TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
49uncu
Birleşim
18
Şubat 2021 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Batman Milletvekili
Necdet İpekyüzün, aşı ve toplum sağlığına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, Kocaeli ilinde yapılan ulaştırma
yatırımlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, Atatürkün yok edilen mirası Atatürk Orman Çiftliğine
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksalın, Aksaray sanayisini
kalkındırıp ihracatını en az 3 kat artırabilecek
olan Aksaray-Ulukışla demiryolunun söz verilmesine rağmen
2004ten bu yana niçin yapılmadığını öğrenmek
istediğine, Aksaraylı çiftçilerin sulama
sıkıntılarının çözüme kavuşturulmasını
beklediklerine ilişkin açıklaması
2.- Aksaray Milletvekili
Ayhan Erelin, kutlu davaları için ilk can veren Ruhi Kılıçkırandan
vefatının altıncı yılında Fırat Yılmaz
Çakıroğluna kadar ebediyete intikal eden ülkücüleri rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
3.- Adana Milletvekili Orhan
Sümerin, ülke genelinde cenaze işlerinde çalışan görevlilerin
derhâl aşı programına alınmasına, kendilerinin ve
ailelerinin acilen aşılanmasının yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Sivas Milletvekili Semiha
Ekincinin, Gençlik ve Spor Bakanlığınca Sivas ilinin
çeşitli ilçelerinde 2021 yılı içerisinde spor tesisleri
yapılmasının planlandığına ilişkin
açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, TÜİK verilerine göre son bir yılda
istihdamın yüzde 43e indiğine, DİSK-ARa göre işsiz
sayısının 10 milyonu aştığına, işsizlik
ve işsizliğe bağlı ortaya çıkan sosyal sorunlar karşısında
siyaset kurumunun ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin duyarsız
kalmasının kabul edilemez olduğuna, konunun
araştırılması için bir araştırma komisyonu
kurulması çağrısını tüm siyasi parti gruplarına
tekrar yaptığına ilişkin açıklaması
6.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, tüm İslam âleminin Regaip Gecesini
tebrik ettiğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
liderliğindeki AK PARTİ iktidarında ülkenin bölgesel ve küresel
tüm sıkıntılara rağmen ihracat kapasite ve potansiyelini
büyütmeye devam ettiğine ilişkin açıklaması
7.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, OTC ilaçlarının kontrolsüz şekilde market,
internet, benzinlik, aktar ve benzeri yerlerde satılmasının
vatandaşın sağlığı açısından oldukça
sakıncalı ve riskli olduğuna, zincir marketlerle ilgili
hazırlanan teklifte bu ilaçların eczane dışında
satılmasının engellenmesine dair bir düzenlemenin de yer
alması gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Kocaeli Milletvekili Sami
Çakırın, pandemi döneminin başından beri ülkede
alınan tedbirler ve uygulamaların hangi mecburiyetlerden
konulduğunu ve alınacak her tedbirin insan
sağlığına yönelik bir adım olacağını
herkesin çok iyi bildiğine, Covid-19 sebebiyle vefat edenlere rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
9.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın, Kayseri ilinde 696 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle kadroya geçen ve Erciyes Üniversitesi Rektörlüğüne
bağlı olarak çalışan 600 işçinin sadece 300ünün
iş kolunun değiştiğine, işçilerin bir diğer
şikâyetinin ise sendika üyeliği konusundaki baskılar
olduğuna, üniversite yönetiminin işçilerle bir araya gelip bu
mağduriyeti çözmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
10.- İzmir Milletvekili
Serpil Kemalbay Pekgözegünün, İçişleri Bakanı Süleyman
Soylunun sarf ettiği Canı çıkasıca İHD. sözünün
nefret dili ve insan hakları savunucularına bir tehdit olduğuna,
hayatını insan hakları mücadelesine adayan İHD Eş
Genel Başkanı Eren Keskinin silahlı örgüt üyeliğinden
cezalandırılmasının ülkede hukuk, adalet ve demokrasinin
öldüğünü gösterdiğine, İHDnin yalnız
olmadığına ilişkin açıklaması
11.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, AK PARTİnin ısrarını
sürdürdüğü Kanal İstanbulun bir rant, talan ve yıkım
projesi olduğuna, projeyle kuzey ormanlarının, su
kaynaklarının, meraların yok edileceğine, tarım ve
hayvancılığın bitirileceğine, yurttaşların
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkından
yoksun bırakılacağına ilişkin açıklaması
12.- Ordu Milletvekili
Mustafa Adıgüzelin, dolar 8,5 TL iken 6,80 olan mazotun, dolar 7 TLnin
altına inmesine rağmen aynı fiyatta olduğuna, AKPnin
pandemide ilk 3te olan Trabzon, Rize ve Ordu illerinde hıncahınç
dolu salonlarda kongreler yaptığına, Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğanın Ordu ilinin bir tek sorununa değinmeden
lebalep diyerek gittiğine ilişkin açıklaması
13.- Gaziantep Milletvekili
Bayram Yılmazkayanın, ülke ortalamasının üzerinde
işsizlik oranının yaşandığı Gaziantep ilinde
insanların evlerine ekmek götüremediğine, UYAP verilerine göre 12
Şubat itibarıyla icra ve iflas dairelerinden hâlen derdest dosya
sayısının da geçen yılın aynı günündeki dosya
sayısına göre artarak 22 milyonu geçtiğine ilişkin
açıklaması
14.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Bursa, Antalya ve Sökede 3 doktorun intihar ettiğine,
sağlıkta mobbingin gün geçtikçe arttığına, pandemi
sürecinde ağır koşullarda mücadele eden sağlık
çalışanlarına Hükûmetin yeterli desteği bir türlü
vermediğine, acilen sağlık çalışanlarının
koşullarının iyileştirilmesini önerdiğine ilişkin
açıklaması
15.- Çanakkale Milletvekili
Özgür Ceylanın, muhasebeci ve mali müşavirlerin yaptıkları
işin niteliği gereği kamu hizmeti yürüten meslek mensupları
olduğuna, muhasebe bürolarının vergi dairesi ve SGK gibi
kurumların hizmet birimine dönüştüğüne, defter tutma ve
danışmanlık hizmetlerinde uygulanan yüzde 18lik KDV
oranının yüzde 8e düşürülmesinin pandemi sürecinde zor
şartlarda çalışan meslek mensuplarını
rahatlatacağına ilişkin açıklaması
16.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Karayolları Genel Müdürlüğü
bünyesindeki kamu işçilerine 3 ayrı skala üzerinden ücret
verildiğine, işçilerin çalışma barışını
bozan bu ücret-skala farklılıklarının
kaldırılarak eşit işe eşit ücret istediklerine,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğluna çözüm için
çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması
17.- Kayseri Milletvekili
Dursun Ataşın, ekonomik kriz ve pandemi sürecinde esnaf ve
vatandaşın hayatta kalma mücadelesi verdiğine,
yüzyıllardır esnaflık geleneğinin merkezinde olan Kayseri
ilinde ilk defa dükkânların kapandığına, esnafa
başvuru şartları esnetilerek doğrudan destek verilmesi,
kapalı dükkânların vergi yükümlülüklerinin askıya
alınması, birikmiş SGK ve vergi borçlarının
faizlerinin dondurulması, haciz işlemlerinin bir an evvel durdurulması
ve sicil affı getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
18.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, ülkenin hayvancılık potansiyelinin
yüksek olduğuna, küçük çaplı hayvancılık yapan ailelerin
desteklenmesi gerektiğine, hayvancılık açısından veterinerliğin
de desteklenmesi ve veteriner hekimlerin istihdamının
artırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
19.- Osmaniye Milletvekili
Mücahit Durmuşoğlunun, Regaip Gecesine erişmenin
mutluluğunu yaşadıklarına, İslam âleminin Regaip
Gecesini tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
20.- Kastamonu Milletvekili Hasan
Baltacının, Kastamonu ili Çatalzeytin, Doğanyurt, Cide,
Bozkurt, Abana ve İnebolu ilçelerinde aralıksız dört gündür
yaşanan elektrik kesintisinin vatandaşları canından
bezdirdiğine, aya sert iniş yapmadan önce Kastamonu ilindeki
trafoların, enerji nakil ve dağıtım hatlarının
yenilenmesi için AKPye seslendiğine ilişkin açıklaması
21.- Mersin Milletvekili
Cengiz Gökçelin, Mersin ana konteyner aktarma limanının kara
bağlantısına Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle
polipropilen tesisi kurulmasının önünün açıldığına,
bu tesisinin ÇED raporunun mahkemece iptal edilmesiyle büyük bir hatadan
dönüldüğüne, ÇED raporunun iptal edilmesinde emeği geçenlere
teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
22.- Muğla Milletvekili
Süleyman Girginin, alışverişin internete kaymasıyla
motosikletli kuryelerin çalışmaktan nefes alamaz hâle geldiğine,
motokuryelerin baskı, mobbing, düşük ücret, sigortasızlık,
uzun çalışma saatleri gibi sorunlarla mücadele ettiğine,
motokuryelerin iş yoğunluğunun gelirlerine yansıyıp
yansımadığını, iş güvenliklerinin nasıl
sağlandığını, virüsten korunmaları için ne gibi
önlemler alındığını Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuka sorduğuna ilişkin açıklaması
23.- Antalya Milletvekili
Aydın Özerin, gübre desteğinin yüzde 100 artırılmasının
yeterli olmadığına, desteğin çiftçinin gübre maliyetinin
yarısını karşılayacak düzeye
çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
24.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Türk İslam âleminin Regaip
Kandilini tebrik ettiğine, ÖSYMnin sınav ücretlerine
yaptığı fahiş zamlarla sosyal devlet ilkesinin
unutulduğunun anlaşıldığına, artan vergi
oranları ve yükselen gıda enflasyonuna fahiş sınav
ücretlerinin de eklendiğine, buna karşılık işçiye,
memura, emekliye verilen zammın ise yüzde 7de kaldığına
ilişkin açıklaması
25.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, mübarek üç ayların habercisi olan Regaip
Kandilinin vatana, millete mutluluk ve huzur getirmesini Cenab-ı
Allahtan niyaz ettiğine ilişkin açıklaması
26.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Regaip Kandilini kutlarken bu
gecenin barışa ve anlamlı bir yaşama da vesile
olmasını dilediğine, insan hakları savunucusu Eren Keskine
silahlı örgüt üyeliğinden altı yıl üç ay ceza
verildiğine, hak örgütlerinin hedef gösterilmesine uzun süredir şahit
olunduğuna, Hakkâri Belediye Eş Başkanı Dilek
Hatipoğlunun çıplak aramaya maruz kaldığına, insan
onurunu zedeleyen hiçbir uygulamanın haklı bir gerekçesi
olmadığına, Soma maden kazasının ülke tarihinin en
vahim katliamlarından biri olarak kayda geçtiğine, tazminat alabilen
Somalı işçi sayısının en fazla 100 olduğuna,
Batman ilinde ulusal birlik, tecrit ve açlık grevleriyle ilgili
açıklamadan dolayı yüzlerce kişiye para cezası
geldiğine, basın açıklamaları HDP tarafından
yapılınca ceza, AKP tarafından yapılınca övgü mü
aldığına dair meraklarını gidermek istediklerine,
iktidar grubunun kongre görüntülerindeki vahameti kamuoyunun takdirine
sunduğuna ilişkin açıklaması
27.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak üç ayların habercisi
Regaip Kandilini kutladıklarına, bir günde 3 hekimin intihar ederek
hayatını kaybettiğine, bunun bu Meclis çatısı
altında tartışılmasının gerektiğine, Sağlık
Komisyonu Başkanından hem Türkiyedeki intihar vakalarını
hem de sağlık çalışanlarının içinde
bulunduğu psikolojik durumu araştırmalarını
beklediklerine, Metin Akpınar ve Müjdat Gezenin Cumhurbaşkanına
hakaretten yargılandıkları davada savcının dörder
yıl sekizer aya kadar hapisle cezalandırılmalarını
istediğine, Cumhurbaşkanına hakaret suçunun artık
aydınları, muhalifleri, farklı düşünenleri, sosyal medya
kullanıcılarını sindirme aracına
dönüştüğüne, bu yasanın tarafsız Cumhurbaşkanına
göre yapılmış bir yasa olduğuna, şimdi bir siyasi
partinin genel başkanının yararlanmasının adalete
uygun olmadığına ilişkin açıklaması
28.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Gülerin, tüm İslam âleminin üç ayların
başlangıcı Regaip Kandilini tebrik ettiğine, bu kutlu
gecelerin pandemi sürecinin sona ermesine, hasta olan bütün
vatandaşların sağlığına kavuşmasına ve
dünyanın da huzur ve barış iklimine kavuşmasına vesile
olmasını temenni ettiklerine, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine, yaklaşık bir aydır
katılımcıların tamamının HES kodlarının
kontrol edilip salona alınarak maskeyle ve sosyal mesafeye uygun bir
şekilde bu kongrelerin gerçekleştirilmeye
çalışıldığına ilişkin açıklaması
29.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Regaip Kandiliyle üç ayların başladığına,
haklı, yerinde itirazı, her tür insan hakkını sonuna kadar
savunmaya hazır olduklarına, bir ihlal varsa da o ihlali en çok
kendilerinin dile getireceğine ilişkin açıklaması
30.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, İstanbul Milletvekili Abdullah
Güler ve Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
31.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
34.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptıkları açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
35.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Ankara ilinde TİP il yöneticisi
Ali Aydoğan ve Öğrenci Kolektifleri üyesi Uğurcan Baynal ile
Sena Bademlinin polisler tarafından sivil beyaz bir araçla
alındığına, TİP yöneticisinin serbest
bırakıldığına ancak şu ana kadar Uğurcan
Baynal ve Sena Bademliye ulaşılamadığına, TBMM
Başkan Vekili Celal Adanın İçişleri
Bakanlığı yetkilileriyle iletişim kurarak bu konuda bir
açıklama yapmasının durumu rahatlatacağına
ilişkin açıklaması
36.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanının
gelip kürsüde konuşma yapmasının müzakereleri kıymetlendirme
açısından önemli olduğuna, nefret söylemi konusunda bir komisyon
kurulması için çalışma yapılması gerektiğine,
Şeyh Edebalinin Osmanlının kurucusuna öğüdünden istifade
edip vasiyetini uygulamamanın doğru olmadığına
ilişkin açıklaması
37.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, AK PARTİ Grup
Başkanının konuşmasından sonra öneriyi desteklemesini
beklediğine, nefret söylemi konusunda ortaklaşa bir komisyon için
adım atılabileceğine, iktidar grubunun vekillerinin Grup
Başkanlarını dinlemiş olmalarını umduğuna
ilişkin açıklaması
38.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, biraz önce 3 kişinin
kaçırıldığını, 1 kişinin bulunduğunu ve
2 kişinin arandığını söylediğine, Uğurcan
Baynal ve Sena Bademlinin de bir yerlere
bırakıldığına, sivil araçlarla insanların
kaçırılmasının bir rutine dönüşmeye
başladığına, büyük şehirlerin göbeğinde sivil
araçlarla genç insanların kaçırılmasının ciddi bir
tehlikeye işaret ettiğine, bir hukuk devletinde bu tip
kaçırılma olaylarının asla kabul edilemez olduğuna ilişkin
açıklaması
39.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, kaçırılma olayında kaçırılanların
birinin Gölbaşında, birinin Pursaklarda, birinin de Sincanda
bırakıldığına, bunun mafya yöntemi olduğuna, darbedildiklerine,
Uğurcan Baynalın Bir daha seni Boğaziçi eylemlerinde
görmeyelim. diye tehdit edildiğine dair ifadesi olduğuna,
İçişleri Bakanlığının bu konuyu derhâl
netleştirmesi gerektiğine, 2021 yılında ülkeye,
başkente böyle ayıplar yaşatılmaması gerektiğine,
bu konunun açıklığa kavuşturulmasının
İçişleri Bakanlığı ile Adalet ve Kalkınma
Partisinin sorumluluğunda olduğuna ilişkin açıklaması
40.- Rize Milletvekili Osman
Aşkın Bakın, Türkiyenin NATOya üye oluşunun 69uncu
yıl dönümünü kutlamaktan kıvanç duyduklarına, ülkenin NATOnun
güçlü ve güvenilir bir üyesi olduğuna, NATOnun güney
sınırında ittifakın
karşılaştığı her türlü tehditle mücadele eden
Türkiyenin tüm müttefiklerden gerekli desteği almasının
ittifakın güvenilirliği, caydırıcılığı
ve itibarının sürdürülebilmesi açısından önem
taşıdığına ilişkin açıklaması
41.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin 250 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 22nci maddesi üzerinde verilen önerge
hakkında konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
42.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
43.- Hatay Milletvekili Suzan
Şahinin, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün
140ıncı grup maden arama sahası için maden arama ihalesi
yapılacağını açıkladığı sahalardan 9
tanesinin Hatay ilinde yer aldığına, rant uğruna Hatay
ilinde 75 bin dönümlük alanda maden arama sahası açmanın
ormanların, dağların tahrip edilmesine ve doğanın
dengesinin değişmesine neden olacağına ilişkin
açıklaması
44.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın 250
sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
45.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
46.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
47.- Diyarbakır
Milletvekili Garo Paylanın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
48.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönterin 250 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde MHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
49.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
50.- İstanbul
Milletvekili İzzet Ulvi Yönterin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
51.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun 250 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
52.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
53.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
54.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, insanların isimlerini
gizleyerek siyasi değerlendirme yapmaması gerektiğine, siyaset
yapanların ülkenin en onurlu insanları olduğuna ama siyasetin
içerisine basit insanların sızmasının da çok kolay
olduğuna ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın dile getirdiği 3 kişinin
kaçırılması konusuyla ilgili İçişleri
Bakanlığıyla görüşüldüğüne, şu anda Emniyette
böyle bir gözaltının olmadığına dair bilgilendirme
yapıldığına ilişkin açıklaması
3.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Grup Başkan Vekilleri
tarafından, hava şartlarından dolayı çalışma süresinin
daha fazla uzamaması için konuşmacıların kendilerine
tanınan süre içerisinde konuşmalarını tamamlamaları
kararı alındığına ilişkin açıklaması
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve 21 milletvekili tarafından,
yurtdışına beyin göçünün nedenlerinin incelenerek bu göçün
önlenmesi ve tersine çevirmeye yönelik politikalar oluşturulması
amacıyla 5/12/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/599) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
18 Şubat 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş
ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, nefret
suçlarının nedenleri ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla 18/2/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Şubat 2021 Perşembe
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Manisa
Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel tarafından, coronavirüsle
mücadele sürecinde vaka sayılarındaki artış ihtimaline
karşı alınması gereken önlemler ile aşı tedariki
konularının ele alınması amacıyla 11/2/2021 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan (8/35) esas numaralı Genel Görüşme Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Şubat 2021 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Osmaniye Milletvekili
İsmail Kaya ve 39 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/3346) ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
250)
VIII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Adıyaman özelinde ve Türkiye
genelindeki boşanma davası verilerine ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Abdulhamit Gülün cevabı (7/40291)
2.- Mersin Milletvekili Behiç
Çelikin, Mersinin Karaduvar Mahallesine yapılması öngörülen
polipropilen üretim tesisi projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmezin cevabı (7/40310)
18 Şubat 2021 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), Şeyhmus DİNÇEL
(Mardin)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49uncu Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, aşı ve toplum
sağlığı hakkında söz isteyen Batman Milletvekili
Necdet İpekyüze aittir.
Buyurun
Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Batman Milletvekili Necdet İpekyüzün, aşı ve toplum
sağlığına ilişkin gündem dışı
konuşması
NECDET
İPEKYÜZ (Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aşı
ve toplum sağlığı. Aşı dediğimizde ve
tartışmalarını yürüttüğümüzde toplum
sağlığıyla birlikte ele almamız lazım ve bu
pandemi bize göstermiş oldu ki dünyada bir hastalık otuz altı
saat içerisinde istediği yere ulaşabiliyor ve etkisini
gösterebiliyor. Ne oldu? Bütün dünya yaklaşık bir yıldır
pandemiyle karşı karşıya; ne yapılacağı
konusunda karar vermeye çalışıyorlar ama bir tarafta da bütün
dünya şuna tanıklık etti: Eşitsizliklerin neye mal
olduğuna. Bugün dünyada aşıyla beraber sağlık ele
alındığında, sağlığın
tanımını söylersek -sadece bir hastalık
olmayışı değil- bedensel, ruhsal, sosyal ve siyasal anlamda
tam iyilik hâli. Peki, Halkların Demokratik Partisi olarak biz ne diyoruz?
Eşit, erişilebilir ve herkese ücretsiz, ana dilinde sağlık
hizmeti. Şu anda dünya bunu tartışıyor; Dünya Tabipler
Birliği, aşıda milliyetçiliğin, bencilliğin yerinin
olmadığını söylüyor, Dünya Sağlık Örgütü,
aşıda artık bütün toplumun küresel olarak ele alınması
gerektiğini söylüyor.
Arkadaşlar,
küresel bir sorunla istediğiniz kadar kendiniz bir çaba harcasanız
bile, küresel olarak ele almanız lazım, mücadeleyi yürütmeniz
lazım. Türkiye'de aşıyla ilgili çalışmalara
baktığımızda, yıllar önce, cumhuriyetin ilk kurulduğunda
aşı üreten ülkede -hâlâ bir yıla yakındır biz bu süreye
geldik- aşının ne olacağı meçhul. Aşı
geldi. Üç ay sonra üretiyoruz. Bitti. denilen süreçten geldik,
aşı şu anda yok ve yapılan aşı miktarı çok
düşük. Neden? Günde 150 bin kişi, bu hızla devam edersek, iki
yılda bu aşı meselesi Türkiye'de bitmiş olacak ve bunun
içerisinde sağlık çalışanları var.
Aşının salgındaki en önemli özelliği, hızlı
Bir an önce risk gruplarına ulaşmak lazım, hâlâ bu seviyeye
ulaşamadık.
Bir
diğer konu, bölgelere göre baktığımızda, aşı
oranlarında bölgeler arasındaki eşitsizliği gidermemiz
lazım. Bir harita gösterirsem, burada Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde aşı oranlarının ne kadar düşük olduğu
dile getiriliyor.
Şimdi,
bazı arkadaşlarım diyecekler ki: Aşıya gitmeyen var
veya aşı olmayanlar var. Ama burada problem şu: Bu bölgelerde
insanlar 65 yaşına gelmeden yaşamlarını
yitirebiliyorlar. Aşıya olan güvenleri sarsılmış ve
aşıyla ilgili yapılan çalışmalar da yersiz
kalmaktadır. Neden? Biraz önce dedim, ana dilinde bu konuyu duyurmak
lazım, çaba harcamak lazım, bu da yapılmıyor.
Ve
bir yerde aşının etkili olması için Ben aşı
yaptım. Şu aşıyı yaptık, kurtulduk. değil,
bütün toplumun bir bağışıklık eşiğine
ulaşması lazım, bu oran da yüzde 70 olarak dile getiriliyor ama
şu anda baktığımızda, bu orana ulaşabilmek
imkânsız. Şimdi dünya şunu tartışıyor:
Eşitlik için ne yapabiliriz? Küresel anlamda COVAX diye bir
çalışma yürütülüyor.
Sevgili
arkadaşlar, İsrail, şu anda en fazla aşı yapan ülke,
en fazla, yüzde 70 bağışıklık eşiğine
ulaşmış. Peki Filistin? Yok. Eğer siz bu soruna
Nasıl
ki silah meselesi gibi sağlığı da sektör meselesine
dönüştürürseniz, kapitalizmin bu vahşi egemenliğine
bırakırsanız, dezavantajlı kesimler, yoksullar her zaman
mağdur olacak. Şu anda dünyanın yüzde 35inde bir tek
aşı bile yapılmayan yerler var ve dünyada aşı almayan
birçok ülke var; 130 ülkede aşı yok, 130 ülkede. Siz bunları
önlemezseniz, toplum sağlığını öncelemezseniz bir yere
gidemezseniz. Toplum sağlığını öncelemek nedir?
Nasıl ki silaha karşı, savaşa karşı
barışsa; sağlık, sektör değil, korumaktır,
önlemektir; önemli olan, hasta olmamaktır. Bunun için de herkesin
yapması gereken, bütün evrensel düzeyde, küresel düzeyde iş
birliği kurmak, gelişmeyi sağlamaktır. Bu şekilde
çalıştığımız zaman biz aşı konusunda
ilerleyebiliriz.
Baktığımızda
Türkiyede hâlâ dezavantajlı kesimler, risk grupları konusunda
tereddütler söz konusu; bir an önce bunun giderilmesi lazım. Türkiye
aşı üretemiyor; Türkiye aşı satın alımında
da, işte 50 milyon, 100 milyon. deniliyor...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECDET
İPEKYÜZ (Devamla) Sayın Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN
Buyurun toparlayın.
NECDET
İPEKYÜZ (Devamla) Bu hızla devam ederse biz iki yılda ancak
bütün toplumu salgından koruma düzeyine getirebiliriz. Bir an önce
aşıların getirilmesi lazım ve popülist nutuklarla
değil 100 milyon geldi. 500 milyon geldi. Üç ay sonra üretiyoruz;
üniversitelerimiz çalışıyor. buradan çıkmak lazım,
bir an önce herkesin sağlık emekçilerine destek vermesi lazım,
herkesin şunu bilmesi lazım: Aşı, dünyada da Türkiyede de
artık kamu hizmetidir. Kamu için hepimizin el birliği yapması
lazım. El birliği yaptığımızda toplum
sağlığı açısından bir yere gelebiliriz.
Son
olarak şunu söyleyebilirim: Diyarbakır Tabip Odasında uzun süre
yöneticilik yaptım. Sağlıktan ve özgürlükten tasarruf edilemez.
Sağlıktan tasarruf ölüm, özgürlükten tasarruf esaret getirir.
Koruyucu sağlık hepimiz için önemlidir. Halk
sağlığının barışla beraber yol alması
lazım. Aşı, toplum sağlığı sorunudur.
Teşekkürler,
saygılar. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Burcu Hanım, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Aksaray sanayisini
kalkındırıp ihracatını en az 3 kat artırabilecek
olan Aksaray-Ulukışla demiryolunun söz verilmesine rağmen
2004ten bu yana niçin yapılmadığını öğrenmek
istediğine, Aksaraylı çiftçilerin sulama
sıkıntılarının çözüme kavuşturulmasını
beklediklerine ilişkin açıklaması
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Aksarayı Mersin Limanına bağlayacak olan 86 kilometrelik
Aksaray-Ulukışla demiryolu 2004 yılından bu yana,
Aksarayda hemen her seçim döneminde söz verildiği hâlde hâlâ
yapılmamıştır. 2020nin sonlarında Aksaraya gelen
Ulaştırma Bakanı ise Tren yolu yapsak uzaya yol
isteyeceksiniz. gibi yakışıksız söylemlerde
bulunmuştur.
Aksaray
sanayisini kalkındırıp ihracatını en az 3 kat
artırabilecek olan Aksaray-Ulukışla demiryolu söz verilmesine
rağmen, 2004ten bu yana niçin yapılmamıştır?
Aksaraylılar, uzaya yol yapıp aya astronottan evvel, demir yoluyla Mersin
Limanına bağlanmak istiyorlar.
Ayrıca,
Aksaraylı çiftçiler sulama sıkıntısı
yaşıyor. Sulama sorununda da Kızılırmakla çözüme
kavuşturulmasını bekliyorlar.
BAŞKAN
Ayhan Erel, buyurun.
2.-
Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, kutlu davaları için ilk can veren Ruhi
Kılıçkırandan vefatının altıncı
yılında Fırat Yılmaz Çakıroğluna kadar ebediyete
intikal eden ülkücüleri rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
AYHAN
EREL (Aksaray) Teşekkürler Sayın Başkan.
Hani
bazı yaralar vardır bir türlü kapanmaz; aklınıza geldikçe
kanar, hep kanar, acısı bir türlü dinmez. Katran karası
vicdanlar uyansın diye Ege'de bir yiğit düştü yere, tarih
okurken tarih yazan yiğidimiz. Öğrenim gördüğü Ege
Üniversitesinde eli kanlı, hain, alçak PKK'lı teröristlerce
şehit edilen Fırat Yılmaz Çakıroğlu, Anadolu'daki
bozkurtların şanıydı, duruşuyla bu ülkenin
yarınıydı, Alparslan ve Melikşah'ın torunuydu.
Canlarını
adadıkları kutlu davamızın ilk şehidi Ruhi
Kılıçkırandan şehadetinin altıncı
yılında; kahramanımız, yiğidimiz, vatan gülüşlü
son şehidimiz Fırat Yılmaz Çakıroğlu ve kutlu
davanın ülkücü şehitlerini rahmet, minnet, özlem ve dualarla
anıyorum. Ruhları şad, mekânları cennet olsun.
BAŞKAN
Orhan Bey, buyurun.
3.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin, ülke genelinde cenaze işlerinde
çalışan görevlilerin derhâl aşı programına
alınmasına, kendilerinin ve ailelerinin acilen
aşılanmasının yapılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ORHAN
SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Covid-19
aşılamasının; yaş ve risk gruplarına göre yapıldığı
bilinmektedir. Yaşlılarımız, kronik
rahatsızlığı olan vatandaşlarımız öncelikli
olarak aşı uygulamasına tabi tutuluyor ancak risk
gruplarında belki de en önemlisini görmezden geliyoruz. Covid nedeniyle
hayatını kaybeden vatandaşlarımızın aileleri dâhil
cenazelerine dokunamazken tüm bu işlemleri cenaze işleri görevlileri
yerine getiriyor. Gassallar, defin ve nakil personeli Covid nedeniyle vefat
eden vatandaşlarımızla doğrudan temas hâlinde
bulunmaktadır. Bu durum cenaze işlerinde çalışan
vatandaşlarımız için büyük risk oluşturmaktadır. Tüm
Türkiye genelinde cenaze işlerinde çalışan görevlilerimizin
derhâl aşı programına alınması, kendilerinin ve
ailelerinin acilen aşılanmasının yapılması
gerekmektedir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Semiha Hanım, buyurun, size de söz veriyorum.
4.-
Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, Gençlik ve Spor
Bakanlığınca Sivas ilinin çeşitli ilçelerinde 2021
yılı içerisinde spor tesisleri yapılmasının
planlandığına ilişkin açıklaması
SEMİHA
EKİNCİ (Sivas) Teşekkür ediyorum Kıymetli
Başkanım.
Sultan
şehrimiz Sivasımıza, Gençlik ve Spor
Bakanlığımız tarafından 2021 yılı içerisinde
planlanan yatırımlarımızdan bazılarından
bahsetmek istiyorum.
Altınyayla
ve Zara ilçelerimize birer adet nizami sentetik çim yüzeyli futbol sahası,
ikili tip soyunma odası ve 500 kişi kapasiteli tribün
yapımı, Şarkışla ilçemizde Bedirhan Bebek Spor
Kompleksi; içerisinde 1 adet tip yüzme havuzu ve 1 adet gençlik merkezi
yapılması, Kangal ilçemize 1 adet gençlik merkezi yapımı,
Yıldızda kış sporları merkezimize 2 çim yüzeyli
futbol sahası yapılması, merkez mahallerimizden Şeyh
Şamil, Fatih, Ali Baba Mahallerimize gençlik merkezi yapılması,
yine, merkezimizde Şeyh Şamil Mahallemize spor tesisi ve içinde 1
adet yüzme havuzu yapılması planlanmaktadır.
Ayrıca,
Doğanşar ilçemize kapalı sentetik çim yüzeyli futbol sahası
yaptırılması için de protokol imzalanmıştır.
İlimize spor alanında bu yatırımların
yapılmasında emeği geçen başta
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Kocaeli ilinde yapılan
ulaştırma yatırımlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
BAŞKAN
Gündem dışı ikinci söz, Kocaelide yapılan
ulaştırma yatırımları hakkında söz isteyen
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekere ait.
Buyurun
Sayın Şeker. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, seçim bölgem Kocaelide yapılan karayolu
yatırımları hakkında söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Kocaeli, Asya ve Avrupa kıtalarını birbirine
bağlayan kara ve demir yolu ulaşımının düğüm
noktasıdır. Kocaeli, ülke bütçesine verdiği katkı ve yaptığı
ihracatla 3üncü sırada yerini almaktadır. Aynı zamanda
ülkemizin ve Avrupanın ticaret, sanayi ve üretimde de nirengi
noktasıdır. Ülkemize sağladığı faydanın
yanı sıra kentimize de ulaşım yönünden ilave yükler
getirmektedir. Yapılan üretim ve ticaretin nakliyesinin yanında yurt
içi ve ülkeler arası ulaşım için de geçiş noktası
konumundadır. Ayrıca, topografik yapının getirdiği
zorluklar da dikkate alındığında Kocaelide
ulaşımın ne kadar önemli olduğu görülmektedir.
Kocaeli
Büyükşehir Belediyesinin yaptığı Ulaşım Master
Projesinde Kocaeli sınırları içerisinde günlük 150 bin
civarındaki kamyon trafiğinin yüzde 50sinin Kocaeli kaynaklı
olduğu gözükmektedir. Bu kadar yoğun bir trafik yükü ancak güçlü
altyapı ve güçlü ulaşım ağıyla giderilebilir.
Kocaeli
sınırları içerisindeki mevcut ana ulaşım
hatlarına bakacak olursak; öncelikle, tıpkı bugün yapılan
yatırımlara karşı çıkıldığı gibi
rahmetli Adnan Menderes zamanında da yapımına
başlandığında Buraya havaalanı mı
yapacaksınız; bu genişlikte yol mu olur? diye şiddetle
eleştirilen, karşı çıkılan, bugün de yetersiz kalan
D100 Kara Yolu, kuzeyden geçen eski İstanbul Yolu, D130 Bursa-İzmir
Kara Yolu, D605 İzmit-Kandıra Kara Yolu, Anadolu Otoyolu,
İstanbul-İzmir Otoyolu, Kuzey Marmara Otoyolu, demiryolu, yüksek
hızlı tren yolu ve Cengiz Topel Havalimanıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kocaeli sınırları
içerisindeki Anadolu Otoyolunun ve D100 Kara Yolunun yetersiz kalması,
özellikle hafta sonları ve bayram tatillerinde oluşan yoğun
trafik Kocaeli merkezini kilitliyordu ve hareket edilemiyordu. Kuzey Marmara
Otoyolunun 19 Eylül 2020 tarihinde Gebze-İzmit arasının, 21
Aralık 2020 tarihinde Akyazı-İzmit arasının
trafiğe açılmasıyla Kartepe, İzmit, Derince, Körfez,
Dilovası ve Gebze ilçelerimizin şehir içi ve TEM Otoyolunun
İstanbul-Ankara güzergâhının en sıkışık
kesiminin transit trafik yükü rahatlamış oldu. Kuzey Marmara
Otoyolunu kullanan araçlar Kocaeli Çayırköy mevkisinden İzmite,
İzmit-Kandıra devlet yoluna ve TEM Otoyoluna
bağlanabildiği gibi, Gebze ve Körfez ilçelerimizden de
bağlanabilmektedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, özellikle yaz aylarında yoğun trafik yükü alan
İzmit-Kandıra ve Kandıra-Kaynarca bölünmüş yolunun
yapımı hızlı bir şekilde devam etmektedir. Toplam 40,6
kilometre olan İzmit-Kandıra yolunun 19 kilometresi yıl sonu
itibarıyla tamamlanmış olacak ve yine, bu ihale kapsamında,
Ağva-Kandıra-Kaynarca yolunun 18 kilometrelik Kaynarca-Kandıra
arasındaki kısmının yapımı da devam etmektedir.
Yaklaşık 86 kilometre uzunluğundaki Yalova-İzmit Otoyolunun
proje ihalesi 12 Ocak 2021 tarihinde yapıldı. Kocaelinin güneyinden,
Samanlı Dağlarının eteğinden geçecek olan Kocaeli
Güney Otoyolunun tamamlanmasıyla Kocaelinin etrafı ring hâlinde
otoyollarla çevrilmiş olacak. Diğer taraftan, Derince Limanından
çıkan yoğun tır ve kamyon trafiğini şehir içine
sokmadan, direkt otoyola bağlamak için hazırlanan Derince Limanı
Otoyol Bağlantı Yolunun projeleri ve kamulaştırma
işlemleri Kocaeli Büyükşehir Belediyemiz tarafından
yapılmıştır; ihale sürecini de Karayolları
başlattı.
Değerli
milletvekilleri, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın söylediği gibi: Yol, medeniyettir. Yolları
olmayan ülkeyseniz medeniyetten bahsedemezsiniz. Ancak bu şekilde yollara
sahipseniz medeniyet yarışında sizi kolay kolay kimse
yakalayamaz. Medeniyetin simgesi olan bu yolların yapımı için
bu imkânları bize sunan ve bu projelerin gerçekleştirilmesini
sağlayan, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak
üzere emeği geçenlere teşekkür ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Gündem dışı 3üncü söz, Atatürkün yok edilen mirası
Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili söz isteyen Ankara Milletvekili
Sayın Levent Göke aittir.
Buyurun
Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)
3.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Atatürkün yok edilen mirası Atatürk
Orman Çiftliğine ilişkin gündem dışı
konuşması
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bugün
gündeme getirmeye çalıştığımız konu Atatürk Orman
Çiftliği. Bir ülkenin kendi kurucu liderine ve onun
bıraktığı mirasa bu kadar görgüsüzce, hukuk tanımazca
ve yasalara aykırı bir şekilde
saldırıldığı başka bir örnek dünyanın hiçbir
yerinde yoktur değerli milletvekilleri.
Değerli
milletvekilleri, Atatürk Orman Çiftliği deyince acaba sizler nereyi
hatırlıyorsunuz, neresi aklınıza geliyor? Eminim ki
hepinizin aklına bundan yedi yıl önce kaldırılan hayvanat
bahçesinin olduğu bir bölüm geliyor ama öyle değil, Atatürk Orman
Çiftliğini, Mustafa Kemal Atatürkün tarım gelişsin, ziraat
gelişsin, Türkiyeye örnek olsun diye hem tapulu hem de kullanım
hakkı olarak devrettiği, 11 Haziran 1937de şartlı
bağış olarak devrettiği Atatürk Orman Çiftliğini bir
de benden dinleyin.
Değerli
arkadaşlarım, Atatürk Orman Çiftliğinin devredilen
sınırları tam 102 bin dönümdür; bunun 52 bin dönümü tapuludur,
50 bin dönümü kullanım haklıdır. Bu ne anlama geliyor?
Ankarayı bir gözünüzün önüne getirin lütfen. Doğuda Ankamalldan başlayan
bir sınır -Ankara Emniyet Müdürlüğünün içinde olduğu alan
da dâhil olmak üzere- eski Ankara Hipodromu, batıda Bağlıca,
güneyde Beytepe ve kuzeyde Susuz Mahallesine kadar olan bölüm; yani biraz daha
açalım, ne var bunların içinde? Ankamall var, Ankara Emniyet Müdürlüğü
var, eski Hipodrom var. Gidiyorsunuz Bağlıcada MİT
yerleşkesinin bulunduğu alan Atatürk Orman Çiftliği
alanıdır, Bilkent Şehir Hastanesinin olduğu alan Atatürk
Orman Çiftliği alanıdır, Ankara Şehirlerarası Otobüs
Terminalinin olduğu alan Atatürk Orman Çiftliği alanıdır,
Ankara Hali, Cumhurbaşkanlığı sarayı, Ankapark; her
biri Atatürk Orman Çiftliğinin üzerine yasalara aykırı olarak
kurulmuş alanlardır. Konya Yolu, Eskişehir Yolu, İstanbul
Yolu, AŞTİ bağlantı yolları, Anadolu Bulvarı,
Ankara Bulvarı; üzerinden her gün binlerce aracın geçtiği bütün
bu yollar Atatürk Orman Çiftliğinin alanıdır. Bir ülkenin kendi
tarihine yaptığı en büyük saygısızlık ve
görgüsüzlük Atatürk Orman Çiftliğindeki talandır değerli arkadaşlarım.
(CHP sıralarından alkışlar) Yıllar içinde devlet
eliyle, devletin kamu kurumları eliyle yargısı bu işe
müdahil olmamıştır, maalesef yasama organı olarak buradan
özel yasalar çıkartılmıştır- ve elbette ki yürütme
eliyle, özel yöntemlerle, satışlarla, kiralama yoluyla ya da yasaya
aykırı devir işlemleriyle Atatürk Orman Çiftliği alanı
102 bin dönümden bugün düşmüştür 33 bin dönüme; tam üçte 2sini
kaybetmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, iki tane örnek vereceğim size: New Yorkta Central
Park 1858 yılında yapılmıştır, tam 3.400
dönümdür; Atatürk Orman Çiftliğinin ilk sınırları bu
parkın tam 30 kat fazlasıdır. Bakın, Londra Hyde Park 1637
yılında yapılmıştır ve bu parkın alanı
1.400 dönümdür değerli arkadaşlarım; Atatürk Orman Çiftliği
bu alanın tam 72 katıdır. İşte, böyle bir alanı
biz hoyratça kullandık, yıllar içerisinde parçaladık, yol
geçirdik, bina yaptık, sattık, yandaşlara rant için verdik ve
elimizde hiçbir şey kalmadı.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, önümüzdeki hafta
salı günü, 22 Şubatta, burada Atatürk Orman Çiftliği için
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
aracılığıyla Resmî Gazeteye bir ilan vererek bir ihale
yapacaklar; bakın, burası çok önemli. Değerli
arkadaşlarım, otopark yapılacakmış, rekreasyon
alanları yapılacakmış. Nerede? Birinci derece sit
alanı olan Resmî Gazetedeki ilandan bahsediyorum- Atatürk Orman
Çiftliği alanı içerisinde 74 dönüm arazi, bunun içinde kapalı
yerler var, ihaleye çıkartılıyor, önümüzdeki hafta 22 Şubat
Salı günü; saat onda başlayacak ihaleler. Nasıl bir ihale bu?
Değerli
arkadaşlarım, dikkatle dinleyin, 74 dönüm araziye biçilen aylık
kira bedeli, metrekaresi 1,5 lira. 1,5 liradan Ankara'nın en değerli
arazisi Atatürk Orman Çiftliği, Atatürk'ün mirası, ata mirası;
1,5 lira metrekaresi değerli arkadaşlarım. 74 dönüm arazi önümüzdeki
salı günü ihaleye çıkıyor. Buradan seslenmek istiyorum;
burası Gazi Meclis, Atatürk'ün sesinin en gür çıkacağı
Meclis.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun, toparlayın.
LEVENT
GÖK (Devamla) Bu Gazi Mecliste, Atatürk Orman Çiftliği Müdürünü
uyarıyorum, Özelleştirme İdaresi Başkanını
uyarıyorum, Tarım Bakanını uyarıyorum. Bu ihaleyi
durdurun. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Ata mirasına sahip çıkın. Bir görgüsüz,
hukuk tanımaz bir anlayışa izin vermeyelim değerli
arkadaşlarım. Bu ihaleyi yapanlar emanete ihanet edenlerdir. Ne demek
metrekaresi 1,5 liraya değerli arkadaşlarım? Ankara'nın en
değerli arazisini ihaleye çıkartıyorsunuz ve ne hakla kime
vereceksiniz?
ERKAN
AYDIN (Bursa) Peşkeş çekiyorlar!
LEVENT
GÖK (Devamla) Bu ihalenin peşkeş çekilmesine izin
vermeyeceğiz. Bakın, buradan uyarıyorum, bu ihaleyi dikkatlice
takip edeceğiz; başta Atatürk Orman Çiftliği Müdürü olmak üzere
bütün sorumlular hakkında yasal, cezai, hukuki her türlü işlemi takip
edeceğiz ve gerçekleştireceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Atatürk'ün
mirasının çarçur edilmesine, emanetin çiğnenmesine izin
vermeyeceğiz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim, sağ olasın.
Sayın
milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden
birer dakika süreyle söz vereceğim.
Buyurun
Sayın Özdemir.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
5.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, TÜİK verilerine göre son bir
yılda istihdamın yüzde 43e indiğine, DİSK-ARa göre
işsiz sayısının 10 milyonu aştığına,
işsizlik ve işsizliğe bağlı ortaya çıkan sosyal
sorunlar karşısında siyaset kurumunun ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin duyarsız kalmasının kabul edilemez olduğuna,
konunun araştırılması için bir araştırma
komisyonu kurulması çağrısını tüm siyasi parti
gruplarına tekrar yaptığına ilişkin
açıklaması
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
TÜİKin
açıkladığı son veriye göre, 2020 yılı Kasım
ayında istihdam edilen kişi sayısı son yılda 1 milyon
103 bin kişi azalarak 27 milyon kişiye, istihdam oranıysa yüzde
43e indi. DİSK-ARa göre işsiz sayısı 10 milyonu
aştı. Üniversite mezunu gençler başta olmak üzere, iş bulma
ümidini yitirenlerin sayısı 1 milyon kişiyi geçti.
İşsizlik
ve işsizliğe bağlı ortaya çıkan yakıcı,
sosyal sorunlar karşısında siyaset kurumunun ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinin duyarsız kalması kesinlikle kabul edilemez.
İstihdamın artırılması ve işsizlikle mücadele
kapsamındaki yasal düzenlemelerin uygulanıp uygulanmadığının,
başta Hükûmet olmak üzere sorumlu kurumların görevlerini tam olarak
yapıp yapmadığının incelenmesi ve bütüncül
politikaların geliştirilmesi amacıyla bir araştırma
komisyonu kurulması çağrımı tüm siyasi parti
gruplarına tekrar yapıyorum.
Teşekkür
ederim Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Taşkın
6.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, tüm İslam
âleminin Regaip Gecesini tebrik ettiğine, Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK PARTİ iktidarında ülkenin
bölgesel ve küresel tüm sıkıntılara rağmen ihracat kapasite
ve potansiyelini büyütmeye devam ettiğine ilişkin
açıklaması
ALİ
CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle,
aziz milletimizin ve tüm İslam âleminin Regaip Gecesini tebrik ediyorum.
Coronavirüs
salgınının Türkiye ve dünya ekonomilerine etkilerinin sürmesine
rağmen ocak ayı ihracatımız geçen yılın aynı
ayına göre yüzde 2,5 artışla 15 milyar 48 milyon dolarla tüm
zamanların en yüksek ocak ayı ihracat rakamı olarak
gerçekleşti. İhracatımızda geçen yılın son
çeyreğinde görülen büyüme sürecinin devam ettiğini bu rakamlar da
açıkça göstermektedir. Öte yandan, ihracatın ithalatı
karşılama oranıysa geçen sene ocak ayına göre 6,5 puan
artışla yüzde 83 gibi yüksek bir seviyede gerçekleşmiştir.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK PARTİ
iktidarında, Türkiye, bölgesel ve küresel tüm sıkıntılara
rağmen ihracat kapasite ve potansiyelini büyütmeye devam etmektedir diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz
7.-
Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, OTC ilaçlarının
kontrolsüz şekilde market, internet, benzinlik, aktar ve benzeri yerlerde
satılmasının vatandaşın sağlığı
açısından oldukça sakıncalı ve riskli olduğuna, zincir
marketlerle ilgili hazırlanan teklifte bu ilaçların eczane
dışında satılmasının engellenmesine dair bir
düzenlemenin de yer alması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÜMİT
YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Küçük
esnafı korumaya dönük zincir marketlerde sigara ve elektronik
eşyaların satışının engellenmesi
tasarısı doğru ve desteklediğimiz bir uygulamadır
ancak, aynı zincir marketlerde OTC veya gıda takviyesi adı
altında vitamin ve benzeri ilaçların eczacılar olmadan
raflarında rahatlıkla satılmasının da engellenmesi bu
tasarıya eklenmelidir. OTC ilaçlarının kontrolsüz şekilde
market, internet, benzinlik, aktar ve benzeri yerlerde satılması,
vatandaşımızın sağlığı
açısından oldukça sakıncalı ve risklidir zira, yapılan
araştırmalar neticesinde bu ürünlerin içerisinde ciddi yan etki
oluşturabilecek etken maddeler bulunduğu tespit edilmiştir.
Hazırlanan
tasarıya, vitamin ve benzeri OTC ilaçların
satışının eczane dışında
satılmasının engellenmesi maddesi ilave edilmeli, eğer
1.500 metrekare üzeri zincir marketlerde OTC satışına müsaade
edilecekse her market başına, cirosuna göre eczacı
istihdamında bulunması şartı getirilmelidir.
BAŞKAN
Sayın Çakır
8.-
Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, pandemi döneminin
başından beri ülkede alınan tedbirler ve uygulamaların
hangi mecburiyetlerden konulduğunu ve alınacak her tedbirin insan
sağlığına yönelik bir adım olacağını
herkesin çok iyi bildiğine, Covid-19 sebebiyle vefat edenlere rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
SAMİ
ÇAKIR (Kocaeli) Sayın Başkan, dünya uzun zamandan beri
coronavirüs adı altında yeni bir tür hastalığın
etkisiyle savruluyor. Nerede olursa olsun, bulaşıcı bir
hastalığın, küçük bir köye dönen dünyanın her tarafına
yayılmasının, etki oluşturmasının ne kadar çabuk
ve kolay olabileceği gerçeğini yaşayarak görüyoruz. Aşı
tedavisi tam anlamıyla olumlu sonuç verinceye kadar -mutasyon riski de
dikkate alınırsa- dünya ve ülkemiz bu anlaşılmaz, kısa
vadede çözüm üretilemeyecek suni veya doğal bir afetle mücadele etmeye
devam edecek. Bu sürecin psikolojik, ekonomik, sosyolojik, tıbbi, insan ve
insani ilişkileri baştan aşağıya yeniden dizayn edecek
sonuçları olacaktır. Ülkemizde başından beri alınan
tedbirler ve uygulamaların hangi mecburiyetlerden önümüze konulduğunu
hepimiz çok iyi biliyoruz. Alınan ve alınacak her tedbirin
insanımızın sağlığına yönelik bir adım
olacağını biliyoruz. Vefat edenlere rahmet, hastalarımıza
acil şifalar diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Arık
9.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Kayseri ilinde 696
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle kadroya geçen ve Erciyes
Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı olarak çalışan 600
işçinin sadece 300ünün iş kolunun değiştiğine,
işçilerin bir diğer şikâyetinin ise sendika üyeliği
konusundaki baskılar olduğuna, üniversite yönetiminin işçilerle
bir araya gelip bu mağduriyeti çözmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÇETİN
ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
696
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle kadroya geçen
çalışanların sorunları bitmiyor. İlim Kayseride
Erciyes Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı olarak çalışan
600 işçinin iş kolları değişmesi gerekirken sadece
300ünün iş kolu değişmiştir. Yine, gazi, şehit
yakınları, terör mağdurları ve eski hükümlü
çalışanların da iş kolları değişmemiş
ve sözleşmeden yararlanamamışlardır. Bu iş kolu
değişmeyen çalışanlar, toplu sözleşmeden
yararlanmadığı için ciddi mağduriyetler yaşamaktadır.
Çalışanların bir diğer şikâyeti ise sendika üyelikleri
konusunda kendilerine yönetim tarafından ciddi baskılar
uygulanmasıdır. Üniversite yönetiminin işçilerimizle bir araya
gelerek bu mağduriyeti bir an önce çözmeleri gerekir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Kemalbay Pekgözegü, buyurun.
10.-
İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün, İçişleri
Bakanı Süleyman Soylunun sarf ettiği Canı çıkasıca
İHD. sözünün nefret dili ve insan hakları savunucularına bir
tehdit olduğuna, hayatını insan hakları mücadelesine adayan
İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskinin silahlı örgüt
üyeliğinden cezalandırılmasının ülkede hukuk, adalet
ve demokrasinin öldüğünü gösterdiğine, İHDnin yalnız
olmadığına ilişkin açıklaması
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İçişleri
Bakanının burada sarf ettiği Canı çıkasıca
İHD. sözcüğü nefret dilidir ve insan hakları
savunucularına yöneltilen bir tehdittir. İfade özgürlüğünün
olmadığı yerde demokrasinin de kırıntısı
dahi olamaz. İnsan hakları bir gün herkese lazımdır.
İnsan hakları savunucuları üstündeki baskılara son
verilmelidir. İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin,
hayatını insan hakları için mücadeleye adamıştır,
nerede hak ihlali varsa mağdurun ya da failin kimliğine
bakmaksızın her zaman mağdurun yanında olmuştur.
Polis silahı dışında silah görmedim. diyen insan
hakları savunucusu Eren Keskinin silahlı örgüt üyeliğinden
cezalandırılması, Türkiyede hukukun, adaletin ve demokrasinin
öldüğünü gösterir.
Eren
Keskinin dediği gibi biz hiçbir yere gitmiyoruz, Eren Keskinin
yanındayız. Eren Keskin yalnız değildir, İHD
yalnız değildir.
BAŞKAN
Sayın Tanal
11.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, AK PARTİnin
ısrarını sürdürdüğü Kanal İstanbulun bir rant, talan
ve yıkım projesi olduğuna, projeyle kuzey
ormanlarının, su kaynaklarının, meraların yok
edileceğine, tarım ve hayvancılığın
bitirileceğine, yurttaşların sağlıklı ve dengeli
bir çevrede yaşama hakkından yoksun
bırakılacağına ilişkin açıklaması
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AK
PARTİ iktidarının Kanal İstanbul inadı sürüyor.
Arnavutköyde hayvancılık yapan çiftçilere Bakanlık
talimatıyla Ahırlarınızı boşaltın.
tebligatı gönderildi. Coronanın başlangıcında millet
can derdindeyken maskeyle kanal ihalesi düzenleyen bir yönetimden başka ne
beklenirdi ki!
Tekrar
uyarı görevimizi yapıyoruz: Kanal İstanbul bir rant, talan,
yıkım projesidir. Kanal İstanbul denilen projeyle,
dünyanın incisi olan İstanbul kentimiz yaşanmaz bir hâl alacak;
kuzey ormanlarımız, su kaynaklarımız, meralarımız
yok edilecek; tarım, hayvancılık iyice bitirilecek;
yurttaşlarımız sağlıklı ve dengeli bir çevrede
yaşama hakkından yoksun bırakılacak. Kanal İstanbulla
birlikte afet riski artacak. Kanal Projesi uluslararası hukuk ve
uluslararası ilişkiler açısından da birçok sorunu
beraberinde getirecektir. İktidar akıl tutulması
yaşıyor. Gelin, bu sefer söz dinleyin, Kanal İstanbul
Projesinden vazgeçin.
Teşekkür
ediyorum, saygılarımı sunarım.
BAŞKAN
Sayın Adıgüzel
12.-
Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, dolar 8,5 TL iken 6,80 olan
mazotun, dolar 7 TLnin altına inmesine rağmen aynı fiyatta
olduğuna, AKPnin pandemide ilk 3te olan Trabzon, Rize ve Ordu illerinde
hıncahınç dolu salonlarda kongreler yaptığına,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın Ordu ilinin bir tek
sorununa değinmeden lebalep diyerek gittiğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA
ADIGÜZEL (Ordu) Dolar 8,5 TL iken mazot 6,80di, dolar 7 TLnin altına
indi, mazot yine aynı. Dolara 10 sent zam gelse yakıta 20 kuruş
yapıştırıyorsunuz, şimdi neden indirmiyorsunuz? AKP,
pandemide Türkiyede ilk 3 il olan Rize, Trabzon ve Orduda coronavirüs
haritasıyla örtüşecek şekilde hıncahınç dolu
salonlarda kongreler yaptı. Siz kurallara uymazsanız millet neden
uysun? Kongrede Sayın Erdoğan Ordunun tek bir sorununa
değinmedi, tek bir vaatte bulunmadı; lebalep dedi, gitti. Vekili
Numan Kurtulmuş da Libya dedi, Kenya dedi, Ordudan bihaber
olduğunu inkâr etmedi. Sonuç olarak Orduya coronavirüsten başka bir
umut bırakmadan gitmişlerdir. Orduda tencere boş, bebekler mama
bekliyor, kepenkler kapalı, fındık bahçeleri dondu. Bari, Numan
Kurtulmuşu meşale koridoruyla karşılayanlar,
meşalelerini don tehlikesine karşı birer fındık
bahçesinde yakıp dolaşsa Orduya daha faydalı olurdu.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Yılmazkaya
13.-
Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, ülke
ortalamasının üzerinde işsizlik oranının
yaşandığı Gaziantep ilinde insanların evlerine ekmek
götüremediğine, UYAP verilerine göre 12 Şubat itibarıyla icra ve
iflas dairelerinden hâlen derdest dosya sayısının da geçen
yılın aynı günündeki dosya sayısına göre artarak 22
milyonu geçtiğine ilişkin açıklaması
BAYRAM
YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiye
ortalamasının üzerinde işsizlik oranının
yaşandığı Gaziantepte de insanlar evine ekmek götüremiyor,
perişan. Vatandaşların bankalara ve finans şirketlerine
olan tüketici kredisi ve kredi kartı borçları 750 milyar liraya kadar
yükseldi. En son verilere göre vatandaşların TOKİye 26 milyar
lira, varlık yönetim şirketlerine 30 milyar lira borcu bulunuyor. Bu
yıl sadece son kırk beş günde icra ve iflas dairelerine UYAP
üzerinden gelen icra ve iflas dosyası sayısı 1 milyon 20 bini
geçti. Muhtarlıklar icra ve mahkeme tebligatlarıyla dolmuş,
taşıyor. UYAP verilerine göre 12 Şubat itibarıyla icra ve
iflas dairelerinden hâlen derdest dosya sayısı da geçen
yılın aynı günündeki dosya sayısına göre artarak 22
milyonu geçmiştir.
İktidara
sesleniyorum: Vatandaş işsizlikle mi uğraşsın,
borçlarla mı uğraşsın, faizlerle mi uğraşsın
yoksa icralarla mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Aydın
14.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Bursa, Antalya ve Sökede 3
doktorun intihar ettiğine, sağlıkta mobbingin gün geçtikçe
arttığına, pandemi sürecinde ağır koşullarda
mücadele eden sağlık çalışanlarına Hükûmetin yeterli
desteği bir türlü vermediğine, acilen sağlık
çalışanlarının koşullarının
iyileştirilmesini önerdiğine ilişkin açıklaması
ERKAN
AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gün
geçmiyor ki acı bir haberle uyanmayalım. Dün Bursada Uludağ
Üniversitesi Tıp Fakültesinde 35 yaşında bir kalp cerrahı
hayatına son verdi. Yine aynı gün Antalyada bir doktor hayatına
son verdi ve Sökede de bir doktor daha intihar etti. Mobbing,
sağlıktaki mobbing gün geçerek artıyor. Ayrıca, pandemi
koşullarında doktorların ve sağlık
çalışanlarının bu ağır koşullar
arasında mücadele etmesine rağmen Hükûmet yeterli desteği
maalesef bir türlü vermiyor. Doktorlar ve sağlık çalışanları
tükenmişlik sendromu içerisinde ve son çare olarak da hayatlarına son
veriyorlar. Hükûmetin bu konuya daha fazla kayıtsız
kalmamasını ve acilen sağlık
çalışanlarının; doktorların, eczacıların,
hemşirelerin koşullarının iyileştirilmesini öneriyorum.
Aksi takdirde sağlıkta çalışacak insan
bulamayacaksınız diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Ceylan
15.-
Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, muhasebeci ve mali
müşavirlerin yaptıkları işin niteliği gereği kamu
hizmeti yürüten meslek mensupları olduğuna, muhasebe
bürolarının vergi dairesi ve SGK gibi kurumların hizmet birimine
dönüştüğüne, defter tutma ve danışmanlık hizmetlerinde
uygulanan yüzde 18lik KDV oranının yüzde 8e düşürülmesinin
pandemi sürecinde zor şartlarda çalışan meslek
mensuplarını rahatlatacağına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR
CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan, muhasebeci ve mali müşavirler
yaptıkları işin niteliği gereği aynı zamanda kamu
hizmeti yürüten meslek mensuplarıdır. Son dönemde e-beyanname,
tahakkuk, Sosyal Güvenlik Kurumuna verilen aylık prim belgesi, hizmet belgesi,
işe giriş çıkış bildirimi gibi işler elektronik
ortamda yapılmaktadır. Gelir İdaresi, Sosyal Güvenlik Kurumu,
TÜİK gibi kamu kurumlarının üzerindeki iş yükünün neredeyse
tümü muhasebe meslek mensupları tarafından sürdürülmeye
başlanmıştır. Muhasebe büroları vergi dairesi ve SGK
gibi kurumların hizmet birimine dönüşmüştür, iş yükü
nedeniyle artan kırtasiye ve benzeri giderleri karşılamak
durumuyla karşılaşmışlardır. Kamu
kurumlarıysa aynı süreçte ciddi tutarda tasarruf sağlamıştır.
Defter tutma ve danışmanlık hizmetlerinde uygulanan yüzde 18 KDV
oranının yüzde 8e düşürülmesi pandemi sürecinde zor
şartlarda çalışan meslek mensuplarını
rahatlatacaktır. Bu konuda gereğinin yapılmasını rica
ediyoruz.
BAŞKAN
Sayın Tutdere
16.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Karayolları Genel
Müdürlüğü bünyesindeki kamu işçilerine 3 ayrı skala üzerinden
ücret verildiğine, işçilerin çalışma
barışını bozan bu ücret-skala
farklılıklarının kaldırılarak eşit işe
eşit ücret istediklerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğluna
çözüm için çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN
TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Karayolları
Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışan kamu işçilerine 3
ayrı skala üzerinden ücret verilmektedir. Bu durum, aynı işi yapan
çalışanlar arasında neredeyse 2 kat maaş farkı
oluşmasına neden olmaktadır. Kurum
çalışanlarının neredeyse yüzde 50sine tekabül eden
yaklaşık 15 bin personelin ücret skalası adaletsizliği
nedeniyle çalışma barışı bozulmuştur.
İşçilerimiz 2nci skala mağdurları olarak 2nci
sınıf insan muamelesi, 3üncü skala mağdurları olarak da
3üncü sınıf insan muamelesi görüyoruz. Ücret-skala
farklılıklarının kaldırılarak eşit işe
eşit ücret ödenmesini istiyoruz. diyorlar.
Buradan
işçilerimiz adına Sayın Cumhurbaşkanına,
Ulaştırma ve Altyapı Bakanına ve ilgili tüm kurumlara
açıktan çağrıda buluyorum: İşçilerimizin
feryadına kulak verin, aynı işi yaptıkları hâlde
eşit ücret alamayan işçilerimize uygulanan vicdana ve hukuka
aykırı uygulamaya son verecek yasal çalışmaları bir an
evvel başlatın diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Ataş
17.-
Kayseri Milletvekili Dursun Ataşın, ekonomik kriz ve pandemi
sürecinde esnaf ve vatandaşın hayatta kalma mücadelesi
verdiğine, yüzyıllardır esnaflık geleneğinin
merkezinde olan Kayseri ilinde ilk defa dükkânların
kapandığına, esnafa başvuru şartları esnetilerek
doğrudan destek verilmesi, kapalı dükkânların vergi
yükümlülüklerinin askıya alınması, birikmiş SGK ve vergi
borçlarının faizlerinin dondurulması, haciz işlemlerinin
bir an evvel durdurulması ve sicil affı getirilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
DURSUN
ATAŞ (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ekonomik
krizin giderek derinleştiği, pandemi sürecinin uzadığı
bu zor günlerde esnaf ve vatandaş hayatta kalma mücadelesi vermektedir.
Cumhurbaşkanı her ne kadar Kapanan dükkân yok. dese de Kayseri
Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Başkanının
yaptığı açıklamalar gerçeği gözler önüne sermektedir.
Yüzyıllardır esnaflık geleneğinin merkezinden olan
Kayseride ilk defa dükkânlar kapanmış, bir senede yaklaşık
bin esnaf kepengini indirerek eleğini duvara asmıştır.
Esnafımızın işine devam etmesi için başvuru
şartları esnetilerek doğrudan destek verilmeli, hibe ve kredi
desteklerinden tüm esnaf yararlanmalı, kapalı dükkânların vergi
yükümlülükleri askıya alınmalı, birikmiş SGK ve vergi
borçlarının faizleri dondurulmalıdır. Siftah yapamayan
esnaf ve eve ekmek götüremeyen vatandaşlar için haciz işlemleri bir
an evvel durdurulmalı, esnaf ve vatandaşlara sicil affı
getirilmelidir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Aycan
18.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, ülkenin
hayvancılık potansiyelinin yüksek olduğuna, küçük çaplı
hayvancılık yapan ailelerin desteklenmesi gerektiğine,
hayvancılık açısından veterinerliğin de desteklenmesi
ve veteriner hekimlerin istihdamının artırılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
SEFER
AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, Türkiye aynı zamanda
hayvancılık alanında da potansiyeli yüksek olan bir ülkedir,
hayvancılığı desteklemek ihtiyaç ve zorunluluktur.
Özellikle kırsal kesimde küçük çaplı hayvancılık yapan
aileleri desteklemek gerekir. Köylerin meraları başka amaçla
kullanılmamalıdır, özellikle büyük şehirlerde
meraların merkezî olarak ihale edilmesi sıkıntılara sebep
olmaktadır. Kırsal bölgelerdeki meralar o bölgelerdeki
hayvancılık yapan kişiler tarafından
kullanılmalıdır.
Hayvancılık
açısından veterinerlik de desteklenmelidir. Aynı zamanda, birçok
hastalığın hayvanlardan insana geçmesi nedeniyle
veterinerliğin desteklenmesinin ayrı bir zorunluluğu
vardır. Veteriner hekimler de sağlık personelidir, negatif
ayrımcılık yapılmamalıdır. Kamuda ve özelde
veteriner hekimlerin istihdamı artırılmalıdır; bu,
üretimin artması açısından, ülkemiz açısından
yararlı bir durum olacaktır.
Saygılarımla.
BAŞKAN
Sayın Durmuşoğlu
19.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, Regaip Gecesine erişmenin
mutluluğunu yaşadıklarına, İslam âleminin Regaip
Gecesini tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Rahmet
ve merhamet kapılarının ardına kadar
açıldığı, üç ayların başlangıcı,
Ramazan ayının habercisi Regaip Gecesine erişmenin sevinç,
huzur ve mutluluğunu yaşamaktayız. Böylesi günler, kalplerimizi
sevgiyle dolduran, birbirimize hoşgörülü ve saygılı olmamız
gerektiğini bizlere hatırlatan; kardeşlik, arkadaşlık,
yardımlaşma gibi duygularımızı artıran ve biz
kullarını Allaha yakınlaştıran günlerdir. Bugünlerde
manevi havayı fırsat bilerek, aramızdaki çekişmeleri, kin
ve kırgınlıkları kaldırarak elimizi ve gönlümüzü uzanabileceğimiz
herkese açmalıyız. Kardeşlik ve beraberliğimizin
güçlenmesine, insani ve ahlaki meziyetlerimizin yeniden yeşermesine gayret
göstermeliyiz.
Bu
duygu ve düşüncelerle milletimizin ve İslam aleminin Regaip Gecesini
tebrik ediyor, Cenab-ı Haktan üç ayların ve bu mübarek gecenin tüm
insanlığa hayırlar getirmesini diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Baltacı
20.-
Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacının, Kastamonu ili Çatalzeytin,
Doğanyurt, Cide, Bozkurt, Abana ve İnebolu ilçelerinde
aralıksız dört gündür yaşanan elektrik kesintisinin
vatandaşları canından bezdirdiğine, aya sert iniş
yapmadan önce Kastamonu ilindeki trafoların, enerji nakil ve
dağıtım hatlarının yenilenmesi için AKPye
seslendiğine ilişkin açıklaması
HASAN
BALTACI (Kastamonu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kastamonunun
sahil ilçeleri Çatalzeytin, Doğanyurt, Cide, Bozkurt, Abana ve
İneboluda aralıksız dört gündür yaşanan elektrik kesintisi
artık vatandaşlarımızı canından
bezdirmiştir. İlçe merkezleri ve köylerimizde yaşayan
vatandaşlarımız gaz lambası ve mum
ışığıyla aydınlanmaya çalışmakta,
jeneratörü olan okullarda telefonlarını şarj etmek için
sıra beklemek zorunda kalmaktadır.
2018
yılından bu yana soru önergelerimizi görmezden gelen,
uyarılarımızı duymazdan gelen Enerji Bakanı Fatih
Dönmezin aradan geçen süreçte kılını bile kıpırdatmayıp
bugün Kastamonuyu ziyaret etmek zorunda kalmasının hiçbir
anlamı ve karşılığı yoktur.
AKPye
sesleniyorum: Aya sert iniş yapmadan önce Kastamonudaki trafoları,
enerji nakil ve dağıtım hatlarını yenileyin.
BAŞKAN
Sayın Gökçel
21.-
Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, Mersin ana konteyner aktarma
limanının kara bağlantısına
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle polipropilen tesisi
kurulmasının önünün açıldığına, bu tesisinin ÇED
raporunun mahkemece iptal edilmesiyle büyük bir hatadan dönüldüğüne, ÇED
raporunun iptal edilmesinde emeği geçenlere teşekkür ettiğine
ilişkin açıklaması
CENGİZ
GÖKÇEL (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Mersin
ve ülkemiz ekonomisi için önemli projelerden olan Mersin ana konteyner aktarma
limanının kara bağlantısına, bir gece
yarısı, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle
polipropilen tesisi kurulmasının önü açılmıştı.
Kentin merkezine âdeta hançer gibi saplanan polipropilen tesisinin mahkemece
ÇED raporunun iptal edilmesiyle büyük bir hatadan dönülmüş oldu. ÇED
raporunun iptal edilmesi için emeği geçen sivil toplum
kuruluşlarına, yerel basına, Mersin Ticaret Odasına,
katkı sunan herkese teşekkür ediyorum. İnşallah bu hata
sürdürülmez, Mersin ana konteyner aktarma limanı, hak ettiği ve
projesinin yapılı olduğu ÇED raporunun verilmiş olduğu
Mersinin Akdeniz ilçesine yapılır diyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Girgin
22.-
Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, alışverişin
internete kaymasıyla motosikletli kuryelerin çalışmaktan nefes
alamaz hâle geldiğine, motokuryelerin baskı, mobbing, düşük
ücret, sigortasızlık, uzun çalışma saatleri gibi sorunlarla
mücadele ettiğine, motokuryelerin iş yoğunluğunun
gelirlerine yansıyıp yansımadığını, iş
güvenliklerinin nasıl sağlandığını, virüsten
korunmaları için ne gibi önlemler alındığını
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuka
sorduğuna ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN
GİRGİN (Muğla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Çoğu
sektör durma noktasına gelirken alışverişin internete
kayması, restoranların kapanmasıyla birlikte 2 teker üzerinde
yaşayan motosikletli kuryeler çalışmaktan nefes almaya
fırsat bulamaz hâle geldi. Baskı, mobbing, düşük ücret,
sigortasızlık, uzun çalışma saatleri gibi birçok sorunla
mücadele eden kuryeler için Hayat durdu ama onlar durmadı. diyebiliriz.
2 tekerlek üzerinde canları pahasına çalışıyorlar.
Geçtiğimiz on ay içerisinde motokuryelerin yaptığı kazalar
sonucunda 160 işçi yaşamını kaybetmiş, 620 işçi
sakat kalmış ve 3.100 işçi çeşitli şekillerde
yaralanmıştır.
Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanına soruyorum: Motokuryelerin
iş yoğunluğu gelirlerine yansıyor mu? İş
güvenliklerini nasıl sağlıyorlar? Gün içinde nasıl
olaylarla karşılaşıyorlar? Virüsten korunmak için ne gibi
önlemler alıyorlar? Sendikalaşma haklarına saygı
gösteriliyor mu? Bu konularda bir çalışmanız var
mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özer
23.-
Antalya Milletvekili Aydın Özerin, gübre desteğinin yüzde 100
artırılmasının yeterli olmadığına,
desteğin çiftçinin gübre maliyetinin yarısını
karşılayacak düzeye çıkarılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
AYDIN
ÖZER (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gübre
desteği yüzde 100 artırıldı; buğday, arpa, yulaf,
çavdarda dönüm başına 8 lira olan gübre desteği 16 liraya
çıkarıldı; Cumhurbaşkanı da bunu müjde diye açıkladı.
Şimdi hesaplayalım, çiftçi buğdayda dönüm başına
ortalama 100 kilogram gübre kullanıyorsa dönüm başına ortalama
350 lira gübreye ödüyor demektir yani gübrenin kilosu 3,5 liraysa devlet desteği
5 kilo gübreyi bulmuyor. Şimdi, bu mudur müjde? Müjde dediğin, yüksek
maliyet fiyatlarıyla perişan olan çiftçiye 100 kiloluk gübrenin 50
kilosunu destek çıkmaktır. O yüzden, bırakın çiftçiye
müjde adı altında sadaka vermeyi, gerçekten destek olun.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın
Dervişoğlu, buyurun.
24.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Türk
İslam âleminin Regaip Kandilini tebrik ettiğine, ÖSYMnin sınav
ücretlerine yaptığı fahiş zamlarla sosyal devlet ilkesinin
unutulduğunun anlaşıldığına, artan vergi
oranları ve yükselen gıda enflasyonuna fahiş sınav
ücretlerinin de eklendiğine, buna karşılık işçiye,
memura, emekliye verilen zammın ise yüzde 7de kaldığına
ilişkin açıklaması
DURSUN
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Aziz
milletimizin ve Türk İslam âleminin mübarek üç ayların habercisi olan
Regaip Kandilini tebrik ediyor, hayırlara vesile olmasını
temenni ediyorum. Allahın rahmet, mağfiret
yağdırdığı bu gecede tüm
vatandaşlarımıza huzur ve refah diliyorum. Allah devletimizi
ebedî kılsın, milletimizi, aziz ordumuzu muzaffer eylesin.
ÖSYM
yeni sınav ücretlerini belirledi; milyonlarca öğrencinin
gireceği Yükseköğretim Kurumları Sınavı ücretine yüzde
29 zam yapılmıştır, başvuru ücreti oturum
başına 70 liradan 90 liraya yükseltilmiştir. Bu demek oluyor ki
3 oturuma da girecek öğrenciler toplam 270 lira sınava giriş
ücreti ödeyeceklerdir. Tıp fakültesi mezunlarının gireceği
Tıpta Uzmanlık Sınavı yani TUS ücreti ise 450 liradan 500
liraya çıkarılmıştır. Artan fahiş fiyatlarla
sosyal devlet ilkesinin unutulduğu anlaşılmaktadır.
Sınav
ücretini ödeyemeyecek, özellikle son bir yıl içinde pandemiden dolayı
işten çıkarılmış, geliri olmayan aileler de neredeyse
hiç hesaba katılmadan bu düzenleme yapılmıştır. Öyle
ki bazı ilçelerimizde, öğrencilerin sınava girmesi için kampanya
bile başlatıldığını duyuyoruz. Rizenin
Kalkandere ilçesinde Yükseköğretim Kurumları Sınavına
girecek ve ödeme desteğinden yararlanmak isteyen öğrencilerin
Kalkandere Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına
başvuruda bulunmaları gerektiği bildirilmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Dervişoğlu.
DURSUN
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) Teşekkür ederim efendim.
Yandaş
müteahhitlerin milyar dolarlık vergi borçlarını tek kalemde
silen devletimizin sınavda kullanılan kâğıtları
karşılayacak parası mı yoktur ki böyle bir uygulama tercih
edilmiştir? Doğrusunu isterseniz, şaşkınlık
içerisindeyim. Artan vergi oranları ve yükselen gıda enflasyonuna bir
de fahiş sınav ücretleri eklediniz. Bütün bunlara
karşılık işçiye, memura, emekliye verilen zam ise yüzde 7
sınırında kalmıştır.
Hükûmeti,
boş işleri bırakıp bu konulara el atmaya davet ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim.
BAŞKAN
Sayın Bülbül, buyurun.
25.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, mübarek üç ayların
habercisi olan Regaip Kandilinin vatana, millete mutluluk ve huzur getirmesini
Cenab-ı Allahtan niyaz ettiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ben de mübarek üç aylarımızın habercisi olan Regaip
Kandilimizin vatanımıza, milletimize hayırlar getirmesini, aziz
milletimizin ve sizlerin de kandilini kutlayarak mutluluk ve huzur getirmesini
Cenab-ı Allahtan niyaz ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Beştaş, buyurun.
26.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Regaip
Kandilini kutlarken bu gecenin barışa ve anlamlı bir
yaşama da vesile olmasını dilediğine, insan hakları
savunucusu Eren Keskine silahlı örgüt üyeliğinden altı yıl
üç ay ceza verildiğine, hak örgütlerinin hedef gösterilmesine uzun süredir
şahit olunduğuna, Hakkâri Belediye Eş Başkanı Dilek
Hatipoğlunun çıplak aramaya maruz kaldığına, insan
onurunu zedeleyen hiçbir uygulamanın haklı bir gerekçesi
olmadığına, Soma maden kazasının ülke tarihinin en
vahim katliamlarından biri olarak kayda geçtiğine, tazminat alabilen
Somalı işçi sayısının en fazla 100 olduğuna,
Batman ilinde ulusal birlik, tecrit ve açlık grevleriyle ilgili
açıklamadan dolayı yüzlerce kişiye para cezası
geldiğine, basın açıklamaları HDP tarafından
yapılınca ceza, AKP tarafından yapılınca övgü mü
aldığına dair meraklarını gidermek istediklerine,
iktidar grubunun kongre görüntülerindeki vahameti kamuoyunun takdirine
sunduğuna ilişkin açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet,
bugün Regaip Kandili. Müslüman âlemi için özel bir anlam ve güne sahip olan
Regaip Kandilini bugün idrak edeceğiz. Hem üç ayların başlangıcı
hem de müjdecisi olduğu için anlamı büyük, değeri bakidir. Bu
vesileyle dualarımızı, isteklerimizi ilettiğimiz bir
gecedir. Regaip Kandilini kutlarken bu gecenin aynı zamanda
barışa, anlamlı bir yaşama da vesile olmasını
diliyor, Müslüman âleminin ve siz değerli çalışma
arkadaşlarımızın kandilini de kutluyoruz.
Evet,
Sayın Başkan, Eren Keskin, bir insan hakları savunucusu.
Günlerdir, Eren Keskine silahlı örgüt üyeliğinden verilen altı
yıl üç aylık cezaya tepkiler dünyanın dört bir yanından
yağıyor. Özgür Gündem gazetesiyle dayanışma amacıyla
BirGün nöbetçi genel yayın yönetmeni olan insan hakları savunucusu
Eren Keskine altı yıl üç ay silahlı örgüt üyeliğinden ceza
verildi. Keskin sonrasında şunları söyledi: İnsan
hakları savunucusu kimliğimle dünyada da tanınan bir
insanım. Polis silahı dışında silah görmüş bir
insan değilim. Bugün, silahlı örgüt üyesi olarak
cezalandırıldım. dedi. Evet, İnsan Hakları
Derneğinin, insan hakları savunucularının, Türk Tabipleri
Birliğinin ve diğer meslek odaları ile hak örgütlerinin hedef
gösterilmesine ne yazık ki uzun süredir şahidiz.
Eren
Keskin benim yakın arkadaşım, dostum aynı zamanda.
90lı yıllardan bu yana hem dostluğumuz hem
arkadaşlığımız devam ediyor. Birlikte birçok hak
ihlali davasına, kadın hak ihlali davasına da katıldık
ve insan hakları, kadın hakları alanında vermiş
olduğu mücadelenin yakın tanıklarından ve
ortaklarından biriyim. Cesur ve kararlı duruşunu buradan
selamlamak istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Eren Keskine verilen bu ceza sadece
sözüne verilmiştir, düşünce ve ifade özgürlüğü, hakikat
mücadelesi ve hak savunuculuğu susturulmak isteniyor ancak hiçbir zaman
susturulamaz. Eren Keskine, sevgili Erene buradan kucak dolusu sevgilerimi de
göndermek istiyorum.
Diğer
bir mesele, Hakkâri Belediye Eş Başkanımız Dilek
Hatipoğlu çıplak aramaya maruz kaldı ve darbedildi. On altı
ay süreyle belediye eş başkanlığı görevini yürüttü ve
sonradan tutuklanan savcıların, cemaatçi savcıların ve
hâkimlerin yaptıkları hızlı yargılama, seri
yargılama sonucunda on altı yıl üç ay hapis cezası
almıştı ve Yargıtayda onaylanmıştı. Kendisi
Sincan Cezaevinden Van T Tipi Cezaevine sevk ediliyor, jandarmalar
eşliğinde cezaevine girer girmez çıplak arama
yapılacağı söyleniyor ve soyunması istenmiş.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Dilek Hatipoğlu çıplak
aramayı kabul etmeyeceğini söylemiş fakat sonra, rıza
göstermediği hâlde, 3 gardiyan tarafından kameralar tarafından
görülmeyen bir noktada ağır bir şekilde darbedilerek bütün
kıyafetleri çıkarılmış ve çıplak aramaya maruz
bırakılmıştır. Bu yetmezmiş gibi bir de 3
gardiyana saldırdığı gerekçesiyle hakkında
soruşturma başlatılmıştır. Şimdi, kim suçlu
soruyoruz, çıplak arama dayatan iktidar mı, bu yönteme
karşı çıkan sevgili Dilek mi? Bu soruyu bütün kamuoyunun da
takdirine ve tartışmasına sunuyoruz. Çıplak arama
meselesini bu Genel Kurulda defalarca dile getirdik fakat iktidar ya
yalanladı ya görmezden geldi ya da kendince gerekçeler üretti ancak
şu bilinsin ki, insan onurunu zedeleyen hiçbir uygulamanın haklı
bir gerekçesi yoktur. Orta Çağda yaşamıyoruz, insanlık çok
yol katetti insan hakları mücadelesinde, bunun gerisine düşmemek
hepimizin görevi ve bu Parlamentonun da sorumluluğudur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) İlk olarak 2016 yılında
İnfaz Yönetmeliğinde çıplak arama düzenlendi ve daha sonra 2020
yılında Erdoğanın imzasıyla detaylı bir
şekilde yönetmeliğe girdi. Bunu asla kabul etmeyeceğiz ve derhâl
bu uygulamanın sonlandırılmasını talep ediyoruz,
yönetmeliğin iptalini istiyoruz.
Soma
katliamı ülke tarihinin en vahim hadisesi -katliamlarından bir
tanesi- olarak kayda geçti ve iktidar, patronları korumak adına,
işçiler lehine tek bir adım dahi atmadı. Yargı süreci zaten
kamuoyunun gündeminde. Katliam sorumluları dahi tazminat
alabilmişken, tazminat alabilen Somalı işçi sayısı en
fazla 100ü buluyor. Şirketlerin içi çoktan
boşaltıldığı için ve üzerlerine kayıtlı mal
varlıkları olmadığı için icra yoluyla da
paralarını işçiler alamıyorlar. 15 bin işçi emekli
olmuş, içlerinden sadece 100ünün tazminat almış olması
kabul edilemezdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın Sayın Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sağ olun Başkan.
Soma
davası sanıklarından 31 sanık mağdur gösterilip
tazminat ödenmiş, bir de işverenin tek taraflı beyanlarıyla
işten çıkarılmıştır. 22 iş kodu, 26 iş
kodu gibi çeşitli kodlarla çıkış almışlar,
onların tazminatları da verilmemiş. İş
kazalarından doğan alacaklar da verilmedi. İkişer maaş
yarım ödendi ya da sonra ödenmedi. Şimdi, kamuoyu manipüle ediliyor,
aslında kamu kurumları da manipüle ediliyor. 3.500 mağdur var.
Yargı masrafları ve avukatlık ücretleri ayrıca olacak.
İktidar Soma'da sadece işçileri göçük altında
bırakmadı, geri kalanların da hayatlarını karartmaya
devam ediyor, sırf sermayedarlar mutlu olsun diye bunu yapıyor. Biz
işçilerin yanındayız, haklarının yanındayız
ve iktidarın bu tutumunu kınıyoruz.
Son
olarak Sayın Başkan, çok kısa
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bitiriyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Batmanda ulusal birlik, tecrit ve
açlık grevlerine ilişkin yapılan açıklamadan dolayı
yüzlerce kişiye para cezası gelmiş ve pandemi sebebiyle
gelmiş bu ceza. Eyleme katılan partililerimize hatta
danışmanlarımıza dahi emre aykırı
davranış ve sosyal mesafeye uymayarak yürüyüş
yaptıkları gerekçesiyle her bir kişi için 427 TL para
cezası kesilmiş. Şimdi, gerçekten merak ediyoruz, kamuoyu da
merak ediyor, soralım: Bu cezaların kesilme gerekçesi HDPlilerin
eylem yapmış olması mı? Çünkü Rizede lebalep dolu salon
Cumhurbaşkanı tarafından övgüyle
karşılanmıştı. Yapılan basın
açıklamaları HDP tarafından yapılınca ceza, AKP
tarafından yapılınca övgü mü alıyor? Bu
merakımızı gidermesini istiyoruz iktidar grubunun. Dünkü kongre
görüntülerindeki vahameti, binlerce insanın aynı salonda
olmasını da kamuoyunun takdirine ve bilgisine sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Özgür Bey, buyurun.
27.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak üç
ayların habercisi Regaip Kandilini kutladıklarına, bir günde 3
hekimin intihar ederek hayatını kaybettiğine, bunun bu Meclis
çatısı altında tartışılmasının
gerektiğine, Sağlık Komisyonu Başkanından hem Türkiyedeki
intihar vakalarını hem de sağlık
çalışanlarının içinde bulunduğu psikolojik durumu
araştırmalarını beklediklerine, Metin Akpınar ve
Müjdat Gezenin Cumhurbaşkanına hakaretten
yargılandıkları davada savcının dörder yıl
sekizer aya kadar hapisle cezalandırılmalarını
istediğine, Cumhurbaşkanına hakaret suçunun artık
aydınları, muhalifleri, farklı düşünenleri, sosyal medya
kullanıcılarını sindirme aracına
dönüştüğüne, bu yasanın tarafsız Cumhurbaşkanına
göre yapılmış bir yasa olduğuna, şimdi bir siyasi
partinin genel başkanının yararlanmasının adalete
uygun olmadığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün
Regaip Kandili, ülkemize ve insanlığa barış ve huzur
getirmesini diliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak üç ayların
habercisi Regaip Kandilini kutluyor, tüm Müslümanların bu kutlu gecede
gönüllerince ve hak ettikleri gibi yaşayacakları mutlu,
sağlıklı, güven dolu yarınlara kavuşmalarını
talep ediyoruz ve bir kez daha, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Regaip
Kandilini kutluyoruz.
Sayın
Başkan, çok üzücü bir haber var. Bir günde 3 hekim hayatını
kaybetti ama intihar ederek hayatını kaybettiler. Dün Meclis grubunda
gündem intiharlardı. Bugün Bursada Kalp Damar Cerrahı Mustafa
Yalçın, Sökede Uzman Doktor Levent Mumbuç ve Antalyada Doktor Onur Kaan
Bozkurtun hayatlarına son verdiklerini, intihar ettiklerini
öğrendik. Bu konuda bir çağrı yapmak gerekiyor. Dün de
tartışıldı, çok farklı sebepleri olabilir. Bunun, bu
Meclis çatısı altında tartışılması
lazım. Sağlık Komisyonundan, Sağlık Komisyonu
Başkanından, bu konuda bir çalışma yapmalarını ve
tüm partilerdeki uzman milletvekili arkadaşlarımızın bu
uzmanlıklarından yararlanarak hem Türkiyedeki intihar
vakalarını hem de sağlık çalışanlarının
içinde bulunduğu psikolojik durumu, buhrana dönen bu durumu
araştırmalarını ve bu konuda katkı sağlamalarını
bekliyoruz.
Sayın
Başkanım, dün, bu ülkenin yüz akı 2 sanatçının -biri
Metin Akpınar, biri Müjdat Gezen- Cumhurbaşkanına hakaret
suçundan yargılandıkları davada savcı esas hakkında
mütalaasını açıkladı ve Gezen ve Akpınar için dörder
yıl sekizer aya kadar hapisle cezalandırılmalarını
istedi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Cumhurbaşkanına hakaret suçu, artık,
aydınları, muhalifleri, farklı düşünenleri, sosyal medya
kullanıcılarını sindirmek için kullanılan bir araca
dönüşmüş durumda. Bu konuda defalarca çağrıda bulunduk
ancak bir kez daha hatırlatalım: Bu yasa tarafsız
Cumhurbaşkanına göre yapılmış bir yasa. Bu zırhtan,
şimdi, bir siyasi partinin genel başkanının
yararlanması adalete de uygun değil, hakkaniyete de uygun değil,
eşitlik ilkesine de uygun değil. Örneğin, dün
Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Cumhurbaşkanı forsuyla
Ankara İl Kongresine gidiliyor, orada siyasi muhataplarına,
diğer partilerin genel başkanlarına, Ana Muhalefet Partisinin
Genel Başkanına eleştiri değil, hakaret değil,
artık küfür ediliyor. Siz buna aynı düzeyde mukabele ettiğinizde
onun elinde Cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenleyen zırh var
ve dava açıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün olabilir mi, yani hangi
vicdana sığar? Siz düşünün, iktidar değişti,
Cumhurbaşkanı bir başka siyasi partinin genel başkanı
-sizin gibi partili Cumhurbaşkanlığını biz
savunmuyoruz ama uygulandığını düşünelim- size
aynı ağır hakareti edecek, en ağır küfrü edecek, cevap
verince Cumhurbaşkanına hakaret suçu. Ya, hakikaten sembolik olarak
söylediğimizi yapın, 2 tane şapkası olsun, kafasında
AK PARTİ Genel Başkanı şapkası varken söylediklerine
cevap verdiğimizde eşit kurallara tabi olalım;
Cumhurbaşkanı şapkasını taksın,
Cumhurbaşkanı gibi konuşsun, tarafsızlığa,
devleti temsile uygun şekilde konuşsun, ona karşı söz
söylediğinde de bu kanun uygulansın; böyle bir saçmalık olmaz,
böyle bir zırha ihtiyaç duymak gücün değil âcizliğin, cesaretin
değil
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Siyasi muhataplarında olmayan bir zırhı
alıp da sonra kendinden önceki Cumhurbaşkanlarının 70
katı vatandaşa dava açarsanız, sanatçılara dava
açarsanız, parodisini yapanlara dava açarsanız, gazetecilere dava
açarsanız bu cesaretten kaynaklanmaz, bu adaletli bir şey değil,
hakkaniyetli bir şey değil; bu gücü değil acziyeti, cesareti
değil korkaklığı gösterir.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Allah Allah! Sen kendi liderine söyle.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Bir kez daha hepinizin vicdanlarına bu maddeyi sevk
ediyoruz.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Güler, buyurun.
Özlem
Hanımın yerine görev yapıyor arkadaşımız.
ABDULLAH
GÜLER (İstanbul) - Evet, Özlem Hanımın bir mazereti oldu.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ben geldim, Abdullah Bey söylesin, ben de ilave
söyleyeyim.
Buyurun
Abdullah Bey, siz söyleyin.
BAŞKAN
Abdullah Beye söz verdik.
Buyurun.
28.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Gülerin, tüm İslam âleminin üç
ayların başlangıcı Regaip Kandilini tebrik ettiğine,
bu kutlu gecelerin pandemi sürecinin sona ermesine, hasta olan bütün
vatandaşların sağlığına kavuşmasına ve
dünyanın da huzur ve barış iklimine kavuşmasına vesile
olmasını temenni ettiklerine, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine, yaklaşık bir
aydır katılımcıların tamamının HES
kodlarının kontrol edilip salona alınarak maskeyle ve sosyal
mesafeye uygun bir şekilde bu kongrelerin gerçekleştirilmeye
çalışıldığına ilişkin açıklaması
ABDULLAH
GÜLER (İstanbul) - Değerli Başkanım, ben de tüm İslam
âleminin üç ayların başlangıcı Regaip Kandilini tebrik
ediyorum. İnşallah, bu kutlu geceler hem ülkemiz açısından
yaşadığımız bu pandemi sürecinin sona ermesine, hasta
olan bütün vatandaşlarımızın sağlığına
kavuşmasına ve dünyanın da bir huzur iklimine, bir
barış iklimine inşallah kavuşmasına vesile olsun diye
temenni ediyoruz.
Diğer
bir yandan, Meral Hanımın bir ifadesine burada cevap vermek isterim.
28 Mart 2020 tarih ve 2324 sayılı Ceza İnfaz
Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Yönetmelik Resmî Gazetede yayımlanmak
suretiyle yürürlüğe girdi. Toplam 148 maddeden oluşan bu yönetmelik,
daha önceki birçok uygulamayı da kendi bünyesinde
barındırıyor. Farklı değerlendirmelerin de yer
aldığı bir yönetmelik. Bunun 34üncü maddesinde yer alan
başlıkta, mevcut cezaevi şartları içerisinde kurumun
yapması gereken
Özellikle Sayın Meral Beştaşın ifade
ettiği kanun dışı veya insanın onur ve şerefini,
haysiyetini kırıcı nitelikteki bir aramanın söz konusu
olamayacağını ben ifade etmek isterim. Böyle bir durum varsa da,
bu, görevin kötüye kullanılması veya farklı bir uygulama
olabilir; bunu biz şiddetle reddederiz, herhangi bir şekilde hukuka
aykırı, mevzuata aykırı bir uygulamanın
yapılmasına da asla müsaade etmeyiz, bunu da kabul edemeyiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Güler.
ABDULLAH
GÜLER (İstanbul) Ancak yönetmeliğin de kendi işleyişi
içerisinde, mevcut idarenin de bir bütünlük içerisinde eğer oradaki
güvenliği zafiyete düşürecek bir şüphe, herhangi bir durum varsa
da yönetmeliğin 34üncü maddesi çok açık. Bu uygulamayı da
kötüye kullanacak şekilde reddetmeyi veya farklı bir şeye
sebebiyet vermeyi de biz kabul edemeyiz; bunu da ifade etmek istedim.
Diğer
bir husus: Yine yaklaşık bir aydır AK PARTİ il kongreleri
gerçekleştiriliyor. Bir detay vermek isterim; bu kongrelere girişte
katılımcıların tamamı HES kodları kontrol edilmek
suretiyle bu salonlara alınmaktadır, ateşölçerle ateşleri
ölçülmektedir. Bütün katılımcıların kendilerine dezenfektan
hediye edilmektedir ve maskeyle beraber ve sosyal mesafeye uygun bir
şekilde bu kongreler gerçekleştirilmeye
çalışılmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
ABDULLAH
GÜLER (İstanbul) Malumunuz Siyasi Partiler Kanununun belli dönemlerde
bu kongrelerin yapılması zaruretiyle beraber bu hususların da
yasal mevzuat açısından bazı zorunlulukları da
getirdiğini ifade etmek isterim.
Ben
teşekkür ediyorum.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkanım...
BAŞKAN
Özlem Hanım, buyurun.
29.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Regaip Kandiliyle üç ayların
başladığına, haklı, yerinde itirazı, her tür
insan hakkını sonuna kadar savunmaya hazır olduklarına, bir
ihlal varsa da o ihlali en çok kendilerinin dile getireceğine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkanım, inanın kapıdan
girecekken CHPli milletvekili arkadaşlarıma rastladım, onlarla
konuşurken ucu ucuna geç kaldım. Seve seve konuştum, kabahati
onların demiyorum ama olayın kendisi böyledir.
Önce
hayırlı günler diliyorum.
Değerli
Başkanım, Regaip Kandili çok önemli tabii, üç aylar
başladı, bu manada bütün dualarımız, başta
şehitlerimiz için. Ülkemizde kardeşliği, dostluğumuzu
artırsın, başta Meclisimizin içerisinde olmak üzere ve tabii ki
bizleri Rabbim, Efendimizin ifadesiyle sıhhatle ramazana kavuştursun, öncelikle duam onadır.
Abdullah
arkadaşımla uzun yıllar beraber görev yaptık, kendisi çok
güzel ifade etti, bir cümle söyleyeceğim, daha sonra konuşalım.
Şu malum aramalarla alakalı çokça saldırıya maruz
kaldım, özellikle HDPdeki milletvekili arkadaşlar bu konuyla ilgili
ne yazarlarsa beni oraya hemen mentionlıyorlar. Ben bu konuyla ilgili ne söylediğimi gayet iyi bilen
biriyim, o yüzden bu mevzuyu burada belki daha uzun konuşmamız
lazım. Mevzuatta aramanın varlığı farklı bir
şey -ki uluslararası hukuka baktığımız zaman,
diğer ülkelere baktığımız zaman hepsinde var,
Türkiyedeki ismin aynısı olanlar var, farklı isimler
altında olanlar var ama mevzuatının tamamında neredeyse bu
arama var- bu arama yapılırken mevzuata uygun yapılmaması
başka bir şey. Böyle olması hâlinde zaten biz sonuna kadar bunun
mücadelesini veririz, olmaz böyle bir şey, olamaz. Fakat böyle bir
aramanın yapılmadığı yerde, eğer ortaya
çıkan FETÖcüler hem de olaydan neredeyse bir yıl sonra, iki yıl
sonra ortaya çıkarak bunu bir kampanya hâline dönüştürüyorlarsa
işte o zaman bir sorun vardır. Yani biz haklı, yerinde
itirazı, her tür insan hakkını sonuna kadar savunmaya varız
ama bir şeyi uydurarak, olmayan bir şeyi var hâline getirerek bu
konuya dair özellikle de bir kampanya, saldırı
Şahsımla
ilgili 40 bin tweet atılıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Siz savunacak konumda değilsiniz ki
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Başkanım, son cümlem.
Hakikaten
de ortaya çıkıyor ki orada öyle o olay için, o şehir için böyle
bir arama da yapılmamış. Velhasılıkelam -ki o
günlerde- yani söylemek istemiyorum ama ben olayın hemen arkasından
Covid oldum, hastanede olduğum için cevap veremedim. O arada saldırı,
saldırı, saldırı
Ya, sağlığım müsait
değil ki çıkayım da bir açıklama yapayım nedir, ne
değildir. Maşallah, ne kadar sizi destekleyen gazete falan ne varsa
hepsi, oh ne güzel, söylediğini söylemediğinin altına koyup sana
saldırmaya devam ediyor. Yani bu mesele hukuka uygun olarak
yapıldığı takdirde biz sonuna kadar dediğimiz gibi
Ama hukukla alakalı bir ihlal varsa da o ihlali sizden daha çok biz
savunuruz, onu da ifade etmek isterim.
Teşekkür
ederim.
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) İnsanlık suçudur.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Beştaş.
30.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
HASAN
ÖZGÜNEŞ (Şırnak) Hepimiz o muamelelerden geçtik, canlı
tanıklarıyız yani. Şimdi, siz burada rahatsınız
tabii.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Hemen gazel okuyorlar ya!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir müsaade edin arkadaşlar.
Sayın
Başkan, ben çok somut bilgi vereceğim sadece. Yani sayın sözcünün
HES kodu verdik, dezenfektan verdik. sözü şüphesiz korunma için bir
anlam ifade edebilir ama bizim sorumuz tam da bu zaten. Yani yüzlerce
kişiyle barolar neden HES koduyla genel kurul yapamıyor? Bu sorunun
cevabını arıyoruz. Ya da 30 kişilik lokantalar,
restoranlar, işte kafeler neden HES koduyla müşteri alamıyor? Ya
da HDP herhangi bir toplantısında HES kodu uygulamasıyla neden
illerde toplantı alamıyor ya da başka kurumlar?
Aradığımız bu. Ayrıca sosyal mesafeye
uyulmadığını da dün bütün kanallar zaten görsellerle ilan
etti. Bunu geçiyorum.
Diğeri
Sayın Başkan, Sayın Zenginin bir kelimesine hakikaten üzüldüm.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Uydurarak söylediğimi iddia etti,
not aldım. Kesinlikle..
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sizin şahsınızı kastetmedim.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ha, yani bunu bana söylediyse kesinlikle
burada
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Tamam, yani beni kastetmediğini,
bana söylemediğini söylüyor.
Sevgili
arkadaşlar, kesin bir dille söylemek isterim ki burada söylediğim bir
iddia varsa yüzde yüz teyit etmemişsem asla söylemem. Bizim hukuk ve insan
haklarından sorumlu eş genel başkan yardımcımız,
bizzat Dilek Hatipoğlunu ziyaret etti çünkü bizim Belediye
Başkanımız, Hakkâri Belediye Başkanımız. Dilek
Hatipoğlu Sincandan Vana sevk ediliyor. Takdir edersiniz ki sevkler
korumayla olur, aramayla olur. Yani tamamen denetim altında gidiyor. Bir
cezaevinden başka bir cezaevine gidiyor ve orada girişte çıplak
arama denince, Buna kesinlikle rızam yok, ben kabul etmiyorum, bu,
işkenceye karşıyım. diyor. Yani Ben kabul
etmeyeceğim. diyor; bir, bu; bu anlaşılsın. Yani bu asla
gerçek dışı bir şey değil. Ayrıca, bütün
cezaevlerinde çıplak arama uygulanıyor. Ben tam da şunu
söyledim, Mevzuata uygun. dedim, ben mevzuata aykırı bir şey
demedim, 34üncü madde buna cevaz veriyor. dedim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Dikkat ederseniz, uygulayıcılar
yerine yönetmelik
Uygulayıcılara geçmeden çıplak aramaya cevaz
veren, izin veren yönetmeliğin iptalini istedim,
kaldırılmasını istedim, hâlâ o noktadayım çünkü
cezaevi görevlileri bunu alıp kullanıyor. Hastaneye giderken de
çıplak arama yapıyor, revire giderken de yapıyor, bir
cezaevinden diğerine giderken de yapıyor; bu da kötüye kullanma tabii
ki, bu kesin kötüye kullanmadır. Yani bir cezaevinden diğerine nakil
sırasında dış dünyayla hiçbir teması yokken bir insan
niye çıplak aransın? Ve ayrıca ağır darbedilmiş
Sayın Zengin, kadın belediye eş başkanımız ağır
darbedilmiş ve direndiği için ona soruşturma
açılmış. Direnme dediğim yani herhâlde Üstümü
çıkarmayın. dedi, yani bu yönlü bir direnme. Çıplak arama
noktasında aynı yerdeyiz, bu bir işkence yöntemidir, insan
onuruyla bağdaşmaz, yönetmeliğin gözden geçirilmesi ve bu
hükmünün kaldırılması gerektiğini önemle tekrar söylemek
istedim.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkanım, bir cümle söyleyebilir
miyim?
BAŞKAN
Sayın Zengin, buyurun.
31.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkanım, tekrar kayda girmesini
isterim: Ben Sayın Beştaşa binaen bunu söylemedim kendisiyle
ilgili olarak, ben bunu iddia eden özellikle FETÖ'cü kadınlarla
alakalı bunu ifade ettim, sizinle ilgili değil benim söylediğim
şey. Ama şu vardır: Şimdi, burada mesela ben Dilek
Hanımla alakalı olayı notuma aldım, hassaten
araştıracağım, cevap olarak vereceğim. 34üncü maddede
zaten bunun uygulanmasında İnsan onurunun aleyhine uygulanamaz,
aşağılayıcı tutum hâline dönüştürülemez. diye
yazıyor fakat bu uygulanırken sınırlar
aşılıyorsa hepimizin buna itirazı var, hepimizin
itirazı var. Değerli arkadaşlarım, o yüzden buradaki mesele
şudur: Bir konuya dair cevap verdiğinizde, buradaki bütün ihlallere
cevap vermiyorsunuz yani. Benim söylediğim şey belliyken, bu, o
söylediğiniz şeyin bağlamından koparılıyor, bütün
bu konudaki aramalarla ilgili Hayır, yoktur, yoktur, yoktur
Ya,
yüzlerce yazı yazılıyor, bir sürü haber, bir sürü tweet
Ben,
bunu hakikaten bir şey olarak görüyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun toparlayın.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) - Yani artık insan haklarını
savunacağım derken bunu yapanlar siz demeyeceğim, cevap
hakkı doğuyor- bizim insan olduğumuzu unutuyorlar galiba. Ben de
bir insanım, hakkımın korunmasını istiyorum. Onu
söyleyeceğim; eğer siz, kendiniz bu işi yaparken bir başka
insanın hakkını hukukunu yerle yeksan ediyorsanız böyle bir
şey olamaz arkadaşlar, bunu ben reddediyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Beştaş, toparlayalım artık bu meseleyi.
Buyurun.
32.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, bizim
durduğumuz yer şudur: İnsan onuru her türlü yönetmelikten
üstündür, önce gelir; insan onuruna aykırı olan çıplak
aramanın kaldırılması gerekiyor. Sayın Zenginin
söylediklerinin benim söylediklerimle bir ilgisi yok; ben burada bir suçlamadan
ziyade bir vakayı aktarıyorum ve bu uygulamaların bitmesi için
de kökten çözümü, yönetmeliğin kaldırılması
gerektiğini söylüyorum. Çıplak arama insan onuruna uygun
yapılamaz Sayın Başkan, yani bir insanı rızası
dışında çırılçıplak soyup aramanın
rızası yoktur.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Çırılçıplak soymak yok, öyle bir şey
yok.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Olamaz yani böyle bir şey. Bu, insan
onuruna aykırıdır, işkencedir, bunun bir an önce
kaldırılması gerekiyor.
BAŞKAN
Özgür Bey, buyurun.
33.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, 2 hususta çok kısa
söyleyeceğim: Bir; Türkiye cezaevlerinde -2011-2015 arası da Cezaevi
Komisyonunda görev yapmış birisi olarak- bu çıplak arama sorunu
vardır, uygulama birliği yoktur, artık bunun yüksek teknolojiyle
aşılabildiği dünya örneklerine bakmak lazım. Aslında
bu konuda iki mevkidaşımın da meselenin o boyuttaki, insan
onurunu incitmesi durumundaki itirazlarını görüyoruz, Meclis olarak hakikaten,
Adalet Komisyonu bir çalışma yapsın. Birçok dünya ülkesinde bu
iş çözülmüş.
Bir
de bir konuda
Mesela, Sayın Özlem Zengin dedi ki: Hakkımda 40 bin
tweet atılıyor. Hakikaten tuhaf bir şey bu linç.
Şimdi,
bu, benim, haftada en az 2 ya da 3 kez ve 90 bin-100 bin tweet
noktasında geliyor. Mesela, suçum şu benim: İletişim
Başkanı Fahrettin Altun demiş ki: Ey
Kılıçdaroğlu, PKKyı neden anmazsın?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ben de 4 fotoğraf paylaşmışım; birisi
Meclis Başkanımız, birisi Bakan, birisi Cumhurbaşkanı
Yardımcısı ve birisi de Cumhurbaşkanının
partideki vekili, Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş. Aynı
ifadelerle PKK dememişler, benim suçum bu. Beyefendi beni Twitterdan
engellemiş, sonra, on beş dakika içinde kendisinin de dâhil
olduğu, bir anda 3 tane heybeden video çıktı, heybeden. Benimle
alay ediyor; yok Ben Özgürüm şarkısına montaj
yapmış; yok Fahrettin Altun. demişim 5 kere, onları
bilmem ne yapmış; işte, en düşmanımın
seçmeyeceği görüntülerle ve sabaha kadar hakkımda 90 bin tweet.
Yahu, bana bir şey olmaz, hakikaten,
tanınırlığımı arttırır başka bir
şey olmaz da ama akılalmaz bir şekilde, devletin parasıyla
yönetilen Cumhurbaşkanlığı İletişim
Başkanı benim hakkımda 3 tane videoyu niye hazırlatır
ve neden yedekte tutar? Ben, onun görevini yanlış
yaptığını gösterince
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Peki...
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sabaha kadar trol ordularını yönetiyor, sonra,
uykusuz uykusuz, görevini yapmak yerine, Cumhurbaşkanına
Başbakanın, Binali Beyin beş yıl önceki
konuşmasını promtera koyuyor; olacak şey değil veya
gidiyor, Azerbaycanda bir tane yanlış şiir okutturuyor,
İranla diplomatik kriz çıkıyor. İletişime baksa
olmayacak bunlar. Ona maaşı, Azerbaycanda yanlış
şiiri okutmasın diye veriyoruz; ona maaşı,
Cumhurbaşkanının Yunus Emre Anma Törenindeki metnini başka
yerden almasın, düzgün metin hazırlasın diye veriyoruz. Niye ana
muhalefetin milletvekillerine linç kampanyası yönetiyor?
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Peki.
Şimdi,
milletvekillerimizden mesajlar geliyor: Kar, kış, kıyamet;
gündeme girelim. diye.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan, son...
Ama
olmaz şimdi, Fahrettin Bey
BAŞKAN
Buyurun Sayın Zengin.
34.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Şimdi, bir anlaşalım Özgür Bey, lütfen. Bu
benim son olsun, kapatalım; kimseye saldıran bir şey
söylemeyeceğim.
Bakın,
şu önemli: Şimdi, mesela, bu konuları burada konuşmayı
doğru bulmuyorum. Bir defa şunun olmaması lazım. Yani
yanlış yapıyorsak tabii ki tweet atılabilir ama bir
kampanya hâlinde böylesine insanlara saldırılmasına hep beraber
bir son vermemiz lazım. Bu, bence acayip bir şey.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu konuda kesinlikle öyle bir tutumumuz
yok.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Yok, var. Sizin yoksa da vekillerinizin var. Ben
mağduruyum, ispatlarım.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Tek bir gün mentionlamışsa
hak etmiyor.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) O zaman vekilinizle konuşun. Beni mentionlamadan
tek bir tweet atmıyor. Rica ediyorum.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) O zaman siz de vekillerinize söyleyin.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Hayır, ben şahsımla ilgili somut bir
şey söylüyorum. Somut, her güne onunla başlıyorum.
Şimdi,
birincisi, Fahrettin Altun Beyin görevini doğru tanımlamak
lazım. Ben, kendim Cumhurbaşkanı
Başdanışmanı olarak çalıştım. Oradaki
işleyişi biliyorum ve hiçbir şekilde metinlerin
yazılması, metinlerin belirlenmesi; bunlar Fahrettin Altunun görevi
değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Özlem Hanım.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) O ayrı bir görevdir. Görevini size izah eder, bu
onun görevi değildir. Yanlış bir suçlama içindesiniz. Onun
görevi, var olan, Cumhurbaşkanımızla olan meselenin
dışarıya, kamuoyuna anlatılmasıyla
alakalıdır. Yönelttiğiniz suçlama hakikaten onun görev
alanıyla ilgili değildir. Kaldı ki kendisi burada değil, o
yüzden yani bu meseleyi bence daha farklı, daha doğru ve
sağlıklı bir zeminde yönetebiliriz. Bu, kendisiyle alakalı
bir mesele değildir. Bence o yüzden ona bu konuda saldırmaya gerek
yok. Kendisi görevini gayet iyi yapmaya gayret eden değerli bir
arkadaşımızdır.
Teşekkür
ederim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Trol ordusu yönetiyor.
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın,
insanların isimlerini gizleyerek siyasi değerlendirme yapmaması
gerektiğine, siyaset yapanların ülkenin en onurlu insanları
olduğuna ama siyasetin içerisine basit insanların
sızmasının da çok kolay olduğuna ilişkin
konuşması
BAŞKAN
Özgür Bey, eskiden, Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu. denirdi. Bu sosyal
medyada bir grup insan için
NİHAT
YEŞİL (Ankara) Aynen öyle Başkanım.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Aynen öyle yani.
BAŞKAN
Allah, insanların haysiyetini, şerefini onlardan korusun
arkadaş yani. Böyle karanlık bir odaya geçiyor, belki evdeki
çocuğunun da göremeyeceği şekilde ismini gizleyerek, cismini
gizleyerek. Bu ülkede ismini gizleyip Türkiyeyi sevenlerin Allah
belalarını versin ya. Ne gizliyorsun kardeşim? Yani bir
yaratık düşünün, ismini gizleyip ülkeyi seviyor. Bu nasıl bir
şerefsizlik, bu nasıl bir ahlaksızlık? Bir adam ismini
gizleyerek siyasi değerlendirme yapar mı, birilerine laf eder mi,
böyle şeyler olur mu? (Alkışlar) Ahlaksız
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Başkanım, sizi
alkışladık; bunu unutmayın.
BAŞKAN
- Geçmişte bir olayı anlatayım mı? İsim vermeden bir
şey anlatacağım. Adamcağız eve geliyor,
hanımına diyor ki
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Eşi Başkanım, eşi.
BAŞKAN
- Ya, ben odada çalışacağım. Hanımı da merak
ediyor, arada sırada odaya bakıyor, sonuçta adam mektubu
yazıyor, katlayıp oraya bir yere saklıyor. Ertesi gün,
hanımı gidip mektuba bakıyor, okuyor. Hemen hemen haftada 2
sefer görüştüğü arkadaşıyla ilgili genel başkana bir
mektup yazmış. İşte şöyle sana karşı, böyle
karşı
Kadıncağız bu mektubu alıyor, gönderiyor
genel başkana, Bunu yazan benim eşim. diyor. Şimdi, bu
milletvekili ne talihsiz bir milletvekili ya. Sokakta gezmemesi lazım,
onun gidip başka bir işi
Arkadaşıyla ilgili yazmış
bir de mektubu, deşifre oluyor falan. Yani dolayısıyla
dünyanın en şerefli şeyi siyasettir. Siyaset yapanlar
Türkiye'nin en onurlu insanlarıdır ama siyasetin içerisine basit
insanların sızması da çok kolay maalesef yani. Kapımız
açık hepimizin, gelen giriyor yani o bakımdan. Allah, bizi
zayıf, karaktersiz, ismini gizleyenlerden korusun Ya Rabbim.
(Alkışlar)
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
İYİ
PARTİ Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve 21
milletvekili tarafından, yurtdışına beyin göçünün
nedenlerinin incelenerek bu göçün önlenmesi ve tersine çevirmeye yönelik
politikalar oluşturulması amacıyla 5/12/2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
(10/599) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Şubat 2021 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 18/2/2021 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Aksaray
Milletvekili Ayhan Erel ve 21 milletvekili tarafından, muasır
medeniyetler seviyesine ulaşmanın en önemli şartı beyin
göçünün engellenmesi amacıyla 5/12/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 18/2/2021 Perşembe günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, İYİ PARTİ Grubu
adına Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erele söz veriyorum.
Buyurun
Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; ülkemizde yaşanan beyin
göçünün önlenmesi amacıyla İYİ PARTİ olarak vermiş
olduğumuz araştırma önergesi hakkında söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Beyin
göçü iyi eğitimli, üreten, düşünen, nitelikli
çalışanların araştırma veya çalışma
hedefiyle yurt dışına gitmesidir. Ülkemizde ciddi beyin göçü
1960lı yıllarda başlamış, son otuz yılda 3e
katlanmıştır. Sürekli artan ve artmaya devam eden beyin göçünün
nedenlerine baktığımızda; düşük ücret, vergilerin
yüksek olması, ekonomik istikrarın olmaması, geleceğe
endişeyle bakılması, siyasetin iş dünyasına girmesi,
AR-GE uygulamasına önem verilmemesi, bilim ve teknolojinin değerli
olmaması, fikirlerin ve buluşların destek görmemesi,
adaletsizlik ve üniversite mezunu işsizlerin sayısındaki
artış olarak görmekteyiz.
Yapılan
bir araştırmada, ortalama bir göçmen bir ülkenin yurt
dışına giden 30 bin dolarına mal olurken, bu miktar yüksek
kaliteli çalışanlarda 160 bin doları aşmaktadır. Bu da
Türkiyenin 230 milyar dolarlık yurt dışına giden
doğrudan yatırımı anlamına gelmektedir. Beyin göçünün
sonucu olarak ileride ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel anlamda
gerileyeceği ve ciddi anlamlarda krizler yaşayacağı
ortadadır.
Beyin
göçünün en önemli sonuçlarından bir tanesi de ülkenin önde gelen
araştırmacılarını kaybederek ülkenin eğitim
düzeyinin daha da düşmesine sebep olmasıdır. Bu kişiler
gittikleri gelişmiş ülkelerde hem kendilerini hem de ülkeyi
geliştirip birçok yönden zenginleştirirken, terk ettikleri ülkenin
daha da gerilemesine ve fakirleşmesine neden olmaktadırlar. Gelişmiş
ülkelerde işsizlik oranı ve vergi az olduğu gibi yüksek
maaşlı çalıştıklarından dolayı uzman
eğitmenler oraya kaçak yollarla bile gitmeyi göze almaktadırlar.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde yapılan
araştırmaya göre, gençlerin artık Türkiye'den ümidini
kestiği, düşlerine, hayallerine, umutlarına farklı
ülkelerde kavuşmak istediği ortaya çıkmıştır.
Araştırmada gençlerimize soruyorlar: "Bu ülkeyi yönetiyor
olsanız öncelikle çözeceğiniz sorun ne olurdu?" Gençlerin yüzde
47'si gibi büyük bir oran İşsizlik, istihdam sorunu. cevabını
veriyor, yüzde 9u Hayat pahalılığı, yüzde 8'i ise
Adalet cevabını veriyor. "Eğitim veya iş amaçlı
bir başka ülkede geçici süreli yaşama fırsatı tanınsa
yurt dışına gitmek ister misiniz?" sorusuna gençlerimizin
yüzde 76'sı Evet, kesinlikle giderim. derken sadece yüzde 14'ü ise
"Evet ama ülkemde aynı şartları bulursam gitmem."
cevabını veriyor. Kalıcı olarak bir başka ülkenin
vatandaşlığı verildiğinde "Evet, terk eder giderim."
diyenlerin oranı yüzde 64 olurken sadece yüzde 14'ü "Ülkemde
kalırım." cevabını veriyor. Neden başka bir
ülkede yaşarsınız?" sorusuna ise gençlerin yüzde 59'u
"Daha iyi bir gelecek için. cevabını verirken, yüzde 15'i
"Daha huzurlu hayat." yüzde 6'sı Adalet ve eşitliklik
için. cevabını veriyor.
Değerli
milletvekilleri, gençlerimiz karamsardır, gençlerimiz ümitsizdir,
gençlerimizin yarınlara dair hayalleri, ümitleri yoktur. Gençliği
karamsar olan, gençliğin ileriye dönük hayalleri ve hedefleri olmayan bir
milletin de geleceğinin aynı oranda karamsar olacağı
hepimizce bilinmektedir. Ülkemizde beyin göçü lise seviyesine inmiş,
işsizlik korkusuyla İstanbul Erkek Lisesinin 2019
mezunlarının yüzde 53'ü Avrupa'ya gitmiştir, Alman Lisesinin
yüzde 95i Avrupaya gitmiştir.
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak ülkemizde yaşanan
beyin göçünün önlenmesi amacıyla vermiş olduğumuz önergenin
lehine oy kullanmanızı talep ediyorum.
Ben
gençlerle bolca sohbet ettiğimde
Bizim kuşak, bizler
analarımız, babalarımız Adalet Partili olduğu hâlde
başka partilere oy vermiş insanlarız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun toparlayın.
AYHAN
EREL (Devamla) - AK PARTİli arkadaşlarıma sesleniyorum: Sizin
çocuklarınız da yaşanan bu gelişmelerden rahatsızlar,
inanın ki kendi çocuklarınız AK PARTİnin bu tutumundan
rahatsızlar, belki de size oy vermeyecekler gibi; benden söylemesi.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Erol Katırcıoğlu konuşacak.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın
vekiller, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
beyin göçü gerçekten Türkiye'nin önemli bir konusu olması gereken bir konu
fakat bu konu da başka konular gibi yeteri kadar önemsenmiyor.
Şimdi,
herhangi bir göç için düşündüğümüzde, göçün sebepleri üzerinden
baktığımızda birkaç tane temel faktör görüyoruz. Bunlardan
bir tanesi, ülkenin dışındaki bazı imkânların
çekiciliği insanları göçe yöneltiyor yani daha iyi bir gelir elde
etmek imkânının olmasından dolayı oluyor bu veya başka
sebeplerden ama daha çok kişisel ve gelir artırıcı
imkânları değerlendirmek üzere göçler çekici hâle gelmiş oluyor.
Bir
de itici sebepleri var göçlerin yani insanlar göç etmeyi istemese de içinde
yaşadıkları koşullar öylesinedir ki göç etmek bir
kaçınılmazlık olarak ortaya çıkıyor. Değerli
arkadaşlar, bunların da daha çok içinde yaşadığı
toplumun özgürlük ortamı, hatta fiziki tehdit altında olmak gibi
faktörler olduğunu görüyoruz.
Şimdi,
tabii, beyin göçü deyince üç dakika içinde ne anlatılabilir? Ben size
gençlerle ilgili birkaç konuyu gündeme getirmek istiyorum. Evet, gençler
gidiyor -yani demin konuşan İYİ PARTİli
arkadaşım anlattı- özellikle yabancı dilde eğitim
yapan İstanbul Erkek Lisesi gibi, Robert Koleji gibi okullardan mezun
olanlar gidiyor ve bunların sayısı da yüzde 70lere varan bir
orana gelmiş durumda. Buna tabii ki akademisyenleri vesaire de
ekleyebiliriz; bu, çok kalabalık, geniş bir kesimdir, doğrusunu
isterseniz. Fakat burada bu hadisenin esasında bizi şöyle
düşündürmesi lazım: Ya, gençler ne istiyor hakikaten? Gençler bizim
gibi yaşlılardan ne istiyor? Emin olun değerli arkadaşlar,
bu konu bence çok önemli ama biz bunu düşünemiyoruz bile.
Sayın
Cumhurbaşkanı, Boğaziçi Üniversitesiyle ilgili olarak ortaya
çıkan tabloda bence hiçbir ayrıntısına da bakmadan
teröristler diye bir ifade kullandı. Hâlbuki, gençler
anlaşılmak istiyorlar, her şeyden önce anlaşılmak
istiyorlar. Çünkü gerek kendi toplumlarıyla ilgili olarak gerekse hayatla
ilgili olarak soruları var ve bu soruların cevabını
bilmiyorlar, hepimizin gençliklerimizde olduğu gibi. Dolayısıyla
da bu soruların cevaplarını ararken belki bizim
beğenmediğimiz yollara da sapmış olabilirler ama bizim yine
de kendimize şu soruyu sormamız lazım: Gençler ne istiyor
sahiden?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
EROL
KATIRCIOĞLU (Devamla) Gençlerin ne istediğine dair gerçekten
doğru dürüst bir inceleme yapıldı mı, bir çalışma
yapıldı mı? derseniz ben bunun yeteri kadar
olmadığı kanaatindeyim. Olan çalışmalar şunu
söylüyor: Gençlerin aşağı yukarı yüzde 60-70 civarı
yurt dışına gitmek istiyorlar, yurt dışından da
dönmek istemiyorlar üstelik.
Değerli
arkadaşlar, bir an için düşünün, biz bu insanlara, bu gençlere ne vadediyoruz?
Nasıl bir gelecek vadediyoruz? Yani, zamanım çok
kısıtlı, onun için kendi deneyimlerimden giderek birkaç şey
daha eklemek isterdim doğrusu ama gençler gerçekten -yani özellikle
üniversite gençlerini düşünerek söylüyorum size- kendilerine yol arıyorlar
ve bu yolu bulmak için de sizin verdiklerinize bakarak karar veriyorlar.
Eğer siz onlara terörist derseniz, onları ötekileştirirseniz,
onlar da ötekileşmeyi seçip başka ülkelere gitmek zorunda
kalıyorlar. Bu gerçekten büyük bir kanayan yaradır.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Sibel Özdemire söz veriyorum.
Buyurun
Sibel Hanım. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Evet,
İYİ PARTİnin, artan beyin göçünün önlenmesi amacıyla
verilen önergesini desteklediğimizi paylaşıyorum. Özellikle
yükseköğretim düzeyinde karşı karşıya
kaldığımız beyin göçünde, üniversitenin akademik, idari ve
bilimsel özerkliğinin siyasi iktidar tarafından hedefe
alınmasına ve bunların sonuçlarına değinerek
başlamak istiyorum.
Adalet
ve Kalkınma Partisi iktidarında düşünce ve ifade özgürlüğü
başta olmak üzere eğitimin kalitesi düşmüş, beyin göçü lise
seviyesine kadar düşmüş ve yurt dışına göç eden
vatandaşlarımızın sayısında büyük artış
yaşanmıştır. TÜİKe göre 2019 yılında 330
bin kişi Türkiyeden yurt dışına göç etmiş. En çok
göçün yaşandığı yaş grubunun 25-29 yaş
aralığında olması çok vahim bir sorundur değerli
milletvekilleri.
Araştırma
ve nitelik bakımından beklenen düzeye ulaşamayan
üniversitelerimizin, üzerlerindeki baskının, gözetimin ve
üniversiteye yönelik siyasi ve idari baskının artması sonucunda
Türkiye yüksek oranda beyin göçü veren bir ülke konumuna gelmiştir.
Doktora yapanların yüzde 70i, yüksek lisans yapanların yüzde 68i
gelecek kaygısıyla yurt dışında yaşamak istiyor.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde özellikle 15 Temmuz darbe girişimini bir
fırsata çeviren siyasi iktidar, olağanüstü hâl uygulamalarıyla
2016 yılından itibaren üniversiteleri, akademik özgürlükleri ve bilim
insanlarını hedef almıştır. 2018de yürürlüğe giren
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle de üniversitelerin idari,
mali ve akademik bilimsel özgürlüklerinde çok daha ciddi geriye gidişler
yaşanmıştır. Bir Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle 15 Temmuz sonrası devam eden süreçte rektörlük seçimleri
tamamen kaldırılıp doğrudan Cumhurbaşkanı
tarafından rektörün atanmasının yolu
açılmıştır. Yaşanan bu geriye gidişlerle bilim
insanları için özgürlük ortamı, bilimsel araştırma,
bilimsel yayından akademik tezlerdeki konu seçimine kadar özgürlükler
daraltılmıştır. Özellikle üniversitelerde atamaların
liyakat yerine sadakat ve siyasi yakınlıklara göre
yapılmasının dayatılması da beyin göçünü
artırıcı bir faktör olmuştur. Üniversitelerde idari
özerkliği tamamen kaldıran, akademisyenleri ve öğretim
üyelerini, öğrencileri sürecin dışında bırakan bu
atamalar hiçbir şekilde şeffaf olmadığı gibi liyakati,
ehliyeti, uluslararası başarıyı dikkate
almamıştır. İşte, hepimizin şahit olduğu,
son, Boğaziçi Üniversitesine kurum dışından yapılan ve
hiçbir şekilde şeffaf olmayan akademik kriter, liyakate dayanmayan
atamanın sonuçlarını hep birlikte gördük. Bilimsel
araştırma ve akademik faaliyetlerle gündem olması gereken
üniversite, akademisyenler ve öğrenciler için maalesef siyasi
tartışmaların, hesaplaşmaların,
kutuplaşmaların öznesi hâline getirildi.
Değerli
milletvekilleri, akademik özgürlükler ortamının güvence altına
alınması ve beyin göçünün de önlenmesi için belki bir
başlangıç olarak, bir ilk adım olarak üniversitelerde rektörlük
seçimleri tekrar getirilebilir ki ben bu konuda Meclis Başkanlığına
da bir kanun teklifi verdim ve Meclis Millî Eğitim Komisyonunda da
çağrıda bulundum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
SİBEL
ÖZDEMİR (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Evet,
bu konuda sadece Cumhuriyet Halk Partisi Millî Eğitim Komisyonu Sözcüsü Sayın
Yıldırım Kaya cevap verdi bu çağrıma ve bu konuda bir
adım atılmasını özellikle Meclis gündemine tekrar
getiriyorum. Belki, bu, beyin göçünün önlenmesi ve bu araştırma
önergesi de bir adım olur ve rektörlük seçimlerini tekrar
tartışmaya açıp Meclis, YÖK ve bütün siyasi grupların da
katılımıyla seçim noktasında liyakate, akademik kriterlere
dayanan, gerçekten bilim insanlarının, akademisyenlerin,
öğrencilerin sürece dâhil olduğu, üniversitenin tüm paydaşlarının
dâhil olduğu bir süreç başlatabiliriz ve bu
tartışmaları da böylece kapatmış olabiliriz diyorum.
Evet,
ben, değerli milletvekilleri, sonuç olarak İYİ PARTİnin
vermiş olduğu bu önergeyi destekliyorum, siyasi iktidarın da bu
ciddi sorun karşısında duyarsız kalmamasını
tekrar yineliyorum.
Saygılarımla.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Rümeysa Kadak
Buyurun
Sayın Kadak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA RÜMEYSA KADAK (İstanbul) - Sayın
Başkanım, çok kıymetli Genel Kurul; İYİ PARTİ
Grubu tarafından, beyin göçünün önlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılması için verilen grup önerisi
hakkında söz almış bulunuyorum.
Ben
izninizle bugün çok az sürem olduğu için hem kısacık neler
yapıldığından bahsetmek, sonrasında da aslında
gençlerin yine nasıl Genel Kurulda yanlış
anlaşıldığından bahsetmek istiyorum. Uluslararası
Lider Araştırmacılar Programı, bugün bahsetmek
istediğim çalışmalardan yalnızca bir tanesi. Üst düzey
bilimsel çalışmalara katılmış, yurt dışında
araştırma deneyimine sahip, başta Türk bilim insanları
olmak üzere, nitelikli araştırmacıların yurt
dışından Türkiyeye getirilmesi noktasında teşvik için
başlatılmış bir çalışma ve çok
başarılı bir çalışma. MIT, Stanford, Oxford, Yale gibi
üniversitelerden çok başarılı
araştırmacıların, aynı zamanda lider şirketlerden
gelen araştırmacıların
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, hatibi dinleyemiyoruz, milletvekillerimizden de
şikâyet söz konusu. Konuşma ihtiyacı olanlar kuliste
konuşsunlar. Genç bir milletvekilimiz konuşuyor, onu dinleyelim
lütfen. (Alkışlar)
RÜMEYSA
KADAK (Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
Aslında
bu da tam olarak bence durumu gösteriyor, neden gençlerin bu kadar
yanlış anlaşıldığı durumunu. Çünkü
dinlemezseniz anlayamazsınız.
Bence
bu çalışmalar Türkiyenin başlatmış olduğu bilim
ve teknoloji alanındaki yeni büyüme hikâyemizi nasıl beslediğini
de zamanla gösterecektir. 2021 yılında açılacak
çağrıyla birlikte de 100 değerli
araştırmacımız ülkemize gelecekler.
Aynı
şekilde, TÜBİTAK tarafından yürütülen Yurda Dönüş
Araştırma Burs Programı ile Uluslararası Deneyimli
Araştırmacı Dolaşım Programı kapsamında 720
çok kıymetli bilim insanı ülkemize dönmüş bulunuyor. Yine
TÜBİTAK 2221-Konuk ve Akademik İzinli Bilim İnsanı
Destekleme Programı kapsamında 588 kişi desteklendi. Aynı
şekilde, beyin göçünü önlemek ve bilim insanımızın
araştırmalarını ülkemizde devam ettirmelerini teşvik
etmek amacıyla 2019 yılında da Öncü
Araştırmacılar Destek Programını başlattık.
Bu program kapsamında 5 milyon TLye yakın destek
sağlayacağımızı da duyurmuştuk.
Eğer
insanların ülkemize gelmesi konusunda bu kadar dertliyseniz ya da yurt
dışındaki imajımız konusunda bu kadar dertliyseniz
bence partinizdeki milletvekillerinin yurt dışına verdikleri
demeçlerin tek ortak noktasının olumsuzluk olmaması gerekir bu
noktada.
Bugün
gençlerin yanlış anlaşıldığından bahsedildi
birçok milletvekili tarafından, Gençler gidiyor. denildi. Gençler geri
dönmek için gidiyor, ben bu gençlerden birisiyim. İngilterede
baktığınızda uluslararası ilişkiler eğitimi
aldım, Almanyada pazarlamayla ilgili eğitim aldım, yine
aynı şeklide Londra Üniversitesinde, Oxford Üniversitesine ek olmak
üzere dijital diplomasi alanında eğitim alıyorum. Bu
eğitimleri ben ülkemde daha kuvvetli bir şekilde var olmak için
alıyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
RÜMEYSA
KADAK (Devamla) Öyle bir senaryo çiziliyor ki sanki şu anda gençler
ülkelerinden memnun değil, buradaki durumdan çok şikâyetçi
oldukları için asla geri dönmemek üzere yurt dışına gitmek
istiyorlarmış gibi bir senaryo çiziyorsunuz ve bunu Türkiye Büyük
Millet Meclisinde çiziyorsunuz. Gerçekten çok büyük bir üzüntüyle dinliyorum
buradaki konuşmaları.
Bugün
bakıldığında, verilere, 10 binlerce öğrenci MEB burslarıyla
birlikte yurt dışında eğitim almak için -dünyanın en
iyi üniversiteleri de dâhil olmak üzere- üniversitelere seçilip gidiyorlar,
destekleniyorlar. Bu gençlerin yüzde 95inden fazlası zaten Türkiye'ye
geri dönüyor. Ben hangi gençlerden bahsettiğinizi gerçekten merak ederek
dinliyorum konuşmalarınızı. O sebeple, aynı
şekilde, çalışarak, burs kazanarak yurt dışına
gitmiş gençlerden birisi olarak konuşuyorum. Gençlerle ilgili
konuşurken bence burada çizdiğimiz imaj çok önemli. Onların
adına sanki ülkelerini sevmiyormuşçasına bir konuşma
yaptığınızda en çok da bundan gençler rahatsız oluyor.
Ben, bunu, gençleri kullanmak olarak değerlendiriyorum. O sebeple benzer
konuşmaları her seferinde söylediğim gibi tekrar yapmamayı
umuyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RÜMEYSA
KADAK (Devamla) Tabii ki eksiklikler olabilir, beyin göçü oranını
azaltmak hepimizin tabii ki ortak isteği. Bu noktada da ben sadece beyin
göçü oranının neden yüksek olduğunu ısrarla
bağırmak değil, neler yapılabileceği noktasında
da yorumlarınızı duymak isterim; onun daha yapıcı ve
daha vizyon sahibi bir duruş olduğuna inanıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, çok kısa bir söz alabilir
miyim?
BAŞKAN
Hayhay. Özgür Bey, ben görmedim söz istediğinizi.
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Çok kıymetli konuşmalar oldu. Rümeysa Vekilimiz de
değer verdiğimiz, dinlemekten memnun olduğumuz bir Vekilimiz.
Bir tek şeyi hatırlatacağım: Rümeysaya da süre yetmedi,
Sibel Hanıma da, diğer konuşmacılara da. Bu süre on
dakikaydı, bu süreleri yapılan İç Tüzük değişikliği
üç dakikaya indirdi. Biz yedi dakika daha Rümeysayı dinleyebilirdik. Biz
o yönde oy kullandık. Kayıtlara geçsin istedim.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Doğru.
Sağ
olasınız.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Beştaş.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
35.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Ankara
ilinde TİP il yöneticisi Ali Aydoğan ve Öğrenci Kolektifleri
üyesi Uğurcan Baynal ile Sena Bademlinin polisler tarafından sivil
beyaz bir araçla alındığına, TİP yöneticisinin serbest
bırakıldığına ancak şu ana kadar Uğurcan
Baynal ve Sena Bademliye ulaşılamadığına, TBMM
Başkan Vekili Celal Adanın İçişleri
Bakanlığı yetkilileriyle iletişim kurarak bu konuda bir
açıklama yapmasının durumu rahatlatacağına
ilişkin açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkür ediyorum.
Acil
bir mesele olduğu için paylaşmak istedim. Meclis Başkan Vekili
olarak girişimde bulunmanız için size de söylüyorum.
Şimdi,
Ankarada biraz önce yani bir saat önce Türkiye İşçi Partisi il
yöneticisi Ali Aydoğan ve Öğrenci Kolektifleri Üyesi Uğurcan
Baynal ile Sena Bademli polisler tarafından sivil, beyaz bir araca
alınmış, avukatlar aramışlar Emniyette
değiller. diyorlar. TİP yöneticisi serbest
bırakılmış ancak şu ana kadar Uğurcan Baynalla
ve Sena Bademliyle ilgili arkadaşları ve ailesi ulaşamıyor.
Milletvekili, Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan
Baş da aradı yani Çok acil bir durum. diye ilettiler. Yani bu
konuda İçişleri yetkilileriyle bir iletişim kurmanız ve bu
konuda bir açıklama yapmak durumu rahatlatacaktır.
Teşekkür
ediyorum.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluç tarafından, nefret suçlarının nedenleri ve
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 18/2/2021
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Şubat 2021 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Öneriyi
okutuyorum:
18/2/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 18/2/2021 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
18
Şubat 2021 tarihinde Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral
Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan
Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından verilen 11276 grup numaralı
nefret suçlarının nedenleri ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 18/2/2021 Perşembe günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Nefret
söylemi, ayrımcılık ve nefret suçlarını nedenleriyle,
bunlara karşı hukuki ve demokratik mücadele konusunda gerekli
çalışmaların yapılması, toplumdaki nefretin
engellenmesi ve nefret yasası çıkarılması için ön
hazırlık olması amacıyla bir araştırma komisyonu
kurulmasını öneriyoruz.
Nefret
suçu, failin din, dil, ırk, etnik köken, engelli olma, cinsiyet ve cinsel
yönelmeye dair sahip olduğu ön yargıyla bu özelliklerden birine sahip
olduğunu bildiği veya varsaydığı bir diğer
kişiye karşı geliştirdiği suç olarak
tanımlanmaktadır. Bir kişinin bir azınlık grubuna
dâhil olması nedeniyle zarar verici ya da
aşağılayıcı davranışlara veya sözlere maruz
kalması olarak tanımlayanlar da vardır. Bu kapsamda ön
yargıdan kaynaklı motivasyonla gerçekleştirilen
saldırı, cinayet, tecavüz ve mülke karşı suçlarla birlikte
şiddet tehdidi ve diğer her türlü
aşağılayıcı hareketler de nefret suçu kapsamında
değerlendirilmektedir.
Nefret
suçu, esasen mevzuatımızda açıkça düzenlenmiş değil,
herhangi bir hukuk metninde de yer almıyor. Nefret suçu kavramı ilk
kez 1980li yılların sonunda özellikle Amerikada beyaz bir grubun
siyahlara yönelik yaygın biçimde saldırılar
gerçekleştirmesi ve bu saldırıların basında yer
almasıyla beraber kavramsal olarak kullanılmaya başlandı.
Nefret suçundan söz edilebilmesi için iki koşulun bir arada var
olması gerektiği söyleniyor: Birincisi, ceza kanunlarında nefret
suçunun açıkça düzenlenmiş olması gerektiği; ikincisi de,
failin bu suçu mağdurun belirli bir gruba aidiyetinden kaynaklanan nefret
saikiyle veya ön yargıyla işlemiş olması gerekir. Bizim
ceza kanunlarımızda, başta da söyledim, nefret suçu açıkça
düzenlenmiş değil ancak Anayasanın 10uncu maddesinde herkesin
dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep
ve benzeri sebeplerle ayrım gözetmeksizin, yasa önünde eşit
olduğu açıkça düzenleniyor. Türk Ceza Kanununun 3üncü maddesinde de
adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi açıkça düzenlenmiş ancak
Anayasanın ve Türk Ceza Kanununun anılan hükmü mahkemelerce göz
önünde bulundurulmuyor.
Kuşkusuz,
ceza kanunlarında nefret suçunun açıkça veya örtülü bir şekilde
düzenlenmemiş olması önemli bir tartışma
başlığı ama temel hak ve özgürlüklere ilişkin
uluslararası sözleşmeler bu konuda referans alınabilir ve
uluslararası sözleşmeler göz önünde bulundurularak nefret
suçlarının cezalandırılması sağlanabilir.
Bugün,
burada, bu önergeyi sunmuş olmamızın asıl nedeni Ceza
Kanununda düzenlendi mi düzenlenmedi mi değil; asıl
amacımız şu: Nefret suçuna giden yol, nefret söylemleri. Nefret
söylemlerinin yaygınlığı da bir ülkede gerçekten nefret
suçunun tartışılmasının önünü açacak bir şey.
Bakın,
ben size birkaç tane örnek vereyim: LGBTİlere sapkın diyor bu
ülkeyi yönetenler. Ermeni yurttaşlarımızdan bahsederken
Affedersiniz, Ermeni. diyor yöneticiler. Ana Muhalefet Partisi liderinin
mezhebi ön plana çıkarılarak meydanlarda, bir biçimde, mezhebi
yuhalattırılabiliyor veya muhalefet partisine, partimize yönelik
olarak haşere denilebiliyor, telef edilmesi gereken haşereler
denilebiliyor. İşte, bunların hepsi nefret söylemleri. Ülkeyi
yönetenler, siyasi partilerin liderleri, siyasi partileri adına söz
kuranlar bu nefret söylemlerini olağan bir şekilde kullanmaya
başlarsa eğer, bu toplumun en geniş kesimlerinde olağan
olarak kullanılabilecek sözler gibi görülebilir. Dolayısıyla,
bir Meclis araştırması komisyonu kurarsak eğer, bu komisyon
da bu nefret söylemlerini derli toplu bir şekilde inceleyip en
azından toplumun geniş kesimlerince bu söylemlerden uzak
durulmasını sağlayacak bir alt yapı hazırlayabilir.
Belki bu komisyonun bu hazırlığı aynı zamanda
gelecekte ceza yasalarında nefret suçuna ilişkin düzenleme
yapılmasının da temelini oluşturabilir diyoruz. Önce sözden
başlar her şey, her şeyden önce sözlerimize dikkat edersek belki
nefret suçlarının işlenmesini de engelleyebiliriz. Bir iktidar
adına konuşan bir kişi bu nefret söylemlerini kullanırsa
eğer
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
MEHMET
RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) Teşekkür ediyorum Başkan.
ülkeyi
en üst düzeyde yönetenler bu tür kavramları kullanırsa eğer, bir
vatandaşa mikrofon uzatıldığında o vatandaş da
Eğer cezalandırılmayacağımı bilsem 20 tane
Ermeniyi öldürürüm. demez. İşte, bu ülkenin en büyük sorunu, nefret
söylemini ülkeyi yönetenlerin her gün, yine, yeniden dillendirerek nefreti
yaygınlaştırmasıdır. Eğer bu hepimizi
rahatsız ediyorsa böyle bir komisyon kurarak nefret söyleminin
yaygınlaşmasını engelleyebiliriz diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
İYİ PARTİ Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın
Yasin Öztürk
Buyurun
Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Öncelikle, tüm İslam
âleminin ve yüce milletimizin, üç ayların habercisi olan Regaip Kandilini
kutlarım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; nefret söylemi,
ayrımcılık ve nefret suçlarının
araştırılması için verilen grup önerisi üzerine
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
AK
PARTİsinin iktidara geldiği 2002 yılından bugüne siyasette
nefret, ayrımcılık ve kutuplaştırma dili her geçen gün
biraz daha artmış, toplumda endişe uyandırıcı
seviyelere ulaşmıştır. Özellikle Sayın Cumhurbaşkanının
söylemlerindeki ayrımcı ve kutuplaştırıcı dili
kendi tabanını bir arada tutmanın yegâne anahtarı hâline
gelmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı kendisinden olmayanı,
kendisine oy vermeyeni, kendisi gibi düşünmeyeni, haşa
eleştireni doğrudan hedef tahtasına almakta, bir siyasetçiyi
bırakınız, hiç kimsenin kullanmaması gereken bir dili
kullanmakta beis görmemekte, hatta zaman zaman bu kimseleri bir şekilde
hedef göstermektedir. Bugün saldırıya uğrayan siyasetçiler,
gazeteciler ve pek çok vatandaş bu söylemin açık ve doğrudan
mağduru olarak karşımıza gelmektedir. Bazen bu söylem
etnik, mezhepsel bir dışlama, bazen cinsiyet
ayrımcılığı, bazen de eleştiri yöneltilen
gruplara göre terörist, hain, terbiyesiz, gâvur şeklinde de tezahür
edebilmektedir. Bir çiftçi derdini anlatmaya çalıştığında
Ananı da al, git. diyebilen Sayın Cumhurbaşkanı cinsiyetçi,
eril söylemlerini Adam gibi ölmek, madam gibi ölmek. Hatta bayanlar bile
isterlerse astronot olabilirler. gibi söylemleriyle birleştirerek
kadınlarımızı küçümseyen bir dil olarak da
kullanmaktadır.
Anayasa
gereği tarafsız olması gereken
Cumhurbaşkanımızın kullandığı
ayrımcı dil sokağa da yansımış, Türkiyenin
birlik ve beraberliğini tehdit eder hâle gelmiştir. Güçlü bir Türkiye
için milletimizin birbirini sevmesi, sevmese bile saygı göstermesi gerekirken
bu kirli dil, kendisi gibi düşünmeyen komşusuna, kendisi gibi
düşünmeyen aile bireylerine, hemşehrisine, iş
arkadaşına hakareti, ayrıştırmayı,
dışlamayı dönemin normali hâline getirmiştir.
Yukarıdaki siyasi kirli dil sokaktaki
vatandaşlarımızın ayrışmasına sebep oluyor,
sosyal medyadaki troller sayesinde de bu derinleşiyor.
Ne
yaman çelişkidir ki herkese hakaret eden Sayın
Cumhurbaşkanı, kendisine Of! denildiğinde nefes
almaksızın seri hakaret davaları açmaktadır. Asliye hukuk
mahkemelerinin duruşma listelerine bakıldığında
davacısının Recep Tayyip Erdoğan,
davalısının bir siyasi isim ya da vatandaş olduğu
binlerce dava göze çarpmaktadır. Daha önceki gün sadece eleştiri niteliğindeki
söylemleri nedeniyle ülkemizin usta sanatçıları Müjdat Gezen ve Metin
Akpınarın bir yıldan dört yıla kadar hapsi
istenmiştir.
Değerli
milletvekilleri, siyasi tarihimiz eleştiriyi nezaketle kabul eden ve
eleştirilere cevabı bir sanat hâline getirmiş örneklerle
doludur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YASİN
ÖZTÜRK (Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
YASİN
ÖZTÜRK (Devamla) Ne Sayın Alparslan Türkeşin ne Sayın
Süleyman Demirelin ne Bülent Ecevitin ne de Necmettin Erbakanın
sözlerinde nefrete yönelik bir söylem bulunmamaktadır. Sayın Süleyman
Demirelin İslamköydeki müzesi ziyaret edildiğinde Akbaba mizah
dergisinde kendisi hakkında yapılan esprilere ne derece
hoşgörülü yaklaştığı, bu mizahın o dönemin
diğer siyasilerinin diline de bir hoşluk kattığı
rahatlıkla görülmektedir. Geçmişteki saygın dilin günümüze
yansıması için Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşener defalarca çağrıda bulunmuştur. Bu
çağrıyı buradan tekrarlamak istiyorum: Gelin bir memleket
masası etrafında toplanalım. Türkiyenin de buna ihtiyacı
var. Bu, aynı zamanda yumuşama dilini getirir, kavga dilini ortadan
kaldırır. Siyasilerin ülkenin temel meseleleri üzerinde bir
uzlaşma metni, uzlaşma zemini sağlaması siyasi kültürümüze
çok ciddi bir katkı sağlar, bu ülkenin geleceğine
atılmış en sağlam adımlardan bir tanesi olur diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Yasin Bey, bak bugün Regaip gecesi değil mi?
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Tekin
Bingöl
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) El insaf Yasin Bey! Böyle olur mu Regaip gecesi?
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Bingöl. (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Cumhurbaşkanımız bunları hak
ediyor mu?
YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Cumhurbaşkanımız o cümleleri kurmadı
mı?
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Hiç değil, hiç alakası yok.
YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Cumhurbaşkanı bunları yapmadı mı?
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) El insaf ya! Ya bırak yahu!
YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Cumhurbaşkanı bu cümleleri kurmadı mı?
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Onların hiçbiri Cumhurbaşkanımıza
ait değil.
YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Adam gibi ölmek ile madam gibi ölmek
BAŞKAN
Sayın milletvekiline söz verdim sayın milletvekilleri
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Nefret dili bizim
dışımızdadır.
CENGİZ
GÖKÇEL (Mersin) Böyle olmaz!
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Nefret dili Cumhurbaşkanımıza
yakışmaz.
BAŞKAN
Yasin Bey, buyurun, yerinize alayım.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Ya, bugün Regaip gecesi ya! El insaf ya!
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) İbrahim Bey, muhatap olma ya!
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bingöl.
YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Muhatap olduk zaten seninle de, cezasını
aldık.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) İşine bak!
YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Bağırma len!
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Haddine bak! İşine bak!
YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Şekerin yükseldi, git şeker hapını al.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ulan sensin!
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bingöl.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ulan diyor terbiyesiz herif!
MEHMET
RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Şekeri yükseldi, şekeri.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ulan diyemezsin terbiyesiz herif!
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bingöl.
MEHMET
RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Nefret söylemi bu işte. Bunu
araştıralım, tam olarak bunu araştıralım.
YAŞAR
KIRKPINAR (İzmir) Ya, nefretle ilgili siz konuşmayın bari, siz
konuşmayın nefretle ilgili.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Neden?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Özlem Hanım, arkadaşlara hâkim
olalım.
Sayın
milletvekilleri
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Dört başı mamur nefret topluluğusunuz
da ondan.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ya, ayıptır çünkü bu
yaptığınız asıl nefret söylemi biliyor musunuz.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Nefret size ait.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Asıl nefret söylemi bu işte.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Sizi tarif ediyor.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Oradan Asıl siz
konuşmayın. ne demek?
BAŞKAN
Sayın Beştaş
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ama direkt hedef gösteriliyoruz.
BAŞKAN
Sayın milletvekiline söz verdim.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Nefret eşittir, HDP.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Çok ayıp bir şey ya!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Buyurun
Sayın Bingöl.
CHP
GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
14
Şubat tarihi tıpkı Roboskide, Kızılayda, Suruçta, Beşiktaşdaki
saldırılarda olduğu gibi Gara katliamı olarak tarihteki
yerini aldı. İlginçtir, aynı üslubu, AK PARTİnin
yıllardır sürdürdüğü üslubu burada da gördük. Katliam
sonrasında baskın çıkmak, sorumluları gizlemek,
sorumlulukları almamak adına klasik yöntem uygulandı hemen dönüp
muhalefet suçlanmaya başlandı. Bu nefret dili giderek sokağa
nefret suçu olarak yansıyor ve maalesef bu nefret dili Parlamentoda
birbirimize olan saygınlığımızı da yok ediyor,
Parlamentonun itibarını zedeliyor.
Bakın,
değerli milletvekilleri, bu nefret söylemi Maraşta, Sivasta,
Çorumda büyük katliamlara yol açtı. Bu nefret dili sokağa
taştı, Hrant Dink cinayeti işlendi. Şimdi, yine, bu nefret
suçu çok kötü bir şekilde Türkiyeyi âdeta bir uçuruma sürüklüyor. Son on
yılda nefret suçundan kaynaklı ırkçı cinayetlere maruz
kalan 1.081 yurttaşımız hayatını kaybetti. Sadece 2019
yılında bu nefret suçu öyle farklılaştı ki 7 kişi
hayatını kaybetti, 30a yakın vatandaşımız ise
maalesef yaralandı, bir kısmı sakat kaldı.
Değerli
milletvekilleri, dün Ankara il kongresinde Sayın Genel
Başkanımıza ağza alınmayacak hakaretler
yapıldı. O cümleleri, o kelimeleri buradan kullanmanın bana,
Parlamentoya saygısızlık niteliğinde geldiği için sarf
etmeyeceğim ama bir şey yaşandı,
Cumhurbaşkanlığının resmî sitesinde o kelimeler
çıkarıldı. Niçin? İki gerekçe olabilir.
Bir:
Herhâlde bunun ağırlığını, dün akşamdan
itibaren Türkiye'de yarattığı infiali gördüler ve buraya
yazmaktan kaçındılar. Resmî internet sitesinde yok. (CHP
sıralarından alkışlar)
İkincisi
ise daha vahim: Eğer hukuki olarak çekinceden
çıkarılmışsa hiç merak etmeyin değerli
milletvekilleri, bu sözlerin karşılığı sadece 5
kuruştur, 5 kuruş; onun ötesinde bir şey değil. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, nefret dili maalesef bizim hiç de muhatap
olmayacağımız bir dil. Ben ve arkadaşlarım, en
mütevazı milletvekili arkadaşım, üye kardeşlerimiz dahi
nefret dilini reddeden bir söylemi kendimize ilke edinmişiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bingöl.
TEKİN
BİNGÖL (Devamla) Bizim siyaset ahlakımız, bizim siyasete
bakış açımız, yüz yıllık tarihimizin ve
cumhuriyetin bize öğrettiği, kattığı değerler
ölçüsünde, nitelikli, usturuplu, saygın bir dili emrediyor; bu dili sonuna
kadar kullanacağız, asla sizin kullandığınız dile
muhatap olmayacağız ve bu dil, sizi mutlaka ama mutlaka mahkûm
edecek.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili
Sayın Naci Bostancı konuşacak.
Buyurun
Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Nefret
diline, nefret söylemine itiraz etmek haklı bir taleptir; esasen hepimizin
bu tavrı desteklemesi gerekir. Tavırdan ve yaklaşımdan
bahsediyorum. Fakat burada grup önerisini açıklarken
arkadaşların vermiş olduğu örnekler esasen
başlangıçtaki o iyi niyetli çabayı gölgeleyen örneklerdir diye
düşünüyorum. Eğer toplumumuzda nefret diline ve kabul edilemeyecek
ifadelere ilişkin bir çalışma yapılacak olsa bunun
mütekabil bir şekilde oluşan bir dil olduğunu vicdanı olan
herkes görürdü. Hiçbir dil kendi başına sivri ve keskin bir
şekilde ortaya çıkmaz, bir karşılıklılık
teşekkül eder. Aslolan, buradaki iklimi, buradaki atmosferi mütekabil
olarak yükselen, sertleşen, nefret diline dönüşen bir dil olmaktan
çıkartan medeni bir üslubu benimsemektir. Bakın, burada, bazen
muhalefetten kimi sözcülerin yaptığı konuşmaları
tersine çevirerek, oradaki özneleri ve muhatapları yer
değiştirerek dile getirmeye kalksak emin olun aynı sözleri
burada kullanılırken alkışlayanlar, bağlam
değiştiğinde öfkeyle ve kızgınlıkla
davranacaklardır. Galiba oturduğumuz yerlere göre
konuşmaları dinlemeye alışkın kulaklarımız
da var. Belki dikkat edilmesi gereken hususlardan birisi de bu.
Peki,
dil niye bu şekilde keskinleşiyor? Bunun çok tabii nedenleri var, üç
dakika içinde anlatamayız. İşin toplumsal nedenleri var;
yaşadığımız döneme ilişkin, modernleşmeyle
birlikte kesinlikle analiz edilmesi gereken yönleri var ama bir husus daha var
ki -herhâlde hepimizin dikkat etmesi gerekiyor- o da sosyal medya marifetiyle
teşekkül eden bir trol dili. Normalde siyasetin, siyasal dilin sosyal
medyaya nüfuz etmesi ve buradaki dili dönüştürmesi gerekirken bana öyle
geliyor ki tam tersine bir durum söz konusu. Sosyal medyadaki trol dili,
gündelik siyasetin dili olmaya başlıyor. Bakın, bunu hepimiz
için söylüyorum. Yani sosyal medyayı çok verimli bir şekilde kullanan
arkadaşlar da buradaki bir tür derinlik sarhoşluğu olarak
tanımlayacağım daha fazla taraftar toplayan
yaklaşımın ve dilin nasıl olduğunu muhakkak analiz
ediyorlardır. O bakımdan, bence Mecliste herkese, bir grup önerisinin
ötesinde düşen en temel görevlerden biri -burada herkes sosyal
medyayı kullanıyor- sosyal medyadaki dili Mecliste de
kullanabiliyorsak, Mecliste birbirimizin yüzüne bakarak konuşabiliyorsak
ona göre ayarlamak, düzenlemek gerektiğidir. Bunu salim bir kafayla -böyle
rekabetçi bir anlayışla değil- düşünmekte hepimiz
adına ve memleket adına fayda var.
Bir
hususun da altını çizmek isterim. Latinlerin bir kelimesi vardır
obscene diye. Obscene edepsiz demektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Hocam, buyurun toparlayın.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Obscene yani edepsiz kelimesi hem incelikle
davranmaya hem de utanmaya atıf yapar. Edepli olmak, insanın
utanmasını gerektirir, aynı zamanda incelikli olmasını
gerektirir. Obscene kelimesinin aynı kökeninden gelen obscenus
uğursuz demektir. Eğer edepli olmazsanız, uğursuz bir
gelecek oluşturursunuz. O bakımdan dili dikkatli bir şekilde
kullanmak, karşıdakini hasımlaştırmaksızın
onu kendisine katabilecek, kendisiyle en azından ahlaken, vicdanen
toplumun meselelerinde bir araya getirebilecek bir yaklaşımı
sergileyebilmek bence son derece önemlidir ve hepimizin üzerine düşen bir
görevdir.
Ben
bu grup önerisinin en azından şu müzakere zemininde böyle bir
anlayışa destek vermesini ümit ederim ama grup önerisine itiraz
ediyoruz, karşıyız; getirdikleri için de teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu konuşmadan sonra destek vermeniz
lazım.
MEHMET
RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Başkan, bir yerden başlanmak
gerek, bir başlangıç olabilir.
BAŞKAN
Özgür Bey, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
36.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanının gelip kürsüde konuşma yapmasının
müzakereleri kıymetlendirme açısından önemli olduğuna,
nefret söylemi konusunda bir komisyon kurulması için çalışma
yapılması gerektiğine, Şeyh Edebalinin
Osmanlının kurucusuna öğüdünden istifade edip vasiyetini
uygulamamanın doğru olmadığına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, üç hususta konuşmayı
değerlendireceğim.
Birincisi
şu: Bu Meclise Genel Başkanların gelmesi -ki katkı
sağlamaları- Meclisi güçlendiriyor, renklendiriyor. Tabii ki Adalet
ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanının özel durumundan
dolayı Grup Başkanı var, Grup Başkanının kürsüde
gelip konuşma yapması müzakereleri kıymetlendirme
açısından çok önemli; bir kere bunu söyleyeyim.
İkincisi,
genel yaklaşım açısından söylediklerine
katılıyoruz ama buradan sonra gönül ister ki -bu Parlamentoda hep
diyoruz ya Güçlüyüz, kendi gündemimize hâkimiz.- bu kadar benzer
düşünülüyorsa nefret söyleminde bir araştırma komisyonu
kurulmalı. Belki şimdi reddedecekler ama gelecek hafta ortak komisyon
kuralım ama mutlaka ve mutlaka bunun üzerinde çalışmamız
lazım. Bir de ben çok faydalandım ama ben hep şöyle düşünürüm:
Türkiye'de kim kamu yöneticisi olacaksa, kim Türkiye'de bir yerin
başına gelecekse
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Şeyh Edebali, şimdi, Osmanlıya birçok referans
yapıyoruz, ortak tarihimiz, geçmişimiz. Şeyh Edebalinin
Osmanlının kurucusuna öğüdü vasiyet niteliğindedir
değil mi hepimiz için? O öğütte Ey oğul, sen baş oldun.
diyor ve anlatıyor: Bundan sonra bize ne düşer, sana ne düşer.
Yani ülkeyi yönetenin o vasiyetin kendisine bırakılmış bir
öğüt olduğunu görmesi lazım; o, muhalefetin de ders alması
gereken bir şeydir ama öğüdün kendisi iktidaradır.
Osmanlıyı bu kadar referans yapıp, Şeyh Edebalinin öğüdünden
istifade edip vasiyetini uygulamamak doğru bir şey değil;
takdirlerinize sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Beştaş, buyurun.
37.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, AK
PARTİ Grup Başkanının konuşmasından sonra öneriyi
desteklemesini beklediğine, nefret söylemi konusunda ortaklaşa bir
komisyon için adım atılabileceğine, iktidar grubunun
vekillerinin Grup Başkanlarını dinlemiş
olmalarını umduğuna ilişkin açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben
de Sayın Grup Başkanının konuşmasını
dikkatle dinledim. Doğrusu, bu konuşmadan sonra ortak komisyon
önerisini destekleyeceğini bekliyordum, hakikaten umudum arttı; en
son, maalesef olmayacağını söyledi ama bu olmayacağı
anlamına gelmiyor bundan sonra. Yani bizim de Halkların Demokratik
Partisi olarak önerimiz, başta Meclisteki bu dili önce bir nefretten
arındıralım, hakikaten birbirimize anlatırken önce buradan
başlayalım ve bu komisyonla ilk adımı bütün gruplar
ortaklaşa oluşturabiliriz.
Son
olarak, iktidar grubunun vekiline cevap vermeyeceğim, isimlerini
vermiyorum, zikir de etmiyorum ama umarım Grup Başkanlarını
dinlemişlerdir ve nefret söylemlerine, burada bir partiye nefret söylemine
bir daha teşebbüs etmezler.
Teşekkür
ediyorum.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluç tarafından, nefret suçlarının nedenleri ve
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 18/2/2021
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Şubat 2021 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Manisa Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel
tarafından, coronavirüsle mücadele sürecinde vaka sayılarındaki
artış ihtimaline karşı alınması gereken önlemler
ile aşı tedariki konularının ele alınması
amacıyla 11/2/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (8/35) esas numaralı
Genel Görüşme Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18
Şubat 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
18/2/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 18/2/2021 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Manisa
Milletvekili, Grup Başkan Vekili Özgür Özel tarafından coronavirüsle
mücadele sürecinde vaka sayılarındaki artış ihtimaline
karşı alınması gereken önlemler ile aşı tedariki
konularının ele alınması amacıyla 11/2/2021 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan genel görüşme önergesinin (8/35), diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 18/2/2021 Perşembe günlü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Manisa Milletvekili Sayın Özel.
Buyurun
Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; diyoruz ki: Anayasanın 98inci maddesi Meclise genel
görüşme yapma yetkisi ve ödevi veriyor. Anayasanın 98inci maddesi
ne diyor? Genel görüşme, toplumu ve Devlet faaliyetlerini ilgilendiren
belli bir konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
görüşülmesidir. diyor. İç Tüzükümüzün de 101, 102, 103üncü
maddeleri bunu şöyle düzenlemiş: Bir konuda genel görüşme teklif
ediliyor, Genel Kurul karar veriyor. Karar verirse -ki görüşme
açılsın- kırk sekiz saatten önce açamıyorsunuz ve yedi
günden geçe bırakamıyorsunuz. Niye böyle yapılmış?
Talep olduğunda o görüşmeye katılması gerekenler gerekli
hazırlıkları yapsınlar ama anayasal bu hak da
geciktirilmesin diye.
Bizim
genel görüşmedeki talebimiz ne? Talebimiz şu: Bütün dünyada bir
coronavirüs salgını yaşanıyor. 2019
Aralığının sonunda Çinde başlayan bu hastalık,
ilk dış vakayı Singapurda yaşattıktan sonra, mart
ayının 10undan itibaren de Türkiyeyi etkisi altına aldı.
Sağlık Bakanına ilk başta tüm siyasi partilerden, toplumun
tüm kesimlerinden iyi şeyler yapması için, doğruları
yapması için çok ciddi bir kredi açıldı. Burada görüşmeye
çağrıldı, o görüşmeye geldi. Ancak daha sonra
Sağlık Bakanına duyulan güvende gitgide bir erozyon başladı
çünkü bir süre sonra gördük ki, hasta sayımızı vaka diye ilan
ederek ve aslında hastayla klinisyenler, vakayla pandemiyle mücadele
edecek halk sağlıkçılarının muhatap olması
gerekirken hem ülkemizi hem dünyayı kandırdık. Bu ortaya
çıktığında iş işten geçmişti,
normalleşmeyi salgın geçti gibi anlayan halkımız ikinci
büyük dalgayla muhatap oldu ve şunu yaşadık: Kasım
ayından itibaren günde 300 can kaybı.
Bu
hafta, tutulan 13 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşımıza, 3
askerimize, 16 şehidimize ne kadar üzüldük. 2 Bakan geldi, bilgiler verdi,
burada özel oturum yaptık. Dikkatinizi çekerim, biz şu anda bile
günde onun 5 katı kadar kayıp veriyoruz. Ölen herkesin annesi var,
babası var, evladı var, çocuğu var, torunu var. O yüzden, 300
kişi kaybediyorduk kasım ayında, her gün bir Soma
faciasıydı ama mart ayında bilgilendirmeye gerek gören Bakan, bu
Meclisin bu konuyu konuşmasını gerekli gören iktidar partisi,
bugüne geldiğimizde, bu talepten uzak duruyor ve biz, şu ana kadar
bekledik. Bakanlık Meclise gelip bilgi verecekse genel görüşme
talebimizi vermeyecektik, çekecektik. Bakan, on beş gün içinde bir tarih
söylesin programı o kadar yoğunsa, biz demiyoruz yarın gelsin;
yok. Ama bu genel görüşme açılırsa -gelecek hafta perşembe
gününe kadar vakit var- neye cevap vermesi gerekiyor? Bir: Bütün dünya
mutasyona uğramış, önce İngilteredeki virüsleri, o
virüslere aşıların etkili olup olmayacağını
tartışıyor, biz tartışmıyoruz. Bir Bilim Kurulu
üyesi dedi ki: Türkiyeye özgü mutasyon var. Bu konuda bilgiye ihtiyaç var,
böyle bir bilgi yok. Sayın Bakan 9 Aralıkta ve 25 Aralıkta
yaptığı beyanlarıyla Türkiyenin elinde şubat
ayının sonuna kadar 54 milyon coronavirüs aşısı
olacağını söylemişti, şu ana kadar 13 milyon
aşı geldi, endişeliyiz, bir şey söylemiyor. Peki, bu aşının
tedarikinde Çinin bunu bir siyasi pazarlık malzemesi
yaptığı şüphesi var, bu konuyu konuşamıyoruz. Ve
Türkiyenin aşılama faaliyetlerinin, Türkiyenin aşı
geliştirme çabalarının
Cumhuriyetin en önemli
kazanımı Hıfzıssıhha Adalet ve Kalkınma Partisi
döneminde kapatıldı. Şu an yerli aşı çabaları ne
durumdadır? Bunları bilmek istiyoruz, bunu konuşamıyoruz ve
günde 100 insanımızı kaybettiğimiz bir süreçte, bugün bile
üç günde bir Soma faciası yaşıyorken Bilim Kurulu üyeleri diyor
ki: Şubat ayının sonu, martın başı gibi üçüncü
dalga gelebilir. Bu konuda ne yapacağız, bunu konuşmak
istiyoruz.
Ayrıca,
30 üyesi olan barolara Oy kullanırken birbirinize coronavirüs
bulaştırırsınız. diye seçim yaptırılmazken,
iktidar partisi lebalep dolu salonları teşvik ederek, tebrik ederek
El ele tutuşun. diyerek coronavirüs konusunda doğrudan
salgının
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
SALİH
CORA (Trabzon) Hijyen kurallarına uygun bir şekilde doldu.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Şimdi, şöyle bir şey diyebilirsiniz, belli
standartları koyarsınız: Bu standartları sağlayanlar
yapar. Barolara diyor musunuz, HES kodu verirseniz, maske takarsanız,
mesafeye uyarsanız 35 avukat, başkanınızı seçin.
Neden? Orada siyasi endişeniz var. Ama sadece siyasi partilere toplanmak
serbest. Şu anda Türkiye'nin salgınla mücadelesindeki en önemli
tehdit Adalet ve Kalkınma Partisinin yaptığı kalabalık
ve kalabalığın bizzat Genel Başkanlarınca
övüldüğü ve teşvik edildiği kongreleridir. İl il vaka
sayıları var. Önden baksan en çok vakanın olduğu 5 ilde son
bir haftada kongre yaptı Adalet ve Kalkınma Partisi, Karadeniz
Bölgesi başta olmak üzere, sonradan bakarsan, çok büyük bir risk
alınmış ve on beş gün sonra o kongrelere katılan
insanların sağlığı ve halk sağlığı
ciddi şekilde tehlikede.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Sayın Başkanım, bir cümlemi tamamlamama müsaade
ederseniz.
BAŞKAN
Tabii.
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) - Bunların konuşulması lazım ama Bakan
lütfedip buraya gelmezse, iktidar partisi de bu görüşmeye olanak vermezse
tarih önünde bu sorumluluğu hem bu genel görüşmeyi reddedenler
taşıyacaktır hem de Bakan. İlk başta tweet
atıyorsunuz, gece 01.00de arıyordu bilgilendirme yapmaya, her
birimizi ama şimdi çağırıyorsun, anayasal hakkı
kullanıyorsun, davet ediyorsun, 600 milletvekilinin, 589 milletvekilinin
tweetini takip edip cevap veren Bakan böyle bir çağrıya cevap
vermiyor; bu, kabul edilebilir değildir.
Teşekkür
ediyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
İYİ PARTİ Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın
Aylin Cesur.
Buyurun
Sayın Cesur. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bir
senedir, pandemi olunca konu, bu kürsüde kaygılarımı dile
getiriyorum; geldiğimiz noktada, üzülerek bugün söylüyorum ki maalesef
haksız olmadığımızı gördük. Bugün gelinen noktada
2,6 milyon vaka ve 27.738 ölüm var. Burada da PCR pozitif olanları
sayıyorsunuz sadece, aslında bunların 2 katı demek yani
durum vahim ve bugün de burada diyeceğim ki: Aşıyla ilgili
gelişmeler kaygı verici bugün çünkü hâlâ yalnızca tek bir
firmayla 50 milyon dozluk bir aşı sözleşmesi var.
Aşıların nüfusu kapsama oranında dünyada 70inciyiz;
illetten kurtulma ve geç kalınan tedbirler nedeniyle imkânımız
artık maalesef üzülerek söylüyorum- kalmadı. Tek çaremiz var; bir an
evvel sürü bağışıklığını sağlamak.
Bunun için de bir an evvel, derhâl, hiç vakit kaybetmeden herkesin
aşılanmasını sağlamamız gerekiyor ve bu da en az
150 milyon aşı demek ve bir an önce yapılması lazım.
Şimdi,
Sağlık Bakanı Koca 100 milyon aşı siparişimiz
var. dedi daha yeni ama bu ilk sözleşmede vadedilen 50 milyon buna dâhil
mi bilmiyoruz ve kesin mi de bilmiyoruz. Bundan sonra da
açıklamayacakmış Sayın Bakan. Galiba çok fazla burada
aşı, aşı dedik, küstü bize; yani latife yapıyorum
tabii de. Neden açıklamıyorsunuz? Zaten Türkiye'nin pandemi konusundaki
bütün sorunları, şeffaf olmamanızdan dolayı bugün bu hâlde
değil mi? Şimdi, biz millet olarak bu kadar kaygılıyken,
iyi haber alan bir insan bu haber iyi olsa neden milletinden saklasın?
Burada benim burnuma başka kokular geliyor, yine verdiği sözü
tutamama kokusu geliyor değerli arkadaşlar.
Şimdi,
bizim 100 milyon doz aşımız olsa bile hâlâ dünyada nüfusa göre
55inci olacağız ve 150 milyon aşı olsa 46ncıyız
hâlâ. Yani dünya ne kadar tedbirini almış. Dünyada pandemiyi yöneten
en kötü ülkelerden biriydik, en kötüsüydük hatta ama önlemini aldı bizimle
beraber kötü yöneten ülkeler.
Şimdi,
Çinle yapılan aşı anlaşmasının hâlâ
içeriğini bilen yok. 1 doz aşıya ne kadar para ödüyoruz? Bilen
yok. Aşı sevkiyatları neden gecikti? Bunu bilen yok.
Şubatta 50 milyon aşı gelecekken neden hâlâ 13 milyondayız?
Bilen yok. Anlaşmada gizli neler var? Bilen yok. Açıklayın
bunları, biz burada sizden bunu istiyoruz.
Rusyayla
anlaşması yapıldığı söylenen Sputnik
aşısının Türkiyede üretilmesinin koşulları
neler? Oradan kaç aşı alacağız? Neden Türkiyede
lisanslı üretim anlaşmasının benzerini Çinle
yapmadık? Neden Pfizer aşısından getirilmedi? COVAXa neden
hâlâ üye olmadık?
SALİH
CORA (Trabzon) Bu akşam açıklayacağız.
AYLİN
CESUR (Devamla) - Şimdi Vaka sayılarını dert etmeyin,
nasıl olsa her yerde çok vaka var, dikkat edin, öyle davranın.
denmişti ve 30 binlere fırladı vaka sayısı. Şimdi
de Aşı sayılarını dert etmeyin, aşı
varmış gibi davranın mı diyorsunuz yani, buradan bunu mu
anlamamız lazım?
Şimdi,
bu bakış açısının sonucu: Covid Performans Endeksinde
dünyada 74üncüyüz, buraya geldik ve bunun sonucu insanlar ölüyor, öldü
insanlar. Hiç öyle laf atıp gülmeyin, çok ayıp, ayıp bu!
Şimdi,
tekrar edelim: Derhâl aşı firmalarıyla sözleşmeleri
yapın. Dünyada en az 3 sözleşmeyle, bazı ülkeler 6-7 firmayla
yaptılar. Biz çeşitli aşılarımız olsun niye
istiyoruz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
AYLİN
CESUR (Devamla) Olur da bir aşının tedariki gecikirse
diğerini kullanın diye istiyoruz. Dünyanın bin hâli var,
aşılar ne kadar etkin olacaklar -bugün bazı bilimsel veriler var
ama- yarın ne olacak, bu da belli değil; alın
aşıları koyun deponuza. Bugün, bunu saklayacaksanız, daha
milletten bunu saklayacaksanız, daha bunu çok görecekseniz neyi
vereceksiniz devlet olarak?
İkinci
kez aşılama durdu, 12nciyken 33üncülüğe geriledik;
aşılamanın durmaması lazım. Demek ki kapasitemiz var,
demek ki aşı olduğu zaman yapabiliyoruz. Bir an önce
Hıfzıssıhhanın açılması konusunu her kürsüye
çıktığımda söylüyorum, konu Covid olunca, gene
söyleyeceğim.
Bir
konu daha var: Merkezi Hastane Randevu Sistemi çöktü geçen hafta; aile
hekimlerinin yükü azmış gibi, bir de bununla
uğraştılar. Yaşlı olan hastaları
dışarıda mı bekletsinler soğukta, içeri alsınlar
bulaş mı olsun bilemediler. Bunu da düzeltmeniz gerekiyor.
Şimdi,
sözün özü: Dünyayı izlemek ve bilimi rehber almanız şart. Vaktim
bitti. Sağlıkçıya ve esnafa yüklediniz pandemiyi. 100 bin tane
esnaf bir yılda kepenk kapattı. Bu iş uzadıkça esnaf
artık bitik, ölmenin ötesinde, ölmenin ötesine geçmiş esnaf ve 376
sağlık çalışanımız öldü -açıklanan
verilerle- 30 bine yakın vatandaş öldü.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYLİN
CESUR (Devamla) Çok katılıyorum CHP Grup Başkan Vekili
Sayın Özgür Özele, derhâl burada genel gündemle toplanılmalı. Bunları
Sağlık Bakanımızla, milletvekilleri olarak bizi buraya
gönderen millet adına konuşmalıyız.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Sayın Rıdvan Turana söz veriyorum.
Buyurun
Sayın Turan. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın Başkan, değerli
vekiller; Cumhuriyet Halk Partisinin genel görüşme önerisini
destekliyoruz; zira geçtiğimiz haftalarda biz de bu konuda bir genel
görüşme talebini Genel Kurula indirmiştik.
Değerli
arkadaşlar, pandemi konusunda, bir defa, AKPnin meseleyi çözme yöntemi
yanlış.
Şimdi,
bir defa, bütün gerçekleri kendi tekelinize toplarsanız, kamusal olan bir
meseleyi kamu otoriteleriyle, sendikalarla, sağlık emekçisi
örgütlerle beraber ele almaz, değerlendirmezseniz, Tabip Odasını
düşmanlaştırır, dışarı atarsanız,
muhalefetin belediyeleri diye pandemiyle mücadeleye belediyeleri katmazsanız,
sizden daha iyi maske dağıttıklarından dolayı
belediyeleri deyim yerindeyse düşman ilan ederseniz pandemiyle mücadele
edemezsiniz.
Ben
mektepte bunu okudum. Pandemiyle nasıl mücadele edilir, epidemiyoloji
nedir? AKPnin şu ana kadar pandemi konusunda sürdürmüş olduğu
çalışmaların tümü epidemiyoloji biliminin inkârıdır
değerli arkadaşlar, ezbere konuşmuyorum. Niye söylüyorum biliyor
musunuz? Bakın, hasta ile vakayı ayırmak demek, bir defa,
epidemiyolojik verilerin tümünü tepetaklak etmektir. Buradan kalkarak halk sağlığı
disiplininin planlı programlı süren bir sistematik ve bilimsel
normlara uygun bir pandemi mücadelesi yapacağını
aklınızın ucundan geçirmeyin. Orada bir Bilim Kurulu var ama
kararı oradaki bilim insanlarının vermediğini hepimiz
biliyoruz.
İlk
düğme yanlış iliklendi. Dedik ki: Bak, pandemi diye bir
şey var, İrana geldi, İran sınırını
kapatın. Sınırı kapatmadınız. Ardından umre
etkinlikleri, onun ardından bütün AVMlerin açılmasıyla
başlayan süreç, dünyada pandemi ilanı, DSÖnün pandemi ilanından
sonra vatandaştan IBAN numarası almayla devam etti. Çok fazla ihlal
var ama en sona gelelim. En son, ya, şu ana kadar 50 milyon doz
aşı gelecekti değerli arkadaşlar. Bitiş noktası
ne biliyor musunuz? O Sağlık Bakanı çıktı,
geçtiğimiz haftalarda dedi ki: Valla aşı olsa
yapacağız. Bundan vahim laf olur mu ya? 50 milyon doz aşı
şimdiye kadar gelecekti, 13 milyon doz aşıdan bahsediliyor.
Bununla hangi pandemiden bahsedeceksiniz. Faz 3
çalışmalarının sonucu ne? Ben tıpçıyım,
bilmiyorum; meslek örgütleri bilmiyorlar. Acil kullanım onayını
hangi bilimsel verilere dayanak verdiniz ya? Allah rızası için bir
açıklayın da belki sizden başka kafası çalışan üç
beş tane insan daha vardır memlekette, herkes bilsin bunu, herkes
buna yorum yapsın. Bakın, böyle, pandemiyle mücadele falan olmaz.
Siz, pandemiyle mücadele ediyormuş gibi bir simülasyon
yaratıyorsunuz. Eğer, mücadele etseydiniz, o hınca hınç
dolu kongreleri yapmaktan utanırdınız, imtina ederdiniz ve bunu
bir övünç vesilesi olarak insanlara anlatmazdınız. Bu ne perhiz bu ne
lahana turşusu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
RIDVAN
TURAN (Devamla) O nedenle, öncelikle, büyük bir ivedilikle, bugün muhalefet
milletvekillerinin hemen hemen tümünün de bilmediği ama merak ettiği,
bu süreçlerin nasıl organize edildiği, evrim geçirmiş yani
mutasyona uğramış virüsle nasıl mücadele edileceği,
Hükûmetin bu konudaki bilimsel normlara uygun planlamasının ne
olacağı, örneğin, önümüzdeki günlerde aşı yetmemesi
sebebiyle bir aşı karaborsasının oluşmasına
ilişkin ne türden tedbirlerinin olduğu, bakın, bunların
hepsi konuşulmalı; insan hayatı, insan hayatı, başka
bir şey değil. O nedenle önergeyi desteklediğimizi ifade
ediyorum.
Teşekkürler.
(HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili
Sayın Arife Polat Düzgün.
Buyurun
Sayın Düzgün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA ARİFE POLAT DÜZGÜN (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında
bizi izleyen değerli vatandaşlarımız; üç ayların
müjdecisi Regaip Kandilimiz mübarek olsun.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben bir konuşma notu
hazırladım ama biraz önce arkadaşları dinleyince çok
üzüldüm. Çünkü Dünya Sağlık Örgütü bile Türkiye'nin pandemideki
başarısını örnek gösterirken ve şuradan
çıkıp ilk gördüğünüz vatandaşımıza Türkiye
pandemiyle ne yaptı? diye sorsanız bu soruların
cevabını alabilecekken ve bütün sosyal medya dâhil her yerde
ulaşabileceğiniz bilgiler varken, Bakanlığımızın
personeli, Bakanlığımızın yetkilileri bu bilgileri
size verebilecekken bu sayıları burada söylemenize gerçekten üzüldüm.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi,
öğrenmek istediklerinizi ben açıklayayım. Bir defa, her Bilim
Kurulu toplantısından sonra Sağlık Bakanımız bir
açıklama yapıyor ve vatandaşlarımız bunu dört gözle
bekliyor. Arkasından, Cumhurbaşkanımız her basın
açıklamasında salgınla ilgili her türlü açıklamayı
yapıyor; her kongrede, yaptığı her konuşmada
Pandemide neredeyiz? onları tek tek anlatıyor ve Allaha
şükürler olsun ki şu anda biz pandemiyle baş etmekte ülke olarak
kötü durumda değiliz. Televizyonlarda izledik; morgların, hastane
koridorlarının ne durumda olduğunu gördük; ceset torbası
yetiştiremeyen ülkeler oldu. Yani bunlar varken sizin buradan bunları
söylemeniz, ben nasıl cevap vereceğimi
Biliyorsunuz, bir bilim
insanı olarak sayılarla cevap verilir; bunlara sayılarla cevap
vermeye, sizlere anlatmaya çalışacağım.
Siz
diyorsunuz ki: Sağlık Bakanımız gelsin, burada
bunları bize anlatsın. Sağlık Bakanımız
geldiğinde her defasında anlattı ama anlatmasına
rağmen, o anlattıktan sonra siz onu duymamış gibi yine
sayıları kendiniz söylediniz, konuşmaları kendiniz
yaptınız. Lütfen, öncelikle kendi ülkemize, Sağlık
Bakanlığımıza inanalım. Her şey inanmakla
başlıyor bence.
Şimdi,
Covid-19 2020 Mart ayında başladı; dediğimiz gibi, Bilim
Kurulu kuruldu ve Bilim Kurulu dünyada olan her türlü gelişmeyi takip
ediyor. En son gelişme de neydi? Mutasyon çıktı. Türkiyede
mutasyon var mı? diye sordunuz; şu anda Türkiyeye ait, izole bir
mutasyon yok. İngiltere mutasyonunu duyduk, Güney Afrika mutasyonunu
duyduk; evet, bunlar tek tek inceleniyor ve bu, hastada tespit edildiyse
hastanın doktoru, onu tedavi eden kişiler ve hastanın
yakınlarıyla paylaşılıyor. Bunun turkuaz tabloya
girmesi çok önemli midir? Tam tersi. Bunu nasıl görebileceğiz? Belki
bulaşıcılık sayılarının
Şu anda
bildiğimiz, Bilim Kurulunun açıkladığı yüzde 30 daha
bulaşıcılığı olan olarak tarif ediliyor bu
mutasyonlar. Bunları böyle söyleyebilirim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
ARİFE
POLAT DÜZGÜN (Devamla) İkincisi: Aşı konusuna gelecek olursak,
aşı konusuyla ilgili hiçbir sorunumuz yok. Lojistik olarak
aşıyla ilgili her türlü anlaşmalar yapılmış
durumda. Aşının güvenilirliği TİTCK dediğimiz kurumumuz
tarafından değerlendirilmiştir. Aşıyla ilgili kendi
çalışmalarımız var; yerli aşımız zaten
gündemde, faz 2 denemelerinde herhangi bir yan etkinin olmadığı
açıklanmıştır. Yani kısaca şunu
söyleyeceğim: Esnafla ilgili bir rahatlama olacağını zaten
Cumhurbaşkanımız daha dün basın açıklamasında
tekrar -kabine sonrası- açıkladı. Bir yol haritası
çizeceklerini ve marttan sonra esnafımızı rahatlatacak
adımların atılacağını ifade etti. Lütfen
Türkiyenin sağlık altyapısı ve sağlık
çalışanları olarak dünyada belki de en iyi ülke olduğunu
ben bir sağlıkçı olarak söyleyebilirim. Bu nedenle, özellikle
Sayın Bakanımız Fahrettin Koca olmak üzere
Bakanlığımızın bütün çalışanlarına,
meslektaşlarıma özverili çalışmalarından dolayı
şükranlarımı sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Beştaş, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
38.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, biraz önce 3
kişinin kaçırıldığını, 1 kişinin
bulunduğunu ve 2 kişinin arandığını
söylediğine, Uğurcan Baynal ve Sena Bademlinin de bir yerlere
bırakıldığına, sivil araçlarla insanların
kaçırılmasının bir rutine dönüşmeye
başladığına, büyük şehirlerin göbeğinde sivil
araçlarla genç insanların kaçırılmasının ciddi bir
tehlikeye işaret ettiğine, bir hukuk devletinde bu tip
kaçırılma olaylarının asla kabul edilemez olduğuna
ilişkin açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Biraz
önce burada 3 kişinin kaçırıldığını, 1inin
bulunduğunu ve 2 kişinin arandığını
söylemiştim. Yeni bir bilgi daha geldi, Uğurcan Baynal ve Sena
Bademli de yine bir yere bırakılmışlar. Yalnız
şunu söyleyeyim: Yani bu şekilde sivil araçlarla insanların
kaçırılması bir rutine, bir pratiğe dönüşmeye
başladı. Ankaranın göbeğinde, İstanbulun
göbeğinde ya da Diyarbakırın göbeğinde sivil araçlarla
gençlerin bu şekilde kaçırılması çok ciddi bir tehlikeye
işaret ediyor. Sonradan bırakılmış olmaları bu
tehlikenin ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Biz, daha
önce buradan gençlik meclisi üyelerimizin de bu şekilde
kaçırılıp tehdit edildiğini defalarca ifade ettik. Bir an
önce bu soruna dair ayrıntılı bir raporun, daha doğrusu
yaklaşımın ortaya çıkması, bütün partilerin irade
göstermesi gerekiyorsa
Bir hukuk devletinde bu tip kaçırılma
olayları asla kabul edilemez.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Özel, buyurun.
39.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, kaçırılma olayında
kaçırılanların birinin Gölbaşında, birinin
Pursaklarda, birinin de Sincanda bırakıldığına,
bunun mafya yöntemi olduğuna, darbedildiklerine, Uğurcan
Baynalın Bir daha seni Boğaziçi eylemlerinde görmeyelim. diye
tehdit edildiğine dair ifadesi olduğuna, İçişleri
Bakanlığının bu konuyu derhâl netleştirmesi
gerektiğine, 2021 yılında ülkeye, başkente böyle
ayıplar yaşatılmaması gerektiğine, bu konunun
açıklığa kavuşturulmasının İçişleri
Bakanlığı ile Adalet ve Kalkınma Partisinin
sorumluluğunda olduğuna ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, biraz önce Sayın Grup Başkan
Vekilinin duyurduğu konuyu hep birlikte dikkatle takip ettik.
Şimdi,
bir kez evlerinin önünde GBT yapılıyor. Eğer birileri polisin
GBT yaptığı cihazın bir benzerini edinmediyse ve bu
söylenenler bu şekilde olduğuna göre bir sivil polis ekibi
olması lazım. Sonra alıp Aliyi Gölbaşında,
Uğurcanı Pursaklarda, Sena Bademliyi de Sincanda
bırakmışlar. Bu, mafya yöntemidir; böyle bir şey olmaz.
Polis birini bir yerden alırsa oraya bırakır zaten, evine
götürür. Ayrıca Alinin darbedildiği, dövüldüğüne ilişkin
beyanları var. Uğurcanın da Bir daha seni Boğaziçi
eylemlerinde görmeyelim. diye tehdit edildiğine dair ifadeleri var.
İçişleri Bakanlığının bu konuyu derhâl
netleştirmesi lazım. O kaçıran kişiler kimdir?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Umarız polis değildir, polis değilse o zaman
kamera kayıtlarından derhâl yakalanmaları, yargı önüne
çıkarılmaları lazım, polisse de derhâl bir soruşturma
açılması gerekiyor. 2021 yılında Türkiyeye, başkente
böyle ayıplar yaşatılmaması lazım. Bu konunun
kamuoyunu tatmin edecek şekilde açıklığa kavuşturulması
İçişleri Bakanlığının ve Adalet ve Kalkınma
Partisinin sorumluluğundadır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.33
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Sibel ÖZDEMİR
(İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın dile getirdiği
3 kişinin kaçırılması konusuyla ilgili İçişleri
Bakanlığıyla görüşüldüğüne, şu anda Emniyette
böyle bir gözaltının olmadığına dair bilgilendirme
yapıldığına ilişkin açıklaması
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Sayın Beştaşın dile
getirdiği konuyla ilgili İçişleri Bakanlığıyla
görüşüldü. Şu anda Emniyetin elinde böyle bir gözaltının
olmadığı noktasında bilgilendirme yapıldı.
Alınan
karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya ve 39
Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Millî Savunma Komisyon Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya ve 39 Milletvekilinin Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3346) ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 250) (x)
BAŞKAN
- Komisyon? Yerinde.
Dünkü
birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölümünde yer alan 8inci maddenin oylaması tamamlanmıştı.
9uncu
madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Buyurun,
okuyun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 250 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin çerçeve 9uncu maddesindeki veya deneme süresinin bitiminden
önce temin şartlarını taşımadığı
anlaşılanlar ibaresinden sonra gelen ya da ibaresinin veya
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haşim
Teoman Sancar Çetin
Arık Ahmet
Önal
Denizli Kayseri Kırıkkale
Polat
Şaroğlu Bayram
Yılmazkaya Özgür
Ceylan
Tunceli Gaziantep Çanakkale
Fikret
Şahin
Balıkesir
BAŞKAN
Komisyon önergeyi katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YASİN UĞUR (Burdur)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Osman Bey, buyurun yerinizden söz veriyorum.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
40.-
Rize Milletvekili Osman Aşkın Bakın, Türkiyenin NATOya üye
oluşunun 69uncu yıl dönümünü kutlamaktan kıvanç
duyduklarına, ülkenin NATOnun güçlü ve güvenilir bir üyesi olduğuna,
NATOnun güney sınırında ittifakın
karşılaştığı her türlü tehditle mücadele eden
Türkiyenin tüm müttefiklerden gerekli desteği almasının
ittifakın güvenilirliği, caydırıcılığı
ve itibarının sürdürülebilmesi açısından önem
taşıdığına ilişkin açıklaması
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiyenin
NATOya üye oluşunun 69uncu yıl dönümünü kutlamaktan kıvanç
duyuyoruz. Bu süre zarfında Türkiye, Avrupa-Atlantik bölgesinin güvenlik
ve istikrarının korunmasında vazgeçilmez bir aktör olan NATOnun
güçlü ve güvenilir bir üyesi olmuştur. NATOnun güney
sınırında ittifakın
karşılaştığı her türlü tehditle mücadele eden
Türkiyenin tüm müttefiklerden gerekli desteği alması, ittifakın
güvenilirliği, caydırıcılığı ve
itibarının sürdürülebilmesi açısından önem
taşımaktadır. Özellikle, bölgede ittifak dışı
müttefik arayışlarının ve terör örgütlerinin sahada
kullanılabilirlikleri üzerinden meşru addedilmelerinin NATO
bünyesinde, birlik ruhuna ve ortak değerleri koruma
anlayışına zarar vereceği aşikârdır. Bu
bağlamda en önemli beklentimiz, müttefiklerimizin, PKK ve PYD/YPG başta
olmak üzere terör örgütleriyle mücadelemizde koşulsuz destek vermeleridir.
Çok
teşekkür ediyorum Başkanım.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya ve 39 Milletvekilinin Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3346) ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 250) (Devam)
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Balıkesir Milletvekili
Sayın Fikret Şahin.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
FİKRET
ŞAHİN (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, emperyalizmin maşası olduğu aşikâr
olan bölücü, hain terör örgütü PKKyı lanetliyor, aralarında
Balıkesirli hemşehrimiz Ümit Gıcırın da
bulunduğu Gara şehitlerimizi ve bir gün sonra Hakkâri Yüksekovada
şehit olan yine Sındırgılı hemşehrimiz Piyade
Uzman Çavuş Selim Gündoğanı rahmetle anıyor, aile ve
yakınlarına başsağlığı diliyorum,
milletimizin başı sağ olsun. Ayrıca, bu akşam idrak
edecek olduğumuz Regaip Kandilinin ülkemiz, milletimiz ve tüm İslam
âlemi için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Efendim,
Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili yasa teklifini görüşüyoruz. Türk
ordumuz, Büyük Hun İmparatorluğunun düzenli orduyu kurduğu
tarih olan milattan önce 209uncu yıldan bu yana tam 2.230
yıldır şanla, şerefle tarih sahnesinde yerini
almıştır. Türk orduları; disiplini, eğitimi ve
operasyonel kabiliyetiyle Türk milletinin Anadoluda var oluşunun en
önemli dayanağını oluşturmuştur.
Bir
ordunun muharebe gücünün yanında en önemli vazgeçilmez unsurlardan biri de
askerî tababet ve askerî tıbbiyeye sahip olmasıdır. Ordumuzla
birlikte uzun yıllar görev yapan Askerî Tıbbiye, ilk olarak 14 Mart
1827 yılında Tıphane-i Amire ismiyle, II. Mahmut döneminde
İstanbulda kuruldu. Askerî Tıbbiye, 1898de ilk olarak Gülhane
adını kullandı, Gülhane Askerî Tatbikat Mektebi, daha sonra da
1947 yılında Gülhane Askerî Tıp Akademisi adını aldı
ve bu ad altında günümüze kadar da geldi.
Gülhane
geleneğinden yetişen askerî hekimler, Kırım
Savaşından Balkan Savaşına, Çanakkaleden Trablusgarpa,
Kurtuluş Savaşından Kıbrıs Savaşına kadar
ve birçok askerî operasyonlarda ordumuzun muharebe gücüyle birlikte görev
yaptılar. Savaş dönemlerinde, Gülhane Askerî Tıp Akademisinde
görevli hekimler, cephelere ve kıtalara giderek bizzat burada
savaştılar.
Osmanlı
ve cumhuriyet tıbbının iki yüz yılı aşkın
tarihsel birikimine, harp deneyimine ve köklü bir geleneğe sahip Gülhane
Askerî Tıp Akademisi, maalesef 15 Temmuz hain darbe girişimi
sonrası kapatıldı. Sadece Gülhane Askerî Tıp Akademisi
değil, beraberinde Haydarpaşa Eğitim ve Araştırma
Hastanesi, 39 askerî hastane, 600 sağlık merkezi ve sefer görev
hastaneleri de kapatıldı.
Tüm
dünyada örnekleri olduğu gibi askerî hastaneler ve askerî hekimlik, bir
ihtiyaç ve zorunluluktur. Üstelik bizim gibi zor bir coğrafyada yer alan
ve uzun süreden bu yana terörle mücadele eden bir ordunun mutlaka askerî
hastaneleri olmalıdır. Tıp eğitimiyle birlikte askerî
eğitim de alan askerî hekimler ve sağlık personeli, askerî
timlerle birlikte harekâtlara katılmakta, gerekirse silahlı
mücadelede yer almaktadırlar. Askerî hekimlerin bulunduğu timlerde
savaşan askerler, aynı zamanda sağlık personelini korumak
durumunda kalmamaktadırlar.
Ayrıca
Hava Kuvvetleri için uçuş hekimliği ve Deniz Kuvvetleri için su
altı hekimliği gibi özel eğitim gerektiren konularda hekimlere
ihtiyaç vardır. Özellikle terör bölgesinde bulunan askerî hastanelerin
sivil hastanelerden önemli farkları vardır: En önemli farkı,
askerî hastanelerde güvenliğin en üst seviyede olmasıdır. Bu
nedenle askerî hastanelere hasta ve yaralı olarak başvuran
askerlerimiz, diğer güvenlik güçlerimiz ve aileleri, kendilerini bu
hastanelerde güvende hissederler. Yine terörle mücadele eden polis ve
koruculara sorulduğunda hepsi istisnasız olarak askerî hastanelere
gitmek ve orada tedavi olmak istediklerini belirtmektedirler. Askerî hastane
personeli; özel yetiştirilmiş, istihbarat incelemeleri titizlikle yapılmış
kişilerdir. Bu, hastaneye başvuranlar için çok önemlidir çünkü
yaralı ve hastalara doğru tedavi uygulandığı,
doğru ilaçların verildiği ve kasıtlı bazı
zararların verilmediğinden emin olunmasını sağlar.
15
Temmuz alçak darbe girişiminin temel hedefi, Türk Silahlı Kuvvetlerini
etkisiz hâle getirmekti. Askerî hastanelerin kapatılmasıyla bir nevi
bu amaca ulaşılmış olundu. Askerî hekim
ihtiyacının görmezden gelinmesinin bedelini millet olarak çok
ağır ödüyoruz. 600 bin küsur askeri olup da askerî hastanesi olmayan
tek ülkeyiz. Bizden başka askerî hastanesi olmayan başka bir ülke
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİKRET
ŞAHİN (Devamla) Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun toparlayınız efendim.
FİKRET
ŞAHİN (Devamla) Bizim gibi güçlü bir ordusu, kalabalık bir ordusu
olup da askerî hastanesi olmayan tek bir ülke dünyada yok. O nedenle, askerî
hastaneler bir zorunluluktur ve tekrar açılması hayati önem arz
etmektedir. Bu konuda çalışma yapılmasını da yüce
heyetinize sunuyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağ
olun. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu
maddesinin birinci fıkrasındaki eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İmam
Hüseyin Filiz Dursun
Ataş Dursun
Müsavat Dervişoğlu
Gaziantep Kayseri İzmir
Hayrettin
Nuhoğlu Hasan
Subaşı
İstanbul Antalya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen, Gaziantep Milletvekili İmam
Hüseyin Filiz.
Buyurun
Sayın Filiz. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İMAM
HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin 9uncu
maddesiyle ilgili İYİ PARTİ Grubumuz adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyor, Türk milleti ve İslam âleminin Regaip Kandilini
kutluyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu maddeyle, 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri
Personel Kanununun 68inci maddesinde değişiklik
yapılmaktadır. Bu değişiklik, grubumuzca uygun
bulunmuştur.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun teklifinde Türk Silahlı Kuvvetleri ve
personeliyle ilgili olumlu düzenlemeler yapılsa da bazı
sorunların devam ettiği görülmektedir.
Astsubaylarımızın 9uncu derecenin 2nci kademesinden göreve
başlamaları, emekli astsubaylarımızın
maaşları, lojman haklarının artırılması,
subaylara verilen ikramiyelerin kendilerine de verilmesi konularına bu teklifte
yer verilmemiştir. Uzman erbaşlarla ilgili olarak, komando
branşında görev yapan 40 yaşındaki uzman erbaşlara
yeni kadrolar açılması teklifinin operasyonda, terörle mücadelede
görev yapan tankçı, hava nişancısı, top
nişancısı ve benzeri uzman erbaş branşlarında
uygulanması, adaletin sağlanması açısından önemlidir.
Değerli
milletvekilleri, 3000 ek göstergeden faydalanmayan emekli uzman
çavuşların hak mağduriyetleri giderilmelidir. Uzman Erbaş
Yönetmeliğinin 14üncü maddesinde Uzman erbaşların kendi
aralarında ast üst ilişkisi yoktur. ifadesi sonucu yirmi beş
yıllık uzman çavuş ile bir yıllık uzman çavuş
aynı sayılmakta ve aynı maaşı almaktadır; bu
ifade yeniden gözden geçirilmelidir. Uzman çavuşların her üç
yılda bir almış oldukları kıdemlerin rütbeden
sayılarak ast üst ilişkisinin düzenlenmesi, askerî hiyerarşi açısından
uygun olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, teknik ve kritik devamlılık arz eden önemli özel
görevler için istihdam edilen uzman erbaşların görev
tanımlarının ve hizmet şartlarının çerçevesi net
olarak belirlenmeli ve görevlendirmeler istihdam amaçlarına göre
yapılmalıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık
Yeteneği Yönetmeliğinde düzenlemeler yapılmalı,
Hastalıklar Çizelgesinde uzman erbaşlara da yer verilerek gerekli
hallerde sınıf değişikliği hakkı
tanınmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, bugün görev yapan 190 bin uzman çavuşun muvazzaf
sayılarak kadroya alınmaları, sorunları önemli ölçüde
azaltacaktır. İlaveten iki bin iki yüz otuz yıllık bir
geleneğe sahip, iman, cesaret ve kabiliyetiyle büyük zaferlere imza atan
Türk Silahlı Kuvvetlerinin yürekleri vatan sevgisiyle dolu, canları
pahasına terör örgütleriyle mücadele eden, asker ocağını
Peygamber ocağı olarak gören tüm mensuplarının özlük
hakları ve diğer sorunları, siyasi mülahazaların
dışında bütüncül bir anlayışla çözülmelidir.
Değerli
milletvekilleri, 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından kanun
hükmündeki kararnameyle, 31 Temmuz 2016 tarihinde diğer askerî okullarla
birlikte Kuleli Askerî Lisesi de kapatılmış ve büyük bir
yanlışlık yapılmıştır. Türk Silahlı
Kuvvetlerinde eğitim, disiplin esasına dayanır, askerliğin
kendine has özellikleri vardır, bunun başında da vatan, millet
sevgisi gelir, bu sevgi de küçük yaştan itibaren verilir. Bu anlamda
tarihe mal olmuş harp okullarımızın, harp akademilerinin,
astsubay okullarının ve liselerin yeniden açılması ve tüzel
kişiliklerinin askerî eğitimin sağlığı ve
niteliği açısından muhafaza edilmesi oldukça önemlidir. Askerî
yapılarımızın bizim askerî hafızamız olduğunu
unutmamamız gerekir.
Değerli
milletvekilleri, 2017 yılında kapatılan askerî mahkemeler, asker
kişileri ilgilendiren ve askerî hizmete ilişkin idari işlem ve
eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini
yapan ilk ve son derece mahkemelerdi. Askerî kişilerin, askerî
suçları ve askerî hizmet ve görevden kaynaklanan suçlarının
görüldüğü askerî mahkemelerin, aile mahkemeleri, iş mahkemeleri gibi
özel bir mahkeme özelliği taşıdığından yeniden
açılması uygun olacaktır. Ayrıca, ikinci mahkeme olarak
Yargıtay veya Danıştayda birer daire kurulması çözüm olarak
görülebilir.
Değerli
milletvekilleri, ülke genelinde 26 ilde 39 askerî hastane ile 1 rehabilitasyon
ve bakım merkezi başkanlığının Sağlık
Bakanlığına bağlanması, sağlık hizmetinin
sivil doktorlarca verilmesi, özellikle ağır yaralıların
tedavilerinin yapılmasında büyük sorunlar yaşatmaktadır.
GATAda eğitim sırasında tıp öğrencisi, aynı
zamanda askerdir, mezun olduktan sonra birliklerde, sonra da askerî
hastanelerde tabiplik yapar yani hekimliğinin yanında askerdir ve
askerlik psikolojisini bilir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın.
İMAM
HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) Tamamlıyorum.
Barış
Pınarı Harekâtı sırasında, Sayın Genel
Başkanımız Meral Akşenerin verdiği talimatla,
askerimize moral desteği vermek için Akçakaleye, Ceylânpınara
gittik. Orada sivil doktorlarımızla görüştük, eksiklikleri onlar
da görmüşler ki askerî hastanelerin ve GATAnın yeniden
açılması konusunu onlar da dile getirdiler.
Değerli
milletvekilleri, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ve Genelkurmay
Başkanının Millî Savunma Bakanına ayrı ayrı
bağlı ve sorumlu olmaları, askerî hiyerarşi
açısından uygun değildir. Kuvvet komutanlıkları; Millî
Savunma Bakanlığına değil, Genelkurmay Başkanlığına
bağlanmalıdır diyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Grup
Başkan Vekilleri tarafından, hava şartlarından dolayı
çalışma süresinin daha fazla uzamaması için
konuşmacıların kendilerine tanınan süre içerisinde
konuşmalarını tamamlamaları kararı
alındığına ilişkin açıklaması
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, Grup Başkan Vekillerimizin
mutabakatıyla, hava şartlarını da göz önünde bulundurarak
bundan sonra hiçbir konuşmacıya son bir dakika uzatma
vermeyeceğim. Dolayısıyla konuşmaları bu çerçevede
dikkate alırsanız sevinirim. Uzatma vermeyeceğiz.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya ve 39 Milletvekilinin Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3346) ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 250) (Devam)
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesinde yer
alan gelmek üzere ibarelerinin gelecek şekilde şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İmam
Taşçıer Kemal
Peköz Murat
Çepni
Diyarbakır Adana İzmir
Serpil Kemalbay
Pekgözegü Mahmut
Celadet Gaydalı Mehmet
Ruştu Tiryaki
İzmir
Bitlis Batman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Diyarbakır Milletvekili
İmam Taşçıer.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
İMAM
TAŞÇIER (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 250 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu maddesi üzerinde HDP
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Millî
Savunma Bakanlığı başta olmak üzere tüm bakanlık ve
kurumlar, evrensel hukuk ilkelerinin demokratik işleyişiyle
yönetilmelidirler. Ülkede demokratik işleyiş ve hukukun
üstünlüğü yok ise hangi kanun ve yönetmeliklerle yönetilirse yönetilsin,
ne kadar değiştirilirse değiştirilsin yönetim, adil ve
gerçekçi olamaz.
Bilindiği
gibi, 21 Şubat, Dünya Ana Dili Günüdür. 21 Şubat pazar gününe denk
geldiği için ben bugün o günle ilgili görüşlerimi sizinle
paylaşmak istiyorum.
O
gün hepimizi ilgilendirir, hele hele Türkiye'de yaşayan 25 milyon Kürtü
daha da fazla ilgilendirir. Günün hikâyesi şöyledir: Pakistan devleti
kurulduğunda resmî dil olarak Urducayı seçer, diğer diller ise
yasaklanır. Yasaklanan diğer diller arasında Bengalce de
vardır. Bengal halkı, kendi ana dilleri olan Bengalcenin resmî
olarak tanınmasını isterler, bunun için demokratik gösteriler
düzenlenir. Hükûmet, gösterileri yasaklar; sivil itaatsizlik gelişir.
Dakka Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri de bu sivil itaatsizlik
eylemlerinde yer alır. Dillerinin resmî dil olarak tanınması
amacıyla öğrenciler eylemlerini geliştirirler ama 21 Şubat
1952de Hükûmet güçleri, bu öğrencilerin üzerine ateş açar, ölüler ve
yaralılar olur. Bunun üzerine, Birleşmiş Milletler Eğitim,
Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) 21 Şubatı Dünya Ana Dili Günü olarak
1999 yılında ilan eder.
Pakistanda
şimdi 2 resmî dil vardır: Urduca ve İngilizce. 4 tane de
bölgesel dil vardır: Pencapça, Peştuca, Sindhi, Beluçça.
Bangladeş ise 1971 yılında Pakistandan ayrılır.
Ben
de 21 Şubat Dünya Ana Dili Gününü kendi ana dilim olan Kürtçeyle
kutlayacağım, onun için de birkaç kelime söylemek istiyorum:
(x)
Birkaç cümleyle konuştuğum dil, benim ana dilim olan Kürtçe idi.
Meclis tutanaklarına x diye geçecek. Ben şunu dedim, Türkçesini
söylüyorum: 21 Şubat Dünya Ana Dili Gününü kutluyorum. Talebim,
Kürtçenin de resmî dil ve eğitim dili olmasıdır. Kürtçeye
yapılan düşmanlık yeter, kabul edilemez.
Türkiyede
yaşayan 25 milyon Kürt, benim Kürtçe konuşmamı anladılar
ama Türkiyede yaşayan 25 milyon Kürtün hepsi, şu Mecliste
konuşulan Türkçeyi tam olarak anlayamıyorlar. Bunun için bu Meclis,
görev alıp kendi vatandaşlarına eşit davranmalı,
Kürtçenin bir an önce eğitim dili olması için önünü açmalıdır.
Üç yıl önce 9 parti tarafından Diyarbakırda Kürt dili platformu
kuruldu Platforma Zimane Kurdî ismiyle üç yıldır çeşitli
aktiviteler düzenliyor. Geçen yıl bu Meclise de geldi, randevu aldı,
patilerle görüştü, Ankarada sivil toplum kuruluşlarıyla görüştü,
Cumhurbaşkanı başta olmak üzere Kürtçe, resmî dil ve eğitim
dili olsun diyen mektuplar yazdı, Türk Dil Kurumuna mektup yazdı
Kürtçenin geliştirilmesi için, Millî Eğitim
Bakanlığına mektup yazdı eğitim dili olması için,
Diyanet İşleri Başkanlığına mektup yazdı
Kürtçe hutbe verilmesi için.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Milletvekilim buyurun, Grup Başkan Vekillerinin
aldığı karar sebebiyle
İMAM
TAŞÇIER (Devamla) Bende oldu.
BAŞKAN
Buyurun
Ama vermeyeceğiz, söz söyledik, yani bu bitti.
İMAM
TAŞÇIER (Devamla) Vermiyorsanız
BAŞKAN
- Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
10uncu
madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme işleme alacağım.
Buyurun,
okuyun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu
maddesinin birinci fıkrasındaki
çıkarılmıştır ibaresinin
kaldırılmıştır ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Dursun
Ataş İmam
Hüseyin Filiz
İzmir Kayseri
Gaziantep
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Ümit
Beyaz Bedri
Yaşar
Adana İstanbul Samsun
Hayrettin
Nuhoğlu
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) -
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen, Samsun Milletvekili Bedri
Yaşar.
Buyurun
Sayın Yaşar
(İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Başta
Samsunlu şehidimiz Muhammet Salih Kanca olmak üzere Gara
şehitlerimizi rahmetle anıyorum.
Yine,
yüce Türk milletinin ve İslam âleminin mübarek üç aylarını,
Regaip Kandilini tebrik ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, teklifin 10uncu maddesinde Jandarma Genel
Komutanlığının İçişleri
Bakanlığına bağlanması nedeniyle teşkilat
yapısına uyumun sağlanması amaçlanmaktadır. Subay,
astsubay, uzman, sözleşmeli, sivil memur gibi ayrımlara girmeksizin
tüm Türk Silahlı Kuvvetleri personelini kapsayacak bir kanun teklifine
ihtiyaç olduğunu buradan ifade ediyoruz ancak bu şekilde Türk
Silahlı Kuvvetleri personelimizin yaşadıkları
sorunları çözüme kavuşturabiliriz.
Asker
ocağı, Peygamber ocağıdır. Bu çatı, çok kutsal
bir çatıdır. Bu çatı altında, çok zor şartlarda
hayatını ortaya koyarak görev yapan kahramanlarımız
olduğunu biliyoruz. Bu nedenle Türk Silahlı Kuvvetleri
kadrolarında görev yapan personelin özlük haklarının
iyileştirilmesi konusunda yapılan düzenlemeleri uygun buluyor ve de
destekliyoruz. Terörle mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesini
istiyor, bu konuyla ilgili atılacak her türlü adımı da sonuna
kadar destekleyeceğimizi buradan ifade ediyoruz.
Tabii,
biz yurt içi gezilerimizde zaman zaman şehit ailelerimizin ve gazi
ailelerimizin derneklerine de uğruyoruz. Zonguldak Şehit Aileleri
Derneğimizi ziyaretimizde Sayın Başkan Mustafa Yorulmaz diyor
ki: Aynı olayda 1 polis, 1 uzman erbaş ve zorunlu askerlik hizmetini
yapmakta olan erin vefat ettiğini ve bunlardan geride aylığa hak
kazananın sadece baba bulunduğunu varsayarsak polis için kurumunca 8
bin lira emsal aylık bildirilmişse babaya da 8 bin TL ödeniyor; uzman
çavuş için 6.800 TL emsal aylık bildirilmişse babaya da 6.800 TL
ödeniyor; uzman erbaş için kurumunca 6.040 TL emsal aylık bildirilmişse
babaya da 6.040 TL -herhangi bir kesintiye tabi tutulmaksızın
aylık oranda bağımsız bir şekilde- ödeniyor.
Yalnız, erbaş ve erlerde durum farklı. Aynı olayda vefat
eden er için sistemde sadece 3 bin TL emsal aylık bildirilmişse
babaya 5034 sayılı Kanunun tek yetim için öngörülen aylık oranı
dikkate alınarak 3 bin TL aylık ödeniyor. Yukarıda da
açıklandığı üzere aynı olay içerisinde, aynı
şartlar altında, aynı görevi yaparken şehit olanlar
arasında ayrım olmamalı, hepsi aynı ücreti almalı.
Ayrıca, uzman er ve erbaşlara sağlanan on yıllık kira
ödeme hakları er ve erbaşlara da sağlanmalıdır. Bu
yapının, bu konuda yapılan ayrımcılığın
da bir an önce ortadan kaldırılmasını istiyor.
Yine,
bunun paralelinde, Türkiye Muharip Gaziler Derneği Genel Başkanı
Albay Mithat Işık ve Samsun Şube Müdürümüz Ahmet Diril de
aynı konularla ilgili şikâyetlerini gündeme getiriyorlar, diyorlar
ki: Bizler gaziler olarak, Kurtuluş Savaşı gazisi, Kore gazisi,
Kıbrıs gazisi ve iç harekâtlar esnasında gaziler arasında
oluşan ücret farklarında dengesizlik var. Mesela, sosyal güvencesi
olan gazilerin aldığı ücret 1.132 lira iken, sosyal güvencesi
olmayanların aldığı aylık ücret 2.659 lira. Yine,
gazinin dul eşinin aldığı rakam, sosyal güvencesi olanlar
için 849 lira, sosyal güvencesi olmayanlar içinse 1.994 lira. Devamında
diyor ki: İç güvenlik harekâtında yaralananlara bağlanan
maaş, hastanenin verdiği iş yapamaz raporuna göre
bağlanıyor, gazinin de isteği dikkate alınmıyor. Bu da
dikkate alınsın istiyoruz. Ayrılmaksızın, ayrım
yapılmaksızın evi olmayan bütün gazilere faizsiz kredi
verilmelidir. Bütün gazilerimiz ve eşlerine, şehit eş ve
çocuklarına iç harekâtta sağlanan şartlar, aynı
şekilde Kıbrıs, Kore ve Kurtuluş Savaşı
gazilerimizin yakınlarına da sağlansın. Devamında
Bütün özel hastanelerde gazilerimize ücretsiz tedavi imkânı
verilmelidir. diyor, bu talebi var. Diyor ki: Gaziler arasında
ayrım yapmayalım. Herkes bu memleket için elinden gelen neyse bunu
yapmıştır, canını orta yere koymuştur.
Şehitler arasında, gaziler arasında bir ayrım yapmak, bu
ülkeye yakışmıyor. Tez zamanda bu ayrımları orta
yerden kaldırın.
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bedri Yaşar.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesinde yer
alan yer alan ibarelerinin bulunan şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Mehmet
Ruştu Tiryaki Murat
Çepni
Adana Batman İzmir
Serpil Kemalbay
Pekgözegü Mahmut
Celadet Gaydalı
İzmir
Bitlis
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) -
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen, Batman Milletvekili Mehmet
Ruştu Tiryaki.
Buyurun
Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET
RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 250 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 10uncu maddesiyle ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşmaya
çalışacağım. Öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teklifin
10uncu maddesiyle Jandarma Genel Komutanlığının
İçişleri Bakanlığına bağlanmasından
dolayı teşkilata uyum düzenlemesi yapıldığı
söyleniyor. Teklifin genel gerekçesinde de böyle bir ifade var. Deniliyor ki:
1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Milli
Savunma Bakanlığı teşkilatında yapılan
değişiklikle Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet
Komutanlıkları, Milli Savunma Bakanına
bağlanmıştır. Buna bağlı olarak da mevzuatta uyum
düzenlemeleri yapılması zarureti ortaya
çıkmıştır. Bu kapsamda yapılan
değişiklikler, 16 başlık hâlinde sıralanıyor.
Öncelikle
şunu belirteyim: Genelkurmay Başkanlığı ile kuvvet
komutanlıklarının Millî Savunma Bakanlığına
bağlanmasını doğru bulduk, doğru buluyoruz. Kolluk
görevi yürüten Jandarma Genel Komutanlığının
İçişleri Bakanlığına bağlanmasını
doğru bulduk, doğru buluyoruz.
Bu
kapsamda, uyum düzenlemelerinin yapılmasını da anlıyoruz
ama asıl sorun şu: Cumhurbaşkanlığı
kararnamelerine uygun kanun çıkarılması. Oysa,
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri kanunların üzerinde
değildir, tıpkı Cumhurbaşkanının, Meclisin
üzerinde olmadığı gibi. Anayasa 124 uyarınca,
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri, sadece yürütme yetkisini
ilgilendiren konularda düzenlenebilir. Münhasıran kanunla düzenlenmiş
hiçbir konuda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
çıkarılamaz. Dolayısıyla
Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine uygun mevzuat düzenlemesi
yapıyoruz. denilerek Türkiye Büyük Millet Meclisinden kanun
çıkarılması bir biçimde Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Cumhurbaşkanlığına bağlanması anlamına
gelir, bunu birkaç kez Adalet ve Kalkınma Partisi mensubu milletvekilleri
teklifleriyle Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdiler, bundan vazgeçmeleri
gerektiğini düşünüyoruz.
Bir
süredir iktidar, örtülü veya örtüsüz ortaklarıyla, her
sıkıştıklarında, her
başarısızlıkta partimize saldırarak, hakaret ederek,
tehdit ederek, hatta seviye bile diyemeyeceğimiz bir üslupla küfrederek
bu başarısızlıklarıyla kitleleri
heyecanlandıramama girdabından çıkmaya
çalışıyorlar. Biliyorsunuz, girdapta
çırpınırsanız eğer çok daha çabuk
batarsınız, bataklıkta çırpınınca yalnızca
batmanızı hızlandırırsınız ve bu iktidar
bence bu saldırgan dille tam olarak bunu yapıyor.
Yanlış
anlaşılmasın, biz kendimizi ne bu ülkenin ne de dünyanın
merkezinde falan görmüyoruz, biz yalnızca 6,5 milyon oy almış
bir partiyiz, aileleriyle birlikte 10-11 milyon yurttaşın
desteğini almış durumdayız. Ülkenin seçmen
sayısının 51 milyon, ülkenin nüfusunun da 83 milyon
olduğunu biliyoruz ama bunu kendisini bu ülkedeki herkesin temsilcisi, bu
ülkenin de dünyanın da merkezi olarak görenlere hatırlatmak
istiyoruz. Yirmi yıl önce AK PARTİ diye bir parti yoktu, birkaç yıl
sonra nerede olacağınızı da Allah bilir ama size
yalnız şunu söyleyeyim: Bir parti devletinin devletin bütün
olanaklarını kullanarak bizi yok etmeye, görünmez kılmaya,
ötekileştirmeye çalışmasına, kötülüklerin kaynağı
gibi göstermesine rağmen, her gün onlarca, bazen yüzlerce arkadaşımızı
uyduruk gerekçelerle gözaltına almasına rağmen, hapsetmesine
rağmen yine dimdik ayaktaysak ve her geçen gün halk desteğimiz
büyüyorsa demek ki seçmenlerin sevgisini de saygısını da korumaya
devam ediyoruz. Bu, bizce şunu gösteriyor: Hâlâ köklü bir şekilde
halklarımızın partisi olmaya devam ediyoruz. Bunu niye
söylüyorum biliyor musunuz? Yalnız iktidar ortakları tarafından
değil, sözcüleri değil, sözüm ona muhalif olduklarını
söyleyenler dâhil, her gün televizyonlarda arzıendam edenler HDPyi ve HDPye
oy veren seçmenleri ayrı tutuyoruz. diyerek cümleler kuruyorlar. Bize her
gün terörist diyorsunuz, bölücü diyorsunuz, üç arkadaşımız
bir araya geldiğinde binlerce güvenlik görevlisini üstümüze sürüyorsunuz,
basın görmesin diye milletvekilleri ile basının arasına
kalkanlar örüyorsunuz ama olmuyor, HDP ve seçmenlerini
ayrıştıramıyorsunuz. Bence bunu bir düşünün,
sözlerinizi tartarak kurun diyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
250
sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 10'uncu maddesindeki yer alan ibaresinin "geçen"
biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haşim
Teoman Sancar Bayram
Yılmazkaya Ömer
Fethi Gürer
Denizli Gaziantep Niğde
Vecdi
Gündoğdu Çetin
Arık İrfan
Kaplan
Kırklareli Kayseri Gaziantep
Özgür
Ceylan
Çanakkale
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) -
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Önerge hakkında konuşmak isteyen Kırklareli Milletvekili Vecdi
Gündoğdu.
Buyurun
Sayın Gündoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)
VECDİ
GÜNDOĞDU (Kırklareli) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; yine yüreğimiz yanıyor. Kuzey Irakta
gerçekleştirilen operasyon sırasında gelen şehit haberleri
tüm milletimizi yine yasa boğmuştur. Gara bölgesinde yürütülen askerî
operasyonlarda bölücü terör örgütü, askerlerimizi, polislerimizi, 13
silahsız yurttaşımızı bir mağarada alçakça
şehit etti. Maalesef operasyona katılan 3 askerimiz de bu arada
şehit oldu. Gencecik fidanlarımız, ana kuzularımız
yine vatan toprağına düştü. Tüm şehitlerimize Allahtan
rahmet, ailelerine ve milletimize bir kez daha
başsağlığı diliyoruz. Bir kez daha, terörün ve
teröristin her türlüsünü şiddetle kınıyoruz. Lakin ülkeyi
yönetenlerin, sorumluluk makamında olanların görevi sadece
başsağlığı dileyip terörü lanetlemek değildir,
yönetenlerin sorumluluğu, oturdukları koltukların da
gereğini yapmaktır; gereğini yapamadığında, hata
yaptığında o makam koltuklarını da bırakmasını
bilmektir.
Milletimiz
şehitlerimizin haberini keşke Sayın Cumhurbaşkanından
duysaydı. Hemen her konuda milletimize canlı yayınlarda
açıklama yapan Cumhurbaşkanımız, şehitlerimizin
acısını da milletimizle keşke paylaşabilseydi, Malatya
Valisine bırakmasaydı.
Yurttaşlarımızın
şehit edilmesinin ardından sadece kırk sekiz saat geçmeden,
milletimiz acı, üzüntü, keder içerisindeyken, şehit evlerinde,
mahallelerinde gözyaşı varken, AK PARTİ kongrelerinde türküler,
espriler, şakalar keşke yapılmasaydı. AK PARTİ
kongrelerinde yapılan bu şakaları şiddetle
kınıyorum. Bir şehit anasının parti kongresine
canlı bağlantısını keşke yapmasalardı,
keşke yapmasaydınız arkadaşlar. Suudi Arabistan
Kralının ölümünde Türk Bayrağımızı indirip yas
ilan edenler, şehitlerimiz için de yas ilan etmeyi keşke
becerebilselerdi.
Sayın
milletvekilleri, millet olmak, acıları ve sevinçleri birlikte
yaşamaktır; birlikte ağlamak, birlikte gülmeyi becerebilmektir.
Saray hükûmetinin yanlış tercihleri ile sağlık krizi,
devlet krizi, ekonomik kriz derken milletimizin üzerine âdeta bir karabasan
gibi çöktünüz. Esnaf, kafe, bar, restoran çalışanları ve
işletmecileri dükkânlarına afiş asıyor, artık
haykırıyorlar: Lütfen sesimizi duyun, dükkânımızı
kapatmayın, kapatacaksanız da sahip çıkın. Esnaf nefes
alamadığını ve sesini de duyan
olmadığını aşağıdan yüksek sesle dile getiriyor.
Sadece
esnaf mı? Değil. Çiftçi perişan, çiftçi mazot almış,
gübre almış, borçlu; yemciye borçlu, tohumcuya borçlu. Tarım
Kredi Kooperatiflerine borçlu, Ziraat Bankasına borçlu; tarlalarına,
traktörlerinin hepsine haciz gelmiş; kanunların emrettiği
desteği alamıyorsa bunun sorumlusu da saray hükûmetidir değerli
arkadaşlar. Saray, esnaftan, çiftçiden esirgediğini faiz lobilerine
sürekli olarak veriyor. Bakın, geçen yıl salgın döneminde
bütçeden millete verilen destek sadece 6,5 milyar lira ama faizcilere giden,
tek bir ayda yapılan ödemeyse tam 22 milyar lira. Milletimiz de bu
gerçeği bilsin. Milletten esirgenen kaynak, faiz lobilerine oluk oluk
-şu anda da hâlâ- akıtılıyor. Sarayın yandaş
basını Markette nasıl az para harcanır? diye yayın
yapıyorsa, devletin resmî ajansı kendi esnafını unutup
Japon esnafının hâlini soruyorsa, fakir fukara semt
pazarlarının döküntülerinden evinde tencere kaynatmaya
çalışıyorsa bunların sorumlusu on dokuz yıldır bu
ülkeyi yönetenlerdir. Üniversiteli işsizler 1 milyonu aştıysa,
gençlerimizin işsizlik oranı yüzde 41i bulduysa 37 üyeli OECD
içinde, tek sorumlusu da tamamen bunlardır. Milletin derdine
dertlenmeyenler, feryadını duymayanlar, milletle dalga geçer gibi
2023te Aya çıkıyoruz. diyorlar fakat milyonlarca öğrenciye
hâlâ EBAyı ulaştıramıyorlar. EBAyı
ulaştırdıklarına baktığımızda ise
tableti ulaştırmadıklarını görüyoruz. Böyle bir düzen
içindeyiz. Sonra da Aya çıkacağız. diyorsunuz, peki ben de
şunu diyorum: Millet yaya, siz Aya! Ay yolculuğunuzda Allah yolunuzu
açık etsin.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
10uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
11inci
madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Buyurun,
okuyun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
250
sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 11inci maddesinde geçen "Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
bütçelerinden ibaresinin "ile ilgili veya bağlı kurumların
bütçesinden şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haşim
Teoman Sancar Çetin
Arık Ahmet
Önal
Denizli Kayseri Kırıkkale
Polat
Şaroğlu Okan
Gaytancıoğlu Bayram
Yılmazkaya
Tunceli Edirne Gaziantep
Özgür Ceylan
Çanakkale
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlu.
Buyurun
Sayın Gaytancıoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından Nedir onlar?
sesleri)
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Ne olduğunu bilmediğiniz için ben de
böyle bir şey yaptım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüreğimiz yanıyor, Garada
şehitlerimiz var, ailelerine Allahtan rahmet, milletimize
başsağlığı diliyorum.
Millî
savunmayla ilgili, güvenliğimizle ilgili bir yasa görüşüyoruz ama ben
de size gıda güvenliğinden bahsedeceğim. Gıda
güvenliğimiz kalmadı arkadaşlar. Şu, elimde görmüş
olduğunuz kepektir. Türkiye tarımına yön veren Sayın Bakan
kepeğin nasıl elde edildiğini bilmiyor, geçen sene Kepek
fiyatları çok arttı. denilince, Kepek ekin. dedi. Kepek ekilmez
arkadaşlar, buğday ekilir, buğday biçilir, işlenir, kepek
ondan elde edilen bir üründür. Dolayısıyla böyle bir Bakan Türkiye
tarımına yön verirse biz fiyaskoyla
karşılaşırız. (CHP sıralarından alkışlar)
Şu anda bir fiyaskoyla karşı karşıyayız. Her gün
Müjde vereceğiz. diyorsunuz, vatandaşlar televizyonun
karşısına geçiyor, Acaba ne müjdesi verecek? Örneğin,
çiftçiler televizyonun karşısına geçiyor, Yine bir müjde
çıkmadı. diyor. Vere vere
Gübre fiyatlarında indirim
yapılmadı, gübrenin desteklemesinde yüzde 100 destek
yapıldı. Ben size söyleyeyim, ne kadarlık bir destek
yapıldı biliyor musunuz? Dekara 8 liraydı, 16 liraya
çıktı. Desteği vermeyin arkadaşlar, gübre fiyatları
geçen seneki fiyatlara gelsin, çiftçi bunu istiyor. Geçen sene 1.800
liraydı üre, şimdi 3.100 lira oldu yani şöyle söyleyeyim:
Buğdayda 8 lira destek 16 liraya çıktı, üre gübresi için
söylüyorum yani 160 liralık bir masraf var ama 3.100 liralık gübre
Yani onda 1ini ancak veriyorsunuz destek olarak. Böyle olmaz.
Bunları
niye getirdim biliyor musunuz? Hani, et fiyatları niye artıyor, yem
fiyatları niye artıyor? Çünkü yemin nasıl
yapıldığını bilmeniz lazım. Bu mısır,
bu arpa, bu buğday, bu yağlı ve kuru soya, bu da kepek; bunları
karıştırdığınızda yem elde edersiniz.
Maalesef, bunların hepsini bizim üretmemiz gerekirken biz ithal ediyoruz.
Her birinin fiyatı dünyada arttı. Neden? Pandemiden dolayı -hep
söylüyorduk- gıdaya yönelim var, girdiye de yönelim var, bu ürünlere de
yönelim var, her birinin fiyatı arttı.
Biz,
üreticiyi desteklememiz gerekirken hâlâ ithalat yapıyoruz, hâlâ gümrük
vergilerini sıfırlıyorsunuz. Bakın, şu
mısırı biz kendi üreticimizden 1.325 liraya aldık ama geçen
haftaki ithalat fiyatı kaç para biliyor musunuz? 1.925 lira yani kendi
çiftçimize 600 lira fazla vermediniz, gittiniz, Rus çiftçisinden bunu ithal
ettiniz. Bu, buğday; 1.650 liraya kendi çiftçimizden aldınız ama
2.200 liradan Rus ve Ukrayna çiftçisinden aldınız. Bu örnekleri
çoğaltabiliriz arkadaşlar, bizim derdimiz; örnekleri çoğaltmak
değil, sizin tarımı yönetememeniz, ülke ekonomisine yön
verememeniz.
5
milyar liralık çiftçi borcunu; icrada olan, hacizde olan yani bugün
yarın traktörü alınacak, ineği alınacak icradaki çiftçinin
borcunu bile yapılandırmaktan acizsiniz ama çiftçinin borcu, siz
iktidara geldiğinizde 1 milyar liraydı, şu anda 180 milyar lira.
Ya, hangi çiftçinin durumu düzeldi? Bunu bana lütfen söyleyin. Ne
yaptınız? Bir tane fabrika mı diktiniz, bir tane yem
fabrikası mı diktiniz, bir tane yağ fabrikası mı
diktiniz? Yağ fiyatları aldı başını gidiyor.
Hepsini, bizim üretebileceğimiz bu ürünleri getirdim. Bunlar bu
topraklarda verimli bir şekilde yetişiyor ama siz, nedense lobilere
kanıyorsunuz, emperyalist sistem size dayatıyor Şunu ithal et,
bunu ithal et. Kendi bölgemden de bir örnek vereyim: Çeltik üreticileri 4 bin
liraya sattığı ürünü şimdi, 3.500 liraya satamıyor.
Neden? İthal pirinç geldiği için. Böyle ülke yönetilmez
arkadaşlar. Gıda güvenliğimiz ciddi anlamda tehlikede. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler...Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11inci
maddesinin birinci fıkrasındaki değiştirilmiştir
ibaresinin yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Dursun
Ataş Zeki
Hakan Sıdalı
İzmir Kayseri Mersin
İmam
Hüseyin Filiz Hayrettin
Nuhoğlu
Gaziantep İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Mersin Milletvekili Zeki Hakan
Sıdalı.
Buyurun
Sayın Sıdalı. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
ZEKİ
HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün, burada, vatanımızın bütünlüğü için
canlarını veren kardeşlerimizin tabi olduğu Türk
Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu üzerine konuşuyoruz.
Biz
isterdik ki bu kanun düzenlemesi hayatları mücadele içinde geçen vatan
evlatlarımızın kronikleşen sorunlarına çözüm olsun.
Biz isterdik ki sözleşmeli, muvazzaf ayırt etmeden tüm subay,
astsubayların özlük hakları iyileştirilsin. Artık verilen
sözler tutulsun, uzman erbaşlar ve sivil memurlar hak ettikleri
değeri görebilsin. Maalesef, askerlerimizin maddi, manevi
mağduriyetleri henüz giderilmekten çok uzak.
Değerli
milletvekilleri, pandemi sürecinde büyük zarar gören esnaflarımızla
buluşmak, sorunlarını dinlemek için il il geziyoruz. Bu hafta
bizdeydik, Mersindeydik. Tarsus Kamyoncular ve Tırcılar
Kooperatifini ziyaretimizde, bir dokunduk bin ah işittik. Geçen senenin
mırıltıları bu sene maalesef, çığlığa
dönüşmüş. Son yıllarda astronomik derecede artan köprü, otoyol,
araç parası, lastik, akaryakıt, sigorta ve kasko giderlerine bir de
bu sene pandemi eklendi. Onlar artık mesleğin yapılamaz hâle
geldiğini söylüyorlar. Unutmayın, kamyonlar durursa portakal size
gelmez, yemek için siz Mersine gelirsiniz.
2019
sonunda 1.400 liraya aldığı lastiği bugün 3 bin liraya
alamadığını söyleyen kamyoncu esnafımız Döviz
yükseldi diye fiyatları artırdılar, döviz düştü niye 1
kuruş bile indirmediler? diye soruyor. Hakikaten bu fiyatlar neden
düşmüyor? Yıllık enflasyon yüzde 14,6 olarak
açıklanırken köprü ve otoyol ücretlerine niye yüzde 25 zam
yapıldı? diye soruyor. Ezcümle Biz niye gün geçtikçe
fakirleşiyoruz? diye soruyor. Cevap basit: Siz ekonomiyi yönetemiyorsunuz.
Bunlar
yetmezmiş gibi, bir de bir şoföre günde en fazla dokuz saat
çalışma süresi getirdiniz. Dijital takograf sistemi, her ne kadar iyi
niyetle düşünülmüş olsa bile hiçbir altyapısı
hazırlanmadan uygulanmaya çalışılıyor. Sistem,
sürücüye Dört buçuk saat doldu, durman gerek. diyor. Durduğu yerde
dinlenme tesisi yok, dinlenme tesislerinin çoğunda kamyon, tır park
edecek yer yok. Sürücü ne yapsın? Ya duracak park cezası yiyecek ya
da durmayacak takograf cezası yiyecek, bir de ceza puanı 100e
ulaşırsa ehliyetine el konulacak. Üstelik, takograftan gelen ceza da
hem şoföre hem de mal sahibine yazılacak. Tek hataya 2 ceza nerede
görülmüş? Hepimiz kara yollarını kullanıyoruz.
Alakasız yerlerde, yol kenarlarında durmak zorunda kalan, yer yer
kazalara sebep olan araçlar işte bu altyapısız takograf
sisteminizin eseri.
Kendi
aracını kullanan bir kişinin eline çoğu zaman bir
şoför maaşı bile geçmezken, şimdi siz resmen 2 şoför
çalıştırın. diyorsunuz. Kamyoncu esnafımız çift
şoför çalıştıramazsa teslimatı istenilen zamanda
yapamıyor, böyle olunca da iş alamıyor. İkinci şoförün
maaşı, sigortası nasıl karşılanacak? Bu insanlar
ne kazanıyor ki, ne verecekler?
Değerli
milletvekilleri, kamyoncu esnafımızın
yaşadığı bir diğer sorunsa K1 belgeleriyle ilgili. K1
belgeleri bugün artık düz kâğıttan farksız hâle geldi. K1
belgesi olan kişi isterse 100-200 araç alabiliyor. Bu durum beraberinde
haksız rekabeti, tekelleşmeyi getiriyor. Mesleği bırakmak
isteyen esnaf, belgeyi taksi, minibüs plakası gibi satmak istiyor,
satamıyor; devlete devretmek istiyor, edemiyor. Kamyoncu
esnafımız hat, plaka hakkı gibi özlük hakkı istiyor. Buna da
acilen çözüm bulmamız gerekiyor.
Son
olarak tüm Tarsuslu hemşehrilerimizin ortak bir sorununu daha dile
getirmek istiyorum. Nüfusu 350 bine, kayıtlı araç sayısı
100 bine ulaşan ilçemizde hâlâ bir araç muayene istasyonu yok.
Tarsusluların yönlendirildiği istasyonlar kendi iş yüklerini
dahi zor taşıyorlar. Bu sebeple Tarsusa bir araç muayene istasyonu
açılması acilen gündeme alınmalı ve
vatandaşlarımız bu konuda rahatlatılmalıdır.
Bu
vesileyle milletimizin Regaip Kandilini kutluyor, üç ayların
başlangıcı olan bu günün sağlık, huzur ve refah getirmesini
diliyor, yüce Meclisi de saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesindeki yer
alan ibaresinin bulunan şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Murat
Çepni Serpil
Kemalbay Pekgözegü Mahmut
Celadet Gaydalı
İzmir İzmir Bitlis
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Kemal
Peköz Rıdvan
Turan
Muş Adana Mersin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Önerge hakkında konuşmak isteyen Mersin Milletvekili Rıdvan
Turan.
Buyurun
Sayın Turan. (HDP sıralarından alkışlar)
RIDVAN
TURAN (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
Gara katliamında yaşamını yitirenlere Allah'tan rahmet ve
yakınlarına başsağlığı dileyerek sözlerime
başlamak istiyorum.
Daha
önce farklı mecralarda defalarca dile getirdiğim ve geçen hafta
Meclis gündemine taşıdığım Mersin Davultepe Küçük
Sanayi Sitesi Planına ilişkin görüşlerimi anlatmaya devam
edeceğim.
Geçen
hafta, değerli arkadaşlar, 400 dönüm bir narenciye alanının
acele kamulaştırma kararıyla çiftçilerin ellerinden
alınmaya çalışıldığını, bunun bir
kooperatif öncülüğünde yapıldığını ve bunun
bölgede son derece ciddi huzursuzluklar çıkmasına neden olduğunu
ifade etmiştim. Bu fotoğraftan o bölgeyi görüyorsunuz.
Aslında,
geçen hafta ifade ettiğime ek olarak, Davultepe Küçük Sanayi Sitesine
ilişkin şöyle bir girizgâh yapmak mümkün: Bu sorun, esasen,
nasıl bir Mersin tahayyül ettiğimiz sorunudur değerli
arkadaşlar; nasıl bir Mersinden yana olduğumuz sorunudur.
Mersin bir turizm kenti mi, bir ticaret kenti mi, bir sanayi kenti mi, bir
tarım kenti mi? Aslında net olmayan bir durum var çünkü daha önceki
imar planlamaları kentin bütünlüğünü ortadan
kaldırmış, her şeyin birbirinin içine geçmesine sebep
olmuş. Yanlış planlamalar Mersinde yapısal ve köklü, bugün
de içinden çıkılmasının mümkün olmadığı
birtakım durumlara, birtakım sorunlara sebep olmuş.
Dolayısıyla,
bu sözünü ettiğim 400 dönüm narenciye bahçesine ilişkin
yaptığımız tartışma -burada Mersin kamuoyuna ilişkin
de ifade etmek istiyorum- nasıl bir Mersinden yana olduğumuz
tartışmasıdır; eskisi gibi çarpık kentleşmeye
kurban edilmiş bir Mersin mi, yoksa planlı programlı bir Mersin
mi? Bunu şundan dolayı söylüyorum: Eski küçük sanayi sitesi şu
anda Mezitlinin içerisinde yer alıyor ve yerleşimle iç içe. Şu
anda, bu 400 dönümlük alanın acele kamulaştırılmasıyla
kurulması öngörülen, burada gördüğünüz alana kurulacak olan,
kurulması öngörülen küçük sanayi sitesi ise sorunu çözmeyecek -nasıl
önceki sanayi sitesi çözmediyse şimdiki de çözmeyecek- bu sorunu
erteleyecek.
Oysa
bu türlü planlamalar yapılırken yani sanayi siteleri
planlanırken çok kriterli karar alma yöntemlerine ihtiyaç var ve çok
aktörlü katılıma ihtiyaç var. Burada ne çok kriterli karar alma
yöntemleri uygulanmış ne de çok aktörün katılımı söz
konusu. Yalnızca mülkiyet meselesine ve kente
yakınlığına bakılarak burası küçük sanayi
sitesine uygun bir alan olarak görülmüş, oysaki değil değerli
arkadaşlar.
Bir
defa, çarpık sanayileşmeyi ve çevre sorunlarını önlemek,
kentleşmeyi yönlendirmek, kaynakları rasyonel kullanmak gibi
şeyler dikkate alındığında Davultepe
planlamasında bunların hiçbirinin olmadığını
görüyoruz. Düzenli kentleşmenin gerçekleştirilmesiyle,
sanayileşmenin kentler üzerine doğurabileceği olumsuz etkileri
ortadan kaldırarak kentleşme ile sanayileşme arasındaki
ilişkiyi düzenleyecek bir mantaliteye sahip olması gereken planlama
Davultepe planlamasında yine yok. Kent ve toplum
sağlığını olumsuz yönde etkileyecek şekilde
sürdürülebilir ve yeşil altyapı ilkeleri çerçevesinde
uygulanması gereken sanayi planlamaları bu örnekte yine ne yazık
ki söz konusu değil. Ayrıca, bölgelerin flora ve faunasını
son derece kötü etkileyecek bir niteliğe sahip bir yer seçimi söz konusu.
Zaten tarımsal nitelikli arazilerin de bu amaçlar için
kullanılmayacağına ilişkin dünyada artık genel bir
kabul var. Oysa bu 400 dönümlük arazi dip dibe ağaçların dikili
olduğu ve Türkiyenin ihracatına da çok büyük katkı veren bir arazi
değerli arkadaşlar.
Bir
diğer mesele: Bu tür şeyler yaptığınızda dengesiz
bir göçe sebep olabilirsiniz. Tam da işte Davultepe bölgesini küçük
sanayi sitesi olarak nitelendiren anlayış böylesine bir nüfus
artışına, kentin plansız gelişmesine, yeniden
çarpık kentleşmenin ortaya çıkmasına sebep olacak. Sadece
buna sebep olmayacak, ekolojik dengeyi çok temelden etkileyecek ve aynı
zamanda orada yaşayan on binlerce vatandaşımızın
aşından, işinden olmasına sebep olacak. Bunu ortadan
kaldırmak için ne yapılabilir? Bir defa kentleşme -küçük sanayi
sitesi parantezinde bahsediyorum- mutlaka temel kamusal şehircilik
ilkeleri çerçevesinde oluşturulmalı. Yani şöyle bir şey
olabilir mi? Orada, 400 dönüm alanla ilgili Cumhurbaşkanı acele
kamulaştırma kararının altına imza atıyor fakat
oradaki insanların hiçbirisinin bununla alakası yok.
Dolayısıyla değerli arkadaşlar, bunu kabul etmek mümkün
değildir. Bir an evvel bu yanlıştan dönülmeli ve orada
tarımsal faaliyetlerin sürmesine engel olmamak gerekir diyorum.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
11inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
12nci
madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
250
sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 12nci maddesinde geçen "Milli Savunma
Bakanlığınca ibaresinin Milli Savunma Bakanlığı
tarafından olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haşim
Teoman Sancar Çetin
Arık Ahmet
Önal
Denizli Kayseri Kırıkkale
Polat
Şaroğlu Bayram
Yılmazkaya Özgür
Ceylan
Tunceli Gaziantep Çanakkale
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Tunceli Milletvekili Polat
Şaroğlu.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
POLAT
ŞAROĞLU (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle terör örgütü tarafından Garada şehit
edilen 13 vatandaşımızı rahmetle anıyor,
acılı ailelerine sabırlar diliyorum. Milletimizin başı
sağ olsun.
Değerli
milletvekilleri, Millî Savunma Komisyonu olarak son dönemde Türk Silahlı
Kuvvetleri ve Jandarma bünyesinde fedakârca görev yapan askerî personelin etkin
bir şekilde görev yapmalarını sağlamak ve özlük
haklarını iyileştirmek amacıyla çeşitli kanunlar,
düzenlemeler yapılmasını sağladık ancak Türk
Silahlı Kuvvetlerinin genel yapısı hakkında ve personelinin
yaşadığı mağduriyete ilişkin
itirazlarımızın ne yazık ki dikkate
alınmadığını görüyoruz.
Gelinen
nokta itibarıyla ordumuzun eğitim, yargı, sağlık,
atama ve liyakat sistemlerinde yaşanan köklü sorunlar nedeniyle birlik ve
bütünlüğü bozulmuştur. Genelkurmay ve kuvvet komutanlıkları
ayrı ayrı Millî Savunma Bakanlığına
bağlandığı için sıkı emir komuta bağı
parçalanmış ve Genelkurmay Başkanının yetkileri
budanmıştır. Askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri
kaldırılarak ordunun yargı sistemi bozulmuştur. Bu konuda,
askerî mahkemeler korunarak Askerî Yargıtay ile askerî yüksek idare
mahkemeleri Danıştayın içinde birer daireye dönüştürülmelidir.
15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası YAŞ yapısı
değiştirilmiş ve çoğunluğunu Hükûmet üyelerinin
oluşturduğu bir yapıya büründürülmüştür. Siyasi
müdahalelere açık, millî ordu yerine parti ordusu kuran mevcut YAŞ
yapısı yerine bunun değiştirilerek ülkemizin güvenlik
ihtiyaçlarına göre yeniden tasarlanması gerekmektedir. Ordudaki
eğitim sisteminde ciddi aksaklıklar yaşanmaktadır. Harp
Akademileri teşkilatının Millî Savunma Üniversitesine, harp
okullarının kuvvet komutanlıklarına bağlanması
sağlanmalı ve askerî liseler tekrardan açılmalıdır.
Bir
diğer önemli sorun, askerî hastanelerin 2016 yılında OHAL
kararnamesiyle kapatılarak Sağlık Bakanlığına
devredilmesiyle sağlık hizmetlerinde aksama yaşanmış
ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin doktor ihtiyacı devlet hizmet yükümlüsü
sivil doktorlar tarafından karşılanmıştır.
Ordudaki sağlık sisteminin bozulmasına sebep olan bu
yanlıştan dönülerek kritik önemdeki hastanelerin tekrar açılarak
Millî Savunma Bakanlığına devri muhakkak sağlanmalıdır.
Yine,
aynı şekilde ordu içerisinde atama ve terfi sistemi komple yeniden
düzenlenmiş, rütbelerde bekleme, emeklilik süreleri
değiştirilmiştir. Bu durumun bir sonucu olarak, öğrenci
alımlarında komisyonlarda yaşanan usulsüzlükler ve yandaş
kayırmacılık sebebiyle liyakat sistemi bozulmuştur.
Ardı
arkası kesilmeyen millî kurumların özelleştirme
politikalarının verdiği zarar ortadayken askerî fabrikalar gibi
kritik önemdeki tesislerin özelleştirmelerine, Tank Palet
Fabrikasının bedelsiz olarak yabancılara devredilmesiyle devam
edilmektedir.
Diğer
tarafta, Silahlı Kuvvetler personelinin özlük haklarının
eksikleri göze çarpmaktadır. Diğer üst subaylara verilen görev, makam
tazminatı yine bir üst subay olan binbaşılara verilmediği
gibi görevdeki binbaşılara başka adlar altında yapılan
iyileştirmeler emekli binbaşılığa
yansıtılmamıştır; bunun sonucunda, emekli
binbaşılar için emekli-çalışan maaş oranı hiçbir
asker ve sivil emekli durumunda görülmeyen yüzde 41 oranına kadar
düşmüştür.
Astsubayların
da makam ve tazminat ile kademe, derece sorunları çözüme
kavuşturulmamıştır. Bu sorunlar çözüldüğü takdirde
emeklilik maaşları daha makul seviyeye gelecektir.
Aynı
şekilde 6000 sayılı Kanun mağduru uzman çavuşlarla
ilgili düzenlemede yaşanan hak kaybının tam olarak
giderilmediğini görüyoruz. Uzman çavuşlar, daha önce
çıkarılan kanunla uzman erbaşlığa sağlanan
aylık artışı, ek gösterge, eğitim ve sicil yoluyla derece
ve kademe intibakından yararlanamamıştır ve aynı
şekilde emsalleri gibi 52 yaşına kadar
çalışmadıkları için derece ve kademeleri eksik
kalmış ve geçmişe dönük ciddi bir hak kaybı
yaşamışlardır. Uzman çavuşlar, subay ve astsubaylara
verilen bir derece ve geçmişe dönük kayıplarının telafi
edilmesini talep etmektedirler. Sözleşmeli erlerse refakat izni, asgari
geçim indirimi, yol harcırahı, komando tazminatı ve
iyileştirme zammı haklarından mahrum kalmaktadırlar,
eş atamalarında da büyük sorunlar yaşamaktadırlar.
Aynı şekilde, sağlık yönetmeliği düzenlenmeli ve yedi
yıl görev yaptıktan sonra memur kadrolarına geçişi
sağlanmalıdır.
Askerî
kurumlarda sivil memur olarak görev yapan binlerce personel, mevcut mevzuata
göre asker ve polis gibi sorumlulukları olduğu hâlde özlük ve
tazminat haklarından aynı şekilde yararlanamadıkları
gibi yaşadıkları mağduriyete ilişkin bu kanun
teklifinde de hiçbir düzenleme yapılmamıştır. Yaşanan
bu hak kayıplarını gidermeye dönük daha kapsayıcı,
adil düzenlemeye ihtiyaç duyulmaktadır.
Saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 12nci
maddesinin birinci fıkrasındaki değiştirilmiştir
ibaresinin yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
İmam
Hüseyin Filiz Dursun
Ataş Dursun
Müsavat Dervişoğlu
Gaziantep Kayseri İzmir
Hayrettin
Nuhoğlu Muhammet
Naci Cinisli
İstanbul Erzurum
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen, Erzurum Milletvekili Sayın
Muhammet Naci Cinisli.
Buyurun
Sayın Cinisli. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET
NACİ CİNİSLİ (Erzurum) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlar, mübarek Regaip Kandilinizi kutlarım.
İki
bin iki yüz yıldan fazla geçmişi olan, zaferleriyle birlikte her
zaman medeniyet nurları taşıyan kahraman ordumuzu büyük bir
onurla selamlarım. Vatanımız uğruna canlarını
vermiş aziz şehitlerimize rahmet; gazilerimize şan, şeref
dilerim.
Memleketim
Erzurum, 1828, 1877, 1916 yıllarında 3 kez Rus işgaline
uğramıştır. Birinci Dünya Savaşında
Rusların Erzuruma şiddetli saldırılarına
karşı ordumuzla beraber Erzurum halkı da gözünü sakınmadan
şehrini savunmuştur. Rus orduları, yüz beş yıl önce
bugünlerde memleketim Erzurumu 3üncü kez işgal ettiler. 12 Mart 1918de
işgalden kurtarılan Erzurumun ebedi bir Türk yurdu olarak
kalması için canlarını seve seve feda etmiş aziz
şehitlerimizi, kahraman geçmişlerimizi rahmetle, minnetle
anıyorum. Ayrıca, hem tarihi önemi hem de kültürel değeri olan
toplam 52 Erzurum tabyasının bakımsızlıktan
kurtarılması, millî bilincimizin yaşatılması için
şanına yaraşır bir şekilde restore edilmesini talep
ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, üzerinde söz aldığım kanun maddesi
gereğince kahraman askerlerimize verilecek madalyaların nitelikleri,
rozet ve nişanların takılacağı yer ve zamanlar,
veriliş ve takılış usulleri, ödülleri, miktarları gibi
hususlar Millî Savunma Bakanlığınca düzenlenecek. Ödüllendirme,
madalyayla onurlandırma hem ilgili kurumlarımıza aidiyet
artırıyor hem de yıllar boyunca yapılan görevlerin birer
hatırası oluyor.
Büyük
zaferlere, kahramanlıklara imza atmış bir orduya, askerlik
duygusunu benimsemiş bir millete çok şükür ki sahibiz. Devletimiz de
büyüklüğünü, şefkatini davranışlarına
yansıtmalı; Silahlı Kuvvetlerimizde istihdam edilen personelin
özlük hakları iyileştirilmeli. Görevlerine başlamadan önce
vatanımızı canlarından aziz bildiklerine, hayatlarını
seve seve feda edeceklerine yemin eden kardeşlerimiz, hazine garantili
ödeme taahhüdünde bulunulan belli kesimlerden çok daha değerlidirler,
vaatlerle sürekli olarak oyalanmayı da hak etmezler. Milyarlarca
lirayı malum şirketlere gözünü kırpmadan veren AK PARTİ
elitist iktidarı; iş, geleceğin planlanmasına, insan
kaynağı yönetimine, gençlerin eğitim ve istihdamına,
kalkınma politikalarına gelince gerekli sorumluluğu göstermiyor.
Ülkemiz,
tarih boyunca yaşadığı olaylarla çok değerli
tecrübeler edindi. Nitelikli, yetişmiş genç insan
kaynağının önemini biliyoruz. Devletimiz ve milletimiz de bu
önemin idrakiyle fedakârlıklar yaparak eğitimli nesiller
yetiştirmek için büyük çabalar sarf ettiler.
Ülkemiz,
Balkan Savaşlarında, Birinci Dünya Savaşında bir neslini
kaybetti. 12 Eylül 1980de ülkemiz yine bir neslini kaybetti. On dokuz senelik
AK PARTİ iktidarında da yanlış ekonomi ve eğitim
politikaları, gençlerimizin temel kariyer planlamasındaki hatalardan
dolayı 3üncü defa ülkemiz bir neslini kaybetti, kaybediyor. Gençlerimiz
AK PARTİ iktidarında iş bulamıyorlar, yuva
kuramıyorlar.
Nüfus
artış oranımız giderek düşüyor. Veri siparişi
alan TÜİKin rakamlarında bile 2019 yılındaki nüfus
artış oranımız binde 14 iken 2020 yılındaki nüfus
artış oranımız binde 5e düşmüş. Bu
düşüşün sebeplerinin araştırılması, çözülmesi
lazım. Neden nüfusumuz artmıyor, bunu sormalıyız. Covid-19
pandemisinde gizlenen bazı ölüm rakamlarının yanı sıra
gençlerimize hayat kurma şansı tanınmamasının bu
düşüşün önemli sebeplerinden biri olduğuna inanıyorum. AK
PARTİ döneminde neslimiz devam edemiyor; geleceğimizin
inşası üzerinde ciddiyetle düşünülmesi, kalkınmacı
planların acilen yapılması gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ iktidarının gençlerimize bir özür
borcu var, ülkemize de bir nesil borcu var. Milletimiz kaliteli bir hizmeti,
vizyoner, adaletli, vatansever, demokrat bir yönetimi hak ediyor.
İşte bizler, İYİ PARTİ olarak kalkınmacı,
milliyetçi, demokrat kadrolarımızla milletimizi, gençlerimizi hak
ettiği yönetim anlayışıyla buluşturacağız
inşallah.
Unutulmamalı
ki içinde bulunduğumuz keyfî Cumhurbaşkanlığı
sisteminde askerî fabrikalar, hastaneler, okullar gibi stratejik tesis ve
kurumlarımız pasifize edilebiliyor hatta fırsatçı müjdeler
uğruna riskli askerî kararlar alınabiliyor.
Bu
vesileyle, rehin tutuldukları Kuzey Irakın Gara bölgesinde
şehit olan 13 kardeşimize, operasyonda çarpışarak
şehit olan 3 askerimize, vatan evlatlarına Allahtan rahmet,
değerli ailelerine, aziz milletimize başsağlığı,
sabırlar dilerim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHAMMET
NACİ CİNİSLİ (Devamla) Allah bizleri şehitlerimize
layık eylesin.
Genel
Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesinde yer
alan şeklinde ibaresinin, biçiminde şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Murat
Çepni Kemal
Peköz Serpil
Kemalbay Pekgözegü
İzmir Adana İzmir
Dilşat
Canbaz Kaya Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Mahmut
Celadet Gaydalı
İstanbul Muş Bitlis
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen, İzmir Milletvekili Murat
Çepni.
Buyurun
Sayın Çepni. (HDP sıralarından alkışlar)
MURAT
ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler Başkan.
Genel
Kurul ve bizleri izleyen değerli halkımız; evet, pandemi
sürecinde AKP iktidarı işçi atmalarını
yasaklamıştı fakat tablo tam tersine, işçi
atmalarını yasalaştırmış oldu. Bu süreçte ilk
defa karşılaştığımız kod 29 diye bir
uygulamayla karşı karşıya kaldık ve bu kod 29 uygulaması
tam da patronların istediği, dertlerine derman bir uygulama oldu.
İşçi mi atmak gerekiyor, kod 29; sendikalı oldu işçi,
işten atmak mı gerekiyor, tam olarak kod 29 imdada yetişiyor.
Yani AKP, burada bir kez daha işçi sınıfına
karşı, emekçilere karşı patronlar ne istediyse, neye
ihtiyaçları varsa bu uygulamayla hayata geçirmeye devam etti.
İş
Kanununun 25inci maddesinin (II)nci fıkrası Ahlak ve iyi niyet
kurallarına uymayan haller olarak tanımlanıyor. Kod 29la
işten atılanlar kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve
işsizlik maaşı gibi haklarından da mahrum kalıyorlar,
tam da sermayenin istediği gibi.
Kod
29 aynı zamanda bir damga niteliğinde. Bu damgayı yiyen
işçi başka bir işe başvurduğu zaman da bununla
karşı karşıya kalıyor yani tümüyle bir kara listeye
alınmış oluyor.
Bunun
karşısında, bu uygulamanın karşısında
işçi sınıfı direniyor. Çorum Ekmekçioğulları
Metal işçileri kod 29la işten atıldılar, 90 işçi
yetmiş üç gündür direniyor. Gebze Baldur Süspansiyon işçileri
direniyorlar. PTTde sendika yöneticisi oldukları için tazminatsız
işten atılan işçiler elli üç gündür direniyorlar. BTSli
işçiler sendikal görevlerini yaptıkları için işten
atıldılar, sürgüne uğradılar, sürgünlere karşı
mücadeleleri sürüyor. Maltepe, Kadıköy, Kartal ve İzmir Belediyelerinde
işçiler TİS görüşmeleri ve işten atmalara karşı
direnişteler, grevdeler. Karaman Döhler Gıda işçileri
direnişteler. İstanbul Avcılar SML Etiket işçileri, yine,
sendikalı oldukları için işten atıldılar,
direnişteler.
İşçi
sınıfı sadece işsiz kalma riskiyle karşı
karşıya değil, sadece bu saldırıyla
uğraşmıyor; aynı zamanda insanlık dışı
şartlarda ve koşullarda çalıştırılmaya mahkûm
bırakılıyorlar. Örneğin, Migros depo işçileri en
çarpıcı örneklerden bir tanesi. 700 işçiye 2 lavabo
kullandırılıyor, yine soyunma odaları dip dibe, taciz,
mobbing, zorunlu fazla mesai de cabası yani işçiye, emekçiye şu
söyleniyor: Ya işten atılırsınız ya da köleci
koşullarda çalıştırılırsınız. Çünkü
AKPnin sermayesi burjuvazinin ihtiyacı bu, daha çok sömürü ve daha çok açlıkla
ancak bu politikalar hayata geçirilebilir. Saray iktidarı, temsilcisi
olduğu zenginlerin iktidarıdır ve bu iktidar işçilerin
alın teri ve ölümleri üzerinden kâr elde ediyor, işçilerden
çalınanlarla kasalarını dolduruyorlar, işçi
sınıfı İş, aş. dedikçe
karşısında kolluk güçleri dikiliyor; polisi, jandarmasıyla
iş, aş isteyen, Açım. diyen işçinin, emekçinin
karşısına dikiliyor, şiddet uygulanıyor; devlet, tüm
varlığıyla işçi direnişlerine saldırmaya devam
ediyor.
Peki,
ne yapmak lazım? Bunun karşısında işçi
sınıfı yolu gösteriyor; direnmek lazım. Saraylar,
saltanatlar çöker, kan susar bir gün, zulüm biter; bugünlerden geriye bir
yarına gidenler kalır bir de yarın adına direnenler. Evet,
işçi sınıfı iş ve aş için direniyor fakat yetmez,
politik özgürlükleri için de mücadele edecek işçi sınıfı;
demokratik, sosyalist, sendikal örgütlenmesini büyütecek, yan yana gelecek,
birleşecek ve bu zulüm düzenini yıkacak; bizler de bu mücadelede
işçi sınıfının, emekçilerin iş, ekmek ve özgürlük
mücadelesinde yanı başında olacağız, bu zulüm düzenini
yerle bir edeceğiz.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
12nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
13üncü
madde üzerinde 2si aynı mahiyette olmak üzere 3 önerge vardır.
İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri
birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
250
sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 13üncü maddesinde yer alan hariç ibaresinin
dışında olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Haşim
Teoman Sancar Polat
Şaroğlu Çetin
Arık
Denizli Tunceli Kayseri
Ahmet
Önal Ömer
Fethi Gürer Bayram
Yılmazkaya
Kırıkkale
Niğde
Gaziantep
Özgür
Ceylan
Çanakkale
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Kemal
Peköz Murat
Çepni Serpil
Kemalbay Pekgözegü
Adana İzmir İzmir
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Mahmut
Celadet Gaydalı Habip
Eksik
Muş Bitlis Iğdır
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen, Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer.
Buyurun
Sayın Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Değerli milletvekilleri, öncelikle,
Garada şehit düşen askerlerimize Allahtan rahmet diliyor, ailelerine
ve ülkemize başsağlığı diliyorum.
Ayrıca,
bugün Regaip Kandili, tüm halkımızın Regaip Kandilini de
kutluyorum.
Türk
Silahlı Kuvvetleriyle ilgili yapılan bugünkü kanun teklifi
görüşmelerinde getirdiğimiz önermeler dikkate alınmadan aynen
geçip gidiyor. Oysa uzman er, erbaş, astsubay, emekli binbaşı,
gazi ve şehit ailelerinin bu bağlamda talepleri var. Noktası
değişmeyeceğine göre, kanun teklifi üzerinde konuşmak
yerine, Türkiyede daha da önemsediğim bazı konular var, onlarla
ilgili birkaç söz söylemek istiyorum.
Genelde
iktidar diyor ki: Muhalefet her şeyi eleştiriyor. Bugün, ben
Cumhurbaşkanının Sayın Eşi Emine Erdoğanın
iki konuşmasını nakledeceğim, ikisini de çok olumlu
buluyorum. Birinde diyor ki Emine Erdoğan: Tohum, toprağa emanettir,
her ikisi de millî servettir. Bu bilinci ne kadar
yaygınlaştırır, ata tohumlarımıza ne kadar sahip
çıkarsak yeni nesillerin geleceğini o kadar garanti altına
alırız. Çok doğru bir söz. Dün de yine Sayın Erdoğan,
yaptığı açıklamada Ben, şahsen, çocukluğumda
yediğim domatesin tadını bilmeyen torunlarım için
üzülüyorum. Etrafımız çiçek dolu, herkes birbirine çiçek armağan
ediyor ama ne yazık ki bahçeli evlerimizdeki gülün, sümbülün kokusunu
alamıyoruz. Tabiatın seslerini, kokularını kaybediyoruz.
dedi. Bunları söyleyen kişi Sayın
Cumhurbaşkanımızın eşi ve on dokuz yıldır da
ülkeyi Adalet ve Kalkınma Partisi yönetiyor.
2006
yılında yerel tohum satışıyla ilgili Adalet ve
Kalkınma Partisi sınırlama getirdi, 2018 yılında da
yalnızca sertifikalı tohuma destek verdi ve ne yazık ki ata
tohumumuz yerine domatesin tohumunu İsrailden getiriyoruz,
hıyarın tohumunu oradan getiriyoruz. On dokuz yıldır
iktidardalar, gerçek anlamda -ben de Niğdenin Sazala domatesi var, onun
kokusunu özledim- bununla ilgili yapılacak çalışmalarda,
Tarım Bakanı, Cumhurbaşkanımızın eşini
dinlesin ya da Cumhurbaşkanımızın eşi,
Cumhurbaşkanımıza ülkedeki tarımın içine
düştüğü durumu anlatsın çünkü yaptığı
konuşmalarda değindiği konular önemli. Ata tohumumuza sahip
çıkılsın, kendi tohumumuzu geliştirelim. Türkiyeden tohumu
yurt dışına götürüyorlar, orada geliştirip bize farklı
bir ülkenin tohumu diye satıyorlar, bunun önüne geçmenin yolu da kendi
ülkemizin değerlerini sahiplenmek, tohumu müzeye koymak yerine ata
tohumunu geliştirmek.
Katı
Atık Projesi de Emine Hanımın destek verdiği bir projeydi,
ben o projeyi de önemsedim. Hangi devlet dairesine gitseniz o projeyle ilgili
-6, 7 tane- her kata birer tane kutu koydular; o kutulara atıklar
toplanacaktı sonra atıkları azaltalım derken onlar
atığa dönüştü, içine bir şey atıldığı
yok, boş duruyor ama ondan daha önemlisi, vatandaşa da markete
gittiği zaman bedava bir poşet veriliyordu, poşetin yok olma
süreci dikkate alınarak poşetle ilgili de 25 kuruş fiyat konuldu
ve böylece poşet kullanımının azalacağı
varsayıldı ama poşet kullanımı azalmadı.
Marketçiler poşetin boyutunu kısaltmış, şimdi bir
markete gidiyorsunuz eskiden bir poşete her
aldığınızı koyabiliyordunuz şimdi poşetin
boyutu kısaldığı için 2 poşet almak
durumundasınız, 50 kuruşa satıyorlar; o da ticari bir
işe dönüşmüş.
Yapılan
işlerin toplumun yararına olmasını biz de amaçlarız,
isteriz ve düşünürüz ama yapılan işler görünürde güzel sözlerle,
uygulamada ise yanlış olarak yapıldığında bunu da
uyarmanın muhalefetin görevi olduğunu düşünüyorum. Ülkemizin
içinde bulunduğu koşullarda üretimde ve daha çok üretimde
olmamız gerekliliğini hepimiz söylüyoruz; öyle olunca bunda da en
fazla desteğe ihtiyacı olan kesim tarımdır.
Biraz
evvel değerli kardeşim söyledi, ben de tekrar edeyim: Üre gübresi
dört ay önce 1.800 liraydı, bugün 3.100 liraya çıktı. Dün
Sayın Cumhurbaşkanı müjde diyor: Sizin gübre desteklerinizi
artırdım. Attırdığı desteklerle 3.100 lira olan
gübre 3 bin liraya düştü. Yani 1.200 lira gübreye zam gelmiş durumda;
çiftçi bunu nasıl karşılaşın, ekimi nasıl
yapsın? Tohumu, gübresi, ilacı, mazotu, yer altından çıkan
su için kullanılan elektrik fiyatıyla artık üretimden
uzaklaşıyor.
Tamamı
ithalata dayalı, başımıza yarın ileride daha büyük
sorunlar açacak bir süreç devam ediyor. Ben de buradan uyarıyorum, bu
süreci sonlandırmanın yolu kendi çiftçimize sahip çıkmaktır
diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Iğdır
Milletvekili Habip Eksik.
Buyurun
Sayın Eksik. (HDP sıralarından alkışlar)
HABİP
EKSİK (Iğdır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ben,
seçim bölgem Iğdırın sınırında olan ama hepimizi
ilgilendiren, hepimizin yaşamını büyük ölçüde tehlike
altına sokan bir konuyla ilgili konuşmak istiyorum;
sınırımızdaki nükleer tehlike, Metzamor Nükleer Santrali.
Gerçekten özellikle Iğdır için, Kars için, Ardahan için büyük bir
tehlike barındırıyor ama olası bir faciada, olası bir
kazada Allah korusun, neredeyse Avrupaya kadar varacak etki oluşturma
ihtimali olan bir santral bu nükleer santral. O açıdan bütün milletvekili
arkadaşlarımızın bu konuda dikkatlerini buraya vermelerini
ve sorumluluk almalarını, Türkiye Büyük Millet Meclisinin,
iktidarın bu konuda sorumluluk almasını istiyorum.
SELAMİ
ALTINOK (Erzurum) Nerede o?
HABİP
EKSİK (Devamla) Anlatacağım, anlatacağım. Bir sakin
ol, dinlemeyi öğren; anlatacağım.
Şimdi,
Metzamor Nükleer Santrali Iğdırın hemen dibinde; Karsla,
Ardahanla sınır. Yine etki alanında, eğer olası bir
kaza olursa Doğubayazıt, Ağrı, hatta Van, Erzurum ki ciddi
anlamda etkilenebilecek alanlar. Yine, Gürcistan etkilenebilir,
Azerbaycanın Nahçıvan bölgesi ve İran da etkilenebilecek
noktalardan bir tanesi. En önemlisi, Ermenistanın kendi ülkesini de ciddi
anlamda etkileyebilecek bir bölge. O açıdan, halklar için çok ciddi bir
risk barındırıyor, çok ciddi bir tehlike
barındırıyor.
Bakın,
geçen günlerde, şubat ayında iki deprem oldu; biri Ermenistanın
Ararat şehir merkezli 4,9; biri de Armavir kent merkezli, o da 4.7 ve
gerçekten bölge insanının hepsinin yüreğini ağzına
getirdi ki bölge, 2nci derece deprem bölgesi. O açıdan, ciddi anlamda
sorunlu, sıkıntılı bir bölge.
Şimdi,
şunu özellikle belirteyim: Yani bu nükleer santralin bizim ülkemizin sınırlarının
dışında olması, bizim ülkemizi yöneten iktidarı
sorumluluktan kurtarmıyor; tam tersi, böyle noktalarda aslında
iktidar sorumluluk almalı, girişimlerde bulunmalı, komşusuyla
iyi ilişkiler geliştirmeli, komşu devletlerle bu tür
konuları görüşüp sorunları çözmelidir.
Bakın,
Ermenistanla bir sınır kapımız var Iğdırda;
Alican Sınır Kapısı yıllardır kapalı, hiçbir
şekilde ne ticaret ne de insani başka ilişkiler
geliştirilmiyor. Oysaki bu ülkeyle ilişkiler geliştirilse,
Alican Sınır Kapısı açılsa, ticaret geliştirilse
ve Metzamor Nükleer Santralinin Türkiye'deki insanları, Kürtü, Azeriyi,
Terekemeyi, Türkü; yine, aynı zamanda, Ermenistanda yaşayan
Ezidileri, Ermenileri, herkesi etkilediği düşünüldüğünde bu noktada
onların bu santrali kapatması konusunda girişimlerde
bulunulması daha doğru olur, daha mantıklı olur. Siz
sınır kapılarını kapattığınız
zaman, onlar nükleer santralleri açıp, kullanıp insanlara zehir saçtığı
sürece maalesef sorunlar daha da büyüyecektir, daha da sıkıntı
olacaktır. O açıdan, sorunları atlamadan önce bence
insanları dinleyin ve çözüm üretin. İktidar olduğunuzu,
iktidarda insanları yönetmekle mükellef olduğunuzu bilin ve ona göre
davranın; yoksa hamasetle HDP söyledi, ben hemen ağzını
tıkayayım, sözünü keseyim. diye hareket etmemelisiniz,
dinlemelisiniz. Bakın, bu nükleer santral 1977de kurulmuş ve
Fukuşimayla, Çernobille aynı tarihte kurulmuş ve büyük bir
tehlikeyi barındırıyor ki Avrupa Konseyi bu noktada şunu
söyledi, dedi ki: Bu nükleer santral dünyadaki en büyük tehlike, en büyük
tehlikelerden bir tanesi. Ki nitekim Birleşmiş Milletler Atom
Enerjisi Ajansı da bu noktada ciddi anlamda uyarılarda bulunuyor ve
bu nükleer santralinin derhâl durdurulmasını talep ediyor, yine
Avrupa Birliği de aynı şekilde. O açıdan, önerimizdir: Bu
nükleer santralin kapatılması için Ermenistanla ilişkiler
geliştirilmeli, uluslararası kamuoyunda ilişkiler
geliştirilmeli ve girişimlerde bulunulmalı, insani
ilişkiler geliştirilmeli. O açıdan, derhâl
sınırımızın, Ermenistanla ticari ilişkilere
açılması için Alican Sınır Kapısının
faaliyete sokulması, ticaretin geliştirilmesi, halklar
arasındaki o kavganın, o savaşın, o öfkenin, o kinin
bitirilmesi için insani ilişkilerin geliştirilmesini öneriyoruz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 13üncü
maddesinin birinci fıkrasındaki değiştirilmiştir
ibaresinin yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
Dursun Müsavat Dervişoğlu Hasan
Subaşı Aylin
Cesur
İzmir Antalya Isparta
Dursun
Ataş Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hayrettin
Nuhoğlu
Kayseri Adana İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen, Isparta Milletvekili Sayın
Aylin Cesur. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYLİN
CESUR (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şehit olan 3 askerimiz ve alçak bölücü terör örgütü PKKnın katlettiği
13 kardeşimiz için Yüce Allahtan rahmet ve milletimize sabır
diliyorum. Acımız çok taze ve böyle kalleşliği
hazmedebilmemiz de mümkün değil.
Sayın
Bakanlar geldi, burada anlattılar, ben de kendilerine teşekkür
ediyorum. Bizim de bu hadise için söyleyeceklerimiz var. Öfkeliyiz milletçe ama
Eğriye eğri, doğruya doğru. demezsek terörü bitiremeyiz
ve milletimiz bize eğrileri söyleme görevi verdi muhalefet olarak.
1984te
tanıştık bu belayla, on binlerce insanımız öldü,
yerlerinden oldu gene on binlerce insanımız ve 3 tane önemli soru var
bugün: Bugünlere nasıl gelindi, neden gelindi ve ne yapmalı? Yirmi
bir yıl önce 15 Şubatta PKK elebaşısının
yakalandığı gün ben Cumhurbaşkanı Süleyman Demirelin
yanındaydım, operasyonun bütün aşamalarını biliyorum.
Ne gördüm biliyor musunuz o gün? Devlet tecrübesine dayanan, akılcı,
ilkeli bir dış politika ve onun sonuçlarını.
Mesela,
Suriye, ne zaman kendi dış politikası çıkmaza girse sorun
yaşadığı devletin güvenliğini tehdit edebilecek
unsurları desteklerdi; Türkiye'nin karşısına PKKyı
koyar, ona kalkan olurdu. 2000lere geldiğimizde bunu
aşmıştık, aşağı yukarı terör de
neredeyse bitmişti. Sonraki on yıl PKKnın sınır ötesi
bölgelerde yuvalanması, maceracı ve ideolojik politikalar, Orta
Doğuda ülkelerin, başta Suriyenin iç işlerine
karışılması ve sonuç: Suriyenin yeniden önümüze
koyduğu PKK kartı.
Dış
güçler diyoruz, dış güçler hep vardı ve dünyada da artık
devletler arası savaşlar yok değerli arkadaşlar.
İstikrarsız bölgelerde her aktör, tutunabildiği bir grubu
silahlandırıyor, orada güçlenerek sorunun bir parçası olup sonra
da masada yer edinmeye çalışıyor. Kim destek oluyorsa
batsın ama siz de onlara izin vermeyeceksiniz.
Soru
şu: Amerika ve Rusya yokken bölgede böyle bir oluşumun önüne
geçilebilir miydi? Meşhur Çözüm süreci macerası olmasıydı
eğer bugün durum ne olurdu? Anadolu topraklarımızdan geçen
teröristlere çalınan davullar, zurnalar vatan görevinde şehit olmasa
Mehmetçikimizin yavuklusuyla düğününde çalınabilir miydi?
Dağlarımızda yeniden yuvalanılmasına eğer göz
yumulmasaydı, kendi ülkemizde kazılan hendeklere eğer izin
verilmeseydi şehidimiz için daha mı az mezar
kazılırdı? (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Katil PKKyla Osloda masaya oturulmasaydı, vurulup
tertemiz alnından uzanmış yatan şehit oğlu
şehitlerin ruhu daha mı az sızlardı?
Bakan
Bey dedi ki: Murat Karayılanı bin parçaya böleceğiz.
Destekledik biz de, çok haklı. Peki, 6 Şubatta İstediğimiz
gibi konuşursa Murat Karayılanı da televizyona
çıkarırız. demeseydi Mahir Ünal, bu topraklar için toprağa
düşmüş askerin ruhu daha mı az acırdı?
Vazgeçildiğinde bu işten eğer geç olmasaydı,
kaçırılan vatandaşlarımız Garada şehit
edilmezler miydi?
Bakınız,
tehdit bölgesi 2000e göre çok büyüdü, İran sınırdan Suriye
topraklarına intikal etti, Türkiye kara unsurlarının neredeyse
tamamını İran-Akdeniz arasındaki 1.300 kilometre
uzunluğundaki sınır hattına getirdi. Türkiye, ya büyük
resmi göremedi ya da kamuoyunu tatmin etmeye maalesef oynadı. Terörizm
demokrasi ve insan hakları gibi kavramlarla haklı gösterilemez ve
açıklanamaz ve ona karşı savaşılması için
devletin bütün imkânlarını kullanması şarttır.
Türkiye'nin bundan sonraki aşamada serinkanlı ve soğukkanlı
olması lazım, yeni bir maceraya da heveslenmemesi lazım.
Komşu ülkelerle ve dünya ülkeleriyle diplomasi kanallarını
kullanmamız lazım. Bizim İYİ PARTİ olarak güçlü bölge,
güçlü Türkiye dememiz bundan. İstikrarlı ve müreffeh bir
coğrafya tesis ederseniz eğer, bölgede terörü de yoksulluğu da
defedersiniz; her ikisini de.
Maceracılara
da iki çift sözüm var: Biz milletçe milliyetçiyiz. Soruyoruz: Bir avuç
serserinin karşısında bu memleketi bırakıp gidecek
miyiz? Şimdi Yeter! demeyeceğiz de ne zaman Yeter!
diyeceğiz? Bu vatan bizimdir. Bu vatan ya bizimdir ya da hiç kimsenin
değildir. Bu memleketin neresinde doğarsa doğsun cesur ve
kahraman çocukları her yerde kardeştir ve onları birbirine
düşürmek alçaklıktır. Kim bu lafları üstüne
alınıyorsa alınsın, mezhep ve etnik farklılıklarımız
bizim yüzyıllardır zenginliğimizdir. Türk devletine
vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türktür.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bu bayrak
için, bu vatan için milletin mübarek şehitleri, bu topraklara başka
eller değmesin, bayrak burçtan inmesin, minarelerden ezan sesi dinmesin
diye şehit oldular. O bayraktır bizim bayrağımız. Bu
bayrak ki barışın güvercini, savaşın kartalı; bu
bayrak ki tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim ve Türk milleti bu
toprakları Kürtüyle Çerkeziyle Alevisiyle Sünnisiyle hep birlikte
kanı ve canı pahasına vatan yapmıştır ve bu ülke
sahipsiz değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı).
AYLİN
CESUR (Devamla) - Kimdir bu ülkenin sahipleri? Yüce ve aziz Türk milletidir.
Cumhuriyetin de, ay yıldızlı bayrağın da,
İstiklal Marşımızın da, Büyük Atatürkün de sahibi
yüce ve asil milletimizdir ve o millet bütündür, ezelden ebede kadar da bütün
olarak yaşayacaktır. Bedeli neyse öderiz bölmeye
çalışanlara. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
13üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
14üncü
madde üzerinde 3 önerge vardır.
Önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
250
sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 14üncü maddesiyle 926 sayılı Kanuna eklenen ek madde
38de geçen teşkillerinde ibaresinin oluşumlarında
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haşim
Teoman Sancar Bayram
Yılmazkaya Ahmet
Önal
Denizli Gaziantep Kırıkkale
Polat
Şaroğlu Çetin
Arık Murat
Emir
Tunceli Kayseri Ankara
Özgür
Ceylan
Çanakkale
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) -
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Önerge hakkında konuşmak isteyen Ankara Milletvekili Murat Emir.
Buyurun
Sayın Emir. (CHP sıralarından alkışlar)
MURAT
EMİR (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz teklifin 14üncü ve 30uncu maddelerini birlikte ele
aldığımızda iki temel şey hedefleniyor. 14üncü
maddede Silahlı Kuvvetler bünyesindeki yedek subayların
gerektiğinde sınır dışında Sağlık Bakanlığı
teşkillerinde kullanılmasının önü açılıyor.
30uncu maddede ise değerli arkadaşlar, Sağlık
Bakanlığı bünyesinde olması gerekirken, TSK bünyesinde
zorunlu devlet hizmetini yapmak zorunda olan hekimlerin altı aya kadar
çeşitli harekâtlarda, operasyonlarda resen görevlendirilebilmesinin önü
açılıyor; bu, daha önceki yasal düzenlemede bir aydı ama yeni
düzenlemeyle resen altı aya kadar bu sivil şahıslar operasyon
bölgelerinde çalıştırılabilecek. Yine, aynı
şekilde, değerli arkadaşlar, süre sınırı olmaksızın
da sivil hekimler çeşitli yerlerde çalıştırılabilecek.
Niye
ihtiyaç duyuyoruz buna? Çünkü askerî hekimimiz yok, Silahlı Kuvvetlerin
acilen hekime ihtiyacı var, askerî hekimlerin bu görevi yürütmesi
gerekiyor ama GATA olmadığı için, askerî hekimler yetişmediği
için de sivilden hekim alıyorsunuz. Bir genç binbir zorlukla hekim oluyor,
mecburi hizmete gönderiyorsunuz, kendine göre bir dünyası var, hayalleri
var ama kuradan askerî hizmeti çekiyor. Şimdi de diyorsunuz ki: Sadece
ordu içerisinde sivil tabip, sivil memur statüsüyle çalışmakla
kalmayacaksınız, operasyon bölgesinde biz Dön. diyene kadar
kalacaksınız.
Değerli
arkadaşlar, bir defa GATAnın kapatılması bu orduya
yapılabilecek en büyük ihanettir. Bu ihaneti siz yaptınız. Bir
hışımla 2016da GATAyı kapattınız. Niye? Çünkü
GATA FETÖcülerin eline geçmişti. Niye? Çünkü GATAnın
anahtarını siz FETÖye teslim ettiniz. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar) Ondan sonra, GATAyı
düzeltmek yerine, FETÖye karşı operasyon yapmak yerine, FETÖyü temizlemek
yerine Askerî Tıbbiyeyi temizlediniz, askerî hastaneleri temizlediniz.
Gidin, bakın, gazilerimiz sıra bulmakta zorlanıyorlar,
gazilerimiz tedavi olmakta zorlanıyorlar. Askerî hekimlik dediğiniz
çok ciddi bir iştir, çok özel bir iştir, özel bir eğitim
gerektirir. Tıp fakültesi mezununun Askerî Tıbbiyenin
gerektirdiği bilgileri bilmesi mümkün değil. Askerî psikoloji,
biyolojik, radyolojik, kimyasal zehirlenmelere karşı tedbirli olma,
onun dışında operasyonlara katılma, cephede bire bir görev
yapma, Mehmetçikle omuz omuza yürüme çok daha özel bir eğitimi gerektirir
ama siz bunu yapmadığınız gibi aynı zamanda sivil
hekimlere, gencecik hekimlere de Biz oradan alana kadar orada
kalacaksınız. diyorsunuz. Bir defa bu haksızlıktır,
vicdansızlıktır. Zaten kurulan bir Sağlık Hizmetleri
Genel Müdürlüğü var Millî Savunma Bakanlığı bünyesinde,
oranın kadrolu hekimleri olması gerekir. Bize göre en doğrusu,
artık bu inattan vazgeçin. Bütün dünya gibi ordumuza Askerî Tıbbiyeyi
ve askerî hastaneleri tekrar kurmamız lazım, bunu yapana kadar da hiç
olmazsa kendi kadrosuyla çalışması lazım. Genç doktor kura
çekiyor, mecburi hizmetini yapacak, kendisini sınır ötesi bir
operasyonun ortasında buluyor ve aylarca. Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, bakın, burada yapılması gereken
son derece önemli. Bütün devleti, devletin bütün unsurlarını
çürüttünüz. GATAyı, iki yüz elli yıllık bir şanlı
tarihi görmezden geldiniz, iki yüz elli yıllık şanlı tarihi
bir tarafa bıraktınız ve GATAyı Ali Edizer gibi
insanların, müptezellerin eline bıraktınız. O Ali Edizer
ki, hemen anımsatayım, çok eşliliği savunan Ali Edizer. O
bir örnek değildi arkadaşlar, o bir örnek değildi, sizin
anlayışınız bu. Nereden referans aldığını,
kimin oraya atadığını, hangi torpille geldiğini
hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla, mutlaka yapılması gereken,
gencecik hekimlerin operasyon bölgelerinde hem taşıyamayacakları
bir yük sırtlarına yüklememek hem de orada gerçekten askerimizin,
Mehmetçikin hak ettiği nitelikte askerî sağlık hizmetini
alabileceği koşulları sağlayabilecek Askerî Tıbbiyeyi
tekrar ayağa kaldırmaktır.
Bu
vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 14üncü
maddesinin birinci fıkrasındaki eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Dursun
Ataş Hayrettin
Nuhoğlu
Adana Kayseri
İstanbul
Hasan
Subaşı Dursun
Müsavat Dervişoğlu
Antalya
İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) -
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen, Adana Milletvekili Mehmet Metanet
Çulhaoğlu.
Sayın
Çulhaoğlu, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET
METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin 14üncü
maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubumuzun görüşlerini ifade
etmek üzere söz aldım, heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken, Garada bölücü hain PKK terör örgütünün şehit ettiği
16 vatan evladına Allahtan rahmet diliyor, kederli ailelerine
sabrıcemil niyaz ediyorum; milletimizin başı sağ olsun.
Ecdadımızın
bizlere emanet ettiği bu cennet vatan topraklarımızda ve yurt
dışında huzur ve barışı sağlamak için
yüreklerini ortaya koyarak hain terör örgütleriyle kahramanca mücadele veren
askerlerimizin, polislerimizin Cenab-ı Allah güçlerini artırsın.
Bugün
Regaip Kandili, milletimizin Regaip Kandilini de kutluyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; madde gerekçesinde, 926
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa ek 38inci
madde ilave edilerek Millî Savunma Bakanlığında görev yapan
sağlık sınıfı; tabip, eczacı, sağlık
idarecisi, fizyoterapist gibi yedek subayların ihtiyaç hâlinde öncelikli
olarak gazilere ve güvenlik güçlerine hizmet veren Sağlık
Bakanlığı teşkilleri ile sınır ötesi ve
teröristle mücadele harekâtını destekleyen Sağlık
Bakanlığı sağlık teşkillerine görevlendirilebilmelerini
amaçlıyorsunuz. Aslında, geçmişte yanlış
yaptığınızı itiraf ediyorsunuz değerli
arkadaşlar. Askerî hekimlik alanında eğitim veren ve askeriyenin
ihtiyaçları doğrultusunda sağlık personeli yetiştiren
GATAnın yapısını bozmayacaktınız, askerî hastanelerin
işleyiş düzenini değiştirmeyecektiniz.
AK
PARTİ iktidarında, 2016 yılında 6756 sayılı
Kanunun 5inci maddesiyle Milli Savunma Üniversitesi adıyla yeni bir
üniversite kurmuşken, aynı kanunun 106ncı maddesiyle, Gülhane
Askeri Tıp Akademisine bağlı eğitim hastaneleri ve Türk Silahlı
Kuvvetleri Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi ile askerî hastaneleri,
dispanser ve benzeri sağlık hizmet birimleri ile Jandarma Genel
Komutanlığına ait sağlık kuruluşlarını,
Gülhane Askeri Tıp Akademisine bağlı yükseköğretim birimlerini
Milli Savunma Üniversitesi yerine Sağlık Bakanlığına
bağlı Sağlık Bilimleri Üniversitesine devretme
yanlışını yaptınız.
Gülhane
Askeri Tıp Akademisi bünyesinde yürütülmekte olan kimyasal, biyolojik,
radyolojik ve nükleer tehditlere karşı savunma, hava ve uzay
hekimliği, su altı hekimliği, harp cerrahisi gibi özellikli askerî
sağlık hizmetleri, aynı zamanda askerî eğitim
almış, uzmanlaşmış hekimler tarafından
yürütülmekteydi. Türk ordusunun askerî sağlık sistemini bozdunuz.
Gülhane
Askeri Tıp Akademisinin ve askerî hastanelerin tekrar eski
konumlarına döndürülmesi ordumuz için hayati öneme sahiptir. Tekrar
ediyorum: Burada en büyük hata, Gülhane Askeri Tıp Akademisinin
Sağlık Bilimleri Üniversitesine devriyle
yapılmıştır.
15
Temmuz hain darbe girişiminin ardından askerî hastanelerin
kapatılması nedeniyle savaş cerrahisi uzmanlığında
doktor sayısı 2.043 iken büyük bir oranda azalma meydana gelmiş,
347ye düşmüştür. Bu hatadan bir an evvel dönülmelidir. Savaş
cerrahisi çok özel bir konudur. Askerî tıp eğitimi ve uygulaması
normal tıp eğitimi ve uygulamasından farklılıklar taşımaktadır.
Askerî bir doktor, her türlü askerî harekât, savaş gibi durumlarda
çalışmaya hazırlıklıyken, sivil bir doktorun
savaş ortamında mesleki bilgisini tam olarak kullanabilmesi
beklenmemelidir.
Bir
başka husus da Türk Silahlı Kuvvetlerinin belkemiği olan
astsubaylarımızın emekliliğine yansıyacak şekilde
makam ve görev tazminatını alamıyor olmalarıdır.
Bunlara ilişkin, kanun teklifine 2 madde eklenmesi yönünde İYİ
PARTİ milletvekillerimizin önergesi ne yazık ki Komisyonda
reddedilmiştir.
Yine,
öğretmenlerimize, hemşirelerimize, personelimize, din görevlilerimize
verdiğiniz söz gibi, uzman çavuşlara da söz vermiştiniz. Sahi,
ne oldu arkadaşlar uzman çavuşlarımızın 3600 ek
göstergesi? Unuttunuz mu? Siz unutsanız da biz unutturmayacağız,
iki buçuk yıldır hatırlatmaya devam ediyoruz. Siz,
verdiğiniz sözü tutmamakta ısrar ediyorsunuz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı
hükûmet etme sistemiyle hukuk sistemimiz daha çok bozulmuş, Anayasa
kararları uygulanmaz hâle gelmiştir. Uluslararası her kategoride
gerilere düşmüş vaziyetteyiz ne yazık ki. Ekonomimiz daha da
kötüye gitmiş, açlık ve yoksulluk ayyuka
çıkmıştır. Çarşı pazar yangın yeri
olmuştur. Üreticimiz üretimden uzaklaşmış,
çalışanlarımız daha da fazla geçim derdine
düşmüştür. Emeklilerimiz karın tokluğuna iş arama
derdine düşmüş, esnafımız iş yapamadığı
için kepenk kapatmak zorunda kalmıştır diyor, heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ederim Sayın Çulhaoğlu.
Şimdi
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin 14üncü maddesinde yer
alan talep edilmesi ibaresinin istenmesi şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Mahmut
Celalet Gaydalı Murat
Çepni
Adana Bitlis İzmir
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Serpil
Kemalbay Pekgözegü Semra
Güzel
Muş İzmir Diyarbakır
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
Önerge
hakkında konuşmak isteyen, Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel.
Buyurun
Sayın Güzel. (HDP sıralarından alkışlar)
SEMRA
GÜZEL (Diyarbakır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun teklifinin 14üncü maddesi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Maddeyle 926 sayılı
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa ek madde eklenmek suretiyle,
Millî Savunma Bakanlığında görev yapan sağlık sınıfı
yedek subayların, ihtiyaç hâlinde, öncelikli olarak gazilere ve güvenlik
güçlerine hizmet veren Sağlık Bakanlığı
teşkilleriyle sınır ötesi harekâtını destekleyen
Sağlık Bakanlığı sağlık teşkillerine
görevlendirilmeleri amaçlanmaktadır.
Hepimiz
biliyoruz ki, bir pandemi sürecinden geçmekteyiz ve bu sürecin en
ağır yükünü sağlık emekçileri arkadaşlarımız
aldı. Yüklerinin bu kadar ağır olmasının altında
yatan temel sebeplerden biriyse hâlâ ülkede çok ciddi sağlık emekçisi
açığının bulunmasıdır. Bakanlık, bu sürecin
en başından beri ısrarla dile getirilen bu sorunu görmezden
geldi. Şimdi de sağlık emekçilerine en çok ihtiyacımız
olan bugünlerde, onların taleplerine göz yumarak her defasında
iş yükünü artırarak az personelle çok iş yapmaya gitmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bizlerin sağlık emekçilerine daha çok birinci
basamak sağlık hizmetlerinde, hastanelerde ve toplumun içerisinde
ihtiyacımız var. Şunu dile getirelim: Sağlık Komisyonu
üyesiyim ve neredeyse her gün onlarca sağlık grubu, birçok arkadaşımız
bana ulaşarak atamaların yapılmadığını,
yıllarca okudukları hâlde işsiz kaldıklarını ve
ihtiyaç olduğu hâlde kadro açılmadığını dile
getiriyorlar. Fizyoterapistler, sağlık yönetimi mezunları,
odyometristler, evde bakım teknikerleri, tıbbi sekreterler,
optisyenler, sosyal hizmet uzmanları, psikologlar ve daha onlarca
yardımcı sağlık grubu emekçileri Hükûmetten atama bekliyor.
Bu
pandemi sürecinde her iş kolunda artan iş yüküne rağmen,
sağlık emekçisine duyulan ihtiyacın bu denli artmasına
rağmen ısrarla ya atamalar yapılmamakta ya da ihtiyacın çok
altında yapılmaktadır. Düşmanlık politikasıyla
KHKyle atılan arkadaşlarımız işlerine iade
edilmemektedir. Eğer sağlıkçıların çalışma
koşullarında bir değişiklik yapılacaksa öncelikle halk
sağlığı göz önüne alınarak düzenlemeler
yapılmalıdır. Sağlık emekçisi
arkadaşlarımız Maskeler Konuşuyor etkinliği yaparak
taleplerini dile getirdiler, bizler de buradan onların taleplerini bir kez
daha dile getiriyoruz. Sağlık emekçisi
arkadaşlarımızın sorunları hâlâ çığ gibi
önümüzde duruyor. Hâlâ Covid-19 meslek hastalığı
başvuruları kabul edilmiyor. Hâlâ uzun nöbetler ve mesai saatleri
bitmedi, Tükeniyoruz. diyorlar. Zam diye onlara reva görülen ücret yaşam
standartlarının çok altında.
Sayın
milletvekilleri, bizler toplumun sağlığını,
halkın sağlığını korumak için yıllarca
eğitim aldık. Ve hepimizin bildiği, iki bin yıl önce
yazılan, kaleme alınan Hipokrat Yemininin orijinalinde şöyle
der: Gücüm yettiği kadar tedavimi hiçbir vakit kötülük için değil,
yardım için kullanacağım. Kasıtlı olan bütün
kötülüklerden kaçınacağım. Bu aşamada topluma
yapılacak en büyük iyilik en hızlı şekilde
aşılamanın yapılmasıdır. Corona salgınının
durmasına dönük -herkesin gözlerini çevirdiği- Covid-19
aşılaması devam ederken ülkeler arasında büyük
farklılıklar olduğu görülüyor. Mesela, İsrailde
yaklaşık her 100 kişiden 76,25ine aşı uygulandı.
Birleşik Arap Emirliklerinde her 100 kişiden 51,3üne aşı
uygulandı. Türkiye'de ise birinci doz aşı her 100 kişiden
5,3üne, ikinci doz aşıysa her 100 kişiden 0,9una
uygulandı. Bu hâliyle baktığımızda, Türkiye'de durumun
oldukça vahim olduğunu görüyoruz.
Sağlık
örgütleri, MHRS randevu sistemi ve karekod uygulamalarında yaşanan
sorunlar ve birinci basamak sağlık hizmetlerinin ihmal edilmesi
sonucu aşılamanın birinci aşamasının dahi
tamamlanmadığını dile getiriyor ve böyle devam ederse 60
milyonluk kesimin iki yılda aşılanabileceğini söylüyor. Bu
durum aynı zamanda her şeye kaynak yaratan iktidarın halk
sağlığına nasıl yaklaştığını
gözler önüne seriyor. Yine, toplumun bağrından yükselen -savaşa,
saraya değil- halk sağlığına bütçe talebinin ne kadar
haklı bir talep olduğunu gösteriyor.
Ayrıca,
büyükşehirlerde yüzde 70-90 arasında seyreden 75 yaş üstü
aşılama oranlarının Kürt nüfusunun yoğun olduğu
illerde yüzde 30un altında olması da izahat gerektiren bir durum.
Oranın bu kadar düşük olmasının sebebi nedir? MHRSde ve
internet erişiminde yaşanan sıkıntılar mı?
Eşitsiz ve ayrımcı politikalar mı? Yoksa hiçbir zaman
istemeyeceğimiz aşı reddi mi? Eğer öyleyse halk
aşıya dair derhâl bilgilendirilmelidir. Yoksa her şekilde bu
yaşanan sorunların muhatabı ve sorumlusu Bakanlıktır,
sürecin şeffaf yürütülmemesidir.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
14üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
15inci
madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
250
sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 15inci maddesiyle değiştirilen 926 sayılı
Kanunun geçici 43üncü maddesinde yer alan müştereken ibaresinin
birlikte şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haşim
Teoman Sancar Çetin
Arık Ahmet
Önal
Denizli Kayseri Kırıkkale
Bayram
Yılmazkaya Ali
Keven Özgür
Ceylan
Gaziantep Yozgat Çanakkale
Polat
Şaroğlu
Tunceli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen, Yozgat Milletvekili Ali Keven.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
KEVEN (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 15inci
maddesi hakkında CHP Grubum adına söz almış bulunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken, Gara bölgesinde bölücü terör örgütü PKKnın şehit
ettiği, kaçırılan asker, polis, sivil 13
vatandaşımıza ve 10 Şubatta şehit edilen 2
yüzbaşımız ve 1 astsubayımıza Allahtan rahmet
diliyorum; ailelerine başsağlığı ve sabır
diliyorum. Ayrıca, tüm İslam âleminin üç aylarını ve
kandillerini kutluyorum.
16
şehit verilen bu olayın üstünün parti kongreleriyle ve
milyonların vicdanını yaralayan o gülüşmelerle
kapatılamayacağı bir gerçektir. Gerçeklerden
kaçamayacaksınız. Yüce milletimiz bir şehit annesinin
hıçkırıklarını parti kongresine malzeme yapanları
bir kenara not etti, zamanı geldiğinde onları da tarihin
çöplüğüne atacaktır.
Türk
Silahlı Kuvvetleri iktidarınız döneminde çok çekti. Sizin
döneminizde Türk Silahlı Kuvvetlerimiz çok örselendi. Göz bebeğimiz
ordumuzu önce FETÖ terör örgütüne adım adım teslim ettiniz,
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğu bir teröristin
gizli tanıklığıyla terör örgütü lideri diye sanık
sandalyesine oturttunuz, Habur Kapısında dağdan inen
teröristlere şov yaptırdınız, bir belediye seçimini
kazanmak uğruna İmralıdan mektup getirttiniz,
teröristbaşının kardeşine TRTye röportaj
yaptırdınız, kozmik odayı yağmalattınız;
yüzlerce subay, astsubayımızı kumpas davalarıyla
çürüttünüz. Onuruna yediremeyip intihar eden Yarbay Ali Tatarın
hesabını kim verecek soruyorum? Kim, kim? (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Bunların hiçbiri doğru değil, hiçbiri
doğru değil.
ALİ
KEVEN (Devamla) - Daha sonra, FETÖyle mücadele bahanesiyle yılların
birikimini, Kuleli Askerî Lisesini, Harbiyeyi bir gece lağvettiniz,
liyakat sistemini bozdunuz, askerî disiplini mahvettiniz, askerî hastaneleri de
gazi tedavisinde uzmanlaşan GATAyı da yok ettiniz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu şekilde dayatmalarla
getirilen kanun tekliflerinde askerî personelin bütün sorunları neden
masaya yatırılmıyor? Yapılan kanun
değişikliği teklifinde sözleşmeli erbaşların,
uzman çavuşların sorunları görmezden geliniyor ve erteleniyor.
2011 yılında uygulanmaya başlanan sözleşmeli erbaş
uygulamasında, görev süresi yedi yılı bulup ayrılanlar
kanunda belirtilen hakları olan kamu kurumlarına
atamalarının yapılmasını bekliyorlar. Sözleşmeli
erbaşlarımız, uzmanlarımız terör bölgelerinde
yoğun mesaileri sonrası görevlerini tamamladılar ve şimdi
kamu kurumlarına atamalarının yapılmasını
beklemektedirler. Mağdur edilen 3 bine yakın sözleşmeli
erbaşımız Kanun maddesini ne zaman uygulayacaksınız?
diye soruyorlar. Bu mağduriyeti lütfen bir an önce çözün. Yine,
sözleşmeli erbaş olarak görev yapanların mesai sonrası evlerine
gidebilme hakları uygulanmıyor refakat izni, asgari geçim indirimi,
yol harcırahı, komando tazminatı gibi birçok özlük
sorunları çözüm bekliyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gazilik hakkı elinden
alınmış binlerce gazi mağdur. Yüzde oranı hesaplayıp
santim santim uzuv kaybı ölçen bu sistemde gazilik unvanı verilmeyen
binlerce gazi mağdur. Malullük oranı gibi gerekçeler gösterilip daha
sonra gazilik unvanı elinden alınan ve zaman zaman basına da
yansıdığı üzere ödenen ücretlerin ve protezinin dahi
faiziyle elinden alındığı belirlenen gazilerimizin
yaşadığı bu mağduriyetleri telafi edilmelidir.
Malullük oranı üzerinden bir ayrımcılık
yapılmasını asla tasvip etmiyoruz. Santim santim gazilik
ölçüyorsunuz. Terörle mücadelede yaralanmış, parmağı kopmuş,
vücudunda şarapnelle veya kurşunla yaşayan gazilerimiz gazilik
haklarının teslim edilmesini istiyorlar.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yozgat ilimiz verdiği
şehitleriyle anılan bir şehirdir. 350 şehit, 170 terör
mağduru gazi vardır. Birinci Dünya Savaşından
Kurtuluş Savaşına, Kurtuluş Savaşından
güneydoğu operasyonlarına kadar binlerce şehit vermiştir.
Yozgatımızın bir talebi oldu, Askerî birlik istiyoruz. dediler.
Yeni değil, yıllardır bu talebi dile getiriyoruz. Askerî birlik
sözünü Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan Yozgatta 10 Temmuz 2014
tarihinde yaptığı mitingde yeniledi, Ustalara usta birliği
yakışır. diyerek bu sözü vereli tam altı buçuk yıl
oldu. Yozgatlılar Sayın Cumhurbaşkanının bu miting
meydanında vermiş olduğu sözü tutmasını bekliyor.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 15inci
maddesinin birinci fıkrasındaki
"değiştirilmiştir ibaresinin "yeniden
düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Hasan
Subaşı Dursun
Ataş
İzmir Antalya Kayseri
Hayrettin
Nuhoğlu Hüseyin
Örs Feridun
Bahşi
İstanbul Trabzon Antalya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Antalya Milletvekili Feridun
Bahşi. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
FERİDUN
BAHŞİ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin 15inci
maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, şimdi bir an gözlerinizi kapatın ve bir rejimin
peşin suçlu kabul ederek kamplara tıktığı bir millet
düşünün. Yaşadıkları coğrafyanın bütün cadde,
sokak ve kapalı alanlarına yüz tanıma sistemine sahip kameralar
yerleştirilmiş. Yaşları 12 ila 65 arasındaki herkesin
DNA örneği, parmak izi ve kan grubu bilgileri toplanmış. Sadece
şehirler, beldeler arasında değil, mahalleler arasında bile
güvenlik noktaları oluşturulmuş. Dış dünyayla
irtibatı tamamen kesilmiş, gün içinde aynı güzergâhtan 2 defa
geçmek bile soruşturma sebebi olmuş. Her an ve her yerde resmî veya
sivil polislerin hiçbir gerekçe göstermeden sorgulama, tutuklama hatta öldürme
yetkisi var. Ölen ya da öldürülenlerin yakınlarının bunu sorması,
otopsi yapılmasını istemesi hatta cenazede ağlaması
ağır suç. Kimin kiminle evleneceğine, hangi kıyafetlerin
giyileceğine, ne öğreneceğine, nasıl
düşünüleceğine, neye inandırılacağına,
kadınların kaç çocuk doğuracağına kadar devlet karar
veriyor. Evet, arkadaşlar, sözünü ettiğim zulüm kızıl Çin
işgali altındaki Doğu Türkistanda yaşanıyor. Bu
soykırımı ne dünya ne de Türkiye görüyor. Sözde insan
hakları savunucuları sadece susuyorlar.
Soydaşlarımız
toplama kamplarında her türlü işkencelere hatta tecavüzlere maruz
kalıyor, âdeta soykırıma tabii tutuluyorlar ama ülkemde
basın-yayının ilgisini dahi çekmiyor, akan Türk kanı olunca
haber değeri bile taşımıyor. İki yıl önce
yapmış olduğum bir konuşmada Doğu Türkistandaki
soykırımın ülkemizde paralı poşet düzenlemesi kadar
bile gündeme gelmediğinden söz etmiştim, bugün çok daha gerideyiz.
Değerli
milletvekilleri, Doğu Türkistandaki soykırımı dünyaya
duyurmaya çalışan Uygur Türkü kardeşlerimize bugünlerde
yoğun bir şekilde gözaltı uygulanmakta hatta gece yarıları
terör örgütü üyeliği yaftasıyla evlerinden alınıp geri
gönderme merkezlerine yerleştirilmektedirler. Ne Batıda ne
İslam dünyasında ne de Türkiyede bu çığlık
duyulmamakta, akan kan Türkün olunca kulaklar sağır, gözler kör
olmaktadır. Ata yurdumuzda yüzyıllardır işgale,
soykırıma direnen Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi
kızıl Çinli cellatlara teslim eden anlayışı
şiddetle kınıyorum.
Değerli
milletvekilleri, iktidarın, Türkiye ile Çin arasında imzalanan
Suçluların İadesi Anlaşmasını Meclis gündemine getirmeyi
düşündüğünü duymaktayız. İktidarı bu kürsüden
uyarıyoruz, sakın böyle bir işe kalkışmayın. Bu
anlaşmanın onaylanmak istenmesindeki amaç nedir?
Dışişleri Bakanı, bu anlaşmanın Uygur Türklerini
kapsamayacağını söylüyor. Bildiğimiz, Çinden iadesi istenebilecek
tek bir Türk vatandaşı bile yok. Çine göreyse Uygur Türklerinin
tamamı terörist. Peki, Uygur Türkleri de iade kapsamı
dışındaysa Çin neden bu anlaşma konusunda bu kadar
ısrarcı ve Çine hangi suçlular iade edilecek? Siz tek taraflı
olarak Çine Uygur Türklerini iade etmek üzere mi bu anlaşmayı
onaylamayı düşünüyorsunuz? Son günlerde ülkemizde yaşayan Uygur
Türklerine uygulanan gözaltılar, anlaşma onaylanırsa terör
örgütü üyeliğinden iade için bir ön hazırlık mı? Bu
anlaşma onaylanmazsa aşı ya da kredi gelmiyor mu Çinden?
İktidarı bu kürsüden bir kere daha uyarıyoruz, sakın
anlaşmayı onaylamaya kalkışmayın.
Soydaşlarımıza ikinci bir Boraltan Köprüsü faciası
yaşatılmasına izin vermeyeceğiz.
Al
bayrağa ve gök bayrağa bin selam olsun. Ne mutlu Türküm diyene. Gazi
Meclisi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesinde yer
alan ihtisas ibaresinin uzmanlık şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rıdvan
Turan Kemal
Peköz Murat
Çepni
Mersin Adana İzmir
Serpil Kemalbay
Pekgözegü Habip
Eksik
İzmir Iğdır
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Adana Milletvekili Kemal Peköz.
Buyurun
Sayın Peköz. (HDP sıralarından alkışlar)
KEMAL
PEKÖZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun teklifinin 15inci maddesi üzerine söz aldım
ancak başka bir konuya değinmek istiyorum.
Ayrımcı
bir uygulama nedeniyle milletvekillikleri düşürülen ve daha sonra da
cezaevine konulan arkadaşlarımızla ilgili daha önce çokça dile
getirildi ama unuttuğumuz ya da sineye çektiğimiz, kabul
ettiğimiz düşünülmesin diye bir kez daha dile getirmek istiyorum.
Anayasa Mahkemesi, 4 Haziran 2020de milletvekilliği düşürülen 3
isimden 1i olan Enis Berberoğlu hakkında Anayasanın 67nci
maddesinin yani seçme ve seçilme hakkının ihlaline karar vererek
Meclise yeniden dönmesini sağladı. Berberoğlunun milletvekilliğinin
düşürülmesi hakkında hak ihlali kararı verilmesi, gayet
memnuniyetle ve olumlu karşıladığımız bir durum
olmasına rağmen aynı gün vekillikleri düşürülen Leyla Güven
ve Musa Farisoğullarının başvuruları ise yine
aynı Anayasa Mahkemesi tarafından reddedildi. Bu alanda karar son
derece önemlidir çünkü Milletvekilliğinin temsil ettiği halk
iradesinin ön planda tutulduğu ifadesi yer almıştır. Bu
açıdan karar ve gerekçesi vekillerimiz Leyla Güven ve Musa Farisoğulları
açısından da geçerli olmalıdır. Buna göre hem
Anayasanın 84üncü maddesi hem de teamüle göre karar
kesinleşmiş olsa dahi Genel Kurulda okunmamalı ve vekillikleri
düşürülmemeliydi. Peki, bugün ne değişti? Neden bugün adalette
uygulamada çifte standart var? Çünkü bu arkadaşlar
Bugünkü iktidarın
aklı -tabir etmek istemiyorum ama halk böyle anlıyor, seçmenler de
böyle anlıyor- Kürte düşmanlıktan ibarettir. Kürtün
milletvekili olmasına veya belediye başkanı olmasına,
herhangi bir kazanımının olmasına düşmanca bir
tavırla yaklaşılmaktadır. Çünkü bugünkü iktidar aklı,
kendi bekasını Kürte zulmetmekte, Kürtü yok saymakta görüyor.
Bugün,
milletvekillerimizin tutuklanmalarına neden olan dosyaların
savcı ve hâkimlerinin tümü cezaevlerinde olmasına rağmen,
bunların verdiği kararlarla arkadaşlarımızın
vekillikleri düşürüldü ve cezaevine gönderildiler. Bugün, sadece Güven ve
Farisoğulları Vekillerimiz değil, uyduruk deliller, kim
olduğu bilinmez gizli tanıklarla yüzlerce seçilmiş siyasetçimiz
hâlâ haksız yere tutuklu bulunmaktadır. Çünkü konu Kürtler olunca her
şey gibi yargı da duruyor, çünkü söz konusu Kürt vekiller olunca
hukuk anında gukuk oluyor yani alavere dalavere, Kürt Mehmet yine nöbete
gidiyor.
Berberoğlu
kararında seçme ve seçilme hakkını irdeleyen aynı Anayasa
Mahkemesi, Leyla Güven, Farisoğulları, Demirtaş ve nice HDPli
milletvekilleri için seçme ve seçilme haklarının adını dahi
anmamıştır yani toplumun bir kesiminin seçme ve seçilme
hakkı var ama diğer kesiminin seçme ve seçilme hakkı
gasbedilebiliyor. Elbette bu ayrımcılık, bu adaletsizlik ilk
değil çünkü bu ülkenin tarihi, Kürtlerin taleplerinin
bastırılması tarihidir aynı zamanda. Bu tarihin en önemli
boyutlarından biri de Kürtlerin siyasal temsilcilerinin, Kürtlerin irade
ve taleplerinin siyaseten dışlanmasının -yani demokratik siyasete
darbe vurmanın- da aynı zamanda tarihidir. Leyla Güven ve Musa
Farisoğulları davasını reddeden Anayasa Mahkemesinin çifte
standardı, ömür boyu duvara asılı olarak kalacaktır.
İşte,
ayrımcılık bu kadar nettir. Bu nedenle, tekrar ve tekrar
söylemekten imtina etmeyeceğiz: Selahattin Demirtaş, Figen
Yüksekdağ, Musa Farisoğulları, Leyla Güven ve onun
dışındaki onlarca vekilimizin, onlarca belediye
başkanımızın haklarının iadesini sağlamak
için mutlaka ve mutlaka
Biz ancak mücadele ederek bunların haklarını
iade edebiliriz, aksi hâlde iktidardan bir beklentimiz yoktur.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 15inci
maddesiyle değiştirilen 926 sayılı Kanunun geçici 43üncü
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Terörizmle Mücadele
Mükemmeliyet Merkezi Komutanlığı" ibaresinin
"mükemmeliyet merkezi komutanlıkları" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özlem
Zengin
Ramazan Can Sabahat
Özgürsoy Çelik
Tokat Kırıkkale Hatay
Abdullah
Güler Ahmet
Özdemir Fehmi
Alpay Özalan
İstanbul Kahramanmaraş İzmir
Recep
Özel
Isparta
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Efendim, gerekçe
BAŞKAN
Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle,
Türk Silahlı Kuvvetlerinde hâlihazırda Terörizmle Mücadele
Mükemmeliyet Merkezi Komutanlığı ve Çok Uluslu Deniz
Güvenliği Mükemmeliyet Merkezi Komutanlığı olmak üzere
hâlihazırda NATO'ya akredite 2 mükemmeliyet merkezi bulunmaktadır.
Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi Komutanlığı terörizmle
mücadeleye yönelik olarak stratejik ve operasyonel seviyede eğitim ve
öğretim düzenleyerek icra etmektedir. Çok Uluslu Deniz Güvenliği
Mükemmeliyet Merkezi Komutanlığı da benzer şekilde deniz
güvenliğine yönelik olarak eğitim ve öğretim faaliyet
alanında olmak üzere kurs, eğitim ve seminerler planlayarak icra
etmektedir. Bu kapsamda, Çok Uluslu Deniz Güvenliği Mükemmeliyet Merkezi
Komutanlığının madde kapsamına alınması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda 15inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair 1 önerge vardır. Önergeyi
okutup Komisyona soracağım, Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım, Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlindeyse
önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
250
sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 15inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin numaralarının buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE
16- 27.07.1967 tarihli ve 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununa aşağıdaki geçici 46'ncı madde
eklenmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 46- 12 Mart 1971 ve 15 Temmuz 2016 tarihleri arasında
kesinleşmiş yargı kararına dayanmayan idari işlemlerle
harp okulları, fakülte ve yüksekokulları ile astsubay sınıf
ve meslek yüksekokullarından ilişiği kesilen askeri öğrenciler
veya vefatları halinde hak sahipleri de bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren üç ay içinde başvurmaları halinde
aşağıda belirtilen esaslar çerçevesinde geçici 32. Madde ile
düzenlenmiş haklardan yararlanırlar. Harp okulları, fakülte ve
yüksekokullar ile astsubay hazırlama okulu ve meslek yüksek okullarından
5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununa tabi
sigortalı iken ilişiği kesildikten sonra eşiti bir fakülte
veya yüksek okuldan mezun olanlar ile ilişiğinin kesildiği
tarihteki emeklilik için zorunlu asgari süreyi bu yasanın yürürlük
tarihinde doldurmuş olanlar, askeri okuldan mezun olmuş
sayılırlar ve emsallerine geçici 32. Madde ile
tanınmış haklardan bütünüyle yararlanırlar. Bu
kişilerin tahsil edilmiş öğrenim giderleri yasal faizi ile iade
edilir.
Haşim
Teoman Sancar Özgür
Ceylan Bayram
Yılmazkaya
Denizli Çanakkale Gaziantep
Ömer Fethi
Gürer İrfan
Kaplan Çetin
Arık
Niğde Gaziantep Kayseri
BAŞKAN
Sayın Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor
musunuz?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) Salt
çoğunluğumuz yoktur Başkanım.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış
olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
16ncı
madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Buyurun,
okuyun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
250
sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 16ncı maddesiyle 926 sayılı Kanuna eklenen
Ek Geçici 99uncu maddesinin birinci fıkrasının birinci
cümlesinde geçen Deniz Kuvvetleri Komutanlığında ibaresinin ve
birinci fıkrasının ikinci cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haşim
Teoman Sancar Özgür
Ceylan Bayram
Yılmazkaya
Denizli Çanakkale Gaziantep
İrfan
Kaplan Ömer
Fethi Gürer Çetin
Arık
Gaziantep Niğde Kayseri
Utku
Çakırözer
Eskişehir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözer.
Buyurun
Sayın Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)
UTKU
ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Mübarek
Regaip Kandilimizi kutluyor, ülkemize ve tüm dünyaya huzur ve kardeşlik
getirmesini diliyorum.
Aralarında
Eskişehirli hemşehrimiz Mevlüt Kahvecinin de bulunduğu aziz
Gara şehitlerimize bir kez daha Allahtan rahmet diliyor, acılı
ailelerine ve ulusumuza başsağlığı diliyorum.
Silahsız rehineleri böylesine alçakça katleden terör örgütünü ve onun
sınırımızın dışında konuşlanarak
ülkemizin güvenliğine tehdit oluşturmasına olanak
sağlayanları bu kürsüden lanetliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, terör örgütünün kaçırıp yıllarca rehin
aldığı ve vahşice öldürdüğü şehitlerimizin
kurtarılmasına yönelik yapılan operasyonun
başarısız sonuçlanması istisnasız hepimizi
üzmüştür ama sadece üzülmek yetmez, böylesine olağan
dışı bir olayla
karşılaştığımızda atılması
şart olan adımlar vardır. Birincisi, bu
başarısızlığın siyasi sorumluluğunun mutlaka
üstlenilmesi gerekir. Dünyanın neresinde olursa olsun,
başarısız bir rehine kurtarma operasyonunun sorumluları
halkına hesap verir. Burada, AK PARTİ Genel Başkanı da olan
Cumhurbaşkanı Erdoğanın kendi ifadesiyle de teyit
ettiği başarısızlığın ve dün bir
konuşmasında kendisini başa koyarak
sıraladığı sorumluların halka hesap vermeleri gerekir.
Yapılan açıklamalar, Meclisimize verilen bilgilendirme yeterli
değildir. Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlunun
sorduğu 5 hayati soru hâlâ yanıtlanmış değildir.
Aynı şekilde, önceki gün yapılan görüşmelerde bu kürsüde
siyasi parti sözcülerinin dile getirdiği son derece önemli soruların
hiçbiri yanıtlanmış değildir.
En
az birincisi kadar önemli olan ikinci konu ise Türk Silahlı
Kuvvetlerimizin bu operasyonda neden başarısız olduğunu ön
yargısız bir biçimde inceleyecek bir soruşturmaya duyulan
ihtiyaçtır. Bu konuda Meclisimiz önderlik etmeli, bir araştırma
komisyonu kurulmalı, ilgili kurumların yetkilileri dinlenmelidir. Bu
operasyonun başarısızlığının ardında
yatan nedenler -istihbarat olsun, operasyonel olsun- tüm boyutlarıyla
ortaya konulmalı, geleceğe ışık tutacak tavsiyelerle
birlikte bu rapor kamuoyuna açıklanmalıdır. Ancak bu
şekilde, bu konunun -PKK olsun, FETÖ olsun- terör örgütleri
tarafından istismar edilmesi, yurt dışında Türkiye
aleyhinde kullanılması önlenmiş olur değerli
arkadaşlarım.
Değerli
milletvekilleri, kanun teklifiyle ilgili görüşlerimi paylaşmadan
önce, vatanımızın korunması ve bizim huzur ve güven içinde
yaşayabilmemiz için en zor koşullarda dahi özveriyle görev yapan
kahraman Mehmetçiklerimizden en üst düzey rütbeli generaline, amiraline kadar
tüm Silahlı Kuvvetlerimize şükranlarımı ifade etmek
isterim.
Değerli
arkadaşlarım, bizler, işte bu kahraman Silahlı Kuvvetler
mensuplarımızın özlük haklarının gerçek anlamda
iyileştirilmesine ilişkin düzenlemeleri bu teklifte görmek isterdik.
Mesela, Emekli Astsubaylar Derneğimizin sürekli sizlere, bizlere, hepimize
ilettiği talepler ortada. Birincisi, söz verildiği hâlde makam, görev
tazminatı hakları hâlâ verilmiş değil. Eğer bu
teklifte buna ilişkin bir düzenleme yapabilirsek
astsubaylarımızın emeklilik maaşlarını
iyileştirmiş olacağız. İkincisi, kademe, derece
sorunu. Meslek yüksekokulu mezunu astsubaylarımızın göreve
9uncu derecenin 2nci kademesinden, lisans mezunlarının ise 8inci
derecenin 1inci kademesinden başlamaları ivedilikle
sağlanmalıdır. Sadece astsubaylarımız da değil,
üstsubaylara verilen görev, makam tazminatı bir üstsubay olan binbaşılarımıza
da verilmelidir. Vatan savunmasının sözleşmesi olmaz
anlayışıyla görev yapan uzman çavuşlarımızın
kadro istekleri bir an önce karşılanmalıdır.
Sözleşmeli erlerimizin mesai sonrası evlerine gidebilmelerine dair
kanun eksik uygulanmaktadır. Refakat izni, mehil izni, yol
harcırahı, asgari geçim indirimi, komando tazminatı, ikinci
doğu tazminatı gibi özlük haklardan faydalanamamaktadırlar,
bunların bir an önce iyileştirilmesi gerekir. Keza kahraman
gazilerimizin bizden talepleri var, bu taleplerin eksiksiz yerine getirilmesi
gerekir.
Değerli
arkadaşlarım, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin
sıkıntıları üzerine konuşurken FETÖcülerin siyasi
iktidarı da yanlarına alarak şerefli Türk ordusunun
subaylarına kurduğu kumpasları hiç unutmamamız gerektiğini
bir kez daha bu kürsüden vurgulamak isterim. Daha birkaç gün önce Balyoz
kumpasının 10uncu yıl dönümüydü. On yıl önce 163 kahraman
subayımız FETÖnün Türk Silahlı Kuvvetlerini yok etmek için
başlattığı Balyoz kumpasıyla zindana atıldı,
hayatları çalındı. On yıl geçti aradan; Balyoz, Ergenekon,
amirallere suikast, asgari casusluk iddialarıyla açılan davalarda
ordumuzun yetişmiş, kahraman subayları hem haksız, hukuksuz
yere zindanlarda yatırıldı hem de canlarından, ailelerinden
daha fazla sevdikleri Türk ordusundan tasfiye edildiler. Suçsuz yere
kendilerine yaşatılan bu acılar yüzünden hayata veda eden Yarbay
Ali Tatar, Kurmay Albay Murat Özenalp, Amiral Cem Çakmak, Kurmay Albay Berk
Erden, Albay Abdülkerim Kırca ve daha nicelerini saygıyla
anıyoruz ama sadece anmak yetmez, her şeyden önce devlet, bu kumpaslar
nedeniyle sorumluluğunu üstlenmeli ve sürecin mağduru vatansever
subaylarımızdan resmî özür dilenmelidir. Bu kumpaslar nedeniyle
yaşamını kaybeden kumpas şehitlerine hukuki statü
tanınmalı ve ailelerinin tazminat talepleri
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UTKU
ÇAKIRÖZER (Devamla) Sayın Başkan?
BAŞKAN
Vermiyoruz söz.
UTKU
ÇAKIRÖZER (Devamla) İki dakika
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 16ncı
maddesinin birinci fıkrasındaki eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Dursun
Ataş Hasan
Subaşı
İzmir Kayseri Antalya
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Yasin
Öztürk Hayrettin
Nuhoğlu
Adana
Denizli İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) -
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Denizli Milletvekili Yasin Öztürk.
Buyurun
Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunuyla ilgili kanun teklifinin 16ncı
maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Geçtiğimiz
hafta acı haberleri peş peşe aldık. Önce 3 kahraman
askerimiz Gara'daki operasyon sırasında şehit düştü.
Ardından bölücü örgüt PKK'nın yıllardır elinde rehin olarak
bulunan 13 savunmasız, silahsız vatan evladımız
şehadet mertebesine yükseldi.
Aileleri
yıllardır evlatlarını kurtarmak için çalmadık
kapı bırakmamışlardı. Jandarma Uzman Çavuş Ümit
Gıcır'ın Babası Musa Gıcır da bize
ulaşabilenlerdendi. Bana oğlunun durumunu anlatan mektubu
uzatırken, gözlerindeki bakışı hayatım boyunca unutmam
imkânsız. Tek bir dileği vardı: Oğlumu kurtarın.
Cenab-ı
Allah'tan öncelikle şehitlerimize rahmet, altı yıldır
gözyaşlarıyla evlatlarını beklerken şehit
oldukları haberini alan kederli ailelerine ve yüce Türk milletine
sabır ve başsağlığı diliyorum.
PKK,
sözde çözüm sürecinin ardından kaçırmıştı bu
evlatlarımızı. Neden? Dağılan pazarlık
masasına yeniden oturabilmek için. Devletin feda edemeyeceğini
düşündüğü askerimizi, polisimizi, istihbarat görevlimizi rehin alarak
pazarlık yapmak için. Devlet, teröristle pazarlık yapmaz. Devlet,
eşkıyayla masaya oturmaz. Devlet, arkasına milletini alır
ve Silahlı Kuvvetleri eliyle operasyon yapar. Her operasyonda Türk milleti
olarak gönlümüz Mehmetçikle, elimiz duadadır.
Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun teklifinin 16ncı maddesinde
1993-2007 yılları arasında Deniz Kuvvetleri
Komutanlığında astsubaylıktan subaylığa geçen
ancak kurslarının geç başlaması nedeniyle bir yıl
kıdem kaybına uğrayan 40 subayın mağduriyetlerini
giderecek şekilde nasıp tarihleri düzenlenmektedir. 40
subayımızın mağduriyetini gidermek, Gazi Meclisimizin bu
subaylara karşı bir borcudur. Aynı şekilde, 12nci dönem
kursiyer astsubaylarımızla ilgili vermiş olduğunuz sözü
hatırlatmak da bizim borcumuzdur. Bu çocukları, içinde kurusuna
yaşına bakmaksızın hepsini birden yok saydınız.
Nasıl bir devletiz ki aradan geçen dört buçuk yıla rağmen içinde
varsa ayıklayamadığınız kişiler yüzünden, hepsine
FETÖ'cü gibi yaklaşılmakta, kuralarını çekmelerine
rağmen, İçişleri Bakanının televizyonlarda söz
vermesine rağmen kıtalara katılmasına izin vermiyorsunuz.
Yine,
sayıları 40ın oldukça üzerinde olan ve sorunlarını
Sayın Cumhurbaşkanına, Millî Savunma Bakanına, Genelkurmay
Başkanına mektuplarla duyurmaya çalışan; siyasi parti
gruplarına, komisyon üyelerine defalarca mağduriyetlerini anlatmaya
çalışan bir grup var: Emekli binbaşılar. Komisyon toplantısında
Millî Savunma Bakanlığı adına bilgi veren Bakan
Yardımcısı Şuay Alpay,
binbaşılarımızın sorunundan haberdar
olduklarını ancak Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi nedeniyle kanun yapma usulünün değiştiğini, AK
PARTİsi milletvekillerinin acil olarak çalışmış
olduğu konularla ilgili düzenleme yaptığını
söylemiştir yani topu AK PARTİsi milletvekillerine
atmıştır. Ama görülen o ki Silahlı Kuvvetlerimize en az
yirmi beş yılını vermiş emekli
binbaşılarımızın sorunları AK PARTİsi
tarafından acil bulunmamıştır.
Emekli
binbaşılarımızın istedikleri ne? İstedikleri
lütuf değil, adalet istiyorlar sadece. Bugün Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarımıza emekli maaşı bağlama oranları
yüzde 74 ila yüzde 41 arasında değişmektedir. Türk Silahlı
Kuvvetleri İç Hizmet Kanununa göre, binbaşılar yarbaylar gibi
üstsubaydır, aynı göreve atanmaktadırlar ve görevlendirmeleri
yarbaylarla aynı statüdedir, binbaşılarımız da
yarbaylarımız gibi tabur komutanlığı yapmaktadır.
2002 yılında yarbaylara makam tazminatı verilmiş; bu, emekli
yarbaylara da yansıtılmıştır ancak bu düzenleme
yapılırken binbaşılar düzenleme dışı
bırakılmıştır. İlginç olan ise bu maaş
oranı yıllar içerisinde düşürülmüştür. 2000
yılında emekli olan bir binbaşı o dönemde
maaşının yüzde 60'ını alabiliyorken, tekraren
söylüyorum, bugün bu oran yüzde 41 seviyesine inmiştir. Şerefli
üniformasını üzerine giydikten sonra en az yirmi beş yıl
zorlu koşullarda görev yapan binbaşılarımız, kadro
yoksunu kalmamak adına cezalandırılamaz. Kendi sorumluluk
bölgelerinde birlik personeliyle üs ve karakollarda yıllarca birlikte
canı pahasına yan yana görev yapan, Mehmetçikle et ve tırnak
gibi olan binbaşılarımız sorunlarıyla baş
başa bırakılmaktan muzdarip, kendilerini
dışlanmış hissetmektedirler. Bu ne ahde vefaya
sığar, ne de adalete.
Günümüzde
binbaşı rütbesinde emeklilik bulunmamaktadır. 2000'li
yıllardan önce emekli olan binbaşı sayısı 2.300
civarındadır. Bu sayı Sosyal Güvenlik Yasası gereği
bundan sonra da artmayacaktır. Yapılması gereken, Türk
Silahlı Kuvvetleri rütbeleri içerisinde en mağdur kitle durumuna
gelmiş binbaşılara da makam tazminatı verilmesi ve bunun
emekliliğe de yansımasıdır.
Değerli
milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine
geçilmesinin ardından Türk Silahlı Kuvvetlerinin adı nedense
değişmiş ve Millî Savunma Bakanlığı
olmuştur. Bu doğrultuda, kanun gerekçesinde olduğu gibi, Millî
Savunma Bakanlığı kadrolarında görevli personelin özlük
haklarıyla ilgili iyileştirilmeler yapılmış gibi
gösterilse de bu sadece Maliye Bakanlığının
karşılayabileceği kısıtlı ölçüde pansuman
değişikliklerdir. Karşılaşılabilecek taleplerin
özüne inilmemiştir. Bu konulara da dikkatinizi çekmek istiyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
16ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair 1 önerge vardır. Önergeyi
okutup Komisyona soracağım, Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım, Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
250
sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 16ncı maddesinden gelmek üzere aşağıdaki
maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini
arz ve teklif ederiz.
MADDE
17 - 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanunu'na ekli (V) Sayılı Makam Tazminatı Cetveline
aşağıdaki sıralar eklenmiştir;
|
10) |
Kıdemli
Binbaşı |
1800 |
|
1) |
Binbaşı |
1600 |
|
2) |
Astsubaylıktan Subay
olan Kıdemli Yüzbaşı |
1600 |
|
3) |
Astsubaylıktan Subay
olan Yüzbaşı |
1600 |
|
4) |
II Kademeli Kıdemli
Başçavuş |
1800 |
|
5) |
Kademeli Kıdemli
Başçavuş |
1600 |
|
6) |
Kıdemli
Başçavuş |
1400 |
Haşim
Teoman Sancar Özgür
Ceylan Bayram
Yılmazkaya
Denizli Çanakkale Gaziantep
Ömer Fethi
Gürer İrfan
Kaplan Çetin
Arık
Niğde Gaziantep Kayseri
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) Salt
çoğunluğumuz yok Başkanım.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış
olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, pek kısa, bir dakika söz
talep edebilir miyim?
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, biraz önce 15inci maddeden
sonra gelmek üzere ve 16ncı maddeden sonra gelmek üzere 2 madde
ihdasımız vardı. 2si de Komisyonun salt çoğunluğu
olmadığı için kabul edilmedi. Bunlar, Silahlı Kuvvetlerdeki
personelin bazı eşitsizliklere veya hak ettiklerini düşündükleri
bazı tazminatlara kavuşabilmeleri için ve aslında
sorulduğunda kimsenin itirazının olmayacağı ancak
muhakkak ki Maliye Bakanlığının mutabakatı
olmadığı için, bugün Komisyondaki arkadaşların da bu
konuda salt çoğunluğu sağlayıp bir katkı
sağlayamadıkları maddeler. Özellikle burada, makam
tazminatı meselesinde biraz önce Sayın Utku Çakırözerin de
tutanağa geçirdiği gibi, kıdemli binbaşı,
binbaşı, astsubaylıktan subay olan kıdemli
yüzbaşı, astsubaylıktan subay olan yüzbaşı, astsubay
kıdemli başçavuşların ve iki kademeli kıdemli
başçavuşların yararlanamadıkları bir düzenleme. Bu konuda
biz Komisyonumuzun da, Millî Savunma Bakanlığının da
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika
Buyurun
Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa)
Sayın Bakan Yardımcımızın da bu
konuyu dikkate almasını, bu konuda çalışmalar yapılmasını,
Maliye Bakanlığının da bu konuda gerekli
yaklaşımı göstermesi suretiyle bu sürecin süreç içinde çözülmesi
için gayret gösterilmesini talep ediyoruz.
Bir
diğer husus da, bölüm başına -temel kanun olduğu için- 2
madde ihdası yapabiliyoruz. Komisyonda tutanaklara geçirdiğimiz ancak
yasama tekniği açısından 2den fazla ihdas öneremediğimiz
için diğer 2 önergemizi de çekmek durumunda
kaldığımızı ilgili personelin dikkatine sunmak
isterim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
17nci
madde üzerinde 2 önerge vardır; önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Buyurun,
okuyun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
250
sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 17nci maddesinde yer alan Uzman ibarelerinin Uzman ve
Sözleşmeli şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haşim
Teoman Sancar Çetin
Arık Ahmet
Önal
Denizli Kayseri Kırıkkale
Bayram
Yılmazkaya Erkan
Aydın Polat
Şaroğlu
Gaziantep Bursa Tunceli
Özgür
Ceylan
Çanakkale
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Bursa Milletvekili Erkan
Aydın.
Buyurun
Sayın Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN
AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
250
sıra sayılı Kanun Teklifinin 17nci maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle,
hafta sonu Gara Operasyonunda hayatını kaybeden 13 asker, polis ve
sivil vatandaşımıza, ayrıca kurtarma operasyonunda
şehit düşen 2 yüzbaşı ve 1 astsubayımıza
Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı,
ulusumuza da sabırlar diliyorum.
Bu
hain terör örgütü PKKyı da en üst düzeyden kınıyorum, her türlü
terör örgütünü; FETÖsünü de IŞİDi de kınıyorum, Allah en
kötü şekilde belalarını versin diyorum.
Şimdi,
2 Bakan; Millî Savunma Bakanı ve İçişleri Bakanı, iki gün
önce buradan, bu kürsüden bu operasyonla ilgili açıklamalarda bulundular.
Her ikisine de soru sorma fırsatımız maalesef olmadı.
Keşke soru sorma imkânı olsaydı da şu soruları
sorabilseydik: İlk soru, bu bir kurtarma operasyonu muydu, yoksa PKKya
karşı yapılmış genel bir operasyon muydu? Eğer
kurtarma operasyonu ise 39 uçakla bombalayarak oradaki kaçırılan
polis ve askerlerin sağ kurtarılma şansını hiç uzman
olmayan birisinin dahi bilebileceği bir konuda böyle bir yöntem neden
seçildi? Ya da daha önce örnekleri olduğu gibi, birtakım STKler,
MAZLUMDER, İnsan Hakları Derneği gibi buralarda daha önce
irtibatta bulunmuş ve birçok kaçırılan askerin geri kurtarılmasında
aracılık etmiş bu sivil toplum örgütleriyle neden irtibata
geçilmedi? Ha, diyebilirsiniz ki: Devlet pazarlık yapmaz. Peki, Osloda
yapılanlar neydi? Önce Görüşmedik. Görüşen şerefsizdir.
diyen, daha sonra da Ben gönderdim. denilen durum neydi? Bunları da
unutmadık.
Şimdi,
İçişleri Bakanı buradan dişlerini sıka sıka dedi
ki: O Murat Karayılanı yakalayacağız ve bin parçaya
böleceğiz. Peki, aynı İçişleri Bakanına soruyorum:
Kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan devletin televizyonuna
çıktığında o dişlerini sıktı mı acaba
ya da yine devletin haber ajansı Anadolu Ajansı tarafından
terörbaşının, teröristbaşının mektubu
okunduğunda yine o dişlerini sıktı mı acaba? (CHP
sıralarından alkışlar) Ya da dönemin Başbakan
Yardımcısı, Hükûmet Sözcüsü PKK bayrağını
asmayı ve Öcalana Sayın demeyi suç olmaktan çıkardık.
dediğinde, aynı İçişleri Bakanı dişlerini
sıktı mı; merak ediyoruz. Yine, dönemin Başbakan
Yardımcısı Öcalanın mesajları bizim de düşüncemiz.
dediğinde o dişler sıkıldı mı? Yine, eski AKP
milletvekili PKK terör örgütü değil, politik harekettir. dediğinde
o dişler ne yapıyordu acaba? Bunların hepsini, burada
olsalardı, o gün bize fırsat verselerdi sormak isterdik, maalesef
bunları soramadık. Ama şunu gayet iyi biliyoruz, halkımız
da biliyor: Birkaç oy uğruna yapılan bu hareketlerin halk
nazarında hiçbir itibarı yoktur.
Gelelim
kanun teklifine; süre azalıyor. Kanun teklifinde Türk Silahlı
Kuvvetleri personelinin özlük haklarıyla ilgili birtakım düzenlemeler
yapılıyor ancak bundan on bir gün önce, 6 Şubatta,
Cumhurbaşkanlığı bir kararname yayınlıyor Burada
Meclis kanun çıkaracak, Genelkurmay Başkanı, kuvvet
komutanları sadece uzman er ve erbaşların tayinini yapabilecek.
Yani Türk Silahlı Kuvvetlerini de siyasi bir kurum hâline getiriyorsunuz,
Millî Eğitim Bakanlığındaki ya da Sağlık
Bakanlığındaki gibi, subaylar gidip torpil arayacaklar diyorum.
Son
olarak da askeriyede on dokuz yılda liyakati yok ettiniz, yargı
sistemini yok ettiniz, sağlık sistemini yok ettiniz, oradaki
eğitim sistemini -ki en önemli kurumlardan biri askerî okullardı- yok
ettiniz, vazifede devamlılık esasını yok ettiniz ve bütün
bunların sonucunda da 15 Temmuzda hain darbe girişimiyle önce bu Gazi
Meclis, sonra da halkımız karşı karşıya kaldı.
Bu hatalardan bir an önce vazgeçin; milletimizin Peygamber ocağı
olarak baktığı askerlikten, asker ocağından siyasi
uygulamaları kaldırın ki bu coğrafyada başka
tehlikelerle karşılaşmayalım diyorum.
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 17nci maddesinde
yer alan eklenmiştir ibaresinin "ilave edilmiştir"
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Hasan
Subaşı Dursun
Ataş
İzmir Antalya Kayseri
Ayhan
Erel Hayrettin
Nuhoğlu
Aksaray İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) -
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Önerge hakkında konuşmak isteyen Aksaray Milletvekili Ayhan Erel.
Buyurun
Sayın Erel. (İYİPARTİ sıralarından
alkışlar)
AYHAN
EREL (Aksaray) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri,
yüce Türk milleti; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
17nci maddesi üzerine partim İYİ PARTİ adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, Türk-İslam âleminin Regaip Kandilini tebrik ediyor, bu
mübarek gecenin tüm insanlık âlemine huzur, barış,
sağlık ve mutluluk getirmesini Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; maddeyle Türk Silahlı
Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığından ayrılanların mesleğine
ilişkin ortak anılarını yaşatmak,
dayanışmalarını devam ettirmek, sosyal ve kültürel
ihtiyaçlarını karşılamak gayesiyle kuracakları
dernekler kapsamına emekli uzman erbaşlar tarafından kurulacak
derneklerin alınması da amaçlanmıştır. Uzman
erbaşların kanun kapsamına alınması nedeniyle kanun
isminin değiştirilmesi ve bu doğrultuda amaç ve kapsam
maddesinde gerekli uyum düzenlemesinin yapılması amaçlanmıştır.
Keşke derneklerin ötesinde uzman erbaşların özlük
haklarını, izin haklarını ve diğer taleplerini de bu
kanun maddesiyle yerine getirebilseydik.
Ordumuzu
ilgilendiren en önemli konulardan biri de şüphesiz askerî okulların
kapatılmasıdır. Kamuoyunda neredeyse her kesim askerî
okulların kapatılmasına karşı çıkmaktadır.
Milletimizin hiçbir ferdi askerî okulların
cezalandırılmasını, tarihî öneme sahip okulların
kapatılmasını anlamış değildir. Nitekim buralarda
bulunan FETÖyle ilişkili kişilerin tespit edilip
yargılanıp cezalandırılması gerekirken, toptancı
bir anlayışla, anlaşılması güç bir şekilde
okulların tamamen kapatılması kabul edilemez bir durumdur.
Asırlık kurumlar vebal altında bırakılarak maalesef
bir günde kapatılmıştır. Mustafa Kemalleri, Mustafa
Fevzileri, Mustafa İsmetleri, Kâzım Karabekirleri ve nice
kahramanları yetiştiren yaklaşık iki asırlık
askerî liseleri, harp okullarını, harp akademilerini, astsubay
hazırlama okullarını kapatmak darbeyi önlemek değil,
ordumuza darbe vurmak anlamına gelecektir. Bu okulların
kapatılmasının ne kadar yanlış olduğunu gelecek
yıllarda ortaya çıkan sonuçlar gösterecektir. Taşıma suyla
değirmenin dönmeyeceği aşikârdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Genel
Başkanımız gibi biz de milletvekilleri olarak Anadoluyu diyar
diyar gezmekteyiz. On beş gün önce gittiğimiz Çorumda Çorum Ziraat
Odası Başkanı, Sanayi ve Ticaret Odası
Başkanının Eğer köyden kente göçü önlemek
istiyorsanız köyde bulunan ve affedersiniz- ahırda, tarlada
çalışan ev kadınlarından birisini -bu, evin
hanımı da olabilir, gelini de olabilir, kızı da olabilir-
eğer sigortalı yapıp ve bu sigorta primini de devlet öderse
buradaki vatandaş sigortalı olduğu için, sosyal güvencesi olduğu
için köyden göçmeyebilir ve köyde üretim devam edebilir. diye teklifleri ve
talepleri var; durumu sizlere arz ediyorum.
Yine,
esnafların Biz otuz yıl, kırk yıl devlete BAĞ-KUR
adı altında şimdi Sosyal Güvenlik Kurumuna- prim ödemekteyiz.
Memurlar, işçiler emekli olurken, memurlar emekli ikramiyesi, işçiler
ise kıdem tazminatı almaktadır. Esnaf otuz yıl prim
ödediği hâlde bize niye ikramiye vermiyorsunuz? Devlet büyükleri de bunu
bir düşünsün, taşınsın. diye talepleri var.
Yine,
çıraklık eğitim merkezlerinde iş hayatına
başlayan çıraklarımız sigortalılık
başlangıç tarihinin çıraklık eğitimine
başladıkları sigorta tarihinin kabul edilmesini talep ediyorlar.
Yine,
gezdiğimiz Çorumun Bayat ilçesinde iki elinde protez olan bir
vatandaşımızın Bize hâlâ 2004 yılındaki
düzenlemelerle ödeme yapılıyor. 2004 yılındaki bu bedeller,
bize yapılan ödemeler maalesef protezleri karşılamıyor.
Dolayısıyla biz artık kullanılamaz hâle gelen elimizdeki
protezleri, ayağımızdaki protezleri kullanamıyoruz. Ne olur
bunu duyurun, günümüzün şartlarına göre bir uygulama
yapılsın. şeklinde talepleri var.
İktidar
partisinin çok kıymetli milletvekillerinin, halkımızın bu
sesine duyarsız kalmayacağını umuyoruz. Biz sadece kuru
muhalefet yapmıyoruz, gördüğünüz gibi, Anadoluyu karış
karış gezerek onların dilek ve taleplerini sizlere iletiyoruz.
Artık bundan sonrası sizin paşa gönlünüze kalmış. Biz
vatandaşın talebini ilettik.
Hepinize
sevgi ve saygılar sunuyorum, iyi akşamlar diliyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
17nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.38
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Necati TIĞLI
(Giresun)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
250
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
18inci
madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
250
sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 18inci maddesinde geçen Muharip Gazi ifadesinden sonra gelen
ve ibaresinin ile şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Haşim
Teoman Sancar Çetin
Arık Ahmet
Önal
Denizli Kayseri Kırıkkale
Polat
Şaroğlu Bayram
Yılmazkaya Özgür
Ceylan
Tunceli Gaziantep Çanakkale
Burcu
Köksal
Afyonkarahisar
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Afyonkarahisar Milletvekili
Sayın Burcu Köksal.
Sayın
Köksal, buyurun. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikli olarak Regaip Kandilimizi kutluyor, tüm insanlığa
sağlık, mutluluk ve barış getirmesini diliyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, Garada şehit olan vatan evlatlarımıza
Allahtan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum. Bölücü terör
örgütü PKK başta olmak üzere tüm terör örgütlerini lanetliyorum.
250
sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifini görüşüyoruz. Türk Silahlı Kuvvetlerine ne verirseniz verin
hakkını ödeyemeyiz; bunu hepimiz söylüyoruz ama bu sadece lafta
kalıyor, Türk Silahlı Kuvvetlerinin mensuplarının talepleri
yerine getirilmiyor. Mesela, uzman çavuşların özlük
haklarının, 3600 ek gösterge taleplerinin, kadrolarının,
aile bütünlüğünün gündeminizde olmadığını görüyorum.
Yine, bu teklifte sözleşmeli erlerin rütbe, izin, beylik tabancası
gibi taleplerinin yerine getirilmesine ilişkin bir hüküm
olmasını isterdim ve yine, isterdim ki malul sayılmayan 20 bin
gazinin hakları verilsin. İsterdim ki beş yıldır hukuk
mücadelesi veren 12nci dönem astsubay kursiyerlerine hakları verilsin. Bu
çocuklar tüm soruşturmalardan alnının akıyla
çıktı ama hiçbir neden gösterilmeksizin atama işlemleri iptal
edildi. İsterdim ki bu teklifte 669 sayılı KHKyle okulları
kapatılıp hayatları karartılan askerî öğrencilerin
hakları verilsin. Gencecik çocuklara asker olma hayali kurarken terörist
yaftası vuruldu; istekleri, sadece, bir güvenlik
soruşturmasından geçip mesleklerine geri dönmek. Söz verdiniz ama
sözünüzü tutmadınız. Keşke, 15 Temmuzda hiçbir eyleme katılmadığı,
FETÖ terör örgütü üyesi olmadığı tespit edildiği hâlde,
sadece üstlerinin verdiği emre uymak zorunda kaldığı için
müebbet ceza alan askerler, askerî öğrenciler, uzman erbaşlar,
astsubaylar ve subaylar için de dilleriniz lal olmasaydı.
Görüyorum
ki Ergenekon, Balyoz gibi kumpaslarla yargılananlar iadeiitibarla önemli
görevlere getirilmesi gerekirken YAŞ kararıyla
uzaklaştıranlara ne söylesek boş. Askerî hastaneleri
Sağlık Bakanlığına devredip harp cerrahisi gibi
konularda bu ülkeyi öksüz bırakanlara ne söylesek boş. Gara
şehitlerimiz için içimiz yanarken gülerek kongre yapanlara ne söylesek
boş.
Hollanda
Savunma Bakanı, Malide 2 asker kazada öldüğü için siyasi
sorumluluğu olduğu gerekçesiyle istifa etti. Biz 13 şehit
verdik, bir yılda 250 şehidimiz var, sorumluluğu alan ne bakan
ne iktidar ortada yok. Onu bırakın, PTTnin ayçiçeği
yağı satacağını duyuran Cumhurbaşkanı 13
şehidimiz olduğunu söyleyemedi bile; açıklamayı Malatya
Valisine yaptırdınız. Sorumluluk kimde? Söyleyeyim, bu
şehitlerin sorumlusu Osloda PKK terör örgütüyle masaya oturanlardır,
PKKlı teröristleri tanık yapıp Türk Silahlı Kuvvetlerinin
şerefli askerlerini sanık olarak yargılayanlardır, Analar
ağlamasın. deyip şehit annesi Pakize Akbabayı yargılamaya
kalkanlardır, terörist Osman Öcalanı TRTye çıkartıp oy
istetenlerdir. Bir de diyorlar ki: Biz onun kırmızı bültenle
arandığını bilmiyorduk. Özrünüz kabahatinizden büyük.
Teröristbaşı Aponun mektubunu yayınlarken de mi bilmiyordunuz?
Haburda davulla, zurnayla, kırmızı halılar sererek
teröristleri karşılatanlardır.
Suudi
Kralı öldü diye ulusal yas ilan edenler 13 şehidimiz için niçin
ulusal yas ilan edemedi? Kendi vatandaşlarımızın hiç mi
değeri yok sizin nezdinizde? Gerçi, her şeyle ilgili, bakıyorum
bir algı operasyonu yürütmeye çalışıyorsunuz. Terör,
muhalefetin suçu; pahalılık, marketlerin suçu; faizler,
bankaların suçu; enflasyon, dış güçlerin suçu; patates,
soğanın depolarda çürümesi, stokçunun suçu; tren kazaları,
makinistin suçu ama AKPnin hiç suçu yok.
İşsizlik
11 milyona dayanmış, çiftçi borca batmış, yoksulluk
yaşam biçimi olmaya başlamış; AKPnin suçu yok, öyle mi?
Esnaf kepengi, vatandaş kombiyi kapatıyor; AKPnin suçu yok, öyle mi?
İş insanları iflas ediyor, konkordato alıyor; AKPnin suçu
yok, öyle mi? 5 havalimanı işletmesinin 1 milyon 133 bin dolar kira
bedeli iki yıl süreyle ertelenirken çiftçinin Tarım Kredi
Kooperatifine borçları yapılandırmaya sokulmuyor, esnafın
BAĞ-KUR primi karşılanmıyor, vergiden, stopajdan muafiyet
tanınmıyor; AKPnin suçu yok, öyle mi? Marketlerin terlik ve
ayakkabı satışı ile internet satışları
yüzünde ayakkabıcılar ve ayakkabı tamircileri bitme
noktasına geldi, canları burnunda; AKPnin suçu yok, öyle mi? Pandemi
dönemi servisçiler, kantinciler, okul kırtasiyecileri perişan oldu;
AKPnin suçu yok, öyle mi?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BURCU
KÖKSAL (Devamla) - Sizi Allah ıslah etsin! (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 18inci
maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Hasan
Subaşı İmam
Hüseyin Filiz
İzmir Antalya Gaziantep
Hayrettin
Nuhoğlu Dursun
Ataş Ayhan
Altıntaş
İstanbul Kayseri
Ankara
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YASİN UĞUR (Burdur)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Ankara Milletvekili Ayhan
Altıntaş, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
250 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 18inci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, askerin morali Silahlı Kuvvetler için önemlidir.
Askerlerimize verdiğimiz değeri göstermemiz lazım. 2016
yılında askerî hastanelerin kapatılması ve hâlâ daha
açılmaması maalesef askere değer verilmediğini gösterir
niteliktedir. Bu yapılan hata düzeltilmelidir, askerî hastaneler derhâl
açılmalıdır. Askerlik zor ve tehlikeli bir görevdir. Maalesef
yaralanmalar, hastalıklar sık sık yaşanıyor; böyle
durumlarda müdahale edebilmek önemli bir tecrübe ve bilgi gerektirir.
İşte, askerî tabipler de bu gibi durumlar için eğitim
alıyorlar. Askerî tabipler sivil doktorlardan farklı olarak
çatışma yaralanmalarında da uygun eğitim
almaktadırlar, bu sayede soruna büyümeden müdahale edilebiliyor.
Kaldı ki askerlerin görev yaptıkları yerler ve durumlar
zorludur. Olağanüstü savaş, çatışma gibi durumlarda bölgeye
götürülecek sivil bir doktor doğal olarak buralara ayak uyduramaz.
Ayrıca, bölgede görev yapacak sivil doktorlar askerî düzene de ayak
uyduramaz. Bunun için özel eğitim ve tecrübe gerekir.
Değerli
arkadaşlar, askerî doktorlar, cerrahlar diğer doktorlardan farklı
olarak askerlerin silah arkadaşıdır. Silah
arkadaşlığı hukuku da askerler ile askerî tabipler ve
dolayısıyla askerî hastaneler arasında önemli bir güven tesis
ediyor, bu sayede moralleri de yükseliyor. Mesela askerî hastanelerin
kapatılmasından sonra sivil bir hastaneye kaldırılan
askerlerin güvenliğini sağlamak için silah arkadaşları
nöbet tutuyorlar; sizce buna gerek var mı? Askerî hastaneler daha makul
bir çözüm değil mi?
Değerli
milletvekilleri, maalesef zorlu bir coğrafyada yaşıyoruz.
Silahlı Kuvvetler ülkemiz ve devletimiz için bu kadar önem arz ederken
askerî tabip hususunda eksiklerimiz var. 2016 yılında askerî
hastaneler kapatılmadan 2.043 olan askerî tabip sayımız daha
sonrasında 347ye düşmüştür yani daha önceki kadronun
yalnızca yüzde 17si mevcut. Böyle bir coğrafyada yaşarken
savaş cerrahı ve askerî tabipler konusundaki eksiklik kabul edilemez.
Bu yüzden, askerî hastanelerin ve askerî tıp akademilerinin tekrar
açılmasını gerekli görüyoruz. Sivil bir doktor, bir cerrah ne
kadar tecrübeli ve başarılı olursa olsun, savaş
cerrahının, askerî tabibin yerini tutamayabilir, benzeri
şartlarda görev yapamayabilir. Kaldı ki askerlerimizin içinde
bulunduğu zor şartlara alışmak kısa bir eğitimle
mümkün değildir; bu yüzden de aslında, harp okulları ve askerî
liseler de çok önemlidir çünkü askerlik yalnızca bir meslek değil,
bir yaşam tarzıdır. Bu disiplini özümsemek öyle kolay da
değildir, çocukluktan buna uygun yetişmek, ortaokul ve lise
yıllarından beri asker olmak gerekir.
Değerli
arkadaşlar, 2016 yılında FETÖnün alçak darbe girişiminin
cezası, maalesef, ordumuza kesildi. Bakın, bu hatalı bir
tavırdır. 15 Temmuzdan sonra askerî hastanelerin yanında harp
okulları ve askerî liseler de kapatıldı. Harp okulları daha
sonra Bakanlığa bağlı Millî Savunma Üniversitesine
bağlanarak tekrar açıldı fakat askerî liseler açılmadı
ve hatta Sayın Cumhurbaşkanı da bu liselere artık ihtiyaç
kalmadığı için kapatıldığını söyledi.
Hâlbuki Osmanlıdan beri bu ülkenin en büyük askerleri bu liselerde ve
akademilerde yetişmiştir. Bu gelenek ve hafıza
korunmalıydı. Osmanlıya sahip çıkmak sadece dizi,
filmlerle olmuyor maalesef. Bu okulların gelenekleri, tecrübeleri
kaybedilmeden FETÖcülerden temizlenmeliydi. Millî Savunma Üniversitesine
bağlanan harp akademileri de en azından teşkilat düzeni
bozulmadan üniversiteye dâhil edilmeliydi ve hafıza kaybı
önlenmeliydi.
Değerli
arkadaşlar, harp akademileri, askerî liseler, askerî tıp akademileri,
askerî hastaneler bu ülkeye yıllardır büyük değerler kattı.
Bu kurumlar önemli bir gelenekti. FETÖ ise yalnızca bir döneme denk geldi.
Bir terör örgütü yüzünden yüzlerce yıllık bu geleneği ve
hafızayı yok etmek sizce makul müdür?
Beni
dinlediğiniz için teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesindeki yer
alan ibaresinin bulunan şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Kemal
Peköz Murat
Çepni Serpil
Kemalbay Pekgözegü
Adana İzmir İzmir
Habip
Eksik Mehmet
Ruştu Tiryaki Necdet
İpekyüz
Iğdır Batman Batman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Batman Milletvekili Necdet
İpekyüz.
Buyurun
Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)
NECDET
İPEKYÜZ (Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 18inci
maddesi hakkında Halkların Demokratik Partisi adına söz almış
bulunmaktayım.
18inci
maddede, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Jandarma Genel
Komutanlığının İçişleri
Bakanlığına bağlanması üzerine burada gazi ve malul
gazilerle ilgili düzenlemenin, tekrar buraya üyeliklerinin
aktarılması ve devamından söz ediliyor.
Ben
burada biraz Batmandaki uygulamalardan söz etmek istiyorum. Dünden beri,
pandemi, başka gerekçelerle, bir yerlerde kongreler yapılırken,
bir yerlerde merasimler yapılırken başka yerlerde nelerle
karşılaşıyoruz? Batman ilinden örnekler vermek istiyorum.
2016 yılında herkesin kınadığı ve her türlü
darbeye karşı olduğumuz bir dönemden geçtik ve bu darbeden sonra
bir kısım düzenlemeler yapıldı.
Anımsarsınız, bizim özellikle hiç yabancı
olmadığımız, benim yaşamımın
yarısının olağanüstü hâl döneminden geçtiği bir
dönemle beraber, tekrar olağanüstü hâllerle
karşılaştık ve beş yıl geçmiş, Batmanda,
Vanda, Diyarbakırda, Siirtte, birçok ilde on beş günde bir valilik
web sayfalarında -geçmişe dönük de baktığınızda
bulamayacağınız, sadece tarihler ve sayı numaraları
değişiyor- gösteri ve yürüyüşler yasak
Beş
yıldır yasak. Ve bu yasakla beraber, birileri miting yapabiliyor,
birileri gösteri yapabiliyor, birileri esnaf yürüyüşü yapabiliyor,
birileri istediği şeyi yapabiliyor. Bu birileri kim? İktidar.
Muhalif olanlar bu dönemde en çok konuşması gerekirken onlara ses
yok.
Peki,
ne yapılıyor? Olağanüstü Hâl Yasasına muhalefetten
dolayı ceza kesiliyor. Bununla mı yetiniliyor? Hayır. Batmanda,
hepimizin bildiği, İpek Er meselesi vardı. Halkların
Demokratik Partisi Kadın Meclisi üyesi arkadaşlarımız
Batmanda -çok bilinen- Diyarbakır Caddesinde, Atatürk Parkı içinde
Yılmaz Güney Sahnesinin olduğu ve kayyum tarafından
yıkılan yer var, orada bir gösteri yapacaklardı; hemen Yasak!
Yapamazsınız. Bütün Türkiye İpek Er meselesini konuşuyor,
Batmanda buna itiraz edecek kadınlara yok. Nerede yapabilirsiniz?
Partinin önüne gidin, yapın. Tamam, partinin önüne kadar
arkadaşlarımız geldi, hemen etraflarını çevirip bu
sefer bir ablukaya, tecride alıp Siz İl Umumi Hıfzıssıhha
kurallarını ihlal ediyorsunuz, size ceza kesiyoruz. Hepsine ceza
kesildi ve bununla yetinilmiyor. Bir basın açıklaması için
Sasondan yöneticilerimiz geliyor, Kozluktan yöneticilerimiz geliyor;
durduruluyor, en son on beş gün önce Batmandaki etkinlik nedeniyle
Sasondan gelen arkadaşlara Siz 4 kişi aynı
araçtasınız, niye soyadlarınız birbirini tutmuyor? Böyle
bir suç bulmaya çalışıyorlar.
GÜLÜSTAN
KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) Büyük suç (!)
NECDET
İPEKYÜZ (Devamla) Ve bununla da yetinilmiyor. İstanbul
Sözleşmesi
Birçok yerde bu kınandı. Tekrar, Batmandaki
kadınlar bu meseleyi önemsedikleri için bir parkta ağaçlara A4
boyutunda birer kâğıt asmışlar İstanbul
Sözleşmesiyle ilgili. Siz Kabahatler Kanunu
Bakın, OHAL
yasakları, Hıfzıssıhha, şimdi de Kabahatler Kanunu;
ona muhalefet. Onunla da yetinilmiyor, iki saat Emniyete götürülüyor;
gözaltı değil, başka bir şey değil, iki saat oraya
götürülüyor. Niçin buradayız? Yok. Kabahatler Kanunundan ceza
kesiliyor. Merkez ilçe başkanımız, eş
başkanımız, kadın arkadaşımıza tam 18 kez
ceza kesilmiş, 18 kez.
Sadece
HDPye mi? Hayır. İnsan Hakları Derneği Başkanı
-az önce görüştüm- diyor ki: Her türlü açıklamamıza; annelerle
ilgili açıklamamıza, insan hak ihlalleriyle ilgili
açıklamalarımızın hepsine ceza. Ve şunu diyor:
Tehdit ediyorlar: Siz yaparsanız biz sizi gözaltına
alırız, kötü muamele uygularız. Peki, bu da mı yetmiyor?
Başka ne yapıyorlar? Barolar
Batman Barosu bu baro uygulamaları
nedeniyle Batmanda bir etkinlik yapıyor, açıklama yapıyor.
Batman Barosuna İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu
kararlarını ihlal ettiği için ceza kesiliyor ama baro ya, avukat
itiraz ediyor; hâkim açıyor, inceliyor, bakıyor ki
-Hıfzıssıhha Kurulu kararını istiyor- orada,
Hıfzıssıhha Kurulunda mesafeyle ilgili karar alınmamış,
karar alınmayan bir şey için ceza kesilmiş. Bunun ismi bezdirme,
mobbing ve giderek tümüyle bir zorbalığa dönüştürmek. Bizler,
muhalefet edenler; barosu, İHDsi, gazetecisi ne olursa olsun salon
bulamazken AKP yönetimi, iktidarı Batman Kültür Merkezinde gösteri
yapıyor, miting yapıyor, etkinlik yapıyor, her şeyi
yapıyor. Yani her şey size uygun, bize zulüm.
Teşekkürler,
sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
18inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
19uncu
madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
250
sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 19uncu maddesinin birinci fıkrasındaki Jandarma Genel
Komutanlığı ibarelerinden sonra gelen ve ibaresinin ile
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haşim
Teoman Sancar Çetin
Arık Ahmet
Önal
Denizli Kayseri Kırıkkale
Özgür
Ceylan Cengiz
Gökçel Polat
Şaroğlu
Çanakkale Mersin Tunceli
Bayram
Yılmazkaya
Gaziantep
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel.
Buyurun
Sayın Gökçel. (CHP sıralarından alkışlar)
CENGİZ
GÖKÇEL (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Garada
kaybettiğimiz şehitlerimize Allahtan rahmet, kederli ailesine ve
milletimize başsağlığı diliyorum.
Ülkelerin
dünyaya açılan kapıları limanlardır. Tedarik zincirleri
geçmişte olduğu gibi bugün de çok önemli bir noktadadır.
Yüzyılımızda lojistik dünya ticaretinin en önemli
ayağı hâline gelmiştir. Artık birçok ülke limanlara
yatırım yapıyor. Dünya ticareti konteynerler üzerinden gemi
taşımacılığıyla yön buluyor. Ülkemizde konteyner
taşımacılığına en uygun il Mersindir. Mersin ana
konteyner aktarma limanı projesi on beş yıldır tüm beş
yıllık kalkınma planlarında yer aldı. ÇED dosyası
2009da kabul edildi, 1/100.000lik çevre planına işlendi ancak
Mersin ana konteyner aktarma limanı ne hikmetse On Birinci Kalkınma
Planından çıkartıldı.
Bu
proje, mavi vatana sahip çıkabilmemiz için, aynı zamanda ekonomimizi
güçlendirmek için en önemli projelerden bir tanesidir. Projenin yüksek
kapasitesiyle Türkiye'nin en büyük konteyner limanı olması
beklenmekteydi. Peki, bu liman projesi neden On Birinci Kalkınma
Planından çıkartıldı? Mersin bir liman kenti,
sosyoekonomik gelişimini buna bağlı olarak geliştirmiş
bir kent.
Bakın,
2020 yılında ülkemizde adet olarak da ton olarak da en çok işlem
yapan ikinci liman Mersin Limanıdır. Ülkemiz coğrafi olarak çok
önemli bir konumda. Bu avantajımızı ana konteyner aktarma
limanıyla kullanmamız lazım, eğer mavi vatanımıza
da sahip çıkmak istiyorsak bu çok önemli. Hamaset nutuklarıyla mavi
vatana sahip çıkamayız. Eğer biz avantajlarımızı
kullanırsak, yatırımlarımızı doğru yerlere
yaparsak, stratejimizi iyi kurarsak mavi vatana da sahip çıkarız,
ülkenin ekonomisini de güçlendiririz, ülkemiz için hayırlı bir
iş yapmış oluruz.
Değerli
arkadaşlar, Mersin çok önemli bir liman kenti olduğunu bir kez daha
kanıtlamış oldu. Neyle kanıtladı? Biliyorsunuz, Beyrut
Limanında bir patlama oldu. Limanda patlama olduktan sonra Mersin
kullanılmaya başlandı ve Mersin Limanı bölgedeki konteyner
ve deniz taşımacılığına ev sahipliği
yaptı, bu yönde de hiçbir sıkıntı yaşamadan,
yaşatmadan bu faaliyetini sürdürüyor, hem ülkemize hem bölgemize ekonomik
olarak çok büyük katkılar yapıyor. Eğer bu proje hayata geçmezse
Asya, Orta Doğu küresel ticareti önce Lazkiye Limanı, oradan da Pire
üzerinden İtalyaya geçecek ve ülkemiz, küresel lojistik pastasından
pay alamamış olacaktır. Mavi vatanda hâkimiyet kurmak,
yalnızca donanma bulundurmakla olmaz. Aynı zamanda
coğrafyanın ekonomisine yön vermekle mavi vatana sahip
çıkılır. (CHP sıralarından alkışlar) Lider
ülke olmak da bizim sorumluluğumuzdadır. Eğer bu
yatırımları yaparsak deniz
taşımacılığında da lojistikte de bu bölgede, Orta
Doğu, Asya ve İpek Yolundan gelecek ve oralara götürülecek,
taşınacak yükleri Mersin Limanından, Akdeniz üzerinden dünyaya
taşıyacak bir pozisyona geliriz ki bu da deniz taşımacılığında
ülkemize çok büyük kazanım sağlar, bu konuda ülkemiz lider ülke olma
noktasında öne çıkar. Bunu da unutmamanızı tavsiye
ediyorum.
Dokuzuncu
Kalkınma Planı çerçevesinde hazırlanan komisyon raporunda Mersin
Limanı, aktarma limanı şu şekilde yer
almıştır: Mersin ana konteyner limanı, Orta Doğu ve
Orta Asya orijinli yüklerin Akdenize çıkışında önemli bir
ana liman görevi yüklenecektir. Ayrıca, Türkiye Limanlar Master
Planında ülkemize strateji ve diğer ülkelerle rekabet gücü
kazandıracaktır.
Değerli
arkadaşlar, buradan bütün Mersin milletvekillerine sesleniyorum: Bu
yatırım hem Mersin için hem ülkemiz için çok önemli. Burada, hepimiz
birlikte bu limanın yapılmasıyla ilgili mücadele vermeliyiz.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin 19uncu maddesinde yer
alan görev yapmış ibaresinin çalışmış
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Murat
Çepni Mehmet
Ruştu Tiryaki
Adana İzmir Batman
Serpil Kemalbay
Pekgözegü Habip
Eksik Gülüstan
Kılıç Koçyiğit
İzmir Iğdır
Muş
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Muş Milletvekili Gülüstan
Kılıç Koçyiğit.
Buyurun
Sayın Koçyiğit. (HDP sıralarından alkışlar)
GÜLÜSTAN
KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, sayın vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
görüşülen kanun teklifinin 19uncu maddesi üzerine söz aldım. Bu
madde teknik bir madde, daha ziyade 2847 sayılı Kanunun amaç ve
kapsam maddesinde yapılan değişikliğe uygun bir
şekilde Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
ifadelerinin ilave edilmesi, emekli uzman erbaşlar tarafından bu kanuna
tabi yeni kurulacak dernek ve bu derneğin kurucularının kimler
olacağının belirlenmesi amacıyla konulmuş bir madde.
Bu anlamıyla bu madde üzerinde çok ifade edecek bir durum yok.
Fakat
ben başka bir şey anlatmak istiyorum değerli arkadaşlar.
Birincisi, en önemli meselelerden birisi aslında AKPnin yönetme biçimi.
Burada çok konuşuyoruz bunu ama şunu ifade ederek
başlayayım: AKPnin gerçekten her geçen gün ama her geçen gün büyüyen
bir korkusu var. O da ne? HDP korkusu, muhalefet korkusu ve muhalif
düşünceler korkusu. Bunun en iyi göstergesi ne peki? Gözünün üstünde
kaşın var. operasyonları. Evet, AKP her gün Gözünün üstünde
kaşın var. operasyonları yapıyor; neredeyse gece gündüz,
çalışmıyor, yemiyor içmiyor ve Ben acaba HDPnin
kapısının önünden geçen kimi hangi gerekçeyle cezaevine
koyarım, onun sesini kısarım? diye de düşünüp duruyor.
Şimdi,
HDPnin bu fiiliyattaki varlığını, düşüncelerini,
fikirlerini engellemek için tabii sadece AKP çalışmıyor, bir de
AKP il başkanları gibi çalışan valiler var. Örneğin bu
valilerden birisi de Muş Valisi. Vali Bey yemiyor içmiyor, on beş
günde bir mütemadiyen, sürekli ama sürekli eylem ve etkinlik
yasağını kurulu toplayıp karar altına alıyor.
Şimdi, bu kurul kararı neyi getiriyor? Doğal olarak ilde hiçbir
eylem ve etkinlik olmuyor fakat bunu gören emniyet mensupları da bundan
ciddi bir şekilde mağduriyet yaşıyorlar. Niye? Çünkü
bakıyorlar ki meslektaşları İzmirde, İstanbulda,
Adanada her gün HDPlileri dövüyor, her gün HDPlileri gözaltına
alıyor, her gün onları fişliyor. E, bunlar ne yapsınlar? Bu
işte eylem yok, etkinlik yok, nasıl içeri atacaklar bu HDPlileri? Bu
sefer Emniyete ikinci bir iş çıkıyor, başlıyorlar
çalışmaya; hadi git bakalım arşivleri araştır. On
yıl geriye gidiyor, acaba tweetinde bir şey atmış
mı, acaba Facebookuna bir yazı yazmış mı, acaba
HDPnin önünden geçmiş mi diye düşünüp duruyorlar. E, bu kadar zahmet
edip yurttaşın çok büyük suçlarını bulunca da hemen onu
yakasından tutup, alıp götürüp mahkemenin önüne koyuyorlar! E,
şimdi yargı da bu kadar çalışmış, bu kadar
çabalamış, bu kadar emek vermiş Emniyetin bu çabasını
boşa bırakır mı? Hemen onlar da diyor Tutuklanmaya sevk.
Tutuklanmasına, ev hapsine, adli kontrole
Ne kadar basit değil mi
arkadaşlar?
Peki,
bu arada bu HDPlilerin bu çok büyük arşivlerde, devletin
kayıtlarında hiç kaybolmayan suçları ne? Örneğin, sosyal
medya paylaşımını HDPye dönük yapmak, HDPye üye olmak,
HDP vekillerinden SMS mesajı almak, 25 Kasımda yürüyüş yapmak, 8
Mart eylemine katılmak, HDP il, ilçe örgütüne gitmek, yönetici olmak gibi
çok ağır, gerçekten ülkeyi bölme tehlikesi çok yüksek suçlara da imza
attıklarını ifade etmemiz gerekiyor. İşte, bu
suçlardan, bu saydığımız ağır suçları
işleyen 13 kişiyi de bu hafta başında aldınız;
4ü kadındı, Vartodan aldınız, apar topar mahkemeye
çıkardınız, 2si tutuklandı, 2sini adli kontrolle serbest
bıraktınız. Geride 9 kişiyi daha aldınız yine
ayın 15inde. Onların da bugün 4ünü yine tutukladınız. Kim
bunlar? Bilgin Kaya, Belkıs Taş, Muhsin Yiğit, Hilmi Gülnaz,
İhsan Bingöl ve Fesih Şancı. Bütün bunlar ya yöneticimiz ya
çalışanımız ya sempatizanımız ya da HDP
gönüllüleri. Peki, böyle nereye varmak istiyorsunuz? İşte, deyim
yerindeyse HDPnin önünden kimsenin geçmeye cesaret edemeyeceği bir
politik atmosfer yaratmak istiyorsunuz ama bu HDPliler de çok fenalar; ya, bu
kadar vuruyorsunuz, bu kadar içeri koyuyorsunuz, gerçekten yani cesaretlerine
hayranım. Her gün gözünüzün içine baka baka eylem yapıyorlar,
etkinlik yapıyorlar, yetmiyor, bir de sizin yanlış,
yanılgılı ve faşizan politikalarınızı
eleştiriyorlar.
Ben
bir kez daha bu yolun yol olmadığını, bu yöntemle ülkeyi
yönetemeyeceğinizi, bu yöntemin bütün bir Türkiyeye büyük bir
karanlık getireceğini ifade etmek istiyorum ve bunun
karşısında her daim mücadele edeceğimizi de söylüyorum.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
19uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
20nci
madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin 20nci maddesinde yer
alan değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Murat
Çepni Mehmet
Ruştu Tiryaki
Adana
İzmir Batman
Serpil Kemalbay
Pekgözegü Habip
Eksik
İzmir Iğdır
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen, İzmir Milletvekili Serpil
Kemalbay.
Buyurun
Sayın Vekilim. (HDP sıralarından alkışlar)
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Genel Kurulu, değerli
halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyede büyük bir açmaz içerisinde sürekli olarak
savaş, çatışma, güvenlikçi politikalara sarılan bir iktidar
var karşımızda. Bazen düşünüyorum, bu politikalar neden
sadece bu iktidara özgü de değil- yıllardır sürüyor? En az
kırk yıldır Türkiyede bir savaş var. Bu çözümsüzlük
politikasının temelinde yatan şeyin aslında gün geçtikte
daha da ağırlaşan iş, ekmek ve adalet
çığlıklarını bastırmakla çok ilintili
olduğunu görüyorum.
TÜİKe
göre ve Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe
Başkanlığına göre, Türkiyede istihdam edilebilir nüfusun
sadece ve sadece yüzde 42,9u istihdam ediliyor değerli arkadaşlar.
Bunu tersinden okursak yüzde 57sinin istihdam edilemediğini görüyoruz
yani istihdam edilebilen kesimin yarısından fazlası gelire
ulaşabilmek için işe ulaşamıyor. Dolayısıyla,
Türkiye'de büyük bir açlık, yoksulluk, işsizlik sorunu var ve bu
sorunlar bir türlü politikleştirilemiyor, gündeme
taşınamıyor.
Bugün
sokaklara baktığımız zaman iş, ekmek, adalet talebiyle
bir tarafta direnişlerin çok yaygın bir şekilde sürmekte
olduğunu görüyoruz, bir taraftan da sokaklarda ekmek parasını
kazanmaya çalışan kayıtsız işçiliğin hüküm sürdüğünü
görüyoruz ve bu ekmek kavgasında, bu baldırı
çıplakların mücadelesinde, Hükûmet, ne dar gelirlilerin,
yoksulların, işsizlerin, işçilerin, esnafın sorununu
çözüyor ne de işsizliğe bir çözüm üretiyor. Fakat bütün
tasarruflarını aslında 5li çeteyi kayırmak için kullanıyor
ya da savaşta, sarayın çıkarlarında ısrarcı tutumunu
sürdürüyor ve bu da şunu bize düşündürtmeli diye söylemek isterim
iş, ekmek, adalet yokluğu aslında ekonomi
politikalarının dışında ele alınamaz. Bugün
sokaklarda Ekmekçioğulları işçileri kara kıyamete,
yağmura çamura rağmen direniyor. Migros depo işçileri var,
DÖHLER direnişi var, Yemek Sepeti işçileri var, Kadıköyde
şimdi greve çıkan belediye işçileri var, Menemende belediye
işçileri var, PTTde çalışan -sendikalı olan- işten
atılan işçiler yine sokakta, Şişecamdan işçiler
sokağa atıldılar, SML işçileri var, Baldur işçileri
var, TÜVTÜRK işçileri var, Kayı İnşaat işçileri var,
Bimeks işçileri var ve yine İzmirde Valiliğin, hukuksuz bir
güvenlik soruşturması eliyle belediyeden kod 29la işten
çıkarttırdığı İzmir Belediye işçileri var,
aynı şekilde Aydında işçiler sokağa
atıldılar. İzmirde bu kod 29 ve İzmir Valiliğinin
güvenlik soruşturması nedeniyle işten atılan işçiler
şu anda belediye önünde eylemdeler. Dolayısıyla, daha da
sayamadığım pek çok işçi direnişi var. Bunlar hem
ücretsiz izne çıkarıldıkları için, ayda 1.400 liraya mahkûm
edildikleri için ve aslında bu süreç tamamlandığında
işten atılmış olacakları için ne yazık ki
işsiz işçi direnişleridir. Sendikalı oldukları için
işten atılanlar var.
Bir
de seyyar satıcılar var ki bu seyyar satıcılık
aslında bin yıllık işçilik, emekçilik, sokak
satıcılığıdır; onların sorunları var.
Onların sorunlarına mutlaka bu pandemi döneminde çözüm aranmalı.
6 milyonu aşkın seyyar satıcı çözüm bekliyor, Sokaklar
sorunun merkezi değildir, sokaklar çözümün merkezidir; biz ekmeğimizi
sokaktan çıkartıyoruz, biz de güvence istiyoruz, biz de
kayıtlı olmak istiyoruz, biz de insan onuruna yakışır
bir iş istiyoruz ve çalışma koşulları istiyoruz, bizi
de görün. Sokaklar sorun değil çözümdür, sokaklar demokrasinin
beşiğidir. diyor sokakta çalışan işçiler.
Teşekkürler.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
250
sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 20nci maddesinin birinci fıkrasındaki mülki amir
İçişleri Bakanlığının ibaresinden sonra gelen
ve ibaresinin ile şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Haşim
Teoman Sancar Çetin
Arık Ahmet
Önal
Denizli Kayseri Kırıkkale
Polat
Şaroğlu Bayram
Yılmazkaya Özgür
Ceylan
Tunceli Gaziantep Çanakkale
Burhanettin
Bulut
Adana
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Adana Milletvekili Burhanettin
Bulut.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BURHANETTİN
BULUT (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle
Garada terör örgütü tarafından haince katledilen şehitlerimize
Allahtan rahmet, acılı ailelerine sabır diliyorum. Terörü bir
kez daha milletin kürsüsünden lanetliyorum.
Değerli
milletvekilleri, pandemi döneminde en çok konuşulan, en önemli gündem
maddesi toplum sağlığı, bireysel
sağlığımız oldu. Hepimiz bu konuda gerek televizyonda
yorumcuları dinledik gerek hekimlerimizle gerek Sağlık
Bakanlığımızla Bu süreci nasıl atlatabiliriz? diye
konuştuk ve bu arada da sağlık emekçileri önemli bir özveride
bulundu, hepimiz onlara Hakları ödenmez. diye haklarını teslim
etmeye çalıştık.
Ama
bir başka alan daha var: Eczacılar. İlaç alanı da bu
anlamda çok önemli. Bizler Mecliste, işte ilk sıralarda görüyorum
Milliyetçi Hareket Partisinden bir eczacı arkadaşım,
meslektaşım var, Adalet ve Kalkınma Partisinde keza öyle, Grup
Başkan Vekilimiz eczacımız; hepimiz gurur duyduk
eczacılarla. Bu pandemi döneminde önemli bir görev aldılar ve önemli
sorumluluklar yerine getirdiler. Bazen kaostaki sorunları çözdüler -maske
gibi- ama her seferinde de halk sağlığında birincil
görevlerini yerine getirdiler.
Türkiyede
ilaç, eczane dünyada örnek gösterilen bir hâlde. Özellikle ilaç takip sistemi
keza aynı şekilde, ilacın tüm kontrolü üretiminden tüketimine
kadar Türkiyede var. Türkiyede sahte ilaç yok denecek kadar az. Dünyada sahte
ilaçtan ölüm sayısı 1 milyona varıyor ama Türkiyede yok. Bu,
bizim gurur duyduğumuz konulardan biri.
Ancak,
son dönemde halk sağlığı açısından ciddi bir
sıkıntı ortaya çıkmaya başladı. İlaç
dışı ürün diye tarif ettiğimiz, halk tarafından
doğal ürünler diye bilinen ürünlerde ciddi bir sorun
yaşanıyor. Pandemi döneminde çokça başvuruldu; vitamin
eksikliği, bağışıklık sistemine ilişkin
önerilerde bulunuldu, toplum da doğal olarak bu ürünleri almaya
çalıştı. Ama pazara baktığımızda eczanede,
bu ürünlerin pazarında çok az bir artış olmasına
rağmen dışarıda bu ürünlerde 4 katına, 5 katına
bir sarfiyat oluşmuş durumda. Hâl böyle olunca bu alanın ne
şekilde gittiğini topluma anlatmak ihtiyacı doğuyor. Bu
alan herkesin bahsettiği gibi insanların daha iyi yaşamı
için bir ihtiyaç ancak baktığınızda denetimsiz,
promosyonlarla giden, reklamla giden, hatta bu alanda özel televizyonlar
açılan bir alan. Özellikle sosyal medyada, keza, aynı şekilde
benzin istasyonlarında bile bu ürünler satılıyor. Bunlara
ilişkin yapılan araştırmalarda, çalışmalarda
mesela Türk Eczacılar Birliği birkaç kanaldan aldığı
ürünleri bir denetime tabi tutmuş, incelemeye. Örneğin, bir
firmanın ürününü incelemiş, bu ürünün içerisinde vitamin C, vitamin
D, çinko sülfat olması gerekirken -çokça kullanılan bir ürün-
miligramlarına bakıyorsunuz C vitamini 1.000 miligram yazıyor
ama içerisinde 500 miligram var; D vitaminine bakıyorsunuz, 1 miligram yazılıyor
ama içinde hiç tespit edilmiyor, bunun yanında çinko sülfat keza aynı
şekilde. Bazılarında bazı ürünler daha fazla
çıkmış, bazılarında daha az. Nedeni şu: Bunlar
Tarım Bakanlığında ruhsatlanıyor, denetimi yok,
merdiven altında satılıyor ve merdiven üstünde yani internet
üzerinden daha doğrusu, alabildiğine -merdiven altı
çalışmasının bir benzeri- sahtekârlıkla internet
üzerinden satılıyor. Tabii, bu arada da bu işin sağlık
otoriteleri var, bir numaralı isim Seda Sayan. Hemen hemen üç ayda bir bu
ürünlerin satışı için televizyon karşısına
çıkıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bakın,
burada bir Seda Sayan örneğini gösterelim. Seda Sayan ve ekibi -hepsi
birbirine benziyor- örneğin geçen yıl No Attack diye bir ürünü
paylaştılar. Ben kullandım, çok iyi geldi,
bağışıklık sistemimizi onardı, eğer
hastaysanız bununla iyileşiyorsunuz, virüse karşı tek
çözüm. Bunu bir hekim bile söyleyemiyor ama sağ olsun bu
arkadaşlarımız söylüyor. Sonra ne oluyor? Bunlar şikâyet
ediliyor, denetleniyor, para cezası alıyorlar. Muhtemelen
aldıkları reklam bedelinin onda 1ini ceza olarak ödüyorlar, bu
işten kurtuluyorlar. Sonra dönüyorlar, hemen başka bir reklama, yine
tanıdığımız sanatçılarımız, daha
doğrusu ünlüler. Sanatçı mı diyelim bunlara? Maalesef bu sistem
alabildiğine gidiyor. Bunlara karşı yapılması gereken
çok basit, tümünü Sağlık Bakanlığı bünyesine alıp
denetime tabi tutmak gerekiyor.
Devam
eden bir şey daha var, ikinci el ilaç, internette yeni satış
usulü ikinci el ilaç. Maalesef bu da şu anda Türkiye'de internet
sayfalarında var, yine denetlenmeyen alanlardan bir tanesi.
Çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
20nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
21inci
madde üzerinde 1 önerge vardır.
Buyurun,
okuyun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
250
sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 21inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE
21- 2847 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasına
(d) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bent
eklenmiştir.
"e)
Türkiye Emekli Uzman Erbaşlar Derneğine, bu Derneği kurma
hakkına sahip olanlar, bunların eşleri, çocukları ile dul
ve yetimleri,
Murat
Bakan Haşim
Teoman Sancar Çetin
Arık
İzmir Denizli Kayseri
Ahmet
Önal Özgür
Ceylan Polat
Şaroğlu
Kırıkkale Çanakkale Tunceli
Bayram
Yılmazkaya
Gaziantep
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen İzmir Milletvekili Murat
Bakan.
Buyurun
Sayın Bakan. (CHP sıralarından alkışlar)
MURAT
BAKAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
öncelikle tüm şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyorum.
Sevgili
arkadaşlar, bundan beş yıl önce 17 Şubat 2016,
Genelkurmayın hemen burnunun dibi, Meclise beş dakika mesafede, Kara
Kuvvetlerinin ve askerî lojmanların yanında 29
canımızı şehit verdik Merasim Sokakta. Sizlere onları
hatırlatmak istiyorum. Niye onları hatırlatmak istiyorum? O
şehit edilen canlar kimdi biliyor musunuz değerli arkadaşlar?
Bugün görüştüğümüz kanun teklifinde ismi geçmeyenlerdi. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin yardımcı hizmetlerinde doktor, hemşire, uzman
personel, teknik personel, belki o zaman ismini duyduğunuz sivil
memurları size hatırlatmak istiyorum değerli arkadaşlar.
Kimdi o şehit edilen canlar? Daha birkaç gün önce şehit olan, arkasından
hep birlikte gözyaşı döktüğümüz Astsubay Semih Özbeyin,
Astsubay Ömer Halisdemirin silah arkadaşları astsubaylar
değerli arkadaşlar. Bu kanun teklifinde ismi geçmeyen astsubaylardan
bahsediyorum.
Tabur
yönetmiş, ülkesi için can vermiş emekli binbaşılardan
bahsediyorum değerli arkadaşlar.
16
Mayıs 1970, yine, bugün görüştüğümüz gibi, Türk Silâhlı
Kuvvetleri Personel Kanunu görüşülüyor Mecliste ama o zaman da
astsubaylarla ilgili bir ilerleme olmadığı gibi özlük
haklarında geriye gitme var. Tabii, mevcut askerî kanunlar gereği,
astsubayların eli kolu bağlı olduğu için o zamanki adı
TEMAY olan derneğe üye astsubayların eş ve çocukları bir
yürüyüş düzenliyorlar. Düzenlenen yürüyüşteki pankartlarda
şunlar yazıyor arkadaşlar: Araba değil, mesken istiyoruz.
Albaylara havyar, astsubaylara çavdar. Ordu bölünmez bir bütündür.
Türkiyede imtiyazlı bir sınıf yaratılamaz.
Bu
defa 1975e gidiyoruz 1970ten, beş sene sonrasına. Kıbrıs
Barış Harekâtından sonra enflasyon almış
başını gitmiş, memurlara zam yapılmış.
Genelkurmay bir teklifte bulunuyor, sanki Kıbrıs Barış
Harekâtını sadece subaylar kazanmış gibi, subaylara
tazminat ve yan ödeme. Bu arada, onunla da yetinmiyor, astsubaylar için de
diyor ki: Ordunun hiyerarşisi gereği, binbaşıya denk olan
kıdemli başçavuşun maaşını yüzbaşı
seviyesine düşürün. Böyle bir düzenleme geliyor Meclise. Bu sefer 600ün
üzerinde astsubay, 60 astsubay eşi Ulustan başlıyorlar
Kızılaya kadar eksi 5 derecede yürüyorlar arkadaşlar.
Kızılaya 60 metre kala panzerler durduruyor. Bir astsubay
eşinin panzerin önünden kaçmayıp söylediği Değil su,
kurşun yağdırsanız da davamızdan
vazgeçemeyeceğiz. sözlerini buradan hatırlatıyorum. Bu
yürüyüşten dolayı astsubaylar ordudan atıldı, hapse atıldı,
kuvvet değiştirildi, sürüldü değerli arkadaşlar. Aradan
elli yıl geçti, bu elli yılın yirmi yılında da
neredeyse siz iktidarsınız, bugün yine astsubaylar bu kanunda yok
değerli arkadaşlar.
Tarihe
not düşmek için söylüyorum: Sıcak ofisinde çalışan memur
9/2den başlıyor; dağda, karda, kışta kıyamette
dağ başında çalışan, canını veren o astsubay
9/1den başlıyor. Astsubayların göreve başlama derecesi 9/2
olmalı arkadaşlar.
Emekli
maaşını doğrudan etkileyen tazminat sorunu var. Adına
kıdemli başçavuş tazminatı, görev tazminatı,
makam tazminatı ne derseniz deyin ama bu sorun çözülmeli değerli
arkadaşlar.
Yine,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin kanayan yarası, emekli
binbaşıların emekli olduklarında onları ciddi
sıkıntıya sokan sorunları çözülmeli değerli
arkadaşlar.
Uzman
jandarmalar var, her ne kadar bugün İçişleri Bakanlığı
personeli de olsa Türk ordusu üniformasını taşıyorlar.
Onların da statü problemini biz hep beraber çözmeliyiz, ya astsubay
yapalım, astsubay çavuş ya astsubay yardımcısı
yapalım; eğitimlerini, okullarını meslekten sayalım
değerli arkadaşlar. Onları da çözelim.
Anadolu
insanı için söz namustur. Bir sözü hatırlatmak istiyorum buradan.
Kayseri Komando Tugayı, 2018 yılı, haziran ayı, Sayın
Recep Tayyip Erdoğan astsubaylara müjde veriyor, diyor ki:
Astsubaylarımızın göreve başlama kademelerini eğitim
yıllarına göre bir üste çıkarıyoruz. Mesela şu an iki
yıllık yükseköğrenim mezunu bir astsubayımız 9a 1den
başlıyor, 9a 2den başlayacak. Aynı şekilde dört
yıllık yükseköğrenim mezunu 9a 3ten başlıyor,
onları da 8in 1ine yükselteceğiz. diyor. Tekrar
hatırlatayım arkadaşlar, sözünüzü tutarsanız o sözün hükmü
olur, sözünüzü tutmazsanız o söze kimse bir daha itibar etmez, astsubaylar
da itibar etmez.
Değerli
arkadaşlar, ben burada kendi adıma konuşmuyorum, şu an
benim konuşmamı dinleyen emekli binbaşısı,
astsubayı, uzman jandarması, uzman çavuşu, sivil memuru, yüz
binlerce Türk Silahlı Kuvvetleri personeli var; eşi, çocuğu,
emeklisi, onlar için konuşuyorum ve son olarak şunu söylemek
istiyorum Sayın Başkan.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Grup Başkan Vekillerimizin aldığı karar sebebiyle uzatma
vermiyorum yani sadece süreyi tanıyoruz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Öyle bir şey var, veremiyor. Bir tek tutanağa geçsin.
MURAT
BAKAN (Devamla) Sayın Başkan, son konuşmacıyım,
selamlayayım lütfen, çok önemli.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır, Murat Bey, çok kesin karar verdik.
Tutanağa geçsin.
MURAT
BAKAN (Devamla) Tutanağa geçsin o zaman.
Cibutiye
dostluk barajı adı altında hibe olarak baraj yapmaya,
Etiyopyada Kral Necaşi Eshame Türbesinin restorasyonuna, makam
arabalarına, saraylara, geçmediğimiz köprülere,
uçmadığımız havalimanlarına
harcadığınız parayı eksi 30 derecede Gabarda,
Cudide, Katoda, Garada görev yapan, bire bir ölüme giden bu vatan
evlatları için harcayın.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
21inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
22nci
madde üzerinde 1 önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
250
sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 22nci maddesinde geçen kaydıyla ibaresinin
şartıyla şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Haşim
Teoman Sancar Çetin
Arık Ahmet
Önal
Denizli Kayseri Kırıkkale
Özgür
Ceylan Bayram
Yılmazkaya Mustafa
Adıgüzel
Çanakkale Gaziantep Ordu
Polat
Şaroğlu
Tunceli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, grup başkan vekillerinin
aldığı karar bana iletildi: Hava şartlarından
dolayı, sürenin daha fazla uzamaması konusunda
konuşmacıların kendilerine tanınan haklar çerçevesinde
konuşmalarını, son bir dakikayı uzatmamaları
kararını aldık. Dolayısıyla süreye bağlı
kalınmasını rica ediyorum herkesten.
Önerge
hakkında konuşmak isteyen, Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel.
Buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ADIGÜZEL (Ordu) Sayın milletvekilleri, ordumuz milletin ordusudur,
Meclis de millet adına görev yapıyor; böylece ordu, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin ordusudur. Büyük Atatürk de böyle söylemiştir,
Dumlupınar Zaferi sonrası Türkiye Büyük Millet Meclisi
orduları diyerek seslenmiştir. Dolayısıyla, bu Meclisin
her bir üyesi; ordusuyla ilgili güvenliğini sormak, sorgulamak
hakkına sahiptir.
Bu
tespiti yaptıktan sonra günümüzde neler oluyor bir bakalım, AKPde
yerel seçimler sonrası kan kaybı sürdükçe bir başarı
hikâyesi yaratma girişimi görüyoruz. İşte, Gaz bulduk.
Pandemide sahte bir başarı hikâyesi yaratma girişimi ifşa
oldu. Şimdiyse, altı yıldır unutulan, terör örgütü PKK
tarafından alıkonulan askerlerimizi, daha önce
yapılmış, başarılmış yöntemleri denemeden,
belli ki iyi planlanmamış bir operasyonla maalesef kaybettik.
Keşke bu operasyon başarılı olsaydı, kurtulan
evlatlarımızı Türkiyeye kim açıklayacaktı? Sayın
Erdoğan. Şehit oldular, kim açıkladı? Bir Sayın Vali.
Ay masalını ve Rizedeki Karadeniz fıkrasını bile
Sayın Erdoğan konuşuyor da aynı gün 13 şehidi neden
bir Sayın Vali anlatıyor? Tüm Türkiye'nin yüreği
yanmıştır. Şu anda pandemi varken, günde 200ün üzerinde
cenaze varken milletimiz neye ağlıyor? Evlatlarına
ağlıyor.
Pandemide
de süreci doğru yönetemediniz, Gara Operasyonunda da. Pandemide de
kahramanlar var, 400e yakın şehit verdik; Gara Operasyonunda da
kahramanlar var, şehitlerimiz var ama her iki mücadeleden de size
başarısızlıktan başka bir şey yok. Peki, iktidar
olarak bunun bir muhasebesi olmayacak mı? İstifa müessesesi neden
işlemiyor?
Öte
yandan, tüm iktidarlarınız süresince ordumuzun tarihine, felsefesine
ve komutanlarına kadar hakaret edenleri de ödüllendirmekten geri
kalmıyorsunuz. Kim gibi? Türk ordusu değil de keşke Yunan galip
gelseydi. diyen Mısıroğlu meczubu gibi. Kim gibi? Mustafa
Kemale eşkıya diyen İskilipli Atıf gibi hainleri
valiniz, Genel Başkan Vekiliniz kutsuyor.
NAZIM
MAVİŞ (Sinop) İskilipli Atıf hain değil!
MUSTAFA
ADIGÜZEL (Devamla) İskiliplinin önce 2nci, sonra 1inci
Başkanı olduğu İngiliz iş birlikçisi Teali İslam
Cemiyeti, Millî Mücadele karşıtı çok ağır bir bildiri
hazırlıyor ve orijinali bu olan bildiri 30 Ağustos 1920de Yunan
uçaklarıyla Anadoluya atılıyor. Orijinali burada, işte
size bir ihanet vesikası. (CHP sıralarından alkışlar)
NAZIM
MAVİŞ (Sinop) İskilipli Atıf hain değil, haksız
yere idam edildi!
MUSTAFA
ADIGÜZEL (Devamla) Bu bildiride, Mustafa Kemal ve Kuvayımilliyeye
kudurmuş haydutlar Çanakkalede, Anadoluda düşmana direnenler,
İngiltere ve Fransa gibi muazzam devletlere meydan okuyorlar. Bu yüzden
İngilizleri kızdırıp üzerimize Yunanlıları
musallat ettiler. Yunanlılara fazla zayiat verdirmek hayırlı ve
menfaatli olmaz. Mustafa Kemali öldürmek farzdır. diyorlar.
Meclisten,
milletin kürsüsünden sesleniyorum: Eğer bu ihanet bildirisine katılan
varsa katlayıp yaka cebine koysun, o beden bu ihanete
yakışır.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Nereden çıktı şimdi bunlar ya, yeter
artık!
MUSTAFA
ADIGÜZEL (Devamla) Kuvayımilliye kimdir? Türk ordusudur.
İskilipliye mersiye, Ali Kemallere methiye düzen günümüzün mütareke
basını, Atatürke ve Millî Mücadele kahramanlarına her türlü
hakareti yaparken bırakın cezayı, ödüllendiriliyor.
Peki,
biz bugünlere nereden geldik? Çanakkalede 1 mecit hikâyesi vardır, bilir
misiniz? Çanakkale Kocaderede bir sargı yeri var, buraya yaralılar
geliyor, şehitler geliyor. Lapsekinin Beybaş köyünden çok
ağır bir yaralı gelir ve son nefesinde Ben, köylüm Lapsekili
İbrahim Onbaşıdan 1 mecit borç aldıydım, kendisini
göremedim, belki ölürüm, ölürsem söyleyin hakkını helal etsin. der
ve şehit olur. Oraya gelen şehitlerin üzerinden de eşyalar ve
pusulalar çıkar. Bir süre sonra gelen bir şehidin üzerinden
çıkan pusulada yazanları görünce komutan gözyaşlarını
tutamaz. Aynen şu yazar: Ben Beybaş köyünden arkadaşım
Halile 1 mecit borç verdiydim. Biraz sonra taarruza kalkacağız,
belki dönemem. Arkadaşıma söyleyin, ben hakkımı helal ettim.
İşte, İskiliplinin eşkıya dediği çocuklar, bu
çocuklar ve bu ülke, son nefesinde 1 mecidin hesabını veren koca
yüreklilerin omzunda yükseldi. Trilyonların hesabını veremeyecek
olanların ellerinde aşağıya inmesine müsaade
etmeyeceğiz.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
NAZIM
MAVİŞ (Sinop) İskilipli Atıfı haksız yere idam
ettiniz. İskilipli Atıf hain değil, haksız idam ettiniz.
Elinizde onun kanı var CHP olarak, CHP olarak elinizde İskilipli
Atıfların kanı var.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Önergeyi oylayıp söz vereyim Özlem Hanım size.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
22nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
Özlem
Hanım, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
41.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin
250 sıra sayılı Kanun Teklifinin 22nci maddesi üzerinde
verilen önerge hakkında konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkanım, doğrusu bugün Regaip
gecesi -öyle söyleyelim- Bu gece, bir an evvel bitsin, kanunu bitirelim,
evimize gidelim. diye kendi aramızda konuştuk, anlaştık.
Şimdi bu kürsüde yani gecenin bu saatinde, böyle insanın damarına
basar gibi, böyle bir konuşma yapmayı çok problemli buluyorum. Çünkü
bu Mecliste daha evvel bunlar konuşuldu. Geçen hafta kaç tane basın
toplantısı var İskilipli Atıf Hocayla ilgili olarak.
Şimdi, bu konuyu ben mahfuz tutuyorum. Burada çok uzun bir konuşma
hazırlayacağız arkadaşlarımızla, biz bu konuyu
tekrar konuşacağız burada. Çünkü böyle önemli konuların, bu
toplumda yara açmış bu konuların böyle tekrar tekrar
kaşınmasını fevkalade yaralayıcı buluyorum,
fevkalade. Yani o yüzden daha çok şey söyleyebilirim, bu geceye hürmeten
söylemiyorum ama buraya kocaman bir mim koyuyorum, buraya devam edeceğiz.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederim.
Özgür
Bey, buyurun.
42.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Aynı mim tarafımızdan da konulmuştur. O gün
yapılacak görüşmeleri sabırsızlıkla bekliyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya ve 39 Milletvekilinin Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3346) ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 250) (Devam)
BAŞKAN
23üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi
ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
bölüm 24 ila 44üncü maddeleri kapsamaktadır.
Teklifin
ikinci bölümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına Trabzon
Milletvekili Sayın Hüseyin Örs konuşacaktır.
Buyurun,
süreniz on dakika. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; kanun teklifinin ikinci bölümü üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Eli
kanlı terör örgütü PKK tarafından Garada şehit edilen 13
şehidimize ve cümle şehitlerimize Cenab-ı Haktan rahmet,
ailelerine başsağlığı diliyorum. Türk milletinin
başı sağ olsun diyorum. Terörle mücadeleyi
kararlılıkla sürdüren güvenlik güçlerimize üstün başarılar
diliyorum. Allah yâr ve yardımcıları olsun, Mevlam
ayaklarına taş değdirmesin.
Değerli
milletvekilleri, terörle müzakereden terörle mücadeleye geçildiği bir
dönemde son terörist yok edilinceye kadar mücadelesini sürdürme
kararlılığındaki Mehmetçikimizin sonuna kadar
yanındayız. Millî güvenliğimiz için açık tehdit olan terör
ve terör unsurları, sınır dışında da imha
edilmelidir. Türk devleti, terörle mücadelesini haklı ve meşru
yollardan ayrılmadan kararlılıkla sürdürmelidir. Türk milletinin
egemenlik hakları ve millî menfaatlerimiz, teröre karşı
kararlılıkla korunmalıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri,
hem sınırlarımız içerisinde hem de sınır ötesinde
teröristlere göz açtırmamalıdır.
Değerli
arkadaşlar, Türk devleti, ordusu üzerinden vatandaşlarını
terörizm tehdidinden koruma sorumluluğunu yerine getirirken siyasi
partiler olarak bizler de her türlü siyasi farklılığı bir
kenara bırakarak terörle mücadeleye etkin katkı sunmak
durumundayız. Meclisimizin terörle mücadeleye yapacağı her
katkı, ordumuzun terörle mücadele azmini artıracağı gibi
Mehmetçikimizin mukavemetini de teşvik edecektir. Unutmayalım ki
Mehmetçiklerimiz terörün kökünün kazınması için büyük bir mücadele
verirken demokrasinin temel dayanaklarından biri olan Meclisimizin ortaya
koyacağı destek, ordumuzun moral ve mücadele azmini
artıracaktır.
İYİ
PARTİ olarak bizler teröre karşı Türk Silahlı Kuvvetlerinin
elini güçlendirecek her adıma destek verdik ve destek vermeye devam
edeceğiz. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu duruşumuz, tarihin bizlere emanet ettiği bir
duruştur, beş bin yıllık kutlu tarihten süzülüp gelen
devlet anlayışımızın gereğidir. Devleti
şirket gibi yönetenler, bunu kavrayamaz ama Allah, devlete zeval
vermesin. diyenler, bizi iyi anlarlar, Vatan sağ olsun. diyenler, bizi
gayet iyi anlarlar. Biz İYİ PARTİ olarak, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin varlığını, Türk milletinin bütünlüğünü yıkmak
ve bölmek adına faaliyet yürüten odaklara karşı yapılan her
eylem ve harekette en önde olacak ve açık desteğimizi devam ettirme
çabamızı sürdüreceğiz. Nazlı hilalin ebediyete kadar
dalgalanması, Türk vatanının yaşaması için atılan
her adıma en büyük katkı ve desteği biz sunacağız.
Değerli
milletvekilleri, millî güvenlik ve dış politikamızın
tesisinde vazgeçilmez millî güç unsuru olan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz;
kumpas davaları, FETÖ yapılanması ve 15 Temmuz hain darbe
kalkışması sonucu kurumsal ve manevi olarak maalesef
yıpratılmıştır. Türkiye'nin bekasına yönelik
tehdidin aşılması, Türk milletinin güvenlik ve
refahının güvence altına alınması için savunma ve
güvenlik sistemini hızlı ve yeniden inşa etmeliyiz.
Değerli
milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetleri, hükûmetlerin değil, Türk
milletinin ordusudur; bu nedenle her türlü siyasi tartışmanın
dışında tutulmalıdır. Kışlaya ve camiye asla
ve asla siyaset sokulmamalıdır. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Esasında, partili
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin en büyük
sakıncalarından biri de devletin parti devleti
anlayışına sürüklenmesidir. Parti devleti demek parti askeri
parti polisi parti hâkimi ve parti memuru demektir ve bu
anlayış, bize göre, en büyük tehlikelerden biridir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine parti olarak
karşı çıkmamızın en önemli sebebi de sistemin partizan
uygulamalara ve nihayet, parti devletine evrilmesidir. Türk Silahlı
Kuvvetleri her türlü partizan yaklaşımlardan sakınılmalı,
kışlanın kapısından içeriye siyaset sokulmamalıdır.
Değerli
milletvekilleri, ilgili kanun teklifiyle ilgili görüşlerimizi hem Millî
Savunma Komisyonunda hem de yazmış olduğumuz şerhimizde
ifade etmiştik. İkinci bölüm üzerine kısaca değinmek
istiyorum.
Teklifin
24üncü maddesinde muvafakat ibaresinin olur ibaresiyle
değiştirilmesindeki amaç nedir? Bunu sormak istiyorum.
Muvafakatname hukuken yazılı izin kâğıdı
anlamına gelmektedir. Olur ibaresiyle bu hususun yazılı
oluşu ortadan mı kaldırılmak istenmektedir? Bu durum,
Genelkurmay Başkanının yetkileri açısından bir
genişlemeye yol açacak mıdır? Bunu da sormak istiyorum.
Yine,
gelen teklifin 30uncu maddesiyle, devlet hizmet yükümlülüğü
kapsamında, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Jandarma Genel
Komutanlığı ile Sahil Güvenlik Komutanlığı
kadrolarına atanan sivil tabiplerin özellikle acil ihtiyaç duyulan
durumlarda bir aya kadar görev yapabilmesi ve Sağlık
Bakanının bu süreyi 3 katına kadar uzatabilmesi
öngörülmüştür.
Bu
maddede belirtilen sivil tabiplerle ilgili bir parantez açmak istiyorum. Millî
Savunma Bakanlığı bünyesinde sivil tabip kavramı, yeni ve
hakları tam olarak oluşturulmamış bir kavramdır.
Bilindiği üzere, 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası ordu
içerisinde askerî tabiplerin bir kısmı ihraç edilmiş, askerî
hastanelerin Sağlık Bakanlığına devri
sonrasındaki kalan askerî tabipler, Sağlık
Bakanlığı bünyesinde çalışmaya
başlamışlardır. Bunun sonucunda Türk Silahlı
Kuvvetleri içerisinde askerî tabip sayısı çok yetersiz
kalmıştır. Ordu içerisindeki tabip eksiklikleri,
Sağlık Bakanlığıyla imzalanan protokolle münhal
kadrolar açılarak devlet hizmet yükümlülüğüyle sağlanmaya
çalışılmaktadır ancak sivil tabiplerin çalışma
koşulları konusunda yeterli çalışma
yapılmadığı da görülmektedir.
Kanun,
yönetmelik gibi benzeri yazılı hukuk kurallarında sivil
tabiplerin görev, sorumluluk, özlük hakları ve amir statü
kavramlarına yeterince yer verilmemiştir. Bu konuyla ilgili sivil
tabipler yaşamış oldukları sorunları,
mağduriyetleri tarafımıza iletmiş, bu husus basında da
yer almıştır. Millî Savunma Bakanlığı
çatısı altında görev yapan sivil tabiplerin
yaşamış oldukları sorun ve mağduriyetlere ilişkin
düzenlemeler ivedilikle yapılmalıdır diyoruz.
Değerli
milletvekilleri, subay ve astsubaylarımızın talep ve
sorunlarını da yüce Meclisimizde belirtmek isterim, onları da
sizlere arz etmek isterim. Subay ve astsubaylarımızın en büyük
sorunları, özlük haklarındaki iyileştirici düzenlemelerin
yapılmamasıdır. Türk Silahlı Kuvvetlerinde
devamlılık arz eden, kritik noktalarda görev yapan subay ve
astsubaylar; muvazzaf olarak değil, sözleşmeli olarak göreve
başlatılmaktadırlar. Muvazzaf olarak alınanların
sayısı da ne yazık ki -çok acıdır- azdır.
Sözleşmeli olarak göreve başlayan subaylar en fazla
yüzbaşılığa, astsubaylar ise en fazla kıdemli
üstçavuşluğa kadar yükselebilmektedirler. Bu
arkadaşlarımız muvazzaf olabilmeleri için sınava tabi tutulmakta,
sınavda başarısız olanlar emekliye ayrılmaktadır.
Bu arkadaşlarımızın memleketin her bölgesinde sahada ve
çatışmada canı pahasına görev yaparken sınava tabi
tutulmaları ne derece doğrudur? Vatan savunması için verilen
görevleri yerine getirirken bir de sınava mı tabi
tutulacaklardır?
15
Temmuz hain darbe girişimi sonrası askerî birçok kadronun
boşaldığını ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde kadro
açığı olduğunu biliyoruz, buna nazaran muvazzaf olarak
açılan kadro sayısının da az olduğunu belirtmek isterim.
Subay ve astsubaylarımızın özlük haklarında yaşanan bu
sorunların ivedilikle çözüme kavuşturulmasını bekliyoruz.
Bu
akşam mübarek Regaip Kandili, hepinizin kandilini kutluyorum, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Şahin
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
43.-
Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, Maden ve Petrol İşleri Genel
Müdürlüğünün 140ıncı grup maden arama sahası için maden
arama ihalesi yapılacağını açıkladığı
sahalardan 9 tanesinin Hatay ilinde yer aldığına, rant
uğruna Hatay ilinde 75 bin dönümlük alanda maden arama sahası
açmanın ormanların, dağların tahrip edilmesine ve
doğanın dengesinin değişmesine neden olacağına
ilişkin açıklaması
SUZAN
ŞAHİN (Hatay) Teşekkürler.
Maden
ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, 140ıncı grup maden
arama sahası için toplam 766 alanda maden arama ihalesi
yapılacağını açıklamış ve sahalardan 9
tanesi de Hatayda yer almaktadır. Tüm dünya yenilenebilir enerji, yenilenmiş
doğa ve canlı hayatını önceleyen projeleri hayata geçirirken
rant uğruna Hatayda 75 bin dönümlük alanda maden arama sahası açmak,
ormanlarımızın, dağlarımızın tahrip
edilmesine ve doğanın dengesinin değişmesine neden olacak,
beraberinde felaketler getirecektir. 2.200 dönümü turizm bölgesi ilan edilen
Arsuzda dağdan denize uzanan tarım alanları, mera ve orman sit
alanları, bu maden ve taş ocaklarıyla talan edilecektir.
Hataylılar, nefes almak, doğalarının katledilmemesini
istiyor. 5 bin hektar ormanımız yandı, artık
Hataylının fazlasını kaldıracak gücü yok. AKP
hükûmetlerinin, gelecek nesilleri düşünmeden, yandaş doyurmak
uğruna yaşam alanlarımızı hiçe saymasına
karşı çıkıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SUZAN
ŞAHİN (Hatay) Teşekkürler.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya ve 39 Milletvekilinin Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3346) ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 250) (Devam)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır
Milletvekili Sayın Garo Paylan konuşacaktır.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, milletin vekilleriyiz ve millet, bizleri sorunlarını
çözmemiz için buraya gönderdi. Ben, 2015 yılı Haziran ayında
milletvekili oldum; büyük hayallerle milletvekili oldum; halkımın,
toplumun sorunlarını çözmek için milletvekili oldum ama üzülerek
söylüyorum, üzerinden beş buçuk yıl geçti arkadaşlar, toplumun
hiçbir sorununu çözemedi bu Meclis çünkü güvenlikçi bakışa hapsoldu.
Bütün toplumsal meselelerin, ekonomik krizin, siyasi krizin, toplumsal krizin
üzerini örten güvenlikçi bir bakışa beş buçuk, altı
yıldır hapsolduk arkadaşlar. Orada apoletli oturanlar var.
METİN
NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Türk askeri var.
GARO
PAYLAN (Devamla) - Maalesef bu Mecliste de bakıyorum, değerli
arkadaşlar
(MHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) - Niye rahatsız oluyorsun, niye
rahatsız oluyorsun?
GARO
PAYLAN (Devamla) - Bakıyorum Mecliste sanki askerler gibi konuşan
siyasetçilerle karşı karşıyayız. Yalnızca
güvenlikçi bakışa hapsolmuş bir anlayışla konuşan
milletvekilleri var. İşte burada büyük bir sorun var arkadaşlar.
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) - Ne rahatsız etti seni ya?
GARO
PAYLAN (Devamla) - Yapmamız gereken, toplumun sorunlarını
konuşmak. Ama bakın, beş buçuk yıldır buraya gelen
yasalara bakın, bekçi yasasını konuşuyoruz, polis
yasasını konuşuyoruz, asker yasasını konuşuyoruz.
Elbette konuşalım ama arkadaşlar, bu toplumun bir ekonomik krizi
yok mu? Siz illerinize gittiğinizde esnaf Açım, açıktayım,
iflas ediyorum. demiyor mu size?
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Demiyor.
GARO
PAYLAN (Devamla) - İşçi İşsizim, açım,
açıktayım. demiyor mu?
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) Esnaf Önce şu terörü temizleyin, aç kalalım,
ülke bölünmesin. diyor.
GÜLÜSTAN
KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) Dinle, dinle ya! Dinlemeyi
öğren!
GARO
PAYLAN (Devamla) - İntiharları görmüyor muyuz arkadaşlar,
intiharları görmüyor muyuz?
Bakın,
ben çocuktum arkadaşlar, daha şu kadar boydaydım, televizyona
çıkıyordu siyasetçiler: Ya, son terörist ölünceye kadar şöyle
yapacağız. Bu kış bitiyor, bu yaz bitiyor. Hep güvenlikçi
bakış
(AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayenizde, sayenizde.
ÜMİT
YILMAZ (Düzce) Öldür, öldür, bitmiyor
GARO
PAYLAN (Devamla) - O günler de kaynaklar silahlara gidiyordu, savaşlara
gidiyordu.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sizin kaynaklar nereye gidiyor acaba?
GARO
PAYLAN (Devamla) - Kırk yıl geçti, ben 49 yaşına geldim,
hâlâ kaynaklar silahlara gidiyor, savaşlara gidiyor.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) PKKnın silahları nereden geliyor acaba?
GARO
PAYLAN (Devamla) Bu bakıştan dönmemiz gerekir arkadaşlar.
ÜMİT
YILMAZ (Düzce) - Dönün, dönün!
GARO
PAYLAN (Devamla) - Bu ülke; çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı bir
ülke ve hepimiz, bu ülkenin vatandaşlarıyız. Aramızda
demokrasi sorunlarımız var, birbirimizin kimliğine saygı
sorunlarımız var, birbirimizin inançlarına saygı
sorunlarımız var ve şuna inanıyorum: Bu Meclisin
hazırununun bu ülkenin kimlik, demokrasi sorunlarıyla ilgili
çözemeyeceği hiçbir sorun yok arkadaşlar. Bakın, bir arada
komisyonlarda oturuyoruz, kulislerde oturuyoruz, sorunlarımızı
konuşabiliyoruz ama bu Mecliste maalesef çözüm aklı bir türlü devreye
geçemiyor ve yalnızca güvenlikçi bakışı kutsamak üzerine
konuşmalar yapılıyor, işte bu bakıştan
vazgeçmeliyiz arkadaşlar.
Ya,
atanamayan öğretmenlerin sorunları acaba askerin sorunlarından
daha mı az önemli arkadaşlar? Emeklilikte yaşa
takılanların sorunu, acaba askerlerin sorunlarından daha mı
az önemli arkadaşlar? İntihar eden vatandaşlarımızın
sorunları acaba bu Meclisin ne zaman gündemi olabilecek arkadaşlar?
Bize
hep şu söyleniyor: Siz bir merminin kaç para olduğunu biliyor
musunuz? Evet, vatandaş biliyor, yoksul vatandaşlarımız
biliyor çünkü bütçeyi geçirdiğimizde, bütçede, efendim, güvenlik
politikalarına 200 milyar lira kaynak ayırdık, yandaşlara
on milyarlarca lira kaynak ayırdınız, saray
inşaatlarına on milyarlarca lira kaynak ayırdınız ama
vatandaşın dertlerine para ayrılmadı arkadaşlar.
İşte, çözüm siyasetine doğru yürüdüğümüz zaman, hepimiz bu
ülkenin demokrasi sorunlarını çözme iradesini koyduğumuz zaman,
o zaman savaşa, silaha para harcamamıza gerek kalmayacak
arkadaşlar.
2013-2015
dönemi bununla ilgili önemli bir imtihandı, o dönemde kaynaklar mermilere
gitmiyordu, S-400 füzelerine gitmiyordu, tanklara, toplara, silahlara
gitmiyordu; çözümü konuşuyorduk, barışı konuşuyorduk,
demokrasiyi konuşuyorduk arkadaşlar. Bakın, beş buçuk
yıldır demokrasiyle ilgili hiçbir şeyi konuşamıyoruz.
( AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
Değerli
arkadaşlar, bu ülkenin Meclisinin çözemeyeceği hiçbir sorun yok ama bu
Meclisin maalesef bu konuda ortaya koyabildiği bir irade de yok.
Değerli
arkadaşlar, kaynaklar silahlara, savaşlara, yandaşlara gidiyor;
sonucu ne oluyor? Demokrasi endekslerinde sonuncu sıradayız, hukukun
üstünlüğü endekslerinde sonuncu sıradayız, basın
özgürlüğü endekslerinde sonuncu sıradayız; siyasetçiler
cezaevinde, gazeteciler cezaevinde. Bakın, bir on yıl öncesini
hatırlayın -AK PARTİli arkadaşlarımıza
söylüyorum- on yıl önce bir demokrasi iddiası olan, Müslüman
çoğunluklu bir ülkenin de demokratik bir ülke olabileceği konusunda
büyük bir örnek ülke olacak bir Türkiye iddiası vardı ama bu iddia
kaybedildi, hikâye kaybedildi arkadaşlar. Ortada bir hikâye yok,
yalnızca hamaset var, hamaset. Ortada çözüm iradesi yok.
Peki,
sonucu ne oluyor bu kadar paralar silahlara, savaşlara gidiyor?
Arkadaşlar, Türkiye, tefeciye düşmüş durumda farkında
mısınız? Türkiye, tefeci faizi ödüyor, farkında
mısınız? Londradaki tefecilere şu anda tavizler veriyor,
farkında mısınız? Dünyada faiz sıfırken
Türkiyenin hazinesi, dolar bazında yüzde 6yla, yüzde 7yle
borçlanıyor, farkında mısınız? Hazinemiz yüzde 17,
yüzde 18le borçlanıyor, farkında mısınız?
Yabancılar 25 milyar dolar getirdiler. Doların düştüğüne
seviniyorsunuz, değil mi? 8,5tan 7ye düştü, çok güzel, ben de
seviniyorum. Ne pahasına? Yüzde 18 faizle tefeciden borç alıyoruz. Ne
oldu? 8,5tan 7ye düştü. Tefeciler, 25 milyar dolar getirdiler, 25 milyar
dolarla 7-8 milyar dolar para kazandılar, biliyor musunuz? Bu ülkenin
vergi ödeyen vatandaşları, Londradaki birkaç tefeciye milyarlarca
dolar faiz ödüyor, farkında mısınız?
Merkez
Bankasının başına atanan Başkan diyor ki: Faizleri
yüksek tutacağım. Ey tefeciler, para getirin bana. Tefeci
faizleriyle borçlanıyoruz, farkında mısınız?
Niye
böyle yapıyoruz? Çünkü arkadaşlar iç meselelerimizi çözemiyoruz,
kaynaklarımızı silahlara ayırıyoruz. S-400 füzesi
aldınız, ne oldu? Depoda çürüyor, değil mi? Biz Amerika
takmayız, kurarız S-400 füzelerini. Neredeler? Depoda çürüyen 2,5
milyar dolarlık S-400 füzesi var. 2,5 milyar dolarlık S-400
parasıyla 200 bin öğretmen atayabilirdik. Geçenlerde yine bir
öğretmen arkadaşımız, atanamayan bir öğretmen intihar
etti arkadaşlar. Hepsinin vebali bizim boynumuza, sizlerin boynuna. Her
bir intiharda bizlerin sorumluluğu var, her bir ölümde bizlerin
sorumluluğu var. Atanamayan öğretmenlerin vebali de bizim
boynumuzadır arkadaşlar. Bunları düşünmeliyiz, çözümü
düşünmeliyiz. Birbirimize bağırarak, birbirimize hamaset
nutukları atarak bu ülkeye huzur ve refah getiremeyiz arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, zamlar, iflaslar, intiharlar bizim gündemimizde olmalı,
Meclisin gündemi olmalı. Ya, bakın, pandemi dönemi oldu. Biliyor
musunuz, OECD ülkeleri içinde dünyada vatandaşına doğrudan gelir
desteği olarak en az destek veren ülke Türkiye, en az destek veren ülke.
Gayrisafi yurt içi hasılasına oranla en az doğrudan gelir
desteği veren ülke. Peki, hasılaya göre vatandaşına en çok
borç veren, onu borçlandıran ülke hangisi? Yine Türkiye.
Vatandaşımıza doğrudan gelir desteği vermemişiz
pandemi döneminde, aç açıkta bırakmışız -ne
yapmışız- onları borçlandırmışız. Geçen
sene yüzde 7-8le alınan borçlar şimdi kredi faizleri yüzde 25, yüzde
30la yenileniyor, biliyor musunuz arkadaşlar? Çoğu esnaf, KOBİ,
bu borçları yenileyemiyor, bireysel krediler yenilenemiyor. Bankalarda,
hacizler, şu anda icra dairelerinde milyonlarca dosya artıyor
arkadaşlar.
İşte,
bu Meclisin gündemi bunlar olmalı. Elbette askerlerin sorunları da
konuşulmalı ama bu Meclisin gündemi, vatandaşın huzuru ve
refahı olmalıdır arkadaşlar ama bunlardan son derece
uzaktayız.
10
milyon vatandaşımız işsiz ya, biz 10 milyon
vatandaşımızın işsizliğini gündeme almayacak
mıyız arkadaşlar? Milyonlarca vatandaşımızı
kısa çalışma ödeneği altında bir yıldır
sefalet ücretine mahkûm ettik. 1.500 lira, 1.200 lira, 1.600 lira ücrete kaç
gün aç kalmazsınız, kaç gün ayakta kalırsınız
Allahınızı severseniz! 1.500 lirayla bir ay
yaşadınız, üç ay yaşadınız; altı ay ayakta
kalabilir misiniz, her gün ekmek peynir yeseniz hayatta kalabilir misiniz
arkadaşlar? Biz bunları gündemimiz yapamadık maalesef, yapmadık.
İşte,
bu Meclisin gündemi, değerli arkadaşlar, bu toplumun huzuru ve
refahı olmalı. Bunun için de temel meselelerimizi oturup
konuşabilmeliyiz. Birbirimizi yok etme, birbirimize düşman hukuku
uygulama, birbirimizi rakip değil de düşman görme siyasetinden
vazgeçmeliyiz değerli arkadaşlar; hepinize çağrım budur.
Bakın,
Müslüman halkın da bu anlamda Regaip Kandilini kutluyorum, bütün
vatandaşlarımızın ve Müslüman vekillerin Regaip Kandilini
kutluyorum ve herkesi de bu anlamda bir adalet muhasebesine bu akşam
çağırıyorum.
Saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bülbül.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
44.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Diyarbakır Milletvekili
Garo Paylanın 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci
bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın Başkanım, HDPli hatip kürsüden
Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve aynı zamanda Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tamamen güvenlikçi bir anlayışla, halkının
ihtiyaçlarını, sosyal taleplerini, ekonomik
sıkıntılarını görmezden gelerek hareket ettiği.
gibi bir beyanda bulundu. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bunu kabul
etmediğimizi buradan ifade etmek istiyorum. Meclisimizin geçmişteki
çalışma gündemi bellidir, bu noktada
vatandaşımızın sosyal, ekonomik
sıkıntılarıyla alakalı olarak Meclisimiz çok önemli
faaliyetler gerçekleştirmiş, çok önemli yasal düzenlemeleri bu
pandemi sürecinde geçirmiştir, hiç gecikmeksizin bu faaliyetini
yapmıştır, hatta ve hatta milletvekillerimizin neredeyse yüzde
30unun, 35inin bu corona hastalığına yakalanmasına sebep
olacak şekilde Genel Kurul çalışmalarını büyük bir
özveriyle gerçekleştirmiştir. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisine
karşı büyük bir haksızlık olmaktadır. Bunu kabul
etmediğimizi en azından burada emek veren bir kişi olarak, bir
parti grubu olarak, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunu ifade etmek, not
etmek gerekiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ayrıca, savunma harcamalarından ve
güvenlikçi bakış açısından rahatsız olan sayın
hatibin, bu noktada daha yakın zamanda Kafkasya bölgesinde -kendisini de
çok ilgilendirdiğini anladığımız- Karabağ
savaşı sırasında, oranın azat edilmesi sürecinde ve
öncesinde dünyada gayrisafi millî hasılasının neredeyse yüzde
25ini, 30unu silahlanmaya ayırmış olan Ermenistan devletinin
bölgedeki bu faaliyetlerine yönelik olarak -bu kadar yakın ilgi alanı
olduğu için söylüyorum- bir gün dahi Ermenistan devletinin güvenlikçi ve
bu noktadaki askerî harcamalarına yönelik değerlendirmelerini
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN
KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) Kendisi Türkiye Cumhuriyetinin
milletvekili, Ermenistanın değil.
BAŞKAN
Buyurun.
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
bir defa dahi duymadığımız bir
kişinin, Türkiye'nin bölgesinde yaşadığı bu kadar
sıkıntı içerisinde yapmak durumunda olduğu ve gayrisafi
millî hasılası açısından bakıldığında
son derece küçük rakamlara tekabül eden bu harcamaları kalkıp sanki
Türkiye tamamen bir silahlanma, delirmişçesine silahlanma
içerisindeymiş gibi göstermek devletimize, milletimize büyük bir
haksızlıktır. Türkiyede bugün, eğitime,
sağlığa ve sosyal güvenliğe yapılan harcamalar
-kendisi Plan ve Bütçe Komisyonu üyesidir- savunma harcamalarının
üzerindedir. Bu noktada, bu meseleler üzerinden artık bir çarpıtma
veya bir yanıltma olarak değerlendirdiğimiz bu konuşmayı
kabul etmediğimizi saygıyla ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Beştaş, buyurun.
45.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, doğrusu, söz
almayacaktım, Karabağla kıyaslamasaydı, böyle bir
gereksinim
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Karabağla değil, Ermenistanla
kıyasladım.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ermenistanla kıyaslamasaydı. Yani
bu kimliğe dönük, kişiliğe dönük, aidiyetlere dönük nefret
söylemlerinin daha bugün araştırılmasını istedik ve bu
Mecliste bunun olamaması gerektiğine, burada ortak bir komisyonla
bütün partilerin irade ortaya koymasını talep ettim, kendim bizzat da
talep ettim; iktidar partisi Grup Başkanı da bunu söyledi ama
vekilimiz Ermenistan vekili değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyesi
ve Türkiye yurttaşlarından oy alarak bu Parlamentoya
seçilmiştir. Bu dili kesinlikle kabul etmiyoruz. Bu açıkça
ayrımcı bir yaklaşımdır. Bu ayrımcı
yaklaşımı kabul etmiyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Güvenlikçi politikalara dair sözleri de
Halkların Demokratik Partisi olarak sürekli söylediğimiz bir
şey, bugünkü askerlik kanunuyla da ilgili değil. Nitekim,
konuşmasında özellikle altını birkaç defa çizerek -tabii ki
askerlerin özlük haklarını da sorunlarını da
konuşalım ama- bugün ekonomik sıkıntıların ve
sosyal diğer meselelerin de konuşulması gerektiğini ifade
etti. Doğrusu, rahatsızlık duyulacak bir konuşma
değildi ama tabii ki aynı görüşte olmayı da beklemiyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili
Sayın Ahmet Önal konuşacaktır.
Buyurun.
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın Başkan, bir saniye, tutanaklara
geçsin lütfen. Burada bunu düzeltmemiz lazım.
BAŞKAN
Pardon.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Beştaş gerekli cevabı verdi Sayın
Milletvekili.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Ama burada ismime hitaben
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Hayır, ben isminizi sadece hatip olarak
değerlendirdim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bülbül.
46.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bakınız, benim beyanımda ne bir nefret
dili ne bir ayrımcı söylem söz konusudur. Ben bölgede Ermenistanla
ilgili olduğunu, alakalı olduğunu ifade etmişimdir.
Buranın neresinden nefret söylemi çıkardılar onu bilemiyorum
fakat konuşmamın çarpıtılmasına itiraz ediyorum. Ben,
somut verilerle, rakamlarla ifade edip bununla alakalı vicdani bir
değerlendirme içerisindeyse, kendisinin de bağları olduğu
ve dünyada diğer birçok uluslararası basın kuruluşuna bu
konuda beyanat verdiği bir durumda bundan dolayı endişe
duyduğuna dair en ufak bir tanıklığımızın
olmadığının, Ermenistanın silahlanma sürecini bölgeyi
güvensizleştirecek bu girişimleriyle alakalı bir
beyanının olmadığının tespitini burada
paylaştım. Bundan böyle bir ayrımcılık çıkarmak,
benim konuşmamı çarpıtmaktır, dolayısıyla bunu
kabul etmiyorum.
GÜLÜSTAN
KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) Gazete demeçlerinden yorum mu
çıkar Sayın Başkan? Böyle şey mi olur?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN
Burada bir sataşma yok, bir şey yok.
Buyurun
size söz veriyorum Sayın Grup Başkan Vekili.
Buyurun
Sayın Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, hatibimiz
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, doğrudan bir
sataşma var efendim.
BAŞKAN
Tamam, geçin yerinizden söz vereyim.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Sataşma var efendim.
BAŞKAN
Sataşma yok kardeşim ya.
Buyurun
Sayın Paylan.
47.-
Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın, Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; biz binlerce yıldır bu toprakların
insanıyız. Babam da Osmanlı vatandaşı, dedem de
Osmanlı vatandaşı; bizler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız.
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ermenistan da Osmanlı toprağıydı.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Değerli arkadaşlar, ben mesela
Türkmenistanla ilgili bir mesele olduğunda sizleri bu konuda sorumlu
tutmam ne kadar abesle iştigal olursa, Ermenistanla ilgili bir sorunda da
benim sorumlu tutulmam bu anlamda bir ırkçılıktır.
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sorumlusunuz. demedim.
BAŞKAN
Sayın Beştaş gerekli cevabı verdi ya.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Değerli arkadaşlar, bakın, Ermenistan
da Azerbaycan da gayrisafi yurt içi hasılalarının büyük bölümünü
silaha ayırmıştır maalesef bu sorun çözülemediği için
ve bu sorun hâlâ ortadadır. Ben bu sorunun barışçıl çözümü
için her iki halkın da çıkarına çağrılar yaptım
ve bu çağrıları yapmaya devam edeceğim. Türkiye, 2014
yılında güvenlik harcamalarına 40 milyar lira harcıyordu,
bu yıl 220 milyar TL harcıyor arkadaşlar. Yalnızca aradaki
180 milyar TLyle Türkiyenin pek çok sorunu çözülebilirdi ama çözüm sürecinden,
çözüm siyasetinden maalesef
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya ve 39 Milletvekilinin Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3346) ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 250) (Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili
Sayın Ahmet Önal konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Önal. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA AHMET ÖNAL (Kırıkkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin ikinci bölümü üzerinde parti grubum adına söz almış
bulunuyorum.
Başta,
ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimiz olmak üzere
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Mübarek
Regaip Kandilinin ülkemize ve insanlığa hayırlar getirmesini
diliyorum.
Sözlerime
başlarken geçtiğimiz günlerde hain terör örgütü PKK tarafından
katledilen şehitlerimize Allahtan rahmet, milletimize
başsağlığı diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri
personelimiz tarihinden aldığı güç ve şevkle binlerce
yıldır karada, havada, denizde büyük bir fedakârlık ve çabayla
görevini ifa etmektedir. Bununla birlikte her türlü zorluğun üstesinden
gelen kahraman personelimizin başta özlük hakları olmak üzere,
yaşadığı birçok haksızlık hâlen
giderilememiştir. Getirdiğiniz bu kanun teklifiyle aslında
askerî personelimizin temel sorunlarını çözmemektesiniz. Kanun
teklifinin bütünü incelendiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerimizin
yapısal sorunlarının çözülmediğini görüyoruz. Daha önce
verilen sözler bu kanun teklifiyle yine tutulmamıştır.
Kuvvet
komutanları ve Genelkurmayın ayrı ayrı Millî Savunma
Bakanlığına bağlanması emir komuta zincirinde
aksamalara sebep olmuş, Genelkurmay Başkanının yetkilerini
azaltmıştır. Yüzlerce yıllık tecrübe ve birikimle
oluşturulan askerî liseler kapatılmış, geçmişin
birikimi heba edilmiştir. Askerî hastanelerin kapatılması
bütünüyle hatalı olmuş, bu yanlıştan hâlen
dönülmemiştir. Ordumuzda bozulan liyakat sistemi yeniden inşa
edilmemiştir. Öğrenci ve muvazzaf alımlarında görev alan
komisyonlarda kayırmacılık ve usulsüzlükler
yapıldığı sıkça kamuoyuna yansımaktadır. Bu
durum Peygamber ocağı ordumuza zarar vermektedir.
Askerî
fabrikalar gibi stratejik öneme sahip tesislerin özelleştirilmesi
politikasından acilen vazgeçilmelidir. Başta Tank Palet
Fabrikası olmak üzere ordumuzun elinden alınan bu fabrikalar yeniden
ordumuza devredilmelidir.
Türk
Silahlı Kuvvetlerimizin kahraman ve fedakâr personelinin özlük
haklarının iyileştirilmesi için daha önce verilen sözler acilen
tutulmalıdır. Makam ve görev tazminatı sorunları
çözülmediği için askerî personelimizin emeklilik maaşları makul
seviyeye ulaşmamıştır.
Vatan
savunmasının sözleşmesi olmaz. diyerek en fazla şehit
veren askerî personellerimizden olan uzman çavuşlarımızın
kadro istekleri acilen yerine getirilmeli, astlık, üstlük münasebetleri
yeniden düzenlenmelidir. 40 yaşını dolduran tüm uzman
çavuşların kadro görevlerine atanmaları sağlanmalı, bu
konuda yapılması planlanan eksik düzenlemeden vazgeçilmelidir.
Sözleşmeli
erlerimizin mesai sonu evlerine gidebilmelerine olanak sağlanmalı, bu
hususta yönetmelikle düzenleme yapılmalıdır. Eş durumu
tayinlerinde yaşadıkları sıkıntılar giderilmeli,
bir an önce kendilerine iyileştirme zammı verilmelidir.
TSKnin
ayrılmaz bir parçası olan astsubay, uzman erbaş ve
sözleşmeli erlerin özlük hakları, eğitim olanakları, sosyal
hakları ve sahip oldukları yetkiler konusunda personelin moral ve
motivasyonunu artırıcı önlemler ayrımcılık
yapılmadan bir an önce hayata geçirilmelidir. Ancak getirdiğiniz bu
kanun teklifinde belirttiğimiz hususların hiçbirinde kayda değer
bir iyileştirme ya da düzenleme yapılmaması bu kanun teklifinin
de öncekilerden çok da farklı olmadığını ortaya
koymuş, personelimizin sorunları yine çözüm
bulamamıştır. Büyük bir umutla bizlerden düzenleme
yapmamızı bekleyen sözleşmeli er, erbaş, uzman çavuş,
astsubay ve subaylarımızın umutları yine başka bahara
kalmıştır. Kahraman TSK personelimize haklarının
verilmemesi aslında yerli ve millî vurgunuzun ne kadar anlamsız ve
samimiyetten uzak olduğunu ortaya koymuştur. Tüm bu sorunlar bu kanun
teklifinizle yine çözülmemiş, sadece Biz askerî personelimize destek
oluyoruz. şeklinde kamuoyu algısı yaratılmaya
çalışılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bununla birlikte ülkemizdeki en
büyük sorun derin ekonomik kriz ve devamında gelen pandemi sürecidir. Bu
süreçte toplumun birçok kesimi kendi kaderiyle baş başa
bırakılmıştır. Servisçiler, kantinciler, lokantalar,
kahvehaneler, berberler, kuaförler, kafe ve çay ocakları, düğün
salonu, çiçekçiler, terziler, müzisyenlerimiz, ücretli öğretmenler ne
yapıyor, haberiniz var mı? Bu insanlar yaklaşık bir
yıldır işsiz ve aşsız. Kapılarını çalan
yok; elektrik, su, doğal gaz faturaları el yakıyor. Bu
insanların sizin gözünüzde kamu ihalelerini alıp servetlerine servet
katan müteahhitler kadar değeri yok.
Sizlere
seçim bölgem Kırıkkaleden de birkaç örnek vermek istiyorum. 2000
yılında nüfusu 380 bin olan Kırıkkale, on sekiz
yıllık AK PARTİ iktidarı sonunda 100 bin nüfus kaybetti ve
nüfusu 280 binin altına düştü. Yani son yirmi yılda şehrin
yüzde 25i şehri terk etti. Kırıkkalede kayıtlı
işsiz sayısı 13 binin üzerinde, birçoğu üniversite mezunu.
Bir dönemin sanayi kenti artık işsiz gençlerin iş bulma ümidini
kaybettiği, anaların babaların gurbet yolu beklediği bir
emekli kenti.
Büyükşehir
Belediye Kanununda yaptığınız değişiklik de en
çok Kırıkkaleye zarar verdi. Bakın, Karaahmetli, Koçubaba,
Kulaksız, Büyükafşar, Büyükyağlı, Konur, Köprüköy,
Ceritmüminli, Hamzalı, Güzelyurt, Irmak, Kılıçlar, Hasandede ve
Ahılı beldelerini kapattınız. Belediyelerin
kapanmasıyla bu kasabalar artık kaderine terk edilmiş köy
durumunda. Belediyelerle birlikte buradaki okulları ve sağlık
ocaklarını da kapattınız. Bu ülkede iyi olan ne varsa
aslında onu yok ettiniz.
Kırıkkalenin
Türkiye ekonomisindeki yeri her yıl geriye gitti. Bakın, sadece Ankarada
yaşayan Kırıkkaleli sayısı 203 bin. Eski sanayi
sitesinde, yeni sanayi sitesinde birçok işletme iflas etti ya da
kapatıldı. Aileden esnaf olan, şehrin son kırk
yılına damga vuran esnaflarımız haciz tehdidiyle
karşı karşıya; dükkânlar kapalı, esnaf perişan.
Kırıkkale esnafı Aya gitmeyi bırakın da bize destek
olun, ekmek teknemizi kaybetmeyelim. diyor. Yandaş kanallarda propaganda
malzemesi yaptığınız kira yardımı da
Kırıkkaleye ulaşmadı. Birçok esnafımız
gecikmiş kredi ödemeleri ve icralar yüzünden yeniden kredi alamıyor,
bununla ilgili esnafımız acilen bir sicil affı bekliyor.
Esnafın SGK, BAĞ-KUR primleri pandemiye rağmen işliyor,
Hiç olmazsa salgın ortamında bu primleri almayalım. diyen de
yok.
Bakın,
Kırıkkalede bir esnaf ne diyor? Ben geçmediğim Osmangazi
Köprüsünün ya da hayatımda gitmediğim üçüncü havalimanının
garanti parasını ödemek istemiyorum; iş, aş, ekmek
istiyorum. diyor.
Bakın,
size bir resim göstereceğim, burası ülkemizin en gözde kayak
merkezlerinden birinin bulunduğu yer. Hafta sonu kişi başı
konaklama bedeli 1.500 liranın üzerinde. İki gün 4 kişilik bir
ailenin tatil masrafı 15 bin liraya yaklaşıyor. Coronavirüs
tedbirleri sebebiyle birçok işletmenin kapalı olmasına
rağmen paranız varsa pek çok yerde müzik eşliğinde, sosyal
mesafe kurallarına uymadan tatil yapabilir, kayağa gidebilirsiniz;
hiçbir engel yok. Ama Kırıkkalede, Çarşamba Pazarında,
Atatürk Bulvarında, Menderes Caddesinde küçük bir köfteci
dükkânınız varsa ya da Yahşihan Yenişehirde 5-10
metrekarelik küçük bir dükkânınız varsa, çoluğunuzun
çocuğunuzun rızkını kazanmaya
çalışıyorsanız hafta sonu iş yerinizi
açamazsınız. Neden? Çünkü pandemi var, hafta sonu sokağa
çıkma kısıtlamaları var. Dükkânınızı
açarsanız cezası var. İşte, bu çifte standart
iktidarınızın küçük esnafa bakışını en iyi
şekilde ortaya koyuyor.
Bakın,
yine bir başka Kırıkkale tablosu. Bir emekli amcamız diyor
ki: En son 2.200 lira maaş aldım. Aynı gün 800
lirasını ev kirası olarak gönderdim. Elektrik faturası 183
lira. Yatmadan önce doğal gazımı kapatıyorum, çoğu
zaman da evde battaniyeyle oturuyorum. Buna rağmen gelen doğal gaz
faturası 400 lira. Ne yeyip ne içeceğim, bilmiyorum. Ay sonuna kadar
açım. Vatandaş 5 kilo ayçiçeği yağını 80
liradan, 1 koli yumurtayı 30 liradan, 1 kilo peyniri 50 liradan almaya
çalışıyor. Çiftçimiz 1 ton gübreyi 3.100 liraya,
hayvancımız 1 torba yemi 130 liradan almaya çalışıyor.
Tüm bu sorunları çözmesi gereken iktidarınız ortalıkta
gözükmüyor. Açım! diyen vatandaşa da al o zaman keyif çayı iç
demek de size yakışıyor. O da yetmiyor Aya gideceğiz.
diyorsunuz, yandaş medya da Aydaki yeraltı zenginliklerinden
bahsediyor. Ne anlatırsanız anlatın, vatandaşın derdi
yoksulluk, açlık. Çünkü halktan koptunuz, gerçekleri görmüyorsunuz. Bu
ülkede milyonlar umutsuz, mutsuz ama birileri keyfinde ve rahat.
Buradan
tüm işsizlerimize, esnaflarımıza, çiftçilerimize, asgari
ücretlilerimize sesleniyorum: Türkiye, büyük ve zengin bir ülke. Bu ülkenin
kaynakları herkese yetecek kadar bol, yeter ki bu ülkenin gelirlerini
yandaşlara değil, vatandaşa verin.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Milletvekili.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
İzzet Ulvi Yönter konuşacaktır.
Sayın
Yönter, şahsınız adına da söz talebiniz vardır,
süreniz on beş dakika.
Buyurun
Sayın Yönter. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 250
sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin ikinci bölümü hakkında değerlendirmelerde
bulunacağım. Bu vesileyle muhterem heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Bugün
aynı zamanda mübarek Regaip Gecesi. Aziz milletimizin, Türk İslam
âleminin, muhterem heyetinizin Regaip Kandilini ayrı ayrı tebrik
ediyorum ve ayrıca, vatan ve millet yolunda şehadet şerbetinden
içen kahramanlarımızı hürmetle, rahmetle yâd ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, uzun bir süredir uzman çavuşlarımızla ilgili
görüşlerimizi, kanaatlerimizi, düşüncelerimizi paylaştık;
sizlerin huzurunda bunu defaatle ifade ettik. Şu anda görüşülmekte
olan kanun teklifi kapsamında söyleyecek olursak, önemli düzenlemeler
yapıldığını peşinen ifade etmek mümkün.
Biz
uzman çavuşlarımıza baktığımız zaman
sıradan bir asker görmüyoruz; biz uzman çavuşlara
baktığımız zaman, merhum Hüseyin Nihal Atsızın
da ifade ettiği gibi İnsan büyür beşikte, mezarda yatmak için.
/ Ve kahramanlar can verir, yurdu yaşatmak için. mısrasına ruh
veren kahramanlığı görüyoruz. Yine merhum Sadri Maksudi Arsal,
kahramanların bir milletin mukaddesat hazinesi olduğunu söyler. Uzman
çavuşlarımız, bizim mukaddesat hazinemiz. Sadece uzman
çavuşlar değil, Türk Silahlı Kuvvetlerinde en üsten en alta
kadar yer alan bütün kardeşlerimiz, bütün kahramanlarımız bizim
için paha biçilmez önemde ve değerde. Hepsini hürmetle, muhabbetle
selamlıyorum.
Şu
anda, yurdumuzun farklı bölgelerinde, yurt dışında beka
için, millî güvenlik için gece gündüz nöbette duran, mücadele eden
kardeşlerimiz var. Bu kardeşlerimizin hakkı, hukuku bize emanet
ve bu emanetin gereğini yapmakla mükellefiz. Uzman
çavuşlarımız, şu anda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
âdeta omurgası niteliği taşıyorlar. 200 bin kişiler,
aileleriyle beraber yaklaşık 1 milyonluk bir camiadan bahsediyoruz.
Uzman çavuşlarımıza ne versek az, ne yapsak eksik; biz,
onların hakkını ödeyemeyiz. Hani şehit olan
kahramanlarımızı omuzladığımızda
Hakkını helal et, hakkını helal et kahramanım.
diyoruz ya, Hakkını helal et. dediklerimizin hakkını
vermekte gecikiyoruz, geç kalıyoruz. Şahsen uzman
çavuşlarımız bana Meclisin uzman çavuşu diye sesleniyor.
Meclisin uzman çavuşu olmaktan da hakikaten iftihar ediyorum. Çünkü onlar
sıvasız evlerde doğup vatan ve millet uğruna
canlarını ortaya koyan serdengeçtiler, bu zamanın
akıncıları, bu çağın kahramanları. Ne söylesek
az, nasıl tarif etsek bilemiyorum. Bu nedenle, uzman
çavuşlarımızın bu kanunda yani 250 sıra
sayılı Kanun Teklifinde belirtilen, kaydedilen, hüküm altına
alınan haklarının önemli bir gelişme olduğunu ama
dahasının da olabileceğini altını çizerek ifade etmek
istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, tarih insanları umutsuzluğa itenlerin hiçbir
şey kazanamayacağını söyler. Esasen, umutsuz bir hâl yok,
umutsuz insanlar vardır. Umut, imanlı yürekler için her zaman
geçerlidir. Bizim umutlarımızı diri tutan kahramanlardır.
Eğer bugün, bütçemizden silaha, millî savunmaya kaynakları
ayırıyorsak bu bizim istiklalimiz, istikbalimiz içindir. Bunu
yadırgayanları doğrusunu isterseniz biz de
yadırgıyoruz. Eğer sorun olmasaydı, terör olmasaydı,
herhangi bir şekilde bize saldırı olmasaydı, istirham
ederim, sizler de düşününüz ve elinizi vicdanınıza götürüp
sorunuz, millî savunmaya bu kadar para harcanır mıydı?
Garada
13 vatan evladına sıkılan kurşunun elbette bir hesabı
olmalıdır ve bu hesap sorulmalıdır. Bizim kafamızdan
kan akarken Millî savunmaya, silaha niye kaynak ayırıyorsunuz?
diyenler önce aynaya bakacak ve kendilerini sorgulayacak. Bu, doğru bir
dil değil.
Askerimizin,
polisimizin haklarını elbette konuşacağız. Aynı
zamanda esnafımızın, memurumuzun, işsizimizin,
işçilerimizin onların da hakkını konuşacağız
fakat askerimizi, polisimizi, bekçilerimizi görev yapan diğer
kardeşlerimizle, vatandaşlarımızla mukayese etmek de
sanıyorum biraz haksızlık.
Değerli
arkadaşlarım, biz aklımızı kullanarak millî bir
şuurla vatan mücadelesini yürüten kardeşlerimize gereğini
yapmakla mükellefiz. Uzman çavuşlarımız 3269 sayılı
Kanun kapsamında sözleşmeli olarak çalışıyorlar. Biz,
parti olarak, Sayın Genel Başkanımızın da
talimatıyla uzun bir süredir Kahramanlığın
sözleşmesi, vatan savunmasının sözleşmesi, sözleşmeli
kahramanlık olmaz, olamaz. dedik ve uzman
çavuşlarımızın kadroya alınmalarını talep
ettik; bu düşüncemizi Gazi Meclisimizin takdir ve iradesine tevdi ettik.
Eksik olmasınlar, Millî Savunma Bakanlığımız, AK
PARTİ Grubu, 250 sıra sayılı Kanun Teklifiyle,
yalnızca, 40 yaşını doldurmuş, komando
branşındaki kahramanlarımıza kadro getiriyorlar. Allah
razı olsun, teşekkür ederiz fakat uzman çavuşlar sadece
komandodan ibaret değil. Uzman çavuş görevini yapan
kardeşlerimiz farklı farklı branşlarda şu anda vatan
görevini icra ediyorlar; hangi birisini birbirinden üstün tutabiliriz ki? 40
yaşından sonra kadroya geçmek her uzman çavuşumuzun hakkı
olmasın mı? 50 yaşında, dağda taşta, uzman
çavuşumuz bir sırt çantasını nasıl
taşıyacak? Biz, bütün branşlarda, bütün sınıflarda
görev alan kardeşlerimizin de kadroya alınmalarını temenni
ederiz ancak komando branşındaki kardeşlerimizin kadroya
alınmasını da çok önemli buluyoruz. Dediğim gibi, Allah
razı olsun, emeği geçenlere teşekkür ediyoruz.
Ayrıca,
uzun bir süreden beri yine Kahramanlarımızın beylik
tabancası, zatî tabancası yok. dedik. Hatırlayınız,
Hakkâride, Diyarbakırda, gündüz, ulu orta yerde uzman
çavuşlarımız kafalarından, enselerinden vurularak
şehit edildi. Keşke bir silahları olsaydı, belki de
kendilerini müdafaa edeceklerdi fakat bu imkâna sahip olmadılar, olamadılar.
Sayın Yılmaz, zatıaliniz de Millî Savunma Bakanı olarak
görev yaptınız, bunu defaaten sizinle de konuştuk. Sonunda,
şükürler olsun, uzman çavuşlarımızın önemli bir
mağduriyeti giderilmiş oldu ve uzman çavuşlarımız zatî
tabanca hakkına kavuştu bu kanun teklifiyle. Bu, önemli bir
gelişme. İlk nasıptan sonra beş ayını dolduran
uzman çavuşlarımız yerli malı bir silah ve bir kutu
mermiyle görevlerini devam ettirecekler. Bundan memnuniyet duyuyoruz ve o
geçmişte görülen maalesef kahrolduğumuz manzaraların da tekrar
etmemesini temenni ediyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, sayın milletvekilleri; 3269 sayılı Kanun
esas itibarıyla baştan sona ele alınmalı. 3269
sayılı Kanunda çelişkiler çok, birbiriyle uyuşmayan
maddeler çok. 3269 sayılı Kanun eskidi, geride kaldı. 1986dan
beri uzman çavuşlarımız 3269 sayılı Kanunun
aslında bizatihi mağdurları. Diler ve temenni ederim ki
önümüzdeki süreçlerde de Gazi Meclis kendi iradesiyle 3269 sayılı
Kanunu yeni baştan gözden geçirir, tadil eder veya yeni baştan
yazar.
3269
sayılı Yasanın uzman çavuşlarımıza vermiş
olduğu -5inci maddesi kapsamında söylüyorum- emeklilik yaş
haddi 52ydi, bu emeklilik yaş haddi şimdi 55e çıkıyor
yani Emekli Sandığı Kanunu kapsamında uzman
çavuşlarımız da artık subaylar gibi 55 yaş
itibarıyla emekliliği kazanacaklar. Biz daha önceki uygulamanın
devamının da olumlu olduğunu düşünüyoruz, bu konuda
yanlış hatırlamıyorsam Genel Başkan
Yardımcımız ve Bursa Milletvekilimiz Hidayet Vahapoğlunun
da bir değerlendirmesi olmuştu.
Değerli
arkadaşlarım, uzun bir süredir 6000 sayılı Kanun
mağduru kardeşlerimin çilesi var, yaklaşık 3 bin kişi.
Kanun teklifinde bu arkadaşlarımın sayısının
2.900 olduğu ifade edilmiş. Yaklaşık 3 bin kardeşimiz
uzun bir süreden beri 6000 sayılı Kanunun mağduru, 2010
yılında çıktı. 45 yaşını dolduran uzman
çavuşlar emekli olma yaş haddini dolduruyorlar fakat emekliliğe
hak kazanamadıklarından dolayı kalan yılları, kalan
dönemi bir kamu kurumunda devlet memuru olarak geçiriyorlar. Yalnız
arkadaşlar, yirmi-yirmi beş yıl uzman çavuşluğu yapan
değerli bir kardeşimiz, devlet memuru olduktan sonra âdeta uzman
çavuşluk döneminde hiçbir şekilde bir gün geçirmemiş gibi
değerlendiriliyor yani geçmişi siliniyor ve özlük haklarında
düşme yaşanıyor; mesela emekli aylığında 500
liralık düşme.
Değerli
arkadaşlarım, 6000 sayılı Kanun mağduru kardeşlerimizle
çok görüştük, bu konuyu çok dile getirdik. Bu kanunla beraber yani 250
sıra sayılı Kanun Teklifimizle beraber 6000 sayılı
Kanun mağdurlarımızın bütün mağduriyetinin
çözülmesinden büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Yeter mi? Yetmez. Elbette ihtiyaçlar
bitmiyor fakat 6000 sayılı Kanun mağduru kardeşlerimiz için
çok önemli bir gelişmeyle karşı karşıyayız.
Geçmişe yönelik intibakların, düzenlemelerin yapılması
lazım. Bu kardeşlerimiz aynı zamanda bir derece istiyor ve
bunların hepsi daha önce devlet memuru olarak emekli olmuştu,
şimdi uzman çavuş emeklisi olacaklar. İstedikleri de buydu çünkü
devlet memuru olarak emekli olduklarında ellerinden uzman çavuş
kimliği alınıyordu.
Değerli
arkadaşlarım, sürem de azalıyor. Elbette buradan bütün kahraman
kardeşlerimi muhabbetle selamlıyorum, onlara çok şey borçlu
olduğumuza inanıyorum. Uzman çavuşlar, nimette en arkada,
külfette en önde olmak istemiyorlar. Bundan aslında gocunmuyorlar;
şehadete kucak açan kahraman evlatlarımızdan bahsediyorum, gazi
olan kardeşlerimizden bahsediyorum. Kafasının
yarısını terörle mücadelede kaybeden kardeşlerimizi gördük;
bana mısın demiyorlar, Vatan sağ olsun. diyorlar, Millet
sağ olsun. diyorlar, Bayrağımız inmesin. diyorlar. Bu
kardeşlerimizle iftihar ediyoruz, gurur duyuyoruz ve uzman
çavuşlarımız şu anda hamdolsun, Türkiyede milletimizin
bütün fertleri tarafından biliniyor, görünüyor ve hakları teslim
ediliyor. İnşallah atılan bu adımla 3269 sayılı
Yasadan kaynaklanan olumsuzluklar da gelecek dönemlerde düzeltilir, el birliğiyle
bu kahraman kardeşlerimizin hak ettiği bir kanunla onları
tanıştırır ve
karşılaştırırız; biz bunu yaparız, yapacak
iradeye sahibiz.
Buradan
kahramanları hürmetle selamlıyorum. Onlar bu ülkenin onuru, bu
milletin evladı; hayır duamız onlarla, desteğimiz onlarla.
Hepinizi
saygıyla selamlıyor, Regaip Kandilinizi tekraren tebrik ediyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Çok teşekkür ederim Sayın Yönter.
Sayın
Özgür Bey, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
48.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi
Yönterin 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü
üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, şimdi, biz birçok konuda
Sayın Yönterle farklı düşünebiliriz ama burada şimdi
kendisini dinledik, bizim de Murat Bakan arkadaşımız olsun
babası astsubay olduğu için astsubayların, uzman
çavuşların sorunlarıyla- konuyla ilgili Komisyondaki
arkadaşlarımız çok hassas. Şimdi, dünya kadar sorunu dile
getirdi, nasıl çözüleceğini de, çözülmesi gerektiğini de
söyledi; buralarda da mutabıkız. Burada ama şöyle bir gerçekliği
ifade etmek isterim, polemik için değil: Burası dilek ve öneriler
komisyonu değil, burası yasama Meclisi; yani Sayın Yönter ile
arkadaşlarımız otursunlar, şu uzman çavuşların bu
acil sorunlarına çözüm için bir kanun yazsınlar, Sayın Yönter
tek başına imzalasın, biz hep birlikte oy vereceğiz. Bu
sorunu çözebiliriz yani ileriki bir vadede bu sorun çözülsün... Ya, Meclis,
gündemine hâkim; sorunda ortaksak, buna itirazımız yoksa neden
yapmıyoruz? Getirsinler, pazartesi günü oy verelim, salı günü oy
verelim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Büyük bir samimiyetle
Yani illa AK PARTİ
çalışacak, illa AK PARTİ ile MHP çalışacak diye bir
şey yok. Bu kadar ortak bir soruna hep beraber çalışalım,
hep beraber çözelim herkes bu hakkın teslimini düşünüyorsa.
Çok
teşekkür ediyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bülbül
49.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Kötü bir şey söylemedim.
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Kötü bir şey yok, biz de kötü bir şey
demeyeceğiz.
Neticede,
Milletvekilimiz Sayın İzzet Ulvi Yönterin bu konuda kanun
tekliflerinin olduğunu burada ifade edeyim, yani uzun süredir uzman
çavuşların mağduriyetlerinin giderilmesi için çaba sarf
edilmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi de bu mağduriyetlerin, sadece
uzman çavuşlarımızın değil Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bütün kademelerinde bulunan subay, astsubay, uzman çavuş
bunlarla da alakalı olarak hangi mağduriyeti tespit edebildiysek
bunların halli için Milliyetçi Hareket Partisi, İç Tüzükün
vermiş olduğu imkânlar çerçevesinde kendi yasama faaliyetlerini
yürütmektedir. Bununla da sınırlı kalmadan sivil
memurlarımız dâhil olmak üzere, Millî Savunma
Bakanlığına bağlı sivil memurlarımız olmak
üzere hak ve menfaatleri doğrultusunda çalışmaktayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bitiriyorum.
Burada,
tabii ki bu meseleleri, bu sorunları gündeme getirmek dilek ve
temennilerden ibaret değil -burası Türkiye Büyük Millet Meclisi-
ileriki dönemde işimizin bu olması gerektiği noktasında bir
değerlendirme yapıyoruz Türkiye Büyük Millet Meclisinde. Tabii bu
değerlendirmelerimizi, bu faaliyetlerimizi içresinde bulunduğumuz,
paydaşı olduğumuz Cumhur İttifakı içerisinde bu
problemlerin çözülmesi ve özellikle hem devletimizin imkânları hem
bütçemizin imkânları dâhilinde; bunun o takvim dâhilinde
hallolmasıyla alakalı olarak Milliyetçi Hareket Partisi bir
hassasiyet içerisindedir, bu da son derece haklı bir hassasiyettir.
İçerisinde Adalet ve Kalkınma Partisinin bulunmadığı
ve destekleyemeyeceği bir ortamda bir kanun teklifiyle Milliyetçi Hareket
Partisinin çıkması, beklenmesi mümkün olmayan bir durumdur netice
itibarıyla. Bizler devletimizin, memleketimizin ihtiyaçları
doğrultusunda bu sorunları işaret ederek, ne zaman zamanı
gelirse
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Bülbül.
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu zaman söz konusu olduğunda bu problemlerin
halli için mücadele etmekteyiz, bu değerlendirmeleri yapmaktayız.
Bunu Genel Kurulun takdirine sunmak istedim.
BAŞKAN
İzzet Bey, size de söz vereyim.
Buyurun.
50.-
İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönterin, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İZZET
ULVİ YÖNTER (İstanbul) Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan
Vekili Sayın Özele hassasiyetinden dolayı teşekkür ederiz,
aynı zamanda bütün parti gruplarına teşekkür ederiz.
Uzman
çavuşlar bizim için bir siyaset konusu, bir oy malzemesi falan değil;
mesele sizin, bizim meselemiz değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ortak
iradesinin meselesi. Bunu yapacaksak hep birlikte yapacağız, sen, ben
değil. Biz, uzman çavuşlarımıza
baktığımız zaman vatan görüyoruz, millet görüyoruz; oy
falan görmüyoruz. Bu işi siyasete tahvil etmeye çalışanları
da tarih affetmez, millet affetmez, Allah affetmez.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Çok teşekkür ederim.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya ve 39 Milletvekilinin Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3346) ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 250) (Devam)
BAŞKAN
Şahsı adına ikinci konuşmacı, Kocaeli Milletvekili
Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu.
Buyurun
Sayın Gergerlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; buradaki son Genel Kurul konuşmamda, İzmirde evi
ağır hasar alan KHKyle ihraç edilmiş bir kişinin belediyeden
yardım almasına rağmen Vakıfbank tarafından kendisine
Yasaklı T.C.n var kardeşim. diye bu yardımın
verilmediğini anlatmıştım. Mağdur anlatıyor,
ertesi sabah Vakıfbank İzmir, şahsı aramış, kem
kümlerden sonra Gelin paranızı ödeyelim. demiş. Ama
Ankaradaki Vakıfbank, Ankara Büyükşehir Belediyesinin verdiği
yardımları KHKlilere yine vermiyor.
Değerli
arkadaşlar, biz bu iktidarların keyfî muamelelerine karşı
her zaman tek tek mi mücadele edeceğiz? Yani bu nasıl bir
dışlamadır, nasıl bir Nazi muamelesidir anlamak mümkün
değil. Bu ülkede iktidarlar kendilerine muhalif olan herkesi
dışlamaya çalıştı ama bir de kronik muhalifler var.
Bakın, bir kadın avukat arkadaşım bana ne dedi biliyor
musunuz? Ben bu devletten 4 kez dışlandım, 4Kliyim. Nedir o
4K? dedim. Kadınım, Kürtüm, Kızılbaşım,
komünistim. dedi. Şimdi, bu iktidar 4Kye beşinci Kyi ekledi,
KHKlileri de bu soykırıma eklemiş oldu.
Şimdi,
bakın, apaçık çıplak gerçekleri söylüyoruz ama gözleri var ama
görmeyenler bunları kabul etmiyor. Çıplak arama. dedik, kabul
etmediler. Şimdi herkes biliyor Türkiyede çıplak arama var, bir
kişi bile itiraz edemez. Ben çıplak aramayı ısrarla burada
söyledim, Türkiye gündemi oldu, kalkıp bize FETÖcü. dediler. Sayın
Özlem Zenginin sözlerini unutmadık, kendisinden şu göstereceğim
örneklerden sonra bir özür de beklerim.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ben sizden özür bekliyorum. Ben sizden özür bekliyorum
ama siz beni hedef gösteriyorsunuz. Ben sizden özür bekliyorum.
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Bakın, size önemli örnekler
vereceğim: Özlem Zenginin bu beyanlarından on gün öncesinde Anayasa
Mahkemesinin apaçık kararı var, insanların bundan haberi
olması lazım. 3 Aralık 2020de savcılığın
takipsizlik verdiği bir karar için, çıplak arama için AYM, ihlal
kararı vermiş ve daha sonra birçok mahkeme evrakı var. Bize
bilgi, belge getir. diyorlar; işte, size bilgi, belgeler; binlerce belge
var.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Nerede bilgi, belge? Yalancı, vicdansız ya!
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Bitmedi, bakın, bu kişi kim?
Acun Karadağ, KHKli bir öğretmen, Yüksel direnişçisi. Sincan
Cezaevinde ne yaptılar biliyor musunuz? Utanmak lazım, 52
yaşındaki bu kadını anadan üryan soydular, 2 kez çıplak
otur kalk yaptılar. Acun Karadağ diyor ki: Ben bedenimden utanmam
ama bana bu işi yapan 3 görevlinin, kin ve nefret içinde bunu
yapanların utanması lazım.
Bitmedi;
bakın, Alev Şahin, KHKli bir mimar, idealist bir insan Sincan
Cezaevinde bana çıplak arama yapıldı. dediği için bir ay
görüş cezası aldı. Bu ülke böyle bir yer.
Dilek
Hatipoğlu, Hakkâri eski Belediye Eş Başkanımız;
kamerasız bir yerde çıplak arama yapıldı darbedilerek.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye böyle bir yer.
Şimdi,
siz bunları inkâr etmeye çalışıyorsunuz. Ben
barış istediğim için, Kürt meselesinde adil bir çözüm
istediğim için işinden ihraç edilen 30 yıllık bir hekimim.
Bundan dolayı bana Terörist. dediler. 28 Şubat döneminde de
Terörist. dediler, başörtüsü yasağına karşı büyük
bir mücadele sergiledim, yine Terörist dediler. Her devrin zalimi Terörist
dedi bana. Allaha şükür ben haktan, hukuktan ayrılmadım. (HDP
sıralarından alkışlar)
Şimdi,
bakın, ben bir doktorum arkadaşlar; benim için barış
önemlidir, hayat önemlidir, can önemlidir. Ben, bakın, kalbi durmuş
insanlara, bebeklere, çocuklara, kadınlara, erkeklere, yaşlılara
kaç kez kalp masajı yaptım ve elimin altında kalbi atmaya
başladı biliyor musunuz? Bu nasıl bir duygudur biliyor musunuz?
Canın geri geldiğini hissetme duygusunu bütün
sağlıkçılar çok iyi bilir, mutluluk içinde birbirimize
sarılırdık ve ben o sırada tüm sağlık
çalışanlarına bakıp onların o kan ter içindeki
çırpınışlarına bakıp derdim ki: Ya ne kutsal
insanlar bunlar, ne kutsal bir iş yapıyoruz. Candır
arkadaşlar, can kurtarmak
Biz, can almak için değiliz, kin nefret
için yaşamıyoruz; merhamet, vicdan ve hak için yaşıyorum
ben bu dünyada, bunun peşinde koşuyorum ve bizimle kalkıp böyle
iftiralarla uğraşıyorlar. Peygamber Efendimize de iftiralar
edildi; Yalancı, kâhin, düzen bozan. denildi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Allah şükür biz de Hak yolunda
koşuyorsak, bize de böyle iftiralarla saldırılıyorsa
yarın öbür gün gelip herkes bundan da özür dileyecektir, bunu da adım
gibi biliyorum.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN
Özlem Hanım, buyurun.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ben, kürsüden söz rica edeceğim Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Kürsüye gideyim yani veya üşendim vallahi,
değmez hiç!
BAŞKAN
Buyurun Özlem Hanım.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
51.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlunun 250 sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci
bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Üşeniyorum artık ya, vallahi üşeniyorum
yoksa gecenin son şeyi...
Şimdi
Sayın Başkanım, doğrusu, belki şimdiye kadar çoktan
konuşmak lazımdı çünkü kürsüde konuşan hatip
bayağıdır beni hedef gösteriyor; ne zaman bir konuşma
yapsa, kürsüye gelse Özlem Zengin, televizyon programına
çıkıyor Özlem Zengin...
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Hiç birine cevap veremiyorsun ki, tek
birine bile cevap veremiyorsun.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Bir saniye
Verememek değil, hayır, ben şimdiye
kadar
Hatta geçenlerde oğlumla bir program izliyoruz, dedim ki:
Oğlum, bu beyefendi benim adımı anmadan bir konuşma
yapamaz. Tak, adımı söyleyiverdi; aynen böyle oldu. Muhakkak benim
adımı söyleyecek. Şimdi, neden?
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Özür dileyene kadar.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ya, lütfen bir susar mısınız? Madem çok
konuştunuz, bir dinleyin, bak ne güzel cevap veriyorum. Cevap
veremediğim için değil, ben sizin ne yapmaya
çalıştığınızı gayet iyi biliyorum, bu
FETÖcü taktiği. Nasıldır? Şöyledir, şimdi bu insanlar
şunu yapmaya çalışıyorlar: Vakti zamanında bu
başörtüsü yasakları varken, malum, FETÖ'cülerin başındaki
adam ne demişti? Başörtüsü füruattır. demişti yani bizim
başörtüsüyle alakalı mücadelemizi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Açar mısınız Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Bir dakika, buyurun Özlem Hanım.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat)
sonuna kadar baltalamıştı. Şimdi
çıkıyorlar, hapishanede ne kadar FETÖ'cü kadın varsa aman
Allahım başörtüsü savunucusu oldular, başörtüsü. Daha evvel
bunu reddedenler, bunun savunucusu oldular ve şu; benim üzerimden
Ben,
FETÖ'cülerin malzemesi değilim, ben AK PARTİ Grup Başkan
Vekiliyim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Herkes
haddini bilsin! Bu manada şunu söyleyeceğim, şunu
söyleyeceğim: Şu yapılmak isteniyor yani demek isteniliyor ki
ben hedef gösterilerek Bir sürü başörtülü kadına bu iğrençlik
yapılıyor ve Özlem Zengin, başörtülü bir kadın, başörtülü
Grup Başkan Vekili buna müsaade ediyor. Ya, bu olacak iş değildir!
Siz bunu yapmaya çalışıyorsunuz.
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Üstünü örtmeye
çalışıyorsunuz.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Siz kendi kampanyalarınızı, kendi
adamlarınız, Hüda Kaya üstünden yapın, kendi
adamlarınız üzerinden yapın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Siz benim adımı niçin kullanıyorsunuz
kampanyanız için? Bu yetmiyor, bu yetmiyor, bu yetmiyor; yurt
dışına kaçmış ne kadar FETÖ'cü varsa benim
adımı yazarak, mentionlayarak haber, haber, haber, haber, haber
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkanım, bir saniye, bu önemli bir
konu.
BAŞKAN
Bir dakika, buyurun Özlem Hanım.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Bir defa olay şudur: Konu Uşakla alakalı;
bir televizyon programına katılıyorum, televizyon
programında günü gününe Uşakla alakalı kanaatim soruluyor. Ben
bir avukatım, avukat olduğum için de hukuk kaidelerinin ne
olduğunu gayet iyi bilirim ve bütün hukuki mevzuatların
yanlış uygulaması var mıdır? Olabilir, maalesef
hayatın içinde olabilir. Mevzuatın varlığı
farklıdır ama bu uygulamalar hukuka uygun yapılmıyorsa bu
itirazın karşısında ben sonuna kadar varım, bunu
burada en çok söyleyen insanlardan birisiyim.
BAŞKAN
Peki, peki.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Başkanım, lütfen, bu önemli bir konu.
Ve
nihayetinde bunu şuraya bağlayacağım, bunu şuraya
bağlayacağım: Orada verdiğiniz cevabı ki ben hâlâ
sözümdeyim, o dediğiniz yerde böyle bir şey olmadı, görüntülerle
ispatlandı
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Suç duyuruları yapıldı,
suç duyuruları.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Bakan Yardımcısı gitti, ilan etti
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) En az 3 kişi suç duyurusu
yaptı, yalana devam etmeyin.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Suç duyurusu olaydan hemen sonra olur, bir
kadını çıplak arayacaksın -bak, Dilek Hanım öyle
söylüyor- bu kadın buna eğer maruz kalıyorsa dakikasında
bundan rahatsızlığını beyan eder, bir sene beklemez.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Suç duyuruları
yapılmıştır.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Başkanım, bir dakika
BAŞKAN
Özlem Hanım, bir dakika, mikrofonu açayım.
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Yalan atıyor ama!
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Onurlu kadın, ahlaklı kadın bir sene
beklemez. Bu, kurgusal bir harekettir ve biliyoruz ki size bir Aferin. geldi.
Hapisteki bu çıplaklıkla alakalı mevzuyu başlatan FETÖcü
kadınlara bekledikleri yerden bir takdirname geldi.
O
yüzden, değerli arkadaşlarım, bizim adımızı
hiçbir şey için suistimal etmeyin. Ben kime cevap vereceğime, ne
zaman cevap vereceğime kendim karar veririm. Ne ben ne
arkadaşlarım ne de AK PARTİ sizin kampanyanızın yüzü
değil, kendi işinizi kendiniz görün.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Beştaş, buyurun.
Sayın
Beştaş, gündemimize dönelim.
Buyurun,
buyurun.
52.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, gündemimiz bitmek
üzereydi ama maalesef böyle bir tartışma yaşandı.
ABDULLAH
GÜLER (İstanbul) Meral Hanım, arada biz de bağırabilir
miyiz onun yaptığı gibi?
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Biz de bağıralım, evet; biz de
bağıralım, iyi olur.
BAŞKAN
Tamam
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Takdir sizin, bağırın.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) He, cevap veremiyormuşuz.
BAŞKAN
Bir dakika
Sayın Beştaşın konuşmasını
dinleyelim.
ABDULLAH
GÜLER (İstanbul) Saygısızlığını kabul
ediyorsunuz, değil mi?
BAŞKAN
Abdullah Bey
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yani sanki hiç bağırmıyor
gibi davranıyorsunuz da biz bazen kürsüde kendi sesimizi duymuyoruz.
Şimdi, bir tanesi
ABDULLAH
GÜLER (İstanbul) Saygısızlığını kabul
ediyorsunuz, değil mi?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ne saygısızlığı
ya?
BAŞKAN
Sayın Beştaş, buyurun.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu Mecliste bize neredeyse
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Saygısızlık kabul olacak.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Daha biraz önce yaptılar,
yapmayın yani.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Biraz önce bana ne yaptılar acaba ya?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Az önce yapıldı daha ya!
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Hayret bir şey, hiçbir şey yokmuş gibi de
Cevap ver. diyor.
BAŞKAN
Sayın Beştaş, buyurun.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Şu hâle bak ya! Sen kimsin ben sana cevap
veremeyeceğim!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, bir kere,
Sayın Zenginin konuşmasında o kadar büyük
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Hiç değil.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
o kadar büyük itiraz noktaları var
ki
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Hiç yok.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir kere, biz hak ve hukuk meselesine
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Hiç yok.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
yasa meselesine kimin hangi örgüt, hangi
bilmem terör, hangi törörö üzerinden bakmıyoruz. Biz suçlu
olanların bile -velev ki, velev ki hükümlü olsun- yine de onların
hukuk devleti çerçevesinde yasalara göre hak ve özgürlüklerinin korunması
gerektiğini savunuyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bunu bizim savunmamızdan ziyade bu,
hukuk devleti olmanın gereğidir, bir parlamenterin de ilk görevidir.
Şimdi,
Hüda Kaya
Adam diyor önce; Hüda Kaya, bir kadın. Hüda Kaya, bu
Parlamentonun bir üyesi. Hüda Kaya, bu halkın oylarıyla seçilmiş
bir milletvekili.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ben değil miyim, ben değil miyim?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Siz de öylesiniz tabii ki, siz de
öylesiniz.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) O zaman beni niçin kampanya yapıyor?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben bitireyim. Bakın, sizi
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Hayır, lütfen ya, lütfen ya!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Lütfen ama
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ben size söylemiyorum.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Özlem Hanım, ben sizi dinledim.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Bütün sözlerim Ömer Faruk
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ama Hüda Kayayı doğrudan hedef
gösterdiniz siz de.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Bütün sözlerim
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yani siz de hedef gösteriyorsunuz.
BAŞKAN
Özlem Hanım, dinleyelim Sayın Beştaşı.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ben dinlemeyi bilirim Başkanım, lütfen, ben
dinlemeyi bilirim; dinlemem gereken şeyi dinliyorum ben.
BAŞKAN
- Buyurun.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Şimdi, hem Sayın
Gergerlioğlu hem Sayın Kaya bu Parlamentonun üyesidirler, en az benim
kadar, Sayın Zengin kadar bu statüye ve haklara sahiptirler.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Olmadığını söyleyen kim?
Olmadığını söyleyen kim?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Biz birbirimize bu şekilde yok
FETÖcü yok Şucu bucu deme gibi bir hakkımız yok. Bu
hakkımız yok, yani bunu kabul edelim. Yani bu ülkede herkesi bir
sıfatla suçlamanın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) O zaman bu lafı da arkadaşlarınıza
söyleyin. Beni suçlarken onlara söyleyin bu lafları.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
bir izahı yoktur. Sayın
Zengine yapılsa ilk başta karşısında ben dururum, bir
kadın olarak ve parlamenter olarak bunun karşısında
dururum.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Günlerdir benim hakkımda kampanya yaptılar,
gıkınızı çıkarmadınız, hepiniz
toplaştınız. Nasıl bir şeydir ya! Yazıklar olsun
ya! Yazıklar olsun!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bunu bütün Parlamentoya söylüyorum yani
bu ithamları kabul etmiyoruz.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Bütün toplaşıp saldırıyorsunuz cümbür
cemaat, sesiniz çıkmıyor. Şu hâle bak!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Başkan, son olarak, son
olarak; çıplak arama konusundaki tartışma şuradan
kaynaklandı.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Çıplak arama umurunda olan dakikasında
şikâyet eder, dakikasında şikâyet eder.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - O zaman, ben de buradaydım,
Sayın Özlem Hanım dedi ki: Ben inanamıyorum. Ve ben buradan,
çok iyi hatırlıyorum, AYM kararını, İnsan Hakları
Komisyonu belgelerini, yönetmeliği getirerek dedim ki: Bu, yönetmelikten
kaynaklanan bir uygulamadır.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Dakikasında şikâyet eder, bir sene durmuş
Bir sene, bir sene.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ve bugün bile bir çıplak arama
olayını bizim Eş Genel Başkan
Yardımcımızın görüşmesiyle aktardım.
Çıplak
arama maalesef var; bu, mevzuattan kaynaklanıyor. Bizim
yapacağımız bu Parlamentoda tek şey var, bu
yönetmeliğin kaldırılması için el birliğiyle, hele
hele kadınlar olarak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bitiriyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
ortak olarak bunu
kaldırmaktır. Bütün gruplara yine çağrı yapıyorum;
çıplak arama kime karşı yapılırsa yapılsın
işkencedir, onur kırıcıdır, kabul edilemez.
Bir
de Onurlu kadın, iffetli kadın bir yıl beklemez. sözünü çok
talihsiz buluyorum.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Evet, aynen, aynen, hiç talihsiz değil. Aynen, aynen
söylüyorum. Aynen, aynen, aynen söylüyorum, hiç reddetmiyorum. Aynen
söylüyorum, gayet iyi söylüyorum, aynen söylüyorum.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bir kadın olarak karşımda
olduğunuz için çok talihsiz buluyorum. Ben kadınların iffetli
kadın ve onurlu kadın diye ayrılmasını asla kabul
etmiyorum.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ona ben karar veririm, ne söyleyeceğime; aynen, aynen
ben söylüyorum, ben söylüyorum.
GÜLÜSTAN
KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) Her kadının iffetini
belirleyemezsiniz.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Her kadın onurludur, her kadın
iffetlidir, iffet bana sana göre değişmez, tamam mı? Bu
subjektif bir kavramdır, bir kadın hakları savunucusu olarak
bunu reddediyorum.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ben de savunucusuyum, bal gibi söylüyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Beştaş.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkanım bir cümle, tek bir cümle
söyleyeceğim.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Zengin.
53.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Şimdi, bakın Sayın Başkanım, ben
bu konu için ya sabır, ya sabır, ya sabır
Eğer Meral Danış
Beştaş Hanımefendi samimiyse
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Samimiyim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Bana aylarca saldırdı arkadaşlarınız; bakın, ben
size gündüz anlattım meselenin ne olduğunu. Ben bu şekilde hedef
gösterilmeyi hak edecek hiçbir şey yapmadım. Çıplak aramayla
ilgili kampanya mı yapmak istiyorsunuz, ben size diyorum ki kendi
milletvekilleriniz üzerinden yapın; örneklerinizi öyle gösterin, kendi
arkadaşlarınızı
Ben sizin kampanyanızın yüzü
olamam. Bakın, kaldı ki ifadelerin tamamını partinize değil,
kürsüde konuşan kişiye söyledim. Yerine geçerken ne diyor: Cevap
veremiyorsunuz. Ne alakası var? Kaldı ki sabah söyledim, ben o
dönemde rahatsızdım, Covid geçirdim, hastanede yattım. Bir de
doktormuş, hiç olmazsa hasta haklarını hatırlaması
lazım; önce biraz düşünmesi lazım. Ha, bunların hepsini
kenara koyuyorum. Ben bu sözleri söylerken, yıllarca hak mücadelesi
vermiş biri olarak, bir avukat olarak, hayatı insan
haklarını savunmakla geçen biri olarak söylüyorum; insan
haklarını savunan insanlar başka insanların
hakkını hukukunu koruyarak bunu yapar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Son cümle.
Kendi
hukukunu anlatırken, başkasının hukukunu
ayağının altına alıyorsan bir sorun vardır. Ben,
hukukum ayaklar altına alındığı için cevap verdim,
kürsüden bana saldırıldığı için ve söylediğim
sözlerin tamamı başlangıçta kürsüde konuşanlar içindir.
Teşekkür
ediyorum.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Beştaş kapatacağım, eğer devam ederseniz.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Kısa tutacağım.
AYLİN
CESUR (Isparta) Sayın Başkan, bir dakikayı bize çok gördünüz
BAŞKAN
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, ben Türkiyede düşüncesi ne olursa olsun
BAŞKAN
Tamam.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
kadınlık kimliğine,
cinsiyet kimliğine yönelik bir saldırı varsa
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Var var, var; hakkımı korumanızı
bekliyorum.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
asla parti ayrımı yapmam
arkasında dururum; burada söz veriyorum ve bunu pratiğimle gösterdim
yaşamımda.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Var, aylardır bunu yapıyor aylardır. Her
şeyde benimle işi; her televizyonda adımızı
zikrediyor, her programda adımı söylüyor, her haberde. Benim
adımı ağzına almasın bu adam!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Son olarak Sayın Zengin -maalesef bu
tartışmadan çok rahatsızım- yani diyor ki kendi hukukunu
Şimdi, başkasının hukukuna saldırırken, iffetli
kadın onurlu kadın ayrımı yaparken, 2 milletvekilini
terörist ilan ederken, bir partiye ait iddia ederken kendi sözleriyle
çelişiyor, benim böyle bir sözüm yok. Böyle bir sözüm yok, olamaz; hiçbir
zaman duymayacaksınız.
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederiz.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Buradan ilan ediyorum, benim adımı
ağzına almasın; gitsin kendi FETÖcü
arkadaşlarının adını ağzına alsın,
FETÖcü adamlarla uğraşsın.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) O zaman millete iftira atmayacaksın.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Aynen öyle; hepsini söylüyorum, hepsinin
arkasındayım.
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) O zaman millete iftira
atmayacaksın.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Seni FETÖcü seni!
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya ve 39 Milletvekilinin Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3346) ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 250) (Devam)
BAŞKAN
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
24üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
25inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
26ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Önergeyi
okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 250 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 26ncı maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna
göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE
26- 14/7/1965 tarihli 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 152
nci maddesinin II nci fıkrasının G bendinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki yeni H bendi eklenmiş, mevcut H bendi
ise I bendi olarak teselsül ettirilmiştir.
H)
Millî Savunma ve Güvenlik Kurum Tazminatı: Milli Savunma
Bakanlığı (Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet
Komutanlıklar, dâhil), Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil
Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünde 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olarak fiilen görev yapan
personelden;
1-
İç Güvenlik Komutanlığı, Özel Kuvvetler ve Komando
Birlikleri kadrolarında
Tazminat
Oranı (%)
a. Sağlık Hizmetleri Sınıfında olanlara %150,
b. Teknik Hizmetler Sınıfında olanlara %135,
c. Avukatlık Hizmetleri Sınıfında olanlara %135,
ç. Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfında
olanlara %125,
d. Genel İdari Hizmetler Sınıfında olanlara %120,
e. Din Hizmetleri Sınıfında olanlara %100,
1- Yardımcı Hizmetler Sınıfında Olanlara %90
2- Diğer kadrolarda;
a. Sağlık Hizmetleri Sınıfında olanlara %120,
b. Teknik Hizmetler Sınıfında olanlara %105,
c. Avukatlık Hizmetleri Sınıfında olanlara %105,
ç. Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfında
olanlara %105,
d. Genel İdari Hizmetler Sınıfında olanlara %100
e. Din Hizmetleri Sınıfında olanlara %80
f. Yardımcı Hizmetler Sınıfında olanlara %70
Haşim
Teoman Sancar Özgür
Ceylan Bayram
Yılmazkaya
Denizli Çanakkale
Gaziantep
Ömer Fethi
Gürer İrfan
Kaplan Çetin
Arık
Niğde
Gaziantep
Kayseri
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor
musunuz?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Muhterem
Başkanım, salt çoğunluğumuz yok, katılamıyoruz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış
olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
27nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
28inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
29uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
30uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
31inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
32nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
33üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
34üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
35inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
36ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
37nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
38inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
39uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge daha vardır.
Önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 250 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifine 39uncu maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Madde
40 - 9/11/2016 tarih ve 6756 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Ve Milli Savunma
Üniversitesi Kurulması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabul Edilmesi Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde
eklenmiştir.
EK
MADDE 1 - Bu Kanunun 106ncı maddesiyle Sağlık
Bakanlığına ve Sağlık Bilimleri Üniversitesine
devredilen Gülhane Askeri Tıp Akademisine bağlı
yükseköğretim birimleri ile eğitim hastaneleri ve Türk Silahlı
Kuvvetleri Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi ile asker hastaneleri, dispanser
ve benzeri sağlık hizmet birimleri ile Jandarma Genel
Komutanlığına ait sağlık kuruluşları, her
türlü hak ve yükümlülükleri, alacak ve borçları, sözleşme ve
taahhütleri, taşınırları ve taşıtlarıyla
birlikte, Türk Silahlı Kuvvetlerine devredilir ve bunlara tahsisli
taşınmazlar Milli Savunma Bakanlığına tahsis edilir.
Devredilen sağlık kuruluşlarından müstakil olanların
taşınmazları müştemilatı ile birlikte ve bütün olarak
tahsis edilir; başka hizmet birimleri ile aynı yerleşke
içerisinde bulunanlardan ifrazı mümkün olanların ifrazı ve
tahsisi yapılır.
Bu
Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir ay içinde;
a)
Devredilen sağlık kuruluşları için, Sağlık
Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Türk
Silahlı Kuvvetleri Sağlık Komutanlığından üç
kişilik komisyonlar kurulur. Komisyon başkanlığı Türk
Silahlı Kuvvetleri Sağlık Komutanlığı temsilcisi
tarafından yürütülür. Komisyonlar tarafından devre konu
taşınırlar, taşınmazlar, taşıtlar, kadro ve
pozisyonlarıyla birlikte mevcut personel tespit edilerek tutanağa
bağlanır.
b)
Devredilen yükseköğretim birimleri için, Üniversite, Hazine ve Maliye
Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık
Komutanlığından üç kişilik komisyonlar kurulur. Komisyon
başkanlığı Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık
Komutanlığı temsilcisi tarafından yürütülür, komisyonlar
tarafından yükseköğretim birimlerinin devre konu
taşınırlar, taşınmazlar, taşıtlar ve kadro
ve pozisyonlarıyla birlikte mevcut personel tespit edilerek tutanağa
bağlanır.
Devredilen
yüksek öğretim birimleri ile sağlık
kuruluşlarının ödeneklerinden devir tarihi itibarıyla kalan
tutarları ilgisine göre Milli Savunma Bakanlığının
ve/veya bağlı kuruluşları bütçelerinin ilgili tertiplerine
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe
Başkanlığınca aktarılır.
Bu
madde çerçevesinde gerçekleştirilen bütün geçiş, devir, temlik ve
intikal işlemleri ile düzenlenecek belgeler her türlü vergi, resim, harç,
ücret ve fondan müstesnadır.
Bu
kanunun 107 nci maddesi ile devredilen personelin yeniden Türk Silahlı
Kuvvetlere devrine ilişkin usul ve esaslar, hak kaybına sebebiyet
vermeyecek bir biçimde Milli Savunma Bakanlığı ve
Sağlık Bakanlığı ile Hazine ve Maliye
Bakanlığınca belirlenir ve devredilen personelin
atanacağı kadrolar, başka bir işleme gerek
kalmaksızın atama işleminin yapıldığı tarih
itibarıyla ihdas edilir.
Haşim
Teoman Sancar Çetin
Arık Ahmet
Önal
Denizli Kayseri Kırıkkale
Bayram
Yılmazkaya Polat
Şaroğlu Özgür
Ceylan
Gaziantep Tunceli Çanakkale
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor
musunuz?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın
Başkanım, salt çoğunluğumuz yoktur,
katılamıyoruz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış
olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Özgür Bey, buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, önce şunu ifade etmem
gerekir ki yasa temel kanun olarak görüşüldüğü için yasama
tekniği açısından bölüm başına 2 tane yeni madde
ihdası yapma sınırı var; hatta bu -tüm parti
gruplarının hakkı saklı- bazen 1e de inebiliyor öyle olunca.
O yüzden, Komisyonda tutanağa geçirdiğimiz diğer önergelerimizi
yeni madde ihdası olarak verememiş durumdayız.
Biraz
önce okutulan, cansiparane çaba içinde olan askerî personelin edinimlerindeki
artışlarla ilgili taleplerin ve biraz önceki yeni madde
ihdasımızdaki, askerî hastanelerin yeniden açılması ve
yeniden personelle ilgili önerilerimizin aslında Türk Silahlı
Kuvvetlerini tanıyan herkesin vicdanlarında doğru önergeler
olarak kabul edildiğini biliyoruz. Bu askerî hastane hatasından bir
süre sonra dönüleceğini ümit ediyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Personelin özlüğüne yönelik bu düzenlemelerde de Komisyon
üyelerimizin değil ama Maliye Bakanlığının ortaya
koyduğu birtakım kısıtların buna engel olduğunun
da farkındayız. Bu konudaki çalışmayı hem Komisyondaki
tüm siyasi partilerin milletvekillerine, geçmiş dönemde Millî Savunma
Bakanlığı yapan Sayın Bakanımıza,
Başkanımıza ve tüm milletvekillerine emanet ediyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
40ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
41inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
42nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
43üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
44üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
İkinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi
İç Tüzükün 86ncı maddesine göre oyunun rengini belli etmek üzere
lehte ve aleyhte 2 milletvekiline söz vereceğim.
İlk
söz lehte olmak üzere Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğluna
aittir.
Buyurun
Sayın Kirazoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET
SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkan, çok
saygıdeğer milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi üzerinde lehte olmak üzere söz almış
bulunmaktayım, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
Gara Operasyonunda şehit düşen askerlerimize Allahtan rahmet
diliyor, masum canlarımızı alçakça şehit eden hain ve
kalleşleri, tüm terör örgütlerini ve destekçilerini lanetliyorum.
Hemşehrilerimiz Müslüm Altıntaş, Adil Kabaklı ve tüm
şehitlerimizin makamları ali olsun, milletimizin başı
sağ olsun.
Son
on yılda bölgemizdeki Kafkasya, Balkanlar ve Orta Doğudaki siyasi
çalkantılar, terör örgütleriyle mücadelemiz ve ülkemizdeki darbe
girişimlerine rağmen demokrasimiz bu çok önemli- her zaman
işlemiş ve milletin iradesi Hâkimiyet kayıtsız
şartsız milletindir. düsturu gereğince tecelli etmiştir,
yüce Meclisimiz de onun bir tecellisidir ve yüce Meclisimizin verdiği
güçle Silahlı Kuvvetlerimiz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğanın önderliğinde Doğu Akdenizden Dağlık
Karabağa, Bahar Kalkanı, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı,
Pençe-Kartal Operasyonlarıyla terörün bütün unsurlarına
karşı fedakârca, cansiparane savaşarak gereğini yerine
getirmiştir. Terörün şiddeti karşısında alçakça
katliamları dahi kınayamayan ve taşeron terör örgütünün
savunuculuğunu yapanlar barış ve demokrasiye karşı en
büyük tehdittir. Siyasetçilerin görevi terörü, şiddeti
meşrulaştırmak değil, karşısında durarak
demokrasiye sahip çıkmaktır. Siyaset kisvesine bürünerek terör
örgütlerinin savunuculuğunu yapan, meşrulaştırmaya
çalışan her türlü zihniyet ve anlayış eninde sonunda yok
olmaya mahkûmdur.
Aziz
milletimiz her kesimden, her kültürden, her inançtan insanıyla terör ve
şiddeti reddetmeye, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da devam
edecektir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, yine, bugün çok konuşulan bir konu oldu, değinmeden
geçemeyeceğim. Güvenlik bütçesi sürekli artıyor. diyenlere de
şunu hatırlatmak gerekiyor: Terör devam ettiği müddetçe, bölgede
ülkemize karşı, milletimize karşı tehditler devam
ettiği müddetçe milletimizin can ve mal emniyeti için, millî ve bölgesel
güvenliğimiz için Silahlı Kuvvetlerimiz, Emniyetimiz, Jandarmamız
ve tüm güvenlik güçlerimiz en modern, en gelişmiş donanımla,
koruyucu cihazlarla savunma sanayimizi ilerleterek güçlenmeye devam edecektir,
biz de onları geliştirmek zorundayız; bu, maalesef böyle bir
sürecin sonucudur.
Kıymetli
milletvekilleri, milletimizin bağrından çıkan Türk Silahlı
Kuvvetleri istiklalimizin ve istikbalimizin en büyük güvencesi olmaya hep devam
etti ve milletimizle bütünleşerek bugün her zamankinden daha güçlü ve
etkin bir şekilde faaliyetlerine devam etmektedir. Bütün bu olumsuzluklara
rağmen harekât kabiliyetini artıran Türk Silahlı Kuvvetleri,
salgın döneminde bile kriz bölgelerinde varlığını
devam ettirmiş, ülkesinin hak ve menfaatlerini korumak için
faaliyetlerinde herhangi bir yavaşlamaya, geri çekilmeye gitmemiştir.
Suriye ve Irak harekât alanında birliklerimiz var olmuş, Libyaya
yönelik tatbikatlar icra etmiş, Doğu Akdeniz ve Egede petrol arama
ve sondaj gemilerimize eşlik etmiş, hak ve menfaatlerini
korumuştur.
Çok
kıymetli milletvekilleri, bu kanun teklifimizle Millî Savunma
Bakanlığı teşkilatında yapılan
değişiklikle Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet
Komutanlıklarının Millî Savunma Bakanlığına
bağlanması neticesinde ortaya çıkan ihtiyaçlar çerçevesinde
birçok uyum düzenlemesi yapılmaktadır. Yine, Millî Savunma
kadrolarında görevli personelin tecrübelerinden daha uzun süreli ve etkin
bir şekilde faydalanılması ve özlük haklarının
iyileştirilmesi amacıyla, personelin motivasyonunun
artırılmasına yönelik ilgili mevzuatta düzenleme ve
değişiklikler yapılmaktadır. Bugün bunların hepsinden
tek tek bahsedildi.
Ben
sözlerime son verirken, bu kanunun yapım sürecinde büyük emek veren ilgili
bürokratlara; grubumuzdaki, Komisyonumuzdaki milletvekillerimize; burada destek
veren ve katkı sunan tüm milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
Yapılan düzenlemelerin Türk Silahlı Kuvvetlerimize, güvenlik
güçlerimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygı
ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
İkinci söz aleyhte olmak üzere Kayseri Milletvekili Çetin Arıka
aittir.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÇETİN
ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gazi
Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Regaip
Kandilinin tüm insanlığa sağlık, barış ve huzur
getirmesini diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, sözlerimin başında, hain, bölücü PKK terör örgütü
tarafından kalleşçe şehit edilen Gara şehitlerimize ve bu
vatan için toprağa düşen tüm şehitlerimize bir kez daha
Allahtan rahmet, aziz milletimize başsağlığı
diliyorum. Ortada şehitlerimiz var ama maalesef sorumluluk alan bir
Allahın kulu yok.
Değerli
milletvekilleri, dün olduğu gibi bugün de kimden gelirse gelsin, kimi
hedef alırsa alsın, amacı ne olursa olsun amasız,
fakatsız, lakinsiz terörü, terör örgütlerini ve terör örgütlerine
destek verenleri lanetliyorum! (CHP sıralarından alkışlar)
Teröristleri
davul zurnalarla karşılayıp çadır mahkemelerinde bu
teröristleri kahraman ilan eden, ömrünü terörle mücadeleye adamış
kahraman askerlerimizi PKKlı teröristlerin gizli
tanıklığıyla terörist ilan eden anlayışı da
lanetliyorum!
FETÖ
Türk Silahlı Kuvvetlerinin kahraman subaylarına kumpaslar kurarken,
kahraman Türk subaylarını ordudan tasfiye ederken kahraman
subaylarımızın değil de FETÖnün kirli
çocuklarının yanında saf tutanları da lanetliyorum!
Kırmızı
bültenle aranan eli kanlı teröriste gerektiğinde oy için
ulaşabilen ama eli kanlı terör örgütü PKKnın elinde tutulan 13
vatan evladına yıllarca ulaşamayan, bu vatan
evlatlarını teröristlerin insafına terk eden
anlayışı da lanetliyorum! (CHP sıralarından
alkışlar)
Onca
askerimizin katili terörist Murat Karayılanı Bizim istediğimiz
gibi konuşursa onu da TRTye çıkarırız. diyen
anlayışı da lanetliyorum!
PKK
terör örgütü değildir, hak arayan bir örgüttür. Apo Türkiye için bir
fırsattır. diyen kirli dili de lanetliyorum!
Millî
şairimiz Mehmet Akif Ersoy ne güzel söylemiş:
Irzımızdır çiğnenen, evladımızdır
doğranan. / Hey sıkılmaz! Ağlamazsan, bari gülmekten utan.
Sayın
milletvekilleri, görüştüğümüz kanun teklifinde keşke Tank Palet
Fabrikası gibi stratejik öneme sahip olan askerî tesislerin
özelleştirilmesinin ya da bedelsiz olarak birilerine peşkeş
çekilmesinin önüne geçecek bir madde de olsaydı ama maalesef ki yok.
Bu
teklifte, yandaş medyanın tetikçi gazetecileri FETÖ
kumpasını alkışlarken hapishaneden üniformalarıyla
böyle çıkan Sizlerin ve Atatürkün emaneti olan bu üniforma tertemiz ve
lekesizdir. Bunu herkes görsün diye üniformamızla çıkıyoruz.
diyen Atatürkün askerlerinden özür dileme yok, iadeiitibar yok.
Yine,
bu teklifte, AKP ve FETÖ ortaklığıyla bozulan ordu
bütünlüğünün sağlanması, baypas edilen emir komuta zincirinin
yeniden kurulması da yok.
Sayın
milletvekilleri, yine, bu teklifte, hiçbir suça karışmamış
olan askerî öğrencilerimizin mağduriyetini gidermeye yönelik bir
adım da yok. Maalesef, bu teklifte siyasi müdahaleye açık, millî ordu
yerine parti ordusu hayal eden bir düzenleme var. Bu anlayışla
Peygamber ocağı dediğimiz ordumuz yer arıyor.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenlemede diğer üstsubaylara verilen görev, makam
tazminatı yine bir üstsubay olan binbaşılara verilmemiştir;
bu haksızlıktır, adaletsizliktir. Verilsin. diye önerge
verdik, iktidar bloku tarafından reddedildi. Görevi başındaki
binbaşılara verilen iyileştirmeler de emekli
binbaşılara verilmemiştir; bu da haksızlıktır.
Yine,
astsubaylarımıza söz verilen görev tazminatı ve kademe, derece
konusunda da bir iyileştirme yapılmamıştır.
İyileştirelim. diye önerge verdik ama iktidar bloku tarafından
reddedildi.
Yine,
Vatan savunmasının sözleşmesi olmaz.
anlayışıyla en fazla şehit veren uzman
çavuşlarımızın haklarıyla ilgili de ciddi eksiklikler
var. Gelin, düzeltelim. diye önerge verdik ama iktidar blokunun
oylarıyla reddedildi.
Düzenlemede,
2011 yılından beri bekleyen 6000 sayılı Kanun
mağdurlarının sorunları kısmen çözülüyor. Bu tekliften
2.900 kişiden sadece 1.000 kişi yararlanabiliyor. Uzman
çavuşlarımıza TOKİ projelerinden kendileri için belirli
sayıda kontenjan ayarlanmasını talep ediyorum.
Bütün
bu eksikliklere rağmen, Daha iyisi olsun. diye verdiğimiz önergelerimizin
reddedilmesine rağmen ordumuzun yanındayız, oyumuzun rengi
evet olacaktır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın
Başkan, buyurun.
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Teşekkür
ediyorum Muhterem Başkanım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki tüm milletvekillerimize bu kanun teklifinin
yasalaşması için vermiş oldukları destek için teşekkür
ediyorum.
Bu
teklif, Türk Silahlı Kuvvetleri personelimizin tüm problemlerinin
değil ancak otuz beş yıldır dile getirilen bir
kısım sorunlarının çözümünü sağlayacaktır. Burada
dile getirilen diğer talep ve sorunları da önümüzdeki süreç
içerisinde yine birlik ve beraberlik içinde değerlendireceğiz ve
birlikte çözeceğiz.
Teklifin
Türk Silahlı Kuvvetleri ve milletimiz için hayırlı
olmasını diliyorum Sayın Başkanım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Gündemimizdeki işler tamamlanmıştır.
Alınan
karar gereğince, Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmında yer alan Meclis araştırması komisyonu
raporlarını sırasıyla görüşmek için 23 Şubat 2021
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı
akşamlar diliyorum arkadaşlar.
Kapanma Saati: 22.48
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) 250 S. Sayılı Basmayazı 16/2/2021 tarihli 47nci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.