TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

57’nci Birleşim

                                                                                        10 Mart 2021 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, 12 Mart İstiklal Marşı’nın kabulü ve Erzurum ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 103’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, şiddetsiz siyasete ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, 10 Ekim Ankara Garı katliamı davasına ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

4.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

5.- Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’ın, 2021 yılının Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve 5 siyasi partinin imzasıyla İstiklal Marşı Yılı olarak kabul edildiğine, İstiklal Marşı’nın dünyaya meydan okuyan bir milletin direnişinin destanı olduğuna ilişkin açıklaması

6.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, TÜİK verilerine göre, nüfus artışının ülke genelinde binde 5,5 iken Bursa ilinde binde 14,8 olduğuna, kilometreye düşen kişi sayısının ülke ortalamasının 4 katı olarak 16 olduğuna, artan göçün yeşil Bursa’yı griye çevirdiğine ve yaşanamayacak hâle getirdiğinin açık olduğuna ilişkin açıklaması

7.- Adana Milletvekili Tamer Dağlı’nın, Miraç Kandili’nin insanlık için hayırlara vesile olmasını niyaz ettiğine, İstiklal Marşı’nın kabulünün 100’üncü yılında başta Mehmet Akif Ersoy olmak üzere bağımsızlık mücadelesinin tüm kahramanlarını rahmetle andığına ilişkin açıklaması

8.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Covid-19 pandemisiyle birlikte iş ve eğitim hayatının internete dayalı hâle geldiğine, Kahramanmaraş ilinde ve tüm yurtta, özellikle kırsal alanlarda mobil telefona, internete erişimde sorun yaşandığına, firmaların ağlarını yaygınlaştırmaları ve yayın kalitesini artırmaları gerektiğine ilişkin açıklaması

9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Sözcü gazetesinin bir yıl önce Sözcü TV için RTÜK’e başvurduğuna, Sözcü TV’nin logo değişikliğinin neden onaylanmadığını ve basın özgürlüğünün hangi keyfilikle engellendiğini öğrenmek istediğine, yaklaşık bir yıldır kapalı olan Oda TV haber sitesinin Anayasa Mahkemesinin emsal kararları dikkate alınarak derhâl açılması gerektiğine, basın kartlarının habercilik yapanların hakkı olduğuna ilişkin açıklaması

10.- Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlu’nun, Dünya Sağlık Örgütünün yayımladığı rapora göre, dünyada kadınların üçte 1’inin yaşamlarının bir noktasında fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kaldığına, AK PARTİ Grubunun verdiği önerge kapsamında kadına yönelik şiddetin önlenmesiyle ilgili Meclis Araştırması Komisyonunun kurulmasına karar verildiğine, sırada zihniyet devriminin olduğuna ilişkin açıklaması

11.- Konya Milletvekili Halil Etyemez’in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yüzde 70 yerlilik ve millîlik oranına varan savunma sanayisinde büyük atılımlar gerçekleştirmeye devam edildiğine, yerli ve millî imkânlarla geliştirilen HİSAR-O füzesinin en uzak menzil ve en yüksek irtifadaki hava hedefini imha ederek testi başarıyla geçtiğine ilişkin açıklaması

12.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, Miraç Kandili’nin Müslümanların birlik ve beraberliğine, insanlığın barış ve hidayetine vesile olması dileğiyle başta Osmaniyeli hemşehrileri olmak üzere milletvekillerinin ve milletin Miraç Kandili’ni kutladığına ilişkin açıklaması

13.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Kommagene Krallığı başta olmak üzere büyük medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan Adıyaman ilinin bir kültür merkezi olmadığına, daha önce Adıyaman Belediyesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında imzalanan protokole rağmen hâlâ inşaata neden başlanmadığının bütün Adıyamanlıların merak konusu olduğuna ilişkin açıklaması

14.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, bir hastalığına adını veren ve 8 Mart 1948’de vefat eden Profesör Doktor Hulusi Behçet’i rahmetle andığına, bir hafta sonra kutlanacak olan 14 Mart Tıp Bayramı vesilesiyle coronavirüse karşı mücadele eden tüm sağlık camiasına şükranlarını sunduğuna, milletin Miraç Kandili’ni kutladığına ilişkin açıklaması

15.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, AKP iktidarında, Bakan sürekli değişse de Millî Eğitim Bakanlığının yaradığı işin yandaş sendika üyelerine makamlar tahsis etmek olduğuna, Edirne ili Keşan ilçesinde salgının patlamış olmasından dolayı okulların kapatıldığına, iktidarın eğitimden sağlığa, tarımdan ekonomiye ülkeye zarardan başka verebileceği bir şey kalmadığına ilişkin açıklaması

16.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Mardin ili Yeşilli İlçe Belediye Başkanlığınca 500 riskli konut tespiti yapılarak güzel bir dönüşüm projesiyle, yerel mimarisiyle, ulaşım yollarıyla, yeni ticaret ve konut alanları inşa edeceklerinin ve vatandaşın mağdur olmayacağının söylendiğine, gelen bilgiye göre yer gösterilmediği için konutlarda yaşayanlar olduğu hâlde evlerin yıkılmaya başlandığına, vatandaşların talepleri göz önüne alınarak çözüm üretilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

17.- İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoy’un, Miraç Kandili’nin bütün İslam âlemine ve insanlığa huzur, adalet, barış, birlik ve beraberlik getirmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ettiğine ilişkin açıklaması

18.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu’nun, Türk-İslam âleminin Miraç Kandili’ni kutladığına, İstiklal Marşı’nın kabulünün 100’üncü yılını kutlarken İstiklal Marşı’nın yazarı millî şair Mehmet Akif Ersoy’u ve tüm şehitleri rahmetle andığına ilişkin açıklaması

19.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, taşıyıcı esnafının takograftan konaklama sorununa, vergiden otoyolu ücretine, artan giderlerine kadar yaşadıkları sorunların yanında, yük boşaltmayla ilgili mevzuatın olmadığı ve bu nedenle uzun süren beklemeler nedeniyle mağduriyet yaşadıklarını anlattıklarına, çiftçilerin küçükbaş hayvancılıkta zaten cüzi olan desteğin otlayan hayvanların kulaklıkları düşünce ya da on yıl geçince kesildiğini dile getirdiklerine ilişkin açıklaması

20.- Sivas Milletvekili Semiha Ekinci’nin, Miraç Kandili’nin bütün İslam âlemine sağlık, huzur, mutluluk getirmesini temenni ettiğine, 8 Mart günü yapılan AK PARTİ Kadın Kolları 6’ncı Olağan Büyük Kongresi’nde Başkan seçilen Düzce Milletvekili Ayşe Keşir’e başarılar dilediğine, İstiklal Marşı’nın kabulünün 100’üncü yılında Mehmet Akif Ersoy’u bir kez daha minnetle andığına ilişkin açıklaması

21.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, salgın döneminin en mağdur kesimlerinden birinin halk eğitim merkezlerinde ders veren usta öğreticiler olduğuna, kadroları olmadığı için sosyal güvencelerinin de olmadığına, 90 bin usta öğreticiyi özlük ve mali haklar bakımından insani ve çağdaş koşullara kavuşturmanın sosyal devletin asli görevi olması gerektiğine ilişkin açıklaması

22.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Miraç Kandili’nin tüm İslam âleminde hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ettiğine, Sözcü televizyonunun belgelerini eksiksiz tamamlamasına rağmen üç yüz yetmiş yedi gündür RTÜK’ten onay beklediğine, Irak Kürt bölgesel yönetiminin Irak’ı ziyaret eden Papa için bastırdığı pullardan birindeki haritada Hatay ilinden Kars iline kadar Türkiye’nin birçok ilini sözde Kürdistana dâhil ettiğine, bu küstahlığı şiddetle kınadığına, bunu bir hata olarak gören Türk Dışişlerinin sınıfta kaldığına, ülkenin bölünmez bir bütün olduğuna, Nevşehir ilinde çiftçilerin depolarda çürümeye yüz tutan ve 1 liraya mal ettikleri patatesi 40 kuruşa vermek istediğine, bu konuda Hükûmetin bir çözüm önerisi olup olmadığını sorduğuna, Ürgüp ve Göreme’de İmar Barışı Yasası’nın geçici 16’ncı maddesine göre imar kayıt belgesi alan ev, otel ve bağ evlerinin yıkılmaya başlandığına, yıkımların derhâl durdurulması gerektiğine, Kapadokya’yı bölge halkının koruyacağına ilişkin açıklaması

23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, tüm İslam âleminin Miraç Kandili’ni tebrik ettiğine, 8-14 Mart haftasının ülkede Bilim ve Teknoloji Haftası olarak kutlandığına, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.” sözüyle yüz yıl önce milletin istikbaline ışık tuttuğuna, bilim ve teknolojiyi insan haysiyetine yakışır bir biçimde ülkenin ve insanlığın yararına uygun hâle getirmek mecburiyetinde olunduğuna, ülkenin 2023, 2051, 2071 hedeflerine bilimde, teknikte, sanatta, sporda ve bütün alanlarda öncü ülke olarak emin adımlarla yürüyeceğine inandıklarına, Batman ili Sason ilçesine bağlı Gürgenli köyünde öğrencileri ve tekstil işçilerini taşıyan servis aracının yaklaşık 300 metreden uçuruma yuvarlanması nedeniyle hayatını kaybeden 2 öğrenciye Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediklerine ilişkin açıklaması

24.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Miraç Kandili’nin ülkede ve dünyada barışa, kardeşliğe ve eşitliğe vesile olmasını dilediğine, Batman ili Sason ilçesinde meydana gelen trafik kazasında yaşamını kaybeden öğrencilerin ailelerine başsağlığı dilediğine, Selahattin Demirtaş’ın annesine ilişkin çok ağır, ağza alınamayacak paylaşım yapanların cesareti iktidar politikalarından aldığını gayet iyi bildiklerine, iktidar ve yandaşı değilseniz her türlü hakarete ve suçlamaya maruz kalabileceğiniz duruma gelindiğine, işverenden 200 lira alacağını isteyen çocuk işçinin beş saat işkence gördüğüne, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin 2021 yılının şubat ayında 7’si kadın, 4’ü çocuk, 5’i göçmen olmak üzere en az 138 işçinin çalışırken yaşamını yitirdiğini duyurduğuna, işverenlere cezai yaptırım uygulanmadığı müddetçe çözümün mümkün olmadığına, Mecliste milletvekillerinin odalarına gönderilen ve Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal adına yazılan kitapta DEP, HEP, HADEP, CHP ve HDP’ye yönelik beyin yakan tespitler olduğuna, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Resmî Gazete’de yayımlanan karara göre Türkiye Varlık Fonu Genel Müdürlüğüne Kartal İmam Hatip Lisesi mezunu Selim Arda Ermut’un atanmasına ilişkin açıklaması

25.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, sözlerine Miraç Kandili’nin İslam âlemine ve dünyaya barış, huzur ve kardeşlik getirmesini ümit ettiğini belirterek başladığına, 10 Ekim katliamının mahkemesinde hayatını kaybedenlerden birinin babasının “Adalet istiyoruz.” demesi üzerine hâkimin o kişi salondan çıkarılmazsa yargılamayı sürdürmeyeceğini söylediğine, hâkimi kendisinin görevini nasıl yaptığını izlemekle sorumlu Hâkimler ve Savcılar Kurulunun dikkatine sunduklarına, Elâzığ ziyareti sırasında atanmayan öğretmenlerin 60 bin atama beklerken yapılan 20 bin atamanın yeterli olmadığını söylediklerine, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında “Ek dersli meslek elemanları” diye çalıştırılan 5 bin kişinin yaşadıkları sıkıntılara, Türkiye’deki rehberlerin meslek örgütlerinin on dört günlük kursla alan rehberliği yapanların mesleklerini tehdit ettiğini dile getirdiklerini Meclisin dikkatine sunduğuna, Afyonkarahisar ilinde 200 TL alacağını istediği için dövülen çocuk işçiye avukat desteği verdiklerine ve konuyu yakından takip ettiklerine, bir siyasetçiye, annesine küfür etmek yoluyla itibarsızlaştırma saldırısından biraz önce haberdar olduklarına ve üzüldüklerine, siyasetçilere, liderlere, onların annelerine karşı yapılan bu saldırılara karşı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün ve AK PARTİ temsilcilerinin bu vurdum duymaz tavrını kabullenemediklerine, bir milletvekilinin odalarına partileri hakkında kabul edemeyecekleri ifadeler olan bir kitap yolladığına, Parlamento çatısı altında böyle tahrik edici kitaplar yollamanın doğru olmadığına, Diyarbakır Annelerinin bir siyasi parti tarafından siyasete alet edilmesinden rahatsız olduğuna, Diyarbakır Anneleriyle ilgili Meclisin inisiyatif alması gerektiğine, PKK’nın elinde hâlen kamu görevlilerinin olduğuna, ayrıca Diyarbakır Annelerinin çocuklarıyla ilgili taleplerinin olduğuna, bu konuda bütün siyasi partilerin de kendi konumları gereği inisiyatif almaları gerektiğini düşündüklerine ilişkin açıklaması

26.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, tüm İslam âleminin Miraç Kandili’ni kutladığına, yüz yıl önce 12 Mart 1921 tarihinde İstiklal Marşı’nın kabul edildiğine, Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle andığına, Papa’nın Irak ziyareti esnasında ortaya çıkan haritayı kesinlikle reddettiklerine, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın Twitter hesabından yaptığı açıklamanın siyaset diline yakışmadığına, bu konuda hassasiyet gösterilmesini özellikle istirham ettiğine, Arda Ermut’un Varlık Fonu Genel Müdürlüğüne atanmasına, Selahattin Demirtaş’ın annesine yapılanın herkesin sorunu olduğuna, bunu en şiddetli şekilde kınadıklarını ifade etmek istediğine, pek çok milletvekillinin, siyasi partinin broşürleri, fasikülleri, çalışmaları Meclise de milletvekili odalarına da gönderdiğine, o milletvekilinin fikri olduğuna, Diyarbakır Annelerini siyasete alet etmediklerine, bu söylemin kabul edilebilir bir şey olmadığına, o annelerin bir buçuk yıldır orada nöbette olduğuna ilişkin açıklaması

 

 

27.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

28.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

29.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Genel Kuruldaki tartışmaların HDP üzerinde yapılmasını kabul etmediklerine, kimsenin uzantısı olmadıklarına, Genel Kurulu A Haber stüdyosuna çevirmeye kimsenin hakkı olmadığına, bir belediye başkanının Kadınlar Günü’nde 2 kadın lideri ağaç dikmeye çağırdığına, en büyük paydalarının kadın olmak olduğuna, bu ülkede kadın oldukları için ayrımcılığa maruz kaldıklarına ilişkin açıklaması

33.- Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu’nun, Mecliste 2021 yılının İstiklal Marşı Yılı olarak kabul edildiğine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop’un himayelerinde saat 14.00’te Tören Salonu’nda Mehmet Akif Ersoy Sergisi’nin açılışını yaptıklarına ilişkin açıklaması

34.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, İstiklal Marşı’nın kabul edilişinin 100’üncü yılını kutladığına, Covid-19’la birlikte kadın işsizliği ve istihdam kaybının daha da vahimleştiğine, DİSK-AR’ın hazırladığı rapora göre her 4 kadından sadece 1’inin çalıştığına, kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda kadınların ekonomik olarak güçlendirilmesinin son derece önemli olduğuna, aile sigortasının da hayata geçirilmesini istediklerine ilişkin açıklaması

35.- İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın, Kaz Dağları’nda yaşanan ağaç ve doğa kıyımında halkın direnişi sayesinde zararın bir yerinden dönüldüğüne, büyük darbe alan Kaz Dağları Kirazlı bölgesinde acilen bir rehabilite çalışması yapılmasının yasal bir zorunluluk ve vicdani bir gereklilik olduğuna, Meclisin üzerine düşeni yapması gerektiğini düşündüğüne ilişkin açıklaması

36.- Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel ve Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

38.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın HDP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

40.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Ankara Milletvekili Asuman Erdoğan’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

41.- Konya Milletvekili Esin Kara’nın, 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bir ifadesini düzelttiğine ilişkin açıklaması

42.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, ülkede de Adıyaman ilinde de milletin tek gündeminin işsizlik ve yoksulluk olduğuna, hayat pahalılığı ve geçim derdi yaşayan hemşehrilerine yeni iş imkânı sağlayacak yatırımları bir an evvel bitirmeleri için iktidara seslendiğine ilişkin açıklaması

43.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Tebliğler Dergisi’ne göre Millî Eğitim Bakanlığında 2019 yılında 7.072 personelin ödül aldığına, gelen yoğun şikâyet üzerine Bakanlığa konuyla ilgili soru önergesi gönderdiklerine, Bakanlıkça sadece yönetmelik maddesinin cevaba iliştirildiğine ilişkin açıklaması

44.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, çalışan kadınların taleplerinden birisinin doğum borçlanması olduğuna, şu anki yasal düzenlemelerin sorunu çözmekten uzak olduğuna ilişkin açıklaması

45.- Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, bağımsız bir bilim ve meslek alanı olmasına rağmen psikoloji için hâlâ yasal bir düzenleme ve denetim yasası çıkarılmamasının büyük bir hata olduğuna, koşul ve esasların belirlendiği psikolog meslek yasası için acilen yasa çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması

46.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, Ordu ili Fatsa ilçesinde altın madenine alan açmak için ağaç katliamı başladığına, ÇED izni olmayan bölgede genişletme izni çıkmadan kanunsuz kesim yapılarak  suç işlendiğine, Ünye ve Fatsa ilçelerindeki Orman İşletmeleri yetkilileri hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunduğuna ilişkin açıklaması

47.- Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’nin, Batman ili Sason ilçesi Gürgenli köyünden ilçe merkezine giden minibüsün uçuruma yuvarlanması sonucu meydana gelen kazada yaşamını yitiren 2 öğrenciye Allah’tan rahmet, yaralıların da bir an önce sağlıklarına kavuşmalarını dilediğine, köy okullarının açılıp çocukların daha fazla mağdur edilmemesi için iktidara seslendiklerine ilişkin açıklaması

48.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, yüz yıl önce bugün, 12 Mart 1921 tarihinde kabul edilen İstiklal Marşı’nın Türk milletinin ortak sesi olduğuna, İstiklal Marşı’nın TBMM’de Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü’nde başta vatan şairi Mehmet Akif Ersoy olmak üzere şehitleri rahmetle, gazileri minnetle andığına ilişkin açıklaması

49.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, hem sağlık sorunları hem de ekonomik buhranı bir arada yaşayan vatandaşın pandemi sürecinde uygulamaya konulan kısa çalışma ödeneğinde büyük sorunlarla karşılaştığına ilişkin açıklaması

50.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri çerçevesinde dünyanın birçok ülkesinde kadın parlamenterlerin kendi hükûmetlerini Çin devletinin Uygur Türkü kadınlara yapılan zulmü durdurmak üzere acilen göreve çağırdıklarına, Gazi Meclisin bu sesi duyup gerekli tepkiyi vereceğine olan inancını koruduğuna ilişkin açıklaması

51.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Türkiye’nin pirinçte kendi kendine yeterli bir ülke olabilecekken AKP’nin uyguladığı politikalar nedeniyle net ithalatçı bir ülke konumuna geldiğine, gümrük vergilerinin sıfırlanmasının üreticiyi olumsuz yönde etkilemeye devam ettiğine ilişkin açıklaması

52.- Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya’nın, eğitimde fırsat eşitsizliğinin gün geçtikçe arttığına, öğretmenlere aşı yapılmadığına, birçok okulda öğretmen açığı olduğuna, internete erişemeyen öğrencilerin sorumluluğunu kimin üstleneceğine ilişkin açıklaması

53.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Yayladağı ve Cilvezgözü Sınır Kapılarının kapatılmasının Hatay ilinin ekonomisini olumsuz etkilediğine, Hatay ilinin 5’inci teşvik bölgesine alınıp alınmayacağını sorduğuna, “pandemi desteği” adı altında bankalara borçlandırılan işçi, çiftçi ve esnafın kredi borçlarını ödeyemez durumda olduğuna ilişkin açıklaması

 

 

54.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, Evrensel Hizmet Kanunu kapsamındaki yükümlülüklerin yerine getirilmediğinin uzaktan eğitim sürecinde su yüzüne çıktığına, aylardır Samsun ilinin kırsal mahallelerinde altyapı eksikliği nedeniyle internet erişimi sağlanamamasıyla ilgili Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’na soru sorduğuna ama lütfedilip cevap verilmediğine ilişkin açıklaması

55.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, Covid-19 pandesinde durumun çok ciddi olduğuna, bu ciddiyete uygun davranılmadığına, aşının her yurttaşa bir an önce ulaştırılması gerektiğine, on binlerce kişinin katıldığı parti kongreleri yapmanın marifet değil cinayet olduğuna ilişkin açıklaması

56.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, tüm Türk İslam âleminin Miraç Kandili’ni kutladığına, 2021 yılı orman emvali üretim bölmeleri ve fiyat tarifesinin orman köylerine ve orman kooperatiflerine gönderildiğine, 310 sayılı Tebliğ’in devreye alındığına, fiyatlarda geçen yıla göre düşüşler yaşandığı için orman köylüsünün hayal kırıklığına uğradığına, bu fiyatların günün gerçek rakamlarına göre değerlendirilmesinin orman köylüsünün beklentisi olduğuna ilişkin açıklaması

57.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, besilik sığır ithalatına yeniden izin verildiğine, daha önce birçok kez Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin hayvan ithalatının tamamen biteceğini ve ülkenin hayvan ithalatı yapmayacağını açıkladığına, ihtalat kararının yerli hayvancılığa büyük zarar vereceğine ilişkin açıklaması

58.- Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü’nün, Eskişehir ilinin sahip olduğu TÜLOMSAŞ Genel Müdürlüğünün TÜDEMSAŞ ve TÜVASAŞ’la birleştirilerek bölge müdürlüğü hâline dönüştürüldüğüne, TÜLOMSAŞ’ın içinde barındırdığı 7 fabrikadan 4’ünde tezgâhların tamamen kapatıldığına, bir taraftan da Eskişehir ilinde verimli tarım topraklarının üzerine “URAYSİM” adında bir test merkezi yapılmaya çalışıldığına, Eskişehir-Gemlik demir yolu bağlantısının son durumuyla ilgili bilgi istediğine ilişkin açıklaması

59.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

60.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

61.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

62.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

63.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

64.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

65.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, isim ve soyisimle milletvekili eleştirme hatasına kendisinin de düştüğüne, AK PARTİ’li eski Başkan Vekili Sadık Yakut’un uyarılarıyla bunu bir daha yapmadığına, yoksa sonunun gelmeyeceğine ilişkin açıklaması

66.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

67.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

68.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

69.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

70.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

71.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul ilinde 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşüne katılanların evlerinin basıldığına, Cumhurbaşkanına hakaretten gözaltılar yapıldığına, dün 5 partinin ortak oyuyla kadına yönelik şiddetle ilgili komisyon kurulduğuna, Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla gecenin bu saatinde kadınlara operasyon yapılmasını kınadıklarına, 252 sıra sayılı Kanun Teklifi eğer torba kanun teklifi olarak getirilmeseydi tamamına “Evet.” diyeceklerine, itiraz ettikleri hiçbir şey düzeltilmediği için maddelerine “Evet” demelerine rağmen tümüne “Hayır” diyeceklerine ilişkin açıklaması

72.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Konya Milletvekili Orhan Erdem’in İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre 252 sıra sayılı Kanun Teklifi hakkında oyunun rengini belli etmek üzere yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Kocaeli Milletvekili Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan tarafından, Türk milletinin tarihten bugüne tevarüs eden yüksek medeni vasfı ve insan onuruna olan bağlılığı sebebiyle, Çin Halk Cumhuriyeti tarafından Uygur Türk halkına yönelik insanlık ve vicdan dışı eylemlerinin araştırılması ve sonuçlarının uluslararası topluma deklare edilmesi amacıyla 10/03/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/3/2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, pandeminin bir yılda yol açtığı ekonomik, sosyal sorunların tespiti ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla 10/3/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/3/2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir ve arkadaşları tarafından, ücretli öğretmenlerin sorunlarının araştırılması amacıyla 5/3/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/3/2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç ve 21 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3427) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 252)

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) Kültür Enstitüsü Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2020) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 121)

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Kör, Görme Engelli veya Başka Bir Nedenle Basılı Materyal Okuma Engelli Kişilerin Yayımlanmış Eserlere Erişiminin Kolaylaştırılmasına Dair Marakeş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2218) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 124)

4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2819) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 233)

5.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ve Karadağ Arasında Karadağ Vatandaşlarına Konsolosluk Yardımı Sunulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2983) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 244)

6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Doğu Karayip Devletleri Örgütü Arasında Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1780) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 97)

7.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karayoluyla Uluslararası Yük ve Yolcu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2222) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 166)

8.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ve Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında Cezai Konularda Karşılıklı Adli Yardımlaşma Anlaşmasının Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1950) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 101)

9.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1802) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:111)

10.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Güvenlik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2221) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 185)

11.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Standardizasyon, Uygunluk Değerlendirmesi, Akreditasyon ve Metroloji Bölgesel Enstitüsü Tüzüğünün 5.4.1.10 Maddesinin Tadiline İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2224) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 126)

 

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuş’un, karanlıklardan aydınlığa çıkışın bir zamanı olsun ümidiyle İslam âleminin ve insanlık ailesinin Miraç Kandili’ni tebrik ettiğine ilişkin konuşması

 

IX.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 121) Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) Kültür Enstitüsü Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

2.- (S. Sayısı: 124) Kör, Görme Engelli veya Başka Bir Nedenle Basılı Materyal Okuma Engelli Kişilerin Yayımlanmış Eserlere Erişiminin Kolaylaştırılmasına Dair Marakeş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

3.- (S. Sayısı: 233) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

4.- (S. Sayısı: 244) Türkiye Cumhuriyeti ve Karadağ Arasında Karadağ Vatandaşlarına Konsolosluk Yardımı Sunulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

5.- (S. Sayısı: 97) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Doğu Karayip Devletleri Örgütü Arasında Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

6.- (S. Sayısı: 166) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karayoluyla Uluslararası Yük ve Yolcu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

7.- (S. Sayısı: 101) Türkiye Cumhuriyeti ve Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında Cezai Konularda Karşılıklı Adli Yardımlaşma Anlaşmasının Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkan’ın, üniversitelerin ve akademisyenlerin sorunlarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/40936)

2.- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, 2020 yılındaki gemi sökümü faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun cevabı (7/41001)

3.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, bir rektörle ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41005)

4.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer’in, Amasya’da bulunan bazı yaylaların imara açılması kararına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41006)

5.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, nüfus artış hızının düşme nedenlerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41008)

6.- İzmir Milletvekili Kani Beko’nun, hayvan haklarına yönelik yasal düzenleme çalışmalarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41009)

7.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Boğaziçi Üniversitesine rektör atanması nedeniyle yapılan protesto gösterileri sırasında yaşanan olaylarla ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41010)

8.- Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın, kendilerini kolluk kuvveti olarak tanıtan bazı kişiler tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen kaçırma olaylarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41011)

9.- Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç’un, Suriye’de Çobanbey Tıp Fakültesi ve Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu kurulması kararına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41012)

10.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan’ın, Mersin ili Mezitli ilçesinde yer alan Davultepe Mahallesi'ndeki bir tarım arazisi için acele kamulaştırma kararı verilmesine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41013)

11.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun, inşaat ve onarım işleriyle uğraşan kurumların bu işlerle ilgili hakediş ödemelerinde yapılacak kesintiye ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41014)

12.- Tunceli Milletvekili Alican Önlü’nün, Yalova’da bazı alevi vatandaşların evlerinin işaretlenmesine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41016)

13.- Isparta Milletvekili Aylin Cesur’un, Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Senirkent Meslek Yüksekokulunun kapasitesinin artırılmasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41111)

14.- İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkan’ın, üniversite öğrencilerinin çeşitli sorunlarının giderilmesine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41113)

15.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun, 2018, 2019 ve 2020 yıllarındaki tarım ürünleri ithalat verilerine ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/41242)

16.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun, 2015-2019 yılları arasında yağlı ayçiçek tohumu ve ham ayçiçek yağı ithalatına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/41244)

17.- İzmir Milletvekili Bedri Serter’in, Mart 2020’den bu yana Elektronik Ticaret Bilgi Sistemi'ne kayıt olan ve ayakkabı sektöründe bulunan firmalara ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/41247)

18.- İzmir Milletvekili Ednan Arslan’ın, 2019 ve 2020 yıllarında sosyal medya paylaşımları nedeniyle haklarında dava açılan Bakanlık çalışanlarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41268)

19.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 2015 yılından bu yana tutuklu yargılanan akademisyen sayısına ve çeşitli verilere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41382)

20.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 2020 yılında geri kazanım bedeli ödemesinden toplanan para tutarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41385)

21.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Sayıştay bünyesinde çalışan personelin ve yönetici kadronun cinsiyete göre dağılımına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41386)

22.- Iğdır Milletvekili Habip Eksik’in, Metsamor Nükleer Güç Santraline ve olası zararlarına karşı alınacak önlemlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41387)

23.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2018-2021 yılları arasında Türkiye genelinde ve illere göre kamu görevlileri tarafından gerçekleştirilen kötü muameleye dair verilere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41472)

24.- Antalya Milletvekili Rafet Zeybek’in, muhasebe ve vergi uygulamaları bölümü mezunlarının atamalarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41473)

25.- İstanbul Milletvekili Özgür Karabat’ın, 2002-2020 yılları arasında yıllara göre İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yapılan ödemelere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41474)

26.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, Milli Piyangonun işletmeci şirketi ile ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41566)

27.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, bir şirketin faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41567)

28.- İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkan’ın, YÖK’ün yetkilerine ve üniversitelerin yapı ve bütçelerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41568)

29.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir televizyon kanalının logo değişikliği başvurusunun RTÜK tarafından dikkate alınmadığı iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41570)

30.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün, 11 Ocak 2020 tarihinde Şırnak ili Beytüşşebap ilçesinde kaçırıldıkları düşünülen eşlerden birinin cinayetinin aydınlatılması diğerinin akıbetinin belirlenmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41572)

31.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin Valiliği ile Rize-Artvin Havalimanı arasındaki mesafeye ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/41573)

32.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Ankara-Niğde Otoyolu ücretlerinin yüksekliğine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun cevabı (7/41679)

33.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Aksaray-Mersin arasında yapılması planlanan demir yolu projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun cevabı (7/41681)

10 Mart 2021 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57’nci Birleşimini açıyorum. (x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, 12 Mart İstiklal Marşı’mızın kabulü ve Erzurum’un düşman işgalinden kurtuluşunun 103’üncü yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’e aittir.

Buyurun Sayın Aydemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, 12 Mart İstiklal Marşı’nın kabulü ve Erzurum ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 103’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Değerli Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Aziz milletimizi temsil eden seçkin şahsiyetler, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, özel bir ilden bahsediyoruz, her vesile söz aldığımda altını çiziyorum ki vatanımızın her noktası mübarektir, her noktası güzeldir ancak Erzurum için daha farklı kayıtlar düşmek istiyorum: Erzurum İbrahimi tavrın, İbrahimi tarzın zemine yayıldığı bir kenttir. Nedir İbrahimi tarz? Hazreti İbrahim babamızdan nakşedilen, yerleşen bir tarzdır ki putları kıran, zemini tertemiz, pirüpak yapan bir tarz ve İbrahimi tarz çok özeldir arkadaşlar, İbrahim Yınal gibi çok yüksek bir şahsiyetin vatan toprağı kıldığı bir zemin, Erzurum böyle bir kenttir. Tuğrul Bey ile Çağrı Bey’in kardeşinin şekillendirdiği bir dimağ vardır Erzurum’da; dolayısıyla özeldir, dolayısıyla güzeldir.

Mart ayı arkadaşlar, mart ayı da bereket yayan, hususiyet ifade eden bir aydır; martta güzellikler açığa çıkmış, neşet etmiştir. Özellikle Erzurum için söyleyeceğim, “12 Mart Kurtuluş Günü” diye tarif edilir ama ben “kurtuluş” kavramını kulak tırmalayan bir kavram olarak görüyorum, biz “Şahlanış Günü” olarak görüyoruz 12 Martı ve bu Şahlanış Günü’ne İbrahimi tarza bir örnek sima Alvarlı Muhammed Lütfi Efe hazretlerinin önderlik ettiğini kayda geçiyorum, not düşüyorum. Nasıl olmuştur bu? Çat’ta, Çat’ın Yavi beldesinde imamlık yapan Alvarlı Muhammed Lütfi Efe hazretleri bir cuma günü Çatlılara şunu söylüyor: “Arkadaşlar, size ben cuma namazını bu defa kıldırmıyorum çünkü cuma hürriyetin gereğidir, cuma namazı ancak hür iseniz kaim olur, geçerli olur; öyleyse hürriyet için, buyurun cepheye.” demiştir. Ve o kıyamla beraber Erzurum, 9 Martta Çat’tan başlayan bir hususi yürüyüşle 12 Martta özgürlüğüne, hürriyetine kavuşmuştur ve o zemin o gün bugün devam etmektedir. Ancak arkadaşlar, bu tarif etrafında hususen bir özel kayıt düşüyorum, çok mühimdir bu; herkes, bütün milletimiz özellikle bu kayda dikkat kesilsin. Nedir o? O gün kıyam başlatan Alvarlı Muhammed Lütfi Efe hazretlerinin o tarzı, yetmiş beş yıl sonra bir intikamla, bir intikam saldırısıyla muhatap olmuştur. Alvarlı Efe hazretlerinin Hınçak çetelerine karşı, Taşnak çetelerine karşı milleti ordu hâline getirmesini hazmedemeyen o günkü damar, 1993’te Yavi’yi basarak… Bugün, malum, biliyorsunuz o günkü Hınçak çeteleri bugün “PKK” diye tarif görüyor ve 1993’te Yavi’yi basıp 33 insanımızı, bigünah insanımızı katletmişlerdir. Yetmemiş, yine o zaman diliminde, Alvarlı Lütfi Efe hazretlerinin torunlarını birkaç gün sonra Pasinler Çiçekli köyünde katletmişlerdir. Öyleyse, çok net, somut bir şey söylüyorum arkadaşlar: PKK eşittir Hınçak-Taşnak çeteleri demektir. PKK asla Kürt’ü tarif etmez. Erzurum’da asalet timsali Kürt kardeşlerimizle beraber bu kıyam hareketi başlamış, bütün vatan sathına yayılmıştır. Erzurum destanlar kentidir arkadaşlar. Her dadaş bir Manas Destanı’dır, her dadaş bir Türeyiş’tir, Şu Destanı’dır, bir diriliştir. Öyle olduğu içindir ki Akif’in ruhu Erzurum’da her zerreye sirayet etmiştir arkadaşlar.

Öyleyse şunun altını çizelim: Biz, Yesevi terbiyesinden geçmiş insanlar olarak -burada bulunan herkesi o kıvamda görüyorum- birliğimizi, bütünlüğümüzü ve vatanımızın daim ayakta kalmasını temin için şu zaman dilimlerini bir fırsat bilmeliyiz ve bu zaman dilimleri bize hususen kalkınmada da özel bir kıvam kazandırmıştır.

Bakın, 9 Mart şahika bir vakittir. Nedir o vakit? Bu vatanın bütünüyle kalkınmasına, gelişmesine, zeminin ekonomik olarak pirüpak bir hâle gelmesine vesile olmuş zamandır; Sayın Cumhurbaşkanımızın 9 Mart 2003 tarihinde milletvekili olduğu zaman dilimidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) – Değerli Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Onunla beraber vatanımızın her sathı, her zemini kalkınma fırsatı bulmuştur. İşte, bakın arkadaşlar, şu elimdeki çalışmalara bakın: Bunların tamamı -samimi söylüyorum, özet mahiyetli, tafsilata girmeden, ayrıntıya girmeden- Erzurum’a yapılan yatırımlardır. Bu, sadece Erzurum; 81 vilayet için böyle çalışmalar yapmışız. Buna vesile olan Sayın Cumhurbaşkanımızdır, ona minnettarlığımı özellikle burada ifade ediyorum ve buna yol arkadaşı olan Sayın Devlet Bahçeli’ye, Cumhur İttifakı’mızı ifade eden Milliyetçi Hareket Partisine de yüreğimizin çok mutena yerinde yer açmış bulunuyoruz. Bu vesileyle, Değerli Başkanım, size de teşekkür ediyorum alicenaplığınıza…

BAŞKAN – Estağfurullah, biz de teşekkür ediyoruz.

İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) - …ve sizlere, değerli milletimizi temsil eden çok değerli milletvekillerimiz, Erzurum’a dair not düştüm, dinlediniz, minnettarlığımı kayda geçiyorum ve hepinize saygı sunuyorum, var olun sağ olun. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, şiddetsiz siyasetle ilgili söz isteyen İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, şiddetsiz siyasete ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyetin ikinci yüzyılına giriyoruz, iki yıl var. 2023 hedefleri koymuşuz. Bakın şu 2023 hedeflerine, ekonomik göstergelere bakın, büyümeye bakın, işsizliğe bakın; bunlar sorun ama bunların hepsi halledilebilir yani bu memlekette güneş doğdukça, yağmur yağdıkça bu millet çalışır eder ekmeğini de büyütür, inşallah adaletli bir şekilde bunu paylaşır ama bir topluluk millet olma vasfını yavaş yavaş kaybediyorsa bu zordur arkadaşlar, barışı kaybediyorsa bu zordur arkadaşlar. O nedenle, 2023’e doğru yani cumhuriyetin ikinci yüzyılına gelirken bu konuyla ilgili size birkaç cümle edeceğim. Bakın -eğer millet olma vasfımızı kaybedersek dedim- siz değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partisine söylüyorum özellikle “2023 hedefleri” filan diyorsunuz ama milletin bir yarısını -hadi düşmanlaştırmak demeyeyim- ötekileştirmek, milletin içinden çıkarmak için âdeta çırpınıyorsunuz; böyle iş olmaz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Kimi çıkardık ya?

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Bakın, bugün İstiklal Marşı’nı konuşuyoruz -Cumhurbaşkanımız da sergi açtı- İstiklal Marşı’nı bile kavganın aracı hâline getiriyorsunuz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Nasıl ya?

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Milletin öbür yarısını İstiklal Marşı’na bile dâhil etmiyorsunuz, Yemen türküsünden bile dışlıyorsunuz milletin öteki yarısını; böyle olmaz değerli arkadaşlarım. Barış olmadan cumhuriyetin ikinci yüzyılı olmaz, sıkıntılı olur. Birinci yüzyılı şöyle böyle, oranın gerçeklerine dair, hatasıyla sevabıyla çok şükür geçtik ama bu topraklarda barış içinde yaşamazsak ikinci yüzyıla çok sıkıntılı gireriz değerli arkadaşlarım.

Bakın “barış” dediğimiz zaman da “Türkiye’de iç barıştan söz ediyorum.” dediğimiz zaman da bir temel mesele Kürt meselesidir. “Hayır, böyle bir mesele kalmamıştır, biz bu işi hallettik. İşte, ne yaptık biz? TRT Şeş’i yaptık, şunu yaptık, bunu yaptık, bu işleri çözdük.” Böyle değil değerli arkadaşlar, böyle değil.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Ne mesela, nedir?

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Yazık, yazık!

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Bakın, Kürtlerin ya da kendini o şekilde tanımlayan insanların birtakım talepleri var.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Nedir, ne? Mesela ne?

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – “Yok.” diyebilirsiniz bunlara, eleştirebilirsiniz, “Ne?” diye de sorabilirsiniz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Talep nedir, talep ne?

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Dinleyin arkadaşlar.

Bu talepler iki şekilde dile getiriliyor.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Talep ne?

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – İbrahim, bir dinle!

İki şekilde dile getiriliyor. Bir tanesi, şiddetle, terörle, fetişle dile getiriliyor; bir başka şey de var, demokrasiyle, konuşmayla, siyasetle, Meclisle değerli arkadaşlarım. Bizim bu ikinci yolun, demokrasiyle, siyasetle, konuşmayla, Meclisle, Ankara’yla talepleri dile getiren yolun önünü açmamız gerekiyor değerli arkadaşlarım. Bunu yapmadığımız zaman iş yürümez.

“Hayır.” diyeceksiniz. Evet, doğru, ben de katılıyorum, PKK ile HDP arasında sosyolojik bir bağ ve siyasal etkileşimin olduğu bir gerçek ama HDP, kim ne dersin, eksiklikleriyle, hatalarıyla, problemleriyle, terörü kınadı, kınamadı, her neyse ama varlığıyla Kürt meselesi, bu istikametteki talepleri siyasi olarak, siyasetin meşruiyeti içinde yasal olarak dile getirmenin temsilcisidir; ne deseniz de budur değerli arkadaşlarım, böyle olmalıdır, bu hâle getirmeliyiz; eğer bunu yapmazsak bir yol alamayız, bunu bu şekilde bilin.

Değerli arkadaşlarım, “Şöyle yaptık, böyle yaptık…” Bugün bu noktada isek geçmişte muhalefet eden, iktidar eden herkesin, siyasetin büyük bir sorumluluğu var bu sorunun hâlâ var olması ve hâlâ şiddetin olması, terörün olması, can alması, şehitlerimizin olmasında, bu işin çözülmemesinde büyük bir katkısı var. Bakın, söylediklerimiz ve yaptıklarımız önemli. Bugüne kadar olanları bir tarafa koymak durumundayız değerli arkadaşlarım. Siyasetin önünün açılması gerekiyor, demokratik siyasetin önünün açılması gerekiyor. Bu taleplerin burada, Ankara’da siyasi olarak, konuşularak, müzakere yoluyla açılması gerekiyor. Bunu yapmazsanız yani “HDP’yi kapatacağız.” “HDP’li milletvekillerini bu Ankara’dan, Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkaracağız...” Bu yol değildir değerli arkadaşlarım.

Bakın, HDP’yi kapatmak, her şeyden evvel, demokratik yolla, konuşarak, müzakere edilerek Kürt taleplerini konuşmak ve sonuca bağlamanın yolunu kapatmak demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bekaroğlu…

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – HDP’yi kapatmanın ve HDP’li milletvekillerini buradan, Meclisten çıkarmanın çok daha vahim bir sonucu vardır. HDP’ye oy verenleri yani çoğu Kürt yurttaşlarımızı, vatandaşlarımızı bu milletten, bu topluluktan, bu ülkeden duygusal olarak koparıyoruz değerli arkadaşlarım. “Ben milletvekili seçtim, gönderiyorlar.” Efendim “Ben belediye başkanı seçtim, gönderiyorlar.” Bu yanlıştır değerli arkadaşlarım. Terörle mücadele ayrı bir şeydir. Terörle mücadele, öncelikle demokratik siyasetle konuşarak, müzakereyle, Kürt meselesini konuşarak siyasetinin önünü açmakla olur; bunu yapmıyorsanız siz terörle mücadele etmiyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? Bugüne kadar yapıldığı gibi, terörü iç politikanın malzemesi olarak kullanıyorsunuz. Burada benim partimi de eleştiriyorum. Burada kalkıp terör üzerinden at yarıştırıyoruz. Terörü kınıyoruz arkadaşlar, bu ayrı bir şeydir ama terörü iç politikanın malzemesi yapmak HDP’yi kapatmaktan geçmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – HDP’yi, sivil, demokratik Kürt siyasetini yüreklendirmekle olur Kürt meselesini çözmek değerli arkadaşlarım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, İç Tüzük 60’a göre bir söz talebim var.

BAŞKAN – Sayın Muş, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Bir kere, Sayın Bekaroğlu’na cevap vermek istemezdim fakat sürekli, kendi zihin dünyasını, zihin kodlarını bize yapıştırmaya çalışıyor Sayın Bekaroğlu; bir kere, bunu reddediyoruz. Bizim, milleti ötekileştirmek gibi bir derdimiz yok, böyle bir şey yapmayız; biz herkesin iktidarıyız. Milletin yarısını millet olmaktan çıkartmak gibi bir derdimiz, bir çalışmamız, bir çabamız da yok; milletin tamamından oy almak için uğraşan bir siyasal partiyiz. Bunlar, Mehmet Bekaroğlu’nun kendi zihin dünyasının içerisindeki karanlık düşüncelerdir. Laf olsun torba dolsun diye bir konuşma yapıyor Sayın Bekaroğlu burada. Herkesi terörize ediyormuşuz, şunu yapıyormuşuz, bunu yapıyormuşuz, terörü iç politikanın malzemesi hâline getiriyormuşuz gibi aslı astarı olmayan bir konuşma yaptı; külliyen reddediyoruz.

Sayın Başkan, biz demokratik siyaseti, siyasal zemini her zaman destekledik. AK PARTİ iktidarının bugüne kadar yaptıklarını hiçbir siyasal iktidar yapmamıştır Türkiye’de. Bizim, terörün tasfiyesi için hangi adımların atılması gerekiyorsa attığımızı, hangi siyasal bedelleri göze alarak neler yaptığımızı herkes iyi biliyor ama siz bir taraftan demokratik siyasal zeminde faaliyet göstereceğinize, meşru alanda kalmayı tercih edeceğinize bunu yapmayıp da faklı alanlara giriyorsanız, eğer terör kendisine daha fazla bir alan oluşturmaya başlıyorsa, kusura bakmayın -orada ne yapar- devletin ilgili kolluk kuvvetleri devreye girer ve gerekeni yapar. Türkiye’de hukuk içerisinde kalmak kaydıyla herkes demokratik siyaset yapma hakkına sahiptir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kimsenin elini, kolunu, ağzını bağlayan kimse yok, isteyen istediği şekilde konuşabiliyor ama Türkiye’de bir gerçeklik vardır, herkes terörle arasına mesafe koyarak siyasal zeminde, şu milletin çatısı altında icraatlarını, faaliyetlerini göstermek zorundadır; onun haricinde hiçbir şeyi yamalayıp boyayıp ambalajlayıp bize yutturmaya kimse kalkmasın. Tekrar ifade etmek isterim ki konuşmasını baştan sona reddediyoruz. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bekaroğlu…

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – “Mehmet Bekaroğlu’nun karanlık iç dünyasının yansıması.” diye psikanalitik bir yorum yaptı arkadaşlarım.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Doğru söylüyor.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Bu, sadece cevap hakkı doğurmadı, hakaret etti.

BAŞKAN – Sataşmadan size söz veriyorum.

Buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Merhaba arkadaşlar.

Sayın Grup Başkan Vekili “Mehmet Bekaroğlu’nun karanlık iç dünyası.” dedi. Sayın Grup Başkan Vekili, ben psikiyatristim biliyor musunuz? (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Belli!

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Psikanaliz de yapıyorum. Ancak meslek etiğim, meslek ahlakım, sizin burada psikanalizinizi yapmayı yasaklıyor. O nedenle o tarafa girmeyeceğim. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, değerli arkadaşlarım, karanlık maranlık ben bilmem yani, ama şunu bir daha söylüyorum, altını çiziyorum: Hiç kimseyi bir şeyle itham etmek için söylemedim. Bakın, kurduğum cümlelerin arasında şu var: “Bu meselenin bu noktaya gelmesinde ve hâlâ şiddetin devam ediyor olmasında, geçmişte -iktidarıyla muhalefetiyle- siyaset yapmış olanların büyük sorumluluğu var.” dedim değerli arkadaşlarım. Bir şey daha dedim. Dedim ki: “Burada, terör üzerinden tartışırken, siyasi bir öne geçmeye kalkmak, partim dâhil, yanlıştır.” Dolayısıyla, yani bir partiyi, sizi falan eleştirmedim.

Bir şey daha söylüyorum değerli arkadaşlarım, gerçekten, cumhuriyetin ikinci yüzyılında, bu coğrafyada barış içinde, kardeşçe burada kalmak istiyorsak değerli arkadaşlarım, sivil, demokratik siyasetin önünü açacağız, her tür düşüncenin bu Mecliste konuşulmasının önünü açacağız.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Terörü ne yapacağız?

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Kürt taleplerinin de bu Mecliste konuşulmasının önünü açacağız. Eğer bunu yap… (CHP sıralarından alkışlar) Bakın, beka meselesi budur, bunu yaparsak bu milletin bekasını sağlarız. Önünü kesersek, konuşmanın önünü kesersek, tartışmanın önünü kesersek, ifade özgürlüğünün önünü kesersek, hukuk devletini ortadan kaldırırsak, demokrasiyi ortadan kaldırırsak işte o zaman başlar beka problemi. İkinci yüzyılda bu coğrafyada, barış içinde, kardeşçe yaşayamayız.

Sayın Grup Başkan Vekili, nice partiler geldiler, senin gibi orada kasıla kasıla oturdular burada grup başkan vekilleri, yoklar; ANAP yok, ANAP. Ha, siz de devamlı burada kalacağınızı sanmayın.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sen de olmayacaksın.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Ben, sizi de aşan bir söz söyledim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Terörü ne yapacağız?

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Dolayısıyla öyle gol atarak falan bir yere gideceğinizi düşünmeyin. (CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Yarın nerede olacaksın?

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Terörü ne yapacağız?

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Millet silecek sizi bir seçimde.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – HDP’ye gitmenin hesabını yapıyorsun.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Yapmıyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Başkanım…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Muş.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, biz burada düşünceleri yarıştırırız. Kasılarak falan oturduğum da yok. Sayın Bekaroğlu önce kendisinin bir psikanalizini yapsın…

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Arkalarından etkilenmiş zaten.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - …ondan sonra çıksın kürsüden bize psikanaliz tavsiye etsin, sonra sıra bize gelir. Kendisinin içinde bulunduğu ruh hâlini konuşması en iyi şekilde yansıtıyor. Eğer muayene yapmak istiyorsa milletvekilliğini bırakır, çıkar, Kızılay’da da ofisler bol, açar yazıhanesini, mesleğine geri döner. Burada durup da düşüncelerin ötesinde kişiselleştirip meseleyi kişisel bazı boyutlara taşımanın hiçbir anlamı yoktur. Buna tevessül ediyorsa zaten Bekaroğlu’nun psikolojik hâli ortadadır diyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Vah vah!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bir de burada biz şuna inanırız: Her şey emanettir, her şey emanettir, her şey emanettir.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Mazhar Osman’ı okusun, Mahzar Osman’ı.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Herkes yaptığı hizmetlerle anılır. Özal da yaptıklarıyla anılıyor, başkaları da yaptıklarıyla anılıyor, herkes yaptığıyla anılıyor, dolayısıyla biz de yaptıklarımızla anılacağız. Biz de mutlaka buradan, elbet, millet yetkiyi aldıktan sonra, gelip geçeceğiz. Burası kimseye mülk değil, Bekaroğlu’na da mülk değil, o da burada kalmayacak.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Grup Başkan Vekili yine psikolojik tahliller falan yaptı.

BAŞKAN – Sayın Hocam…

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Sataşma yok Başkanım, ne var orada? Ya, yok Sayın Başkanım, kendi kendine…

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Ben bir şey demeyeceğim, kendisi biraz Mazhar Osman’ı okusun yani psikiyatrist olmayan birisinin psikologluk, psikiyatristlik yapmasının ne anlama geldiğini Mazhar Osman’dan öğrenebilir. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN SÜMER (Adana) – Bravo.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Burası hastane değil, burada milletvekilleri var.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Hocam, çok sağ olun.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, 10 Ekim Ankara Garı katliamı davasına ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz, 10 Ekim Ankara Gar katliamı davası hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün IŞİD’in gerçekleştirdiği 10 Ekim Ankara Gar katliamı dava duruşmasındaydım. Sanık avukatının, sürekli, dinlenen tanığa müdahaleleri sonrasında “Adalet arıyoruz.” diyen bir baba ve Malatya’dan gelmiş duruşmaya, “Adalet arıyoruz.” diyen bir baba dışarı çıkarılmak istendi duruşma başkanı tarafından, sadece bu sözü söylediği için ve gerçekten küsen bir hâkim gördük biz bugün, mahkeme başkanı gördük, bunu da gördük. Ben sıkıyönetim mahkemelerinden beri avukatım ama böyle bir şey görmemiştim ve dedi ki “O çıkmazsa ben içeri girmem.” Ondan sonra çıktı, ara verdi ve tabii ki “Adalet arıyoruz.” diyen bir babayı, oğlunu kaybetmiş bir babayı o mahkeme salonundan kimse çıkaramazdı çünkü o duruşma salonunda 10 Ekim davasına katılanların hepsi müdahildir, seyirci yoktur o davada, ben de dâhil olmak üzere. Hepimiz suçtan zarar gören insanlarız o davanın içerisinde, duruşmasında ama biz bugün buna da tanık olduk. Evet, Sayın Abdulhamit Gül ve sayın iktidar üyeleri; adalet arıyoruz, adalet arıyor o insanlar ve duruşma haftaya cuma gününe ertelendi.

Şimdi, 10 Ekim katliamını planlayan ve hakkındaki delil ve belgelere göre Türkiye-Suriye arasında geçişleri sağlayan, “sınır emiri” de denilen İlhami Balı’nın Türkiye’nin pek çok yerinde dava dosyası var. Balı’nın görüştüğü kişilerden ikisi yetkili kamu görevlisi; biri asker, diğeri polis, asker veya istihbaratçı olduğu değerlendirilen bir kişi. Balı ile askerin konuşmalarında asker Balı’ya “şıhım” diye hitap ediyor, Balı’yla arasında irtibat kuran kaçakçıdan memnun olduğunu belirtiyor, “Birbirimize zarar vermemeliyiz.” diyor. Balı, kendilerine “karşı tarafa bir şey yapılmayacağı” şeklinde emir geldiğini beyan ediyor, diğer bir görüşmede ise Balı yetkili kişiyle IŞİD’in kaçırdığı ve daha sonra canlı canlı yakıldığı ortaya çıkan asker için pazarlık yapıyor. Bu konuşmalar IŞİD’in sınır geçişlerinin ordu ve devletin gözetiminde gerçekleştiğini ve iki tarafın birbirine yardımcı olduğunu gösteriyor. Bu “tape”ler Gaziantep’te, Kilis Ağır Ceza Mahkemesinin dosyasında var ve onlar bütün bu görüşmelerin tutanaklarını tuttukları hâlde, mahkeme bu dinlemeleri geçişleri engellemek amacıyla yaptırdığı hâlde geçişler önlenmiyor, âdeta katliamın önü açılıyor, üstelik Balı hakkında yakalama kararı da var ancak Balı ile kamu görevlileri arasındaki ilişki bir türlü aydınlatılmıyor. 2 Martta bununla ilgili önerge verdim, hesap soruyorum, bunların cevabını Adalet Bakanından da Savunma Bakanından da bekliyorum.

Evet, İlhami Balı ve daha başka eli kanlı isimlerin dosyaları Yargıtay 16. Ceza Dairesinin önünde duruyor ama Ceza Dairesi Gergerlioğlu Vekilimizi herhâlde daha tehlikeli görmüş olacak ki o dosyaları bekletiyor ve Gergerlioğlu Vekilin dosyasını öne alıyor.

Arkadaşlar, 90’lı yıllarda Hizbullah, Müslüman feminist Konca Kuriş’i aldı aramızdan ve nice değerli insanı. Peki, bitti mi? Hayır, bitmedi. Daha sonra, kullanışlı, elverişli bir başka örgüt çıktı piyasaya, IŞİD; 10 Ekim’de yüzden fazla insanı katletti; bir günde, bir saatte, bir anda yüzden fazla insanı katletti. Koskoca bir davaya sil baştan hâkim olmak kolay mı? Bugün heyet değişti çünkü. Hayır, değil. Biz bugün buna tanık olduk; hiç de kolay değilmiş, önce o dosyalara hâkim olman gerekirmiş hâkim olmak için, küsmeden önce. Evet, tıpkı Hizbullah davalarında olduğu gibi oradaki insanlar adalet arıyorlar.

Ta 90’larda olan kendi anımı anlatmak istiyorum. 90’larda geldi bana avukatı olmam için yüzünün yarısı yanmış bir kadın öğretmen. Neden? Sırf başı açık ve sarışın olduğu için ve yine sarışın bir kadın olan bir başka öğretmen hedeflenmişken yanlışlıkla -tırnak içerisinde- onun yüzüne kezzap atılmıştı Hizbullah tarafından.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Yıllardır uğraşıyordu, ceza davasında bir adım yol alınmamıştı. Sonra nasıl olduysa birileri itiraf etti ve AİHM’e kadar götürdüğümüz farklı davalarımızdan sonuç alabildik ancak yıllar sonra.

O sevgili öğretmen 8 Martta beni aradı, Kadınlar Günü’mü Kutladı; hep azimliydi, hep umutluydu, hayata hiç küsmedi, öğretmenliğe de yıllarca devam etti. Evet, bugün 10 Ekim davasında adalet arayan birçok insan gibi adalet aradı. Gerçek aslında ayan beyan ortada ve gerçekler -merak etmeyin- gün yüzüne çıkarlar, hiç öyle geride kalmazlar ama daha fazla gözünüze gözünüze sokulacak ilişkiler dökülecek ortaya IŞİD’le, tıpkı Susurluk kamyonunda olduğu gibi. Kimler, hangi siyasi hesaplar varsa bu katliamın organizasyonunda, mutlaka bulunacak ve hesap verecekler. Yeter ki biz bu dünya düzenini birlikte iyilikten, haklıdan yana değiştirmek için mücadeleden vazgeçmeyelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan, son sözüm.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Yani adalet aramaktan, tıpkı o babanın söylediği gibi adalet aramaktan asla ama asla vazgeçmeyeceğiz.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Teşekkürler Sayın Başkan.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, bir söz talebim var.

BAŞKAN – Sayın Muş…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Ne söz talebiniz var Allah aşkına? IŞİD’le ilgili bir şey…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hanımefendi, kusura bakmayın, sizden mi izin alacağım? Ne söyleyecekseniz gelin, buraya söyleyin.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Söylerim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Arkanızı dönerek laf atmayın bana.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Siz, söyledikten sonra, mutlaka sataşırsınız zaten.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kusura bakmayın, ben iktidar partisinin Grup Başkan Vekiliyim, sizden mi izin alacağım söz alacağım zaman?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İktidarın partisi yok, şahıs var artık. Burada birinci parti…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Muş.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir “tape” anlatılıyor, bir konuşma diyaloğu anlatılıyor; ne olduğunu bilmiyorum, detayına hâkim değilim meselenin. Bir kamu görevlisi ile bir sanığın -DEAŞ’ten tutuklu veya yargılanan bir sanığın- bir “tape”sinden genelleme yaparak bu DEAŞ’ın sınır geçişlerinin devletin ve ordunun içerisinde olduğunu iddia ediyor; bunu, bir kere, reddettiğimizi ifade etmek isterim. DEAŞ terör örgütünü dünyada terör örgütü olarak ilk tanıyan ülkelerin başında gelir Türkiye ve ona karşı en kararlı mücadeleyi ortaya koyan da Türkiye Cumhuriyeti devletidir, en büyük darbeyi de Türkiye Cumhuriyeti devleti vurmuştur; bunun böyle bilinmesi gerekir. Orada ne olduğunu da bilmediğimiz, doğruluk payı var mı, yok mu onu da bilmediğimiz bir meseleden esinlenip bunu da genelleştirerek Meclis kayıtlarına girmesini sağlamayı da kabul etmiyoruz.

Söyleyeceklerim bu kadar.

Teşekkür ederim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sataşma değil ama dosya numarasını da vererek yerimden açıklama yapmak istiyorum, kayıtlara bir daha geçsin.

BAŞKAN – Buyurun.

4.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Şimdi, bu İlhami Balı’nın Türkiye’nin pek çok yerinde soruşturma ve kovuşturma dosyası bulunuyor dediğim gibi. Gidip okuyabilirler, avukatları var herhâlde. Bunların yoğun şekilde, bu sınır geçişlerinin yoğun şekilde yapıldığını gösteren dosyalardan en önemlileri Kilis’te bulunan dosyalar. Kilis Ağır Ceza Mahkemesinde sürmekte olan 2016/243 esas sayılı dosyada bulunan “tape” kayıtlarında İlhami Balı’nın sınır geçişlerini nasıl gerçekleştirdiğine ışık tutan çok sayıda görüşme bulunuyor. Ben elimde gerçekler olmadan konuşmam ve bunları da isteyen gider inceler. Basbayağı askerle, polisle görüşme yapmışlar ve ondan sonrasında da canlı canlı o askerlerin yakıldığını biliyoruz. Ama burada araştırma önergelerimiz anca “ret” “ret” “ret” diyerek reddediliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Karadağ...

5.- Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’ın, 2021 yılının Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve 5 siyasi partinin imzasıyla İstiklal Marşı Yılı olarak kabul edildiğine, İstiklal Marşı’nın dünyaya meydan okuyan bir milletin direnişinin destanı olduğuna ilişkin açıklaması

YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2021 yılı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve 5 siyasi partinin imzasıyla İstiklal Marşı Yılı olarak kabul edilmiştir. Düzenlemeyle 2021 yılı İstiklal Marşı Yılı olacak, yıl boyunca bütün kamu kurum ve kuruluşları tarafından İstiklal Marşı’nın anlamını ve Kurtuluş Savaşı’nın önemini anlatmak amacıyla, halkın ve sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla İstiklal Marşı’nın kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u anma etkinlikleri düzenlenecektir.

İstiklal Marşı, dünyaya meydan okuyan bir direnişin destanıdır. İstiklal Marşı, zalime, işgalciye ve sömürgeciye boyun eğmeyen ve dünyaya meydan okuyan bir milletin destanıdır. Ülkemize, vatanımıza hayırlı uğurlu olsun.

“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda.

Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.”

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

6.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, TÜİK verilerine göre, nüfus artışının ülke genelinde binde 5,5 iken Bursa ilinde binde 14,8 olduğuna, kilometreye düşen kişi sayısının ülke ortalamasının 4 katı olarak 16 olduğuna, artan göçün yeşil Bursa’yı griye çevirdiğine ve yaşanamayacak hâle getirdiğinin açık olduğuna ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

TÜİK’in şubat ayı raporları açıklandı. Burada özellikle nüfus ve göçle ilgili olan rakamlar Bursa için dikkat çekici. Türkiye genelinde 2019-2020 yılında nüfus artış oranı binde 5,5 iken bu oran Bursa’da 14,8 yani Türkiye ortalamasının neredeyse 3 katı. Yine, kilometrekareye düşen kişi sayısı Türkiye ortalamasında üç yılda 4 kişi artarken Bursa’da bu rakam 16 kişi yani Türkiye ortalamasının 4 katı. Bütün bunlara bakıldığında, göçün, Bursa’yı yeşil Bursa’dan griye çevirdiği, işsizlikte, sağlıkta ve eğitimde büyük sıkıntılar yarattığı ve yaşanamayacak bir hâle getirdiği açıktır. Atatürk’ün Cumhuriyet Dönemi’nde kurduğu vizyonla Anadolu’nun her tarafına sanayileşme yapmak gerekirken Bursa ve batıya yapılan bu sanayileşme bugün Bursa’yı yeşilden griye çevirmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Dağlı…

7.- Adana Milletvekili Tamer Dağlı’nın, Miraç Kandili’nin insanlık için hayırlara vesile olmasını niyaz ettiğine, İstiklal Marşı’nın kabulünün 100’üncü yılında başta Mehmet Akif Ersoy olmak üzere bağımsızlık mücadelesinin tüm kahramanlarını rahmetle andığına ilişkin açıklaması

TAMER DAĞLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aziz milletimizin ve İslam âleminin Miraç Gecesi’ni tebrik ediyor, bu mübarek gecenin insanlık için hayırlara vesile olmasını niyaz ediyorum.

12 Mart 1921’de Gazi Meclisimizde kabul edilen İstiklal Marşı’mız ecdadımızın istiklal ve istikbal mücadelesindeki inancını anlatırken tam yüz yıldır geleceğimize ilham olmayı da sürdürüyor. Millî şairimiz merhum Mehmet Akif’in her mısrasına, her kelimesine millî ve manevi değerlerimizi, ideallerimizi bir nakış gibi işlediği İstiklal Marşı’mız ortak değerimiz olarak gönlümüzde müstesna bir yere sahip olmaya devam ediyor. Akif’in “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.” duasını her fırsatta tekrar ederken hürriyet için canını ortaya koymaktan asla çekinmeyen milletimiz ve şanlı geleceğimiz için azimle çalışmaya devam edeceğiz.

İstiklal Marşı’mızın kabulünün 100’üncü yılında Mehmet Akif Ersoy başta olmak üzere bağımsızlık mücadelemizin tüm kahramanlarını rahmet ve minnetle anıyor, Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

8.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Covid-19 pandemisiyle birlikte iş ve eğitim hayatının internete dayalı hâle geldiğine, Kahramanmaraş ilinde ve tüm yurtta, özellikle kırsal alanlarda mobil telefona, internete erişimde sorun yaşandığına, firmaların ağlarını yaygınlaştırmaları ve yayın kalitesini artırmaları gerektiğine ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, mobil telefon ve internet, hayatımızın artık vazgeçilmezleridir. Covid-19 salgınıyla hayatımızda ciddi değişiklikler olmuştur. İş hayatımız, eğitim hayatımız da artık internete dayalı olmuştur. Bu nedenle, mobil telefon ve internet ihtiyacı daha da artmıştır. İnternetin doğru kullanılması, amaç doğrultusunda kullanılması gereklidir. Bu nedenle de mobil telefon ve internet ağı sağlayıcı firmaların ağlarını güçlendirmesi ve yaygınlığını artırması çok önemli ve acil bir ihtiyaçtır.

Şehrim Kahramanmaraş’ta ve tüm yurtta, özellikle kırsal alanlarda mobil telefona, internete erişimde sorun yaşanmaktadır. Buna bağlı olarak da her alanda, iletişimde, haberleşmede, sağlık hizmetlerinde, eğitimde sorunlar yaşanmasına neden olmaktadır. Bu nedenlerle firmalar ağlarını yaygınlaştırmalı ve yayın kalitesini artırmalıdır, bunu firmalardan bekliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Sözcü gazetesinin bir yıl önce Sözcü TV için RTÜK’e başvurduğuna, Sözcü TV’nin logo değişikliğinin neden onaylanmadığını ve basın özgürlüğünün hangi keyfilikle engellendiğini öğrenmek istediğine, yaklaşık bir yıldır kapalı olan Oda TV haber sitesinin Anayasa Mahkemesinin emsal kararları dikkate alınarak derhâl açılması gerektiğine, basın kartlarının habercilik yapanların hakkı olduğuna ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ülkemizin en önemli gazetelerinden olan Sözcü gazetesi, okuyucu taleplerini dikkate alarak bir yıl önce Sözcü TV için RTÜK’e başvurmuştur. Tüm belgeleri eksiksiz tamamlayıp dosyasını teslim eden Sözcü TV’nin logo değişikliği neden onaylanmamaktadır? Anayasal güvence altındaki basın özgürlüğü ve yurttaşın haber alma hakkı hangi keyfîlikle engellenmektedir? Sözcü TV’nin yayına başlaması için logo değişikliği bir an önce onaylanmalıdır.

“Odatv.com” sitesinin de bir yılı aşkın süredir haber bahane edilerek kapatılması da kabul edilemez. Anayasa Mahkemesinin emsal kararları dikkate alınıp derhâl Oda TV açılmalıdır.

Ayrıca, basın kartlarına erişimi zorlaştıran, iptali kolaylaştıran yönetmelik keyfî uygulamalara yol açmıştır. Basın kartları iktidar yanlısı değil, habercilik yapanın hakkıdır; engellenmemelidir. Sözcü TV ve Oda TV’yle ilgili yaptırımlar sona erdirilmeli ve talepleri bir an önce karşılanmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Ayvazoğlu…

10.- Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlu’nun, Dünya Sağlık Örgütünün yayımladığı rapora göre, dünyada kadınların üçte 1’inin yaşamlarının bir noktasında fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kaldığına, AK PARTİ Grubunun verdiği önerge kapsamında kadına yönelik şiddetin önlenmesiyle ilgili Meclis Araştırması Komisyonunun kurulmasına karar verildiğine, sırada zihniyet devriminin olduğuna ilişkin açıklaması

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Kadına şiddet maalesef dünyanın gündeminden düşmüyor. Daha dün Dünya Sağlık Örgütünün yayımladığı ve bugüne kadar kadına yönelik şiddetle ilgili en kapsamlı çalışma kabul edilen rapora göre, dünyada kadınların üçte 1’i yaşamlarının bir noktasında fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kalmakta. Raporda, dünya çapında 640 milyondan fazla kadının erken yaştan itibaren şiddete maruz kaldığı da vurgulandı. Dünya kadar sorunun dünyasındaki Türkiye’de yapanın yanına kâr kalan kadına şiddet artık en kararlı şekilde devleti karşısında buluyor. AK PARTİ’li yıllarda devlet kendini bu alanda ciddi anlamda dönüştürdü. AK PARTİ Grubumuzun verdiği önerge kapsamında kadına yönelik şiddetin önlenmesiyle ilgili Meclis araştırması komisyonu kurulmasına karar verildi. Sayın Cumhurbaşkanımıza ne kadar teşekkür etsek azdır. Şimdi sırada zihniyet devrimi var, bir köhnemiş kültür olarak fizik gücünü egemen kılan kültün tarihe gömülmesi var.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Etyemez…

11.- Konya Milletvekili Halil Etyemez’in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yüzde 70 yerlilik ve millîlik oranına varan savunma sanayisinde büyük atılımlar gerçekleştirmeye devam edildiğine, yerli ve millî imkânlarla geliştirilen HİSAR-O füzesinin en uzak menzil ve en yüksek irtifadaki hava hedefini imha ederek testi başarıyla geçtiğine ilişkin açıklaması

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Büyük ve güçlü Türkiye yolculuğumuzda en büyük güvencelerimizden birisi yerli ve millî sanayimizdir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yüzde 70 yerlilik ve millîlik oranına varan savunma sanayimizde büyük atılımlar gerçekleştirmeye devam ediyoruz. Ülkemizin yerli ve millî imkânlarla geliştirdiği HİSAR-O, Orta İrtifa Hava Savunma Sistemi’miz ülkemizde yapılan en uzak menzil ve en yüksek irtifadaki ilk testini hava hedefini imha ederek başarıyla geçti. Bu hava savunma sistemi özellikle sabit birliklerin ve kritik tesislerin hava savunmasını sağlayacaktır. Savunma Sanayii Başkanlığımızın koordinesinde geliştirilen sistem için ASELSAN, ROKETSAN ve diğer paydaşlara teşekkür ediyoruz. Türkiye, yerli ve millî sistemle teknolojinin tasarımı, geliştirilmesi ve üretimindeki kararlılığıyla tam bağımsız savunma sanayisi hedefine emin adımlarla ilerlemeye devam edecektir.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

12.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, Miraç Kandili’nin Müslümanların birlik ve beraberliğine, insanlığın barış ve hidayetine vesile olması dileğiyle başta Osmaniyeli hemşehrileri olmak üzere milletvekillerinin ve milletin Miraç Kandili’ni kutladığına ilişkin açıklaması

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Miraç, Rabb’imizin sonsuz rahmet ve merhametine ulaşmaktır, merhameti azalan kalplerin, eşrefimahlukat olma bilinci zayıflayan insanlığın âdeta yeniden dirilişi için en büyük imkân ve fırsattır. Bu vesileyle, Yüce Rabb’imden, kullukta ve insani değerlerde en yüce mertebelere yükselişi simgeleyen Miraç Gecemizin Müslümanların birlik ve beraberliğine, insanlığın barış ve hidayetine vesile olmasını diliyorum. Başta Osmaniyeli hemşehrilerimiz olmak üzere tüm milletvekillerimizin ve aziz milletimizin Miraç Kandili mübarek olsun diyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

13.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Kommagene Krallığı başta olmak üzere büyük medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan Adıyaman ilinin bir kültür merkezi olmadığına, daha önce Adıyaman Belediyesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında imzalanan protokole rağmen hâlâ inşaata neden başlanmadığının bütün Adıyamanlıların merak konusu olduğuna ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Tarihte Kommagene Krallığı başta olmak üzere büyük medeniyetlere ev sahipliği yapmış, tarihî bir kültür hazinesi üzerine kurulu, 630 bini aşkın nüfusuyla Adıyaman’ımızın bir kültür merkezi yok. Her seçim öncesi iktidar yetkilileri tarafından “Yaptık, yapacağız.” şeklinde verilen bütün vaatlere rağmen bugüne kadar inşaata bir türlü başlanamadı. Bir ilin sosyoekonomik, kültürel anlamda gelişmesi, kalkınması için büyük bir öneme sahip olan kültür merkezinin olmayışı, başta gençlerimiz olmak üzere tüm hemşehrilerimizi mağdur etmektedir. Daha önce Adıyaman Belediyesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında imzalanan protokole rağmen bugüne kadar inşaata başlanmadı; inşaata başlanmamış olması bütün Adıyaman’da merak konusudur.

Buradan tüm Adıyamanlılar adına Kültür ve Turizm Bakanlığına açıktan çağrıda bulunuyorum: Turizmde ihmal ettiğiniz Adıyaman’ın bari kültür merkezini yapın, Adıyaman’ı bu ayıptan kurtarın diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Arkaz…

14.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, bir hastalığına adını veren ve 8 Mart 1948’de vefat eden Profesör Doktor Hulusi Behçet’i rahmetle andığına, bir hafta sonra kutlanacak olan 14 Mart Tıp Bayramı vesilesiyle coronavirüse karşı mücadele eden tüm sağlık camiasına şükranlarını sunduğuna, milletin Miraç Kandili’ni kutladığına ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ülkemizde dermatolojinin öncüsü olan Profesör Doktor Hulusi Behçet, 8 Mart 1948’de vefat etti. Kendi adını verdiği ve bir kan damarı enflamasyonu olan Behçet hastalığını ilk kez tarif eden bilim insanıdır. Hulusi Behçet Hoca gibi Türk tıbbının öncülüğünü yapan bilim insanlarını saygı ve rahmetle anıyorum.

Bu hafta sonu kutlayacağımız 14 Mart Tıp Bayramı vesilesiyle bir yıldır gecesini gündüzüne katarak coronavirüse karşı mücadele eden hekim meslektaşlarıma ve tüm sağlık camiasına şükranlarımı sunuyorum. Ayrıca, milletimizin mübarek Miraç Kandili’ni kutluyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

15.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, AKP iktidarında, Bakan sürekli değişse de Millî Eğitim Bakanlığının yaradığı işin yandaş sendika üyelerine makamlar tahsis etmek olduğuna, Edirne ili Keşan ilçesinde salgının patlamış olmasından dolayı okulların kapatıldığına, iktidarın eğitimden sağlığa, tarımdan ekonomiye ülkeye zarardan başka verebileceği bir şey kalmadığına ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Uzaktan eğitimi beceremeyen Millî Eğitim Bakanlığı, yüz yüze eğitime geçme kararını açıkladı. İyi de siz pandemi başlamadan önce bile yüz yüze eğitimde de beceriksiz ve başarısızdınız. Millî eğitimde başarılı olduğunuz tek bir iş yok. AKP iktidarında başındaki Bakan sürekli değişse bile Millî Eğitim Bakanlığı bir işe yarıyor, o da yandaş sendika üyelerine makamlar tahsis etmek. Makamlarına liyakatle gelmeyenlerin de bir işi becermesi, sorun çözmesi beklenemez. Şimdi okulları açtınız, öğretmenlere aşı yapılmadı. Öyle televizyon ekranlarında Bakanın aşı olmasıyla bu işler olmuyor.

Bakınız, Keşan ilçemizde okullar kapatıldı. Neden? Çünkü salgın patlamış durumda; tıpkı AKP’nin millî eğitim politikası gibi, tarım politikası gibi, pandemi politikaları gibi. Sonuç olarak iktidar ve mahdumlarının eğitimden sağlığa, tarımdan ekonomiye ülkemize zarardan başka verebileceği bir şey kalmamıştır.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

16.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Mardin ili Yeşilli İlçe Belediye Başkanlığınca 500 riskli konut tespiti yapılarak güzel bir dönüşüm projesiyle, yerel mimarisiyle, ulaşım yollarıyla, yeni ticaret ve konut alanları inşa edeceklerinin ve vatandaşın mağdur olmayacağının söylendiğine, gelen bilgiye göre yer gösterilmediği için konutlarda yaşayanlar olduğu hâlde evlerin yıkılmaya başlandığına, vatandaşların talepleri göz önüne alınarak çözüm üretilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Mardin’in Yeşilli İlçe Belediye Başkanlığı 500 riskli konut tespiti yapmıştır. “Bu alanda yerinde dönüşümle evleri yeniden inşa edeceğiz; Mardin’in en güzel ilçesinde, bu ilçenin de tam kalbinde güzel bir dönüşüm projesiyle, yerel mimarisiyle, ulaşım yollarıyla, yeni ticaret ve konut alanlarıyla inşa edeceğiz. Vatandaşlarımız mağdur olmayacak.” açıklamasında bulunmuştu. Ancak o bölgedeki muhtarlardan ve vatandaşlardan bize gelen bilgiye göre vatandaşlara yer gösterilmediği için konutların içerisinde yaşayanlar olduğu hâlde eşyaları bulunan evlerin dahi yıkılmaya başlandığı yönünde. Riskli alanların dönüştürülmesine, yerlerinin mimari yapıya uygun yeniden yapılanmasına karşı değiliz ancak vatandaşlarımızın mağdur edilmemesi, kimsenin zorla evden çıkarılmaması gerekiyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Mardin Valiliği, Yeşilli Kaymakamlığı ve ilçe belediyesi yetkililerine buradan sesleniyoruz: Vatandaşların taleplerini göz önüne alarak beraber çözüm üretin diyoruz.

BAŞKAN – Sayın Özsoy…

17.- İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoy’un, Miraç Kandili’nin bütün İslam âlemine ve insanlığa huzur, adalet, barış, birlik ve beraberlik getirmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ettiğine ilişkin açıklaması

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bu gece sevgili Peygamber’imize ilahî bir lütuf ve ihsan olarak yaşatılan mukaddes bir yolculuğun ve manevi bir yükselişin ifadesi olan Miraç’ın seneidevriyesi. Ülkemizde, gönül coğrafyamızda ve dünyanın dört bir köşesinde yaşayan bütün Müslümanların Leyle-i Miraç’ını tebrik ediyorum. Yüce Rabb’imize açılan ellerin, yakaran dillerin, dua ve niyetlerin hepsinin bu gece Rabb’imiz tarafından kabul edilmesini diliyorum. Başta vatanımız olmak üzere bütün İslam âlemine ve insanlığa bu mübarek gecenin huzur, adalet, barış, birlik ve beraberlik getirmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyor; yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gündoğdu…

18.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu’nun, Türk-İslam âleminin Miraç Kandili’ni kutladığına, İstiklal Marşı’nın kabulünün 100’üncü yılını kutlarken İstiklal Marşı’nın yazarı millî şair Mehmet Akif Ersoy’u ve tüm şehitleri rahmetle andığına ilişkin açıklaması

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

12 Mart 1921 tarihinden bu yana bağımsızlığımızın temsili İstiklal Marşı’mız yüreklerden ve dillerden düşmeyen bir kahramanlığın destanıdır; toprakları şehitlerimizin kanıyla yeşermiş bu vatanda aziz milletimizin cesareti ve imanıyla kazanılmış kutlu bir zaferdir. Türk milletinin beka mücadelesi olan Kurtuluş Savaşı, ülkemizi emperyalist düşlerle boyunduruk altına almak isteyen dış güçlere karşı tek vücut hâlinde kenetlenerek verdiği destansı mücadelenin sonucudur. Bu vesileyle, İstiklal Marşı’mızın yazarı millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u ve tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, İstiklal Marşı’mızın kabulünün 100’üncü yılını kutluyorum. Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.

Bu vesileyle, milletimizin ve Türk-İslam âleminin Miraç Kandili’ni kutluyor, bu mübarek gecenin ülkemize ve tüm insanlığa sağlık ve huzur getirmesini niyaz ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Altaca Kayışoğlu…

19.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, taşıyıcı esnafının takograftan konaklama sorununa, vergiden otoyolu ücretine, artan giderlerine kadar yaşadıkları sorunların yanında, yük boşaltmayla ilgili mevzuatın olmadığı ve bu nedenle uzun süren beklemeler nedeniyle mağduriyet yaşadıklarını anlattıklarına, çiftçilerin küçükbaş hayvancılıkta zaten cüzi olan desteğin otlayan hayvanların kulaklıkları düşünce ya da on yıl geçince kesildiğini dile getirdiklerine ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Geçen hafta Karacabey ilçemizde Taşıyıcılar Kooperatifi ve Ziraat Odasını ziyaret ettim. Taşıyıcı esnafının takograf, konaklama sorunu; lastiğinden mazotuna, vergisinden otoyolu ücretine artan giderleri gibi yaşadıkları sorunları çokça dile getirdik. Diğer yandan, başka bir sorunlarını daha dile getirdiler: Taşımacılıkla ilgili, yükleme ve taşıma konusunda yasal düzenlemeler olduğu hâlde yük boşaltmayla ilgili mevzuatın olmadığı ve bu nedenle esnafın bazen günler, haftalar süren beklemeler nedeniyle mağduriyet yaşadıklarını anlattılar.

Ziraat Odasında ise çiftçilerimiz, dile getirdiğimiz birçok sorunun yanında, küçükbaş hayvancılıkta zaten cüzi olan desteğin otlayan hayvanların kulaklıkları düşünce ya da on yıl geçince kesildiğini dile getirdiler. Çözüm talebinde bulunmadılar çünkü AKP’nin hiç sorunlarını çözeceğini düşünmüyorlar; bizim iktidar olup çözmemizi istediler.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Ekinci…

20.- Sivas Milletvekili Semiha Ekinci’nin, Miraç Kandili’nin bütün İslam âlemine sağlık, huzur, mutluluk getirmesini temenni ettiğine, 8 Mart günü yapılan AK PARTİ Kadın Kolları 6’ncı Olağan Büyük Kongresi’nde Başkan seçilen Düzce Milletvekili Ayşe Keşir’e başarılar dilediğine, İstiklal Marşı’nın kabulünün 100’üncü yılında Mehmet Akif Ersoy’u bir kez daha minnetle andığına ilişkin açıklaması

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Teşekkür ediyorum Kıymetli Başkanım.

Bugün gece idrak edeceğimiz Leyle-i Miraç’ın İslam âlemine, aziz milletimize ve aziz Sivaslı hemşehrilerimize sağlık, huzur, mutluluk getirmesini temenni ediyorum.

8 Mart günü yapmış olduğumuz AK PARTİ Kadın Kolları 6’ncı Olağan Büyük Kongresi’nde görevi devreden ve birlikte çalışmaktan büyük onur ve gurur duyduğum Lütfiye Selva Çam Başkanıma teşekkürlerimi sunuyorum; göreve gelen Düzce Milletvekilimiz Sayın Ayşe Keşir Başkanımıza da başarılar diliyorum.

Ayrıca, İstiklal Marşı’nın kabulünün 100’üncü yılında merhum Akif’i bir kez daha minnetle, şükranla anıyor ve onun söylediği gibi, Rabb’im bu millete bir daha İstiklal Marşı yazmayı nasip etmesin diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Hancıoğlu…

21.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, salgın döneminin en mağdur kesimlerinden birinin halk eğitim merkezlerinde ders veren usta öğreticiler olduğuna, kadroları olmadığı için sosyal güvencelerinin de olmadığına, 90 bin usta öğreticiyi özlük ve mali haklar bakımından insani ve çağdaş koşullara kavuşturmanın sosyal devletin asli görevi olması gerektiğine ilişkin açıklaması

NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Salgın döneminin sosyoekonomik bedelini en ağır ödeyen kesimlerden biri hiç şüphesiz halk eğitim merkezi kurslarında çalıştırılan usta öğreticilerimizdir. Kurslar aylarca kapalı kaldığından birçok öğreticimiz evlerine ekmek götürememiştir. Kadroları olmadığından hiçbir sosyal güvenceleri de yoktu. Yılda ortalama altı yedi ay, en fazla on ay çalışmaktadırlar. Tatil günleri ücretlendirme dışı olduğundan sigorta primleri de yarı oranda yatırılır. Bir dönem içinde yatırılan sigorta primi yüz yirmi günü bulmadığından genel sağlık sigortası haklarından da mahrum kalmaktadırlar. 90 bin kişilik bu halk eğitimi ordumuzu özlük ve mali haklar bakımından insani ve çağdaş koşullara kavuşturmak sosyal devletin asli görevi olmalıdır. İktidarı bu konuda gerekli duyarlılığı göstermeye davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İYİ PARTİ Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan.

Buyurunuz Sayın Başkan.

22.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Miraç Kandili’nin tüm İslam âleminde hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ettiğine, Sözcü televizyonunun belgelerini eksiksiz tamamlamasına rağmen üç yüz yetmiş yedi gündür RTÜK’ten onay beklediğine, Irak Kürt bölgesel yönetiminin Irak’ı ziyaret eden Papa için bastırdığı pullardan birindeki haritada Hatay ilinden Kars iline kadar Türkiye’nin birçok ilini sözde Kürdistana dâhil ettiğine, bu küstahlığı şiddetle kınadığına, bunu bir hata olarak gören Türk Dışişlerinin sınıfta kaldığına, ülkenin bölünmez bir bütün olduğuna, Nevşehir ilinde çiftçilerin depolarda çürümeye yüz tutan ve 1 liraya mal ettikleri patatesi 40 kuruşa vermek istediğine, bu konuda Hükûmetin bir çözüm önerisi olup olmadığını sorduğuna, Ürgüp ve Göreme’de İmar Barışı Yasası’nın geçici 16’ncı maddesine göre imar kayıt belgesi alan ev, otel ve bağ evlerinin yıkılmaya başlandığına, yıkımların derhâl durdurulması gerektiğine, Kapadokya’yı bölge halkının koruyacağına ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Miraç Kandili’ni idrak ediyoruz, mübarek olsun. Aziz milletimizin ve tüm İslam âleminin kandilini tebrik ediyorum, hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Allah’ın rahmet ve mağfiret yağdırdığı bu mübarek gecede tüm vatandaşlarımıza huzur ve refah diliyorum.

Sözcü televizyonu, başvurusunu yapmasına rağmen, tüm belgelerini eksiksiz tamamlamasına rağmen yayın hayatına hâlâ başlayamadı. Müracaat da sadece logo değişikliğiyle ilgiliydi yani herhangi bir yeni kanal müracaatı değil, logo değişikliği. Tam üç yüz yetmiş yedi gündür RTÜK’ten onay bekliyor Sözcü TV. Üç yüz yetmiş yedi gün, bir yıldan fazla.

Şimdi, buradan sormak istiyorum: Sözcü’nün bu onayı bir yıldan uzun bir zamandır neden bekletiliyor, sebep ne yani bir gerekçe var mı? Daha önce “Sayın Cumhurbaşkanının talimatını emir telakki ediyoruz.” diyen RTÜK Başkanı bu konuda bir talimat mı aldı yani “Böyle bir onay vermeyin.” mi dedi? Bunu öğrenmek istiyoruz. RTÜK devletin kurumu mudur yoksa sarayın ekran bekçiliğine mi soyundu? Bunun da açıklığa kavuşması lazım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Erdoğan’ın davetlisi olarak Cumhurbaşkanlığı sarayının da ilk konuğu olan Papa, Irak’ı ilk defa ziyaret etti. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi, bu ziyaret anısına, Katoliklerin ruhani lideri Papa için 6 farklı hatıra pulu bastırdı. Bu pul bir iki gündür basında, sosyal medyada dönüyor. Belki etkilenirsiniz diye siz bir daha bir görün istiyorum. Pullardan birinde asla kabul edemeyeceğimiz bir haritaya yer verildi. Harita Hatay’dan Kars’a kadar Türkiye’nin birçok ilini sözde Kürdistan’a dâhil ediyor. Yapılan bu alçaklık ve küstahlığı şiddetle kınıyorum. Barzani bir kez daha tüm dünyaya terör örgütünün, PKK’nın propagandasını yapmıştır. Üzülerek görüyoruz ki Türk Dışişleri bu konuda sınıfta kaldı. Hükûmet bugün bu konuda hiç tatmin etmeyen bir açıklama yaptı -açıklamayı gelirken okudum- “Irak Kürt Bölgesel Yönetimi makamlarından bu vahim hatanın derhâl düzeltilmesine yönelik gerekli açıklamanın bir an önce ve net bir şekilde yapılmasını bekliyoruz.” dedi. Dışişleri bunu bir hata olarak görüyor. Belki sizden de bundan daha fazlasını beklemek hata olur. Kongrenize davet ettiğiniz ve başına konfetiler yağdırdığınız eski dostunuz Barzani’ye karşı hiçbir şey söylemeyecek misiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Barzani’nin bu küstah meydan okumasına Türk devleti sessiz mi kalacak, görmezden mi gelecek? Muhalefetin her sözüne anında cevap veren İletişim Başkanını, konu vatan olunca burada neden göremiyoruz? Bir sessizliğe gömüldü İletişim Başkanı. Hükûmet nerede, bilmiyoruz ama biz İYİ PARTİ olarak buradayız. Kimse hayal kurmasın. Türkiye, 783 bin kilometrekarelik, her bir karışı şehit kanıyla sulanmış bu vatan toprağıyla bölünmez bir bütündür. Bayrağı, vatanı ve milletiyle teröre ve bölücülere karşı yekvücut dimdik ayaktadır; öyle olmaya da devam edecektir.

Son olarak Nevşehir’den söz etmek istiyorum. Nevşehir’de binlerce ton patates alıcı bekliyor. Depolardaki patates artık çürümeye yüz tuttu, bir ay içinde satılmazsa çöpe dökülmek üzere. Çiftçimiz 1 liraya mal ettiği patatesi 40 kuruşa vermek istiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Eğer alıcı bulamazlarsa bu yıl ekmeyecek ve geçim sıkıntısı başlayacak. Seneye de -eğer bu patatesler elde kalırsa- aynı geçtiğimiz yıl olduğu gibi patates ve soğan tanzim satış noktaları açmak zorunda kalabilirsiniz. Hükûmete sormak istiyorum: Bu konuda bir çözüm öneriniz var mı? Çözümünüz yoksa söylüyorum, devlet, halkının ürettiği patatesi acilen satın almalıdır, satın alıp ihtiyacı olan fakir fukaraya da dağıtmalıdır. Devlet, sosyal devlet olmanın gereğini böyle yerine getirecektir.

İmar barışı yasasının geçici 16’ncı maddesiyle para yatırmak suretiyle imar barışından yararlanan yapıların önceden verilmiş yıkım kararları ile para cezalarının kaldırılacağı yasalaştırıldı. Oturma ruhsatı yerine geçen imar kayıt belgesi verildi. Buna rağmen Ürgüp ve Göreme’de yasal hâle gelmiş evler, oteller, bağ evleri yıkılmaktadır. Bölge halkı, ekonomik krizin ve salgının sebebiyet verdiği sıkıntılarla uğraşmaktan yorulmuşken bir de bu yüzden mağdur edilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bu uygulama bir zulüm değil de nedir? Bu yıkımlar derhâl durdurulmalıdır. Kapadokya bölgesi, bölge halkının ekmek teknesidir. Şimdiye kadar bölge halkı korumuştur, bundan sonra da bölge halkı koruyacaktır Kapadokya’yı.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Erkan Akçay.

Buyurunuz Sayın Başkan.

23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, tüm İslam âleminin Miraç Kandili’ni tebrik ettiğine, 8-14 Mart haftasının ülkede Bilim ve Teknoloji Haftası olarak kutlandığına, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.” sözüyle yüz yıl önce milletin istikbaline ışık tuttuğuna, bilim ve teknolojiyi insan haysiyetine yakışır bir biçimde ülkenin ve insanlığın yararına uygun hâle getirmek mecburiyetinde olunduğuna, ülkenin 2023, 2051, 2071 hedeflerine bilimde, teknikte, sanatta, sporda ve bütün alanlarda öncü ülke olarak emin adımlarla yürüyeceğine inandıklarına, Batman ili Sason ilçesine bağlı Gürgenli köyünde öğrencileri ve tekstil işçilerini taşıyan servis aracının yaklaşık 300 metreden uçuruma yuvarlanması nedeniyle hayatını kaybeden 2 öğrenciye Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediklerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün, millet olarak, İslam âlemi olarak Miraç Kandili’ni idrak ediyoruz. Miraç, Hak yolunda bir yolculuktur. Aynı zamanda tefrikaya karşı birliğe, bozgunculuğa karşı beraberliğe, nefrete karşı bağışlamaya, acziyete karşı da kudrete bir yolculuktur. Bu kutlu yolculuğun milletimizi esenliğe, huzura, rahmete, berekete ve inkişafa ulaştırmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyor, aziz milletimizin ve İslam âleminin Miraç Kandili’ni tebrik ediyorum.

Sayın Başkan, 8-14 Mart tarihleri arası ülkemizde her yıl Bilim ve Teknoloji Haftası olarak kutlanmaktadır. Tarihsel süreç içerisinde bilgi ve tekniğin aynı düzlemde birleştirilmesi insanlık yararına önemli bir tarihî dönemeç olmuştur. Bu süreçte bilim tarafından belirlenen ilke ve esaslar teknoloji vasıtasıyla ileri seviyelere taşınmıştır. İnsanlık tarihi bilimin müspet amacından saptırılması ve teknolojinin hedeflerinin yozlaşması nedeniyle kötü olay ve olgulara sahne olsa da günümüz bilim ve teknolojinin ışığında şekillenmiştir.

Mehmet Akif Ersoy Batı’nın bilim ve teknolojideki Darwinist, ırkçı, sömürgeci, emperyal aymazlığını “Garp'ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar.” sözleriyle tescil etmiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.” sözüyle yüz yıl önce milletimizin istikbaline ışık tutmuş, rotasını çizmiştir.

Çağımızın bilim ve teknoloji çağı olduğu bir gerçektir. Bilim ve teknolojideki son atılımlar içtimai hayatımızın her alanını kuşatmıştır. Bu gerçeğin farkında olmak, bilim ve teknolojiyi insan haysiyetine yakışır bir biçimde ülkemizin ve insanlığın yararına uygun hâle getirmek mecburiyetindeyiz. Çağımızın bilimsel ve teknik gelişmelerini çok iyi takip etmeli, bu alanlarda öncü ülke olmalıyız. Bilimsel gelişmelerle çığır açarken Türk kültürünün insanı merkeze alan perspektifini düstur edinmeliyiz. Bağrında nice deha ve mucit potansiyeli ve donanımı barındıran ülkemizde gençlerimizi teşvik etmeli, beyin göçünü engelleyecek politikaları hayata geçirmeliyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bugün itibarıyla üniversite-sanayi iş birliği, AR-GE çalışmaları, teknoparklar ve çok sayıda resmî ve özel şirket ve kurumların aldığı mesafe gurur vericidir. Açıklıkla ifade edebilirim ki Türkiye kaybolan yıllarını telafi etmektedir. İnanıyoruz ki Türkiye, 2023, 2051, 2071, “büyük ülke Türkiye” hedeflerine bilimde, teknikte, sanatta, sporda ve bütün alanlarda öncü ülke olarak emin adımlarla yürüyecektir.

Sayın Başkan, Batman’ın Sason ilçesine bağlı Gürgenli köyü mevkisinde öğrencileri ve tekstil işçilerini taşıyan servis aracının yaklaşık 300 metreden uçuruma yuvarlanması nedeniyle 2 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 27 vatandaşımız yaralanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Hayatını kaybeden öğrenci kardeşlerimiz Selim Barlık ve Yasemin Barlık’a Allah’tan rahmet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Meral Danış Beştaş.

Buyurunuz Sayın Başkan.

24.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Miraç Kandili’nin ülkede ve dünyada barışa, kardeşliğe ve eşitliğe vesile olmasını dilediğine, Batman ili Sason ilçesinde meydana gelen trafik kazasında yaşamını kaybeden öğrencilerin ailelerine başsağlığı dilediğine, Selahattin Demirtaş’ın annesine ilişkin çok ağır, ağza alınamayacak paylaşım yapanların cesareti iktidar politikalarından aldığını gayet iyi bildiklerine, iktidar ve yandaşı değilseniz her türlü hakarete ve suçlamaya maruz kalabileceğiniz duruma gelindiğine, işverenden 200 lira alacağını isteyen çocuk işçinin beş saat işkence gördüğüne, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin 2021 yılının şubat ayında 7’si kadın, 4’ü çocuk, 5’i göçmen olmak üzere en az 138 işçinin çalışırken yaşamını yitirdiğini duyurduğuna, işverenlere cezai yaptırım uygulanmadığı müddetçe çözümün mümkün olmadığına, Mecliste milletvekillerinin odalarına gönderilen ve Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal adına yazılan kitapta DEP, HEP, HADEP, CHP ve HDP’ye yönelik beyin yakan tespitler olduğuna, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Resmî Gazete’de yayımlanan karara göre Türkiye Varlık Fonu Genel Müdürlüğüne Kartal İmam Hatip Lisesi mezunu Selim Arda Ermut’un atanmasına ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Evet, bugün Miraç Kandili. Ben de bütün Müslüman âleminin Miraç Kandili’ni kutluyorum, mübarek olsun. Miraç Kandili’nin ülkemizde ve dünyada barışa, kardeşliğe ve eşitliğe vesile olmasını diliyorum.

Yine, Batman Sason’da olan trafik kazasında yaşamını kaybeden öğrencilerin ailelerine başsağlığı diliyorum, yaralılara acil şifa diliyorum.

Sayın Başkan, sevgili Selahattin Demirtaş’ın annesine ilişkin çok ağır, asla ağza alınamayacak, “İnsanım.” diyen hiç kimsenin telaffuz edemeyeceği, alçakça, adice bir paylaşımla karşı karşıyayız. Bu kutuplaştırma ve nefret ikliminde, maalesef, büyük bir dejenerasyon da beraberinde geliyor. Akıl almaz bir rezillik… Ve laf konuşanların, bu sözleri söyleyenlerin cesareti kimden aldığını, iktidar politikalarından aldığını da gayet iyi biliyoruz. Annelere hakaret, kadınlara hakaret sınır tanımadan devam ediyor. Mesela geçtiğimiz yıllarda Esra Erdoğan’a hakaret edildi, bu suçu işleyen derhâl tespit edildi ve tutuklandı. Akabinde, bu şahıs Cumhurbaşkanına hakaretten bir yıl dokuz ay yirmi beş gün hapse mahkûm edildi. “Niye edildi?” demiyorum, sadece olayı anlatıyorum, ayrım olmamalı diyorum. İçişleri Bakanının annesine hakaret eden hakeza aynen; öyle ki, İçişleri Bakanı, hakaret eden kişinin tutuklanması için elinden geleni yaptı; Adalet Bakanı, attığı “tweet”lerle yargılamanın seyrine dair yanıtlar verdi. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturması kapsamında şüpheli hakkında kamu görevlisine görevinden dolayı alenen hakaret suçundan bir yıl iki aydan iki yıl dört aya kadar hapis istemiyle iddianame hazırlandı.

Daha geçenlerde, mevkidaşımız Özlem Zengin’e hakaret edildi, hakaret eden şahıs derhâl tespit edildi ve tutuklandı.

Peki, sevgili Demirtaş’ın annesine yapılan bu alçakça hakarete karşı neden bir açıklama ve işlem yok, onun annesi anne değil mi? Bu ülkede bütün anneler ve bütün kadınlar bu saygıyı, bu onuru hak etmiyor mu? Yani, bu konuda açıkça Demirtaş’ın avukatları yargıya suç duyurusunda da bulundular.

Yine, Pervin Buldan Eş Başkanımıza yönelik “tweet” atanlara yönelik de hiçbir işlem yapılmadı suç duyurularına rağmen. Yani, öyle bir duruma geldik ki iktidar ve yandaşı değilseniz her türlü hakarete ve suçlamaya, küfre maruz kalabilirsiniz ve bu, kutuplaştırmanın ne kadar tehlikeli bir yere gittiğini gösteriyor. Yani, hakaret, küfür ya da kötü söz sadece iktidara dokununca mı, değince mi canları yanıyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yani, bu koruma ve kollama derhâl son bulmalı ve sevgili Selahattin Demirtaş’ın annesine bu alçakça saldırıyı yapan şahsın ortalıkta dolaşması derhâl engellenmeli ve tutuklanmalıdır.

Sayın Başkan, işçiye 200 TL için işkence yapıldı geçenlerde. İşverenden 200 lira alacağını isteyen çocuk işçi, beş saat işkence gördü. Afyonkarahisar’da 16 yaşındaki çocuk işçi Şükrü Can K. bir süre yanlarında çalışıp ayrıldığı işveren A.A. ve A.S.’den 200 lira alacağını isteyince önce pazarda çalıştırıldı, sonra da beş saat işkenceye maruz kaldı; bu, bütün kamuoyunda da büyük bir dehşetle karşılandı ve açıkçası çocuklar, büyük bir canilikle baş başa; sadece bu, yansıyan bölümü. Hani çocuk işçiler için farkındalık yaratılacaktı? Bunlar sadece yazıya dökülen sözler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi 2 Mart 2021 tarihinde yaptığı açıklamayla 2021 yılının şubat ayında 7’si kadın, 4’ü çocuk, 5’i göçmen olmak üzere en az 138 işçinin çalışırken yaşamını yitirdiğini duyurdu. İş cinayetlerinde vebal, bu iktidarın sırtındadır. İşverenlere cezai yaptırım uygulanmadığı müddetçe iş cinayetlerinin çözümü mümkün değildir. İvedi çalışmaların yapılması gerekiyor.

Sayın Başkan, diğer bir mesele, odalarımıza dağıtılan -kitap diyemeyeceğim- bir müsvedde, bir çöp. Getirmedim, reklamını yapmak istemiyorum bu kitabın. Açıkçası, şu Meclis çatısı altında siyaset yapıyoruz, hepimiz konuşuyoruz; her parti diğer partiye karşı düşüncelerini söyleyebilir, eleştirilerini söyleyebilir, kürsüden sözlerini söyleyebilir ancak son yıllarda etik dışı birçok yöntem bir arada devreye girmeye başladı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - İktidar partisinden bir vatandaş, çıkıp seçmenimize bela okuyor; ortağı, her gün “Kapatalım.” diye kampanya yapıyor; seçmene “haşere” deniyor ve bu konuya iktidar partisinin sözcüleri de dâhil oluyor. Bütün kanallarda biz konuşuluyoruz ama biz yokuz. Şimdi de Meclisteki odalarımıza gönderilen ve Maraş Vekili Habibe Öçal adına yazılan kitapta DEP, HEP, HADEP, CHP ve partimize yönelik akla ziyan iftiralar ve beyin yakan tespitler var gerçekten. Mesela gizli tanıkların, itirafçıların ifadeleri esas alınarak “İşte, HDP şöyledir, HDP böyledir.” deniyor. HDP’nin Nevroz gibi kültürel değerlere sahip çıkması, kadınların özgürleştirilmesi ve feminizm konusundaki görüşleri, PKK’ye bir meşruiyet algısı üretiyormuş! Bu mantığa göre dünya kadın hareketi de PKK’ye hizmet ediyor, dünyanın her yerindeki kadın hakları savunucuları!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yine, LGBT’lilere karşı saldırılara “transfobik” dediğimiz için saldıranları aşağıladığımız yazılmış, bu da başka beyin yakan bir tespit! Bu mantığa göre Nazilere “faşist” demek, onları kırabilirmiş, yani öyle demememiz lazım. Transfobiklere ne diyelim, “kuşsever” mi diyelim? Ne istiyorlar? Kusura bakmayın, biz faşiste faşist, transfobike transfobik, iftiracıya da iftiracı deriz.

Hazırladıkları müsvedde ayrı çirkin, yöntemleri ayrı çirkin. Soruyorum gerçekten daha ne kadar çirkinleşilecek? Bir sonraki hamlenizde vekillerimizin kapıları vurulup kaçılacak mı acaba, yani taş mı atılacak? Şu Meclis çatısı altında 12 Eylül cuntacılarına rahmet okutacak bir hâle geldiler yani o kitap çöpte, çöp dışında hiçbir yeri hak etmiyor. Bu yöntemlerden vazgeçin, bunlar hiç kimseyi etkilemiyor.

Sayın Başkan, son olarak Varlık Fonuna ilişkin de yeni bir karar var. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla bugün Resmî Gazete’de yayımlanan karara göre Türkiye Varlık Fonu Genel Müdürlüğüne, Bilal Erdoğan’ın Kartal İmam Hatip Lisesinden sınıf arkadaşı Selim Arda Ermut atandı. Şimdi önemli bir CV’si var, daha önce Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanlığını yürüttüğünü de biliyoruz, öncesinde birçok müdürlük pozisyonu var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayınız lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtikten sonra Yatırım Ofisi, Cumhurbaşkanlığı bünyesinde konumlandırıldıktan sonra, bu sefer Ofis Başkanlığına getirildi. Açıkçası şu anda dünyada iki şey çok önemli. Yani, nedir? Şunu söyleyeyim: Dünyada iki şey popüler, biri Amerika'daki garajlar, Apple, Google, Amazon hep oralarda kuruldu; ikincisi de Bilal’in sınıfı; herkes oradan çıkıyor, müdür oluyor bir kuruma. Gerçekten liyakat nerede, donanım, yeterlilik nerede? Kartal İmam Hatip Lisesinden Bilal Erdoğan’ın sınıf arkadaşı olarak mezun olmak yetiyor Varlık Fonu Başkanı olmak için, yani diğer memurların tek suçu, Bilal Erdoğan’ın sınıf arkadaşı olmamak mı? Bu ayrıcalığı reddediyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Özgür Özel.

Buyurunuz Sayın Başkan.

25.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, sözlerine Miraç Kandili’nin İslam âlemine ve dünyaya barış, huzur ve kardeşlik getirmesini ümit ettiğini belirterek başladığına, 10 Ekim katliamının mahkemesinde hayatını kaybedenlerden birinin babasının “Adalet istiyoruz.” demesi üzerine hâkimin o kişi salondan çıkarılmazsa yargılamayı sürdürmeyeceğini söylediğine, hâkimi kendisinin görevini nasıl yaptığını izlemekle sorumlu Hâkimler ve Savcılar Kurulunun dikkatine sunduklarına, Elâzığ ziyareti sırasında atanmayan öğretmenlerin 60 bin atama beklerken yapılan 20 bin atamanın yeterli olmadığını söylediklerine, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında “Ek dersli meslek elemanları” diye çalıştırılan 5 bin kişinin yaşadıkları sıkıntılara, Türkiye’deki rehberlerin meslek örgütlerinin on dört günlük kursla alan rehberliği yapanların mesleklerini tehdit ettiğini dile getirdiklerini Meclisin dikkatine sunduğuna, Afyonkarahisar ilinde 200 TL alacağını istediği için dövülen çocuk işçiye avukat desteği verdiklerine ve konuyu yakından takip ettiklerine, bir siyasetçiye, annesine küfür etmek yoluyla itibarsızlaştırma saldırısından biraz önce haberdar olduklarına ve üzüldüklerine, siyasetçilere, liderlere, onların annelerine karşı yapılan bu saldırılara karşı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün ve AK PARTİ temsilcilerinin bu vurdum duymaz tavrını kabullenemediklerine, bir milletvekilinin odalarına partileri hakkında kabul edemeyecekleri ifadeler olan bir kitap yolladığına, Parlamento çatısı altında böyle tahrik edici kitaplar yollamanın doğru olmadığına, Diyarbakır Annelerinin bir siyasi parti tarafından siyasete alet edilmesinden rahatsız olduğuna, Diyarbakır Anneleriyle ilgili Meclisin inisiyatif alması gerektiğine, PKK’nın elinde hâlen kamu görevlilerinin olduğuna, ayrıca Diyarbakır Annelerinin çocuklarıyla ilgili taleplerinin olduğuna, bu konuda bütün siyasi partilerin de kendi konumları gereği inisiyatif almaları gerektiğini düşündüklerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de sözlerime Miraç Kandili’ni kutlayarak ve tüm İslam âlemine, tüm dünyaya barış, huzur ve kardeşlik getirmesini ümit ederek başlamak isterim.

Sayın Başkan, bugün 10 Ekim katliamının mahkemesi sürüyor. O yargılamaya milletvekili arkadaşlarımız gittiler. Biraz önce kürsüden de bahsedildiği gibi korkunç bir tabloyla karşı karşıyayız. Hayatını kaybedenlerden 11’i, Cumhuriyet Halk Partisi Malatya Gençlik Kolları üyesiydi. O gece boyunca video çekerek geldiler, biz o videoları sonuna kadar izlemeye tahammül edemiyoruz, o kadar üzülüyoruz. Düşünün, onların anneleri, babaları adalet arıyorlar. Sanık sorgulanırken bir avukat, IŞİD militanlarının avukatı devamlı meseleyi provoke ederken, bir baba “Adalet istiyoruz.” diyor, bu kadar. Mahkemenin hâkimi, babayı atmaya çalışıyor, çıkaramayınca da içeri kendi gidiyor “Onu çıkarmazsanız yargılamayı sürdürmem.” diye. Acayip bir usul yaratıyor.

Şimdi, Soma davasında da çok yakından gördük, Ermenek’te gördük, tren faciasında gördük, hepsini de izliyoruz, bu ailelerin yürekleri yanıyor, biz dayanamıyoruz. Zaman zaman sanıklara karşı ağır şeyler de söyleyebilirler, ona bile tahammül etmek, onu bile yönetebilmek lazım. ”Adalet istiyoruz.” diyen babayı salondan çıkarmaya çalışmak nedir ya? Yani altına imza atacağın kararda “Türk milleti adına.” yazacak, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki bütün vatandaşlar adına adalet aranması, sana emanet edilmiş olacak, sen orada “Adalet arıyoruz.” diyen bir babayı dışarı atacaksın, IŞİD militanının provokatör avukatlarının şovuna seyirci kalacaksın! Bunu kabul etmemiz mümkün değil, kınıyoruz, davayı takip ediyoruz, daha yakından takip edeceğiz. O salonlarda kalabalık oluyoruz, çok daha kalabalık olacağız. Bunu kendisi ve kendisini soruşturmakla, kendisinin görevini nasıl yaptığını izlemekle sorumlu Hâkimler ve Savcılar Kurulunun dikkatine sunuyoruz.

Geçen hafta Elâzığ ziyaretim sırasında Elâzığ’da kendilerine “atanamayan öğretmenler” denen -oysaki suçu başkasına atıyorlar, sanki atanamayan öğretmenlerin bir kusuru varmış gibi- atanmayan öğretmenler. Kim atamıyor? AK PARTİ hükûmetleri atamıyor, AK PARTİ’nin Millî Eğitim Bakanı atamıyor, AK PARTİ’nin Genel Başkanı atamıyor. Bu arkadaşlar, bana bir dosya verdiler ve dediler ki “60 bin atama bekleniyordu, 20 bin atama yeterli değildir.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - İçeride sorunlarını anlatıyorlar, kendilerine bu dosyayı gündeme getireceğimi söylemiştim. Mutlaka tüm partilere de ulaşıyordur ama birer örneğini de vereceğiz. Gerçekten bu 60 bin atama talebinin arkasındayız ama yetmez, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bütün öğretmenleri atayacağımızı söyledik. Bu öğretmenlere “öğretmen adayı” demekten vazgeçsin millî eğitim bürokrasisi. Okulu bitirince öğretmen olursunuz, siz onları atamıyorsunuz diye onlar öğretmen adayı falan değiller, onların meslekleri öğretmenlik. Karşılığında para alamıyor olmaları, kadrolarının olmaması onların mesleklerini de ellerinden almaz.

Dün, yine, çok yaralı bir meslek grubu, Mecliste ziyaretimize geldi. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında “Ek dersli meslek elemanları” diye çalıştırılan 5 bin kişi var Sayın Başkan. Maaşları 2600 TL, 40 saat ve üzeri çalışıyorlar; 35 saatten gösteriliyor ki 40 saat üzerinde çalışanların hakları olmasın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İşsiz kalınca işsizlik sigortası alamıyorlar, işten atılınca kıdem tazminatı alamıyorlar, süt izni kullanamıyorlar, vefat izni kullanamıyorlar, hakları yeniliyor; bunu Sayın Genel Başkanımız geçen hafta grup toplantısında söyledi. 35 saati, 39 saat yapmışlar “devlet, asgari ücretin altında ödüyor” dedi diye üzerine çıkarmışlar. Bu ay sonunda yine altına düşecek; bakalım nasıl bir formül bulacaklar. Çok üzücü hikâyeler anlattılar. Mesela, çocuğunu emzirmek isteyen anneye izin verilmiyor, emzirmeye gidiyor diye de işten atılıyor. Bunları kabullenmemiz asla mümkün değil.

Bugünkü gündemimizdeki alan kılavuzluğu meselesiyle ilgili Türkiye’deki rehberlerin meslek örgütleri, Meclisimize sesleniyorlar -dün arkadaşlarımız da ifade etti- sayısız da e-mail alıyoruz, öğrencilerinki çok etkileyici -herkesle paylaşırım- diyor ki: “Özgür Ağabey, 4’üncü sınıf öğrencisiyim, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Turizm Fakültesi Seyahat İşletmeciliği ve Turizm Rehberliği bölümündeyim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …dört yıldır okuyoruz, rehber olacağız, İngilizce biliyoruz ama alan rehberliği diye bir şey var, on dört günlük kursla mesleğimizde yerimize geçiyorlar; mesleğimiz tehdit ediliyor.” 12 bin meslektaşı var turizm rehberlerinin ama yabancı dille ilgili getirilen kıstas… 310 mevcut alan kılavuzu var, 12 bin rehberin meslek alanına müdahale var, tecavüz var. Bir sürü öğrenci var, yakınmalar haklı, bu konuyu bir kez daha yüce Meclisin dikkatine sunuyorum.

Afyon’da dövülen, 200 TL hakkını aradığı için dövülen çocuk işçiye Afyon örgütümüzün, milletvekilimizin avukat desteği verdiğini ve bu konuyu yakından takip ettiğimizi ifade etmek isterim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biraz önce sayın mevkidaşımızın ifadelerinden yine bir siyasetçiye, annesine küfretmek yoluyla itibarsızlaştırma saldırısından, çirkinliğinden haberdar olduk ve üzüldük. Bütün partilerdeki siyasilere, yakınlarına yapılıyor. Aynı gecede Türkiye’nin dört bir yanından annesine videolarla küfrettirilmiş ve küfredenlerin hiçbirisi tutuklanmamış birisi olarak söylüyorum. Genel Başkanımıza, annesine küfredenin tutuklanmadığı ve sadece AK PARTİ’li siyasetçilere yapıldığında konunun ışık hızıyla ele alındığı, bizimkinde aylarca savsaklandığı, adresinde ifadelerin alındığı bir eşitsizlik var.

Ben Özlem Hanım’a yapılan muameleyi de kınadım, tutuklanmasını da doğru buluyorum. Recep Tayyip Erdoğan’ın kızına yapılanı da kınadım, tutuklanmasını da doğru buluyorum. Süleyman Soylu’nun annesine iftirayı da kınıyorum, tutuklanmasını doğru buluyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Siyasetçilere, liderlere, onların annelerine karşı yapıldığında da İçişleri Bakanının, Adalet Bakanının, AK PARTİ temsilcilerinin bu vurdumduymaz tavrını kabullenemiyoruz; bu, yanlış bir şey.

Bir de Sayın Başkan, şimdi, bir sayın milletvekili, odalara bir kitap yolluyor, kitapta partimiz hakkında da kabul edemeyeceğimiz ifadeler var. Bir kere siyasi etik olarak arkadaşlar, biz de AK PARTİ’ye dünyanın lafını söyleyen broşür, kitap basarız, vallahi odalarınıza da dağıttırırız ama doğru bir şey değil bu. Bu Parlamentoda bir başka siyasi partiye iftira, hakaret olan bir şeyi kendi milletvekillerinize götürün, o kitapla ilgili herkes kanuni hakkını da arar ama Parlamento çatısı altında birbirimizin odasına böyle tahrik edici şeyler yollamak doğru değil.

Son sözüm, Diyarbakır Anneleri’ne dair. Bu kitabı yazan arkadaş da o konuyla ilgili bir şeyler yapmaya çalıştığını söylüyor. Diyarbakır Anneleri’ne geçen hafta Diyarbakır ziyaretim sırasında gittim, bir gerçeklik vardı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Siyasi partilerin ayrı ayrı yaptıkları değerlendirmenin her birisine saygı duyuyorum. Diyarbakır Anneleri’nin bir siyasi parti tarafından siyasete alet edilmek ve onun dışındaki siyasi partilere karşı sürekli bir şekilde, siyasetin içinde dile getirilmesinden de hep rahatsız oldum, ziyaretimde de gittim. Kırk dakikadan fazla süren bir ziyarette de benim açımdan da geliştirici, oradaki annelerle de aramda da çok önemli saydığım diyaloglar geçti. Daha sonra, koşa koşa gelen bir haber kanalının, birtakım kişilerle yaptığı röportajlar, servis ettiği görüntüler… Ben, açıkça da söyledim, annelerden bizleri eleştirenler de oldu, onu da aldık başımızın üstüne koyduk ama çok önemli talepleri de oldu. Boynumuzun borcudur, Diyarbakır Anneleri’nin dinlenmesi, Diyarbakır Anneleri’yle ilgili Meclisin inisiyatif alması lazım, hangi siyasi partiden olunursa olunsun.

“Efendim, niye gitmiyorsunuz?” Sizin istediğiniz yere kimse siz dediniz diye gitmek zorunda değil ya da gittiniz “Neden geç gittiniz?” Sizin dediğiniz zamanda gitmek zorunda değil ama orada anneler var ve bir şey söylüyorlar, onları dinlemek lazım, onları duymak lazım, onlara evlat acısı yaşattırmamak lazım. Gara’dan sonra hepimiz kahrolduk. Bugüne kadar ölmemişlerdi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Siyaset, bir dönem inisiyatif almaya çalıştı, bazı kapılar kapandı. Daha sonra, seslerini duyurmaya başladıkları sırada bazı kapılar kapandı ama sonuçta orada evlatlarımız öldü. Terör örgütünün elinde, PKK’nın elinde kamu görevlileri var hâlen ve ayrıca Diyarbakır Anneleri’nin çocukları ve onların talepleri var, bu meseleyi hep beraber konuşabilmemiz lazım. Bu Parlamentonun kompozisyonu da buna son derece müsait, avantajlı bir kompozisyondur. Bu konuda bütün siyasi partilerin de kendi konumları gereği inisiyatif almaları gerektiğini de düşünüyoruz.

Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Muş.

Buyurunuz Sayın Başkan.

26.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, tüm İslam âleminin Miraç Kandili’ni kutladığına, yüz yıl önce 12 Mart 1921 tarihinde İstiklal Marşı’nın kabul edildiğine, Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle andığına, Papa’nın Irak ziyareti esnasında ortaya çıkan haritayı kesinlikle reddettiklerine, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın Twitter hesabından yaptığı açıklamanın siyaset diline yakışmadığına, bu konuda hassasiyet gösterilmesini özellikle istirham ettiğine, Arda Ermut’un Varlık Fonu Genel Müdürlüğüne atanmasına, Selahattin Demirtaş’ın annesine yapılanın herkesin sorunu olduğuna, bunu en şiddetli şekilde kınadıklarını ifade etmek istediğine, pek çok milletvekillinin, siyasi partinin broşürleri, fasikülleri, çalışmaları Meclise de milletvekili odalarına da gönderdiğine, o milletvekilinin fikri olduğuna, Diyarbakır Annelerini siyasete alet etmediklerine, bu söylemin kabul edilebilir bir şey olmadığına, o annelerin bir buçuk yıldır orada nöbette olduğuna ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Miraç Kandili, ben de tüm İslam âleminin ve buradaki milletvekillerimizin, milletimizin Miraç Kandili’ni kutluyorum, Cenab-ı Hak, bu gece yapacağımız duaları, ibadetlerimizi izzetidergâhında kabullerin en güzeliyle kabul etsin inşallah.

12 Mart 1921, İstiklal Marşı’nın kabulü; yaklaşık yüz yıl önce İstiklal Marşı’mız kabul edildi ve milletimizin verdiği mücadelenin o kelimelerle, o satırlarda o dizelerle belki de dünyada örneği olmayacak bir şekilde dile dökülüşüdür, yazıya dökülüşüdür İstiklal Marşı ve Âkif’in dediği gibi “Allah, bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın.” Bu vesileyle, merhum Mehmet Âkif’i ben de rahmetle, minnetle anıyorum ve üzerinden yüz yıl geçti, daha nice yüz yıllar inşallah Türkiye Cumhuriyeti geçirecektir gök kubbenin altında.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada, Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin Papa’nın ziyareti esnasında ortaya çıkan bir haritası söz konusu. Bunu kabul etmemiz mümkün değil, kesinlikle reddediyoruz. Bununla alakalı, Dışişleri Bakanlığımız gerekli açıklamayı ve izahatı istemiştir.

Irak’ın kuzeyinde bulunan yönetim, Türkiye Cumhuriyetini gayet iyi tanır, neler yapacağını da neler yaptığını da iradesinin ne olduğunu da iyi bilir, iyi tanır. Bu tip hayallerin peşinde, bu tip hülyaların peşinde koşmanın bedeli çok ağır olur, bunu buradan ifade etmek isterim. Burada şunu da özellikle belirtmekte fayda var, sadece orası değil, bu, biliyorsunuz, dört parça bir hayalleri var bunların, bu iş için de Türkiye'nin içerisinde uğraşanlar var, onları da gayet iyi biliyor milletimiz. Onlara da -bizim burada defaatle yaptığımız konuşmalar vardır- bu fırsatı asla tanımayacağız, asla vermeyeceğiz. Biz, bugün burada varız veya yokuz ama bu millet, bu fırsatı vermeyecek.

Şunu da ifade etmek isterim, Sayın Türkkan bu konuya değindi, bir açıklama da yaptı Twitter hesabından, bu açıklama, siyaset diline yakışan bir açıklama değil Sayın Türkkan. Şimdi, “Telefonlarına çıkmayan Amerikan Başkanı Joe Biden’a mektup yazar bu pulla.” diye bir açıklama… Bu dilin bize bir faydası yok, size de bir faydası yok. Bir kere, bir telefon görüşmesi olmadı, biz bir telefon açmadık Biden’a. Şimdi, bunu söylemenin sizin, Misakımillî’yle alakalı az önce göstermiş olduğunuz hassasiyetinize ne katkısı var?

Şimdi, eğer bu dili kullanmak istersek, ben mesela size mukabele edebilirim bu dille, size şöyle bir dil kullanırım mesela, hani Demirtaş’la bir kahvaltı planınız var ya, o zaman derim ki adam içeride, gidemiyorsunuz o zaman siz bu pulu kartpostalın üzerine yapıştırın, kahvaltının yeri ve saatini bildirin, Meral Akşener bu şekilde bu pulu değerlendirmiş olsun. Bizden bu şekilde mukabele görürsünüz. Peki, ne faydası olur? Bir faydası oldu mu? Olmadı, olmaz

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ya ne alaka?

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Alakaya çeyrek kala!

BAŞKAN – Buyurunuz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Dolayısıyla bu konuda hassasiyet göstermenizi özellikle istirham ediyorum. Bu işin içinde kimin olduğunu siz de iyi biliyorsunuz Türkiye'de, biz de iyi biliyoruz.

Sayın Başkan, ben bilmiyordum, burada az önce Sayın Beştaş dile getirdi, Demirtaş’ın annesine bir hakaret meselesi, bilmiyordum, şimdi duydum. Biz, annelerin hiçbirine, hiçbirine…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Bir hafta ya.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Değerli arkadaşlar orada homurdanmayın ya, Turan Bey. Ben yeni öğrendim, biz netiz bu konularda.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Geç kalmışsınız.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Dolayısıyla, bu konularda anneliğin ideolojisi olmaz, kimliği olmaz, siyaseti olmaz. Burada böyle bir şey varsa biz, bunu en şiddetli…

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Varsa!..

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Var, var.

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Varsa!..

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ben görmedim arkadaşlar.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Senin görmen gerekmiyor, İçişleri Bakanlığı…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Beştaş’ın beyanları üzerine konuşuyorum. En şiddetli şekilde kınarız, bunu reddederiz, bunu kabul etmeyiz. Fakat burada bir tutarsızlığı da dile getirmek isterim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Beştaş diyor ki: “Bu, iktidarın politikalarından kaynaklandı.” Şimdi, iktidarın politikalarından kaynaklanıyorsa bunlar… Şimdi, İçişleri Bakanımıza yapılan hakaretler ortada, diğer bakanlarımızın, Cumhurbaşkanımızın ailesine yapılan, ki keza bize yapılan hakaretler ortada…

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Bunların gereği yapılıyor hemen.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Şimdi, değerli milletvekilleri, bunu hiçbirimiz tasvip etmeyiz ama “Bu, iktidar politikaları…” derseniz o zaman iktidarın yöneticilerine, bakanlarına, Cumhurbaşkanına niye bu hakaretler yapılıyor? Şimdi, bakın, bununla alakalı…

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Hemen gereği yapılıyor, hemen tutuklanıyorlar.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Değerli arkadaşlar, müsaadenizle bırakın meramımı tamamlayım. Şimdi bununla alakalı ceza sistematiğimiz belli -bana da onlarca hakaret yapılmış, onlarca küfürler ediliyor. Bir kısmına dava açtım, yurt dışında- şimdi burada her milletvekilimiz bunu bilir. Bunu sağa sola çekmenin bir manası yok. Yargılama olduğu zaman tazminat davası açılıyor veya iki yılın altında kaldığı için adam tutuksuz yargılanıyor veya içeri girmiyor veya denetimli serbestlik oluyor vesaire. Şimdi, bununla alakalı irade ortaya koyacaksak yasal düzenlemeye ihtiyaç vardır. Hatta bizim bununla alakalı bir çalışmamız da vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ana muhalefetin temsilcileri bilir, bir düzenleme yapmıştık bu infazla alakalı o zaman o müzakerelerde konuşmuştuk. Dolayısıyla, bu, sadece Sayın Demirtaş’ın annesinin -annesine “sayın” diyorum, anneler kutsaldır bizim için- onun değil, bütün hepimizin sorunudur bunu en şiddetli şekilde kınadığımızı ifade etmek isterim.

Bu kitap meselesine arkadaşlar takılmışlar. Bakın, ben 2011’den beri buradayım, 2011’den beri pek çok milletvekillinin, siyasi partinin broşürleri, fasikülleri, çalışmaları Meclise de gönderildi, odalarımıza gönderildi -HDP Grubu da gönderdi, onların da milletvekillerinin çalışmaları gönderildi- dolayısıyla içeriğine katılırsınız katılmazsınız milletvekilinin fikirleridir bu, düşüncesidir bu. Ha, siz istemiyorsanız bundan sonra biz, milletvekillerimize söyleriz, size göndermezler, bize gönderirler, onu da ifade etmek isterim.

Arda Ermut… Bakın buna gerek yok Sayın Beştaş. “Arda Ermut, Kartal İmam-Hatip Lisesi mezunu, Varlık Fonunun başına geldi” diyor. Peki üniversitesini niye söylemiyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Söyleyeyim.

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Hangi üniversite mezunu? Bu, imam-hatip lisesi mi? Şimdi hakir görmek için “İmam-hatip lisesi mezunu, Varlık Fonunun başına geldi.” Üniversiteyi söylemiyor, o kadar detaylı araştırma yapmışsınız ki kariyeriyle alakalı, üniversitesini de görmüşsünüzdür. Mesela Boğaziçi Üniversitesi mezunu olduğunu söylemiyor, Türkiye’de dereceyle bu fakülteye girdiğini söylemiyor Sayın Beştaş. Yakışıyor mu bunlar bize?

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Boğaziçinden mezun başka yok mu?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Eleştiri yapacağınız yere, üniversitesini de söylesenize.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Boğaziçinden mezun başka yok mu?

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şimdi, değerli milletvekilleri, bir şeye daha değinmek isterim. Sayın Özel “Diyarbakır Anneleri’nin siyasete alet edilmesinden rahatsızım.” diyor ve bizi kastediyor. Bizim bir şeyi siyasete falan alet ettiğimiz yok. Üzerinden bir buçuk yıl geçmiş, bir buçuk yıldır bu insanlar feryat figan ediyorlar, HDP’nin önüne gidip “Çocuklarımızı bunlar kandırdı.” diyor, bu teşkilatlar marifetiyle dağa götürdüler diye orada eylem yapıyorlar. Bu insanlara “devletin ajanı” dediler, “Çocuklarınız burada yok.” dediler, oraya gidip insanların üzerine yürüdüler, yüzlerine tükürdüler, o insanları tahrik eder şekilde zafer işaretini o insanlara karşı yaptılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bunları dile getirdik, bunları kimse görmedi, bakın bunları kimse görmedi, yok sayıldı, dinlenilmedi bu insanlar. Şimdi bir buçuk yıl sonra gittiniz, gidebilirsiniz, bir buçuk yıl sonra gidin ama buradan kalkıp da bize “Bunu siz siyaset malzemesi yapıyorsunuz.” diyemezsiniz, böyle bir şey deme hakkınız, cüretiniz olamaz çünkü bir buçuk yıldır orada. O zaman birinci haftasında gitseydiniz, ikinci haftasında gitseydiniz. Siz bizden önce çıkıp bu meseleyle alakalı tepkinizi, tavrınızı ortaya koysaydınız. Değerli arkadaşlar, şimdi kalkıp da bize “Bu mesele siyasete alet ediliyor.” gibi bir şey söylemek son derece yanlıştır, bizim açımızdan kabul edilebilir bir şey değildir diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Türkkan…

27.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Mehmet Muş’un o gönderdiğim “tweet”le alakalı olarak rahatsız olduğunu müşahede ettim, doğrudur, rahatsız olmuştur ama Biden’a mektup yazma fikri benden kaynaklanmadı, Sayın Kalın, kendilerinin hâlâ Beyaz Saray tarafından aranmadığını, bunun da çeşitli nedenleri olduğunu, en önemli nedenin de kendisinin içeride bazı başka iç politikayla alakalı işlerinin olduğunu, o yüzden Biden’ın yakın bir zamanda arayacağını bekliyor. Yani aklıma o, Hakan Altun’un şarkısı geldi: “Telefonun başında bekliyorum.” Yani daha önce davet bekliyorduk, şimdi telefona fit olmaya başladık, Amerika’yla olan ilişkilerimiz bu aşamada.

Bunu beyan etmek için söylemiştim ama verdiği örnek talihsiz bir örnek. Biz mektup yazmayız, davet de etmeyiz ama biz, İmralı’ya adam gönderip pazarlık da yapmayız, MİT Başkanını da göndermeyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Biz Oslo’da oturup görüşmeler yapmayız. Önce “Yapan, şerefsizdir.” deyip de “Gönderdiysem ben gönderdim.” de demeyiz, biz onu da yapmayız, onu bir bilin istiyorum. Dolmabahçe’de mutabakat metni falan da imzalatamaz kimse bize, haberiniz olsun. Seçim zamanı durum sıkışık diye İmralı’dan mektup getirip onu da okutmayız, ondan da haberiniz olsun. Öcalan’ın talimatıyla okullardan Andımız’ı da kaldırmayız, burada “Andımız getirilsin.” deyip araştırma önergesi verdiğimizde “hayır” falan da demeyiz. “Öcalan’a ‘sayın’ demeyi yasak olmaktan çıkardık.” diye de övünmeyiz, onu da bir bilin istiyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Ağzına sağlık.

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

28.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Doğrusu, hangi üniversiteden mezun olduğunun bir önemi yok, ben başka bir şey söyledim. Önemli olan, Bilal Erdoğan’ın sınıf arkadaşı mı değil mi? Size birkaç tane daha veri vereyim. Binlerce, yüz binlerce üniversite mezununa sesleniyorum: Türkiye’de üniversiteden mezun olduğu gibi Başbakanlık Basın Müşaviri olan kaç kişi var acaba, kaç kişi bu şansa sahip olabiliyor? Yine, Türk Hava Yollarının üst düzey yönetimindeki 78 makamın hepsinde Kartal İmam Hatip Lisesi mezununun yer aldığı, geçenlerde ortaya çıkmıştı, buna da bir yanıt vermenizi isterim doğrusu. Yine, Bilal Erdoğan gibi 99’da mezun olan Arda Ermut, yönetim kurulu üyesi oluyor, yine aynı yıl mezun olan Abdülkerim Çay ve Ahmet Olmuştur, THY’de Genel Müdür Yardımcısı; Ebubekir Akgül, İnsan Kaynakları Başkanı pozisyonunda çalışıyor; 1993 mezunu Ogün Şanlıer de THY Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yapıyor, bu liste çok uzun yani.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bitiriyorum Başkanım.

Daha geçenlerde, Kâtip Çelebi Üniversitesi kadrosunda 27 kişi akraba çıkmadı mı? THY, resmen Kartal İmam Hatibin pilot iş yeri olarak şu anda bulunuyor. Yani mademki Boğaziçi Üniversitesinden mezun olmak bu kadar önemli, neden üniversite öğrencilerine karşı keskin nişancıları damlara yerleştiriyorsunuz, bu iktidar siz değil misiniz? Hakikaten, şu anda elimde uzun bir listesi var Kartal İmam Hatip Lisesinden mezun olanların. Biz, burada kamuoyunu aydınlatmak ve bu haksızlığa, bu eşitsizliğe karşı çıkmak için buradayız. Bu nedenle sorun üniversite değil; sorun, kimin kime yakın olduğu, Bilal’in arkadaşı olup olmadığı.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekillerinden azami derecede istifade ediyoruz.

Sayın Özel, buyurunuz efendim.

29.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, sadece iki tane tarih vereceğim. Ben başka bir şey söylüyorum, ben diyorum ki: Gelin, buradan sonra beş grup üzerimize düşeni yapalım.

Bakın, Gara’daki şehitlerin anneleri, babaları 26 Kasım 2015 günü Meclisteler. Cumhuriyet Halk Partisinden randevu alırlar, Adalet ve Kalkınma Partisinden randevu alamazlar. Bizimle görüştükleri, onlarla görüşemedikleri televizyon haberlerinde sabit. 29 Mayıs 2019’da gelirler, bizimle görüşürler, ben Sayın Naci Bostancı’yı ararım: “Böyle bir şey var.” O da yüksek hassasiyet gösterir: “Ya, olur mu öyle şey, görüşmemek? Mutlaka bir yoğunluğu vardır Grup Başkan Vekili arkadaşımızın.” “Şu arkadaştan randevu alamadılar.” dedim ama Mehmet Muş değildi. O da “Olur mu?” dedi, kendi kabul etti ve 29 Mayıs 2019 günü ailelerle yaptıkları görüşme… Ben ailelerin yanından telefon açarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben böyle şeylerde randevu vermek, gitmek, gelmek, inisiyatif almak ve “Bunun siyasi bir maliyeti olur mu, bedeli olur mu, bilmem ne...” bunları düşünerek siyaset yapan birisi değilim, Cumhuriyet Halk Partisinde de böyle düşünenler yok. Ama bir bakıyorsunuz, daha geçen haftaya kadar, ondan önceki haftaya kadar “Gittiniz mi?” “Gidemezsiniz.” Kaldı ki Diyarbakır İl Başkanımız gitmişti, Ankara Milletvekilimiz Ali Haydar Hakverdi gitmişti, ben o tarihten sonra ilk kez Diyarbakır’a gitmişim. İki hafta önceye kadar “Gidebilirler mi? Hayır, gidemezler.” diyorsunuz, salon balkon alkışlıyorsunuz. Gidiyoruz “Niye gittiniz?” “Geç gittiniz.” diyorsunuz, bilmem ne. Ben de size söylüyorum: 26 Kasım 2015’te ailelere randevu vermediniz, görüşemeden gittiler, televizyonlarda kaydı var. 29 Mayıs 2019’da da az daha görüşemiyorlardı ama Naci Hocanın -üst düzey- duyar duymaz randevu verdiğini de teyit etmeliyim, o zaman da görüşmüşlerdi.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.33

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.52

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Sayın Muş...

30.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Aslında usulde olmayan bir şey, bir daha tekrarlamamak üzere söz alıyorum. Aslında bir karışıklık oldu aradan önce, bizim de belki eksikliğimiz olmuş olabilir, siz de sisteme girmediğimiz için göremediniz tam. Ben Sayın Türkkan’ın açıklamalarına yönelik cevap hakkımızı kullanmak için söz isteyecektim, şimdi nasip oldu.

Sayın Türkkan açıklamalarında “İmralı’yla pazarlık yapmak” “adam göndermek” gibi bazı ithamlarda, iddialarda bulundu. Şimdi, biz kimseyle pazarlık yapmadık; Türkiye, PKK'nın tasfiyesi için ne gerekiyorsa yapmaya çalıştı yani çözüm süreciyle alakalı da aslında hedeflenen, PKK'nın tasfiyesiydi, tasfiyesi amaçlanıyordu. Terörden kurtulalım, insanlar fikirlerini meşru ve hukuk içerisinde kalmak kaydıyla siyasal anlamda dile getirsinler. O da meşru anlamda, meşru zeminde, hukuk içerisinde kalmak kaydıylaydı. Şimdi, bu ithamlara, bu ithamlarınıza yönelik size bazı hatırlatmalarda bulunabilirim. Şimdi, Genel Başkan Yardımcılarınız var sizlerin -isimlerini arzu ederseniz söylerim- 2 Genel Başkan Yardımcınız var, açıklamaları meşhurdur, isterseniz okurum da buradan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Şimdi, o açıklamaları görmezden gelip bize bu iddialarla yüklenmenizi doğru bulmayız.

Bakın, bir kere, “İYİ PARTİ, siyasal olarak HDP’yi nereye konumlandırıyorsunuz?” sorusuna, en tepe isim olarak Sayın Akşener “PKK'nın uzantısı olarak konumlandırıyoruz.” diyor; kendi açıklamaları. Şimdi, peki, PKK'nın siyasi uzantısı olarak konumlandırdığınız bir partinin 2014 adayı Sırrı Süreyya Önder “‘Şurada kiminle çalışacağız, kimi aday gösterelim?’ diye bize adam gönderiyorlardı.” diyor; size atfen söylüyor, bize söylemiyor bunları. Bu açıklamalarına yönelik İYİ PARTİ’den tek bir açıklama gelmedi.

Bakın, eğer bu partiyi siz PKK'nın siyasi uzantısı olarak görüyorsanız -öyle görüyorsunuz, ifadeniz o yönde- peki, içerideki eski Genel Başkanları dün size bir ton laf söyledi, “faşist” dedi İYİ PARTİ’ye, “ırkçı” dedi, şimdiki Genel Başkanları Pervin Buldan “korkaklar” dedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – PKK'nın siyasi uzantısı olarak tanımladığınız bu partinin Genel Başkanını Belediye Başkanınız ağaç dikim merasimine davet ediyor. O zaman, bir karar vereceksiniz; PKK’nın siyasi uzantısıysa niye bu ilişkileri geliştiriyorsunuz? Neden bu ilişkiye giriyorsunuz? Neden seçimleri kazanmak için onların desteğine ihtiyaç duyduğunuzu bu ortaya koyduğunuz fiillerle dile getiriyorsunuz? Sayın Türkkan bize bu kadar sert konuşuyorken “faşist” kelimesine “ırkçı” kelimesine, Pervin Buldan’ın “korkaklar” kelimesine tek kelime etmemişken… Sayın Akşener bugün çok sert bir konuşma yaptı grup toplantısında ama kendisinin isminin aynı karede anılmasıyla alakalı doğru bulmayan arkadaşlar olmuştur.

Peki, Sayın Genel Başkan, sizin fikriniz, kanaatiniz, zikriniz bu konuda nedir? Memnun musunuz siz bundan? Ne diyorsunuz? Şimdi, burada sessiz kalarak, hiçbir şey söylemeden kalkıp geçmişteki çalışmalardan dolayı veya yürütmek istediği, ulaşmak istediği bir meseleden dolayı AK PARTİ’yi itham etmek, ilzam etmek, dönüp dolaşıp onun etrafında müflis tüccar gibi aynı şeyleri açıp konuşmak aslında bir çaresizliğin ve kendini siyasal olarak konumlandıramamanın en büyük özelliğidir. Arzu ederlerse, kendi Genel Başkan Yardımcılarının açıklamalarını da buradan okuyabilirim. Gerek duymuyorum, Meclis kayıtlarına girmesinler, kendileri bilirler zaten.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Türkkan…

31.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Kısa bir cevapla toparlamak istiyorum.

Öncelikle, Sırrı Süreyya Önder’e hem kamuoyu nezdinde hem de bizzat kendisine ifade ettim: “Arkadaş, böyle bir kelime kullandığın zaman, böyle bir cümle kullandığın zaman kimin gönderildiğini de lütfen açıklayacaksın. Açıklamazsan da -kendisi de hayatta- müfterisin.” Yüzüne de söyledim, bizzat yüzüne de söyledim, basın yoluyla da söyledim.

Bu çözüm süreciyle alakalı da bir şey söyleyeceğim Sayın Muş. Silah bırakmadan çözüm süreci olmayacağını biz nasıl öğrendik biliyor musun? Bin şehitle öğrendik. Günah oldu ya, bin çocuk öldü. Yani sizin için çok basit anlatılabilir bu iş: “İşte biz denedik ama olmadı.” Ama bin şehit var, bunlara ne cevap vereceğiz, bir de bunu düşünmek lazım.

Teşekkür ediyorum, sağ olun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

32.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Genel Kuruldaki tartışmaların HDP üzerinde yapılmasını kabul etmediklerine, kimsenin uzantısı olmadıklarına, Genel Kurulu A Haber stüdyosuna çevirmeye kimsenin hakkı olmadığına, bir belediye başkanının Kadınlar Günü’nde 2 kadın lideri ağaç dikmeye çağırdığına, en büyük paydalarının kadın olmak olduğuna, bu ülkede kadın oldukları için ayrımcılığa maruz kaldıklarına ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Başkan, açıkçası, biz bu Genel Kurulda yapılan tartışmaların HDP üzerinden yapılmasını kabul etmiyoruz, kınıyoruz. HDP’li de olmak, HDP’nin yanında da olmak… Neticede, HDP’li seçmenler de büyük bir gururla ve onurla partilerine sahip çıkıyorlar. Biz kimsenin uzantısı falan değiliz. Eğer bir uzantı olacaksak bizim temsil ettiğimiz tek bir kitle var, o da halktır; bizim toplumsal zeminimizdir ve Türkiye yurttaşlarıdır. Yani açıkçası, şu anda Meclis Genel Kurulunu A Haber stüdyosuna çevirmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.

Yani yan yana oturuyoruz ya, aramızda bir sıra var, bir parti var; böyle, o ona bizim üzerimizden saldırıyor, bu ona. Bize söyleyin, biz çıkıp kendimizi anlatalım, biz burada her konu hakkında fikrimizi söylüyoruz. A Haber ve benzeri kanallar üç gündür Ekrem İmamoğlu’nun “tweet”i üzerinden bütün saatlerini doldurdular. Ya, erkekler bir sussun ya, dün de söyledim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ne diyebiliriz? Ne diyeyim yani?

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kadınlar Günü’yle ilgili bir Belediye Başkanı bence çok şık bir hareket yapmış. Bu ülkede 2 kadın lider var –Sayın Akşener rahatsız olabilir ama ben kadın olarak bakıyorum- 2 kadın lideri ağaç dikmeye çağırmış. Yani bundan daha makul bir şey olabilir mi? Biz önce kadınız, sonra bir partiye mensubuz; en büyük paydamız kadın olmaktır. Çünkü dünyanın her yerinde ve Türkiye’de de kadın olduğumuz için ötekileştiriliyoruz, ayrımcılığa maruz kalıyoruz.

Lütfen, o stüdyodaki konuklarınıza ve programcılarınıza söyleyin -bu şekilde siyaseti dizayn edemezsiniz- İYİ PARTİ’yi HDP’ye, HDP’yi CHP’ye kötüleyerek sadece gülünç duruma düşüyorlar.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Biz teşekkür ediyoruz Sayın Grup Başkan Vekillerine.

Şimdi, yerlerinden söz isteyen kadın milletvekillerimizden Sayın İskenderoğlu…

33.- Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu’nun, Mecliste 2021 yılının İstiklal Marşı Yılı olarak kabul edildiğine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop’un himayelerinde saat 14.00’te Tören Salonu’nda Mehmet Akif Ersoy Sergisi’nin açılışını yaptıklarına ilişkin açıklaması

JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclisimizce, 2021 yılı “İstiklal Marşı Yılı” olarak kabul edilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın yayımladığı genelgeyle de bu yıl içerisinde bu temada etkinlikler düzenlenecek. Bu vesileyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız Sayın Mustafa Şentop’un himayelerinde, Çanakkale Valiliğimizce bugün saat 14.00’te Tören Salonu’nda Mehmet Akif Ersoy Sergisi’nin açılışını yaptık; tüm vekillerimizi gün içinde buraya davet etmek istiyorum.

Ayrıca, saat 18.00’de millî şairimizin Bayramiç’teki çocukluğuyla birlikte, hayatını anlatan; ayrıca “Biga Sancağı” adı altında milletvekili seçildiğine dair devlet arşivlerinden alınan belgeselle birlikte hazırlanan “Akif” belgeselini izleteceğiz. Bu anlamda, etkinliklerde başta Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığımıza, Çanakkale Valiliğimize ve emeği geçen herkese hemşehrilerimiz adına teşekkür etmek istiyorum.

Çanakkale milletvekilleri olarak Grup Başkan Vekilimiz Bülent Turan’la birlikte siz kıymetli milletvekillerimizi bu akşam gösterime davet ediyoruz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Geleceğiz efendim, geleceğiz.

BAŞKAN – Sayın Şahin…

34.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, İstiklal Marşı’nın kabul edilişinin 100’üncü yılını kutladığına, Covid-19’la birlikte kadın işsizliği ve istihdam kaybının daha da vahimleştiğine, DİSK-AR’ın hazırladığı rapora göre her 4 kadından sadece 1’inin çalıştığına, kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda kadınların ekonomik olarak güçlendirilmesinin son derece önemli olduğuna, aile sigortasının da hayata geçirilmesini istediklerine ilişkin açıklaması

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Öncelikle, İstiklal Marşı’mızın kabul edilişinin 100’üncü yılını kutluyorum.

Kadınların yaşamın her alanında karşı karşıya kaldığı eşitsizlik ve ayrımcılık, Covid-19’la birlikte kadın işsizliği ve istihdam kaybı daha da vahimleşti. DİSK-AR’ın hazırladığı rapora göre her 4 kadından sadece 1’i çalışıyor. Geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 37,7; Covid etkisiyle iş kaybı ve kadın işsizliği yüzde 43, kadınların aylık ortalama iş kaybı 1 milyon 484 bin. Kadın iş gücü son bir yılda yüzde 8,2 azaldı; ümitsiz kadınların sayısı yüzde 171, kadınlarda zamana bağlı eksik istihdam sayısı son bir yılda yüzde 472 arttı.

Çalışma hayatında ayrımcılığın, cinsiyetçi iş bölümünün ve ücret eşitsizliğinin son bulmasını istiyoruz. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda kadınların ekonomik olarak güçlendirilmesi son derece önemlidir. Tüm kadınlara güvenceli ve düzenli işler istiyoruz, aile sigortasını da hayata geçirin diyoruz.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

35.- İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın, Kaz Dağları’nda yaşanan ağaç ve doğa kıyımında halkın direnişi sayesinde zararın bir yerinden dönüldüğüne, büyük darbe alan Kaz Dağları Kirazlı bölgesinde acilen bir rehabilite çalışması yapılmasının yasal bir zorunluluk ve vicdani bir gereklilik olduğuna, Meclisin üzerine düşeni yapması gerektiğini düşündüğüne ilişkin açıklaması

HÜDA KAYA (İstanbul) – Merhabalar.

Biliyorsunuz, Kaz Dağları’nda çok ciddi bir ağaç kıyımı ve doğa kıyımı gerçekleşti. Halkımızın direnişi sayesinde zararın bir yerinden dönülmüş olundu ama şu anda yapmamız gereken çok önemli bir adım var; yaralanmış olan, travma yaşayan, büyük darbe alan Kaz Dağları Kirazlı bölgesinde acilen bir rehabilite çalışması yapılması yasal bir zorunluluk ve vicdani bir gerekliliktir.

Meclisimizin bu konuda üzerine düşeni yapması gerektiğini düşünüyorum ve tüm milletvekillerimizi bu konuda duyarlılığa davet ediyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Habibe Öçal…

36.- Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel ve Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Az önce, CHP Grup Başkan Vekili ve HDP Grup Başkan Vekili yedi aydan bu yana kaleme aldığım bir çalışmayla ilgili eleştirilerde bulundu. Öncelikle, CHP’nin eleştirisini anlamış değilim çünkü kitapta CHP’yle ilgili herhangi bir eleştiri yok, sadece CHP’nin çizgisinin jakoben, aydınlanmacı bir çizgi olduğunu belirttik ve HDP’yle açık ve gizli ittifak içerisinde olduğunu belirttik ki bu, herkesin, bütün kamuoyunun bildiği bir gerçek.

HDP’ye gelecek olursak; Değerli Başkanım, HDP’den de birkaç milletvekili arkadaş odalarımıza yayınlar bıraktılar; bunun en son örneği, kayyumlarla ilgili yayınlar odalarımıza kadar geldi. Biz, böyle bir çirkin ve kirli dil kullanmadık.

Şunu da özellikle belirtmek isterim: Ben “Maraş” Milletvekili değilim, “Kahramanmaraş” Milletvekiliyim; bu benim için önemli bir sıfattır.

Yine, LGBT ve artı oluşumlarla ilgili de… Bunların kullandığı ifade, evet “transfobik” ifadesi tamamen HDP’nin kendi ifadesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) - LGBT ve artı oluşumlara karşıyım, “transfobik” eleştirisini de asla kabul etmiyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Başkanım, bu konuyla ilgili yeterli müzakereler yapıldı ama son bir açıklamanızı alalım efendim.

37.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Milletvekilleri bir düşünceyi kağıda döküyorlarsa, onu da paylaşıyorlarsa bunu çok önemsiyorum; kimi kitap yazıp yolluyor, kimi karikatürünü yolluyor, kimi bambaşka bir eser. Pek çok paylaşım oluyor, bunları kıymetli buluyorum.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Yalnızca kitap gelmiyor; peynir, zeytin de geliyor.

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Evet.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama mesela, ben asla kendi grubumdan böyle bir şey yapılmasını doğru bulmam; AK PARTİ’li bir milletvekili arkadaşımıza bir kitap yolluyorsam onun içinde AK PARTİ’yi kötüleyen, aşağılayan veya birtakım isnatlarda bulunan ifadeler… Ayıp bir şey yani yapmamak lazım. Yapmayız, yapılıyorsa da haberdar olalım, yaptırmayalım. Asla da yapmadık bugüne kadar yoksa ben şeyi bilirim...

Şimdi, Sayın Vekilin kitabı burada “CHP çizgisi terörün legal uzantısı durumundaki siyasi partilerin temsil edilmesine ve güçlenmesine baştan beri destek vermiş, jakoben -ıvır zıvır- marjinal sol, sınıf diktatörlüğü savunucusu…” Bakın, bunları savunabilirsiniz, ben, düşünce özgürlüğü noktasında sizin bunu ifade etmenizi de savunurum. Ben mesela…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama bu kitabı alıp CHP’li milletvekillerine yollarsanız; bu, ayıp bir şey. Bu Mecliste bu başladı mı, yarın size şu gelmeye başlar: “Fetullah Gülen çizgisinin sürekli destekçisi olduğu bilinen Adalet ve Kalkınma Partisinin IŞİD’le ilgili birtakım ilişkileri gün gibi ortadayken ve IŞİD’e verdiği destek…”

Bakın, bu kitap geldiğinde ne hissederseniz bizim milletvekilleri şimdi onu hissediyor. Doğru değil, yapmayın. Bunu sizi kırmadan ifade etmeye çalıştım, bir kez daha rica ediyorum.

Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, siz de lütfen son cümlelerinizi söyleyin.

38.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Açıkçası, bu konuyu çok uzatmak istemiyorum ancak Sayın Vekile şunu söylüyorum: Yani “CHP’ye bir şey yok.” dedi ama HDP’ye çok şey olduğunu kendisi de biliyor, gayet iyi biliyor; ben de okudum. Bu, her şeyden önce, siyaset ahlakına aykırıdır. Siz bize hakaret, küfür, aşağılama yapıyorsunuz ve o kitabı odamıza gönderiyorsunuz. Yani bunu nasıl izah ediyorsunuz bir milletvekili olarak?

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Meral Hanım, siz de gönderdiniz kayyumlar kitabını bize, siz de gönderdiniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şimdi, yani o kitabı siz yazdıysanız okudunuz mu acaba? 12’nci sayfada ne var, 11’inci sayfada ne var, bir açıklayabilir misiniz bize?

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Tabii ki. Kendim yazdım, kendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – O kitabı siz yazmadınız. O kitabı bir propaganda aracı olarak…

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Ben kendim yazdım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Burada konuşamıyorsunuz, gidip odamıza kitap gönderiyorsunuz ya. Ayıptır, ayıptır!

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Kendim yazdım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yani gerçekten burada sizle IŞİD ilişkilerini mi anlatalım? Sizle cemaat ilişkilerini mi anlatalım? Ne anlatalım size?

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Cemaatle de ilişkim yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Daha jakobenliğin ne olduğunu bilmeden bunun propagandasını yapıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Bunlar izcilik veya dağ sporu resimleri değil.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yani bu tutumunuzu…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Lütfen bize bu tip kitaplar göndermeyin. Bu yalana karnımız tok, bu kuru propagandaya karnımız tok.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Kocaeli Milletvekili Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan tarafından, Türk milletinin tarihten bugüne tevarüs eden yüksek medeni vasfı ve insan onuruna olan bağlılığı sebebiyle, Çin Halk Cumhuriyeti tarafından Uygur Türk halkına yönelik insanlık ve vicdan dışı eylemlerinin araştırılması ve sonuçlarının uluslararası topluma deklare edilmesi amacıyla 10/3/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/3/2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

10/3/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 10/3/2021 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                  Lütfü Türkkan

                                                                                              Kocaeli Milletvekili

                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

Kocaeli Milletvekili, Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan tarafından, "Türk milletinin tarihten bugüne tevarüs eden yüksek medeni vasfı ve insan onuruna olan bağlılığı sebebiyle, Çin Halk Cumhuriyeti tarafından Uygur Türk halkına yönelik insanlık ve vicdan dışı eylemlerinin araştırılması ve sonuçlarının uluslararası topluma deklare edilmesi” amacıyla 10/3/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 10/3/2021 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ PARTİ Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan.

Buyurunuz Sayın Başkan. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1949 yılına götürmek istiyorum sizi. O yıl Çin işgalinin yapıldığı, Türkistan coğrafyasında Çin işgalinin başladığı yıl; Doğu Türkistan’da yetmiş yıllık zulmün, işkencenin ve asimilasyon politikalarının başlangıcı o yıl.

Bu asimilasyon politikaları sonucunda Doğu Türkistan’da yaşayan Çinli oranı 1950’li yıllarda yüzde 4’ken, 1950’de Doğu Türkistan’da yüzde 4 oranında Çinli varken, şu anda ne kadar biliyor musunuz? Yüzde 50, yüzde 50 Çinliye ulaşmış. Ancak bu, Çin yönetimine yetmiyor, “aile planlaması” adı altında Uygur Türklerine insanlık dışı nüfus kontrolü yöntemleri uyguladılar. Uygur Türkü kadınlar zorla doğum kontrolüne ve kısırlaştırılmaya maruz kaldılar.

Çin devleti Mayıs 2014 tarihinden itibaren Doğu Türkistanlı Uygur Türklerini terörist ilan etti, soydaşlarımıza ve dindaşlarımıza karşı topyekûn bir katliama girişti. O tarihten bugüne kadar esir kamplarında Çin tarafından uygulanan mezalim artık bir baskı ve asimilasyon politikasının çok ötesindedir. Bugün en az 3 milyon Müslüman Uygur Türkü, Çin’in Nazi kamplarını aratmayan sözde “yeniden eğitim kamplarında” insanlık tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir zulüm ve işkence altındadır.

Çin Halk Cumhuriyeti tarafından Doğu Türkistan bölgesinde yaşayan Uygur Türk halkına karşı yürütülen eylemlerin tek bir amacı vardır, o da Doğu Türkistan’da Müslüman Türk varlığını yok etmektir. Uygur Türkü erkekler esir kamplarında işkence altındayken Çin devleti onların mahremlerine, hanımlarının, kızlarının bulunduğu evlerine Çinli erkek memurları sözde “Kardeş Aile Projesi” adı altında yerleştiriyor. Bu, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir alçaklıktır. Bu alçaklığa ve insanlık suçuna karşı Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda Amerika, Almanya, İngiltere dâhil olmak üzere tam 39 ülke ortak deklarasyon yayınlayarak Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerini dünya gündemine getirirken bu ülkeler arasında Türkiye Cumhuriyeti devletinin olmaması kabul edilemez bir durumdur. Şimdi buradan soruyorum: Ekseriyeti ecnebi 39 ülke ortak bildiri yayınlayıp Doğu Türkistan’daki zulmün hesabını sorarken Türkiye’de siyasi iktidar nerede?

Doğu Türkistan’dakiler Türk arkadaşlar, Doğu Türkistan’dakiler Müslüman, Doğu Türkistan’dakiler insan. Neden sesiniz çıkmıyor, neden korkuyorsunuz? Bu mezalime karşı sessiz kalan kim varsa, bu zulüm karşısında susan kim varsa Müslüman Türk Uygur halkının çektiği bu zulmün vebalini ilanihaye boynunda taşıyacaktır. Birleşmiş Milletler, dünya ülkelerinin parlamentolarını, yürütme organlarını bu insanlık suçuna karşı ayağa kaldırmış, tepkilerini en üst perdeden ortaya koyarken isminin başında “Türkiye” olan Büyük Millet Meclisinin bu mezalime sessiz kalmasını biz kabul edemeyiz. İYİ PARTİ Grubu olarak, geçtiğimiz hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mustafa Şentop’a bizatihi giderek, dilekçe vererek Gazi Meclisin bu mezalimle ilgili bir irade beyanı ortaya koyması gerektiğini ifade ettik ve Doğu Türkistan bölgesinde yaşanan mezalim konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin ortak bir karar alarak uluslararası topluma ilan etmesi gerektiğini söyledik ancak bir hafta geçmesine rağmen hâlâ bir cevap alamadık. Hem milletimize hem tarihimize karşı olan sorumluluğun gereği olarak, Gazi Meclisi Türk ve Müslüman Doğu Türkistan halkının hakkını ve hukukunu savunma noktasında güçlü bir irade beyanında bulunmaya davet ediyoruz, her fırsatta kendisini Türk milliyetçiliğinin yegâne temsilcisi olarak gösterenleri Doğu Türkistan’daki bu zulme karşı ayağa kalkmaya davet ediyoruz. Filistin’de, Kudüs’te, Mısır’da bütün Arap coğrafyasında kendisini Müslümanların hamisi olarak gören Adalet ve Kalkınma Partisinin temsilcilerini Müslüman, Türk Uygur halkına yapılan bu mezalime karşı ayağa kalkmaya davet ediyoruz.

Doğu Türkistanlı kardeşlerimize tüm kapılarını ve Meclis kürsülerini açan İYİ PARTİ olarak tüm siyasi partilere çağrımızdır: Siyasi hesapları bir tarafa bırakın ve gelin, Doğu Türkistan’da yaşanan Çin zulmüyle ilgili vermiş olduğumuz bu önergeye destek verin. Türk milleti tarihten bugüne miras kalmış yüksek medeni vasfının gereği olarak ne zalimin yanında olur ne de zulüm karşısında sessiz kalır. Türk milletinin iradesinin tecelligâhı olan Gazi Meclise yakışan, Doğu Türkistan’daki Çin zulmü karşısında ortak bir iradeyi ortaya koymak olacaktır.

Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu.

Buyurunuz Sayın Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın vekiller; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Uygur Türklerinin yaşadıklarını, meseleyi aslında 1953’teki nüfus sayımı sonucuyla 2000 yılındaki nüfus sayım sonucu ortaya koyuyor. 1953’te yapılan nüfus sayımı sonucunda Doğu Türkistan’da Uygur Türklerinin nüfusunun yüzde 75 olduğunu, 2000 yılında da bunun yüzde 45’e indiğini görüyoruz. Bütün bu aşamalar nasıl gerçekleşmiş diye baktığınız zaman, ana dilleri, konuşmaları yasaklanmış, dinî ritüellerini yaşamaları, yerine getirmeleri yani yerinde yerine getirmeleri yasaklanmış, bu Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde doğum kontrolü baskısıyla demografik yapıda değişiklikler meydana getirilmiş, sistematik insan hakları ihlalleri bu süreci hızlandırmış, keyfî gözaltılar, işkenceler, taciz uygulamaları, bütün bu süreçlerin sistematik olarak uygulanması oradaki nüfusun erimesine neden olmuş.

Şimdi, biz, aslında, burada meseleye şöyle yaklaşıyoruz: Şüphesiz ki soydaşlık kavramı, dindaşlık kavramı önemlidir ancak bir taraftan da baskıya, zulme uğrayan bir topluluk var -dünyanın neresinde olursa olsun, kitlesel- bir topluluk sistematik olarak imha, inkâr ve asimilasyona tabi tutuluyor.

Şimdi, burada uygulamalar böyle ya, dünyanın birçok ülkesi açısından da oradaki “Türk”ü çıkarın başka bir kelime koyun, başka bir milleti ekleyin, başka bir etnik kökeni ekleyin, başka bir inançsal topluluğu ekleyin aynı sonucu görürsünüz.

Peki, zulmedenler ne diyor? Bakın, zulmedenler de aynı şeyi söylüyor, demişler ki Uygurlar için: “Ya, bunlar bölücü, bunlar terörist.” Şimdi, ne kadar tanıdık kelimeler değil mi yani. Niye? Uygurlar ana dilini konuşmak istiyor, Uygurlar inancını yaşamak istiyor, Uygurlar kimliğine sahip çıkıyor ve asimilasyonu reddediyor. Dolayısıyla, Uygurlar terörist ve bölücü ilan ediliyorlar. Dünyanın her tarafında bu böyle oluyor demek ki yani. Bize çok tanıdık geliyor bunlar.

Şimdi, oradan bakıyorsunuz, Çinliler başka bir şey daha söylüyor, zulmedenler, zalimler diyor ki: “Ya, bu Uygurlar Türk değil.” Rapor yayınlamışlar “Uygurlar Türk değil” diye. Diyorlar ki: “Ya, Uygurların zaten çoğu Müslüman da değil.” İnkâr, asimilasyon, ne kadar benzer, ne kadar tanıdık. Aslında, soydaşlık kavramının üzerinden değil de bütün toplumlara, bütün halklara yönelik bu tür zalimliklere, zulme, inkâr, imha ve asimilasyona karşı çıkmak gerekiyor ama bakıyorsunuz 39 ülke bunu kınıyor bizim iktidarımızdan ses yok. Niye? Demek ki: Vatan, millet, bayrak, ezan bilmem ne ekonomiden önde değil yani; onlar işinize geldiği zaman kullanabileceğiniz kelimeler, işinize geldiği zaman kullanabileceğiniz tabirler ama ekonomik çıkarlar devreye girince bunların hepsi unutuluyor ve kimsenin Uygur Türkleri hakkında bir şey söyleyesi gelmiyor, kimsenin umurunda da olmuyor.

Söyleyeceklerim bunlar, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Burcu Köksal.

Buyurun Sayın Köksal. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce herkesin Miraç Kandili’ni kutluyor, Kandilin insanlığa huzur, barış ve sağlık getirmesini diliyorum.

Çin Halk Cumhuriyetinde yaşayan Uygur Türkleri, maalesef, yıllardır artan baskılara ve insan hakları ihlallerine maruz kalmaktalar; Çinli yetkililer tarafından “yeniden eğitim kampı” adı verilen kamplarda akıl almaz işkencelere tabi tutulmaktalar. Uygur Türkleri hiçbir gerekçe gösterilmeksizin tutuklanmakta, aileleriyle görüştürülmemekte ve hatta her türlü özgürlükleri ellerinden alınmaktadır. Bu kamplarda, maalesef, dinî inanışlarından, yaşam biçimlerinden ve kendi kültürlerinden vazgeçmeleri için ağır baskılar uygulandığını da hepimiz gayet iyi biliyoruz.

Birleşmiş Milletler Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesinin 30 Ağustos 2018 tarihli raporuna göre bu kamplarda yaklaşık 1 milyon Uygur Türkü bulunmakta ve İnsan Hakları İzleme Örgütünün 9 Eylül 2018 tarihli raporunda da Çin’in Uygurlara yönelik gözaltı, işkence ve kötü muamelelerinden söz edilmekte. Yine, Çin’in Uygur Türklerine yaptığı insan hakları ihlallerine karşı bir bildiri yayınlandı, bir mektup; bu mektubu 22 ülke imzaladı ama maalesef Türkiye, imzacılar arasında değildi. Bu ayrıca bir garabettir. Bu konuda Bakanlığa önerge verdim, hangi gerekçeyle Türkiye’nin imzacı olmadığını sordum ama hâlâ önergemize cevap gelmedi.

Türkiye’nin; Uygur Türklerine “yeniden eğitim kampları”nda uygulanan bu zulme sessiz kalmasını, İslam İşbirliği Teşkilatı Zirve Başkanlığı yürütülürken dahi bir şey yapmamasını, 1-2 Mart 2019 tarihlerinde gerçekleştirilen 46’ncı Dışişleri Bakanları Konseyinde Çin’in yaptığı baskı ve zulümlerden hiç bahsetmemesini, bir de üstüne üstlük, Çin Halk Cumhuriyeti’ne, sağladığı hizmetlerden dolayı teşekkür etmesini kabul edemiyoruz. Buraya gelip “Uygur Türkleri kardeşim.” diyorsunuz ama onlara yapılan zulme seyirci kalıyorsunuz. Bu mu sizin kardeşlik anlayışınız? Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır diyoruz. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İşkenceden, baskıdan, zulümden en çok nasibini alanlar yine kadınlar ve çocuklar oluyor maalesef. O kamplarda tutulmuş kadınlarla çıkın bir konuşun. Kadınlar zorla kısırlaştırıldıklarından bahsediyorlar, genç kızlar “Kaynaştırma” adı altında Çinli erkeklerle zorla evlendirilmek istendiklerinden bahsediyorlar. Bakın, burada bir Uygurlu doktor 2013’ten bu yana 300 Uygur kadınından yaklaşık yüzde 27’sinin kısırlaştırıldığını ve bunun, başka operasyonlarda genel anestezi verildikten sonra kadınların rızası dahi olmadan yapıldığını tespit etmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Tamamlayalım.

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Ve burada Uygur Türkleri Çin’de “Dini inanışları ve isimleri yüzünden terörist muamelesi gördüklerini.” söylüyorlar. Burada bir Uygur Türk’ü var. “Kardeşim lokantasında namaz kıldığı için on yedi sene hapse çarptırıldı. Çin’de terörist sayılmak için ‘Selamünaleyküm’ demeniz yeterli. Annemin sesini en son 2017’de duydum; kardeşim toplama kampında işkenceyle felç edildi.” diyor.

Yine, burada, Amerika gümrüğünde 13 ton saç ele geçirilmiş Uygurlara ait; İngilizce bir haber, bunu Türkçeye çevirdik.

Şimdi, bütün bu yapılanlara karşı “Türk’üm” “Müslüman’ım” diyen, onları bırakın “İnsanım” diyen bir kişinin kayıtsız kalmaması gerekiyor. Siz, İnsan Hakları Eylem Planı’nı açıkladınız. Eğer bu konuda samimi iseniz, gelin buraya bu komisyonu kuralım; hepimiz oturalım, araştıralım ve bu yaşanan drama bir çözüm bulmak için bu noktada Türkiye olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak lütfen çözüme katkı sunalım. Çünkü oradaki kadınlardan biri biz olabilirdik, oradaki kadınlardan biri sizin kızınız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Toparlayalım efendim.

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Bakın, burada kadın vekillerimiz var, oradaki kadınlardan biri biz olabilirdik; burada erkek vekillerimiz var, hepinizin eşi, annesi, kızı, kız kardeşi var, oradaki kadınlardan biri sizin eşiniz, kızınız, kız kardeşiniz, anneniz olabilirdi. Onun için, lütfen, gelin bu komisyonu kuralım, her şeyi araştıralım ve bu yaşanan insanlık dramına karşı çözümde bir katkı sunalım diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Atay Uslu.

Buyurunuz Sayın Uslu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ATAY USLU (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında tüm İslam âleminin Miraç Gecesi’ni tebrik ediyorum, bu gecenin miracımıza vesile olmasını diliyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, biz soydaşlarımızın, akraba topluluklarımızın dillerinin, kimliklerinin, kültürlerinin insan haklarına ve uluslararası hukuka uygun bir şekilde dünyanın her yerinde korunması gerektiğini her daim söylüyoruz, bununla ilgili adımlar atıyoruz, atmaya da devam edeceğiz. Türkiye, yurt dışındaki tüm soydaş ve akrabalarına bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da her türlü desteği vermeye devam edecektir. Bu çerçevede Ahıska Türkleri, Kırım Tatarları, Gagavuz Türkü soydaşlarımız, Batı Trakya Türk azınlığı, 12 adalar ve Balkanlardaki soydaşlarımız başta olmak üzere tüm soydaşlarımızın ihtiyaçlarının karşılanması ve haklarının korunması için çalışıyoruz.

Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde uluslararası kuruluşların raporlarına yansıyan insan haklarına aykırı uygulamalardan da endişe duyuyoruz. Kültürel ve dinî bağlara sahip olduğumuz Uygur Türklerinin temel hak ve özgürlüklerine saygı gösterilmesine, dinî ve kültürel haklarının güvence altına alınmasına, eşit vatandaşlar olarak huzur, esenlik ve refah içinde yaşamalarına önem veriyoruz. Türkiye, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Uygur Türklerinin mağduriyetlerinin giderilmesi, haklarının güvence altına alınması amacıyla konuyu Birleşmiş Milletlere, İslam İşbirliği Teşkilatına ve diğer uluslararası platformlara taşımaya devam edecektir. Çin’e Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde Uygur Türkleri ve diğer Müslüman toplulukların temel haklarına saygı göstermesi, huzur, refah ve barış içinde yaşamaları temennisinde bulunuyoruz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – “Sincan” ismini Çinliler kullanıyor. “Doğu Türkistan” deyin Sayın Konuşmacı; bunu rica edeceğim, Çinlileri sevindirmeyin.

ATAY USLU (Devamla) – Bir dinlerseniz iyi olur. Sizi dinledik.

Sayın milletvekilleri, Uygur Türkü kardeşlerimizin insan haysiyetine uygun koşullarda yaşaması için yüksek bir hassasiyete sahibiz. Evet, Çin’in toprak bütünlüğüne saygılıyız fakat Uygur Türklerine yönelik negatif ve olumsuz tavırlardan kaygılıyız. Bu nedenle, Çin’in şeffaf bir tutum izleyerek uluslararası toplumun giderek artan endişelerini gidermesi gerekir. Bu hususta Dışişleri Bakanlığımız Çin’le görüşüyor. Şimdi, Çin’in daveti üzerine ülkemizden bölgeye bir heyet gönderilmesi gündemdedir arkadaşlar.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Bir senedir aynı yalanı söylüyorsunuz.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Bir komisyon olarak gidelim bölgeye.

ATAY USLU (Devamla) – Salgın koşulları elverdiği zaman, Dışişleri Bakanlığımız ve Türkiye heyeti Özerk Bölge’ye gidecek; bununla ilgili hazırlıklar yapılmaktadır.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Bölgeye komisyon olarak gidelim, kurun komisyonu.

ATAY USLU (Devamla) – Yine, bu çerçevede, özellikle Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin uluslararası beklentileri karşılayacak şekilde o bölgeye gitmesi ve ziyarette bulunması önemlidir.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Komisyonu kurun, bölgeye komisyon olarak gidelim.

ATAY USLU (Devamla) – Sayın Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinin 2019 yılındaki 40’ıncı Oturumunda, yine aynı Konseyin 46’ncı Oturumunda, 2011 yılında Cenevre’de yaptığı konuşmalarda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ATAY USLU (Devamla) – …buradaki insan hakları durumunun yakından takip edildiğini, endişelerin ve beklentilerimizin Çin’e aktarıldığını ve Birleşmiş Milletlerin bu konuda harekete geçmesi gerektiğini bizatihi ifade etmiştir.

Sayın milletvekilleri, bakın, burada bir sorun var, evet ama bazı ülkelerin, bazı mihrakların Uygur Türkleri meselesini kendi çıkarları ile Çin’in arasındaki bir mücadelenin parçası hâline getirdiğini de görüyoruz. Bu konuda CIA’nın, FET֒nün tuzağına düşmeyelim.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Saçmalıyorsun!

ATAY USLU (Devamla) – Bu şekilde Uygur Türklerinin araçsallaştırılmasına razı olmayalım. Ortada bir güç mücadelesi ve ekonomik savaş var.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – “Beceremiyoruz.” deyin.

ATAY USLU (Devamla) – Bunun dışında, Uygur Türklerinin haklarının korunması için mücadele yapmaya devam edeceğiz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Beceremiyorsunuz, zulme sessiz kalıyorsunuz.

ATAY USLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, kısa bir şekilde şunu da ifade edeyim: Türkiye’de yaşayan Uygurlu kardeşlerimiz var, onların iş ve işlemlerini İçişleri Bakanımız ve Bakanlığımız yakinen takip ediyor; talepleri anında çözülüyor, sorunları anında çözülüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

ATAY USLU (Devamla) – Başkanım, çok kısa, bitirmek üzereyim.

İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu Türkiye’deki Uygurlu kardeşlerimizle birebir ilgileniyor.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Kaç Uygur’u teslim ettiniz, kaç Doğu Türkistanlıyı?

ATAY USLU (Devamla) – İstisnai yöntemlerle, isteyenler vatandaşlığa geçiriliyor.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Teslim edilenlerin adını söyle sen!

ATAY USLU (Devamla) – Yine, başka milletlere gösterilmeyen bir şekilde, uzun dönemli ikamet izni veriliyor. Sekiz yıl beklemelerine gerek yok, özel ikamet kartları veriliyor. Yine, tüm işlemleri kendi evlerinde olacak şekilde kolaylaştırılmış özel ofislerde yapılıyor. Biz Uygurlu Türklerle ilgili Türkiye’deki iş ve işlemlerini kolaylaştırmaya, kardeşliğimizin gereğini yapmaya devam edeceğiz.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Boraltan Köprüsü, Boraltan!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Onların Doğu Türkistan’da huzur ve barış içinde yaşamalarını sağlayalım.

ATAY USLU (Devamla) – Bu konuyu milletvekili olarak, grubumuz olarak takip ediyoruz, Cumhurbaşkanımız takip ediyor, Meclis Başkanımız takip ediyor, Dışişleri Bakanımız, İçişleri Bakanımız takip ediyor.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Bu konuda çözüme odaklanalım.

ATAY USLU (Devamla) – Bu konuda biz dünyanın her yerinde olduğu gibi burada da medeniyetimizin gereği; ihtiyaç sahibi olanlara, mazlumlara, mağdurlara sahip çıkıyoruz, çıkmaya devam edeceğiz.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Doğu Türkistan’da huzur ve barış içinde yaşamalarına katkı sunalım.

ATAY USLU (Devamla) – Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Suriyelilere sahip çık Uygur Türklerine değil!

BAŞKAN – Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, pandeminin bir yılda yol açtığı ekonomik, sosyal sorunların tespiti ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla 10/3/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/3/2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

10/3/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 10/3/2021 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                              Meral Danış Beştaş

                                                                                                        Siirt

                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

10 Mart 2021 tarihinde Siirt Milletvekili, Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili, Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından verilen (12117) grup numaralı "Pandeminin bir yılda yol açtığı ekonomik, sosyal sorunların tespiti ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla” Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesi’nin diğer önergelerin önüne alınarak, görüşmelerinin 10/3/2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Semra Güzel.

Buyurunuz Sayın Güzel. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri; grup önerimiz üzerine söz almış bulunmaktayım.

Ülkemizde ilk Covid-19 vakasının resmî olarak açıklandığı yılın üzerinden tam bir yıl geçti bugün. Neoliberal politikalarla piyasalaştırılan sağlık sisteminin salgın karşında yetersiz kaldığını, ortaya çıkan vahim tablodan görebiliyoruz. Salgının bilimsel verilere dayanan şeffaf politikalarla yürütülmemesinin faturasını öncelikle sağlık emekçileri, daha sonra da bütün halk yaşadı. Sağlık sisteminin pandemiye ne kadar cevap verebildiği Türkiye İstatistik Kurumu verilerinin çarpıcı detaylarında sunulmaktadır. TÜİK verilerine göre, son beş yıl ortalaması baz alındığında; 2020 yılında, 1950 ve öncesi doğmuş 70 bini aşkın yurttaşımızın fazladan ölümünden bahsetmek mümkün. Sadece TÜİK verilerine bakıldığında bile Sağlık Bakanlığı verilerinin ve sağlık sistemimizin tüm çelişkileriyle tartışmaya açık olduğunu net bir şekilde görebiliyoruz.

Bizler sürecin en başından beri, birinci basamak sağlık sistemi güçlü olmadan salgın yönetilemez dedik ve ortaya çıkan vahim tabloda da salgınla mücadelenin hastanelerde değil, ilk başvurunun yapıldığı, bölge tabanlı kamusal hizmetin sunulduğu birinci basamakta yapılması gerektiğini söyledik. Yine, iktidarın salgını yönetmedeki bilimsellikten ve şeffaflıktan uzak politikalarını aşılamada da devam ettirdiğini ifade etmiştik. Dünya hızla aşılama programlarını ilerletirken Türkiye aşılamada çok geç kaldı ve aşılama hızı gittikçe düşüyor. Yeni risk gruplarına aşı randevuları açılmıyor, aşı bekleyen milyonlar var. Bir de bu aşılamaya dair açıklanan bir aşı haritası vardı; mavi bölgede yer alan illerde yaşayan yurttaşların büyük çoğunluğu Covid’i geçirdi diye mi, ciddi tedbirler alındı diye mi, yoksa yeterli test yapılmadı diye mi böyle? Tabii, bu haritanın bizim hafızamızda farklı yerleri de var; sokağa çıkma yasakları, kayyumlar, faili meçhuller ve daha birçok hak ihlallerinin haritası.

Değerli milletvekilleri, iktidar sürecin en ağır yükünü alan sağlık çalışanlarını salgından koruyamamıştır, izin kullanmalarını yasaklayarak dinlenme haklarını ihlal etmiş, istifalarını yasaklamış, emeklerinin karşılığını ödememiş ve Covid-19’un meslek hastalığı sayılması konusunda ciddi direnç göstermiştir. Covid-19 pandemi süresince tüm sağlık çalışanları fiziksel, psikolojik ve mesleki olarak en zor süreci yaşamıştır; mobbing artmış, şiddet devam etmiştir. Sonuç olarak en fazla hastalanan ve vefat eden meslek grubu sağlık çalışanları olmuştur, 400’e yakın sağlık çalışanı Covid nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Bir yıllık süre zarfında AKP iktidarı, sermayenin her kesimi için önlem paketleri açıklarken halklar, kadınlar ve emekçiler için doğru düzgün bir önlem almamıştır. Kamu kaynaklarını toplumun dezavantajlı kesimleri yerine bir grup yandaş rantçıya dağıtma konusundaki tutumunu salgın sürecinde de devam ettirmiştir. Halk ekonomik, sosyal ve sağlık haklarına erişimde ciddi engeller ve zorluklarla karşılaştı. İşsizlik, yoksulluk, kadına yönelik şiddet ülke tarihinde görülmeyen düzeyde artmıştır. Binlerce esnaf kepenk kapattı; istihdam bir yılda 1,1 milyon, işbaşında olanların sayısıysa 2,2 milyon azaldı. Türkiye’de nüfusun yüzde 71’i yani her 10 kişiden 7’si borçlu hâle geldi. Yoksulluk, açlık sınırı altında olan kişi sayısı 40 milyona yaklaştı.

Değerli milletvekilleri, başta yaşam hakkı olmak üzere insan hakları ihlallerinde rekor seviyede artışlar yaşandı. İktidar lebalep kongreler yaparken artan haksızlığa, hukuksuzluğa karşı yapılmak istenen basın açıklamaları, eylem ve etkinliklere keyfiyetçi, hukuksuz yasaklamalar getirildi. Halk sağlığının öncelenmesi gereken böylesi bir dönemde kayyumlar atandı, gözaltılar yaşandı, haksız tutuklamaların ardı arkası kesilmedi.

Bu süre zarfında ağır hak ihlallerinin yoğun yaşandığı yerlerden biri de cezaevleri. Türkiye’de cezaevleri mevcut kapasitenin çok üstünde ve sağlık açısından çok riskli yerlerdir. Özellikle ağır hasta mahpuslar salgın sürecinde ciddi risk grubunda olduğu için bırakılmaları gerektiğini ifade ettik fakat iktidar çıkardığı reform paketleriyle tutsakların infazlarını yaptı.

Sonuç itibarıyla, bu bir yıllık pandemi süresinde yaşananları belki beş dakikada anlatmak zor. Yönetim krizini, ağır hak ihlallerini burada günlerce, saatlerce anlatarak bitiremeyeceğimizi biliyoruz. Bu yüzden, yaşanan sorunları aşmak için bir komisyonun kurulması ihtiyaçtır. İktidar, pandemide sosyal devlet ilkesi gereği yurttaşlara asgari bir yaşam düzeyi sağlamakla mükellef olan devlet sorumluluğunu yerine getirememiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

SEMRA GÜZEL (Devamla) – Oysaki pandemi yönetimi, bireylerin sorumluluğunu aşan, toplum yararını koruyan bir kamusal irade ve duyarlılık gerektirir. AKP iktidarının da bu iradeye sahip olmadığını tüm dünya ve halklarımız biliyor.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu.

Buyurunuz Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine İYİ PARTİ Grubum adına söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Ekonomisi kuvvetli olan ülkelerin insanları çok az sıkıntıyla pandemiyi atlattılar. Kanada ve Almanya Başbakanları vatandaşlarına “’Sesimizi nasıl duyururuz, hayatımızı nasıl idame ettiririz, işimizi kaybeder miyiz.’ diye düşünmeyin, sadece sağlığınızı koruyun, bunların hepsini biz gerçekleştireceğiz.” dediler, sözlerini de tuttular. Amerika Birleşik Devletleri gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 18’ini, İtalya yüzde 50’sini, Almanya yüzde 24’ünü, İngiltere yüzde 13’ünü, İsveç yüzde 18’ini verirken Türkiye’de bu sadece yüzde 12,9’da kaldı.

Ekonomik olarak halkımız sefalete mahkûm oldu, eğitimde ise durum tümden hazindir. Pandemide AK PARTİ Hükûmeti genel siyasetine uygun bir eğitim hizmeti sergiledi yani mümkün olduğu kadar alt seviyede bir eğitim, okuma yazma ve dört işlem öğrenecek kadar. Örneğin, Millî Eğitim Bakanlığı televizyon ve internetten temel ve ortaöğrenim eğitimi verileceğini bildirdi. Burada 2,4 milyon öğrenci uzaktan eğitime ulaşamamıştır. Hakkâri’de dağ başında internete bağlanmak için sıkıntı çeken çocukların perişanlıkları, pejmürdelikleri hâlâ gözümüzün önündedir. EBA’da canlı ders yayınlarına katılım birçok okulda yüzde 15, yüzde 20’de kaldı; canlı derslere katılan öğrencilerin yüzde 70’inden fazlası da sadece dinleyici olabildiler. Orta gelir tuzağına kapılmış, orta gelirin dibini görmüş olan Türkiye yokluktan, işsizlikten kurtulacaksa tek çaresi asla ihmal edilmemesi gereken eğitimdir. Pandemi boyunca 108 ülke eğitimine ara vermeden devam etmişken ülkemiz ise kısmen açık kalan ülkeler arasında yer almaktadır. Pandemiyle hemhâl olup ağlayacak sızlayacak hâlimiz yok. 84 milyondan sıyrılıp gelen 170 bin kadar tıp mensubu insan var, bunların 17 bini de akademik kadrodur. Bu insanlar dünyanın her tarafındaki eğitim hizmetleriyle, eğitim dallarıyla ilişki hâlinde olup var olan değişiklikleri, gelişmeleri anında temin edebilmekte, öğrenebilmekte ve orada çalışabilmektedirler; görgüleri artmış ve yeniliklere hâkim insanlardır.

Ülkemizdeki aşı yokluğu büyük bir idari kusurdur. Ekonomi çarklarımızın dönmesi, eğitimimizin tam hizmet vermesi, turizm gelirlerinin sekteye uğramaması, kısaca -bizim inanmak istemediğimiz- üçüncü dünya ülkesi olmadığımızın kanıtı aşıyı üretmektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) – Hükûmet, halkı siyasi hipnoza tabi tutmaktan kesinlikle vazgeçmeli, ne olursa olsun aşı imalatını yapmalıdır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba.

Buyurunuz Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün pandeminin 1’inci yılı. Pandeminin 1’inci yılında ortaya çıkan ekonomik, sosyal, siyasal, hukuki ve toplumsal sorunların araştırılmasını öneriyor HDP Grubu. Ben de bugün pandeminin, coronanın en çok etkilediği, hiç kuşkusuz en çok etkilediği esnaflarla ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Tabii, bu dönemde hayatımızın olağan akışı değişti, ekonomiden sağlığa her alanda olağanüstü değişiklikler oldu. Pandemi herkesi etkiledi; esnafı yoksullaştırdı, işçisi işsiz kaldı, ücretsiz izne çıkarıldı. Sokak emekçileri canlarını feda ederek çalışmaya devam ediyorlar, özellikle bu dönemde sağlık emekçileri de hayatlarını riske atarak çalışıyorlar. Kahvehanesi, lokantası, restoranı, barı; motokuryesi, simitçisi, seyyar satıcısı, servis esnafı, kırtasiyecisi, kantincisi yani esnafın neredeyse tamamı bu süreçten olağanüstü bir şekilde etkilendi. Emeklisi, genci eve kapandı. Çay ocağından lokantaya 2 kişinin yan yana gelmesi yasaklandı. Sadece yasak olmayan toplu yer AKP kongreleri. Maalesef, genelgeler yayınlandı geçen hafta, yayınlayanlar utanmıyor, “Kongreyi yapamazsın, düğünü 50 kişiyle yaparsın, cenazeyi 50 kişiyle sınırlarsın. Riskin olmadığı yerde en fazla 100 kişi bir araya gelir.” diyor ama AKP lebalep dolu kongreler yapıyor değerli arkadaşlar. Sağlık Bakanına esas tavsiyem şu -Özgür Özel’in bir fıkrası var ama onu burada anlatmayayım- eğer Sağlık Bakanı bir iş yapacaksa, eğer corona konusunda tedbir alacaksa: Recep Tayyip Erdoğan’ı evde tut, sarayda tut, başka bir şey yapma. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, virüs her yere girdi; düğün salonuna girdi, bara girdi, kafeye girdi, bir tek AKP’nin etkinliklerine girmedi. Herkes etkilendi, etkilenmeyen tek yer saray değerli arkadaşlar. Kapanan iş yerlerine bakın; iş yerleri kapalı, müşteri gelmiyor, para gelmiyor ama gelen bir şeyler var; icra memurları geliyor, bir de 20’ye yakın vergi geliyor. Stopaj vergisi, çevre temizlik vergisi, ilan reklam vergisi gibi birçok vergi gelmeye devam ediyor, bir de icra memurları kapıdan hiç eksilmiyor.

Değerli arkadaşlar, esnaf entübe oldu, esnaf öldü diyoruz. Bakın, bir rakam vereceğim size, bir örnek vereceğim: Eskiden erzak satan esnaf erzaka muhtaç hâle geldi, belediyeler gıda paketi kampanyası yapıyor, ekmek satan ekmekçi ekmeğe muhtaç kaldı. Değerli arkadaşlar, ilk kez sizin döneminizde bayat ekmek satılıyor. Geçtiğimiz günlerde seçim bölgem eski Malatya’da bir fırına gittim, fırıncı bunu anlattı, âdeta linç ettiler adamı, onu da söyleyeyim. Ekmekçi bayat ekmeğe muhtaç kalmış durumda değerli arkadaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Ağbaba.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Kapanan iş yeri sayısı sadece geçtiğimiz yıl 99.588, bu yıl bir ayda kapanan iş yeri sayısı 22.617.

Değerli arkadaşlar, hele hele bu dönem restoranların, barların yaşamış olduğu sorunları görmelisiniz. Âdeta esnafını düşman gören bir anlayışla karşı karşıyayız. Allah aşkına, aylarca bağırdık “Yardım yapın.” diye, 1.000 lira yardım yapıldı, günlük 33 TL. Esnaf diyor ki: “Ben, 1.000 TL’yle BAĞ-KUR’umu mu ödeyeyim, doğal gazımı mı ödeyeyim, vergimi mi ödeyeyim?” En düşük BAĞ-KUR primi -belki bilmezsiniz siz, tuzunuz kuru, belki bilmezsiniz SSK’li insana ne kadar prim ödendiğini- sadece 1.055 TL. Bu 1.000 lirayla Allah aşkına esnaf ne yapsın? Biraz oturduğunuz konutlardan, bindiğiniz lüks makam araçlarından inin aşağıya, esnafın durumunu görün, esnafı düşman görmeyin. Beka, bekaysa en önemli beka meselesi esnafın ayakta kalmasıdır.

AKP bir taraftan, zincir marketler bir taraftan, uygulanan vergiler bir taraftan; esnaf ölmek üzere.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Devamla) – Dükkânlarını açsanız bile esnafın en az yüzde 30’u dükkânını tekrar açamayacak.

Bu önergenin lehinde olduğumuzu söylüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, kısa bir söz talebim var.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Muş.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

39.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın HDP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, “Esnafa düşmansınız.” diye bir ifade kullandı Sayın Ağbaba. Böyle bir şey söz konusu olmaz. Esnafa bizim bir düşmanlığımız olmaz, biz her zaman esnafımızın yanında olduk, yanındayız. Şunu bilmemiz gerekir, şunu kabul etmemiz lazım ki, bu Covid belası dünyanın başına gelmeden önce dünyaya sorsanız “Aklınıza gelebilen musibetleri yazın.” diye, dünya ekonomilerinin kapanacağı, ülkelerin birbiriyle geliş-gidişlerinin kapanacağı, insanların sokağa çıkamayacağı bir tabloyu kimse size yazamazdı. Dolayısıyla, karşı karşıya kaldığımız bu pandemi süreci büyük bir problem, büyük bir bela. Türkiye hem salgınla mücadelede hem de ekonomisini ayakta tutmada eldeki imkânlarla gerekeni fazlasıyla yapmaya gayret ediyor. Esnaflarımızın da bazı sorunları olabilir, sanayicimizin de bazı sorunları olabilir; bunların giderilmesi noktasında da Hükûmet gereken çalışmaları yapıyor, yapmakta, ileriye dönük de belli başlı çalışmaları yine yapacaktır diyorum. Asla ve asla kimse bizi esnafla, çalışanla, emekçiyle karşı karşıya getirmesin diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, pandeminin bir yılda yol açtığı ekonomik, sosyal sorunların tespiti ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla 10/3/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/3/2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Orhan Yegin.

Buyurunuz Sayın Yegin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; aziz milletimizi ve onu temsil eden Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyor, Âlemiislam’ın Miraç Kandili’nin tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.

Kıymetli milletvekilleri, pandeminin üzerinden bir yıl geçti ve salgın, ülke ayrımı yapmaksızın en güçlü ekonomileri bile küçültüp daraltırken tüm dünyada istihdamı, üretimi, ticareti, yatırımları ve sosyal hayatı etkileyen sıkıntılara yol açtı maalesef. Böylesine zorlu küresel konjonktürün Türkiye’yi olumsuz etkilememesi elbette mümkün değildi. Uluslararası Çalışma Örgütünün verilerine göre, 2020 yılında, büyük çoğunluğu gençler ve kadınlardan oluşan 250 milyondan fazla insan işini kaybetti. Bu veri bile yaşanan krizin ne kadar derin olduğuna açık bir işarettir. Son tahminlere göre, 2020 yılında küresel ekonominin yüzde 3,5 küçülmesi, Avrupa bölgesindeyse bu oranın yüzde 7,2 olması beklenirken Türkiye’nin 2020 yılını yüzde 1’in üzerinde bir büyümeyle kapatacağı tahmin ediliyor. Bunun bir anlamı yok mu sizce? On sekiz yıldır sağlığa, sosyal güvenliğe, istihdama, sanayiye, teknolojiye yani toplumun refahını artıracak her alana büyük yatırım yapmamızın neticesiyle bu zorlu günleri daha az yara alarak yönetebilme imkânımız oldu, hamdolsun. Hükûmetimiz Mart 2020’de bilim insanlarımız, iş dünyamız, çalışanlarımız, ilgili sivil toplum örgütlerimiz ve tüm kesimlerle birlikte çalışarak kapsamlı tedbirleri hayata geçirdi. Salgının yayılma hızının artış gösterdiği dönemlerde tedbirler sıkılaştırılırken azaldığı dönemlerde de normalleşme adımları atıldı ve süreç içinde tüm kesimlerin yükünü hafifletecek destekler oluşturulmaya çalışıldı.

Kıymetli milletvekilleri, elbette, her şeye rağmen, salgın tedbirleri sebebiyle işi bozulan, geliri azalan vatandaşlarımız oldu. Bunları yakından takip ederek pek çok farklı yol ve yöntemle kendilerini desteklemeye çalıştık ve çalışıyoruz. Ekonomiyi canlandırmak ve istihdamı korumak için geliştirdiğimiz tedbirleri kararlılıkla uyguladık. Yaklaşık 650 bin emeklimizi kapsayan en düşük emekli maaşı ödemesini 1.000 liradan 1.500 liraya yükselttik. Kısa çalışma ödeneğinin şartlarını kolaylaştırdık ve kapsamını da genişlettik, buna rağmen yararlanamayan vatandaşlarımıza nakdî ücret desteği sağladık, işten çıkarmaları yasakladık.

Sosyal koruma kapsamında bugüne kadar çeşitli kesimlere verilen hibe desteklerinin rakamı 50 milyar lirayı aştı. Mart 2020’den itibaren mücbir sebep hâli ilan ederek bazı sektörlerde vergi yükümlülüklerini, SGK prim ödemelerini erteledik ve böylece yaklaşık 30 milyar vergi alacağını ve 40 milyar lira sigorta prim alacağını erteleyerek 2,5 milyon vergi mükellefini rahatlattık. Birçok alanda KDV’yi yüzde 1’e, yüzde 8’e indirerek milyarlarca lira KDV tahsilatı alacağından vazgeçtik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ORHAN YEGİN (Devamla) – Sağ olun.

Vergi, prim, para cezası gibi kamu alacaklarının yeniden yapılandırılmasını sağladık. Küçük esnafımızın tamamına ve kısıtlamalar nedeniyle gelir kaybına uğrayan esnaflarımıza da hibe şeklinde destekler vermeye başladık. Basit usule tabi tüm esnaf ve sanatkârlarımızı doğrudan destek ödemesi kapsamına aldık. Esnafımıza büyükşehirlerde 750, diğer şehirlerde 500 lira kira desteği ödemesi yaptık. Esnaflarımızdan 2019 cirosu 3 milyon liranın altında olan işletmelere belli koşullar sağlanırsa 2 bin TL’den az olmamak üzere 40 bin TL’ye kadar alabilecekleri destek alanı oluşturduk. Bu kadar büyük ve hayatın her alanını olumsuz etkileyen bir salgına rağmen, hamdolsun, ekonominin üretim, tüketim, yatırım harcamaları ve ihracat tarafı iyi gösteriyor. Teşvik tarihimizin rekorunu kırarak 2020’de 10.505 adet yatırım teşvik belgesi düzenledik. Tüm sıkıntılara rağmen 2020 yılını 170 milyar dolarlık bir ihracatla kapatarak programın hedefini aştık ve mali disiplinin korunmasına gösterdiğimiz özenle, gelişmekte olan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

ORHAN YEGİN (Devamla) - …ülkelerin ortalama yüzde 11’lere varan bütçe açığı verdiği bir dönemde 2020 yılı bütçe açığını yüzde 3,6 civarında tuttuk. Geçtiğimiz yıl verdiğimiz 22 milyar liralık destekle tarımsal üretimin kesintisiz devamını sağladık ve bir önceki yıla göre 7 milyon ton artışla 124 milyon tonun üzerine çıkarak cumhuriyet tarihi rekorunu kırdık.

Kıymetli milletvekilleri, bunları yaptık diyoruz ama bunlar yetiyor mu? Salgından dolayı vatandaşımızın karşılaştığı problemleri, iş yeri kapanan insanların, işinden olma riskiyle, tehdidiyle karşı karşıya kalan insanlarımızın sorunlarını tam ve mükemmel bir şekilde çözüyor muyuz? Elbette hayır. Bunu hangimiz iddia edebiliriz? Bunu söylemek toplumun sorunlarına, toplumun sıkıntılarına, evet, kayıtsız kalmaktır ve biz bunu böyle söylemiyoruz. Hep beraber elimizden gelen desteği vereceğiz, eleştireceğiz elbette ama yıkmak için değil, yol göstermek, omuz vermek için eleştireceğiz.

Hep beraber el ele verip milletimizin, ülkemizin bu sıkıntıları aşmasının azami gayretini ortaya koyacağız inşallah diyor, hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir ve arkadaşları tarafından, ücretli öğretmenlerin sorunlarının araştırılması amacıyla 5/3/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/3/2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

10/3/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 10/3/2021 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                    Özgür Özel

                                                                                                       Manisa

                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir ve arkadaşları tarafından, ücretli öğretmenlerin sorunlarının araştırılması amacıyla 5/3/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (2356 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 10/3/2021 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Sibel Özdemir.

Buyurunuz Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ücretli öğretmenlerin görevlendirilme süreçleri, güvencesiz çalışma koşulları ve özlük haklarında yaşanan mağduriyetlerin her açıdan araştırılması amacıyla vermiş olduğumuz öneri üzerine söz aldım. Genel Kurulu ve bizleri takip eden tüm öğretmenlerimizi saygıyla selamlıyorum.

Şüphesiz, bir ülkenin saygınlığını, gelişmişliğini ve kalkınmasını sağlayan alanların başında eğitim gelirken eğitim sisteminin temel bileşenini de öğretmenlerimiz oluşturmaktadır. Bu bilinç ve farkındalıkla cumhuriyetimizin ilk yıllarından itibaren eğitime ve öğretmenlere büyük önem verilmiş ve devlet protokolünde yer almışlardır. Ancak bu bakış açısı mevcut siyasi iktidar döneminde gerek eğitim sistemi gerekse öğretmenlerimiz aleyhine olumsuz yönde değişmiştir ve değişmektedir.

Geçtiğimiz hafta kamuda ücretli statüde görev yapan öğretmenlerden oluşan Liyakatli Emektar Öğretmenler Platformu’nun temsilcileriyle bir araya geldim. Atanan, atanmayan tüm öğretmenler gibi ücretli öğretmenler de görevlendirme süreçleri, çalışma koşulları, özlük hakları gibi hemen her konuda mesleki saygı görmedikleri ve giderek değersizleştirildiklerini ifade etmişlerdir.

Değerli milletvekilleri, uygulamaya baktığımızda, ücretli öğretmenler liyakat, kıdem, alan gibi objektif kriterler alınmadan; il, ilçe müdürleri, okul müdürleri gibi idarecilerin inisiyatifi, kararı ve maalesef yakınlık ilişkisine göre görevlendirilmektedir. İdarecilerin bir kararına ve yine suistimaline çok açıktır. Yarım yatan SGK primleri, resmî tatil günlerinde maaş kesintisi, tutulan nöbet ücretlerinin, kırtasiye ödeneğinin ve sosyal kulüp ödeneğinin verilmemesi, güvencesiz çalışma koşulları, angarya işler, işsizlik ödeneğinden yoksunluk, tazminat ve emeklilik hak kaybı gibi gerçekten öğretmenlik mesleğiyle bağdaşmayan sorunlar yaşamaktadırlar. Ücretli öğretmenler için ders yoksa ücret de yoktur. Bakın, durumlarını geçici tarım işçisi statüsüne benzeten ücretli öğretmenlerin herhangi bir iş güvencesi yoktur; kadrolu bir öğretmen atanır atanmaz işsiz kalıyorlar.

Değerli milletvekilleri, bakın, bir ücretli öğretmen haftalık en fazla otuz saat derse girmekte ve bir ders saati karşılığı 18 lira gibi çok düşük bir ücrettir. Aylık diyelim ki yaklaşık yüz yirmi saat derse giren bir ücretli öğretmene ay sonunda sadece 2.186 lira verilmektedir. Bu ücret asgari ücretin de maalesef açlık sınırının da çok altında kalmaktadır. Ücretli öğretmen statüsünde çalışan bir kadın öğretmenimiz ne diyor? “Bana biri maaşımı sorduğunda söyleyemiyorum.” diyor.

Değerli milletvekilleri, ücretli kölelik, emek sömürüsü olarak nitelendirilen ücretli öğretmen uygulaması eğitimin niteliğinin düşmesinde de çok önemli bir sorun alanıdır çünkü ücretli öğretmen görevlendirmelerinde eğitim düzeyi, alan, formasyon durumu yeterince dikkate alınmamaktadır. TÜRK EĞİTİM-SEN’e göre, sayıları 2021 yılında 81 bin olan ücretli öğretmenlerin mezuniyet dağılımlarına baktığımızda, 37 bin eğitim fakültesi, 33 bin lisans, yaklaşık 8 bin de ön lisans mezunu var. Ama burada dikkatinizi ben bir konuya çekmek istiyorum: Eğitim düzeyi ve alan ayrımı dikkate alınmadan yapılan görevlendirmelerde ve özellikle de özel öğretim ve özel uzmanlık gerektiren zihinsel, görme, işitme engellilerle ilgili derslerde 2.261 ön lisans mezunu olan ücretli öğretmen görevlendirilmiş. Yine, ilkokullarda sınıf öğretmeni olarak 263 ön lisans mezunu derse girmektedir. Bu durum, çocuklarımızın ve ülkemizin bugünü, geleceği için son derece vahim sonuçlara neden olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, yine, Millî Eğitim Bakanlığının son stratejik planında ücretli öğretmenlik eğitimin zayıf yönü olarak sayılmaktadır. Ancak, buna rağmen, Bakanlığın ve Hükûmetinizin ücretli öğretmen uygulamasına ısrarla devam etmesi bu çelişkiyi de ortaya koyuyor ve bunu da sizin dikkatlerinize sunuyorum.

Evet, öğretmen, çocuğun iyi olma hâlinde ve başarısında en önemli etkiye sahip olan okul içi etmendir ve eğitimin niteliği için de belirleyici role sahiptir. Her sınıfta gerekli öğretmen yeterliliklerini taşıyan öğretmenin bulunmamasını ve dolayısıyla öğrencilerin nitelikli eğitime erişim hakkından yoksun bırakılmasını biz asla kabul etmiyoruz. Hükûmet ve Bakanlık, ücretli öğretmenliği eğitim öğretimle ve öğretmenlik mesleğiyle bağdaşmayan kalıcı bir istihdam modeli olarak görmekten vazgeçmelidir artık.

Değerli milletvekilleri, eğitim sistemimiz içinde liyakate ve mezuniyet durumuna göre uygulanmayan, güvencesizliğe ve emek sömürüsüne dayanan ücretli öğretmen uygulamasını ortaya koyan bütün nedenler detayıyla tespit edilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – İzninizle Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz.

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – Çok teşekkür ederim Başkanım.

Ücretli öğretmenlerin görevlendirilmeleri, çalışma koşulları ve özlük haklarındaki mağduriyetler detaylı olarak ortaya konulmalıdır. Ücretli öğretmenler de dâhil olmak üzere tüm öğretmenlerin mağduriyetlerini giderecek, sorunlarını çözecek ve mesleki saygınlıklarını kazandıracak bir öğretmenlik meslek kanunu çıkarılmasına yönelik gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Ki biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Eğitim Komisyonu Sözcümüz Ankara Milletvekilimiz Değerli Yıldırım Kaya’nın imzasıyla bu teklifi Meclise sunduk ve bir an evvel gündeme alınmasını tekrar sizlerin takdirine sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, son olarak, tüm öğretmenlerin kadrolu olarak atanmasının sağlanması konusunda bütüncül ve kalıcı bir politikanın ortaya konulması amacıyla, daha fazla gecikmeden ve öğretmenlik mesleğiyle bağdaşmayan bu sorunlarla daha fazla karşı karşıya kalmadan, sunmuş olduğumuz araştırma komisyonunun kurulması konusunda bütün siyasi grupların desteklerini bekliyor, Genel Kurulu ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.

Buyurunuz Sayın Yokuş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Bugün Miraç Kandili, İslam âleminin kandilini kutluyorum. Bilindiği gibi, iki gün sonra İstiklal Marşı’mızın yazılışının 100’üncü yılı, bu vesileyle de rahmetli şairimiz Mehmet Akif Ersoy Bey’i bir kere daha rahmetle yâd ediyorum.

Değerli milletvekilleri, öğretmenler eğitim ve öğretim hayatının belkemiğidir, buna rağmen, ne yazık ki öğretmenlik toplumsal statüsü düşük bir meslek hâline getirilmiştir. Özellikle ücretli öğretmenlerimizin yaşamış olduğu sorunlar öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştırmaktadır. Ücretli öğretmenlerin en büyük sorunu iş güvencelerinin olmayışı ve aldıkları ücretlerin yetersizliği. Sayıları 80 bini aşkın ücretli öğretmen haftada en fazla otuz saat derse girebiliyor ve bu otuz saati doldurabilenler kadrolu öğretmenlerin aldığı maaşın üçte 1’i kadar ücret alıyorlar. Ücretli öğretmenlerin kadrolu öğretmenlerden farkı işlerinin geçici olmasıdır. Kadrolu bir öğretmen geldiğinde ücretli öğretmen kapı önüne konulmaktadır. Ücretli öğretmenler yazın okullar kapanır kapanmaz işsizlik kaygısı yaşıyorlar. Herkes dört gözle tatilin gelmesini beklerken ücretli öğretmenler “Tatil gelecek, işimizden olacağız.” diye endişeyle bekliyorlar. Ücretli öğretmenlerimizin sigorta primleri eksik yatırılıyor, özlük haklarından yoksun, amirlerinin iki dudağı arasında çalışmak zorundalar; hiçbir güvenceleri olmadığı gibi yarın çalışıp çalışmayacakları da belli değil. İşlerine son verilmesi hâlindeyse kıdem, ihbar ve diğer tazminatlarını alamıyorlar. Her sömestir döneminde sözleşmelerinin yenilenmesi gerektiği için de “İşimiz var.” duygusuna sahip olamıyorlar, yarınlar için plan yapamıyorlar, bir nevi modern köle olarak çalışmaktadırlar. Hani bir “Kunta Kinte” dizisi vardı ya, ücretli öğretmenlerimiz AK PARTİ iktidarımızın eğitimdeki Kunta Kinteleri ama buradan defalarca söylüyoruz: Şu eğitimde, kamuda ayrımcılığa bir son verin. Bütün kamu çalışanlarını, 4/A’lı, 4/B’li, sözleşmeli, çakılı sözleşmeli, ücretli, ücretsiz ayırdınız, ayırdınız, zaman zaman bir kısmını düzelttiniz ama hâlâ yanlışlarınıza devam ediyorsunuz. Zaten Sayın Cumhurbaşkanı da itiraf ediyor, geçenlerde Rize’de bir okul açılışında şöyle bir itirafta bulunuyor Sayın Cumhurbaşkanımız, diyor ki: “Aile, kültür ve eğitim konularında arzu ettiğimiz inkişafı sağlayamadık.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Evet, Allah aşkına, bir ülkenin temeli eğitimden geçer, gelişmesi eğitimden geçer; zaten itiraf ediyorsunuz, on dokuz yıl bu başarısızlığınız ortadayken hâlâ, daha, tekrar tekrar iktidar arzu ediyorsunuz, vallahi size şaşıyorum ama bu millet size gereken cevabı, başta öğretmenlerimiz olmak üzere kamu çalışanları verecek; bundan emin olun diyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Kemal Bülbül.

Buyurunuz Sayın Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli Genel Kurul üyeleri; herkesi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Evet, bugün Miraç Kandili. Muhammed Mustafa Habibullah’ın Hak’la miraç eylediği gündür bugün. Aslında her insanın, her toplumun, her varlığın kendi ölçüsünde bir miracı vardır; o miraç Muhammed Mustafa’nındır, o başkadır ama her insanın kendi ölçeğinde bir miracı vardır. Bu miraç tam da bugünlerde adalet için, eşitlik için; mazlumların, masumların, yetimlerin, hakkı yenenlerin hakkı için olmalıdır. Miraç, aslında, özellikle hak, adalet ve eşitlik içindir.

Şimdi, sözleşmeli öğretmenlerin durumuyla ilgili verilen önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım.

“Kadrolu” “sözleşmeli” “ücretli” “atanamayan” “KHK’li” “işine son verilen” “bölücü”; bunların hepsi öğretmenlere yapılan son dönemdeki sıfatlandırmalar. KHK’yle işine son verilmiş ve bir tür, aslında, idama mahkûm edilmiş, başka bir işte de çalışması engellenmiş öğretmenler var. Bu “sözleşmeli öğretmenlik” denilen şey, öğretmenlik mesleğine yapılmış bir hakarettir; bir tür ötekileştirme, bir tür aşağılamadır, böyle bir öğretmenlik olamaz. “Atanamayan…” Niye atanamıyor, hayırdır? Daha önce de söyledik burada “atanmayan” desenize şuna. Sayın Ziya Selçuk’un bütçe görüşmelerinde burada olduğu zamanda da söylemiştik, kayıtlara geçsin diye bir daha söyleyelim: Öğretmenlik, sıradan bir devlet memurluğu değildir. Öğretmenlik, akademisyenliktir; öğretmenlik, sosyologluktur; öğretmenlik, bilim insanlığıdır. Buna yaraşır bir sıfat ve bakış açısıyla, bir an önce, öğretmenlik mesleğini ekonomik, sosyal, kültürel ve mesleki anlamda düzenleyen öğretmenlik meslek yasası kesinlikle kabul edilmelidir.

Bakınız, öğretmenlere dair yapılan araştırmalarda ortaya çıkan sonuçlar: Yüzde 61’i gelir yetersizliğinden söz ediyor; yüzde 26’sı ek iş yapıyor; yüzde 86’sı “Çocuğumun öğretmen olmasını istemiyorum.” diyor; yüzde 46’sı anne, baba ve yakın arkadaşlarının, dostlarının ekonomik desteğiyle ayakta kalıyor; yüzde 46’sı görevden alınma korkusuyla yaşıyor ve yüzde 83’ü “Devlet okullarında eğitim iflas etmiştir, bitmiştir.” diyor; yüzde 59’u gelecek kaygısı taşıyor, gelecek kaygısı. Öğretmenin gelecek kaygısı taşıdığı bir yerde toplum iflas etmiş demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bülbül.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Eğitimin özneleri vardır. Eğitimin en temel ve aktif öznelerinden birisi öğretmendir; eğitim faaliyetini yürüten, temsil eden, öğrenciye ve topluma ulaştıran temel faktördür. Bu faktörün böyle olduğu durumda hiçbir şekilde adil, eşit, bilimsel, laik, demokratik eğitimden söz edilemez. Öğretmenlik meslek yasası beraberinde adil, demokratik, laik, ana dilde ve zorunlu din dersini de kaldıran eşitlikçi bir eğitim sistemi düzenlenmeli. Bu program buna uygun değil. Dolayısıyla, bunun çözümü, sözleşmeli öğretmen ve benzeri adı altında yapılan uygulamaların çözümü öğretmenlik meslek yasasının söylediğimiz kriterler bağlamında yürürlüğe konulması ve uygulanmasıdır.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Asuman Erdoğan.

Buyurunuz Sayın Erdoğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Öncelikle Miraç Kandili’nin tüm İslam âlemi ve milletimize hayırlar getirmesini diliyorum.

Ayrıca, İstiklal Marşı’mızın 100’üncü yılını da şimdiden kutluyor, vatan şairi Mehmet Akif Ersoy’u da rahmet ve duayla yâd ediyorum.

Öğretmenlerimizle ilgili söz almış olduğum için, pandemi sürecinde görevlerini özveriyle yapan tüm öğretmenlerimize, çabaları ve pandemi sürecinde doğacak kayıplardan duydukları samimi kaygılardan dolayı teşekkürlerimi sunarım.

Eğitimden bahsederken sayılar ve istatistikler tek başına yeterli olmuyor ya da eğitime tek bir tarafın gözüyle bakmak aslında doğru olmuyor. Okullarda, evlerde, sokaklarda, sahada aslında verilerin ötesinde çok önemli gerçeklikler var.

Evet, AK PARTİ döneminde eğitimde, okullarımızda, öğretmenlerimizin özlük haklarında aslında devrim niteliğinde iyileştirmeler yaptık; gönül görmeyince göz ne yapsın derler, maalesef durum böyle; görülmüyor, görülmek istenmiyor.

CHP’nin sözleşmeli öğretmenlerle ilgili grup önerisine verilecek en güzel cevap -çünkü bunda da anlaşılmayan bir nokta var- Van’ın Gevaş ilçesinde sözleşmeli sınıf öğretmeni olarak göreve başlayan bir öğretmenimizin kendi dilinden anlattığı bir hikâyesinde gizli. Diyor ki öğretmenimiz: “Bir yıl önce atandığımda 4’üncü sınıfları okutmaya başladım. 1’inci sınıftan beri 5 kere öğretmen değişmiş, gelen gitmiş, ben 6’ncı öğretmenleriydim. İlk yarıyılı birlikte tamamladık. Tatil bitip de çocuklar ikinci yarıyıl sınıfa geldiklerinde ilk sözleri: ‘Öğretmenim, gitmemişsiniz.’ oldu. 4’üncü sınıfa gelmişlerdi ama birçok öğrencinin okuma yazması çok kötüydü; sadece 12 kelime okuyan öğrenci vardı, bunun da 8’i yanlıştı. Okula gelmek istemeyen öğrencilerim vardı. Birlikte çalışmaya başladık. Aileler önce ‘Çok ödev ve etkinlik var.’ dedi, sonra okulu öyle sevdiler ki aileler, ‘Hocam, bu çocuklara ne yaptınız?’ diye sormaya başladılar. Öğretmenler bir yıl içinde buradan gidiyor, seneye nasılsa gideceğim düşüncesiyle işlerinde yeterli özveriyi gösteremiyorlar, öğrenciler de yarım yamalak eğitimle bir üst sınıfa geçiyor. Gelenin de gideceğini bildiğiniz öğretmenden ne öğrenebilirsiniz? Bu çocukların 1’inci sınıfta başladığı öğretmenle mezun olmaya hakkı yok mu?” demiş öğretmenimiz.

Hepimizin çocukları var, aslında hepimizin isteği, öğrencisini tanıyan öğretmenlerle devam etmeleri özellikle ilkokul döneminde. Sadece ilkokul için geçerli değil, diğer sınıflarda da süreklilik çok önemli, sürekliliğin sağlandığı bir ortamı bütün çocuklarımız hak ediyor aslında. Bu, yaşanan tek örnek değil aslında, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da pek çok ilde öğrenciler ilkokulu, ortaokulu, liseyi tamamlarken yıl içinde, kimi zaman yıl bitmeden öğretmenleri değişiyor. Türkiye genelinde öğretmenlerin ortalama görev süresi 11,4 yıl.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Bambaşka bir şey anlatıyorsunuz.

ASUMAN ERDOĞAN (Devamla) – Ücretli öğretmenlerle ilgili konuşacağım, ona da geleceğim.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Son on saniye mi konuşacaksınız?

ASUMAN ERDOĞAN (Devamla) – Konuşacağım.

Şöyle düşünün: Maalesef, Şırnak’ta bir öğretmenin görev süresi 1,8 yıl, İzmir’de 15 yıla çıkıyor. Bu da anlaşılmamış bir konu olduğu için üzerinde duruyorum çünkü gerçekten, bu anlamda da aslında yapmak istediğimizin anlaşılmadığı ortada.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Tamam, bu doğru da başka bir şey söylüyor, önerge bambaşka bir konuda.

BAŞKAN – Buyurunuz.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Siz başka bir konuyu anlatıyorsunuz.

ASUMAN ERDOĞAN (Devamla) – Ama ona da geçeceğim, önerinizde o da var; okursanız, verdiğiniz öneride o da var.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Ben yazdım öneriyi.

ASUMAN ERDOĞAN (Devamla) – Bakanlığımız 2016’dan beri sözleşmeli öğretmenlerle ilgili böyle bir çözüm yolu buldu ve güzel işliyor, gayet iyi gidiyor. Öğretmenlerimiz açısından da iyi çünkü üç yıl sonunda kadroya kavuşuyorlar ve başka yere tayin isteme hakları oluyor. Üstelik de en son yapılan düzenlemeyle bu öğretmenlerimiz sağlık ve eş tayiniyle ilgili haklara da kavuştular.

Evet, gelelim ücretli öğretmenler konusuna. Tabii ki ücretli öğretmenlik konusu hiçbirimizin arzu ettiği bir mesele değil. Gönül ister ki gerçekten ücretli öğretmenlik olmasın, Bakanımızın açıkladığı da buydu.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Yasa lazım, yasa; gönül değil.

ASUMAN ERDOĞAN (Devamla) – Ama koşulların bunu gerektirdiği durumlar ortaya çıkıyor. Ben de öğretmenlik yaptım, benim öğretmenlik yaptığım dönemde de bir öğretmenimizin çocuğu rahatsızlanabiliyordu. Yani yılın başında olmuyor da yılın ortasında oluyor ve bu önceden bilinmeyen bir durum olduğu için gerekli hazırlıklar, gerekli tedbirler alınamıyor ve bunun üzerine, çocukların dersleri boş geçmesin diye ücretli öğretmenlik sistemiyle öğretmen alınıyor, böylelikle çocukların dersleri boş geçmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Doğru değil, doğru değil.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Yanlış bir şey.

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

ASUMAN ERDOĞAN (Devamla) – Tekraren söylüyorum: Yani bu bizim de arzu ettiğimiz bir durum değil. Ücretli öğretmenlik zaten ders karşılığı olmak zorunda, bunlar sürekliliği olan işler değil, sürekliliği olan öğretmenlikler değil.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Sürekli hâle getirdiniz, ücretli öğretmenliği sürekli hâle getirdiniz.

ASUMAN ERDOĞAN (Devamla) – Böyle bir şeye gidilirse zaten diğer öğretmenlerimizin hakkına girilmiş olur. Bu anlamda, bunun altını çizmek istedim.

Bir öğretmen olarak da şunu söylemek istiyorum: Öğretmenlik mesleği gerçekten çok özel bir meslek, hiçbir şeyle değeri ölçülemez. Sadece şununla ölçülebilir: Bir çocuğun başına ve yüreğine dokunduğunuz zaman, işte, en büyük ödül bir öğretmen için odur.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Başkanım, sayın hatip, benim vermiş olduğum önergenin dışında bir konu hakkında konuştu; açıklama yapma gereği duydum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özdemir.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

40.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Ankara Milletvekili Asuman Erdoğan’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

AK PARTİ Grubundan değerli hatip arkadaşımız, önce sözleşmeli öğretmenlerin sorunundan bahsetti, o da temel bir sorun alanımız. Ücretli ve kadrolu atanamayan öğretmenlerden sonra sözleşmeli öğretmen uygulaması da sisteme dâhil edilmiştir. Orada öğretmenlerimiz, Millî Eğitim Bakanlığının açmış olduğu sözleşmeli öğretmen kadrolarına kendi istekleriyle ve özellikle de… Amaç da zaten Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki öğretmen açığını tamamlamak için. Yani vermiş olduğunuz örnek, benim sunduğum önergeyle bağdaşmıyor. Ben, ücretli öğretmenlerin sorunları üzerine bir araştırma yapılmasını istedim. Okuma önerisinde bulundunuz, ben okuma değil, hazırladım zaten o önergeyi ve bu aşamada Meclise sundum. Gerekirse sözleşmeli öğretmenlerimizin sorunlarıyla ilgili de bir araştırma önergesi yapalım, onu da tartışalım tekrar burada.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir ve arkadaşları tarafından, ücretli öğretmenlerin sorunlarının araştırılması amacıyla 5/3/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/3/2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan, Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç ve 21 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç ve 21 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3427) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 252) (X)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.14

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.29

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 5’inci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde söz isteyen İYİ PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Hayrettin Nuhoğlu.

Buyurunuz Sayın Nuhoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ydü. Kadın emeğine saygı duymayan, kadın cinayetlerine göz yuman yöneticiler bile kutlama mesajları yayınladılar. Kimin ne dediği, kimin ne yaptığı belli olmayan karmaşık bir süreç yaşanmaktadır. Bu süreçte Türk toplumunu kadın cinayetleri konusunda duyarlı olmaya, topyekûn bu ayıptan kurtulmaya çağırıyorum. Sebeplerini ortadan kaldırmadan yani bataklığı kurutmadan bu sorunun çözülmesi mümkün görülmemektedir. Onun için kurulmuş olan araştırma komisyonunu kalıcı çözüm bulmak için partilerüstü anlayışla gayret göstermeye davet ediyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 252 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerindeki konuşmama geçerken selamlarımı sunuyorum.

7 farklı kanunda değişikliği kapsayan bu torba kanun teklifi de diğer bütün torba kanun tekliflerinde olduğu gibi karşı çıktığımız bir usuldür. Her defasında “Bu torbanın içinde acaba ne saklanmak isteniyor?” sorusu aklımıza gelmektedir. Komisyonda onlarca teklif beklerken asgari süre içerisinde, aceleyle gündeme alınması da şüpheleri artırmaktadır; bu şüpheler şaibe yaratmakta ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin itibarına gölge düşürmektedir. Halkın düşündüğü gibi bunu bilerek yaptıklarını söylemek de mümkündür. Vesayete karşı olduklarını söyleyerek iktidara geldikten sonra zaten her söylenenin tersi yapıldı. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle de yasama, yürütmenin vesayeti altına sokuldu.

Komisyonda 2’nci maddenin geri çekilmesi konusundaki bütün ısrarlı isteklerimiz ve açıklamalarımız kale alınmadı, önergemiz reddedildi. Şimdi, noter gibi gördükleri Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda teklifi oy çokluğuyla kanunlaştırabilirler ama şaibeden kurtaramazlar çünkü 2’nci madde şaibelidir, bu maddeyle devlet zarara uğratılacaktır. Getirilmek istenen Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı garantisi üzerine bu ihaleler yenilenecek olursa yeni şartlarla, çok daha düşük bedellerle ihaleler gerçekleştirilebilir. Dolayısıyla, getirilen bu maddede kamu yararı yoktur, oysa bu madde geri çekilseydi, bizler her ne kadar torbaya doldurulmasına karşı çıksak da diğer maddelere “Evet.” diyebilirdik. Yetmiş yıl önce Seyhan’da mağdur edilen vatandaşlarımız ile Akşehir Gölü kıyı kenar çizgisi yüzünden mağdur edilen Akşehir ve Tuzlukçu ilçesindeki vatandaşlarımızın mülkiyet sorunlarının çözülmesinde çok geç kalınmıştır. Bu maddeyle beklentilerin karşılanmış olduğunu umuyoruz.

Mobil telefon kapsama alanının ve internet altyapılarının yaygınlaştırılmasının yerinde olduğunu belirtmekle beraber, Hükûmetin bu konuda sınıfta kaldığını, boş sözlerle yılları kaybettiğini söylemeliyim. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında çok geride kaldık. Bu ülkelerde kişi başına düşen fiber optik ağı yüzlerce metreyken ülkemizde sadece 3 metre civarındadır. Bunun sonucu olarak da millî eğitimden ticarete kadar her sahada ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Evrensel haberleşmenin kalkınmayı doğrudan etkilediği bilimsel bir gerçektir, bu gerçek ihmal edilmemelidir.

Gelibolu’da alan kılavuzlarının hizmetlerine devamı için yapılan düzenleme, sadece Çanakkale’yle sınırlı kalacak bir konu değildir. Bu konuda kalıcı bir çözüm getirilmek isteniyorsa öncelikle rehberlerin haklarını koruyacak bir düzenleme yapılmalıdır. Bunun için de Türk turizminin yükünü taşıyan rehberler ve onların kuruluşu olan Türkiye Turist Rehberleri Birliği (TUREB) yapılacak düzenlemenin çözüm ortağı olarak muhatap alınmalıdır.

Bu torbanın içine konulan ilginç maddelerden biri de küpesiz nakledilen hayvanlarla ilgilidir. Bu maddeyle bir haksızlık giderilmiş olabilir ama karantina ve bedeller konusundaki muğlaklık da giderilmelidir.

Sonuç itibarıyla biz, aynı torbanın içerisine değişik konuların doldurulmasına, özellikle de 2’nci maddeye kesinlikle karşı çıkıyoruz.

Değerli milletvekilleri, 2’nci maddeyle ilgili şüphelerimize ve endişelerimize açıklık getirmek istiyorum: Yap-işlet-devret modeliyle ihale edildiği hâlde kredi bulunamadığı için başlanamayan işlerden birinin Kuzey Marmara Otoyolu olduğu ve Kanal İstanbul’un, köprüyle geçecek kısmı hariç olmak üzere hazır hâle getirileceği iddia edilmektedir. Henüz bilim çevrelerince kabul görüp proje vasfını bile kazanamamış bir hayalî çalışma için harcanacak her kuruş boşa harcanmış olur ve yazık olur. İstanbul’da Karadeniz ve Marmara Denizi arasında yapılmak istenen kanalla ilgili çok çelişkili ifadeler devlet yetkilileri tarafından zaman zaman dile getirilirken en çok dikkati çeken, Cumhurbaşkanının sözleri olmaktadır. 1994’ten 2019’a kadar yirmi beş yıl İstanbul’u yöneten AKP döneminde İstanbul’a ihanet edildiği bizzat Cumhurbaşkanı tarafından açıklanmıştı. Bu ihanet, İstanbul’u kaybettikten sonra merkezî Hükûmet tarafından intikam alırcasına daha da şiddetli olarak devam etmektedir.

Geçen ay 26 Şubatta Cumhurbaşkanı cuma namazı çıkışında sorulan bir soruya cevap verirken “Bu proje, benim Büyükşehir Belediye Başkanlığım dönemine dayanan, benim ‘çılgın proje’ diye ifade ettiğim bir projedir.” demiş. 10 Ekim 2017’de bir iş forumunda konuşurken de “Kanal İstanbul dediğimiz benim bir hayalim, hülyamdır; inşallah, büyük ihtimalle bu yıl sonu veya 2018 başı gibi temelini atacağız. Dünyada Süveyş var, Panama Kanalı var, işte şimdi de Kanal İstanbul olacak.” demişti. Hayal kurmak güzel bir şeydir, yerinde ve faydalı bir hayalin gerçekleşmesi daha da güzeldir ancak bazı gerçekleri hatırlatmak ve kurulan bu hayalin yerinde ve faydalı olmadığını söylemek zorundayım. Verilen örneklerden Süveyş, Akdeniz’i Kızıldeniz’e ve oradan okyanusa; Panama ise 2 okyanusu birbirine bağlarken yolu binlerce mil kısaltmaktadır. İstanbul’da ise Karadeniz ile Marmara Denizi arasında zaten tabii olarak bir deniz yolu mevcuttur, onun sadece birkaç mil ötesinde su yolu açmanın bilimsel ve mantıklı hiçbir izahı olamaz. Ekonomik bir faydasının da olmayacağı bilim insanları tarafından net olarak açıklanmaktadır.

Dikkat edilecek olursa, Cumhurbaşkanı, Belediye Başkanı olduğu 1994-1998 arasındaki hayalinden bahsetmektedir. 2009 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisince kabul edilen, Belediye Başkanı tarafından da onaylanan 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında bu hayalle ilgili hiçbir ipucu olmadığı gibi, tersine, o alan her türlü yapılaşmaya kapatılmıştı. Bu suretle kuzeye doğru gelişme eğilimi kontrol altına alınmış doğu-batı aksında ve Marmara Denizi boyunca çok merkezli ve sıçramalı gelişim sağlanmıştı. Hassas ekosistemler de İstanbul’un can damarları olarak kuzey bölgesi boyunca korunmuştu. Şimdiki Cumhurbaşkanı o zaman AKP Genel Başkanı ve Başbakandı; Büyükşehir Belediye Meclisinde alınan, Başkan tarafından onaylanan karardan habersiz olması elbette mümkün değildi. İstanbul’un anayasası sayılan bu plan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 2019’da değiştirilerek askıya çıkarıldığında yaptığımız itirazlara cevap bile verilmedi ve kesinleşmiş oldu. Büyükşehir Belediye Meclisine ait olan bir görev niçin Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verilerek gerekli süreçlerden geçmeden değiştirilmiştir? Bu yapılan darbe değil midir?

İlk defa 2011’deki genel seçimler öncesi “çılgın proje” olarak gündeme getirilen Kanal İstanbul’un, seçimden seçime konuşulan hayalî bir proje olmaktan çıkarak Cumhurbaşkanının 2017’deki konuşmasıyla 2018 başında temeli atılacağı ilan edilmişti. O tarihten sonra da işin başlama tarihi sürekli olarak değişerek bugüne kadar gelinmiştir. Şimdi de bu yılın sonuna kadar ihale edileceği söylenmektedir. Israrla tekrarlamak istiyorum ki bu ÇED raporuyla ihaleye katılan hiçbir ciddi firma olamaz. Bu sayede, bu hayal, tarihin raflarına kaldırılmış olacaktır.

Ben gene de konunun siyasi tarafına, 126 emekli büyükelçimizin kaleme alıp imzaladığı ve kamuoyuna açıkladığı duyuruyu hatırlatarak konuşmama son vermek istiyorum. Açıklamanın özeti şöyledir:

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Az bir şey kaldı Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – “Kanal İstanbul, şayet yapılırsa Montrö Sözleşmesi’ni tartışmaya açar. Türkiye’nin 20’nci yüzyıldaki Lozan Antlaşması’ndan sonra en büyük diplomasi başarısı olan Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması, Türkiye’nin İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi üzerindeki mutlak egemenliğinin kaybedilmesine yol açar.”

Değerli milletvekilleri, her fırsatta “Kanal İstanbul” adı verilen İstanbul Boğazı’na alternatif su kanalı açılması fikrinin hayalden gerçeğe dönüşmemesi için gayret edeceğimi ifade etmek istiyorum. Bu doğrultuda çalışma yapan bilim insanlarının, meslek odalarının, sivil toplum kuruluşlarının, yerel yönetimlerin ve siyasetçilerin ortak gayretiyle geriye dönüşü olmayan sonuçlar doğurma ihtimali çok yüksek olan bu düşünceden vazgeçileceğine olan inancımı belirtiyor, saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Esin Kara. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Kara.

MHP GRUBU ADINA ESİN KARA (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle 7 farklı kanunda değişiklik öngörülmektedir. Genel itibarıyla, teklif, bugüne kadar düzenlemeye ihtiyaç duyulan bazı konuları ele almaktadır. Örneğin, Seyhan Nehri’nde yaşanan taşkınların engellenmesine yönelik yapılan setlerin yapımı sürecinde karşılaşılan problemlere ilişkin bir düzenleme getirilmektedir.

Bir diğer konu ise seçim bölgem olan Konya’nın Akşehir ve Tuzlukçu ilçelerinde yer alan taşınmazların mülkiyetine ilişkin kıyı kenar sorununun çözümüne yönelik düzenlemelerdir.

Yine, teklifle nakil sırasında yakalanan küpesiz hayvanların akıbetine ilişkin bir düzenleme, Devlet Demiryollarının bazı yatırımlarının finansmanının karşılanmasıyla ilgili sürelerin uzatılması ve Gelibolu Tarihî Alanı sınırları içerisinde yer alan rehberler ve kılavuzlarla ilgili bir düzenleme yer almaktadır.

Günlük hayatı, ekonomik ve zirai faaliyetleri olumsuz yönde etkileyen ve son yıllarda, iklim değişikliği sebebiyle etkisini daha fazla hissettiren su taşkınları, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de en önemli afet konuları arasında yer almaktadır. Taşkınların engellenmesi ve zararın asgariye indirilebilmesi adına bazı çalışmalar yapılmaktadır.

560 kilometre uzunluğunda olan Seyhan Nehri’nin havza alanı 20.600 kilometrekaredir. 2 önemli kolu bulunan nehir Adana ilimizin Seyhan ve Yüreğir ilçelerinin sınırlarını çizip Çukurova’nın en batı kesiminde, Adana-Mersin sınırında, Deli Burnu’ndan Akdeniz’e dökülmektedir. Ülkemizin önemli tarımsal üretim faaliyetlerinin gerçekleştiği Çukurova havzası üzerinde bulunması sebebiyle tarımsal üretim için büyük önem taşırken taşkınlar sebebiyle yüksek zararla karşılaşılmaktadır. Seyhan Nehri’nde meydana gelen taşkınların en büyüğü 1949 yılında gerçekleşmiştir. Ovanın tamamının sular altında kalması sebebiyle 1950, 1951 yıllarında bu taşkınları önlemek maksadıyla Seyhan Nehri’nin iki yanına sedde inşaatına başlanmıştır. Bu sebeple sedde sınırları arasında kalan Adana ve Mersin’e bağlı 11 köyün tahliye edilmesi mecburiyeti ortaya çıkmıştır. Tahliye edilmiş köylülere evlerini yapmak üzere DSİ tarafından arsa tahsisinde bulunulmuş ancak söz konusu kişilere ait bu arazilerin tapusu verilmemiştir. Zemin ile mülkiyetin DSİ veya Maliye arazisine ait olması, üzerindeki yapıların ise vatandaşlara ait olması, vatandaşlar açısından sürekli problemler oluşturmuştur. Teklif metninde, bu problemin çözümü için söz konusu kişilere rayiç değeri üzerinden taşınılan arazinin tapularının verilmesine yönelik bir düzenleme yer almaktadır.

Bir diğer düzenleme, seçim bölgem olan Konya’da yer alan Akşehir Gölü’nün Akşehir ve Tuzlukçu ilçelerinde yer alan kıyı kenar çizgisiyle alakalıdır. Kıyı kesimine ait kıyı kenar çizgisi ilk olarak 12 Mart 1997 tarihinde onaylanmıştır. Onaylı kıyı kenar çizgisinin hatalı olduğu ve iptali gerekçesiyle Konya idare mahkemelerine açılan davalar sonucunda kıyı kenar çizgisinin iptaline karar verilmiştir. Şu aşamada, ağustos ayında 958 metrelik kot onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Yeterli olmasa da bu düşüş yine birçok çiftçimizin, ata yadigârı taşınmazlarının mülkiyetini kurtarmaktadır. Akşehir Asliye Hukuk Mahkemesince verilen kota göre Maliye hazinesinin açtığı davalarda birçok çiftçimizin tapusu kıyı kenar çizgisinin içerisinde kaldığı gerekçesiyle iptal edilmiştir, hâlen devam eden de birkaç dava bulunmaktadır. DSİ tarafından belirlenen 958 metrelik maksimum su kotu dikkate alınarak Akşehir Gölü’nün Konya ili Akşehir ve Tuzlukçu ilçelerinde kalan 98 paftalık kısmında 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 9’uncu maddesine göre Bakanlık tarafından 4 Ocak 2019 tarihinde kıyı kenar çizgisi onaylanarak kesinleşmiştir. Yasa değişikliğiyle yeni belirlenen kıyı kenar mesafesine göre üzerinde bulunan taşınmazların tapularının çıkarılarak kadastro çalışmalarının bir an evvel tamamlanması amaçlanmaktadır. Bu sayede, yaşanan mülkiyet sorununun ortadan kalkması amaçlanmaktadır. Bu teklifin yasalaşmasıyla dava konusu olay ortadan kalkacağı için devam eden davalar düşecektir. Sonuçlanmış olan davalar var ise bu madde gereğince Adalet Bakanlığımızın gerekli düzenlemeleri yapması gerekmektedir.

Yine, aynı alan içerisinde bulunan ve daha önce yapılan kadastro çalışmaları sırasında kadastro harici bırakılan taşınmazların hazine adına tescil edilmesi ve bu taşınmazların kullanıcı veya muhdesat sahiplerine doğrudan kiralanması amaçlanmaktadır.

Son olarak, yaşanan kıyı kenar çizgisi sorununda çözüm bekleyen birkaç konu daha bulunmaktadır. Maksimum su kotunun dışında kalıp tapusu iptal edilen vatandaşlarımızın hakları ile su kotunun dışında kalan ve tapuları kadastro görmeyen Osmanlı tapusu olan vatandaşların haklarına yönelik bir düzenleme yapılması gerekmektedir.

Yine kanun teklifiyle nakilleri sırasında yakalanan küpesiz buzağı, kuzu, oğlaklar ile gebe hayvanların kesimi, kesime sevk edilmesi uygulamasına son verilerek bu hayvanların karantina altına alınması sağlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ulaşım sistemleri açısından önemi giderek artan yük ve yolcu taşımacılığında toplu taşımacılık anlayışının ilk ve en önemli unsuru olan demir yolları ekonomik kalkınmanın itici gücünü oluşturmaktadır. Demir yolları bulunan yerler ekonomik açıdan güçlenirken sosyal ve kültürel olarak da gelişmektedir. Ülkemizin hem sanayi bakımından hem de kültürel ve sosyal olarak gelişiminde demir yollarımızın önemi gün geçtikçe artmaktadır. Ayrıca, alternatif enerji arayışlarının giderek önem kazandığı günümüz dünyasında çevreye dost yapısıyla ön planda tutulmaktadır. Ülkemizde bu alanda yük ve yolcu taşımacılığı faaliyetini sürdüren Devlet Demiryollarında yaşanan yapılanma süreci tamamlanıncaya kadar faaliyetlerinin kesintisiz biçimde devam edebilmesi adına teklifle Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Taşımacılık AŞ’nin kamu hizmeti yükümlülüğü süresinin uzatılması amaçlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde yaşanan kadına ve çocuklara yönelik her türlü şiddet, cinayet, tecavüz ve istismar olayları hepimizi derinden yaralamaktadır. Millet olarak her seferinde “Bu son olsun.” demekten yorulduk. Bu suçlulara yönelik cezaların ağırlaştırılması hem caydırıcı olması hem de kamu vicdanının rahatlaması için gereklidir. Liderimiz Devlet Bahçeli Bey'in dediği gibi “Kadın ve çocuk istismarı insanlığa ihanettir ve hiçbir ihanet cezasız bırakılmamalıdır. Kadın ailedir, kadın vatandır, kadın ülkedir, kadın gelecektir, kadın gelecek nesillerin teminatıdır. Kim ki bir kadına bir fiske vurduysa, küfür ve hakarete yeltenmişse buna pişman edilmelidir. Hapisse hapis, hadımsa hadım, idamsa idam; neyse gereği yapılmalıdır.”

Biz kadınlara bu noktada düşen en büyük görev, toplumun temeli olan aile yapısını sağlam tutmak; ahlaklı, faziletli nesiller yetiştirmektir. Çocuğun eğitimi ailede başlar ve ilk eğitmeni de annesidir. Merhametli, küçüğünü seven, büyüğünü sayan, içinde yaşadığı topluma saygılı; vatanını, milletini canından üstün tutan nesiller kadınların eseri olacaktır. Hayme Ana’nın dediği gibi “Türk’ün töresi evvela kadınların omuzlarında yükselecektir.”

8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle tüm şehit anne ve eşlerinin, evlatları vatan nöbetinde olan asker annelerinin ve asker eşlerinin, terör örgütüne karşı evlatlarının nöbetinde olan Diyarbakır Annelerinin; vatanını, milletini canından seven tüm Türk kadınlarının Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum.

Sözlerime son verirken, bu gece idrak edeceğimiz Mevlit Kandili’mizin(x) Türk ve İslam âlemine hayırlar getirmesini temenni ediyor, büyük Türk milletini ve onun Büyük Meclisini saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, küçük bir düzeltme yapacak vekilimiz.

BAŞKAN – Buyurunuz.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

41.- Konya Milletvekili Esin Kara’nın, 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bir ifadesini düzelttiğine ilişkin açıklaması (xx)

ESİN KARA (Konya) – Sayın Başkanım, düzeltme olsun, kayıtlara geçsin istiyorum. Bu gece idrak edeceğimiz, Miraç Kandili’dir. “Mevlit Kandili” dediğim için, onun düzeltilmesini rica ediyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sağ olun.

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuş’un, karanlıklardan aydınlığa çıkışın bir zamanı olsun ümidiyle İslam âleminin ve insanlık ailesinin Miraç Kandili’ni tebrik ettiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Biz de bu vesileyle Miraç Kandili’nizi tebrik ediyoruz. Hepinizin bildiği bir şeyi tekrar etmiş olayım. Kur'an-ı Kerim’de “karanlıklar” çoğul geçer, “aydınlık” ise tekil geçer. Karanlıklardan aydınlığa çıkışın bir zamanı olsun ümidiyle İslam âleminin ve insanlık ailesinin kandilini tebrik ediyoruz.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç ve 21 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3427) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 252) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Sayın Mahmut Celadet Gaydalı.

Buyurunuz Sayın Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve grubum adına görüşülmekte olan 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerine söz almış bulunmaktayım. Sizlerin ve kamuoyunun Miraç Kandili’ni kutlar, hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, 1’inci ve 3’üncü maddeler aslında uzun zamandır süregelen bir mağduriyetin giderilmesi amacını taşımaktadır. Bu konuda sorunun çözümü adına maddelere katılmakla birlikte, bazı eleştirilerimizi de dile getirmek istiyoruz. 1’inci maddeye bakıldığı zaman 1949 yılından bugüne kadar süregelen bir mağduriyet söz konusu. Seyhan Nehri’nde 1949 ve 50 yılında meydana gelen taşkınlar sonucu, baraj ve sedde yapımı işi 11 köyü etkiliyor ve sedde içinde kalan haneler kamulaştırılırken arazileri kamulaştırılmıyor. Mağdurlar arazileri karşılığı Devlet Su İşleri ve hazineye ait arazilere yerleştiriliyor. 1960’lı yıllardan bahsediyoruz, tabii, araziler Devlet Su İşleri ve Maliye hazinesine ait olduğu için Devlet Su işleri bir kira almıyor ama bildiğimiz kadarıyla Maliye hazinesi kira alıyor, mülkiyet sorunu bir türlü çözülemiyor. Bu mağduriyet aslında 2000 yılında Devlet Su İşleri tarafından ortaya çıkarılıyor ve neredeyse yirmi bir yıldır kurumlar arası uyuşmazlıklar neticesinde çözüme kavuşamıyor. Şimdi, bir çözüm aşamasında fakat bu rayiç bedeliyle satışı gerçekten doğru bulmadığımızı iletmek istiyorum. Komisyon görüşmelerinde Adana Milletvekili Sayın Erdinç bu rayiç bedelin çok düşük olacağını iletti, umarım bu rayiç bedel yeni bir mağduriyete neden olmaz. Yeniden hayırlı olmasını diliyorum.

Yine 3’üncü maddede Akşehir Gölü’nün, Konya ili Akşehir ve Tuzlukçu ilçelerinde yer alan kıyı kesiminde kıyı kenar çizgisiyle ilgili mahkeme kararları sonucu doğan mülkiyet sorunlarının çözümü amaçlanmıştır. Bu hususta da bölge insanının sorunlarının çözümü adına yapıcı bir rol üstlendiğimizi belirtmek isterim. Birinci sorun, 1949’lara; ikinci sorun, 1970’li yıllara dayanan bir geçmişe sahip. Aslında bu sorunların daha önce çözümü yapılamaz mıydı? Tabii ki yapılabilirdi ama burada mesele öncelik meselesi.

Değerli milletvekilleri, Kanun Teklifi’nin 4’üncü ve 5’inci maddeleri 5369 sayılı Evrensel Hizmet Kanunu’nda bazı değişiklikler öngörüyor. Şimdi, 4’üncü maddeyle Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının bütçesinde yer alan ödeneklerin evrensel hizmet ödemelerinin yapılması için Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna aktarılması sağlanacaktır. Açıkçası bu ihtiyacın neden kaynaklandığını anlamak mümkün değildir. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun mali raporları incelendiğinde özellikle gelir gider dengelerine bakılırsa 2020 yılının ilk beş ayında pozitif olduğu ve hatta gelirinin ciddi oranda yüksek olduğu anlaşılabilir. Özellikle gelir kalemlerindeki en büyük payı malların kullanma veya faaliyette bulunma izni gelirleri oluşturmakta. Ortalama 2,5 milyar TL kurumun kendi finansal gelirleriyle bu yükü karşılayabileceği düşüncesindeyiz.

Yine, 5’inci madde de zorunlu hâllerde evrensel hizmet yükümlüsü olma şartı aranmadan altyapı kurulumunun sağlanması amaçlanmıştır. Şimdi, biz evrensel hizmetlerle ilgili altyapı yetersizliğini 2 dönem de çok sık tartıştık. Bunlardan birincisi, deprem, taşkın gibi doğal afetlerde; ikincisiyse, pandemi döneminde uzaktan eğitime geçilmesiyle birlikte EBA konularında. Ufacık çocuklar, interneti çeksin diye dağ tepe tırmanıp karda, kışta, soğukta ders yapmaya çalıştılar. Fakat altyapıyı kurmakla ilgili yetersizlik sonucu iktidar maalesef sınıfta kaldı. Şimdi de zorunlu hâllerde evrensel hizmet yükümlüsü şartı aranmadan altyapı hizmeti sunacak şirketlere önayak olunuyor. Peki, madem evrensel hizmet yükümlüsü olmayacaklar o zaman 5369 sayılı Evrensel Hizmet Kanunu’na da tabi olmayacaklar mı? 5369 sayılı Kanunu’nun 3’üncü maddesi “İlkeler” başlığıdır ve buna göre (a) fıkrası: “Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan herkes, bölge ve yaşadığı yer ayırımı gözetilmeksizin yararlanır.” (b) fıkrası: “Evrensel Hizmet makul fiyatta sunulur.” (c) fıkrası: “Düşük gelirliler, engelliler ve sosyal desteğe ihtiyacı olan grupların da evrensel hizmetten yararlanabilmesi için uygun fiyatlandırma ve teknoloji seçeneklerinin uygulanabilmesine yönelik tedbirler alınır.” (d) fıkrası: “Evrensel hizmet, önceden belirlenmiş hizmet kalitesi standartlarında sunulur.” (e) fıkrası: “Evrensel hizmetin sunulmasında ve ulaşılmasında devamlılık esastır.” Komisyon Başkanımız burada, cevap verebilirse sevinirim: Evrensel hizmet yükümlüsü olmayan şirketler bu ilkelerden muaf mı değil mi?

Değerli milletvekilleri, Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesini en sona bıraktım ki bence iki açıdan tartışılmaya muhtaç bir konudur. Bunlardan birincisi, yap-işlet-devret modelinin ülke ekonomisine verdiği doğrudan ve dolaylı zararlar; ikincisiyse, söz konusu maddenin -her ne kadar Komisyonumuzla ilgili bir Bakanlığın meselesi olsa da- görüşülmesinin aslında yanlış yerde yapılmış olmasıdır.

Sondan başlarsak bu maddenin kesin olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi gerekirdi çünkü, bir borçlanma ve bu borçlanmaya taraf olunması hakkında bir madde. Peki, hadi Komisyonumuzda görüşüldü, Plan ve Bütçe Komisyonunun raporu nerede ya da neden tali komisyon da olsa oradan bir görüş alınmadı?

Hepimizin bildiği üzere yap-işlet-devret modelleri iktidarın kara kutusudur. Sürekli bir şeyler yap-işlet-devret modeliyle ya da kamu-özel işbirliği modeliyle yapılıyor fakat bunların gelir gider tabloları, yüklenici firmalar, ihale bedelleri, iş artışları ya da azalışları, hak edişleri hakkında kamuoyu aydınlatılmıyor. Yap-işlet-devret projeleriyle ilgili, geçtiğimiz haftalarda, İYİ PARTİ’nin vermiş olduğu araştırma önergesi vardı. AKP’li vekiller “Bizim gurur kaynağımız.” diye adlandırıyorlardı değil mi? İşte, bu, iktidarın değil müteahhitlerin gurur kaynağı olacak bir maddedir. Maddeyle 15/3/2020 tarihinden sonra ihalesi başlamış ama ekonomik gerekçelerle uygulama sözleşmesi imzalanmamış yap-işlet-devret projelerinin finansman temini aşamasında aksaklıkların giderilmesi ve özel sektörün finansman temini için çıkarılacak bir madde. Bunu yaparken de Karayolları Genel Müdürlüğünün harcamaları karşılayamayacağı ve yükümlülükleri ifa etmekte yetersiz kalacağından bahsedilmiş; sonuç olarak, yabancı kreditörlerle yapılacak anlaşmalara Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının garantör olması çaresi bulunmuş. Bu tarih sonrası bahsettiğiniz yap-işlet-devret projelerinin hangileri? Tabii bugüne kadar olanlar. Hangi firmalar ne kadar ihale aldı. Öncelik ve aciliyetleri nelerdir? Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının garantör olacağı fiyat nedir? Tabii bu madde bundan sonraki işler için de bir yol açmaktadır. Yani dünyanın neresinde böyle bir şey var değerli arkadaşlar? Kamu İhale Kanunu on dokuz yılda 200’e yakın değişikliğe uğruyor, hem de ısmarlama ihale yapılıyor. Adrese teslim ihalede firmaya Karayolları Genel Müdürlüğü kefil oluyor; yetmiyor, Karayollarının kefilliğinin yanında Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı garantör oluyor, onlar ödemezse biz öderiz diye. Sonra, firma krediyi buluyor; Londra’daki tefecilerden mi buldu, New York’taki tefecilerden mi buldu veya gidip Orta Doğu şeyhlerinden mi buldu kimse bilmiyor; yüzde kaç faizle buldu bunu da kimse bilmiyor. Köprü, tünel her neyse yapılıyor; devlet, üzerine bir de garanti geçiş sayısı ekliyor; yetmiyor, pahalı tarifelerle halkın sömürülmesine göz yumuyor. Garanti geçiş sayısı yakalanmazsa devlet, halkın vergisiyle, geçilmeyen köprünün, kullanılmayan tünelin parasını bu şirketlere ödüyor. Şirketin aşırı kârdan başka en ufak bir kaybı yok. Kayserili tüccara bir malın fiyatı sorulunca: “Alırken mi, satarken mi?” diye sorar. Ticari aktivitelerde bir alıcı olur, bir de satıcı ama çok kârlı bir iş olursa bir de komisyoncusu, yani mahallî lisanla simsarı olur. Buradaki konumunuz nedir bilinmiyor.

Şimdi komisyonda dile getirdiğim bir hususu yeniden sizlere aktarmak isterim. Ben, Dünya Bankası projelerinde de çalıştım. ANAP döneminde Dünya Bankası projelere kredileri direkt veriyordu. Baktılar, paralar çarçur ediliyor, proje murdar oluyor, sistemini, prosedürlerini değiştirdiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) – Paranın her aşamasını adım adım takip eden bir sistem geliştirdiler. Bunun üzerine Türkiye de son yıllarda Dünya Bankası projelerinden de çekildi. Niye? Çünkü ihaleyi istediği firmaya, istediği fiyata rahatlıkla veremez duruma geldi. Dünya Bankası müdahil olduğu için açık ve şeffaf yapılıyordu, buradaki sorun açık ve şeffaf olamamaktan dolayı. Yoksa, devletin bir projeyle topluma hizmet sunmasından neden rahatsızlık duyalım? Şeffaf olsun, adil olsun, eşit ve rekabetçi olsun, rant olmasın, hesap verilebilir olsun, kamuoyu tüm süreçten hilesiz hurdasız haberdar edilsin, o zaman hiçbir sorun kalmaz. Sorun, sizin 3-5 müteahhide para aktarma uğruna ülkeyi sürüklediğiniz ekonomik bataklık sorunudur, bizim karşı çıktığımız da bu husustur. Yani, kısacası, esnaf batmış, kan ağlıyor, insanlar evine ekmek götüremiyor, zamlar ve faturalar kabartılıyor, kredilerle toplum borç batağına sürükleniyor, siz burada Covid-19 bahanesiyle yandaşı kayıracak maddelerin onaylanmasını tartışıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) – “Remote control” ile kalkıp inen eller ve oy çoğunluğunuza güvenerek bu maddeleri geçirebilirsiniz ama gün gelir devran dönünce gerçekler, yaptığınız hatalar, yanlış uygulamalar lime lime ortalığa saçılacaktır. Gerçeklerin kötü bir huyu vardır, ne kadar derin sulara gömerseniz gömün elbet bir gün yüzeye çıkacaklardır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kastamonu Milletvekili Sayın Hasan Baltacı.

Buyurunuz Sayın Baltacı. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HASAN BALTACI (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle şunu söylemek istiyorum: Kurtuluş Savaşı’nın kahramanlarından Şerife Bacı’nın memleketi Kastamonu Milletvekili olarak tüm emekçi kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyorum. İnsanlığın karşı karşıya kaldığı tüm sorunların ve krizlerin emekçi kadınların örgütlü mücadelesiyle çözüleceğine inancımı bu vesileyle bir kez daha tekrar etmek istiyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, önümüzde bir kanun teklifi var. 12 maddeden oluşan kanun teklifinin görüşmelerinde en çok üzerinde durduğumuz konu bu 2’nci madde. Nedir bu 2’nci madde? Bu 2’nci maddeyle birlikte, kişiye özel, şahsa özel, firmaya özel ve belli bir zaman dilimini kapsayan bir kanun teklifi gelmiş karşımıza. Neyle ilgili bu kanun teklifi? Yap-işlet-devretle ilgili bu kanun teklifi. Komisyonda Ulaştırma Bakan Yardımcısına, ilk imza sahibi milletvekiline, Komisyon Başkanımıza sorduğumuz soruların cevaplarını alamadık. Şimdi, buradan, olay örgüsünü şöyle bir tekrarlamak istiyorum: Cinayet işlenmiş, maktul yerde yatıyor, kefen bulunamamış; bu kanunla birlikte kefen biçilmiş ve maktul defnedilecek. Defnedilirken bir şey unutulmuş, onu da bu kanunla birlikte tamamlıyorsunuz. Muhtemelen olay şöyle olmuş: Önce herkesin geçmek zorunda olduğu bir yol, bir köprü ya da bir tünel tespit edilmiş, herkesin geçmek zorunda olmasa bile para ödeyebileceği bir proje çizilmiş, sonra bu projeye uygun bir yandaş firma bulunmuş, sonra (21/b)’yle yani pazarlık usulüyle yani davetiyeyle, hiçbir rekabet ortamı olmaksızın o firma davet edilmiş, ihale verilmiş. İhale verildikten sonra firma demiş ki: “Ya, ben bunu yapacağım ama cebimde param yok.” Demişler ki: “Olsun, önemli değil, sen kredi bulursun.” Firma yurtdışına kredi bulmaya gitmiş. Yurt dışından artık hangi kuruluşsa, artık hangi tefeciyse bakmış sözleşmeye, demiş ki: “Ya, ben sana kredi vereceğim ama bu projenin kefili Karayolları Genel Müdürlüğü. Karayolları Genel Müdürlüğünün attığı taş ürküttüğü kurbağaya değmiyor, gelirleri giderlerinden az. Sen başka bir kefil bul.” Firma gelmiş, demiş ki: “Ya, ben kredi çekeceğim, paramla yapmak istemiyorum çünkü bu ülke riskli bir ülke, her an ne olacağı belli olmayan bir ülke; ben bunu dış kaynakla yapacağım, kredi bulacağım ama bana bir kefil lazım.” Proje 1 milyarın altında olduğu için hazineden kefillik alınamamış. Ulaştırma Bakanlığı demiş ki: “O zaman biz kefil olalım.” Karşımıza da böyle bir madde gelmiş. Israrla sorduk Komisyonda -Ulaştırma Bakan Yardımcısı burada, ilk imza sahibi Plan ve Bütçe Komisyon üyesi Sayın Milletvekili burada- demişiz ki, ısrarla sormuşuz, “15 Mart 2020’den sonra, bugüne kadar yap-işlet-devret kapsamında ya da kamu-özel iş birliği kapsamında Ulaştırma Bakanlığının yaptığı ihaleler nelerdir?” demişiz. Cevap alamamışız. “Bu ihaleleri hangi firmalar yaptı?” demişiz. Cevap alamamışız. “Kaç tanesinin uygulama sözleşmesi imzalanmadı?” demişiz. Ses yok. “Hangi firmaların yurt dışından finansmana ihtiyacı var?” demişiz. Cevap verilmemiş. “Bu firmalar, yurt dışından hangi kuruluşlardan ve hangi şartlardan ve hangi garantileri sunarak krediyi çekecekler?” demişiz. Kimseden ses seda yok. Cevap vermiyorlar çünkü sebebi belli. Son bir yıl içerisinde, son on iki ay içerisinde yap-işlet-devret kapsamında yapılan, (21/b)’yle yapılan 12 tane ihalenin sadece 4 tanesini Elektronik Kamu Alımları Platformu’nda yayınlamış bir iktidardan bahsediyoruz. O 4 tanesi de yandaş 5’li çeteye gitmiş.

Şimdi, bu kanun teklifinin gerekçesine bakıyorum, bu maddenin gerekçesine bakıyorum. Bu maddenin gerekçesinde şöyle bir şey diyor: “İçinde bulunulan küresel koşullar, salgın için alınan tedbirler ve küresel finans piyasalarının içinde bulunduğu durum sebebiyle, yap-işlet-devret projesini yapacak olan firmanın finansman ihtiyacını karşılamak için…”

Şimdi, buradan -el insaf, arkadaşlar- sormak lazım: Küresel koşullar nedeniyle, salgın nedeniyle, içinde bulunduğumuz ekonomik koşullar nedeniyle finansmana yani paraya ulaşamayan tek firma bu yap-işlet-devret projesini yapacak firma mıdır? Bu ülkede 2 milyona yakın esnaf bir yıldır kredi bulamıyor, çektiği krediyi ödeyemiyorken, bu ülkede on binlerce öğrenci KYK borçlarını ödeyemiyorken çiftçi boğazına kadar, gırtlağına kadar borca batmışken, küçük işletmeler kepenk kapatmış, binlerce işçi işten çıkartılmışken bir tek paraya ihtiyacı olan -iktisadi terimle- finansmana ihtiyacı olan yap-işlet-devret projesini yapacak firma. Yani bu, aklımızla alay etmekten başka bir şey değil.

Israrla burada şunu söylüyorsunuz, diyorsunuz ki: “Kardeşim, koşullar ne olursa olsun, dünya batsın çıksın, ekonomik kriz hangi boyutlara ulaşırsa ulaşsın, enflasyon ne olursa olsun, işsizlik hangi rakamlara ulaşırsa ulaşsın yandaş yol yapacak, yandaş köprü yapacak, yandaş otoyol yapacak, yandaş havaalanı yapacak, yandaş hastane yapacak; ey vatandaş sen de, 400 çeşit vergi ödeyen vatandaş sen de geçsen de geçmesen de, yatsan da yatmasan da, uçsan da kaçsan da buraya para ödeyeceksin.” Dahası, bitmemiş “Eğer bu firmanın alacağı rakam geçiş garantileriyle, hasta garantileriyle dolmazsa ben de hazineden sana para aktaracağım.” demişsiniz. Daha, yetmemiş, demişsiniz ki: “Kardeşim, sen ihaleyi yaparken cebine de dokunma, biz senin çektiğin ya da çekeceğin bütün kredilere kefil oluruz.” Bu şartlarda, 83 milyonluk Türkiye’de, bu ihaleyi sokaktan geçen herkes yapar arkadaşlar, sokaktan geçen herkes yapar bu ihaleyi. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, sadece önümüzdeki üç yılda bu yap-işlet-devret projeleri için sağlık alanında 60 milyar lira yani eski parayla 60 katrilyon lira ödeyeceğiz. Ulaştırma alanında, önümüzdeki üç yılda 49 milyar lira para ödeyeceğiz. Zaten bu salgın koşullarında, bu yap-işlet-devret projeleri kapsamında yapılan örneğin İstanbul Havalimanı’nın işletmecisine siz iki yıl kira ödemesini erteleyiverdiniz; kiralarını ertelediniz, borçlarını ertelediniz ama alacaklarını ertelemediniz. Şimdi de üstüne, tutmuşsunuz, yeni yap-işlet-devret projeleriyle kefilliğinizi Hazine ve Maliye Bakanlığından Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına alıyorsunuz. Şimdi soru şu: Hazine ve Maliye Bakanlığı bu projeleri kefil olmaya değer görmedi mi? Neden Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı devreye giriyor? Buradaki sırrı elbette ki çözeceğiz, çözeceğiz ama olan bu ülkeye olacak. Bu ülkedeki işsizliğin, yoksulluğun, yolsuzluğun, enflasyonun, hayat pahalılığının en büyük sebebi işte bu yap-işlet-devret ve kamu-özel iş birliğiyle yapılan ve vatandaşın vergilerini yandaşların kasasına aktarmaya yarayan bir servet aktarım mekanizması olan bu projelerdir değerli arkadaşlar. Biz ısrarla bu kürsülerden sizi yıllardır uyarıyoruz. “Yapmayın, etmeyin; bu ülkenin servetini, bu ülkenin kaynağını bu şekilde harcamayın.” diyoruz ama buna rağmen bizi dinlemiyorsunuz, yapmaya devam ediyorsunuz.

Son söz olarak şunu söyleyeceğim: Burada ne söylersek söyleyelim siz bu projeleri yapmaya devam edeceksiniz, ellerinizi kaldırıp indireceksiniz ama Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında halkın malı halkın olacak; Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında yap-işlet-devretle yapılan bütün projeler, otoyollar, köprüler, hastaneler, hepsi kamulaştırılacak, yeniden halkın malı olacak; hiçbirimiz yatmadığımız hastaneye, geçmediğimiz yola, köprüye, uçmadığımız havaalanına para ödemek zorunda kalmayacağız.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına söz sırası İstanbul Milletvekili Sayın Hüda Kaya’ya aittir.

Buyurunuz Sayın Kaya. (HDP sıralarından alkışlar)

HÜDA KAYA (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, Sayın Genel Kurul; bugün, miraç günü. Miraç dediğimiz şeyi tabii ki anlamamız gerekiyor. Sadece sıradan bir kandil kutlaması değildir miraç. Miraç, isra yürüyüşüdür. İsra ise barışa, barış yurduna bir yürüyüştür. Barışa teslim olmayı, barışa yürümeyi, yaşadığımız toprakları bir barış yurduna dönüştürmeyi hedefleyemeyenler ne derlerse desinler miracı anlayamamışlardır. İsra yürüyüşümüz kutlu olsun, barışa, barış yurduna yürüyenlere mübarek olsun.

Bir diğer konu ise bugün, İstiklal Marşı’nın kabul edilişinin 100’üncü yıl dönümü. Bu vesileyle Mehmet Akif Ersoy’la ilgili alıntılar paylaşılıyor, anılar paylaşılıyor, gündem ediliyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinin de bununla ilgili bazı programları oldu, etkinlikler olmaya devam ediyor. Fakat Mehmet Akif Ersoy pek çok dizeleri, sözleri, yaşamı, pratiğiyle bugün yaşasaydı, Türkiye’de nasıl bir şahsiyet olarak kabul edilirdi? İtham edilirdi? Sadece tek bir şiirinden ufak bir bölüm sizlere nakletmek istiyorum:

“Haya sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük ki her yerde

Ne çirkin yüzleri örtermiş meğer o incecik perde

Vefa yok, ahde hürmet hiç, lafe-i bi medlul

Yalan râiç, hıyanet mültezem, her yerde hak meçhul

Ne tüyler ürperir Ya Rab, ne korkunç inkılab olmuş

Ne din kalmış ne iman, din harab, iman türab olmuş”

Mehmet Akif Ersoy bu sözleriyle, bu düşüncesiyle, bu pratiğiyle bugün yaşasaydı sizin iktidarınızda ya haindi ya teröristti ve yeri de zindan olacaktı.

Değerli arkadaşlar, aynı zamanda, tabii ki geçtiğimiz günlerde 8 Mart vesilesiyle Türkiye’nin her bir tarafında kadın etkinlikleriyle, açıklamalarıyla, yürüyüşleriyle, ülkemizde kadınların rengiyle, meydanları doldurmasıyla, kadınların sesleriyle, sözleriyle bir hareketlilik ortaya çıktı ve bu hareketlilik öyle bir hareketlilik ki artık bastırılamıyor, sesler kesilemiyor. Kadınlar, Türkiye’nin her bir tarafında, sokak sokak, meydan meydan, meydanları doldurarak AKP iktidarının 19’uncu yılının bitmek üzere olduğu yılda “Yeter artık!” diye isyan seslerini haykırdılar, itirazlarını yükselttiler; polisin copuna rağmen, kelepçelerine rağmen, müdahalelerine rağmen, gazlarına rağmen. Ve bu vesileyle özellikle kadınların ev hapsine mahkûm edilmeleri, hapsetmenin AKP iktidarında yeni bir sürece evrildiğini gördüğümüz bugünlerde, maalesef muhalefette sesini yükseltenlere, özellikle başta kadınlar olmak üzere, ev hapsi verilmeye başlandı, ilçe hapsi verilmeye başlandı. Arkadaşlar, değil o açtığınız, toplama kamplarına döndürdüğünüz zindanlar, hapishaneler, her birimizin evini zindanlara da döndürseniz kadınlar, seslerini çıkarmaya devam edecekler, sizin evlerimize mahkûm etmeye çalıştığınız kelepçeleri reddedecekler, itiraz etmeye devam edecekler, sokağa çıkmaya devam edecekler; ondan dolayı kadınlardan korkan bir AKP iktidarı var karşımızda. Kadınların muhalefetinden korkan bir iktidar, gençlerin sesinden, hak taleplerinden, kendi taleplerini ortaya koyan dirençlerinden korkan bir iktidar var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

HÜDA KAYA (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Muhalefet, kadınlar, gençler, yaşlılar elbette ki yanlışları söylemeye devam edecekler. Sizin zulümlerinize, yanlışlarınıza tabii ki teslim olmayacağız, tabii ki biat etmeyeceğiz, tabii ki amma bu kürsülerde, amma alanlarda, amma salonlarda -ne kadar rahatsız olursanız olun- sözümüzü söylemeye, doğruları haykırmaya, doğruları halkımızla paylaşmaya tabii ki devam edeceğiz. Mart ayı bu vesileyle yılın en hareketli, en yoğun, en aktivitesi yüksek olan aylardan bir tanesi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜDA KAYA (Devamla) – Ve bunun için de bizler her fırsatta, AKP’nin insanların umudunu çaldığı, vicdanlarını çürüttüğü, inançlarını yozlaştırdığı politikalarını halka anlatmaya devam edeceğiz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Kim inanır ki?

BAŞKAN – Sayın Muş…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – İthamlarını ve partimize yönelik iddialarını reddediyoruz; geçmişte çok defa dinledik aynı sözleri; cevaplarımız kayıtlarda mevcuttur.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Kimse inanmıyor zaten.

BAŞKAN – Şahıslar adına söz sırası Adana Milletvekili Sayın Mehmet Şükrü Erdinç’e aittir.

Buyurunuz Sayın Erdinç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 252 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine, birinci bölümde, şahsım adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle Miraç gecenizi, Miraç Kandili’nizi kutluyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün burada şehrimizi ilgilendiren, Adana’mızı ilgilendiren bir hususun çözümü konusunda bir kanun teklifi var. Teklifin 1’inci maddesinde, bu hususta birkaç değerlendirme yapmak istiyorum. Dünden beri kanun teklifinin geneli üzerinde yapmış olduğumuz görüşmeler ve bugün birinci bölümde yapmış olduğumuz görüşmelerde bütün siyasi parti gruplarından konuşan milletvekillerimizin olumlu görüşlerini dinledik, bazı hususlarda da hassasiyetlerini dile getirdiler, inşallah o hassasiyetler de bizler tarafından kanunun uygulanması aşamasında ciddi şekilde takip edilecektir.

Gerçekten önemli bir sorunu çözüyoruz. 1949 yılında, 1950 yılında ve 1951 yılında Adana’da meydana gelen sel felaketi ve Seyhan Nehri’nde yaşanan taşkınlar sebebiyle birçok yerleşim yeri ve tarım arazisi sular altında kalmıştır. Bu dönemde, bu sorunu çözmek adına, dönemin ismiyle Sular İdaresi Seyhan Nehri’nin her iki yakasına, sağ ve sol taraflarına sedde inşaatı yapmaya karar vermiş ve bunun çalışmasına başlamıştır. Bu çalışma sırasında özelikle sedde inşaatı arasında kalan 11 yerleşim yerinin taşınması, kamulaştırılması söz konusu olmuş, buradaki vatandaşlarımızın evleri kamulaştırılmış ve kendilerine evlerini yapmak üzere yeni yerler tahsis edilmiştir. 1960 ve 1970’li yıllarda yapılan üç ayrı kadastro çalışmalarında bu yerleşim yerlerindeki tapular 8 köyde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü adına, 3 köyde de Maliye hazinesi adına tapuya tescil edilmiş, bu tapuya tescil işlemi sırasında da hak sahiplerinin isimleri tapunun beyanlar kısmına yazılmıştır. Sorunun çözümü konusunda önemli çalışmalar olmuş, özellikle sorunu ilgilendiren bu köylerden Karataş ilçemizdeki Damlapınar Mahallesi; Yüreğir ilçemizdeki Gümüşyazı ve Karaahmetli mahalleleri; Seyhan ilçemizdeki Dervişler, Hadırlı, Karayusuflu, Mürseloğlu, Salmanbeyli ve Yalmanlı mahalleleri ile Tarsus ilçesine bağlı Çöplü ve Kefeli mahallelerindeki sorunun çözümü noktasında uzun dönem çalışmalar yapılmış. 1970’li yıllarda kanuni bir düzenlemeyle sadece Hadırlı Mahallesi’nin tapu problemi çözülmüş, diğer 10 mahallenin tapu problemi maalesef bugüne kadar gelmiştir. Biz de bu hususta seçim bölgemizde yapmış olduğumuz, bu mahallelere yapmış olduğumuz ziyaretlerde vatandaşlarımızın taleplerini idari yollardan çözme noktasında gayret göstermemize rağmen maalesef çözüm olmamış ve tek çözümün kanuni bir düzenleme olduğu maalesef ortaya çıkmıştı ve bugün de inşallah bu kanuni düzenlemeyle bu sorunu ortadan kaldıracağız.

Düzenlemenin yasalaşmasıyla birlikte Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığımız işin esasının nasıl olacağı şeklinde bir yol ve yöntem belirleyecekler. Akabinde vatandaşlarımız, altı aylık süre içerisinde, valiliklerde kurulan komisyonlara başvurularını yapacak ve komisyonlar bu başvurular üzerinde değerlendirmelerini yapıp hak sahiplerine tapularını verme noktasında kararlar alacaktır.

Tabii, burada bazı hassasiyetler de dile getirildi demiştim. Bu hassasiyetlerden biri özellikle rayiç bedelle ilgili konuydu. Burada biz bu sorunun çözümü noktasında ilgili kurumlarla uzun zamandır çalışıyoruz. Bu yapmış olduğumuz çalışmalar neticesinde buradaki rayiç bedel de az çok ortaya çıkmış durumda. Burada rakam vermek doğru olmaz ama özellikle belediyelerin bu husustaki rayiç rakamları dikkate alındığında çok cüzi rakamlar olduğunu inşallah kanunun uygulaması aşamasında hep birlikte göreceğiz.

Burada diğer önemli bir husus da -belki dile getirdi arkadaşlarımız, ekilen biçilen arazilerden bahsettiler- burada ekilen biçilen hiçbir arazi yok. Toplam 952 tane tapudan bahsediyoruz. Bu 952 tapunun toplam büyüklüğü 818 dekar. En büyük parsel de 980 metrekare, en küçüğü de 500 metrekare yani devasa alanlardan, büyük yerlerden bahsetmiyoruz; çok küçük alanlar. İnşallah, bu kanunun çözümüyle birlikte, bu kanunun yasalaşmasıyla birlikte vatandaşlarımız tapularına kavuşacaklardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Erdinç.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Böyle önemli, mübarek bir güne de denk gelmesi, bu kanunun, bu maddenin çözümü için de gerçekten güzel bir tevafuk. Katkı veren başta Komisyon üyelerimize ve bütün siyasi parti gruplarındaki milletvekillerimize hemşehrilerim adına teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Biz de seni tebrik ediyoruz Şükrü Bey, yetmiş yıllık problemi çözüyorsun.

BAŞKAN – Şimdi, sisteme giren sayın milletvekillerine yerlerinden söz vereceğim.

Sayın Tutdere…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

42.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, ülkede de Adıyaman ilinde de milletin tek gündeminin işsizlik ve yoksulluk olduğuna, hayat pahalılığı ve geçim derdi yaşayan hemşehrilerine yeni iş imkânı sağlayacak yatırımları bir an evvel bitirmeleri için iktidara seslendiğine ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

İktidar olarak gündemi ne kadar değiştirmeye çalışırsanız da Türkiye’de ve Adıyaman’da milletimizin tek gündemi işsizlik ve yoksulluk. Adıyaman’da Adalet Bakanlığının İŞKUR üzerinden açtığı 9 kişilik temizlik görevlisi kadrosuna dört günde rekor bir başvuruyla toplam 5.217 kişi başvuru yaptı. Binbir umutla temizlik görevlisi kadrosuna başvuranlar arasında binlerce üniversite mezunu gencimiz ile ilk ve ortaöğretim mezunu gençlerimiz bulunmaktadır. İşte, AK PARTİ’nin on sekiz yılda Adıyaman’ı ve Türkiye’yi getirdiği tablo bu. Buradan iktidara ve Cumhurbaşkanına çağrıda bulunuyorum: Hayat pahalılığı ve geçim derdi yaşayan hemşehrilerimize yeni iş imkânı sağlayacak yatırımları bir an evvel bitirin; halkımızın aş ve iş taleplerini bir an evvel karşılayın diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın İlhan…

43.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Tebliğler Dergisi’ne göre Millî Eğitim Bakanlığında 2019 yılında 7.072 personelin ödül aldığına, gelen yoğun şikâyet üzerine Bakanlığa konuyla ilgili soru önergesi gönderdiklerine, Bakanlıkça sadece yönetmelik maddesinin cevaba iliştirildiğine ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tebliğler Dergisi’ne göre Millî Eğitim Bakanlığında 2019 yılında 7.072 personel ödül aldı ancak Kırşehir’deki öğretmenlerimizden gelen yoğun şikâyet üzerine Bakanlığa konuyla ilgili önerge gönderdik ama Bakanlık cevaben, devlet adabına yakışmayan bir şekilde, yasama organının denetim yollarından biri olan önergeyi dikkate almamış, sadece yönetmelik maddesini cevaba iliştirmiştir. Halkın iradesini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisine böyle laçka bir cevap vermek devlet nezaketiyle uyuşmamaktadır. Sayın Bakana sesleniyorum: Bürokratlarınız işi sulandırıyor olabilir ama ben ödüllerin sendikalara göre dağılımını, sınavlarda çok başarılı olup da hiçbir öğretmenin ödüllendirilmediği Kırşehir gibi illerin neden cezalandırıldığını, ödül alan idari kadro ve diğer personelin karşılaştırmalı yüzdelik oranlarını sormaya cevap alana kadar devam edeceğim. Umarım Sayın Selçuk her zaman olduğu gibi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

44.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, çalışan kadınların taleplerinden birisinin doğum borçlanması olduğuna, şu anki yasal düzenlemelerin sorunu çözmekten uzak olduğuna ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İki gün önce 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ydü. “Emekçi” sözcüğünden iktidar ortaklarının hoşlanmadığını biliyoruz. Şu an iktidarda olan zihniyet, yurttaş yerine tebaa, emekçi yerine köle istiyor.

Bizim için emek en kutsal değerdir. Kadınlar en çok ayrımcılığa uğrayan, emeklerinin karşılığını alamayan; evde, işte, sokakta ezilen kesimlerdir. Türkiye’de çalışan kadınların birçok sorunu ve talebi var. Bunlardan birisi de doğum borçlanmasıdır. Kadınların kaç çocuk doğuracağı ya da çocuk doğurup doğurmamayı seçmesi onların kararıdır, buna karışmak devletin işi ve haddi değildir. Ancak devletin görevi olan şey, kadınlara haklarını vermektir. Bunlardan biri de doğum yapan kadınlara doğum borçlanması hakkını vermektir. Şu anki yasal düzenlemeler sorunu çözmekten uzaktır. Yapılması gereken, bütün kadınları kapsayan, gerçekten sorunları çözen bir doğum borçlanması düzenlemesi yapılmasıdır. İktidar, çocuk sayacağına, kadınlara hakkını versin.

BAŞKAN – Sayın Ünsal…

45.- Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, bağımsız bir bilim ve meslek alanı olmasına rağmen psikoloji için hâlâ yasal bir düzenleme ve denetim yasası çıkarılmamasının büyük bir hata olduğuna, koşul ve esasların belirlendiği psikolog meslek yasası için acilen yasa çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması

SERVET ÜNSAL (Ankara) – Teşekkürler.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Türkiye’de görmezden gelinen ancak toplum açısından çok önemli bir eksiklik var. Bağımsız bir bilim ve meslek alanı olmasına rağmen, psikoloji için hâlâ yasal bir düzenleme ve denetim yasası çıkarılmaması büyük bir hatadır. Resmî ve özel kuruluşlarda binlerce psikoloji mezunu olmasına rağmen, bu mesleğin ve uzmanlık alanlarının standart bir tanımı yoktur ve de özel hastanelerde yeri de yoktur.

Coronadaki kaos, siyasi ve ekonomik çöküş nedeniyle giderek artan psikolojik sorunların çok yaşandığı ülkemizde psikoloji alanı çok kritik önemdedir. Bu nedenle psikoloji alanına çağdaş standartlar uygulanmalı, koşul ve esasların belirlendiği psikolog meslek yasası için acilen çalışma yapılmalı ve yasa çıkarılmalıdır.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Adıgüzel…

46.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, Ordu ili Fatsa ilçesinde altın madenine alan açmak için ağaç katliamı başladığına, ÇED izni olmayan bölgede genişletme izni çıkmadan kanunsuz kesim yapılarak  suç işlendiğine, Ünye ve Fatsa ilçelerindeki Orman İşletmeleri yetkilileri hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunduğuna ilişkin açıklaması

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bu sabah saatlerinde Fatsa’da altın madenine alan açmak için ağaç katliamı başladı, 4.872 ağaç hukuksuz bir şekilde katlediliyor. Bu hukuksuzluğu önlemek için defalarca önerge verdik, yetkilileri uyardık. ÇED izni olmayan bölgede genişletme izni çıkmadan kanunsuz kesim yapılıyor, suç işleniyor. Millet adına, devlet adına görev yapan yetkililer altın şirketine taşeronluk yapıyor.

Ünye ve Fatsa Orman İşletme yetkilileri hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunuyorum. İnfaz ekipleri gibi, işgalci emperyaller gibi sabah erken saatte saldırıya geçtiler. İnancınız da mı yok? Kandil günü gidip ağaç kesiyor, canlar yakıyorsunuz; sizin doğaya sevginiz, cana saygınız da mı yok? Aşağıdan yukarıya bütün sıralı amirler bu yaptıklarının ve yapacaklarının bedelini er ya da geç kanun karşısında verecekler. O gün geldiğinde bu ağababalarınız da sizi maşa olarak oraya sürenler de ortada olmayacak.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Tiryaki…

47.- Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’nin, Batman ili Sason ilçesi Gürgenli köyünden ilçe merkezine giden minibüsün uçuruma yuvarlanması sonucu meydana gelen kazada yaşamını yitiren 2 öğrenciye Allah’tan rahmet, yaralıların da bir an önce sağlıklarına kavuşmalarını dilediğine, köy okullarının açılıp çocukların daha fazla mağdur edilmemesi için iktidara seslendiklerine ilişkin açıklaması

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu sabah, seçim bölgem olan Batman’ın Sason ilçesinde bir kaza gerçekleşti. Gürgenli (Kaçrenk) köyünden ilçe merkezine geldiği sırada bir minibüsün uçuruma yuvarlanması sonucu 2 öğrenci yaşamını yitirdi, 3’ü ağır olmak üzere çok sayıda hemşehrim yaralandı. Kazada yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. Ayrıca, yaralıların da bir an önce sağlıklarına ve sevdiklerine kavuşmasını diliyorum.

Daha önce defalarca söyledik, defalarca söyledim; köy okullarının kapatılması nedeniyle taşımalı olarak veya kendi olanaklarıyla ilçelere gitmek zorunda kalan öğrencilerimizin geçirdiği ve yaşamını yitirdiği ilk kaza bu değil, taşımalı eğitim öldürmeye devam ediyor. İktidara buradan sesleniyoruz: Köy okullarını açın, çocuklarımızı daha fazla mağdur etmeyin, ölüme mahkûm etmeyin.

BAŞKAN – Sayın Karahocagil…

48.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, yüz yıl önce bugün, 12 Mart 1921 tarihinde kabul edilen İstiklal Marşı’nın Türk milletinin ortak sesi olduğuna, İstiklal Marşı’nın TBMM’de Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü’nde başta vatan şairi Mehmet Akif Ersoy olmak üzere şehitleri rahmetle, gazileri minnetle andığına ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Türkiye Büyük Millet Meclisinde bundan yüz yıl önce bugün, 12 Mart 1921 tarihinde kabul edilen İstiklal Marşı, tarih boyunca sayısız destanlar yazmış kahraman milletimizin, vatanımızın bağımsızlığı ve hürriyeti için göstermiş olduğu büyük fedakârlık ve kahramanlığın adı, Türk milletinin ortak sesidir. İstiklal Marşı’mızın büyük şairi Mehmet Akif, İstiklal Savaşı’nda Türk milletinin ne için savaştığını, hangi duygularla vatanını koruduğunu bu şiirinde çok açık bir şekilde ortaya koymuştur. Bu nedenle, İstiklal Marşı’mız, tarihimizi, millî karakterimizi, Millî Mücadele’nin heyecanını ve duygularını içinde taşıyan, edebiyatımızın seçkin bir örneği olarak kabul edilmektedir.

Bu duygularla, İstiklal Marşı’mızın TBMM’de kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u anma gününde başta vatan şairi Mehmet Akif Ersoy’u ve aziz şehitlerimizi rahmetle, kahraman gazilerimizi minnetle anıyor, aziz milletimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

49.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, hem sağlık sorunları hem de ekonomik buhranı bir arada yaşayan vatandaşın pandemi sürecinde uygulamaya konulan kısa çalışma ödeneğinde büyük sorunlarla karşılaştığına ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Coronavirüs yurdumuzun her bölgesinde büyük sıkıntı yaşatıyor. Hem sağlık sorunları hem de ekonomik buhranı bir arada yaşayan vatandaş, bir de pandemi sürecinde uygulamaya konulan kısa çalışma ödeneğinde büyük sorunlarla karşılaşıyor. Bu ödenek vatandaşın derdine derman olmadığı gibi, kısa ve uzun vadeli sigorta primleri yatırılmamakta, sadece sağlık sigortası primi yatırılmaktadır. Bu durum, çalışan, daha doğrusu çalışamayan vatandaşların emeklilik prim gün sayılarını da olumsuz etkilemektedir. Zaten yetersiz olan kısa çalışma ödeneği artırılmalı, kısa ve uzun vadeli sigorta primleri de yatırılmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

50.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri çerçevesinde dünyanın birçok ülkesinde kadın parlamenterlerin kendi hükûmetlerini Çin devletinin Uygur Türkü kadınlara yapılan zulmü durdurmak üzere acilen göreve çağırdıklarına, Gazi Meclisin bu sesi duyup gerekli tepkiyi vereceğine olan inancını koruduğuna ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri çerçevesinde dünyanın birçok ülkesinden kadın parlamenterler, yüz binlerce Uygur kadınının Çin devleti tarafından zorla kısırlaştırıldığını, zorla kürtaj yaptırıldığını, reddedenlerin toplama kamplarına gönderildiklerini, bu kamplarda cinsel tacize ve işkenceye maruz kaldıklarını, gardiyanların tecavüzüne uğradıklarını, bu tacizlerin insanlığa karşı işlenmiş suçlar ve soykırım olduğunu, bu zulüm ve soykırıma karşı bütün ulusal ve uluslararası yollarla incelemelerin yapılmasını, dünyanın bu kadınların eziyet çekmelerine müsaade etmemesi gerektiğini belirterek kendi hükûmetlerini Çin devletini durdurmak üzere acilen göreve çağırmaktadırlar.

Bugün Uyur Türkleriyle ilgili İYİ PARTİ Grubumuzun önergesi reddedilmiş olsa da ben yine de Gazi Meclisimizin bu sesi duyup gerekli tepkiyi vereceğine olan inancımı koruyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Başkan…

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç ve 21 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3427) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 252) (Devam)

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Sayın Başkan, iki hususta kısa açıklama yapmak için söz aldım, teşekkür ediyorum.

Celadet Gaydalı Bey ”Kurum tarafından doğrudan görevlendirilecek firmalar 5369 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinde belirtilen ilkelere uyacak mı?” diye bir soru yöneltmişti. BTK tarafından doğrudan belirlenecek firmalar haberleşme hizmeti veren değil, sadece altyapı inşa edecek olan firmalar. Ülkemizde haberleşme hizmeti veren 3 işletme var. Altyapı inşa eden ve BTK tarafından görevlendirilecek firmalar, altyapıları bu 3 işletmeci adına inşa edecekler, dolayısıyla kendileri haberleşme hizmeti veremeyecekler. 3’üncü maddede belirtilen ilkelere uygun altyapı hizmeti verme durumundalar.

Bir de Hasan Baltacı Bey 21/b ihalesiyle çağırılan, davet edilen firmalar konusunu gündeme getirdi. Bu tartıştığımız 2’nci maddede yap-işlet-devret modeliyle yapılan, 3996 sayılı Kanun’a göre yapılan uluslararası yarışmaya açık, açık, şeffaf ihaleler, yeterliliği olan her firmanın girebileceği, girdiği ihaleler, davetiye usulüyle yapılan ihaleler değil. Bunu düzeltme ihtiyacı duyduk.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Biz de teşekkür ediyoruz.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinde yer alan “rayiç bedeli üzerinden doğrudan satışını” ibaresinin “bedelsiz devrini” olarak, “doğrudan” ibaresinin “devrini” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Kemal Peköz                     Tulay Hatımoğulları Oruç                     İmam Taşçıer

              Adana                                       Adana                                    Diyarbakır

       Hüseyin Kaçmaz                           Kemal Bülbül                               Hüda Kaya

              Şırnak                                      Antalya                                     İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç.

Buyurunuz Sayın Oruç. (HDP sıralarından alkışlar)

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu görüştüğümüz maddeyle Seyhan Nehri’ndeki taşkınları önleme amacıyla yapılan seddelerin içinde kalan ve bu nedenle 1949 ve 1951 yılları arasında binaları kamulaştırılan köylerde köylülere tahsis edilen arazilerin mülkiyetinin rayiç bedel üzerinden hak sahiplerine satılmasının önü açılacak.

Söz konusu maddenin, uzun yıllardır yaşayan insanların mağduriyetini gideceği aşikâr. En nihayetinde, biz bu maddenin bu amaca hizmet etmesi bakımından bu şekilde geçmesini tabii ki istiyoruz.

Burada şunu bir hatırlatmakta fayda var: Adana’nın Seyhan ilçesine bağlı Hadırlı, Yalmanlı, Karayusuflu, Salmanbeyli, Mürseloğlu, Dervişli köyleri; Karataş ilçesine bağlı Damlapınar köyü; Yüreğir ilçesine bağlı Kuranşa (Gümüşyazı) köyleri; Mersin’in Tarsus ilçesine bağlı Çöplü ve Kefeli köyleriyle toplam 11 yerleşim yeri bu su taşkınlarından etkilenmiş ve çıkacak olan bu yasayla buralarda, bu köylerde oluşmuş olan mağduriyet giderilecektir.

Burada, tabii, Komisyondaki arkadaşlarımız şunu ifade ettiler: “Bu rayiç bedelin hiçbir şekilde alınmaması.” Hiçbir bedel alınmaması, özellikle içinden geçtiğimiz ekonomik krizde, bu corona koşullarında bu ekonomik krizin daha da derinleşmesi, “temsili bir fiyat olduğu” söylense dahi bu fiyatın, bu bedelin hiçbir şekilde alınmaması gerektiğini ifade ediyor ve bu şekilde bu maddenin düzeltilmesini talep ediyoruz.

Evet, yine seçim bölgem olan Adana ve hemen yanı başındaki Mersin’i ve dolayısıyla Mersin ve Adana halkını doğrudan ilgilendiren bir konuya daha işaret etmek isterim. Özellikle ulaşımın pahalılaştığı bir dönemden geçiyoruz. Ulaşımın bu süreçlerde ne kadar pahalandığına dair bu kürsülerden çokça konuşmalar yapıldı. 28 Mart 2020 tarihinden bugüne kadar pandemi nedeniyle Adana-Mersin tren seferleri kısıtlanmış durumdadır. Adana-Mersin bölgesel tren seferleri başta olmak üzere elbette ki bütün yurttaşların yolculuk yapma hakkını ve ucuz bir şekilde buna uluşma hakkını her daim genel olarak savunduk. Bakın, günlük olarak yaklaşık 12 bin insan Adana-Mersin hattında işi için, sosyal aktiveler için gidip geliyor. 12 bin insan bu konuda mağdur; ya özel aracıyla gelmek zorunda ya farklı toplu taşımaları kullanıyor; hem pahalı hem pratikte olmuyor, yolda da çeşitli gecikmeler oluyor. Biz daha önce bir soru önergemizle ulaştırmıştık bu sorunu ama bu konuya dair ümit ediyoruz ki en hızlı şekilde bu sorun da hallolur.

Bir diğer değinmek istediğim konuysa Devlet Demiryolları emekçilerinin yaşadığı sürgünler ve yaşadığı ihraçlardır. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına bizler bu konuyu çeşitli şekillerde dile getirdik. Bu tabii ki yeni bir süreç değil, uzunca bir zamandır Türkiye’de sendikal mücadele içinde olan, Türkiye’de emeğinin hakkını savunanları işiyle, aldığı ücretle terbiye etmeye çalışan bir iktidar var karşımızda. Ne yazık ki şunu üzülerek ifade ediyoruz ki: “Çin’e ilk ihracat trenimiz yola çıkıyor.” diye gerek Bakanın gerekse Cumhurbaşkanının yaptığı açıklamanın akabinde, Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS)’nin yapmış olduğu bir basın açıklamasının hemen akabinde sürgünler ve ihraçlar başladı. Bu konuda Devlet Demiryolları emekçileri, mağduriyetlerini ifade etmek ve taleplerinin görünür olmasını sağlamak için Türkiye'nin dört bir yanından Ankara’ya yürüyüşler gerçekleştirdiler, çoğu vakit kolluk kuvvetlerinin engellemeleriyle ve baskısıyla karşılaştılar. Ama şunu bilmeniz gerekir ki liyakatsiz atamanın en fazla yaşandığı kurumlardan biri Devlet Demiryollarıdır. Bu liyakatsizliğin üzerine aynı zamanda siyasi hesaplaşmayı da eklediğinizde, BTS üyesi dâhil olmak üzere, muhalefette bulunan birçok kesimin sürgünlerinin ve ihraçlarının gerçekleştiğine tanıklık ediyoruz.

Buradan bir kez daha muhataplarına iletmek istiyoruz ki işten atılan Devlet Demiryolları emekçileri işe geri alınsın, sürgün edilenler ise çok acil bir biçimde yerlerine geri gönderilsin.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 252 sıra sayılı ve (2/3427) esas numaralı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 1’inci maddesiyle 4373 sayılı Taşkın Sulara ve Su Baskınlarına Karşı Korunma Kanunu’na eklenen geçici 1’inci maddedeki “idareye” ibaresinin “yönetime” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Gökan Zeybek                           Hüseyin Yıldız                            Hasan Baltacı

             İstanbul                                      Aydın                                    Kastamonu

          Ulaş Karasu                           Müzeyyen Şevkin                         İsmet Tokdemir

               Sivas                                       Adana                                       Hatay

         Mürsel Alban

              Muğla

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Adana Milletvekili Sayın Müzeyyen Şevkin.

Buyurunuz Sayın Şevkin. (CHP sıralarından alkışlar)

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Seyhan Nehri’nde geçmiş yıllarda, 1949’lu yıllarda sık yaşanan taşkınlar sonrası 1950 ve 1951 yılları arasında Seyhan Nehri’nin sağ ve sol sahillerinde sedde inşaatı yapılmıştır Devlet Su İşleri tarafından ve bu sağ ve sol seddelerin içerisinde kalan yerleşim alanları da seddelerin dışına taşınmıştır. Yaklaşık yetmiş iki yıldır bu insanların mülkiyet problemi çözülmemiş. 1968’li yıllarda bir kısmı Maliyeye geçmiş, bir kısmı da Devlet Su İşlerinin mülkiyetinde kalmış olan bu sorunun çözülmesi elbette olumludur. Keşke on dokuz yıl beklenmeseydi. Buradan yine söylüyorum, daha önce çözülebilmiş… Ama yine de çözülmüş olmasını olumlu bulduğumuzu buradan ifade ediyorum tabii ki.

Adana ili Seyhan ilçesinde Hadırlı, Yalmanlı, Karayusuflu, Salmanbeyli, Mürseloğlu, Dervişli ile Karataş içindeki Damlapınar ve Yüreğir’deki Gümüşyazı ve Karaahmetli köyleri ile Mersin Tarsus ilçe sınırı içindeki Çöplü ve Kefeli köylerinin seddelerin dışına çıkarılmasıyla ilgili yaşanan mağduriyetleri bu kanun maddesiyle giderilmiş olacaktır.

Tabii, yine, burada en önemli başlık rayiç bedeli arkadaşlar. Rayiç bedelinin mümkünse hiç alınmaması -Komisyonda da önerdiğim gibi- buradan yapacağım bir öneridir yine. Çünkü düzenlemenin amacına ulaşabilmesi için bu bölgede, gerçekten, Adana’nın güney mahallelerinde oturan bu kesimlerde minimum seviyede bile tutulsa vatandaşlara yük getireceği ortadadır. Ülkemizin içinde bulunduğu hem ekonomik kriz hem de o güney bölgelerindeki ekonomik sorunlar nedeniyle rayiç bedel üzerinden satışın yapılması değil, mümkünse bedelsiz olarak verilmesi çok önemlidir. Bu süreçte, tabii, yetmiş iki yıllık süreçte çok sayıda mülk el değiştiriyor ve sözleşme üzerinden satışların yapıldığı görülüyor. Muhtarların imzalarıyla ya da muhtar senediyle birtakım satışların gerçekleştiği görülüyor.

İkinci önemli sorun yani rayiç bedelinin yanı sıra ikinci önemli sorun, tabii ki hak sahipliği ve burada hak kaybının olmaması için oluşturulacak komisyon içerisinde muhtarların ve ihtiyar heyetlerinin mutlaka bu komisyona dâhil edilmesi son derece önemli.

Adana ve Mersin’deki bu köylerimizde bu karar uzun süredir bekleniyordu. Eğer yasal değişiklik yapılmasaydı Devlet Su İşleri bunu tabii ihaleyle satışa çıkaracaktı, bu da bir sürü hak kayıplarına neden olacaktı. Bu mağduriyetlerin yaşanmaması için uygulamanın nasıl yapılacağına ilişkin kanunda muğlak ifadeler yerine net ve açık ifadelerin olması önem taşımaktadır. Kullanıcıların mutlaka net olarak tespiti ve aralarındaki ihtilafın nasıl çözüleceğine ilişkin mutlaka çözüm önerilerinin de olduğu şekilde düzenleme yapılmasında yarar görmekteyiz. Her ne kadar itiraz süreciyle ilgili teklif gerekçesinde açıklamalar yapılmış da olsa, dediğim gibi, bu muğlak ifadelerin giderilmesi önem taşımaktadır.

Değerli milletvekilleri, tabii, bu bölge benim bildiğim bir bölge. Rayiç bedeller, biliyorsunuz, ilçe belediyeleri tarafından belirleniyor ve metrekare fiyatı 13 ila 70 lira arasında değişmekte bu bölgede. Yani 1 dönüme yakın -sayın vekilimiz az önce 900 metreyle 500 metre arasında parsellerin değiştiğini ifade etti- bir arazi tapusunun verilmesi durumunda 13 bin ila 70 bin lira arasında vatandaşın sırtına yük binecektir. Dolayısıyla pek çok insanın ödeyemeyeceği bu paranın… Yeniden satmak isteseler bile bu paraya belki kimseye satamayacakları bu arazinin yeniden bedelsiz olarak verilmesinin son derece önemli olduğunu düşünüyoruz. Sadece 11 köyü içeren, sadece 11 köyden ibaret olan bu sorunun çözülmesi çok önem taşımaktadır. Vatandaşlarımızın hakkını teslim ederken herhangi bir bedel ödenmemesi son derece önemlidir.

Değerli milletvekilleri, teklifle ilgili tüm bu hassasiyetlerin gözetilmesi son derece önemli.

Ayrıca, yine Seyhan ilçemizde Akkapı ve Bey Mahallelerinde yaklaşık altmış yıldır çözülmeyen bir sorun daha var; bunun da gündeme getirilmesi, Meclisimizde bu konunun da gündeme getirilmesi çok önemlidir. Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait bu arazilerde yaklaşık 400 vatandaşımız mağdur durumdadır, Akkapı ve Bey mahallelerinde. Burada ikamet edilen evlerden Vakıflar her yıl kira bedeli almaktadır ve bu artık kangrene dönmüş durumdadır. Bu sorunun da çözülmesi gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) – Hemen tamamlıyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) – Her yıl Akkapı ve Bey Mahallelerindeki vatandaşlarımız bu konunun mağduriyetini yaşamaktadırlar. Bu mağduriyetlerin de mutlaka giderilmesi gerekmektedir.

Denizi, güneşi, doğası, yaylası, tarım toprakları, insanlığı ve tarihî geçmişiyle Türkiye’ye büyük değer katan Adana’mızın artık hak ettiği yere ulaşması için AK PARTİ’nin yüzünü Adana’ya dönmesini diliyorum, iktidarın yatırımlar yapmasını istiyorum ve bu inançla hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Fahrettin Yokuş                             Ayhan Erel                     Mehmet Metanet Çulhaoğlu

              Konya                                     Aksaray                                      Adana

      Zeki Hakan Sıdalı                         Feridun Bahşi

              Mersin                                     Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Adana Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.

Buyurunuz Sayın Çulhaoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubumuzun görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuya girmeden, şu anda burada çalışmalarımıza katkı sağlayan değerli kadın milletvekillerimizin, çalışan kadın personelimizin ve tüm kadınların Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyor, hepsine sonsuz saygılarımı sunuyorum.

AK PARTİ iktidarının ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama kalitesini yerle bir eden torba kanun uygulamasının yeni bir örneğiyle karşı karşıyayız. Öyle ki bu kanun teklifinin başlığı dahi yok. “Bazı Kanunlar” başlığı altında Genel Kurulumuza getirilen teklifle, birbiriyle alakası olmayan tam 7 ayrı kanunda düzenleme yapılmak isteniyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1’inci maddeyle 14/1/1943 tarihli ve 4373 sayılı Taşkın Sulara ve Su Baskınlarına Karşı Korunma Kanunu’na geçici bir madde eklenmektedir. Adana Seyhan Nehri civarında mülk ve arazi sahibi olan hemşehrilerimin sorunlarının giderilmesi amacıyla getirilen bu 1’inci maddeye İYİ PARTİ olarak olumlu baktığımızı belirtmek isterim. Kısaca, bu maddeye göre, 1949, 1950 ve 1951 yıllarında Seyhan Nehri’nin seddelerinin yapımı sırasında tahliye edilen vatandaşlarımızın mülkiyet sorununun giderilmesi maksadıyla Devlet Su İşleri tarafından tahsis edilen arazilerin mülkiyetinin kullanıcılara verilmesi için rayiç bedel üzerinden doğrudan satışını yapmaya arazi maliki idarenin yetkili kılınması öngörülüyor.

Tarih kronolojisine göre, 1930 yılından 1956 yılında inşaatı bitirilerek hizmete giren Seyhan Barajı yapılmadan önceki yıllarda Adana yıllarca sel ve taşkınlarla karşı karşıya kalmış, en son ve şiddetlisi 1949 yılında yaşanmış, Adanalı hemşehrilerimiz maddi zararlara uğramıştır. 1950-1951 yıllarında Seyhan Nehri taşkınlarını önlemek amacıyla nehrin sağ ve sol üst seddelerinin inşaatına başlanmış olup bu inşaat esnasında Seyhan ilçemiz sınırları içerisinde olan Hadırlı Köyü şahıslara tahsisli yani tapular şahıslara tahsis edilmiş, Yalmanlı, Karayusuflu, Dervişli, Salmanbeyli ile Karataş ilçemiz sınırları içerisinde bulunan Damlapınar köyleri Devlet Su İşlerinin tasarrufunda olan köylerimizdir. Yüreğir ilçemiz sınırları içerisindeki Gümüşyazı, Mürseloğlu ve Kumrulu köylerimiz ise hazine arazisine tahsisli görülmektedir. Kefeli ve Çöplü de Tarsus ilçemiz sınırları içerisinde kalmakta. Bu köylerimizde kamulaştırma yapılırken evlerin kamulaştırılması yapılmış olmasına rağmen arsaları kamulaştırılmamıştır. Konunun muhatabı olan vatandaşlarımızla yaptığımız görüşmelerde muhtarlarımızın ve köy ihtiyar heyetlerinin kesinlikle kurulacak komisyonlarda yer almalarını talep ettiklerini gördük. Neden böyle diyorlar? Çünkü süreç içinde sözleşmeli satışlar yapılmış, çok sayıda mülk el değiştirmiş. Bu el değiştirmelerin çoğu muhtarlar aracılığıyla yapılmış, onun için komisyonlarda muhtarların da olmasını talep ediyorlar.

Değerli arkadaşlarım, vatandaşlarımızın üzerinde durduğu ikinci konu rayiç bedel konusu. Burada bu konuya çok dikkat edilmesi gerektiği inancındayım. Mağduriyet yaşanmaması adına, belirlenecek olan rayiç bedelin, her ne kadar büyükşehir belediye sınırları içerisinde mahalleye dönüşmüş olsalar da bu yerleşim yerlerinde yaşayanların ortalama gelir seviyelerine uygun olarak değer tespiti belirlenmeli, satışlar buna göre yapılmalı. Hatta aslında doğru olan da bedelsiz olarak bunlara devirlerinin yapılması daha uygun olur görüşündeyim. Bu insanlarımızın çoğu, geçim sıkıntısı çeken, dar gelirli, geçimlerini çiftçilik yaparak kazanan insanlarımız. AK PARTİ iktidarları döneminde, yüksek girdi maliyetleri nedeniyle üretim yapamaz durumda olan çiftçilerimiz, haciz kıskacı ve bankalarla başları dertteyken kesinlikle mağdur edilmeyecekleri şekilde bu konu çözümlenmelidir. Bazı hak sahiplerinin yerlerinde olmamasından dolayı buralara başka kişilerin yerleştiği de konuşulmaktadır. Bu nedenle satış sürecinden önce hak sahipleri belirlenirken bu konuya da dikkat etmek gerektiği inancını taşıyorum. İşte tüm bu nedenlerden dolayı devlet babalığını yapmalı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) – …ve hakkaniyet içerisinde işlemlerini adil bir şekilde sonuçlandırmalıdır. Bizler de iktidarıyla, muhalefetiyle tüm Adana milletvekilleri olarak bu konunun takipçisi olacağımızı ve vatandaşlarımız mağdur edilmeden bu hak sahipliklerinin yerine getirileceğinin takipçisi olacağımızı bir kez daha ifade ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12 Mart 1921’de kabul edilen İstiklal Marşı’mızın kabulünün 100’üncü yılını yaşıyoruz. İstiklal Marşı’mızın yazarı Sayın Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle, minnetle anıyorum.

Yine, bu gece Miraç Kandili. Türk milletinin ve İslam âleminin Miraç Kandili’ni kutluyorum.

Milletimize ve siz değerli arkadaşlarıma sağlıklı günler diliyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.

Şimdi 1’inci maddeyi oylayacağız. Bir torba kanun tuhaflığıyla karşı karşıyayız. Örneğin, 1’inci madde Adana Seyhan için çok önemli. Biz, 1’inci maddeye “evet” oyu vereceğiz ama 2’nci madde korkunç bir madde, çok tartışılıyor. 2’nci maddeye “hayır” oyu vereceğiz. Daha sonra, hayvanların küpeleriyle ilgili yıllardır üzerinde durduğumuz bir madde var, o maddeyi destekleyeceğiz. Yine, Konya’yla ilgili maddeyi destekleyeceğiz ama Çanakkale Alan Başkanlığında, orada olumsuz oy kullanacağız. Toplamında da olumsuz oy kullanmak mecburiyetindeyiz. Ama bize bunu yaptıran iş, torba yasa garabetidir. Bunu kayda geçirmek istedim. 1’inci maddeye tüm Adanalılar ve Seyhanlılar için “evet” oyu kullanacağız.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde aynı mahiyette 3 önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.

          Kemal Peköz                             İmam Taşçıer                           Hüseyin Kaçmaz

              Adana                                    Diyarbakır                                    Şırnak

           Hüda Kaya                              Kemal Bülbül

             İstanbul                                     Antalya

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

   Mehmet Metanet Çulhaoğlu                  Fahrettin Yokuş                          Ayhan Erel

              Adana                                         Konya                                    Aksaray

      Zeki Hakan Sıdalı                      İbrahim Halil Oral                         Feridun Bahşi

              Mersin                                      Ankara                                      Antalya

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

         Gökan Zeybek                           Hüseyin Yıldız                            Hasan Baltacı

             İstanbul                                      Aydın                                    Kastamonu

          Ulaş Karasu                              Mürsel Alban                            İsmet Tokdemir

               Sivas                                       Muğla                                       Hatay

                                                        Aykut Erdoğdu

                                                            İstanbul

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Aynı mahiyetteki önergelere katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı, Diyarbakır Milletvekili Sayın İmam Taşçıer.

Buyurunuz Sayın Taşçıer. (HDP sıralarından alkışlar)

İMAM TAŞÇIER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Söz konusu madde, yap-işlet-devret projesinin ekonomik yönden sürdürülebilir olmadığıyla ilgilidir. Komisyon toplantılarında da dile getirildiği gibi 2’nci maddenin kanun teklifi metninden çıkarılması yönünde önergeler verilmiş ama AKP oylarıyla bu önergelerin hepsi reddedilmiştir.

Uzunca bir süredir başta sağlık ve ulaşım olmak üzere pek çok hizmet yap-işlet-devret modeliyle hayata geçirilmiştir. Bu model kapsamında yapılan şehir hastaneleri, köprüler, yollar, havalimanları, gar gibi hizmetlerin kamuya ciddi bir yük getirdiği, kamuoyu tarafından da bilinmektedir. Bu maddeyle, 15 Mart 2020 tarihinden sonra ihalesi gerçekleştirilen ama finansal açıdan yaşanan zorluklar neticesinde yapımına başlanamayan projelerle ilgili şirketlere kefil olunması planlanmaktadır. Bu şirketlerin hangisi olduğu da kamuoyuna açıklanmamaktadır. Yap-işlet-devret projesi adı altında Ankara Yüksek Hızlı Tren Garı, yolcu teminatlı olarak ihale edilmiş, 29 Ekim 2016’da hizmete açılan gar için, ihale kapsamında, on dört yıl boyunca 1,5 dolar+KDV’den 106 milyon yolcu garantisi verilmiştir.

Yine, araç geçiş garantisi verilen köprüler, yollar var olup kamu kaynakları buralara aktarılmakta; şirketlerin kârlarına kâr katarak zengini daha çok zengin, fakiri daha çok fakir yapmak için iktidar âdeta yarışmaktadır.

Kamuoyunun merak ettiği konu şu, eğer iktidar buna açıklık getirirse sorunu anlamış oluruz: Ticaret yapan, elit bir şirkete neden gelir, kâr garantisi veriliyor? Ticari işletmeciliğin ruhuna ve yapısına aykırı bu durum. Yoksa bu, sadece yandaş birkaç şirketin isteği için midir? Şirketlerin gelirleri nerelere akıyor? İnsanın aklına bu soru işaretleri gelir.

Bu işletmelere bir de para tahsilatında verilen müthiş kıyaklar vardır. Bir örnek vereceğim, gerisini kamuoyu düşünsün ve sayın vekiller, bu konuda bir karara varsınlar. Ankara’dan Urfa’ya otoban 920 kilometre kadardır. Bu otobanda geçiş ücreti 35-40 lira arasıdır. Gişelerden geçerken ücretini ödemediğinizde on beş gün sonra faize girer, yıllık banka faizleri oranında bir faiz uygulanır; bu, doğrudan tahsil edilir veya başka bir şekilde tahsilat yapılır. İşleyiş normal. Hani birkaç ay önce Cumhurbaşkanının açılışını yaptığı yap-işlet-devret kapsamında yapılan Ankara-Niğde Otobanı’nın ise her şeyi farklı. Otoban 275 kilometre, alınan ücret ise 145 lira. Karayollarının otobanında 920 kilometreye 35-40 lira alınırken, yap-işlet-devret modeliyle yapılan 275 kilometreye 145 lira alınıyor; bu da yetmiyor on beş gün içinde otoyol ücreti ödemediğiniz takdirde bu ücret 4 kat oluyor, bir de kendi katı 5; toplam 725 lira 15 gün içinde. Bu 725 lirayı da, acele bir tebligat geliyor, onu da ödemediğiniz zaman hemen avukatlar devreye girer ve avukat ücretiyle beraber artık hesabını siz yapın. İşte, yap-işlet-devret modeli bu, sayın milletvekili arkadaşlarım.

Bu maddeyle haksız kazancın sürekli hâle getirilmesi amaçlanmaktadır. Bu, bir örnek idi; böyle köprülerin, yolların, hastanelerın var olduğunu hepimiz biliyoruz. Örneğin Kuzey Marmara Otoyolu, Ankara-Niğde Otoyolu, Menemen-Aliağa-Çandarlı Otoyolu, Aydın-Denizli Otoyolu, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Gebze Orhangazi Köprüsü, Çanakkale Köprüsü, Şehir hastaneleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Taşçıer.

İMAM TAŞÇIER (Devamla) – Bu listeye daha çok ekleme yapılabilir ama hepsinin uygulaması biraz önce size anlattığım gibi yap-işlet-devret modeliyle yapılan Ankara-Niğde Otoyolunun uygulamasıdır ve haksız kazanç elde edilmektedir.

Teşekkür ediyorum, saygılar.(HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Ankara Milletvekili Sayın İbrahim Halil Oral’a aittir.

Buyurunuz Sayın Oral. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün, Miraç Kandili. Bütün milletimizin ve İslam âleminin Miraç Kandili’ni tebrik ederim. Yüce Allah’tan niyazım odur ki zulüm, adaletsizlik ve akan Türk ve Müslüman kanı, masum insan kanı diner ve inşallah son bulur.

Saygıdeğer milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz teklif, başlığından da anlaşılacağı üzere AK PARTİ'nin yasama süreçlerini gecekondu inşaatlarına çevirdiği torba kanun mantıksızlığının bir örneğidir. Hayvanların karantina süreçlerinden kamu-özel iş birliği yatırım projelerine kadar pek çok konuda düzenleme yapan bu teklif, birbiriyle ilgisiz 7 farklı kanunda değişiklik yapmayı amaçlamaktadır. Hatta içinde bulunan bazı düzenlemeler, başka AK PARTİ’li milletvekilleri tarafından müstakil kanun teklifleri olarak verilmişken bir anda bu torbanın içinden çıkmıştır. AK PARTİ Konya Milletvekili, Akşehir Gölü’yle alakalı madde için bunu komisyon görüşmelerinde de zikretmiştir.

Ben AK PARTİ'nin bu çorba olmuş kanun tekliflerini artık gene AK PARTİ Milletvekili Sayın Ahmet Hamdi Çamlı’nın bir ifadesiyle tanımlamayı teklif ediyorum: Bu teklifler görünürde amacı belli olmayan “horolop şorolop” kanun teklifleridir. Ancak teklife bu kadar “horolop şorolop”luğun yanında öyle bir madde konulmuştur ki AK PARTİ tarihine geçecektir. Biz geçmişte itfaiye personeli ilanında felsefe mezunu olmak şartının konulmasını, büro personeli alınırken insansız hava aracı sertifikası istenmesini, yani adrese teslim kadro ilanlarını görmüştük ama AK PARTİ, bu çıtayı bir üste taşıyarak adrese teslim kanun teklifini de siyasi literatürümüze sokmuştur.

Sayın milletvekilleri, teklifin 2’nci maddesi, baştan sona kadar faciadır. Bu teklifle, Türkiye Büyük Millet Meclisi, özel şirketlerin mali durumlarının kurtarılmasına alet edilmekte; bakanlıklar, özel şirketlere finansman sağlama kuruluşları hâline getirilmektedir. Kanunda geçen “15 Mart 2020’den sonra ihalesi yapılmış ama sözleşmesi imzalanmamış, yurt dışından finanse edilmesi planlanan yap-işlet-devret projeleri…” ifadesiyle adrese teslim bir kanun yapılmıştır. Bu tanıma uyan 2 proje vardır: Biri Kuzey Marmara Yolu’nun bir kısmı, diğeriyse Aydın-Denizli Otoyoludur. Komisyonda ısrarla sormamıza rağmen bu projelerin adları söylenmemiş, söylenememiş; bu projeleri alan firmaların kim oldukları, Komisyon üyeleriyle paylaşılmamış, paylaşılamamıştır. Âdeta üstünü gizleme amacıyla yapılmış gibi, teklifte “Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına bağlı özel bütçeli kamu idareleri” ifadesi kullanılmıştır. Yahu neden “Karayolları Genel Müdürlüğü” diye açıkça yazmıyorsunuz da laf cambazlığı yapıyorsunuz? Bilindiği üzere ilgili bakanlığa bağlı iki özel bütçeli idare vardır: Birisi Karayolları Genel Müdürlüğü, bir diğeriyse Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüdür. Sivil Havacılık böyle bir ihale yapmadığına göre, tek adres Karayollarıdır.

Kıymetli milletvekilleri, bu teklifle iktidar, yabancı finans şirketlerinin, Karayolları Genel Müdürlüğünün borç üstlenim kefaletini kabul etmediğini itiraf etmektedir. Yabancı finansörlerin talebiyle Bakanlık, ihalelere kefil yapılmak istenmektedir. Bu durum, devletimizin itibarını sarsmaktadır. Bu durum, Gazi Meclisi, dünyada en çok kamu ihalesi alan şirketler sıralamasında şampiyonluğa oynayan, yandaş müteahhitlerin mali müşaviri durumuna sokmaktadır. Bu teklif, hazine birliği ilkesini zedelemekte, Hazine ve Maliye Bakanlığının borç üstlenim anlaşması yapmadığını, topu Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına attığını itiraf etmektedir. İhalelerin şartnameleri de bu kanunla dolaylı olarak değiştirilmektedir, fırsat eşitliği engellenmektedir. İhaleyi alan şirket, finansman bulamıyorsa bunun çözüm mercisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi midir Allah aşkına? Hepinizin bildiği, iktidarın bilmek istemediği, maç esnasında kural değiştirilmez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Sayın Başkanım bitirebilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bu düzenleme yasalaşırsa bu şartlarla yeni bir ihale yapılmalı, ilgili şirket de yaşattığı kamu zararını karşılamalıdır. Daha önce ihaleye giremeyen şirketler de bu yeni ve eşit finansman şartlarında ihaleye girebilmelidir.

Bu teklife sonuna kadar karşı olduğumuzu ifade ediyor, bu maddenin tekliften çıkarılmasını talep ediyoruz ve bu duygularla Genel Kurulu selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkındaki konuşmacımız, İstanbul Milletvekili Sayın Aykut Erdoğdu.

Buyurunuz Sayın Erdoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gazi Meclisimiz abesle işgale zorlanıyor, gazi Meclisimiz bir suç işlenmesine ortak edilmeye çalışılıyor, değerli arkadaşlar. Böyle bir kanun maddesi olmaz, böyle bir kanun maddesi, bu Meclisin hukukuna saygısızlıktır. Bakın, madde ne diyor: “15/3/2020 tarihinden sonra ihalesi yapılmış -yani ihaleyi yapmışlar, geçen yıl içinde ihale yapılmış- ancak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte henüz uygulama sözleşmesi imzalanmamış.” Niye imzalanmamış? İhalesini yapıyorsunuz, şartnamesi ortada, şartnamesine uygun sözleşmesini yaparsınız, kural budur, değil mi? Ama siz bu sözleşmeyi yapamıyorsunuz çünkü ihale ettiğiniz şirketin bir itibarı yok, bu itibar uluslararası arenada yok, kredisini alamıyor, siz de öyle bir ilkellik yapmışsınız ki “Genel Müdürlük buna garanti verecek.” diye yazmışsınız. Karayolları Genel Müdürlüğü nasıl bir garanti veriyor? Sizlerin zamanında icat edilmiş bir şey. Sonra uluslararası bankacılar çıkıyor diyor ki: “Sizin devletiniz batmış, Karayolları Genel Müdürlüğünüz batmış.” Yani şirketin itibarı değil devletinizin de itibarı yok diyor; bu, o anlama gelir.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Alakası yok.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – “Genel müdürlüğünüz batmış.” diyor bana Bakanlık, hazine garantisi getirin. Şimdi, arkadaşlar, normalde bir hazine garantisi sistemi vardır. Şimdiye kadar hiç kimse duydu mu ulaştırma garantisi? Aha bu kanunla yaptığınız, ulaştırma garantisi. Ya devletin hazine birliği ilkesi var; devletin malını mülkünü, eshamını, tahvilatını, nakdini hazine yönetir. Düşünün şimdi bu işlemin sonucunu. Her bakanlık, kafasına göre garanti vermeye başlarsa bu devlet nasıl yönetilecek? Ulaştırma garantisi diye bir yerde bir şey duydunuz mu? Düşünün ki bir şirket var, şirketin muhasebe müdürü, çeki imzalamıyor “Bu çek, doğru değil.” diyor, gidilip şoförüne, bahçıvanına imzalatıyorsunuz. O zaman böyle bir şey olacaksa Tarım Bakanlığı hasta baksın, Sağlık Bakanlığı okulları yönetsin, Millî Eğitim Bakanlığı da Genelkurmaya geçsin. Arkadaşlar, böyle bir şey olmaz. Bu, devlet ciddiyetine saygısızlıktır her şeyden evvel.

Artı, siz bir şartnameyi sonrasında kanunla nasıl değiştirirsiniz ya? Sözleşme değiştireceksiniz, kanunla getiriyorsunuz. Arkadaşlar, eğer bir ihale yapıyorsanız ihalenin şartları kamu aleyhine, kamuyu yükümlülüğe sokacak şekilde daha sonra değiştiriliyorsa bu, suçtur. Türk Ceza Kanunu 236’ncı maddesi, edimin ifasına fesat karıştırma suçunu tanımlamıştır. Yani edimin ifasında, ihalenin gerçekleştirilmesinde kamu aleyhine bir hüküm koyuyorsanız bu, suçtur; siz bunu kanunla yapıyorsunuz. Yazık günah bu millete. Üstelik saçma sapan bir sebep yazıyorsunuz, Covid-19 salgını nedeniyle finansman bulunamıyormuş! Ya, arkadaş daha inşaat başlamamış, bu Covid, yirmi yıl mı sürecek? Bunun işletme süresi, 15-20 yıl. Kimi kandırıyorsunuz? Covid varmış da finansman bulamıyorlarmış!

Öyle bir proje yapıyorsunuz ki bankacı görüyor “Ya, bu, zaten batacak, bunların CDS’i 600 puan, çakalım biz Türklere bu krediyi, 600 puandan ödemeseler de gidip Hazinenin gırtlağına çökelim, bunu alalım.” Şimdi Ulaştırma Bakanlığı garanti vermiş, Ulaştırma Bakanlığının bir geliri mi var? Gelir Hazinede. Ulaştırma Bakanlığına icraya mı gidecekler, gelip bunu Hazineden alacaklar ama Hazineciler daha bürokrat kökenli olduğu için, belki Bakanı istemediği için Hazine garantisi verilemiyor. Bu şekilde siz kamu mali yönetimini bozarak nereye varmaya çalışıyorsunuz?

Bu Mecliste bu işlere… Bakın, “2’nci maddeye karşıyız.” diye bütün Komisyon boyunca anlattık. Ya, koskoca Türkiye Cumhuriyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1 tane firmaya mı yenildi ya? Yaparsınız ihaleyi yeniden, itibarlı bir şirket gelir. Eğer bu krediyi buluyorsa bulur, sen o zaman bu krediyi bulamıyorsan bu ihaleye niye girdin? Yakarsınız teminatını bir daha da böyle bir şey yapmaz. Geliyor size, garanti veriyor “Ben bunu bulacağım.” diyor çünkü yap-işlet-devretin mantığı bu. “Yap” demek, parasını bulmaktır. Parayı Hazine garanti ediyor, müşteriyi de hazine garanti ediyor, işletmeyi de hazine garanti ediyor. Kâr niye bu insanların cebinde? O zaman biz gidelim Hazine olarak çok daha ucuza borçlanırız. Biz yapalım 25 yıl vadeyle, vatandaşımıza da bu fahiş fiyatlardan satmayalım, devleti çürütüyorsunuz. Bakın, millet yoksulluktan ölüyor, bu iş olmaz arkadaşlar. Bunu vicdanınız kabul etmesin, buna bir başlarsanız bu işin sonu yok.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım, ilk önergeyi okutuyorum efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 252 sıra sayılı ve (2/3427) esas numaralı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 3’üncü maddesi ile 4706 sayılı Hazineye ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’a eklenen geçici 27’nci maddenin “a” bedindeki “İki yıl” ibarelerinin “Üç yıl” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Hüseyin Yıldız                            Ulaş Karasu                             Mürsel Alban

              Aydın                                       Sivas                                       Muğla

       İsmet Tokdemir                        Abdüllatif Şener                         Hasan Baltacı

              Hatay                                       Konya                                   Kastamonu

        Gökan Zeybek

             İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Konya Milletvekili Sayın Abdüllatif Şener.

Buyurunuz Sayın Şener. (CHP sıralarından alkışlar)

ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi hakkında söz almış bulunuyorum, heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu Kanun Teklifi, bir torba kanun. Torba kanunlarda olan bütün mahzurları taşımaktadır. Bu nedenle biraz önce geçen 2’nci madde, gerçekten çok büyük sakıncaları olan, devlet itibarına zarar verecek nitelikte bir maddedir. Bu nedenle bu maddeye ret oyu vermiştik ama torba yasa olmasına rağmen, torba yasanın bütün sakıncalarını taşımasına rağmen bu teklifin içerisinde olumlu baktığımız, biraz önce Sayın Grup Başkan Vekilimizin de ifade ettiği gibi “evet” oyu verebileceğimiz maddeler var. Bu “evet” oyu vereceğimiz maddelerden biri de üzerinde söz aldığım 3’üncü maddedir.

Bu madde, Akşehir Gölü’nün kıyı kenar çizgisinde meydana gelen değişiklik nedeniyle vatandaşlarımızın uğradığı mağduriyetleri ortadan kaldırma amacına yönelik olarak düzenlenmiştir. Özellikle Konya ilimizin Akşehir ve Tuzlukçu ilçelerinde yaşayan vatandaşlarımız, geçmiş tarihlerde Akşehir Gölü’nün kıyı kenar çizgisinin değişmesi nedeniyle büyük mağduriyetlere uğramışlardır. Bu değişiklikler, ihtilaflı bölgelerdeki taşınmazların mülkiyet ve kullanım hakkını değiştirmiştir ve böylece çok sayıda hemşehrimiz, bundan etkilenmiştir, pek çok hukuki ihtilaf, devlet ve vatandaşlarımız arasında hâlen devam etmektedir. Bu mağduriyetler, devlet ve vatandaşlarımız arasındaki bu ihtilaflar, elbette çözülmesi gereken bir durumdu; bu nedenle bu kanun teklifi, bu madde önümüze gelmiş bulunmaktadır.

Bu maddeyle özü itibarıyla şu değişiklikler yapılmaktadır: Birincisi, şu ana kadar işlem yapılmayan tapu kayıtlarına dokunulmuyor yani mevcut tapu kayıtları terkin edilmeyecektir deniliyor. İkinci husus ise, tapu iptal davaları devam eden taşınmazlarla ilgilidir, bunlarda da mahkemeler herhangi bir karar vermeyeceklerdir yani tapu kayıtları korunacaktır. Üçüncü durum ise, tapu iptal davaları kesinleşmiş ancak terkin işlemleri yapılmayan konularla, taşınmazlarla ilgilidir. Bunlarda da terkin işlemlerinin yapılmayacağı ifade ediliyor. Dördüncüsü ise, tapu terkin işlemleri yapılmış taşınmazlarda başvuru hâlinde öncelikli malikleri ve mirasçıları adına tescilin yapılacağı ifade ediliyor ancak bu kişilerden taşınmazlara karşılık yer verilenlere kıyıdaki yerleri iade edilmeyecektir deniliyor. Diğer bir durum ise, taşınmazlarına karşılık bedel tahsil edenler veya tazminat elde edenler, aldıkları bedel veya tazminatı faizleriyle birlikte ödemek koşuluyla taşınmazı adlarına tescil ettireceklerdir deniliyor. Bir son durum olarak da, yine bu düzenlemede daha önce kadastro haricî bırakılan yerler, Hazine adına tescil edilecek ve 4/1/2019 tarihindeki zilyetleri ve kullanıcılarının buraları kiralayabilmelerine imkân sağlanacaktır.

Görüldüğü gibi bir ihtilafı ve çok sayıda mağduriyeti ortadan kaldırmaya yönelmiş bir madde olmakla birlikte yine de bazı eksiklikleri bulunduğu, bunların düzeltilmesi gerektiği kanaatindeyim. Her şeyden önce taşınmazlarına karşılık kendilerine başka bir yer verilenlere kıyıdaki yerleri istedikleri takdirde iade edilebilmelidir yani takas edilebilmelidir diye düşünüyorum. Yine bedel ve tazminat almış kişilere yerleri geri verilirken bedel ve tazminata ilave faiz istenmesinin de doğru olmadığı kanaatindeyim. Bir üçüncü nokta, davası kesinleşmiş ve terkini yapılmış taşınmazlarda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - …vatandaşlardan yargılama giderleri istenilmemelidir ve son bir durum olarak da, ihtilaflar nedeniyle ceza alan vatandaşların aldıkları cezaların ortadan kaldırılması ve adli sicil kayıtlarının silinmesi gerektiği kanaatindeyim. Ancak bu düzenleme, iyi niyetli bir düzenlemedir ve mevcut pek çok ihtilafı ve mağduriyeti kaldırabilecek özelliklere sahiptir. Bu hâliyle de olsa bunu desteklediğimizi ve “evet” oyu vereceğimizi bildirir, hepinize saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir.

Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinde geçen “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Kemal Peköz                            Züleyha Gülüm                            İmam Taşçıer

              Adana                                      İstanbul                                   Diyarbakır

       Hüseyin Kaçmaz                             Hüda Kaya                               Kemal Bülbül

              Şırnak                                     İstanbul                                     Antalya

         Abdullah Koç

               Ağrı

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

Mehmet Metanet Çulhaoğlu                     Ayhan Erel                             Fahrettin Yokuş

              Adana                                     Aksaray                                      Konya

      Zeki Hakan Sıdalı                   Muhammet Naci Cinisli

              Mersin                                     Erzurum

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeler üzerinde söz isteyen, Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç.

Buyurunuz Sayın Koç. (HDP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugünkü konuşmamı, maalesef Türkiye’de büyük bir sorun hâline gelen düşünce hürriyeti üzerinde yapmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Türk Dil Kurumuna göre düşünce, mütalaa yani fikir demektir. Düşünce özgürlüğü ise düşüncenin dış baskı veya yasaklarla sınırlandırılmaması yani fikir hürriyeti olarak tanımlanmaktadır. Bakın, darbe anayasasının yani 1982 Anayasası’nın 26’ncı maddesi, herkes düşünce ve kanaatlerini, hürriyet kanaatini söz, yazı, resim veya başka yollarla yayma hakkını, 28’inci maddesi ise “Basın hürdür, sansür edilemez.” ilkesini ve diğer bir hukuki düzenlemeyse, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9’uncu maddesine göre “Herkes, ifade özgürlüğüne sahiptir.” ilkesini içermektedir. Bunların hepsi, Türkiye’nin üst norm kurallarıdır değerli arkadaşlar.

Peki, Türkiye’nin bu konudaki karnesi ne şekildedir, birkaç tane örnek vererek sizlerle paylaşmak istiyorum. İçişleri Bakanlığının verilerine göre, 1 Ocak-1 Kasım 2020 tarihleri arasında 12.160 sosyal medya kullanıcısı hakkında işlem yapılmış, Covid-19 paylaşımı nedeniyle 496 kişi hakkında gözaltı kararı ve 10 tutuklama söz konusu. Türkiye İnsan Hakları Vakfı verilerine göre, 2020 yılının ilk on bir ayında sosyal medya paylaşımları nedeniyle 7 davada 4 kişiye on dokuz yıl beş ay hapis cezası verilmiş. Yine, BTK’ye göre -sadece 4 Kasım 2020 verileri- 165 haber, 862 internet sitesi, 10 sosyal medya hesabı hakkında engelleme kararı verilmiş.

Bakın, düşünceye karşı kullanılan bir diğer husus: Türk Ceza Kanunu’nun 216’ncı maddesine göre, halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçundan 15.044 kişi hakkında soruşturma ve 2.300 kişi hakkında kamu davası açılmış.

Son dört yıl içerisinde Kürt yayınevlerine ait 31’i Kürtçe olmak üzere toplam 109 kitap farklı gerekçelerle yasaklanmış ve binlerce para cezasına hükmedilmiş.

Cezaevlerinde yaşam âdeta kitaplarda anlam kazanıyor ve bu kitaba ulaşma, evrensel bir hak olmasına rağmen toplatma kararı bulunmayan birçok kitap, dergi ve gazete hapishanelere alınmadığı gibi, aramalarda kitapların sakıncalı bulunarak alındığı, yayınlara erişme hakkının ciddi bir şekilde engellendiği olayıyla biz karşı karşıyayız.

Bakın, Türkiye Gazeteciler Sendikasının 1 Nisan 2019-1 Nisan 2020 verilerine göre, son bir yılda 100’ün üzerinde gazeteci gözaltına alınmış. Yargı reformuna rağmen 70’ten fazla gazeteci şu anda cezaevlerinde. 81 gazeteci için, Terörle Mücadele Kanunu, MİT Kanunu, Bankacılık Kanunu, SPK Kanunu gibi kanunlara muhalefetten dolayı 7 müebbet ve toplamda yedi yüz altmış yıl hapis cezası isteniyor veya hapis cezası verilmiş durumda. 8 gazetecininse 1 milyon 410 bin TL tazminatla karşı karşıya kaldığı gerçeğini biz yaşamaktayız. Sınır Tanımayan Gazetecilerin raporlarına göre Türkiye, dünyada en fazla gazetecinin tutuklu olduğu ülkeler arasında yer alan ülke; özgür olmayan, özgürlüklerin en çok gerilediği ülke. İhlalleri saymakla ne yazık ki bitiremiyoruz değerli arkadaşlar.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre de ifade ve düşünce özgürlüğünün en çok ihlal edildiği Avrupa ülkesi Türkiye. Bakın, darbe anayasasına göre basın hürdür, sansür edilemez, doğrudur ama bu iktidar ceza verir, darbettirir, bunlara yasak yok maalesef. Bakın, gazeteci Müyesser Yıldız’a üç yıl yedi ay on gün hapis cezası; İsmail Zeki Dükel’e bir yıl on beş gün hapis cezası verildi. Bakın, gazeteci Levent Gültekin 25 kişilik bir kalabalık grup tarafından sokakta darbedildi, işte sansür edilmeyen ve hür basın anlayışı budur bu Hükûmetin, ne yazık ki.

Sözüm ona bilim kurumları, üniversitelerin durumu ise içler acısı bir durum. Bakın, 12 Eylül askerî darbesi sonucunda 70’e yakın üniversiteli veya akademisyen üniversiteden atıldı, fakat Erdoğan rejiminde 6 bine yakın üniversite hocası, akademisyen üniversite dışına itildi. Bilimsel özgürlük alanı ve özerk olması gereken üniversiteden bahsetmek ise neredeyse mümkün olmayan bir husus değerli arkadaşlar.

Bakın, bu ülkede bir Kürt sorunu var, hukuk ve demokrasi sorunu var, kaç üniversitede bu konuda bir araştırma yapıldı? Kürt tarihini kaç tane üniversite yazdı? Mümkün değil rastlamak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Koç.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Televizyonlara çıkan ve isimlerinin önünde profesör yazan zevatın tek işi Kürtlere hakaret etmek. Dünya bilim insanları Kürt tarihini, Kürt dilini, Kürt sorununu yazdı ve tek kelime etmeyen Türkiye üniversiteleri. Bakın, Türkiye’deki mevcut olan düşünce hürriyeti bu durumda.

Son olarak değerli milletvekilleri, bakın Orta Çağ’dan bu yana önemli bir laf var Kant’a ait, diyor ki: “Hiçbir şey eleştiri dışında kalamaz.” Bugün eleştiri ve düşünce tamamen suç sayılıyor Türkiye’de. Bu hâliyle Türkiye kaostan çıkamaz; insan hakları eylem planları, hukuk reformları bu kafayla mümkün olamayacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Diğer konuşmacımız Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.

Buyurunuz Sayın Yokuş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesiyle ilgili görüşlerimi sunmak istiyorum. Bu maddeyle amaçlanan, Akşehir Gölü çevresindeki Akşehir köylerimizin, Tuzlukçu’ya bağlı köylerimizin yıllardır yaşadığı sorunları çözmek. Aslında 2002 yılında orada böyle bir sorun yoktu, ne zaman AK PARTİ iktidara geldi, sorun başladı. Burada 3 bin civarında çiftçimiz para cezasına, 520 çiftçimiz de hapis cezasına çarptırıldı kendi tarlaları, kendi tapuları olduğu hâlde, ecdattan kalma arsalarını ektikleri hâlde.

“Kıyı kenar çizgisi” dediler, “sit alanı” dediler, çiftçilerin canına okudular. Zaten çiftçi düşmanı bunlar yani buna da şaşırmadık. Ben iki buçuk sene önce oraya gittim, bu durumu Meclise taşıdım, defalarca konuştum, nihayet getirdiler. Getirdiler de hiçbir işi doğru yapamadıkları için yine yamuk bir yasa çıkarıyorlar; eksikleri var, birçok eksiği var. Ya, kardeşim, bir işi de doğru yapın, sorunu bitirin.

Şimdi, soruyorum: Bu yasa her şeyi hallediyor mu? Hayır. Ceza alanlar ne olacak? Hapis cezası alanlara iadeiitibar var mı? Para cezası alanlara bir şey var mı? Hayır, canlarına okudular. Ha, şimdi ödül gibi sunuyorlar. Haklarını ödül gibi sunan herhâlde dünyada AK PARTİ gibi bir iktidar vallahi yoktur; ben Türkiye’de göremedim, dünyada da olması mümkün değil. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Onun için bu yasa elbette kısmen iyi ama yeterli değil. Yine bunun mücadelesini vereceğiz, vermeye devam edeceğiz çünkü Konyalı çiftçi sahipsiz değildir, Konya’nın sahipleri vardır, var olmaya devam edecektir.

İkinci konu: Otuz sekiz yıl önce şeker üretmeye başlayan Ilgın Şeker Fabrikası bildiğiniz gibi 2018’de alelacele kamulaştırıldı. Sonra, alan firmalar bunu iade ettiler. Sonrası ne oldu? Şeker üretmeye güya devam etti ve şimdi ne oldu? Efendim, koskoca fabrikanın kireç sistemi artık ömrünü doldurmuş, o yüzden şeker üretemez hâle gelmiş. 150 bin ton pancar maalesef çürümeye terk edildi. Sonra biraz vicdana gelen devlet yöneticileri var ki “Ya, bari çürümesin, başka fabrikalara gönderelim.” dediler ve gönderdiler. Şimdi, Ilgın Şeker Fabrikası için hiçbir adım atmıyorlar. Niye atsınlar ya? Önce zarar ettirecekler. Özelleştirmenin amacı ne? Önce zarar ettir, sonra yandaşlara peşkeş çek çünkü ucuz fiyata satacağız ya, sistem bu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Ama bunun da peşini bırakmayacağım, buradan söylüyorum, Ilgınlılar duysun: Ilgın Şeker Fabrikası, iktidarımızda inşallah tekrar kamulaştırılacak, bunun çaresi yok. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

Üçüncü bir konu: Ilgın’ın Çavuşçugöl kasabası var -burada yine konuştuk- ya, kardeşim, acele kamulaştırmaları varmış, aceleleri varmış; köyün bitişiği, Allah’tan kork ya, köyle bitişik. Maden kazacaklarmış, çiftçilerin arazisine girdiler, sonra ne oldu? Şimdi mahkeme, Danıştay durdurdu, yürütmeyi durdurdu ama yeter mi? Bunlar vazgeçmez.

Şimdi, Çavuşçugöl halkına buradan sesleniyorum: Size zulmettiler, memurları sürdüler, tehdit ettiler, gözaltı yaptılar; sonuna kadar arkanızdayım, orada maden kazılmasını engellemek için sonuna kadar her şeyi yapacağız, Türk milleti yapacak, “iyi”ler yapacak. Onun için hiç kimse bu ülkeyi, Konya’yı sahipsiz sanmasın.

Ya, kardeşim, şimdi, pancarı niye özelleştiriyorsun? “E, Cargill böyle istiyor, küresel sermaye böyle istiyor.” E, sonuçta ne oluyor? İthal ediyoruz. Sonuçta ne oluyor, kimin çiftçisini kazandırıyoruz? Verdiğiniz hiçbir sözü tutmuyorsunuz. Sayın Cumhurbaşkanı çiftçiye, köylüye diyor ki: “Bir karış arazi kalmasın, ekin.” Hayhay, ekti. Cumhurbaşkanına güvenmeyecek de benim çiftçim kime güvenecek? Elbette güvenecek.

Sonra, ayağı galoşlu bir Tarım Bakanı var, evlere şenlik. Yani diye diye utanıyorum ben bu adamdan yahu! Bu adam ne yapıyor biliyor musunuz? Şu sözü söyledi, zaten hiçbir sözü doğru değil de: “Gerekirse yerinde alım yaparız.” Hani, hani kardeşim? Niye soğanlar çürüyor? Niye patatesler çürüyor? Niye halk perişan? Niye, niye, niye? Bir kere sözünüzü tutun ya, Allah aşkına, bir kere! (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.38

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.57

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

4’üncü madde üzerinde aynı mahiyette 3 önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinde geçen “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Kemal Peköz                             İmam Taşçıer                               Hüda Kaya

              Adana                                    Diyarbakır                                   İstanbul

         Kemal Bülbül                            Züleyha Gülüm                          Hüseyin Kaçmaz

             Antalya                                    İstanbul                                      Şırnak

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

   Mehmet Metanet Çulhaoğlu                 Ayhan Erel                              Feridun Bahşi

              Adana                                      Aksaray                                     Antalya

       Fahrettin Yokuş                    Muhammet Naci Cinisli

              Konya                                     Erzurum

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

         Gökan Zeybek                           Hüseyin Yıldız                            Hasan Baltacı

             İstanbul                                      Aydın                                    Kastamonu

        İsmet Tokdemir                            Ulaş Karasu                              Mürsel Alban

               Hatay                                        Sivas                                        Muğla

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ METİN YAVUZ (Aydın) – Aynı mahiyetteki önergelere katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Züleyha Gülüm.

Buyurunuz Sayın Gülüm. (HDP sıralarından alkışlar)

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının bütçesine ilişkin bir tartışma yürütülüyor, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna ilişkin ama yine, her zamanki gibi aslında sermayeyi kollayan, sermayeye yeni aktarımların, maddi aktarımların yolunu açan bir tartışmanın yürütüldüğünü görebiliyoruz. İnternet erişimi konusunda pandemi sürecinde öğrenciler çok büyük sıkıntılar yaşadılar, eğitim haklarından yoksun kaldılar ama bu, sizin umurunuzda olmadı. Bugün yine, süslemelerle, güzel gerekçelerle ama aslında sermayeye yeniden yeni fırsatlar yaratan bir yasa teklifini önümüze getirmiş durumdasınız. Her zamanki gibi şaşırdık mı? Elbette ki hayır.

Ulaşımdan bahsediyorsunuz, size Çorlu tren kazasını hatırlatmak isterim. Bu Çorlu tren katliamında 25 canı kaybettik, hâlen hesabı verilebilmiş değil, hâlen yargılamada bir sonuç alınabilmiş değil. Yakınlarını kaybedenler, yaralılar, kollarını, bacaklarını kaybedenler üç yıldır adalet arayışını sürdürüyor ama ortada bir adalet yok. Bunun yerine yani gerçek sorumluların yargılanması yerine aileler yargılanıyor. Mısra Öz heyete hakaret ettiği gerekçesiyle cezalandırıldı ama gerçek sorumluların cezalandırıldığı bir durum göremiyoruz. Ailelerin sesleri kesilmeye çalışılıyor, susturulmaya çalışılıyor. 16 Martta duruşması var, herkesi de bu duruşmaya, adalet talebini birlikte haykırmaya çağırıyorum.

Evet, 8 Marttan geçtik. 8 Martta biz kadınlar alanlardaydık, bütün kadınlar, bütün renklerimizle bir aradaydık. Patriarkala, kapitalizme, erkek devlet şiddetine, erkek yargıya, tacize, tecavüze, yoksulluğa, sömürüye, homofobiye, transfobiye, ayrımcılığa, savaş politikalarınıza, kod 29’a, gökkuşağına olan nefretinize karşı hep birlikte “Hayır!” dedik. Gökkuşağı renklerine tahammülsüzlüğünüz o kadar fazlaydı ki renkli çoraplara, renkli şemsiyelere dahi müdahale etmeye kalktınız ama durduramadınız, rengarenk dövizlerimizle, pankartlarımızla alanlardaydık. Yan yana gelip kahkahalarımızla, isyanımızla, öfkemizle bütün engellemelerinize, kapatılan yollara, gözaltılarınıza rağmen her yerdeydik; 19’uncu kez, 8 Martta Feminist Gece Yürüyüşü’nde mücadelemizi büyüttük.

Neler söyledik? “Hocaya, kocaya, sopaya, patrona itaat etmiyoruz!” dedik. “Erkeklik, coronadan daha öldürücü.” dedik. “Dağları delme Ferhat, evi süpür.” dedik. “…”(x) dedik. “Sokakta, gecede, işte, meydanda, şantiyede, adliyede, evde; feminist isyanımız her yerde.” dedik. “Krizin bedelini evde de işte de kadınlar ödemeyecek.” dedik. “Kanala, betona, savaşa değil kreşe, sığınağa bütçe.” dedik. “İstanbul Sözleşmesi kalacak, kadın düşmanları gidecek; ben yaşadıkça sen çıldır!” dedik. “Trans kadınlar vardır.” dedik. “‘Hashtag’ olmamak için buradayız.” dedik.

Bu kürsülerden defalarca çağrıda bulunduk, sayısız kez önergeler verdik “İstanbul Sözleşmesi’ni, 6284 sayılı Kanun’u uygulayın, GREVIO Raporu’yla yüzleşin.” dedik. “Bizler her gün ama her gün erkeklerin katlettiği bir kadının isminin ‘hashtag’ olmasını istemiyoruz.” dedik. “Kadınları şiddet faili erkeklerle barıştırmak yerine erkek şiddetini önleyin.” dedik. “Boğaziçili öğrencilerin, kadınların, kadın siyasetçilerin bileklerine taktığınız elektronik kelepçeyi fail erkeklere takın, kadınlara takmayın.” dedik. “Anayasal haklarını kullanan insanlara polis ordusu göndereceğinize kadın cinayetlerini durdurun.” dedik.

Polisiniz kadınlar öldürülürken, sokak ortasında şiddete uğrarken neredeydi? Samsun’da sokakta bir kadın öldürülesiye dövülürken sizin ünlü bekçileriniz neredeydi? Bizler, şiddet mağduru kadınları evine gönderen, evli oldukları fail erkeklerle zorla uzlaştırmaya çalışan memurlar istemiyoruz. Cinsel taciz ve saldırı dosyalarında fail erkeği sorgulamak yerine mağdur kadının yaşamını sorgulayan bir yargıyı, erkek yargıyı istemiyoruz. “ŞÖNİM ve kadın sığınaklarının sayısı artırılsın.” diyoruz. Koruma talebinde bulunan kadınlar hakkında kopyala yapıştır kararlar değil, kadınlara gerçek bir koruma sağlayacak yol ve yöntemler istiyoruz. “Mülteci kadınların, göçmen kadınların, trans kadınların, engelli kadınların özgürlükleri ele alınarak özgünlükleri çerçevesinde korumalar sağlanmalıdır.” diyoruz.

Trans kadınlar kadındır; onları alanlardan, eylemlerden, mücadelemizden ayırmaya gücünüz yetmeyecek. Bizler gökkuşağını bütün renkleriyle sahipleniyoruz.

Kürt kadınları kendi ana dillerinde destek alamıyor. Kürtçe tercüman bulundurmadığınız için şikâyetini almadığınız ve sonrasında evli olduğu erkek tarafından katledilen Fatma Altınmakas’ı korumadınız. Görüyoruz ki bu ayrımcı, inkârcı, yok sayan anlayışınız devam ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Emniyet teşkilatı sosyal medya hesabından KADES uygulamasını 6 dilde tanıtıyor, Kürtçe yok. Milyonlarca Kürt kadını yaşıyor bu ülkede, Kürt düşmanlığınızı bu kadar açık etmeseydiniz; ayrımcılığınızı, çifte standardınızı kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz. Biz kadınlar patriarkal düzeninizin kadınları ucuz ve güvencesiz iş gücü olarak gördüğü bu düzeninizi değiştireceğiz.

Kod 29’la emeği sömürülen ancak gözaltılara, tehditlerinize rağmen “Sonuna kadar direneceğim.” diyen Migros işçisi Fatma Yiğit’in yanındayız. Eş başkanlığı savunduğu, 8 Mart ve 25 Kasıma katıldığı için, kadın derneklerinde görevler aldığı için yargılanan kadın siyasetçilerimiz için adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz. İlk iş olarak kadınlara saldıran, kadın merkezlerini ve sığınaklarını kapatan kayyum rejimine karşı adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz. Yani işin özü, ne yaparsanız yapın kadınlar kazanacak, biz kazanacağız, özgürlükler kazanacak. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Antalya Milletvekili Sayın Feridun Bahşi’ye aittir.

Buyurunuz Sayın Bahşi. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 252 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün ben de geçen hafta açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı üzerine konuşacağım. Açıklamayı, fiilî yirmi beş yıllık hâkim ve bu sürenin yarısını da ağır ceza mahkemesi başkanı olarak geçirmiş, eski uygulamaları da iyi bilen emekli bir hâkim olarak şaşkınlıkla izledim. Bir parti düşünün, iktidarının 19’uncu yılında “insan hakları” diye bir kavram keşfediyor ve eylem planı hazırlıyor. Eylem planı 11 temel ilke, 9 amaç, 50 hedef ve avukatların vergi indirimi de dâhil olmak üzere 393 faaliyetten oluşuyormuş. Cumhurbaşkanı bazı kriterlere de özel vurgu yaptı. Neydi bu kriterler? Birincisi, AİHM kriterleri. Hâlbuki 2004 Anayasa -madde 90- değişikliğiyle, mahkemeler zaten AİHM kararlarına ve kriterlerine uymak zorunda. Yine, neye vurgu yaptı? AYM yani Anayasa Mahkemesi kriterlerine; Anayasa’nın 153’üncü maddesine... “Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” hükmü karşısında mahkemeler zaten AYM kararlarına uymak zorunda.

Değerli milletvekilleri, öyle bir düzen kuruldu ki ne Anayasa kaldı ne erkler ayrılığı ne de kişisel hak ve özgürlükler.

Buradan bir de hatırlatma yapmak istiyorum: 1789 İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’nin 16’ncı maddesi, bir metnin anayasa sayılabilmesi için kişisel hak ve özgürlükler ile kuvvetler ayrılığı konusunda mutlaka düzenleme yapması gerektiğini vurgular.

Bugün Türkiye'de hak ve özgürlüklerden bahsedilebilir mi? Asla. Peki, kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığından bahsedilebilir mi? Kesinlikle hayır. Yerel mahkemeler AYM ve AİHM kararlarına uymama cesaretini nereden alıyorlar? Saraydan. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı her kritik karar öncesi gazetelere açıklama yapıyor; bu açıklama ilgili mahkemelerce talimat olarak algılanıyor ve AYM, AİHM kararları yok sayılıyor. Örnek, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin Berberoğlu kararı. Mehmet Uçum konuyla ilgili ne demişti? “AİHM ve AYM kararları hiyerarşik değil, yönlendirici denetimdir.” Peki, bu açıklama karşısında Anayasa'nın 90 ve 153’üncü maddelerini nereye koyacağız?

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanı, tutuklama konusunda da yeni müjdeler veriyor. Ne diyor? “Tutuklamada somut delil aranacak.” Kardeşim, 2014 öncesi zaten somut delil aranıyordu tutuklamalarda. CMK’nin 100’üncü maddesi, katalog suçlar için delil karartma, kaçma, tarafları etkileme hususlarında somut olguların varlığını şart koşuyordu. Yeni sistemle erkler birliğine geçilip yargı da tek adama teslim edilince uygulama bugünkü hâle geldi.

Eylem planında ilk kez gelecekmiş gibi açıklanan bir başka konuysa tutuklamada dikey itiraz yani sulh ceza hâkimlerinin kararlarına dikey itiraz geliyor. Hâlbuki yüz yüz elli yıldır Türkiye'de AKP iktidarına kadar dikey itiraz zaten uygulamadaydı, kendileri kaldırdılar, şimdi de yeni bir reformmuş gibi “Getiriyoruz.” diye açıklama yapıyorlar. Üstelik yine 2014’te Türk Ceza Kanunu’nun 277’nci maddesi değişikliğiyle savcılara soruşturmayla ilgili emir ve talimat vermeyi suç olmaktan çıkarmışlardı, üstelik bir de sulh ceza hâkimliklerine ucube mülakat sistemiyle parti militanları atanmıştı. Böyle bir sistemde adalet olur mu?

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanının söz ettiği bir başka konu ise hâkim ve savcılara coğrafi teminat konusu. HSK değişikliğine yani 2010 yılına kadar coğrafi teminat zaten uygulanıyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Hâkim ve savcılar ne zaman tayin göreceklerini, hangi bölgede ne kadar süre görev yapacaklarını, yılın hangi dönemlerinde kararname çıkacağını bilirdi, hiç kimse verdiği karar, hele de tutuklama kararı sebebiyle atamaya tabi tutulmazdı. Bir buçuk yıl kadar önce açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde de somut olarak coğrafi teminat düzenlemesi yapılacağı net olarak açıklanmıştı ancak bugüne kadar herhangi bir düzenleme yapılmadı.

Zaman kısıtlılığı sebebiyle konuşmayı burada kesiyorum ancak İnsan Hakları Eylem Planı üzerine konuşmaya devam edeceğim. Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerindeki son konuşmacımız, Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir.

Buyurunuz Sayın Tokdemir. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMET TOKDEMİR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 252 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 5369 sayılı Evrensel Hizmet Kanunu’nda yapılacak değişiklikle, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı bütçesinde yer alan ilgili ödeneklerin evrensel hizmet ödemelerinin yapılabilmesini teminen yıl içerisinde Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu bütçesine aktarılabilmesine imkân sağlanmaktadır. Özetle, BTK’nin görev ve yetkileri genişlemektedir. Her ne kadar söz konusu düzenlemenin evrensel hizmet kapsamında yer alan altyapı yatırımlarını teşvik edeceği iddia edilse de düzenleme mevcut hâliyle izaha muhtaç birkaç soruyu da beraberinde getirmektedir.

Değerli milletvekilleri, hiç kuşkusuz ki bilişim teknolojileri hayatımızda merkezî bir rol oynamaktadır. Bilişimin, dijitalleşmenin önemi her gün artmakta, yeni bir dönem oluşmaktadır. Özelikle pandemiyle birlikte bir kez daha kanıtlandı ki internete erişim gündelik hayatımızın bir parçası olarak temel bir ihtiyaç hâline gelmiştir. Dünyadaki aktif internet kullanıcısı sayısı 4,5 milyarı geçmiş durumda. Tüm gelişmiş ülkeler artık internete erişimi temel bir insan hakkı olarak değerlendiriyor ve vatandaşına kaliteli, hızlı ve ucuz internet sunmanın yollarını arıyor. Peki, biz ne yapıyoruz? Altyapıya yatırım yapmadığımız gibi zamlar, vergi artırımlarıyla vatandaşa, öğrenciye, girişimciye, yatırımcıya destek değil, köstek oluyoruz.

Değerli milletvekilleri, internete erişimin suya, elektriğe erişim gibi yaşamsal önem taşıdığı bir dönemde, 2021’in AKP iktidarında milyonlarca öğrenci ne yazık ki internete erişemiyor. (CHP sıralarından alkışlar) Pandemiyle birlikte AKP’nin on dokuz yıllık geçmişinin çocuklar ve gençler için, eğitim alanı için nasıl bir hüsran tablosu oluşturduğu açıkça ortaya çıkmış oldu. Tüm ülkemizde bilgisayar sahiplik oranı yüzde 50’nin altında kaldı. İnternete, bilgisayara erişemeyen milyonlarca çocuğun olduğu bir ortamda, vatandaşı ilgilendiren her soruna olduğu gibi AKP, uzaktan eğitime de uzaktan bakakaldı. (CHP sıralarından alkışlar) Öyle ki EBA’da çökme yaşandıkça Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk istifa etmek yerine, öğrencilerin ve öğretmenlerin EBA’ya girememesine seyirci kalmıştır. Resmî rakamlara göre 2 milyon 600 bini aşkın öğrenci EBA’ya giremedi, milyonlarca öğrenci derslerini küçük cep telefonu ekranlarından takip etmeye çalıştı. Ben buradan samimi bir şekilde size sormak istiyorum: Aynı hanede 3, 4 öğrencinin 1 cep telefonunu paylaştığı ya da derslere girmek için akşam annesinin, babasının işten eve dönmesini bekleyen çocukların olduğu bir ortamda bu öğrencilerin küçücük bir ekrandan sınırlı mobil internetle eğitimden geçerken verim aldığına inanıyor musunuz? Bakanlık 2020 yılında EBA’nın dünyanın en çok ziyaret edilen internet eğitim sitesi olduğuyla övünüyor. Bununla övünmeden önce cevap verilmesi gereken asıl soru: Bu öğrencilerden kaçı on-line eğitimine düzenli olarak, öğrenme ortamına uygun koşullarda devam edebilmiştir; devam edemeyen öğrenciler neden devam edemiyor? Komşusunun internetini kullanabilmek için babasıyla çatıya çıkan 8 yaşındaki Çınar neden çatıdan düşüp öldü?

Değerli milletvekilleri, birtakım istatistikler, veriler de zaten Türkiye’nin var olan mevcut yapı sorunlarını destekler niteliktedir. Endüstri 4.0 çağında fiber altyapımız 400 bin kilometre gibi kısır bir döngüye sıkışmış durumda, 783.562 kilometrekare yüz ölçümü olan Türkiye’nin fiber uzunluğu 413 bir kilometre ama yüz ölçümü 100 bin kilometrekare olan Güney Kore 574 bin kilometre, yüz ölçümü 62 bin kilometrekare olan Portekiz ise 890 bin kilometre fiber uzunluğuna sahip.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

İSMET TOKDEMİR (Devamla) – Ülkemizin tamamı henüz 3G kapsama alanına bile sokulamamış, seçim bölgem Hatay ilimizin kırsal bölgelerinin büyük bir bölümü internete erişim sıkıntısı yaşamaktadır.

Şimdi, tüm bu gerçekler ortada iken getirilen bu düzenlemenin yaşadığımız altyapı sorunlarına gerçekçi bir çözüm olacağını düşünmek büyük bir yanılgı olacaktır. Eğer gerçekten istenilen Türkiye’nin sorunlarına çözüm aramak, altyapıyı geliştirmek ise gelin önce, Evrensel Hizmet Fonu’nu çocuklarımızın internete, bilgisayara, tablete erişimi için kullanmanın yollarını arayalım, vatandaşın üstündeki vergi yükünü azaltalım.

Tüm vatandaşlarımızın ve İslam aleminin Miraç Kandili’ni kutluyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4’üncü madde kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde 3 önerge vardır; önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olan 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere yeni bir cümle eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“Bu işletmeler, kanunun 3’üncü maddesinde belirtilen ilkelere uymak zorundadır.”

          Kemal Peköz                              Semra Güzel                              İmam Taşçıer

              Adana                                    Diyarbakır                                 Diyarbakır

       Hüseyin Kaçmaz                             Hüda Kaya                               Kemal Bülbül

              Şırnak                                     İstanbul                                     Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, Diyarbakır Milletvekili Sayın Semra Güzel.

Buyurunuz Sayın Güzel. (HDP sıralarından alkışlar)  

SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun teklifinin 5’inci maddesi üzerine söz aldım.

Maddeyle, Evrensel Hizmet Kanunu’nun 7’nci maddesinde değişiklik yapılmak istenmekte.

Temel haklar bağlamında değerlendirilmesi gereken internet, bilişim, teknoloji hizmetleri ve erişimi özel sektöre devredilmiştir fakat bu değişikliğin toplumsal fayda getirmediğini bizler en çok da pandemi sürecinde gördük. Birçok köy, mahalle internete ulaşamazken, şehir merkezlerinde hatta büyükşehirlerde dahi internet altyapısı birçok kez yetersiz kaldı. Ekonomik farklardan kaynaklı zaten eğitimde bir eşitsizlik mevcutken, bu eşitsizlik pandemi sürecinde uçurumlara yol açtı ve burada defalarca dile getirmemize rağmen, bırakalım bu eşitsizliği ortadan kaldıracak tedbirlerin alınmasını çocukları ve gençleri bu durumdayken aynı sınavlara sürükleme politikasından vazgeçilmedi.

Millî Eğitim il müdürlüklerinin Bakanlığa gönderdiği EBA Erişim Raporu’na göre, devlet okullarındaki 15,2 milyon öğrenciden 2,5 milyon öğrencinin EBA’ya hiç erişemediği belirtildi; sadece Şanlıurfa’da öğrencilerin yüzde 55,2’si, Ağrı’da yüzde 47’si, Van’da yüzde 40’ı, Mardin’de yüzde 35,8’inin EBA’ya erişmediği görüldü. Şunu kabul edelim ki pandemi sürecinde, yeterli altyapı ve ekonomik çalışma olmadığı için Bakanlık sınıfta kaldı. Gençler, öğrenciler seslerini her ne kadar duyurmaya çalışsa da sınavların ertelenmemesi başta olmak üzere birçok eşitsiz durum gençlere dayatıldı ve dayatılmaya da devam ediyor.

Değerli milletvekilleri, maalesef ki bu eşitsizlik hâli bu ülkenin artık her yerinde derinleşmiş durumda. Bildiğiniz gibi, 8 Mart haftasındayız ve pandemi sürecinde bizi en çok etkileyen mesele kadına yönelik her türlü şiddet oldu. Hükûmetin söylemleri, politikaları her geçen gün bu şiddeti kışkırtmaya devam ediyor. İnsanın söylemeye dili varmıyor ama AKP’li bir kadın vekil TV’ye çıkıp “Kadın cinayetlerinin medyada alıcısı daha çok diye bunları gösteriyorlar ama erkekler kadınlardan 12 kat daha fazla öldürülüyor.” diyor. Bunlar erkek oldukları için mi öldürülüyor? Bu mudur şiddetle mücadele? Kim öldürüyor bu erkekleri? Kadınlar mı? Ama biz söyleyelim, kadınları erkekler öldürüyor. Üstüne üstlük boşanmak istedikleri için, kıskançlık, aşk gibi nedenlerle öldürülüyorlar. Bu söylemlerle erkek şiddetini meşrulaştırıp erkeklere cesaret veren açıklamaları kabul etmediğimizi, kadına yönelik şiddet politikasının böyle olmayacağını belirtmek istiyoruz. Kaldı ki Hükûmet, zaten olması gereken bir kadın politikası da yürütmüyor. Müjdeli haber olarak basına yansıyan KADES uygulamasının çok dilli olmasını bile becerememiş, ülkede en çok konuşulan 2’nci dil olan Kürtçe’yi uygulama içerisine koymamış bir Bakanlıktan söz ediyoruz. KADES uygulamasında 6 dil var ama Kürtçe yok. Size bir kez daha kendisini Türkçe ifade edemediği için karakolda şikâyeti alınmayan ve katledilen Fatma Altınmakas’ı hatırlatmak istiyoruz. Sizin kadın politikalarınızla da, Kürt ve Kürtçe düşmanlığınızla da kadınlar ölmeye devam ediyor. Bu düşmanlığı biz Diyarbakır’da MEBYA-DER’e yönelik yapılan baskınlarda da gördük. Sözde İnsan Hakları Eylem Planı’nın açıklandığı gün 71 yaşındaki Hatun Aslan ile 79 yaşındaki Meryem Soylu tutuklandı, ikisinin de ağır hastalıkları var. Yeri geldiğinde “Cennet, anaların ayaklarının altındadır.” diyen iktidar, Kürt analarına pandemide cezaevlerini layık görüyor ve bu pandemi sürecinde bu operasyonda gözaltına alınan kişilerin birçoğunun gözaltı süresi 4+4+4 olarak on iki güne uzatıldı ve bunların 12’si tutuklandı. Bu da yetmiyormuş gibi, mesleki ve savunma sorumluluklarını yerine getirip gözaltındakilerin ifade işlemlerini takip eden 16 avukata, örgüt üyeliği ve örgüt propagandası yaptıkları gerekçesiyle soruşturma başlatıldı. Sadece şu birkaç haftada olan bu pratikler bize şunu gösteriyor ki: Hükûmetin İnsan Hakları Eylem Planı göz boyamaktan, iktidarı için yapmaktan öteye gitmeyen bir plan ama toplum artık bu boş vaatlere inanmıyor.

Değerli milletvekilleri, insan hakları herkes içindir “İktidara var, muhalefete yok.” şeklinde olmamalıdır. Mevcut anlayışla “sadece benden olana adalet” zihniyetiyle devam ettiği sürece bunun adı “insan hakları” olmaz.

Sözlerime son verirken belirtmek isterim ki eşitsizliğin, adaletsizliğin olduğu bir ülkedeyiz ve gençler, kadınlar, risk grupları, yaşlı insanlar bu adaletsizlik potasında yok edilmeye, eritilmeye çalışılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

SEMRA GÜZEL (Devamla) – Fakat Hükûmet, eylem planlarını sadece kendisi için yapmaya devam ettiği sürece eriyip yok olacak olan kendisidir, bunu çok iyi bilmesi gerekiyor.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 252 sıra sayılı ve (2/3427) esas numaralı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 5’inci maddesiyle 5369 sayılı Kanun’un 7’nci maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkradaki “tevsik eden” ibaresinin “belgeleyen” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Gökan Zeybek                           Hüseyin Yıldız                            Hasan Baltacı

             İstanbul                                      Aydın                                    Kastamonu

          Ulaş Karasu                              Mürsel Alban                            İsmet Tokdemir

               Sivas                                       Muğla                                       Hatay

       Onursal Adıgüzel

             İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Onursal Adıgüzel.

Buyurunuz Sayın Adıgüzel. (CHP sıralarından alkışlar)

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Önümüzdeki teklif 7 farklı kanunda değişiklik öngörmektedir; bunlardan biri de pandemi sürecinde her fırsatta dile getirdiğimiz Evrensel Hizmet Fonu. “Ne var bu kanunun içinde?” diye sorarsanız, özellikle, özel sektörün yatırımından imtina duyduğu yani kâr etmeyeceği için yapmadığı haberleşme yatırımını, aynı zamanda götürmediği internet hizmetini coğrafi açıdan dezavantajlı bölgelere götürmek için yapılmış bir kanundur bu. Kısacası, şöyle söyleyebilirim: Teknolojik açıdan eşitsizliği ortadan kaldırmak için özel sektörün yapmadığını devletin yapacağı bir çalışma.

Tabii, on beş yılda 10 milyar lira toplanmış bu fonda. Peki, nereye harcanmış, nasıl harcanmış? Ortada hiçbir bilgi yok. Soru önergeleri sorumuşuz, cevap yok. Aklımızla dalga geçer gibi CİMER başvurularımıza şöyle cevaplar geliyor; bu ciddiyetsizliği millete havale ediyorum: “Yatırım harcamaları yapılmaktadır.” Böyle bir ciddiyetsizlikle cevap verilmiş soru önergelerimize, bilgi edinme başvurularımıza. Peki, bu 10 milyar lira ne için kullanılmış diye baktığımız zaman görüyoruz ki on dokuz yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında bu para sadece onda 2 oranında eğitime kullanılmış. Bunu da vicdanlı bir memur şaşırıp bir önergemize cevap verdiği için öğreniyoruz yani milletvekilleri olarak bir puzzleyi birleştiriyoruz, puzzleyi birleştirerek de bir fonun nereye kullanıldığını bulmaya çalışıyoruz. Bir yıldır sorun yaşıyoruz biliyorsunuz, herkes uzaktan eğitimden, eşitsizlikten bahsediyor yani bu fon, 10 milyar lira gerektiği yere aktarılamamış; bu net bir şekilde görülüyor.

MEB’in son güncel verileri: Büyük FATİH Projesi 81 ilde yapılmış. 81 ilde 47.300 okulun sadece yüzde 46’sına etkileşimli tahta götürülebilmiş, yüzde 31’ine sadece fiber internet götürülebilmiş. Cumhurbaşkanı, çıktı “2 milyon tablet dağıttık.” dedi. Millî Eğitim Bakanlığı Cumhurbaşkanını yalanladı “Hayır, bu dönemde sadece 500 bin tablet dağıtabildik.” dedi.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de 1,5 milyon çocuk, coğrafi açıdan dezavantajlı bölgelerde internete ulaşamıyor. Türkiye’de 2,5 milyon öğrenci EBA’yı hiç kullanmamış, 6,5 milyon öğrenci ara ara kullanabilmiş, yeteri kadar verimli kullanamamış, 8,5 milyon öğrenci de cep telefonlarından EBA’ya girmeye çalışıyor.

Değerli arkadaşlar, bunları, bu rakamları söylerken ben üzülüyorum, hicap duyuyorum, siz hiç mi üzülmüyorsunuz? 8,5 milyon öğrenci şu telefondan saatlerce internete giriyor, hiç mi vicdanınız sızlamıyor, hiç mi çocuklarımızın geleceğiyle ilgili bir kaygı hissetmiyorsunuz değerli arkadaşlar?

Bakan geçen çıktı, açıkladı, diyor ki: “Örgün öğretimde 18 milyon öğrencimiz var ama bizim EBA kapasitesi daha yeni 1 milyona çıkabildi.” yani “18 milyon öğrencinin 1 milyonunun kullanacağı seviyeye çıkılabildi.” diyor.

Bu Evrensel Hizmet Fonu’nu her fırsatta dile getirdiğimizde, bütün paydaşlar “Burada para var. Bu parayı EBA’nın geliştirilmesine, içeriğin üretilmesine, okullarımıza harcayın.” dediğinde bizi duymayanlar, “Mevcut kanunda hiçbir sorun yok, hiçbir engel yok.” dediğimizde bizi duymayanlar ne olduysa bir anda BTK’ye genişletilmiş çeşitli yetkiler veriyorlar. On beş yıldır neden Evrensel Hizmet Fonu hiç aklınıza gelmedi? Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu kürsülerden defalarca çocuklar için, öğrenciler için, tablet için, internet için bu Fonu seferber edelim.” dediğimizde, neden hiç buna olumlu cevap vermediniz, neredeydiniz?

Değerli arkadaşlar, BTK görevini yapmıyor, ne yazık ki bunu söylüyorum: BTK görevini yapmıyor. Eğer bugün bu ülkede BTK görevini layıkıyla yapsaydı onca vergiye, onca gelire rağmen internet altyapımız yerlerde sürünmezdi.

Size bir örnek vereyim: Türkiye, dünyada sabit internet hızı sıralamasında 175 ülke arasında 103’üncü sırada. Değerli arkadaşlar, 175 ülke arasında 103’üncü. Avrupa’nın en yavaş ama bir yandan da en çok vergi ödediğimiz internetini kullanıyoruz. 2020 yılında 4 kişilik bir aile 3.736 lira para ödemiş iletişime, bunun 759 lirası vergi değerli arkadaşlarımız yani yavaş internete yüksek vergi ödeyen bir ülke hâline gelmiş durumdayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) - Eski Bakanlarımızdan Mehmet Şimşek, bir gün “Dünyada iletişim vergisinde rekor seviyedeyiz. Dünya rekoru bizde.” dedi, bir yandan da itiraf etti aslında durumu.

Biliyorsunuz bir deprem vergisi var, meşhur iletişim vergisi -deprem vergisi- bu vergi bir dönem Binali Yıldırım tarafından kaldırılacağı söylenen bir vergiydi -milyarlarca lira harcandı ama hâlâ depremle yüz yüzeyiz, baş başayız- bu vergi de ne hikmetse geçen ay yüzde 33 artırıldı arkadaşlar. Hem de hangi dönemde artırıldı biliyor musunuz? Hem de vatandaşın çocuğunun eğitimi için en çok internete ihtiyacı olduğu dönemde artırıldı. Lafın kısası, bizim ülkedeki internetin gelişimine hiçbir itirazımız yok. Bunu sonuna kadar destekleriz, hiç de gocunmayız bundan ama bir şeyi söylemek isterim: Türkiye’de BTK ne yazık ki topladığı vergileri şeffaf bir şekilde kullanmıyor, bunu açıklamıyor, şeffaflık yok. BTK’nin sicili bozuk ve bu ortamda öngörümüz şudur ki: Kamu zararı ortaya çıkacaktır, ondan dolayı bu maddeye ret veriyoruz.

Hepinize teşekkür ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Mehmet Metanet Çulhaoğlu              Zeki Hakan Sıdalı                         Feridun Bahşi

              Adana                                      Mersin                                      Antalya

       Fahrettin Yokuş                             Ayhan Erel                               Hüseyin Örs

              Konya                                     Aksaray                                     Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.

Buyurunuz Sayın Örs. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili teklifin 5’inci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Bu akşam mübarek Miraç Kandili; sizlerin ve aziz milletimizin kandilini kutluyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ilgili maddeyle evrensel hizmet yükümlüsünün belirlenmesine yönelik yöntemlerin çeşitlendirilmesi, evrensel hizmet yükümlüsünün 1’den fazla işletmeci arasından belirlendiği hâllerde net maliyet hesabına esas teşkil edecek yöntemin tanımlanması, evrensel hizmet yükümlülerine evrensel hizmet işine ilişkin bedelin yüzde 30’una kadar avans ödenebilmesi ve ortalama on sekiz ayı bulan ödeme periyotlarının kısaltılabilmesi ve evrensel hizmet kapsamında yürütülecek projelerde, zorunlu hâllerde altyapı kurulumu gerektiren işlerde evrensel hizmet yükümlüsü olma şartı aranmaması öngörülmektedir.

Değerli milletvekilleri, Anayasa’nın 41’inci maddesi der ki: “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.

Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar.”

Değerli arkadaşlar, Anayasa’mızın bu maddesini hatırlattıktan sonra, milyonlarca kamu çalışanımızı çok yakından ilgilendiren bir hususu bugün burada, Genel Kurulda sizlere arz etmek istiyorum: Kamuda çalışan süresiz sözleşmeli işçilerimizin, özlük hakları, statüleri, maaşları, maaş artışlarındaki düzensizlikler, sendikal hakları, aile birliğinin bozulmaması adına görevlendirme ve tayin haklarının toplu iş sözleşmesine dâhil edilmesi gibi pek çok sorunu vardır. Bu durumdaki işçilerimizin sorun, talep ve şikâyetleri zaman zaman basına yansımakta, bizlere ve sizlere de ulaşmaktadır.

Pazartesi günü Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener ve milletvekili arkadaşlarımızla birlikte Sincan’daydık, esnaf ve vatandaşlarımızın talep ve şikâyetlerini dinledik. Tam da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığımız o gün, Sincan’da, kucağında çocuğuyla bir anneyle karşılaştım ve kendisini dinledim. Bu kardeşimiz bir devlet kurumunda çalıştığını, taşerondan 4/D kadrosuna geçen sürekli işçi olduğunu, ekonomik zorlukların doruklarda olduğu günümüzde 2,5 yaşındaki kızına kendisinin hem annelik hem de babalık yaptığını ifade etti. Ben de “Neden?” diye sordum. Eşinin Samsun’da 4/B kadrosunda çalıştığını, tayin hakları olmadığı için bir araya gelemediklerini ve kızının, babasını ayda bir iki gün ancak görebildiğini ifade etti. Değerli milletvekilleri, bu kardeşimiz gibi aile birliği bozulan ya da bozulma tehlikesi yaşayan birçok vatandaşımız var. Bu işçi kardeşlerimizin mağduriyetleriyle ilgili olarak 23 Mayıs 2019’da ve 9 Ekim 2019’da 2 farklı soru önergesi vermiştim, onu da burada hatırlatmak isterim.

Değerli arkadaşlar, aynı zamanda AK PARTİ Grup Başkan Vekili olan bir milletvekilimiz, geçtiğimiz ocak ayında katıldığı bir televizyon programında süresiz sözleşmeli personelin yaşadığı sorunların çözümü için Hazine ve Maliye Bakanlığı nezdinde bir çalışma yürütüldüğünü açıkladı ve dedi ki: “Sözleşmeli personelimiz belirli bir süre çakılı kadro anlayışıyla çalıştığı için aileleriyle bulaşamıyor, eş durumu tayininden yararlanamıyor, özlük hakları noktasında da bazı sıkıntılar yaşıyor. Bazı birimlerde, bakanlıklarda çalışma yaptık ama bunun sadece bir bakanlık nezdinde değil, bütün bakanlıklar, bütün kamu personeli nezdinde yeknesak bir düzenlemeyle çözümünü öngörmek üzere Maliye Bakanlığı nezdinde bir çalışma yürütülüyor.” Ben de buradan soruyorum: Yapılan bu çalışma ne durumdadır ve ne zaman bitecektir? Çakılı kadro mağduru, birbirine hasret anne, baba, çocuklar ne zaman kavuşacaktır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Kamuda çalışan 4/B ve 696 sayılı KHK’yle taşerondan kadroya geçirilen 4/D kadrosundaki süresiz sözleşmeli ve çakılı kadro mağduru işçilerin yaşadığı sorunların çözümü noktasında atılacak her adıma destek vereceğimizi de belirtmek isterim. İYİ PARTİ olarak süresiz sözleşmeli kardeşlerimizin yaşadığı mağduriyetlerin çözümüne ilişkin sürecin takipçisi olduğumuzu ifade ediyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 5’inci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. İkinci bölüm, 6 ila 12’nci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen, İYİ PARTİ Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın İbrahim Halil Oral.

Buyurunuz Sayın Oral. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli milletvekilleri, teklifin ikinci bölümü üzerinde görüşlerimi ifade etmeden önce iki konu hakkında görüşlerimi belirtmek istiyorum. Ayasofya Camisi’nin ibadete açılması, kubbesinden tekbirlerin, ayetikerimelerin yankılanması bizleri gönülden, derinden mutlu etmiştir. Ayasofya Camisi, milletimizin hem millî ve manevi değerleri açısından bir birlik sembolüdür hem de kadim İstanbul tarihi açısından medeniyetler arasında bir köprüdür. Bu köprü, bugün İslam’ın ışığıyla aydınlanmaktadır ancak Ayasofya Camisi Başimamı kıymetli İslam âlimi Sayın Mehmet Boynukalın’ın, bu bahsettiğim değerler manzumesi kapsamında çok daha dikkatli olması elzemdir. Sayın Boynukalın önce laiklik hakkında kullandığı ifadelerle toplumsal bir kutuplaşmaya mahal vermiş, sonra da kadın cinayetleriyle alakalı kabul edilemez sözler söylemiştir. Unutmayalım ki fikrin özgürlüğü kadar sorumluluğu da vardır. Sayın Boynukalın bulunduğu konum itibarıyla birleştirici olmalıdır. Maalesef mutat aralıklarla kadın cinayetlerini, kadına şiddeti, çok acı görüntüleri ülkemizde görmekteyiz. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, bu hassasiyetin daha arttığı bir dönemde Sayın Boynukalın’ın kadın cinayetleri haberlerini medya propagandası olarak nitelemesi insani değerlere de İslami değerlere de maalesef uygun değildir. Hep söylediğim gibi, evrensel hukukta, medeni hukukta ve İslam hukukunda iki şey tamamen birbirinden farklıdır: Biri hata, diğeri ise kasıttır. Sayın Boynukalın’ın kasıtlı olarak bu ifadeleri kullanmadığını düşünüyor ve hatası sebebiyle bir inanmış âlim olarak özür dilemesi gerektiğini vurgulamak istiyorum. Hadisişerifte “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.” denilmektedir. Bugün, İslam’ı insanlara sevdirecek, müjdeleyecek Boynukalın gibi gerçek âlimlere ihtiyacımız vardır.

Saygıdeğer milletvekilleri, sizlerle bazı isimleri paylaşmak istiyorum: Bir anne, Suriye Tursun; bir anne, Havvahan Mehmet; bir anne, Halime Turdi; bir kız kardeş Mevlüde Hilal; iki evlat, Zahide ve Zarife Faruh ve niceleri. Bu isimler zihninizde ne çağrışım yaptı bilemiyorum ancak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü idrak ettiğimiz bugünlerde çok şey ifade etmeliydi. Bu kadınlar Çin’in Doğu Türkistan’da ki toplama kamplarında tutsaktırlar. Aileleri bu insanlardan haber alamamaktadırlar. O kamplarda tecavüz vardır, işkence vardır, taciz vardır ve o kamplarda köle işçiliği vardır. Üstelik bu isimlerden bazıları Türkiye Cumhuriyeti’nin onurlu vatandaşlarıdır ancak ne hikmetse Hükûmetimiz bu zulme kulaklarını tıkamaktadır. Allah Resulü Efendimiz ne diyor? “Sizden biriniz kendisi için arzu edip istediği şeyi din kardeşi için de arzu edip istemedikçe gerçek anlamda iman etmiş olmaz.” Doğu Türkistan’daki kardeşlerimiz bizim din kardeşlerimizdir; kendimiz için istediğimiz huzuru, barışı ve özgürlüğü onlar için de istemezsek bizim Müslümanlığımızın ne anlamı kalacaktır.

Sayın milletvekilleri, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener bu konuda çok anlamlı sözler söyledi, dedi ki: “Gözünüzü kapatın, hayal edin; kızının evine, gelininin evine, eşinin evine sen yokken Çinliler gelmiş, torunlarını almışlar, çocuklarını almışlar; o evlere damadın yokken, sen yokken Çinli adamları koyuyorlar. Bu ne Türklüğe sığar ne Müslümanlığa sığar ne de insanlığa sığar.” Doğu Türkistan meselesine tepki göstermeyen herkes gözlerini kapatıp hayal etmelidirler; bu yaşananlar kendi başlarına gelseydi acaba ne yaparlardı?

Ben bir Ankara Milletvekili olarak, şehrimizde Çin Büyükelçiliği önünde demokratik haklarını kullanarak ailelerinden bir haber almak için eylem yapan Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi ziyaret ettim, danışmanıma en baştan itibaren kardeşlerimizin sorunlarını takip etmesi talimatını verdim ancak ne acı ki bu mazlum ve mağdurlara polis müdahale etti; 4’ü saatlerce gözetim altında tutuldu, kaldıkları evin önünde günlerce polis bekledi, bu insanlar cuma namazına bile polis nezaretinde gittiler.

Her zaman mazlumların sesi olmakla övünen AK PARTİ’ye sesleniyorum: Zalim İsrail’in liderine “one minute” dediğiniz gibi neden bu soykırımcı Çin’e tepki koyamıyorsunuz? Bu soruyu vicdanlarınıza sormanızı bekliyorum. Bu sorunun cevabını bütün Türk dünyası ve bütün İslam alemi bekliyor. Gelin, hep beraber, bu Mecliste Çin zulmünü en azından mezalim olarak tanıyalım; gelin, gök bayrağı mahzun bırakmayalım.

Saygıdeğer milletvekilleri, gelelim görüşmekte olduğumuz kanun teklifine. Teklifin 7’nci ve 8’nci maddesi Devlet Demiryollarının yeniden yapılandırılması sürecinin başarısız olduğunun itirafıdır. TCDD Taşımacılık AŞ’nin zararları bu teklifle 2023 yılına kadar hazineye yüklenecek, üstüne üstlük, 2023’te Sayın Cumhurbaşkanına bu süreyi on yıl uzatma yetkisi sunulacaktır. 2023’te görev ve yetkisini devretme ihtimali olan bir kamu yöneticisine on yıllık bir uzatma yetkisi vermek hakkaniyet değildir. TCDD’nin doğru işletilmesi için bir uzatma yapılacaksa, 2023 geldiğinde bu Meclis yeniden toplanır, uzatmaya gerek var mı yok mu değerlendirir, uzatılacaksa da uzatır. “Her şeyi bir tek adam yapsın, her şeyi Sayın Cumhurbaşkanı yapsın.” mantığından artık vazgeçmelisiniz. 9’uncu ve 10’uncu maddede, alan kılavuzlarının mağduriyetleri sadece Çanakkale tarihî alanı sınırları olarak çözülüyor. Biz, bu teklife olumlu oy verdik ancak bu teklif genişletilmeli, bütün alan yönetimlerini kapsamalı ve alan kılavuzu, turist rehberi görevlilerinin karşılıklı mağduriyetler üretmeden yeniden düzenlenmeleri gerekmektedir.

Sayın milletvekilleri, ilk bölümdeki konuşmalarda ifade ettiğim hususlara birkaç ek yapmak istiyorum. 1980’li yıllarda İngiltere kamu-özel iş birliği alanında atılımlar yapmış, özel finansman girişimleri sistemiyle dünyaya örnek olmuştur. İngiltere KÖİ projelerini denetlemek, verimliliğini ölçmek için Hazine çalışma grubu oluşturmuştur ancak ayrıca, Japon Hükûmetiyle birlikte dünyaya bu konuda danışmanlık veren bir merkez kurmuşlardır. 2010’lu yıllardan itibaren ise KÖİ mantığı, Avrupa’da, kamu bankalarından finansman sağlama, Hazine garantisi ya da borç üstlenimi yerine, kamunun sağlamış olduğu imkânlardan yararlanarak ikincil sermaye piyasalarından kaynak aktarımının yapılması ön plana çıkmıştır. Bütün bu gelişmelerin en sonunda ise Avrupa’da özel sektörün finansman sağlamakta zorlanmaya başlamasıyla yükün devletin üzerine kalması sebebiyle KÖİ sisteminden vazgeçmeye başlanılmıştır. Biz, Türkiye’de ne bu işin doğru düzgün denetiminin yapıldığını görmekteyiz ne de sorduğumuz sorulara cevap verilmektedir. Avrupa’nın bu projelerden vazgeçmeye başlamasının sebepleri ise ülkemizde de ortaya çıkmaktadır ama biz özel şirketleri kurtarma kanunları çıkarmaktayız.

Millete hizmet diye açılışlarını yaptığınız şehir hastanelerinin sözleşmeleri hakkında bilgi alamamaktayız. Sağlık Bakanlığı binasının maliyetini sorduğum 13 Ekim 2020 tarihli soru önergeme hâlâ cevap verilememiştir. Otoyollarda ise fahiş fiyatlar görmekteyiz. Ankara-Niğde Otoyolu 145,5 Türk lirası, Avrasya Tüneli gidiş geliş 92 Türk lirası, Osmangazi Köprüsü bağlantı yolları hariç 147 Türk lirası, eğer İzmir’e kadar giderseniz 367 liraya kadar artmaktadır. Bu yatırımlar sizin seçim meydanlarında parti propagandanızın malzemesi olmaktan başka bir mana ifade etmemektedir.

Yeni yatırımlarınız gibi, seçim kampanyalarınız da milletin cebini yakmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Sayın Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Umarız, 2023’te, iktidardan gideceğiniz güne kadar 5’li müteahhit çetesi yerine Türk milletinin menfaatlerini, fakirin fukaranın hakkını savunmayı tercih edersiniz ve hiç değilse giderken hayırla yad edilirsiniz.

Bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç.

Buyurunuz Sayın Oruç. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben bu konuşmamda bir iktidar hikâyesinden bahsetmek istiyorum, Türkiye’de mevcut olan iktidarın hikâyesinden. Muhafazakâr bir parti olarak yola çıktılar, ülkenin ekonomik krizle kıvrandığı bir dönemde demokratik açılımlardan bahsettiler, “Kürt sorunu, Alevilik sorunu, haklar ve özgürlükler sorunlarını çözeceğiz.” dediler. Bu yaklaşımla ve kimi icraatlarla toplum uzunca bir süre oyalandı. Tabii ki bu arada sessiz sedasız bir şekilde, telefon şebekelerinden tutun da elektrik şebekesine kadar, hastanelerden tutun da okullara kadar her yeri özelleştirdiler. Türkiye tarihinin en hızlı özelleştirmesi bu iktidar zamanında oldu. Şeker fabrikalarından tutun da Tank Palet Fabrikasına varana kadar, iğne, iplik, bu ülkenin neyi varsa, varlığı, kaynağı, hepsini yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çektiler. Bir yandan, ülkenin ekonomisi çökmüş, açlık ve yoksulluk derinleşirken iç ve dış siyasette iyice sarpa saran bir siyaset izlediniz.

Bir parti vardı ki sizin hesabınızı bozdu ve tek başına iktidar olmanızı engelledi, o parti HDP’dir, ondan sonra bütün okları HDP’ye yönelttiniz. Tabii, Kürt sorununu çözmemeye karar verdiniz, Alevileri yok saymaya karar verdiniz, mütedeyyinleri de şöyle tehdit ettiniz: “Biz bu iktidardan gidersek bu ülkede size yaşam hakkı yoktur ha.” diyerek mütedeyyin kesime de oradan bir mesaj vermeye çalıştınız. Kısacası, şedit bir iklimle bu ülkeyi yönetmeye devam ettiniz, ediyorsunuz da.

Şimdi diyorlar ki: “1994 ruhunu yaşatacağız.” Yani vaktinde çıkardıkları millî görüş gömleğini yeniden giymeye karar verdiler. Bu da 2023 vizyonuna hazırlık için yeni kostüm. İktidarda kalmak ve istibdat rejimini kalıcılaştırmak için her yolu mübah gören millî görüş takiyesi yapmak istiyorlar şimdi. Ama şunu hatırlatmamız gerekir ki içinize buna karşı çıkan ortaklarınız kaçtı, bunu hatırlatmak isterim.

Muhafazakâr taban ve Türkiye toplumunun tamamının şimdi sıralayacağım birkaç noktayı görmediğini mi zannediyorsunuz. Nedir bunlar? Bir yüzükle gelen Erdoğan’ın dünyanın en lüks saraylarda yaşamaya evrilmiş olan hayatı. Lüks ve şatafatın içine tam boy girmesi. “Ümmet değil aslolan; Rabia.” demesi. İçine kaçan -eksik tanımlamış olabilirim ama- ilkel milliyetçilikle kurulan rezonans. Çıkış noktalarınızdan biri olan ve en azından öyle göstermeye çalıştığınız, manevi değerlerle bezenmiş olan ideolojiden hızlıca uzaklaşıp tamamen bütün değerleri ranta bağlayan bir çizgiye geldiniz. Kısacası, siz bu çizgiye gelirken ülke yangın yerine çevrildi sizin tarafınızdan. Bir dönem kaldırdığınız işkencenin, gözaltı merkezlerinde, cezaevlerinde, sokak etkinliklerinde daha da katmerlisini geri getirdiniz. Zam üstüne zam yaptınız.

Bakın, yeni gündeme gelen konulardan biri; mesela, Gazprom gaz fiyatlarını düşürdüğü hâlde Türkiye'de sürekli doğal gaza zam var. Elektriği Türkiye üretiyor, elektrik ihtiyacı yok bu ülkenin, yeterince elektrik üretiyor ama buna rağmen, hazineden boşalan, hazineden sağa sola, yandaşa aktarılan paraların yerine tekrar para koyabilmek için doğal gaza ve elektriğe zam yapmakta hiç beis görmüyorsunuz.

Gazeteciler bu ülkenin vicdanıdır. Özgür basın olmadan bir ülkenin demokrasisinden bahsetme imkânı yoktur ama Levent Gültekin’e -ki daha önce başka gazetecilere uygulanan şiddeti burada ifade etmiştik- şiddet uygulandı. Levent Gültekin’e uygulanan şiddeti bir kere daha kınıyor ve kendisine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Bakın, tarafı olduğunuz hiçbir sözleşmenin gerekliliklerini yerine getirmiyorsunuz. AİHM kararı var ortada ve “Demirtaş’ı serbest bırakın.” diyor ama siz hâlâ Demirtaş’ı rehin tutmaya, onun arkadaşlarını rehin tutmaya, hatta ve hatta yeni rehineler eklemeye özel çaba harcıyorsunuz. Siyasi yasakların mağduru olarak ortaya çıktınız ama HDP’nin kapatılması tartışmalarının üstüne, âdeta ateşe körükle gidiyorsunuz. Fezlekeler vesaire vesaire, dokunulmazlıkların kaldırılması; bunlar sizin döneminizde icat edilmiş olan şeyler. Siyasi güçsüzlüğünüzü baskı, şiddet, talimatla çalışan yargı eliyle bastırmaya çalıştığınız aşikâr, ki bu liste uzar gider, tabii ki süremiz bunların hepsini sıralamaya yetmiyor.

“Kurucu Anayasa” dediniz, kurucu Anayasa’dan bahsedildi. AKP’nin bir Grup Başkan Vekili sehven söylemedi bunu; toplumun duygusunu, düşüncesini ve refleksini tartmak için söyledi. Baktı ki refleks var, bir başka Grup Başkan Vekili bunu düzeltmeye kalktı. Ama biz biliyoruz “kurucu Anayasa” derken neyi kastettiğinizi. Yeni yönelimde Cumhur İttifakı’nın diğer ortaklarıyla birlikte bu konudaki tutumu ve yürüyen tartışmalar, kendi aralarında yürüyen tartışmalar hangi boyuttadır biz bilmiyoruz ama biz şunu biliyoruz: Muhafazakâr kesimin oy vereceği tek adres olmaya çalışıyorsunuz, olamayacaksınız. Bunun için de mesela bu 8 Martta özel olarak LGBTİ+’lara dönük uygulanan baskı öyle haybeden aklınıza geldi de gökkuşağıyla uğraşalım diye değildi, bu kesimi konsolide etmek için yapmaya çalışıyor ve yeni şeytanlaştırmalar üretiyorsunuz, onun sonucuydu bu. Bakın, 8 Martta Adana mitinginde ayağında gökkuşağı çorabı olan bir insanın mitinge alınmaması için “Çorabı burada soyacaksın." diyor Emniyet Müdür Yardımcısı. Hayatta görülmemiş bir şey ya. Hayatta görülmemiş bir şey bir insana “Çorabını burada soyacaksın." denildi Adana’da. Bunu da bütün Türkiye buradan duysun.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Yazıklar olsun!

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Renklerle kavga ediyorsunuz. Yine “kurucu Anayasa” diyerek, zaten bir türlü Türkiye'de tam anlamıyla yerleşmemiş olan seküler hayatı istibdat rejimiyle tehdit etmeye devam ediyorsunuz. “Kurucu Anayasa”dan kasıt, 2023 vizyonu olarak faşist, otoriter, istibdat rejimin bir anayasal güvence altına alınmasıdır, asla ve asla bunun demokratikleşmeyle alakası yoktur. Ama Türkiye toplumu şundan emin olmalı ki, bu iktidardan sonra oluşacak bir demokrasi iklimiyle bir demokratik anayasayı geniş bir toplumsal mutabakatla hep beraber yazacağız. Bu ülkede muhafazakârlar demokratik bir ülkede inandıkları gibi yaşayacak. Başörtüsünün farklı taraflar için siyasal simge hâline getirilmesine bizler asla müsaade etmeyeceğiz. Bu, başı açık olmayı ya da başı kapalı olmayı savunan iki ayrı çizgi arasında kalınmasına asla müsaade etmeyecek, başörtüsü bir siyasal simge değildir, kadınların inançları doğrultusunda kendi tercihleridir. Erkek anlayışla yürütülen siyasetin başörtüsünü tekeline almasını asla kabul etmiyor, etmeyeceğiz.

Seküler insanların, Alevilerin, bu ülkede yaşayan farklı inançlardan milyonlarca yurttaşın barış, huzur ve kardeşlik içinde yaşamasını sağlayacağız. Bizler her şeyden önce kadınlar olarak bunu başarabiliriz. Başı açık kapalı, eteği uzun kısa fark etmez. Erkek egemenliğine, kadın cinayetlerine, tacize, tecavüze karşı el ele, omuz omuza bizlerin bu ortak davamız uğruna hep beraber mücadele edebileceğimiz bir iklimi oluşturacağımızdan da Türkiye'deki tüm yurttaşların şüphesi olmasın.

Bu ülkede yaşayan Aleviler kapılarına çarpı işareti konulmadan, semahlarına “cümbüş” denilmeden bu ülkede özgürce ibadetlerini yerine getirebilecekler. “Ezan, çan, hazzan” yani Türkiye'nin gerçekleri yan yana barış ve kardeşliği temsilen bulunacaktır.

Kürtler bu ülkenin üvey evlatları olmayacak, ana dilleriyle eğitim görebilecek, eşit vatandaş olarak bu ülkede yaşayabilecek; bu iklimi bizler yaratacağız. Hiç kimse siyasi görüşünden dolayı yargılanmayacak, yadırganmayacak, işkence görmeyecek, cezalandırılmayacak, tutuklanmayacak.

Evet, Cumhurbaşkanının ve Adalet Bakanının ağzından düşürmediği şey İnsan Hakları Eylem Planı ve detaylı bir şekilde sözüm ona bir açıklama yaptılar. Şunu hatırlatmak isterim: Bütçe görüşmeleri sırasında, Adalet Bakanı, bir insan hakları eylem planı hazırlığı içindeyken geldi, burada milletvekillerine, bu ülkenin seçilmişlerine sopa gösterdi aha bu kürsüden.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Ve ondan sonra diyorlar ki: “İnsan Hakları Eylem Planı.” O eskidendi ama şimdi toplum hiçbir şekilde buna kanmaz, kanmayacaktır. On dokuz senedir iktidarda siz vardınız, ülkeyi elli sene geriye götüren sizsiniz. Mazlumdan yana yola çıktınız, zulüm makinesine dönüştünüz. Toplumu küçümsediniz, “Zaten topluma ne dersek inanıyorlar.” dediniz ama hikâyenin sonuna geldik. Bu toplum size çok geniş bir kredi verdi ama siz kendi elinizle, icraatınızla, antidemokratik uygulamalarınızla, insanların emeklerini sömüren bir sistemin çarkını daha da derinleştirmenizle zaten bu krediyi tükettiniz. Mevcut yasaları bile uygulamıyorsunuz ki İnsan Hakları Eylem Planı’ndan bahsedesiniz. Artık bu ülkenin bu yalanlara karnı tok. Bundan sonra bu ülkenin halkları, işçileri, emekçileri ve kadınları konuşacak. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Hüseyin Yıldız.

Buyurunuz Sayın Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tüm kadınların Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Yine, Türkiye’nin ve tüm İslam âleminin Miraç Kandili’ni kutluyorum.

Değerli arkadaşlar, bu teklif Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna geldiğinde, baktığımda, gerçekten hayretler içinde kaldım. Bu, torba yasa. 1, 3, 6 numaralı maddeleri aslında Tarım Komisyonuna gitmesi gereken bir teklif ama ne hikmetse, bu maddelerin hepsini Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna getirdiniz ve orada görüşüldü. Neden? Sebep şu arkadaşlar, işin gerçeği bu: Yani birinci bölümdeki 2 numaralı maddeyi geçirmek için bunu… Bir pasta getirdiniz; üstü şeker, altı şeker, içinde zehir var; işin gerçeği bu. Bu nedenle, teklifteki -hâlen Başkan burada, orada mücadele ettik, bütün siyasi partiler karşı çıktı AKP dışında- bu 2’nci maddeyi çıkarabiliriz.

Değerli arkadaşlar “Bu 2’nci madde nedir?” derseniz, bu 2’nci madde, ihalesi olmuş, sözleşmesi olmuş bir firmaya özel yapılan bir kanundur. Yani, bu teklif geçtiği zaman şunu diyor: “15/3” diyor. Yani bu teklif… Allah rahmet eylesin, kimsenin arkasından konuşmak istemiyorum ama bu Mecliste, Unakıtan Maliye Bakanıyken bir gecede mısır ithalatı kanununu değiştirdi, ertesi günü tekrar yerine koydu; bu kanun da aynı şekilde yani bu firmaya özel hazırlanmış ve uygulanan bir kanun değerli arkadaşlar.

Bu yap-işlet modelleri… Dün Mehmet Bey’i dinlerken -AK PARTİ Grup Başkan Vekili- hayretler içinde kaldım, diyor ki: “Ankara, İstanbul, İzmir… Bizde hazine kefil oldu.” Şimdi, elma ile armudu birbirine karıştırıyor. Bu maddeyle özel şirkete -devlete ait olmayan bir şirkete- kredi uygulanıyor. Ankara, İstanbul, İzmir’deki hazine kefilliği… Zaten belediyelerin vergiden dolayı hazineden bir alacakları oluyor. Yani, belediyeler devletin bir kuruluşu -herhâlde Cumhuriyet Halk Partisinin belediyeleri değil- yani sonuçta Türkiye Cumhuriyeti’nin belediyeleri. Orada hazine kefil olduğu zaman halkın malı oluyor. Ama burada Sayın Başkanım, Sayın Bakanım; buradaki sistemde bu firmaya özel hazırlanmış ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Ulaştırma Bakanlığı tüzeli kefil oluyor. Peki, bu 2’nci maddede kefillik yaptığı zaman bu firma orada yazıyor mu “valör artı bir” diye, “borçlanacak” diye? Hayır yazmıyor. Yani, sınırı yok. O firma gidip yüzde 3’le de bulabilir, yüzde 5’le de, yüzde 6’yla da bulabilir. Ve biz Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak, hazine olarak 83 milyon insan buraya kefil oluyor ve bu şekilde, bu süreçte, bu teklif Anayasa’ya aykırıdır her şeyden önce değerli arkadaşlar. Biz “Hazine kefil olmasın.” demiyoruz; tabii ki, olsun; “İşler yapılmasın.” demiyoruz; tabii ki olsun ama burada şu var değerli arkadaşlar: Hazine gider, proje bazında… Yine, bir arkadaşım burada söyledi, Dünya Bankasından proje bazında kredi veriliyor ama o krediyi verirken Dünya Bankası, projesinden tam bitimine kadar hep kontrol eder. Çünkü Dünya Bankasından gelen bir parayla asla ve asla iktidar partisi X bir firmaya ihale veremez çünkü denetimi onların elinde, yolsuzluk yapamaz, yandaş şirketlere ihale veremez, hak neyse o hak doğru verilir ve gerçek borçlanma da budur değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, şimdi, yine, ikinci bölümde 6, 7, 8, 9 ve 10’uncu maddeler… 6’ncı madde zaten bu sorunu çözer mi? Çözmez. Çünkü daha on beş gün önce Afyon Başmakçı’daydım. Orada bir besici bana ne dedi biliyor musunuz? “Sayın Vekilim, 30 tane süt ineğim vardı, götürdüm kestirdim. Eskiden bana bir gübre kâr kalıyordu, o gübreyi de elimden aldılar. İcralardan kurtulmak için ben süt veren ineklerimi götürdüm kestirdim.” Bu madde sorunu halleder mi? Halledemez. Doğru mu? Doğru ama bu, çiftçinin, besicinin sorununu çözmez. Sizlerin çiftçiye destek vermeniz gerekiyor, aksi takdirde bu maddeyle siz sadece çok az bir önlem alabilirsiniz. O yüzden, önemli olan, burada besicilere destek vermemiz lazım. Süt… Sayın Tarım Bakanı zam verecekti, tam iki yıl geçti, hâlâ üreticiler, sütçüler prim bekliyor.

Değerli arkadaşlar, yine, 7 ve 8’inci maddede, Ulaştırma Bakanlığına, Demiryollarına hazineden para aktarılması var. Değerli arkadaşlar, 1 Mayıs 2013’te bu yasa çıktı, beş yıl süre verildi size -Sayın Ulaştırma Bakan Yardımcısı burada- beş yıl boyunca burada bir iyileştirme yaptınız mı? Hayır. Ne oldu? 2018’de doldu. 2018’den sonra tekrar iki yıl uzattınız 31/12/2020’ye. Tekrar bürokratlar unuttu, üç ay sonra getirdiniz, yeniden 2023’e uzatıyorsunuz. Biz buna karşı değiliz ama değerli milletvekilleri, 2013’te çıkan bir yasa yani yedi yıldan beri siz bu iyileştirmeyi yapamamışsanız bundan sonra hiç yapamazsınız, net söylüyorum. Şimdi, burada “2023” yazıyor Bakanın süresi ama Cumhurbaşkanına on yıl yetki veriyor. Şimdi, Cumhurbaşkanına on yıl yetki verdiğiniz zaman, değerli arkadaşlar… 2023’te seçime gitmiyor muyuz Sayın Muş? Seçime gidiyoruz. Seçime giderken neden Cumhurbaşkanının yetkisini on yıl uzatıyorsunuz, sebebi ne onun açıklayın bari. En azından bunu 2023’e aynı şartlara getirmeniz gerekiyor.

Yine, değerli arkadaşlar, 9 ve 10’uncu maddeler… Değerli arkadaşlar, bu 9 ve 10’uncu maddeler doğru bir işlemdir. Ama yeterli mi? Değil. Şimdi, TUREB diye bir yer var yani Rehberler Birliği; bu Rehberler Birliğinin 11.310 üyesi var. Şimdi, bunu yaparken en azından bu insanları çağırarak bu işi yapmanız gerekiyordu. Yeterli mi? Yeterli değildir. Ama yine de biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak -Komisyonda da söyledik- bu maddeye destek veriyoruz.

Değerli arkadaşlar, ben özellikle kendi bölgemden, turizm bölgesinden bahsedeyim. Şimdi, bu konu geldiği zaman, Numan Kurtuluş Turizm Bakanıyken bir çalışma yaptı paydaşlarla beraber; otelciler vardı, TÜRSAB vardı, TUREB vardı, bütün bu paydaşlar toplandı; 1618 sayılı Kanun’a göre 1972’de çıkan bir kanunu değiştirmek için bir yıl boyunca her yerde toplantı yaptılar, biz de o toplantıları takip ettik, hatta bir toplantı da Kuşadası’nda oldu, kendi bölgemde. Ama maalesef, 2018’de seçime gittikten sonra, Turizm Bakanı, o yapılan çalışmayı aldı, kendisi götürdü, rafa koydu. Daha önce birkaç sefer söylemiştim Sayın Turizm Bakanına “Sayın Bakanım, bu yasa tam bir yıl çalışıldı, neden getirmiyorsunuz Meclise?” dedim. Aynen şunu söyledi, net ve öz söylüyorum: “Benim şirketimin müdürünü ikna edin, ben getireyim.” Şimdi, o yasada ne var? O yasada teknik bir sorun var, yani -Türkiye'de 12 bin acente var- bu acenteler otelle anlaşma yaptığı zaman diğer acenteyle yapabiliyorlar ama orada kanunda bir yeri var, diyor ki “Eğer bir acente bir otelin odalarını kiralamışsa diğer acente giremez.” Bu ne demektir? Etstur’un sahibi, şu anki Turizm Bakanı, maalesef kendi şirketlerini büyütmeye çalışıyor, başka hiçbir şey değil, net söylüyorum. Turizm Bakanına hem Komisyonda bunu dile getirdim hem Genel Kurulda getiriyorum.

Değerli arkadaşlar, biz 2015’ten beri buradayız, eski sistemde bakanlar buradaydı ve bu bakanlarla kendi bölgemizin sorunlarının yüzde 50’sini burada çözebiliyorduk ama öyle bir sistem getirdiniz ki ya boş verin muhalefet partisinin milletvekillerini, kendiniz, sizler bile bakanlara ulaşamıyorsunuz. Şimdi, bu sorunu, Türkiye’nin bu sorununu nasıl çözeceğiz?

Önümüzde turizm sezonu var. Ben geçen hafta Kuşadası, Didim, Bodrum bölgelerinde çalışma yaptım, şu an coronadan en çok etkilenen kesim turizm değerli arkadaşlar. Turizm bölgesinde dükkânların hepsi kapalı. Şimdi, bir yasa çıkardınız, sabah yedi-akşam yedi, sonra kapanacak. Ya, size soruyorum arkadaşlar, hepiniz restoranlara gidiyorsunuz, ya sabah yedide restoran çorba mı satacak? Size soruyorum ya, sabah yedi de çorba mı satacak restoran? Yasak varsa da en azından dokuza kadar o restoranların açık olması gerekiyor.

İkincisi, diyorsunuz ki: “Sayın Cumhurbaşkanımız İngiltere Başbakanını aradı, turizm konusunda konuştu.” Eyvallah, konuşması da gerekiyordu. Şimdi, İngiltere karar aldı, 15 Mayıstan sonra vatandaşlarını seyahate gönderecek ama şart var orada, şartı şu: “O gidilen ülkelerde aşılanma olmak şartıyla.” diyor. Şimdi, turizm bölgelerine bakalım, İngilizler nereye geliyor? Kuşadası, Didim, Bodrum, Fethiye, Marmaris… O bölgelerdeki turizmciler aşılandı mı arkadaşlar? Hayır. Rehberler aşılandı mı? Hayır. Otel çalışanları aşılandı mı? Hayır. Peki siz o İngilizleri nasıl buraya getireceksiniz değerli arkadaşlar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, yaptığınız işlerin yüzde 99’u yanlış. Turizm Bakanı bu konuda acilen, yarın sabahtan itibaren çıkacak diyecek ki: “Ey Sağlık Bakanı, sahil kesimindeki, turizm bölgelerinde çalışanların, esnafın, otelcilerin, rehberlerin, seyahat acentelerinin acilen aşı vurulması gerek.” Aksi takdirde -2020 gitti- önümüzdeki sezon, 2021’de de yok oluruz ve bir dahaki dönemde, göreceksiniz, turizmin bir daha bu ülkede olma şansı yok. Otellerin, iş yerlerinin hepsi el değiştirecek, bir daha esnaf bulamazsınız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Kaşlı.

Buyurunuz Sayın Kaşlı. (MHP sıralarından alkışlar)

Şahsınız adına da konuştuğunuz için süreniz on beş dakikadır.

MHP GRUBU ADINA RAMAZAN KAŞLI (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 252 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubunu temsilen söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında heyetinizi, Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle bugün, Batman’ın Sason ilçesinde meydana gelen elim trafik kazasında hayatlarını kaybeden kardeşlerime Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı ve sabırlar, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, önceki gün kutladığımız Kadınlar Günü’yle ilgili birkaç cümleden sonra değişiklik yapılmasını görüştüğümüz kanun teklifinin içeriğindeki konularla ilgili parti grubumuzun görüşlerini sizlere aktaracağım. Türk töresinde kadın bizler için namustur, vazgeçilmezdir ve kutsaldır. Tarihimiz, topluma yön veren, destan yazan kadınlarımızla doludur; Tomris Hatun, Hayme Ana, Zübeyde Hanım, Nene Hatun, Kara Fatma, Şerife Bacı gibi isimler de tarihimizde ilk akla gelen fedakârlık, cesaret ve iffet abideleridir. Genel Başkanımız, liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendinin de belirttiği gibi kadın anadır, kadın ailedir, kadın vatandır, kadın ülkedir, kadın vatanın geleceği ve teminatıdır. Gözünün nuru şehit evladını vatan toprağına uğurlarken döktüğü gözyaşlarıyla bu milletin ruhudur kadın; evinde annedir, iş yerinde çalışandır. Gelecek nesillerin yetişmesinde yeri doldurulamayacak bir önemi olan ve toplumda saygın bir fert olan kadınlarımızın siyasi, sosyal, ekonomik ve hukuki alanda hak ettikleri ilgi, destek ve saygının toplumsal anlamda her yönden gösterilmesi toplum huzuru için vazgeçilmez bir zorunluluktur. Son zamanlarda ülkemizde yaşanan kadınlarımıza yönelik zalimce saldırılar toplumsal huzurumuzu hedef almış ve bizleri derin bir üzüntüye sevk etmiştir. Kadınlarımızın muhatap olduğu ve bizleri son derece kaygılandıran insanlık dışı muamelelerin tamamen yok edilmesi için herkes üzerine düşeni eksiksiz yerine getirmelidir. Son bir hafta içerisinde ülkemizin farklı yerlerinde yaşanan şiddet ve cinayet vakaları millet olarak yüreğimizi derinden sızlatmıştır. Bununla birlikte, aziz milletimizin hafızasında ve vicdanında hak ettikleri en ağır cezayla cezalandırılacaklardır. Aydın’da 92 yaşındaki bir kadına cinsel saldırıda bulunup öldüren sapığın nefret uyandıran çirkin eylemlerinin faturası çeşitli bahanelerle partimize kesilmeye çalışılmıştır. Elli iki yılı aşkın siyasi mücadelesi boyunca Türk milletine olan sevdasını her koşulda türlü fedakârlıklarla ve nice bedeller ödeyerek ispat etmiş, milletin huzur ve refahını sağlamayı şiar edinmiş partimizi töhmet altında bırakmaya çalışan kirli zihniyet, fitne ve komplolarıyla yıkılmaya mahkûmdur.

Milliyetçi ülkücü hareket, tarih boyunca Türk-İslam medeniyetinin engin ahlakıyla dünya insanlığını imar, ihya ve inşa etmiş ve ulaştığı her coğrafyada güzel izler bırakmış kutlu bir duruşun simgesidir. Partimiz tüm muhteviyatıyla ilmin, erdemin ve güzel ahlakın yanında yer aldığı hâlde her türlü çirkinliği her fırsatta milliyetçi ülkücü hareketle bağdaştırmaya çalışan fitne odaklarına da fırsat vermeyeceğimizi özellikle vurgulamak istiyorum. Liderimizin de altını çizerek ifade ettiği gibi, bunun bir tertip mi yoksa gerçek mi olduğunun bütün yönleriyle araştırılması hayati bir zorunluluktur.

Bu itibarla, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle, başta şehit anaları ve eşleri olmak üzere Türk-İslam coğrafyasının tamamında anlamlı bir ses bekleyen bütün kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum.

Değerli milletvekilleri, hazırlanan kanun teklifiyle, vatandaşlarımızdan gelen taleplerin değerlendirilmesi sonucunda bazı kurum ve kuruluşlarımızın ihtiyaçları doğrultusunda çeşitli konularda öngörülen kanuni düzenlemelerin yapılması planlanmıştır. Bu düzenlemelerin 7’nci ve 8’inci maddeleri demir yolu taşımacılığı ve yüksek hızlı tren işletmeciliğiyle ilgilidir. Türkiye’nin bütünsel kalkınması için gereken altyapının temel ayaklarından biri de demir yolu taşımacılığıdır. Demir yolu taşımacılığı, ulaşım ve lojistik imkânlarının sağlanması noktasında en etkili yol olarak değerlendirilmiş, geçmişten günümüze gereken özen hep gösterilmiştir. Hicaz ve Bağdat demir yollarını inşa etmiş kültürün varisi olan ülkemiz, özellikle Cumhuriyet Dönemi’mizde, millî çıkarlar doğrultusunda uzun demir yolu ağlarıyla örülmüştür. Bu vizyon doğrultusunda demir yolları politikası bir devlet politikası hâline getirilmiş; Türkiye, Avrupa’da 6’ncı, dünyada 8’inci hızlı tren işletmecisi durumuna gelmiştir. Demir yolunun yatırımlardaki payı 2013 yılında yüzde 33 iken 2020 yılında bu oran yüzde 47’ye çıkarılmıştır. 2020’de yüzde 47 olan demir yolu yatırım payı, 2023 yılında yüzde 60 olarak öngörülmektedir. Ülkemizin ve cumhuriyetimizin göz bebeği kurumlarından biri olan Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları, üzerine düşen bu kritik görevi ifa etmek için yoğun bir gayret gösterirken, hâlihazırda mevcut yük ve yolcu taşımacılığı hizmetlerinin yeniden yapılanma süreci tamamlanıncaya kadar aksamadan sürdürülmesi ve mevcut altyapının güçlendirilerek vasfının iyileştirilmesi için hem altyapı hem de tren işletmeciliğinden kaynaklanan sorunlar sebebiyle öngörülen geçiş sürecinin uzatılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. 8’inci maddeyle de ticari olmayan yolcu taşımacılığı için yakın zamanda özelleştirmeyle ilgili işletmecilerden talep olmadığı için kamu hizmeti devamlılığının sağlanması amacıyla Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının hizmet yükümlülüğü süresinin 2023 yılına kadar uzatılması amaçlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, teklifin 9’uncu ve 10’uncu maddeleri alan kılavuzluğuyla ilgilidir. Çanakkale, tarihi şan ve şerefle dolu büyük Türk milletinin vatan sevgisinin şehadetle imtihan olduğu yerin adıdır. Tarihte eşine rastlanmayan büyük bir destan, Anadolu’yu yurt edinme savaşıdır. Atalarımız Çanakkale’de yüksek bir imanla, süngüleriyle bağımsızlığımızı düşmanın göğsüne âdeta kazımıştır. Çanakkale bir diriliştir. Namus bildiğimiz değerlerimizin zedelenmemesi için asil, soylu atalarımızın kendilerini feda etmekten asla çekinmedikleri emsalsiz bir meydan okumadır. Dolayısıyla, Çanakkale savaşlarının milletimize ve özellikle genç nesillere iyi aktarılması son derece önemlidir. Alan kılavuzları, bu bağlamda, savaşın meydana geldiği Gelibolu tarihî alanının tarihî, kültürel ve manevi değerleri ile doğal dokusunun korunması, geliştirilmesi, tanıtılması noktasında önemli bir görev ifa edecektir. Sahada ziyaretçilerle bire bir temas hâlinde olan alan kılavuzlarına verilecek eğitimlerin kapsamının belirlenmesi ve bir denetleyici mekanizmaya bağlanması uygun bir karar olacaktır.

Bir diğer düzenleme ise -6’ncı madde- ülkemizdeki hayvancılıkla ilgilidir. Hayvancılık, gelişmişlik durumu ne olursa olsun tüm ülkeler için büyük önem arz etmektedir. Türkiye’de hayvancılık, artan nüfusun hayvansal protein ihtiyacının karşılanması, ihracatın artırılması, sanayi sektörüne ham madde sağlanması, bölgeler ve sektörler arası dengeli kalkınma ve kalkınmanın istikrarı, gizli işsizliğin önlenmesi, sanayi ve hizmet sektörlerinde istihdam yaratılması ve kalkınma finansmanının öz kaynaklara dayandırılması açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Genel itibarıyla insanların yeterli ve dengeli beslenebilmesi için bu konudaki mevcut potansiyelin ve uygulanan politikaların iyi analiz edilmesi gerekmektedir.

Hayvancılığın sürdürülebilirliğinin sağlanması, yem bitkilerinin ekiliş alanlarının arttırılması, girdi maliyetlerinin düşürülmesi, kaba yem ihtiyaçlarının yerli kaynaklardan karşılanabilmesi, çiftçilerimizin daha ucuz ve kaliteli yem elde edebilmeleri için çeşitli destekler verilmektedir. Ancak tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını nedeniyle tüm sektörlerde olduğu gibi hayvancılık sektörünün de olumsuz etkilenmelerini önlemek adına yapılan teşvik ve desteklerin artırılması büyük önem taşımaktadır. Bu desteklerin artırılması hem ülkemizde hayvancılığın sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesini ve hem de üretimde devamlılığı mümkün hâle getirecektir.

Teklifin 6’ncı maddesinde yapılacak olan düzenleme, nakil esnasında yakalanan; küpesiz buzağı, kuzu, ve oğlaklar ile gebe hayvanların kesime sevk edilmesi uygulamasıyla ilgilidir. Bu maddeyle, toplum sağlığı ile hayvan haklarının korunması arasındaki dengeyi sağlamak adına, nakil esnasında yakalanan kayda alınmamış gebe hayvanlar, 6 aylıktan küçük koyun ve keçiler ile 1 yaşındaki küçük sığır cinsi hayvanların kesime sevk edilmesi uygulamasına son verilerek sahibinin bilgisi dâhilinde, Bakanlıkça karantina altına alınması amaçlanmıştır. Yapılan düzenlemeyle atılan bu adımla, hayvan haklarının korunması ve düzenlenmesi amaçlanmıştır. Bu durum, ülkemiz adına sevindirici bir adım olacaktır. Ayrıca, yine konu kapsamında, Aksaray Organize Sanayi Bölgesi’nde 300’ün üzerinde fabrikası bulunan ve bu sanayi tesisleriyle birlikte tarım ve hayvancılığın da önemli kentlerinden biri olan Aksaray’ımıza, pandemi sürecinde Hükûmet tarafından gerekli destekler sağlanmış, 2020 yılı içerisinde toplamda 267 milyon TL yatırım ve hayvancılık desteği alınmıştır.

2020 yılında yüzde 4,8 büyüyen tarım sektörü, son üç yıldaki en yüksek büyüme rakamına ulaşmış, tarımsal hasılamız bir önceki yıla göre yüzde 20 artarak 333 milyar liraya yükselmiştir. Bu destek ve teşviklerin bu süreçte devam etmesi, tarım ve hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımızın en öncelikli beklentisidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aksaray ilimiz Ortaköy ilçemiz Bozkır köyümüz sınırları içerisinde bulunan Bozkır Sulama Barajı ve sulama tesisinin, Niğde-Ankara Otoyol inşaatı kapsamında yapılan çalışmalarda sağ ve sol sahil ana kanalları tahrip olmuş, bu sebeple 2019 ve 2020 yılı sulama sezonunda sulama faaliyeti gerçekleştirilememiştir; içinde bulunduğumuz 2021 yılında aynı durum devam edecektir. Kırk bir yıllık Bozkır Barajı’nın açık sulama kanalları da oldukça eskimiş durumdadır. Bozkır ve çevre köylerde yaşayan vatandaşlarımızın hem suyu daha verimli kullanabilmeleri hem de sulama maliyetlerinin düşmesi için sulama tesisinin ivedilikle yapım ve yenileme çalışmaları yapılarak basınçlı sisteme dönüştürülmelidir. Yapımı devam eden bu projenin bir an önce tamamlanması bölgedeki önemli bir mağduriyeti giderecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aksaray, Covid-19 risk değerlendirme kriterlerine göre 4 kategoriye ayrılmış durumdadır. Düşük riskli, orta riskli, yüksek riskli ve çok yüksek riskli -kırmızı- olarak kategoriler belirlenmiştir. Covid-19 vaka sayılarında Aksaray ilimiz maalesef en yüksek riskli -kırmızı- kategoridedir. Buna göre normalleşme adımları Aksaray Valiliğimizce alınan kararlar doğrultusunda ve bizzat Sayın Valimiz Hamza Aydoğdu’nun gece gündüz demeden özverili çalışmalarıyla uygulamaya başlanarak tedbirli ve kademeli normalleşme sürecine geçilmiştir.

Buradan, Aksaraylı vatandaşlarımıza bir kez daha şunu söylemek istiyorum: Hastalıktan kurtulmak bizim elimizde. Tedbirlere uymak tek çözümümüz. Kalabalık ortamlardan, misafirliklerden uzak duralım. Maske, mesafe ve temizlik kurallarına riayet edelim. En önemli hususlardan birisi de aşı sırası gelen vatandaşlarımızın ihmal etmeden aşı olmasıdır. Normalleşme istiyorsak sabırla ve titizlikle tedbirlere ve Valiliğimizin almış olduğu kararlara uyalım, uymayanları uyaralım. En büyük sorumluluk bizlerde. Lütfen, kendimizi ve sevdiklerimizi ihmale kurban vermeyelim.

Değerli milletvekilleri, 100’üncü yıl dönümünü kutlayacağımız İstiklal Marşı, dünyaya meydan okuyan Türk’ün kahramanlık destanıdır. “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.” diyen Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle anıyorum.

Tüm Türk-İslam âleminin bugün idrak ettiğimiz mübarek Miraç Kandili’ni kutluyor, görüşülmekte olan kanun teklifinin hayırlı olmasını diliyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahısları adına söz sırası Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk’te.

Sayın Öztürk, buyurunuz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tüm milletimizin Miraç Kandili’ni kutluyorum.

Vatandaş imkânsızlıklar nedeniyle mutfak torbasını dolduramazken AK PARTİ’sinin yasa torbasına atacağı madde hiç bitmiyor. Yine bir AK PARTİ’si klasiği, yine “Ne bulursan at torbaya.” başlıklı bir kanun teklifi. Yeni vergi yüküne hazırlanın çünkü iktidar size borç vadediyor, sizi kefil gösteriyor, sizi ipotek altına alıyor ve bunu kim istiyor? Yabancı kreditörler. Neden? Çünkü kreditörler, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına bağlı özel bütçeli idarelerin harcama ve gelirlerinin birbirini karşılayamayacağı, yükümlülüklerini yerine getirmekte yetersiz kalabileceği konusunda tereddüt yaşıyor. “Devlet Demiryolları ve Devlet Demiryolları Taşımacılık AŞ’nin bütçelerinin yatırım programlarında yer alan yatırımlarının finansmanı, işletme bütçesinde yer alan finansman açıkları, fiilî finansman açığı ile işletme bütçesinde öngörülen arasındaki fark, sermayesine mahsuben Devlet Demiryolları tarafından karşılanır. Kamu hizmeti yükümlülüğü 31 Aralık 2023 tarihine kadar Devlet Demiryolları Taşımacılık AŞ tarafından yerine getirilir.” Bu maddenin özeti şudur: Devlet Demiryollarının borçlarına şimdilik 2023 yılına kadar ortağız. Devamı da var, bu süreleri on yıla kadar uzatmaya Sayın Cumhurbaşkanı yetkilidir.

Şimdi bakalım, ortak olacağımız borç yükü ne kadar? 2020’de ne kadar zarar ettiği henüz belli değil ama mazeret hazır: “Pandemi nedeniyle yolcu taşımacılığı yapamadık.” Hadi, geçtiğimiz yılı mazur görelim, son on yılda istikrarlı şekilde artan zararın bahanesi nedir? 2016 yılında 2,5 milyar lira, 2018 yılında 3,5 milyar lira, 2019 yılında 2,5 milyar lira, son on yılda toplam 17,3 milyar lira. Vatandaş sorabilir “Biz ilk defa mı Devlet Demiryollarının zararını ödeyeceğiz?” diye. Yok, aslında yeni bir durum da değil; Devlet Demiryolları, toplam KİT sistemi içerisinde en çok transfer yapılan kuruluş. 2019 yılında Devlet Demiryolları Genel Müdürü “Şu kadar yolcu taşıdık, bu kadar yük taşıdık, cumhuriyet rekoru kırdık.” diye güzelleme yapsa da, personel sayısı azalsa da iktidar merkezî yönetim bütçesinden yani hazineden yani milletin hakkından Devlet Demiryollarının yatırım harcamalarını ve zararlarını karşılamak üzere 10,6 milyar lira bütçe ayırdı. Peki, son on yılda ne kadar pay ayrıldı? 60,7 milyar lira. İyi haber, bu paranın hepsi zarar değil, bir kısmı yatırım için ayrılmış ama kötü haber, yatırım için harcanan paralar da yerine gitmiyor. Mesela “yatırım” adı altında öyle ihaleler veriliyor ki kurumun zarar etmemesi mümkün değil. Mesela ikmal ihaleleri. Şundan artık eminiz, bir ihalede “ikmal” kelimesi geçiyorsa o iş mutlaka bitmemiş, parası ödenmiş ve yine birilerine ödeme yapılmaya devam edilecek demektir. Örnek mi istiyorsunuz? Gebze-Köseköy Demir Yolu Hattı’nın 3’üncü ve 4’üncü peron, üstyapı ve elektrifikasyon işi. Bakın, bu hat için 2018 yılında ihale açılmış, ihale bedeli 144 milyon, tamamlanma süresi yüz doksan gün. Yüz doksan günde bitmesi gereken iş bitmemiş, şirket dört yüz beş güne kadar süre uzatmış, yetmemiş üzerine bir de ek ödenek almış; sonra iş yine bitmemiş, aynı işin ikmali için 2020’de tekrar ihale açılmış. Sonuç, ihaleyi aynı firma kazanmış; işin süresi altı yüz güne, ihale maliyeti de 323 milyon 353 bin liraya çıkmış. Ne diyelim? Yapılmayan işi ha bire aynı şirkete, her seferinde yükselen bedelle ihale eden Devlet Demiryolları zarar etmesin de ne yapsın? Devlet Demiryollarının 1.250 adet taşınmazı kirada. Ne usulüne göre kiraya verilmiş ne kiralama yapılırken piyasadaki fiyatlara bakılmış ne de doğru dürüst zam yapılmış, bir de üstüne üstlük kira süreleri uzatılmış. Ucuza kirayı ha bire aynı şirkete, her seferinde daha da düşük bedelle kiraya veren Devlet Demiryolları zarar etmesin de ne yapsın?

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz iktidar demir yolu işletmeciliğini özelleştirmek istemişti; özel sektör kazancına bakar, özelleştirilse ihaleye davet edilecek firma sayısı belli, bir elin parmaklarını geçmeyen yap-işlet-devretçiler ama talip yok, rakamlar ortada. Bu yapıyla Devlet Demiryollarının işletmeciliği kâr getirmese de demir yolu yapım işi birilerine para kazandırıyor, hem teşvikle kazandırıyor hem vergi indirimiyle kazandırıyor hem garantiyle kazandırıyor hem süresi içinde bitmezse de kazandırıyor hem de kredisini de devlet buluyor. Yap-işlet-devretçilere ne kadar garanti verildiğini de bilmiyoruz, merak etmeyin bundan sonra da Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının hazinenin borç üstlenim anlaşmalarına ne kadar taraf olduğunu da bilmeyeceğiz. Ne de olsa cevap hazır: Ticari sır. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi yerlerinden söz isteyen sayın milletvekillerine söz vereceğim.

Sayın Gaytancıoğlu…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

51.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Türkiye’nin pirinçte kendi kendine yeterli bir ülke olabilecekken AKP’nin uyguladığı politikalar nedeniyle net ithalatçı bir ülke konumuna geldiğine, gümrük vergilerinin sıfırlanmasının üreticiyi olumsuz yönde etkilemeye devam ettiğine ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye pirinçte kendi kendine yeterli bir ülke olabilecekken AKP’nin uyguladığı üretici ve üretimden yana olmayan politikalar nedeniyle maalesef net ithalatçı bir ülke konumuna gelmiştir. 2000’li yılların ortasından beri üreticilerin büyük yatırımları ve Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsünün geliştirdiği yerli çeşitler sayesinde Türkiye ciddi üretici ülkelerden biri hâline gelmişti. Ancak AKP’nin bunları görmezden gelerek ithalata yönelmesi ve sürekli gümrük vergilerini sıfırlaması ithal pirinçlerin piyasadaki varlığını artırdı.

Gümrük vergilerinin sıfırlanması üreticiyi olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor. Hasat zamanı 4.200 liraya satılan çeltik AKP Hükûmetinin pirinçteki gümrük vergilerini sıfırlamasıyla 3.500 liraya bile alıcı bulamıyor. Marketteki pirinç fiyatlarının da düşmediği göz önüne alınırsa gümrük vergilerinin düşürülmesi sadece ithalatçıya ve ithal edilen ülke çiftçilerine yarıyor. Şu anda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaya…

52.- Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya’nın, eğitimde fırsat eşitsizliğinin gün geçtikçe arttığına, öğretmenlere aşı yapılmadığına, birçok okulda öğretmen açığı olduğuna, internete erişemeyen öğrencilerin sorumluluğunu kimin üstleneceğine ilişkin açıklaması

YILDIRIM KAYA (Ankara) – Sayın Başkan, eğitimde fırsat eşitsizliği gün geçtikçe artmaktadır. 6 milyon lise öğrencisi bu eşitsizlikten en çok etkilenen çocuklarımız oldu. Görmedikleri derslerden sınavlar yapacaksınız. Tableti olmayan, televizyonu olmayan, internet erişimi olmayan bu öğrencileri hangi yüzle sınav yapıyorsunuz?

Öğretmenlerin hiçbirisine aşı yapılmadı. Birçok okulda öğretmen açığı var ama atama bekleyen yüz binlerce öğretmenin çığlığını duymuyorsunuz, lise öğrencilerinin haklı çığlığına yanıt vermiyorsunuz. Ya, görmedikleri derslerden sorduğunuz soruların yanıtını veremeyen öğrencinin sorumluluğunu kim üstlenecek? İnternete erişemeyen öğrencinin sorumluluğunu kim üstlenecek? “2 milyon tablet dağıttık.” denilmesine rağmen Millî Eğitim Bakanı 500 bin tablet dağıttığını söylüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şahin…

53.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Yayladağı ve Cilvezgözü Sınır Kapılarının kapatılmasının Hatay ilinin ekonomisini olumsuz etkilediğine, Hatay ilinin 5’inci teşvik bölgesine alınıp alınmayacağını sorduğuna, “pandemi desteği” adı altında bankalara borçlandırılan işçi, çiftçi ve esnafın kredi borçlarını ödeyemez durumda olduğuna ilişkin açıklaması

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Yayladağı, Cilvegözü Sınır Kapılarının kapatılması Hatay ekonomisini olumsuz etkiliyor. Sınır ticareti, yatırımlar, projeler durdu. Reel sektör zorda, esnaf perişan, siftah yapamıyor. İhracat hızla azalıyor, esnaf kepenk kapatıyor. Kapıları açacak mısınız açmayacak mısınız, bir alternatifiniz var mı? Israrla 5’inci teşvik bölgesine alınmayan, Türkiye’nin en fazla vergi veren 7’nci ili olan Hatay’ın ekonomisi yardım bekliyor. Hatay’ın tamamını 5’inci teşvik bölgesine alacak mısınız?

Şubat ayı açlık sınırı 2.719, yoksulluk sınırı 8.856 TL. “Pandemi desteği” adı altında bankalara borçlandırdığınız işçi, çiftçi, esnaf kredi borçlarını ödeyemez durumda. Faizleri kaldırıp sicil affı getirecek misiniz? Asgari ücretten vergiyi kaldıracak mısınız? Çiftçinin gayrisafi millî hasıladan alacağını ne zaman vereceksiniz? EYT’lilerin akıbeti ne olacak? 3600 ek göstergeye ne oldu? Şehit ve gaziler için toplanan paralara ne oldu? Millete ne zaman…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hancıoğlu…

54.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, Evrensel Hizmet Kanunu kapsamındaki yükümlülüklerin yerine getirilmediğinin uzaktan eğitim sürecinde su yüzüne çıktığına, aylardır Samsun ilinin kırsal mahallelerinde altyapı eksikliği nedeniyle internet erişimi sağlanamamasıyla ilgili Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’na soru sorduğuna ama lütfedilip cevap verilmediğine ilişkin açıklaması

NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Evrensel Hizmet Kanunu kapsamındaki yükümlülüklerin yerine getirilmediği, zorunlu uzaktan eğitim sürecinde yaşanan sorunlarla su yüzüne çıkmıştır. Aylardır seçim bölgem Samsun’un kırsal mahallelerinden altyapı eksikliği nedeniyle internet erişimi sağlanamadığı yönünde şikâyetler ulaşıyor. Ocak ayında Sayın Bakana sordum: Samsun’da internet erişim sorunuyla ilgili kaç kırsal mahalleden şikâyet başvurusu yapıldı? Evrensel Hizmet Fonu’nda şu ana kadar ne kadar para birikti ve bunun ne kadarı Evrensel Hizmet yatırımı olarak kullanıldı? Samsun’a ne yapıldı? Ne yazık ki Sayın Bakan lütfedip cevap vermedi. Bu soruların asıl sahibi Ulaştırma Bakanlığının sunmakla yükümlü olduğu hizmete erişemeyen vatandaşlarımızdır, evlatlarımızdır. Vatandaşlarımızı, evlatlarımızı yok saydınız, bunun hesabını milletimize nasıl vereceksiniz?

BAŞKAN – Sayın Şeker…

55.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, Covid-19 pandesinde durumun çok ciddi olduğuna, bu ciddiyete uygun davranılmadığına, aşının her yurttaşa bir an önce ulaştırılması gerektiğine, on binlerce kişinin katıldığı parti kongreleri yapmanın marifet değil cinayet olduğuna ilişkin açıklaması

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Ülkemizde ilk Covid vakasının açıklanmasının üzerinden tam bir yıl geçti. Sadece 1 hasta vardı bir yıl önce, bugün bir günde 14.556 vaka açıklandı ve şu anda 143 bine yakın aktif vaka var. Bunlar resmî rakamlara göre ve durum çok ciddi, maalesef bu ciddiyete uygun davranılmıyor. Bir yılda 3 milyona yakın yurttaşımız hastalandı. Resmî rakamlara göre, PCR pozitif 30 bine yakın yurttaşımız hayatını kaybetti. Bu işin ciddiyetine uygun olarak mutlaka herkes sorumluluğunu yerine getirmeli, aşı her yurttaşa bir an önce ulaştırılmalı.

Kongreleri 300 kişiyle sınırlı tuttunuz ama binlerce, on binlerce kişinin katıldığı parti kongreleri yapmak bu dönemde marifet sayılıyor; bunlar marifet değil, cinayet. Tek adaylı kongreler için partililerinize kıymayın. Bu, vatandaşlarımıza da yayılacaktır.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

56.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, tüm Türk İslam âleminin Miraç Kandili’ni kutladığına, 2021 yılı orman emvali üretim bölmeleri ve fiyat tarifesinin orman köylerine ve orman kooperatiflerine gönderildiğine, 310 sayılı Tebliğ’in devreye alındığına, fiyatlarda geçen yıla göre düşüşler yaşandığı için orman köylüsünün hayal kırıklığına uğradığına, bu fiyatların günün gerçek rakamlarına göre değerlendirilmesinin orman köylüsünün beklentisi olduğuna ilişkin açıklaması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tüm Türk İslam âleminin mübarek Miraç Gecesi’ni kutluyorum.

Orman Genel Müdürlüğünün 2021 yılı orman emvali üretim bölmeleri ve fiyat tarifesi orman köylerine ve orman kooperatiflerine gönderilmiştir. Ancak gönderilen tarifeye baktığımızda, 310 sayılı Tebliğ’in devreye alındığı, fiyatlarda ise geçen yıla göre düşüşler yaşandığı görülmektedir. Mazot, yedek parça, işçilik gibi girdi fiyatlarının arttığı, pandemi şartlarının ağırlaştığı bugünlerde orman köylüsü fiyat artışı beklerken düşüşler köylüyü hayal kırıklığına uğratmıştır. Orman köylüsünün üretimini engelleyecek ve kente göçmesinin önünü açacak olan bu fiyatların günümüz gerçek rakamlarına göre değerlendirilmesi tüm orman kooperatiflerimizin ve orman köylümüzün beklentisidir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

57.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, besilik sığır ithalatına yeniden izin verildiğine, daha önce birçok kez Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin hayvan ithalatının tamamen biteceğini ve ülkenin hayvan ithalatı yapmayacağını açıkladığına, ihtalat kararının yerli hayvancılığa büyük zarar vereceğine ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürlüğü besilik sığır ithalatına kapılarını yeniden açtı. Bir süreden beri ithalata izin vermeyen Bakanlık 2021 yılı için 3 ayrı dönemde ithalat yapılacağını ilan etti. Besilik sığır ithalatı için gerekli olan kontrol belgesi nisan, haziran, ağustos olmak üzere 3 dönemde düzenlenecek. İthalatla ilgili ilk başvuru 8 Mart 2021’de başladı. Oysa daha önce birçok kez Tarım ve Orman Bakanı hayvan ithalatının tamamen biteceğini ve Türkiye’nin hayvan ithalatı yapmayacağını açıklamıştı. Bu karar yerli hayvancılara büyük zarar verecektir. Toprağını ekemeyen çiftçi şimdi de ahırındaki hayvanla sınanıyor. Tarım ve hayvancılık ne yazık ki gerekli önemi göremediği gibi, çiftçinin sırtına binen yük sürekli katlanıyor. İthal kesim ya da ithal besi hayvancılığına izin verilmesiyle sektörde zar zor direnmeye çalışan rençperlerin, çiftçilerin emeği hiçe sayılmaktadır.

BAŞKAN – Sayın Süllü...

58.- Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü’nün, Eskişehir ilinin sahip olduğu TÜLOMSAŞ Genel Müdürlüğünün TÜDEMSAŞ ve TÜVASAŞ’la birleştirilerek bölge müdürlüğü hâline dönüştürüldüğüne, TÜLOMSAŞ’ın içinde barındırdığı 7 fabrikadan 4’ünde tezgâhların tamamen kapatıldığına, bir taraftan da Eskişehir ilinde verimli tarım topraklarının üzerine “URAYSİM” adında bir test merkezi yapılmaya çalışıldığına, Eskişehir-Gemlik demir yolu bağlantısının son durumuyla ilgili bilgi istediğine ilişkin açıklaması

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) – Osmanlı İmparatorluğu’ndan beri “demir yolcular kenti” olarak bilinen Eskişehir’in sahip olduğu TÜLOMSAŞ Genel Müdürlüğü, ne yazık ki TÜDEMSAŞ ve TÜVASAŞ’la birleştirilerek bölge müdürlüğü hâline dönüştürülmüştür. TÜLOMSAŞ’ın içinde barındırdığı 7 fabrikasından 4’ünün üzerindeki tezgâhlar tamamen kapalıdır.

Bir taraftan da Eskişehir’de verimli tarım topraklarının üzerine “URAYSİM” adında bir test merkezi yapılmaya çalışılmaktadır. Oysaki bildiğimiz gibi, bizim hızlı tren üretimimiz yoktur, yüksek hızlı tren üretimimiz yoktur, bu konuyu sormak istiyorum.

Bir de Bursa hızlı tren demir yolunun yanlış yapıldığı ve büyük zarara yol açtığı söyleniyor, bu konuyla ilgili de bilgi almak istiyorum.

Eskişehir-Gemlik demir yolu bağlantısı ne olmuştur? Bu konuda da bilgi almak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Başkanım...

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç ve 21 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3427) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 252) (Devam)

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

Şimdi, ikinci bölüm görüşmelerinde de cevaplandırılması gereken bazı konular oldu.

Bir tanesi, “Evrensel hizmetler için Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna bütçe aktarımına niye ihtiyaç duyuluyor?” diye soruldu. Evrensel hizmetlerin sunulması için elektronik haberleşme sektöründen elde edilen gelirler kullanılmakta, evrensel hizmet geliri kullanılmakta. BTK tarafından yürütülecek evrensel hizmet projelerinin finansmanının da bu gelirlerden karşılanmasını teminen ödenek aktarılması öngörülüyor, bunu belirtmek istiyorum.

Yine, “Evrensel hizmet yükümlüsü şartının aranmadığı durumlarda ilgili şirketler 5369 sayılı Kanun’a tabi olacak mı?” Kanun çerçevesinde alternatif imkânlar sunulması için bu madde görüşüldü, kabul edildi, bu madde öyle değerlendirildi.

Yine -konuşmalarda tabii- Gelibolu alan yönetimiyle ilgili, alan kılavuzlarıyla ilgili konu konuşulurken hani “Turizm Bakanının şirketleri…” falan gibi ifadeler kullanıldı. Bu ifadelere katılmadığımızı da ifade ediyorum. Genel düzenlemeler bunlar; hiçbir firma, şahıs ve kurum gözetilerek yapılan düzenlemeler değil.

Devlet Demiryollarıyla ilgili, bu sorularla ilgili de bilgileri alıp aktaracağız arkadaşlarımıza.

Teşekkür ederiz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Başkan.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.43

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.06

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Sayın Başkanım, söz talebiniz vardı.

Buyurunuz.

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Eskişehir Milletvekili Jale Nur Hanım’ın soruları vardı Sayın Başkanım. Onlarla ilgili kısa bir cevap vermek istiyorum.

Bursa-Gemlik, hem yük hem yolcu taşımasına imkân sağlayacak, 22 kilometre uzunluğunda, 160 kilometresaat hızında, çift hatlı, elektrikli demir yolu yapımı planlanmış, söz konusu proje yatırım programına alınmış yani o konu da yatırım programına alınarak, planlanarak masada şu anda yürütmeye hazır hâle getirilmiş durumda. Ayrıca Bursa-Yenikent-Osmaneli bağlantı yapımı planlandığı şekilde devam ediyor. Osmaneli-Sakarya-Bilecik yüksek hızlı demir yolu hattının iyileştirme çalışması da şu anda devam ediyor. Bilecik-Osmaneli ile Sakarya bölgesindeki T26 Tüneli ve Doğançay-1 ve Doğançay-2 yapımı devam ediyor. Bilgi olarak onu da aktarmak istedik.

Teşekkür ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Başkan.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

6’ncı madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin 1’inci fıkrasının metinden çıkarılmasını, eklenmesi öngörülen cümlelerin ilkinin ise “Tanımlattırılmamış sığır cinsi hayvanlar ile, koyun ve keçiler nakil sırasında yakalanması durumunda kestirilmez sahibinin bilgisi dahilinde karantina altına alınır” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Kemal Peköz                           Hüseyin Kaçmaz                           İmam Taşçıer

              Adana                                       Şırnak                                    Diyarbakır

           Hüda Kaya                              Kemal Bülbül

             İstanbul                                    Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Şırnak Milletvekili Sayın Hüseyin Kaçmaz.

Buyurunuz Sayın Kaçmaz. (HDP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

6’ncı maddedeki değişikliği aslında olumlu buluyoruz ancak eksik buluyoruz. “Yetiştiricinin yükümlü ve sorumlu olduğu tanımlattırma işleminin gerçekleştirilmemesi sebebiyle tanımlattırılmamış hayvanların kesimhanelerde kesilmesi uygulaması tümden terk edilmelidir, kesim işlemi yerine karantina uygulaması yalnızca gebe ve altı aylıktan küçük koyun ve keçiler ile bir yaşından küçük sığırlar için değil, tanımlattırılmamış ve nakil esnasında yakalanan tüm hayvanlar için uygulanmalıdır.” şeklinde değiştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Tarih boyunca gericilerin en büyük korkusu kadının özgürleşmesi olmuştur çünkü kadın toplumun yarısını değil, tamamını etkiler; kadın öğrenirse çocuğuna da öğretir. Zincirlerinden kurtulmuş ve zincirlerini beraber kıracağımız tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun.

Ataerkil zihniyetin yarattığı erkek örneğine ve bunun uyguladığı şiddete bir örnekle dün akşam karşılaştım. Her ne kadar yıllar öncesinde yaşanmış bir olay olsa da bunu Genel Kurulda paylaşmak istedim: “Kocası, komşularına hediye götürdü diye ellerini tırpanla kesmiş.” başlıklı bir haber. Bir düğünde komşusuna hediye verdiği için eşi tarafından bilekleri tırpanla kesilen 93 yaşındaki Ayşe Gökkaya yetmiş iki yıldır elleri olmadan hayata tutunmaya çalışıyor, sadece komşularına hediye götürdü diye. Yani erkek zihniyetinin yaşattığı acılardan biri bu, itiraz ettiğimiz.

Hannah Arendt perspektifinden siyaset ve yalan ilişkisi üzerine okuduğum bir çalışmada ilgimi çeken bazı kısımlar olmuştu, bir kısmını sizinle paylaşmak isterim: “Siyasetin özünde yalan bulunur mu?” sorusuna Arendt “Adalet yerini bulsun, gerekirse dünya yıkılsın.” der. Tam da son dönemlerde Adalet Bakanının kullandığı söz olduğu da ortaya çıktı.

Arendt modern ve klasik olmak üzere yalanı ikiye ayırır. Asıl tehlikeli olan ve Arendt’ın üstünde durduğu modern yalandır. Modern yalan örgütlü yalandır, küresel bir manipülasyonu içerir. Klasik yalanda ise yalan tamamen her alana yayılmamıştır, yalancı da yalanın farkındadır, bu durum yalancıyı kemirir; bu, klasik yalanı modern yalana göre daha zararsız yapar. Ancak modern yalanda ise tüm alana yayılır, yalan söyleyen bile artık neyin hakikat olduğunu bilemez. Bunun nedeni modern yalandaki manipülasyondur. Bugün AKP iktidarının özellikle bizlere karşı kullandığı bir siyaset türü olan manipülasyon gibi. AKP iktidarındaki birçok yetkili, birçok siyasetçi arkadaşımız artık gerçekten hakikati ıskalamış durumda; bunun sebebi de budur. Bu manipülasyonla olgular yok edilir ve bir imaj yaratılır. Klasik yalanda sadece hakikat gizlenir ama modern yalanda bir yok etme ve yaratma eylemi vardır. Bugün hakikati yok edip siyasi rakiplerini -tırnak içerisinde- terörist ilan etmeniz gibi. AKP iktidarının yapmaya çalıştığı şey tam da bu.

Totaliter rejimler baskı altına alamayacakları güçten korkar ve nefret ederler. Yine Arendt “Totaliter rejim için ideal kişi, davaya kendini kalpten adamış bir Nazi ya da komünist değildir, gerçek ile hayal ürünü arasındaki ve doğru ile yanlış arasındaki farkı önemsemeyen kişidir.” demiştir yani birçoğunuzun artık doğru ile yanlışı önemsemediğiniz gibi.

Örgütlü yalan, aynı zamanda şiddet barındırır, bundan dolayı da totaliter rejimlerle iyi anlaşır. İçinde şiddet barındırmasının nedeni, sadece olguları yok etmekle kalmayıp aynı zamanda olgulardan bahsedenleri de yok etmektedir. Irkçı, faşist, tekçi politikalara itiraz ediyor diye uzun zamandır Kürtlerin, Alevilerin, sosyalistlerin ve birçok kesimin, özellikle son dönemlerde, özellikle gazetecilerin ve en sonunda da Levent Gültekin’in saldırıya uğraması bu söylediklerime örnek teşkil etmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti devletini vesayeti altına alan etnik Türkçü derin yapılanma, tüm toplum katmanlarını Pantürkizm’e devşirmek için her türlü metodu uygulamaktan çekinmemekte. Etnik Türkçülük, bir güvenlik ve beka sorunudur; bu gerçek, yüksek sesle dile getirilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurunuz.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – İktidar göz boyamalık İnsan Hakları Eylem Planı hazırlayıp ilan edeceğine, öncelikle AİHM’in kararlarına uyup Demirtaş ve Kavala’yı serbest bırakmalıdır.

Yine, İnsan Hakları Eylem Planı açıklanırken 71 yaşındaki Hatun Aslan ve 79 yaşındaki Meryem Soylu isimli Kürt anaları çocuklarının cenazesini arıyor diye, çocuklarının cenazesine sahip çıkıyor diye tutuklandı.

Şunu defalarca aslında dile getirdik; Kürtçeye karşı olan bir düşmanlıktan, Kürtçeye karşı itirazlardan dolayı aslında bunu defalarca dile getirdik: AKP Genel Başkanı “Mecliste benim 50’ye yakın Kürt milletvekilim var.” der ama Kürtçe, Meclis tutanaklarında “x” diye geçer. “TRT Kürdî” isminde bir kanal x dilinde x’ce yayın yapar ama gel gör ki polis teşkilatı “Biz Kürtçeyi tanımıyoruz.” deyip KADES’e almaz. Bunun adı ayrımcılıktır, bunun adı ırkçılıktır.

Aslında söylenecek daha bir çok söz var ancak sürem bitti. Bu sebeple, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

59.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bizim Kürtçeye bir düşmanlığımız yok, Türkiye’de konuşulan bütün diller bizim dillerimizdir. Bu Parlamentoda Parlamentonun resmî dili Türkçedir. Bunun dışında kullanacağınız hangi dil olursa olsun bu tutanaklara “bilinmeyen bir dil” veya “x” diye geçer. Bu sadece Kürtçeyle veya Arapçayla veya İngilizceyle, Fransızcayla alakalı değil, Türkçenin dışında konuşulan bütün dillerle alakalı bir kelam edildiği zaman burada bu şekilde geçer. Bunun özellikle bilinmesini arzu ediyorum.

Burada “ayrımcılık” vesaire falan gibi bir şeyin söz konusu olması mümkün değil; bütün diller bizimdir, bütün diller güzeldir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

60.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Doğrusu bu tartışmayı burada çok yaptık, yapmaya devam edeceğiz çünkü dillere yasak devam ediyor. Yani daha dün KADES’in uygulamasını bu kürsüden anlattık ve Türkiye’nin tamamı bu ilanı gördü. Şiddet gören kadınların başvurusu bile kendi ana dilinde alınmıyor ya da Sağlık Bakanlığının broşürleri bile Kürtler tarafından, Türkçe bilmeyen Kürtler tarafından okunamıyor ya da uçaklarda anlamadıkları bir dilde anons yapılıyor. Yani bunun adı maalesef ayrımcılık. Yani maalesef dememin sebebi, kendi sözüne itibar etmek istiyorum ama yaşananlar ile söylenenler 180 derece bir zıtlık arz ediyor. Bütün dillerin özgür olması gerekiyor, herkesin anladığı dilde hem anonsları hem eğitimi hem yaşamını devam ettirmesi gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ana dilinde yaşam herkes için temel bir haktır. Biz bunu savunuyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Muş…

61.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkanım, ayrımcılık HDP’nin yaptığıdır, Sayın Beştaş’ın yaptığıdır ayrımcılık.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Herkes Türkçe öğrenecek Sayın Başkan.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kusura bakmasın, biz ne kadar yapıcı, kuşatıcı olursak olalım bu ayrımcılık dilinden asla vazgeçmiyorlar.

Teşekkür ederim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Müsaade ederseniz bir yanıt vereyim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Beştaş.

62.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, ben uzatmak istemediğimi söyledim ama daha sert bir tepki geldi. Ben ayrımcılık yapmadım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Yok, ayrımcılık yapıyorsunuz. Kimsenin gündeminde yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben hiçbir dile yönelik bir ayrımcı dil kurmadım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – İçişleri Bakanı dün açıkladı. PKK bile, o hani çok sevdiğiniz, onlar bile Türkçe yazışıyorlar.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ya, ben sizi dinledim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – İnsanların gündeminde olmayan bir şeyi siz kendiniz zorla gündeme sokmaya çalışıyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben sizi dinledim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Siz ayrımcılık yapıyorsunuz ve vazgeçmiyorsunuz, vazgeçmiyorsunuz siz ama biz de müsaade etmeyeceğiz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben ayrımcılık yapmıyorum. Şu andaki iktidar, tamam mı, bir yandan “Kürt kardeşlerim!” derken bir yandan Kürtlerin ana diliyle yaşamının önünde bütün kararları alıyor, bütün kararları, Emniyet Müdürlüğünden Sağlık Bakanlığına, Millî Eğitime.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ya, PKK bile Türkçe yazıyor, PKK.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Benim yaşadığım ilde, vekili olduğum ilde Celadet Ali Bedirhan’ın kütüphanesi yıkıldı ya, Kürtçe kitaplar imha edildi, Ahmedi Hani büstü yıkıldı. Yani şimdi bu ayrımcılığı ifade etmek ayrımcılık oluyorsa bu meseleyi bilmiyorlar demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben ayrımcılığa karşı bir konuşma yaparken ayrımcılıkla itham edilmek; yani bilmiyorum, bunun neresinden tutalım? Bu, kendilerini bir savunma biçimi.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Herkes her şeyi biliyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Herhâlde şöyle düşünüyorlar: “En iyi savunma, saldırıdır.” diyorlar ama bunu yemiyoruz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, herkes her şeyi gayet iyi biliyor. Vatandaşın gündemi bu değil; bu, HDP’nin gündemi. Vatandaşın gündemi başka, vatandaşın gündemi Türkiye.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Şiddete uğrayan kadının Kürtçe destek alamaması da…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şiddete uğrayan kadının gündemi de kendi ana diliyle başvuru yapmak.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Sayın Başkan, bunun için “kardeşlik teranesi” diyoruz, teranedir terane, teranedir bu.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç ve 21 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3427) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 252) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 252 sıra sayılı ve (2/3427) esas numaralı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 6’ncı maddesiyle 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun değiştirilen 36’ncı maddesinin birinci fıkrasının (f) bendine eklenmesi öngörülen cümlelerin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Tanımlattırılmamış gebe hayvanlar, altı aylıktan küçük koyun ve keçiler ile bir yaşından küçük sığır cinsi hayvanlar nakil esnasında yakalanması durumunda kestirilmez, sahibinin bilgisi dahilinde karantina altına alınır. Karantinaya alınan hayvanlar sahibine iade edilir. Karantina ile ilgili hususlar Bakanlıkça belirlenir. Bu önlemler, insan, bitki ve hayvan sağlığı ile çevre için doğrudan ya da dolaylı herhangi bir olumsuz etkiye sebep olmayacak şekilde uygulanır. Bu iş ve işlemler için yapılacak tüm masraflar sahibi tarafından karşılanır. İmha ve itlaf halinde Bakanlıkça herhangi bir tazminat ödenmez.”

         Gökan Zeybek                           Hüseyin Yıldız                            Hasan Baltacı

             İstanbul                                      Aydın                                    Kastamonu

        İsmet Tokdemir                           Orhan Sarıbal                              Ulaş Karasu

               Hatay                                       Bursa                                        Sivas

                                                         Mürsel Alban

                                                              Muğla

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Bursa Milletvekili Sayın Orhan Sarıbal.

Buyurunuz Sayın Sarıbal. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Sayın Başkan, değerli emekçi arkadaşlar, değerli milletvekilleri; yine bir AKP enteresan düşüncesi. Çok merak ettim bu Komisyon ile bu maddenin ilişkisi nerededir diye. Herhâlde kaçak kesime giden hayvanların kamyonda taşınmasıyla bir alakası var, başka da bir alakası yok. (CHP sıralarından alkışlar) Kısaca şunu söylemek lazım: Kaçak hayvan kamyonda gidiyor, yakalanırsa kesime engel olacak; kuzularda ve keçilerde altı aydan daha küçük, büyükbaşta 1 yaştan daha küçük. Amaç: Et veriminin artmasını sağlamak.

Değerli milletvekili arkadaşlar, değerli iktidar yetkilileri; bir fotoğrafın bütününe baktığımızda tarımın ve hayvancılığın temel sorunlarını çözmeden çıkaracağınız kanunlarının mevcut sorunları çözebilme olanağının olmadığını aşağı yukarı hepinizin bildiğine inanıyorum. Şu sorulara cevap vermeden bu dengeyi, düzeni tutturma şansınız yok:

Bir: Neden besici, çiftçi hayvanının doğumunu görür, doğumu olur ama bunu resmî olarak kaydettirmez, küpe almaz? Bu sorunun cevabını lütfen kendinize sorun.

İki: Neden bu hayvanı büyütüp daha fazla para kazanmayı tercih etmez -size göre- bunu kaçak satar? Çok net, hayvancılığın en önemli gideri yemdir. Yemi iki alandan karşılarız: Bir, meralarımız; iki, fabrika yemi. Evet, Bakan bugün açıklama yapmış, diyor ki: “Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdık, en fazla büyükbaş hayvan 2020’de, tarihe geçtik.” Söyleyelim Bakana çünkü yeni, 2018’den sonra Bakan olduğu için eskiye dair bir bilgisinin olmadığı net. Sene 1980, 44 milyona yakın nüfus var, 88 milyon baş hayvan var yani 1 kişiye 2 baş hayvan düşüyor. Şu anda nüfus 84 milyon, mültecileri, turistleri ilave edin 90 milyon, eğer 1980’le karşılaştırırsak tam 160 milyon baş hayvan olması lazım. E, tabii, Bakan burada yaşamadığı için bundan doğru haberi yok.

Bir de “Rekor kırdık.” diyor. Söyleyeyim o kırdığı rekorları: İki yıldır dünya rekoru kırıyorsunuz, dünya rekoru. Buğdayda, pamukta, ayçiçeğinde dünya rekoru kırmaya devam ediyorsunuz. Rekorlar deyince üst üste, dünyada hiç olmayan rekorları kırıyorsunuz.

Diğer bir konu, gene bu maddeyle ilgili. Şunu söyleyelim: Sınırdaki kaçak hayvancılık işinde bu yasayı nasıl uygulayacaksınız? Trakya’da, ari bölgede hayvan geçişleri olduğunda bu yasayı nasıl uygulayacaksınız? Arabada yakaladığınız hayvanların sahibi kim? Tüccar mı, kasap mı, çiftçi mi? Sahibi nerede? Dolayısıyla, bütününe baktığımızda hayvancılığın sorununu çözmeden bu kanun maddesini sadece yazarsınız, ne et üretimini arttırırsınız ne başka bir şeyin.

Yine buradan Bakana bir gönderme yapalım. Diyor ki: “Hayvancılıkta şuraya geldik.” E, doğru; gelirsin kendine göre. Nasıl gelirsin? On yılda 8,5 milyar dolara küçükbaş, büyükbaş hayvan ithalatı yaparsın, 130 milyon ton yem ithalatı yaparsın çok istikrarlı bir şekilde; dünya rekorudur, bunu da bilin. 2002’de 146 milyon dönüm mera var, hâlâ 146 milyon dönüm mera; ne 1 metrekare azalma ne 1 metrekare fazlalık var. Bu da Tarım Bakanlığının, AKP iktidarının özel, tarihe yazacağı TÜİK rekorudur. Bu kadar istikrarlı, hiç değişmiyor ama, metrekare bile değişmiyor. Şimdi, böyle bakıldığında, hayvan ithal, 8,5 milyar dolar; yem ithal, 58 milyar dolar; Bakan çıkıyor “Ben hayvan sayısını artırarak cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdım.” diyor. E, doğru çünkü Bakanın Türkiye gerçeğinden kesinlikle ve kesinlikle haberinin olmadığını net bir şekilde söylemekte yarar var.

Bir başka temel meselede de açıkçası şunu söylemek lazım: Tarım Bakanı ve iktidar tamamen ithalat kaynakları üzerinden bir zenginleşme modeline doğru gidiyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sarıbal.

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Bugün Türkiye’de kişi başına 14 kilogram civarında et düşüyor fakat aslında, kişi başına 14 kilo kırmızı et herkes tarafından eşit tüketilmiyor. Bir eli yağda, bir eli balda olanlar 200-300 kilogram civarında kırmızı et tüketiyorlar ama öbür taraftan, yoksul halkın -ki toplumun çok büyük bir kısmı- eğer Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı olmasa sofrasına kırmızı et gelmeyecek. Belki çok sonra söyleyeceğimizi hemen baştan söyleyelim yani, hani, bu çok ironi bir sözdür ama kıymetlidir: Domuz eti yemekten korktuğunuz kadar halkın hakkını, emeğini yemekten korksaydınız Türkiye bugün bu hâllere gelmezdi. (CHP sıralarından alkışlar)

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim Başkanım.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesiyle eklenen cümlenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

“Tanımlattırılmamış gebe hayvanlar, altı aylıktan küçük koyun ve keçiler ile bir yaşından küçük sığır cinsi hayvanlar nakil esnasında yakalanması durumunda kestirilmez, sahibinin bilgisi dâhilinde karantina altına alınır. Karantina sürecinin detayları, karantina merkezlerinin muhteviyatı ve sair hususlar Bakanlıkça belirlenir. Bu önlemler, insan, bitki ve hayvan sağlığı ile çevre için doğrudan ya da dolaylı herhangi bir olumsuz etkiye sebep olmayacak şekilde uygulanır. Bu iş ve işlemler için yapılacak tüm masraflar sahibi tarafından karşılanır. İmha ve itlaf hâlinde Bakanlıkça herhangi bir tazminat ödenmez.”

   Mehmet Metanet Çulhaoğlu                  Ayhan Erel                          İmam Hüseyin Filiz

              Adana                                     Aksaray                                   Gaziantep

        Fahrettin Yokuş                        Zeki Hakan Sıdalı

              Konya                                      Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın İmam Hüseyin Filiz, Gaziantep Milletvekilimiz.

Buyurunuz Sayın Filiz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 252 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesiyle ilgili İYİ PARTİ Grubumuzun verdiği önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Ayrıca, tüm İslam âleminin Miraç Kandili’ni kutluyor, iyiliklere ve güzelliklere vesile olmasını diliyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle 5996 sayılı Kanun’un 36’ncı maddesinin (1)’inci fıkrasının (f) bendinde değişiklik yapılarak, özetle, nakil esnasında yakalanan gebe hayvanlar, 6 aydan küçük koyun ve keçiler ile 1 yaşından küçük sığır cinsi hayvanların kesime sevk edilmesi uygulamasına son verilerek sahibinin bilgisi dâhilinde karantinaya alınması amaçlanmaktadır. Bu değişiklik grubumuzca uygun bulunsa da karantinaya ilişkin hususların çerçevesinin teklifte yer almaması bir eksiklik olarak görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, hayvancılık sektörü için 2020 gerçekten zor bir yıl oldu. Sektörün ana girdisi olan yemde ham madde bakımından yüzde 50’den fazla dışa bağımlılık, dövizdeki artışlar, coronavirüsle gelen kısıtlamalar sebebiyle yem fiyatlarındaki artış yüzde 60’a ulaştı, çiğ süt maliyetinde ise yüzde 50 artış oldu ama çiğ süt referans fiyatı 11 Aralık 2020 tarihinde litre başına 2 lira 30 kuruştan 2 lira 80 kuruşa çıkarıldı yani çiğ süt fiyatının artışı yüzde 23 oranında kaldı. Daha önce litre başına 40 kuruş olarak belirlenen destekleme primi ise 30 kuruşa düşürüldü. Yem fiyatının yüksek, süt fiyatının düşük olması nedeniyle hayvancılığı sürdüremeyen üreticiler, ineklerini kesip ya sektörden çekildi ya da küçüldü. Besicilik yapanlar için de kolay bir yıl olmadı. Karkas etin maliyeti 39-40 lirayı bulurken üretici bu maliyetin ancak 5-6 lira eksiğine satabilmekte, bu da sektörden çekilmelere sebep olmaktadır. Hem et hem de sütte, üretici maliyetin altında ürün sattığı için para kazanamazken tüketici yüksek fiyata et ve süt ürünleri tüketmeye devam etti.

Cumhurbaşkanlığı yıllık programına göre, hayvancılık destekleme ödemelerinin artırılması gerekirken bu yıl 558 milyon azalarak 6 milyar 304 milyon liraya düşürülmesi sektörü olumsuz etkileyecektir. Bu sıkıntılara ilaveten, Suudi Arabistan’ın Türkiye'den kırmızı et ürünleri ile süt ithalatını 15 Kasım 2020 tarihinden itibaren askıya alması hayvancılık sektörüne ayrı bir darbe olmuştur.

Değerli milletvekilleri, besicinin en azından enflasyon oranından biraz daha fazla para kazanması lazım ki ayakta kalabilsin ve besicilik devam etsin. Tarım sektörünün tümünde yapılacak en büyük katkı, yem, gübre ve akaryakıtta KDV ve ÖTV’nin kaldırılması ya da düşürülmesi ve elektrikten TRT payının alınmaması olacaktır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, hayvancılıkta ithalattan kurtulmak için ithalat yaptıkça daha çok dışa bağımlı hâle geliyor. Damızlık düve, besilik dana, kasaplık sığır, karkas et, koyun, kuzu, keçi, saman, aşı, ilaç ve daha birçok ürün ithal ediliyor. 2010-2019 yılları arasında büyükbaş, küçükbaş ve et ithalatı toplam 8,5 milyar dolar olup bu para maalesef başka ülkelerin çiftçisine gitmiştir. Kısacası, Türkiye, tarımda sahip olduğu potansiyeli yeterince değerlendiremiyor, bu potansiyeli zenginliğe dönüştüremiyor. Çiftçi de tüketici de bu durumdan memnun değil, hayvancılık politikası maalesef iyi yönetilemiyor.

Bununla ilgili bir örnek vermek istiyorum. Devletin verdiği düşük faizli kredinin cazibesine ve çiftlik kurma furyasına kapılarak yatırım yapan, on iki yıldır bu sektörde olan bir vatandaşın yazdıklarını aktarmak istiyorum. Diyor ki: “Hayvancılığa başlayanların hemen hepsi benim gibi hiçbir deneyim ve tecrübeye sahip değillerdi. Tarım il müdürlüğünde veteriner hekimlerin meslekleri dışında evrak takip etmekle meşgul olduklarını gördüm. Herhangi bir sorunu çözecek, yönlendirecek kimse yoktu; sorduğumuzda da ‘Biz bilmiyoruz.’ cevabını aldık. Araştırmalar yaparken karşımıza çıkanlar, fikir almaya çalıştığımız kişiler, akademisyenler ve bu işlere daha önce başlayan çiftlik sahipleri bizi komisyon alabilecekleri, çiftlik malzemeleri satan veya yapan kişilere yönlendirdiler.” diye şikâyet ediyor. Bu, işlerin liyakatli ve ahlaklı kadrolara teslim edilmediğinin ibretlik bir örneğidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – İşi ehline vermeyerek bütün bu suistimallerden, devletin ve yetimin parasının çarçur edilmesinden Tarım ve Orman Bakanları ve diğer yetkililer de sorumludur diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin çerçeve hükmüne "birinci fıkrasının” ibaresinden sonra gelmek üzere "(e) bendinin birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, bende birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümleler eklenmiş,” ibaresinin ve işlenecek hükümler bölümünün başına aşağıdaki cümlelerin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"7 nci madde gereği Bakanlıkça belirlenen esaslara uygun olarak hayvanlarını tanımlatmayan, hayvanlarını kayıt altına aldırmayan ve gerekli bildirimlerde bulunmayan hayvan sahiplerine sığır cinsi hayvanlar için hayvan başına elli Türk Lirası, koyun ve keçi türü hayvanlar için hayvan başına beş Türk Lirası, diğer hayvan türleri için hayvan başına elli Türk Lirası, işletmelerini kayıt altına aldırmayan ve kayıt tutmayan hayvan sahiplerine işletme başına ikiyüz Türk Lirası idarî para cezası verilir.”

"Hayvanlar tanımlanarak karantina altına alınır. Karantina ile ilgili hususlar Bakanlıkça belirlenir. Hayvan sahiplerine bu fıkranın (f) bendi gereği ayrıca idari para cezası uygulanmaz.”

          Mehmet Muş                        Mehmet Doğan Kubat                        Erkan Akçay

             İstanbul                                    İstanbul                                     Manisa

       Ziya Altunyaldız                           Yunus Kılıç                           Hüseyin Şanverdi

              Konya                                        Kars                                        Hatay

       İbrahim Aydemir                            Necip Nasır                              Ahmet Aydın

             Erzurum                                      İzmir                                     Adıyaman

           İlyas Şeker                            Mustafa Açıkgöz

             Kocaeli                                    Nevşehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, 5996 sayılı Kanun’un 36’ncı maddesinin (1)’inci fıkrasının (e) bendi kapsamında işletme başına uygulanan idari para cezalarının hayvan başına uygulanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

   Mehmet Metanet Çulhaoğlu                 Ayhan Erel                              Feridun Bahşi

              Adana                                      Aksaray                                     Antalya

       Fahrettin Yokuş                       İmam Hüseyin Filiz                  Muhammet Naci Cinisli

              Konya                                    Gaziantep                                   Erzurum

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Erzurum Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinisli.

Buyurunuz Sayın Cinisli. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. Mübarek Miraç Gecesi’nin milletimize ve bütün âlemlere hayırlar getirmesini yüce Allah’tan niyaz ederim.

AK PARTİ siyasi karar vericileri bir tespitimi doğrulamak için maalesef çaba sarf ediyorlar âdeta. Bu da AK PARTİ’nin elitist bir yapıya dönüştüğü… Yetmiş yıldır milliyetçi ve demokrat çevrelerin hak için, adalet için, millet için verdiği demokrasi mücadelemizin sonucu böyle olmamalıydı. Tekrar geriye dönüp sil baştan aynı mücadeleyi vermek mecburiyetinde kalacağımızı nereden bilecektik. Evet, elitist AK PARTİ, Meclise yeni getirdikleri torba kanun teklifiyle yine kendi üst zümresinin çıkarlarının takip edilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisini alet etme girişiminde, üstelik ülkemiz ekonomik ve sosyal kriz içerisindeyken, pandemiyle birlikte daha çok hissedilen bu ekonomik ve sosyal yıkımda esnaf, çiftçi, memur, sanayici, gençler ve pek çok kesim Meclisimizden destek bekliyorlarken. İYİ PARTİ’nin millet iktidarında torba kanun ciddiyetsizliğini geride bırakıp milletimizin meselelerine planlı ve yapısal çözümler bulan, Meclisimize yakışan kod kanun uygulamalarına geçeceğiz inşallah.

Görüştüğümüz teklifle Karayolları Genel Müdürlüğünün kefil olduğu kamu-özel iş birliği projelerine Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının da kefil olması isteniyor. Düzenlemeyle geri ödeme garantisi verilen krediler için bir devlet kurumumuzun yabancılarca yeterli görülmemesi ülkemizin itibarının AK PARTİ tarafından nerelere sürüklendiğinin itirafı olmuş. Ek garanti talebi pervasızlığına cüret edebilmesi devlet ciddiyetinden ne kadar uzak bir Hükûmete sahip olduğumuzun çok açık kanıtı. Bugüne kadar birçok şirketin 127 milyar lira borcunu üstlenmek zorunda kalan hazineye, 50 milyar liralık yeni bir yük daha getiriliyor. Diğer yandan, iktidarın vatandaşlarımıza pandemi nedeniyle verdiği desteklerin toplamının 53 milyar lira olduğu söyleniyor. KÖİ projelerini gerçekleştiren malum çevrelerden üstlenilen borçlar ise 177 milyar lira.

İYİ PARTİ olarak, milletimizin hazinesini yağmalayan bu bezirgân saltanata son verip milletimizin devletiyle kucaklaşmasını yeniden sağlayacağız. Milletimiz devletine güvenecek, yanında hissedecek. Aziz milletimiz giderek fakirleşiyor. Türkiye, her gün potansiyelini gerçekleştirmekten, dünyayla rekabetten uzaklaşıyor.

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Yakında Kandil’e çıkarsın!

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Sen mi söylüyorsun bunu? Bunu söyleyecek en son insanlardan birisin.

Aziz milletimiz her şeyin farkında. Her hafta gezdiğimiz Anadolu şehirlerinde insanımızın bize, İYİ PARTİ’lilere aktardıkları artık şikâyeti aşmış, feryada ulaşmış durumda.

İYİ PARTİ olarak, kurulduğumuz günden beri, sürdürülebilir bir kalkınmanın ancak üretimle, teknolojiyle, adaletle, istihdam oluşmasıyla sağlanacağını ifade ediyoruz. İYİ PARTİ, milliyetçi, demokrat ve kalkınmacı bir partidir. Kalkınmacı politikalardan ne amaçladığımızı dikkatlerinize sunmak isterim. Bizler büyüme ile kalkınma arasındaki farktan ne anlıyoruz? Kalkınma, gelir dağılımı bozukluğunun düzelmesi, işsizliğin, fakirliğin azalması, yalnızca sermayedarların ve yüzde 20’lik üst gelir grubunun değil, geri kalan yüzde 80’in de yani maaş ve yevmiyeyle çalışan tüm kesimlerin ekonomik büyümeden ve refahtan pay alması demek. Geçinme Endeksi, mutluluk ve gelecekten beklenti istatistikleri hep kalkınmayı ölçer. Topyekûn nüfusumuzu olumlu etkileyen büyüme değil, kalkınmadır. Büyüme, sayı ölçer, kalkınma ise nitelik ve yaşam kalitesi ölçer.

İYİ PARTİ olarak bizler, kalkınmacı politikaları takip ederek büyüme arzusundayız. Kalkınma olmadan sadece büyüme rakamlarının artması, küçük bir zümreye ve yabancı yatırımcıya yarar; ülkemizi tüketim toplumu hâline getirir. Tüketim toplumu olduktan sonra ise vahşi düzenin ağır koşulları çevremizi sarmış olur, ekonomik çöküntü kaçınılmaz olur. Allah korusun, arkasından da yabancının ülkemizden siyasi taviz beklentileri başlar. KÖİ projelerini gerçekleştiren malum çevreler, bu sorumluluk ve bilinçten uzaklar. Milletimizin ödediği vergilerle gelir elde eden hazinenin, bu projelerin verildiği şirketlere kaynaklarını aktarması millî bir anlayış değildir. Devlet, vatandaş adına düzenleyici ve kalkınmacı olmak durumundadır. Maliyetlerin altında ezilen, tarlasını ekemeyen, süremeyen, borcu her geçen gün çığ gibi artan, haciz gelmesin diye traktörünü satan çiftçilerimiz bu yüzden kalkınamıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Teşekkür ederim.

AK PARTİ devrinde Türkiye rekor kırarak yedi yıl üst üste küçülürken 2020 yılında dolar bazında yüzde 6 küçüldü. Bu durumda bile “Türkiye yüzde 1,8 büyüdü.” haberleri, AK PARTİ iktidarının Türk milletine kalkınmayı, zenginliği değil, siyaseten yararlanıp yönetmek istediği fakirliği layık görmesinin bir belirtisi. Üstelik bu tür haberler esnafımızda, sanayicimizde, çiftçimizde, gencimizde artık karşılık da bulmuyor. İşsizlik artıyor, esnafımız siftah yapamadığı için kapısına kilit vuruyor. Mübarek gecede bu eleştirileri yapmak istemezdim.

Sözlerimin sonunda, iktidarın, aziz milletimizin feryatlarına kulak vermesini tavsiye ederim; kalan ömründe bir nebze de olsa milletimiz için çalışmasını, en azından milletimizin gönlünde hoş bir seda bırakmasını dilerim.

Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 252 sıra sayılı ve (2/3427) esas numaralı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 7’nci maddesiyle 6461 sayılı Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkında Kanun’un geçici 3’üncü maddesine eklenen (4)’üncü fıkradaki “on yıla” ibaresinin “bir yıla” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Gökan Zeybek                           Hüseyin Yıldız                            Hasan Baltacı

             İstanbul                                      Aydın                                    Kastamonu

          Ulaş Karasu                              Mürsel Alban                            İsmet Tokdemir

               Sivas                                       Muğla                                       Hatay

                                                      Mustafa Adıgüzel

                                                              Ordu

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Ordu Milletvekili Sayın Mustafa Adıgüzel.

Buyurunuz Sayın Adıgüzel. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Değerli arkadaşlarım, Karadeniz’de Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize ve Artvin’den oluşan sahil şeridinde il merkezlerinden hariç 32 ilçe var. Bu ilçelerden bazılarının nüfusu 100 binin üzerinde. Toplam bu 6 ilde 4 milyon nüfus var. Burada metrekareye, kilometrekareye düşen insan sayısı Türkiye ortalamasından çok daha yüksek. Ayrıca, bölgede yaşayan nüfusun 2 katı da bu bölge dışında var. Bunlar bazen, dönem dönem bu nüfusa eklenerek ulaşıma da ilave yoğunluklar getirmektedir. Karadeniz’in coğrafi özellikleri nedeniyle çoğunluğu dolgu olan mevcut sahil yolundan başka bir kara yolu yoktur. Bırakın yeni bir yol açmayı, her yöne 2 şerit olan bu yola ilave bir şerit yapmak bile mümkün değildir. Dolayısıyla, bizim, buraya alternatif ulaşım araçları sağlamamız lazım. Bu nedenle Samsun-Sarp demir yolu hattı Karadeniz illerimiz için kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.

Karadeniz Bölgesi, doğa, gastronomi, yayla ve kayak turizmi için de gelecek vadediyor, Gürcistan üzerinden yurt dışı bağlantısı da var. Hâl böyleyken ve daha önce bütün siyasi partiler bu sözü vermişken bir de duyduk ki yine Karadenizli olan Ulaştırma Bakanı bu projeyi iptal etmiş. Soruyoruz: Neden iptal ettiniz? Cevap yok. Yani bölge halkı bu sorunun cevabını bekliyor. Güzergâh değiştiyse başka bir güzergâhın bu yoğun nüfusu olan ve ulaşım sorunu olan bölgeye katkısı nedir? İnsanlar bu sahil şeridinde ve nüfus bu sahil şeridinde olduğu için başka bir alternatif neden düşünülmüştür? Ayrıca, Karadeniz’de Samsun’dan Artvin’e kadar bütün iller birbirine akrabadır. Yani buradaki illerin nüfuslarının tamamı o diğer illerden oluşmaktadır. Trabzon ya da Rize’ye gidecek bir tren yolcularının Ordu’dan, Samsun’dan, Giresun’dan olma ihtimali çok çok yüksektir; tersi de doğrudur, doğudan batıya aynı şekilde. Yani siz dağlardan taşlardan Trabzon’a ne taşıyacaksınız, merak ediyorum.

Ayrıca, bu demir yolu hattının turizme katkısı da olacaksa Karadeniz sahillerinde olacak kruvaziyer limanlarına da bağlantı noktası oluşturacağı için bu hattın önemi çok büyüktür.

Bu işe biz siyaset üstü bakıyoruz. O yüzden, ben, Giresun ve Ordu’nun AK PARTİ milletvekillerini ve Demokrat Parti Ordu Milletvekilini de aradım, bütün milletvekilleri bir araya gelerek bir ortak aklı oluşturmak üzere çalışmaya karar verdik. Cumhuriyetimizle birlikte yurdumuzu demir ağlarla ördük ancak Karadeniz bundan nasibini alamamıştır. Bu nedenle, Samsun-Sarp demir yolu, cumhuriyetimizin Karadeniz’e bir borcudur.

Burada pandemiyle ilgili de iki soruyu sormak ve cevabını aramak istiyoruz: Türkiye’de artan vaka sayıları ve aşı. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre şu anda Türkiye dünyada en çok salgının görüldüğü 10 ülke arasında fakat diğerlerinden bir farkımız var, her yerde marttan sonra doğal seyir olarak vakalar azalırken bir tek Türkiye’de artıyor yani bunun nedenlerini araştırmamız lazım. Biz sürekli söyleyip haklı çıkmaktan bıktık fakat siz sürekli toplumu aldatmaktan bıkmadınız. Burada aynı zamanda bir hekim olarak uyarıyorum: İlave önlemler almazsanız, on dört gün tam kapatma yapmazsanız bu doğal seyirle yaz ve bahar için bir miktar düştükten sonra önümüzdeki sonbahar ayında çok büyük bir felaketle karşı karşıya kalacağız. Bu bahar, yaz aylarındaki salgının seyrindeki doğal azalmayı, günü kurtarmak yerine bu salgını bitirmeye kullanalım diyorum. Virüs bile alınan önlemlerden kaçmak ve yaşamak için mutasyon geçiriyor fakat siz hâlâ bir yıl önce kaldığınız yerde devam ediyorsunuz. Bir yıl önce aşı yoktu, şimdi dünya aşıyı buldu, bizde yine yok. Biraz önce burada arkadaşlar söylediler “turizmcilere aşı” “eğitimcilere aşı” diye. Sorun ne biliyor musunuz? Çünkü aşı yok. Yani bu ülkeye 170 milyon doz aşı gerekirken siz 50 milyon, sonra bir 5 milyon daha… Fakat elimizde hâlâ bir şey yok ve yine söylüyoruz, aşı geçtikçe, süre uzadıkça virüs de sürekli mutasyon geçirdiği için bu mevcut aşının da buna etkisi olmayacak. Bakana soruyoruz “Aşı nerede?” diye. Diyor ki: “İşte, Çin şuna verdi, o ele verdi, el yele verdi.” Yani nerede olduğu belli değil. Hani bir tekerleme vardı “Komşu, komşu, hu, aşı geldi mi?” “Gelmedi, gelmedi.” İşte, sonra “Dağa çıktı, çaydan geçti…” Böyle olur mu arkadaşlar? Bir de ne dedi? “Ticari sır.” Sen Ticaret Bakanı mısın, Sağlık Bakanı mısın? O yüzden, bırakın bu işleri. Biz çok net bir soru soruyoruz: Aşı nerede, aşı? Bu soruyu soruyoruz. Gerçi ben pandemiyle ilgili bu Sağlık Bakanına 27 soru önergesiyle 127 soru sordum, 1 tanesine bile cevap gelmez mi arkadaşlar, 127 sorunun 1’ine bile cevap gelmedi. Başka bir dil mi konuşuyoruz, bilmiyorum, kendimizi mi anlatamıyoruz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Mesela “aşı” diyoruz, millet bu aşıyı merak ediyor. O yüzden ben getirdim, göstereceğim, millet bulamıyor, bari görsün. Arkadaşlar, aşı şu oluyor işte, siz milleti buna mahkûm ettiniz, aşı işte bu. Ben şimdi soruyorum: Bu aşı nerede? Sağlık Bakanına soruyorum: Bu aşı nerede? (AK PARTİ sıralarından “İşte!” sesleri)

Bu, boş arkadaşlar.

Şimdi, insanlar bekliyor, “Gelsin aşı, aşımız olsun.” Sağlık çalışanları bekliyor, “Geleceğiz, yapacağız.” Fakat aşı yok. Biz o yüzden başka soruları sormuyoruz, biz şunu soruyoruz: Milleti bu aşıdan bile mahrum ettiniz. İnsanların anayasal hakkı var, sağlık hakkı var, bundan bile mahrum ettiniz. O yüzden, her şey var, un var, yağ var, şeker var; ne yok? Aşı yok.

Teşekkür ediyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinde geçen “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Kemal Peköz                           Hüseyin Kaçmaz                           İmam Taşçıer

               Adana                                      Şırnak                                    Diyarbakır

           Hüda Kaya                              Kemal Bülbül

             İstanbul                                    Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Antalya Milletvekili Sayın Kemal Bülbül.

Buyurunuz Sayın Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli Genel Kurul üyeleri; herkese iyi akşamlar.

Ben Birleşik Taşımacılık Sendikası üyelerinin, mevcut TCDD iş kolunda örgütlü olan Birleşik Taşımacılık Sendikası üyelerinin karşı karşıya kaldığı… Sendika üyesi ve İzmir TCDD 3’üncü Bölge Müdürlüğü Trafik ve İstasyon Servis Müdürlüğünde Müdür Yardımcısı olarak görev yapan Ünal Karadağ 10 Şubat 2020 tarihinde hiçbir gösterilmeden Malatya’ya sürgün edildi. Bu yetmedi, Covid-19 pandemisi nedeniyle il dışına çıkma yasağının olduğu günlerde bile çalışanlarını sürgün ederek ilişkilerinin kesilmesi bir hukuksuzluk iken aralarında kanser hastası olmasına rağmen yine, engelli çocuğu olan, eşi kronik hasta olan ve Diyarbakır’dan Malatya’ya sürgün edilen çalışan var. Zonguldak Çaycuma Gar Şefliğinde çalışmakta iken Sivas Demirdağ Gar Şefliğine sürgün edilen çalışan var ve bu sürgün edilen çalışanların listesi oldukça uzayıp gidiyor. BTS bu iş kolunda örgütlü olmasına rağmen, burada tamamen uzman olmasına rağmen bunların fikirlerinden, bunların deneyimlerinden yararlanılacağına ne yapılıyor? Bunlar sürgün ediliyor. Neden? Çünkü düşünceleri farklı, çünkü sendikal örgütlenme peşindeler, çünkü hak iddia ediyorlar, çünkü KESK’e bağlılar.

Evet, bu gece Miraç Kandili. “Kandil geceleri kandil oluruz/Kandilin içinde fitil oluruz/Hakk’ı göstermeye delil oluruz/Fakat kör olanlar görmez bu hâli.” Böyle demiş Şahkulu Sultan Dergâhında Hilmi Dedebaba’dan irşat olan mürşidi kâmil Edib Harabi, çok güzel demiş. Şimdi tam bu kandili kudretin yaşandığı günlerde hakkı, hakikati, adaleti, eşitliği, özgürlüğü, hukuku, Anayasa’yı, insanlığı ve ahlakı ayaklar altına alarak televizyon kanallarından bize hakaret eden, tehdit eden, ağzı gayya kuyusundan farksız olanlara söyleyeceğimiz bir sözümüz var, biz daha önce de bu kürsüden söyledik: Korkuyu Kerbela’da bıraktık geldik.

İFFET POLAT (İstanbul) – Hani hümanizm, hani insan sevgisi?

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – İnsan sevgisini anlatıyorum, insan olanlar anlarlar.

Biz, canı canana, cismi ihvana kurban edip geldik bu meydana, canı canana, cismi ihvana kurban edip geldik bu meydana. Bunu söylerken böyle “Allah, Allah!” dedirtiriz ha, o kadar etkilidir yani.

Şimdi, bu hâle, bu kemâlâta, bu adalet, bu toplumsal barış istemine tehditle, şantajla, küfürle, hakaretle, ahlaksızlıkla yaklaşanların bu mübarek gecedeki adı iblistir, bu mübarek gecedeki adı zebanidir, bu mübarek gecedeki adı kerberostur; başka bir tarifi yoktur bunun. Varsa irfanınız çıkalım meydana, nasıl dilinize kırk düğüm attığımızı göreceksiniz, o diliniz dönmeyecek çünkü diliniz ve ifadeniz… O televizyon kanallarından ha bire hakaret ve tehdit edenler, Selahattin Demirtaş arkadaşımızın o pirüpak, niyaz edilesi annesine hakaret ve küfür edenler, eşlerine küfür edenler, bizi tehdit edenler, bir kere daha söylüyorum: Bilesiniz, burası siyaset meydanı değil, burası hakikat meydanıdır ve biz canı canana, cismi ihvana kurban edip geldik bu meydana. Yüreğiniz varsa, yetiyorsa yüreğiniz, ilminiz irfanınız, edebiniz erkânınız varsa buyurun meydanlara, televizyonlara tartışalım. Öyle devleti arkanıza alıp da güvenlik güçlerini arkanıza alıp da polisi, jandarmayı arkanıza alıp da oradan aldığınız güçle siyaset yapmak tam da beceriksizliktir.

SALİH CORA (Trabzon) – Biz milleti arkamıza alıyoruz.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Hiç laf atma, dediğimi yapıyorsun. Zıplama yerinden, hakikati dinle.

MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Sana göre hakikat, sana göre hakikat!

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Evet, burası hakikat meydanıdır, burası er meydanıdır, burası adalet meydanıdır. Adaleti ve hakikati berbat edenlerden öğrenecek siyasetimiz yoktur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Herkes dilini düzeltecek, herkes edep erkân, ilim irfan sahibi olacak. Herkes hakikatle, adaletle siyaset yapmasını öğrenecek.

MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Siz de dâhil, siz de dâhil.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Bu mübarek gecenin gereği budur. Biz bunu söylüyoruz. Biz bu ülkede barışın, adaletin, eşitliğin, özgürlüğün garantisiyiz; siz de bunu çok iyi biliyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Öyle zıplamayacaksın yerinden. İlmin irfanın yetiyorsa gelip aynı dille buradan cevap vereceksin ama yok.

MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Sana göre yok, sana göre yok!

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Bana göre değil, halka göre yok.

MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Hangi halka göre?

BAŞKAN – Selamlayın Sayın Bülbül.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Bana göre değil, hakikate göre yok; bana göre değil, adalete göre yok; bana göre değil, mevcut yürürlükteki yasalara göre de siyasi edep tükenmiş, saldırı, küfür, hakaret başlamış.

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Önce aynaya bak, aynaya!

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Buna karşı…

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Konuşmana dikkat et!

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Konuşmama gayet dikkat ediyorum.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Siyasi ahlakı senden öğrenecek hâlimiz yok, siyasi edebi senden öğrenecek hâlimiz yok!

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - İlimle, irfanla, edeple, erkânla konuşuyorum, ahlakla konuşuyorum. Edebi, ilmi, irfanı olanlar buna cevap verirler.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Çok konuşma orada!

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Konuşma, sus oturduğun yerde!

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Sen konuşma, sus orada!

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Siyasi edebi öğrenmemişsin! Ayıp!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

63.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Kemal Bey burada sürekli ilim, irfan, edepten bahseder fakat konuşması tepeden tırnağa kibir; tevazudan bahseder fakat sesinin gürültüsünden, yüzünün kızarmasından, o bağırmaktan ne tevazu var ne kemâlât var ne siyasi edep var ne siyasi ahlak var. Şimdi, hepsinden bahsediyor ama kendisinde hiçbiri yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bakın şu kürsüdeki bütün konuşmalarını çıkarın, hangi maddeyle alakalı -birçok madde var içinde- konuşma aldıysa onları da yan yana koyun, hiçbir alakası yok. Kemâlâttan, irfandan, bilgelikten bahseder. Bilge bir insan bir milletvekiline “Otur oturduğun yerde, bilgisizsiniz siz, cahilsiniz siz…” Ey, heyhat bu ne kadar bilgili bir adammış, herkes cahil, bir tek Kemal Bülbül bilgili!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın efendim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Aslında, kendi sirkatini söyledi kürsüde, kendisini tarif etti. Ne kemalliği var ne de bülbüllüğü! Hiç soyadına yakışır bir konuşma da yapmadı.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Kem âlâtlı, kem âlâtlı!

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bülbül gibi konuşsa daha iyi anlayacağız kendisini. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bülbül gibi değil de daha farklı konuşuyor kendileri. (AK PARTİ sıralarından “siyasi ahlak yoksulu” sesi)

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Sayın Başkan “siyasi ahlak yoksulu” kavramı söz kullanmamı gerektiren bir şeydir. Sataşmadır, söz istiyorum.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Biz cahiliz, anlamayız!

BAŞKAN – Evet, Sayın Bülbül hepimizi yanıltacak göreceksiniz.

Buyurunuz Sayın Bülbül.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Biz bildiğimizin âlimi, bilmediğimizin talibiyiz. Bildiğimizi irfanla söyler, bilmediğimizi edeple dinleriz. Cismimiz gül, dilimiz bülbüldür, eyvallah. Buna tanıksınız, bu kibir değildir, bu var olan bir hakikati ifade etmektir; birincisi bu.

İkincisi; bakınız, ben televizyon ekranlarında güya profesör… Hani halk arasında bir laf var, diyor: “Paçasından herle akar, başına reyhan sokar.” Onlar var ya, işte o türleri gidip orada her türlü hakareti yapıyorlar, sizin siyasi edeple onlara “Bunu yapmayın.” demeniz gerekirken siz de onlara ortak oluyorsunuz. Tabii ki buna cevap vereceğiz, tabii ki buna karşı düşüncelerimizi ifade edeceğiz. Biz burada siyaset de yapıyoruz, hakikat de yapıyoruz. Dolayısıyla söylediğimiz sözler üzerinden, ismimiz, soy adımız üzerinden bazı tahkir sözler kullanıp da burada kendince egemenlik sağlamaya çalışmak bir siyaset değildir.

Bulunduğunuz yerin olanaklarını kullanarak değil, kendi siyasi becerilerinizi, yeteneklerinizi kullanarak bunu yapmanız lazım Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bir şey kullandığım yok, mikrofon var.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Dolayısıyla, asıl olan şey mademki siyasi tartışma ise, aslı olan şey mademki müzakere ise bunu siyaset diliyle, hakikat diliyle, adalet diliyle, hukuk diliyle yapmak lazım.

Ben konuşurken kızarabilirim. Kızarmışlığımız, yüzümüzün kızarması yüz kızartıcı bir şey yaptığımızdan değil, eyvallah, Kızılbaşlığımızdandır, biz de onu kabul ediyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bülbül.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, uzatmak istemiyorum, kısa bir şey…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Muş…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

64.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kemal Bey bana şunu söylüyor: “Arkanızda…” Ne aldıysak arkamıza… Arkamızda işte arkadaşlarımız var, milletimiz var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bir de önümde bir mikrofon var. Eşit şartlardayız burada. Biz fikirlerimizi yarıştırıyoruz Kemal Bey, başka bir şey yok. Bakın, bende de 1 mikrofon var, hatta sizde 2 tane var. Bak, ben 1 taneyle konuşuyorum.

Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, bir cümle.

BAŞKAN – Sayın Özel.

65.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, isim ve soyisimle milletvekili eleştirme hatasına kendisinin de düştüğüne, AK PARTİ’li eski Başkan Vekili Sadık Yakut’un uyarılarıyla bunu bir daha yapmadığına, yoksa sonunun gelmeyeceğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, Mecliste bazen bizim de tarafı olduğumuz durumlarda, iki taraf arasında geçen bazı şeyler ıskalanıyor. Bizim bu komşuluk ilişkisinden, iki tarafın arasında oturan komşu grup ilişkisinden bir şeyi hatırlatayım, itiraf da edeyim. 2012 yılı falandı, isimle ve soy isimle milletvekilini eleştirme hatasına ben de düşmüştüm. Sonra Parlamentoda bizden çok tecrübeli, AK PARTİ'li bir Meclis Başkan Vekili bana münasip dille buna bir başlarsak sonunun gelmeyeceğini arka tarafta söylemişti. O gün bu gün kimsenin ismiyle ve özellikle soy ismiyle… Çünkü neler olur düşünün yani. Hani “Bülbül değilsin”i öyle bir tutar ki… Örneğin, İçişleri Bakanının soy ismiyle ilgili bunu söylerler, karışır burası. O yüzden ben o günden beri hiç yapmadım. Grubumuzda da kimseye yapmasını önermeyiz. İlk toplantılarımızda -elbette laf atılır, şu olur ama- milletvekillerinin ismiyle, soy ismiyle böyle cümleler kurmayalım diye ilk baştaki oryantasyon toplantılarında dile getiririz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ben, iki tarafın komşusu ve komşuluk hukukuna dayanarak, AK PARTİ'li Meclis Başkan Vekilinden, Sadık Yakut’tan aldığım bir tembihi o günden beri tutmuş ve hiç zararını görmemiş birisi olarak -Sadık Yakut’u da selamlayarak- hatırlatmak isterim.

Teşekkür ederim.(CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – “Eşin var, âşiyanın var, baharın var ki beklerdin./ Kıyametler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?” (AK PARTİ, CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Başkanım, ben vazgeçiyorum.

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Nazire edelim ama.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Tamam, yeter da!

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç ve 21 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3427) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 252) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 7’nci madde kabul edilmiştir.

8’inci maddeyle ilgili 2 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 252 sıra sayılı ve (2/3427) esas numaralı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 8'inci maddesiyle 6461 sayılı Kanunun 4'üncü geçici maddesine eklenen 3'üncü fıkradaki "on yıla" ibaresinin "bir yıla" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 1/3/2021

        Gökan Zeybek                          Hüseyin Yıldız                          Hasan Baltacı

             İstanbul                                     Aydın                                   Kastamonu

          Ulaş Karasu                             Mürsel Alban                           İsmet Tokdemir

              Sivas                                       Muğla                                       Hatay

                                                      Ali Fazıl Kasap

                                                            Kütahya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, Kütahya Milletvekili Sayın Ali Fazıl Kasap.

Buyurunuz Sayın Kasap. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Miraç Kandili’miz hepimiz için kutlu olsun. Barış, huzur, mutluluk, kardeşlik ve aydınlanma getirmesi dilek, temenni ve dualarıyla hepinizin kandilini kutluyorum.

Türkiye'nin gerçek gündemi, bu 8’inci maddede yer alan şeyler olmamalıydı. On yıl daha Cumhurbaşkanlığının yetkilendirilmesi vesaire bunlar çok yersiz, zamansız ve uzun vadeyi, geleceği öngörmeyen şeylerdi. Bakın, değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bugün Allah’ın lütfu, işte, 10 Mart 2020’de Dünya Bankası bir şey yayınlıyor kamu-özel iş birliği kapsamında yapılan yerlerle ilgili. Aynı gün yine 10 Martta Uluslararası Ticaret Örgütü, Ticaret Odası bir şey yayınlıyor, diyor ki: “Kamu-özel iş birliğiyle yapılmış olan yatırımlarla ilgili ‘clause’ -İngilizcesi, ticari terminolojide- anlaşmaya taraf olan ülkenin gerektiğinde gümrük tarifeleri ve diğer ödünlerini uygulamama hakkı doğar ve bunun uygulanması gerekiyor.” Aynı Ticaret Örgütü diyor ki: “Sebepsiz zenginleşme, sözleşmenin sonlandırılması, geçici olarak askıya alınması ve zararın azaltılması konusunda tedbirler alınır.” Ve burada “Mücbir sebep” diye, İngilizcesini yine söylemek istiyorum “Act of God” “Allah’ın işi” diyor ama siz burada kul işi karıştırıyorsunuz, bunun Allah’la falan alakası yok. Birilerinin menfaati için Türkiye'yi heder ediyorsunuz.

Beka sorunu sizsiniz değerli arkadaşlar. Neden? Bu sene için 2020’de garanti ödemelerine ödenen para, meblağ; döviz kurundan sonra 18 milyar lira, gelecek sene için 31 milyar lira, 2022 projeksiyonu 37 milyar lira, 2023 40 milyar lira. Projeksiyon bu şekilde giderse Türkiye'nin 2023’teki bütçe açığı, 500 milyar TL olacak. Siz ne yapıyorsunuz? Bu kamu-özel iş birliği için tüm dünya Mersin’e giderken siz tersine gidiyorsunuz. “Eller gider Ay’a, biz kaldık yaya.” mantığıyla gidiyorsunuz ve bakın, kamu-özel iş birliğiyle ilgili mevzuatın 59’uncu maddesi diyor ki: Mücbir sebep. Mücbir sebepler arasında salgın hastalık var. Siz bununla ilgili hiçbir tedbir almıyorsunuz ve bugün getirmiş olduğunuz 2’nci maddeyle, ne acelesi varsa, Türkiye’nin gerçek gündemi açlıkken, işsizlikken, esnafın perişanlığıyken, aşıları temin edilememişken siz birkaç müteahhidi daha zengin etmek için, birkaç yandaşı daha zengin etmek için acelesi olmayan, feshedilmesi gereken, sözleşmeleri ve ihaleleri yapılmış olsa da feshetme hakkınız bulunan o yükümlülükleri iptal etme şansınız varken ve tüm kamu-özel iş birliğiyle yapılmış olan yatırımlarda gereken yaptırımları uygulama şansı varken Türkiye’nin, tam tersine 20-30 milyar TL daha zarar etmesine sebep oluyorsunuz. Beka sorunu, gerçek anlamda burada sizsiniz.

Beka için hiçbir şey yapmadığınız gibi yaptığınız farklı bir şey var. Bakın, bu köprüler. Bir tanesi yüzde 99,6 hata yapılan köprü, havalimanı. Bu hataların üzerine bir şey daha ekliyorsunuz. Ne kadar acıdır ki Kuzey Marmara Otoyolu ve üçüncü köprüden geçen ambulanslara, itfaiye araçlarına ceza yazıyorsunuz, icraya veriyorsunuz. Kütahya’dan kalkan 2 tane ambulans, coronalı hasta taşıyor Başakşehir Hastanesine ve ambulans şoförlerine olaydan bir ay sonra icra takibi geliyor. Ya, burada, devletin haklarını korumak için, halkın haklarını korumak için varız değil mi sayın milletvekilleri? Ve burada bir ambulansın geçişi için dahi siz ücret talep ediyorsunuz ve bunu sözleşmeye koymuyorsunuz. Siz kimin bekası için buradasınız, biz kimin bekası için buradayız?

Hepinize teşekkür ediyorum.

Tekrar, kandiliniz kutlu olsun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinde geçen “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Kemal Peköz                             İmam Taşçıer                               Hüda Kaya

              Adana                                    Diyarbakır                                   İstanbul

         Kemal Bülbül                           Hüseyin Kaçmaz                       Dilşat Canbaz Kaya

             Antalya                                     Şırnak                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Dilşat Canbaz Kaya.

Buyurunuz Sayın Kaya. (HDP sıralarından alkışlar)

DİLŞAT CANBAZ KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen değerli halkımız; 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle, direnen ve mücadele eden tüm emekçi kadınları saygıyla selamlıyorum. Hapishanelerde haksız ve hukuksuz yere tutsak olan devrimci ve yurtsever tüm kadın arkadaşlarımızın da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlarım.

Bu hafta 8 Martı geride bıraktık ama kadın cinayetlerini, nefret söylemlerini, şiddeti, tacizi, erkek iktidarının, erkek adaletinin vahim sonuçlarını, maalesef, yine geride bırakamadık. 2021’in ilk altmış beş gününde 67 kadın, erkekler tarafından katledildi. Her gün bir yenisi eklenen bu katliamların en büyük sorumlusu, nefretin dilini kullanan, her fırsatta ötekileştiren iktidardır; her kadın cinayetinden sonra “Cezasız bırakmayacağız.” deyip ilk fırsatta serbest bırakılan erkek adaletinizdir.

Değerli arkadaşlar, iktidar, geçtiğimiz günlerde İnsan Hakları Eylem Planı açıkladı. Bunu açıklarken, on dokuz yıldır iktidarda sanki siz değilmişsiniz gibi bireyin ve toplumun özgürlüğünden bahsediyorsunuz. Oysaki “İstanbul Sözleşmesi’ni kaldıracağız.” diyen zihniyet ile İnsan Hakları Eylem Planı’nı açıklayan zihniyet aynıdır ama artık coğrafyamız halkları bunlara inanmıyor, sizin samimiyetsizliklerinizi görüyor.

Siz, 8 Martta “Kadın en yücedir.” deyip mahpus kadınlara “Talimatla çocuk doğuruyor.” diyebilecek kadar düştünüz. “İnsan Hakları Eylem Planı açıklıyoruz.” deyip ertesi gün LGBTİ+ bireylere her türlü nefret söylemini kustunuz, şiddeti, hedef göstermeyi yaptınız. Siz, 8 Martta, LGBTİ söylemi olan pankartları yasakladınız, yetmedi gökkuşağına bile tahammül edemediniz. Siz, 8 Martta bile böyle bir günde, İstanbul’da hukuka aykırı, darbedilerek kadınlara, LGBTİ bireylere gözaltılar yaptınız. Eğer ki karşımızda insan haklarına sahiden önem veren bir iktidar olsaydı Adalet Bakanı, koltuğunda bir dakika bile oturamazdı ama erkek adalet olunca kadına yapılan her türlü şiddet, doğrudan iktidar eliyle meşrulaştırılıyor. Bu yüzden, sizin açıkladığınız İnsan Hakları Eylem Planı’nızın kadınların gözünde hiçbir kıymetiharbiyesi yoktur. Çünkü iktidar olarak siz, barış ve özgürlük mücadelesi veren anneleri, 71 yaşındaki Hatun Aslan’ı ve 79 yaşındaki Meryem Soylu’yu evlerine baskın yapıp tutuklayacak kadar zalimleştiniz.

Samsun’da sokak ortasında beş yaşındaki kızının gözü önünde bir kadın öldürülesiye darbediliyor, 92 yaşında bir kadın tecavüze uğrayıp katlediliyor ve bir AKP’li kadın milletvekili ise “Kadın ölümleri abartılıyor, aslında erkekler daha çok öldürülüyor.” şeklinde bir açıklama yapıyor. Dün, buradan birkaç vekil arkadaşımız buna değindi ama ben de kendisine sormak isterim, tekrar sormak istiyorum: Peki, erkekler, kadınlar tarafından mı öldürülüyor, şiddete ve tacize maruz mu kalıyorlar, Boğaziçi direnişine katılan kadın öğrenciler gibi gözaltına alınıp, tutuklanıp çıplak aramaya maruz mu kalıyorlar ya da elektronik kelepçe uygulamasıyla evlerine hapis mi ediliyorlar? Ben de bunu tekrardan sormak istiyorum, merak ediyorum. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, artık mızrak çuvala girmiyor. Herkes sizin İnsan Hakları Eylem Planı’nızın, adalet anlayışınız gibi sahte olduğunun farkında.

Bakın, İnsan Hakları Eylem Planı, kadın kazanımlarını güvence altına almak bir yana, İstanbul Sözleşmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesine yer vermemektedir. Belediyelerde kadın danışma ve dayanışma merkezlerinin, üniversitelerde LGBTİ kulüplerinin kapatıldığı, antidemokratik dernekler yasası değişiklikleriyle örgütlenme özgürlüğünün kısıtlandığı bir ortamda açıklanan bu eylem planı, hak ihlallerine çözüm değil, yasaklara meşruiyet kılıfı olmayı hedeflemektedir. Ama bilinmeli ki sizin iktidarınıza da erkek adaletinize de direnen kadınlar son verecektir. Bizler kadın olmanın sınavını her gün veriyoruz, bize her gün 8 Mart, söyleyeceklerimiz de yapacaklarımız da bir güne sığmaz.

Ve son olarak, Yaşasın kadın dayanışması, yaşasın kadın mücadelemiz diyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

10/03/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 252 sıra sayılı ve (2/3427) esas numaralı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 9’uncu maddesiyle 6546 sayılı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihî Alanı Hakkında Bazı Düzenlemeler Yapılmasına Dair Kanun’un 2'nci maddesinin birinci fıkrasına eklenen "d” bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"d) Alan kılavuzu: Başkanlık tarafından belirlenen usul ve esaslara göre Başkanlıkça düzenlenen kurs ve sınav sonucunda başarılı olan ve yetkilendirilen, ziyaretçilere Tarihî Alan ve Çanakkale Savaşları ve Mustafa Kemal ATATÜRK ile ilgili bilgi veren gerçek kişiyi."

         Gökan Zeybek                           Hüseyin Yıldız                            Hasan Baltacı

             İstanbul                                      Aydın                                    Kastamonu

          Ulaş Karasu                              Mürsel Alban                            İsmet Tokdemir

               Sivas                                       Muğla                                       Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, Muğla Milletvekili Sayın Mürsel Alban.

Buyurunuz Sayın Alban. (CHP sıralarından alkışlar)

MÜRSEL ALBAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çanakkale Savaşı, bizim tarihimizin en önemli dönüm noktalarından biridir. Tarihte eşi benzeri az görülen bu kahramanlık destanı, yurttaşlarımıza doğru anlatılmalıdır. Bu, her şeyden önce, doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine ülkenin her yerinden gelip Çanakkale’de şehit düşen atalarımıza saygının gereğidir. Bu, emperyalizme karşı atılmış en büyük tokattır. Maalesef, yıllarca hurafelere boğuldu, bu alan da din istismarcılarına teslim edildi. Bu savaşta tarih sahnesine çıkan Türk milletinin kader ufkunda bir güneş gibi parlayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları yok sayılmaya, unutturulmaya çalışıldı. Her alanda olduğu gibi bu büyük savaş da bazı din tüccarları tarafından sömürüldü, yanlış anlatılarak çarpıtıldı.

Şunu herkes iyi bilsin ki askere: “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum.” diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmadan, silah arkadaşları olmadan Çanakkale destanının tarihi yazılamaz.

Şimdi, getirilen bu kanun teklifinde Çanakkale Savaşı’nın Gelibolu tarihî alanı hakkında bazı düzenlemeler yapılıyor. Alan kılavuzluğu tanımlanıyor, “Kurs ve sınav sonuçları ile yabancı dil sınavında başarılı olan ve yetkilendirilen, ziyaretçilere tarihî alan ve Çanakkale Savaşlarıyla ilgili bilgi verecek kişiler burada görevlendirilecek.” deniyor. Bu kişilerin yabancı dil bilmesi tabii ki gerekli ama en önemlisi, bu kişilerin Çanakkale savaşlarını, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, tarihin gerçek kahramanlarını bilmesidir. Hurafelerden ve din istismarcısı yapılardan uzak, gerçek anlamda vatan sevgisini içinde bulunduran insanların seçilip görevlendirilmesi gereklidir. Buradan bir kez daha sizi uyarıyoruz: Çanakkale savaşları, Gelibolu tarihi; bu milletin en şanlı, en şerefli, en temiz, en onurlu, en gururlu, en duygulu noktalarındandır. Buraya hurafecileri sokmayın, bunun takipçisi olacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyadaki bütün demokratik parlamentoların, meclislerin ana hedefi, halkın ihtiyacı olan kanunlar yapmaktır. Demokratik ülkelerde halkın gündemi ile iktidarların, meclislerin gündemi aynıdır. Peki, şimdi buradan bu kanun teklifini hazırlayanlara, imzalayanlara, altlarına imza atanlara soruyorum: Getirdiğiniz bu kanun teklifinin -bir iki maddesi hariç- halkın gündemiyle, ihtiyacıyla ilgisi var mıdır? Çiftçi perişan, ona mı çözüm arıyorsunuz? Esnaf borç batağında, bunu mu kurtarıyorsunuz? Memur, emekli, işçi bitmiş tükenmiş, onlara yardım eli mi uzatıyorsunuz? Hayır, bunların hiçbirini yapmıyorsunuz. Siz, bir avuç yandaşa, iş adamına nasıl yeni kaynak buluruz, onun derdindesiniz.

Bu kanun teklifinde, yap-işlet-devret projeleri kapsamında Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına bağlı özel bütçe kanunu idareler tarafından imzalanacak, borç üstlenim anlaşmalarına Bakanlık da taraf olacak diyorsunuz. Bu, ne demek? Dünyanın büyük finans kuruluşları, artık AKP iktidarına, yöneticilerine, ekonomiye güvenmiyor demek, size iş yapan firmalara kredi vermiyor demek. Merkez Bankası kasasını boşalttınız, şimdi, yandaşlara kredi çekmek için devlet kurumlarını kefil gösteriyorsunuz.

Bizim içinde olduğumuz krizle, pandemi koşullarında getirdiğiniz bu kanun teklifinin hiçbir ilgisi yok. Siz vatandaşın derdine değil, yandaşın derdine çare arıyorsunuz. Kısaca, bu kanun ne diyor? Siz “Bizim yandaşlarla sözleşmeyi imzalayın, bunlar bizim teklifimiz.” diyorsunuz, yandaş para kazansın diye, kefil gösteriyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MÜRSEL ALBAN (Devamla) – Kefen parasını harcadınız. “Gerekirse devleti bile satarız.” diyorsunuz. Şatafat da israf da bitmiyor, bitmiyor. Uzaya çıkmaktan, Ay’a gitmekten söz ediyorsunuz, daha internetin altyapısını bile kuramadınız, nereye çıkıyorsunuz? Bakın, benim size bir önerim var: Siz şimdiden ayağa kalkın, zıplamaya başlayın, zıplayın, zıplayın, zıplayın; Ay’a anca öyle gidersiniz.

Ben buradan tüm yurttaşlarıma sesleniyorum: Merak etmeyin, az kaldı az, AKP gitti gidiyor. Siz gidince ne olacak, biliyor musunuz? İsraf bitecek, talan bitecek, yağma bitecek, yalan bitecek, tüm Türkiye’nin yüzü gülecek, herkes özgür kalacak. Bu halk özgürlüğü hak ediyor, yüzünün gülmesini hak ediyor.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinde geçen “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Kemal Peköz                             İmam Taşçıer                               Hüda Kaya

              Adana                                    Diyarbakır                                   İstanbul

         Kemal Bülbül                           Hüseyin Kaçmaz

             Antalya                                      Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Hüda Kaya.

Buyurunuz Sayın Kaya. (HDP sıralarından alkışlar)

HÜDA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Genel Kurul; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Torba yasanın 9’uncu maddesi hakkında söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, AKP iktidarının ülkemizi, insanımızı, kadınlarımızı getirdiği yer içler acısı, bunu hepimiz biliyoruz, toplum biliyor. 2008’de 66 kadın katledilmişti, 2020’nin 8 Martından 2021 8 Martına kadar 304 kadın katledildi, 182 şüpheli kadın ölümü de cabası. Bunlar, İstanbul Sözleşmesi var diye olmuyor, İstanbul Sözleşmesi uygulanmıyor diye oluyor. Erkekçi nefret politikaları ile ekonomik krizler, ahlak ve inanç sömürüsünü -coronadan beter- topluma yaydığınız için yaşanıyor.

Her fırsatta aile kurumunun kutsallığından bahsediliyor, 8 Martta da muhalif olan kadınların itirazından rahatsız oldukları için yine aile kutsiyeti söylemleriyle saldırılmaya çalışıldı. Kişi neye inanırsa inansın önce insan olması, insan bilincine nasıl sahip olması gerekiyorsa kadınlar da önce kadın bilincinin farkında, kadın olmasının özelliğinin, özgünlüğünün farkında olması gerekmektedir ki nerede olursa olsun kendi kişiliği ve kadın kimliğiyle varlığını temsil edebilsin, yaşama zenginlik ve renk katabilsin ama sizlerin inandığı referanslarda kadın, tanrısallaştırılmış erkekliğin gölgesinde kalmalı, sesini yükseltmemeli, yaşam alanı sadece erkeği memnun edecek alanlar içerisinde kısıtlanmalıdır. İşte sizin kutsal aile dediğiniz gerçeklik budur.

AKP Genel Başkanının, İnsan Hakları Eylem Planı hakkında konuşmasını yaparken aynı saatlerde 70 ve 80 yaşının üstünde hasta ve yaşlı kadınlar tutuklandı. Çok ironik, değil mi? Hapishanelerde 800’ün üzerinde kadın ve binlerce çocuk ve bebek, duvarların arkasında dünyayı tanımadan büyüyor. AKP döneminde kadınlar, kelepçeyle gözaltında doğum yapmak zorunda kalıyorlar; çıplak aramalarla her kesimden kadına ve erkeğe zulümler devam ediyor.

Geçtiğimiz günlerde önceki Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş’ın annesi Sadiye Demirtaş hakkında Serdar Saraç adında bir ahlaksız sapık, bir videoyla iğrenç, tecavüzcü niyetlerini ortaya koyan bir paylaşım yaptı. Bu rezilliği hakaret olarak algılayanlar oldu; hayır, bu sapığın ifadeleri hakaret değil, hakaretten öte tecavüzcü, cariyeci ahlaksızlığın ifadeleriydi.

Kendi kızları ve anneleri için tutuklama furyası yapanlara, özellikle iktidar yöneticilerine soruyorum: Sadiye Demirtaş gibi muhterem bir kadına bu niyetlerini, bu ahlaksız niyetlerini taammüden ortaya koyan Serdar Saraç’ı ne zaman tutuklayacaksınız? Hâlâ aramızda, özgürce dolaşıyor bu sapıklar. Siz hangi aile kutsiyetinden bahsediyorsunuz? Her şeyiniz, her sözünüz gibi kutsiyet söylemleriniz de yalan. Neden? Bakın “Dindar bir nesil yetiştireceğiz.” dediniz. Yirmi yıl, bir insan ömrü için gençlik döneminin çok ciddi bir dönemidir. Artık gençler, yaşlı ve çocuk demeden sizin döneminizde sizin yozlaştırdığınız inançlar ve değerler çerçevesinde ne yaşlı dinliyorlar ne çocuk dinliyorlar; ülkemizin, toplumumuzun her tarafı sapık ve tecavüzcülerle sarılmış durumda.

92 yaşında bir kadını tecavüz ederek öldürecek kadar sapık bir nesil yarattınız. Sapık bir nesil yarattınız. Elinde üç hilal göründü diye soruşturmalar başlattınız ve suçun şahsiliğinden dem vurmaya çalıştınız ama başka çevrelerde suç veya itham olduğu zaman suçun şahsiliği değil, karısını, kocasını, annesini, partisini, kurumunu hiç değerlendirmeden hepsini itham edebiliyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

HÜDA KAYA (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hatta hasta ve endişeli bir toplum yarattınız. Konya’da bir baba “Benim gibi günahkâr olmasın.” diye 10 yaşındaki oğlunu öldürdü. Van’da borçlarını ödeyemeyen 5 çocuklu bir ayakkabı boyacısı, intihar etti, Adana’da işsiz kalan bir müzisyen, geçinemediği için intihar etti. KHK’liler, aileleriyle beraber, 2 milyondan fazla vatandaşımız; canlı canlı tabutlarda ölüme terk edildi, insanlık ve vatandaşlık haklarından mahrum durumdalar. Ve öylesine bir inanç ve “kutsal” istismarıyla nefret pompalıyorsunuz ki ülkeye Türkiye gazetesi gibi bir gazetenin bulmacasında “Sapık bir mezhep?” diye soru soruluyor ve cevabı “Şii” olarak veriliyor. Bizim, Şii ve Caferi vatandaşlarımız var. Oy isterken, ziyarete giderken onların yüzlerine nasıl bakacaksınız? İnançlar arasında, bu, halkı kin ve düşmanlığa teşvikten öte bir şey değil mi?

Sözlerimi tamamlıyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

66.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, yerimden kısa bir söz talebim var.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce bu kürsüden dinlediğimiz dil, zehirli bir dildir; bakın, zehirli bir dildir. Bir neslin tamamına “sapık ve tecavüzcü” diyor.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Bir neslin tamamı diye bir şey yok.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hiç, hiç…. Bir nesle “sapık ve tecavüzcü” diyor.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Her sözünüz yalan ya, her sözünüz yalan.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ve toplumda ortaya çıkan, kimsenin arzu etmeyeceği, bizim net bir şekilde tavır koyduğumuz durumların hepsini getirdi, partimize bağladı. Şimdi, böyle bir kafaya, böyle bir akla ne diyebilirsiniz? Karşımızdaki akıl ve kafa yapısı bu. Dolayısıyla, bir kere bunları net bir şekilde reddettiğimizi ifade etmek isterim.

Şimdi, Saliha Demirtaş’la alakalı, konuşmamın başında net bir şekilde ifadelerimizi kullandım. Duruşumuz ortadır, çok nettir.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Sadiye…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bizim, burada, zehirli dili kullananlar gibi bir yaklaşımımız olmaz; annelerin hepsi, bizim için kutsaldır, kıymetlidir, değerlidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Siyasallaştırılması, kişisel çıkarlar için, siyasal çıkarlar için kullanılmasını kesinlikle tasvip etmeyiz, doğru bulmayız, çok nettir tavrımız.

Şimdi, bir diğer konu: Sabahtan beri tacizcilerden, tecavüzcülerden bahsetti. Değerli arkadaşlar, bakın, bunu söylediğimiz zaman çok zorlarına gidiyor, Hüda Hanım hiç o konulara girmiyor. Biliyorsunuz dağda sürekli bunlara oy desteği veren “Biz olmazsak yüzde 5’i geçemezsiniz.” diyen “Biçirpinin” diye bir sapık var. Ufacık, gencecik kızları dağa kaçırıp o PKK’nın kamplarında iğfal edenlere selam gönderen bir siyasi parti, “Onlar bizim evlatlarımız, onlar bizim yoldaşlarımız, onlar bizim destekçilerimiz.” deyip, o genç kızları dağa kaçıranlara karşı tek bir ifade kullanamayan, o tecavüzcülere karşı tek laf edemeyen, o annelerinden koparılan küçücük çocukları, kız çocuklarını dağa kaçıranlara bir şey diyemeyen bir siyasi partinin temsilcisi kalkmış burada tecavüzcülerden, sapıklardan bahsediyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sapık da varsa Allah belasını versin, tecavüzcü de varsa Allah belasını versin. Sapıkların da tecavüzcülerin de cezalarına bakın, yapılan ceza değişikliklerinde, bizim dönemimizde yapılan düzenlemelerde hem infazları hem de uygulanan ceza oranlarını katbekat arttıran iktidar biziz. Bunu arttıran biziz ve bizim parti olarak bu konuda ne kadar hassas olduğumuzu herkes bilir. Sapık veya tecavüzcü arıyorsanız kendinize bakacaksınız, bize değil.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜDA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sataşmadan buyurunuz Sayın Kaya.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

HÜDA KAYA (İstanbul) – Değerli arkadaşlar, iktidar olmak, yönetici olmak sorumluluk sahibi olmak demektir. Sorumluluğunun bilincine varamayanlar, yaptıkları politikalarda çürümeyi, yozlaşmayı önleyemeyenler, sonuç alamayanlar artık “yüzde 51, 51” diyerek yüzde 30’ların altına inen, çökmüş, iktidar olamayacak bir partinin yöneticileri, vekilleri bize adap erkân gösteremezler.

MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Siz de bize gösteremezsiniz.

HÜDA KAYA (Devamla) – Bu, sizin çökmüşlüğünüzün, sizin çözümsüzlüğünüzün, çaresizliğinizin bir göstergesidir. Her şeyde yalan söyleyebildiğiniz gibi ben konuşmamda sizlere örnekler verirken “Kindar bir nesil yetiştirdiniz.” diyorum. Yok efendim, gençliğin tamamını ben kindarlıkla itham etmişim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – “Sapık” dediniz.

MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Aynen öyle, “sapık ve tecavüzcü” dediniz.

HÜDA KAYA (Devamla) - Hayır, efendim. Sizin yetiştirdikleriniz, sizin Türkiye’nin geleceği için hedef aldığınız gençlik, ülkenin canını okuyor. Tecavüzcülerle doldurdunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Bak, tekrar ediyorsun.

HÜDA KAYA (Devamla) - Ama öyle bir gençliğimiz var ki insan haklarının bilincinde, barışın bilincinde, özgürlüğün bilincinde, adaletin bilincinde, nerede hakkını nasıl arayacağının da farkında. Bu gençlerimiz de var elhamdülillah.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) – Doğu’da bebeleri öldürdünüz, Doğu’da kadınları öldürdünüz, önce bunun hesabını verin!

HÜDA KAYA (Devamla) - Çaresizliğinizden, çaresizliğinizden… Tacizci ve tecavüzcü arıyorsanız içinizde, evlerinde kadınların katledildiği, ölüleri çıkan vekillerinizin soruşturmalarını yapın.

MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – İyice ayarını kaçırdın, iyice!

HÜDA KAYA (Devamla) – Biz yapıyoruz ve cevabını da veriyoruz.

MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Çok güzel cevap veriyorsun, iyice ayarı kaçırdın!

HÜDA KAYA (Devamla) - Çaresizliğinizle kalkıp biz burada Ankara’dayız, bana Kandil’in hesabını soramazsınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Nasıl soramayız?

HÜDA KAYA (Devamla) - Soramazsınız.

MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Sorarız.

HÜDA KAYA (Devamla) - Siz kimsiniz bana Kandil’i soruyorsunuz? Biz Ankara’dayız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) – Çocuk katillerisiniz hepiniz.

HÜDA KAYA (Devamla) - …Türkiye’de vatandaşımızın iradesini temsil ediyoruz.

ORHAN ERDEM (Konya) - Kandil’i lanetler misin burada? Ağzından onu bir duyalım.

HÜDA KAYA (Devamla) - Burada çözüm bulacaksınız. Tacizcilere, tecavüzcülere engel olacaksınız ve onları hapsedeceksiniz. (HDP sıralarından alkışlar)

ORHAN ERDEM (Konya) – Sayın Vekil, Kandil’i bir lanetle, ağzından duyalım burada. Yazıklar olsun!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, “Yalan söylüyorsunuz.” diyor grubumuza, partimize. Yerimden cevap hakkımızı kullanmak istiyorum.

BAŞKAN – Lütfen Sayın Muş…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

67.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; şimdi, bakın, kendi içerisinde çok tutarsız olan bir anlayışla karşı karşıyayız. Bir taraftan “Biz herkesi kucaklıyoruz.” diyen, barış, kardeşlik türküleri söylediğini iddia edenler -tırnak içerisinde- öbür taraftan diyor ki: “Bizim gençlerimiz hak, hukuk bilir, sizin yetiştirdikleriniz sapık.” Böyle bir şeyi reddediyorum. Az önce de söyledim, sapıkları kendi içinizde arayın.

Şimdi, dönmüş, “O milletvekiliniz böyle…” Bak, o işlere hiç girmeyin. Ya, bir kadını evine götürüp tecavüz etti; dokuz ay, bir sene geldi, yöneticileriniz söyledi, sesiniz çıkmadı, üzerini örtbas ettiniz, olay kamuoyuna çıkınca mecburen sevk edildi, şimdi çıkmış milletvekilliğinden bahsediyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜDA KAYA (İstanbul) – Biz gerekeni yaptık, siz yapmadınız.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Başka milletvekilleriniz de var, onların da ilişkilerine bakın. Şimdi, kadın…

HÜDA KAYA (İstanbul) – Biz yaptık yapacağımızı.

SERAP YAŞAR (İstanbul) – Sen ikna etmeye gittin.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Biz gerekeni yaptık.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Değerli arkadaşlar, bir saniye…

O işlere hiç girmeyin, onların altında kalırsınız.

HÜDA KAYA (İstanbul) – İsterseniz girin.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kadına şiddetten bahsediyor, milletvekiliniz, ya kendi eşine şiddet uyguladı. Gerekeni yaptı, kamuoyuna yansıdı, tehdit edildi, üzerini hemen örtbas etmeye çalışıyorlar.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Nasıl bir iktidarsınız.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Şimdi, “Kandil’in hesabını bize soramazsınız.” E, onlara selam gönderirseniz, ”yoldaş” derseniz hesabını sorarız tabii.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Nasıl bir iktidarsınız. Biz, herkese cevabını verdik.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Birilerinden hesabını soracağız. Siz onların politikasının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş, bu mevzu…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Siz onların amaçlarının propagandasını siyasal zeminde yaparsanız elbette ki hesabını sorarız biz bunun.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Soramazsınız.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Onları telin ederseniz, onlara karşı durursanız tabii ki sizi sorumlu tutmayız bunlardan.

Şimdi, bir diğeri değerli arkadaşlarım, ya, bir şey oldu “Yüzde 51 diyordunuz, yüzde 51 alamıyorsunuz.” Arkadaşlar, bu Parlamentoda en yüksek oy alanınızdan 2 kat yükseğiz şu an. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) En yüksek oy alanınız bizim yarımızı alıyor şu an.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Gerçek değil, hiç gerçek değil.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Çıkmış diyor, yok 30’un altına düştünüz, yok 40’ın altına düştünüz.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Bittiniz, bittiniz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ne oldu? Hayırdır? Siz yüzde 50’yi mi buldunuz? Kaç oldunuz? Yüzde 50’yi mi buldunuz? Bakın söylüyorum, kamuoyu yoklamaları elimizde var, şurada bizim haricimizde en yüksek oy alan partinin 2 katından fazla alıyoruz.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Yarın seçime gidelim, göreceğiz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Beni konuşturmayın.

Teşekkür ediyorum.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Yarın gidelim seçime.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Elbette göreceğiz, elbette göreceğiz, elbette göreceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜDA KAYA (İstanbul) – Yarın gidelim seçime, cesaretiniz varsa gidelim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Elbette. Sabredin, sabredin, 2023’te. Yenilen pehlivan güreşe doymaz.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Getirin sandığı da görelim o zaman ya.

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

68.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Doğrusu iktidar grubu çarpıtmanın kitabını yazıyor, her zamanki gibi.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Yalancılığın, çarpıtmanın âlâsını yazıyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hangi konuda konuşursak konuşalım işi; örgüte, silaha, farklı yönlere çekmeyi maharet sanıyorlar. Başka bir şey yok hikâyelerinde, başka bir yanıt veremiyorlar, hakikaten veremiyorlar.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sizde başka bir şey yok.

MUSTAFA KENDİRLİ (Kırşehir) – Sizde başka bir şey yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şimdi, biz iktidar grubu olsak bu ülkede hırsızlık artsa, uyuşturucu kullanımı artsa, tecavüz artsa, cinayet artsa, bizim objektif sorumluluğumuz var ya. İktidar grubuna eleştiriyi yöneltmeyeceğiz de kime yönelteceğiz? Şimdi, bu ülkede yani her gün bir kadın, cinayete kurban giderken, cezasızlık almış başını giderken, 92 yaşındaki ninelere tecavüz edilirken, biz muhalefeti mi suçlayalım? Kimi suçlayalım? Tabii ki iktidar grubunu, bunları önleme noktasında göreve davet ederiz, biz muhalefet partisiyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yani biz, her eleştirimize, anayasal olsun, uluslararası olsun hangi değere göre itiraz etsek bizi bir yerlerle bağlantılandırıyorlar. Ya, bu bağlantınızın temeli boş.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) – Ne boşu ya…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bizim kökümüz de, vücudumuz da, beynimiz de, siyasetimiz de burada. Bizi başkalarıyla bağlantılılandırarak suçlamaktan vazgeçin. Biz şeffaf bir şekilde burada çalışmalarımızı, siyasetimizi yürütüyoruz. Yani burada yaratmak istediğiniz algı artık arşa ulaştı. Hakikaten, biraz önce Vekilimiz Kemal Bülbül söyledi, inanın birazcık etiği olan biri her gece televizyonları izlerken sadece şunu söyler: “Ya, ayıptır, ayıp.”

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Vicdan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “Vicdan, vicdan.”

“Birini suçlarken ‘Cevap hakkı verin’.” der. Cevap hakkı bile verilmiyor ve bunu iktidar grubu yönetiyor. Biz, işte, “haksızlık” derken, “ayrımcılık” derken, “baskı” derken, “hukuksuzluk” derken tam da bunu söylüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Son, bitiriyorum Sayın Başkan.

Yani iktidar grubunu eleştirmek muhalefetin en doğal hakkıdır. Biz eleştiririz, biz muhalefet ederiz. Dün niye komisyon kurduk? Çünkü kadın hakları alanında bir felaket tablosu var. Bir felaket tablosuna çözüm arıyoruz, siz işi başka yerlere havale ediyorsunuz. Çıplak aramayı burada yüzlerce kere konuştuk. Çıplak aramaya sahip çıkan bir iktidar bize laf söyleyemez. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurunuz.

69.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, kendisi hukukçudur, çıplak aramanın ne olduğunu gayet iyi bilir kendisi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biliyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Gayet iyi bilir kendisi. Sanki bizim iktidarımız döneminde yapılmış bir şey, bu dönemde başlamış bir şey.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Kaldırın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “Kaldırın.” diyoruz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bir saniye, bir saniye, sakin olun, rahat olun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz rahatız, biz gayet rahatız.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Biz rahatız.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Siz avukatsınız, “Çarpıtıyor.” diyor. Ya, siz çarpıtıyorsunuz.

Şimdi, bakın, göreve davet etmek başka bir şey, hakaret etmek, suçlamak başka bir şey. Ha, tabii ki göreve davet edebilirsiniz, bu olaylarla alakalı eleştiri koyabilirsiniz ama tutup da “Yetiştirdiğiniz neslin hepsi sapık.” demek ne demek ya?

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) – İsnatta bulundu.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kusura bakmayın da burada bir sınır olacak ya. “Biz eleştiririz, biz muhalefetiz, her şeyi deriz, size hakaret de ederiz, ‘sapık’ da deriz, ‘tecavüzcü’ de deriz.” Yok ya, biz de bekleyeceğiz, öyle mi? Bir yanağımıza vurdunuz, döneceğiz, öbür yanağımıza da vuracaksınız, böyle bir şey yok.

Şimdi, bakın, biz kimseyi kimseyle ilişkilendirmeyiz, biz somutlar üzerine konuşuruz.

Arkadaşlar, sizin eski Genel Başkanınız kim? Nurettin Demirtaş. Nerede şu an? Dağda, yönetimde, Kandil’in yönetiminde.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Nurettin Demirtaş mı, o nereden çıktı ya?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Eski Genel Başkanınız.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Nurettin Demirtaş kim?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Nerede? Orada, Kandil’de, dağda.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Nasıl bizim Genel Başkanımız ya?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Yahu, sizin somut ilişkiniz var. Bir tanesi, kardeşi burada, ağabeyi orada; ilişkiniz bu.

Sayın Başkan, şimdi, bir diğer mesele de şu: Bakın, bizim dönemimizde yapılan her şeyde hesabını veremeyeceğimiz, savunamayacağımız hiçbir şey yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

Bir kere, dünyanın tamamında uygulamaların ne olduğunu hukukçular, buradaki avukat arkadaşlar gayet iyi bilirler; hapishanelerde içeri girerken yapılan arama yöntemlerini de, dünyada hangi uygulamaların olduğunu da iyi bilirler. Bizden önce nasıl yapıldığını, bizim dönemimizde insan hak ve onurunu koruyacak şekilde yönetmeliklerin nasıl çıkarıldığını da bilen bilir. Şimdi, sanki bu hiç yokmuş, bizim dönemimizde icat edilmiş de kalkıp, çıkıp buradan bizi suçlamaya kalkışmanın da yersiz olduğunu söylüyorum.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Suçlayacağız tabii ki.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Çünkü Meral Hanım bunları biliyor, avukat kendisi. Ya, nereden baksanız kendisi otuz yıllık avukattır diye düşünüyorum. Biz yirmi yıldır varız, ondan öncesinde nasıldı bunlar? Öyleydi. Şimdi, biz bu noktada ileri adımlar atmaya gayret ettik.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Yirmi yıl oldu, yirmi yıl.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ha, bu ayrı bir tartışma konusu. “Teknoloji gelişti, yeni adımlar atalım.” demek ayrı bir şey, kalkıp da bizi bunun üzerinden ilzam etmek, itham etmek, suçlamak apayrı şey; ikisi farklı şeyler.

Sayın Başkan, uzatmak istemiyorum, kusura bakmayın.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sağ olun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, kısa tutacağım.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Beştaş.

70.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, gerçekten bu tartışmaya istemeden girdim, onu söyleyeyim. Biz hiç kimseye “Sapık.” demeyiz, asla.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) – Dedi.

SERAP YAŞAR (İstanbul) – Dedi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben suç ve cezaların şahsiliğine inanan bir yerden kuruyorum bu cümleyi ve söylediklerimin arkasındayım, tamam mı? Biz bir partiyi bu sözlerle itham etmeyiz. Siz daha dün Pensilvanya’ya sefer düzenliyordunuz ya.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kandil’e düzenlemedik ama.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Daha dün “Ne istediniz de vermedik?” diyordunuz. Siz kendi göbeğinizden âdeta yeni bir örgüt doğurdunuz ve onu terör örgütü ilan ettiniz. Şimdi, bunu söylerken insan birazcık rahatsız olur. Yani, açıkçası, ben olsam rahatsız olurum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Meral Hanım, Nurettin Demirtaş nerede?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz ne dediğimizin farkındayız Sayın Başkan ve bir partiyi itham ederken bizim vekilimizi, bizim “Dokunulmazlığı kaldırılsın.” dediğimiz vekilimizi her seferinde önümüze getiriyorlar, sanki bundan parti sorumlu gibi. Biz “Yargılamanın önü açılsın, gitsin yargılansın, adalet karar versin.” dedik ama siz bunu yapmadınız, siz yargının önünü kapattınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Siz -iktidar olarak- yargının önünü kapatıyorsunuz, biz yargının önünü -muhalefet olarak- açıyoruz. Çıplak aramanın olduğunu tabii ki biliyorum, evet doğru 1991’de avukatlığa başladım ama 1991’de otuz gündü gözaltı süresi, sistematik işkence vardı ve iktidardakiler “işkenceye sıfır tolerans” demiyordu, iktidardakiler “hak, özgürlük, demokrasi” demiyordu. Siz şimdi tersini söyleyerek çıplak aramaya bugün sahip çıkıyorsunuz. Benim diyeceklerim bu kadar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Grup Başkan Vekillerine.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç ve 21 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3427) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 252) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu maddeyle ilgili 2 önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 252 sıra sayılı ve (2/3427) esas numaralı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 10’uncu maddesiyle 6546 sayılı Kanun’a eklenen 1’inci ek maddenin 2’nci fıkrasındaki “yerine” ibaresinin “ile birlikte” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Gökan Zeybek                           Hüseyin Yıldız                           Hasan Baltacı

             İstanbul                                     Aydın                                    Kastamonu

        İsmet Tokdemir                    Emine Gülizar Emecan                       Ulaş Karasu

               Hatay                                     İstanbul                                     Sivas

         Mürsel Alban

               Muğla

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Emine Gülizar Emecan.

Buyurunuz Sayın Emecan. (CHP sıralarından alkışlar)

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi bu mini torba kanunda yer alan birkaç tane önemli maddeye değineceğim. 2’nci maddeyle yine adrese teslim bir kanun teklifi getiriliyor, küresel ölçekte pandemiden kaynaklı ekonomik sorunlar nedeniyle bazı projelerin finansman bulmakta zorlandığından bahsediliyor. Hangi projeler bunlar? Yap-işlet-devret modeliyle yani kamu-özel iş birliği modeliyle yapılan projeler çünkü yabancı kreditörler projelere verilen gerekli gelir garantilerini artık yeterli bulmuyorlar ve bir aksilik çıkması hâlinde bu projeleri kamu devralırsa borçları da devralsın istiyorlar. Yani bu projelerin muhatabı olan Karayolları Genel Müdürlüğü -yani Türkiye Cumhuriyeti devletinin çok köklü ve değerli bir kurumu olan Karayolları Genel Müdürlüğü- ve bu ülkenin koskoca hazinesinin garantisini uygun görmüyorlar, bu maddeyle bir de Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının kefil olması istenmekte.

Bitti mi? Bitmedi. Bir de Bakanlığın bu kefilliği geriye dönük işletiliyor yani ihalesi 15 Mart 2020 tarihinden sonra yapılmış ama henüz uygulama projesi imzalanmamış projelerle ilgili borç üstlenim anlaşmalarını da kapsıyor bu madde. Yaptığımız araştırmalarda da karşımıza bir proje çıkıyor bu konuda: İhalesi 8 milyar 239 milyon liraya yapılan İstanbul’da Kuzey Marmara Otoyolu Projesi Nakkaş-Başakşehir kesimi. Şimdi, burada şunu sormak gerekiyor: Bu projenin verildiği şirket madem kredi bulamıyor neden bu şirkete ihale verildi değerli arkadaşlar? İşte, tam da adrese teslim proje budur.

Şimdi, işin doğrusu -biliyorsunuz- bu projeleri yapan şirketler dolar üzerinden çok yüksek gelir garantileri alıyorlar yani devlet bu şirketlere yüksek oranda gelir garantileri veriyor, geçiş garantileri veriyor. İşte, bu şirketler dolarla aldıkları bu kredileri ödesin diye aslında 83 milyon insan borçlanıyor, geçmedikleri köprülerden, yollardan dolayı paraları ödemek zorunda kalıyorlar ve devlet geleceğe dönük de çok yüksek oranda borçlanmış oluyor.

Şimdi, devlet aslında bu projeleri kendi öz kaynaklarıyla yapmadığı için borç hanesinde görülmüyor tabii bu borçlar ve devlet borçları da gizlenmiş oluyor bu yolla. Devlet aslında kendi öz kaynaklarıyla yapabilir bu projeleri. Borçlar gizleniyor ama bu projeler 1 liraya mal olacakken 5 liraya mal oluyor ve Hazine garantisi zaten cepte.

Covid-19 salgını nedeniyle asıl şunu sormak gerekiyor işte: Tüm dünyada kamu-özel iş birlikleri kapsamındaki proje yatırımları kısmen durdurulurken, askıya alınırken, bir mücbir salgın mücbir sebep olarak kabul edilirken ülkemizde bu projeleri yapmakta ısrar etmenin sebebi nedir değerli arkadaşlar?

Biliyorsunuz, TÜİK sürekli hesaplama yöntemlerini değiştiriyor, başkanlarını değiştiriyor ama gerçekleri gizleyemiyor; Türkiye’de artık işsiz sayısı 10 milyonu aştı. Şimdi işsiz sayımız yetmezmiş gibi bir de kısa çalışma ödeneğinin uzatılıp uzatılmayacağını tartışıyoruz. Yani uzatılmadığı takdirde bu işsiz sayısı 10 milyonun çok daha üzerine çıkacak. Kadın işsizliği yüzde 40’a dayanmış ve 8 Martta sizler gelip “Kadın istihdamını artırabildik.” diyebildiniz, bunu söyleyebiliyorsunuz. Hâlbuki, kadın iş gücü son bir yılda yüzde 8,2 azaldı.

Her kesimden mağdur yaratmayı başardınız değerli arkadaşlar. Esnaf kan ağlıyor, bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde günde yaklaşık 300, ayda da yaklaşık 9 bin esnaf kepenk kapattı. Siz ne yaptınız? Esnaflarımıza sadaka gibi sadece bin lira verirken bu projelere büyük olanaklar, destekler verdiniz. KHK borcu olan 5 milyon gencimiz var, hâlâ iş vermediğiniz o gençlerin borçlarını faizleriyle geri istiyorsunuz. Şimdi tekrar soruyorum, tüm bu sorunlara kaynak ayırmanız gerekirken başka kimlerin menfaati var bu projelerin yapılmasında? Ama şundan emin olun ki bu 2’nci maddeyi biz Anayasa Mahkemesine götüreceğiz değerli arkadaşlar.

Şimdi, önemli başka bir madde de 7 ve 8’inci madde, Devlet Demiryollarında düzenleme içeriyor. Süre uzatımları var bu 2 maddede de. Ne diyorlar? TCDD -kısaca böyle diyelim- harcamalarının, borçlanmalarının Hazine tarafından karşılanmasına ilişkin uygulama 2020 sonunda bitiyordu, 2023 yılı sonuna…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) – Toparlayacağım Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Şimdi bu TCDD’nin projeleriyle ilgili Hazine garantisi 2023 yılına uzatılıyor. Yine demir yolu taşımacılığının özelleştirilmesi için kurulan şirketin, TCDD Taşımacılık AŞ’nin, finansman açıklarının da TCDD tarafından üstlenilmesi 2023 yılına uzatılıyor yani TCDD AŞ’nin kamu yükümlülüğü 2023 yılı sonuna uzatılıyor. Bir de beş yıllığına seçilen Cumhurbaşkanına bu süreleri on yıla kadar uzatma yetkisi veriliyor değerli arkadaşlar. Yani bu nasıl bir şey, anlaşılır gibi gerçekten değil. Ben, bu kanun maddesini hazırlayanlara size Allah akıl fikir versin diyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları, son yıllarda atanan liyakatsiz, deneyimsiz yöneticilerle çok kötü yönetilmiştir, 2016, 2018, 2019 yılını milyarlarca lira zararla kapatmıştır dolayısıyla vermiş olduğu sözleri tutamamıştır; bu uzatmaların sebebi budur. Ama nafile, siz ne yapsanız olmayacak, bizim iktidarımızda biz bütün bu sorunları çözeceğiz ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) – …kamu-özel iş birliği projelerini kamulaştıracağız. Bunun yanında, Kanal İstanbul Projesi’ni de rafa kaldıracağız değerli arkadaşlar.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 252 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinde geçen “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Ayşe Sürücü                              Kemal Peköz                            Hüseyin Kaçmaz

            Şanlıurfa                                     Adana                                       Şırnak

         İmam Taşçıer                               Hüda Kaya                               Kemal Bülbül

           Diyarbakır                                  İstanbul                                     Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Şanlıurfa Milletvekili Sayın Ayşe Sürücü.

Buyurunuz Sayın Sürücü. (HDP sıralarından alkışlar)

AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Hukuksuz bir şekilde cezaevlerinde tutulan Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel, Gültan Kışanak, Leyla Güven ve Ayşe Gökkan arkadaşlarımızı buradan saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, toplumda toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak zorundayız. Bu durum eğitimle başlar. Sormaya devam ediyoruz:

Millî Eğitim Bakanlığının 26 hedefi arasında yer alan toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını bir gecede neden internet sitesinden kaldırdınız? Neden kadına şiddetin yegâne çözümü olan toplumsal cinsiyet eşitliğini, eğitim hedeflerinin arasından bazı tarikat ve cemaatlerin telkinleri sonucu kaldırdınız? Bunun hesabını gelecek nesillere nasıl vereceksiniz? Bugünkü küçük kız çocuklarına şiddetsiz bir gelecek hazırlama sorumluluğundan kaçıyorsunuz. Kaçıyorsunuz çünkü toplumun her alanında yaratmaya çalıştığınız tahakküm ve korku imparatorluğunda toplumsal cinsiyet eşitliğine yer yok. Çünkü güçlü kadınlar kimseden korkmaz ve siz kadınların güçlenmesinden rahatsızsınız.

Sözlerle, şovlarla demokrasi torbası dolmuyor. Kadınlar karakollara şikâyet için gittiğinde, şiddet failine neden hiçbir yaptırım yapılmayıp İstanbul Sözleşmesi uygulanmıyor? 6284 kimin için var ve neden uygulanmıyor? Kadınların uğradığı çoğu şiddet durumu sosyal medyada paylaşılmasa tutuklanmayacak birçok şiddet faili erkek var ve kadınlar her gün öldürülüyor. Her öldürülen kadının ardında sözde ölüm gerekçeleri ve onlarca karakol şikâyet kayıtları kalıyor. Kadınlar, öldürülmeden önce bu erkekleri şikâyet ediyor fakat ev hapsi ve tutuklama gibi önlem alıcı tedbirler uygulanmıyor.

Kadına karşı uygulanan şiddetin faili olan erkeklere takılmayan kelepçeyi, Urfalı barış annesi 65 yaşındaki Adalet Çay’ın bileğine takıyorsunuz; bundan da hiç utanmıyorsunuz ve bununla övünüyorsunuz. Barış annesi Adalet Çay’a verilen ev hapsini kaç şiddet faili erkeğe verdiniz? Adalet anneye verilen ev hapsinin gerekçesi de yine tutsak ettiğiniz bir başka ağır hasta, mahpus olan bir barış annesinin taziyesine katılmaktı.

Değerli halkımız, KADES uygulamasında mevcut olan 6 dil arasında Kürtçe bulunmuyor. Bu ülkede Türkçe dilinden sonra en çok konuşulan dil Kürt dili Kürtçedir. Ve yine birçok kadının kullandığı ve bildiği tek dil Kürtçedir. Bu noktada mevcut uygulama Kürt kadınlarının varlığını kabul etmemektedir. Yani Fransız, İngiliz, Arap, Türk, Rus ve Fars kadınları KADES uygulamasında kendini ifade edebilecek fakat Kürt kadınları şiddetle baş başa kalacak. Bu ülkede milyonlarca Kürt kadını var. Kürt kadınları şiddet görmüyor mu? Kürt kadınları şiddet gördüğünde kendi diliyle konuşup yardım talep edemeyecek mi? Sizin yaptığınız, dil ayrımcılığı ve dil kırımıdır. Bu utançla iktidarda nasıl kalabileceksiniz? Kürt kadınlarına karşı bu ayrıştırıcı politikalardan vazgeçin ve bu durumu bir an önce düzeltin.

Evet, değerli arkadaşlar, her ne kadar kayıtlara “x” ve “bilinmeyen dil” olarak geçse de ana dilimle de birkaç şey söylemek istiyorum. “…”(x)

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Bu, teamül hâline geldi; böyle bir teamül yok Başkan. Ne anlattığını bilmiyoruz, belki propaganda yapıyor Meclis kürsüsünde.

AYŞE SÜRÜCÜ (Devamla) – Şu an Kürtçe yaptığım konuşmanın anlaşılması ve kayıtlara geçmesi için Türkçe de tercüme etmek istiyorum.

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Ne bileceğiz biz senin aynı şeyi tercüme ettiğini?

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Maksadını aştı, maksat başka Başkan.

AYŞE SÜRÜCÜ (Devamla) – Mevcut iktidarın sergilediği pratik, Kürt ve Kürtçeyi yok sayma üzerinedir. Bunun son örneği ise KADES’in ortaya koyduğu pratiktir. KADES, 6 dile yer vermiş ancak bunların içinde Kürtçe yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE SÜRÜCÜ (Devamla) – Başkan, bitiriyorum.

BAŞKAN – Tamamlayınız Sayın Sürücü.

AYŞE SÜRÜCÜ (Devamla) – Kürt kadınlarının ve Kürtçenin ayrıştırılmasını kabul etmiyoruz. Biz Kürt’üz, ana dilimiz Kürtçedir ve Kürtçe ninnilerle büyüdük, ana dilimiz onurumuzdur. Sonuna kadar ana dilimize de onurumuza da sahip çıkacağız.

Bu temelde, tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyor, Genel Kurulu ve halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 10’uncu madde kabul edilmiştir.

11’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 252 sıra sayılı ve (2/3427) esas numaralı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 11'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 11 - Bu Kanunun;

a) 7'nci ve 8'inci maddeleri 1/1/2021 tarihinden geçerli olmak üzere

yayımı tarihinde,

b) Diğer maddeleri yayımı tarihinde, yürürlüğe girer.

         Gökan Zeybek                           Hüseyin Yıldız                            Hasan Baltacı

             İstanbul                                     Aydın                                    Kastamonu

           Ulaş Karasu                           İsmet Tokdemir                           Mürsel Alban

               Sivas                                       Hatay                                      Muğla

           Suzan Şahin

               Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hatay Milletvekili Sayın Suzan Şahin.

Buyurunuz Sayın Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm İslam âleminin Miraç Kandili mübarek olsun diyorum ve sevgili kadınlar, sözlerime 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’müzü kutlayarak başlamak istiyorum.

Değerli üyeler, biz kadınlar yıllardır mücadele ederek kazanımlarımızı bugünlere getirdik. Kadınların eşit ve özgür birey olarak yaşadığı bir ülke yaratana kadar da mücadelemiz devam edecek. Anayasa’mızın 10’uncu maddesinde açık bir şekilde kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olduğu ve bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla devletin yükümlü olduğu belirtilmektedir. Bugün, Türkiye’de kadına yönelik şiddete ilişkin mevzuat hâlâ hakkıyla uygulanmıyorsa, yandaş medya kadına yönelik hak ihlallerine etkin adımlar atmayan AKP Hükûmetini sorgulamak yerine kadınları sorgulamaya kalkıyorsa durup düşünmek gerekir. Kadın cinayetleri, yargı önünde dahi meşrulaştırılmaya çalışılıyorsa bu aleni olarak kadına yönelik şiddetin politik olduğunun göstergesidir ve sorumlusu da mevcut Hükûmettir.

Gelinen noktada İstanbul Sözleşmesi ve 6284’ü tartışmaya açıp alt metinlerde kadını erkeğe tabi kılmak isteyen zihniyet unutmamalıdır ki Türkiye Cumhuriyeti devleti İstanbul Sözleşmesi’nin de ilk imzacısıdır. Hani “Batı tarafından dayatıldı.” dediğiniz sözleşme var ya, altına imza atıp bolca reklamını yaptığınız, o İstanbul Sözleşmesi bir çeviri metin değildir, 2011 yılında, oy birliğiyle bu çatı altında kabul edilmiştir.

Gelin, beraber hafızalarımızı bir tazeleyelim. İstanbul Sözleşmesi’nin temelinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin şiddet gören Nahide Opuz’un devlet tarafından korunmadığı ve ayrımcılık yapıldığı gerekçesiyle verilen mahkûmiyet kararı yani Nahide Opuz, Güldünya Tören ve Ayşe Paşalı gibi kız kardeşlerimizin kanı var, hayatı var. O dönemde, başımızı yere eğdiren bu utancı unutmayın. Bu utanç bitti mi? Hayır, hâlâ devam ediyor: Geçtiğimiz günlerde Samsun’da bir kadın sokak ortasında az kalsın canından olacaktı; 92 yaşında bir kadın önce tecavüze uğradı, sonra canice öldürüldü; 2020 yılında 300 kadın, 2021 yılının ilk altmış yedi gününde 68 kadın öldürüldü.

Sayın üyeler, İstanbul Sözleşmesi diyor ki: “Kadına yönelik şiddet bir insan hakkı ihlalidir, ayrımcılıktır ve toplumsal cinsiyetle doğrudan alakalıdır.” Yani kısaca “Şiddeti önle; önleyemiyorsan kadını koru; koruyamıyorsan adaleti tesis et, kadınları güçlendir.” diyen bir sözleşmeye karşı olmak devletin bu konudaki sorumluluğunu reddetmektir, kadınların yaşam hakkını yok saymaktır. Üstelik bunu sadece biz söylemiyoruz, sözleşmenin uygulanıp uygulanmadığını takip eden GREVIO da 2018’de yayımladığı raporunda Türkiye’yi yükümlülüklerini yerine getirmeye çağırdı, çalışmaların yetersiz ve başarısız, bu durumun da endişe verici olduğuna dikkat çekti. Peki, AKP ne yaptı? Günde ortalama 3 kadın öldürülürken, kadın kırımı varken tüm ısrarlı çağrılarımıza rağmen GREVIO Raporu’nu Meclis gündemine bile getirmedi. Neden? Bugün ne değişti de bir anda aile değerlerimize aykırı oldu İstanbul Sözleşmesi? Ne oldu da Türkiye’nin uluslararası alanda öncülük yaptığı bir sözleşmeden vazgeçmek konuşulur oldu? Çocuk oyuncağı mı bu? Devlet ciddiyetimizin uluslararası alanda itibarı tartışılır hâle getirildi; çok yazık! Şiddet, taciz, çocuk istismarı olayları gün geçtikçe artarken, kendi kanunlarımız bile doğru düzgün uygulanmazken uluslararası kamuoyu ve sözleşmeleri yok sayan hukuksuz tavırları asla kabul etmiyoruz.

Şiddetin temeli eşitsizliktir; demokrasi, adalet, eğitimsizlik ve kadının ekonomik bağımsızlığının olmamasının sonucudur. Biz de bu eşitsizliği ortadan kaldırmak için Cumhuriyet Halk Partisi olarak gerekli adımları atıyor, gayreti gösteriyoruz. Yıllardır mevzuatımızda olan ama uygulanmayan aile sigortasının bugüne kadar neden uygulanmadığını bilmek istiyoruz. Aile sigortası sisteminin bir an önce hayata geçirilmesini talep ediyoruz ki kadınlar nefes alsın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

SUZAN ŞAHİN (Devamla) – Dün, Mecliste kadına yönelik şiddetin araştırılması konusunda oy birliğiyle bir Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu; bu uzlaşı mutluluk verici. Partimizin Meclise sunduğu, Siyasi Partiler Kanunu’nda eşit temsil ve fermuar sisteminin düzenlenmesine dair kanun teklifine aynı şekilde tüm partilerin ortak bir irade göstermesini bekliyoruz ki samimiyetinizi görelim.

Kadınları karanlık bir koridora çekmeye çalışanlara karşı tavrımız net oldu, olacak da; hayatımıza da haklarımızı da sahip çıkmaya devam edeceğiz. Hiç kusura bakmayın, kadınlar olarak hayatın her alanında varız, var olacağız ve her alanda tam eşitlik isteyeceğiz. Bilin ki kazanımlarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz; hayatımızı güvence altına alan İstanbul Sözleşmesi’ni de 6284’ü de eksiksiz uygulayana kadar her platformda “İstanbul Sözleşmesi yaşatır.” demeye devam edeceğiz. “İstanbul Sözleşmesi yaşatır.”

Saygılarımla. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 11’inci madde kabul edilmiştir.

12’nci madde üzerinde 1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 252 sıra sayılı ve (2/3427) esas numaralı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 12’nci maddesindeki “Kanun” ibaresinin “yasa” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Gökan Zeybek                           Hüseyin Yıldız                            Hasan Baltacı

             İstanbul                                      Aydın                                    Kastamonu

     Deniz Yavuzyılmaz                          Bedri Serter                             İsmet Tokdemir

           Zonguldak                                    İzmir                                        Hatay

         Mürsel Alban                              Ulaş Karasu

              Muğla                                       Sivas

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, İzmir Milletvekili Sayın Bedri Serter.

Buyurunuz Sayın Serter. (CHP sıralarından alkışlar)

BEDRİ SERTER (İzmir) – Çok teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Başkan, sevgili milletvekili arkadaşlarım; bu getirdiğiniz kanun teklifinin özellikle 2’nci maddesi ve birkaç ilgili maddeyle öyle düzenlemeler yapıyorsunuz ki ta 2020 Mart ayında yani bir yıl önce yapılan ihalelerde yandaşa kıyak yapılırken halktan yine halkın ekmeğine göz dikerek eksiltiyorsunuz. Son kertede öyle bir hâle getirdiniz ki toplumu baba oğula, kardeş kardeşe, eş kocaya kefil bile olmazken siz yandaş müteahhitlerinize garantör olur hâldesiniz ve bunun yetkisini de tek kişiye bırakıyorsunuz. Sorarım hepinize, yanlış mı konuşuyorum acaba diye.

Hepinizin bildiği gibi, önce AKP iktidarının mucidi olduğu bir sistem olan yap-işlet-devret ya da kamu-özel iş birliğiyle yapılan ihalelere toplumun büyük tepkisi var, sizler daha hiç farkında değilsiniz. Halk, geçemediği yolların, kullanamadığı köprülerin garantilerini kendi boğazından geçecek ekmekten keserek öder hâldeyken siz diğer taraftan kullanılmayan havaalanlarının kiralarını ertelemeye durun. Devletimiz o kadar güçlüydü ki zamanında -hatırlatayım sizlere, tamamen unuttunuz çünkü bunları- politikası önce millîydi, millî ama siz, iktidarınızda, on sekiz yılda, her geçen yıl devletin gücünü yerle bir ettiniz, parça pürçük ettiniz, kayınpeder ve damadın ayaklarının altında çırpınır hâle getirdiniz.

Eskiden yapılan her tesis, her yatırım, Hazine tarafından doğrudan finanse edilip devletin ilgili kurum ve kuruluşları tarafından yapılırdı. Hatırlatıyorum, şimdi, devletin kurumlarının kefaleti kabul edilemez hâle geldi. Devletin ciddiyeti ve dürüstlüğüyle yetişen o kadar çok bürokratımız vardı ki en ince ayrıntılara kadar çalışırdı -aramızda da bu arkadaşlarımız mevcut- en kaliteli işin yapılacağı en makul fiyatı çıkarırlardı. Bugün ise liyakat değil, sadakat dediğiniz için devletin ne ciddiyeti kaldı ne de dürüstlüğü.

Bir zamanlar Bayındırlık Bakanlığı vardı, hatırlıyor musunuz? Pek çok bakanlık sizin zamanınızda tarih olduğu için hatırlamayabilirsiniz. Bu Bakanlıkça verilen birim fiyatlar geçerli olurdu, bir yıl geçerli olurdu hem de şimdi ise o fiyatların 5 katı, 25 katı fazlasıyla sonuçlanan ihaleler bu milletin iliğini, kemiğini sömürmekte. Her geçen yıl kişi başı millî gelir daha çok yerlerde süründü, halk yoksullaştı.

Yine, soruyorum sizlere: Osmangazi Köprüsü kaç paraya mal oldu? Aranızda bu konuda bilgisi olan var mı? Avrasya Tüneli kaç paraya mal oldu? Sorsam, bu konuda sizin aranızda bilgisi olan var mı arkadaşlar? Yavuz Sultan Selim Köprüsü kaç paraya mal oldu? Karadeniz tünelleri ve otoban kaç paraya mal oldu? Şu anda korkularak binilen hızlı tren hatları kaç paralara mal oldu? Allah aşkına, aranızda bilen var mı? Buna benzer milyar dolarlık ihaleleri kimlere, neden, nasıl veriyorsunuz sayın milletvekilleri? Nasıl teyit veriyorsunuz? Halkın ve halkın temsilcileri olan bizlerin bunları bilmesi en doğal haklarımız.

Damat, zamanında devletin parasını kayınpederinin parası gibi çarçur etti. Ortadan buhar olan paraların hesaplarını sakladı, neden kendisi de buhar oldu? Çıkardığınız kanunlarla “Zaten harcamalarımız ne kadar az görünürse o kadar kârdır.” dediniz. Soruyorum: Neden saklıyorsunuz? Kendinizden şüpheniz mi var acaba? Soruyorum şimdi: Çocuk doğmuş, donu unutulmuş, 1 yaşına gelmiş çocuk don biçiyorsunuz. Bu memleket sahipsiz değil arkadaşlar, sahibi bizleriz, sahibi hepimiziz, halkımız. Birtakım yandaş firmalara ihale kazandırıyorsunuz, ceplerinden bir tek delikli kuruş çıkmıyor adamların, şirketleri batmış, hiçbiri garanti edilemez hâldeler, buna rağmen devlet garantili krediyle yurt dışı kredileri sağlayarak bu ihaleleri veriyorsunuz. Ayıptır ya! Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Ey halkım, unutma bunları; her gün bu ülkenin kapısından giren her bir yabancı delikli kuruş senin elindeki ekmeği sömürmekte. Memleketi bu kadar boş ve âciz zannetmeyin. Yine yemin ediyorum, bu kanunlara inatla onay veren AKP’li vekil arkadaşlarım, eğer inançlarınız varsa ve ızdırap çekmiyorsanız, bu akşam yatağınıza girip rahat uyuyorsanız sizlere helal olsun! Bu işler doğru işler değil arkadaşlar, biraz hep beraber düşünmemiz lazım.

Son sözlerimi de çok dikkatle dinlemenizi rica ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Serter.

BEDRİ SERTER (Devamla) – Teşekkür ederim.

192 milyar dolar İngiliz tefecilere verildi, sebebi ve sonucu nedir? Kendinizi sorgulayın. 128 milyar dolar neden buhar oldu? Lütfen kendinizi sorgulayın. Köylülerin topraklarının büyük bir kısmı yurt dışı bağlantılı, kime destek verdiği belli olmayan tefeci bankaların eline geçti; kendinizi sorgulayın. Geleceğimiz elden gidiyor; kendinizi sorgulayın eğer vicdanlar varsa.

Teşekkür ederim, iyi akşamlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Beştaş.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

71.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul ilinde 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşüne katılanların evlerinin basıldığına, Cumhurbaşkanına hakaretten gözaltılar yapıldığına, dün 5 partinin ortak oyuyla kadına yönelik şiddetle ilgili komisyon kurulduğuna, Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla gecenin bu saatinde kadınlara operasyon yapılmasını kınadıklarına, 252 sıra sayılı Kanun Teklifi eğer torba kanun teklifi olarak getirilmeseydi tamamına “Evet.” diyeceklerine, itiraz ettikleri hiçbir şey düzeltilmediği için maddelerine “Evet” demelerine rağmen tümüne “Hayır” diyeceklerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Gecenin bu saatinde İstanbul’da operasyon var. Kime? Kadınlara. Niçin? 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü için. Şu anda hızla isimler geliyor, evler basılıyor, eller kelepçeleniyor. Aralarında MYK üyemiz İlknur Birol da var, Nimet Tanrıkulu, Sevtap Akdağ, Pelin Şahin, İlyada Candaş, Ebru Sert, Merve Bektaş, Zeynep Çakır. Ve gerekçe ne biliyor musunuz? Şimdi, avukatlardan biri iletti: “‘Zıpla, zıplamayan Tayyip’tir.’ şeklinde bir slogan atmışsınız, bu sebeple Cumhurbaşkanına hakaretten sizi gecenin on ikisinde gözaltına alıyoruz.” Ya, daha dün, İnsan Hakları Eylem Planı açıklandı; daha bugün, şimdi bu Parlamentoda kadın haklarını konuşuyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Daha dün, 5 partinin ortak oyuyla kadına yönelik şiddetle ilgili komisyon kurduk.

“Bu ülkede kadın haklarını savundukları için kadınların gözaltına alınması değil, kadınlara karşı suç işleyenlere karşı bu muamele yapılabilir.” diyeceğim, onun da sınırları var. İşkence yasaktır, gecenin bu saatinde gidilmez ve Cumhurbaşkanı, açıklamasında hatta şunu söyledi, hepimiz gülümsedik “Mesai saatleri içinde artık gözaltı olacak.” dedi. Şu anda ne mesaisi var? Bu insanların hepsi adresinde ikamet ediyor, istedikleri zaman gidip ifade verirler. “Cumhurbaşkanına hakaret” gibi bir fiil suçlamasıyla ve kadın hakları savunusuyla gecenin bu saatinde operasyon yapılmasını kabul etmiyoruz, kınıyoruz.

Bir de kanun teklifine ilişkin çok kısa bir cümle söyleyeceğim: Normalde bu kanuna, torba kanun olmasaydı biz tamamına “Evet” diyecektik, bütün açık yüreklilikle söyleyeyim fakat 2’nci madde başta olmak üzere 9,10,4 ve 5’inci maddelerde itirazlarımızın hiçbiri ne Komisyonda ne Genel Kurulda dikkate alındı. Normalde maddelere “Evet” verdik ama tümüne “Hayır” vermek durumundayız çünkü itiraz ettiğimiz şeylerin hiçbiri düzeltilmedi ve iktidar grubunu özellikle bu operasyon konusunda duyarlılığa çağırıyorum. İki gündür kadın hakları dinliyorlar, gecenin bu saatinde kadınlar gözaltına alınmasın.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç ve 21 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3427) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 252) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 12’nci madde kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Teklifin tümünü oylamadan önce, İç Tüzük’ün 86’ncı maddesi gereğince oyunun rengini belli etmek üzere, lehte Konya Milletvekili Sayın Orhan Erdem.

Buyurunuz Sayın Erdem. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ORHAN ERDEM (Konya) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; sizlerin ve İslam âleminin Miraç Kandili’ni kutlarım. Gecenin bu saatinde hakkınızı helal edin.

Önemli bir kanun görüştük; 7 farklı kanunda değişiklik yapıyor ama benim için önemli olan, uzun süredir, 22’nci ve 23’üncü Dönem milletvekilliklerimde de yakinen takip ettiğim Konya Akşehir, Tuzlukçu bölgesindeki kıyı kenar çizgisinden doğan sorunlarla ilgili çözümün, verdiğimiz kanun teklifinin 3’üncü maddesinde, torba kanunda yer almasıdır ki bugün gerçekleşen bu konuya birazcık değinmek ve teşekkür etmek istiyorum.

Değerli vekiller, 3’üncü maddeyle ilgili İYİ PARTİ’den Fahrettin Yokuş Bey “AK PARTİ’yle başlayan sorun.” dedi; bir düzeltme yapalım. 1992’de başlamış bir sorundan bahsediyoruz, 1997’de kesinleşen bir kıyı kenar çizgisi var, 2003 yılında Akşehir Asliye Hukuk Mahkemesinde kesinleşiyor ve biz, AK PARTİ 2002 Kasımda iktidar olduk, 2003 yılında kucağımızda bir sorun bulduk; Akşehir ve Tuzlukçu’da. Akşehir’de 7, Tuzlukçu’da 1 mahallede, 10 bin kişiyi etkileyen 2 bin tapunun bir anda iptal olduğu bir sorunla karşılaştık, o günden bugüne de takiplerimiz devam etti. 2007’de idari mahkeme bu çizgiyi, kıyı kenar çizgisini tekrar bozdu. 2019 yılında 958 kodu kabul edildi. Şimdi biz, bu kanun teklifiyle 2 bin tapunun çoğunluğunu… Tamamını halledemiyoruz, bunu da açıklamak gerekir ama sorunun çoğunu tapularını iade ederek, mahkemeleri bitirerek kadastro geçmediyse, geçen yerlerde hak sahiplerine kiralama imkânı vererek bitirmiş oluyoruz.

Bu kanun teklifini getirmekte bize büyük imkân sağlayan da çok eleştirdiğimiz başkanlık sistemi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Genel kanunlar tabii ki çıkıyor milletin menfaatine ama artık -AK PARTİ’yle- yöresel konuları da Meclisin bu çalışma sistemi içinde görüşmeye başladık; hem Seyhan’ın hem Konya’nın Akşehir ve Tuzlukçu ilçelerinin bir sorununu burada hep birlikte çözmüş oluyoruz. Bu bakımdan da Grup Başkanımıza, Başkan Vekillerimize, bilhassa, Grup Başkan Vekilimiz Mehmet Muş’a hassasiyetinden dolayı teşekkür ediyorum.

Sorun bitmedi. Diğer parti gruplarının da hepsi bu maddede olumlu görüş verdi, teşekkür ediyorum. Ancak aynı zamanda doğal sit alanı ilan edilen bu bölgede… Yine, 1992’de ilan edilmiş, 2017’de o bölgede bir anda “Doğal sit alanına tecavüz var mı?” diyerek incelemeler yapılmış, 500 vatandaşımıza da doğal sit alanına girdikleri gerekçesiyle bir yıl sekiz aylık cezalar verildi. Ancak daha sonra Bakanlık, burayı “nitelikli alan” olarak çevirdiği hâlde bu cezalar devam etmekte, insanlar ufak bir suç işlediklerinde birleşen cezalarıyla hapse girmekteler. İnşallah, bunun da bu Mecliste halledileceğine inanıyorum. Ben bu kanunun bütün maddeleriyle geçmesiyle ülkemize hayırlı olacağını biliyorum, bilhassa 3’üncü maddedeki gerekçelerini de bahsettiğim konunun desteklerinizle geçmesinden minnettarlığımı ifade ediyorum.

Tekrar geceniz hayırlı olsun. Bu yasa ülkemize, milletimize hayırlı olsun diyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

72.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Konya Milletvekili Orhan Erdem’in İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre 252 sıra sayılı Kanun Teklifi hakkında oyunun rengini belli etmek üzere yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Milletvekilini dinledim. Bizim milletvekillerimiz de hem Konya’daki sorunla ilgili, Akşehir’deki sorunla ilgili katkılarını sağladılar. Bir milletvekilinin uzun süredir takip ettiği bir konuda sonuç alması da son derece önemli bir şey, bizim arkadaşlarımız da aynı memnuniyeti yaşıyorlar. Ama bu sorunu Meclis çözüyor, Başkanlık sistemi sayesinde falan da çözülmüyor; Meclis, gündemine hâkim.

Ayrıca, hangi milletvekilinin muhalefetle ortaklaşabileceği hangi sorunu varsa o konuda yazılabilecek her kanunun altına birlikte imza atacağımızı da buradan defalarca söyledik. Türkiye'deki kronikleşmiş sorunları çözmek için Meclisin önünde hiçbir engel yoktur. Çok net söyleyelim, Kamu İhale Kanunu’nu 187 kere değiştirmeye vakit bulan Meclis, on dokuz yıldır Akşehir’in sorununu çözmeye vakit bulamadıysa bu meselenin sistem tartışmasıyla değil, bir zihniyetle sorunu vardır.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç ve 21 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3427) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 252) (Devam)

BAŞKAN – Aleyhte, Zonguldak Milletvekili Sayın Deniz Yavuzyılmaz.

Buyurunuz Sayın Yavuzyılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifi genel olarak yetersiz bulsak da olumlu yanları olduğunu düşünüyoruz ancak teklifin tümüne 2’nci madde nedeniyle ret vereceğiz. Hiç şüpheniz olmasın ki sadece 2’nci maddeyi Anayasa Mahkemesine götüreceğiz. Neden? Çünkü sizin yap-işlet-devret mantığınız sorunlu.

Şimdi, bunu size açıklayayım. AK PARTİ’nin Zafer Havalimanı’yla Guinness Dünya Rekorları Kitabı’na girecek berbat performansı: Yıl 2020, hazinenin görevli şirkete garanti ettiği yolcu sayısı 1 milyon 279 bin 352, gerçekleşen yolcu sayısıysa sadece 7.429; AK PARTİ’nin hata payı yüzde 99. Şimdi, diyeceksiniz ki: “2020 yılında coronavirüs vardı, o yüzden böyle oldu.” değil mi? Ama gerçek bu değil, bunu siz de biliyorsunuz. 2020 yılı öncesine bakalım; yıl 2019, hazinenin garanti ettiği yolcu sayısı 1 milyon 236 bin 89, gerçekleşen yolcu sayısı 39.609; AK PARTİ’nin hata payı yüzde 97. 2018 ve 2014 yılları arasındaki hata payı yüzde 96, 2013 yılındaki hata payı yüzde 95, 2012 yılındaki hata payı yüzde 98 yani ortalamanız 2012-2020 yılları arasında yüzde 97. Bugüne kadar görevli şirkete ödenen tutar 45 milyon avro, yatırım bedeli ise zaten 50 milyon avro; gerçi bunun da araştırılması gerekli çünkü bu veriyi bize görevli şirket ve anlaşmayı imzalayan Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü veriyor. Eğer 2044 yılına kadar aynı hata payıyla Zafer Havalimanı ilerlerse ki bu hata payının düzelmesi için bir neden yok çünkü havalimanının bulunduğu bölgede zaten nüfusun 5 katına, 10 katına, 50 katına çıkmasıyla ilgili bir projeksiyon yok. Dolayısıyla böyle devam ederse 2044 yılına kadar şirketin kasasına 208 milyon avro tutarında para girecek. Vatandaştan neredeyse hiç uçak inmeyen, kalkmayan, yolcusu olmayan bir havalimanı için yandaş şirketin kasasına âdeta hortumlanacak olan 208 milyon avro var. Şimdi, diyeceksiniz ki: “2044 yılında kamuya devredilecek.” Ya kamuya ne devredilecek? Bir terminal binası, apronunda, pistlerinde otlar bitmiş bir alan yani aslında, kısaca özetlersek net bir bakış açısıyla, Zafer Havalimanı hayalî bir iştir, hayalî bir havalimanıdır, bütünüyle kamu zararıdır. Dolayısıyla, biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak ne yaptık? Bu konuyu kamu zararı yönü itibarıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmak suretiyle vatandaşın ödediği vergilere sahip çıktık, çıkmaya da devam edeceğiz.

Bir nokta, şimdi, mücbir sebep konusu. Mücbir sebep nedir? Mücbir sebep; hukukta görevin, taahhüdün ve sorumluluğun yerine getirilmesine engel teşkil edebilecek nitelikte bulunan ölüm, iflas, hastalık, salgın, tutukluluk, afet ve buna benzer hâller, tanımı bu. Şimdi ben size soruyorum, bu dünyada olan pandemi, coronavirüs süreci bir mücbir sebep midir değil midir? Eğer mücbir sebep değilse İstanbul Havalimanı’nda veya diğer pek çok projede neden bazı istisna ve imtiyazlar tanıdınız, borçları sildiniz veya ertelediniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) – Eğer mücbir sebepse, bizim ortaya çıkardığımız Zafer Havalimanı’nın, Devlet Hava Meydanları İşletmesiyle görevli şirket arasında yapılan sözleşmedeki mücbir sebep hükümleri dolayısıyla neden 2020 yılında tutturulamayan garanti yolcu sayısının bedelini mücbir sebep hükümlerine göre 2044 yılının sonuna ertelemiyorsunuz veya tümüyle silmiyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, Zafer Havalimanı AK PARTİ’nin plansızlığının, hesapsızlığının, öngörüsüzlüğünün eseridir ve Zafer Havalimanı sizlerin ellerinde israfın anıtına dönüşmüştür.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

2’nci sırada yer alan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Kültür Enstitüsü Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) Kültür Enstitüsü Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2020) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 121) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon raporu 121 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

EKONOMİK İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI (EİT) KÜLTÜR ENSTİTÜSÜ ŞARTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 15 Mart 1995 tarihinde İslamabad’da imzalanan “Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) Kültür Enstitüsü Şartı”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın ve bugün yapılacak diğer açık oylamaların elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre vereceğim, bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Bu açıklama bugün yapılacak diğer açık oylamalar için de geçerli olacaktır.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 121 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı:   274

Kabul:                         272

Ret:                                                      2 (x)

                                                       Kâtip Üye                                                                        Kâtip Üye

                                                 Mustafa Açıkgöz                                                               Sibel Özdemir

                                                        Nevşehir                                                                          İstanbul”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

3’üncü sırada yer alan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Kör, Görme Engelli veya Başka Bir Nedenle Basılı Materyal Okuma Engelli Kişilerin Yayımlanmış Eserlere Erişiminin Kolaylaştırılmasına Dair Marakeş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Kör, Görme Engelli veya Başka Bir Nedenle Basılı Materyal Okuma Engelli Kişilerin Yayımlanmış Eserlere Erişiminin Kolaylaştırılmasına Dair Marakeş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2218) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 124) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 124 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

KÖR, GÖRME ENGELLİ VEYA BAŞKA BİR NEDENLE BASILI MATERYAL OKUMA ENGELLİ KİŞİLERİN YAYIMLANMIŞ ESERLERE ERİŞİMİNİN KOLAYLAŞTIRILMASINA DAİR MARAKEŞ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 27 Haziran 2013 tarihinde Marakeş’te imzalanan “Kör, Görme Engelli veya Başka Bir Nedenle Basılı Materyal Okuma Engelli Kişilerin Yayımlanmış Eserlere Erişiminin Kolaylaştırılmasına Dair Marakeş Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN - 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum, oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - 124 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı:   252

Kabul:                         252 (x)

                                                       Kâtip Üye                                                                        Kâtip Üye

                                                 Mustafa Açıkgöz                                                               Sibel Özdemir

                                                        Nevşehir                                                                          İstanbul”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

4’üncü sırada yer alan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2819) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 233) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 233 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ÜRDÜN HAŞİMİ KRALLIĞI HÜKÜMETİ ARASINDA TİCARİ VE EKONOMİK İŞ BİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (l) 1 Ekim 2019 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İş Birliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (l) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum. Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 233 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı:   240

Kabul:                         240(x)

                                                       Kâtip Üye                                                                        Kâtip Üye

                                                 Mustafa Açıkgöz                                                               Sibel Özdemir

                                                        Nevşehir                                                                          İstanbul”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

5’inci sırada yer alan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ve Karadağ Arasında Karadağ Vatandaşlarına Konsolosluk Yardımı Sunulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun raporunun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ve Karadağ Arasında Karadağ Vatandaşlarına Konsolosluk Yardımı Sunulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2983) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 244) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 244 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE KARADAĞ ARASINDA KARADAĞ VATANDAŞLARINA KONSOLOSLUK YARDIMI SUNULMASI HAKKINDA ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 11 Şubat 2020 tarihinde Podgoritsa’da imzalanan ‟Türkiye Cumhuriyeti ve Karadağ Arasında Karadağ Vatandaşlarına Konsolosluk Yardımı Sunulması Hakkında Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 244 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı:   272

Kabul:                         272(x)

                                                       Kâtip Üye                                                                        Kâtip Üye

                                                 Mustafa Açıkgöz                                                               Sibel Özdemir

                                                        Nevşehir                                                                          İstanbul”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

6’ncı sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Doğu Karayip Devletleri Örgütü Arasında Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Doğu Karayip Devletleri Örgütü Arasında Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1780) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 97) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 97 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE DOĞU KARAYİP DEVLETLERİ ÖRGÜTÜ ARASINDA MUTABAKAT MUHTIRASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 3 Haziran 2016 tarihinde Havana’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Doğu Karayip Devletleri Örgütü Arasında Mutabakat Muhtırası”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN - 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum, oylama işlemini başlatıyorum.

BAŞKAN – 97 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı:   277

Kabul:                         277(x)

                                                       Kâtip Üye                                                                        Kâtip Üye

                                                 Mustafa Açıkgöz                                                               Sibel Özdemir

                                                        Nevşehir                                                                          İstanbul”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

7’nci sırada yer alan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karayoluyla Uluslararası Yük ve Yolcu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

7.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karayoluyla Uluslararası Yük ve Yolcu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2222) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 166) (xx)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 166 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ÇİN HALK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA KARAYOLUYLA ULUSLARARASI YÜK VE YOLCU TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 13 Mayıs 2017 tarihinde Pekin’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karayoluyla Uluslararası Yük ve Yolcu Taşımacılığı Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum. Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - 166 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı:   235

Kabul:                         234

Çekimser:                                             1 (x)

                                                       Kâtip Üye                                                                        Kâtip Üye

                                                 Mustafa Açıkgöz                                                               Sibel Özdemir

                                                        Nevşehir                                                                          İstanbul”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

8’inci sırada yer alan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ve Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında Cezai Konularda Karşılıklı Adli Yardımlaşma Anlaşmasının Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

8.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ve Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında Cezai Konularda Karşılıklı Adli Yardımlaşma Anlaşmasının Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1950) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 101) (xx)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 101 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE HIRVATİSTAN CUMHURİYETİ ARASINDA CEZAİ KONULARDA KARŞILIKLI ADLİ YARDIMLAŞMA ANLAŞMASININ NOTALARLA BİRLİKTE ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 26 Nisan 2016 tarihinde Zagreb’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ve Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında Cezai Konularda Karşılıklı Adli Yardımlaşma Anlaşması”nın “Notalar”la birlikte onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum. Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 101 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı:   241

Kabul:                         241 (x)

                                                       Kâtip Üye                                                                        Kâtip Üye

                                                 Mustafa Açıkgöz                                                               Sibel Özdemir

                                                        Nevşehir                                                                         İstanbul”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

9’uncu sırada yer alan 111 sıra sayılı Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

9.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1802) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:111)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

10’uncu sırada yer alan 185 sıra sayılı Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

10.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Güvenlik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2221) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 185)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

11’inci sırada yer alan 126 sıra sayılı Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

11.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Standardizasyon, Uygunluk Değerlendirmesi, Akreditasyon ve Metroloji Bölgesel Enstitüsü Tüzüğünün 5.4.1.10 Maddesinin Tadiline İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2224) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 126)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 11 Mart 2021 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 00.56



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

 

(X) 252 S. Sayılı Basmayazı 9/3/2021 tarihli 56’ncı Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme bu birleşim Tutanak Dergisi’nin 174’üncü sayfasında yer almaktadır.

(xx) Bu düzeltmeye ilişkin ifade bu birleşim Tutanak Dergisi’nin 173’üncü sayfasında yer almaktadır.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) 121 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) 124 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) 233 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) 244 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) 97 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 166 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 101 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.