TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
47nci
Birleşim
16
Şubat 2021 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Celal Adanın, Pençe Kartal-2 Operasyonu
sırasında şehit olan Piyade Komando Yüzbaşı Burak
Coşkun, Muhabere Komando Yüzbaşı Ertuğ Güler ve Muhabere
Astsubay Kıdemli Çavuş Harun Turhanı rahmetle
andığına, yıllardır asker-sivil ayırmadan katliam
yapan terör örgütünün şimdi de algı oyunlarına
hazırlandığına, bu çetin zamanda Mecliste görev yapan
herkesin asli vazifesinin terörizmin kirli propaganda mekanizmasına
baş eğmemek olduğuna, terör örgütlerinin vesayetinde siyaset
yürütenlerin bu yoldan derhâl vazgeçmesi gerektiğine, nasıl terör
örgütünün başı paketlenip ülkeye geri getirildiyse Kandildeki eli
kanlı katillerin de bu akıbetten kurtulamayacaklarına, 54
senatör tarafından Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe
Bidene mektup yazılarak Türkiyenin baskı altına
alınmasının istenmesinin millî egemenliği tahkir eden bir
diplomasi rezaleti olduğuna ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Celal Adanın, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar ve
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun yaptıkları
açıklamalar üzerine HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Celal Adanın, Meclis Başkan Vekili olarak herhangi
bir Grup Başkan Vekiliyle polemiğe girmek niyetinde
olmadığına ancak 13 vatandaşın beş altı
yıl önce kaçırıldığına, onlara sıkılan
kurşunun milletin merhametine, sevgisine ve kardeşliğine
sıkıldığına ilişkin konuşması
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Hükûmetin Gündem
Dışı Açıklamaları
1.- Millî Savunma Bakanı
Hulusi Akar ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun, Pençe
Kartal-2 Harekâtına ve Gara bölgesinde 13 vatandaşın terör
örgütünce şehit edilmesine ilişkin gündem dışı
açıklaması ve İYİ PARTİ Grubu adına İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu ile Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan; MHP Grubu adına Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül; HDP
Grubu adına İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç ile Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş; CHP Grubu adına
İzmir Milletvekili Murat Bakan ile Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün;
AK PARTİ Grubu adına Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz ile
Aksaray Milletvekili Cengiz Aydoğdu ve şahısları
adına; Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysal, Ankara Milletvekili
Mustafa Desticinin aynı konudaki konuşmaları
B) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili Ayşe
Sibel Ersoyun, iklim değişikliği ve kuraklık tehdidine ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Adıyaman Milletvekili
Abdurrahman Tutderenin, Adıyaman ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Gümüşhane Milletvekili
Cihan Pektaşın, Gümüşhane ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 103üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Millî Savunma
Bakanı Hulusi Akar ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
3.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
4.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar ve
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun yaptıkları
açıklamalar üzerine İYİ PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
5.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç ve Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar
ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun yaptıkları
açıklamalar üzerine HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
7.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin,
Irakın Gara bölgesinde Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Pençe
Kartal-2 Harekâtıyla kurtarılmaya çalışılan ancak
terör örgütü PKK tarafından şehit edilen 13 kişiye Allahtan
rahmet dilediğine, PKKnın milletçe lanetlendiğine, Türk
milletinin vatan bütünlüğünü korumaya azimli olduğuna ilişkin
açıklaması
8.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Iraktaki operasyonda şehit olanlara Allahtan
rahmet dilediğine, şehitlerin kanının PKK terör örgütüne
sahip çıkan, destek veren, sempati besleyen herkesin eline bulaştığına,
vatan topraklarında tek bir terörist kalmayana kadar mücadeleye devam
edeceklerine
ilişkin açıklaması
9.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin,
Eskişehir ilinde çiftçilere DSİden hiçbir hizmet
almadıkları kuyuları için en az 2 bin liralık su
faturaları gönderildiğine, DSİnin Türkiyenin dört bir
yanında Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı tüm çiftçilere
hiçbir kontrol yapmaksızın otomatik su faturaları
gönderdiğine, kanun çıkmadan önce yıllarca hiç
alınmamış böyle bir paranın şimdi isteniyor
olmasının Eskişehir ili ve ülkede on binlerce çiftçiye
yapılan bir haksızlık olduğuna, bu adaletsizlikten derhâl
dönülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
10.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Pençe
Kartal-2 Harekâtında şehit olan 3 asker ile teröristler tarafından kaçırılarak
şehit edilen 13 vatandaşa Allahtan rahmet dilediğine, Türk
ordusunun önünde durabilecek ne bir terör örgütü ne de bir piyon güç
olduğuna, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın da
ifade ettiği gibi teröristler için ne Kandil ne Sincar ne de Suriyede
bulundukları hiçbir yerin artık güvenli olmayacağına ilişkin
açıklaması
11.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, ülkenin
büyümesini durdurmaya çalışanların, bu amaçla çok uluslu
operasyonlara ortak olan herkesin kaybedeceğine, Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğanın kararlı duruşu ve milletin güçlü
desteğiyle hem sınırlar içinde hem de sınır ötesinde
terörle ve destekçileriyle mücadelenin sonuna kadar sürdürüleceğine, Gara
şehitleri başta olmak üzere vatanın bekası uğruna
canlarını feda eden tüm şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin
açıklaması
12.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Irakın Gara bölgesinde terör örgütü
tarafından şehit edilen Hüseyin Sarıyı Kahramanmaraş
Şehitliğinde defnettiklerine, şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine
ilişkin açıklaması
13.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun,
pandemi sürecinde en dertli kesimlerden olan esnafların başında
elektronik ve bilgisayar sarf malzemeleri satan küçük esnaf olduğuna ve
bunların devletten destek beklediklerine ilişkin açıklaması
14.- İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı
Kanın, Gara şehitlerinden Semih Özbeyin 2019 yılında
ailesine yazdığı mektuba ilişkin açıklaması
15.- Konya Milletvekili Halil Etyemezin, Irakın
Gara bölgesinde PKK tarafından 13 kişinin şehit edildiğine,
teröre destek veren ve ses çıkarmayan herkesin bu cinayete ortak
olduğuna, PKK terör örgütüne ve destekçilerine karşı verdikleri
mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceklerine ilişkin
açıklaması
16.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin,
çiftçilerin desteklerinin bir an önce ödenmesini beklediğine ilişkin
açıklaması
17.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun,
şehitlere Allahtan rahmet dilediğine, 16 Şubat 1969 günü
İstanbul Taksim Meydanında 6ncı Filoyu protesto eden devrimci
gençlerin saldırıya uğramasının üzerinden elli iki
yıl geçtiğine, o saldırı sırasında Taksim
Meydanında öldürülen Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğanı bir
kez daha saygıyla andığına ilişkin
açıklaması
18.- Hatay Milletvekili Sabahat Özgürsoy Çelikin,
kaçırılan ve Irakın Gara bölgesinde öldürülen şehitlere
Allahtan rahmet dilediğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın kararlı duruşuyla en kısa sürede terör
belasından kurtulunacağına ilişkin açıklaması
19.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın,
Hangi AK PARTİ milletvekilinin çocuğu bedel ödedi bu ülkede? diye
soran Kemal Kılıçdaroğluna 1 şehit annesini Mecliste az
mı bulduğunu sorduğuna ilişkin açıklaması
20.- Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçalın,
PKK tarafından yıllardır alıkonan 13 vatandaşın
katledildiğine, terör örgütü adına hâlâ siyasi tehdit dilinden
vazgeçmeyenlerin de büyük bedel ödeyeceğine, bu ilişkileri açık
etme ve terör örgütlerinin belini kırma gayretinden asla vazgeçmeyeceklerine
ilişkin
açıklaması
21.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Diyarbakır
Milletvekili Oya Eronatın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
22.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşin, televizyon kanallarının Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın kendilerine atfen söylediği
sözleri yayınladığına, bunu talihsizlik olarak
gördüğüne, kendilerinin tarafının hukuk, insan hakları,
barış, özgürlük ve adalet olduğuna, Meclis Başkan
Vekillerinin hiçbirisinin bu yönlü açıklamalarını asla kabul
etmeyeceklerine ilişkin
açıklaması
23.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın,
Garada şehit olan asker, polis ve vatandaşlara Allahtan rahmet
dilediğine, Uşak Milletvekili İsmail Güneşin
yaptığı basın açıklamasında CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğluna Uşak iliyle ilgili
atıflarda bulunduğuna, her zaman halkın ve esnafın
yanında olduklarına ilişkin açıklaması
24.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, ALS
hastalığıyla ilgili Meclis Araştırması Komisyonu
Raporunun görüşülmesinin son derece önemli olduğuna, bu rapor
görüşüldükten sonra ülkede ALS hastası çocuk doğmasın diye
belki anne babaya test yapılmaya başlanabileceğine, raporun
görüşülmesinin gelecek haftadan daha ileriye ötelenmemesini beklediklerine
ilişkin
açıklaması
25.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örsün,
şehitlere Cenab-ı Haktan rahmet dilediğine, Gümüşhane
ilinini düşman işgalinden kurtuluşunun 103üncü yıl
dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması
26.- Samsun
Milletvekili Bedri Yaşarın, Gümüşhane ilinin kurtuluşunun
103üncü yıl dönümünü canıgönülden tebrik ettiğine
ilişkin açıklaması
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan
250 sıra sayılı Kanun Teklifinin bu kısmın 1'inci
sırasına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi, Genel Kurulun 16
Şubat 2021 Salı günkü birleşiminde 250 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerindeki soru ve cevap
işleminin tamamlanmasına kadar, 17 Şubat 2021 Çarşamba
günkü birleşiminde 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 17 Şubat 2021 Çarşamba
günkü birleşiminde 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde, 18 Şubat 2021
Perşembe günkü birleşiminde 250 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 23 Şubat 2021
Salı günkü birleşiminde gündemin Özel Gündemde Yer Alacak
İşler kısmında bulunan 200, 199 ve 159 sıra
sayılı Meclis Araştırması Komisyonu
raporlarının görüşmelerinin yapılması, bu
görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak
konuşma sürelerinin en fazla 2 konuşmacı tarafından
kullanılabilmesi ve bu birleşimde Meclis araştırması
komisyonu raporlarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
24 Şubat 2021 Çarşamba günkü birleşiminde 54 sıra
sayılı Kanun Teklifine kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar, 25 Şubat 2021 Perşembe günkü
birleşiminde Kişisel Verileri Koruma Kurulunda boşalacak olan bir
üyelik için seçim yapılması ve bu birleşiminde 204 sıra sayılı
Kanun Teklifine kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi, 250
sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin önerisi
VII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili
Oya Ersoyun, (2/2361) esas numaralı 3065 sayılı Katma
Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin İç Tüzükün 37nci maddesi
uyarınca doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/109)
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya ve 39
Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3346) ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 250)
16 Şubat 2021 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus
DİNÇEL (Mardin), Necati
TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47nci
Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Pençe Kartal-2
Operasyonu sırasında şehit olan Piyade Komando Yüzbaşı
Burak Coşkun, Muhabere Komando Yüzbaşı Ertuğ Güler ve
Muhabere Astsubay Kıdemli Çavuş Harun Turhanı rahmetle
andığına, yıllardır asker-sivil ayırmadan katliam
yapan terör örgütünün şimdi de algı oyunlarına
hazırlandığına, bu çetin zamanda Mecliste görev yapan
herkesin asli vazifesinin terörizmin kirli propaganda mekanizmasına
baş eğmemek olduğuna, terör örgütlerinin vesayetinde siyaset yürütenlerin
bu yoldan derhâl vazgeçmesi gerektiğine, nasıl terör örgütünün
başı paketlenip ülkeye geri getirildiyse Kandildeki eli kanlı
katillerin de bu akıbetten kurtulamayacaklarına, 54 senatör
tarafından Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Bidene
mektup yazılarak Türkiyenin baskı altına
alınmasının istenmesinin millî egemenliği tahkir eden bir
diplomasi rezaleti olduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri,
milletimizin yüreğini yakan önemli bir süreç yaşıyoruz.
Irakın kuzeyindeki Gara bölgesinin bölücü terörden
arındırılması için Pençe Kartal-2 isimli bir askerî harekât
düzenlenmiştir. Bu operasyon esnasında meydana gelen
çatışmalarda Yüzbaşı Ertuğ Güler, Yüzbaşı Burak
Çoşkun ve Astsubay Kıdemli Çavuş Harun Turhan şehit
olmuştur. Ayrıca, kahpece, alçakça pusu kurularak
kaçırılan, bir süredir bölücü örgüt tarafından rehin tutulan 13
vatan evladımız, elleri bağlı, başlarına
kurşun sıkılarak infaz edilmiş, evlatlarımız
şehadete ermiştir. Bu vesileyle bütün şehitlerimize Allahtan
rahmet, milletimize başsağlığı diliyoruz.
Onlarca yıldır asker-sivil, kadın-erkek,
genç-yaşlı ayırt etmeden katliam yapan, beşikteki bebeklere
kurşun sıkacak kadar zalimleşebilen bu örgüt, şimdi de
çeşitli algı oyunlarına hazırlanmaktadır. Böylesi
çetin bir zamanda bu Mecliste görev yapan herkesin asli vazifesi, terörizmin
kirli propaganda mekanizmasına baş eğmemek olmalıdır.
Muhalefet olsun iktidar olsun, bu milletin bütün vekilleri, bu milletin
evlatlarını şehit eden PKK isimli emperyalist maşası
çeteye karşı tavır koymalıdır. Nereden geldiği
belli olmasına rağmen terör örgütünün adını vermeyenleri
milletimiz yakinen takip etmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş
Savaşının karargâhı, millî iradenin
tecelligâhıdır. Bu çatının altına giren herkes bu yükümlülüğün
de altına girmek zorundadır. Terör örgütlerinin vesayetinde siyaset
yürütenler bu yoldan derhâl vazgeçmelidir. PKKnın ölüm saçan
namlularını örtmek için Mehmetçiki suçlayanların,
dokunulmazlık zırhına bürünerek teröriste politik kalkan olanların
milletimizin gözünde teröristten zerre kadar farkı yoktur. (AK PARTİ,
MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Terörle arasına mesafe koymayanlar, bölücü katillerin güdümünden
çıkmayanlar, karanlık ortaklıklar tesis edip el
ovuşturanlar bu saatten sonra milletimizin vicdanında PKKyla
aynı muameleyi görecektir. 15/2/1999 tarihini vatan hainleriyle iş
tutan ahlaksızlara hatırlatıyoruz. Bebek katili terör örgütünün
başı nasıl paketlenip ülkemize geri getirildiyse Kandildeki eli
kanlı katiller de bu akıbetten kurtulamayacaklardır.
Ayrıca, geçtiğimiz günlerde Amerikalı
54 senatör tarafından Joe Bidena hitaben yazılan bir mektupta,
Türkiyenin baskı altına alınması, tabiri caizse ders
verilmesi istenmiştir. Bahsettiğimiz mektup, emperyal bir
küstahlığın ürünü, millî egemenliğimizi tahkir eden bir
diplomasi rezaletidir. Türkiye Büyük Millet Meclisine Başkanlık
görevini yapan Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu tarz hadsizliklere karşı
daima dik durmuştur. Türkiye Cumhuriyetinin banisi Büyük Atatürk, Millet
Meclisinin temellerini atmak üzere kongreler tertip ederken kendisine engel
olmak isteyen işgal kuvvetlerine şu şekilde hitap etmiştir:
Ben herhangi bir yabancı devletin yardımına tenezzül eden
şahsiyetlerden değilim. Benim için en büyük korunma yeri, yardım
kaynağı milletimizin sinesidir.
İster Joe Biden yönetimi isterse başka bir
kuvvet, Türkiye Cumhuriyetinin iç işlerine
karıştığı takdirde karşısında bu
çelikten iradeyi görecektir. Meclisimizin harcında aziz kanları bulunan
şehitlerimize karşı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşlarına karşı milletimizin birliğini,
devletimizin yüceliğini korumak bizim için namus borcudur. (AK PARTİ
ve MHP sıralarından alkışlar)
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.09
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 47nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Sayın milletvekilleri, yürütmenin, Pençe
Kartal-2 Harekâtı ve Gara bölgesinde 13 vatandaşımızın
hain terör örgütünce şehit edilmesi hakkında İç Tüzükün 59uncu
maddesinin ikinci fıkrası gereğince gündem dışı
söz istemi vardır. Bu istem, Millî Savunma Bakanı Hulusi
Akarın, İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylunun
gündem dışı konuşma yapması şeklindedir. Bu
talebi yerine getireceğim.
Sayın Bakanları Genel Kurula davet
ediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Sayın bakanların açıklamasından
sonra istemleri hâlinde siyasi parti gruplarına ve grubu bulunmayan
milletvekillerinden 2sine söz vereceğim. Konuşma süreleri, 2
Sayın Bakan konuşma yapacağı için, bakanlar ve siyasi parti
gruplarına yirmişer, grubu bulunmayan 2 milletvekili için ise
beşer dakika uygulanacaktır.
İlk söz, Millî Savunma Bakanı Sayın
Hulusi Akara aittir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Hükûmetin Gündem Dışı Açıklamaları
1.-
Millî Savunma
Bakanı Hulusi Akar ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun,
Pençe Kartal-2 Harekâtına ve Gara bölgesinde 13 vatandaşın terör
örgütünce şehit edilmesine ilişkin gündem dışı
açıklaması ve İYİ PARTİ Grubu adına İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu ile Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan; MHP Grubu adına Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül; HDP
Grubu adına İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç ile Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş; CHP Grubu adına
İzmir Milletvekili Murat Bakan ile Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün;
AK PARTİ Grubu adına Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz ile
Aksaray Milletvekili Cengiz Aydoğdu ve şahısları
adına; Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysal, Ankara Milletvekili
Mustafa Desticinin aynı konudaki konuşmaları
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerimin
başında, Gazi Meclisin çatısı altında sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Bugün, burada sizlere Irakın kuzeyi Gara
bölgesinde icra edilen Pençe Kartal-2 Harekâtı hakkında özet bilgi
sunacağım. Fakat bundan önce birkaç konuya değinmek istiyorum.
Millî Savunma Bakanlığı tüm birlik ve unsurlarıyla
başta FETÖ, PKK, YPG ve DEAŞ gibi terör örgütleri olmak üzere her
türlü tehdit ve tehlikeye karşı, asil milletimizin sevgisi, güveni ve
duasından aldığı ilhamla Ölürsem şehit, kalırsam
gazi. anlayışı içerisinde, azim ve kararlılıkla
mücadelesini sürdürmektedir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Irakın kuzeyinde varlığını
sürdürmeye çalışan PKKya karşı mücadelemiz,
operasyonlarımız artan bir şiddet ve tempoda aralıksız
devam etmektedir ve devam edecektir. Şunu özellikle belirtmek isterim ki:
Irakın toprak bütünlüğüne saygılıyız, Irakın
siyasi birlik içinde istikrar ve refaha kavuşması da en samimi
arzumuzdur. Bu çerçevede, yıllardır ülkemizin enerjisini tüketen
terörü bitirmekte, 83 milyon vatandaşımızı, asil
milletimizi bu terör belasından kurtarmakta kararlıyız.
Irakın kuzeyinde terör örgütünün sınır ötesindeki tahkimli
mevzilerini ve barınma alanlarını imha etmek, hudut emniyetini
ileriden sağlamak ve azami teröristi etkisiz hâle getirmek maksadıyla
operasyonlarımız icra edilmektedir.
Mayıs 2019da Irakın kuzeyinde
başlattığımız Pençe Kaplan Serisi Operasyonuyla
harekâtlar planlandığı şekilde devam etmektedir. Bu
operasyonlar sonucunda belirli bölgeler, istikametler ve yerler teröristlerden
büyük ölçüde temizlendi, temizlenmekte ve böylece teröristlerin hareket
kabiliyeti kısıtlanmış bulunmaktadır. Bu şekliyle
hareket serbestisi kısıtlanan örgütün Garada toplanmaya başladığı
istihbar edilmiştir. Kısaca bir fikir vermek bakımından,
şurada görüldüğü üzere, hududumuza mücavir olan Sinat-Haftanin,
Metina, Zap, Avaşin-Basyan ve Hakurktaki teröristlerle mücadele
yoğun bir şekilde uzun bir zamandan beri devam etmekte ve buradaki
teröristler büyük ölçüde etkisiz hâle getirilmiş bulunmaktadır. Ancak
bulunduğu konum itibarıyla ve aradaki arazi itibarıyla ters
kompartımanlardan dolayı, sıradağlardan dolayı, buraya
ulaşmanın zorluğundan dolayı, çeşitli şekillerde,
şu ana kadar Garada bir harekât, operasyon icra edilmemiştir. Bu nedenle,
bu bölgede bulunan teröristlerin büyük bir bölümünün, bir şekilde,
PKKnın, sözde güvenli bölge olarak Garayı seçtiği ve oraya
odaklandığı, sözde okul, eğitim merkezi ve toplantı
alanı olarak bu bölgeyi kullanmaya başladığı da yine
bize gelen bilgiler arasında bulunmaktadır. Bugüne kadar girilmeyen
bu bölgede teröristler Her an gelebilirler. diye korksalar da kendilerini
nispeten rahat ve emniyette hissetmişlerdir. Bu bölgeyi zaten takip
ediyorduk. Son beş ayda özellikle bu bölgeye yoğunlaştık.
Bu operasyon kara desteği olmadan, 35 kilometre derinlikte icra
edilmiştir ve bu harekâtın kritik ve önemli olmasının
sebebi de bundan kaynaklanmaktadır. Herhangi bir şekilde karadan
irtibat ve destek olmadan yapılan bir harekât olması nedeniyle,
nicelikten ziyade nitelik bakımından daha önceki operasyonlardan son
derece farklıdır.
Operasyon için, gerekli gizlilik önlemleri içinde
geniş bir hazırlık süreci yaşanmış, bu çerçevede,
operasyon yapılacak araziyle ilgili ayrıntılı harita
çalışmaları gerçekleştirilmiş, kuvvet ihtiyaçları
belirlenmiş ve hedeflere yönelik ayrıntılı
çalışmalar ilgili unsurlarımız tarafından icra
edilmiştir. Dost ve müttefiklerimizle koordine edilerek yapılan
harekât öncesinde hedefler özenle seçilmiş, harekâtın planlaması
ve icrasında sivil halkın can ve mal güvenliği ile çevrenin
korunmasına azami dikkat ve hassasiyet gösterilmiştir. Öncesinde,
Kara ve Hava Kuvvetleri, kara, havacılık unsurları ile Özel
Kuvvetler unsurları arasında ayrıntılı planlama ve
koordinasyon da gerçekleştirilmiştir.
Bilahare yapılan bu çalışmalar
harekât emrine dönüştürülmüş ve 10 Şubat saat 02.55te
uluslararası hukuktan doğan meşru müdafaa haklarımız
doğrultusunda Hava Kuvvetlerine ait uçaklar ile İHA ve
SİHAların desteğinde harekât
başlatılmıştır. Harekât alanımızın
çapı 75 kilometreye 25 kilometre olacak bir dikdörtgen şeklinde
söylenebilir. Planın 50den fazla hedefinden 48i vurulmuştur.
Diğer hedefler, güvenlik nedeniyle, hem kendi unsurlarımız hem
de çevre nedeniyle iptal edilmiştir. Hedeflerin vurulmasını
müteakip saat 05.45te hava hücum harekâtı başlatılmış
ve belirlediğimiz çeşitli bölgelere özel kuvvet
unsurlarımız helikopterlerle inmeye
başlamışlardır ve böylece, bölgeye giriş ve
çıkışı önlemek, uygun arazi kesimlerini kontrol altına
almak için gerekli uygulama gerçekleştirilmiştir.
İlk temasta, bölgelerden birinde, yani bu
olayların gerçekleştiği yere ilk inildiğinde, bu bölgede 2
şehit ve 1 yaralımız olmuştur. Yaralanan
subayımız, yüzbaşımız daha sonra hastanede şehit
olmuştur. Harekâtın tamamında 3 şehit ve 3
yaralımız mevcut olup yaralılarımız hastanede tedavi
altındadır ve hayati tehlikeleri bulunmamaktadır. Biraz önce
aldığımız haberden de 1 yaralımız da buradan
taburcu olmuştur. Birçok mağaranın bulunduğu bu bölgede
ateş gelen mağaraya yoğunlaşılmış ve
mağara girişlerinin demir kapılarla tahkim edildiği tespit
edilmiştir.
Arazinin niteliğini görmek bakımından
bu fotoğrafın önemli olduğunu değerlendiriyoruz. Söz konusu
mağara şuradaki bulunan bölgede, şu bölgede, şurada.
Dolayısıyla, buraya herhangi bir şekilde hava unsurlarıyla,
ne uçaklarla ne SİHAlarla etki etmek mümkün değil ve
dolayısıyla, buraya mutlaka kara operasyonu yapmak mecburiyetimiz
var. Diğer bir deyişle -bazı tezvirata da cevap vermek
bakımından- geometrik yapısı itibarıyla buraya
herhangi bir şekilde Hava Kuvvetlerimizin bombasının
ulaşması da pek mümkün değil.
Gerekli keşif ve araştırmayı
müteakip mağaranın diğer kapıları, 2 kapısı
daha bulundu; güvenlik tedbirleri alınarak kapılar tahrip edilmeye
çalışıldı içeriye girebilmek bakımından. Bu
esnada içeriden ateş ediliyordu, el bombası atılıyordu ve
bunlara karşılık orada askerlerimiz, Özel Kuvvet
unsurlarımız el bombasıyla gerekli
karşılığı veriyorlardı. Ayrıca, bölgede el
bombası ve hafif silahlara karşılık olarak mağara
girişinde sadece ve sadece göz yaşartıcı gaz
kullanılmıştır; bunun dışında herhangi bir
şekilde herhangi bir silah, mühimmat kullanılması asla söz
konusu değildir.
Bu uygulamalar sırasında teröristlere
teslim olmaları yönünde sürekli çağrıda bulunuldu; yaptıkları
işin yanlış olduğu, herhangi bir şekilde kurtulma
imkânlarının olmadığı ve dolayısıyla, teslim
olmaları gerektiği hususu tekrar tekrar hatırlatıldı.
Daha sonra, mağara içinde ilerleme sırasında çok dar geçitlerin
ve ilave demir kapıların olduğu görüldü; başlangıçta
bunlar bilinmediği için bunlarla karşılaşıldı ve
dolayısıyla, ilerleme çok zor oldu.
Uzun süren bu çalışmalar sonunda cuma günü
akşam saatlerine doğru birinci terörist -Şervan Korkmaz, kod-
Osman Acer Ateş etmeyin, teslim olmak istiyorum. diye
dışarı çıktı ve oradaki unsurlarımız
tarafından teslim alındı. Teslim alınan birinci terörist tarafından, bir, içeride 7 terörist ve
alıkonulan 12si Türk vatandaşı, 1i yabancı olmak üzere
toplam 13 kişinin olduğu; alıkonulan 13 kişinin, sözde
mağara sorumlusu Sorej kod tarafından
hava hücum harekâtının başlangıcında yani 5.45
civarında başlarına 1'er kurşun sıkılarak
şehit edildikleri ifade edildi.
Özel Kuvvet personelinin anonslarına ilaveten
birinci teröristin de Bana iyi davranıyorlar, korkmayın, gelin,
teslim olun. çağrılarına rağmen diğer teröristlerden
teslim olmaya gelen olmadı. Ertesi gün sabah saatlerinde ikinci bir
terörist mağaradan çıkıp kaçmaya çalışırken
güvenlik kuvvetlerimiz -askerlerimiz- tarafından yakalandı.
İkinci terörist -Merkaz Botan, kod- Doğan Geçgelin ifadesinde,
alıkonulan 13 kişinin Sorej kod tarafından başlarından
vurularak şehit edildiği tekraren ve teyiden ifade edildi.
Operasyon sırasında yakalanan
teröristlerin ifadesinde, sözde Gara sorumlusunun Cuma Bilikiyle yaptığı
bir toplantıda, Erbil ziyaretimiz sonrasında, Derik, Sincar veya
Garada bir operasyon yapılacağını beklediklerini
söylediği ifade edilmektedir ilave bilgi olarak. Bu kapsamda, diğer
bu faaliyetlerin önemli bir bulgusu da, önemli bir ispatı da, kullanılabilecek
diğer bir veri de biraz sonra arz edeceğim konu.
Sözde mağara sorumlusu Sorej kod, YPG-PKK
ilişkisini göstermek bakımından çok hayati önemi haiz
olduğunu değerlendiriyoruz, en somut ispatıdır. Aranan
terörist Kamuran Ataman, Şırnak Beytüşşebap 1986, turuncu
listede olan teröristlerden biri. Bu kişi 2017den önce
Beytüşşebap bölgesinde birçok katliama katıldı ve buradan
bir şekilde kaçtı; Kamışlı bölgesinde, Derik
bölgesinde, orada 2017-2018 yıllarında, sözde cephe sorumlusu olarak
görev yaptı. Daha sonra, bir şekilde yaralanma veya hastalanma
sonucunda Derikteki hastanede tedavi gördü, bu tedaviye müteakip de Gara
bölgesine gönderildi ve 2019 yılı sonbaharında sözde cezaevi
sorumlusu olarak görevlendirildi. Dolayısıyla, YPG ve PKK
arasında ilişki olmadığını söyleyen -içeride,
dışarıda- bazı kişiler var; bu ve buna benzer
örneklerin -ki çok bu örnekler, en son örnek bu- bunun mutlaka görülmesi
lazım. Dolayısıyla, bizim her yerde söylediğimiz gibi
YPGnin PKKdan farkı yok; YPG PKKnın Suriye kolu diyebiliriz.
Ayrıca, Özel Kuvvet personeli tarafından 2
teröriste, tekrar, mağaraya yönelik olarak, teslim olun
çağrıları yaptırıldı ancak yine çıkan
olmadı, içeriden ateşle cevap verildi. Bunun üzerine içeriye girmeye
karar verildi, operasyon başlatıldı; içerisi tamamen
karanlıktı, fenerlerle kısmi bir aydınlatma yapmak
mümkündü, operasyon güvenlik sebebiyle dikkatli ve yavaş sürdürüldü.
Mağara içerisinde, teröristler tarafından
yapılan ateşe karşılık verilerek ilerlendi ve bir
müddet sonra karşıdan gelen ateşler kesildi. Mağara
denildiği zaman da -birçok kez televizyonlarda gösterildi bu, basına
verildi- başlangıçta mağaranın birinci kapısı
olarak burası görüldü, daha sonra buradaki 2 kapı keşfedildi ve
teslim olan 1 kişi buradan geldi, kaçmaya çalışan terörist
burada yakalandı ve burada önemli olan husus, -buraya tekrar
geleceğiz- şurada görmek lazım, tabii operasyonlar içinde,
operasyonlar tabii ki zor ama bu mağara operasyonları özellikle çok
daha zor çünkü bilmediğiniz bir alan, bilmediğiniz bir şekil,
bilmediğiniz birtakım uygulamalar, bilmediğiniz birtakım
tedbirler içinde askerin ilerlemesi gerekiyor. Bu manada, burada
görüleceği üzere, 1,20 metre yüksekliğinde, çok alçak bir alan ve
burada 70 santime düşüyor koridor ve buradaki geçişler de 1,5 metre,
bir tarafta demir kapı var, arkasında demir parmaklıklar var.
Dolayısıyla karanlıkta ve karşıda kimin olduğunu
bilmeden buradaki bizim unsurlarımızın, askerlerimizin,
Mehmetçikin ilerlemesi gerçekten ciddi bir takım zorluklar içeriyordu. Bu
çerçevede, ateş de geliyor, ateşle cevap veriliyor, karanlık ve
bu zor şartlarda Mehmetçik kendisine verilen görevi başardı ve 7
kapı -şunlar, kırmızıyla gösterilen kapılar-
demir kapılar ve demir perdeler var, birbirinden geçişleri önemli;
dolayısıyla bunların her birinin uygun bir tahriple tahrip
edilmesi gerekiyor, parçalanması gerekiyor, açılması gerekiyor.
Bu şekliyle, dikkatli bir şekilde,
olabildiğince güvenli bir şekilde, olabildiğince de teslim alma
esasına dayalı bir şekilde, her seferinde teröristleri teslim
olmaya çağırarak mevzu burada geliştirildi, ilerleme
geliştirildi ve nihayet 13 vatandaşımızın şehit
edildiği bölmeye girildi. Ve hakikaten oraya girildiğinde
vatandaşlarımızın naaşları yerde görüldü. Gerekli
güvenlik tedbirleri alınmak suretiyle, önce çevrenin güvenliği
sağlandıktan sonra, giriş ve çıkış emniyete
alındıktan sonra naaşlar mağaradan dışarıya
tahliye edildi. Ve sonunda, 2 teröristin de verdiği ifadeler de benzer
şekilde, içeride 7 demir kapı ve parmaklık ve 9 da oda
olduğu bir şekilde fiilen görülmüş oldu. Bütün oradaki
mağaranın durumu da bizim oradaki unsurlarımız
tarafından operasyon sırasında, sonrasında videoyla ve
fotoğraflarla tespit edildi; karanlığa rağmen, flu da olsa,
fenerle vesair anlaşılacak şekilde. Dolayısıyla
operasyon gerçekten kahraman personelimiz tarafından, güvenlik
kuvvetlerimiz tarafından oldukça zor şartlarda ve her birliğin,
her ülkenin yapamayacağı bir şekilde gerçekleştirilmiş
oldu.
Adli Tıp işlemleri için Adalet ve
İçişleri Bakanlarımızla görüşmek ve konuşmak
suretiyle nasıl bir hareket tarzı uygulayacağımız
tartışıldı, konuşuldu, koordine edildi; bunun sonunda,
en yakın yer olarak Şırnak belirlendi. Ancak Şırnaka
indikten sonra Şırnaktaki Adli Tıp imkân ve kabiliyetinin
sınırlı olması nedeniyle bilahare yine İçişleri
Bakanımız ve Adalet Bakanımla görüşmek suretiyle
şehitlerimiz -13 şehit, 1i Iraklı olmak üzere- Malatya Adli
Tıbba teslim edildi. Mağaradan, önce Şırnaka nakledildi ve
Malatyadaki Adli Tıp bunları teslim aldı, gerekli
işlemleri yaptı, yapmaya devam ediyor. Bunların, raporların
da bir kısmı efendim yayımlandı, yayımlanacak.
Şehitlerimizin naaşları emniyetli bir
şekilde yurt içine nakledildikten sonra, oradaki güvenlik kuvvetlerimizle
karadan ve havadan gerekli emniyet tedbirleri alınarak, operasyona
iştirak eden unsurlarımız kademeli bir şekilde ve emniyetli
bir şekilde yurt içine dönmeye başladılar. Ancak, şu anda
dahi, döndükten sonra dahi, oradaki operasyonlarımız devam etti.
Paramotor diye tabir edilen -efendime söyleyeyim- bir şekilde bu
paraşütle hareket eden bir aygıt var. Ayın 14ünde bu
aygıtla 3 terörist tespit edildi ve onlar da etkisiz hâle getirildi. Daha
sonra bölgenin tarassudu, keşfi, incelenmesi devam ettiği cihetle
tespit edilen 2 hedef de, 3 hedef de yine Hava Kuvvetlerimiz tarafından
vuruldu. Bu manada, bizim oradaki gözetleme faaliyetlerimiz, oradaki istihbarat
faaliyetlerimiz devam ediyor. Orada herhangi bir şekilde ortaya çıkan
bir durum olursa onlara karşı da gerekli faaliyetleri yapmaya hazır
olduğumuzu burada ifade etmek istiyorum.
Burada bir istihbarat notunu sizlerle paylaşmak
istiyorum, o da şu: Bu operasyon sonucunda ne oldu? Bu operasyon sonucunda
gerçekten teröristlerin hem psikolojik bakımdan hem maddi bakımdan
çok ciddi bir zayiata uğradıkları kesin. Bunun sonunda, yine, bu
sözde karargâhları tarafından yayımlanan talimatlarda
-teröristlere yayımlanan talimatlarda- özellikle önümüzdeki on beş
gün süreyle hiç kimsenin, hiçbir teröristin 3-4 kişiden
aşağı olmayacağını -çünkü firarlar
başladı, bu firarları önlemek için 3-4 kişiden
aşağı olmayacağını- bir diğer tedbir olarak
da telefon, internet, tablet vesair gibi aygıtların
kullanılamayacağını, televizyon seyredilemeyeceğini,
haber seyredilemeyeceğini orada teröristlere tebliğ etmiş
bulunuyorlar.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
harekât boyunca 4ü üst düzey yönetici olmak üzere 51 terörist ölü, 2 terörist
ise sağ olarak ele geçirilmiştir. İstihbarat kaynakları
tarafından etkisiz hâle getirilen terörist sayısının çok
daha fazla olduğu yönünde değerlendirmeler yapılmaktadır;
bu hususun önümüzdeki günlerde açıklığa kavuşması
beklenmektedir.
Bu harekâtla bölgeye yerleşen, yeniden
yapılanmaya çalışan ve bir şekilde hudutlarımıza,
güvenlik güçlerimize ve halkımıza saldırı
hazırlığında bulunan tüm unsurlar da büyük ölçüde
temizlenmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri, terör örgütünün,
PKKnın kendisini çok emniyette hissettiği Garada, 75 kilometreye 25
kilometrelik bir alanda, PKKya ağır zayiat verdirmiştir. Terör
örgütü, dün olduğu kadar bundan sonra da kendini burada artık rahat
hissedemeyecektir. Asil milletimizin bağrından çıkan Türk
Silahlı Kuvvetleri ülkemizin ve milletimizin güvenliği için terörle
mücadeleye en son terörist etkisiz hâle getirilinceye kadar azim ve
kararlılıkla devam edecektir. (AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Bugüne kadar hiçbir şehidimizin
kanı yerde bırakılmadı, bundan sonra da
bırakılmayacaktır.
Harekât sırasında hayatını
kaybeden aziz şehitlerimize Allahtan rahmet, kederli ailelerine, Türk
Silahlı Kuvvetleri ile asil milletimize
başsağlığı ve sabır, yaralı personelimiz
için de acil şifalar diliyorum.
Sonuç olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri asil
milletimizin sevgisi, güveni ve desteğiyle, Sayın
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Suriyede,
Irakın kuzeyinde, Libyada, Doğu Akdenizde, Karabağda ve daha
birçok coğrafyada bölgesel ve küresel barış ve istikrara
katkı sağlamak, dost ve kardeşlerimizin hakkını,
hukukunu korumak için büyük bir fedakârlık ve kahramanlıkla
mücadelesini sürdürmektedir.
Gazi Meclisimizi, yüksek heyetinizi bir kez daha
saygıyla selamlıyor, dikkat ve sabrınız için teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Şimdi İçişleri Bakanı Sayın
Süleyman Soyluya söz veriyorum.
Buyurun Sayın Soylu. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bir hüzünlü günde,
bir yas gününde hep birlikteyiz. Milletimizin, ülkemizin, ailelerimizin
acısını paylaşmak, burada bulunduğumuz görevlerden
daha ziyade bizim için bir evlat, bir insanlık ve bir aile vazifesidir.
Öncelikle, Garada şehit olan,
kaçırıldığı günden itibaren beş yıldır,
altı yıldır her birimizin aileleriyle tek aile olduğumuz,
dertleriyle dertlendiğimiz bu evlatlarımızın şehadetine
Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum.
Bu operasyonda şehit olan 2 yüzbaşı,
bir astsubay ve yaralanan kahramanlarımıza hem
başsağlığı hem rahmet hem de geçmiş olsun
dileklerimi iletiyorum. Bütün milletimizin başı sağ olsun ve
geçmiş olsun.
Dün, arkadaşlarım gibi ben de bir
cenazedeydim Mersin Bozyazıda. Ünzile teyzeyi dün tanımadım,
İçişleri Bakanlığımın ilk gününden itibaren
evladı nasılsa biz öyleyiz. Dün Balıkesirde evladını
toprağa veren Sülbiye anneyi dün tanımadım. Eskişehirdeki
Ayşe Güler ablamızı dün tanımadım. Gardırop
siyasetçisi değiliz biz, gönlümüzle üzerimize düşen meselenin
nasıl yapılabileceğini bilerek bu meseleleri milletimize
layık bir şekilde gerçekleştirmek için, bize verilen
sorumluluğu bu dünyada da öteki dünyada da yerine getirebilmek için çaba sarf
eden arkadaşlarınızız.
Ünzile teyze yana eğildiğimde bana bir
cümle söyledi, ilkin anlamadım, bir daha eğildim, evladıyla
ilgili bir şey söylemedi, acısıyla ilgili bir şey
söylemedi, yüreğiyle ilgili bir şey söylemedi, 3 defa Dik durun! Dik
durun! Dik durun! dedi. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar) Sadece o mu? Dün gece 12 kişiyi, 12 aileyi aradım
arkadaşlarımla beraber; Bakan Yardımcılarımız,
Jandarma Genel Komutanımız, Emniyet Genel Müdürümüz. Müslüm
Altıntaşın babası Şevket Altıntaşın
söylediği cümle -ifade etmem gerekir ki- belki de hayatım boyunca
benim peşimden gelecek cümledir. Başımız sağ olsun.
demeye gerek kalmadan Gam yok, keder yok Bakan Bey. dedi, sözümün
tamamını kesti. Birçok şehit cenazesine katılıyorum
ama bu kadar uzun ve yorucu bir süreçten sonra ailelerin bu metaneti ve ortaya
koydukları bu sabır, bu milletin ruhunun kendilerinin tamamen
vücudunda bezenmiş hâli -ifade etmek istiyorum ki- bize dün akşam ve
dün bir ders daha verdi.
Bu çocuklarımızın hiçbirisi
pikniğe giderken kaçırılmadı, bu
çocuklarımızın hiçbirisi terörle mücadele içerisindeyken, bir
operasyondayken de kaçırılmadı. Burada açık bir
şekilde söylemek istiyorum: Bu olayın duyulduğu ilk andan itibaren
Avrupadan ve Amerikadan, FETÖ ve PKK inşasıyla gerçekleşen
sosyal medyadan, diğer birtakım cereyanlar içerisinden söylenenler
elbette ki bir amaca matuf bir şekilde söylenmektedirler, hem
acımız var hem bıçağı içimize sokup biraz daha
kanırtmak için söylemektedirler. Bu çocuklar ailesinin ve eşinin
yanından kaçırıldılar, çocuğunun yanından
kaçırıldılar. Malatyaya annesine babasına, orada kendine
hazırlanmış baklavayı yemek için gitmek üzereyken, kimisi
de bayramdan dönerken, anasının babasının kokusunu yeni
duymuşken kaçırıldı. Kimisi de, 2016 yılında en
son kaçırılanlar da Acaba üniversite imtihanını
kazanabilir miyiz? diye açık öğretim imtihanına giderken yoldan
kaçırıldılar ve alıkonuldular.
Olayı olduğu gibi anlatacağım
size çünkü yaklaşık dört buçuk yıldır, beş
yıldır bu olayı Hükûmetimizin bütün birimleriyle, Sayın
Cumhurbaşkanımız da dâhil olmak üzere hep beraber
yaşıyoruz. Bakan Yardımcımız, genel müdürlerimiz, biz
bu ailelere sadece bir vatandaş muamelesi yapmadık, Allah
şahittir, evlat muamelesi yaptık, evlat olduk; her üç ayda bir
bunlarla görüştük ama kimlerin nasıl görüştüğünü, bu
ailelerimizi nasıl istismar etmeye
çalıştıklarını, nasıl PKKya yönelik yeni bir
alan açmak için çaba sarf ettiklerini de burada, bu kürsüde söyleyeceğim.
Hepimizin derdi; sadece benim derdim değil, bu Meclisteki herkesin derdi,
milletimizin derdi. Biz terörle mücadele yapıyoruz. Biraz önce Sayın
Bakanımız anlattı, derdimiz ne bizim Garada, niçin
Avaşin-Basyan, niçin Hakurk, niçin Sinat-Haftanin; niçin buralara
giriyoruz, kendi topraklarımızın ötesinde niçin varız? 2019
yılında terör örgütünün yaptığı tacizlerin yüzde 70i
o bölgelerden bize geldi. Allah razı olsun Türk Silahlı
Kuvvetlerimizden, minnettarız; ölümü korkutarak o bölgelere gittiler. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Biz de içeride
terörle mücadele ediyoruz beraber. Niçin acaba biz 300ün altına indirdik
terörist sayısını. Türkiyeden artık 53 kişi
katıldı, daha fazla katılmıyor; annelerin, babaların
evlatları artık dağa gitmiyor, okula gidiyor, öğreniyor.
diye böbürleniyoruz, niye hoşumuza gidiyor, niye bu mücadelenin
yakasını bir türlü bırakmıyoruz? Sebebi o.
Sinat-Haftaninde varsan, Avaşin-Basyanda varsan, Garada varsan
Gara
öyle kolay bir yer değil, burada göremediniz, üç boyutlu
fotoğraflarını görseniz dağlar şöyle eğri kumbur,
kara harekâtının çok zor yapılması lazım gelen
yerlerden bir tanesi. Gerçi bir milletvekili çok yakın bir zamanda gitti,
oralarda boy gösterdi; onu da biliyoruz, nasıl boy gösterdiğini de
biliyoruz. İsmini sorarsanız söyleriz. (AK PARTİ
sıralarından Söyleyin. sesleri)
OYA ERONAT (Diyarbakır) Soruyoruz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Şunu net bir şekilde söyleyeyim: Buradaki bu operasyonda
ilk tezvirat şu oldu: Bu çocuklar, bu evlatlarımız ayın
10unda şehit oldu; ailelere telefon açtılar, Belçika numaralı bir
telefondan dediler ki: Bombalıyorlar, çıkın deyin ki Türk
Silahlı Kuvvetleri burayı bombalamasın. Yani
çocuklarımız şehadete kavuştuktan sonra, onları orada
öldürdükten sonra, katlettikten sonra aileleri nasıl beş yıl
-onu da anlatacağım- istismar etmişlerse yine ölümlerinde de
istismar etmeye çalıştılar. Bunlar, bu Meclisin ve milletimizin
bilmesi gerekli olan genel gerçeklerdir. Bakan
Yardımcılarımız, Emniyet müdürlerimiz, Emniyet Genel
Müdürümüz aileleri tek tek aradılar. Onlar, aileler bizi aradılar,
arkadaşlarımızı aradılar ve biz ne böyle bir katli
biliyoruz ne de başka bir şeyi biliyoruz ve burada şunu ifade
etmem gerekir ki dedikleri şu: FETÖ ve PKK inşası. Emre Uslu
denilen müptezelden FETÖnün bütün müptezellerine kadar, Türkiyeyi birbirine
düşürmek için PKKnın Avrupada beslediği bütün müptezellere
kadar, hainlere kadar -Allahını severseniz- terör örgütünden
merhamet bekleyen, terör örgütünden vicdan bekleyen vicdansızdır. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Terör örgütünden
-burada bir kez daha söylüyorum- ahlak bekleyen ahmaktır. Terör örgütünden
hukuk bekleyen ve terör örgütünden Acaba bir şey olur mu? diye ona
yaslanan hain oğlu haindir, bu kadar basit. (AK PARTİ, MHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Ben burada
söylemeyeceğim.
Ailelerle hiç temas kurulmadı. deniyor.
İşte, Öznur Çalık orada. Sayın
Cumhurbaşkanımızı ailelerle görüştürdü, ben de
oradaydım. Çağırdı Cumhurbaşkanımız
yanına, teminat verdi. Aileler dediler ki: Bize İnsan Hakları
Derneği bunları Türkiyeye getirebileceğini söylüyor ama sizin
bir hukuki uygulama yapmanızdan çekiniyorlar. Sayın
Cumhurbaşkanım bizatihi bana talimat verdi: Getirsinler,
sınırdan alalım. Herhangi bir şey olmayacak. Bir daha,
Mehmet Ersoy Bakan Yardımcım
Hiç devlet irtibat kurmamış.
Yalanın boyu bu kadar olur mu? Yazıklar olsun! DHKP-Cli ve MLKPli
militanlar için Bakanlığımıza gelenlere söylüyorum.
İnsan Hakları Derneği, Adalet Ağaoğlu senden
ayrılırken ne dedi? Kurucusu olduğum dernekten
Dedi ki: Bu
derneği PKKlılar ele geçirdi, İHDyi.
Şimdi, dikkat edin; bir, PKKnın
yayınladığı bildiri, HDP MKYKnin
yayınladığı bildiri ve İHDnin
yayınladığı bildiri birbiriyle örtüşük bir bildiridir.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Üçü de
PKKlı.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Üçünün de amacı şudur: Devlet de sorumludur, PKK da
sorumludur. Öyle mi? Biz terazinin aynı kefesiyiz, öyle mi? Neyle? Terör
örgütüyle beraber aynı kefesiyiz. Evlatlarımızı
aldığınız yetmedi, evlatlarımızı
katlettiğiniz yetmedi bir de bizi dünyaya karşı, ülkemizdeki
insanlara karşı, hele de aileleri istismar ederek, ailelere
karşı sorumlu yapıyorsunuz. Tam 5 kere benim Bakan
Yardımcım sadece bir yılda görüştü. Tarihi, saati, hepsi
bizde var, biz devletiz. Neyin ne zaman görüşüldüğünü, ne
edildiğini hepimiz biliyoruz. Aileleri alıp Iraka götürdüler,
Erbile götürdüler. Ne oldu? Elleri boş döndüler. Neden? Çünkü terör
örgütün ilk katliamı mı? Hayır.
Değerli milletvekillerim, şimdi
vereceğim rakam Türkiye Cumhuriyetinde ilk kez söylenen rakamdır:
1984ten bugüne kadar, terör örgütü 6.021 sivil katliam gerçekleştirdi. O,
İnsan Hakları Derneği denilen canı çıkasıca
dernek bunların biri için bir laf söyledi mi? (AK PARTİ, MHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Onun
peşine takılıyorsunuz, bir tane söz söyledi mi? Orada,
Diyarbakır Annelerinde 7 kişi bu ailelerden olanlar vardı,
Şevket Amca oradaydı, hepsi oradalardı. Birinin yanına
gidip Sizin derdinizle dertlendik. denildi mi? Devlet burada her şeyi
yapmıştır, üzerine düşen her şeyi yerine
getirmiştir ve bu konuda da her türlü muhataplığı da ortaya
koyabilecek, insani olarak ortaya koyabilecek hiçbir kapıyı
kapatmamıştır, Naci Bostancı Başkanım şahit.
Size gelmediler mi? Mehmet Uçuma gelmediler mi? Bu ailelerle beraber
görüşün. denilmedi mi defalarca? Defalarca bunun için gerekli her türlü
imkân ortaya konulmuştur. Hatta Bakan Yardımcıma Eğer bir
bombalama olmazsa teminatı biziz, siz merak etmeyin. denildi. Yani,
bunlar alınırken bir bombalamayla karşı karşıya
kalınır mı? diye sorulduğunda Hayır, bunları getirin
yeter ki, her türlü teminatı biziz
Bütün bunların üzerinde
Sayın Cumhurbaşkanım
Daha yirmi gün önce bir
bakanımızın masasındaydınız. Derdiniz neydi? En
son görüşmelerinde söylediği cümleyi söyleyeceğim. Bunu bir
dernekten söylüyorum ama herkes üzerine alsın. Dediler ki: İşte
şu MLKPli gözaltına alınmış. Ya, onu
bırakın, şu askerleri getirin, şu polisleri getirin.
dedik, işi yumuşatmaya çalışıyoruz. Bitmedi daha,
işte Öznur Çalıkın yüzü burada, bu çocuklar
kaçırıldığı zaman siz Pervin Buldanı
aradınız mı aramadınız mı? Peki, Pervin Buldana
-Grup Başkan Vekili- Bunlar gelsin, bunları getirelim. denildi,
dedi ki: Bakacağım, onlar mı kaçırmışlar.
Cevaben döndü ve dedi ki Pervin Buldan: Biraz misafir edecekler, sonra
bırakacaklar. (AK PARTİ sıralarından Yuh! sesleri ve
gürültüler)
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) Yuh
olsun, Yuh olsun!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) - Bunların hepsi tarihî
şahitliklerle geçerlidir. Şunu ifade etmek istiyorum: Burada
katliamlar var, bu katliamların nasıl olduğu, ne şekilde
olduğunu, ne noktada ortaya konulduğunu hepimiz biliyoruz. (HDP
sıralarından gürültüler)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Sakin
olun arkadaşlar, cevap vermeyin, ciddiye almayın.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Yalan atıyor,
yalan! Getirelim. dedi burada Grup Başkan Vekili. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Bakın, şuraya
bakın
(HDP sıralarından gürültüler)
Bakın, 1987de 16 şehit; 10 çocuk, 2
kadın. Bunlara acımayan, 10 çocuğa acımayan, İkiyaka
köyündeki katliama acımayan, benim polisime, benim askerime ve benim
oradaki kahraman jandarmama, sivil vatandaşıma acır mı?
Neyin muhasebesini, neyin muhakemesini yapıyoruz? Amerika şöyle
demiş de Amerika böyle demiş. Amerika ne derse dersin, hiç umurumuzda
bile değil. Biz bu coğrafyada neyin
yaşandığını, neyin ortaya konulduğunu ve ne
acıların çekildiğini biliyoruz. Peki, bu olay oldu, olay
olduktan sonra -biraz önceki tezviratların tamamını söyledim- nereden telefonla arandığını...
Sonra elbette ki biraz önce Sayın Bakanımızın
söylediği gibi evlatlarımız Türkiyeye getirilecekti. Adalet
Bakanımız, Millî Savunma Bakanımız ve ben, ardından da
Sayın Cumhurbaşkanımızla müşavere ederek Malatyaya
getirmeye karar verdik, bu evlatlarımızın otopsisinin orada
zaman açısından daha kolay olabileceğini düşünerek. Ama bu
tezviratları bildiğimiz için, bu yalanların hepsini
bildiğimiz için, bombalama yalanlarının
her yerde ama her yerde Türkiye Cumhuriyeti devletine ve bu millete bir daha haince yaftalanacağını
düşündüğümüz için hemen inisiyatifi de alarak Sayın Valiye,
Sayın Başsavcıya, Sayın 2nci Ordu Komutanına,
Sayın Emniyet Müdürüne ve Sayın Jandarma Komutanına; 5iniz beraber
olacaksınız, meseleyi de şöyle yöneteceksiniz: Bir, hepsinin
fotoğrafları çekilecek, bütün evlatlarımızın.
İki, bakan yardımcılarıma talimat verdim -Sayın
Cumhurbaşkanımıza da bilgi arz ettim- hemen döneceksiniz
aileleri bu evlatlarımızın yanına getireceksiniz ve hepsi
vücut bütünlüklerini görecek. Kimsenin kafasında herhangi bir istifham
kalmayacak. Ardından hepsinin tutanakları tutulacak. Bir,
fotoğrafların hepsi burada, hepsi, vücut bütünlüklerinin
fotoğrafları, otopsi fotoğraflarının hepsi ve otopsi
raporlarının hepsi burada, tek tek, bütün
evlatlarımızın. İçim kan ağlıyor, içimiz kan
ağlıyor ama bu fotoğraflara baktığımız
zaman, Allah şahittir, o Murat Karayılanı bin parçaya
bölmezsek
Tekrar şeref sözü veriyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar) Bu fotoğraflar
Ve şunu burada ifade etmek
istiyorum: Burada Türkiye Cumhuriyeti devleti terörle mücadelede hukukun,
namusun dışında hiçbir adım atmamıştır
bugüne kadar. Orada 2 terörist yakalandı, o hınçla her şey
yapılabilirdi, değil mi? Hayır, alındı, götürüldü,
ifadesi alındı, talimatların kimin tarafından verildiği
en nihayetinde orada ortaya konuldu.
Şunu çok net bir şekilde söylemek
istiyorum: Elbette ki biz bu evlatlarımızın ülkemize, ailelerine
canlı kavuşabilmesi konusunda inanın
kaçırıldığı günlerden itibaren büyük bir heyecan ve beklenti
içerisindeydik. Dün aileleriyle nasıl
konuşacağımızı, nasıl ailelerine bir kelam
edeceğimizi hepimiz kara kara düşündük. Ama onlar, yine bir ailenin
bana söylediği gibi Cenab-ı Allah onları bizden daha çok sevdi
ve aldı, Peygambere komşu etti. inancımız da budur.
Terörle mücadele bugün başlamamıştır ama bilmenizi
istiyorum, çok büyük bir süreçle de inşallah en yakın zamanda bu
PKKnın kökünü kazıyarak sona erdirilecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yine bir şey daha söylemek isterim, bunu da
bilmenizi isterim. Evet, Türkiyede 300ün altına düştü, bu
doğru ama İran ve Irakta 5 bin terörist var. Yine aynı meseleyi
Suriyede yaptıkları için, 15, 16, 17, 18 yaşındaki
çocukları orada ailelerinden kopartarak, çalarak, tehdit ederek askere
aldıkları için -sözde askere- ve çocukların eline boyu kadar
silah tutuşturdukları için orada da 15 bin kişi var.
İşimizin bitmediğini söylemek
istiyorum. Evet, Türk Silahlı Kuvvetleri dışarıya
taşarak içeriyi muhafaza, içerideki operasyonlarla da içeriyi muhafaza
ettiğimizi biliyoruz ama Allah şahittir, bu PKK ve PYD terör örgütü
ailelerimize karşı zafer kazanamayacak, ailelerimiz onları
yenecek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu PKK terör
örgütü ve PYD terör örgütü şehitlerimize karşı zafer
kazanamayacak, şehitlerimiz onları yenecek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ve bu PKK/PYD terör örgütü,
bilmenizi istiyorum ki annelere karşı zafer kazanamayacak, anneler
onları yenecek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Hiç gülmeyin hanımefendi, biz gülmüyoruz, hiç
gülmeyin. Bak, gülüyorsunuz, hiç gülmeyin. (HDP sıralarından
gürültüler)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Genel
Başkanın gülüyor.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Benim Genel Başkanımı ağzınıza alacak
sizin ağzınız yok, ağzınız. (HDP
sıralarından gürültüler) Sizin ağzınız yok, sizin
ağzınız yok.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Sayın Bakanım, cibilliyet meselesi bu.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6.021
katliamı nasıl gerçekleştirmişlerse bu
evlatlarımızı da o mağarada katlettiler ve elbette ki biz
bunları getirip ailelerine teslim etmek isterdik ama bunu
gerçekleştiremedik. Hüznümüz de yasımız da büyüktür. Benim
Meclisten tek bir isteğim, tüm Meclisten tek bir arzum var; bugün sabah
gittik, Sayın Genel Başkanlara da durumu izah ettik ve anlattık
bütün içtenliğimizle, bütün samimiyetimizle, tarihin yanlış bir
şekilde kaydedilmesinin engellenmesini temin etmek için. Burada Türkiye
Büyük Millet Meclisine de izahatta bulunuyoruz, meseleyi anlatmaya çalışıyoruz
ama şunu bize sorarlarsa haksızlık ederler; dönüp şu soru
sorulursa, bu izahattan sonra Trumptan bunları isteseydiniz. diye
sorarlarsa -Sayın Başkan, siz de oradaydınız- ben de size
şunu söylerim: Siz yanınızdaki gruptan bunları istemek
için ne yaptınız da Sayın Cumhurbaşkanımıza; bu
memleketin evladı olmayan Trumptan bunu istiyorsunuz? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bakınız, samimi
olalım Allah rızası için. Bakın, bir gündeyiz ve samimi
olalım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Hepimiz samimi olalım ve biz bunu hep beraber ortaya koyduk ve
bütün anlayışımızla geldik, bu bilgileri size
. (CHP
sıralarından gürültüler)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Osman
Öcalanı TRTye çıkarırken de bunları düşünseydiniz.
Osman Öcalanı TRTye niye çıkardınız?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Kırmızı bültenle aranan teröristi TRTye niye
çıkardınız?
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun,
toparlayın.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Bu vesileyle hem şehitlerimize Cenab-ı Allahtan rahmet
diliyorum, ailelere başsağlığı diliyorum. Özellikle,
operasyonda hayatını kaybeden kahraman evlatlarımıza
Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar
diliyorum. Aziz milletimizin başı sağ olsun.
Hepinizi hürmetle, saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, söz
talebim var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bitiminde
Başkanım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Soru sordu, cevap
veriyor.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Millî Savunma
Bakanı Hulusi Akar ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, böyle
bir günde polemik yapacak, tartışmanın boyutunu birilerinin
kendi kusurlarını örtme noktasındaki gayretini tatmin edecek bir
yere getirecek değilim.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ne
kusuru be! Ne kusuru! Hangi kusur! Kusuru kendinde ara.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Dinleyin ya!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Özgür Bey, bir saattir
istişare ediyorsun değil mi? Yan tarafla bir saattir istişare
ediyorsun, sonra da gözüme bakıyorsun.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, lütfen müdahale edin, dinlemiyorlar.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Bir saattir
istişare ediyorsun, gözüme de baktın, değil mi? Baktın
değil mi istişare ederken?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Sayın Bakanın
sorduğu konuyu yan tarafla istişare ediyordun
konuştuklarını. Gözüme de baktın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yan taraf ne
ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yan
taraf ne demek ya! Adımız var ya.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye'nin içini yakan bu olay karşısında birbirimize söz
atarak çözebileceğimiz bir konu yoktur.
Buyurun Sayın Grup Başkan Vekili
OYA ERONAT (Diyarbakır) Kes sesini!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Benim muhatabım
değilsiniz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sen sus!
Sen sus! Yan taraf ne demek?
OYA ERONAT (Diyarbakır) Kes sesini!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Orayla konuşuyorum.
Sözcüsü müsünüz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bana
Sus! diyemezsin.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Özgür Beyin sözcüsü
müsünüz? HDP CHPnin sözcüsü mü?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bizi
hedef gösteremezsin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Grup Başkan
Vekili söz aldı, ayıp ya!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Orası sözcülük
yapıyor Sayın Altay.
BAŞKAN Sayın Milletvekili, size söz
vereyim, gelin konuşun.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Teşekkür ederim
Başkanım.
BAŞKAN Öyle yok. Laf atanı
çağıracağım buraya.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Tamam Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurun Özgür Bey.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
böyle bir günde polemik yapmak, sataşmak; bunlar doğru değil, bu
incitir; şehit annelerini incitir, evlatlarına yıllarca
canlı kavuşmayı bekleyip de kaybetmiş olan anneleri
incitir, şehitleri incitir, hepimizi incitir.
Burada dilimize dikkat edeceğiz, bugün herkes
diline dikkat edecek. O kürsünün bir sorumluluğu var. Bugün usulüne uygun
talep edilmiş randevuya, usulüne uygun talep edilmiş görüşme
isteğine hızla cevap verilmiştir, misafir edilmişlerdir,
dinlenmişlerdir, karşılıklı görüşmeler
yapılmıştır; o görüşmeler bundan sonraki süreçte
hepimize ışık tutar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Genel Başkan,
muhatabına soracağı soruları, muhatabının
atadığı bakanlara sormamakla suçlanamaz. Sayın Genel
Başkana yapılmış olan bir bilgilendirme ziyareti,
Sayın Genel Başkanın haftalık grup toplantısına
istikamet ya da çerçeve çizemez, oradaki bilgilendirmeden sonra sorulmuş
soru da sorunun meşruiyetini ortadan kaldırmaz. Sayın Genel
Başkan sadece Trumpı da sormamıştır, Sayın Genel
Başkan örneğin yerel seçim sürecinde destek istenenlerden
gerektiği noktada bu evlatların kurtarılması için
inisiyatif alınmasının neden istenmediğini de
sormuştur. (CHP sıralarından alkışlar) 5 tane soru
vardır; cevapları Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel
Başkanı ve o günden -kaçırılan ilk askerden- bugüne
Cumhurbaşkanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğana
sormuştur, cevapları da yarın beklemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Süleyman Soylunun
bize içeride sormadığı, kürsüden sormayı tercih ettiği
soruya ilişkin elimde 20 sayfayı aşkın bir rapor
vardır CHP ne gayretler göstermiştir diye. Ben kendisine Genel
Başkanın Recep Tayyip Erdoğana sorduğu 5 soruyla birlikte
bu dosyayı da takdim edeceğim, ondan sonra belki bir düzeltme
ihtiyacı duyar.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Yürütme adına yapılan
konuşmalar tamamlanmıştır.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, ben de bir söz rica ediyorum. Çünkü bence baştan
vermemek lazımdı. Ben de bir söz rica ediyorum, lütfen.
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
2.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
doğrusu, üslup konusunda ben de hemfikirim fakat şunu belirtmek
isterim Sayın Özel: Bizim AK PARTİ olarak şöyle prensibimiz
vardı yani Genel Başkanların konuşmalarına, Genel
Başkanların söylediği şeylere kendi Genel
Başkanımız cevap versin diye adı konmayan ama kendi
içimizde verdiğimiz bir karar vardı. Bu kararı, bu ilkeyi siz
yıktınız, siz yıktınız özellikle Grup Başkan
Vekilleri olarak. Bizzat arkadaşlarımla şahit oluyoruz,
Cumhurbaşkanımıza öyle ağır ithamlarla
konuşuyorsunuz ki -daha evvel bunları Genel Kurulda çok
konuştuk- hitaplarınız, söylediğiniz cümleler yani burada
bu ilkeyi tarumar eden sizsiniz. Aslında siyaseten bence de öyle
olmalıdır. Genel Başkanlara öncelikle Genel Başkanlar cevap
vermelidir fakat siz bu ilkeyi yerle yeksan ettiğiniz için eğer
farkındaysanız biz de artık yeri geldiğinde cevap
veriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bugün de gün içerisinde
siz soruyu sorarsınız. Kaldı ki onlar bence birer soru
değil, soru olabilmesi için gerçek bir merakın ürünü olması
lazım. Bugün zaten 2 Sayın Bakanımız sizleri ziyaret etti,
çok detaylı konuşulduğu kanaatindeyim ve bu
konuşmaların da özel olmasının bir anlamı var. Yani
burada konuşulanlar ile orada konuşulanlar arasında da fark
olduğuna eminim, bunu da bence gayet iyi biliyorsunuz. O yüzden, bu manada
soruları sorarsınız -gerçek soruysa- bu bizler gün içerisinde ve
devamında da vereceğiz.
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Devam edelim mi bu
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir
cümleyle
BAŞKAN Buyurun.
3.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hepimiz görev
tanımımızı bilmemiz lazım. Burada hepimiz Grup
Başkan Vekilleriyiz. Grup Başkanlarımızın siz ve ben
Genel Başkanlarımızın vekiliyiz ve onlara vekâleten imza
atarız, söz söyleriz. Bu Parlamentonun geleneğinde liderlerin
açtığı tartışmaların vekillerince sürdürülmesi
vardır. Böyle bir gelenek yoktur da, yıktınız diye bir
şey yok. Ama şöyle bir şey vardır: Sayın Genel Başkanınızın,
Recep Tayyip Erdoğanın vekili sizsiniz, 4 de
mevkidaşınız var ama bir bakan ya da bir başka
atanmış tutup da sizin bu noktadaki pozisyonlarınızın
yerine geçerse buna itiraz kadar tabii bir şey yoktur. Aslında bu
sizi hiçe saymaktır.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Başkanım, bir
cümleyi çok aştı bu.
Toptan reddediyoruz
BAŞKAN Bu tartışmayı devam
ettirmenin bir anlamı yok.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Hükûmetin Gündem Dışı Açıklamaları (Devam)
1.-
Millî Savunma
Bakanı Hulusi Akar ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun,
Pençe Kartal-2 Harekâtına ve Gara bölgesinde 13 vatandaşın terör
örgütünce şehit edilmesine ilişkin gündem dışı
açıklaması ve İYİ PARTİ Grubu adına İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu ile Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan; MHP Grubu adına Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül; HDP
Grubu adına İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç ile Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş; CHP Grubu adına
İzmir Milletvekili Murat Bakan ile Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün;
AK PARTİ Grubu adına Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz ile Aksaray
Milletvekili Cengiz Aydoğdu ve şahısları adına;
Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysal, Ankara Milletvekili Mustafa
Desticinin aynı konudaki konuşmaları (Devam)
BAŞKAN Yürütme adına yapılan
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi siyasi parti gruplarının söz
taleplerini karşılayacağım.Gruplar adına ilk söz,
İYİ PARTİ Grubu adına İzmir Milletvekili Dursun
Müsavat Dervişoğluna aittir.
Buyurun Sayın Dervişoğlu.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle yâd
ediyorum, mekânları cennet olsun. Aziz milletimizin başı
sağ olsun, vatan sağ olsun, Türklük var olsun diyorum.
Bugün siyaset konuşacak değiliz,
dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünü polemikler için
işgal etmek niyetinde değilim. Ayrıca, sabah saatlerinde
(Uğultular)
BAŞKAN Bir dakika Sayın
Dervişoğlu.
Değerli milletvekilleri, hatibi dinleyemiyoruz.
Konuşmak isteyenleri kulise davet ediyorum değerli milletvekilleri.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Önemli değil efendim, ben tarihe konuşuyorum, o sebeple
buradayım. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) İster dinlerler, ister dinlemezler. Zaten bu zamana
kadar söylediklerimiz gerçek manada dinlenmiş olsaydı, bugün
karşı karşıya bulunduğumuz problemlerin de
birçoğunu yaşamıyor olacaktık.
Sayın Bakanlarımıza siyasi
partilerimizin genel başkanlarına ve genel merkezlerine
yapmış oldukları ziyaretler ve bilgilendirme için de ayrıca
teşekkür ediyorum. Bugün lütfettiler, böylesine önemli bir günde Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bilgi alma ihtiyacını karşılamak
üzere de Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi verdiler. Tekraren teşekkür
ediyorum. Sayın Savunma Bakanımız, operasyonun teknik
detaylarıyla ilgili ayrıntılı bilgiler içeren
konuşmaya imza attılar. Sayın İçişleri
Bakanımız da tıpkı Millî Savunma Bakanımız gibi
terörle mücadele konusundaki kararlılıklarını ifade
ettiler. Bunlardan siyasi bir rant devşirebilmek adına polemik üretebilmek,
polemik yaratabilmek, karşılıklı atışmalara
girmek niyetinde değilim. Bugün siyaset konuşacak değiliz ama
aynı duyarlılığı herkesten beklemek, bizim de
hakkımızdır.
Ortak acılardan ders çıkarmak, siyasi
ikbal kaygılarını bir tarafa bırakmak, kelimelerimize özen
göstermek, bizim açımızdan bir mecburiyettir ama biz bu hassasiyeti
sergilerken aynı hassasiyeti iktidar grubundan da bekliyoruz. Çünkü böyle
acılı günlerde istiyorsunuz ki geçmişe yönelik hiçbir
hatanızdan bahsetmeyelim. Biz de böyle acılı günleri sinemize
çekip Kan içip kızılcık şerbeti içtik. demek üzere
milletten oy alıp Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmedik. Elbette ki
hassasiyetlerimizi paylaşacağız, acımızı
paylaşacağız ama iktidar grubundan bazılarının da
Keşke yapmasaydık. demelerini temin edebilecek tarihî verileri
Türkiye Büyük Millet Meclisinden, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden dile
getireceğiz.
Bu zamana kadar Şunlar yapıldı,
bunlar yapıldı. diyerek böyle bir ortamda, böyle acılı bir
ortamda, her şeyi yüreğimize bastığımız bu
ortamda yüzünüze ayna tutmak suretiyle kendinizi sorgulamanıza vesile
olabilecek cümleler de sarf etmek istemiyorum ama ifadelerimden şunu
çıkarın: Baktığınız aynayla yüzleşmek gibi
bir mecburiyetle de pek tabiidir ki karşı
karşıyasınız. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Türkiye, terör belasıyla otuz yedi seneden beri
uğraşıyor; bu zaman zarfında siz de takdir edersiniz ki
terörle mücadele etmek bütünlük ister, bu zaman zarfında birtakım
kırılganlıklar yaşanmıştır. Bugün
eleştirdiğimiz birtakım sivil toplum
kuruluşlarını medet kapısı olarak gördüğünüz
dönemler de olmuştur. Az önce Sayın Bakan buradan ifade ettiler,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna dönerek işte, Trumptan niye istemediniz
demek yerine, Yanınıza dönseydiniz de alıkonulan askerlerimizi
ve vatandaşlarımızı oradan isteseydiniz. beyanında
bulundular. Sayın Bakanım, hassasiyetle edilmiş bir cümle olarak
görüyorum ama Türk milletinin evlatlarını bir terör örgütü
alıkoymuşsa onu Trumptan istemek kadar HDPden istemek de
ayıptır çünkü bu, Hükûmetin asli görevidir. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Sakın yanlış
anlamayınız, kürsünün hassasiyetinden kaynaklı olarak telaffuz
edilmiş bir cümle gibi de görmek mümkündür.
Büyük devletler, mücadele ederken kayıplar
verebilir, harekâtta da verir, tatbikatta da verir ama büyük devletler
stratejide, istihbaratta ve yığınakta hata yapma lüksüne sahip
değildir. Terörle mücadele, sınama- yanılma yöntemleriyle
sürdürülemez. 2009da başlattığınız süreçten bu
evlatlarımızın alıkonuluncaya kadarki süreç içerisinde
yaşanmış hatalarınızı da gözden geçirmek gibi bir
mecburiyetle karşı karşıyasınız.
Eleştirilerimize kulak vermediğiniz, terör örgütünün müttefiklerini
doğru bir biçimde algılayamadığınız, Büyük Orta
Doğu Projesinin eş başkanlığının büyüsüne
kapıldığınız dönemde terör örgütleriyle müttefik
olanları kendinize müttefik seçtiğiniz dönemler de
yaşanmıştır.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Kim seçmedi ki?
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
PKK, IŞİD, FETÖ; Türk milletinin başına bela olmuş
terör örgütleridir. Bunların bir kısmıyla geçmiş dönemlerde
halisane duygularla da görüşmüş olabilirsiniz, onlarla
birlikteliği çözüm olarak addetmiş de olabilirsiniz ama bugün bir
gerçekle karşı karşıyasınız.
Meclise bilgi vermek elbette ki önemlidir ama bu
kürsüden iktidar grubunun öz eleştiri yapması ve Bazı
şeyleri keşke yapmasaydık. demeleri de bizim İYİ
PARTİ olarak beklentimizdir. Eleştirilerimize ve sözlerimize kulak
veriniz. Bizim açımızdan PKK, kanlı bir terör örgütüdür ve PKK,
Türk milletinin düşmanıdır, Türkiyenin birliğinin
düşmanıdır. Neredeyse 1984ten beri bu milletin başına
tebelleş olmuştur. Biz böyle bir durum karşısında,
terörle uğraşmamızı, siyasal bölücülükle uğraşmamızı
yaşadığımız coğrafyanın kaderidir diye
geçiştiremeyiz. Bu bölgede yaşıyorsanız bazı
şeylere katlanacaksınız. diye birtakım olayları
kanıksayamayız. Gerçekle yüzleşmek mecburiyetinde olduğumuz
dönemlerde de sesimizi gür ve yüksek bir biçimde çıkarmak mecburiyetinde
bulunduğumuzu asla ve kata aklımızdan uzak tutamayız.
Dediniz ki Karayılanı bin parçaya
böleceğiz. 10 bin parçaya bölün, elimizden gelen destek neyse vermekten
geri durmayacağız. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Sadece Karayılanı değil, ona destek
olanları da bölüp parçalayın; Türkiye Cumhuriyeti devletinin
birliğine kastedenleri, coğrafyamızın bölünmesini
hedefleyenleri, insanlarımızı yıllardan beri katledenleri
de bin değil 10 bine bölün, sonuna kadar arkanızda durmayan,
namerttir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Sözlerimi daha fazla uzatmayacağım, zaman
da doldu. Türk milletine düşman olan PKK, bizim de
düşmanımızdır; Türk milletine ilan ediyorum. PKKyla dost
olan da bizim düşmanımızdır. (İYİ PARTİ ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar) Herkes iyi bilsin ki
PKKya düşman olamayanlar da asla ve kata bizim dostumuz olamaz. Aziz
milletimize bu gerçeği haykırıyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Çok teşekkür ederim. (İYİ PARTİ
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Dervişoğlu.
İYİ PARTİ Grubu adına ikinci
söz, Sayın Türkkana ait.
Buyurun Sayın Türkkan. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle
bugün her iki Bakana Sayın Genel Başkanımızı ziyaret
ederek bilgilendirmelerinden dolayı burada, aziz milletimiz huzurunda
teşekkür ediyorum.
Yalnız, bir şey dikkatinizi çekti mi
bilmiyorum, Sayın Savunma Bakanı konuştuktan sonra bizim
grubumuz da dâhil herkes alkışladı. Sayın Bakan, siz
konuştuktan sonra biz alkışlayamadık, üzülerek beyan
ediyorum. Sebebi neydi biliyor musunuz? Biz bugün siyasetten ari bir gündemle
toplandığımızı düşünüyorduk ama baktık ki o
siyasetin taassubuna kaptırmış, kendinizi ondan
çıkaramadınız. Üzüntülerimi ifade etmek istiyorum sadece.
ZAFER IŞIK (Bursa) Sen de mi...
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Evet, ben de tabii, bu
minvalde devam edeceğim.
Öncelikle, şehitlerimizin Türk Silahlı
Kuvvetleri tarafından bombalanarak öldürüldükleri algısını
yayma girişimlerini, PKK ve FETÖ algısıyla dünyada ve Türkiyede
bu algının yerleşmesine çaba sarf edenlerin hepsini müfteri ve
alçak ilan ediyorum buradan. (İYİ PARTİ ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ben size bir kronolojik açıklamada bulunmak
istiyorum. Sene 2009, Oslo görüşmeleri olarak adlandırılan
MİT-PKK görüşmeleri başladı. 11 Mart 2009, Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül, ilerleyen günlerde Kürt sorununda çok iyi şeylerin
olacağını söyledi. 9 Mayıs 2009, Sayın Abdullah Gül
Kürt sorunu, Türkiyenin birinci sorunudur ve mutlaka halledilmelidir.
şeklinde bir açıklama yaptı. 31 Temmuz 2009, İçişleri
Bakanı Beşir Atalay, Kürt açılımı kapsamında
yapılan temasları basına açıkladı Bir aylık süre
zarfında yaptığım görüşme ve toplantılar, süreç
açısından çok olumlu olmuştur. dedi. 5 Ağustos 2009,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kürt açılımıyla ilgili
olarak DTP lideri Ahmet Türkle bir araya geldi. 19 Ekim 2009, Abdullah
Öcalanın çağrısıyla 34 PKK üyesi Habur Sınır
Kapısından girip teslim oldu.
16 Ocak 2010, Beşir Atalay çözüm süreci
doğrultusunda hazırlanan ve dört ayrı mekanizmadan oluşan
insan hakları paketinin başlıklarını
açıkladı, yol kontrollerinin azaltılması ve yayla
yasaklarının asgari seviyeye indirilmesi yönünde valiliklere genelge
gönderdi PKKlıları görmezlikten gelin. dediği günlerde. Evet,
PKKlıları görmeyin. diye talimat verdiği günlerden
bahsediyorum.
28 Aralık 2012 Biz PKKyla görüşmedik,
görüştüğümüzü söyleyenler şerefsizdir. diyen dönemin
Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Millî İstihbarat
Teşkilatının, Kürt sorununa çözüm bulmak için Abdullah Öcalana
ziyaretlerde bulunduğunu ifade etti.
15 Şubat 2013, Erdoğan, MİT ile
Öcalan arasındaki görüşmelerin İmralı süreci yerine
çözüm süreci olarak adlandırılmasının daha doğru
olacağını söyledi. 3 Nisan 2013, Hükûmet, çözüm sürecini halk
nezdinde tanımak ve teşvik etmek için akil adamlar adlı bir
komisyon kurdu, PKKyı aklama komisyonudur bu; tarih, sizi bu yüzden
affetmeyecek.
3 Ocak 2014, Türkiyede Kürdistan adıyla ilk
siyasi parti kuruldu. 20 Ağustos 2014, MİT Müsteşarı Hakan
Fidan, İmralıya geçerek Abdullah Öcalanla görüştü.
21 Mart 2015, Diyarbakırda Nevruz
kutlamalarında mektubu okunan Öcalan, PKKya çağrıda bulundu. 22
Mart 2015, Ukrayna dönüşü uçakta konuşan Cumhurbaşkanı
Erdoğan, Dolmabahçe açıklamasını doğru
bulmadığını söyleyerek sürecin sonunu getirdi.
İşte, ne olduysa bundan sonra oldu. Temmuzda ilk olarak polis memuru
Vedat, daha sonra Semih, sırayla 13 askerimiz, alçak PKK terör örgütü
tarafından kaçırıldı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 13 vatan evladımızı Garada şehit verdik.
Operasyonda şehit olan 3 askerimizle birlikte tüm şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine, sevenlerine
başsağlığı diliyorum; milletimizin ve hepimizin
başı sağ olsun.
Burada, söylenecek çok şey var. Bugüne kadar
zaten biz söyledik ama siz duymadınız. İktidar, maalesef ne söylediklerimizi
dinledi ne çağrılarımıza kulak verdi ne de bu
evlatlarımız için harekete geçildi, hiçbir şey
yapılmadı. Trolleri yönetmekten ülkeyi yönetmeye fırsat
bulamadınız. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Mecliste 8 Ocak 2019 tarihinde
yaptığım konuşmada 1.540 gün önce Semih
kaçırıldı. demiştim ve sözlerimi şu cümlelerle
bitirmiştim: Bu duyarlılık içerisinde devletimizi PKKnın
elinde bulunan bu askerle ilgili ciddi bir şekilde çalışma
yapmaya davet ediyorum. demiştim. Kanser olduğu hâlde oğlunu
görmeden ölmemek için direnen annenin hatırına, askerini gözleyen
bütün aileler adına, bu devlete can vermiş bütün şehitler
adına, bu devlete uzvunu kaybetmiş, sakat kalmış bütün
gaziler adına Türk milletinin bir ferdi olarak Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, bu Mecliste bulunan herkesi bu
konuda duyarlı olmaya davet etmiştim; herkes sustu, herkes unuttu,
sanki Semih hiç yaşamamış gibi, sanki PKKnın elinde 12
canımız yokmuş gibi davrandınız.
2019 yılında HDP Grubuna hitaben
IŞİDin kaçırdığı Ezidilerden bahsedince ben de
sizlere bizim kaçırılan askerlerimizi sordum, hiç sesiniz
çıkmadı, hiç. Bunu da tarih yazacak, bunu da bir kenara not ettim.
IŞİDin yaptığı zulümler söylenirken PKKnın
yaptığı zulümlere hiç değinmediniz. O yüzden Benim
teröristim, senin teröristin. çizgisinden
ayrılmadığınız sürece bu milletin
karşısında suçlu ilan edileceksiniz.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Seçim
ittifakını kim yaptı?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Senin teröristin, benim
teröristim. meselesi, AKPyi getirdiği noktaya sizi de getirecektir,
evet. Bu da aslında Türkiyenin dibine dinamit koymaktır,
yanlış yapıyorsunuz. 12 asker ve polis, 2 MİT görevlisi
yıllardır PKKnın elindeydi, o zaman HDPden hiç ses
çıkmadı. Yani burada IŞİDi tartışırken
asker ve polis katili, polisleri kaçırıp kaç yıldır elinde
tutan PKKdan bahsedemediniz hiç. PKKya karşı sessiz kalıp
diğer terör örgütlerinden bahsederseniz bu konudaki samimiyetiniz her
zaman sorgulanacaktır. Eğer bir zulümden bahsedecekseniz zulmün
ismine göre saklı tutmayın; PKKnın zulmünden de
bahsedeceksiniz, IŞİDin zulmünden de bahsedeceksiniz, FETÖnün
zulmünden de bahsedeceksiniz.
14 Şubat günü Semihle beraber 12 vatan evladımızın
şehit olduğu acı haberi geldi. Hain terör örgütü PKKnın
2015-2016 yılları arasında kaçırdığı,
yıllardır haber alınamayan tam 13 güvenlik görevlimizi bir mağarada
infaz ettiği ortaya çıktı. 13 vatan evladımızın
katledildiği mağara, bildiğimiz bir mağara değil,
verilen bilgiye göre 9 odalı, 7 demir kapılı, 3 girişi olan
bir mağara.
Yıllarca PKKnın hamiliğini yapan
Amerika Başkanı Trump, hani dostum dediğiniz Trump var ya,
Brunsonı isterken, o Papaz Brunsonı isterken hiç bu konu gündeme
geldi mi, çok merak ediyorum. Dünyayı ayağa kaldırdı
Amerika bir papaz için. Siz bu rehinelerle ilgili tek bir laf edebildiniz mi,
tek bir laf? En azından bunun dünya kamuoyuna duyurulmasına
katkıda bulunurdunuz. PKKnın kaçırdığı
askerlerimiz var. denilebilirdi. Bunu hiç gündeme getiremediniz.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Bunun nedenini, nasılını
konuşmak yerine, maalesef işi yine iç siyasetin malzemesi hâline
getirdiniz. Öcalana Bize mektup yaz, biz oy alalım. demek yerine, orada
tutulan Öcalana bu konuda herhangi bir şey söylediniz mi, merak ediyorum.
Mektup yazdırmak yerine Şu rehineler, ne oluyor bu rehineler? Senin
kurucusu olduğun bu PKK ne yapıyor? demek yerine, siz Seçimler için
bize oy verin, mektup yazın. dediniz, hiç bu rehinelerden bahsetmediniz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Başarısız oldunuz, kabul ediniz bunu, lütfen kabul ediniz.
Harekât başarılı olunca, herhangi bir
harekât, Sayın Cumhurbaşkanı ekranlarda. Harekât
başarısız olunca savunmak, anlatmak, Genelkurmay
Başkanına düşüyor maalesef. Yani başarılı olunca
siyasiler sahipleniyor, başarısız olunca askerler kamuoyunun
karşısına çıkıyor, maalesef Sayın Bakanım.
Sayın Cumhurbaşkanı, Rizede
yaptığı açıklamada, sınır ötesi operasyonun
hedeflerinden birinin de şehit olan 13 evladımızın
kurtarılması olduğunu ancak
başarılamadığını söyledi. Şimdi soruyorum
Sayın Bakan: 13 vatandaşımızın kurtarılması
amacıyla başlatılan operasyondaki
başarısızlığın suçlusu kim? Bunu size sormak
istiyorum, sorumlusu kim? Bir de esir meselesi var Sayın Bakan. Esir,
savaşlarda devletler arasında yapılan meselede ortaya çıkan
bir tanımdır. PKK ne zaman devlet kurdu da bizim haberimiz yok, siz
esir diye bahsediyorsunuz! (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
Başarısızlığın sorumluluğuyla, suçlu psikolojisiyle
ne yaptığınızı şaşırmış
durumdasınız ama artık masal anlatmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZAFER IŞIK (Bursa) Savaş esiri diye
bir tabir var.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Sayın
Başkanım, müsaade eder misiniz?
BAŞKAN Son bir dakika veriyorum ben.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Ama artık masal
anlatmayı bırakmanız lazım. Masalları
anlattığınız yüreğinizde gamın, acının
olmadığı, maalesef partinizin Rize Kongresi görüntülerinde
düpedüz ortaya çıktı. O kongrede gülünecek bir şey var mı
arkadaş ya! (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar) Ben 4 evlatlı bir babayım, 1 evladımın
kılına zarar gelse dünyayı dar ederim adama, 13 evlat
gitmiş, gülmek ne demek ya! (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar) Böyle bir şey olur mu?
Eğer sinir bozukluğuysa anlayabilirim ama bu gülmeye tahammül
edemiyorum, bu gülmeyi kabul edemiyorum, anlayamıyorum; bilin istedim.
ZAFER IŞIK (Bursa) Sayın Bakanı
eleştirdiniz ama bu konuşmayı Sayın Bakanın
konuşmasından sonra mı hazırladınız?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Bölücü terör örgütü, 1984
yılından bugüne kadar 30 bin insanımızı aynı
şekilde katletmiştir. Gelin, bu alçakların gerçek yüzünü iyi
tanıyın. diyorsunuz. Ben de buradan diyorum ki: Siz onları çok
iyi tanıdığınız için mi 2009 yılında çözüm
sürecini başlattınız, siz onları çok iyi
tanıdığınız için mi kırmızı halı
sererek davulla, zurnayla, lahmacunla karşıladınız? Siz
onları çok iyi tanıdığınız için mi Kandil ve
Mahmurdan gelen teröristleri Haburda kurulan ve çadır mahkemeleri
adı verilen mahkemede sözüm ona yargılayıp serbest
bıraktınız? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Siz niye ittifak
yaptınız?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Siz onları çok iyi
tanıdığınız için mi 30 Eylül 2012 tarihinde AK
PARTİ Kongresinde PKK hamisi Barzaniyi davet edip ayakta
alkışladınız, Türkiye, seninle gurur duyuyor. dediniz?
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul)
İttifakınız ne oldu sizin?
ZAFER IŞIK (Bursa) HDPyi ağır
şekilde eleştirdiniz, HDP sıralarından niye ses
çıkmadı?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Türkiyenin
canını yakan her konuyu iç siyasete malzeme yapmak, bu ülkenin en
talihsiz dönemi demektir.
Saygılarımla. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
ZAFER IŞIK (Bursa) Sayın Bakanı
eleştiriyorsun, siyasi konuşma hazırlayıp gelmişsin
buraya!
OYA ERONAT (Diyarbakır) Orada tutsak diyor,
cevap versene! Her gün tutsak diyor! Her gün tutsak diyor, cevap verin o
zaman!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Özlem Hanım, isterseniz
konuşmaların sonunda bir değerlendirme yapın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Başkanım, o
zaman çok kopukluk olacak. Bir cümle söylemek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar ve
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun yaptıkları
açıklamalar üzerine İYİ PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, şimdi, bakın, size Evet. derken tebessüm ettim;
insanız yani. Hayat böyle bir şeydir. Yani, acınız varken
düğün evinde, cenaze evinde bir taraftan ağlarsınız, o
anlık bir şey için bir tebessüm edersiniz; insan olmak böyle bir
şeydir. Bu, yüreğinizin yanmadığı,
kanamadığı anlamına gelmiyor. Hoş, bunun için söz
almadım ama şunu söyleyeceğim: Bakın, Sayın Türkkan
kürsüye geldiği zaman güzel bir başlangıç yaptı, Bombalama
meselesinde FETÖ ve PKKlılar bombayla öldürüldüğünü söylüyorlar;
bunu kınıyorum, lanetliyorum. dedi ve biz de kendisini
alkışladık, eğer gördüyse. Fakat
konuşmanızın devamında Sayın İçişleri
Bakanımızı siyaset yapmakla itham ettiniz, siyaset
yaptığı için
alkışlamadığınızı söylediniz. Kaldı ki
tek bir cümle söyledi yani Yan tarafınıza bakınız. dedi,
tek bir cümle. Ama bakıyorum, Sayın Türkkan, sizin
konuşmanız başından sonuna siyaset, başından
sonuna. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O yüzden ya
bunu söylemeyin ya söylüyorsanız da kendiniz yapmayın ki
inandırıcı olsun.
Teşekkür ederim.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Hükûmetin Gündem Dışı Açıklamaları (Devam)
1.-
Millî Savunma
Bakanı Hulusi Akar ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun,
Pençe Kartal-2 Harekâtına ve Gara bölgesinde 13 vatandaşın terör
örgütünce şehit edilmesine ilişkin gündem dışı
açıklaması ve İYİ PARTİ Grubu adına İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu ile Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan; MHP Grubu adına Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül; HDP
Grubu adına İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç ile Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş; CHP Grubu adına
İzmir Milletvekili Murat Bakan ile Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün;
AK PARTİ Grubu adına Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz ile
Aksaray Milletvekili Cengiz Aydoğdu ve şahısları
adına; Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysal, Ankara Milletvekili
Mustafa Desticinin aynı konudaki konuşmaları (Devam)
BAŞKAN Şimdi, söz, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Sayın Muhammed Levent
Bülbüle aittir.
Buyurun Sayın Bülbül. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis
İçtüzüğünün 59uncu maddesi gereğince, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Millî Savunma Bakanımız
Sayın Hulusi Akara ve İçişleri Bakanımız Sayın
Süleyman Soyluya, vermiş oldukları bilgiler ve göstermiş
oldukları kararlılık dolayısıyla teşekkürlerimizi
sunmak istiyorum.
10-13 Şubat 2021 tarihleri arasında icra
edilmiş olan Pençe Kartal-2 Harekâtıyla, Irakın kuzeyinde yer
alan Gara bölgesindeki terör hedefleri yok edilmiş, en az 53 terörist
etkisiz hâle getirilmiştir. Pençe Kartal-2 Harekâtı
sırasında göğüs göğüse yaşanan çarpışmalarda
Yüzbaşı Burak Coşkun, Yüzbaşı Ertuğ Güler ile
Kıdemli Başçavuş Harun Turhan şehit olmuştur. Yine,
harekât kapsamında gerçekleştirilen mağara operasyonunda daha
önceden PKK terör örgütü tarafından kaçırılmış olan ve
bu mağarada bulundukları anlaşılan 13 değerli vatan
evladı kurtarılacakları sırada teröristler tarafından
yakın mesafeden başlarından vurularak kahpece
katledilmişlerdir.
Kamuoyuna yansıyan şehit haberleri
milletçe bizleri acıya boğmuş, yüreklerimizi
yakmıştır. Kahraman şehitlerimize Allahtan rahmet,
acılı ailelerine ve milletimize başsağlığı
diliyorum. Harekât sırasında yaralanmış olan gazilerimize
de buradan acil şifalar dilemek istiyorum.
Pençe Kartal-2 Harekâtı kapsamında,
Türkiye sınırına yaklaşık 40 kilometre mesafede bulunan
ve birden fazla yüksek dağ silsilesinden oluşan Gara bölgesi, bugüne
kadar PKK terör örgütünün derinliği ve sarplığı nedeniyle
güvenli bulduğu saklanma ve sığınma bölgesi olmuştur;
daha önce yapılan Pençe operasyonlarının etkisiyle de terör
örgütü mensupları bu bölgeye çekilmişledir. Çekilme ve toplanma
hareketini dikkatle takip etmiş olan Türk Silahlı Kuvvetleri, bölgeye
yönelik eşine az rastlanacak derecede zor ve başarılı bir
operasyon gerçekleştirmiştir. Teröristler devamlı olarak
kuzeyden saldırı beklerken bu defa güneyden gelinerek şok bir
operasyon, bir harekât gerçekleştirilmiştir. PKK terör örgütünün
Kandil-Sincar arasında bulunan çok önemli bağlantı ve geçiş
noktalarına yapılan harekâtta terör örgütüne ait çok sayıda
silah ve mühimmat da ele geçirilmiş, örgüt tarafından kullanılan
sığınak ve depolar yok edilmiştir.
Terör örgütü mensuplarının büyük bir
şok yaşadığı ve bölgede kaçacak delik
aradıkları ve pek çoğunun, aralarında yapılan telsiz
çağrılarını dahi cevaplayamadıkları, moralman,
psikolojik olarak da bir çöküntüye uğradıkları tespit
edilmiştir.
Türkiye, bu harekâtla bir defa daha imkân ve
kabiliyetini bütün dünyaya kanıtlamıştır. Dünyada ender
orduların gerçekleştirebileceği bu harekâtla Kandil ve Sincar
gibi derin bölgelere harekât yapılabilme imkânı ortaya
koyulmuştur.
Ülkemizin, Birleşmiş Milletler
Şartının 51inci maddesinden, uluslararası hukuktan
kaynaklanan meşru müdafaa hakları kapsamında
gerçekleştirdiği Pençe Kartal-2 Harekâtı inşallah, Kandile
ve Sincara yapılacak olan operasyonların habercisi olacaktır.
Hain terör örgütü PKKnın yuvalandığı Kandil ve Sincar yok
edilmeli, onun katil elebaşları etkisiz hâle getirilmeli ve Türk
milletinin, analarımızın intikamı alınmalıdır.
Daha önce ifade etmiş olduğumuz gibi bu
saatten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmamalıdır. Türkiye,
coğrafyanın derinliklerine inerek hain, bölücü terör örgütünün
yuvalandığı yerleri, karargâh olarak kullandığı
bölgeleri yok etmek durumundadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
noktada, devletimize ve Hükûmetimize sonuna kadar destekçi olduğumuzu
buradan bir defa daha dile getirmek istiyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Terörle mücadele sahada, coğrafyanın
derinliklerinde bu kadar yoğun bir şekilde devam ederken, sosyal
medyada büyük bir propaganda savaşı verildiğine hep birlikte
şahit olmaktayız. Sahte hesaplarla, bot hesaplarla, PKK, FETÖ
yönlendirmesiyle hareket eden sosyal medya mecrasındaki hesaplarla bugün
çok büyük bir tezvirat, çok büyük bir terör propagandası
yapıldığını ve bu terör propagandasına, bu
tuzağa Muhalifim. diyerek, masumane niyetlerle dahi olsa düşenlerin
olduğunu hep birlikte görmekteyiz. Bu noktada, devletimizin sahada
almış olduğu güvenlik tedbirleriyle birlikte bu hain terör
propagandasına karşı da gerekli tedbirlerin alınması
gerektiğini burada bir defa daha dile getirmek istiyorum.
Bizler bu noktada devletimizin, milletimizin
sözcüleri olarak PKKyla, FETÖyle ve bütün hain terör örgütleriyle mücadelede
birlikte, beraber şekilde hareket ederek inşallah bu terör
örgütlerinin kökünü kazıyacağız. Milliyetçi Hareket Partisi dün
de bugün de milletimizin bekasına yönelen bu tür tehditlerin ortadan
kaldırılması için canıyla, her türlü
varlığıyla, devletiyle ve milletiyle beraber olacaktır
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, söz sırası
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Hakkı Saruhan Oluça ait.
Buyurun Oluç. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın vekiller; öncelikle Garada savunmasız
insanlara yönelik yapılan katliamı en sert biçimde
kınıyoruz; ölenlere rahmet, ailelerine ve yakınlarına
başsağlığı ve sabır diliyoruz. Uluslararası
insancıl hukukun ağır bir ihlali olarak değerlendiriyoruz
bu durumu.
Şimdi, bu konuyu tartışırken ve
konuşurken geçmişten kopuk olarak ele almak mümkün değil. Önce
bir hatırlatma yapmak istiyorum: 1990 ile 2012 arasında -yani yirmi
iki yıl boyunca- güvenlik güçlerinden, güvenlik kuvvetlerinden
alıkonulmuş olan kişi sayısı 350 civarında ve
bütün bu süre boyunca -yani yirmi iki yıl boyunca- bu
alıkonulmuş olan asker, polis, koruculardan hiçbiri ölmeden ve
hiçbirinin burnu kanamadan tekrar geri alınmışlar; bu bütün
kayıtlarda vardır, tam sayıyı 350 civarında diye
hatırlıyorum. Neden böyle olmuştur, bu soruyu sormamız
gerekiyor. Neden ve nasıl böyle olmuştur? Nedeninin cevabı
şudur: Siyaset devreye girmiştir o yıllarda, devreye
girmiştir ve heyetler oluşturulmuştur. Bu heyetler çeşitli
siyasi partilerden, sivil toplum kuruluşlarından, tek tek
aydınlardan oluşan heyetlerdir, üstelik farklı siyasi
partilerden oluşan heyetlerdir ve bu heyetler gidip diyalogla,
görüşerek, ikna ederek, konuşarak hiçbir kişinin burnunun
kanamasına yol açmaksızın onların hepsini geri alıp
gelmişlerdir. Çok örnek vardır, vaktim yetmeyeceği için tek tek
anlatamam ama hepsi kayıtlı olarak elimizde vardır. Bu
heyetlerin içinde sizin öncülünüz olan siyasi partiden insanlar da yer
almıştır, Adalet ve Kalkınma Partisiyle aynı kulvarda
mücadele etmiş ama sonra kapatılmış olan partilerden
insanlar da yer almıştır.
Şimdi, bu çok önemli; bu sefer bu olmadı.
Neden? Çünkü siz iktidar olarak siyasetin devreye girmesini engellediniz, siz
engellediniz. Yaşanan bu ölümlerin siyasi sorumluluğu
iktidardadır, maalesef iktidardadır. (HDP sıralarından
alkışlar)
OYA ERONAT (Diyarbakır) Yuh olsun! Yuh!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Şimdi,
bakın, bunu örnekleriyle de anlatacağım. Güvenlikçi politikalar
ve uygulamalara kendinizi o kadar kaptırdınız ki siyaseti devre
dışı bıraktınız, diyalogu, diplomasiyi devre
dışı bıraktınız, siyaseti eksik hâle getirdiniz
çünkü derdiniz güvenlikçi politikalarla bir çözüm yaratmaktı. Bu bir
çözümsüzlüktür. dedik, anlatamadık size.
Şimdi, bakın, bu son durumla ilgili
-Sayın Lütfü Türkkan da söyledi, burada yok şimdi ama
dinlediğini umuyorum- ne olmuş, alıkonulmuş insanlarla
ilgili partimiz ne yapmış bugüne kadar? 5 kez bu aileler Meclis
grubumuzu ziyaret etmişler ve Grup Başkan Vekillerimizle kameraların
önünde görüşme yapmışlar. Döneceğim, ne demiş Grup
Başkan Vekillerimiz diye. 4 kez Genel Kurul konuşması
yapılmış bu konuda partimiz tarafından, 3 basın
toplantısı yapılmış, aileler grup
toplantımıza katılmışlar, araştırma ve soru
önergeleri verilmiş. Tarihlerini de söyleyeyim bunların hepsinin
size.
Bakın, 26 Kasım 2015te İdris Baluken
-şimdi cezaevinde, sizin rehineniz olan İdris Baluken- ailelerle
görüşmüş, 26 Kasım 2015te açıklama yapmış,
Meclis Genel Kurulunda konuşma yapmış, ailelerin yanında
açıklama yapmış Bu sorun acilen çözülmelidir. diye; video ve
Meclis kayıtları var, bakarsınız. 15 Aralık 2015te
yine İdris Baluken Mecliste, Genel Kurulda konuşma yapmış.
17 Aralık 2015te İdris Baluken araştırma önergesi vermiş,
sizin oylarınızla reddedilmiş. 23 Aralık 2015te yine
İdris Balukeni aileler ziyaret etmiş, listesi var kimlerin
geldiğinin.
Devam ediyorum, 23 Şubat 2016da yine ziyaret
var ailelerden, 23 Şubat 2016da ayrıca grup toplantımıza
katılmışlar. 23 Aralık 2016da Ahmet
Yıldırımı -o zaman Grup Başkan Vekilimiz- ziyaret etmişler.
Aradan üç yıl geçmiş, 29 Mayıs 2019da Fatma Kurtulan ve ben,
Grup Başkan Vekili olarak ailelerle buluşmuşuz grup salonumuzda
ve kameralar eşliğinde konuşmuşuz. Sonra 29 Mayıs
2019da Fatma Kurtulan bunu Meclis Genel Kuruluna getirmiş. 12 Haziran 2019da
Nimetullah Erdoğmuş Meclis Başkan Vekilimiz, Genel Kurul
konuşmasında gündeme getirmiş meseleyi. 6 Eylül 2019da ben
basın toplantısı yapmışım, Mecliste gündeme
getirmişim. 11 Eylül 2019da Eş Genel Başkanımız
Mithat Sancar İHD ziyaretinde gündeme getirmiş meseleyi. 6 Kasım
2019da ben Genel Kurulda konuşma yapmışım bu konuda.
Şimdi bu örnekleri size söylüyorum, daha
başka örnekler de var. Ne demişiz bu konuşmalarda; mesela, ben
ne anlatmışım? Burada, tutanaklarda, açın, Meclis
tutanaklarında; bakın, demişim ki ailelere: Sizin
alıkonulan çocuklarınızla ilgili biz üzerimize düşen ne
varsa yapmaya hazırız. Mecliste bulunan diğer partiler de
eğer bu konuda bir anlayış birliğine sahipse bu konuda
gereken adımları birlikte atalım. Hem partiler olarak hem sivil
toplum kuruluşları olarak, insan hakları dernekleri olarak,
alıkonulan asker ve polis çocuklarının hepsini ailelerine geri
getirecek adımları hep birlikte atalım. Bir tek önemli şey
var, iktidarın bu konuda bir güvence vermesi gerekiyor. Bu konuda hâlâ
aynı şeyi söylüyoruz. demişim, Defalarca söyledik.
demişim, bunların hepsini ben burada, Genel Kurulda
konuşmuşum. Siz bunların hiçbirini
duymamışsınız, bunların hiçbirine cevap vermemişsiniz.
Şimdi ben size onun için diyorum Siyasi sorumlusu sizsiniz bu işin,
biz değiliz diye.
Ama buradan bir iş çıkarmaya
çalışıyorsunuz. Nedir çıkarmaya
çalıştığınız şey? Acaba HDPyi kriminalize
edebilir miyiz? Acaba HDPnin üstüne bazı şeyleri yıkabilir
miyiz? Acaba HDPyi bu toplumda yeniden tartıştırıp kapatma
mapatma meselelerini gündeme getirebilir miyiz? Yapamazsınız
bunları çünkü biz bu ailelere de söz vermişiz, üzerimize düşen
neyse yapacağız diye, sizin de önünüzde bu lafları etmişiz;
bunu da size hatırlatayım.
Bakın, bir tane daha, İçişleri
Bakanı söyledi Eş Genel Başkanımız Pervin Buldanla
ilgili; hatırlatayım, 2014, Pervin Buldan, Sırrı Süreyya
Önder ve Selahattin Demirtaş, üçü bizzat Liceye, dağlara
çıktılar, 3 uzman çavuşu sağ salim aldılar getirdiler,
bunları unuttunuz mu? Siz unutmadınız, kayıtlarınızda
vardır, açıp bakın bunların hepsine.
Niye bunların hepsini söylüyorum? Bakın,
sayın iktidar, bu tutumu değiştirmenin ve açık
tartışmanın gereği vardır, çok açık. Çünkü biz
dün ne söylüyorsak bugün de söylüyoruz, ben dün bu Meclisin kürsüsünde ne
söylediysem bugün de bunu söylüyorum, yarın da bunu söyleyeceğim.
Biz, barış olsun, bir tek ocağa ateş düşmesin, bir tek
gencimiz
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum)
Yalancısınız, yalancısınız,
yalancısınız!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) -
kim olursa olsun bir
tek gencimiz daha yaşamını yitirmesin, ister Türk ister Kürt
olsun, hiçbir gencimiz ölmesin diye mücadele ediyoruz ve bu mücadelede her
zaman diyoruz ki: Kürt sorununda demokratik ve barışçı çözümü
gerçekleştirmek için bizler adım atmaya hazırız, üzerimize
düşen varsa yapmaya hazırız, her türlü
fedakârlığı yapmaya hazırız. Türkiyenin hiçbir
sorununu şiddet yoluyla çözemeyiz, şiddet uygulayarak sonuç
alamayız. Şiddetsiz bir şekilde, müzakere ederek, diyalog
yoluyla, konuşarak, tartışarak bütün sorunlarımızı
çözebiliriz Kürt sorunu başta olmak üzere. Hiçbir sorunumuz yoktur ki
konuşarak çözemeyelim. diyoruz. Bunu size bir kez daha
hatırlatıyorum ve bunun gerçekleşebilmesi için üzerimize
düşenleri yapmaktan da sizin bütün politik ve fiilî saldırılarınıza
rağmen vazgeçmiyoruz; inatla barış elini uzatmaya devam
ediyoruz. Demokratik çözümü, barışı, şiddetsiz çözümü hep
birlikte gerçekleştirebilmek için bu Meclisteki bütün partilere
sesleniyoruz, sadece iktidar partilerine değil, muhalefete de sesleniyoruz
Ancak hep birlikte bu sorunu çözebiliriz, hep birlikte sorumluluk üstlenirsek
bu sorunun şiddetsiz çözümünü sağlayabiliriz. Türkiyeye
barış gelir, Türkiyeye huzur gelir, Türkiyeye refah gelir. diyoruz
ama bunu nedense bir türlü anlatamıyoruz. Neden?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Çünkü sizin
içinizdeki birileri güvenlikçi politikalarla, yıllardan beri
uygulananların tekrar edilmesiyle bir sonuç
alınacağını düşünerek bu politikaları ve
uygulamaları sürdürüyorlar. Yanlış yapıyorlar. Bir kez daha
vurgulayalım: Yanlış yapıyorlar ve bu yanlışın
neresinden dönülürse hepimiz için, bütün toplum için bu kârdır, bunu bir
kez daha vurgulayalım. O zaman bir tek kişinin bile artık
canı yanmadan, bir tek ocağa bile ateş düşmeden ve Türkiye
sadece içeride değil, dışarıda, Orta Doğuda bir bölge
gücü olacaksa eğer, demokrasisiyle, barışıyla, Türk ve Kürt
halklarının birlikte, el ele mücadele etmesiyle ve Türkiyenin
refahını ve huzurunu birlikte sağlamalarıyla olabilir, bunu
da bir kez daha vurguluyoruz ve bu teklifimizi bütün kamuoyu önünde
halklarımıza bir kez daha iletiyoruz.
Teşekkür ediyorum dinlediğiniz için. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına ikinci söz Siirt Milletvekili Sayın Meral Danış
Beştaşa aittir.
Buyurun Sayın Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve ekranları
başında bizi izleyen değerli halkımız; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Garada 13 kolluk gücü ve istihbarat
görevlilerinin katledilmelerini kınıyorum, ailelerine, sevenlerine ve
tüm Türkiyeye başsağlığı dileklerimi iletmek
istiyorum; Allahtan rahmet ve sabır diliyorum ailelerine.
Evet, hakikaten zor bir gün. Hepimizi derinden
sarsan, yasa boğan, canımızı yakan bir olay üzerinde
konuşmanın, bir kadın olarak, bir anne olarak da kolay
olmadığını söylemek istiyorum.
Konuşmama geçmeden önce, bir iki notum var,
öncelikle Sayın Meclis Başkan Vekiline. Meclis Başkan
Vekillerinin İç Tüzüke göre görevleri belirlenir; onların görevi
Meclisteki bütün milletvekillerinin hukukunu gözetmektir ve tarafsız bir
şekilde Meclisi yönetmektir. Bugün girişte yapmış
olduğu konuşmayı kabul edilemez bulduğumuzu ve ileriki
oturumlarda buna dair görüşmelerimizi -bu gündemde değil-
paylaşacağımızı ifade etmek istiyorum.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum)
Ben de ayakta alkışlıyorum(!)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Provoke etmeye çalışmayın ya, boş verin ya.
Evet, diğeri, Eş Genel
Başkanımız Sayın Pervin Buldana ilişkin Sayın
İçişleri Bakanı bir şey söyledi. Ben kendisiyle
konuştum, sanırım kendisi de Sayın Çalıkı aradı.
Olay şu: Çözüm sürecinin devam ettiği dönemde Sayın Çalık
Eş Genel Başkanımız Pervin Buldana bir annenin
çocuğunu arayışını anlatmış Bir şey
yapabilir miyiz? Kötü durumda. diye, o da demiş ki: Süreç devam ediyor, bir
ilgilenelim, elimizden geleni yapalım. Sonra da aramış -bana
aktardığı- demiş ki: Umarım en kısa sürede
döner, ailesine kavuşur ve annesine de selam ve sevgilerimi iletin. Yani
olay anlatıldığı gibi değil; bir misafir etme, böyle
keyifle anlatma gibi bir durum asla söz konusu değil, bu da
paylaşacağım ikinci not.
Üçüncü not: Yine Sayın Soylu, İnsan
Hakları Derneğine, üyesi olduğum, 1988 ve 1994 yılları
arasında Diyarbakırda yöneticiliğini yaptığım
İnsan Hakları Derneğine hakikaten asla kabul edemeyeceğim
sözler sarf etti. Yani İnsan Hakları Derneğinin raporu elimde,
tamamen uluslararası insancıl hukuk, Cenevre Savaş Konvansiyonu,
uluslararası teamüller ne diyor bunu kendisi objektif bir şekilde
açıklamış. Yani bence sorun insan hakkıyla
İnsan
Hakları Derneğinin bu şekilde hedef gösterilmesini kabul
etmiyoruz. İnsan haklarını savunmayla ve insanların
haklarıyla ancak bir hukuk süjesi olduğu gerçeğini
akıllardan hiç kimsenin çıkarmaması gerektiğini de önemle
ifade etmek istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar) Türkiye'deki
kurumları, odaları, insanları, partileri bu şekilde hedef
göstererek, ötekileştirerek ne Türkiye toplumuna ne Türkiye'nin
geleceğine ne de bu Meclise hiçbir fayda
sağlamadığınızın yine altını çizerek
belirtmek istiyorum.
Evet, bugün yaşamını kaybeden,
katledilen insanlar aramızda değil, anne-babaları yastalar ve
biz burada Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak oturuyoruz, konuşuyoruz,
değerlendiriyoruz. Dileğimiz, temennimiz ve
yaklaşımımız budur ki Halkların Demokratik Partisi
olarak, ölümler siyaset malzemesi olmasın. Burada ilk günden itibaren
partimize Gara üzerinden yapılan saldırıları kesinlikle
korkunç ve dehşet verici bulduğumu ifade etmek istiyorum. Daha
cenazeler morgdayken, daha aileler teşhis etmemişken, daha olay
tartışılmaya bile başlanmamışken partimizin bu
şekilde hedef gösterilmesi, HDP kapatılsın. sözleri ve
Muhalefet tercihini yapsın. yani muhalefete yönelik büyük sözler
söylendi aslında iktidarın bu olaya nasıl
yaklaştığını da bize ve tüm Türkiyeye gösterdi. Biz
bunlara cevap vermedik çünkü biz ölümler üzerinden, yas üzerinden, aileler henüz
taziye evindeyken bunlara yanıt vermeyi Halkların Demokratik Partisi
olarak kendi ilkelerimize ve programımıza asla uygun görmüyoruz.
Evet, bugün aslında Garayla ilgili, Sayın
Zengine söyledim, bir önerge verecektik fakat bilgilendirme olacağı
için bu önergeyi vermedik ve geldik nasıl olsa konuşacağız.
Önümüzdeki günlerde, yarın ya da öbür gün onu grup yönetimimizle
konuşacağız, bu önergemizi getireceğiz. Biz, hakikaten,
daha önce de verdiğimiz gibi, soru önergesi, araştırma
önergeleriyle bu meselenin de ve daha birçok meselenin de -bugün konumuz Gara
olduğu için söylüyorum ve kaçırılan, alıkonulan kolluk gücü
olduğu için söylüyorum- bu Meclis çatısı altında
araştırılmasını istiyoruz, Meclisin görev
almasını istiyoruz ve bu konuda tek bir gün hiçbir olaydan
-altını çizerek söylüyorum- kaçmadık, hepsini
araştıralım dedik. Biz verdik, burası reddetti; biz verdik,
burası reddetti. İşte, size bir örnek: Evet, burada elimde bir
Meclis tutanağı var; zamanım sınırlı, hepsini
okuyamayacağım. Evet, sevgili İdris Baluken ve o dönem Mardin
milletvekilimiz konuşmuş, önerge reddedilmiş;
araştırma önergesi bu. Kaç yılında biliyor musunuz
değerli milletvekilleri? 17 Aralık 2015. Ya, 17 Aralık 2015te
biz bu meseleyi araştıralım, sağ salim evlerine gelsinler,
annelerine, babalarına, çocuklarına kavuşsunlar diye önerge
vermişiz, çıkıp AKP sözcüsü Metin Külünk ne demiş, bir
cümlesini söyleyeceğim. Demiş ki: PKKnin elindeki asker ve
polislerimiz üzerinden Türk devletini pazarlık masasına oturtmaya
gücünüz yetmeyecektir. Şimdi ne alakası var? Bugüne kadar
-diğer Grup Başkan Vekilimiz ayrıntılı anlattı-
kaç defa girişim oldu? İlk defa bu kadar vahim bir olay
yaşanıyor, alıkonulanlar canından oluyor, yaşamlarını
yitiriyor. Her seferinde götürülüyor, sivil toplum, partiler, akil insanlar
sağ salim getiriyorlar. Bu sefer niye getirilmedi? Asıl bu sorunun
cevabını bulmamız lazım.
Sayın Lütfü Türkkan bize epey laf söyledi ama
ona cevap yerine değil, sadece Genel Başkanlarının
İçişleri Bakanı olduğu dönemde de böyle bir heyetin olduğunu
hatırlatmak isterim. (HDP sıralarından alkışlar) 8
Aralık 1996 tarihinde, evet, Refah Partisi Milletvekili Fethullah
Erbaş, İHD ve MAZLUMDERin de olduğu bir heyet gidip uzman
çavuşlardan oluşan bir ekibi, kolluk gücünü teslim almış ve
İçişleri Bakanı olarak sizin Genel Başkanınız
buna karşı durmamış. Bugün siz Genel
Başkanınıza mı aykırı davranıyorsunuz,
düşünceniz mi değişti, bunu da anlayamadım doğrusu,
çünkü bu başka bir şeydir, bu yaşamdan yana olmaktır. Biz
Halkların Demokratik Partisi olarak bütün saldırılara, bütün
suçlamalara, bütün kutuplaştırmalara, bütün hakaretlere rağmen
ve ödediğimiz bu kadar büyük bedele rağmen, burada hep ne dedik
biliyor musunuz? Demokrasi, eşitlik, özgürlük, Kürt sorununun demokratik
çözümü dedik. Tek bir gün ağzımızdan başka bir söz
duymadınız. Bunu söyleyerek hepinizin -hepinizin derken tırnak
içinde söylüyorum, bir kısmınızın- özellikle iktidar grubu
ve ortağının suçlamalarına maruz kalıyoruz,
farkındayız ama biz yaşam siyasetini iliklerimize kadar hissediyoruz.
Biz yaşatmak için buradayız, öldürmek ya da ölüme seyirci kalmak için
değil.
Bir de HDPye saldırılarda son dönemlerde
şöyle bir şey moda oldu. Sanki 6,5 milyon insan, aileleriyle beraber
20 milyon insan bizi hiç desteklemiyormuş gibi -HDP ve seçmenlerini
ayıran- bize atıp tutuyorsunuz. Ya, bize saldırmıyorsunuz,
Türkiye yurttaşlarına saldırıyorsunuz. Tercihlerinden
dolayı sizin hakaret, küfür, aşağılamalarınız
bize değil sadece, bizi destekleyenleredir. Yani biz ile seçmenlerimizin
arasına böyle bir ayrım koymanıza da acı acı
gülümseyerek bakıyorum. Biz nasıl sizin seçmenlerinize laf
söyleyemeyeceksek
Bir parti halktan destek alıp buraya gelmişse bu
düşüncelerimize oy vermiş arkadaşlar. Biz uzaydan gelmedik; biz
seçim meydanlarında, mitinglerde, televizyonlarda, gittiğimiz evlerde
buradaki konuşmalarımızı anlatıyoruz, biz başka
bir şey anlatmıyoruz ve bu konuşmalarımız, bu
siyasetimiz halktan destek görüyor. Bizi Meclise 3üncü büyük parti olarak
gönderiyorlar. Bu nedenle herkesin siyasette sözlerine, yaklaşımına,
böylesi kritik dönemeçlerde ve her zaman dikkat etmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Açıkçası, bugün siyaset yapmak üzerinden söz almadık, burada
kimseye cevap vermek gibi bir telaşımız da yok,
farkındasınız çünkü şu anda bütün Türkiye bu acı
olayın aslında nasıl olduğunu merak ediyor, burada ne
konuşulacağını merak ediyor, ayrıntıları
soruyor. Evet, 42 uçak ve tonlarca -galiba- kazan bombasıyla bir operasyonda
ölümlerin olması tabii ki normal. Bunu herkes anlıyor ama bunu bugün
konuşma zamanı değil. İleriki günlerde araştırma
önergeleri vereceğiz. Bu konuda insancıl hukuk şunu söyler:
Devletlerin çatışmanın tarafı olmayanlara yönelik can
güvenliklerini koruma yükümlülüğü var. Burada bunu bugün değil ama
önümüzdeki günlerde, bu acı günler biraz geçince tabii ki
tartışmaya devam edeceğiz.
Bizi izleyen herkesi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın Millî Savunma
Bakanı Hulusi Akar ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun
yaptıkları açıklamalar üzerine HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın Beştaş, bizim
tarafımız bellidir; Türkiyedir, Türk milletidir. (AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar)
Benim konuşmamda Türkiye'nin birliği
vardır, devletin yüceliği vardır, sırtını PYDye
dayayan alçaklara karşı bir cevap vardır. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar) Bundan rahatsızlık
duyduğunuz için çok mutlu olduğumu ifade etmek isterim. Sözümün
sonuna kadar arkasındayım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Böyle
bir usul yok.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Şu
anda söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Zengine söz verdim.
Buyurun oturun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç ve Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar
ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun yaptıkları
açıklamalar üzerine HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, ben her iki Grup Başkan Vekiline genel bir şey
ifade etmek istiyorum. Şimdi, çok ısrarla bir soruyu soruyorlar:
Daha evvel getirilmişti, şu anda niye getirilmedi? sorusu var.
Şimdi bu soru hem eksik bir soru yani ortadan bir soru. Bunun
başı olması lazım. Başı şu: Niye
kaçırıldılar? Hangi saikle kaçırılıyorlar masum
insanlar? Niçin kaçırılıyor? Yani bir eylemin ortasında
değil, bir şey değil. Bir öğretmen niye
kaçırılır? Evlenmeye giden bir delikanlı niye
kaçırılır? Annesinin baklavasını yemeye giden bir
çocuk niye kaçırılır, nedir bunun sebebi?
Şimdi, bu konuşmaların tamamında
biz şunu görüyoruz: Ben bu kürsülerde hiçbir gün Ya, bu PKK neyin
nesidir, neden bu yapılıyor? Bu sorular soruldu mu bugüne kadar?
Hayır, sorulmadı. Şimdi, Sayın Oluç güzel bir şey
söylüyor, diyor ki: Siyasetin gücü. Ben kendilerine şunu tavsiye
ediyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Siyasetin gücü kendi
siyasetlerini dönüştürmektir, kendi siyasetlerini milletin, kendilerini
destekleyen insanların sesi hâline getirmektir. Fakat onlar bugüne kadar
kürsülerde maalesef PKKnın yaptıklarını
normalleştiren şeylerden bahsettiler, bugün de aynı şeyi
yapıyorlar. Diyorlar ki: Bize suç yıkmaya
çalışıyorsunuz. Hiç gerek yok, hiç gerek yok, tablo zaten
ortada, bizim suç yıkmamıza gerek yok. En azından şu
bombayla ilgili konuşmanız bile enteresandır, bombayla
alakalı diyorsunuz ki: Bu kadar bomba yağdırıldıktan
sonra ölümlerin olması normaldir. Yani sizin konuşmanızın
başı ile sonu bile birbirini tutmuyor.
Şimdi, son bir şey Sayın
Başkanım, Öznur Hanım burada, kendi aramızda
değerlendirdik. 2 siyasetçi arasındaki konuşmadan bahsediyoruz.
Eğer Pervin Hanım burada olsaydı ben Öznur Hanıma da
hassaten söz verilmesini isterdim yani 2 siyasetçi, konuşan isim
karşı karşıya bunu ifade etmeliydi. Kendisinin de burada
olduğu bir gün söz verelim ama şu anda ben kendisine hassaten sorduktan
sonra
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir cümle
söyleyeceğim, lütfen...
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
kendi aralarında
yaptıkları konuşmanın aynen böyle olduğunu tekrar
teyit etmiştir ve misafir etme ifadesini
kullandığını söylemiştir. Hassaten Genel Kurulda
işitilmesini de isterim.
Daha sonraki hakkımızı da bu manada
mahfuz tutuyoruz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun.
6.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, şimdi, Sayın
Zenginin söylediği meseleyi tabii ki bugün değil ama başka
günlerde tartışırız, niçin kaçırıldılar
meselesini. Bunu tabii ki tartışalım, kesinlikle
tartışalım, biz bundan kaçınmayız. Fakat şunu
işaret ettim ben: Bakın, 350ye yakın insan da daha önce
alıkonulmuş ve ortak çabayla bunların hepsi, hiçbirinin burnu
bile kanamadan tekrar evlerine geri gelmişler. Yani o zaman, o yıllar
boyunca, şimdi nedenini, niçinini tartışmadan farklı siyasi
partiler bir araya gelmişler ve alıkonulmuş olan insanları
kurtarmışlar. Bu çok önemli bir şey.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Neden
kaçırılıyor ya? Bu soruya cevap verin ya.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Öznur
Hanım, onu konuşalım, tartışalım.
Bakın, 17 bin faili meçhul bu ülkede neden
oldu? Siz bunun cevabını verin, gelin onu da
tartışalım, onu da tartışalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Bugünün konusu değil ki o.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Var mı faili
meçhul? Var mı faili meçhul? Onlara niye cevap vermiyorsunuz?
BAŞKAN Toparlayın sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın Zengin,
ben tartışmadan kaçalım demiyorum, istediğiniz platformda,
kürsüde tartışalım diyorum düzenli bir şekilde. Bundan
kaçmıyorum yani Kürt sorununun çözümü, demokratik, barışçı
çözümü; memlekette binlerce, on binlerce ölmüş insanın neden
öldüğünü tartışmak, bundan hiç kaçmıyoruz, tam tersine
bunlar yaşanmasın diye tartışalım ve ortak çözüm
bulalım istiyoruz. Bunu söylüyorum, siz buna niye itiraz ediyorsunuz ki
benim söylediğim bundan ibaret. Yani 350ye yakın insan
kurtarılmış da niye bu sefer bu yapılmadı? Bu sorunun
cevabını sizin vermeniz lazım; siyasi sorumluluk derken bunu
kastediyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Asıl soru, neden
kaçırılıyor; neden? Siz cevap vereceksiniz, siz. Neden
kaçırılıyor?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, bir şey söyleyebilir miyim?
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Hükûmetin Gündem Dışı Açıklamaları (Devam)
1.-
Millî Savunma
Bakanı Hulusi Akar ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun,
Pençe Kartal-2 Harekâtına ve Gara bölgesinde 13 vatandaşın terör
örgütünce şehit edilmesine ilişkin gündem dışı
açıklaması ve İYİ PARTİ Grubu adına İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu ile Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan; MHP Grubu adına Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül; HDP
Grubu adına İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç ile Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş; CHP Grubu adına
İzmir Milletvekili Murat Bakan ile Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün;
AK PARTİ Grubu adına Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz ile
Aksaray Milletvekili Cengiz Aydoğdu ve şahısları
adına; Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysal, Ankara Milletvekili
Mustafa Desticinin aynı konudaki konuşmaları (Devam)
BAŞKAN Şimdi söz sırası,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın
Murat Bakana aittir.
Buyurun Sayın Bakan. (CHP
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, ama böyle bir usul yok. Ya, bir dakikalık bir söz
istiyorum Sayın Başkan.
CHP GRUBU ADINA MURAT BAKAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, önceki gün Garada, elinde silah olmayan,
çatışmaya girmeyen 13 askerimizi, polisimizi şehit eden PKK
terör örgütünü lanetliyorum. Operasyonda şehit olan asker ve polislerimize
Allahtan rahmet, kederli ailelerine ve milletimize
başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlar, ben 2015
yılında milletvekili oldum. Anadolunun yoksul bir köyünden
çıkan ve Peygamber ocağı Türk Silahlı Kuvvetlerine giren,
yirmi beş yıl sırmalı ay yıldızı kolunda
taşıyan bir babanın evladıyım. Babama ve onun silah
arkadaşlarına duyduğum minnet ve vefa duygusuyla milletvekili
seçildiğim günden bugüne Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet
mensuplarının sorunlarını bu Parlamentonun gündemine
getirmiş bir kardeşinizim; benimle beraber Genel Kurulda
çalışan her siyasi partiden arkadaşım da bu hassasiyetimi
bilir. PKK tarafından kaçırılan ve al bayrağa
sarılı olarak defnettiğimiz şehit askerlerimizle,
polislerimizle ilgili konuyu da aynı hassasiyetle Meclis gündemine
getirdim. Bir jandarma komando astsubay beni telefonla aradı Vekilim, bir
astsubay kardeşimiz, Semih Özbey PKK tarafından
kaçırıldı. Konuyla ilgilenir misiniz? dedi. Konuyla ilgilenmeye
başlayınca başkalarının da olduğunu gördüm, Genel
Başkanımızla paylaştım. Sayın Genel
Başkanımız dedi ki: Kamuoyunu bilgilendirin, konunun takipçisi
olun. İlk soru önergemi PKK ve IŞİDin
kaçırdığı tüm asker ve polislerimiz için Aralık 2016da
dönemin Başbakanı Binali Yıldırıma verdim. Yanıt
geldi mi arkadaşlar? Yanıt gelmedi. Vazgeçmedik, vazgeçersek
unutulurlar dedik. Tekrar Temmuz 2017de yine Binali Yıldırıma
sordum: Terör örgütlerince kaçırılan asker ve polislerimizin
kurtarılması için ne yapıyorsunuz? diye. Cevap alabildik mi?
Yine cevap alamadık. Eylül 2017de bu defa Süleyman Soylu ve dönemin
Savunma Bakanı Nurettin Canikliye Kaçırılan asker ve
polislerimiz için ne yapıyorsunuz? Ailelerin yardım
çağrılarına neden sessizsiniz? diye sordum; ne Soylu ne de
Canikli cevap verdi. Ekim 2017de aileler bizimle irtibat kuruyordu,
arıyordu; konuşuyorduk; telefonlaşıyorduk ve Veli
Ağbabayla beraber Mecliste ailelerle birlikte basın
toplantısı düzenledik; o gün o ailelerin söyledikleri hâlâ kulaklarımda
çınlıyor. Şehit Müslüm Altıntaşın annesi
şöyle demişti: Cumhurbaşkanına ve Başbakana
sesleniyorum, artık sesimizi duysunlar; dünyaya sesleniyorum içimizdeki
yangını duysunlar; dağdakilere sesleniyorum, onların da
anaları babaları vardır, bizi anlasınlar;
evlatlarımızı bıraksınlar. Songül ana sesini
duyurabildi mi? Hayır, sesini duyan olmadı.
Şehit Astsubay Semih Özbeyin babası
Gürsel Özbey -aradım ulaşamadım
başsağlığı dilemek için Gürsel ağabeyi- Bize hep
sabır dediler artık sabredemiyoruz; ya kendimizi yakacağız
ya da çocuklarımız için bu devlet bir adım atmalı. dedi.
Adım atan oldu mu? Olmadı.
Biz dünyanın en zor mesleğini yapan,
ailelerini, koklamaya doyamadıkları eşlerini,
yavuklularını, minicik dünya tatlısı bebeklerini,
evlatlarını arkalarında bırakarak bir emirle vatan için
gülerek ölüme giden; yalçın dağlarda, ıssız yerlerde,
kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde, azgın denizlerde görev yapan; bizim
çocuklarımız rahat uyuyabilsinler diye kendi çocuklarının
babasız kalmasını göze alan bu evlatlarımız için
sormaya devam ettik arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar) Şubat 2018de Binali Yıldırıma tekrar
sordum, yine yanıt alamadım. Ekim 2018de bu defa Hulusi Akara sordum,
ilk defa yanıt geldi sekiz ay sonra; okuyayım yanıtı size:
Terör örgütleriyle mücadeleye yönelik keşif, gözetleme ve operasyonel
faaliyetler azim ve kararlılıkla devam etmektedir. Yani
sorduğumuz sorunun yine cevabını alamadık. Son olarak 9
Şubatta, operasyon başlamadan bir gün önce Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktaya soru önergesi verdim, beş gün sonra
acı haberi aldım, tüm askerlerimiz, polislerimiz mağarada
şehit edilmişti.
Tam altı yıl; gecesi, gündüzü,
sabahı, akşamı, kışı, baharı, yazı tam
altı yıl bu çocuklar sağdı. Mektup yazdılar; Semih, o
mektupta diyordu ki: Aileme: Bu mektubun size ulaştırılıp
ulaştırılmayacağını bilmeden size yazıyorum.
Bütün aile üyelerim, umarım iyisinizdir. Beni soracak olursanız, iyi
olmaya çalışıp, kavuşacağımız gün için
sabrediyorum. Ben buradayım; sağım, ölmedim, yaşıyorum
demek için yazıyorum, sesimizi artık birileri duysun diye
yazıyorum. Biz senin sesini duyduk şehidim ama duyuramadık.
Değerli arkadaşlar, tüm dünyada bu tip
olaylar olur, bu tip kaçırmalar, alıkoymalar olur; biz bunları
yaşadık, çeşitli örneklerini de gördük.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Kaçıranlara bir hesap
sorsanıza ya! Kaçıranlara bir hesap sorun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Daha ne diyecek?
MURAT BAKAN (Devamla) 2006da Amerika
Birleşik Devletlerinin 2 askeri Irakta kaçırıldı. Amerika
Birleşik Devletleri 8 bin askerle, Hava Kuvvetleriyle operasyon
yaptı; hiç beklemeden.
2007de Basra Körfezinde 15 İngiliz askerini
İran askerleri alıkoydu; Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyini toplantıya çağırdı İngiltere ve Avrupa
ülkeleri; 15 İngiliz askeri için ve dönemin Hükûmeti, bizim Hükûmetimiz,
önce kadın askerler serbest bırakılsın diye devreye girdi.
2014te İsrailin 1 askerini Hamas
kaçırdı. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Kerry, o
askerin serbest bırakılması için bizimle ve Katarla irtibata
geçti; Haması arayalım, İsrailin askeri
bırakılsın diye.
Bu ve benzer olayları biz dünya kamuoyunda
duyuyoruz, takip ediyoruz. Her ülke kendi askerini, polisini korumak için
elinden geleni yapıyor, tüm olanaklarını seferber ediyor ancak
şunu da belirteyim: O asker, o polis sade bir yurttaş değil, bir
devletin onurudur değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar) Bilhassa İsrailin bu konudaki hassasiyeti
malumunuzdur, 1 İsrail askeri için çok çaba sarf ediyorlar. Ben kendi
kendime şöyle düşünüyorum: Holokostta milyonlarca Musevi
katledildi. Bizim için 1 can çok değerlidir diye düşünüyor
olabilirler, çok çaba sarf ediyorlar.
Peki, biz Osmanlı-Rus Harbinden
başlayarak Balkan Harbinde, Birinci Dünya Savaşında,
Çanakkalede, Hicazda, Yemende, Sina çöllerinde vatan
evlatlarımızı kaybetmedik mi? Birinci Dünya
Savaşında, Çanakkalede vatan evlatlarımızı
kaybetmedik mi? Kurtuluş Savaşında; Sakaryada,
Dumlupınarda, Başkomutanlık Meydan Muharebesinde
evlatlarımızı kaybetmedik mi? Analar evlatsız, evlatlar
babasız kalmadı mı değerli arkadaşlar? Bizim
askerimiz, bizim Mehmetçikimiz İsrailin askerinden, İngilizin
askerinden, Amerikanın askerinden daha mı az değerli? (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Beş yıldır, altı
yıldır neyi beklediniz? Beş yıldır, altı
yıldır diller lal, kulaklar sağır, gözler kör. Dünya, kendi
askerini kurtarmak için her türlü operasyonu, diplomasiyi, her türlü yolu
kullanırken iktidar, 23 Haziran İstanbul seçimleri için terör örgütü
reisi Abdullah Öcalandan mektup getirdi, mektup! Madem böyle olanaklarınız
vardı, niye bizim askerimiz için -istihbarat bunun için var- bu 13
askerimiz için, şehidimiz için bu olanakları kullanmadınız?
Niye bunu gelip burada anlatmıyorsunuz?
Yine, Sayın Hulusi Akarın dediği
gibi, eğer 13 asker ve polisimizle ilgili devletin elinde istihbarat varsa
-böyle bir açıklama yaptı- öyle anlaşılıyor -Türk
Silahlı Kuvvetlerinin elinde nokta operasyonlar için çok özel birlikler
var; Özel Kuvvetlerin MAK taburu var mesela, Jandarmanın İçişleri
Bakanlığına bağlandığı JÖAKı var, SAT
komandaları var Deniz Kuvvetlerinin- yani dünyaya ilan eder gibi
Sürprizim var. diyecek Cumhurbaşkanı, davulla zurnayla operasyona
gideceksin; böyle bir şey olur mu? Dünyada var mı? Sessiz
sedasız olur böyle operasyonlar.
Değerli arkadaşlar, bu
başarısızlığın hesabını bu millete
vermek zorundasınız, vermek zorundasınız, vermek
zorundasınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi soruyorum: Başarısız
olduğunu Cumhurbaşkanının kürsüden ilan ettiği bu
operasyonun sorumluluğunu kim alacak, bu çocukların
hesabını kim verecek? Sayın Soylu, Sayın Akar, size
soruyorum. Altı yıldır çocuğunun yolunu gözleyen, bayram
yapmayan, düğüne gitmeyen, yüzü gülmeyen -şehit haberini
almış- gözlerinde yaş, konuşamayan şehit
anasını AK PARTİ kongresine canlı
bağladınız; ağlamaktan konuşamıyor. Yani empati
yoksunu şahsım verecek o zaman bunun hesabını
değerli arkadaşlar. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bu başarısızlığın
hesabını bu millete vermek zorundasınız. Bırakın
aya gitmeyi, galaksiler arası yolculuk yapsanız arkadaşlar bu
utançtan, bu ayıptan kurtulamayacaksınız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına ikinci söz, Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzüne
aittir.
Buyurun Sayın Tüzün. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk Silahlı
Kuvvetlerinin Gara Operasyonu hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu acının
tarifi yok, bu yasın sizi bizi yok; hepimizi ilgilendiren, ortak,
Türkiyemizi ilgilendiren temel bir konuyu konuşuyoruz. Öncelikle, gerek
bu operasyonda gerekse geçmiş operasyonlarda ölen Türk Silahlı
Kuvvetleri, MİT, Emniyet mensubu arkadaşlarımıza ve tüm
sivillere Allahtan rahmet diliyorum, milletimizin başı sağ
olsun diyorum.
Ancak, bu konulara bugün büyük bir merakla
hazırlanırken, sistemin iki Bakanı yani Hükûmetin bakanı
değil, iktidarın bakanı değil çünkü
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi diyorsunuz,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin yani sistemin
bakanları dünyada eşi ve benzeri olmayan bir Parlamento
konuşması gerçekleştirdiler. Yürütme, yasamaya her zaman hesap
verir ama bugün sistemin iki bakanı yasamadan hesap sorar şekilde bir
konuşma yaptılar; bunun hiçbir parlamentoda eşi ve benzeri
yoktur. Sistemin iki bakanının yapmış olduğu
konuşmayı da kendilerinde hak olarak görmemelerini bir yasama üyesi
olarak temenni ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu temel konunun iki
farklı aşaması var; birinci aşaması, 2015 ile
operasyon arasında neler yapılmalıydı, Hükûmetin değil
sistemin bakanları hangi girişimlerde bulunmalıydı? Bu
konulara bir açıklık getirmemiz gerekiyor. Birincisi: Bu vatan
evlatlarının serbest bırakılması için Hükûmet olarak,
Başbakan olarak ve Cumhurbaşkanı olarak neler
yaptınız? Bunu açık ve net bir şekilde söylemeniz
gerekiyor. İkincisi: Bu vatan evlatlarının aileleriyle kaç kez
görüştünüz? Onları kaç kez dinlediniz? Dinlerken içiniz sızladı
mı? Evlatlarınız aynı durumda olsaydı yine böyle
davranır mıydınız?
Sayın Soylu, Grup Başkan Vekilimize
kürsüden laf attı, dedi ki Hemen yanı başınızda
oturan HDPden madem yardım isteseydiniz. Ona gerek yok ki zaten sizin
Malatya milletvekiliniz, Grup Başkan Vekilini aramış, gerekli
yardımı, katkıyı istemiş. Bize sataşmada
bulunmanızın bir anlamı yok Sayın Soylu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Yine, uluslararası insan hakları
örgütleriyle vatan evlatlarına zarar gelmemesi için, serbest
bırakılmaları için hangi girişimlerde bulundunuz? Terör
örgütü lideri Abdullah Öcalandan seçimlerde size yardımcı
olması için üniversiteden hoca gönderip yardım dileneceğinize
neden rehinelerin bırakılması için yardım istemediniz?
Osman Öcalanı seçimlerde size yardım için televizyona
çıkaracağınıza neden vatan evlatlarının
bırakılması için kullanmadınız?
Yine, davul zurna eşliğinde rehine
kurtarma operasyonuna giden dünyada başka bir ülke var mı? Kurtarma
operasyonu vatan evlatlarını imha operasyonuna dönüştü; bunun
sorumlusu kim? Sorumlu olarak hesap veriniz. Başarısız kurtarma
operasyonunun açıklamasını, operasyon kararını alanlar
değil de niçin Malatya Valisine yaptırdınız? İdlibde
33 askerimiz şehit olduğunda da yine açıklamayı Hatay
Valisine yaptırmıştınız.
En önemlisi, Anayasamızın 117nci
maddesine göre Genelkurmay Başkanı, Silahlı Kuvvetler
Komutanı olup savaşta Başkomutanlık görevini
Cumhurbaşkanı namına yerine getirir. Anayasanın bu maddesini
hangi gerekçeyle askıya aldınız; bunu açıklamak
durumundasınız.
Değerli arkadaşlar, ikinci olarak
sorgulanması gereken operasyon sürecidir. Gara bölgesi 75 kilometre
uzunluğunda, 25 kilometre genişliğinde toplam 1.875
kilometrekare alandan oluşuyor. Bu bölgede, bu alanda 500e yakın
terörist olduğu iddia ediliyor. Operasyon vatan evlatlarını
kurtarmak için mi yoksa terör örgütlerini imha etmek için mi yapıldı;
bunun adını net olarak söylemeniz gerekiyor. 1.875 kilometrekarelik
bir alanda 300e yakın veya 300den biraz fazla Özel Kuvvet
elemanını gönderip buranın temizlenmesini mi beklediniz; bu
soruya da mutlak suretle cevap verilmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, yine, helikopter
Türkiye istikametinden değil de güneyden Garaya giriş yapıyor;
PKK bu arada KDPyi suçluyor. Helikopterler mağaranın
yakınına mı iniş yapıyor yoksa uzak bir yere mi
iniş yapıp askerlerimiz burası da çok önemli- iki gün süreyle
yürüyüş yapıp mağaraya ulaşıyor? Özellikle ilk defa
peşmergelerin rehberliği olmadan Garaya iniş yapıldığını
tespit etmiş oluyoruz. Mağaranın yerini Türk Silahlı Kuvvetleri
biliyor muydu yoksa canlı yakalanan 2 teröristin bilgisi
doğrultusunda mı bu kroki çizdirildi? Ortada bir kroki var,
Sayın Bakandan bunu açık ve net olarak açıklamasını
talep ediyoruz. Bu kroki daha önce Türk Silahlı Kuvvetlerinin elinde var
mıydı yoksa bu kroki canlı olarak yakalanan 2 terörist
tarafından mı çizdirildi? Bunun açık ve net olarak
açıklanması gerekiyor.
Evet, belki de Garanın temizlenmesi hedef
değildi. Gara Operasyonunu duyurduk; gizlilik vardı ama maalesef
gizlilik sağlanmadı.
Gara bölgesi, kuşkusuz, kayalık ve zor bir
bölge, gece daha da zorlaşıyor. Mağaranın içine kadar
girildi mi, girilmedi mi; bunun da net bilgisi maalesef yok. Asıl hedef
vatan evlatlarını sağ salim kurtarmak ise böylesi bir harekât
nasıl icra edilir, planlama, toplama bölgeleri nasıl belirlenir,
emniyet nasıl alınır? Vatan evlatlarını kurtarma
operasyonunda maalesef başarısız olduğunuzu ifade etmek
istiyoruz.
Türkiye için gerçekten çok büyük yaradır.
ABDnin Bin Ladin operasyonu gibi reklam odaklı olmamalıydı.
Gizlilik; operasyon bitinceye kadar her zaman gizli kalmalıydı ama
maalesef bu gizliliği koruyamadınız. 1996 yılında
Refahyol Hükûmetinin PKKnın Zap kampında rehin
alınmış 8 askeri almak için gösterdiği gayreti hepiniz
biliyorsunuz. Bunların burunları bile kanamadan bu askerlerimiz
teslim alındı ve serbest bırakıldı. Yapılan
girişimler, diyaloglar sonrası bu operasyondan önce bunlar
yapılabilirdi ama yapmadınız.
Özellikle Özel Kuvvet görevlilerimiz büyük risk
aldı; tüm görevlilerimizi ve askerlerimizi yürekten kutluyorum. Türk
Silahlı Kuvvetleri personeli, Mehmetçik her zamanki gibi ölümü göze
alarak, seve seve görev yapmıştır. Onların hepsini yürekten
kutluyor, gözlerinden öpüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak tavrımız belli. Böylesine önemli bir konuda Türkiyede
yas ilan edilmeliydi, etmediniz. Bakıyorum, son günlerde, özellikle
temsilcileriniz yapmış olduğu konuşmalarda Terör örgütünü
lanetlemiyorsunuz. diyorlar. Sevgili arkadaşlar, ben bugün burada
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşuyorum ve aynı zamanda
İçişleri Komisyonu Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkanı
olarak konuşuyorum. Şimdi diyorum ki: Lanet olsun PKK terör
örgütüne. (CHP sıralarından alkışlar) Yetmez, lanet olsun
FETÖ terör örgütüne. (CHP sıralarından alkışlar) Yetmez,
lanet olsun bütün terör örgütlerine. (CHP sıralarından
alkışlar) Yetmez, PKK terör örgütü üyelerini Habur Sınır
Kapısında törenle karşılayan, mobil mahkemeler kuran
zihniyete de lanet olsun diyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) FETÖ terör örgütüne mensup kişilere devletin kozmik
odasını açıp sırlarını veren, FETÖ terör örgütü
üyelerini devletin en üst kademelerine atama yapan zihniyete de lanet olsun diyorum
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)
Arkadaşlarımız değindi, vaktimiz kısıtlı.
Ben, önceki gün Rize İl Kongresinde yaşanan bu konuşmayı AK
PARTİye oy veren bütün annelerin vicdanına bırakıyorum;
onlar, bunu vicdanlarıyla mutlaka sorgulayacaklardır diye
düşünüyorum. İktidar, hesap sorma yeri değildir; iktidar, hesap
verme yeridir. Bu hesabı bugün olmasa yarın Millet
İttifakında, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında vereceksiniz;
bunu ifade ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Son olarak, bir subay şehit oldu diye
Menemeni yakın. diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürkü rahmetle, özlemle,
saygıyla anıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz, Sivas Milletvekili Sayın İsmet Yılmaza aittir.
Buyurun Sayın Yılmaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İSMET YILMAZ (Sivas)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk Silahlı
Kuvvetlerince Irakın kuzeyinde gerçekleştirilen Pençe-Kartal
Harekâtı hakkında AK PARTİ Grubumuzun görüşünü
açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin hemen başında, bu vatan için
can veren tüm şehitlerimizi rahmetle, minnetle ve şükranla
anıyorum, hayatta olan gazilerimize de Allahtan sağlıklı
uzun ömürler diliyorum. Ülkemizin huzur ve güvenliği için büyük bir
inançla, cesaret ve fedakârlıkla görevlerini yapan asker, polis, jandarma
ve güvenlik korucularına teşekkür ediyorum; Allah yâr ve yardımcıları
olsun. Bu milletin her bir bireyinin duası onlarladır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Türkiye, uzun zamandan beri terör örgütleriyle mücadele etmektedir; bugüne
kadar bu mücadelede çok büyük bedeller ödedi, bedeller ödemeye de devam
etmektedir. Ülkemizin terörle mücadelesi terör sona erinceye, huzur ve
barış bölgemize hâkim oluncaya kadar kararlılıkla devam
edecektir. Türkiyenin millî güvenliğine yönelik her türlü eylemlere
karşı gerekli her türlü tedbiri almak, terör örgütlerinin saldırılarını
bertaraf etmek, Türkiyenin güney kara sınırlardaki mücavir
bölgelerde bir terör koridorunun oluşmasını önlemek ve
Türkiyenin hak ve menfaatlerini korumak Türkiyenin hakkı ve Türkiye
hükûmetlerinin milletine karşı olan bir görevidir. Türkiye, Irak ve
Suriyedeki istikrarsız siyasi ortamdan faydalanarak ülkemizin güney
sınırlarında terörün barınmasına ve eğitilmesine,
ülkemize terör saldırılarının yapılmasına izin
vermeyecektir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
içinde bulunduğumuz coğrafyada ülkelerin siyasi
sınırları yeniden çizilmek istenmektedir, devletler küçültülmek,
güçsüzleştirilmek, etkisizleştirilmek, daha kolay yönetilebilir hâle
getirilmek istenmektedir, ülkelerin iç sorunları derinleştirilerek
halkların sürekli birbiriyle kavgalı olmaları istenmektedir;
terör de bir araç olarak kullanılmaktadır. Esasında, bu proje
yeni de değildir. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında hayata
geçirilemeyen projeler yedi düvelin çağdaş versiyonları eliyle,
bu bölgede yeni taşeronları vasıtasıyla hayata geçirilmek
istenmektedir. Proje terör örgütlerine proje müellifleri tarafından destek
de verilmektedir; bölgedeki kukla yapıların güvenliklerinin
artırılmasını teminen yeni kukla yapılar
oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu konuyla ilgili
olarak, 1970 yıllarında ülkemiz yöneticilerinin
açıklamaları var. Eski Başbakanlarımızdan rahmetli
Bülent Ecevitin 78de açıklaması var, 2004 yılında
partisinin Olağan Kurultayında yaptığı
konuşması var. Kurultay konuşmasında Sayın Ecevit
şöyle diyor: ABDye o zaman Kuzey Irakta bize gereken yetkileri verin ve
orada biz bölücü terörün kökünü kurutalım. dedik. Yok, bu izni
veremeyiz. dediler. Bu izni veremeyiz. diyen Amerika, sen ne istiyorsun
orada? ABD, -Türklerden ayrı bir devlet kurmak isteyenleri
desteklemektedir- Kuzey Irakta ABD'nin uydusu durumunda bir hükûmet
kurulmasını istiyor. Anlaşılıyor ki bu istek,
farklı aktörlerle bugün de devam etmektedir ancak bu projelerin bölgemizde
hayata geçirilebilmesinin imkânı yoktur. Er ya da geç bu projenin
takipçileri kaybetmeye mahkûmdur. O ana kadar sadece ülkelerin enerjilerinin
kaybına ve dikkatlerinin dağılmasına yol açacaktır.
Bu arada, Türkiyenin, millî güvenliğine
yönelik her türlü tehditleri bertaraf edecek imkân ve kabiliyete sahip
olduğunu da açıkça belirtmek isterim. Bizim yapmamız gereken,
birlik ve beraberliğimizi güçlendirmek, kardeşliğimizi
pekiştirmektir. Bu süreçte devletimizin tüm kurumları ile siyasi
partilerimizin terörle mücadele hususunda ortak bir irade ve hassasiyet
göstermesi önemlidir. Siyasetin öznesi millettir, siyasette söz de karar da millete
aittir. Demokrasilerde talimatı, görevi, iktidarı millet verir,
millet alır; beklentisi, arzusu, talebi karşılanması
gereken de millettir. Bu millet terör örgütlerine destek vermez, PKK terör
örgütüne bu milletten katılım yok, Sayın Bakanımız da
açıkladı. Bu ülkede siyaset yapanların da bu hususu dikkate
alarak desteği milletten alıp talimatı başka yerden
almaması gerekir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
ulusal güvenliğimizin gereği olarak Birleşmiş Milletler
Şartının 51inci maddesinde yer alan meşru müdafaa
hakkı çerçevesinde Iraktaki PKK varlığının sona
erdirilmesi için gereken adımları bugüne kadar attık, bugünden
sonra da atmaktan çekinmeyeceğiz; bunu tüm uluslararası toplum da
görmektedir. Pençe-Kartal Harekâtları da bu çerçevede
atılmış adımlardandır.
Hava Kuvvetlerimiz tarafından 14 Haziran
2020de Zap, Avaşin- Basyan, Hakurk, Kandil, Mahmur ve Sincarda
konuşlu PKK unsurlarına yönelik Pençe-Kartal Harekâtı icra
edilmiştir. Hava harekâtı kapsamında, 190 kilometre mesafedeki
Karacak Dağı ile yaklaşık 100 kilometre uzaklıktaki
Sincar Dağındaki noktalar hedef alınmıştır. 17
Haziran 2020 tarihinde, hava unsurlarıyla desteklenen kara birliklerimiz
tarafından Şırnak ilimize komşu, Irakın kuzeyindeki
Haftanin, Gara ve Metina bölgesindeki terör unsurlarına yönelik harekât
yürütülmüştür. 2020 Haziranı sonrasında da örgüte yönelik hedef
odaklı nokta operasyonları sürdürülmüştür. Bu kapsamda, son
olarak, PKKnın lojistik sorumlusu 10 Şubat 2021 tarihinde Sincar
mıntıkasında yakalanarak ülkemize getirilmiştir.
Irakın kuzeyinde PKK, KCK terör örgütü tarafından üs olarak kullanılan
Gara bölgesine yönelik hava destekli Pençe Kartal-2 Harekâtı ise 10
Şubat 2021 tarihinde başlatılmış, 14 Şubat 2021
tarihinde sona erdirilmiştir. Harekât kapsamında, 3ü üst düzey terör
örgütü yöneticisi olmak üzere toplamda 51 terör örgütü mensubu etkisiz hâle
getirilmiş, 2 terör örgütü mensubu ise sağ olarak ele
geçirilmiştir.
Bölgede bulunan mağara içerisinde, çeşitli
tarihlerde PKK terör örgütü tarafından kaçırılan silahsız
ve masum 1i Irak vatandaşı 13 kişi 1i omzundan, 12si
başlarından olmak üzere yakın mesafeden uzun namlulu silah
Kaleşnikofla vurularak şehit edilmiştir. Sicili on aylık
bebek Bedirhan Mustafa Karakaya dâhil birçok bebek katili olarak geçen ve
hiçbir değere sahip olmadığını gösteren bu cinayet
şebekesi bir kez daha 13 masumu şehit etti. Bu alçak cinayet
şebekesine gereken cevabı kahraman askerlerimiz verdi, veriyor,
verecek. Masum vatandaşlarımızı şehit eden bu cinayet
şebekesiyle bedeli ne olursa olsun mücadeleyi sürdüreceğiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bu cinayet
şebekesine karşı en kararlı mücadeleyi veriyoruz. Bunlara
destek verenlerin ve bu cinayetlere sessiz kalanların da siyasi projeleri
yok olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; her ne zaman terörle ilgili bir konuşma olsa mutlaka iki
husus gündeme getirilir; teröristbaşı Öcalanın
tarafsızlık mesajı içeren mektubu ve Kandili ve HDPyi
eleştiren Osman Öcalanın röportajı. Şunu çok
açıklıkla dile getirmeliyim: Herkes bilir ki terörle mücadele eden
devletin bir devlet aklı olmalıdır. Devlet, elbette terör örgütü
mensupları arasındaki ikilikleri, ayrışmaları
kullanır; bu, dünyanın her yerinde böyledir. Terörle mücadelede AK
PARTİ hükûmetlerinin bir izahı vardır; seçim öncesi böyle bir
devlet aklının partiye zararı olabilir ancak önce milletim
diyen için partiye zarar gelmesinden çekinilmez.
Yine, getirilen diğer bir konu da şudur:
PKKnın desteğini alan siyasilerin de ne izahı olacak
anlayabilmek mümkün değildir.
Diğer getirilen husus: Çözüm süreci. Çözüm
süreci gizli saklı yapılmadı; bu Meclisten kanun
çıkarıldı, Resmî Gazetede yayımlandı ve yine,
arkadaşlarımız da söyledi: Silah bıraktırmak için,
teröre son vermek için yapıldı. Sınıra
silahlarını bırakıp gelenlerden söz edildi. Allah için,
silah bırakıp senin cumhuriyet savcına teslim olmalarından
niye rahatsız olursun? Kritik dönemlerde seyyar mahkemeleri her
bakımdan savunanların seyyar savcıları eleştirmesini
anlayabilmek de mümkün değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; operasyonların sürdürülmesi PKK terör örgütünün Kuzey
Iraktaki eğitim ve lojistik altyapısının etkisiz hâle
getirilmesi ve terörle mücadele için gereklidir, zorunludur. Her ne
pahasına olursa olsun, tehdit nereden ve kimden gelirse gelsin ülkemizin
kendini savunmaya yönelik kararlılığı artarak devam
edecektir. Uluslararası hukuk çerçevesinde gereken tüm tedbirleri bugüne
kadar aldık, bundan sonra da almaya devam edeceğiz. Türkiyeye
yönelik tehditler devam ettiği sürece bu tehditlerin ortadan
kaldırılması amacıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin
sınır ötesi operasyonları da devam edecektir.
Bu, siyasi bir konu değildir; bu, devletin
bekası konusudur; bu, milletin birliği, beraberliği konusudur.
Önce millet, önce vatan diyenlerin Söz konusu vatansa gerisi
teferruattır. deyip Silahlı Kuvvetlerimizin yanında,
polisimizin yanında, güvenlik korucularımızın yanında
durması gereklidir.
Bizim yaptığımız da budur diyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına ikinci söz Aksaray Milletvekili Sayın Cengiz Aydoğduya
aittir.
Buyurun Sayın Aydoğdu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA CENGİZ AYDOĞDU
(Aksaray) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
şehitlerimize rahmet, yüce milletimize sabır dileyerek
başlıyorum.
Türkiye haritasına kâğıt üzerindeki
herhangi bir haritaya bakar gibi bakamıyoruz. Ona
baktığımızda kalbimizi sızlatan acılar, gönlümüzü
titreten hüzünler, yerine göre içimizi tasaya boğan, yerine göre sevince
gark eden bir nice duygunun içinde kalıyoruz ki o duygular inşa
etmiştir bizi. Millet olmak bir duygudaşlıktır kıymetli
arkadaşlar. Herhangi bir millet ferdinin, sadece bir tek ferdinin kalbini
ısıtan ateşin bütün milletin kalplerine değmesidir millet
olmak. Bu itibarla, toplumsal ruh ve gönül planını ihmal eden hiçbir
tavır ortak akıl inşa edemez. İhtiyacımız olan
şey, kalbî bir akıl, kalple idrak eden bir akıl, gönülden bir
zekâdır. Bunu göremeyen, hiçbir memleket gerçeğini göremez.
Birbirimizin gözünün içine bakarak ve çok özel
kasıtlarla karşılıklı kurnazlıklar yapmamız
müşterek aptallıktır, hepimizi aptallaştırır. Hiç
kendimizi kandırmayalım. Türkiye tarihinin en ağır
meselelerinden biriyle karşı karşıya iken, güya
tecahülüarifane göstererek esası düşünmeyi ertelersek mesele
ağırlaşarak varlığını devam ettirir. Hiç
akıldan çıkarmamalıyız ki fikren çözülemeyen hiçbir
şey fiilen de çözülemez. Asıl endişe kaynağı akıl
ve kalbin ışığında, sevgi ve itidal metoduyla çözüm ve
diyalog üretebilmek alanındaki
kısırlığımızdır.
Moda söylemler geçer, hakikatler kalır;
konjonktür dalgaları geçer, realiteler kalır; ifratlar tefritler
uçar, tarihin mirası gerçekler kalır. Meselelere ancak sahih bir
bilinçle idrak edilebilir. Kurcalayan bir bakışla, örseleyen bir
yaklaşımla değil, hakikate doğru bir yöneliş ve
istikamet dikkatiyle bir düşünce gayreti göstermektir doğru olan.
Çünkü düşünce üretme yokluğunun yerine ikame edilebilecek hiçbir
teselli yoktur. Düşünce ve fikir boşluğunun yerini hiçbir
şey dolduramaz; o boşluk öylece kalır ve millet olmakla ilgili
bütün denge faktörlerinin sebebi, anlaşılamayan
sarsıntılara maruz kalır. Bu açıdan
yaşadığımız hiçbir acıyı
dışımızdaki bir şeymiş gibi göremeyiz.
İçimiz yanıyor, terör belası on yıllardır içimizi
yakıyor. Millet olarak hepimizin ayrılamaz,
ayrıştırılamaz bir parçası olduğumuz insani
gerçek, sosyolojik zaruret, görmezden gelinemeyecek büyük hakikat budur.
Türkiye bizim yuvamız, yurdumuz, vatanımızdır ve bu vatan
üzerinde hangi dinden, hangi dilden olursa olsun hepimiz Türkiyeye mensubuz ve
Türk milletiyiz.
Maruz kaldığımız şey terör
belasıdır. Evet, terör bir insanlık suçudur; her şeyden
önce insan olma kimliğine yakışmayan ve insan
haklarını ihlal suçudur. Kim yaparsa yapsın, kime ve niçin
yapılırsa yapılsın insanlık suçudur. İyi
terörist, kötü terörist; iyi terör, kötü terör ayrımı yapılamaz.
Burada uzlaşma sağlayamazsak hiçbir meselede uzlaşma
sağlayamayız. Terör taammüden yani tasarlayarak öldürür lakin
düşünerek, konuşarak da insan öldürülebilir. Belki biyolojik olarak
değil ama zihnen öldürülür ve zihnen ölü olanların sebep
oldukları felaketin sonuçları en az terör kadar acıdır.
Zihnî ve fikrî öldürme cinayeti ve caniliği, bir ideoloji veya sapık
bir ideal için cinayet işlemek, cinayeti kendi amacının
yapı taşı olarak kullanmak demektir, dehşet verici olan
budur. Bu hastalıklı zihniyet nazarında her ceset kendi kurmak
istediği inşaatın yapı taşıdır.
İşte PKK budur, terör budur.
Bu ülkenin bir kısım aydınları
ve aydınımsıları büyük çoğunluğuyla kırk
yıldır aldanıyor. PKKnın taleplerinin ve terörün gerekçesi
olamaz. Bu rezilliğe hiç kimse hiçbir şekilde, hiçbir gerekçeyle
destek olamaz; destek olmamak yetmez, kayıtsız da kalamaz, sessiz de
kalamaz. Dünyanın her yerinde, tarihin her devrinde böyle olmuştur.
Terörün en büyük dostu öncelikle ihanet değildir, gaflettir. Belli
kontenjanlarıyla ihanet zaten vardır, şartları çetin hâle getiren
şey gafletin yayılmasıdır. Terörü destekleyenler insan
haklarından söz edemez; terörü destekleyip kullananlar onu yapanlardan
daha az suçlu değildir.
Türkiye bölünemez; her şeyden önce aklen,
maddeten, fiziken bölünemez, imkânsızdır çünkü milletimizin
arasında bölgesel, sosyolojik herhangi bir beşerî sınır
yoktur ki bölünsün. Irki ve etnik bir ayrım ikamet, evlenme, iş,
görev açılarından şimdiye kadar hiç
yapılmamıştır çünkü toplumsal günlük hayatın böyle bir
derdi yoktur. Türkler ve Kürtler arasında elhamdülillah böyle bir mesele
yoktur ve olmayacaktır inşallah lakin güya okumuş
çocuklarımızın bazı ergenlik hastalıkları
vardır.
Türkiyede farklı kültürlerden ziyade
farklı ideolojik anlayışlar vardır. Kültürün mekânı
halkın arasıdır, toplumsal zemindir; ideolojinin mekânı
kandırılmış zihinlerdir. Nitekim, ayrılıkçı
talepler toplumsal bir iradenin serbest yansıması olarak değil,
silahlı propaganda stratejisini benimseyen bir örgüt tarafından
gündeme sokulmuştur. Ülkemizde demokrasi tarihimiz boyunca yaşadığımız
demokrasi ve yönetim sorunlarından bir etnik ayrım talebi
çıkarılamaz. Evet, sorunlarımız olabilir ama bu bir
ayrılıkçı talebe zemin teşkil edemez. Ülkemizde toplumsal
bir bölünme talebi olmamıştır ve olmayacaktır lakin içeride
ve dışarıda PKK, YPG gibi harflerin sembolizmine
sığınan kayıp çocuklarımız,
kandırılmış, ihanete uğramış
çocuklarımız vardır. Ta Haçlı Seferlerinden beri
Türkiyenin bir Diyarıislam olmasını hazmedemeyenler
vardır. Sevr paçavrasını yırttığımız
günden beri Türkiyenin bağımsız, müstakil güçlü bir cumhuriyet
olmasını hazmedemeyen ve görünen o ki hazmedemeyecek olan
yabancıların telkinlerine kapılan gafillerin
hastalıklı hırsları vardır.
Kıymetli milletvekilleri, hem müsebbip hem
müşteki olunmaz. Sebep olduğumuz şeylerden şikâyetçi
olamayız. Ayrılıkçı, silahlı ve hâlâ Stalinist çizgiye
yakın duran sol ateist unsurun kontrol ve idaresindeki marjinal kirli
siyasetin memleket sosyolojisine tahakkümü hem mümkün değildir hem de
doğru değildir çünkü bu da bir çeşit toplum mühendisliğidir
ve bütün toplum mühendislikleri gibi hiçbir ahlaki meşruiyeti olamaz.
Kürtlerin büyük çoğunluğu bu kirli siyasetin değil, şehit
kanlarının suladığı tertemiz vatan Anadolu
sosyolojisinin Kürtleridir ve en az bu vatan sosyolojisinin Türkleri kadar barışın
da kardeşliğin de teminatıdır. Onlar, yüzlerce
yıldır bu topraklarda birleşip, kaynaşıp tek bir
millet olmanın hem fikriyatını hem fiiliyatını hayata
geçiren, işinde gücünde vatandaşlarımızdır.
Aslında onlar bizim kahramanlarımızdır, gerçek kahramanlarımızdır.
Vatan çatısını hâlâ ayakta tutan, ruhsuz ve kalpsiz elitlerin
ideolojik duvarları değildir; vatan çatısını ayakta
tutan, bu mübarek milletin inşa ettiği reel duvarlardır. Bir
Batılının dediği gibi, duvarlar yıkılırsa
çatıyı neyin ayakta tuttuğunu görürüz. Türkiye'de tavanı
ayakta tutan milletimizin kolektif tarihsel pratiğidir, kolektif reel
ihtiyaçlarıdır ve ortak bilincidir, millî bilincidir. Arif Nihat
Asyanın dediği gibi, bırakalım bozuk saatler yalan
yanlış işlesin. Hiç kimse aklından çıkarmasın,
hatırına getirmesin, bundan küçük bir Türkiye olmaz; buna ne Türkler
razı olur ne de Kürtler razı olur.
Türkiyeyi kuran yüce Meclise ve Atatürkün
deyişiyle Türkiye Cumhuriyetini kurarak Türk milleti adını
alan kahraman vatandaşlarımıza, yüce milletime
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına yapılan
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, Mecliste grubu bulunmayan
milletvekillerinden 2sine söz vereceğim. İlk söz Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Gültekin Uysala aittir.
Buyurun Sayın Uysal.
GÜLTEKİN UYSAL (Afyonkarahisar) Çok
Kıymetli Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlamak istiyorum.
Bir acı hadisenin üzerinde burada
değerlendirmeler yapıyoruz. Bu acı hadisenin hepimizi sarsması
gerektiği kanısındayım ama özellikle de mutlak iktidar
gücüyle yönetenleri sarsması kanaati içerisindeyim.
Yaşadığımız acı tarifsiz, bu acı üzerine
söylenecek her söz, maalesef, klişe bir sözden ibaret. 13 rehin
alınmış, infaz edilmiş, onlarla beraber 3 daha
verdiğimiz şehitlerimizi bu vesileyle bir kez daha rahmetle anmak
istiyorum. Annelerinin babalarının ve elbette, milletimizin her
ferdinin yüreğinde hissettiği bu acıyı, düşen
ateşi hiçbir şeyin de söndürmeyeceği kanaati içerisindeyim.
Karlar yağıyor ama acılarımızın üzerine kar
yağması için aklımızı da beraberinde işletmek
mecburiyetindeyiz. Elbette yaşananlar üzerinde birtakım
mülahazalarımız, düşüncelerimiz, sorularımız var ama
bugün acısı taze ailelerimiz ve milletimiz için bu soruları
mahfuz tutmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün özellikle,
mutlak iktidarın mutlak sorumluları olarak bu bilinçle Türkiye Büyük
Millet Meclisine milletin temsilcilerini bilgilendirmeye gelen Sayın
Bakanlara teşekkürlerimi de ifade etmek isterim.
Hain terör örgütüyle mücadeleyi salt bir iç mesele
olarak göremeyiz. Bugün özellikle 2 tane çökmüş ülkeye komşu
olmanın bedeli olarak bölgemizdeki değişen şartların
ortaya çıkardığı iklim, bizleri daha fazla farklı bir
stratejik pencereden bakmaya mahkûm ediyor. Terörle mücadeleyi
kolaylaştıracak, hedefe en az maliyetle gitmemizi sağlayacak
dış politik çerçevemizi -Suriye politikası başta olmak
üzere- yeniden tanımlamak mecburiyetindeyiz. Büyük düşünürümüz Cemil
Meriçin güzel bir sözü var Hatadan hakikate gidilmez. diye. Bunca bedeli
yanlışta ısrar ederek ödemiş olmamıza rağmen,
doğruyu bulabilme imkânımız yoktur. Bugün, özellikle PKK terör
örgütünün, Türkiyenin sınırları içerisinde değil, onu
aşan bir şekilde, 2 çökmüş ülkenin oluşturduğu iktidar
boşluğu dolayısıyla nitelik değiştirdiğini,
mahiyet değiştirdiğini, faz değiştirdiğini net
bir şekilde görmek mecburiyetindeyiz ve Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak
bu yeni hâle uygun entegre politikaları, düşmanı yenmenin onun
mücadele azmini de yok etmekten geçtiğinin bilinci içerisinde yeni
politikaları da beraberinde ortaya koymalıyız diye
düşünüyorum. Burada elbette iktidarımızın, özellikle
Türkiyenin aleyhine uluslararası alanda yeterli miktarda odaklara, FETÖ
terör örgütü de dâhil olmak üzere, Türkiyenin haklı olduğu tezlerini
maalesef uluslararası alanda anlatamaz hâle geldiği gerçeğini de
hepimiz idrak etme ve cevap üretmek durumundayız. Bölgede
uluslararası güçlerin neredeyse özel güvenlik şirketi hâline gelmiş,
onlara hizmet sunan ve bu imkânlardan yararlanarak kendi hedefine ulaşmak
isteyen bu terör örgütüne karşı sadece Silahlı Kuvvetlerimiz,
emniyet güçlerimiz değil; dış politikada bir Kürt sorunu
endüstrisi hâline gelmiş bu sorunun kompleks bağlarını,
arasındaki bağları kopartacak bir üst aklı hep beraber
işleteceğimizi ümit ediyorum.
Ben, bu kısa süre içerisinde, iktidarın
cefada yanında olmasını beklediği muhalefete sefada
kıymamasını talep ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Uysal.
GÜLTEKİN UYSAL (Devamla) İktidardan,
millî meselelerde, siyasal hesaplarına, politik mühendislikleri de millî
mutabakat alanı üzerinden tartışmamız ve cevap üretmemiz
gereken bu meselelerin üzerinden tavır geliştirmemesini talep
ediyoruz.
Bu düşüncelerle, Türkiyenin asırlar boyu
bu coğrafyada var olmanın gereği olarak, bir düşünürümüzün
de ifade ettiği gibi, ne yapalım, geldik
çadırımızı sırtlanların geçiş
güzergâhına kurduk. Burada akıllı olmak mecburiyetindeyiz;
idrakimizi tazelemeli, aklın önderliğinde yeni politik setlerle beraber
bu mücadeleyi kazanmalıyız.
Ben, bu vesileyle, tekrar, canlarıyla vatan
toprağının hamuruna karışan tüm şehitlerimizle
birlikte, bu büyük trajedide canlarını kaybeden şehitlerimizi
bir kez daha rahmetle anıyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi söz sırası Ankara
Milletvekili Sayın Mustafa Desticiye ait.
Buyurun Sayın Destici. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara)
Saygıdeğer Başkan, Saygıdeğer Bakanlarımız,
kıymetli milletvekillerimiz; öncelikle, sizleri saygıyla ve
muhabbetle selamlıyorum, mübarek üç aylarınızı tebrik
ediyorum, perşembe günü idrak edeceğimiz Regaip Kandilinizi de
şimdiden kutluyorum.
Tabii, kıymetli 2 Bakanımız burada
bizleri bilgilendirdiler, kendilerine teşekkür ediyorum. Bu vesileyle,
terörle mücadeledeki kararlılıkları için de
şahıslarında hem kahraman ordumuzu hem de İçişleri
personelimizi, polislerimizi saygıyla anıyor, başarılar ve
üstün muvaffakiyetler diliyorum.
Tabii, yine sözlerimin başında, 16 Gara
şehidimizle birlikte tüm şehitlerimizi de bir kere daha rahmetle
anıyorum; ruhları şad, mekânları cennet olsun. Yaralı
gazilerimize Rabbimden acil şifalar niyaz ediyorum.
Kıymetli milletvekilleri, kırk yıla
yaklaşan bir süredir küresel emperyalizmin taşeronu, vahşi bir
terör örgütüyle mücadele ediyoruz. Devletimizin güvenlik güçleri
mensuplarının yanında, çoğu sivil olan terör
kurbanlarının içinde çok miktarda kadın, çocuk, hatta kundakta
bebekler var. Terör kurbanlarının içinde, şehir merkezlerinde,
şehrin en kalabalık noktalarında patlatılan bombaların
kurbanları; ülkemizin güneydoğusuna, oradaki çocuklarımız
cahil kalmasın, hayata yenilmesin diye aşkla giderek öğretmenlik
yapan eğitimcilerimiz var; terör kurbanlarının içerisinde,
sadece ibret olsun diye öldürülen yaşlılar, kadınlar, çocuklar
ve Kürt kökenli vatandaşlarımız var.
Terör örgütü, varlığını, küresel
emperyalist güçlerin, Türkiye'nin kendi menfaat alanlarına girmemesi ve
Türkiye'yi belirledikleri çerçeveye hapsetmek amacıyla terör örgütüne
yaptıkları yardımlarla sürdürüyor. Amerika Birleşik
Devletleri başta olmak üzere, pek çok emperyalist gücün hâlâ
yardımlarına devam ettiğini görüyoruz. Terör örgütünün
faaliyetlerine doğrudan ya da dolaylı katkısı olan herkesin
elinde -hem içeridekilerin hem dışarıdakilerin- işte bu
masum vatandaşlarımızın ve kahraman güvenlik güçlerimizin
kanı var. Hâlâ diyalog ihanetinde takılıp kalmış
olanlara tek bir soru soracağım: PKK terör örgütünün, terör örgütü
mensuplarının bu topraklarda hırsızlıktan cinayete,
uyuşturucu ticaretinden tecavüze, haraç almaktan çocuk istismarına
işlemediği başka hiçbir suç var mı? Bütün suçları
işlediler ve işlemeye devam ediyorlar. Teröristlere hâlâ insan
muamelesi yapmaya çalışanlar önce bu sorulara cevap verecekler, sonra
konuşacaklar. Tümü -bir kişi bile- cezasız kalmayana kadar
terörle mücadeleye ara verilmesine, durmasına da hiçbir şekilde,
ödeyeceğimiz bedel millet olarak, devlet olarak ne olursa olsun müsaade
etmemeliyiz. Irakın Gara bölgesinde 13 silahsız
vatandaşımızın katledilmesiyle terör örgütünün çirkin ve
karanlık yüzüyle bir kez daha karşı karşıya
kaldık. Onların asker, polis, sivil olması ya da silahlı
silahsız olmaları anlam taşımıyor. Garada kahpece
öldürülen 13 silahsız vatandaşımız için
kullanacağımız tek sıfat: Onlar bizim kahraman
şehitlerimizdir. Başka bir tarife de gerek yoktur.
Kahramanlarımızı katlettiler ve bu alçakça cinayetlerin
karşısında ne yapılması gerekiyorsa onlar
yapılana kadar, hesabın tümü kapatılana kadar bu mücadelenin
bitmesine ya da ara verilmesine asla müsaade etmemeliyiz. Bu şartlarda
bile Türkiyede bu terör örgütünün sözcülüğünü yapan tüm yönetim
kadroları, adayları, söylemleri terör örgütünün oluruyla
şekillenen teşkilatları ve belediyeleri, terör örgütünün asker
alma ve lojistik üsleri gibi çalışan sözde bir siyasi partinin var
olması ve yasal sayılması garabetini de yaşıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Destici.
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Tüm dünyada,
şiddete tolerans gösteren, terörün bırakın sözcülüğünü
yapmak, kınamayan siyasi partiler hızla kapatılıp hiçbir
hak talep etmelerine dahi izin verilmezken, kendi ülkelerinde net bir
şekilde bu tavrı alan ülkelerin politikacıları, söz konusu
Türkiye olunca, akan kan Türk ve Müslüman kanı olunca bu siyasi partiye
desteğe dönüşüyor. Mecliste grubu bulanan 4 siyasi partimize
çağrı yapıyorum: Siyasi Partiler Kanununun 100üncü maddesi
açık, dolayısıyla da bu grubu olan 4 partimiz ortak bir
şekilde bir metin hazırlamalı ve hepsi, terörün sözcülüğünü
yapan, iltisakı olan sözde siyasi partinin kapatılması için
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına başvuru
yapmalıdır. Yani kim teröre bulaşıyorsa kim terörün sözcülüğünü
yapıyorsa bu Mecliste de Türkiyede de yeri yurdu olmamalıdır,
bırakılmamalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Terörle
topyekûn mücadele edeceksek, terörün tüm unsurlarına karşı bu
mücadeleyi vereceksek Meclistekiyle de belediyedekiyle de
başlamalıyız.
BAŞKAN Peki
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Sadece
kapatılması yetmez, milletvekillikleri düşürülmeli, kayyum
atanmayan belediyelere kayyumlar derhâl atanmalıdır.
BAŞKAN Evet
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) En büyük
gücümüz birliğimiz, ortak devlet, millet ve vatan mefkûremizdir. Bunlara
sımsıkı sarıldığımız sürece bu
coğrafyada büyüyerek ve güçlenerek var olacağız. Size
rağmen, sizin arkanızdaki emperyalistlere rağmen var olduk,
tarih var oldukça da var olacağız! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, peki, teşekkürler Sayın
Destici.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN İç Tüzükün 59uncu maddesinin
ikinci fıkrasına göre yapılan konuşmalar
tamamlanmıştır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.57
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.23
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 47nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Şimdi 3 sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, iklim
değişikliği ve kuraklık tehdidiyle ilgili söz isteyen Adana
Milletvekili Ayşe Sibel Ersoya aittir.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
B)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Adana
Milletvekili Ayşe Sibel Ersoyun, iklim değişikliği ve
kuraklık tehdidine ilişkin gündem dışı konuşması
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri, yüce Meclisimizi ve ekranları başında
bizleri izleyen aziz vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlarken Irakın kuzeyinde
gerçekleştirilen Pençe Kartal-2 Harekâtı bölgesinde hain terör örgütü
PKK tarafından alçakça şehit edilen askerlerimize,
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, kederli ailelerine ve
milletimize başsağlığı diliyorum.
Büyük Türk milletinin birlik ve beraberliğine
yönelecek tüm saldırılara karşı huzur ve güvenliğimiz
için bu zor kış koşullarında gerek yurt içinde gerekse
sınır ötesinde kararlılıkla mücadele eden kahraman ordumuza
ve güvenlik güçlerimize de üstün başarılar temenni ediyorum,
dualarımız onlarla.
Değerli milletvekilleri, bilim insanlarına
göre yaklaşık 5 milyar yıldır varlığını
sürdüren dünyamız, bu süre zarfında birçok olaya tanıklık
etti. Ancak son 200-300 yıldır tarihte görülmemiş bir
dönüşüm yaşıyor. İnsan eliyle yapılan üretimler bir
taraftan hayatımızı kolaylaştırırken diğer
taraftan da doğamız üzerindeki baskıyı artırdı.
Bilim insanları bu nedenle artık yeni bir çağda olduğumuzu
dile getiriyorlar. İnsan hâkimiyetinin yoğun olduğu bu çağa
da antroposen, yani insan çağı adını veriyorlar. Bu değerlendirmeyi
yapan uluslararası kuruluşlardan biri de Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı (UNDP). UNDP 1990dan beri insani gelişme
raporları yayınlıyor. 15 Aralık 2020 tarihinde
tanıtılan 30uncu İnsani Gelişim Raporunda ilk kez karbon
ayak izi ve maddesel ayak izi gibi kavramları içeren çevresel
konuları da ele aldı. Raporda öne çıkan en önemli nokta ise
insan çağına girdiğimizin vurgulanması oldu. Raporda,
insanın, doğanın düzenine uymak yerine kendi düzenini
oluşturduğu, böylelikle doğa üzerinde hâkimiyet kurduğu,
doğal kaynakların da bilinçsiz bir şekilde
kullanıldığı bir dönemden geçtiğimiz belirtiliyor.
Covid-19 salgını, iklim, su ve gıda krizleri gibi felaketler de
esasında bunun doğal bir sonucu olarak ifade ediliyor.
Evet, kıymetli vekiller, gezegenimizin yüzde
71i suyla kaplı. O yüzden bol miktarda su var diye düşünüyoruz.
Hâlbuki işin aslı hiç de öyle değil. Zira yeryüzünde
kullanılabilir ve tatlı olarak nitelendirilen su tüm suların
sadece yüzde 3üne tekabül ediyor. Bunun yüzde 67si buzullarda, yüzde 30u
ulaşılamayacak şekilde yer altındaki akiferlerde yer alıyor,
yani kullanamıyoruz. Kullanılabilir nitelikteki geriye kalan miktar
ise yeryüzündeki tüm suların sadece binde 6sını
oluşturuyor. Ne yazık ki o da büyük bir tehditle, büyük bir riskle
karşı karşıya; kuraklık riskiyle. Esasında su
döngüsü sayesinde dünyadaki su miktarı değişmiyor çünkü su,
döngü dolayısıyla sürekli bir devinim, bir hareket hâlinde; kimi
zaman faz, kimi zaman ortam değiştiriyor. Günümüzün en büyük küresel
sorunu iklim kriziyle birlikte yağış rejimlerinde oluşan
değişimler beraberinde su sorununu da gün yüzüne çıkardı.
Su sorunu, sadece insanoğlunun değil, nebatat ve hayvanatın da
problemi. Su, yaşamın sürdürülmesi, hayatın devamı için
olmazsa olmazlar arasında. Bu yüzden, her damlasının
değerini bilmeli, ona göre kullanmalı ve gerekirse kullanılanı
tekrar kullanabilecek hâle getirmeliyiz.
Kıymetli vekiller, bize düşen
sorumluluklar da var. Bunların en önemlisi tüketim
alışkanlıklarımızı değiştirmek
olmalı. Su ayak izi daha düşük olan gıdalara yönelme bunlardan
birisi olabilir. Vücudumuzun ihtiyaç duyduğu 1 gram proteini dana etinden
karşılamayı tercih ettiğimiz durumda su ayak izimiz 112
litre olurken; bunu 1 yumurtadan temin ettiğimizde su ayak izimiz 4 kat
azalışla 29 litreye iniyor. Hatta bu 1 gramlık proteini
bakliyatlardan elde etme yolunu tercih edersek su ayak izimiz sadece 19 litre
oluyor. Bu durum hem su kaynaklarımızı koruyacak hem iklim
değişikliyle mücadeleye büyük katkı sunacak.
Hayata bir iz bırakalım, unutulmayan bir
iz, büyük olsun, su ayak izimiz küçük olsun diyor, Gazi Meclisimizi ve yüce
heyetimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Adıyamanın sorunları hakkında söz isteyen Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutdereye ait.
Buyurun Sayın Tutdere. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.-
Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Adıyaman ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, aralarında
hemşehrimiz Aydın Kösenin de bulunduğu şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyoruz, ailelerine başsağlığı
diliyorum, milletimizin başı sağ olsun.
Değerli milletvekilleri, tabii,
Adıyamanımız güneydoğunun incisi, doğal güzellikleri,
bereketli topraklarıyla gerçekten şirin bir kent. Ancak
Adıyamanımız on dokuz yıllık AK PARTİ
iktidarı döneminde maalesef kamu hizmetlerinden hak ettiği payı
alamadı ve Türkiye'nin diğer illeri gibi şu anda ciddi
sorunlarla boğuşuyor.
Değerli milletvekilleri, tabii, ilimizin de
ülkemizin de en büyük sorunu şu anda işsizlik. Türkiye'de bütün
gençlerimiz işsizlikle boğuşmakta, hayat
pahalılığı ve işsizlik bütün gençlerimizi büyük bir
umutsuzluğa sevk etmektedir.
Seçim bölgem olan Adıyamanda da işsizlik,
maalesef, Türkiye ortalamasının üstünde, yüzde 15ler civarında.
Tabii, ilimizde gençlerimizin, özellikle üniversite mezunu olan gençlerimizin
şu anda işsizlikle mücadele etmesi, hayalleri anlamında, gelecek
anlamında, gençlerimizi büyük bir umutsuzluğa sürüklemektedir.
Adıyaman, bereketli toprakların olduğu bir yer. Aslında,
coğrafyası, iklimi orada yaşayan bütün insanları doyurmaya
yetecek bir yer, ancak dediğim gibi, hak ettiği hizmetleri
alamadığı için de şu anda gençlerimiz işsizlikten
kırılıyor.
Değerli arkadaşlar,
Adıyamanımızda, Kâhtamızda geçen günlerde 7 çocuklu bir
ailenin çocuklarından birisi olan Ünal Çetinkaya, kendi ailesine destek
olmak, rahatsız olan annesi ve kardeşlerinin nafakasını
karşılamak için memleketinden uzakta, Kocaeliye çalışmaya
gitti ve bu gencimiz Kocaelide yaşamış olduğu ekonomik
sıkıntılar nedeniyle maalesef yaşamına son verdi ve
intihar etti. Ünal Çetinkaya belki de son birkaç gün içerisinde olan ve bu
şekilde canına kıyan gençlerden birisi. Bu gencimiz,
Mezopotamyanın en bereketli topraklarında doğan bir gencimiz,
bir kardeşimizdi. Eğer buna çalışabileceği, kendi
kardeşlerinin ve ailesinin nafakasını sağlayacağı
bir iş imkânı verilmiş olsaydı, iktidar gerekli
imkânları sağlamış olsaydı belki bu gencimiz bugün
aramızda olacaktı ve yaşamına son vermeyecekti.
İşte, şu anda, Ünal Çetinkaya ve Ünal Çetinkaya gibi Türkiye'nin
her tarafında ekonomik sorunlar nedeniyle canına kıyan, intihar
eden bütün gençlerimizin, bütün yoksullarımızın vebali AK
PARTİ iktidarındadır. Sizin iktidar olarak bu sorunları
yaşayan gençlerimize iş bulmanız ve bunlara kendi
hayatlarını idame edecek imkânları sağlamanız temel
görevinizdir.
Değerli arkadaşlar, tabii,
Adıyamanımızın en temel sorunlarından bir tanesi de
özellikle Koçali ve Gömükan Barajlarının göl havzasında bulunan
ve göl suları altında kalacak olan köylerimizin
yaşamış olduğu mağduriyet. Özellikle, Koçali
Barajının göl sahasındaki Bağlıca, Gökçay,
Çatalağaç, Doğanlı köylerimizde yaşayan
vatandaşlarımızın, uzun yıllardan beri bekledikleri
kamulaştırma işlemleri bir türlü yapılamadı. Zaten
baraj sahasında olduğu için devletten kırk, elli
yıldır hiçbir hizmet alamayan bu köylerimiz, kamulaştırma
bilmecesi nedeniyle de mağdur durumdadır. Buradan Tarım
Bakanlığına açıkça çağrıda bulunuyoruz: Zor
şartlarda mücadele eden
Büyük bir çoğunluğu kol emeğiyle
ortaya çıkarılan bu arazilerin bir an evvel
kamulaştırmalarının yapılması ve hak sahiplerine
paralarının ödenmesi gerekiyor. Bakana sorduk, 2022de barajı
bitireceğiz. diyor. Şurada kalmış on ay, on ay içerisinde
eğer baraj tutulacaksa bu vatandaşlarımızın mutlaka
mağduriyetinin giderilmesi gerekiyor. Aynı şekilde, Gömükan
Barajının da havzasında kalan köyümüz var ve burada da Çamyurdu
köyünde yaşayan vatandaşlarımızın da kamulaştırma
ve tarımsal iskândan kaynaklı sorunları var. Tarım
Bakanlığına ve ilgili kurumlara açıkça çağrıda
bulunuyoruz; hem Gömükan Barajından hem de Koçali Barajından
etkilenecek olan bütün köylerimizin mağduriyetlerini bir an evvel giderin
diyoruz.
Tabii, on dokuz yıllık AK PARTİ
iktidarı, maalesef kentimizdeki temel sorunları çözememiştir.
Ulaşımdan eğitime, sağlıktan spora bir
yığın sorunumuz var. Ancak inşallah, Cumhuriyet Halk
Partisi iktidarında, bizler Cumhuriyet Halk Partisi olarak iktidara geldiğimizde,
Millet İttifakı olarak Mezopotamyanın kıymetli olan bu
topraklarını suyla buluşturacağız ve bu kentte
doğan, bu topraklarda doğan çocuklarımız doğduğu
kentlerde doyacak, iş sahibi olacak, geleceğine umutla bakabilecek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Teşekkür
ediyorum.
Artık Adıyamanlı gençler Karadenizde
fındık toplamaya, Malatyada kayısı toplamaya,
Niğdede patates toplamaya gitmeyeceklerdir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında, Millet İttifakının iktidarında
Adıyamandaki bütün sulama projelerini bitireceğiz. Burada
doğan, büyüyen gençlerimiz bu topraklarda üretecek, bu topraklarda
çalışacak ve geleceklerine güvenle bakacaklardır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Filiz, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin,
Irakın Gara bölgesinde Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Pençe
Kartal-2 Harekâtıyla kurtarılmaya çalışılan ancak
terör örgütü PKK tarafından şehit edilen 13 kişiye Allahtan
rahmet dilediğine, PKKnın milletçe lanetlendiğine, Türk
milletinin vatan bütünlüğünü korumaya azimli olduğuna ilişkin
açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Sayın Başkan, Irakın kuzeyi Gara bölgesinde Türk Silahlı
Kuvvetlerimiz tarafından Pençe Kartal-2 Harekâtıyla
kurtarılmaya çalışılan ancak hain terör örgütü PKK
tarafından şehit edilen 13 yiğidimize Allahtan rahmet
diliyorum, mekânları cennet olsun. Şehitlerimizden Piyade Er Adil
Kabaklı ve Topçu Er Müslüm Altıntaş, Gaziantepte bugün
defnedildiler; ailelerine sabır diliyorum.
1984 yılında Eruh baskınıyla
başlayan terör belası sadece can almakla, anaları
ağlatmakla kalmamış gelecek nesillerin de refahından, huzurundan
ve yaşama sevincinden yıllar çalmıştır. PKK/PYD terör
örgütlerine açıkça destek veren devletler ve yerli iş birlikçileri,
savunmasız ve silahsız 13 kardeşimizin katillerinin kanlı
ellerini sıkmaya devam edecek misiniz? Alçak yüzünü bir kez daha gösteren
PKKyı milletçe lanetliyoruz. Yüce Türk milleti vatanın birliği
ve bütünlüğünü korumaya azimlidir. Türkiye Cumhuriyeti ilelebet
yaşayacaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Gümüşhanenin düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Gümüşhane Milletvekili Cihan Pektaşa ait.
Buyurun Sayın Pektaş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
B)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.-
Gümüşhane
Milletvekili Cihan Pektaşın, Gümüşhane ilinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 103üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gümüşhanenin düşman
işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü münasebetiyle gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlarken hain terör örgütü PKK
tarafından alçakça şehit edilen vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, ailelerine ve aziz milletimize
başsağlığı diliyorum. Kalleş terör örgütlerine ve
onların uzantılarına karşı verdiğimiz
mücadelemizi kararlılıkla ve amansız bir şekilde
sürdüreceğiz. Ayrıca, İstanbula önemli eserler kazandıran
Büyükşehir Belediyesi eski Başkanımız Kadir Topbaş
Beyefendiye bir kez daha Allahtan rahmet diliyorum.
Birinci Dünya Savaşında
Osmanlının birçok cephede savaştığı dönemde, 19
Temmuz 1916da Torul ve Gümüşhane, 22 Temmuzda da Kelkit Ruslar
tarafından işgal edildi. Harşit Vadisindeki bütün meyve
ağaçlarını kesen ve tarlalardaki mahsulleri yakarak halkın
gıdaya erişimini engelleyen Ruslar, bölgedeki Ermeni çetelerini
silahlandırarak Hüseyin Hüsnü Efendi, Mehmet Hafız ve Ömer Doğru
gibi şehrimizin çok sayıda ileri gelenlerine suikastlar düzenleyerek
şehit etmişlerdir. Yaklaşık bir buçuk yıl işgal
altında kalan ilimiz, kahramanca verilen bir mücadelenin sonunda 14
Şubat 1918de Torul, 15 Şubatta Gümüşhane, 17 Şubatta da
Kelkit düşmandan temizlendi.
Kurtuluş Savaşından sonra,
kurtuluştan sonra Gümüşhanede hayat normale dönmemiş, özellikle
gençler batı cephesindeki savaşlara katılmış ve
birçoğu şehit olmuştur. Ecdadımız nasıl ki bundan
yüz üç yıl önce al bayrağı yere düşürmemek için canı
pahasına mücadele ettiyse bugün bizler de aynı mücadeleyi sürdürüyor,
aynı ruhu koruyoruz. Atalarımızdan
devraldığımız bu toprakları ve tarihî mirası en
güzel şekilde değerlendirerek, geliştirerek ve koruyarak
insanımızın istifadesine sunmak için gece gündüz demeden
çalışıyoruz.
Gümüşhanede tarım, turizm ve madencilik
sektörlerinde önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Sulanabilir arazilerimizi
modern tarıma kavuşturmak için barajlar, göletler ve kapalı
sistem sulama projeleri inşa ediyoruz. 23 baraj ve göletimizi bitirdik, 21
baraj ve göletimizin inşaatıysa devam etmektedir. Şu ana kadar
yaklaşık 200 bin dekar araziyi sulamaya açtık. Projelerimiz
bittiğinde tarımsal hasılamız 5 kat daha artmış
olacaktır.
Adını altın ve gümüş
madenlerinden alan ve Osmanlı Döneminden beri madencilik yapılan
Gümüşhanemizde son yıllarda büyük yatırım
yapılmaktadır. Madencilik, ilimizin ekonomisine ve istihdamına
büyük katkı sağlamaktadır. Tarihî ve tabii güzellikleri iç içe
olan Gümüşhanemizin turizm potansiyeli de oldukça yüksektir. Ülkemizin en
fazla yaylaya sahip olan ilimiz yayla turizminin yanı sıra kültür turizmi,
ekoturizm ve kayak turizmi için de ideal bir konuma sahiptir. Tabiatın
yer altı sarayı diye tabir ettiğimiz Karaca Mağarası,
Torul Kalesi ve cam seyir terası, Zigana Dağında bulunan Limni
Gölü, Şiran ilçemizdeki Tomara Şelalesi ve cam seyir terası
yerli ve yabancı turistler tarafından ziyaret edilmektedir. Kelkit
ilçemizdeki Satala Antik Kentinde kazı çalışmaları devam
ediyor. Roma İmparatorluğunun Anadoludaki en büyük lejyonu olan
antik kentte çalışmalar bittiğinde âdeta bir açık hava
müzesi olarak milyonlarca ziyaretçiyi ağırlayacaktır.
Süleymaniye Kayak Merkezimizin proje çalışmalarına da
başlandı.
Bütün bu tarihî ve tabii güzelliklere
ulaşımı kolaylaştırmak için çok önemli projeler hayata
geçirilmektedir. 29 kilometre uzunluğuyla Avrupanın en uzun tüneli
olan Zigana Tünelinin inşaatının yüzde 81i tamamlandı.
Önümüzdeki yıl hizmete açılacak olan tünel bölge ekonomisine büyük
bir ivme kazandıracaktır. Gümüşhane-Kelkit arasında bulunan
Pekün Tüneli ve Gümüşhane-Bayburt yolundaki Vauk Tünelinin
inşaatları devam ediyor. Gümüşhane-Şiran arasında
bulunan Tersun Tünelinin ise projesi yapılmaktadır.
Havalimanımızın pist inşaatı tamamlanmak üzere, üst
yapısı da bitirilerek önümüzdeki yıl uçuşlara
açılması planlanmaktadır. Erzincan-Gümüşhane-Trabzon
Hızlı Tren Projesinde proje çalışmalarımız devam
ediyor. Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi hazretlerinin manevi mimarı
olduğu Gümüşhanemize yeni esereler kazandırmaya devam
edeceğiz. Yüz üç yıl önce özgürlüğüne kavuşan
Gümüşhane, inşallah ay yıldızlı bayrağın
gölgesinde kıyamete kadar özgür kalmaya devam edecektir. Bu vesileyle,
istiklal ve istikbalimiz için canlarını feda eden bütün
şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi hürmetle yâd ediyorum.
Sözlerimi iki dönem Gümüşhane Milletvekili
olarak vazife yapmış Kelkitli Şairimiz merhum Nurettin Özdemirin
Vatan şiirinden bir bölümü okuyarak tamamlamak istiyorum:
Vatan,
Antalya'da bir mavi su,
Posof'ta bir çorak tarla,
Gümüşhane'de bir yemyeşil bahçedir.
Vatan,
Hakkâride sıra dağlar ki bölünmez,
Yürek yüreğe, el eledir.
Vatan,
Küçük ellerinin avuçladığı
Sâde bir toprak parçası değil
çocuğum,
Toprakla büyüyen bir kutsal düşüncedir.
Genel kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz
vereceğim.
Buyurun Sayın Taşkın
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Iraktaki operasyonda şehit olanlara Allahtan
rahmet dilediğine, şehitlerin kanının PKK terör örgütüne
sahip çıkan, destek veren, sempati besleyen herkesin eline
bulaştığına, vatan topraklarında tek bir terörist
kalmayana kadar mücadeleye devam edeceklerine ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Irakta PKK terör örgütü tarafından alçakça
katledilen şehitlerimizden hemşehrim polis memuru Sedat
Yabalakı Mersin Bozyazı ilçemizde dün dualarla ebediyete
uğurladık. Diğer şehitlerimiz Erhan Pekçetin, Aydın
Günel, Vedat Kaya, Semih Özbey, Hüseyin Sarı, Mevlüt Kahveci, Ümit
Gıcır, Adil Kabaklı, Müslüm Altıntaş, Sedat Sorgun,
Süleyman Sungur, Yüzbaşı Ertuğ Güler, Yüzbaşı Burak
Coşkun, Astsubay Kıdemli Başçavuş Harun Turhan da
gözyaşları ve dualar eşliğinde ebediyete
uğurlandılar.
Tüm şehitlerimize Cenab'ı Allahtan
rahmet, ailelerine sabırlar diliyorum. Aziz milletimizin başı
sağ olsun. Şehitlerimizin kanı PKK terör örgütüne sahip
çıkan, destek veren, sempati sergileyen herkesin eline
bulaşmıştır. Bunlar, tarih ve yüce Türk milleti önünde
bunun hesabını vereceklerdir.
Şüheda yurdu ve aziz vatan topraklarında
tek bir terörist kalmayana kadar mücadelemiz devam edecektir diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aydemir
İbrahim Aydemir yok mu arkadaşlar?
Sayın Çakırözer
9.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin,
Eskişehir ilinde çiftçilere DSİden hiçbir hizmet
almadıkları kuyuları için en az 2 bin liralık su
faturaları gönderildiğine, DSİnin Türkiyenin dört bir yanında
Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı tüm çiftçilere hiçbir kontrol
yapmaksızın otomatik su faturaları gönderdiğine, kanun
çıkmadan önce yıllarca hiç alınmamış böyle bir
paranın şimdi isteniyor olmasının Eskişehir ili ve
ülkede on binlerce çiftçiye yapılan bir haksızlık olduğuna,
bu adaletsizlikten derhâl dönülmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Eskişehirimizde Emirler, Koyunlar, Orta,
Fevziçakmak, Muttalip, Cumhuriyet, Osmaniye, Karahüyük mahallelerimizde
çiftçilerimiz büyük sıkıntı yaşıyor. Devlet Su
İşlerinden hiçbir hizmet almadıkları kuyuları için su
faturaları gönderilmiş: Dekar başına 15 lira. Her çiftçiye
en az 2 bin lira yeni fatura çıkarılmış. 2018
yılında AK PARTİ iktidarı sulama birliklerini kapatmak
istediklerinde uyarmıştık Sulama birliklerine el koyuyorsunuz
ama bundan sonunda çiftçimiz zarar görecek. demiştik. İşte,
dediğimiz çıktı. DSİnin kayyumları, Türkiyenin dört
bir yanında Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı tüm çiftçilere
hiçbir kontrol yapmaksızın, otomatik su faturaları göndermekte.
Bunun adı sorma, ver parasıdır. Bu kanun çıkmadan önce
yıllarca hiç alınmamış böyle bir paranın şimdi
isteniyor olması Eskişehir ve Türkiyede on binlerce çiftçimize
yapılan haksızlıktır. Çiftçinin zaten omzunda elektrik
faturası var; gübre, tohum, mazot yükü var. Hesapsız kitapsız
savurganlığınızın bedelini eli nasırlı
çiftçinin sırtına yüklemekten artık vazgeçin. Çiftçilere
yapılan bu büyük adaletsizlikten derhâl dönülmelidir.
BAŞKAN Sayın Şeker
10.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Pençe
Kartal-2 Harekâtında şehit olan 3 asker ile teröristler tarafından
kaçırılarak şehit edilen 13 vatandaşa Allahtan rahmet
dilediğine, Türk ordusunun önünde durabilecek ne bir terör örgütü ne de
bir piyon güç olduğuna, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın da ifade ettiği gibi teröristler için ne Kandil ne
Sincar ne de Suriyede bulundukları hiçbir yerin artık güvenli
olmayacağına ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, 53 teröristin
etkisiz hâle getirildiği Pençe Kartal-2 Harekâtında şehit olan
3 askerimiz ile teröristler tarafından kaçırılarak alçakça
katledilen, şehit edilen 13 vatandaşımıza Allahtan rahmet
diliyorum. Terör örgütü PKKyı ve onun uzantılarını,
destekçilerini şiddetle kınıyorum. Devletimiz gereken
cevabı vermiştir, vermeye de devam edecektir.
Ülkemizin büyümesini, kalkınmasını ve
bölgede lider ülke olmasını hazmedemeyenler ülkemizi zayıflatmak
amacıyla başta PKK olmak üzere terör örgütlerini besleyenler
şunu bilmelidir ki Türkiye artık eski Türkiye değil.
Milletimizin bekası için Türk ordusunun önünde durabilecek ne bir terör
örgütü ne de bir piyon güç vardır. Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın da ifade ettiği gibi teröristler
için ne Kandil ne Sincar ne de Suriyede bulundukları hiçbir yer
artık güvenli olmayacak, onlara mezar olacak diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
11.- Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, ülkenin büyümesini durdurmaya çalışanların, bu
amaçla çok uluslu operasyonlara ortak olan herkesin kaybedeceğine,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın kararlı
duruşu ve milletin güçlü desteğiyle hem sınırlar içinde hem
de sınır ötesinde terörle ve destekçileriyle mücadelenin sonuna kadar
sürdürüleceğine, Gara şehitleri başta olmak üzere vatanın
bekası uğruna canlarını feda eden tüm şehitlere
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Türkiyenin büyümesini durdurmaya, yürüyüş
temposunu düşürmeye çalışanlar, bu amaçla çok uluslu
saldırılara ve operasyonlara ortak olan herkes kaybedecektir.
Türkiyeyi durdurma hesaplarına inananlar Gezide, 17-25 Aralıkta, 15
Temmuzda kaybettiler; terörle içeriden vurmaya dönük bütün girişimlerde de
kaybetmişlerdir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın kararlı duruşu ve milletimizin güçlü
desteğiyle hem sınırlarımız içerisinde hem de
sınırlarımızın ötesinde terörle ve destekçileriyle
mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Şehitlerimizin
intikamını misliyle alarak terör örgütünün başını
tamamen ezmek boynumuzun borcudur.
Gara şehitlerimiz başta olmak üzere,
vatanımızın bekası uğruna canlarını feda
eden tüm şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine sabır,
milletimize başsağlığı diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
12.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Irakın Gara bölgesinde terör örgütü
tarafından şehit edilen Hüseyin Sarıyı Kahramanmaraş
Şehitliğinde defnettiklerine, şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine
ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kahramanmaraşımız son bir haftada
kurtuluşumuzun 101inci yıl dönümünün gururu ile şehitlerimizin
ve şehidimizin acısını bir arada yaşadık.
Şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Hemşehrimiz Hava Savunma Uzman Çavuş
Hüseyin Sarı 13 Ağustos 2015 tarihinde kendi düğünü için izin
alıp Kahramanmaraşa gelmek için birliğinden
ayrılmıştır. Star Diyarbakır firmasına ait bir
yolcu otobüsüne binmiş, Bingöl-Diyarbakır yolunda bölücü terör örgütü
mensuplarının yol kesmesi sonucu
kaçırılmıştır. 10/2/2021 tarihinde Irakın kuzeyi
Gara bölgesinde başlayan Pençe Kartal-2 Harekâtında kontrol
altına alınan bir mağarada alıkonulan Hüseyin Sarı
şehit edilmiştir. Dün kendisini Kahramanmaraş Şehitliğinde
defneyledik. Milletimizin asıl mücadelesi siyonist ve Haçlı
ittifakıyladır, gerisi onların piyonlarıdır.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
13.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, pandemi sürecinde en dertli kesimlerden olan
esnafların başında elektronik ve bilgisayar sarf malzemeleri
satan küçük esnaf olduğuna ve bunların devletten destek
beklediklerine ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ziyaretlerine gittiğimiz esnafımıza
bir dokununca bin ah işitiyorsunuz. En çok dertli olan esnafların
başında elektronik ve bilgisayar sarf malzemeleri satan küçük
esnafımız Malzemeleri aldığımız yerler dolarla
hatta bitcoinle fiyat veriyorlar, sattığımız maldan zarar
ediyoruz, yerine mal koyamıyoruz. diye sesleniyorlar.
Anlayacağınız bu firmaların Batılılar bizi
kıskanmasaydı Nobel ödülü alacak... Faiz sebeptir, enflasyon
sonuç. teorisinden ve bu teorinin Bir ülke en kısa sürede nasıl
batırılır? sorusuna yanıt olan Dolarla ne işimiz
var? uygulamasından haberleri yok. Evet, dolar düştü ama bu
malzemelerde fiyatlar düşmedi. Şimdi, bu küçük esnafımız
Sesimizi AKPye duyurun; ya büyük teorilerini mal
aldığımız ana firmalara ve bu ürünlerin geldiği
ülkelere kabul ettirsinler ya da zararlarımızı karşılamak
için bize destek olsunlar. diyor.
BAŞKAN Sayın Kavakcı Kan
14.- İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı
Kanın, Gara şehitlerinden Semih Özbeyin 2019 yılında
ailesine yazdığı mektuba ilişkin açıklaması
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Gara
şehitlerimizden Semih Özbey evladımızın 2019
yılında ailesine yazdığı mektuptan kesitler: Aileme
Bu mektubun size ulaştırılıp
ulaştırılamayacağını bilmeden yazıyorum.
Bütün aile üyelerim, umarım hepiniz iyisinizdir. Beni soracak
olursanız iyi olmaya çalışıp
kavuşacağımız gün için sabrediyorum. Bu mektubuma sizin
tarafınızdan cevap verme imkânı verilir mi verilmez mi,
bilmiyorum ama ben yine de yazıyorum. Ben buradayım,
sağım, ölmedim, yaşıyorum. demek için yazıyorum.
Üzülmeyin ve umudunuzu hep taze tutup koruyun. Dışarıda normal
hayat seyrinde devam ediyor, bunun farkında ve bilincindeyim. Ben
buradayım diye kendinizi hayattan soyutlamayın, uzak tutmayın;
hayatın normal akışına ve seyrine uyun istiyorum. Anne ve
babamın ellerinden ve kardeşlerimin yanaklarından öperim. Büyük
küçük herkese selam söylüyorum, Allaha emanet olun.
Allah rahmet eylesin.
BAŞKAN Sayın Etyemez
15.- Konya Milletvekili Halil Etyemezin, Irakın
Gara bölgesinde PKK tarafından 13 kişinin şehit edildiğine,
teröre destek veren ve ses çıkarmayan herkesin bu cinayete ortak
olduğuna, PKK terör örgütüne ve destekçilerine karşı verdikleri
mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceklerine ilişkin
açıklaması
HALİL ETYEMEZ (Konya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Meclisin açılışında
yapmış olduğunuz konuşmadan dolayı sizlere özellikle
teşekkür ediyor ve o metni milletin hislerini yansıttığı
için de ayrıca kabul ettiğimizi ifade ediyorum.
Irakın Gara bölgesinde alçak terör örgütü PKK
tarafından 13 masum kardeşimiz şehit edilmiştir. Bu eylem
hain terör örgütünün gerçek yüzünü bir kez daha ortaya
çıkarmıştır. Terör örgütü PKK alçaklıkta
sınır tanımayacağını bir kez daha tüm dünyaya
ilan etmiştir. Teröre destek veren ve ses çıkarmayan herkes bu
kanlı cinayete ortaktır. Tüm ülkeler amasız, fakatsız
lakinsiz teröre ve terörizme tavır koymalıdır. Terörün her
türlüsünü lanetliyorum. PKK terör örgütünü kınamayan kesimleri de
şiddetle kınıyorum. PKK terör örgütü
akıttığı kanda boğulacaktır. Kalleş PKK
terör örgütüne ve onların destekçilerine karşı verdiğimiz
mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğiz. PKK hain terör örgütü
tarafından alçakça şehit edilen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çalık? Öznur
Hanım yok.
Sayın Girgin
16.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin,
çiftçilerin desteklerinin bir an önce ödenmesini beklediğine ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Tarım Bakanına çiftçiden mektup:
Muğla ili Menteşe ilçesinde hayvancılık yapmaktayım.
Tarım Bakanı Temmuz, ağustos ve eylül ayı çiğ süt
destekleme primi ekim ayında yatacak. dedi ama sadece temmuz ve
ağustos yattı. Eylül, ekim, kasım aylarının süt
primleri Ziraat Bankası hesaplarına 12 Şubatta saat 18.00de
yatacak; silaj ve yulaf, arpa ve dane mısır desteklemeleri de 12
Şubatta yatacak. dedi ama bugüne kadar hiçbir prim desteklerimiz
yatmadı. 1 litre sütü 2 lira 80 kuruş olarak Bakan
açıkladı. Biz sütlerimizi 2 lira 50 kuruştan veriyoruz. 1 çuval
süt yemi 140 lira, 1 kilo saman 1 lira. 1 kilo sütle 1 kilo yem
alamıyoruz, derdimiz büyük, çaremize destek yok. Bir an önce çiftçinin
destekleri ödensin, çiftçiyle dalga geçmesinler, perişanız
perişan.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Karasu
17.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun,
şehitlere Allahtan rahmet dilediğine, 16 Şubat 1969 günü
İstanbul Taksim Meydanında 6ncı Filoyu protesto eden devrimci
gençlerin saldırıya uğramasının üzerinden elli iki
yıl geçtiğine, o saldırı sırasında Taksim Meydanında
öldürülen Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğanı bir kez daha
saygıyla andığına ilişkin açıklaması
ULAŞ KARASU (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Şehitlerimize Allahtan rahmet, tüm milletimize
başsağlığı diliyorum.
ABDyi konuştuğumuz bu dönemde 16
Şubat 1969 günü İstanbul Taksim Meydanında 6ncı Filoyu
protesto eden devrimci gençlerin ABD emperyalizminin
uşaklığını yapan bir güruh tarafından
saldırıya uğramasının üzerinden elli iki sene geçti. O
gün vatan toprağını ABDye peşkeş çekmek isteyenlere
karşı onurlu bir mücadele sergileyen Cumhuriyet Halk Partisi bugün de
aynı kararlıkla mücadelesine devam ediyor.
Bizler o gün de ABD emperyalizmine karşıydık bugün de
karşıyız. O gün devrimci gençlere saldıranların
bugünkü temsilcilerini de çok iyi tanıyoruz. Elli iki sene önce Taksim
Meydanında kalleşçe öldürülen Ali Turgut Aytaç ve Duran
Erdoğanı bir kez daha saygıyla anıyor, sözlerimi büyük
usta Ruhi Sunun şu dörtlüğüyle bitiriyorum: Bu meydan kanlı
meydan/Ok fırladı çıktı yaydan/Kalkın ayağa kalkın/Biz
şehirden siz köyden.
EYÜP ÖZSOY
(İstanbul) Nereye gideceğiz?
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Nereye gideceğiz?
BAŞKAN
Sayın Çelik
18.- Hatay Milletvekili Sabahat Özgürsoy Çelikin,
kaçırılan ve Irakın Gara bölgesinde öldürülen şehitlere
Allahtan rahmet dilediğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın kararlı duruşuyla en kısa sürede terör
belasından kurtulunacağına ilişkin açıklaması
SABAHAT ÖZGÜRSOY
ÇELİK (Hatay) Teşekkürler Sayın Başkan.
Pençe Kartal-2
Operasyonunun yapıldığı Irakın kuzeyindeki Gara
bölgesinde alçak terör örgütü PKK tarafından kaçırılarak
alıkonulduktan sonra 13 canımız haince şehit edildi.
PKKya terörist
diyemeyen kim varsa alçaktır, kalleştir, haindir. Şehitlerimize
Cenab-ı Allahtan rahmet; ailelerine, aziz milletimize
başsağlığı, sabır ve metanet diliyorum.
Kahraman
şehitlerimizi ülke ve millet olarak asla unutmayacağız.
Sayın Cumhurbaşkanımızın kararlı duruşu,
milletimizin feraseti, askerî güçlerimizin kararlı duruşuyla
inşallah en kısa sürede terör belasından kurtulacağız
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Eronat
19.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın,
Hangi AK PARTİ milletvekilinin çocuğu bedel ödedi bu ülkede? diye
soran Kemal Kılıçdaroğluna 1 şehit annesini Mecliste az
mı bulduğunu sorduğuna ilişkin açıklaması
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Sayın Başkan, Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu bugün Hangi AK PARTİ milletvekilinin
çocuğu bedel ödedi bu ülkede? diye sormuştur. Oğlu PKK
tarafından şehit edilmiş bir anne olarak 2 dönemdir Gazi
Meclisimizde görev yapmaktayım.
Sayın
Kılıçdaroğlu benden habersiz olacak kadar Meclisten kopuk mudur
yoksa siyasetten uzak mıdır yoksa bir şehit annesini Meclise az
mı bulmaktadır? Ayrıca Diyarbakırda Dicle İlçe
Başkanımız Deryan Aktert birkaç yıl önce şehit
edilmiştir. Yine, Lice İlçe Başkan Yardımcımız
Orhan Mercan şehit edilmiştir. Bakın, şu haber
portalını da göstereyim: PKK yedi yılda 37 AK PARTİliyi
şehit etmiştir.
Saygılarımla.
BAŞKAN
Sayın Öçal
20.- Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçalın,
PKK tarafından yıllardır alıkonan 13 vatandaşın
katledildiğine, terör örgütü adına hâlâ siyasi tehdit dilinden
vazgeçmeyenlerin de büyük bedel ödeyeceğine, bu ilişkileri açık
etme ve terör örgütlerinin belini kırma gayretinden asla
vazgeçmeyeceklerine ilişkin açıklaması
HABİBE ÖÇAL
(Kahramanmaraş) Teşekkürler Sayın Başkan.
Pençe Kartal-2
Harekâtı kapsamında yapılan operasyonlarda terör örgütü PKK
yıllardır alıkoyduğu 13 vatandaşı kalleşçe
katletmiştir. Şehit olan vatandaşlarımıza Allahtan
rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı
diliyorum.
Türkiye'nin sadece terör örgütleriyle değil,
demokratik siyasetin arkasına sığınarak teröre destek
veren, paravanlık yapan ve kirli ittifaklarla terörü
meşrulaştıran, normalleştiren kişi ve siyasi
partilerle de mücadelesi sürecektir. Terör örgütü adına hâlâ siyasi tehdit
dilinden vazgeçmeyenler de büyük bedel ödeyecektir. Terörle mücadele, teröre
destek veren, kendine alan açmaya çalışan sivil görünümlü kurum,
kuruluş ve piyonlarıyla da sürecektir. Biz bu kirli ilişkileri
açık etme ve terör örgütlerinin belini kırma gayretinden asla
vazgeçmeyeceğiz. Büyük ve güçlü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan
250 sıra sayılı Kanun Teklifinin bu kısmın 1'inci
sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesi, Genel Kurulun 16 Şubat 2021 Salı
günkü birleşiminde 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin
birinci bölümü üzerindeki soru ve cevap işleminin tamamlanmasına
kadar, 17 Şubat 2021 Çarşamba günkü birleşiminde 250 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar, 17 Şubat 2021 Çarşamba günkü birleşiminde 250 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanamaması
hâlinde, 18 Şubat 2021 Perşembe günkü birleşiminde 250 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
23 Şubat 2021 Salı günkü birleşiminde gündemin Özel Gündemde Yer
Alacak İşler kısmında bulunan 200, 199 ve 159 sıra
sayılı Meclis Araştırması Komisyonu
raporlarının görüşmelerinin yapılması, bu
görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak
konuşma sürelerinin en fazla 2 konuşmacı tarafından
kullanılabilmesi ve bu birleşimde Meclis araştırması
komisyonu raporlarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
24 Şubat 2021 Çarşamba günkü birleşiminde 54 sıra
sayılı Kanun Teklifine kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar, 25 Şubat 2021 Perşembe günkü birleşiminde
Kişisel Verileri Koruma Kurulunda boşalacak olan bir üyelik için
seçim yapılması ve bu birleşiminde 204 sıra
sayılı Kanun Teklifine kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi, 250
sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin önerisi
16/2/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/02/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Özlem
Zengin
Tokat
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündeminin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmında bulunan 250 sıra
sayılı Kanun Teklifinin bu kısmın 1'inci sırasına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
16 Şubat
2021 Salı günkü (bugün) birleşiminde 250 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerindeki soru ve cevap işleminin
tamamlanmasına kadar,
17 Şubat
2021 Çarşamba günkü birleşiminde 250 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
17 Şubat 2021 Çarşamba günkü
birleşiminde 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde, 18 Şubat 2021
Perşembe günkü birleşiminde 250 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
23 Şubat
2021 Salı günkü birleşiminde Gündemin Özel Gündemde Yer Alacak
İşler kısmında bulunan 200, 199 ve 159 sıra
sayılı Meclis Araştırması Komisyonu
raporlarının görüşmelerinin yapılması, bu
görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak
konuşma sürelerinin en fazla iki konuşmacı tarafından
kullanılabilmesi ve bu birleşimde Meclis araştırması
komisyonu raporlarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
24 Şubat
2021 Çarşamba günkü birleşiminde 54 sıra sayılı Kanun
Teklifine kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar,
25 Şubat
2021 Perşembe günkü birleşiminde Kişisel Verileri Koruma
Kurulunda boşalacak olan bir üyelik için seçim yapılması ve bu
birleşiminde 204 sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
çalışmalarını sürdürmesi;
250 sıra sayılı Kanun Teklifinin
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,
Önerilmiştir.
250 sıra
sayılı Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya ve 39 Milletvekilinin
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3346)
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki
Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 23üncü Maddeler |
23 |
2. Bölüm |
24 ila 44üncü Maddeler |
21 |
Toplam Madde Sayısı |
44 |
BAŞKAN Öneri üzerinde ilk söz
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Diyarbakır
Milletvekili Oya Eronatın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
gruplar olarak bir mutabakatımız var. Bugünkü gündemde Sayın
Grup Başkan Vekilleri her birisi konuştular. Burada söz alıp da
bugünkü gündemi konuşmadan olmaz ama Sayın Bakanlar gittikten sonra
da o konuya dâhil olmak olmaz. Ben de o konuda herhangi bir şey
söylemeyeceğim. Bunu Türkiye kamuoyu önümüzdeki süreçlerde zaten uzun uzun
tartışacak.
Söz alma sebebim, Sayın Eronatın
Sayın Genel Başkanımızın grup konuşmasıyla
ilgili kullandığı ifadeler üzerinedir. Sayın Eronatın
konuşmanın tümüne hâkim olmadığı
anlaşılıyor; belki duydu, belki sadece bir cümle söylendi
kendisine. Sayın Genel Başkanımız, Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın, şehit annesiyle yaptığı görüşme
sırasında, oğlunun şehitlik mertebesine erişmesine
ilişkin başlayan, ona ilişkin Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın kullandığı bir ifadeden devam ederek Neden
Recep Tayyip Erdoğanın çocuklarının biri bedelli askerlik
yapmıştır, diğeri hekim kararıyla askerlik
yapmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hep ölenler
garibanlardır. Hangi AK PARTİ milletvekilinin çocuğu böyle bir
bedel ödemiştir? Hep şehitliği övüyoruz ama işin bu
tarafını hiç düşünmüyoruz. demiştir.
Sizin durumunuz hepimizi üzen, zamanında
hepimizin üzüldüğü, ağladığı bir durumdur ama
Sayın Genel Başkanımız sizin çocuğunuzun PKK
tarafından yapılan bir saldırıda katledilmiş
olmasıyla uzaktan yakından ilişkisi olmayan bir konudan
bahsetmektedir. Meselenin kendisi budur. Sayın Genel
Başkanımız... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Hepimizi kastetti.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Arkadaşlar...
BAŞKAN Orada açıklama yapıyor,
arkadaş, bekleyin ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sen de çıkar dersin ki:
Benim çocuğum askerliğini Kuzey Irakta yapıyordu, şehit
oldu, şu tarihte de cenazesi oldu. Sayın Genel Başkan
milletvekilleri üzerinden bunu söyledi, Sayın Eronatınki bir terör
saldırısı.
Ayrıca Bugüne kadar 36 AK PARTİli
şehit edilmiştir. diye...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Asla ve asla bunu kabul
edilebilir bulmuyoruz. Şehidin partisi olmaz, şehitler hepimizin
şehitleridir; parti, ayırma işidir, şehidin partisi olmaz.
Ayrıca, PKK terör örgütü Artvin
Şavşatta Sayın Genel Başkanımıza kurşun
sıktı, bir askerimiz şehit oldu. IŞİD terör örgütü
bomba doldurduğu bir minibüsle Genel Başkanımıza
saldırıyordu, Süleyman Soylu açıkladı Türk polisi
yakaladı. diye. Bu konuda Sayın Genel
Başkanımızı eleştirmeye kalkmadan önce bu
gerçeklikleri bir hatırlamakta fayda var.
Teşekkür ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan...
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkan...
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
22.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşin, televizyon kanallarının Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın kendilerine atfen söylediği
sözleri yayınladığına, bunu talihsizlik olarak gördüğüne,
kendilerinin tarafının hukuk, insan hakları, barış,
özgürlük ve adalet olduğuna, Meclis Başkan Vekillerinin hiçbirisinin
bu yönlü açıklamalarını asla kabul etmeyeceklerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu görüşme sırasında söz
istemiştim ama siz süreci devam ettirmek istediniz, o yüzden ısrar
etmedim. Ancak şu anda bütün kanallar özellikle Meclis Başkan Vekili
olarak sizin bize atfen söylediğiniz sözleri yayınlıyor.
Açıkçası bunu çok büyük bir talihsizlik olarak görüyoruz.
Şahsınız değil hedefim ama siz söylediğiniz için
söylüyorum. Orada oturduğunuz koltuk, bu İç Tüzüke ve Anayasaya
bağlı olarak siyaset yapmanızı gerektiren ve taraflı olmanızı
engelleyen bir koltuktur. Tabii ki siyaset yapma hakkınız
vardır. Yani o koltukta oturmazsınız, genel başkan
olursunuz, grup başkan vekili olursunuz ya da başka bir sıfatla
istediğiniz siyasi değerlendirmeyi yaparsınız. Ancak yani
siz Bizim tarafımız burasıdır. Dediniz; bizim
tarafımızı da söylemek isterim, yani bu sizin
konuşmanızı köpürte köpürte yayan kanallara atfen söylüyorum.
Bizim tarafımızı kürsüden söyledik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir daha
Sayın Başkan, tarafımız şudur: Bizim
tarafımız hukuktur, bizim tarafımız insan
haklarıdır, bizim tarafımız barıştır, bizim
tarafımız özgürlüklerdir, bizim tarafımız adalettir ve
adalet talebimiz herkes içindir. Bu yönüyle, yani Meclis Başkan Vekillerimizin,
siz de dâhil hiçbirisinin bu yönlü açıklamalarını asla kabul
etmeyeceğimizi, İç Tüzüke en başta bizlerin, Grup Başkan
Vekillerinin ve Meclis Başkan Vekilinin uyması gerektiğini
önemle belirtmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.-
Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Meclis
Başkan Vekili olarak herhangi bir Grup Başkan Vekiliyle polemiğe
girmek niyetinde olmadığına ancak 13 vatandaşın
beş altı yıl önce kaçırıldığına, onlara
sıkılan kurşunun milletin merhametine, sevgisine ve
kardeşliğine sıkıldığına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Burada, esasında Meclis
Başkan Vekili olarak herhangi bir Grup Başkan Vekiliyle polemiğe
girmek niyetinde değilim ancak 13 vatandaşımız, beş
yıldır, altı yıldır kahpece, alçakça, evine giderken,
düğüne giderken, bayrama giderken kaçırılmış;
bağrımız yanmış. Burası Gazi Meclis, bu Meclisi,
bu devleti kuran Mustafa Kemalin kurduğu bir irade ve bu irade şu
anda bir şeyle karşı karşıya. Ben her zaman bir
şey söylüyorum: Sıkılan kurşun, milletin merhametinedir,
sevgisinedir, kardeşliğinedir. 13 vatandaşımız elleri
bağlı, kafasına arkadan kurşun sıkılmış;
Meclis Başkan Vekili olarak ben 1 milyon sefer tarafım onlardan
dolayı, devletin tarafıyım. (AK PARTİ, MHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, siz tarafsınız ama siz bir partiyi hedef
gösteremezsiniz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) PKK
parti mi ya! PKK parti değil. de!
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan
250 sıra sayılı Kanun Teklifinin bu kısmın 1'inci
sırasına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi, Genel Kurulun 16
Şubat 2021 Salı günkü birleşiminde 250 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerindeki soru ve cevap
işleminin tamamlanmasına kadar, 17 Şubat 2021 Çarşamba
günkü birleşiminde 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 17 Şubat 2021 Çarşamba
günkü birleşiminde 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde, 18 Şubat 2021
Perşembe günkü birleşiminde 250 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 23 Şubat 2021
Salı günkü birleşiminde gündemin Özel Gündemde Yer Alacak
İşler kısmında bulunan 200, 199 ve 159 sıra
sayılı Meclis Araştırması Komisyonu
raporlarının görüşmelerinin yapılması, bu
görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak
konuşma sürelerinin en fazla 2 konuşmacı tarafından
kullanılabilmesi ve bu birleşimde Meclis araştırması
komisyonu raporlarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
24 Şubat 2021 Çarşamba günkü birleşiminde 54 sıra
sayılı Kanun Teklifine kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar, 25 Şubat 2021 Perşembe günkü
birleşiminde Kişisel Verileri Koruma Kurulunda boşalacak olan
bir üyelik için seçim yapılması ve bu birleşiminde 204 sıra
sayılı Kanun Teklifine kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi, 250
sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet, değerli milletvekilleri,
öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır, oylamaya
sunamayız Başkanım.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır! Söz
talepleri varken nasıl oylamaya sunacağız?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Daha söz
talebi var ya!
BAŞKAN Daha önce verdiğiniz bilgi çerçevesinde
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, AK PARTİ grup
önerisinde söz talebimiz olduğunu söyledik.
BAŞKAN Arkadaşlar yanlış
değerlendirdiler.
Öneri üzerinde ikinci söz, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Manisa Milletvekili Özgür Özel
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Başkanım
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Sayın Zenginin de
BAŞKAN Oluç Bey vazgeçti zannediyorum, onun
için okumadım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz de vaz mı geçtiniz?
İSMET YILMAZ (Sivas) Siz de geçersiniz.
BAŞKAN Çekiliyor diye bildiğim için
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
diğer gruplar çektiyse ben de çekiyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet, çekiyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Özkan Bey, önemli galiba, sizin bir talebiniz var.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın,
Garada şehit olan asker, polis ve vatandaşlara Allahtan rahmet
dilediğine, Uşak Milletvekili İsmail Güneşin
yaptığı basın açıklamasında CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğluna Uşak iliyle ilgili
atıflarda bulunduğuna, her zaman halkın ve esnafın
yanında olduklarına ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Garada şehit olan asker, polis ve
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum ve tüm terör
örgütlerini lanetliyorum.
AK PARTİ Uşak Milletvekili Sayın
Güneş dün yaptığı basın açıklamasında
Sayın Genel Başkanımıza Uşakla alakalı
atıflarda bulunmuş. Sayın Genel Başkanımız ve
biz, esnafımızın ve halkımızın iyi ve kötü gününde
her zaman yanındayız. Genel Başkanımız çok
yakında, mart ayı içerisinde Uşakta olacaktır,
esnafımızı ve vatandaşlarımızı ziyaret
edecektir. Sayın Güneş, siz de Genel Başkanınızı
Uşaka getirin, esnafı ve vatandaşı ziyaret ettirin bir de
görelim. Gerçekten, esnafın durumunu Genel Başkanınıza
gösterebiliyorsanız, çağırın, Genel
Başkanınızı Uşaka getirin ve ziyaret ettirin diyorum.
Ben, bunun özellikle altını çiziyorum. Biz, her zaman Genel
Başkanımızla halkımızın ve
esnafımızın yanındayız diyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Sayın
Başkanım, sataşma var.
BAŞKAN Ne diye sataşma
Bir bakayım, bir bakayım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.-
İstanbul
Milletvekili Oya Ersoyun, (2/2361) esas numaralı 3065 sayılı
Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin İç Tüzükün 37nci maddesi
uyarınca doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/109)
19/2/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
3065 Sayılı Katma Değer Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
vermiş olduğum Kanun Teklifimin (2/2361) İç Tüzükün 37nci
maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını saygılarımla
arz ederim.
Oya
Ersoy
İstanbul
BAŞKAN Özgür Bey, isterseniz söz vereyim ben
size, demin göremedim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, ALS
hastalığıyla ilgili Meclis Araştırması Komisyonu
Raporunun görüşülmesinin son derece önemli olduğuna, bu rapor
görüşüldükten sonra ülkede ALS hastası çocuk doğmasın diye
belki anne babaya test yapılmaya başlanabileceğine, raporun
görüşülmesinin gelecek haftadan daha ileriye ötelenmemesini beklediklerine
ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
grup önerisinde diğer mevkidaşlarımız söz
haklarını çekince biz de çektik. Söyleyeceğim şudur, önemli
bir noktayı hatırlatmak istiyorum: Hepimizin üzüldüğü,
rahatsız olduğu bir nokta var; ALS hastaları, hep gündemde, hepimiz
rahatsız oluyoruz. Sayın Sağlık Bakanının bir
değerlendirmesi oldu, o aileleri üzdü. Ama mesele bu Meclis
tarafından geçtiğimiz yıl enine boyuna
tartışıldı. Mesela, Meclisin hazırlamış
olduğu bu araştırma komisyonu raporunda çiftlere evlenmeden önce
ALS testi yaptırmak gibi çok ucuz bir şeyin birkaç yıl sonra
artık ALS hastası çocukların doğmamasını
sağlayacağını öneriyor; çok basit bir şey. Bu
görüşülecekti, biraz önceki AK PARTİ grup önerisiyle -geçen hafta
bunun görüşüleceğine söz verilmişti- bu gelecek haftaya
bırakıldı; bunu bilelim. Bugünkü gündemi çok önemsiyor
olabiliriz ama bu gelecek haftaya kaldı. Birazdan bunu görüşecektik.
Bu konu çok hassas.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kürsüye çıksaydık
eğer bunu anlatacaktım. Geçen hafta biz... Bu ALS hastaları,
otizm ve diğer gelişim bozukluklarıyla ilgili Meclis
Araştırması Raporu görüşülmeden ilgili bakanlıklara
yollanamıyor. Bugün oy veren arkadaşlara, bunu gündemin gerisine
atıp kanunu öne alan arkadaşlara bu araştırma raporunu
emanet ediyoruz. Gelecek hafta bunun görüşülmesi son derece önemlidir. Bu
görüşüldükten sonra, Türkiyede ALS hastası çocuk doğmasın
diye belki anne babaya test yapılmaya başlanabilir, bu konu çok
hassas. Biraz önce grup önerisini geçirdiniz, eyvallah; önemli görüyorsunuz,
eyvallah ama sizlere emanet ediyoruz, bunun gelecek haftadan daha geriye
kalmamasını bekliyoruz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Haftaya
görüşeceğiz.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Önergeler (Devam)
1.-
İstanbul
Milletvekili Oya Ersoyun, (2/2361) esas numaralı 3065 sayılı
Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin İç Tüzükün 37nci maddesi
uyarınca doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/109)
(Devam)
BAŞKAN Önerge üzerinde teklif sahibi olarak
İstanbul Milletvekili Oya Ersoy konuşacaktır.
Buyurun Sayın Ersoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle konuşmama başlamadan önce
Garada katledilen yurttaşlarımızın ailelerine,
Balıkesirli hemşehrilerime ve halkımıza
başsağlığı diliyorum.
Şimdi, bu kanun teklifimin amacı,
pandeminin, zamların, işsizliğin ve ücretsiz izinlerin
kuşatması altındaki halkımızın, yaşam
mücadelesi veren halkımızın, milyonlarca hanenin en temel
yaşamsal ihtiyaçlarından KDVnin kaldırılmasını
istemek. Şimdi, kanun teklifini verdiğim zaman yani 2019
yılının Eylül ayında 4 kişilik ailenin açlık
sınırı 2.064 lira. Bugün ne? Bugün 2.652 lira. Peki, yoksulluk
sınırı ne? 6.724 liradan çıkmış bugün 8.638
liraya. Yani bir ailenin gıda harcamasıyla birlikte asgari
harcamalarını, giyim, konut, kira, elektrik, doğal gaz,
yakıt, su, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri
zorunlu harcamalarını yapmak için asgari olarak elde etmesi gereken
gelir 8.638 lira. İnsanca bir yaşam için en asgari tutar budur.
Oysaki milyonlarca yurttaş 2.825 lira asgari ücretle açlık
sınırının altında yaşıyor.
Bir yılda ekmek, un, bulgur, makarna
fiyatlarındaki artışa baktığımızda yüzde
23,4. Bütün gıda artışlarını vermeyeceğim ama
-zaman kısıtlı- sadece gıda fiyatlarına gelen
artış yüzde 28,6. Peki, iktidarın çözümü ne? Otobüs üzerlerinden
halkın üzerine çay atmak, Açım. diyeni susturmak. Bir de
kaynaklarının yüzde 83ünün İşsizlik Sigortası Fonundan
oluştuğu o Sosyal Koruma Kalkanı adı verdiği
kalkanlarda onların propagandasını yapmak.
Bir de yandaş gazeteciler var, onların
halka tavsiyeleri var: Marketlere giderken tok gidin, sepetinizi büyük
almayın, şarküteri reyonunun önünden geçerken burnunuzu kapatın
gibi. Aynı yandaş medyanın bir yandan da sabah akşam
ekonomideki büyümeden, işsizliğin azalmasından, bu gibi
masallardan bahsettiğini biliyoruz. Ama masalların arka
sayfasına baktığımızda, İstanbul Zeytinburnunda
1,5 yaşındaki çocuğunu komşusuna bırakarak intihar
eden anne babanın haberi var ve çözümsüzlük içinde sadece geçen hafta
Kocaelide 7 tane intihar vakası var.
Sayın milletvekilleri, gelin, bu kanun
teklifini bu Meclisten çıkaralım. Elektrikten suya, iletişimden
gıdaya kadar halkın en temel yaşamsal ihtiyaçlarından
KDVyi kaldıralım. Sermayenin talebiyle, salt onlar kârına kâr
katsın diye KDV indirimlerini Mayıs 2021 yılına kadara
uzattınız ya, gelin, bu indirimleri halktan sakınmayalım.
Bakın, mesela kısa bir örnek, çok küçük
bir örnek: Ankarada bugün itibarıyla kış ayında 4
kişilik bir ailenin ortalama doğal gaz faturası 500 lira,
elektrik faturası 200 lira, su faturası 100 lira yani toplamı
800 lira ve bunun 140 lirası KDV olarak alınıyor. Şu kara
kışta, pandemi belasının ortasında, işsizlik
almış başını gitmiş, ücretsiz izne çıkanlar
açlığa mahkûm olmuşken devlet her konutun zorunlu
ihtiyaçlarından 140 lira vergi alıyor. Bu adaletsizliktir, bu
vicdansızlıktır. Bir de bunun gıdası var, kirası
var, ulaşım ve iletişim harcamaları var. Hâlihazırda
yurttaşların gelirini dikkate almadan herkesten aynı oranda
dolaylı vergiler alınıyor. Bir kere bu zaten adaletsizdir, bir
de üstüne üstlük bunun zorunlu ihtiyaç maddelerinden alınması
adaletsizliği büyütmektedir.
Bu ülkede, çok bahsedildi, pandemi
koşullarında bile, sokağa çıkma yasaklarında 5
şirkete köprüler, otoyollar vesaire için milyarlarca lira ödediniz. Yine,
ben bu teklifi verdiğim günden itibaren bu Meclisten, defalarca, sermaye
lehine vergi indirimleri, imtiyazları vesaire çıktı. Gelin, bu
sefer halk yararına bir şey yapalım ve bu halkın tercihi,
bu halkın yaşaması için bu yasayı bu Meclisten
çıkaralım.
Bakın, DİSK, geçen hafta Mecliste grubu
olan tüm partileri ziyaret etti ve asgari ücretin tümüyle vergiden muaf
tutulması ve asgari ücrette prim desteği sağlanmasını
istedi. Bu ne demek biliyor musunuz? Mecliste yapılacak tek bir yasayla
bütün işçi ücretlerinin pandemi döneminde 750 lira artması demek. Bu
konu da acilen Meclis gündemine alınmak zorundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayınız.
OYA ERSOY (Devamla) Buradan bir kez daha uyarmak
istiyorum: Unutmayın, ne yaparsanız yapın yoksulluğu
gizleyemezsiniz, yoksulluğu hiçbir hamaset örtemez ve TBMM
çatısı altında kalkan ellerin, birazdan kalkacak ellerin
görüntüsünü halkın hafızasından asla ve asla
kaldıramazsınız. Baskı ve zor aygıtlarını
kullanıp Açım. diyen milyonları hapse atamazsınız
ama bugün bir karar vererek pandemi döneminde her haneye en az 140 liralık
bir nefes verebilirsiniz diyorum, tercih sizin.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince, denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya alınan, Osmaniye
Milletvekili İsmail Kaya ve 39 Milletvekilinin Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Milli Savunma Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya ve 39
Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3346) ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 250) (´)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon raporu 250 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklifin tümü üzerinde
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde İYİ PARTİ
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Abdul Ahat Andican
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Andican. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ABDUL AHAT
ANDİCAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de Garada kaybettiğimiz şehitlerimiz için
Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine sabır diliyorum. Milletimizin
başı sağ olsun.
Bugünkü konuşmada, iktidarın
yanlış ve basiretsiz kararları ve uygulamalarıyla ülkemizin
bugün karşı karşıya bırakıldığı
önemli bir konuyu gündeme getirmek istiyorum: S-400 meselesi. S-400,
tarihimizin en önemli anlaşmasıdır, millî güvenliğimizin
garantisidir, beka meselesidir, egemen bir ülke olarak verdiğimiz
karardır; kimse karışamaz, kimseden izin alacak değiliz.
Bütün bu sözler Sayın Cumhurbaşkanına aittir. Böylece,
sıradan bir hava savunma sistemi olan 2 bataryalık S-400 yüz
yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinin egemenlik ve
bağımsızlık sembolü hâline dönüştürülmüştür.
S-400 konusunda aykırı düşünenler veya farklı
değerlendirme yapanlar ise neredeyse vatan haini ilan edilmiştir.
14 Temmuz 2019 tarihli basın
toplantısında Sayın Cumhurbaşkanı bir soruya
karşı Türkiyede millî duruş ve yerli duruş sergileyenler
olduğu gibi, millîlikten ve yerlilikten uzak olanlar da var. Bunlar âdeta
ülke içinde, Gazinin geçmişte söylediği gibi, ihanet
şebekeleri. Bu ihanet şebekeleri bugün olduğu gibi yarın da
olacak. diye cevap veriyor yani S-400ü eleştiriyorsanız hainsiniz.
Böylece konu etrafında toksik bir ortam yaratılıyor.
İktidar bütün bu dönem boyunca birçok gerçek dışı iddia
gündeme getirerek toplumda ciddi bir algı oluşturuyor.
İktidarın ilk gerçek dışı iddiası ABD Patriot
vermedi, onun için S-400 aldık. iddiasıdır.
Değerli milletvekilleri, 2013 yılında
Savunma Sanayiinin açtığı ihalede Çin, 3,5 milyar dolar fiyatla
ve yüzde 28 katkı payıyla ilk sırayı
almıştır; ikinci sırada Fransa-İtalya ortak
yapımı SAMP-T füzesi 4,4 milyar dolar ve yüzde 10 yerli katkı
payıyla; üçüncü sırada ise Amerikanın Patriot füzesi 4,5 milyar
dolar fiyat ve yüzde 8 yerli katkı payıyla yer
almıştır ihale sonucu. Rus Antey füzeleri ise hem fiyatı
nedeniyle hem yerli katkı payı vermedikleri için ihaleden
elenmişlerdir. Çin dışında hiçbir ülke Türkiyeye teknoloji
transferi yapma konusunda söz vermemiştir. Yerli katkı payı diye
tanımlanan şey de füzelerin araç, taşıt, rampa gibi
giderleridir.
Türkiye ilk üç ülkeye, yeniden teklif verin diye bir
yıllık bir süre tanır, 31 Ocak 2014 tarihli toplantıda da
icra kurulu ihaleyi sonlandırır ve Çin füzelerinin tercih
edildiğini söyler. Bu tercih NATO ve Amerika Birleşik Devletlerinde
büyük bir infial yaratır, bunun üzerine Türkiye geri adım atar;
dönemin Başbakanı Davutoğlu, Türkiyenin kendi füze sistemlerini
üretmeye karar verdiğini ilan ederek Çinle anlaşmadan çekilir.
Görüldüğü gibi ABD Patriot satmadı, onun için S-400 aldık.
iddiası içi boş bir iddiadır. İkinci algı yaratma
olayı da Türkiyenin S-400lerden başka seçeneği yoktu. Rusya
S-400ler için ortak üretim garantisi verdi, o nedenle aldık.
iddialarıdır. Bu hikâye Rus uçağının
düşürülmesiyle, 2015te başladı değerli milletvekilleri. Hatırlayın, dönemin
Başbakanı ve Cumhurbaşkanı Emri ben verdim, sen verdin.
diye bir yarış içerisine girdiler o dönemde. Bu olay üzerine Rusya
Türkiyeye karşı bir ticaret ve turizm ambargosu başlattı.
Olaydan sekiz ay sonra, 27 Haziran 2016 günü Cumhurbaşkanı
Erdoğan Rusyadan özür dileyince ilişkiler yeniden
başlatıldı fakat aynı yılın kasım
ayında yani beş ay kadar sonra Millî Savunma Bakanı Fikri
Işık Rusyadan S-400ler alınması konusunda
görüşmelere başlandığını söyledi. Buradan ortaya
çıkan sonuç şudur değerli milletvekilleri: Rusyadan S-400
alımı, Rus uçağının düşürülmesi sonrasında
ortaya çıkan probleme karşı verilmiş bir ödünden başka
bir şey değildir. Anlaşma ihalesiz yapıldığı
ve şartları da açıklanmadığı için ortak üretim
konusu açığa çıkmamıştır ama yandaş medya ve
iktidar borazanları S-400 konusunda ciddi bir yerli üretim
olayının olacağını, ortak teknoloji olacağı
iddiasını popülerleştirmişlerdir ve halkta böyle bir
algı oluşturmuşlardır. Fakat füzelerin tesliminden sonra
Sayın Cumhurbaşkanının ortak üretim konusunda verdiği
bir cevabı hatırlatmak istiyorum: Sayın Putinle
yaptığım görüşmede de ortak üretim konusunda hassasiyetle durduk.
Hatta, biz bu sürecin arkasından S-500 olayında ortak üretim
gerçekleştireceğiz. diyor. Buradan çıkan basit sonuç
şudur: Demek ki S-400 olayında bir ortak üretim söz konusun
değildir. Ve değerli arkadaşlar, S-400 dışında
bir seçenek olmadığı iddiası da koskoca bir yalandır.
Nereden anlıyoruz bunu? S-400 alım anlaşmasının
yapıldığı 12 Eylül 2017 tarihinden bir ay sonra, alım
anlaşması imzalandıktan bir ay sonra Fransa, İtalya ve
Türkiye Dışişleri Bakanları bir araya gelmişlerdir 8
Kasım 2017 tarihinde ve NATO sistemleriyle uyumlu bir ortak savunma
sistemi üretimi için ortak niyet beyanı imzalamışlardır.
Ardından 5 Ocak 2018 günü,
Cumhurbaşkanı Erdoğanın, Fransa ziyareti
sırasında, Fransa-İtalya ortak yapımı SAMP-T
füzelerini -bu füzelerin ihalede ikinci sırada olduğunu
hatırlatmak istiyorum- üreten EUROSAM ile Türk savunma sanayi
şirketleri ASELSAN, ROKETSAN arasında ortak füze üretimi
anlaşması konusunda anlaşma imzalıyor; bizzat Sayın
Cumhurbaşkanının varlığında yapılıyor
bu. Bu antlaşmaya göre Fransa, İtalyaya ve Türkiyenin ortak
olduğu bu hava sisteminin üretilmesi 2020 yılında
başlayacaktır, bu anlaşma hâlen kâğıt üzerinde
yürürlüktedir arkadaşlar. Burada önemli olan nokta, S-400 anlaşması
imzaladığı dönemde NATO ile sorun yaratmayacak savunma sistemleri,
özellikle de ortak üretim yapabilme imkânının var olduğudur yani
iktidar, başka seçenek olmadığı için S-400
aldığı iddiasını içi boş olarak gündeme
getirmiştir, algı yaratmak için.
Bir diğer S-400lerle ilgili iktidar
iddiası da Yunanistanın S-400ü aldığı, Rusyadan
aldığı iddiasıdır ve yine Sayın
Cumhurbaşkanı Yunanistanın S-400 alması NATO
tarafından nasıl karşılandı? gibi bir soruya diyor
ki: Yıllar önce Yunanistan S-300 aldı Rusyadan, herhangi bir
uygulama yaptınız mı? Yapmadınız. Şimdi de biz
aynı ülkeyle yani Rusyayla S-400le ilgili bir anlaşma yaptık.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Cumhurbaşkanının bu ifadeleri gerçeği
yansıtmıyor. S-300 füzelerini 1997de Rusyadan satın alan Güney
Kıbrıs Rum Cumhuriyetidir. Daha sonra Türkiyenin Eğer bu
füzeleri konuşlandırırsanız bunları imha ederim.
baskısı üzerine Yunanistana bir anlaşmayla devredilmiştir,
Yunanistan da onu Giritte depolara koymuştur, hâlen Giritte depolarda
yatmaktadır.
Şimdi, dolayısıyla, Türkiyeden önce
Yunanistanın böyle bir uygulama yaptığı gerçek
değildir. Ayrıca, Bulgaristanda ve Slovakyada S-300 füzelerinin var
olduğu söyleniyor; doğrudur, Sovyetler Birliği döneminde imal
edilen S-300 füzelerinin Sovyetler Birliği döneminde bu ülkelere
verilmesidir. Dolayısıyla, bu ülkeler 2004te NATOya
girmişlerdir. Sonuç, hiçbir NATO üyesi, hiçbir NATO üyesi Rusyadan S-400
almamıştır.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir
başka konu da, iktidarın, bu S-400lerle ilgili Türkiyeye uygulanan
yaptırımları ve bunların sonuçlarını asla değerlendiremediğini
gösteren bir açıklamada bulunmak istiyorum. Değerlendiremedi,
yanlış okudu. Sayın Erdoğan 14 Temmuz 2019 Pazar günü yani
S-400ler Türkiyeye teslim edildikten iki gün sonra, teslim edilmeye başlandıktan
iki gün sonra Vahdettin Köşkünde basın toplantısı
yapıyor ve söylediği şeyler basitçe şunlar:
1) Başkan Trumpın altındakiler ile
yani ABDdeki diğer güç odakları ile Başkan Trump aynı
düşüncede değil. diyor.
2) Başkan Trumpın CAATSA
yaptırımlarından feragat etme ve erteleme yetkisi var. diyor.
3) Trumpın CAATSA yaptırımları
diye imzaladığı bu yasanın Türkiye ile Rusya
arasındaki S-400 anlaşmasından, Türkiyenin S-400leri
almasından sonra olduğunu söylüyor. Yani Trump anlaşmayı
daha sonra imzalamıştır dolayısıyla bizim bu S-400
alımımız Amerikalıların CAATSA
yaptırımlarına girmez. diyor. Hepsi gerçek dışı,
bu iddiaların hepsi gerçek dışı. Çünkü, bir, CAATSA
Yasası Trump tarafından 2 Ağustos 2017de
imzalanmıştır. Türkiye ise Rusyayla S-400 füze alım
anlaşmasını 12 Eylül günü yani CAATSAnın
imzalanmasından, Trumpın bu yasayı imzalamasından
kırk gün sonra anlaşmayı yapmıştır.
Dolayısıyla, Sayın Cumhurbaşkanı burada
yanıltıcı, gerçek dışı beyanda bulunuyor.
Başkan Trumpın yaptırımlardan
feragat yetkisi var, bizi haklı görüyor, dolayısıyla
yaptırımları imzalamayacak. iddialarına gelince,
Sayın Cumhurbaşkanı bu konuda asıl karar veren mercinin
Kongre olduğunun farkında değil. Çünkü bu kanunlar Kongrede,
Kongrenin alt kanatlarında 2/3 çoğunlukla geçtikten sonra
Cumhurbaşkanının yani Başkanın imzalamak
dışında hiçbir şeyi yok; 1 kere geri gönderebilir, 2nci
kez yaparlar, aynen bizim CAATSA yaptırımlarında olduğu
gibi ve geçer. Dolayısıyla yetkili, Başkan değildir,
Başkanın feragat etme yetkisi falan yoktur; Sayın
Cumhurbaşkanı bunun da farkında değil.
S-400lerin F-35lerle bir alakası yoktur.
diyor. Bu iddiaya gelince, ABD Kongresindeki bir olaydan söz etmek istiyorum ve
bu, geleceği de ilgilendirdiği için çok önemli.
2018 yılının 26 Haziranında
-daha S-400ler Türkiyeye intikal etmemiş- Amerika
Dışişleri Bakan Yardımcısı Wess Mitchell Amerika
Senatosu Dış İlişkiler Komisyonuna bir şey veriyor,
diyor ki: S-400 sevkiyatı başlarsa CAATSA yaptırımlarını
uygulayacağız, Türkiyeyi F-35 ortaklığından
çıkaracağız, ayrıca Türkiye için üretilen uçakları da
teslim etmeyeceğiz. Bunu ne zaman söylüyor? S-400ler Türkiyeye teslim
edilmeye başlanmadan bir küsur yıl önce. Ondan sonra da Amerika
Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı Türkiyenin S-400
almasının nasıl sonuçlar doğurabileceğini Kongreye
bildiriyor. 4 tane sonuç bildirmiş. Bu ne zaman oluyor? Bu da aynı
şekilde bizim S-400leri almamızdan önce gerçekleşen bir olay.
1) CAATSA yaptırımları
uygulanacaktır.
2) Türkiye F-35 programından
çıkarılacaktır.
3) Türkiyeye yönelik silah transferi ve
karşılıklı savunma iş birliği sona erebilecektir.
4) Ve daha önemlisi, NATO içerisindeki
interoperability yani NATO içerisinde Türkiyenin faaliyetleri, kapasitesi
düşürülecektir.
Şimdi, önümüzde bununla
karşılaşacağız, şimdiden buradan uyarıyorum.
Peki, ben bu bilgileri nereden aldım, Amerikan
Senatosundan mı? Hayır arkadaşlar, bu bilgileri -belki
inanmayacaksınız ama- Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri
Bakanlığının Stratejik Araştırmalar Merkezince
İngilizce yayımlanan SAM Papers dergisinden aldım. Peki, ne
zaman yayımlanmış? 16 Nisan 2019da. 16 Nisan 2019da,
Türkiyeye S-400ler nakledilmeye başlamadan üç ay önce. Şimdi,
Türkiye S-400leri aldığı takdirde neyle
karşılaşacağını demek ki S-400lerin nakli
başlamadan çok önce biliyordu, Dışişleri Bakanlığının
kayıtlarında bu var. Peki, burada, 12 Temmuzda, Sayın
Cumhurbaşkanı F-35 meselesiyle S-400lerin bir alakası yoktur.
falan diyor. Şimdi, burada iki ihtimal var: Ya Dışişleri
bürokrasisi bu gelişmeleri Bakana ve dolayısıyla
Cumhurbaşkanına aktarmıyor ya da Bakan ve
Cumhurbaşkanı bilgi sahibiler ama kulak asmıyorlar,
bilmiyormuş gibi davranıyorlar. İkisi de Türk dış
politikası açısından bir rezalet tek kelimeyle.
Cumhurbaşkanının yukarıdaki konuşmasından üç gün
sonra 17 Temmuz 2019 günü -üç gün sonra- Türkiye F-35 programından
çıkarılıyor arkadaşlar ve 15 Aralık 2020 günü de
Türkiyeye yönelik CAATSA yaptırımları başlıyor. Bütün
bu olumsuz gelişmelere rağmen ve gelişmeler karşısındayken
iktidar, ülkede hâlâ gerçek dışı beyanlarına ve hamasi
nutuklarına devam ediyor bu konuyla ilgili.
Sayın Çavuşoğlu geçen yıl yani
30 Aralık günü yıllık değerlendirme yapıyor,
yıllık değerlendirmeyi yaparken ABDden F-35 ve S-400ler
konusunda ortak çalışalım teklifi aldık. diyor, açık
bir şekilde bunu ifade ediyor. Hemen ertesi gün Amerika Birleşik
Devletlerinden sözcü Türkiyeye böyle bir ortak çalışma teklifinde
bulunmadık, bulunmayı da düşünmüyoruz. diyor, yani Sayın
Çavuşoğlu resmen yalan söylüyor. 10 Şubat günü de -yani demek ki
beş altı gün önce- Sayın Hulusi Akar S-400 krizinin çözülmesi
için füzelerin depolara koyulmasının yani Girit modelinin
düşünülebileceğini söylüyor.
Şimdi, 1916da başlayan bu maceranın
geldiği noktaya bakın. Artık Ey Amerika, ey Avrupa! diye
mangalda kül bırakmayan bir iktidar söylemi tamamen gitmiş, bu
milletin 2,5 milyar dolarına mal olmuş füzelerin depolara
kaldırılmasına razı bir iktidar hâline dönüşmüş.
Değerli arkadaşlar, iktidar ilk günden
itibaren bir yanılgının daha içerisinde oldu; Amerika,
S-400lere NATO sistemleriyle uyuşmaz diye karşı
çıkıyor sandı. Hâlbuki Amerika dünyanın en büyük silah
tüccarı, 240 milyar dolarlık kapasitesi var. Rusyadan S-400leri bir
NATO üyesi aldığı takdirde arkasından başka ülkeler de
alabilecekti; Amerikanın karşı çıkmasının sebebi
bu, ama iktidar bunun farkında değil, farkında değil.
Nitekim James Jeffrey -yani Suriye temsilcisi- Al-Monitor dergisine
verdiği bir demeçte bunu gayet açık söylüyor, diyor ki: Eğer
Türkiyenin S-400leri almasına sessiz kalsaydık, arkasından
Arap ülkeleri vesaire sıraya gireceklerdi; böyle bir şeye izin
veremezdik.
Ben bu gerçeklerden yola çıkarak S-400
teslimatı başlamadan önce bir tweet atmıştım,
tweet şöyleydi: Sayın Erdoğan S-400 konusunu doğru
okuyamıyor ve yine aldatılıyor. NATO, ABD silah ticareti için
bir altın madenidir, NATO ABD için. NATO dışından silah
alan bir üye diğer üyelere, hatta dünyaya örnek olur. NATO üyesi bir
Türkiye S-400leri alsa bile asla kullanamayacaktır. Bunu S-400ler
teslim edilmeden önce atmışım. Tabii, bu tweet sonrasında
yüzlerce trolün saldırısına uğradım.
Bir şeyi daha söylersem bu olayın önemini
daha iyi kavrayacaksınız. Çin 2015 yılında Rusyadan S-400
bataryaları aldı değerli arkadaşlar ve Amerikalılar
Çine CAATSA yaptırımlarını uyguladılar, aynen
Türkiyeye uyguladıkları gibi. Hindistan 2018de anlaşma
yaptı S-400 bataryaları alacak Rusyadan, Amerika Birleşik
Devletleri CAATSA yaptırımlarını sana uygularım.
diyor. Bunlar NATO üyesi filan değil.
Değerli arkadaşlar, NATO üyesi olmayan
ülkelerde bu kadar hassas davranan bir ülkenin, ABDnin NATO üyesi bir ülkeye
izin vermeyeceğini görmek için şu olayları bir
değerlendirmek lazım. Tabii, ABDnin bu yaptığı
doğru mu? Değil. Haklı mı? Değil. Haydutluk mu? Evet.
Ama engel olamıyorsanız en az zararı görecek bir seçim yapmak
zorundasınız.
Özetle, reel politikanın gerçeklerinden kopuk,
diplomasi kurumları dışlanmış, tek bir adamın
isteklerine göre şekillenen ve hamaset edebiyatına dayanan bir
dış politika anlayışı Türkiyeyi bu noktaya getirdi.
Anlaşıldığı kadarıyla iktidar S-400ler konusunda
geçmişte Rahip Brunson meselesinde veya Trumpın Sayın
Erdoğana gönderdiği o aşağılayıcı maalesef,
Türk milletinin haysiyetini büyük ölçüde zedeleyen- mektup konusunda
yaptığı gibi ikiyüzlü bir politika benimsemiş gibi görünüyor
Türkiye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) İçeride
Can bu tende oldukça hiç kimse bu rahibi alamayacaktır.
dışarıda ise Hayhay Mister Trump, Rahip Brunsonı hemen
teslim edelim. İçeride Sayın Cumhurbaşkanı, Trumpın
mektubunu çöp kutusuna attı. edebiyatı, dışarıda ise
Sayın Erdoğan ABDye gidip mektubu bizzat eliyle takdim etti.
politikası.
Bu noktada, iktidara seslenmek istiyorum: Bu konuda
net bir tavır almak zorundasınız, ya ülkeyi bu açmaza
sürüklemenin sorumluluğunu üzerinize alacaksınız, S-400leri
rafa kaldıracaksınız, sıradan bir hava savunma sistemini
milletimize bir beka ve bağımsızlık sembolü hâline getirme
şeklindeki yanlış politikalarınız nedeniyle milletten
özür dileyeceksiniz ya da S-400ler nereye kurulacaksa kuracaksınız,
ABDye ve NATOya da Ne hâliniz varsa görün. diyeceksiniz. Kuşkusuz
bunun ciddi bir maliyeti olacak ve ne yazık ki bu maliyeti siz değil,
millet üstlenecektir.
Son söz olarak iktidara sesleniyorum: Savunma
sanayisi yatırımlarının denetim dışında
oluşundan yararlanarak bu konuyla ilgili eleştiri yapanları
ihanetle suçlamayın, suçlamayın, akıllı olun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) Bir cümlem var
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Grup Başkan Vekillerine de söz
vermedim.
ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) İhanetle
suçlamak yerine şeffaf olun, ortak akla değer verin; siyasetle,
Meclisle uzlaşın. Aksi takdirde S-400 olayında olduğu gibi
açmazlarla karşı karşıya kalmak zorunda
kalırsınız, bu ülkeyi de hiç hak etmediği açmazlarla
karşı karşıya bırakırsınız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Bursa Milletvekili Sayın Mustafa Hidayet Vahapoğlu
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Vahapoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 250 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında Garada alçakça
şehit edilen 13 vatandaşımız ile operasyonun
başlangıcında şehit olan kahraman askerlerimizi rahmetle ve
saygıyla anıyorum, ruhları şad, mekânları cennet
olsun, Türk milletinin başı sağ olsun.
Görüşülmekte olan kanun teklifiyle başta
926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ve
ilişkili olan 16, yani toplam 17 kanunda değişiklik
yapılmaktadır. Yaşayan tüm canlı organizmalarda olduğu
gibi tüm sivil ya da kamu kurum ve kuruluşlarında zaman ve
şartlara uygun olarak değişiklikler yapılmasına ihtiyaç
bulunmaktadır. Ayrıca teşkilatların yanında
gelişen şartların zorunlu kıldığı personel
ihtiyaçlarının da giderilebilmesi için değişiklikler
gerekli olmaktadır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin gerektirdiği değişikliklerin kapsamında Millî
Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay
Başkanlığının teşkilat yapıları ile
görev ve sorumluluklarında yapılan değişikliklere
bağlı mevzuata uyum çalışmaları devam etmektedir.
Görüşmekte olduğumuz yasa değişikliğinin bir bölümü de
bu konuyla ilişkilidir. Teklif, uzman erbaşların özlük
haklarıyla ilgili iyileştirici düzenlemelerin, 6000 sayılı
Kanunla doğan hak kayıplarını giderici hükümlerin, özel
kuvvetlere alımda aranan şartları
taşımadığı daha sonra anlaşılan personele
yönelik yapılacak uygulamaların, hukuk sınıfı
personelin amir, ast-üst bağlılık ilkelerinin yeniden
belirlenmesine dair kuralların, Sağlık Bakanlığı
kadrolarındaki sağlık personelinin Türk Silahlı
Kuvvetlerinin görev alanlarında da görev yapabilir hâle getirilmesiyle
ilgili ilkelerin, Savunma Üniversitesi bünyesinde görev alacak öğretim
kadrosuyla ilgili yeni ilkelerin belirlenmesi; nasıp düzeltilmesi gereken
personelle ilgili hak kayıplarını ortadan kaldıran yeni
kuralların belirlenmiş olması, Millî Savunma Bakanı ile
Genelkurmay Başkanının seferberlik ve savaş hâlindeki görev
ve yetkilerinin yeniden belirlenmesi, komando uzman erbaşların hizmet
yıllarının iyileştirilmesi, zatî silah verilmesi, devre
kaybeden askerî okul öğrencilerinin genel sağlık sigortası
kapsamından yararlandırılması, bakım onarım
hizmeti gören erbaş ve erlerde acil işlerde mesleki yeterlilik
belgesi aranmaması, bedelli askerlik yapacakların tabi
olacağı kur hakkındaki yeni hükümler ve milletvekillerinin
askerlik süreleri konularını kapsamaktadır. Okuduğum bu
bölümden de anlaşılacağı üzere çok geniş bir yelpazesi
mevcuttur.
Görüşmekte olduğumuz yasa teklifiyle
yapılan düzenlemeleri genel anlamda Silahlı Kuvvetlerimizin
ihtiyacı olduğundan hareketle desteklemekteyiz. Ancak birkaç hususa
dikkatlerinizi çekmek isterim: Bunlardan birincisi, Silahlı Kuvvetler
personelinin yaş durumudur. Uzman erbaşlarımızın
yaş haddinin 52den 55e çıkarılması ve lüzumu hâlinde
sağlık durumu da el verdiği takdirde 60 yaşına kadar
çalıştırılabilmesi askerlik mesleğiyle ilgili
ayrıca değerlendirilmesi gereken bir konudur. Çünkü askerlik
mesleği, hiyerarşinin en katı uygulandığı meslektir.
Dünyanın tüm orduları katı bir disiplin ve hiyerarşi
üzerine kuruludur. 23 yaşındaki bir astsubayın ya da
teğmenin 55-60 yaşındaki uzman çavuşu emir komuta etmesi
zor olacağı gibi bazı olumsuzlukları da beraberinde
getirebilecektir. Ayrıca, 44-45 yaşında general olabilen, 45-48
yaşlarında kadrosuzluktan zorunlu emeklilik durumuna giren
subayların durumu ne olacaktır? Bu konuların
değerlendirilmesine ihtiyaç olduğunu düşünmekteyiz.
Bir diğer konu da milletvekillerinin
milletvekilliklerinin devam ettiği sürece askerlik yükümlülüğünden
muaf tutulmaları konusudur. Bu konunun bağlayıcı
olmaması ve milletvekillerinin isteği üzerine, milletvekilliği
süresi içinde de askerliğini yapabilmesi hâlidir.
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda
yapılan değişikliklerin gerekliliğine inanıyoruz ve
destekliyoruz ancak bu konuda bütüncül bir yaklaşımla hareket
edilmesinin gerekliliğini ve ihtiyaç duyulan tüm konuların topluca
ele alınacağı bir düzenlemenin gerekli olduğunu
düşünmekteyiz. Örneğin, bu kürsüden ben ve partimizin diğer
milletvekillerince defaatle dile getirildiği üzere, Türk Silahlı
Kuvvetleri mensuplarının muvazzaflık ve emeklilik dönemlerindeki
özlük hakları, sorumluluk ve maruz kaldıkları risklerle uyumlu
hâle getirilmelidir. Yani bugün Garayı konuşuyoruz, Garada o
bahsedilen mağaraya giren gencimizin, askerimizin
katlandığı riski emeklilikte bir ödül olarak vermek
zorundayız.
Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekli
olan her rütbedeki personelin özlük haklarını iyileştirecek
reform mahiyetinde özel bir çalışma yapılması ihtiyacı
bulunmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan binbaşı
ve kıdemli binbaşılar meri mevzuata göre üstsubay olarak
tanımlanmış olmalarına rağmen aynı kategoride
bulundukları albay ve yarbaylara tanınan haklardan
yararlanamamaktadırlar. Dolayısıyla, başta makam
tazminatı olmak üzere, bu hakların verilmesi ve emekliliklerine
yansıtılması gerekmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri
bünyesinde 2003 yılından itibaren görev yapmakta olan sözleşmeli
subay ve astsubayların kadroya geçirilerek muvazzaflık statüsüne ve
güvencesine kavuşturulması gerekmektedir. Silahlı Kuvvetlerin
kadrolarından idari kararlarla ihraç edilen ve resen emekli olarak
isimlendirilen, çoğu mağdur edilmiş bir grup subay
bulunmaktadır, astsubay da bulunmaktadır bunlar içerisinde.
Bunların ihraç sebepleri, mesleki safahatlarıyla ilgili belgeler şahsi dosyalarında
mevcuttur. Bu personelin ayıklanarak Türk Silahlı Kuvvetleriyle
ilişkisi yeniden kurulmalıdır ancak bunlar Türk Silahlı
Kuvvetlerine yeniden dönmek istememektedirler. Tek istekleri
itibarlarının iade edileceği bir düzenlemenin
yapılmasıdır.
Astsubaylarımızın mesleğe
başlangıç derece ve kademelerinin 9uncu derece 2nci kademe olacak
şekilde yeniden düzenlenmesine, öğrenim durumlarının
dikkate alınacağı şartların getirilmesine ve
emekliliklerinde maruz kaldıkları ekonomik kayıplarını
giderecek iyileştirmelerin ivedilikle yapılmasına ihtiyaç
bulunmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri ile Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığında
görevli sivil memurların da özlük haklarında düzenlemelerin
yapılması gerekmektedir. Sivil memur kadrosunda mühendis, avukat,
ihale uzmanı, satın alma uzmanı, psikolog, öğretmen,
hemşire ve idari personel gibi çok geniş yelpazedeki personel yer
almaktadır. Bu personel sivil sayılmalarına
karşılık askerî şartlarda görev yapmaktadır.
Dolayısıyla, görev şartlarının gerekli
kıldığı iyileştirmelerin yapılması söz
konusu edilmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiyenin güvenliğine yönelik tehditlerin genel
kaynaklarını Türk milletine yönelik dinî ve millî husumetler, birinci
kuşak komşu ülkeler ve bu ülkelerde yaşanan sorunlardan
kaynaklanan yansımalar, ülkemizi çevreleyen Kafkaslar, Balkanlar ve Orta
Doğu bölgelerinde yaşanan gelişmeler ve bu gelişmelerin
ülkemize yansıması, öncelikli etki alanımız olması
gereken bu bölgelere ve ülkelere yönelik küresel aktörlerin plan ve
uygulamalarının doğurduğu sorunlar, toprak
bütünlüğümüze ve devletimizin rejimine yönelik faaliyetler, küresel
etkisini genişletme arayışındaki ülkelerin ekonomik,
politik ve askerî faaliyetlerinde öncelik taşıyan jeopolitik ve
jeostratejik konumumuzdan kaynaklanan şartlar oluşturmaktadır.
Bu şartları bilerek ama yılmadan mücadele etmek ve üstesinden
gelmek zorundayız.
Sözlerimin sonunda, 10 Şubat 2021 günü
başlatılan Pençe Kartal-2 Harekâtıyla ilgili bazı konulara
ben de değinmek istiyorum. Bilindiği üzere devletimizin güvenlikten
sorumlu tüm birimleri, PKK terör örgütünü bitirmek üzere tam bir
kararlılık içinde hareket etmektedirler. Türk Silahlı
Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel
Müdürlüğümüzün personeli ile güvenlik korucularımızın hudut
güvenliği ve terörle mücadeledeki kararlılık ve azimleri takdire
şayandır. Bu kapsamda kar kış, yağmur çamur demeden en
küçük rütbeli personelinden bakanına kadar ciddi bir mücadele
verildiğine şahit olmaktayız. Bir gün Millî Savunma ve
İçişleri Bakanlarımızı, diğer bir gün Genelkurmay
Başkanını, Jandarma Genel Komutanını, Emniyet Genel
Müdürünü veya bir valimizi operasyondaki asker ya da polisimizin yanında
görebilmekteyiz. Başta terörle mücadele olmak üzere ülkenin
sınır emniyetinden sokaktaki herhangi bir asayiş olayına
kadar emniyet ve asayişini ilgilendiren tüm konularda görevli güvenlik
personeli, en önemli desteği siyasi kararlılıktan
almaktadırlar. Bugün bu destek mevcuttur. Mevcut durumda
Cumhurbaşkanından bakana kadar siyasi sorumluların bu
desteği veren kararlılıkta oldukları ve kahraman güvenlik
güçlerimizin arkasında durduklarını görmenin memnuniyeti
içindeyiz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz de dün olduğu gibi bugün
de yarın da kahraman güvenlik güçlerimizin yanındayız, onlarla
beraberiz.
Bilindiği üzere, Pençe Kartal-2
Harekâtında Gara Dağı bölgesini hedefleyen 25 ila 30 kilometre
derinlik ve 75 kilometre genişlikteki bir arazi parçasında 10
Şubat günü başlayan bir operasyon yapılmıştır.
Irak topraklarındaki bu operasyon, planlanışı, icrası
ve sonuçları itibarıyla ülkemizin göğsünü kabartması
gereken nitelikli bir askerî başarıdır. Türk ordusu destan
yazmaya devam etmektedir. Bu çapta bir askerî operasyonu çok az sayıda
ülkenin silahlı kuvvetleri yapabilecek güçtedir. Operasyonda kara
birliklerimiz helikopterle sorumluluk alanına intikal ederken, rahmetle
andığımız 3 yiğidimizi şehit vermiş
bulunmaktayız. Yine, operasyon sonunda, terör örgütünün korunaklı bir
mağarada devletimizle pazarlık maksadıyla alıkoyduğu
13 vatandaşımızı şehit ettiği tespit edilmiş
ve kahramanlarımızın naaşları yurda
getirilmiştir. Harekât sonrası 51 teröristin ölü, 2 teröristin ise
sağ olarak ele geçirildiği bilgisi kamuoyuyla
paylaşılmıştır. Buraya kadarını biliyoruz.
Operasyonda ABD ve Rus menşeli 6 tanksavar
roketatar, Rus ve Çin menşeli ağır makineli tüfek, Rus
menşeli Kaleşnikof silah, keskin nişancı silahı, ABD
menşeli M16 silahları, piyade silahı, Stinger hava savunma füzesi,
termal gece görüş dürbünü, gece görüş gözlüğü, gündüz görüş
el dürbünü gibi malzemeler ele geçirilmiştir. Bu bilgileri şunun için
veriyorum: Tek tük, bulunma, çalınma vesaire hariç hiçbir silah üretici
ülkenin izni ve dahli olmadan bir başka ülkeye gidemez. Silah
kaçakçılığının tamamı, üretici ülkenin izniyle
veya dahliyle gerçekleştirilir. Öyleyse burada
saydıklarımızın dışında silah üreten AB
ülkelerinin, Rusyanın, Çinin, Kanadanın, Güney Afrika ülkelerinin
silah ve mühimmatı PKK üzerinde çıkıyorsa bunun adı
konulmalıdır. Bu bir vekâlet savaşının
somutlaşmış hâlidir. PKKnın üzerinde ele geçen her
silahın üreticisi olan ülke onu Türkiyeye karşı kullanıyor
demektir. Bu, bu şekilde algılanmak zorundadır. Türkiyenin ya
da bölgenin istikrarsızlaştırılmasında menfaatleri var
demektir. Emperyalizmin bir başka şekli düşük yoğunluklu
silahlı mücadeleler yoluyla yapılmaktadır. Türkiyenin millî
güvenliğini sağlamak maksadıyla yaptığı askerî
operasyonlara da öncelikle bu silahların üreticisi olan ülkelerin karşı
çıktığını görmekteyiz.
PKK, bölgede önceliği Türkiye olan bir kriminal
suç ve terör örgütüdür; vekâleten silahlı eylem yürütmektedir. Onun
yaptığı, ülkemiz ve bölge üzerinde hesabı olan devletlerin
Türkiyeye ve bölgeye yönelik planlarına şiddet yoluyla politik
destek sağlamaktır. PKK küresel bir suç örgütüdür, Suriyede Esadla
birliktedir, Marksist-Leninist ideolojide olduğunu iddia eder ancak
vahşi kapitalizmin ağababası ABDnin Orta Doğudaki
maşasıdır, sözde kara gücüdür, kurulduğu tarihten bu yana
Rusyayla Moskovada temsilcilik açacak kadar iç içedir. PKKnın, Irak ve
Kuzey Irak Bölgesel Yönetimiyle, İranla hiçbir sorunu
bulunmamaktadır. Hatta bu ülkelerle, konu Türkiye karşıtlığı
eylemler olduğunda çok rahat iş birliği yapabilmektedir. PKK
Mısırın finansmanıyla Libyaya, Türkiyenin
desteklediği meşru hükûmet güçleriyle çatışmak üzere
terörist gönderebilmektedir.
PKK, silahlı propagandaya
başladığı tarihten bu yana Yunanistanın
himayesindedir. Öcalana sahte pasaport verecek, büyükelçiliklerinde koruyacak
kadar yakındırlar. Yunanistanın tüm politik ve askerî
çıkarlarına hizmet edebilmektedir. İsraille, Lübnandaki
kamplarına dokunulmamasından Irakın kuzeyine yerleşmede
Barzani, Talabaninin ikna edilmesine kadar pek çok olayın içinde ve
iş birliği içindedirler. PKK, Azerbaycanın Ermenistanın
işgalindeki Karabağ topraklarını kurtarmak üzere
verdiği mücadelede Ermenistanın saflarında Azerbaycana
karşı savaşabilmektedir. Uyuşturucu
kaçakçılığının Avrupaya ve kısmen de Amerika
Kıtasına, Amerika Kıtasından da AB ülkeleri ile
Türkiyeye yönelik sentetik uyuşturucu trafiğinin ana
taşıyıcısı, nakledicisi ve
dağıtıcısı konumundadır.
PKK, FETÖyle çok yakın anlaşabilmektedir,
hâlen iş birliği hâlindedir. PKKya yönelik tüm operasyonlara ilk
tepki FETÖcülerden gelmektedir. İlk 2 suç örgütünün sanal klavye
sallayıcıları yakın ilişki ve iş birliği
hâlindedir. Varlığıyla huzur ve güven ortamını
kirleten, insanlığa ve küresel barışa tehdit oluşturan
bu örgütün dost ve müttefik bildiğimiz ülkeler tarafından aleni ya da
dolaylı desteklenmesi artık tahammül edilemez bir hâl
almıştır. Nitekim, ABD Dışişleri
Bakanlığının Garada bir mağarada alçakça katledilen
11 asker ve 2si sivil görevli olan vatandaşlarımız
hakkındaki Türk vatandaşlarının terör örgütü PKKnın
elinde öldüğü haberleri doğruysa bu eylemi en güçlü şekilde
kınıyoruz. şeklindeki ifadesi ne müttefiklikle ne dostlukla
bağdaşmayan terör seviciliğinden ve iş birlikçilikten
başka bir şey değildir. Dışişleri Bakanı
Blinkenin, Dışişleri Bakanımız Sayın
Çavuşoğluyla görüşmesinde bu ifadeyi sorumlu PKK
değerlendirmesiyle tekzip etmeye çalışması da tatmin edici
değildir. Nitekim, bu çirkin kamu diplomasisi taktiklerine karşı
olarak MHP lideri Sayın Devlet Bahçelinin, Sayın
Cumhurbaşkanının, Sayın Millî Savunma Bakanının,
Sayın İçişleri ve Dışişleri Bakanlarının
net tavırları muhataplarına gereken mesajı vermiş
bulunmaktadır. Terör temizlenecektir. Teröre destek veren her tür güç
odağıyla yurt içi ve yurt dışında sonuna kadar
mücadele edilecektir, bu böyle bilinmelidir.
Türkiye, hem dost bildiğimiz hem de
komşumuz olan ve dostane ilişkiler kurmaya
çalıştığımız ülkelerin hasmane
tavırlarıyla karşı karşıya bulunmaktadır.
Türkiye, siyonistlerin, Helenistlerin ve bu ikiliği kullanan ABD ve AB
ülkeleri gibi ağababaları ile Slavistlerin ülkemizdeki
oyunlarının farkında olmak zorundadır. Bunların
oyunları boşa çıkarılacaktır, Türkiye, bunu yapacak güçte
ve kararlılıktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak görüşülmekte
olan teklifi desteklediğimizi ifade eder, Gazi Meclisimize
saygılarımızı sunarken tüm şehitlerimizin aziz
hatıraları önünde saygıyla eğilirim. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Başkan.
Söz sırası Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Erol
Katırcıoğluna ait.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben de konuşmama başlamadan önce Garada
hayatını kaybeden 13 vatandaşımızın ölümüyle
ilgili olarak Allahtan rahmet, ailelerine sabır diliyorum.
Değerli arkadaşlar, ben 250 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
üzerinde konuşmak üzere, Halkların Demokratik Partisinin
görüşlerini yansıtmak üzere buraya geldim.
Yirmi dakikam var. Doğrusunu isterseniz, bu
kanun ve bu kanunla getirilmek istenen personel değişiklikleri,
bildiğiniz gibi, 1 numaralı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesiyle ortaya çıkan yani Silahlı Kuvvetler içinde
Genelkurmayın ve Kuvvet Komutanlıklarının Savunma
Bakanlığına bağlanmasıyla birlikte ortaya çıkan
mevzuat farklılıklarını gidermek üzere gündeme gelmiş
durumda.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Başkanım, çok uğultu var.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Hakikaten çok
uğultu var Başkanım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hem
milletvekillerimiz hem biz gürültüden rahatsız oluyoruz. Konuşmak
isteyenleri kulise davet ediyorum.
Buyurun Sayın Milletvekilim.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim.
Değerli arkadaşlar, bu kanunla ilgili
olarak biz herhangi bir şekilde etki analizini görmediğimiz için, bu
kanunun esasında güvenlik harcamalarımıza, toplam olarak
bütçemize ne kadar bir etki yapacağını bilemiyoruz ama bugüne
kadar bu türden değişikliklerin genel olarak güvenlik
harcamalarına giderek artan bir etki ürettiğini biliyoruz. Dolayısıyla
bunun da yine bizim güvenlik harcamalarımızı yükselten bir
etkisi olacaktır diye düşünüyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bugün çok
duygusal bir gündü bir bakıma ve sağduyulu ve akla uygun laflar
duymayı çok istedim ama doğrusunu isterseniz bunları
duyamadım. Ben bir ölçüde böyle bir amaçla birkaç şey söylemek
istiyorum sizlere. Şimdi, şu an itibarıyla
baktığımızda, 2021 bütçesinin aşağı
yukarı yüzde 20si güvenlik harcamalarına gidiyor, yani bizim 1inci
sıradaki harcamamız, yani bütçenin beşte 1i güvenlik
harcamalarına ayrılmış vasiyette ve demin de ifade
ettiğim gibi, bu, üstelik de yıllar itibarıyla da artıyor.
Şöyle bir soru sormak lazım ve sanırım, bu Meclisin böyle
bir soruyu da cevaplamaya çalışması lazım: Sahiden bizim bu
denli büyük bir güvenlik harcaması yapmamızı anlamlı
kılan bir tehdit altında mıyız biz? Yani bu
değerlendirilse muhtemelen -benim şahsi kanaatim bu- böyle
olmadığı şeklinde bir sonuçla karşı
karşıya kalacağız belki de. Fakat yani Türkiyede bu
meseleleri ve de bu tür harcamaların yapılmasıyla ilgili olarak
sağduyuyla konuşmak pek mümkün olmadığı için Türkiye
toplumundaki güç dengeleri, güvenlik harcamalarının sürekli olarak
artmasıyla sonuçlanan bir süreç oluşturuyor.
Şimdi, burada,
baktığımızda, terörle mücadele harcamaları
dediğimiz harcamalar da var tabii ki bu güvenlik harcamaları içinde
ve bugüne kadar yapılmış harcamalarla ilgili olarak verilen
rakamlardan bir tanesi, Sayın Kurtulmuşun 2018de verdiği; 1,5
trilyon dolar diye bir rakam telaffuz ediyor ve bu rakamla ilgili tartışmalar
var, daha az olduğuna ilişkin önerileri olanlar da var, yapılan
hesaplardaki farklılıklardan dolayı. Ama her hâlükârda, bugüne
kadar güvenlik harcamalarıyla ilgili olarak yapılmış
harcamalar, Türkiyenin şu an ve bu yılın bütçesine denk gelen
bir harcama toplamını söylüyor.
Değerli arkadaşlar, güvenlik
harcaması veya herhangi bir harcamayı yaptığınız
zaman kaçınılmaz olarak başka bir şeyden
kısıtlıyor olmanız lazım. Neden? Çünkü
kaynaklarınız sonsuz değil. Yani aile bütçesini düşünün;
aldığınız aylığı düşünün ve
harcamalarınızı düşünün; istediğinizi alma
şansınız yok, çocuklarınızın her istediğini
karşılama şansınız yok. Ne yapıyorsunuz? Bir
öncelikler sıralaması yapıyorsunuz Önce bunu alacağız,
sonra bunu alacağız, sonra bunu alacağız. biçiminde.
Değerli arkadaşlar, devletler de böyledir. Devlet bütçesi
dediğimiz bütçe, esas itibarıyla toplumun taleplerinin bir
yansımasıdır ama yapılan her harcama bir başka
harcamayı da kısıtlayan bir etki üretecektir.
Dolayısıyla da şunu söyleyebilirim: Kalkınmakta olan bir
ülke niteliği olan Türkiye toplumunun kalkınması için gereken
kaynakların önemli bir kısmı, maalesef -kanaatim odur- güvenlik
harcamaları adı altında harcanmış oluyor.
Tabii, bunun tersi, demin ifade etmeye
çalıştığım gibi bu, aslında birçok başka
şeyden, toplumun refahını artıracak, toplumdaki
kişilerin kalitesini artıracak, eğitimlerini artıracak
çeşitli harcamaları yapmaktan da vazgeçiyorsunuz aslında,
dolayısıyla da güvenlik harcamalarının artmasının
bir maliyeti yok değil. Nitekim yanılmıyorsam Sayın
Cumhurbaşkanı Ayasofyanın açılışıyla ilgili
yaptığı bir konuşmada bir cümlesi olmuştu
yanlış hatırlamıyorsam, şöyle bir cümleydi o: Bugüne
kadar yüzde 20 yerli kullanıyorduk silah yapımında, şimdi
yüzde 70e çıkardık ama tabii ki her şeyin bir maliyeti
olduğu gibi bu işlerin bir maliyeti var. diyerek bize esasında
söylemek istediği şey: Evet, belki daha kötü eğitim
alacaksınız, belki refahınız daha az olacak ama güvenlik
harcamaları itibarıyla bu harcamaları aktararak daha güvenli bir
Türkiye olacak diye bir yorumu vardı.
Dolayısıyla da özetle demek istediğim
şey şu: Bu kanun da esas itibarıyla bu bütçeyi artıran bir
etki yaratacaktır ve ben şahsen güvenlik harcamalarının bu
denli yükseliyor olmasının esasında otoriter bir yönetimin de
yolunu açacak ya da o yolda taşları örecek olan bir tercih
olduğu kanaatindeyim. Çünkü özgürlük ve güvenlik dengesi diye bize hep
söylenen, sık sık özellikle iktidarın söylediği şey,
daima otoriter yönetimleri ima eden bir biçimde gelişiyor yani Güvenlik
söz konusu olduğunda özgürlüklerden vazgeçin. demeye getiriyorlar
topluma. Bunun da çok sağlıklı, demokrat bir toplum olma
yolundaki arzularımızı da karşılamadığı
çok açık.
Şimdi, ikinci bir konuya geçmek istiyorum bu
konuyu bırakıp. Değerli arkadaşlar, terörle ilgili çok
konuşuyoruz. Eyvallah, terör hakikaten herhangi bir toplum için iyi bir
şey değil fakat değerli arkadaşlar, bu, sadece bize özgü
bir şey değil ki, yani bunu sadece biz yaşamıyoruz.
Dünyanın birçok yerinde, ulus devlet çatısı altında
farklı kimlikler, kendilerinin tanınmasını veya kendi
taleplerini ortaya koyuyorlar ve dolayısıyla da bir çatışma
ve tartışma ortamı ortaya çıkıyor.
Şimdi, bu, dediğim gibi bize özgü bir
şey değil, bu konu çatışma çözümleri adı
altında üniversitelerde ders olarak okutulan bir konuya denk düşüyor,
yani çatışma çözümleri konusunda bir ders oluşmuş, bir
literatür oluşmuş. O literatür diyor ki: Şu şu
koşullar olursa çatışma olur, gerilim olur, hatta iç savaş
olur ama şunlar şunlar yapılırsa bunları geçebiliriz,
bunları aşabiliriz. biçiminde teoriler ve
tartışmaların olduğu bir ders bu.
Arkadaşlar, diyebilirim ki; bu dersin en önemli
konularından -hepimizin yaşları müsait- bir tanesi Kuzey
İrlanda sorunu. Bildiğiniz gibi Kuzey İrlanda, Protestan ve
Katolikler arasındaki tartışmanın, yıllar içinde,
yüzyıllar içinde oluşmuş olan tartışmanın
sonucunda ortaya çıkmış bir kavgaydı ve bu kavga
bildiğiniz gibi yakın bir geçmişte bir çözüme uğradı.
Bir çözüm süreci yaşandı ve o çözüm sürecinin sonunda bu mesele
çözüldü.
Bir başka konu, Bosna Hersek. Müslümanlar ile
Hristiyanlar, yine orada da birbirlerine girdiler, iç savaş ortaya
çıktı ve orada da yine çatışma çözümleri
mantığı, fikriyatı ve iradesi, Bosna Herseki de bugün
anayasası olan, belki farklılıkları olmasına
rağmen, yani kendi içinde farklılıkları devam etse de
şu anda barışın sağlandığı bir toplum
hâline getirdi.
Güney Afrika arkadaşlar: Güney Afrika,
biliyorsunuz siyahlarla beyazların çok uzun yıllar almış
olan mücadelesinin sonucunda ortaya çıkmış bir olaydı Güney
Afrika olayı ve sonunda yine bildiğiniz gibi barışla
çözüldü. Bu arada parantez içinde söyleyeyim, altı sene sürdü Güney
Afrikada anayasa yapma süreci, bizdeki gibi böyle üç beş ayda kimse
anayasa yapmıyor; bunu kapatıyorum.
Dolayısıyla da arkadaşlar, Kürt
sorunu dediğimiz sorun, sadece bize özgü bir sorun değil. Bu, bir
sorun; bunun ayrıntısını tartışma
fırsatını dahi bulamıyoruz doğrusunu isterseniz bu
Parlamentoda, öyle bir hava yok çünkü. Dediğim gibi duygular her şeye
karışıyor ve yine anladığım kadarıyla
birbirimizi dinlemeyen, birbirimizin ne söylediğini duymayan böyle gruplar
hâlinde yaşıyoruz bunu. Fakat değerli arkadaşlar, bu, bir
sorun; yani Sayın Cumhurbaşkanı Kürt sorunu yok. dediği
zaman Kürt sorunu çözülmüş olmuyor. Dolayısıyla da bu sorun var
ve bu sorunun çözülmesi lazım.
Niye çözülmesi lazım? İlk cümlelerimden
anlaşılabilir, Kürt sorununu bahane ederek veya gerekçe göstererek
güvenlik harcamaları giderek artıyor. Dolayısıyla da burada
eğer Kürt sorunu çözüldüğü zaman -yani Türkiyede bunun nasıl
çözüleceğiyle ilgili olarak konuşulabilir tabii ki ama- Türkiyede
gerçekten bir iç barışın sağlanmasıyla birlikte bu
ülkenin inanılmaz bir ekonomik refahı yakalayabileceğini
düşünüyorum.
Bakın, değerli arkadaşlar, bu
literatürle ilgili söylediğim bir şeyin altını
çizeceğim, belki hani sağduyunuza da hitap eder diye
düşünüyorum. Şimdi, bu literatürde yazan çizen insanlar şunu söylüyor,
özetle diyorlar ki: Eğer bir toplumda gruplar var ise -yani çeşitli
kültürel gruplar var ise- ve ikincisi de bu gruplar içinde bir biz duygusu
gelişmişse, üçüncüsü de gruplar arasında yabancılaşma
olmuş ise yani biz ve onlar olmuş ise bu, çok tehlikeli bir
sosyolojik durumdur. diyorlar. Dolayısıyla da bu durumun olduğu
her toplumsal örnekte sonuç, gerçekten çatışma
olasılığıdır.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir an
için düşünün, Türkiye toplumunun geldiği yeri düşünün;
bakın, Meclise ben birkaç defa konuşma yaparken de bunu söylemeye
çalıştım: Türkiyede siyasi partilerin her biri bir kimlik
üzerine oturmuş durumda, her biri bir kimliğin hassasiyetlerini
taşıyor. Bu, çok anlaşılabilir bir şey çünkü toplum,
tek tür insandan oluşmuyor, farklı kültürlerden oluşuyor
doğal olarak; tabii ki milliyetçisi, Türk milliyetçisi var, tabii ki dinci
muhafazakâr olanı var, tabii ki sosyalist olanı var. Problem şu:
Bütün bu farklılıkları bir araya getirip de bir biz duygusu
üretebilir miyiz sorusudur esas olarak.
Bu kaçınılmaz olarak, demin vermeye
çalıştığım örnek, burada nasıl biz birbirimizi
dinlemiyorsak yani hep bizler var, herkesin bir bizi var bir kere, herkesin
bir onları var. Arkadaşlar, bu, Türkiye toplumunda da böyle ve
dolayısıyla da Türkiye toplumu da bence çatışma iklimi
içinde olan bir toplum ve bu, bizim enerjimizi alıyor. Bu, Türkiyenin
enerjisini alıyor, Türkiyenin gerçekten çocuklarına daha ileri bir
refah toplumu vadedebilecek olan yeteneklerini, kabiliyetlerini,
imkânlarını da yok ediyor.
Dolayısıyla da değerli
arkadaşlar, buradan getirmek istediğim yer açık; sizler bir
kısmınız, Halkların Demokratik Partisiyle ilgili olarak çok
şey söylüyorsunuz. Bizi terörle, şiddetle ilişkilendiriyorsunuz.
Olabilir, bunlar sizin kanaatiniz ama bir an için şöyle düşünün: Bir
kere Halkların Demokratik Partisi defalarca söyledi ki: Biz bir Kürt
partisi değiliz. Ben ve benim gibi birçok insan Kürt değil mesela
ama başta Kürtler olmak üzere, Türkiyede sorunu olan
Ha, Ya o, sorun
değil. diyebilirsiniz ama bizim için önemli olan şudur: Bazı
insanlar kendilerine karşı bir sorun hissediyorlarsa onu kabul
etmemiz lazımdı. Yani ben açıkça söyleyeyim: Adalet ve
Kalkınma Partisi bir zamanlar siyasete çıktığında ne
diyorlardı? Biz, İslami hassasiyetlerimizi gerçekleştiremiyoruz.
diyorlardı ve belli haklılıkları da vardı.
Dolayısıyla da birçok insan benim de dâhil olduğum-
onların bu hak mücadelesinde yanlarında durmaktan çekinmedik. Niye
yaptık bunu? Çünkü değerli arkadaşlar, öyle hissediyorlar. Bu,
önemli. Yani ben o sıralar üniversitede rektör
yardımcılığı yapıyordum ve bulunduğum
üniversitede başörtülü kızların YÖKten gelen emirler
doğrultusunda içeri alınmamasına, derslere sokulmamasına
karşı mücadele vermiş olan arkadaşlarınızdan
biriyim.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisine
gelelim. Halkların Demokratik Partisiyle ilgili her şeyi
söylüyorsunuz. Ya, bir de bunu düşünün ya. Bizim iddiamız şu
değerli arkadaşlar, bütün bu toplumun
farklılıklarını kapsayan bir biz duygusunu üretmemiz
lazım ve birbirimizi yok ederek, birbirimize yabancılaşarak
yapamayız bunu. Söylediğim gibi, yabancılaşma, gruplar
arası yabancılaşma zaten çatışmayı potansiyel
olarak artıran bir etki üretecekti. Dolayısıyla da, bakın,
çok acı şeyler bunlar belki.
Şöyle bir şey oldu geçenlerde. Kamil
Hocanın annesi öldü, rahmetli oldu. Ben de Kamil Hocayla bir seyahatte
beraber olmuştum, ideolojik olarak herhangi bir şey
konuşmadık, insani olarak konuştuk, akademisyendi o da, ben de
akademisyendim, konuşacağımız konular vardı ve
konuştuk. Ya, arkadaşlar, ben bir başsağlığı
diledim diye haber oldu ya, haber oldu gazetelerde Bir HDPli bir MHPlinin
annesinin ölümüne ilişkin böyle bir taziyede bulundu." diye. Bu, çok
yazık değil mi arkadaşlar?
Yani ben açıkçası şöyle hissediyorum:
Bizler sonuç olarak farklı ideolojilerden geliyor olabiliriz ama bizler bu
toplumun insanlarıyız. Yani bizim tarihimiz var, birlikte
yaşamışlıklarımız var. Dolayısıyla da
bizim herhangi bir şekilde Türkiye toplumunun aleyhine bir şey arzu
ettiğimizi söylemek hakikaten vicdansızlıktır, hakikaten
kabul edilemez bir şeydir ama gerçek budur değerli arkadaşlar,
yani Halkların Demokratik Partisi olarak bizler, sadece kendi
kimliğimiz için değil -bakın, bunun altını çiziyorum-
başka kendini mağdur hisseden bütün kimliklerin özgürlüğü için
bir perspektif benimsemiş insanlarız. Her şeyi biliyoruz.
demiyoruz hiçbir zaman ama birlikte birçok şeyi bilebileceğimizi
düşünüyoruz.
Onun için, ben buradaki gerginlikleri ve sonuçta,
bazen hatta kavga noktasına gelen gerginlikleri Türkiye toplumuna
benzetiyorum ve değerli arkadaşlar, tek çözümü de var gibi geliyor
bana, o da birbirimizi tanımak, birbirimizle konuşmak, birbirimizle
bir ilişki kurmak. Çünkü yani düşmanlaşmanın önüne geçecek
olan tek şey budur. Biz niye birbirimizle doğru düzgün
merhabalaşmıyoruz? Yani ben bunu yaşıyorum. Beni bilenler
biliyor diyeyim, yani herkesle iyi ilişkisi olan bir insanımdır
ben ama ona rağmen, bazen hissediyorum ki Öteki, onlardan. diye
düşünüldüğümü hissediyorum.
Değerli arkadaşlar, böyle bir
anlayış herhangi bir şekilde Türkiye toplumunu refaha götürecek,
Türkiye toplumunu demokrasiye ve özgürlüğe götürecek olan bir yol
değildir. Onun için de yani dediğim gibi duygularınıza
hitap etmek istemedim, sağduyunuza, aklınıza hitap etmek üzere
birkaç şey söylemek istedim ve benim şahsen, kişisel olarak
öğrendiğim, okuduğum, bildiğim şeyler, bana Türkiye
toplumunun bu parçalanmış yapısının, baştan beri
belki, bir ortak bizde buluşmasının yolunun tek yol
olduğunu düşünüyorum, o da diyalogdur, diyalogdur, diyalogdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Bitiriyorum zaten
Sayın Başkanım.
Nitekim, bugün hayatını kaybeden
insanlarla ilgili konuşmaları dinlediğinizde zaten göreceksiniz
ki birbirimizi dinlememişiz. Yani çeşitli defalar söylenmeye
çalışılmış ama dinlenilmemiş. Zaten burada,
önerge meselesi, mesela, benim geldiğimden beri hep tuhafıma giderdi.
Bir önerge veriliyor, reddediliyor, üstelik de reddedileceği bilinerek
veriliyor ama ne ki işte, herkes o on dakikada, beş dakikada bir
şeyler söylüyor. Ya, hakikaten anlayamıyorum yani Türkiye böyle mi
kurtulacak? Ben doğrusu böyle bir kurtuluşu olduğunu
sanmıyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Örs, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örsün,
şehitlere Cenab-ı Haktan rahmet dilediğine, Gümüşhane
ilinini düşman işgalinden kurtuluşunun 103üncü yıl
dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, eli kanlı terör
örgütü PKKyı lanetleyerek sözlerime başlamak istiyorum.
Şehitlerimize Cenab-ı Haktan rahmet, ailelerine sabırlar
diliyorum.
Değerli arkadaşlar, dün komşu
Gümüşhane ilimizin düşman işgalinden kurtuluşunun 103üncü
yıl dönümüydü. 15 Şubat 1918 tarihinde ordumuz ve milletimizin
kahramanca mücadelesi sonunda Gümüşhanedeki işgal sona ermişti.
Gümüşhanenin düşman işgalinden kurtuluşunun 103üncü
dönümü kutlu olsun. Bundan tam yüz üç yıl önce atalarımız,
işgal edilmiş toprakları düşmanlardan temizleyerek Türk
milletinin asla esir edilemeyeceğini dost ve düşmana, tüm dünyaya
göstermiştir. Bu vesileyle tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle
anıyor, Gümüşhaneli komşularımıza,
hemşehrilerimize
.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon)
Türkiye Büyük Millet
Meclisinden sağlık dileklerimle, selam ve saygılarımı
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya ve 39
Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3346) ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 250) (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Denizli Milletvekili Sayın Haşim Teoman Sancar.
Buyurun Sayın Sancar. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HAŞİM TEOMAN SANCAR
(Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Birkaç gün içinde
yaşadığımız büyük acıdan dolayı da tabii ki
önce milletimize ve şehit kardeşlerimizin ailelerine
başsağlığı diliyorum.
Sayın milletvekilleri, bugün Garada
yaşadığımız acı, hakikaten yürekleri
dağlamıştır. Artık bu ülkede yarın sabah bir
şehit haberi daha almamak adına ne yapılması gerekiyorsa bu
yüce Meclis çatısı altında yapılmalıdır.
Değerli arkadaşlar, her zaman
söylediğimiz bir konu var ve çok da önemsiyoruz. Türk Silahlı
Kuvvetleri, Peygamber ocağı olarak
adlandırdığımız siyaset üstü bir kurumdur. Yani
askerlik; hiyerarşisiyle, saygınlığıyla,
sevginliğiyle ve kutsallığıyla Türk Silahlı
Kuvvetlerine yardımcı olması gereken ve Türk Silahlı
Kuvvetlerinin yanında olması gereken bir kurumdur. Fakat, siyasi bir
kurum olmamalıdır, siyasallaştırılmamalıdır.
Tabii ki, dilerdik bugün hayırlı bir haber
alalım, kardeşlerimiz sağ salim memleketlerine gelsinler, bizler
de onları mutlulukla karşılayalım, alınlarından
öpelim. Allah, mekânlarını cennet eylesin, ailelerine sabır,
selamet nasip eylesin.
Tabii, bu arada bizlerin de milletvekili olarak
vatandaşlar adına bazı konuları söylememizden lütfen hiç
kimsenin rahatsızlık duymamasını istiyoruz. Değerli
arkadaşlar, terör nasıl bitecek bana söyler misiniz? Sadece iktidar
partisi Ben yaptım, oldu. diyecek, yanıldığı zaman
Yanıldım. diyecek ve muhalefet ne söylerse söylesin asla
kulağını açmayacak, dinlemeyecek. Böyle bir terör çözümü
olabilir mi bu yüce Parlamentoda? Zaten böyle bir sistem varsa muhalefet
partilerine ihtiyaç var mı? Tek başına bir iktidar oturur,
yapar, olur. O da ben yaptım oldu olur. Bizim her zaman anlatmaya
çalıştığımız şey bu.
Değerli arkadaşlar, lütfen terör
konusunda, Allah rızası için Türk Silahlı Kuvvetlerinin
bekası konusunda, memleketimizin geleceği konusunda muhalefet
partilerini de lütfen dinleyin, o önerilerin ne kadar önemli olduğuna
kulak verin. Biz diyoruz ki bu Garadaki kardeşlerimizle ilgili 6 kere
soru önergesi vermişiz Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Peki, ben
yaklaşık iki buçuk yıldan fazla milletvekiliyim, burada üç
dönem, dört dönem milletvekili arkadaşlarımız var. Ne gün
şu perdeler kapanıp da Garayla ilgili bir şeyi konuştuk,
ne gün konuştuk, ne gün Garayla ilgili bir çözüm önerisi aradık, ne
gün bilgi sahibi olduk?
Değerli arkadaşlar, milletvekilisiniz,
Sayın Bakanımız açıklama yapıyor diyor ki:
Harekâtın PKK/KCK ve diğer terörist unsurları etkisiz hâle
getirmek ve hudut güvenliğimizi sağlamak, daha önce güvenlik
nedeniyle açıklanmayan, teröristler tarafından kaçırılan
vatandaşlarımızı almak. İlk yayına nasıl
düştü: Vefat eden sivil vatandaşlarımız; insanlık
düşmanı hain terör örgütü PKKnın sivil
vatandaşlarımızı canice şehit ettiği
Ama daha
sonra kimlikleri açıklanıyor; hepsi devletimizin birer güvenlik
görevlisi. Bizler milletvekiliyiz arkadaşlar, bizler bunları burada
en son mu öğreneceğiz? Yasayı yapmakla mükellef kişiler,
yasayı yaparak 83 milyon vatandaşına uygulayacak kişiler
olarak Garadaki vefat eden şehit kardeşlerimizin mesleğini
bilmeyecek miyiz? Kaçırılan askerler olduğunu,
kaçırılan polisler olduğunu bilmeyecek miyiz? Neden bilmiyoruz?
Nedir bu hep ben yaparım, ben bilirim, ben çözerimcilik? Niye
paylaşmıyoruz? Niye fikirlerimizi önemsemiyoruz?
Değerli arkadaşlar, buradan
baktığımız zaman tabii ki insan maalesef üzüntüyle
karşılıyor ve değerli arkadaşlar, bizler Cumhuriyet
Halk Partisi olarak bu memlekette yarından itibaren bir damla kanın
akmaması, bir kardeşimizin şehit olmaması, ülkemizin de bir
ömür özgür, demokrat, bağımsız bir ülke olarak
yaşaması adına elimizi değil, kafamızı taşın
altına koyuyoruz, sizlerle beraber çözülecek tüm fikirlerde de millet ve
memleket lehine hazırız; yeter ki Siz de ne diyorsunuz. diyelim. Az
önceki hatip arkadaşların dediği gibi Verdiler soru önergesini,
nasıl olsa sembolik, olmayacak. demeyelim.
Yine, orada şehit olan kardeşlerimizle
birlikte Harekât esnasında da 2 yüzbaşı kardeşimiz, 1
astsubay kardeşimiz şehit oldular. Allah, onlara da rahmet eylesin,
mekânlarını cennet eylesin.
Değerli arkadaşlar, şehitlik yüce bir
mertebe fakat şehit olmak için ta o bölgeye gitmek daha yüce bir mertebe.
Yani ölmeye hazır bir askerimizin, komutanımızın o
cesaretini acaba AK PARTİ olarak ödüllendiriyor musunuz? Değerli
arkadaşlar, örneğin o 2 yüzbaşı kardeşimiz -Allah,
mekânlarını cennet eylesin- diğer astsubay kardeşimiz
yaşasaydı, sağ olsaydı, birkaç yıl sonra terfi edecek,
binbaşı olacaktı değil mi arkadaşlar? O,
binbaşı olduğu zaman, o kardeşimiz emekliliğe hak
kazanacak, o kardeşimiz Garadaki yaşadığı
acıyı bir ömür unutmayacak, belki psikolojik travma yaşayacak
ama biz o binbaşıya ne yapacaktık, biliyor musunuz? Biz o
binbaşıya 3.750 lira maaş verecektik, biz o astsubay
kardeşimize 3.750 lira maaş verecektik! biz o uzman çavuş
kardeşimize 3.750 lira maaş verecektik. Ben size soruyorum
değerli arkadaşlar, ben size soruyorum ya: 2 yüzbaşı, 1
astsubay kardeşimiz harekât esnasında şehit oldu, olmasaydı
biz ona nasıl teşekkür edecektik? E, biz de dedik ki Cumhuriyet Halk
Partisi olarak: Bu, yanlış; maaşlarını
değiştirin, kıdem tazminatı haklarını verin.
Uzman çavuşlarımız ortada, hiçbir kanunun kendilerini
korumadığı, her an görevden alınmaya açık Acaba bu
yıl sözleşmem yenilenir mi? Acaba bu yıl görevimde kalabilir
miyim? diye yürekleri havada görev yapıyorlar değerli
arkadaşlar. Bunu ben bütün samimiyetimle söylüyorum. Tekrar tekrar o gün
komisyonda da söyledim, Sayın Bakan Yardımcımız da
buradalardı.
Ya arkadaşlar, şurada bu vatanı için,
milleti için Garada, Kandilde, Türkiyenin her yerinde can vermeye hazır
olan bir binbaşıya emekliliğinde böyle teşekkür ediyorsak,
biz Türk Silahlı Kuvvetlerinin; vatanına, milletine olan
bağlılığını nasıl ödüllendireceğiz,
nasıl teşekkür edeceğiz? 3.750 lira maaşı hanginizin
içi alıyor? Ya, bir komutan, bir binbaşı, bir astsubay, bir
karakol komutanı, bir uzman çavuş kardeşim, Allah
aşkına ya, bu millet için 3.750 liraya mı layık? Kıdem
tazminatını vermiyorsunuz. Neymiş? Yarbayın kıdem
tazminatı var, binbaşının yok. E, gidin bakalım Türkiyede
kışlalara, binbaşılara taburu teslim ediyorsunuz,
alayı teslim ediyorsunuz, tugayı teslim ediyorsunuz;
astsubaylarımıza bölüğü, birliği teslim ediyorsunuz,
karakolları teslim ediyorsunuz. Keza, uzman çavuşlarımız
kelle koltukta, gerek yurt içinde gerek yurt dışında mücadele
ediyor. Bunları görmeniz lazım, görmek zorundasınız, hep
beraber göreceğiz ve rica ediyorum, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu
maaş dengesizliğini, bu adaletsizliğini hep beraber verelim
değerli arkadaşlar, hep birlikte verelim. Siz imza atın, biz
teşekkür edelim, hiç sıkıntı yok ama bu pazartesi günü de
3.750 lira almaya devam edecekse, onların maalesef vicdanları hiçbir
zaman rahat olmayacak. Uzman çavuşlarımızın,
astsubaylarımızın, binbaşılarımızın
emeklilikleri fecaattir. Lütfen, acilen hükûmetin bu konuya el
atmasını önemle istirham ediyorum.
Komuta kademesindeki yansımayı da
söyleyeyim değerli arkadaşlar. Komutanların, orgenerallerin,
paşaların maşallah maaş yansımaları,
aldıkları maaşın yüzde 71i, yüzde 72si, yüzde 68i
yansıyor. Yani üst düzey komutanlar, aldıkları maaşın
yüzde 70ini almaya devam ediyorlar. 12 binden, 16 binden aşağı
maaş alan yok, binbaşıya gelindiğinde ve hatta ve hatta
binbaşı ve uzman çavuşlarımızda ve
astsubaylarımızda yüzde 50lere düşüyor; hele binbaşıların
yüzde 41e düşmüş. Uzman çavuşlarımız 3.800 lira, 3750
lira maaş alıyorlar. Arkadaşlar, bunun acilen düzelmesi
lazım, bu dengesizliğin çözülmesi lazım.
Ne dedik değerli arkadaşlar, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak? Sayın Genel Başkanımızın hep
söylediği bir söz var Kışlaya siyaseti sokmayın dedi.
Israrla soktunuz, kışlayı öyle siyasi hâle getirdiğiniz ki
kışlanın kontrolü siyasilere geçti, komutanlara değil.
Nasıl? Yüksek Askerî Şûralar var. O Yüksek Askerî Şûralarda,
geçmişte, en önemli olan, Türk ordusunun düzenini, insicamını,
titizliğini, disiplinini bozmamak adına geçmişte komutanlarımız
üyeleri olur ve komutanlarımız kendi askerîyle, kendi kıdem,
kademe ve taltif durumundaki komutanlara terfi verirlerdi. Terfi etmemesi
gereken varsa, irticayla iltisaklıysa bu komutanlar, bu askerler görevden
alınır terfi ettirilmezdi.
Geldiniz âdeta askerle
karıştınız, geldiniz âdeta Yüksek Askerî Şûraları
can yakan bir yer sandınız. Dedik ki Arkadaşlar yapmayın,
yapmayın. Türk Silahlı Kuvvetlerinin disiplinine, ilkelerine, teamüllerine,
hiyerarşisine müdahale etmeyin, hiç kimse etmesin. dedik. Ondan sonra bir
Yüksek Askerî Şûra yaptınız, sanki biz başka bir şey
söylüyormuşuz gibi içinde bakanların tümü var, bakanların tümü
var ama içinde kim yok? İçinde komutanlar yok, koca paşalar yok, paşa
bilmeyecek de Millî Eğitim Bakanı mı bilecek yüzbaşının
binbaşı olması gerektiğini? O, bilirse işte Fetöcüler
adım atar. Ardından dedik ki Yüksek Askeri Şûralardaki
terfileri bari bir komisyon kurun, bu komisyonlar karar versin. dedik. Hayır
olmaz, mümkün değil. Tamam. Ardından ne yaptınız biliyor musunuz,
ben size söyleyeyim: Serdar Atasoy, daha üç ay evvel paşa oldu, paşa;
adam bir numaralı FETÖcü çıktı. Hem de liseden beri,
ortaokuldan beri bir numaralı FETÖcü çıktı ve adam
itirafçı oldu. Temmuzda paşa yaptınız, ağustosta
terfisini aldınız. Ya, Allah aşkına, Yüksek Askerî
Şûraya bakar mısınız? Bu 2021 yılında,
istihbaratın, iletişimin, bilgisayar çağının bu kadar
gelişmiş olduğu bir memlekette bir insan, adamı paşa
yapıncaya kadar, Kara Kuvvetleri Harekât Başkanı yapıncaya
kadar hiç görmez mi ya FETÖcülüğünü? Ya, bir okudum, 10 sayfa adamın
FETÖyle iltisakı, bağı, 10 sayfa. Nereyi emanet ettiniz biliyor
musunuz? Kara Kuvvetleri Harekât Başkanlığını emanet
ettiniz. İkinci bir 15 Temmuza zemin hazırlıyorsunuz
farkında olmadan. Haksız mıyım değerli
arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, bugün Serdar Atasoyun hakkındaki
gelişmeleri izledim ve üzüldüm. Eğer böyle terfi, taltif
yapıyorsanız, bu memleketin vay hâline! Lütfen, bir an evvel Yüksek
Askerî Şûrayı eski dokusuna kavuşturmak zorundayız
değerli milletvekilleri. Bu bizim görevimiz. Bu bizim muhalefetimiz
değil, bu bizim görevimiz. Şimdi, Türk Silahlı Kuvvetlerinde bir
kıdem, kademe vardır: Yüzbaşı, teğmeni izler;
binbaşı, yüzbaşıyı izler; yarbay, albay,
binbaşıyı izler; komutanlar da alt kademeleri izler ve Biz bir
yıldır izliyoruz, yaşamı, duruşu,
davranışı budur. derler. Siz, onları
bıraktınız, kimseyi Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç
etmediniz ama sonra ne oldu? Dan diye geldi 15 Temmuz, o Yüksek Askerî
Şûra, 15 bin askeri bir dakikada kapı dışarı etti.
Yani beş beş, on on eleyemedikleriniz başınıza dert
oldu, bu milletin başına dert oldu, bir günde 15 bin askeri
gönderdiniz. Şimdi, ne anladık bu işten biz? Neden o zaman sekiz
dokuz yıldır Yüksek Askerî Şûrada kendi kendinize bir şeylerle
direniyorsunuz? Bunları yapmayın değerli arkadaşlar.
Bunlar, bakın, samimi söylüyorum, bu ülkenin terörle mücadelesinde de
askere olan inancında da askerin harekâta giderkenki kendi inancında
da şaibe yaratıyor, rahatsızlık yaratıyor, öz
güvensizlik yaratıyor; onun için bunları yapmamak durumundayız.
Tabii, hep söylüyoruz başından beri
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, askerlik yasalarında her dönem yeni bir
yasa telaşına girdiniz. Hele bir bedelliniz var, bedellinin
maşallah bedeli yok. Ya, bir 15 bin, bir 18 bin, bir 28 bin, bir 30 bin,
şimdi oldu 40 bin. Askerlik tabii ki para değil sadece ama siz
eğer bir bedellide bile 4 kez bu muallaka düşüyorsanız bunun bir
çizgisi oturmamış demektir. 600 bin asker hayatında bu anlamda
Ne yapabilirim, askerliğimi nasıl yapabilirim, asker yükümlüsü
olarak ben ne zaman gidebilirim? derdinde. Yoklama kaçağı var,
bakaya var. Biz getirdik Meclise milletvekillerine askerlik yasasını.
O da tutmadı. Tutmaz, biz söyledik. Milletvekilleri seçildiği günden
itibaren askerlikleri ertelenecekmiş değerli milletvekilleri.
Milletvekillerinin askerliği ertelenecek. diyor ama milletvekiline
seçenek vermiyor. Bu Mecliste de vardır, 4 dönem milletvekilliği
yapan var, 5 dönem milletvekilliği yapan var. 25 yaşında, 27
yaşında milletvekilimiz üniversite okurken, yüksek
lisansını yaparken milletvekili oldu; yüksek lisans yaparken. 27
yaşında girdi, yirmi beş yıl da milletvekilliği
yaptı; yaş 52. 52 yaşından sonra siz milletvekilini
kışlaya mı sokacaksınız ya? Eline tüfek verip
antrenman mı yaptıracaksınız? Tatbikat mı
yaptıracaksınız? Talim mi yaptıracaksınız?
Olabilir mi? O milletvekili 52 yaşında ne diyecek? Ondan sonra, yine
söyledik, askerlikle ilgili konuyu AK PARTİ yaşadığı
için ve burada bir hata olduğu için ortaya getiriyor, diyor ki
2
arkadaşları yaptılar, genç kardeşlerimiz, onlar da ortadan
kayboldular ama izinli değiller. Biz de dedik ki Cumhuriyet Halk Partisi
olarak: Arkadaşlar bu Meclis yasama yılının bir
ayında, özellikle temmuz aylarında ya da haziranda izne
ayrılıyor ya da ara veriyor. Orada bu kardeşlerimiz gitsin,
askerliğini yapsın. Ya, siz milletvekili olarak askerliği
yapmamışsınız, kahveye gideceksiniz vatan, millet, Sakarya.
Adam diyecek: Hadi oradan ya, sen daha askerliğini
yapmamışsın, sen asker kaçağısın. Ee, bu olur
mu? Askerlikle ilgili yasaya oy verecek milletvekili askerliği bilmiyorsa,
kışlaya girmemişse, somun ekmeği yememişse askerlikle
ilgili hangi kararı verebilir? Veremez. Verebilir mi? Veremez. (CHP
sıralarından alkışlar) Onun için bugün
yaşadığımız acı vesilesiyle Cumhuriyet Halk
Partisi olarak biz hep tavsiye görevimizi, uyarı görevimizi, birlik ve
beraberlik görevimizi yapmak zorundayız değerli arkadaşlar.
Yasaları ihtiyaç anında çıkarıyoruz, aynı kontrol
kalemi lazım olduğunda kontrol kalemi aradığımız
gibi. Milletvekilleri askerlikle ilgili gol yedi, tak yeni bir yasa. Ya
konuşalım, konuşalım arkadaşlar, konuşalım;
konuşmaktan kaçmayın, konuşmaktan korkmayın; bir şeyleri
hep beraber paylaşalım.
Yine, buna bağlı hep söylediğimiz bir
şey var tabii, bedellilerle ilgili, bedelli askerlikle ilgili, mevcut,
şu anda kışlada askerlik yapanlarla ilgili artık
kalıcı, yapıcı, sürekli, toplumu memnun eden yasalar
çıkarmak zorundasınız. Geçenlerde anlattık, diyor ki:
Sayın vekilim, özel okulda öğretmenim, bilgisayarın
başından ayrılamıyorum, bedelli askerlik yapmak istiyorum,
yapamıyorum. Gidersem de okul beni işten çıkarıyor, hem 40
bin lira veriyorum hem niye beni çağırıyorsunuz? Cumhuriyet
Halk Partisi önerge verdi, ne dedi: Bu anlamda talep eden bedelli askerler
bedelini ödesin, bulunduğu ilinde AFAD eğitimi alsın. dedik. Ne
diyor Sayın Soylu: 7,5 şiddetinde deprem bekliyoruz
İstanbulda. Nasıl bu depreme 400 bin kişi bulacağız?
Verelim AFAD eğitimi, askerliklerini yapsınlar. dedik. Yani
Cumhuriyet Halk Partisi ne söylüyorsa yerindedir, akıl ve mantık
içerir, bilim ve ilim içerir çünkü Cumhuriyet Halk Partisi millet ve memleket
içindir değerli arkadaşlar. Bizim de istediğimiz budur zaten.
Yani bunun dışında Acaba bununla kavga edelim, bununla
tartışalım. derdimiz asla olmadı, olmayacak da.
Tabii bu yasaların yanında yine itiraz
ettiğimiz maddelerden birini hemen söylüyorum değerli
arkadaşlar: Tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde
çalıştırılan er ve erbaşlardan Mesleki Yeterlilik
Belgesi istenmez. deniliyor.
Ya, şimdi, insan neye üzülüyor biliyor musunuz
değerli arkadaşlar? Eğer şehit olursak onurdur, gururdur;
gazi olursak onurdur, gururdur. Mesleki Yeterlilik Belgesi istemediğin
askere kantinin arkasında kasa için duvar ördürürken o duvar da
düşerse, duvarın altında kalırsa bu züldür,
ayıptır aileye. Olmaz arkadaşlar, olmaz, olmamalıdır.
(CHP sıralarından alkışlar) Türkiyede iş
kazalarıyla ilgili mücadeleyi yapan bir Hükûmetiz. diyorsunuz, binlerce
askere Mesleki Yeterlilik Belgesi olmadan veriyorsunuz kontrol kalemini,
elektriğin içine; veriyorsunuz kaynak makinesini, kaynağın
içine; veriyorsunuz sıva harcını Hadi çık iskeleye
Olur
mu bu arkadaşlar? Geçenlerde ne oldu biliyorsunuz değil mi haberlerde?
Tabelacı takarken -tabelacı profesyonel- 5 metreden düştü, 5
metreden, tak öldü adam. Kim verecek bunun hesabını? Burada amaç ne?
Burada amaç tazminattan kurtulmak, çocuğun ölmesi değil. Olur mu
böyle şey? Uzman çavuşlarınız var, özel taşeronlarınız
var, özel müteahhitleriniz var, alın birine verin, özelleştirin ama
askeri bu geniş kapsama sokmayın. Kaç tane var biliyor musunuz
arkadaşlar, Mesleki Yeterlilik Belgesi olmadan tehlikeli ve çok tehlikeli
iş kolu kaç tane var biliyor musunuz? 187 tane. Orada onu amirinin kaderine
bırakamazsınız, bırakmamalısınız. Orada onu
komutanın kaderine bırakmamalısınız ve iş
kazalarıyla ilgili maalesef, biz sivilde önlem alalım derken
askeriyeye de sokmuş oluyorsunuz.
Buradan baktığınız zaman
değerli arkadaşlar, Türk Silahlı Kuvvetleri hepimizin
silahlı kuvvetleridir, asker hepimizin askeridir. Hep beraber elimizi
çekelim, siyasetten uzaklaşalım ve diyelim ki askere: Ey Mehmetçik,
sen Gazi Mustafa Kemalin kurduğu cumhuriyetin bekçisisin, askerisin;
yaşa, var ol, seninleyiz, birlikteyiz. Yeter ki sen cephede, biz de
Mecliste seninle koşturalım. (CHP sıralarından
alkışlar) Çünkü askerin istediği enerji, askerin istediği
heyecan bu. Düşünebiliyor musunuz arkadaşlar, Garaya gidiyor,
giderken düşünmüyor; Kandile gidiyor, giderken düşünmüyor, biniyor
kamyonete Allah Allah! diye.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bunlarda metal yorgunluğu
var artık, metal yorgunluğu.
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Devamla) - Metal
yorgunluğu bu tarafta, sol tarafa doğru, benim solumda, sizin
sağınızda.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aynen öyle. Bizde enerji,
devleti yönetecek enerji, askerin ihtiyaç duyduğu enerji.
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Devamla) - Biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türk Silahlı Kuvvetlerine ne kadar
hazırlıklı olduğumuzu, askerimizin menfaati, milletimizin
menfaati için ne kadar heyecanlı olduğumuzu sizlere arz ettik ama hep
söylüyorum artık ya, inşallah bunları yapmak bize nasip olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Devamla) - Yolcudur
Abbas, bağlasan durmaz diyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bedri Yaşar
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Samsun
Milletvekili Bedri Yaşarın, Gümüşhane ilinin kurtuluşunun
103üncü yıl dönümünü canıgönülden tebrik ettiğine
ilişkin açıklaması
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Teşekkür
ederim Başkanım.
Bir dönem Parlamentoda şeref ve onurla temsil
ettiğim Gümüşhanemizin 103üncü kurtuluş yıl dönümünü
canıgönülden tebrik ediyorum. Tarih boyunca vatanına ve milletine
sadakatin timsali olmuş Gümüşhanemiz 1916 Temmuzda Ruslar
ve onun yerli iş birlikçileri Ermenilerin zulmüne uğramış
ve işgal edilmiştir ve nihayet şerefli ordumuzun 15 Şubat
1918deki mücadelesiyle kurtarılmıştır.
Gümüşhane,
Erzurum Kongresinin açılış duasını yapan Hasan Fehmi
Efendinin memleketidir. Gümüşhane, ilk yerli sermayenin oluşturulmasında
manevi önderlik etmiş Gümüşhanevi hazretlerinin memleketidir.
Gümüşhane Türk milliyetçiliğinin ulu çınarlarından Nihal
Atsızın memleketidir. Gümüşhane cumhuriyetin ilk Maliye
Bakanı Hasan Fehmi Ataçın memleketidir. Gümüşhane, Baş
koymuşum Türkiyenin yolunanın yazarı Dilâver Cebecinin
memleketidir.
Hepsini rahmetle
anıyorum, bu toprakları
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Gümüşhane, Türkiyenin çimentosudur. (MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya ve 39
Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3346) ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 250) (Devam)
BAŞKAN
Gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.
Birleşime iki
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.41
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.42
BAŞKAN:
Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
250 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde
başka bir konu bulunmadığından, alınan karar
gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 17 Şubat 2021
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 20.43