TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
59uncu
Birleşim
16 Mart 2021
Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Hayati
Arkazın, Çanakkale şehitlerine ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkekin,
18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Ağrı Milletvekili Ekrem
Çelebinin, Ağrıya yapılan yatırımlara ilişkin
gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin,
Dokuz Eylül Üniversitesinden ihraç edilen hemşirelerin derhâl geri
döndürülmesi ve sendikal örgütlenmeye yönelik saldırıların son
bulması gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- Muğla Milletvekili Süleyman
Girginin, Muğladaki narenciye üreticilerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
3.- Balıkesir Milletvekili Fikret
Şahinin, Cumhuriyet Halk Partisi olarak halkın da isteği olan
Andımızın okullarda tekrar okutulmasını talep
ettiklerine ilişkin açıklaması
4.- Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, Deprem Haftasına ilişkin açıklaması
5.- Eskişehir Milletvekili Jale Nur
Süllünün, Eskişehirde bulunan Türk Hava Kurumu Türkkuşu İnönü
Havacılık Eğitim Merkezinin bazı bölümlerinin
kamulaştırılmasının ve imara
açılmasının tehlike arz edeceğine ilişkin
açıklaması
6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, kamudaki atamaların bir an önce yapılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
7.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, iktidar olduklarında Andımızı
okutturmaya devam edeceklerine ve Türkiyede uluslararası normlara göre
deniz konteynerleri üretilmesi için ilgili bakanları göreve davet ettiğine
ilişkin açıklaması
8.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin,
Mersinde MIP şirketinin Atatürk Parkının ve Mersinin
siluetine zarar verecek, denizi ve çevreyi kirletecek projesine destek olan
herkesi esefle kınadığına ilişkin açıklaması
9.- Konya Milletvekili Halil Etyemezin, 21
Mart Dünya Down Sendromu Farkındalık Gününe ilişkin
açıklaması
10.- Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, geçtiğimiz hafta temeli atılan Akkuyu Nükleer Güç
Santralinin 3üncü reaktörünün milletimize hayırlı
olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
11.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, 14 Mart Tıp Bayramı ile Çanakkale Zaferinin
106ncı yıl dönümünü tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
12.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, 14 Mart Tıp Bayramını kutladığına
ilişkin açıklaması
13.- Bursa Milletvekili Muhammet Müfit
Aydının, Çanakkale Zaferinin 106ncı ve Halepçe
katliamının 33üncü yıl dönümlerine ilişkin
açıklaması
14.- Muğla Milletvekili Suat
Özcanın, Muğlanın ormanlık tarımsal alanlarında
ve koylarında ÇED raporuna gerek duyulmadan ruhsat verilmesi
girişimlerinden vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
15.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Edirnede restoranlar, kafeler corona nedeniyle
kapalıyken yaklaşık aynı değerde olan diğer
illerde niye açık olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
16.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Danıştay İdari Dava Daireleri
Kurulunun Andımızın kaldırılması
kararının kabul edilmesi mümkün olmayan bir durum olduğuna, 14
Mart Tıp Bayramını kutladığına ve
sağlık çalışanlarının sorunlarının
çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
17.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesinde yapılan
dekan atamalarına ilişkin açıklaması
18.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
13 Mart 2016 tarihinde PKK tarafından Ankara Kızılay
Güvenparkta bombalı araçla yapılan saldırıda
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı dilediğine, 14 Mart Tıp
Bayramını kutladığına ve sağlık
çalışanlarına bir defa daha teşekkür ettiğine
ilişkin açıklaması
19.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Halepçe katliamının 33üncü yıl dönümüne, 16
Mart 1978 tarihinde İstanbul Üniversitesinde gerçekleştirilen
bombalı saldırının yıl dönümüne, 21 Martta
Türkiyedeki tüm halkları Nevrozu hep birlikte kutlamaya davet
ettiklerine ve iktidara, bu kutlamaların yapılmasına engel
olmaması için sağduyu çağrısında bulunduklarına
ilişkin açıklaması
20.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
Halepçe katliamının 33üncü yıl dönümüne, 14 Mart Tıp
Bayramını kutladığına, sağlık
çalışanlarının sorunlarının çözülmesi
gerektiğine, öğretmen okullarının kuruluşunun 173üncü
yıl dönümüne, öğretmenlerin aşılama programına
alınmasını talep ettiklerine ve Sakaryanın Karasu
Belediyesinin, borcu icra takibine düşenlere ihtarname göndermesi
kararını kınadıklarına ilişkin
açıklaması
21.- Samsun Milletvekili Neslihan
Hancıoğlunun, Samsun gibi yüksek vaka oranlarının
görüldüğü illerde pandemi OHALi ilan edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
22.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, Halepçe katliamının 33üncü yıl dönümüne,
barış aktivisti Rachel Corrieyi saygıyla andıklarına
ve başarılı, huzurlu bir hafta olmasını dilediğine
ilişkin açıklaması
23.- İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemirin, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
değişmedikçe hiçbir program ya da reform paketinin
başarılı olamayacağına ilişkin
açıklaması
24.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
Covidle ilgili uygulamaların Türkiyede farklılık
gösterdiğine ilişkin açıklaması
25.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, AKP
Grubunun, Çanakkale Savaşlarına Katılanlara Şeref
Madalyası Verilmesine Dair Kanun Teklifini niye reddettiklerini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
26.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
27.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
28.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun,
Makedonyanın Manastır şehrinde eski pazar yerinde bina
inşası sırasında ortaya çıkan 1422 tarihli Sungur
Çavuş Camisi ve Külliyesine ait olduğu tespit edilen
kalıntılara ilişkin açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Düzce Milletvekili Ayşe Keşirin
Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin
yazısının 12/3/2021 tarihinde Başkanlığa
ulaştığına ilişkin önergesi (4/113)
2.- İstanbul Milletvekili Gamze
Akkuş İlgezdinin, (2/3256) esas numaralı Çanakkale Savaşlarına
Katılanlara Şeref Madalyası Verilmesine Dair Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/114)
B) Duyurular
1.- Başkanlıkça, (10/77, 372, 491,
534, 693, 817, 868, 992, 1004, 1018, 1150, 1170, 1221, 1305, 1434, 1518, 1806, 1815,
1943, 2009, 2139, 2206, 2391, 2909, 2929, 3031, 3032, 3382, 3558, 3575, 3581,
3583, 3647, 3677, 3682, 3690, 3708, 3740, 3769, 3798, 3817, 3831, 3840) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere
toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuru
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, 4/3/2021
tarihinde Samsun Milletvekili Erhan Usta ve arkadaşları
tarafından, Samsun Gülsan Sanayi Sitesinin yıkılarak
Toybelende yapılacak yeni sanayi sitesine taşınması
sebebiyle yaşanacak mağduriyetlerin araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Şubat 2021
Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, 16/3/2021 tarihinde Mersin
Milletvekili Rıdvan Turan ve arkadaşları tarafından, Mersin
ilinin sorunlarının araştırılması ve
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 16 Şubat 2021 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, 16/3/2021 tarihinde Kayseri
Milletvekili Çetin Arık ve arkadaşları tarafından, risk
grubunda bulunan sağlık personelinin pandemi sürecinde
çalışma koşullarının araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 16 Şubat 2021 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 140, 25, 31, 172, 98 ve 165 sıra
sayılı Kanun Tekliflerinin bu kısmın sırasıyla 5,
19, 20, 21, 22 ve 74üncü sıralarına alınmasına ve bu
kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine ilişkin önerisi
VII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- Küresel iklim
değişikliğinin etkilerinin en aza indirilmesi, kuraklıkla
mücadele ve su kaynaklarının verimli kullanılması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan
(10/77, 372, 491, 534, 693, 817, 868, 992, 1004, 1018, 1150, 1170, 1221, 1305,
1434, 1518, 1806, 1815, 1943, 2009, 2139, 2206, 2391, 2909, 2929, 3031, 3032,
3382, 3558, 3575, 3581, 3583, 3647, 3677, 3682, 3690, 3708, 3740, 3769, 3798,
3817, 3831, 3840) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu üyeliklerine seçim
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1802) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 111)
2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti
Arasında Güvenlik İş Birliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2221) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:185)
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Ekonomik İşbirliği Teşkilatı
Standardizasyon, Uygunluk Değerlendirmesi, Akreditasyon ve Metroloji
Bölgesel Enstitüsü Tüzüğünün 5.4.1.10 Maddesinin Tadiline
İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/2224) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 126)
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Kendi Sınırları Dahilinde ve Ötesinde
Tarifeli Hava Hizmetlerine İlişkin İkili Hava
Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2027) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 137)
5.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti ve Bosna-Hersek Arasında Serbest
Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokol ve Eklerine İlişkin
Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan
Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi
(2/2274) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
140)
6.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Nikaragua Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2028) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 138)
7.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Paraguay Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Dostluk ve
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1779) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 151)
8.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kenya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve Hidrokarbon Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1583) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 167)
9.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Çad Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik ve
Kalkınma İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1795) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 168)
10.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Güneydoğu Avrupa Çokuluslu Barış Gücü
Anlaşmasına Ek Altıncı Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2402) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170)
11.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti
Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasını Tadil Eden Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi
(2/2496) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
171)
12.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mozambik
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1457) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 177)
IX.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 170) Güneydoğu
Avrupa Çokuluslu Barış Gücü Anlaşmasına Ek
Altıncı Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifinin oylaması
2.- (S. Sayısı: 111) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin
oylaması
3.- (S. Sayısı: 185) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Güvenlik
İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin oylaması
4.- (S. Sayısı: 126) Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı Standardizasyon, Uygunluk
Değerlendirmesi, Akreditasyon ve Metroloji Bölgesel Enstitüsü
Tüzüğünün 5.4.1.10 Maddesinin Tadiline İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin
oylaması
5.- (S. Sayısı: 137) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Kendi Sınırları Dahilinde ve Ötesinde Tarifeli Hava Hizmetlerine
İlişkin İkili Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifinin oylaması
6.- (S. Sayısı: 140) Türkiye
Cumhuriyeti ve Bosna-Hersek Arasında Serbest Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve
Anlaşmanın Protokol ve Eklerine İlişkin
Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan
Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun Teklifinin
oylaması
7.- (S. Sayısı: 138) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Nikaragua Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava
Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin oylaması
8.- (S. Sayısı: 151) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Paraguay Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Dostluk ve
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin oylaması
9.- (S. Sayısı: 167) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve
Hidrokarbon Alanında İşbirliğine İlişkin
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifinin oylaması
10.- (S. Sayısı: 168) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Çad Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik ve
Kalkınma İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir Milletvekili Bedri Serterin,
esnaflara verilmesi planlanan desteklere ilişkin sorusu ve Ticaret
Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı (7/41250)
2.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlunun, LİMAŞ Limanında bulunan ve gıda
ürünlerinde kullanılan alkole izopropil alkol
karıştırıldığı iddiasına ilişkin
sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlunun cevabı (7/41267)
3.- İzmir Milletvekili Ednan
Arslanın, 2015, 2019 ve 2020 yıllarında yapılan tohum
ithalatına dair verilere ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar
Pekcanın cevabı (7/41374)
4.- Eskişehir Milletvekili Arslan
Kabukcuoğlunun, yasa değişikliği doğrultusunda
kırsal mahalle statüsü kazanabilmek için yapılan başvurulara
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun
cevabı (7/41748)
5.- Ankara Milletvekili
Yıldırım Kayanın, İstanbul Kasımpaşada
bulunan Divanhane eski karakol binası için alınan yıkım
kararına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/41963)
6.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Karayolları Genel Müdürlüğü bünyesinde
çalışan işçilerin sayısına ve ücretlerde görülen
farklılığa ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/41964)
16
Mart 2021 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 59uncu Birleşimini açıyorum. (x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Çanakkale
şehitleri hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Hayati
Arkaza aittir.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Ağabey, heyecanla, şevkle, iştiyakla dinliyorum seni.
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Arkaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Hayati
Arkazın, Çanakkale şehitlerine ilişkin gündem
dışı konuşması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
18 Mart Çanakkale Zaferinin 106ncı yıl
dönümü sebebiyle gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu ve büyük Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün sizlere rakam
veremeyeceğim, savaşı anlatmayacağım, teknik tabirleri
konuşmayacağım; bugün sizlere Çanakkale ruhunu
anlatacağım. Metrekareye 6 bin mermi düşen topraklarda, oluk
oluk akan kan deryasında dirilen Türk milletinin, Çanakkalede yedi düveli
dize getirmesine vesile olan Çanakkale ruhudur. Ertuğrul Koyunda 63
Mehmetçikle destan yazan Ezineli Yahya Çavuşun cesaretini, Yozgatlı
Kınalı Hasanın şehadete yürüyüşünü, Bigalı
Mehmet Çavuşun kahramanlığını, Havranlı Koca
Seyit Onbaşının bir top mermisinde dirilişini, Ben size
taarruzu değil ölmeyi emrediyorum. diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
taşıdığı Çanakkale ruhunu anlatacağım.
Çanakkale Harbi, et ile kemiğin çeliğe
galip gelişidir. Çanakkale Harbi, devleri devirerek devleşen
kınalı koç yiğitlerin harman oluşudur. Çanakkale cephesi,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin ön sözüdür, son sözüdür. Çanakkale bu milletin
kutsal mirasıdır. Çanakkale Zaferi, 7-8 metre mesafedeki siperlerde
ölümle burun buruna çarpışan Mehmetçikin bu toprakların
ebediyen Türk yurdu olduğunu tüm dünyaya haykırmasıdır.
Çanakkale Zaferi, gözü yaşlı annelerin dualarıyla bir haçlı
seferi edasıyla gelip zafer çanı bekleyenlerin hevesinin
kırılışıdır. 40 metrelik boyuyla tonlarca
ağırlıktaki yüzen kaleleri boğazın derin sularına
gömen Nusret mayın gemisidir Çanakkale. Seddülbahirin, Alçıtepenin,
Kanlısırtın, Conkbayırının ve
Anafartaların her karışında Mehmetçikin Allah, Allah
diye haykırışıdır Çanakkale. Çanakkalede Anafartalar
Kahramanı Gazi Mustafa Kemal Atatürkün, Harbiye Nazırı Enver
Paşanın, Esat Paşanın, Cevat Paşanın ve her
bir Mehmetçikin imzası vardır. Bu kahramanların hikâyesi
anlatmakla bitmez, ne yaparsak yapalım haklarını ödeyemeyiz.
Mehmet Akifin dediği gibi: Sana dar gelmeyecek makberi kimler
kazsın?/Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın.
Değerli milletvekilleri, Çanakkale ruhu 3
Kasım bombardımanıyla başlayıp 9 Ocak 1916da Tekke
Koyunda bitmemiştir; Çanakkale ruhu 1071de
başlamıştır ve hâlen yaşamaktadır, Türk milleti
var oldukça da yaşayacaktır. Bugün vatanımızın üzerine
plan kuranlar; bu asil milleti iyi tanımıyorlar, yaptıkları
planlara Çanakkale ruhunu hesaba katmıyorlar. Dün gelenlerin yarın
yine gelmeye niyeti olursa bilsinler ki 57nci Alayın torunları hâlâ
yaşamaktadır ve buradadır. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bu vesileyle, vatanımızın her
yerinden Çanakkaleye gelen, her karış toprağı mübarek
kanıyla sulayan her şehidimizi, her bir kahramanımızı
teker teker saygıyla rahmetle anıyorum; ruhları şad olsun,
Allah hepsinden razı olsun.
Yüz altı yıl sonra 1915 ruhuyla tekrar
buradan haykırmak istiyorum: Yer üstün yiğit otağı,/Yer
altın şehit yatağı,/Yere düşürmez
bayrağı,-Geçilmezsin Çanakkale./Sefer senin, zafer senin,/Bu gök, bu
denizler senin./Kaleden sağlam bedenin,/Geçilmezsin Çanakkale. Aynı
ruh ve heyecanla Genel Kurulu ve büyük Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü münasebetiyle söz isteyen
Çanakkale Milletvekili Sayın Muharrem Erkeke aittir.
Buyurun Sayın Erkek. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkekin,
18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
İki gün sonra Türkiye Cumhuriyetinin ön
sözünün yazıldığı eşsiz zaferimizin 106ncı
yılını hep birlikte kutlayacağız.
Değerli milletvekilleri, Çanakkale
savaşları dünya tarihinin en onurlu, en meşru, en anlamlı
savunmalarından biridir. Çanakkale savaşları, Troya
Savaşında olduğu gibi dünya tarihinin emperyalizme karşı
en önemli savunmalarından biridir. Mehmet Akifin söylediği gibi:
Şu Boğaz Harbi nedir?/Var mı ki dünyada eşi?/En kesîf
orduların yükleniyor dördü beşi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Büyük bir destandı, büyük bir
kahramanlıktı Çanakkale ve Çanakkale, tarihe Gazi Mustafa Kemali
armağan etti. Gazi Mustafa Kemalin, Şevket Süreyyanın
dediği gibi: Doğum yeri Kemalyeridir. Arıburnu muharebelerini
kazandığı yerin adıdır Kemalyeri ve Atatürkün
doğum yeri olarak kabul edilir. Yine, Anafartalar Grup Komutanı
olarak 10 tümenin komutanlığını yapmıştır,
yaklaşık 100 bin askerin. Büyük zaferlere imza
atmıştır. İstanbulu da kurtarmıştır
Çanakkalede. Aynı zamanda Çanakkale, büyük bir barıştır,
kardeşliktir, Centilmenler Savaşı olarak tarihte yerini
almıştır. Avustralyadan, Yeni Zelandadan getirilen Anzak
askerleriyle birçok yabancı askerle bugün, Gelibolu Tarihî
Yarımadasında, Çanakkalede Mehmetçik koyun koyuna yatmaktadır.
Ne güzel söylemiş rahmetli Bülent Ecevit: Söyle arkadaşım
dedi Anadolulu Mehmet/Yanı başındaki Anzak erine/Nereden kopup
gelmişsin/Neden çökmüş bu mahzunluk üzerine?
Evet, Çanakkale Savaşı böyle bir
savaştı, kıyasıya bir savaştı ama saygı
üreten bir savaştı. Siperler arası mesafe 8 metreye kadar
inmişti. Yaklaştıkça birbirine karşılıklı
siperler gönüller de yakınlaştı; düştükçe vuruşanlar
toprağa, dostlar gibi kaynaştı. Onun için Çanakkale aynı
zamanda da barıştır.
Değerli milletvekilleri, tarih 27 Aralık
1919, Gazi Mustafa Kemal Sivastan Ankaraya geliyor. Onu atlılar,
yayalar, efeler, seğmenler karşılıyor kılıçkalkan
oyunlarıyla. İstasyon yolu üzerinden Ankaraya gidiyor. Tam on dokuz
yıl sonra, tarih 21 Kasım 1938, Türkiye ve dünya yasta. Bu kez
Atatürkün naaşı, onu taşıyan tabut bir top arabasına
konmuş, Meclisin önünden alınmış, yine istasyon yolu
üzerinden, aynı güzergâhtan Etnografya Müzesindeki geçici kabrine
götürülüyor. Yabancı generaller de orada, yabancı askerler tören
kıyafetlerini giymişler; sefirler, bütün halk, Hükûmet, herkes orada.
Etnografya Müzesinin önüne geldiğinde naaşı, onu
taşıyan top arabasına herkes selam duruyor. Selam duranlar
içinde bir kişi var: İngiliz Mareşal Birdwood. 1915te
Çanakkalede Mustafa Kemalin karşısında
savaşmış, yenilmiş, bir ayağını
kaybetmiş; 1938de Ankarada Mustafa Kemal Atatürkü ebediyete uğurlarken
tarihin en anlamlı askerî selamlarından birini veriyor. İngiliz
Mareşal Birdwood mareşallik asasını kaldırarak bir
ayağı sakat olduğu hâlde 1915teki düşmanını
selamlıyor çünkü o aynı zamanda büyük bir barış
insanıydı, büyük bir devlet insanıydı. Bu saygının
anlamını görebilmek için Mustafa Kemal Atatürkün 1934
yılında Çanakkalede savaştığı, uzak diyarlardan
gelen askerlerin annelerine söylediği mesaj dünya tarihinin en
anlamlı mesajlarındandır. Onlar bu toprakta canlarını
verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.
demiştir Atatürk uzak diyarlardan evlatlarını gönderen annelere
seslenirken. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Evet, Çanakkale savaşları büyük bir
destandı, kahramanlıktı ama aynı zamanda da büyük bir
centilmenlikti, barıştı, kardeşlikti; onun için çok
önemliydi Çanakkale. Şunu asla unutmayacağız değerli
milletvekilleri: Atatürksüz bir Çanakkale Savaşı tarihi kesinlikle
anlatılamaz. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm
şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Hepsi, tüm şehitlerimiz huzur
içerisinde o topraklarda uyusunlar. Bizim Andımız Çanakkaledir,
bizim Andımız Mustafa Kemal Atatürktür.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Ağrıya yapılan yatırımlar hakkında söz isteyen
Ağrı Milletvekili Sayın Ekrem Çelebiye aittir.
Buyurun Sayın Çelebi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
3.- Ağrı Milletvekili Ekrem
Çelebinin, Ağrıya yapılan yatırımlara ilişkin
gündem dışı konuşması
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şahsım adına gündem dışı söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle ekranları
başında bizleri izleyen Ağrılı hemşehrilerimizi,
aziz milletimizi ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hatırlarsanız
-ki biraz önce de bir konuşmacımız hep tarihten söz etti, biz de
gerçekten Çanakkaleyi gururla anıyoruz ve her zaman da anmaya devam
edeceğiz- Sayın Cumhurbaşkanımız ta Başbakanken
bir cümle söyledi, dedi ki: Batıda
güneyde, Akdenizde, Egede, Marmarada- ne varsa doğuda da, o bölgelerde
de aynı yatırımlar olacak. Bununla birlikte, AK PARTİ de
Türkiyede bir milat başlattı. Dolayısıyla geçenlerde bir
milletvekili arkadaşımız burada -ben de burada değildim,
Erzurum Milletvekilimiz de kendisine cevaben bir cümle söylediler-
Ağrıya yeterince yatırımın gelmediğinden
bahsetmişti. Dolayısıyla şunu söyleyeyim -biz bunu daha çok
Plan ve Bütçede de gördük- elbette ki muhalefetin amacı şudur:
İktidarı eleştirecek, bu onlara verilen bir görevdir. Ama
iktidarı eleştirdiklerinde de şunu bilmeleri lazım:
Eğer gerçekten o ile veya Türkiye'ye veya o bölgeye bir şeyler de
yapıldıysa bunun da hakkını vermeleri lazım.
Şimdi, eğer izniniz olursa şunu arz
etmek istiyorum: AK PARTİ son on dokuz yılda eğitimden
sağlığa, ulaştırmadan altyapıya, tarım ve
hayvancılıktan KÖYDES projelerine, enerjiden kültüre ve spora kadar
Ağrı ve AK PARTİ hükûmetleri çok şeyler gördü. Eski parayla
ilimize yaklaşık olarak 20 katrilyon liraya yakın bir para
geldi.
Burada bir şey daha arz etmek istiyorum:
Eğer değerli milletvekillerimiz kendi illerine gelip de kendi
ilçelerini, illerini, beldelerini, köylerini gezmezlerse burada da biraz
ofsaytta kalırlar, Ağrıya bir şeyler
yapılmadığını söylerler.
Kültürle başlamak istiyorum: Kültür denilince
Ağrıya, Ağrı Dağı ve Nuhun Gemisi gelir.
Bakın, biz, 4 Şubatta Ağrı Dağını turizme
açtık ve şu anda dağcılarımız orada
tırmanıyor. Yine, Osmanlı ve Selçuklu mimarisiyle eşsiz bir
sentezin yansımasını yapan İshak Paşa
Sarayının AK PARTİ hükûmetlerinden önce -burada şekilde de
göreceğiniz gibi- kapısına kilit vurulmuştu, şu anda,
AK PARTİ hükûmetleri döneminde, yılda 252 bin ziyaretçimiz
burayı ziyaret etmekte. Yine, bunun yanında, Balık Gölümüzü,
Diyadin Kanyonunu doğal sit alanı olarak ilan ettik.
Tarımda, bakın, yıllar yılı
Ağrı merkez lokasyonu
Özellikle Yazıcı Barajı
vardı, kimse bitiremedi AK PARTİ hükûmetleri bitirdi ve yıllar
yılı Ağrı merkez insanları kuyu suyunu içtiler ve
hamdolsun biz orayı bitirdik ve şu anda en azından elli yıl
boyunca Ağrı merkezde su sorunumuz kalmamaktadır artık.
Yine, Taşlıçay Deremizin ıslahını yaptık,
Ağrılılarımızın hizmetine sunduk.
Ulaştırmada, köy yollarının
asfaltlanmasında
Bakın, 2011-2020 tarihleri arasında 1.078
kilometre sıcak asfalt yaptık. Bunu, özellikle de şunu belirtmek
istiyorum: Eğer kendi ilini, ilçesini, beldesini, köyünü gezmeyen
milletvekili varsa bunu da takdirlerinize sunuyorum. Ulaştırmada bunu
arz ettik.
Enerjide: Ki bu, Ağrıdan dolayı
çözüldü. Ağrı merkez ve Doğubeyazıta doğal
gazımızı verdik, şu anda herkes kullanıyor.
Eğitimde 2015 yılında Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesini Sayın Cumhurbaşkanımız, o
zaman Genel Başkanken ve Başbakanken talimat verdi
Şu anda 15
binin üzerinde öğrencimiz var. Sadece bu değil, Patnosta,
Doğubeyazıtta ve Eleşkirtte -ben burada da iş
adamlarımıza teşekkür ediyorum- 1 fakültemiz, 2 tane de
yüksekokulumuz var.
On sekiz
yılda eğitimde yine ne getirdik? Bakın, saymıyorum,
rakamları vermek de istemiyorum. Derslik, öğrenci pansiyonu, spor
salonları, lojmanlar
Sadece bu saydıklarımızla cumhuriyet
tarihinden bizim hükûmetler dönemine kadar biz 3,5 kattan fazla
yatırım yaptık.
Sağlıkta: 400 yataklı Ağrı
Devlet Hastanesini 2018 yılında açtık ve şu anda hizmet
veriyor. Patnosta 150 yataklı, Doğubeyazıtta 150 yataklı,
Diyadinde 50 yataklı, Eleşkirtte 50 yataklı, Tutakta 30
yataklı devlet hastanelerini açtık.
Taşlıçayımıza 32 yataklı devlet hastanesinin temelini
inşallah bu sene atacağız. Sağlıkta devam ediyor;
ayrıca bu sene 2021 Yılı Yatırım Programına, ki
bizim Ağrımız için de çok elzem olan bir tıp fakültesinin
kurulmasına ilişkin Sayın Cumhurbaşkanımıza arz
ettik, bu sene de temelini atıyoruz.
Yine, 2021 Yılı Yatırım
Programında 200 yataklı kadın doğum ve çocuk hastanesinin
temelini atacağız. Burada da özellikle Sayın
Cumhurbaşkanımıza gerçekten bize verdikleri desteklerden
dolayı teşekkür ediyorum.
Yine, lokasyonda Ağrı merkezde olmayan
anjiyo cihazı getirilecek -ki bu sene Covid olmasına rağmen-
altı ayda 800e yakın burada işlem gerçekleştirildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Ekrem Bey.
EKREM ÇELEBİ (Devamla) - Onkoloji, hematoloji
bölümlerini açtık. Ayrıca, son iki yılda Ağrı
merkezimiz ve ilçelerimize 25e yakın ambulansımızı
kazandırdık. Yine, Ağrı tarihinde belki
olmadığı kadar bugün itibarıyla 741 doktorumuz şu anda
görev yapmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bunlarla birlikte 2019
yılında Ağrı merkezimize yine, 68 trilyon lira para
gönderdik merkezî Hükûmet bütçesinden. Bakın, Tekstilkentte 56 bin metrekare
kapalı alan yaptık; burada, şu anda 1.500 kişi
çalışıyor, 2023ün sonuna doğru bunu 6 bin istihdama
çıkarmayı hedefliyoruz. KOBİ Merkezimiz, kaplıca tesisleri,
Ayakkabıcılar Sitesi, Bilim Merkezi ve şu anda da
Toptancılar Sitesinin yapımı için çalışmalarımız
devam etmektedir.
Peki 2021 yılı
yatırımlarımızda neler vardır? Burada Meclis
Başkan Vekilimiz Sayın Celal Adana da selamlarımızı
iletiyoruz, kendisinin memleketi olan yeşil Tutakımız, Murat
Nehriyle göz kamaştıran güzel ilçemiz. Tutak ve Hamur yolunu viyadük
ve köprülerle donattık, 2021 Yılı Yatırım
Programında 154 trilyon lira para ayırdık, inşallah 2022
yılında da burayı bitireceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EKREM ÇELEBİ (Devamla) - Başkanım,
tam sizin ilçeye geldik
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
Ağrıda esnaf perişan Vekilim.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Ağrı
esnafı perişan
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
Ağrı esnafı perişan.
EKREM ÇELEBİ (Devamla) Ben yüce Meclisimize
saygılarımı arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Ağrı sizinle
gurur duyuyor Sayın Vekilim.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
Ağrıda esnaf perişan Ekrem Bey.
EKREM ÇELEBİ (Devamla) Bir de sen
Ağrıya geldin, gördün.
BAŞKAN Tutaktan dolayı söz verecektim
ama adaletsizlik olur diye vermedim.
Değerli milletvekilleri, şimdi sisteme
giren 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Çepni
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin,
Dokuz Eylül Üniversitesinden ihraç edilen hemşirelerin derhâl geri
döndürülmesi ve sendikal örgütlenmeye yönelik saldırıların son
bulması gerektiğine ilişkin açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler
Başkan.
Sağlık Bakanı Fahrettin Kocaya
soruyorum: Dokuz Eylül Üniversitesinden ihraç edilen hemşireler Günseli
Uğur ve Arzu Sertten haberiniz var mıdır? SES İş Yeri
Temsilcisi Günseli Uğur ve sendika üyesi Arzu Sert 5 Martta pandemide
hayatını kaybedenleri anmak için düzenledikleri bir dakikalık saygı
duruşu gerekçesiyle 8 Martta jet hızıyla ihraç edildiler, oysa
14 Mart Tıp Haftasında ihraca imza atanlar süslü kutlamalar
yapıyorlardı. Melih Bulu gibi partili kayyum rektör Nükhet
Hotarın imzasıyla, gerekçesi belli olmayan soruşturmayla ihraç
edildiler. İhraçlar derhâl geri döndürülmelidir, sendikal örgütlenmeye
yönelik saldırılar son bulmalıdır.
BAŞKAN Sayın Girgin
2.- Muğla Milletvekili Süleyman
Girginin, Muğladaki narenciye üreticilerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Seçim bölgem Muğlada 2020 Mayıs
ayındaki sıcaklardan dolayı portakalda yüzde 80, limonda yüzde
50 gibi rekolte düşüklüğü yaşanmıştır. Ortaca,
Dalaman, Köyceğiz olarak Muğlanın 260 bin ton narenciye
üretiminin yüzde 95i bu ilçelerde üretilmektedir. Rekolte sıcaklardan
dolayı düşük olmasına rağmen maalesef 3 lira gibi
açılan limon piyasası 1 liraya kadar gerilemiştir. Ayrıca,
yine Covid nedeniyle iç piyasada lokantaların kapalı olmasından
dolayı yeteri kadar alım olmadığından ürünler
çürümüş ve üreticiler mağdur olmuşlardır. Üreticiler ve
ziraat odalarımız Covidden dolayı, limon başta olmak
üzere, narenciye ihracatında kısıtlama yaşanması ve
Rusya pazarının kaybedilmesinden şikâyetçi. Eğer gerekli
önlemler alınmazsa, ihracat aynı şekilde devam ederse bu
yıl da ürünler dalında kalacaktır. Tarım ve Orman
Bakanlığına soruyorum: Narenciye üreticisini korumak için hangi
önlemleri alıyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şahin
3.- Balıkesir Milletvekili Fikret
Şahinin, Cumhuriyet Halk Partisi olarak halkın da isteği olan
Andımızın okullarda tekrar okutulmasını talep
ettiklerine ilişkin açıklaması
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türk'üm, doğruyum,
çalışkanım./İlkem, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak; yurdumu, milletimi
özümden çok sevmektir./Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir./Ey Büyük Atatürk!/
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan
yürüyeceğime ant içerim./Varlığım Türk
varlığına armağan olsun./Ne mutlu Türk'üm diyene!
Sayın Başkan, okuduğum
Andımızı bizler de ilkokul sıralarında okuduk. 1933
yılından bu yana, seksen yıldır okullarımızda
okunan Andımız 2013 yılında AKP iktidarı
tarafından yasaklandı. Andımızın yasaklanmasıyla
AKP iktidarı bir anlamda Türkiyede Türküm demeyi de
yasaklamış oldu. AKP iktidarı kimlerin isteğiyle ve hangi
gerekçeyle Andımızın yasaklandığını
milletimize açıklamak zorundadır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak
bizler halkımızın da isteği olan Andımızın
okullarımızda tekrar okutulmasını talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şeker
4.- Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, Deprem Haftasına ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, jeolojik
olarak hareketli bir bölgede yaşıyoruz. Ülkemizde tarih boyunca büyük
depremler oldu, olmaya da devam edecek. Yaşanan depremlerde can ve
ekonomik kayıplarımız oldu, büyük acılar yaşadık.
Ekonomik kayıplar kısa zamanda giderilse de kaybolan canların
geri getirilmesi mümkün olmuyor.
Bu ayın ilk haftası Deprem Haftası
olması nedeniyle, başta okullar olmak üzere, birçok kurumda deprem
bilincinin oluşması konulu etkinlikler yapıldı. Depremde
öncelikle can kaybının olmaması için kamu kurumlarının
yanı sıra vatandaşların da alacağı tedbirler
büyük önem taşıyor. Vatandaşlarımız oturdukları
binaların kendilerine mezar olmaması için bir an önce depreme
dirençli olup olmadığını kontrol ettirmeli, binalar
dayanıksız ise Hükûmetimizin sağladığı
imkânları kullanarak güçlendirme yahut da kentsel dönüşümle güvenli
binalara sahip olmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum
BAŞKAN Sayın Süllü
5.- Eskişehir Milletvekili Jale Nur
Süllünün, Eskişehirde bulunan Türk Hava Kurumu Türkkuşu İnönü
Havacılık Eğitim Merkezinin bazı bölümlerinin
kamulaştırılmasının ve imara
açılmasının tehlike arz edeceğine ilişkin
açıklaması
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) Eskişehirimizin
İnönü ilçesinde Ebedi Önderimiz Mustafa Kemal Atatürkün öngörüsüyle
Vecihi Hürkuşun planör uçuşları için en uygun yer olarak
belirlediği Türk Hava Kurumu Türkkuşu Havacılık Eğitim
Merkezi seksen beş yıldır sivil havacılığın
önemli merkezlerinden biri olarak hizmet vermektedir. AKPli İnönü
Belediye Başkanı, merkezde planörlerin kullandığı
pistin baş kısmındaki alanı kamulaştırarak
turistik tesis, Antonov uçak pistinin son yaklaşma hattını ise
imara açarak satışa çıkarmak üzeredir. Uzmanlar
yapılaşmaların tehlike arz edeceği ve ciddi kazalara sebep
olacağı uyarısında bulunmaktadır. Uluslararası
havacılık organizasyonlarına ev sahipliği yapan, yüzlerce
genç yetiştiren merkezin rant uğruna işlevsizleştirilmesi
sivil havacılıkta ciddi bir prestij kaybıdır. Uzay
Ajansı ve Millî Uzay Projesi gündemdeyken sivil havacılığa
darbe vuracak girişim derhâl durdurulmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, kamudaki atamaların bir an önce yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Atanmayan öğretmen, atanmayan
sağlıkçı, atanmayan mimar, atanmayan mühendisler, atanmayan
iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunlarıyla 1,5 milyona yakın
insan atama beklemektedir. Okul var, mezun var, atama yok. 130 bin
öğretmen açığı olduğu hâlde 20 bin öğretmen
alınıyor, oysa 60 bin öğretmenin ataması
yapılmalı. Bekleyen 500 bin sağlıkçı var, 60 bin
kişinin ataması yapılmalı. Pandemi döneminde
sağlıkçılar çok da yoruldular, onlara destek verecek yeni
atamalar sağlanmalı. Ziraat mühendisi, gıda mühendisi,
veteriner, inşaat mühendisi gibi mühendislikte önemli branşlarda da
bugüne kadar atamaların yapılmaması ciddi bir mağduriyet
yaratmıştır. İktisadi ve idari bilimler fakültesi
mezunlarının da bir an önce kamuya atamaları
yapılmalıdır. Kamuda açık var, atamalar neden
yapılmıyor? Anneler, babalar mezun olmuş çocuklarının
bir an önce atamalarının yapılmasını bekliyor.
İktidara çağrımdır: Atamalar bir an önce
yapılmalı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yalım.
7.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, iktidar olduklarında Andımızı
okutturmaya devam edeceklerine ve Türkiyede uluslararası normlara göre
deniz konteynerleri üretilmesi için ilgili bakanları göreve davet
ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Atatürkümüze ve
Andımıza sahip çıkıyoruz. Andımıza ve Atatürkümüze
farklı düşünen ve Andımızı okutmayacak olan o
düşünceyi lanetliyorum. Biz iktidar olduğumuzda
Andımızı kesinlikle sonunu kadar, her zaman da okutturmaya
devam edeceğiz diyorum, teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Sanayi ve Ticaret
Bakanlarına sesleniyorum: Sanayicimiz ve işverenimiz üretiyor,
üretmeye çalışıyor ancak ürettikleri tekstil ve diğer
ürünleri, ürettikleri ve üretecek oldukları malları; bunları
ihracat ve ithalat yaparken deniz konteynerlerine ihtiyaçları vardır
ancak şu anda dünya genelinde bu sıkıntı had safhaya
ulaşmıştır. Bunun düzelmesi adına Türkiyede
uluslararası normlara göre deniz konteynerleri üretilmesini ilgili
bakanlardan talep ediyorum. Çünkü pandemiden önce 3 bin, 4 bin dolar olan deniz
konteynerleri şu anda 12 bin, 15 bin dolarları bulmuştur. Bir an
önce ilgili bakanları görevine davet ediyorum çünkü artık
sanayicimizin dayanacak gücü kalmamıştır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Antmen
.
8.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin,
Mersinde MIP şirketinin Atatürk Parkının ve Mersinin
siluetine zarar verecek, denizi ve çevreyi kirletecek projesine destek olan
herkesi esefle kınadığına ilişkin açıklaması
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dün Mersin Büyükşehir Belediyesinin Olağan
Meclis Toplantısında Belediye Başkanımız Sayın
Vahap Seçer, MIP şirketinin Mersin Atatürk Parkını ve Mersinin
siluetini bozacak genişleme projesini Meclisin bilgisine sunmuş ve
bunu eleştirecek bir temenni kararı alınmasını üyelere
arz etmiştir. Bunun üzerine, Meclisin Cumhur İttifakına
bağlı üyeleri ve Akdeniz Belediye Başkanı sanki MIP
şirketini destekler gibi, savunur gibi Meclisi terk etmişlerdir.
İşte, Mersinliler, Mersine kimin sahip
çıktığını böylece görmüşlerdir. Biz Mersine
sahip çıkacağız, çıkmaya devam edeceğiz. MIPnin,
Atatürk Parkını, Mersini ve Mersinin siluetine zarar verecek,
denizi, çevreyi kirletecek bu projesine destek olan herkesi esefle
kınıyorum.
BAŞKAN Sayın Etyemez
9.- Konya Milletvekili Halil Etyemezin, 21
Mart Dünya Down Sendromu Farkındalık Gününe ilişkin
açıklaması
HALİL ETYEMEZ (Konya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
21 Mart Dünya Down Sendromu Farkındalık
Günüdür. Down sendromu tedavi edilmesi gereken bir hastalık değil,
genetik bir farklılıktır. Down sendromlu bireylere
karşı ön yargı ve ayrımcılığın ortadan
kaldırılması ve onların sosyal yaşamdan izole
edilmeden yaşamlarını sürdürmeleri tüm toplumun
yükümlülüğüdür. Bugünü, bu alandaki çabaların yoğunlaştığı,
neler yapılabileceğinin konuşulduğu ve bunların hayata
geçirildiği bir gün olarak görmeliyiz. Unutmayalım, gerçek dostlar
kromozom saymaz. Onların eksiklikleri yok, fazlaları var. Sevgi dolu
kalpleri ve ön yargıları kıran, azimleriyle hayatımıza
artı birden çok daha fazlasını kattıklarının
farkındayız. Her zaman yanlarındayız. 21 Mart Dünya Down
Sendromu Farkındalık Gününde Down sendromlu kardeşlerimizin
ailelerine sevgilerimi iletiyorum, yürekleri sevgi dolu tüm
evlatlarımızı kucaklıyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan.
10.- Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, geçtiğimiz hafta temeli atılan Akkuyu Nükleer Güç
Santralinin 3üncü reaktörünün milletimize hayırlı
olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Geçtiğimiz hafta içerisinde,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın ve
Rusya Devlet Başkanı Sayın Putinin video konferans yoluyla,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Sayın Fatih Dönmezin
teşrifleriyle Akkuyu Nükleer Güç Santralinde 3üncü reaktörün temelini
attık. Millî enerji altyapımıza nükleer gücü de dâhil etme
kararı enerji tedarik güvenliği yönünde attığımız
stratejik bir adımdır. Bu hamlemizle enerjide ülkemizin
yarınlarını garanti altına almayı hedefliyoruz. Toplam
4.800 megavat kurulu güce sahip olacak Akkuyu, yıllık 35 milyar
kilovatsaat elektrik üreterek ihtiyacımızın yaklaşık
yüzde 10unu karşılayacaktır. Enerji ve istihdama büyük
katkı sunacak bu muhteşem eserin milletimize hayırlı
olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Güneş
11.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, 14 Mart Tıp Bayramı ile Çanakkale Zaferinin
106ncı yıl dönümünü tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Teşekkür ederim Başkanım.
Değerli Başkanım, doktor olmak,
hemşire olmak, sağlık memuru olmak, velhasıl
sağlık hizmeti veren olmak gerçekten de çok büyük özveri gerektiren,
eşinizden, çocuklarınızdan, özel hayatınızdan özveri
vermenizi gerektiren bir meslektir. Dolayısıyla da hele hele
pandeminin yaygın olduğu bu yılda çok büyük özveri gerektirerek
çalışan ve bu uğurda şehit olan 373 sağlık
çalışanımızı rahmetle, minnetle anıyorum. Bu
süreçte vatandaşımızın sağlığı için
canla başla çalışan, başta doktorlarımızın,
hemşirelerimizin, sağlık memurlarımızın ve tüm
sağlık çalışanlarımızın 14 Mart Tıp
Bayramını tebrik ediyorum.
Diğer taraftan, 106ncı yılında,
Çanakkale Zaferimizi tebrik ediyorum. Bu uğurda şehit olan,
başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere şehitlerimizi rahmetle,
minnetle anıyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aycan
12.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, 14 Mart Tıp Bayramını kutladığına
ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, 14 Mart 1827 Türkiyede modern tıp eğitiminin
başladığı gündür. 14 Mart 1919da ilk kez, işgal
altındaki İstanbulda tıbbiyeliler işgale karşı
protesto amacıyla bir araya gelmiş ve ilk protestoyu yapmıştır.
Bu nedenle 14 Mart, modern tıp eğitiminin başlamasının
yanında, tıbbiyelilerin emperyalizme karşı direnişinin
adıdır. Tıbbiyeliler emperyalizme, küreselcilere,
hastalığa, sağlık sorunlarına karşıdır;
her zaman Türk insanından, millî değerlerden, sağlıktan
yanadır ve ülkesinin hizmetindedir. Her zaman ülkesinden,
sağlıktan yana olan tıbbiyeliler bugün de Covid-19 pandemisiyle
mücadelede destan yazmaktadır. Sağlık bir bütündür,
sağlık hizmeti bir ekip işidir. Ülkemizde sağlık
hizmeti veren, başta tıbbiyeliler olmak üzere tüm sağlık
personelini kutluyor, başarılar diliyorum, ülkemize de sağlıklı
günler diliyorum.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Sayın Aydın
13.- Bursa Milletvekili Muhammet Müfit
Aydının, Çanakkale Zaferinin 106ncı ve Halepçe
katliamının 33üncü yıl dönümlerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Sayın
Başkan, Çanakkale Zaferinin yıl dönümünde, vatan sevgisi uğruna
can vermeyi cana minnet bilerek şehadete koşan aziz
şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyor, açtıkları yolda
yürümeye devam edeceğimizi ifade etmek istiyorum.
Değerli Başkanım, bugün,
insanlık tarihinde sivilleri hedef alan en büyük kimyasal
saldırı olarak kayıtlara geçen Halepçe katliamının
33üncü yıl dönümü. Savaş uçakları Halepçeyi bombaladı,
ortalığa keskin bir elma kokusu yayıldı ve çocuklar kokuya
doğru koştu, son sözleri
(x)
Anne, elma kokusu geliyor. oldu. Halepçe katliamı, 16 Mart 1988
tarihinde, dönemin Irak lideri Saddam Hüseyin tarafından, Halepçede
ayaklanma çıkaran binlerce sivile karşı uygulanan kimyasal gaz
saldırısı olarak tarihe geçmiştir. Tarihin her
safhasında tüm mazlumlara kucak açan ülkemiz, bugün Suriyelilere
olduğu gibi, o tarihte de 100 binin üzerinde, 150 binin üzerinde
Iraklı mülteciyi ülkemize kabul etmiştir. Mardinde,
Diyarbakırda, Muşta bunlar istihdam edilmiştir.
BAŞKAN Sayın Özcan
14.- Muğla Milletvekili Suat
Özcanın, Muğlanın ormanlık tarımsal alanlarında
ve koylarında ÇED raporuna gerek duyulmadan ruhsat verilmesi
girişimlerinden vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
SUAT ÖZCAN (Muğla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Seçim bölgem Muğla, turizmi, tarihi, arkeolojik
değerleri, tarımı, yüzde 65 orman yapısı, madenleri,
eşsiz koyları ve deniziyle hem yurt içi hem de yurt
dışından en çok ziyaret edilen illerimizin başında
gelmektedir. Muğlanın ormanlık tarımsal alanlarında,
koylarında maden, jeotermal, kömür için ÇED raporuna gerek duyulmadan
ruhsat verilmeye çalışılmakta, koylar ve yeşil alanlar
-hazine arazileri- Özelleştirme İdaresi marifetiyle imara açma
girişimleriyle karşı karşıya kalmaktadır.
Yatağan ilçesini besleyen ova kömüre, Bodrumda
Adaboğazı imara, Milas ilçesi Güllük Körfezi yükleme ve yat
limanlarına kurban edilmek istenmektedir. Muğlanın
yaşamsal doğası ve güzelliklerini bozacak tüm girişimlerden
vazgeçin diyor, Genel Kurula teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
15.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Edirnede restoranlar kafeler corona nedeniyle
kapalıyken yaklaşık aynı değerde olan diğer
illerde niye açık olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
AKPnin yönetemediği corona süreci nedeniyle
bütün ülke hızla kırmızı renge bürünüyor. Olmayan
aşıların ne zaman geleceğini televizyon ekranlarında
açıklayanlarda bir kırmızılık göremiyoruz ya da
esnafı, işçisi, emeklisi bu kadar zor durumdayken, salgın
hızla sürüp giderken tıklım tıklım kongreler yapmakla
övünenlerde bir kızarma beklerdik ama yok.
Seçim bölgem olan Edirnede vakaların
yüksekliği nedeniyle lokanta, kafe gibi yerler açılmadı, esnaf
çok zor durumda. İki hafta sonra açıklanan rakamlara göre kırmızı
olması gereken başka illerde bu tür işletmeler açık,
Edirnenin günahı ne? Burada parti kongreleri yaparken virüs
bulaşmıyor muydu? Ya da açıklayın hepimiz bilelim.
Edirnede bulaş hızı nerelerden kaynaklanıyor? Edirnede
restoranlar, kafeler kapalıyken yaklaşık aynı
değerlerde olan diğer illerde niye açık? Bir şeyi de düzgün
yapın, herkes için eşit yapın.
BAŞKAN Şimdi, söz talep eden Grup
Başkan Vekillerine söz vereceğim.
Buyurun Sayın Dervişoğlu.
16.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Danıştay İdari Dava Daireleri
Kurulunun Andımızın kaldırılması
kararının kabul edilmesi mümkün olmayan bir durum olduğuna, 14
Mart Tıp Bayramını kutladığına ve
sağlık çalışanlarının sorunlarının
çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Danıştay 8. Dairesinin
Andımızın okutulması yönündeki kararı, Millî
Eğitim Bakanlığının temyizinden sonra,
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından iptal
edilmiştir. Bu kararın ardından artık okullarda
öğrenci andı okunmayacaktır.
İYİ Parti olarak, çözüm süreci döneminde,
PKKya verilen tavizler kapsamında Andımızın
kaldırılması kararının bugün Danıştay
İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından yeniden teyit edilmesi
tarafımızca kabul edilmesi mümkün olmayan bir durumdur; büyük bir
kaygı içerisindeyiz. Danıştay, siyasi konjonktürün ortaya
koyduğu etkenlerin altında kalarak skandal bir karara imza
atmış ve millî vicdanları yaralamıştır.
Andımızın Anayasa ve üst hukuk normları açısından
hiçbir hukuki aykırılığı bulunmamaktadır.
Andımızla çocuklarımıza benimsetilmek istenen
değerler Türk milletinin yani Anayasanın temel değerleridir.
Metindeki ifadelerin hiçbirisi Anayasaya aykırı değildir. Hâl
böyleyken Andımızın kaldırılması hukuki bir karar
olarak anlaşılamaz; siyasi bir karar olarak telakki ediyoruz. Türk
milletinin bağrında, Türk topraklarında ve Türk
Bayrağı'nın gölgesi altında Türküm. demek de suç
sayılamaz. Bu aymazlığın zaman kaybetmeden ortadan
kaldırılması en önemli beklentimizdir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
geçtiğimiz hafta sonu idrak ettiğimiz ve son bir yılda
yaşadığımız pandemi dönemiyle değerleri daha çok
anlaşılan doktorlarımız ve sağlık
çalışanlarımızın Tıp Bayramını tebrik
ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir)
Bu özel ve anlamlı günde sağlık
çalışanlarının sorunlarının
tartışılmasını da gündeme getirmek istiyorum.
Salgınla mücadelede en ön safta yer alan tüm sağlık çalışanlarımız
öncelikli olarak korunmalı ve kollanmalıdır.
Alkışlamak önemlidir ama yeterli değildir. Fedakârca görev yapan
sağlık çalışanlarının özlük hakları ve maddi
ek prim desteği mutlaka verilmelidir. Sayın Erdoğan AK
PARTİ seçim beyannamesinde hemşirelere 3600 ek gösterge imkânı
verileceğini açıklamasına rağmen konuyla ilgili en ufak bir
adım atılmamıştır, İYİ Parti olarak ek
göstergeyle ilgili Meclise verdiğimiz önergeler de AK PARTİ
oylarıyla reddedilmiştir. Ayrıca, Sayın Genel
Başkanımızın dile getirdiği gibi, pandemi virüsüyle
mücadele ederken Covid-19a yakalanıp vefat eden tüm sağlık
çalışanlarımızın ayrım
yapılmaksızın şehit sayılması gerektiğine
inanıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sağlık çalışanlarının maruz
kaldığı bir diğer önemli sorun ise şiddet
vakalarıdır. Aile Hekimleri Derneği verilerine göre her saat
başı bir doktor şiddete maruz kalırken sağlık
çalışanlarının yüzde 72,6sının sağlık
sektöründe çalıştıkları süre boyunca en az 1 kere olmak
üzere şiddete maruz kaldığı tespit edilmiştir.
Sağlık çalışanlarına uygulanan şiddette saptanan
rakamların yüksekliğine rağmen basit görülen şiddetin
kanıksandığı ve vakayiadiyeden bile
sayılmadığı ortadadır; dolayısıyla ciddi bir
sorunla karşı karşıya bulunduğumuz da gözler
önündedir. Bu sorunların tartışılması ve çözülmesi,
öncelikle içinde bulunduğumuz pandemi sürecinde canı pahasına
görev yapan sağlık çalışanlarımızın
hakkını teslim edecek ve pandemiyle olan mücadelelerine yüksek bir
motivasyon sağlayacaktır.
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum
efendim.
BAŞKAN Sayın Filiz, bir mazeret
belirtmişsiniz.
17.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesinde yapılan
dekan atamalarına ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kişiye özel kadro ilanlarına
karşı verilen tepkiler üzerine Akademik Kadro Atama
Yönetmeliğinde İlanlarda sadece belirli bir adayı
tanımlayan özel şartlara yer verilemez. şeklinde
değişiklik yapan Yükseköğretim Kuruluna teşekkür ediyorum.
Seçim bölgemde, Gaziantep İslam Bilim ve
Teknoloji Üniversitesinde, Rektörün 4 fakülte dekanlığını,
diğer 2 profesörün de ikişer fakülte dekanlıklarını
yürütmeleri birkaç günden beri gündemi işgal etmektedir. Burada
tartışılması gereken konu maaş ya da ücret değil,
akademik ciddiyettir ve üç yıldan beri sadece 3 profesör temin eden
Rektörün, üniversiteyi geliştirme yönündeki performansının
yetersizliğidir. Dekan atamaları YÖKün onayından geçtiğine
göre YÖK bu durumu bilmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımıza
seslenmek istiyorum: İşi ehline veriniz ki üniversiteler böyle
tartışmalara değil, yaptıkları bilimsel
çalışmalar ve geliştirdikleri teknolojiyle konuşulsun
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Bülbül.
18.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, 13 Mart 2016 tarihinde PKK tarafından Ankara Kızılay
Güvenparkta bombalı araçla yapılan saldırıda
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı dilediğine, 14 Mart Tıp
Bayramını kutladığına ve sağlık
çalışanlarına bir defa daha teşekkür ettiğine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 13 Mart 2016 tarihinde hain terör örgütü PKK tarafından
Ankara Kızılay Güvenparkta bombalı araçla düzenlenmiş olan
saldırı neticesinde 36 vatandaşımız hayatını
kaybetmiş, 344 vatandaşımız da
yaralanmıştır. Bu saldırı neticesinde
hayatını kaybeden değerli vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı
dilerken yaralanan vatandaşlarımızdan tedavisi devam edenlere
yeniden acil şifalar diliyorum.
Sayın Başkan, 14 Mart 1827de Sultan II.
Mahmutun Hekimbaşı Mustafa Behçetin önerisiyle ilk cerrahhane olan
Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amirenin kurulduğu gün, Türkiyede
modern tıp eğitiminin başladığı gün olarak kabul
edilmektedir. Bugün, ülkemizde Tıp Bayramı olarak
kutlanmaktadır. 1919un 14 Martında ise o dönemde idrak edilen
Tıp Bayramında İstanbul ne yazık ki işgal
altındaydı. Tıp öğrencileri ve doktorlar o gün
İstanbulun işgaline karşı işgal güçlerine net
tavır ve duruşlarını ortaya koymuşlardı. Bugün de
Tıp Bayramını idrak ettiğimiz bu hafta da Türkiyedeki
bütün hekimlerimiz, sağlık çalışanlarımız şu
an âdeta bir millî mücadele içerisinde Türkiyenin ve Türk milletinin selameti
ve sağlığı için canla başla mücadele vermektedirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bizler her
fırsatta, özellikle bu pandeminin hüküm sürdüğü bu dönemlerde her
fırsatta sağlık çalışanlarımıza
şükranlarımızı dile getirmekteyiz. Bizler, bugün Tıp
Bayramı vesilesiyle insanüstü bir emek sarf eden ve bunu da büyük bir
fedakârlıkla, hiçbir karşılık beklemeden
yaptıklarını ifade eden çok değerli sağlık çalışanlarımıza
bir defa daha teşekkür ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Oluç
19.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Halepçe katliamının 33üncü yıl dönümüne, 16
Mart 1978 tarihinde İstanbul Üniversitesinde gerçekleştirilen
bombalı saldırının yıl dönümüne, 21 Martta
Türkiyedeki tüm halkları Nevrozu hep birlikte kutlamaya davet
ettiklerine ve iktidara, bu kutlamaların yapılmasına engel
olmaması için sağduyu çağrısında bulunduklarına
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, bugün 16 Mart, Halepçe
katliamının yıl dönümü. Halepçe katliamının üzerinden otuz
üç yıl geçti ve insanlık ailesinin soykırım olarak
hatırlayacağı ve 5 binden fazla Kürtün, çocuğun,
kadının, erkeğin, ihtiyarın katledildiği ve
hafızalara annelerin evlatları üzerine cansız bedenleriyle
kapaklandığı fotoğraflarla kazınan Halepçe
katliamı unutulmayacaktır. Elma kokusuyla gelen bir kimyasal
katliamdı. Kürt çocuklarının Anne, elma kokusu alıyorum.
feryatlarını unutmayacağız. Halepçe katliamının
müsebbibi Saddam rejimi olsa da o rejime Kürtler üzerinde denemesi için
kimyasal silah verenleri de unutmayacağız.
Bu tür katliamların önlenmesinin elbette ki
birkaç yolu vardır. Bunlardan bir tanesi, Orta Doğunun 4 farklı
ülkesinde yaşamakta olan Kürt halkının ortak mücadelesini,
birliğini sağlaması ve hangi parçada kendilerine yönelik bir
katliam girişimi ya da bir hukuksuzluk, bir baskı, bir zulüm varsa
ona karşı birlikte ses yükseltmeleri, mücadele etmeleri; ikinci yolu
da Orta Doğudaki bütün devletlerin aslında demokratik rejimlerle
idare edilmeleri, diktatörlüklerle idare edilmesine son verilecek
ortamların sağlanmasıdır. Her iki konuda da bütün
Türkiyede yaşayan herkese ve dünyanın her yerindeki
insanlarımıza bu mesajı iletmek istiyoruz. Demokrasi Orta
Doğunun vazgeçilmez ve kaçınılmaz bir yolu olmalıdır
ve Orta Doğudaki bütün devletler kendi toprakları üzerindeki
farklı halkları, farklı etnik kimlikleri, farklı
inançları, hep birlikte, eşit bir şekilde yaşayabilecekleri
bir ortamda bulundurmak için ellerinden geleni yapmalılardır. Biz de
Türkiye'de bunun için mücadele ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yine, 16 Mart
1978de İstanbul Üniversitesinde kontrgerilla tarafından
gerçekleştirilen bombalı saldırıda 7 öğrenci
hayatını kaybetmişti; Beyazıt katliamının
yıl dönümü 16 Mart. Yıllarca süren hukuk mücadelelerine rağmen
bu dosya kapatıldı ve 16 Mart Beyazıt katliamı da
Türkiye'de işlenen onca cinayet gibi karanlıkta
bırakıldı, faili meçhul oldu ama yaşamını
yitirenler ve onların onurlu mücadelesi hiç unutulmadı. Tarih
katledenleri değil, bu onurlu mücadeleyi yazdı ve yazmaya da devam
ediyor, katledenlerse halkların hafızasında kara bir leke olarak
kaldılar, dosya da yara da kapanmadı. 16 Mart 1978de kontrgerilla
tarafından katledilen 7 öğrenciyi
unutmayacağımızı bir kez daha vurgulamak istiyoruz.
Sayın vekiller, beş gün sonra Nevroz
Bayramı. Nevroz başta
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Beş gün sonra 21 Mart Nevroz Bayramı ve
Nevroz Bayramı, Kürt halkı başta olmak üzere, bu
coğrafyada, Orta Doğuda ve Kafkas coğrafyasındaki tüm
halklar için bir direniş bayramıdır aynı zamanda.
Biliyorsunuz geçen yıl, pandemi
salgını nedeniyle Nevroz kutlamalarını
gerçekleştirememiştik haklı bir nedenle, herhangi bir
sıkıntı yaşanmasın diye bu kutlamalardan
vazgeçmiştik. Bu yıl, koşulların biraz daha uygun
olması nedeniyle 30u il 61 merkezde Nevroz kutlaması için
başvurularımızı yaptık. Alanlarda elbette +ki
pandemiyi dikkate alan bir şekilde, herhangi bir şekilde halkın
sağlığını tehlikeye atmayacak yol ve yöntemleri
kullanarak Nevrozu kutlamak istiyoruz ve Türkiyedeki tüm emek ve demokrasi
güçlerini, tüm halkları, tüm farklı inançları Nevroz
kutlamasını hep birlikte yapmaya davet ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Aynı
zamanda, iktidara bir çağrımız var. Geçtiğimiz bir iki gün
içinde Nevroz kutlamalarının bazı ilçelerde
yasaklandığına dair bilgiler bize gelmeye başladı
resmî başvurular yapmamıza rağmen. Yani iktidara
çağrımız şudur: Nevroz bir bayramdır, halkın
bayramıdır; bu bayramı yasaklarla, engellemelerle kutlatmayacak
bir ortam yaratmak hiç kimsenin yararına değildir. O nedenle
çağrımız şudur: Nevroz kutlamalarının
yapıldığı her yerde, gayet barışçıl bir
şekilde halkın bu kutlamaları gerçekleştirmesi için,
iktidar herhangi bir engelleme ve yasaklamaya gitmemelidir. Yani lebalep
kongreler yapılırken illerde ve ilçelerde pandemiye dikkat ederek
Nevroz kutlamalarının yapılmasının önünde herhangi
bir engel olmaması gerekir. Bir kez daha iktidara bu konuda sağduyu
çağrısında bulunuyoruz ve beş gün sonra Nevroz
kutlamalarının yapılabilmesi için ellerinden geleni
yapmalarını ve bu kutlamaların engellenmesi doğrultusunda
adım atmama
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bitiriyorum
efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bu
kutlamaların yapılması doğrultusunda herhangi bir engelleme
yapılmaması için adım atmaya davet ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyurun.
20.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
Halepçe katliamının 33üncü yıl dönümüne, 14 Mart Tıp
Bayramını kutladığına, sağlık
çalışanlarının sorunlarının çözülmesi gerektiğine,
öğretmen okullarının kuruluşunun 173üncü yıl
dönümüne, öğretmenlerin aşılama programına
alınmasını talep ettiklerine ve Sakaryanın Karasu
Belediyesinin, borcu icra takibine düşenlere ihtarname göndermesi
kararını kınadıklarına ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Irak Halepçede 16 Mart 1988de genç,
yaşlı, çocuk, binlerce insan katledildi. İnsanlık tarihinin
utanç sayfalarında yerini alan Halepçe katliamını lanetliyor,
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; içinde bulunduğumuz Tıp Haftası
İlk
Tıp Bayramı 14 Mart 1919da kutlandı. İngiliz askerlerinin
işgali altındaki tıbbiyede, Hikmet Boran önderliğindeki
tıbbiye öğrencilerimiz binanın kuleleri arasına bir Türk
bayrağı asarak işgale karşı mücadele
başlattı. Diyebiliriz ki ilk Tıp Bayramı bir yurt
savunmasıydı. Bugün de kutladığımız Tıp
Bayramı bir yurt savunmasıdır.
Tüm sağlık
çalışanlarımız, salgınla mücadelede canları
pahasına, insan üstü bir çabayla hizmet verdiler, veriyorlar. Görevimiz
Hakları ödenmez. diyerek onları kutsallaştırmak
değil, haklarını vermek ve yaşatmaktır. Salgın
sürecinde 387 sağlık çalışanımız
hayatını kaybetti. Bu çok yüksek bir rakam. İzin, istifa,
emeklilik yasağıyla ağır koşullarda çalışan
sağlık çalışanlarımız artık tükenme
noktasına geldi. Meclis çatısı altında hepimizin
sorumluluğu var. Daha fazla vakit kaybetmeden, Covid sağlık
çalışanları için meslek hastalığı
sayılmalı, yasa bir an önce çıkarılmalıdır.
Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önüne
geçilmelidir. Özlük hakları iyileştirilmeli, yaşam
koşulları rahatlatılmalıdır. Biz bu konuda yasa
teklifini verdik ama eğer arzu ediyorsanız bu yasa teklifini hep
birlikte verelim, böylece sağlık çalışanlarına
karşı vefa borcumuzu ödemiş olalım.
Değerli arkadaşlarım, öğretmen
okullarının kuruluşunun 173üncü yıl dönümü. Öğretmen
yetiştirmede, mesleğin icrasında da çok ciddi
sıkıntılar var. Birincisi, her alanda yaşanan
plansızlık ve programsızlık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ederim.
Eğitimin, eğitimcilerin de en büyük
sorunu
On sekiz yılda neredeyse her şehre, ülkenin ihtiyacından
bağımsız, pıtrak gibi eğitim fakültesi
açıldı. Her sene eğitim fakülteleri 40 bin mezun veriyor. Mezun
olup da atama bekleyen öğretmen sayısı 700 bin kişi.
Öğretmenlerimiz sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik diye, üç
kuruşa, güvencesiz çalışmaya mecbur ediliyorlar. Kadro
alabilenler açlık sınırı altında bir maaşla
geçinmeye çalışıyorlar. Böyle olmaz! En büyük sorumluluğu,
geleceğin inşasını yüklediğimiz öğretmenlerimize
daha fazlasını yapmak zorundayız. Şimdi, okullar
açıldı, normalleşme sürecindeyiz, en fazla riske maruz olan
öğretmenlerimize aşılama yapılması gerekmektedir. Bir
an önce, vakit geçirmeden öğretmenlerimizin aşılama
programına alınmasını talep ediyoruz.
Eğer izniniz olursa Sayın Başkan,
Sakarya Karasu ilçe belediyesi, borcu icra takibine düşen
çalışanlarına ihtarname göndererek altı ay içinde
borçlarını kapatmamaları durumunda iş akitlerinin
feshedileceğini bildirmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Gerekçeleri, borç
yükünün çalışanın iş verimini düşürmesiymiş. AKP
yönetimindeki Karasu Belediyesinin, zor şartlardan geçtiğimiz,
ekonomik sorunlarla uğraştığımız bir dönemde, bu
kararı alırken, insanlara bu evrakları gönderirken bir vicdan
muhasebesi yapması gerekir. Pandemi sürecinde milyonlarca
vatandaşımız icralık oldu, milyonlarca
vatandaşımız kuru ekmeğe muhtaç oldu. Bu vicdansız
kararı kınıyoruz; bu insanlar için de Allahtan bir nebze
akıl, fikir, vicdan diliyoruz.
Sağlıklı günler diliyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Neslihan Hanım, buyurun.
Mazereti var Neslihan Hanımın.
21.- Samsun Milletvekili Neslihan
Hancıoğlunun, Samsun gibi yüksek vaka oranlarının
görüldüğü illerde pandemi OHALi ilan edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sağlık Bakanlığının
yayınladığı verilere göre son iki haftada seçim bölgem
Samsun nüfusa oranla en yüksek vaka sayısının görüldüğü il
durumundadır. Son hafta verileri, ilimizde haftada 6 binin üzerinde,
günlük ise yaklaşık bin kadar yeni vaka tespit edildiğini ortaya
koyuyor. Bu veriler mevcut tedbirlerin sonuç alıcı hiçbir etki
yaratmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
Canlarımızı ve zamanı kaybetmeden normalleşebilmek
için, başta Samsun olmak üzere, yüksek vaka oranlarının görüldüğü
bölgemizde pandemi OHALi ilan edilmelidir. Oluşacak bütün
kayıpların kamu eliyle karşılanacağı tam kapanma
ve iller arası seyahat kısıtlaması gibi seçenekler derhâl
gündeme alınmalıdır. İlgili kamu otoritelerini ve yürütme
erkini bu konuda göreve davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
22.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, Halepçe katliamının 33üncü yıl dönümüne,
barış aktivisti Rachel Corrieyi saygıyla andıklarına
ve başarılı, huzurlu bir hafta olmasını dilediğine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
16 Mart 1988 tarihi insanlık tarihine
düşen kara bir lekedir, masum yavruların elma kokusuyla ölümü
karşıladıkları bir vahşettir. Anne, elma kokusu
geliyor. diyen çocukların bu sözlerinin insanlığın
vicdanında bir hançer gibi yer aldığını hepimiz
biliyoruz. Yaşamak bir yana, o fotoğraflara bakmaya
vicdanımız elvermiyor. Halepçe katliamının 33üncü yıl
dönümünde, hayatını kaybedenleri rahmetle anıyor, bir kez daha
her türlü zulmü ve soykırımı şiddetle lanetliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; barış aktivisti Rachel Corrie bundan on sekiz
yıl önce İsrailin işgaline ve zulmüne karşı dururken,
Filistinli aileleri korumaya çalışırken İsrailin
buldozerinin altında kalarak ezildi ve âdeta dünya özgürlük siyasetinde,
tarihinde simgeleşti. Rachel Corrie Zulüm bizdense, ben bizden
değilim. dedi, kocaman yüreğiyle soylu bir direniş gösterdi,
örnek oldu. Sözüm ona modern dünyanın bugün bu duruşa çok fazla
ihtiyacı olduğu kanaatindeyim. Tüm dünyaya vicdanın ne
olduğunu canı pahasına gösteren Rachel Corrieyi saygıyla
anıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu hafta yoğun şekilde, çok farklı ülkelerle
ülkemizin imzalamış olduğu sözleşmeleri görüşmeyi ve
yasalaştırmayı hedefliyoruz. Başarılı, huzurlu bir
hafta olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Düzce Milletvekili Ayşe Keşirin
Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin
yazısının 12/3/2021 tarihinde Başkanlığa
ulaştığına ilişkin önergesi (4/113)
BAŞKAN Düzce Milletvekili Ayşe
Keşirin Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifasına
ilişkin yazı 12 Mart 2021 tarihinde
Başkanlığımıza ulaşmıştır.
Bilgilerinize sunulur.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.
Buyurun okuyun.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, 4/3/2021
tarihinde Samsun Milletvekili Erhan Usta ve arkadaşları
tarafından, Samsun Gülsan Sanayi Sitesinin yıkılarak Toybelende
yapılacak yeni sanayi sitesine taşınması sebebiyle
yaşanacak mağduriyetlerin araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Şubat 2021
Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 16/3/2021 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Samsun Milletvekili Erhan Usta ve 19 milletvekili
tarafından Samsun Gülsan Sanayi Sitesinin yıkılarak Toybelende
yapılacak yeni sanayi sitesine taşınması sebebiyle
yaşanacak mağduriyetlerin araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 4/3/2021
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 16/3/2021 Salı günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, İYİ Parti Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın
Erhan Usta.
Buyurun Sayın Usta. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA
(Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ
Parti Grubu olarak bugün, Samsun Gülsan Sanayi Sitesinin
taşınmasıyla ilgili bir Meclis araştırma komisyonu
önergesi getirdik, ona ilişkin düşüncelerimizi ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Samsunun Canik
ilçesinde olan bir sanayi sitesidir Gülsan Sanayi Sitesi; yaklaşık
1.250 iş yeri vardır ama iş yerlerinin bölünmesini de göz önüne
alırsak 2 bin iş yerinin olduğu, 6 bin çalışanın
olduğu bir sanayi sitesidir. Bu tabii, şehrin gelişmesiyle
birlikte, zaman içerisinde şehir içerisinde kalmış bir yerdir.
Tabii, bu uzun bir hikâye, daha öncesinden Samsun
Büyükşehir Belediyesiyle
Belediye bir imar planı
değişikliği yapıyor ve burayı yeşil alana
çevirmek amacıyla kamulaştırma işlemleri yapmak istiyor ve
esnafla da Büyükşehir Belediyesi defalarca davalık oluyor; en
sonunda, aslında esnaf davayı kazanıyor ve böyle bir durumdayken,
şimdi o işi orada bırakıp, yeni Belediye Başkanı
şunu yapıyor; bu sanayi sitesinin Toybelene
taşınmasıyla ilgili, orada, Toybelende inşaat
işlemlerini başlatıyor. Şimdi, tabii aslında
yanlıştır, tamamen yanlıştır bana göre bu sanayi
sitesinin buradan taşınması çünkü orada 2 bin tane iş yeri,
6 bin çalışan var. Şehrin bayağı dışına
taşınıyor, küçük sanayi sitesi burası,
dolayısıyla insanlar işini kaybedecek, tezgâhlarını
kapatmakla yüz yüzeler. İnsanlar da bunun taşınmasını
hiçbir şekilde arzu etmiyorlar, fakat artık direnecek güçleri de
kalmadığı için taşınmaya da rıza gösterildi.
Ancak şimdi başka bir felaketle karşı karşıya
kalındı, Büyükşehir Belediyesinin orada yaptığı
bir zulümle karşı karşıya insanlar. İş yeri
başına burada her 100 metrekare için 400 bin lira bedel talep
ediliyor. Üstelik bir yıl içerisinde bunun yüzde 25inin ödenmesi
isteniyor ve sadece altmış ay taksit tanınıyor ve her
yılın da ocak ve temmuz aylarında taksitlerin memur maaş
katsayısı kadar artması şartları getiriliyor.
Şimdi, burada olay incelendiğinde, bir
defa taşınılacak yer bir heyelan mıntıkası,
buraya hiçbir şekilde konut yapılamaz, burada arsa, arazi normal
şartlarda kıymetli değil. Tabii, şu anda kimin
arsasına, arazisine yapılıyor, kaç liradan kamulaştırıldı,
bunlarla ilgili olarak elimizde herhangi bir bilgi yok.
Şimdi, buna benzer bir yer mesela Konyada var,
hemen çok canlı, şu anda Konyada o işlem var. Konya merkezdeki
bir sanayi sitesi de taşınmaya çalışılıyor ve
Samsuna göre şehre daha yakın, şehirden kopuk olmayan bir yere
taşınıyor ve bizde fiyatlar 100 metrekarede 400 bin lirayken
orada 180 bin lira; elimde bunun belgesi var, isterlerse arkadaşlara arz
edebilirim. Yani Konyada aynı işlem yapılırken, hatta daha
iyi bir yere taşınırken, şehrin hemen kenarına
taşınırken 100 metrekaresi 180 bin lira olurken Samsunda 400
bin lira olması hiçbir şekilde anlaşılabilir değil. O
yüzden bizim burada bir talebimiz var, vatandaşın, esnafın
talebi bu aslında. Bir defa burada mevcut dükkân sahipleri için, iş
yeri olanlar için bunun yüzde 50 indirimli uygulanması talep ediliyor.
Burada şu anda Belediye Başkanı da vatandaşı tehdit
ediyor Eğer siz gelmezseniz ben bunu dışarıya
satarım. diyor. Amaç burada istihdamın devam etmesi olmalı,
amaç tezgâhların kapatılmaması olmalı. Tamamen bu amaçtan
kopuk bir şekilde yani burada bir rant peşinde koşan bir
büyükşehir belediye başkanı anlayışı var.
Dolayısıyla, Burada yüzde 50 indirim yapılsın buradaki
iş yeri sahiplerine; dolmazsa, yeteri kadar talep olmazsa yine normal
fiyatlar üzerinden dışarıya satılsın. diye
söyleniyor. Bu ara ödemelerin kaldırılması gerekir yani hele
hele bu pandemi döneminde düşünün bir oto elektrikçi 400 bin lirayı
veya işte yüzde 25i peşin, 100 bin lirayı nasıl ödeyecek?
Hiçbir şekilde ödenmesi mümkün değil. Amacımız burada
dediğim gibi- istihdamı, üretimi devam ettirmek olmalıdır.
Dolayısıyla taksit sayısının da biz 120 aya
çıkarılmasını talep ediyoruz.
Arkadaşlar, bakın, Samsun giderek kan
kaybediyor, Samsun fakirleşiyor. Türkiyede iller sıralamasında
zamanında ilk 5lerde yer alan Samsun şu anda 46ncı sıraya
düşmüş ve son 4 yılda da sekiz basamak birden
kötüleşmiş. İşte bu anlayıştır Samsunu
kötüleştiren anlayış. Dolayısıyla, Samsuna sahip
çıkılması gerekiyor. Son günlerde, Büyükşehir Belediyesi
sürekli yanlış işlerle gündeme geliyor. Bir Mali Hizmetler Daire
Başkanı atandı bütün karşı çıkmalara rağmen
ve kasasından milyonlarca lira ve altın çıktı. Şehidin
yanına defnedilmek istenen şehit ailesinden 20 bin lira bedel isteyen
Büyükşehir Belediyesi, kendi memnuniyet kamu araştırması
için 214 bin lira veriyor. Vatandaşa, esnafa Kör müsünüz, görmüyor
musunuz? diyen bir belediye başkanı anlayışı var. Dün
bir şey daha oldu, Samsunun sahipsizliğini anlatmak için söylüyorum:
Dün TELEKOM Samsun Bölge Müdürlüğü kapatıldı ve Trabzona
bağlandı. Samsunun bu kadar sahipsiz olmaması gerekir; Samsun
esnafına, Samsun sanayicisine sahip çıkılması gerekir diye
düşünüyorum.
Bu anlamda araştırma komisyonu önergemizle
ilgili önerimize olumlu oy kullanılmasını istiyorum. Hele hele
Hükûmetin paketler açıkladığı, istihdamı ayakta
tutmaya çalıştığı bir dönemde böyle bir şey
yapılmasının ne akılla ne de vicdanla izah edilebilir bir
yanı vardır. Bu anlamda araştırma önergemize Genel Kuruldan
destek bekliyoruz.
Hepinizi saygılarla selamlarım.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepni.
Buyurun Sayın Çepni. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız
Gülsan Sanayi Sitesi, Samsunda 80li yıllarda
kurulmuş fakat bugün itibarıyla da kent merkezinde kalmış
bir sanayi sitesi. Doğal olarak kaldırılmasının
düşünülmesi yerinde bir karardır fakat bu sanayi sitesinin
kaldırılmasının esnafın mağduriyeti üzerinden
gerçekleştirilmemesi gerekir. Yani, bu kentsel dönüşüm projelerini
biliyoruz, bunların çoğu rantsal dönüşüme dönüştürüldü
TOKİ eliyle fakat yine burada işin içerisinde TOKİnin
olduğunu gördüğümüzde doğal olarak aklımıza yeni bir
rant projesi geliyor.
Şimdi, Samsunun yeni bir inşaata
ihtiyacı yok. Aslında Türkiyenin bu tarz büyük inşaatlara,
süper inşaatlara ihtiyacının olmadığını daha
yeni küresel iklim krizi tartışmalarında ortaya koyduk. 4
Mayısta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TOKİ ve
Valilik bir protokol imzalıyor ve buradan bu proje
açıklanmış oluyor kamuoyuna. Fakat Toprak Koruma Kurulu, Valinin
başkanlığında toplanıyor ve burada Ziraat Mühendisleri
Odası ve TEMA bu projeye şerh koyuyorlar. Şerh
koymalarının sebebi de taşınılması düşünülen
Toybelen bölgesinin bir tarım arazisi niteliğinde olması.
Şimdi, tarım arazisi niteliğindeki bu alan kent merkezine 20
kilometre uzaklıkta, dolayısıyla burası bu açıdan
bakıldığında bile yanlış bir proje. Şimdi,
aynı zamanda ekonomik açıdan bakıldığında, bu
projedeki dükkânların neredeyse 2 katına yakın bir fiyatla
esnaflara satılması düşünülüyor. Şimdi bir kez daha sormak
istiyoruz: Ya, bir iş yapın da içinde rant olmasın, bir iş
yapın da içinde TOKİnin rantçı projeleri olmasın. Zaten
pandemi koşullarında küçük esnaf, insanlar açlıkla
karşı karşıyalar, işsizlikle karşı
karşıyalar, bunları neden yeniden bir borçlanmayla
Hatta yüzde
70e yakını da buralardan dükkân alamaz hâldeler. Peki, buraları
siz kime yapıyorsunuz? Zenginlere yapıyorsunuz ve oradaki küçük esnaflar
buralarda muhtemelen işçi olarak çalışmaya devam edecekler.
Bizim burada önerimiz şudur: Yani, bir kere
esnafların talepleri, fiyatların yarı yarıya
düşürülmesidir. Yani, bu konuda 100 metrekarelik bir dükkânın 400 bin
liraya yakın satılması düşünülüyor ve vadesi de beş
yıl, çok kısa. Buradan şunu öneriyoruz biz: Kirazlık Sanayi
Sitesi var, yine aynı zamanda son derece büyük bir sanayi sitesi ve
buranın neredeyse yarı kapasitesiyle çalışıyor. Yani,
Gülsan Sanayi Sitesi kaldırılmalı ve bu kaldırılma projesi
Kirazlık Sanayi Sitesine pekâlâ taşınabilir. Oranın
altyapısı da son derece müsait, dolayısıyla yeni bir rant
projesine ihtiyaç yoktur. Küçük esnaf mağdur edilmemelidir. Samsunun yeni
inşaatlara ihtiyacı yoktur, Kirazlık Sanayi Sitesi pekâlâ
değerlendirilebilir.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sibel Hanım, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemirin, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
değişmedikçe hiçbir program ya da reform paketinin
başarılı olamayacağına ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Hükûmetin açıkladığı İnsan
Hakları Eylem Planı ve Ekonomi Reform Paketi, aradan geçen sürede ne
ulusal ne de uluslararası düzeyde beklentileri sağlayamadı.
Uygulamaya dönük beklentiler de karşılanmadı. Bizim,
zamanında uyardığımız fakat Hükûmetin vaktinde dikkate
almadığı tedbirler bir kez daha yok sayıldı. Kamu
yönetiminde liyakat, israf, şeffaflık gibi temel sorunlara çözüm
sunulamadı. Siyasi nedenlerle yargılamalar ve özgürlüklerden mahrum
bırakılmalara devam ediliyor, AİHM kararları
uygulanmıyor. Kurumların yok edilen bağımsızlık
ve özerklikleri geri getirilemedi. Tüm bu yaşananlar da göstermektedir ki
asıl, temel yapısal sorunumuz kişisel, partili ve taraflı
Cumhurbaşkanlığı sistemidir. Bu sistem
değişmedikçe hiçbir program ya da reform paketi
başarılı olamayacaktır. Bu sistemde ısrar edildikçe
ulusal ve uluslararası yatırım ve güven ortamındaki
belirsizlikler ve maalesef geriye gidişler devam edecektir.
Teşekkür ederim Başkanım.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ Parti Grubunun, 4/3/2021
tarihinde Samsun Milletvekili Erhan Usta ve arkadaşları
tarafından, Samsun Gülsan Sanayi Sitesinin yıkılarak
Toybelende yapılacak yeni sanayi sitesine taşınması
sebebiyle yaşanacak mağduriyetlerin araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Şubat 2021
Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Samsun Milletvekili Sayın Kemal Zeybek.
Buyurun Sayın Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL ZEYBEK (Samsun) Sayın
Başkan, Genel Kurulun değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, Samsundaki Gülsan Sanayi Sitesinin yerinin
değiştirilmesi konusunda İYİ Partinin araştırma
önergesi vermesi vesilesiyle konuşuyorum.
Tabii, Samsun, Türkiyenin önemli kentlerinden biri.
Samsunda Gülsan Sanayinin bulunduğu yer önemli bir yer, şu anda
merkezî bir yerde kaldı. Gülsan Sanayi Sitesindeki o dükkânların,
iş yerlerinin kaldırılıp bir başka yere devredilmesi,
aktarılması doğru mudur? Doğrudur ama rant yaparak
değil. Şu anda Gülsan Sanayi Sitesinin olduğu yerde arazilerin
metrekaresi 4-5 bin lira ama belediye bunu istimlak yoluyla 1.200-1.300 liradan
istimlak etti. Burada rant var. Diğer taraftan, Toybelende, kurulmak
istenen yerde, o sanayi sitesinin olduğu yerde arazi bedelleri 250 lirayla
500 lira arasında değişiyor ama şu anda belediyenin
TOKİ aracılığıyla rant elde etmek için
yapmış olduğu projede 1 metresi 4 bin liraya satılmak
isteniyor. Burada Samsunun kalkındırılması, sanayicinin
güçlendirilmesi, üretimin sağlanması, insanların iş gücünün
artırılması, Samsunun, Türkiye'nin de olduğu yerin
Bir
yere getirilmesi için çalışma içerisinde değil, rant var burada,
bu rantın durdurulması gerekiyor.
Şu anda Toybelen Sanayi Sitesindeki araziler,
4 bin liradan değil, o bölgedeki arazi koşulları,
taşınma durumları itibarıyla, yeni
taşınılacak, yeni yapılacak yer için oradaki
sanayicilerimize, esnafımıza metrekaresi 1.500-2.000 liradan tahsis
edilmelidir. Bu yapılmazsa doğru olmaz. Diğer taraftan,
Samsunda genellikle rant için
Örneğin Ladik Tatlıcak köyünde
güneş enerjisi santrali daha önce vatandaşın mera olan yerine
yapılıyor, 500-600 dekarlık yer üzerine yapılmak isteniyor.
Diğer taraftan Bafradaki sebze hali kaldırılarak, yeniden rant
yaratılarak o bölgede yeni bir sebze hali yaratılıyor. Samsun
Büyükşehir Belediyesi rant için her şeyi yapar durumda şu anda.
Yani, Samsun Büyükşehir Belediyesi Başkanına buradan seslenmek
istiyorum: Rant için değil, insanları koruyan, yeniden istihdam
alanları yaratan, esnafımızın şu anda, pandemi
sürecinde elini rahatlatan, nefes veren projelerle uğraşalım.
Onlardan her getiriyi elde etmek için proje peşinde koşmayalım
ve bu projelerimizi de Samsun için kullanalım, Samsunun gelişmesi
için kullanalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
KEMAL ZEYBEK (Devamla) Samsun şu anda
Türkiye'de içme suyunda en pahalı suyu kullanıyor. TEFE, TÜFE
üzerinden yıllarca ücret alınıyor. Buna bir dur denilmesi
gerekiyor. Diğer taraftan, esnafımız iş yeri açma ve yeni
sanayi kuruluşlarında kendilerinin bir yere aktarılmasında
büyük güçlükler çekmekte. Örneğin, şu anda tamam, Gülsan Sanayi
Sitesinden kaldırdık, o esnafımız yeniden Toybelendeki
sanayi bölgesine aktarılırken ne kadar ekonomik güç
harcanacağını, o esnafımıza hangi maliyetlerin
bindirileceğini Büyükşehir Belediyemiz biliyor mu acaba? Bunlar göz
önüne alınarak, bunlar yeniden projelendirilip -TOKİye, TOKİ
aracılığıyla Büyükşehir Belediyesine rant değil-
esnafımız, emekçimiz, insanımız,
çalışanlarımız düşünülerek bu projenin yapılmasını
diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Samsun Milletvekili Sayın Yusuf Ziya Yılmaz
Buyurun Sayın Yılmaz (AK PARTİ
sıralarında alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YUSUF ZİYA YILMAZ
(Samsun) Çok Saygıdeğer Başkanım, çok
saygıdeğer milletvekillerimiz, bizi ekranları başında
izlemekte olan saygıdeğer milletimiz; hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
İYİ Parti temsilcisinin Samsun Gülsan
Sanayi Sitesiyle ilgili vermiş olduğu grup önerisi üzerine grubum
adına söz almış buluyorum.
Efendim, Samsunda bahsedilen Gülsan Sanayi Sitesi
1980li yıllarda zamanın belediyesi tarafından bir hazine
arazisi olan bu arazi satın alınarak yaklaşık 600
dükkânın -ki şu anda esnaf sayısı orada 1.200-1.300- olduğu
küçük bir sanayi sitesi olarak inşa ediliyor. Ama yapılırken de
geçici olarak bu sanayi sitesi yapılıyor. Daha sonra, şehrin
içinde kalma ihtimali yüksek olan, şehre çok yakın ama gelecekte
şehrin içinde kalacak ve kalma riski esnasında da şehrin
doğusundaki İlkadım ve Örnek Sanayi dediğimiz Kirazlık
mevkisine taşınacak diye bu sanayi sitesi inşa ediliyor. 1990a
gelindiğinde, o zaman söylendiği gibi, imar hakkı
kapatılıyor yani burası imarsız bir alan hâline geliyor
zamanında kamulaştırma hazineden yapılırken
verilmiş söz üzerine. Ama Kirazlıktaki küçük sanayi siteleri
bitirilmesine rağmen Gülsan Sanayideki esnaf şehrin içinde olan bu
sanayi sitesinin çeşitli avantajlarını düşünerek beklenen
oranda İlkadım ve Örnek Sanayi dediğimiz Kirazlıktaki
sanayi tesislerine gitmiyor. İlerleyen zaman içerisinde, sene 2000, 2000i
aşan süreler, 2021deyiz, Gülsan Sanayi Sitesi şehrin içerisinde bir
çöküntü alan hâline geliyor. Benim Belediye Başkanlığım zamanı
içerisinde de, biz -o zaman millet bahçesi düşüncesi yoktu ama- orayı
bir kent park yapmak üzere buradaki sanayi sitesinin şehrin uygun
yerlerine taşınmasıyla ilgili bir süreci başlattık,
hatta kamulaştırmaları da başlattık ama bu süreçte
içinde bulunduğumuz ekonomik şartlar, Türkiyenin içinde
bulunduğu sorunlar, pandeminin ayak sesleri ve pandemiyle ilgili süreç
işi yavaşlatmamıza sebep oldu ve hep birlikte,
milletvekillerimizle birlikte Çevre ve Şehircilik Bakanına gittik
Belediye Başkanımızla birlikte. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız bir kentsel dönüşüm programı
içerisinde TOKİye talimat vererek bu alanın şehrin uygun bir
yerine taşınmasıyla ilgili sürecin sorumluluğunu üstlendi.
Bu son derece, bir şehir için yapılabilecek, bir siyasi
iktidarın, bir siyasi partinin yapabileceği mükemmel bir
davranış. Bu proje aşağı yukarı 1 milyar TLlik
bir proje değerli arkadaşlarım, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından yürütülüyor. Büyükşehir
Belediyesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca Samsunda
yapılmakta olan kamulaştırma vesaire gibi bürokratik
işlemleri takip ediyor, işin sorumluluğu Çevre ve
Şehircilik Bakanlığında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
YUSUF ZİYA YILMAZ (Devamla) Teşekkür
ederim efendim.
Ben bugün burada grup önerisine cevap vermeden önce
TOKİye gittim. TOKİ bize şu sözü söyledi, daha doğrusu
TOKİ Başkanı Ömer Bulut Bey şunu söyledi, dedi ki:
Başkanım, burada kamulaştırma artı inşaat
bedellerinin üzerinde 1 kuruş dahi vatandaştan talep etmeyeceğiz.
Biz buraya ne harcıyorsak bunu alacağız, hatta
vatandaşın -içinde bulunduğumuz pandemi sürecini de gözeterek,
bu konuda karşılaşabilecekleri sıkıntıları
da göz önüne alarak- taksitlerini de uzatmaya, uygun ödeme
koşullarına da bunu dönüştürmeye çalışacağız.
Elimizden gelen her türlü yardımı yapacağız.
Dolayısıyla buradaki esnafıma buradan hitap etmek istiyorum:
Endişe etmesinler, tabii ki böyle büyük dönüşümler, büyük yer
değişimleri başlangıçta sancılı olur,
başlangıçta çeşitli sıkıntıları içerir ama
Hükûmetimiz, iktidarımız, partimiz vatandaşımızın
yanındadır. Burada yeni taşınılan yer hakikaten
şehrin çok güzide bir yeri, Toybelen mevki. Şu anda orada 1 milyar
TLlik bu projenin aşağı yukarı 300 milyar lirası
kamulaştırmaya gidiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YUSUF ZİYA YILMAZ (Devamla) - Biraz önce
arkadaşların ifade ettiği gibi değil, Konyayla
alakası yok. Konyada yapılan proje, bir hazine arazisine, son derece
arazi mülkiyeti olmaksızın elde edilmiş bir arazi üzerine
yapılıyor. Burada aşağı yukarı 300-350 milyar
lira civarında sadece kamulaştırmaya para veriliyor. Böylesine
bir bedeli yine yumuşatarak, yine bunun vatandaşa yansıyan
boyutunu uygun şartlara dönüştürerek inşallah çözecek
iktidarımız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım.
Buyurun okuyun:
2.- HDP Grubunun, 16/3/2021 tarihinde Mersin
Milletvekili Rıdvan Turan ve arkadaşları tarafından, Mersin
ilinin sorunlarının araştırılması ve
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 16 Şubat 2021 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
16/3/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/3/2021 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
16 Mart 2021 tarihinde, Mersin Milletvekili
Rıdvan Turan ve arkadaşları tarafından verilen (12154) grup
numaralı, Mersin ilinin sorunlarının
araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan
Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak, görüşmelerinin 16/3/2021 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Efendim, Mersin
Bu öneriyi niye getirdik? Hani
şöyle desek çok yanlış olmaz bence: Ülke yangın yeri
esasında. Yani hangi şehre gitseniz insanlar sorunlarını
anlatmak ve sorunlarının burada konuşulmasını talep
etmek durumundalar. Dolayısıyla da Mersin gibi bir ilin -gerçekten de
biraz bakıldığında- bir araştırmaya konu
olması gerekir diye düşünüyoruz, o sebeple böyle bir öneride bulunduk.
Değerli arkadaşlar, Mersin, birincisi,
diğer şehirlerimizde olduğu gibi iktidarın bazı
yanlış politikaları sonucu, ikincisi de konjonktürel sebeplerle
gerçekten çok derin sorunlar yaşıyor ve doğrusunu isterseniz, bu
sorunların nasıl çözüleceğiyle ilgili olarak da insanların
başvuracakları bir merci de yok. Özellikle Mersin
bakımından söylüyorum çünkü değerli arkadaşlar, Mersin
hakikaten hani neredeyse sahipsiz bir kent gibi görülüyor. Sahipsizlikten
kastettiğim şu: Çok derin yapısal sorunlar var; bunlardan bir
tanesi Mersin Limanı sorunu, bir diğeri Akkuyu Nükleer Enerji
Santrali. Bunlar gerçekten yapısal sorunlar ve bu sorunlarında en
azından toplumun ikna edilmesi gerekiyor.
Şimdi, Mersin Limanını alalım.
Mersin Limanı, emin olun, kilometrelerce gidiyoruz, konteyner, konteyner,
konteyner
Yani, aslında Mersin şehri, Mersin Limanı
tarafından yutulmak üzere neredeyse. Bu, plansızlığın,
programsızlığın sonucudur değerli arkadaşlar. Böyle
bir şehirleşme olmamalıdır. Evet, en uzun sahil şeridi
olan bir şehirdir, o bakımdan önemlidir -lojistik anlamında
söylüyorum- fakat bu kadar hor kullanılmamalıydı diye
düşünüyorum. Kaldı ki, kaldı ki
Şimdi, son bir öneri de
Atatürk Parkı ki bitişik bir park var Mersinde ve insanlar bu
parkı kullanıyorlar. İnsanlar bu parkı
kullandıkları gibi alışveriş de yapabiliyorlar, esnaf
insanların yakınında. Dolayısıyla da bu kadar önemli
bir mekân şimdi Mersin Limanının bir parçası hâline
getirilmeye çalışılıyor. Değerli arkadaşlar, bu,
son derece mantıksız ve olumsuz sonuçlara yol açacak diye
düşünüyoruz.
İkincisi, Akkuyu Santrali. Çok uzatmama gerek
yok, Akkuyu, ÇED raporları yeteri kadar değerlendirilmeden
yapılmakta olan bir nükleer santraldir. Oysa, iddia odur ki -uzmanlar en
azından bunu söylüyorlar- deprem kuşağı sayılabilecek
olan bir mekânda yapılıyor. Dolayısıyla da depremde zarar
görmesi ve dolayısıyla da Mersin halkının zarar görmesi
ihtimalinin çok kuvvetli olduğunu söylüyorlar ki bu da doğrusunu
isterseniz önemli bir iddia olarak karşınıza çıkıyor.
Diğer önemli bir sorun -ki bunun bir
kısmı konjonktürel diyebiliriz- göç sorunu. Çok ciddi bir sorun
olarak karşınızda. Özellikle, doğu illerinden insanlar
Mersine göç ediyorlar ve tabii Suriyeden gelen insanlar var. Diyebilirim ki:
Benim edinebildiğim rakamlardan baktığımda
aşağı yukarı 170 bin Suriyeli var, yani toplam nüfus 1.7
milyon olduğunu düşünürseniz yüzde 10nu kadar Suriyeli var. Suriyeli
var ama şu da var: Suriyelilerin sorunları da var doğal olarak
çünkü bu sokaktaki çocukların yüzde 80i neredeyse Suriyeli yoksul
ailelerin çocukları. Dolayısıyla da bu konjonktürel bir sebep
olsa da böyle bir sorun yaratıyor.
Bir başka sorun, mevsimlik tarım
işçileri meselesi ki Türkiye'nin her yerinde bir anlamda sorun ama burada
daha da derin bir sorun olarak gördük doğrusunu isterseniz. Gerçekten
erkekler 120 lira alıyorlar günde. Saat dörtte kalkıyorlar ve küçük
minibüslerle çok sayıda insanın
sığdırılmasıyla işe gidiyorlar, akşam
dönüyorlar ve erkekler 120 lira, kadınlar da 85 lira para alabiliyorlar.
Bunun dışında, Ayvagediği
yöresindeki
Bu bir anlamda Mersinin biraz dışında kalan bir
yer, Torosların başlangıcında olan bir yer. Değerli
arkadaşlar, burada 4 tane taş ocağı yapılmak
isteniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim.
Arkadaşlar, 4 tane taş
ocağının yapılması demek, birincisi, orada
hayvancılığı yok edecek olan bir etki üretiyor tozlardan
dolayı; ikincisi de, orada turizm -ki yayla olması itibarıyla
oldukça önemli bir yayla, önemli bir turizm merkezi- o da büyük bir zarar
görecek gibi geliyor bana.
Değerli arkadaşlar, son olarak bir
şeyi daha söyleyerek bitireyim. Aslında bir sürü başka sorun
daha var ama doğrusu bunların hepsini beş dakikaya
sığdırmam mümkün değil ama şunu söyleyebilirim:
Değerli arkadaşlar, kalkınma dediğimiz mesele kişi
başına kaç tane otomobile sahip olduğunuzla, kaç tane
televizyona sahip olduğunuzla ölçülemez. Kalkınma,
kalkınması söz konusu olan yerin insanlarının
belirleyeceği hedeflere ulaşıp ulaşmamakla ilgili bir
sorundur. Dolayısıyla da Mersini eğer biz önemsiyorsak
Mersinlilerin ne demek istediğini, ne söylediğini duymak ve anlamak
zorundayız diye düşünüyoruz. Biz de onların sesi olmaya
çalıştık.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik Bey
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
muhtelif konuşmalarımızda Mersinin sorunlarına kuvvetle
vurgu yapıyoruz. AKP iktidarının on sekiz yıldır birim
yatırımlarda -sanayi, ulaşım, tarım, turizm,
şehirleşme gibi- en geride tuttuğu illerden bir tanesi, belki de
1incisi Mersin.
Değerli arkadaşlar, AKP, Mersini
cezalandırmıştır. Mersin ne genel ne yerel seçimlerde ne de
referandumlarda AKPye geçit vermeyen bilinçli bir vilayettir. Mersinde bütün
sosyal göstergeler ilin geriye gittiğini göstermektedir. Örneğin,
Mersinin yaşam kalitesi istatistiklerde 50nci sırada olduğunu
gösteriyor. Kent işsizliği ve artan göçler gerek sosyal ekonomik
hayatı ve gerekse güvenliği menfi yönde etkilemektedir. Düzensiz
göçmen ve kaçak nüfusun pik yaptığı Mersinin Kilisten,
Hataydan, Şanlıurfadan bir farkı kalmamıştır.
Bu, AKPnin yanlış Suriye politikasının bir sonucudur. 214
bin Suriyelinin olduğu açıklanıyor Mersinde ama bunun bazen 400
bini geçtiği de ifade ediliyor. İşte bu tablo, Mersinin genel
göstergelerini altüst etmekte ve karamsar bir tablo ortaya çıkarmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Mersin nüfusta 8inci
sırada, sosyoekonomik gelişmişlikte 17nci sırada, yeterli
içme suyu götürülen nüfusta 62nci sırada, gayrisafi millî hasıladaki
payında 7nci sırada, şehircilikte 18inci sırada, toplam
yaşam kalitesinde 53üncü sırada ama yine dikkatinizi çekiyorum,
vergide 6ncı sırada olan bir ildir. Evet, tarımda Mersin marka
bir ildir. Bunun böyle olmasında iktidarın zerre katkısı
yoktur, çalışkan halkımız nasırlı elleriyle
kayaları, taşları sökerek açtıkları küçük alanlarda
harikalar yaratmaktadır. Bu insanların azmi ve gayretiyle muz, çilek,
limon, meyvecilik, turunçgillerde her zaman Türkiye'de birinciliği elinde
tutan bir vilayettir ama AKP, başlamış olan gölet ve
barajları on sekiz yıldır daha tamamlamadı ve hâlâ
bekleniyor. Çukurova Havaalanı bekliyor mesela, Çeşmeli-Taşucu
yolu bekliyor, turizm yatırımları bekliyor ama bazı
işler yapılıyor. Nedir bunlar, bakalım: Akkuyu Nükleer
Santrali, Anamur-Girne su isale hattı -bu tamamlandı- Göksu Mavi
Tünel, mesela, limanın yanında polipropilen tesisi kurulmak
isteniyor. Bu yatırımların nasıl
yapıldığının ve bölgenin potansiyeline etkilerinin ne
olduğu ise kamuoyuyla asla paylaşılmamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Gelecekte bölgenin
kuraklığa maruz kalması ve sistemin çökme
olasılığı nedir, Mersine faydası nedir; bunlar
araştırılmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, AKP Mersinde Millî
Emlak kanalıyla sürekli ihale açarak dışarıdan gelenlere
toprak ve arazi satışı yapmaktadır. Kadimden beri üretici
yerli halk tarafından kullanılan bu toprakları sözde ihale
ederek muvazaayla işgal etmek vicdana, ahlaka ve adalete sığmaz.
Gözünü para bürüyenler, hırsla hareket edenler Mersinden elini çeksin. Biz,
Mersinin evlatları olarak, Atatürkün Mersinliler, Mersine sahip
çıkınız. vecizesini her vakit ve her ortamda hayata
geçireceğiz; bu, böyle biline.
Hepinize saygılar sunarım. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Sayın Ali Mahir Başarır.
Buyurun Sayın Başarır. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ MAHİR BAŞARIR
(Mersin) Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, sayın vekilin dediği gibi, biz,
Mersinin evlatlarıyız. Mersin için yapılan her güzel adıma
katkı veririz ama yapılan her yanlışa da Dur! deriz.
Doğru, Mersinin, Antalya-Mersin otoban yolu,
nükleer santral, taş ocakları, havaalanı, sahil bandı
projelerinin bitmemesi büyük sorunlar ama şimdi daha büyük bir sorun geldi.
Biz bunların bitmesini beklerken daha büyük bir sorun geldi. Ne? Liman.
Biz, Cumhurbaşkanının Dokuzuncu, Onuncu Kalkınma
Planında, limanın Doğu Mersinde yani Kazanlı-Karaduvar
tarafında yapılacağını duyduğumuz zaman çok mutlu
olduk. Çünkü bu liman -konteyner limanı- Avrupaya, Doğu Akdenize
Antalyayı, Hatayı, İskenderunu, Adanayı bağlayacak
bir limandı ve bağımsız ikinci limandı. On Birinci
Kalkınma Planına baktığımız zaman,
çıktı. Ne eklendi 2007de? MIPye satılan
limanımızın alanına eklendi. Bu ne demek? Bu şu demek:
Mersinde, Atatürk Parkının önüne 190 bin metrekare beton dökülüp
deniz doldurulacak. Yani Mersinin dağlarını santrallerle yok
ettiniz, şimdi denizi dolduruyorsunuz.
İkinci tuhaf durum
Kardeşim, biz 2007de
bu limanı 755 milyon dolara bu firmaya sattık. Bu firma sonra, on
yıl sonra 869 milyon dolara yüzde 40ını yabancılara
sattı. Dedik ki: Dünyada böyle bir soygun yok. Aynı limana,
aynı firmaya, ikinci limanı ekliyoruz. Neden? Yazık değil
mi, yazık değil mi? Kim? MIP kim? Neden benim limanım,
memleketimin limanı, topraklarım üç paraya, buna satıldı?
Hadi onu geçtim, ikinci büyük liman yapılacakken -bunun değeri 5
milyar dolar- bu ülkeye katkı yapılacakken neden bu limana ekliyoruz?
Yazık değil mi, günah değil mi? Burada tüyü bitmemiş
yetimin hakkı var, Mersinlinin hakkı var, insanların hakkı
var, artık biraz edep ya. Gerçekten bunu
Yani vekillerim de biliyor bu
durumu, siz de biliyorsunuz bu durumu.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Yanlış
ya, yanlış
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Bir
yerde park, doğa, deniz doldurulur mu? Ve biz bu açıklamayı
bugün sayın vekilimle yaptık. Yeni Şafak: Limana da
karşıyız. Ben limana karşı değilim, ben soyguna
karşıyım. (CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Her şeye
karşısın.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Ben
limana karşı değilim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Yapın yeni
limanı, hadi, var yeri.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Ben
limana karşı değilim, yatırıma karşı değilim,
soyguna karşıyım, ben cepçiliğe karşıyım,
kayırmaya karşıyım, adaletsizliğe
karşıyım. Anlamıyorum, benim denizimi neden
dolduracaksınız? Büyükşehir Belediyesine sordunuz mu? ÇED raporu
alındı mı? Halka sordunuz mu? STKlere sordunuz mu? Ya, ceplerinizi
dolduruyorsunuz, heybenizi dolduruyorsunuz, yurt dışındaki banka
kasalarını dolduruyorsunuz bari denizi doldurmayın,
doğayı kirletmeyin. Yazık, yazık, yazık, yazık.
(CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
İşiniz slogan atmak, başka bir şey yok.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Mersinin
Hayatında sen Mersine gelmedin, Mersin hakkında yorum
yapıyorsun.
Bunu herkes biliyor, Mersinli biliyor. Dün Cumhur
İttifakının Meclis üyeleri bile bu gerçeği gördü,
utandı, Meclisi terk etti. Belediye Başkanına sorun, bizlere
sorun, STKlere sorun, halka sorun halka. Sorun!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Halk
biliyor. Hakikatleri halk biliyor.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Halk en
doğru kararı verecektir diyorum, saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Söylediklerinin
gerçekle hiçbir alakası yok. Kayda geçsin.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Gerçek
sensin zaten!
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Sayın Ali Cumhur Taşkın.
Buyurun Sayın Taşkın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ CUMHUR
TAŞKIN (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
HDP Grubunun vermiş olduğu grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Akdenizin incisi Mersin, her yönüyle güçlenen ve
kalkınan ülkemizin güneyinde parlayan yıldızı, önemli bir
liman, sanayi, ticaret, turizm ve tarım şehridir. Türkiyenin en
büyük konteyner limanıyla iç ve dış ticarete olan
katkılarıyla ülkemizin dünyaya açılan kapılarının
başında gelir. Tarımsal üretimde, yaş sebze ve meyve üretim
ve ihracatında lider konumundadır. Organize sanayi bölgeleri ve
gelişmiş sanayisiyle önemli bir sanayi şehridir. Tabiat
güzellikleriyle cennetten bir köşe olan Mersin, sahip olduğu tarihî
ve kültürel mirasıyla turizm potansiyeli çok yüksek bir şehrimizdir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde eğitimden sağlığa, tarımdan enerjiye,
ulaştırmadan çevreye, adaletten emniyete, gençlikten kültüre,
çalışma hayatından ekonomiye ve spordan sosyal yardımlara
kadar yapılan yatırımlar ülkemizi on dokuz yılda en az 3,5
kat büyütürken Mersin de bu yatırımlardan hak ettiği payı
fazlasıyla almıştır. Güzel Mersinimize son on dokuz
yılda yapılan yatırımları vakit yettiğince
sizlere arz etmeye çalışacağım: Eğitimde; 4.836
derslik, 7.687 kişi kapasiteli 30 pansiyon ve diğer hizmetler
yapılmıştır. Mersinimizde 2si devlet, 2si özel olmak
üzere 4 üniversitemiz mevcuttur. Tarsuslu hemşehrilerimizin
yıllardır hayali olan Tarsus Üniversitesini 2018de Tarsusumuza biz
kazandırdık, Tarsusumuza, Mersinimize hayırlı uğurlu
olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sağlık konusunda; 18 hastane, 37 ASM, 1
Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezi gibi önemli
yatırımlar yapılmıştır. Yine, 1.300 yataklı
Mersin Şehir Hastanesi 2017 yılında hizmete girmiş olup
özellikle bu pandemi sürecinde şehir hastanelerinin önemi bir kez daha
anlaşılmıştır. 600 yataklı Tarsus Devlet
Hastanemiz tamamlanmak üzeredir.
Ulaşımda ise; Çukurova Bölgesel
Havalimanı üstyapı ihalesi yapılmış olup
inşaatı hızla devam etmektedir. Mersin-Adana-Gaziantep yüksek
hızlı tren yolu; yine, Mersin-Antalya arası Akdeniz Sahil Yolu,
Tarsus-Çamlıyayla, Silifke-Mut, Silifke-Gülnar, Gülnar-Aydıncık,
Mersin-Gözne yolu, Erdemli-Güzeloluk, Mersin OSB otoyol
bağlantısı ve diğer bazı hizmetler hızla devam
etmektedir.
Enerjide yine Türkiyenin en büyük
yatırımları arasında yer alan,
tamamlandığında 35 milyar kilovatsaat çevre dostu elektrik
üretimiyle Türkiyenin elektrik ihtiyacının yüzde 10unu
karşılayacak Akkuyu Nükleer Güç Santralinin 3üncü güç ünitesinin
temelini geçen hafta attık. Mersinimize, ülkemize hayırlı
uğurlu olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yine, Devlet Su İşleriyle ilgili, 8 baraj
ve 11 göletin tamamlandığını görüyoruz. Yapımı
devam eden 13 adet barajı tek tek saymayacağım ama öncelikle,
özellikle Tarsus ilçemizde bulunan Pamukluk Barajı, içme ve sulama suyu
temini ve enerji maksatlı olması bakımından çok önemli bir
yatırımdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Devamla) 184.060
dekar alanın tam sulanmasına hizmet edecektir. Yüzde 95 fiziki
gerçekleşme sağlanmış olup önümüzdeki sonbaharda su
tutulmaya başlanacaktır.
Ben öncelikle ve özellikle bu vesileyle bu
yatırımların Mersine yapılmasında emeği geçen
başta Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğana şükranlarımı arz
ediyorum. Emeği geçen tüm bakanlarımıza, özellikle Hazine ve
Maliye Bakanımız Sayın Lütfi Elvana teşekkürlerimi
sunuyorum. Sayın milletvekili arkadaşlarıma, Sayın Valimize,
teşkilatlarımıza ve il bürokrasisine özverili
çalışmaları dolayısıyla teşekkür ediyorum.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Belediye
Başkanını unutmuyor musun? Belediye Başkanı ne,
Belediye Başkanı
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Devamla) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Tebrikler,
bravo! Doğrular bunlar işte.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, 16/3/2021 tarihinde Kayseri
Milletvekili Çetin Arık ve arkadaşları tarafından, risk
grubunda bulunan sağlık personelinin pandemi sürecinde
çalışma koşullarının araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 16 Şubat 2021 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 16/3/2021 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Kayseri Milletvekili Çetin Arık ve
arkadaşları tarafından, risk grubunda bulunan sağlık
personelinin pandemi süresince çalışma koşullarının
araştırılması amacıyla 16/3/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (2387 sıra no.lu) diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 16/3/2021 Salı günlü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın
Çetin Arık
Buyurun Sayın Arık. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÇETİN ARIK (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sağlık
çalışanlarımızın yaşadığı
sorunların ve çözüm önerilerinin araştırılması için
grubum adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, mensubu olmaktan her zaman onur
duyduğum sağlık camiasının 14 Mart Tıp
Bayramını kutluyorum. 14 Mart sadece bir meslek örgütünün
kuruluş yıl dönümü değildir, aynı zamanda, Tıbbiyelilerin
1919 Martında İstanbulun İngiliz işgaline karşı
başlattığı özgürlük ve bağımsızlık
mücadelesinin adıdır. Sivas Kongresinde birçok delege Kurtuluş
için İngiliz mi, yoksa Amerikan mandası mı? diye
tartışırken Tıbbiyeli Hikmet Beyler, delegesi
bulunduğum Tıbbiye beni buraya bağımsızlık
yolundaki çalışmalara katılmak için gönderdi. Mandayı kabul
etmeyiz. Eğer manda fikrini kabul ederseniz sizleri de hain ilan ederiz.
Paşam, siz de manda fikrini kabul ederseniz sizi de reddederiz. Mustafa
Kemali vatan kurtarıcısı değil vatan
batırıcısı olarak adlandırır ve lanetleriz.
der. Mustafa Kemal de Evlat, için rahat olsun, manda da yok, himaye de.
Parolamız tektir ve değişmez; ya istiklal ya ölüm. der. (CHP
sıralarından alkışlar)
Dün, parolası ya istiklal ya ölüm olan
Tıbbiyeliler, bugün de en güzel ve en gerçek şeyin yaşamak
olduğunu bile bile kendi hayatları pahasına başka
hayatları kurtarmak için en ön safta mücadele ediyor. Ateşim var,
öksürüğüm var. diyen yurttaşa 2 metre uzaktan bakmıyor. Virüse
yakalanınca ölebileceğini bile bile ateşini ölçüyor,
akciğerlerini dinliyor.
Sayın milletvekilleri, böylesi özveriyle
çalışan tıbbiyelileri iktidar partisi çok yordu, çok incitti,
çok kırdı, âdeta toplumun önüne atıp linç ettirdi. Atatürk Beni
Türk hekimlerine emanet edin. derken iktidardakiler icabında Ben bu
doktora iğne bile yaptırmam. dedi. Doktor efendi dönemi bitti.
dedi.
Sayın milletvekilleri, şu çok iyi biline
ki: Türküm, doğruyum, çalışkanım. diye başlayan
Andımızdan rahatsız olan Ne mutlu Türküm diyene! diyemeyen
zihniyet, tek parolası Ya istiklal ya ölüm! Ne mutlu Türküm diyene!
diyen doktor efendileri asla bitiremeyecektir. Tıbbiyeli Hikmetler her
zaman ve her koşulda var olacaktır.
Sayın milletvekilleri, sağlık
çalışanları acı ve öfke dolu. Pandemi döneminde 150 binden
fazla sağlık çalışanı Covid-19a yakalanırken 307
sağlık çalışanı hayatını kaybetti.
Hayatını kaybeden kahraman sağlık
çalışanlarımıza bir kez daha Allahtan rahmet diliyorum.
Yapılan bir araştırmada, sağlık
çalışanlarımızın yüzde 97si çok yorulduğunu
belirtiyor ve yüzde 27si istifa etmeyi düşünüyor, yüzde 87si alım
güçlerinin geçtiğimiz yıllara göre düştüğünü söylüyor,
yüzde 98,2si de ek ödemelerin adaletli ve yeterli
olmadığını düşünüyor. Hâl böyleyken makam ve mevki
sahibi olanlar da 14 Mart Tıp Bayramında kocaman kocaman laflar
ettiler, âdeta dün söylediklerini unutup iyilik perisi kesildiler.
Sağlık çalışanlarına Aslansınız,
kaplansınız. diyerek methiyeler dizdiler.
Sayın milletvekilleri, bu methiyeler makam ve
mevki sahiplerinin sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.
Sağlık çalışanları methiye değil verilen sözlerin
tutulmasını istiyor, adalet istiyor. Bugün, memleketin en zeki
çocukları tıp fakültelerini tercih ediyor. Zor ve uzun bir eğitimden
sonra tıp doktoru oluyor. Yeni mezun bir doktorun bordrosuna
baktığınızda aldığı maaşın 2
asgari ücret kadar olduğunu görürsünüz. Bunca eğitimden sonra bu hak
mıdır, adalet midir?
Sayın milletvekilleri, sağlık
çalışanları emekliliklerine yansıyan temel ücret ve özlük
haklarının iyileştirilmesini talep ediyor; hazırladığımız
kanun teklifi burada, Gazi Mecliste. Covid-19un meslek
hastalığı olarak kabul edilmesini istiyor;
hazırladığımız kanun teklifi burada. Sağlık
çalışanları seçim meydanında söz verilen 3600 ek
göstergenin bir an önce verilmesini istiyor. Yine, sağlık
çalışanları, Covid-19dan hayatını kaybeden
sağlık çalışanlarının şehit
sayılmasını istiyor. Sağlık
çalışanları, sayın milletvekilleri, coronadan değil
emekli olmaktan korkuyor. Özetle, Hakkınız ödenmez. diyerek
haklarını ödemediğiniz sağlık çalışanları,
analarının ak sütü gibi helal olan haklarını talep ediyor.
Gazi Meclisi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu
(İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin Meclise sunmuş olduğu
araştırma önergesi üzerine İYİ Parti Grubum adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sağlık çalışanlarının
14 Mart Tıp Bayramını kutlarım. Hasta olanlara acil
şifalar, hayatını kaybedenlere de Allahtan rahmet diliyorum.
Türk sağlık ordusu tüm Türkiyede -özeli,
resmîsi- 1 milyon 100 bin kişilik bir kadroyla hizmet vermektedir.
AK PARTİ iktidarıyla pek çok kurum
bağlamından kopartılmıştır, neoliberal
görüşle değerlendirilir olmuştur. Devlete hizmet için motivasyon
kaynağı para olamaz. Sağlık çalışanları için
motivasyon kaynağı ancak devlet olmadadır, binlerce yıl
süren devlet geleneğinde saklıdır. Sağlık kazanç
konusu olmamalıdır.
Covid-19 pandemisinde sağlık
çalışanları son derece başarılı bir sınav
verdiler. Yakınlarını, eşlerini dostlarını
kaybettiler; kendileri can verdiler, çok değerli bir sınav verdiler
ama bunların şehit sayılması ya da meslek
hastalığı sayılması bile kabul edilmedi. Böyle bir
hizmet, personel performans ölçeğinden değerlendirilerek yerine
getirilemez. Bizim zaten bildiğimiz, pandemi döneminde de Hükûmetin
öğrenmiş olduğunu umduğumuz bu hizmetin ölçeği para
değildir. Sağlık sektöründe Nasıl para
kazanılır? hesabı yapılmamalıdır. Türk
sağlık sistemi neoliberal ölçekten çıkartılmalı, kendi
bünyesine, ihtiyaçlarına, sağlık personelinin gerçeklerine göre
yeniden değerlendirilmeli, adan zye elden geçirilmelidir. Ülkemiz, hizmete
kazanç-avanta gözlüğünden bakmayan vatanperver insanlarla doludur. Bizim
burada anlatmaya çalıştığımız, işin maddi
boyutu değildir. Eğer maddi boyutla değerlendirilecek olsa buna
zaten paralar yetmez. Sağlık personelinin sizden beklediği
onları takdir etmenizdir, emeklerinin inkârı olmamalıdır.
14 Mart münasebetiyle mesaj yayınlamak sadece yasak savmaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi sağlıkta şiddetin önlenmesi için
gerekli yasal düzenlemeyi yapmamıştır. Ben bir doktora
değil, bir hemşireye enjeksiyon yaptırırım."
demek, sonra da gidip hastanenin başhekimine enjeksiyon yaptırmak son
derece sığ bir davranıştır. Bu tür
davranışlar, bu tür söylemler sağlık çalışanlarını
zedelemektedir. Sağlık çalışanları yirmi dört saat
hizmettedirler. Hastaneye gelme gitme zamanları belli değildir.
Onlara mesailerini gösterir kart bastırmak onları
aşağılamaktır, onları hiçe saymaktır. Otuz
yıllık bir hemşirenin maaşı net olarak 4.070 lira.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kabukcuoğlu.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) 1inci derece
4üncü basamakta olan bir uzman hekimin aldığı maaş 5.486
lira 30 kuruş. Bu pek çok meslek grubunun ücretinin altındadır.
Sağlık çalışanlarına ne vermek gerekiyorsa, hak
ettikleri neyse bunların maaşları net bir şekilde
hesaplanmalı ve bu, onların özlük haklarına işlenmelidir.
Hükûmet mesajlarla değil, eylemlerle sağlık personelinin
yanında olduğunu göstermek zorundadır.
Hepinize saygılar sunarım. (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.
Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
14 Mart Tıp Haftası mı, Tıp
Bayramı mı? Uzun bir süredir Türkiyede 14 Mart Tıp Haftası
olarak etkinliklerle geçmekte ve bayram olarak kutlanmamakta. Niçin? Az önce
arkadaşlarımız söyledi; doğuş öyküsünü,
çıkış tarihçesini anlattılar. Tıp Haftasında
şu görüldü: Sağlıkta dönüşümle beraber, sağlık
çalışanları mutlu değil. Sağlık kurumlarında
bir koordinasyonsuz, organizasyonsuz, otelciliğe dönüşmüş bir
hizmet ve bir diğeri, şiddet artmış, hastalar müşteri
olmuş, kurumlar işletme olmuş; sağlık bu aşamaya
gelmiş. O nedenle, 14 Mart aslında bir tahribat haftasına
dönüşmüş.
Peki, bu dönüşüm neydi? En başta her
şey çok güzel anlatıldı, çok felaket oteller, hizmetler,
binalar, şehir hastaneleri denildi ama koruyucu sağlık unutuldu,
önleyici sağlık unutuldu ve pandemi başladı, pandemiyle
beraber eşitsizlikler ortaya çıktı ve herkes gördü ki asıl
olan, hastayı değil, hastalığı önlemektir; asıl
olan, hastalığı iyileştirmek, evet ama insanların
hasta olmaması için çalışmaktır. Peki, bunu kim
yapacaktı? Sağlık emekçileri yapacaktı. Peki, bunu kim
yapacaktı? İktidar yapacaktı. Nasıl yapacaktı?
Sağlığın olmazsa olmaz koşulları var; nasıl
ki barış, içme suyu, beslenme, barınma olmazsa olmaz,
bunların da olması lazımdı ama ne oldu? Gel görelim -14
Mart diyoruz- 15 Martta, dün, Türkiyede sağlık meslek örgütleri,
sağlık iş kolunda çalışan sendikalar Sağlık
Bakanından randevu alamadıkları için Sağlık
Bakanlığının önünde, seslerinin duyulması için
basın açıklaması yaptılar. Neydi? İlk gün alkış,
alkış" denildi; Sağlık Bakanı dâhil, her
çıkan dedi ki: Meslek hastalığıyla ilgili düzenleme
yapacağız. Bir tane düzenleme yapılmadı. Her çıkan
dedi ki: Sağlıktaki şiddeti önleyeceğiz.
sağlıktaki şiddet giderek derinleşti. Her çıkan dedi
ki: Özlük haklarını düzenleyeceğiz. hiç olmadı. Peki,
biliyor musunuz bu pandemi sürecinde ne oldu? Arkadaşlar, bu sabah
İstanbul Biruni Üniversitesinden bir profesör yaşamını
yitirdi, pandemide 387 sağlık çalışanı,
sağlık emekçisi yaşamını yitirdi, 150 binden fazla
kişi hastalandı. Peki, bu insanlar gece gündüz
çalışırken ne oldu? Organizasyon yok, koordinasyon yok, Onlara
kulak verelim, onları dinleyelim. diye bir çaba yoktu. Tıp
eğitimini bitirdiniz, atamaları bitirdiniz, her yere kayyum atar gibi
bir yönetici atadınız, liyakat yok ve giderek alkıştan öte
siz sağlığı bitirdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
İşte, 14 Mart haftasında insanlar
bunu konuşacak düzeye geldi. 14 Mart haftasında insanlar
katılım olmasını istedi, şeffaflık
olmasını istedi, verilerin herkesle
paylaşılmasını istedi. Bununla ilgili düzenlemelerin
yapılması lazım.
Buradan yaşamını yitiren bütün
sağlık emekçilerini Halkların Demokratik Partisi adına
saygıyla anıyoruz, önlerinde gerçekten eğiliyoruz ve şunu
da söylüyoruz, bu çabayı sürdüren bütün emekçi
arkadaşlarımıza şükranlarımızı sunuyoruz.
Başta, İdris Baluken ve Selçuk Mızraklı
arkadaşlarımız -burada oturuyordu, onlar şu anda belki
içerideler ama- biz biliyoruz ki sağlıktan ve özgürlükten tasarruf
edilemez, onlar bu konuda çalışacaklar ve devam edecekler. Bizler de
bu çabayı devam ettireceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Kayseri Milletvekili Sayın İsmail Tamer.
Buyurun Sayın Tamer. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TAMER
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlarken, Türkiye'de çalışan tüm meslektaşlarıma
14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla ayrı ayrı
saygılarımı sunuyorum, emeklerine sağlık diyorum,
hepsinin bayramını kutluyorum, teşekkür ediyorum.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Dokuz Eylülde iki dakika saygı duruşunda bulunmalarıyla ilgili
sağlıkçılar açığa alındı, onlara bir
açıklamanız var mı? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
İSMAİL TAMER (Devamla) Aynı
şekilde, Türkiyede bir insanın bir dakikası için her türlü
hizmeti veren tüm sağlık çalışanlarına da
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu -hemşehrim Sayın
Çetin Arık ve arkadaşları tarafından verilen- Meclis
araştırması önergesi hakkında söz almış
bulunuyorum, ayrıca hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Evet, Türkiye sağlık
çalışanları açısından önemli günler katetti, önemli
günleri de geride bıraktı. Tüm dünyada pandemi nedeniyle âdeta
sıkışan, âdeta bir kor hâline gelen sağlık alanında,
başta doktor arkadaşlarım olmak üzere yapmış
oldukları bu hizmetler dolayısıyla Türkiyede çok basit bir
şekilde atlatıldığını rahatlıkla
söyleyebilirim. Covid-19 salgınıyla ülkece son derece önemli bir
sınavdan geçildiğini de yine belirtmek isteyebilirim. Bir
yılını dolduran bir salgın süresince milletimiz ve onun
evlatları olan sağlık çalışanlarının
özverileri ve inançları sayesinde önemli aşamalar kaydedildi. Gece
gündüz demediler, o insanlar maskelerini çıkarmadan yirmi dört saat
boyunca hizmet ettiler, hayatlarını hiçe saydılar. Bu insanlar
için neler yapsak, ne yapsak az olduğunun burada altını çizmek
istiyorum.
Bir kere şunu ifade edeyim: Biz onlara hiçbir
dönemde olmadığı kadar Hükûmetimiz adına, Sağlık
Bakanlığımız adına her türlü imkânı verdik ve
vermeye devam edeceğiz. Çünkü onlar hak ettiler; hak etmeye devam ediyorlar,
çalışmaya devam ediyorlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şunu ifade ediyoruz, meslek
hastalığı dediniz. Evet, bakın, bugün Sosyal Güvenlik
Kurumu çerçevesi dâhilinde kamuya ait olanlar vazife malulü olarak zaten kabul
ediliyorlar, işçi statüsündekiler ise zaten meslek
hastalığı olarak kabul edildiler. Bunlar yeterli mi? Bana göre
değil.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Ne zaman? Dava açması gerekiyor.
İSMAİL TAMER (Devamla) - Bunu en iyi
şekilde onlara yansıtabilmek adına ne varsa biz ona
hazırız diyor hepinize saygılar sunuyorum.
Meslek arkadaşlarımı, doktor
arkadaşlarımı tekrar, özverili çalışmalarından
dolayı tebrik ediyor, saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
Covidle ilgili uygulamaların Türkiyede farklılık
gösterdiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, az önce
Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı aradı ve birçok
kişi arıyor. Gerçekten, bu Covidle ilgili uygulamalar Türkiyede
farklılık gösteriyor. Sakarya şu anda turuncuda, 90da fakat
Kocaeli 130da. Kocaelide her yer açık, restoranlar açık, insanlar
normal dükkânlarını açıyorlar ama maalesef Sakaryada buna izin
verilmiyor. Ben ilgili makamlarla görüşüyorum ama bunu bir kere daha
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getireyim istedim. Bu bazı
kentlerde infial yaratıyor, ondan sonra bu insanlar başıbozuk
bir şekilde kendi kurallarına göre hareket etmeye
başlıyorlar ve bu sıkıntı da gerçekten önemli ölçüde
bizi rahatsız ediyor bu konuyu Genel Kurulun bilgisine sunuyorum.
Söz verdiğiniz için de çok teşekkür
ediyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 16/3/2021 tarihinde Kayseri
Milletvekili Çetin Arık ve arkadaşları tarafından, risk
grubunda bulunan sağlık personelinin pandemi sürecinde
çalışma koşullarının araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 16 Şubat 2021 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 140, 25, 31, 172, 98 ve 165 sıra
sayılı Kanun Tekliflerinin bu kısmın sırasıyla 5,
19, 20, 21, 22 ve 74üncü sıralarına alınmasına ve bu
kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 16/3/2021 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantıda siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisini Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Bülent
Turan
Çanakkale
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında bulunun 140, 25, 31, 172, 98 ve
165 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin bu kısmın
sırasıyla 5, 19, 20, 21, 22 ve 74üncü sıralarına
alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi önerilmiştir.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş
doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
A) Önergeler (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Gamze
Akkuş İlgezdinin, (2/3256) esas numaralı Çanakkale
Savaşlarına Katılanlara Şeref Madalyası Verilmesine
Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/114)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
10/12/2020 tarihli ve (2/3256) esas numarasıyla
Başkanlığınıza gelen, 11/12/2020 tarihinde Millî
Savunma Komisyonuna sevk edilen ve tarafımca verilen Çanakkale
Savaşlarına Katılanlara Şeref Madalyası Verilmesine
Dair Kanun Teklifiyle ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzükünün 37nci maddesine göre işlem yapılması için
gereğinin yapılmasını bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Gamze
Akkuş İlgezdi
İstanbul
BAŞKAN Önerge üzerine, teklif sahibi, İstanbul
Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi.
Buyurun Sayın Gamze Akkuş İlgezdi.
(CHP sıralarından alkışlar)
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli vekiller; Çanakkale Savaşlarına
Katılanlara Şeref Madalyası Verilmesine Dair Kanun Teklifim
üzerine söz aldım.
Vatan uğruna toprağa düşen tüm
şehitlerimizi ve gazilerimizi saygıyla anıyorum, şehitlerimizin
ruhları şad olsun diyorum. İki gün sonra Çanakkale Zaferinin
106ncı yılını kutlayacağız. Tarihimizin en temiz
sayfalarından birini canları pahasına yazan Yarbay Mustafa
Kemalin Mehmetlerini, evlatlarını, onbeşlilerini
onurlandıracağız, yani Conkbayırında, Kilitbahirde,
Anafartalarda tarih sayfalarına yeni bir destan yazanları
anacağız.
Değerli vekiller, Çanakkale, Edirneden Karsa,
İstanbuldan Diyarbakıra, Ankaradan Vana 16, 17, bilemediniz 18
yaşındaki yiğitlerin bir vatan uğruna uyanmaz uykuya
daldığı yerdir. Çanakkale, varlık ve yokluk arasında
gidip geldiğimiz bir zamanda memleketin dört bir yanından gelen
isimsiz kahramanların emperyalizme karşı verdiği
şanlı direnişin adıdır; Türküyle, Kürtüyle,
Lazıyla, Çerkeziyle bir ulusun bütünleştiği, bir olduğu
yerdir. Çanakkale, en acı hatıraların
yazıldığı en şerefli savaş meydanıdır.
Sonuçları itibarıyla da tarihin akışını
değiştirmiştir. Kuşkusuz bu zafer kolay
kazanılmamıştır. Mehmetçik tüm olanaksızlıklara
karşın, bağımsızlık tutkusuyla
inanılmazı gerçekleştirmiştir. Vatan şairi Akif, bu
destanı İstiklal Marşımızda Garbın
afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar/Benim iman
dolu göğsüm gibi serhaddim var/ Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir
imanı boğar/ Medeniyet dediğin tek dişi kalmış
canavar dizeleriyle anlatır.
Unutulmasın ki Çanakkale Savaşı bir
özgürlük direnişidir. Yurdumuzun bağımsızlığa
taşındığı ilk çoban ateşidir. Bu bakımdan,
Yarbay Mustafa Kemalin Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum.
sözü Türkiye Cumhuriyetinin özgürlük karakteridir tam da. Yani Çanakkale
Mustafa Kemal Atatürktür, Türkiye Cumhuriyetidir; Çanakkale millî iradedir.
Hüseyin Ragıpın Kendi yurdumuzda hiçbir milletin bize efendi
olmasına tahammül edemeyiz. ifadesiyle tarif ettiği
Kuvayımilliyedir. Evet, Çanakkale Seyit Onbaşıdır,
doğru ama aynı zamanda, cephede çarpışan Mücahide Hatice
Hanımdır, Nezahat Onbaşıdır, Kosovalı Zeynep
Çavuştur, Reşit Paşa Vapurunun başhemşiresi Safiye
Hanımdır. Onlar, cumhuriyetin temelindeki kadın devriminin
neferleridir ve Çanakkale yalnızca savaşın bir cephesi
değil, Millî Mücadelenin de ön sözüdür aslında. Anadolu
halkının Çanakkalede gösterdiği azim, umut ve
kararlılık Kurtuluş Savaşının meşalesini
ateşlemiştir. Her siperinde ayrı bir destan yazan
kahramanlarımız dünya tarihine altın harflerle Çanakkale
geçilmez! diye yazdırmıştır. Bu sebepledir ki Çanakkaleye
gelenler Değirmenburnu Tabyasına nakış gibi
işlenmiş Dur yolcu, bilmeden bastığın bu toprak, bir
devrin battığı yerdir. yazısıyla
karşılaşırlar. Bu yazı bağımsızlık
mücadelesinin nasıl verildiğini bizlere anlatan bir ibret belgesidir
tam da. Bu belge, en kıymetli mirasımızdır.
Değerli vekiller, unutulmasın ki Mehmetçik
vurulunca değil, unutulunca ölür. Geçmiş bize doğru yolu
gösteren bir rehberdir ve geçmişi unutanlar, çarptıranlar ya da yok
sayanlar çok geçmeden, tarihte izleri bile kalmadan silineceklerdir. Tarih,
unutulan nice medeniyetlerin enkazıyla doludur. İşte, bu nedenle
yüz altı yıl sonra bugün, Gazi Meclisin önünde tarihî bir sorumluluk
vardır; siyasetüstü olması gereken ve bizi biz yapan, bir yapan,
bütün yapan ortak değerlerimizin başında gelen tarihsel
geçmişimize sahip çıkmaktır.
Buradan tüm siyasi partilere ayrım
yapmaksızın çağrıda bulunuyoruz: Çanakkale geçilmez.
diyen kahramanlarımıza şeref madalyası verilmesini talep
ediyoruz. İnanıyorum ki Gazi Meclisimizin her bir üyesi bu talebi
düşünmeden kabul edecektir çünkü bu Meclisin harcında Çanakkale ruhu
vardır.
Sözlerimi, saygıyla andığım
Faruk Nafiz Çamlıbelin yazdığı Çanakkale şiirinden
dizelerle bitirmek isterim:
Bir destana benziyor senin bugünkü hâlin,
Okurken duyuyorum sesini ihtilalin.
Övün, ey Çanakkale ki, Sen Mustafa Kemalin
Yüz milletle yüz yüze ilk görüştüğü
yersin!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla)
Teşekkür ederim.
Son olarak, bu toprakları bize vatan olarak
armağan eden tüm şehitlerimizi, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk
olmak üzere bütün kahramanlarımızı rahmet ve şükranla
anıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, kayıtlara
geçsin diye söylüyorum.
BAŞKAN Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, AKP
Grubunun, Çanakkale Savaşlarına Katılanlara Şeref
Madalyası Verilmesine Dair Kanun Teklifini niye reddettiklerini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) AKP Grubu, Çanakkale
Savaşlarına Katılanlara Şeref Madalyası Verilmesine
Dair Kanun Teklifini acaba niye reddetti? Az önce Çanakkale
Savaşıyla ilgili çok güzel duyguları paylaştılar, bu
duygularında samimi mi değiller yoksa bunu layık mı
görmüyorlar? Bunu muhakkak açıklamaları gerekiyor.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Başkanım
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
26.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Çanakkale bu milletin, cumhuriyetin, devletimizin ön sözü. Çanakkale, özel
topraklar; tüm millet için
BAŞKAN Açık mikrofonunuz.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin)
Duyulmasın istiyor.
ÇETİN ARIK (Kayseri) - Duyulmasın istiyor
Sayın Başkanım, ne diyeceğini bilmiyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu mu espriniz yani?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin)
Duyulmasın istiyor, duyulmasın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İlk espriniz mi?
ÇETİN ARIK (Kayseri) Evet.
ÇETİN ARIK (Kayseri) Salon duyacak kesin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Engin Beye saygın
yaklaşımı için teşekkür ederek şu cevabı vermek
isterim, izin verirse arkadaşlarınız: Sayın Başkan,
Çanakkale ortak değerimiz, cumhuriyetimizin ön sözünün
yazıldığı topraklar. Ben bir Çanakkale evladıyım.
Bu kanun teklifi reddedildi. ifadesini doğru bulmuyorum. Kanun
teklifinin bugün görüşülmesine ilişkin tekliftir bu, gündemin önüne
alınmasına ilişkin tekliftir bu. Buna ilişkin Meclisin
kendi gündemi var, o yüzden bu oyu kullandık. Birincisi bu.
İkincisi: Çanakkale şehitlerimizin,
gazilerimizin madalyaya ilişkin talebini haklı buluyoruz, yerinde
buluyoruz, ancak çok sayıda şehidimizin, gazimizin olması,
kayıtlarda sorun olması, çalışılmadan verilen bir
önergenin gündeme alınmasına engel. O yüzden,
Genelkurmayımız başta olmak üzere, tüm kurumların
çalışmasını, tüm partilerin destek olmasını
istiyoruz, onun ardından bu adımı atabiliriz diyoruz.
Bir diğer husus Sayın Başkanım:
Çanakkalemizin bu konudaki talebini bildiğimizden dolayı eski
yıllarda tüm şehitlerimizi, gazilerimizi kapsayacak şekilde
Çanakkalemizi temsilen, Valiliğimize
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Meclisimizin özel bir
madalyası oldu zaten. Aslında tüm Çanakkale şehitlerimizin,
gazilerimizin madalyasının örneği olarak Valiliğimizde o
madalyamız var.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Atatürk resmi var
mı orada?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ama ayrıca
Sayın Başkanın da ifade ettiği gibi
çalışılabilir. Tam şehit sayısı, gazi
sayısı, mirasçıları da çünkü çok eski olduğu için
Mesela Kore Savaşındaki gazilerimizin sayısı belli,
aynı şekilde Kıbrıs gazilerimiz belli ama İstiklal
Savaşımızın bir kısım gazi ve şehitlerinin
kayıtlarında ufak tefek sorunlar olduğu için ufak bir
anlaşmazlık var. Buna ilişkin kurumlarımız
çalışır da gerekli hassasiyeti gösterdikten sonra adım
atabilirsek daha isabetli olur diye Sayın Başkanım
(AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
27.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Çok teşekkür
ediyorum.
Bu konuyu çok fazla uzatmak istemem ama siyaset
aynı zamanda samimiyet işidir. Millî duygularımızla ilgili
bu ortak konularda gerçekten samimi bir çaba göstermemiz gerekiyor. On dokuz
yıldan beri iktidarda olan bir siyasi partinin Çanakkale şehitlerine
madalya verilmesiyle ilgili Gerekli çalışmaları henüz
tamamlayamadık. demesi, tek bir madalyanın üstünde Atatürkün
resminin olmayışı herhâlde bu Meclisin değil,
iktidarın ayıbıdır. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündemin Seçim kısmına
geçiyoruz.
VII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- Küresel iklim
değişikliğinin etkilerinin en aza indirilmesi, kuraklıkla
mücadele ve su kaynaklarının verimli kullanılması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan
(10/77, 372, 491, 534, 693, 817, 868, 992, 1004, 1018, 1150, 1170, 1221, 1305,
1434, 1518, 1806, 1815, 1943, 2009, 2139, 2206, 2391, 2909, 2929, 3031, 3032,
3382, 3558, 3575, 3581, 3583, 3647, 3677, 3682, 3690, 3708, 3740, 3769, 3798,
3817, 3831, 3840) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu üyeliklerine seçim
BAŞKAN Küresel iklim
değişikliğinin etkilerinin en aza indirilmesi, kuraklıkla
mücadele ve su kaynaklarının verimli kullanılması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan
Meclis Araştırma Komisyonuna üye seçimi yapılacaktır.
Komisyon üyelikleri için siyasi parti gruplarınca gösterilen
adayların listesini okutup oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
Adalet ve Kalkınma Partisi: Veysel Eroğlu,
Afyonkarahisar; Nevzat Ceylan, Ankara; Yasin Uğur, Burdur; Mehmet Sait
Kirazoğlu, Gaziantep; Cihan Pektaş, Gümüşhane; Fatih Süleyman
Denizolgun, İstanbul; Ahmet Özdemir, Kahramanmaraş; Halil Etyemez,
Konya; Semra Kaplan Kıvırcık, Manisa; Ahmet Akay,
Şanlıurfa.
Cumhuriyet Halk Partisi: Jale Nur Süllü,
Eskişehir; Murat Bakan, İzmir; Vecdi Gündoğdu, Kırklareli;
Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu, Manisa.
Halkların Demokratik Partisi: Oya Ersoy,
İstanbul; Hüseyin Kaçmaz, Şırnak.
Milliyetçi Hareket Partisi: Ayşe Sibel Ersoy,
Adana; Hasan Kalyoncu, İzmir.
İYİ Parti: Behiç Çelik, Mersin.
BAŞKAN Okunan listeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
B) Duyurular
1.- Başkanlıkça, (10/77, 372, 491,
534, 693, 817, 868, 992, 1004, 1018, 1150, 1170, 1221, 1305, 1434, 1518, 1806,
1815, 1943, 2009, 2139, 2206, 2391, 2909, 2929, 3031, 3032, 3382, 3558, 3575,
3581, 3583, 3647, 3677, 3682, 3690, 3708, 3740, 3769, 3798, 3817, 3831, 3840)
esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere
toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuru
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Meclis
Araştırma Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin 23
Mart 2021 Salı günü saat 15.30da Yeni Halkla İlişkiler
Binası, Komisyonlar Bloku, Alt Zemin, 1 no.lu Toplantı Salonunda
toplanarak başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi
yapmalarını rica ediyorum. Komisyonun toplantı gün, saat ve yeri
ayrıca elektronik ilan panosunda ilan edilecektir.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1802) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 111) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 111 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelere geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE İRAN İSLAM CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
SOSYAL GÜVENLİK ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 16
Nisan 2016 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde İYİ
Parti Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ
Parti Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
10 Mayıs 1933ten 2013 yılına kadar
okullarımızda okutulan Andımız maalesef artık
okutulmuyor. 8 Ekim 2013te Millî Eğitim Bakanlığının
İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelikin 1inci maddesini iptal etmesi üzerine
Türk Eğitim Sendikasının açmış olduğu dava sonucu
Danıştay 8. Daire Başkanlığı 24 Nisan 2018de
Andımızın tekrar okullarımızda okutulmasına
karar verdi. Ancak hepinizin bildiği gibi, siyasi iktidar mahkeme
kararına uymayarak üç yıl bekledi. Meğerki başka
amaçları varmış. İtiraz etmiş Millî Eğitim
Bakanlığı Danıştay kararına. Danıştay
Daireler Üst Kurulu da en son olarak kararı iptal ediyor, yani diyor ki:
Andımız okunmasın. Her ne kadar Danıştay önce
Evet. dediyse de sonra da Hayır. diyor. Niye acaba? Hukuk ne
olmuş? Çatallaşmış.
Şimdi, sormak lazım bu kürsüden
Andımıza kim karşı? Herkes koro hâlinde der ki: PKK ve
terör örgütleri. E, iyi de bu ihanet şebekesi buna karşı diye
açılım sürecinin hatırına niye biz Andımızı
kaldırıyoruz? E, kaldırıyoruz... Bununla da
hızımızı alamıyoruz, Türk milletinin düşmanları,
Atatürkün de düşmanlarıdır içeride ya da
dışarıda fark etmez. İktidarımız -bu da mı PKK
talebi bilmiyorum- diyor ki: Yahu bu
Cumhurbaşkanlığımızın nişan ve
madalyalarından Atatürk resmini, silüetini çıkaralım. TÜRK
EĞİTİM-SEN yine dava açıyor Olmaz böyle şey. diyor.
Danıştay 8. Daire Evet, haklısın. diyor ama yine,
Danıştay İdareler Kurulu bunu da reddediyor. Sonuçta, AK
PARTİ iktidarımız muradına eriyor, artık
okullarımız da Türküm denmeyecek, doğruyum denmeyecek,
Atatürkün adı okunmayacak.
Şimdi, AK PARTİ muradına erdi de bir
şeyi buradan söylemek isterim: Vallahi hiç kusura bakmayın, biz,
Türküm demeye devam edeceğiz, yüreğiniz yetiyorsa sesimizi kesin.
Biz, Büyük Atatürkü ve tüm ecdadımızı
başımızın üzerinde taşımaya devam edeceğiz,
ısrarla bunu yapacağız, yüreğiniz yetiyorsa sesimizi kesin
ve söylüyorum, siz ne yaparsanız yapın bizi biz yapan millî ve manevi
değerlerimizi korumaya, kollamaya, ihya etmeye devam edeceğiz.
Buradan, büyük Türk milleti adına söz veriyoruz: Büyük Atatürkün emanet
ettiği cumhuriyeti, cumhuriyetin kazanımlarını
yaşatmaya ne pahasına olursa olsun devam edeceğiz. Burası
muz cumhuriyeti değil, burası beş bin yıllık
geçmişi olan büyük Türk milleti, bu Meclis de o milletin Gazi Meclisi. Ve
yine burada herkes bilsin ki siyasi iktidarın bu yaptıklarının
tamamını tersine çevireceğiz ve diyoruz ki: Türkiye Cumhuriyeti
devletini fabrika ayarlarına tekrar getireceğiz çünkü bozdular, ayar
mayar bırakmadılar. Ve yine buradan, yüce Meclisten tekrar Türk
milleti adına Türk milletime sesleniyorum ve gururla
haykırıyorum, diyorum ki: Ey milletim, umutsuzluğa yer yok; yüce
Mecliste iyiler var, iyi bir gelecek için umutsuz olma. Siz
varsınız, biz varız, büyük Türk milleti var.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun. Ne
mutlu Türküm diyene! (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, hani diyorsunuz ya Z
kuşağına kendimizi anlatmalıyız. diye, biraz da
buradan bahsedeyim. Hatırlatmanız gereken pek çok şey var
aslında, ben de birazını sizlere hatırlatayım istedim.
Mesela, iktidarınız döneminde ülkemizde hırsızlık suçu
7 kat artmış, cinsel suçlar 10 kat artmış, insan
hayatına son verilen cinayetler 9 kat, kaçakçılık 8 kat,
uyuşturucu madde bağımlılığı 12 kat
artmış. Bunu Z kuşağına ve Türk milletine bir anlatın
bakalım. Somada maden ocağında ölen 301 işçimizin
evlatlarına neden bu işin sorumlularının hapiste veya
tutuklu olmadıklarını da anlatın. Hatta
babalarının mezarları başında anlatın da
anlasınlar. Bununla birlikte, Somadaki madenci yakınlarına
danışmanlarınızın tekme tokat girişmesinin
nedenlerini de anlatın, niye dövdüğünüzü de anlatın. Kadın
cinayetlerinde geldiğimiz noktada an itibarıyla dünya
sıralamasındaki yerimizi de anlatın. Cinayete kurban giden
kadınlarımızın evlatlarına nasıl bir gelecek
planladığınızı da anlatın bence. Kuran
kurslarında istismar edilen çocuklarımızın ana
babalarına da -onları da unutmayın- bu çocuklardan,
geleceğin Z kuşağı olarak neler beklediklerimizi de
anlatıverin. Evladının cenazesini çuvala koyup
sırtında taşıyan babaya da anlatın Z kuşağı
için gelecek vaatlerinizi mutlaka. İktidarınız döneminde ihya
ettiğiniz 5li müteahhit çetesini de bir anlatıverin. Z
kuşağının geleceğine ne gibi imkânlar
hazırladığınızı, onlar için neler
planladığınızı da anlatın kesinlikle.
Hani her şehirde kurmakla övündüğünüz
üniversitelerden mezun olan gençlerimize neden istihdam imkânları
hazırlamadığınızı, malum çevrelerin
referanslarıyla o üniversitelere doldurduğunuz kadroların Z
kuşağı gençlerimizin geleceğine nasıl tesir
ettiğini de anlatmanız gerek elbette. Z kuşağının
hakkıdır kendi topraklarımızda ekip biçip,
üretmediğimiz ayçiçek yağının neden markette 85 TLye
satıldığını öğrenmek, lütfen anlatıverin
bunu da. Pirinci, nohudu, buğdayı, mercimeği kendi
topraklarımızda üretmeyip neden Meksikadan, Çinden, Uruguaydan,
Brezilyadan ithal ettiğimizi, bu ürünler için neden dış ülkelere
milyarlarca dolar döviz akıttığımızı da
bilmelidir çiftçimizin Z kuşağı evlatları. Kendi
yaşıtları aynı dönemlerde dünyanın bütün ülkelerini
sorunsuz ve rahat bir şekilde gezip, görüp öğrenebiliyorken, bizim Z
kuşağımızın neden KYK borçlarıyla, kapılarına
gelen icra tebligatlarıyla karşı karşıya
kaldıklarını öğrenmek de en doğal haklarıdır
Z kuşağının. Basın-yayın ve gazeteciliği
okuyan Z kuşağımızın mesleğe
atıldıkları zaman polis, tutuklama, gözaltı, hapis
sarmalıyla karşı karşıya kalacaklarını ve
bunun normal karşılanması gerektiğini de anlatın Z
kuşağına da anlayabiliyor mu, bir bakın.
Ailelerinin yıllarca emek verip gözünden
sakındığı evlatlarının tıp fakültesini
bitirip doktor olduğunda acil serviste bir hasta yakını
tarafından bıçaklanabileceğini veya tekme tokat dayak
yiyebileceğini de anlatmalısınız Z kuşağına.
Bana bir harf öğretenin kırkyıl
kölesi olurum. diyerek öğretmenliğin yüceltildiği bir dinin
mensupları olarak, öğretmenlik mesleğine başlayacak olan Z
kuşağı evlatlarımızı da unutmayın. Bu Z
kuşağı evlatlarımıza, bir gün sınıfta bir
öğrencileri tarafından kurşunlanabileceklerini veya bir
öğrenci yakını tarafından bıçaklanabileceklerini,
tekme tokat dayak yiyebileceklerini de anlatın. Hatta bir okul müdürünün
mobbingleriyle hayatlarından bıktırılabileceklerini de
anlatmalısınız Z kuşağı evlatlarımıza.
Bu söylediklerim ataması yapılacak olanlar için de geçerli. Tabii,
bir de ataması yıllardır yapılamayan ve işsizlik
nedeniyle intihar eden öğretmenlerimizi de unutmayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, emeklilikte yaşı gelmiş anne
babasının neden hâlâ çalışmak zorunda olduğunu, kendi
anne babalarının diğer ülkelerin emeklileri gibi neden
dünyayı gezemediklerini de anlatmalısınız Z
kuşağına. Yine, anne babalarının emeklilik
yaşı geldiği hâlde yaşa takılmayı bahane ederek
neden emekli olamadıklarını da anlatın.
Ülkemizde bir vatandaş olarak dünyaya gözlerini
açtıkları andan itibaren neden kişi başına düşen
millî gelirin her geçen gün azaldığını, millî yükün
arttığını da anlatın. Sendikaya üye olduğu için
çalıştığı fabrikasında işten atılan
işçinin Z kuşağı çocuğuna da anlatın
babasının neden işten atıldığını.
Kendileri yıllarca dershanelerde, kurslarda dirsek çürütüp KPSS
sınavlarına hazırlanırken kendi parti
mensuplarınızı istisnai kadrolarda nasıl memur
yaptığınızı da bir anlatıverin Z
kuşağına. Kendi evlatlarınızın gemiciklerini,
şirketlerini, holdinglerini, çifter çifter maaş
aldıklarını da anlatıverin Z kuşağına.
Evet, anlatmanız gereken çok şey var;
inşallah, bir dahaki sefere duymayan kulaklarınıza, görmeyen
gözlerinize sunmaya devam edeceğim.
Hoşça kalın efendim. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Kayseri Milletvekili Sayın İsmail Özdemir.
Buyurun Sayın Özdemir. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR
(Kayseri) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum.
İran, bizim tarihî ve önemli bir komşumuzdur.
Her iki ülke de birbirini uzun yüzyıllardan bu yana yakinen
tanımakta, yaşadığımız coğrafyada, aynı
zamanda, ortak kültürel bağlarımız bulunmaktadır. Bunun
yanı sıra, iki ülke arasında var olan ticaret de yine her iki
taraf lehine olumlu faydalar sağlamaktadır. Başta enerji olmak
üzere her türlü alanda sürdürülen ticari faaliyetler bölgesel ortaklık ve
iş birliğine yönelik önemli sonuçlar doğuragelmiştir.
Ayrıca, hem bizi hem de İranı doğrudan ilgilendiren
bölgesel gelişmelerde ortak politika belirleme çabaları makul ve
müspet bir girişim olarak değerlendirilmektedir. Suriyede
yaşanan iç savaşa yönelik siyasi çözüm bulma çabalarında
İran, ülkemiz ve Rusyayla beraber Astana sürecinin garantörlerindendir.
Bugün üzerinde görüştüğümüz
anlaşmayla, her iki ülkenin vatandaşları ve
çalışanlarının sosyal güvenlik haklarının
mütekabiliyet esasları çerçevesinde korunması ve güvence altına
alınabilmesi esas olarak benimsenmiştir. İranda hâlihazırda
yaklaşık 6 bin vatandaşımızın bulunduğu,
yine İranın da Türkiye'de yaklaşık olarak 62 bin
vatandaşının yer aldığı, bunların neredeyse
3.500ünün çalışma iznine sahip olduğu, bu nedenle
vatandaşlarımızın karşılıklı olarak
sosyal güvenlik haklarının tescil edilmesi ve kayda geçirilmesi için
bu anlaşmanın imzalanmasının önemli olduğu da ifade
edilmektedir. Dolayısıyla ilgili anlaşmayla, İranda
bulunan vatandaşlarımızın haklarının
korunmasının garanti altına alınması hedeflenmektedir.
Değerli milletvekilleri, Azerbaycanın
Karabağdaki zaferinin ardından Kafkasyada barış ve
istikrarın tesisine yönelik büyük bir fırsat doğmuştur.
Elbette, bu zaferden rahatsızlık duyan çevreler de mevcuttur. Ancak,
Karabağ zaferinin hemen ardından, başta Zengezur Koridoru olmak
üzere, yeni bölgesel ulaşım ağının kurulması ve
yeniden imarla ilgili çalışmaların hızlanması
çapı gittikçe genişleyen pozitif bir sinerji oluşturmuştur.
Başta Ermenistan olmak üzere, önümüzdeki dönemde var olan yeni
koşulları kabul ederek bölgenin barış ve istikrar
ortamının yarattığı ve yaratacağı büyük
refahtan istifade etmek isteyen çevrelerin huzuru bozacak her türlü eylemden
uzak durmaları da büyük önem taşıyor. Bölgenin yeni dinamikleri,
açık bir şekilde her tarafa, Karabağda Azerbaycanın
hakkı olanı almasından hemen sonra oluşan güncel
koşulları kabullenmeyip aksi bir yolu tercih etmelerinin en büyük
zararı kendilerine vereceğini de gösteriyor.
Temennimiz, Ermenistanın vakit kaybetmeden
diasporanın tahakkümünden bir an evvel kurtulması,
barışı bozacak eylemlerden kaçınması, savaş
sonrası imzalanan anlaşmalara bağlı kalması ve
Azerbaycanın hak ve hukukuna bundan sonra saygılı davranarak
kendi yolunu tayin edebilmesidir. Kafkasyaya komşu olan diğer
ülkeler de oluşan böylesine makul ve yeni gündemi tamamıyla kendi iç
saikleriyle, endişeyle karşılamak yerine iş birliği
imkânlarıyla yeni bir düzenin kurulmasında üzerine düşeni yerine
getirmelidirler.
Türkiye olarak yakın coğrafyamızda
isteğimiz, barış koşullarının hâkim olması
ve her ülkenin kendi egemenlik haklarına saygılı
davranılarak iş birliği imkânlarının ülkeler
arasında gelişmesidir. Kafkasya bölgesi yeni yüzyılda gerek
kuzey ve güney gerekse doğu ve batı aksı arasındaki küresel
ticaretin ve hareketliliğin en yoğun yaşanacağı bölge
olarak öne çıkarken, refahın artmasına yönelik altyapı ve
siyasi iş birliği mekanizmalarının hızlı bir
şekilde bölge genelinde devreye sokulması neredeyse tüm ülkelerin
dikkatini bu alana çekmeye başlamıştır. Hatta, Karabağ
savaşı boyunca Azerbaycanın karşısında
Ermenistanın yanında konumlanmak isteyen kimi Avrupa ülkeleri dahi
bugün gerek Karabağın yeniden imarına yönelik faaliyetlerde
gerekse Kafkasyayla beraber Orta ve Uzak Asyaya erişim imkânlarında
Türkiye ve Azerbaycanla ilişkilerinde bir an evvel onarma, toparlama ve
geliştirme çabasında olduklarını resmî düzeyde açıkça
göstermeye başlamışlardır.
Diğer yandan, Türklüğün Karabağdaki
zaferi sonrasında Türk dünyası ülkeler arasında var olan iş
birliği de son günlerde ivmelenmeye başlamıştır. Uzun
zamandan bu yana Hazar Denizindeki kaynaklar konusunda uzlaşamayan Azerbaycan
ve Türkmenistanın, yakın zaman öncesinde bu meseleyle ilgili ortak
bir anlayış birliğine varmış olmaları son derece
memnuniyet verici bir gelişmedir. Bu şartlarda, Türkmenistana ait
doğal gaz kaynaklarının, hiç de uzak olmayan bir vadede, Azerbaycanla
aramızda kurulmuş olan TANAPa aktarılması söz konusu
olabilecektir. Bu durum, sadece 3 Türk ülkesinin ekonomik ve stratejik
açıdan daha da fazla birleşmelerini sağlamayacak, aynı
zamanda Güney Gaz Koridorunun da ilave bir kaynağa sahip
olmasını doğuracak, Avrupaya enerji arzı için yeni bir
gündemi daha hayata geçirmiş olacaktır. Dolayısıyla,
Karabağ zaferinin neticeleri sadece Kafkasyayı değil,
dünyanın geri kalanını da etkileyen hem doğrudan hem de
dolaylı ve büyük neticeler doğurduğu gerçeğini böylelikle
her çevrenin karşısına bir kez daha getirmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylesi bir dönemde
dikkatlerimizden kaçmayan bir diğer meseleyse Kırgızistan ve
Özbekistan arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi ve
sınır anlaşmazlığının çözümü için her
ülkenin de birbiriyle yakın ve sıcak temas kurmaya
başlamış olmalarıdır. Buna göre, her iki ülke, var
olan anlaşmazlığın aşılması için üç ay
içerisinde tartışmalı sınır noktalarının
çözüme kavuşturulmaları hususunda mutabık
kalmışlardır.
Memnuniyet verici bu durum kadar son derece olumlu
karşıladığımız, özümüzü yansıtan bir
başka gelişme daha vuku bulmuştur: Özbekistanda
gerçekleşen 11-12 Mart 2021 tarihlerindeki buluşmada 2 ülkenin devlet
başkanları kendi aralarında sadece Türkçe konuşmuştur.
Uzun yıllardan bu yana süregelen bölgesel alışkanlık ve
baskılara karşın, şimdi ortaya çıkan, umut edilen bu
güzel tablonun devamı, teşviki ve hedefe varması temennimizdir.
Dilde birlik olunca fikirde birliğin gerçekleşmesi
kaçınılmazdır. Fikirler bir olursa yüreklerin de bir
çarptığı görülebilecektir. Sonrasındaysa işte birlik
olacak ve nihayetinde ülküler hayat bulabilecektir.
Biz, gözle görünenin ötesinde, yüreklerin ne
gördüğüne ve ne hissettiğine de inanır ve dayanırız.
Çoktandır umut ettiğimiz gelişmelerin adım adım
gerçekleşiyor olması açıkça kaderin ve tarihin
karşısında durulamayacak hükümleridir. Karabağ zaferi
sonrasında, bunun, Türklüğün 21inci yüzyıldaki
şahlanışına vesile olacağını belirtmiş,
Kafkasyada barış ve istikrarın tesisine katkı
sağlarken Türk dünyasının bundan son derece olumlu yönde
etkileneceğini vurgulamıştık. İçerisinde
bulunduğumuz dönemde yaşanan gelişmelere
bakıldığında, böylesi bir sürecin çoktan ve tabii olarak başladığını
görebiliyoruz. Yakın zaman içerisinde Türk dünyası ülkelerinin
beraberce ortak bir gayret ve vizyon etrafında buluşarak birlikte
hareket etmeye yönelik politikalarına ağırlık vereceklerine
dair inancımızsa tamdır. Zira bölgesel ve küresel
koşullarla bu ülkelerin tamamının sahip olduğu
değerler ile potansiyellerin en makul, tabii ve gerçekçi
karşılığı Türk dünyasının
birlikteliğidir. Yeniden Asya Girişimi adı altında,
ülkemizin son dönemde ortaya koymuş olduğu siyasete uygun olarak
seyreden Orta Asya bölgesiyle ilgili diplomatik çabalarımızın
bundan sonra aynı ivmeyle devam etmesi arzumuzdur.
Uyguladığımız Asya politikasında emin adımlarla
ilerlerken dost ve kardeş ülke Pakistanla var olan ilişkimizin de
aynı kapsamda ele alınmasının önemi büyüktür.
Hedeflerimiz gerçeklerden uzak değildir.
Varacağımız yer belli, umutlarımız her zaman taze,
vizyonumuz daima başkalarının hayallerinin dahi
ulaşamadığı yerlere erişebilmektir. İnanıyoruz
ki başaracağız. Büyük Türkiye yolunda millî hedeflerimiz için
sergilenen tüm gayretler küresel barış ve istikrara katkı
sağlayacağı gibi insanlığın huzurunu da tesis
edebilecek birikime sahiptir. Bilhassa Dışişleri
Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlunun 5-10 Mart
tarihlerinde ata topraklarımıza yaptığı memnuniyet
verici ziyaretlerini dikkat, hassasiyet ve destekle takip ettik. Hiç kuşku
yok ki bu gayretlerin ülkemize sağlayacağı çok değerli
neticeleri olacaktır. 21inci yüzyıl Asya bölgesinin yükseliş ve
önemini her yönden ortaya koyarken, Türkiye, en başından beridir
vurgulanan Türk yüzyılı hedefini gerçekleştirebilecek inanç,
güç, potansiyel ve azme sahiptir.
Bu vesileyle, sözlerime son verirken, Genel Kurul
gündemimizde bulunan üzerinde müzakere ettiğimiz anlaşmayla beraber
diğer tüm anlaşmalara da Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu
yönde oy vereceğimizi belirtiyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, cuma günü
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ekonomik reform
programını açıkladı. Bu programı incelediniz mi
bilmiyorum ama değerli arkadaşlar, bu program kamuoyunda,
vatandaşlarımızda, çiftçide, esnafta, işçide herhangi bir
heyecan yaratmadı. Neden? Değerli arkadaşlar, çünkü bu program
yüzde 1in ekonomik programıydı. Önceki ekonomiden sorumlu Bakan, damat
Sayın Berat Albayrak nasıl patronlarla toplanıp defalarca,
altı ayda bir yeni ekonomik program açıkladıysa maalesef
aynı tas aynı hamam devam ediyor, yeni ekonomiden sorumlu Bakan
Sayın Lütfi Elvan da patronlarla toplanmış
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) Toplanmasın
mı?
GARO PAYLAN (Devamla) -
patronların derdini
dinlemiş, patronların paketini getirmiş; patronların
ekonomi paketini de yani yüzde 1in ekonomi paketini de Recep Tayyip
Erdoğan cuma günü açıkladı.
Değerli arkadaşlar, çiftçi Mehmet amca,
esnaf Hüseyin amca, işçi Ayşe teyze bu programdan bir şey
görmedi. Niye? Çünkü yalnızca patronların derdi bu programa
konulmuş. Şöyle bakıyor programlar AKPnin bütün
programları gibi: Biz, yüzde 1i mutlu edersek yani patronları mutlu
edersek, onlara teşvikler verirsek, vergi indirimleri verirsek, e, onlar
da yanlarına işçileri alırlar, onları da üç kuruş -bir
anlamda- nemalandırırlar. Genel bakış bu. Biz, yirmi
yıldır bu bakışın yanlış olduğunu
söylüyoruz, AKP yirmi yıldır bu yolda yürüyor. Yüzde 1in paketlerini
getiriyor ve yirmi yıldır yüzde 1i zenginleştiriyor. Yine bir
paket getirmiş, Ben yüzde 1i daha da zenginleştireceğim.
diyor. Arkadaşlar, oysa bu yol, yol değil. Toplumun büyük bölümü
yoksulsa, açlıkla karşı karşıyaysa, işsizse,
aşsızsa o ekonominin çarkları dönmez; toplumun yüzde 70i
borçluysa, esnaflar borç batağına girmişse, çiftçi
tarlasını ekemiyorsa o ekonominin çarkları dönmez. Siz yüzde 1i
istediğiniz kadar mutlu edin, onların belki servetine servet
katarsınız ama ekonominin çarkını çeviremezsiniz ve her
reform paketinde aynı hata yapılıyor.
Arkadaşlar, sistemik bir sorunumuz var, tek
adam rejimi diye bir sorunumuz var. Tek adam rejiminin
yarattığı demokrasi krizi ekonomik krizi tetikliyor. Siz, her
hastalık hissettiğinizde diyorsunuz ki: Ben bir aspirin vereyim. Bu
ekonomide bir hastalık var, bir aspirin daha vereyim. veya Bir kortizon
daha basayım. Ama hastalık iyileşmiyor, belki geçici bir
rahatlama söz konusu olabiliyor, sonuç olarak bünye hasta olmaya devam ediyor
ve ekonomik krizler derinleşiyor arkadaşlar.
Bu kaçıncı ekonomi paketi, siz
saydınız mı ya? Berat Albayrak altı ayda bir yeni ekonomik
programı açıklıyordu, hatırlıyor musunuz
arkadaşlar? Her ekonomik programı
Vallahi, bir çocuğa
Maşallah. dediğinizde hani kırk gün yaşamaz ya bazı
çocuklar, sizin Maşallah. dediğiniz ekonomi programları da
kırk gün yaşamıyor arkadaşlar. Bir bakıyorsunuz,
kırk günde ekonomi programı berhava olmuş, Hadi yenisini
hazırlayalım, yeni bir rüya satalım, belki halkı
inandırırız. Ama halk artık bunlara inanmıyor,
bunlara karnı tok arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, pandemi dönemi her
ülke için bir test, Türkiye için de bir test oldu. Pandemi döneminde demokratik
ülkeler vatandaşlarını ihya ettiler, onları ekonomik
güvenceye aldılar. Biz ne yaptık? Biz ne yaptık arkadaşlar?
Vatandaşlarımıza tek yaptığımız şey,
zaten borçlu olan vatandaşlarımızın sırtına daha
fazla borç yüklemekti. Esnafı daha çok borçlandırdınız,
çiftçiyi daha çok borçlandırdınız, işçiyi daha çok borçlandırdınız
ve işsiz vatandaşlarımıza herhangi bir destek vermediniz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Hepsi
bu kadar mı?
GARO PAYLAN (Devamla) Biliyor musunuz, dünyada
gayrisafi yurt içi hasılasına göre en az doğrudan gelir
desteği veren ülkelerden biriyiz arkadaşlar. Gayrisafi
hasılasına göre en az doğrudan gelir desteği veren ülkeyiz
ama bir şampiyonluğumuz var, o konuda sizi tebrik ediyorum. Dünyada,
yine gayrisafi yurt içi hasılasına göre vatandaşının
sırtına pandemi döneminde en çok borç yükleyen ülkeyiz. Yani destek
vermemişiz, borçlandırmışız.
Peki, gelelim, bakalım yeni ekonomik reform
programı ne diyor, ne öneriyor? Bu gidişata Dur! mu diyor?
Hayır. Ne diyor biliyor musunuz? KOBİler, küçük işletmeler,
esnaflar yanlarına işçi alırlarsa ben ona 100 bin lira daha borç
vereceğim. diyor yeni program. Yani Sen işçiyi al.
Alamıyorsun, zaten alamıyor küçük işletmeler, batık
durumda. Ama sen işçiyi alırsan ben sana destek değil, 100 bin
lira daha borç vereceğim. diyor. Ya, zaten esnaf borca batmış, KOBİler
borca batmış, çiftçiler borca batmış, siz daha fazla borç
yüklemeyi öneriyorsunuz arkadaşlar. Bu yol, yol değil.
Bakın, Amerika 1,9 trilyon dolarlık bir
paket açıkladı. 1,9 trilyon dolar yani bizim
hasılamızın 3 misli, bütçemizin 19 misli bir destek
programı açıkladı. Bu borç programı mı
arkadaşlar? Değil. Vatandaşlarına doğrudan çek
gönderiyor. Her bir bireye 1.400 dolarlık çek gönderiyor, işletmelere
doğrudan gelir desteği veriyor. Biz ne yapıyoruz? Sana daha
fazla borç vereceğim. diyoruz. Arkadaşlar, bu, batışı
hızlandırır, batışı derinleştirir. Bu yol,
yol değil; bu paketin de bu anlamda akamete uğraması maalesef
yakındır.
Başka ne öneriyor bu paket? Bakın, çok
önemli; değerli arkadaşlar, diyor ki: Kamuda tasarruf
yapacağız, kamuda araç saltanatına son vereceğiz.
Allahınızı severseniz, on dokuz yılda 26 tane paket
açıkladılar, her bir pakette bu vardı, biliyor musunuz: Kamuda
araç saltanatına son vereceğiz. Ya, şu dışarıya
çıkın, Mercedeslere, Audilere, lüks arabalara bir bakın
arkadaşlar. Tayyip Erdoğan bir yerden bir yere gidiyor, 150 tane lüks
arabayla geziyor.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ne
alakası var ya!
GARO PAYLAN (Devamla) Tayyip Bey diyor ki:
Efendim, ben lüks araba saltanatına son vereceğim. Tayyip Bey bir
yerden bir yere gidiyor, havalimanında 14 tane uçağı bekliyor,
Ben saltanata son vereceğim. diyor.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Vay,
vay, vay, vay!
GARO PAYLAN (Devamla) Tayyip Bey bin odalı
kışlık sarayından çıkıyor, 300 odalı
yazlık saray inşaatına gidiyor, inceleme yapıyor.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Vay,
vay, vay, vay!
GARO PAYLAN (Devamla) Ve 300 odalı
yazlık saray inşaatı durmuyor; bundan vazgeçmiyor, bu
saltanattan vazgeçmiyor, diyor ki: Efendim, ben kamuda tasarruf
yapacağım. Kamuda bir tasarruf yapılacaksa ilk önce kim yapar
arkadaşlar ya, ilk önce kim yapar? Yürütmenin başı yapmaz
mı? Yürütmenin başı Benim 14 tane uçağım var,
13ünden vazgeçiyorum. demez mi? Hadi 1 tanesi kalsın. Yazlık saray
inşaatını durduruyorum. demez mi? Kışlık
sarayın bu kadar maliyeti var, israfı var; bunları
kısıyorum. demez mi? Bunları demediğiniz sürece kim
inanır sizin kamuda araç saltanatına, israfa son vereceğinize?
Bu paket bu anlamda ölü doğmuştur arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, paket başka ne
diyor: İşsizliğe son vereceğiz. İhracat
yapacağız. Üretimi artıracağız.
Allahınızı seviyorsanız, tek adam rejimine
geçtiğinizden beri kim bu ülkeye yatırım yapıyor ya?
Yabancı sermaye zaten kaçıyor. Yerli sermaye de yurt
dışına yatırım yapıyor. Buraya yatırım
mı yapıyor? Güvenmiyor arkadaşlar, güvenmiyor bu sisteme.
Bakın, size söyleyeyim: Vergi teşviki veriyorsunuz, işçi
teşviki veriyorsunuz, bedava arazi veriyorsunuz, Vergi
almayacağız. diyorsunuz; kimse yatırım yapmıyor, yine
yatırım yapmıyor. Siz isterseniz o yatırımcılara
bir de Masaj yapacağım. deyin arkadaşlar, gene
yatırım yapmazlar, yapmazlar. Arkadaşlar, yapılması
için burada bir habitata ihtiyaç var; demokratik, özgürlükçü bir hukuk devleti
habitatına ihtiyaç var. Hukuk devleti olmayan bir yere birisi gelip
yatırım yapar mı? Yapmaz arkadaşlar. Bakın, Merkez
Bankası tefeci faizi veriyor. Hani siz faize
karşıydınız ya, Merkez Bankası yüzde 17yle
Arkadaşlar faizini belirlemiş. Tefeciler ne istiyor şimdi
biliyor musunuz? Yüzde 18e çıkar, yüzde 19a çıkar. İki gün
sonra Merkez Bankasını göreceksiniz, tefecilerin talebini yerine
getirecek. Yüzde 17 olan faizi yüzde 18e, 19a çıkaracak. Hadi
çıkarmasın bakalım. Tefeciler ne diyor? Doları
patlatırım o zaman." diyor. Tefecilerin eline esir olmuşuz
arkadaşlar. Tefeciler hep daha fazlasını talep edecekler.
Eğer siz sermaye çekebilecek, insanların yatırım
yapacağı bir iklim yaratırsanız insanlar çok daha
düşük faizlere buraya paralarını getirirler. Bırakın
sıcak parayı, doğrudan yatırım yaparlar. Tefecilerin
elinden kurtuluruz. Ama demokrasi krizi yaşayan bir ülke arkadaşlar,
yatırım matırım çekemez ve tefecilerin eline daha da fazla
düşebiliriz.
Bakın, halkın gündemi
Biz Mersine
gittik, Vana gittik, Diyarbakıra, İzmire gittik; iş aş
buluşmalarını yaptık. Esnafın gündemi iflas.
KOBİlerin gündemi işsizlik. İşsizlik var, yoksulluk var.
Sizin gündeminiz ne? HDPyi kapatalım. Fezlekeleri getirelim. Siyasete
daha fazla darbe vuralım. Bu yol yol değil. Demokrasi krizi daha
büyük ekonomik krizleri getirir. Bir an önce bu yoldan vazgeçelim.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Emine Gülizar Emecan.
Buyurun Sayın Emecan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA EMİNE GÜLİZAR EMECAN
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekillerimiz; öncelikle hepinize saygılarımı sunuyorum.
Birkaç haftadır Genel Kurulda uluslararası
anlaşmaları görüşüyoruz, birçok ülkeyle olan ticari ve ekonomik
iş birliklerini tabii burada görüşüyoruz ve Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak da bu anlaşmalara, sözleşmelere desteğimizi
veriyoruz. Şimdi, dış ticaretimizin gelişmesi
açısından bu anlaşmalar hakikaten çok önemli, bunları
destekliyoruz. Ancak dış ticaretin gelişmesi için, ticaret yapan
firmaların da desteklenmesi ve önlerindeki engellerin
kaldırılması gerekiyor.
Şimdi, baktığımızda,
ithalat ve ihracat yapan firmaların, özellikle gümrük işlemleri
aşamasına geldiklerinde bazı sorunlar
yaşadıklarını görüyoruz. Acı olan ise Ticaret
Bakanlığının tüm bu sorunlara gözünü yumması.
Şimdi, sizlere dış ticaret yapan şirketlerin
yaşadığı ve uzun yıllardır süren bazı
sorunlardan bahsedeceğim. Örneğin -bir örnek üzerinden gidelim- bir
firma düşünün; ürünü ithal etti, ülkemize getirdi ve bu ürünler gümrük
işlemi yapılmak üzere gümrüğe geldiğinde ilk olarak geçici
depolama yerleri diye adlandırılan depolara yerleştiriliyorlar
ve burada bekletiliyorlar. Şimdi, bu uygulama size normalmiş gibi
gözükebilir, ancak geçici depolama yerlerine alınan malların burada
fahiş maliyetlerle, uzun süre, keyfî olarak bekletildiklerini görüyoruz.
Şimdi, ithalatçı firma zaten
eşyasını ülkeye getirdiği zaman, ithal ettiği
sırada, ülkeye geldiğinde malının niteliğine göre
bazı vergiler ödüyor; gümrük vergisi, KDV, ÖTV, İGV, EMY ve
diğer vergiler zaten tahsil ediliyor. Bu, bilinen bir durum fakat burada,
yasal olarak ödenen tüm bu vergi, resim ve harçların yanında bir de
artık haraca dönüşmüş ek maliyetler söz konusu değerli
vekiller. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu durum neye yol açıyor?
İthalatçı şirketin cebinden çok ciddi artı ücretler
çıkıyor, ürünlerin piyasaya girişinde rekabet azalıyor;
dolayısıyla, bu mallar piyasaya daha yüksek ücretlerle sürülüyor; e,
tabii, vatandaş da mağdur oluyor çünkü daha yüksek fiyatlarla bu
malları almak zorunda kalıyorlar. Şimdi, ülkemizin kendi
üretiminde kullandığı ham madde ürünlerinde, ithal ara malı
ürünlerde yüzde 75 dışarıya bağımlı
olduğumuzu da düşünecek olursak, bu durumun ne kadar önemli ve ciddi
külfetler oluşturduğunu, üretimimize de ne kadar zarar verdiğini
görmüş oluyoruz.
Şimdi, bu durumun bir diğer boyutu da kamu
zararıdır. Limanların özelleştirilmesi kapsamında
geçici depolama yerleri özelleştirilmemiştir, ancak geçici depolama yerleri
özel sektöre devredilmiştir. Öyleyse ortada cevaplanması gereken
bazı sorular var, şimdi size okuyacağım bu soruları
Ticaret Bakanlığına sorduk: Geçici depolama yerlerinin
limanlara ve yap-işlet-devret yapılarına yaptırılan
kara kapılarıyla birlikte özel sektöre devredilmesinin nedeni nedir?
Bu depoları kimler, hangi şirketler işletmektedir? Devlet,
depoda, bu kişi ve şirketlerden depolama kullanım kirası
almakta mıdır, almaktaysa bu bedel ne kadardır? Kamunun bu
depoları işletmemesi nedeniyle kaybettiği yıllık ücret
ne kadardır? (CHP sıralarından alkışlar) Tesadüftür
ki, ben bu konuşmayı hazırlarken Bakanlıktan da cevap geldi
ama bu sorduğumuz sorulara cevap gelmedi. Gelen cevap burada, gelen
cevapta zaten herkesin bildiği şeyler yazıyor yine. Buradan 217
geçici depolama alanının özelde, sadece 16 adedinin
Bakanlığa ait olduğu belirtiliyor yani çoğunluk özel
sektörde.
Şimdi, değerli arkadaşlar depolarda
bu ürünlerin keyfî olarak bekletilerek, aslında el konularak fahiş
fiyatlarla daha sonra teslim edilmesinin yanında bir de acenteler
tarafından yapılan fahiş ve gereksiz tahsilatlar da maliyetleri
büyük oranda artırmaktadır. Şimdi, ülkemizde acentelerin hizmet
ücret tarifeleri Sanayi ve Ticaret Bakanlığının (2008/1)
sayılı 10/3/2008 tarihli Gemi Acentelik Hizmetleri Ücret Tarifesine
İlişkin Tebliğiyle belirlenmiş ancak söz konusu
düzenlemeyi güncellemesi gereken Ticaret Bakanlığı 2008
yılından bu yana böyle bir güncelleme yapmamış, sadece 2019
yılında 8 sayılı bir Genelge çıkarmış ama
zaten sektör bu çıkan genelgenin de hiçbir şekilde yeterli
gelmediğini söylüyor. Aslında, burada, Bakanlığın
hiçbir şekilde denetim yapmadığını ve göz
yumduğunu da görüyoruz yani topu taca attığını
görüyoruz Bakanlığın, bu firmaların, ithalat yapan
firmaların bu zorlukları karşısında.
Şimdi, oluşan bu yasal boşluk da
acenteler tarafından çok iyi değerlendirilmiş ve acenteler
çeşitli adlarla tebliğ dışında ücretler tahsil
ediyorlar bu firmalardan. İşte, güvenlik ücreti, ISPS güvenlik
ücreti, gemi güvenlik hizmet bedeli, konteyner kontrol ücreti, yük bildirim
ücreti, yük teslim, ordino vesaire 9-10 kalemde, hatta bazen daha fazla
ücretler.
Değerli vekiller, yapılan hesaplamalarda,
haksız ve gereksiz alınan bu bedeller ve devletin depoları
işletmemesinin ülkeye kaybı ne kadar biliyor musunuz?
Yıllık 4 milyor dolar. Burada, yıllık 4 milyor doların
aslında kamu zararı oluşturduğunu, ülkenin
kaynaklarının boşa aktarıldığını,
birilerinin cebine aktarıldığını da görüyoruz.
Peki Bu olayın hukuki boyutu nedir? diye
baktığımızda, alınan bu ücretlerle ilgili Türk Ticaret
Kanunu ve 4458 sayılı Gümrük Kanununda bir hüküm bulunmuyor. Bunun
yanında, Danıştayın da bu ücretlerin alınmaması
yönünde kararları var. Dolayısıyla, mesela, bölge idare
mahkemesinin elimde bir örnek kararı var. Burada diyor ki mahkeme: Geçici
depolama yeri açma ve işletme izni elde eden firmanın yük teslim
formu aramaksızın uygun tarihte ürünü teslim etmediği ve bu
noktada da yük teslim formu olmadığından bahisle teslim edilmemesi
hukuka aykırı olup davacının, eşyanın teslim
edilmemesinden kaynaklanan ve kanıtlanan gerçek zararından
davalı idarenin sorumlu tutulması gerektiği açıktır.
Bu, Danıştayın bir kararı, bu geçici depoların haraç
kesmesiyle ilgili. Ama ne oluyor? Bakanlık bunu da göz önüne almıyor
maalesef ve bu uygulamalar hâlen devam ediyor. Dolayısıyla, tahsil
edilen bu ücretlerin hukuki bir dayanağı da bulunmamakta.
Ben, açıkçası, buradan Ticaret
Bakanlığına bir çağrıda bulunmak istiyorum: Sayın
Bakan, genelge çıkarmakla işinizin bittiğini sanmayın. Danıştay
kararlarını dikkate alarak geçici depolardaki keyfiyete lütfen son
verin diyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Hizmet
tarifelerini düzenleyen tebliği bir an önce güncelleyin ve zor
koşullarda dış ticaret yapan firmaların üzerindeki
acentelerin keyfî yükünü kaldırın, kaynaklarımızın
israfına engel olun.
Değerli arkadaşlar, sizlerin de
Bakanlığın bu uygulamasının takipçisi
olmasını bekliyoruz tabii. Çünkü burada mağdur olan bir kesim
var. Dış ticaret açığımızın bu kadar yükselmiş
olduğu bir süreçte, ithalatın ve ihracatın bu kadar önem
kazanmış olduğu bir süreçte bu firmalarımızın
işlerinin zorlaştırılmaması gerekiyor. Ama şu da
bir gerçek ki, artık siz yönetemiyorsunuz, artık siz savruluyorsunuz.
(CHP sıralarından alkışlar) Cumhurbaşkanı
Aynı gemideyiz. dedi, değil mi? Biz aynı gemide değiliz,
sizlerle aynı gemide değiliz; biz vatandaşımızla
aynı gemideyiz. (CHP sıralarından alkışlar) Ama sizler
filikalardasınız, filikalarda siz kendinizi kurtarmaya
çalışıyorsunuz bu ülkede şu anda çünkü vatandaş için hiçbir
şey yapmıyorsunuz. Biz sokağa çıkıyoruz,
vatandaşımızın sorunlarını dinliyoruz ve
onların sorunlarına çözüm üretmeye çalışıyoruz.
Sizlere de sesleniyoruz buradan: Esnafımız sorunlu, çiftçimiz
sorunlu, işçimiz sorunlu.
Bakın, ben, bu hafta özellikle düğün
salonları ve kır bahçelerini gezdim, dolaştım ve
onların işletmecilerini dinledim, sorunlarını dinledim.
Yani, ülkemizde yılda ortalama 550-600 bin çift evleniyor değerli
arkadaşlar. Şu anda bu çiftler öncelikle evlenemiyorlar çünkü bu
pandemiden kaynaklı belirsizlikle ülke savrulduğu için alınan
kararlar çok yanlış. Bugün, bakıyorsunuz, bütün düğün
salonu sahipleriyle yaptığımız görüşmelerde ilk
söyledikleri şey şu: Bu devlet neden bize acımıyor? Bütün
her yer lebalep doluyken, restoranların açılmasına izin
verilmişken, restoranlarda insanlar kalabalık olarak
karşılıklı yemek yerken biz neden salonlarımızda
düğün, davet yapamıyoruz? Biz kurallara uyarız, HES kodu
sorarız, yüzde 50 kapasiteyle de çalışırız; yeter ki
bize izin verilsin. diyorlar.
Şimdi, düğün, nişan, kına
organizasyonlarının yasaklanmasından birinci derecede etkilenen
yaklaşık 80 sektör var değerli arkadaşlar.
Fotoğrafçısından müzisyenine, hostesinden valesine kadar; gelinlik,
damatlık, ayakkabı, çiçek, yiyecek sektörü -nasıl sayayım-
yani şimdi, bütün bu sektörler etkileniyor, bütün bu sektörler zorda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) Bir
dakika içerisinde toparlayacağım.
Mesela, birkaç soruna -kendi ağızlarından-
çok kısa değinmek istiyorum: 2020 yılında birçok
organizasyon iptal oldu. Düğün sahipleri verdikleri kaporaları talep
ettiği için erken dönem rezervasyonlarla birlikte -ki düğün
salonları ocak, şubat, mart ayında rezervasyonları,
kaporaları alıyorlar ve masraflarına harcıyorlar-
aldığımız kaporalar fatura, kira giderlerine gitti ama biz,
şimdi, istenilen bu kaporaları geri ödemek zorundayız ve
ödeyemiyoruz. diyorlar. Hakem heyetleri aynı prosedürdeki
sözleşmelere farklı kararlar verebiliyorlar. diyorlar. Belirsizlik
nedeniyle insanlar önünü görmüyor, rezervasyon yapmıyor. 2021 Nisan
rezervasyonları da belirsizlik nedeniyle iptal olmuş. Kır
bahçeleri ile kapalı salonlar neden aynı muameleyi görüyor?
diyorlar. Vergimizi, elektrik ve su faturalarımızı ödemek
sorundayız. Kullanılmayan salonlarımıza çok yüksek elektrik
faturaları geliyor, artık dayanacak gücümüz kalmadı; biz
yıkılıyoruz, biz batıyoruz. diyorlar.
Değerli arkadaşlar, bu sorunları
duymazdan, görmezden gelemeyiz..
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) Ama yeni
açıklanan ekonomi paketinden de gördüğümüz kadarıyla maalesef
yine bir koca balon çıktı ortaya ve vatandaş hiçbir şekilde
bu ekonomik paketten de yararlanamıyor. O nedenle, artık, en
doğru çözümün sandıkta vatandaşın vereceği cevapla
olacağını düşünüyoruz.
Tüm Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2 (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3 (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
İç Tüzükün 145inci maddesinin ikinci fıkrası
Başkanın gerekli görmesi halinde açık oylama oturumun sonuna
veya haftanın belli bir gününe bırakılabilir. hükmünü havidir.
Bu hüküm uyarınca teklifin açık oylamasını oturumun sonuna
bırakıyorum.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.59
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 18.20
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 59uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2nci sırada yer alan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin
Devleti Hükümeti Arasında Güvenlik İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti
Arasında Güvenlik İş Birliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2221) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:185) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 185 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE FİLİSTİN DEVLETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
GÜVENLİK İŞ BİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 25 Ekim
2018 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin
Devleti Hükümeti Arasında Güvenlik İş Birliği
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde İYİ
Parti Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Yavuz
Ağıralioğluna söz veriyorum.
Buyurun Sayın Ağıralioğlu.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Sayın Başkanım,
kıymetli milletvekilleri; Filistinle yapılan güvenlik
anlaşmasının itiraz edeni ve şerh koyanı değiliz,
destekliyoruz. Anlaşmanın mahiyeti itibarıyla milletimizin,
devletimizin üstüne yüklemiş olduğu sorumluluğu, hem
kıymetli buluyoruz hem de bu sorumluluğun benzerlerini her platformda
desteklediğimizi ifade ediyoruz.
Uluslararası anlaşmaların çerçeve
metni içerisinde insanca yaşanabilir bir dünya idealinin, bölgesel
çatışmaların azaldığı, gelir gider
adaletsizliklerinin engellendiği, kaçakçılığın, suç
organizasyonlarının, terörün beraberinde getirdiği
komplikasyonlardan yaşadığımız bölgeyi insanca
yaşama iddialarımızla buluşturabilme
sorumluluklarımızı bu anlaşma metinlerinin içerisinde
mutlaka bir çerçeveye oturtuyoruz, okuyoruz; metinlerin içerisindeki
temenniler, uluslararası toplantılarda dile getirdiğimiz
tenkitler, teklifler, bütün bunlar aslında bizim nasıl bir dünya
hayaline, nasıl bir dünya iddiasına bağlı olduğumuzun
alametidir.
Şimdi, Filistin mevzusu olunca
uluslararası toplantılarda dile getirmiş olduğumuz,
efendim, kaçakçılık, terör devleti olmak, insan hakları
ihlallerinde bulunmak, kaçakçılığın beraberinde
getirdiği, terörün beraberinde getirdiği, uyuşturucu
organizasyonunun beraberinde getirdiği pek çok problemle mücadele etme
kararlılığını uluslararası toplantılarda,
uluslararası kuruluşların sorumluluklarını
hatırlatarak mevzu etmek içeride de yapmak zorunda olduğumuz bir
iştir.
Efendim, Filistini mevzu ediyoruz. Filistin
konusunda, Filistin devletiyle yapılan güvenlik anlaşması
konusunda bir itirazımız yok ama bu vesileyle
uluslararasılaşan, uluslararası bir mahiyet kazanan Doğu
Türkistan meselesine dikkat çekmiş olayım. Filistinde
yaşananlara, Filistinde yaşanan insanlık dramına sessiz
kalmamayı sorumluluk bilen Hükûmetimize Doğu Türkistanda
yaşananlara da sessiz kalmamasını hatırlatayım.
Uluslararası bir mahiyet arz ediyor diyorum. Uygur Kongresinin emek
edenleri partimizi ziyaret ettiler, onları dinledik. Uluslararası
toplantılarda dikkat çekmeye çalıştığımız
uğradığımız jenosidin, soykırımın,
maruz kaldığımız insan hakları ihlallerinin
insanlık tarafından duyulması için elimizden geleni
Avrupanın ilgili bütün devletleri düzeyinde, uluslararası
organizasyonların insanlıkça sesi duyulabilecek bütün
toplantılarında ses vermeye gayret ediyoruz. Şikâyet konusu olan
şey şudur: Türk devletinden niçin ses gelmiyor? diye bize
birtakım tenkitlerde bulunuyorlar. Biliyorsunuz 2 devlet
soykırımı tanıdı, 39 ülke insan hakları
ihlalleriyle ilgili kınama kararı aldı. Biz, bu mevzuda
Doğu Türkistanın haklı çığlığını,
haklı ama garip çığlığını desteklemeyi,
milletimize, tarihe, insanlığa borç bildiğimiz için tekraren
hatırlatmış olalım.
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı,
Filistinin İsrail karşısındaki sessizliğine,
sahipsizliğine atıf yaptığı toplantılarda elinde
İsrailin azgınlığına mehaz olacak haritaları
Birleşmiş Milletler toplantısında çok vurguyla gösterdi.
Ben haritaları getirmedim buraya. Doğu Türkistan haritası
getirmek isterdim. Doğu Türkistan kimin yurdudur, Doğu
Türkistanın rengi ne renktir? diye Sayın Cumhurbaşkanına
ya da AK
PARTİdeki arkadaşlarımıza hatırlatmak isterdim. Yani,
orası Çin toprağı mıdır? Orası Çin devletine mi
aittir? Eğer, orası Çin devletine aitse orasının adı
niçin Doğu Türkistandır, orada niçin Kaşgar vardır, niçin
Kâşgarlı Mahmud bizim kendi öz benliğimizden bizim Türk
milletinin istiklaline, istikbaline her endişe duyduğumuzda gönül
pınarlarımızın beslendiği alandır? Niçin Yusuf
Has Hacib bizdendir o zaman, yani onları niçin Çinli diye anmıyoruz
o zaman? Dolayısıyla Filistine sahip çıkarken gösterilmiş
Kudüs topraklarının, Gazze topraklarının Filistine dair
hassasiyetlerimize ifade ederken İsrailin o topraklardaki
işgalciliğini hatırlattığımız
toplantılarda gösterdiğimiz haritaları keşke Doğu
Türkistanla ilgili de gösterebilsek; yahut Dünya 5ten büyüktür. diye
haykırdığımız toplantılarda, ben Amerikayla bu
kadar ciddi angajmanımız olmasına rağmen, NATOdan
dolayı angajmanımız olmasına rağmen, uluslararası
yükümlülüklerimizden dolayı, karşılıklı stratejik
müttefik olmamıza rağmen, zaman zaman yüksek volumelerde Siz
kimsiniz? haykırışlarımıza, zaman zaman
İngiltereyi, zaman zaman Fransayı, zaman zaman Rusyayı
katıyor olmamıza rağmen niçin Çine karşı sessiz
kaldığımızı anlamakta güçlük çekiyorum. Çini de
duyurmak Türk devletinin başındaki herkesin boynuna borçtur. Efendim,
Birleşmiş Milletleri bazen muaheze ediyoruz, bazen
yargılıyoruz, diyoruz ki birleşememiş milletler
Birleşmiş Milletler adı altında birleşememiş
bir milletler topluluğu, bir araya gelememiş. Tayyip Bey bunu biraz
daha tonluyor, diyor ki: Bu dünya sizin, 5 kişinin azgınlığına
teslim edilemeyecek kadar mühim bir yerdir. O da kıymetli bir
hatırlatma ama Çin niçin ıskalanıyor, hâlâ anlamış
değiliz. Çinle öyle çok volumelü, çok hacimli, çok ciddi bir ticari
ilişkimiz de yok; Avrupayla var, oraya karşı da çok yüksek seslerle
itiraz edebiliyoruz. Ruslarla stratejik olarak zaman zaman beraber olmak
zorunda kalıyoruz. Bize ödettikleri onca bedele rağmen sesimizi çok
yükseltebiliyoruz, evlatlarımızı vuruyorlar mesela bazen sessiz
kalıyoruz ama uçak düşürdüğümüz zaman sesimiz çok gür
çıkabiliyor. Efendim, Almanyaya, Fransaya, zaman zaman İngiltereye
çok ciddi itirazlarda bulunabiliyoruz; Trumpa zaman zaman hakaretamiz sözler
söyleyebiliyoruz. Bunları Niçin Çin mevzu olunca söyleyemiyoruz?u
anlamaya çalışıyorum. Hangi beklenti Türk devletinin
başında bulunan ve orada soykırıma tabi tutulan
kardeşlerimizin yaşadıklarına sessiz kalmanızı
gerekçelendiriyor? Bunu bilmiyorum ama bu bir utanç olarak göğsümüze
yapışır, bir utanç olarak bizimle beraber gelir bu sessizlik. Bu
sessizlik Türk milletinin, Türk devletinin hiçbir zaman içine
düşmeyeceği bir zillettir. O yüzden bu konuda kamuoyunun dikkatini
bir kere daha çekmeyi, bu mevzudaki ısrarlı
hatırlatmalarımızı itirazımız olmayan bu
anlaşmanın peşine bir kere daha size hatırlatmayı
vazife biliyoruz.
Bir diğer husus, efendim, 12 Martı
andı Sayın İlgezdi, İstiklal
Marşımızın seneidevriyesi, efendim, İstiklal
Marşımızın kabulünün seneidevriyesi; 18 Mart geldi,
Çanakkalenin seneidevriyesi. Bütün bunlar da İstiklal
Marşımızın hatırlattığı bu topraklarda
yaşama irademizin, bir arada bulunma irademizin tecessüm etmiş
hâlidir diye Çanakkaleye atıf yaptığımız şeyler,
beraberliğimize atıf yaptığımız. Uluslararası
anlaşmalar diyorsunuz, hukuka atıf yapıyoruz;
Birleşmiş Milletler toplantılarında konuşuyoruz,
BMnin sorumluluklarına atıf yapıyoruz. Keyfîliğe
karşı çıkıyorsunuz uluslararası toplantılarda,
çok haklı, çok meşru bir çıkıştır bu, Niçin siz
dünyayı babanızın çiftliği gibi yönetiyorsunuz? diye, çok
soylu, haklı bir itirazdır bu. Dünyayı 5 kişinin
babasının çiftliği gibi yönetmesine karşı
çıkanların, dünyanın böyle yönetilmesine itirazı
olanların kendi memleketlerinde de buna kabîl bir insicamı,
itirazı ahenkli hâle getirecek bir istişare zeminini, bir hukuk
sadakatini, hukuk saygısını ihtiva eden bir devlet yönetme
maharetiyle görünmeleri lazımdır. Beraberliğimize atıf
yapmış Mehmet Akif, beraberliğimizle ilgili demiş ki: Bir
milletin içine tefrika girmemesi lazımdır. Tefrika girmeyecek
şekilde yönetmek lazımdır memleketi.
Efendim, hukuk vurgusu yapılır, Devletin
dini adalettir. denir; uluslararası toplantıların
hatırlattığı çerçeve odur. Uluslararası
toplantılardaki hukuk vurgusunu kendi namusumuz bileceğiz, kendi
ülkemizi de hukukla, adaletle yöneteceğiz.
Liyakat vurgusu yapıyoruz her mevzuda, kendi
ülkemizi de liyakatle yöneteceğiz. Liyakat dediğimiz şey kendi
yakınlarımızdan bize en yakın olanların en sadık
olanlarını istihdam etme işi değildir. Bu kürsülerde çok
kere konuşuldu -benim sadece bir dakikam kaldı- bu hususta da her
uluslararası metnin, her kürsü konuşmasının, her siyasi
konuşmanın içerisinde dilimize pelesenk olan bu liyakat
hatırlatmasına nasıl bakmamız gerektiğini bir kere
daha kayda geçirmiş olayım. Liyakat, devlet yönetimi eline geçen
arkadaşlarımızın kendi siyasi görüşlerine en
yakın olan adamlardan en layık olduğunu düşündükleri
insanları istihdam etmeleri değildir arkadaşlar. Liyakat, bir
müessese ve kurum olarak 9-10 yaşında kabiliyetlerini keşfettiğiniz
çocuklarınıza birinci sınıf eğitim vermek, onlara
verdiğiniz birinci sınıf eğitimle onları millet
hizmetiyle buluşturmaktır; vali olacak çocuğu 9
yaşında seçmek, bir mühendisi 10 yaşında fark edebilmek,
bir doktoru 8li, 9lu yaşlarda keşfedebilmek demektir; sonra onlara
birinci sınıf eğitim vermek, sonra o birinci sınıf
eğitim almış çocukları memleketin, milletin,
insanlığın hizmetine sunmak demektir. Bizde liyakat parti
iktidarında, partimizin iktidarında en yakınlarımızdan
en layık olanları istihdam etme organizasyonu zannedildiği için,
buradaki patinaj, devlet yönetiminde kalitesiz, devlet yönetiminde
muhtevayı aşındıran bir berbat sorumlulukla bizi
karşı karşıya bırakıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (Devamla) Bir dakika istirham ediyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurun toparlayın, buyurun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) O
yüzden, anlaşmaların, efendim özel günlerin, İstiklal
Marşının, Çanakkalenin, cumhuriyetin, kuruluşun,
dirilişin -aklınıza ne geliyorsa- medeniyetimizin, tasavvufun,
sohbetin -ne diyorsanız- hepsinin çerçevesi içerisinde aslında
herkesin ortaklaşa anıp ortaklaşa etrafında
toplanacağı şey şudur: İnsanca
yaşayacağımız bir dünya idealinin mihengi adalettir. Bu
mihengi adaletle bekleyecek olan iradenin, sözüne sadık adamlar, sözüne
sadık adamların yönettiği devletler, vermiş ve
imzalamış oldukları metinlerin arkasında duran devlet
iradeleriyle, insanca yaşama idealini besleyen hükûmetlerle ayakta
kalacağımızı unutmamamız lazım. Dolayısıyla,
iyi yapılan her şeyin arkasında duracağız, kötü
yapılanlarla ilgili, eksik yapılanlarla ilgili hatırlatma
hakkımızı kullanacağız. Bizim boynumuza borç güzel
konuşmak değil, güzel yapmak. Bizim boynumuza borç sadece
dostlarımızın adaletinden emin olduğu insanlar değil,
siyasi hasımlarımızın bile adaletinden emin olacağı
bir ülke kurabilmek yani bizim adil insanlar olduğumuza
Bizim siyasi
hasımlarımızın bile Asla zulmetmezler. diyebileceği,
kefalet edebileceği bir adaleti müesseseleştirmemiz lazım. Onun
da yolu koyduğumuz kuralların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) Bir
dakika istirham edebilir miyim Başkanım.
BAŞKAN Vermedik kimseye.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) Kimse
yok. Bir dakika
BAŞKAN Kimseye vermedik.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla)
Vermediniz mi, peki Başkanım.
Genel Kurulumuza hürmetlerimle. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2 Martta Cumhurbaşkanı bir eylem
planı açıkladı biliyorsunuz; İnsan Hakları Eylem
Planı. 2 Marttan bugüne, sadece iki haftada neler oldu? Buyurun, insan
hakları karnesine bir bakalım:
5 Martta Van il örgütü binamıza girişin
olduğu sokak ve bina polis bariyerleriyle ablukaya alındı.
6 Martta İstanbulda, 8 Mart gündüz mitinginde
polis önce gökkuşağı bayraklarının ve trans kortejin
alana girmesini engellemeye çalıştı, sonra trans kadınlar
kürsüde konuşurken mikrofonu kapattı, eylem sonrasında ise
kadınları ve LGBT+ları şiddet uygulayarak gözaltına
aldı. Başakşehirde ise bir grup Kürt kadının bu
eyleme gidişini engellemek için araçlarını yol ortasında
durdurarak el koydu ama otobanda kadınlar sloganlarını atarak
x Kadın, yaşam, özgürlük.
diyerek yollarına devam ettiler. Binlerce kişi kapalı spor
salonlarında AKP kongresinde buluşunca sorun yaratmayan pandemi,
tersine, açık havada yapılan yürüyüşlerde kısıtlamaların
hep bahanesi oldu. Kadınlar sokaklarda engellenirken, aynı akşam
Samsunda sokak ortasında, çocuğunun gözü önünde bir kadın
ölesiye dövülürken, öfkeli Emniyet görevlileri ortada yoktu. Mağdur
kadın çok sayıda şikâyette bulunmuştu, onca şikâyete
rağmen fail hakkında hiçbir önleyici tedbir
alınmamıştı; kamu görevlilerinin bu konudaki ihmalinin
araştırıldığını ise şu ana kadar henüz
duymadık.
Gelelim 8 Marta. Sabah Taksime çıkan tüm
yollar kapatıldı. İstiklal Caddesi ve Taksim Meydanı
ablukaya alındı. 6-8 Mart boyunca eylemleri ve polis şiddetini
haberleştirmek isteyen muhabirler de polis şiddeti ve öfkesinden
kurtulamadı.
İnsan Hakları Eylem Planının
şahikasını ise asıl 11 Martta gördük. İstanbulda
feminist gece yürüyüşüne katılan binlerce kadın arasından
-nasıl seçildiyse- 18i Zıpla, zıpla, zıplamayan
Tayyiptir. sloganı eşliğinde ritmik olarak
zıpladıkları gerekçesiyle 11 Mart gecesi ev
baskınlarıyla gözaltına alındı ya da ifade verdi.
İfade özgürlüğü en temel hak. Gece ev baskınları
olmayacak. Ev baskınlarıyla gözaltına alınmayacaklar.
İfade işlemlerinin mesai saatleri içinde alınmasına gayret
edilecek. falan mı demişti birileri? Evet, biz böyle duymuştuk
ama artık adalet değil, sadakat mülkün temeli olduğu için, bir
savcı işgüzarlık yapmadan duramazdı, birilerinin gözüne
girecekti; AYM üyeliğine kadar yolu vardı, o da biliyordu bunu.
Fırsat kaçar mı? Aç, Cumhurbaşkanına hakaret
soruşturmasını. dedi ve açtı.
Kadınları hızla tespit edebilen o
savcı ve polisler, iktidar cenahınca bir süredir hedef gösterilen
Levent Gültekine 8 Mart günü Halk TV önünde güpegündüz saldıran 25
kişiden 1ini bile hâlâ tespit edemedi. Çünkü meşguldü Emniyet, çok
işi vardı; Boğaziçi eylemlerine katılan gençlerin
ailelerini arıyordu, hatta öğrencilerin avukatlığını
yapan genç bir kadın avukatın da ailesini arayarak Kızınız
Boğaziçi eylemlerine katılmış. Gençler bizim için
kıymetli. Kızınızın ne yaptığını,
ne işlerle uğraştığını biliyor musunuz?
diyebildi. Aile de Biliyoruz, kızımız avukat. dediler.
Evet, ülkenin dört bir tarafında kod 29
uygulamasıyla işten atılanlara 2 Marttan yani o muhteşem
eylem planınızdan bu yana yeni işçiler eklendi. Lüleburgaz Ak
Nişastada çalışan 7 işçi sendika yetki belgelerinin
gelmesinin hemen ardından işten atıldı. İki aydan uzun
süredir kod 29a karşı direnen Migros Şekerpınar
işçileri direniş çadırı kurmak isteyince
karşılarına polis dikildi.
Evet, eylem planı devam ediyor. Urfada AKP
Milletvekili İbrahim Halil Yıldızın yakınları
tarafından eşi ve 2 çocuğu katledilen Emine Şenyaşar,
faillerin cezasız kalmasına isyan ederek 9 Martta Urfa Adliyesi
önünde adalet nöbetine başladı. Oturma eyleminin 7nci gününde, tek
başına isyan eden bir kadın gözaltına alındı.
10 Mart günü, 10 Ekim Gar katliamı
davasında, yeni mahkeme heyetinin katıldığı ilk
duruşmada, katliamda oğlunu kaybetmiş bir babanın Adalet
istiyoruz. demesi üzerine mahkeme başkanı küserek
duruşmayı terk etti.
Yine, geçtiğimiz hafta OHAL Komisyonu, Van
Büyükşehir Belediyesinin itfaiye işleri biriminde
çalışırken KHKyle ihraç edilen bir işçinin
başvurusunu reddetti. İhraç sebebi neydi biliyor musunuz? 2016
yılında belediyenin görevlendirmesiyle kentin çeşitli yerlerine
(x) Nevroz Kutlu Olsun ve Direnerek
Kazanacağız pankartları asmak. Bu arada, herkesin Nevrozu
kutlu olsun.
(x) (HDP sıralarından alkışlar)
12 Mart günü Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, hâlâ
rehin tutulan Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala hakkındaki
AİHM kararlarına dair inceleme sürecinin
başladığını ve Kavala ile Demirtaşın derhâl
serbest bırakılmaları gerektiğini açıkladı.
Adalet Bakanı, hapishanelerde tecride, askerî nizamın
dayatılmasına, hak ihlallerine karşı devam eden açlık
grevi hakkında 110 gündür tek bir açıklama yapmadı.
Sakarya Hendekte, Temmuz 2020de, Büyük
Coşkunlar Havai Fişek Fabrikasında yaşanan toplu iş
cinayeti davasının 15 Mart günü duruşması vardı ve 7
işçinin ölümünden, 128 işçinin yaralanmasından sorumlu
Coşkunlar patronu Biz terörist miyiz, suçlu muyuz ki
yargılanıyoruz? Ben saygın bir iş adamıyım, en mağdur
benim, hem işimi hem özgürlüğümü kaybettim. diyebildi.
Bir başka olay: Çorlu tren faciasında
hayatını kaybedenlerin üç yıldır adalet arayan
yakınlarının da bugün duruşması vardı. Esas
sorumlular yargılanmadığı için onların da isyanları
büyük ama sorumlular değil, adalet arayanlar yargılanıyor,
patronlar da Ben terörist miyim de yargılanıyorum? diye
sorabiliyorlar işte bu ülkede ve sizin İnsan Hakları Eylem
Planınızda.
Evet, İnsan Hakları Eylem Planı
derken bir de baktık ki İsveç merkezli V-Dem Enstitüsünün
açıkladığı 2021 Demokrasi Raporunda Türkiye, son on
yılda en fazla otoriterleşen 3üncü ülke olmuş.
Geçtiğimiz hafta TÜİK, ilk defa atıl
işsizlik tanımıyla gerçek işsizlik oranını ocak
ayı için 29,1 olarak açıkladı. Bu da demek oluyor ki 10 milyonun
üzerinde yurttaş işsiz şu anda, 10 milyonun üzerinde
yurttaş ve iki gün önce temizlik görevlisi ilanına başvuran 5
bin kişinin 1.143ünün üniversite mezunu olduğu ortaya
çıktı.
Yine, geçen hafta öğrendik ki 2016da
Kanadadan devlet VIP filosu için alınan lüks uçak 2020 yılında
hiç uçmamış ve kullanılmayan uçağın bakım
maliyeti, konaklama ve personel giderleri, bugün, uçağın
alış fiyatını geçmiş durumda ve 3 milyon dolar
olduğu iddia ediliyor.
Atatürk Orman Çiftliği arazisinde, sit
alanına yapılan Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin
ise hukuka aykırı inşa edildiği geçtiğimiz hafta
Danıştay kararıyla tescillendi. Yani, tam İnsan
Hakları Eyleme Planı demişken siz, kaçak sarayda
oturulduğu da bir kez daha tescillenmiş oldu.
Geçen hafta bir reform paketi de ekonomi için
açıklandı. Bu pakette, çiftçiye destek yok, asgari ücretliye vergi
indirimi yok, işsize istihdam umudu yok ve yine ortaya çıktı ki
Kalyon, Cengiz, Limak ve Mapa ortaklığındaki İGAnın
2020 yılında silinen borcu pandemi sebebiyle kepenk kapatan esnafa
verilen desteğin tam 2,5 katı olmuş.
Evet, İnsan Hakları Eylem
Planının açıklandığı 2 Marttan bu yana olanlar
bunlar. Büyüyen yoksulluk, büyüyen adaletsizlik ve bu, dakikalara
sığmıyor, daha niceleri var.
Selahattin Demirtaşın bugün
duruşmadaki sözleriyle bitireyim: İktidar kaybedecek, ülke düzelecek
ama bazıları hukuk önünde hesap verecek. Yüz kırk iki yıl
mı ceza vereceksiniz? Yüz kırk bir yıl verirseniz
hatırım kalır.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Tamer Bey, bir
yanlışlık oldu, önce size söz vermem gerekiyordu.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
İzmir Milletvekili Sayın Tamer Osmanağaoğlu.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA TAMER OSMANAĞAOĞLU
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kala mı göğsündeki kat
kat îman?
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar,
taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Yaralanmış temiz alnından,
uzanmış yatıyor;
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler
batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş
asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı
değer.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri, yüce Türk milleti; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İki gün sonra 18 Mart Çanakkale Deniz
Zaferinin 106ncı yıl dönümünü milletçe kutlayacağız. Bu
yıl, aynı zamanda, Gazi Meclisimiz tarafından İstiklal
Marşı Yılı ilan edilmiş, Çanakkale Zaferini ve
şehitlerimizin aziz hatırası size okuduğum muhteşem
mısralarla hafızalarımıza kazıyan şairimiz Mehmet
Akif Ersoya adanmıştır. Şükürler olsun ki gelecek nesiller
için, istiklal için, vatan için, bayrak için kendini feda eden
şehitlerimizi unutmayan büyük bir milletimiz var; şükürler olsun ki
şehitlerimizi tam da kanlarını vatan için döktükleri anda
onların duygularıyla, imanlarıyla, fedakârlıklarıyla, Allah
Allah nidalarıyla bu muhteşem direnişi kalbimize,
aklımıza, ruhumuza nakşeden Mehmet Ersoy gibi bir şairimiz
var. Öyle ki Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
mısraları ay yıldızlı şanlı
bayrağımız için hayatını fedaya hazır vatan
evlatlarına yol göstermeye devam etmektedir. Bu sebeple, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 2021 yılını İstiklal Marşı
Yılı olarak ilan etmesinin üzerine
Cumhurbaşkanlığının bir dizi kutlama etkinlikleri
düzenlemesi kadirşinastır ve çok kıymetli bir tarih ve kültür
bilincinin ifadesidir. Gömelim gel seni tarihe desem,
sığmazsın. diyerek Türk milletinin büyüklüğünü tescil eden
bir şairin hakkını vermek bu büyüklüğün yeniden tescil
edilmesidir. Bu isabetli ve değerli karar için Gazi Meclisimizin üyesi
Milliyetçi Hareket Partisinin bu Meclisteki temsilcisi sıfatıyla
tebriklerimi ve teşekkürlerimi ifade ediyorum.
Sayın milletvekilleri, 18 Mart 1915, Çanakkale
Boğazını geçmek isteyen itilaf kuvvetlerinin maksadı
İstanbulu, yani devletin başkentini teslim almaktı.
Çanakkalenin geçilmeyeceğini 18 Mart günü 3 savaş gemisi
boğazın sularına gömülünce, 3ü de ağır hasar
alıp savaş dışı kaldığı zaman
anlamışlardır. Çanakkalede Muâvenet-i Milliye tarafından
batırılan Golyat adında bir İngiliz dretnotu vardır.
Golyat, Davutun sapan taşıyla devirdiği dev Câlûtun ta kendisidir.
Biz Müslümanların Câlût dediğine onlar Golyat diyor. Davut ile
Câlûtun karşı karşıya geldiği Çanakkaledeki bir
tarih sahnesinde, Türk milleti dünyanın süper gücünü Davutun cesareti ve
ferasetiyle Çanakkale Boğazına gömmüş ve bütün dünyaya, kimseye
boyun eğmeyeceğini göstermiştir; sadece Câlûtu değil,
Câlûtun ordusunu da perişan etmiştir; böylece, Davutun gür sesiyle
dünyayı titreten bir avaze salmıştır düşmanların
yüreğine. Avazeyi bu âleme Davut gibi sal/ Bâkî kalan bu kubbede hoş
bir sadâ imiş. diyen şair gibi her savaş meydanında güçlü
sesini ve sözünü altın harflerle taşa toprağa
kazımış, suya havaya mayalamıştır. Bedel
diyorsanız işte o bedel ödenmiştir. Bu, herkese ders
olmalıdır. Papanın resminin arkasına
sığınıp pullu harita şovu yapanlar, vatan
toprağı için ne bedeller ödediğimizi ve göz dikenlere ne
bedeller ödeteceğimizi hatırlamalı ve
unutmamalıdırlar; o pulları kendilerine
yalatacağımızı da iyi bilirler. (MHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar) Bilinmelidir ki her karış
toprağı şüheda kanıyla sulanmış bu vatan
toprağında bize dost olanlara, bize kardeş olanlara Yunus olur,
hoşça bakarız; ekmeğimize, geleceğimize, mutluluğumuza
ortak ederiz. Yine, bilinmelidir ki bir karışına göz dikeni
Yavuz olur, doğduğuna pişman ederiz. Bu gerçek, dün böyleydi,
bugün böyle, şüphesiz yarın da böyle olacaktır.
Unutulmamalıdır ki tarih, hülyalarını kabusa
çevirdiğimiz hayal tüccarlarının harabeye dönmüş
mezarlarıyla doludur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Mehmet Akif, tarihimizin en karanlık günlerinde,
Kurtuluş Savaşında, zafere giden yolu arayan milletimize
rehberlik de etmiştir. 19 Kasım 1920de vatanımız
işgal altındayken Mehmet Akif Ersoy Kastamonuda Nasrullah Camisinde
verdiği vaazda Âl-i İmrân suresinin 118inci ayetini şöyle
tefsir etmiştir: Ey iman etmiş olanlar, ey Müslümanlar; içinizden
olmayanlardan, size yabancı kişilerden dost edinmeyiniz. Öyle dost ki
sizlere karşılık kötülük etmekten, aranıza fitneler,
fesatlar sokmaktan hiçbir zaman geri durmazlar; ellerinden gelen kötülükleri
hiçbir zaman sizden esirgemezler, sizin sıkıntılara,
kötülüklere, felaketlere uğramanızı isterler. Görmüyor musunuz
hakkınızdaki besledikleri düşmanlık
ağızlarından taşıp dökülüyor; bununla beraber,
yüreklerinde, sinelerinde gizlemekte oldukları kinler, garezler,
düşmanlıklar, o bir türlü zapt edemeyip de
ağızlarından kaçırmakta oldukları
düşmanlıktan çok büyüktür, çok şiddetlidir. Bizler size her biri
ayrı hikmet, yalnız ibret olan ayetlerimizi böyle açık bir
şekilde bildirdik. Eğer sizler akı karadan, iyiyi kötüden seçer,
iyiliğini, kötülüğünü düşünür, aklı başında
adamlarsanız bu hikmetlerin, bu ibretlerin gereğince davranarak hem
dünyada hem ahirette kurtuluşu bulursunuz. Akifin bu tefsirini, Papanın
arkasına sığınıp harita pazarlayanlara, akı
karadan ayırmayanlara, Katolik dünyasının gölgesi altında
tatlı hülyalara dalanlara, akıl ve izana davet etmek için
hatırlatmakta fayda vardır. Yaşananlar, kurgulananlar kirli bir
planın parçası, oynanan rezil oyunun küçük bir sahnesidir çünkü
kurgulanan karanlık gelecek de oyunun senaristleri de sahneye sürülen
figüranlar da bizlere yabancı değildir. Yıllar önce bir FETÖ
projesi olarak ülkemizde de tedavüle sokulmak istenen, Türk milletinin
ferasetine toslayan dinler arası diyalog projesinin devamına dair
emareler gösteren Papanın Irak ziyaretinin, zamanlama itibariyle de
dikkat çekici olduğu muhakkaktır. Bilhassa Orta Doğuda etnik ve
mezhepsel bir ayrışmaya tabi tutmak kaydıyla, esasen İslam
âlemini hedef alan bu projenin terör, iç savaş ve kargaşayla
zayıflatılan Müslüman ülkelerde yeşertilmeye
çalışılması asla tesadüf olarak
değerlendirilmeyecektir. Bildiğimiz, bu kirli tertibin tüm Müslüman
âlemi tarafından farkına varılmasıdır. Dileğimiz,
bütün hayatını milletine, dinine ve vatanına adamış,
kelimeleri kurşun gibi hedefe doğrultup kullanarak
bağımsızlığımızda pay sahibi olmuş
millî şairimiz Mehmet Akif Ersoyun kişiliğiyle, mücadelesiyle,
tertemiz yüreğiyle ve vatan aşkıyla tüm insanlığa
örnek olmasıdır.
Bu vesileyle, Çanakkale Zaferini bizlere hediye
eden kahraman ecdadı rahmetle yâd ediyor, bu toprakların her
karışını kanlarıyla sulayarak vatan yapan
şehitlerimizin manevi huzurlarında, hürmetle önlerinde
eğiliyorum.
İstiklal Marşımızın
kabulünün 100üncü yıl dönümünü kutlayan Türk milleti, başının
tacı kutlu emaneti maziden aldığı güçle geleceğe
aktaracak ve devletiyle birlikte ilelebet payidar kalacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TAMER OSMANAĞAOĞLU (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Toparlayın buyurun.
TAMER OSMANAĞAOĞLU (Devamla)
Değerli milletvekilleri, 2020 yılında birçok doğal afetle
mücadele eden, güzel İzmirimiz başta olmak üzere, milletimizin
Covid-19la mücadelesini kazanacağına inancımı da ifade
etmek isterim. Son verilere göre seçim bölgem İzmirimizde vaka
sayılarının düşmesi sevindirici olmakla beraber hedeflerden
uzaktır. İnanıyorum ki İzmirimiz de yurdumuzun her bir
köşesi de bu belayı defedecek, hasretle birbirini
kucaklayacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin Hanım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Şevkin.
CHP GRUBU ADINA MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, sarı sıcağı gibi
sıcak kanlı insanlarıyla, doğası, havası, tarihî
ve kültürel varlıklarıyla bir başka kent olan Adanamızdan
bahsetmek istiyorum. Tam ortasından geçen büyük Seyhan ve Ceyhan
Nehirleri, iç gölü, 50 kilometre kuzeye gittiğinizde dağları,
pırıl pırıl havası, karlarla bezenmiş
yaylaları, yine, 50 kilometre güneye gittiğinizde pek çok
insanın bilmediği ama hem Yumurtalık, hem
Karataşındaki denizleri, uçsuz bucaksız sahilleri, antik
kentleri, lagünleriyle dünyanın önemli kentlerinden biri ve
sayılı üçüncü ovasıdır; bilimsel verilerle
kanıtlanmıştır bu. Diğer bir tabirle, insanı
dikseniz bitecek bir Çukurovadan bahsediyoruz.
2007 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla
kurulduğu açıklanan, yaklaşık 50 bin kişiye istihdam
olanağı sağlanacağı ifade edilen Ceyhan Enerji
İhtisas Endüstri Bölgesi Projesi maalesef hâlen tamamlanamamış
durumdadır Adanamızda. Sadece son on yılda 100 fabrika
kapanmıştır. Pek çok iş kolundaki potansiyeli nedeniyle göç
alan bir kentken, yapılan araştırmalara göre, TÜİKin
yaptığı araştırmalara göre, bir yılda 50 bin göç
alırken maalesef 60 bin göç verir hâle gelmiştir. 1980li yıllarda
Devlet Planlama Teşkilatının yaptığı
çalışmaya göre ekonomik ve sosyoekonomik alanda Türkiyenin ilk 4
büyük kenti içerisinde yer alırken maalesef şu anda 20li
sıralara gerilemiş bir Adanayla karşı
karşıyayız. İnsani Gelişmişlik Endeksinde ise
27nci sırada yer almakta Adana.
Geçmişten bu yana Türkiyede tarımın
başkenti olan, bu konuda filmlere konu olan bir kent, tam anlamıyla,
maalesef üvey evlat muamelesi görmektedir. Maalesef Tarım ve Kırsal
Destekleme Kurumunun koordinatör illeri dışında tutulmuştur
Adana. Pamuktan mısıra, ayçiçeğinden yaş sebzeye pek çok ürün
yelpazesinin yetiştiği Adanamızı, önemli bir potansiyele
sahip olmasına rağmen, maalesef, bunların işletilmesine
ilişkin 100e yakın alanda yatırım gerçekleştiren,
gerçek ve tüzel kişiliklere yatırım yapan TKDK bu kapsamın
dışında bırakmıştır. Adanalı üretici on
üç yıldan bu yana, TKDK kapsamında, Avrupa Birliği
tarafından, aday ve potansiyel aday ülkelere destek olmak amacıyla
oluşturulan, katılım öncesi yardım aracı, kırsal
kalkınma bileşeni olan IPARD desteklemelerinden de yoksun
bırakılmıştır. Karataş ilçemize bağlı
Adalı köyünde kurulması planlanan Tarıma Dayalı
İhtisas Organize Sanayi Bölgesi Projesi onaylanmış olmasına
rağmen hâlâ bir arpa boyu yol gidilememiştir. Yine, kimya organize
sanayi bölgesi ve balıkçılık organize sanayi bölgesi de
aynı durumdadır.
Adananın 2010 yılından bu yana
geçici kabulle çalışan hafif raylı sisteminin tam kapasite
çalışması ve 2nci etap projesinin tamamlanmasının
yanı sıra Ulaştırma Bakanlığına devredilmesi
beklenirken, pek çok ilde de bu uygulanırken ne yazık ki Adanamızda
uygulanmamıştır ve 2nci etap proje çalışmalarına
ilişkin Cumhurbaşkanlığı önünde bu proje faaliyeti
beklemektedir. Sayın Cumhurbaşkanına buradan çağrımızdır,
lütfen bu 2nci etap projeye kredi için onay veriniz, proje için onay veriniz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Adananın turizm kapısı
Yumurtalık, Karataş sahilleri 2006 yılında Bakanlar Kurulu
kararıyla turizm teşvik bölgesi ilan edilmiş olmasına
rağmen maalesef Cumhurbaşkanı kararıyla 2020
yılında bu alanın dışına
çıkarılmıştır hiçbir çivi dahi çakılmadan. Uçsuz
bucaksız sahilleri, sörf yapılacak denizi bulunan hem Karataş
hem Yumurtalık sahillerinin yeniden turizm teşvik bölgesi içerisine
alınması son derece önem taşımaktadır.
Evet, pandemi sonrası toparlanma döneminde her
türlü gelişmeye açık olan Adanamızın maalesef bir türlü
gelişememesi nedeniyle Adanada Büyükşehir Belediyemiz Kamu-Özel
Sektör İletişimi ile Vizyon Tayini başlıklı bir
müzakere yapmıştır valilik, üniversite ve çeşitli
bileşenlerle beraber. Bu birlikteliğin sürmesini ve Adanaya
yatırımların yapılmasını bekliyoruz. Kadim
kentimiz Adana maalesef işsizlikte 1inci olduğu gibi hava
kirliliğinde de 3üncü durumdadır. Ben şimdi 15 ilçemize
ilişkin birer dakikayla sorunları dile getirmek istiyorum.
Aladağ ilçemiz Türk madenciliğinin krom
alanında yüz yıllık rezerve sahip çok önemli bir ilçesidir.
Geliştirilmiş krom tesislerinin, ferrokrom tesislerinin
yapılması burada çok önemlidir. Maalesef Aladağda eğitim
çok büyük sorundur yangından da anlaşılabileceği gibi,
köylerden vatandaşlar çocuklarını buraya göndermek durumunda
kalmaktadır. On beş yıldır bitmeyen Adana-Aladağ kara
yolu maalesef sorundur yine Adanada. Yine burada orman kesimi de sorun
yaratmaktadır.
Az önce de söylediğim gibi, Ceyhan Enerji
İhtisas Endüstri Bölgesinde 50 bin kişiye istihdam
sağlanacağı iletilmiş olmasına rağmen buradaki
kamulaştırma işlemleri hâlâ bitmemiş, vatandaş
tarafından da bu kamulaştırmanın bedelinin düşük
olduğu huzursuzlukları bize yansıtılmaktadır. Araziden
sökülmüş olan 5 bin adet zeytin ağacıyla da maalesef
yaratılan doğa katliamının yanında bu zeytinlere de
herhangi bir bedel ödenmemiş olması, yine, huzursuzluğa neden
olmaktadır.
Çukurova ilçemizde devletin herhangi bir
yatırımı yoktur. Burada milletin dertlerine Belediyemiz derman
olmaya çalışmaktadır.
Fekede ilçemizin büyük bir bölümünde imar sorunu
yaşanmaktadır, eğitim alanları sorunu
yaşanmaktadır. Kurumlara ait binalar mutlaka değerlendirilmeli,
spor tesisleri yapılmalı. Bu ilçemizde elektrik ve internet
iletişim altyapısı da yetersiz durumdadır.
İmamoğlu ilçemiz düz ova özelliğinde,
her tür ürünün yetiştiği ve bal üreticiliğinin
yapıldığı bir ilçedir; buraya destek olunmalıdır.
Karaisalı ilçemizde -yirmi yıldır
devam eden- vakıf arazilerinin köylüye kiralanması yöntemiyle köylülerin
yıllardır üzerinde bulunduğu toprakların hak sahibi olarak
alım satımında mağduriyetler yaşanmaktadır, bunun
mutlaka giderilmesi gerekmektedir. Doğa ve yayla turizmiyle, endemik bitki
örtüsüyle mutlaka değerlendirilmesi gereken bir ilçemizdir.
Karataş ilçemizde balıkçı
barınağının mutlaka yenilenmesi gerekmektedir. Hangi akla
hizmet ettiği bilinmeyen bir şekilde, maalesef, burada turizm meslek
yüksekokulu kapatılmıştır. Hem buranın teşvik
bölgesi dışına çıkarılması hem okulun
kapatılması bacasız sanayi adına gerçekten büyük bir
kayıptır. Devlet hastanesinde de eleman yetersizliği ve
sağlıkçı yetersizliği vardır.
Yine, Kozan ilçemizde gençlerin spor kompleksleri
yoktur. Kozan ilçemizde işletme fakültesinin bir kampüsü yoktur.
Umarım AK PARTİ milletvekilleri dinliyordur ve buraya, kentimize
yatırım yapılmasına ilişkin notlarını
alıyorlardır. Ağustos ayında yaşanan yangın
sonrası hayvanını, ürününü, evini kaybeden insanlara; hâlâ
konteynerde yaşamakta olan bu insanlara 120 bin liralık destek
verileceği ifade edilmiş olmasına rağmen, maalesef, Kozan
ilçemiz bundan yararlanamamıştır.
Yine, Pozantı ilçemizde arazi ve orman
kadastrosu sorunu yaşanmaktadır. Karşılaştırma
yapıldığında 22/A uygulamasına göre buraların
mutlaka sayısallaştırılarak haritalanması gerekmektedir.
Bu durumun burada çözülmesi gerekmekte.
Saimbeyli ilçesindeki mavi kelebek endemik, çok
önemli bir kelebektir, dünyada başka örneği yoktur -bunu da göstermek
istiyorum size- Saimbeyli ilçemize özgü bir kelebektir. Bunun da korunması
ve turizme açılması son derece önem taşımaktadır.
Kirazıyla ünlü bir kentimizdir, buraya da mutlaka yatırım
yapılması gerekmektedir.
Sarıçam, Yüreğir ve Seyhan maalesef
işsizliğin kol gezdiği, fabrikaların
kapandığı ilçelerimizdir. Yüreğirde yüz yıllık
devlet hastanesi yıkılıp yerine maalesef yeni bir devlet
hastanesi hâlen yapılmamaktadır, Yüreğirliler bunu
beklemektedirler. (CHP sıralarından alkışlar)
Tufanbeyli ilçemiz en uç ilçemizdir. Burada da okuma
yazma oranı çok yüksektir. Fasulye ve nohut üretimiyle çok önemli bir
kentimizdir. Burası da haberleşme sorunu ve internet sorunu
yaşıyor.
Yumurtalık ilçemiz tarihin ve turizmin tüm
izlerini bünyesinde barındırır. Karataş gibi turizm
teşvik bölgesi dışındadır maalesef. Neye hizmet
ettiği gerçekten anlaşılamayan bir şey, niye buralar turizm
teşvik bölgesi dışına çıkarıldı?
Ayrıca, balıkçı barınağı yetersiz, ilçede arazi
toplulaştırma kangreni hâlen sürmekte, çözülemedi. Devlet Su İşleri
ilçeye sağlıklı su verememekte, meralar maalesef ıslah
edilememektedir.
Değerli milletvekilleri, Adanamızın
iki güzide takımı Adana Demirspor ve Adanaspor; onları Süper
Ligde görmek istiyoruz, buna layıklar, buna olan desteği de mutlaka
iktidardan bekliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Her
şeye rağmen karnavallarıyla, festivalleriyle gurme bir kent olan
Adanaya Adalet ve Kalkınma Partisinin yüzünü dönmesini bekliyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum, sevgiler
sunuyorum. Sağ olun. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
Madde 2 (1) - Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 2nci madde üzerinde söz isteyen yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
Madde 3 (1) - Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN - 3üncü madde üzerinde söz isteyen yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık
oylamayı İç Tüzükün 145inci maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca oturumun sonuna bırakıyorum.
3üncü sırada yer alan Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı Standardizasyon, Uygunluk Değerlendirmesi,
Akreditasyon ve Metroloji Bölgesel Enstitüsü Tüzüğünün 5.4.1.10 Maddesinin
Tadiline İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2224) ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Ekonomik İşbirliği Teşkilatı
Standardizasyon, Uygunluk Değerlendirmesi, Akreditasyon ve Metroloji
Bölgesel Enstitüsü Tüzüğünün 5.4.1.10 Maddesinin Tadiline
İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/2224) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 126) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 126 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
EKONOMİK
İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI
STANDARDİZASYON, UYGUNLUK DEĞERLENDİRMESİ,
AKREDİTASYON VE METROLOJİ BÖLGESEL ENSTİTÜSÜ TÜZÜĞÜNÜN
5.4.1.10 MADDESİNİN TADİLİNE İLİŞKİN PROTOKOLÜN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 17
Nisan 2018 tarihinde Duşanbe'de imzalanan "Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı Standardizasyon, Uygunluk
Değerlendirmesi, Akreditasyon ve Metroloji Bölgesel Enstitüsü
Tüzüğünün 5.4.1.10 Maddesinin Tadiline İlişkin Protokolün
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde İYİ
Parti Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Zeki Hakan
Sıdalıya söz veriyorum.
Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN
SIDALI (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Çanakkale Zaferi, asırlarca süren gerileyişe Dur. diyerek bir
milletin küllerinden doğuşunun ve Türk ordusunun çelikleşen
iradesinin adıdır. 20nci yüzyılın dünyada siyasi
akışını değiştiren bu kutlu zafer, Türk
milletinin, bağımsızlığı için her şeyi göze
alabileceğinin açık bir kanıtı, Kurtuluş
Savaşımızın işaret fişeğidir. Yolumuzu
aydınlatan bu ışık, bağrından Türkiye
Cumhuriyetini çıkarmıştır. Bu vesileyle,
başarılarla dolu tarihimizin en gurur verici ve en parlak
sayfalarından birisi olan Çanakkale Zaferimizin 106ncı yıl
dönümünü kutluyor, bizlere bu güzel vatanı bağımsız ve hür
bir şekilde bırakmak için mücadele etmiş, başta Gazi
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi rahmet ve
saygıyla anıyorum.
Devletlerin ön savunma hattı olan dış
politika ciddiyet, tutarlılık ve stratejik akılla
yapılır. Bir hükûmet dünyadaki gelişmeleri doğru
şekilde tahlil edip kısa, orta ve uzun vadeli planlar yapamıyorsa
haftalık karar ve açıklamalarla rüzgârgülü misali bir dış
politika izler. İktidarınız, son 20 yılda kurumlar
arası ilişkilerle yürüyen ve devlet aklıyla yönlendirilen
diplomatik geleneği ya anlayamadı ya da küçük gördü. Bu süreçte
hariciye kültürüyle yetişmiş, dünyayı bilen, liyakat sahibi
diplomatlar ziyan edildi. Yerlerine gelenler hakkında bu kürsüden çok
konuştuk tekrarlamak istemiyorum ama binlerce yıllık diplomasi
kültürü ağır şekilde yıpratıldı. Döneminizde
dış politika şahsi dostluklar ve düşmanlıklar üzerinden
yapıldı. Kişisel dostluklar olabilir, lakin sadece dostluklar
üzerine diplomasi yapılamaz zira karşınızda devletler
vardır, kişiler değil. Kişilerle kurulan dostlukları
devletlerin kurumları anlamaz, ciddiye almaz; sonrasında dost
kazığı yer eve dönersiniz. Yürüttüğünüz bu politikayla Türk
devletinin tarihinden gelen güçlü pozisyonunu da dış
ilişkilerdeki girişimleri vatansever bir bakış
açısıyla destekleyen muhalefetin verdiği krediyi de heba ediyorsunuz.
Yıllardır devam ettirdiğiniz kanka diplomasisiyle diplomasi
âdeta bir küs bir barışık ilerliyor. Asırların
emeğiyle kurulan kuvvetli ilişkiler sizin iktidarınızda
pamuk ipliğine bağlı hâle geldi. Neticesindeyse hedeflenen
ülkedeki milyar dolarlık ticari yatırımlar heba oluyor,
siparişler iptal edilerek ihracat rakamları dipleri görüyor ve gizli,
açık onlarca yaptırımla karşılaşıyoruz.
Mesela Suudi Arabistanın ambargo uygulamaya başladığı
ilk günlerde yine bu kürsüden Orada yatırımı bulunan
firmalarımız ve ihracatçılarımızın
mağduriyet yaşamaması için tüm imkânları Hükûmet olarak
seferber edin. demiştik. Ancak mevcut tabloya
baktığımızda geçen yıla göre ihracat
rakamlarımızın 965 milyon dolardan 400 milyon dolara
gerilediğini buna karşılık aynı ülkeyle
ithalatımızın aynen devam ettiğini görüyoruz. Oradaki
firmalarımız bırakın ihale almayı, hak edişlerini
bile alamaz duruma geldiler. İhraç mallarımız haftalarca Suudi
limanlarında, konteynerlerde bekletilip tek bir açıklama bile
yapılmadan geri gönderiliyorlar yani olan yine ekonomimize oluyor. Taviz verin
demiyoruz, diplomasi yürütün ve vatandaşlarımızın
yaşadığı mağduriyeti giderin diyoruz.
Yalnızca sınırlarımızdan
oluşan 7 trilyon dolarlık, Avrupa Birliğini de
kattığımızda 21 trilyon dolara ulaşan bir ekonomik
coğrafyamız var. Uyguladığınız yanlış
politikalar fırsatların da uçup gitmesine sebep oldu. Artık
bizim devlet başkanlarıyla kurulan ve üç vakte kadar bozulan
dostluklara değil menfaat ortaklığına dayalı ülkelere
ihtiyacımız var. Bu durum bize yeni kapılar açmakla kalmayacak,
aynı zamanda diplomaside ve dış ticarette de elimizi
güçlendirecektir. Küresel pazar; NAFTA, TTIP, Avrupa Birliği ve Asya
Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık gibi yapılanmalarla hiç
olmadığı kadar derin bir bölgeselleşmeye gidiyor. Peki, biz
bu kümelenme yarışında nerede konumlanacağız?
Türkiyenin artık nerede başat unsuru olmak istediğine karar
vermesinin zamanı geldi. Amerikanın Avrupayla ilişkileri göz
önünde bulundurulduğunda Trump döneminde rafa kalkmış olan Transatlantik
Ticaret ve Yatırım Ortaklığı bu dönem yeniden gündeme
gelecektir. Amerika ve Avrupa Birliği arasında yapılacak olan ve
dışında kalabileceğimiz yeni ortaklıklar mevcut
hâliyle Türkiyenin ihracatına büyük bir darbe vuracaktır.
Zararı en aza indirmek ve hatta bu anlaşmadan kâr sağlamak da
yine sizin elinizde. Tazıya tut, tavşana kaç diyerek devam edemeyiz.
Önceliklerimizi belirleyerek taraf olabilmenin yolu, gümrük birliğinin
güncellenmesinden geçiyor. Avrupa Birliğinin diğer ülkelerle
imzaladığı gümrük birliği ve serbest ticaret
anlaşmalarının ülkemizi dış ticarette zor durumda
bıraktığının hepimiz farkındayız.
Uluslararası ticarette zamanın ruhundan kopmak duraklamak değil
gerilemektir. Yirmi beş yıl önce imzalanan gümrük birliği
artık ülkemiz için yetersiz ve hatta dezavantajlı bir
anlaşmadır. Bu anlaşmanın güncellenerek Türkiyenin
faydasına olabilecek şekilde yenilenmesi milletimizin de
yararına olacaktır. Bu fırsat doğru yönetilirse fayda,
yönetilmezse ciddi bir zarar doğurur. Yani en çok ithalat yaptığımız
Asya Birliği ve ihracatımızın yarısını yaptığımız
Avrupa Birliğiyle ilişkilerin kazan-kazan ilkesi çerçevesinde
geliştirilmesi ekonomik konumumuz açısından çok önemli olacak.
Bunun yöntemi de inandırıcı olmayan insan hakları eylem
planları, hüsran dolu adalet ve ekonomik reformları yapmaktan geçmiyor;
Türkiyeye vakit kaybettiriyor, fırsat kaçırtıyorsunuz. Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşenerin de ifade ettiği
gibi, zengin ülkelerle rekabet edersen onların seviyesine yükselir, fakir
ülkelerle rekabet edersen onların seviyesine düşersin. Şirketlerimizin
rekabetçiliğini artıracak politikalar oluşturmak, zengin
ülkelerin pazarında rekabet edecek bir yapıyı teşkil etmek
siyasi olduğu kadar diplomatik bir feraset de gerektiriyor.
Yapılanların yapılacakların teminatı olduğu
düşünüldüğünde bu duruşu iktidarınızda ne yazık
ki göremiyoruz.
Kıymetli milletvekilleri, şahsi bir
kararla Avrupadan uzaklaşmanın ertesinde, geçtiğimiz aylarda
yapılan Kendimizi Avrupada görüyoruz. çıkışıyla
Avrupa Birliğiyle ilişkilerde yeni bir dönem başladığı
iddia ediliyor. En büyük ticari partnerimiz olan AByle ilişkiler
normalleşirse olumlu olur. Mevcut iş anlaşmaları
dış ticaretimizi geliştirecek şekilde revize edilirken
milletimizin geleceğini tehlikeye atacak en ufak bir tavizin verilmesinin
de şiddetle karşısında dururuz. Avrupa Birliği
Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi
Josep Borrell bir açıklamasında 18 Mart mutabakatının
yenilenmesini istediklerini belirtti. Bu ay sonunda yapılacak Avrupa Birliği
Liderler Zirvesinde de gündem maddelerinden birinin bu olacağına
dair duyumlar var. Avrupa Birliği hiçbir vaadini yerine getirmemişken
dünyayla düzensiz göçmenler arasında biz gönüllü baraj ülkesi olduk. Bu
keyfî gönüllülük bize en az 100 milyar dolara mal oldu. Geçtiğimiz hafta
Hatay ve Mersindeydik. Buralardaki sığınmacılar
-sığınmacılar diyorum ancak ev sahibinden daha rahatlar-
kent ekonomisi, sosyolojisi ve demografisi alanlarında ayrı ayrı
çok kapsamlı sorunlar teşkil ediyorlar. Yüksek doğum
oranlarıyla 2040ta her 13 kişiden 1inin Suriyeli olacağı
hesaplanıyor. Bu çerçevede yapılan projeksiyonlara göre Mersin ve
Hatay başta olmak üzere birçok ilimiz Türk hüviyetini kaybedecek.
Savaş ve diplomasiyle yapılamayan maalesef demografiyi
değiştirerek deneniyor. Biz Bu kadarına göz yumuluyor. derken
anlaşılan o ki Avrupayla yeni bir süreçte
sığınmacılarla alakalı yeni kararların da
arifesindeyiz.
Buradan iktidarı uyarmak istiyorum: Her ne
sebeple olursa olsun, kendi söylediğiniz Avrupa Birliği 4 milyon
sığınmacı için elini taşın altına
koymadı, açıklamaları hep yalan. sözlerini unutup ülkemize yeni
yükümlülükler getirerek geleceğimizi ipotek altına alacak bir
mutabakata imza atarsanız bunun hesabını veremezsiniz.
Değerli milletvekilleri, dış
politikada yılların hastalığı hâline gelen
ger-gevşet stratejisinden bir an önce vazgeçmelisiniz. Bölgesel örneklere
baktığımızda iktidarın uyguladığı bu
politikadan hem itibar olarak hem de diplomatik olarak en çok zarar görenin
Türkiye olduğu açıktır. Diplomasi, ülkemizin
çıkarlarını gözeten, soğukkanlı iletişimi
önceleyen bir form almalı, Türkiye gerçek manada bir istikrar ülkesi
hâline gelmelidir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Hatay Milletvekili Sayın Lütfi Kaşıkçı.
Buyurun Sayın Kaşıkçı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 126 sıra
sayılı Kanun Teklifi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı 1985 yılında Türkiye, İran ve Pakistan
tarafından oluşturulmuş, daha sonra 1992 yılında
Afganistan, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan
ve Türkmenistanın da katılımlarıyla 10 üyeli bir teşkilat
hâline gelmiştir. Bölgesinde ve dünya genelinde ölçümleme, uygunluk
değerlendirmesi, akreditasyon ve metrolojinin ekonomide ve ticaretteki
önemini göz önüne alarak bu teşkilatta, Ekonomik İşbirliği
Teşkilatına bağlı Standardizasyon, Uygunluk Değerlendirmesi,
Akreditasyon ve Metroloji Bölgesel Enstitüsü kurulması
kararlaştırılmıştır. Bu anlaşma 2009
yılında imzaya açılmış ve ülkemiz tarafından da
imzalanmıştır.
Görüşmekte olduğumuz ilgili maddenin
tadiline ilişkine protokol, 17 Nisan 2018 tarihinde Duşanbede
gerçekleştirilen Ekonomik İşbirliği Teşkilatı 23.
Bakanlar Konseyi Toplantısı sırasında
imzalanmıştır. Söz konusu protokolle teşkilatın
Metroloji Bölgesel Enstitüsü Tüzüğünde değişiklik
yapılarak Metroloji Kurulu Yazmanlığının Kazakistan
yerine Pakistanda yer alması
kararlaştırılmıştır.
Değerli milletvekilleri, bu enstitü üzerinden
aslında Türk Standartları Enstitüsünün birikimlerinin ve sahip
olduğu tecrübelerin üye ülkelere aktarılması hedeflenmektedir.
Ayrıca Türkiye, standardizasyon ve akreditasyon alanlarında öncü bir
ülke olarak RISCAM bünyesinde yürütülecek standartları ve uygunluk
değerlendirme prosedürlerini uyumlaştırma
çalışmalarıyla ticareti olumsuz etkilemesi muhtemel faktörleri
bertaraf etmeyi amaçlamakta olup üye devletlerin bu alanlarda gelişimini
destekleyerek pazar payını artırmayı ve bölgesinde odak
noktasında olmayı hedeflemektedir.
Ülkemiz, mevcut potansiyeliyle kendisini ve
yakın coğrafyasındakileri koruma, küresel düzlemde ise müdahil
olduğu alanı etkileme potansiyeline sahiptir. Coronavirüs
salgını sonrası yeniden şekillenmesi kaçınılmaz
olan ülkeler arası ilişkiler ve tercihler doğru
kullanılmalı, ortak vizyon temelinde aşama aşama tayin
edilecek ara hedeflerle Türkiyenin çıkarlarına erişmesi
sağlanmalıdır. Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı üyeleriyle birlikte, bu teşkilata sınır
ülkelerle ilgili politikalar belirlenirken ortak bir vizyon ortaya koymalı
ve Türkiyenin tarihsel misyonuna uygun ve çıkarlarına
erişebilecek tutumlar öncelikli olarak ele alınmalıdır.
Türkiye, dış politikada, özellikle 15
Temmuz sonrasında karşı karşıya kaldığı
beka tehditlerinin belirgin hâle gelmesiyle beraber, millî
çıkarlarımıza odaklı ve bağımsız bir yol
izlemeye koyulmuştur. Örneğin, Suriyede millî bekamıza tehdit
oluşturan gelişmelere karşı Suriye topraklarında terör
örgütlerine yönelik askerî harekâtlarda bulunmuştur. Düzenlenen harekatlar
sonrasında 8.255 kilometrekarelik alan kontrol altına
alınmış ve terör unsurlarından temizlenmiştir. Suriye
meselesinde Türkiye açısından risk oluşturan en önemli
alanlardan olan İdlib bölgesinde huzurun tesisi, Türkiyenin millî
güvenliği, Rusyayla geliştirilen siyasi çözüm çabalarının
geleceği ve Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği anlamında öne
çıkmaktadır.
Tabii, İdlibten bahsetmişken Hatayı
da birlikte ele almakta fayda var çünkü İdlibin güvenliği
Hatayı da birinci dereceden ilgilendirmektedir. Türkiye Cumhuriyeti,
yarınlarında İdlib meselesini Hatayda konuşmamak
adına orada varlığını sürdürmektedir, İdlib
kontrol altına alınmadan Hatayın güvenliğini tam
anlamıyla sağlayamayız. Suriyeyle en uzun sınır
hattına sahip olan Türkiye açısından Suriyenin toprak
bütünlüğünün korunması, terör örgütlerinin meşruiyet bulma
çabalarının engellenmesi ve demografik yapının
değiştirilmesinin önüne geçilmesi ise şarttır. Suriyenin
toprak bütünlüğünü bozarak bölgesel hesaplarla yeniden sınır
çizme gayretinde olanların varlığını enerjiye
dayalı projelerde, Türkiyenin hak ve menfaatlerine zarar verecek girişimlerde,
Suriye üzerinden yapılan hesaplaşmalarda açıkça görmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin
hedeflerine ulaşabilmesi için gerekli olan politikalar öncelikli hâle
getirilmelidir. Bölgemizi ilgilendiren üstünlük mücadelelerinin analizi
doğru yapılmalı ve teknolojinin öne geçtiği böylesi bir
dönemde ülkemizi ileriye taşıyacak alanlar iyi belirlenmelidir.
Türkiye açısından Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı yeni dönemde yeni fırsatları beraberinde getirme
potansiyeli taşımaktadır. Teşkilatın kapsamı
Türkiye için Orta Asya, Güney Asya ve Orta Doğuya açılma imkânı
bulabileceği bir başka kanal niteliğindedir. Son dönem
dış politikasında diyaloğa ve uzlaşmaya vurgu yapan
Türkiye, teşkilat bünyesinde özellikle sorun yaşayan ülkeler
arasında diyalog imkânlarının çoğaltılması
konusunda aktif bir rol oynamaktadır.
Ekonomik anlamda Türkiyenin Teşkilat üyesi
ülkelerle ekonomik ilişkilerinin ve ticaretinin artması genel anlamda
olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Ticaretle
bağlantılı olarak Ekonomik İşbirliği
Teşkilatının özellikle vurguladığı ve üzerinde durduğu
ulaşım ve taşımacılık alanları ise Türkiye
açısından kritik bir potansiyeli beraberinde getirmektedir.
Teşkilatın çabaları kapsamında doğu-batı
güzergâhında ulaşım ve taşımacılık
altyapısının geliştirilmesi, bu güzergâhın batıya
çıkış mevkisinde bulunan Türkiyenin bir lojistik üs hâline
gelmesi için yapılacak çalışmalar
artırılmalıdır. Hem ekonomik olarak hem de toplumsal
açıdan doğu ile batı arasında bir köprüyüz. O yüzden
buradaki, bu Teşkilattaki 10 ülkenin kalkınması sadece bölge
için değil küresel ekonomi için de son derece önemlidir.
Salgınla beraber ekonominin ve siyasetin
kodları tamamen değişti, dünyayı etkileyen ekonomik ve
siyasi gelişmelerin neredeyse tamamı da teşkilat
coğrafyasının etrafında şekilleniyor. Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı bölgesinin uluslararası
alanda önemli bir aktör olma yolunda büyük imkânlara sahip olduğunu
görmemiz gerekmektedir. Teşkilatın jeopolitik konumu, tarihî
birikimi, üyelerin ortak bağları, paylaştığı
değerler, geniş doğal kaynakları ve beşerî sermayesi
bu bölgenin kilit oyuncu olma yolunda muazzam imkânlara sahip olduğunu
bizlere göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin Orta Asya
Türk cumhuriyetleriyle beraber olduğu bölgesel Ekonomik
İşbirliği Teşkilatının ülkemiz için önemi
aşikârdır. Türkiye konumu, gelişmişlik düzeyi ve tüm
dünyayla siyasi ve ekonomik ilişkileri birlikte mütalaa edildiğinde
Teşkilata lider olma ve yönlendirici olma durumundadır.
Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı bölgesinin çok zengin enerji kaynaklarının
akılcı bir şekilde kullanılması ve uluslararası
pazarlara ulaştırılması hayati önem arz etmektedir.
Türkiye, Teşkilat içinde ticaretin geliştirilmesi, ticaret
rejimlerinin şeffaflaştırılarak Dünya Ticaret Örgütü kural
ve standartlarıyla uyumlaştırılması, denize
çıkışı olmayan Orta Asya ülkelerinin dünya ticaret
merkezlerine açılmalarını sağlayacak ulaştırma
hatlarının geliştirilmesi, eksik hatların
tamamlanması, Teşkilatın sınır komşularında
yaşanan ekonomik ve siyasi gelişmelerle ilgili aktif bir tutum
izlemelidir.
Ekonomik İşbirliği
Teşkilatına sınır Çinle ilişkilerde
sıklıkla gündeme gelen ve maalesef ülkemizde de iç politikada zaman
zaman istismar edildiğine şahit olduğumuz Doğu Türkistanda
da yaşanan insan hakları ihlalleriyle ilgili olarak Amerika
Birleşik Devletlerinin Çini Uygur Türkleri üzerinden
sıkıştırmasına, Uygur Türklerini siyasi ve emperyal
amaçları için bir enstrüman olarak kullanmaya çalışmasına
dikkat kesilmeliyiz. Uygur Türkleri, Amerika Birleşik Devletleri ve Çin
arasındaki güç mücadelesinin bir parçası değildir. Bu meseleye
Ankara merkezli Türkiye Cumhuriyeti perspektifiyle bakıp hareket etmek
durumundayız. Bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak politikamız
budur. Hiç kimse Doğu Türkistan meselesini hatırına getirmezken
yarım asırdır soydaşlarımızın
çığlığını dünya kamuoyuna taşıyan
Milliyetçi Hareket Partisidir. Kimse ucuz siyasi oyunlarla Milliyetçi Hareket
Partisinin Uygur Türkleri konusundaki tutumunu test etmemelidir. Bizler
soydaşlarımızın her daim yanındayız ve onlara
yapılan zulmü her daim kınıyoruz.
Uygur Türkleri gibi yurtlarından sürülen,
hakları çiğnenen ve Hatayda hayatta kalma mücadelesi veren
Bayır Bucak Türkmenleriyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi
dışında hiç kimseden neden bir ses çıkmamaktadır?
Acaba Bayır Bucak Türkmenleriyle ilgili bir açıklamanızı
duymak için illaki okyanus ötesinin, Amerika Birleşik Devletlerinin
konuyu gündeme alması mı gerekiyor? Bu çelişkili ve
yönlendirilmiş tavırların farkında olduğumuzu
ayrıca belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu noktada
-zamanım da daralıyor ancak- seçim bölgem Hatayla ilgili de bir
konuyu burada -Sayın Başkan da müsaade ederse- dile getirmek
istiyorum. Otuz saniyem var, herhâlde Başkanım bana bir dakika daha
zaman verecektir diye düşünüyorum. Sınır bölgemizde,
biliyorsunuz, şükürler olsun bütün sınır hattımıza
duvarlar örülerek ülkemizin sınır güvenliğiyle ilgili çok büyük bir
adım atıldı. Sınır duvarlarımızın hemen
yanında yine kontrol yollarımız gelişti. Kontrol
yollarımızın hemen başlarına da sık
aralıklarla kuleler yerleştirilerek
sınırlarımızın güvenliğini bu şekilde koruma
amacıyla Türk Silahlı Kuvvetleri özellikle son yıllarda büyük
bir atılım yaptı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
LÜTFİ KAŞIKÇI (Devamla) Evet
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Daha önceki yıllarda teknoloji bu kadar
gelişmemişken, imkânlarımız bu kadar iyi değilken
sınır güvenliğimizi -biliyorsunuz- tam sınır
noktalarına mayınlar döşemek suretiyle sağlamaya
çalıştık. Ancak bugün geldiğimiz noktada artık
sınırların mayınlarla korunmasının hiçbir anlam
ifade etmediğini çok iyi biliyoruz çünkü insansız hava
uçaklarıyla, sınırlarda yaptığımız
tahkimatlarla sınır güvenliğimizi çok rahat bir şekilde
artık koruyabiliyoruz. İşte tam bu noktada,
sınırlarımızdaki bu mayınlar Türk Silahlı
Kuvvetlerinin uzman ekipleri tarafından bir bir ilçelerimizde,
bölgelerimizde temizlenmeye başlandı. Bizim Hatayda da çok uzun bir
alanda yine bu şekilde mayınlı arazilerimiz var ve bunların
bir kısmı Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından temizlendi ama
yine temizlenmeyen ve oldukça geniş ve bereketli alanlar var. Bizler bu
alanların bir an önce temizlenip özellikle Kırıkhan, Kumlu,
Reyhanlı ilçelerimizdeki, Hassa ilçemizdeki hayvancılıkla
uğraşan vatandaşlarımızın emrine verilmesini
istiyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle ben Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç.
Buyurun Sayın Oruç. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GURUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriye
savaşının onuncu yılındayız ve Suriye
savaşının onuncu yılında hem Türkiyedeki siyasi
çevreler hem Cumhurbaşkanı hem de Avrupa, Arap Birliği, herkes
bir değerlendirme sundu.
Cumhurbaşkanı Bloomberge bir makale
yazıyor ve bu makale apaçık bir şekilde ABye ve özellikle
Bidena bir mektup niteliğinde ve diyor ki Bidena: Gelin Suriyede
sorunları barışla çözelim, masada çözelim, birlikte koordineli
bir şekilde çalışalım.
Şimdi, ben buradan bu kürsüde
yaptığımız konuşmaları hatırlatmak
istiyorum. Suriye siyaseti konusunda başından beri yanlış
yapıldığını, başından beri bir
yayılmacı siyaset izlendiğini, başından beri Kürt
düşmanlığı üzerinden bir siyaset izlendiğini burada
ifade ettik ve defalarca dedik ki: Türkiyenin üzerine düşen en önemli
sorumluluk bu kadar uzun kilometrelerce sınırı olan bir
komşu ülkede huzursuzluğu teşvik etmek yerine, tam tersi huzuru
ve barışı inşa etmenin, sınırı en iyi koruma
biçimi olduğunu ifade ettik. Diplomasi teklif ettik ama bütün bunları
elinin tersiyle geri ittiler çünkü bizim anladığımız
barışla, Bidena teklif edilen barış
çalışmaları aynı değil, kavramlardan aynı
şeyi anlamıyoruz. Bir tek bu mudur? Tabii ki bir tek bu değildi
karışımıza çıkan. Tabii, zamanımız
olsaydı da uzun uzun Suriyedeki dış siyasetin, Suriye
politikasının sağlamasını, yapılan hataları
tek tek burada açık edebilseydik.
Tabii, şunu mutlaka söylemeliyiz:
Barış inşa edeceğiniz bir bölgede, Fırat Kalkanı
Harekâtı, İdlib Operasyonu, Zeytin Dalı, Barış
Pınarı, Bahar Kalkanı Harekâtı gibi harekâtlar
düzenlemeyecektiniz. Afrinde yaşayan insanları yerinden yurdundan
etmeyecektiniz. Orada iş birliği sağlanmış olunan ÖSO
ve SMOyla bu ilişkileri kurmayacaktınız. Başından
beri madem barış istiyorsunuz, bu savaşın, bu kadar uzun
sürmesinde, ki bununla ilgili de Avrupa Parlamentosu yayınlamış
olduğu raporunda bir kere daha ifade etti; Türkiye'nin, Suriyenin iç
işlerine karışması sonucunda siyasi sürecin inşa
edilmesinin önünde bir engel teşkil ettiğini, savaşın
onuncu yılını devirmiş olmasının altında
yatan sebebin de Türkiyedeki mevcut olan iktidarın izlemiş
olduğu siyasetin altını önemle vurgulamış durumda.
Yine Avrupa Parlamentosu, Suriye
savaşının onuncu yılı dolayısıyla
yayınlamış olduğu karar tasarısında çok açık
şunu söylüyor
Bunu biz de söyledik, yani bunu Avrupa Birliği söylediği
için ya da Avrupa Parlamentosu söylediği için dinlemeniz gerekmiyordu.
Burada hepimiz ifade ettik bunu, dedik ki: Suriye, Kuzey ve Doğu
Suriyedeki pozisyon, bir işgal pozisyonu. Aynı şey,
şimdi, bu raporda yer alıyor. Yine Suriyeden çekilmeli. diyor, Kürt
halkına yapılanı bir etnik temizlik olarak görüyoruz. diyor.
Kim diyor bunu? Avrupa Parlamentosu. Biz bu kürsüden defalarca ifade ettik,
bizi dinleyecektiniz.
Ve ABDyle S-400 yaptırımları
konusunda şimdi sıkışmış olan mevcut iktidar,
Rusya ve ABD arasında sıkı bir pazarlığa girmiş
durumdadır. Bu pazarlık hiç kimsenin gözünden kaçmıyor. ABDye
uzatılan ve bir türlü yanıt alınamayan barış elinin
karşısında Rusyanın attığı adımlara
bakalım: İdlibdeki TSK noktalarını daha fazla vurmaya
başladı şimdi ve İdlibde özellikle Hmeymim üssü üzerinde
yapılan, Hmeymimde yapılmış olan askerî
yığınaktan da anlaşılıyor ki oraya da bir
müdahale düşünülüyor.
Evet, gündemden düşmeyen, son zamanlarda
gündemden düşmeyen Mısır meselesi. Şimdi, Doğu
Akdenizde yine yanlış bir siyaset izliyorsunuz dedik. Doğu
Akdenizde MEBlerin ilanından tutalım da NAVTEXlerin ilanına
kadar, Yunan, Fransız, zaman zaman Alman gemilerinin donanmalarıyla
sürtüşme yaşanmaya kadar, Akdeniz sularını köpürtmeyin. Bu
köpürtme Türkiye halklarına, Türkiyeye yaramaz dedik ama siz Sahada
kazanacağız, Mavi Vatan projesi. dediniz; sahada apaçık ve net
kaybettiniz.
Bugün Mısırda beğenmediğiniz
Sisiyle, Müslüman Kardeşlere darbe yaparak başa gelen Sisiyle
görüşme yapmak için, Bidendan dört gözle beklediğiniz telefonun
aynısını Sisiden bekler bir hâle geldiniz, getirdiniz bu
ülkeyi. Dediniz ki: Mısırla bütün ilişkiler askıya
alınacak. İlişkiler elçilik düzeyinin de altına
indirilecek. Bunu yaptınız ama şu anda -az önce de
bahsettiğim gibi- barışmak için elinizden geleni yapıyorsunuz.
Hatta Dışişleri Bakanının ve onu teyiden
Cumhurbaşkanının yaptığı açıklamalara da
baktığımızda, diyorlar ki: Mısırla
görüşmelerimiz ilerlemiş durumda. ama Mısır
Dışişleri Bakanı hemen resmî bir açıklama
yapıyor, Türkiyeden gelen açıklamaları direkt yalanlıyor.
Şimdi, bu ülkeyi bu hâle getiren AKP
iktidarı ve ortaklarıdır. Anında bir yalanlama
Ya, insan
şunu düşünemiyor mu, bir Cumhurbaşkanının ve bir
Dışişleri Bakanının ağırlığı
bu mu olmalıydı? Bir Mısır Dışişleri
Bakanı tarafından çat diye yalanlanıyor ama onun
yalanlamasına bir yalanlama ortada yok. Kimi kandırıyorsunuz,
neyi kandırmaya çalışıyorsunuz? Mısırla
diplomatik ilişkiler başlatıyoruz. derken de bunu bile beceremediğinizi
bu küçücük diyaloğa bakarak ortaya çıkarabiliriz.
Bakın, burada özellikle, Arap Birliği
apaçık bir açıklama yaptı -ki Mısırın Arap
Birliğindeki etkisini sanıyorum ki dünyada bilmeyen yoktur- ama
sadece Mısır değil, Arap dünyası, Arap sokakları
Türkiye'nin bu yayılmacı siyasetinden, Suriyede, Irakta, Libyadaki
yayılmacı siyasetten ve iç işlerine karışmasından
son derece rahatsızlık duyuyor, bunu kurumsal bir şekilde de net
bir biçimde Arap Birliği ifade etti ve dedi ki: Türkiye, Arapların
iç işlerine karışmaktan acil bir biçimde vazgeçmelidir.
Özellikle Libyadaki askerî, siyasi ve güvenlik bağlamındaki bütün
müdahalelerinden geri adım atmak zorundadır. Mısırla
iş birliği yapılmak isteniyorsa Mısırın da, Arap
Birliğinin de Türkiye'nin önüne koyduğu teklif budur. Bu
iktidarın bu teklife uyup uymayacağını tabii ki hep beraber
göreceğiz. Burada tekrar şunu ifade etmek istiyorum: Gerçekten, bizim
bunları yapacağınıza, böyle diplomatik faaliyetlerle bu
işleri toparlayacağınıza dair bir inancımız yok.
Yeniden haklı çıkmak istemeyiz ama yeniden haklı
çıkacağız, siz -Mısırla da, AByle de, ABDyle de- bu
değerli yalnızlıktan çıkmayı
başaramayacaksınız.
En nihayetinde, tabii ki Türkiye'nin yapması
gerekenlere de işaret etmek istiyorum. Bunun altını bir kere
daha çizmek isterim ki bu iktidardan bir beklentiyle bunları ifade
etmiyoruz çünkü üçüncü yılımızı doldurmak üzereyiz ama
muhalefetin bir tek kelimesini -ki bizden önceki dönemlerde de aynı- tek
bir teklifini dahi değerlendirmemiş olan bir iktidar şimdi
diplomasiden, ondan bundan bahsetmeye çalışıyor; zaten onu da
yüzüne gözüne bulaştırıyor. Bakın, yapılması
gerekenler: Türkiye, yüzünü Arap dünyasına dönmelidir ama dostça
dönmelidir. Suriye, Libya, Irak başta olmak üzere askerî anlamda ve her
manada derhâl oradan çekilmeli, o ülkelerin iç işlerine
karışmayacağının açıkça taahhüdünü vermelidir.
Arap Birliğinin çağrısı mutlaka dikkate
alınmalıdır ve bu çağrı dizgesi önemsenmelidir.
Bakın, 1982de, Birleşmiş Milletlerin
uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesine Türkiye imza atmış.
Doğu Akdenizde atılacak her türlü adımın bu çerçevede ele
alınması lazım ama ne yazık ki AKP iktidarı ve
ortakları, imza attığı hâlde hiçbir uluslararası
sözleşmeye uymuyor, uymamaya da devam ediyor.
Rusya, ABD ve AByle pazarlığı Kürt
halkı üzerinden yapmaktan vazgeçmelisiniz. Türkiye'nin AKP öncesi dönemde
dış siyasetinin önemli belirleyeni olan Kürt sorununun
barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesinin zamanı
geldi de geçti. Şunu çok iyi biliyoruz ki, AKP iktidarı öncesi
dönemde de Kürt sorununun -kadim olan- Türkiye'deki gerek iç ve özellikle
dış siyasetin belirlenmesinde önemli bir rolü olan Kürt sorununun
barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesinden imtina
edildikçe dış siyasette, Orta Doğu siyasetinde hiçbir yol almak
mümkün değildir, mümkün de olamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla)
Teşekkür ederim.
AKP iktidarının bütün bu denklemler
içerisindeki en önemli pazarlık konularından birinin ne
olacağını sanıyoruz? Bu, bilinmeyen bir şey değil
ki, şu an karmakarışık, dış siyasetin
basıncı altında sıkışmış bir iktidar
var. Bu iktidar şu an neyin pazarlığını yapıyor
biliyor musunuz? Türkiye halklarının, 82 milyon yurttaşın,
vatandaşın çıkarları üzerinden bir pazarlık
yapmıyor Kürt sorununun çözümsüzlüğü üzerinden siyaset
yapıyor, ikincisiyse Tek adam rejimine karışmayın.
üzerinden siyaset yapıyor. Hangi klikle, uluslararası düzeyde hangi
klikle anlaşırsa S-400leri
Ona göre S-400 denklemini
kuracağı apaçıktır. Yani şu pazarlığı
yapıyor: Yarın öbür gün seçim kendini gelip dayattığı
zaman Benim arkamda mı duracak uluslararası güçler, durmayacak
mı? pazarlığının yapıldığını
çok iyi biliyoruz. Bunu nereden biliyoruz biliyor musunuz? Rıza Sarraf ve
Halk Bankası davasından biliyoruz; bir ülkenin
çıkarlarını kendi kişisel rant çetelerinin
çıkarlarına kurban ettiler bu iki olayda.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Selin Sayek Bökeye söz veriyorum.
Buyurun Sayın Böke. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SELİN SAYEK BÖKE (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün bir dizi uluslararası anlaşma
görüşüyoruz. Uluslararası anlaşmaların
çatısını oluşturan küresel düzende de pek çok gelişme
bir yandan yaşanıyor ve ülkemizi de derinden etkiliyor. Bunların
bir tanesi de teknolojik gelişmeler. Bu teknolojik gelişmeler küresel
rekabet ortamını yeniden şekillendiriyor, üretim ilişkileri
değişiyor. Bu gelişmeler dijitalleşme,
yaygınlaşan yapay zekâ uygulamalarıyla ülkemizde de
esasında derinden etkiler yaratmaya başlamış vaziyette.
Çalışma yaşamının geleceği yeniden
şekilleniyor, üretimin coğrafyası değişiyor ve üretim
mekânlarımız değişiyor. Birinci yılını
doldurduğumuz Covid-19 salgını da esasında bu süreci
hızlandıran bir etken oldu. Uzaktan çalışma veya bir
başka tabirle evden çalışma da günden güne
yaygınlaşıyor. Hem ülkemizde hem de küresel olarak uzaktan
çalışma biçiminin kalıcı hâle geleceği ve pek çok
iş yerinin bu yönde adım attığını da iş
yerlerinin kendileri açıklıyor ama ne yazık ki uzaktan
çalışmayı düzenleyen mevzuatımız böyle
çalışanların sosyal ve ekonomik haklarını korumaktan
çok uzak. Oysa çalışma yaşamının geleceği
şekillenirken çalışanları bu yeniliklerin
getirebileceği bütün olumsuzlardan korumak, haklarını korumak ve
bu sonuçların bertaraf edilmesini sağlamak da siyasetin ve özellikle
iktidarın sorumluluğu. 2016da İş Kanununun 14üncü
maddesine bir kanun değişikliğiyle uzaktan çalışma
modeli eklenmişti; yasa, uygulamanın detaylarının
yönetmelikle belirleneceğini söylüyordu, yıl 2016. Yasa bunu
söylemesine rağmen beş yıldır, yani yıllardır
yönetmelik bir türlü yayınlanmadı. Bu süre zarfında uzaktan
çalışmanın detayları da işverenlerin keyfine göre
şekillendi. Keyfî düzen, tam da iktidarın istediği gibi
çalışanların aleyhine gelişen ve işverenin keyfine
göre şekillenen. İktidar bunu da görmezden geldi.
İşverenler, çalışanlarla evden çalışmaya
ilişkin yazılı hiçbir sözleşme yapmadılar. Bu da
çalışma sürelerinin belirsiz olmasına, gece yarısından
sabahın erken saatlerine kadar, esasında işin, hayatın ta
kendisi ve onun ötesine taşan bir gerçeğe dönüşmesine sebep
oldu. Evden çalışınca mesai ve zaman kısıtları
ortadan kalktı. Sanki hiçbir sınır ve çalışanın
da hakkı yokmuş gibi davranılmaya başlandı. Oysa
haftalık yasal çalışma süresi kırk beş saat.
Uygulandı mı? Hayır. Denetlendi mi? Hayır. Peki, ya
çalışanların dinlenme hakkı, ulaşılamama
hakkı? Belki haberiniz bile yoktur; bir işçi günde on bir saatten
fazla çalıştırılamaz, üstelik de kesintisiz olarak on iki
saat dinlenme hakkı vardır, ulaşılamama hakkı
vardır çünkü işçi de insan olarak herkes gibi dinlenmeyi hak eder ve
ihtiyaç duyar. Geldiğimiz noktada uzaktan çalışma modeli, bu en
temel hakkı, insan hakkını, dinlenme ve ulaşılamama
hakkını bile ihmal etmenin bahanesi oldu. Üstüne bir de iş
yerinde yaşanan dayanışmanın, iş yerinde yaşanan
sosyalleşmenin de koptuğu düşünülürse esasında evden
çalışmanın ve uzaktan çalışma
koşullarının ne derece ağır fiziksel ve ruhsal
sorunlara yol açabileceği de çok açık bir biçimde ortaya
çıkıyor. Sürekli bilgisayar başında hazır
bulunması gereken, arka arkaya makine gibi iş üretmesi beklenen,
hayatta başka türlü hiçbir ilişki kurmasına imkân verilmeyen
insanlardan bahsediyoruz. Umursuyor musunuz? Yo, pek öyle gözükmüyor. Oysaki
umursamak zorundasınız.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu 14üncü maddesi meslek
hastalığını çok açık bir biçimde tanımlıyor:
Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı
veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan
bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden
uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal
engellilik halleridir. İş stresi altında, eve
kapanmış şekilde ve her an ulaşılabilir olma
yükümlülüğü ve stresi altında çalışanlar depresyon,
anksiyete gibi çeşitli psikolojik rahatsızlıklarla
yüzleşiyorlar. Bu rahatsızlıkların meslek
hastalığı olarak ele alınmasını sağlamak ise
siyasetin ve en önemlisi iktidarın görevi.
Uzaktan çalışma boyunca işverenler
sadece daha uzun çalıştırma imkânına
kavuşmadılar, fiziksel bir çalışma ortamı sağlama
yükümlülüğü de ortadan kalktı. Dolayısıyla, yemek maliyeti,
servis maliyeti, ofis kira maliyeti gibi işveren açısından
maliyet yükleri ortadan kalkmış oldu. Peki, ortadan kalkan bu üretim
maliyetleri kimin sırtına yüklendi? İşveren rahatladı
ama çalışanların sırtına yüklendi. Kanun gereği,
işverenlerin uzaktan çalışma esnasında ortaya çıkan
masrafları karşılaması şarttır. Kanun bunu
söylüyor. Peki, denetlediniz mi? Hayır, elbette denetlemediniz. Evden
çalışan işçinin artan elektrik faturasını, artan su
faturasını, artan doğal gaz faturasını, artan internet
faturasını, bilgisayarla ilgili masraflarını, yemek parasını
kim ödedi? Çalışanlar ceplerinden ödediler. Denetlediniz mi?
Hayır, elbette hayır. Bakın, şu an en büyük hissedarı
Türkiye Varlık Fonu olan bir iletişim operatörü şirketinde
çalışan genç bir çağrı merkezi çalışanı
şöyle söylüyor: Uzaktan çalışmayla birlikte bize verilen günlük
15 lira yemek parası 5 liraya düştü, yol ücretimizin
yatmayacağı söylendi. Pandemiden önce
imzaladığımız sözleşmede verilen haklarımız
geri alındı. İşsiz kalma korkusuyla yeni sözleşmeyi
imzalamama lüksümüz olmadığının da farkındalar. Peki,
bu farkındalığın acaba size yansıması var
mı? (CHP sıralarından alkışlar) Bu
çağırıyı duyuyor musunuz? Elbette hayır, üstelik,
toplumsal ve ekonomik her meselede olduğu gibi, burada da toplumsal
cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren bir gerçek daha ortaya
çıktı. Uzaktan çalışma modeli en çok da kadın
emekçileri etkiledi. Zaten bütün ev içi bakım sorumluluğu
omuzlarına yüklenmiş olan kadınların işi bir kat daha
arttı; iş, ev âdeta birbirinin içine girdi. Bakın, bir
kadın emekçi uzaktan çalışma deneyimini nasıl
anlatıyor: Kamerayı, sesi kapatıp kucağımda çocukla
pek çok Zoom toplantısına katıldım. Bir yandan tencereyi
karıştırıp bir yandan e-posta yazdım.
Bulaşık yıkarken WhatsApptan gelen acil soruları çokça yanıtladım.
Neredeyse her gün gece yarısına kadar çalışıyorum.
İşveren evde olmanın bize çok rahat geldiğini
düşünüyor ancak işimiz çok daha zorlaştı.
Anlatılanı duyuyor musunuz? Elbette hayır. Uzaktan
çalışmayla hem iş yükü hem de ev içi sorumluluklar altında
ezilen kadınların yükünü azaltmak için herhangi bir plan
düşündünüz mü? Pek öyle gözükmüyor.
Tüm bunlar olurken, yıllardır bir türlü
yayımlanmayan yönetmelik yine yayımlanmadı, ta ki pandeminin
gölgesinde bir yıl devrilene kadar. Çalışanların, emek
örgütlerinin, sendikaların, biz vekillerin çağrıları
sonunda bir karşılık buldu; partimizin de uzaktan
çalışmayla ilgili verdiği önergeden sonra bir hafta içerisinde
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı
tarafından Uzaktan Çalışma Yönetmeliği nihayet
yayımlandı. Yayımlandı yayımlanmasına ama
yönetmelik hiçbir şeye benzemiyor, yeni bir yönetmeliğe ihtiyaç var.
Bilinçli olarak çalışan lehine hiçbir tedbir bu yönetmelikte yok.
İşçiyi tamamen işverenin insafına bırakan düzenlemeler
var ve üstelik, iş hukukunun temel ilkeleriyle çelişen düzenlemeler
var. Öncelikle, bu yönetmelik hazırlanırken sendikalar dinlenmeliydi,
çalışma yaşamına ilişkin faaliyet yürüten sivil toplum
kuruluşları dinlenmeliydi, emekçiler dinlenmeliydi ama maalesef, öyle
olmadı çünkü emekten yana olmayan açık bir tercihiniz var. Bu
yönetmelik düzenleme yapmıyor, uygulamayı işveren ile işçi
arasında bir sözleşmeye bırakıyor yani işverenin
insafına bırakıyor.
Değerli arkadaşlar, iş ilişkisi
eşit bir ilişki değildir. İş ilişkisinde bir
taraf zaten ekonomik olarak bağlıdır, zaten bu yüzden iş
hukukunun temel hedefi dengede olmayan bu ilişkide emekçi lehine koruyucu
tedbirler almaktır. Ülkemizde şu an 10 milyon işsiz var.
İşi olan kod 29 tehdidiyle karşı karşıya,
işçiler tazminatsız işten çıkarılıyorlar. Bu,
böyle sallanırken insanların üzerinde şimdi, hiçbir şeyi
eşit olmayan taraflar arasında sanki eşitlik
varmışçasına bir sözleşme yapılması işi
çözecek diye düşünülüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun tamamlayın.
SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) Çok teşekkür
ederim.
Tarafların güçleri eşit olmayınca
ortak kararlaştırma olmaz. Tarafların güçleri eşit
olmayınca güçlü olan fiili durumu dayatır zaten. İşte,
bunun için hukuka ihtiyaç var, bunun için düzenlemeye ihtiyaç var ve
düzenlemelerin yoruma açık olmayacak biçimde emekçinin hakkını
koruyor olmasına ihtiyaç var. Oysa, bu yönetmelikte bol bol tırnak
içerisinde aksi kararlaştırılmamışsa ifadesi var.
Kim kararlaştıracak? Hangi güç dengesiyle kararlaştıracak?
Yönetmelikte, zorunlu nedenlerle uzaktan çalışmaya geçildiğinde
işçinin onayının aranmayacağı belirtiliyor. Bu hüküm
kanunun bugünkü hâlinden bile geride. Çok açık ki yeni bir
yönetmeliğe ihtiyaç var, çok açık ki iktidarın
değişmesine ve iktidardaki siyasi tercihlerin değişmesine
ihtiyaç var. Biz, mutlaka bu düzeni değiştireceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar) Teknolojinin sömürünün değil
insan hayatını iyileştiren bir unsur olmasının
güvencesini de biz sağlayacağız.
Çok teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
2nci madde üzerinde söz isteyen yok.
2nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN - 3üncü madde üzerinde söz isteyen yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamayı İç Tüzükün 145inci
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna
bırakıyorum.
4üncü sırada yer alan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Vietnam
Sosyalist Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kendi Sınırları
Dahilinde ve Ötesinde Tarifeli Hava Hizmetlerine İlişkin İkili
Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Kendi Sınırları Dahilinde ve Ötesinde
Tarifeli Hava Hizmetlerine İlişkin İkili Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/2027) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 137) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 137 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE VİETNAM SOSYALİST
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA KENDİ SINIRLARI
DAHİLİNDE VE ÖTESİNDE TARİFELİ HAVA
HİZMETLERİNE İLİŞKİN İKİLİ HAVA
ULAŞTIRMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 22 Nisan 2015 tarihinde Ankarada
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Kendi Sınırları Dahilinde ve Ötesinde
Tarifeli Hava Hizmetlerine İlişkin İkili Hava
Ulaştırma Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde İYİ
Parti Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs
Buyurun Sayın Örs. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN
ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz uluslararası anlaşma üzerinde
İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, konuşmama
başlarken, gece gündüz, yağmur çamur, bayram, tatil demeden büyük bir
özveriyle çalışan, insanların sağlıklı ve daha
sağlıklı yaşaması için ellerinden gelen her türlü
çabayı gösteren, verilen görevleri zamanında ve tam olarak yerine getiren,
başta hekimlerimiz olmak üzere tüm sağlık
çalışanlarımızın 14 Mart Tıp Bayramı'nı
kutluyorum. Ülkemizde Covid-19 virüsünün ilk görülmeye
başlandığı 2020 Mart ayından bu yana sundukları
hizmetlerle herkesin takdirini kazanan, her türlü olumsuzluğa ve zor
çalışma şartlarına rağmen son derece özverili bir
şekilde çalışan tüm sağlık
çalışanlarımıza huzurlarınızda
teşekkürlerimi sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, sağlık
çalışanlarının yoğun çalışma temposundan
kaynaklı yaşadıkları olumsuzlukların etkisini azaltmak
için bazı düzenlemeler yapılmış olsa da maalesef yeterli
olmamıştır. Bu kapsamda Sağlık
Bakanlığı tarafından yayınlanan genelgeyle
yapılan düzenlemelerin sanki bir lütuf gibi sunulması, siyasi malzeme
olarak kullanılması kamuoyunda sağlık çalışanlarına
fazladan bir ücret ödeniyormuş algısı oluşturmuştur ki
bu da yanlıştır. Yaşadığımız pandemi
süreci de göz önüne alınarak hastalıkla mücadelede en ön safta yer
alan, hayatı pahasına çalışan sağlık
çalışanlarımızın hakları teslim edilmelidir.
Bugün geldiğimiz noktada ne yazık ki risk devam etmektedir.
Salgının başlangıcından bu yana bir yıl geçti.
Dünya geneline baktığımız zaman pandemiden 17 bin
sağlık çalışanının hayatını
kaybettiğini görüyoruz. Ülkemizde de maalesef 400e yakın
sağlık çalışanının virüsle mücadele sürecinde
yaşamını yitirdiğini biliyoruz. Hepsine Cenab-ı
Haktan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun diyorum ama işin bir
acı tarafını da söylemeden geçemeyeceğim burada. Salgının
başlangıcında alkışlanan
sağlıkçılarımız bugün âdeta yalnızlığa
terk edilmiş durumdadırlar. Sağlık
çalışanlarımızın yaşamış olduğu
sorunların detaylı olarak incelenmesi, gerekli tedbirlerin
alınması ve yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi için
gerekli düzenlemeler ivedilikle yapılmalıdır. Bu, bizlerin,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin ötelenmeyecek, ertelenmeyecek bir görevidir
diye düşünüyorum. Bu hususu bir kez daha yüce Meclisimize arz ediyor,
İYİ Parti olarak sağlık
çalışanlarımızın sorunlarının çözümüne
ilişkin yapılacak her türlü düzenlemeye destek vereceğimizi,
destekleyeceğimizi burada ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, seksen
bir yıldır okutulan ve çocuklarımıza millî şuuru en
güzel şekilde aşılayan Andımız 2013 yılında
kaldırılmıştı. Sözde çözüm süreci uygulaması olan
Andımızın yasaklanmasına karşı bir hukuki süreç
yaşandı. Danıştay 8. Dairesi bu karar için yürütmeyi
durdurma kararı almıştı. Ancak, Millî Eğitim
Bakanlığı, Danıştay 8. Dairesinin kararına
rağmen Andımızın okutulmaması yönünde görüş
beyan etti ve Andımızı okutmadı. Nihayet,
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu birkaç gün önce 8. Dairenin
kararını iptal etti. İptal kararıyla Andımız
artık okullarda okunmayacak. Danıştay ayrıca devlet
madalyalarındaki Atatürk kabartmasının da
çıkarılması kararını verdi.
Değerli arkadaşlar, Ne mutlu Türküm
diyene! diye biten Andımızdan kim, neden rahatsız olur ki?
Evlatlarımızın Türküm, doğruyum,
çalışkanım. demesini kim istemez? Sözde çözüm sürecinde
uygulamaya konulan Andımız yasağı bugün tekrar
getiriliyorsa çözüm süreci denilen bölünme süreci yeniden mi hayata
geçiriliyor? diye insanın aklına bir soru işareti geliyor.
Millîlik, yerlilik vurgusu yapan siyasi
iktidarın Andımız gibi bir metinden rahatsız olması,
söylemleriyle de örtüşen bir davranış değildir.
İktidar sahiplerinin ya söylemlerinde bir hata vardır ya da millîlik,
yerlilik vurguları samimiyet yönünden sorgulanmalıdır.
Buradan, bu kürsüden aziz milletimize de seslenmek
istiyorum: Müsterih olun; Andımız ahdimizdir, İYİ Parti
gelecek ve gereğini yapacaktır.
Değerli milletvekilleri, 696 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle kamuda sürekli işçi kadrosuna geçirilen
taşeron işçiler özlük hakkı, maaş, tayin gibi
sorunlarının yanında bir de zorunlu emeklilik sorunuyla karşı
karşıyadır. Sorunun kaynağını teşkil eden
696 sayılı KHKnin 127nci maddesiyle 375 sayılı KHKye
eklenen geçici 23üncü maddenin (1)inci fıkrasının 5inci alt
bendinde belirtilen Sürekli işçi kadrolarına geçirilenler, birinci
fıkrada öngörülen şartları taşıdıkları
sürece ve çalıştırıldıkları teşkilat ve birimde
geçiş işlemi yapılmadan önceki ihale sözleşmesi
kapsamındaki hizmetleri yürütmek üzere istihdam edilebilir. Bunların
istihdam süreleri hiçbir şekilde sosyal güvenlik kurumlarından
emeklilik, yaşlılık veya malullük aylığı almaya
hak kazandıkları tarihi geçemez. şeklindeki hükümle 1 Nisan
2018 tarihinden sonra kadroya alınan işçiler zorunlu olarak emekli
edilmektedirler. Bu durum özellikle okul çağında çocuğu bulunan
ve çalışmaya ihtiyacı olan vatandaşlarımızın
mağduriyetini katbekat artırmaktadır.
Taşerondan 696 sayılı KHKyle 4/B
kadrosuna geçen işçiler dışında kalan ve sürekli işçi
kadrosunda istihdam edilen kamudaki diğer işçiler emeklilik
koşullarını yerine getirdikten sonra da çalışmaya
devam etmektedirler. Ancak 696 sayılı KHKyle getirilen hüküm
dolayısıyla taşerondan kadroya geçen işçiler istemedikleri
hâlde resen emekli edilmektedir. Bu kardeşlerimizin zorunlu emekli
edilmesi Anayasaya da aykırıdır arkadaşlar. Özel
şirketlerde yaşadıkları sıkıntılardan sonra
sürekli işçi kadrosuna geçtiğine sevinen işçi kardeşlerimiz
tam rahat ettiklerini düşünürken zorunlu emekli edilip 1.500 lira emekli
aylığına mahkûm edilmektedir. Artan enflasyon, geçim
sıkıntısı ve yaşanan bu pahalılıkta bu
vatandaşlarımız bu düşük ücretle nasıl
geçineceklerdir? Çocuklarını nasıl okutacaklardır? Ne yiyip
ne içeceklerdir? Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu
vatandaşlarımızın sesine kulak vermeli,
mağduriyetlerini bir an önce gidermeliyiz.
Değerli arkadaşlar, konuşmamın
bu son bölümünde uluslararası nakliyecilerimizin yaşadığı
bir sorunu gündeme getirmek istiyorum. Kendi şehrim, seçim bölgem
Trabzondan nakliyeci arkadaşların bana ilettiklerini burada sizlere
aktarmak istiyorum. Bu nakliyeci arkadaşlarımız, ülkelerin birbirleriyle
arasında kullandıkları tırların transit geçiş
belgesi olan dozvola sorununa bir çözüm bulunmasını istiyorlar.
Ülkemizin ihracatını Rusya ve Kazakistan üzerinden Özbekistana,
Kırgızistana, Tacikistana, Moğolistana taşıyan
nakliyecilerimiz Rusya ve Kazakistanı transit geçmek için kullandıkları
transit geçiş belgelerinin sınır kapılarındaki
dağıtım ofislerinde bittiğini, dolayısıyla Türk
plakalı araçların ihracat yükleriyle sınır
kapılarında beklemekte olduğunu ifade ettiler. Coronavirüs
nedeniyle Türkmenistanın tüm kara sınır
kapılarını bu süreçte kapatmasından dolayı ülkemizin
tüm araçları Rusya ve Kazakistanı transit geçiş için
kullandığından belirlenen transit belgelerinin erken
bittiğini ve bu durumu önceden yetkililere bildirmelerine rağmen
hiçbir girişimde bulunulmadığını ifade etti bu
nakliyeci arkadaşlarımız.
Değerli arkadaşlar, uluslararası
nakliyecilerimiz diyor ki: Sınırlarımızda neden transit
geçiş belgesi yok? Türk araçlar sınırda daha ne kadar
bekleyecek? Bu belgeler ne zaman gelecek ve en önemlisi bize kim cevap verecek?
Ayrıca, taşıma yapılan ülkelerde yabancı ülke
araçlarına göre birçok eşitsizlikle karşı
karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun toparlayın.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) -
Bakanlığın belge konusundaki beceriksizliği, sektörümüze
karşı ilgisizliği yüzünden biz yarınımızı
göremiyoruz. Devletimize güvendik, yatırım yaptık, sorunlarımıza
karşı duyarsız kalmayın, sektörümüzü artık görün,
duyun. İş bilmez yöneticiler yüzünden ülkemizde yabancı plaka
araç sahibi yüzlerce firma oluştu. Yetkililer bunun nedenini neden merak
etmezler? diye soruyor bu arkadaşlarımız.
Transit geçiş belgesi
alamadığımız ülkelerden biri de Kazakistan. Millî nakliye
sektörünün çalışabilmesi için bu sorunumuzu çözün. Biz on beş
gün önce Dozvola sorunu geliyor. dedik ama duyan olmadı. Ve
geldiğimiz noktada nakliye sektörümüz ihracat yükleriyle sınırda
stop etti. diyor bu arkadaşlarımız.
Ben de uluslararası nakliyecilerimizin bu taleplerini,
şikâyetlerini Türkiye Büyük Millet Meclisine arz ediyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Nuhoğlu, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlunun, Makedonyanın Manastır şehrinde eski pazar
yerinde bina inşası sırasında ortaya çıkan 1422
tarihli Sungur Çavuş Camisi ve Külliyesine ait olduğu tespit edilen
kalıntılara ilişkin açıklaması
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Makedonyanın Manastır şehri eski
pazar yerinde bina inşası sırasında ortaya çıkan
bazı duvar kalıntılarının 1422 tarihli Sungur
Çavuş Camisi ve Külliyesine ait olduğu tespit edilmiştir. Cami
kalıntılarının, üzerine beton dökülmek suretiyle
kapatılmak istendiğini üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz.
Kuzey Makedonya devlet yetkililerini ve Manastır Müftülüğünü bu tarih
katliamını derhâl durdurmaya, Türkiye Cumhuriyeti
Dışişleri Bakanlığını, Yurtdışı
Türkler Başkanlığını, TİKAyı ve Balkanlarla
ilgili tüm dernek, vakıf ve federasyonlarımızı bu tarih
katliamına karşı çıkmaları için yetkililer nezdinde
girişimlerde bulunmaya davet ediyoruz.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Kendi Sınırları Dahilinde ve Ötesinde
Tarifeli Hava Hizmetlerine İlişkin İkili Hava
Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2027) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 137) (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm.
Buyurun Sayın Gülüm. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Merhabalar.
Evet, insan hakları eylem planları yine
havalarda uçuşuyor, daha önceki reform paketleri gibi, daha önce adalete
yönelik iyileştirme paketleri gibi ya da ekonomide reform paketleri gibi.
Biz aslında bu paketlerin bir kandırmacadan, aldatmacadan ibaret
olduğunu çok yakından gözlemliyoruz ve biliyoruz. Ama yine de sormak
gerekiyor: İnsan Hakları Eylem Planı kapsamında
kadınlar var mı, cezaevleri var mı, bu konuda gerçekten ne
yapmaya çalışıyorsunuz? Aslında İnsan Hakları
Eylem Planı derken şunun itirafını da yapmış oldu
iktidar: Bu ülkede insan hakları yok, demokrasi yok. Zira
açıkladıkları paket aslında çok eskilerin temel insan
haklarını ifade eden olgulardan ibaretti. Zaten bu ülkede bunlar
yoksa insan haklarının da olmadığının açık
ikrarıydı. Bunların içerisinde bir tanesi de cezaevleriyle
ilgili mesele. Cezaevlerinde, ceza infaz kurumlarında insan hakları
izleme komisyonu kuracağız. deniyor. İyi, güzel, hoş ama
bu komisyonlarınız ne yapacak? Mesela Bu, cezaevlerinde yaşanan
sorunlara gerçekten çözüm üretecek mi, bu konuda bir politikanız olacak
mı? diye buradan sormak gerekiyor.
Mesela cezaevlerinde ne oluyor? Çıplak arama
Burada çokça tartışıldı, çokça konuşuldu; hep
olmadığı, reddedildiği söylendi ama çıplak arama
cezaevlerinin bir gerçeği. Üstelik de çıplak aramaya direnenlere
karşı kameraların görmediği kör nokta denilen yerlere
götürülerek mahpuslar işkenceyle karşı karşıya
bırakılıyor ve hâlen bu uygulama çok ciddi bir biçimde sürüyor.
Yine, telefon görüşme hakları keyfî
kararlarla, keyfî disiplin uygulamalarıyla engelleniyor. Yine,
koğuşları, kaldıkları odaları basılıyor
ve bu baskınlar aslında bir baskı yöntemi, işkence yöntemi
olarak uygulanıyor. Savunma evrakları dahi olmak üzere,
mektuplarına -aslında cezaevinin kontrolünden geçip öyle verilen,
öyle teslim edilen mektuplara- el konuluyor. Gazeteler içeri
alınmıyor, beğenmedikleri kitapları içeri almıyorlar,
yasak kararı olmamasına rağmen Evrensel, Yeni Yaşam gibi
gazeteler ve burada daha sayamadığımız birçok gazete
cezaevlerine alınmıyor. Yine keyfî bir durum sürüyor.
Pandemi döneminde asla ve asla hijyen
koşullarına uyulmuyor. Aramalar, hijyen koşullarına
uyulmaksızın, maskeleri olmaksınız, mesafe
olmaksızın keyfî, aslında bir bulaştırma kastıyla
yapılan aramalara dönüşmüş durumda. Disiplin cezaları yine
keyfî bir uygulamaya dönüşmüş durumda. Gardiyanlar, görevliler
geliyorlar bir tutanak tutuyorlar işte Mahpus bize karşı
hakaret etti, şuna uymadı, buna uymadı. diye.
Tanıkları kimler? Diğer gardiyanlar. Tabii, diğer
gardiyanlar olunca da sizin tanığınız yok, kameraların
olduğu noktalar değil ve böylece disiplin cezalarını
vermenin hukuksuz koşullarını açmış oluyorlar.
Şiddet yaygınlaşmış
durumda, özellikle sevklerde, çıplak aramalarda, insan hakları
uygulamalarına karşı itiraz durumunda cezaevleri şiddetle
karşı karşıya. Sohbet, atölyeye diye çıkma, spor
hakları zaten neredeyse yoktu, bugün de pandemi gerekçesiyle bunların
hiçbiri uygulanmıyor. Aynı zamanda 800 çocuk, cezaevlerinde annesiyle
birlikte bu ağır koşullarda yaşamaya mahkûm ediliyor. Birkaç
örnek vermek gerekirse, Gebze Kadın Cezaevinde corona vakası
nedeniyle 200 mahpus aileleriyle uzun süredir görüştürülmüyor ve şu
cümleler kullanılıyor: Nasıl olsa öleceksiniz.
Şimdi, Covid aşısı öncelikleri
belirlendi, peki neden bu öncelikler arasında cezaevleri yok? Oysaki
cezaevleri tam da hızlı yaygınlaşmanın,
hızlıca bulaşabilmenin mümkün olduğu yerlerde öncelik
sırasına alınması gerekiyordu ama siz, zira, zaten bu
insanları hayata döndürmek ya da yaşatmak değil, derdiniz
cezaevlerinde de aynı düşman siyaseti üretmek olduğu için
buralara yönelik bir öncelik aşı uygulamasında
bulunmadınız. Afyon 1 No.lu F Tipi Cezaevinde akciğer kanseri
hastası olan 65 yaşındaki Hayrettin Yılmaz, infazına
bir yılın altında kalmasına rağmen, yani denetimli
serbestlikle çıkacak olmasına rağmen tahliye edilmedi, hasta
olması bile aslında tek başına tahliye edilmesi için bir
gerekçeydi ama tahliye edilmedi ve cezaevinde yaşamını yitirdi.
Tek tutuklu muydu? Hayır. Şu ana kadar onlarca hasta mahpus
cezaevinde tahliye edilmediği için, tedavi edilmediği için
hayatını kaybetti.
Tekirdağ 2 No.lu Cezaevinde
meslektaşlarım da olan Süleyman Gökten ve Özgür Yılmazın 3
görüşçü hakları hâlen kullandırılmıyor, keyfî
kararlarla yasaklanıyor. Yine, Sincan Cezaevinde eski MYK üyelerimizin de
aralarında olduğu arkadaşlarımızın 3 görüşçü
hakkından yararlanması keyfî kararlarla engelleniyor. Van Yüksek
Güvenlikli Cezaevinde Emin Aladağın tedavisi yapılmıyor.
1993te kollukta gördüğü işkence sonrası kolu, bacağı
sakat kaldı, proteze ihtiyacı var ama bu
sağlanmadığı için kendi başına hayatını
sürdürememekle karşı karşıya.
Şakran Cezaevinde 74 yaşındaki Fatma
Gülerin tahliyesi yapılmıyor, denetimli serbestlik süresi
gelmiş durumda ama yine bu keyfî disiplin kararları nedeniyle
cezaevinden tahliyesi gerçekleşemiyor. Diyarbakır Kadın
Kapalı Cezaevinde Semira Erbağanın tedavisi
yapılmıyor. Doktorun söylediği şu: Her an kalp krizi
geçirebilirsin, ölebilirsin. Ama buna rağmen hâlen cezaevinde tutulmaya
devam ediliyor.
Bakırköy Kadın Cezaevinde mahpuslara
şunu söylüyorlar, diyorlar ki: Ailelerin getirdiği eşyalar yeni
etiketli olacak, yeni satın alınmış olacak. Ya, biz
şunu biliyoruz: Cezaevlerinde hep yoksullar vardır, zenginler zaten
bir yolunu bulur, o cezalardan sıyrılır. Ama siz yoksullara
diyorsunuz ki pandemiyi gerekçe gösterip: Yeni kıyafet satın
alıp getireceksiniz. Bu da diğer bir hak ihlali.
Boğaziçi protestolarında tutuk olan
Şilan Delipalta yirmi yedi gündür tecritte, havalandırmaya dahi
çıkarılmıyor.
Tarsus Cezaevinde yine çok ciddi sorunlar
yaşanıyor.
Elâzığ Kadın Cezaevinde koşullu
salıverme süreleri uygulanmıyor. Telefon görüşme haklarında
kısıtlamaya gidiliyor. Şöyle yapılıyor: Aileyle
telefon görüşmesini kullanmaya başladığınızda hat
kime aitse sadece onunla konuşmasına izin veriliyor, onun
dışındaki aile bireyleriyle konuşulduğu zaman hemen
telefon kesiliyor, arkasından da disiplin cezaları uygulanıyor.
Bakın, aile bireyleriyle konuşulması disiplin cezası
alınmasına yol açıyor.
Yine, Sincan Cezaevinde insan onuruna
aykırı olan ayakta sayıma itiraz ettiği için hücre
cezası aldı SGDFli 3 mahpus. Bandırma 1 No.lu T Tipinde 68
hasta mahpusun hastaneye sevki sağlanmıyor. Ne diyorlar biliyor
musunuz? Açlık grevi yapanlara hastane yok. Açlık grevini bırak,
ondan sonra sizi hastaneye götürürüz. deniyor.
27 Kasımdan beri, işte, tam da bu hak
ihlallerine, bu gasba, bu yaşanan tecride, İmralı Cezaevinde
başlayıp bütün cezaevlerine yayılan bu tecride karşı
mahpuslar açlık grevinde. Sesini duyuyor musunuz? Elbette ki hayır.
Hiçbir kesimin sesini duymadığınız gibi, hiçbir ezilenin
çığlığını duymadığınız gibi
cezaevlerinde süren açlık grevlerine de sesinizi, gözünüzü,
kulağınızı kapatmaya çalışıyorsunuz ama
onlar seslerini duyurmaya devam edecekler.
İhlalleriniz sadece cezaevleriyle
sınırlı mı? Hayır, kadınlara yönelik ihlalleriniz
de İnsan Hakları Eylem Planında başka türlü
açıklamalar yapsanız da devam ediyor. SES üyesi hemşire
arkadaşlarımız, 8 Mart günü -herhâlde bunu özel olarak
yapıyorsunuz- görevlerinden alındı. Gerekçe neydi?
Hayatını kaybeden sağlık çalışanlarına
ilişkin saygı duruşuna davet etmiş olmalarıydı,
bu nedenle arkadaşlarımızı 8 Mart günü görevlerinden
uzaklaştırdınız.
Yine, diğer bir kadınlara yönelik
saldırı dalganızın parçası da şu: Feminist gece
yürüyüşünde 18 kadını gözaltına aldınız,
Cumhurbaşkanına hakaretten yargıladınız, üstelik de
suç olmayan, gözaltı bile gerektirmeyen, bırakın herhangi bir
yargılamayı, yapılması mümkün olmayan bir meseleden
dolayı imza karşılığı, adli kontrolle serbest
bıraktınız.
Yine, Melek İpek, yeni duruşması
yapıldı. Melek İpekin fotoğraflarını hepiniz
görmüşsünüzdür, yüzündeki işkence izlerini hepiniz gördünüz ama buna
rağmen Melek, meşru müdafaa koşulları olmasına
rağmen, mahkemece, savcılıkça bu kabul edilmedi, iddianamede
öldürme suçundan dava açıldı ve Melekin tutukluluğunun
devamı kararı verildi. Şimdi, burada, erkek yargı
dediğimizde, erkek adalet dediğimizde bu örnek tam da buna uygun
bir karar olmadı mı? Bir erkek öldürmüş olsaydı
kadını, emin olun, erkeklik indirimleriyle, erkeklik
cezasızlıklarıyla ödüllendirilecekti ama Melek İpek hâlen
tutuklu yargılanıyor.
Diğer bir hak ihlaliniz Boğaziçi
öğrencilerine yönelikti. Boğaziçi öğrencilerini, kayyum rektöre,
Melih Buluya itiraz ettikleri için, demokratik haklarını
kullandıkları için, eylem yaptıkları için gözaltına
aldınız. Hem de nasıl aldırdınız? Evlerinin
kapılarını kırarak, bütün mahalleyi abluka altına
alarak gözaltı yaptırdınız. Kırk altı gündür,
Doğu ve Selo okullarında olması gerekirken, kampüslerinde
olması gerekirken cezaevinde tutuluyor. Ve yarın, Boğaziçi
Üniversitesi öğrencilerinin duruşmaları olacak, ilk
duruşmaları yapılacak ve tüm direnenler, tüm Kayyuma
hayır. diyenler, bu ülkenin kayyum mezarlığına
çevrilmesine Hayır. diyenlerin hepsi bu duruşmada olacak.
Boğaziçi öğrencilerinin talepleri kabul edilsin, kayyumlar bütün
üniversitelerden geri çekilsin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Ne kayyumu ya,
seçilmiş rektöre niye kayyum diyorsunuz? Ayıptır be!
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Tüm üniversitelerde ve
aslında tüm Türkiye'de atanan kayyumlar geri çekilsin, üniversitelerin
demokratik, özerk yerler olması sağlansın ve Boğaziçi
öğrencilerine de derhâl beraat kararı verilsin diyoruz.
Diğer bir hak ihlaliniz: Şenyaşar
ailesi. Şenyaşar ailesi AKPye oy vermeyeceğiz. dedikleri için
katledildiler. Emine Şenyaşarın 2 oğlu ve eşi
öldürüldü, yetmedi, öldürenleri tabii ki tutuklamadınız. Kimi
tutukladınız? Emine Şenyaşarın diğer
oğlunu. Ve şimdi, Emine Şenyaşar adalet
arayışını adliyenin önünde sürdürmek zorunda kaldı.
Ona ne yaptınız? Emine Şenyaşarı gözaltına
aldırdınız. Zira sizin adalet sağlamak gibi bir derdiniz
yoktu, adalet arayanların da sesini kesmek gibi bir derdiniz vardı, o
nedenle de gözaltına alıp arkasından da adli kontrol
kararlarıyla bıraktınız.
İşte, tüm saydığımız
bu hak ihlalleriniz aslında sizin nasıl bir ülke istediğinizi,
nasıl bir ülke özleminde olduğunuzu çok açık gösteriyor ama biz
buna izin vermeyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Demokrasiyi de, adaleti
de, özgürlüğü de biz getireceğiz.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (I) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (I) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı
yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamayı İç Tüzük'ün 145'inci
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna
bırakıyorum.
5inci sıraya alınan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti ve Bosna-Hersek
Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın
Protokol ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin
Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki
Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
5.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti ve Bosna-Hersek Arasında Serbest
Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokol ve Eklerine İlişkin
Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan
Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi
(2/2274) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
140) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 140 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE
BOSNA-HERSEK ARASINDA SERBEST TİCARET ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA VE ANLAŞMANIN PROTOKOL VE EKLERİNE
İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLERİN
CUMHURBAŞKANINCA DOĞRUDAN ONAYLANMASINA DAİR YETKİ
VERİLMESİNE İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 2
Mayıs 2019 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ve
Bosna-Hersek Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
(2) Birinci fıkrada belirtilen
Anlaşma'nın protokol ve eklerine ilişkin
değişiklikleri doğrudan onaylamaya Cumhurbaşkanı
yetkilidir.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Yunus Emre.
Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YUNUS EMRE (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bahsi geçen anlaşmayla ilgili, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bizim bir muhalefet şerhimiz vardı, önce bununla
ilgili bir açıklama yapmak istiyorum. Tabii, biz CHP olarak, Türkiyenin
Bosna-Hersekle ticaretinin gelişmesini, bu dost ve kardeş ülke ile
Türkiyenin ekonomik bağlarının güçlenmesini savunuyoruz, buna
taraftarız, buna karşı bir konumda bulunmuyoruz ancak
anlaşma metnindeki iki konuyla ilgili bir muhalefet şerhi kaleme
aldık. En başta, ithal edilecek et ürünlerine ilişkin
kotanın ne kadar olacağının anlaşma metninde net
olarak belirtilmemesini vurguladık ve yine, bunun yanında,
anlaşmanın eklerine ilişkin değişikliklerin
Cumhurbaşkanınca doğrudan onaylanarak yapılmasına
kapı aralayan yaklaşımı da şüpheyle ele alıyoruz.
Çünkü biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, heyet olarak, kurul olarak karar
verme geleneğinden Türkiyenin uzaklaşmasını, bu son
değişiklikle Cumhurbaşkanının bu türden konularda
yetkili olmasını doğru bulmuyoruz. O yüzden -az önce ifade
ettiğim gibi- Bosna Hersekle Türkiyenin ekonomik ilişkilerinin,
ticari ilişkilerinin gelişmesine taraftarız, o bakımdan
anlaşmanın özüyle ilgili bir itirazımız yok ancak bu
muhalefet şerhinde dile getirdiğimiz hususlardaki
itirazlarımızı kayda geçiriyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu
konuları açıkladıktan sonra uluslararası sözleşmeler
üzerine yaptığımız tartışmalar, bir yandan da
Türkiyenin güncel uluslararası ilişkiler konularını,
sorunlarını ele almak için bize bir fırsat sunuyor. Malumunuz bu
sıralar Doğu Akdenizdeki gelişmeler ve Türkiye ile
Mısır ilişkileri çok tartışılıyor ve bu
konular üzerine bazı değerlendirmelerde bulunmak istiyorum. Öncelikle
şu gözlemle başlayacağım: Bu konularda iktidarın bir
politika değişikliğinin arifesinde olduğu izlenimini kamuoyuna
veren bazı açıklamaları oldu, Sayın
Dışişleri Bakanının, Sayın Millî Savunma
Bakanının arka arkaya açıklamaları oldu. Sayın
Çavuşoğlu şöyle söyledi: İlişkilerimizin seyrine göre
biz de Mısırla deniz yetki alanlarını müzakere ederek bir
anlaşma imzalayabiliriz. Sayın Millî Savunma Bakanı Akar ise
Mısırla da anlaşma, sözleşme, mutabakat
muhtırası gibi çalışmaların önümüzdeki dönemde
olabileceğini değerlendiriyoruz. dedi; bir adım daha ileriye
gitti Sayın Çavuşoğlu, geçtiğimiz gün
yaptığı açıklamada Mısırla hem istihbarat
düzeyinde hem de Dışişleri Bakanlıkları düzeyinde
temaslarımız var, diplomatik düzeyde temaslarımız var.
dedi ancak değerli arkadaşlar, Mısır tarafından
yapılan açıklamalar Türkiyede yapılan açıklamalarla bir
çelişki içerisinde, bunu Meclisin dikkatine sunmak istiyorum. En
başta, Mısır Dışişleri Bakanı Samih
Şükrinin bir beyanatı basına yansıdı. Bu beyanatta
Türkiyeyle ilişkilerin normalleşmesinin Türkiyenin
politikasında gerçek bir değişime bağlı olduğunu
söyledi ve arkasından Türk dış politikasında bölgenin
istikrara kavuşturulması yönünde Mısırın
politikalarıyla uyuşan gerçek bir değişim görürsek bu
ilişkilerin normalleşmesine bir temel oluşturabilir. dedi.
Değerli arkadaşlarım,
açıklamanın başka hususları da var ama kısaca
geçiyorum şunun için: Bu açıklamayla birlikte değerlendirmemiz
gereken yine bir açıklama Mısırın resmî haber ajansı
MENAya yansıdı. Ajansın adını
açıklamadığı üst düzey Mısırlı bir
yetkilinin Türkiyeyle diplomatik temasların yeniden
başlaması diye bir tanımlamanın
yapılamayacağı açıklamasını okuduk ve
değerli arkadaşlar, son olarak 12 Mart tarihinde
Mısırın önemli bir gazetesi El Vatanın Yazı
İşleri Müdürü Ahmet El Hatipin 10 maddelik şartlar diye
sıraladığı Kahirenin Şartları diye bir metinle
karşı karşıya kaldık. Bu metin, gerçekten dikkatle
incelendiğinde şartlardan öte bir nevi Ankaraya dönük birtakım
ültimatomları içeren bir metin olarak görülüyor ve az önce ifade
ettiğim gibi, iktidar tarafından bu açıklamaların
doğrudan bir karşılığını henüz görmüş
değiliz, bunu not etmek istiyorum ve iktidarın yaptığı
açıklamalar ile Mısırdan gelen bu açıklamalar
arasında bir çelişki bulunduğunu not etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, biz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak iktidarın Mısır politikasını uzun
süredir eleştiriyoruz, siyasal diyaloğun kurulmamasını uzun
süredir eleştiriyoruz ancak kamuoyuna verilen bu havanın da, şu
anda verilmekte olan havanın da pek gerçek olmadığını
Mısırdan gelen açıklamalar gösteriyor. Özetle, kamuoyunun bu
konuda doğru bilgilendirilmesi gerekiyor.
İki konuyu dikkatinize sunmak istiyorum. Biz
uzun dönem bu yapılan işlemlerin, izlenen politikanın
hatalı olduğunu söyledik, buna karşı partimize, Genel
Başkanımıza birçok hakaretler yaptınız ve birçok sözlü
saldırılarda bulundunuz. Bakın, bir örnek vereceğim:
Sayın Erdoğanın bir açıklaması ve partimize dönük,
Kılıçdaroğluna dönük Yeni Şafak gazetesindeki
suçlaması: Sisi gibi konuştu. Sabah gazetesi: CHP lideri Kemal
Kılıçdaroğlunun skandal sözlerine tepki! Kılıçdaroğlu
Sisi ağzıyla konuşuyor. Takvim gazetesi: Esad ve Sisiyle
barışalım, her şey bitsin.
Kılıçdaroğlundan skandal çağrı!
Değerli arkadaşlar, uzun süre, CHPnin
Siyasal diyalog kurulmalı. görüşlerini bu az önceki ifadelerle,
hakaretlerle karşıladınız ve bugün gelinen noktada,
aslında Cumhuriyet Halk Partisinin ne kadar doğru bir politikayı
size önermiş olduğunu kabul etmek durumundasınız. Bunun
yanında şunu da hatırlatmam lazım: Bu izlenen
yanlış politikalar Türkiyeye çok önemli maliyetler yarattı, çok
önemli şeyler kaybetti Türkiye.
Hatırlatmak istiyorum: Sizin izlemiş
olduğunuz bu yanlış politika Türkiyeyi haklı olduğu
Doğu Akdeniz konusunda yalnız bıraktı ve siz Türkiyeyi bu
yanlış politikalarla meşgul ederken diğer ülkeler önemli
mesafeler aldılar.
Hatırlatmak istiyorum: Yunanistan, büyük
güçlerin de desteğini arkasına alarak Avrupanın Orta
Doğuya ve Afrikaya açılan kapısı oldu. Yunanistan
ekonomi, ticaret, enerji gibi alanlarda güçlü bağlar kurdu ve Mısır-Yunanistan
ekseni bu alanda Orta Doğu ve Afrikaya yönelik olarak ortaya
çıktı; sadece siyasette değil, deniz yollarında, elektrik
ağlarında, boru hatlarında bir koridor oluştu.
Mısır-Yunanistan ekseninde Orta Doğu ve Afrikayla bir Avrupa
ticaret hattı kurulmuş oldu.
Bunun yanında, yine Türkiyeye yönelik bir
maliyeti hatırlatmak gerekli: Önemli bir teknolojik gelişmeyi
ıskaladınız; boru hatları yerine, bölgemizde,
sıvılaştırılmış doğal gazın, LNG
üretiminin ve ticaretinin kolaylaşması, gelişmesi özellikle
İsrail ile Mısır arasında bu alanda ciddi bir iş
birliğinin ortaya çıkmakta olduğunu bize gösteriyor. Bu yolla
bölgedeki hidrokarbon kaynaklarının Türkiyeyi devre
dışı bırakarak Batı pazarlarına
ulaştırılması artık karşımızda,
Mısırın Dimyat ve Idku tesisleri bu bakımdan LNG konusunda
öne çıkıyor. Yani, arkadaşlar, bölgedeki enerji oyununda Türkiye
devre dışı kalıyor.
Ve son olarak şunu da hatırlatmam
lazım: Türkiye ile Yunanistan arasındaki meseleler Türk-Yunan
meselesi olmaktan çıktı, izlemiş olduğunuz bu Türkiyeyi
yalnızlaştıran politika sebebiyle bu meseleler birer
uluslararası mesele oldu ve -bunları çok konuştuk- Türkiyenin
karşısında Doğu Akdeniz Forumu diye bir girişim
kuruldu; Mısır, Yunanistan, Güney Kıbrıs, İsrail,
İtalya ve Ürdün. Bunun yanında, yakın zamanda Dostluk Forumu
Philia Forum adıyla bir toplantı yapıldı; Yunanistan,
Mısır, Fransa, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri,
Bahreyn ve Güney Kıbrıs Rum kesimi bu forumda bir araya geldiler. Biz
uzun süre sizlere bunları anlattık. Tabii ki biz ordumuzla gurur
duyuyoruz, Silahlı Kuvvetlerle gurur duyuyoruz ancak uluslararası
politikada askerî imkânlar son karttır değerli arkadaşlar.
Diplomasinin imkânlarını kullanmak gerekir. dedik, birçok defa
söyledik, bu kürsülerde söyledik ancak bunları görmezden geldiniz. Askerî
güç yerine diplomasiyi kullanma yaklaşımının içinde
bulunmadınız, bunu söyleyenlere hakaretler
yağdırdınız. İzlediğiniz politikaların
sonucunda, geçtiğimiz yaz Türkiye Mısırla da Yunanistanla da
savaşın eşiğine geldi. Bugün başka bir noktaya gelmiş
görünüyorsunuz ancak Türkiyenin bu yalnızlaşması
karşısında ve ekonomisinin kırılgan durumu
karşısında yaptığınız çağrılar
karşılık bulmuyor.
Son olarak bir konuyu da gündeme getireceğim.
Dün Sayın Cumhurbaşkanının bir yazısı
çıktı Bloomberg internet sitesinde. Bu yazı gerçekten
dehşet verici.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
YUNUS EMRE (Devamla) Türkiye açısından
üzüntü verici bir manzara çünkü Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
sıfatıyla Sayın Erdoğan Batıyı Suriyeye daha
fazla müdahale etmeye davet etti; bu müdahalenin Türkiye yoluyla
olmasını, bunun Batı için en az maliyetli seçenek olduğunu
gündeme getirdi. Gerçekten çok üzüntü verici bir yazı. Türkiye için çok ayıplı
bir durum olduğunu ben not etmek istiyorum. Trumpın ulusal onurumuzu
zedeleyen mektubundan daha kötü bir metin ne olabilir diye düşünüyordum,
gerçekten böyle bir metinle karşı karşıyayız ve ne
yazık ki o metnin altında da Türkiye Cumhuriyetinin
Cumhurbaşkanının imzası var.
Değerli arkadaşlar, Bidendan telefon
gelmediği için, anlaşılan, bir süredir, telefon gelsin diye bu
çağrıları yapmaktasınız. Telefon gelmedi, bari mesaj
atayım da bir mesaj göndereyim de belki telefon gelir. gayreti
içindesiniz. Bunlar, Türkiye için çok üzüntü verici, çok ayıplı
manzaralardır. Ancak emin olunuz, Türkiye ilk seçimlerde bu durumu ortadan
kaldıracaktır.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 1inci madde üzerinde şahsı
adına İstanbul Milletvekili Sayın Erkan Baş.
Buyurun Sayın Baş. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERKAN BAŞ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu ve bizleri ekranları
başında izleyen, ülkemizin emeğiyle, alın teriyle
yaşayan tüm yurttaşlarını yürekten sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Şu anda uluslararası anlaşmalar
üzerinde söz aldım ve esas olarak bu duruma ilişkin
itirazımızı yükseltmek üzere kürsüdeyim. Yani iktidar
milletvekilleri farkında mı, bilerek mi yapıyor, bilmeden mi yapıyor
ama tüm yurttaşlarımızın mutlaka bilmesi gereken bir konu
var değerli arkadaşlar.
Meclis çoğunluğu esas olarak AKPnin
dayatmasıyla bir Meclis gündemi oluşturuyor ve önümüzde birtakım
uluslararası anlaşmalar var, bunları konuşuyoruz;
İran, Nikaragua, Çad, Kenya, Paraguay, hepsi var maşallah. Meclisin
gündeminde sadece uluslararası anlaşmalar var bugün, biraz sonra
kapatacağız.
İlk söylemek istediğim şey şu:
Devlet yönetimi bir ciddiyet ister. İyi yönetim, kötü yönetim olur; bence
çok kötü yönetiyorsunuz ama daha önemlisi büyük bir ciddiyetsizlikle
yönetiyorsunuz. Ciddiyet nedir değerli arkadaşlar? Örneğin,
imzaladığın anlaşmanın gereğini yerine
getirmektir. Bir anlaşmanın altına imza atıyorsan orada
yükümlülük altına aldığın şeyi yapacaksın.
Mesela, herkesin bildiği 2 tane örnek vereceğim: Bir; İstanbul
Sözleşmesi. İki; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi.
İktidara diyorum ki: Ey iktidar, siz önce bu
anlaşmaları uygulayın, bu insan haklarına temel teşkil
eden sözleşmeleri uygulayın, imzanızın hakkını
verin, ondan sonra bu anlaşmaları neden
uygulamadığınızın hesabını verin, sonra
oturalım bu diğer anlaşmaları konuşalım. Mesela,
soruyoruz: İstanbul Sözleşmesi uygulansın. yazan bir
pankartı 8 Martta kapatmak hangi aklın ürünüdür? Örneğin,
diyoruz ki: Siz hele bir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
uygulamadığınız kararlarının hesabını
verin, diğerleri ondan sonra gelsin.
Devlet yönetimi ciddiyet ister. dedim. Şu
elimde görüştüğümüz teklifler var. Herkesin dikkatini çekmek
istiyorum arkadaşlar. Bakın, bunlar içinde 2015de imzalanmış
anlaşma var, 2016da imzalanmış anlaşma var, Meclise
2018de, 2019da gelmiş anlaşma var; bugün gündeme alıyorsunuz.
Soru çok basit: Bu anlaşmalar bu kadar önemliyse niye bugüne kadar gündeme
almadınız? O kadar önemli değilse bugün memleketin hiç mi önemli
bir gündemi yok bu anlaşmalarla Meclisi meşgul ediyorsunuz? Sanki
yapılacak hiçbir iş kalmamış gibi bunlarla
uğraşıyoruz. Ben iktidarın bu tutumunu şiddetle
protesto ediyorum ve halkımıza şikâyet ediyorum.
Halkımız şunu bilsin: Biz, bugün memlekette binlerce sorun
varken niye bu kanunları, uluslararası sözleşmeleri
konuşuyoruz? Çünkü arkadaşlar, siz var ya, sokakta maske
takmadığı için insanlara binlerce lira ceza kesen ama diğer
yandan lebalep kongreler yapmakla övünen bir iktidar partisi hâline geldiniz,
çünkü iktidarın gündeminde sadece kendi kongresi var, lebalep
kalabalıklar var. Bu nedenle, mesela, muhalefetin gündeme getirdiği,
halkın acil sorunlarını çözecek hiçbir kanun teklifi önümüze
gelmiyor. Gerçekten yazık diyoruz; bu memlekete, bu millete yazık
ediyorsunuz.
O yüzden, buradan kadınlara sesleniyorum:
Değerli kadınlar, kız kardeşlerimiz öldürülmeye devam
ediyor; tacizin, şiddetin her türlüsü devam ediyor; kardeşlerimiz
İstanbul Sözleşmesi uygulansın. diyor ama iktidar vekilleri
Türkiyenin, Paraguayla yaptığı anlaşmayla Meclisi
meşgul ediyor.
Sağlık emekçilerine sesleniyorum: 387
meslektaşımız pandemi nedeniyle hayatını kaybetti,
Covid meslek hastalığı sayılmıyor. Gerekli yasalar
çıksın diye binlerce sağlık emekçisi bekliyor ama lebalep
kongreler yaparak pandemiyi yaygınlaştıran iktidar Çadla
uluslararası anlaşmayı utanmadan gündeme alıyor.
Hendekteki işçi katliamında, Ankarada
Gar katliamında, Çorluda hızlı tren katliamında
hayatını kaybeden yurttaşlarımızın
yakınları size sesleniyoruz: Bugünlerde tüm bu dosyaların
davaları görülüyor, bir tek AKPli milletvekilini yanınızda
gördünüz mü? Görmediniz değil mi? Sizden çok daha önemli gündemleri var,
Kenyayla uluslararası anlaşmayı görüşüyorlar.
Başta Boğaziçi olmak üzere, üniversite
öğrencisi arkadaşlarıma, değerli akademisyenlere
sesleniyorum: Akademi saldırı altında, üniversitelere kayyum
atanıyor. Üniversitelerin kalitesi düşüyor, bilimsel olmayan
müfredatlar dayatılıyor. Herkes dertli, dünyada ilk 500e giren
üniversitemiz kalmamış durumda, siz bunları dert ediyorsunuz ama
iktidarın çok önemli işi var, imzalanmış et ihracatı
anlaşmasını onaylamaya, onunla memleketi oyalamaya, hepimizin gözüne
bir perde çekmeye çalışıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN BAŞ (Devamla) Sayın Başkan,
izin verirseniz toparlayayım.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ERKAN BAŞ (Devamla) Memlekette gençleri hayal
kuramayacak hâle getirdiniz, insanlar hayal bile kuramıyor
iktidarınızda; tek hayal Avrupaya gitmek olmuş durumda. Ama biz
ne yapıyoruz? Ta, 2016da İran İslam Cumhuriyetiyle
imzalanmış anlaşmayı konuşuyoruz.
Milyonlarca EYTli sizlere sesleniyoruz: Size
sıra gelmiyor; ya mezarda emeklilik yasalarını getiriyorlar ya
Mali, Belarus, Özbekistan anlaşmaları getiriliyor. Unutmadan
söyleyeyim, boş zamanlarında da kıdem tazminatınıza
göz dikmişler, onun için çalışıyorlar.
Bakın, dün Hendek katliamı
davasındaydık, bugün Çorlu katliamı davasındaydık;
cuma günü 10 Ekim katliamı davasında olacağız. Buradaki bir
avuç milletvekili, adalet için öldürülen emekçilerin hakkını
aradığı davalarda yanlarında olmaya
çalışıyor. Yarın Boğaziçili öğrencilerle birlikte
olacağız.
Yurttaşlarımıza sesleniyoruz: Bu
iktidarı tanıyın, kendisinden olmayan herkesi terörist ilan
eden, cenazeler üzerine iktidar koltuğu yerleştiren bu iktidarı
tanıyın. Adaletle anılan bir ülke kurarken bugünleri lütfen
hatırlayın diyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamayı İç Tüzükün 145inci
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna
bırakıyorum.
6ncı sıraya alınan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Nikaragua
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/2028) ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
6.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Nikaragua Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2028) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 138) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 138 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE NİKARAGUA CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA ULAŞTIRMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 6
Aralık 2016 tarihinde Nassauda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Nikaragua Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
onaylanması uygun bulunmuştur
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler.. Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamayı İç Tüzükün 145inci
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna
bırakıyorum.
7nci sıraya alınan, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Paraguay Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Dostluk ve İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1779) ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
7.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Paraguay Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Dostluk ve
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1779) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 151) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 151 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE PARAGUAY CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA DOSTLUK VE İŞBİRLİĞİ
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 31
Ocak 2017 tarihinde Asuncionda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Paraguay Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Dostluk ve İşbirliği
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN - 3üncü madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamayı
İç Tüzükün 145inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca
oturumun sonuna bırakıyorum.
8inci sıraya alınan, İzmir Milletvekili
Binali Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kenya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve Hidrokarbon Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1583) ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
8.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kenya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve Hidrokarbon Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1583) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 167) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 167 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE KENYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ENERJİ VE
HİDROKARBON ALANINDA İŞBİRLİĞİNE
İLİŞKİN MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 8
Nisan 2014 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve Hidrokarbon Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN - 3üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamayı İç Tüzükün 145inci
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna
bırakıyorum.
9uncu sıraya alınan, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Çad Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik
ve Kalkınma İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
9.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Çad Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik ve
Kalkınma İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1795) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 168) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 168 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE ÇAD CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA TEKNİK VE KALKINMA İŞBİRLİĞİ
PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 26
Aralık 2017 tarihinde Enceminede imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ve Çad Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik ve Kalkınma
İşbirliği Protokolünün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler.. Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamayı İç Tüzükün 145inci
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna
bırakıyorum.
10uncu sıraya alınan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentop'un Güneydoğu Avrupa Çokuluslu
Barış Gücü Anlaşması'na Ek Altıncı Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
10.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Güneydoğu Avrupa Çokuluslu Barış Gücü
Anlaşmasına Ek Altıncı Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2402) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 170 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
GÜNEYDOĞU
AVRUPA ÇOKULUSLU BARIŞ
GÜCÜ
ANLAŞMASINA EK ALTINCI
PROTOKOLÜN
ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 12
Haziran 2019 tarihinde Üsküpte imzalanan Güneydoğu Avrupa Çokuluslu
Barış Gücü Anlaşmasına Ek Altıncı Protokolün
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler.. Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz talebi? Yok.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın ve bugün yapılacak
diğer açık oylamaların elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre
içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Bu açıklama bugün
yapılacak diğer açık oylamalar için de geçerli olacaktır.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - 170 sıra sayılı Kanun
Teklifinin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı :325
Kabul :324
Çekimser :1 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Şeyhmus Dinçel Necati Tığlı
Mardin Giresun
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Şimdi, İç Tüzükün 145inci maddesinin
ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna
bıraktığım açık oylamaları yapacağız.
111 sıra sayılı Kanun Teklifinin
açık oylamasına başlıyoruz.
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1802) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 111) (Devam)
BAŞKAN - Oylama için bir dakika süre veriyorum
ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 111 sıra sayılı Kanun
Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı :308
Kabul :307
Çekimser :1 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Şeyhmus Dinçel Necati Tığlı
Mardin Giresun
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
185 sıra sayılı Kanun Teklifinin
açık oylamasına başlıyoruz.
2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti
Arasında Güvenlik İş Birliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2221) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:185) (Devam)
BAŞKAN Oylama için bir dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - 185 sıra sayılı Kanun
Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı :323
Kabul :322
Çekimser :1 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Şeyhmus Dinçel Necati Tığlı
Mardin Giresun
Teklif
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
126
sıra sayılı Kanun Teklifinin açık oylamasına
başlıyoruz.
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Ekonomik İşbirliği Teşkilatı
Standardizasyon, Uygunluk Değerlendirmesi, Akreditasyon ve Metroloji
Bölgesel Enstitüsü Tüzüğünün 5.4.1.10 Maddesinin Tadiline
İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/2224) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 126) (Devam)
BAŞKAN
- Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 126 sıra sayılı Kanun
Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı :311
Kabul :310
Çekimser :1
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Şeyhmus Dinçel Necati Tığlı
Mardin Giresun
Teklif
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
137
sıra sayılı Kanun Teklifinin açık oylamasına
başlıyoruz.
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Kendi Sınırları Dahilinde ve Ötesinde
Tarifeli Hava Hizmetlerine İlişkin İkili Hava
Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2027) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 137) (Devam)
BAŞKAN Oylama için bir dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 137 sıra
sayılı Kanun Teklifinin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı :307
Kabul :306
Çekimser :1
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Şeyhmus Dinçel Necati Tığlı
Mardin Giresun
Teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
140 sıra
sayılı Kanun Teklifinin açık oylamasına
başlıyoruz.
5.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti ve Bosna-Hersek Arasında Serbest
Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokol ve Eklerine İlişkin
Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan
Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi
(2/2274) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
140) (Devam)
BAŞKAN Oylama
için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 140 sıra
sayılı Kanun Teklifinin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı :319
Kabul
:300
Çekimser :19
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Şeyhmus Dinçel Necati Tığlı
Mardin Giresun
Teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
138 sıra
sayılı Kanun Teklifinin açık oylamasına
başlıyoruz.
6.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Nikaragua Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2028) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 138) (Devam)
BAŞKAN
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
138 sıra sayılı Kanun Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı :318
Kabul :317
Çekimser :1 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Şeyhmus Dinçel Necati Tığlı
Mardin Giresun
Teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
151 sıra
sayılı Kanun Teklifinin açık oylamasına
başlıyoruz.
7.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Paraguay Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Dostluk ve
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1779) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 151) (Devam)
BAŞKAN
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
151 sıra sayılı Kanun Teklifinin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı :309
Kabul :306
Çekimser :3
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Şeyhmus Dinçel Necati Tığlı
Mardin Giresun
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
167 sıra sayılı Kanun
Teklifinin açık oylamasına başlıyoruz.
8.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kenya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve Hidrokarbon Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1583) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 167) (Devam)
BAŞKAN
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - 167 sıra
sayılı Kanun Teklifinin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı :318
Kabul :298
Çekimser :20
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Şeyhmus Dinçel Necati Tığlı
Mardin Giresun
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
168 sıra sayılı Kanun Teklifinin
açık oylamasına başlıyoruz.
9.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Çad Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik ve
Kalkınma İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1795) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 168) (Devam)
BAŞKAN - Oylama için bir dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - 168 sıra
sayılı Kanun Teklifinin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı :318
Kabul :315
Ret :1
Çekimser :2(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Şeyhmus Dinçel Necati Tığlı
Mardin Giresun
BAŞKAN - Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
11inci sıraya alınan 171 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
11.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti
Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasını Tadil Eden Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi
(2/2496) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
171)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
12nci sıraya alınan 177 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
12.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mozambik
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1457) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 177)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da Komisyonun bulunamayacağı
anlaşıldığından alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 17 Mart 2021 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
21.13
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 111 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.]
(x) 185 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
x Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 126 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 137 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 140 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 138 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 151 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 167 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 168 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 170 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.