TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
48inci
Birleşim
17 Şubat
2021 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili Fahrettin
Yokuşun, eğitim ve öğretim alanındaki sorunlara
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- İzmir Milletvekili Yaşar
Kırkpınarın, İzmir ilinde meydana gelen sel felaketine
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Antalya Milletvekili Aydın Özerin,
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktaya istihdam
politikası ve planlamasını 27 Kasım 2020de verdiği
soru önergesiyle sorduğuna ama yanıt gelmediğine, Hükûmetin bir
istihdam politikası olup olmadığını bir kez daha
sormak istediğine ilişkin açıklaması
2.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin,
Garadaki 13 şehidi rahmetle andığına, ana muhalefet
partisi liderinin 13 şehidimizin sorumlusu Erdoğandır.
diyerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanı itham
etmesinin ülkenin terörle mücadelesini hedef alan bir provokasyon olduğuna
ilişkin açıklaması
3.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, Kırşehir ilindeki Cacabey Medresesi geçici üst
örtü ve raspa yapım işinin 3/2/2020 tarihinde bitmesi gerekirken
şehir meydanında gerekli tadilatlar yapılmadan atıl bir
şekilde bekletildiğine, bu durumun düzeltilmesi için MHP Genel
Başkanı Devlet Bahçeli ve Hükûmet yetkililerine seslenmek
istediğine ilişkin açıklaması
4.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Sivas
Milletvekili Semiha Ekincinin yaptığı açıklamasındaki
ve İzmir Milletvekili Yaşar Kırkpınarın gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili Abdullah
Gülerin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
6.- Aydın Milletvekili Süleyman
Bülbülün, büyük bir cumhuriyet devrimi olan Medeni Kanunun kabul
edilişinin 95inci yıl dönümüne, kadın sorunlarına çözüm
üretmenin CHPli belediyeler için her zaman öncelikli olduğuna
ilişkin açıklaması
7.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin,
kapatılan Özgür Gündem ana davasında İnsan Hakları
Derneği Eş Genel Başkanı Eren Keskin ve gazeteciler
İnan Kızılkaya, Kemal Sancılı ile Zana Bilir Kayaya
örgüt üyeliği suçlamasıyla altı yıl üçer ay ceza
verildiğine, insan hakları savunucularının, gazetecilerin
hedef alınmasına devam edildiğine ilişkin
açıklaması
8.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
şehitleri rahmetle andığına, PKK terör örgütüne muhabbet
besleyen, teröriste terörist haine hain diyemeyenleri nefretle
kınadığına, PKKyı lanetlediğine ilişkin
açıklaması
9.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, halkla sürekli beraber olduklarına, Uşak ilinin
sorunlarını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana
aktardıklarına ve arıtma tesisi, millet bahçesi, diş
hekimliği fakültesi gibi hizmetler sunduklarına ilişkin
açıklaması
10.- Muğla Milletvekili Süleyman
Girginin, TÜVTÜRK işçilerinin sendika hakkının
tanınması, işten atılan işçilerin geri
alınması ve toplu iş sözleşmesi haklarının
tanınması için başlattıkları direnişin
sürdüğüne, işverenin mahkeme kararlarına uyması için bir
çalışmalarının olup olmadığını Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına sorduğuna
ilişkin açıklaması
11.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, UNESCOnun 2021 yılını
vefatının 700üncü yılı nedeniyle Yunus Emre Yılı
olarak ilan etmesinin ardından Cumhurbaşkanlığının
da 2021 yılını Yunus Emre ve Türkçe Yılı ilan
ettiğine, Yunus Emre ve Türkçe Yılının hayırlı
olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
12.- Kastamonu Milletvekili Hasan
Baltacının, Millî Mücadele sırasında İneboludan
aldığı cephaneyi taşırken donarak şehit olan
Şerife Bacıyı vefatının 100üncü yılında
saygıyla andığına, Şerife Bacıların, Halime
Çavuşların, Rahime Kaptanların torunlarının Mustafa
Kemal Atatürkün izinde demokrasi mücadelesini sürdürmeye devam edeceğine
ilişkin açıklaması
13.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, pazar
günü Adana ilinde oynanan Adanaspor-Adana Demirspor
karşılaşmasında CHP Adana Milletvekilleri olarak
danışmanları ve yardımcı personelleriyle birlikte
maçın oynandığı 5 Ocak Fatih Terim Stadyumuna
girişlerinin engellendiğine, bunu yapanlara gereğinin
yapılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması
14.- Manisa Milletvekili Bekir
Başevirgenin, Soma-Hatun mevkisine kurulması planlanan OSBnin 2001
yılında gündeme geldiğine, altyapı ihalesinin 25
Şubatta yapılacağının açıklandığına,
iş imkânlarının kısıtlı olması ve
tarımın da bitme noktasına gelmesinden sonra Somalı
vatandaşların madenlere mahkûm olduğuna, alternatif istihdam
seçenekleri açısından OSBnin son derece önemli olduğuna ilişkin
açıklaması
15.- Kocaeli Milletvekili Sami
Çakırın, terör eylemlerinde öldürülenlerin acısını
sadece yakınlarının değil bütün toplumun hissettiğine,
tüm şehitlere Allahtan rahmet dilediğine, PKKnın eylemlerini
kınarken aynı zamanda kandan beslenen, yandaşlık yapan,
silah tedarikçiliğini yapan her kimliğin, yapının, kurumun
ve devletin bu duruşlarının da lanetlendiğini bilmeleri
gerektiğine ilişkin açıklaması
16.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin,
Garada şehit edilenlere Allahtan rahmet dilediğine, Medeni Kanunun
kabulünün 95inci yılını kutladığına ve bu
bağlamda ebedi Başkomutan Mustafa Kemal Atatürkü rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
17.- Trabzon Milletvekili Bahar
Ayvazoğlunün, 13 vatandaşın anısı önünde
saygıyla eğildiğine, terör örgütleriyle aralarına mesafe
koyamayanların, terör örgütüyle seçim ittifakı yapanların
kendileri için katil olduğuna, Kahrolsun PKK ve siyasi
uzantıları. dediğine ilişkin açıklaması
18.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Demirin, kaçırılan ve Kuzey Irakın Gara bölgesinde şehit
edilen 13 vatan evladının acılarının yüreklerini dağladığına,
Kemal Kılıçdaroğlunun konuyla ilgili Hükûmeti ve
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanı hedef alan
açıklamalarını şiddetle kınadığına
ilişkin açıklaması
19.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, Uşak Milletvekili İsmail Güneşin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
20.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, doksan beş yıl önce bugün Mecliste kabul edilen Türk
Medeni Kanunuyla ailede kadın erkek eşitliğinin temelinin
atıldığına ilişkin açıklaması
21.- Trabzon Milletvekili Salih Coranın,
Trabzon ilinin Tonya ve Akçabat ilçelerinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 103üncü yıl dönümünü kutladığına,
ebediyete göç etmiş tüm ecdadı rahmetle yâd ettiğine
ilişkin açıklaması
22.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, vefat eden bilim insanı Doğan Cüceloğluna
Allahtan rahmet dilediğine, 17 Şubat 1926da Medeni Kanunun kabul
edilmesinin demokrasi ve çağdaşlaşma projelerinin en önemli
adımlarından birisi olarak tarihe geçtiğine, cumhuriyetin
kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Medeni Kanununun mimarı,
dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurtu rahmetle
andığına, on üç yıl önce Kosova
Bağımsızlık Bildirgesinin Kosova Meclisinde
okunmasıyla Kosovanın bağımsızlığının
ilan edildiğine, Çinin Ankara Büyükelçiliği önünde 3 Şubat 2021
tarihinden beri aile nöbeti tutan Doğu Türkistanlıların Pekin
yönetimine seslerini duyurmak için mücadeleye devam ettiğine, Uygur
Türklerinin susmayacaklarına, İYİ PARTİ olarak yapılan
eyleme desteklerinin devam edeceğine ilişkin açıklaması
23.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, 17 Şubat 1926 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul
edilen Medeni Kanunun bireysel hak ve özgürlükler alanı ile sosyal alanda
önemli değişikliklere vesile olduğuna, cumhuriyetin kurucusu
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve bu kanunun düzenlenişine vesile olan Mahmut
Esat Bozkurt başta olmak üzere, rahmete karışan dönemin bütün
değerli devlet büyüklerini rahmetle yâd ettiğine, Ankarada, 17
Şubat 1993 tarihinde Diyarbakıra gitmek üzere kalkan
uçağın Yenimahalle PTT Posta İşleme Merkezisinin bahçesine
düşmesi sonucu Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis ve
yanındakilerin şehadetlerinin üzerinden yirmi sekiz yıl
geçtiğine, Eşref Bitlis ve onunla birlikte şehit olan askerleri
rahmetle yâd ettiğine, 17 Şubat 2016 tarihinde Ankara Devlet
Mahallesi Merasim Sokakta meydana gelen patlamada 29 vatandaşın
yaşamını yitirdiğine, saldırının PKK/PYD-YPG
tarafından yapıldığının ortaya çıktığına,
en son Gara operasyonu sırasında kahpe yüzünü bir kez daha gösteren
terör örgütünün Türk Silahlı Kuvvetlerinin başarılı
operasyonları sayesinde büyük darbeler aldığına, bu
vesileyle bütün şehitlere şükranlarını sunduğuna,
Psikolog ve İletişim Psikolojisi Uzmanı Doğan
Cüceloğluna Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
24.- İzmir Milletvekili Bedri Serterin,
İzmir ilinin pandemi süreciyle beraber, 30 Ekim depremi, peşi
sıra devam eden depremler, sel felaketi, tsunami, hortum ve dün
yaşanan fırtınadan dolayı nefes alamaz hâlde olduğuna
ilişkin açıklaması
25.- İstanbul Milletvekili Hayati
Arkazın, Kuzey Irakın Gara bölgesinde yapılan Pençe Kartal-2
Operasyonunda şehit olan askerlere ve terör örgütü PKK tarafından
katledilen vatandaşlara Allahtan rahmet dilediğine, terör örgütünün
17 Şubat 2016da Ankarada yaptığı bombalı
saldırıda kaybedilen 29 şehidi rahmetle andığına,
terörü ve terör sevicileri bir kez daha lanetlediğine ilişkin
açıklaması
26.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, TÜİK Başkanlığına Ahmet Kürşad
Dosdoğrunun getirildiğine, her yeni bakana yeni bir başkan
mı atanacağını sorduğuna, liyakat yerine sadakati esas
alan bir sistemle karşı karşıya olunduğuna, yeni
TÜİK Başkanı Dosdoğrunun Benim Enflasyonum. diye yeni
bir sistem olacağını söylediğine, bu TÜİK
Başkanının da diğeri gibi halkı
yanıltıcı bilgiler vermek durumunda kalmayacağını
umduğuna, Cumhurbaşkanı kararıyla ülkenin doğal
gazını çıkarmak için süper yetkili şirketler
kurulduğuna, Kamu İhale Yasası dâhil birçok yasanın bu
şirketler için uygulanmayacağına, aşılamanın
hızla gelişmesi ve sonuçlanması gerektiğine fakat şu
anda 1inci doz aşısı yapılanların
sayısının 5 milyonu aşmış olduğuna, 2nci
dozun çok daha düşük bir sayıda olduğuna, aşılama bu
hızla giderse iki yıla kadar uzayan bir süre alabileceğine dair
hesaplamalar yapıldığına, bu konuda iktidarın gereken
duyarlılığı göstermesi, her bölgeye aşıyı
götürüp insanların hızlı bir şekilde
aşılanması gerektiğine ilişkin açıklaması
27.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
beş yıl önce bugün Merasim Sokakta PKK/TAK terör örgütünün
üstlendiği bombalı saldırıda yitirilenleri bir kez daha
rahmetle andığına, hem son katliamı gerçekleştirenleri
hem Merasim Sokak katliamını gerçekleştirenleri bir kez daha
lanetlediklerine, 17 Şubat 1993 tarihinde şüpheli bir uçak
kazası sonucunda hayatını kaybeden Eşref Bitlisi bir kez
daha rahmetle andıklarına, kadınların kazanımları
açısından son derece önemli olan Türk Medeni Kanununun kabulünün
95inci yıl dönümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürke, Kurucu Meclise, Birinci
Meclise ve bu ülkeye hizmet etmiş olan herkese minnet
duygularını bir kez daha ifade etmek istediklerine, yarın
açılmasını istedikleri bir genel görüşme
sırasında Sağlık Bakanı Fahrettin Kocanın Genel
Kurulda bulunmasını önemsediklerine, vakaların 100 bin kişi
başına il üzerinden haritasının dünden itibaren
haftalık olarak güncellenmesinin önemli ve gecikmiş bir adım
olduğuna, tutuklu olan Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini
ziyaret ettiğine ilişkin açıklaması
28.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, 1926
tarihli Medeni Kanunun 2002 yılından itibaren tamamıyla
yenilendiğini hatırlatmakta fayda olduğunu
düşündüğüne, vefat eden Profesör Doktor Doğan Cüceloğluna,
2016da Merasim Sokaktaki saldırıda kaybedilen 29 şehide ve
arkasında çok derin soru işaretleri olan şehadetinin yıl
dönümünde Eşref Bitlise Allahtan rahmet dilediğine, Mecliste
açılan Füreya Koral Sergisini çok önemli bir çalışma olarak
gördüğüne, ülkedeki hukuk sistematiğinin tutuklu olan Boğaziçi
Üniversitesi öğrencileriyle ilgili en hızlı şekilde kim
haklı, kim haksız konusunda karar vereceğine ilişkin
açıklaması
29.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, örgütlerin aralarına karışmasının
veya varlığının Boğaziçi Üniversitesi
öğrencilerini terörist etmediğine, onları bu zulümden
kurtarabilecek girişimde bulunmanın daha doğru
olacağını düşündüğüne ilişkin
açıklaması
30.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin 2911 sayılı Kanuna
göre tutuklandığına ilişkin açıklaması
31.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
hukuka düşenin Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin bir dahli
olup olmadığına karar vermek olduğuna, bu konuda hukuka
itaat edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
32.- Kayseri Milletvekili Dursun
Ataşın, elma ve patates yetiştiriciliğinde ülkenin
lokomotifi olan Kayseri üreticisinin zor durumda olduğuna, ekonomik
krizden ve pandemi sürecinin uzamasından dolayı Kayseri ilindeki elma
ve patates üreticilerinin ürünlerinin ellerinde kaldığına, zaten
zarar eden üreticinin giderlerine depolama maliyetinin de eklendiğine, bu
mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğine, çiftçilerin Hükûmeti
yanlarında görmek istediğine ilişkin açıklaması
33.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örsün, 17
Şubat 1918 Trabzon ili Akçaabat ve Tonya ilçelerinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 103üncü yıl dönümünü
kutladığına, şehit ve gazileri rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
34.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 12
şehidin içinde Silahlı Kuvvetler mensuplarının
bulunduğuna, bunların ikramiyelerinin, tazminatlarının
ailelerine ödenmesi ve maaş bağlanmasında özel hukuki durumdan
dolayı endişe duyan bürokratların bu endişelerinin
giderilmesi için ilgili düzenlemenin hep beraber yapılabileceğine
ilişkin açıklaması
35.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, 1961
yılı kurucu Meclis üyesi, 12, 13, 15inci Dönem Niğde, 20nci
Dönem Aksaray Milletvekili ve Ankara Büyükşehir Belediye eski
Başkanı Mehmet Altınsoyun ölüm yıl dönümünde kendisini
rahmetle andığına, vefat eden 1994-1999 yılları
arasında Aksaray Belediye Başkanlığı yapan Ahmet Ere
Cenab-ı Haktan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Celal Adanın, Grup Başkan Vekillerine söz verildiği
sırada milletvekillerinin Divana gelip söz talebinde
bulunmamalarını rica ettiğine ilişkin konuşması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun,
5/11/2020 tarihinde Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve 19
milletvekili tarafından, çiftçilerin
karşılaştığı sorunların tespit edilerek
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen
(10/3412) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Şubat 2021 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, 17/2/2021 tarihinde Siirt
Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve
İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, üniversitelerin akademik özgürlüğünün önündeki engellerin
kaldırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17
Şubat 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
artan intihar vakalarının sebeplerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/3614) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Şubat 2021
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya ve
39 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3346) ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 250)
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tunceli Milletvekili Alican Önlünün,
Tuncelide avlanarak öldürülen dağ keçilerine ilişkin sorusu ve
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/40022)
2.- Mersin Milletvekili Behiç Çelikin,
Mersinin Anamur ilçesi Uçarı Mahallesinde meydana gelen yangın
nedeniyle mağduriyetlerin giderilmesi için nakdi yardım
yapılması talebine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/40239)
3.- Eskişehir Milletvekili Arslan
Kabukcuoğlunun, gemi inşa sektöründe ihracatın
artırılmasına yönelik bir öneriye ilişkin sorusu ve Ticaret
Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı (7/40260)
17
Şubat 2021 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
48inci Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, eğitim ve
öğretim alanındaki sorunlar hakkında söz isteyen Konya
Milletvekili Fahrettin Yokuşa aittir.
Buyurun Sayın Yokuş.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili Fahrettin
Yokuşun, eğitim ve öğretim alanındaki sorunlara
ilişkin gündem dışı konuşması
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim ve öğretimde
yaşanan sorunlarla ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Çağımız artık dijital bir
çağ hâline geldi. Özellikle eğitim alanında dijitale en iyi
şekilde ulaşmak için gerekli altyapılar
tamamlandığında eğitimimiz daha nitelikli hâle gelecektir.
Bu hususta, UNESCO Türkiye Millî Komisyonunun desteğiyle, Türk Eğitim
Sendikamızın SODİMER iş birliğiyle, dünyada ve
Türkiyede güncel gelişmeler ışığında, 2023e
Doğru Dijital Eğitim Çalıştayı düzenlenmiş,
çalıştaya ülkemizden ve yurt dışından 40 üniversiteden
100ün üzerinde akademisyen katılmıştır.
Çalıştay raporundan sizlere bazı
başlıkları sunmak istiyorum. Deniliyor ki: Karşı
karşıya kaldığımız dijital dünya gerekliliklerinin
sonucu ortaya çıkan ve salgınla birlikte dijital eğitimin de
artırdığı teknoloji
bağımlılığı hakkında toplum temel
eğitimden başlanarak eğitilmelidir. Toplumun bütün kesimlerine
verilecek eğitimlerle dijital içeriğin doğuracağı
problemlerle ilgili farkındalık oluşturulmalı ve
kontrolünün sağlanması için gerekli önlemler
alınmalıdır. Eğitim amaçlı hazırlanacak dijital
içerikle ilgili yasal düzenlemeler ve yönetmelikler çıkarılarak bir
standart belirlenmelidir. Öğretmenlerin dijital yeterliliklerinin
geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
Dijital içeriklerin sosyal, kültürel açıdan uygunluğu
denetlenmelidir. Yerli ve millî yazılımların hayata
geçirilmesiyle birlikte dijital vatandaşlık eğitim programı
başlatılmalı ve bu anlayış yerleşimine yönelik
çalışmalar yapılmalıdır. Kuşak farkları göz
önünde bulundurularak dijital eğitim süreci değerlendirilmelidir.
Maddi imkânlardan yoksun öğrenciler desteklenmeli, korunmaya muhtaç
çocuklara ilişkin gerekli izlemeler yapılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, devamında
deniliyor ki: Dijital eğitimin olumlu ve olumsuz özelliklerini tespit
etmek ve dijital eğitim sürecini daha etkili hâle getirmek için
çalışmalar başlatılmalıdır. Değerler
eğitimi kapsamında dijital davranış ve
alışkanlıkların okullarda sağlanması
zorunluluğu getirilmelidir. Ancak yine, raporda daha önemli şeyler
söyleniyor; mesela, deniliyor ki: Öğretmen meslek kanunu, beklentileri
karşılayacak şekilde bir an önce
çıkarılmalıdır. Sözleşmeli öğretmenlerin kadroya
alınması talep ediliyor. Yine, eğitimde mülakat sisteminin
ortadan kaldırılması talep ediliyor. Yine Liyakati esas alan
adaletli bir yönetici atama sistemi getirilmelidir. deniliyor.
Yardımcı hizmetler sınıfında çalışanlara
eğitim öğretimde hazırlık ödeneği verilmesi talep
ediliyor. Maaş karşılığı ders yükünün tüm
öğretmenler için on beş saat olarak belirlenmesi isteniyor.
Rehberlik öğretmenleri başta olmak üzere nöbet konusu yeniden
düzenlenmeli, çözülmeli. deniliyor. Eğitim ve öğretimde sendika,
vakıf, cemiyet gibi çeteleşmeler ortadan kaldırılmalı.
deniliyor. Belki de bu çalıştayın en önemli sonucu bu olsa gerek
Eğitim ve öğretimde sendika, vakıf, cemiyet gibi çetelerin
tahakkümünden eğitim kurtarılmalıdır. deniliyor.
Aslında, bu mesaj siyasi iktidara önemli bir mesajdır.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi
eğitim çalışanlarının çok ciddi sorunları var,
bunlardan bazılarını kısaca anlatmak istiyorum. TÜRK
EĞİTİM-SEN geniş katılımlı bir anket
yapıyor; 15 bin öğretmeni kapsayan bu ankette her 10 öğretmenden
7si aldıkları maaşın yetersiz olduğunu söylüyor yani
ücret yetersizliği eğitimin en önemli sorunu. Her 2 öğretmenden
1i daha iyi bir iş bulursa mesleği bırakabileceğini
söylüyor. Ankete katılan öğretmenlerin yüzde 10u geçimini
sağlamak için ek iş yaptıklarını söylüyor.
Öğretmenlerin bütçesinden en çok payın ise gıda
harcamalarına gittiği ifade ediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Bir
dakikalık
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Ankete
katılanların yüzde 83ü salgında mutfak harcamalarının
arttığını ifade ediyor. Emekliliği gelen her 10
öğretmenden 6sının emekli olmak istemediği, gerekçe olarak
da emekli maaşlarının düşüklüğü söyleniyor.
Öğretmenlik mesleğinin toplumda yeterli saygınlığa
ulaşamadığı ifade ediliyor. Ankete katılanların
yüzde 69u, öğretmenliğin toplum tarafından saygın bir
meslek olarak görülmesini arzu ediyor. Her 100 öğretmenden yalnızca
3ü öğretmenliğin saygın bir meslek olmaktan çıktığını
söylüyor. En önemlisi, öğretmenlerimizin büyük bir bölümü 3600 ek gösterge
bekliyor.
Yani şunu söylemeye çalışıyorum:
Eğer eğitimde nitelikli eğitim istiyorsak, gelecek
nesillerimizin birikimli olmasını istiyorsak eğitim
çalışanlarını göz ardı etmemeliyiz, eğitimin
sorunlarını çözmeliyiz. Türkiyenin geleceğinin eğitimde
olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu vesileyle, hepinize saygılar
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aydın Bey, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Antalya Milletvekili Aydın Özerin,
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktaya istihdam
politikası ve planlamasını 27 Kasım 2020de verdiği
soru önergesiyle sorduğuna ama yanıt gelmediğine, Hükûmetin bir
istihdam politikası olup olmadığını bir kez daha
sormak istediğine ilişkin açıklaması
AYDIN ÖZER (Antalya) Her meslek grubundan ve
alanından binlerce genç hemen her gün sosyal medyadan istihdam
beklentisini ve talebini duyurmaya çalışıyor. Biz de bakanlara
istihdam planlarını soruyoruz ama yanıt veremiyorlar çünkü
yanıtı onlar da bilmiyor, çünkü alımlara
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe
Başkanlığı karar veriyor. Yani, kamudaki istihdamın
tek belirleyicisi Cumhurbaşkanlığı. Bu doğrultuda
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktaya 27
Kasım 2020de bir soru önergesi verdik, istihdam politikası ve
planlamasını sorduk ama tek satır bile olsa bir yanıt
gelmedi. Demek ki Hükûmetin buna dair bir politikası yok. O zaman Hükûmet,
toplumun maddi ve manevi geleceğini tehlikeye atıyor. Biz yine de bir
kez de buradan sormak istiyoruz: Hükûmetin bir istihdam politikası var
mıdır? Umutla bekleyen gençlerin taleplerine bir yanıt vermeyi
düşünüyor musunuz?
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
BAŞKAN Evet, gündem dışı
ikinci söz, çiftçilerin sorunları hakkında söz isteyen Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürere ait.
Buyurun. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çiftçilerimizi,
esnaflarımızı, emeklilerimizi ziyaret ediyoruz; ben kırk
yıldır bu kadar mağdur oldukları dönem görmedim.
Çiftçilerin kredi borçlarını ödeme şansları yok, faizlerini
ödemeleri ise hiç olası değil. Bu durumda yapılması
gereken... 2026 yılına kadar kredi borçlarının ötelenmesi
ve faizlerin silinmesi için kanun teklifi verdim. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunduğum bu kanun teklifini
görüşelim, çiftçilerimizi bu bağlamda rahatlatalım. Çünkü
çiftçilerimiz, ilacı, gübresi, tohumu, mazotu, yer altından
çıkan sulama suyunun sürekli zamlanması nedeniyle artık kendi
kendilerine döndüremez duruma gelmişler, mağduriyetleri
katlanmış.
Bakınız, üre gübresi dört ay önce 1.800
lirayken bugün 3.100 lira. Nasıl bu gübreyi alsın da tarlasına
atsın? Bu durumda, önümüzdeki dönemde verimin düşmesi, rekolte
kayıplarının yaşanması da olası. Bunun
yansıması da ithalata bağımlı olan tarım
politikamızın daha da ithalata yönelmesi. Yurt içinde çiftçimize
vermediğimiz taban fiyatta ürün getirme desteğini yurt
dışı çiftçisine veriyoruz yani ülkemiz ne yazık ki kendi
çiftçisini kalkındırmıyor, yabancı çiftçiyi
kalkındırıyor. Bu, ileride daha büyük sorunlara, gıda
güvencesi ve güvenilirliğinde ülkemiz adına
sıkıntılara neden olabilir.
Değerli arkadaşlar, çiftçilerimizin
yanı sıra besicilerimiz de büyük bir sıkıntı
içindeler. Yemde, yurt dışından ithal yem olması nedeniyle,
dövize bağlı fiyat artışları gerçekleşiyor.
Şu an dolar durdu, yem fiyatlarındaki artış durmuyor.
Bakınız, tarım, hayvancılık ve çiftçilik birlikte
anılır. Bugün tarımın sorunlarının besiciye
nasıl yansıdığının somut örneği şu: Yem
yurt dışından ithal geliyor, karma yemde de kaba yemde de. Yurt
dışından getirilen yemlerin içeriği mısır, soya,
ayçiçeği tohumu küspesi, pamuk tohumu küspesi. Şimdi, bunların
dördünde de yurt dışına bağımlıyız. Kendimiz
üretemez miyiz? Neden üretmiyoruz? Kendi çiftçimiz
mısırını, soyasını, ayçiçeğini ve pamuğunu
üretse hem hayvancılıkta sorun ortadan kalkacak hem dışa
bağımlılıktan kurtulacağız.
Patatesi bugün 1 liraya üreten üretici ne yazık
ki 60 kuruşa satamazken tüketici de 4-5 kat fiyatla ürün almak durumunda
kalıyor yani ne üreteni koruyan bir anlayış var ne tüketeni
koruyan bir anlayış var. Aracılık sistemi
düzenlenmediği için üretici ürettiğinden para kazanmayınca
üretimden uzaklaşıyor, tüketici de ne yazık ki pahalı ürün
alıyor. Peki, iktidar bu konuda ne yapıyor? Gübre fiyatı
artınca gidip bayiyi basıyor, gidip patates deposunu basıyor,
yanlış yerde sorun arıyor. Esas sorun, Adalet ve Kalkınma
Partisinin tarım politikalarında. (CHP sıralarından
alkışlar) Çünkü uygulamada o bayiye gübre gelinceye kadar önce
gitmesi gereken yer, şu anda bayisine gübre vermeyen GÜBRETAŞ.
Tarım Kredi Kooperatifi ortağı GÜBRETAŞtan Tarım
Kredi Kooperatifi kaç liradan gübre alıyor? İyi ya çünkü Tarım
Kredi Kooperatifi de piyasa koşullarında satıyor. Bu
düzeneğin değerlendirilmesi ve sorunun ciddi biçimde ele
alınması gerekiyor.
Hayvancılıkta, 1980 yılında
nüfusumuz 43 milyon, 83 milyon hayvanımız var, 2021 yılına
gelmişiz, 17 milyon büyükbaş, 36 milyon küçükbaş
hayvanımız var; Bakan, Avrupada büyükbaş hayvanda 1inci
olduğumuzu anlatıyor. Oysa ülkemizde ne yazık ki ithal hayvan
bağımlılığı var. Bugün Türkiye'de yerli ırk
sayısı 1 milyon 700 binlere yuvarlanmış. Niye kendi
ırkımızı geliştirmedik, niye kendi et
hayvanlarımızı, süt veren hayvanlarımızı
sahiplenmedik? Bunun sonucu da 34 çeşit GDOlu yemi getirip bu hayvanlara
yedirmek durumunda kalıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla)
Hayvancılık yapanların yaşamları gerçekten zor.
İçinizde çiftliğe, ahıra giden oldu mu, bilmiyorum ama bir hafta
o ahıra girip çıkarsanız kokusu üzerinize siner ve on beş
gün çıkmaz. Hayvancılık yapan, o hayvanlarla birlikte yirmi dört
saat yaşamın içindedir, gecesi yoktur, gündüzü yoktur. Ama et
fiyatları artarken besicinin bundan fayda sağlamadığı
bir düzene geldik. Onun için, et inekçiliği yapan da süt inekçiliği
yapan da artan yem fiyatlarından dolayı para kazanamıyor.
Aşısı, veterineri, bakımı, temizliği,
işçiliği
Ne yazık ki hayvancılık yapanların
diğer kalemleri yemin yanında küçük kalıyor. Hayvanı ithal,
yemi ithal, çobanı ithal, sonra yerli ve millî tarım
politikamız var. Anlaşılır bir durum değil. (CHP
sıralarından alkışlar)
Onun için, Bakanlığa da çağrı
yapıyorum, iktidara da çiftçinin, besicinin sorunlarına
eğilsinler, yoksa ülkemizin geleceği bu bağlamda karanlık
diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Semiha Hanım, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin,
Garadaki 13 şehidi rahmetle andığına, ana muhalefet
partisi liderinin 13 şehidimizin sorumlusu Erdoğandır.
diyerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanı itham
etmesinin ülkenin terörle mücadelesini hedef alan bir provokasyon olduğuna
ilişkin açıklaması
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Teşekkür
ediyorum Kıymetli Başkanım.
Öncelikle, Garadaki 13 şehidimizi rahmetle
anıyor, ailelerine başsağlığı diliyorum.
Ana muhalefet liderinin bugün yapmış
olduğu konuşmada 13 şehidimizin sorumlusu
Erdoğandır. diyerek Türkiye Cumhurbaşkanını itham
etmesi Türkiyenin terörle mücadelesini hedef alan bir provokasyondur.
Onlara Abdurrahim Karakoçun şu
dörtlüğüyle cevap vermek istiyorum:
Beden ölür, çürür, cana bakın siz.
Kim kiminle yürür, ona bakın siz.
Bırakın dönsün dönme dolaplar,
Haktan, hakikatten yana bakın siz. diyor yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Metin İlhan Bey
3.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, Kırşehir ilindeki Cacabey Medresesi geçici üst
örtü ve raspa yapım işinin 3/2/2020 tarihinde bitmesi gerekirken
şehir meydanında gerekli tadilatlar yapılmadan atıl bir
şekilde bekletildiğine, bu durumun düzeltilmesi için MHP Genel
Başkanı Devlet Bahçeli ve Hükûmet yetkililerine seslenmek
istediğine ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Sayın Başkanım, gündemimize uzay da eklenince Sayın Bahçeli
astronot yerine gök bilim alanında Türk tarihinde ilkleri yaşatan
rasathanenin adı olan Cacabeyin kullanılmasını önerdi.
Öncelikle, bu, tüm Kırşehirlileri ziyadesiyle memnun etti. Ancak,
keşke Sayın Bahçeli bu millî hassasiyetini Kırşehirdeki
Cacabey Medresesi geçici üst örtü ve raspa yapım işinin içler
acısı durumuyla ilgili de gösterseydi. Yapılan sözleşme
gereği 3/2/2020 tarihinde bitmesi gereken proje, ne yazık ki
şehir meydanında gerekli tadilatlar yapılmadan atıl bir
şekilde beklemektedir.
Buradan Sayın Bahçeliye ve Hükûmet
yetkililerine seslenmek istiyorum: Bir an önce Cacabey Medresesinin bu kötü
durumunu düzeltmek için gereken adımların atılmasını
sağlayınız. Zira, Cacabey Gökbilim Medresesi, sadece
Kırşehirliler için değil, Türk tarihi ve UNESCO Dünya
Mirası Listesine alınmış bir yapı olması
açısından da çok önemli kültürel bir değerdir.
Teşekkür ederim.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- İzmir Milletvekili Yaşar
Kırkpınarın, İzmir ilinde meydana gelen sel felaketine
ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
İzmirde meydana gelen sel felaketiyle ilgili söz isteyen İzmir
Milletvekili Yaşar Kırkpınara aittir.
Buyurun Sayın Kırkpınar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında,
Garada bölücü terör örgütü PKK tarafından kalleşçe şehit edilen
3 kahraman Mehmetçikimize ve 13 vatan evladımıza Cenab-ı
Allahtan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum;
ayrıca, ülkemizin başı sağ olsun.
Bizler, bu coğrafyada, bu topraklarda binlerce
yıldan beri beraber, birlikte yaşıyoruz. Ay
yıldızlı Türk Bayrağımızın gölgesinde, o
Korkma
diye başlayan İstiklal Marşımızı,
inşallah bundan sonra da kıyamete kadar hep birlikte okumaya devam
edeceğiz. Eğer bunun aksinin hayalini kuranlar varsa onlara
Kurtuluş Savaşını, Çanakkaleyi ve 15 Temmuzu bir kere
daha hatırlatmak isterim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçtiğimiz haftalarda İzmirde etkili olan olumsuz
hava şartları nedeniyle yaşanan sel baskını ve
hortumdan etkilenen hemşehrilerimize geçmiş olsun dileklerimizi
iletmek ve İzmirdeki altyapı yetersizliklerine dikkat çekmek için
gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle, Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri takip
eden kıymetli hemşehrilerimizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Kent genelinde etkili olan
yağışlardan ötürü Konak, Balçova, Karabağlar, Karaburun,
Bayraklı, Karşıyaka ve Çeşme ilçelerimiz başta olmak
üzere, il genelinde ev ve iş yerlerini su bastı; yolların suyla
dolması sebebiyle trafik akışı sağlanamadı.
Devletimiz felaketin ilk anından itibaren tüm kurum ve imkânlarıyla
olaya vaziyet etti. Yapılan tespitlere göre ilimizde 19 dere
taşkını, 1.714 su baskını ve 52 mahsur kalma
olayı yaşandı. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan ile Sayın Bakanımız Süleyman Soylunun
talimatlarıyla ilimize gelen Bakan Yardımcımız İsmail
Çataklının koordinesinde, Valimiz, Emniyetimiz, Jandarma,
Büyükşehir Belediyesi, AFAD ve diğer kurumlarımızla
birlikte genel durum değerlendirilmesi yapıldı. Bu kapsamda
2.391 personel, 451 araçla çalışmalar yürütüldü.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İzmir Türkiyenin 3üncü büyük şehri, Ege
Bölgesinin de incisi olmasına rağmen maalesef yerel anlamda siyasi
bir kısır döngü etrafında bırakılıp birtakım
hizmetlerden yoksun bırakılmaktadır.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Doğru.
YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) Buna zaman zaman
İzmiri ziyaret eden ana muhalefet lideri ve milletvekilleri de maalesef
şahit olmaktadırlar.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Aynen
öyle.
YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) Altyapı, üst
yapı, trafik, çarpık kentleşme, kötü koku ve Körfez başta
olmak üzere İzmirimizin kalıplaşmış ve çözülemeyen
birçok sorunu mevcut. Deprem, sel, fırtına gibi afetler elbette
doğal afetlerdir ancak tedbir almak hepimizin görevidir. Özellikle
kentlerde belediyelerin bu tür doğal afetlerde oluşabilecek
zararı en aza indirmek için çalışma yapması gerekmektedir.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Bravo!
YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) Ancak İzmirde
bu ve buna benzer çalışmalar maalesef yapılmamaktadır.
Türkiye'nin en yetersiz altyapısı maalesef İzmirdedir.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Maalesef.
YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) Hatta buna
altyapı demek bile mümkün değildir. En küçük bir yağmurda bile
kanalizasyon ve yağmur suyu aynı yetersiz şebekeden denize
deşarj edilmeye çalışılıyor, sistem
kaldıramayınca her tarafı kötü koku ve pislik atıkları
kaplıyor. Yerel yönetimlerin asli görevlerini yapmak yerine Hükûmetimize
karşı algı oluşturmaya çalışmaları da
bizleri vatandaşlarımız adına derinden üzmektedir.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
İşleri güçleri onlar.
YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) Bulunduğumuz
konumlar, polemik siyaseti değil, eser siyasi üretme makamı
olmalıdır. Belediye başkanlarının görevi mazeret
üretmek, vatandaşlara tavsiyelerde bulunmak değil, şehirlerine
en kalıcı hizmetleri getirmek için çalışmak
olmalıdır.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Beceriksiz onlar.
YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) Kimsenin
İzmirli hemşehrilerimize eziyet çektirmesine göz
yummayacağız. Yirmi beş yıldan beri İzmiri yönetiyorsunuz,
aslında fazla söze gerek yok, manzara ortada. Bizim İzmirliler olarak
beklentimiz, alışılagelmiş kolay siyaset oyunundan vazgeçip
halkı yanlış bilgilendirmekten ziyade icraata geçip mağdur
olan vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi
ve en önemlisi de şehrin kronikleşmiş sorunlarının
çözülmesidir.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
İzmiri mahvettiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) Vurdumduymaz ve
beceriksiz yönetimler güzel İzmirimizin kaderi olmamalıdır.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
İzmiri köy hâline getirdiler.
YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) - Bu duygu ve
düşüncelerle, felaketten yara alan kıymetli hemşehrilerimize
tekrar geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, ölenlere Allah'tan rahmet,
yaralılarımıza da acil şifalar diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Özgür Bey, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Sivas
Milletvekili Semiha Ekincinin yaptığı açıklamasındaki
ve İzmir Milletvekili Yaşar Kırkpınarın gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Öncelikle, biraz önce yerinden söz alan sayın
milletvekilimiz Sayın Genel Başkanımızın
yaptığı konuşmayı eleştirecek
Eleştirebilir, cevabını veririz ama elindeki metinden okurken
Bugün yaptığı konuşma... diye okuyunca o olmaz, o
konuşma dün.
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Sorun bu mu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aynı, Sayın
Cumhurbaşkanınıza İletişim Başkanı Fahrettin
Altunun beş yıl önce Başbakana yazılan metni promptera
yüklemesi gibidir. Komik duruma düşersiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Cevabınız
bu mu? Komik, çok komik!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Yani bula
bula bunu mu buldun? Doğruyu söylüyor. Sen söylediğine bak,
söylediğine.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İkincisi, İzmir
hakkında söylenenler. Sayın Başkan, bir yılda yağan
yağmurun yüzde 18i bir gecede yağmış, dünya çapında
meteorolojik bir olay, bir haber, bir afet; deprem olmuş, hortum
olmuş, sel olmuş. İzmiri eleştireceği noktada
şunu söylüyor oradan birisi: Yağmur suyu
ayrıştırması yapılmıyormuş
Beyefendi,
İzmir'de 678 kilometre yağmur suyu ayrıştırma
kanalı var. 137 kilometresi bu sene yapılmış.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Hayır, siz
bilmiyorsunuz, yanlış biliyorsunuz. İzmirde altyapı
çökmüş durumda. Bunu Genel Başkanınız bile biliyor.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
İzmir göl hâline gelmiş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama ben iki hafta önce
cumartesi günü İstanbul İSSUdaydım, İstanbul
İSKİdeydim. İstanbul İSKİde
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Genel
Başkanınız bile ziyaret ettiğinde gördü bunu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Beyefendi, biz seni dinledik,
laf atmadık.
BAŞKAN Evet, laf atmayalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Laf atmadık, dinledik.
Alırsın söz, cevap verirsin.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Yanlış
biliyorsun.
BAŞKAN Sayın Milletvekili, kendinizi
ifade ettiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir yalana cevap verirken
cevabı engelleme girişimi yanlış. Bu laf atma ritüeli
başka bir şeydir, esprili bir şey, bu olmaz.
BAŞKAN Laf atana kürsüde söz vereceğim
bundan sonra.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aynen.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) O iyi
bir şeymiş, laf at, kürsüden
Olur mu öyle şey!
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bakın, İzmir'de 678 kilometre
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Özgür Bey.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İstanbulda yağmur
suyu ayrıştırmaya İstanbul Büyükşehir Belediyesi,
İSKİ Haziran 2020de başladı. İstanbuldaki bütün su
basmalarından bunu sorumlu tutarsınız ve geçmiş yönetimi
ama İzmirde 678 kilometre yapmışız, yağmur suyunu
ayrı götürüyoruz. Bir, Çeşmedeki
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
İstanbuldan Belediye Başkanıydı o zaman.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Ya, Ankarada da akarı kokarı
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
gerçekten
Sayın Başkan, olabilir ama hani bu
kısmı nezaketsizlik oluyor.
İzmirde, Çeşmede yaşananı
söylüyorsunuz, insanda birazcık vicdan olur, bir bakın ya! Bir hortum
gelmiş, böyle böyle parçalamış, her tarafa onlar
saplanmış, Çeşmedeki altyapı yatırımından
bahsediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Size söyleyeceğim
şudur: Doğal afetleri bir belediyeye, bir yerel yönetime yüklemeden
önce o belediyenin altyapı ve ulaştırma için, sizin ülkenin risk
primine rağmen siz yüzde 6yla borçlanıyorken yüzde 3 borçlanma bulan
belediyenin aldığı krediyi onaylamama tehdidi yapan genel
yönetimin başındaki Genel Başkanınıza bakın önce.
(CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul)
Başkanım, şimdi, 60a göre söz istiyorum.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir)
Başkanım ben de kürsüden
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Ankaradaki
kar yağışını neye bağlıyorsunuz; üç gün
sokakların kapanmasını?
BAŞKAN Bir dakika...
Şimdi, Sayın milletvekili İzmirin
içinde bulunduğu sıkıntıları anlattı, Grup
Başkan Vekili de tabii şartların oluşturduğu bir
iklimin ağırlığını anlattı.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Başkanım
BAŞKAN Niye söz istiyorsunuz onu bileyim de.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Başkanım,
hem Genel Başkanımıza hitaben nezaketsizlik hem de birkaç
BAŞKAN Grubu temsilen söz istiyorsunuz.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne dedik Genel
Başkanınıza hitaben nezaketsizlik?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Ben şimdi
söyleyeceğim efendim.
BAŞKAN Buyurun.
5.- İstanbul Milletvekili Abdullah
Gülerin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Şimdi, tabii
önce bir sözün değerlendirilmesini yaparken
kıyasladığı nokta, İstanbuldan örnek veriyor. Tabii
kendisi de İstanbulu ne kadar bilir, bilmiyorum. Ben, İstanbulda
beş yıl Büyükşehir Belediye Meclis üyeliği yaptım,
Sultangazi ilçesininin kurucu Belediye Meclis üyeliğini yaptım.
Büyükşehire ne olduğunu İstanbulda yaşayan bir
İstanbul Milletvekili olarak
Atık su, yağmur suyu kanalları
Haziran 2020de, ilk defa o zaman ayrıştırıldı,
başladı. diyor. Değil mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Haziran 2020de yağmur
suyu ayrıştırma projesine başladı İstanbul için.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Başladı,
daha öncesi yok yani.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır. Daha önce
olanı sen söyle, o zaman sen söyle.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Evet, siz niye
söylemiyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, daha önce
olanı sen söyle, Ayamama Deresinin ıslahını!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, İstanbulu çok iyi biliyor, Ayamama Deresinde kaç insan
öldü?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Ya, bakın
işte. Yani şimdi, İzmirin ne olduğunu bütün Türkiye gördü.
O teknik bilgiyi de arkadaşlarımız versin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Versin.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Böyle uydurma
bilgilerle öncesini söyleyin, sonrasını söyleyin
Haziran 2020de
ayrıştırma başladı. Nerede başladı Haziran
2020de? Neresinde başladı? İstanbulda yaşayan biziz,
büyük şehirde görev yapan biziz. Verdiğiniz bilgileri bir defa
doğru verin. İzmirden örnek veriyor, İzmirin ne hâlde
olduğunu bütün Türkiye gördü.
İki, söze başlarken
arkadaşımız, elindeki notta Bugün, yarın
Önemli olan
onun içeriğidir. Bugünmüş, yarınmış, dünmüş, bir
konuya temas ediyor. Efendim Dünü getirdi, bunu getirdi... demeyi şık
bulmuyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ayamama Deresinde kaç
kişi öldü kardeşim?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Değerli
Başkanım, diğer bir taraftan, şu anda gündem
dışı konuşmalar yapılıyor, İç Tüzük
açısından da bir uyarı yapmak istiyorum. Burada notunuzu alırsınız,
size sıra geldiği zaman değerlendirme içinde de cevabınızı
verirsiniz. Her bir seferinde İç Tüzük ihlali yapılacak şekilde
her şeye cevap verilmez ki.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
özür dilerim.
BAŞKAN Estağfurullah.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Söyleyeceğim söz şu:
Birincisi, şahsa da sataşılsa gruba da sataşılsa talep
etmek benim görevim.
BAŞKAN Elbette.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
takdir de riyaset
makamınındır. Burada bir grup yöneticisi sıfatıyla söz
alıp da bir partinin grup başkan vekilinin İç Tüzük ihlali
yaptığını iddia etmek ve sizin takdirinizi
tartışmak beyefendinin haddi değildir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurun.
6.- Aydın Milletvekili Süleyman
Bülbülün, büyük bir cumhuriyet devrimi olan Medeni Kanunun kabul
edilişinin 95inci yıl dönümüne, kadın sorunlarına çözüm
üretmenin CHPli belediyeler için her zaman öncelikli olduğuna
ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Bugün Medeni Kanunumuzun kabul edilişinin
95inci yıl dönümü. Kadın erkek eşitliğini ortaya koyan
Medeni Kanunun kabulü büyük bir cumhuriyet devrimidir. Ama ne yazık ki on
dokuz yıllık AKP iktidarının uyguladığı
cinsiyetçi, şiddet yanlısı, ayrımcı politika ile
söylemler Medeni Kanunun amaçlarına aykırı bir şekilde
artarak devam ediyor. Bir örnek mi? Aydın Büyükşehir Belediyesinin
Meclis toplantısında, kadın ve erkek
eşitliğini vurgulamak amacıyla kadın temalı soyut
heykel yarışması düzenlenmesi ve bu yarışmada dereceye
girenlere ödül dağıtılması önerilmişti ancak öneri,
AKP ve MHPli Meclis üyelerinin oylarıyla reddedildi. Aydın
Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlunun
çalışmalarında da görmekteyiz ki kadınların
sorunlarına çözüm üretmek CHPli belediyeler için her zaman önceliklidir.
AKPli Meclis üyelerinin kadın-erkek eşitliğini vurgulayan
yarışmayı öncelikli bulmadığı ifadesi
iktidarın zihniyetini göstermektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline
yerlerinden söz vereceğim.
Buyurun Sayın
Çepni.
7.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin,
kapatılan Özgür Gündem ana davasında İnsan Hakları
Derneği Eş Genel Başkanı Eren Keskin ve gazeteciler
İnan Kızılkaya, Kemal Sancılı ile Zana Bilir Kayaya
örgüt üyeliği suçlamasıyla altı yıl üçer ay ceza
verildiğine, insan hakları savunucularının, gazetecilerin
hedef alınmasına devam edildiğine ilişkin
açıklaması
MURAT ÇEPNİ
(İzmir) KHKyle kapatılan Özgür Gündem ana davasında
İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Eren
Keskin ve gazeteciler İnan Kızılkaya, Kemal Sancılı
ile Zana Bilir Kayaya örgüt üyeliği suçlamasıyla altı yıl
üçer ay ceza verildi. Eren Keskin, 2014-2015 yılları arasında
dayanışma amacıyla gazete yerel yayın yönetmenliği yapmıştı.
İnsan hakları savunucuları, gazeteciler hedef alınmaya
devam ediliyor, işlenen suçlar gizli kalsın, kimse soru ve hesap
sormasın isteniyor, o yıllarda suç görülmeyen açıklamalar bugün
iktidarın ihtiyaçları gereği suç hâline getiriliyor, cezalar veriliyor.
Hakikat mücadelesi tüm baskılara rağmen sürecek, Eren Keskin
susmadı, susmayacak, özgür basın susmadı, susmayacak.
BAŞKAN
Sayın Kılavuz
8.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
şehitleri rahmetle andığına, PKK terör örgütüne muhabbet
besleyen, teröriste terörist haine hain diyemeyenleri nefretle
kınadığına, PKKyı lanetlediğine ilişkin
açıklaması
OLCAY KILAVUZ
(Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle,
şehitlerimizi rahmetle, minnetle, saygıyla anıyorum.
Vatanın
bölünmez bütünlüğüne, milletin huzur ve güven iklimine saldıran,
halkların kardeşliği masalları okuyup kandan beslenen,
özgürlük türküsü tutturup zalimliği, zulmü ve firavunluğu reva gören,
şiddeti eleştirip şahsiyetini Kandile ve İmralıya
ipotek ettiren, doğadan dem vurup ormanları yakan, kadın
haklarından bahsedip çocukları ve genç kızları
teröristlerin tecavüzlerine teslim eden, kundaktaki bebeği, askerlerimizi,
polisimizi, öğretmenlerimizi, doktorumuzu, mühendisimizi, sivil
vatandaşlarımızı alçakça şehit eden, ekmeğini
yediği, suyunu içtiği vatanımıza kurşun sıkan,
dini imanı olmayan katil sürüsü PKK terör örgütüne muhabbet besleyen,
teröriste terörist haine hain diyemeyenleri nefretle kınıyor,
PKKyı lanetliyorum. Bu hainler, Türkün adaleti karşısında
elbet bir gün hesap verecektir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Güneş
9.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, halkla sürekli beraber olduklarına, Uşak ilinin
sorunlarını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana
aktardıklarına ve arıtma tesisi, millet bahçesi, diş
hekimliği fakültesi gibi hizmetler sunduklarına ilişkin
açıklaması
İSMAİL
GÜNEŞ (Uşak) Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dün CHP Uşak Milletvekili Özkan
Yalım dedi ki Ben önümüzdeki günlerde Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunu Uşaka getireceğim, hadi sen de gücün
yetiyorsa Genel Başkanınızı getir. dedi. Bizim Sayın
Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan, nereye, ne zaman gideceğini kendisi bilir. Bizleri de takdir
etmiş oralardan milletvekili adayı göstermiş, halkımız
da teveccüh etmiş bizi milletvekili yapmıştır.
Dolayısıyla da biz halkımızla sürekli beraberiz,
Uşakımızın sorunlarını, her şeyi biliyoruz,
Sayın Cumhurbaşkanımıza aktarıyoruz; o da emir ve
talimatlarıyla, Uşaktaki arıtma tesisi olsun, millet bahçesi
olsun, diş hekimliği fakültesi hastanesi olsun, pek çok hizmeti
sunmaktadır. Bize verdiği güveni biz de bir daha tazelemiş
olduk, 2019 yerel seçimlerinde 11 belediyeden 10unu alarak AK PARTİye
olan güveni gösterdik.
Ben Sayın Özkan Yalıma diyorum ki: Geçen
günlerde 26 CHP milletvekili geldi, bir şey olmadı; Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu o da gelsin, onu da bekleriz, olmazsa Muharrem
İnce gelsin, olmazsa Biden gelsin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Girgin.
10.- Muğla Milletvekili Süleyman
Girginin, TÜVTÜRK işçilerinin sendika hakkının
tanınması, işten atılan işçilerin geri
alınması ve toplu iş sözleşmesi haklarının
tanınması için başlattıkları direnişin
sürdüğüne, işverenin mahkeme kararlarına uyması için bir
çalışmalarının olup olmadığını Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına sorduğuna
ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
TÜVTÜRK işçilerinin sendika hakkının
tanınması, işten atılan işçilerin geri
alınması ve toplu iş sözleşmesi haklarının
tanınması için başlattıkları direnişler sürüyor.
Muğla TÜVTÜRK araç muayene istasyonunda çalışan işçiler,
sendikaya üye oldukları için işten atıldılar.
İşçiler, dokuz yüz yirmi bir gündür istasyon önünde direniyorlar.
Sendikaya üye olmak anayasal haktır. İşçilerin sendikal
nedenlerle işten çıkarıldığı, haksız ve
hukuksuz davranıldığı mahkeme kararlarıyla da
ispatlandı. Bugüne kadar istinaf kararlarıyla birçok işçinin
işe iade kararı olumlu çıkmasına rağmen, işçiler
işlerine geri alınmıyorlar. Muğla dışında
Şanlıurfa, Eskişehir, Kastamonu, Karabük, Bartın ve
Zonguldakta 100ün üzerinde işçi sendikalı oldukları için
işten çıkarıldı. Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığına soruyorum: TÜVTÜRK işçilerine ne zaman
ses vereceksiniz? İşverenin mahkeme kararlarına uyması için
bir çalışmanız var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın...
11.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, UNESCOnun 2021 yılını
vefatının 700üncü yılı nedeniyle Yunus Emre Yılı
olarak ilan etmesinin ardından
Cumhurbaşkanlığının da 2021 yılını
Yunus Emre ve Türkçe Yılı ilan ettiğine, Yunus Emre ve Türkçe
Yılının hayırlı olmasını dilediğine
ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
UNESCOnun, 2021 yılını
vefatının 700üncü yılı münasebetiyle Yunus Emre
Yılı olarak ilan etmesinin ardından
Cumhurbaşkanlığımız da 2021 yılını
Yunus Emre ve Türkçe Yılı olarak ilan etti. Bu kapsamda, Dünya
Dili Türkçe adıyla yurt içinde ve dışında düzenlenecek etkinliklerin
ilki, dün Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın katılımlarıyla gerçekleşti.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
programda yaptığı konuşmadan çıkan mesajlardan
bazılarını önemine binaen sizlerle paylaşmak istiyorum:
Yunus Emrenin bize bıraktığı en büyük miras yedi yüz
yıllık tarihimizi bizim kılan Türkçemizdir. Dilini kaybeden bir
millet hafızasını, benliğini ve hatta inancını
kaybeder. Türk-İslam mührünü bu topraklara vuran asıl müessese dergâhlar
olmuştur. Unutmayınız, vatanı önce dil, sonra ordu bekler.
Bunun için Türkçemize çok sıkı sahip çıkmalıyız. 2021,
Yunus Emre ve Türkçe Yılının hayırlara vesile
olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Baltacı...
12.- Kastamonu Milletvekili Hasan
Baltacının, Millî Mücadele sırasında İneboludan
aldığı cephaneyi taşırken donarak şehit olan
Şerife Bacıyı vefatının 100üncü yılında
saygıyla andığına, Şerife Bacıların, Halime
Çavuşların, Rahime Kaptanların torunlarının Mustafa
Kemal Atatürkün izinde demokrasi mücadelesini sürdürmeye devam edeceğine
ilişkin açıklaması
HASAN BALTACI (Kastamonu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
1921 kışının en soğuk,
Kurtuluş Savaşının en sıcak zamanlarında,
kağnısına sadece mermi değil umut yükleyen, tereddüt
etmeden attığı her adımda Millî Mücadelenin kaderini
değiştiren, kucağında daha 9 aylık bebeğiyle
İneboludan aldığı cephaneyi taşırken donarak
şehit olan Şerife Bacıyı, aramızdan
ayrılışının 100üncü yılında saygıyla
anıyorum.
Kurtuluş mücadelesine güç veren Şerife
Bacıların, Halime Çavuşların, Rahime Kaptanların
torunları, cumhuriyet kenti Kastamonuda, istiklal yolunun en ön
safında, Mustafa Kemal Atatürkün izinde,
bağımsızlığın peşinde, eşit bir dünya
inşa etmek için demokrasi mücadelesini sürdürmeye devam ediyor, devam
edecektir.
BAŞKAN Sayın Barut...
13.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, pazar
günü Adana ilinde oynanan Adanaspor-Adana Demirspor
karşılaşmasında CHP Adana Milletvekilleri olarak
danışmanları ve yardımcı personelleriyle birlikte
maçın oynandığı 5 Ocak Fatih Terim Stadyumuna
girişlerinin engellendiğine, bunu yapanlara gereğinin
yapılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Partimizin 4 Adana
Milletvekili adına konuşuyorum. Geçtiğimiz pazar günü Adanada
oynanan Adanaspor-Adana Demirspor karşılaşmasında, CHP
Adana Milletvekilleri olarak keyfî bir uygulamaya maruz
bırakıldık. İl Gençlik Spor Müdürü, Adana Valisi ve Gençlik
ve Spor Bakanlığı Özel Kalem Müdürüyle
gerçekleştirdiğimiz görüşmelere rağmen,
danışmanlarımız ve yardımcı personelimizle
birlikte, maçın oynandığı 5 Ocak Fatih Terim Stadyumuna
girişimiz engellenmiştir. Türkiye Futbol Federasyonu kararları
bahanesiyle bize engel çıkaranlar, iktidar partisi mensubu olduğu
bilinen birçok kişinin elini kolunu sallayarak maiyetleriyle stadyuma
girişini sağlamıştır. Bizler, Ulu Önderimiz Mustafa
Kemal Atatürkün Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
şiarıyla kurduğu Mecliste büyük bir onurla görev yapıyoruz.
Gazi Meclisin üyeleri olarak Meclisi ve işlevini
itibarsızlaştırma girişimlerine asla sessiz kalmadık,
kalmayacağız.
Türkiye Futbol Federasyonunun bu kararını
ve bunu uygulayanları, seçilmiş milletvekilleri nezdinde Meclisin
itibarına yönelik bu tavrı kınıyoruz. Bunu yapanlar için
gereğinin yapılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Başevirgen...
14.- Manisa Milletvekili Bekir
Başevirgenin, Soma-Hatun mevkisine kurulması planlanan OSBnin 2001
yılında gündeme geldiğine, altyapı ihalesinin 25
Şubatta yapılacağının açıklandığına,
iş imkânlarının kısıtlı olması ve
tarımın da bitme noktasına gelmesinden sonra Somalı
vatandaşların madenlere mahkûm olduğuna, alternatif istihdam
seçenekleri açısından OSBnin son derece önemli olduğuna
ilişkin açıklaması
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
OSBler Türkiyenin üretim alanları ve
yatırım üsleridir. Soma Hatun mevkisine kurulması planlanan OSB
2001 yılında gündeme gelmiş, 2003 yılında
kâğıt üzerinde kurulmuş ancak bugüne kadar bir kazma dahi
vurulmamıştır. Yapılan görüşmeler sonucunda,
altyapı ihalesinin 25 Şubatta yapılacağı açıklanmıştır.
Somalı vatandaşlar yirmi yıldır bekliyor. İş
imkânlarının kısıtlı olması ve tarımın
da bitme noktasına gelmesinden sonra Somalı vatandaşlarımız
madenlere mahkûm oldular. Madencilik dünyanın en zor ve en riskli
mesleği. Bu OSB, alternatif istihdam seçenekleri açısından son
derece önemli. Somaya yeni istihdam alanlarının bir an önce
kazandırılması için, bütün bölge milletvekillerimiz birlikte
yirmi yıldır çözülemeyen bu sorunun bir an önce çözüme kavuşmasını
hep birlikte sağlayalım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Çakır
15.- Kocaeli Milletvekili Sami
Çakırın, terör eylemlerinde öldürülenlerin acısını
sadece yakınlarının değil bütün toplumun hissettiğine,
tüm şehitlere Allahtan rahmet dilediğine, PKKnın eylemlerini
kınarken aynı zamanda kandan beslenen, yandaşlık yapan,
silah tedarikçiliğini yapan her kimliğin, yapının, kurumun
ve devletin bu duruşlarının da lanetlendiğini bilmeleri
gerektiğine ilişkin açıklaması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) Sayın Başkan,
son günlerde karşılaştığımız terör eylemlerinin
öldürdüğü her bir insanımızın sadece yakınları
için bir acıdan bahsedemeyiz. Vicdanı hür tüm toplumun bu
acıyı hissettiğini, yaşadığını
bilmeliyiz. Bu, bir arada yaşamanın kalitesini ve bereketini
sağlayan çok önemli bir husustur. Allahtan tüm şehitlerimize,
kardeşlerimize rahmet diliyorum. Garada mağarada alıkonulup
kalleşçe öldürülen, şehit edilen masumların ailelerine
sabrıcemil diliyorum. Ülkemin başı sağ olsun.
PKKyı lanetlemek
Eylemlerini, şiddetini,
vahşetini kınarken aynı zamanda kandan beslenen,
yandaşlık yapan, silah tedarikçiliğini yapan, Benim örgütüm,
bana yakın örgüt. anlayışını sergileyen her
kimliğin, yapının, kurumun ve devletin bu
duruşlarının da lanetlendiğini bilmeleri gerekmektedir.
Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Antmen
16.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin,
Garada şehit edilenlere Allahtan rahmet dilediğine, Medeni Kanunun
kabulünün 95inci yılını kutladığına ve bu
bağlamda ebedi Başkomutan Mustafa Kemal Atatürkü rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle, Garada şehit edilen 13 vatan
evladına Allahtan rahmet, kederli ailelerine
başsağlığı diliyorum.
Bugün Medeni Kanunun kabulünün 95inci yılı.
17 Şubat 1926 tarihinde kabul edilen Medeni Kanunla,
kadınlarımızın erkeklerle eşit olduğu yasal
mevzuatımıza girmiştir. Medeni Kanun, sosyal alanda
eşitliği getirdiği gibi, laik, ilerici, çağdaş bir
Türkiye'nin esası ve temelidir. Çağdaşlaşmanın, aydınlığın
ve geleceğin teminatı Medeni Kanunun kanunlaşmasının
yıl dönümünü kutlar, bu bağlamda Ulu Önder, ebedi Başkomutan
Mustafa Kemal Atatürkü saygı, minnet ve rahmetle anarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ayvazoğlu
17.- Trabzon Milletvekili Bahar
Ayvazoğlunün, 13 vatandaşın anısı önünde
saygıyla eğildiğine, terör örgütleriyle aralarına mesafe
koyamayanların, terör örgütüyle seçim ittifakı yapanların
kendileri için katil olduğuna, Kahrolsun PKK ve siyasi
uzantıları. dediğine ilişkin açıklaması
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Yüreğimiz
yanıyor. 13 vatandaşımızın anısı önünde
saygıyla eğilip hain terör örgütü PKKyı lanetlerken örgütün
taşeronlarına, sözcülerine iki çift laf etmek isterim. Yardım
dağıtan görevlileri öldürmek, hastalara sağlık hizmeti
götüren ambulansları kurşunlamak, eğitim veren
öğretmenleri, orman, yol işçilerini katletmek nedir? Elinizde rehin
insanların ellerini bağlayıp kafalarına sıkmanın
adı nedir? İşte, siz, demokrasimizin bir kusuru gibi
oturduğunuz bu Meclis sıralarından bunların adını
koyamadığınız sürece bizim için yok hükmünde ve terörün bir
parçası sayılacaksınız. Şiddetle, terör örgütleriyle
aralarına mesafe koyamayanlar, terör örgütüyle seçim ittifakı
yapanlar, meydanlarda kol kola gezenler, bizim için katil sizsiniz, hepiniz
katilsiniz. Şahit olun; sivil katliamlarıyla, kanla, ölümle verilmek
istenen bütün mesajları bu devlet en kuvvetli şekliyle sahiplerine
iade edecektir. Ağız dolusu konuşamadığınız şeyleri
Meclis kürsüsünden bir Trabzon evladı olarak ben söylüyorum: Kahrolsun PKK
ve siyasi uzantıları! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Demir
18.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Demirin, kaçırılan ve Kuzey Irakın Gara bölgesinde şehit
edilen 13 vatan evladının acılarının yüreklerini
dağladığına, Kemal Kılıçdaroğlunun konuyla
ilgili Hükûmeti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanı
hedef alan açıklamalarını şiddetle
kınadığına ilişkin açıklaması
MUSTAFA DEMİR (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ülkemizin gelişmesi, ilerlemesi için durmadan
çalışırken güvenlik güçlerimiz Suriye ve Kuzey Irakta
başarılı operasyonlar sürdürüyorlar. Son olarak
kaçırılan 13 vatan evladı ellerinde silah yokken şehit
edildi. Acıları yüreğimizi dağlıyor, tüm kalbimizle
şehitlerimizin acılarını paylaşıyoruz. Terör
örgütü PKKnın kökü kazındıkça alçak, vahşi
katliamlarına devam ediyor.
Sayın Kılıçdaroğlunun konuyla
ilgili Hükûmetimizi ve Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef
alan açıklamalarını şiddetle kınıyorum.
Yaptığı açıklamanın terörle mücadeleyi zaafa
düşürecek, hedef saptıracak, terör örgütlerinin değirmenine su
taşıyacak nitelikte olması kabul edilemez. Terörün en güçlü, en
şiddetli şekilde lanetlenmesi gereken bugünlerde gösterilen bu
tavır milletimizin sinesinde derin bir yara açmıştır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yalım
19.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, Uşak Milletvekili İsmail Güneşin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, mevkidaşım
Sayın İsmail Güneşin biraz önceki yaptığı
açıklamaya dayanarak, bir kere bir milletvekili başka bir partinin
genel başkanına Sen Ankaradan siyasetini yap, Uşaka
karışma. deme haddini kesinlikle kendisinde bulamaz. Bunun için ben
Sayın Güneşe özellikle şunu söylüyorum: Milletvekili olarak ilk
önce ilindeki esnafınla, vatandaşınla ilgilen. Eğer sen
vatandaşınla ilgilenmiyorsan, onun ekonomik sorunuyla, esnafın
kapalı olan restoranıyla, kafesiyle, buna benzer tüm iş
yerleriyle ilgilenmeyip de bir genel başkana sataşıyorsan sana
diyecek çok fazla bir kelime yok.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
İlgileniyoruz, ilgileniyoruz. İlk önce Genel Başkan bize
sataşıyor.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ancak ben Sayın Genel
Başkanıma o kadar güveniyorum ki Sayın Genel Başkanım
mart ayında Uşakta olacaktır ve de esnafı ziyaret
edecektir, sorunlarını dinleyecektir. Eğer sen de
getirebiliyorsan Genel Başkanını Uşaka getir, esnafın
önüne çıkar, görelim o zaman, bakalım esnaf ne diyecek?
Teşekkür ederim.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Genel
Başkan bana sataşıyor. Lütfen söyleyin, Genel Başkanınız
bana sataşmasın.
BAŞKAN Sayın Tanal
20.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, doksan beş yıl önce bugün Mecliste kabul edilen Türk
Medeni Kanunuyla ailede kadın erkek eşitliğinin temelinin
atıldığına ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kadın-erkek eşitliğinin
sağlanması, kadın haklarının güçlendirilmesi
amacıyla, doksan beş yıl önce bugün Mecliste Türk Medeni Kanunu
kabul edildi. Söz konusu yasal düzenlemeyle, ailede kadın-erkek
eşitliğinin temeli atıldı. Evlilikte resmî nikah
zorunluluğu getirildi. Kadınlara istediği mesleğe girebilme
hakkı tanındı. Tek eşle evlilik ilkesi getirildi.
Mahkemelerde tanıklık yapma, miras ve boşanma konularında
kadın-erkek eşit hâle getirildi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Dünyada
her şey kadının eseridir. der. Mümkün müdür ki bir toplumun
yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça
diğer kısmı göklere yükselebilsin? diyen Atatürk, Türk
kadınının çağdaş toplumda hak ettiği konuma
yükselmesi için gerekli adımların atılmasını
sağlamıştır. Büyük Önder Atatürkü şükranla ve
rahmetle anıyor, tüm kadınların önünde saygıyla
eğiliyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Cora
21.- Trabzon Milletvekili Salih Coranın,
Trabzon ilinin Tonya ve Akçabat ilçelerinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 103üncü yıl dönümünü kutladığına,
ebediyete göç etmiş tüm ecdadı rahmetle yâd ettiğine
ilişkin açıklaması
SALİH CORA (Trabzon) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; bugün Trabzonumuzun güzel
ilçeleri Tonya ve Akçaabatın düşman işgalinden
kurtuluşunun 103üncü yıl dönümü. Hemşehrilerimizin vatan
topraklarının kurtarılması sürecinde gösterdiği irade,
kahramanlık ve cesaret sonucu kazanılan zafer tarihte müstesna bir
yer edinmiştir. Öncelikle, Rus kuvvetlerinin bölgemizden
çıkarılması sürecinde canları pahasına mücadele eden
ve bu güzel vatanda bizlere hür ve özgürce bir yaşam imkânı
sağlayan, gerek savaşarak şehit ve gazi olmuş gerekse
savaşamayacak durumda olup da Rus egemenliğini kabul etmektense
yerini yurdunu terk ederek muhacir çıkmış ve bugün
itibarıyla ebediyete göç etmiş tüm ecdadımızı rahmet,
minnet ve şükranla yâd ederek bütün halkımızın bu güzel,
anlamlı ve önemli kurtuluş gününü kutluyorum.
BAŞKAN Şimdi Sayın Grup Başkan
Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Türkkan
22.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, vefat eden bilim insanı Doğan Cüceloğluna
Allahtan rahmet dilediğine, 17 Şubat 1926da Medeni Kanunun kabul
edilmesinin demokrasi ve çağdaşlaşma projelerinin en önemli
adımlarından birisi olarak tarihe geçtiğine, cumhuriyetin
kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Medeni Kanununun mimarı,
dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurtu rahmetle
andığına, on üç yıl önce Kosova
Bağımsızlık Bildirgesinin Kosova Meclisinde
okunmasıyla Kosovanın bağımsızlığının
ilan edildiğine, Çinin Ankara Büyükelçiliği önünde 3 Şubat 2021
tarihinden beri aile nöbeti tutan Doğu Türkistanlıların Pekin
yönetimine seslerini duyurmak için mücadeleye devam ettiğine, Uygur
Türklerinin susmayacaklarına, İYİ PARTİ olarak yapılan
eyleme desteklerinin devam edeceğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizin yetiştirmiş olduğu
değerli bilim insanı Sayın Doğan Cüceloğlunun vefat
haberini dün üzüntüyle öğrendik. Merhuma Allahtan rahmet diliyorum,
ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Sayın Cüceloğlunun ifadelerinden birçok şey aklımızda
ama dünden beri, bir sözü var ki gerçekten hepimizi çok ciddi şekilde
etkiledi. Şahsen beni öyle. O sözü hiç unutmayacağım: Annen yok,
kimsen yok. Gerçekten çok önemli. Allah rahmet eylesin tekrar.
Bundan doksan beş yıl önce, 17 Şubat
1926da, temelinde kadın-erkek eşitliğini esas alan Türk Medeni
Kanunu kabul edilmiştir. Medeni Kanunun kabul edilmesi, yeni
kurulmuş genç bir cumhuriyeti muasır medeniyetler seviyesine
çıkaracak demokrasi ve çağdaşlaşma projelerinin en önemli
adımlarından birisi olarak tarihe geçmiştir. Yasa, özellikle
kadınlara tanıdığı haklar açısından çok
değerlidir. Türk kadınının eşit ve özgür bir birey
olarak toplumda ve kamuda yer almasının önü
açılmıştır bu yasayla. İYİ PARTİ olarak
kadınlara fırsat eşitliğini sağlayacak politikalar
üretilmesini destekliyoruz. Bu gayeyle, Genel Başkanımız
Sayın Meral Akşener Hanımefendi öncülüğünde gayretle
çalışmaya devam ediyoruz. Bu vesileyle, cumhuriyetimizin kurucusu
Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ve Medeni Kanunumuzun mimarı, dönemin Adalet
Bakanı Mahmut Esat Bozkurtu bir kez daha saygı ve rahmetle
anıyorum.
Kosovanın Sırbistandan
bağımsızlığını ilan ettiği Kosova
Bağımsızlık Bildirgesi on üç yıl önce bugün
okunmuştur. Kosova Meclisinde okunan bağımsızlık
bildirgesiyle Kosovanın bağımsızlığı ilan
edilmiştir. Kardeş ve dost ülke olan, soydaşlarımızın
da yaşadığı Kosovanın
bağımsızlığını kutluyorum ve buradan hepsini
saygıyla selamlıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Çinin Ankara
Büyükelçiliği önünde 3 Şubat 2021den bu yana aile nöbeti tutan
Doğu Türkistanlı soydaşlarımız, Pekin yönetimine
seslerini duyurmak için mücadeleye devam ediyor. Çin Büyükelçiliğine
gitmek üzere kaldıkları evden çıkmak isteyen Doğu
Türkistanlılara polis engel oldu ve Ankaradan
ayrılmalarını istedi. En çok üzüldüğümüz anlardan biriyse,
yaşanan arbedede bir polis memurumuzun Uygur Türklerine dönerek Kabak
tadı verdiniz. demesi oldu. Bunu size söyleten eğer Doğu
Perinçekse gerçekten çok vahim bir durum, eğer siz söylüyorsanız
daha da vahim bir durum bu. Sayın Süleyman Soylu, ailelerine ulaşmak
gibi masum bir talepte bulunan soydaşlarımıza yapılan bu
tutumu müsamahayla karşılamaya devam edecek misiniz? Bu
kardeşlerimiz Türktür, bu kardeşlerimiz Müslümandır; kimseye
zorluk çıkarmak gibi bir niyetleri yoktur. Soykırıma
uğradılar, hâlen de uğruyorlar; namuslarına tecavüz
ediliyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Çin erkekleri Uygur Türkü
kadınların evine yerleştirilerek kendilerine tecavüz
ettiriliyor. Bunları görmezlikten gelmek, insan olmamayı gerektirir.
Buna susup sessiz kalmalarını mı bekliyorsunuz? Uygur Türkleri
tarihte de susmadı, bugün de susmayacak; tarihte yok olmadılar, bugün
de yok olmayacaklar. İYİ PARTİ olarak, yapılan eylemlere
desteğimiz devam edecektir; Doğu Türkistanı ve Uygur Türkü
soydaşlarımızı hiçbir zaman yalnız
bırakmayacağız.
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Muhammed Levent Bülbül
Buyurun Sayın Bülbül.
23.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, 17 Şubat 1926 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul
edilen Medeni Kanunun bireysel hak ve özgürlükler alanı ile sosyal alanda
önemli değişikliklere vesile olduğuna, cumhuriyetin kurucusu
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve bu kanunun düzenlenişine vesile olan Mahmut
Esat Bozkurt başta olmak üzere, rahmete karışan dönemin bütün
değerli devlet büyüklerini rahmetle yâd ettiğine, Ankarada, 17
Şubat 1993 tarihinde Diyarbakıra gitmek üzere kalkan
uçağın Yenimahalle PTT Posta İşleme Merkezisinin bahçesine
düşmesi sonucu Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis ve
yanındakilerin şehadetlerinin üzerinden yirmi sekiz yıl
geçtiğine, Eşref Bitlis ve onunla birlikte şehit olan askerleri
rahmetle yâd ettiğine, 17 Şubat 2016 tarihinde Ankara Devlet
Mahallesi Merasim Sokakta meydana gelen patlamada 29 vatandaşın
yaşamını yitirdiğine, saldırının PKK/PYD-YPG
tarafından yapıldığının ortaya
çıktığına, en son Gara operasyonu sırasında kahpe
yüzünü bir kez daha gösteren terör örgütünün Türk Silahlı Kuvvetlerinin
başarılı operasyonları sayesinde büyük darbeler
aldığına, bu vesileyle bütün şehitlere
şükranlarını sunduğuna, Psikolog ve İletişim
Psikolojisi Uzmanı Doğan Cüceloğluna Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün, Türk Medeni Kanununun 17 Şubat 1926 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kabul edilişinin yıl dönümüdür. Medeni Kanun, bireysel hak
ve özgürlükler alanında ve aynı zamanda sosyal alanda önemli
değişikliklere vesile olmuştur. Kişilerin doğumundan
ölümüne kadar şahıs ve mal varlığıyla ilgili bütün
ilişkilerini ve ayrıca, kişilerin ölümüne bağlı olarak
ortaya çıkan birtakım hukuki ilişkileri düzenleyen Medeni
Kanunumuzla birlikte, kadın-erkek eşitliği gibi, resmî nikâh
gibi çok önemli değişiklikler söz konusu olmuştur.
Cumhuriyetimizin ilk yıllarında böyle modern ve aynı zamanda
Anayasamızın gereği olan, kadın-erkek eşitliği,
bireysel hak ve özgürlükler alanında önemli düzenlemeler getiren Türk
Medeni Kanunumuzun kabul edilişinin 95inci yılının kutlu
olmasını diliyorum. Bu vesileyle, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi
Mustafa Kemal Atatürk ve bu dönemde bu kanunun iktibas edilişine,
düzenlenişine vesile olan Mahmut Esat Bozkurt başta olmak üzere, bütün
rahmete karışan o dönemki değerli devlet büyüklerimizi rahmetle
yâd ediyorum.
Sayın Başkan, Ankarada, 17 Şubat
1993 tarihinde, Diyarbakıra gitmek üzere hareket eden uçağın
Yenimahalle PTT İşleme Merkezinin bahçesine düşmesi sonucu
Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, Binbaşı
Yaşar Erian, Yüzbaşı Tuğrul Sezginler ve Astsubay Fahir
Işıkın şehadetlerinin üzerinden yirmi sekiz yıl
geçmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Başarılı ve vatansever bir asker olan Eşref Bitlis,
Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında da üstün
başarılar göstermiş, Kıbrıs Türk Alay Komutanı
iken başarıları sayesinde Kıbrıs Yunan Alayı imha
edilmiştir.
1990 yılında orgeneral olan Eşref
Bitlis, Irakın kuzeyindeki terör tehlikesine sürekli dikkat çekmiş
ve kurulmak istenen sözde terör devletiyle alakalı dönemin Hükûmetini
ciddi bir şekilde uyarmış, bölgede bulunan ABD etkisindeki, ABD
tarafından teşekkül ettirilmiş olan Çekiç Güç kuvvetlerinin
Türkiyeden ve bu bölgeden acilen ayrılması gerektiğini ifade
etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu faaliyet ve
uyarıları nedeniyle olduğunu düşündüğümüz şüpheli
bir uçak kazasıyla, Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis 17
Şubat 1993 senesinde şehit olmuştur. Bu vesileyle,
şehadetlerinin 28inci yılında Eşref Bitlisi ve
yanında şehit olan askerlerimizi rahmetle yâd ediyor,
ruhlarının şad olmasını, mekânlarının cennet
olmasını niyaz ediyoruz.
Yine, 17 Şubat 2016 tarihinde Ankara Devlet
Mahallesi Merasim Sokakta bir patlama meydana gelmiş ve 29
vatandaşımız yaşamını yitirmiş, 75
vatandaşımız da yaralanmıştır. Bombalı
saldırıyı, Suriyeden Türkiyeye giriş yapan Van nüfusuna
kayıtlı Zinar-Raperin kod isimli PKK/PYDli terörist Abdulbaki
Sömerin gerçekleştirdiği belirlenmiş ve
saldırının eli kanlı terör örgütü PKK/PYD-YPG
tarafından yapıldığı açığa
çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Toparlıyorum
efendim.
Kalleş ve kahpece sivil
vatandaşlarımızı hedef alan PKK terör örgütü,
geçmişten bugüne kadar binlerce vatandaşımızı bu
şekilde şehit etmiş ve saldırılarına durmadan
devam etmiştir. En son Gara operasyonu sırasında kahpe yüzlerini
bir sefer daha gözler önüne seren alçak terör örgütü, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin başarılı operasyonları sayesinde büyük
darbeler almıştır. Bu vesileyle, bu saldırılarda
geçmişten bugüne hayatını kaybetmiş olan, katledilmiş
olan değerli vatandaşlarımızı rahmetle yâd ediyor,
bütün şehitlerimize şükranlarımızı sunuyorum.
Son olarak, Türk Psikolog ve İletişim
Psikolojisi Uzmanı, 40tan fazla bilimsel makalesi
yayınlanmış, çeşitli topluluklara bilimsel psikoloji
çerçevesinde gelişim seminerleri sunmuş, çok sayıda kişisel
gelişim kitabıyla Türk insanının düşünce, duygu ve
davranışlarını incelemiş olan Doğan
Cüceloğlunu kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bitiriyorum.
Sayın Doğan Cüceloğluna Allahtan
rahmet dilerken yakınlarına, ailesine
başsağlığı diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Bedri Serter
24.- İzmir Milletvekili Bedri Serterin,
İzmir ilinin pandemi süreciyle beraber, 30 Ekim depremi, peşi
sıra devam eden depremler, sel felaketi, tsunami, hortum ve dün
yaşanan fırtınadan dolayı nefes alamaz hâlde olduğuna
ilişkin açıklaması
BEDRİ SERTER (İzmir) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Ülkemizde neredeyse bir seneye yakın
zamandır yaşanan pandemi döneminde, özellikle yerel yönetimlerimizin
gösterdiği gayreti hepimizin takdir etmesi gerektiğini her
fırsatta yineliyorum. Halkın dayanışmasıyla
dağıtılan yardımlar, açılan halk bakkalları,
yerel yönetimlerin ellerinden geldiği kadar esnaflara verdiği
destekler, sağlık hizmetlerine sağlanan katkılar, pandemi
süresince altı çizilmesi gereken başarılardır. Ama
İzmir, pandemi süreciyle beraber ekim sonundan bu yana
yaşadıklarıyla neredeyse hiç nefes alamaz hâle geldi. Önce 30
Ekimde yaşadığımız ve 116 canımızı
kaybettiğimiz deprem, peşi sıra devam eden depremler, sel
felaketi, tsunami, hortum, en son dün yaşanan fırtına;
İzmir artık nefes alamıyor hâlde. Bunca zorluklarla
karşı karşıya kalan İzmirin sesi yeterince
duyulmuyor. Üç buçuk aydır, iktidarın Hemen yapımına
başlayacağız. dediği konutlar için -deprem
konutlarından bahsediyorum- bir adım atılmamışken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ SERTER (İzmir) Teşekkür
ediyorum.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Celal Adanın, Grup Başkan Vekillerine söz verildiği
sırada milletvekillerinin Divana gelip söz talebinde
bulunmamalarını rica ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
Sayın Grup Başkan Vekillerinin bulunduğu süreçte buraya kadar
gelip söz isteyenlere söz vermek mecburiyetinde kalıyorum. Grup
Başkan Vekillerine söz verirken milletvekillerimizin buraya gelip söz
talebinde bulunmamalarını rica ediyorum.
Sayın Arkaz
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- İstanbul Milletvekili Hayati
Arkazın, Kuzey Irakın Gara bölgesinde yapılan Pençe Kartal-2
Operasyonunda şehit olan askerlere ve terör örgütü PKK tarafından
katledilen vatandaşlara Allahtan rahmet dilediğine, terör örgütünün
17 Şubat 2016da Ankarada yaptığı bombalı
saldırıda kaybedilen 29 şehidi rahmetle andığına,
terörü ve terör sevicileri bir kez daha lanetlediğine ilişkin
açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Geçtiğimiz hafta Kuzey Irakın Gara
bölgesinde yapılan Pençe Kartal-2 Operasyonunda şehit olan
kahramanlarımıza ve terör örgütü PKK tarafından katledilen
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum, ruhları
şad olsun.
Bölücü terör, bundan beş yıl önce, 17
Şubat 2016da Ankarada kendisini göstermiş; yapılan
bombalı saldırıda kaybettiğimiz 29 şehidimizi rahmet
ve minnetle anıyorum. Masumlara kurşun sıkan hainleri kim
aklamaya ve arkalamaya yelteniyorsa bilinsin ki cinayetlere ortak olmuş
demektir. Terörü ve terör sevicileri bir kez daha lanetliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun.
26.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, TÜİK Başkanlığına Ahmet Kürşad
Dosdoğrunun getirildiğine, her yeni bakana yeni bir başkan
mı atanacağını sorduğuna, liyakat yerine sadakati esas
alan bir sistemle karşı karşıya olunduğuna, yeni
TÜİK Başkanı Dosdoğrunun Benim Enflasyonum. diye yeni
bir sistem olacağını söylediğine, bu TÜİK
Başkanının da diğeri gibi halkı
yanıltıcı bilgiler vermek durumunda kalmayacağını
umduğuna, Cumhurbaşkanı kararıyla ülkenin doğal
gazını çıkarmak için süper yetkili şirketler
kurulduğuna, Kamu İhale Yasası dâhil birçok yasanın bu
şirketler için uygulanmayacağına, aşılamanın
hızla gelişmesi ve sonuçlanması gerektiğine fakat şu
anda 1inci doz aşısı yapılanların
sayısının 5 milyonu aşmış olduğuna, 2nci
dozun çok daha düşük bir sayıda olduğuna, aşılama bu
hızla giderse iki yıla kadar uzayan bir süre alabileceğine dair
hesaplamalar yapıldığına, bu konuda iktidarın gereken
duyarlılığı göstermesi, her bölgeye aşıyı
götürüp insanların hızlı bir şekilde
aşılanması gerektiğine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, Türkiye İstatistik
Kurumundan bir açıklama yapıldı geçen gün ve Türkiye
İstatistik Kurumunun Başkanlığına Ahmet Kürşad
Dosdoğrunun getirildiği söylendi. Biliyorsunuz burada defalarca,
Türkiye İstatistik Kurumunun yayınladığı verilerin
güvenilmez veriler olduğunu hepimiz konuştuk, çeşitli defalar
dile getirdik. Şimdi yeni bir Başkan atandı Türkiye
İstatistik Kurumuna. Şimdi, şöyle bir tuhaflık var, yani
her yeni bakana yeni bir başkan mı atanacak? Bir evvelki Başkan
da Albayrak döneminde Türkiye İstatistik Kurumunun başına
geçmişti. Bu, aslında yıpratılmaması gereken ve
Türkiyenin ekonomisi açısından ve sosyal araştırmalar
açısından da son derece önemli olan bir kurumun feci ölçüde
yıpratıldığını gösteren bir adımdır
çünkü liyakat yerine sadakati esas alan bir sistemle karşı
karşıyayız. Kurumların yönetimi ehline değil, ahbap
çavuş ilişkilerine göre veriliyor ve yani ulufe gibi
dağıtılıyor âdeta ve bu şekilde örneğin Türkiye
İstatistik Kurumu son derece güvensiz veriler sağlayan, hem toplumda
hem uluslararası alanda sunduğu veriler güvenilmeyen bir kurum hâline
gelmiş oluyor. Bu tutumun yanlış olduğunu düşünüyoruz
ve her bakan kendine yakın bir başkan atayarak bu meseleyi sürdürme
tavrından uzaklaşmalıdır.
Şimdi, yeni Başkan Dosdoğru da yani
öyle bir açıklama yaptı ki insan iki cümle etmeden duramıyor.
Çok yeni bir buluş gibi anlattı ve dedi ki: Yeni bir uygulama
olacak, adı da Benim Enflasyonum olacak. Neden?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Ya, çünkü
insanlar inanmıyor bu verilere, eleştiri alıyoruz; şimdi
öyle bir sistem kuracağız ki o sisteme, o uygulamaya göre herkes
kendi enflasyonunu hesaplayabilecek. Yani herkesin kendi enflasyonu olabilir
gibi düşünen bir İstatistik Kurumu Başkanı hakikaten yeni
bir durumla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Yani
Türkiyedeki ekonomi politikalarını tek tek vatandaşlar mı
belirliyor? Türkiyedeki hayat pahalılığını,
Türkiyedeki zamları tek tek vatandaşlar mı yapıyorlar da
kendi enflasyonlarını hesaplayacaklar Benim Enflasyonum adı
altında? Yani diyor ki yeni Başkan: Belki iyi niyetli
yaklaşanlar var ve konuya yakın olanlar var, onlar
söylediğimizde ikna olacak kişiler. Kimler olduğu belli,
iktidarın yandaşları. Bazıları ise söylediklerimize
hiç ikna olmuyor. diyor, işte o da halk çünkü insanlar çarşıya,
pazara gittiği zaman nasıl bir hayat
pahalılığıyla karşı karşıya
olduklarını yaşadıkları için tabii ki sizin
şişirilmiş, hormonlu verilerinize inanmıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Umarız bu
İstatistik Kurumu Başkanı da diğeri gibi halkı
yanıltıcı bilgiler vermek durumunda kalmaz ve bu Kurumun
güvenilirliğini yeniden sağlayabilir.
İkincisi, Cumhurbaşkanı
kararıyla 3 yeni şirket kuruldu, Türkiye'nin doğal
gazını çıkarmak için süper yetkili şirketler kuruldu ve bu
şirketler 11 yasa ile birçok mevzuat hükmünün hiç
uygulanmayacağı ya da kısmi uygulanacağı
şirketler olarak tarif edildi. Yani Kamu İhale Yasasının
da aralarında bulunduğu birçok yasa bu şirketler için
uygulanmayacak yani süper yetkili şirketler ama denetim olmayacak. Ama
kurulan şirketlerin ortaklık yapısı, yeni şirket
kurabilmesi ya da ortak olabilmesi konusunda yetkili kim?
Cumhurbaşkanı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Böyle bir
durumla karşı karşıyayız. Yani bu şirketler
Harcırah Yasası, Taşıt Yasası, Devlet İhale
Yasası, Kamu İhale Yasası, Kamu İhale Sözleşmeleri
Yasası, Türk Ticaret Yasasının bazı hükümleri ile
bazı kanun hükmünde kararnamelerin uygulanmayacağı
şirketler olarak tarif edildi. Büyük bir hareket serbestisi
sağlandı, denetim dışına çıkarıldı bu
şirketler ve bu şirketlerin kararlarını da verecek olan
kişi Cumhurbaşkanı oldu. İşte, Türkiye'deki ekonominin
neden bu hâle geldiğini, neden yanlış kararlarla bu kadar büyük
sıkıntılar yaşandığını soranlara bir
örnek daha diyelim.
Son olarak aşı konusunda bir şey
söylemek istiyorum. Tabii ki aşılamanın hızla
gelişmesi ve sonuçlanması gerekiyor fakat şu anda1inci doz
aşı yapılanların sayısı 5 milyonu
aşmış vaziyette 2nci doz da çok daha düşük bir
sayıda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yani Tabipler Birliğinin son
yaptığı açıklamaya göre, eğer aşılama bu
hızla gidecek olursa -Türkiyede aşılanması gereken 60
milyon civarında yurttaşımız var- bu durumda iki yıla
kadar uzayan bir süre olabileceğine dair hesaplamalar
yapılmış vaziyette. Evet, aşının olması
önemli, aşının yapılması önemli fakat bu hızla
olması gerçekten uygun değil. Bu konuda iktidarın gereken
duyarlılığı göstermesi ve toplumun, bu ülkenin her
kesimine, her bölgesine aşıyı hızla götürmesi ve daha
hızlı bir şekilde insanların
aşılanmasının sağlanması gerekiyor. Bu konudaki
eleştirimizi de bir kez daha dile getirmiş olalım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Özgür Bey, buyurun.
27.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
beş yıl önce bugün Merasim Sokakta PKK/TAK terör örgütünün
üstlendiği bombalı saldırıda yitirilenleri bir kez daha
rahmetle andığına, hem son katliamı gerçekleştirenleri
hem Merasim Sokak katliamını gerçekleştirenleri bir kez daha
lanetlediklerine, 17 Şubat 1993 tarihinde şüpheli bir uçak
kazası sonucunda hayatını kaybeden Eşref Bitlisi bir kez
daha rahmetle andıklarına, kadınların kazanımları
açısından son derece önemli olan Türk Medeni Kanununun kabulünün
95inci yıl dönümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürke, Kurucu Meclise,
Birinci Meclise ve bu ülkeye hizmet etmiş olan herkese minnet
duygularını bir kez daha ifade etmek istediklerine, yarın
açılmasını istedikleri bir genel görüşme
sırasında Sağlık Bakanı Fahrettin Kocanın Genel
Kurulda bulunmasını önemsediklerine, vakaların 100 bin kişi
başına il üzerinden haritasının dünden itibaren
haftalık olarak güncellenmesinin önemli ve gecikmiş bir adım
olduğuna, tutuklu olan Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini
ziyaret ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dün, canımızın çok
yandığı bir konuyu hepimiz konuştuk. Beş yıl önce
bugün tam burada otururken -birkaç saat sonraydı, akşamüstüydü, mesai
bitimiydi- hepimiz bir gürültüyle irkildik ve Merasim Sokakta, yanı
başımızda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin servis aracına
PKK/TAK terör örgütünün üstlendiği bombalı bir saldırı
düzenlendi. 7 Haziran-1 Kasım arasında yaşanan korkunç sürecin
bir devamı olarak, 2015 ve 2016nın gerçekten
aydınlatılması gereken korkunç bir sürecin devamında
yaşadık o saldırıyı. O saldırıda
yitirdiklerimizi bir kez daha rahmetle, minnetle anıyoruz. Hem son
katliamı gerçekleştirenleri hem Merasim Sokak katliamını
gerçekleştirenleri bir kez daha kınıyoruz, lanetliyoruz, bu
saldırıları birer insanlık suçu olarak görüyoruz.
1993te, yine karanlık bir süreçte, Eşref
Bitlis 17 Şubat günü geçirdiği şüpheli bir uçak kazası
sonucunda hayatını kaybetmişti, kendisini bir kez daha rahmetle
anıyoruz; üzerine gidilmesi, aydınlatılması gereken
dönemlerden bir tanesidir.
Türk Medeni Kanununun kabulünün 95inci
yılı, özellikle hukuk sistemimiz açısından da
kadınların kazanımları açısından da son derece
önemlidir. Bugünü bir kez daha anmak; Gazi Mustafa Kemal Atatürke, Kurucu
Meclise, Birinci Meclisimize ve bu Mecliste görev yapan, bu ülkeye hizmet
etmiş olan herkese minnet duygularımızı bir kez daha ifade
etmek istiyoruz.
Yarın bir talebimiz olacak ama bu talebi
şimdiden gruplarla paylaşmak uygundur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Talebimiz şudur:
Yarın bir genel görüşme açılmalıdır. Genel görüşmede
Sağlık Bakanı Fahrettin Kocanın da bulunmasını
önemsiyoruz. Çünkü Türkiyede salgınla ilgili sorulması gereken çok
soru, verilmesi gereken çok yanıt, alınması gereken çok tedbir
vardır. Bir yıldır Amerikada ve Almanyada sokak sokak vakalar
takip edilebilmişken, yedi ay önce hem Sayın Bakana hem
yardımcısına söylemişken, buradan çağrı
yapmışken vakaların 100 bin kişi başına il
üzerinden haritasının dünden itibaren artık haftalık olarak
güncelleneceğini söylediler. Önemli ve gecikmiş bir adım.
Tabloya bakınca görünen şu, önceden
görülürse
Mesela, Rizede, Giresunda, Osmaniyede, Tokatta, Adıyamanda
inanılmaz tedbir almak lazım çünkü çok vaka var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Vallahi, görseydik ben derdim
ki: Sayın Recep Tayyip Erdoğan kesinlikle buralarda il kongrelerini
iptal etmelidir. Aksine yapıldı ve vaka sayısının en
yüksek olduğu yerde maşallah salgına rağmen çok
kalabalığız. Özendirerek
Bir sonraki il daha kalabalık
olur, Kemal Bey söylerse CHP kongresi de, bir sonraki il daha kalabalık
Aksine yapmamak gerekiyor. Mesela, Trabzon Barosu 300 avukat bir araya gelip oy
vermesin, bulaş artmasın diye seçimini yapamıyor, Somalı
madenciler 40 kişi yolda yürüyemiyorlar, pandemi diye
dağıtılıyorlar ama vakanın en yüksek olduğu 5
ilde il kongresi yapılıyor. Bunların konuşulması
lazım Sayın Başkan, hakikaten yanlıştır.
Maşallah, lebalep, lebalep. olmuyor işte bunlar.
Ve aşı belirsizdir. İyi bir
şeffaflık örneği, dünden itibaren il il vaka ilan edilecek ama
kötü bir şey, artık Türkiyeye ne kadar aşı geldiği
ilan edilmeyecekmiş. Yanlış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Muğlaklık
tartışmayı artırır, ne kadar şeffafsanız o
kadar dezenformasyonun önünü keserseniz. Gelecek aşı
sayısından bilgi vermeyeceğiz. ne demek? Sayın Bakana
çağrımızdır, yarın ki genel görüşmede mutlaka
bulunmalıdır ya da İç Tüzüke uygun
Sayın Grup Başkan
Vekili pazartesi günü gruplarla hızlı ve olumlu bir diplomasi
geliştirdi ve dünü birlikte planladık, yarını da birlikte
planlayabiliriz. Bu konu çok çok önemli bir konudur. Kimse kayıpları
küçültmesin, her ölenin annesi, kardeşi çocuğu var. 12
evladımızı kaybettik değil mi, yüreğimiz yanıyor,
her gün 100 evlat, 100 baba, 100 anne, 100 nine kaybediliyor bu ülkede. Bu çok
çok önemli bir husus.
Affınıza sığınarak son
konum da şu Başkanım, dün de konuşmadık: Ben geçen
hafta bir iş yaptım -bütün milletvekillerimize tavsiye ediyorum, biz
5 arkadaş gittik- şu Boğaziçi tutuklularını bir
göreyim dedim Sayın Başkanlarım, şu teröristleri bir
göreyim, terörle iltisakları bir göreyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Boğaziçi tutuklularını
kazıdık, içinden acayip insanlar çıktı, acayip çocuklar
çıktı, gidip de görseniz, on gün önce bu ülkeye
yaşattığımızdan utanırsınız. Efendim, o
Kâbe resmini yere serdiler, tepindiler. meselesi var ya Sayın
Başkanım
2 arkadaş, Doğu ile Selahattin, Boğaziçi
Fiziğe tek tercih girmişler, orada tanışmışlar,
birinin dedesi de fizik profesörü. Yan yana hücrelerde yatıyorlar,
birbirini görmeden satranç oynuyorlar, pırıl pırıl
çocuklar. Birinin anası babası AK PARTİli, birisi AK PARTİ
kadın kolları başkanlığı yapmış, yeni
bırakmış; öbürünün babası MHPli. Kâbeye
saygıyı en iyi biz biliriz, ben geçen seneye kadar beş vakit
namaz kılardım. diyor birisi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz 400 eserlik sergi
yapacaktık, ilk gelenler asıldı, gerisi yerde kaldı; birisi
çekmiş. Biz, ertesi gün İnsanlar sinirlendi, bu fotoğraf
asılmalıdır. diyenleriz. Asılırken
başındaki fotoğrafımız, bir gün önceki videoyla
ilişkilendirildi, hedef gösterildi. Şikâyetçi olduk takip ediyorlar
diye, şikâyetçi gittiğimiz yerden tutuklu çıktık.
diyorlar. Allah aşkına konuşun; aileleriyle konuşun, bu
çocuklarla konuşun. Bir algı operasyonunun, bir trol aklının
peşine devleti takmışız; acayip işler olmuş yani
acayip. Hangisine gitseniz şaşırıp kalıyorsunuz, 10
tanesinden 9unda terör örgütüyle ilgili hiçbir şey yok. Ne savcı
iddia etmiş, ne hâkim kabul etmiş; hep gösteri yürüyüşüne
muhalefet, bu arkadaşlara da 2911, bu arkadaşlara da halkı kin
ve düşmanlığa sevk. Biz halka açık sergi yapmadık ki,
onu çekip servis eden sivil halkı kin ve düşmanlığa sevk
etti. diyor. Mağduru oldukları cezayı çekiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aynı durum Beyza
Buldağda vardı. Allahtan, onun, itirazından önce bir
televizyona çıkıp anlatma imkânı oldu. Boğaziçi
Dayanışma hesabını Beyza açmış ama bir sene önce
Boğaziçinden ayrılmış, o hesabı bir senedir hiç
kullanmamış. İzmirde tonsilitten üç aydır ailesinin
yanında uzaktan eğitim alıyor, hiçbir protestoya gitmemiş.
Siviller Boğaziçi Dayanışma hesabını
sıfırlarken, sıfırlamaya giden numaranın sonu 12 diye
Beyzanın arkadaşlarının telefonundan o hesabı
Beyzanın açtığını anlayıp
tutuklamışlar; bu gerçeği söyleyince itirazla saldılar. Ama
biz ne kadar kötü teröristleri içeri atıyorduk! Allah aşkına
izin alın, hemen de veriyor Adalet Bakanlığı, bu 9
arkadaşı bir ziyaret edin. Terörist bunlar. derseniz haftaya ben de
terörist bunlar diyeceğim ama insan bunlar, genç bunlar, masum bunlar;
Allah aşkına bir bakın. (CHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Zengin, buyurun efendim.
28.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, 1926
tarihli Medeni Kanunun 2002 yılından itibaren tamamıyla
yenilendiğini hatırlatmakta fayda olduğunu
düşündüğüne, vefat eden Profesör Doktor Doğan Cüceloğluna,
2016da Merasim Sokaktaki saldırıda kaybedilen 29 şehide ve
arkasında çok derin soru işaretleri olan şehadetinin yıl
dönümünde Eşref Bitlise Allahtan rahmet dilediğine, Mecliste
açılan Füreya Koral Sergisini çok önemli bir çalışma olarak
gördüğüne, ülkedeki hukuk sistematiğinin tutuklu olan Boğaziçi
Üniversitesi öğrencileriyle ilgili en hızlı şekilde kim
haklı, kim haksız konusunda karar vereceğine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
hayırlı bir çalışma günü diliyorum ben de.
Birkaç şeyi ben de tekraren söyleme
ihtiyacı duyuyorum. 1926 tarihli Medeni Kanunumuz bizim için önemli, 2002
yılına kadar içinde hayat bulduğumuz bir kanun; kişiler
hukuku, aile hukuku, eşya ve miras hukukuna dair çok önemli hükümler
barındırıyordu. 2002 yılından itibaren mantık
aynı kalmakla beraber bu kanun tamamıyla yenilenmiş oldu. Bu
manada Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesini anlatması
açısından önemli bir kanun düzenlemesiydi, bugün bunu
hatırlamakta fayda var diye düşünüyorum.
Ben de tabii ki rahmetle yâd edeceğim Profesör
Doktor Doğan Cüceloğlunu. Kendisinin özellikle çocuklarla olan
ilişkisinin çok önemli olduğunu düşünüyorum çünkü
çocukluğumdan itibaren onun kitaplarını hep evimizde görürdüm,
çokça kitabını da okudum. Bence Türkiyede çocuklara
saygının altını çizen, bunun önemini anlatan, iyi anne baba
olmanın altını çizen çok önemli çalışmaları,
kitapları var. Sevdiren yani çocukları sevdiren, anne baba
olmayı sevdiren, bir yük değil, bunu hayatın bir parçası
olarak anlatan çok önemli bir akademisyendi. Anlatım şekli de
fevkalade anlaşılırdı. Ben kendisine bugün tekrar rahmet
diliyorum, ailesine başsağlığı diliyorum.
Elbette ben de 2016da Merasim Sokakta
hayatını kaybeden, şehit edilen 29 askerimize Allahtan rahmet
diliyorum. Aynen PKKnın daha evvel yapmış olduğu pek çok
saldırıda olduğu gibi tamamen masum, sivil insanlara, evine
dönmeye çalışan insanlara yapılan saldırılardan bir
tanesi. Onları da bugün rahmetle yâd ediyorum.
Eşref Bitlis, hakeza o tarihten bugüne
olayı tam da çözülememiş bir hadise olmakla beraber
düşündüğümüzde arkasında çok derin soru işaretlerinin
olduğu bir şehadet diyelim, kendisini tekrar rahmetle yâd ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir tane de olumlu bir
şey söyleyeceğim, daha sonra ben de Boğaziçinden biraz bahsetmek
istiyorum. Meclisimizde görüyorsunuz çok güzel bir sergi açıldı,
Füreya Koral Sergisi. Füreya Koral çok önemli bir sanatçımız,
çağdaş seramik sanatçısı, aynı zamanda da geleneksel
çini sanatının başka alanlarda, mimaride
kullanılmasıyla alakalı fevkalade önemli
çalışmaları var. Füreya Koralın
çalışmalarında beni en etkileyen şey -biliyorsunuz,
Meclisimiz için yaptığı 200e yakın sehpa var burada, biz
hâlen kullanıyoruz, üzerinde çay içiyoruz- yaptığı
eserlerin bir süs objesi olarak görülmesinden ziyade, bir fincansa ondan bir
yudum kahve içmeyi, çay içmeyi, bir sehpaysa üzerine bir tabak
bırakmayı önemseyen, hayatın içerisine koymayı önemseyen
bir sanatçı olması. Füreya Koral aynı zamanda çininin belki
hayatın dışında kaldığını söyleyenlere
şunu söylüyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Özgür Bey kadar müsamaha
rica ediyorum.
Bizim insanımız abdest alırken
camide, abdest aldığı yerde çiniyi görmüştür, onun ruhunda,
camide, duvarlarında abdest aldığı yerde çininin izleri
vardır, renkleri vardır, onun tabiatında vardır bu sanat
eseri. diyor. O yüzden, kendisinin çiniye olan aşkını,
seramiğe olan aşkını ve yeniden hayata katma gayretini çok
anlamlı buluyorum. Bu manada, Sayın Meclis
Başkanımızın yaptığı çalışma da
çok önemli çünkü o eserleri aynı zamanda hayata katarak onlardan
eşarplar, fularlar, objeler yaptırdılar, Meclisimizde bunlar da
görülebilecek ve hatta bildiğim kadarıyla alınabilecek. Böyle
bakıldığında çok önemli bir çalışma olarak
görüyorum. Teşekkür ediyorum kendilerine.
Şimdi, Boğaziçi Üniversitesindeki
öğrencilerimizden bahsettiniz. Ben Özgür Beyi ziyaret ettim hafta
başında, hakikaten pek çok şey konuştuk, onlardan bir
tanesi de şuydu: Ben hukuk fakültesi öğrencisi olarak ilk defa bir
duruşmayı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bunu önemsiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Uludağ
Üniversitesinde yemek protestosu yapan yaklaşık 300 öğrencinin
-içlerinde benim en yakın arkadaşım da vardı-
davalarını izleyerek
Bir öğrenci olarak ilk tanık
olduğum duruşma odur. Bu duruşma Bursada Ahmet Vefik Paşa
Tiyatrosunda yapıldı ve o duruşmayı izlerken
hayatımdaki en önemli tecrübelerden bir tanesini edindim. Bir tanesi, 300
genç, bir kısmı sadece yemeği protesto ettiğini
sanıyor ama maalesef başka şeyler için yönlendirilmişler,
manipüle edilmişler. Bir tarafta, evlatlarına sahip çıkmaya
çalışan anneler ama bir tarafta da onları oraya manipüle eden
ama onları orada terk eden bir grup; o zaman için
varlığını gösteren, bugün de uzantıları olan
terör örgütlerinin mensupları bir grup. Onlarla aileler arasındaki
çatışmayı o gün duruşma salonunda görmüştüm.
(Gürültüler)
Neye itiraz ettiğinizi anlayamadım, bir
hadise anlatıyorum yani, bir şeye itirazınız yok yani.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Tamamlayacağım
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şimdi, burada çok
ince bir çizgi var, biz hukukçular -burada hep defaatle söylüyorum-
hayatın itirazla şekillendiğine inanırız, itiraz
önemlidir. Hukuk içerisinde kalarak -hani siz protesto kelimesini tercih
ediyorsunuz, ben itirazı tercih ediyorum- Bir itirazım var. demek
hayatın bizatihi içinde var olmak demektir, önemlidir. Öğrenciler,
itiraz ederler, hukuk içinde kalarak kendi taleplerini dile getirirler fakat
bunu yaparken kendileri farkında olmasa bile bir grup insan, bir grup
terör örgütü onları manipüle edebilir, onları kullanabilir maalesef.
Bu suistimale müsaade etmeden bunları yapmaları lazım. Bu
çocukların da annesinin, babasının veya çocuğun bizatihi
kendisinin hangi partiden olduğunun da hiçbir önemi yok bence, hiçbir
önemi yok. Ben şuna inanıyorum: Çocuklar bizim
çocuklarımız. Çocuklarımız hata da yapabilir. Eğer
hata yapıyorlarsa anne, baba, siyasetçi olarak bizim onları
sarıp sarmalayıp oradan kurtarmamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Son cümle
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ama bunu yaparken de o
çocukları, o güzel canım üniversiteyi böyle terörize ederek, o
canım üniversite içerisinde başka bir şeyin gelmesine önayak
olanlarla, hem o örgütsel yapılarla hem de eğer onları
yönlendiren siyasi bir kuvvet de varsa onlarla alakalı da hukuk içinde
kalarak neyse yapmamız gereken bunu yapmamız gerekiyor. Hikâye
fevkalade önemlidir ama her bir hikâye hukukta bağımsızdır
ve ben inanıyorum ki Türkiyenin hukuk sistematiği -bu
çocuklarımıza- en hızlı şekilde kim haklı, kim
haksız, kim yanlış yaptı, kim doğru yaptı, bu
konuda karar verecektir.
Benim de kendi adıma anne babalarıyla
temasım var, temasımı da devam ettireceğim. Bunları
daha sonra paylaşırız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, müsaade ederseniz bir söz alabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
29.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, örgütlerin aralarına karışmasının
veya varlığının Boğaziçi Üniversitesi
öğrencilerini terörist etmediğine, onları bu zulümden
kurtarabilecek girişimde bulunmanın daha doğru
olacağını düşündüğüne ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
hem Özgür Beyi hem Özlem Hanımı dikkatle izledim, gerçekten ikisi
de yaşadıklarıyla alakalı somut şeyler
anlattılar. Bence ikisi de önemli yerde buluşuyorlar ama bir yerde
itirazım var, o da şu: Bu çocukların arasına bunları
provoke etmek üzere sızmış olan birtakım örgüt
elemanlarının varlığı bu çocukları terörist
etmez, bu önemli.
Bakın, ben başörtüsü eylemleri
sırasında samimi taleplerini dile getirmek üzere cami önlerinde eylem
yapan öğrencilerin arasına İBDA-C örgütünün bizzat
sızdığını müşahede etmiş adamım.
Aranızda hâlâ milletvekili olarak oturan arkadaşlardan bir kısmını
da birkaç defa gidip güvenlik şubeden kendisini alan adamım. O çocuklar
terörist değildi ama onların arasına karışan, bunu
provoke etmek üzere var olan birtakım örgütler vardı.
Bir daha tekrarlıyorum: Örgütlerin
aralarına karışması veya varlığı bu
çocukları terörist etmez. Dolayısıyla, 18-19 yaşındaki
bu çocukları Sen bunların arasına niye
karıştın? diye suçlamak yerine bu çocukları bu zulümden
bir an önce kurtarabilecek girişimde bulunmak daha doğru olur diye
düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bir dakika müsaade eder misiniz?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
birer cümle söylememiz lazım.
BAŞKAN Özgür Bey, buyurun.
30.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin 2911 sayılı Kanuna
göre tutuklandığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
öğrenci arkadaşlara diyorum ki: Seni hangi örgütle iltisaklı
olmakla suçluyorlar? Yok Başkanım, 2911. Ya, Süleyman Soylu beni
dahi kandırmış. Ben sanıyorum ki bu 10 kişiden birine
diyecekler MLKP, öbürüne diyecekler DHKP/C
Sayın Başkanım, 10
kişiden 9u 2911e muhalefet, 2si de Halkı kin ve nefret
O
Boğaziçindeki sanıyorsunuz ki
Onlar da resmi yapan değil,
resmi yere koyan değil. Bu resim yukarı asılsın. Bak,
insanlar kızdı. diyenler içeride. Adalet arıyorsak buna sessiz
kalamayız. Öyle bir provokatör olsa derim ki birisi de şununla
suçlanıyor. 2911 arkadaşlar; almışlar atmışlar.
Olacak şey değil yani.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkürler.
ÖZLEM ZENGİN Sayın Başkanım
BAŞKAN Hay hay, buyurun Özlem Hanım.
31.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
hukuka düşenin Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin bir dahli
olup olmadığına karar vermek olduğuna, bu konuda hukuka
itaat edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, şimdi, ben de hem Evet. hem Hayır. diyorum.
Yani bu şu anlama gelmiyor: Bakın, bu yapılar kendilerine
içeriden insan da devşiriyorlar yani sadece Geldiler, onları
terörize edip çekip gittiler. değil. Burada hukuka düşen, burada
çocukların bir dahli var mıdır, yok mudur buna karar vermek yani
ben genellemeyi bu manada doğru bulmuyorum. Kaldı ki Halkı kin
ve düşmanlığa sevk etmek
dediğiniz
Bakın, orada pek
çok genç tutuklandı ama onların tamamına yakını serbest
bırakıldı, çok az bir genç kaldı.
(CHP sıralarından Hiç kalmaması
lazım. sesi)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Öyle demeyelim
arkadaşlar yani bunu ezbere söyleyeceğimiz bir şey değil.
Eğer dediğiniz gibi herkese bu uygulanıyor olsaydı hepsi
bundan tutuklanırdı. Yani sonuçta bu gençlerimizle alakalı da
çok kısa bir süre içerisinde yargı kararını verecektir.
Yani bu konuda ezbere gitmeli, gelmeli demek yerine bu konuda hukuka itimat
etmeli. Uygulama da onu gösteriyor, hepsine aynı şey
uygulanmamış zaten.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun,
5/11/2020 tarihinde Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve 19
milletvekili tarafından, çiftçilerin
karşılaştığı sorunların tespit edilerek
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen
(10/3412) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Şubat 2021 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
17/2/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 17/2/2021 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu
ve 19 milletvekili tarafından, Hükümetin uyguladığı
tarım politikaları, üretim yerine ithalatın teşvik
edilmesiyle çiftçilerimizin yaşadığı sorunların
araştırılması amacıyla 5/11/2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerin 17/2/2021 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçisini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Eskişehir Milletvekili
Sayın Arslan Kabukcuoğlu, buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tarımın sorunları ve buğday ithalatı
hakkında vermiş olduğumuz Meclis araştırması
önergesi üzerine söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
Şu kısa konuşmamda özellikle
buğday tarımından bahsetmek istiyorum. Buğday, milattan
önce 2800 yılından beri insanlar tarafından üretilen,
tarımı yapılan bir bitki olup insan beslenmesinde son derece
stratejiktir. Yaşadığımız şu pandemi yılları
da buğdayın ne kadar önemli olduğunu ve beslenmenin ne kadar
önemli olduğunun pratiğini insanlara bir kez daha gösterdi.
Yıllar içerisinde köyde yaşayan nüfus ve
ekilen arazi miktarında belirgin değişiklikler olmuştur.
2000 yılında nüfusun yüzde 35i köyde yaşarken 2020
yılında köyde yaşayan nüfus yüzde 7,2ye düşmüştür. Benzer
şekilde, tarımın millî gelirden aldığı pay yüzde
10 iken 2019 yılında yüzde 6,4e düşmüştür. 2020
yılında 7 milyon 458 bin kişi istihdam edilirken bu rakam 2019
yılında 7 milyon 800 bin idi. Tarım bizim için yalnız bir
gıda sağlama kaynağı değil, aynı zamanda bir
istihdam alanıdır. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre,
2006 yılında 17 milyon 440 bin hektar olan tahıl ve diğer
bitkisel ürünler alanı yüzde 11 azalarak 2019da 15 milyon 574 bin hektara
düşmüştür. Yine, 2001 yılında 9 milyon 350 bin hektar
araziden 19 milyon ton buğday elde edilirken 2019 yılında 6
milyon 850 bin hektardan 19 milyon ton buğday elde edilmiştir. Her ne
kadar ekilen arazi düştüğü hâlde buğday verimliliğinde
düşme olmadıysa bu, Türk çiftçisinin modern tarım
imkânlarını uygulaması ve modern tarıma
yatkınlığından ileri gelmektedir.
2020 yılında ise her zaman buğday
piyasasında başat alıcı olan Toprak Mahsulleri Ofisi
başat alıcı olmamış ve buğday stokçuların,
depocuların ellerine geçmiştir. Her yılki kadar buğday
üretildiği hâlde 2020 yılında buğday yetmez olmuştur.
Temmuz 2020de tonu 1.600 lira olarak açıklanan buğdayın günümüz
fiyatı 2.200 liradır ve bu da büyük oranda ithalattan ileri
gelmektedir, ithalata bağlıdır. Eğer ki bu aradaki fark
çiftçiye verilseydi, çiftçinin cebine girmiş olsaydı şu anda
Türk köylüsü daha refah içinde olacaktı ve 2021 için daha
iştahlı bir buğday üreticisi olacaktı. Bu, Türkiye'nin
tahıl veriminin düşmesine, Türk milletinin daha pahalı ekmek
tüketmesine ve Türk insanının cebinden gıda için daha fazla para
çıkmasına neden olmaktadır.
AK PARTİ hükûmetlerinin
uyguladığı tarım politikaları çiftçiyi
fakirleştirmekte, borçlandırmaktadır. 2002 ila 2019
arasında tarımsal hasıla 8,6 misli artmış iken Türk
çiftçisinin borcu 51 misli artmıştır yani Türk çiftçisi
hayatına borçlanarak devam etmektedir. Öyle ki bu yıla kadar
çiftçinin malının, tarlasının, evinin, traktörünün icraya
verildiği, icra takibine alındığı bir dönem
olmamıştır.
Türkiyede tarım çok kötü durumdadır,
insanların gıda güvenliği risk altındadır. Türk
köylüsü zengin toprakların fakir bekçisi durumundadır. Tarımla
ilgili her şeyin elden geçirilmesi gerekir. Tarım Kanununa göre
millî gelirin yüzde 1inin çiftçiye verilmesi gerekirken verilmesi gerekenin ancak
üçte 1i çiftçiye verilmektedir. Genel Başkanımız Sayın
Meral Akşenerin dediği gibi, Türkiye tarım verisini
oluşturup bu verilerin araştırmacılara açılması
lazım. İklim değişikliği ve kuraklığa
karşı önlemleri almak için Türkiye iklim değişikliği
modelinin kurulması lazım. Su kaynaklarının korunması
ve yeni su kaynakları yaratabilmek için su kaynakları koruma
alanları kurulmalıdır. Anadolu flora ve fauna envanterinin
çıkarılması gerekir. Millî tohumlarımıza sahip çıkmalıyız
ve bunları çağlar boyunca korumalıyız. Bu görevleri yerine
getirecek olan Türkiye tarımsal ürünler düzenleme kuruluna ihtiyaç
vardır.
Tüm bu gerekçelerle Türk çiftçisini refaha
kavuşturacak, alın terinin karşılığını
verecek, milletimizin gıda güvenliğini ve ülkemizin tarımda
üretim istikrarını sağlayacak önlemlerin alınabilmesi için
bir Meclis araştırmasını arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımla. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Dursun Bey, mazeret belirttiniz.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Kayseri Milletvekili Dursun
Ataşın, elma ve patates yetiştiriciliğinde ülkenin
lokomotifi olan Kayseri üreticisinin zor durumda olduğuna, ekonomik
krizden ve pandemi sürecinin uzamasından dolayı Kayseri ilindeki elma
ve patates üreticilerinin ürünlerinin ellerinde kaldığına, zaten
zarar eden üreticinin giderlerine depolama maliyetinin de eklendiğine, bu
mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğine, çiftçilerin Hükûmeti
yanlarında görmek istediğine ilişkin açıklaması
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Elma ve patates yetiştiricilerinde ülkemizin
lokomotifi Kayseri üreticisi zor durumdadır. Ekonomik krizde
vatandaşın alım gücünün düşmesinden ve pandemi sürecinin
uzamasından dolayı Kayserideki elma ve patates üreticilerimizin
tonlarca ürünü ellerinde kalmıştır. Yahyalıdaki elma
üreticileri ve diğer ilçelerimizdeki patates üreticileri ellerinde kalan
ürünlerini soğuk hava depolarında muhafaza etmek zorunda
kalmıştır. Zaten zarar eden üreticilerimizin giderlerine bir de
depolama maliyeti eklenmiştir. Şehir ve ülke ekonomisine katkı
sunmak için ekonomik krizde bile zarar etme pahasına üretim yapmaya
çalışan üreticilerimizin mağduriyetleri giderilmelidir.
Her seçimde rekor oy verdikleri iktidarı hiçbir
zaman yanlarında göremeyen çiftçilerimiz bir kez olsun Hükûmeti
yanlarında görmek istemektedir diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ PARTİ Grubunun,
5/11/2020 tarihinde Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve 19
milletvekili tarafından, çiftçilerin
karşılaştığı sorunların tespit edilerek
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen
(10/3412) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Şubat 2021 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu Adına Batman Milletvekilli Sayın Necdet İpekyüz.
Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tarım, çiftçilik, Türkiye... İlk
buğday nerede üretilmiş, nerede işlenmiş? derseniz,
Mezopotamya. Mezrabotan, Diyarbakır, Çayönü, Ergani, Harran Ovası,
Botan ovası; ilk yerleşim yerleri. Bir tarafta Hasankeyfte
mağaralar varken bir taraftan Mezopotamyada ilk yerleşim yeri, ilk
buğdayın üretilip işlendiği, ekmeğe
dönüştürüldüğü bir yer. Türkiyenin, Anadolunun tarım
alanında birçok yeri zenginken şimdi çiftçi yoksullaşıyor
ama birileri zenginleşiyor, birileri gerçekten daha çok cebini doldurmaya
çalışıyor.
Bugün, Türkiyede çiftçi dediğinizde kan
ağlıyor, perişan düzeyde. Neydi? Her gittiğimiz yerde
Türkiye Toprak Mahsulleri Ofisi çiftçinin kara gün dostu diye yazardı
koskoca siloların üstünde. Toprak
Mahsulleri şu anda dostu değil, kara günün nedeni olmuş.
Buğdayı çiftçi ekiyor, mazot
fiyatları sürekli yükseliyor, ilaç fiyatları sürekli yükseliyor,
gübre fiyatları sürekli yükseliyor
Çiftçi destekleme
alamadığı gibi ne oluyor? Toprak Mahsulleri Ofisi o ürünü, buğdayın
tonunu; ekmekliği 1.650 liraya, makarnalığı 1.850 liraya
alıyor. Toprak Mahsulleri Ofisi Rusyadan ithal ediyor. Kaça ithal ediyor
biliyor musunuz? 2.300 liraya ithal ediyor. Kendi üreticisinden ucuza alan,
dışarıdan böyle ithal eden bir ülke. Düşünebiliyor musunuz,
Türkiye bu on dokuz yıllık süreçte üretimden ithalata dönüştü,
giderek nüfusu artan bir ülkede çiftçilik yok oldu.
Pandemiyi
konuşuyoruz; neredeyse bir yılı doldu. Bütün dünya Gelecekte
gıdaya nasıl bir çözüm bulabiliriz, açlıkla nasıl baş
edebiliriz? diye düşünürken Türkiyede insanları perişan
ediyorlar, çiftçiyi mağdur ediyorlar. Girdi maliyetleri yüksek,
destekleme denilen bir şey yok.
Bir taraftan da
çiftçi neyi yaşıyor,
biliyor musunuz arkadaşlar? Çiftçi, bu girdiler dışında
Sinopunda da, Çukurovasında da, Egesinde de elektrikle ilgili
şirketlerle ilgili kan ağlıyor. Çiftçi, her elektrik
faturası geldiğinde çiftçilikten vazgeçiyor ve Ziraat Bankası,
elektrik şirketlerinin neredeyse senet tahsilatına dönüşmüş
bir vaziyette, çiftçiyi daha da mağdur düzeye koyuyor. Çiftçi ektiği
üründen vazgeçiyor, ektiği ürünü satmak değil borcunu ödeyemeyecek
düzeye gelmiş, açlıkla baş başa kalmıştır.
Bu dönemde desteklememiz gerekirken biz desteklemeyi artırmak değil
-bütçede konuştuk- düşürmeye kalktık, çiftçiyi daha da
perişan düzeye getirdik.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ
(Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun toparlayın.
NECDET İPEKYÜZ
(Devamla) Türkiye bu zenginliğiyle, bu tarım alanlarıyla
giderek çiftçiyi, köylüyü resmen göçe zorlamakta, mağdur etmekte, insanlar
burada perişan düzeye gelmekte.
Biz Halkların
Demokratik Partisi olarak bir dönemdir iş ve aş
buluşmaları diye buluşuyoruz. Diyarbakırda Yuvacık
köyündeydik, Bismil-Çınar yolunda, geçen hafta İzmirde Torbalı
Ahmetli köyündeydik, ondan önce Haymanada Kerpiçköydeydik. Çiftçi diyor ki:
Artık yeter! Geçinemiyoruz, ekemiyoruz, aç kalıyoruz. Buna bir
çözüm bulunması lazım; gelin, araştıralım.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Orhan
Sarıbal.
Buyurun Sayın
Sarıbal. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ORHAN SARIBAL (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
elbette değerli emekçiler; aslında şuradan başlamak
lazım: Boğaziçine buradan bir selam göndermek lazım.
Yaşasın demokratik, özgür, bilimsel eğitim; yaşasın
Boğaziçi! Boğaziçi
öğrencilerindir, Boğaziçi öğretim üyelerinindir, Boğaziçi
halkındır ne sarayın ne saltanatın ne polisin ne
Emniyetindir. (CHP
sıralarından alkışlar) Buradan onlara bir selam göndermek
lazım.
Değerli milletvekili arkadaşlar,
tarımın sorunlarından bahsediyoruz. Aslında çok söze gerek
yok, tarımın ya da bu ülkenin temel sorunu iktidardır,
iktidarın tarıma nasıl baktığıyla ilgilidir.
Çiftçinin bankalara borcu 2002 yılında 2,4 milyarken bugün sadece
bankalar ve Tarım Krediye 140 milyar olmuşsa bunu
araştırmayalım mı? Sormayalım mı, değerli
çiftçiler, siz bu parayla ne yaptınız? Ev mi aldınız,
arazinizi mi büyüttünüz, yat mı aldınız, kat mı
aldınız, sormayalım mı? Elbette
araştırmalıyız.
Yine, sormayalım mı iktidara, on sekiz
yılda 114 milyar dolarlık ithalat var. Ya, evet, kuldan
utanmıyoruz, zaten siyaseten de ahlak mahlak bitti. Allah
aşkına, 72 milyon ton buğday 18 milyar dolar, 14 milyon ton
pamuk 23 milyar dolar, 29 milyon ton soya 12 milyar dolar. Yem hammaddesi, ya
şu ülkeye bakın, yem ithal, 130 milyon ton 58 milyar dolar.
Yetmez, 8,5 milyon büyükbaş, küçükbaş
canlı hayvan, 302 bin ton kırmızı et, 8,8 milyar dolar;
toplam 70-77 milyar dolara yakın hayvancılığa para. Öbür
taraftan bakıyorsunuz, et ithal, canlı hayvan ithal, yem ithal; yerli
ve millî tarım politikası, işte, AKPnin yerli ve millî
hikâyesi. (CHP sıralarından alkışlar)
Yetmez, değerli arkadaşlar, destekleme -bu
olacak bir şey değil- bakın, bir tarım politikası
üzerine yapılır, bir planlama üzerine yapılır. Sizin
yaptığınız destekleme planına göre Türkiyede çiftçi
yok olacak. Bugün 88 milyon, yarın 90 milyon, hepimiz müşteriyiz ve
tüketiciyiz.
Yine, hepimiz dünyada 10 tane akraba yaptığımız
şirkete aboneyiz. Aynı zamanda, tabii, şöyle bir hikâye de var.
Bu ithalattan birileri de para kazanacak. Nasıl mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
ORHAN SARIBAL (Devamla)Yani, yaptığınız
desteklemenin adı tamamen yabancı şirketlerin Türkiyedeki bütün
toplumu teslim almasına dair bir tutumdur, getirdiğiniz hiçbir çözüm
önerisi yok. Niçin? Çünkü sorunu yaratanlar sorunu elbette çözemeyecekler.
Bugün, yaşadığımız büyük bir travma var, çok büyük. Bu
ülkeye, Romanya, Rusya ayçiçeği yağı vermese idi,
sofralarımızda ayçiçeği yağı kesinlikle
olmayacaktı.
Bakın, dünyada çok özel bir ülkeyiz. Neden
biliyor musunuz? Dünyada bir ülke düşünün; çiftçisiyle küresel sermayeyi
rekabet ettiriyor, çiftçisiyle Amerikan borsalarını rekabet
ettiriyor, çiftçisiyle Almanyanın, Fransanın Hazine
Bakanlıklarını rekabet ettiriyor. Türkiye diye bir ülke, bu
ülkenin çiftçisi, dünyanın global sermayesi, vahşi kapitalizm ve onun
yerli iş birlikçilerinin vahşi politikalarıyla da rekabet
ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN SARIBAL (Devamla)Böyle bir şey, dünyada
hiçbir toplumda yok.
Kısaca, elbette saatler sürer, anlatmak
lazım, değerli milletvekili arkadaşlar, konuşmak
lazım. Bakın, bugün paranız var, buğday ithalatı
yapamıyorsunuz.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
milletvekilim.
ORHAN SARIBAL (Devamla) Çok özür dilerim
Başkanım.
BAŞKAN Ama sürenizi geçtiniz.
ORHAN SARIBAL (Devamla) Toprak Mahsulleri Ofisi on
gün önce bir ihale yaptı. 400 bin ton buğday alacaktı, 95 bin
ton aldı. Neden arkadaşlar?
BAŞKAN Özgür Bey de çağırıyor
sizi. Sayın milletvekili
ORHAN SARIBAL (Devamla) 400 bin ton
alacaktıysanız neden 95 bin tonda kestiniz? 95 bin ton
alacaktıysanız neden 400 bin tonluk ihale açtınız? Yani
paranız da olsa mülkünüz de olsa ithal edemeyeceğiniz günler geldi
çattı yani AKP üretmez, AKP ithal eder. AKP hepimizi müşteri
yaptı.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Bursa Milletvekili Sayın Zafer Işıka söz veriyorum.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ORHAN SARIBAL (Bursa) Zeytini söyle zeytini Zafer.
AK PARTİ GRUBU ADINA ZAFER IŞIK (Bursa)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; İYİ PARTİ
grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Dünya buğday üretiminin 2020-2021 sezonunda 768
milyon ton olacağı, tüketiminin pandemi sebebiyle yüzde 1
artışla 753 milyon tona yükseleceği öngörülmektedir. Ülkemizin
2019 yılı buğday üretimi 19 milyon ton iken 2020
yılında yüzde 8 artışla 20,5 milyon tona yükselmiştir.
Ülkemizin son on yıllık ortalama buğday üretimi 20,6 milyon ton
olup yeterliliğimiz yüzde 100,5tir. Ortalama yıllık tüketimimiz
18 milyon ton seviyesindedir. Yıllar itibarıyla tarla ürünlerinin
ekiliş alanlarında daralma yaşanmakla birlikte birim
alanında elde edilen ürün miktarında artış
sağlanmıştır. 2002 yılında 210 kilogram dekar
olan buğday verimi 2020 yılında 292 kilogram dekar olarak
gerçekleşmiştir. 2020 yılında tarla ürünleri ekiliş
alanlarında 2019 yılına göre yüzde 1,4 artış
sağlanarak 2020 yılında 15,6 milyon hektar alana
ulaşmıştır. 2020 yılında bir önceki yıla
göre buğday alanında yüzde 1,1, buğday üretiminde yüzde 8,
buğday verimliliğinde yüzde 6 artış sağlanmıştır.
Verim artışı, sertifikalı tohum kullanımının
yaygınlaşması ve çiftçimizin teknolojiyi daha fazla
kullanmasıyla Bakanlığımızın yürüttüğü proje
ve eğitim çalışmalarıyla sağlanmıştır.
Ülkemizin tahıl üretimi son on sekiz yılda yüzde 20,6; 2020
yılında ise bir önceki yıla göre yüzde 8,1 artışla 37
milyon tona ulaşmıştır. Buğday ithalatı dâhilde
işleme rejimi kapsamında ithal edilen ürünlerin fabrikalarda
işlenerek, mamul madde hâline getirilerek ihraç edilmektedir. Uygulamayla
sanayicinin kaliteli ürün ihtiyacının karşılanması
yanında tesislerin tam kapasiteyle çalışması ve
istihdamın artması sağlanmıştır.
Türkiye un ihracatında dünyada 1inci, makarna
ihracatında da dünyada 2nci sıradadır. 2020 yılında
9,7 milyon ton buğday için 2,4 milyar dolarlık ithalat
yapılmıştır. Buna karşılık 2,95 milyar
dolarlık buğday ve mamulleri ihraç edilmiştir. Net 599 milyon
dolar dış ticaret fazlası elde edilmiştir. Ülkemizin
teknolojisi birçok ürünlerin yetişmesine imkân vermekle birlikte bu durum
ürünlerin yetiştirilme alanlarında rekabete neden olmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
ZAFER IŞIK (Devamla) Bunun yanında ürün
tercihinde çiftçi alışkanlığı da önemli rol oynarken
bu ürünün alanının artırılması, o alanda yetiştirilen
diğer ürün alanının daralmasına sebebiyet vermektedir.
Bakanlığımız 2021 yılında arz
açığı olan ürünlerin üretiminin artırılmasına
yönelik olarak boş bırakılan, atıl olan ve nadas
alanını tarımsal üretime kazandırmak amacıyla 81 ilde
projeleri hayata geçirmektedir.
Sayın vekiller, bilindiği gibi Türkiye,
Avrupada tarımsal hasıla üretiminde 1incidir. Buradan bölgem olan
Mudanya, Gemlik, Orhangazi, İznik havzasında yetişen
dünyanın en kaliteli sofralık zeytinine Tarım
Bakanımızın ve Cumhurbaşkanımızın
vermiş olduğu ürün desteğine de bölge halkı adına çok
teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebinde bulunan
arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim:
Sayın Özel, Sayın Köksal, Sayın Bülbül, Sayın Emre,
Sayın Tanal, Sayın Şeker, Sayın Güler, Sayın Süllü,
Sayın Bankoğlu, Sayın Ünsal, Sayın Zeybek, Sayın
Keven, Sayın Arık, Sayın İlhan, Sayın Sarıbal,
Sayan Gaytancıoğlu, Sayın Ünver, Sayın Kaya, Sayın
Emir, Sayın Karabat.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve süreci
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.51
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), Şeyhmus
DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 48inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN İYİ PARTİ grup
önerisinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, pusula
veren milletvekillerimiz Genel Kuruldan ayrılmasınlar.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ PARTİ Grubunun,
5/11/2020 tarihinde Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve 19
milletvekili tarafından, çiftçilerin
karşılaştığı sorunların tespit edilerek
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen
(10/3412) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Şubat 2021 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın Örs, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örsün, 17
Şubat 1918 Trabzon ili Akçaabat ve Tonya ilçelerinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 103üncü yıl dönümünü kutladığına,
şehit ve gazileri rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, Birinci Dünya
Savaşının acı ve zor günlerini yaşayan illerimizden
biri de Trabzondur. 1916 yılı başından itibaren karadan
Erzurum, denizden Trabzona yönelik Rus askerî harekâtı sonrası 18
Nisan 1916da Trabzon maalesef Rus işgali altına girmişti. Bir
asır önce o zor ve acılı günlerde Trabzon halkının
kadını erkeği, genci yaşlısı gösterdiği
onurlu mücadeleyle 17 Şubat 1918de Akçaabat ve Tonya ilçelerimiz
düşman işgalinden kurtarılmıştır. 103üncü
yıl dönümü kutlu olsun diyor, şehit ve gazilerimizi rahmet ve
minnetle anıyorum.
Akçaabat ve Tonyalı hemşehrilerime
sağlık dileklerimle selam ve saygılarımı Türkiye Büyük
Millet Meclisinden arz ediyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 17/2/2021 tarihinde Siirt
Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve
İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, üniversitelerin akademik özgürlüğünün önündeki engellerin
kaldırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17
Şubat 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
17/2/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 17/2/2021 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
17 Şubat 2021 tarihinde Siirt Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
-11251 grup numaralı- üniversitelerin akademik özgürlüğünün önündeki
engellerin kaldırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 17/2/2021
Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Muş Milletvekili
Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit.
Buyurun Sayın Koçyiğit. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, sayın vekiller; Genel
Kurulu selamlıyorum ve ekranları başında bizi izleyen
Türkiye halklarımızı da yine saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Önergemiz aslında açık ve net.
Türkiyedeki akademik özgürlüklerin önündeki engellerin
kaldırılması için bir Meclis araştırması
açılmasını istiyoruz.
Gerekçelerimiz de çok açık ve net: Birincisi,
Türkiyede kırk yıldır hâlâ YÖK diye bir kurum var, bu YÖK 12
Eylül darbe anayasasının bir ürünü. YÖK 6 Kasım 1981 tarihinde
kuruldu ve o gün bugündür aslında akademik hayatı baltalıyor;
bilimsel, demokratik, özerk düşüncenin gelişmesini engelliyor ve neredeyse
aslında Demoklesin kılıcı gibi bütün üniversitelerin
üzerinde ciddi bir tahakküm oluşturuyor ve bu tahakkümün kendisi de bugün
Türkiye toplumunun sosyal hayatının, bilimsel hayatının ve
mevcut demokratik düzeninin de böyle olması sonucunu doğuruyor.
Şimdi, diyeceksiniz ki Türkiyedeki demokrasiyle, Türkiyedeki sosyal
hayatla, Türkiyedeki bilimsel gelişmeyle YÖKün ne alakası var?
Birebir alakası var. Çünkü özgür düşünce, çünkü bilimsel
düşünce, bilimsel keşifler aslında eleştirel
düşüncenin olduğu yerde, demokrasinin olduğu yerde
gelişirler.
(Uğultular)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Sayın Başkan, çok uğultu var, rica etsem
BAŞKAN Doğru.
Sayın milletvekilleri, hatibi dinleyemiyoruz,
çok uğultu var. Konuşmak isteyenler kulise çıksınlar.
Buyurun Sayın Milletvekili.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Teşekkür ederim.
Bu anlamıyla AKPnin aslında iktidara
gelmeden önce söylediği Biz geldiğimizde YÖKü
kaldıracağız. meselesinde hiçbir samimiyetinin
olmadığını bugünkü pratiklerinden anlıyoruz. Neden?
Çünkü YÖKü kaldırmak yerine YÖKü tahkim ettiniz, yetmedi YÖKü piyasa
koşullarına göre düzenlediniz. YÖK ile piyasa arasında, sermaye
arasında kopmaz bir bağ kurdunuz ve bugün ne yazık ki
üniversiteleri de neoliberal sistemin bir aygıtı, bir parçası,
bir aparatı hâline getirdiniz ve yükseköğretim de ne yazık ki
üniversite de paralı bir hâle gelip onunla beraber sermayenin
ihtiyaçlarına, piyasanın ihtiyaçlarına göre eğitim
öğretim yapmaya başladı.
Şimdi, tarihte 80 döneminde 1402likler
vardı biliyorsunuz. Siz de 15 Temmuz sonrasında akademide
yaptığınız tasfiyelerle aslında tarihe geçtiniz. Yani
12 Eylül Kenan Evren cuntası neyse 15 Temmuz darbe girişiminden sonra
AKP iktidarının yaptığı da aynıdır
değerli arkadaşlar. Siz de barış için imza veren, bu ülkede
barış isteyen, Kan akmasın. diyen akademisyenleri kürsülerden
uzaklaştırdınız ve gerçekten o bilimsel düşüncenin en
ufak bir zerresinin bile üniversitede kalmasına tahammül etmediğinizi
de son pratiklerinizde gösteriyorsunuz. En son ne yaptınız?
Belediyelere kayyum yetmedi, kurumlara kayyum yetmedi, bu ülkenin en gözde
üniversitesine kayyum atadınız. Üstelik
atadığınız kayyum da hani şöyle göstermelik olsun diye
dahi bir bağımsızlık aramadığınız biri.
Yani bakıyorsunuz, bütün kariyeri AKPyle başlamış, AKPyle
siyaset yapan, AKPde aday adayı olan, aday olan, ekonomiden sorumlu
İlçe Başkan Yardımcısı olan bir zatı getirdiniz
Boğaziçi gibi ender, nadide, güzide bir okulun, üniversitenin başına
kayyum olarak atadınız ama bununla da yetinmediniz, bu ülkede hâlâ
umudumuzu korumamızı sağlayan, akademisyenlerin ve
öğrencilerin en temel hakkı olan protesto hakkını da
askıya aldınız. Keskin nişancılar yerleştirdiniz
binaların tepesine, üniversitenin kapısına kelepçe vurdunuz,
öğrencileri 2911den alıp tutukladınız ya da hiç hâkim
karşısına çıkarmayıp ev hapsi verdiniz ve sonra gelip
burada Ama onlar terörist, ama onlar terörist. diye yalan söylediniz, evet
çok açık ve net.
Bakın, bu tarihe geçecek bir resim; AKPnin
zihniyetinin göstergesi. Bu kelepçeyi siz sadece Boğaziçinin
kapısına vurmadınız; bu kelepçeyi özgür Türkiyenin,
demokratik Türkiyenin, eleştirel düşünceye sahip Türkiyenin
kapısına vurdunuz ve siz aslında bu kelepçeyle nasıl bir zihniyete,
nasıl bir düşünsel dünyaya sahip olduğunuzu da açık ve net
gösterdiniz.
Ama bu kelepçeyle başlamadı bu süreç,
bakın, öncesi var; Cebeci kampüsünün önü ve işten atılan, ihraç
edilen akademisyenler gösteri hakkını kullanmak istiyor, ifade
hakkını kullanmak istiyor, siz o üniversitedeki akademisyenlerin cübbelerini
postallarla ezdirdiniz. Niye? Çünkü siz böyle yönetiyorsunuz, ele
geçiremediğiniz, itaat, biat ettiremediğiniz her şeyi
zapturaptla, çıplak, zorla almaya çalışıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Teşekkür ederim.
Süremi biraz, yarım dakika daha
artırırsanız Sayın Başkan
Bugün, o üniversitedeki çocukların bu ülkenin
geleceği olduğunu biliyorsunuz. Bugün, akademiden
uzaklaştırdığınız bütün barış için
akademisyenlerin bu ülkenin geleceği olduğunu biliyorsunuz, bu
ülkenin özgürlük teminatı olduğunu biliyorsunuz. İşte,
onlardan, onların düşüncelerinden ve onların
yetiştireceği öğrencilerden korkuyorsunuz. Onun için de
geçmişte söylediğiniz Biz YÖKü kaldıracağız. yerine
YÖKü tahkim ettiniz, YÖKü ideolojik bir kurum hâline getirdiniz. 28
Şubatçılar ne yaptıysa siz de aynısını bugün
tersten yapıyorsunuz. Onlar kafatasçı bir anlayışla bu
ülkede mütedeyyin insanların üniversiteye girmelerini engellemişti,
siz de benzer bir anlayışla, size muhalif olanların üniversiteye
girmesini, üniversitede yönetimde olmasını ve üniversitelerde
düşünce üretmesini engellemek istiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Selamlayıp bitireceğim Sayın Başkan.
Neden? Çünkü tekçisiniz çünkü
anlayışınız tekçilik üzerine kurulmuş ve bunu bütün
bir toplumsal yapıya, kurumsal yapıya da sirayet ettirmek
istiyorsunuz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Gaziantep Milletvekili Sayın İmam Hüseyin Filiz.
Buyurun Sayın Filiz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA İMAM
HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üniversitelerin sorunları konusunda Halkların
Demokratik Partisinin verdiği araştırma önergesi üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 131i devlet
üniversitesi, 78i vakıf üniversitesi olmak üzere Türkiyede 209
üniversite bulunuyor. Üniversitelerimizin bütçe
kısıtlılığı, öğretim üyesi
azlığı, kontenjan fazlalığı, nitelikli
eğitim ve araştırma eksikliği, akademik özgürlük gibi
sorunları bulunmaktadır. Daha önceki konuşmalarımda
bunlardan çok bahsetmiştim.
Bugün, biraz da güncel olması nedeniyle
rektörlük konusu üzerinde duracağım. Rektör üniversiteyi
dönüştüren, geliştiren, geleceğe taşıyan kişi
olma sorumluluğundadır. Rektörün bilimselliğinin, bilime
yaklaşımının tüm yönetime, bilimsel çalışmalara,
yatırımlara, eğitim öğretime ve tüm kuruma
yansıması kaçınılmazdır. Rektör atamaları
1982-1992 yılları arasında Cumhurbaşkanı
tarafından yapılıyordu. 1992den sonra her üniversitenin
akademisyenlerinin katılımıyla yapılan oylama sonucu 6
kişi belirleniyor, Yükseköğretim Kurulu 6yı 3e indiriyor, 3
kişi Cumhurbaşkanına sunuluyor, Cumhurbaşkanı da 3
kişiden 1isini atıyordu. 16 Nisan 2017 referandumunda Türkiyede
sistem yeniden değişti. Şimdi Cumhurbaşkanı
atıyor, rektörlük için ilan çıkıyor, rektör adayları YÖKe
müracaat ediyorlar, YÖK onların bir listesini yapıp Sayın
Cumhurbaşkanına sunuyor ve Cumhurbaşkanı atıyor ama
maalesef birçok rektör atamasında gerekli hassasiyet gösterilmiyor.
Köklü ve saygın üniversitelerimizden biri olan
Boğaziçi Üniversitesine yapılan rektör atamasına öğrenciler
ve akademisyenler karşı çıkarak Biz atanmış kayyum
rektör istemiyoruz, üniversitemizden seçilmiş rektör istiyoruz.
demekteler. Bu itirazı haklı bulduğumu söylemeliyim. 200
profesörün olduğu Boğaziçi Üniversitesine rektör olmaya layık
hiçbir profesör yok muydu da dışarıdan bir atama
gerçekleştirildi. 1996-2004 yılları arasında Gaziantep
Üniversitesinde rektörlük yapmış bir kişi olarak bu atamayı
anlamakta güçlük çekiyorum.
Avrupa ve dünyanın çeşitli yerlerinden 388
rektörün 1988de Polonyada imzaladıkları Magna Carta
Sözleşmesinde üniversitede sunulan eğitim ve bilimsel
araştırmanın etik ve entelektüel açıdan her türlü siyasal
güç odağından bağımsız olması
vurgulanmış olmasına rağmen, özellikle 2008-2021
yılları arasında görev yapan rektörlerden bir bölümü ya eski
milletvekili ya da aday adayı olmuşlardır. Türkiyedeki
rektörlerden 68inin tek bir uluslararası yayını yok,
yaptıkları yayın hiç atıf almayan rektör sayısı
ise 71. Son atamalar gösteriyor ki liyakat yerine sadakat önemliymiş. 2547
sayılı Yasanın 13üncü maddesindeki rektör yetkililerine son
olarak kadro dağılımı ve atamada tek yetkili olması
eklenince yanlış ve yersiz atamaların sonucu eğitim
öğretim ve araştırma kabiliyetleri aşağı seviyeye
inmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla)
Başkanım, bitireceğim.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla)
Sonuçta dünyanın en saygın üniversite derecelendirme
kuruluşları arasındaki Times Higher Educationın 2020
yılındaki üniversiteler sıralamasında ilk 500e giren
üniversitemiz yok ama aynı değerlendirme kuruluşunun 2000-2001
yılları için yapmış olduğu sıralamada
üniversitelerimizden ODTÜ 85, Boğaziçi 139, İTÜ 165, Sabancı
182, Bilkent 201 ve Koç Üniversitesi 301inci sırada yer
almıştı. Akademik özgürlük sıralamasına gelince
maalesef Azerbaycan, Suriye, Çin, Yemen ve Zimbabve gibi ülkelerle birlikte en
son grupta yer alıyoruz.
Değerli milletvekilleri, üniversitelerin bir
ülkenin ekonomisinin beyni ve itici gücü olduğunun farkında olarak bu
konulara hassasiyet gösterilmesini bekliyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Yunus Emre.
Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YUNUS EMRE (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten çok önemli bir konu üzerine
konuşuyoruz. Akademik özgürlükler, üniversite hayatının akademik
dürüstlük ilkesi ve akademik ehliyet, akademik liyakat ilkeleriyle birlikte en
temel ilkelerinin başında yer alıyor. Aynı zamanda Türkiye
olarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin tarafı olan bir
ülke olarak yine hatırlatmamız lazım: Bu sözleşmenin
10uncu maddesi ifade hürriyetiyle ilgili ve ifade hürriyetinin çok önemli bir
boyutu da akademik özgürlüklerdir.
Değerli arkadaşlarım, akademik
özgürlükler bakımından Türkiyenin durumuyla ilgili -benden önceki
değerli konuşmacıların da vurguladığı gibi-
gerçekten çok acı bir manzarayla karşı
karşıyayız. Bakın, bir araştırma
yapılmış Küresel Kamu Politikası Enstitüsü tarafından
Akademik Özgürlükler Endeksi hazırlanmış. Değerli
arkadaşlarım, 144 ülke arasında 135inci sırada ülkemiz
Akademik Özgürlükler Endeksinde. Tekrar hatırlatmak istiyorum: Bu
kapsamda Türkiye, akademik özgürlüğün garanti altında
olmadığı bir ülke olarak değerlendiriliyor ve Pakistan,
Libya, Yemen gibi ülkelerle aynı grup içerisinde bulunuyor. Sormak
istiyorum değerli arkadaşlar: Bu, Türkiyenin hak ettiği bir
manzara mıdır? Ve yine şunu da hatırlatmam lazım: Bu
ortaya çıkan durum, ısrarla uygulanan yanlış
politikaların bir sonucudur. Türkiyede YÖKün varlığı, YÖK
heyetinin oluşma biçimi, YÖKün mevcut yetkileri zaten bu akademik
özgürlükler sorununun kaynağıdır. Bunun yanında,
yaptığınız rektör atamaları... Tabii, Boğaziçi
Üniversitesi rektörü ataması birçok defa haklı olarak gündeme
getirildi ama tabii ki onunla da sınırlı değil, birçok
üniversiteye siyasi atamalar yaptınız. Gerçekten çok önemli bir
araştırmaya göre, bir eğitim profesörünün -Engin Karadağ-
prestijli bir dergide yayınladığı bir araştırmaya
göre, Türkiyede atanan rektörlerin akademik başarılarına
baktığımızda gerek aldıkları atıf
bakımından gerek uluslararası makaleleri bakımından
çok dramatik bir manzara var. Çok kısaca şunu söyleyebilirim: 68
rektörün hiçbir ciddi makalesi bulunmuyor, 71 rektörün de
çalışmalarına hiçbir atıf yapılmamış.
Değerli arkadaşlarım, birçok
üniversitenin hukuk fakültesine hukukçu olmayan rektörler atadınız,
özür dilerim, birçok mühendislik fakültelerine mühendis olmayan dekanlar
atadınız. Bu türden siyasi atamalarla, meslek dışından
atamalarla ve az önce ifade ettiğim rektör atamalarıyla üniversite
yönetimlerinde akademik özgürlükler bakımından da çok ciddi bir
sorunun önünü açmış oldunuz. Ama şunu da unutmamak gerekiyor,
birçok sorunu var akademik özgürlükler bakımından Türkiyenin. Bu
manzaranın doğal sonucu da Türkiyenin akademik
performansının çöküşü oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
YUNUS EMRE (Devamla) Sayın
Başkanım, tamamlıyorum.
Bakın, bir kamu kuruluşu, yasayla
kurulmuş Türkiye Bilimler Akademisinin bu yıl
yayınladığı Türkiye Bilim Raporu var. Bu rapora göre, çok
açık şekilde Türkiyede özellikle 2006dan sonra akademik performans,
Türkiyenin bilimdeki başarısı bir ciddi duraklamanın ve
gerilemenin içerisinde. Önümüzde çok ciddi bir durum var arkadaşlar yani
bunu, bu öneri muhalefetten gelmiştir diye reddedemezsiniz; bu, sorumluluk
duygusuyla bağdaşmaz. Türkiyede bilim hayatı geriliyor,
akademik özgürlükler geriliyor.
Bakın, Türkiye bir sıralamaya
girebilmiş, söyleyeyim size, ilk 3te Türkiye. Nerede biliyor musunuz?
Türkiye, en çok sahte dergi çıkaran ülkeler arasında Hindistan ve
Nijeryayla birlikte ilk 3te. Türkiye böyle bir manzarayı
yaşıyor, böyle bir manzarayı yaşıyor,
üniversitelerimiz böyle bir manzarayı yaşıyor. O yüzden
böylesine ciddi meselelerde siyasi tarafgirlikle meseleyi ele almamak gerekir.
Lütfen, sizlerden rica ediyoruz; bu, Meclisin görevidir, bu araştırma
komisyonu kurulmalıdır. Türkiyede akademik özgürlükler ne
durumdadır? Bu, Türkiyedeki bilim hayatını nasıl
etkilemektedir? Meclis bunu araştırmalıdır.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Konya Milletvekili Sayın Hacı Ahmet Özdemire söz
veriyorum.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HACI AHMET ÖZDEMİR
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve bizleri
ekranları başında izleyen aziz milletimiz; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben, bu önerinin gerekçesini çok dikkatli bir
şekilde okudum. Önerinin gerekçe kısmında YÖKün muhalif bilim
insanlarını tasfiye etmek, eleştirel ve özgür düşünceyi
ortadan kaldırmak, üniversitelerin iktidar ilişkilerini
merkezîleştirerek yeni bir akademisyen ve öğrenci profili meydana
çıkarmak olduğu şeklinde bir niteleme var. Bu nitelemeye
baktığımda, YÖKün kurulduğu tarihten bu yana kadar kimler
iktidardan geçmiş diye şöyle bir değerlendirdiğimizde,
44üncü Türkiye Hükûmeti olan Bülend Ulusu Hükûmetinden itibaren Turgut Özal,
Yıldırım Akbulut, Mesut Yılmaz, Süleyman Demirel, Tansu
Çiller, Necmettin Erbakan, Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Abdullah Gül,
Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu, Binali Yıldırım
diye sıralanıp gidiyor. Yani tekdüze bir iktidardan, tekdüze bir
hükûmet sisteminden bahsetmek mümkün değil. Dolayısıyla bu
gerekçe taban tabana asılsız bir gerekçe olarak ortaya
çıkmaktadır. Yani bu merkezîleştirme işlemine Ecevit de
katkıda bulunmuştur, Erbakan da katkıda bulunmuştur,
şu da katkıda bulunmuştur, bu da katkıda bulunmuştur
dediğimiz zaman bütün bir iktidar kitlesini aynı ideolojinin hükûmet
ettiği bir siyasi kitleye dönüştürmek gibi bir algı
yanlışına gideriz ki çok doğru değildir.
YÖKün rektör atamalarıyla alakalı olarak
şunları söyleyeceğim: Bakın, 2000de -bizim
maksadımız şahıslar değil, zamanın
cumhurbaşkanı diyerek geçiştireceğim ben- bir üniversitemizde
-üniversitemizi de bir üniversite diyerek geçiştiriyorum- 297 oy alan
bir rektör adayı, 73 oy alan bir rektör adayı, 71 oy alan bir rektör
adayından kim atanmış diyeceksiniz? Tabii ki 71 oy alan. Sonra,
bu hocalarımız, üniversitenin hocaları cübbelerini giyerek sessizce,
nümayiş yapmadan, slogan atmadan şehrin merkezinde bulunan Atatürk
heykeline yürümüşler ve çelenk bırakmışlar. Dönerken birisi
basın açıklaması yapmış. Arka sayfada da gerekçede
öğretim üyelerinin yerlerde sürüklenmesi filan diye bir tabir var; tam
burayı anlatıyor galiba yani bugünü değil de o 2000
yılındaki olayı anlatıyor.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Cebeci kampüsünü anlatıyor.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Ve ben size
söyleyeyim: 110 hocamızdan, bu toplantıya katılan, sizin
tabirinizle protesto yürüyüşüne katılan 110 hocamızdan 9una 1/8
oranında maaştan kesme cezası verilmiş, bunlardan 110unun
101ine uyarı cezası verilmiş yani öğretim üyeleri
cezalandırılmışlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Melih Bulu rektör olduğunda çok normal.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Hatta bu
cezalandırılan öğretim üyeleri arasında bu gösterinin
yapıldığı gün askerde olanlar da var yani adam askerdeyken
de cezalandırılmış. Ve az önce bahsedildi, 1960ta
147likler, 1980de atılanlar filan söz konusu edilerek muhalefet
sözcülerinin Siz de 15 Temmuzu bahane ederek öğretim üyelerini
attınız. falan demelerinin hiç alakası yok. Yani eğer siz,
147likler ve 80den sonra atılan öğretim üyeleri ile 15 Temmuzdan
sonra görevine son verilen öğretim üyelerini aynı kategoride
değerlendiriyorsanız pes doğrusu, pes doğrusu.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Aynı kategoride, daha kötü.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) İbrahim Hocaya
sormak lazım.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Şimdi, ben,
Boğaziçiyle alakalı -benim haberim yoktu, ben Grup Başkan
Vekillerinin bu kadar konuşacağını bilmiyordum bu mesele
üzerinde- şöyle bir bilgi notu almıştım: Boğaziçinde
tutuklananlar nedir, ne değildir filan diye İçişleri
Bakanlığından
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Sayın
Başkanım, önemine binaen
Bunu anlatıp selamlayarak
noktalıyorum.
BAŞKAN Kimseye vermedim ben, bir dakika
sürenizi de verdim.
Teşekkür ederim Sayın Özdemir.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Peki.
Yani gösterilere katılanlardan sadece
-kayıtlara geçsin diye söylüyorum- yüzde 4,7si
tutuklanmıştır. Bu tutuklananlardan da sadece 9unun şu
anda tutukluluk hâli devam etmektedir.
Bunları Meclise arz ediyor, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
24ü ev hapsinde.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
karar yeter sayısı istiyoruz.
Değerli Başkanım, sayın hatip
gerçekçi bir açıklamada bulundu; kendisini çok severim, saygı da
duyarım. 9 kişi tutuklu. dedikleri o 9 kişi de tamamen neyle
tutuklu? Keyfî bir şekilde. Yani siyasi iklim eğer bu şekilde
olmamış olsaydı gerçekten bu kişiler
çağrılmazdı, eğer varsa bir soruşturma, öylesine
getirilirdi.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakın, 30
kişi tutuklamaya sevk ediliyor, 30 kişinin hepsi serbest
bırakılıyor; böyle bir hukuk olabilir mi?
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum
MAHMUT TANAL (İstanbul) Karar yeter
sayısı geçmesin, onu söyledim baştan, onu ilk baştan
söyledim zaten.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip Üyeler arasında anlaşmazlık
var; elektronik oylama yapacağım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.38
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), Şeyhmus
DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 48inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük'ün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
artan intihar vakalarının sebeplerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/3614) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Şubat 2021
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
17/2/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 17/2/2021 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasına saygılarımla
arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, artan intihar
vakalarının sebeplerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/3614) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin görüşmesinin
Genel Kurulun 17/2/2021 Çarşamba günlü (bugün) birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın
Çetin Arık.
Buyurun Sayın Arık. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÇETİN ARIK (Kayseri)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Son yıllarda tüm dünyada ve ülkemizde artan
intihar olaylarının araştırılması için
verdiğimiz öneri üzerine söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Amerikanın paralı
uşağı PKK terör örgütü tarafından kalleşçe şehit
edilen 13 vatan evladına ve tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet,
ailelerimize ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Dünya Sağlık
Örgütü verilerine göre, her kırk saniyede 1 kişi intihar ediyor.
Ülkemizde son kırk yılda intihar olaylarında yüzde 50lik bir
artış olduğu görülüyor. Ülkemizde günde 9 kişi kendi
elleriyle yaşamına son veriyor. TÜİK verilerine göre ülkemizde
2019 yılında 3.406 kişi kendi yaşamına son
vermiş. Ailelerin konuyu gizlemesi, güvenilir ölüm
kayıtlarının tutulmasındaki yetersizlikler gibi faktörler
göz önüne alındığında intihar olaylarının çok
daha yüksek olduğu gerçeği kaçınılmazdır. Aynı
yıl trafik kazalarında 4.875 kişinin can verdiği
düşünüldüğünde intihar olaylarının ne kadar ciddi bir konu
olduğu da net bir şekilde görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, Ekim 2018de de benzer
bir önerge hazırlamıştık. Sayın Akdağ
Sağlık Bakanlığının intiharları önleme
konusunda kapsamlı çalışmalar yürüttüğünü, her ilde intihar
önleme il eylem planları oluşturulduğunu, hatta kısmi bir
azalmanın olduğunu söylemiş ve önergemiz reddedilmişti. Ama
Sayın Bakan, son üç yılda ilim Kayseride intihar eden kişi sayısı
22. Son bir haftada Kocaelide yedi günde 7 intihar olayı
gerçekleşmiş. Siz aksini iddia etseniz de intihar vakaları
günbegün artıyor.
Sayın milletvekilleri, hayat insana verilen en
güzel armağan iken niçin insanlar sahip oldukları en değerli
şey olan hayatlarına kıyıp intihar ederler? Kendi
canına kıymanın acaba neyi çözeceğini düşünürler?
İnsanları intihara iten şeyler nelerdir? Geçim zorluğu,
uzun süreli işsizlik, sürekli borçlanarak yaşamak, ödenemeyen
faturalar, hastalık, madde bağımlılığı, aile
geçimsizliği, ticari başarısızlık, okul
başarısızlığı gibi birçok faktör
sayılabilir. Peki, bu intiharları engellemek için ne yapmak gerekir?
Sayın milletvekilleri, öncelikle insanları intihara sürükleyen
yolların kapatılması gerekir. Müslüman ülkelerinde Batı
ülkelerine göre intihar olaylarının daha düşük olduğu
görülüyor. Bunun başlıca nedenlerinden biri de dindir. Sonsuz
cehennem kaygısı, benden sonra yakınlarıma ne olacak
endişesi, Allah korkusu intihardan vazgeçirmek için ciddi gerekçelerdir. Tabii,
dinden kastım sizinle birlikte bu ülkenin evlatlarına yıllarca
öğretilen FETÖnün dini değil, kastım gerçek din. Devleti
yönetenlerde de Allah korkusu olmalı, adalet olmalı.
Sayın
milletvekilleri, toplumun bir tarafını kışkırtarak,
diğer tarafını bastırarak, kendinden olmayan herkesi hain,
terörist ilan ederek toplum çıldırtma noktasına getirtilmemeli.
İnsan haklarına saygılı, diyaloğun hâkim olduğu,
gerçek adaletin, hukukun, vicdanın olduğu demokratik bir yönetim
anlayışı olmalı. Avrupa bizi kıskanıyor. masallarını,
Mart şubattan daha iyi olacak. yalanlarını, Enflasyon
düştü, işsizlik azaldı. palavralarını bir kenara
bırakıp sosyal ve ekonomik adaletsizlik konusunda ciddi
çalışmalar yapmak gerekiyor. Bakınız, icra dairelerindeki
dosya sayısı 31 milyonu geçmiş. Yurdumda cenazesi
kaldırılırken traktörü haczedilen çiftçilerimiz var. Kredi borcu
yüzünden yasal takibe girenlerin sayısı 3 milyona yakın.
İstanbul Fatihte 4 kardeş siyanür içerek canlarına kıydılar,
1 kardeşin maaşı hacizliydi. Antalyada 4 kişilik aile
siyanür içerek intihar etti, geriye geniş bir borç listesi
bıraktı. Hatayda Boyacılık yaparak 3 çocuğuma
bakamıyorum. diyen vatandaş, Valiliğin önünde kendini
ateşe verdi. Samsunda bir vatandaşımız avucunun içerisine
aş, iş yazarak hayatına son verdi. Bu listeyi uzatmak mümkün.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun toparlayın.
ÇETİN ARIK
(Devamla) - Sayın milletvekilleri, gençlerimize, insanlarımıza
iş imkânı sağlamak durumundayız. Bu gençler bizim
gençlerimiz ve gelecekleri o kadar çok belirsizliklerle dolu ki dikkat
ederseniz, gençler daha kızgın, daha öfkeli ve burunlarından
soluyorlar, dokunsanız patlayacaklar gibi.
Sayın
milletvekilleri, yaşam hakkı kutsaldır. Gazi Meclisimizin kutsal
yaşam hakkının korunması için araştırma
önergemize destek vermenizi temenni ediyorum.
Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Mersin Milletvekili Sayın Zeki Hakan Sıdalı.
Buyurun Sayın Sıdalı.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN
SIDALI (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlamadan önce Garada PKKlı hain teröristler
tarafından şehit edilen 16 vatan evladımızı saygı
ve rahmetle anıyor, kederli ailelerine ve Türk milletine de
başsağlığı diliyorum.
Hepinizin malumu olduğu üzere son birkaç
yılda ülkemizdeki intihar vakalarında artış
yaşanıyor. İntiharlar için haberlerde kişilerin
yaşadığı bunalım gerekçe gösterilse de hepimiz iyi biliyoruz
ki intihara götüren nedenlerin başında kişilerin içerisine
düştüğü ekonomik çıkmazın hayat kalitesinde
yarattığı travma geliyor. Yani kimse İntiharlar
psikolojik. diyerek bu sorunun içinden çıkmaya kalkmasın.
Yapılan saha araştırmaları insanları intihara götüren
sebepleri, yaşanan sosyal statü kaybı, işsizlik, maddi
problemler, sosyal dışlanmışlık ve gelecek
kaygısı olarak sıralıyor; konuştuğumuz pek çok
faktörün bir araya gelerek ortaya çıkardığı bileşik
bir sonuçtur. Dolayısıyla bütüne bakılmadan parça parça
anlaşılması da mümkün değil.
Ülkemizde yıllık ortalama 3 bin intihar
vakası yaşanırken, insanları en kutsal hakları olan
yaşamdan kendi iradeleriyle vazgeçmelerine götüren süreci net bir
şekilde tariflememiz gerekiyor.
Ekonomiyi harap edip insanların gelirlerini bir aşağı bir
yukarı çekerseniz, varlıktan yokluğa mahkûm ederseniz,
etrafının yüzüne bakamayacak hâle gelen hayattan da umudunu
kaybedecektir. Umutsuzluk, karamsarlık, değersizlik, yetersizlik,
bunların hepsi devletin çözmesi gereken ruh hâlleridir; çözemeyen, devleti
yönetmeye talip olmamalıdır.
Ülke olarak ekonomik darboğazlardan tarihimiz
boyunca defalarca geçtik ama toplum hiç bu kadar umutsuz
olmamıştı. 70 sente muhtaçken bile Türkiye daha mutluydu. Neden?
Çünkü çaresizlik yoktu, umut vardı. Bugün artık yok. OECD ülkeleri
arasında çocuk yaşta sefaletin en çok yaşandığı
ülkeyiz. Bu, ana babanın da çaresizliği demek. Ne büyük bir
çaresizliktir o, ne çabuk unuttunuz.
Gençlerde de durum farklı değil,
umutsuzlar. Eğitimle, alın teriyle hayatlarını
değiştirilebileceklerine artık inanmıyorlar. Bu umutsuzluk
maalesef, gençlerde psikolojik kırılmalara, yıkımlara sebep
oluyor. Gelir paylaşımı adil düzenden bu kadar kopmasaydı,
aynı apartmandan, aynı mahalleden seçilmiş ayrıcalıklı
olanlar kayrılarak yaşamasaydı, diğerleri yaşamdan bu kadar
ümidini kesmezdi. Adil paylaştırılamayan devlet yönetiminiz ile
insanların hayattan vazgeçişleri arasında apaçık bir
ilişki var. İntihar vakalarını önlemenin ilk yolu,
öncelikle bu ilişkiyi kabul etmekten geçiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) Ama siz toplumu
kutuplaştırarak sadece bizden ve sizden olanları
yaratmadınız, aynı zamanda küçük bir mutlu azınlık,
büyük de bir mutsuz kalabalık yarattınız. Hani kimsesizlerin
kimsesi olacaktınız. Toplumun fertleri gelecek ile vazgeçiş
arasında gidip gelirken, sizin gündeminiz geçmişin kapanmış
davaları. Madem geçmişe bu kadar meraklısınız, o zaman
Şeyh Edebalinin İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. sözüne kulak verin. İnsan yaşasın, millet
huzur ve refah içerisinde nefes alsın ki devletimiz de güçlü olabilsin.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Rıdvan Turan.
Buyurun Sayın Turan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın
Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok multidisipliner bir konu intihar hadiseleri yani
akademiden edebiyata kadar pek çok alanda üzerinde çok fazlasıyla
yazılmış çizilmiş konulardan bir tanesi. Temel olarak da
aslında insanlık intiharı anlamaya çalışıyor yani
bir insanın, sağlıklı bir organizmanın hangi saiklerle
kendi hayatını yok etmeye tevessül edeceğine ilişkin çok
fazla tezler var ortada. Özellikle tıp açısından, psikiyatri
açısından konuşacaksak kimi diyor ki: İntihar bir
psikiyatrik meseledir. İnsanın kendi hayatına son vermeye
çalışmasının geri planında belki de doğumdan
itibaren taşıyageldiği birtakım faktörler vardır. Kimi
diyor ki: Ya, inançlı insan intihar etmez, bu intihar edenlerin önemlice
bir kısmında en azından bir inanç eksikliği vardır.
Öte dünyaya, ahirete iman etmiş insanın, Tanrının
vermiş olduğu yaşamı yok etmesi anlaşılamaz.
Fakat aslında görülmeyen, belki de bunların tümünün kesişim
kümesinde olan bir mesele var. İktidarlar genellikle bunu görmezden
gelirler; AK PARTİ iktidarı da bu konuda oldukça yetkin
doğrusunu isterseniz.
Önemlice bir zamandan beri bizim toplumumuzda
insanlar intihar ediyor ve not bırakarak intihar ediyor. Nottan
kastım, bir metin filan değil, açıkça intihar sebebini anlatarak
intihar ediyor ve bunların kesişim kümesinde, değerli
arkadaşlar, hemen tümünde karşı karşıya
kaldıkları ekonomik darboğaz, geçim
sıkıntısı yatıyor. Aslında eğer hani
inançlı olmak ile intihara tevessül etmemek arasında
anlatıldığı gibi bir korelasyon olsaydı, en
azından, on sekiz yıldan beri giderek
muhafazakârlaştırılan toplumumuzda intihar vakalarının
daha az olması beklenirdi. Ama insanlar şunu görüyor: Toplum bir
taraftan muhafazakârlaştırılırken, diğer taraftan
herkesi aynı ümmet içerisinde telakki eden bir kesim acayip bir biçimde
zenginleşiyor, ihaleler alıyor, devasa kamu
yatırımlarının içerisinde milyonlarca dolar kazanıyor.
Yani aslında hep inşaat lobisi filan diye
anlattığımız o şey yani bir zengin zümre, aslında
aynı inanca sahip olan insanların içerisinden sivrilmiş bir
zengin zümre, giderek varoluş kaynaklarını ve
varlığını reddederek mal mülk biriktirmeye başlıyor.
Hani, geçenlerde Bülent Arınç dedi ya
Ne dedi? Mücahitlikten
müteahhitliğe diye anlattı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
RIDVAN TURAN (Devamla) Yani işte,
aslında toplumumuzda çok yoğun bir biçimde görmüş olduğumuz
şey, bu son on sekiz yıllık, yirmi yıllık zaman dilimi
içerisinde, şimdiye kadar görülmemiş ölçüde zarar görmüş olan
gelir dağılımı uçurumu var. İnsanları kayıt
bırakarak, aslında çığlık atarak, isyan ederek, niye
intihar ettiklerini göstererek hayatlarına son vermeye iten son derece
kötü bir şey.
Evet, psikiyatrinin konusu olabilir, aslında
bir üst başlık olarak halk sağlığının konusu
olabilir, her bir şeyin konusu olabilir ama hepsinin içerisinde kristalize
olmuş esas mesele, toplumumuzun giderek yoksullaşması, bir avuç
sonradan görme zengin ile toplumun geri kalanı arasındaki devasa bir
uçurumun her gün, her gün, her gün daha da fazla artması. O sebeple,
eğer intihar vakalarına yönelik bir araştırma komisyonu
kurulacaksa -ki kurulmalıdır diye düşünüyorum.- işte, o
komisyon bunu ancak, özellikle ülkemizdeki bu gelir
dağılımı uçurumunun temel sebeplerini,
sonuçlarını, buradan nereye doğru gidildiğini
ayrıntılarıyla ele alacak bir raporla yapabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RIDVAN TURAN (Devamla) Umuyorum ki böyle bir
komisyon kurulur.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Kayseri Milletvekili Sayın İsmail Tamer.
Buyurun Sayın Tamer. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TAMER
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlamadan önce, Garada hain terör örgütü PKK
tarafından şehit edilen 13 vatandaşımıza ve operasyon
anında şehit edilen 3 askerimize Allahtan rahmet diliyorum; kederli
ailelerine başsağlığı diliyorum, Türk milletinin
başı sağ olsun diyorum.
Değerli arkadaşlar, intihar, bireyin kendi
kararıyla yaşamına son vermesi olayıdır. Rastgele ve
amaçsız bir davranış olmayıp devamlı yoğun
acıya neden olan bir sorun ya da krizden çıkış yolu olarak
da görülebilir.
İntihar girişimde bulunan bireylerin yüzde
40ı daha önceden psikiyatrik başvuru yapıp tedavi gören, yüzde
10u ise yatarak psikiyatri tedavisi alan hastalardır. Ölümle sonuçlanan
intiharların yaklaşık yüzde 95inde bir psikiyatrik tanı
vardır; yüzde 80i depresif bozukluk ve alkol, yüzde 10u da
şizofrenik hastaların intiharları olarak, tıbbi olarak
ifade edilebilir. Ancak şunu ifade etmek lazım: İntiharlar
sosyopsikolojik bir olaydır. Evet, bu, toplum için hepimizin
araştırması gereken önemli bir konudur ancak bu, sadece muhalefetteki
arkadaşların, benden önce konuşan arkadaşların ifade
etmiş olduğu gibi ekonomik nedenlerden değildir.
Dünyaya baktığımız zaman, Dünya
Sağlık Örgütünün yapmış olduğu çalışmalarda,
bugün en gelişmiş ülkeler
Finlandiya, dünyada gelişmiş
ülkeler arasında ilk sıralarda yer almaktadır, aynı
şekilde, İskandinav ülkeleri, Danimarka, İsveç, Norveç gibi
ülkeler de ön sıralardadır. Ama baktığımız zaman
yüz binde 11,9la Finlandiya dünyada intihar sayısında 1inci
sırada gelmektedir. Yine aynı şekilde, bugün okuduğumuz bir
makalede, Japonyada intihar edenlerin sayısının -şu anda
dünya Covidden kırıldığı hâlde- Covidden ölenlerden
daha fazla olduğu görülüyor.
O zaman ekonomik nedenleri bir tarafa
bırakıp bunun gerçek nedenlerini araştırmamız
lazım. Türkiye bunun için çok yol katetti. Emniyet Genel Müdürlüğü,
Sağlık Bakanlığı, Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığı ve tüm birimlerimizle birlikte pek çok
program düzenlendi; belediyeler, sivil toplum örgütlerinin hepsi bu konuda
çalışıyor. Onun için, intihar sosyal olarak hepimizi
ilgilendiriyor ama daha fazla destek verme adına hepimizin üzerine
düşen görevler vardır. Bunu sadece ekonomiye bağlamanın
yanlış olduğunu ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. Dolayısıyla
destek vermeyeceğimizi ifade ediyorum.
Hayırlı günler diliyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Osmaniye Milletvekili
İsmail Kaya ve 39 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Millî Savunma Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya ve
39 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3346) ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 250) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 250 sıra sayılı
Kanun Teklifinin tümü üzerinde gruplar adına yapılan konuşmalar
tamamlanmıştı. Şimdi tümü üzerinde şahıslar
adına yapılacak konuşmalarla devam edeceğiz.
Teklifin tümü üzerinde şahsı adına
ilk olarak Gaziantep Milletvekili Sayın Bayram Yılmazkaya
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yılmazkaya. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülke olarak büyük bir yastayız, yüreğimiz
yanıyor. Irakın Gara bölgesinde PKK terör örgütü tarafından
13ü kaçırıldıkları sivil ve asker
vatandaşımız, 3ü de çatışmada olmak üzere 16
şehidimiz var. şehitlerimizin bu büyük acısını ülke
olarak yaşıyoruz; milletimizin ve şehit ailelerimizin
başı sağ olsun.
Dün Gaziantepte de 13 şehidimizden 2sini uğurladık;
piyade er Müslüm Altıntaş ve tankçı er Aydın Kabaklı.
Ateş düştüğü yeri yakar. derler ancak sadece anne babalar
değil tüm milletimiz kan ağlamaktadır. Tüm şehitlerimize
bir kez daha Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli arkadaşlar, benim de üyesi
olduğum Millî Savunma Komisyonu manevi yönünün fazlalığı,
83 milyonu ilgilendiren en değerli varlığımız olan
ordumuzun unsurlarının ve bunların çalışma düzeninin
belirlendiği en önemli komisyonlardan biridir. Bu nedenledir ki Komisyona
gelen kanun tekliflerinin çoğu oy birliğiyle çıkmaktadır
ancak bizlerin özellikle vurguladığı, yerinde
yaptığımız tespitler ve yanlışların dikkate
alınmaması, Ben yaptım, oldubitti. tavrı komisyonun
manevi değerini gölgelemektedir. Muhalefet milletvekilleri olarak toplum tarafından
ihtiyaç duyulan ve bizlere iletilen şikâyetler ile
yaptığımız tespitleri belirtmemize rağmen ve
bunları her komisyonda dile getirmemize rağmen düzeltilmemektedir ve
çoğunlukta olan iktidar tarafından geçiştirilip, sözde Genel
Kurula kadar düzeltilir. denilmekte fakat bizlerin çalışmaları
ve önerileri tarafınızca anlamsızlaştırılarak
değersiz hâle getirilmektedir. Bu durumu da yüce heyetinizin ve
halkımızın takdirine bırakıyorum.
Yine, şimdi anlatacağım konu
başlıkları ben ve arkadaşlarım tarafından
defalarca komisyonlarda ve Genel Kurulda söylenmesine ve vurgu
yapılmasına rağmen hiç dikkate alınmadığı
için mağdur olan vatandaşlarımızın mağduriyetleri
devam etmektedir.
En büyük mağduriyetin
yaşandığı konu, açık öğretim yaş
sınırının 29dan 22ye düşürülmesi ve eskiden iki ay
olan yoklama süresinin kaldırılması sonucu birçok gencimiz
haberi olmadan yoklama kaçağı durumuna düştü. Yoklama
kaçağı durumuna düşen gençlerin tecil hakkı, bedelli hakkı,
üniversiteye kayıt yaptırma hakkı kalmadı. Bu gençlerimiz,
maalesef, şimdi asker kaçağı durumunda.
Sayıları 450 binler dolayında olan
asker kaçağı gençlerimizin sorunu teklifin 2nci maddesindeki
değişiklikle çözülmeye çalışılmışsa da
birçoğunun sıkıntısı devam edecektir. Özellikle 3.800
kişiden fazla olan açık öğretim yaş
mağdurlarının sıkıntısı
çözümlenmemiştir. Bu insanlar belli bir zamana kadar askere gitmeyecekleri
için borç harç içinde düzen kurmuşlardır ama aniden bakaya kalıp
yoklama kaçağı durumuna düştüklerinden şu anda ne
yapacaklarını bilmemektedirler. Gelin bütün partiler destek
olalım, bu mağduriyeti ortadan kaldıralım, gençlerimize af
çıkaralım; yoksa gençlerimiz sizlere haklarını helal
etmeyeceklerdir.
Değerli arkadaşlar, diğer bir konu,
ordu yargı sistemi bozulmuştur. Askerî mahkemeler, disiplin
mahkemeleri 2017 Anayasa değişikliğiyle
kaldırılmıştır. Askerî yargı, askerî mahkemeler
ve disiplin mahkemelerinden oluşan yargısal bir faaliyettir ancak
askerî hukuk ayrı bir çalışma ve bilgi isteyen bir konudur. Bu
bağlamda, tıpkı ticaret mahkemeleri, iş mahkemeleri, aile
mahkemeleri gibi, sivil, ancak bu konularda branşlaşan mahkemelerin
kurulması elzemdir ya da eskiye dönüş şarttır.
Yine, sorunlardan biri, ordumuzu ilgilendiren en
önemli konulardan biri de şüphesiz, askerî okulların
kapatılmasıdır. Kamuoyunda neredeyse her kesim askerî
okulların kapatılmasına karşı çıkmaktadır.
Milletimizin hiçbir ferdi askerî okulların
cezalandırılmasını, tarihî öneme sahip okulların
kapatılmasını anlayamamıştır. Nitekim, buralarda
bulunan, FETÖyle ilişkili kişilerin tespit edilip,
yargılanıp cezalandırılması gerekirken, toptancı
bir anlayışla, anlaşılması güç bir şekilde
okulların tamamen kapatılması kabul edilemez bir durumdur. Harp
akademilerini, astsubay hazırlama okullarını kapatmak, darbeyi
önlemek değil, ordumuza darbe vurmak anlamına gelecektir. Bu
okulların kapatılmasının ne kadar yanlış
olduğu ortadadır. Gelin, bunu da en kısa sürede düzeltelim
diyoruz.
Ordumuzun sağlık sistemi bozulmuştur.
Askerî hastanelerin Sağlık Bakanlığına devri
yanlış olmuştur. Hatanın başlangıcı, Gülhane
Askerî Hastanesinin Sağlık Bilimleri Üniversitesine devriyle
yapılmıştır. Askerî hastanelerin kapatılması
nedeniyle savaş cerrahisi uzmanlığındaki doktor
sayısında büyük oranda azalma meydana gelmiştir, doktor
sayısı 347ye kadar düşmüştür. Savaş cerrahisi çok
özel bir konudur. Bilinmektedir ki askerî tıp eğitimi ve
uygulaması normal tıp eğitimi uygulamasından
farklılık taşımaktadır. Ülkemizin ve dünyanın pek
çok yerinde kahramanca görev yapan Mehmetçiklerimizin yaralanması, acil ameliyat
gereksinimi ve hayati tehlikeleri, yine, olası bir savaş hâli,
uzmanlık, tecrübeli tıp bilgisinin yanında askerlik bilgisi de
gerektirmektedir. Askerî bir doktor her türlü askerî harekât, savaş ve
bunun gibi durumlarda çalışmaya hazırlıklıyken, sivil
bir doktorun bu durumlara hazırlıklı olması ve bu
durumlarda mesleki bilgisini tam olarak kullanabilmesi beklenemeyecektir. Bu
sebeplerden ötürü askerî tıp akademisi ve hastanelerinin tekrar
açılması ordumuz için hayati öneme sahiptir. Ben de kısa dönem de
olsa Diyarbakırda askerlik yapan bir kalp cerrahıyım. Daha önce
de burada kürsüden belirttim, gerçekten de ne kadar deneyimli olursam
olayım, bir sivil doktor olarak, o acil şartlardaki yanık
ortamlarına, patlama ortamlarına veya kurşunlamadan gelen o askerlerimize
müdahalede -ne kadar deneyimli olsam da o müdahalede- geri
kalmışımdır. Savaş cerrahisi bambaşka bir
konudur. Temelinde, mutlaka o doktorun beraberinde askerî eğitimi, askerî
disiplini de alması gerekir diye düşünüyorum ve bu konuda, özellikle
-defalarca söyledik- artık Hükûmetin, iktidarın bu konuya el
atması gerekir, bu askerî hastanelerin en kısa sürede
açılması gerekir diye defalarca söyledik ve söyleyeceğiz belki
de; inşallah söylemeyiz.
Bir diğer sorun -sorun çok-
binbaşılarımızın makam tazminatı. Diğer
üstsubaylara verilen görev, makam tazminatı, yine bir üstsubay olan
binbaşılara verilmemiştir. Görevdeki binbaşılara
başka adlar altında yapılan iyileştirmeler emekli binbaşılara
yansıtılmalıdır. Emekli binbaşı maaşı,
emekli uzman çavuşun maaşından daha düşük bir duruma
gelmiştir. Toplam 5.680 emekli olmuş binbaşı varken bunun
2.300 civarında olanı sağdır ve bu mağduriyet ivedi
bir şekilde giderilmelidir.
Uzman çavuşlarımızın
sorunları da çok. En fazla şehit veren uzman çavuş
camiamızın kadro istekleri yerine getirilmelidir, ast-üst
münasebetleri düzenlenmelidir. İçişleri Bakanlığına
bağlı komutanlıklarda görevli uzman erbaşların Türk
Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliğine mi, yoksa Jandarma
ve Sahil Güvenlik Personelinin Hizmet Esasları Hakkında Yönetmelike
mi tabi olacakları -ya da her ikisine de tabi olup olmadıkları-
konusu netleştirilmelidir.
Yine, diğer bir konu, sözleşmeli erlerin
sorunları. Mesai sonrası evlerine gidebilmelerine dair, kanun eksik
uygulanmaktadır. Refakat izni, mehil izni, asgari geçim indirimi, yol
harcırahı, komando tazminatı gibi iyileştirme zammı
haklarından faydalanamamaktadırlar arkadaşlar. Bu da yine
düzeltilmesi gereken sorunlardan biridir. Yine, bunların aynı zamanda
eş atamalarında sorunlar yaşanmaktadır. Yedi yıl görev
yaptıktan sonra memur kadrolarına geçişte sorun
yaşamaktadırlar. Bizlere de vekiller olarak devamlı geliyor,
şikâyet şeklinde geliyor, uğraşıyoruz ama bir
şekilde kadro bunlara çıkmıyor ve çok büyük mağduriyet
yaşamaktadırlar.
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle
Genelkurmay Başkanının Millî Savunma Bakanına
bağlanmasının yanı sıra -yanlış olan- kuvvet
komutanlıklarının ayrı ayrı doğrudan Bakana
bağlanması söz konusu. Genelkurmay Başkanının birçok
yetki ve görevinin elinden alınarak Bakana verilmesi Genelkurmay
Başkanlığını sembolik bir makam olarak
bırakmıştır. Bu son hâliyle, Genelkurmay Başkanı
ve kuvvet komutanları sadece uzman çavuşların ve uzman er,
erbaşların tayin ve atamasını yapabilecekler, subay ve
astsubayların tayinleri Millî Savunma Bakanlığı Personel
Genel Müdürlüğü tarafından yapılacaktır. Genelkurmay
Başkanlarının tarihsel ve hiyerarşik önemi hiçe
sayılmıştır. Genelkurmay ve kuvvet komutanlıkları
arasındaki sıkı emir ve komuta zinciri
kopartılmıştır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin derhâl eski
hâline getirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, bu getirilen uygulama
nedeniyle, her yeni Millî Savunma Bakanı atamasında, işi biliyor
olması gerektiği için, ya eski bir Genelkurmay
Başkanını bulmak zorunda kalacağız ya da yüksek
rütbeli bir kuvvet komutanını Millî Savunma Bakanı yapmak
zorunda kalacağız kuvvet komutanlıkları direkt kendisine
bağlandığı için.
Bakın, sizin döneminizde Sayın Fikri
Işık, Sayın Vecdi Gönül, Sayın İsmet Yılmaz
Komisyon Başkanımız- ve Sayın Nurettin Canikli kısa
dönem Millî Savunma Bakanlığı yapmışlardır. Fikri
Beyin İngilizce öğretmenliği, matematik öğretmenliği
var; İsmet Beyin makine mühendisliği ve avukatlık eğitimi
var; Vecdi Bey kaymakamlık, valilik, Emniyet Müdürlüğü
yapmış; yine Nurettin Bey mali müşavir. Bu, şu demek
arkadaşlar: Diyorsunuz ki Askerî vesayet, askerî vesayet... Kendi
elimizle bu kez Millî Savunma Bakanını da askerden yapmak zorunda
kalacağız. O zaman askerî vesayetle ilgili
sıkıntınız nerede? Yani bu sistemde bir doktoru Millî
Savunma Bakanı yapamazsınız kuvvet komutanlıkları
kendine bağlandığı için veya başka bir meslekten
birini yapamazsınız çünkü bu işten anlamamış olacak
yani bir yetki karmaşası olacak. Bu da çok önemli, bunun da bir
şekilde düzeltilmesi gerekir diye düşünüyorum; bunu da buradan
belirtmek istiyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar -vaktim
kısalıyor- milletvekili arkadaşların askerî
yükümlülüklerinin üyelik sıfatlarının sona erdiği tarihe
kadar ertelenmesi amacıyla getirilmiş bir düzenleme var. Bu
düzenlemeyi de doğru bulmuyoruz. Nitekim, yürütme ya da yargı
erklerinde görev yapanlar için böyle bir düzenleme yokken milletvekiline
getirilmesi hatalı olmuştur. Zaten kanuni olarak Meclis 1 Temmuz-1
Ekim tarihleri arasında ara vermektedir. Bu aralıkta milletvekilinin
askere gitmesinde bir sakınca bulunmamaktadır ancak askerlik
hizmetini yerine getirmek istese dahi bu teklifin yasalaşması sonucu
milletvekili askere gidemeyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) Şimdi, burada,
25-30 yaşında, askerliğini yapmayan bir milletvekili
arkadaşımız, Meclise geldikten sonra eğer dört beş
sene boyunca -veya daha uzun dönem yapan da vardır- milletvekilliğine
devam ettiği takdirde askerliğini yapmadan ileri yaşa
gelmiş olacaktır. Daha da komik bir durum, genç bir milletvekili
arkadaşımızı, askerliğini yapmamış bir
arkadaşı Millî Savunma Komisyonuna oturtamazsınız yani
askerlikle ilgili bir ortam, bilgi ve görgü bakımından. O nedenledir
ki gelin, bizim dediğimiz gibi, 1 Temmuz ile 1 Ekim tarihleri
arasında zaten tatil Meclis, bu süreçte arkadaşlarımız
uygun şartlarını tamamlayıp herhangi bir dönemde gitsin,
askerliklerini yapsınlar; yoksa, aksi takdirde bu teklif
yasalaştığında milletvekili arkadaşlarımız
askere dahi gidemeyecekler, milletvekilliğinin sona ermesini
bekleyecekler.
Teşekkür ediyorum beni dinlediğiniz için,
sağ olun.
Yüce heyeti tekrar selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci
konuşma Osmaniye Milletvekili Sayın İsmail Kayaya aittir.
Buyurun Sayın Kaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; ilk imza sahibi olduğum
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimiz üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin hemen başında, Irakın
kuzeyinde hain terör örgütü PKK tarafından şehit edilen 13
vatandaşımıza Allahtan rahmet, kederli ailelerine ve aziz
milletimize başsağlığı diliyorum.
Şehitler diyarı Osmaniye ilimizin bir
milletvekili olarak milletin kürsüsünden sesleniyorum: Son terörist de etkisiz
hâle getirilinceye kadar bu hainlerle kararlı mücadelemiz sonuna kadar
devam edecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Çok değerli milletvekilleri, bugün, Türk
Silahlı Kuvvetlerimiz, ülkesini ve halkını korumanın
yanında, bölgesindeki ve dünyadaki tüm mazlumların,
mağdurların, soydaşların ve ümmetin umudu hâline
gelmiştir. Vatan topraklarımızın her
karışında, sınırlarımızda ve sınır
ötesinde pek çok yerde destanlar yazan kahramanlarımızı buradan
en kalbî duygularımla selamlıyorum.
Ordumuzun başarısının
arkasında Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin nitelikli
eğitimi, örnek disiplini, üstün donanımının yanında
milyonlarca insandan aldığı dua da vardır. Teknolojik
üstünlüğümüzü yetişmiş insan kaynağımız ve manevi
gücümüzle birleştirdiğimizde Allahın izniyle ülkemizin önünde
durabilecek hiçbir güç yoktur.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifimizle,
Millî Savunma Bakanlığı kadrolarında görevli personelin
tecrübelerinden daha uzun süreli ve etkin bir şekilde
faydalanılmasını ve özlük haklarının iyileştirilmesi
suretiyle de personelin motivasyonunun artırılmasını
amaçlıyoruz. Bununla birlikte, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin yürürlüğe girmesiyle Bakanlıkların merkez ve
taşra teşkilatlarında değişiklikler
yapılmış, yapılan düzenlemelerle birlikte Bakanlıklar
yeniden yapılandırılırken bu kapsamda ortaya çıkan
yeni ihtiyaçların karşılanması gerekliliği hasıl
olmuştur.
1 sayılı
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle Millî Savunma
Bakanlığı teşkilatında yapılan
değişiklikle Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet
komutanlıkları Millî Savunma Bakanlığına
bağlanmıştır. Buna bağlı olarak da mevzuatta
birtakım uyum düzenlemeleri yapılması zarureti ortaya
çıkmıştır.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifimizin
içeriği hakkında sizlere kısaca bilgiler vermek istiyorum.
Tecrübelerinden daha uzun süreli faydalanmak istediğimiz uzman
erbaşlarımızın emeklilik yaş haddini 52den 55e
çıkartıyoruz. Seferin gereği olarak lüzum görülmesi ve
sağlık durumlarının elverişli olması hâlinde,
subay ve astsubaylarda olduğu gibi uzman
erbaşlarımızın da 60 yaşına kadar, en gençlerinden
başlanarak orduya alınabilmelerine imkân sağlıyoruz. Yine,
kanun teklifimizde, uzun yıllar Türk Silahlı Kuvvetlerinde zor
koşullarda görev yapmasına rağmen sadece emeklilik
hakkını kazanana kadar sivil memur olarak çalışan, görev
yapan uzman çavuşlarımızın da emsallerinin
aldığı emekli aylığını almalarını
sağlıyoruz. 2010 yılında, 6000 sayılı Kanunla,
45 yaşına gelen fakat emekli aylığını hak
etmemiş uzman erbaşlarımız sivil memur olarak emekli
edildiler. Bunların sayısı yaklaşık 2.900 kişi ve
65 kişi de sivil memur olarak çalışanımız var. Bu
nedenle uzman erbaşlarımızın emekli aylığına
almış oldukları tazminatları alamıyorlardı.
Getirmiş olduğumuz düzenlemeyle, sivil memur olarak emekli olanlar ve
hâlen sivil memur olarak çalışanlar da dâhil olmak üzere,
başvurmaları hâlinde uzman erbaşların emekli
aylıklarıyla arasındaki farkın ortadan
kaldırılmasını sağlıyoruz. Bundan sonra uzman
erbaşlarımızın da sivil memur olarak
çalışmalarını kaldırıyoruz. Artık Türk
Silahlı Kuvvetleri personeli olarak kahramanca görev yapan uzman
erbaşlarımız uzman çavuş olarak emekli olacaklar.
Değerli milletvekilleri, yine yasa
teklifimizde, uzman erbaşlarımızdan ilk beş aylık
intibak dönemini tamamlayanlara yerli üretim olmak şartıyla 1 adet
tabanca verilmesini sağlıyoruz ve bunun yanı sıra, yine
görevde olan 89 bin civarı uzman erbaşımıza da yerli üretim
olmak şartıyla 1 adet tabanca verilmesini sağlıyoruz.
Mevcut yasada uzman erbaşlarımız görevlerine başladıktan
sonraki iki yıllık intibak süresini tamamladıktan sonra ancak kendi
paralarıyla 1 adet silah alabiliyorlardı; şimdi, bizim yasa
teklifimizle, beş aylık intibak dönemini tamamlayanlara, aynen
astsubay ve subaylarda olduğu gibi, Bakanlık tarafından 1 adet
-yerli üretim olmak şartıyla- silahları teslim edilecek.
Mevcut durumda komando branşında istihdam
edilen uzman erbaşlarımız 40 yaşından sonra bu
branşta çalışamıyorlardı. Yasa teklifimizle, göreve
devam etmek isteyenlerden uygun görülenler, sağlık
durumlarını her iki yılda bir sağlık kurulu raporuyla
belgelemeleri hâlinde komando olarak göreve devam edebilecekler. Bu anlamda
Türk Silahlı Kuvvetleri personelimizin tecrübelerinden daha uzun süreli
faydalanmak istiyoruz.
Yine, kanun teklifimizde, Türkiye Emekli Subaylar,
Türkiye Emekli Astsubaylar, Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve
Yetimleri ile Türkiye Muharip Gaziler Derneklerinde olduğu gibi, Türkiye
Emekli Uzman Erbaşlar Derneğinin de kanun kapsamına
alınmasını sağlıyoruz. Derneğe üye olabilecek
kişiler, tüzel kişilik yapısının nasıl
kazanılacağı, mevcut derneklerin kurulacak olan derneğe
nasıl aktarılacağı ve kimlerin üye olup
olamayacağı da yine yasa teklifimizle belirleniyor.
Değerli milletvekilleri, dış
kaynaktan temin edilen astsubay ve subayların deneme süresinin bitiminden
önce temin şartlarını taşımadığı veya
temin şartlarını sonradan kaybettiği
anlaşılanların ilişiklerinin kesilebilmesine imkân
sağlıyoruz. Aynı şekilde, dış kaynaktan
doğrudan Özel Kuvvetler Komutanlığı emrinde görev yapmak
üzere temin edilen astsubay ve subayların verilen eğitimi tamamlamadan
önce yani temin aşamasında aranılan sağlık
koşullarını ve benzeri şartları
taşımadıkları sonradan anlaşılanların
ilişiklerinin kesilebilmesine imkân tanıyoruz.
Kanun teklifimizle, hukuk sınıfı
subaylar ara buluculuk komisyonlarında görev yapabilecekler. Dış
kaynaktan alınan hukuk sınıfı subay adayları
diğer sınıftaki subay adayları gibi temel askerlik
eğitimini tamamladıktan sonra subaylığa nasbedilecekler.
Nezdinde bulundukları kıta komutanlarının veya kurum
amirlerinin hukuk sınıfı subayların disiplin amiri
olmalarını da amaçlıyoruz.
Olağanüstü hâl veya terörle mücadeleden
kaynaklanan zorunlu hâllerde ihtiyaç duyulan personelin sözleşme süreleri,
talebe bakılmaksızın, kuvvet komutanının, Jandarma
Genel Komutanının, Sahil Güvenlik Komutanının
onayını müteakip Emekli Sandığı Kanununda belirtilen
yaş hadlerine kadar birer yıl süreyle uzatılabilecek.
Millî Savunma Üniversitesi ve
bağlılarında, tanınırlığı ve
yetkinliği olan emekli kamu görevlilerinin, devlet memurlarının,
emekli Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin, emekli öğretim
elemanları ile diğer yükseköğretim kurumlarından
görevlendirilen öğretim elemanlarının ders verebilmelerine imkân
sağlıyoruz.
Yine, teklifimizde, harp okulları için var olan
bu düzenlemeyle uyumlu olarak astsubay meslek yüksekokullarında da
yabancı uyruklu öğretim elemanlarının istihdam
edilebilmesine imkân sağlıyoruz.
Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda
yapılan değişiklikle, devlet hizmeti yükümlülüğü
kapsamında Türk Silahlı Kuvvetleri ve Jandarma Genel
Komutanlığı ile Sahil Güvenlik Komutanlığı
kadrolarına atanan sivil tabipler, harekât, salgınla mücadele ve
benzeri ihtiyaçlar kapsamında yurt içinde ve yurt dışında
iki aya kadar görevlendirilebilecekler. Bu süre Sağlık Bakanı
tarafından uygun görüldüğü takdirde -olağanüstü durumlarda- 3
katına kadar uzatılabilecek. Devlet hizmeti yükümlülüğü
süresinin hesaplanmasında da burada geçirilen fiilî süreler 1,5 katı
olarak fazla hesaplanacak yani iki yıl görev yapan bir doktorumuz üç
yıl devlet hizmeti yükümlülüğü görevini tamamlamış olacak.
Yasa teklifimizde, devre kaybeden öğrencilerin
devre kaybettikleri süre için genel sağlık sigortası
kapsamına alınabilmesini amaçlıyoruz. Yasa teklifimizle yine
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğine seçilen milletvekillerinin, üyelik
sıfatlarının sona ereceği tarihe kadar askere gitmeleri
ertelenir. diyoruz. Yine, teklifimizde, yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımızdan dövizle askerlik hizmeti için
başvuranların, ödeyecekleri bedelin döviz miktarının
yatırılacağı günkü döviz kuru üzerinden ödenmesini sağlayarak
kur farkından dolayı olumsuz etkilenmelerini engelliyoruz. Burada
dövizli askerlik hizmetinden yararlanan hükümlü sayısının
artırılmasını amaçlıyoruz.
Çok değerli milletvekilleri, kanun teklifimizin
bütünü ele alındığında, yapılan düzenlemelerle, aziz
milletimizin gönlünde müstesna bir yere sahip olan ve Peygamber ocağı
olarak kabul edilen Türk Silahlı Kuvvetlerimizin, sahip olduğu
teknoloji, eğitim üstünlüğü, millî harp sanayisine dayanan silah
gücüyle, terörle mücadelede ve sınır ötesi operasyonlarda çok daha
etkili olmasını hedefliyoruz.
Sözlerimi tamamlarken Komisyon
çalışmalarımızda yasa teklifimize vermiş olduğu
desteklerden dolayı Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Savunma Komisyonu
Başkanımız İsmet Yılmaz Beye, çok değerli
milletvekillerimize, yine Millî Savunma Bakan Yardımcımıza,
Bakanlığımızın çok değerli bürokratlarına ve
Mecliste grubu bulunan diğer siyasi partilerimizin milletvekillerine çok
teşekkür ediyorum. Kanun teklifimizin Türk Silahlı Kuvvetleri
personelimiz için ve ülkemiz için hayırlı olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi teklifin tümü üzerinde
yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Bu
sürenin on dakikası sorular, on dakikası da cevaplar olacaktır.
Sayın Aycan
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, Covid-19 salgını eğitimi de ciddi şekilde
etkilemiştir. Eğitimde esas yöntem yüz yüze eğitimdir.
Zorunluluklar nedeniyle uzaktan eğitim uygulanmaktadır fakat etkili
olmamaktadır, sorunlar yaşanmaktadır. Erişim ve derse
katılımda, derslerin etkisinde sorunlar vardır. Özellikle
kırsal alanda ve ilkokul döneminde sorunlar daha fazladır. Bu nedenle
tüm önlemler alınarak kırsal bölgelerde yüz yüze eğitime
geçilmesini destekliyoruz.
Engelli ve özel çocukların eğitimine de
önlem alınarak başlanmalıdır. Bu çocuklar için eğitim
aynı zamanda tedavidir. Bu nedenle yüz yüze eğitim
başlamalı ve devam etmelidir. Yüz yüze eğitim başlar iken
öğretmenlerin mutlaka aşıları tamamlanmalıdır,
okullardaki öğretmen açığı kapatılmalıdır.
Özellikle engelli çocuklar ve özel çocuklar için daha fazla öğretmen
atanmalıdır. Yeteri kadar öğretmen adayımız da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaya
AHMET KAYA (Trabzon) Türk Tabipleri Birliği İktidar
nerede kongre yapıyorsa orada vakalar artıyor. demişti.
İki gün önce Sağlık Bakanlığı, AKP ilçe ve il
kongrelerinin yapıldığı Trabzon ve Rize illerimizin en çok
vaka görülen iller olduğunu açıkladı.
İnsanlarımız aylardır büyük sıkıntı çekiyor,
salgının yayılımını önlemek için
fedakârlıklar yapıyor, tedbir alıyor ama AKP Genel
Başkanı tüm bunları yok edercesine arkasındaki
kalabalıklarla Trabzonda, Rizede kongreler yapıyor ve
salonların lebalep doluluğuyla övünebiliyor. Bu övünülecek bir
şeyse kahvehaneleri, lokantaları, restoranları ve kafeleri neden
kapattınız? Esnaflarımızı neden perişan ettiniz?
65 yaş üstü vatandaşlarımızı neden eve hapsettiniz?
Biliyorum Biz iktidarız, istediğimizi yaparız. diyorsunuz,
yapın ama şunu bilin ki zulme dönüşen uygulamalarınız
nedeniyle esnaflarımız burnundan soluyor ve Kendileri kongre
yapabiliyorken dükkânlarımızı kapatanlara, bizi ekmeğe
muhtaç edenlere hakkımız haram olsun. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
AKP giderayak talana, çevre katliamına hız
vermiş durumda. Saros Körfezinde yasa tanımaz talan sürerken
Edirnemizin Süloğlu ilçesinin Geçkinli köyünde birinci sınıf
tarım arazisi ve mera alanına linyit ocağı ve tesisi için
izin alınmaya çalışılıyor. Bu arazileri yok etmeye
çalışan insanların vicdanının kömürden de kara
olması gerekir. Geçkinli köyünde mevcut ocak nedeniyle orada yaşayan
vatandaşlarımız zaten uzun yıllardır toza, gürültüye,
ise, kokuya katlanmakta; hastalıkla mücadele etmektedir, tarımda ve
hayvancılıkta verimleri düşmüştür,
çamaşırlarını dahi asamaz durumdadırlar. Ortada bir
çevre sorunu varken AKP Bu yetmez. diye yenilerini eklemekte, yeni ocak ve
tesislere izin vermektedir. Açılmak istenen tesislerin
yakınlarında gölet ve dereler vardır. Bu alanlar birinci
sınıf tarım toprağı ve meradır. Üç beş
kişinin çıkarı için çalışacağınıza
Geçkinli köylülerinin yanında olun.
BAŞKAN Sayın Ünsal...
SERVET ÜNSAL (Ankara) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede yasaklar
bir tek saray çevresi ve AKPliler için geçerli değil. Aylardır
salgına karşı sosyal mesafenin önemini söylüyoruz ama AKP
kongrelerinde virüse davetiye çıkarılıyor. Aylardır
esnafın kapısı kilitli, esnaf kan ağlıyor. Milyonlarca
kişi önlemler nedeniyle işsiz kaldı, evine ekmek götüremiyor ama
AKP kongrelerinde binlerce kişi kapalı alanda dip dibe oturuyor. AKP
Genel Başkanı, çıkıp bu rezaletle de övünüyor. Çökmedik,
güçlüyüz. algısı yaratmak için virüse rağmen salonlar
dolduruluyor ama böyle oyunlar artık halkın gözünde işe
yaramıyor. 8-14 Şubat kongreler sürecinde Trabzon, Ordu, Giresun ve
Rizede Covid vakaları Ankara, İstanbul, İzmirin 4 katına
ulaştı. Virüse karşı önlemlerin yok
sayıldığı AKP kongrelerine katılanları
karantinaya almalıyız.
BAŞKAN Sayın Köksal...
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisarda ticari M plaka minibüs hattı
sahipleri ve ticari taksi sahipleri büyük bir mağduriyet
yaşamaktadır. Şöyle ki: Afyonkarahisar Belediyesi Ticari
Hatlı Minibüslerin Çalışma Yönetmeliğinde, minibüs
hattı ve taksi hattı sahiplerinin aracının devir ve
satışını belediye encümen kararıyla yapabileceği
belirtilmektedir. Bu durum, hattını devredecek veya satacak olan
hemşehrilerim için âdeta eziyete dönüştürülmektedir. Belediye, hak
sahiplerinin süresiz aldıkları ticari plaka için devir veya
satışta sanki kırk dokuz yıllık verilmiş gibi
işlem yapmakta ve hak sahiplerini mağdur etmektedir.
Çalıştığı yerde zarar eden tek esnaf grubu olan
şoförlerin emeklilik ikramiyesi, kıdem tazminatı gibi
hakları yoktur. Onların tek sermayesi olan ekmek teknelerine göz
koymak hangi dine, hangi vicdana, hangi hukuka sığar? Afyonkarahisar
Belediyesi bu yanlıştan derhâl dönsün.
BAŞKAN Sayın Ekinci...
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Teşekkür
ediyorum Kıymetli Başkanım.
Savunma sanayimizde son on dokuz yılda
yapılan çalışmalarla terörle mücadelede büyük
başarılar elde eden kahraman ordumuz, güvenlik güçlerimize
teşekkür ediyorum.
Yapılmış olan İHA, SİHA, ATAK
helikopterleriyle birlikte terörle mücadelede bugün dünden daha güçlüyüz. Bu
savunma sanayimize desteklerinden dolayı Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, görev yapan Millî
Savunma Bakanlarımıza -ki İsmet Yılmaz Bakanımız
başta olmak üzere tüm bakanlarımıza- ve
bürokratlarımıza teşekkür ediyorum.
Bugün Emniyetimiz ilk ATAK helikopterini teslim
aldı. Hayırlı uğurlu olsun diyorum. Atmış
olduğu her bomba düşmanın kafasına, teröristin
kafasına insin.
Ve burada milletin Meclisinden tekrar
haykırıyoruz: Kahrolsun PKK, kahrolsun terör! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Öçal
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir mensubu olarak,
bir vatandaş olarak ömürlerini vatan savunması için sarf eden
şerefli Türk askerimizin, ordumuzun, Mehmetçikimizin her daim
yanındayız ve destekçisiyiz. Bizler asker olarak doğan bir
milletin evlatlarıyız. Vatanımızın müdafaasında
ve ülkemizin düşmanlarıyla mücadelesinde de yeri geldiğinde her
birimiz Sütçü İmam, Senem Ayşe, Nene Hatun, Kara Fatmayız.
Bu dileklerimle birlikte görüşülmekte olan
kanun teklifinin Türk ordusuna, Türk milletine, aziz Mehmetçikimize
hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.
BAŞKAN Sayın Sümer
ORHAN SÜMER (Adana) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
81 ilde yapılan EBA Erişim Raporuyla
eğitimdeki durumun vahameti ortaya çıkmıştır. Rapora
göre, Türkiyede 2,4 milyon öğrenci EBAya hiç ulaşamadı,
memleketim Adanada 70.303 öğrenci EBAya hiç giremedi. Yani bu, Adanada
öğrencilerin yüzde 14ü uzaktan eğitime ulaşamadı demektir.
Tek bir çocuğumuzun bile eğitimden mahrum kalmasının vebali
Millî Eğitim Bakanlığının boynundadır. Defalarca
dile getirdik, internet altyapısı sağlanmadan, çocuklara
bilgisayar temin etmeden internet üzerinden gerçekleştirilen
eğitimler ne yazık ki kayıp nesiller yaratacaktır.
Hafta başında köy okulları da
açıldı ancak köy okullarında da uzaktan eğitimde büyük
sıkıntılar yaşanıyor. Büyükşehir yasası
nedeniyle kendileri köyde olsalar bile adresleri kentte görünen köy
okulları, Millî Eğitim Bakanlığının son
envanterine köy okulları olarak girmedi. Millî Eğitim
Bakanlığı çocuklarımızın uzaktan eğitimden
mahrum kalmasını engelleyecek adımları derhâl
atmalıdır.
BAŞKAN Sayın Ceylan
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Çanakkale Onsekiz Mart
Üniversitesi Sağlık Bakanlığıyla eş güdüm
içeresinde Lapseki ilçesi Dumanlı köyünde Asbest Maruziyetinin Tıbbi
Jeoloji Açısından Değerlendirilmesi konulu bir çalışma
yaptı. Bu çalışma 2015 yılında Maden Tetkik ve Arama
Dergisinde yayınlandı. Asbestin kansere yol açtığı ve
bu bölgede asbestin olduğu bilimsel olarak sabit. Ancak ruhsat alanı
dışında, imar izni olmadan, kanunsuz bir şekilde kazı
çalışmalarına devam eden Sone Enerji toprağı
kaldırıyor, döküyor. Şirket bu cesareti kimden alıyor,
bölgenin asbest açısından risk durumu ortadayken bu
çalışmalar nasıl devam eder, Sağlık İl
Müdürlüğü ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri
neden buna Dur! demez? 2014 yılında asbest tespit edilen köylerde
yolların asfaltlandığı, köylerde yeşillendirme gibi
önlemlerin alındığı belirtilmişti. Şimdi halk
sağlığını tehdit eden bu şirketi kim koruyor?
BAŞKAN Sayın Gökçel
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Kaçırılan 12
Türk, 1 Iraklı, toplam 13 evladımız Garada şehit oldu.
Şehitlerimize Allahtan rahmet diliyor, terörün her türlüsünü
kınıyorum. Altı yıldır terör örgütünün elinde olan bu
evlatlarımızı kurtaramayanları da kınıyorum.
Bu bağlamda, seçimlerde mektupla destek
dilendiğiniz terör örgütübaşından neden çağrı
yapmasını istemediniz, insan hakları derneklerinden neden
yardım istemediniz, bölücü terör örgütünün beş buçuk yıl elinde
tuttuğu vatan evlatlarını kurtarmak için Başbakanlık
ya da Cumhurbaşkanlığı makamı ne
yapmıştır, neden Trumpla dostluğunuzu tutsakları
kurtarmak için kullanmadınız, operasyondaki
başarısızlığı kim üstlenecek, bu işin
sorumlusu kim, bu evlatlarımızın acısını kim
dindirecek?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
Komisyona söz veriyorum.
Cevap hakkınızı kullanın,
süreniz on dakika.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Teşekkür ediyorum Muhterem Başkanım.
Öncelikle, milletvekillerimize sonsuz teşekkür
ediyorum sorular için. Şu bakımdan bir kere daha teşekkür
ediyorum ki bu kanun teklifiyle ilgili olarak anlaşılmayan hiçbir
husus olmadığını görmekten memnuniyet duydum. Ancak, yine
de bu kanun teklifiyle neler getirildi, bir kez daha tekrar etmek isterim.
Sayın Sefer Aycanın sorusu: Eğitimde
yüz yüze eğitimin asıl olduğu, uzaktan eğitimin destek
eğitimi mahiyetinde olduğu ama yüz yüze eğitime öncelik
verilecekse engellilerin eğitimine öncelik verilmesi ve engellilerle
ilgili öğretmenlerin, bu eğitimi verecek öğretmenlerin daha
fazla atanması doğrultusundaki talebine biz de aynen
katılıyoruz.
Yine, Sayın Kaya, Trabzonda ve Rizede Covid
vaka sayısındaki haftalık artışı dile getirerek
bunların kongrelerden de etkilenmiş olabileceğini ifade etti.
Basında da yer aldı; Karadeniz Bölgesinde
çalışmalarını sürdüren filyasyon ekipleri, son günlerde
coronavirüsün en fazla cenaze namazları, taziye ve ev ziyaretlerinde
yayıldığını tespit etti. Yetkililer, bu illerde taziye
için toplanılan evlerde virüsün daha fazla
yayıldığını belirterek Vatandaşlara bu konuda
uyarılarda bulunulmaya başlandı. diye de bir açıklama
yaptı.
Yine, Gaytancıoğlunun Edirnede çevreyle
ilgili talepleri vardı, hepsine aynen
katıldığımızı belirtmek isterim.
Sayın Ünsalın talebi de yine Sayın
Kayanın talebiyle aynı doğrultudaydı.
Sayın Köksal, Afyonkarahisar Belediyesinde
ticari plakayla ilgili olan bir haksızlığı dile getirdi, Belediye
Başkanlığının bununla ilgilenmesini talep etti. Nerede
bir haksızlık varsa bütün kamu görevlilerinin elinden geldiğince
onu gidermesi lütuf değil, kendi görevleridir.
Yine, Sayın Ekinci, savunma sanayisinde
Türkiyenin son yıllarda aldığı büyük mesafeyi, bu
mesafenin de katkısıyla terörle mücadelenin iyi bir noktaya
geldiğini ve ATAK helikopterinin de ilk olarak Emniyet Genel
Müdürlüğüne teslim edildiğini belirtti.
Yine, Sayın Öçal, terörle mücadelede her
birisinin gerekirse Sütçü İmam olduğunu, Nene Hatun olduğunu,
dolayısıyla da milletinin mensupları böyle olan bir ulusun
terörle mücadeleyi hayatta kaybetmeyeceğini dile getirdi.
Sayın Sümer, uzaktan eğitime Adanada
yüzde 14, 70 bin öğrencinin katılamadığını
Tabii, eğitimde tek bir kişinin bile ihmal edilmemesi, geride
bırakılmaması lazım. Ha, bununla ilgili Millî Eğitim
Bakanlığının da -diğer kamu
kuruluşlarının ona destek vererek- bu açığı,
yüzde 14lük kısmın sorununu gidermesi gerektiği konusunda biz
de mutabıkız.
Sayın Özgür Ceylan, Onsekiz Mart
Üniversitesinin asbestle ilgili bir çalışmasında asbestin
-kanserojen olduğunu herkes bilir- halk sağlığı
açısından bir tehdit, risk oluşturduğunu söyledi.
Sayın Başkanım, biz de aynen katılıyoruz gerek içme
suyuyla gerek de çevreyle ilgili
Çevreyi korursanız
evlatlarınıza daha iyi bir yaşanılır dünya
bırakmış olursunuz, hele de iklim değişikliğinin
olduğu bu dönemde herkesin güvenlikten sonra en öncelikli dikkate
alması gereken bir husus; bizim de aynen
katıldığımızı belirtmek isterim.
Yine, Sayın Cengiz Gökçel de Garada şehit
olan evlatlarımızla
Aynen dün de -biliyorsunuz- bu konuda gereken
bilgilendirme yapıldı. Muhakkak ki devletin üstüne düşenler
vardır, Hükûmetin üstüne düşenler vardır ama partilerin de
üzerine düşenler vardır, STKlerin de üzerine düşenler
Allah
için, herkes kendi elini vicdanına koysun da Tamam ya, Hükûmet şunu
şunu yaptı. -dün İçişleri Bakanı söyledi- İyi
ama parti olarak ben bunu yaptım. STK olarak da ben bunu yaptım.
Yaptım ama işte -farzımuhal- devlet bu engeli çıkardı.
Yaptım ama bak, burada bana müsaade edilmedi. Dolayısıyla da
yani seçimlerde
Yine, şunu da söyledi: Seçimlerde terörist
başından mektup talep edildi. İyi de terör örgütünden de destek
talep edildi. E, destek talep ederken Senin desteğini istemiyoruz
kardeşim, sen önce elindeki bu Mehmetçikleri bırak. da
denilebilirdi. Dolayısıyla, burada, bu hususta birbirimizi
suçlamaktan ziyade, mümkün olduğunca ülkemize barış, huzur
nasıl gelebilir ve ülkemizdeki demokrasi çıtasını
nasıl yükseltebiliriz
Eğer bir kusur varsa bu kusur hep ortak
sorumluluğumuzdur, hiç kimse bu sorumluluktan dışarıda
değildir diye bakmak gerekir diye düşünüyorum.
Muhterem Başkanım, bu gelen kanun teklifi
44 maddelik bir teklif. Öncelikle, Komisyon üyelerimizin her birine sonsuz teşekkür
ediyorum CHPden, HDPden, MHPden, İYİ PARTİden ve AK
PARTİden dâhil olmak üzere. Sayın Vekilimiz Bayram Bey de söyledi,
oy birliğiyle geçiyor, bundan dolayı teşekkür ediyorum. Niçin?
Türk Silahlı Kuvvetlerinin mevcut sorunlarının bir
kısmına çözüm bulmak için; hepsine değil ama bir
kısmına çözüm bulmak için bütün partilerimizin oy birliğiyle
rıza göstermesinden, destek vermesinden biz çok memnunuz.
Emekli Sandığı Kanununda bir
değişiklik yaptık. Uzman erbaş emeklilik
yaşını 52den 55e yükselttik ve eğer ki sefer döneminde
ihtiyaç duyulursa -daha önce subaylar ve astsubaylara böyle bir hak vardı-
uzman erbaşların da sağlık durumlarının
elverişli olması hâlinde 60 yaşına kadar orduya alınabileceğine
ilişkin düzenleme yapıldı.
Yine, Uzman Erbaş Kanununda 2010
yılında 6000 sayılı Kanunla yaş sınırı
nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılan uzman erbaşlardan
emekli aylığına hak kazandıkları tarihe kadar devlet
memuru olarak istihdam edilenlere ek madde 81 uyarınca makam
tazminatı ödenmesine hak kazanamamış olanlara her ay emekli
aylıklarıyla birlikte ayrıca 100 Türk lirası ödeme
yapılacaktır bu kanuni düzenlemeyle.
Yine, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet
Kanununda değişiklik yaptık. Bu değişiklikle kiraya
verilen ve üçüncü şahıslara işlettirilenler hariç olmak üzere
askerî kantinlerin elektrik, su ve yakacak giderlerinin genel bütçeden
karşılanmasını istedik. Bu maddenin arkasındaki
gerekçe şu: Kantinler bir ticari işletme değildir, bu hizmetin
kışlalarda Mehmetçike verilen bir hizmet olarak görülmesi
gerektiğinin düşünülmesini istedik.
Yine, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununda değişiklik yaparak sağlık hizmetleri
tazminatından yararlanan personele ayrıca 375 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin ek 9uncu maddesi hükümlerine göre de ödeme
yapılmasına imkân sağladık.
Yine, Millî Savunma Bakanlığınca celp
ihtiyacı fazlası sağlık sınıflarına mensup
yedek subayların güvenlik güçleri ile gazilere sağlık hizmeti
veren Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde
görevlendirilebilmesi mümkün olacak.
Yine, 2024-2025 öğretim yılı sonuna
kadar Millî Savunma Üniversitesi ve bağlılarında yetkinliği
olan emekli kamu görevlilerinin de -askeri var, sivili var, hepsi- ders
verebilmelerine imkân tanıdık.
Yine, 40a yakın astsubayın -bu sadece
Deniz Kuvvetlerinde olduğu ifade edildi- subaylığa geçiş
nasıpları düzeltildi. Gerekçesi de şuydu: 2007
yılından önce Deniz Kuvvetleri Komutanlığında
astsubaylıktan subaylığa geçişte, bir üst rütbeye terfide
kursun geç başlatılmış olması nedeniyle mağdur
oldukları ifade ediliyordu; bunu düzelttik.
Yine, Türkiye Emekli Subaylar, Emekli Astsubaylar,
Harp Malûlü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri ile Muharip Gaziler Dernekleri
Hakkında Kanun var. Bu kanunun kapsamı içerisine Emekli Uzman
Erbaşlar Derneğini de aldık.
Yine, Seferberlik ve Savaş Hali Kanununda
değişiklik yaparak Millî Savunma Bakanlığının ve
Genelkurmay Başkanının seferberlik ve savaş hâlindeki
görev, yetki ve sorumluluklarını yeniden düzenledik.
Yine, Uzman Erbaş Kanununda
değişiklik yaparak komando branşında istihdam edilen uzman
erbaşlardan 40 yaşını dolduranların sağlık
durumlarının elverişli olduğunu her iki yılda bir
sağlık kurulu raporuyla belgeleyenlerin aynı branşta emekli
olacakları yaşa kadar göreve devam edebilecekleri düzenlemesini
getirdik.
Yine, Sayın Başkanım,
Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda değişiklik yaptık.
Biraz önce İsmail Bey de açıkladı. Devlet hizmet
yükümlülüğü kapsamında Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarına
atanan sivil tabiplerin, özellikle acil ihtiyaç duyulan durumlarda iki aya
kadar geçici görevlendirilebilmelerinin yapılması, olağanüstü
durumlarda Sağlık Bakanınca bu sürenin 3 kat
uzatılabilmesi; ayrıca, belirtilen yerlerde devlet hizmet yükümlüsü
olarak görev yapan personelin buralarda geçirecekleri hizmet sürelerinin 1,5
katı olarak hesaplanmasına ilişkin düzenleme yapıyoruz.
Yine, Astsubay Meslek Yüksek Okulları
Kanununda yapacağımız değişiklikle, harp
okulları için var olan düzenlemeyle uyumlu olarak astsubay meslek yüksek
okullarında da yabancı uyruklu öğretim elemanı istihdam
edebilmesine imkân sağlanmaktadır.
Yine, Türk Silahlı Kuvvetlerinde İlk
Nasıp İstihkakına İlişkin Kanunda
değişiklik yapılarak uzman erbaşlara ilk beş
aylık intibak dönemini tamamlamaları şartına bağlı
olarak ilk nasıp istihkakı olarak 1 adet yerli üretim ordu tipi
tabanca ve 1 kutu mermi verilmesi öngörülmektedir.
Yine, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda değişiklik yapılarak devre kaybeden
askerî öğrenciler devre kaybettikleri süre için genel sağlık
sigortası kapsamına alınmaktadır.
Meslekî Yeterlilik Kurumu ile İlgili Bazı
Düzenlemeler Hakkında Kanunda da değişiklik yapıyoruz.
Burada da Türk Silahlı Kuvvetleri ve İçişleri
Bakanlığı bünyesinde sadece yurt içi ve yurt dışı
harekâtlarda -sadece harekâtlarda- görevli uzman erbaşlar ile
sözleşmeli erbaş ve erlerin de acil bakım, onarım
işlerini yapabilmelerini sağlıyoruz.
Yine, Askeralma Kanununda değişiklik
yaparak Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin temsil yükümlülüklerinin
askerlik hizmetiyle bölünmemesini teminen, askerlik yükümlülüklerinin üyelik
sıfatlarının sona erdiği tarihe kadar ertelenmesini
sağlıyoruz. Anayasa değişikliğiyle, bildiğiniz
gibi, milletvekili seçilme yaşı 18e indi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Son cümlem Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Seçilme yeterliliği koşulları
arasından askerlik hizmetini yapmış olmak
çıkarıldı, askerliğiyle ilişiği olmamak
koşulu getirildi.
Yine, son yaptığımız
değişiklikle yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızdan dövizle askerlik hizmetine başvuranlara
döviz miktarı yatıracağı gün karşılığı
TL ödenmesi imkânı da getirilmektedir.
Bir kez daha bütün milletvekillerimize sonsuz
teşekkür ediyorum, sağ olasınız Muhterem
Başkanım.
BAŞKAN Özgür Bey, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 12
şehidin içinde Silahlı Kuvvetler mensuplarının
bulunduğuna, bunların ikramiyelerinin, tazminatlarının
ailelerine ödenmesi ve maaş bağlanmasında özel hukuki durumdan
dolayı endişe duyan bürokratların bu endişelerinin
giderilmesi için ilgili düzenlemenin hep beraber yapılabileceğine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
anlayışınıza teşekkür ederim.
Bir konuya değinmek isteriz: Dün Sayın
Bakanlar da ifade ettiler -önce 13 olarak ifade edilen, 1inin Irak
vatandaşı olduğu anlaşıldı- 12
vatandaşımız içinde Silahlı Kuvvetler mensubu çok
değerli şehitlerimiz var. Onların ailelerine, bu süreçte
maaş ödemede de bir güçlük yaşanmış. Bundan sonra,
kendilerine ikramiyelerinin ödenmesinde, tazminatlarının ödenmesinde,
maaş bağlanmasında bu özel hukuki durumdan dolayı
endişe duyan bazı bürokratlarımızın olduğu
söyleniyor. Hazır buradayız, tam da kanun bu; lütfen Sosyal Güvenlik
Kurumuyla görüşsün bürokratlarımız. Bu konuda yarın
Efendim, şöyle bir şey olduğu için şunu ödeyemiyoruz,
böyle bir şey olduğu için şu sıkıntımız
olacak. diyorlarsa yarın akşam saatlerine kadar bu kanun teklifinde
ilgili düzenlemeyi hep beraber yaparız, öyle bir
sıkıntıyı bundan sonra boşu boşuna çekmeyiz diye
düşünüyorum. Hiçbir sorun yoksa da bunu tutanağa geçirelim ki
işlem yapacak bürokratımız yarın öbür gün Meclisin
tutanağını kendine güvence olarak alabilir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim ben de.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Muhterem Başkanım, ben de teşekkür
ediyorum.
Devlet hiçbir şehidini ve hiçbir gazisini
mağdur etmez, devletliğe de bu yakışır.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya ve
39 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3346) ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 250) (Devam)
BAŞKAN Peki, teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 23üncü maddeleri
kapsamaktadır.
Teklifin birinci bölümü üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Dursun Ataş
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Ataş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN
ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerine İYİ PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, hain terör örgütü PKKnın elinde altı
yıldır rehin tutulan, her gün kurtarılmayı bekleyen, 14
Şubat tarihinde şehadet haberini aldığımız 13
canımıza Allahtan rahmet, ailelerine ve yüce Türk milletine
başsağlığı diliyorum.
Türklere
etmediği hakaret kalmayan Suudi Kral öldüğünde üç gün yas ilan eden,
13 şehidin yasını tutmak yerine parti kongrelerini yaparak
siyasi rant derdine düşen anlayışı kınıyor, yüce
Türk milletinin vicdanına bırakıyorum.
Sayın
milletvekilleri, görüştüğümüz kanun teklifinin gerekçesinde Türk
Silahlı Kuvvetleri personelinin özlük haklarının
iyileştirilmesi suretiyle personelin motivasyonunun
artırılmasının amaçlandığı belirtilmektedir.
Teklif bu yönüyle amacına ulaşmamış, iktidar
tarafından verilen sözler bu kanun teklifinde de yerine
getirilmemiştir, hem emekli hem de görevde bulunan Türk Silahlı
Kuvvetleri personelinin özlük haklarında beklenen iyileştirmeler
yapılmamıştır. Misafir askerî personele, yabancı
öğretim görevlisine bile ödeme yapılmasının önünü açan
düzenlemeler mevcutken yıllardır sorunları bilinen emekli
binbaşıların, sözleşmeli subay ve astsubayların, yine
muvazzaf ve emekli astsubayların, Türk Silahlı Kuvvetleri
bünyesindeki sivil personelin sorunlarına yer verilmemiştir, özlük
hakları iyileştirilememiştir.
Sayın
milletvekilleri, uzman erbaşlara yönelik bazı düzenlemeler olumlu ve
yapıcı olsa da onların da pek çok talep ve beklentileri kapsam
dışı bırakılmıştır. İktidar, Türk
Silahlı Kuvvetleri personelinin tüm sorunlarını bilmektedir,
defalarca söz de vermiştir ancak esaslı şekilde
sorunlarını çözmek yerine lokal bazda ve ara ara düzenlemelerle
konuyu geçiştirmektedir. Bu nedenle, subay, astsubay, uzman,
sözleşmeli personel, sivil memur; tüm Türk Silahlı Kuvvetleri
personelini kapsayacak, sorunlarını çözecek bir kanun teklifine
acilen ihtiyaç vardır.
Sayın
milletvekilleri, Türk milletinin tarihsel süreci göz önüne
alındığında Türk ordusunun önemi hep ön plana
çıkmıştır. Tarihî çağlardan bugüne, milletimizin kurduğu bütün Türk
devletlerinin bağımsızlığının ve gücünün ana
kaynağını Türk ordusu oluşturmuştur. Dünyada
şerefin, cesaretin ve insanlığın timsali, ezilen tüm
milletlerin kurtarıcısı olmuş, dünyaya bugünkü
şekliyle askerî hiyerarşiyi, 10luk sistemi benimsetmiş bir
milletin, bugün askerî personeline haklarını veremeyeceği
düşüncesi ve bu şerefli görevden emekli olmuş subay ve
astsubayların geçimini sağlamak için başka işlerde çalışması
kabul edilemez.
Sayın milletvekilleri, bu kapsamda teklif,
askerî personelimizi hayal kırıklığına
uğratmış birçok eksiklikle doludur. Kısaca belirtmek
gerekirse binbaşı rütbesindeki bir subay, yarbayla aynı görev ve
makamlara atanmasına rağmen, yarbaya verilen görev ve makam
tazminatı, aynı görev ve makamdaki binbaşıya
verilmemektedir. Binbaşılarımızın emekli
maaşının düşük tutulması yanlış bir
anlayışın ürünü olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bu mantık Binbaşıların görevden
ayrılmaması için emekli maaşını düşük
tutalım, böylece emekli olmasın, emekli olursa da aç kalsın.
mantığıdır ve kabul edilemez. Tarihî şan ve
şerefle dolu bir mensubiyetin ifadesi olan bu asil üniforma ve kadrolar bu
anlayışla değil, özlük haklarının
iyileştirilmesiyle, imkânların artırılmasıyla
korunabilecektir.
Sayın milletvekilleri, sözleşmeli subay ve
astsubayların da muvazzaf personele kıyasla özlük haklarındaki
farklılıklar giderilmelidir. Sözleşmelerinin yenilenmesinde
personele güvence verilmesi, hizmet süresi dolduğunda sınavsız
devlet memurluğuna geçme hakkına sahip olmaları başta olmak
üzere sorunlarının çözülmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, teklifin en önemli
eksiklerinden biri de astsubayların sorunlarıdır. Türk
Silahlı Kuvvetlerinde her 4 komutandan 3ü astsubaydır. TSKnin
teknik, idari ve komuta kadrosunda kahramanca görev yapan astsubaylar, tank,
füze rampası, obüs, gemi, denizaltı ve diğer araçların
yürütülmesinden silahların bakım ve ateşlenmesine, uçak ve
helikopterlerin uçurulmasından tüm teknik işlere, mühimmatlardan
komutaya kadar en kritik noktalarda görev yapmaktadırlar. İktidar,
astsubayların sorunlarını çözeceğine 63üncü ve 64üncü
Hükûmetler zamanında söz vermiş, hatta Cumhurbaşkanı da
birinci ağızdan seçim zamanı memleketim Kayseriden astsubaylara
seslenmiş ve müjde vermişti. Ancak seçimlerin geçmesiyle ordunun
gizli kahramanları olan astsubaylar da unutulmuştur.
Astsubayların öncelikli isteği, eğitim ve öğretim
haklarından kaynaklanan intibaklarının bir an önce
yapılarak maaşlarının düzeltilmesidir. Meslek yüksekokulu
mezunu, hemen hemen tüm devlet memurları 9uncu derecenin 2nci
kademesinden göreve başlarken astsubaylar 2003 yılından itibaren
meslek yüksekokulu yani ön lisans mezunu oldukları hâlde 9uncu derecenin
1inci kademesinden göreve başlamaktadırlar. Bu, ciddi bir
adaletsizliktir.
Yine astsubaylar emekliliklerinde emekliliklerine
yansıyacak şekilde makam ve görev tazminatı gibi hiçbir tazminat
alamamaktadır. Astsubaylarımız, subaylara hem
çalışırken hem de emeklilikte maaşlarıyla birlikte
ödenen makam, temsil ve görev tazminatlarının kendilerine de
ödenmesini istiyorlar. TSKnin belkemiğini oluşturan
astsubaylarımız emekli olduktan sonra tekrar çalışmak
zorunda kalmaktadır. Ne yazık ki bu 2 hususla ilgili Komisyonda
verdiğimiz önergeler reddedilmiştir. Yine, 2019 yılında
verdiğim kanun teklifi hâlen gündeme alınmamış,
bekletilmektedir.
Değerli milletvekilleri, teklifin
gerekçelerinden olan bir başka husus ise partili
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi sonrasında
çıkarılan, çok ciddi sakıncalara sebep olacağını
düşündüğümüz 1 nolu Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesiyle yapılan düzenlemelere bağlı uyum
değişikliklerinin yapılmasıdır. 15 Temmuz hain darbe
girişimi sonrası Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapısında
köklü değişikliklere gidilerek TSKnin hiyerarşik düzeni
bozulmuş, silah arkadaşlığı ruhu ve emir komuta
zinciri tahrip edilmiştir. 1 nolu Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesiyle kuvvet komutanlıkları ve Genelkurmay
Başkanlığı ayrı ayrı Millî Savunma
Bakanlığına bağlanmış, Genelkurmay
Başkanlığının tarihsel ve hiyerarşik önemi hiçe
sayılmıştır. Genelkurmay ve kuvvet komutanlıkları
arasındaki sıkı emir ve komuta zinciri
koparılmıştır. Bu, partili
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin hiç görüş almadan,
istişare etmeden böylesi önemli konularda tek başına karar
alabilmesi açısından ne kadar tehlikeli ve hatalı bir hükûmet
sistemi olduğunu göstermektedir.
1 no.lu Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesiyle gelen düzenleme darbe girişimi sonrası makul
görülebilir olsa da artık Türk Silahlı Kuvvetlerinin eski hâline
getirilmesi gerekmektedir. Genelkurmay Başkanı, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin komutanı olup savaşta Başkomutanlık görevini,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevi varlığı içerisinde,
Cumhurbaşkanı adına yerine getirir. Olası bir savaş
hâlinde, Başkomutan olan Genelkurmay Başkanının
yetkilerinin elinden alınması anlaşılabilir değildir.
Bilinmelidir ki Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk milletinin ve devletinin en
önemli, en güzide kurumu olup yıpratılmaması, siyasete alet
edilmemesi gerekir. Türk Silahlı Kuvvetlerinde yazılı
mevzuatın yanında teamüllerin dahi çok büyük önemi vardır. Türk
Silahlı Kuvvetleri Ben yaptım, oldu. anlayışıyla
hareket edilecek, yapısıyla düşünülmeden oynanacak bir kurum
değildir. Siyasi kaygılarla ve ilerisi düşünülmeden kararname çıkarıp
sonra da yasaları bu kararnameye uygun hâle getirmek kabul edilemez bir
durumdur.
Sayın milletvekilleri, burada değinilmesi
gereken bir konu da askerî okullar ve askerî hastanelerle ilgili
düzenlemelerdir. Ordumuzu ilgilendiren en önemli konuların biri de
şüphesiz askerî okullar ve askerî hastanelerin kapatılmasıdır.
Kamuoyunda neredeyse her kesim askerî okul ve hastanelerin
kapatılmasına karşı çıkmaktadır. Milletimizin
hiçbir ferdi askerî liselerin, harp okullarının, Harp Akademilerinin,
astsubay hazırlama okullarının, Askerî Tıp Akademisinin ve
askerî hastanelerin kapatılmasını anlayamamıştır.
Dünyadaki bütün orduların askerî sağlık sistemi varken Türk
ordusunun askerî sağlık sistemi yok edilmiştir; askerî okul ve
askerî hastanelerin kapatılması acilen geri dönülmesi gereken bir
hatadır.
Sayın milletvekilleri, sonuç olarak,
görüşülen bu kanun teklifi birtakım olumlu sayılabilecek
düzenlemelere yer verse de genel itibarıyla eksiktir. Bu eksiklikleri
bilen iktidar, artık geçici düzenlemeler yapmak yerine, generalinden
sözleşmeli erine kadar kapsamlı ve detaylı düzenlemelerle bu
sorunları bir an evvel çözmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN ATAŞ (Devamla) Başkanım,
bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Türk milletinin
göğsünü güven ve gurur duygularıyla kabartan, zaferleri ve
geçmişi insanlık tarihiyle başlayan, her zaman zaferle beraber
uygarlık ışıklarını taşıyan kahraman
Türk ordusu siyaset malzemesi yapılmamalı, parti
çıkarlarına kurban edilmemelidir.
Her şeye rağmen bu çıkan
kanunları İYİ PARTİ olarak destekliyoruz ve bu
kanunların Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve onların kahraman
fertlerine hayırlı uğurlu olmasını diliyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Alkışı kuvvetli
aldın bak.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Hatay
Milletvekili Sayın Lütfi Kaşıkçı.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi
Meclisimizi ve ekranı başında bizleri izleyen aziz Türk
milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türk Silahlı
Kuvvetleri son derece özel ve kritik bir harekât icra etmiş, çok
geniş bir alanı kapsayan, zor arazi ve iklim koşullarında
gerçekleşen bu harekâtla, bölgeye yerleşen, yeniden yapılanmaya
çalışan ve bir şekilde hudutlarımıza, güvenlik
güçlerimize ve halkımıza saldırı hazırlığından
bulunan tüm unsurlar büyük ölçüde etkisiz hâle getirilmiştir. Pençe
Kartal-2 Harekâtını önemli kılan bir diğer hususun da daha
önce güvenlik nedeniyle açıklanmayan, teröristler tarafından
kaçırılan vatandaşlarımızla ilgili istihbaratı
teyit etmek ve gerekli müdahalenin yapılması olduğu
anlaşılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, vatan, uğruna
seve seve mücadele veren ve gerektiği zaman hiç düşünmeden ölüme
koşan serdengeçtilerin omzunda yükselmektedir. Dünya tarihinde hiçbir
millet yoktur ki bağımsızlığı uğruna bizim
kadar mücadele vermiş olsun. Türk milleti yurt tuttuğu
coğrafyayı müdafaa etmek için asırlardır bedel ödemektedir.
Dün Çanakkalede, Sarıkamışta, Sakaryada, Dumlupınarda
verdiğimiz istiklal mücadelesini son kırk yıldır da
uluslararası güçlerin taşeronu olan bölücü terör örgütlerine
karşı amansız bir şekilde vermekteyiz.
Yurt tuttuğumuz bu coğrafya, uğruna
akıtılan kanlardan dolayı Türk milleti için sonsuz
değerdedir ve bedeli dünyevi hiçbir karşılıkla ölçülemez
durumdadır. O yüzdendir ki bir çakıl taşından dahi
vazgeçmeyeceğimiz bu ülkenin toprağına paha biçilmez.
İşte böyle bir durumda, yine, can verip yurdu yaşatanlar
kervanına yeni isimler eklendi. Can verip yurdu yaşatan serdengeçtilerimiz
Yüzbaşı Ertuğ Güler, Yüzbaşı Burak Coşkun ve
Astsubay Kıdemli Başçavuş Harun Turhana Allahtan rahmet
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, farklı tarihlerde
PKK terör örgütü tarafından kaçırılan 13
vatandaşımız, 13 masum insanımız, 13 kahraman
şehit kardeşimiz bir mağara deliğinde baş bölgelerine
yakın mesafeden ateş edilmek suretiyle şehit edildiler. Erhan
Pekçetin, Aydın Günel, Sedat Yabalak, Vedat Kaya, Semih Özbey, Hüseyin
Sarı, Mevlüt Kahveci, Ümit Gıcır, Adil Kavaklı, Müslüm
Altuntaş, Sedat Sorgun, Süleyman Sungur düşman tarafından bir mağarada
katledildiler. Bu katliam, yeryüzünde çok nadir görülen bir canavarlık
örneğidir, bir mıh gibi çakıldığı millî
hafızalardan asla çıkmayacaktır. İsmini
andığım kahraman şehitlerimizi de rahmetle anıyor,
kederli ailelerine başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, millî hafızalarda
derin bir iz bırakan bu vahşet karşısında Sayın
Genel Başkanımız dünkü grup toplantısında gerekli ve
yeterli tüm açıklamayı yapmıştır. Sayın Genel
Başkanımızın ifadesiyle suçsuz, günahsız, üstelik
savunmasız insanlarımıza kurşun sıkmak, terörizmin
tahammülü ve tarifi olmayan ilkel yüzünü tekraren deşifre etmiştir:
Ey şereften ve namustan bihaber hainler, bu kadar mı
alçaldınız? Bu kadar mı insanlıkla aranızı
açtınız? PKK, YPGye kol kanat geren sözde insan hakları savunucuları,
özgürlük simsarları şimdi ne diyeceksiniz, ne yazacaksınız,
neyi anlatacaksınız, bu cinayetleri nasıl tevil edeceksiniz?
Garada akan kan alayınızı boğacak, biliyor musunuz? O
mağaradaki feryat figan sesleri alayınızı hüsrana
uğratacak, farkında mısınız? Bundan sonra, terörle
mücadele stratejisi bakımından Gara öncesi ile Gara sonrası
inanıyorum ki aynı olmayacaktır. Bu sefer ateş
yalnızca düştüğü yeri yakmayacak, PKKnın yanında,
yöresinde saf tutan kim varsa çembere alıp tepeden tırnağa
tutuşturacaktır. İşte, bu ifadeler Sayın Genel
Başkanımızın Garada yaşanan olaylarla ilgili grup
toplantısında yapmış olduğu konuşmadır.
Aslında bu konuşma, bir şekilde olayı tümüyle özetleyen bir
konuşma.
Değerli milletvekilleri, 13 masum
canımızın alçak bir şekilde şehit edilmesi, artık
herkesin başını iki avucunun arasına
sıkıştırıp gerçeklerle yüzleşmesi
gerektiğini gözler önüne sermektedir. Bu ülkeye aidiyet besleyen herkesin
haykırması gereken gerçek şudur: PKK alçak bir terör örgütüdür,
bebek katilidir, alçak bir cinayet şebekesidir. PKKyı
masumlaştırmaya yönelik arayış ve söylem içerisinde olanlar
da alçaktır, kansızdır. Sırtını bu yapıya
dayayıp siyaset yaptığını düşünenler ise sefildir
ve artık onların da hak ettiği cevabı alma vakti
gelmiştir. Bu alçak örgütün siyasetini meşrulaştırma
girişiminde bulunanlar ise artık aklını başına
almak zorundadır. Artık bunu anlamanız gerekmektedir. Bu alçak
şebekenin amacı ülkeyi bölmektir, parçalamaktır. Buna müsaade
edilmeyeceğini herkesin bilmesi gerekmektedir. Şu an bu kürsüde
konuşma şerefini ve vekâletini bize yükleyen milletimiz emin olsun ki
bir görevimiz üzerimizdeki vekâletin sorumluluğuyla milletimiz için
gerekli olan yasama çalışmalarına katılmaksa bilinsin ki
fırsat verildiği takdirde bir görevimiz de bu millet için seve seve
canımızı vermektir. (MHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Yeter artık!
denecek bir zamana çoktan geldik. Kırk yıldır leş
kargaları gibi üzerimize üşüştürülen emperyalist heveslerin
tetikçiliğini yapan bölücü terör örgütü PKKyla meşgul edilmeye
çalışılmaktayız. Enerjimizi sömürüp bizi
yılgınlığa düşürerek toprak bütünlüğümüzü
sorgulatmaya çalışan bu odaklar birçok canımızı bizden
kopardılar ancak bir tek çakıl taşımızı dahi
alamadılar. Artık bu yolla ülkemizi bölemeyeceğini anlayan bu
karanlık odaklar farklı şekillerle karşımıza
çıkmayı deneseler de onda da başarılı olamayacaklar.
Türkiye Cumhuriyeti devleti terör örgütünü topyekûn tarih sahnesinden silmek adına
son yıllarda başlatmış olduğu kararlı
mücadelesini devam ettirmektedir. Hedef, cumhuriyetin 2nci yüzyılına
terör örgütü belasından kurtulmuş bir ülke olarak adım
atmaktır. Bu hedef uğruna, ülke içinde verilen büyük mücadelenin
paralelinde, yurt dışında da istiklalimize yönelik önemli
adımlar atılmaktadır. Bu uğurda Girilmez. denilen
bölgelere girilmiş, Baş edilmez. denilen terör örgütleri dize
getirilmiştir. Türkün kudreti, tarihte olduğu gibi, bugün de yerinde
ve Allahın izniyle, her türlü belayı savacak güçtedir.
Değerli milletvekilleri, yapılanı
anlamak zor değil, Türk devletinin hedefinin ne olduğu aşikâr;
bir avuç çapulcuya ve arkasındaki ağababalarına verilen mesaj
ise çok net: Yıldırımlar yaratan bir ırkın
ahfadıyız, / Tufanları gösteren, tarihlerin yâdıyız, /
Kanla, irfanla kurduk biz bu cumhuriyeti, / Cehennemler kudursa, ölmez
nigâhbanıyız. (MHP sıralarından alkışlar)
İdlibdeyiz, Hatayın güvenliği için;
Afrindeyiz, Kilisin ve Gaziantepin güvenliği için; Resulayndayız,
Şanlıurfanın güvenliği için; Garadayız, Hakkârinin
ve Şırnakın güvenliği için; Karabağdayız,
soydaşlarımızın güvenliği için; Libyadayız, mavi
vatanın güvenliği için ve o gün gelecek, bizler de bunu
göreceğiz, Kandilde olacağız -Allahın izniyle- Türkiyenin
güvenliği için. TSK neredeyse, bilinsin ki Türk milletinin duası şanlı
ordumuzla birliktedir.
Bu vesileyle, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha
sağlam bir askere rast gelinmemiştir. diyerek övdüğü Türk
Silahlı Kuvvetlerinin şerefli mensuplarını ilgilendiren
görüşmekte olduğumuz yasa teklifini ve beraberinde getirdiği
düzenlemeleri desteklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak,
düzenlenmesine ihtiyaç duyulduğunu düşündüğümüz birkaç konuyu
Aslında Genel Başkan Yardımcımız Bursa Milletvekilimiz
Sayın Hocam Hidayet Vahapoğlu dün burada teklifin bütün maddelerini
tek tek anlattı, ifade etti. Ben de ona katkı olması
amacıyla, birkaç husus var bizden de beklenilen, bunları da ifade
etmek istiyorum.
Öncelikle, erken yaşlarda kadrosuzlukla zorunlu
emeklilik durumuna gelen subaylarımızın durumlarına netlik
kazandırılmalıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarının muvazzaflık ve emeklilik dönemlerindeki özlük
hakları, sorumluluk ve maruz kaldıkları risklerle uyumlu hâle
getirilmelidir. Örneğin, astsubaylarımız unsur, tim, takım,
karakol komutanlıkları, kısım amirliği ve şube
müdürlüğü görevlerini hem icrası hem de yönetici olarak
yapmalarına rağmen makam ve görev tazminatlarını
alamamaktadır. Bu konunun bütüncül bir yaklaşımla yeniden
değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Bir diğer husus da şudur: Türk
Silahlı Kuvvetlerinden emekli olan her rütbedeki personelin özlük
haklarını iyileştirecek bir çalışma
yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Yine, 2003 yılından itibaren görev
yapmakta olan sözleşmeli subay, astsubay ve tüm uzman erbaşların
kadroya geçirilerek muvazzaflık statüsüne ve güvencesine
alınması gerekmektedir. Yine astsubaylarımızın
mesleğe başlangıç derece ve kademelerinin öğrenim
durumları da dikkate alınarak 9uncu derece, 2nci kademe olarak
yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma
Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığında görevli sivil memurların askerî
şartlarda görev yaptıkları hususu dikkate alınarak özlük
haklarında düzenlemeler yapılması gerektiğine
inanıyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Tulay
Hatımoğulları Oruç.
Buyurun Sayın Oruç. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2 dünya
savaşını yaşadığımız bir
yüzyılı geride bıraktık ve şimdi, yine, dünya ölçeğinde
yaşanan çatışmalar, dünya ölçeğinde bölgesel düzeyde ve özellikle
Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesi yani kendi
yaşadığımız bölgede devam etmekte olan vekâlet
savaşlarına tanıklık ettik 21inci yüzyılda. Bu
dönemde, birçok ülkenin silaha daha fazla yatırım
yaptığı bir dönemden geçtik, geçiyoruz. Bunun için de askerî
teknolojiyle beraber atom bombaları, uzun menzilli füzeler, kimyasal
silahlar, kitle imha silahları, nükleer silahlar gibi çok sayıda ve
çok çeşitlilikte silahlara büyük yatırımlar yapıldı
ama bu yatırımlar yapılırken dünya ölçeğinde de 1929
ekonomik buhranından yani bir dünya savaşına sebep olmuş
olan bir ekonomik buhranın yaşandığı bir dönemden de
geçtiğimizin altını çizmemiz lazım. Bütün dünya açlık
ve yoksullukla kıvranmaktadır. Küresel ölçekte çok büyük bir ekonomik
krizle karşı karşıyayız. Ülkeler bu krizleri
doğru düzgün bir biçimde yönetemezlerse
Ki bu konuda gerçekten en büyük
zafiyeti yaşayan ülkelerden birisinin ne yazık ki Türkiye
olduğunu söylemek durumundayım ve savaşa, silaha en fazla
yatırımın yapıldığı bir dönemden geçiyoruz
Türkiyede de. AKP iktidarının, Cumhur İttifakının
aşırı güvenlikçi politikalarının maliyeti bütün
Türkiye vatandaşlarının cebinden çıkan paralarla
karşılanmaktadır. Yani bugün insanlar Soğana, patatese
doyamıyoruz. dediklerinde bir Cumhurbaşkanı şu
rahatlıkla konuşabiliyor, diyor ki pazarda konuşan kadına:
Sen merminin fiyatını biliyor musun? Bu, verilecek cevap
mıdır, çok merak ediyoruz gerçekten.
Bakın, Millî Savunma
Bakanlığının bütçesi burada görüşüldüğü zaman
bütçenin birçok bakanlığın bütçesini geride bırakan bir
bütçe olduğunu ifade etmiştik. Oysa bu ülkenin en acil ihtiyacı
gerçekten eğitim, en acil ihtiyacı sağlık; bütün bunlardan
da daha acil olan, özellikle pandemi günlerinden geçtiğimiz bu süreçte
artan işsizlik ve yoksullukla mücadele fakat bununla mücadele etmektense
bugün yapılan şeylere baktığımızda yine
güvenlikçi politikalara ciddi bir bütçe ayrıldığını,
yine silaha, mermiye fazlaca bütçe ayrıldığını
görüyoruz.
Bakın, bugün Cumhurbaşkanı şunu
ifade ediyor, millî uzay programından bahsediyor ve Aya uzay aracı
göndermekten bahsediyor ama Türkiyede araştırma geliştirmeye
ayrılan bütçe ortadadır -mermiye ayrıldığı için
gerçekten- ve bir aşı dahi üretmeyen, aşılama konusunda geride
kalmış olan bir iktidar Aya gitmekten bahsediyor yine gündemi
değiştirmek için.
Yine, aynı Cumhurbaşkanının
atadığı ve Boğaziçinde öğrencilerin direnişiyle
karşılaştığımız Melih Bulunun bir
televizyon programında yaptığı bir konuşmayı
sizinle paylaşmak istiyorum; Melih Bulu, Akdenizde güç mücadelesi
hakkında Türk Silahlı Kuvvetlerindeki donanmanın güçlü
olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor: Şu anda bölgede
bizimki kadar güçlü bir donanma yok. Bence bunun öne çıkarılması
lazım çünkü masaya oturduğumuz zaman herkes bilmeli ki Türkiyenin
çok yönlü bir donanması var; belki de birkaç tane görsel de sunmak
lazım, mesela bir ufak çatışmada bizim bir roketimiz gitse, bir
gemiye vursa ve herkes bunu görse. Bu ne kadar tanıdık değil
mi? Bunu sözüm ona bir bilim insanı
Yani öğrenciler onu niye
protesto ediyor, bugün Türkiye kamuoyu bu sözleri bir kere daha duyduğu
zaman daha iyi anlayacak ve o gençleri daha fazla desteklememiz
gerektiğini biz buradan bir kere daha anlamış
olacağız. Hatırlayın, MİT Müsteşarı Suriyeye
4 adam göndertiriz, oradan füze attırırız; işte, alın
size bir savaş gerekçesi. demiş. Kim kime öğretmencilik
yaptı açıkçası bilmiyoruz ama belli ki MİT
Müsteşarı ile Melih Bulunun aklı benzer
çalışıyor ve buradan eğer akıl buysa, kılavuz
buysa Türkiyenin dış siyasetinin yaşadığı durum
zaten ortadadır. Demek ki bu akıl ve bu akılsızlıkla
bir dış siyaset izleniyor ve buna göre bir güvenlik politikası
geliştiriliyor.
Bakın, yine, bu süreçte S-400 meselesi tekrar
gündem oldu ve tekrar çok ciddi bir biçimde
tartışılmaktadır çünkü Türkiyenin yürüttüğü
dış siyasetteki, AKP iktidarının dış siyasetteki
yanlışlarının bedelini bizler hep beraber ödüyoruz.
dediğimizde bazı alaycı sesler duyduk etraftan ama bir kere daha
şunu söylemek gerekir ki: Bakın, CAATSA
yaptırımlarının toplam on iki aylık bir süresi var ve bu
on iki aylık süre zarfında şayet Türkiye S-400leri iade etmezse
bu yaptırımlar artarak devam edecek ve buna karşın Millî
Savunma Bakanı diyor ki: Girit modelini önerebiliriz, neden
olmasın? Hatırlayacaksınız, Girit modelinde işte,
S-400ler Güney Kıbrısa verilmişti ama Türkiye'nin itirazı
söz konusu olduğunda onlar Girit Adasında bekletildi
Aynısını şimdi yapalım. diyor. Peki, bunu Rusyaya
nasıl açıklamayı düşünüyorsunuz? Yine Bakan şunu
söyledi: Varşova Paktından sonra NATOya geçen ülkelerin elinde de
Rus silahları var. Gerçekten çok komik açıklamalar. Burada stratejik
olarak verilmiş olan bir kararı Girit modeliyle ya da Varşova
Paktından ayrılıp NATOya girenlerin Rus silahlarını
elinde bulundurmasıyla açıklamak kadar komik bir şey olamaz.
Peki, bizler burada özellikle neyin altını çizmek istiyoruz?
Şunun altını çizmek istiyoruz: Eğer ülkede bir
barış siyaseti izlense, eğer bu ülkede bu ülkenin kırk
senedir iç ve dış siyasetteki, ekonomisindeki,
demokratikleşmesindeki engelleri oluşturan sebeplerden biri Kürt
sorunuysa ve bu sorun merkeze alınarak eğer bugün Libyaya kadar
uzanan siyasette bile bu sorunu ön plana ve masaya sürüyorsa mevcut olan
iktidar, demek ki çözülmesi gereken bir sorun var ve bu çözülmesi gereken
sorunun üzerine gitmek gerekiyor. Bunun için de adımlar atılmalı
ama ne yazık ki günlerdir bu adımların atılmasından
ziyade tam anlamıyla çatışmacı zihniyet geliştirilmek
isteniyor. Bakın, bu ülkede açlık ve yoksulluk fazlasıyla
derinleşmiş durumda diyoruz ve Elâzığda bir kadın Açım,
aç! dediği için Cumhurbaşkanına, Elâzığ Valisi onu
Valiliğe çağırıp sorununu çözüyor. Peki, 10 milyonu
aşkın aç ve yoksulun sorununu hangi vali çözecek? Hangi vali çözecek,
bunu buradan sormak istiyoruz. O yüzden bu güvenlik politikalarına
yatırım yapmaktansa açlık ve yoksullukla mücadele etmenin,
açlık ve yoksulluğa köklü bir çözüm üretmenin yol ve yöntemlerine hep
beraber bakmak durumundayız.
Bakın, Birleşik Metal-İş
Sendikası Araştırma Merkezi yeni, ocak ayında
yapmış olduğu bir araştırmada şu rakamlara
ulaşmış durumda: Açlık sınırı 2.584 lira
yani baktığımızda, son on altı yılda 6,5 kat
artmış durumdadır; yoksulluk sınırı 8.934 lira.
Bu harcamalarda en yüksek payı süt ve süt ürünleri yüzde 34,5la, ikinci
olarak da en yüksek payı kuru baklagiller ve yumurta yüzde 27,7yle
almaktadır. Bunlar araştırma sonucunda varmış
oldukları rakamlar. Yani insanlar, özellikle asgari ücretle geçinenler
sadece süt, yumurta ve kuru baklagillerle beslenecek olsalar bile maaşlarının
yarısından fazlasını harcamak durumundalar. İnsanlar öyle bir dönemden
geçiyor ki ama iktidar sağır kulağını çevirmiş,
bunları duymamaktadır. İnsanlar kuru ekmeğe muhtaç,
komşusunun kapısını, zilini çalarak Fazla ekmeğin var
mı? diyecek bir düzeye gelmiş durumdadır. Oysaki bütün
bunları görmek yerine, bütün bunların özellikle de üstünü örtmek için
mevcut olan iktidarın yeni siyasi oyunlarına ve tezgâhlarına
tanıklık ediyoruz. Artık, gündemi değiştiremezsiniz.
Aç olan insanların, karnı açlıktan zil çalan insanların,
gündemi değiştirerek, açlıklarını
bastırabileceğinize inanıyorsanız,
yanılıyorsunuz. Nitekim, oynanan bütün oyunların, ulusal ve
uluslararası ölçekte tezgâhlanan bütün oyunların tek tek elinizde
kaldığını da yeniden hatırlatmak isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Sayın
Başkan, son cümlelerim.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Aram Tigranın sözleriyle
tamamlamak istiyorum konuşmamı. Militarizme karşı şu
sözlerle güçlü bir mesaj vermektedir Aram Tigran: Dünyaya bir daha gelsem ne
kadar tank, tüfek ve silah varsa hepsini eritip saz, cümbüş ve zurna
yapacağım. Bizler o günleri görebilir miyiz, bilemiyorum ama sonraki
kuşakların bunu görebilmesi için barışa, demokrasiye,
insanca yaşama giden yolun taşlarını döşemek için
bizler hepimiz birer taş emekçisi olacağız; bu konuda üzerimize
düşen görevleri yapacağız. Yeter ki gelecek kuşak bunlarla
tanışabilsin ve bu şekilde yaşamayı başarabilsin.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Çanakkale Milletvekili Sayın Özgür Ceylan.
Buyurun Sayın Ceylan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerine grubum
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime vatandaşlarımızın
kurtarılması için başlatılan Gara operasyonu esnasında
şehit düşen 3 askerimize ve katledilen 12
vatandaşımıza Allahtan rahmet, milletimize
başsağlığı dileyerek başlamak istiyorum;
ruhları şad olsun.
Değerli milletvekilleri, 16 Nisan 2017
tarihinde gerçekleştirilen ve YSKnin hukuk tarihine bir garabet olarak
geçen mühürsüz pusulalar ve zarfları geçerli sayması kararıyla
birlikte, Türkiye her anlamda savrulmaya başladı. Türkiye Büyük
Millet Meclisi, referandumun bir yüksek yargı organı eliyle
çalındığı o günden bugüne uyum düzenlemesi adı
altında getirilen işlerle meşgul edildi.
Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine uyum amaçlı
yapılan kanunların sonu bir türlü gelmiyor. İşin en ilginç
tarafı ise dün eleştirilerimizi hiçe sayarak anayasa
değişikliği için her yolu mübah görenlerin bugün yeni anayasa önermesiyle
milletin karşısına çıkmış olmasıdır.
Türkiyede hemen hemen bütün toplum kesimleri
ekonomik buhranın etkisiyle inim inim inliyor. Saray rejimine
karşı sesini yükselten Boğaziçili öğrenciler ve onlara
destek açıklaması yapan herkes, AKP Genel Başkanı
tarafından terörist ilan ediliyor. Bırakınız sokağa
çıkmayı sosyal medya üzerinden en ufak bir eleştiriye dahi
tahammül edemeyen ve gençlerin kapılarına gece yarılarında
kolluğu gönderen AKP Genel Başkanı sivil anayasadan, özgürlükten
bahsediyor. Saray hızla ivme kaybettiğinin farkında ve yine
gündem değiştirme peşinde. Şimdi de bunun manivelası
olarak anayasa değişikliği önerisini kullanıyor. Millete
anlatacak hikâyesi kalmayanlar işi nerelere vardırdı. Bir de AKP
Genel Başkan Yardımcısı Bir dönem bu ülkede bardak yoktu
yani bırakın bardağın içindeki suyu, bardak yoktu. dedi.
Güzel bir atasözümüz var, tam da bu durumları tarif etmek için
söylenmiş: Yalanın kemiği yok ki boğazına bata.
derler.
Değerli milletvekilleri, bir siyasi iklim
içerisinde seçimlere kadar daha çok uyum yasası yapacağımız
anlaşılıyor. Kanun yaparken iktidarın Dediğim dedik,
çaldığım düdük. anlayışında oluşu ve ilgili
meslek örgütler ile muhalefetin önerilerine itibar edilmemesi nedeniyle
kanunlarımız deneme yanılma yöntemiyle yapılıyor.
Bugün görüştüğümüz yasa da bu anlayışla
hazırlanmıştır.
Gücünü aziz milletimizden, tecrübesini engin
tarihimizden alan Silahlı Kuvvetlerimiz son dönemde hiç
olmadığı kadar yıpranmış,
yıpratılmıştır. 2002 Kasımından 24 Haziran
2018e kadar tek başına, sonrasında ise koalisyonla ülkeyi
yöneten bugünün saray eşrafı, Silahlı Kuvvetlerin komuta
yapısından personel temin rejimine değin bir dizi
değişiklik yapmıştır. 15 Temmuz gecesi FETÖcülerle
mücadele eden Kemalist subaylar saray rejimi tarafından tasfiye
edilmiştir. Teğmen rütbesini FETÖ elebaşının
taktığı Serdar Atasoy ise 2020de saray tarafından
generalliğe terfi ettirilmiş; yetmemiş, Kara Kuvvetleri
İstihbarat Başkanlığına atanmıştır.
Gelinen noktada Genelkurmay Başkanını er, FETÖcüleri paşa yaptınız.
Silahlı Kuvvetleri siyasetin dışında tutmak
zorundayız, aksi hâlde daha çok hata yaparsınız.
İlk etapta uzun bir dönemdir çözüm bekleyen
sorunlar çözülüyormuş gibi görünse de yıllardır devam eden
birçok sorun ya görmezden gelinmiş bu teklifte ya da palyatif tedbirlerle
aşılmak istenmiştir. Genelkurmay Başkanlığı
ile kuvvet komutanlıklarının Millî Savunma
Bakanlığına ayrı ayrı bağlanmış
olması Genelkurmay Başkanlığının sembolik bir
duruma düşürülmesine neden olmuştur. İktidar sözcüleri
sıklıkla Gelişmiş ülkelerde aynı model
uygulanıyor. diyorlar. Fransa, Hollanda, İspanya, İtalya,
Polonya, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya gibi Avrupa Birliği ülkelerinde de
silahlı kuvvetler savunma bakanlıklarına bağlıdırlar
ancak bu ülkelerde kara, deniz ve hava kuvvetleri unsurları genelkurmay
başkanlarına bağlıdır; eşyanın tabiatı
gereği olması gereken de budur.
Silahlı Kuvvetlerin personel temin rejiminde
ciddi değişiklikler yapılıyor. Askerî liseler ve astsubay
hazırlık okulları kapatılmıştır. Yüz elli
yıllık tarih bir kararnameyle yok edilmiştir. Harp
okullarının kuvvet komutanlıklarına bağlanmasında
ve askerî liselerin yeniden açılmasında fayda olduğunu
düşünüyoruz.
Uzman çavuşlara ilişkin
değişiklikler Vatan savunmasının sözleşmesi olmaz.
diyerek görev yapan uzman çavuşlarımız açısından
heyecanla bekleniyordu fakat teklifle yapılan iyileştirmeler birçok
eksikliği bünyesinde barındırmaya devam ediyor. Kamuoyunun 6000
sayılı Kanun mağdurları olarak bildiği uzman
çavuşlarımızın bir kısmının sorunu bu
teklifle çözülürken, aslında çok da fazla olmayan bir kısmı
maalesef ki bu düzenlemelerin dışında kalıyor. Bunu
Komisyonda ifade etmemize rağmen iktidar partisine
meramımızı anlatamadık.
Yapılan düzenlemeyle, emeklilikle ilgili 1inci
ve 2nci dereceye düşmüş olanlar yönünden sorun çözülmüş olacak
ancak 3üncü derecede kalmış uzman erbaşlar bakımından
ise bunun bir etkisi olmayacak. Bu durumdakilere bir derece verilerek hak
kaybı yaşamalarının önüne geçilebilirdi, hâlâ de
geçmiş değil, madde görüşülürken konuyu düzeltmek mümkün.
Yine, uzman çavuşlar feryat ediyorlar, diyorlar
ki: TSKnin astlık-üstlük ilişkisi askerliğin doğası
gereğidir ancak yirmi beş yıllık uzman çavuş ile yeni
başlayan uzman çavuş arasında hiçbir fark yok. Askerlik
yapanlar bilirler, Çayda dem, askerde kıdem. denilir ancak uzmanlar
açısından dem de bir kıdem de; bunun ivedilikle düzeltilmesi
gerekmektedir.
Uzman erbaşların yoğun fiziki
mücadele ve güç gerektiren çalışma şartları nedeniyle
emeklilik yaş hadlerinin 52 olarak düzenlenmesi daha yerinde
olacaktır. Yok, biz bir kere emeklilik yaş haddi 55 olacak dedik.
diyorsanız, hiç olmazsa bu insanların fiilî hizmet zammı
sürelerini üç yıla indirmek daha makul olacaktır.
Uzman erbaşların kadro sorununu niye
çözmüyoruz? Bu gençleri sözleşmeli olarak
başlatacağımıza kadrolu olarak başlatma
seçeneğini Bakanlık neden planlamaz?
Değerli milletvekilleri, önemli bir mesele daha
var ki hiçbirinizin buna hayır diyeceğinizi düşünmüyorum.
Binbaşı rütbesindeki askerî personelin makam tazminatı sorunu
hâlâ çözülmüş değil. Bu askerlerimiz emekli olduklarında son
maaşlarının yüzde 41i oranında emekli maaşı
alıyorlar. Bugün emekli olan bir binbaşı 3.750 lira maaş
alıyor. Üst subay sınıfı içinde özlük hakları
bakımından görmezden gelinen bu kesimin sorunları çözülmelidir.
Bir diğer mesele, astsubayların görev
tazminatı ve öğrenim durumları itibarıyla göreve
başlatılma derece ve kademeleriyle ilgili sorunlardır. Bu
teklifte bu da es geçilmiştir.
Arkadaşlar, 16ncı madde Komisyonda AKP
milletvekillerinin önergesiyle değiştirildi. Teklif önergeyle
değiştirilmeseydi diğer kuvvetlerde mağduriyet yaşayan
subayların da sorunları çözülecekti ancak Deniz Kuvvetleri
Komutanlığıyla sınırlandırıldığı
için, astsubaylıktan subaylığa geçen Kara Kuvvetleri mensubu 33
subayın mağduriyeti devam etmektedir; bu da aynı kanuna tabi
personel arasında farklı uygulama ve eşitsizliğe neden
olmaktadır, hepsini kapsayacak şekilde yeniden ele
alınmalıdır.
Sayıştay raporunda, askerî kantinlerin
elektrik, su, yakacak giderlerinin kurum bütçesinden ödenmesi konusunda
şöyle bir ifade vardı: Askerî kantinlerin elektrik, su, yakacak
giderlerinin kantin gelirlerinden ödenmesi gerekmektedir. Şimdi, bu tarz
uyarılarla karşılaşmamak için bir düzenleme yapılıyor,
bunun da sınırlı tutulmasında fayda vardır.
Gerektiğinde devlet destek olabilir ama bunun yürütülmesinde
aksaklıklar olmaması anlamında öncelikle kendi gelirinden
giderlerini karşılaması, eğer yetmiyorsa devlet
tarafından desteklenmesi daha mantıklı bir seçenektir diye
düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, buradan pandemi ve
yaşanan ekonomik buhran nedeniyle aşını, işini
kaybedenlere, tarlası, traktörü elinden gitmek üzere olan çiftçilere,
aylardır kepengini açamayan esnaflarımıza, bu ülkenin umuduyken
kendi umudunu yitiren gençlerimize seslenmek istiyorum: Umudunuzu diri tutun,
umudunuzu kaybetmeyin çünkü bu kara günler de geçecek, hep birlikte
çıkacağız aydınlık yarınlara.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına yapılan
konuşmalar tamamlanmıştır.
Teklifin birinci bölümü üzerinde şahsı
adına ilk olarak Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş
konuşacaktır.
Sayın Fahrettin Yokuş? Yok.
Şahsı adına ikinci
konuşmacı Bursa Milletvekili Sayın Refik Özen.
Buyurun Sayın Özen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
REFİK ÖZEN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 250 sıra sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerine
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle,
Genel Kurulumuzu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, Türk Silahlı
Kuvvetlerimizce 10 Şubatta Gara bölgesinde yürütülen operasyonda
şehit düşen askerlerimize ve hain terör örgütü PKK tarafından
alçakça, kalleşçe şehit edilen 13 masum kardeşimize Allahtan
rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Katil terör örgütü PKKyı, içerideki ve
dışarıdaki destekçilerini, cinayetlerine sessiz
kalanlarını, siyasi uzantılarını lanetliyor ve
bunlarla olan mücadelemizi yılgınlığa düşmeden kararlılıkla
sürdüreceğimizi bu vesileyle bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gücünü milletimizden, tecrübesini tarihten alan Türk
Silahlı Kuvvetleri, hukukun üstünlüğü ilkesinin esas
alındığı bir anlayış içerisinde, sürekli değişen
risk ve tehditlerin bulunduğu güvenlik ortamında aziz milletimizin
egemenlik ve bağımsızlığını korumak; kutsal
vatan topraklarımızın, mavi vatanımızın,
semalarımızın ve vatandaşlarımızın
güvenliğini sağlamak, havada, karada ve denizde ülkemizin hak ve
menfaatlerini korumak ve aynı zamanda, bölge ve dünya
barışına katkıda bulunmak için her türlü gayret ve
çabayı göstermektedir. Aziz milletimizin gönlünde müstesna bir yere sahip
olan ve Peygamber ocağı kabul edilen, milletimizden
aldığı sevgi, saygı, güven, dua ve güçle kendisine
verilecek her türlü görevi tarihî bir sorumluluk bilinciyle, geçmişte
olduğu gibi gelecekte de icra etme azim ve
kararlılığında olan Türk Silahlı Kuvvetleri
personelinin sahip olduğu teknoloji, bilgi ve eğitim üstünlüğü,
azami ölçüde millî harp sanayisine dayanan silah gücü, terörle mücadele ve
sınır ötesi harekât kabiliyetiyle, her türlü hava
koşullarında harekât icra kapasitesine katkı sağlamak
amacıyla düzenlenen bu kanun teklifiyle bazı değişikliklere
ihtiyaç duyulmuştur.
Bu çerçevede, üzerinde görüştüğümüz kanun
teklifiyle 1219 sayılı Kanunda yapılan değişiklikle,
Sağlık Bakanlığı bünyesinde tıp ve diş
hekimliği uzmanlık alanında eğitim gören yabancı
uyruklu personele yapılan ödemenin, GATA Sağlık Bilimleri
Üniversitesinde eğitim gören misafir askerî personele de
yapılması öngörülmektedir.
3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununda
yapılan değişiklikle, uzman erbaş emeklilik yaş
haddinin 55 olarak belirlenmesi dikkate alınarak sözleşme sürelerinin
yaş haddine kadar uzatılabilmesi, yaş sınırı
nedeniyle Silahlı Kuvvetlerden ayrılan ancak emeklilik
hakkını elde etmemiş olanların emekli oluncaya kadar devlet
memuru olarak istihdam edilmesi uygulamasının sonlandırılması,
seferin gereği olarak lüzum görüldüğü takdirde yaş
sınırına kadar yani 60 yaşa kadar sağlık
durumlarının elverişli olması hâlinde en gençlerinden
başlanarak Türk Silahlı Kuvvetlerine alınabilmeleri, ayrıca
olağanüstü hâl veya terörle mücadeleden kaynaklanan zorunlu hâllerde birer
yıl süreyle yaş hadlerine kadar uzatılabilmesi öngörülmektedir.
926 sayılı Kanunda yapılan
değişikle, nezdinde bulundukları kıta komutanı veya
kurum amirlerinin hukuk sınıfı subayların disiplin amiri
olmaları, hukuk sınıfı subayların ara buluculuk
komisyonlarında görev yapması, dış kaynaktan alınan
hukuk sınıfı subay adaylarının temel askerlik
eğitimini müteakip subaylığa nasbedilmeleri
sağlanmıştır.
5544 sayılı Meslekî Yeterlilik Kurumu ile
İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanunda yapılan
değişiklikle, yükümlü erbaş ve erler ile yurt içi ve yurt
dışındaki harekâtlarda görevli uzman erbaş, sözleşmeli
erbaş ve erlerin mesleki yeterlilik belgesinden muaf tutulması
sağlanmıştır.
5434 sayılı Emekli Sandığı
Kanununda yapılan değişiklikle, uzman erbaşların
emeklilik yaş haddinin 55 olarak belirlenmesi
sağlanmıştır. Yine 5434 sayılı Kanunda
yapılan değişiklikle, emeklilik hakkını elde edinceye
kadar kısa süreliğine devlet memuru olarak görev yapan uzman
erbaşların da emsallerinin aldığı emekli
aylığını almaları sağlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama burada son verirken, sözde demokrasi, hak, özgürlük kisvesi
altında ülkemizdeki terör örgütleri ile uzantıları olanlar
şunu bilsinler ki yapılan bu alçakça saldırıların
bedelini bu millet size misliyle ödetecektir diyor, bu vesileyle üzerinde
görüştüğümüz kanun teklifinin ülkemize, Silahlı Kuvvetlerimize
hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci
olarak Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş
(İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ordumuz devletimizin güvencesidir. diyoruz Asker
ocağı Peygamber ocağıdır. Biz Türk milleti, asker
milletiz. diyoruz, şanlı ordumuzla hepimiz gurur duyuyoruz. Türk
askerleri hiçbir milletin askerine benzemez. diyoruz Söz konusu vatansa,
bayraksa, milletse Türk askeri için akan sular durur. diyoruz Ordumuz
istiklal ve istikbalimizin güvencesidir. diyoruz ancak ne yazık ki bu
kadar övgülere sığdıramadığımız Türk
askerlerimize ve ordu çalışanlarımıza hak ettiği
değeri vermiyoruz. Geçim sıkıntısını hissetmeden,
emeklilik endişesi taşımadan, gelecek kaygısı
taşımadan şerefli vatan görevlerini yapabilsinler istiyoruz. Bu
söylediklerimizi gerçekleştirmek çok mu zor? Elbette ki zor değil.
Devletimiz, emeklisinden memuruna, işçisinden
dul, yetimine kadar 21 milyon insanımıza maaş veriyor. Soruyorum
size: Devletimiz, sayıları 150 bine ulaşan sözleşmeli er ve
erbaşların, uzman jandarmaların, uzman çavuşların
kadroya geçirilmesinin yükünün altından kalkamaz mı? Yine, soruyorum:
Subay ve astsubaylarımızın çalışırken ve
muvazzaflık sürecinde kısmi bir rahatlama sağlayacak
düzenlemeler yapılamaz mı? Askerî sivil memurlarımız ile
korucularımızın ekonomik ve sosyal olarak
sıkıntıları giderilemez mi? Yüce Meclisimizde, ben dâhil
onlarca milletvekilimiz, ordu mensuplarının ekonomik, sosyal
sorunlarının çözümüyle ilgili defalarca konuşmalar yaptık.
Bu teklif Komisyonda görüşülürken, yine birçok milletvekilimiz askerî
personelin sorunlarının çözülmesi için öneri ve teklifler sundular,
ancak görüyoruz ki iktidar mensupları sunulan talepleri
karşılıksız bırakmışlardır.
Değerli milletvekilleri, biz, ordu
mensuplarımız için Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilen olumlu
her şeye gözü kapalı evet deriz. Keşke getirdiğiniz yasa
teklifinde sözleşmeli erlere, sözleşmeli uzmanlara, erbaşlara,
uzman çavuşlara, uzman jandarmalara -bir kere daha diyorum- kadro
verilseydi. Keşke subay, astsubaylarımızın haklı
taleplerine karşılık verilseydi. Keşke bu yasa teklifinde
sözleşmeli erden korucusuna, uzman erbaşından sivil memuruna,
subayından astsubayına kadar tespihin taneleri gibi yan yana dizilip Türk
devletinin varlığı, Türk milletinin dirliği için gece
gündüz canlarını ortaya koyarak alın teri döken
yiğitlerimize hak ettikleri itibarlarını sağlayacak
düzenlemeleri yapabilseydik. Devletimiz, Türk ordumuzun şerefli
mensuplarına gelecek kaygısı taşıtmayacak kadar
güçlüdür, bunu bu salonda bulunan bütün milletvekilleri olarak biliyoruz. Tek
ordu, tek millet isek Türk ordusunun tüm mensuplarına geçim
sıkıntısı yaşatmadan, gelecek kaygısı
yaşatmadan huzur içinde görevlerini yapmalarını
sağlamalıyız. Türk Silahlı Kuvvetlerinin her bir mensubu
için itibar ve gelecekleri adına atılacak olumlu adımlar,
öncelikli olarak mevcut iktidarın, daha sonra da Türk milletinin boynunun
borcudur.
Bu vesileyle, bugüne
kadar şehadet şerbeti içen bütün ordu mensuplarımıza,
şehitlerimize, Allahtan rahmet diliyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FAHRETTİN
YOKUŞ (Devamla) - Bilinmesini istiyorum ki Türk milleti tarihten bugüne
kadar Anadolu coğrafyasında nasıl var olmuşsa bundan sonra
da sonsuza kadar var olacaktır. Ne mutlu Türk'üm diyene! (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi, teklifin birinci bölümü üzerinde on beş dakika süreyle
soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
Sayın
Taşkın
ALİ CUMHUR
TAŞKIN (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türk Silahlı
Kuvvetlerimiz, aziz milletimizin güveni, desteği, sevgisiyle,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde Libyada, Doğu Akdenizde, Karabağda, Suriyede,
Irakın kuzeyinde ve birçok coğrafyada bölgesel ve küresel
barış ve istikrarı sağlamak için, mazlumların,
mağdurların hakkını, hukukunu korumak için büyük
kahramanlıklar ve fedakârlıklar göstermektedir. Türk Silahlı
Kuvvetlerimizin, ülkemizin ve milletin güvenliği için terörle mücadelede
en son terörist etkisiz hâle getirilinceye kadar azim ve kararlılıkla
mücadele ettiğine şahit oluyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarına şükranlarımızı arz ediyorum,
şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum, gazilerimize hayırlı
uzun ömürler diliyorum.
Komisyon
Başkanımıza iki sorum olacak.
Bir: Sayın
Başkanım, Türk Silahlı Kuvvetlerinde terfi ve emeklilik
nasıl olmaktadır?
İkinci sorum ise subay ve astsubay
atamaları nasıl olmaktadır?
Çıkacak olan kanunun ülkemize, milletimize ve
Türk Silahlı Kuvvetlerine hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Köksal...
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar iline bağlı Emirdağ
ilçesinde hizmet veren Emirdağ Çıldırım Sulama
Birliğinden sulamada yeteri kadar yararlanılamadığı
hâlde sulama ücretleri çiftçiden tahsil edilmektedir. Mahsuller kurudu, çiftçi
zarar gördü, su yok ama ücreti ödenmekte. Emirdağlı çiftçiler buna
acilen çözüm bulunmasını istiyorlar.
Yine,, aynı şekilde, Çay ilçesi ve
köylerine hizmet veren Selevir Sulama Birliğinden de çiftçiler
mağduriyet yaşamaktadır. Sulamadan yeteri kadar yararlanamayan
çiftçiler burada da su ücretlerini, sulama ücretlerini ödemek zorunda
bırakılmaktadır. Su yok ama ücret isteniyor, bu çok büyük bir
haksızlıktır. Üretim maliyeti artan, borcunu borçla kapatan, hak
ettiği desteği alamayan, üstüne ürününü sulamada
sıkıntı yaşayan çiftçiye darbe vurmaktan vazgeçilsin
artık.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu...
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Geçtiğimiz günlerde, Uzunköprünün
ciğerleri olarak tabir edilen Bülbül Koruluğunun özel
ağaçlandırma statüsünde kullanılmak amacıyla, 3 ayrı
şirket tarafından Edirne Orman İşletme Müdürlüğüne
başvuru yapıldığı ortaya çıktı. Söz konusu
alan, on yıllardır süregelen Dallık etkinliklerine ev
sahipliği yapan, eşsiz ağaç ve bitki türleriyle Uzunköprünün
ciğerleridir. AKP, özelleştire özelleştire satacak şey
bırakmadığı için, şimdi vatandaşın nefes
aldığı ormanlara, denizlere, dağlara göz koydu. 4.560
dönümlük mera ve orman, Uzunköprü halkının kadim
varlığıdır. Uzunköprü halkının doğal varlıkları
hiçbir şirkete kiralanamaz. Bu kadar doğa talanını,
yeşile düşman olmayı anlayamıyoruz, bırakın
vatandaş biraz nefes alsın. On sekiz yılın sonunda satacak
şey bulamayınca, sıra halkın nefes aldığı
yerlere geldi. Uzunköprü Bülbül Koruluğunun özelleştirilmek
istenmesinden anlıyoruz ki AKP, son ağaç yok olduğunda bile...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kılıç? Yok.
Sayın Aycan...
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) - Sayın
Başkan, bugün Türk Medeni Kanununun kabul edildiği günün yıl
dönümüdür. Atatürk ve arkadaşlarını minnetle anıyorum.
Yasa, dönemin ilerisinde olan bir yasadır, birçok konuda düzenleme
yapmış ve medeni haklar vermiştir. Günümüze gelindiğinde,
değişen sosyal hayat yeni sosyal sorunlara neden olmaktadır.
Boşanmalar artmıştır, milyonlarca insan
boşanmış ve boşanmayla ilgili sorunlar
yaşamaktadır. Boşanmayla ilgili sorunlar mahkemelerde
yıllarca sürmektedir. Bu sorunlar aileleri, çocukları, sosyal hayatı
etkilemektedir. Bu nedenle Medeni Kanunda yeni düzenleme yapılmasına
ihtiyaç doğmuştur. Boşanma, çocuk velayeti, nafaka
konularında düzenleme yapılması sosyal sorunları
azaltacaktır.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Yılmazkaya...
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ekonominin kötü olduğu, kapalı olan
esnafın borç batağına düştüğü, işsizlik
oranının her geçen gün arttığı, birçok şirketin
battığı, gençlerin, emekli vatandaşın geleceğe
kaygılı baktığı bu kötü tablodan ötürü tüm toplum
ümitsiz. Ülkemizde yaşanan ekonomik krizle birlikte artan
işsizliğin zor günler geçiren vatandaşın psikolojisini
bozduğu, son günlerde kendini yakan vatandaşların, ümitsizlikten
dolayı intihar eden insanların arttığı, gençlerimizin
umutlarının tükendiği, karamsarlığa sürüklendiği,
vicdanın ve adaletin olmadığı mülakat sistemiyle
adamcılığın ve kayırmacılığın
olduğu bu düzen daha ne kadar devam edecek? Siyanürle intihar eden
ailelerimizi unutmadık, kendini yakan insanlarımızı
unutmadık. İntihar eden, boşanan, yok olup giden nice aileleri
unutmadık.
Gaziantep ilimizde ve Türkiye genelinde
artış gösteren intihar ve cinayet vakalarından dolayı büyük
bir endişe duymaktayız. Hükûmetin vatandaşın haklı
isyanına kulak vermesi, daha gerçekçi ekonomik politikalarla yaşanan
sorunlara çözüm bulmasını, kapalı olan esnafımıza,
işsiz vatandaşımıza bu pandemi sürecinde sahip
çıkmasını bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Sümer...
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Adanada, maalesef, birçok bürokratın devletin
bürokratı gibi değil de AKPnin bürokratıymış gibi
hareket etmesinin son günlerde daha fazlalaşarak giderek
arttığını görüyoruz. Spor İl Müdürlüğünden sonra
dün de Adana Saimbeyli Orman İşletme Müdürünün kendi sosyal
medyasından paylaştığı bir fotoğraf ve aynen
şöyle diyor: AK Parti Siyaset Akademisi sertifikamızı Saimbeyli
AK PARTİ İlçe Başkanı ve Yönetim Kurulu elinden
aldık. Bu kurumlar cumhuriyet devletinin kurumlarıdır. Devlet
memurları bir partinin üyesi olamazlar. 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 7nci maddesi bu konuyla alakalı kesin bir hüküm
içerir. İlgili madde, devlet memurlarının hiçbir koşulda
herhangi bir siyasi partiye üye olmasının mümkün
olmadığını açıkça belirtmiştir. Adana
Saimbeylide karşımıza çıkan bu tablo doğru değildir.
Mülki idareciler ve amirler devlet kurumunun temsilcileri, bir partinin
değil devletin tarafında olmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaplan...
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) - Teşekkürler
Sayın Başkan.
Esnaf kan ağlıyor, kepenkler kapalı,
kahvehaneler, müzisyenler ve sanatçılar kan ağlıyor, bir
yıldır çalışmadı; emekliler kan ağlıyor,
aldıkları maaş ev kiralarını dahi
karşılamıyor; kafeler, restoran sahipleri,
çalışanları kan ağlıyor, isyan ediyor, artık
çaresizler. AK PARTİ ne yapıyor? BAĞ-KUR prim borcuna zam,
internete zam, elektriğe zam, doğal gaza zam, vergilere zam,
otoyollara zam, köprülere zam, ÖTVye zam. AK PARTİ bu ülkede zam
yapmaktan başka hiçbir şey yapmıyor. AK PARTİ
vatandaşlarımızın aklıyla alay ediyor. Bugün
çiftçilerimizin elindeki telefonun hesabını soran AK PARTİden
tüm Türkiye yarın sandıkta hesap soracaktır.
BAŞKAN Sayın Kaya
AHMET KAYA (Trabzon) - Teşekkürler Sayın
Başkan.
Millî Savunma Komisyonunun değerli üyeleri, her
gün yüzlerce genç bizleri arayıp bu bedelli konusuyla ilgili
sıkıntılarını aktarıyorlar. Bakaya ve yoklama
kaçağı durumuna düşen gençlerimizin çok ciddi
sıkıntısı var. Sayıları 450-500 bini bulan bu
gençler, bilmiyorum, muhtemelen sizleri de arayıp bu şikâyetlerini,
bu sitemlerini ve çözüm arayışlarını iletiyorlardır.
Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Yani bunlar bizim gençlerimiz, hepimiz anne babayız.
Birçoğu yeni yuva kurmuş, iş kurmuş, borcu var, harcı
var, büyük bir sıkıntıyla karşı karşıya olan
bu gençlerimizle ilgili hep birlikte bir çözüm üretmemiz gerekiyor. Bu konudaki
düşüncelerinizi bizlerle paylaşırsanız sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arık
Sayın Arık, talebiniz yok mu sizin?
ÇETİN ARIK (Kayseri) Yok Başkanım.
BAŞKAN Tamam, peki.
Buyurun Sayın Başkan.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas)- Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sadece 2 milletvekilimizin sorusu bizimle ilgili
Muhterem Başkanım. Sayın Köksalınki Afyon
Emirdağdaki sulama ücretleriyle ilgili, Sayın
Gaytancıoğlunun Uzunköprü Bülbül Koruluğunun
kiralanmasıyla ilişkili, Sayın Aycan, Medeni Kanunun kabul
yıl dönümünden bahsederek aile hukukuna ilişkin
değişiklerin yapılması zamanının geldiğini
ifade etti. Sayın Yılmazkaya ve Sayın Kaplan, yaşanan
ekonomik sıkıntılardan bahsetti. Sayın Sümer, Adanadaki
bürokratların siyasetle fazlaca ilgilendiğini ve Devlet
Memurları Kanununa göre hiçbir siyasi partiye üye olamayacakları
gerçeğini dile getirdi. Dolayısıyla, biz de aynen
katıldığımızı belirtelim.
Muhterem Başkanım, Sayın
Taşkının Türk Silahlı Kuvvetlerinde Yüksek Askerî
Şûrada terfi ve emekliliğin nasıl olduğuna ilişkin
bir sorusu oldu, ona bir açıklama yapmak isterim. Türk Silahlı
Kuvvetlerinde albay rütbesinde terfi, uzatma ve kadrosuzluktan emekliye sevk
işlemlerine Yüksek Askerî Şûra tarafından karar verilmektedir.
YAŞ hazırlıkları kapsamında, kuvvet
komutanlıklarınca personelin liyakat durumu, hizmet ihtiyacı ve
güvenlik durumları göz önünde bulundurularak yapılan
çalışmalar Genelkurmay Başkanlığına arz
edilmektedir. Genelkurmay Başkanlığınca yapılan
çalışma sonuçları Millî Savunma Bakanlığına
gönderilmekte ve Bakanlıkça yapılan değerlendirmeyi müteakiben
nihai karar verilmekte ve Yüksek Askerî Şûraya teklif
yapılmaktadır. 23 Temmuz 2020 tarihinde, Sayın
Cumhurbaşkanımız Başkanlığında icra edilen
YAŞ toplantısında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) kadro
ve ihtiyacı dikkate alınarak yapılan değerlendirmeler
sonucunda terfi, uzatma ve kadrosuzluktan emeklilik kararları
alınmıştır.
Yine, Sayın Cumhurun ikinci sorusu da subay ve
astsubay atamalarıyla ilgiliydi. Türk Silahlı Kuvvetlerinde personel
atama işlemleri 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanunu başta olmak üzere, ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde
yürütülmektedir. Subay ve astsubayların atamaları, personelin liyakat
durumu, safahatı ve hizmet ihtiyacı göz önünde bulundurularak kuvvet
komutanlarınca çalışılmakta, Genelkurmay
Başkanlığıyla koordine edilmekte, ardından Millî
Savunma Bakanlığına teklif edilerek Millî Savunma
Bakanının onayıyla yapılmaktadır.
Dolayısıyla, subay ve astsubay atamaları üzerinde Genelkurmay
Başkanımız da yetkilidir, Millî Savunma Bakanımız da
yetkilidir.
Yine, Sayın Başkanım, değerli
milletvekillerim; 7179 sayılı Askeralma Kanunu yürürlüğe
girmeden önce yoklama ve bakaya toplamı 567.367 idi. 5 Kasım 2019
tarihine kadar bu hak verilen yükümlülerden
Biliyorsunuz, orada 140 bin gibi
bir rakam vardı herhâlde fakat dedik ki buna bile başvuran olmaz.
Buna rağmen, milletvekillerimizin teklifiyle, kim başvurursa bedelli
hakkından herkes faydalanır şeklinde bir düzenleme yaptık. Bırakın
o kontenjanı, o 140 bin dolayındaki kontenjanı, başvuran
sayısından sadece 6.142 kişi bu hakkı
kullanmıştır.
Bir de sayın vekillerimizin
konuşmalarında dile getirdiği hususlar vardı. Adli
mahkemeler içinde askerlikle ilgili davaları görmek üzere, Hâkimler ve
Savcılar Kurulunca adli mahkemelerden birinin yetkilendirilmesi,
görevlendirilmesi doğrultusunda bir çalışma yapılmakta,
dolayısıyla bu konuda bir ihtisaslaşma çalışması
olduğunu belirtmek isterim.
Yine, bir başka sayın vekilimiz
Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Suriyede, Libyada, Azerbaycanda hangi
haritayı değiştirdiğini aziz milletimiz takip ediyor. Alman
Dışişleri Bakanı şöyle konuşuyor, diyor ki:
Bizim Orta Doğuda ve Afrikada bıraktığımız boşluğu
Türkiye doldurdu. E, bunu Türk Silahlı Kuvvetlerimizle başardık
diyelim.
Yine, bir başka arkadaşımız,
Genelkurmay Başkanlığının statüsüyle ilgili bir
açıklama getirdi. Muhterem Başkanım, Genelkurmay
Başkanı tarihsel olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin komutanıdır.
Bu konuda, cumhuriyetin kurulduğu, İstiklal Savaşının
başladığı günden bugüne kadar Genelkurmay
Başkanının statüsüyle ilgili 7ye yakın düzenleme
yapıldı. Nedir? Önemli olan birkaçını vereyim de
Dolayısıyla, bu yapılandırmaların burada bir
zorunluluk değil, bir siyasi ve hukuki tercihe
dayandığını belirtmek isterim. Türkiye Cumhuriyetinin
kuruluşunda Genelkurmay Başkanlığı bir bakanlık
olarak oluşturuldu. Bu bakanlığın adı Erkân-ı
Harbiye-i Umumiye Vekâletiydi. 3 Mayıs 1920den 3 Mart 1924e kadar görev
yapan 6 Kabinede Genelkurmay Başkanı kabine üyesi olarak bulundu. Bu dönemde
Millî Savunma Bakanları da asker kişiler olduğundan Kabinede
daima 2 profesyonel bulundu, demek ki biri bu Bakan olarak. Biz bunu gördük,
tecrübe ettik. İkincisi, 3 Mart 1924te Genelkurmay
Bakanlığı kaldırıldı, bunun yerine,
Cumhurbaşkanı yerine / adına orduya barış durumunda
komuta eden en yüksek rütbeli askerî makam olarak Genelkurmay
Başkanlığı ihdas edildi 1924te. Kanun, Genelkurmay
Başkanının görevinde bağımsız olduğunu açıkça
belirtti. Genelkurmay Başkanının görevine giren konularda her
bakanlıkla yazışabileceği, Genelkurmay
Başkanının Başbakanın inhası,
Cumhurbaşkanının onayıyla seçileceği belirtildi fakat
burada Genelkurmay Başkanının nereye bağlı
olacağı belirtilmedi. Genelkurmay Başkanının
askeriyeye emir ve komuta ettiği, askerî politika ve stratejiyi de tespit
ettiği, Savunma Bakanlığının üzerinde bir konumda
bulunmuştur. Genelkurmay Başkanlığı görevi bu dönemde
yani 1924ten 1944e kadar Mareşal Fevzi Çakmak tarafından yerine
getirildi, 21 yıl boyunca bu makamda görev yaptı.
Üçüncüsü, 1944te 4580 sayılı Kanunla
Başbakana bağlı Genelkurmay Başkanlığı
dönemi başlatıldı. Kanunla Genelkurmay açık bir
şekilde Başbakanlığa bağlandı, diğer Bakanlıklarla
yazışma yetkisi, Başbakanın onay verdiği
kadarıyla mümkün hâle getirildi. Başbakanın vereceği
onayı istediği zaman değiştirebileceği de kanunda
açıkça belirtildi. Bu şekilde askeriyenin sivil hükûmetlerin kontrolü
altına alınması yolunda bir adım
atıldığı ifade edildi.
Dördüncüsü 1949 yılında yapıldı.
1949da kabul edilen 5398 sayılı Kanunla Genelkurmay
Başkanının statüsü yeniden düzenlendi, Millî Savunma
Bakanlığına bağlı Genelkurmay
Başkanlığı statüsü getirildi.
Beşincisi -vaktim kalmıyor, özet
geçiyorum- 61 Anayasasıyla getirildi. 61 Anayasasında Genelkurmay
Başkanı silahlı kuvvetlerin komutanı oldu. Genelkurmay
Başkanı Bakanlar Kurulunun teklifi üzerine Cumhurbaşkanınca
atandı. Genelkurmay Başkanının görev ve yetkilerinden
dolayı Başbakana sorumlu olduğu belirtildi. Anayasayla
oluşturulan Başbakana sorumlu Genelkurmay Başkanı modeli
yanında aynı zamanda Millî Savunma Bakanına bağlı
genelkurmay modeli de yürürlükte kaldı. Bu sistem ne zamana kadar devam
etti? 1970 yılına kadar. Bu yıl 1324 sayılı Kanun
çıkarıldı. Genelkurmay Başkanının savaşta ve
barışta Türk Silahlı Kuvvetlerinin komutanı olduğu,
silahlı kuvvetlerin savaşa hazırlanmasında personel,
istihbarat, harekât, teşkilat, eğitim öğretim ve lojistik
hizmetlerine ait ilke ve öncelikler ile ana programları tespit
edeceği, görev ve yetkilerine ait konularda şahsen Millî Savunma
Bakanıyla işbirliği yapacağı, görev ve yetkilerinden
dolayı Başbakana karşı sorumlu olduğu hükme
bağlanmıştır. Bununla birlikte Başbakana
karşı sorumlu olduğu Genelkurmay Başkanlığı
dönemine dönüldü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ Bitiriyorum Muhterem Başkanım.
En son olarak da şu anda içinde
bulunduğumuz
Genelde akademisyenler tarafından bu düzenlemenin
1940larda yapılan düzenlemeden yararlanılarak
yapıldığı da ifade edilmektedir. Hukuk yaşayan bir
olgu. Yaşayan olgu ne demektir? İhtiyaç varken kanunun
değiştirilmesi normaldir, dolayısıyla bir statünün
değişmez olduğunu kabul etmekten ziyade ihtiyaca cevap verip
vermediği şeklinde değerlendirilmesinin daha doğru
olacağını düşünüyorum.
Tekrar teşekkür ediyorum Muhterem
Başkanım.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.03
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 19.29
BAŞKAN:
Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 48inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
250 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Birinci bölüm üzerinde görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 250 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 1inci maddesinde geçen kapsamında ibaresinin dahilinde
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haşim
Teoman Sancar Çetin
Arık Ahmet
Önal
Denizli Kayseri Kırıkkale
Polat
Şaroğlu Bayram
Yılmazkaya Özgür
Ceylan
Tunceli Gaziantep Çanakkale
Gürsel
Erol
Elâzığ
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLİ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Muhterem
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Elâzığ Milletvekili Gürsel Erol.
Buyurun Sayın Erol.(CHP sıralarından
alkışlar)
GÜRSEL EROL (Elâzığ) Sayın Başkanım,
Sayın milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Bu hafta kötü bir haber aldık. 13 asker kökenli
ve sivil kökenli sivilimizin PKK terör örgütü tarafından
katledilmelerinin, infaz edilmelerinin hepimiz üzüntüsünü yaşadık.
Şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum, yakınlarına da
başsağlığı diliyorum. Aynı zamanda, bu
operasyonda hayatını kaybeden 2 yüzbaşımız ve 1
astsubayımız var; onlara da Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı diliyorum,
yaralı olan askerlerimize de bir an önce sağlıklarına
kavuşmaları dileklerimizi buradan iletiyorum.
Genelde, milletvekili seçildiğim günden bu güne
kadar terör konusunda ve teröre karşı duruş konusunda Mecliste
her anlamda dik duran; bölgesinin, ülkesinin, yurttaşlarının,
seçmenlerinin isteklerini ve taleplerini, beklentilerini bu kürsüde korkmadan,
yılmadan, cesurca seslendiren bir milletvekiliyim. Belki benzer bir
konuşma olacak ama bu, konuşmayı tekrarlamakta da yarar
görüyorum çünkü sürekli bu, Türkiyenin gündemine geliyor, Türkiyenin
gündemine gelirken CHPyle ilgili algı yaratılmak için
kullanılan meseleler: PKK bir terör örgütü müdür? Evet. PKK alçak,
şerefsiz bir terör örgütüdür. PYD bir terör örgütü müdür? Evet. PYD alçak,
şerefsiz bir terör örgütüdür. YPG terör örgütü müdür? Evet. YPG alçak, şerefsiz bir terör örgütüdür. FETÖ terör
örgütü müdür? Evet. FETÖ alçak, şerefsiz bir terör örgütüdür. Bunlardan
hiç kimsenin şüphesi olmasın. Şimdi, burada mesele şu:
Bence terörle mücadele yalnızca Türkiyede bir siyasi partinin mücadelesi olmamalı.
Terörle mücadeleyi Türkiyede bir devlet politikası ve bir devlet
geleneği hâline dönüştürmemiz lazım. Zaten Türkiyede
yaşanan temel sorun da bu terörle mücadelede.
Bakın, PKK terör örgütünün ilk eylemi 1984 Eruh
katliamı. Aradan otuz yedi yıl süre geçmiş, bu otuz yedi
yıl sürede 6 Cumhurbaşkanımız değişmiş, 12
Başbakan değişmiş, 24 Hükûmet değişmiş, 25
İçişleri Bakanı değişmiş ama sonuç itibarıyla
bugün Parlamentonun yine gündem konularından biri terör. Demek ki terör
bir siyasi partinin meselesi değil, terörü bizim bir devlet meselesi
olarak görüp bütün siyasi partilerin ortak değerleri üzerinden bir devlet
politikasına dönüştürmemiz lazım.
Peki, bugün öyle mi? Şu anda teröre
karşı mücadele bir devlet politikası mı? Ben üzülerek
söylüyorum, neyi üzülerek söylüyorum? Şimdi, düşünün ki 13
şehidimiz var; 3 tane de operasyona katılan, etkin, faal olan 2
yüzbaşımız ve 1 astsubayımızın şehit haberi
geliyor ve Sayın Cumhurbaşkanımız Rize kongresinde kürsüde
şehitlerimizden birisinin annesiyle canlı telefon
bağlantısı kuruyor. Bu nedir? Bu, terörle mücadeleyi
siyasallaştırmadır. Asla ve asla terörle mücadele siyaset konusu
yapılmamalı, parti meselesi yapılmamalı.
Bakın, partili
Cumhurbaşkanlığı sisteminde Sayın
Cumhurbaşkanımızın en büyük iddiası neydi? Bakanlar
milletvekilleri arasından olmayacak yani milletvekilinden bakan olmayacak,
bakan siyasi bir kimliği temsil etmeyecek, bakan konusunda uzman,
dışarıdan kişiler olacak ve siyasetin
dışında bakanlığıyla ilgilenecek. Bakın,
Millî Savunma Bakanı Hulusi Akarı ta tuğgeneralliğinden
beri tanırım, dostluğumuz da vardır. Bugün AK PARTİ
Ankara il kongresi vardı. Millî Savunma Bakanının AK PARTİ
Ankara il kongresinde ne işi olabilir? Ne işi olabilir, soruyorum
size? Onun için söylüyorum, bunları dinleyin. Yani devleti gelenekleriyle,
kurallarıyla, kanunlarıyla yönetin ve bazı konularda gerçekten
devletin hiyerarşik yapısına, geleneklerine aykırı
davranışlar göstermeyin.
Bir şey daha sormak istiyorum size: Devlette ve
hükûmette devamlılık esastır. 13 yurttaşımız
-adını ne koyarsanız koyun- kaç yıl önce
kaçırıldılar, alıkonuldular, rehin alındılar?
Yaklaşık beş altı yıl önce değil mi? Peki,
adını koyabilirler mi, terör örgütleri yolu kesebilir mi? Kesebilir,
ben Tunceli Milletvekilliğimde bunu yaşadım. Seçim kampanyamda
Pülümür ilçesine hiç gidemedim, yol kesikti. O korkuyu
yaşadığınız zaman kimse o bölgelerde cesaret
göstermesin, buralarda konuşmak gibi değil. Peki,
kaçırdılar, devlet nerede? Niye Nerede? diye soruyorum: Eğer o
bölgede bir mağarada beş yıl saklanmış olsalardı
size hak verirdim ama kaçırıldıkları yerden
yaklaşık 600-700 kilometre sınır ötesine
götürülebiliyorlarsa ve bu terör örgütleri sınır ötesine götürüp
beş altı yıl bir mağarada orada esir ediyorsa,
alıkoyuyorsa, rehin alıyorsa bizim sınır güvenliğimiz
nerede? Demek ki sınırlarımızdan isteyen istediği gibi
elini kolunu sallayarak teröristi de getirip götürüyor, her türlü
gayrimeşru işi de yapabiliyor. Bunları da sorgulamamız
lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
GÜRSEL EROL (Devamla) Ve bunları ifade
ederken siyasi bir değerlendirme yaparak bunları konuşmuyorum.
Ben kendi bölgemde de Mecliste de her zaman devlet geleneklerine uygun
davranılması gerektiğini, siyasi partilerin gelip geçici
olduğunu, devletin kalıcı olduğunu iddia eden bir
siyasetçiyim. Bugün AK PARTİ Hükûmet, siz hükûmeti yönetiyor olabilirsiniz
ama yarın bir başka parti gelecek geçmişte olduğu gibi.
Partiler geçici, devlet kalıcıdır; onun için ki terörle
mücadelede yalnızca kendi bakış açınıza göre siyaset
geliştirmeyin, siyasallaştırmayın, terörü iç siyaset
malzemesi yapmayın. Terör bu ülkenin ulusal meselesidir ve terörle ilgili
bir devlet politikasına bu ülkenin ihtiyacı var diyorum. Terör
örgütlerini, başta PKK olmak üzere, başta FETÖ olmak üzere bu ülkede
bunlara müsamaha gösteren herkesi de şiddetle kınıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesinde yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Dursun
Ataş Hasan
Subaşı
İzmir Kayseri Antalya
İmam
Hüseyin Filiz Hayrettin
Nuhoğlu
Gaziantep İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Antalya Milletvekili Sayın Hasan Subaşı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
250 sıra sayılı Kanun Teklifinin
1inci maddesi hakkında konuşmak için söz aldım. En başta,
hain PKK terör örgütü tarafından katledilen 13 yurttaşımız,
yine operasyonda kaybettiğimiz 2 subay, 1 astsubayımız ve tüm
şehitlerimiz için Allahtan rahmet diliyorum. Milletimizin başı
sağ olsun.
Yaşadıklarımızın önemine
binaen bu konu hakkında birkaç hususu işaret etmek istiyorum. Dün
Gara Operasyonu nedeniyle Savunma Bakanı Sayın Akar ve
İçişleri Bakanı Sayın Soylunun muhalefet partilerini
ziyareti ile Meclise bilgi vermeleri olumlu
karşılanmıştır. Ancak birçok noktası da maalesef
açıklığa kavuşmamıştır. Bakanların
operasyon için Meclise karşı sorumluluk duymak yerine
suçlayıcı beyanları da gözden kaçmamıştır
doğrusu.
Otuz yedi yıldır süren terör
canlarımızı almakla kalmıyor, aynı zamanda en
yakıcı sorunlarımızın başında gelen ekonomik
sorunların da önemli bir parçasını teşkil ediyor. Gara Operasyonunun karar vericisi ve stratejik
planı kimler tarafından yapılmıştır? Jetler
görülünce rehinelerin canının tehlikeye atılacağı
belliyken planın amaç ve hedefi yeterince
anlaşılamamıştır. Her bir askerimiz, devlete,
ailelerinin güle oynaya uğurladığı, şehitliğinde
de Vatan sağ olsun. diyen bu milletin emanetleridir. Bu değerli
emanetlerin canı için devletin her şeyi her önlemi alması
gerekir. Daha önce aracılar kullanılarak, kaçırılan 335
askerimiz sağ salim kurtarılmıştı.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi sonrası artık
askerî karar ve stratejiler de Cumhurbaşkanı ve saray bürokrasisi
tarafından mı yönetiliyor? Beş-altı yıldır
kaçırılan evlatlar için Mecliste her yıl konu gündeme getirildi;
soru önergeleri, araştırma önergeleri verildi, hiç dikkate
alınmadı, her defasında reddedildi. Neden? Çünkü iktidar
çoğunluğu sadece önlerine gelen gündemi takip ediyor.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin gündeminde bazen
çılgın projeler, bazen de hiç konuşulmamış Aya
gitmek, Yeni anayasa yapmak gibi konular sürpriz biçimde gündeme
gelebiliyor. Oysa Meclise, muhalefete, sokağa kulak verilse ülkenin gündemi
bellidir, devletin öncelikleri bellidir. Kaçırılan 17 asker ve
polisimiz de en öncelikli konulardandı ve her yıl Mecliste konu
edilmişti. Devletin itibarı savurganlık ve ihtişamla
sağlanmaz; itibar, bazen 1 canımız için her yolu denemek ve
kurtarmaktır.
Bu Meclis, Kurtuluş Savaşının
karargâhı oldu, Türkiye Cumhuriyetini kurdu, hükumetler kurdu, önemli
sorunlara çözüm aradı. Bu çatıyı görmezden gelerek sorun çözmek
mümkün değildir. Geçmişte terör Genelkurmaya havale edilmişti.
Kolluk gücü daima canı pahasına görevini yaptı, onları
şükranla anıyoruz ancak çözümün siyaset ayağı eksik
kalmıştı. Bugün ise kurmay aklı da siyaset ayağı
da dışlandı, iki ayağı da eksik. Devleti tek
başına yönetmek isteyen zihniyet Meclisi çözüm odağı
olmaktan çıkarmıştır. Saflara bölünerek tartışma
yerine kavga eder hâle gelmesini tercih etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN SUBAŞI (Devamla) Bitmek üzere efendim.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Hangi yol denenirse
denensin tek kişinin ufku, vizyonu ve aklıyla Türkiye'yi yönetmek
mümkün değildir. Türkiye'nin Meclisi, siyaset kurumları, sivil toplum
örgütleri, üniversiteleri ve onların birikimlerinden, katkı ve
katılımlarından yararlanmadan Türkiye'yi yönetmek mümkün
değildir. Bu katkıyı almanın yolu da nitelikli bir
demokrasidir, hukuk devletidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Subaşı.
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 250 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinde yer alan şeklinde
ibaresinin olarak şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Necdet
İpekyüz Kemal
Peköz Murat Çepni
Batman Adana İzmir
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Mahmut
Celadet Gaydalı
İzmir Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLİ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Batman Milletvekili Necdet İpekyüz. (HDP sıralarından
alkışlar)
NECDET İPEKYÜZ (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yapılan düzenlemenin 1inci maddesi üzerine söz
aldım. 1inci madde Türkiye'de tıp eğitiminde ve
uzmanlığında misafir olarak gelenlere bir ödenek verilmesi,
misafir olarak gelenlere ücretinin verilmesi; gerekçesinde de eşitlikten
söz edilmiş. Aslında Halkların Demokratik Partisi olarak birçok
konuşmamızda arkadaşlarımızın en çok üstünde
durduğu kelime eşitlik. Misafirler için eşitlik düşünen bir
düzenlemeyi
Türkiyede aslında sadece misafirler için değil, bütün
insanlar için eşitliği düşünmemiz lazım. Bunu
yapmadığımız zaman, o zaman ne bu Meclisin ne de
yaptığımız düzenlemelerin
inandırıcılığı kalmaz.
Eşitlike kavram olarak
bakıldığında da aslında birçok kampanya yürütüyor
Halkların Demokratik Partisi, nedense medya tek ses olarak bir algı
operasyonuyla daha çok hedef olarak göstermeye çalışıyor. Az
önceki konuşmamda iş ve aş buluşmalarından söz
etmiştim. Şimdi de nasıl ki bizim geçmişte
başlattığımız Hep Birlikte kampanyası
dışında Herkes İçin Adalet diye bir kampanya yürütüyoruz.
Herkes için her yerde her zaman ve her dilde adalet istiyoruz.
Peki, bu adalet dediğimiz kavram nedir?
Adalet dediğimiz kavramı felsefeciler tartışırken
aslında daha çok adaletsizlikten yola çıkmaktalar. Partinin ismi,
Adalet ve Kalkınma Partisi. Peki, Türkiyede
baktığımızda, insanlar gerçekten adil olarak
yönetildiklerini düşünüyorlar mı, her şeye adaletli
yaklaşıldığını düşünüyorlar mı? Bugün,
kadınlara sorsanız hayır, öğrencilere sorsanız
hayır, emeklilere sorsanız hayır, çiftçilere sorsanız
hayır, Kürtlere sorsanız hayır, Alevilere sorsanız
hayır, Romanlara sorsanız hayır. Herkes bir adaletsizlikten
söz ediyor ve o zaman siz eşitlikten söz ettiğinizde, eşitlikle
ilgili düzenlemelerden söz ettiğinizde bunun
inandırıcılığı olmaz.
Adalet ve eşitlik aynı mıdır?
Hayır. Bütün farklılıklara yaklaşmak lazım, bütün
farklılıkları kapsamak lazım ve hak temelli yaklaşmak
lazım. O nedenle, biz Herkes için adalet. diyoruz ve Herkes için
adalet. derken de biz Türkiyenin şu andaki mevcut durumunda çoklu krizin
de farkındayız; ekonomik krizin de farkındayız, hukukun
artık giderek bir argümana dönüştüğünün, kullanıldığının
da farkındayız, üniversitelerin ne hâlde olduğunun da
farkındayız, siyasal ve sosyal krizin de farkındayız; çoklu
bir krizle karşı karşıyayız. Peki, ortada ne var?
Yolsuzluk var, riyakârlık var, ayrımcılık var ve en
önemlisi, nefret, kin ve kutuplaştırıcı bir dil var. En çok
birlikten söz edenler en çok bölücülük yapıyorlar, en çok
ayrımcılığa neden oluyorlar, en çok kutuplaşmaya neden
oluyorlar ve Türkiyede en kilit noktadaki, durumdaki insanlar en bölücü
olarak, en eşitliği bozan olarak davranıyorlar, en
kutuplaştırıcı dilde davranıyorlar. O zaman adaletten
söz edemezsiniz, o zaman eşitlikten söz edemezsiniz.
Biz Herkes için adalet dediğimizde, kayyum
dediğimizde itirazlar çıkıyor ve giderek kayyum
denildiğinde artık seçilmiş insanlar değil, iktidara göre
olmayan insanların yerine atanmışlar akla geliyor ve bunu bir
sistematik uygulamaya dönüştürdünüz. Giderek öyle bir uygulamaya geldi ki
dünyanın birçok yerinden tepkiler geliyor ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi birçok karar almasına rağmen, birçok düzenleme
yapmasına rağmen -burada söz söyleye söyleye artık ne
diyeceğimizi de bilemedik- hâlâ Demirtaş kararı, Demokratik
Toplum Kongresiyle ilgili kararlar, Figen Yüksekdağla, İdris
Balukenle ilgili kararlar uygulanmıyor. Peki, ne yapılıyor?
Arkadaşlar, biliyor musunuz, geçtiğimiz
hafta bütün televizyonlarda şu oldu: 700 küsur HDPli yakalandı.
Hepsi iki gecede bırakıldı. Biz Batmandaydık, burada
Batman vekillerimiz, arkadaşlarımız da var. Biz gelmeden önce
Ben, Zeytinburnunda yaşamını yitiren evli çiftin,
çocuklarını komşusuna bırakıp aç kaldıkları
için iş, aş dedikleri için intihar eden çiftin Kozluktaki
cenazesindeyken 8 gözaltı vardı. Sonra, peşinden bizim merkez
ilçe yöneticilerimiz yakalandı. Aynı gün bizim Batman Belediye
Eş Başkanımız tahliye edilmişti. Bir kaos gibi, iki
güne o insanlar bırakıldı. Eş Başkan
bırakılmış, cezaevinden çıkmış,
Diyarbakırdan Batmana gelecek ve Batmanın girişinde
geldiği araçlar durdurulmuş saat dokuzu beş geçeye kadar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Eve girdikleri gibi,
yanındakilere, akrabalarına, onunla beraber olan herkese Siz
sokağa çıkma yasağını ihlal ettiğiniz için ceza
kesiyoruz. denilmiş. Siz böyle davrandığınız sürece
adaletten söz edemezsiniz, devam ettiremezsiniz.
Cezaevleri
Şimdi cezaevlerinde açlık
grevleri var, kimse duymak istemiyor. Ben sadece tekrar bir şey
söyleyeceğim, adalet diyoruz ama Hakkâri eski Belediye Eş
Başkanımız Dilek Hatipoğlu başka bir cezaevinden
cezaevi ring aracıyla Van Cezaevine getiriliyor, Van Cezaevinin
girişinde çıplak aramaya tabi tutulmaya
çalışılıyorlar. İtiraz edince yerde süründürülüyor,
darp izleri mevcut, bütün uygulamalar mevcut. Buna mı adalet
diyeceğiz, buna mı eşitlik diyeceğiz? Siz, adalet ve
eşitliği sadece kendiniz ve yandaşınız için
düşünüyorsunuz, yüzde 99 için düşünmüyorsunuz. Adalet ve
eşitliğin bütün farklılıkları kapsayan, bütün
farklılıklarla beraber barış içinde
kutuplaştırıcı değil, bütünleştirici ve demokrasiye
hoşgörüyü getirecek bir dil olması lazım. Bu diller bizlerin
mücadelesiyle devam edecek. Kim kışkırtırsa, kim
provokasyon getirirse bu oyuna gelmeyeceğiz; biz her zaman
barıştan yana olacağız.
Teşekkürlerimi sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde 2si aynı mahiyette olmak
üzere 4 önerge vardır. Bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 250 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
2nci maddesinde geçen bulunmaksızın ibaresinin
olmaksızın olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haşim
Teoman Sancar Çetin
Arık Ahmet
Önal
Denizli Kayseri Kırıkkale
Bayram
Yılmazkaya Polat
Şaroğlu Özgür
Ceylan
Gaziantep Tunceli Çanakkale
Murat
Bakan
İzmir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Tamer
Osmanağaoğlu Mustafa
Hidayet Vahapoğlu Baki
Şimşek
İzmir Bursa Mersin
Sefer
Aycan Ayşe
Sibel Ersoy Metin Nurullah
Sazak
Kahramanmaraş Adana Eskişehir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLİ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Murat Bakan.
Buyurun Sayın Bakan. (CHP sıralarından
alkışlar)
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununu
konuşuyoruz. Uzun yıllardır fikritakibimde olan bir konu
olduğu için ben de Komisyon üyesi olmamama rağmen Komisyona
katılan, söz alan, katkı sunmaya çalışan bir
arkadaşınızım.
Öncelikle şunu ifade edeyim: Bu Meclisin temel
işlevi yasama yapmak, kaliteli yasama yapmak değerli arkadaşlar.
Kaliteli yasama yapmak ne demek? Ben mutlak iktidarım, seçimle geldim, istediğim
yasayı istediğim gibi çıkarırım. demek değil.
Eğer bir hukuk devletiyse mutlak iktidar diye bir şey yok, muhalefeti
dinleyeceksiniz, sivil toplum örgütlerini dinleyeceksiniz, yasa yaparken buna
göre yasa yapacaksınız ve bu ihtisas komisyonundan başlayacak.
Millî Savunma Komisyonunda ne oldu? Muhalefet milletvekillerinin verdiği
önergeler, söylediği eleştiriler zerre kadar dikkate
alınmadı. Orada bir sivil toplum örgütü var kanunla kurulmuş,
TEMAD. TEMAD Başkanına -söylediğimiz hâlde- söz verilmedi. Ben
bunca yıldır milletvekiliyim, bu kadar komisyona katıldım
yani muhalefetin eleştirileriyle bir virgülün değişmediği,
bir harfin değişmediği ilk defa böyle bir komisyona şahit
oldum ve üzüldüm. Bu ayıp, üç bakanlık yapmış Sayın
Komisyon Başkanının ayıbıdır. Bir virgül
değişmez mi bir kanunda? En ufak bir eleştiri dikkate
alınmaz mı? Yani illa her şeyi soracağınız
sarayın onayını mı almak zorundasınız? Sizin
kendi iktidarınız yok mu?
Değerli arkadaşlar, Komisyonda biz ne
istedik, ne söyledik de değişmedi? Allahın bir lütfu olarak
gördüğünüz ve kanun hükmünde kararnamelerle yeniden dizayn ettiğiniz
Türk Silahlı Kuvvetlerinin yani tarihi milattan önce iki yüz dokuz
yılına ulaşan Türk Silahlı Kuvvetlerinin fabrika
ayarlarına dönmesini istedik. Türk Silahlı Kuvvetlerinin beyni
Genelkurmay Başkanlığını, komuta merkezini,
bitirdiniz, Genelkurmay Başkanını basın sözcüsüne
dönüştürdünüz. Hulusi Akara göre dizayn ettiniz orduyu.
Genelkurmayın, tabiri caizse, kapısına kilit vurup
atanmış Millî Savunma Bakanına bağladınız. Türk
ordusunun harimiismetini, kozmik odasını FETÖye teslim ettiniz.
Askerî cerrahide uzmanlaşmış asker hastanelerini
kapattınız ya da Sağlık Bakanlığına
bağladınız. Cephede ateşli yaralanmalarla ilgili uzman
personeli devlet hastanelerinde pansuman yapar noktaya getirdiniz. İhtisas
gerektiren askerî yargıyı Adalet Bakanlığına
bağladınız. Jandarma ve Sahil Güvenlik
Komutanlığını İçişleri Bakanlığına
bağladınız. Osmanlıdan bugüne zabit yetiştiren 1839
yılında kurulan askerî liseleri, 1834 yılında kurulan harp
okullarını kapattınız. Burada bir milletvekili
arkadaşımız Harbiye Marşını söyledi.
Umarız, harp okulları yeniden, eskisi gibi harp okulu olarak
açılır da hep beraber söyleriz Harbiye Marşını.
İki bin iki yüz yıllık geleneği
olan şanlı ordumuzun komuta bütünlüğünü ortadan
kaldırdınız. Yüksek Askerî Şûrayı siyasal kararlar
alan
Türk ordusunun asıl ve en önemli gücü olan liyakati ortadan
kaldırdınız değerli arkadaşlar. Nasıl
kaldırdınız liyakati, onu anlatayım: Bakın, FETÖnün
Balyoz kumpasıyla cezaevine attığı ve 15 Temmuz hain darbe
girişiminde Jandarma Genel Komutanlığını FETÖye
teslim etmeyen vatansever generallerimiz Ahmet Hacıoğlunu, Ali
Demiri emekli ederken Teğmenlik rütbemi FETÖ taktı, FETÖnün elini
öptüm. diyen Serdar Atasoyu general yaptınız, general.
Bakın, 15 Temmuz gecesi Jandarma Genel
Komutanlığı Personel Daire Başkanı Ali Demir, darbe
girişimini haber alınca Tuğgeneral Ahmet Hacıoğlunu,
Kurmay Albay Aziz Yılmazı, Albay Nurettin Alkanı, Albay Güven
Şabanı arıyor ve darbe girişimi olduğunu bildiriyor.
Bu 5 komutan darbe girişimini önlemek için Hisarcıklıoğlu
Camiinde karargâh kuruyorlar. Sivil kıyafetleriyle, beylik
tabancalarını yanlarına alıp sivil bir araçla Jandarma
Genel Komutanlığına gidiyorlar. Jandarma Genel
Komutanlığında ilk çatışmada Albay Nurettin Alkan
kolundan yaralanıyor ve sabaha kadar çatışıyorlar, Jandarma
Genel Komutanlığını FETÖye teslim etmiyorlar.
Değerli arkadaşlar, bu komutanlar
sırtlarındaki üniformanın kıymetini bilen komutanlar. Bu
komutanlar, omuzlarına taktıkları rütbeyi onlara bir tarikat
şeyhinin değil, Türk milletinin verdiğini bilen ve o
sorumlulukla taşıyan komutanlar. Bu komutanlar, giydikleri
üniformanın Çanakkale Savaşında 215 kiloluk top mermisini
sırtına alan Seyit Ali Onbaşının üniforması
olduğunu bilen, Büyük Taarruzda Gazi Mustafa Kemal Atatürke söz
verdiği için Çiğiltepeyi alamayınca canına kıyan, son
veren Reşat Çiğiltepenin üniforması olduğunu bilen komutanlar.
Ne oldu bu tabancasıyla darbeyi önleyen komutanlara biliyor musunuz? Albay
Güven Şaban 2017 YAŞta, Albay Aziz Yılmaz 2018 YAŞta
emekli edildi. Kırk beş dakika süren 2020 YAŞta başka kim
emekli edildi biliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MURAT BAKAN (Devamla) Ömer Halisdemire telefon
ederek Özel Kuvvetleri FETÖcülere teslim etmeyeceksin. diyen Özel Kuvvetler
Komutanı Zekai Aksakallı emekli edildi değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, bakın, çok
konuşacağız kanunla ilgili ama şunu bilmenizi isterim: Bu
ordu, ne yaparsanız yapın tarikatların, cemaatlerin ordusu
olmayacak. Bu ordu milletin ordusudur, bu ordu Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
ordusudur değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Erel, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, 1961
yılı kurucu Meclis üyesi, 12, 13, 15inci Dönem Niğde, 20nci
Dönem Aksaray Milletvekili ve Ankara Büyükşehir Belediye eski
Başkanı Mehmet Altınsoyun ölüm yıl dönümünde kendisini
rahmetle andığına, vefat eden 1994-1999 yılları
arasında Aksaray Belediye Başkanlığı yapan Ahmet Ere
Cenab-ı Haktan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Başkanım çok
teşekkür ediyorum.
Aksarayın yetiştirdiği siyasetçi,
devlet adamı, 1961 yılı kurucu Meclis üyesi, 12, 13, 15inci
Dönem Niğde, 20nci Dönem Aksaray Milletvekili, 29uncu ve 54üncü
Hükûmetlerde Devlet Bakanı, Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı Mehmet Altınsoyun ölüm yıl dönümü, kendisini
rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.
Ayrıca, 1994-1999 yılları
arasında Aksarayda Belediye Başkanlığı yapan ve
alçakgönüllülüğüyle Aksaraylıların gönlünde taht kuran Ahmet Er
Bey de Hakkın rahmetine kavuşmuştur, kendisine Cenab-ı
Haktan rahmet diliyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya ve
39 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3346) ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 250) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen İzmir Milletvekilli Tamer
Osmanağaoğlu.
Buyurun Sayın Osmanağaoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında Gara Operasyonunda
görev alan, şehitler kervanına katılan Yüzbaşı
Ertuğ Gülere, Yüzbaşı Burak Çoşkuna ve Astsubay
Kıdemli Başçavuş Harun Turhana Allahtan rahmet diliyor, 83
milyon adına şükranlarımı sunuyorum.
Evet, kahraman Türk askeri bebek katillerinin Gara
kâbusu olmuş, Türke kefen biçenin ölümün korkunç olacağını
cümle âleme bir kez daha göstermiştir. Ne hazindir ki her dönem ortaya
çıkan terör seviciler, mağarada elleri arkadan bağlanıp
başlarından vurularak PKK hainleri tarafından kalleşçe,
kahpece şehit edilen kardeşlerimizin Türk ordusunun
bombardımanı sebebiyle hayatlarını kaybettiği
iftirasıyla bir kez daha ortaya çıkmışlardır.
İftira sahibi teröristlere sesleniyorum: Şehitlerimiz ölmediler,
onlar diridirler. Yüzlerinde şehadetin mutlu tebessümü Biz üzerimize
düşeni yaptık, sıra sizde. diyerek bizleri seyretmektedirler.
Bizlerden, yapılan kahpeliğin, yapılan kalleşliğin
hesabını sormamızı beklemektedirler. Onların huzurunda
bu milletin birliğine, bu devletin dirliğine göz dikenlere ilk
kurşunu sıkan Hasan Tahsinin ölümsüz ruhuyla sesleniyorum: O
kurşunları sıkan kahpelerden, sıktıranlardan, destek
olanlardan, kahpeliğe çanak tutanlardan; lafı evirip çevirip, sözde
taklalar attırıp destek olanlardan; buluta kement atıp kartal
avına çıkanlardan, etrafı sise gömüp kurdu tuzağa
düşürmeye kalkanlardan, onların ağababalarından, yerli
iş birlikçilerinden, dışarıdaki patronlarından,
sırtlarını dayadıkları, silah ve akıl
aldıkları güya büyük devletlerden hesap sormak, burunlarından
fitil fitil getirmek, gök kubbeyi başlarına yıkmak, dünyayı
onlara dar etmek, kendi kanlarında boğmak boynumuzun borcu,
aldığımız nefesin diyetidir. (MHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Türk milletinin
kederine ortak olma şerefine nail olmayan hainler, Türk milletinin
gösterdiği onurlu duruşu göstermeyen haysiyetsizler, Türk devletinin
kararlı mücadelesinde omuz vermekten imtina eden korkaklar dün olduğu
gibi bugün de vardır. Bilinmelidir ki biz bu toprakları kimsenin
lütfuyla vatan bellemedik. Masa başında bilmem hangi kumarbazın,
tilkinin hesabıyla sınırlarımızı çizmedik.
Kimsenin inayetiyle, kimsenin desteğiyle
varlığımızı garanti altına almadık. Neyimiz
varsa bileğimizin hakkıyla, alnımızın teriyle, öz
emeğimizle, aklımızla, basiretimizle elde ettik ve
kanımızla, canımızla elimizde tuttuk.
Bu toprakların
her çakıl taşı kılıç hakkımız; her
dağı, her tepesi şehitler diyarımızdır; her akan
suyu damarlarımızdan akan kan gibidir; her mevsimi, her rüzgârı,
her yağmuru öfkemizdir, şefkatimizdir,
gözyaşımızdır, hasretimizdir. Bu sebeple, kimse zannetmesin
ki vaadimiz, sözümüz geçmişte kalmıştır. Bir
şehidimizin yerine bin el onun silahını kavramak için hazırdır.
Milyonlarca yürek, kanı delice pompalar damarlara bu vatana akıtmak
için.
Bu vesileyle,
adının başında Türk olmasına rağmen Türkle
hasım olduklarını her fırsatta gösteren Türk Tabipleri
Birliği Merkez Konseyi adlı PKK iş birlikçilerinden
teşekkül eden çukur ehlinin teröristler için yayınladıkları
taziye mesajını lanetlediğimi, ayaklarımızın
altına aldığımızı açık bir dille ifade
ediyorum. Ayrıca, bu çukur konseyinin mesajını kınayan,
lanetleyen, Anadolunun birçok noktasından ses veren doktorlarımızın,
tabip odalarımızın ve onurlu mensuplarının önünde
saygıyla eğiliyorum.
Tarih, piyon
olmaktan, maşa olmaktan, zamanı geldiğinde de harcanmak için koz
olmaktan başka bir işe yaramayan karakter yoksunlarıyla doludur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Osmanağaoğlu.
Buyurun.
TAMER
OSMANAĞAOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
Ancak bu gök
kubbenin altında şehit kanlarıyla her hasat sonrası sulanan
topraklar gibi defalarca sulanmış bu mübarek vatanda tek bir millet,
tek bir devlet hâlinde yaşama
kararlılığımızı hiç kimse yok edemeyecektir.
Piyonlar, satılmışlar, hainler unutmamalıdır ki
soludukları hava ziyan, aldıkları nefes ise haram olmaya devam
edecektir.
Bizler, Genel
Başkanımız Sayın Devlet Bahçelinin hatırlattığı
ve büyük Türk milletinin tarafımıza görev olarak yüklediği namus
borcunu hakkıyla ifa edeceğiz.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci
maddesinde yer alan değiştirilmiştir ibaresinin yeniden
düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dursun Müsavat Dervişoğlu Dursun Ataş Ayhan
Erel
İzmir Kayseri Aksaray
İmam Hüseyin Filiz Hayrettin
Nuhoğlu Hasan
Subaşı
Gaziantep İstanbul Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu.
Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; selamlarımı
sunarak sözlerime başlıyorum.
Şehitlerimiz için üzüntümüz büyüktür, öfkemiz
var; şüphesiz, bu vahşetin sorumlusu PKKdır. Türk milleti bu
vahşetin hesabını mutlaka görecektir. Bu terör örgütüyle hangi
şekilde olursa olsun ilgisi, sempatisi ve desteği olanları veya
o terör örgütünün başındaki bebek katilini insan yerine koyarak ondan
medet umanları lanetliyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Gülümsemekte sakınca
görmeyenlere de Mehmet Akif Ersoyun mısralarıyla cevap vermek
istiyorum: Evladımızdır doğranan/Hey sıkılmaz,
ağlamazsan, bari gülmekten utan! (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
kanun teklifi, Türk Silahlı Kuvvetleri personeliyle ilgili bir tekliftir.
Bu teklif içinde olumlu bazı düzenlemeler var ama birçok olumsuz tarafının
olduğunu da söylemeliyim. İktidarın FETÖyle beraber
yürüdüğü yıllarda Türk Silahlı Kuvvetlerini okullardan
başlayarak onlara nasıl teslim ettiklerini ve sonuçlarını
bu millet 15 Temmuzda gördü. Tarihî geçmişe sahip bütün askerî
okulları kapatıp uyduruk okullarda eğitim vermek, esasında
Türkiye Cumhuriyetinin kurucu iradesine karşı çıkma hamlesidir.
AKP iktidarı döneminde tarihe intikal edecek en olumsuz gelişmelerden
biri hiç şüphesiz Türk Silahlı Kuvvetlerine yapılan operasyonlar
olacaktır.
Eğitim sisteminden başlayarak yargı
ve sağlık sistemleri bozulmuş, liyakat sistemi biat esasına
dönüştürülmüş, birlik, bütünlük sarsılmıştır.
Biz, getirilen kanun tekliflerinde iyi niyet görmek istiyoruz ama göremiyoruz.
Yapılmak istenen, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaç duyduğu
yapısal sorunların çözümü değildir. Aslında sadece askerî
okulları değil, Türk millî eğitiminin kökten
değiştirilmeye çalışıldığını her
aydın insan takip etmektedir.
On binlerce üniversite mezunu gencimiz işsiz
dolaşırken geçen hafta yeni fakültelerin
açıldığını öğrendik. Yeni fakültelerin
açılması ne işe yarayacak? Mezun olmak bir işe yarıyor
mu? Bazı kamu kurumlarında açılan kadrolar için işe
alımlarda uygulanan metotları ibretle takip ediyoruz. KPSSye büyük
ümitlerle girip yüksek puan alanlar mülakatta başarılı olamazken
alt sınırı 70ten 60a düşürerek mülakata
çağrılanlar ne hikmetse hep yüksek puan almakta ve onlar işe
girmektedir.
Değerli milletvekilleri, dertlerine çare bulmak
için çırpınan işsiz gençlerle çok sık görüşüyoruz. Son
zamanlarda inşaat mühendisleri, şehir plancıları, mimarlar,
jeoloji, jeofizik, harita kadastro ve gıda mühendisleri platform
kurmuşlar, çare arıyorlar. Bu çocuklar bizim çocuklarımız.
Aileleri zor şartlarda, geçimlerinden kısarak çocuklarını
okuttular, geleceklerini kurtarsın istediler. Şimdi bu çocuklar
ailelerinden de harçlık istemeye utanıyorlar, asgari ücretle bile
iş bulamıyorlar; yazık değil mi bunların emeklerine.
Hukukçu gençlerimiz cemaatlerden herhangi birine
dâhil olmadan devlette görev alamıyor. Binlerce avukat asgari ücretle bile
iş bulamazken siz Boğaziçi Üniversitesine hukuk fakültesi
açsanız ne olacak? Amacınız nedir? Bu fakültenin
açılmasında kamu yararı yoktur. 82 adet hukuk fakültesi var,
buralarda ders verecek öğretim üyesi eksikliği var. Hukuk
fakültelerinin önemli bir kısmında hukukçu dekan bile yoktur.
Devleti yönetenlere sesleniyorum: Dilediğiniz
her şeyi, dilediğiniz gibi yapamazsınız; bu devlet sizin
değildir, Türk milletinin devletidir. Sizler, millet adına, milletin
verdiği emaneti yönettiğinizi anlamak zorundasınız. Bu
emanete sahip çıkmak farzdır. Devlet kadrolarına iyi ahlak
sahibi, devlet ciddiyetine sahip, liyakatli kişileri getirmek asli
görevinizdir. Bu görevi kötüye kullanıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Milletvekili.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, ülkemizi yönetenler de yönetmeye talip olanlar da şunu
iyi bilmelidir: Her insanımız, güven içinde, gelecek endişesi
taşımadan mutlu yaşama hakkına sahiptir. Görevimiz,
çalışmak isteyene iş imkânlarını sağlamak,
üretmek isteyene engel çıkarmamak, bilime saygı göstermek ve herkese
adil ve eşit davranmak olmalıdır. Ayrıştırmaktan,
kamplaştırmaktan, hakaret dilinden vazgeçilmelidir. 21inci
yüzyılın 21inci yılında konuşmalarımız ve
çalışmalarımız devlet ciddiyetiyle bağdaşır
bir tavırla sürdürülmelidir.
Bu düşüncelerimin gerçeğe dönüşmesini
temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 250
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinde yer alan
şeklinde ibarelerinin olarak şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Murat
Çepni Serpil Kemalbay
Pekgözegü
Adana İzmir İzmir
Mahmut
Celadet Gaydalı Habip Eksik
Bitlis Iğdır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Muhterem Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı.
Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 250 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
2nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve
kamuoyunu saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, 2nci maddeyle 1632
sayılı Askeri Ceza Kanununun 63üncü maddesinin 1inci
fıkrasında bazı değişiklikler öngörülmektedir. Burada
yapılacak düzenlemeye göre daha önce yoklama kaçağı, bakaya,
saklı, firar durumunda olanlar için uygulanan 1111 sayılı
Askerlik Kanununun 89uncu maddesi yerine 7179 sayılı Askeralma
Kanununun 23 ve 24üncü madde hükümleri uygulanacak.
Özetlenecek olursa 7179 sayılı Kanunun
23üncü maddesinde yer alan sevke ilişkin mazeretlerden biri
bulunması durumunda, aynı kanunun 24üncü maddesinde yer alan cezai
sorumluluktan kurtulmaktadır. Bu durumda hem 1111 sayılı
Kanunun 47nci maddesi hem de 7179 sayılı Kanunun 23üncü maddesi
aynıdır. Değişiklik gerekçesi nedir bilemiyorum fakat bir
gencin bakaya veya yoklama kaçağı durumuna düşmesi de maalesef
çok kolay oluyor. Şimdi, bir genç daha üniversite sıralarında ya
da üniversiteye hazırlanırken bakaya ya da yoklama kaçağı
durumuna düşürülüyor. Yani kurumlar arasındaki ortak bir veri
sağlanamadığı için, 20 yaşındaki birinden
eğitim gördüğü kurumdan eğitim gördüğüne dair bir belgeyi
alarak, askerlik şubesine giderek okuduğunu kanıtlaması
beklenmektedir. Uzaya çıkmaktan bahsedildiği şu günlerde en
basitinden kurumlar arasında bir veri bütünlüğünü dahi sağlayabilmiş
değiliz. Bürokratik işlemlerin bu kadar yoğun olduğu bir
ortamda, özellikle pandeminin de etkisi göz önüne
alındığında kurumlar arası bir ortak veri
ağının kurularak okuyan birinin ya da üniversiteye
hazırlanan birinin bilgilerinin internet ortamında
sağlanması önemlidir. Bakıldığı zaman ilk, orta
ve lise eğitim dönemleri 18-19 yaşlarında tamamlanıyor.
Mevcut askerlik düzenlemesinde 22 yaşına kadar üniversiteyi
kazandın, kazandın; kazanamazsan askere gideceksin.
mantığı doğru değildir. Yani liseden sonra gençlere üç
yıl içerisinde üniversite sınavını kazanma zorunluluğu
getiriliyor.
Bizim eğitimli ve kendini geliştirmiş
nesle ihtiyacımız var. Zaten bir yıllık emeğini belli
saate sıkıştıran bu yarışçı sistem
içerisinde bir de yaş sınırlaması aslında potansiyeli
yok etmektedir. Gençlerimiz sınava hazırlanırken aile
baskısı, çevre baskısı, sınav stresi, istediği
bölümü kazanamama kaygısı derken bir de askerlik kaygısı
yaşamaktadır. Unutulmamalı ki eğitim bir haktır ve bu
hakkın belli bir yaşla sınırlandırılması
doğru değildir. Kabul edelim veya etmeyelim, ülkede milyonlarca genç,
çalışarak ailesine bakmak zorundadır. Bir yandan iş
hayatı, bir yandan eğitim görme çabaları askerlik
yaşıyla aslında bir nevi engellenmektedir.
Değerli milletvekilleri, askerlik
dediğimiz mekanizma parası olanın değil, ekonomik yönden
zayıf ailelerin çocuklarının gitmekle yükümlü olduğu bir
görevdir. Geçtiğimiz yıllarda dört yıl yurt
dışında çalışan veya ikamet edenler 1.000 avro
karşılığında askerlik görevini yerine getirmiş
sayılıyorlardı. Fakat Türkiyede yaşayan, çalışan
birinin eğer gerekli yaş kriterlerini taşıyor ise askerlik
görevini yerine getirmesi için 4.000 avro yatırması gerekiyordu, bu
eşitsizlik aslında bugün de devam etmektedir. 2021 yılında
yapılan düzenlemeyle bedelli askerlik fiyatı 40.000 TL, dövizli askerlik
4.400 avro yapıldı. Yani yabancı ülkelerde yaşayanlar iki,
üç aylık asgari ücret karşılığı askerlik görevini
yerine getirirken burada bedelli askerlik yapmak isteyenler on üç, on dört
aylık asgari ücret karşılığı ödemek
zorundadır. Bu yaklaşım doğru değildir ve herkese bir
fırsat eşitliği sağlanarak bedelli askerliğin ekonomik
yönden varlıklı ailelere sağlanan bir ayrıcalık
değil, herkese geliriyle orantılı bir eşit hak olması
gerekmektedir. Adil, herkesin gelir düzeyi dikkate alınarak bir bedelli
askerlik mekanizmasının hayata geçirilmesi daha anlamlı
olacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesinde yer alan 16-
Uzman Erbaşlar 55 ibaresinin 16- Uzman Erbaşlar 52 ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat Dervişoğlu Dursun Ataş İmam
Hüseyin Filiz
İzmir Kayseri Gaziantep
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ümit Beyaz Bedri
Yaşar
Adana İstanbul Samsun
Hayrettin
Nuhoğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÜMİT BEYAZ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili madde üzerine İYİ
PARTİ adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Madde üzerine görüşlerimi paylaşmadan
evvel milletimizi acıya boğan kanlı terör örgütü PKKnın
Garada şehit ettiği asker ve polislerimize Allahtan rahmet,
ailelerine sabırlar diliyorum. Terörle mücadelede hayatını hiçe
sayıp görev yapan kahraman Mehmetçikimizi de saygıyla
selamlıyorum, Cenab-ı Hak yâr ve yardımcıları olsun.
İnanıyorum ki büyük Türk devleti bu akan kanların peşini
hiçbir zaman bırakmayacak; emperyalizmin maşası olan terör örgütünden
ve bu örgütün sözcülüğünü yapanlardan da hesap soracaktır.
Bu arada, iktidar ne istiyorsa o haberi yapan, asker
ve polislerimizin kaçırıldığını ancak şehit
olduklarından sonra bizlere ulaştıran, Osman Öcalanı bile
ekrana çıkarıp, güvenlik güçlerimizin durumundan bizi habersiz
bırakan yandaş medyayı da ayrıca kınıyorum.
Değerli milletvekilleri, memleketim
Gümüşhanenin düşman işgalinden kurtuluşunun 103üncü
yıl dönümünü kutluyorum. Yüz üç yıl önceki ruh ve heyecanla,
Gümüşhanemizin düşman işgalinden kurtuluşunun yıl
dönümünde, Gümüşhane ve ülkemizin kurtuluş mücadelesinde bugüne kadar
kaybettiğimiz tüm şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle
anıyorum.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz gecesi
yaşadığımız hain darbe girişimi milletimizin
ferasetiyle püskürtüldü. Darbe girişiminin hemen ardından Türk
Silahlı Kuvvetleri bir KHKyle yeniden yapılandırma sürecine
sokuldu. Yeterince tartışılmadan hayata geçirilen ve bir
düzenlemeyle tatbik edilen bu büyük dönüşüm, Türk ordusunun, II. Mahmut
tarafından yeniçeri ocaklarının zorla kapatılmasından
sonraki en büyük dönüşümüdür. Biliyoruz ki dünyada silahlı
kuvvetlerin yeniden yapılandırılması ve dönüşüme tabi
tutulması yeni bir olgu değildir ama bu dönüşümün KHKlerle,
torba yasalarla yapılması ilkler arasında yerini
almıştır.
Değiştirilemez bir hakikat var ki Türk
ordusu, Türk milletinin ordusudur. Yapılan yeni düzenlemelerle emir komuta
zinciri bozulan, yapısı değiştirilen Türk ordusu, milletin
ordusundan ziyade, bir rejim ordusu görüntüsüne sokulmuştur. Bakın,
FETÖ mağduru Emekli Asker Hâkim Ahmet Zeki Üçok bile Bundan sonra
Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı, Deniz Kuvvetleri
Komutanı ve Hava Kuvvetleri Komutanı sadece uzman
çavuşların ve uzman er ve erbaşların tayin ve
atamasını yapabilecekler. Subay ve astsubayların tayinleri
bundan böyle Millî Savunma Bakanlığı Personel Genel
Müdürlüğü tarafından yapılacak. Genelkurmaya kala kala bir tek
uzman çavuşlar kaldı. sözleriyle Türk ordusunda
yaptığınız bu dönüşümü eleştiriyor. Bundan sonra
tayin isteyen subay ve astsubaylar Millî Savunma Bakanlığına
gidecekler. Tıpkı Millî Eğitim, Sağlık ve benzeri
bakanlıklarda olduğu gibi tayin için siyasi parti yetkililerinden
torpil isteyecekler maalesef. Siz, komutan olarak yarın belki de ölüme göndereceğiniz
bir yüzbaşının ya da başçavuşun tayinini bile
yapamayacaksınız. O zaman ben bir subay ya da astsubay olarak niçin
size değer vereyim? Gider bir partili bulur, tayinimi
yaptırırım. sözleriyle aslından bu dönüşümle neyi
amaçladığınızı gözler önüne seriyor.
Değerli milletvekilleri, valiler parti temsilcisi
hâline getirildi, büyükelçiler parti temsilcisi hâline getirildi. Şimdi de
şerefli Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları parti temsilcisi
hâline getirilmeye çalışılıyor. Türkiye Cumhuriyeti
devletini dönüştürmek istediğinizin farkındayız. Türk
devletini parti devleti hâline getirmeye
çalıştığınızın da farkındayız. Ne
olursunuz, Türk devletinin varlığı için canını ortaya
koyan Türk Silahlı Kuvvetlerini siyasete alet etmeyelim, Türk ordusunu
parti menfaatlerine kurban etmeyelim. Türk Silahlı Kuvvetleri büyük Türk
milletinin göz bebeğidir, zarar vermeyelim diyorum; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 250 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu İle
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 3üncü maddesinin çerçeve metninde geçen ve uzman erbaşlar
ibaresinden önce gelen ve ibaresinin ile şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haşim
Teoman Sancar Çetin
Arık Ahmet
Önal
Denizli Kayseri Kırıkkale
Polat
Şaroğlu Baha
Ünlü Bayram
Yılmazkaya
Tunceli Osmaniye Gaziantep
Özgür
Ceylan
Çanakkale
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü.
Buyurun Ünlü. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 250 sıra sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerine Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sözlerime, geçtiğimiz hafta sonu eli kanlı
hain PKKlı teröristler tarafından alçakça şehit edilen 13 masum
vatandaşımıza ve 3 askerimize Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı ve sabır dileyerek başlamak
istiyor, buradan bir kez daha terörü lanetliyorum.
Değerli milletvekilleri, dünyada bilim ve
teknoloji çok hızlı gelişmektedir. Teknolojinin sürekli ve
süratli bir gelişim göstermesi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ileri
teknoloji ürünü silah, araç ve gereçle donatılmasını gerekli
kılmaktadır. Bu silah, araç ve gereçlerin kullanımındaki
etkinliğin ve sürekliliğin sağlanması da eğitimli ve
nitelikli personelle gerçekleşecektir.
Kanun teklifinin 3üncü maddesinde, Türk
Silahlı Kuvvetlerinde profesyonel ordunun temel taşı olan uzman
erbaşların emeklilik yaş haddi 55 yaş olarak
belirlenmektedir. Kanunda yer alan 45 yaş haddi 2016 yılında
çıkarılan 676 sayılı KHKyle 52 yaşa
yükseltilmişti fakat uzman çavuşlarımızın asıl
itiraz ettiği konu, emeklilik yaşının orduda değil de
sivil memuriyette tamamlanma şartının
kaldırılmamasıydı. Teklifin 3üncü maddesiyle uzman
çavuşların yaş haddinin Emekli Sandığı Kanunu
hükümlerine uygun olarak 55 yaşa yükseltilmesi ve sivil memuriyetten
değil de ordudan emekli olmalarının sağlanması
gecikmiş fakat olumlu bir adımdır. Fakat kanun teklifinin
genelinde terörle mücadelede en ön safta yer alan, vatanı için gözünü
kırpmadan şehit olan uzman er ve erbaşlarımıza yönelik
yeterli düzenlemeler yapılamamıştır. Uzman
çavuşlarımızın çalışma koşulları
düzeltilmeli, kadro istekleri yerine getirilmeli, astlık, üstlük
münasebetleri düzeltilmeli ve statüleri mevzuat içinde netleştirilmelidir.
Sözleşmeli erlerimizinse mesai sonrası evlerine gidebilmelerine dair
yönetmelik çalışması bitirilmeli ve eş durumu tayinlerinde
yaşadıkları sorunlar giderilmelidir. Ayrıca,
sözleşmeli erlerimiz, refakat izni, mehil izni, asgari geçim indirimi, yol
harcırahı, komando tazminatı ve iyileştirme zammı
haklarından faydalanamamaktadırlar.
Teklifte eksik görülen, öncelikle çözülmesi gereken
özlük haklarına dair diğer bir konuysa
binbaşılarımızın makam tazminatlarıyla ilgilidir.
Diğer üst subaylara verilen görev, makam tazminatı
binbaşılarımıza verilmemektedir. Ayrıca görevdeki
binbaşılarımıza yapılan iyileştirmeler emekli
binbaşılara yansıtılmamış ve
emekli-çalışan maaş oranı yüzde 41 oranına kadar
düşmüştür. Emekli bir binbaşının maaşı
astlarından daha düşüktür.
Teklifte diğer eksik de
astsubaylarımızın özlük haklarıyla ilgilidir. Astsubaylar
2003 yılından itibaren ön lisans mezunu olarak 9uncu derecenin
1inci kademesinde göreve başlamaktadırlar. Fakat devlet
memurluğu alımlarında ön lisans mezunları 9uncu derecenin
2nci kademesinden işe başlamaktadır. Buradan da görüldüğü
üzere bir eşitsizlik vardır.
Sözleşmeli subay ve astsubaylarımız
da muvazzaf personele kıyasla özlük haklarındaki
farklılıklar, sözleşme yenilenmesinde güvence verilmemesi,
hizmet süreleri sonunda sınavsız devlet memurluğuna geçirilme
hakkına sahip olmamaları gibi maddi ve manevi yönden pek çok sorun
yaşamaktadırlar. Bu sorunlar da teklifte yer
almamıştır.
Teklifin geneline
baktığımızdaysa teklifin, ordunun vazifede
devamlılık ilkesini bozduğu görülmektedir.
Genel Kurulu saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinde yer
alan gelmek üzere ibaresinin gelecek şekilde olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Murat
Çepni Mahmut Celadet
Gaydalı
Adana İzmir Bitlis
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Mehmet Ruştu
Tiryaki
İzmir Batman
Şevin
Coşkun
Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Muş Milletvekili Şevin Coşkun.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ŞEVİN COŞKUN (Muş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 3üncü maddesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye
halklarının iktidardan bugün için beklediği, corona
salgınının yarattığı sağlık krizine,
derinleşen yoksulluğa, ekonomik krize ve bugün en önemli
sorunlarımızdan biri olan adalet krizine çözüm üretmesidir. Ancak,
önümüze getirilen bu tekliften de anlaşılacağı gibi iktidar
beklenenin aksine yine bildiğini okumaya devam etmektedir. Komisyonlara
uzmanların çağırılmaması ve milletvekillerinin yasa
yapım süreçlerinde yaptıkları hiçbir eleştirinin dikkate
alınmaması son derece antidemokratik bir uygulamadır. Böylesi
durumlarda, ortaya çıkan kanun tekliflerinin sorunları ortadan
kaldırmaya yetmediği aşikârdır. Bu yasada da öne
sürüldüğü gibi özlük haklarını iyileştirme
amacının olmadığını görüyoruz. Son derece
antidemokratik uygulama olan bu yöntemin acilen değiştirilmesi
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, AKP iktidarı
tarafından on sekiz yılda güvenlikçi politikalarla hak ve özgürlükler
yok edilmiş, halkın tepkisi arttıkça iktidar yeni denetim ve
baskı mekanizmaları kurmaya devam etmiştir. Partimize yönelik
sistematik hâle getirilen gözaltı ve tutuklamalar bu hafta
başında da artarak devam etmiş, il, ilçe binalarımız
basılmış, 300ü aşkın partili
arkadaşımız gözaltına alınmıştır. AKP
iktidarı artık rıza üretememekte, ülkeyi yönetememektedir.
Adalet, eğitim, sağlık, dış politika, ekonomi gibi
bütün kurumsal yapılar iflas etmiştir. HDPye yönelik
gerçekleştirilen bu saldırılar da AKPnin çaresizliğinin
bir göstergesidir. AKP, savaştan ve sermayeden yana politikalarıyla
halkı yoksulluğa ve ümitsizliğe sürüklemiştir. AKP,
beslendiği ve körüklediği milliyetçi tabanı diri tutarak ömrünü
uzatmaya çalışmaktadır. Öğrencisini, eğitimcisini, tüm
muhalif kesimi sindirmek ve baskılamak için elinden gelen her türlü
manipülasyon yöntemlerini kullanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuzda demokrasi
nöbeti tutturanlar, bugün halkın seçilmiş belediyelerinin neredeyse
tamamına kayyum atamıştır. Ülkeyi kayyumlar ülkesine
dönüştüren bu zihniyet, üniversitelerin demokrasi kültürlerini ve
özerkliklerini de hiçe sayarak kayyum rektörler atamıştır.
Bugün, Boğaziçi protestolarında herkesin tanık olduğu polis
şiddeti ve ağır müdahaleler AKPnin toplumsal muhalefetin
gücünden ve halkın sesinden ne denli korktuğunun
kanıtıdır. Boğaziçi öğrencilerinin, akademisyenlerinin
ve demokrasi talebine omuz verenlerin mücadeleleri haklı ve meşrudur.
Değerli milletvekilleri, pandemi süreciyle
birlikte başlatılan uzaktan eğitim uygulamalarında onlarca
sorun yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Teknolojik
altyapı ve erişim konusunda ne kadar içler acısı durumda
olduğumuz bu süreçte bir kez daha ortaya çıkmıştır. İl
Millî Eğitim Müdürlüklerinin Bakanlığa gönderdiği EBA
Erişim Raporuna göre devlet okullarındaki 15 milyon 190 bin 878
öğrenciden yüzde 14,8i EBAya hiç erişemedi. Seçim bölgem
Muşta da toplam 105.696 öğrenciden 34.120 öğrenci eğitim
hakkından yararlanamamıştır. Bu da Muşta
öğrencilerin yüzde 32,3ünün ne yazık ki eğitim
dışında kaldığını göstermektedir. Yine
Türkiye İstatistik Kurumu 2018 yılı Gelir ve Yaşam
Koşulları Araştırması Bölgesel Sonuçlarına göre,
ortalama yıllık eş değer hane halkı
kullanılabilir fert gelirinin en düşük olduğu illerden biri
10.965 TLyle Muş olmuştur. Geçim kaynaklarının bitme
noktasına geldiği Muşta işsizliğe bağlı
olarak yoksullaşma sürekli artmaktadır. Muşta geçim
kaynağı olan tarım ve hayvancılıkta uygulanan
yanlış politikalar, sanayi alanında yapılan
yatırımların az olması ve var olan fabrikaların
özelleştirilmesi kentteki ekonomik sıkıntıyı
katmerleştirmektedir.
Değerli milletvekilleri, tüm bunlar göz önüne
alındığında, iktidarın eğitimde, ekonomide,
tarımda, sağlıkta, iç ve dış politikada
sıfırı tükettiği aşikârdır. İktidarın
bugün tek yapabildiği HDP ve tüm muhalefete yönelik bir cadı avı
sürdürmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ŞEVİN COŞKUN (Devamla)
Varlıklarının tek koşulu muhalifleri yok etmektir. Şu
iyi bilinsin ki ne yaparsanız yapın kadınların,
işçilerin, öğrencilerin kısaca Türkiye halklarının ve
toplumsal muhalefetin sesini asla ve asla kısamayacaksınız. HDP
fikriyatını siyasi operasyonlarla, gözaltılarla, tutuklamalarla
ve işkencelerle engellemeye gücünüz yetmeyecektir. HDP umuttur ve umudumuz
dimdik ayaktadır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde 3 önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 250 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 4üncü maddesinde geçen emekliliğe hak kazananlar
ibaresinin emeklilik aylığına hak kazananlar olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haşim
Teoman Sancar Çetin
Arık Ahmet
Önal
Denizli Kayseri Kırıkkale
Polat
Şaroğlu Bayram
Yılmazkaya Özgür
Ceylan
Tunceli Gaziantep Çanakkale
Seyit
Torun
Ordu
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ordu Milletvekili Sayın Seyit Torun.
Buyurun Sayın Torun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SEYİT TORUN (Ordu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Garada terör örgütü PKK tarafından katledilen
şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyorum; ruhları şad
olsun.
Türk Silahlı Kuvvetleri üzerine
konuşuyoruz ama ben bugün kendi ilim Orduyla ilgili konuşmak
istiyorum, söz hakkımı kendi ilimle ilgili kullanmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, gerçekten, iktidar
partisi Orduda her seçimde en yüksek oranda oy almasına rağmen
maalesef ilgisizliği de en yüksek orandadır. Bu kürsüden defalarca
fındığı dile getirdik, birçok sorunu dile getirdik ama
dinletemedik. Şu anda da maalesef 8 milyonu ilgilendiren, 500 bin ailenin
geçimini sağlayan fındık don tehlikesiyle karşı
karşıya ve TARSİMin yüksek primlerinden dolayı üretici
maalesef sigorta da yaptıramıyor. Ama her yıl
konuştuklarımız aynı, her yıl
konuştuklarımız aynı, diyoruz ki: Üreticiden nihai
tedarikçiye kadar bu konuyu ele alalım, bir fındık kanunu
çıkaralım ve her yıl fındığı
konuşmayalım, birilerinin iki dudağının arasına
hapsetmeyelim. Ama maalesef bütün uyarılarımıza rağmen her
yıl aynı şeyi konuşuyoruz: TMO fındık alsın,
doğrudan geliri ödensin, şu olsun, bu olsun. Ama mağdur olan
üretici. Şu anda da TMO ilk başlangıçta aldığı
fiyatla alıyor ve üretici de dış piyasadaki
alıcıların oyunlarına kurban veriliyor.
Tabii, diğer bir konu, yollar.
İktidarınız hep yol yapmakla övündü, Türkiyede hep duble
yolları gündeme getirdi ama maalesef, Ordumuzda, ilimizde bunları
göremedik. Şu anda Fatsa Çevre Yolu maalesef yılan hikâyesine döndü,
2016 yılında mega proje olarak anlatıldı ama şu ana
kadar 21 kilometrelik yola bir kazma vurulmadı. Acaba 2021
yılında proje bütçeye koyuldu mu diye baktık, maalesef orada da
yok. Ünye-Akkuş-Niksar yolunun akıbeti aynı.
Aybastı-Reşadiye, Ulubey-Gürgentepe-Gölköy, Ordu-Topçam-Mesudiye,
Kumru-Korgan yolları da maalesef böyle, o kadar yavaş ilerliyor ki
insanlar artık çile çekmekten, her yıl Ne zaman bitecek? demekten
helak oldu. Her sene Bitiriyoruz. diyorsunuz ama maalesef bitmeyen yollarla
karşı karşıyayız.
Bunları yapmamışken bir de
başımıza altın madenlerini ve HESleri bela ettiniz. Bakın,
ilimizde orman alanları 202 bin hektar, son verilere göre maden arama
sahası olarak ilan edilen yer de 70 bin hektar yani yüzde 34ü. Hangi
vicdan buna dayanır? O güzelim ormanlarımızı altın
madeni aramak için yabancı şirketlere peşkeş çekmek sizin
vicdanınıza sığıyor mu? (CHP sıralarından
alkışlar)
Ayrıca, bakın, şu anda, bir önceki
yıla göre, yağışlarımız yüzde 48 azaldı. Su
olmayan derelere artık HES yapmaya kalkıyorsunuz. Bu sevdadan
vazgeçin. Buna direnen vatandaşlarımızı da maalesef
güvenlik kuvvetleriyle karşı karşıya
bırakıyorsunuz.
Korgan Çamlı ve Çiftlikte, Gülyalı
Turnasuyunda vatandaşımız direniyor; onları
anlayacağınıza, dertlerini dinleyeceğinize
karşısına güvenlik kuvvetlerini çıkarıyorsunuz. Doğayı
her geçen gün mahvediyorsunuz, bunun da geriye dönüşü mümkün değil.
Organize sanayi bölgesi dediniz, Göçü
durduracağız. dediniz; şu anda Fatsa ve Altınordu duruyor.
Botanik Parkta 15 milyonumuzu harcadınız, soruyoruz: Burayı
kim yaptı? Niye yıktınız hastane yapacağız diye?
Yanıt yok. Doğal gaz getirilecek. dediniz, 19 ilçenin sadece 3üne
geldi, 16sında hâlâ doğal gaz yok. En önemlisi de bakın, bir
Covid-19la karşı karşıyayız, hepimizin
canını yakıyor. Maalesef şu anda Türkiye 3üncüsüyüz, 100
bin kişide 194 vakayla Türkiye 3üncüsüyüz ama sağlık
tesislerinde, sağlığa yapılan yatırımda maalesef
Türkiye sonlarındayız; bu da sizin ayıbınız, bunu da
size belirtmek isterim.
Değerli arkadaşlar, bakın, bizim çok
güzel atasözlerimiz vardır, hani denir ki: Darı unundan baklava,
incir ağacından oklava olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
SEYİT TORUN (Devamla) Ülkemizi bir sorunlar
yumağına çeviren bu iktidarınızın artık Orduya
vereceği hiçbir şey kalmadı, vermiyorsunuz da zaten ve bunu da
Ordulu hemşehrilerimiz çok yakından görüyor. Ama hiç kimse
umutsuzluğa kapılmasın. Tüm milletimiz gibi Ordulu
hemşehrilerim de neyin ne olduğunu artık görüyor ve kurulacak
ilk sandıkta da bunun hesabını mutlaka soracak. Allahın
izniyle ilk seçimde iktidar olacağız ve iktidarın
yarattığı tüm sorunlarla birlikte Ordunun sorunlarını
da çözmek bize nasip olacak.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü maddesinde yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat Dervişoğlu Dursun Ataş Hasan
Subaşı
İzmir Kayseri Antalya
İmam Hüseyin Filiz Hayrettin
Nuhoğlu
Gaziantep İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Kayseri Milletvekili Dursun Ataş.
Buyurun Sayın Ataş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 250 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerine İYİ
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, teklifin 4üncü maddesi
yaş sınırı nedeniyle zorunlu olarak devlet memurluğuna
geçirilen, kısa bir süre sonra da sivil memurluktan emekli edilen uzman
erbaşlara, diğer uzman erbaş emeklilerine ek olarak ödenen 100
TLlik ödemenin yapılabilmesini amaçlamaktadır. Teklifin gerekçesinde
uzman erbaşların uzun yıllar zor koşullarda görev
yapmasına vurgu yapılmış ve bunun
karşılığında uzman erbaşların onca sorunu
varken 100 TL ödeme layık görülmüştür. Şimdi değişiklik
yapılmak istenen 6000 sayılı Kanun en başından birçok
soruna neden olmuş, fedakârca görev yapmış olan uzman
çavuşları mağdur etmiştir. 6000 sayılı Kanunla
mağdur olan uzman çavuşların temel sorunu 45 yaşında
sivil memurluğa geçirilip üç beş ay sonrada sivil memur olarak
zorunlu emekli edilmeleridir. Ancak 2016 yılında yaş haddi 52ye
çıkarılmış, şimdi görüşülen torba yasa teklifiyle
de 55 yaşa çıkarılmaktadır. Bu hata görülmüş, yaş
sınırı yükseltilmiş ancak 6000 sayılı Kanun
mağdurları zorla emekli edildikleri için bu düzenlemeden
faydalanamamıştır. Görüşülen kanun teklifinde de bu
mağduriyet giderilememiştir, sadece 1inci ve 2nci dereceyi kapsayan
bir iyileştirme olsa da 2nci dereceye düşmeden emekli edilen
kişilerin mağduriyeti devam edecektir yani bu teklif kanunlaşsa
bile çok az sayıda insanı kapsayacaktır. Bu madde, tüm 6000
sayılı Kanun mağdurlarını kapsayacak şekilde
yeniden düzenlenmelidir. İktidar yine her zaman olduğu gibi sorunu
tamamen çözmek yerine göstermelik bir teklif getirmiştir.
Sayın milletvekilleri, emekli uzman
erbaşların sorunlarına çözüm sunmayan yasa, görevdeki uzman erbaşların
da sorunlarına merhem olmamıştır. Teklif
yasalaşırsa uzman erbaşların yaş haddi 55
yaşına kadar uzatılacaktır ancak düzenleme bekleyen birçok
sorun bulunmaktadır. Uzman erbaşların bir yıl içerisinde
doksan gün istirahat ve hava değişimi alması hâlinde TSKyla
ilişiği kesilmektedir yani bir uzman erbaşın hastalanmaya
bile hakkı yoktur.
Uzman erbaşların kıdemleri rütbeden
sayılmamaktadır yani bir yıllık uzman erbaş da
aynı, yirmi yıllık uzman erbaş da aynıdır. Bu da
kendi aralarında problem yaratmaktadır. Hiyerarşi ve düzen
askerlik mesleği açısından çok önemlidir; kıdemlerinin
rütbeden sayılmasıyla problem çözülmelidir.
Yine, uzman erbaşların
haklarının çerçevesinin çizildiği bir yasal dayanak
bulunmamaktadır. Nöbet, atama, özlük hakları konusunda genel
çerçevenin yönetmeliklerle net olarak belirlenmesi gerekir. Yine, uzman
erbaşların lojman ve orduevi problemleri de çözüm beklemektedir.
Sonuç olarak, görüşülen teklifte uzman
erbaşlara yönelik sadece silahlarının parasız verilmesi,
emeklilerinin tek dernek altında birleşmeleri ve 6000
sayılı Kanun mağdurlarının da bir kısmıyla
ilgili olumlu düzenleme bulunmaktadır. Onun dışında,
diğer askerî personele yönelik hiçbir düzenleme bulunmazken uzman
erbaşların da asıl sorunlarına yönelik bir düzenleme yoktur
ancak uzman erbaşların tüm sorunları çözülmüş gibi
algı yaratılmaktadır. Kısaca, görüşülen teklifle uzman
erbaşların da diğer askerî personelin de özlük hakları
yansıtıldığı gibi iyileştirilmemiş,
sorunları çözülememiştir.
Sayın milletvekilleri, üzücü olan bir konu da,
bu teklifin yasalaşması hâlinde emekli uzman erbaşların
kuracağı dernek daha şimdiden bir kısım çevrelerce
siyasete alet edilmeye çalışılmaktadır. Derneği
kimler kursun? Kim başkanı olsun? gibi siyasi müdahaleler
konuşulmaktadır. Dernekler, özellikle de emekli askerî personelin
kurduğu dernekler siyasi partilerin arka bahçesi olmamalıdır, bu
doğru değildir.
Sayın milletvekilleri, son olarak, iktidar
özellikle askerî personele verdiği sözleri tutmalıdır. AKP,
seçimlerden önce söz verip askerî personel üzerinden oy devşirmeye
çalışıp seçim geçtikten sonra verdiği sözleri tutmama
alışkanlığına son vermelidir. Adı TSK Personel
Kanununda Değişiklikler olan teklif askerî personelin
sorunlarına çare olmaktan çok uzak kalmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN ATAŞ (Devamla) Bitireceğim
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Bu nedenle, bir an önce
tüm askerî personeli kapsayacak bir düzenleme yapılmalı, yurt içinde
ve yurt dışında kahramanca görev yapan personelin motivasyonu
artırılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, bir diğer konu da
uzman çavuşlardan 2015 yılında astsubay okullarını
kazanıp astsubay okullarını da başarıyla bitiren
öğrencilerin durumu. Ki bunlar hain darbe girişimi sonrasında
tekrar görevlerine döndürülmüş, 30 Ağustosa dört gün kala bu
kişiler uzman çavuşluğa devam etmektedir. Bu insanlar hainse,
teröristse görevde bulunmamaları gerekiyor. Eğer değillerse bu
insanlar emek verdi, o okulu bitirdi, bu insanların bir an önce astsubaylığa
nasbedilmeleri gerekiyor. Sayın Bakan Yardımcım, bu önemli bir
konu, bunun üzerinde durulursa 54 kişi sanırım bunu bekliyor.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) 56 kişi.
DURSUN ATAŞ (Devamla) 56 kişi. Bu çok
önemli bir konu. Eğer teröristlerse ihraç edelim, yoksa
astsubaylığa nasıplarını yapalım diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinde yer
alan yer alan ibaresinin bulunan şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Murat
Çepni Mahmut Celadet Gaydalı
Adana İzmir Bitlis
Mehmet
Ruştu Tiryaki Serpil
Kemalbay Pekgözegü
Batman
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay.
Buyurun Sayın Kemalbay. (HDP
sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle sözlerime
başlarken kar ve kış demeden, her şeye rağmen
demokratik bir üniversite için direnen Boğaziçi Üniversitesi
öğrencileri ve hocalarına buradan selam göndermek istiyorum ve
onları selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
Onları baş tacı yapmamız
gerekirken ne yazık ki şu anda 9 Boğaziçi Üniversitesi
öğrencisi cezaevinde ve yaklaşık 10 öğrenci de ev hapsinde.
Yani Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri Türkiye'nin en iyi eğitim
almış en iyi beyinlerinden, değerli
arkadaşlarımız. Onlar burada çocuk diye ifade edildiler,
onlardan çocuklar diye bahsediliyor, anne babaları üzerinden
tanımlanmaya çalışılıyor. Bu beni çok üzdü gerçekten
çünkü Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri düşünceleriyle,
iradeleriyle bizlere aslında pek çok ders veriyorlar. Onlardan
buranın öğreneceği çok çok şey var fakat burada sanki
yetersizlermiş gibi bahsedilmelerini ise siyasi bir tavır olarak
değerlendiriyorum.
Taleplerini hatırlatmak istiyorum. Talepleri:
Şu anda kayyumluk dedikleri rektörlük binasının tekrar
rektörlük binası olmasını istiyorlar yani demokratik bir
rektörlük seçimi istiyorlar. Üniversiteden polislerin çekilmesini istiyorlar,
özel güvenlik istemiyorlar ve yine, demokratik rektörlük seçimlerinden sonra
özellikle kulüplerinin tekrar devam etmesini istiyorlar. Başta
Boğaziçi LGBT Kulübü olmak üzere, kulüpleri üzerindeki
baskıların kaldırılmasını istiyorlar. Demokratik,
özerk bir üniversite neden burada bazı grupları rahatsız ediyor?
Bunu anlamak mümkün değil. Onlar kayyum rejimine karşılar diye
mi acaba? Gerçekten de kayyum rektör istemiyorlar çünkü kayyum rejiminin Türkiye'yi
antidemokratik bir süreçte gerçekten geriye götürdüğünü düşünüyorlar
ve bu sürece müdahale ediyorlar. Onlar Türkiye'yi demokratik bir Türkiye'ye
taşımak istiyorlar. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin
görüşleri, mücadeleleri bizim de görüşlerimiz ve mücadelemizdir.
Türkiye uzun bir zamandır büyük bir ekonomik
krizle mücadele ediyor -tabii ki ekonomik krizle mücadele eden
halkımız, halklarımız- ve pandemi kriziyle mücadele ediyor.
Ne ekonomik krizle ne de pandemi kriziyle Hükûmetin doğru bir
şekilde ilgilendiğini, yönettiğini söyleyemeyiz. Tam tersine,
Hükûmet, yaptığı yanlış politikaların üstünü
örtmeye çalışıyor.
Ben burada
emeklilikle ilgili bir madde üzerine konuşuyorum şu anda, o madde
tartışılıyor şu anda, emeklilerden bahsetmek
istiyorum. Yani eğer Anayasanın eşitlik ilkesi varsa
emeklilikle ilgili konuşmamız gerektiğinde bütün emeklilerle
ilgili konuşmamız gerekiyor. Pandemiye ve ekonomik krize
karşı korunmayan bir emeklilik dönemi geçiren emekçilerden bahsetmek
istiyorum. İş ve aş buluşmalarımız çerçevesinde
gittiğimiz İzmirde Emekliler Sendikasında bize emeklilerin
gerçekten gıda ihtiyaçlarını bile karşılayamaz durumda
olduklarını, birden çok şekilde emeklilik ücreti olduğunu,
hâlâ emeklilik ücretlerinin asgari ücretin çok çok altında olduğunu
ve kiralarını dahi ödeyemediklerini söylüyorlar.
Dolayısıyla emeklilik konusunda getireceğimiz yasa teklifleri
tüm emeklilerin yaşam kalitesini yükselten ve özlük haklarını
geliştiren şekilde olmalıdır ve yine İzmirde iş
ve aş buluşmaları çerçevesinde esnaflarla
buluştuğumuzda, sokak satıcılarıyla
buluştuğumuzda, sendikalarla, işçilerle, emekçilerle
buluştuğumuzda her biri geçinememekten bahsettiler ve geçinememenin
temel gerekçesi olarak da pandemi sürecinin özellikle son derece kötü yönetilmesi
olduğu söyleniyor; bunu bizler de yaşıyoruz. Bugün pandemi
sürecinin emeklileri, emekçileri, işsizleri, yoksulları kendi
başlarına bıraktığı ortadadır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (Devamla) İzmirde esnaf sokağa çıktı,
sokağa döküldü, yürüyüşler yapıyor ve sesini duyurmaya
çalışıyor. Yine emeklilikle birlikte sokaktaki bu esnafın
yürüyüşleri, emekçilerin, işçilerin direnişleri
Kod 29dan
tutalım da -ücretsiz şekilde- iş akitleri feshedilen, ücretsiz izne
çıkarılan işçiler aynı şekilde bu sürecin
ağır şartlarında ayakta kalmaya çalışıyorlar
ve bu tabloyu değiştirecek bir Parlamentoyu, Meclisi talep ediyorlar;
kendi gerçek gündemlerine, halkın gerçek gündemlerine dokunan bir Meclisin
faaliyetlerini talep ediyorlar fakat ne yazık ki biz buradan oldukça uzak
bir noktadayız. Bir an önce halkın geçim sorunlarına çare
üretecek, pandemi sürecinde halkı doğrudan destekleyecek,
esnafı, işçiyi, emekçiyi, emekliyi doğrudan destekleyecek bir
program planlama içerisinde olmalıyız. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler.... Madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde 3 önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 250 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin çerçeve 5inci maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Haşim Teoman Sancar Çetin
Arık Ahmet
Önal
Denizli Kayseri Kırıkkale
Polat Şaroğlu Bayram Yılmazkaya Özgür Ceylan
Tunceli Gaziantep Çanakkale
İrfan Kaplan
Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAVUZ
ERGUN (Niğde) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan.
Buyurun Sayın Kaplan. (CHP
sıralarından alkışlar)
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Gara bölgesinde şehit edilen, aralarında
Gaziantepli hemşehrilerim Müslüm Altıntaş ve Adil
Kabaklının da bulunduğu 13 asker ve polisimize Allahtan
rahmet, acılı aileleri ve sevenlerine
başsağlığı ve sabır diliyorum. Milletimizin
başı sağ olsun. Bir kez daha terörü lanetliyorum.
Değerli arkadaşlar, yine AK PARTİ
iktidarının tepeden indirdiği bir torba yasayla karşı
karşıyayız. Bu torba yasada Türk Silahlı Kuvvetleri
personellerinin birçok sorununun çözüme kavuşmadığını
görüyoruz. Türk Silahlı Kuvvetlerinde sağlıktan eğitime,
yargı sisteminden liyakat sistemine kadar birçok noktada çok ciddi
sıkıntıların olduğunu biliyoruz. Türk Silahlı
Kuvvetleri personelleri sağlıklı yasalarla güvence istiyor.
Astsubayların, uzman çavuşların, sözleşmeli erlerin, 6000
sayılı Kanun mağdurlarının, şehit
yakınlarının, gazilerimizin, kısaca Türk Silahlı
Kuvvetlerinin, en alt kademesinden en üst kademesine kadar birçok sorunu var.
Ne yazık ki çözüm noktasında AK PARTİ iktidarının bir
çabası yok.
5inci maddeye göre askerî kantinlerin elektrik, su,
yakacak giderlerinin kurum bütçesinden ödenmesinin kötüye
kullanılabileceği kanaatindeyiz. Kâr amacı gütmeden,
kooperatifçi bir anlayışla bir düzen sağlanması, olası
kötüye kullanımların önüne geçecektir.
Değerli arkadaşlar, 6000 sayılı
Kanun mağdurları olan uzman erbaşlarımızın sivil
memur olarak en düşük memur statüsünden emekli edilmesi çok ciddi bir
mağduriyettir. Yıllarca bu ülke için fedakârca
çalışmış 6000 sayılı Kanun mağduru uzman
erbaşlarımız, askeriyenin sosyal tesislerine dahi
girememektedir. 6000 sayılı Kanun mağdurlarına Türk
Silahlı Kuvvetlerinden emeklilik statüsü verilmeli, hakları teslim
edilmelidir. Astsubaylarımıza makam ve görev tazminatı sözünü AK
PARTİ hâlâ tutmamıştır. Astsubaylarımızın
kademe ve derece sorunları bir an önce çözülmelidir. Sözleşmeli subay
ve astsubaylar doğrudan kadroya alınmalıdır. On
yılını doldurup sicili düzgün olanlar tekrar sınava
girmeden kadroya geçiş yapmalıdır. Er ve
erbaşlarımızın asgari geçim indirimi, çocuk indirimi, yol
harcırahı ve kira yardımı alması gerekmektedir. Er ve
erbaşlarımıza refakat ve mehil izinleri verilmelidir. Er ve
erbaşlarımızın emeklilik hakları ve kıdem
tazminatı hakları verilmeli, eş durumundan tayin hakları
yeniden daha kapsamlı bir şekilde düzeltilmelidir.
Uzman çavuş ve uzman onbaşıların
sözleşmeli çalışmasından kaynaklı sorunları
vardır. Herhangi bir kanuna ve yönetmeliğe dayanmadan, uzman
çavuş ve uzman onbaşılarımızın sözleşmeleri
feshedilebiliyor. Uzman çavuş ve uzman
onbaşılarımızın bu güvencesiz çalışma
şekli bir an önce değiştirilmeli ve tüm yasal hakları,
kanun ve yönetmeliğe göre tekrar düzenlenmelidir. Özlük, kadro ve
kıdem tazminatı hakları verilmelidir. Nöbet, tayin ve izin
yönetmelikleri acilen çıkartılmalı, mağduriyetleri bir an
önce giderilmelidir.
Diğer bir sorun, uzman onbaşı ve
uzman çavuşlarımızın geçici hizmet görevlendirmelerinin
hizmet sürelerinden sayılmamasıdır. Zor şartlarda görev
yapan uzman onbaşı ve uzman çavuşlarımızın emekli
olduklarında bir mağduriyet yaşamaması adına geçici
hizmet görevlendirmeleri de emeklilikte sayılmalıdır.
Askerî liseler tekrar açılmalıdır.
Ordu İlaç Fabrikası tekrar faaliyete geçirilmelidir. (CHP
sıralarından alkışlar) Kapatılan askerî hastaneler
tekrar Millî Savunma Bakanlığı bünyesine alınmalıdır.
AK PARTİ iktidarı, 15 Temmuz şehit
yakını ve gazilerimizin hakları ile diğer şehit
yakını ve gazilerimizin haklarını hâlâ eşitlemedi. Ne
zaman bu ayrımdan kurtulup tüm şehit yakını ve gazilerimize
eşit haklar sağlayacak? Merakla bekliyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Cumhuriyet Halk Partisi olarak defalarca sorduk ama
cevap alamadık, buradan partim adına bir kez daha sormak istiyorum:
Şehit yakınları ve depremzedeler için toplanan paralara ne oldu?
(CHP sıralarından alkışlar) AK PARTİ iktidarı,
deprem paralarını nereye harcadığını açıklamalı
ve bu konuyu aydınlatmalıdır.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci maddesinin birinci
fıkrasındaki eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Dursun
Ataş Mehmet Metanet
Çulhaoğlu
İzmir Kayseri Adana
İmam
Hüseyin Filiz Arslan
Kabukcuoğlu Hayrettin
Nuhoğlu
Gaziantep Eskişehir İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu.
Buyurun Sayın Kabukcuoğlu.(İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 250 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesi üzerinde İYİ
PARTİ Grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Sözlerime başlamadan önce, Garada şehit
düşen 1i Eskişehirin evladı Mevlüt Kahveci olmak üzere 16
şehidimize, 16 vatan evladımıza rahmet diliyorum; Allah
yakınlarına sabır versin.
211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
İç Hizmet Kanununun 104üncü maddesine eklenen fıkrayla, kiraya
verilen veya üçüncü şahıslara işlettirilen
kısımları hariç olmak üzere askerî kantinlerin elektrik, su ve
yakacak giderlerinin kurum bütçesinden ödenmesinin temini istenmektedir. Asgari
ücret hiç olmuşken, pandeminin sürüklediği çaresizlikler ortadayken,
esnaf feryat figan ederken, çok daha kolay bir şekilde düzeltilmesi mümkün
olan bir kanunun, bir maddesi hâline getirilen bir düzeltmenin Meclise
getirilmesi bence Meclisi oyalamaktır; buna daha kolay bir çözüm yolu
bulunabilirdi. Bunun yerine Meclisin, belediyelerdeki, kamu özel
işletmelerindeki yolsuzlukların ve bunlarla ilgili düzenlemelerin
üzerine gitmesi gerekirdi, bunlarla uğraşmalıydı.
Fetullahçı terör örgütü, AK PARTİ
iktidarınca desteklenmiş, himaye edilmiş büyük bir terör
örgütüdür. 15 Temmuz 2016 olaylarında Hükûmet tarafından
açıklanan şehit sayısı 248 olup daha sonra hayatını
kaybedenler bu sayıya dâhil değildir. Ayrıca, askerlik meslek ve
ahlakına uygun davranmaktan başka suçu, günahı olmayan askerî
öğrenciler ve erler de hayatını kaybetti. Bunların failleri
araştırılmadı, hatta bunlarla ilgili peşinen bir af
çıkarıldı, hiç üzerine gidilmedi. Tüm 15 Temmuzda
hayatını kaybedenlere, şehit olanlara Allahtan rahmet
diliyorum. Hükûmet yıllarca sınavların FETÖ tarafından
manipüle edilmesine sadece seyirci kaldığı hâlde, hiçbir suçu,
günahı olmadan bu sınavlara giren, bu sınavları kazanan
çocuklar okullara alınmadı, toplumun dışına itildi.
Yalnız bu çocuklar değil, aileleri de ızdırap
içerisindedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde FETÖyle mücadele
konusu dile getirildiğinde AK PARTİnin Sayın Grup Başkan
Vekilleri her defasında mealen ve özet olarak FETÖ terör örgütüyle
mücadelede AK PARTİ hükûmetlerinin çok gayret sarf ettiğini,
Sayın Recep Tayyip Erdoğandan başka bu işin üstesinden
gelecek birisinin olmadığını dile getirdiler. Biz de
bunları dinledik ve yüreğimize su serpildi. Ocak 2020de gazetelere
düşen bir haber tüm toplumda aldatılmışlık duygusu
uyandırdı. Bu, Yeniçağ değil, Sözcü değil, Cumhuriyet
değil; ideolojik olarak da sizi en çok destekleyen gazetelerden biri. Bu
gazete bile isyan etti olanlara.
YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) Ne oldu, onu da
söylesene. Ne oldu? Atıldı.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) Bitince
anlatayım.
15 Temmuz 2016da Dakkada bir subay askerî
ateşeyken komutanları Türkiyede ihtilal olduğunu bildiriyorlar.
Şahsın gösterdiği itaat şüpheyle
karşılanıyor ve ülkeye döndüğünde, Türkiyeye
döndüğünde yargılanıyor, burada aklanıyor. Birinci
aklanış. İkincisi, 15 Temmuzdan sonra Kasım 2016da
Türkiyeye dönüş yapan zat Erzincan 3. Ordu Komutanlığına
tayin ediliyor. 2017 yılında Erzincanda görevliyken adı
darbecilerin Cumhurbaşkanlığı Yaveri adayları
arasında geçmesine rağmen yine burada da işlem görmüyor.
Şahıs 2017 yılında FETÖ suçlusu zannıyla
gözaltına alınıyor, adına soruşturma
açılıyor ve sorgudan sonra serbest bırakılıyor.
Şahıs 2017 Ağustos atamalarında 2. Ordu
Komutanlığında kritik bir görev olan Harekât
Başkanlığına atanıyor. Nisan 2019da FETÖ
zanlısı olarak devam eden soruşturması takipsizlikle
sonuçlanıyor. Ağustos 2020 Yüksek Askerî Şura kararlarıyla
624 albay emekli edilirken şahıs tuğgeneralliğe terfi
ediyor. Bu da yetmiyor, Kara Kuvvetleri Komutanlığı
İstihbarat Daire Başkanlığı gibi stratejik bir göreve
ataması yapılıyor. 2 Kasım 2020 tarihinde emekliye
ayrılıyor ancak MİT takibe devam ediyor. 27 Ocak 2021de Ankara
Cumhuriyet Savcılığının talimatıyla Ankara
Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri şahsı
gözaltına alıyor, sorgulaması yapılıyor ve 1
Şubat 2021de, itirafçı sayıldığı gerekçesiyle,
adli kontrol kararıyla serbest bırakılıyor.
15 Temmuzda vatanın bütünlüğü beyhude
zarar görmüştür. 15 Temmuzun nedenlerinin tam olarak
kaldırıldığından emin değiliz. Darbeyi önlemede
büyük yararı dokunan subayların, generallerin hepsi de emekli
edilmiştir; içimiz rahat değildir. Tüm şüpheler şahsın
üzerindeyken 3üncü kez kusursuz bulunduğu gibi 2 kez de
ödüllendirilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) Ve hâlâ bu
şüphe devam ediyor. Yine, sizi ideolojik olarak çok kuvvetli bir
şekilde destekleyen ya da birinci sırada destekleyen gazetenin
görüşü de aynen budur. İYİ PARTİ Grubunun defalarca
FETÖnün siyasi ayağı araştırılsın. diye
verdiği araştırma önergeleri iktidar grubu tarafından
reddedilmiştir.
Son olay, isteğimizin ne kadar yerinde
olduğunu göstermektedir. Hükûmetin ortaya koyduğu çözüm, uzman
erbaş ve erler dışında tüm askerî personel tayinlerinin
Millî Savunma Bakanlığı tarafından yapılması
olmuştur. FETÖnün faillerinin FETÖyü ortadan
kaldıramayacağı ortadadır. FETÖyle mücadeleyi ancak
İYİ PARTİ yapacaktır.
Hepinize saygılar sunarım. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 250 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinde yer alan aşağıdaki
ibaresinin aşağıda bulunan şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Murat
Çepni Mahmut Celadet
Gaydalı
Adana İzmir Bitlis
Mehmet
Ruştu Tiryaki Serpil
Kemalbay Pekgözegü Oya
Ersoy
Batman
İzmir İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekili Oya Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, cuma günü 19 Şubat arkadaşlar.
19 Şubat bu ülkede en köklü halk örgütü olan Halkevlerinin kuruluş
yıl dönümü ve benim de yıllarca içinde çalışmaktan, Genel
Sekreterliğini, yöneticiliğini ve Genel
Başkanlığını yapmaktan onur duyduğum bir örgüt.
Halkevleri 1932 yılında kuruluyor ve bir
aydınlanma, eğitim, kültür ve sanat örgütü olarak kuruluyor. Ülkenin
dört bir yanına götürdüğü tiyatro salonlarıyla,
kütüphaneleriyle, eğitim çalışmalarıyla bu topraklarda kök
salıyor. Aslında Halkevleri yılları, kul ve tebaa olarak
görülen bir halkın, haklılığının bilincinde, tam
eşit ve özgür yurttaşlar olarak yaşamaya
başladığı yıllardır ve bu nedenle de her dönem
faşizmin hedefinde olmuştur, aynen bugün olduğu gibi. 1950lerde,
70te ve 80 darbesiyle bütün mal varlıkları
yağmalanmış; üyeleri, yöneticileri tutuklanmış ve
tamamen işlevsiz hâle getirilmeye
çalışılmıştır ama her defasında küllerinden
yeniden doğmayı başarabilmiş bir örgüttür çünkü halkın
örgütüdür. Halkevlerinden yetişen yüzlerce aydın ve sanatçı,
Yaşar Kemaller, Rıfat Ilgazlar, Gülten Akınlar, Muzaffer
İzgüler ve daha nice değerlerimiz ülkemizin düşünsel ve sanatsal
dünyasına kuşaklar boyunca damgasını vurmuştur.
Halkevlerinin tarihi ümmetten yurttaşa dönüş tarihidir ve bu tarih
hiçbir kuvvet tarafından geriye döndürülemez.
Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz gün,
atanmış bir Bakan bu kürsüden yani halkın kürsüsünden, bu
ülkenin onuru, 12 Eylül faşizmine karşı mücadele eden,
cezaevlerindeki çocuklarının peşini asla bırakmayan,
ailelerimizin ve aydınlarımızın birlikte kurduğu,
benim de yine yıllarca yöneticiliğini yaptığım
İnsan Hakları Derneği hakkında birtakım laflar sarf
etti. Kendisine yakışan laflardı bunlar ama bu kürsüye asla ve
asla yakışmayan laflardı. Dedi ki: Canı çıkasıca
dernek. Bu lafı ettiği İnsan Hakları Derneği bu
topraklarda tam otuz dört yıl yedi ay, en başta yaşam hakkı
olmak üzere, yaşam hakkına kasteden faşizme karşı
yaşam hakkını savunan bir dernektir; hakikat mücadelesi veren
bir dernektir; düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü, basın
özgürlüğünü savunan bir dernektir. Her türlü baskı ve zulme,
işkenceye karşı insan haklarına ve insan onuruna, hak ve
özgürlüklere her daim sahip çıkmıştır. Bu topraklarda çok
zulüm yaşadık -köy boşaltmalardan işkenceye,
gözaltında kayıplara kadar- ve her dönem insan hakları
mücadelesi verenler, insan hakları savunucuları faşizmin
karşısında hiçbir şekilde boyun eğmeden, dimdik ayakta
durmuştur ve bundan sonra da durmaya devam edecektir. Bugün, İnsan
Hakları Derneğine tahammülsüzlük de insan hakları
savunucuları ve mücadele arkadaşlarım sevgili Eren Keskin ve
Şebnem Korur Fincancı Hocamız hakkında verilen cezalar da
insan hakları savunucularına asla ve kata biat ettirmeyecek
cezalardır.
Biz bunu çok gördük, birçok üye ve yöneticimiz
tutuklandı; Genel Başkanlarımız, sevgili Akın Birdal
bizzat Genel Merkezimizde silahlı saldırıya uğradı,
Hüsnü Öndül yine Genel Merkezimizde şiddete uğradı,
yöneticilerimiz kaybedildi ama insan hakları savunucuları mücadeleden
hiçbir zaman geri durmadı. Yani bugünün ağababalarının
karşısında asla eğilmediği gibi, bundan sonra da
eğilmeyecektir; hiç kimsenin kuşkusu olmasın. (HDP
sıralarından alkışlar)
Ben sözlerimi tamamlarken şunu söylemek
istiyorum: İnsan haklarını savunmak hem evrensel bir hak hem de
insan olmanın bir görevidir. Ve buradan Hakaret değil, hakikat.
diyerek, Cumhurbaşkanına, dönemin Başbakanına hakaret
nedeniyle kendisi hakkında verilen cezayı da reddettiğini ifade
eden sevgili Şebnem Korur Fincancıyı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
OYA ERSOY (Devamla)
ve sevgili mücadele
arkadaşım, altı yıl ceza aldıktan sonra Hiçbir yere
gitmiyorum. diyen Eren Keskini saygı ve sevgiyle selamlamak istiyorum.
Biz, yılmadık, susmadık, sinmedik. Bu
iktidar ülkenin içinde bulunduğu, kendisinin içinde bulunduğu siyasal
krizi muhaliflere saldırarak, hakaret ederek,
itibarsızlaştırarak yıkmaya çalışıyor,
geçiştirmeye çalışıyor ama bütün bu operasyonlar da,
itibarsızlaştırma çabaları da gücünden değil, acz
içinde olmasından kaynaklanıyor. Her bir direnişin
karşısında sarf ettiği, o Gezi, Gezi
dediği
şey var ya, bu iktidarın halk korkusundandır ama korkunun ecele
faydası yoktur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Göreceğiz.
OYA ERSOY (İstanbul) Göreceğiz.
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sıralarına göre işleme
alacağım.
1inci önergeyi, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 250
sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı maddesinde geçen
veya bu şartları kaybedenler ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haşim
Teoman Sancar Çetin
Arık Ahmet
Önal
Denizli Kayseri Kırıkkale
Polat
Şaroğlu Bayram
Yılmazkaya Özgür
Ceylan
Tunceli Gaziantep Çanakkale
Suat
Özcan
Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Muğla Milletvekili Suat Özcan.
Buyurun Sayın Özcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
SUAT ÖZCAN (Muğla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 6ncı maddesi hakkında ve bazı değerlendirmeler
yapmak üzere Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sözlerime başlarken, Irak Garada şehit
edilen asker ve polislerimize Allahtan rahmet, kederli ailelerine ve ülkemize
başsağlığı diliyorum.
926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununun 14üncü maddesinin dördüncü fıkrasına
subaylığa engel hali görülenler ibaresinden sonra gelmek üzere
deneme süresinin sona ermesinden önce temin şartlarını
taşımadığı anlaşılanlar veya bu
şartları kaybedenler ibaresi eklenerek düzenleme
yapılmıştır.
Yaptırımını ve gücünü Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasından alan Türk Silahlı Kuvvetleri Türkiyeyi
havadan, karadan ve denizden gelebilecek her türlü saldırıya
karşı korumakla görevli olan askerî kuvvetlerden
oluşmaktadır ve ulusal gücünün yanı sıra dünyanın
11inci, NATOnun ise 4üncü büyük ordusu durumundadır. Dünyadaki en
tecrübeli ordulardan biri olarak gururumuz olmuştur. Ulusal Kurtuluş
Savaşımızı gerçekleştiren askerimizin bizim için
anlamı rastlantı değildir. Ancak bu özellikleriyle bilinen
ordumuzda liyakat sistemi her geçen gün bertaraf edilmiş, TSK birçok
spekülatif tartışmanın odağı olmuştur. Türk
Silahlı Kuvvetlerine en büyük zararı Ergenekon, Kumpas, Balyoz
davalarıyla FETÖ yapılanması vermiştir. Bu süreçler ve
akabinde, peşi sıra alınan kararlarla orduda liyakat ve
hiyerarşi kalmamıştır. Askerî hastaneler ve askerî
yargı kurumları, askerî liseler kapatılmıştır.
Bu, geleneksel yapıya da uygun değildir. Köklü gelenekleriyle küçük
yaşta asker yetiştirmek için örgütlenmesi olan kurum, bugünkü
hâliyle, 20 yaşında, tüm sosyal ve duygusal becerileri önceden
şekillenmiş insanları eğitmeye çalışmaktadır.
Bu müdahale bile tecrübeleriyle uzun yıllardır şekillenen
kurumun sistemini eksiltmektedir, zayıflatmaktadır.
Değerli milletvekilleri, son seçimlerde HSK
sisteminin yenisi için Harika. demişlerdi, başkanlık sistemi
için de Anayasa referandumu çağ atlatacaktı, Yerel seçim sisteminin
de yenisi bizi Aya çıkaracak. demişlerdi, Meclis İçtüzüğü
değişikliği için de. Sonra sıra orduya geldi, Ordu
temizlendi, pirüpak oldu. dediler, Vesayet sistemi bitti, sivil dikta bitti,
eski Türkiye bitti. dediler. Ama ne oldu? Ekonomi IMFye muhtaç hâle geldi,
tarım bitti, işsizlik rekor düzeye ulaştı.
Başkanlık sistemi icat edildi, üç sene geçmedi, ülkemizde devlet
kurumlarının işlevi, siyaset kilitlendi. Yargı ve adalet
yürütmeye bağlandı. Yer altı ve yer üstü tüm kaynaklar talan
edilip yabancılara sunulur hâle geldi. Dış ilişkilerde
sorun yaşanmayan, kavga edilmeyen ülke kalmadı. Bireysel ve toplumsal
özgürlükler rafa kalktı. (CHP sıralarından alkışlar)
Cemaatlerle iş birliği yapılıp TSKnin tüm üst kademesi
iftiralarla hapse atıldı. Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde Ordu
Komutanlığı yapmadan Kara Kuvvetleri Komutanı olarak görev
yapan ilk komutan da bu dönemde ortaya çıktı; kıdem
açısından kendisinin önünde bulunan 3 komutana rağmen, Ordu
Komutanlığı yapmadan Kara Kuvvetleri Komutanı, sonra da
Genelkurmay Başkanı yapıldığında, bu
hızlı yükseliş sonucu olarak da -istihbarat zafiyeti- 15 Temmuz
yaşatılmış oldu.
İktidarınız devletin
yapısında ve askerî yapıda liyakati yok etti, askeri
siyasallaştırdınız. Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
kahraman ve fedakâr tüm Silahlı Kuvvetler personelinin -er, erbaş,
uzman çavuş, subay, astsubay- özlük haklarında iyileştirmeler
yapılarak motivasyon sağlanmalı, askerî liseler
açılmalı, savunma sanayisi fonlarında gereken öncelik ve artışlar
sağlanmalı, uluslararası güvenlik anlayışında
caydırıcı güç ve yapıya ulaşılarak Türk
Silahlı Kuvvetlerinin saygınlığı
artırılmalıdır diyoruz.
Son olarak, vesayeti öne sürerek demokrasiden
uzaklaşıp sivil darbeyle otoriter bir yönetimi uyguluyorsunuz.
Halkımız bunun farkında. Önünüze ilk seçim
sandığı konduğunda, yönetemeyen, beceremeyen
anlayışınız ve otoriter yönetiminizle birlikte gündemden ve
iktidardan düşeceksiniz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin birinci
fıkrasındaki eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Dursun
Ataş İmam
Hüseyin Filiz
İzmir Kayseri Gaziantep Hayrettin Nuhoğlu Ayhan Erel Hasan Subaşı
İstanbul Aksaray Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YASİN
UĞUR (Burdur) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı
maddesi üzerinde partim İYİ PARTİ adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, PKK terör örgütü
tarafından Garada haince şehit edilen 16 canımıza, vatan
evladımıza Yüce Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum; yüce Türk milletinin
başı sağ olsun. Terörü, terör destekçilerini, geçmişte ve
günümüzde teröre destek verenleri, masasına KCKyi ve PKKyı
oturtanları lanetliyorum.
Temel askerlik eğitiminde veya askerî
eğitimde başarı gösteremeyenler, deneme süresi sonunda Türk
Silahlı Kuvvetlerine uyum sağlayamayan veya subaylığa engel
hâli görülenler, eğitimi başarıyla bitirdikten sonra
atandıkları görevde bir yıllık deneme süresinin sona
ermesinden önce temin şartlarını taşımadığı
anlaşılanlar veya bu şartları kaybedenlerin Türk
Silahlı Kuvvetleriyle ilişiklerinin kesilmesi teklif edilmiş
olup ilişikleri kesildikten sonra devletçe bunlara yapılan
masrafların kanuni faizleriyle tahsil edilmesi teklif edilmiştir.
Burada ifade edilen bir yıllık deneme süresinin sona ermesinden önce
temin şartlarını kaybedenlerden, devletçe bunlara yapılan
masrafların kanuni faizleriyle birlikte tahsil edilmesi teklifi çok uygun
değildir. Temin şartlarını deneme süresinde kaybedenlerin
masraflarının alınmasını doğru bulmuyorum zira
kişi, arzu etmediği, istemediği durumlarda deneme süresinde
şartlarını kaybedebilir; bunun göz önünde bulundurulması
gerekmektedir. Başta istenen şartları taşıyan
kişi daha sonra eğitim süresinde fiziki veya psikolojik nedenlerle bu
şartları kaybettiğinde devletin, yaptığı
masrafları geri istemesi çok uygun değildir.
Daha önce de bu kürsüden defalarca arz etmeme
rağmen, taş duvarlardan ses geldi ama Meclisten bir ses gelmedi.
Hepinizin çoluğu çocuğu var, lise son sınıfta veya ortaokul
son sınıfta bu canından bezdiren sınavlara
hazırlanırlarken uykusuzluk çekmekte ve doktora gittiğinde
alanında uzman olmayan aile hekimleri veya sağlık
ocağında görevli pratisyen hekimler kendilerine psikiyatrik ilaçlar
vermektedir. Yıllar sonra bu kayıtlar askerî okullara veya polis
okullarına gitmek isteyen gençlerin sicilinde veya kayıtlarında
görülmektedir. İlgili doktorlar bu genci tedavi etmeden, gerçekten bir
psikolojik rahatsızlığı var mı yok mu demeden Sen
askerî öğrenci olamazsın. veya Polis olamazsın. diye
raporlarına şerh düşmekte ve bu gençlerin kaderleriyle,
gelecekleriyle oynamaktadır. Burada bulunan Sayın Komisyon üyelerine
teklifimdir, bu gençlerin, geçmişte yalandan verilen bu ilaçlara itibar
ederek gelecekleriyle oynamalarının çok adil
olmadığını düşünüyorum. Doktorların, gerçekten
muayene ederek, böyle bir rahatsızlığının olup
olmadığını tespit ettikten sonra gerekli işlemleri
yapmalarını rica ediyoruz.
Yine, Türkiye Muharip Gaziler Derneğiyle
yaptığımız görüşmelerde, şeref
aylığının sosyal güvencesi olan ve olmayan
şeklinde ödenmesinden muharip gazilerimiz yani Kore ve Kıbrıs
gazilerimiz son derece rahatsızlar. Muharip gazinin şeref
aylığı 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren 1.132 lira, dul
eşinin aylığı ise 849 liradır. Sosyal güvencesi
olmayan gazimizin aylığı 2.659 lira, dul eşinin
aylığı ise 1.994 liradır. Gazilerimiz sosyal güvencesi
olan ve olmayan şeklindeki bir ayrımdan dolayı
muzdariptirler. Muharip gazilerimiz bu durumu bir ayrımcılık
olarak görmekte ve bu adaletsizliğin ortadan kaldırılmasını
talep etmektedirler.
Bugün yine, Meclisimizi ziyaret eden
ortaöğretim mezunu hemşireler, 70 bine yakın mezun verdiklerini
ve işsiz olduklarını söylemektedirler. Üniversite hastanelerinin
sadece lisans hemşire kadrosu açması ve lise hemşirelerinin alımının
da az sayıda yapılması bu gençlerimizi çok mağdur
etmektedir. 2012ye kadar sağlık meslek liselerinde lisans
hemşireliğe geçişlerde sınav puanlarına ek puan
verilirken bu avantajları artık kaldırılmış,
eğitimini lisansa tamamlamaları
zorlaştırılmıştır. Bu
çocuklarımızın lisede dört yıl boyunca aldıkları
bilgi, beceri ve saha çalışmaları yeterli olup atama
fırsatı verilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
AYHAN EREL (Devamla) Küçük yaşta ailelerine
destek olmak için akranları parklarda gezerken bu çocuklarımız
hastanelerde çalışmaya başlamışlardır.
Ortaöğretim hemşirelik mezunları yapılan
haksızlıktan dolayı telafi kadro ve adil atama
sayıları istemektedirler. Gençlerimizin ümitlerini öldürmeyelim,
unutmayalım ki gençliği olmayan, gençliği karamsar olan bir
milletin de geleceği karamsar olur diyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 250 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinde yer alan veya
ibaresinin ya da şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Kemal Peköz Murat
Çepni Serpil
Kemalbay Pekgözegü
Adana İzmir İzmir
Mahmut Celadet Gaydalı Hasan
Özgüneş Mehmet
Ruştu Tiryaki
Bitlis Şırnak Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YASİN
UĞUR (Burdur) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Şırnak Milletvekili Sayın Hasan Özgüneş.
Buyurun Sayın Özgüneş. (HDP
sıralarından alkışlar)
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) Bütün
arkadaşları selamlıyorum.
Bu Mecliste gördüğümüz kadarıyla kin ve
nefret dili hâkim olduğu için ben sayın sevgi ve değerli
kelimelerini protesto amacıyla, hatırladığım
kadarıyla, kullanmayacağım çünkü burada saygı ve sevgi
yerine nefret, öfke, kin, intikam duyguları hâkim.
Ben, Şırnakın sorunlarını
dile getirmeye çalışacağım. Geçen sene ocak ayında
Asuri Süryani vatandaşımız olan Şimuni ve Hürmüz Diril
ailesi, bir çete grup tarafından kaçırıldı; sonra
Şimuninin cenazesi bulundu, Hürmüzün hâlâ bulunmamış. AKP
Hükûmetine soruyorum: Bunların akıbeti hakkında bir bilginiz var
mı, hiç merak ettiniz mi? Dünya kamuoyunda dile getirildi -Avrupada-
bunun takipçisi olmanızı bekleriz, biz de olacağız.
Şimdi, Şırnakta, Şırnak
şehri yıkıldığında binalar yapıldı,
etap adı altında yan yana olan arsalarda etaplar yapıldı.
Tek tek olan evlerde 1.200 ailenin evi hâlâ verilmemiş,
yapılmamış da, çoğunun tespiti de
yapılmamış. Onlara şu söyleniyor: Ev sahibi olmak
istiyorsanız 40 bin ile 80 bin lira arasında para vereceksiniz, biz
size gerekirse ileride yapacağız. Valilik bir yıl sözü vermişti,
5 yıl geçti hâlâ yapılmamış. 1.200 aileden bahsediyorum
arkadaşlar, sıradan bir rakam değil bu. İkincisi,
kiraları da ödenmiyor ve çoğunun evinin tespiti bile
yapılmamış, yıkılmış ama tespit bile
yapılmamış.
Diğer bir husus değerli arkadaşlar,
Şırnak Türkiye'nin eğitim
SALİH CORA (Trabzon) Değerli kelimesini
kullanmayacaktın!..
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) Evet unuttum,
maalesef alışmışız, bizim kültürümüzde var ama sizde
yok, ne yapalım. Ona karşı protesto dedim.
SALİH CORA (Trabzon) Kullanıyorsunuz da
sizin dilinize yakışmıyor.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) Hele siz biraz
sabredin.
Şöyle bir durum var: Yol durumu.
Şırnakta -işte, AKP hep övünür- Şırnakın
Nusaybinden sınıra giden yolu, Şırnaktan Yüksekova
üzerinden İran sınırına giden yolu ve bütün ilçe yolları
Türkiyenin en kötü yollarıdır. AKPnin bir milletvekili gelsin
-Cumhurbaşkanı bilmem kaç gram çay vermişti, ben 1 kilo çay da
veririm, en güzel baldan da 5 kilo kendisine hediye ederim- o yolları
izlesin bakalım hangi hâldedir. (HDP sıralarından alkışlar)
Ya, biraz yatırım edin. Şimdi siz, Türkiye'de, güvenlik
noktaları açısından Şırnakı 1 numara
yapmışsınız. Gece baktığınızda o
dağların tepelerinde dersiniz fabrika kurulmuş ama oradaki
karakol fakat yol yok. İşsizlik konusunda Türkiye'nin en gerisi, bu
konuda da size uyarıda bulunuyoruz, eğitim konusunda da en geri
noktadadır.
Şimdi, bize Sağlık Bakanı söz
vermişti: Şırnakın güneyinde bölge hastanesi
yapacağız. O sözün arkasından altı ay geçti, hâlâ bir
çakıl taşı yok ortada yani biz tekrar hatırlatıyoruz,
hastalarımızın çoğu
Acil hastalarımız yollarda
ölüyorlar Batmana, Diyarbakıra, Urfaya taşıma
sırasında.
Diğer bir husus 3 tane köyümüz;
Şırnakın hemen dibinde bu kömür eleme, kırma -bilmem-
paketleme tesisleri kurulmuş, köyler tozun içerisinde kalıyor.
Defalarca vali gitmiş, söz vermiş Kaldıracağım.
diye; kaldırmadı, hâlâ kaldırmadı. Nerdüş suyu
Silopinin ovasının içinden geçiyor; onlarca köyün içme suyu,
hayvanlarının yararlandığı su ama kömür ocakları
nedeniyle kirletildi. Biz bunu Bakana soru önergesi olarak sunduk, şunu
söylüyor: Biz defalarca ceza verdik onlara. Adamın umurunda mı?
Trilyonlarca para alıyor, bilmem 5 bin lira para cezası
vermiştir, umurunda değildir. Dolayısıyla bunu tümden
önleyeceksiniz, bunu bekliyoruz.
Ocaklarda tedbirsizlikten onlarca
insanımız yaşamını yitiriyor, göçük altında
kalıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayınız
Sayın Özgüneş.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) Bunun için AKP
Hükûmetinin bir tedbiri var mı? Her yıl kaç kişinin
öldüğünü biliyor musunuz? Yok, o da yok.
Şırnakta 110 memur
arkadaşımız KHKyle görevden alınmış, 12 tanesi
dönebildi. Ben kendim gördüm, bir memur arkadaş mahkeme kararını
getirdi Ben aklanmışım ama idare beni göreve almıyor.
dedi. Şimdi, siz
Gerçi, biz sizden hukuk beklemiyoruz yani o zaten
ayıp olur, hukuka uymak da size yakışmaz. Demokrasi ve hukukun
olmadığı bir yerde bunlar olur.
Bir de hep terör diyorsunuz ya, bu DEDAŞ
terörü Şırnak halkının boğazına
yapışmış, hiç bakmadan, 8 bin lira ile 15 bin lira
arasında ceza kesiyor. Biz bunu basın açıklamalarıyla
defalarca dile getirdik, soru önergeleriyle defalarca söyledik, bu kürsülerde
söyledik ama siz duymuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) Ama şunu
söyleyelim: Yakında bu halk sizi gönderecektir, o zaman
hesaplaşırız.
Selamlar. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde 2si aynı mahiyette olmak
üzere 3 önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 250
sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 7nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 7-
926 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin üçüncü fıkrası madde
metninden çıkarılmıştır.
Haşim
Teoman Sancar Çetin
Arık Ahmet
Önal
Denizli Kayseri Kırıkkale
Polat
Şaroğlu Bayram
Yılmazkaya Özgür
Ceylan
Tunceli Gaziantep Çanakkale
Emine
Gülizar Emecan
İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ayhan
Altıntaş Dursun
Ataş Dursun Müsavat
Dervişoğlu
Ankara Kayseri İzmir
İmam
Hüseyin Filiz Hayrettin
Nuhoğlu
Gaziantep İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YASİN
UĞUR (Burdur) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Emine Gülizar
Emecan.
Buyurun Sayın Emecan. (CHP
sıralarından alkışlar)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, üç gün önce
Garada, operasyonda hayatını kaybeden asker ve polislerimize
Allahtan rahmet; ailelerine, yakınlarına
başsağlığı dileyerek sözlerime başlamak
istiyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
Üzerinde konuşacağım 7nci madde,
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 15inci maddesinde
değişiklik yapıyor. 15inci maddenin mevcut hâlinde bir
sıkıntılı durum var arkadaşlar. Şimdi, 15 Temmuz
darbe girişiminden sonra askerî kadrolarda yaşanan
boşalmaları bir an önce doldurabilmek için, askerî okullarda okuyan
öğrencilerin yanında, sivil yaşamda fakülte, yüksekokul,
lisansüstü öğrenimini tamamlayan siviller de çeşitli kademelerde Türk
Silahlı Kuvvetlerine dâhil edilmişlerdir. Bu, 678 sayılı
KHKyle 2016 yılında yapılmıştır. Şimdi, bu
kademelerden bir tanesi de Özel Kuvvetler Komutanlığıdır.
Değerli vekiller, askerî eğitimler kendi
içinde birçok özellik gerektirmektedir. Askerî eğitimde bilgi ve becerinin
dışında disiplin, itaat gibi yetkinlikler ve askerlik misyonu
Ağaç yaşken eğilir. misali daha erken yaşlarda
öğrencilere kazandırılır. Askerî görev için gereken birikim
ve tecrübeleri bir çırpıda değil ancak uzun eğitimlerle
öğrenciler elde edebilir. Özel Kuvvetlerin ise tüm bu saydığımız
gereklilikleri edinmiş, askerî liyakatini kanıtlamış,
üzerine eğitim alabilecek duruma gelmiş, psikolojisi uygun olan
askerlerden oluşması gerekir. Özel Kuvvetler, çok özel gizli
operasyonlara gider değerli vekiller. Hâlbuki bu kanun teklifiyle hiçbir
askerî tecrübesi olmayan sivilleri doğrudan Özel Kuvvetler
Komutanlığına atıyorsunuz. Saha eğitiminde
başarılı olsalar bile gerçek operasyonlara gittiklerinde riskli
durumların oluşması ihtimali her zaman var. Operasyonu tehlikeye
düşürecek hataların yapılma olasılığı, hem
kendi hayatlarını hem arkadaşlarının
hayatlarını riske atma olasılığı çok yüksek.
Survivor yarışmalarına yarışmacı seçmiyoruz
arkadaşlar. Operasyonlardaki en küçük bir hatanın bedeli, ölüm ve
ülke adına başarısız sonuçlar alınmasıyla
ödeniyor; analar, babalar, eşler ve çocuklar sonucunda
ağlıyorlar. Kaldı ki daha iki gün önce Garada sınır
ötesi operasyonda, başarısızlıkla sonuçlanan bir
operasyonda 12 asker ve polisimizi kaybettik. Geçen sene İdlibde 33
askerimiz şehit oldu. Bakın, bunlar birer rakam değil, hepsi
birer can, hepsinin arkasında ağlayan anaları var ve ailelere
düşen ateş.
Elbette askerî operasyonlarda
başarısızlıklar olabilir ama Türk Silahlı
Kuvvetlerinin görevi, bu olasılıkları en aza indirecek
şekilde eğitim ve kadrolaşma planlamasını
yapmaktır. Canla başla mücadele veren her bir rütbedeki askerimize de
minnettarız ancak özellikle Özel Kuvvetler için Bir kişiyi bile bu
şekilde atamadık. deseniz dahi -ki Komisyonda da böyle bir
açıklama yapılmıştı- kanunun bu şekilde
kalmasını biz uygun bulmuyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu durum hem dışarıdan görevlendirilenleri
hem de askerî yapının iç sistemini yıpratmaktadır.
Bu süreçte askerî liseler de mutlaka
açılmalıdır değerli vekiller. (CHP sıralarından
alkışlar)
Türk Silahlı Kuvvetlerinde düzenlenmesi gereken
başka daha bir çok sorun varken bu kanun teklifinin bu sorunların da
hiçbirini içermediğini görüyoruz.
Yine, örneğin, askerî tıp fakültelerinden
mezun verilemediği için sivil tabiplerle TSKnin (Türk Silahlı
Kuvvetleri) doktor ihtiyacı karşılanmaktadır. Şimdi,
Özel Kuvvetlerle ilgili bölümde bahsettiğim gibi sivil tabiplerin de
askerî sisteme uyum sağlamakta çok zorlandıklarını bizlere
gönderdikleri bilgilendirme ve talep formlarında, maillerde, dosyalarda
gördük; hatta bütçe görüşmelerinde de bunu dile getirdik. Sivil memur
statüsünde çalıştırılmakta olan sivil tabiplerin özlük
haklarıyla ilgili hak kaybı yaşamalarını önleyecek
düzenlemeleri de hayata geçirmeliyiz; yaşadıkları
yabancılaşma, uyum sorunları için bir şeyler
yapılmalıdır değerli arkadaşlar.
Yine, TSK içerisinde atama, terfi sistemlerinde
yapılan değişikliklerle ordunun liyakat esasında sorunlar
yaratılmıştır. Ordunun ihtiyacı olduğu hâlde, bu
ihtiyaç çok açıkken eğitimli, birikimli personel bir anda emekli
edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla)
Teşekkür ederim.
Örnek, en son YAŞta 624 albayın birden
emekli edilmesi ama Fetullahçı Terör Örgütüyle iltisaklı olduğu
anlaşılan Tuğgeneral Serdar Atasoy Kara Kuvvetleri Komutanlığı
İstihbarat Daire Başkanlığına da atanabiliyor bu
ülkede.
Bir diğer nokta da
binbaşılarımızın tazminat sorunudur. Bu sorun da bir
an önce çözülmelidir, bu talepleri var.
Yine, uzman erbaşların, uzman
çavuşların, astsubayların, sözleşmeli erlerin özlük
hakları yeniden gözden geçirilmeli ve düzenlenmeli, talepleri yerine
getirilmeli.
15 Temmuz şehitleri için toplanan paralar
artık sahiplerine iade edilmelidir, verilmelidir. (CHP
sıralarından alkışlar) Siz yapmıyorsanız iktidara
geldiğimizde biz -bunu yapacağımızın sözünü zaten
verdik- vereceğiz, kendilerine iade edeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen, Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş.
Buyurun Sayın Altıntaş.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle geçtiğimiz günlerde
Gara bölgesinde terör örgütü tarafından şehit edilen 3 askerimize ve
13 güvenlik görevlimize Allahtan rahmet, kederli ailelerine ve Türk milletine
başsağlığı diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. 250
sıra sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesi üzerine
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Kanun teklifinin 7nci maddesiyle Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununun 15inci maddesinin üçüncü fıkrasında
değişiklik öngörülmektedir. Bu değişiklikle Özel Kuvvetler
Komutanlığında görev yapmak üzere dışarıdan temin
edilen subaylardan eğitim tamamlanmadan önce aranan asgari
şartları taşımadıkları sonradan tespit edilen ya
da bu şartları kaybedenlerin Özel Kuvvetlerle ilişiğinin
kesilmesi öngörülmektedir. Burada en başta yanlış olduğunu
düşündüğümüz konu, Özel Kuvvetlere dışarıdan personel
temin edilmesidir.
Bilindiği üzere, 15 Temmuz alçak darbe
girişimi sonrasında Türk Silahlı Kuvvetleri yapısında
bazı değişikliklere gidildi. Bunlardan biri de ulusal güvenlik
sistemimizde önemli bir yer teşkil eden Özel Kuvvetler
Komutanlığının korgeneral düzeyinden tuğgeneral
düzeyine indirilmesi ve sivil alım için ilana
çıkılmasıdır. Personel ihtiyacı sivil alımlarla
karşılanmak istenmiş fakat ilanla gelen ve ihtisas
eğitimine tabi tutulan personelin bazısı şartları
sağlamıyor diye refüze edilmiştir. Buna ek olarak Özel
Kuvvetlerdeki askerlerin personel ihtiyacı nedeniyle ihtisas
eğitiminin kısaltıldığı iddiası da
mevcuttur. Hemen hepimiz Özel Kuvvetlerin önemini biliyoruz, ayrıca, Özel
Kuvvetlerin moral değerlere etkisinin de farkındayız.
Bunlara ek olarak maalesef zorlu bir
coğrafyada, güvensiz komşularla ve hain terör örgütleriyle birlikte
yaşıyoruz. Son yıllarda gündemde savunma teknolojimiz sık
sık yer alıyor, bu konuda önemli adımlar atılıyor, biz
bunu destekliyoruz. Tabii ki teknolojiyle de orduya verilen önem
gösterilmelidir fakat ordu düzeniyle sürekli oynanması, askerin demoralize
edilmesi, önemsenmiyor gibi yaklaşılması, teröristlerin TRTde
ya da Habur sınırında davullu zurnalı
ağırlanması, askerin politize edilmesi teknoloji eksikliğinden
daha büyük bir tehdit teşkil edecektir.
Değerli arkadaşlar, ordunun gücü sadece
kullandığı uçakla, tank sayısıyla ölçülmez, bunlar her
zaman gerçeği yansıtmaz. Askerin eğitimi,
teşkilatlanması, birliğine ve ülkesine
bağlılığı; halkın askere güveni, stratejiler de
ordu gücünü hesaplarken önemlidir.
Ayrıca, askerlerimize emekliliklerinde de adil
imkânlar sağlanmalıdır. Zor ve güç şartlar altında
çalışan ve canlarını dahi tehlikeye atan askerlerimizin
moralleri için bu da önemli bir noktadır. Özellikle binbaşılarımız
için yeniden bir düzenleme yapılmalı. Diğer rütbelerdeki askerî
personelin emekli aylığı görevdeyken
aldığının yüzde 57-59 oranındayken
binbaşılarda bu oran yüzde 41lere kadar düşmektedir. Bu
adaletsizliğin önüne geçmeliyiz. Subaylarımız emekli
oldukları zaman da değer gördüklerini hissetmeliler.
Değerli milletvekilleri, Özel Kuvvetler
Komutanlığı stratejik bir öneme sahip, buradaki personel zorlu
görevler için yetiştiriliyor. Bu yüzden de uzun ve yoğun bir
eğitime tabi tutuluyorlar. Ayrıca, bu kuvvetler seçkin askerlerdir,
psikolojik olarak da fiziksel olarak da zorlu durumlara hazır
olmalılar. Bu yüzden de en başta bu personel iç kaynaktan, mevcut
askerlerden seçilmelidir. Askerlik bir meslekten ziyade yaşam biçimidir ve
öyle kalmalıdır. Özellikle seçkin birliklere atanan spesifik yetenek
ve uzmanlığa sahip olması gereken askerler bunu meslek olarak
değil, yaşam biçimi olarak kabullenmelidir, birliğine
bağlı olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuzun üzerinden
beş seneden fazla geçti, acil sivil alım ihtiyacını
gerektiren koşullar da ortadan kalktı. Bu yüzden önceliğimiz
ordunun tekrar güçlendirilmesi olmalıdır. Özel Kuvvetlerde
görevlendirilecek olan personelin de asker olarak, asker gibi
yetişmiş olması gerekmektedir. Bu yüzden Özel Kuvvetler Komutanlığına
sivil alımı düzenleyen kısmın tamamen
çıkarılmasını ve Özel Kuvvetler
Komutanlığına alınacak olan personelin iç kaynaktan temin
edilmesini gerekli buluyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinde yer alan
aşağıdaki şekilde ibaresinin aşağıda
bulunan şekilde şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Kemal Peköz Murat
Çepni Mahmut
Celadet Gaydalı
Adana İzmir Bitlis
Mehmet Ruştu Tiryaki Musa
Piroğlu Serpil
Kemalbay Pekgözegü
Batman İstanbul İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu.
Buyurun Sayın Piroğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUSA PİROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, bugün sabah saatlerinde biz burada intiharları
tartıştık ve iktidar milletvekili çıkıp dedi ki:
İntiharlar psikolojik, üstelik başka ülkelerde bizden de fazla.
Geçen hafta sadece Kocaeli ilinde 7 kişi intihar etti. Tugay Adak, 28
yaşında, İzmitte üstgeçitten atlayarak; Ahmet Tarı, 26
yaşında, Gölcükte kendisini elektrik direğine asarak; Samet
Özer, 32 yaşında, Gebzede kendisini tavana asarak; Ünal Çetinkaya,
25 yaşında, inşaat işçisi, Körfezde inşaattan
atlayarak; Kadir Gündüz, 28 yaşında, Kocaelide kendisini asarak ve
İstanbul Zeytinburnunda Elvan Demir, Enver Demir 1,5 yaşındaki
çocuklarını akrabalarına bırakıp intihar ettiler ve
bütün bu intiharlar sosyal medyaya ve yerel basına yoksulluk
intiharları olarak geçti ama ne bu Mecliste ne boyalı basında ne
de satılmış kalemlerin köşe yazılarında bu
intihar edenlerin isimleri duyulmadı, okunmadı.
Hava soğuk, ben dün akşam eksi 10 derece
ölçtüm. Biz rahatız, burası çok sıcak.
Dağılacağız; kalın, pahalı
montlarımızı giyeceğiz, arabalarımıza binip
sıcak evlerimize gideceğiz ama 60 milyona yakın insan doğal
gaz ve elektrik paralarıyla boğuşuyor, 60 milyona yakın
insan yoksullukla boğuşuyor. 2020 yılının ilk
altı ayında, sadece altı ayda 1 milyon 655 bin evin
elektriği ve doğal gazı kesildi. Ayda ortalama 185 bin abonenin
elektriği, 80 bin abonenin doğal gazı kesiliyor ve bunlar
basına girmiyor çünkü boyalı basın ne yapıyor? Boyalı
basın şunu yapıyor: Yoksula ekmek köftesi yapmayı
öğretiyor. Boyalı basın şunu yapıyor: Çöpten toplanan
yiyeceğin nasıl yenileceğini öğretiyor ve iktidar
mensupları her kürsüye çıktığında Yoksulluk yok, kuru
ekmek karın doyuruyor ve insanların parası var. diyor ve biz,
bu yoksullukla boğuşmaya devam ediyoruz. İnsanlar sefaletle
boğuşuyor ama bu ülkenin tamamı değil, bir avuç zengin, bir
avuç çapulcu servetin ve para denizinin üstünde yüzüyor çünkü yoksulluğun
temel kaynağı, zenginliğin bu kadar dar bir alanda
toplanmış olmasıdır. Onların serveti ve sizin
iktidarınız, yoksulun kanı ve işçinin alın terinin
üstünde yükseliyor. Aynı gemideyiz. diyorsunuz ya; yanlış,
sizin geminiz yoksulların kanının üstünde yüzüyor. Biz
eziliyoruz, sizler ve zenginler yaşamaya devam ediyor.
Bunun çözümü basit,
çok kolay çözüm önerileri var. Bu Meclis bir günde, sadece bir günde bu
yoksulların en azından belli sorunlarını çözebilir.
MELİHA AKYOL
(Yalova) - Çözüyor.
MUSA
PİROĞLU (Devamla) - Çözüyoruz. demeyin, yapın.
Zorunlu tüketim
maddeleri üstündeki ÖTVyi kaldırın. Doğal gaz ve elektrik
borçlarını iptal edin, zenginlerin vergilerini değil
esnafın vergisini iptal edin, zenginlerin elektrik borçlarını
değil yoksulun elektrik borcunu iptal edin ve insanlara insanca
yaşayacak bir ücret verin. Ağzınızı her
açtığınızda Biz yoksuldan yanayız. diyorsunuz ya,
asgari ücreti insanca yaşayacak seviyeye getirin, vergiyi
kaldırın, insanların bu kışı düzgün ve insanca
atlatmasının yolunu öğretin -sizin
artıklarınızla, zenginlerin artıklarıyla- çöpten
yiyecek toplamayı öğretmeyin. Diyanet İşleriniz yoksula
pazarlara akşam gitmeyi söyleyeceğine, kendi lüks arabalarını
satsın ve yoksullarla aynı şekilde yaşamaya
çalışsın. Ancak ondan sonra buraya çıkıp
konuşabiliriz ve bu, bu Meclisin bir saatini alır. Yapmıyor
çünkü zenginlerin iktidarı var, yapmıyor çünkü patronların
iktidarı var, yapmıyor çünkü zenginleri daha fazla zengin etmek için
elinden gelen çabayı yapıyor, çünkü kendileri de buradaki
iktidarın mensupları da büyük patronlardan geliyor. Yok. demeyin, ben
sayayım: Turizm Bakanınız ülkenin en büyük otellerinin sahibi,
Sağlık Bakanınız ülkenin en büyük hastanelerinin sahibi,
Millî Eğitim Bakanınız aynı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MUSA PİROĞLU (Devamla) Peki, bu iktidar
yapmayacaksa halk ne yapacak, yoksullar ne yapacak? Biz sustuğumuz sürece,
yoksullar sesiz kaldığı sürece, sineye çektiği sürece,
bıçak kemiğe dayandığı hâlde gıkını
çıkarmadığı sürece bu sefalet düzeni devam edecek;
şikâyetle, susarak, beddua ederek bunu çözme şansı yok.
0B,en Nazımın dizeleriyle sözüme son
vereyim:
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için
üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin
-demeğe de dilim varmıyor ama-
kabahatin çoğu senin, canım
kardeşim!
Ayağa kalkın, artık yeter. (x)
(HDP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Sen de
geç yerine.
MUSA PİROĞLU (İstanbul)
Başkan, bir de duyuru yapın, papağanlar buraya girmesin.
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.59
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 22.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 48inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
250 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir iş
bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 18 Şubat 2021 Perşembe günü saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:22.01
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) 250 S. Sayılı Basmayazı 16/2/2021 tarihli 47nci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.