacağız. Uzaya
erişimin sağlanması hususu da tam bağımsızlık
açısından ciddi anlamda önemli bir başlık. Zaten
geçtiğimiz sene içerisinde ROKETSAN aslında uzaya erişimi bir
ölçüde sağlamıştı.
Beşinci hedef, uzay havasına ilişkin
teknolojik çalışmalar.
Altıncı hedef, uzay nesnelerinin yerden
gözlem ve takibi. Mühendislerimizin bu noktada yapacağı
çalışmalar ilerleyen süreçte derin uzay programımıza
ilişkin haberleşme altyapısının
oluşturulması hususunda da aslında çok önem teşkil edecek.
Yedinci hedef, uzay sanayisi ekosisteminin
geliştirilmesi.
Sekizinci hedef, uzay teknoloji geliştirme
bölgelerinin oluşturulması.
Dolayısıyla bu 2 hedefle birlikte, bütün
vatandaşlarımızın aslında bu rekabetin bir
parçası olduğu ve dünyayla yarışabilir hâle geldiği
bir sistemi kurgulamış ve oluşturmuş olacağız.
Tabii, bunların her biri insanla oluyor.
Dokuzuncu hedef de bu bağlamda insan kaynağının
yetiştirilmesi ve uzay farkındalığının
artırılması.
Onuncu hedefe geldiğimizde -belki içimizde bu
hayali kuranlar vardır- bir Türk astronotun uzaya gönderilmesi onuncu
hedef olarak bizim Millî Uzay Programımızda yer aldı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Koy Beratı gitsin
ya(!)
ZEYNEP YILDIZ (Devamla) Açıkçası, bu
noktada, Sayın Cumhurbaşkanımız da bir kadın
astronotun Türk olarak uzaya giden ilk kişi olması hususundaki
hassasiyetini de dün ifade etti. Bu da bizi ayrıca
heyecanlandırdı.
Üstat Neşet Ertaşın kelimelerinde
kendimi bulduğum bir cümlesi vardır, burada da paylaşmak
istiyorum. Neşet Ertaş der ki: Denizi seyretmek gibidir
bozkırda gökyüzünü seyretmek. Dolayısıyla, ışık
kirliliğinin uğramadığı yerleşkelerde gökyüzünü
tanıyan, seven, ışıl ışıl, pırıl
pırıl Anadolu çocukları, vizyoner Türk gençliği Türkiyenin
uzaya izini bırakacak olan isimler olacak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yine, bu coğrafyanın
çocuklarının fırsat eşitliği temelinde, uzaya iz
bırakacağı günlere hep birlikte şahitlik edeceğiz.
Roketler tasarlayan Somalili Guled Abdiyi hatırlarsınız.
Açıkçası -sonrasında TEKNOFESTe de
katılmıştı o- onun hayalini Hubble Teleskobundan
esinlenerek resimler çizen Kayserili Esila ve Zeynepten ayrı
görmediğimizi bir kere daha buradan ifade etmek isterim. Zira,
Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi, yeryüzünde
adalet tesisinin gökyüzünde güçlü bir şekilde var olmaktan geçtiğine
hep birlikte inanıyoruz. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, tarihsel
süreç içerisinde uzay bizler için hiçbir zaman bir boşluk olmadı, bir
farkındalık oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ZEYNEP YILDIZ (Devamla) Yine şunu da ifade
etmek isterim: Evet, coğrafya kaderdir. Ali Kuşçunun, Takiyüddinin,
El Cezerinin, El Birûnînin, Mirim Çelebinin torunları olarak gökyüzü
bizim kaderimizdir. Bu razı olduğumuz kader çerçevesinde özgüvenli ve
vatanperver Türk gençleri Türk Bayrağını inşallah uzayda
da dalgalandıracak. Türkiyenin hak ve menfaatlerini
insanlığın ortak mirası uzay çerçevesinde de koruyor
olacağız ve Türkiye tam bağımsız yürüyüşüne
uzayda da devam ediyor olacak. İstikbal göklerdedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
ölümünün 700üncü yıl dönümünde Yunus Emreyi anma ve Türkçe
yılı münasebetiyle söz isteyen Eskişehir Milletvekili Arslan
Kabukcuoğluna aittir.
Buyurun Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Eskişehir Milletvekili Arslan
Kabukcuoğlunun, Yunus Emrenin Ölümünün 700üncü Yıl Dönümünü Anma
ve Türkçe Yılına ilişkin gündem dışı
konuşması
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
2021 yılı, Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından, vefatının 700üncü yıl
dönümünde Yunus Emreyi Anma ve Türkçe Yılı olarak ilan
edilmiştir. Yunus Emre Anadolu irfanını inşa eden önemli
bir şahsiyettir. 1238 yılında doğduğu kabul ediliyor.
Anadoluda Türkçe şiirin öncüsü olan tasavvuf ve halk şairi. 13üncü
yüzyılın ortasında, 14üncü yüzyılın ilk
çeyreğinde, Orta Anadolu havzasında, Eskişehir Sivrihisar
ilçesinde yer alan Sarıköyde yetişip Nallıhandaki Tapduk Emre
dergâhında yaşadığı kabul ediliyor. Ahmet Yeseviyle
başlayan tekke şiir geleneğine özgün bir Anadolu söyleyişi
eklemiştir. Türkçenin kapılarını açan Yunus Emre Anadolu
insanının hem boy aynasıdır, hem gönül
havzasıdır. İşgal altındaki Anadolu
topraklarında, yaşamı, halka manevi rehber olmuştur. Yunus
Emre, yalnız halk ve tekke şiirini değil divan şiirini de
etkilemiştir. İnsanın kendisiyle, nesneyle ve Allahla olan
ilişkilerini işledi. Ölüm, doğum, yaşlılık,
yaşama bağlılık, ilahi adalet ve insan sevgisi gibi
konuları ele aldı. 14üncü yüzyılda yaşayan abdallar ve
dervişler, Osmanlının fetihlerine paralel bir şekilde,
Anadolu ve Rumeli coğrafyasına yayılmışlardır;
Alevi-Bektaşi edebiyatı ile Melami-Hamzavi edebiyatını
meydana getiren halk edebiyatının kaynağı oldular.
Kendisinin tarikat üstü olduğu kabul edilir.
Yunus Emre 20nci yüzyılda yeniden dikkat çekti
ve yansıttığı insan sevgisi ve hoşgörü
bakımından yeni bir gözde olarak değerlendirildi.
Birleşmiş Milletlerin kültür kuruluşu UNESCO Yunus Emrenin
doğumunun 750nci yılını Yunus Emre Sevgi Yılı
olarak 1991 yılında ilan etmiştir. Yunus Emre her yüzyılda
canlılığını koruyan, geniş bir yelpazeye
yayılan bir mutasavvıf olmuştur. Yaşamış
olduğu çağın koşulları ve Moğol
baskınları, Moğol hükümdarlarının etkileri Anadolu
insanlarını zorluk içerisinde, darlık içerisinde
bırakırken Yunus Emre söylemleriyle onlara moral vermiştir,
onlara moral aşılamıştır ve sabır
aşılamıştır. Bu sayede o dönemi bu insanlar daha rahat
geçirmişlerdir.
Yunus Emre, yalnız edebiyat değil,
psikoloji, felsefe ve tarih gibi alanlarda da ilham kaynağı
olmuştur. Mevlânanın pergel metaforuna göre pergelin sabit
ayağı kendi manevi ve medeniyet değerlerimizi; hareketli
ayağı ise kalan dünyayı kapsar, dünyanın neresinde olursa
olsun her kültüre açık yanımızdır. Bu, değerlerimizin
sunuşu açısından da önemlidir. Yunus Emre, bu yüzden, muhatap
kitle olarak 72 milleti alır. O yüzden, eğer biz Yunus Emreyi
doğru anlamayı başarabilirsek İslamın bu çağda
karşı karşıya olduğu yanlış
tanımlamalarına da müdahil olma imkânı bulabiliriz. Onun
sevgisiyle adalete, müsamahaya, emeğe, çalışmaya, dünyaperest
olmamaya, sadece Allaha kul olmaya çağıran sesini de bütün dünyada
kabul görülen bir anlayışa dönüştürebiliriz.
Yunus Emreyi millî ruhun ve hak sevgisinin efsane
kuşağı sarmıştır. Onun menkıbelerini elinden
çekip almak zordur, belki de hayal kırıcı olabilir. Kimliği
efsanelere karışan bu büyük sanatçımız, büyük ümmet
değeri değil, insanlık değeridir. Yunusun
inandıklarına inanmadan da Yunusu sevmek mümkündür. Herkes Yunusu
kendine göre yorumlamış ve değerlendirmiştir. Öç
alıcı bir tarih inanışına karşı koyar.
Dünyamızın gerçekten Yunus Emre gibi seven, onun gibi dost, onun gibi
sevmesini bilen ve Düşmanımız kindir bizim, / Kamu âlem birdir
bize. diyebilen yiğit selamlarına ihtiyacı var.
Yunus Emrenin insan sevgisi esasında
Tanrı sevgisi vardır. Yaratılanı hoş gör Yaradandan
ötürü." der. Yunus Emre dinî ve tasavvufun ilkelerine sadık kalarak
ömrünü idame ettirenleri mistik kavram ve isimlerle zikretmiş, gönül
yıkan, yaralayan ve kâmil insan modeline aykırı düşen
tipleri ise cahil, bedbaht gibi sıfatlarla tenkit etmiştir. Yunus
Emrenin bu tenkitlerinin zemininde bir olgunluk ve bir tevazu
bulunmaktadır. İşte Yunus Emre ideal insan tipine mahir bir rol
model olarak çağlar boyu varlığını sürdürebilmeyi
başarmıştır. Yunus Emrenin tabiriyle gönül, insanın
kıblesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) Bir şairden
ziyade ahlakçı tavırla hareket eden mutasavvıf Yunus,
sayısız kavram ve ifadeye layık görülmüş, halkın
sorunları ve tahayyülüyle ilgilenen, onlardan uzak bir sanatı yersiz
gören bir davranış içerisindedir. İnanıyorum ki 2021
yılı ülkemizde törenlerle kutlanacaktır. Bununla ilgili, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin de gerekli olan şeyleri yapacağına ve
Yunus Emrenin şanına uygun bir 2021 geçireceğimize
inanıyorum.
Hepinize saygılarımı sunarım.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Mezarı da Erzurumda Arslan Hocam, Yunus Emrenin.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Sivrihisardaki ne, Eskişehirdeki ne?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Erzurumda, Erzurumda mezarı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Süleyman Şahı
gönderdik Erzuruma. Taşımaktan yorulduk, Erzuruma
bıraktık artık Süleyman Şahı.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Yunus
Emrenin mezarı Erzurumda. Boş ver onu sen.
BAŞKAN Şimdi, sisteme giren sayın
milletvekillerine yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Kılavuz
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
Türk gençliğinin eğitim hakkını sağlamak ve
mağduriyetlerin giderilmesi için öğrenci affı getirilmesinin
yerinde olacağına, ehliyetlerine el konulmuş, pandemi sürecinde
zor günler yaşayan ve ekmeğini şoförlük yaparak kazananlara
ehliyet affı çıkarılmasının da talepler arasında
olduğuna ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Yüksek lisans ve doktora programlarındaki
tezler verilen süre zarfında teslim edilememiş ve ciddi bir
mağduriyetin önü açılmıştır. Diğer yandan,
çeşitli sosyal ve ekonomik nedenlerden ötürü ve bir mecburiyet sonucu
eğitim hayatını kendi istekleriyle sonlandırmak zorunda
kalan veya eğitim kurumlarınca muhtelif nedenlerle
ilişiğin kesilmesi kararı alınması nedeniyle
eğitim hakkını kaybeden öğrencilerimiz vardır. Türk
gençliğinin eğitim alma hakkını sağlamak ve
yaşadıkları mağduriyeti gidermek elzemdir. Terör
irtibatı nedeniyle ilişiği kesilenler hariç olmak üzere,
öğrenci affı getirilmesi yerinde olacaktır. Öğrenci
affı bekleyenlere müjdeli bir haber verelim ve yüzlerini güldürelim.
Bununla birlikte, cana kastetmemiş,
yaptıkları kural ihlalleri nedeniyle ehliyetlerine el konulmuş,
pandemi sürecinde zor günler yaşayan, ekmeğini şoförlük yaparak
kazananlara da ehliyet affı çıkarılması talepler
arasındadır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
2.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Sultan II. Abdülhamit Hanı vefatının
103üncü yıl dönümünde rahmetle andıklarına ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Cennetmekân Sultan II. Abdülhamit Hanı
vefatının 103üncü yıl dönümünde rahmetle anıyoruz.
Osmanlı İmparatorluğunun 34üncü padişahı ve 113üncü
İslam halifesi Abdülhamit, 31 Ağustos 1876 yılında
padişah oldu. İlk Osmanlı Anayasası olan Kanun-ı
Esasiyi 23 Aralık 1876 yılında ilan etti. Eğitim, kültür,
sanat, mimari, askerî, bilim ve teknoloji sahalarında
yaptığı yenilik ve hizmetlerle devlete, millete şeref ve
itibar kazandırdı. Çoğu şahsi parasından olmak üzere,
ülke genelinde 1.552 eser yaptırdı. İlk kız okulları
II. Abdülhamit döneminde açıldı. Ülkenin dört bir yanına demir
yolu ulaştırdı. Hicaz Demiryolu onun döneminde
yapıldı. Ticaret, ziraat ve sanayi odaları Abdülhamit
zamanında açıldı. Sultan II. Abdülhamit Hanı,
vefatının 103üncü yıl dönümünde rahmet ve hürmetle yâd ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Karadağ
3.- Iğdır Milletvekili Yaşar
Karadağın, Iğdır ilinin yaklaşık 1,5 milyon
küçükbaş hayvan varlığıyla ülkede ilk sıralarda yer
aldığına, hayvanların yüzde 85inin çevre illerden yayla
kiralanarak otlatıldığına, kiralama usul ve
esaslarının merkezden yürütülmesi ve kiralama süresinin bir
yıldan beş yıla çıkarılmasının Tarım ve
Orman Bakanlığından beklentileri olduğuna ilişkin
açıklaması
YAŞAR KARADAĞ (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Iğdır ilimiz yaklaşık 1,5 milyon
küçükbaş hayvan varlığıyla ülkemizde ilk sıralarda yer
almaktadır. İlde yetiştirilen küçükbaş hayvanlar
yaklaşık on ay meralarda otlatılmaktadır. İlimizin
çayır ve meraları bu hayvanların yüzde 15lik kısmına
ancak yetmektedir. Kalan yüzde 85lik kısmı için ise çevre illerdeki
yaylalar kiralanarak hayvanlar otlatılmak zorundadır. Ancak çevre
illerde kurulan mera kiralama komisyonlarındaki işlemler
sağlıklı yürütülmemekte ve kiralama işlemleri bir
yıllık olarak gerçekleşmektedir. Bu durum
hayvancılıkla uğraşan çiftçilerimize büyük mağduriyet
yaratmaktadır. Tarım Bakanlığımızdan beklentimiz,
kiralama usul ve esaslarının merkezden yürütülmesi ve bir yıl
olan kiralama sürelerinin en az üç veya beş yıla
çıkarılmasıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sümer
4.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, pandemi
sürecinde tarım sektöründe sorunların içinden çıkılmaz
duruma gelindiğine, ödeyemedikleri borçları nedeniyle çiftçilerin
tarlalarına, traktörlerine, hayvanlarına haciz
uygulandığına, çiftçi kredilerine ve borçlarına acilen
yapılandırma getirilmesi, faizlerin silinmesi, borçların
anaparası üzerinden taksitlendirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Pandemi dönemiyle birlikte, çiftçilerimiz zor bir
dönemden geçmektedir. Artan girdi fiyatları, pazarlama sorunları ve
yaşanan doğal afetler nedeniyle ekonomik geliri azalan ve krediye
daha fazla ihtiyaç duyan tarım sektöründe sorunlar içinden çıkılmaz
duruma gelmiştir. Çiftçiler kamu bankalarından gerekli desteği
göremedikleri gibi, ödeyemediği borçları yüzünden tarlalarına,
traktörlerine, hayvanlarına haciz işlemi uygulanmaktadır.
Çiftçilerin bankalara olan toplam borcunun yaklaşık 90 milyar
lirası kamu bankalarına, 23 milyar lirası yabancı bankalara
aittir. Tarım sektöründe takibe düşen kredi tutarlarında son
beş senede 2 kat artış görülmüştür. Tarım sektörünün
tamamı büyük bir buhran içerisindedir. Acilen çiftçi kredilerine ve
borçlarına yapılandırma getirilmesi, faizlerin silinmesi,
borçların anaparası üzerinden taksitlendirilmesi gerekmektedir.
Çiftçilerin bu sesini duymak lazım.
BAŞKAN Sayın Çakır
5.- Erzincan Milletvekili Burhan
Çakırın, Sultan II. Abdülhamit Hanı vefatının
103üncü yıl dönümünde rahmet ve minnetle yâd ettiğine ilişkin
açıklaması
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Bugün cennetmekân Sultan
II. Abdülhamit Hanın vefat yıl dönümü. Hasta adam dedikleri,
yıkılmasını, parçalanmasını bekledikleri
imparatorluğu şaha kaldıran padişah. Otuz üç yıl
milletine hizmetkâr olmuş, Kırımdan Hicaza, Hindistandan
Tunaya nerede mazlum varsa yardımına koşmuş,
İslamın halifesi, ümmetin sesi o güzel nebi incinmesin diye raylara
keçe döşetecek kadar ince, kurulan tüm oyunları bir bir bozacak kadar
zeki, İsrail devleti için toprak isteyenlere Kanla alındı,
kanla verilir. diyecek kadar cesur. Bugün senin davana inanan yürekler, seni
anlayanlar ümmetin yardımına koşuyor, mazlumun yanında
dimdik duruyor; bugün ülkeyi yöneten emanetçilerin savunma sanayisinde tarihler
yazıyor, millî uzay çalışmalarına başlıyor.
Vefatının yıl dönümünde cennetmekân ulu hakanı rahmet ve
minnetle yâd ediyorum, mekânın cennet olsun diyorum.
BAŞKAN Sayın Şimşek
6.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, pandemi şartlarında çiftçilerin ve
hayvancılıkla uğraşanların özellikle girdi
maliyetlerinden dolayı çok ciddi sorunlarla karşı
karşıya olduğuna, Tarım ve Orman
Bakanlığının buna mutlaka bir çözüm üretmesi ve çiftçilerin
2021 yılı desteklerinin pandemi şartlarından dolayı
erken ödenmesi gerektiğine, Ziraat Bankası ve Tarım Kredi
Koorepartifleri borçlarına da mutlaka yapılandırma istediklerine
ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, pandemi
şartlarında çiftçilerimiz ve hayvancılıkla
uğraşan insanlarımız çok ciddi sorunlarla karşı
karşıyadır. Özellikle girdi maliyetlerinden dolayı,
dövizdeki, dolar ve eurodaki artışlardan dolayı gübre ve zirai
ilaç fiyatları 2-3 katına çıkmıştır. Şu anda
dövizde, dolarda ve euroda bir düşüş olmasına rağmen
maalesef gübre fiyatlarında ve ilaç fiyatlarında bir indirim
yapılmamaktadır. Buraya Bakanlığın gerekli
müdahaleleri yaparak özellikle şubat, mart, nisan aylarında
-çiftçinin gübre ekim zamanıdır- buna mutlaka bir çözüm üretilmesi ve
çiftçilerin 2021 yılı desteklerinin bu yıla mahsus olarak,
pandemi şartlarından dolayı mutlaka erken ödenmesi
gerekmektedir. Çiftçinin Ziraat Bankasına yüzde 5ten ödeyemediği
kredi şimdi yüzde 20yle yapılandırılıyor; ödemesi
mümkün değil. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi borçlarına da
mutlaka yapılandırma istiyoruz, yoksa gerçekten çiftçilerimizi zor
günler bekliyor.
Yine, yem fiyatlarında da anormal
artışlar var. Hayvancılarımız için de aynı
şartların uygulanması, yem fiyatlarında bir indirim
yapılması ve bunlara da destek verilmesi gerekmektedir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, çiftçinin zor şartlarda tohumu toprakla buluşturma
çabasında olduğuna, tohum, ilaç, gübre ve elektrikteki fiyat
artışlarından dolayı zor durumda olduğuna,
iktidarın çiftçi ve besiciler için gerekli destekleri
sağlamamasının gıda güvenliği açısından risk
yaratan bir durum olduğuna ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Çiftçilerimize pandemi döneminde rutin desteklemeler
dışında ek bir destek verilmemiştir. Çiftçilerimiz çok zor
şartlarda tohumu toprakla buluşturma çabası içindedir. Ekim
süreci bazı bölgelerde başlamıştır. En çok
kullanılan üre gübrenin ton fiyatı dört ay önce 1.850 lirayken zamlar
sonucu piyasada 3.100 liraya çıkmıştır. Çiftçi yeterli
gübre kullanamazsa verim ve rekolte düşecektir. GÜBRETAŞ fiyatı
2.795 lira olarak açıklamasına rağmen bayilerinde gübre
bulunmamaktadır. Tarım Kredi Kooperatifi tonunu 3.050 liraya satsa da
çiftçiye maliyeti nakliyeyle artmaktadır. Çiftçiler tohumdaki, ilaçtaki,
gübredeki, kullandığı elektrikteki artıştan
dolayı zor durumdadır. Banka ve Tarım Kredi borçları icra
takibine dönüşmüştür. Artan yem fiyatları yüzünden besiciler
kara kara düşünmektedir. Çiftçilerimiz ve besicilerimiz için iktidar
gerekli destekleri sağlamamaktadır. Bu gıda güvenliği
açısından risk yaratan bir durumdur. Çiftçilerimize gerekli destek
verilmeli, gübre fiyatları düşürülmelidir. Önümüzdeki süreçte
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yılmaz.
8.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, gübre fiyatlarındaki artışın çiftçinin
üretimine sekte vurmasının yanında gıda fiyatlarında
ve gıda enflasyonunda da aşırı artışa sebep
olacağına, çiftçilere destek olması gereken Tarım Kredi
Kooperatifleri ve GÜBRETAŞın borsa oyuncusu olmanın peşine
düştüğüne ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tarımsal üretim girdilerinin önemli bir
kısmını oluşturan gübre son bir yıl içinde yüzde
50nin üzerinde zamlanmıştır. Gübre fiyatlarındaki bu
artış, çiftçinin üretimine sekte vurmasının yanı
sıra gıda fiyatlarında ve gıda enflasyonunda
aşırı artışa sebep olacaktır.
Tarım Bakanlığı yetkililerinin
gübre üreticileriyle yaptığı toplantıda sanayicinin
haklı serzenişlerinin yanı sıra geçerli olmayacak
mazeretleri tüm kamuoyu tarafından takip edilmektedir. Bu mazeretlerin
başında gelen döviz kuru artışı tamamen geçersizdir.
Zira geçen yıldan bu yıla kadar dövizdeki artış yüzde
20yken gübre fiyatlarındaki artış yüzde 50nin üzerindedir.
Petrol fiyatlarındaysa varil fiyatında artış bir yana
yıl içinde düşüşler yaşanmıştır. Bu arada
çiftçilere destek olması gereken Tarım Kredi Kooperatifi ve alt
kuruluşu GÜBRETAŞ dünyadan bihaber borsa oyuncusu olmanın
peşine düşmüştür.
BAŞKAN - Sayın Özkan.
9.- Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
kamuoyuyla paylaştığı Millî Uzay Programının
millete ve ülkeye hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Teknolojik kapasitemizi geliştirmek ve buradan
doğacak ekonomiden faydalanmak için Türkiye bundan sonra uzayda da daha
güçlü olacak. Cumhuriyetimizin 100üncü yılında aya ilk teması
gerçekleştirme, uzay erişimi sağlama ve bir uzay limanı
işletmesi kurma, ülkemizde uzay sanayi ekosistemini geliştirme, uzay
alanında etkin ve yetkin insan kaynağını geliştirme ve
uzaydaki yetkinliğimizi artırarak dünyayla rekabet edebilme
hedeflerini barındıran yeni bir dönem başlıyor. Güçlü ve
bağımsız Türkiyenin yerini sadece dünyada değil uzayda da
tahkim edeceğiz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın kamuoyuyla paylaştığı Millî Uzay
Programının aziz milletimize ve ülkemize hayırlı
olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Erbay
10.- Muğla Milletvekili Burak
Erbayın, Boğaziçi Üniversitesine dışarıdan birinin
rektör olarak atanmasına tepki olarak anayasal haklarını
kullanan öğrencilerin terörist ilan edildiklerine, gençlerin ülkelerinde
gelecek görmedikleri için yurt dışına gitmeyi
düşündüğüne ve AKP iktidarının bunun sorumlusu
olduğuna, ülkeyi uzay çağına taşıyacak gençlerin
gözaltına alınıp tutuklandığına ilişkin
açıklaması
BURAK ERBAY (Muğla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Boğaziçi Üniversitesine üniversite
dışından birinin rektör olarak atanmasına öğretim
üyeleri ve öğrenciler karşı çıkıyorlar. Anayasal ve
demokratik haklarını kullanan öğrenciler terörist ilan ediliyor.
Bu gençler, farklı sosyal ve ekonomik gruplardan gelen, ülkenin en zeki
gençleridir. Yayınladıkları bir videoda bu gençler Artık
ülkemde dinlenmediğimi ve istenmediğimi düşünüyorum, ülkem
adına çok üzgünüm. diyorlar. Gençlerimiz, ülkesinde gelecek
görmediği için yurt dışına gitmeyi düşünüyor. Bu
tablonun sorumlusu AKP iktidarıdır. Liyakatsizliğin ve
yandaşlığın hâkim olduğu bir ülke
yarattınız.
Dün AKP Genel Başkanı Uzay Programı
açıkladı. Bu ülkeyi uzay çağına taşıyacak
beyinler günlerdir coplanıyor; biber gazı sıkılarak,
yerlerde sürüklenerek gözaltına alınıp tutuklanıyor. Peki,
bu ülkeyi uzay çağına kim taşıyacak? Yandaş
müteahhitleriniz mi, çocuklarımızın diri diri
yandığı, taciz edildiği tarikatlar mı? Artık bu
pırıl pırıl gençlerin üzerinden elinizi çekin. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özdemir
11.- İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemirin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 2020 yılı
bilançosuna göre AİHMin iş yükünün önemli bölümünü, Rusyadan sonra,
Türkiyeden giden başvuruların oluşturduğuna, ülke
hakkında açıklanan 97 karardan 85inde Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin en az 1 maddesinin ihlal edildiği sonucuna
varıldığına, en fazla ifade özgürlüğüyle ilgili
10uncu maddenin ihlal edildiğine hükmedildiğine, yargı, adalet
ve temel haklar konusunda gerçekçi yasal düzenlemelerin Meclis gündemine
getirilmesi, yasaların ve AİHM kararlarının
uygulanması çağrısını tekrarladığına
ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 2020
yılı bilançosunu geçen hafta açıkladı. Buna göre, bir
önceki yıl olduğu gibi AİHMin iş yükünün önemli bölümünü
Rusyanın ardından ülkemizden giden başvurular
oluşturmaktadır. 11.150 başvurunun yapıldığı
ülkemiz hakkında açıklanan 97 karardan 85inde Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin en az 1 maddesinin ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır. En fazla, ifade özgürlüğüyle
ilgili olan 10uncu maddenin ihlal edildiğine hükmedilmiştir. Yine,
21 kez adil yargılanma hakkı, 16 kez özgürlük ve güvenlik hakkı,
14 kez mülkiyet hakkı, 11 kez de toplanma ve dernek kurma özgürlüğüyle
ilgili maddelerin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
Yargı, adalet ve temel haklar konusunda Hükûmetin karnesini ortaya koyan
bu tablo karşısında gerçekçi yasal düzenlemelerin Meclis
gündemine getirilmesi, yasaların ve AİHM kararlarının
uygulanması çağrısını tekrar yapıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Açanal
12.- Şanlıurfa Milletvekili Zemzem
Gülender Açanalın, Osmanlı İmparatorluğunun 34üncü
Padişahı olan II. Abdülhamit Hanı Hakka
kavuşmasının 103üncü yılında saygı ve rahmetle andığına
ilişkin açıklaması
ZEMZEM GÜLENDER AÇANAL (Şanlıurfa)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Osmanlı İmparatorluğunun 34üncü
padişahı olan II. Abdülhamit, 113üncü İslam Halifesi ve Sultan
Abdülmecitin oğludur. 1842 yılında hayata gözlerini
açmış ve 10 Şubat 1918 senesinde vefat etmiştir. Abdülhamit
Hanı anlamak için cennetmekân padişahını iyi kavramak,
önemini ve tarihimizdeki yerini gelecek nesillere doğru iletmek gerekir.
Merhum Necip Fazılın 36 Türk hükümdarı arasında belki en
büyüğü diye tarif ettiği Sultan Abdülhamiti ve onun
hayatını kendi üslubuyla bir cümlede şu şekilde özetliyor:
Abdülhamiti anlamak her şeyi anlamaktır. diyor. İman dolu
kalbi, ilim dolu aklıyla ömrünü en kıymetli değerlerimizi
korumaya adamış Abdülhamit Hanın Hakka kavuşmasının
103üncü yılında saygı ve rahmetle anıyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gökçel
13.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin,
Mersin Büyükşehir Belediyesinin seksen yedi günde tamamlayıp hizmete
açtığı köprülü kavşak için sevgi isminin verilmesi
önerisini Mersin Büyükşehir Belediye Meclisinde Cumhur
İttifakının engellediğine ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partili belediyeler proje üretemeye,
hizmetin en kalitelisini yapmaya devam ediyor. Mersin Büyükşehir
Belediyemiz 87 günde çalışmalarını tamamlayıp hizmete
açtığı köprülü kavşak için sevgi isminin verilmesini
önerdi ancak Mersin Büyükşehir Belediye Meclisimizde Cumhur
İttifakı bu esere sevgi adının verilmesini engelledi,
sevgi isminin verilmesini engelledi arkadaşlar, sevgi. Sevgi gibi
çok değerli, çok anlamlı olan bir isme karşı
çıkacaklarını tahmin etmiyorduk. CHP yapıyor diye her
şeye karşı çıkarak siyaset yapılmaz. Cumhur
İttifakına buradan tavsiyede bulunmak istiyorum: Yapılan her
hizmet halkımız içindir, bunu unutmayın,
takındığınız bu tutumu bir gözden geçirin diyorum.
BAŞKAN Sayın Yalım
14.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, dolar 8,5 TL iken mazotun 6,60 TL olduğuna,
doların şimdi 7 TL olduğuna ama mazotun yine 6,60 TL
olduğuna, yine zam yapılacağı duyumu
aldığına, neden hâlâ vatandaşa zam öngörüldüğünü
sorduğuna ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Ulaştırma Bakanına ve
Sayın Ekonomi Bakanına sesleniyorum. Dolar 8,5 TL iken mazot
6,60tı, bugün dolar 7 TL, mazot yine 6,60 TL hatta bugün
aldığım bilgiye göre bu gece 24.00ten itibaren mazota 16
kuruş da zam öngörülmektedir. Acaba ne oluyor, dolar geri mi gidiyor,
ileri mi gidiyor? Neden akaryakıta hâlâ zam öngörmektesiniz? Bunun
yanında, uluslararası nakliye yapan firmalarımıza
haksızlık yapılmaktadır. Özellikle Hamzabeyli, İpsala
ve Kapıkulede motorinin fiyatı 4,34tür ancak Çeşme, Pendik ve
Mersinde 3,82dir. Neden 60 kuruşluk bir fark meydana gelmektedir? Acaba
burada haksız bir kazanç mı meydana gelmektedir? Buradan özellikle
yetkilileri göreve davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
15.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, gübre fiyatlarına gelen zamların
çiftçinin 1 dekar için aldığı mazot, gübre, sertifikalı
tohumluk ve prim desteklerinin tamamını yuttuğuna, çiftçinin
hiçbir sorununa çözüm getiremeyen Tarım ve Orman
Bakanlığının gübrede yaşanan fahiş artışa
bir çözüm getirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Gübre fiyatları AKPden önce uzaya gitti. Üre
gübresi altı ay önce 1.800 liradan satılıyordu, şimdi
3.000-3.100 lira arasında. Tarım Kredi Kooperatifleri üre gübresini
çiftçiye tonu 3.050 liraya peşin fiyatla satmakta. Bu fiyatlarla çiftçinin
bitki ihtiyacı kadar gübre kullanması mümkün değil. Bitki
ihtiyacı kadar gübre kullanılmadığı zaman hem
rekoltede hem kalitede büyük kayıplar meydana gelecektir. Gübrelere gelen
fahiş zamlar, çiftçinin bir dekar için aldığı mazot, gübre,
sertifikalı tohumluk ve prim desteklerinin tamamını yuttu gitti.
Çiftçinin hiçbir sorununa çözüm getiremeyen
Tarım ve Orman Bakanlığının gübrede yaşanan
fahiş artışı izlemeyi bırakıp bir çözüm getirmesi
gerekir. Bu gübre fiyatları çiftçi için altından kalkılamaz bir
hâl almıştır.
Tarım Bakanına soruyorum: Üre gübresinin
ülkemize geliş maliyeti nedir, arada kimler kazanmaktadır?
BAŞKAN Sayın Yılmazkaya
16.- Gaziantep Milletvekili Bayram
Yılmazkayanın, salgın nedeniyle büyük sıkıntılar
çeken, dükkânını açamadığı için iş yapamayan,
borçlarını ödeyemeyen, çalışanların
maaşını veremeyen, kirasını, faturasını
yatıramayan esnafın devletten yardım beklerken ötelenen
borçlarının faizleriyle karşı karşıya
kaldığına, esnafın yüksek faizli bu borçları nasıl
ödeyeceğini sorduğuna ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Pandemi sürecinde birçok ülke esnafını ve
çalışanlarını destekleyecek teşvik paketleriyle
vatandaşlarının mağdur olmaması için sosyal devlet
adımları atarken iktidarın bu zorlu süreçte esnaf ve
vatandaşı yalnız bırakması kabul edilebilir
değildir. Salgın nedeniyle büyük sıkıntılar çeken
Gaziantepli esnafımız şu anda kan ağlıyor.
Bir zamanlar bölgenin çekim merkezi, gastronomi
kenti olan şehrimizde eski günlerden eser yok şimdi. Kıraathane,
lokanta, restoran ve düğün salonu gibi farklı alanlarda faaliyet
gösteren esnafın dayanacak gücü kalmadı, ölüyor. Dükkânını
açamadığı için iş yapamayan, borçlarını
ödeyemeyen, çalışanların maaşını veremeyen;
kirasını, faturasını yatıramayan esnafımız
devletten yardım beklerken ötelenen borçların faizleriyle
karşı karşıya kaldı. Yeni gelen borçların bunun
üzerine faiziyle yansıtılacağı esnafa tebliğ edilmesi
kabul edilebilir değildir. Bırakın normal borcunu,
faturalarını bile ödemeyen esnafımız bu yüksek faizli
borçları nasıl ödeyecek? Yeter artık diyor, yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Fendoğlu
17.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal
Fendoğlunun, Anadolunun en eski cemevinin bulunduğu ve son günlerde
Göktürk alfabesiyle yazılı yazıtlar bulunan Malatya ili Arapgir
ilçesi Onar köyünün turizmde bir çekim merkezi hâline gelmesi için Turizm
Bakanlığının desteğini beklediklerine ilişkin
açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Danişmentlilere ev sahipliği
yapmış Arapgirimizde Oğuzların Bozok kolu, Bayat boyu Onar
oymağından, Hoca Ahmet Yesevi soyundan gelen Şeyh Hasan
Onarın kurduğu Anadolunun en eski cemevi Onar köyündedir. Bu
cemevine ev sahipliği yapan, Onar köyümüzde bulunan kaya mezarları
köyün tarihî önemini ayrıca göstermektedir. 19 kaya mezarı Roma
dönemine dayanmakta ve bu mezar odalarının bir kısmı
yaşam ve ibadet mekânı olarak da kullanılmıştır.
Ayrıca son dönemlerde Göktürk alfabeleriyle yazılı yazıtlar
bulunmuş ve bunların bilimsel olarak incelenmesi önem arz etmektedir.
Onar köyümüzün turizme önemli bir çekim merkezi hâline gelmesi için Turizm
Bakanlığımızın desteğini bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Demir
18.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Demirin, dünyanın 14üncü metropolü İstanbul ilinin en büyük
sıkıntılarından birinin trafik olduğuna, AK
PARTİden kalan projeler bir an önce hayata geçirilmezse trafiğin
felç olacağına, CHPli Büyükşehir yönetiminin
başarısızlığı böyle devam ederse İstanbul
ilinin trafik çilesinin katlanarak artacağına ilişkin
açıklaması
MUSTAFA DEMİR (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
İstanbul 16 milyon nüfusuyla dünyanın
14üncü metropolüdür. En büyük sıkıntılarından bir tanesi
de maalesef trafik problemi. Gerekli çalışmalar yapılamaz, AK
PARTİden kalan projeler bir an önce hayata geçirilemez ise İstanbul
trafiği felç olacaktır. İstanbullular her geçen gün bu
sıkıntının artarak büyüdüğüne şahit oluyorlar.
Pandemi nedeniyle ilkokul, ortaokul ve lisede 3 milyon öğrenci okula gitmiyor,
1 milyon 100 bin üniversite öğrencisi trafikte değiller, 200 bin
öğretmen trafiğe çıkmıyor, kurum ve kuruluşların
birçoğu, bankalar, şirketler, şirket çalışanları
ya evden çalışıyorlar ya da esnek çalışmaya geçtiler
ama nedense her gün İstanbulun trafiği işin içinden
çıkılmaz hâle geliyor. CHPli Büyükşehir yönetiminin
başarısızlığı böyle devam ederse İstanbulun
trafik çilesi katlanarak artacaktır ve işin içinden çıkılmaz
hâl alacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bulut
19.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun,
kiloya bağlı hastalıkların artmasının diyetetik
ve beslenme uzmanlarına ihtiyacı artırdığına,
pandemi döneminde ataması yapılmayan diyetisyenlerin hem özel
sektörde hem de kendi meslekleri dışındaki alanlarda iş
bulamadığına ilişkin açıklaması
BURHANETTİN BULUT (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Obezite ve kiloya bağlı
hastalıkların artması, diyetetik ve beslenme uzmanlarına
olan ihtiyacı artırmıştır. Ancak ihtiyaç artsa da
iş olanakları kısıtlı kalmıştır. Avrupa
Birliği ülkelerinde 100 bin kişiye 16 ila 25 diyetisyen, ülkemizde
ise 100 bin kişiye sadece 5 diyetisyen düşmektedir. Türkiye'de lisans
düzeyinde 144 ayrı beslenme ve diyetetik bölümünden mezun olanların
sayısı her yıl katlanmaktadır ancak kamu kurumlarında
bu oranda bir atama yapılmamaktadır. Özellikle pandemi döneminde
ataması yapılmayan diyetisyenler hem özel sektörde hem de kendi
meslekleri dışındaki alanlarda iş bulamamaktadırlar.
Ülkemizin önemli sorunlarından obezite başta olmak üzere birçok
kronik hastalıklarda oldukça etkili olacak olan diyetisyenler atama
beklemektedir. Sağlık alanında eğitim gören gençlerimizin
sesine kulak verin, meslek tanımlarını ve atamalarını
yapın bir an önce.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kabukcuoğlu
20.- Eskişehir Milletvekili Arslan
Kabukcuoğlunun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
2021 yılını Yunus Emrenin Ölümünün 700üncü
Yılını Anma ve Türkçe yılı olarak ilan ettiğine,
Yunus Emrenin türbesinin bulunduğu Eskişehir ili
Mihalıççık ilçesi Yunusemre Mahallesinde hiçbir sağlık
personeli bulunmadığına, Yunusemre sakinlerinin Boğaziçi
Ekspresinin mahallelerinde durmasını ve 1 sağlık
personelinin mahallelerinde istihdamını talep ettiklerine
ilişkin açıklaması
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Eskişehir ili Mihalıççık ilçesi
Yunusemre Mahallesinde büyük düşün adamı Yunus Emrenin türbesi
bulunmaktadır. Yunus Emre dünya çapında bilinen, görüşleri
herkes tarafından takdirle karşılanan büyük bir manevi
değerimizdir. Sayın Cumhurbaşkanı 2021 yılını
Yunus Emre -ölümünün 700üncü yılını anma- ve Türkçe
Yılı olarak ilan etmiştir. Yunusemre Mahallesi ayrıca
Yayla, Karaçam, Cilbirt ve Adahisarın da merkezi konumundadır.
Böylesine maddi ve manevi özellikleri olan merkezde hiçbir sağlık
personeli bulunmamaktadır. Yunusemre ve civar köylüleri gelip geçen
trenlerin seyircisi durumundadırlar. Yunusemre ve çevre köylüleri
Yunusemrede Boğaziçi Ekspresinin durmasını ve bir
sağlık personelinin istihdamını talep etmektedirler.
Sayın Ulaştırma Bakanına ve Sayın Sağlık
Bakanına iletirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bülbül
21.- Aydın Milletvekili Süleyman
Bülbülün, Aydın ilinde turizmin can damarı olan Kuşadası
ve Didime 2020 yılının ilk altı ayında sadece 397 bin
turist geldiğine, otel işletmecilerinin çoğunun elektrik ve su
faturalarını bile ödemeyecek duruma geldiğine, önümüzdeki sezon
için öncelikli olarak küçük işletmelere destek olunması
gerektiğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Aydın turizminin can damarı olan
Kuşadası ve Didimde 2020 sezonu zor geçti. 2019 yılında
Aydına 2 milyon 295 bin turist gelmişken 2020 yılının
ilk altı ayında sadece 397 bin turist geldi. Bu durumda yüzde 70e
varan düşüş gerçekleşti. Hâlihazır bölge balık
çiftlikleriyle tehdit altındayken tesislere gelen turist
sayıları büyük oranda azaldı ve sezon başında
yapılan otel rezervasyonlarının birçoğu iptal edildi. Bir
diğer yandan, oteller, salgın tedbirleri kapsamında pek çok
yatırım yapmak zorunda kaldı. Bu nedenle otel işletmecilerinin
çoğu borç batağı içinde olmakla birlikte elektrik ve su
faturalarını bile ödeyemeyecek duruma geldi. Özellikle küçük oteller
açılamadı, bu krizin altından kalkamadı,
çalışanlar işsiz kaldı. Bu kapsamda işletmecinin
zararları karşılanmalı, önümüzdeki sezon için öncelikli
olarak küçük işletmelere destek olunmalıdır, turizme dayanan
esnafa da gerekli destekler verilmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Alban
22.- Muğla Milletvekili Mürsel
Albanın, on sekiz yıldır yerli otomobil yapamayanların
şimdi Uzaya gideceğiz. dediklerine, AKP iktidarını
ciddiyete davet ettiklerine, uzaydaki masal âleminden inip ülkenin gerçeklerine
çağırdıklarına ilişkin açıklaması
MÜRSEL ALBAN (Muğla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Uçtu uçtu AKP uçtu! On sekiz yıldır yerli
otomobil yapamayanlar şimdi Uzaya gideceğiz. diyorlar; ayranı
yok içmeye, roketle gidiyor uzaya! Önce ekmeğin, şekerin, etin,
ayçiçeği yağının fiyatını uçurdular, şimdi
de uzaya uçuyorlar, açlıktan kırılan vatandaş da
yakında aklını uçuracak. AKP iktidarını ciddiyete
davet ediyorum. Gençlere iş, esnafa, çiftçiye destek, işçiye, memura
insanca yaşayacağı maaş artışı bekliyoruz.
Uzaydaki masal âleminden inip Türkiyenin gerçeklerine çağırıyoruz.
Masal anlatmayı bırakın, sokaklara çıkın, Türkiyenin
gerçeklerini görün.
Teşekkür ediyorum Başkanım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Arkaz
23.- İstanbul Milletvekili Hayati
Arkazın, Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1987
yılından bu yana 9 Şubatın Dünya Sigarayı Bırakma
Günü olarak anıldığına, Covid-19 riskini 14 kat
artıran sigara konusunda milletin dikkatini çekmek istediğine ve
herkesi sigaradan uzak durmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından, tütün
mücadelesi kapsamında, 1987 yılından bu yana 9 Şubat, Dünya
Sigarayı Bırakma Günü olarak anılıyor. Her yıl
Türkiyede yaklaşık 150 bin vatandaşımız ve dünyada 7
milyondan fazla insan sigaradan dolayı hayatını kaybediyor.
Unutmayalım ki duman kirlilik, kirlilikse hastalıktır.
Coronavirüsle mücadele ettiğimiz günlerdeyse Covid-19 riskini 14 kat
artıran sigara konusunda milletimizin dikkatini çekmek istiyorum. 9
Şubat Dünya Sigarayı Bırakma Günü vesilesiyle, herkesi sigaradan
uzak durmaya davet ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Beko
24.- İzmir Milletvekili Kani Bekonun,
tüm dünyayı saran coronavirüs salgını nedeniyle başta
seyyar satıcılar olmak üzere, 5 milyona yakın kişinin
işsiz kaldığına, seyyar satıcıların da
diğer esnaf ve işçiler gibi yasal statüye kavuşturulması
gerektiğine, yasal statüye kavuşarak sigortasını ve primini
devlete ödeyerek bu insanların da emekli olma hakkına
kavuşacağına ilişkin açıklaması
KANİ BEKO (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyenin çeşitli bölgelerinde
hayatlarını çalışarak kazanan fabrika işçileri, küçük
esnaf, seyyar satıcılar, çiçekçiler, müzisyenler, düzensiz ve
günübirlik işlerde çalışanlar tüm dünyayı saran ve
yayılma hızı ülkemizde her geçen gün devam eden coronavirüs
salgını nedeniyle zor durumda kaldılar. Alınan tedbirler
haklı olabilir ancak bunlar pek çok sektörü bitirip bu sektörlerde
çalışan milyonlarca emekçiyi evlerine ekmek alamaz duruma
düşürmüştür. Başta seyyar satıcılar olmak üzere, 5
milyona yakın kişi işsiz kalmıştır. Seyyar
satıcılar da diğer esnaf ve işçiler gibi yasal statüye
kavuşturulmalıdır. Yasal statüye kavuşan her seyyar
satıcının tezgâhı bir aileyi kurtarır çünkü seyyar
satıcı esnafı aileleriyle birlikte çalışmaktadır.
Diğer yandan, yasal statüye kavuşacak bu insanların ailelerinin
de emekli olma imkânları ortaya çıkar , sigortasını ve
primini devlete ödeyen bu insanlar da diğer insanlar gibi emekli olma
hakkına kavuşur.
BAŞKAN Sayın Kılıç
25.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, 10 Şubatın Şeyh Şamil
ve II. Abdülhamit Hanın vefatlarının yıl dönümü
olduğuna ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugün, Kafkas Kartalı Şeyh Şamil ve
Ulu Hakan II. Abdülhamit Hanın vefatlarının yıl dönümüdür.
Siyaseti, faaliyetleri ve uygulamalarıyla sevenleri kadar sevmeyenleri,
dostları kadar hasımları olan, lehinde ve aleyhinde en çok
konuşulan kişilerden birisi de II. Abdülhamit Handır.
Komitacılar tarafından birçok desiselerle devrilmesi iç ve
dış dengeleri etkilemiş, onu devirenlerin gaflet ve cehaletleri,
Balkan faciaları ve Birinci Cihan Harbi gailesiyle akabinde
imparatorluğun yıkılmasına ve dağılmasına
yol açmıştır. Vefatında sevenleri büyük bir hüzün
yaşamış, hasımları da ona karşı
yaptıkları haksızlıklardan nedametlerini dile getirmişler
ama son pişmanlık akçe etmemiş, olanlar olmuştur.
BAŞKAN Sayın İlhan
26.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, pandemi gibi olağanüstü bir dönemden geçildiğine,
devleti yöneten Hükûmetin sınırlı sayıda yapılan
destekleri sınırsız şekilde anlatarak günü kurtarmaya
çalıştığına ancak esnafın büyük bir
darboğazda olduğuna, esnafın kazanç değil, ekmek derdinde
olduğunun görmezden gelinemeyeceğine ilişkin
açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Anayasamızın 5inci maddesinde devletin
görevleri sıralanırken devletin ekonomik ve sosyal engelleri
kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının
gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışması ifadesine yer verilir. Pandemi gibi
hayatımızı her açıdan etkileyen olağanüstü bir
dönemden geçmekteyiz ancak ne yazık ki devleti yöneten Hükûmet,
sınırlı sayıda yapılan destekleri medya gücünü de
kullanarak sınırsız şekilde anlatarak günü kurtarmaya
çalışmaktadır. Ancak esnaf o kadar büyük bir
darboğazdadır ki Otuz altı yıl vergi ödediğim devlet
bana otuz altı gün bakamadı. diye perişan bir durumda
haykırmaktadır fakat iktidar maalesef bu çığlığa
kulağını tıkamakta ve Bizi uçuracak. dedikleri
başkanlık sistemindeki kabine içi dengelere bağlı, bir
türlü bitmek bilmeyen, Resmî Gazetenin bile hızına yetişmekte
zorlandığı, güçlü ve nitelikli bürokrasisini oluşturma
çabasıyla meşgul olmaktadır.
Buradan Hükûmete sesleniyorum: Esnaf kazanç
değil, ekmek derdinde; bunu artık görmezden gelemezsiniz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Şimdi Sayın Grup Başkan
Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
İYİ PARTİ Grubu adına Kocaeli
Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan.
Buyurunuz Sayın Türkkan.
27.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, vefatının yıl dönümünde Sultan II. Abdülhamit
Hana Allahtan rahmet dilediğine, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığında görüşülen Cengiz Holdingin Halilağa
Bakır Madeni Projesinin Kaz Dağlarında büyük bir yara daha
açacağına, Anadolunun kan ağladığına ama Anadolu
Ajansının Japon esnafı zor durumda. diye haber
yaptığına, İYİ PARTİ olarak vatandaşın
sorunlarını yerinde tespit edip Meclisin gündemine getirmeye devam
edeceklerine, pandemi tedbirlerinin esnafta çok ağır bir gelir
kaybı yarattığına, Hükûmetin acil olarak esnaf eylem
planı oluşturması gerektiğine, Tokat ili Erbaa ilçesinde
siyanürle altın araması yapılacağına, Tokat ilini
ayağa kaldıracak projelerden biri olan havalimanının bir
türlü bitirilemediğine, kronikleşen Tokat Niksar-Ordu yolu
inşaatının bir an önce bitirilip Ordu ve Tokat
halkının hizmetine sunulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; vefatının yıl dönümünde Sultan II.
Abdülhamit Hana Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığında
bugün görüşülen Cengiz Holdingin Halilağa bakır madeni projesi
Kaz Dağlarına büyük bir yara daha açacak. Millete ettiği
küfürle, Artvin Cerattepede yaşattığı yıkımla ve
daha birçok ballı ihalelerle bildiğimiz Cengiz Holding, Kaz Dağlarının
zaten tehdit altındaki ekosistemine yeni bir darbe daha vurmaya
çalışıyor. Cengiz Holding bu projeyle Muratlar,
Hacıdervişler, Hacıbekirler, Osmaniye, Yanıklar ve
Halilağa köylerinin ortasında, bir bölümü verimli tarım arazisi,
bir bölümü ise ormanlık alan olan 603 hektarlık devasa bir alanda
bakır madenciliği yapmak istiyor. Toplam ömrü on dokuz yıl
olarak planlanan proje gerçekleşirse Kaz Dağlarının bu
bölgesi büyük oranda ormansızlaşacak, bölge halkı
kamulaştırmalarla tarlalarını kaybedecek, su kaynakları
ağır kimyasallarla zehirlenecek. Çanakkalenin yıllık su
ihtiyacının 12 milyon ton olduğunu ve bakır madeni için 4
milyon ton su kullanılacağını düşünürsek; bu proje,
Kaz Dağları pınarlarının kurutulması demektir.
Bakır madeni projesiyle yaklaşık 3,5 milyon ağaç kesilecek,
6 milyon metrekarelik bir alandaki 3 köyün tarım alanları ve su
kaynakları tamamen yok edilecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yani demem o ki köyler yok
olurken, köylü yok olurken, üretim yok olurken, yerel gıda yok olurken
memleketin kanını vampir gibi emmeye devam eden Cengiz Holding
kazanmaya devam edecek.
Dün Sayın Meral Akşener de grup
toplantısında söylemişti, Anadolu Ajansı geçtiğimiz
günlerde Japon esnafı zor durumda. diye bir haber yaptı. Burnunun
dibini göremeyen muhteşem bir habercilik örneği bu. Japon
esnafının da sesi olmuş, çok önemli bir iş yapmış
bence. Anadolu Ajansı, Anadoluyu duymadığı gibi
dünyanın bir ucundan bize esnaf derdini anlatıyor. Japonya pandeminin
başından beri vatandaşına ne kadar destek verdi biliyor
musunuz? 1 trilyon 260 milyar dolar. Anadolu Ajansı kalkmış
Japon esnafının derdini burada anlatmaya çalışıyor.
Ya, bizimle dalga geçiyorlar ya, vallahi dalga geçiyorlar, ciddi bir şey
yapmıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Anadoluda bir laf var,
bunlar hakikaten bizi deli belledi galiba ya. Çünkü bu kadar saçma bir işe
bizim inanmamızı beklemeleri biraz zor. Yani bunların pandemide
milletine verdiği yardım 1 trilyon 260 milyar dolar ne kadar biliyor
musunuz? Türkiye bütçesinden fazla. Anadolu kan ağlıyor ama Hükûmetin
gözü, Hükûmetin yayın organı, ajansı, Anadolu
Ajansının burnu Japonyanın içinde.
Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşenerin öncülüğünde İYİ PARTİ olarak il il, ilçe
ilçe geziyoruz. Bugün de Sayın Genel Başkanımız Düzcede.
Esnafımızın, vatandaşlarımızın
sorunlarını yerinde tespit edip bu sorunları Mecliste gündeme
getirmeye devam ediyoruz, sizler ne kadar görmemezlikten gelseniz de üzerlerini
karartmaya çalışsanız da biz devam edeceğiz.
Yüksek enflasyonla giderek artan hayat
pahalılığının yanında binlerce iş yerinin
faaliyetlerinin durdurulmasıyla azalan ya da tamamen kesilen gelirler
esnafta çok ağır bir gelir kaybı yaratmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Esnafın borçları
kabardı, kredilerini ödeyemez hâle geldi esnaf. Hükûmetin verdiği
destek paketleri yetersiz kaldı, esnafın derdine ilaç olamadı.
Bu kapsamda Hükûmet iyileştirici yaptırımlarıyla acil
olarak esnaf eylem planı oluşturmalıdır. Salgında
zarar gören esnafın kullandıkları ve ödeyemedikleri kredi
taksitleri ile elektrik, su, doğal gaz fatura bedelleri bir yıl
süreyle faizsiz olarak ertelenmelidir. Çalışmayan iş yerine
stopaj ödetiyorsunuz ya, adamı kapatıyorsunuz,
çalıştırmıyor değil, kapatıyorsunuz ama stopaj
ödetmeye devam ediyorsunuz. Nakit ve kira desteğini
genişletmelisiniz. Bugün Ankarada, İstanbulda bu esnaf
dediğimiz lokantaların, diğer iş yerlerinin kiraları
asgari 10 bin lira, 40 bin, 80 bin, 100 bin veren esnaf var; sizin kira destek
paranız bin lira, bin lira ya!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu bin lira ne biliyor
musunuz? Avrasya Tünelinde bir geçiş parası, sadece bir geçiş
parası. 46 lira, bitti gitti; esnafa yaptığınız bir
aylık yardımdan daha fazla.
Yasaklar kapsamında faaliyetleri durdurulan
işletmelerde AVMlerde uygulandığı gibi HES kodu kullanmak
zorunluluk hâle getirilsin, o esnafın dükkânı açılsın; aksi
hâlde gerçekten çok zor durumdalar.
Son olarak Tokattan söz etmek istiyorum. Tokatta
şu anda en çok konuşulan konu Erbaa ilçemizde siyanürle
yapılacak olan altın araması. Farkında
mısınız, bakın, altından bahsediyorum, bakırdan
bahsediyorum. Üstünü yediler, gözünü altına diktiler. Vallahi ya, üstünde
bir şey kalmadı, yediler bitirdiler; şimdi gözünü altına
diktiler. Biraz evvel Çanakkaleden bahsettim, şimdi de Tokattan;
Çanakkalede bakır, Tokatta altın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bölgenin kalbi konumunda
olan Sakarat ve Boğalı yaylaları altın arama bahanesiyle
altüst ediliyor. Ne yazık ki bu verimli, tertemiz topraklar suyun
kirlenmesine, doğanın katledilmesine sebep olacak. Bir doğa
cinayetine bir an önce Dur! denilmelidir.
Ülkemizin zenginliklerini barındıran
Tokatı ayağa kaldıracak projeler arasında yer alan
havalimanı da bir türlü bitirilemedi. Yapılan çalışmalar
yetersiz. Tokatlılar yolculuk için Sivasa gitmek zorunda kalıyorlar.
Bu çilenin bitmesi için Tokat havalimanının bir an önce bitirilmesi
lazım.
Tokatla ilgili son olarak şunu söylemek
istiyorum: Tokatı canlandıracak olan projelerden biri olan Tokat
Niksar-Ordu yolu yıllardır yapılmıyor. Kronikleşen bu
yol inşaatı bir an önce bitirilip Ordu ve Tokat halkının
hizmetine sunulmalıdır. Bu konuda sıkıntı nedir;
ödenek yetersizliği mi yoksa başka bir konu mu, Tokatlılar bu
soruların da cevabını bekliyor.
Sayın Başkanım, çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Muhammed Levent Bülbül.
Buyurunuz Sayın Bülbül.
28.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, vefatının 103üncü yıl dönümünde Sultan II.
Abdülhamit Hanı rahmetle yâd ettiklerine, Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan Millî Uzay
Programının ülkenin küresel güç olma yolundaki hedeflerini ortaya
koyduğuna, ülkenin 21inci yüzyılda küresel rekabette varlık
gösterebilmesi açısından hayati önem taşıyan Millî Uzay
Programının bazı çevreler tarafından alay konusu
yapılmaya çalışıldığına, 21inci yüzyıl
jeopolitiğinde bir ülkenin gücünün uzay, okyanuslar, atmosfer ve Antartika
gibi alanlarda var olup olmadığına bağlı
olacağına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Millî Uzay
Projesini kararlılıkla desteklediklerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz de vefatının 103üncü yıl döneminde Gök
Sultan II. Abdülhamit Hanı rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyoruz;
ruhu şad, mekânı cennet olsun.
Sayın Başkan, dün Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan Millî Uzay
Programı ülkemizin küresel güç olma yolundaki hedeflerini ortaya
koymuştur. Dünyadaki gelişmeler dikkate alınarak ülkemizdeki
potansiyeli değerlendirmek üzere, 2023 yılında, cumhuriyetimizin
de 100üncü kuruluş yıl dönümünde ülkemizin uzay politikaları
alanındaki vizyonu, stratejileri, hedefleri ve projeleri bu programla
açıklanmıştır.
Uzay programları ülkeler, milletler ve
uluslararası itibar açısından oldukça önemlidir. Aynı zamanda,
insanların hayatlarını da kolaylaştıran,
yaşamlarına dokunan faaliyetlerdir. Millî Uzay Programı
dışa bağımlılığın
azaltılmasını, ülkemizin kalkınması için uzay
çalışmalarının araç olarak kullanılmasını,
mevcut teknolojimizin ve gelişmekte olan millî teknoloji hamlemizin
geliştirilmesini ve başta gençlerin daha fazla üretime
katılmasını amaçlamaktadır.
Kabiliyetleri yüksek küçük uyduların
yapılmasıyla birlikte uzaktan algılama, başta tarım
olmak üzere pek çok alanda üretim süreçlerini daha verimli hâle getirmeye
başlayacaktır. Özellikle uzaktan algılama uydularının
sağladığı olanaklarla doğal kaynaklar,
ulaşım ağları, şehirler, tarım alanları
gerçek zamanlı olarak takip edilebilmekte ve ulusal savunma için de önemli
bilgiler toplanabilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Haberleşme
uyduları iletişim ve televizyon yayını alanında etkin
hizmet vermektedir ve yine yakın gelecekte hızlı internet
dünyanın her noktasından uydular aracılığıyla
sağlanabilecektir. Dünyanın her noktasında konum ve zaman
bilgileri de uydular aracılığıyla hızlı ve yüksek
doğrulukla sağlanabilecektir.
Sayın Başkan, Türkiyenin uzaydaki 10
hedefi Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından dün
açıklanmıştır. İlki, cumhuriyetimizin 100üncü
yılında aya ilk temasın gerçekleştirilmesi olan hedeflerin
10uncusu da bir Türk vatandaşının uzaya gönderilmesi olarak
belirlenmiştir.
Türkiye'nin 21inci yüzyılda küresel
müşterekler üzerinde yaşanacak rekabette varlık gösterebilmesi
açısından hayati önem taşıyan Millî Uzay Programı ne
yazık ki bazı çevreler tarafından karalanmaya, alay konusu
yapılmaya çalışılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Dünyada da önemli
yankılar uyandırdığına şahit olduğumuz Uzay
Programımızın ülkemizin ve dünyanın içinde bulunduğu
pandemi sürecinin sıkıntıları gerekçe gösterilerek hükümsüz
kılınmaya çalışılması ibretlik bir durumdur.
Dünyada hiçbir şahsiyetli devlet, pandemi nedeniyle yaşanan zorluklar
ve sıkıntılar nedeniyle millî menfaatlerinden, gelecek
vizyonlarından ve iddialarından vazgeçmemiştir. Atatürk
İstikbal göklerdedir. dediğinde ülkemizin nüfusunun büyük çoğunluğunun
kadın, yaşlı ve çocuklardan oluşmakta olduğunu da
gözden uzak tutmamak gerekmektedir.
21inci yüzyıl jeopolitiğinde bir ülkenin
gücü uzay, okyanuslar, atmosfer ve Antarktika gibi alanlarda var olup
olamadığına, buralarda varlık gösterip göstermediğine
bağlı olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bitiriyorum
efendim.
Türkiye'nin mücadelesi de şu an bu süreçte
ortaya koymuş olduğu vizyon da buna örnek teşkil etmektedir.
Bizler Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Türkiye'nin millî teknoloji
hamlesini sonuna kadar desteklediğimiz gibi Millî Uzay Projesini de yine
aynı şekilde kararlılıkla, büyük bir memnuniyetle
desteklemekteyiz.
Milletimize, geleceğimize, gençlerimize
hayırlı olması dileklerimizle Genel Kurula saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Hakların Demokratik Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç.
Buyurunuz Sayın Başkan.
29.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, her 3 gençten 1inin işsiz olduğuna ama
işsizlik oranının TÜİK tarafından yüzde 12,9 olarak
açıklandığına, ülkede gerçek işsizlik
oranının 12,9 değil yüzde 36 civarında olduğuna, icra
ve iflas dairelerinde hâlen derdest olan dosya sayısının
şubat ayı itibarıyla geçen yıla göre 1 milyon 674 bin
artarak 22 milyon 160 bine ulaştığına, Mardine kayyum
olarak atanan ve görevden uzaklaştırılan Mustafa Yamanın
neden yargılanmadığını sorduğuna, 37 Süryani,
Keldani ve Asuri kurumunun Şırnak ilinde bir yıldır haber
alınamayan Hürmüz Dirilin akıbeti ve cansız bedeni bulunan
Şimuni Dirilin ölümünün aydınlatılması
çağrısında bulundukları bir mektup
yayınladıklarına, bu mektubu ülkedeki ve uluslararası
alandaki bütün kurumlara gönderdiklerine, bu talepleri kendilerinin de bir kez
daha dile getirdiklerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, gerçeklerden bahsedelim
istiyorum biraz. Bugün hormonlu TÜİK rakamları açıklandı,
işsizlikle ilgili. Türkiyede işsizlik oranı yüzde 12,9 olarak
gerçekleşmiş, TÜİKin rakamlarına göre. Bakın, yüzde
2,7 puanlık azalışla istihdam oranı yüzde 42,9 olmuş.
Yani istihdam oranı azalıyor, istihdam edilenlerin sayısı
azalıyor, bir önceki yılın aynı dönemine göre 1 milyon 103
bin kişi azalmış istihdam edilenler ama ne hikmetse,
işsizlik oranı yüzde 12,9 olarak gerçekleşmiş! Genç nüfusta
işsizlik artıyor, her 3 gençten 1i işsiz vaziyette ama ne
hikmetse, işsizlik oranı yüzde 12,9 olarak açıklanıyor!
Bakın, Türkiyede dar tanımlı işsiz 4 milyon 5 bin
kişi, TÜİKin hormonlu rakamlarına göre ama şöyle bir kategori
var iş aramadığı için işsiz sayılmayanlar diye
bir kategori var, 4 milyon 832 bine çıkmış. Eksik istihdamı
da buna eklediğimizde -1,2 milyon kişi- gerçek işsiz
sayısı yani geniş tanımlı işsiz sayısı
10 milyonu aşıyor. Türkiye'nin gerçeği bu, gerçek işsizlik
oranı yüzde 36 civarında, 12,9 değil. İş
aramayıp çalışmaya hazır olanlar diye bir yurttaş
kesimi var, 2 milyon 606 bin kişi artmış bu yurttaş kesimi.
Ümitsiz işsizler diye bir yurttaş kesimi var, 959 bin
artmış bunlar da; çok enteresan bu veriler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Şimdi
bütün bunlara baktığımızda bu rakamlar, TÜİKin
işsiz saymadığı ama gerçek işsizlik oranına
eklenmesi gereken insanları gösteriyor. Tekrar söyleyeyim: Geniş
tanımlı işsizlik oranı yüzde 36ya varmış
vaziyette, 3 kişiden 1i işsiz vaziyette, böyle bir durumla
karşı karşıyayız.
Öbür taraftan, bakıyoruz, icra ve iflas
dairelerinde hâlen derdest olan dosya sayısı da şubat ayı
itibarıyla geçen yıla göre 1 milyon 674 bin artmış ve 22
milyon 160 bine ulaşmış. Gerçekten inanılmaz bir durum bu,
baktığımızda. Türkiye'nin yakın tarihinde, yüz
yıldır olmadığı kadar büyük bir borç
batağına saplanmış vaziyette insanlar. Şimdi, bütün bu
gerçeklikle karşı karşıyayız ama iktidar, ekonomi
politikalarındaki pembe tablolardan söz ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Tabii ki
sarayda yaşayan ile bir dar gelirli yurttaşın aynı düşünmesi
söz konusu olmaz. Birisi, sarayda yaşayan daha pahalı ve lükse sahip
olmak, şatafatı artırmak ister ama dar gelirlinin derdi,
sofradaki karın tokluğudur. Böyle bir durumla karşı
karşıyayız ve şatafatlı saraydaki sözde siyaset, lüks
adliyelerdeki sözde adalet, iflas dairelerindeki bolluk gibi gösterilmeye
çalışılan bir illüzyon yaşamı sürüyor. Aslında
iktidar, gençlerle, emekçilerle, işsizlerle, halkın çok büyük bir
kesimiyle alay ediyor. Halk çöpten yiyecek toplarken sarayda günlük 10 milyon
harcayan bir anlayışla karşı karşıyayız.
Hikâyesi kalmamış olup da hikâyeyi uzayda
arayanlara, ben şimdi bir şey hatırlatmak istiyorum: Erke
dönergeci vardı, hatırlıyor musunuz, 28 Şubatı
yapanlar Erke dönergecini bulduk, termodinamiğin bütün
kurallarını altüst edip de Erke dönergeci yoluyla hiçbir kaynak
kullanmadan sonsuz enerji üretiminin yolunu bulduk. diyorlardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - 28
Şubatı yaratmış olanlar, o zaman sözde büyük bir heyecan
yarattılar ama sonunda 28 Şubatın sonuna gelindi. Şimdi de
işte halka yeni bir hikâye sunamayanlar, aslında geleceklerini uzayda
aramaya çalışıyorlar.
Bakın, ben bir başka gerçekten daha söz
etmek istiyorum. Burada hep konuştuk, konuşmaya devam edeceğiz,
bu işin peşini bırakmayacağız. Mardin kayyumu Mustafa
Yaman, 2016da kayyum atanmıştı, 2019da bir kez daha kayyum
atandı. Şimdi, o kayyum Vali Mustafa Yaman, biliyorsunuz, görevinden
uzaklaştırıldı, merkeze çekildi fakat arkasında
bıraktığı yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet,
ihaleye fesat karıştırma...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) -
zimmet,
dolandırıcılık gibi suçlara dayalı
açılmış olan davada yargılamalar sürüyor ama Mustafa Yaman
yargılanmıyor hâlâ. Neden? Onunla birlikte
çalışmış olanlar, bürokrat olan sanıklar, o
açılmış olan davalarda diyorlar ki: Kimi işlemleri usulsüz
yapmışsak bile devlet için yaptık. Devlet için yaptık.
diyorlar. Suçu işleyenler arasında daire başkanları ve
Vali de vardır, biz günah keçisiyiz. diyorlar ama Mustafa Yaman
yargılanmıyor. Bakın, o davada sahte fatura ödemeleri var, ihale
yapılmadan ödeme var, alınmayan akaryakıt ödemeleri var,
rüşvet var, paraların bulunmaması var, boşaltılmış
kasalar var ama Mustafa Yaman yargılanmıyor. Neden
yargılanmıyor? Neden İçişleri Bakanının aziz
dostu olan, 2 kere kayyum atanmış olan Mustafa Yaman
yargılanmıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Neden
Diyarbakırda kayyum atanmış olup da büyük yolsuzluklar
yaptıktan sonra merkeze çekilmiş olan o valiler
yargılanmıyor? Neden yargılanmıyor? Neden onları
atamış olanlar seslerini çıkarmıyor, susup duruyorlar?
Bunları soracağız ve sormaya devam edeceğiz. O
kuyumculardan alınmış olan faturaları, o çekilmiş olan
fotoğrafları; o Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticilerine
yapılmış olan hediyeleri, bunların hepsini sormaya devam
edeceğiz ve bu işin peşini bırakmayacağız. Bir
kez daha hatırlatıyoruz ve soruyoruz: Neden iktidar Mustafa
Yamanı, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine kayyum
atanmış olan Valiyi yargılamıyor ve onları koruyup
kolluyor? Bunun cevabını elbette ki istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Değinmek
istediğim son bir konu da Diril ailesinin de aralarında
bulunduğu 37 Süryani, Keldani ve Asuri kurumu Şırnakta bir
yıldır haber alınamayan Hürmüz Dirilin akıbeti ve
yetmiş gün sonra cansız bedeni bulunmuş olan Şimuni Diril
cinayetinin aydınlatılması çağrısında
bulundukları bir mektup yayınladılar. 37 Süryani, Keldani ve
Asuri kurumu dediler ki: Şimuni Diril cinayeti
aydınlatılsın, Hürmüz Dirilin akıbeti hakkında da
bilgi istiyoruz. Bu açıkladıkları mektup çok önemli. Bütün
kurumlara bunu gönderdiler; Türkiyedeki ve uluslararası alandaki bütün
kurumlara gönderdiler. Diril çiftinin çocukları, ailesi ve
arkadaşları, yakınları Gerçeği öğrenmek
istiyoruz. diyorlar ve bu konuda da henüz, bugüne kadar herhangi bir adım
atılmadı. Beytüşşebap Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından başlatılan
soruşturmada gizlilik kararı olması sebebiyle
soruşturmanın akıbeti hakkında herhangi bir bilgi
edinilemiyor. Biz de bir kez daha Süryani, Keldani ve Asuri
kurumlarının çağrısını buradan dile getiriyoruz
ve Diril ailesinin akıbeti hakkında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) -
işlenmiş olan cinayet ve kayıp olan kişi hakkında da
bilgi verilmesini talep ediyoruz; onların taleplerini bir kez daha dile
getiriyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına parti sözcüsü Sayın Erkan Aydın
Buyurunuz Sayın Aydın.
30.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Millî Uzay Programıyla uzaya bir Türk giderse mutlu
olacaklarına, pandeminin bir yılı dolarken uzaktan eğitimde
ülkede hâlâ 3 milyon 650 bin çocuğun uzaktan eğitime
erişemediğine, şanslı olup eğitim alanların da
araştırmalara göre yüzde 78inin yurt dışına gitmek
istediğini belirttiğine ama Millî Uzay Programının
konuşulduğuna, o çocukların geleceğinin
konuşulmadığına, esnafın gerçekten kan
ağladığına, Anadolu Ajansının ülkedeki
esnafın durumunu yansıtacağına Japonyada esnafla röportaj
yaptığına, çiftçi borçlarının yapılandırma
kapsamına girmediğine, çiftçinin üretemediğine, böyle giderse çiftçilik
yapacak insan bulunamayacağına, Hükûmeti halkın gerçek
gündemlerine gelmeye davet ettiklerine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Öncelikle dünden beri ülkenin gündemi Millî Uzay
Programı. Memlekette her işimiz bitti, yerli uçağı
yaptık, yerli arabayı yaptık, şimdi de elhamdülillah, Millî
Uzay Programıyla yola devam ediyoruz.
Şöyle bir bakalım, bu uzay programı
dünyada ne zaman başlamış ve nerelere gelmiş. Tam
altmış üç yıl önce, 1958de NASA kurulmuş ve insanlığın
uzay macerası bu yıllarda başlamış. 1958den bir
yıl sonra da Hollywoodda bir film çevrilmiş, 12 to the Moon filmi.
Burada çok uluslu 12 astronotun uzaya gidip nasıl maceralar yaşayacağına
dair bir bilim kurgu filmi ve orada Hollywood bir vizyon çizerek, Uzaya gitse
gitse hangi milletler gider? diye bir film çevirmiş. Bakıyoruz,
kimler bunlar: 1i siyahi 3 Amerikalı, Rus, Alman, Japon, İsveçli,
Fransız, İngiliz, Polonyalı, İsrailli, Brezilyalı ve 1
Türk. Bakın, o yıllarda Hollywood bu filmi çekerken uzaya gidecek 12
astronottan birini de Türk olarak filme çekmiş ve orada astronotu da
Muzaffer Tema canlandırmış Aya giden ilk Türk olarak. Aradan
altmış üç yıl geçmiş, Aya, uzaya giden 72 millet
olmuş. Kırgızından Kazağına,
Hollandalısından
Ki o filmde Çinli yok, İtalyan yok,
Hollandalı yok, Avrupanın Danimarkalısı yok, birçok ülkesi
yok, bir Türk var. Bu neyin eseriydi? Tabii ki Büyük Önder Atatürkün
cumhuriyeti kurarken o getirdiği devrimler, cumhuriyet vizyonunun ta
Hollywooda dahi yansıttığı bir vizyonu hayata
geçirmiş. Ancak geçen altmış üç yılda maalesef 72 millet
gitmiş, biz de şimdi Millî Uzay Programıyla inşallah bir
Türk gider de biz de mutlu oluruz asla gittiğinden de mutsuzluk duymayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ERKAN AYDIN (Bursa) Bunun bir öncelikle
altını çizmek lazım.
Peki, yine bir atasözüyle sözümüze devam edelim:
Borç bini geçti mi gönül keklik eti istermiş. Ne demek istiyoruz?
Bakın, pandeminin bir yılı doldu. Uzaktan eğitimde
Türkiyede hâlâ 3 milyon 650 bin çocuk uzaktan eğitime erişemiyor, 1
milyon 200 bin çocuğun interneti yok, 227 bin çocuğun televizyonu
yok. Bu çocukların birçoğu da maalesef Anadoluda artık
eğitim hayatına son vererek iş gücüne katılacak genç
yaşta ve geleceğimiz maalesef yok olacak. Şanslı olup
eğitim alanlar da zaten yapılan araştırmaların yüzde
78inde de yurt dışına gitmek istediğini belirtiyorlar ama
hayırlı uğurlu olsun biz Millî Uzay Programını
konuşuyoruz, o çocukların geleceğini konuşamıyoruz.
Yine, birçok grup başkanvekili de değindi.
Esnafımız gerçekten kan ağlıyor; her gün batan batana, her
gün borcunu ödeyemediği için intihar eden edene. Bunlarla ilgili müjde
mahiyetinde birtakım programlar açıklanıyor: 500 lira kira
yardımı yapılacaktı, 1000er lira esnafa yardım
yapılacaktı. Üç haftadır geziyoruz, Elâzığda,
Aksarayda, Afyonda, Uşakta, Bursada tek tek sordum her girdiğim
esnafa, daha bir tane o parayı alan, ulaşan kimseyi göremedik maalesef
ve bunlarla ilgili hâlâ bir düzenleme yapılmış değil, göz
boyama yapılıyor. Anadolu Ajansı da gidip Türkiyedeki
esnafın durumunu yansıtacağına, Japonyada esnafla röportaj
yapıyor; bu da milletimizin takdirlerine.
Bunlarla ilgili diğer bir
sıkıntımız da çiftçilerimiz. Burada özellikle tarımla
uğraşan milletvekillerimiz defalarca dile getirdiler. Tarım ve
Kredi Kooperatiflerine olan borçlar, Ziraat Bankasına olan borçlar ve özel
bankalara olan borçlar sene sonunda yapılan yapılandırma
kapsamına girmedi maalesef ve çiftçi üretemiyor, çiftçi batakta ve böyle
giderse bir dahaki yıllarda üretecek, çiftçilik yapacak insan
bulamayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
ERKAN AYDIN (Bursa) Her sene on binlerce çiftçimiz
çiftçiliği bırakıyor. Şimdi duyuyoruz, inşallah, yeni
bir yapılandırma gelir. Çiftçinin borçlarının -faizlerinin
bir kere kesinlikle silinmesi koşuluyla-
yapılandırılması gerekiyor, aksi takdirde tarım ülkesi
olan, üreten bir tarım ülkesi olan Türkiye, maalesef sadece ithalata
dayalı ve dışarıdan
Tarım Bakanının
Paramız var ki alıyoruz. dediği dönemden paran da olsa
alamayacağın bir döneme hızla gitmektedir. O yüzden Hükûmeti
ülkenin, halkın gerçek gündemlerine gelmeye davet ediyoruz. Bu gündemlerden
uzaklaştıkça âdeta Kuşa bak kuşa, uçuyoruz. nidalarıyla
gerçekten bir yerden uçuyoruz ama sanırım uçurumdan
aşağıya uçuyoruz diyorum ve halkın gündemine dönmelerini
buradan bir kez daha tavsiye ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Bülent Turan.
Buyurunuz Sayın Başkan.
31.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, vefatının 103üncü seneidevriyesinde Sultan II.
Abdülhamit Hanı rahmetle andıklarına, Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğanın Millî Uzay Programını açıkladığına,
Millî Uzay Programının cumhuriyetin 100üncü yılında aya
ilk teması, uzay erişimini sağlamayı ve uzay limanı
işletmeyi, bir uzay teknolojisi geliştirme bölgesi kurmayı, 1
Türk vatandaşının uzaya gönderilmesini amaçlayan bir proje
olduğuna, muhalefet ile ihanet arasında çok ince bir çizgi
olduğuna ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Sultan II. Abdülhamit Hanın
vefatının 103üncü seneidevriyesi. Ulu Hakan Abdülhamit Han; devlet
adamlığı, bilgeliği, cesareti, feraseti ve hakkaniyetiyle,
hiç kuşkusuz, tarihe özel bir anlam yükleyerek geçti. Tarihî
kırılmaların yaşandığı bir dönemde
verdiği mücadeleyle payitahtı uzun süre ayakta tutmayı
başardı. Hasta adam denilen Osmanlıyı otuz üç yıl
ayakta tuttu. O dönemde Abdülhamiti anlayamayanlar, anlamak istemeyenler bu
tarihî misyonu ve sorumluluğu maalesef kavrayamadılar. Öyle ki kendisine
zamanında muhalefet eden Rıza Tevfik, Sultan Abdülhamite
vefatından sonra şu mısralarla seslenecekti:
Neredesin şevketlim, Sultan Hamit Han?
Feryadım varır mı barigâhına?
Tarihler namını andığı
zaman,
Sana hak verecek, ey koca Sultan!
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyasi padişahına.
Sultan ll. Abdülhamiti vefatının yıl
dönümünde rahmetle, minnetle anıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün akşam Cumhurbaşkanımız; hepimizi,
toplumun tüm katmanlarını sevindiren, heyecanlandıran Millî Uzay
Programını açıkladı.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Biz hariç.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Millî Uzay Programı,
ülkemizi her alanda çok daha güçlü hâle getirecek, uzay
yarışında daha güçlü bir şekilde ülkemizin yer
almasını sağlayacak, milletimiz adına önemli işlere
başlangıçlık edecek programı açıkladı. Biz
Heyecanlandık. dediğimiz zaman arkadan
arkadaşlarımız Biz hariç." dediler. Az sonra cevap vermek
isterim kendilerine.
Sayın Başkan, Millî Uzay
Programımız, cumhuriyetimizin 100üncü yılında Aya ilk
teması hedefleyen, uzay erişimini sağlamak ve uzay limanı
işletmeyi hedefleyen, bir uzay teknolojisi geliştirme bölgesi
kurmayı hedefleyen, bir Türk vatandaşımızın bilim
misyonu çerçevesinde uzaya gönderilmesini amaçlayan, çok farklı hedefleri
olan özel bir proje. Ülkemize, milletimize hayırlı olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Biz heyecanlandık
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ne
yapacaksın uzayda? Buğdayın fiyatını
düşüreceksin, ekmeğin fiyatını düşüreceksin. Ne
yapacağız Aya gideceğiz de?
BAŞKAN Buyurunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
CHPli arkadaşlar Uzaya gidip ne yapacağız? diyorlar.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Çiftçi, esnaf
perişan. Ne yapacağız? Millet ekmek bulamıyor, ekmek!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bakınız,
muhalefet ile ülkeye düşmanlık arasında çok ince bir çizgi var
Başkanım.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Dünyayı batırdınız bari uzayı rahat bırakın
ya! Uzayı da batıracaklar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Muhalefet ile ihanet
arasında çok ince, çok hassas bir çizgi var Sayın Başkanım.
Çine ihracat trenimiz yola çıkar tüm millet sevinir, malum
arkadaşlar dalga geçer, sevinemezler. Millî İHAmızı, millî
SİHAmızı yaparız, tüm millet heyecanlanır, mutlu
olur; malum arkadaşlar sevinemezler, maalesef, üzüldüklerini ifade
ederler. Doğal gaz buluruz, Türkiye kategorik olarak ekonomide farklı
bir yere geçecek diye seviniriz
ÇETİN ARIK (Kayseri) Hepsini 2023te
yaparlar, hepsini 2023te!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
ancak, biz sevinirken arkadaşlarımız
sevinemezler.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Doğal gaza
zam yapıyorsunuz, bulduysanız ucuzlatın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Siz dalga geçin, siz tiye
alın, siz sevinmeyin ama biz iddialıyız, heyecanlıyız,
kaybettiğimiz 20nci yüzyılın mutlaka geri
alınmasını bileceğiz Sayın Başkanım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYDIN ÖZER (Antalya) 2023! 2023!
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) Siz
millî olan her şeye karşısınız zaten.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Arkadaşlar, biz Uzay
Programını açıklayalım, hayata geçirelim; teklif ediyorum,
sizi Aya götürelim, siz de orada en büyük heykeli yapıp
açılışını yapın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bizler bu vizyonla, heyecanla 83
milyonu motive ederken, heyecan duyarken, siz de küçük dünyanızda
muhalefet yaptığınızı zannederken aslında ülkenin
heyecanını zayıflattığınızı, ülkenin
büyümesine yan baktığınızı, bu toplumda da bunun
karşılığının olmadığını
inşallah görürsünüz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum Sayın
Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun,
28/12/2020 tarihinde İstanbul ilinde tarım sektöründe yaşanan
sorunların ve İstanbullu çiftçilerin sorunlarının tespit
edilerek bu sorunların giderilmesi için çözüm yollarının
belirlenmesi amacıyla verilen (10/3625) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
10/2/2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 10/2/2021 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu ve
20 milletvekili tarafından, İstanbul tarımında yaşanan
sorunların ve İstanbullu çiftçilerimizin beklentilerinin tespit
edilmesi ve bu sorunların giderilmesi için alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 28/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 10/2/2021 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, İYİ PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Hayrettin Nuhoğlu.
Buyurunuz Sayın Nuhoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN
NUHOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İstanbul tarımında yaşanan sorunlar ve
çözüm önerileri hakkında verdiğimiz araştırma önergesi
üzerine söz aldım, selamlarımı sunuyorum.
Bütün dünyada olduğu gibi ülkemiz ekonomisi
için de büyük öneme sahip en stratejik sektörlerin başında tarım
sektörü gelmektedir. Takip edilen yanlış politikalar sebebiyle
tarım sektöründe çözüm bekleyen birçok sorun varken ortaya çıkan
coronavirüs salgını ve yaşanan kuraklığın sektöre
olumsuz etkileri, sorunları daha da derinleştirmiştir. Ekonomik
faaliyetlerin merkezi İstanbul; ticaret, sanayi ve turizm sektörlerinde
olduğu gibi tarım sektöründe de ülke ekonomisine katkı
sağlamaktadır. Avrupa yakasında Arnavutköy,
Başakşehir, Büyükçekmece, Çatalca, Esenyurt, Eyüpsultan,
Sarıyer, Silivri; Asya yakasında ise Beykoz, Çekmeköy, Kartal, Pendik,
Sancaktepe, Sultanbeyli, Şile, Tuzla ve Ümraniye gibi İstanbulun 17
ilçesinde tarım ve hayvancılık yapılmaktadır.
Bölgemizdeki sıkıntıları dile getirerek ülkemizin birçok
bölgesinde yaşanan benzer sıkıntıları da dile getirmiş
olacağıma inanıyorum. Saydığım İstanbulun
bu ilçelerinde -464 bin dekarı Çiftçi Kayıt Sistemine dâhil- toplam
720 bin dekar arazide tarım ve hayvancılık
yapılmaktadır.
Son on beş yılda bölgedeki tarım
alanlarının hızla azalmasına rağmen binlerce
kişiye istihdam sağlanması yanında, 20 bine yakın
tarım ve tarıma dayalı sanayi işletmesi faaliyet
göstermektedir. Buğday, arpa, yulaf, mısır, ayçiçeği,
çeltik, nohut ve kanola gibi 250 bin ton tarla ürünü; karpuz, kavun, domates,
hıyar, patlıcan ve lahana gibi 75 bin ton sebze; elma, armut, erik,
üzüm ve fındık gibi meyve türlerinden 10 bin ton civarında ürün
olmak üzere toplam 335 bin ton tarımsal üretim yapılmakta ve
geniş şekilde yem bitkileri de yetiştirilmektedir. Ayrıca
110 bin civarında büyükbaş, 150 bin civarında da küçükbaş
hayvan beslenmektedir.
Sorunların sürekli artarak devam etmesi,
tarımla geçimini sağlayan yöre halkını üretimden
soğutmaktadır. Yaşanan sorunların bazıları
doğrudan Hükûmetin o bölgedeki arazilere bakışı ve
uygulamalarından kaynaklanmaktadır. Bir ilçede
hayvancılıkta kullanılan mera TOKİye verilmiştir.
Bazı ilçelerde hazine adına kamulaştırılan araziler
boş bekletilirken çiftçinin kiralama talebi yeterince
karşılanmamaktadır. Hazine arazileri üzerine ecrimisil ödeyerek
üretim yapan çiftçilerin ise Çiftçi Kayıt Sistemine dâhil edilmedikleri
için elektrik bile kullanamadıkları göz önüne alınırsa
üretim yapmak isteyenlerin bürokratik engeller nedeniyle nasıl mağdur
edildikleri anlaşılır.
Değerli milletvekilleri, İstanbul
civarında tarım sektöründeki üreticiler ve üreticilerin dâhil
olduğu ziraat odası başkanlarının talepleri
şöyledir: Bitkisel üretimde kullanılan gübre, elektrik, ilaç ve bunun
gibi girdilerin fiyatları sürekli artmaktadır, bunun önlenmesi ve
fiyatların düşürülmesi isteniyor. Et ve sütte fiyat istikrarı
sağlanmalıdır. Manda yetiştiricilerinin mera sorunu
çözülmelidir. Ahırların taşınmaya zorlanması yerine,
organize hayvancılık bölgeleri oluşturulmalıdır. Genç
çiftçi projelerine yeterli destek sağlanmalıdır. Yağmurlama
ve damla sulama sistemi yaptırabilmek için hibe desteği verilmelidir.
Çiftçi hangi tarihte hangi desteği alacağını önceden
bilmelidir. Desteklerden yapılacak kesintiler düşürülmelidir.
Bankalara ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan üretici borçları
faizsiz olarak uzun vadeye yayılarak
yapılandırılmalıdır. Hastalık ve zararlılarla
gerekli mücadele yapılmalıdır. Sağanak yağmurlarda sel
baskınlarının önlenmesi için derelerin ıslah edilmesi
gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) Tarım
arazilerinin bazıları arsa vasfındadır
dolayısıyla çok yüksek olan emlak vergileri üreticinin gelirine göre
düzenlenmelidir. Boş duran arazilerin tarımsal üretime kazandırılarak
çiftçilerin üretimine imkân sağlanmalıdır. 2 dekarın
altında sebze üretimi yapan çiftçilerin de destek almaları
sağlanmalıdır.
Açıklamaya çalıştığım
sebeplerle İstanbul tarımında yaşanan sorunların ve
tarımla uğraşan çiftçilerin beklentilerinin yerinde ve
detaylıca tespit edilmesi, sorunların çözüme kavuşturulması
ve bütün tedbirlerin alınabilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir
araştırma komisyonu kurulmasının faydalı ve gerekli
olacağını düşünüyoruz. Bütün grupların destek
vermesini bekliyor, saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Rıdvan Turan.
Buyurunuz Sayın Turan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi selamlıyorum.
İstanbul tarımının, tabii, çok
temelli sorunları var ama bir üst başlık olarak Türkiye
tarımında döne döne konuştuğumuz temel meseleler var. Neler
onlar? İşte, girdi fiyatları çok yüksek, kırsal tarım
çalışanları örgütsüz, mevsimlik tarım işçilerinin başına
gelenler bini geçti, trafik kazaları, şunlar bunlar, Türkiye'de
piyasayı esas olarak uluslararası tarım tekellerinin belirliyor
olması gibi bir üst başlıkta değerlendirebileceğimiz
çok mevzu var ama İstanbulun İstanbul olmaktan kaynaklı
başka tarımsal sorunları var, o da şu, örneğin:
İstanbul, dünyanın 145 ülkesinden -bakın kent demiyorum ha-
büyük nüfus olarak. Dolayısıyla, aslına bakarsanız,
iktidarın bütün alanlara yaklaşımında olduğu gibi
tarım alanında da bu mevcut ezberi değiştirmeden,
dünyanın 145 ülkesinden büyük olan İstanbulun tarımsal
sorunlarını çözebilmek mümkün değil. Ne onlar? İstanbulda
en temel meselelerden bir tanesi şu, arkadaşlar: Yani az önce ifade
ettiğim gibi ortak sorunlar var ama İstanbulda bir defa
Büyükşehir Yasası sebebiyle köylerin mahalle hâline
dönüştürülmesi, İstanbul tarımının beline büyük bir
darbe vurdu. Aslolan şudur: Uygar kentlerde, kent çevresinde yapılan
tarımın belli bir ölçüde o kenti beslemesidir esas olan ya da hedef
olan şey ama İstanbulu besleyen, Antalyadır ya da başka
tarımsal alanlardır, Konyadır. Bu böyle olmaz yani 20 milyona
yaklaşmış bir nüfusu dışarıdan beslemeye
kalktığınız anda attığınız her adım
yeni sorun alanları doğurmaya başlıyor.
Şimdi, İstanbulda, Büyükşehir
Yasası bu belalı durumları ortaya çıkarttı, köylünün
kolektif malına iktidar tarafından, idare tarafından el
konulmasına varacak kadar olumsuz şeylerin önünü açtı falan ama
belki de bundan daha önemli başka problemler var. Bu da, büyük kamu
ihaleleri sebebiyle çok hızlı bir biçimde İstanbulda tarım
alanlarının azalması. İki örnek vereceğim size, bir
tanesi üçüncü havaalanı. Üçüncü havaalanı, tarım alanı olan
ve ona mücavir olan ekolojik yaşamın barındığı
yerleri tahrip etmek suretiyle İstanbul tarımına büyük bir darbe
vurdu ama henüz yapılmamış olan ve bu nedenle de engellenmesi
mümkün olabilecek olan Kanal İstanbul Projesi, İstanbul ve Trakya
tarımını bitirecek esas mesele. Bunu niye söylüyorum, biliyor
musunuz? Bunu ben söylemiyorum, bunu dünyaca ünlü oşinograflar söylüyor.
Bakın arkadaşlar, haritayı gözünüzün
önüne getirin. Bu kadar kilometre, 45 kilometre uzunluğunda, bu kadar
derinlikte bir kazı yaptığınız zaman zaten yer
altı gölleri denen akiferlerin tuzlu suyla dolmasını
sağlayacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RIDVAN TURAN (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
RIDVAN TURAN (Devamla) Istrancalardan gelen ve
tarım için olmazsa olmaz olan tatlısu
akıntılarını engelleyeceksiniz, su rezervlerini yok
edeceksiniz, bunun sonunda da hem İstanbulda hem de Trakyada sulu ve
kuru tarım artık yapılamayacak. Bakın, yol yakınken
dönmekte fayda var. Buna benzer projelerle İstanbulun -zaten oraya
artık kaç milyonsa yeni bir nüfusun yerleşeceği öngörülüyor- 20
milyon nüfusunu 25 milyona, 30 milyona doğru
çıkarttığınız koşullarda İstanbulda
tarım sorunlarını çözmek mümkün değil. O nedenle ivedilikle
-eğri oturup doğru konuşmak gerekir- bu meseleyi çözecek
bilimsel bir perspektifle, ekolojist ve demokratik bir perspektifle yan yana
gelmek ve önümüzdeki dönemi görerek İstanbulun bu sorununu, Türkiyenin
sorununu nasıl çözeceğiz? bağlamında ele almak ve konuyu
araştırmak gerekir.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Gökan Zeybek.
Buyurunuz Sayın Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÖKAN ZEYBEK (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İYİ PARTİ grup önerisi üzerine
İstanbuldaki tarımsal sorunların görüşülmesiyle ilgili söz
aldım.
Değerli arkadaşlar,
sağlıklı çevre, sağlıklı yaşam,
sağlıklı çevredeki ucuz gıdayla, güvenli gıdayla
mümkündür. Bunun için korunması gereken su ve toprağın son
derece önemli olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Günümüzde bununla ilgili de
su yönetimi adı altında yeni bir kavram ortaya çıktı;
toprağın yönetilmesi ve suyun yönetilmesi.
Şimdi İstanbulla ilgili önergeye
baktığımız zaman İstanbulda şöyle bir durumla
karşılaşıyoruz: İstanbulun güneyinden kuzeyine
doğru, özellikle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
marifetiyle kuzeye doğru, orman alanlarına, tarım
alanlarına ve su havzalarına dönük bir yağma projeleri
oluşuyor. Bunun bir tanesi de Kanal İstanbul. Şimdi Kanal
İstanbulla ilgili olarak şunu söylememiz gerekir ki Kanal
İstanbul, İstanbulun kuzeyinde bulunan tarım ve yaşam
alanlarımızı, su alanlarımızı ciddi biçimiyle
risk altına almaktadır. Ucuz gıda ve güvenli gıdaya
erişmek istiyorsanız şehrin merkezinin hemen yan tarafında
bulunan tarım arazilerinin korunup güçlendirilmesi ve geliştirilmesi
gerekir.
Bakın, şimdi, İstanbul
Sarıyerin Gümüşdere köyü tarımla geçinen bir köy. Yüzlerce aile
burada sadece seracılıkla geçiniyor. Şimdi, tarımsal kredi
kullanmada, hibe kredi kullanmada -çiftlik, seracılık ya da
küçükbaş hayvancılık yapmak isteyen- köylüye verilen
teşviklere bakıyorsunuz, hibelere bakıyorsunuz
anlaşılmaz bir biçimde bir garabet var, nedir o? Türkiyenin
illerinin 40 tanesinde KDVden istisna getirilmiş, 40 tane şehirde de
köylülerin yapacağı yatırımlarla ilgili KDV istisnası
yok. Ya, Türkiyenin 81 ilinde yaşayan köylü, iktidarınız
döneminde zaten Türkiyenin en mağdur, en yoksul ve en çok ihtiyaca sahip
kesimi. Bu nedenle bunun hızlı bir biçimde ortadan
kaldırılması gerekiyor.
Başka önemli bir sıkıntı
şu: Değerli arkadaşlar, İstanbul nüfusu cumhuriyet tarihi
boyunca, 1950den beri ilk kez azaldı. Artık İstanbul
taşıyabileceği nüfusun maksimum seviyesine geldiği için bu
yıl nüfusunda ciddi bir azalma meydana geldi. Her yıl 300, 400, 500
bin artan kent nüfusunun bu sene yaklaşık 59.815
azaldığını görüyoruz. O nedenle bu kentin büyümesinin
engellenmesi ve kentin kuzeyinde, doğu ve batısında bulunan
tarım topraklarının ve de su havzalarının mutlak
suretle korunması gerekiyor. Burada İstanbulla ilgili olarak
endüstriyel tarım, seracılık ve suyun verimli
kullanılması konusunda da yöntemlerin mutlaka uygulanması
gerekir. İstanbulda il tarım müdürlüğü ve pek çok ilçemizdeki
ilçe tarım müdürlüğünün bu köylerimizde yaşayan köylünün
sorunlarından haberdar olmadığını belirtiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
GÖKAN ZEYBEK (Devamla) Genel Kurulu da
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Kırklareli Milletvekili Sayın Selahattin Minsolmaz.
Buyurunuz Sayın Minsolmaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SELAHATTİN
MİNSOLMAZ (Kırklareli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubunun İstanbuldaki
çiftçilerimizin sorunlarının tespiti ve çözümlerine ilişkin
araştırma komisyonu kurulması hakkındaki önerisi üzerine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi
ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, değerli hatiplerin de ifade ettiği
gibi İstanbul, Türkiyenin en büyük şehri, dünyanın önemli
metropollerinden bir tanesi. Yerleşim tarihi üç yüz bin yıla,
şehirleşme, kentleşme tarihi üç bin yıla ve başkentlik
tarihi de bin altı yüz yıla dayanan önemli merkezlerden bir tanesi.
Sanayinin başkenti, ticaretin başkenti, ulaşımın
başkenti, eğitimin, finansın ve diğer sektörlerin
başkenti olmasının yanı sıra tarımda da önemli
potansiyeli olan illerimizden bir tanesi ve buna bağlı olarak da
kürsüde ifade edildiği gibi tarımsal ve hayvancılık
varlığı azalan değil, artan illerden bir tanesi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 39 ilçesi olan İstanbul ilimizin 17 ilçesinde,
Arnavutköy, Başakşehir, Beykoz, Büyükçekmece, Çatalca, Çekmeköy,
Esenyurt, Eyüpsultan, Kartal, Pendik, Sancaktepe, Sarıyer, Silivri, Sultanbeyli,
Şile, Tuzla ve Ümraniyede tarım ve hayvancılık
faaliyetleri sürmektedir. İstanbulun ilçelerinde Çiftçi Kayıt
Sistemine dâhil toplam, yaklaşık 700 bin dekar tarım arazisinde
tarım ve hayvancılık faaliyetleri yapılmaktadır.
İstanbul İl Müdürlüğünün güncel rakamları itibarıyla
-düzeltmek açısından söylüyorum- İstanbul ilinde toplam bitkisel
üretim ekim alanı 2019 yılında 659 bin dekarken bugün 2020
yılı itibarıyla 698 bin dekara yükselmiştir. Toplam
bitkisel üretim miktarı ise 388 bin tondan 429 bin tona yükselmiş, en
önemli ürünü olan ayçiçeği üretim alanı 166 bin dekardan 190 bin
dekara yükselmiştir. Üretim miktarı ise sadece ayçiçeğinde 38
bin tondan 48 bin tona kadar yükselmiştir. Toplam büyükbaş hayvan
varlığı 109 binden 113 bine, küçükbaş hayvan
varlığı ise 150 binden 166 bine kadar yükselmiştir.
Özellikle pandemi döneminde -İYİ
PARTİ grup önerisinin gerekçesinde belirtildiği gibi tarım
alanı, hayvancılık alanı stratejik bir sektördür-
tarım ve hayvancılık alanında faaliyet yapan çiftçilerimizin
sokağa çıkma kısıtlamalarından muaf tutulduğu ve
ülkemiz genelinde bu sürecin iyi yönetildiğine ülke olarak, dünya olarak
herkes de şahittir. Üretim devam etmiştir, çiftçilerimizin üretimi
hiçbir şekilde kesintiye uğramamış ve market
raflarında hiçbir ürün eksikliği çekilmemiştir. Tabii ki
tarımsal alanların korunması çok önemlidir, tabii ki üretimin
artırılması çok önemlidir. Bu konuda da Hükûmetimizin
değişik mevzuatlarda -Mera Kanununda, Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununda, imar mevzuatında ve diğer
mevzuatlarda- yaptığı düzenlemelerle mutlak tarım
alanlarının korunması, mutlak tarım alanlarının
tarım dışı faaliyetler dışında
kullanılmaması yönünde önemli düzenlemeler yapılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakika daha
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Devamla) AK
PARTİli belediyeler döneminde İstanbulda yapılan çevre düzen
planlarıyla da, 1/25.000 ölçekli çevre düzen planlarıyla da
tarım alanlarının, su havzalarının, ormanların,
meraların korunması ve koruma/kullanma dengesinin gözetilerek
şehirleşmenin getirdiği baskıların,
ulaşımın ve diğer alanlardaki getirilen
baskıların minimuma indirilmesi için önemli bir çaba sarf
edilmiş ve İstanbulun anayasası niteliğindeki çevre düzen
planları dönemimizde onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Sadece
İstanbul değil, Türkiye genelinde yapılan desteklemelerle
ülkemiz 48,5 milyar dolarlık tarımsal hasılasıyla dünyada
10uncu, Avrupada 1inci sıraya yükselmiştir. Tarımsal
ihracatımız 2002 yılında 3,7 milyar dolarken hamdolsun 2019
yılı itibarıyla 18 milyar dolarlık tarımsal ihracata
ulaşmıştır.
Benim ilim olan Kırklareliden de
Cumhurbaşkanımızın İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı olduğu dönemde, Vize ilçesi Kıyıköy
beldesinden Kazandere ve Pabuçdere barajlarının isalesiyle
İstanbulun su sorunu çözülmüştür. Bu anlamda İstanbula da
desteğimiz sürecektir.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, artan polis
şiddetinin araştırılması ve önlenmesi amacıyla
10/2/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/2/2021 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 10/2/2021 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince
Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz
ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
10 Şubat 2021 tarihinde Siirt Milletvekili,
Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili, Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
verilen, 11155 grup numaralı, artan polis şiddetinin
araştırılması ve önlenmesi amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
10/2/2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Muş Milletvekili
Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit.
Buyurunuz Sayın Kılıç Koçyiğit.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bugünkü grup önerimizle, son zamanlarda
gittikçe artan ama aslında AKP döneminde bir yönetme biçimi hâline gelen, sistematikleşen
ve Türkiyedeki bütün toplumsal muhalefete karşı, AKP-MHP
ittifakına itiraz eden herkese karşı neredeyse
canhıraş uygulanan polis şiddetinin
araştırılmasını ve bu şiddetin önüne geçilmesi
için de bir yol haritası belirlenmesini Meclisten talep ediyoruz.
Tabii, bu önerinin gerekçesini sanırım
uzun uzun açıklamama ihtiyaç yok çünkü eğer siz Türkiyede
yaşıyorsanız ve herhangi bir nedenden dolayı AKP
iktidarına muhalifseniz ve muhalefetinizi en küçük bir ifadeyle sosyal
medyadan, sokaktan, herhangi bir eyleme katılarak ya da herhangi bir
davranışınızla ifade ediyorsanız zaten
karşınızda polisi, devleti ve polisin zor
aygıtlarını, devletin zor aygıtlarını
bulmanız hiç de kaçınılmaz değil.
Tabii, bu şiddet biçiminin AKPnin yönetme
biçimi olduğunu biliyoruz ve özellikle 7 Haziran 2015ten beri toplumsal
meşruiyetini yitiren, toplumsal dayanaklarını ortadan
kaldıran, hiçbir şekilde bu topluma bir şey vadedemeyen AKPnin
kendisini çıplak zorla ayakta tutmaya çalıştığını
ve zorla rıza üretmeye çalıştığını da çok
iyi biliyoruz değerli arkadaşlar.
Tabii, bu zorun ülkeye faturasının da
ağır olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Bir taraftan sokakta her
gün tartaklanan, gözaltına alınan, darbelenen insanların,
yurttaşların görüntüsü, bir taraftan da araçsallaştırılmış
yargı eliyle gözaltına alınanların mahkemeler
aracılığıyla hızlı bir şekilde
tutuklanması ya da çok ağır cezalardan biri olan ev hapsi gibi
adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasının da bu şiddetin bir
başka biçimini oluşturduğunu ifade edelim. Sadece son on gündeki
birkaç gösteriyi veya da birkaç eylemi ve bu birkaç eyleme devletin, polisin,
AKP-MHP ittifakının yaklaşımını ifade etmek
istiyorum değerli arkadaşlar.
Bakın, Batmanda Demokratik Bölgeler Partisi
(DBP) bir basın açıklaması yapmak istedi, bizler de
oradaydık ama henüz yan yana bile gelmeden polis bütün gücüyle
saldırdı, kış günü, kış ortasında TOMAyla
su sıktı insanlara; yetmedi, biber gazı attı; o da yetmedi,
70 yaşındaki annelerimiz dâhil 26 kişiyi gözaltına
aldı. Nasıl? Darbederek. Şimdi bu bir tanesi.
Başka ne oldu değerli arkadaşlar?
Bakın, kaç gündür Boğaziçi eylemlerini konuşuyoruz; haksız,
hukuksuz kayyum atamalarını konuşuyoruz. Biz, bizim
belediyelerimize kayyum atandığı zaman çıkıp çok ifade
ettik, dedik ki: Bu bir yeni rejimin adıdır, siz bu ülkeyi kayyum
rejimiyle yönetmek istiyorsunuz, bu sizin yeni yönetim modelinizin
adıdır; bugün Diyarbakıra, Şırnaka ya da Vana
kayyum atanması, aslında yarın bütün bu ülkenin kurumlarına
kayyum atanacağının açık ve net göstergesidir. Ve nitekim
oldu, 31 Mart yerel seçimlerinden sonra koskoca, bu ülkenin en büyük kenti olan
İstanbula kayyum atadınız, yetmedi, şu anda dünyada belki
de bizi en iyi temsil eden üniversite olan Boğaziçi Üniversitesine kayyum
atadınız ve bu kayyum uygulamasını kabul etmeyen
öğrencilere, öğretim görevlilerine yönelik de amansız bir polis
şiddetine başvuruyorsunuz. Bakın, bu gösterilerde 560
öğrenci gözaltına alınmış, sizin için hepsi terörist
biliyoruz, çünkü size muhalifler, çünkü sizin uygulamalarınızı
benimsemiyorlar, çünkü yaptıklarınıza Yanlış.
diyorlar ama buna Yanlış. diyerek yerlerinde oturmuyorlar, bunu
çıkıp sokaklarda ifade ediyorlar, eyleme döküyorlar, işte en
büyük suçları bu, en büyük terörizm AKPye muhalif olmak bugünlerde sizin açınızdan; onun için de
bunları gözaltına alıyorsunuz, 560 öğrenciyi; yetmiyor,
24üne öğrenci oldukları hâlde ev hapsi veriyorsunuz,
onlarcasına adli kontrol tedbiri uyguluyorsunuz. Niye? 2911den
alınmışlar, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa
muhalefetten. Cezası, alt cezasını bile
Yani ev hapsine
alabiliyorsun. Adli kontrol tedbiri, ev hapsi olabilir mi değerli
arkadaşlar?
Yetmiyor; geçenlerde Kadıköyde yine bazı
yapılarla, Demokratik Bölgeler Partisi ve muhalif yapılarla yan yana
geldik ve yine bir basın açıklaması yapmak istedik. Bir de ne
görelim, bütün Kadıköyü abluka altına almışlar.
Sanırım, Kadıköy Kadıköy olalı ne bu kadar polis ne de
böyle şiddetli bir abluka görmemiştir. Sanırsınız ki
darbe olmuş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Bütün sokaklar tutulmuş, parti ilçe binamızın önü tutulmuş,
rıhtım tutulmuş, Khalkedon Meydanı tutulmuş, bütün
sokaklar abluka altında. Gerekçesi? Gerekçesi: Biz basın
açıklaması yapacağız. Ne kadar büyük bir suç işlemeye
teşebbüs ediyoruz. Gidip AKPyi eleştireceğiz, diyeceğiz
ki: Yaptıklarınız yanlış, yanlış
yönetiyorsunuz ülkeyi; baskıdan vazgeçin, zordan vazgeçin, bu faşist
yönetimlerden vazgeçin, yöntemlerden vazgeçin; bunu söyleyeceğiz. Size
karşı mücadele edeceğimizi buradan ifade ediyoruz, bir kez de
sokaktan halkımızla beraber ifade edeceğiz ama siz ne
yapıyorsunuz? Yine karşımıza polisi koyuyorsunuz, biz
muhatap bulamıyoruz; vekiller dâhil -ki ben de oradaydım-
insanları darbederek, tartaklayarak gözaltına alıyorsunuz. Evet,
sizin de arkadaşınız olan, şu anda
mevkidaşınız olan milletvekilleri Kadıköyün ortasında
tartaklandılar, darbedildiler. Bu Meclisten bir ses çıktı
mı, burada Grup Başkan Vekiliniz bir üzüntü belirtti mi? Hayır.
Neden? Çünkü biz HDPliyiz, çünkü biz muhalifiz ve size muhalefet ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Şimdi, ülkeyi bütün muhaliflere cehenneme
çeviren bir anlayışla bir ülke yönetimi olabilir mi? Siz bu
akılla herkesi kapsayan bir yönetimden bahsedebilir misiniz? Bu ülkedeki
muhalifler kendi fikirlerini, düşüncelerini ifade etmedikleri zaman bu
ülkede demokrasi olabilir mi? En aykırı düşünceyi bile ifade
etme yeri değil midir demokrasinin kendisi? E, biz basın
açıklaması bile yapamıyoruz. Az önce Kuğulu
Parktaydık, gidemedik işte; vekillerle yine gittik, yine önümüzü
kesti polisler. Bunlar sizin emrinizde, suç onların değil, suç sizin.
Siz bu akılla ülkeyi yönetmeye devam ederseniz, bu gidişin sonu bütün
ülkenin uçurumdan yuvarlanmasıdır. Bu anlamda bütün partilerden bu
önerimize destek vermelerini talep ediyoruz.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.
Buyurunuz Sayın Erel. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk
milleti; günümüzde insanların en doğal hakkı yaşama
hakkıdır. Cenab-ı Hakkın kendilerine bahşettiği
bu hak, bu hayat eğer özgürlüklerle, inançlarla,
yaşadığı değerlerle süslenirse bir anlam kazanır.
Aksi hâlde Allahın insanlara bahşettiği bu can, o bedene yük
olmaya başlar.
Günümüzde Çinin esareti altında yaşayan
Uygur Türklerine yapılan mezalim bütün dünyanın gözü önünde
canlı bir şekilde izlenirken, maalesef, ümmetin yardımına
koştuğunu, mazlum ve masum insanların yardımına
koştuğunu iddia eden, az önce de burada ulu hakan Sultan Abdülhamit
Hanın fikirleriyle yetiştiğini beyan eden ve o doğrultuda
hareket ettiğini söyleyen AK PARTİden maalesef bir ses
gelmemektedir. Haber alamadıkları 6 bine yakın
analarının, babalarının, bacılarının,
kardeşlerinin akıbetini sormak için, dilekçelerini Çin
Büyükelçiliğine vermek için sadece ama sadece beş gündür Çin
Elçiliği kapısında oturarak bir kamuoyu oluşturma çaba ve
sevdasında olan mazlum, masum, Müslüman Türkler, maalesef, yine Türk ve
Müslüman olan Türk polisi tarafından şiddete maruz kalmıştır.
Videoya baktığımızda Gardaş, gardaşı yiyor!
Gardaş, gardaşı yiyor! feryadı, ne acı bir
feryattır. Bu feryada duyarsız kalmak, bilemiyorum, herhâlde insan
olan hiç kimseye yakışmaz diye düşünüyorum.
Ne istiyor bu insanlar? Bir yeri yakmıyor, bir
yeri yıkmıyor, sadece haber alamadığı çok
kıymetli akrabalarından, canlarından, dostlarından bir
haber almak istiyor. Polisimiz zor şartlar altında
çalışabilir ama bu hiçbir mazeret değil; bir komiser
yardımcısının, oradaki mazlum ve masum insanlara
Kaldırın bunları buradan. şeklindeki beyanı da
insanlığa verilmesi gereken değeri vermediğini gözler önüne
sermektedir.
Biz, bu Gardaş, gardaşı yiyor!
feryadına kayıtsız kalamayız. Başta Sayın Genel
Başkanımız olmak üzere, İYİ PARTİ milletvekilleri
her mekânda, her atmosferde, her zamanda Türklerin, Uygur Türklerinin sesi
olmaya devam edecektir. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar) Bu sesi TRT kısmaya kalkabilir, bu sesi iktidar
partisi polis marifetiyle kısmaya kalkabilir ama bizlerin sesini kısmaya
kimsenin gücü yetmeyecektir diyorum, saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali Şeker.
Buyurunuz Sayın Şeker. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yirmi gün önce
Boğaziçi öğrencileri bir protesto yapmak istediler Melih Bulu
karşısında. Boğaziçi Üniversitesinde bu eylem
yasaklandığı için Kadıköye gittiler, eylemlerini
yaptılar, polis saldırmadı, gençler dağıldı.
Tam dört yıl önce bugün, OHAL KHKleriyle
atılan arkadaşlarını, meslektaşlarını
savunmak için eylem yaparken Ankara Üniversitesi Cebeci kampüsünde
saldırıya uğramışlardı oradaki öğretim
üyeleri. O öğretim üyeleri cübbelerini yere serdikten sonra polisler
onları çiğneyip geçtiler ve bu şiddet ikliminin
başlangıç noktalarından birisi oldu bu.
Bununla da kalmadı; Salihlinin Çapaklı
köyünde biyogaz enerji santraline karşı köylerini,
havalarını, doğalarını, nefeslerini savunanlar orada
polis şiddetine maruz kaldılar. Ordu Ünyede madene karşı
direnen köylüler jandarma şiddetine maruz kaldılar ve orada
şiddete uğradılar. Eskişehirde dört aydır
maaşını alamadıkları için orada eylem yapanlar yine
polis şiddetine maruz kaldılar, polis saldırısına
maruz kaldılar. Kim hak arayışında bulunuyorsa, kim
hakkını arıyorsa polis karşılarına dikiliyor ve
şiddet uyguluyor. Daha önce, yirmi gün önce orada eylem yapan
öğrencilere müdahale etmeyen polis bir şiddetin oluşmasına
vesile olmamıştı, ama geçen hafta ben de oradaydım, daha
öğrenciler oraya gelmeye başlamadan, gazeteciler ve orada bir grup
milletvekili varken önce bize saldırdılar, bu Parlamentonun
milletvekillerine saldırdılar ve Ahmet Şık milletvekili
arkadaşımızın eşini de gözaltına aldılar. Ne
diye gözaltına aldılar biliyor musunuz? Orada yoldan geçen herhangi
birini gözaltına alıyor ve polis şiddet uyguluyor, ters kelepçe
uyguluyor. diye müdahale ettiği için aldılar. Ve orada o
şiddeti uygulayanlar, o işkenceyi yapanlar suç işliyorlar ve bu
suç işlemeleri karşısında da Meclisin görevlerini
hatırlatması gerekiyor, bunu uygulamamaları için de onlara
görevini yapması gerekiyor.
Biliyorsunuz, Boğaziçi Üniversitesinin
kapısını kelepçelediler, şimdi de 10 öğrenciye
elektronik kelepçe uyguluyorlar, diyorlar ki: Sen staj yapamazsın, sen
okula gidemezsin. Ülkenin bu noktaya gelmesinde
Ülke çapında 576
öğrencinin bu Boğaziçi olayları nedeniyle tutuklanması
sonrasında polis şubat ayının ortasında, bu
soğukta TOMAyla su sıktı oradaki insanların üzerine. Melih
Buluya soru sormak istiyorum Senin hiç utanman yok mu? diye, orada
öğrencilerin sorduğu gibi. Biz bir kere daha görüyoruz ki Melih
Bulunun utanması falan yok, ama ülkeyi yönetenlerin de utanması yok
ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Asıl senin utanman
yok, 11 seçimin 10 tanesini kaybediyorsun, hâlâ konuşuyorsun.
BAŞKAN Tamamlayın efendim.
ALİ ŞEKER (Devamla)
onu da orada
görevden almıyorlar, bu kadar öğrencinin eğitim
hakkını doğrudan engellemiş oluyorlar. Türkiye çapında
Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine Ankarada destek verenlere
nasıl şiddet uygulandığını gördük, dişleri
kırıldı. İzmirde destek verenlere nasıl şiddet
uygulandığını gördük, orada çok kötü bir şiddete maruz
kaldılar. Ve orantısız güç uygulayarak bu öğrencileri
darbettiler.
Polis şiddeti sadece bununla
sınırlı değil. Cuma günü bir anne şöyle feryat etti:
24 bin lira ceza verdiniz. 2 evladımızı biz kaybettik. Saz
çalmaya gitmişlerdi, lise mezuniyetini kutlamaya gitmişlerdi,
dönüşte öldürüldüler. O 24 bin lirayı biz size verelim,
evlatlarımızı geri verin. O annenin
çığlığı hâlâ kulağımda.
Siz de polisin şiddetini, polisin adam
öldürmesini cezasız bırakarak, teşvik ederek bunu devam
ettirmeyin; polisin, görevini yaparken halkın canını
almasına engel olun diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Polis senin de polisin
Ali Bey.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Hepimizin
polisi.
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Kilis Milletvekili Sayın Mustafa Hilmi Dülger.
Buyurunuz Sayın Dülger. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA HİLMİ
DÜLGER (Kilis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP
Grubunun Meclis araştırması önergesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, vatanı korumak
uğruna can veren, kan veren tüm güvenlik güçlerimizden, kahraman
askerlerimizden ölenlerimizi rahmetle ve bu uğurda gazi olmuş
güvenlik güçlerimizden kalanlarımızı minnetle anıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepimiz biliyoruz ki Medeni Kanun hakkı ve hukuku korur.
Hakkın korunması esnasında, meşruiyet
sınırları aşıldığında bu hakkın
korunmadığı hukukun temel kavramlarından birisidir. Bugün,
son günlerde gündeme gelen hak arama, hak kullanmadan bahsediliyor. Sözlerimin
hemen başında bir şeyi hatırlatmak istiyorum.
Yaklaşık yirmi gün önce Hollandada Covid-19 salgını
nedeniyle sokağa çıkma yasağını protesto eden
Hollandadaki aşırı ırkçı, sağcı grubun
eylemlerini hepimiz hatırlıyoruz. Üç gün sürdü, dört gün sürdü ama
beş gün sürmedi; acaba orada bir polis devleti mi vardı yoksa devleti
meydana getiren hakkın ve hukukun işlerliği mi vardı?
Hepimiz biliyoruz ki hakların sınırı bir
başkasının hakkının başladığı
yerde biter.
HDP Grubunun araştırma önergesinde
verdiği bir örnek var, bunlar hep yapılır, kızdır
kızdır ye temcit pilavı gibi. 2015 yılında Hakkâri
Yüksekova Havaalanı inşaatında şantiyede bir işçinin
yere yatırıldığından bahsedilir.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
1 işçi değil, onlarca işçi; görüntüleri var.
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) Ben size
bir şey okuyacağım, devletin resmî belgelerinden bahsediyorum. 4
işçi tutuklanıyor, şantiyeden çıkanlar ne miydi? Kazma,
kürek, ekskavatör, kepçe değildi. 1 adet launcher diye tabir edilen
roketatar, 3 tane roket başlığı, 1 tane antipersonel roket
başlığı
diye devam eden bir liste, buradaki konuşma
süremi aşan bir liste. Şimdi soruyorum: Burada çalışma
hakkı mı engellenmişti?
Dolayısıyla, 21inci yüzyılda sosyal
medyanın ve iletişim araçlarının kazanmış olduğu
ivmeyi hepimiz biliyoruz ancak bunların kötüye
kullanıldığını da inkâr edemeyiz.
RIDVAN TURAN (Mersin) Basın
açıklaması yapanları niye dövüyoruz, onu bir anlatsana!
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) Bir
dakikalık videolarla, tweetlerle bütün dünyayı yanlış
yönlendirmek gibi bir yola tevessül etmek asla demokratik hakların
kullanımı değildir.
Dolayısıyla, HDP Grubunun vermiş
olduğu bu önergeye katılmıyoruz, aleyhte oy
kullanacağımızı belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisinin
grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili
Turan Aydoğan ve arkadaşları tarafından, kamu-özel iş
birliği projelerinin zararlarının ortadan
kaldırılması amacıyla 10/2/2021 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
10/2/2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
10/2/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 10/2/2021 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan ve
arkadaşları tarafından Kamu-özel iş birliği
projelerinin zararlarının ortadan kaldırılması
amacıyla 10/2/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin (2232 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerinin 10/2/2021 Çarşamba günlü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Turan Aydoğan.
Buyurunuz Sayın Aydoğan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar, çok ciddi bir kara deliğimiz
var, bağırsak da çağırsak da yirmi beş yıl
bizimle devam edecek şekilde şekillendirilmiş bir kara
deliğimiz var: Kamu-özel iş birliği projeleri;
hayatımıza girmiş, yakamızı bırakmayan, hukuka
çağrı yaptığımız zaman da hukuku
duymazlıktan gelen bu projeleri hayata geçiren bir iktidar söz konusu.
Bu kamu-özel iş birliği projelerinin
özelliği şu: Aslında kendiniz yapabileceğiniz, özellikle
devlet eliyle yapabileceğiniz altyapı
yatırımlarını özel sektöre yaptırıyorsunuz.
Başlangıçta milleti aldatıyorsunuz Bir kuruş para
ödemeyeceğiz. sonra dolar endeksli bu sözleşmelerle beraber hem
dolar olarak ödüyorsunuz hem kur farkını ödüyorsunuz hem de
şehir hastanelerinde olduğu gibi enflasyon farkını beraber
ödüyorsunuz. Torunlarınıza kadar içinden çıkılmaz bir
borcu, yamyamca bir hortumu hayatınızın içine sokuyorsunuz.
Şimdi, bu var, her şeye rağmen var.
Buna karşı alınması gereken tedbir nedir? Hukukta bazı
kavramlar var, özellikle iktidar partisinin hukukçu milletvekillerine bunu
söylüyorum: Birincisi mücbir sebep, ikincisi emprovizasyon kuramı,
üçüncüsü Avrupada uygulanan sözleşme adaleti kuramı, sözleşme
adaleti prensibi. Bunu çok duymuşturlar ama duymazlıktan gelirler,
gelmezler, onu bilemiyorum. Ne oldu bu arada? Bu kamu-özel iş birliği
projeleri hayatımıza girerken neler oldu? Bu iktidar döneminde 4.801
vatandaşımız intihar etti, geçim derdinden dolayı intihar
etti. Salgın oluştu, salgın döneminde toplam 6 milyar lira para
ödendi vatandaşlarımıza, 83 milyona böldüğünüz zaman adam
başı 72 lira para ödediler ama bu projelerin muhatabı olan 5li
havuz müteahhitlerine 14 milyarı gözlerini kırpmadan ödediler. O
dönemde Genel Başkanımız çağrı yaptı, dedi ki:
Kardeşim, salgınsa salgın; dünyanın her tarafında
Covid salgını mücbir sebep olarak kabul ediliyor. Bunlar TLye
çevrilsin, ötelensin, bir yıl faizsiz olarak ödeme yapılmasın.
Hiçbir yerden bu ses duyulmadı nedense, iktidar partisi babanın
oğula yapmadığını bu 5 müteahhide yapıyor ve
yapmaya devam ediyor.
Şimdi, o arada ne oluyor? Esnaf kepenk
kapatıyor, Türkiye Cumhuriyetinin hazinesi eksi 50 milyar dolara -swaplar
hariç- düşmüş vaziyette, Türkiye Cumhuriyeti devleti brüt
rezervleriyle beraber önümüzdeki bir yıllık borçlarının
yarısını bile ödeyemez duruma gelmiş yani iflas
ettirilmiş bir hazine üzerinden hâlâ bu arkadaşlara biz para
ödüyoruz, hâlâ ödüyoruz.
Şimdi, tercihinizi neye göre
yaparsınız, bilmiyorum. Yok, onlara İngiliz yargısı
bakacaktı, tahkimdi, mahkemeydi falan filan
Ne derseniz deyin,
kaçacağınız bir nokta yok, ben size söyleyeyim. Bir: Eğer
Türk hukuku uygulanacaksa, burada bir mücbir sebep vardır, Covid
salgını mücbir sebeptir, mücbir sebep hâlinde öngörülemeyecek ve
öngörülmesi mümkün olmayan durumlar için Borçlar Kanunu açık hüküm
koymuş, diyor ki: Hâkim müdahale eder, ya sözleşmeyi yeni durumlara
uyarlar ya da fesheder. Niye bunu yapmadınız kardeşim. Ha,
diyorsanız ki: Bizim bu ticari sır dediğimiz, sizden
sakladığımız sözleşmelerimizde başka hükümler
var; Türk hukuku uygulanmayacak. Bazı mevzuatlar da çıkardım,
yerli ve millîyiz ama o mevzuatla bu işi hortum gibi Londraya
bağladık. Nereye bağlarsanız bağlayın, orada da
şu kural var, ben size söyleyeyim: Bu sözleşme adaleti dediğimiz
ilke Avrupada uygulanan bir ilkedir, bu tip durumlarda der ki: Bir riskin
tamamını kamunun üzerine bırakamazsınız. Eğer
riskin tamamı kamunun üzerine bırakılmış bir
sözleşme yapıyor iseniz kamu, bedeli ödememe hakkına sahiptir
yani o sözleşmenin de uyarlanması ya da feshedilmesi gerekir.
Aynı şey, emprovizasyon kuramı genel hukuk kuralı
itibarıyla da hayatımızın içinde vardır.
Şimdi ben buradan soruyorum: Kardeşim,
daha ne kadar bu milletin parasını peşkeş çekeceksiniz,
daha ne kadar göz yumacaksınız? Avrupada durum bu, İngiliz
hukukunda durum bu. Covid, dünyada salgın olarak kabul edilmiş.
Salgın olarak kabul edilen Covide dünya mücbir sebep demiş. Niye
duymuyorsunuz? Bu milletin kör kuruşunun sahibi olacak bu Meclistir.
Buradan bir anayasal kuralı daha size
hatırlatacağım: Anayasanın 125inci maddesi idarenin bütün
eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olduğunu söylüyor.
Bu yargı denetimi İngiliz hukukundaysa bile, İngiliz yargı
mercilerindeyse bile niye başvurmuyorsunuz, niye
ağzınızı açmıyorsunuz, niye bu milletin
parasını bu 5 müteahhide peşkeş çekiyorsunuz? Bu nasıl
millîlik, bu nasıl yerlilik? Var mısınız, bu
kavramları tartışmaya, var mısınız? Gelin.
İngilterede de bu devletin hakkını aramak
zorundasınız, Türkiyede de aramak zorundasınız. Ya
Türkiyede mücbir sebep kavramı üzerinden bu sözleşmeye müdahale
istemek zorundasınız, bu sözleşmeye Türk hukuku
uygulanmayacaksa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) -
tekrar ediyorum,
İngilterede egemen hukuk ilkelerine göre -Avrupada- sözleşme
adaletini uygulattırmak zorundasınız. Bu Meclis bu işi
takip etmek zorundadır, sorgulamak zorundadır.
Bu tekçi devlet sisteminin yaratmış
olduğu kara delik torunlarımıza kadar varan bir ödeme-borç
ilişkisi yaratmıştır bize. Buna burada müsamaha
gösteremezsiniz. Elinizi aleyhe kaldırırsanız Türk milletinin
kör kuruşuna sahip çıkmayan ve bu 5li çeteye peşkeş çeken
duruma düşersiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Yargı yolunu gösteriyorum: İngilterede de
yargı yolu vardır, Türkiyede de yargı yolu vardır. Sizi
millîliğe davet ediyorum, sizi milletin parasına sahip çıkmaya
davet ediyorum, sizi geleceğimizi kurtarmaya davet ediyorum; yoksa bu
ülkenin ekonomik anlamda beka sorununun sorumlusu olacaksınız. Sizi
Meclis olarak sorumluluğa davet ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk
Buyurunuz Sayın Öztürk. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Devletin yapacağı
yatırımların finansmanında kamu için iki seçenek
bulunmaktadır. Kamu, yatırımlarını özel
kaynakları ya da borçlanma yöntemiyle gerçekleştirebilir. Tabii, AK
PARTİsi iktidarlarının ekonomi politikaları sonucu kaynak
yetersizliği had safhaya ulaştığından kamunun
yatırım yapabilmesi için ikinci yöntem de borçlanmadır; bu da
iktidar için bir risktir çünkü borçlanma, doğrudan bütçe rakamlarına
yansıyacağı için kişi başına düşen millî
gelir hesaplamaları da bilançodaki borçtan etkilenecektir. Bu durum,
borcunu çeviremeyen iktidarlar için bir kaçıştır ve bilanço
dışı finansman yöntemi iktidarı kurtarıcı olarak
devreye girer. Bilanço dışı finansman yönteminde kamu,
yatırımı kendisi finanse etmek yerine yüklenici firmalara
devreder. Bu yöntem iktidar için iki yönden avantajlıdır; birincisi,
işin devredildiği yüklenici firmaya yapılacak olan ödemeler
bütçede yıllara bölünmüş olarak gösterilecektir, ikincisi ve en
önemli avantaj ise açık ihale usulleri rafa kaldırılarak davet
usulüyle yapılacak bu ihaleler iktidarın kendi tercihleri
doğrultusunda dağıtılacak, zamanı geldiğinde de
bu tercihli yükleniciler elini taşın altına koyacaktır.
Kamu-özel iş birliği etik kural
gereği birtakım risklerin paylaşımını gerektirir
ancak AK PARTİsi iktidarları sayesinde riski tamamıyla devlet
üstlenmektedir. Bugün dünyanın bütün ülkelerinde ekonominin salgından
etkilendiği görülmektedir. Artık kamu-özel iş birliği
yatırımlarına devam eden ülkeler bile salgın sürecini
mücbir sebep kabul edip yüklenici firmalardan risk paylaşımını
paylaşmalarını istemektedirler. Buna karşın bizim ülkemizde
bu durumda bile ne yapılmaktadır? Gelir garantisinden yüklenici
firmaya kredi bulmaya, borç üstlenmekten kur farklarına kadar birçok
avantaj yükleniciye garanti paketi olarak sunulmaktadır. Köprü, yol,
tünel, havaalanı, enerji, şehir hastaneleri gibi birçok yüksek
maliyetli yatırımda devlet, teminatı vatandaşın cebini
göstermekte sadece bugünümüzü değil geleceğimizi de ipotek
altına almaktadır. Yüklenici firmanın elde ettiği
hasılat verilen garanti rakamının altına düştü mü
iktidar hemen devreye girmektedir. Talep riskini yanlış ölçtük;
vatandaş öder, hemen farkı kapatalım. Döviz mi yükseldi? Siz
kurdan kaynaklı zarar etmeyin hemen yeni vergi kaynağı bulur,
vatandaşa ödetiriz. Yatırımı yabancı ortak bir
girişim mi yaptı? Biz, sizi kendi ülkemizde enflasyona
karşı da koruruz, hem kur hem enflasyon farkını
vatandaştan alır, size ödetiriz. Nasılsa Sayıştaya
Ticari sır. diyoruz. Vatandaş vergisiyle yapılan
yatırımların maliyetini nereden bilecek? Hesap da
soramıyor. Soran olursa da Terörist der geçeriz.
Salgınmış, zorunlu kapanmaymış, esnaf
batmışmış, hafta sonu yasaklarından dolayı
otoyollardan, köprülerden araç geçmiyormuş bunları da size mücbir
sebep bahanesi saymayız, mücbiri mecbur kabul edip asla sizi zora
sokmayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Merak ettiğimiz
şu: Pandemi de mücbir sebep değilse sizin kafanızdaki mücbir
sebebi bize tarif edebilir misiniz?
Değerli milletvekilleri, Sayın
Cumhurbaşkanı ülkenin gerçekleriyle yüzleşmeye
başladığında eş zamanlı olarak hayal kurmaya
başlıyor. Yeni hayali sınırları aştı, aya
uzandı. Ama bir merakımız var, aya şahsı mı
gidecek, henüz adını koyamadığınız uzay
adamımız mı gidecek? Aya gidiş yüklenici firma
aracılığıyla mı yapılacak? Bir yüklenici firma
tercih edilecekse meşhur 5lilerden Cengiz İnşaat mı
olacak, Kalyon İnşaat mı olacak, yoksa soykırımcı
Çinden teknoloji desteği mi alınacak? Bizim esas merak ettiklerimiz
bunlar.
Yol üzerinden yolunan vatandaş bu hayale
kapılır mı bilemem ama yap-işlet-devret projeleri
sözleşmelerinin gözden geçirilmesi sukutuhayale uğramamak için
zorunluluk hâlini almıştır diyor Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Erol
Katırcıoğlu.
Buyurunuz Sayın Katırcıoğlu.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Demin Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup
Başkan Vekili Bülent Bey konuşmasını yaparken
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Buradayım
Başkanım.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Siz
oradasınız değil mi? Peki.
Bizlerin bugün Sayın
Cumhurbaşkanının verdiği değerli habere yeteri kadar
sevinmediğimizi söyledi.
Değerli arkadaşlar, ben sanmıyorum,
yani Türkiye'de yaşayan insanlardan herhangi biri Türkiye'nin uzaya ve aya
gidebilecek bir teknolojiye sahip olmasından dolayı
rahatsızlık duysun. Böyle bir rahatsızlık duyan insan
olduğunu varsayamam diye düşünüyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Saruhan Bey'e
sataşma var o zaman; sataşma var size.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Fakat değerli
arkadaşlar, bizim itirazımız şu: Sayın
Cumhurbaşkanımız çok sık söylüyor ama doğrusunu
isterseniz siyaseten çarpıtarak söylüyor. Eyvallah, yapılan
işlere kimsenin bir şey söylediği yok esasında fakat bizim
derdimiz şu: Yapılan işler uzay da dâhil olmak üzere, gerçekten
Türkiye'nin kaynaklarına uygun tercihlerden mi bu kaynaklar ayrılıyor?
Temel soru bu bence. Şimdi, arkadaşlar, 10 milyon civarında
işsizi olan, yüzde 30 civarında enflasyonu olan, ileriyi göremeyen
bir Türkiyeden bakarsanız bugünkü müjde haberinin ne anlamı var, ne
kıymeti var Allah aşkına? Tabii ki benim gibi birçok insanı
da bu haber güldürdü. Neden güldürdü? Çünkü, açıkçası, bugün
biliyorsunuz, istihdam verileri açıklandı; kimse onu konuşmuyor
ama uzay yolculuğunu konuşur hâle geldik birdenbire.
Değerli arkadaşlar, dünya çok önemli
günlerden geçiyor. Bir pandemi var ve bu pandeminin gerçekten de -devletin
çeşitli kurumları bunu açıkça kabul etti- bir mücbir sebep
olarak görülmesi gerekir fakat her nedense özellikle bu kamu-özel iş
birliğiyle yapılan projelerle ilgili olarak bu mekanizma
çalıştırılmıyor. Bunu anlamamız mümkün
değil. Çünkü açıkçası, siz eğer insanları eve kapatırsanız
tabii ki köprülerden geçen araç sayısı azalacaktır.
Dolayısıyla da burada bir kayıp olacaktır ama bu, gerçekten
de kimsenin hesap etme şansı olmayan bir biçimde
gerçekleşmiştir. Yani biliyorsunuz bu kamu-özel iş birliklerinde
devlet tarafından talep tahmini yapılıyor ve ona göre
sözleşme imzalanıyor ama yapılan herhangi bir talep tahmini,
doğrusunu isterseniz, pandemi gibi bir felaketi dikkate alarak
yapılamaz. Dolayısıyla da burada, gerçekten, öngörülmesi mümkün
olmayan bir durum var, bu da bir mücbir sebep olarak görülmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Katırcıoğlu.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla)
Dolayısıyla da değerli arkadaşlar, bu kamu-özel iş
birliği projeleri veya buna benzer diğer, işletme yönetiminin
devredilmesi türünden örnekler gerçekten de bugünün koşullarında
gerçekçi değil ve dolayısıyla da bunların bir mücbir sebep
çerçevesinde değerlendirilmesi lazım. O bakımdan, ben Cumhuriyet
Halk Partisinin bu önergesinin doğru bir önerge olduğunu, tartışılması
gerektiğini düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Demir.
Buyurunuz Sayın Demir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Öncelikle, şu, mücbir sebeplerle ilgili
konuşmayı yapmak isterim. Coronavirüsün dünyayı etkisine
aldığı bu dönemde birçok ülke, teknolojisi, zenginliği ve
gücüne rağmen kaosla mücadele ediyor. Sayın
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, sağlık
çalışanlarımızın olağanüstü gayretiyle bu
salgın sürecinde son derece başarılı bir şekilde devam
ediliyor ve milletin sıkıntı içerisinde
yaşadığı bu dönemde biz 8i şehir hastanesi olmak
üzere, tam 25 tane hastane açmış olduk.
Değerli milletvekilleri, bu süreç içerisinde
yaptığımız çalışmayı bütün dünya
alkışlamıştır ve takdir etmiştir -Dünya
Sağlık Örgütünün Başkanından NATO Genel Sekreterine kadar-
hatta İsrailli gazeteci Steinin kendi Twitter hesabından Bunu
yazdığıma inanamıyorum ama Erdoğanı örnek
almalıyız. dediği bir süreci yaşıyoruz.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu
salgın döneminde devletimiz, vatandaşlarımızın
ihtiyaçlarının karşılanması ve gerekli desteklerin
yapılması konusunda olağanüstü gayret göstermiştir. Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız
tarafından salgın döneminde hayata geçirilen koruma kalkanıyla; Sosyal Destek Programı, kısa
çalışma ödeneği, nakdî ücret desteği, işsizlik
ödeneği, kira yardımı, normalleşme desteği adı
altında vatandaşlarımıza ve esnafımıza tam 51
milyarlık destekte bulunulmuştur.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu
projelere gelirsek; bakın, sözü edilen projeler aslında
İstanbulumuzun, aslında ülkemizin medeniyet yarışına
katkıda bulunacak önemli projelerdir; bunlar, vizyon projelerimizdir.
Mesela, İstanbul Havalimanını göz önünde bulundurursak;
İstanbul Havalimanı, Pekinden Los Angelesa kadar dünyanın tam
ortasında bulunan -Türkiye'nin- havacılıkta stopover
noktası dediğimiz yerdir burası, yani dünyanın
ortasıdır, ve şu anda Heathrowdan -yani salgın döneminde
Heathrow Havalimanından- ve Frankfurttan daha fazla
çalışmaktadır, daha çok yolcu inip binmektedir. Son derece
önemlidir bizim açımızdan.
Yine, Avrasyaya gelirsek değerli
arkadaşlar; Avrasyadan toplam olarak her gün ortalama 50 bin araç
geçmektedir -Avrasyanın yükünü hafiflettiği- 15 Temmuz Boğaz
Köprüsünden günde ortalama 200 bin araç geçiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) Yani kısa bir
hesapla, 15 Temmuz Boğaz Köprüsünün yükünü yüzde 20 oranında
azaltmaktadır.
Değerli arkadaşlar, ben, lafı
gelmişken CHPye şunu sormak isterim: Bakın, biz,
İstanbulda 23 Haziranda 223 kilometrelik raylı hattı teslim
ettik ve beş yıllık hedefimizde de 221 kilometrelik yolun,
raylı hattın yapımı için de hedef koyduk ama şu anda,
üzerinden yirmi ay geçmesine rağmen sadece 10 kilometresi
gerçekleştirilebildi. Bu hesaba göre, bizim beş yıllık
hedefle gerçekleştireceğimiz İstanbul için raylı sistemi
CHP yönetimi ancak kırk yılda gerçekleştirecek. Bu süreçte
İstanbulun trafik yoğunluğuna herkesin dikkat çektiğini
sizinle paylaşmayı arzu ediyorum.
Kamu-özel iş birliğiyle yapılan bu
projeler milletimizin menfaati doğrultusunda gerçekleşmiştir ve
milletimizin menfaatine olmayan hiçbir projenin arkasında AK PARTİ
olmaz, olamaz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
YILDIRIM KAYA (Ankara) CHP grup önerisine
ilişkin soru sordu, soruya grubumuz adına Turan Aydoğan cevap
verecek.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Aydoğan.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- İstanbul Milletvekili Turan
Aydoğanın, İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin CHP grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Bu
araştırma önergesinin konusu yargı yoluna ve müdahale yoluna
gitmekti. AKP Grubu millî ve yerli duruşunu ortaya koydu; yani
yıllık 14 milyar lirayı bu 5li çeteye ödeyecekler, sesleri
çıkmayacak, beş yılda 120 milyar doları da ödeyecekler,
çocuklarımızın geleceğini teslim edecekler. O konuya bir
açıklık getirmediler, o yüzden o onların üzerindeki vebaldir.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi hiç
başlamadığınız ve milleti
yanılttığınız projeleri tamamlıyor şu anda.
Hiç başlamadığınız Alibeyköy raylı sistemini;
başlayıp yarıda bıraktığınız, yüzde
40ta bırakıp Açtık. dediğiniz projeyi tamamladı.
Yarım bıraktığınız, ödeneklerini iptal
ettiğiniz projeleri tamamlıyor şu anda ve isterseniz sizi
götürürüz, tamamlanmış olan projeleri yerinde size gösteririz ama
millete Bitirdik. diyerek yalan söylediğiniz projeleri, yarım
bıraktığınız projeleri tamamlıyor. 2024
yılına kadar İstanbul Büyükşehir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Aydoğan.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkanım, açar mısınız? Efendim, bir dakika ilave
anlatayım, soru sordular.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) Sayın
Başkanım
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Devam edebilir
miyim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - 2024
yılına kadar 424 kilometrelik raylı sistemi İstanbulun
hayatına sokacak. Biliyoruz ki bir dönem daha Sayın
İmamoğlu orada devam edecek -size İstanbul halkı kırmızı
kart gösterdi, bir daha yaklaşma şansınız yok- 2029
yılına kadar da 622 kilometrelik raylı sistemi tamamlayacak. Tek
tek, size yerinde, basının önünde gösteririz, Bitirdik.
dediğiniz, başlatmadığınız, parasını
ödemediğiniz, ihalelerini iptal ettiğiniz projeleri tek tek
gösteririz. Sayın İmamoğlu ve ekibi onları tamamlıyor
ve tek tek millete şu anda hizmete sunuyor.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Demir.
33.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Demirin, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) Sayın
Başkan, şimdi Alibeyköy- Eminönü tramvay hattı benim belediye
başkanlığı yaptığım yerde -tam bildiğim
yerden sordunuz, teşekkür ediyorum- 2016ta temeli atıldı, biz teslim
ederken yüzde 60 oranında tamamlanmıştı.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Yani
açtık
Yüzde 40da bıraktınız.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) Haliç boyunca
bütün kazıklar çakılmıştı, istersiniz açın
Googlea girin, o dönemde CHP olarak oraya ne kadar karşı
çıktığınızı, o kazıkların oraya
çakılmaması gerektiğini söylediniz. Şimdi, bütün her
şey hazırken sadece Cibaliye kadar
açılışını gerçekleştirdiniz. Şu anda,
Alibeyköyden asıl Eminönüne gelmesi gereken ve asıl
İstanbulun ana arter tramvay hattına, metro hattına
ulaşması gereken insanları Cibalide indiriyorsunuz, oradan
Eminönüne kadar yürüteceksiniz. Peki, neden bunu yaptınız biliyor
musunuz? Yirmi bir ay önce Unkapanı kavşağının ihalesi
yapılmıştı -onu yapamadığınız için-
şu anda insanlar
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) Sayın
Başkan
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Sayın
Başkan devam etsin
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili
Turan Aydoğan ve arkadaşları tarafından, kamu-özel iş
birliği projelerinin zararlarının ortadan
kaldırılması amacıyla 10/2/2021 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
10/2/2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Gündemin Oylaması Yapılacak
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve Madencilik Alanlarında
İş Birliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2982) ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun açık oylamasına başlıyoruz.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Enerji ve Madencilik Alanlarında İş Birliğine
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Teklifi (2/2982) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 235) (´)
BAŞKAN - Açık oylamanın ve bugün
yapılacak diğer açık oylamaların elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum.
Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Bu açıklama, bugün yapılacak diğer
açık oylamalar için de geçerlidir.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 235 sıra sayılı Kanun
Teklifinin açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı: 287
Kabul: 271
Çekimser: 16(X)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Abdurrahman
Tutdere Emine
Sare Aydın
Adıyaman İstanbul
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
2nci sırada yer alan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayi İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun açık
oylamasına başlıyoruz.
2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Savunma Sanayi İş Birliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2276) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 142)(x)
BAŞKAN Oylama için bir dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 142 sıra sayılı Kanun
Teklifinin açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 298
Kabul :
281
Ret :17
(´´)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Abdurrahman
Tutdere Emine
Sare Aydın
Adıyaman İstanbul
Böylece teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
3üncü sırada yer alan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kazakistan
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askeri İş Birliği
Anlaşmasının Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun açık oylamasına başlıyoruz.
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Askeri İş Birliği Anlaşmasının
Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/2782) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı:242) (x)
BAŞKAN - Oylama için bir dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 242 sıra sayılı Kanun
Teklifinin açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy sayısı: 313
Kabul: 295
Ret: 18
(xx)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Abdurrahman
Tutdere Emine
Sare Aydın
Adıyaman İstanbul
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
4üncü sırada yer alan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Karadağ Hükümeti Arasında Savunma Sanayi İş Birliği
Anlaşmasının Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun açık oylamasına başlıyoruz.
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti
Arasında Savunma Sanayi İş Birliği
Anlaşmasının Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2273) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 139) (xxx)
BAŞKAN Oylama için bir dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 139 sıra sayılı Kanun
Teklifinin açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 322
Kabul : 304
Ret : 18(x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Abdurrahman
Tutdere Emine
Sare Aydın
Adıyaman İstanbul
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
5inci sırada yer alan, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması Tarafından Kurulan
Ortak Komite'nin Serbest Ticaret Anlaşması'nın `Menşeli
Ürünler' Kavramının Tanımı ve İdari
İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol IIsini
Değiştiren 1/2017 Sayılı Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın
Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin
Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına İlişkin
Yetki Verilmesine Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun açık oylamasına başlıyoruz.
5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım'ın
Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşması Tarafından Kurulan Ortak Komite'nin Serbest Ticaret
Anlaşması'nın Menşeli Ürünler Kavramının
Tanımı ve İdari İşbirliği Yöntemlerine
İlişkin Protokol II'sini Değiştiren 1/2017 Sayılı
Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve
Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine İlişkin
Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan
Onaylanmasına İlişkin Yetki Verilmesine Dair Kanun Teklifi
(2/1362) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 29)
(x)
BAŞKAN Oylama için bir dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 29 sıra sayılı Kanun
Teklifinin açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı: 322
Kabul: 321
Ret: 1(xx)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Abdurrahman
Tutdere Emine
Sare Aydın
Adıyaman
İstanbul
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, şimdi 60a göre
bazı arkadaşlarımıza yerinden söz vereceğim.
Sayın Girgin...
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Muğla Milletvekili Süleyman
Girginin, 65 yaş üstü yurttaşların aylardır hapis
hayatı yaşadığına, İnsan Hakları
Sözleşmesi ile Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı
olan bu uygulamanın derhâl kaldırılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
65 yaş üstü yurttaşlarımız
aylardır hapis hayatı yaşıyor. Birçok kentte 65 yaş ve
üstü için toplu taşıma araçlarına binmek yasak.
Anlaşılan o ki, iktidar herkesin altında özel arabası
olduğunu düşünüyor. Aldığı aylık
faturalarını ödemeye yetmeyen ve cebinde taksi parası
bulunmayan, birçoğu kronik hastalıklarla boğuşan
milyonlarca emekli yaşlı insan hastaneye gitmesi gerekirse nasıl
gidecek? Koruyoruz mantığıyla eve kapattığınız
insanlar kendilerini işe yaramaz, kenara itilmiş hissettikleri için
depresyondan, evin içine kapanmanın yol açtığı
hareketsizlikten, kemik erimesinden ve güneşe çıkamadıkları
için D vitamini eksikliğinden ciddi sıkıntı
yaşıyorlar. İnsan Hakları Sözleşmesi ile
Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olan bu uygulamalar
derhâl kaldırılmalıdır. Evlere hapsedilen 65 yaş üstü
yurttaşlarımızın gerekli önlemler alınarak günlük
hayatlarına devam etmeleri sağlanmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ünlü...
35.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün, tüm
Türkiyede olduğu gibi Osmaniye ilinde de tüm mahalle, cadde ve sokaklarda
şube açan ulusal zincir marketlerin küçük esnafın yok olmasına
neden olduğuna, küçük esnafın kredi ve vergi borçları ile SGK
prim borçlarıyla uğraştığına, ivedi olarak yasal
düzenlemeyle küçük esnafın korumaya alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tüm Türkiyede olduğu gibi seçim bölgem
Osmaniyede de bir sınırlama olmaksızın tüm mahalle, cadde
ve sokaklarda şube açan ulusal zincir marketler küçük esnafımızın
yok olmasına neden olmaktadır. Pandemi döneminde, ülke genelinde
sayıları 40 bini bulan bu zincir marketler sattıkları ürün
çeşitliliği, sayıları ve çalışma saatleri
nedeniyle esnafımızı bitme noktasına getirmiştir.
Zincir marketlerin altında ezilip var olmaya çalışan
esnafımız bir de kayıt dışı açılan iş
yerlerinin çok olması, banka kredi borçları, vergi borçları,
BAĞKUR ve SGK gibi prim borçlarıyla uğraşmaktadır. Bu
sebeple, ivedi olarak yasal düzenlemelerle küçük esnafımızı
koruma altına almalıyız ve yok olmalarını
engellemeliyiz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Kaya
36.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın,
ÇAYKURun yaş çay bedellerini bankalara yatırdığına,
bankaların çay üreticilerinin parasını bazen günlerce bekleterek
ve kullanarak kazanç elde ettiği halde
karşılığında neden çay üreticilerimize promosyon
hakkı ödemediğini sorduğuna ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Bilindiği gibi, bankalar kendilerinden
maaş alan müşterilerine promosyon ödemeleri yapmaktadır ama aynı
bankalar yıllardır çay paralarını kendilerinden alan çay
üreticilerimizin promosyon haklarını vermemektedir.
ÇAYKUR çay üreticilerimizden aldığı
yaş çayların bedelini bankalara yatırıyor, üreticilerimiz
de paralarını bankalardan alıyor. Bu para yılda yaklaşık
olarak 3,5 milyar lira yani eski parayla 3,5 katrilyon. Bankalar çay
üreticilerimizin bu parasını bazen günlerce bekletiyor, bu
paraları değerlendirerek, kullanarak kazanç elde ediyor. O hâlde
bunun karşılığında neden çay üreticilerimize promosyon
hakkı ödemiyorlar? Bu büyük bir haksızlık değil midir?
Buradan iktidar yetkililerine ve ÇAYKUR yönetimine sesleniyorum: Promosyon
almak çay üreticilerimizin analarının ak sütü gibi
hakkıdır. Çay üreticilerimizin bu hakkına sahip çıkın
ve bu hakkı bankalara yedirmeyin, bir an önce gerekli düzenlemeleri
yaparak çay üreticilerimizin promosyon haklarını sağlayın.
BAŞKAN Sayın Şevkin
37.- Adana Milletvekili Müzeyyen
Şevkinin, iş bulamadığı için öğrenim kredisi
borcunu ödeyemeyen gençlerin kanayan yarasına merhem olunması ve bu
borçların silinmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
2020de Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen
yapılandırma düzenlemelerinde 5 milyon öğrenciye ait
öğrenim kredisi borcunun silinmesine dair önerge reddedildi,
dolayısıyla Genel Kurulda da görüşülemedi. Kredi, borcu olan
gençlerimizin kabusu olmaya devam ediyor, her 3 üniversite mezunu gencimizden
1i işsizdir. Üniversiteyi bitirmelerine rağmen yıllarca iş
bulamayan milyonlarca üniversite mezunumuz bir de hacizle karşı
karşıya kalmıştır. KYK borçlarının üzerine
her yıl yüzde 19,2 gecikme zammı da ilave edilmektedir. Ödenemeyen
öğrenim kredisi borçları 5,5 milyar liraya çıkmıştır.
Bu sorunun yapılandırma düzenlemeleriyle çözülemediği açıktır.
İş bulamadığı için öğrenim kredisi borcunu
ödeyemeyen gençlerimizin kanayan yarasına merhem olunmalı ve sosyal
devlet ilkesinden hareketle bu borçların silinmesi gerekmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kemalbay
38.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay
Pekgözegüün, Ceylan Bozkurt ve Didar Bozağın dört yılı
aşkın süredir İzmir Şakran Kadın Kapalı Ceza
İnfaz Kurumunda cezalarını çektiklerine, koşullu
salıverilme haklarının ellerinden
alındığına, Hükûmetin infaz paketini siyasi muhalifleri
üstünde siyasi kırım amacıyla kullanmaktan vazgeçmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cezaevlerinde siyasi tutsaklar üstünde siyasi
kırım politikası uygulanıyor. Tutsakların koşullu
salıverilme hakkı keyfî gerekçelerle altı ay süreyle ellerinden
alınıyor. Ceylan Bozkurt, Didar Bozağ dört yılı
aşkın süredir İzmir Şakran Kadın Kapalı Ceza
İnfaz Kurumunda cezalarını yatmış durumdalar, disiplin
cezaları bulunmamasına rağmen koşullu salıverilme hakları
ellerinden alınmıştır. Güvenlik ve gözetim servis raporu,
arama ve sayımlarda kurum çalışanlarının
çalışmalarını kolaylaştırmadığı,
ekstra gayretlerinin olmadığı, serzenişlerde bulunduğu
gibi çeşitli keyfî yaklaşımlarla bu haklarını
ellerinden alıyor. Bu hukuksuz, vicdansız ve adaletsiz kararlara
itirazları ise reddedilmektedir. Hükûmet, infaz paketini siyasi
muhalifleri üstünde siyasi kırım amacıyla kullanmaktan
vazgeçmelidir.
BAŞKAN Sayın Karahocagil
39.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin,
ülkenin on dokuz yıllık AK PARTİ iktidarıyla sanayide,
teknolojide, tarımda çağ atladığına, Amasya ilinde
2020 yılında Tarım İl Müdürlüğünün özel idare
katkısıyla üreticilere tohum desteği ve damızlık koç
dağıtımı yaptığına ilişkin
açıklaması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Ülkemiz on dokuz yıllık AK PARTİ
iktidarıyla sanayide, teknolojide, tarımda çağ
atlamıştır. Amasyamızda 2020 yılı içinde İl
Özel İdaremizin katkısıyla Tarım İl Müdürlüğümüzün
gerçekleştirdiği üretici köylümüze destek projelerini paylaşmak
istiyorum: 4 bin dekar tarla için yüzde 50 hibeli tritikale çim tohumu
dağıtımı yapıldı, 3 bin dekar tarla için yine
yüzde 50 hibeli nohut tohumu dağıtımı yapıldı,
yine 3 bin dekar tarla için yüzde 25 hibeli yonca tohumu
dağıtımı yapıldı. Ayrıca, yüksek sistem
bağ tesisi, safran yetiştiriciliği, misket elma fidanı,
cennet hurması fidanı, kiraz fidanı dağıtımı
projelerinin de içinde olduğu toplamda 10.670 dekar toprak için 1 milyon
486 bin TL tutarında tohum ve fidan dağıtımı
gerçekleştirilmiştir.
Küçükbaş hayvancılığı
geliştirmek amacıyla 72 adet damızlık koç
dağıtımı projesi için İl Özel İdaremiz 194.400 TL
hibe desteğinde bulunmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan...
40.- Gaziantep Milletvekili İrfan
Kaplanın, Gaziantep ilinde organize sanayi bölgesinde bir hastane
kurulmasına dair bir çalışma olup
olmadığını, sanayi bölgesinde kimya ve gıda
sanayilerinin yakın mesafede olmasının sakıncalı
olmasından dolayı imar planında bir değişikliğin
düşünülüp düşünülmediğini, fabrikaların olduğu bölgeye
itfaiye istasyonu yapılması yönünde bir çalışma olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Gaziantepte yüz binlerin
çalıştığı Organize Sanayi Bölgesi
sağlığa ulaşım anlamında sıkıntı
yaşamaktadır. Bu bölgeye hastane kurulması şart
olmuştur. Organize Sanayi Bölgesinde hastane yapılmasına dair
bir çalışma var mıdır?
Bu bölgede kimya sanayisi ile gıda sanayisinin yakın mesafede olması çok
sakıncalıdır. İmar planına bir düzenleme getirmeyi
düşünüyor musunuz?
Sanayi bölgesinde çıkan yangınlar,
anında müdahale edilmediğinde çok büyük felaketlere yol açıyor.
Tekstil, halı, iplik, kumaş gibi fabrikaların yoğunlukla
olduğu bu bölgeye itfaiye istasyonu yapılmalıdır. Bu konuda
bir çalışma var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaya...
41.- Ankara Milletvekili
Yıldırım Kayanın, anayasal bir hak olan toplantı ve
gösteri hakkı kullanılarak yapılan protestolara yönelik terör
estirildiğine, Ankara Valiliği ve Emniyet Müdürlüğünün yasal
haklarını kullanan öğrenci ve akademisyenlere şiddet
uygulamaya devam ettiğine, Ankara Valisi ve Emniyet Müdürünü sorumlu
davranmaya ve yasalara uymaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
YILDIRIM KAYA (Ankara) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Yasasına göre anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri hakkı
Türkiyede tüm insanlara tanınmışken ne yazık ki
Türkiye'nin dört bir yanında, protestolara yönelik, sokaklarda terör
estirilmektedir. Özellikle Türkiye'nin başkenti Ankarada, Ankara
Valiliği ve Emniyet Müdürlüğü yasal hakkını kullanan
öğrencilere, akademisyenlere zor ve şiddet uygulamaya devam
etmektedir. Hiçbir yerde basın açıklaması yapma hakkına
müsaade edilmemektedir. Kendi hakkını kullanmak isteyenler
gözaltına alındığında avukatıyla dahi
görüştürülmesine izin verilmemektedir. Ankara Valisini, Ankara Emniyet
Müdürünü sorumlu davranmaya, yasalara uymaya, anayasal hakkını
kullanan yurttaşlarımıza sahip çıkmaya davet ediyorum. Bu
konuda İçişleri Bakanı görevini yapmalıdır.
Ankara Valisinin ve Emniyet Müdürünün keyfi tutumu
neyse bu tutumu kınıyorum.
BAŞKAN Sayın Filiz
42.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, İYİ PARTİ grup toplantısında bir lokanta
işletmecisinin esnafın pandemi sürecinde yaşadığı
sorunlara dair yaptığı konuşmaya ilişkin
açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün İYİ PARTİ grup
toplantısında lokanta işletmecisi Vedat Derekaya milletin
kürsüsünden yaptığı konuşmada, özetle; yüzde 10 faizle
borçlandıkları ödemeleri yüzde 22 olarak kapatmaya
çalıştıklarını, personel giderleri ve faturalar
altında ezildiklerini, aylardır tedarikçilerden veresiye almaktan
dolayı artık yüzlerinin kalmadığını, bu sürecin
bir iki ay daha devam etmesi hâlinde açık kafe ve lokanta
kalmayacağını, AVMler açıkken kendilerinin kapalı
olmasının evine ekmek götürmeye çalışan insanları da
olumsuz etkilediğini, esnafa yardımın ciro bazlı
değil, kâr zarar bazlı yapılması gerektiğini,
yardım paketinin 80-100 bin TLye kadar aylık kira ödeyen
esnafın ihtiyacını karşılamaktan uzak olduğunu,
şartlara bakılınca da hiç kimsenin destek alma
şansının olmadığını söyledi. Bu belirsiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydınlık
43.- Şanlıurfa Milletvekili Aziz
Aydınlıkın, TOKİnin Şanlıurfa ilinde kura
çekilişi inşaatı başlayan Karaköprü Maşuk Projesinden
önce yapılmasına rağmen Eyyübiye Küçükler Projesinde çivi dahi
çakılmadığına, hak sahiplerinin bir an önce inşaata
başlanmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
AZİZ AYDINLIK (Şanlıurfa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şanlıurfada Toplu Konut İdaresinin
yürütmüş olduğu projeler konusunda bugünlerde sürekli şikâyet
telefonları alıyorum. TOKİnin 100 Bin Konut Projesi dâhilinde
Şanlıurfanın 2 merkez ilçesi yer alıyor. Bunlar: Karaköprü
Maşuk 600 Konut Projesi ve Eyyübiye Küçükler 1.000 Konut Projesi. Bu
sosyal konut projelerini elbette ki destekliyorum ancak Eyyübiye Küçükler
Projesinin kura çekilişi Karaköprü Maşuk Projesinden daha önce
yapılmışken, Maşukta inşaat başlamış
ancak Küçüklerde çivi dahi çakılmamıştır. Küçükler
Projesinden hak sahibi olan vatandaşlarımız, bir an önce inşaata
başlanmasını ve bitirilmesini talep ediyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Erel
Sayın Kılıç
44.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, Şeyh Şamilin vefatının
149uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şeyh Şamilin vefatının 149uncu
yıl dönümüdür. Şeyh Şamil yirmi beş yıl boyunca devam
eden Kafkasya-Rusya savaşlarında Rus ordularını
perişan eden büyük bir halk kahramanıdır. Ömrünü esaret
altındaki Kafkasyanın kurtarılmasına
adamıştır. O yüzden Kafkas Kartalı olarak
adlandırılmıştır.
30lu yaşlarına kadar dinî ve müspet
ilimler alanında iyi bir eğitim alan ve sporun değişik
dallarında mahareti olan Şamili Kafkasyalı Müslümanlar
başlarına lider olarak seçtiler. Rus Çarının yemekteyken
Şamile istihzayla Bu adam korkarım bizi de yer. diye söylenmesine
Korkmayın, dinimizde domuz eti yemek haramdır. sözü meşhurdur.
O Kul sendelerse Allah ona destek olur. demektedir.
BAŞKAN Sayın Bulut
45.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun,
patoloji teknikerliğinin atama sorunu yaşanan mesleklerden
olduğuna, bu meslek grubunun bir başka sorununun da meslek
yasasına sahip olmamaları ve görev tanımlamalarının
yapılmaması olduğuna ilişkin açıklaması
BURHANETTİN BULUT (Adana) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Atanamayan sağlıkçılar her gün sosyal
medyada seslerini duyurmaya çalışsa da saray işsizlikle
boğuşan bu gençlerin haklı taleplerini görmezden gelmeye devam
ediyor.
Patoloji teknikerliği atama sorunu yaşanan
mesleklerden biri. Bu meslek dalı patoloji laboratuvarlarına gelen
materyalleri makroskopiden başlayarak doku takip, kesit ve boyama
işleminin ardından mikroskopta virüs enfeksiyonu ve kanser
saptamasına kadar tedavi edilecek hastaların tedavi süreçlerinde en
önemli etken madde olan tanı koyma ve bu konuda aktif rol alan önemli bir
meslek dalıdır. Buna rağmen hastanelerin düşük personel
dağıtım cetveli sorunundan kaynaklı, iş
bulamamaktadırlar.
Başka büyük sorunları ise meslek
yasasına sahip olmamaları ve bu nedenle de görev
tanımlarının yapılmıyor olmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ünsal
46.- Ankara Milletvekili Servet Ünsalın,
nadir rastlanan bir genetik hastalık olan kistik fibrozisin tedavisinde
SGKnin ödeme yapmadığına ilişkin açıklaması
SERVET ÜNSAL (Ankara) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Bugün size nadir görülen bir hastalıktan
bahsedeceğim, kistik fibrozis. SMA gibi, epidermolysis bullosa gibi bir
ender hastalık bu da. Bu hastalıkla doğan çocuklarımız
ve aileleri maddi ve manevi olarak büyük yük altında ancak birçok
hastalıkta olduğu gibi bir genetik hastalık olan kistik
fibroziste SGK ödeme yapmıyor ama an itibarıyla saray uzaya gidiyor.
Evet arkadaşlar, ama hâlâ aşı olabilenler 2,8 milyon.
Ayıptır, ayıp! Bu milleti ne zannediyorsunuz? Bu hastalığa
karşı mücadele eden ve 2,5 yaşındaki çocuğun tedavisi
için İzmirden Ankaraya yürüyen genç kardeşim Caner Çiçek ve Kistik
Fibrozis Derneği üyeleriyle buluştum. Sağlık
Bakanlığı ve SGK yetkililerine sesleniyorum: 50 milyon
aşı nerede, 50 milyon aşı nerede? Ey uzaya gidenler! Ey
Ayı fethedenler! Hızlı bir şekilde kistik fibrozis
tedavisinde kullanılan ilaçlar geri ödeme kapsamına
alınsın.
BAŞKAN Sayın Özer
47.- Antalya Milletvekili Aydın Özerin,
çiftçi borçlarının katlanmasına sebep olan yüksek faize çözüm
bulunmasını talep ederken Ziraat Bankasının sübvansiyonlu
tarımsal kredilerin faiz oranlarını yaklaşık yüzde 100
artırdığına, icralık olan çiftçi için bu
artışın yaşamsal bir sorun olduğuna ilişkin
açıklaması
AYDIN ÖZER (Antalya) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Çiftçilerimizin Mahir Ünala selamı var. Eski
model bir akıllı telefonumuz var diye yoksulluğumuzu yok sayan
bu anlayışı kabul etmiyoruz. diyorlar. Haklılar. Bu
üstenci, kibirli ve acınacak söylem asla kabul edilemez. Belli ki Mahir
Bey tarımla uğraşanların en alt sınıftan
sayıldıkları feodal sistemde yaşadığını
sanıyor. Oysa çiftçilerimiz Mahir Beyin vahşi kapitalizmiyle
mücadele ediyor. Bakınız, çiftçi, borçlarının
katlanmasına sebep olan yüksek faize çözüm bulunmasını talep ederken
Ziraat Bankası sübvansiyonlu tarımsal kredilerin faiz
oranlarını yaklaşık yüzde 100 artırdı.
İcralık olan çiftçi için bu artış yaşamsal bir sorun
demek. Kısacası Mahir Bey, çiftçinin yirmi dört ay taksitle ayda 450
lira ödemeyle aldığı eski model akıllı telefona dem
vuruyorsunuz ama böyle giderse dalga geçeceğiniz bir çiftçi bile
kalmayacak. O zaman artık oturup bedavadan kendi akıllı
telefonunuzu yersiniz.
BAŞKAN Sayın Bülbül
48.- Antalya Milletvekili Kemal Bülbülün, 10
Ekim 2015 tarihinde Ankara Garındaki terör saldırısında
hayatını kaybeden 103 kişinin yakınlarının
kurmuş olduğu 10 Ekim Barış Derneğinin
kapatıldığına, derneğin tekrar aynı isimle
kurulduğuna ilişkin açıklaması
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sayın Başkan,
değerli vekiller; 10 Ekim 2015 yılında garda insanlığa
karşı işlenen suç sonucu katledilen 103 barış yolcusu
canımızın yakınlarının kurmuş olduğu 10
Ekim Barış Derneği ne yazık ki kapatıldı. 10 Ekim
katliamı tekrarlanmış oldu; 10 Ekimde katledilen 103 insana
karşı, yakınlarına ve insanlığa karşı
bir kez daha suç işlenmiş oldu. Bu arkadaşlarımız tekrardan
10 Ekim Barış Derneğini kurdular. Bugün biz de
çalışmalarına katıldık; çalışmalarında
başarılar diliyor, kutluyor ve 10 Ekimle ilgili yapılan
yargılamanın, yapılan çalışmanın baştan
savma ve savsaklama olduğu, hukukla alakasının
olmadığı zaten dönemin Başbakanı tarafından da
ifade edilmişti.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Sümer
49.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Adana
ili Pozantı ilçesi Akçatekir Bürücek Kızılay Kampının
AKP iktidarı döneminde, son on dokuz yıldır terkedilmiş
durumda olduğuna, arazisi ve konumu çok değerli olan kamp
alanının yandaşlara kupon arazi olarak satılmaya mı
hazırlandığını sorduğuna ilişkin
açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Adana Pozantı ilçemiz Akçatekir Bürücek
Kızılay Kampına, yetiştirme yurdundan, ihtiyaç sahibi 18
yaş altı çocuklar ve dar gelirli ailelerimizin çocukları dönem
dönem getirilir, yaz ve kış kampları kurulurdu. 21.293 metrekare
alanda, asırlık ağaçlar içerisinde sinema salonu, kütüphane,
yemekhane, sosyal tesisler, kız ve erkek öğrencilerin ayrı
ayrı kaldıkları 8 adet yatakhane bulunmaktaydı. Ne
yazık ki son on dokuz yıldır AKP iktidarı döneminde
terkedilmiş durumda. Pandemi sonrasında yapılacak bir
planlamayla Bürücek Kampı tekrar ihtiyaç sahiplerinin yuvası hâline getirilmelidir.
Arazisi ve konumu çok değerli olan kamp alanı göz göre göre harabeye
dönüştürülüp yok pahasına AKP iktidarının
yandaşlarına kupon arazi olarak satılmaya mı
hazırlanmaktadır? Adana ve çevre illerindeki hemşehrilerimizden
gelen talepler doğrultusunda Akçatekir Bürücek Kızılay
Kampının akıbetinin sonuna kadar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Başevirgen
50.- Manisa Milletvekili Bekir
Başevirgenin, YKS sınav ücretinin bu yıl 90 TLye
çıktığına,
öğrencilerin sınavın 3 oturumu için 270 TL giriş
ücreti ödeyeceğine, bu yüksek ücret nedeniyle belki binlerce
öğrencinin sınavlara giremeyeceğine ilişkin
açıklaması
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2019da 50, 2020de 70 TL olan YKS sınav ücreti
bu yıl 90 TLye çıktı. Asgari ücrete yüzde 21 zam
yapılırken sınav ücretlerine yüzde 28,5 zam geldi.
Öğrenciler sınavın 3 oturumu için 270 TL giriş ücreti
ödeyecek. Asgari ücretle geçinen bir aileden sınava girecek 1 çocuk için
kazancın yüzde 9,5i, 2 çocuk için yüzde 19u, 3 çocuk için ise yüzde
28,5i sınav ücretine gidecek. Gençler aylardır eve
kapanmışken, aileler kurs ve kitap ödemesi yapamazken, pandemi
sürecinde veliler işsizlikle boğuşurken yapılan bu zam
vicdansızlıktır. Bu yüksek ücret nedeniyle belki de binlerce
öğrenci bu sınavlara giremeyecek. Eğitim birileri kâr etsin diye
değil, herkes yararlansın diye vardır. Öğrencilerimizi
müşteri olarak gören iktidara sesleniyorum: Şirketlerin milyonlarca
lira borcunu silebiliyorsanız, öğrencilerimizden de sınav
ücretini almayın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Adıgüzel
51.- Ordu Milletvekili Mustafa
Adıgüzelin, kırsal alanda 2/B arazilerinin hem satış hem
de kullanımıyla ilgili büyük sorunlar yaşandığına
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Kırsal alanda 2/B arazilerinin hem
satış hem de kullanımıyla ilgili çok büyük sorunlar
yaşanmaktadır. Bir kere birçok il ve ilçede bu alanların
satışıyla ilgili kıymet tespit komisyonları henüz
oluşturulmamış, bu nedenle vatandaş bunları almak için
bir bedel belirlememiştir. Vatandaş 2/B arazisi üzerine evini ve
iş yerini yapıyor ancak buraya elektrik ve su bağlatamıyor
çünkü tapu isteniyor, çünkü Yapı Kayıt Belgesi isteniyor. Ama siz
bedel tespit etmemişsiniz ki parasını ödeyip alsın. Bu
nedenle bu süre içerisinde bu Yapı Kayıt Belgesi ve tapu istenmeden
elektrik ve su bağlanmasının bir yolu bulunmalıdır.
Ayrıca bedel tespit edilen yerlerde de fiyatlar çok yüksek, dönümü 5 bin
lira, 6 bin lira oldukça yüksek, şehir içi gibi. Yani vatandaş
şunu der: Bu bedeli siz bize ödeyin biz hakkımızdan feragat
edelim. O yüzden uygun bir şekilde bedel tespiti
yapılmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gülüm
52.- İstanbul Milletvekili Züleyha
Gülümün, cezaevlerinde mahpuslara uygulanan insanlık dışı
muamelelerin devam ettiğine, devletin sağlık güvenliğini
aksatmasının, ağır hasta mahpusları cezaevlerinde
tutmaya devam etmesinin insanlık suçu olduğuna ilişkin
açıklaması
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Cezaevlerinde
mahpuslara karşı uygulanan insanlık dışı
muameleler artarak devam ediyor. Gerekli sağlık tedbirleri
alınmadığı ve sağlığa erişim
sağlanmadığı için mahpuslar önlenebilir hastalıklar
dâhil olmak üzere yeni hastalıklara yakalanıyor. Bakırköy
Kadın Cezaevinde tutulan 23 yaşındaki hepatit B hastası
Tenzile Acar boğazından kan gelmesi sonucu hastaneye
kaldırılmış ve Tenzile Acara verem teşhisi
konulmuştur. Buna rağmen tahliye edilmiyor. Devletin mahpusların
sağlık güvenliğini aksatması, ağır hasta
mahpusları cezaevlerinde tutmaya devam etmesi insanlık suçudur.
Cezaevi koşullarında tutularak ölüme terk edilen Tenzile Acar derhâl
serbest bırakılsın. Yaşama hakkı tehdit altında
olan ve pandemiye karşı korumasız bırakılan risk grubundaki
bütün hasta tutsaklar derhâl serbest bırakılmalıdır.
BAŞKAN Son söz Sayın Ceylanın.
Buyunuz Sayın Ceylan.
53.- Çanakkale Milletvekili Özgür
Ceylanın, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 81inci maddesine göre illerin
Sosyoekonomik Gelişmişlik Endeksi verileri dikkate alınarak
uygulanacak ilave SGK prim teşvik oranlarının her yıl
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yeniden
belirlendiğine, söz konusu düzenlemenin gecikmeksizin 15 Şubat
öncesinde yayınlanmasında fayda olduğuna ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 81inci maddesinin (2)nci
fıkrası uyarınca illerin Sosyoekonomik Gelişmişlik
Endeksi verilerini dikkate alarak uygulanacak ilave SGK prim teşviki
oranları her yıl Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle
yeniden belirlenmektedir. Ancak bu kararnamenin şubat ayı içinde
yayınlanmasında yaşanan gecikme nedeniyle muhasebeci ve mali
müşavirlerin SGK beyannamelerinde sonradan düzeltme yapmaları
gerekmektedir. Söz konusu düzenlemenin gecikmeksizin 15 Şubat öncesinde
yayınlanmasında fayda vardır. Şayet süre uzatılacaksa
-ki yaşanan ekonomik buhran ve pandemi nedeniyle bütün illeri kapsayacak
şekilde uzatılmasında fayda vardır- bu işlem
gecikmeksizin yapılmalı ve muhasebeci ve mali müşavirlerin
iş yükü de, bir düzeltme beyannameleri de
artırılmamalıdır.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.11
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.28
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman),
Emine Sare AYDIN (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın Milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 45inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince, denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, 2019 Yılı Kamu Denetçiliği Kurumu
Raporu Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu üzerinde
görüşmelere başlıyoruz.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler
1.- 2019 Yılı Kamu Denetçiliği
Kurumu Raporu Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon
Raporu (5/3) (S. Sayısı: 219)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti ile İsviçre
Konfederasyonu Arasında Tarım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın
Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca
Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun
Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
A) Kanun Teklifleri (Devam)
6.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti ile İsviçre Konfederasyonu
Arasında Tarım Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Eklerine İlişkin
Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına
Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/2373) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 157) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 157 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen yok.
Teklifin tümü üzerinde görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
İLE İSVİÇRE KONFEDERASYONU ARASINDA TARIM ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA VE ANLAŞMANIN EKLERİNE
İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLERİN
CUMHURBAŞKANINCA DOĞRUDAN ONAYLANMASINA DAİR YETKİ
VERİLMESİNE İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 25 Haziran
2018 tarihinde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile İsviçre Konfederasyonu
Arasında Tarım Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
(2) Birinci
fıkrada belirtilen Anlaşmanın eklerine ilişkin
değişiklikleri doğrudan onaylamaya Cumhurbaşkanı
yetkilidir.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili
Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Buyurunuz Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; farklı siyasal cenahtan 2 insanın
benzer hikâyeleriyle başlamak istiyorum sözlerime.
Muammer Bilgiç, Saadet Partisi Genel İdare
Kurulu üyesi -eskiden de Refah Partiliymiş- şöyle bir
anısını anlatıyor: 1990ların başı, 19
Mayıs Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Kurupelit Kampüsü, tenha bir
yer. Fakülte yönetimi ramazanda kantini kapatma kararı
almıştı. Kantinin kapatılmaması için imza toplayan bir
grup bizim dersliğe gelmişti, Arkadaşlar, biz kantinin
kapatılmasını istemiyoruz. dediler. Ellerindeki dilekçeyi imza
atmak için istedim, sonra dönüp sınıfa konuştum: Ben oruç
tutuyorum diye herkes oruç tutmak zorunda değil; inanan var, inanmayan var;
ayrıca hasta olan, gün içinde bir şeyler atıştırmak
zorunda olan arkadaşlar var ve bu dağ başında lokanta yok.
Bizim sınıfın neredeyse tamamı imza attı, dilekçeyi ve
toplanan imzaları fakülte Genel Sekreterine vereceklerdi. Sol gruplardan
arkadaşlara ben de sizinle geleyim dedim. Tabii, benim Refah
Partililiğim tüm kampüste biliniyor. Gittik, nasıl oldu bilmiyorum
ama yine ben konuştum: Hocam, biz kantinin kapatılmasını
istemiyoruz; zaten oruç tutanlar kantine inmez, tutmayanlara ya da
tutamayanlara da eziyet olmasın. Fakülte Genel Sekreteri grubun önünde
beni görünce zaten şaşırmıştı. Kantin
kapatılmadı.
Bahar dönemi biyoloji bölümünde cuma saatine
laboratuvar dersi koydular, yüzde 80 devam zorunluluğu var, biz iki hafta
derse girmedik, üçüncü hafta da girmezsek eğer sınıfta
kalacağız. Sol görüşlü arkadaşlar bölüm başkanına
çıktılar: Biz laboratuvar dersinin saatinin
değiştirilmesini istiyoruz. dediler. Bölüm başkanı sordu:
Niçin? Sınıftaki sol görüşlü arkadaşlar cevap verdi:
Sınıfta cumaya gidemeyenler var. Tabii ders saati
değiştirildi.
Şimdi, aynı, benzer bir hikâye, bir
başka cenahtan, akademisyen yazar Murat Sevinç anlatıyor, yedi-sekiz
yıl önce Boğaziçi anısı diye, Boğaziçi Üniversitesinde
anayasa dersleri verirken yaşadığı bir olayı. Aynı
şekilde, anayasa sınavının olacağı bir gün
sınav saatini saat 13-17 arası uygun belirlemiş idare ve o da
13te ya da 14te yapalım demiş ama gelmiş 2-3 öğrenci ve
kendisinden rica etmişler: Hocam, sınav saatini
değiştirebilir miyiz? Kendi sözleriyle söylüyorum: Dertlerinin ne
olduğunu anladım ancak nedenini sormadım çünkü sormak,
onları inançlarıyla ilgili açıklama yapmak zorunda
bırakacaktı, ama dedim ki: İdareye gidin, benim için fark etmez
ve isterse idare, kabul ediyorsa sınav saatini değiştirelim.
Sonra sınav saati 15e alındı. Ben de bir hain hoca olarak
kalktım, bunu bir sınav sorusu olarak sordum. diyor Murat Sevinç.
Yarım sayfa sınav sorusu yaptım ve dedim ki: Bir öğrenci
geliyor, sınav ibadet saatine denk geldiği için bir saat sonraya
alınmasını talep ediyor ve yeni bir saat belirleniyor. Bu
durumda
ile başlayan ve tartışmalarını gerektiren
bir anayasa, temel hak, laiklik sorusu. Ve öğrencilerin hepsi gayet güzel
yanıtlar verdiler, anayasa maddeleri arasında dolaşıp inanç
ve ibadet özgürlüğüne, temel hakların sınırlanması
konusuna, diğerlerinin hak ve özgürlüğüne, laik devlet ilkesine
vesaire değinerek, tartışarak yanıtlamaya
çalışmışlardı. Ama hepsinin yaptığı bir
şey daha vardı bu yanıtlamanın dışında:
Hepsi satırlarının arasında arkadaşlarını
savunmaya çalıştılar, lafı döndürüp
dolaştırıp Kuşkusuz laik bir devlette
diye
başladıkları cümlelerini Ama o öğrencinin de hakkı.
diyerek tamamlamaya çalışıyorlardı. Sınıfta her
etnik kökenden, memleketin her yerinden, her inançtan, her cinsel yönelimden ve
ideolojiden öğrenci vardı, 130 kadar öğrenci vardı ve hepsi
birbirinin hakkını kolluyordu yani. Evet, şöyle diyor Murat
Sevinç: Hâl böyleyken bugün ne Boğaziçindeki Müslüman Öğrenciler
adlı bir grubun açıklamasına ne de seyrettiğim videolarda
inançlı öğrencilerin arkadaşlarını savunmasına
şaşırdım. Yine devam ediyor: Beyler, bayanlar, takım
elbiseliler, çakarlı araçlı ve bol korumalı muhteremler;
Türkiye, maaşlı trollerden, saldırganlardan ve küfürbazlardan
ibaret olmadığı gibi kimsenin babasının malı da
değil. Tapusu 83 milyon yurttaşta. Başka bir nesil, nesiller var
artık ve boğazlaşmadan, diğerinin insanca ve eşitçe
yaşam hakkını savunarak sürmek istiyorlar ömürlerini.
İşte o nesiller bunlar arkadaşlar. Bu pırıl
pırıl, gözleri ışıldayan gençler; gerçekten o nesiller
bunlar ve boğazlaşmadan başka bir yaşam sürmek istiyorlar.
Ben onlara yürekten inanıyorum, yürekten katılıyorum. Eğer
bu ülke değişecekse onlarla değişecek diye düşünüyorum.
Ve şöyle devam ediyor: Ayrıca hiçbirimiz anamızın
karnından, maaşını ödediğimiz insanlardan sabah
akşam hakaret işitmek ve aşağılanmak için
çıkmadık. Ne o öğrenciler ne anne babaları ne de diğer
toplumsal kesimler; insanda bir dur durak olur. Peki dur durak var mı
sizde? Hayır, dur durak yok. Öldürülen kadınları, iş
cinayetlerinde ölen işçileri, hakkını arayan insanları
koruması gereken emniyet görevlileri, ifadeye ne zaman çağrılsa
gidebilecek olan insanları gece gündüz ev basarak çoluğunun
çocuğunun yanından alıp gözaltı yapmakla, gösterilere biber
gazı sıkıp plastik mermi atmakla meşgul. Küçücük bir
çocuğa, Berkin Elvana Cumhurbaşkanının yıllardır
bitmeyen hıncı ve hedef göstermeleriyle ablası Özge Elvanı
katılmadığı bir eylem yerine götürüp,
katılmış gibi gözaltına alarak yakalama
tutanağını dahi kumpasla değiştirmekle meşgul.
Dur durak var mı sizde? Hayır, dur durak yok. AİHM
kararlarını, AYM kararlarını uygulaması gereken her
vatandaşın adalete eşit olarak erişmesini sağlaması
gereken savcılar ve hâkimler neyin peşindeler? Çorlu tren
kazasında kaybettiği oğlu için adalet arayan Mısra Özü
tazminata mahkûm etmenin peşinde. Dur durak biliyor musunuz? Hayır.
Siyasetiniz ve siyasetçiniz Bizi mahvettiniz, bizi öldürdünüz. diyerek
çiftçilerin yoksullaşmasını anlatan çiftçinin taksitle
aldığı telefonun kaç para olduğunun peşinde. Ve hâl
böyleyken iktidardan şöyle bir ses yükseliyor, Meclis Başkanı
diyor ki: Yeni Anayasa fikri herkeste bir heyecan uyandırıyor. Bir
de Adalet Bakanının sözü vardı: Darbe Anayasasına son
vereceğiz. diyor. Ne yeni anayasası arkadaşlar Allah
aşkına! Ne yeni anayasası gerçekten! AKPnin ve
ortağının tek bir anayasası var bugün, o anayasanın da
adı zulüm. Hınca hınç dolu cezaevleri, kaçırılıp
kaybetmeler, gece yarıları gözaltılar, daimi tutuklamalar,
hasbelkader tutuklanmasanız adli kontroller, ev hapisleri ve
kısacası en büyük arzularının anayasa falan değil,
hepimizi asgariden bir elektronik kelepçe takarak eve hapsetmek olduğunu
düşünüyorum.
Evet, son olarak ben halkımıza seslenmek
istiyorum; gerçekten, artık, iktidara seslenmekten çoktan vazgeçtim:
Hiçbirimiz terörist değiliz. Hiçbirimiz hakaretle, öfkeyle, hınçla
yaşamak istemiyoruz. İktidara ya da muhalefete değil, evet,
yurttaşa söylüyorum bunları. Örneğin, Kürt yurttaşların
eşit yurttaşlık hakkı söz konusu olduğunda Ama biz
Kürt değiliz. diyecek miyiz? Enis Berberoğlu dediğinizde, Leyla
Güveni de, Selahattin Demirtaşı da amasız yanına
koyabilecek misiniz? LGBTİ hakları söz konusu olduğunda Ama biz
onlardan değiliz. mi diyeceksiniz, LGBTİ hakları insan
haklarıdır. mı diyeceksiniz? Ateistler söz konusu
olduğunda Onlar dinsiz, kâfir. Müslümanların hakları söz
konusu olduğunda Ama onlar takiyeci ve gerici. mi diyeceksiniz?
Kadınlar söz konusu olduğunda Ama sen evlisin. Ama sen evli
değilsin. Ama sen başörtülüsün. Ama sen mini eteklisin. mi
diyeceksiniz?
Bu zalim günlerde birbirimizi ayırt etmeden
daha çok kenetlenmeye, bize en uzak gördüğümüzü dahi kendimize yakın
etmeye ihtiyacımız var. Bunu hepimiz ancak kendimizle yüzleşerek
başarabiliriz diyorum, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Ayhan Altıntaş.
Aynı anda şahsınız adına da
konuşacağınızdan süreniz on beş dakikadır.
Buyurunuz Sayın Altıntaş.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile İsviçre Konfederasyonu Arasında
Tarım Anlaşmasına Dair Kanun Teklifi üzerine İYİ PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, iktidarın
öncelikleri halkımızın sorunları olmalı. İktidar,
öncelikleri halka sormadan belirlerse halk egemenliğini
tanımamış olur. Cumhuriyetlerde egemenlik milletindir. Millet bu
egemenliğini, seçtiği vekillerden oluşan parlamentolar
aracılığıyla kullanır. Parlamentolar iktidara
halkın ihtiyaçları ve öncelikleri hakkında geri bildirim verir
hem de iktidarı halk adına denetler. Dolayısıyla,
kapalı bir geri bildirim sistemi oluşur. Bu sistemler sağlıklı
denge ve denetleme mekanizmasına sahiptir. Bu nedenle, güçlü milletler
güçlü parlamenter sistemlere sahiptirler.
İktidarın halka sormadan öncelik
belirlemesi keyfî idarelerdir. Bu idarelerde geri bildirimli denge denetleme
imkânı yoktur. Bu yönetimlerde bile bazı geri bildirim
mekanizmaları oluşturma ihtiyacı ortaya
çıkmıştır. En başarılı
padişahların tebdilikıyafetle halk arasında
dolaşıp icraatları hakkında geri bildirim alanlar
olması tesadüf değildir ama biz ne yaptık? Parlamenter sistemi
bırakıp Türk tipi başkanlık sistemine geçtik. Halk
egemenliğini beş yıl süreyle seçilen bir başkana tevdi eden
bir sistem oluşturduk.
Bu sistemin demokrasi eksikliğini gösterebilmek
için temel özelliklerine bir bakalım.
Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi diye
adlandırılan bugünkü yönetimde kuvvetler ayrılığı
yoktur, egemenlik milletten alınıp Cumhurbaşkanına
verilmiştir. Cumhurbaşkanı aynı zamanda parti
başkanıdır. Yöneticileri, rektörleri, yargıçları,
askerleri atayan tek otorite Cumhurbaşkanıdır.
Cumhurbaşkanı, yandaşlarına dilediği imkânları
sunabilmektedir. Bütçeyi tek başına hazırlamaktadır.
Bütçenin Türkiye Büyük Millet Meclisinde reddedilme şansı yoktur.
Meclisin denetim görevi sıfırlanmıştır.
Cumhurbaşkanı KHKyle istediği yasal düzenlemeyi yapmaktadır.
Bakanlar Cumhurbaşkanının sekreterleri konumundadır. Bakan
yardımcıları Cumhurbaşkanı tarafından
atanabilmektedir. Bakanlar halka yani halkın temsilcileri olan
milletvekillerine karşı hiçbir saygı ve sorumluluk
hissetmemektedirler. Yasalar kâğıt üzerinde milletvekillerince ama
gerçekte Cumhurbaşkanlığı Külliyesince
hazırlanmaktadır. Muhalefet milletvekillerinin yasa yapma imkânı
kalmamış, devlet sadece iktidar partisi ve onun destekçilerine hizmet
eder hâle gelmiştir. Devletin gelir getirici tüm varlıkları
Cumhurbaşkanınca yönetilen Türkiye Varlık Fonuna
aktarılmıştır. Varlık Fonu denetimden geçmemektedir.
Sayıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi gibi kurumlar
etkisizleştirilmiştir. Devletin tüm kurumları yok
edilmiştir, kurumlar Cumhurbaşkanlığı ofisi hâline
gelmişlerdir. Yönetim dinî cemaatlere, vakıflara ve tarikatlara maddi
imkânlar sağlayarak kendi kitlesini yönlendirmektedir. Özgür ve
tarafsız adalet kalmamıştır. Cumhurbaşkanı
kendisinin akıbetini milletin akıbetiyle
özdeşleştirmiştir. Özgür ve bağımsız basın
ve medya kalmamıştır. Nispeten serbest olan sosyal medya ise
kontrol altına alınmak ya da kapatılmak üzeredir.
Cumhurbaşkanının tasarruflarını denetleyecek, geri
bildirim verecek bir mekanizma kalmamıştır. Siyasi partiler
dışında muhalefet yapacak kurum kalmamış,
vatandaşın eleştirisi hakaret olarak, muhalif gösteriler
terörizm olarak cezalandırılarak susturulmaktadır. Hesap
verilebilirlik ilkesi yok edilmiştir. Cumhurbaşkanının
hesap verilebilirliği beş yılda bir yapılacak seçime
indirgenmiştir. Böyle bir yönetimin halka güven vermesi, halkı refaha
kavuşturması mümkün değildir.
Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşener bir yıldır, pandemiden önce başlatmış
olduğu halk ziyaretlerine hâlâ devam etmektedir. Pek çok il ve ilçede
esnaf, sanatkâr, tüccar, işçi, ev kadını, genç, çiftçi gibi
vatandaşlarla buluşmakta, onların dertlerini,
sorunlarını öğrenmektedir. Dolaştığımız
Anadolu illerinde aldığımız geri bildirimleri iktidara
iletelim, bu şekilde onlara da bir nebze olsun katkı sağlamış
olalım. Belki bundan sonra Kuru ekmek bulabiliyorlarsa doyuyorlar
demektir. diye söylemekten vazgeçersiniz ya da Aç isen cebinde niye
akıllı telefon var? diye sormazsınız. Bu arada
Nallıhanda bir telefoncuyu ziyaretimde tezgâhın üstündeki
telefonlara baktım, yirmi-yirmi beş yıl öncenin akıllı
olmayan telefonları vardı. Neden bunlar tezgâhta? dedim Artık
talep bu eski telefonlara, vatandaşta para yok. dediler.
Dolayısıyla Mahir Bey biraz esnaf dolaşsın da öyle
konuşsun. Her çiftçi de cebinde akıllı telefon
taşımıyor.
Vatandaş ziyaretlerinden görüyoruz ki toplumun
yüzde 80i borç içinde yaşamaktadır. İcra dosyalarının
sayısı 30 milyona dayanmıştır. Lokanta ve kafeler
kapalıdır, pek çoğu zaten kapanmış ve el
değiştirmiş durumdadır. Esnaf ve çiftçi borç
batağındadır, vadesi gelen borçlar yeni faizlerle ertelenmekte,
borçlar sürekli artmaktadır. Dün, grubumuzda konuşan bir
lokantacı esnafımız: Yüzde 8 faizle ödeyemediğim borcumu,
yüzde 20 faizle nasıl ödeyeceğim? diye sordu. Bir başka
çiftçimiz Çorumda Sayın Genel Başkanımıza: Canım
başıma bela oldu. dedi. Ne demek bu hiç düşündünüz mü? Elinden
traktörü, toprağı alınan çiftçinin hâlini düşünebiliyor
musunuz? Eli kolu bağlanan çiftçi bu hacizlerden nasıl kurtulacak?
Bankaların elinde çok sayıda traktör, tarım arazisi
birikmiş durumda. Çiftçinin girdi maliyetleri çok arttı. Gübreye bir
yılda yüzde 90a varan oranlarda zam geldi. Gelirler, bu girdi
artışlarını karşılayamamakta, çiftçiler de
boşuna çalışmakta. Sertifikalı tohum koşuluyla tohumda
yurt dışına bağımlılık artmış,
fiyatlar yabancıların insafına
bırakılmıştır. İstikrarlı bir tarım
politikası yok ya da uygulanmıyor. Ürün fiyatları yıldan
yıla aşırı oynak seyretmekte. Geçen yıl talebi çok
olan patatesin bu yıl fiyatı 80 kuruşa düşünce çiftçi
patatesi tarlada bırakmayı tercih etti. Çiftçiler ne ekeceklerine
karar verirken dedikodularla yönlendiriliyorlar. Bu ülkenin Tarım
Bakanlığı neden yönlendiremiyor, teşvikler neden
yönlendirici olamıyor?
Soğanlar bu sene tamamen elde kaldı.
Bakın, Polatlılı çiftçi ne diyor: Bizim Polatlıda her
köyde 200 tondan fazla mal var; hiç abartmıyorum, 60 kuruşa. Öyle 1
lira oldu, yok, 2 lira oldu; hayırlı olsun. hikâye, varsa alan
gelsin, 1 liraya 40 ton, kaya gibi malım var. Belli ki teşvikler hem
yetersiz hem de geç verilmektedir. Zamanında verilmeyince ürün planlamasına
da etkisiz olmaktadır. Patates, soğan için teşvik olmayınca
fiyatlar çiftçiyi tatmin edememekte. İktidarın tarım
politikası üretimden çok ürünün ticaretine, ithalat ve ihracatına
yoğunlaşmış durumda. Bu durum bazılarını
zengin edebilir, bazılarını ihya edebilir ama çiftçiyi yok ettiği
ortada.
Bakın, son beş yılda buğday
üretimimiz 3 milyon tondan fazla düşmüş, ithalatımızsa 9
milyon tona çıkmış. Ne var bunda? Biz
aldığımız buğdayı un yapıp, makarna yapıp
ihraç ediyoruz. diyorsunuz. Ton başına, dünya fiyatlarından
ortalama yüzde 25 pahalı ithal edip unu ve makarnayı yüzde 10 daha
ucuza ihraç ettiğimiz rakamlarla ortada. Aradaki fark milyarlarca
doları buluyor. Bu fark acaba kimlerin cebine gidiyor? İktidarı
bu farkı araştırmaya davet ediyorum.
Bütün bu yanlış politikaların sonucunda
ne oluyor? Gıda ürünlerindeki fahiş fiyat artışı
ortada. Gıda ürünleri enflasyonda başı çekiyor. Dünyada 2011
yılından sonra gıda fiyatları yüzde 17 düşmüşken
Türkiyede yüzde 225 artmış. Geçtiğimiz sene Türkiye, OECD
ülkeleri arasında, yıllık gıda fiyatı
artışında da şampiyon olmuş. Akaryakıtta
dışa bağımlılığı kabul edebiliriz ama
tohum, gübre, zirai ilaç gibi girdilerde neden dışa
bağımlıyız? Dışa bağımlı oldukça
da fiyatlar durmadan yükseliyor, biz belirleyemiyoruz, tamamen
dışında kalıyoruz.
Dünya, salgın ve beklenen kuraklık
yüzünden tarımsal ürün stokuna gidiyor. Tarımda çalışan
nüfus beş yılda yarıya inmiş, çiftçinin ortalama
yaşı 60a dayanmış. Çorumun Alaca ilçesi gibi Anadolunun
verimli topraklarına sahip bir ilçede bir çiftçi ailesinin buğday
tarımıyla asgari ücret kazanabilmesi için gereken arazi
yaklaşık 200 dekar ama ortalama aile başına düşen
arazi 120 dekar, bu ne demek biliyor musunuz? Çiftçi, asgari ücretin
yaklaşık yarısıyla geçinmek durumunda, tabii bu durumda
büyük şehre taşınıp asgari ücretle de olsa bir işte
çalışmak daha cazip oluyor, bu şekilde çiftçilerin
çocukları tarımdan hızla uzaklaşıyorlar. Çiftçilik ve
tarım bir meslek değil, bir yaşam biçimidir; bu yaşam
biçimini çocuklukta öğretmezseniz insanları bir daha o yaşama
sokamazsınız. Son yirmi yılda 33 milyon dönüm tarım arazisi
kaybedilmiş, ekilen tarım arazimizin ise 25 milyon dönümü
azalmış; bu durumda hâliyle 1 metrekare tarlanın fiyatı 5
liranın altında, hatta 3-4 liraya bile bulunabiliyor, 1 bardak çay
karşılığı bile etmiyor. Vatan toprağı
diyoruz ama 1 bardak çay kadar değer veremiyoruz, 1 paket sigara yerine
4-5 metrekare tarla alabiliyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bunları size
söylüyoruz, durumu iyi değerlendirin ve tedbirleri alın diye;
uyguladığınız politikaların esnafı, çiftçiyi ne
hâle getirdiğini görün diye. Anadoluda esnaf bitmiş, hem çiftçinin
yoksulluğu hem pandemi hem de zincir marketler esnafı bitirmiş
durumda. Esnafın önemini aslında burada, bu pandemi ortamında
daha iyi anlıyoruz. Küçük olarak belirlenen esnaf aslında bizim
mahalle, köy kültürümüzün temelidir, halkımız zora
düştüğünde birbirine sarılır, bu da market kültüründe
maalesef mümkün değil. Eskisi gibi kasap, manav, bakkal
komşularını tanır, onlara destek olur, tabiri caizse idare
eder, bu esnafı korumak böyle zor günler için önemlidir, bu konuda acilen
tedbir alınması gerektiğini düşünüyoruz. Her yerde, her
binanın altında açılan, hepimizin istisnasız komşu
olduğu zincir marketler vatandaşa veresiye vermezler, pazarlık
yapmazlar; kısaca, hiç yardımcı olmazlar. En başta bu
yüzden esnafı desteklemeliyiz. Tamam, serbest piyasa ama devlet bu
marketlere esnafı batırmayacak kadar izin vermeli. Bu zincir
marketlerde mesela yöresel ürünlerin satılması da sağlanmalı.
Zincir marketler her köşe başına açılmış; hem
bakkalla hem manavla hem züccaciyeciyle hem konfeksiyoncuyla rekabet ediyorlar,
esnafı bitiriyorlar. Sungurlu Belediye Başkanımız ilçede
başarılı bir uygulama yapmış. İlçede her zincir
marketten sadece 1 tane açılmasını önermiş. Kendisini
tebrik ediyorum. Umarım, bu uygulamayı diğer ilçeler de
yaygınlaştırırlar.
Değerli arkadaşlar, çiftçinin sorunu
bitmiyor. Bu yıl derinlemesine hissederek
yaşadığımız kuraklık da önümüzde büyük bir sorun.
İleride bu sorun çok daha büyüyecek. Geçenlerde NASAnın
kuraklık haritası yayınlandı. Ülkemizin, küresel
ısınmadan en fazla etkilenen ülkeler arasına girdiği
açıkça görülüyor. Türkiye hızla susuzluğa gidiyor. Yer üstünde
gördüğümüz kuraklığın çok daha fazlası yer altı
sularında görülüyor. Ülkemizin yüzde 80 kadarlık kısmında
yer altı suları neredeyse bitmiş durumda.
Ülkemizin en verimli tarım arazilerinin bir
kısmı da Çorum yöresinde bulunuyor. Çorumun ekonomisinde de
tarım önemli bir yere sahip. İlde 164 binden fazla insan geçimini
tarımla sağlıyor. Çorumda son günlerdeki yağışlara
rağmen kuraklık var. Çiftçi suyun yetersiz olduğunu söylüyor,
Bölgede bulunan suyun doğru bir şekilde kullanılması için
devlet planlama ve yatırım yapmalı. diyor.
Salma su, vahşi sulama gibi yöntemler derhâl
bitirilmeli ama maalesef, ülkemizde planlama ve yatırım maliyeti,
fizibilite gibi kavramlar artık kullanılmıyor. Biz
tarımın sorunlarını kendimiz çözemezsek arazilerimiz
yabancı firmalara gidecek, Türkiyede tarım tamamen bitecek. Bir an
önce tarım kooperatiflerimizle ortak tarım uygulamalarını
harekete geçirmeli, ranta dayalı ithalat ve ihracat uygulamalarından
vazgeçmeliyiz; yerli tohumları, yerli girdileri güçlendirmeliyiz; çiftçiyi
borç batağından kurtarmalıyız, doğru bir borç
yapılandırması yapmalıyız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahısları adına
İzmir Milletvekili Sayın Serpil Kemalbay.
Buyurunuz Sayın Kemalbay. (HDP
sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada birçok
şey konuşuldu. 10 Ekim 2015 katliamı sebebiyle kurulan, emek,
barış, demokrasi mitingine yapılan bu saldırı
arkasından kurulan 10 Ekim Barış Derneğinin
kapatıldığını buradan sizlerle paylaşmak
istiyorum. Daha doğrusu, kapatılan bu derneğin Yargıtay
tarafından, kapatılması onaylandı. Hepimiz o günleri hatırlarız;
emek, barış, demokrasi mitingi aslında, Türkiyedeki siyasi
atmosferi dizayn etmek isteyenler tarafından bombalanmıştır
ve bu katliamda payı olan güçler içerisinde IŞİD çetelerinin yanı
sıra Millî İstihbaratın da en azından görevini
yapmadığına, hatta burada ilişkilendiğine dair de pek
çok delil bulunmaktadır. Ben, barışı, emeği,
demokrasiyi savunmak için acılarından bir demokrasi mücadelesi
çıkaran bu yaslı ailelerin derneğine buradan selam göndermek
istiyorum ve bu kapatmayı kabul etmediğimizi ifade etmek istiyorum ve
bu kapatma kararını kınıyorum.
Burada biraz önce aya gitmekten bahsediliyordu.
Belki de zamanda yolculuk yapıp Abdülhamit dönemine doğru bir
yolculuk ve istibdat rejiminin hayalleri kuruluyor fakat görülen o ki
aslında esas hedef demokrasinin tahrip edilmesi, demokrasinin yok
edilmesi.
Yine, Soma katliamı davasında tüm
sanıkların tahliye edildiğini öğreniyoruz. Somalı
işçilere tekme atanların ceza almadığını da
biliyoruz ve bu tahliye kararını da burada kınamak
istediğimizi söylüyorum. Soma katliamında 301 can hayatını
yitirmişti. Soma katliamı var çünkü siz varsınız, AKP
iktidarı var diyorum.
Asıl sorumluları hiçbir zaman
yargılanmayan Çorlu tren faciasındaysa oğlunu kaybeden
Mısra Öz ceza aldı ve bu hukuki süreci izleyen, gerçek habercilik
yapan gazeteci Mustafa Hoş ceza aldı; bunu da burada kınamak
istiyorum ve işte siz busunuz diyorum; AKP iktidarı, saray
iktidarı işte budur diyorum; adaletsizliktir diyorum,
vicdansızlıktır diyorum. Bu katliamların sorumlusu
olduğunuzu bir kez daha sizlere hatırlatmak istiyorum.
Yine, işçi cinayetleriyle ilgili rapor
açıklandı. İş Sağlığı ve İş
Güvenliği Meclisinin raporuna göre ocak ayında 199 işçi
yaşamını yitirdi. Bu katliamların sorumlusu da yine sizin
iktidarınızdır diyorum ve iş cinayetlerini bilerek,
isteyerek önlemediğinizi burada bir daha ifade etmek istiyorum.
Kayı İnşaat işçilerini
hatırlatmak istiyorum. Kayı İnşaat işçileri,
Cezayirde çalıştılar ve ücretlerini, hak edişlerini
alamadılar. Erdoğan bu patrona, Coşkun Yılmaza, Kayı
Holding sahibine işçiler grevdeyken ödül verdi. Ne yazık ki
işçiler iki yıla yakın bir süredir hâlâ hak edişlerini
alabilmiş değiller. Buradan çağrı yapıyorum: Kayı
İnşaat işçilerinin patronu Coşkun Yılmaz, Kayı
işçilerinin hakedişlerini verin. Dışişleri Bakanlığına,
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına ve
saraya buradan seslenmek istiyorum yine: İşte, siz busunuz!
İşçilerin haklarını gasbeden bir iktidarla karşı
karşıyayız.
Bugün eğer Boğaziçi Üniversitesi
öğrencilerine saldırıyorsanız bu suçlarınızı
örtmek için saldırıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Onlar bizim
kardeşlerimiz, öğrencilerimiz; niye saldırsınlar?
BAŞKAN Buyurunuz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Orada bir
terör olduğunu iddia ediyorsanız, Boğaziçi Üniversitesi
öğrencilerinin demokratik eylem yapma haklarını, düşünce
ifade özgürlüklerini gasbederek öğrencileri kriminalize etmeye
çalışıyorsanız bugün açıklanan TÜİK verilerinin
üstünü örtmek için yapıyorsunuz, iş cinayetlerinin üstünü örtmek için
yapıyorsunuz, yoksulların, işsizlerin ve adaletsizliğe
maruz kalan insanların taleplerinin üstünü örtmek için yapıyorsunuz.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Terör örgütlerinin
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Yine,
demokratik bir üniversitede akademik bir çalışma içerisinde bulunmak
isteyen üniversite öğrencilerinin taleplerini yok saymak için,
onların taleplerini örtmek için her türlü yola başvuruyorsunuz, oysa
üniversite öğrencilerinin, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin
istediği ise sadece ve sadece demokratik bir üniversite, demokratik bir
Türkiye.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz isteyen,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Levent
Gök.
Buyurunuz Sayın Gök. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 157 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 2nci maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti ile İsviçre Konfederasyonu
Arasında Tarım Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Eklerine İlişkin
Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan
Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun Teklifini,
Atatürkün Yurtta sulh, cihanda sulh. ilkesiyle, bütün devletlerle düzgün
ilişkiler, doğru ilişkiler ve iyi ilişkiler kurulması
çerçevesinde bizim de uygun bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçtiğimiz günlerde Amerikada bir askerî dergide
Atatürkle ilgili tam 7 sayfalık bir yazı yayınlandı. Tam
yüz yıl sonra Mustafa Kemal Atatürk Amerikada önemli bir askerî dergiye
bir başyazı konusu oldu. Gelibolu Kayası
başlığı altında Atatürkün siyasi dehası, askerî
dehası, onun yaptıkları anlatıldı; onun ne kadar
mükemmel bir dehayla ülkeyi düşmanlardan kurtardığı,
savaşlarda kullandığı ayrıntılı taktikler ve
ülkenin nasıl bir ulus devlet hâline getirildiği anlatıldı.
Daha geçtiğimiz günlerde yayınlandı bu dergi Amerikada; ne
kadar gurur verici bir tablo. Mustafa Kemal Atatürk, bütün dünyada saygın
bir lider olarak görülmeye, Türkiye'nin önemli bir siyasetçisi, askerî
dehası olarak kabullenilmeye devam ediyor. Bundan gurur duyuyoruz, Mustafa
Kemal Atatürkle. (CHP sıralarından alkışlar)
Biz Mustafa Kemal Atatürkle gurur duyarken
değerli milletvekilleri, ülkemizde enteresan işler oluyor. Ülkemizde
neler oluyor birkaç örnekle sizlerle paylaşmak istiyorum ve bunlar niçin
oluyor, sormak istiyorum. Ankaramızda Macunköyde İller
Bankasının bir ek binası yapılıyor, önünde Atatürk
büstü var, yıllardan beri durur; bu Atatürk büstü
kaldırılıyor değerli milletvekilleri, değerli
yurttaşlarım. Ankarada Çevre Bakanlığına ait Macunköy
tesislerinde -tekrarlıyorum- duran Atatürk büstü idare binasının
önünden kaldırılıyor. Niçin? Çevre Bakanına sormak
istiyorum: Atatürkten bir rahatsızlığınız mı
var? Niçin kaldırılıyor? Yıllardan beri duran bir büst.
Sonra, bugün bir bakıyorsunuz, Ayasofya
Camisinin Başimamı diyor ki: Türkiye fabrika ayarlarına geri dönmeli.
Ne olmalı? Laiklik Anayasadan çıkarılmalı. Öyle mi?
Anayasadan laiklik ilkesi çıkarılacakmış değerli
arkadaşlarım. Şimdi, Müslüman ülke olan Sudanda ilk defa
laiklik ilkesinin Anayasaya konulması konuşuluyor ve anlaşmaya
varılmış vaziyette, bizim Ayasofya Camisine
atadığımız Başimam
Laiklik Anayasadan kalksın. diye fetva veriyor. E, buna Dur!
diyecek, buna ses çıkaracak bir iktidar sözcüsü yok mu değerli
arkadaşlarım? Nasıl oluyor böyle bir şey?
Bu oluyor, bir yandan da Kuvayımilliye hareketine
karşı düşmanca tavırları belgelenen, bu konuda
yargılanan ve idam cezasına çarptırılan İskilipli
Atıfı Çorum Valisi ve devlet erkânı anma cüretinde bulunuyor.
Değerli arkadaşlarım, İskilipli Atıfın
yayınladığı ve Yunan uçakları tarafından
atılan bildiriler elimizde. Mustafa Kemal Atatürke şuradan
söyleyemeyeceğim en ağır hakaretleri içeren bu bildiriyi
atanların bir devlet yöneticisi tarafından ki
Cumhurbaşkanının temsilcisi, devletin bir temsilcisi
tarafından- anılmasının izahını bana, bize kim
yapacak? Nasıl oluyor böyle işler? Türkiye Cumhuriyeti sahipsiz mi?
Mustafa Kemal Atatürke kimse laf edemezken, bütün dünya saygı duyarken
kendi ülkemizde bir yandan büstü kaldırıldı, bir yandan
Atatürkün en önemli ilkesi olan Laiklik ilkesini Anayasadan çıkar.
diyen Ayasofya Camisinin Başimamı, bir yandan Çorum Valisi devlet erkânıyla Atatürke her türlü
hakareti yapmış ve Atatürkü ve Kuvayımilliyeyi
eleştirmiş bir kişinin kabri başında anma
toplantısına katılıyor; Türkiye Cumhuriyetinde oluyor
bunlar ve buna iktidardan da kimsenin ses çıkardığı yok. Saltanata övgü düzen sözler... Bunlar
yanlıştır değerli arkadaşlarım, bunlardan kimseye
hayır gelmez.
Atatürk bu ülkenin çimentosudur, Atatürk bu ülkenin
kurucu lideridir (CHP sıralarından alkışlar) Atatürk tam
bağımsız Türkiye Cumhuriyetini kuran liderdir. Saltanatı
yıkmıştır, saltanat özlemcilerine söylüyorum, o
saltanatın altında ümmet vardı, Atatürk herkesi ümmetten
yurttaş kavramına geçirdi, tebaadan yurttaş yarattı, ulus
yarattı bir saltanatı kaldırırken. (CHP
sıralarından alkışlar) İşte, bakın
arkamızda Millî egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir. yazısını Atatürke borçluyuz, o kurulan düzene borçluyuz.
Laiklik ilkesi, Türkiye Cumhuriyetinin en önemli
dönüşümlerinden biridir. Zaten cumhuriyet başlı başına
büyük bir dönüşüm projesidir. Bizim ülkemizde bir yandan yeni açılan
Ayasofya Camisinin Başimamına bu lafı söylettirecek cüreti
veriyoruz, hamiliği veriyoruz Laikliği Anayasadan çıkart.
diye; Sudan laikliği Anayasaya koymaya çalışıyor ve biz
Atatürkün bu ilkesinin bu denli eleştirilmesine sessiz kalıyoruz.
Hayır, sessiz kalmıyoruz, bizler Atatürkçüyüz. (CHP
sıralarından alkışlar) Bizler Mustafa Kemalin yolundan
gidenleriz. Her parti ve herkes kendisini siyasal anlamda bir yere koyabilir,
sınıflandırabilir ama bizim yolumuz farklıdır ve
şöyledir: Biz saltanata karşı ve yedi düvele karşı tam
bağımsızlık savaşını kazanmış
Mustafa Kemal Atatürkün partisiyiz. (CHP sıralarından
alkışlar) Bizler laiklik ilkesini, Müslüman ülkeler içerisinde yegâne
olmak kaydıyla, Türkiyede uygulayan Mustafa Kemal Atatürkün yol
arkadaşıyız. Bizler insan haklarına dayalı, kadın
haklarına dayalı, kadın-erkek eşitliğini savunan,
çağdaşlığı savunan ve tam da demokrasiyi savunan
Mustafa Kemal Atatürkünü savunan Cumhuriyet Halk Partisinin birer
neferleriyiz. (CHP sıralarından alkışlar) Bizler tebaa
olmaktan çıkmış, ümmeti bir kenara bırakmış,
vatandaş olmuş, yurttaş olmuş, Türkiye Cumhuriyetinin
birer fertleriyiz. Bu ülkede öyle herkes, her önüne gelen Atatürkü
istediği gibi eleştiremez. Atatürkün elbette ki
eleştirilebilecek yanları vardır; siyaseten vardır, askerî
olarak vardır ama Türkiyede herkesin bilmesi gereken unsur şudur ki:
Mustafa Kemal Atatürk bu ülkenin lideridir, bu ülkenin kurucusudur; herkes ona
saygı göstermek durumundadır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Devletin bir valisinin, Ayasofya Camisinin
Başimamının kalkıp da Atatürkün ilkeleriyle oynayacak, söz
söyleyecek ne bir rolü vardır ne de bir vasfı vardır. Bunlara
eğer izin verilirse Türkiyede hiçbirimiz bir arada yaşama iradesini
tutamayız. Bu tutkalla oynamayalım. Bu tutkal bizi birleştiren
bir tutkaldır.
Bakın Orta Doğu ülkelerine; hepsinin
kavgalar içerisinde olduğu, iç savaşlar yaşadığı
bir dönemde Türkiye Cumhuriyetini her türlü sorunlarına rağmen bir
arada tutan ilkeler Atatürk ilkeleridir. Türkiye Cumhuriyeti bir kafatası
cumhuriyeti değildir, bir din cumhuriyeti değildir. Türkiye
Cumhuriyeti bunları aşmıştır, din esasına
dayalı değildir, kafatası esasına dayalı
değildir, mezhep esasına dayalı değildir; Türkiye
Cumhuriyeti modern yurttaşlık esasına dayalı laik bir
cumhuriyettir. Bu kavramlar o kadar önemlidir ki bunları
kaybettiğimiz zaman ancak anlarız bunların değerini. Ama
bunları kaybetmeyeceğiz değerli arkadaşlarım.
Ben biliyorum ki ülkemizdeki birçok
yurttaşımız, milyonlarca yurttaşımız bu
değerlerin farkında ama lütfen iktidar sahipleri de olur olmaz,
kendilerine vazife olmadığı hâlde Atatürkle ilgili, Atatürkün ilkeleriyle
ilgili söz söyleyenlere de bir çift laf etsinler ve gereğini
yapsınlar. Örneğin Çorum Valisi bence derhâl görevden
alınmalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Ayasofya Başimamı görevinden alınmalıdır. Siyaset
camilere sokulur mu değerli arkadaşlarım, siyaset devlet
kadrolarına sokulur mu, böyle bir şey olabilir mi? Bunlara sessiz
kalmayacağız.
Bu nedenle herkesi uyarıyorum; bütün partiler,
Türkiyenin tutkalı olan, çağdaş
uygarlığımızın teminatı olan, Türkiyemizi kuran
bütün değerler karşısında ittifak etmelidir. Bunları
tartıştırmayalım. Bunların Türkiyeye hayrı
yoktur. Bunu söyleyenleri de derhâl koltuklarından alalım. Bunlar
kendi yandaş oldukları partilere dahi ne yazık ki zarar
veriyorlar. Bunları uyarmak görevimizdir. Bunlar büyümeden, bu söylemler
daha artmadan herkes gereğini yapmalıdır, herkes
aklını başına almalıdır. Cumhuriyeti
kurduğumuz bu Mecliste Atatürkü bütün benliğimizle bütün partiler
sahiplenmeli ve onun ilkeleri etrafında toplanmalıdır.
İlerlememizin yegâne yolu budur. Türkiye ilerleyecekse Atatürk
ilkelerinden ayrılmadığı sürece ilerleyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LEVENT GÖK (Devamla) Türkiye ilerleyecekse
Atatürkün ilkelerini sonsuza kadar koruduğu zaman ilerleyecektir ve ben
de buradan -ve buraya çıkan her milletvekili, hangi partiden olursa olsun,
söz vermelidir- Mustafa Kemal Atatürkü ve Türkiye Cumhuriyetini sonsuza kadar
yaşatacağımıza ant içiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına, Hatay
Milletvekili Sayın Mehmet Güzelmansur.
Buyurunuz Sayın Güzelmansur. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle Genel Kurulu ve
bizi ekranları başında izleyen yurt içinde, yurt
dışında tüm vatandaşlarımızı sevgiyle
saygıyla selamlıyorum.
Uluslararası anlaşmayla ilgili bir kanun
teklifi için kürsüde bulunmaktayım. Tabii, uluslararası deyince
aklımıza ilk önce iktidarın dış politikası ve bu
dış politikanın başında da ne yazık ki Suriyeyle
ilgili yanlış dış politika geliyor. Suriye iç
savaşı bir ay sonra onuncu yılını dolduracak. Suriye
krizinde iktidarın yaptığı yanlışların
ülkemize ve milletimize ekonomik olarak da büyük bir yükü vardır. Ve bugün
Suriyede bir insanlık dramı yaşanıyor. Bugün, Suriyeden 4
milyon insan Türkiyeye göç etti ve 4 milyon insanı biz on bir
yıldır ağırlıyoruz. Bakın, size bu dramın
bir fotoğrafını gösteriyorum. Buradaki insanlar bir tas su
bulmak için Türkiyeden gelecek tankeri bekliyorlar ve Türkiyeden gelecek bu
tankerden bir kova içecek su almak için sıraya girip saatlerce
bekliyorlar. Diğer bir fotoğrafta, bakın, burada yine insanlar
bir tas çorba için, bir sıcak aş için yine saatlerce sırada
bekliyor ve yine Türkiye'nin yaptığı yardımlarla,
Türkiye'den gelen yardımlarla bir tas sıcak çorbayı içmek için
insanlar kuyrukta bekliyor. Ve şu çocuklara bakın, bu çocukların
ızdırabına bakın. Ben bunu buradan tüm milletvekili
arkadaşlarımın vicdanına bırakıyorum. Bir tas çorbayı
alıyorlar ve ekmeği banıp, ancak bu şekilde, saatler sonra
bir tas çorbayı içmeye başlıyorlar.
İktidar Suriye'deki yangını benzin
dökerek alevlendirmek yerine su dökerek söndürmeyi tercih etseydi bu 4 milyon
Suriye vatandaşı Türkiye'ye gelmeyecekti. İktidar Suriye iç
savaşında emperyalistlerin maşası olmasaydı Suriye'de
yaklaşık 400 bin Müslüman Müslümanı katletmeyecekti.
İktidar Suriye'de maceraperest değil de realist bir politika
benimseseydi bugün bu 4 milyon insanımıza 45 milyar dolar harcamak
zorunda kalmazdı. İktidar Orta Doğu hamisi olacağım
hayalleriyle yaptığı yanlışları on
yıldır sürdürmeseydi bugün Kiliste, Reyhanlıda Suriye nüfusu
Türk nüfusunun üstünde olmazdı. İktidar, Suriye'de, kardeşim
Esattan Esede 180 derecelik bir dönüş yapmasaydı Hataya 130
kilometrelik sınırı olan İdlibde bir insanlık
dramı yaşanmazdı. Bugün bu 130 kilometrelik sınır ne
yazık ki dünyanın terörist çöplüğü, dünyanın terörist
çöplüğü. El Bağdadi Hatay sınırından 5 kilometrelik
uzaklıkta öldürüldü. Bunu ben söylemiyorum, Birleşmiş
Milletlerin Temmuz 2019 Raporunda diyor ki: 130 kilometrelik Hatay
sınırı bugün dünyanın terörist çöplüğü hâline geldi.
İktidar yine bu yanlış
politikaları gütmeseydi bugün Türkiye'nin ekonomisi çok daha fazla
büyürdü. 45 milyar dolarla Türkiye'de neler yapılmazdı. 45 milyar
dolarla Türkiye'nin ekonomisi âdeta şahlanırdı ama ne yazık
ki bunu iktidar tercih etmedi, sadece Suriyedeki ateşi alevlendirmeye
yanaştı. Ekonomi kötü, Türkiye'nin ve Avrupanın 14 ülkeye
açılan Cilvegözü ve Yayladağı Sınır Kapıları
kapatıldı. Bu, ihracatımızın engellenmesine sebep oldu
ve ihracatımıza darbe vuruldu. Ne yaptılar? 828 kilometrelik bir
duvar ördüler. Ne zaman duvar ördüler? Son iki üç yılda. Şimdi mi
aklınıza geldi bu 828 kilometrelik, Çin Seddinden sonra
dünyanın en uzun duvarını örmek? 5 milyon Suriyeli Türkiye'ye
girdikten sonra mı aklınıza geldi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) Bugün sadece 0-14
yaş 1 milyon 732 Suriye vatandaşı var. Bunların
eğitimlerini siz düşünmüyor musunuz? Bunların yarın, acaba
eğitim olmazsa, cahil insanlar kalırsa Türkiye'ye nasıl
sıkıntılar yaşatacaklarını düşünmüyor
musunuz? Bugün, İdlibde 1 milyon nüfus varken 3 milyona çıktı
İdlibin nüfusu. Niye? Çünkü hâlâ Suriyedeki kavganın, hâlâ
Suriyedeki iç savaşın etkisinden Suriye vatandaşları bir
yerden bir yere göç etmek zorunda kalıyor ve bu Suriye ekonomisinden, bu
Suriye yanlışından en fazla etkilenen il de Hataydır.
Hatayda bugün tüm göstergeler negatiftir. Türkiye ekonomisi bugün yüzde 9
oranında büyürken Hatay ekonomisi yüzde 7 küçülmüştür. Hatayda bugün
işsizlik Türkiye ortalamasının çok üstündedir. Hatayda bugün
protestolu senetler Türkiye ortalamasının yüzde 50 daha
fazlasıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, hatip çok güzel açıklamalar yaptı, nefesini
tüketti, bu kadar elektrik yanıyor, AK PARTİden 7 milletvekili var
burada. Kime konuşuyorlar arkadaşlarımız? Yazık günah
değil mi?
BAŞKAN 3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz isteyen,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın
Hasan Kalyoncu.
Aynı anda şahsınız adına da
konuşacağınızdan süreniz on beş dakikadır.
Buyurunuz Sayın Kalyoncu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HASAN KALYONCU (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 157 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile İsviçre Konfederasyonu
Arasında Tarım Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Eklerine İlişkin
Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan
Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Gazi Meclisimizi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Bu anlaşma sayesinde Türkiye ile İsviçre
arasında devam eden Tarım Anlaşmasının
güncellenmesinin sağlandığı görülmektedir. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak Türk tarımının gelişmesi için ikili
ve çok taraflı uluslararası iş birliklerini önemsiyoruz ve bu
anlaşmanın onaylanmasını yerinde buluyoruz.
Bu çerçevede, tarım alanında Türk
devletleriyle yapılacak iş birliği
çalışmalarını gerekli gördüğümüzü ifade etmek isterim.
Türk dünyasının birlikte güçlenmesi için birlikte çalışmaya
devam etmesi ve çalışma alan ve konularını
genişletmesi lazımdır. Bu minvalde güçlenecek iş
birliği, Türkün Türke dost olduğu gerçeğinin somut ve maddi
sonuçlarını görmemizi sağlayacaktır.
Türk dünyasının tarım alanında
da yapacağı iş birliği tarihî, kültürel, ekonomik ve askerî
ortak çalışmaların yanında, geleceğin dünyasına
birlikte hazırlanmamıza hizmet edecektir çünkü gelecek günler,
küresel ısınma ve iklim değişikliği
dolayısıyla gıda güvenliğini stratejik bir sorun olarak
daha belirgin şekilde önümüze çıkaracaktır. Gıda
güvenliği, sağlıklı ve yeterli gıda maddesine
erişimi de içermektedir. Bu sebeple, Türk dünyasının tarım
ve hayvancılıkta iş birliği içinde olması
kıymetlidir, gereklidir ve hayatidir.
Sayın milletvekilleri, bu vesileyle ülkemizin
tarımsal üretiminin ve verimliliğinin artırılması
konusunda yürütülen başarılı çalışmaların
yanı sıra atılması gereken birçok adım
bulunmaktadır. Örneğin, devletin mülkiyetinde bulunan tarım
arazilerinin çiftçiye kiralanarak üretim sürecine katılması çok
yerinde bir uygulamadır fakat bu uygulamanın titizlikle denetlenmesi,
amaç dâhilinde kullanılmasının sağlanması
gerekmektedir. Ayrıca ülkemizin tarım arazilerinin ve su
kaynaklarının sağlıklı bir envanterinin bir an evvel
çıkartılması ve iklim değişikliği gerçeği
göz önünde tutularak ürün desen planlamasının güncellenmesi
gerekmektedir.
İklim değişikliği söz konusu
olunca ilk akla gelen, yağış rejiminin değişimidir.
Bugünlerde kurak geçen bir kışın sonuna gelirken yaşanan
yağışlar seçim bölgem olan İzmir başta olmak üzere
bazı şehirlerimizde su baskınlarına yol
açmıştır.
Bu çerçevede, yağışın sele
dönüşmesini önlemek amacıyla kamuoyuyla
paylaştığım ve bu kürsüden zaman zaman dile getirdiğim
alınması gereken acil tedbirlere ilişkin önerilerimi toplu
olarak maddeler hâlinde sıralamak istiyorum.
1) Kuru dere yataklarından geçen yollarda
köprüler yapılmalı ve kuru dere yataklarının
getireceği sel hesaplanarak çevresinde önlem alınmalıdır.
2) Kapatılan dere yatakları tekrar
planlanmalıdır.
3) Yağış rejiminin
değişmesi nedeniyle bir ayda yağan yağmur bir saatte
yağabilmektedir. Dere yatakları ve çevresi bu duruma göre yeniden
planlanmalıdır.
4) Alt geçit, menfez, toplu ulaşım
alanları ve benzeri alanların drenaj sistemlerinin en kötü senaryoya
göre planlanması gerekmektedir.
5) Yağmur suyu toplama sistemlerinin
kanalizasyondan tamamen ayrılması ve bu hatların
yağış rejiminin değişimine paralel olarak
planlanması, depolanabilen kısmının depolandıktan
sonra şehre zarar vermeden alıcı ortama aktarılması
gerekmektedir.
6) Su taşkınlarını önlemek,
şehri muhtemel afetlerden korumak için sel kapanları gibi mühendislik
uygulamaları yapılmalıdır.
7) Yapılan planlamalara iklim
değişikliği kat sayısı hesaplanarak mutlaka eklenmeli
ve imar planları bu hesaplamalara göre yapılmalıdır.
8) Dere yataklarının çevresindeki
yerleşim gözden geçirilmeli ve riskli alanlar tahliye edilmelidir.
9) Şehirlerde yağmur sularının
biriktiği alanlar belirlenerek drenaj sistemleriyle bu birikim tahliye
edilmelidir.
10) Dere yataklarına hafriyat ve benzeri
malzemelerin kesinlikle atılmasının engellenmesi gerekmektedir.
11) Şehir merkezlerinde kapalı kanallar
yerine açık kanal sistemleri tercihen ıslah edilmiş doğal
dere yataklarında planlanarak uygulanmalıdır.
12) Cadde, yol ve köprülerde suyun birikmesini
engelleyecek drenaj sistemlerinin oluşturulması gereklidir.
Kıymetli milletvekilleri, tarım, su
meselesinden bağımsız olarak düşünülemez. Sık sık
burada da dile getirmeye gayret ettiğim küresel ısınma ve iklim
değişikliği su kaynaklarımızın korunması ve
geliştirilmesi konusunu öncelik hâline getirmiştir.
İklim değişikliğine
bağlı su sorununa karşı alınması gereken
önlemlere ilişkin önerilerimi de yine maddeler hâlinde sıralayarak
sizin ve milletimizin dikkatini su sorununa çekmek istiyorum.
1) Yer altı barajlarının ve
havzalarının oluşturulması. Yeryüzüne düşen
yağmuru tutabildiğimiz sürece su sorunu
yaşamayacağımız kesindir. Bu konuda daha önceden
yapmış olduğumuz teklif Bakanlık tarafından gündeme
alınmış ve Türkiye genelinde bu konuda çalışmalar
başlatılarak yer altı su barajları oluşturulmaya
başlanmıştır.
2) Kaçak su kuyularının bir an önce
kontrol altına alınması gerekmektedir.
3) Sulama sistemlerinin kapalı hâle
dönüştürülmesi gereklidir.
4) Toprağın değil, bitkinin
sulanmasına yönelik sulama sistemlerinin oluşturulması
gereklidir.
5) Şehirlerde, sitelerde ve yerleşim
birimlerinde yağmur suyu hasadı yapılarak depo
alanlarının oluşturulması gereklidir.
6) Park, bahçelerde kullanılan bitkilerin suyu
az isteyen türden tercih edilmesi gereklidir.
7) Kayıp kaçak oranlarının bir an
önce en alt düzeye çekilmesi zorunludur. Ülkeye baktığınız
zaman -kayıp kaçak oranlarında- şehirlerimizde büyük bir sorun
olduğu aşikârdır.
8) Şehir içi alanlarda kullanımın tam
denetim altına alınması, bu alanlarda yağmur suyu
biriktiren depoların kullanılması gereklidir. Bu alanlar
nereler? Park bahçe sulaması, araba yıkama yerleri gibi
alanların denetim altına alınması gerekiyor.
9) Tarımda buharlaşmayı önleyecek
kapalı sistemler kullanılması gereklidir.
10) Tarım alanlarında sulu tarım ve
kuru tarım yapılan alanların yeniden planlanması, ürün
desen değişiminin bu ölçütlere göre hayata geçirilmesi gereklidir.
11) Atık su arıtma tesislerinden
çıkan suyun tekrar sisteme entegre edilmesi, sağlanması
gerekiyor. Atık su arıtma tesisinden gelen suların en
azından tarım, park, bahçe ve evdeki kullanma suyu üzerinde
kullanılabilmesi sağlanmalıdır.
12) Tuvaletlerdeki su haznelerinin yeniden düzenlenmesi
ve haznedeki su miktarının yeniden ayarlanması gereklidir.
13) Musluklarda süresi ayarlanmış sensörlü
muslukların yaygın şekilde kullanılması
sağlanmalıdır.
14) Su tasarrufu için bilgilendirme ve kamu
spotları yapılması gereklidir.
15) En önemli konulardan bir tanesi, eğitim
müfredatında su tasarrufu ve çevre eğitimine ağırlık
verilmesi gereklidir. Çünkü eğitimle beraber çocuklarımıza bu
alışkanlıkları ve çevre sevgisini, su tasarrufunu
kazandırdığımız zaman, ileriki zamanlarda bu ülkeye
artı olarak geri dönüş sağlayacaktır.
16) Dirençli tarım kentleri
oluşturulması gereklidir. Bunu daha önceki
konuşmalarımızda ayrıntılı bir şekilde
anlattık.
17) Şehirlerimizin dirençli şehir hâline
getirmek üzere yeniden planlanması yapılmalıdır. Dirençli
şehirler dediğimiz zaman sadece su bağlamında değil,
tüm afetlere karşı dayanıklı, insanımızın
can ve mal kaybını korumaya alacak yapılanma şeklinde
karşımıza çıkmaktadır.
18) Su kanununun gecikmeden, bir an önce Meclis
tarafından çıkarılması gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri, memnuniyetle ifade etmek
isterim ki bu önerilerimizin bir kısmı bakanlıklar
tarafından uygulanmaya konulmuş, bazı belediye meclislerinde de
gündeme getirilmiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının,
Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinde yaptığı
değişiklikle, yağmur hasadını zorunlu hâle getirmesini
övgüyle hatırlatmak istiyorum. Ancak bunlar yeterli değildir, çünkü
küresel ısınma ve iklim değişikliği birçok farklı
sorunla birlikte kendisini göstermektedir. Örneğin, bugünlerde haberlerde
konu olduğu için hepimizin fark ettiği İstanbulda yaşanan
fırtına olayı bunlardandır. Bu konuyu daha önce dile
getirerek uyarılarda bulunmuştuk. Yaşanan olumsuzluklara afet
deyip geçemeyiz veya sadece suçluyu arayarak çare bulamayız. O sebeple,
öncelikle Türkiye nüfusunun büyük bölümünün yaşadığı
şehirlerimizin birer dirençli kent hâline getirilmesi gereklidir.
Şehirlerimizin imar planları, iklim değişikliği
katsayısı hesaba katılarak yenilenmelidir. Yaşanan ve
bundan sonra yaşanması beklenen fırtınalara karşı
mevcut çatı sistemlerimiz gözden geçirilmeli, çatı üzerine monte
edilmiş güneş enerji sistemleri ile televizyon antenleri ve tabelalar
yeni gerçeklere uygun hâle getirilmelidir. Bugün alınacak tedbirler
maliyet gerektirmektedir ancak bu tedbirler alınmazsa yaşanan
afetlerin zararının giderilmesi emin olun daha pahalıya mal
olacaktır.
Yaşanacak fırtına, su
baskını veya susuzluk, birer afet hâlinde
yaşandığında parasal maliyetin yanı sıra
insanımızın can ve mal güvenliği ile hayat kalitesini de
tehdit etmektedir. Tarımsal üretimin sürekliliği
sağlanırken verimliliğinin artırılması ve
çiftçilerimizin hayat standartlarını yükseltmek amacıyla
dirençli tarım kentleri modelinin uygulanması gerekliliğini de
yeniden ifade etmek istiyorum. İklim değişikliği
dünyamızca yaşanan küresel bir sorun durumunda olup çeşitli
olumsuzlukları beraberinde getirmektedir. Bu sorunları ülke olarak
tek başımıza çözmemiz mümkün değildir. Fakat meydana
gelecek olumsuzlukları öngörerek önlem alabilmek elimizdedir. Bu sebeple
yağış rejimindeki, fırtınalardaki ve
sıcaklıklardaki değişimler felaket olarak nitelendirilerek
geçiştirilmemeli. Tüm bu olumsuzluklar birer risk olarak öngörülerek önlem
alınmalıdır. Unutmayalım ki halk için afet olan potansiyel
tehditler, yöneticiler ve ilgili kurumlar açısından önlem
alınması gereken risklerdir. Tedbirler buna göre
planlanmalıdır.
Sayın milletvekilleri, bu vesileyle
çevreciliği her türlü yatırıma karşı çıkma
şeklinde anlamadan, vatan sevgisiyle ve gelecek nesillere havası,
suyu ve toprağıyla sağlıklı bir ülke bırakma
sorumluluğu içerisinde sorunlar ele alınmalıdır.
Çevrecilik milliyetçiliktir diyerek Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık
oylamayı İç Tüzükün 145inci maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca oturumun sonuna bırakıyorum.
3üncü sırada yer alan İzmir Milletvekili
Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
7.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1582) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 82) (x)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Komisyon raporu 82 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Teklifin tümü üzerinde görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklif
MADDE 1- (1) 11 Ekim 2016 tarihinde İstanbulda
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bilecik Milletvekili Sayın
Yaşar Tüzün.
Buyurunuz Sayın Tüzün. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bugün ve dün yüce Mecliste, Genel Kurulda
uluslararası antlaşmaların Türkiyemize, ülkemize neler
kazandıracağı noktasında görüşmeler devam etti ve
aynı görüşmelere bugün devam ediyoruz.
Tabii, aylardır, özellikle 27nci Dönem
Parlamentosunda AKP Grubu tarafından verilen teklifler genellikle temel
kanun olarak geliyor idi. Temel kanun olarak geldiği için de gruplar
adına maddelerde konuşma şansımız olmuyor idi.
Şimdi, uzun bir aradan sonra ilk defa temel kanun olarak gelmeyen 3
maddelik bir kanun teklifinin müzakerelerini yapıyoruz.
Sevgili arkadaşlar, 6 maddeden oluşan, 9
maddeden oluşan, 12 maddeden oluşan kanun tekliflerinin temel kanun
olarak Parlamentoya gelmesinin alışkanlığından
çıkıp şimdi bir uluslararası antlaşmayı
konuşuyoruz.
Sıra sayısı 82 olan Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetiyle enerji alanındaki iş
birliğini Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak destekliyoruz,
onaylıyoruz ve kabul yönünde oy vereceğimizi belirtmek istiyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti deyince,
kuşkusuz yavru vatanımızdır. Bu yavru vatana yapılacak
her türlü iş birliğine, her türlü anlaşmaya ve her türlü
yatırıma Türkiye Cumhuriyeti devletinin destek vereceğine,
katkı vereceğine yürekten inanıyoruz ve bugüne kadar
yapılan çalışmalardan sonra da çalışmaların ve
hizmetlerin daha büyük oranda yapılamasını talep ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, tabii, gündem
uluslararası antlaşmalar olunca Türkiyenin kanayan bir yarasına
değinmek istiyorum. Uluslararası antlaşma deyince
uluslararası taşımacılık yapan bir sektörün
sorunlarına değinmek istiyorum. Sevgili arkadaşlar, Karayolu
Taşıma Kanunu ile bu kanuna bağlı yönetmelikle sektörde çok
sayıda, hatta alfabetik sıradaki tüm harfleri kapsayacak bir
şekilde belge üretilmiş bulunmaktadır. Karayolu Taşıma
Yönetmeliğine baktığımızda, gerçekten A belgesi, B
belgesi, C belgesi, D Belgesi, E belgesi yani bizim 29 harfimizi
taşıyacak belgeler istenmektedir. Özellikle bu belgelerin sektör
tarafından uygulanması, kabullenilmesi ve denetlenmesi bugüne kadar
mümkün olmamıştır. Bu sektörde bulunan ticaret erbablarına
yani şirketlere, şahıs şirketlerine, holdinglere bu
belgelerin alınma zaruriyeti getirilmiştir ama uygulama ve kontrol
noktasında hiçbir gayret gösterilmemiştir. Yine, çok sayıda yaratılan
bu belgeler, sektörde rekabet avantajı yerine olumsuz etkiler
yaratmıştır. Mutlaka bu sayının sektör
ihtiyaçları doğrultusunda, dünyadaki örneklerinde de olduğu
gibi, taşımacı yani acente, komisyoncu ve organizatör
şeklinde daha basitleştirilmesi gerekmektedir. Bu belgeler
karşılığında anlamsız bir şekilde sektör
gerçekleriyle bağdaşmayan yüksek miktarda ücret
alınmaktadır. Yani tüm Avrupaya taşımacılık
yapan, yine adına dozvola denilen bu belgenin alınması, bu
belgelerin kullanılması uygundur. Fiyatların yüksek olması,
denetlenmemesi ise ayrıca bir dezavantajdır. İş yapmak
isteyen insanlara belge ücretiyle ilave bir şekilde yük getirilmektedir,
masraf getirilmektedir. Özellikle bu ücretlerle kamyoncu esnafımız
cezalandırılmaktadır, yurt dışı
taşımacılık yapan lojistik şirketlerimiz
cezalandırılmaktadır. C2 yetki belgesi, firmaların
uluslararası kara yoluyla taşıma yapabilmesi, 1974
yılından itibaren müktesep hak olan müşterek iş yapma,
diğer bir anlatımla ortak taşıma yapma hakları
uluslararası konvansiyon hükümlerine de aykırı olarak ellerinden
alınmıştır. Bu, açık ve net bir şekilde,
uluslararası taşımacılık yapan
esnafımızı zor durumda bırakmaktadır. Bir taraftan
İhracatımızı artıralım, Türkiye'de üretilen
malları diğer dünya ülkelerine taşıyalım, onlara
satalım, ülkemize döviz girdisi olsun. diye düşünürken, bir taraftan
da bu sektörle uğraşan tüm uluslararası lojistik
firmalarını zor durumda bıraktığımızı
bir kez daha belirtmek istiyorum.
Yine, değerli arkadaşlar, bu hizmetleri
verebilmeleri için bu firmalardan -yani uluslararası
taşımacılık yapan firmalardan- R2 belgesi
karşılığı tam 150 bin Türk lirası belge
parası alınmaktadır. Düşünebiliyor musunuz 1 tane
tırı olan, 2 tane tırı olan, 3 tane tırı olan bir
firmaya Siz uluslararası taşımacılık
yapacaksanız bu belgeyi almak zorundasınız, bu belgenin de
karşılığı, Ulaştırma
Bakanlığına belge parası olarak tam 150 bin Türk
lirası ödemek zorundasınız. diyorsunuz. Bir taraftan
ihracatı çoğaltalım, döviz girdisi çoğalsın diyoruz,
bir taraftan da bu işi yapan firmaları cezalandırıyoruz.
Yine, değerli arkadaşlar,
uluslararası taşımacılıkta, özellikle Avrupa
hattında tarife dışı engeller, belge
sıkıntıları devam etmektedir. Özellikle sürücülerimiz için
yani kamyon şoförlerimiz, tır şoförlerimiz için Schengen vizesi
temininde büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Bir nevi, bu
şoför arkadaşlarımıza, sürücü belgesi olan
arkadaşlarımıza Schengen vizesi verilmemesi için her türlü
zorluk çıkarılmaktadır. Bunun mutlak surette çözülmesi
gerektiğini ifade etmek istiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Tabii, zaman içerisinde bu sorunların çözülmemesi,
bugüne kadar çözülmeyişinin eksikliğini ilgili iktidar partisinin ve
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin kendi içerisinde
sorgulaması gerekiyor.
Yine, değerli arkadaşlar, dünyada ve
ülkemizde bir pandemi süreci yaşıyoruz. Bu pandemi sürecinde ticari
taşıtlardan alınan motorlu taşıt vergilerinin en
azından bu pandemi sürecinde nakliye sektöründen alınmayarak bu
sektöre bir destek sağlanması gerekiyor. Bunlar, motorlu taşıtlar
vergisi (MTV) ve TÜV. Yani özel araçların TÜV istasyonlarında
kontrolü elbette mecburi ama bunların, MTVnin ve TÜV
uygulamasının nakliye sektörünü, uluslararası lojistik yapan
firmaları rahatlatacak bir şekilde en azından pandemi döneminde
kaldırılması gerektiğine inanıyoruz.
Yine, değerli arkadaşlar, bu ülkede en çok
vergi veren esnafların başında nakliyecilik ve kamyonculuk
sektörü gelmektedir. 27 çeşit vergi ödemektedir, nakliyecilik işi
yapan bir firma devlete 27 çeşit vergi ödemektedir. Bu vergi
yükümlülüğünün altından kalkamayan milyonlarca esnaf, kamyoncu ve
lojistik firması vardır.
Yine, diğer bir konu, özellikle, ihracat yapan,
Avrupaya uluslararası taşımacılık yapan
firmaların gümrük kapılarında yaşadığı
sorunları hepiniz biliyorsunuz. Son aylarda yüz tanıma sistemi
kurulmuştur. Evet, bu yüz tanıma sistemi gerçekten olabilir,
yapılabilir, iyi, doğrudur ama gümrüklerde bu sistemden kaynaklanan
çok ciddi zaman kaybı söz konusudur. Bakınız, Avrupadan gümrük
kapımıza gelen bir nakliye firmasının kamyonu
yaklaşık yirmi dört, yirmi altı saatte gümrük kapısına
geliyor ve bir kapıda, bizim kapımızda yani Türkiyeye
giriş kapısında bu yüz tanıma sisteminden dolayı en az
üç gün, otuz altı saat, kırk sekiz saat şeklinde, iki gün, üç
gün beklemek zorunda kalıyor. Bu sorunun da mutlak surette çözülmesi gerektiğine
inanıyoruz.
Yine, değerli arkadaşlar, başta
İpsala, Hamzabeyli ve Kapıkule kapılarında yakıt
satış fiyatı yani mazot fiyatı 4,64 kuruşken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)
bizim Çeşme, Mersin
ve Yalova limanında yakıt fiyatı 3,80 kuruş yani arada 80
kuruş fark var. Bu paranın da nereye gittiğinin, kime
gittiğinin, kimlere gittiğinin sorgulanması gerekir.
Sevgili arkadaşlar -son olarak- akaryakıt
fiyatlarına ne olduğunu çok iyi biliyorsunuz. Örneğin, bundan
altı ay önce dolar 8,50 kuruş iken mazot fiyatı 6,60 idi,
şimdi dolar 7 liraya düştü ama mazot fiyatı yine 6,60 lira;
dolar yüzde 20 düşmesine rağmen akaryakıt fiyatına bu
düşüş oranı yansımadı.
Bütün nakliyeci esnafı, uluslararası lojistik
yapan firmalar adına ve tüm kamyoncu esnafı adına bunları
dikkate almanızı bir kez daha talep ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Bursa Milletvekili Sayın Ahmet Kamil Erozan.
Aynı anda şahsınız adına da
konuşacağınızdan süreniz on beş dakikadır.
Buyurunuz Sayın Erozan. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AHMET
KAMİL EROZAN (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben, izninizle, bu gündem maddesi altında birkaç konuya
değineceğim; tabii ki bir tanesi bu anlaşmanın kendisi.
Şimdi, burada Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti, Türkiye açısından önemli midir? desek herhâlde koro
hâlinde hepimiz Evet. cevabını veririz. İkinci soru olarak
Türkiye açısından Doğu Akdeniz önemli mi? desek hepimiz koro
hâlinde Evet. deriz. Enerji sektörü Türkiye açısından önemli mi?
desek yine koro hâlinde Evet. deriz. Koro hâlinde deriz de bu taraftan ses
çıkar, buradan pek ses çıkmaz sayısal bir sebepten dolayı.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Yok
canım!
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Niye bunu söylüyorum?
Biraz evvel siz sunuşu yaparken Bu anlaşma 11 Ekim 2016da
imzalandı. dediniz, 11 Ekim 2016 yani Enerji Bakanlığından
bu anlaşma Türkiye Büyük Millet Meclisine yirmi sekiz ayda gelmiş.
Bunun sizler açısından ne kadar önemli olduğunu siz söylüyorsunuz
ama yirmi sekiz ayda geliyor Enerji Bakanlığından buraya.
Komisyona giriyor -Sayın Komisyon Başkanı burada- 150 metre,
dokuz ayda geliyor. Şimdi hiç kimse ne kadar önem verip vermediğiniz
konusunda başka hesap yapmasın.
Bir de baktım kim imzalamış bunu
diye: Damat bey yani bunu yirmi sekiz ayda buraya yollayan damat bey. Kendisi
olsaydı kendisine bir şeyler söylerdim ama ben söyleyemiyorum, siz
kendisini bir yerde bulursanız söyleyin.
İkinci konu Libya. Son üç sene içinde iktidar
Birleşmiş Milletler tarafından tanınmış Ulusal
Mutabakat Hükûmeti diye yattı, kalktı. Birleşmiş
Milletler tarafından tanınmış diye biz onunla
imzalıyoruz anlaşmaları. dediniz ama bugün Ulusal Mutabakat
Hükûmeti yok, yok. Ben burada, bu kürsüde söyledim, bütün yumurtaları
aynı sepete koymayın, herkes herkesle konuşuyor, iyisiyle
kötüsüyle konuşuyor, Libyanın bir sürü karışık
işi var, bir sürü karışık tarafı var dedim. Herkes
herkesle konuşurken, herkesle konuşamayan tek ülke Türkiyeydi.
Şimdi o zamanki söylediğime dönüyorum: Sepet düştü, yumurtalar
kırıldı; Ulusal Mutabakat Hükûmeti yok, yeni bir hükûmet
kurulacak üç hafta içinde. Siz, genelde iktidar olarak bize kulak
asmıyorsunuz ama ben size bir çağrıda bulunuyorum; bir laf
dinleyin. Nedir laf dinleyin? Bu yeni kurulacak hükûmet sizin için bir
fırsattır, Türkiye için bir fırsattır, hiç kimseyle
konuşamayan bir ülke durumundan herkesle konuşan bir ülke durumuna
geçmeniz için bir fırsattır. Dolayısıyla, bu fırsatı
kaçırmayın. Yani geçen gün Dışişleri
Bakanlığı böyle sıradan bir açıklama yaptı:
Memnuniyetle karşılıyoruz. Daha da önemli bir cümlesi var:
Libyada askerî çözüm olamaz. dedi, amenna. Niye o zaman bize tezkere
getirdiniz? Bizim niye hayır dediğimizi bugün belki daha iyi anlıyorsunuzdur.
S-400ler
Girit modeli nedir? Sayın Hulusi
Akar söylüyor, Girit modeli, Türkçeye çevrilirse, depoya kaldırıp
üzerine kilit vurmaktır. Bunu mu öneriyor şimdi Türkiye? Daha da
garip şeyler dolaşıyor basında. Bugünkü basını
takip ederseniz o yetkiliyi bilirsiniz, bulursunuz inşallah; kim
söylediyse onu, ismi yazmıyor basında. O yetkiliyi bulursanız o
yetkili, tek yön biletle aya gidecek kozmonot olacaktır. Niye? Muhterem
demiş ki: Biz S-400leri iç güvenlik sebepleriyle satın aldık.
Hayırdır inşallah, hayırdır inşallah!
Daha önemli bir konuya geçeceğim izin
verirseniz. Dün burada Sayın Ahat Andicanı dinlediniz,
arkasından Sayın Yavuz Ağıralioğlunu dinlediniz, bir
de beni dinleyeceksiniz şimdi. Tabii ki Doğu Türkistandan bahsedeceğim.
Niye bahsedeceğim? Çünkü Çin Halk Cumhuriyeti, Doğu Türkistanda
soydaşlarımıza yönelik olarak uyguladığı
baskı düzeni, gestapo dönemini andıran toplama kampı
uygulamalarıyla cümle âlem tarafından insan hakları ihlalleriyle
kınanırken, maalesef, iktidar üç maymunu oynamaktadır.
İnsanlar eşlerinden, kardeşlerinden, çocuklarından
koparılmakta, eğitim programı adı altında yeniden
yaratılmaya, toplumsal gelenek, görenek, kültür ve inançlarından
soyutlanmaya çalışılmaktadır. Bu konuya Türkiyede bizden
fazla sahip çıkan ve dillendiren bir siyasi parti olmadığı
gibi bir seçmen kitlesi de yoktur. Çünkü biz bunu seçmenimize de mal
edebilmiş durumdayız. Çin Halk Cumhuriyetinin de aklını
başına toplayıp Doğu Türkistandaki Uygur topluluğuna
karşı sürdürdüğü hasmane tutumu sonlandırıp bu
topluluğun mevcudiyetini, ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin bir
eksisi değil, artısı olarak görmeye ve buna mümasil olarak
hareket etmeye davet ediyoruz.
Kardeşlerimiz çok bir şey istemiyorlar.
Ülkemizde de var Uygurlar. Bunların bazıları Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olmuşlar, bazıları daha
olmamışlar, beklemedeler. Çok basit şeyler istiyorlar. Türk
vatandaşı olmuş olanlar, Doğu Türkistandaki ailelerinden
haber alabilmek için girişimde bulunulmasını istiyorlar. Ankarada
ne olduğunu yani... Biz hasmane tavırdan bahsediyoruz orada,
Doğu Türkistanda, o hasmane tavır maalesef dün Ankarada
yaşandı. Oradaki Emniyet güçleri kendi başlarına karar
almıyorlar ki birisi talimat veriyor. Talimatın nereden
geldiğini siz tahmin edin.
1) Yurdumuzda bulunan ancak Türk vatandaşı
olmayanlar, Doğu Türkistandaki çocuklarının Türkiyede
eğitim almasına destek verilmesini istiyorlar. Bugün Suriyeli
çocuklar Türkiyede eğitim görmek için destek alıyorlar. Onlar sizin
Müslüman kardeşleriniz, bunlar bizim can kardeşlerimiz. Bunlara
destek vermeyip de ne yapacaksınız? Bunu sorgulamak bizim
hakkımız.
2) Türkiyedeki Uygur derneklerinin bir çatı
altında birleşmesi için Doğu Türkistan meselesinin -burası
önemli- partilerüstü bir mesele olarak ele alınmasını
istiyorlar. Maalesef partilerüstü bir mesele değil, olamıyor sizin
hayır demenizden dolayı.
3) Türkiye Büyük Millet Meclisinde Uygurların
sorunlarına ilişkin araştırma önergeleri verilmesini veya
bir ortak bildiri yayınlanmasını bekliyorlar. Biz buna her zaman
hazırız ama siz buna hiçbir zaman sayısal
çoğunluğunuzla evet diyemediniz. Dolayısıyla önümüzdeki
dönemde bu konuyu biz gündeme getirmeye ve taşımaya devam
edeceğiz. Niye bunu söylüyorum? Ortada şöyle bir
sıkıntı olduğu kanısındayız biz: Türkiyenin
içinde bulunduğu ekonomik kriz ortamında kredi alma yöntemiyle veya
bu swap operasyonları dediğimiz yöntemlerle Çin Halk Cumhuriyetine
el açıldığı kanısındayız. Yani bu el açma
sonucunda şöyle bir atasözümüz vardır bizim: Borç verenin dili uzun,
borç alanın dili kısa olur. Herhâlde bu durumda iktidar, herhâlde bu
durumda.
Bir adım daha öteye gideyim.
Hatırlarsınız, Sayın Çavuşoğlu, Plan ve Bütçe
Komisyonunda Dışişleri Bakanlığı bütçesi
görüşülürken böyle yarım ağız bu konuya değindi Doğu
Türkistan demeden ve değinirken de şöyle bir şey dedi:
İnşallah bir heyetimizi durumu incelemek üzere Çin Halk
Cumhuriyetine göndereceğiz. gibi kelimeler yuvarladı. Biz,
şunun altını çizmek ve bir hususa dikkatinizi çekmek istiyoruz:
Bu bir turistik seyahat olamaz çünkü Çinlilerin genelde yaptıkları
milletvekillerini getirirler, bir otobüse doldururlar, o çarşı bu
çarşı, o okul
Gidenler -ola ki gidecek olurlarsa- nerde şu
eğitim kampları diye
Sizi bir binaya götürürler, sokarlar,
bakacaksınız hiç kimse yok içinde. Nitekim diyecekleri şudur
size: Biz 2019da bu uygulamayı bitirdik. Şunu da söyleyeceklerdir
size eğer günün birinde giderseniz
Bu eğitim kampıysa bunun
etrafındaki 6 metrelik duvarların sebebi ne? Eğitim kampı,
6 metre duvar var etrafında. Onlar size şunu diyecekler: O kadar çok
talep vardı ki dışarıdakiler içeri girmesin diye bu
duvarları yaptık. Yani dolayısıyla komik olmayalım,
günün birinde böyle bir talep gelirse de emin olun oraya gitmek faydadan çok
zarar getirecektir. Biz bunu Çinlilere de sorduk çünkü Çavuşoğlu bize
Çinlilerden cevap bekliyoruz. dedi. Çinlilere sorduk Biz
Çavuşoğlundan cevap bekliyoruz. dediler. Burada
arkadaşlarımız var, Çavuşoğluna sesleniyorum, haberi
olsun Çinliler ne diyorlar.
Dünyanın çeşitli yerlerinde türlü ülkeler
Yani türlü ülkeler derken Amerikalılar var, Japonlar var, Almanlar var,
Avustralyalılar var, Yeni Zelandalılar var, Birleşmiş
Milletlerin İnsan Hakları Komitesindeki insanlar var. Bunlar türlü
vesilelerle Çin Halk Cumhuriyetinin bu uygulamalarını kınayan
bildiriler yayınladılar, hiçbirinin altında Türkiye yok. O
kâğıda Türkiye imza atamadı. Ben imza atamadığı
için bir defa kınamıyorum, iki defa kınıyorum. Niye? Bu
metni başkaları imzalasa bile bunun metnini Türkiyenin yazmış
olması lazımdı, bu bildirilerin öncülüğünü Türkiye
Cumhuriyetinin yapmış olması lazımdı. Öbür ülkelere
şunu diyebilirsiniz: Amerikalıların başka şeyleri
var, amaçları var, arayışları var. Japonyanın
başka arayışları var. Bu mesele onlar açısından
Uygur Türklüğü meselesi değil, Müslümanlık değil.
diyebilirsiniz ama Türkiye Cumhuriyeti için bu, Türklük ve Müslümanlık
meselesi olmak durumundaydı. Bunu yapamadınız ve yapmaya
ilişkin en ufak bir işaret de vermiyorsunuz. Ben burada yine bunu bir
keresinde söyledim, bu sıralardan birinden bir ses yükseldi Ne
yapacağız yani Çin Halk Cumhuriyetine savaş mı
açacağız? dedi birisi. Biz Savaş açın. demedik hiçbir
zaman, niye savaş açacaksınız ki? Alın 15-20 kişiyi
kara listeye, bakalım ne cevap, ne yankı geliyor?
Dolayısıyla, bu yöntemlerin dışında yeni başka
yöntemlerle bu konuya eğilmenizi biz sizden bekliyoruz ve talep ediyoruz.
Başka bir şey de var, biraz evvel
değindim, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde,
vatandaş olamamış olanların -vatandaş olanlar bir
ölçüde kendilerini kurtarıyorlar- birtakım beklentileri var, en
azından sosyal yardım beklentileri var. Süleyman Soylu Beye sorarsak
490 bin Suriyeli memleketine döndü yani 490 bin Suriyeliye yapılan sosyal
yardımdan tasarruf etti Türkiye Cumhuriyeti. Bunların
sayısı o kadar değil ki. Bunlar sadece Uygurlar da değil,
Uygurların içinde Tatarlar var, Ahıskalılar var yani bizim
kanımızdan, soyumuzdan olan insanlar var. Oradan tasarruf
ettiğinizi buraya aktaramadınız. Yardımın
yönlendirilmesinde
Diyeceksiniz ki: Öyle bir ekonomik durumdayız ki biz
kendi vatandaşımıza veremiyoruz o sosyal yardımı, kime
verelim?
Filistinliler meselesi var. Yani Filistinliler için
gözyaşı döküldü. Bunlar Filistinli değil, bunlar Türk. Bu konuyu
Sayın Genel Başkanımız grup konuşmalarında
Biliyorsunuz, geçen hafta biz muzdarip durumda olan bir kadın Uygur
Türkünü kürsüye çıkardık. Sizin reddettiğiniz memleket
masası var ya, o memleket masasını biz memleket kürsüsüne
çevirdik, o kürsüde o yankıyı inşallah iktidar duymuştur,
duymuştur inşallah.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Pek duymazlar
Hocam, pek duymazlar.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Şöyle
kabaca başka ülkelerin ne gibi ithamlarla bu konuyu gündeme
getirdiklerinin altını çizmek isterim. 1 milyondan fazla Uygur Türkü
keyfî tutuklamalar dâhil olmak üzere evrensel insan haklarından mahrum
edilmiştir, dünya bunu söylüyor; siz buna katılmıyorsunuz. Çin,
Uygur Türklerine karşı sistematik ayrımcılık
yapmaktadır; siz buna katılmıyorsunuz. Uygur Türkleri, ifade,
din, serbest dolaşım, adil yargılama ve vatandaşlık
siyasi haklarından mahrum bırakılmaktadır, dünya âlem bunu
diyor; siz buna katılmıyorsunuz. Daha enteresan şeyler var,
çocuklardan DNA örnekleri toplamak dâhil, her yere nüfuz eden ileri teknoloji
kullanarak gözetleme ve takip uygulaması yapılmaktadır; siz buna
katılmıyorsunuz. Evlerin dışına yerleştirilen
barkod uygulamasıyla bireylerin ne sıklıkla dua ettikleri, namaz
kıldıkları hakkında bilgi toplanmaktadır; siz buna
katılmıyorsunuz. Yüz ve ses tanıma uygulamasıyla, analitik
tekniklerle, olası suç faaliyetleri veri tabanı
oluşturulmaktadır; siz buna katılmıyorsunuz. Uygur Türkü
kadınlara yönelik cinsel şiddet ve zorunlu doğum kontrolü
uygulandığı bilinmektedir; siz buna katılmıyorsunuz.
Bakanlıktaki arkadaşlar var ama bu benim
söyleyeceğim, onların yetkisini aşar. Pekindeki Büyükelçimiz ne
yapıyor? Doğu Türkistana en son ne zaman gitti? Gittiğini
unutmuş dahi olabilir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Gidemedi.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Başka bir
şey söyleyeyim: Avrupa Parlamentosu, Çini kınamak için on gün evvel
bir karar aldı, 604e karşı 20 oyla. Beyin ölümü
gerçekleşmiş denilen Macron, siz söylediniz, beyin ölümü
gerçekleşmiş Macron bu konuya sahip çıkıyor.
Avustralya 25 milyon kişilik bir ülke, Türkiye
83 milyon kişilik bir ülke. Türkiye'nin Çin Halk Cumhuriyetiyle ticareti
14 milyar, Avustralyanın 160 milyar. Avustralyalılar o 160
milyarın üzerine bir kalem çektiler ve bu insan hakları ihlalleri
konusunda hesap sordular, Kanada da aynı yaklaşım içinde. Yani
mesele para değil, mesele birtakım ilkeleri savunabilmek ve onun
arkasında durabilmek.
Şimdi iktidara soruyorum... Bunu biz söyledik,
dün de söyledik, bundan sonraki arkadaşlarım da mutlaka bu gibi
sözleri sizlere hitaben ifade edeceklerdir. Bir konu daha var, son
dakikamı da Sayın Başkan tensip ederse söyleyeyim. Komisyona
gelemeyen bir Suçluların İadesi Anlaşması var biliyorsunuz,
Dışişleri Komisyonunun bir dosyasında, bir çekmecesinde
duruyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Bunu Sayın
Genel Başkanımız grup toplantısında söyledi, ben bir
kere daha tekrar ediyorum burada. Komisyonda o anlaşmayı gündeme
taşıyacak otorite veya parti, Çin Halk Cumhuriyeti tarafından
uygulanan mezalimin ortağı konumuna gelecek ve bunun bedelini de
sandıkta ödeyecektir. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Son cümlelerim Sayın Cumhurbaşkanına.
Sayın Cumhurbaşkanı, 17 Aralık 2020 tarihinde şu
ifadeleri kullandı: Hazreti Mevlânadan aldığımız
ilhamla diline, ırkına, dinine bakmadan tüm insanlara yardım
elimizi uzatıyoruz. Tamam, Mevlâna öyle söylemiş Diline,
ırkına, dinine bakma. Biz aksini söylüyoruz bugün Uygur Türkleri
açısından, Sayın Cumhurbaşkanına da bunu söylüyoruz:
Diline de bakacaksın, dinine de bakacaksın, ırkına da
bakacaksın ve bu kardeşlerimize yardım elini uzatacaksın.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahısları adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Aykut Erdoğdu.
Buyurunuz Sayın Erdoğdu. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekillerimiz; uluslararası anlaşmalar
üzerinden Türkiyenin dış politikasını
tartıştığımız bir gündemdeyiz. Değerli
arkadaşlar, Türkiye dışa açık bir ekonomi, dışa
açık bir ülke. Bu yüzden dış politikayı iç politikadan
ayırmalı ve bir millî mesele gibi yaklaşmalıyız.
Bildiğiniz üzere, ülkemiz enerjiden tarıma, teknolojiden turizme
kadar dışa bağımlı bir ülke. Bu, kötü bir şey değil,
hatta bu, iyi kullanırsak iyi bir şey. Üstelik ülkemiz her yıl
cari açık veren, bu cari açığın birleşmesiyle de
dış borç oluşturan ve dış borç ödeme konusunda da
güçlüklere düşen, özellikle Merkez Bankası rezervimizin eksi 50
milyar dolara kadar indirildiğini düşünürsek dış borç
ödemekte bile 70 sente muhtaç bir hâle getirilmek üzere olan bir ülke.
Peki, dış politikada durumumuz nedir?
Değerli arkadaşlar, dış politikada Türkiye Cumhuriyeti
devleti olarak doksan yıllık birikimi tüketilmiş bir
şekilde, mevcut iktidar tarafından saygınlığı yok
edilmiş, güvenilirliği kalmamış, itibarı
zedelenmiş bir hâlde, ne yazık ki uluslararası
ilişkilerimizdeki en zayıf dönemimize girdik.
Şimdi, dünyadaki temel güçlerle
ilişkilerimize bir bakarsak dünyanın süper güçlerinden biri Amerika
Birleşik Devletleriyle ilişkilerimizde, arkadaşlar, hangi
seviyedeyiz? Bir yolsuza, Türkiye Cumhuriyeti devletini soymuş bir Reza
Zarraba indirgenmiş bir ilişki içerisindeyiz. Askerlerimizin
başına çuval geçirildi, çok inciticiydi, çok
kırıcıydı; buna bir nota veremedik. Nota verin.
dediğimizde Ne verelim, müzik notası mı? diye bize
sataşılırken Reza Zarrab için 2 nota vermek zorunda kaldık.
Peki, Reza Zarrab ne yaptı? Halk Bankası gibi güzide bir
bankayı, esnafımızı desteklemekle mükellef bir bankayı
görülmemiş bir yolsuzluk içine soktunuz ve şimdi o yolsuzluktan
Türkiye Cumhuriyeti devletinin, milletimizin kör kuruş çıkarı
yokken milyarlarca dolarlık bir yaptırım
karşısında bekliyoruz. Sürekli Amerikayla, perde gerisinde
ilişkilerde bu durumu düzeltmeye çalışıyoruz ve millî
çıkarlarımız, Amerika Birleşik Devletleri gibi önemli bir
ülkede Reza Zarrab ve Halk Bankası yolsuzluğu dolayısıyla
masaya konuluyor.
Arkadaşlar, Donald Trumpın
yazdığı mektubu unutmadık, yüreğimiz
sızladı. Hiç kimse, Türkiye Cumhuriyeti devleti
Cumhurbaşkanına, kim olursa olsun Aptal mısın? diyemez,
dedirtmemeliyiz. Ama Sayın Cumhurbaşkanımızın mal
varlığı da o mektupta dile geliyorsa -ki o mal
varlığı nedir, bilmiyoruz- arkadaşlar, büyük bir millî
güvenlik riskiyle karşı karşıyayız demektir. Bu millî
güvenlik riski ulusal çıkarlarımızdan değil, Amerika
Birleşik Devletleri Başkanının yazdığı
mektuptan anladığımız kadarıyla Sayın
Cumhurbaşkanının ne olduğunu bilmediğimiz mal varlığından.
Bu, hüzün verici bir durum.
Gelelim AByle ilişkilere. Koptuk gittik Avrupa
Birliği sürecinden. Seçim zamanı geliyor; portakal
bıçaklıyoruz, gidip o ülkelerin içini
karıştırıyoruz. Seçim bitiyor; daha önce Nazi
bıyığı monte ettiğiniz Şansölye Merkelin
kapısına gidip para istiyoruz. Olmaz arkadaşlar, bu devlet bu
kadar küçük düşürülemez. Doğu Akdenizde o kadar haklıyız
ve o kadar yalnızız ki insanın içi sızlıyor, aynı
Kıbrıs meselesinde olduğu gibi. Ne zaman Avrupayla işler
sıkışsa ülkemize getirdiğimiz 5 milyon gariban Suriyeliyi
insan değilmişlercesine sınırlara sürüyoruz ve
dünyanın güneyinden, İslam ülkelerinden her yıl binlerce insan,
dünyanın kuzeyine, belki sizin jargonunuzla, Hristiyan ülkelere giderken
ölüyor. Bunda hepimizin üzülmesi gereken bir tablo var.
Çin ve Rusyayla ilişkilerimiz
Nedir
arkadaş ittifak mıyız biz bunlarla, hasım mıyız? Ya,
S-400 aldınız 2,5 milyar dolar. Dış ticarette her zaman
bunlara biz fazla veriyoruz, o kadar enerji ithalatımız var
34
çocuğumuzu vurdular ya, ambulanslarımızı gönderemedik.
Ambulanslarımızı vurdular, ne işi vardı Sayın
Cumhurbaşkanın Kremlinde? İnsanın yüreği
sızlıyor, o saati çalıştırıyorlar ya, Sayın
Cumhurbaşkanı böyle hüzünle oturmak zorunda kalıyor; bizim
yüreğimiz sızlıyor. Olmaz arkadaşlar, 34 canımızı
almış bir ülkenin kapısına gidemeyiz, bedeli ne olursa
olsun gidemeyiz. Nedir bu Putinden korku? Hangi millî çıkarımız
var? Domates satmak için mi gittik? İnsanın içi sızlıyor,
insan bunu gördüğünde
Benim milletvekili olarak içim sızladı.
Nedir arkadaşlar bizim Çinle hukukumuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Sayın
Başkan, tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Çin, Uygur Türklerine
zulmediyor. Bunu bir etnik bağla söylemiyorum, insan hakları
itibarıyla söylüyorum; gıkımızı
çıkaramıyoruz. Ya, Çinden 14 milyar dolar biz ithalat
yapıyoruz, onların bizden aldığı bir şey yok,
onlar bize muhtaç. Neymiş? Aşı alacağız. Başka ne
ilişkiniz var? Swap diye yalvarıyoruz Çine. Ya, Çin zaten fakir
bir devlet, büyük olduğu için zengin görünüyor.
Gelelim İslam âlemine. Siz İslami hassasiyetleri
yüksek olan bir parti olduğunuzu söylüyorsunuz. Ya, bugün bütün İslam
âleminde boykot altındayız, mallarımızı
satamıyoruz Müslüman ülkelere, ilişkilerimiz cumhuriyet tarihinde
görülmemiş şekilde bozuldu. Bakın, Suudi Arabistana,
Mısıra, Ürdüne, Birleşik Arap Emirliklerine, elde bir tek
Katar kaldı, onunla da ilişkimiz karışık.
Bilmediğimiz ticari bir ilişki var. Kimin parası Katarda? Kim
geliyor Katar adına burada bu malları yok fiyatına,
peşkeş çekerek alıyor? Türkiye Cumhuriyeti devleti bu hâle
düşürülemez. Dış politika, bir iç politika meselesi
değildir. Ve umuyorum ki cumhuriyet tarihine yakışır,
seviyeli, güvenilir, olgun, sözü itibarlı bir dış politikaya
doğru bu ümitle inşallah ülkemizi götüreceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.11
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.26
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 45inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
82 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Kayseri Milletvekili İsmail
Özdemir.
Aynı anda şahsınız adına da
konuşacağınızdan süreniz on beş dakikadır.
Buyurunuz Sayın Özdemir. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 82 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin 2nci
maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum.
11 Ekim 2016 tarihinde İstanbulda düzenlenen
23üncü Dünya Enerji Kongresinde imzalanan anlaşma kapsamında,
ülkelerimizin petrol, doğal gaz, elektrik, enerji arz güvenliği ve
yenilenebilir enerji başta olmak üzere, enerji alanında projeler ve
iş birliğini geliştirmeyi teşvik edeceği, ilgili
anlaşmanın gerekçesinde belirtilmektedir. Ayrıca, yenilenebilir
enerji kaynaklarının kullanılması, petrol ve doğal gaz
kaynaklarının keşfedilmesi, üretilmesi ve gerekli
altyapıların tesis edilmesi konularında ortak projelerin
geliştirilmesi, eğitim programlarının düzenlenmesi ile
bilgi ve tecrübe değişimi hususunda da anlaşmaların
imzalanması ve çalışmaların tamamlanması amacıyla
iki taraf taahhütte bulunmuşlardır. Bunun yanı sıra iş
birliği konularının uygulanması ve analizi için her iki
taraf arasında uygun olduğunda ortak bir Enerji Çalışma
Grubunun kurulması da yine öngörülmektedir. Hiç kuşku yok ki
imzalanan bu anlaşma, Akdenizde iki ülkenin egemenliği ile hak ve
menfaatlerinin korunmasına yönelik sergilenen ortak çabaların daha
ileri bir seviyeye taşınabilmesini sağlayacaktır.
Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığının, Kıbrıs Adası ve çevresinde
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin tayin ederek
ruhsatlandırdığı sahada yaptığı arama,
tarama ve sondaj faaliyetleri devam etmektedir. Dolayısıyla,
varılan anlaşma, Rum kesiminin şimdiye kadar tek taraflı
ilan ederek sözde parsellere ayırıp izlediği siyasetin geçerli
olmadığına verilen bir cevap niteliği de
taşımaktadır.
Şimdiye kadar Kıbrıs Türklüğünü hiçbir
zaman yalnız bırakmamış olan ülkemiz, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin egemen bir devlet olarak kendi
ayaklarının üzerinde durmasını sağlayacak her türlü
desteği vermekten bundan sonra da geri durmayacaktır. Ülkemizden
Kıbrıs Adasına uzanan, temiz su taşıyan proje, hayata
geçirilerek Kıbrıs Türklüğüne bir bakıma can suyu
verilmiştir. Enerji ve iletişime dayalı hatların iletimi ve
daha da geliştirilmesi bilhassa Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
adadaki egemenliğini pekiştirecektir. Ayrıca mühendislikte var
olan ilerleme sayesinde, önümüzdeki hiç de uzak olmayan yıllarda, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye arasında Akdeniz üzerinden
kurulabilecek bir köprü yahut Akdenizin altından geçirilebilecek tünel
vasıtasıyla kesintisiz ulaşım imkânının vasat
bulması iki ülkenin birbirinden ayrılmaz bir parça olduğu
gerçeğini somut hâliyle de gösterebilecektir. Nasıl ki 2
kıtayı -yani Asya ve Avrupayı- İstanbul Boğazı
üzerinden ve altından birbirine bağlayabilen kudret, teknoloji ve
birikime sahipsek eminiz ki Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin de birbirine benzer şekilde bağlanması mümkün
olabilecektir.
Bununla birlikte, Kıbrıs Adasında
müzakerelerde yeni bir döneme geçilmek üzeredir. Şimdiye kadar,
Kıbrısta samimi olmayan, çözüm odaklı değil;
Kıbrıs Türklüğünün adada azınlık statüsüne
düşürülmesini öngören federasyon modelinin çöktüğü, artık bu
yaklaşımla yola devam edilemeyeceği açıktır.
Federasyonda ısrarcı olmak vakti boşa harcamaktır,
dahası maksatlı bir amaçtır. Şimdiye kadar, federasyon
çoğu kez denenmiş, müzakerelerde üzerinde görüşülmüş,
çözüme ulaşılamamış ama Rum kesimine alan
açılmış hatta hukuka aykırı olarak Rum kesimi Avrupa
Birliğine üye dâhi yapılmıştır. Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti ise bu şartlarda ne yazık ki yok sayılmaya devam
edilmiştir. Bu zulmün artık daha fazla devam etmeyeceği
açıktır, devam da etmemelidir. Bu şartlarda, Kıbrısta
iki devletli çözümden başka herhangi bir seçeneğin
kalmadığı iyi anlaşılmalıdır.
Kıbrısta Türkiye garantör ülke olarak adada kalıcı
barışın tesisi için üzerine düşen sorumluluğu
şimdiye kadar sergilemişken diğer taraf ülkelerin de siyasi
çözüm için var olan bu gerçeği kabul etmeleri gerekir. Kıbrıs
Adasında Türklüğün azınlık statüsüne düşürülmesi asla
gerçekleşmeyecektir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti şaka
olsun diye kurulmamıştır ve bağımsız bir
şekilde Türkiyeyle beraber aynı ortak gelecekte yaşamaya devam
edecektir ve elbette Kıbrıs Türklüğü gelecekte kendi devletiyle
başı dik, güçlü ve irade sahibi olarak yaşamını
sürdürecektir.
Değerli milletvekilleri, Doğu Akdenizde
yaşanan gelişmeler son yıllarda hızlı ilerleyen bir
gündemi karşımıza getirmiştir. Bölgede
varlığı keşfedilen zengin hidrokarbon yataklarının
mevcudiyeti sadece bu bölgeye kıyısı olan ülkeleri değil,
küresel rekabette enerjiyi kontrol ederek gücünü korumayı yahut daha da
ileriye taşımayı arzulayan çevreleri de harekete
geçirmiştir. Sadece son birkaç yıllık zamanı göz önüne
aldığımızda bahsettiğimiz kapsama giren her ülkenin
Doğu Akdenizde donanma gücünü göstermeye başladığını
müşahede ediyoruz. Bölgede süregelen askerî hareketlilik giderek artmakta,
rekabet kızışmaktadır. Askerî tatbikatlar her çevre
nazarında sayısı ve kapsamı genişleyerek devam
etmektedir. Hatta kimi Körfez ülkelerinin dahi bu bölgeye kıyısı
olmamasına karşın kendi menfaatleri yahut ikili anlaşmalar
çerçevesinde bu tatbikatlara katıldığını da
gözlemliyoruz. Kıbrıs Adasıyla başlayan gelişmeler
Arap Baharı olarak adlandırılan siyasi fırtınayla
Libya, Mısır ve Suriye gibi ülkelerde yaşanan yoğun
hareketlilikle yeni bir seviyeye taşınmışken ülkemizin
Libyayla yaptığı Deniz Yetki Alanlarının
Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat
Muhtırasıyla lehimize olan bir başka gündeme evrilmiştir.
Böylesi bir süreçte Türkiye'nin hem sahada hem de
masada askerî ve diplomatik olarak elde ettiği kazanımlar
karşısında özellikle Yunanistan telaşa
kapılmıştır çünkü Yunanistan haksızdır.
Şimdiye kadar uyguladığı politikalarının tutarlılığı,
hukuki herhangi bir dayanağı, ahlaki ölçüsü ve devletler arası
ilişkiler adabı ne yazık ki mevcut değildir. Hâl böyle
olunca Atina yönetimi çareyi Doğu Akdeniz ve Egede gerginlik
çıkarma, maksatlı bazı gayretler içerisinde bulunma ve
başka çevrelerin gücüne sığınmaya dayalı bir politika
gütmekte aramaktadır. Türkiye'nin Doğu Akdenizle ilgili
yaklaşımlarını hukuki dayanaklarıyla her çevreyle
açıkça paylaşmasına ve diplomatik müzakerelerle yine
görüşmelere açık olmasını ilan etmesine karşın,
Yunanistan, cevaben, büyük ekonomik zorluklarla karşı
karşıya olmasına karşın bugünlerde kendi tarihî
eserlerini satılığa çıkarıp ardından buradan elde
edeceği gelirle savunma bütçesini 5 kat artırmaya koyulmuş,
kendisini dolduruşa getiren ülkelerden ikinci el savaş araç ve
gereçleri satın almaya başlamıştır. Ayrıca Girit
Adası ve Dedeağaçtaki askerî üslerini de tabir yerindeyse diğer
ülkelere karşı pazarlığa çıkarmıştır.
Gerek NATO gerekse diğer alanlarda
Yunanistanın Türkiyeyle diplomasi kanallarının işlemesine
yönelik yapılan çağrı ve sergilenen gayretlerden sürekli
kaçmasının nedeni haksız olduğunu çok iyi bilmesidir.
İlave olarak Yunanistanın bölgedeki gerginliği
tırmandırıcı söylem ve eylemleri her geçen gün artarak
devam etmektedir. Son olarak İyon Denizindeki -ki İtalyayla
varmış oldukları deniz yetki alanları
sınırlandırma anlaşmasından sonra burada da
Yunanistanın bize karşı öne sürdüğü adaların
kıta sahanlığı olduğu bahsinden de taviz
verdiğini gözlemliyoruz- kara sularını 6 milden 12 mile
çıkarma kararı alması ve bu girişimini de yakın
zamanda Girit Adasıyla başlayarak Ege Denizine de taşıma
niyetinde olduklarını resmî olarak açıkça beyan
etmişlerdir. Bütün bu çabalara karşın ülkemizin de resmî olarak
nerede durduğu, cevabımızın ne olacağı
yıllar evvel Yunanistana ve diğer çevrelere verilmiştir.
Ayrıca ülkemizle istikşafi görüşmelerin başlayacağı
günlere denk gelen bu eylemin hangi amacı
taşıdığı da bizim nazarımızda ve diğer
üçüncü taraflar nazarında da açıktır.
Kıbrıs meselesinde mart ayında
Birleşmiş Milletler çerçevesinde yapılması planlanan
müzakereler öncesinde Yunanistan Başbakanı Miçotakisin
Kıbrıs Adasına giderek Kıbrısta Türk işgalini
sona erdireceğiz. minvalindeki mesnetsiz, haddini aşan ve telafisi
zor olan sözlerinin de hangi niyeti taşıdığı bellidir.
Doğu Akdenizle ilgili Türkiye, kendi deniz
yetki alanlarında egemenlik haklarından doğan faaliyetlerini
icra ederken bunu gerginlik yaratma şeklinde yanlış bir
yaklaşımla değerlendiren bazı ülkelerin, Yunanistanın
bahsettiğimiz çıkışları karşısında
gerçekte kimin iyi niyet sahibi olduklarını gelinen aşamada
açık ve net bir şekilde görmeleri gerekir. Dolayısıyla,
talebimiz hak sahibine hakkının teslim edilmesidir. Bu
şartlarda, Yunanistanın haksız ve hukuksuz çabalarla, Avrupa
Birliği ile Türkiyeyi karşı karşıya getirecek zehirli
bir gündemle farklı noktalara taşıma gayreti içerisinde
olduğu da yine her hâliyle malumdur. Herkesten önce Avrupa Birliği
artık buna müsaade etmemelidir, dur diyebilmelidir. Türkiyeyle
ilişkilerin stratejik çıkarlara dayalı olduğunun idrakinde
bulunan Avrupa Birliği ülkeleri, böyle devam etmesi hâlinde
kaçınılmaz sona doğru gidildiği ikazını
Yunanistana bir dost olarak yapmalıdır. Zira Türkiyeye
karşı Yunanistanın takındığı tavır,
elimizden bir kaza çıkması ihtimalinden ziyade
kararlılığımızın, hak ve menfaatlerimizi
korumanın hafife alınmayacak, şakaya gelmeyecek neticeler
doğurabileceği sonucuna doğru ne yazık ki hızla
gitmektedir.
Biz, bölgesel barış ve istikrarı
hedeflerken, buna katkı sağlayacak samimi adımları atmaktan
geri durmazken karşı tarafın, boyuna ve cüssesine bakmadan
egemenlik haklarımıza göz dikmesine müsaade edemeyiz, dünya üzerinde
hiçbir ülkenin de buna müsaade etmeyeceğini biz de biliyoruz, hiç
şüphe yok ki diğer taraflar da çok iyi biliyorlar. Mevzubahis deniz
yetki alanlarının tayini olduğunda, bu anlamda Uluslararası
Adalet Divanının geçmişten bugüne kadar vermiş olduğu
kararlar gayet açıktır. Bu kararların tamamı emsal olarak
Türkiyenin haklılığını ispat ve tescil etmektedir.
Yunanistanda hâlâ aklı başında olan birileri kaldıysa geç
olmadan, kendi yönetimlerine yaptıkları yanlıştan dönmeleri
çağrısında bulunmalıdırlar. Megali İdea, 30
Ağustos 1922de Türk milletinin ebedi başkomutanı Mustafa Kemal
Atatürkün verdiği emirle tarih olmuştur, Türk milleti var
olduğu müddetçe gerçekleşmesi bir daha asla söz konusu olamayacaktır.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu
gerçeği kabullenemeyenler yeni maceralara girme niyetindelerse tarihten
biraz olsun ders almalıdırlar.
Türkiye, bölgesinde barış ve istikrar
hedefleyen, barış ve istikrarı arzulayan bir ülkedir. Bu anlamda
da samimi çağrılarını dün olduğu gibi bugün de, bundan
sonra da yapmaya devam etmektedir. Bu vesileyle, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetiyle olan ilişkilerimizi daha ileri bir seviyeye
vardıracak olan ilgili anlaşmanın hayırlara vesile
olmasını temenni ediyor, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
anlaşmaya olan desteğimizi ifade ediyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu kanun
hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz isteyen
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili
Sayın Dersim Dağ.
Buyurunuz Sayın Dağ. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA DERSİM DAĞ
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
iktidarın Kürt düşmanlığı üzerinden yürürlüğe
soktuğu kayyum uygulaması bugün Türkiyede de uygulanıyor.
Kürtlerin seçme ve seçilme hakkını yok sayıp gasbeden bu
zihniyet gelinen noktada kendisine muhalif olan her alanı kayyum atayarak
sindirmek istiyor. AKP ve MHP iktidarının yaratmak istediği
kayyum cumhuriyetine karşı Türkiyenin demokratikleşmesi için
yürüttüğümüz mücadele de devam ediyor. Hepinizin bildiği üzere 2
Ocakta Cumhurbaşkanı tarafından Türkiyenin en köklü ve
prestijli üniversitelerinden biri olan Boğaziçine kayyum rektör
atandı. O tarihten bu yana Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve
akademisyenleri bu hukuksuzluğa karşı direniyor. Bu direniş
kısa sürede binlere, milyonlara sirayet etti ve günlerdir devam ediyor
çünkü gençlerin öncülük ettiği bu direniş haklı ve meşru
bir direniştir. 4 Ocaktan bu yana Boğaziçi Üniversitesi
öğrencileri ve onlara destek veren demokratik çevrelere polis, tabiri caizse
işkence etmekte. Gençlerin demokratik ve meşru haklarını
kullanmalarına dahi izin verilmiyor. Başta Cumhurbaşkanı
olmak üzere, İçişleri Bakanı ve iktidarınız gençlere
dönük sürekli nefret söylemleri geliştiriyor. Şimdiye kadar sizin bu
söylemleriniz ve talimatlarınız nedeniyle 560 genç gözaltına
alındı, 11i tutuklandı, 24ü ise ev hapsinde. Biriniz kalkacak
gençlere Barbar. Vandal. diyecek, akademisyenleri tehdit edecek. Biriniz
kalkacak LGBTİ+lar yok. diyerek ötekileştirici nefret söylemlerinde
bulunacak, kadınlara yönelik patriarkal söylemler geliştirecek.
Biriniz kalkacak Devletin gücünü sınamayın. diyecek.
Bir genç olarak buradan sesleniyorum: Gençlere,
kadınlara, LGBTİ+lara böylesi nefret söylemlerinde, tehditlerde
bulunmaya ne hakkınız ne de haddiniz var. İktidarlar, hükûmetler
hiçbir zaman kendini halktan üstün göremez, devletin imkânlarını
halkın meşru taleplerini sindirmek için kullanamaz. Bu faşist
uygulama ve söylemlerden vazgeçin. Gençleri tehdit etmekten vazgeçin.
LGBTİ+lar üzerinden geliştirdiğiniz nefret söylemlerinden
vazgeçin. Kadınlar üzerinden geliştirdiğiniz cinsiyetçi
söylemlerden vazgeçin. Bu ötekileştirdiğiniz, baskılamaya
çalıştığınız kesimler sizlere hiçbir zaman biat
etmedi ve etmeyecekler.
Gençler 4 Ocaktan bu yana meşru ve haklı
taleplerini, barışçıl eylemsellikleriyle dile getiriyorlar fakat
iktidar gözünü, kulağını bu meşru taleplere
kapatmış durumda; gençleri ve onlara destek veren herkesi terörist
ilan etmiş, bunun üzerinden demagoji yapmakta ve kirli bir politika
yürütmektedir.
Sevgili arkadaşlar, Boğaziçi Üniversitesi
öğrencilerinin talepleri nelermiş ben sizlere sırasıyla
söyleyeyim:
1) Kayyumların istifası ve rektörlerin
üniversite bileşenlerinin sürece dâhil olduğu demokratik seçim
mekanizmalarıyla belirlenmesi. Bunun sadece Boğaziçi Üniversitesi
için değil, tüm üniversiteler için geçerli olması.
2) Yeni fakülte açılması ve benzeri gibi
üniversitenin yapısını temelden etkileyecek konularda önceden
olduğu gibi üniversite içi özerk ve etkin mekanizmaların kullanılmasına
devam edilmesi, akademik özerkliğin tanınması.
3) Güvenlik güçlerinin üniversitelerden çekilmesi.
4) Barışçıl yollarla tepkilerini
ifade eden gençlere yönelik gözaltı, tutuklama ve ev hapsine son verilmesi
ve gençlerin serbest bırakılması.
5) Bu süreçte akademisyenlerin, öğrencilerin,
LGBTİ+ların ve hedef gösterilen tüm toplumsal grupların
haklı taleplerini güvenli şekilde ifade etmelerinin
sağlanması ve itibarsızlaştırmaların, karalamaların,
hedef göstermelerin önüne geçilmesi.
Peki, sevgili arkadaşlar, bu 5 talepten hangisi
meşru değildir? Hangisi hukukla bağdaşmıyor? Bu
talepler zaten demokratik bir hukuk devletinde olması gerekenlerdir ama
sizin yarattığınız düzen yüzünden gençler, bu meşru
talepleri dillendirdiği için terörist ilan ediliyor. Bugüne kadar bu
talepleri dillendiren 560 arkadaşımız kolluk tarafından
işkence uygulanarak gözaltına alındı. Peki, sizler ne
yaptınız? Bu hukuksuzluğa son vermek, kayyum politikanızdan
vazgeçmek yerine gençleri daha fazla hedef gösterdiniz. Kollukla, yargıyla,
yandaşlarınızla dört bir yandan gençlere ve onlara destek veren
tüm kesimlere saldırıyorsunuz.
Bir hâkimin gözaltına aldığı
öğrencilere sorduğu sorulara bakalım: Senin Boğaziçiyle ne
işin var? Sizi bu eylemlere kim sürükledi? Bu eylemleri üzerine vazife
olarak mı görüyorsun? Anayasanın maddelerini nereden biliyorsun?
Sorulardan da anlayabileceğimiz üzere bağımsız olması
beklenen yargı, bu gençlere karşı oldukça yargılı,
taraflı, peşin hükümlü ve daha da kötüsü gençlerin potansiyelini
küçümseyecek bir konumdadır.
Bizler de bu kürsüden gençleri AKP-MHP adına
sorgulayan hâkim ve savcılara sesleniyoruz: İktidara biat etmeyin ve
hukukun gereğini yapın. Yeri geldiğinde bu iktidarın ilk
kurban edeceği kişiler sizler olacaksınız, bunu
unutmayın. Buradan bir kez daha dile getiriyorum: Gözaltılarla,
baskılarla gençleri yıldıramazsınız, geri adım
attıramazsınız. Bizler ne polisinizden ne size biat etmiş
yargınızdan ne de yandaşlarınızdan korkmuyoruz.
Bizlere asla diz çöktüremezsiniz ve bizleri asla aşağı
baktıramayacaksınız. Her yerde sizin
hukuksuzluklarınıza, kayyumlarınıza, kirli
politikalarınıza karşı gözünüzün içine bakmaya devam
edeceğiz.
Sevgili arkadaşlar, çok demokratik ve ilerici
bir Hükûmet olduğunuzu iddia ediyorsunuz ya, gelin bu sözde demokratik pratiklerinize
bakalım. 1981den önce bu ülkede her üniversite kendi rektörünü kendisi
seçebiliyordu fakat 1981de darbeciler tarafından YÖK kuruldu ve
üniversitelerin bu yetkisi elinden alınıp
Cumhurbaşkanlığı ve YÖKe verildi. 1992-2016
yıllarında ise üniversitelerin belirlediği 6 adaydan YÖKün
yaptığı 3 elemeden sonra Cumhurbaşkanı, kalan 3 aday
arasından 1 adayı rektör olarak atıyordu. Fakat siz ne
yaptınız? İlk etapta üniversitelerin 6 aday seçme
hakkını elinden aldınız, daha sonra da YÖKün 3 aday belirleme
yetkisini iptal ederek rektör atama yetkisini sadece Cumhurbaşkanına
verdiniz. İşte, sizin sözde demokrasi anlayışınız
bu. Sizler 80 darbecisi Kenan Evren hükûmetine bile rahmet okutuyorsunuz,
onların yasakçı, tekçi, faşist zihniyetini katlandırıp
kendinizi var etmeye çalışıyorsunuz. Tek amacınız bir
polis devleti kurmak, bir korku imparatorluğu yaratmak ve sizin gibi
düşünmeyeni, size biat etmeyen başta gençler olmak üzere
kadınları, işçileri, emekçileri yani tüm muhalif kesimleri
sindirmek. Bu uğurda elinizden gelen her şeyi yapıyorsunuz.
Devletin tüm imkânlarını kendinize seferber etmişsiniz,
şiarınız tekçilik ve faşizm olmuş. Biz muhalifleri ise
bir kenara bırakalım, bir zamanlar beraber aynı yollarda
yürüdüğünüz, beraber aynı yağmurlarda ıslandığınız
arkadaşlarınıza dahi saldırıyorsunuz. İşte,
faşizmin laneti bu. Tek millet, tek dil, tek şu, tek bu. diye diye
en son tek başınıza kalacaksınız ki bu yolda emin adımlarla
ilerliyorsunuz. (HDP sıralarından alkışlar)
Bir genç olarak bu kürsüde yaptığım
her konuşmada gençlerin karşılaştığı
sorunları dile getirmeye çalışıyorum. Bu ülkede gençler
işsiz, gençler uyuşturucu batağına saplanmış,
gençler özel savaş politikalarına maruz kalıyor. Gençler,
bağımsız, özgür ve demokratik akademiler istedikleri için
terörist ilan edilip tutuklanıyor ama maalesef AKP Hükûmetinin bu ülkede
on dokuz yıldır gençleri esas alarak attığı tek bir
olumlu adım yok. Hayata geçirdiğiniz tüm politikalar gençliği
açlığa, geleceksizliğe, apolitize etmeye ve sindirmeye yönelik
politikalardır. Çok uzağa gitmeye gerek yok, Boğaziçi
Üniversitesi öğrencilerine uyguladığınız vahşet
her şeyi anlatıyor.
Sözlerimi Boğaziçi Üniversitesi
öğrencilerinin Cumhurbaşkanına yazdıkları açık
mektuptan bir bölümle bitirmek istiyorum:
Bizi size koşulsuz itaat edenlerle
karıştırmayın. Siz padişah değilsiniz, biz de
tebaanız değiliz. Ama madem yürek demişsiniz, kısaca ona
da cevap verelim:
Bizim hiçbir dokunulmazlığımız
yok, sizse on dokuz senedir bir dokunulmazlık zırhının
altında esip gürlüyorsunuz.
İçişleri Bakanı dinî hassasiyetleri
kaşıyan yalanlar söylüyor. Biz kendimize otosansür
uygulamayacağımızı söylüyoruz. LGBTİ+lara
sapkın diyorsunuz. Biz LGBTİ+ların hakları insan haklarıdır.
diyoruz.
Parti üyeleriniz Somada madencileri tekmeliyor. Biz
işçilerin yanında eylemli bir şekilde saf tuttuk,
tutacağız.
HDP Eş Genel Başkanlarını
hukuksuz bir şekilde hapishanede tutuyorsunuz, gazetecileri de
sendikacıları da. Bizse Gerçekleri korkmadan haykıranlarla
biriz, beraberiz, tüm kayyumların karşısındayız.
diyoruz.
Siz Berkin Elvanın annesini mitinglerde
yuhalatıyorsunuz. Biz Berkin Elvanın yanındayız.
diyoruz.
Siz Osman Kavalanın eşi bu
provokatörlerin arasında yer alıyor. diyerek adını bile
anmadan Ayşe Buğraya sataşıp hedef gösteriyorsunuz. Bir
kadının bahse değer tek özelliğinin onun eşi
olduğuna dair cinsiyetçi boş inancı, çiğ bir üslupla dile
getiriyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
DERSİM DAĞ (Devamla) Bizse Ayşe
Buğra kıymetli bir hocamız ve bir bilim insanıdır
diyoruz, Ona yapılmış bir saldırıyı kendimize
sayarız. diyoruz.
Siz şimdi de bu mektup için suçluyu övmekten,
Cumhurbaşkanına hakaretten düzinelerce dava açarsınız,
biliyoruz ama doğruyu söylemekten asla vazgeçmeyeceğiz, onu da
biliyoruz.
Kendi atadığınız rektörü okulda
tutacak gücünüz olmadığı için yeni kurulacak fakültelerde
şişirme kadrolarla ayakta tutmaya çalışmak da pek yüreklice
bir tutum olmasa gerek. Bu nedenle yürek konusunda söylediklerinizi ciddiye
almıyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahısları adına
Siirt Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş.
Buyurunuz Sayın Danış
Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır Sayın
Danış Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın
Başkan, değerli halkımız; Meclis salonu boş, o yüzden
ekranları başında bizi izleyenleri saygıyla ve sevgiyle
öncelikle selamlamak istiyorum.
Konumuz hukuk, alt
başlığımız ayrımcılık, eşitsizlik,
çifte standart. Yani bu ülkede hukuk devleti ilkesi ayaklar altında,
Anayasa artık yürürlükte değil, hiçbir yasa tanınmıyor ama
bazılarına hiç tanınmıyor. Hani, bu
ayrımcılığı dikkatinize sunmak istiyorum.
Leyla Güven ve Musa Farisoğulları bu
sıralarda bizimle birlikte milletvekilliği yapan 2
arkadaşımızdı. Leyla Güven ve Musa Farisoğulları,
şu anda ikisi de hapishanede. Farisoğulları Vekilimiz
Diyarbakır T Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevinde, Leyla Güven Vekilimiz ise
Elâzığ Kadın Kapalı Cezaevinde, ikisine buradan grubumuz
adına öncelikle sevgi ve selamlarımızı göndermek istiyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
Evet, o gün 3 milletvekilliği düşürüldü,
biri Enis Berberoğluydu, ikisi de bizim milletvekillerimiz. Enis
Berberoğluyla ilgili gelişmeleri memnuniyetle
karşılıyoruz, anlattıklarım asla şöyle yorumlanmasın:
Enis Berberoğluna yani sonuçta olumlu bir sonuç çıkacak; niye
çıktı değil, niye ona çıkan sonuç Leyla Güven ve Musa
Farisoğullarına çıkmıyor? Bizim derdimiz bu. Şimdi,
şunu söyleyeyim öncelikle: Leyla Güven ve Musa Farisoğulları,
KCK ana davasından yargılandılar biliyor musunuz? Ben o
dosyanın avukatlığını yaptım ve o davada görev
yapan bütün hâkim ve savcılar -altını çizerek söylüyorum- görev
yapan mahkeme heyeti ve savcıların tümü -9 tane- hepsi şu anda
tutuklu, hepsi. İsimlerini kişilik hakları sebebiyle ben yine de
söylememiş olayım, merak edenlere söyleyeceğim.
Neydi? KCK davası bir kumpas
davasıydı evet, aslında bu, Cumhurbaşkanlığı
internet sitesinde de yayınlandı, ne zaman yayınlandı? 15
Temmuz 2019 tarihinde yayınlandı ve dediler ki, o sitede şöyle
yazıyor: Ergenekon, Balyoz, KCK, Selam Tevhid, Tahşiye ve askerî
casusluk davalarında sahte delil ve kurgu mahkemelerle rakiplerini tasfiye
etti. diye bir bilgi geçti. Saatler sonra, beş altı saat sonra bu
kumpas davaları arasından -ne olduysa artık- KCK davaları
çıkarıldı. Bu sözünü ettiğim davaların tümünün
sanıkları beraat etti ama KCK davalarında yargılananlar,
onları yargılayanlar tutuklu oldukları hâlde, bir kumpas
davası olduğu yüzde yüz sabit olduğu hâlde maalesef onlar
çıkarıldı ve cezalar infaz ediliyor.
Şimdi, bu vekilliğin düşürülmesi
meselesine gelince; kumpas bir davada verilen bir cezayla karşı
karşıyayız. Anayasa 83 ve devamı hiçbir şekilde
dikkate alınmadı Güven ve Musa Vekilin davalarında. Bütün
itirazlar istinafta, Yargıtayda reddedildi, en son da Anayasa Mahkemesinde
reddedildi. Anayasa Mahkemesi dedi ki: Vekillik düşürülmesini ben
değerlendiremem. Ama Berberoğlu kararında başka bir yorum
var, onu daha uzun bir zamanda anlatacağım; onun özgün konumunun
hukuk açısından tartışılması gerekiyor,
ayrıntı gerektiriyor yani.
Size aslında hiç şaşırmayacağınız
bir bilgi daha vereyim: Bugüne kadar, yaptığımız
araştırmaya göre, 23 Nisan 1920den bu yana kesin hüküm sebebiyle kaç
kişinin vekilliği düşürülmüş biliyor musunuz? 15 kişi.
Biri, Berberoğlu -gelecek umarız en yakın zamanda- 2si,
Farisoğulları ve Leyla Güven ve 11i, geçen dönem milletvekillerimiz.
Bir kişi daha var, Nuri Beşer, Adalet Partisi Milletvekili. Onun da
suçu şuymuş yani yüz kızartıcı bir şey: 1960
darbesini gerçekleştiren subayların eşleriyle ilgili
ağır tahkir ve tezyif edici beyanlar gerekçesiyle bir
yıllık cezası kesinleşmiş ve okunmuş. Şimdi,
bu tabloda 13 milletvekilinin tamamının partimize ait olması
tesadüf olabilir mi, hepsinin Kürt olması tesadüf olabilir mi? Kumpas
davasında hiçbir talebin kabul edilmemesi tesadüf olabilir mi? Anayasa
Mahkemesinde bunun reddedilmesi tesadüf olabilir mi? Hayır, hiçbiri
tesadüf değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Bunların tamamı, bu kararların tamamı kesinlikle
yargıda asla ve asla eşitlik ilkesine uygun
davranılmadığının, ayrımcı uygulamalarla
yargının siyasal faaliyet olarak bunu âdeta siyasi bir iş gibi
yürüttüğünün, muhaliflere karşı bunu ağır
yürüttüğünün ama Kürt muhaliflere karşı çok daha ağır
yürüttüğünün belgesidir bu bilgiler. Evet, hani o bir ünlü söz var ya:
Alavere dalavere, Kürt Mehmet, Kürt Ayşe nöbete. Fetullahçılarla
kavga ediyorum. diyen bir iktidar, Fetullahçıların
açtığı davalarla vekillik düşürüyor. Türkiye tarihinde ilk
defa Cumhurbaşkanına hakaretten bir arkadaşımızın
milletvekilliği düşürüldü, o da bir ilk; Ahmet
Yıldırım, geçen dönem bizim Muş Milletvekilimizdi,
hakaretten vekilliği düşürüldü, sözü de padişah bozuntusu
lafıydı. Çok iyi anımsıyoruz ve bu sıralarda geçen
dönemde milletvekili olan arkadaşlarımız gayet iyi bilir, ayda
bir, bir arkadaşımızın vekilliği düşürülüyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Tamamlıyorum Başkanım.
Talimatla soruşturma, talimatla yargılama,
talimatla kesinleştirme, talimatla düşürme, sonra da cezaevi
Şimdi, burada hak yok, burada hukuk yok, burada adalet yok, burada
eşitlik yok, burada demokrasi yok, burada -en önemlisi- kamu yararı
yok. Halkı temsil eden vekilleri hapishaneye göndererek hiçbir zaman
alnından silemeyeceği bu kara tabloyu yaratan bu Meclistir.
İşte, şimdi, bizim Musa
Farisoğulları ve Leyla Güven vekillerimizin Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde davası var, belki bu dönem bittikten sonra
tamamlanacak ve iadeleri gerekecek ama o zaman zaten yasama dönemi sona
ermiş olacak.
Evet, Kürt düşmanı bir iktidar blokunun
Kürt düşmanı yargısı birbirine böyle sirayet ediyor ve etki
ediyor. Bu davaları yakından bilen ve takip eden bir yerden şunu
gayet rahat söyleyebilirim ki Ergenekon davası neyse KCK en az odur,
Balyoz davası neyse KCK en az odur. En az diyorum çünkü bunu
yaşadık, deneyimledik ve bunlar tarihe not olarak düşsün.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Yani,
söyleyecek çok şey var ama dersimiz hukuk ve hukukta eşitlik yok,
hukukta ayrımcılık var.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabiidir.
Açık oylamayı İç Tüzükün 145inci
maddesinin 2nci fıkrası uyarınca oturumun sonuna
bırakıyorum.
4üncü sırada yer alan Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığı ile Vergiden Kaçınmaya Engel Olma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/2403) ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
8.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bolivarcı Venezuela
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığı ile Vergiden
Kaçınmaya Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2403) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 164) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 164 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BOLİVARCI VENEZUELA
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GELİR ÜZERİNDEN ALINAN
VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE VERGİ
KAÇAKÇILIĞI İLE VERGİDEN KAÇINMAYA ENGEL OLMA ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 3
Aralık 2018 tarihinde Karakasta imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığı ile Vergiden Kaçınmaya Engel Olma
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Hakkı Saruhan Oluç.
Buyurunuz Sayın Oluç. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın vekiller; uluslararası
sözleşmeleri konuşmaya devam ediyoruz.
20 Ocak 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Sayın Fuat Oktaya, Adalet ve
Dışişleri Bakanları Sayın Abdülhamit Gül ve Mevlüt
Çavuşoğluna bir soru sordum, tek bir soru. Soru şuydu: Türkiye
Cumhuriyeti Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymak
zorunda değil midir? Soru bu, çok basit ama Meclis Başkanı, soru
muhataplarına ulaşmadan İç Tüzük maddesine dayanarak Bu soru
istişare amaçlıdır. diyerek geri gönderdi soruyu. Grubumuzdaki
bütün vekiller aynı soruyu sordular ve hepsine geri geldi. Neden? Bunu
konuşmak istiyorum. Soruyu tekrar hatırlatıyorum: Türkiye
Cumhuriyeti Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymak
zorunda değil midir? Soru bu.
Şimdi, bakın, yasama organının
yani Meclisin Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine göre önemli görevlerinden
birisi de denetleme görevidir, hep böyle söylüyoruz ya. Bu görevini icra
ederken de yine dayanağını Anayasa ve İç Tüzükten
aldığı örneğin, soru ve araştırma önergeleriyle
bu denetim faaliyetini yürütür. Bu sayededir ki muhalefet, yürütmenin
icraatını denetleyerek ve muhalefete hesap vermeye mecbur ederek
kamusal kararların şeffaflığını, kamu
işlerin yönetimindeki etkinliğini temin etme ve böylece kamu
çıkarını savunma ve kötüye kullanımı önleme görev ve
yetkisine sahip olur. Şimdi bu engelleniyor, bu sorumuz cevapsız
bırakılarak bu engelleniyor.
Yasamanın anayasal olarak
görevlendirildiği konularda işlem yapabilmesi için ilk ve en önemli
unsur, bilgi edinmedir. Öyle değil mi? Bilgi edinmek aynı zamanda tüm
yurttaşlara da tanınmış bir haktır ve parlamenter
denetim faaliyeti olarak zorunluluk ögesini de içinde
barındırır. Nitekim milletvekillerinin yasama faaliyetlerini
yerine getirirken sağlıklı bilgilere ihtiyaç duyduğu
kaçınılmaz bir olgudur. Meclis Başkanlığı bu
soruyu İstişare amaçlıdır. diye geri göndererek bilgi
alma ve buna bağlı olarak sağlıklı denetim
hakkımızı da elimizden almaktadır, yasama faaliyetimizi
zaafa uğratmaktadır.
Şimdi, Türkiyede yargının
taraflı ve bağımlı olduğu çok açık, bunu her gün
tartışıyoruz ve konuşuyoruz burada. Ülkenin en
yakıcı sorun alanlarından biri olan adalete erişim önündeki
engeller ile anayasal kuralların uygulanmamasına dair kamuoyunda
oluşan kaygıların giderilmesi gerekiyor ve bu da aynı zaman
da Meclisin görevlerinden bir tanesidir. Üstelik, iade edilmiş olan
önergenin gerekçesi uluslararası sözleşmeler ile Anayasada yer alan
hükümlere içkin olup sorulan sorunun da istişare amacı gütmediği
çok açıktır.
Bakın, soruya dönelim: Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararları bağlayıcı
mıdır? sorusu aslında olmaması gereken bir
tartışmadır. İki açıdan ele alalım konuyu.
Birincisi: Uluslararası ilişkiler ve devletlerin pozisyonları
açısından bakarsak konuya, devletler karşılaştıkları
sorunların çözümü için uluslararası alanda diğer devletlerle ve
kurumlarla iş birliği yapmak zorundadır. Bu iş
birliğinin hukuksal araçlarından en önemlileri uluslararası
sözleşmeler ve anlaşmalardır. Tartışıyoruz
şimdi, şu çok açık ki her uluslararası anlaşma,
devletlerin egemenliğini sınırlayan taahhütler içerir. Devletler,
kendi iradeleriyle, zorla değil kendi iradeleriyle uluslararası
anlaşmalara ve sözleşmelere taraf olurlar, çeşitli yararlar elde
etmek için egemenliklerini sınırlarlar, anlaşmaları
onaylayarak yükümlülük altına girerler; bu çok açık. İktidara
bugün yabancı gelen bir kavram var, duymak istemediğiniz bir kavram
var; hukukun üstünlüğü. Bu ilke sadece iç hukukta değil,
uluslararası hukukta da geçerlidir. İktidar, Türkiyede hukukun
üstünlüğü yerine üstünlerin hukukunu geçirdiği için bunu
uluslararası alanda da yapabileceği zannına
kapılmıştır. Devletler imzaladıkları
anlaşmalardan doğan yükümlülükleri yerine getirmek zorundadır,
getirmezlerse uluslararası hukukta devletin sorumluluğu ortaya
çıkar. Devletler iç hukuklarını ya da egemenlik
haklarını ileri sürerek uluslararası anlaşma ve
sözleşmelerde üstlendikleri taahhütlerden kurtulamazlar. Örneğin,
iktidar ikide bir İç meselemizdir. diyerek insan hakları ve hukuk
ihlallerini savunmaktadır. Bu, Türkiye için yeni değil, 12 Eylül
darbecileri de Kenan Evren cuntası da o dönemin diktatörleri de böyle
söylüyordu Avrupaya dönüp İç hukukumuzdur, insan haklarını
ihlal edebiliriz. diyordu. Ama bu doğru değildir, halkı
kandırmaktır, halka yalan söylemektir çünkü insan hakları
İkinci Dünya Savaşındaki kitlesel ihlallerin sonucu olarak
savaş sonrasında devletlerin iç işi olmaktan, devletlerin
egemenlik alanına dâhil olmaktan çıkmıştır,
uluslararası anlaşmalar ağıyla koruma altına
alınmıştır. Burada Uygur Türklerini konuşurken bu
haktan ve bu anlayıştan hareket ederek konuşuyor insanlar.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de işte böyle bir
anlaşmadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, bu
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 1954 yılında
onaylanmış ve yürürlüğe girmiştir. Türkiye, 28 Ocak 1987de
de bireysel başvuru hakkını tanımıştır,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin zorunlu yargı yetkisini
1990da kabul etmiştir. Bu Meclis atmıştır bu imzaları
yani bizler bunun uygulanmasından sorumluyuz.
Bakın, Türkiye'nin imzaladığı bu
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, aynı zamanda
Birleşmiş Milletler Sözleşmelerinden farklı olarak bir de
mahkeme oluşturmuştur yani Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinden söz ediyorum. Sözleşmenin 46ncı maddesi, devlet
egemenliğine getirilen sınırlamayı bir adım daha ileri
götürmüştür ve demiştir ki: AİHM kararları
bağlayıcıdır ve devlet bakımından uyulması
zorunludur. Bu Meclisin imzası vardır bunun altında, 46ncı
maddenin yazımı çok açıktır.
Şimdi, sayın vekiller, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararları bağlayıcıdır, çok
açık söylüyorum, iktidar ittifakına sesleniyoruz:
Bağlayıcıdır ve devletler bu karara uymak zorundadır.
Böyle olmasına rağmen Türkiyede tuhaf bir tartışma
yaşanıyor; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Demirtaş
ve Kavala kararlarını uygulamak istemeyen iktidar, bu kararların
bağlayıcı olmadığını ileri sürüyor, Meclis
Başkanlığı da soru önergemizi işleme koymamakla
aynı yanlışı devam ettiriyor. Net olarak söyleyelim:
Bağlayıcıdır, çok açıktır
bağlayıcı olduğu.
Şimdi, iktidarın ve
danışmanlarının başlattığı bu
tartışma hukuksuzluğun üstüne bir kılıf giydirme
tartışmasıdır. Diyorsunuz ki: Yargı yetkisi
devredilemez; devredilirse ülkenin
bağımsızlığından söz edilemez. Bu görüş, bu
durumda doğru değildir, genel bir ilkeden bahsetmiyoruz. Türkiye,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine kendi iradesiyle taraf
olmuş ve egemenliğini sınırlayan taahhütler
üstlenmiştir; Sözleşmenin 1inci maddesiyle de bu taahhütleri ifade
etmiştir. Aynı zamanda bu taahhütleri yerine getirmediği zaman
-19uncu maddeye göre- mahkemenin alacağı kararları
uygulamayı kabul etmiştir 46ncı maddeye göre. Yani
bunların hepsi egemenlik haklarının kendi iradesiyle
sınırlandırılmasıdır. Halkı
kandırıyorsunuz; bu, Türkiyeye dayatılmamıştır,
Meclis, kendi iradesiyle bunu kabul etmiş ve onaylamıştır.
Sözleşmede yazan hak ve özgürlükleri koruma ödevi sadece Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine ait değildir, bu ödev, öncelikle ulusal
yargıya, yasama ve yürütmeye aittir. Sözleşmenin uygulanması
önce ulusal makamların sorumluluğundadır, aynı zamanda bu
Meclisin de sorumluluğundadır. Yani konuyu istişare etmiyoruz
Sayın Meclis Başkanı, hatırlatıyoruz, sizin
sorumluluğunuzu hatırlatıyoruz. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, ulusal makamların sözleşmeye uygun davranıp davranmadıklarını
inceler, ulusal yargı organlarının verdikleri kararlar da bu incelemenin
içindedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ulusal yargının
yerine geçip karar vermez ya da bir temyiz mahkemesi gibi hareket etmez, ulusal
yargının kararının sözleşmeyi ihlal edip
etmediğini sorgular. O nedenle ulusal yargı yetkisinin devredilmesi
ya da yargının bağımsızlığını
yitirmesi gibi kavramların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
sistemiyle en ufak bir ilgisi yoktur, bunu iddia etmek Hukukun
üstünlüğünü ve hukuku tanımıyorum. Demektir; iktidar bugün bunu
yapmaktadır.
Şimdi, Avrupa insan Hakları
Sözleşmesinin altında imzası olan devletlerin hiçbirinde Acaba
kararlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları
bağlayıcı mı, değil mi? diye bir tartışma
yoktur. Bunu siz şimdi icat etmeye çalışıyorsunuz ama bu
icat mümkün değildir.
Bakın, adil yargılanma ve ifade
özgürlüğünün çiğnenmesi konusunda Türkiye, en fazla ceza alan,
hakkında en fazla karar alınan ülkedir. Adil yargılanma
hakkı ihlal edildiğinde dava yeniden görülür ama tutuklama varsa ve
burada bir ihlal varsa yapılması gereken çok açıktır;
Demirtaşın ve Kavalanın tutukluluğuna son verilmesidir.
Tartışma konusu değildir bu çok açık biçimde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Kararı
uygulamayan devlet durumuna düşürdünüz Türkiyeyi, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararını uygulamayan devlettir şimdi
Türkiye. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi der ki
Kararlarımızın uygulanması taraf devletlerin iyi niyetli davranmalarına
bağlıdır. Nihai bağlayıcı bir kararın
uygulanmaması devletlerin sözleşmeyi onayladıkları zaman
uymayı taahhüt ettikleri hukukun üstünlüğü ilkesiyle
bağdaşmaz. Yani diyor ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
Siz iyi niyetli değilsiniz, hukukun üstünlüğünü
tanımıyorsunuz. Bu iktidar Türkiyeyi bu duruma düşürmüştür,
bu, çok açık ortadadır.
Şimdi, bakın, tekrar bir noktayı daha
hatırlatmak istiyorum, son nokta: 18inci maddenin ihlali kararı çok
açık bir şekilde bu iktidarın meşru olmayan amaçlarla
hareket ettiğini göstermiştir. Yani Kötü niyet içtihadı.
demiştir bu iktidara Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yani
Sözleşmede öngörülen amaçlar dışında temel hak ve
özgürlükleri sınırlıyorsunuz. demiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Dolayısıyla
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu söyledikleri çok açık bir
biçimde ortadadır; kötü niyet içtihadı, 18inci madde ihlali çok
açık ortadadır.
Şimdi, bu tartışmayı
sürdüreceğiz, biz bu konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz,
sorularımızı soracağız; diyeceğiz Türkiye
Cumhuriyeti Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymak
zorunda mıdır, değil midir? bu soruyu soracağız.
İstişare amaçlı değil, hatırlatmak için, denetleme
faaliyetimizi yapmak için, doğru yolu ve hukuku göstermek için
bunları söyleyeceğiz. Cumhurbaşkanı
Yardımcısına da Adalet ve Dışişleri
Bakanlarına da bu soruyu soracağız ve sormaya devam
edeceğiz: Türkiye Cumhuriyeti devleti Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararlarına uymak zorunda değil midir? Bunun
cevabının peşinde olacağız.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına, Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel, aynı anda
şahsınız adına da konuşacağınızdan
süreniz on beş dakikadır. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Erel.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk
milleti; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığı ile Vergiden
Kaçınmaya Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bizim, İYİ PARTİ olarak devletimizin
millî çıkarlarına, yüce Türk milletinin millî menfaatlerine hizmet
eden her türlü tasarrufta devletimizin yanında olduğumuzu beyan etmek
istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 83 milyon şu anda hayat pahalılığıyla
mücadele ediyor. Yaşadığımız hayat
pahalılığı artık dayanılmaz hâle geldi. Bunun
sorumlusu kim? Soruyorum, suçlu marketçi mi, esnaf mı, çiftçi mi,
pazarcı mı? Bunun suçlusu kim, hayat
pahalılığının suçlusu kim? Üretemeyen, ürettirmeyen
yönetim ve sonunda kocaman bir hayat pahalılığı. Kötü mali
yönetim sonucu vatandaş da fiyatlar da çıldırmış
durumda ama bunun sorumlusu marketçi, pazarcı, çiftçi, esnaf; öyle mi?
Eskiden patates, soğan depolarına baskın yapıyordunuz,
çiftçiyi suçladınız, şimdi de ham madde ve girdi
fiyatlarının pahalılığına rağmen üretim
yapan üreticiyi. Kötü yönetiminiz nedeniyle fiyatları artan ürünleri satan
marketçiyi suçluyorsunuz. Yapmayın arkadaşlar, yazıktır,
günahtır! Bunun sorumlusu, maalesef kötü yönetiminiz. Vatandaş
yastığa başını koyduğunda artık eskisi gibi
hayal falan kuramıyor; artık tek düşüncesi, her geçen gün artan
ve artmaya devam eden, bir yangın yerine dönen mutfak masrafları ve
onları karşılamaya çalışıyor. Yanan kombiye
gelecek olan doğalgaz faturası, kışın gelmesiyle artan
elektrik faturası, su faturası. Artık Hükûmet bu dertlere bir
çare olmak zorunda; başkalarını suçlamak yerine
yaptığınız hatanın farkına varın, varın
ki
Farkındasınız ama algı yönetimine devam ediyorsunuz.
Ekonomiyi algı yönetimine feda ettiniz ama vatandaş her şeyin
farkında; bu hayat pahalılığına derhâl çözüm
bulunmasını talep ediyor. Ha, siz Bu işin içinden
çıkamıyoruz. diyorsanız, bunun kolayı var; gemiyi en
yakın limana çekiniz, işi ehline bırakınız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yaşadığımız bu pandemi sürecinde
esnaf perişan durumda. Seçim bölgem Aksaraydan geliyorum. Hangi esnafla
konuşsam -özellikle küçük esnaf- bitmiş durumda, siftah yapamayan
esnaf var, yapılan kira yardımları yetersiz. Yine, bu süreçte
kirasını bir şekilde ödeyemeyen vatandaşlar bu süreç
boyunca taşınmazlardan tahliye davalarının o süre boyunca
ertelenmesini talep ediyorlar. Esnaf hiçbir şey kazanmıyor ki
ertelenen kredi borçlarını ödeyebilsin. İş yapamayan
esnafımıza ödemek zorunda olduğu faturalar ise gelmeye devam
ediyor. Gerçekten esnaf zor durumda, borç batağında.
Sayın Genel Başkanımız Meral
Akşener, aylardır yurdumuzu karış karış
dolaşmaktadır, esnafın derdini dinlemektedir. İşte, o
esnaf ziyaretlerinde Türkiye'nin gerçek gündemi ortaya çıkıyor,
gerçek ekonomi gözler önüne seriliyor. Aksarayda bir esnaf kardeşimiz
bana haklı olarak ne soruyor biliyor musunuz? Sayın Vekilim,
anlamadığım bir şey var. Kayak merkezlerinde, otel ve
kafelerde virüs bulaşmıyor da benim aylardır kapalı
bırakılan işyerinde mi virüs bulaşıyor? En
azından, HES kodu alınarak, sosyal mesafeye dikkat edilerek bu tür
iş yerlerinin açılma talebine duyarsız kalmayın.
Yine, taksiciler, servis, kantin ve yurt
işletmecileriyle görüştüm, bir kuruş dahi
kazanamadıklarını söylüyorlar. İnanmıyorsunuz veya
inanmak istemiyorsunuz ama esnafımızın hâli bu; evine ekmek
götüremeyecek durumda. Devlet bizi görsün, sesimizi duysun, bize sahip
çıksın." diye feryat ediyorlar. Lütfen
esnafımızın, özellikle de küçük esnafımızın
haykırışına ses verin, çözüm bulun.
Değerli milletvekilleri, ben bir milletvekili
olarak kâğıt tasarrufuna azami ölçüde dikkat ediyorum. Şimdi
burada dikkatimi çekti, karalama kâğıdının ön yüzünde bir
resim var, 2011de Kendi savaş uçağımızı yapıyoruz.
Elektrikli otomobil yapıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanının
Yerli uçağımız göklerde. Dönemin Başbakanı yerli
uçağı tanıttı. Buna benzer afişler var. Şimdi
bunu görünce Sayın Cumhurbaşkanımızın ayla ilgili
düşünceleri, görüşleri aklıma geldi; inşallah bu da bu
kâğıtlardaki gibi mazide kalmaz.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Ayhan, olmaz olmaz;
yaparız.
AYHAN EREL (Devamla) Rahmetli Başbuğ
Türkeşin dediği gibi İdealler göklerdeki yıldızlar
gibidir; onlara ulaşamayabilirsiniz ama onlara bakarak yönünüzü tayin
edebilirsiniz. İnşallah siz de bu şekliyle yönünüzü tayin
edersiniz ama on yıldır göklerde olan, yapmış
olduğunuz yerli uçak maalesef inecek bir havaalanı bulamadı!
Bunu da bilgilerinize veya dikkatlerinize sunmak istiyorum.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Ayhan, sen de
sevinirsin, sıkma canını!
AYHAN EREL (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şu anda ülkemizin diğer önemli bir
konusu da ne Anayasa değişikliği ne de aya yapılacak
seyahat; vatandaşın en önemli gündemi işsizlik ve yoksulluk. İstatistik
Kurumunun son verilerine göre, resmî rakamlara göre 4 milyonu aşan bir
işsiz sayımız var ama bu, sadece resmî kurumlara iş
aradığını beyan eden vatandaşlarımızın
sayısı; oysa, gezdiğimiz Anadoluda, gezdiğimiz memleketimizde
bu sayının 10 milyonun üzerine çıktığını
herkes Hasandağı gibi görmektedir. Yine genç işsizlik
almış başını gidiyor, her geçen gün artıyor; 2004
yılında 100 binin altında olan üniversiteli işsiz
sayısı bugün resmî kayıtlarda 1 milyona, gayri resmî
kayıtlarda da 3 milyona yaklaşmıştır. Bunların
içerisinde; atanamayan öğretmenlerimiz, sağlık personelimiz,
mühendislerimiz, iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunlarımız
var; her gün sizlere de mesaj gelmektedir. Özellikle çok zeki ve
başarılı öğrenciler, hayata kısa yoldan atılmak
ve ekonomisi zor durumda olan ailelerinin ekonomisine katkı sağlamak
amacıyla sağlık meslek liselerine gitmişler ve
sağlık meslek liselerini başarıyla bitirerek
sağlık ordusuna katılma hayaliyle yanıp
tutuşmaktadırlar ama bir türlü beklentilerini karşılayacak
bir kadro açıklaması gelmemiştir. Gençlerimiz karamsardır,
gençlerimiz ümitsizdir; bu nedenle, her 100 gençten 62si ülkemizden, kesin
olarak yerleşmek kaydıyla başka memleketlere gitmek istiyor.
Gençliği olmayan bir milletin geleceğinin olmayacağı da
hepimiz tarafından bilinmelidir, bilinmektedir.
Günümüzde yoksul sayımız, maalesef, 12
milyona dayanmıştır ve pandemi sonrasında bunun 2 kat
artacağı öngörülüyor. Yine, emeklilerimiz ömrünü,
yıllarını çalışma hayatına vermiş,
Artık dinleneyim, rahat bir hayat süreyim. diyorlar ama 4 milyon emekli
asgari ücretin altında ücret alıyor, yine, 1 milyon emekli 1.500 lira
emekli maaşı almakta. Bu miktarlarla geçinmenin ne kadar zor
olduğunu anlatmaya gerek yok diyorum.
Yine, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çin Uygur Bölgesinde Türk ve Müslüman kardeşlerimize uygulanan
etnik, dinî ve kültürel baskılar, zulümler tüm şiddetiyle devam
ediyor. Müslüman ve Türk olduğu herkesçe bilinen, bunu söylemeye bile
gerek olmayan bir siyasi irade, bütün dünyanın ses
çıkardığı, tavır aldığı bu durum
karşısında, maalesef, sesini dahi çıkaramamaktadır.
Bize göre her şey ticaret değildir; insanlık adına buradaki
vatandaşlarımızın dertlerinin dillendirilmesi, bir kamuoyu
oluşturulması gerekmektedir. Irkımız, dilimiz, dinimiz bir;
kültürümüz, özümüz, sözümüz bir. Hükûmeti Çini kınamaya ve oradaki
Türklerin soykırımdan kurtulmaları için elinden ne geliyorsa
yapmaya davet ediyorum. Çinle ticari ilişkileri düşünerek sessiz
kalamayız, böyle bir utanç koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletine
yakışmaz.
Yine, günümüzde -daha önce de söylediğim gibi-
büyüyen bir sorun kutuplaşma. Bu kutuplaşmanın önüne geçmek için
her şeyden önce siyasi partiler, siyasi parti liderleri birbirlerinin
hasmı değil sadece rakibi olduğu düşüncesiyle eylemlerine
ve söylemlerine yön vermeli, kardeşliği tesis etmeli, tavandaki bu
kardeşlik kamuoyuna, tabana da yansımalı ve Türk milleti eskiden
olduğu gibi yine sevinçte, kederde, tasada, her şeyde birlikte
olabilmelidir.
Yine, Karayolları Genel Müdürlüğü ve
bağlı bölge müdürlüklerinde çalışan işçi
kardeşlerimizin feryadı arşa yükseldiği hâlde maalesef
siyasi iradeden bu konuda bir ses gelmemektir. Şöyle ki, işçi
kardeşlerimiz için aynı işi yapmalarına rağmen,
aynı yerde, aynı şartlarda çalışmalarına
rağmen 3 farklı skala üzerinden ücretlendirme yapılmakta ve bu
yüzden mağduriyetler yaşanmaktadır, çalışma huzuru ve
barışı bozulmaktadır. Mesela, 15/7/2005 tarihi öncesi
işe girenler 1inci skaladan 263 lira, 15/7/2005 tarihinden sonra işe
girenler 2nci skaladan yani 178 TL, 29/4/2015 tarihinden sonra işe
girenler ise 142 TL ücret almaktadır. Aynı iş, aynı kademe,
aynı derecede çalışan ama farklı maaşlar alan
işçi kardeşlerimiz bu yaşanan mağduriyetin bir an önce
giderilmesi, herhangi bir ayrım yapılmaksızın eşit
iş için eşit ücret hakkından faydalanmak istemektedirler; bu sese
de duyarsız kalmayın.
Yine, taşeron kadro düzenlemesinin üzerinden
iki yıl geçmesine rağmen kamu kurumlarında kapsam
dışı bırakılan taşeron işçilerin kadroya
alınmamalarından dolayı mağduriyetleri devam ediyor.
Taşeron düzenlemesi binlerce işçiyi sevindirirken yüz binlerce
işçimizi de maalesef üzmüştür. 2018 yılında 696
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle yapılan düzenlemede kamu
kurumlarında görev yapan taşeron işçiler yaklaşık
maliyetin yüzde 70 altında olmasından dolayı kapsam
dışında tutuldu. Kanun kapsamında yapılan düzenlemede
asıl işi yaptığı hâlde yaklaşık maliyetin
yüzde 70 altında kalarak kadro alamayan kiralık araç şoförleri,
laboratuvar çalışanları, ameliyathane çalışanları,
hastane bilgi yönetim sistemi çalışanları, yemekhane
çalışanları, görüntüleme çalışanları, diş
protez çalışanları, Karayolları çalışanları,
KİT ve belediye iktisadi teşebbüsü çalışanları hak
ettikleri kadro hakkının bir an önce verilmesini istiyorlar. Bu
mağduriyeti gidermek adına bu taşeron işçilerin
kadrolarının verilmesini talep ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, size de sık
sık aktarılan bir sorun, özellikle 1inci parti milletvekillerine
Eski İçişleri Bakanım da buna kulak versin lütfen, Allah
rızası için. Hepimizin çoluğu çocuğu var, çeşitli
sınavlara hazırlanıyorlar; özellikle, üniversite
sınavlarına hazırlanırken gençler, o şartlar
altında, stres altında aile hekimlerine veya sağlık
merkezlerine giderek uyuyamadıklarını,
heyecanlandıklarını beyan ettiklerinde o dönemin hekimleri,
alışkanlık hâline getirdikleri depresan ilaçlarını
yazmışlar. Dolayısıyla bugün polis akademisine, polis
kolejlerine, Millî Savunma Üniversitesinin çeşitli kademelerindeki
okullarına gitmek isteyen bu gençlerin sporu, mülakatı,
sınavı kazandıkları hâlde sağlık raporuna
gittiklerinde karşılarında bir doktorun lise son
sınıfta, o anki şartlarda Rahat uyusun, ne bileyim, psikolojik
olarak rahatlasın. diye yazmış olduğu ilaç yüzünden
geleceği mahvolmaktadır. Lütfen bir ana, baba olarak düşünün, bu
soruna bir çözüm bulun. Doktor hiçbir şey yapmıyor, kayıtlara
giriyor, Sen falan tarihte depresan ilacı kullanmışsın,
psikolojik olarak askerlik yapmaya veya polis olmaya yeterli değilsin.
diyor; oysa o günkü şartlarda o aile hekimi veya sağlık merkezi
hekimi bu derdi anlayacak, dinleyecek ihtisas sahibi de değil. Buna da bir
çözüm bulmak durumundayız, bu da toplumun kanayan bir yarası.
Günümüzde bizi rahatsız eden veya gençler
tarafından bize sıkça iletilen bir talep
Sınav ücretlerini
oturum başı 90 liraya çıkarmışsınız. Ya,
gençler zaten iş bulamıyor, ailesinin eline bakmaktan mahcuplar, ne
gereği vardı bilemiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Selamlayın efendim.
AYHAN EREL (Devamla) Zaten gençlerimiz
anasından babasından harçlık istememek için gece geç saatlerde
eve gelmekte, anası babası kalkmadan da erken saatlerde evi terk
etmekte. 90 lira sınav ücreti, 3 oturum 270 lira, el insaf diyorum. Bu
ücretin de yetkililer tarafından makul bir seviyeye çekilmesinin uygun
olacağını, hatta sosyal devlet ilkesi gereği ekonomik durumu
uygun olmayan gençlerden de bu ücretin alınmaması yönünde bir
düzenleme yapılmasını talep ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Şahıslar adına Mersin
Milletvekili Sayın Rıdvan Turan.
Buyurunuz Sayın Turan. (HDP
sıralarından alkışlar)
RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın Başkan,
değerli vekiller; Mersinin Mezitli ilçesi Davultepe bölgesinde şu
anda bizleri izleyen binlerce üretici köylü kardeşimiz başta olmak
üzere Türkiye'deki bütün üretici köylülerin, emeğiyle geçinen, yer yer
zulümle yerinden yurdundan edilen bütün köylülerin önünde saygıyla
sevgiyle eğiliyorum.
Değerli arkadaşlar, Mezitlinin Davultepe
bölgesinde 400 dönümlük bir narenciye alanının tasfiye edilmesine
ilişkin çok önemli bir konuda söz aldım. Hikâye şöyle
başlıyor: Burada ağırlıklı olarak bizim Yörük
vatandaşlarımız yaşıyor. Daha öncesinde bölgede
hayvancılık yaparken 1967 yılında bölgeye sulama kanallarının
açılmasıyla birlikte bu insanlar kanıyla, canıyla, teriyle
orada bir cennet bahçesi yaratıyorlar; on binlerce narenciye
ağacı, binlerce zeytin ağacından oluşan muhteşem
bir alan. Kendi yağlarında kavrulup gidiyor bu insanlar, kimseye
zararları yok, tam tersine yararları var. O yarar da şu: Her
yıl bu alandan olağanüstü hacimlerde ihracat yapılıyor,
ülke ekonomisine katkıda bulunuluyor. Her dönümde aşağı
yukarı 100 ağaç var değerli arkadaşlar ve her dönümden, bu
100 ağaçtan 15 tona yakın narenciye elde ediliyor. Bunu da 400 dönümden
hesapladığınızda gerçekten muazzam bir miktar ve bunun da
önemli bir kısmı ihracata gidiyor. Sonra ne oluyor? Mezitli Küçük
Sanayi Sitesinin yetmediği gerekçesiyle küçük sanayi sitesine yer
aranıyor ve bir kooperatif kuruluyor, bu küçük sanayi sitesini kurmak
temelinde. Kooperatifin yönetiminde de son derece nüfuzlu kişiler var
değerli arkadaşlar, kimler olduğundan sizlere bahsedeceğim.
Bu arada ilginç bir şey oluyor, 13/7/2020
tarihinde Büyükşehir Belediyesinden bir plan değişikliği
jet hızıyla geçerek daha önce organize tarım sanayi bölgesi olan
bu bölge bir anda kentsel servis alanı hâline getiriliyor ve böylece küçük
sanayi sitesinin açılmasının, yapılmasının zemini
de oluşturulmuş oluyor. Ne pahasına? 400 dönümdeki 60 bin
civarındaki narenciye ağacının yok edilmesi pahasına.
Ve ÇED falan aranmıyor süreçte. Sonra ne mi oluyor? Daha ilginç bir
şey oluyor, Mersin İl Tarım Müdürlüğü Toprak Koruma Kurulu
buraya Kıraç arazidir. raporu veriyor. Bakın, size kıraç
araziyi göstereyim arkadaşlar, burası 400 dönümlük bir dünya cenneti;
insanların emeğiyle, kanıyla, canıyla
yarattığı ve ihracata büyük katkıları olan bir mekân.
Bunun ardından jet hızıyla Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına ve Beştepeye giden rapor
Vatandaş
1/100.000lik plana dava açarken Danıştaya, bir anda 6 Ocakta bir
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bu bölge acele
kamulaştırılıyor. Fakat acele
kamulaştırılmasına ilişkin bir gerekçe yok yani
doğal afet ya da mücbir sebepler ya da yurt savunması gibi herhangi
bir şey söz konusu olmadığı hâlde bu bölge
kamulaştırılıyor. İşin daha da tuhafı, bir
yıldır bu kooperatif birilerine satış yapıyor, maket
satışı yapıyor yani Sizin yeriniz şurası. ya da
Sizin yeriniz diğer taraf. diye. Değerli arkadaşlar, Mezitli Küçük Sanayi Sitesinde
bunların talibi yok yani oradaki esnaf almıyor, kimin
aldığını araştırdık, biz bulamadık ama
esnaflarla yaptığımız görüşmede oranın talibinin
oradaki esnaflar olmadığı ortaya çıkıyor. Daha tuhaf
bir yön var: Mezitli Küçük Sanayi Sitesi 17 dönümlük bir alana kurulu, yerine
de -tahmin edersiniz ki- bundan biraz daha büyük, belki 20 dönümlük bir alan
gerekecekken burada tam 400 dönümlük bir alan -deyim yerindeyse bu alana
çökülmüş oluyor- acele kamulaştırılmış oluyor.
İşin başka bir tuhaf tarafı, denize son derece yakın
bir alan burası. Yani düşünün, küçük sanayi sitesi yapmaktan çok daha
büyük bir alanı kamulaştırıyorsunuz, denize son derece
yakın bir alan yani rantı son derece yüksek bir alan. Burada 320 bin
metrekaresi çiftçiler tarafından bizatihi tapuları ellerinde olan bir
alandan bahsediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
RIDVAN TURAN (Devamla) Bu arada kooperatifin üst
düzey yöneticileri halkı işgalci ve vatan haini olarak
nitelendiriyor. Bakın, kooperatifin yöneticileri enteresan; kooperatif
başkanı MHPli, başkan yardımcısı AKPli, ikisi
de Büyükşehir Belediye Meclis üyesi yani kooperatifte
aldığı kararı Meclise gelip oylayacak siyasi hüviyete
sahip, olacak iş değil. Değerli arkadaşlar, bunun sonucunda
köylülerle defalarca görüştük, şu anda da bizi izliyorlar.
Bakın, köylüler diyor ki: Ya, Vekilim,
Cumhurbaşkanımızın bilgisi olsa bunu mutlaka engeller. Ben
de onlara aynen şunu söyledim: Cumhurbaşkanının haberi
olmadan bu arazi işleri, rant işleri dönmez, tek bir yaprak kımıldamaz
Cumhurbaşkanının haberi olmadan. Ama dedim ki madem siz böyle
talep ediyorsunuz
Ben buradan Sayın Cumhurbaşkanına hitap
ediyorum: Sayın Cumhurbaşkanı, burada acele
kamulaştırdığınız 400 dönümlük tarım
arazisinin sahibi olan vatandaşlar, sizden, attığınız
imzanın karşılığını görmek için
alanlarını görmenizi talep ediyorlar, bu karardan dönmenizi talep
ediyorlar. Ben, burada elçi vazifesi olarak bunu halkım adına
Cumhurbaşkanına iletmiş durumdayım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayın efendim.
RIDVAN TURAN (Devamla) Ezcümle şu
değerli arkadaşlar: Mersinin hem demografik yapısını
hem bu insanların aşını, işini, kazancını
tehdit edecek bir durumla karşı karşıyayız, ekolojik
yapıyı tehdit edecek bir durumla karşı
karşıyayız.
Gelin, bir irade gösterelim, bütün partiler yan yana
gelsin -o parti bu parti meselesi değil, çoluğumuzun çocuğumuzun
geleceği meselesidir bu mesele- ve bu yanlıştan dönelim.
Eğer sanayi sitesi ihtiyacı var ise -evet, böyle bir ihtiyaç var-
başka yerlerde, tarıma elverişli olmayan yerlerde bu sitenin kurulması
pekâlâ mümkündür. Mümkün olmayacak tek şey vardır -ben onu köylülerin
gözünde gördüm- hiç kimse arazisine çökülmesini kabul etmeyecek ve buna sonuna
kadar direnecek değerli arkadaşlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz isteyen,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Elâzığ Milletvekili
Sayın Gürsel Erol.
Buyurunuz Sayın Erol. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÜRSEL EROL (Elâzığ) Sayın
Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Ben, bugün sizlere Elâzığda yaşanan
mağduriyetleri anlatmak istiyorum aslında. Önce siyasi
mağduriyetlerden başlamak isterim. Elâzığ, AK
PARTİnin kurulduğu tarihten bugüne kadar şartsız ve
koşulsuz AK PARTİye sürekli destek veren bir il. İşte, ben
seçilinceye kadar 5 milletvekilinin 5i sürekli AK PARTİden; ilde belde,
ilçe ve şehir merkezi olmak üzere toplam 20 belediyenin 15i sürekli AK
PARTİde. AK PARTİnin bölgede en güçlü olduğu illerden biri ve
Elâzığ halkı on dokuz yıldır sürekli AK PARTİye
bölgede en fazla destek veren il olduğu hâlde ne yazık ki Hükûmetin
uygulamalarından, yatırımlarından, siyasi tercihlerinden
yeter ölçüde karşılık almış bir il değil. Bunu
şöyle açıklamak isterim: Bölgede Elâzığ
dışındaki çevre tüm illerimizde her dönem bakanlar
çıktı AK PARTİden. Malatyadan bakanımız
çıktı. Sivastan bakan çıktı, Erzincandan bakan
çıktı, Diyarbakırdan bakan çıktı. Gaziantepten,
Maraştan, Vandan yani bölgenin tüm illerinden AK PARTİnin
bakanları atandı ama Elâzığdan hiç bakan atanmadı ve
şöyle: Bundan önceki tüm hükûmetler döneminde de mutlaka
Elâzığlı bir bakan olurdu. Nasıl olurdu? CHP hükûmetleri
döneminde CHPnin bakanı vardı. 1980 sonrası Anavatan Partisi
iktidar oldu, Elâzığ milletvekilleri arasından Anavatan
Partisinden bakan oldu. Doğru Yol Partisi iktidar oldu, Doğru Yol
Partisi milletvekilleri arasından Elâzığ milletvekili bakan
oldu. Refah Partisi iktidar oldu, Refah Partililer arasından
Elâzığ milletvekili bakan oldu. Yani bakanlık verilmeyen tek il
Elâzığ, AK PARTİ hükûmetleri döneminde oldu.
Bunu niye anlatıyorum? Bugün Sayın
Cumhurbaşkanımız Mecliste bir konuşma yaptı grup
toplantısında, grup salonunda. Elâzığdaki hizmetlerle
ilgili, Sayın Genel Başkanımızı Elâzığa
davet etti. Git Elâzığı gör, oradaki hizmetleri gör. Ama biz
bundan yirmi gün önce, Cumhuriyet Halk Partili 30 milletvekili
Elâzığa gittik. Elâzığda yaşanan sorunları,
sıkıntıları, depremden kaynaklı mağduriyetleri
yerinde gördük ve bir rapor hazırlayarak Elâzığ kamuoyunun,
Meclis kamuoyunun, Türkiye kamuoyunun bilgisine sunduk. Şimdi ben buradan
AK PARTİ Grup Başkan Vekiline bir çağrı yapıyorum:
Sanıyorum ki Elâzığ halkının beklentileri, talepleri,
sorunları, depremden kaynaklı yaşadıkları mülkiyet
haklarıyla ilgili hak kayıpları herhâlde yeteri derecede hâlâ
anlaşılmış değil. Biz on beş gün önce 30 milletvekiliyle
gittik
Ama buradan AK PARTİ Grup Başkan Vekiline şu
çağrım var: Eğer sizin yüreğiniz yetecekse, yalnızca
protokol gezilerine katılarak değil, Elâzığa gelin, 50
milletvekiliyle gelin, 100 milletvekiliyle gelin, Gazi Caddesinde gezin,
Rüstem Paşaya gidin, Mustafa Paşaya gidin, Abdullah Paşaya
gidin, konteyner kentlere gidin, oradaki insanların mağduriyetini
görün, Elâzığa aslında kimin gidip gidemeyeceğini de görün
ve fark edin. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Elâzığda gerçekten
bir mağduriyet var. Bakın, Elâzığda bir üniversitemiz var,
üniversitemiz Türkiye'nin en köklü üniversitelerinden biri ama Elâzığ
bir üniversite kenti değil, Elâzığda ovalarımız var
ama Elâzığ bir tarım kenti de değil, Elâzığda
organize sanayi bölgelerimiz var ama Elâzığ sanayi kenti de
değil; Elâzığda turizm potansiyeli olan yerlerimiz var, tarihî
mirastan gelen Harput gibi, Sivrice Hazarbaba Dağı, Hazar Gölü gibi,
tarihî Palu gibi tarihe mal olmuş yerlerimiz var ama Elâzığ bir
turizm merkezi de değil. Elâzığ kendi kaderine terk
edilmiş, AK PARTİli iktidarlar döneminde hep şu bakış
açısıyla bakılmış: Ya, gitsek de gitmesek de,
ilgilensek de ilgilenmesek de kime oy verecekler, zaten bize oy verecekler. Ve
doğru, vermişler, hakikaten vermişler ama artık tablo öyle
değil. Bundan sonra bizim hedefimiz, yalnızca Cumhuriyet Halk
Partisinden seçilmiş tek milletvekili olarak burada oturmak değil,
Millet İttifakından en az 3 milletvekiliyle burada oturmak. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Ve bunu, bunu
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Gürsel Bey, var
mısın
GÜRSEL EROL (Devamla) Sayın
Müsteşarım, özel görüşürüz, buyurun.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Var mısın
iddiasına?
GÜRSEL EROL (Devamla) Varım, varım,
istediğiniz her iddiaya varım ama Sayın Müsteşarım,
Sayın Genel Müdürüm, size de bir çağrı yapmak isterim: Siz 50
milletvekiliyle gelin, ben de tek başıma geleyim, Gazi Caddesinin
bir kaldırımında siz gezin, diğer kaldırımında
ben gezeyim. (CHP sıralarından alkışlar) Bakın,
gerçekten bu halkın, Elâzığ halkının beklentilerine,
Elâzığın sorunlarına AK PARTİ mi sahip
çıkmış, orada milletvekili olarak ben mi sahip çıktım?
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) AK PARTİ sahip
çıkıyor Gürsel Bey.
GÜRSEL EROL (Devamla) Doğru işler
yapıldı mı? Tabii, doğru işler de yapıldı,
ben yapılan işleri yok saymıyorum ama
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Elâzığa AK
PARTİ sahip çıkıyor, Cumhurbaşkanımız sahip
çıkıyor, milletvekilleri sahip çıkıyor.
GÜRSEL EROL (Devamla)
eksik işler
yapıldı; mülkiyet haklarıyla ilgili, vatandaşın talepleriyle
ilgili, fakir fukaranın sorunlarının çözülmesiyle ilgili bir
sürü mağduriyet yaratıldı. Bakın, size bir iki örnek
vereyim: Ben yalnızca konuşmamı
Gerilim ve
karşıtlık üzerinden siyaset yapan birisi değilim,
doğru işlerin yanında duran birisiyim ama yanlış
işleri de tarif eden, doğrunun nasıl yapılması
gerektiğini söyleyen birisiyim.
Sayın Cumhurbaşkanımız geçen
Elâzığa geldi, ben devlet protokolünde yerimi aldım ve
Cumhurbaşkanını karşıladım. Devlet adamı
kimliğiyle, sıfatıyla gelirse ben de Türkiye Büyük Millet
Meclisinin milletvekili olarak devlet protokolünde olan yerimi
alırım. Onun için, konuşmalarımı ciddiye alın.
Benim konuşmalarım burada yalnızca eleştiri üzerine
kurgulanan bir konuşma değil, Elâzığın
beklentilerini, mağduriyetini gündeme getiren konuşmalar.
Şimdi, Elâzığa nasıl
farklı davranırız, birkaç örnek vereceğim. Giresunda sel
baskını oldu, İzmirde deprem oldu, oralardaki esnafa 50 bin
lira hibe verildi. Doğru mudur? Evet, son derece doğrudur; doğru
bir iş yapıldı ama Elâzığdaki deprem
mağdurlarına, esnafa 50 bin lira kredi verildi. Şimdi,
Anayasanın eşitlik ilkesine göre, yurttaşlar arasında
ayrım yapamazsınız.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Yüzde sıfır faizle
verildi.
GÜRSEL EROL (Devamla) - Giresunda, İzmirde
verdiğiniz 50 bin lira yardım, hibe doğru bir karar
karardır. Peki, Elâzığda niye kredi verdiniz,
Elâzığda da hibe verseydiniz? Giresunun bir ilçesinde sel
baskını oldu, Giresunspora yardım amacıyla, sosyal hayat
devam etsin diye, 25 milyon lira yardım ettiniz. Doğru mudur? Evet,
doğrudur, keşke imkânlar olsa 50 milyon verseydiniz. Peki, tarihe mal
olmuş Elazığspor şu anda kapanma riskiyle karşı
karşıya. Binali Bey Sayın Başbakanken Başbakanlık
sıfatıyla geldi, Elâzığ PTT Meydanında
Elazığsporun fahri başkanı benim. dedi,
Elazığsporun bütün sorunlarını ben çözeceğim. dedi
ama seçim bitti, her şey bitti. Daha bundan on beş gün önce,
Sayın Cumhurbaşkanının geldiği dönemde Çevre ve
Şehircilik Bakanımıza talimat verildi Elazığspora
sahip çıkın. diye ama yine, Sayın Cumhurbaşkanı
gitti, Bakan gitti, her şey bitti.
Şimdi, iller arasında,
vatandaşın mağduriyetleri arasında, beklentileri
arasında Hükûmet farklı davranamaz.
ORHAN SÜMER (Adana) Çantada keklik.
GÜRSEL EROL (Devamla) - Hükûmet bir ilde
farklı, diğer ilde farklı davranamaz. Hükûmet bir taraftaki
mağdura farklı, diğer taraftaki mağdura farklı
davranamaz. Giresunda esnafa ne verdiyseniz, İzmirde esnafa ne
verdiyseniz Elâzığda da aynısını istiyoruz.
Giresunspora ne verdiyseniz Elazığspora aynısını istiyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar) Malatyaya ne verdiyseniz,
Sivasa ne verdiyseniz, Diyarbakıra ne verdiyseniz, Bingöle ne
verdiyseniz, Erzincana ne verdiyseniz, Maraşa ne verdiyseniz, Antepe ne
verdiyseniz, Vana ne verdiyseniz
Bakanlık verdiniz. Ben muhalefet
partisinin milletvekili olarak diyorum ki, eğer Bakanlar Kurulunda bir
revizyon gündeme gelecek olursa Elâzığlı birisine de Bakanlar
Kurulunda yer verin, yer verin ki bugüne kadar çözülmeyen sorunların
çözümüne katkı versin. Ben bu kadar açık, net konuşuyorum.
Şunu ifade ediyorum: Elâzığla, Elâzığlılarla
dalga geçmeyin; yoksa bakın, Elazığlılar kendi
duygularıyla, kendi gelecekleriyle, umutlarıyla dalga geçeni hayatı
boyunca affetmez.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Para yok
Sayın Vekilim, para yok.
GÜRSEL EROL (Devamla) Size nasıl bilgi
verilir, ben bilmem ama ben sizi Elâzığa davet ediyorum.
SERVET ÜNSAL (Ankara) Kayyum rektör verelim.
GÜRSEL EROL (Devamla) AK PARTİli
milletvekillerini Elâzığa davet ediyorum, gelin, hem oradaki vatandaşın
çaresizliğini, umutsuzluğunu, beklentisini görün hem de
Elâzığda gerçekten bu vatandaşa biz ne
yapmışız, bu Elâzığa biz ne yapmışız?
diye görün. Elâzığda yapılan bir tek fabrika yok on dokuz
yıl içerisinde. Sayın Milletvekilim, siz de komşu ilimizin
milletvekilisiniz, var mı? Bir tane fabrika yok. Yatırımlar var
mı? Evet, Elâzığda yatırımlar var, kamu
yatırımları var ama kamu yatırımları ne
yatırımları?
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Elâzığa tam 16,5
milyar yatırım yapıldı.
GÜRSEL EROL (Devamla) Kamu yatırımları,
üretim değerleri üzerinden istihdam alanı yaratacak
yatırımlar değil, ne yatırımları? Kömürhan
Köprüsü, Kömürhan Tüneli; bu, yapılması gerekli olan bir
yatırım mı? Kısa vadede hayır, uzun vadede evet.
Kısa vadede önceliğimiz ne? Önce ovalarımızın
sulanması, önce tarımın canlandırılması,
istihdamın yaratılması. Peki, Kömürhan Köprüsü ile Kömürhan
Tüneli ülke ekonomisine ve seyahat edenlere zaman olarak ne
kazandırdı? Bir buçuk dakika, zaten o yol duble yol; duble yol, bir
buçuk dakika.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜRSEL EROL (Devamla) Bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
GÜRSEL EROL (Devamla) Bir buçuk dakika zaman
tasarrufu için kamu bütçesinden ne harcandı? 800 milyon.
ZİVER ÖZDEMİR (Batman) Bari sen söyleme.
GÜRSEL EROL (Devamla) 800 milyon.
ZİVER ÖZDEMİR (Batman) Ne demek, bari
sen söyleme, sen.
GÜRSEL EROL (Devamla) Bir buçuk dakikalık
zaman tasarrufu için kamu bütçesinden 800 milyon para harcandı. Peki, bu
800 milyonu o tünele harcamak yerine Elâzığın ovalarına harcasaydınız,
toprak ile suyu birleştirip 70 bin Elâzığlıyı
tarıma, üretime dâhil etseydiniz, Elâzığ ekonomisi
canlansaydı, Elâzığda istihdam alanları
yaratılsaydı daha iyi değil miydi?
Yatırımlarınız nereye? Bölge müdürlüklerinin bina
yapımına. Bakın, bir 2021 yatırımı da o. 2021
Yılı Yatırım Programına bakın: Yolların
onarımı, kamu binalarının yapılması
Üretime
dayalı bir anlayış, bir politika yok.
Son söz olarak şunu söylüyorum: Sayın
Malatya Milletvekilim, komşu ilimin milletvekilisiniz, konuşmalarımı
da dinliyorsunuz; heyetin başkanlığını siz yapın,
o heyete ben de katkı vermek isterim. AK PARTİli milletvekillerini
Elâzığa davet ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şahıslar adına Uşak Milletvekili
Sayın Özkan Yalım.
Buyurunuz Sayın Yalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Bu saatte bizi izleyen
vatandaşlarımızı ve de Genel Kurulu selamlıyorum.
Evet, uluslararası anlaşmaları
konuşuyoruz. Özellikle Gürcistan Hükûmetiyle yapılacak olan
anlaşmalarla alakalı olarak, bu anlaşmalara evet oyu
vereceğimizi şimdiden, peşinen bildirmek istiyorum.
Gürcistana giden ağır
vasıtaların yani nakliyecilerimizin, lojistik sektörünün 7
başlık altında sorunu var. Bunları sizlerle paylaşmak
istiyorum. Yaklaşık altı ay önce, Trabzondaki büyük nakliye
firmalarının sahipleri Sayın Ahmet Kaya Vekilimin
aracılığıyla beni aradı. Biz de onların sorununu
burada, Mecliste dile getirdik ve de birçoğu çözüldü.
Bunlardan bir tanesi neydi? Özellikle Gürcistan
kapısında kırmızı liste dediğimiz listeye
alındığında yaklaşık on-on beş gün
aracın, yükün beklemesi söz konusuydu, bunu bir şekilde aştık.
Bunu beklememek adına nakliye firmaları 1.000 ila 1.200 dolar
arası rüşvet veriyorlardı, bunlar artık bitti ama genel
anlamda baktığımızda 7 başlık altında sorunu
var, hâlâ devam ediyor. Kırmızı listeyi anlattım, o
tamamlandı. İkincisi, yol geçiş ücretleri; Gürcistan
firmalarından Türkiyede en ufak bir para alınmazken, maalesef, Türk
firmalarından Gürcistanda 500 ila 600 dolar civarında bir masraf
alınmaktadır. Üçüncüsü, tırlarımızın park
yerlerinde sıkıntıları ve de yolların bozukluğu.
Dördüncüsü, Azerbaycandan dönen Türk tırlarının Gürcistan
girişinde, deposundaki akaryakıttan dolayı afaki cezaları
söz konusu. Beşincisi ise astronomik trafik cezaları kesmeleridir.
Altıncısı, Türk araçlarına uygulanan sigorta sorunu ve de
yedincisi, görevli memurların tutumu. Bunun detayını artık
sizler biliyorsunuz, bu şekilde.
Değerli milletvekilleri, bakın, ben,
diğer bir taraftan ağır vasıta şoförlerinin ve
kamyonlarının ve de firmalarının önemli bir sorunuyla
ilgili size bir dosya açmak istiyorum. Bugün, biliyorsunuz, özellikle Avrupaya
giden firmalar, İpsala, Kapıkule, Hamzabeyli ve Çeşme, Pendik,
Mersin, Gürbulak, Yalova, Karasudan ÖTVsiz, KDVsiz mazot almaktadırlar
ancak İpsalada, Kapıkulede ve de Hamzabeylide 4,34 iken
Çeşmede 3,82; Pendikte 3,89; Mersinde 3,87. Peki, neden bu fark oluyor?
Ben, burada farklı bir şeyler döndüğünün özellikle
altını çizmek istiyorum.
Avrupaya açılan 3 kapımız yani
İpsala, Kapıkule ve Hamzabeyli. Buradaki gümrük sahası
içerisindeki akaryakıt istasyonlarını Karacan Grup Enerji Petrol
Şirketi işletiyor. Şu anda, bugün itibarıyla 4,34 ila 4,33
arası mazotu nakliyecilerimize vermektedirler ancak Mersinde bu fiyat
3,94tür, yaklaşık 50 kuruşluk, 60 kuruşluk bir fark
meydana gelmektedir; acaba neden? İkisi de ÖTVsiz, ikisi de KDVsiz.
Neden bu şekilde 50-60 kuruş fark? Birileri acaba büyük bir rant
mı götürüyor? Çünkü sadece Hamzabeyliden, Kapıkuleden günde
-yaklaşık- ortalama 1.000-1.200 civarında araç
çıktığını düşünürseniz, ortalama bir araç da
1.000-1.200 litre aldığına göre yani çok büyük rakamların
oynadığını, buradan, UND şirketinden yetkililer ve de
büyük lojistik sektörü yetkilileri beni aradılar ve buradaki bu
haksızlığı özellikle bana belirttiler, ben bunu sizlerle
paylaşmak istedim.
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) Taşıma
farkı.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Taşıma filan
değil, öyle bir şey yok. Sadece kilometreden dolayı farkın
5-10 kuruştan daha fazla olmadığına ben akaryakıt
sektöründen bir kişi olaraktan... Siz de öyleyseniz bunu bilirsiniz. Örnek
veriyorum; İzmirde 6,50se Uşakta 6,60tır ama burada 50-60
kuruşluk bir fark meydana geldiğinden dolayı ciddi bir rant...
Yani, Karacan Grup ile Şahin Kardeşler arasında ciddi anlamda
50-60 kuruşluk bir fark var. Bunu günde bin araca vurduğunuzda
milyonlar civarında bir rakam oynadığının
altını çiziyorum. Hem Enerji Bakanlığından hem de
Ticaret Bakanlığından, bir an önce bu olaya el koyup -doğru
rakamlar açısından bizim de ağır vasıta nakliye
sektörümüzün rekabetçi olması açısından- bu
haksızlığın, bu gerekli düzenlemenin incelenmesini buradan
özellikle talep ediyorum.
Değerli arkadaşlar, özellikle pandemi
sürecinden dolayı ulaştırma sektörünün sorunları bitmiyor
ama bundan önce dünden beri meydana gelen bir sorun var; Sayın
Başkanım, sürem bitmek üzere, yenilersek son bir dakikada onu da
tamamlayacağım.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı
dünden beri bir uzay, bir ay hikâyesi tutturdu gidiyor. Değerli
arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanına ben buradan seslenmek
istiyorum: İnanın, sokaktaki vatandaş dalga geçiyor, gülüyor.
Özellikle AK PARTİli milletvekili arkadaşlarıma seslenmek
istiyorum: Ya, bir çıkın şuradan, arka taraftaki esnafın
hâlini bir görün. Kepenkler kapalı, kahveler kapalı, restoranlar
kapalı, düğün salonları kapalı, futbol sahaları
kapalı yani halı sahacılar kapalı, buna benzer bütün
sektörler kapalı. İnsanlar kan ağlıyor, elektrik
parasını ödeyemiyorlar, kiralarını ödeyemiyorlar, siz
tutturdunuz uzaya gitme
Uzaya elbette gidelim, gitmeyelim değil ama gün onun
günü değil, gün bunun günü değil. Ha, gidecekseniz Mustafa
Topaloğluyla birlikte gidersiniz ama gün, bunun günü değil. (CHP
sıralarından alkışlar) İlk önce esnafın sorununu
bir halledin, nakliyecinin sorununu halledin, özellikle de öğrenci
servisçilerinin sorunlarını halledin; adamlar tam bir
yıldır kontak çevirmedi, ÖTVsini alıyorsunuz, MTVsini
alıyorsunuz, bunun yanında, kullanmadığı aracın
motorlu taşıtlar vergisini alıyorsunuz; yazıktır,
gerçekten yazıktır diyorum. İnsanlarla dalga geçmeyin, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarıyla dalga geçmeyin diyorum. Uzaya da
gidilecekse onun günü bugün değil.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık
oylamayı İç Tüzükün 145inci maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca oturumun sonuna bırakıyorum.
5inci sırada yer alan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan
Hükümeti Arasında Uluslararası Kombine Yük
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
9.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti
Arasında Uluslararası Kombine Yük Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/2401) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 163) (X)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 163 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelere geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE GÜRCİSTAN HÜKÜMETİ
ARASINDA ULUSLARARASI KOMBİNE YÜK TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 19
Temmuz 2016 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Gürcistan Hükümeti Arasında Uluslararası Kombine Yük
Taşımacılığı Anlaşması"nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamayı İç Tüzükün 145inci
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna
bırakıyorum.
6ncı sırada yer alan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Gürcistan
Hükûmeti Arasında Demiryolu Yük ve Yolcu
Taşımacılığına İlişkin Çerçeve
Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
10.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti
Arasında Demiryolu Yük ve Yolcu
Taşımacılığına İlişkin Çerçeve
Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3054) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 246) (X)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 246 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE GÜRCİSTAN HÜKÜMETİ
ARASINDA DEMİRYOLU YÜK VE YOLCU TAŞIMACILIĞINA
İLİŞKİN ÇERÇEVE ANLAŞMANIN NOTALARLA
BİRLİKTE ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 19
Temmuz 2016 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Gürcistan Hükümeti Arasında Demiryolu Yük ve Yolcu
Taşımacılığına İlişkin Çerçeve
Anlaşmanın Notalarla birlikte onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN - 1inci madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN - 3üncü madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamayı İç Tüzükün 145inci
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna
bırakıyorum.
7nci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması Tarafından Kurulan
Ortak Komitenin Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki Serbest
Ticaret Anlaşmasının Menşeli Ürünler
Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği
Yöntemleri Hakkında Protokol IIsini Değiştiren 1/2016
Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine
İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca
Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun
Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
11.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması Tarafından Kurulan
Ortak Komite'nin Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki Serbest
Ticaret Anlaşması'nın `Menşeli Ürünler'
Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği
Yöntemleri Hakkında Protokol II'sini Değiştiren 1/2016
Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine
İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca
Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun
Teklifi (2/1364) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 33) (X)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, yerimden pek kısa bir söz efendim.
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan arasında
imzalanan Serbest Ticaret Anlaşmasıyla ilgili Cumhuriyet Halk
Partisinin görüşü müspettir. Gürcistan, dost ve kardeş komşu
ülkemizdir. Üstelik ben de Gürcü kökenli bir Türk vatandaşı olarak bu
anlaşmayı destekliyoruz. Ancak, dün yaptığım
uyarıyı burada da tutanaklara geçirmeyi bir görev addediyorum.
Anlaşmanın protokol ve eklerine ilişkin
değişikliklerin Cumhurbaşkanınca doğrudan
onaylanması, yasama organının yürütmeye yetki devridir. Bunun
doğru olmadığını da kayıtlara geçirmek suretiyle
anlaşmaya müspet oy vereceğimizi beyan ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 33 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE GÜRCİSTAN ARASINDAKİ SERBEST
TİCARET ANLAŞMASI TARAFINDAN KURULAN ORTAK KOMİTENİN
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE GÜRCİSTAN ARASINDAKİ
SERBEST TİCARET ANLAŞMASININ MENŞELİ ÜRÜNLER KAVRAMININ
TANIMI VE İDARİ İŞBİRLİĞİ
YÖNTEMLERİ HAKKINDA PROTOKOL IISİNİ
DEĞİŞTİREN 1/2016 SAYILI KARARININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA VE ANLAŞMANIN PROTOKOLLER VE EKLERİNE
İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLERİN
CUMHURBAŞKANINCA DOĞRUDAN ONAYLANMASINA DAİR YETKİ
VERİLMESİNE İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 28
Ekim 2016 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması Tarafından Kurulan
Ortak Komitenin Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki Serbest
Ticaret Anlaşmasının Menşeli Ürünler
Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği
Yöntemleri Hakkında Protokol IIsini Değiştiren 1/2016
Sayılı Kararının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - 1inci madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
23/7/2008 tarihli ve 5792 sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanunun 1 inci maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
(2) Birinci
fıkrada belirtilen Anlaşmanın protokolleri ve eklerine
ilişkin değişiklikleri doğrudan onaylamaya
Cumhurbaşkanı yetkilidir.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 3üncü madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 4üncü madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamayı İç Tüzükün 145inci
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna
bırakıyorum.
8inci sırada yer alan, İzmir Milletvekili
Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile
Kırgız Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Bişkek
Kırgız-Türk Dostluk Devlet Hastanesi Açılması, Ortak
İşletilmesi ve Devri ile Kırgız Cumhuriyeti
Vatandaşlarının Türkiyede Tıp ve Tıpta Uzmanlık
Eğitimi Almasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
12.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bişkek
Kırgız-Türk Dostluk Devlet Hastanesi Açılması, Ortak
İşletilmesi ve Devri ile Kırgız Cumhuriyeti
Vatandaşlarının Türkiyede Tıp ve Tıpta Uzmanlık
Eğitimi Almasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1602) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 66) (X)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 66 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KIRGIZ CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA BİŞKEK KIRGIZ-TÜRK DOSTLUK DEVLET
HASTANESİ AÇILMASI, ORTAK İŞLETİLMESİ VE DEVRİ
İLE KIRGIZ CUMHURİYETİ VATANDAŞLARININ TÜRKİYEDE TIP
VE TIPTA UZMANLIK EĞİTİMİ ALMASINA DAİR
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 1
Eylül 2018 tarihinde Bişkekte imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bişkek
Kırgız-Türk Dostluk Devlet Hastanesi Açılması, Ortak
İşletilmesi ve Devri ile Kırgız Cumhuriyeti Vatandaşlarının
Türkiyede Tıp ve Tıpta Uzmanlık Eğitimi Almasına Dair
Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - 1inci madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 66
sıra sayılı Kanun Teklifi açık oylama sonucu:
"Oy sayısı : 306
Kabul: 293
Çekimser : 13(x)
Kâtip
Üye
Kâtip Üye
Abdurrahman
Tutdere Emine
Sare Aydın
Adıyaman
İstanbul
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Şimdi İç Tüzükün 145inci maddesinin
ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna
bıraktığımız açık oylamaları
yapacağız.
157 sıra sayılı Kanun Teklifinin
açık oylamasına başlıyoruz.
6.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti ile İsviçre Konfederasyonu
Arasında Tarım Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Eklerine İlişkin
Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına
Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/2373) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 157) (Devam)
BAŞKAN Oylama için iki dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - 157 sıra sayılı Kanun
Teklifi açık oylama sonucu:
"Oy sayısı : 346
Kabul: 331
Çekimser : 15(x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Abdurrahman
Tutdere Emine
Sare Aydın
Adıyaman İstanbul
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
82 sıra sayılı Kanun Teklifinin
açık oylamasına başlıyoruz.
7.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1582) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 82) (Devam)
BAŞKAN - Oylama için bir dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 82 sıra sayılı Kanun
Teklifi açık oylama sonucu:
Oy sayısı: 335
Kabul: 320
Ret : 14
Çekimser: 1(x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Abdurrahman
Tutdere Emine
Sare Aydın
Adıyaman İstanbul
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
164 sıra sayılı Kanun Teklifinin
açık oylamasına başlıyoruz.
8.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bolivarcı Venezuela
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığı ile Vergiden
Kaçınmaya Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2403) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 164) (Devam)
BAŞKAN - Oylama için bir dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN 164 sıra
sayılı Kanun Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı: 319
Kabul: 319(x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Abdurrahman
Tutdere Emine
Sare Aydın
Adıyaman İstanbul
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Oy birliği, oy birliği, Mecliste oy birliği.
9.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti Arasında
Uluslararası Kombine Yük Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/2401) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 163) (Devam)
BAŞKAN 163 sıra
sayılı Kanun Teklifinin açık oylamasına
başlıyoruz.
Oylama için bir dakika süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 163 sıra sayılı Kanun
Teklifi açık oylama sonucu:
"Oy sayısı: 317
Kabul: 317(X)
Kâtip
Üye
Kâtip Üye
Abdurrahman
Tutdere Emine
Sare Aydın
Adıyaman
İstanbul
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
246 sıra sayılı Kanun Teklifinin
açık oylamasına başlıyoruz.
10.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti
Arasında Demiryolu Yük ve Yolcu Taşımacılığına
İlişkin Çerçeve Anlaşmanın Notalarla Birlikte
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3054) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 246) (Devam)
BAŞKAN Oylama için bir dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 246 sıra sayılı Kanun
Teklifi açık oylama sonucu:
"Kullanılan oy sayısı: 348
Kabul : 348
(x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Abdurrahman
Tutdere
Emine Sare Aydın
Adıyaman
İstanbul"
Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
33 sıra sayılı Kanun Teklifinin
açık oylamasına başlıyoruz.
11.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması Tarafından Kurulan
Ortak Komite'nin Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki Serbest
Ticaret Anlaşması'nın `Menşeli Ürünler'
Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği
Yöntemleri Hakkında Protokol II'sini Değiştiren 1/2016
Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine
İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca
Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun
Teklifi (2/1364) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 33) (Devam)
BAŞKAN - Oylama için bir dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 33 sıra sayılı Kanun
Teklifi oylama sonucu:
"Oy sayısı: 356
Kabul: 356(x)
Kâtip
Üye
Kâtip Üye
Abdurrahman
Tutdere Emine
Sare Aydın
Adıyaman
İstanbul
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Birleşime bir dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.27
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.28
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman),
Emine Sare AYDIN (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın Milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 45inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
9uncu sırada yer alan 234 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlayacağız.
13.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentop'un Arabuluculuk Sonucunda Yapılan Milletlerarası Sulh
Anlaşmaları Hakkında Birleşmiş Milletler
Konvansiyonunun Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/2981) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 234)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
10uncu sırada yer alan 23 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlayacağız.
14.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Büyük Britanya
ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Hükümeti
Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve
Faaliyetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1193) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 23)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından alınan
karar gereğince Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmında yer alan Meclis araştırması komisyonu
raporları ve kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 11 Şubat 2021
Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.29
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(´) 235 S. Sayılı Basmayazı 9/2/2021 tarihli 44üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 142 S. Sayılı Basmayazı 9/2/2021 tarihli 44üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
(´´) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 242 S. Sayılı Basmayazı 9/2/2021 tarihli 44üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
(xx) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xxx) 139 S. Sayılı Basmayazı 9/2/2021 tarihli 44üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 29 S. Sayılı Basmayazı 9/2/2021 tarihli 44üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
(xx) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 157 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 82 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 164 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) 163 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir
(X) 246 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) 33 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) 66 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.